kronĠk sÜpÜratĠf otĠtĠs medĠali hastalarda …library.cu.edu.tr/tezler/8235.pdf ·...
TRANSCRIPT
T.C.
ÇUKUROVA ÜNĠVERSĠTESĠ
TIP FAKÜLTESĠ
KULAK BURUN BOĞAZ HASTALIKLARI
ANABĠLĠM DALI
KRONĠK SÜPÜRATĠF OTĠTĠS MEDĠALI HASTALARDA
KOLESTEATOMUN GÖRÜNTÜLENMESĠNDE
EKOPLANAR DĠFÜZYON AĞIRLIKLI MAGNETĠK
REZONANSIN YERĠ
Dr. Ali EVLĠCE
UZMANLIK TEZĠ
TEZ DANIġMANI
Prof. Dr. Mete KIROĞLU
ADANA-2010
I
TEġEKKÜR
Uzmanlık eğitimim boyunca teorik ve pratik becerilerimi kazanmamda tüm bilgi
ve tecrübelerini esirgemeyen Kulak Burun Boğaz Anabilim dalının tüm öğretim
üyelerine, tez hazırlığı süresince bilimsel katkılarını esirgemeyen Prof. Dr. Mete
KIROĞLU‟na ve radyolojik görüntülerin değerlendirilmesinde yardımını esirgemeyen
Prof. Dr. Kenan BIÇAKÇI‟ya, asistan arkadaĢlarıma, KBB kliniği hemĢirelerine ve
personeline, tüm eğitim hayatım boyunca yetiĢmemde emeği geçen herkese, sevgisi ve
fedakarlığı ile daima yanımda olan eĢime teĢekkür ederim.
Dr. Ali Evlice
Aralık 2010-Adana
II
ĠÇĠNDEKĠLER
Sayfa No:
TEġEKKÜR ....................................................................................................................... I
ĠÇĠNDEKĠLER ................................................................................................................ II
TABLO LĠSTESĠ ............................................................................................................ III
ġEKĠL LĠSTESĠ .............................................................................................................. IV
ÖZET ............................................................................................................................... V
ABSTRACT .................................................................................................................... VI
KISALTMALAR LĠSTESĠ ........................................................................................... VII
1. GĠRĠġ ve AMAÇ .......................................................................................................... 1
2. GENEL BĠLGĠLER ...................................................................................................... 3
2.1. Temporal Kemik Anatomisi .................................................................................. 3
2.1.1. Squamöz Parça ............................................................................................... 3
2.1.2. Mastoid Parça ................................................................................................ 3
2.1.3. Petröz Parça ................................................................................................... 4
2.1.4. Timpanik Parça .............................................................................................. 5
2.2. Kulak Anatomisi .................................................................................................... 5
2.2.1. DıĢ Kulak ....................................................................................................... 5
2.2.2. Orta Kulak ...................................................................................................... 7
2.2.3. Ġç Kulak ........................................................................................................ 10
2.3. Kronik Otitis Media ............................................................................................. 10
2.3.1. Kronik Otitis Media Tanımı ........................................................................ 10
2.3.2. Prevalansı ve Risk Faktörleri ....................................................................... 11
2.3.3. Kronik Otitis Medianın Klinik Devreleri ..................................................... 12
2.3.4. KOM Tipleri ................................................................................................ 12
2.3.5. Kolesteatom Patogenezi ............................................................................... 13
2.3.6. KSOM‟da Klinik Belirtiler, Tanı ve Tedavi ................................................ 16
2.3.7. KSOM Radyolojisi ...................................................................................... 18
3. GEREÇ VE YÖNTEM ............................................................................................... 21
4. BULGULAR ............................................................................................................... 22
5. TARTIġMA ................................................................................................................ 30
6. SONUÇLAR ............................................................................................................... 39
KAYNAKLAR ............................................................................................................... 40
ÖZGEÇMĠġ .................................................................................................................... 43
III
TABLO LĠSTESĠ
Tablo No: Sayfa No:
Tablo 1. Hastalara Uygulanan Operasyon Tipleri ............................................................................... 22
Tablo 2. Hastaların Bilgileri ................................................................................................................... 27
Tablo 3. Hastaların Operasyon Bulguları ile EPDA MR Bulgularının KarĢılaĢtırılması ................ 28
Tablo 4. Hastaların Operasyon Bulguları ile BT Bulgularının KarĢılaĢtırılması ............................. 29
Tablo 5. EPDA MR Sonuçları ................................................................................................................ 29
Tablo 6. Literatürdeki, Kolesteatomun Görüntülenmesinde EPDA MR ile Ġlgili ÇalıĢmaların
Sonuçları ................................................................................................................................... 31
Tablo 7. Literatürdeki Kolesteatomun Görüntülenmesinde DP MR ile Ġlgili ÇalıĢmaların
Sonuçları ................................................................................................................................... 36
Tablo 8. Kolesteatomun Görüntülenmesinde F. Venail ve ArkadaĢlarının Yaptığı ÇalıĢmada
Kolesteatom Boyutuna Göre EPDA MR’ın ve DP MR’ın KarĢılaĢtırmalı Sonuçları. ....... 36
Tablo 9. Kolesteatomun Görüntülenmesinde De Foer ve ArkadaĢlarının NonEPDA MR ve DP
MR Kullanarak Yaptıkları ÇalıĢmanın Sonuçları ................................................................ 38
IV
ġEKĠL LĠSTESĠ
ġekil No: Sayfa No:
ġekil 1. Kafa tabanında hava kemik seviyesinde görülen artefakt. .................................................... 19
ġekil 2. Doğru pozitif tanı ....................................................................................................................... 23
ġekil 3. Doğru negatif tanı ...................................................................................................................... 24
ġekil 4. YanlıĢ negatif tanı ...................................................................................................................... 25
ġekil 5. YanlıĢ pozitif tanı ....................................................................................................................... 26
ġekil 6. 47 yaĢında bayan hasta, operasyonda epitimpanyum ve mastoid antrumda kolesteatom
görüldü. ..................................................................................................................................... 33
ġekil 7. 47 yaĢında erkek hasta, operasyonda orta kulak ve antrumda yoğun timpanoskleroz
izlendi.. ........................................................................................................................................ 34
V
ÖZET
Kronik Süpüratif Otitis Medialı Hastalarda Kolesteatomun Görüntülenmesinde
Ekoplanar Difüzyon Ağırlıklı Magnetik Rezonansın Yeri
Amaç: Kolesteatomlu kronik otit Ģüphesiyle operasyona giden hastalarda,
preoperatif kolesteatomun görüntülenmesinde Ekoplanar Difüzyon Ağırlıklı
Magnetik Rezonansın değerini araĢtırdık.
Materyal ve Metod: Nisan 2009 ile Eylül 2010 tarihleri arasında primer
kazanılmıĢ kolesteatomlu kronik otitis media Ģüphesiyle opere edilen toplam 58 hasta
çalıĢmaya dahil edildi. . Hastaların 34'ü erkek, 24'ü bayandı. YaĢ aralığı 9 ile 67
arasında olup, ortalama yaĢ 22'ydi. Bütün hastalardan patolojik tanı için doku örneği
alındı. Bütün hastalara preoperatif 2 ile 14 gün arasında Ekoplanar Difüzyon Ağırlıklı
Magnetik Rezonans ile birlikte T2 ağırlıklı konvansiyonel magnetik rezonans çekildi.
Bütün Magnetik Rezonans görüntüleri baĢ-boyun radyolojisinde deneyimli tek bir
radyolog tarafından değerlendirildi. T2 ağırlıklı görüntülerde lezyonun lokalizasyonun
tariflendiği yerde, Ekoplanar Difüzyon Ağırlıklı Magnetik Rezonansda aynı
lokalizasyonda beyin dokusu ile karĢılaĢtırıldığında yüksek yoğunluklu sinyal tutulumu
varsa radyolojik olarak kolesteatom diye değerlendirildi. Operasyon bulguları ve
patoloji sonuçları ile Ekoplanar Difüzyon Ağırlıklı Magnetik Rezonans bulguları
karĢılaĢtırıldı.
Bulgular: Operasyonda hastaların 37'sinde kolesteatom saptandı. Ekoplanar
Difüzyon Ağırlıklı Magnetik Rezonansda hastaların 50'sine doğru tanı konuldu.
Bunların 31'i doğru pozitif, 19'u doğru negatif tanıydı. Ekoplanar Difüzyon Ağırlıklı
Magnetik Rezonansda yanlıĢ negatif tanı konulan 6 hastanın 2‟sinde kuru içi boĢ
retraksiyon cepleri vardı. 3 hastada kolesteatom boyutu 5mm'den küçüktü. 1 hastada
yanlıĢ negatiflik kafa tabanındaki hava-kemik artefaktına bağlandı. Ekoplanar Difüzyon
Ağırlıklı Magnetik Rezonansda 2 hastaya yanlıĢ pozitif tanı konuldu. YanlıĢ pozitiflik 1
hastada hareket artefaktına bağlandı. Diğer hastada ise operasyonda yaygın
timpanoskleroz vardı. Ekoplanar Difüzyon Ağırlıklı Magnetik Rezonansın sensivitesi,
spesifitesi, pozitif prediktif ve negatif prediktif değeri sırasıyla %83, %90, %93 ve%76
bulundu.
Sonuç: Ekoplanar Difüzyon Ağırlıklı Magnetik Rezonans özellikle 5mm'nin
üzerindeki kolesteatomların görüntülenmesinde yüksek sensitivite ve spesifitesiyle,
değerli bir görüntüleme yöntemidir.
Anahtar Kelimeler: Kronik Otitis Media, Kolesteatom, Difüzyon Ağırlıklı Magnetik
Rezonans
VI
ABSTRACT
The Value Of Echoplanar Diffusion Weighted Magnetic Resonance Imaging In
The Diagnosis Of Cholesteatoma In Chronic Suppurative Otitis Media Patients
Purpose: The aim of this prospective study was to determine the role of
echoplanar diffusion weighted magnetic resonance imaging on the detection of primary
acquired cholesteatoma patients who underwent middle ear surgery.
Materials and Methods: Fifty eight patients(34 male and 24 female) who
underwent middle ear surgery in between April 2009 and September 2010 due to
suspected primary acquired cholesteatoma were included in to the study. Ages of these
patients ranged in 9 to 67 years, with a mean age of 22 years. Tissue segments were
taken from all of the patients for histopathological diagnosis. echoplanar diffusion
weighted magnetic resonance and T2 weighted conventional magnetic resonance
imaging were performed in between 2 and 14 days before the operation. A radiologist
with long-standing experience in head and neck imaging prospectively evaluated all the
magnetic resonance images without knowing the cilinical data. The criteria for the
diagnosis of cholesteatoma on magnetic resonance imaging were an area of markedly
hyperintense signal compared with that of brain tissue on diffusion-weighted magnetic
resonance imaging and a soft-tissue mass seen on the conventional magnetic resonance
sequences
Results: Cholesteatoma was determined in 37 of the patients during the
operation. Fifty of the patients were assigned the correct diagnosis on the basis of
diffusion weighted magnetic resonance imaging: true positive findings for
cholesteatoma were recorded in 31 and true negative findings in 19 patients. In 6
patients, echoplanar diffusion weighted magnetic resonance imaging failed in
diagnosing surgically verified cholesteatoma. The cause of the false negative diagnosis
was the dry autoevacuated retraction pockets in 2 patient, the air-bone susceptibility
artefacts at the skull base in 1 patient and minimal cholesteatoma which greatest
diameter was less than 5 mm in 3 patient. False positive findings were recorded in 2
patients on echoplanar diffusion weighted magnetic resonance imaging. The false
positive diagnosis were connected the motion artefacts in 1 patient and extensive
tympanosclerosis in 1 patient. The sensitivity, specificity, positive and negative
predictive values of echoplanar diffusion weighted magnetic resonance were 83%, 90%,
93% and 76%, respectively.
Conclusion: Echoplanar diffusion weighted magnetic resonance is a valuable
imaging method for imaging of the cholesteatoma especially which is greater than 5
mm.
Keywords: Chronic Otitis Media, Cholesteatoma, Diffusion Weighted Magnetic
Resonance
VII
KISALTMALAR LĠSTESĠ
KSOM : Kronik süpüratif otitis media
YRBT : Yüksek rezolüsyonlu bilgisayarlı tomografi
BT : Bilgisayarlı tomografi
MR : Magnetik rezonans
EPDA MR : Ekoplanar difüzyon ağırlıklı magnetik rezonans
NonEPDA MR : Nonekoplanar difüzyon ağırlıklı magnetik rezonans
DP MR : Delayed postcontrast T1 ağırlıklı magnetik rezonans
A : Arter
M : Muskulus
N : Nervus
1
1. GĠRĠġ ve AMAÇ
Viral üst solunum enfeksiyonlarından sonra çocuklarda en sık görülen
hastalıklardan biri de otitis mediadır. Otitis media, akut veya kronik perforasyon, orta
kulak atelektazisi, adeziv otitis media, timpanoskleroz, kemikçik zincir erozyonu veya
fiksasyonu, petröz apisit, kolesteatoma, kronik otomastoidit, labirentit, fasiyal paralizi
ve intrakraniyal komplikasyonlar gibi bir çok komplikasyonlarla sonuçlanabilir.
Kronik süpüratif otitis media; orta kulak boĢluğu ve mastoid hücrelerin kronik
enflamasyonu ile beraber sürekli veya rekürren otore ve kulak zarının perforasyonu ile
karakterize bir hastalıktır. Otore olmaksızın görülen otitis media “inaktif” veya
“nonsüpüratif” kronik otitis media olarak tanımlanmaktadır.1 Günümüzde
antibiyotiklerin yaygın kullanılması ve sosyoekonomik Ģartların düzelmesi ile birlikte
koruyucu önlemlerin artması kronik süpüratif otitis medianın sıklığını ve
komplikasyonlarını azaltsa da kronik süpüratif otitis media halen önemli bir sağlık
sorunu olmaya devam etmektedir.
Kolesteatom orta kulak ve mastoid hücrelerde görülebilen, squamöz hücreli
epitel ile döĢeli içinde desquame debrisler ihtiva eden epidermal inklüzyon kistleridir.
Kolesteatomun görüntülenmesi preoperatif seçilecek cerrahinin planlanması ve
postoperatif takip açısından önemlidir. Yüksek rezolüsyonlu bilgisayarlı tomografi
(YRBT) orta kulak veya mastoiddeki kolesteatomların görüntülenmesinde sık tercih
edilen görüntüleme yöntemlerinden birisidir. Bilgisayarlı tomografi (BT) kemikçik
zincir, fasiyal sinir, semisirküler kanallar ve önemli anatomik oluĢumlar hakkında
faydalı bilgiler vermesine rağmen orta kulak veya mastoid hücrelerde yumuĢak doku
dansitesi varlığında bunun ayırıcı tanısını yapmakta yetersizdir. Literatürde BT'nin
kolesteatomu göstermedeki sensitivitesi %43 ile %69, spesifitesi %48 ile %70 arasında
değiĢmektedir.2,3,4,5
Son yıllarda Magnetik Rezonans (MR) görüntüleme, kolesteatomun
görüntülenmesinde giderek artan önem kazanmaktadır. Klasik MR'ın kolesteatomu
diğer yumuĢak dokulardan veya mukoid sekresyonlardan ayırt etmesi zordur. Yapılan
çalıĢmalarda kolesteatomun görüntülenmesinde klasik MR'ın sensitivitesi %57 ile %79,
spesifitesi %63 ile %71 arasında değiĢmektedir2,37,38
. Bunun için son çalıĢmalarda
kolesteatomun görüntülenmesi için Ekoplanar Diffüzyon Ağırlıklı MR (EPDA MR),
Delayed Postcontrast T1-Ağırlıklı MR ve Nonekoplanar Difüzyon Ağırlıklı MR
2
(NonEPDA MR) teknikleri üzerinde durulmaktadır. EPDA MR görüntüleme,
kolesteatomu yüksek sinyal yoğunluğunda, granülasyon dokusu ve diğer dokuları düĢük
sinyal yoğunluğunda göstererek, kolesteatomun ayırt edilmesini sağlar.
Bu çalıĢmada primer kazanılmıĢ kolesteatom Ģüphesi olan hastalara preoperatif
EPDA MR çekildi. Operasyon ve patoloji bulguları ile EPDA MR görüntüleme
bulguları karĢılaĢtırılarak, kolesteatomun görüntülenmesindeki EPDA MR'ın
sensitivitesi ve spesifitesi araĢtırıldı.
3
2. GENEL BĠLGĠLER
2.1. Temporal Kemik Anatomisi
ĠĢitme ve kemiğin periferik organı olan kulak, temporal kemik içerisine
yerleĢmiĢtir. Temporal kemik; parietal, sfenoid, oksipital ve zigomatik kemik arasına
yerleĢmiĢ olup, kafatasının yan ve alt duvarının oluĢumuna katılır. Bu nedenle aynı
zamanda kafa tabanının da bir parçasıdır. Temporal kemik, squamöz, mastoid, timpanik
ve petröz olmak üzere 4 ana parçadan oluĢmaktadır.
2.1.1. Squamöz Parça
Vertikal bir yaprak Ģeklindedir. Parietal kemik, frontal kemik ve sfenoid kemiğin
büyük kanadı ile eklem yapar. DıĢ yüzeyi temporal adele için tutunma yeri olan linea
temporalis ile sınırlıdır. DıĢ yüzünün arka üst kısmında A. temporalis media‟nın geçtiği
bir oluk bulunur. Ġç yüzü ise orta kafa çukuru ile iliĢkilidir. Ġç yüzünde A. meningea
media‟nın oturduğu derin bir oluk bulunur. DıĢ yüzünün alt kısmında öne doğru uzanan,
masseter kasının yapıĢtığı zigomatik çıkıntı bulunur. Bu çıkıntının ortasında enine
olarak bulunan petrotimpanik yarık (Glasser yarığı) bulunur ve çıkıntının altındaki
fossa mandibularis‟i ikiye ayırır.4,5
2.1.2. Mastoid Parça
Temporal kemiğin en büyük kısmını oluĢturur. Petröz ve squamöz parçaların
oksipital ve parietal kemiklerle birleĢmesinden meydana gelir. Ġki yüzü vardır. DıĢ yüzü
squamöz parça ile birleĢmesinden oluĢan petrosquamöz sütür, zigomatik kökten ortaya
doğru uzanarak orta kafa çukurunun alt sınırını yapar. Buna linea temporalis denir. DıĢ
kulak yolunun arka üst kısmındaki küçük kemik çıkıntıya henle dikeni denir. Bu
oluĢumun arasında çukur ve delikli bir görünüme sahip alana da area kribrosa adı
verilir. Mastoid parçanın alt dıĢ yüzüne sternokleidomastoideus kası yapıĢır. Kemiğin iç
yüzüne sigmoid sinüs‟ün yerleĢtiği sulkus sinüs sigmoidea adı verilen derin bir sulkus
bulunur. Mastoid kemiğin iç ve dıĢ yüzeyleri arasında içi hava dolu hücreler
bulunmaktadır. Bunlara mastoid hava hücreleri denir. Bunlardan en büyüğüne antrum
4
adı verilir. Mastoid kemiğin iki yaĢından sonraki geliĢimi ile lateral kısmı öne ve
aĢağıya doğru büyüyüp mastoid çıkıntıyı oluĢturur.6
Mastoid kemik pnömatize bir kemiktir. Bu bölgenin pnömatizasyonu hayat boyu
devam eder. Doğumda pnömatizasyon antrum ve hemen bitiĢiğindeki mastoid ile sınırlı
iken kemik iliğinin yerini alarak devam eder. Ancak postnatal dönemdeki enfeksiyonlar
pnömatize boĢluğu çevreleyen sklerotik yeni kemik oluĢumuna neden olarak
pnömatizasyonu engelleyebilirler. Mastoid kemik içerisinde petrosquamöz septum
(Körner septumu) bazen olabilir. Bu septum normal sağlıklı bireylerde gözlenebileceği
gibi kronik otitis mediası olan olgularda sıklığı daha fazladır.
Mastoid kemikte üç çeĢit pnömatizasyon tipi bulunmaktadır. Bunlar;
- Sellüler: Hava hücreleri geniĢ ve çok sayıdadır.
- Diploik: Hava hücreleri küçük ve az sayıdadır.
- Sklerotik: Hücre ve ilik mesafesinden yoksundur.
Mastoid kemiklerin % 20‟si diploik ve sklerotiktir. Pnömatizasyon, çocuğun ilk
solunumunda havanın orta kulağa geçmesi ile baĢlar ve 5-6 yaĢlarına kadar tamamlanır.
2.1.3. Petröz Parça
Üç yüzlü pramide benzer. Kafa tabanı, sfenoid ve oksipital kemikler arasındaki
açıya yerleĢmiĢtir. Sfenoid ile birleĢtiği noktadan foramen laserum adı verilen bir
açıklık oluĢur. A. meningea media bu açıklıktan geçerek kafa içerisine girer. Petröz
parça orta kafa çukuru ile komĢudur. Ön taraf sfenoidin büyük kanadı ile M. tensör
timpani‟nin yarım kanalı ile sınırlıdır. Ġnternal karotid arter, foramen laserum‟un arka
yarısını kaplar ancak içerisinden geçmez. Ön kenarının tam ortasında bir tümsek
bulunan eminentia arkuata denen tümsek bulunur. Burası süperior semisirküler kanala
tekabül eder. Bu tümseğin ön ve dıĢ tarafında küçük bir düzlük bulnur. Burası tegmen
timpaniye uyan yer olup malleusun baĢı ile komĢudur. Bu oluĢumun önünde apekse
doğru yaylanan iki delik ve devamlarında olukları vardır. Bunlar sırası ile içteki hiatus
kanalis nervi fasialis ve dıĢtaki N. petrosus superfisiyalis ve A. meningea media‟nın
petrozal dalının geçtiği kanaldır. Petröz kemiğin arka yüzü vertikaldir ve arka kafa
çukuru ile komĢudur. Ön ve arka yüzlerinin birleĢme noktasında bir oluk bulunur.
Buraya sinüs petrosus süperior yerleĢir. Dura bu noktada kemiğe sıkıca yapıĢıktır.
Piramidin alt ve arka yüzlerinin birleĢme noktasına ise inferior petrozal sinüs
5
yerleĢmiĢtir. Arkada oksipital kemik ile birleĢtiği noktada sigmoid sinüse katılır. Arka
yüzde meatus akustikus internus‟un iç ağzı vardır. Dura bu alanda kemiğe sıkıca
yapıĢıktır. Yedinci ve sekizinci kraniyal sinirler ile koklear damarlar buradan temporal
kemiğe girerler. Tabanın alt yüzü yatay planda olup oksipital kemik ile beraber foramen
jugulare‟yi oluĢturur. Bu bölgenin dıĢından sigmoid sinüs geçer ve inferior petrozal
sinüs ile birleĢir. Deliğin iç yanında ise IX. kraniyal sinir ve ganglionu, X. kraniyal sinir
ve arnold ganglionu ile XI. kraniyal sinir bulunur. Deliğin dıĢ tarafında hemen önünden
juguler ven bulbusunun yerleĢtiği geniĢ bir fossa vardır. Foramen jugulare‟nin hemen
önünden kanalis karotikus‟un eksternal aperturu bulunur. A. karotis interna buradan
kafa içerisine girer. Karotis kanalının arka kenarında juguler fossadan kendisini ayıran
kemik levhadaki küçük çukura fossula petroza denir. Ġçerisine XI. sinirin ganglionu
yerleĢmiĢtir. Bunun altındaki delik kanalikulus timpanikus adını alır ve jacopson siniri
ile A. faringea assendens‟in bir dalı buradan orta kulağa girer. Juguler fossa‟nın arka ve
dıĢında stiloid çıkıntı bulunur. Stiloid çıkıntının arkasında foramen stilomastoideus
bulunur. Burası VII. kraniyal sinirin kafa dıĢına çıktığı yerdir.7,8,9
2.1.4. Timpanik Parça
DıĢ kulak yolunun ön, arka ve kısmen alt kısmını yapar. Ön alt kısmının ortası
çok ince olup küçük delikler (Foramen Huschke) içerir. Timpanik kemik üst kısmı açık
kalmıĢ bir bilezik gibidir. Bu açıklığa rivinus çentiği denir. Timpanik kemiğin iç kısmı
dar bir oluk Ģeklinde olup sulkus timpanikus adını alır. Kulak zarının pars tensa kısmı
buraya yerleĢir. Pars flaksida ise bileziği açık kalan kısmına yerleĢir.
2.2. Kulak Anatomisi
Temporal kemiğin içine yerleĢen iĢitme organı dıĢ, orta ve iç kulak olmak üzere
üç parçadan oluĢmaktadır.
2.2.1. DıĢ Kulak
Aurikula: Perikondrium ve deri ile örtülü ince elastik kartilajdan oluĢan ses
toplayıcı bir organdır. DıĢ kulak yolunun baĢlangıç kısmı (Meatus Akustikus Eksternus)
kulak kepçesi kıkırdağının bağ dokusu ile kaplı bir kanalı tamamlayan oluk tarzındaki
6
uzantısından oluĢmuĢtur. DıĢ kulak yolu yaklaĢık 2.5 cm uzunluğunda olup, dıĢ 1/3
kısmı kıkırdak, iç 2/3 kısmı kemikten oluĢmuĢtur. Kıkırdak bölümün ön duvarında
santorini incisura‟ları adı verilen iki adet fissür vardır. Bunlar dıĢ kulak yolunun
fleksibilitesini arttırırlar. Ancak enfeksiyonların yayılmasına da olanak sağlarlar. DıĢ
kulak yolunu örten deri kıkırdak kısmında sebase glandlar ve kılları içerdiğinden
kalındır. Terminal parçayı ise timpanik membran oluĢturur. Oblik yerleĢimlidir. DıĢ
kulak yolunu orta kulak boĢluğundan ayıran bir perdedir. Kalınlığı 0.1 mm, uzunluğu
10-11 mm, geniĢliği 8-9 mm‟dir. DıĢ yüzü hafifçe konkavdır ve konkavlığın merkezi
umbo olarak bilinir. Bu manibrium mallei‟nin timpanik membrana tutunma yerini iĢaret
eder. Manibrium mallei‟nin zarda yaptığı kabartıya stria mallearis adı verilir. Strianın
üst ucundan öne ve arkaya doğru ilerleyen plikalara plika mallearis anterior ve posterior
denir. Bu plikaların üst kısmında kalan zar parçasına pars flaksida alt kısmında kalan
zar parçasına pars tensa denir.
Timpanik membran dıĢtan içe doğru 3 tabakadan oluĢur.
Kutanöz tabaka: DıĢ kulak yolunu örten derinin devamıdır.
Fibröz tabaka: Lamina propria adı da verilen bu tabaka radial ve sirküler tarzda
seyreden liflerden yapılmıĢtır.
Mukoza tabakası: Orta kulağı örten mukozanın devamıdır.10
Pars tensanın çevresi anulus fibrokartilajinosus adı verilen halka ile çevrilidir.
Bu halka dıĢ kulak yolunun medial ucunda anulus timpanikus (Gerlach halkası) adlı
kemik halka üzerinde bulunan sulkus timpanikusa tutunur. Bu sulkus üstte rivinus
çentiği adında bir açıklık bırakır.
Pars flaksida‟da orta tabaka fibröz dokudan fakir olup, çok ince gevĢek
yapıdadır, pars tensa kalındır. Topografik olarak kulak zarı dört bölgeye ayrılır.
Manibrium mallei‟den geçen bir çizgi ve buna dik umbo‟dan geçen bir çizgi ile ön-üst,
ön-alt, arka-üst, arka-alt diye kadranlara ayrılır.
Ön-üst kadran arkasında östaki tüpünün ağzı ve tensor timpani kası bulunur.
Ön-alt kadran arkasında karotis internanın kanalı bulunur.
Arka-üst kadran arkasında inkusun uzun kolu, stapes ve oval pencere bulunur.
Arka-alt kadran arkasında promontorium ve yuvarlak pencere bulunur.
7
2.2.2. Orta Kulak
Temporal kemikte lokalize, yüzeyi mukoza ile örtülü, hava içeren, düzensiz,
timpanik membran ile kemik labirent arasındaki boĢluktur. Nazofarenks ile iliĢkiyi
östaki borusu, aditus ile iliĢkiyi ise oval ve yuvarlak pencereler aracılığı ile sağlar.
Hareketli kemik zinciri sayesinde vibrasyonu timpanik membrandan iç kulağa iletir.
Doğumda orta kulak geliĢmesi tamamlanmıĢtır. Hacim olarak hemen hemen eriĢkindeki
haline eĢittir.
Orta kulak boĢluğu pratikte 6 anatomik bölgeye ayrılarak incelenir.11,12
1. Epitimpanum (Attik): Fasiyal sinir timpanik parçası ve timpanik membran
üzerine kalan kısmıdır.
2. Mezotimpanum: Timpan membranın hemen medialinde tekabül eden
kısmıdır.
3. Hipotimpanum: Sulkus timpanikus ve timpan membran altında kalan kısmıdır.
4. Antrum: Attiğin hemen arkasına tekabül eder.
5. Aditus Ad Antrum: Epitimpanumdan antruma doğru uzanan açıklıktır.
6. Mastoid sellüler yapı: Orta kulak mukoperiostiumunun devamı olması nedeni
ile timpan boĢluğu yapıları arasında sayılır.
Epitimpanumda malleus baĢı, inkus boynu ve korda timpani bulunur.
Hipotimpanum önemli bir yapı içermez.
Ortak kulak prizma gibi altı yüzey gösterir.
Tavan: Tegmen timpani oluĢturur.
Taban: Bulbus vena jugularis ile komĢudur. Arkada stiloid çıkıntı ile komĢudur.
Ön duvar: Ġnternal karotis arterin yaptığı çıkıntı, östaki borusu, tensör timpani
kası bulunur.
Ġç duvar: Promontoryumun yaptığı çıkıntı ile iç kulak ile komĢuluk gösterir.
Kokleanın bazal kıvrımının yan duvarının yaptığı kabarıklık promontoryum adını alır.
Bunun arka-üst tarafında mevcut çukurluğa fossula fenestra vestibuli (oval pencere)
denir. Arka-üst kısmında ise processus kokleoformis vardır, buradan tensör timpani kası
90 derece dönerek malleusun boynuna yapıĢır. Çıkıntının özelliği fallop kanala çok
yakın olup fasiyal sinirin 1. ve 2. parçalarının birleĢme noktasıdır.
Arka duvar: Mastoid ile iliĢkilidir. Stapes kası ve tendonunun yerleĢtiği
eminentia piramidorum bulunur. Orta kulağın gizli köĢesi adı verilir. Üstte; aditus ad
8
antrum, ortada; fallop kanalının inen parçası, arka dıĢ ve altta promontoriuma doğru
uzanan küçük bir kemik çıkıntı vardır. Buna eminentia piramidalis denir. Buraya stapes
tendonu yapıĢır. Bu çıkıntıdan kulak zarına paralel giden dik bir düzlemde orta kulağı
ikiye ayırdığımızda içteki bölümde 3 önemli yapı bulunur. Bunlar oval pencere,
yuvarlak pencere ve sinüs timpanidir. Piramidal çıkıntı sinüs timpaninin dıĢ tarafını
yapar. Sinüs timpaninin alt tarafını yuvarlak pencere, üstünü subikulum, iç duvarını
pontikulus yapar. Eminentianın dıĢında fasiyal reses denilen çukurluk vardır. Bu
çukurun dıĢ tarafını dıĢ kulak yolu ve korda timpani, arka-üstünü ise fossa inkudis
sınırlar.8,13
DıĢ duvar: Yukarıdan aĢağıya doğru skutum, kulak zarı ve hipotimpanum diye
üç kısma ayrılır.
Timpan zar ile iç kulak arasında yer alan üç tane hareketli kemikçik vardır:
Malleus, inkus, stapes.
Malleus: Kemikçikler içerisinde en büyük olanıdır. DıĢta yer alır. Timpan zar ile
iliĢkide olup baĢ, boyun, manibrium, anterior ve lateral proçesten oluĢur. Fetal hayatın
4. ayında geliĢmeye baĢlar ve 6. ayda kemikleĢmeyi tamamlar. Malleusun baĢı inkusun
korpusu ile sinovyal eklem yapar. Tensor timpani kası tendonu malleusun boynuna
yapıĢır ve manibriuma yapıĢır. Bu kas manibriumu mediale çekerek timpanik membranı
içe doğru çeker.
Ġnkus: Malleus ile stapes arasında lokalizedir. Fetal hayatın 4. ayında geliĢmeye
baĢlar ve 6. ayında kemikleĢme tamamlanır. Ġnkus posterior ligament ile fossa inkudise,
süperior ligament ile epitimpanik resese tespit edilir. Ġnkus; korpus, kısa ve uzun
proçeslerden oluĢur. Ġnkus korpusu, malleus baĢı ile eklem yapar. Uzun proçesin ucunda
processus lentikularis denen ve stapes baĢı ile sinovyal eklem yapan bir kısım bulunur.
Kısa kolu fossa inkudis‟e yerleĢir.
Stapes: BaĢ, iki krus ve tabandan oluĢur. Tabanın alanı 3.2 mm‟dir. Yüzeyi düz
veya hafifçe konkav olup ligamentum annulare ile fenestra vestibüliye tespit edilir.
Fetal hayatın 4. ayında kemikleĢmeye baĢlar, 6. ayında kemikleĢmesi tamamlanır. Arka
krusun üstüne stapes tendonu yapıĢır. Stapediovestibüler eklem basit fibröz bir
eklemdir.
Tuba östaki: Nazofarinks ile kavum timpaniyi birleĢtiren 3-4 cm uzunluğunda
bir tüptür. Uzunluğu yenidoğanda 17-18 mm, yetiĢkinde 31-38 mm kadardır. Üst 1/3
9
kısmı kemik, alt 2/3 kısmı kıkırdak yapıdan oluĢmuĢtur. Östaki tüpü hafif “S”
Ģeklindedir. Kartilaj kısmındaki mukoza yüksek yalancı çok katlı silindirik epitelyum ile
döĢelidir. Kemik kısmındaki mukoza kartilaj kısmındakine benzer ancak biraz daha kısa
görünümdedir. Bebeklerde tuba eriĢkinlerdekine göre daha kısa ve geniĢtir, aynı
zamanda daha horizontal seyir gösterir. Tubanın kemik kanalının üstünde semikanalis
tensör timpani, iç tarafa karotis kanalının lateral yüzü, altta jugüler fossa ile komĢuluk
gösterir. Kemik kanal timpanik ağzında en geniĢtir. Gittikçe daralır ve en dar yeri
istmus bölgesidir. Ġstmustan sonra kıkırdak bölümü nazofarenkse kadar geniĢleyerek
ilerler. Tuba östaki normalde kapalı durur. Ancak çiğneme, yutma veya hapĢırma
sırasında açılır. Nazofarenksteki ağzının açılmasında en fazla rolü tensör timpani kası
oynar. Tuba östaki ağzının kapanması pasif olarak gerçekleĢir.
Tuba östakinin innervasyonu IX. kraniyal sinirden kaynaklanan timpanik
pleksustan olur. Korda timpani, lateral duvarı innerve eder. Tensör veli palatini kası X.
kraniyal sinirden motor lifler alır. Damak yarığı olan çocuklarda tensör veli palatini kas
fonksiyonu zayıf olduğundan tubaya ait sorunlar olması beklenir. Tuba östaki 6
bölümde incelenmektedir.
- Farengeal bölüm
- Orta bölüm
- Ġstmus yanı
- Ġstmus
- Post-istmus
- Pre-timpanum
Ġnternal karotid arter tubanın değiĢik segmentleri ile iliĢki gösterir. Arterin en
yakın olduğu bölge pre-timpanum bölgesidir ve tubaya yakınlığı sadece 1 mm‟dir. Tuba
östakinin baĢlıca 3 fonksiyonu vardır. Bunlardan biri nazofarenksteki havanın orta
kulağa geçiĢine izin vererek orta kulağın ventilasyonu ve timpan membranın iki
tarafındaki basıncın eĢit olmasını sağlamaktır. Bir diğer fonksiyonu, orta kulaktaki
sekresyonların mukosilier aktivite ile nazofarenkse aktarımını sağlamaktır. Son olarak
bir de koruma fonksiyonu vardır. Nazafarenksteki bakterilerin orta kulağa geçiĢine
engel olur.8
10
2.2.3. Ġç Kulak
Temporal kemiğin petröz parçası içerisinde yer alan ve membranöz ve kemik
labirenti içeren yapıya otik kapsül denir. Yuvarlak ve oval pencere ile orta kulak ile,
koklear ve vestibüler akuaduktuslar yolu ile de kafa içi ile bağlantılıdır. Kemik labirent
vücudun en sert kemiğidir.
Osseöz labirent (Kemik labirent): Koklea, vestibül, semisirküler kanalları içerir.
Membranöz labirent (Zar): Kemik labirenti aynen taklit eder. Fakat kemik
labirenti tamamen doldurmaz. Ancak 1/3 kısmını iĢgal eder. Zar ve kemik labirent
arasında perilenf, zar labirent içinde ise endolenf bulunur. Zar labirent ise koklea,
vestibülde yer alan iki otolit organ (Utrikulus ve sakkulus) ve semisirküler kanalları
içerir.
Koklea: 1-2 mm çapında, 30 mm uzunluğunda kemik tüptür. Modiolus denen
eksen etrafına sarılmıĢtır.
Korti organı: Kokleanın duyusal ve en önemli kısmıdır. Basiler membran
üzerine yerleĢmiĢtir. Vestibülokoklear sinir ile innerve olur. Vaskülarizasyonu
vertebrobasiler sistem ile gerçekleĢir.
2.3. Kronik Otitis Media
2.3.1. Kronik Otitis Media Tanımı
Otitis media viral üst solunum yolu enfeksiyonlarının haricinde çocukluk çağının
en sık görülen hastalıklarındandır. Akut bakteriyel enfeksiyonlar 1-6 yaĢ arası
çocukların % 80‟inde görülür ve bunlar içinde otitis medianın enfeksiyöz ve
nonenfeksiyöz komplikasyonları ciddi morbidite ile sonuçlanabilir. Akut baĢlayan bir
enfeksiyon kronikleĢebilir, mastoidit, petrozit gibi komplikasyonlara yol açabilir.
Timpanik membranın kronik perforasyonları, ossiküler erozyon, labirentin hasar ve
timpanoskleroz gibi nonenfeksiyöz sekeller iĢitme kaybına yol açan en önemli
sebeplerdir.14
Kronik otitis media, kulak zarı perforasyonu ve dıĢ kulak yolundan süpüratif
akıntı ile karakterize olan orta kulağın uzun süreli enfeksiyonudur. Genellikle üç aydır
süren ve tıbbi tedaviye cevap vermeyen otitis media tipleri olarak da tanımlanabilir.
Buna ilaveten bir akut otitis media atağının arkasından altı haftadan beri medikal
11
tedaviye yanıt vermeden devam eden süpüratif akıntılı otitis medialar da kronik otitis
media olarak kabul edilirler. Kronik otitis mediaların belli baĢlı üç karakteri vardır.
Bunlar;
- Kulak zarında perforasyon
- DıĢ kulak yolundan zaman zaman kesilen süpüratif karakterde bir akıntı
- Çoğunlukla iletim tipi iĢitme kaybı. 15
2.3.2. Prevalansı ve Risk Faktörleri
Kronik otitis media tarih öncesi devirden beri var olan eski bir hastalıktır.
Hastalığın günümüzdeki sıklığı üstüne güvenilir veriler yoktur. Bazı ülkelerde yapılan
çalıĢmaların bütün ülkeler için geçerli olduğunu kabul etmek yanlıĢ olur. Çünkü KOM
sıklığının sadece genetik faktörlerle değil sosyoekonomik faktörlerle de iliĢkili olduğu
bilinmektedir.15
Flisber‟in Ġsrail‟de yaptığı prevalans çalıĢmasında 15 yaĢına kadar olan
çocuklarda KSOM sıklığını 39/100000 olarak saptamıĢlardır.16
Ancak bu sonucun
ülkelere göre ve sosyoekonomik duruma göre farklılık göstereceği göz önünde
bulundurulmalıdır. En sık Eskimolarda, Kuzey Amerika yerlilerinde, Avusturalya
yerlilerinde görülürken beyaz Kafkas ırkında daha az görülmekte ve erkeklerde daha sık
olarak gözlenmektedir.17
Ülkemizde özellikle eriĢkinler üzerinde yapılmıĢ KOM
sıklığını gösteren insidans çalıĢmaları yoktur. DeğiĢik Ģehirlerde çocuklar üzerinde
yapılan çalıĢmalar mevcuttur. 1979 yılında ülkemizde yapılan bir çalıĢmada
sosyoekonomik durumu iyi olan 1391 ilkokul çocuğunda KOM sıklığını % 0,006 olarak
bildirmiĢlerdir.18
Yine 1983 yılında ülkemizde yapılan bir araĢtırmada sosyoekonomik
durumu nispeten kötü olan 698 ilkokul çoğunda KOM sıklığı % 0,1 olarak tespit
etmiĢlerdir.19
1987 yılında Kaya ve arkadaĢlarının Ankara bölgesinde 1628 çocuk
üzerinde yaptıkları bir çalıĢmada KOM sıklığını % 0,78 olarak saptanmıĢtır.20
KSOM‟daki risk faktörleri aĢağıdaki Ģekilde sıralanabilir:
- Irk ve genetik faktörler
- Kraniofasiyal anormaliler
- Kötü sosyoekonomik faktörler
- Yetersiz ve düzensiz sağlık hizmeti
- Rekürren ve seröz otitis media
12
- Sık üst solunum yolu enfeksiyonu (ÜSYE)
- BağıĢıklık sistemi bozuklukları
- Lenfoid hiperplazi.21
2.3.3. Kronik Otitis Medianın Klinik Devreleri
Bütün KOM tipleri klinik bulgu ve belirtilere göre dört devreye ayrılır.21,22
Aktif devre: Sürekli akıntı ile karakterizedir. Bu devrede otoskopide
perforasyon ve akıntı izlenir. Orta kulak mukozası ödemli ve hiperplastik
görünümdedir. KOM‟nın tipine göre granülasyon dokusu, epitelyal döküntüler ve
polipler izlenebilir.
Ġntermittan devre: Bu devrede KOM‟lardaki akıntı ÜSYE ve alerji ataklarını
takiben ortaya çıkar. ÜSYE düzelince akıntı durur. Orta kulak mukozası akıntı olduğu
zaman ödemlidir. Daha sonra ödem kaybolur.
Ġnaktif devre: Bu devrede akıntı yoktur. Hasta yıllar önce kulağının aktığını
ancak uzun yıllardan beri akıntı olmadığını ifade eder. Santral bir perforasyon ve kuru
bir kulak vardır. Perforasyon kenarları incelmiĢ ve yer yer epitelle kaplanmıĢtır. Kulak
zarı içerisinde kalsiyum plakları bulunur. Östaki borusu bu hastalarda genellikle açıktır
ve bazen hafif bir iletim tipi iĢitme kaybı mevcuttur.
Skatrisyel devre: KOM‟ın Ģifa bulmasına skatrisyel otit denir. Kronik
enfeksiyon tamamen iyileĢmiĢ ve yerinde yer yer fibrotik dokular bırakmıĢtır. Kulak
zarındaki perforasyon kapanabilir ve zarda timpanoskleroz veya adezyon izlenebilir.
Ancak bu olgularda ileri derecede iletim tipi iĢitme kaybı vardır. Bunun nedeni
kemikçiklerdeki erime, orta kulaktaki yapıĢıklıklar veya timpanosklerozdur.
Kolesteatomlu KOM‟larda hastalığın inaktif ya da skatrisyel devreye geçme
Ģansı yoktur. Kısa sürede aktif devreye geçer. Cerrahi olarak tedavi edilmediği taktirde
intratemporal veya inrakraniyal komplikasyonlar ile sonuçlanabilir.
2.3.4. KOM Tipleri
1) Kronik basit otitis media: Benigndir, tubotimpanik olarak da isimlendirilir.
Üst solunum yolu enfeksiyonlarının orta kulağa yayılması sonrası orta kulak
mukozasında ödem ve zarda perforasyon oluĢması ile karakterizedir. Ara ara akıntılı
13
dönemler arasında kuru akıntısız dönemlerde görülür. Perforasyonun yeri ve
büyüklüğüne göre iĢitme kaybı değiĢir.
2) Kronik mukozal otitis media: Tubotimpanik özellikleriyle beraber daha
agresiftir. Zar perforasyonu daha geniĢtir, orta kulak mukozası daha ödemli ve
hipertrofiktir, bazen granülasyon dokusu, polipoid yapılar bulunabilir. Kemikçiklerde
bazen nekroz görülebilir, iĢitme kaybı fazla değildir.
3) Kronik kolesteatomlu otitis media: Attikoantral özelliktedir. Kolesteatom
konjenital veya akkiz olarak gözlenebilir.
2.3.5. Kolesteatom Patogenezi
Kolesteatom, squamöz hücreli epitel ile döĢeli içinde desquame debrisler ihtiva
eden epidermal inklüzyon kistleridir. Genel olarak kolesteatomlar konjenital ya da akkiz
kabul edilir. Konjenital kolesteatomlar, orta kulak boĢluğu içindeki keratinize epitelyum
alanlarından kaynaklanırlar. Michaels, geliĢen fetus anterior timpanumunda sıklıkla
keratinize epitelyum bulunan küçük bir alan saptamıĢ ve 10-33 haftalık fetuslarda 68
temporal kemiğin 37‟sinde bu epidermoid oluĢumu bulmuĢtur. Konjenital
kolesteatomlar genellikle bu bölgeden köken alırlar.23
Kolesteatom oluĢum teorileri
Akkiz kolesteatomların patogenezi bir yüzyıldan daha uzun süredir
tartıĢılmaktadır. Akkiz kolesteatomların patogenezi hakkında dört teori mevcuttur:
1) Timpanik membran invajinasyonu (retraksiyon cebi kolesteatomu)
2) Bazal hücre hiperplazisi
3) Epitelin perforasyon içinden orta kulağa geçerek büyümesi (migrasyon
teorisi)
4) Orta kulak epitelinin squamöz metaplazisi
Ġnvajinasyon Teorisi:
Primer attik kolesteatom oluĢumunun primer mekanizmalarından biridir. Negatif
orta kulak basıncı ve muhtemelen tekrarlayan inflamasyona bağlı olarak pars flaksida da
retraksiyon cepleri oluĢur. Buralarda biriken desquame keratin debrisleri temizlenemez
ve kolesteatom geliĢir. Pars flaksida da daha az fibröz doku vardır ve yer değiĢtirmeye
daha az dirençlidir. Genellikle de kolesteatomun kaynağıdır. Kolesteatomun bu tipinde
14
kulak zarının posterosüperior kadranında defekt ve bitiĢiğindeki kemik kanalın
erozyonu belirgindir. Bu defektin kenarı perforasyon görünümüne sahip olsalarda
aslında perforasyon yoktur. Sonuçta attik retraksiyon ceplerinin içinde epitelyal
migrasyon paterni değiĢir. Epitelyal migrasyonun bu yetersizliği retraksiyon cebinin
içine keratin birikimine müsade eder. Bu teori östaki tüp obstrüksiyonu ve eksternal
kanal ligasyonu yapılarak retraksiyon ceplerinin deneysel oluĢturulması ile
desteklenmiĢtir.22,24
Ruah ve arkadaĢları orta kulak inflamasyonu ve persistan mezenĢimin
çocuklarda seröz ve pürülan otitis medialı insan temporal kemiklerinde kulak zarının
pars flaksida ve posterosüperior kadranında daha büyük inflamatuar reaksiyona yol
açtığını göstermiĢlerdir. Bu bulgular, çocuklarda primer akkiz kolestesteatom teorisini
destekler.25
Epitelyal Ġnvazyon Teorisi
Bu teori kulak zarı dıĢ yüzeyindeki keratinize skuamöz epitelin perforasyondan
orta kulağa geçmesini ifade eder.24,26
Bu teori klinik gözlem ve deneysel kanıtlarla
desteklenmiĢtir. Weiss epitelyal hücrelerin temas rehberliği ile göç edeceklerini ve
baĢka epitelyal yüzle karĢılaĢıldığında ise temas inhibisyonu ile göçün durdurulacağını
göstermiĢtir.27
En son kanıtlar kolesteatom ile birlikte “artmıĢ epitelyum migrasyonu”
kavramını destekler. Blitterswijk Grote meatal epidermis ve migrasyon gösteren
epitelde görülen sitokeratin-10(CK-10)‟un orta kulak mukozasından daha çok
kolesteatomda yerleĢtiğini bildirmiĢtir. Bu bulgular kolesteatomun epidermal orijinini
destekler. Orta kulak kolesteatomunda fibronektinin seviyesi yüksek bulunmuĢtur. Bu
migratuar ve hiperproliferatif squamöz epitelyum tarafından üretilir. Bu teori de hayvan
modelleri ve insan temporal kemik çalıĢmaları tarafından desteklenmiĢtir. Jachson ve
Lim keratinize epitelin temas rehberliği ile kedi bullasına göç edebileceğini gösteren
histolojik ve ultrastruktürel kanıtlar bulmuĢlardır. Bazı kulak zarı perforasyonlarında,
inflamasyon kulak zarı iç mukozal örtüsünü hasara uğratır ve dıĢ keratinize epitelyum
içeriye doğru göç ederek kolesteatom oluĢturur.28
Palva ve arkadaĢları insan temporal
kemiğinde bu teorinin histolojik kanıtlarını göstermiĢtir. Temporal kemik fraktürleri
15
sonrasında da kolesteatom oluĢabilir. Kulak kanalını içine alan fraktürler temas
rehberliği ile keratinize epitelin içeriye doğru büyümesine izin verir.29
Bazal Hücre Hiperplazisi Teorisi
Bu teori Lange tarafından desteklenmiĢtir. Lange pars flaksida epitelyal
hücrelerinin subepitelyal dokuyu istila ettiğini ileri sürmüĢtür. Ruedi bu hipotezi klinik
ve deneysel kanıtlarla desteklemiĢtir. Lamina propriaya epitelyum istilasının
gerçekleĢebilmesi için bazal lamina değiĢikliğe uğramalıdır. Bazal lamina bozulmaları
insan ve hayvan kolesteatomlarında kanıtlanmıĢtır. Huang ve ark. Chinchilla orta
kulağına propilen glikol enjekte ederek kulak zarından içeriye epitelyal büyümeyi
göstermiĢlerdir. Bu bazal lamina kırılmaları epitelin subepitelyal konnektif dokuya
invazyonuna ve mikrokolesteatomların oluĢumuna izin verir. Bu mekanizma intakt
kulak zarı arkasında oluĢan kolesteatomun bazı tiplerini açıklayabilir. Bu teoriye göre,
mikrokolesteatomlar geliĢebilir ve sonra kulak zarından geçerek sekonder olarak perfore
edebilir.30
Kolesteatom matriksi bazal hücre tabakası ve keratinositlerin
diferansiasyonundaki değiĢmeler birkaç çalıĢmada gösterilmiĢtir. Filagrin ve involugrin,
c-Jun ve p53 proteinleri ve artmıĢ epidermal growth faktör (EGF) reseptörü gibi
epidermal diferansiyasyon markerlarının anormal dağılımı orta kulak kolesteatom
matriksinde gösterilmiĢtir.31,32
Diferansiyasyon ve hiperproliferasyon markerları olan CK-13 ve 16
seviyelerinde de artma bulunmuĢtur. Kim ve arkadaĢlarının çalıĢmasında kulak kanalı
ligasyonu ve östaki tüp obstruksiyonu ile indüklenmiĢ kolesteatomda pars tensanın
periferal ve santral alanında CK-13 ve 16 ekspresyonunda artma gösterilmiĢtir.31
Parisier ve arkadaĢları subepitelyal fibroblastların epitelyal invazyonu kolaylaĢtırdığını
göstermiĢlerdir. Kolesteatomdan alınan örneklerdeki fibroblastların çok invaziv
olmasına karĢın postauriküler ve kanal derisinden alınanlar invaziv değillerdir.24
Langerhan‟s hücreleri, ĠL-1 alfa aracılığı ile keratinize epitel proliferasyonunu
arttırır ve immun reaksiyonunda rol oynayabileceği gösterilmiĢtir.24
16
Skuamöz Metaplazi Teorisi
Wendt orta kulak basit squamöz ya da küboidal epitelinin keratinize epitele
metaplastik transformasyona uğradığını iddia etmiĢtir.33
Sade epitelyal hücrelerin
pluripotent olduğunu ve inflamasyon ile stimüle olabileceğini ve keratinize epitele
dönüĢebileceğini belirterek Wendt‟in teorisini desteklemiĢtir.34
Bu teoriye göre, orta
kulaktaki keratinize epitelyum alanlarının birikmiĢ debris ve kulak zarı ile temas nedeni
ile büyümüĢtür. Tekrarlayan enfeksiyon ve inflamasyon ile kolesteatom kulak zarının
erimesine ve perforasyonuna neden olacaktır. Chole ve Frush vitamin A eksikliğinin
ratlarda orta kulak ve östaki mukozasında keratinize epitelyum oluĢumuna neden
olduğunu göstermiĢtir. Fakat bu teorinin doğruluğu konusunda hala eksiklikler
mevcuttur.
2.3.6. KSOM’da Klinik Belirtiler, Tanı ve Tedavi
KSOM‟da akıntı ve iĢitme kaybı daha çok görülmekle beraber ağrı, kanama ve
baĢ dönmesi gibi yakınmalarda izlenebilir.
Akıntı: Hastayı doktora getiren en önemli yakınmadır. Özellikle aktif evrede
sık görülür. Genelde seromukoid ve kokusuzdur. Sekonder enfekte olduğunda pürülan
ve kötü kokulu akıntı görülebilir. Kokulu ve uzun süreli akıntı genelde mastoid bölgenin
de enfekte olduğunu ve osteit halinin geliĢtiğini gösterir. Akıntı zaman zaman kesilebilir
ve özellikle üst solunum yolu enfeksiyonları ile yeniden baĢlar.
ĠĢitme Kaybı: Sıklıkla iletim tipi iĢitme kaybı görülür. KSOM‟da 20-30
dB‟den daha fazla kayıp kemikçik zincirde de hasar olabileceğini düĢündürür. ĠĢitme
kaybının sensorinöral komponenti de bulunabilir. Bu kayıp genelde seröz labirentide
bağlı geliĢir.
Ağrı: KSOM‟da ağrı genelde geliĢmez, olması durumunda komplikasyonun
habercisidir.
Kanama: Genellikle granülasyon dokusu ve poliplerden geliĢir.
BaĢ Dönmesi: KSOM‟nın akut ataklarında daha sıklıkla görülür. Enfeksiyon
esnasında yuvaralak pencere membranının geçirgenliği artar. Bakteriyel toksinlerin
labirent içine sızması baĢ dönmesine neden olur.
KSOM tanısı konulurken bazı faktörler göz önüne alınmalıdır.
17
Semptomların Değerlendilmesi ve Muayene: Hastanı hikayesinde var olan
semptomlara ilave olarak rutin kulak burun boğaz muayenesi yapılır. Kulak
muayenesinde zarın perforasyon yeri ve büyüklüğü, akıntının özelliği, aural polip
varlığı, orta kulak mukozasının durumu, kemikçiklerin durumu, kolesteatomun var olup
olmadığı değerlendirilir.
Odyolojik Testler: Diapozon testleri, saf ses odyometresi, konuĢmayı algılama
ve ayırt etme eĢiği yapılmalıdır.
Radyolojik Görüntüleme: Schüller, Town gibi düz grafiler günümüzde artık
pek kullanılmamaktadır. Bilgisayarlı tomografi veya klasik MR özellikle komplikasyon
varlığında veya operasyon planlanan hastalarda istenebilir. Kolesteatom Ģüphesi olan
hastalarda ise, EPDA MR, NonEPDA MR ve DP MR gibi daha ileri görüntülemeler
istenirse yapılabilir.
KSOM tedavisi kısaca ikiye ayrılabilir.
1. Medikal Tedavi: Lokal antimikrobiyal damlalar ve sistemik antibiyotikler
medikal tedavinin iki ana unsuru olup bunun yanında lokal temizlik de yapılmalıdır.
Ancak kronik süpüratif otitis media ve özellikle kolesteatomlu olgular genellikle bu
tedavilere cevap vermez.
2. Cerrahi Tedavi: Cerrahi tedavideki amaç enfeksiyonun eradikasyonu, normal
anatomiyi olabildiğince korumak ve iĢitmenin en ideal Ģekilde düzeltilmesidir. Medikal
tedaviye dirençli, kolesteatomlu veya komplikasyon geliĢen olgularda endikedir.
KSOM‟da iki çeĢit operasyon tekniği uygulanabilir.
Açık Teknik (Canal Wall Down): DıĢ kulak yolu arka duvarının indirildiği,
orta kulak ve mastoidin tek bir boĢluk haline getirildiği operasyonlardır. Radikal ve
modifiye radikal mastoidektomiler bu gruptadır. Orta kulakta kolesteatom ve osteitin
bulunduğu durumlarda, kolesteatom çok yaygınsa açık teknik uygulanabilir.
Kolesteatomun olmadığı küçük sklerotik mastoiditlerde de uygulanabilir.
Kapalı Teknik (Canal Wall Up): DıĢ kulak yolu arka duvarı indirilmez. Tam
kortikal mastoidektomi sonrasında fasiyal reses aracılığı ile posterior timpanotomi
yapılarak orta kulağa girilir. Mastoidektomili timpanoplastiler bu gruptadır. Ne kadar
dikkatli olunursa olunsun kapalı tekniklerde %6 ile %57 arasında rezidüel veya rekürren
kolesteatom olduğu bildirilmiĢtir.
18
2.3.7. KSOM Radyolojisi
Kulak hastalıklarının tanı ve tedavisindeki geliĢmeler mastoid kemiğin
görüntülenmesindeki yeniliklerle paralel olmuĢtur. Konvansiyonel radyolojik teknikler
1980‟lere kadar daha yoğun olmak üzere kullanılmıĢ olmakla beraber günümüzde pek
kullanılmamaktadır. 1980‟lerden sonra bilgisayarlı tomografinin geliĢimi ile beraber
temporal kemiğin görüntülenmesinde sıklıkla kullanılır hale gelmiĢtir.
Kolesteatomun görüntülenmesinde Yüksek Rezolüsyonlu Bilgisayarlı Tomografi
(YRBT) sık tercih edilen görüntüleme yöntemlerinden birisidir. YRBT fasiyal sinir,
semisirküler kanallar, kemikçik sistem, tegmen, sigmoid sinüs ve diğer önemli anatomik
yapılar hakkında faydalı bilgiler verir. BT'de kemikçik zincir erozyonu, lateral
semisirküler kanal fistülü, tegmen destrüksiyonu gibi bulgular varlığında
kolesteatomdan Ģüphelenilir. Ancak BT'nin orta kulak veya mastoid hücrelerde
yumuĢak doku dansitesi varlığında, bu yumuĢak doku dansitesinin kolesteatoma mı
bağlı yoksa granülasyon dokusu, mukoid sekresyon veya baĢka bir sebebe mi bağlı
olduğunu ayırt etmesi zordur.3
Literatürdeki çeĢitli çalıĢmalarda kolesteatomun
görüntülenmesinde, BT'nin sensitivitesi %42 ile %69, spesifitesi %48 ile %68 arasında
değiĢmektedir.2,3,5
Bu sonuçlar gösteriyor ki tek baĢına YRBT, orta kulak veya mastoid
hücrelerde yumuĢak doku dansitesi varlığında kolesteatom ayırıcı tanısını yapmakta
yetersizdir.
YRBT'nin negatif prediktif değeri, orta kulak veya mastoid hücrelerde yumuĢak
doku dansitesi olmadığında çok yüksek olduğu için böyle durumlarda, tek baĢına YRBT
kolesteatomu dıĢlamak için yeterli sayılabilir.35,36
Kolesteatomun görüntülenmesinde son yıllarda MR görüntülemenin değeri
giderek artmaktadır. MR, BT'ye göre kolesteatomu diğer dokulardan daha iyi ayırt
edebilir. Ancak yine de klasik MR'ın kolesteatomu diğer yumuĢak dokulardan veya
mukoid sekresyonlardan ayırt etmesi zordur. Yapılan çalıĢmalarda kolesteatomun
görüntülenmesinde klasik MR'ın sensitivitesi %57 ile %79, spesifitesi %63 ile %71
arasında değiĢmektedir.2,37,38
Literatürdeki bu sonuçlar gösteriyor ki, tek baĢına klasik
MR kolesteatomun ayırıcı tanısını yapmakta yetersizdir. Bundan dolayı son
çalıĢmalarda kolesteatomun görüntülenmesi için Ekoplanar Difüzyon Ağırlıklı MR
(EPDA MR), Delayed Postcontrast T1-Ağırlıklı MR(DP MR) ve NonEkoplanar
Difüzyon Ağırlıklı MR (NonEPDA MR) teknikleri üzerinde durulmaktadır.
19
Ekoplanar ve NonEkoplanar Difüzyon Ağırlıklı MR(DA MR) görüntüleme, su
moleküllerinin biyolojik dokular içindeki difüzyon hareketi hakkında bilgi verir. Su
moleküllerinin difüzyon hareketi ne kadar fazla ise görüntüde düĢük sinyal, difüzyon
hareketi ne kadar az ise görüntüde yüksel sinyal tutar. Difüzyon Ağırlıklı MR'da
kolesteatomun niçin yüksek sinyal tuttuğu tam olarak bilinmemekle birlikte iki
mekanizma üzerinde durulmaktadır.
1) Su moleküllerinin kısıtlanmıĢ difüzyonu.
2) T2'nin parlama etkisi
Temporal kemik içinde Difüzyon Ağırlıklı MR'da sadece kolesteatom yüksek
sinyal tutarken granülasyon dokusu, fibröz doku, mukoid sekresyon, kolesterol
granülomu gibi diğer tüm dokular düĢük sinyal tutar.39
EPDA MR‟da kafa tabanında hava kemik seviyesinde oluĢabilen artefaktlar
kolesteatom ile karıĢabilir. Bundan dolayı kolesteatom açısından Ģüpheli olan hastalarda
bu artefaktları azaltmak için kafa tabanına parelel ve iki farklı açıdan çekim
yapılmalıdır. Artefaktlar daha çok bilateral ve çizgi Ģeklinde görülür ve T2 sekanslarda
aynı lokalizasyonda yumuĢak doku dansitesi izlenmez.40
(ġekil 1)
ġekil 1. Kafa tabanında hava kemik seviyesinde görülen artefakt.
20
Literatürdeki çalıĢmalarda kolesteatomun görüntülenmesinde EPDA MR'ın
sensitivitesi %12.5 ile %86, spesifitesi %72 ile %100 arasında değiĢmektedir.36,40,41
NonEPDA MR‟ın sensitivitesi ise %82 ile %100 ve spesifitesi %88 ile %100 arasında
değiĢmektedir. EPDA MR‟ın, NonEPDA MR ile karĢılaĢtırıldığındı daha kalın kesit
alınması, görüntü çözünürlüğünün daha düĢük olması ve kafa tabanında hava kemik
artefaktlarının görülmesi gibi dezavantajları vardır. Bundan dolayı EPDA MR‟ın
sensitivitesi ve spesifitesi özellikle 5mm‟den küçük kolesteatomların
görüntülenmesinde NonEPDA MR‟a göre daha düĢüktür.
Kolesteatomun görüntülenmesinde kullanılan görüntüleme yöntemlerinden birisi
de DP MR‟dır. DP MR'da kolesteatomun görünümü, santrali kontrast madde tutmayan,
periferinde kolesteatom matriksinden kaynaklanan halka tarzında kontrast madde tutan
lezyon Ģeklinde izlenir. Bu düĢük sinyal yoğunluğunda görünüm kolesteatoma özgüdür.
Granülasyon dokusu gibi diğer dokular kontrast madde tutarak yüksek sinyal
yoğunluğunda izlenir.41,42
Skar dokusu DP MR'da çoğunlukla kontrast madde tutar
ancak bazen zayıf vaskülarizasyonundan dolayı kontrast madde tutması gecikebilir.
Bundan dolayı bazen kolesteatom ile karıĢabilir.41
Literatürdeki çalıĢmalarda
kolesteatomun görüntülenmesinde DP MR‟ın sensitivitesi %56 ile %90, spesifitesi %54
ile %100 arasında değiĢmektedir.
Kolesteatomun görüntülenmesinde sensitivite ve spesifite açısından EPDA MR
ve DP MR ile ilgili çalıĢmaların sonuçları birbirine yakındır. Ancak EPDA MR, DP MR
göre daha pratik, daha hızlı ve inceleyen kiĢiler arasında daha az yorum farkının
olmasıyla daha avantajlıdır. Ayrıca EPDA MR ile çekimlerde kontrast madde gerekmez
ve çekim süresi daha kısa olduğu için özellikle çocuklarda genel anesteziye gerek
kalmadan çekim yapılabilir.41,42
DP MR' da ise kontrast madde enjeksiyonundan 30-45
dk sonra çekim yapılır ve çoçuklarda genel anestezi gerektirir. Klasik MR(T1 ve T2) ve
DP MR'da, koklea, vestibül ve semisirküler kanallar gibi önemli anatomik yapılar iyi
görüntülenebildiği için kolesteatomun lokalizasyonu daha iyi tarif edilir. Ancak EPDA
ve NonEPDA MR'da ise önemli anatomik yapılalar iyi görüntülenemediğinden
kolesteatomun lokalizasyonu ve yaygınlığı iyi tariflenemez.43
21
3. GEREÇ VE YÖNTEM
Hastalar:
Bu çalıĢmada Çukurova Üniversitesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı‟nda
Nisan-2009 ile Ekim 2010 tarihleri arasında primer kazanılmıĢ kolesteatomlu kronik
otitis media Ģüphesiyle EPDA MR çekilerek opere edilen toplam 58 hasta çalıĢmaya
dahil edildi. Hastaların 34'ü erkek, 24'ü bayandı. YaĢ aralığı 9 ile 67 arasında olup,
ortalama yaĢ 22'ydi. Hastaların 27'sine radikal mastoidektomi, 12'sine modifiye radikal
mastoidektmi, 19'una kapalı teknik timpanoplasti yapıldı. Bütün hastalardan patolojik
tanı için doku örneği alındı. Bütün hastalara preoperatif 2 ile 14 gün arasında EPDA
MR çekildi. Hastaların operasyon bulguları ve patoloji sonuçları ile EPDA MR
sonuçları karĢılaĢtırıldı. Preoperatif mevcut olan toplam 48 hastanın BT bulguları ile
operasyon bulguları karĢılaĢtırıldı.
Görüntüleme Tekniği:
MR görüntüleri, General Electric markalı 1.5 tesla makinede dairesel polarize
head koillerle çekildi ve bütün hastalara aĢağıdaki protokol uygulandı.
1. Aksiyal spin-echo T2 ağırlıklı sekanslar: TR=4300 ms; TE=85 ms; kesit
kalınlığı:5.5 mm; FOV:22.00; NEX:2.00; çekim zamanı:142sn
2. Aksiyal EP spin echo sekanslar: TR=6000 ms; TE=85 ms; kesit
kalınlığı:5.5mm; FOV:22.0; NEX:2.00; çekim zamanı:54sn
Radyolojik Yorumlama:
Bütün MR görüntüleri baĢ-boyun radyolojisinde deneyimli tek bir radyolog
tarafından değerlendirildi. Hastaların klinik bilgileri ve operasyon bulguları radyolog
tarafından bilinmiyordu. T2 ağırlıklı MR görüntülerde lezyonun lokalizasyonun
tariflendiği yerde, EPDA MR'da aynı lokalizasyonda beyin dokusu ile
karĢılaĢtırıldığında yüksek yoğunluklu sinyal tutulumu varsa kolesteatom diye
değerlendirildi. Difüzyon ağırlıklı MR görüntülemeler sinyal yoğunluğuna göre
kolesteatom açısından pozitif(hiperintense) veya negatif olarak yorumlandı.
22
4. BULGULAR
Kolesteatom Ģüphesi olan kronik otitis medialı toplam 58 hastanın 27'sine
radikal mastoidektomi, 12'sine modifiye radikal mastoidektomi ve 19'una kapalı teknik
timpanoplasti ameliyatı yapıldı. Hastalara uygulanan operasyon tipleri tablo 1'de verildi.
Tablo 1. Hastalara Uygulanan Operasyon Tipleri
Operasyon Bulgusu
Operasyonun Tipi Kolesteatom
Var
Kolesteatom
Yok Toplam
Radikal
Mastoidektomi 25 2 27
Modifiye Radikal
Mastoidektomi 11 1 12
Kapalı Teknik
Timpanoplasti 1 18 19
Toplam 37 21 58
Operasyonda hastaların %63.7'sinde (37) kolesteatom saptandı ve bu hastaların
tamamının patolojik tanıları kolesteatom ile uyumlu geldi. Operasyonda hastaların
%36.3'ünde (21) kolesteatom izlenmedi. Bu 21 hastanın 17'sinin patolojik tanısı kronik
iltihap, 3'ünün patolojik tanısı kolesterol granülomu, 1'inin patolojik tanısı fibrovasküler
doku ile uyumlu geldi. Saptanan kolesteatomların boyutu 3 ile 19mm arasında
değiĢmekteydi. Kolesteatomun görüntülenmesi açısından EPDA MR'da hastaların
%86.2‟sine (50) doğru tanı konuldu. Doğru tanı konulan 50 hastanın 31'i doğru pozitif
(ġekil 2), 19'u doğru negatif (Ģekil 3) tanıydı. EPDA MR'da yanlıĢ negatif (Ģekil 4) tanı
konulan 6 hastanın 2‟sinde kuru içi boĢ retraksiyon cepleri vardı. 3 hastada kolesteatom
boyutu 5mm'den küçüktü (ġekil 4). 1 hastada ise yanlıĢ negatiflik kafa tabanınındaki
hava-kemik artefaktına bağlandı. EPDA MR'da 2 hastaya yanlıĢ pozitif (ġekil 5) tanı
konuldu. 1 hastada yanlıĢ pozitiflik hareket artefaktına bağlandı. Diğer hastada ise
operasyonda yaygın timpanoskleroz vardı.
23
35 yaĢında erkek hasta, operasyonda epitimpanyum, antrum ve mastoid hücrelerde yaygın kolesteatom
vardı. a. Aksiyel BT kesitinde epitimpanyum ve antrumda yumuĢak doku dansitesi izleniyor. b. Aksiyel
T2 ağırlıklı MR‟da, BT ile aynı seviyeden geçen kesitte yumuĢak doku danitesi mevcut. c. EPDA MR‟da,
Aksiyel T2 ağırlıklı MR‟da lezyonun izlendiği lokalizasyonda parlama izleniyor. Bu parlama radyolojik
olarak kolesteatom diye yorumlandı
ġekil 2. Doğru pozitif tanı
24
21 yaĢında bayan hasta, operasyonda orta kulak ve mastoid hücrelerde koyu sekresyonla birlikte
granülasyon dokuları vardı. a. Aksiyel BT kesitinde ve b. Aksiyel T2 ağırlıklı MR kesitinde orta kulak ve
mastoid hücrelerde yumuĢak doku dansitesi izleniyor. c. EPDA MR‟da, Aksiyel T2 ağırlıklı MR kesitinde
lezyonun izlendiği lokalizasyonda parlama görülmüyor ve bu radyolojik olarak kolesteatom diye
yorumlanmadı.
ġekil 3. Doğru negatif tanı
25
47 yaĢında bayan hasta, operasyonda antrumda sınırlı 4mm boyutunda kolesteatom ve etrafında
granülasyon dokusu mevcuttu. a. Aksiyel BT kesitinde mastoid hücreler sklerotik ve antrumda yumuĢak
doku dansitesi izleniyor. ve b. Aksiyel T2 ağırlıklı MR kesitinde mastoid hücre lokalizasyonunda
yumuĢak doku dansitesi izleniyor c. EPDA MR‟da bu lokalizasyonda parlama görülmüyor. Radyolojik
olarak kolesteatom değil Ģeklinde yorumlandı.
ġekil 4. YanlıĢ negatif tanı
26
47 yaĢında erkek hasta, operasyonda orta kulak ve antrumda yoğun timpanoskleroz izlendi. a. Aksiyel BT
kesitinde mastoid antrum ve epitimpanyumda yumuĢak doku dansitesi izleniyor. b. BT ile aynı seviyeden
geçen T2 aksiyel MR kesitte de yumuĢak doku dansiteleri izleniyor. c. EPDA MR‟da, T2 aksiyel MR
kesitinde lezyonun izlendiği lokalizasyonda parlama görülüyor. Bu parlama radyolojik olarak
kolesteatom diye yorumlandı.
ġekil 5. YanlıĢ pozitif tanı
27
Hastalara ait detaylı bilgiler tablo 2'de verildi.
Tablo 2. Hastaların Bilgileri
Hasta Cinsiyet YaĢ EPDA MR
Sonucu
Operasyon
Sonucu
Kolesteatom
Boyutu (mm)
Patoloji
Sonucu
1 E 49 - - -
2 E 30 + + 10 +
3 E 16 + + 8 +
4 K 13 + + 13 +
5 K 30 - - -
6 K 49 + - -
7 K 16 + + 11 +
8 K 9 + + 9 +
9 E 21 - + 3 +
10 E 35 - - -
11 K 36 + + 8 +
12 E 30 + + 11 +
13 E 43 + + 8 +
14 E 50 + + 7 +
15 E 35 - + 9 +
16 E 65 + + 19 +
17 K 67 - - -
18 K 14 + + 6 +
19 E 38 - - -
20 K 17 - - -
21 E 16 + + 5 +
22 K 29 - - -
23 E 63 - - -
24 E 26 - - -
25 E 44 + + 7 +
26 K 50 - + 4 +
27 K 23 - - -
28 K 46 + + 11 +
29 E 30 - + Kuru içi boĢ retraksiyon cebi +
30 E 59 - - -
31 K 47 + + 14 +
32 K 24 - - -
33 E 14 + + 10 +
34 K 15 + + 8 +
35 K 24 - - -
36 E 48 + + 17 +
37 E 12 + + 5 +
38 E 47 + + 6 +
39 E 47 + - Timpanoskleroz -
40 K 50 + + 12 +
41 E 38 + + 9 +
42 E 18 + + 15 +
43 K 44 - - -
44 E 36 + + 8 +
45 E 37 - - -
46 E 19 + + 11 +
47 E 13 + + 6 +
48 E 32 - - -
28
Tablo 2’nin devamı
49 K 32 - + 3 +
50 E 40 + + 7 +
51 E 17 - - 10 -
52 K 55 + + 9 +
53 E 28 + + 16 +
54 E 47 + + 5 +
55 K 21 - - -
56 K 47 - + Kuru içi boĢ retraksiyon cebi +
57 K 48 - - -
58 E 14 + + 6 +
Orta kulak veya mastoid hücrelerde saptanan kolesteatom açısından EPDA MR
ile operasyon bulgularının karĢılaĢtırılması tablo 3'de verilmiĢtir.
Tablo 3. Hastaların Operasyon Bulguları ile EPDA MR Bulgularının KarĢılaĢtırılması
Operasyon
Bulgusu
EPDA MR Bulgusu
Kolesteatom
Ġle uyumlu
Kolesteatom
Ġle uyumsuz Toplam
Kolesteatom
var 31 6 37
Kolesteatom
yok 2 19 21
Toplam 33 25 58
Toplam 48 hastanın preoperatif BT'si mevcut olup, BT'de yanlıĢ negatif tanı
konulan 12 hastanın 9'unda kolesteatom EPDA MR ile görüntülendi. Geriye kalan 3
hastada EPDA MR ile kolesteatomun görüntülenememesi, 2 hastada koleteatom
boyutunun 5mm'den küçük olmasına, 1 hastada kafa tabanındaki hava-kemik artefaktına
bağlandı. ÇalıĢmamızda BT‟nin kolesteatomun görüntülenmesindeki sensitivitesi ve
spesifitesi sırasıyla %55 ve %61 bulundu. Orta kulak veya mastoid hücrelerde saptanan
kolesteatom açısından BT ile operasyon bulgularının karĢılaĢtırılması tablo 4'de
verilmiĢtir.
29
Tablo 4. Hastaların Operasyon Bulguları ile BT Bulgularının KarĢılaĢtırılması
BT Bulgusu
Operasyon
Bulgusu
Kolestatom ile
uyumlu
Kolesteatom ile
uyumsuz
Toplam
Kolesteatom
Var
15 12 27
Kolesteatom
Yok
8 13 21
Toplam 23 25 48
Kolesteatomun görüntülenmesinde EPDA MR'ın sensitivitesi, spesifitesi, pozitif
prediktif değeri (PPD) ve negatif prediktif değeri (NPD) sırasıyla %83, %90, %93 ve
%76 olarak bulundu ve bu sonuçlar tablo 5'de verildi.
Tablo 5. EPDA MR Sonuçları
Operasyona
+ -
Sensitivite
%
(Güven
aralığı)
Spesifite
%
(Güven
aralığı)
PPD
%
(Güven
aralığı)
NPD
%
(Güven
aralığı)
Toplam
doğruluk
EPDA MRb
+
-
31
6
02
19
83,7
(71,8-95,6)
90,5
(77,9-100,0)
90,5
(77,9-100,0)
76,0
(59,2-92,7)
50/58
a: Kolesteatom Var (+), Kolesteatom Yok (-)
b: Kolesteatom ile uyumlu (+), Kolesteatom ile uyumsusz (-)
30
5. TARTIġMA
Kolesteatom orta kulak ve mastoid hücrelerde görülebilen, squamöz hücreli
epitel ile döĢeli içinde desquame debrisler ihtiva eden epidermal inklüzyon kistleridir.
Kolesteatomun görüntülenmesi preoperatif seçilecek cerrahinin planlanması ve
postoperatif takip açısından önemlidir.
Yüksek rezolüsyonlu BT kolesteatomun görüntülenmesinde günümüzde sık
tercih edilen görüntüleme yöntemlerinden birisidir. YRBT fasiyal sinir, semisirküler
kanallar, kemikçik sistem, tegmen, sigmoid sinüs ve diğer önemli anatomik yapılar
hakkında faydalı bilgiler verir. BT'de kemikçik zincir erozyonu, lateral semisirküler
kanal fistülü, tegmen destrüksiyonu gibi bulgular varlığında kolesteatomdan
Ģüphelenilir. Ancak BT'nin orta kulak veya mastoid hücrelerde yumuĢak doku dansitesi
varlığında, bu yumuĢak doku dansitesinin kolesteatoma mı bağlı yoksa granülasyon
dokusu, mukoid sekresyon veya baĢka bir sebebe mi bağlı olduğunu ayırt etmesi
zordur.3 Bizim çalıĢmamızda kolesteatomun görüntülenmesindeki BT‟nin sensitivitesi
ve spesifitesi sırasıyla %55 ve %61 bulundu. Literatürde ise kolesteatomun
görüntülenmesinde BT‟nin sensitivitesi ve spesifitesi 43 hastadan oluĢan bir çalıĢmada
sırasıyla %43 ve %48, bir baĢka çalıĢmada ise %44 ve %53 bulunmuĢtur.2,3,5
Bu
sonuçlar gösteriyor ki tek baĢına YRBT, orta kulak veya mastoid hücrelerde yumuĢak
doku dansitesi varlığında kolesteatomun ayırıcı tanısını yapmakta yetersizdir.
YRBT'nin negatif prediktif değeri, orta kulak veya mastoid hücrelerde yumuĢak
doku dansitesi olmadığında çok yüksek olduğu için böyle durumlarda BT tek baĢına
kolesteatomu dıĢlamak için yeterli sayılabilir.35,36
Son yıllarda MR görüntülemenin, kolesteatomun görüntülenmesindeki değeri
giderek artmaktadır. MR, BT'ye göre kolesteatomu diğer dokulardan daha iyi ayırt
edebilir. Ancak yine de klasik MR'ın kolesteatomu diğer yumuĢak dokulardan veya
mukoid sekresyonlardan ayırt etmesi zordur. Yapılan çalıĢmalarda kolesteatomun
görüntülenmesinde klasik MR'ın sensitivitesi %57 ile %79, spesifitesi %63 ile %71
arasında değiĢmektedir.2,37,38
Literatürdeki bu sonuçlar gösteriyor ki, tek baĢına klasik
MR kolesteatomun ayırıcı tanısını yapmakta yetersizdir. Bundan dolayı son
çalıĢmalarda kolesteatomun görüntülenmesi için Ekoplanar Difüzyon Ağırlıklı MR
31
(EPDA MR), Delayed Postcontrast T1-Ağırlıklı MR(DP MR) ve NonEkoplanar
Difüzyon Ağırlıklı MR (NonEPDA MR) teknikleri üzerinde durulmaktadır.
Difüzyon ağırlıklı MR(DA MR) görüntüleme su moleküllerinin biyolojik
dokular içindeki difüzyon hareketi hakkında bilgi verir. Temporal kemik içinde DA
MR‟da sadece kolesteatom yüksek sinyal yoğunluğunda tutulum gösterirken,
granülasyon dokusu, fibröz doku, mukoid sekresyon, kolesterol granülomu gibi diğer
tüm dokular düĢük sinyal yoğunluğunda tutulum gösterirler. Kolesteatomun
görüntülenmesinde EPDA MR'ın sensitivitesi ve spesifitesi Aikelle‟nin40
yaptığı
çalıĢmada sırasıyla %80 ve %100, Stasolla‟nın44
yaptığı çalıĢmada sırasıyla %86 ve
%100, J. Casselman‟ın36
yaptığı çalıĢmada sırasıyla %12.5 ve %100, Venail‟in41
yaptığı
çalıĢmada ise sırasıyla %60 ve %72 bulunmuĢtur. Bizim çalıĢmamızda ise EPDA
MR‟ın sensitivite ve spesifitesi sırasıyla %83 ve %90 bulunmuĢtur. Spesifite açısından
EPDA MR‟ın sonuçları Venail‟in yaptığı çalıĢma dıĢında birbiriyle tutarlıdır. Venail‟in
yaptığı çalıĢmada ise yanlıĢ pozitif tanı konulan 3 hastanın 2‟sinde yanlıĢ pozitiflik
kulakta silastik Ģerit bulunmasına ve bunun radyolog tarafından bilinmemesine
bağlanmıĢtır.41
Sensitivite açısından sonuçlar ise %12,5 ile %86 arasında değiĢmektedir.
Sensitivite konusundaki bu farklılığın sebebi inceleyen kiĢiler arasındaki yorum
farkından kaynaklanmayıp, daha çok bu çalıĢmalarda görülen kolesteatomun boyutuna
bağlanmıĢtır. Bu çalıĢmalara ait sonuçların detayları tablo 6‟da verilmiĢtir.
Tablo 6. Literatürdeki, Kolesteatomun Görüntülenmesinde EPDA MR ile Ġlgili ÇalıĢmaların
Sonuçları
Hasta
Sayısı
Sensitivite
% Spesifite
%
Aikelle ve
ark. 22 80 100
Stasolla ve
ark. 18 86 100
J. Casselman ve
Ark. 45 12.5 100
F.Venail ve
ark. 31 60 72
Bizim
ÇalıĢmamız 58 83 90
32
J. Casselman‟in yaptığı çalıĢmada, 3mm'den büyük kolesteatomların görüldüğü
hasta sayısı, tüm hastaların %29'dur.36
Bundan dolayı sensitivite %12.5 bulunmuĢtur.
Aikelle‟nin40
, J. Casselman‟in36
, Stasolla‟nın44
, Venail‟in41
yaptığı çalıĢmalarda sadece
5 mm'den büyük kolesteatomları göz önünde tutarsak, bu çalıĢmalarda sensitivite %100
ulaĢır. Plouin-Gaudan‟ın5 yaptığı 21 hastadan oluĢan baĢka bir çalıĢmada ise yanlıĢ
negatif tanı konulan 5 hastanın tamamında kolesteatom boyutu 5mm'nin altında
bulunmuĢtur. Bizim çalıĢmamızda ise yanlıĢ negatif tanı konulan 6 hastanın 3‟ünde
kolesteatom boyutu 5mm'nin altında olup bu 3 hasta çıkarıldığında EPDA MR'ın
sensitivitesi %83'den %91'e çıkmaktadır.
EPDA MR ile ilgili çalıĢmalarda 5mm'den küçük kolesteatomların atlanmasının
bir sebebi de MR çekim tarihi ile operasyon tarihi arasındaki sürenin uzun olması
olabilir. Bundan dolayı EPDA MR mümkün olduğu kadar operasyona yakın tarihte
çekilmelidir.5
Kolesteatom nedeniyle kapalı teknik kulak cerrahisi yapılan hastaların
takiplerinde 5mm‟den küçük rezidüel kolesteatomlar, EPDA MR'da atlanabilir. Bu
hastalara ikinci bakıĢ ameliyatı yapmaktansa, 5mm'den küçük kolesteatomların kısa
dönem prognostik etkileri az olduğundan atlanan küçük kolesteatomlar 5mm'ye
ulaĢıncaya kadar tekrarlayan EPDA MR'lar ile takip edilebilir. Kolesteatom boyutu
5mm veya daha büyük boyutlara ulaĢtığında EPDA MR ile yakalanabilir. Bu
tekrarlayan MR'lar ikinci bakıĢ ameliyatına göre daha az masraflıdır ve komplikasyonu
yoktur. Ayrıca hasta MR çekimi ile radyasyona maruz kalmaz.41
Tekrarlayan MR
çekimlerinin hangi aralıklarla yapılması gerektiği konusunda literatürde yeterince veri
yoktur. Bunun belirlenmesi için daha fazla çalıĢmaya ihtiyaç vardır. EPDA MR,
5mm'nin üzerindeki kolesteatomların görüntülenmesinde %100'lere yaklaĢan
sensitivitesiyle değerli bir görüntüleme yöntemidir.
EPDA MR'da yanlıĢ negatif tanının bir diğer sebebi ise içi boĢalmıĢ kuru
retraksiyon cepleridir. Bu durum J. Casselman‟ın yaptığı 55 hastadan oluĢan çalıĢmada,
yanlıĢ negatif tanı konulan 9 hastanın 6'sında, Defoer‟un43
yaptığı 21 hastadan oluĢan
çalıĢmada yanlıĢ negatif tanı konulan 2 hastanın 1'inde yanlıĢ negatifliğin sebebi içi
boĢalmıĢ kuru retraksiyon cepleri olarak bulunmuĢtur. Literatürle uyumlu olarak bizim
çalıĢmamızda da yanlıĢ negatif tanı konulan 6 hastanın 2‟sinde, yanlıĢ tanının sebebi içi
33
boĢalmıĢ kuru retraksiyon cepleridir. Bundan dolayı EPDA MR öncesi retraksiyon
ceplerinin içeriği temizlenmemelidir.
EPDA MR'da görülebilen kafa tabanındaki hava-kemik artefaktı yanlıĢ
negatifliğin sebebi olabilir. J. Casselman‟ın36
yaptığı 55 hastadan oluĢan çalıĢmada,
yanlıĢ negatif tanı konulan 9 hastanın 1‟inde yanlıĢ negatifliğin sebebi olarak
gösterilmiĢtir. Bizim çalıĢmamızda da 1 hastada yanlıĢ negatifliğin sebebi olarak
izlenmiĢtir. Bu hastaya ait radyolojik görüntüler ve özellikleri Ģekil 5‟de verilmiĢtir.
ġekil 6. 47 yaĢında bayan hasta, operasyonda epitimpanyum ve mastoid antrumda kolesteatom
görüldü. a. T2 aksiyel MR kesitte mastoid boĢlukta yumuĢak doku dansitesi izleniyor. b.
EPDA MR’da, T2 aksiyel kesitte lezyonun izlendiği bölgede parlama görülüyor. Ancak bu
parlama kafa tabanından baĢlayıp aĢağı doğru uzandığı için artefakt olarak yorumlandı.
Literatürde EPDA MR ile kolesteatomun görüntülenmesinde, timpanosklerozun
yanlıĢ pozitifliğe sebep olabileceği ile ilgili tam bir veri yoktur. Ancak kolesteatomun
görüntülenmesi açısından EPDA MR ile yanlıĢ pozitif tanı konulan 1 hastamızda
operasyonda yaygın timpanoskleroz izlenmiĢtir. Bu hastaya ait radyolojik görüntüler ve
özellikleri Ģekil 6‟da verilmiĢtir.
34
ġekil 7. 47 yaĢında erkek hasta, operasyonda orta kulak ve antrumda yoğun timpanoskleroz
izlendi. a. Aksiyel BT kesitinde mastoid antrum ve epitimpanyumda yumuĢak doku
dansitesi izleniyor. b. Aynı seviyeden geçen T2 aksiyel MR kesitte de yumuĢak doku
dansiteleri izleniyor. c. EPDA MR’da, T2 aksiyel MR kesitinde lezyonun izlendiği
lokalizasyonda parlama görülüyor. Bu parlama radyolojik olarak kolesteatoma diye
yorumlandı.
Kafa tabanında hava kemik artefaktlarının görülmesi, kalın kesit alınması,
görüntü çözünürlüğünün düĢük olması EPDA MR‟ın dezavantajlarıdır. Ayrıca EPDA
35
MR‟da koklea, vestibül ve semisirküler kanallar gibi önemli anatomik oluĢumlar
izlenmez.
Koleteatomun görüntülenmesinde kullanılan diğer bir görüntüle yöntemi DP
MR‟dır. Literatürdeki çalıĢmalarda DP MR'ın sensitivitesi, spesifitesi, pozitif ve negatif
prediktif değerleri farklılıklar göstermektedir. Kolesteatomun görüntülenmesinde DP
MR‟ın sensitivitesi, spesifitesi, pozitif ve negatif prediktif değeri Williams‟ın45
çalıĢmasında sırasıyla %85.2, %92.6, %92.6 ve %100, Ayache‟nın46
çalıĢmasında
sırasıyla %90, %100, %100 ve %92, F. Venail‟in41
çalıĢmasında ise sırasıyla %90, %54,
%78 ve %75 olarak bulunmuĢtur. Bu çalıĢmalar arasında F. Venail‟in yaptığı çalıĢmada
spesifite, pozitif ve negatif prediktif değer diğer çalıĢmalara göre anlamlı olarak düĢük
bulunmuĢtur. Bu farklılığın sebebi F. Venail‟in yaptığı 31 hastadan oluĢan çalıĢmasında
yanlıĢ pozitif tanı konulan 5 hastanın 3'ünde operasyonda silastik Ģerit bulunması ve bu
silastik Ģeritlerin radyologlar tarafından bilinmemesine bağlanmıĢtır. Çünkü silastik
Ģeritlerin magnetik özellikleri vardır ve yanlıĢ pozitifliğe neden olabilir. DP MR‟ın
sensitivite, spesifite, pozitif ve negatif prediktif değerlerini düĢük bulan çalıĢmalardan
biri de De Foer‟un42
yaptığı çalıĢmadır. De Foer‟un 120 hastadan oluĢan bu
çalıĢmasında sensitivite, spesifite, pozitif ve negatif prediktif değer sırasıyla %56, %67,
%88 ve %27 olarak bulunmuĢtur. Bu çalıĢmada sensitivite, spesifite ve özellikle de
negatif prediktif değerin bu kadar düĢük olmasının sebebi göreceli olarak içi boĢ
retraksiyon ceplerinin veya küçük (5mm'de küçük) kolesteatomların çok olmasına
bağlanmıĢtır.
Ayrıca DP MR yorumlanmasında deneyim çok önemlidir. Literatürde DP MR'ın
sonuçlarının farklı olmasının bir sebebi de, deneyimle iliĢkili olarak görüntülerin
yorumlanmasındaki farklılığa bağlanmıĢtır.42
Bu çalıĢmalara ait bilgiler tablo 7‟de verilmiĢtir.
36
Tablo 7. Literatürdeki Kolesteatomun Görüntülenmesinde DP MR ile Ġlgili ÇalıĢmaların Sonuçları
Hasta
Sayısı
Sensitivite
%
Spesifite
%
PPD
%
NPD
%
Williams ve ark 18 85.2 92.6 92.6 100
Ayache ve ark 41 90 100 100 92
F. Venail ve ark 31 90 54 78 75
De Foer ve ark 120 56 67 88 27
Kolesteatomun görüntülenmesinde DP MR, sensitivite ve spesifite açısından
EPDA MR ile karĢılaĢtrıldığında; F. Venail‟in yaptığı 31 hastadan oluĢan çalıĢmada;
kolesteatom boyutu 5mm‟den küçük veya büyük bütün hastalar dikkate alındığında
sensitivite açısından DP MR, EPDA MR‟a üstün bulunurken, spesifite açısından ise tam
tersine EPDA MR, DP MR‟a üstün bulunmuĢtur. DP MR'da saptanabilen en küçük
kolesteatom boyutu 3mm olarak belirtilmiĢtir.41
Ancak sadece 5mm‟den büyük
kolesteatomlar dikkate alındığında EPDA MR için sensitivite ve spesifite sırasıyla
%100 ve %88, DP MR için sırasıyla %100 ve %80 olarak bulunmuĢ olup DP MR‟ın
EPDA MR‟a bir üstünlüğü saptanamamıĢtır. Bu çalıĢmaya ait detaylar tablo 8‟de
verilmiĢtir.
Tablo 8. Kolesteatomun Görüntülenmesinde F. Venail ve ArkadaĢlarının Yaptığı ÇalıĢmada
Kolesteatom Boyutuna Göre EPDA MR’ın ve DP MR’ın KarĢılaĢtırmalı Sonuçları.
EPDA MR DP MR
Toplam
Seri
Kolesteatom
Boyutu
>3mm
Kolesteatom
Boyutu
>5mm
Toplam
Seri
Kolesteatom
Boyutu
>3mm
Kolesteatom
Boyutu
>5mm
Sensitivite
% 60 75 100 90 100 100
Spesifite
% 72 84 88 54 75 80
PPD
% 80 75 66 78 68 54
NPD
% 50 84 100 75 100 100
DP MR‟da koklea, vestibül, semisirküler kanal gibi önemli anatomik oluĢumlar
EPDA MR‟a göre daha iyi görüntülenir. Ancak kontrast madde gerektirmesi, çekim
süresinin uzun olması (ortalama 45 dk) ve buna bağlı özellikle çocuklarda genel
37
anastezi gerektirmesi DP MR'ın EPDA MR ile karĢılaĢtırıldığında major
dezavantajlarıdır.
Son çalıĢmalarda kolesteatomun görüntülenmesinde üzerinde durulan MR
görüntülemerden birisi de NonEPDA MR‟dır. NonEPDA MR'da yine EPDA MR'da
olduğu gibi, kolesteatom dokusunu yüksek sinyal yoğunluğunda, granülasyon dokusu
vb. diğer dokuları düĢük sinyal yoğunluğunda göstererek kolesteatomu diğer
dokulardan ayırır. NonEPDA ve EPDA MR'ların her ikisinin de yorumlanması fazla
deneyim gerektirmez.36,42
Kolesteatomun görüntülenmesinde NonEPDA MR‟ın sensitivitesi, spesifitesi,
pozitif ve negatif prediktif değeri Dubrelle‟nin39
çalıĢmasında sırasıyla %100, %93,
%93 ve %100, Dhepnorrarat‟ın47
çalıĢmasında ise bütün değerler %100 bulunmuĢtur.
Daha önce DP MR ile ilgili çalıĢması verilen De Foer‟un42
yine aynı çalıĢmasında
NonEPDA MR için sensitivite, spesifite, pozitif ve negatif prediktif değeri sırasıyla
%82, %88, %96 ve %56 olarak bulunmuĢtur. De Foer‟un yaptığı çalıĢmada negatif
prediktif değerin daha düĢük olmasının sebebi bu çalıĢmada göreceli olarak küçük
kolesteatomların ve içi boĢalmıĢ retraksiyon ceplerinin sayısının fazla olmasına
bağlanmıĢtır. Bu NonEPDA MR için literatürde belirtilen yanlıĢ negetifliğin sebebi ile
uyumludur.43
NonEPDA MR'da yanlıĢ negatifliğin bir diğer sebebide hareket
artefaktlarıdır.
Literatürde özellikle 5mm‟de küçük kolesteatomların görüntülenmesi açısından
Non EPDA MR‟ın sensivitesi ve spesifitesi EPDA MR‟a göre daha yüksektir ve
NonEPDA MR‟da gösterilebilen en küçük kolesteatom boyutu 2mm'dir.42,47,48
Bunun
sebebi, NonEPDA MR'da daha ince kesit alınmasına, daha yüksek çözünürlüğünün
olmasına ve kafa tabanında hava kemik artefaktlarının görülmemesine bağlanmıĢtır.
Literatürde kolesteatomun görüntülenmesinde sensitivite, spesifite, pozitif ve
negatif prediktif değer açısından NonEPDA MR sonuçları ile DP MR sonuçları
karĢılatırıldığında; NonEPDA MR sonuçları istatistiksel olarak DP MR sonuçlarına göre
üstün bulunmuĢtur.13
De Foer‟un yukarıda bahsedilen yine aynı çalıĢmada tek baĢına
NonEPDA MR sonuçları ile NonEPDA MR ve DP MR kombinasyonunun sonuçları;
sensitivite, spesifite, PDD ve NPD yönünden karĢılaĢtırıldığında kombine yaklaĢımın,
tek baĢına NonEPDA MR‟a istatistiksel olarak bir üstünlüğü bulunmamıĢtır. Bundan
38
dolayı kolesteatomun görüntülenmesinde tek baĢına NonEPDA MR'ın yeterli olacağını
söylemektedirler.42
Bu çalıĢmanın sonuçları tablo 9‟da verilmiĢtir.
Tablo 9. Kolesteatomun Görüntülenmesinde De Foer ve ArkadaĢlarının NonEPDA MR ve DP MR
Kullanarak Yaptıkları ÇalıĢmanın Sonuçları
Yöntem Sensitivite
%
Spesifite
%
PPD
%
NPD
%
DP MR 56 67 88 27
NonEPDA MR 82 87 96 56
Kombine yaklaĢım
(DP MR ve NonEPDA MR) 84 88 96 59
Literatürde orta kulak veya mastoid hücrelerde bulunan kolesteatoma yönelik
kapalı teknik kulak cerrahisi yapılan hastalarda, rezidüel veya rekürren kolesteatomu
dıĢlamak için %6 ile %57 arasında değiĢen oranlarda ikinci bakıĢ ameliyatları
uygulanmaktadır.41,49,50
Ġkinci bakıĢ ameliyatlarının maliyetinin yüksek olması, tekrar
anestezi gerektirmesi ve iĢlem esnasında komplikasyon görülme riskinin olması gibi
dezavantajları vardır. Ġkinci bakıĢ ameliyatlarının sıklığını azaltmak için EPDA ve
NonEPDA MR görüntüleme yöntemleri üzerinde durulmaktadır. NonEPDA MR
özellikle 5mm‟den küçük kolesteatomların görüntülenmesinde EPDA MR‟a üstündür.
EPDA MR‟da, 5mm‟den küçük kolesteatomlar atlansa bile, küçük kolesteatomların kısa
dönem prognostik etkileri az olduğundan tekrarlayan MR‟lar ile kolesteatom boyutu
5mm‟ye ulaĢtığında yakalanabilir. Bu tekrarlayan MR‟lar ikinci bakıĢ ameliyatlarına
göre daha az masraflıdır ve komplikasyonu yoktur.41
Sonuç olarak daha fazla çalıĢmaya
ihtiyaç olmakla beraber yüksek sensitivite ve spesifitesiyle EPDA ve NonEPDA MR,
kolesteatom nedeniyle kapalı teknik kulak cerrahisi yapılan hastalarda rezidüel veya
rekürren hastalığı dıĢlamak için ikinci bakıĢ ameliyatlarının yerine kullanılabilir.
39
6. SONUÇLAR
1. EPDA MR özellikle 5 mm'nin üzerindeki kolesteatomların gösterilmesinde
yüksek sensivite ve spesifitesiyle, değerli bir görüntüleme yöntemidir.
2. 5mm'den küçük kolesteatomlar EPDA MR'da atlanabilir. Ancak 5mm'den
küçük kolesteatomların kısa dönem prognostik etkileri azdır. Bundan dolayı atlanan
küçük kolesteatomlar 5mm'ye ulaĢıncaya kadar tekrarlayan EPDA MR'lar ile takip
edilebilir. Bu tekrarlayan MR'lar ikinci bakıĢ ameliyatına göre daha az masraflı ve
komplikasyonu yoktur. Tekrarlayan MR çekimlerinin hangi aralıklarla yapılması
gerektiği konusunda literatürde yeterince veri yoktur. Bunun belirlenmesi için daha
fazla çalıĢmaya ihtiyaç vardır.
3. Tek baĢına YRBT orta kulak veya mastoid hücrelerde yumuĢak doku dansitesi
varlığında, kolesteatom ayırıcı tanısını yapmakta yetersizdir.
40
KAYNAKLAR
1. Bluestone CD, Klein OJ. Otitis Media In Infants And Children. Third Edition. Philadelphia, W.B
Sounders Company, 2001:2-7.
2. Tierney PA, Pracy P, Blaney SP, Bowdler DA. An assessment of the value of the preoperative
computed tomography scans prior to otoendoscopic secondlook‟ in intact canal wall mastoid surgery.
Clin Otolaryngol 1999;24:274–276
3. Blaney SP, Tierney P, Oyarazabal M, Bowdler DA. CT scanning in “second look” combined
approach tympanoplasty. Rev Laryngol Otol Rhinol (Bord) 2000; 121:79–81
4. Wake M, Robinson JM, Witcombe JB, Bazerbachi S, Stansbie JM, Phelps PD. Detection of
recurrent cholesteatoma by computerized tomography after „closed cavity‟ mastoid surgery. J
Laryngol Otol 1992; 106:393–395
5. Plouin-Gaudon I, Bossard D, Fuchsmann C, Ayari-Khalfallah S, Froehlich P. Diffusion-
weighted MR imaging for evaluation of pediatric recurrent cholesteatomas. Int J Pediatr
Otorhinolaryngol. 2010 Jan;74(1):22-6. Epub 2009 Nov 3.
6. Cingi E. Kulak Burun Boğaz Hastalıkları. EskiĢehir: Uğur Matbaası, 1982;1-16.
7. Akyıldız N. Kulak Hastalıkları ve MikroĢirürjisi. Cilt I, Ankara: Ongün KardeĢler Matbaacılık,
1986;1-33.
8. Akyıldız N. Kulak Hastalıkları ve MikroĢirürjisi. Cilt I, Ankara: Ongün KardeĢler Matbaacılık,
1986:52-65.
9. Akyıldız N. Kulak Hastalıkları ve MikroĢirürjisi. Cilt I, Ankara: Ongün KardeĢler Matbaacılık, 1986:
89-104.
10. Schuknecht HF, Gulya AJ. Anatomy Of Temporal Bone With Surgical Implications. London: Lea
and Febieger, 1986:301-309.
11. Shambaough GE. Surgical Anatomy Of The Temporal Bone, Surgery Of The Ear. Philadelphia:
W.B. Sounders Co., 1967: 41-69.
12. Schuknecht HF, Gulya AJ. Anatomy Of Temporal Bone With Surgical Ġmplications. London: Lea
and Febieger. ,1986:291-299.
13. Anson BJ, Donaltson AJ. Surgical Anatomy Of Temporal Bone And Ear. Philadelphia: W.B.
Sounders Co., 1973:105-137.
14. Çelik O. KBB Hastalıkları ve BaĢ Boyun Cerrahisi. Ġstanbul:Turgut Yayıncılık, 2002:161-176.
15. Watts S, Flood LM, Klifford K.A. Systematic approach to interpretation of computed tomography
scans prior to surgery of middle ear cholesteatoma. The Journal of Laryngology and Otology
2000;114:248-253.
16. Bluestone CD, Klein OJ. Otitis Media Ġn Ġnfants And Children. Philadelphia, Pennsylvania:
Sounders Co, 2000:135-49.
17. Flisberg G. Epidemiology of chronic otitis media. Acta Otolaryngology Suppl 1968;57:183.
18. Akyıldız N. Kulak Hastalıkları ve Mikrocerrahisi. Ankara: Bilimsel Tıp Yayınevi, 1998: 337-354.
19. Özcan C, Görür K. KahramanmaraĢ çocuk yuvasında kronik otitis media prevalansı. Mersin Üniv.
Tıp Fak Dergisi 2000; 1: 44-47.
20. Kaya S, AkdaĢ F, Belgin E. Ankara ili ve çevresinde okul dönemi çocuklarında orta kulak
hastalıkları insidansı. Türk Otolarengoloji Arşivi 1987; 25: 184-188.
21. Akyıldız N, Kemaloğlu Y. Çocukluk Çağı Kulak Burun Boğaz Hastalıkları-I. Ankara: Bilimsel Tıp
Yayınevi, 2000:123-128.
41
22. Akyıldız N. Kulak Hastalıkları ve Mikrocerrahisi. Ankara: Bilimsel Tıp Kitapevi, 1998:1:354-369.
23. Michaes L. An epidermoid formation in the developing middle ear, possible source of
cholesteatoma. J Otolaryngol 1989;15: 169-172.
24. Cummings C, Fredrickson J, Harker L, Krause CJ. Otolaryngology-Head and Neck Surgery
Second Edition. Mosby-year Book, Ġnc. Missouri, 1993:4:2823-2832.
25. Ruah CB, Schachern PA, Paparella MM. Mechanism of retraction pocket formation in the
pediatric tympanic membrane. Arch Otolaryngol Head Neck Surg 1992;118:1298.
26. Schilling V, Bujia J, Negri B, Schulz P.Kastenbauer E. Immunologically activated cells in aural
cholesteatoma. Am. J. Otolaryngo. 1991;12:249-252.
27. Weiss P. Cell Contact. Int Rev Cytol 1958;7:391-405.
28. Jachson DG, Lim DJ. Fine morphology of the advancing front of cholesteatoma experimental and
human. Acta Otolaryngol 1978;86:71-87.
29. Palva T, Karma P, Makinen J. The invasion theory. Ġn Sade J editor: Cholesteatoma and Mastoid
Surgery, Amsterdam, 1982;122-130.
30. Huang CC, Shi GS, Yi ZX. Experimental induction of middle ear cholesteatoma in rats. Am J
Otolaryngol 1988;9:165-177.
31. Albino AP, Reed JA, Bogdany JK, Sason J. Parisier SC. Cholesteatoma: A moleculer and celluler
puzzle. The AmericanJjournal of Otology 1998;19:7- 16.
32. Bujia J, Holly A, Schilling V, Negri B, Pitzke P, Schulz P. Aberrant expression of epidermal
growth factor reseptor in aural cholesteatoma. Laryngoscope 1993;103:326-329.
33. Wenth H. Deguamative entzündüng des mittelohrs. Arch Heilk 1873;14:428.
34. Sade J. Cellular differantiation in the middle ear lining. Ann Otol Rhinol Laryngol 1971;80:376.
35. Thomassin JM, Braccini F. Role of imaging and endoscopy in the follow up and management of
cholesteatomas operated by closed technique [in French]. Rev Laryngol Otol Rhinol (Bord)
1999;120:75–81
36. Vercruysse JP, De Foer B, Pouillon M, Somers T, Casselman J, Offeciers E. The value of
diffusion-weighted MR imaging in the diagnosis of primary acquired and residual cholesteatoma: a
surgical verifi ed study of 100 patients. Eur Radiol 2006; 16(7): 1461–1467
37. Vanden Abeele D, Coen E, Parizel PM, Van de Heyning P. Can MRI replace a second look
operation in cholesteatoma surgery? Acta Otolaryngol 1999;119:555–561
38. Kimitsuki T, Suda Y, Kawano H, Tono T, Komune S. Correlation between MRI findings and
secondlook operation in cholesteatoma surgery. ORL J Otorhinolaryngol Relat Spec 2001;63:291–
293
39. Dubrulle F, Souillard R, Chechin D, Vaneecloo FM, Desaulty A, Vincent C. Diffusionweighted
MR imaging sequence in the detection of postoperative recurrent cholesteatoma. Radiology 2006;
238 ( 2 ): 604 –610
40. Aikele P, Kittner T, Offergeld C, Kaftan H, Hüttenbrink KB, Laniado M. Diffusionweighted
MR imaging of cholesteatoma in pediatric and adult patients who have undergone middle ear
surgery. AJR Am J Roentgenol 2003; 181 ( 1 ): 261 – 265.
41. Venail F, Bonafe A, Poirrier V, Mondain M, Uziel A. Comparison of echo-planar
diffusionweighted imaging and delayed postcontrast T1-weighted MR imaging for the detection of
residual cholesteatoma. AJNR Am J Neuroradiol 2008; 29 ( 7 ): 1363 – 1368.
42. De Foer B, Vercruysse JP, Bernaerts A, Meersschaert J, Kenis C, Pouillon M, De Beuckeleer L,
Michiels J, Bogaerts K, Deckers F, Somers T, Hermans R, Offeciers E, Casselman JW. Middle
ear cholesteatoma: non-echo-planar diffusion-weighted MR imaging versus delayed gadolinium-
enhanced T1-weighted MR imaging--value in detection. Radiology. 2010 Jun;255(3):866-72.
42
43. De Foer B, Vercruysse JP, Bernaerts A, et al. The value of single-shot turbo spinecho diffusion-
weighted MR imaging in the detection of middle ear cholesteatoma. Neuroradiology 2007; 49 ( 10 ):
841 – 848.
44. Stasolla A, Magliulo G, Parrotto D, et al. Detection of postoperative relapsing/ residual
cholesteatomas with diffusion-weighted echo-planar magnetic resonance imaging. Otol Neurotol
2004;25:879–84
45. Williams MT, Ayache D, Alberti C, et al. Detection of postoperative residual cholesteatoma with
delayed contrast-enhanced MR imaging: initial findings. Eur Radiol 2003;13:169–74
46. Ayache D, Williams MT, Lejeune D, et al. Usefulness of delayed postcontrast magnetic resonance
imaging in the detection of residual cholesteatoma after canal wall-up tympanoplasty. Laryngoscope
2005;115:607–10
47. Dhepnorrarat RC, Wood B, Rajan GP. Postoperative non-echo-planar diffusionweighted magnetic
resonance imaging changes after cholesteatoma surgery: implications for cholesteatoma screening.
Otol Neurotol 2009; 30 ( 1 ): 54 – 58 .
48. De Foer B, Vercruysse JP, Bernaerts A, et al. Detection of postoperative residual cholesteatoma
with non-echo-planar diffusionweighted magnetic resonance imaging. Otol Neurotol 2008; 29 (4):
513 – 517 .
49. Parisier SC, Hanson MB, Han JC, et al. Pediatric cholesteatoma: an individualized, single-stage
approach. Otolaryngol Head Neck Surg 1996;115:107–14
50. Jansen C. Posterior tympanotomy: access to the middle ear with preservation of the external ear
canal [in German]. Arch Klin Exp Ohren Nasen Kehlkopfheilkd 1967;188:558–59
43
ÖZGEÇMĠġ
Adı Soyadı : Ali Evlice
Medeni Durumu : Evli
Adres : BarıĢ Manço Bul. Düzenli Ap. K3 D9 Çukurova/Adana
Telefon : 505 488 28 55
Fax : 322 338 6527
E-mail : [email protected]
Mezun Olduğu Tıp Fakültesi: Ġstanbul Üniversitesi CerrahpaĢa Tıp Fakültesi 2005
Mezuniyet derecesi : -
Görev yerleri : Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi, KBB Anabilim Dalı
Dernek Üyelikleri : Çukurova Kulak Burun Boğaz Derneği
Alınan burslar : -
Yabancı dil : Ġngilizce
Diğer Hususlar : -