kırgız hikâye ve destanlarında anlatı zamanları...Önsöz anlatı incelemeleri, son yıllarda...

630
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ÇAĞDAŞ TÜRK LEHÇELERİ VE EDEBİYATLARI ANABİLİM DALI Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları Atadan Kalgan Tuyak Hikâyesi ile Manas ve Er Töştük Destanları Örneğinde Doktora Tezi Baktygul KULAMSHAEVA Ankara 2008

Upload: others

Post on 05-Aug-2020

7 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

TÜRKİYE CUMHUR İYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ÇAĞDAŞ TÜRK LEHÇELER İ VE EDEBİYATLARI ANABİLİM DALI

Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları

Atadan Kalgan Tuyak Hikâyesi ile Manas ve Er Töştük Destanları Örneğinde

Doktora Tezi

Baktygul KULAMSHAEVA

Ankara 2008

Page 2: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

TÜRKİYE CUMHUR İYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ÇAĞDAŞ TÜRK LEHÇELER İ VE EDEBİYATLARI ANABİLİM DALI

Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları

Atadan Kalgan Tuyak Hikâyesi ile Manas ve Er Töştük Destanları Örneğinde

Doktora Tezi

Baktygul KULAMSHAEVA

Tez Danışmanı Prof. Dr. F. Sema BARUTCU ÖZÖNDER

Ankara 2008

Page 3: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

3

3

TÜRKlYE CUMHURiYETi ANKARA UNIVERSITESİ

SOSYAL BlLIMLER ENSTiTÜSÜ ÇAGDAŞ TÜRK LEHCELERI VE EDEBIYATLARI ANABILIM DALI

Kırgız Hikâye ve Destanlannda Anlati Zamanlan Atadan

Kalgan Tuyak Hikâyesi ile Manas ve Er Töştük Destanları Ömeğinde

Doktora Tezi Tez Danışmanı: Prof. Dr. F. Sema BARUTCU ÖZÖNDER

Tez Juri Üyeleri Adı ve Soyadı

Prof.Dr. F.Sema BARUTCU OZONDER

Prof.Dr. Fatih KiRiŞÇiOĞLU ................

Prof.Dr. Gülzura CUMAKUNOVA ........

Doç.Dr. Naciye YILDIZ..........................

Doç.Dr. Melek ERDEM

Tez Sınavı Tarihi 16.05.2008

Page 4: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

Önsöz

Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bilişsel devrim sonucu” (Popova

2001: 87) olarak ortaya çıkmış ve bütün sosyal bilimlerde hızlı bir gelişme

sağlamıştır. Anlatı bilimciler anlatı, öykü ve hikâye arasındaki ilişkileri belirleyerek,

anlatı dereceleri ve seviyelerinin hiyerarşisini teorik olarak ispatlamış, açığa çıkarmış

ve temel anlatı tekniklerinin ayırt edilmesi meselesini ortaya atmış olmalarına

rağmen, bu konuda teorik bir birliğe ulaşmamışlardır. Analitik unsurlar yardımıyla

anlatı bilimciler “anlatı nedir?”, “anlatı parçasını ne oluşturmaktadır ve onlar nasıl

bir bütüne birleşirler?” gibi sorulara cevap bulmaya çalışmaktadırlar. Ancak, bu

anlatı kategorileri her araştırmacı tarafından çeşitli şekilde algılanmakta ve

yorumlanmaktadır ve bu da tezimizin güncelliği ve önemini belirtmektedir.

Ayrı bir dil bilimi disiplini olarak anlatı bilimi, 1960’lı yılların sonunda

meydana gelmiştir. Bu eğilim Batıda biçimlendirilmiş, ancak şu anda çeşitli ülkelerin

bilim adamlarınca da tanınmış ve geliştirilmektedir. “Anlatı” ve “anlatı bilimi”

kavramları son zamanlarda Türk dil bilimci ve edebiyatçılarının da ilgi odağı hâline

gelmekte ve kullanılmaya başlamaktadır. Anlatı bilimi, dil bilimi ve edebiyat bilimi

yaklaşımlarının arasında geleneksel bir şekilde varlığını sürdüren ayırımı ortadan

kaldırmaya çalışan, disiplinler arası bir araştırma alanı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Anlatının önde gelen teoricilerinden G. Genette, Discours du Récit

(1972)/İng. Narrative Discourse (1980)/Anlatı Söylemi adlı çalışmasında poetika

teorisi ve eleştirinin sıkı bir ilişkide olduğunu ısrarla belirterek, “biçimlerin teorisi”

olarak poetika’nın sadece belli bir metinden genel prensiplere hareket etmesi

Page 5: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

ii

temelinde düzenlenebileceğini göstermiştir. Genette’in, anlatıya “bir veya daha fazla

olayları anlatmak için tahsis edilen dil bilimsel üretim” (Trubina 2002) olarak

odaklanması, onu fiil dil bilgisinden alınan üç kategorinin, yani sözlü söylem ve

onun anlattığı olaylar arasındaki zaman münasebeti ile ilişkili olan zaman kategorisi;

anlatısal gösterme kipliğiyle ili şkili kip kategorisi ve hikâyeci ve onun

dinleyicilerinin tasvir edildiği ses kategorisinin temelinde kendi anlatı söylemi

çözümlemesini kurmasına götürmüştür. Bu dil bilgisel kıyaslama, Genette’in

poetika’yı dil bilimine benzetmedeki genel teorik merakı ile ilgilidir. “Zamanı”

inceleme, anlatı zamanının ikili tabiatının keşfedilmesine yol açmıştır: bir yandan,

yazıldığı metinde canlandırılmış anlatı zamanı; diğer yandan öykü zamanı (Trubina

2002). G. Genette, anlatı zamanını 3 kategoriye ayırarak incelemiştir: sıra (order),

süre (duration), sıklık (frequency).

Tezimizin araştırma konusunu oluşturan destan ve hikâye anlatısı alanı dil

biliminde belirli bir yere sahiptir. Bu alan, metin dil bilimi açısından hem teorik hem

de pratik yönden araştırılmaktadır. Dil biliminin yeni, disiplinler arası bir dalı olan

anlatı bilimi (narratology) bakımından destan ve hikâye anlatısı konusu, Türkoloji

sahasında neredeyse hemen hiç araştırılmamıştır; bununla birlikte, konu dil biliminin

en aktüel problemlerinden biridir. Tez, Kırgız destan ve hikâyelerindeki anlatı

zamanlarını anlatı bilimi bakımından dil bilimsel, uygulamalı olarak inceleyen ilk

çalışma olma özelliğini taşımaktadır.

Bu çalışmada anlatı zamanlarını, Kırgız hikâye ve destanlarından bir

örneklem olarak seçilen dünyaca ünlü Kırgız yazarı Çıngız Aytmatov’un Atadan

Kalgan Tuyak hikâyesi ile Kırgızların şaheseri tarihî kahramanlık destanı Manas

destanından seçilen Kökötöydün Aşı parçasının iki farklı anlatıcıdan; Sayakbay ve

Page 6: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

iii

Çokan’ın anlatıcısından derlenmiş varyantı ve aynı anlatıcının; Sayakbay’ın farklı

anlatılarından biri olan arkaik kahramanlık destanı Er Töştük destanından seçilmiş

Kökötöydün Aşındagı Küröş Tuuraluu parçası örneklerinde ele almayı amaçladık.

Çalışmayı en eskiden en yeniye doğru, tarihî kronolojik sıralamaya uygun biçimde

yapmayı öngördük. Buna bağlı olarak, incelemede ilk sırayı Kırgızların en eski

arkaik kahramanlık destanı olan Er Töştük destanından seçilen adı geçen parça

alırken, sonra sırasıyla Manas destanından seçtiğimiz parça, Çokan’ın derlediği

Kökötöydün Aşı parçası ve en son olarak nispeten yeni anlatı türü sayılan Çıngız

Aytmatov’un Atadan Kalgan Tuyak parçası takip etmektedir.

Bu çalışmamı yaparken, çeşitli kaynaklara ulaşmamda yardımcı olan Doç. Dr.

Melek Erdem’e, İngilizce kaynakların tercümesinde yardımcı olan kız kardeşim

Jiydegul Alymidinkyzy’na, teknik açılardan yardımlarını gördüğüm ağabeyim

Kalmamat Kulamshaev’e ve sevgili aileme teşekkür ederim.

Ayrıca, çalışmamın konusunun seçilmesinden neticelenmesine kadar her

safhada yardımlarını esirgemeyen, fikirleri ve yorumlarıyla çalışmayı

zenginleştirmekle birlikte, verilerin doğru değerlendirilmesini sağlayan ve yol

gösteren değerli Hocam ve Danışmanım Prof. Dr. F. Sema BARUTCU ÖZÖNDER’e

sonsuz minnet ve şükran duygularımı sunarım.

Çalışmamda görülebilecek kusurların iyi niyetime bağışlanmasını dilerim.

Baktygul KULAMSHAEVA

Ankara, 2008

Page 7: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

İçindekiler

Önsöz ......................................................................................................................... i

İçindekiler………………………………………………………………………… .iv

Tablo ve Şekiller Listesi......................................................................................... xi

Kısaltmalar ve İşaretler ......................................................................................... xii

Giriş..........................................................................................................................1

Konu ....................................................................................................................1

Konu Külliyatı.....................................................................................................1

Yöntem ................................................................................................................8

1. Bölüm Anlatı Bilimi: Anlatı İncelemesinin Teorik Esasları,

Kavramlar ve Varsayımlar...............................................10

1.1. Anlatı ve Anlatım............................................................................................17

1.2. Anlatım Biçimleri ve Anlatı Tipolojisi ...........................................................23

1.3. Anlatı Türü Olarak Hikâye ve Destan.............................................................29

1.4. Anlatı Dereceleri/Evreleri ...............................................................................45

1.4.1 Gerçek Yazar ................................................................................................53

1.4.2. Gerçek Okur .................................................................................................54

1.4.3. Örtük Yazar .................................................................................................55

1.4.4. Örtük Okur ...................................................................................................58

1.4.5. Kurmaca Yazar ............................................................................................62

1.4.5.1. Anlatıcı – Hikâyeci – Narrator..................................................................63

Tasvir Etme Yöntemine Göre Anlatıcı Tipleri ..................................................................69

Kişisellik Derecesine göre Anlatıcı Tipleri: Kişili:Ki şisiz ................................................ 70

İnsanbiçimcilik Derecesine göre Anlatıcı Tipleri: İnsan biçimcil: İnsan biçimcil Olmayan .71

Page 8: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

v

Belirginlik Derecesine göre Anlatıcı Tipleri: Çok Belirgin:Az Belirgin Anlatıcı .............71

Çerçeveleme Derecesine göre Anlatıcı Tipleri: Birincil, İkincil ve Üçüncül Anlatıcı .....73

Öyküsellik Derecesine göre Anlatıcı Tipleri: Öyküsel:Öyküsel Olmayan.......................74

Öyküsel Anlatıcı Tipleri: Anlatan Ben:Anlatılan Ben.......................................................79

Değerlendirme İfadesine göre: Nesnel:Öznel................................................................... 81

Bilgililik Derecesine göre: Her Şeyi Bilen:Sınırlı Bilgi Sahibi.........................................81

Mekân Bakımından: Her Yerde Olabilen:Bulunmadaki Sınırlılık ....................................82

İç Bakış Açısından: İçte Bulunan:Dışta Bulunan .............................................................83

Güvenilirlik Derecesine göre: Güvenilir:Güvenilmez ...................................................... 83

1.4.6. Kurmaca Okur..............................................................................................84

1.4.6.1. Kurmaca Okurun Açık Tasviri..................................................................85

1.4.6.1. Kurmaca Okurun Örtük Tasviri ................................................................86

1.5. Anlatı Çözümlemesi ve Dil Bilimi ile İlişkisi ................................................87

1.6. Anlatı Zamanı, Kipi/Kipliği ve Sesi/Çatısı .....................................................91

1.6.1. Anlatı Zamanı ..............................................................................................92

1.6.1.1. Sıra: Anlatı Zamanı, Öykü Zamanı, Okuma Zamanı..............................102

1.6.1.2. Süre: Duraklama, Sahne, Özet, Eksilti....................................................111

1.6.1.3. Sıklık: Tekil Anlatı, Yinelenen Anlatı ....................................................119

2. Bölüm Er Töştük, Manas Destan Anlatıları ve

Atadan Kalgan Tuyak Hikâyesi ...................................130

2.1. Sayakbay Anlatısında Er Töştük Destanı Kökötöydün Aşındagı

Küröş Tuuraluu Parçası ...............................................................................130

2.1.1. Manasçı Sayakbay Karalayev: Hayatı ve Anlattığı Destanlar ...................130

2.1.2. Sayakbay Anlatısında Er Töştük Destanı ve Kökötöydün Aşındagı

Küröş Tuuraluu Parçası ...............................................................................133

Page 9: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

vi

2.2. Sayakbay Anlatısında Manas Destanı Kökötöydün Aşı Parçası....................143

2.2.1. Sayakbay Anlatısında Manas Destanı ile İlgili Genel Bilgiler ..................143

2.2.2. Kökötöydün Aşı Parçası..............................................................................148

2.3. Çokan’ın Derlediği Manas Destanı Kökötöydün Aşı Parçası........................156

2.3.1. Çokan Valihanov: Hayatı ve Önemli Çalışmaları......................................156

2.3.2. Çokan Anlatısında Kökötöydün Aşı Parçası..............................................157

2.4. Aytmatov’un Atadan Kalgan Tuyak Hikâyesi ..............................................165

2.4.1. Çıngız Aytmatov’un Hayatı ve Eserleri.....................................................165

2.4.2. Atadan Kalgan Tuyak Hikâyesi .................................................................169

3. Bölüm Er Töştük, Manas ve Atadan Kalgan Tuyak Örneğinde

Kırgız Destan ve Hikâye Anlatılarında Zaman ..............176

3.1. Sıra ................................................................................................................177

3.1.1. Sayakbay Anlatısı Er Töştük Destanı Kökötöydün Aşındagı Küröş Tuuraluu

Parçasında Sıra.....................................................................................................177

3.1.1.1. Destancı Zamanı .....................................................................................178

3.1.1.2. Destan Zamanı ........................................................................................180

3.1.1.3. Zaman Sapması .......................................................................................182

3.1.1.4. Gerileme..................................................................................................182

3.1.1.5. Zaman Sapmasının Kapsamı ve Uzanımı ...............................................185

3.1.2. Sayakbay Anlatısı Manas Destanı Kökötöydün Aşı Parçasında Sıra .........186

3.1.2.1. Destancı Zamanı .....................................................................................186

3.1.2.2. Destan Zamanı ........................................................................................188

3.1.2.3. Zaman Sapması .......................................................................................193

Page 10: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

vii

3.1.2.4. Gerileme..................................................................................................196

3.1.2.5. Zaman Sapmasının Uzanımı ve Kapsamı ...............................................199

3.1.2.6. Dışsal ve İçsel Gerileme .........................................................................202

3.1.2.7. Önceleme.................................................................................................213

3.1.3. Çokan’ın Derlediği Manas Destanı Kökötöydün Aşı Parçasında Sıra........220

3.1.3.1. Destancı Zamanı .....................................................................................220

3.1.3.2. Destan Zamanı ........................................................................................224

3.1.3.3. Zaman Sapması .......................................................................................229

3.1.3.4. Gerileme..................................................................................................230

3.1.3.5. Zaman Sapmasının Kapsamı ve Uzanımı ...............................................234

3.1.3.6. Dışsal ve İçsel Gerileme .........................................................................237

3.1.3.7. Önceleme.................................................................................................245

3.1.4. Atadan Kalgan Tuyak Hikâyesinde Sıra ....................................................247

3.1.4.1. Öykü zamanı ...........................................................................................247

3.1.4.2. Anlatı Zamanı .........................................................................................249

3.1.4.3. Zaman Sapması .......................................................................................251

3.1.4.4. Gerileme..................................................................................................255

3.1.4.5. İçsel ve Dışsal Gerilemeler .....................................................................262

3.1.4.6. Önceleme.................................................................................................265

3.1.4.7. Zaman Sapmasının Uzanımı ve Kapsamı ...............................................266

3.2. Süre ...............................................................................................................267

3.2.1. Sayakbay Anlatısında Er Töştük Destanı Kökötöydün Aşındagı

Küröş Tuuraluu Parçasında Süre.............................................................267

3.2.1.1. Anlatı Hızı...............................................................................................267

3.2.1.2. Duraklama...............................................................................................272

Page 11: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

viii

3.2.1.3. Sahne.......................................................................................................276

3.2.1.4. Özet .........................................................................................................281

3.2.1.5. Eksilti ......................................................................................................281

3.2.2. Sayakbay Anlatısında Manas Destanı Kökötöydün Aşı Parçasında Süre...282

3.2.2.1. Anlatı Hızı...............................................................................................282

3.2.2.2. Duraklama...............................................................................................290

3.2.2.3. Sahne.......................................................................................................299

3.2.2.4. Özet .........................................................................................................307

3.2.2.5. Eksilti ......................................................................................................312

3.2.3. Çokan’ın Derlediği Manas Destanı Kökötöydün Aşı Parçasında Süre.......314

3.2.3.1. Anlatı Hızı...............................................................................................314

3.2.3.2. Duraklama...............................................................................................321

3.2.3.3. Sahne.......................................................................................................325

3.2.3.4. Özet .........................................................................................................334

3.2.3.5. Eksilti ......................................................................................................336

3.2.4. Atadan Kalgan Tuyak Hikâyesinde Süre ...................................................339

3.2.4.1. Anlatı Hızı...............................................................................................339

3.2.4.2. Duraklama...............................................................................................344

3.2.4.3. Sahne.......................................................................................................348

3.2.4.4. Özet .........................................................................................................352

3.2.4.5. Eksilti ......................................................................................................354

3.3. Sıklık .............................................................................................................355

3.3.1. Sayakbay Anlatısı Er Töştük Destanı Kökötöydün Aşındagı Küröş

Tuuraluu Parçasında Sıklık ........................................................................355

3.1.3.1. Tekilci Anlatı ..........................................................................................356

Page 12: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

ix

3.1.3.2. Yinelemeli Anlatı ....................................................................................358

3.1.3.3. Toplu Anlatı ............................................................................................359

3.1.3.4. Olayların Birbirini İzlemesi ve Geçiş .....................................................360

3.3.2. Sayakbay Anlatısında Manas Destanı Kökötöydün Aşı Parçasında Sıklık.362

3.3.2.1. Tekilci Anlatı ..........................................................................................362

3.3.2.2. Yinelemeli Anlatı ....................................................................................370

3.3.2.3. Toplu Anlatı ............................................................................................375

3.3.2.4. Dışsal ve İçsel Toplu Anlatı....................................................................376

3.3.2.5. Sahte Toplu Anlatı ..................................................................................380

3.3.2.6. Toplu Anlatılarda Belirleme ve Tanımlama ...........................................382

3.3.2.7. Anlatıda Birbirini İzleme ve Geçiş Tekniği ............................................387

3.3.3. Çokan’ın Derlediği Manas Destanı Kökötöydün Aşı Parçasında Sıklık.....389

3.3.3.1. Tekilci Anlatı ..........................................................................................389

3.3.3.2. Yinelemeli Anlatı ....................................................................................394

3.3.3.3. Anlatıda Birbirini İzleme ve Geçiş .........................................................395

3.3.4. Atadan Kalgan Tuyak Hikâyesinde Sıklık .................................................398

3.3.4.1. Tekilci Anlatı ..........................................................................................398

3.3.4.2. Yinelemeli Anlatı ....................................................................................400

3.3.4.3. Toplu Anlatı ............................................................................................401

3.3.4.4. Dışsal ve İçsel Toplu Anlatılar................................................................403

3.3.4.5. Sahte Toplu Anlatı ..................................................................................405

3.3.4.6. Toplu Anlatılarda Belirleme ve Tanımlama ...........................................407

3.3.4.7. Anlatıda Birbirini İzleme ve Geçiş Tekniği ............................................409

Page 13: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

x

4. Bölüm Er Töştük ve Manas Destanları ile Atadan Kalgan

Tuyak Hikâyesinde Zaman Karşılaştırması ....................413

4.1. Er Töştük ve Manas Destanları ile Atadan Kalgan Tuyak

Hikâyesinde Sıra ...........................................................................................417

4.2. Er Töştük ve Manas Destanları ile Atadan Kalgan Tuyak

Hikâyesinde Süre ..........................................................................................426

4.3. Er Töştük ve Manas Destanları ile Atadan Kalgan Tuyak

Hikâyesinde Sıklık ........................................................................................438

5. Metinler.................................................................................................449

5.1. Sayakbay Anlatısında Er Töştük Destanı Kökötöydün Aşındagı

Küröş Tuuraluu .............................................................................................449

5.2. Sayakbay Anlatısında Manas Destanı Kökötöydün Aşı Parçası...................456

5.3. Çokan’ın Derlediği Manas Destanı Kökötöydün Aşı Parçası.......................514

5.3. Atadan Kalgan Tuyak Hikâyesi ....................................................................555

Sonuç .........................................................................................................566

Kavram Sözlüğü ........................................................................................571

Kaynaklar...................................................................................................587

Özet ............................................................................................................610

Summary....................................................................................................612

Page 14: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

Tablolar ve Şekiller Listesi

Tablo 1. Anlatı Eserinde Bildirişin Çift Taraflı Yapısı..........................................49

Tablo 2. Bildirişim Düzeyi Modeli ........................................................................50

Tablo 3. Yazar Okur Bakışım Tablosu ..................................................................59

Tablo 4. Yazar Okur Bakışım Tablosu ..................................................................60

Tablo 5. Anlatıcı Tipolojisinin Kriterleri ...............................................................68

Tablo 6. Genette ve Schmid Terminolojisi ............................................................76

Tablo 7. Öyküsel Anlatıcı Tipleri ..........................................................................80

Tablo 8. Anlatı Zamanı ve Öykü Zamanının İlişkisi: (Düz Kronoloji) ...............106

Tablo 9. Anlatı Zamanında Gerileme Tekniği .....................................................107

Tablo 10. Anlatı Ritmi .........................................................................................114

Tablo 11. Betimlemede Anlatı Hızı .....................................................................115

Şekil 1. SK.ET’da Sıra Bakımından Anlatı ve Öykü Zamanı İlişkileri ...............184

Şekil 2. SK.KA’da Sıra Bakımından Anlatı ve Öykü Zamanı İlişkileri ..............195

Şekil 3. SK.KA’da Karışık Aşamalı Zaman Sapması İlişkileri ...........................199

Şekil 4. ÇV.KA’da Sıra Bakımından Anlatı ve Öykü Zamanı İlişkileri 1...........209

Şekil 5. ÇV.KA’da Sıra Bakımından Anlatı ve Öykü Zamanı İlişkileri 2...........235

Şekil 6. ÇA.AKT’da Sıra Bakımından Anlatı ve Öykü Zamanı İlişkileri 1 ........254

Şekil 7. ÇA.AKT’da Zikzak Modeli ....................................................................255

Şekil 8. ÇA.AKT’da Sıra Bakımından Anlatı ve Öykü Zamanı İlişkileri 2 ........256

Şekil 9. ÇA.AKT’da Sıra Bakımından Anlatı ve Öykü Zamanı İlişkileri 3 ........258

Şekil 10. ÇA.AKT’da Karmaşık Aşamalı Zaman Sapması İlişkileri...................260

Page 15: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

Kısaltmalar ve İşaretler

Eserler

ÇA.AKT Çıngız Aytmatov. Atadan Kalgan Tuyak

ÇV.KA Çokan Valihanov. Kökötöydün Aşı

HATTO, MDÜ İ 1995: HATTO, Arthur T, “Yeni Bulunan Bir Kuketay Metni”

Manas Destanı Üzerine İncelemeler, Çeviriler – I, Yayına

Hazırlayan Prof. Dr. Fikret Türkmen, Ankara 1995, s.217-218.

MA 1995 a: Manas Ansiklopedisi I, Bişkek 1995

MA 1995 b: Manas Ansiklopedisi II, Bişkek 1995

MDÜİ 1995: Manas Destanı Üzerine İncelemeler, Çeviriler – I, Yayına Hazırlayan

Prof. Dr. Fikret Türkmen, Ankara 1995, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih

Yüksek Kurumu Türk Dil Kurumu Yayınları: 624.

SAWYER, MDÜİ 1995: SAWYER, Caroline G., “Er Töştük ve Kozmos” Manas

Destanı Üzerine İncelemeler, Çeviriler – I, Yayına Hazırlayan Prof.

Dr. Fikret Türkmen, Ankara 1995, s.281.

SK.ET Sayakbay Karalayev. Er Töştük

SK.KA Sayakbay Karalayev. Kökötöydün Aşı

Page 16: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

xiii

Kavram ve Terim Kısaltmaları

0O Sıfır Odaklanma

AK Anlatı Kesiti

AS Anlatı Söylemi

AZ Anlatı Zamanı

BA Birincil Anlatıcı

DA Düşünülen Alıcı

DO Dış Odaklanma

GO Gerçek Okur

GY Gerçek Yazar

İA İdeal Alıcı

İA İkincil Anlatıcı

İO İç Odaklanma

KA Kurmaca anlatıcısı

KO Kurmaca Okuru

ÖO Örtük Okur

ÖY Örtük Yazar

ÖZ Öykü Zamanı

Ş1 1. Şahıs

Page 17: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

xiv

Ş2 2. Şahıs

ÜA Üçüncül Anlatıcı

1. ŞA 1. Şahıs Anlatıcısı

2. ŞA 2. Şahıs Anlatıcısı

3. ŞA 3. Şahıs Anlatıcısı

Diğer Kısaltmalar

Bkz. Bakınız

Harf. Harfiyen (tercüme)

kr ş. Karşılaştırınız

vb. ve benzeri

vs. ve saire

z. Zarf

İşaretler

→ ...’a yönelmiştir işareti

∞ sınırsız

>< büyük, küçük işareti

[ ] kısımlar

Page 18: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

Giri ş

Konu

Tezin konusunu, belirlenen temsilciler temelinde Kırgız destan ve hikâyelerindeki

anlatı zamanlarının anlatı bilimi bakımından incelenmesi oluşturmaktadır. Tez esasen

Kırgız destan külliyatının en büyük eseri Manas üzerine kurulmaya çalışılmıştır.

Sayakbay anlatısındaki Manas destanından seçilen Kökötöydün Aşı bölümü, yine

aynı manasçının anlatısındaki Er Töştük destanından seçilen Kökötöydün Aşındagı

Küröş Tuuraluu bölümü, farklı bir anlatıcının; Çokan Valihanov’un manasçısının

anlatısındaki Manas destanından seçilen Kökötöydün Aşı parçası ve son olarak farklı

bir anlatı türü olan C. Aytmatov’un Atadan Kalgan Tuyak (1999) hikâyesindeki

anlatı zamanlarının hem tasvirî hem de karşılaştırmalı olarak incelenmesi tezin esas

konusunu oluşturmaktadır.

Konu küll iyatı

1. Manas destanı: Manasçı Sayakbay Karalaev anlatısı ve derleyici Çokan

Valihanov’un manasçısının anlatısındaki Kökötöydün Aşı bölümü. Manas destanı

Kırgız halkının millî değeri, halk edebiyatının bir şaheseridir. Tür bakımından Manas

kahramanlık destanları arasında yer alır. Hacmi itibariyle eşi benzeri olmayan epik

ve millî bir destandır. Sadece S. Karalaev anlatısından kaydedilen Manas destanı

yarım milyondan fazla (500,553) mısradan oluşmaktadır. Destan, Kırgız halkının

siyasî, idarî, sosyal hayatını, gelenek-göreneklerini, etik ve estetik anlayışlarını, tıbbî,

Page 19: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

2

dinî, coğrafî v.s. görüşlerini, onların uluslar arası siyasî ve ticarî ilişkilerini anlatan

bir epope-ansiklopedidir.

Manas destanı çok varyantlı bir eserdir. Onun bilim dünyasında tanınmış 84

varyantı mevcuttur. Fakat onların hepsi aynı seviyede değildir. Manas’ın esas

varyantları, manasçılar Sagınbay Orozbakov, Sayakbay Karalaev, Şapak

Irısmendeev, Bayımbet Abdırakmanov (Togolok Moldo), Bagış Sazanov, M.

Musulmankulov, I. Abdırakmanov, M. Çokmorov’dan kaydedilerek kâğıda

geçirilmiş varyantlarıdır.

Ancak Manas destanının varyantları sanatsal değeri açısından da aynı

değildir. Olayların genişliği, sanatsal seviyesinin üstünlüğü konusunda bizim

seçtiğimiz Sayakbay Karalaev varyantı çok büyük bir önem taşımaktadır.

Bizim ele aldığımız S. Karalaev’in varyantı 1935-37 yılları arasında

kaydedilmiştir, toplam 84,513 mısradır. S. Karalaev, Kırgız bilim dünyasında

“XX.yy’ın Homeros’u” adlandırılmıştır. Dünyaca ünlü yazar Ç. Aytmatov da S.

Karalaev’i: “Karalaev, sadece ozan değil, aynı zamanda hem aktör, hem de

bestecidir. Onun her olaya, karaktere göre bulduğu besteleri kelimelerin etkileyici

gücünü oldukça artırır” diye nitelendirmiş (Obozkanov 1995:11).

2. Manas destanı Çokan Valihanov varyantı; Kökötöydün Aşı bölümü. Manas

destanının bir bölümünü dinleyip yazılı olarak ilk defa kaydeden araştırmacı, ünlü

Türkolog Çokan Valihanov’dur. Onun 1856 yılında Manas destanından kaydettiği

Kökötöydün Aşı bölümü, ancak bir asır sonra, 1965 yılında yayımlanmıştır.

3. Er Töştük Destanı: Sayakbay Karalayev varyantından Kökötöydün Aşındagı

Küröş Tuuraluu bölümü. Sayakbay’ın, manasçılığı dışında sanat hayatının ikinci bir

Page 20: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

3

zirvesi, onu “büyük destancı” olarak tanıtan en hacimli eseri Er Töştük destanıdır. Er

Töştük destanı Manas epopesinden sonraki sadece Kırgız halkına değil, tüm Türk

halklarına yayılmış, tanınmış büyük bir eserdir. Destanın Genel Türklük alanından

çeşitli versiyonları vardır (Baymırzaev 1995: 10). Töştük destanının diğer Türk

topluluklarında bulunan versiyonlarının arasında Sayakbay’ın versiyonu, konusunun

genişliği, anlatımının güzelliğiyle de en iyi örneği seçilip, Paris’te Fransız dilinde

yayımlanmıştır. (MA 1995 b: 186)

Manas ve Er Töştük destanlarının Sayakbay anlatısından seçilen Kökötöydün

Aşı ve Kökötöydün Aşındagı Küröş Tuuraluu parçaları ve Çokan anlatısındaki Manas

destanından seçtiğimiz Kökötöydün Aşı parçası tezimizin konusunu oluşturan zaman

bildiren ifadeler; zaman sapmaları, iki farklı zaman ekseninin sürelerini, öyküdeki

oluş ile anlatıda veriliş sıklığını karşılaştırmak bakımından, iç içe anlatılar; birincil,

ikincil veya öz- yadöyküsel (homo- heterodiegetik) anlatılar bakımından zengin

bölümlerdir. Ayrıca bu üç destanın bizim inceleme konumuzu oluşturan Kökötöydün

Aşı parçası üç destanda da aşağı yukarı aynı ad ile verilmiş olması ve aynı konuyu

işlemesi bakımından birbirine çok benzemekle, bu üç destan parçası aslında üç farklı

türden anlatıdırlar. Örneğin, SK.ET parçası bir arkaik-kahramanlık destan türünden,

SK.KA parçası tarihî kahramanlık, Çokan’ın derlediği KA parçası ise artık diğer

ikisine nispeten daha yeni dönemin, yani sözlü kültürden yazılı kültüre geçme

aşaması destanı olmasıyla, ÇA.AKT ise tamamen yeni yazılı kültür eseri olmasıyla

da zaman konusunun incelenmesi bakımından büyük önem taşımaktadırlar.

4. Hikâye: Çıngız Aytmatov, Atadan Kalgan Tuyak (Asker Çocuğu) (1999) hikâyesi.

Ç. Aytmatov’un Atadan Kalgan Tuyak hikâyesi anlatı çeşitlenmesi, anlatı zamanları

Page 21: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

4

bakımından tezin amacına uygundur. Hikâyede anlatılan olayları, 3 zaman dilimine

ayırarak incelemek mümkündür.

1. Zaman: Anlatıcı zamanı: Şimdiki zamanda bulunarak, kendinin çok eski,

geçmiş dönemindeki çocukluk zamanındaki olayları anlatır.

2. Zaman: Anlatıdaki çocuğun ve annesinin yaşadığı geçmiş, günlük hayat

zamanı.

3. Zaman: Bu çocuğun çok az bildiği savaş zamanı, tarihî zaman.

Farklı zaman dilimleri arasında sağlanan bağlantılar (sosyal ve tarihî; şimdiki

ve geçmiş zamanlar) yazara zamanın sürekliliğini ifade etme imkânını sağlar.

Eserdeki “zaman” kategorisini incelemekle anlatı bilimciler, anlatı zamanının

ikili tabiatını keşfetmişlerdir: bir taraftan bu bir anlatı zamanı (yani metindeki

zaman); diğer taraftan da, söylemde anlatılan olayların zamanı; buna öykü zamanı da

denilmektedir. Söylemdeki olayların kuruluş sırasıyla o olayların gerçek hayattaki

sırası edebiyatta birbirine nadiren uyar. Anlatıların çoğunda olaylar, G. Genette’in

adlandırmasıyla, “anakronik” düzende olurlar, yani gerçek hayattaki olaylar sırasıyla

anlatıdaki sıra birbirine uymaz. Buna bağlı olarak, tezde destan ve hikâye anlatısında

anlatı zamanındaki temel farklar ortaya konulacaktır. Yazılı anlatıda genelde anlatı,

zamanda geriye dönüş, ileriye sıçrayışlarla, önceden tahmin etme vs. gibi anakronik

düzende anlatılabilir. Sözlü anlatıda ise, alışılageldiği gibi, en azından çok önemli

söyleyişlerinde, öykünün geçtiği kronolojik sıraya uyulur. Tezde zaman konusu

anlatı bilimsel açıdan değerlendirilerek, sözlü anlatı ve yazılı anlatıda zaman

konusunun nasıl ve hangi dil bilgisel araçların yardımıyla yansıtıldığı konusu

araştırılmıştır.

Page 22: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

5

Tezimizin konusunu oluşturan ve anlatı bilimi açısından değerlendirmeye

çalıştığımız anlatı türleri destan anlatısı ve hikâye anlatısıdır. Destan bir nevi sözlü

kültür eseri, hikâye ise yazılı kültür ürünü olmasıyla iki farklı anlatı türünü

oluşturmaktadır. Hikâye, epik türün kısa hacimli, nesir şeklindeki eseridir (Kırgız

Adabiyatı. Adabiy Terminderdin Tüşündürmö Sözdügü 1994: 17). Safiye Akdeniz,

Hikâye ve Romanda “Anlatıcı”ya Göre Metin Tipleri, Bakış Açısı ve Odaklanma

(http://www.ege-edebiyat.org/modules.php118) adlı yazısında hikâyeyi (histoire),

olmuş veya olabilecek olaylar bütünü olarak tanımlar. Anlatı biliminde ise hikâye,

anlatının en tipik bir biçimidir. Hikâye, kendine özgü yapısı ile diğer edebî türlerden

farklıdır.

Kırgız edebiyatında hikâye sözcüğünün karşılığı olarak añgeme

kullanılmaktadır. Kırgız hikâyesi bir yazılı anlatı türü olarak, esasen SSCB

döneminde gelişmeye başladı. “Eğer o yıllardaki gazete, dergilere bakacak olursak,

ilk başta betimlemelerin, yazı dizilerinin, daha sonra deneme ve kısa hikâyelerin yer

aldığını görebiliriz” (Artıkbayev 2004: 78). Kırgız hikâyeciliğinin ilk örneği olarak

Sıdık Karaçev’in 1919 yılında “Kömek” gazetesinin Şubat sayısında Tatarca

yayımlanmış Üylönüüdön Kaçtı1 hikâyesini gösterebiliriz. Ancak, tabi ki bu ve

bunun gibi o yıllarda yayımlanmış birçok hikâyenin hikâye adını taşımalarına

rağmen, tür kriterlerine tam anlamıyla uymadıklarını söyleyebiliriz. Bu konuda

yukarıda bahsi geçen hikâyeyi Artıkbayev XX. yy. Kırgız Edebiyat Tarihi (2004) adlı

kitabında “hikâye türünün taleplerini yerine getiremeyen, hikâyeden çok

“betimlemeye” yakın” olarak tanımlamaktadır (Artıkbayev 2004: 78).

1 Bunun için bkz. Mamıtbekov (1970:149).

Page 23: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

6

Meseleye bu açıdan baktığımızda bizim ele aldığımız Ç. Aytmatov’un Atadan

Kalgan Tuyak hikâyesi bir tür olarak hikâyenin bütün özelliklerini taşımaktadır.

Böylece, yukarıda verdiğimiz tanımlamalardan yola çıkarak, hikâyenin bir

veya iki esas karakterli, tek bir olayı anlatmak için kurulmuş, anlam bakımından

sıkıştırılmış küçük düzyazı eseri, epik edebiyatın küçük türü olduğu sonucuna

varılabilir. Hikâyede bulunması gereken en önemli kriterleri şu şekilde

sıralayabiliriz:

(1) Hacminin kısa olması;

(2) Konusunun tek bir olay üzerine gelişmesi;

(3) Karakter sayısının azlığı;

(4) Dilinin sivriliği/ kelimelerinin son derece yüklü olması;

(5) Her ayrıntının özel ifade taşıması;

(6) Anlamının sıkıştırılmış olması vs.

Hikâyeden farklı olarak destan, sözlü kültür, yani bir folklor ürünüdür.

Kökeni Farsça olan ve efsane, masal, hikâye anlamını veren bu kelime, genel Türk

edebiyatında, Yunancadaki έπος/epos ve aslı Fransızca olan épopée kelimesinin de

karşılığı olarak kullanılmaktadır. “İlk defa ne zaman kullanıldığını tespit etmek

mümkün olmamakla birlikte İslamiyet’in kabulünden sonraki dönemde dilimizde

kullanılmaya başlandığını söyleyebiliriz” (Yıldız 1995: 3).

İlk ve geniş anlamıyla epos (Yun. έπος, kelime, anlatı, hikâye) kavramı da

kendi kökeniyle Aristoteles’in Poetik’ine kadar giden ve Aristoteles’in lirik, epik,

Page 24: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

7

dramatik olarak edebî eserleri tasnif ettiği üç temel türden biridir. Masal, hikâye,

uzun hikâye, öykü, roman, epope, epik nazım, destan vs. eposun alt türleridir.

Karl Reichl da Turkic Oral Epic Poetry. Traditions, Forms, Poetic Structure

(1992) adlı çalışmasında diğer araştırmacılar gibi destan kelimesinin bir Fars

kelimesi olduğunu ve hikâye/story, epik şiir/epic poem ve mısra-anlatısı/verse-

narrative gibi birkaç anlamının olduğunu belirtmiştir. Ayrıca, yukarıda belirttiğimiz

gibi, destan teriminin Özbek, Kırgız, Karakalpak, Azerbaycan vs. Türk

toplumlarında kullanıldığını, ayrıca hem biçimsel, hem de iletişimsel olayla ilgili

kritere göre tarif edildiğini savunmuştur (Reichl 1992: 124). Ayrıca Reichl’ın destan

kavramına yaptığı tanımlama Kırgız Türkçesinde kullanılan epos ve dastan

kavramlarını ayırt etmek açısından son derece önemlidir:

Yapısı bakımından, destan manzum veya manzum nesir karışımındaki anlatıdır: birden

fazla epizot içermek için ve bireysel sahnelerin ayrıntılarıyla sunulması için yeterli bir

uzunluktadır. Yapısal özelliklerinden ziyade iletişimsel olayla ilgili tanımı önemlidir.

Destan tören merasim ortamlarında uzman ozan tarafından belirli bir melodiyle

ezberden okuma stilinde ve kural olarak bir çalgı eşliğinde icra edilen bir anlatıdır

(Reichl 1992: 124).

Bu çalışmada yapısal ve anlamsal özelliğiyle ayırt edilen büyük epik eser -

destan ile kısa hikâye anlatısı arasındaki temel farklar ve onlardaki anlatı zamanı

özellikleri ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır.

Tezin veri tabanının üç farklı anlatı türünden seçilmesinde, bir yandan

yukarıda belirttiğimiz gibi, bunların farklı bakış açısı ve farklı anlatıcı sesleriyle

sunulması, yazılı ve sözlü kültür eserleri olması, bir yandan da bu eserlerin ele aldığı

konuları bakımından da birbiriyle nispeten benzerlik taşımaları; babadan kalan tek

yadigâr olmaları; savaş konusunun işlenmesi, vatan sevgisi, baba yolundan gitme vb.

pek çok bakımdan oldukça ilginç malzeme sunmaları önemli bir etken olmuştur.

Page 25: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

8

Yöntem

Tezde sözlü kültür eserlerinden arkaik kahramanlık destanı olan Er Töştük,

tarihî kahramanlık destanı Manas ve yazılı kültür eseri olan Atadan Kalgan Tuyak

hikâyesindeki zaman bildiren ifade ve anlatı kesitleri anlatı bilimi, sözcük bilimi,

biçim bilimi, pragmatik ve sözdizimsel açıdan karşılaştırmalı ve eşzamanlı metot ile

incelenerek, eşzamanlı kesitlerde Kırgız Türkçesindeki zaman sistemi ile destan ve

hikâye türlerinde anlatı zamanının ilişkisi, öykü zamanı ekseni ile anlatı zamanı

eksenindeki sıra, süre ve sıklık bakımından ilişkileri ve bu türlerde anlatı

zamanlarının farklılıkları tespit edilmeye çalışılacaktır. Çalışmanın temelini söylem

ve anlatının dil bilimsel teorisi temelinde yapılan anlatı çözümlemesi oluşturacaktır

(E. Benveniste, G. Genette, M. Jahn, M.M. Bakhtin, V. Labow, E.V. Paducheva).

Ayrıca, anlatının edimbilimsel (pragmatik) seviyesi, anlatının yapısal çözümlemesi

(V.Y. Propp, U.M. Lotman, R. Barthes, K. Bremond, P. Ricoeur) çalışmalarına da

dikkat edilecektir.

Her eser, Genette’in uyguladığı yöntemden yola çıkarak, Sıra, Süre ve Sıklık

alt başlıkları altında incelenecektir. Eserlere anlatı biliminin kuramsal çerçevesinden

yaklaşılacak; alt başlıklar Gérard Genette’in sınıflandırmasına uyacaktır. Başka bir

ifade ile, anlatı zamanı sıra, süre ve sıklık açısından incelenecek, öykü sırasının bu

hikâye anlatısında nasıl bir yolu izleyeceği, öykü sırasıyla örtüşüp, örtüşmeyeceği,

öyküde geçen sürenin anlatıda kaç sayfada anlatıldığı ve bunun okuma süresi ile ne

kadar süreceği, öyküde geçen olayların anlatıda kaç kez anlatıldığı, başka bir ifadeyle

anlatım sıklığı tespit edilecek ve sonra sözlü ve yazılı olmak üzere farklı anlatı

türlerinden; farklı bakış açılarından, farklı seslerden veya farklı anlatıcılardan, aynı

Page 26: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

9

anlatıcının iki farklı anlatısından vb. durumlardan kaynaklanan farklılıklar ve benzer

yönleri karşılaştırmalı ve eşzamanlı metot ile incelenecektir.

Ayrıca, Ong’un2 önemle üzerinde durduğu gibi, sözlü kültür ile yazılı

kültürün zamanla birbirinin içine girerek devam edilmesi konusu göz önünde

bulundurulacak; metinlerin yazılı türünden yararlanılmış olduğundan, artık sözlü

kültür olmaktan çıkıp, sözel yazılı kültür özellikleri taşımaya başlayan destan

parçaları, yazılı kültür eseri olan AKT hikâyesine uyguladığımız yöntem aracılığıyla

değerlendirilecektir.

2 Ong (1995) ve R. Ersoy, Sözlü Kültür ve Sözlü Tarih İlişkisi Üzerine Bazı Görüşler, http://turkoloji.cu.edu.tr/HALKBILIM/35.php

Page 27: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

1. Bölüm Anlatı Bilimi: Anlatı İncelemesinin Teorik Esasları,

Kavramlar ve Varsayımlar

Ayrı bir dil bilimi disiplini olarak anlatı bilimi, 1960’lı yılların sonunda meydana

gelmiştir. Bu eğilim Batıda biçimlendirilmiş, ancak şu anda çeşitli ülkelerin bilim

adamlarınca da tanınmış ve geliştirilmektedir. Öyle görünüyor ki, anlatı (narrative)

ve anlatı bilimi (narratology) kavramları son zamanlarda Türk dil bilimci ve

edebiyatçılarının da ilgi odağı hâline gelmekte ve kullanılmaya başlamaktadır. Anlatı

bilimi, dil bilimi ve edebiyat bilimi yaklaşımlarının arasında geleneksel bir şekilde

varlığını sürdüren ayırımı ortadan kaldırmaya çalışan, disiplinler arası bir araştırma

alanı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Terim ilk Tz. Todorov tarafından önerilmiştir (1969), ancak bu araştırma

eğilimi yeni sayılamaz. Anlatı bilimi, kendi kökeniyle yazın (poetik) ve belâgatın

(retoriğin) eş, aynı kökten disiplinler olarak sayıldığı antik devre kadar inmektedir;

anlatı biliminin kökünde Platon ve Aristoteles’in fikirleri yatmaktadır. Çağdaş anlatı

biliminin temellerini Rus biçimcileri V. Propp, V. Shklovsky ve B. Eyhenbaum’un

anlatı teorilerinden bulabiliriz. Bugünkü anlatı biliminin temelini atan kurucusu

olarak V. Propp. Morfologiya skazki /Masalın biçim bilimi (1928) adlı

monografisinde, baş kahramanların sınırlı sayıdaki (31) sabit işlevinin yardımıyla ilk

kez Rus peri masallarının yapısını, biçim bilgisini incelemiştir (Gluşkova 2002: 35).

Page 28: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

11

Bununla birlikte, birçok çağdaş dil bilimcinin fikrine göre, anlatı bilimi

disiplin olarak V. Propp’un yukarıda bahsettiğimiz Rus masallarını ve K. Levi-

Strauss’un mitin mantığını incelemesiyle başlar. Başka bir deyişle, yapısalcılık

paradigmasının Propp tarafından folklor çözümlemesinde, R. Jakobson ve başka

biçimciler tarafından edebiyat çözümlemesinde kullanılması yapısalcılığın

genişlemesi için şart oluşturmuştur. Bu yapısalcılık kendi içine K. Levi-Strauss’un

antropolojisini, Chomsky’nin dil bilimini ve dilin hayatında dil biliminin önemi

nasılsa, edebiyat için de onun kadar önem taşıyan yazını/poetika’yı kurmaya çalışan

R. Barthes, T. Todorov ve G. Genette’in yapısalcı edebiyat incelemelerini içermiştir

(Trubina 2002).

Gelişmekte ve genişlemekte olan bir (ara) disiplin olarak anlatı bilimi

anlaşılması oldukça zor bir kavramdır. Köken anlamına bakıldığında, “anlatı bilimi,

anlatının bilimsel açıdan incelenmesi” (Onega, Landa 2002: 9) demektir. Anlatı

bilimi kavramı, edebiyat biliminin bir dalı olarak uzun zamandır biliniyor olmasına

rağmen Roland Barthes, Claude Bremond (1966), Tzvetan Todorov’un (1966)

yenilikçi çalışmalarından ve ayrıca Grammaire du Decameron (1969) çalışmasından

sonra geniş bir şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Rus ekolünde, bu konuda A.N.

Freidenberg, M.M. Bakhtin (1971) vb., Alman ekolünde – O. Ludwig, K.

Friedemann (1910), K. Hamburger (1973), F.K. Stanzel (1971), V. Kayser (1958), G.

Müller (1968); İngiliz ekolünde – P. Lubbock (1965), N. Friedemann (1955), K.

Brooks ve R.P. Warren (1943) v.b. birçok çalışmalar yapmışlardır. (Tiupa 2001: 4).

Bununla birlikte, anlatı bilimi terimi 1970’li yıllarda G. Genette (1972), M.

Bal (1978), G. Prince (1982) gibi yapısalcı eleştirmenler tarafından

yaygınlaştırılmıştır (Onega, Landa 2002: 9). Bunun sonucunda, anlatı biliminin

Page 29: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

12

tanımı çoğunlukla anlatıların yapısal çözümlenmesiyle; daha özgün bir söyleyişle

yapısalcı açıdan çözümlenmesiyle sınırlı tutulmuştur.

Anlatı biliminin teşekkül edilmesine Çek yapısalcısı L. Dolezel ve Rus

araştırmacıları Y. Lotman, B. Uspensky ve M. Bakhtin kendi çalışmalarıyla çok

önemli katkıda bulunmuşlardır. R. Jakobson’un 1958’de yazdığı Linguistics and

Poetics /Dil bilimi ve Yazın bilimi adlı makalesi her anlatı bilimci için başlangıç

noktası görevini yerine getirebilir. Yapısalcılar, her sanat eserinin temelinde yatan

“derin yapı” kavramını geniş bir şekilde kullanmışlardır.

Son 20 yılda anlatı bilimi yoğun bir şekilde gelişmeye başlamıştır. 1988

yılında Gerald Prins tarafından özel bir Dictionary of Narratology/Anlatı Bilimi

Sözlüğü de yayımlanmıştır. Anlatı biliminin başlıca temsilcileri, yukarıda da

bahsettiğimiz gibi R. Barthes, A-J. Greimas, C. Bremond, Tz. Todorov, Ju. Kristeva,

L. Dolezel, G. Genette, M. Bal, W. Schmid, G. Prince, S. Chatman, Ja. Litvelt, G.

Waletzky, W. Labow, Ş. Linde, T. van. Deyk, L. Polani vs’lerdir.

Anlatının önde gelen teoricilerinden G. Genette, Discourse du Récit (1972)/

İng. Narrative Discourse (1980)/Anlatı Söylemi adlı çalışmasında yazın teorisi ve

eleştirinin sıkı bir ilişkide olduğunu ısrarla belirterek, “biçimlerin teorisi” olarak

yazının sadece belli bir metinden genel prensiplere hareket etmesi temelinde

düzenlenebileceğini göstermiştir. Genette’in bu araştırmasında böyle belli bir metin

olarak M. Proust’un A la recherche du temps perdu/Kayıp Zamanın İzinde adlı

romanlar silsilesi ele alınmıştır. Genette’in, anlatıya “bir veya daha fazla olayı

anlatmak için tahsis edilen dil bilimsel üretim” (Trubina 2002) olarak odaklanması,

onu fiil gramerinden alınan üç kategorinin, yani sözlü söylem ve onun anlattığı

olaylar arasındaki zaman münasebeti ile ilişkili olan zaman kategorisi; anlatısal

Page 30: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

13

gösterme kipliğiyle ili şkili kip (mood) kategorisi ve hikâyeci ve onun dinleyicilerinin

tasvir edildiği ses (voise) kategorisinin temelinde kendi anlatı söylemi

çözümlemesini kurmasına götürmüştür. Bu gramer kıyaslaması, Genette’in yazını dil

bilimine benzetmedeki genel teorik merakı ile ilgilidir. Zamanı inceleme, anlatı

zamanının ikili tabiatının keşfedilmesine yol açmıştır: bir yandan, yazıldığı metinde

canlandırılmış anlatı zamanı; diğer yandan öykü zamanı (Genette 1980: 33). G.

Genette, anlatı zamanını sıra (order), süre (duration), sıklık (frequency) olmak üzere

üç kategoriye ayırarak incelemiştir.

Sırayı inceleme sürecinde, olayların söylemdeki kuruluş sırası, o olayların

gerçek hayattaki sırasıyla karşılaştırılır. Her iki sıranın birbirine tamamen uygun

düştüğü basit anlatının olması mümkündür, başka bir deyişle tarihteki olaylar kesin

kronolojik sırada anlatılır. Ancak edebiyatta böyle bir sıraya çok nadir rastlanır.

Anlatıların çoğunda olaylar, Genette’in adlandırdığı gibi anakronik sırada olurlar.

Yani gerçek hayattaki olaylar sırası ile anlatıdaki sıra birbirine uymaz. Sıklık,

anlatıda anlatıcının bir olaya birkaç kez değinmesi ile ilgilidir. Anlatının süresi de

hiçbir zaman gerçek hayattaki olayların süresi ile eşit değildir. (Genette 1980: 35)

Anlatı teorisi, bütün olası anlatıların arasında ne gibi ortak özellikler var,

onların yönetici prensipleri nasıldır sorularını inceler. “Klasik” anlatı bilimciler, ilk

başta anlatıları diğer anlam sistemlerinden ayırt eden söz dizimsel ve semantik

niteliklerine odaklanmışlardır. İlk meydana gelen anlatı modeline uygun olarak, derin

yapıları doğuran kurallar, anlatının semantik birleştirici oluşu ve doğru mantıksal

biçimini koşula bağlayan prensipler ve sınırlamalardan ibarettir. (Greimas, Courtes

1979: 249)

Page 31: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

14

G. Prince’in, Anlatı Bilimi Sözlüğü’nde verdiği tanımlamaya göre anlatı

bilimi terimi iki esas anlamında kullanılır. İlk anlamında, “anlatı bilimi ‘yapısal

yaklaşımın etkisinde meydana gelen (bir) anlatı teorisi’dir. Anlatı bilimi, anlatının

tabiatı, biçimi ve işlevini inceler ve anlatı yetisini tasvir etmeye çalışır. Ayrıca, anlatı

bilimi, bütün anlatıların (konu/süje, hikâye seviyesindeki anlatılar ve onların

ili şkileri) arasındaki benzerlikler ve farklılıkları inceler” (Prince 1988: 65). İkinci

anlamında “anlatı bilimi, anlatıyı zamansal bakımdan düzenlenen durumlar ve

olayları sunmanın sözlü (verbal) biçimi olarak inceleme anlamına gelmektedir.

Anlatı bilimi, daha dar anlamında kendi kendine konu/süje seviyesini incelemez...,

aksine, konu ile anlatı metni, hikâye ile anlatı metni ve konu ile hikâye arasındaki

olası ilişkilere dikkati odaklar” (Prince 1988: 65).

Anlatı biliminin prensipleri, amaçları ve başarılarını inceleyen araştırmacılar

(J.M. Adam, G. Genette, T. Pavel, Ş. Rimmon-Kenan, G. Prince), bu alandaki

araştırma ufkunun önemli derecede artması ve genişlemesi gerçeğini anlatıların insan

hayatındaki öneminin idrak edilmesi, onların yalnızca edebî metinler ile günlük

konuşmaların dilinde değil, anlatı bilimi kavramları ve delillerinin sadece edebiyatla

ilgili araştırma alanlarında kullanılmadığını ele alan bilimsel tartışmalarda da odak

noktası olduğunun farkına varılması ile ilişkilendirmektedirler. Ayrıca, kompozisyon

ve simgeleme pratikleri müzik biliminde (E. Nyuk tarafından), edebiyat eleştirisinde

(U. Stayner), sinema biliminde (K. Metz) araştırılmaktadır; kültürel araştırmalarda

çeşitli yönetim türlerinin anlatı vasıtasıyla onay kazandığı yöntemler görülmekte (F.

Jeimison); psikolojide, anlatı bilimsel açıklayıcı şemaların temelinde hafıza ve

algılama biçimleri incelenmekte (N. Stayn, K. Glenn); bilim felsefesi ile

sosyolojisinde ise, anlatıların anlaşılmışlık derecesinin araştırılması, bilimin gerçek

Page 32: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

15

yaşamla çok az ilişkide bulunan söylem biçimi olduğu kanıtlanarak, bilimsel

metinlerin belâgat/retorik tabiatının tespit edilmesi (R. Rorti, E. Gross) ve bilimsel

konuşmanın, “kendi ile ilgili, insan müdahalesi olmadan, tarafsız bir şekilde

anlatma” (R. Harre) olduğunun gösterilmesi için kullanılmaktadır (Trubina 2002).

Bilgi şekilleri, sosyal ve kültürel bir mekanizma v.s. olarak anlatılara olan

bugünkü genel ilgi, anlatı bilimi disiplininin sonuçlarıyla ne derece ilişkilidir –

sorusu hâlen açık kalmaktadır.

Anlatı biliminin çözümleyici bileşenleri, konu, ses, zaman, bakış açısı, şahıs

ve rollerdir. Onların yardımıyla anlatı bilimi aşağıdaki gibi sorulara cevap vermeye

çalışır. Anlatı nedir? Anlatıların parçalarını neler oluşturur ve onlar nasıl bir

bütünlüğe birleşirler? Onun betimleyici, lirik, dinî metinler, metaforlar veya

delillerden ayırt edici yönü nelerdir? Biz anlatının yardımıyla neler yapabiliriz? O,

nerede, kimin için ve nasıl hareket eder? Bizim bunları, sadece olayları daha iyi

anlamak (değerlendirmek) için değil, onların bizim her birimizin hayatıyla, söylemin

diğer biçimleriyle nasıl ilişkide olduğunu anlamak için bilmemiz gerekir. Bu

yüzdendir ki, anlatıya bugünlerde sadece ona ithaf edilen disiplin, yani anlatı bilimi

çerçevesi içinde değil, onun sınırları dışında da ve sadece sosyal bilimler silsilesi

değil, tabiî bilimler çerçevesi içinde de yönelmektedirler.

Yukarıdaki soruları cevaplamadan önce ilk başta anlatı biliminin araştırma

konusu tespit edilmeli ve amacı belirlenmelidir. Bu konuda Rus felsefecisi Trubina,

anlatı biliminin araştırma konusunu belirlerken şu ifadeleri kullanmıştır:

Belli bir edebî metne odaklanan ve bir anlatının belirli bir anlamını öğrenmeyi

amaçlayan araştırmaları gerçekleştirirken anlatı bilimi teorik esaslar doğrultusunda

hareket edecektir. Anlatı biliminin konusu, anlatının ona belli bir anlam kazandıran

temel prensipleridir (başka bir deyişle, anlatı biliminin konusu anlatısallık

Page 33: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

16

görüngüsüdür). Anlatı, onu anlatma sürecinin sonucu, başka bir deyişle, öyküleme

ediminin sonucudur (Trubina 2002).

Bu görüngünün bugünkü kullanımı ve anlamı, onun dil bilimi ve XIX.

yüzyılın folklor araştırmalarıyla kavramsalcılık izlerini, klasik realist roman

işlevlerinin anlamının XX. yy’ın “yeni” eleştiricileri tarafından yeniden idrak

edilmelerini kendinde taşımaktadır.

Anlatı bilimi genellikle iki alana ayrılır: 1) kuramsal/teorik anlatı bilimi ve 2)

anlatı söylemi incelemesi. Kuramsal/teorik anlatı bilimi V.J. Propp, C. Levi-Strauss,

A. Greimas vb’ların çalışmalarına dayanmaktadır. Şartlı olarak anlatı söylemi

kavramı altında tanımlanan eğilim çerçevesinde R. Barthes, J. Kristeva, L.

Dellenbah, M.L. Pratt, M. Riffater vb. çalışmışlardır. İki eğilimin arasındaki esas

farklılık, birincisinin genelde anlatı derecelerini, ikincisinin ise söylem derecelerini

araştırmasından ibarettir. İ.P. İl’in, Terminologiya Sovremennogo Zarubejnogo

Literaturovedeniya/Çağdaş Yabancı Edebiyat Bilgisi Terminolojisi (1992) adlı

danışma kitabında “söylem çözümlemesi ile ilgilenenlerin” genellikle, onların çeşitli

söylemlerin karşılıklı ili şkisi: metin söylemi ile şahıs söylemi, söylem hakkında

söylemin (benim söylemim hakkında benim söylemim, onun söylemi hakkında

benim söylemim, benim söylemim hakkında onun söylemi) söylem içinde söylem

(kendi veya başkasının söylemi) ilişkileri olarak anladıkları metin içi bildirişim

araştırmalarıyla meşgul olduklarından bahsetmiştir. Böylece, “söylem

çözümlemesinde”, M. Bakhtin’in temelini attığı “kendi sözü” ve “alıntı söz”

arasındaki karşılıklı ili şkiler ile ilgili meseleler incelenecektir (İl’in 1992: 72).

Sonuç olarak, anlatı bilimi, anlatı teorisi anlatı metinlerini, onların tabiatı,

biçimi ve işleyişini, anlatıların bütün olası türlerinin birbirlerinden ayırt edilmesini

mümkün kılan kriterleri olduğu gibi, bütün söz konusu anlatı türlerine özgü genel

Page 34: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

17

özellikleri, ayrıca anlatıların oluşturulduğu ve geliştirildi ği kurallar sistemini

inceleyen bir disiplindir (Trubina 2002). Onun araştırma konusu ise belli bir retorik

kiplikte oluşturulmuş metinlerden meydana gelen kültürel bir mekân, onu kavrama

hedefi ise anlatısal maksatlı oluşun bildirişim stratejileri ve söylem pratikleridir

(Tiupa 2001: 10).

1.1. Anlatı ve Anlatım

Anlatı biliminin esas kategorileri, anlatı (narrative), anlatım (narration), anlatının

dereceleri (narrative instances), anlatıcı (narrator) ve alıcı (narratator veya

recipient)’dır. Anlatı (narrative), öykü (story) ve söylem (discourse) kavramları E.

Benveniste (1974: 296) tarafından önerilmiş ve R. Barthes (1977), T. Todorov

(1977), A.J. Greimas (1979), G. Genette (1972); J.M. Adam (1985) ve S. Chatman

(1978) tarafından geliştirilmi ştir. Edebiyatta anlatı kavramı söylemin bir türü olarak

sayılır. Gerçekte ise bunlar “deyişten büyük olan” her şey, yani kendine özgü yapı

kuralları olan deyişler zincirinden oluşan söylemin en basit anlamından yola

çıkarsak, o zaman anlatı söylemlerin bir sınıfı, “belli bir düzene bağlı olan deyişlerin

zinciri” olacaktır (Ricoeur 2000: 38).

Anlatıyı (Alm. erzählung, İng. narrative) dar ve geniş anlamında iki şekilde

de anlayabiliriz. Dar anlamında anlatı, özel bir söylem birimi olarak yorumlanılır. W.

Labow ve J. Waletzky “olayların zaman bakımından birbirini takip etmesine uygun

olan anlatıların sözlü sunma yöntemleri’ni” anlatı olarak adlandırmıştır (Kuharenko

1988; Glushkova 2002: 37). Ancak anlatı sadece sözlü (verbal) biçimde

gerçekleşmeyecektir. Araştırmacılar çoğu zaman anlatıya evrensel bir kavram olarak

yaklaşmışlardır.

Page 35: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

18

Amerikan bilim adamlarından W. Labow ve J. Waletzky’nin anlatı ile ilgili;

“resmî olmayan bir şekilde anlatı, genelde herhangi bir şahsî izlenimler hakkında

birinci şahıs ağzından anlatılan sözlü hikâyedir” açıklamasını dile getiren Leech,

“resmî olarak, biz anlatıyı (en azından İngiliz anlatısını), içerdiği cümlelerin sırası

olayların gerçek sırasını yansıtan ve geçmiş zamanlı cümleler sıralanmasını

kullanarak geçmiş bir deneyimi ve onun anlamını aktarma olarak tanımlayabiliriz”

şeklinde görüşünü bildirmiştir (Leech 1977: 185; Glushkova 2002: 37).

Anlatının en geniş anlamı R. Barthes’in 1966’da yayımlanan Introduction à

l’analyse structurale des récits (Rusçada: Vvedeniye v Strukturnogo Analiza

Narrativa, 1987; Türkçede: Anlatıların Yapısal Çözümlemesine Giriş, 1988) adlı

çalışmasında verilmiştir. Barthes, anlatı türlerinin çok çeşitli tözlerde (cevherlerde)

canlandırılabilecek bir kapasitede olduklarından bahsetmiştir: “Dünyada anlatının

sayısız çok biçimi mevcuttur... mit, efsane, masal, uydurma, öykü, epope hikâye...

cam resim, filmcilik, komedi, gazete kroniği (iç haberler veya günün olayları),

günlük konuşma” (1987: 387).

Köken anlamına bakıldığında anlatı terimi, Latin kökenli kelime gnarus, yani

aynı zamanda, Hint-Avrupa kökenli gno – (- bilmek) kökünden türeyen “bilen”,

“eksper”, “bir şeyden haberdar olan” anlamındaki kelimeyle ilişkilidir. H. Müller,

aynı kökün Aristoteles’in trajedisinin “başlangıcında” belirttiği anagnorozis

kelimesinin kökeninde de olduğuna dikkat çeker. “Bir şey hakkında sözlü ya da

yazılı rapor vermek, hikâyeyi anlatmak” anlamına gelen narration kelimesi kognitif

(idrakî); gnozis (tasavvufta marifet); diagnoz (teşhis); gnomon (güneş saati mili);

fiziognomi (simaya göre karakteri belirleyen sanat); norma, normal kelimeleri

ailesinin üyesidir (Trubina 2002).

Page 36: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

19

Eski Yunan edebiyatına göre anlatılan konuşma ve diyalog anlatının başlıca

tipleridir. Belki, tarihi anlatma, gerçek olaylar ve anlatılar arasındaki farklılıklar

konusundaki bugünkü fikir ayrılıkları da antik zamanlarda başlamıştır. Sokratos’tan

önceki dil ve düşüncenin tabiatını tartışırken, ilk yapısalcılığa dayanan ve bugün de

herkesçe bilinen – epos (geleneksel olaylar, epos) ve mithos (uydurma olaylar,

Aristoteles’in anlayışına göre süje) gibi metalinguistik terimleri meydana

getirmişlerdir. Bu iki terimin çok çeşitli tarihçeleri vardır, ancak bugünkü

terminolojiye göre epos ve mithos, her ikisi de birer anlatıdırlar. Fakat Yunanlar

hikâyeye, masala, bilge sözüne genel bir yer ayırarak, bu edebî türleri anlatı adı

altında sınıflandırmamışlardır. Edebî söylemin genel bir kategorisi olarak Aristoteles,

yazın (poetika) terimini kullanmıştır. Narrative teriminin etimolojik kökeni, yukarıda

da bahsedildiği gibi, sofistler tarafından saf anlatı (diegesis) açıklaması için

kullanılan teknik bir terim olmuştur. Diegesis ve onun Latince çevirisi olan narratio

uzun bir zaman teknik bir terim olarak kullanılmaya devam etmiştir.

Çağdaş anlatı bilimcilerden G. Prince ise anlatıya gösterge bilimsel bir bakış

açısından bakmıştır, yani çok çeşitli gösterilerde sergilenebilen işaretler sistemi

olarak incelemiştir. Sözlü anlatı alanında, bunlar roman ve romanslar, öykü ve kısa

hikâyeler, mitler, peri masalları, efsaneler ve baladlar, haberler vs. G. Prince’in

fikrine göre, anlatı jestler dilinde, tablolarda, sinemada, müzikte de gösterilebilir

(Prince 1973; Glushkova 2002:38).

Anlatının gösterge bilimsel nitelik taşıdığı görüşüne S. Chatman, T. van Dijk,

L. Polany, W. Chafe v.b. araştırmacılar da katılmaktadır. R. Barthes, anlatıyla ilgili

benzeri bir yaklaşımın gösterge bilimi ve dil bilimi arasındaki karşılıklı ili şkilere yeni

bir boyut kazandırabileceğini ileri sürmektedir: “... gelecekte, büyük bir ihtimalle,

Page 37: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

20

gösterge bilimi, araştırma konusunu mit, hikâye, dergi makaleleri veya ele alınma

sıklığına göre (basında, reklam tasvirinde, görüşme ve sohbetlerde v.s.) uygarlığımız

çerçevesinde ortaya çıkmış olan meselelerin oluşturduğu translingüistikle karışıp

kaynaşabilir” (Barthes 1989: 114).

Anlatının en küçük tanımı Barbara Hernstein Smith tarafından verilmiştir:

“Birisi birisine bir şeyler olduğunu anlatır” (1981: 228).

Anlatı kavramıyla sıkı ilişkili olan bir diğer kavram da anlatım (narration)

terimidir (Halizev 2002: 336). Anlatı ve anlatım terimlerinin sıkça birbiriyle

karıştırıldığı veyahut birbirinin eş anlamlısı olarak kullanıldığı durumlar da bilinen

bir gerçektir. Bu yüzden iki kavramı birbirinden net bir şekilde ayırt edebilmemiz

açısından anlatım kavramı ile ilgili görüşlere yer vermek yerinde olacaktır. Miller

(1998:47), anlatım kavramını tanımlarken onun, yani anlatımın karmaşık ve tekrarlı

oluşunda önerme ve yorumlama, zamansallık fikirlerinin gizli bir şekilde verilmiş

olduğunun altını çizer ve ayrıca insanın anlattığı zaman olaylar zincirini sadece

izlemekle kalmayıp, aynı zamanda yorumladığını belirtir. Miller’in ifadesiyle (1998:

47), “anlatım gnozistir, bilenlere anlatmadır; aynı zamanda da diagnozistir;

işaretlerin ince farklarını görerek okuma vasıtasıyla özdeşleştirme ve yorumlama

işidir”.

E.V. Pastuhova Narrativ v Kontekste Sub’ektivnosti/Öznellik Bağlamında

Anlatı (2005: 8) adlı doktora tezinde, anlatıyı yapısı öykü, anlatı ve anlatım gibi üç

düzeyden meydana gelen bir süreç olarak tanımlamıştır. Onun görüşünü daha detaylı

bir şekilde açıklayacak olursak, anlatı bir öykü, o öykü ile ilgili hikâye veya öykü ve

öyküleme edimi olan anlatımdan oluşan bir bildirişim mekanizmasıdır. Bu mesele

A.N. Veselovsky, B.V. Tomashevsky, V.B. Shklovsky, B.M. Eihenbaum gibi Rus

Page 38: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

21

biçimcileri ve V.Y. Propp, R. Barthes, E. Benveniste, C. Bremond, A.-J. Greimass,

G. Genette, Tz. Todorov gibi Fransız yapısalcıları tarafından sıkça araştırma konusu

olmuştur.

Genette, Fransızca récit kelimesi ile ifade edilen bu üç kavramı (öykü, anlatı

ve anlatım) birbirinden net bir şekilde ayırt eder. İlk anlamıyla récit bir olayı veya

olaylar zincirini anlatan anlatı sözcesi, sözlü veya yazılı söylemdir. İkinci ve daha

dar ancak, bugünlerde anlatı metinleri ile ilgili kuramsal araştırmalarda kabul edilmiş

anlamıyla, récit bir söylemin konusunu oluşturan gerçek veya kurgusal olayların

sırası, aynı zamanda da bu olayları niteleyen izleme, karşılaştırma, tekrarlama vs.

gibi çeşitli ili şkiler toplamı anlamına gelmektedir. Üçüncü, ve görünürde, daha

arkaik anlamıyla, récit yine bir olayı ifade etmektedir, ancak bu olay anlatılan bir

olay değil, birinin bir şeyleri anlatmakta olduğu olaydır, yani, öyküleme ediminin

kendisidir. Kendi seyahatleri hakkında anlatmak, o seyahatin yapılması gibi bir

eylemdir, ancak, aynı zamanda seyahat gerçeği bu eyleme bağlı değildir, anlatı

söylemi ise (ilk anlamıyla récit) bu eyleme tamamıyla bağlıdır, çünkü anlatı söylemi,

herhangi bir sözcenin sözceleme ediminin ürünü olduğu gibi, o eylemin bir ürünüdür

de (Genette 1980: 25-26).

Bunların her birini Genette ayrı ayrı adlandırır ve ilk sırada yer alan öykü’yü

anlatı gösterileni (signified) veya anlatının içeriği olarak tanımlar. Asıl anlamıyla

anlatı kavramı, Genette’e göre, öyküyü bize ulaştıran söylem veya bizzat anlatı

metninin gösteren (signifier) sözcesi, ifadesidir. Üçüncüsü, anlatımı ise üretici

anlatma edimi ve bu edimin yer aldığı gerçek veya kurmaca olayların hepsi olarak

tanımlamıştır (1980: 27). Anlatı düzeylerinin böyle bir sınıflandırması, bize göre,

Page 39: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

22

daha etraflı ve bildirişim mekanizması olan anlatının anlamını tam verebilen bir

sınıflandırmadır.

G. Genette, Discours du Récit (1972)/İng. Narrative Discourse (1980)/Anlatı

Söylemi adlı yapıtında anlatım kavramı ile anlatı kavramının ilişkisi ile ilgili

açıklamalar yaparken, önemli bir noktaya dikkati çeker; ayrıca anlatının ancak belli

bir öyküyü anlattığı zaman var olabileceğini, aksi takdirde söz konusu söylemin

anlatısal olamayacağının altını çizer. Başka bir ifadeyle, bir anlatı sıfatında ancak

içinde anlatıldığı öykü (öykülenen olay) sayesinde; söylem (discourse) sıfatında ise

onu meydana getiren anlatım (öyküleme olayı) sayesinde varolabilir (Genette 1980:

29). Rus dil bilimcisi Tiupa anlatımın söylemin konuşan veya yazan öznesinin özel

niyeti olduğunu savunur (2002: 3). Böylece, bu tanımlamalardan yola çıkarak kısaca

özetleyecek olursak, anlatım, belli bir anlatıyı meydana getiren öyküleme edimi,

anlatı ise öyküleme ediminin sonucudur.

XX. yy’da anlatının faal bir şekilde çalışılması birçok teorinin meydana

gelmesine yol açmıştır. H. Müller’e göre, en önemlileri şunlardır: Rus biçimcileri V.

Propp, B. Eihenbaum ve V. Shklovsky’nin teorisi; başında M. Bakhtin’in bulunduğu

“anlatının diyalojik teorisi”; “yeni eleştiri” teorisi (P.P. Blackmer); neoaristotelci

teori (S. Freud, K. Berge, J. Lacan, N. Ebrehem); hermeneutik (yorum bilimcilik) ve

fenomonolojik (görüngü bilimcilik) teori (R. Ungarden, R. Ricoeur, J. Pouillon);

yapısalcı, gösterge bilimsel ve tropolojik teori (K. Levi-Strauss; R. Barthes, Tz.

Todorov, A. Greimas, G. Genette, X. Wayt); okur kavrayışı teorisi (G. Derrida, P. De

Mann) (1990: 127-140).

Anlatının değişmez birimlerinin; yapısal şemalarının tespit edilmesi, anlatı

biliminin en önemli meselesi olarak onun ortaya çıkışının ilk başlarında

Page 40: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

23

belirlenmiştir. Ancak araştırmalar farklı malzemeler üzerinde (sözlü anlatı ve yazılı

anlatı) ve farklı eğilimlerde yapıldığından dolayı sonuçlar da farklılaşmıştır. İlk

düşünceler bir hayli ilkel (basitleştirilmi ş) olmuştur. Örneğin, A Grammar of Stories:

An Introduction /Hikâyelerin grameri: Giriş adlı çalışmasının daha eski

versiyonunda G. Prince bu değişmezliği aşağıdaki şekilde belirlemiştir:

“Anlatı, “üç tane birbiriyle ilişkili olay olarak tanımlanır. Birinci ve üçüncüsü – durağan,

ikincisi ise – devingendir. Üstelik, üçüncü olay birinci olayın şekil değiştirmiş bir biçimidir.

Nihayet, bu üç olay bağlama vasıtaları yardımıyla birbirleriyle birleşirler: a) birinci olay zaman

bakımından ikinci olayın önünde yer alır ve ikinci üçüncüden önce; b) ikinci olay, ardından

üçüncü bir olayı gerektirir” (Prince 1973; Glushkova 2002: 39).

Tamamen usule dayalı bu yaklaşım aşağıdaki gibi örneklerle açıklanmıştır:

John was happy, then he met Mary, then as a result he became unhappy. (John mutluydu. Sonra

o Mary’ye rastladı. Sonra, sonuç olarak, o mutsuz oldu (üzüldü) (Glushkova 2002: 39).

Bu örnek eleştiriye uğramıştır. Prince daha sonra bir başka, daha karmaşık bir

taslağı öne sürmüştür. Prince’e göre hikâyenin grameri biçim değiştiren gramer

prensiplerine göre kurulur. Hikâyenin grameri, çekirdek anlatıları içine alan yapısal

bileşen ve mantıksal bileşenden oluşur:

“Her çekirdek anlatı, birleştirici unsurlar takımıyla veya iki durağan veya devingen epizodun

birleşmiş sırasıyla birleşen üç anlatı parçasından ibarettir, her anlatı parçası n-epizot takımından

ve anlatı epizodundan oluşur; her birleştirici işaretler takımı en azından zamansal birleşimden

oluşur. vs.... En basit çekirdek anlatı üç olaydan oluşur: “birinci olay durağandır ve zaman

bakımından ikinciden önce gelir, ikinci olay aktiftir ve zamana göre üçüncüden önce gelir ve

onun nedeni olur; ve üçüncü olay da durağandır ve birincinin değişmiş bir şeklidir” (Prince

1973: 88).

1.2. Anlatım Biçimleri ve Anlatı Tipolojisi

Anlatı tipolojisi (Fr. Typologie narrative) bir anlatı bilim terimidir. Anlatı

tipolojisinin öncülerinden biri, daha XIX. yüzyılın sonunda “anlatım biçimleri”

tipolojisini öneren Alman bilim adamı Otgo Ludvig’dir. Günümüzde ise oldukça

Page 41: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

24

etkili ve detaylı bir tip sınıflandırması J. Müsarra Schreder (1981) ve J. Lintvelt

(1981) tarafından önerilmiştir (İl’in 2001: 151).

XX. yüzyılda İngiliz edebiyat bilimcisi P. Lubbock (1957) Tolstoy, Flober,

Tekker, Dickens, Meredit ve Balzak’ın edebî eserlerinin çözümlemesine dayanarak

anlatı tipolojisi prensiplerinin temelini atmıştır. Araştırmacının amacı sınırlı sayıdaki,

ancak sayısız çok olası birleşimleri barındıran anlatım biçimlerini açığa çıkarmak

olmuştur. Lubbock, anlatı kategorilerinden ilki olan gösterme:anlatma

(showing:telling) arasındaki temel dikotomiden yola çıkarak, öyküyü sunmanın sahne

ve manzara gibi tezatlı iki kipini ayırt etmiştir. Lubbock’un ifadesiyle “bazen yazar

kendi sesiyle anlatır, bazen ise kitabın kahramanlarının birinin ağzından anlatır”,

bununla birlikte “o kendi üslubundan ve kendi kriter ve değerlendirmelerinden” veya

“başka birinin bilgisinden, idraki ve kriterlerinden yararlanabilir” (1957: 68); ayrıca

o (anlatıcı) “bir kimsenin kabul edici idrak aynasında olayların tasvirini, canlı

imgesini” yaratır (1957: 69). Lubbock, böylece anlatının kip, ses ve bakış açısı gibi

üç temel kategorilerinden yola çıkarak dört tip anlatım biçimini önermiştir:

(1) Geniş bakış açılı özet (panoramic survey).

(2) Dram şeklinde ifade eden anlatıcı (dramatized narrator).

(3) Dram şeklinde ifade eden düşünce (dramatized mind).

(4) Asıl (saf) dram (pure drama) (Lubbock 1957: 69)

Amerikan araştırmacısı Norman Friedman temelini Lubbock’un attığı bakış

açısı kavrayışının devam ettireni olarak karşımıza çıkmaktadır. Friedman, onun

ayırdığı anlatı türlerinin titiz bir şekilde incelenip geliştirilmi ş sistemini kurmuştur.

Lubbock gibi o da “belirtili” anlatıcı tarafından gerçekleştirilmi ş “öznel anlatma

(subjektive telling)” ve “kişisiz” anlatıcının olayı 3. şahıs ağzından anlattığı “nesnel

Page 42: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

25

gösterme (objektive showing)” arasında bir ayırım yapılması yolunu izlemektedir. F.

van Rossum-Guyon’un (1970: 477) belirttiği gibi, Alman kuramcıları gibi İngiliz

eleştiricileri de anlatıcının anlatılarına yazarın müdahele etmediği anlatıları “nesnel”

olarak adlandırmışlar, aynı zamanda Fransız araştırmacıları aynı durumdaki anlatıyı

yine de “öznel” saymışlardır; zira anlatıcı, onlara göre, kendini yapanın (aktorun)

öznelliğiyle özdeşleştirmektedir (İl’in 2001: 155)

Friedman (1955), ilk önce sekiz, sonra ise (1975) yedi anlatım biçiminden

oluşan sınıflandırmasını önermiştir:

(1) “editoryal her şeyi bilirlik” (editorial omniscience);

(2) “tarafsız her şeyi bilirlik” (neutral omniscience);

(3) “Tanık – Ben” (I as withess);

(4) “Baş kahraman – Ben” (I as protogonist);

(5) “çok yönlü kısmî her şeyi bilirlik” (multiple selective omnisciense);

(6) “kısmen her şeyi bilirlik” (selective omnisciense);

(7) “dramatik üslûp” (dramatik mode);

(8) “kamera” (the camera) (Friedmann 1967: 121-131; Genette 1980: 204)

Önde gelen çağdaş anlatı bilimcilerden biri Avusturyalı araştırmacı Franz K.

Stanzel de 1955’te romanda; yazar anlatısı konumu (auktoriale Erzahlsituation), yani

herşeyi bilen Tanrısal nitelikteki yazar anlatısı konumu; anlatıcının öykünün bir

kahramanı olduğu ben anlatım konumu (Ich Erzahlsituation) ve anlatının üçüncü

şahıs ağzından, karakterin bakış açısından anlatıldığı kişisel anlatım konumu

(personale Erzahlsituation) olmak üzere üç tip anlatım konumunu ayırt etmeyi

önermiştir (Genette 1980: 203).

Bertil Romberg, Stanzel’in tipolojisini devam ettirerek 1962 yılında davranış

tarzında (behaviorist nesnel anlatı) diye adlandırdığı (Genette’e göre bu tip anlatı

Page 43: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

26

Friedmann tipolojisindeki yedinci tiple örtüşmektedir) dördüncü bir tip anlatım

konumunu eklemiş ve böylece aşağıdaki gibi dört tip anlatım biçimini öne sürmüştür:

(1) Herşeyi bilen yazar anlatısı;

(2) Bazı bakış açılarına göre anlatı;

(3) Nesnel anlatı;

(4) Birinci şahıs anlatısı (Genette 1980: 205).

Ancak, Genette burada dördüncü tip olan birinci şahıs anlatısının diğer üç tip

ile sınıflandırma prensibi bakımından da tamamen farklı olduğunu haklı olarak

belirtmiştir. Çünkü ilk üçü bakış açısına göre, dördüncüsü ise kip kullanımına göre

ayırt edilmektedir.

1970’li yıllarda Alman anlatı tipolojisinin temel prensipleri oluşturulmuştur

(E. Leibfried, W. Füger, F.K. Stanzel, W. Schmid). E. Leibfried sınıflandırmasında 2

anlatı kategorisini: anlatı perspektifi ve dil bilgisel biçimi kullanmıştır. Bakış açısı

(perspektif) kategorisini kendi içinde “dış (AuBenperspektive) ve iç

(İnnenperspektive)” olarak, dil bilgisel biçimi ise birinci şahıs anlatısı (İchform) ve

üçüncü şahıs anlatısı (Er-form) olarak ikiye ayırmıştır. Bu kriterlerin birleşiminden

yola çıkarak Leibfried 4 tür anlatı tipinin bulunduğunu ileri sürmüştür:

1. İç bakış açısı + birinci şahıs anlatısı (İnnenperspektive + İchform) = şahıs öyküyü birinci

şahıs ağzından anlatır; üçüncü şahıs anlatısında anlatıya şahsın kendisi iştirak eder;

2. İç bakış açısı + üçüncü şahıs anlatısı (İnnenperspektive + Er-form) = şahıs kendisinin de

içinde bulunduğu anlatıyı üçüncü şahıs ağzından anlatır (başka bir deyişle, üçüncü şahıs

anlatısı anlatı şahıslarından birinin bakış açısından sunulur);

3. Dış bakış açısı + birinci şahıs anlatısı (AuBenperspektive + İch-form) = anlatıcı, kendinin

iştirak etmediği bir öyküyü anlatmada dil bilimsel birinci şahıs biçimini kullanır (örneğin,

anlatıcının birinci şahıs ağzından kendi fikir ve düşüncelerini sürekli anlatı akışını keserek

anlattığı eğitici “mizah” romanlarında);

Page 44: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

27

4. Dış bakış açısı + üçüncü şahıs anlatısı (AuBenperspektive + Er-form) = anlatıcı, bir şahıs

olarak kendinin bulunmadığı bir öyküyü üçüncü şahıs ağzından anlattığı bir çeşit “tanrısal

anlatı” durumu (İl’in 2001: 157).

Anlatının daha esaslı ve kuramsal olarak daha ayrıntılı sınıflandırması

Hollandalı araştırmacı bilim adamı J. Lintvelt tarafından yapılmıştır. J. Lintvelt,

önceki tipolojilerin hemen hepsini birleştirmeye çalışmış ve onun düşüncesine göre

en önemli ilke olan okurun roman dünyasındaki odak merkezi ilkesinden yola

çıkarak anlatı tipleriyle ilgili kendi tipolojisini önermiştir. Bu merkezin nerede,

anlatıcıda mı veya aktörde mi bulunduğuna bağlı olarak, araştırmacı iki esas anlatım

biçimini, yadöyküsel (heterodiegetic) ve özöyküsel (homodiegetic) ve her üçünün de

yadöyküsel anlatıda; özöyküselde ise sadece ikisinin, yazar ve şahıs anlatısının

bulunduğu; yazar (authorial), yapan (actorial) ve nötr (neutral) biçiminde üç anlatı

tipini tespit etmiştir. “Eğer bir edebî eserin “kurmaca dünyasında” okurun odak

noktası yazarın fikirleri, değerlendirmesi ve uyarıları olursa yazar anlatısı; eğer okur

bu dünyayı anlatının kahramanlarından birinin idrakinden algılıyor (“kurmaca

dünyayı” kahramanın gözleriyle görüyor) ise kahraman veya yapan anlatısı olur.

Bunların aksine, bir odak merkezi bulunmayan ve yorumlama işlevini gerçekleştiren

yansız anlatı, dış dünyanın görülen ve duyulanlarını yansız olarak kaydetmekten

ibarettir” (Lintvelt 1981: 68). Bunun sonucunda Lintvelt, B. Uspenski’nin (1970)

görüşlerini devam ettirerek 4 bakımdan: 1) algısal – psikolojik (odaklanma); 2)

zamansal; 3) mekânsal ve 4) verbal bakımlardan tespit ettiği ve yazar anlatısı, yapan

anlatısı, yansız anlatı, yadöyküsel ve özöyküsel anlatı olmak üzere beş anlatı tipinden

oluşan bir sınıflandırma önermiştir (İl’in 2001:161). Bu konuda Lintvelt’in görüşü

Stanzel’in (1955: 20), R. Scholes ve R. Kellog’un (1966: 275) yaklaşımlarına

yakındır.

Page 45: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

28

Anlatı biliminin Fransız okuluna ait yadöyküsel ve özöyküsel kavramları G.

Genette, Tz. Todorov, J. Lintvelt vs. tarafından faal bir şekilde kullanılmaktadır.

Yadöyküsel anlatıda anlatıcı öykü (diegesis)’de aktör veya kahraman sıfatında yer

almaz. Bunun aksine, özöyküsel anlatıda aynı kahraman ikili işlevi yerine getirir:

“Anlatıcı sıfatında o anlatının kurgusundan sorumlu, aktör sıfatında ise anlattığı

öykünün bir kahramanı görevini yapmaktadır (kahraman anlatıcı = kahraman aktör)”

(Lintvelt 1981: 38). Bu bakımdan özöyküsel ve yadöyküsel ayrımı Schmid’in

sınıflandırmasındaki öyküsel (diegetic) ve öyküsel olmayan (non-diegetic)

karşıtlığıyla eşdeğerdir.

Bazı anlatı bilimciler, örneğin S. Chatman, anlatıyı kişisel (hikâyecinin veya

herhangi bir birinci şahıs ağzından) ve kişisiz (üçüncü şahıs ağzından, imzasız) anlatı

olarak ikiye ayırmayı önerirler. Kişisiz (veya üçüncü şahıs) anlatı durumunda

Chatman anlatı terimini kullanmayı tercih etmez ve anlatının bu türünü nonnarrative

olarak adlandırır (Chatman 1990: 7). Ryan başta olmak üzere araştırmacıların diğer

bir grubu ise, edebî metni “konuşma ediminin” biçimlerinden biri olarak algılamadan

yola çıkarak, anlatıcının, ister kişiselleştirilmi ş olsun veya olmasın, her metinde

bulunmasının zorunlu olduğunu düşünürler. Ryan, anlatıcının kişiselliğinin sıfır

derecesine örnek olarak H. Jeyms ve E. Heminguey’in romanlarını gösterir (Ryan

1981: 517; Glushkova 2002: 39). Bu anlatı türlerinin kendi anlatı düzeyleri, her

düzeyin de kendine uygun dereceleri bulunmaktadır.

Böylece, yukarıda belirttiğimiz teoriler esasında anlatı türlerini tespit etmek

mümkündür. Anlatı biliminde anlatının yazar, yapan anlatısı, yansız, yadöyküsel ve

özöyküsel anlatı olmak üzere belli başlı beş türü mevcuttur.

Page 46: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

29

1.3. Anlatı Türü Olarak Hikâye ve Destan

Ünlü Fransız yapısalcısı R. Barthes’ın belirttiği gibi “dünyada anlatının sayısız çok

türü mevcuttur... mit, efsane, masal, uydurma, öykü, epope hikâye... cam resim,

filmcilik, komedi, gazete kroniği (iç haberler veya günün olayları), günlük konuşma”

(1987: 387).

Destan bir nevi sözlü kültür eseri, hikâye ise yazılı kültür ürünü olmasıyla iki

farklı anlatı türünü oluşturmaktadır. Hikâye, epik türün kısa hacimli, nesir şeklindeki

eseridir (Kırgız Adabiyatı. Adabiy Terminderdin Tüşündürmö Sözdügü 1994: 17).

Hikâye kavramının anlamı ve diğer Türk lehçeleri ve Batı edebiyatındaki

karşılıkları ile ilgili Dr. Hüseyin Ağca’nın başkanlığında hazırlanmış Türk Dünyası

Edebiyat Kavramları ve Terimleri Ansiklopedik Sözlüğü’nde şu açıklamalara yer

verilmektedir:

HİKÂYE: (Az.: 1.Hekayə, 2. Povest, novella; Bşk.: 1.Hikəyə, 2. Povest, novella; Kaz.:

1.Äñgime, 2. Povest, novella; Kır.: 1.Añgeme, ikaya, 2. Povest, novella; Öz.: 1.Hikayä, 2.

Povest, novella; Tat.: 1.Hikəyə, 2. Povest, novella; Trkm.: 1.Hekaya, 2. Povest, novella; Uyg.:

1.Hikayä, 2. Povest, novella).

Batı dillerindeki history, story, geschichte, Arap dilindeki hads ve tarih, Türkçedeki cır ve

keleçü kavramlarından yola çıktığımızda veya yaşanmış veya yaşanana çok benzeşirlik özelliği

taşıyan gerçeğimsileştirilmi ş metinlerin tarih olan ve tarihî olana bağlı olduğunu düşünebiliriz...

Hikâye, hayatın gerçekliğine öykünerek, hayatın bazı yanlarını taklit ederek yaşayanın değil,

anlatanın keyfince oluşturduğu gerçeğimsi her türlü vak’aya dayalı yapı, hem de, bu adı taşıyan

uzun, kısa, mini hikâye türlerini karşılayan bir kavramdır. Hikâye kavramı edebiyat terimi

olarak düz yazı özellikli (değilse manzum kelimesi nitelemek üzere hikâyenin başına getirilir.)

gerçeğimsilik nitelikli ilgiye ve meraka dayalı olarak yapılandırılmış, dilin dikkatle kullanıldığı

metinler anlamına gelmektedir. Hikâye kavramı, a. Anlatma ihtiyacını vaka’ya dayalı biçimde

karşılayan metinler. b. Edebiyat türü anlamına gelen iki anlamlı bir terimdir (TDEKTAS 2003:

292-293).

B.V. Tomashevsky, Teoriya Literaturı. Poetika/Edebiyat Kuramı. Yazın

(1996) adlı yapıtında anlatısal düzyazı eserlerinin küçük ve büyük olmak üzere iki

türü olduğunu, küçük türüne “novella (Rus terminolojisindeki karşılığı

Page 47: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

30

rasskaz/hikâye), büyük türüne roman” anlatılarının dahil edildiğini belirtmiştir

(1996: 243). Ayrıca, Tomashevsky, küçük ve büyük tür arasında kesin bir ayrım

yapmanın mümkün olmadığı görüşündedir. Çünkü, Rus terminolojisinde povest’ adı

verilen orta büyüklükteki bir türün daha olduğunu belirtmiştir (1996: 243).

Sł ownik terminów literackich sözlüğünde hikâye (Lat. narratio anlatı)

kavramının iki anlamı verilmiştir:

Hikâye (narratio). 1. Esas olarak epikte kullanılan bir anlatı biçimi olan hikâye, zamansal

sıralama ile ilişkili olan devingen motifler sistemidir. Genelde geçmişte olup biten olayların

seyrini yeniden inşa eder. Bazen betimlenmekte olan eylemi daha estetik/biçimlendirilebilir

yapmak maksadıyla şimdiki zaman biçimini tercih edebilir. Diğer anlatı türlerinden, örneğin,

bildiriden, motiflerin hareketli/dinamic değişimiyle ayırt edilir.

2. Hikâye, novelden birleşiminin oldukça zengin ve isteğe bağlı olmasıyla ayırt edilen kısa

hacimli epik eserdir (Sierotwiński 1966: 177; Tamarçenko 1999: 133; 234).

Shaw’ın hazırladığı Edebiyat Terimleri Sözlüğünde/Dictionary of Literary Terms ise hikâye

batı edebiyatındaki short strory’nin karşılığı olarak verilmiş ve dram unsurlarını da içeren

(10,000 kelimeden az olmayan) kısa gerçekçi anlatı olarak tanımlanmıştır (Shaw 1972: 343;

Tamarchenko 1999: 234).

Rus edebiyat biliminin ilk kuramsal çalışmalarında hikâye kavramının

karşılığı olarak masal anlamına gelen skazka kavramı karşımıza çıkmaktadır. O.V.

Efremova, Russkiy Rasskaz o Voyne (1941-1945) adlı çalışmasında hikâye

kavramının kavramsal açıklamalarına, sınıflandırma meselelerine değinmiş ve bir

edebiyat türü olarak hikâye kavramının ilk kuramsal tanımlamasının Rus edebiyat

biliminde XIX yy’da Ostolopov’un (1821) hazırladığı Slovar Drevney i Novoy Poezii

adlı sözlüğünde masal/öykü (skazka) adı altında bulunduğunu belirtmiştir (2003: 6).

Ayrıca, Efremova, bu sözlükte Rus edebiyat biliminde ilk kez “küçük tür” kuramı

denemeleri yapılan makaleler yer aldığını, bu makalede skazka adı altında şimdiki

bizim hikâye dediğimiz türün anlamını tam karşılayan tanımlamaların bulunduğunu

savunmuştur (2003: 6).

Page 48: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

31

Efremova, hikâyenin geniş tanımlamasının Batı ve Doğu edebiyat

geleneklerindeki halk sanatının en eski biçimlerinden olan mit (mithos), efsane

(legende), masal (tale), kısa hikâye (anecdote) vs. gibi diğer anlatı türleriyle genetik

ili şkilerde bulunduğunu belirtmiştir (2003: 6).

Ancak, Rus bilim adamı Rozenfel’d (1935) bu kavramların birbirinden ayırt

edilmesi gerektiğini vurgular. Hikâye, masal ve efsanenin birbirleriyle yakın biçim

olduklarını, ancak, hikâyenin daha gerçekçi veya en azından konusunun (bazen

fantastik unsurlar da içerebilir olsa bile) gerçek olgulara eğilimli olmasıyla diğer

ikisinden farklı olduğunu belirtir (Rozenfel’d 1935: 541).

Ayrıca, Rozenfel’d, hikâyenin bağımsız/kendi başına bir tür olarak Rus yazılı

kültüründe ancak XVII – XVIII yy’da belirmeye başladığını, ancak geleneksel uzun

hikâye (povest’), masal (skazka), öykü (istoriya) terimleriyle birlikte ifade edildiğini

belirtir (1935: 539).

Bu kavramlar tanımlamasına uyan eserler Batı edebiyatlarında, son

zamanlarda Rus edebiyatlarında da kullanılmaya başlayan novella kavramıyla

adlandırılmaktadır. Hikâye ve novella kavramları hem Batı edebiyatında, hem de Rus

edebiyat bilimcileri tarafından uzun bir süre eş anlamlı olarak kullanılmıştır. Böyle

eş anlamlı terimlerin bulunması edebiyat bilimcilerini, ayrıca biçimcileri, onların

sınırlarını tespit etmeye sevk etmiştir. Örneğin, novella genelde, yapısındaki (Labow

ve Waletsky’nin adlandırmasıyla) karmaşık olaylar zinciri (complicating actions) ve

çözümünün (coda) ayrıca sivri/keskin, konu gelişmesinin gerilimli olmasıyla ayırt

edilen hikâyenin özel bir türü olarak tanımlanır (Rozenfel’d 1935: 542).

Page 49: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

32

Kırgız edebiyatında hikâye sözcüğünün karşılığı olarak añgeme

kullanılmaktadır. Kırgız hikâyesi bir yazılı anlatı türü olarak, esasen SSCB

döneminde gelişmeye başladı. “Eğer o yıllardaki gazete, dergilere bakacak olursak,

ilk başta betimlemelerin, yazı dizilerinin, daha sonra deneme ve kısa hikâyelerin yer

aldığını görebiliriz” (Artıkbayev 2004: 78). Kırgız hikâyeciliğinin ilk örneği olarak

Sıdık Karaçev’in 1919 yılında “Kömek” gazetesinin Şubat sayısında Tatarca

yayımlanmış Üylönüüdön Kaçtı (Mamıtbekov 1970:149) hikâyesini gösterebiliriz.

Ancak, tabi ki bu ve bunun gibi o yıllarda yayımlanmış birçok hikâyenin hikâye

adını taşımalarına rağmen, tür kriterlerine tam anlamıyla uymadıklarını

söyleyebiliriz. Bu konuda yukarıda bahsi geçen hikâyeyi Artıkbayev XX. yy. Kırgız

Edebiyat Tarihi (2004) adlı kitabında “hikâye türünün taleplerini yerine getiremeyen,

hikâyeden çok “betimlemeye” yakın” olarak tanımlamaktadır (Artıkbayev 2004:

78).

Profesyonel anlamda hikâye türünü K. Bayalinov’un 1928de yayımlanan

Acar’ından görebiliriz. Bu eserin “yirminci yıllardaki Kırgız düzyazı eserlerinin

büyük başarısı” (Artıkbayev 2004) olduğu, onun daha sonra Rus, Fransız, İngiliz ve

Alman dillerine tercüme edildiğinden de açıkça anlaşılmaktadır. Ancak, bu eser

yapısı vb. özellikleri bakımından anlatının hangi türü: hikâye mi veya uzun

hikâye/povest’ mi olduğu konusu çok tartışılan bir konudur. Örneğin, Kırgız edebiyat

kuramcısı Artıkbayev yukarıda adı geçen kitabında Acar eseri için hikâye

(Artıkbayev 2004: 109) ve povest’ (Artıkbayev 2004: 68) terimlerinin her ikisini de

kullanmaktadır.

Meseleye bu açıdan baktığımızda bizim ele aldığımız Ç. Aytmatov’un Atadan

Kalgan Tuyak hikâyesi bir tür olarak hikâyenin bütün özelliklerini taşımaktadır.

Page 50: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

33

Böylece, yukarıda verdiğimiz tanımlamalardan yola çıkarak, hikâyenin bir

veya iki esas karakterli, tek bir olayı anlatmak için kurulmuş, anlam bakımından

sıkıştırılmış küçük düzyazı eseri, epik edebiyatın küçük türü olduğu sonucuna

varılabilir. Hikâyede bulunması gereken en önemli kriterleri şu şekilde

sıralayabiliriz:

(1) Hacminin kısa olması;

(2) Konusunun tek bir olay üzerine gelişmesi;

(3) Karakter sayısının azlığı;

(4) Dilinin sivriliği/ kelimelerinin son derece yüklü olması;

(5) Her ayrıntının özel ifade taşıması;

(6) Anlamının sıkıştırılmış olması vs.

Hikâye kendine özgü yapısı ile diğer edebî türlerden farklıdır. Her tür anlatıda

olduğu gibi, hikâyeyi oluşturan unsurlar olay, zaman, mekân, karakterler ve

anlatıcıdır. Olay olmadan hikâye olmaz, olaylar belirli bir zamanda ve belirli bir

mekânda gerçekleşecektir ve bu olayı gerçekleştirecek olan karaktere ihtiyacı vardır.

1. Olay: Anlatı metninde zaman ve mekân açısından sınırsız şekilde

genişletilmeye uygun olan durumlar, şahıslar ve eylemlerin tamamen şekilsiz

toplamıdır. Başka bir deyişle, olay anlatı değerlendirmesi için kullanılan

kurmaca malzemesidir. Olayı anlatıya dönüştürmek için onu tek bir esas konu

üzerinde gelişen ve birbirine bağlı olan söz dizimi olarak betimlemek gerekir.

2. Zaman: Bir hikâyede anlatılan olaylar belirli bir zamana bağlanabilir. Olay

hikâyelerinde genellikle zaman belirtilir. Olayın başladığı, geliştiği ve bittiği

bir zaman dilimi vardır. Hikâyenin konusuna ve yapısına göre zaman değişir.

Page 51: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

34

3. Mekân: Hikâyede olayın geçtiği yerlere mekân denir. Yazar anlattığı olaya

bağlı olarak, olayın geçtiği yerleri de tanıtır.

4. Karakterler: Olayla doğrudan doğruya ilgili olan kimselere hikâye kişisi veya

karakter denir. Bazı hikâyelerde yalnız bir karakter bulunur. Hikâyede,

hacminden dolayı, karakter veya karakterlerin bütün özellikleri verilmez.

Onların olay veya konuyla ilgili yönleri öne çıkarılır.

Ayrıca, her hikâyede mutlaka bir anlatıcı vardır. Hikâye anlatıcıları genelde

hikâyeci biçiminde karşımıza çıkar. Hikâyeci kavramı bazen anlatıcı ile eş anlamlı

olarak tanımlansa bile, anlatıcıdan farklıdır. örneğin, Sł ownik terminów literackich

adlı sözlükte hikâyeci kavramı iki farklı anlamda tanımlanmaktadır:

(1) Hikâyeci/anlatıcı (Alm. Erzähler), düzyazı biçimindeki anlatı eserinin yaratıcısıdır;

(2) Yazarla özdeşleşmeyen, epik eseri okura kendi bakış açısından ileten kurmaca

karakteridir. (Sierotwiński 1966: 264-265; Tamarçenko 1999: 140).

Rus edebiyat bilimcileri Timofeev ve Turayev’in hazırladığı Slovar’

Literaturovedçeskih Terminov/Edebiyat Terimleri Sözlüğünde (1974) hikâyeci ile

ilgili aşağıdaki açıklamalara yer verilmektedir:

Hikâyeci, edebiyat eserinde anlatının onun ağzından sunulduğu bir kişi imgesidir <...> hikâyeci

imgesi (anlatıcı imgesinden farklı olarak) kelimenin tam anlamıyla epik eserde bazı durumlarda

bulunmayabilir de. Örneğin, yazarın sanki bir kenara çekilerek bize doğrudan hayat tablosunu

yarattığı yansız, nesnel anlatılar da olabilir. <...>. görünürde kişisiz anlatım biçiminde beliren bu

yöntemi biz Flober, Golsuorsy, Tolstoy romanlarından bulabiliriz... (Kojinov 1974: 310-411;

Tamarçenko 142).

Böylece, hikâye anlatıcısı gördüğü şeyleri anlattığı gibi, duyduğu ve okuduğu

şeyleri de anlatabilir. Hikâyede, genel olarak, iki anlatım biçimi vardır. Ya yazar,

yadöyküsel anlatıda olduğu gibi, dışarıdan bakarak her şeyi anlatacaktır ya da

özöyküsel anlatıda olduğu gibi, hikâye kişilerinden biri anlatıcıdır. Hikâyede anlatıcı,

Page 52: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

35

Barthes’ın anlatıcı için kağıt varlık dediği gibi, hayalî bir varlık; bir anlatma

işlevidir.

Hikâyeden farklı olarak destan, sözlü kültür, yani bir folklor ürünüdür.

Kökeni Farsça olan ve efsane, masal, hikâye anlamını veren bu kelime, genel Türk

edebiyatında, Yunancadaki έπος/epos ve aslı Fransızca olan épopée kelimesinin de

karşılığı olarak kullanılmaktadır. “İlk defa ne zaman kullanıldığını tespit etmek

mümkün olmamakla birlikte İslamiyet’in kabulünden sonraki dönemde dilimizde

kullanılmaya başlandığını söyleyebiliriz” (Yıldız 1995: 3).

İlk ve geniş anlamıyla epos (Yun. έπος, kelime, anlatı, hikâye) kavramı da

kendi kökeniyle Aristoteles’in Poetik’ine kadar giden ve Aristoteles’in lirik, epik,

dramatik olarak edebî eserleri tasnif ettiği üç temel türden biridir. Masal, hikâye,

uzun hikâye, öykü, roman, epope, epik nazım, destan vs. eposun alt türleridir.

Aristoteles adı geçen yapıtında epos, trajedi ve komedinin abartılı manzum

eser olduğunu ve ayrıca üçünün de birer taklit (mimesis) türleri olduğunu

belirtmiştir. Ayrıca, epos ile trajedinin birbirinden hacmi bakımından ayırt edildiğini,

komedinin ise diğer ikisine nazaran daha alt tabaka insanları için yazılmış bir eser

olduğunu savunmuştur (Aristoteles 1998: 1064).

Manzum eser türlerinin ayırt edici özellikleri taklit etme yöntemlerine bağlıdır: а) nesnel

hikâye (epos); b) hikâyecinin öznel anlatısı (lirik); с) olayları eylem biçiminde tasvir

etme (dram) (Aristoteles 1998: 1066).

Bu alıntıdan anlaşıldığı gibi, Aristoteles epos kelimesini, yukarıda

belirttiğimiz ilk, epik tür anlamında kullanmıştır. Aristoteles’in yaptığı bu tasnifi

birçok edebiyat bilimcilerinin olduğu gibi, Korman'ın (1981), Freidenberg’in (1997)

çalışmalarından da bulabiliriz:

Page 53: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

36

Nazım biçimlerinin içsel tarihî gelişme sırası üç aşama biçiminde tespit edilir; bunlar

sırasıyla epos, lirik ve dramdır. Eposta nesnel dünya izlenimleri dile getirilir, lirik

öznelliğin ifadesi, dram ise nesnel olguların değerlendirmesidir (Freidenberg 1997: 9).

Bowra, epos yerine epik şiir kavramını kullanmayı tercih etmiş ve epik şiiri

“herkesçe kabul edilen belli bir uzunluktaki ve özellikle savaş gibi şiddet içeren

olayları anlatan anlatı” olarak tanımlamıştır (1945: 1; Reichl 1992: 122).

İkinci ve dar anlamıyla “epos bir milletin hayatında meydana gelen önemli

olayları tasvir eden, halkın veya tanınmış şahsiyetlerin kahramanlığını bediî sözlerle

anlatan şiir biçimindeki epik eserdir” (MA 1995b: 370). Bu anlamıyla epos kavramı

modern Türk dilinin birçok standart türünde kabul edilmiş bir kavram olan destan

kavramına denk gelir:

DESTAN: (Az.: Dastan; Bşk.: Dastan, epos; Kaz.: Dastan; Kır.: Dastan; Öz.: Dastan; Tat.: qul

(soyqan yarnıñ qulı); Trkm.: Dessan; Uyg.: Dastan) 1. Epik Destan: Kökeni itibariyle Farsça

olan “destan” kelimesinin Türkçede ilk defa kim tarafından ve ne zaman kullanıldığı

bilinmemekle beraber 9-11. yüzyıllar arasında "İran tesiriyle Divan edebiyatımıza ve bu

edebiyattan da umumî halk diline intikal ettiği" tahmin edilmektedir. Destan kelimesi

günümüzde Azerbaycan Türkçesinde ‘dastan’, Başkurt Türkçesinde ‘dastan’ Kazak

Türkçesinde ‘dastan’, Kırgız Türkçesinde ‘dastan’, Özbek Türkçesinde ‘dâstân’ Tatar

Türkçesinde ‘dastan’ Türkmen Türkçesinde ‘dessân’, Türkiye Türkçesinde ‘destan’ ve Uygur

Türkçesinde ‘dastan’ şekillerinde olmak üzere belli başlı bütün Türk lehçelerinde yaşamaktadır

(TDEKTAS 2003: 136).

Karl Reichl da Turkic Oral Epic Poetry. Traditions, Forms, Poetic Structure

(1992) adlı çalışmasında diğer araştırmacılar gibi destan kelimesinin bir Fars

kelimesi olduğunu ve hikâye (story), epik şiir (epic poem) ve mısra-anlatısı (verse-

narrative) gibi birkaç anlamının olduğunu belirtmiştir. Ayrıca, yukarıda belirttiğimiz

gibi, destan teriminin Özbek, Kırgız, Karakalpak, Azerbaycan vs. Türk

toplumlarında kullanıldığını, ayrıca hem biçimsel, hem de iletişimsel olayla ilgili

kritere göre tarif edildiğini savunmuştur (Reichl 1992: 124). Ayrıca Reichl’ın destan

Page 54: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

37

kavramına yaptığı tanımlama Kırgız Türkçesinde kullanılan epos ve dastan

kavramlarını ayırt etmek açısından son derece önemlidir:

Yapısı bakımından, destan manzum veya manzum nesir karışımındaki anlatıdır: birden fazla

epizot içermek için ve bireysel sahnelerin ayrıntılarıyla sunulması için yeterli bir uzunluktadır.

Yapısal özelliklerinden ziyade iletişimsel olayla ilgili tanımı önemlidir. Destan tören merasim

ortamlarında uzman ozan tarafından belirli bir melodiyle ezberden okuma stilinde ve kural

olarak bir çalgı eşliğinde icra edilen bir anlatıdır (Reichl 1992: 124).

Yukarıda belirttiğimiz gibi, Kırgız Türkçesinde epos teriminin yanısıra

dastan terimi de bulunmaktadır. Ancak bu kavramın “anlamı oldukça geniş, hem

büyük, hem küçük eposlar için, hem de kısa manzumeler için kullanılır” denilse bile,

bize göre, daha çok küçük destanlar ve manzumeler için kullanılır ve bu anlamıyla

dastan kavramı yukarıdaki Reichl’in destan tanımlaması ile benzerlik taşımaktadır:

Destan Yakın ve Orta Doğu, aynı zamanda Güney Doğu Asya ülkelerinin sözlü ve yazılı

edebiyatındaki bir epik türdür. Genelde masalsı, efsanevî konulardan meydana gelir ve

manzum ve nesir karışık, bir müzik çalgısı eşliğinde, bazen de çalgısız icra edilir (Haz. Şeriyev,

Muratov 1994: 51).

Destanın yukarıdaki iki tanımlamasıyla aynı görüşü Kvyatkovski’nin

Poetiçeskiy Slovar/Yazın Sözlüğünden de bulabiliriz. Bu sözlükte, yukarıda

belirtildiği gibi, destanın Yakın ve Orta Doğu ve Güney-doğu Asya edebiyat ve

folklorunda bir epik tür olduğu, ayrıca destanın nesir, nazım ve karışık olmak üzere

üç farklı türünün bulunduğu belirtilmektedir (Kvyatkovski 1966: 96).

Türk folklor ve edebiyatlarında kabul edilmiş bir terim olan destan terimine,

Zenker’in (1876: 419) “histoir, fable, conte” (Elçin 1986: 147); Steingass’ın (1947:

497) “history, theme, fable, romance, tale, story, news” (Elçin 1986: 147) terimleri

denk gelmektedir3.

Son dönemde ise Türk dili ve edebiyatı alanında çalışanlar destanı üç gruba ayırmaktadırlar.

Birincisi légende karşılığı olan, tarihten önce veya tarihin kuruluşu asırlarında söylenen

3 Türk Romanlarında Destan Etkisi.http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Tempdosyalar/164968_Turk RomanlarindaDestan.pdf s. 35

Page 55: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

38

efsanelerdir. Bunlar mitolojik özellikler gösterirler. İkincisi épopée karşılığındaki, daha çok

tarih devirlerindeki kahramanlar veya kahramanlıklar hakkında söylenenlerdir. Üçüncüsü ise

saz şâirlerinin meydana getirdikleri mâni ve koşma tipi, 7, 8 ve çoğu zaman 11 heceli, her türlü

hayat hâdiselerini içine alan şiirlerdir.4

Kvyatkovski ayrıca sonuncu anlamıyla destan kavramının klasik edebiyatta

XVI-XVIII. yüzyıllarda çok yaygın bir şekilde kullanıldığını, ancak bazı milletlerde

ise (örneğin, Özbek, Karakalpak, Türkiye Türkleri vb.) bu türün biraz daha eskilere

dayandığını belirtmektedir (1966: 96).

X-XV. yüzyılın Fars, Tacik, Özbek ve Azerbaycan edebiyatlarında bazı romantik nazım

eserlerine (örneğin, Leyla ve Mecnun, Hüsrev ve Şirin vs.) veya büyük epik eserlerin

bölümlerine (örneğin, Firdevsî’nin Şahname’si) destan adını vermişlerdir (Kvyatkovski

1966: 96).

Destan kelimesinin konumuzu oluşturan ‘epik destan’ (epic) veya ‘epopé’ anlamında

kullanılmaya başlanması ise, 19. yüzyılın sonu ile 20. yüzyılın başlarından itibaren Rıza

Nur ve M. Fuad Köprülü ile Zeki Velidi Togan’ın çalışmalarıyla ortaya çıkar. Türk

dünyasında güncel ve tarihsel bağlamlarda, yukarıda işaret edilen söyleniş

çeşitlenmeleriyle ‘destan’ sözcüğünün yanında, Türk boylarınca ‘alıptığ nımax’,

‘comok’, ‘cır’, ‘jır’, ‘batırlar cırı’, ‘maadırlıg tool’, ‘kahramandık epos’, ‘kay çörçök’,

‘olongho’, ‘ölöng’, ‘alıptıh nımah’, ‘boy’, ‘epos’, ‘postık jırlar’, ‘köne epos’ hatta ‘irtegi’

veya ‘batırlık ertegi’ gibi pek çok kelimeler de, ‘epik destan’ terimi karşılığında

kullanılmaktadır (TDEKTAS 2003: 136-145).

Kırgız halk edebiyatında ise destan kelimesinin yerine genelde comok ve epos

sözcükleri eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Manas Ansiklopedisinde de comok

sözcüğünün sadece masal, efsane anlamında değil, daha geniş anlamda şiir

biçimindeki epik destan anlamında da kullanıldığı şu şekilde belirtilmektedir:

V.M. Jirmunski arkaik kahramanlık destanlarını “geroiçeskiye skazki/kahramanlık

‘comok’lar” olarak tanımlamıştır. Ayrıca, o Kazak, karakalpak, Özbek milletlerinin

destanı olan Alpamış destanının Altay Türklerinin sözlü geleneği olan Alıp-Manaş

isimli kahramanlık comoku ile özdeş olduğunu tespit etmiş, bu destanların gelişip evrim

geçirerek epope durumuna ulaştığını savunmuştur. Kırgızlar da Manası comok olarak

görürler. Anlamı ve esas özellikleri bakımından sözlü kültür ile ilgili dünya bilimsel

araştırmalarınca kabul edilmiş bir terim olan epos kavramına denk gelmektedir (Haz.:

Karıpkulov vb. 1995: 370).

4 Türk Romanlarında Destan Etkisi. http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/Tempdosyalar/164968_Turk Romanlarinda Destan.pdf s. 36

Page 56: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

39

Kırgızların sözlü geleneği ve Manas destanı ile ilgili ilk yazılı bilgiler XVI.

yy. yazılı kaynaklarından Seyfeddin Ahsikendî’nin Farsça olarak kaleme aldığı

Mecmaü’t-Tevarih adlı eserinde bulunmaktadır (Daniyarov 1995: 91). Bu eserde

Manas’ın delikanlılık dönemindeki kahramanlıklarından bahsedilmiştir.

Ünlü Rus halk bilimcisi E.M. Meletinski Kirgizskiy Epos o Manase/Manas ile

İlgili Kırgız Destanı (1985) adlı çalışmasında Orta Asyalı Türk toplumlarının Çingiz

dönemi sonrasında etnik ve siyasî bakımdan hızlı bir birleşme ve gelişme süreci

geçirdiklerini, diğer Sibirya Türk halklarından farklı olarak büyük epik silsileleri ve

hatta sosyal ve tarihî konulu sözlü kahramanlık destanları yaratmış olduklarını

kaydetmektedir. Ayrıca, bu dönemde meydana gelen en devasa halk epopesinin

Kırgızların Manas destanı olduğunu belirtmiştir (1985: 583). Buradan Meletinski’nin

Manas destanı için, haklı olarak, genel millî meseleleri ele almasıyla diğer türlerden

ayırt edilen, anıtsal/devasa epik eser anlamına gelen epope kavramını tercih ettiğini

görmekteyiz.

Meletinski’nin de belirttiği gibi Kırgız destanları ile ilgili ilk çalışmaları ünlü

Kazak araştırmacısı Çokan Valihanov’un çalışmalarından bulabiliriz. Onun 1856

yılında Manas destanından kaydettiği Kökötöydün Aşı bölümü, Rus Coğrafya

Cemiyeti’nin yayın organı olan İzvestiya gazetesinde yayımlanmıştır. Kırgız

destanları ve sözlü geleneği Ekim İhtilali öncesi ile ilgili bir diğer önemli çalışma

Alman asıllı bilim adamı Radloff’un 1862-1869 yılları arasında derleyip 1885 yılında

Proben der volkslitreratur der nördlichen turkichen Stämme, Theil/Kuzey Türk

Boyları Halk Edebiyatı Örnekleri adlı çalışmasının beşinci cildinde yayımladığı

Manas, Coloykan ve Er Töştük destanlarıdır. Ayrıca, bu çalışmasında Radloff Manas

ve Coloykan destanını Almancaya çevirmiş ve Kırgız destanlarını değerlendirmiştir

Page 57: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

40

(MA 1995b: 160). Türk sözlü geleneğini araştıran bilim adamı, ünlü folklorcu Karl

Reichl, Radloff ve Valihanov tarafından kaydedilmiş Manas destanını incelemiş ve

en azından hacmi bakımından dünya halk edebiyatının ünlü yapıtları Homer

destanlarıyla benzerliklerinin bulunduğunu öne sürmüştür (Reichl 1992: 124). Macar

bilim adamı G. Almásy, Der Abschied des Helden Manas von seinem Sohn

Semetej/Manas Batırın Oğlu Semetey ile Vedalaşması epizotunu 1911 yılında Keleti

Szemle’de Almanca ve Rusça olarak yayımlamıştır (MA 1995a: 84).

Kırgız destanlarını, onun içinde Manas destanını geniş çerçevede bilimsel

bakımdan araştırma ve inceleme çalışmaları Sovyet döneminde hız kazanmıştır. Halk

edebiyatı ve Kırgız destanları ile ilgili bilgiler ünlü bilim adamları K. Miftakov

(1927), M. Auezov (1936), P.N. Berkov (1944), V. Jirmunski (1948), M.İ.

Bogdanova (1961), M. Petrosyan (1961), S.M. Abramzon (1968), A.N. Bernshtam

(1968) ve B. Cunuşaliev (1968) vb. çalışmalarında yer almaktadır. Kırgız folkloru ve

destanları ve onların araştırılması ile ilgili yukarıda adı geçen Manas

ansiklopedisinde daha geniş bilgiler verilmektedir.

Bunların dışında XX. yy’da Manas destanıyla ilgili araştırmalar Türkiye’de

de büyük bir ilgiyle sürdürülmüştür. Özellikle M. Fuat Köprülü (1933-34),

Abdülkadir İnan (1941) ve Zeki Velidi Togan’ın (1946) çalışmaları destanın

Türkiye’de de tanınmasını sağlamıştır.

Bu çalışmaların bazıları Kırgız destanlarını yapı, şekil ve konularına göre

sınıflandırma çalışmalarıdır. Örneğin, Neklyudov, Tipologiya i İstoriya v

Pamyatnikah Geroiçeskogo Eposa/Kahramanlık Destanları Anıtlarında Tipoloji ve

Tarih adlı yazısında destanların anlam düzeyinde, yani ele aldığı konulara göre

biyografik ve kahramanlık olmak üzere iki tür destan olduğunu; yapı düzeyine göre

Page 58: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

41

ise küçük ve büyük epik biçimlerin olduğunu belirtmiştir5. Ayrıca, bu destanların

hacmine göre değil, bir-iki epizottan, kahramanın hayat öyküsünün tamamını, hatta

iki üç nesline kadar uzayıp giden öyküsünü içeren anlatının olaysal alanına (reach)

göre ayırt edilebileceğini öne sürmüştür.

Bu tür sınıflandırma çalışmalarına bakıldığında, genelde, Kırgız destanlarının

şekillerine göre uluu/büyük ve kence/küçük olarak sınıflandırıldığını görebiliriz.

Büyüklerine Manas üçlüsü; küçüklerine ise Kococaş, Er Töştük, Er Tabıldı,

Kurmanbek, Canış Bayış vb. destanlarını örnek göstermek mümkündür. Konularına

göre ise baatırdık/kahramanlık, turmuştuk/sosyal ve liroepikalık/liro-epik6 olmak

üzere üç tip destan mevcuttur: kahramanlık destanlarına Manas, Semetey, Seytek,

Kurmanbek, Canış Bayış vb.; sosyal konulu destanlara Sarinci Bököy, Mendirman,

Karagul Botom vb.; liro-epik konulu destanlara da Olcobay menen Kişimcan, Ak

Möör vb. örnek gösterilebilir. Bu sınıflandırmaların dışında kahramanlık destanları

figüratif unsurlarına göre arkaik ve klasik7 olarak sınıflandırılır. Örneğin, Kococaş,

Er Töştük gibi destanlar arkaik kahramanlık; Manas üçlüsü başta olmak üzere diğer

destanlar da klasik kahramanlık destanlarıdır.

Arkaik destanlar (Merkezî Asya ve Güney Sibirya’da Türk-Moğol destanları,

Karel-Fin, Kuzey Kafkas destanları vs.) kültürel kahramanın dünyayı canavarlardan

kurtarması ile ilgili mitler ve kabileler arası çatışmaları anlatan efsanelerin temelinde

meydana gelir (Meletinski 1963: 21-94).

5 bkz. Neklyudov, S.J. Tipologiya i İstoriya v Pamyatnikah Geroiçeskogo Eposa. http://www.ruthenia.ru/folklore/neckludov18.htm 6 liro-epik destanlar ana konu olarak aşk konusunu ele alan destanlardır 7Neklyudov, S.J. Tipologiya i İstoriya v Pamyatnikah Geroiçeskogo Eposa. http://www.ruthenia.ru/folklore/neckludov18.htm.

Page 59: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

42

Kahramanlık destanları için Rus folklorunda yiğitlik masalları/bogatırskaya

skazka ve kahramanlık destanları/geroiçeskiy epos gibi iki farklı terim

kullanılmaktadır. Jirmunski (1960; 1974), “yiğitin yaşam öyküsündeki” önemli

çarpışmalar üzerine kurulan ve örneğin, daha çok Güney Sibirya’daki Türk ve Moğol

(Buryat, Yakut, Altay, Şor, Tuva) halklarının sözlü kültüründe görülen arkaik biçimli

kahramanlık destanlarının belli bir türü için yiğitlik masalları kavramını kullanmıştır.

E.M. Meletinski ise (1963: 77-94), yiğitlik masalları kavramını sadece

anlatısal folklor eserlerinin daha ilkel “epik öncesi” biçimleri için (örneğin, Çukça,

Nivh, Ugor-Samodiy, Tungus-Mançur ve bazı diğer Sibirya haklarının sözlü eserleri

için) kullanmıştır. Ayrıca, bu tür masallardan asıl kahramanlık destanları ve

kahramanlık peri masallarının meydana geldiğini belirtmiş ve daha sonra yukarıda

belirttiğimiz kavram için kahramanlık masalı (Meletinski 1986: 62) kavramını

kullanmıştır. Bu iki kavrama (yiğitlik masalları ve kahramanlık destanları) Batı

edebiyatında sadece bir kavram (heroic fairy tale, conte heroїque, Heldenmaerchen)

denk gelmektedir (Jason 1975: 45-46).

Bununla birlikte her edebî türün kendine özgü belirleyici nitelikleri olmalıdır.

Destanlar zamanı, mekânı ve şahıslar dünyası bakımından masal, efsane ile ortak

özelliklere sahiptir. Destanın da kendine özgü yapısı vardır. Türk epiğinin yapısını

Karl Reichl ana hatlarıyla şu şekilde göstermiştir:

(a) Giriş formülü(leri)/Introduction Formula(s)

(b) Anlatım/Narration

(c) Sahne 1/Scene I

(d) Birleştirici anlatım/Geçiş formülleri/Connecting narration/Transitional

formulas

Page 60: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

43

(e) Scene II

....

(y) Son sahne/Final scene

(z) Sonuç formülleri/Concluding Formulas (Reichl 1992: 302-303)

Hikâyeden farklı olarak destanda olaylar daha fazla, dolayısıyla karakter

sayısı da çoktur. Zaman bakımından destanda daha çok düz kronolojik anlatım söz

konusudur. Ayrıca, daha gerçekçi anlatı türü olmasından dolayı hikâyede genelde dil

bilgisel görülen geçmiş zaman kipi tercih edilirse, destanda öğrenilen geçmiş zaman

kullanımı ağır basar.

Her tür anlatıda olduğu gibi destanın da kendi anlatıcısı vardır. Ayrıca, destan

anlatıcısı veya sözlü anlatı anlatıcısı ise, yazılı anlatıcıdan daha farklı ve karmaşık bir

yapıya sahiptir. Sözlü anlatı anlatıcısı, ses, müzik, dekor, oyuncu, kurgu gibi birçok

görsel ve işitsel teknik özelliğin bileşiminden oluşmaktadır. Destan anlatıcılarına

Kırgız edebiyatında ırçı, comokçu, manasçı denilmektedir. Ayrıca, Radloff’un

çalışmalarında destancı için akın/pevets teriminin kullanıldığı görülmektedir.

Araştırmacı ırçı ve akın terimlerini eş anlamlı olarak ve destancı teriminin yerine

kullanmıştır (Musayev; MA 1995b: 68). Ancak, eskiden Manas destanını

söyleyenlere ırçı, akın denilse de şimdiki anlamıyla bu iki kavramı manasçı veya

destancı kavramının yerine kullanmak doğru değildir. Bu iki terime göre comokçu

terimi anlamı bakımından manasçıya çok yakındır. Manas destanının tamamını

anlatanlar ve bu işi meslek hâline getirenler manasçı olarak nitelendirilmektedir.

“Büyük destan Manas’ı yaratan, geliştiren ve halk arasından çıkan kabiliyetli insan”

(Musayev; MA 1995b: 68) olarak tarif edilen manasçı kelimesinin terim olarak

Page 61: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

44

kullanılma tarihi oldukça yenidir ve ilk defa H. Karasayev’in 27 Mayıs 1930’da Kızıl

Kırgızistan’a yazdığı Manas başlıklı makalesinde tespit edilmiştir (MA 1995b: 69).

Kırgız Adabiyatı, Terminderdin Tüşündürmö Sözdügü adlı yapıtta Manas

destanını söyleyen ozanlar iki gruba ayrılmaktadırlar. 1. Comokçu: Manas destanını

kendi çağlarında yaşayan ozanlardan duyup, kendilerine göre yorumladıktan sonra

okuyan kişilerdir. 2. Camakçı: Söz konusu destanın bazı bölümlerini büyük

comokçulardan dinledikten ve zihinlerine yerleştirdikten sonra ona eklemeler

yaparak veya kısaltarak okuyan kimselerdir (Haz. Şeriyev, Muratov 1994: 51).

Bunların dışında, manasçılar için profesyonellik derecesi, vs. özelliklerine göre

çınıgı manasçı/gerçek manasçı, çala manasçı/, çoñ manasçı/büyük manasçı,

üyrönçük manasçı/acemi manasçı gibi terimler de kullanılmaktadır (MA 1995b: 73-

75).

Karl Reichl, sözlü anlatı anlatıcısı ve yazılı anlatı anlatıcısı ayrımı konusuna

değinerek, yukarıda adı geçen yapıtında iki tür anlatıcı arasındaki farkı şöyle

belirtmiştir:

İcra anında anlatıcı/narrator fiziksel olarak bulunmaktadır, dinleyicileri ile doğrudan etkileşim

içinde bulunabilir. Bu bakımdan, sözlü epik şiir sanatı yazılı anlatıdan önemli derecede

farklıdır. Yazılı anlatıda anlatıcının yerinde çeşitli kılıklara girebilen yazar vardır. Bu kılıklar;

anlatıya hemen zorla ilave edilen, görünüşte tarafsız ses/neutral voice; olayların gelişimine

yorum yapabilen açık yazar-anlatıcı/explicit author-narrator; anlatıyı kendi bakış açısından

anlatan “Ben” kılığı veya öyküyü birbirine bağlayan kurmaca anlatıcı kılığı vs. Ozan/destancı

da, gördüğümüz gibi, düşünülen yazar gibi bir karakter olarak değil, bir şahıs olarak olayların

gelişmesi üzerine yorum yapabilir. Üstelik, ozan/destancı kendi öyküsüne değil, gelenekten

miras olarak aldığı öyküye yorum yapar. (1992: 310).

Folklor anlatılarında yazar derecesinin olmaması konusunda Lihaçev’un

görüşleri de son derece anlamlıdır:

Yazar derecesi, folklor eserlerinde bulunmamaktadır. Bu, folklor eserinde yazarın zamanla

unutulmuş olabileceğinden değil, eserin yapısı bakımından da gerekli olmadığından

Page 62: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

45

kaynaklanır. Folklor eserlerinde icracı, hikâyeci, destancı olabilir, ancak, eserin sanatsal yapısını

meydana getiren yazar yoktur (Lihaçev 1979: 241).

Reichl ayrıca, Türk epiklerinin öykünün sanat eleştirisinde “parallel

perspective” denilen perspektiften anlatıldığını savunmaktadır. Reichl’in belirttiği

gibi, bu tür perspektifte sıfır noktası yoktur.

Bir epiğin anlatıcısı, bir Çin ya da Japon ressamı gibi olayların gelişimine kendi bakış açısından

bakmaz, “resim” içinde bir yerde sıfır noktadan “nesnel bir şekilde” bakar. Epikteki karakterler

de ilgili olaylara kendi bakış açılarından bakmazlar. İşte bu “tarafsız bakış açısı” sözlü epiği

romandan ayırt eden en önemli özelliklerdendir (Reichl 1992: 310-311).

Anlatıcının bakış açısını Doğu Asya resimlerinin paralel perspektifine

benzetmekle Reichl destan anlatısının nesnel anlatı olduğunu ve (yazılı anlatıda

olduğu gibi) bakış açısı aracılığıyla olayların gelişimini izleyebileceğimiz bir yazar

anlatıcının veya başkahraman-ben/I as Protagonist anlatıcısının olmayışını

vurgulamak istemiştir. Ancak, bu öykünün uzaktan gösterildiği anlamına gelmez.

Tem tersine, anlatı her birinde ayrı bir olay üzerine odaklanarak sahneden sahneye

ilerler.

Epik eser, anlatılanlar ile dinleyiciler/okurlar ve geçmiş olayların görgü tanığı ile yorumlayanı

arasındaki bir aracı derecesindeki anlatıcı ağzından anlatılır. Bu anlatıcının hayatı, karakterlerle

olan ilişkisi, “anlatım” şartları ile ilgili bilgiler genelde bulunmaz. “Anlatı ruhu” genelde “...

gerçek dışı, cisimsiz her yerde olabilen” olur (Mann 1960: 8).

Destan anlatısını okurun veya dinleyicinin canlı biçimde algılaması her

zaman anlatının etkili başlangıcına, yani anlatı öznesine veya “anlatıcı imgesine”

dikkatlice odaklanmasına bağlıdır.

1.4. Anlatı Dereceleri

Anlatı derecesi (derece, Fr., İng. instances, Alm. instanzen) ve sayısı ile ilgili

anlatı bilimciler arasında henüz ortak bir görüş bulunmamaktadır: derecelerin sayısı

dörtten sekize kadar değişmekte, hatta onların da her biri değişik araştırmacılar

Page 63: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

46

tarafından değişik biçimde yine alt kollara ayrılarak bu sayı uzayıp gitmektedir.

Böyle bir sınıflandırmayı, özellikle alıcı derecesi olan okur ulamından görebiliriz.

Örneğin, somut okur, gerçek veya soyut okur, örtük veya açık, fiilî, ideal, düşünülen,

kavramsal, kurmaca, hayalî, bilgilendirilmiş okur vs.

Sanatsal bildirişimin iki zıt kutbunda bulunan yazar ile okur arasında edebî

bildirinin gerçekleştirildi ği bildiri şim zincirinin öğeleri sıfatında karşımıza çıkan

başlıca anlatı dereceleri, ilk başta, metin dışı düzeyde bulunan gerçek yazar ve

gerçek okur, sonra aşağıda sözünü edeceğimiz birtakım metin içi derecelerdir.

Anlatı bilimciler böyle bir sınıflandırma yaparken, her anlatı düzeyinde edebî

bildirinin kendi göndericisi ve alıcısı bulunmalıdır görüşünden yola çıkmaktadırlar.

Metin içi düzeyde bulunan ilk anlatı derecesi örtük yazar ve örtük okurdur. Onların

her ikisi de metinde yer almazlar, sadece anlatı metnini bildirişim sürecine dâhil etme

ihtiyacına bağlı şartlı olarak bulunmaktadırlar ve bu yüzden onlar soyut, kuramsal

yapıdırlar. Buna dayanarak, Alman kökenli Rus dil bilimcisi W. Schmid soyut yazar

ve soyut okur kavramlarına kendi sınıflandırmasında yer vermektedir. Psikolojik

bakımdan bu iki derece yazar ve okurun düşündüğü imgeler (düşünülen yazar

(okurun niyeti) ve düşünülen okur (yazarın niyeti)) olarak ortaya çıkarlar. Bu yüzden

terminoloji bakımından örtük yazar ve örtük okur kavramları kullanılmaktadır.

Chatman (1978) başta olmak üzere bazı araştırmacılar işte bu dört derece ile

sınırlı kalmaktadırlar. Araştırmacıların diğer bir grubu, örneğin Genette (1966-1972)

ise kendi sınıflandırmalarında örtük yazar ve örtük okur derecelerine yer

vermemektedir. Genette bu yüzden bazı araştırmacılar, örneğin S. Rimmon (1976) ve

W. Bronzwaer (1978) tarafından eleştirilmi ştir.

Page 64: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

47

Anlatıya dil bilimsel bakımdan yaklaşan anlatı bilimciler için metinde

kaydedilmiş anlatı dereceleri daha büyük önem arz etmektedir. “Sözle ifade etmek”

ile, başka bir deyişle, edebî bildiriyi dilsel bir biçimde sunmak ile görevlendirilen

anlatıcı/narrator, metin içi düzeydeki esas anlatı derecesidir. Bu düzeydeki onun

alıcı derecesi ise kurmaca alıcı/narratator’dır. Bu kavram ilk kez Amerikan anlatı

bilimcisi G. Prince tarafından kullanılmıştır (1973а, 1973b).

Bu derecenin daha ayrıntılı bir şekilde araştırılması kendi anlatı derecelerinin

bulunduğu iki alt düzeyin meydana gelmesine yol açmıştır. Eğer anlatıcı dil bilgisel

birinci şahıs eki alarak, belirsiz bir şahıs veya kahraman hikâyeci ağzından anlatıyor

ise o zaman bu durum, onunla bildirişim hâlinde olan kurmaca veya açık anlatıcı ve

kurmaca veya açık okur derecelerinin bulunduğu “kurmaca bildirişim durumu”

düzeyinin meydana gelmesini gerektirir. Burada kurmaca veya açık okur anlatılan

öyküyü dinleyen bir karakter olarak veyahut açık yazarın “değerli okurum”

şeklindeki metinde kaydedilmiş hitabesi biçiminde de karşımıza çıkabilir. Bu düzey,

dolayısıyla da onun dereceleri, üçüncü şahıs anlatılarında bulunmamaktadır.

Son olarak, Kim görüyor? ve Kim konuşuyor? soruları arasında ayırım yapan

araştırmacılar, örneğin, G. Genette (1966-1972) ve M. Bal (1977) bunlara ek olarak

bir başka bildirişim düzeyini, görsel perspektifin kelimelere döküldüğü odaklanma

düzeyini, buna uygun olarak da sözcüklere dönüştürülmüş görsel bildirinin

göndericisi olan odaklayıcı ve onun alıcısı örtük seyirci derecelerini ayırmışlar.

Edebî eserin en derin düzeyinde; “roman dünyası” (Lintvelt 1981: 17), “tasvir

edilen dünyada” (Schmid 1973: 26) kendi anlatıcı ve kurmaca alıcısı bulunan çok

sayıda bildirişim düzeyi meydana gelir. Başka bir ifade ile, edebî eserin sanatsal

bildirişiminin makro düzeyi, her birinin kendi gönderici ve alıcı derecelerinin (gerçek

Page 65: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

48

yazar – gerçek okur; örtük yazar – örtük okur; odaklayıcı – örtük seyirci) bulunduğu

ve aşamalı olarak düzenlenmiş alt anlatı düzeylerini meydana getirir. Her düzeyde

karakter-aktörlerden biri söz alır ve bununla birlikte anlatıcı görevini üstlenmiş olur,

onun dinleyicisi veya dinleyicileri ise kurmaca alıcı işlevini gerçekleştirmiş olurlar.

Diyalog durumunda ise, doğal olarak, bu işlevler karşılıklı olarak sürekli yer

değiştirirler, yani anlatıcı yeri geldiğinde alıcı konumuna, alıcı ise anlatıcı konumuna

geçebilir. Bununla birlikte, bir anlatı düzeyinin göndericisi ve alıcısı birbiriyle

doğrudan değil, dolaylı yoldan, anlatı derecelerinin, aşama bakımından birinciye

bağımlı bulunan bir alt düzeyindeki aracı derece vasıtasıyla temas ederler. Örneğin,

bir eserin gerçek yazar ve gerçek okuru birbiriyle metin dışı düzeyde dolaysız olarak

değil, eserin kendisi, başka bir deyişle, metin içi düzeyde bulunan ve birbiriyle

bildirişim hâlinde olan dereceler yardımıyla iletişim kurarlar. Sırasıyla, kendi

kurmaca alıcısı bulunan ve onunla metin içi veya söylem düzeyinde iletişim hâlinde

olan anlatıcı sözü karaktere verdiği anda kendi anlatı derecelerinin bulunduğu yeni

anlatı düzeyi meydana gelir. Ancak bütün bu dereceler, Lintvelt (1981), Schmid

(2003) gibi birçok araştırmacının oy birliğiyle kabul ettikleri gibi, kaide olarak,

doğrudan metinde kaydedilmiş biçimde değil, dolaylı bir biçimde bulunurlar ve

ancak söylem çözümlemesi temelinde tespit edilebilirler. Özetleyecek olursak, anlatı

derecesi, edebî anlatının belirli parçalarına göre sürekli değişebilen bir işlevdir.

Anlatı derecelerinin işlev değişkenliği dolayısıyla anlatı eserinde onları birbirinden

kesin olarak ayırt etmek, “saf” biçimde tespit etmek oldukça zordur. Anlatı bilimciler

arasındaki farklı bakış açılarının bulunması, genel olarak, işte bu konu üzerindedir.

Page 66: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

49

Demek, anlatı eseri, yazar ve anlatıcı bildirişiminden oluşan karmaşık bir

bildirişim yapısıyla ayırt edilir. Anlatı eserinin bildirişim düzeylerinin çift yönlü

yapısının şeması şu şekilde gösterilebilir:

Yukarıda tasvir edilen bildirişim düzeylerinin her birinin iki tarafı vardır:

gönderici tarafı ve alıcı tarafı. Alıcı da kendi içinde iki dereceye ayrılır: düşünülen

alıcı (adresat) ve gerçek alıcı (recipient). Düşünülen alıcı, göndericinin düşündüğü

veya istediği alıcı, yani onun kendi bildirisini gönderdiği şahıs, düşündüğü, ima ettiği

kimsedir. Gerçek alıcı ise göndericinin belki de bilemediği alıcıdır (Schmid 2003:39)

Page 67: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

50

1970’li yılların başında anlatı eserlerinin bildirişim düzeyleri ve dereceleri

çeşitli modellerde çözümlemeye tâbi tutulmuşlardır. Bunlara örnek olarak anlatı

bilimci W. Schmid’in anlatısal bildirişim düzeyleri modelini gösterebiliriz (1973:20-

30; 2003:39).

Kaynak: Schmid 2003: 41

Kısaltma ve işaretlerin anlamları:

gy – gerçek yazar; sy – soyut yazar; ka – kurmaca anlatıcı; Ş1 – 1. Şahıs; Ş2 – 2. Şahıs;

ko – kurmaca okur; so – soyut okur; da – düşünülen alıcı; ia – ideal alıcı; go – gerçek

okur.

→ ...’a yönelmiştir işareti. : (iki nokta üstüste işareti) – bildiri yaratma ve gönderebilme

edimini ifade etmektedir.

Soyut yazar, bildiri gönderen derece olmadığından bu tabloda bildiri yaratma

ve gönderme edimi parantez içerisinde verilmiştir.

Soyut yazar ve soyut okur kavramları ile daha çok Batıda kullanılan örtük

yazar ve örtük okur kavramları eş anlamlı kavramlar olduğundan, kavram kargaşası

yaratmamak için bundan sonra soyut yerine örtük kelimesi kullanılacak, sadece

alıntılarda asıl kullanımına dikkat edilecektir.

Page 68: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

51

Schmid’in önermiş olduğu bu bildirişim düzeyi modeli, sırayla birbirine

eklenen anlatı derecelerinden oluşan bir yapıyı meydana getirmektedir. Her düzeyin

kendi gönderici ve alıcı dereceleri bulunmaktadır. Sırayla, bu modelin kısaca

açılımını yapacak olursak, görüldüğü gibi gerçek yazar ve okur edebî eser düzeyinin

dışında, yani bildirişim düzeyi modelinin dışında bulunmaktadır. Onlar edebî esere

ait olmayan ve ondan bağımsız olarak varlığını sürdüren birer gerçek şahsiyettirler.

Sonraki, örtük yazar ve örtük okur anlatı derecesi çiftinin bulunduğu düzey, gerçek

yazar ve gerçek okur çiftinin bulunduğu dış düzeyin içinde yer almaktadır. Örtük

yazar bu model çerçevesi içinde, kendi sesi, kendi metni olmayan, sadece bütün

bildirişim ediminin insan biçimcil modeli; gerçek okurun eseri okuma sürecinde

yazarla ilgili kendi kafasında oluşturduğu bir yapıdır. Örtük okur ise, Schmid’in de

belirttiği gibi, gerçek yazarın kendi kafasında yarattığı, düşündüğü okur modelidir.

Bununla birlikte, örtük okur, modelde görüldüğü gibi, düşünülen alıcı ve ideal alıcı

olmak üzere iki alt dereceye ayrılmaktadır. Bu alt dereceler belli bir noktada

birbirleriyle örtüşseler bile onları işlevsel veya yazarın maksadı bakımından

birbirinden ayırt etmek gerekir. Düşünülen alıcı, göndericinin düşündüğü veya kendi

bildirisini göndermek istediği, kafasında tasarladığı alıcıdır; ideal alıcı ise

göndericinin belki de bilemediği gerçek alıcıdır.

Yukarıdaki modelde görüldüğü gibi bir sonraki düzey kurmaca yazar ve

kurmaca okur derecelerinin bulunduğu tasvir edilen dünya, yani öyküleme düzeyidir.

Bu düzeyde bulunan kurmaca yazar ve kurmaca okur dereceleri örtük yazar ve örtük

okur derecelerinden eserde kaydedilmiş olmalarıyla ayırt edilmektedirler. Başka bir

ifade ile, kurmaca yazar okur tarafından soyut bir işlev olarak değil, “belli insan

biçimcil düşüncelere ve dile sahip bir özne” (Schmid 2003: 65) olarak algılanan ve

Page 69: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

52

metinde kaydedilen bir öznedir. Modelde bu düzeyin içinde yer alan ve şahısların

bulunduğu anlatılan dünya adını alan bir alt düzey daha bulunmaktadır. Bu alt

düzeyde şahıslar yerlerine göre gönderici veya alıcı derece görevini

üstlenmektedirler. Görüldüğü gibi, göndericiler bizzat anlattıkları tasvir edilen

dünyanın, yani öykü düzeyinin dışında bulunmaktadırlar. Bu durum kendi anlattıkları

anlatı içerisinde karakterlere söz verdikleri sürece tablo bu şekilde uzayıp gidebilir.

Bunlardan yola çıkarak, bir anlatı eserinde esas altı anlatı derecesinin

bulunduğunu söylemek mümkündür. Ancak, bu sayı, yukarıda belirtti ğimiz gibi,

anlatıda anlatılan şahısların anlatan dereceye dönüşme durumlarına göre

değişebilmektedir. Anlatı derecelerini, yukarıda belirttiğimiz gibi, bildirişim

düzeylerine ve her düzeyde bulunan gönderici ve alıcı çiftine göre sıralayacak

olursak, şöyle bir sıralama elde edilebilir:

(1) Dış düzeyin gönderici ve alıcı derece çifti: gerçek yazar:gerçek okur;

(2) Edebî eser düzeyinin gönderici ve alıcı derece çifti: örtük yazar:örtük

okur;

(3) Tasvir edilen dünya, yani öyküleme düzeyinin gönderici ve alıcı derece

çifti: kurmaca yazar:kurmaca okur.

Anlatı düzeyleri ve anlatı dereceleri anlatı bilimi temsilcileri tarafından edebî

bildirişim sürecini bir şema biçiminde düşünmeyi mümkün kılan birer kuramsal yapı

olarak bakılmaktadır. Bununla birlikte her anlatı düzeyinin gönderici ve alıcısı

doğrudan iletişim kuramaz, ancak dış anlatı düzeyine eklenen iç düzeyin anlatı

derecesi görevini üstlenen aracı derece vasıtasıyla bildirişim sürecini

gerçekleştirebilirler.

Page 70: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

53

1.4.1. Gerçek Yazar

Yazar ve okur, önemli anlatı bilimi kategorilerindendir. Anlatı bilimi, yapısalcılık ve

alımlama estetiği8 arasındaki ara bir yeri almaktadır. Yapısalcılar edebî metni, hem

yazara, hem de okura bağlı olmayan bağımsız bir obje olarak algılarlar. Kavrama

(receptive) estetiği gibi eğilimin temsilcileri ise (H.R. Jauss., V. İzer, V. Warning

vb.) bir sanat eserinin ancak edebî metin ve onu kavrayıcı okur birleşmesi sonucunda

ortaya çıkacağı ve gelişeceği; ayrıca metnin okurun zihninde “çözüleceği” fikrini

savunmaktadırlar. Ayrıca, bu eğilimin temsilcilerine göre, okur okuduğu metni

etkileyebilir ve edebî eser onların görüşlerine göre bir “edebî anıt” değil, okur ve

yazar “buluşmaları” sonucunda devamlı şekil değiştiren birşeydir. Burada

çözümlemenin esas konusu kavrama, yani edebî metnin okur ve dinleyici tarafından

algılanmasıdır. Anlatı bilimciler, her edebî metnin temelinde yatan “derin yapı”

kavramını reddetmezler, ancak bu yapının okur ve yazarın aktif “diyalojik

etkileşimi” sırasında gerçekleşeceği görüşündedirler.

Anlatı bilimciler de yapısalcılar gibi metni çok dereceli bir oluşum olarak

algılarlar. Ancak onlar için en önemlisi, derecelerin bildirişim tabiatıdır. Bu

bildirişim, edebî bildirinin göndericisi ve alıcısı arasındaki bildirişimdir. Herhangi bir

metnin gerçek yazarı ve gerçek okuru, daha önce de belirttiğimiz gibi, birbirleriyle

doğrudan değil, metnin içinde bulunan anlatı derecelerinin yardımıyla, dolaylı olarak

metnin kendisiyle temasta bulunurlar.

8 Alımlama estetiği (Alm. Rezeptionsasthetik, İng. receptive aesthetıc) – “bir eser, ancak okur ve edebî metin ilişkisi sonucunda, eserin okur ile buluşması sürecinde ortaya çıkacağı, gerçekleşeceği, sırasıyla okurun okuduğu metni etkileyebileceği” görüşünden meydana gelen edebiyat bilimi ve eleştiri alanındaki bir eğilimdir; Edebî eserin belirleyicisi, okuyucunun hazmetme (alımlama) sürecidir, diyen edebiyat anlayışı. (Aytaç 1999).

Page 71: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

54

Gerçek yazar, hakikî, tarihî bir şahıstır, eserin yaratıcısıdır. O, eserin kendisine ait değildir,

ondan bağımsız olarak yaşar. Örneğin, Lev Tolstoy, hiçbir şey yazmasa bile tabi ki yaşardı (dış

bildirişim modeli: Schmid, 1973: 22).

Geleneksel edebiyat biliminde gerçek yazar, genel olarak, o eseri yazan ve

eseri okumaya bağlı olarak okurun kafasında canlanan yazarın imgesi olarak

tanımlanmaktadır (Atarova, Lesskis 1976: 343-344).

Ancak, gerçek yazar ve yazar imgesi konularını tartışırken Bakhtin, gerçek

yazarın bir imge olamayacağını, zira yazarın eserdeki her türlü imgenin yaratıcısı

olduğunu ve bu yüzden yazar imgesi kavramı altında tanımlanan şeyin, ancak o

eserin imgelerinden biri olabileceğini belirtmiştir (1979: 363).

1.4.2. Gerçek Okur

Okur da, yazar gibi eserde yansıyabilir, iz bırakabilir. Böyle izdüşüm

biçimleri Constanze okulunun temsilcileri (H.-R. Jauss, W. İser) tarafından “beklenti

anlayışı/sınırları” olarak nitelendirilmektedir (Zenkin 2000)9.

Gerçek okur, alıcı (recipient) da (gerçek yazar gibi) aynı şekilde, okuduğu eserin dışında ve

ondan bağımsız olarak varlığını sürdürür (dış bildirişim modeli: Schmid, 1973: 22).

Daha değişik bir ifade ile anlatacak olursak, sadece bir okur değil, her an ve

her yerde bir edebî eserin alıcısı işlevini kabul eden gerçek insanlar da okuduğu

eserin dışında ve ondan bağımsız olarak yaşar. Yani, gerçek okur, anlatı

bildirişiminin dışında bulunan gerçek insandır. Ancak, daha önce de belirttiğimiz

gibi yazar ve okur kendilerinin belli imajlarıyla edebî eserin birleşimine dâhil

olmasalar bile bir şekilde gösterilmektedirler. Her bildiri, gönderici ve alıcının örtük

imgesini içerir.

9 Zenkin S.N. Vvedeniye v Literaturovedeniye: Teoriya Literaturı. Uçebn. Posobiye, M., RGGU, 2000. http://www.iek.edu.ru/publish/ltcont.htm.

Page 72: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

55

U. Eco, gerçek okurun gerekli durumlarda metin boşluklarını, olaylara kendi

yorumlarını katarak doldurabilmesi gerektiğini belirtir:

Söylem düzeyinde, gerçek okur, sözce uzamlarındaki çeşitli boşlukları doldurmak için davet

edilir... Anlatı yapısı düzeyinde ise, okurdan, öykünün sonraki gelişmeleri ile ilgili tahmin

yürütmesi, önsezide bulunması beklenir... Her metin, hatta o belli bir anlatı içermese bile, öyle

veya böyle, bir şekilde kendi alıcısına her tamamlanmamış tümceyi tamamlatmaya zorlar.

Örneğin, “John gelmeyecek, çünkü...” cümlesi okurun ulaşamadığı bildiriyi kendi kafasına göre

tamamlamasına mecbur bırakır. Böyle bir beklenti gereksinimleri anlatı metinlerinde daha

belirgindir. Okur (yani, gerçek okur), öyküyü oluşturan olayların genel gidişini önceden

görebilmek, tahmin yürütebilmek için davet edilmiştir (Eco 2005: 366-367).

Ricoeur’in belirttiği gibi, okuma ediminde gerçek yazarın beklentisi ve

gerçek okurun ümidi kesişir; “ne yazarın, ne de okurun öznelliğinin öncelikli

olabildiği özneler arası iletişim edimi gerçekleşir” (1986: 241; 2002: 26).

1.4.3. Örtük Yazar

Örtük yazar (İng. implied Author, Fr. Auteur implicite, Alm. impliziter Autor), edebî

metinde karakter-hikâyeci biçiminde cisimleştirilmemiş ve okur tarafından okuma

esnasında düşünülen, örtük yazar imgesi olarak yeniden yaratılan bir anlatı

derecesidir. Anlatı bilimi görüşlerine göre örtük yazar ona uygun çift bildirişim

konumuyla, örtük okuruyla birlikte bütünüyle bir edebî eserin sanatsal bildirişimini

sağlama konusunda sorumludurlar (İl’in 2001: 98).

Yazar ve okur kendilerinin belli bir imgeleriyle edebî eserin birleşimine

girmeseler/dâhil olmasalar bile bir şekilde gösterilmektedirler. Her bildiri, gönderici

ve alıcının örtük imgesini içerir. Biz, bizim bilmediğimiz bir insanın bir kimseye

hitap ettiği konuşmasını dinlediğimizde, hem konuşanı hem de onun muhatabını

görmesek de, hemen duyduklarımız doğrultusunda gözümüzün önüne konuşmanın

Page 73: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

56

göndericisi ve alıcısının tasvirini getiririz, daha doğrusu herhangi bir alıcının değil,

göndericinin düşündüğü, yani düşünülen alıcının hayali gözümüzün önüne gelir.

Rusya’da edebiyat biliminin uyanış çağında, 50’li yılların sonu ve 60’lı

yılların başında metin içi yazar düşüncesi, Boris Korman’ın çalışmalarında

yenilenmiş ve geliştirilmi ştir. Korman için “metin içi bir olgu” olan “yazar, bütün

eser veya onların toplamının onun ifadesi olan bilinç öznesi/taşıyıcısıdır.

Bilinç öznesi, metinde ne kadar karışıp kaynaşırsa ve orada belli olmuyorsa, o kadar (gerçek)

yazara yakın olur. Bilinç öznesi bilincin nesnesi olmaya başladıkça yazardan uzaklaşır, yani

bilinç öznesi kendinin özel konuşma üslubuyla, karakteriyle, biyografisiyle ne kadar büyük bir

derecede belli bir şahıs haline dönüşürse, yazar konumunu o kadar az ifade eder” (Korman

1981: 39-54; 41-42).

Batı Avrupa ve Amerikan anlatı biliminde, Chicago School’un temsilcisi

Amerikan edebiyat bilimcisi W. Booth’a (1961) kadar giden örtük yazar (implied

author) kavramı geniş bir şekilde yaygınlaştırılmıştır. Zamanında çok popüler olan

G. Flober’in yazara nesnellik, yani tarafsızlık, yansızlık ve geçit vermezlik

(impassibilite) gösterme taleplerinin aksine Booth, yazarın öznelliğinin

kaçınılmazlığının, onun sesinin eserde duyulmasının zarurî olduğunun altını çizer:

Gerçek yazar yazdığı zaman, başka insanların eserlerinde rastladığımız, örtük

yazarlardan farklı olan... “kendi kendinin” örtük/implied varyantını yaratır... (Booth

1961:70-71).

Pratikte geniş bir şekilde kullanılan örtük veya soyut yazar kavramı, batıdaki

teorik tartışmalarda tamamen onaylandığı gibi, sert eleştirilerle de karşılaşmıştır.

Bildiri şim düzeyleri modeline örtük veya soyut yazar kavramını dâhil etmeye

karşı esas itirazlar şunlardır:

1. Anlatıcıdan farklı olarak soyut yazar, metindeki “kullanımbilimsel” değil,

anlambilimsel birimdir. (Nunning 1989:33; 1993:9).

2. Yapısal değil, ama semantik bir hadise anlamını ifade eden soyut yazar kavramı,

anlatım (narration) poetiğinin değil, yorum poetiğinin konusudur. (Dingott 1993: 189).

Page 74: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

57

3. Soyut yazar, Seymour Chatman’ın, tüm aşırı antropomorfizm (insanbilimcilik)

kavrayışından sakınmalara bakmaksızın onu modele ettiği bildirişim katılımcısı değildir.

(1990: 151) (Nunning 1993: 7-8).

4. Soyut yazar, sadece okur tarafından yaratılan (Toolan, 1988: 78) ve kişileştirilmesine

gerek olmayan bir yapıdır. (Nunning 1989: 31-32) (Schmid 2003:49).

Bu görüşlerin hepsi tatmin edici ve doğrudur, ancak soyut yazar kategorisinin

anlatı bilimi konularına dâhil edilmemesi için yetersiz kalmaktadır. Eleştiricilerin

birçoğunun bu reddedilmiş kategoriyi uygulamada kullanmaya devam etmeleri bir

tesadüf değildir. Bu, büyük bir ihtimalle, yazar unsurunu eserde canlandırma

özelliğini en iyi şekilde yansıtan başka bir kavramın olmadığından dolayıdır.

Örtük yazar problemi G. Genette tarafından ilginç bir şekilde aydınlatılır.

Discourse du recit/Anlatı Söylemi (1972) adlı çalışmasında örtük yazar kavramını hiç

kullanmadan idare edebilen teorisyen, Nouveau discours du recit/Yeni Anlatı Söylemi

adlı kitabında kullanmadan geçtiği bu dereceye bütün bir bölümü ayırmıştır (1983:

93-107). Bu konu sıkça eleştirilmi ştir; örneğin, Rimmon (1976: 58), örtük yazar

olmadan metnin “kurallarını” incelemenin çok zor olduğunu belirtirse; Bronzwaer

(1978: 3), anlatım/narration teorisinin gerçek yazarı değil, örtük yazarı içerdiğinin,

...hatta anlatım teorisine örtük yazar konusuyla başlanılması gerektiğinin altını çizer

(Schmid 2003: 50-51). Dereceler ile ilgili bu tür tartışmalar onu bazı uzlaşmalara

getirmiş. İlk başta Genette, anlatıma özgün olmayan düşünülen yazar (auteur

implique), anlatı bilimin konusunu teşkil etmediğini belirtmiş, “düşünülen yazar

zarurî midir ve öyleyse, anlatıcı ve gerçek yazar arasındaki fiilî derece olur mu”

sorusunu ise, Genette çelişkili bir şekilde cevaplamıştır: “fiilî derece” sıfatında

düşünülen yazar üçüncü zarurî derece olamaz, ancak “ideal derece” sıfatında ise

pekâla düşünülebilir” (1983: 102). Genette, düşünülen yazarı, onun yazar imgesi

kavramına göre daha kullanışlı ifade olarak düşündüğü yazar hakkında düşünce (idee

Page 75: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

58

de I’aufeur) sıfatında kabul eder: “Düşünülen yazar, metnin bize yazar hakkında

ilettiği her şeydir” (1983: 102). Genette bununla birlikte, Chatman (1978: 151),

Bronzwaer 1978: 10), Schmid (1973: 20-30), Lintvelt (1981: 13-33) gibi

araştırmacıların anlatı dereceleri şemalarına göndermede bulunarak, yazar hakkında

düşüncenin bir “anlatı derecesi” olamayacağını önemle belirtmiştir. Böylece,

Genette’in, örtük yazarı bir anlatı derecesi olarak kabul etmek istemeyen

araştırmacılardan farklı düşüncede olmadığı anlaşılmaktadır.

Örtük yazarın en önemli özelliği, hem karakterlerin ait olduğu kurmaca dünyada, hem

de gerçek yazar ve gerçek okurun ait olduğu gerçek dünyada tam anlamıyla

bulunamamasıdır (Paducheva 1996: 203).

Örtük yazar tasvirî derecede olmadığına göre, anlatı metninde ona işaret eden bir tek

cümle veya sözcük bile olmamalıdır. O, anlatıcı ile özdeş değildir, ancak anlatıcının ve

bütün tasvir edilen dünyanın kurgulama prensiplerinden ibarettir (Chatman, 1978: 148).

Onun kendi sesi, kendi metni yoktur. Onun sözü bütün bir metin, bütün bir

eserdir. Örtük yazar gerçektir, fakat somut değildir. O, eserde açık (explicit) şekilde

değil, sadece örtük, ima edilen bir şekilde bulunur ve okur tarafından

somutlaştırılmaya ihtiyacı vardır. Bu yüzden örtük yazar ikili tabiata sahiptir: bir

taraftan metne belirtilerin ima edilen bir şeması olarak nesnel bir şekilde tayin

edilmiştir, diğer taraftan da okurun metni okuma, anlama ve anlamını kavrama gibi

öznel eylemlere bağlıdır. Başka bir deyişle, örtük yazar, okurun eseri algılaması

temelinde yarattığı bir yapıdır. Aynı zamanda o, gerçek yazarın metin içi temsilcisi,

eserdeki izi, işaretidir.

1.4.4. Örtük Okur

Örtük okur (Fr. lecteur implicite, İng. implied reader, Alm. impliziter leser), örtük

yazar derecesinin çifti ve anlatı bilimsel görüşlere göre, katılımı neticesinde yazar

tarafından kodlanmış olan edebî metnin deşifre edildiği, başka bir ifade ile okur

Page 76: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

59

tarafından okunduğu ve sanat eserine dönüştürüldüğü “örtük bildirişim durumunun”

meydana gelmesinden sorumlu olan bir anlatı derecesidir. Bu kavram Alman

alımlama estetikçisi W. İser tarafından daha ayrıntılı bir şekilde araştırılmıştır (1972;

1976). Örtük okur kavramı yerine bazı araştırmacılar, örneğin, Schmid ve Link, soyut

okur kavramını tercih etmektedirler (Schmid: 1973; 2003; Link: 1976).

Lintvelt’in tanımlamasına göre, örtük okur, bir yandan edebî eserde verilmiş

olduğu var sanılan bildiriyi kabul eden alıcı imgesi, diğer yandan da o metni faal bir

şekilde okuması sürecinde onun genel anlamını belirginleştirebilen ideal alıcı (ideal

recipient) imgesi sıfatında işlev yapabilir (1981: 18). Örtük okur, normalde, yazarın

bütün çağrışımlarını, onun metninin çeşitli “stratejilerini”, örneğin, çift anlamlılık

gibi üsluba dayalı yöntemlerini anlaması gerekir (İl’in 2001: 100-101).

Bizim yukarıda verdiğimiz epik anlatı tablosunun (Tablo 1.) sağ tarafında

örtük yazar kavramının karşısında örtük okur (Schmid’in tercih ettiği kavram soyut

yazar ve soyut okurdur) kavramı ilave edilmiştir. Örtük okur, gerçek yazarın kendi

okuru hakkındaki düşüncesinin özüdür. Burada bir aldatıcı bakışım akla gelir: eğer

örtük yazar, gerçek okur tarafından yaratılmış gerçek yazar tipi ise, o zaman örtük

okur, gerçek yazar tarafından yaratılan gerçek okur tipi gibi gözükebilir:

Page 77: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

60

Ancak, bu iş biraz daha karmaşıktır. Örtük okur izdüşümünün kaynağı,

düşünceleri hakkında bizim çok az bilgimiz olan gerçek yazar değil, onun tarafından

yaratılan eser veya örtük yazardır. Örtük yazarın kendi alıcısı ile ilgili düşünceleri,

diğer birçok özelliği gibi, metinde ancak örtük olarak, onun yapısında bulunmaktadır.

Demek ki, örtük yazar kişisel yoruma, yani gerçek okurun metni okuma ve

anlamasına bağlıdır. Bu yüzden yukarıdaki tablo şu şekilde düzeltilebilir:

Anlatı biliminde, örtük okur hakkında birtakım kavramlar, tanımlamalar

mevcuttur. Booth’un 1961’de yayımladığı kitabında örtük yazarın alıcı tarafındaki eş

değerlisi olarak örtük okurun adı geçmektedir. Wolfgang İser (1976: 60) örtük okuru

“metinlere kaydedilmiş yapı” olarak tanımlamaktadır.

Erwin Wolff (1971) örtük okur kavramı yerine istenilen/tasarlanmış okur

(intendierter leser) kavramını ortaya attıktan sonra Gunter Grimm (1977: 38-39) bu

dereceyi düşünülen okur (imaginierter Leser) ve kavramsal okur (konzeptioneller

Leser) olmak üzere ikiye ayırmıştır. Umberto Eco, Lector in fabula/Masal Okuru

(1979) adlı yapıtında okur modeli (lettore modello) kavramına yer vermektedir.

Page 78: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

61

Kavram ve tanımlamaların farklılığı ve onların kullanımı örtük okurun çeşitli

özellikleri ve işlevlerini öne çıkarır. Çoğu durumlarda belirtilen örtük derecenin

varlık bilimsel/ontolojik ve yapısal statüsü yeterince açık değildir; onu bazen yazarın

alıcısı, bazen de anlatıcının alıcısı olarak tanımlarlar. Bu yüzden kavramın içeriğini

ve kullanılış alanını tespit etmek maksada uygun olur.

Örtük okur, esas itibariyle kurmaca okurla, başka bir deyişle anlatıcının

alıcısıyla hiçbir zaman örtüşmez. Bu tür örtüşmelere G. Genette (1972: 267) ve S.

Rimmon (1976: 55, 58) çalışmalarında izin vermektedirler. Onlar extradiegetik

anlatıcıyı, başka bir deyişle, Genette’e göre kurmaca dünyaya ait olmayan, her şeyi

bilen ve her yerde bulunabilen kişisiz anlatıcının hitap ettiği alıcıyı “gerçek olmayan”

veya “örtük” okurla özdeşleştirirler. Nouveau Discour du Récit’te/Yeni Anlatı

Söylem’inde (1983: 95) bu örtüşmeyi pekiştiren Genette, bunu bir kavram ‘tasarruf’u

olarak görür ve onaylar. Ancak, Schmid bu kavramlar ‘tasarrufu’nun, yalnız

extradiegetik anlatıcının bir kurmaca şahıs olarak gösterilmediği ve orada

bulunmayan örtük yazarın yerini aldığı Genette sisteminin çerçevesinde mümkün

olabileceğini belirtir ve hatta Genette’e göre (1983: 92) extradiegetik anlatıcı

“tamamıyla” yazar ile, üstelik örtük yazar değil, açık şekilde ifade edilen bir yazar ile

örtüştüğünü savunur (2003: 61). Tabiî ki, fikir ve değerlendirme bakımından

kurmaca anlatıcı ne kadar örtük yazara yaklaşırsa, pratikte kurmaca ve örtük

okurların anlamsal konumları arasında net bir farkı belirlemek de o kadar zorlaşır.

Yine de onların arasındaki farklılık varlığını devam ettirmektedir.

Örtük okur kavramı altında burada, gerçek yazarın ima ettiği alıcı tipin

içeriği, daha doğrusu, bazı belirleyici işaretlerle metinde durağan (değişmez) hâle

getirilen alıcı hakkındaki yazar görüşünün içeriği anlaşılmaktadır.

Page 79: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

62

1.4.5. Kurmaca Yazar

Örtük yazar:örtük okur derecelerinin bulunduğu edebî eser düzeyinden bir sonraki

düzey, kurmaca yazar veya anlatıcı:kurmaca okur veya alıcı derecelerinin bulunduğu

kurmaca düzey, başka bir deyişle, tasvir edilen dünya düzeyidir.

Kurmaca yazar veya açık yazar (Fr. auteur explicite, auteur fictie, İng.

explicit author, fictive author, Alm. expliziter autor, fiktiver autor, figur in text), bir

“metin içi figür”, edebî dünyaya ait olan ve anlatıyı birinci şahıs ağzından anlatan

hikâyeci, başka bir deyişle, bu roman dünyasının şahıslarından biri olarak karşımıza

çıkan ve eserin tamamının veya belli bir kısmının kurmaca yazarıdır (İl’in 2001:

344).

Anlatı türü, yukarıda belirtildiği gibi, diğer türlerden dış bildirişim yapısı;

“yazar – tasvir edilenler – okur” yapısının iç dünyada, yani tasvir edilen dünyada

“kurmaca yazar – anlatılanlar – kurmaca okur” yapısında sanki tekrar ediliyormuş

gibi olmasıyla ayırt edilmektedir.

Kurmaca yazar, anlatıcı ve hikâyeci kavramlarıyla örtüşebilir. Ancak bu

kavramlar ile ilgili, ayrıca gerçek yazar – örtük yazar – kurmaca yazar ve anlatıcı

kavramlarının önemi ve hangi noktalarda birleşip, hangi noktalarda ayrıldığı

konusunda aynı fikri savunan belirli bir tanımlama henüz bulunmamaktadır (Sırov

2006; Rimmon-Kenan 2002; Schmid 2003; Barthes 1994 vs.). Bu yüzden, kurmaca

yazar kavramı yerine hangi tipolojik özelliklere sahip olursa olsun, bu özelliklerinden

bağımsız olarak öyküleme işlevinin taşıyıcısı anlamını ifade eden anlatıcı kavramını

tercih etmekteyiz.

Page 80: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

63

Bildiri şim düzeyindeki altı dereceden biri olan ve anlatının iç, tasvir edilen

dünyasının esas anlatı derecesi, kurmaca yazar, yani (bizim tercih ettiğimiz kavram

olan) anlatıcı (İng. narrator, Fr. narrateur) kavramı gerçek yazar kavramına karşıt

gelir. Bir yaratılmış figür olarak anlatıcı, yazar tarafından uydurulan ve kabul edilen

bir roldür, yani kurmacadır. Bu bakımdan kurmaca yazar, yani anlatıcı, anlatıcı

tipolojisi içinde hangisine uyarsa uysun, R. Barthes’in da belittiği gibi anlatının

kahramanları gibi asıllarına göre “kâğıt varlıklardır” (1966: 19); hikâyenin (gerçek)

yazarı hiçbir şekilde hikâyenin anlatıcısıyla veya kurmaca yazarla karıştırılamaz.

Tabi ki, bir edebî eserin okur tarafından algılanması meselesinin çok

yönlülüğünü de hesaba katarak, anlatıcı kavramının yukarıda verdiğimiz kuramsal

tanımlamalarıyla sınırlı kalmayıp, kavramı diğer benzeri kavramlardan ayırt eden

veya birleştiren yanlarını tespit etmek, başka bir deyişle anlatıcı kavramının

sınırlarını tespit etmek, edebî anlatının anlatılış biçimine göre anlatıcının konumunu

belirlemek ve buna uygun olarak bir sınıflandırma yapmak maksada uygun olacaktır.

Bu çerçevede aşağıda anlatıcı kavramının bir bakıma eş anlamlısı sayılan hikâyeci ve

narrator kavramlarıyla ilişkisi, ayrıldığı ve birleştiği yanlar ile edebiyat bilimi ve

anlatı biliminde bugüne kadar yapılmış anlatıcı tipolojisi ana hatlarıyla verilecektir.

1.4.5.1. Anlatıcı – Hikâyeci – Narrator

Batı edebiyat biliminde kurmaca anlatı bildirişimi göndericisi anlatıcı (narrator)

olarak adlandırılmıştır (Lat., İng., Polon. narrator, Fr., narrateur; Rus. narrator).

Rus edebiyat biliminde ise iki farklı terim kullanılmaktadır: povestvovatel’ (anlatıcı)

ve rasskazçik (hikâyeci). Onların arasındaki farklılık çeşitli şekilde; bazen dil bilgisel

biçimine, daha doğrusu, anlatıcı ve anlatılan derecelerin özdeşlik veya ayrılık

Page 81: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

64

(özdeşmezlik) kriterine; anlatıcı olayı “üçüncü şahıs ağzından; hikâyeci ise birinci şahıs

ağzından anlatır (Halizev 1988: 236), bazen de gösterilmişlik derecesine; “anlatıcı

gösterilmemiş, adlandırılmamış, metinle kaynaşan bir konuşma taşıyıcısı, hikâyeci kendi

kişiselliğiyle bütün metni açıkça kuran (oluşturan) bir konuşma taşıyıcısıdır” (Korman

1972: 33-34) göre belirlenir.

Genel bilimsel kullanımında anlatıcı terimi düşünyapısal/ideolojik bakımdan

çok nesnel, şahıssız, yazara yakın olan dereceyi ifade etmek için kullanılır. Bu

yakınlığı belirtmek için çoğunlukla birleşik bir kavram olan yazar anlatıcı kavramı

kullanılır. Geniş bir kullanımında anlatıcı teriminin yazar ve yazar imgesi

kavramlarıyla karıştırılma durumları da az değildir. Örneğin, Sovyet döneminde

edebiyat bilimi rehber kitabı Slovar’ Literaturovedçeskih Terminov/Edebî terimler

sözlüğünde, anlatıcı imgesi (obraz povestvovatelya) ve yazar imgesi (obraz avtora)

terimleri eş anlamlı olarak verilmiştir. Onların genel anlamı “nesir tarzındaki

eserlerde yazar (yani, herhangi bir karakterin konuşmasıyla ilişkili olmayan)

konuşmasının taşıyıcısı” olarak tanımlanmıştır (Timofeev 1974: 248). Betimleyen

yazar ve betimlenen anlatıcıyı ayırt etmeme durumu, eski Sovyet ve bugünkü Rus ve

eski Sovyetlere dâhil olan diğer ülkelerin edebiyat bilimlerinde bugünlerde de

görülmektedir. E.V. Paducheva’nın düşüncesine göre (1996: 202), “anlatıcı ve yazar

imgesi (bazen sadece yazar) terimleri bilimsel edebiyatta eşanlamlı olarak kullanılır”.

Anlatıcı terimi bazen işlevsel bir kavram olarak, yani anlatı işlevinin

taşıyıcısını ifade eden olarak kullanılır. Böyle bir kullanıma, örneğin, N.A.

Kozevnikova’nın, yazar veya hikâyecinin de anlatıcı olabileceğinin tespit edildiği

Tipı Povestvovaniya v Russkoy Literature XIX—XX vv./XIX-XX. yy./Rus

Page 82: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

65

Edebiyatında Anlatı Türleri eserinde rastlayabiliriz (1994: 3). Araştırmacının fikrine

göre, anlatan derece olarak yazarın kendisi de karşımıza çıkabilir.

Hikâyeci terimi, çoğunlukla, az çok “öznel”, şahsî, karakterlerden biriyle

özdeşleşen veya anlatılan olaylar dünyasına ait olan şahsiyeti ifade eder. Stilistik

bakımdan tarafsız olan anlatıcıdan farklı olarak, hikâyeci özgül/spesifik ve belirtili

dilsel bir tip olarak nitelendirilir. B. Korman’a göre hikâyeci, anlatma işlevinin

açıkça ifade edildiği bir konuşma öznesi; kendi kişiselliğiyle bir metni yöneten dilin

taşıyıcısıdır (1972: 34).

Ancak “nesnel”, şahıssız, stilistik bakımdan tarafsız, anlam durumuna göre

yazara yakın olan anlatıcı ve “öznel”, stilistik bakımdan belirtili hikâyeci gibi

birbirine aykırı türlerin arasında, nesnellik ve öznellik arasında net bir ayırımın

mümkün olmadığı geçişli türlerin geniş bir alanı açılır. Anlatıcı ve hikâyeci

kavramlarının farklı anlamlarda kullanılmasını ve onların farklı özelliklere sahip

olduğunu ortaya çıkarmak amacıyla, W. Schmid (2003: 66) nesnellik:öznellik,

tarafsızlık:belirtililik vs. gibi karşıtlıklar konusunda ilgisiz kalan ve saf teknik bir

terim olan narrator kelimesini tercih eder. Narrator kavramı, diğer Latin terimleri,

örneğin auktor, aktor vs. gibi tamamen işlevseldir.

İnsanbiçimcilik (antropomorfizm) ve psikolojizmden kaçınmak amacıyla R.

Barthes anlatıcıyı (narratoru) “kâğıt varlık” olarak adlandırmıştır (1966: 19). Anlatıcı

metinde meydana gelir ve okur tarafından soyut bir işlev olarak değil, kaçınılmaz bir

biçimde düşünce ve dilin belli bir insanbiçimci özelliklerine sahip olan bir öznesi

olarak algılanılabilir.

Page 83: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

66

Anlatıcı, çeşitli devirlerde yaşayan, şahısların zihninin en gizli köşelerine

sızıp giren insan-üstü, her şeyi bilen ve her yerde olabilen derece olarak kurulmuş

olabilir, bazen ise, örtük yazarla karışarak hayal meyal duyulur şekilde olabilir.

Anlatıcı, bazen tutarsız bir tarzda kurulmuş olabilir, onun tipi değişebilir; bir

anlatıda anlatıcı çoğu zaman her yerde bulunabilen, her şeyi bilen, karakterlerin en

gizli ruh köşelerine girebilen şahıssız derece olarak karşımıza çıkarken, zaman

zaman da kendi bilgilerinin sınırlı olduğu, ilk bakışta çok fazla gereksiz gibi görünen

şeyleri de anlatan sanki bir haber ajansına da dönüşebilir. Böyle değişmeler

dolayısıyla, katılımının bazen çok duyulduğu, bazen de tamamen unutulduğu

anlatıcının anlaşılma derecesi de çok farklıdır. Ancak o ne kadar nesnel, şahıssız ve

değişken olursa olsun, Schmid’in de belirttiği gibi, anlatıcı her zaman anlatmakta

olduğu “öyküye” “olaylardan” belli bir unsurları seçmesi için kendinin belli bir bakış

açısı bulunan özne olarak karşımıza çıkar (2003: 67).

Böylece, anlatıcının anlatı metninde çok değişik biçimlerde belirmesine ve

bakış açısına bağlı olarak farklı anlatıcı tipleri ortaya çıkmaktadır. Anlatım/öyküleme

işlevinin esas öznesi olan anlatıcı ve onun türleri ile ilgili bugüne kadar çok sayıda

sınıflandırma çalışmaları yapılmıştır; Lubbock (1921); Friedman (1955); Füger

(1972); Genette (1980); Schmid (2003) vs. Ancak, bununla birlikte anlatıcı türleri

arasına kesin bir sınır koymak, birbirinden kesin çizgilerle ayırt etmek pek mümkün

değildir. Zira aynı anlatı çeşitli bakış açılarından sunulabilir, buna bağlı olarak da

anlatıcı tipi değişebilir veya farklı tipteki anlatıcının bazı özelliklerine sahip olabilir.

Bununla birlikte anlatıcı tipi ve bakış açısı konusu da çoğu zaman karıştırılmakta,

anlatıcı tiplerinin sayısı konusunda çok farklı sınıflandırmalar bulunmaktadır.

Page 84: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

67

Anlatıcı veya bakış açısı konusunda Persi Lubbock (1921) 4 tip, Norman

Friedman (1955) ise 8 tip anlatıcı veya bakış açısı olduğunu ileri sürmüş, Alman

bilim adamı Wilgelm Füger (1972) 12 tipi içine alan tipolojiyi önermiştir (Linvelt

1981: 111-176). Onların çalışmalarında, daha önce de belirttiğimiz gibi, genelde

anlatıcı tipi ve bakış açısı tipi karışmakta ve birbiriyle yer değiştirmektedirler.

Tipolojinin temelinde yatan kriterler çoğu kez yeterince açık belirlenmemekte,

kuramsal kriterlerin yardımıyla belirlenmiş tipler ile edebiyat eserindeki gerçek

tiplerin birbiriyle örtüşmediği durumlar da meydana gelmektedir. Alman anlatı

bilimcisi Schmid, bu eksikliklerin, en çok anlatıcının dış konum (AuBenposition):iç

konum (İnnenposition) karşıtlıkları konusunda kararsız davranan Füger’in

tipolojisinde görüldüğünü iddia etmektedir. Ayrıca, Schmid, bu ikili yapının alındığı

Erwin Leibfried (1970: 245-248;) gibi Füger’in de (1) anlatılan hikâyeye anlatıcının

katılımı, (2) anlatıcının bakış açısı gibi iki farklı olayı birbiriyle karıştırdığını, böyle

iki anlamlılığın ise, Leibfried gibi Füger’in de “anlatıcı” kavramını, oldukça geniş

anlamda, asıl anlatıcının anlatan derece, karakterin ise algılayan derece (G. James

terminolojisine göre yansıtıcı reflektör) olabildiği “odak nokta” işareti olarak

kullanmasından kaynaklandığını belirtir (2003: 79). Anlaşıldığı gibi, anahtar

kavramların böyle geniş yorumu ona dayanan tipolojinin anlaşılmasını

zorlaştırmaktadır.

Schmid, anlatıcı tipolojisinin, varlık bilimsel/ontolojik değil, evristik10 bir

nitelik taşıyan ayırma şeması olarak, sıradan bir şekle sahip olması ve sadece basit

kriterleri dikkate alması gerektiğini belirtir (2003: 79). Ayrıca, böyle bir anlatıcı

10 Evristik: önceden belli olmayan yöntemi bulmayı sağlayan araştırma yöntemlerinin toplamı.

Page 85: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

68

tipolojisinin temelinde aşağıdaki gibi kriter ve tiplerin bulunması gerektiği

görüşündedir:

Tablo 5. Anlatıcı tipolojisinin kriterleri

Kriterler Anlatıcı tipleri

tasvir etme yöntemi açık – örtük

kişisellik kişili – kişisiz

belirginlik derecesi çok belirgin – az belirgin

insanbiçimcilik insanbiçimcil – insanbiçimcil olmayan

çerçeveleme derecesi birincil – ikincil – üçüncül

öyküsellik öyküsel – öyküsel olmayan

değerlendirme ifadesi nesnel/objektif – öznel/subjektif

bilgililik derecesi her şeyi bilen –sınırlı bilgi sahibi

mekân her yerde olabilen – bulunmadaki sınırlılık

iç bakış içte bulunan – dışta bulunan

profesyonellik profesyonel – profesyonel değil

güvenilirlik güvenilir – güvenilmez

Kaynak: Schmid 2003: 79

Bu kriterler anlatıcı tiplerinde ayrı ayrı bulunabileceği gibi, birkaç tanesi aynı

anlatıcı üzerinde de bulunabilmektedir. Örneğin, aynı anlatıcı tasvir etme derecesine

göre açık veya kapalı, öyküsellik derecesine göre öyküsel veya öyküsel olmayan,

belirginlik derecesine göre az veya çok belirtilmiş... vs. olabilmektedir. Yine aynı

şekilde, bilgililik derecesine göre herşeyi bilen bir anlatıcı aynı zamanda her yerde

bulunabilme özelliğine de sahiptir veya bunun tersini söyleyecek olursak,

bulunmadaki sınırlılık, bilgisinin de sınırlı olmasına yol açabilmektedir. Anlaşıldığı

Page 86: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

69

üzere, bu kriterler birbiriyle sıkı ilişkide olan, birbiriyle içiçe geçen kritelerdir. Bu

çerçevede aşağıda anlatıcı tiplerini belirleyecek kriterleri mümkün olduğunca ayrı

ayrı tanımlamaya çalıştık.

Tasvir Etme Yöntemine Göre Anlatıcı Tipleri: Açık:Örtük

Anlatıcıyı tasvir etmenin açık (explicit) ve örtük (implicit) olmak üzere iki esas

yöntemi mevcuttur.

Açık tasvir, anlatıcının kendini takdim etmesine dayanır. Anlatıcı kendi adını

söyleyebilir, kendini anlatıcı “ben” olarak tanıtabilir, kendi hayat öyküsünü

anlatabilir, kendi düşünme tarzını ifade edebilir. Açık tasvir, mutlaka detaylı bir

şekilde kendini tanıtmayla yansıtılacak demek değildir. Şahıs zamirlerinin ve birinci

şahıs fiil şeklinin kullanılmasının kendisi de, zayıf duyulan bir şekilde olsa bile,

kendini tasvir etme olarak algılanır.

Eğer açık tasvir ek yöntem olarak sayılırsa, örtük tasvir temel, mecburî

niteliği taşımaktadır. Açık tasvir örtük tasvirin üzerinde kurulur ve onsuz

bulunamaz. Örtük tasvir anlatı metninin gösterme işaretleri veya belirtilerin

yardımıyla gerçekleşir. Bu işaretler dilin canlı ve çok anlamlı işlevine dayanmaktadır

(Byuler 1918/1920; 1934; Schmid 2003: 68).

Anlatıcının kendisine işaret eden belirtilerle betimlemesinde anlatı yapısının

bütün yöntemleri katılır:

(1) Anlatılan hikâyeyi kurmak için anlatı malzemesi olarak “olaylardan” unsurlar seçme

(Karakterleri, durumları, eylemleri ve onların yanı sıra karakterlerin konuşmaları,

düşünceleri ve kavrayışları).

(2) Seçilmiş unsurları somutlaştırma, detaylaştırma.

(3) Anlatı metninin kompozisyonu, yani seçilen unsurları belli bir düzende kurma ve

yerleştirme.

Page 87: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

70

(4) Seçilmiş unsurların dilsel (leksik ve sentaktik) takdimi.

(5) Seçilmiş unsurların değerlendirilmesi.

(6) Anlatıcının düşünceleri, açıklamaları ve genel yargıları (Schmid 2003:68).

Anlatıcının örtük tarzı, yukarıda gösterilen altı yöntemin etkileşiminin

sonucudur. Anlatıcı, böylece, anlatı metninin belirtilerinden kurulan bir yapıdır.

Aslında, o gösterilen (altı) özelliğin taşıyıcısından başka bir şey değildir (Schmid

2003: 68).

Kişisellik Derecesine göre Anlatıcı Tipleri: Ki şili:Ki şisiz

Anlatıcı, ayrı bir bireyin, kişinin açıkça ifade edilen özelliklerine sahip olabilir.

Ancak, o her hangi bir değerlendirmenin öznesiz taşıyıcısı da olabilir ve herhangi bir

bireysel özelliğe sahip olmamış da olabilir. Schmid, anlatıcının zayıf duyulurluk

olmasının, çoğunlukla “kişisel anlatıda”, yani anlatımın şahsın bakış açısına göre

belirlendiği anlatılarda gözlemlendiğini belirtmektedir.

Kişisiz anlatılarda anlatı metninin üstünde bulunan ve onu yönlendiren

sosyal, psikolojik ve dilsel özelliklere sahip özneye işaret eden stilistik belirtiler

bulunmamaktadır. Bu tür anlatılarda olaylar sanki kendi kendine anlatılıyormuş gibi

olur.

Kendi özelliklerine göre anlatıcı ayrıca kişiselleştirilmi ş ve

kişiselleştirilmemiş de olabilir. Paducheva’nın görüşlerine göre “anlatıcı anlatı

karakterlerinden biri olunca, yani anlatılan dünyaya ait öyküsel anlatıcı olunca”

kişiselleştirilmi ş; “anlatının iç dünyasına girmeyen öyküleme düzeyinin anlatıcısı

olunca” kişiselleştirilmemiş anlatıcı olur (1996: 203). Kişiselleştirilmemiş anlatıcıya

aynı zamanda örtük anlatıcı da denilebilmektedir, çünkü o kendini göstermeyen,

kendi hakkında hiçbir dil bilgisel veya stilistik işaretlerin bulunmadığı bir anlatıcıdır.

Page 88: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

71

Kişiselleştirilmemiş anlatıcının esas özelliği, Paducheva’ya göre, “hiçbir düzeyde;

hem karakterlerin yer aldığı kurmaca dünyada, hem de yazarın yer aldığı gerçek

dünyada tam olarak bulunamamasıdır” (1996: 2003).

İnsanbiçimcilik Derecesine göre Anlatıcı Tipleri: İnsan biçimcil:İnsan biçimcil

Olmayan

Anlatıcının kişisellik meselesini onun insan biçimci olma meselesinden ayırt

etmemiz gerekir. Anlatı derecesi kişili olabilir, ancak insan olmayabilir. Bu durum,

anlatı her şeyi bilen ve her yerde bulunabilen anlatıcı tarafından anlatıldığında, tek

bir insanın imkânları ile sınırlı olan belli bir mekânsal ve zamansal bakış açısı

çerçevesinin dışına çıkıldığı zaman meydana gelir. Her şeyi bilen ve her yerde

bulunabilen anlatıcı anlatı bilimi geleneklerine göre defalarca “olimpik” olarak

nitelendirilen Tanrı benzeri derecedir. (Shipley (haz.) 1943: 439-440).

Aynı şekilde, insan biçiminde olmayan anlatıcı, sadece insan üstü bir varlık

değil, tam tersine ondan daha aşağıda da bulunabilir, yani bir hayvan veya bir eşya,

hatta geometrik figürler de olabilir. Bu tür anlatıcılar, genelde, masal, efsane türü

anlatılar ve hicivlerde bulunur. Böyle hayvan veya eşya biçiminde sunulan anlatıcılar

bir yandan da güvenilmez anlatıcılardır.

Belirginlik Derecesine göre Anlatıcı Tipleri: Çok Belirgin:Az Belirgin Anlatıcı

Her anlatı eserinde anlatıcı bulunur mu? Anlatı metninde, her hangi bir hikâyeyi

anlatma kabiliyeti haricinde, kurmaca göndericisinin hiçbir bireysel özelliğinin

bulunmadığı zamanlarda bile bir anlatıcıdan bahsetmek maksada uygun mudur? Bu

Page 89: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

72

tür soruları araştırmacılar çeşitli şekilde cevaplandırmışlardır. Bu cevaplar Mary Lor

Ryan’a (1981) göre üç esas yaklaşıma birleştirilebilir.

Birinci yaklaşım taraftarları çok bariz bir şekilde belirtilmiş anlatıcı ile

anlatıcı kişiselliğinin sıfır derecesi arasında hiçbir önemli ayırımın olmadığı

görüşündedirler. Böyle bir durum, tamamen kişisiz anlatının, yani anlatıcısız

anlatının hiç olmadığı görüşünden yola çıkan Fransız dilli anlatı bilimcileri için

özgündür (İl’in 2001: 169).

İngiliz anlatı biliminde Lubbock (1921) ve Friedmann’dan (1955) sonra geniş

bir şekilde yaygınlaşan ikinci yaklaşım ise, kişili ve kişisiz anlatı arasındaki ayırımı

vurgularlar. Kişisiz anlatı durumu XIX. yüzyılın geleneksel romanlarında herşeyi

bilen anlatım biçimi ve XX. yüzyılın bazı romanlarında, örneğin, G. James ve E.

Heminguey romanlarındaki kişisiz anlatı sesi biçiminde ortaya konulmuştur. Bu

yaklaşımın temsilcilerinden biri olan S. Chatman’a (1978: 34, 254) göre, anlatıcı

olmayan/nonnarrator ile açık anlatıcı/overt narrator arasındaki ara konumu gizli

anlatıcı/covert narrator almaktadır. Anlatıcının bulunmayabileceği tezini savunan bu

yaklaşım taraftarlarının görüşlerine göre, serbest dolaylı anlatım biçimlerinde anlatıcı

unsuru bulunmaz ve böyle “anlatıcısız anlatılarda” anlatma görevi şahıslar tarafından

veya herhangi bir “anlatısal işlev” tarafından gerçekleştirilir (Hamburger 1957, 1968;

Banfild 1973; 1978a; 1978b; 1983).

Ryan tarafından “konuşma edimleri” teorisine uygun olarak öne sürülen

üçüncü yaklaşım, birinci ve ikinci yaklaşım arasındaki uzlaşmadan ibarettir: anlatıcı

kavramı bütün kurmaca metinlerinin mantıksal zaruretidir, ancak kişisiz anlatı

durumunda o psikolojik temele sahip değildir. Birinci yaklaşımın taraftarları kişisiz

anlatıcıya, “bireysel, en azından belirsiz insanî bir varlık” olarak bakarlarken, ikinci

Page 90: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

73

yaklaşım taraftarları onun mantıksal zaruretini inkâr ederler. Ryan’ın görüşüne göre

(1981: 519), kişisiz anlatıcı, “insanî boyutlardan mahrum, soyut bir yapıt” olarak

karşımıza çıkar.

W. Schmid ise birinci yaklaşımdan yana yer almaktadır. O, Ryan’ın teklif

ettiği uzlaşma görüşünü üç sebepten dolayı kabul etmez ve bu sebepleri şu şekilde

sıralar:

İlk olarak, Ryan da diğer yaklaşımların temsilcileri gibi anlatıcının kişiselliği problemini onun

belirtilmişlik problemiyle karıştırır. Anlatan derece olarak anlatıcı, çok bariz bir şekilde

belirtilmiş ve bununla birlikte şahsî bir birliğe, özel insanî hususlara sahip olmadan belirtilmiş

de olabilir. Anlatıcının belirgin olması metinde ona işaret eden belirtilerinin bulunmasına

dayanmaktadır.

İkinci olarak, belirtilmişlik yorumlamasına dikotomik yaklaşım yanlıştır. Belirtilmişlik derecesi,

kişisellik veya kişisizlik, nesnellik veya öznellik vs. gibi sadece iki zıt olanaktan ibaret değildir.

Belirtilmişlik, belirtme işaretlerinin en çok ve en az bulunması arasında yaygınlaşan sürekliliği

meydana getirir. En az bulunması, hiçbir zaman sıfır dereceye dönüşmez. Sonuçta, anlatmanın

Hemunguey türü de (veya S. Chatman’a göre nonnarration) tanıtımın belli özelliklerinden

mahrum değildir.

Üçüncü olarak, kişisiz anlatıda ikame konuşur/substitute speaker, yani anlatıcı ve gerçek

konuşmacı/actual speaker, yani yazar o kadar yakındırlar ki, “okur, anlatıcıyı yazar ile şahısların

bilinçleri arasında bulunan bağımsız bir şuur olarak yeniden yapılandırma mecburiyeti ile karşı

karşıya kalmaz” yönündeki Ryan’ın fikri sadeleştirilmi ş bir iddiadır (Schmid 2003: 74-75).

Sonuçta anlatı metni tamamen belirtisiz olamaz, zira en zayıf şekilde

belirtilmiş olsa bile her anlatı metninin kesinlikle bir anlatıcısı bulunduğuna göre,

örtük betimleme işaretlerini içermesi kaçınılmazdır.

Çerçeveleme Derecesine göre Anlatıcı Tipleri: Birincil, İkincil ve Üçüncül

Anlatıcı

Anlatıcının çerçeve ve ek hikâyeler sisteminde aldığı yere göre anlatıcı, birincil

anlatıcı, yani çerçeve hikâye anlatıcısı; ikincil anlatıcı, ek hikâyenin anlatıcısı;

üçüncül anlatıcı v.s. olarak bölünür. Birincil, İkincil ve Üçüncül Anlatıcı terimleri

(primary, secondary, tertiary narrator) Bertil Romberg tarafından önerilmiştir.

Page 91: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

74

Schmid ise bu terimlerin, G. Genette tarafından önerilen (1972: 237-241)

“ekstradiegetik anlatıcı” (= birincil anlatıcı), “diegetik, veya intradiegetik” anlatıcı (=

ikincil anlatıcı), “metadiegetik” anlatıcı (= üçüncül anlatıcı) gibi karmaşık terimler

sistemine göre daha kullanışlı olduğu görüşündedir.

Kendiliğinden anlaşılıyor ki, “birincil”, “ikincil” vs. sıfatları hiçbir şekilde

aşamalı dereceleri ifade etmemektedir. Esasen, çoğunlukla birincil anlatıcılar sadece

alt anlatıların gerekçeleri görevini yaparlar.

Öyküsellik Derecesine göre Anlatıcı Tipleri: Öyküsel:Öyküsel Olmayan

Anlatıcı tiplerini tespit etmekteki en önemli husus diegetik ve diegetik olmayan

(öyküsel ve öyküsel olmayan) anlatıcı karşıtlığıdır. Bu ikili yapı, anlatıcının tasvir

edilen dünyanın iki planında; anlatılan hikâye planı olan saf anlatı’da (diegesis)11 ve

anlatma planı olan yorum’da (exegesis)12 bulunabileceğini bildirir (Schmid 2003:81).

Kendi hakkında saf anlatının bir karakteri olarak bahseden anlatıcıya

öyküsel/diegetik anlatıcı denilebilir. Öyküsel anlatıcı iki planda, hem anlatıda (onun

öznesi olarak) ve hem de anlatılan hikâyede (onun nesnesi olarak) karşımıza

çıkmaktadır. Öyküsel olmayan anlatıcı ise kendinden saf anlatının bir parçası olarak

bahsetmez, sadece diğer karakterleri anlatır. Onun varlığı anlatı planıyla, yani yorum

ile sınırlı kalır.

11 Saf anlatı/diegesis (Yun. ∆ιήγησις, anlatı) “anlatılan dünya”, diegetik sıfatı ise “anlatılan dünyaya ait” anlamını verir. Diegese (Yun. Εξήγησις, yorum) kavramının “edebî eserde tasvir edilen dünya” olarak tanımlandığı yeni anlamı beyaz perde/sinematograf anlatısı kuramcısı Etien Surio (1951; 1990: 581) tarafından önerilmiştir. Genette, (1972: 278-279) bu kavramı, sinema teorisi çalışmalarından alıntı olarak ve genel sözcük kullanılışında “anlatıyla ifade edilen mekân ve zamansal kavramlar dizini/universum” olarak, diegetik kelimesini ise genelleştirilmi ş bir şekilde – “(anlatılan) hikâyeye ait olan şey” olarak tanımlamaktadır. 12 Yorum/exegesis (Yun. Εξήγησις, açıklama, yorumlama) kavramı, Diomed’in “Gramer’inde” (M.S. IV. yy.) απαγγελία ve narratio kelimelerinin eş anlamlısı olarak saf anlatıyı ifade etmek amacıyla kullanılmıştır. Bununla birlikte söz konusu kavram anlatının gerçekleştiği ve hikâyeyi açıklamaya ek

Page 92: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

75

Öyküsel anlatıcı görev bakımından fark edilen iki dereceye ayrılır: anlatan

“ben” ve anlatılan “ben”13, bu arada tekrar belirtelim ki, öyküsel olmayan anlatıcı

sadece exegesiste görev alır. Schmid, E.V. Paducheva’nın bu konudaki “diegetik

anlatıcı metnin iç dünyasına aittir” şeklindeki yorumunun (1966: 203) ancak bazı

özel durumlarda mümkün olabileceğini, zira anlatıcı, anlatan derece olarak her

zaman “iç” daha doğrusu “anlatılan dünya çerçevesi dışında kalacağını, anlatılan

dünyaya ise sadece, anlatıcının daha önceki “anlatılan ben’inin” gireceğini belirtir.

Ayrıca Schmid, Lubomir Dolezel’in (1973: 7), anlatıcının bazen eylem

karakterlerinin biriyle “özdeş” olması yönündeki fikrinin de yeterince doğrulanmış

olmadığını savunur ve karakter ile anlatıcı sıfatındaki anlatıcının değil, yani anlatıcı

“ben’in” değil, onun daha önceki anlatılan “ben’inin” özdeş olduğunu belirtir.

Bununla birlikte Schmid, Dolezel’in vardığı sonucu da kabul etmez; zira “Dolezel’in

görüşüne göre, anlatıcıyı anlatılan eylem katılımcısına dönüştürmekle karakter

anlatıcıya özgün tanıtım (representation) ve denetim (control) işlevlerini

benimsemekte, bununla birlikte anlatıcı ve karakter arasındaki karşıtlık ortadan

kalkmaktadır. Dolezel’in bu görüşünde işlevsel özelliklerin maddî özelliklerle

karışması meydana gelmektedir. Anlatı işlevinin taşıyıcısı olarak anlatıcı, karakter

(veya aktör) konumuna ancak onun hakkında daha üst basamaktaki anlatıcı anlattığı

zaman, karakter (aktör) ise anlatıcı konumuna ancak o ikincil anlatıcı işlevini

kazandığı zaman dönüşebilir” (Schmid 2003: 83).

Öyküsel:öyküsel olmayan karşıtlığı, aslına bakılırsa, Genette’in “özöyküsel

(homodiegetic) – yadöyküsel (heterodiegetic)” (1972: 253) karşıtlığının karşılığı

olarak kullanılan anlatıcının her çeşit yorumları, tefsirleri, açıklamaları ve düşünceleri veya anlatı üstü fikirlerinin ortaya çıktığı plana aittir (Schmid 2003:81).

Page 93: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

76

olmaktadır. Ancak, Schmid, aşırı dikkatli okuru ve eğitilmi ş “kullanıcıyı” gerektiren

Genette terminolojisinin sınıflandırma ve sözcük yapımının bazı belirsizliklerinin

bulunduğunu iddia eder ve “homodiegetik” ve “heterodiegetik” anlatıcıda asıl “aynı”

veya “farklı” olan şey nedir? sorusunu sorar. Üstelik homo- ve hetero- öneklerini,

anlatıcının birincillik, ikincillik ve üçüncüllüğünü ifade eden ekstra-, intra- ve meta-

önekleriyle karıştırmanın çok kolay olduğunu savunur. Ayrıca, Schmid, öyküsel

anlatıcıyı, saf anlatıda anlatılan “ben” olarak bulunduğundan dolayı “intradiegetik”

anlatıcı olarak, öyküsel olmayan anlatıcıyı ise saf anlatının dışında kaldığından

dolayı “ekstradiegetik” olarak adlandırmanın mümkün olabileceğini belirtir. Ancak,

bu durumda da yaygın bir şekilde kullanılmaya başlayan Genette terminolojisiyle

tam bir karışıklık yaşanabileceğini düşünen Schmid, Genette terminolojisine göre

extra- ve intra- öneklerinin farklı yapıları ifade ettiği görüşündedir (2003: 83).

Bu kavramların birbiriyle karıştırılma durumlarını engellemek ve

terminolojiye daha açıklık getirmek amacıyla W. Schmid, Genetteçiler için esas

anlatıcı tiplerinin karşılaştırmalı tablosunu önermektedir:

Tablo 6. Genette ve Schmid Terminolojisi

Genette terminolojisi Schmid tarafından sunulan terminoloji

Extradiegetik – heterodiegetik narrator → Birincil, öyküsel olmayan anlatıcı

Extradiegetik – homodiegetik narrator → Birincil – öyküsel anlatıcı

Intradiegetik – heterodiegetik narrator → İkincil, öyküsel olmayan anlatıcı

Intradiegetik – homodiegetik narrator → İkincil, öyküsel anlatıcı

Metadiegetik – heterodiegetik narrator → Üçüncül, öyküsel olmayan anlatıcı

Metadiegetik – homodiegetik narrator → Üçüncül, öyküsel anlatıcı (2003: 83)

Kaynak: Schmid 2003: 84

13 İngiliz edebiyatında bu terimler “narrating – experiencing self” olarak kullanılmaktadır, bkz. Cohn (1981:180)

Page 94: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

77

Schmid tarafından önerilen bu öyküsel:öyküsel olmayan karşıtlığı, geleneksel,

ancak birtakım anlaşmazlıkları doğuran birinci şahıs anlatıcısı (Ich–

Erzähler):üçüncü şahıs anlatıcısı (Er–Erzähler) karşıtlığının yerine kullanmak

amacıyla alınmıştır. Ancak, dil bilimsel biçim anlatıcı tipolojisinin temelinde

bulunulmamalıdır, çünkü her hikâye, aslına bakılırsa, hatta eğer dil bilgisel şahıs

kategorisi metinde açıkça ifade edilmediği takdirde dahi birinci şahıs ağzından

anlatılır. Schmid, anlatıcı tiplerinin ayırıcı özelliğini birinci şahıs şekillerinin

bulunması değil, anlatı ile işlevsel yönden ilişkili olmasının oluşturması gerektiğini;

“ben’in” sadece anlatı eylemine ait olduğu durumlarda anlatıcı öyküsel olmayan;

bazen anlatı eylemine, bazen de anlatılan dünyaya özgü olduğu durumlarda ise

öyküsel olarak nitelendirilebileceğini savunur (2003: 84).

Saf anlatıda karakter/aktör ve exegesiste anlatıcı olarak bulunan öyküsel

anlatıcının ikili varlığına uygun olarak, birinci şahıs şeklini kullanmak her iki plana

ait olabilir.

Anlatıcı tipi Birinci şahıs şeklinin aitlik durumu

Öyküsel olmayan “ben” = exegesis

Öyküsel “ben” = exegesis + diegesis

Öyküsel olmayan anlatıda birinci şahıs biçiminin tamamen bulunmaması

oldukça sık karşılaşılan bir durumdur. Ancak bu, anlatıcının tamamen bulunmaması

anlamına gelmez. O, anlatılanı kendini takdim etmeden değerlendirebilir,

yorumlayabilir vs. Birinci şahıs biçiminin bulunmaması öyküsel anlatıda da olabilir.

Öyküsel anlatıcı, kendisinden, kendisini sadece adıyla takdim ederek, üçüncü şahıs

gibi bahsedebilir. Sonuç olarak, öyküsel anlatıcı:öyküsel olmayan anlatıcı karşıtlığı

Page 95: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

78

anlatıcının sadece exegesiste veya saf anlatıda ortaya çıkmasına bağlı olarak ayırt

edilebilir.

Schmid, önermiş olduğu öyküsel:öyküsel olmayan karşıtlığının, bu karşıtlıklar

ile örtüşebileceği düşünülen açık:örtük, kişili:ki şisiz ve yazar:karakter gibi diğer üç

karşıtlık ile aynı olmadığını savunur ve bu kanısını aşağıdaki şekilde açıklar:

İlk olarak, söz konusu karşıtlık, açık:örtük/explicit:implicit karşıtlığından

farklıdır. Öyküsel olmayan anlatıcı, örtük/implicit anlatıcıyla özdeşleştirilmemelidir,

ancak “yorumlayıcı (exegetic) anlatıcı... kendisini takdim etmeyen hikâyecidir”

görüşünden yola çıkarak Paducheva’nın böyle bir özdeşleştirmeye yer verdiğini

görebiliriz (1996: 203). Yorumlayıcı anlatıcı, yani öyküsel olmayan anlatıcı, genel

olarak son derece örtük anlatıcı olarak karşımıza çıkar, ancak açık anlatıcı biçiminde

de görülebilir, yani (anlatan “ben” gibi) kendini doğrudan takdim edebilir.

İkinciden, öyküsel:öyküsel olmayan karşıtlığı, J. Peterson (1977: 176)

tarafından önerilen kişili:ki şisiz (Er-Erzähler:Ich-Erzähler) karşıtlığıyla

örtüşmeyecektir. Peterson’un görüşleri, hem anlatan “ben”e, hem de anlatılan

“ben’e” “birinci şahıs anlatısı” romanında özel bir “bedensellik (leiblichkeit)”

yükleyen Stanzel’in (1979: 119-124) görüşlerine yakındır. Bununla birlikte, öyküsel

anlatıcı, anlatan “ben” olarak öyküsel olmayan anlatıcıya göre daha bireysel, öznel

olmak zorunda değildir. Anlatılan “ben” vurgulanıyor ise, bu tür anlatıcı kişisiz bir

sese kadar da küçültülebilir.

Üçüncüden, önerilen ayırımlar bakış açısı veya perspektif problemlerine

değinmemektedir. İki kategorinin, anlatıcının saf anlatıda katılımı ve bakış açısı

kategorilerinin karışması, tipolojik yapılarda sıkça görülen bir hatadır. Böyle

Page 96: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

79

karışıklığın en basit örneği, F. Stanzel (1964; 1979) tarafından önerilen, yazar

anlatısı (authoriale narrative) ve kişisel anlatı (personale) durumlarıyla birinci şahıs

anlatısı durumunun (İch-Erzählsituation) karşılaştırıldığı anlatı durumları tipleridir

(Typenkreis der Erzählsituationen) (Schmid 2003: 87-89).

Bunları göz önünde bulundurarak, Schmid şöyle bir sonuca varmaktadır:

“Eğer, üçüncü şahıs anlatıcısıyla ilgili ilk iki tip, bakış açısına göre ayırt edilirse,

üçüncü tip Stanzel’e göre, anlatılan hikâyede anlatıcının bulunmasıyla tespit edilir.

Anlatı bilimcilerin bu konuyla ilgili bir takım eleştirici fikir ve yazılarına14 rağmen,

Stanzel, tamamen farklı iki kriterin karıştırıldığı ve “birinci şahıs” hikâyesinde bakış

açısının hem yazarın bakış açısı hem de kişisel bakış açı olabileceği görüşlerini kabul

etmemiştir” (2003: 89).

Öyküsel Anlatıcı Tipleri: Anlatan Ben: Anlatılan Ben

Anlatılan “ben”, saf anlatıda farklı konumlarda yer alabilir. Anlatıcının (daha

doğrusu – anlatılan “ben’in”) sıradan bir figüran olamayacağı, onun ya baş kahraman

(“otodiegetic narrator”) ya da gözlemci ve görgü tanığı olabileceğini savunan

Genette, (1972: 253-254) anlatılan “ben” durumunun sadece iki konumunu kabul

eder. Suzanne Lanser (1981: 160), Genette terminolojisine bağlı kalırken, saf

anlatıya katılmanın beş dereceli basamağını içeren ve buna uygun olarak

heterodiegetik, yani öyküsel olmayan anlatıcıdan uzaklaşmayı içeren daha detaylı bir

şemayı önermiştir.

14 Bkz. örneğin, Leibfried (1970: 246); Cohn (1981); Peterson (1981); Brayer (1998).

Page 97: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

80

Edebiyatta (Lanser’in tipolojisine göre 6. tip olan) otobiyografik anlatıcıya

çok sıkça rastlanır. Klasik otobiyografik anlatı, psikofiziksel özdeşlikle ilgili olarak

düşünülen, anlatılan “ben” ve anlatan “ben” arasında büyük bir zamansal mesafeyi

nazarda tutar. Bu tip anlatıda, anlatan “ben”i anlatılan “ben”den ayıran zamansal

mesafe, ya kısaltılabilir ya da uzatılabilir. Bu zaman zarfında “ben” değişmiş ve

böylece anlatıcı “ben” anlatılan “ben”den farklılaşmış olabilir.

Anlatı biliminin, öyküsel anlatıcı problemine işlevsel bakımdan yaklaşması

gerekir. Anlatıcı “ben” ve anlatılan “ben”, anlatıcı ve aktör, yani eylemin taşıyıcısı

olarak işlevsel bakımdan ayırt edilen iki derece olarak incelenilmelidir. Anlatı bilimi

bakımından anlatıcı “ben” ile anlatılan “ben” arasındaki ilişki, öyküsel olmayan

anlatıda anlatıcının karaktere, yani aktöre karşı olan ilişkisi ile aynı derecededir.

Yani, öyküsel olmayan anlatıda sadece anlatı planında bulunan anlatıcı, yani “ben”

başka birinin öyküsünü anlatır. Burada yapan derece olan aktör bir şahıstır. Öyküsel

anlatıda ise “ben” hem anlatıcı sıfatında anlatı planından yer alır, hem de öykü

Page 98: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

81

planında bir şahıs olarak bulunur. Bu tip anlatıda yapan derece olan aktör ve anlatılan

ben eşitli ği söz konusudur.

Değerlendirme İfadesine göre: Nesnel:Öznel

Olayları değerlendirme bakımından anlatı biliminde kurmaca yazar, genel olarak,

nesnel ve öznel olmak üzere iki türe ayırt edilmektedir. Nesnel anlatıcı, olayları

dışarıdan gözlemleyen bir kişi gibi nesnel bir şekilde anlatır. Bu tip anlatıcı anlatılan

öykünün dışında, ondan bağımsız olarak bulunur. Kurmaca yazarın ikinci türü olan

öznel anlatıcı öykünün içinde bulunan karakterlerden biridir. Ancak burada anlatma

işlevini öznel anlatıcı olan karakterin kendisi yapmaz. Anlatan derece değil, anlatı

nesnesi durumundaki bu karakter, birinci şahıs anlatılarında anlatılan ben

konumundadır. Bu tür anlatılarda anlatan derece ancak bu anlatılan benin öznel

eşdeğeridir, yani karakter anlatıcının anlatan benidir.

Öznel anlatıcı ile ilgili Stepanov, anlatıcının öykünün içinde bulunduğu

zaman yukarıda belirttiğimiz gibi bir karaktere dönüşeceğini, ayrıca bu karakterin

artık anlatının nesnesi olmaktan çıkıp, o öykünün anlatan öznesi konumuna

geçeceğini belirtmiştir (2002: 24). Böylece anlatıcının konuşmasının karakterin bakış

açısına göre sunulması durumunda anlatıyı öznelleştirilme süreci gerçekleşmektedir.

Bilgililik Derecesine göre: Herşeyi Bilen:Sınırlı Bilgi Sahibi

Bir anlatıda anlatıcı çoğu zaman her yerde bulunabilen, her şeyi bilen, kişisiz derece

olarak karşımıza çıkarken, zaman zaman kendi anlatısıyla ilgili fazla bilgiye sahip

olmayan, sadece kendi gördükleri, bildikleri şeyleri anlatan bir karakter olarak

Page 99: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

82

belirebilir veya ancak ona söylenenleri, verilenleri aktarmaya çalışan bir haber

ajansına da dönüşebilir.

Her şeyi bilen anlatıcı kahramanların en gizli düşüncelerini bilebilir,

geçmişteki olayları, geleceği ve aynı zamanda o anda olup biten olayların hepsini

bilir. Bu özelliğine göre, bu tür anlatıcıya, genelde Tanrısal anlatıcı da denilmektedir.

Ayrıca, o mekân konusunda da sınırsız imkânlara sahiptir.

Sınırlı bilgi sahibi anlatıcı, Paducheva’nın adlandırmasıyla, edimsel

bakımdan dürtülmüş/motivirovannıy anlatıcı (1996: 205) ise gerçeğe uygun biçimde

düşünür ve hareket eder, zaman ve mekân konusunda doğal sınırlılık sahibidir, ayrıca

karakterlerin iç dünyasını anlatma imkânına da sahip değildir.

Mekân Bakımından: Her Yerde Olabilen:Bulunmadaki Sınırlılık

Herşeyi bilen ve sınırlı bilgi sahibi anlatıcı durumunda olduğu gibi heryerde olabilen

anlatıcı zaman ve uzam ekseninde ileri geri rahat hareket ederek, hem geçmişe

gidebilir, hem de geleceğe atlayabilir; bu konuda sınırsız imkânlara sahiptir. Belirli

bir uzamda bulunurken, çok uzakta, başka bir uzamda gelişmekte olan olaylara da

müdahelede bulunabilir. Bunun aksine bulunma sınırlılığı olan anlatıcı, doğal olarak,

karakterlerin geçmişi, geleceği ile ilgili bazı şeyleri bilmeyebilir, kendinin

bulunmadığı uzamlarda gelişen olaylardan haberi olmayabilir. Başka bir değişle,

uzam ve zamanda bulunmadaki sınırlılık dolayısıyla, bu tür anlatıcılar daha çok

anlatıda bulunan veya bulunmayan bir karakter, yani bir hikâyeci tarzında belirir.

Page 100: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

83

İç Bakış Açısından: İçte Bulunan:Dışta Bulunan

Anlatıcı derecesi çeşitli bakış açılarından değerlendirilmektedir. Meselâ, genelde,

metinde anlatıcının dört esas konumu mevcuttur (Dolinin 1985).

(1) öykü mekânının dışında bulunan yazar anlatıcı.

(2) öykü mekânının içinde bulunan anlatıcı başkahraman veya anlatıcı görgü

tanığı.

(3) öykü mekânının dışında bulunan kurmaca yazar.

(4) öykü mekânının içinde bulunan kurmaca hikâyeci başkahraman veya

hikâyeci görgü tanığı (Dolinin 1985: 185).

Ayrıca, K.A. Dolinin, birinci konumda bulunan anlatıcının anlatısının 3. şahıs

eki ile ifade edildiğini ve sadece karakterlerin dünyasının dışında değil, onların

üstünde bulunduğunu belirtmiştir (1985: 186).

Bunun tam tersine, dördüncü konumda bulunan anlatıcının anlatısı, (daha

doğrusu hikâyeci) 1. şahıs eki ile ifade edilecektir. “Gerçek yazar ile örtüşmeyen ve

öykü mekânında, yani karakterlerin mekânında bulunmayarak kendisinin özel

hikâyesini (veya bizzat tanık oduğu bir hikâyeyi) anlatan anlatıcı figürü, gerçekte

özel hayat ile ilgili gerçek bir anlatı oluşturma denemesi olarak ortaya çıkmaktadır”

(Dolinin 1985: 187).

Güvenilirlik Derecesine göre: Güvenilir:Güvenilmez

Çok fazla anlaşılır olmayan bir kavram olan güvenilmez anlatıcı kavramı W. Bouth

(1961) tarafından ortaya atılmıştır. Bouth’a göre anlatıcı ve örtük yazar

kavramlarının örtüşmediği durumlarda güvenilmez anlatıcı durumu meydana gelir.

Schmid ise daha yeni tanımlamalara göre, anlatıcının güvenilirlik ve güvenilmezlik

Page 101: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

84

derecesinin ölçütünün örtük yazar değil, gerçek okur olması gerektiğini belirtmiştir

(2003: 71). Yukarıda bahsettiğimiz insanbiçimcil olmayan, hayvan veya eşya

biçiminde karşımıza çıkan anlatıcılar bir bakıma güvenilmez anlatıcılardır. Bunun

tersine, otobiyografik anlatıların anlatıcıları, öyküyü birinci şahıs ağzından sunan

hikâyeciler daha güvenilir anlatıcılardır.

1.4.6. Kurmaca Okur

Kurmaca okur veya narratator15 (Fr. narrataire, İng. narratee), metin içi bildirişim

düzeyinin anlatı derecesi; kurmaca anlatıcısının alıcısı, anlatıcının kendi hikâyesini

yönelttiği derecedir. Kurmaca okur kavramı son derece şartlıdır; ancak bu durum söz

konusu derecenin sıkça dinleyici olarak tanıtılmasıyla değil, onun her zaman alıcının

düşünülen imgesi olarak karşımıza çıkmasıyla ilgilidir. Bu konu ile ilgili olarak

kurmaca okur ve örtük okur kavramlarının kriterlerinin tespit edilmesi ve

tanımlanması amaca uygundur.

Kurmaca okur imgesinin araştırılması daha Fransız yapısalcılığından önce

Polonya anlatı biliminde yola koyulmuştur. Örneğin, Maria Jasinska’nın

çalışmasında (1965: 215-251) “gerçek okur (szytelnik realny)” ve “epik okur

(szytelnik epicki)” arasında ayırım yapılmış, üstelik gerçek okur somut bir okur ile,

epik okur ise kurmaca okur ile örtüştürülmüştür.

Bilimsel edebiyatlarda sadece örtük (implicit) okur ile kurmaca okurun

karıştırılmasına değil, hatta bunun gibi ayırımdan tamamen vazgeçildiği durumlara

da sıkça rastlamak mümkündür. G. Genette (1972: 267) ve (onun iziyle) sonra S.

15 İl’in tarafından önerilen “narratator”(1996) terimi, Fransız kavramı narrataire (Genette 1972: 226; Prince 1973a) ve İngilizce’deki narratee (Prince 1971) kavramlarının Rusça eşdeğeridir. Destinateur

Page 102: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

85

Rimmon (1976: 55; 58) extradiegetik okuru “var sanılan” veya örtük okur ile

özdeşleştirmişlerdir. Genette, hatta böyle bir özdeşleştirmenin ekonomik (yani

kavram tasarrufu) olduğu görüşündedir. M. Bal (1977: 17), Schmid (1973: 23-25;

33-36) tarafından yapılan örtük ve kurmaca okur ayırımının “göstergebilimsel açıdan

önem taşımadığını” savunmaktadır. M. Toolan’a (1988) göndermede bulunan E.

Paducheva (1996: 216), “böylesi tekrarlamaların gerekli olmadığını” açıklamaktadır:

anlatı bildirişimi sırasında anlatıcının alıcısı ikame okur değil de, okurun kendisidir.”

Schmid, tespit etmiş olduklarına dayanarak, kurmaca okurun örtük okurdan

ayırt edilmesi konusunda ısrar etmektedir. Örtük okur, yazarın düşünülen alıcısı veya

ideal recipienti, kurmaca okur ise, anlatıcının alıcısı veya ideal recipientidir (okuru

veya dinleyicisidir) (2003: 99).

1.4.6.1. Kurmaca Okurun Açık Tasviri

Kurmaca okur (narratator), anlatıcı (narrator) gibi iki yöntemle: açık ve örtük olarak

tasvir edilebilir.

Açık tasvir, dil bilgisel ikinci şahıs şekillerinin yardımıyla veya “saygıdeğer

okur”, “sevgili okur”, “aydın okurum” vs. gibi hitap formülleriyle gerçekleştirilir. Bu

yol ile yaratılmış olan okur tipi belli bir niteliklere sahip olabilir. Örneğin, çeşitli

kılıklara giren16 anlatıcı yazar sıfatına büründüğü zaman onun alıcısı yazar

kılığındaki anlatıcının çağdaşı, hayranı olarak karşımıza çıkar. Anlatıda okurun açık

bir şekilde tasvir edilmesi durumlarında anlatıcı alıcısıyla bulunduğu ortam ve

deneyimlerinin ortak olduğunu vurgulamak amacıyla, biz böyle görmüştük, biz böyle

– destinataire kıyaslama yoluyla, narrateur – narrataire ikili yapısını ilk olarak R. Bartnes (1966: 10) kullanmıştır.

Page 103: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

86

okurduk vs... örneğinde olduğu gibi, dil bilgisel birinci şahsın çoğul durumundan

yararlanır. Anlatıda bir okurun bulunması, anlatıcının alıcısına yönelttiği soru

cümleleri vasıtasıyla da ortaya çıkar.

1.4.6.2. Kurmaca Okurun Örtük Tasviri

Kurmaca okurun örtük tasviri, anlatıcı tasviri gibi aynı bildirme işaretlerinden

yararlanmakta ve aynı çok anlamlı işlevlere dayanmaktadır. Kurmaca okurun

tasvirinin anlatıcının tasvir edilmesi üzerine kurulduğunu söyleyebiliriz, çünkü tıpkı

örtük okurun örtük yazar özellikleri kapsamında yer aldığı gibi, kurmaca okur da

kurmaca yazarın, yani anlatıcının niteleyicisi görevini yapmaktadır. Kurmaca okurun

belirginliği, anlatıcının belirginliğine bağlıdır: anlatıcı ne kadar belirgin ise, alıcı

hakkındaki fikirleri o kadar belirgin şekilde oluşturabilir. Ancak, açık anlatıcının

bulunması, doğrudan kurmaca okurun da anlatıcı ile aynı derecede açık şekilde

bulunduğu anlamına gelmemelidir.

Her anlatıda, genelde kurmaca okuru bulunur. Kurmaca okurun varlığına

işaret eden belirtiler ne kadar zayıf bile olsa, onlar hiçbir zaman tamamen yok

olmazlar. Kurmaca alıcıyı, yani kurmaca okuru belirlemenin edebiyatta başvurma

veya ilgisini çekme (appeal) ve tanıtım (orientation) olmak üzere iki çeşit yolu vardır.

Başvurma, genelde alıcının anlatıcı, onun anlattığı öykü, anlatılan dünya veya onun

bazı karakterleri karşısında belli bir konumu alması için alıcıya örtük bir biçimde

yöneltilen bir çağrı, alıcının bulunduğuna işaret etme yöntemidir. Bu yöntem anlatıda

sıkça başvurulan yöntemlerden biridir.

16 Anlatıcının çeşitli rolleri hakkında bkz. Semenko (1957); Hilsher (1966: 111-162); Bocharov (1967); Meyer (1968); Shou (1996).

Page 104: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

87

Schmid tanıtımın, alıcının düşünülen (dilsel, bilgi/epistemolojik, etik, sosyal

vs.) kodlamaları ve normları ile ilgili olduğu görüşündedir. Ayrıca, Schmid’e göre,

anlatıcı alıcının düşünülen normlarını paylaşmayabilir, ancak anlatıcı alıcısı için

anlaşılır dilde konuşmak ve onun bilgi kapasitesini göz önünde bulundurmak

zorundadır.

Her anlatı, anlatıcının kendi alıcısı hakkında hangi görüşte olduğu ile ilgili örtük bilgiler

içermektedir. Yine anlatıcı kendi alıcısını kendisinin verdiği talimatları yerine getiren

pasif, itaatkâr biri olarak veya anlatılanları kendine göre değerlendiren, soru soran,

şüphelerini dile getiren veya karşı çıkan aktif biri olarak düşünebilir ve ona göre

tanıtabilir (Schmid 2003: 102).

Kurmaca okurun aktif muhatap olduğu böyle anlatıları Bakhtin “dil bilim üstü

(metalinguistic)” sınıflandırmasında “çift sesli sözün (dvugolosaya slova)” “aktif

türüne”, başka bir deyişle, aynı anda iki anlamsal konumun “duyulduğu” türe dâhil

eder (1929: 90).

1.5. Anlatı Çözümlemesi ve Dil Bilimi ile İlişkisi

XX. yüzyılın 80’li yılları sosyal bilimlerde “anlatı devriminin” başlangıcı olarak

bilinmektedir. Bu devrimin temel fikrini, bilimin değişik biçimlerinin işlevlerini

anlamanın, ancak onların anlatı tabiatının incelenmesi ile mümkün olduğuna dair

iddia oluşturmuştur. Bu durum, “dil bilimsel devrimin” sosyal, siyasî, ruhbilimsel ve

kültürel problemleri dilsel meseleler olarak kabul etme talebini tamamlamıştır.

Yukarıda adı geçen eğilimler, bilimin çeşitli alanlarının araştırmacılarının

anlatıyı bireysel ve sosyal uygulamaları kavramanın belirleyici metodolojik prensibi

olarak ele almalarına sebep olmuştur.

Bugünlerde metin dil bilimi araştırmalarında metin çeşitlerinden biri olarak

anlatı incelemeleri özel bir yere sahiptir. Anlatı, dünya algılayış usullerinden biri ve

Page 105: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

88

insanın var oluşunun özel bir biçimiyken, disiplinler arası araştırma konusu hâline

gelmiştir.

Dil bilimsel bir kategori olarak anlatı, sözlü sıralamayı gerçekte olup biten

olaylar sırasının üzerine kurma yoluyla geçmişte yaşananları özetleme yöntemidir

(Labow, 1972:359). Anlatı meselesi, edebiyat ve dil biliminin araştırma konusudur.

Edebiyatçılar, edebî anlatının anlamlı unsurlarının yapılandırılması ve onun anlamsal

dereceleri meselelerini incelerken, dil bilimi ise edebî anlatıyı teşkil eden dilsel

unsurlarıyla ilgilenmektedir.

Bununla birlikte edebiyat ve dil bilimin yaklaşımlarında yapısal ilişki ortaya

çıkmaktadır. Çünkü edebî tipin hareketliliği Stepanov’un belirttiği gibi, dil

vasıtalarıyla ifade edilir, ancak dil dışı anlamsal vazife ile belirlenir (1976: 148).

Edebî anlatıyı meydana getiren ve dil bilimsel çözümleme konusunu

oluşturan dil araçları ise, her birinin edebî anlatının amacına ulaşmasında önemli

yere sahip olduğu bir bütünlük içinde aşamalı/hiyerarşik olarak düzenlenmiş

unsurların çok seviyeli, çok işlevli bir sistemini teşkil etmektedirler. Anlatıyı teşkil

eden en küçük birim sözcük bile onun dokusunda özel yapısal, anlamsal ve biçem

bilimsel görev üstlenmektedir. M.M. Bakhtin’in görüşüne göre, sözcük “yetkili edebî

algı” ile “oynanmakta olan” “olayın senaryosuna” dönüşme yeteneğine sahiptir

(Bakhtin 1996: 79).

Labow’un belirttiği gibi, esas anlatı birimi “anlatı tümcesidir”. Zira anlatı

tümcesi “en küçük anlatıyı”; zamansal sıralama temelinde olayların sıralaması

üzerine kurulan iki tümcenin birbirini izlemesini oluşturabilir (Labow 1972: 360).

Page 106: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

89

Ancak edebî anlatının yapısı esnektir, bunu olayların betimlemenmesi

sırasında zamansal ilişkilerin bozulmasında görmek mümkündür. Bu ise onların daha

detaylı bir biçimde anlatılmasını sağlar, anlatının planını derinleştirir. Böylece,

kanonsal ve kanonsal olmayan edebî anlatı türlerini ayırt etmek mümkündür

(Kucherenko 2001)17.

Rus biçimci mektebi ve yapısalcı eğilimlerine göre (Propp 1968; Barthes

1987; Chatman 1987), edebî anlatı içeriği iki dereceye ayrılmaktadır: 1) dizimsel

işlev genelde kendini izleyen ve onu tamamlayana göndermede bulunduğuna göre

dizimsel ilişkiler içinde bulunan (şahısların davranışlarını nakleden (yansıtan)

davranış birimlerinin) işlevler derecesi; 2) şahıs ve onun karakterolojik özellikleri,

çevresindeki unsurlar, soyut tipler gibi kavramları barındıran varlıklar, fikirler

derecesi.

Bu anlamsal dereceyi, Barthes bütünleyici nitelikteki anlatı birimlerini içeren

paradigmatik derece olarak adlandırmaktadır (1987: 396). Çekimsel/paradigmatik

derece bu durumda anlatı birimlerinin bağıntısı anlamına gelmektedir. Böylece,

birleştirici anlatı birimlerinin bağıntıları her zaman diğer anlamsal dereceden yer

almakta ve çoğunlukla açık biçimde ifade edilmemektedirler. Onlar (bağıntılar) şahıs

veya (ayrı bir epizot veya bütün bir eserin) anlatı/sı derecesinde ortaya çıkarlar.

Birleştirici birimler arasında: birleştirici-belirtici ve birleştirici-bilgi verici anlatı

birimleri olarak iki türü ayırt edilmektedir. Birleştirici-belirtici tür şahıs tipinin

keşfedilmesi, ortam unsurlarının betimlenmesi görevini yapmaktadır. İkincisi ise

(birleştirici-bilgi verici tür) şahıs veya olayların zaman ve mekânını belirleyen bilgi

17 Kucherenko M.İ. İntegrativnaya Funktsiya Konstruktsiy s Prisoyedinyonnım Komponentom, Anglisistika v XXI veke. 22-24 Noyabrya 2001.g. Sankt-Peterburg. http//www.phil.pu.ru/depts/02/anglistikaXXI_01/36. htm - 21k -

Page 107: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

90

verici veya süje gelişmesini eşdeğer biçimde kavramaya izin veren herhangi bir

başka bilgiyi veren olarak karşımıza çıkmaktadır (Kucherenko 2001)18.

Dil bilimsel anlatı çözümlemesinin genel ilkeleri, anlatının dil, yorumlama ve

uygulamanın ürünü olarak ele alınmasını gerektirmektedir, başka bir ifade ile gerçek

dünyanın onun dilde yansıma meseleleri ile ilk baştaki örtüşmesi kastedilmekte –

“gerçek dünya” önemli derecede farkında olmadan söz konusu toplumun dilsel

normları üzerinde kurulmaktadır (Vorob’eva 1999: 95). Bu bağlamda anlatı özel

epistemolojik biçim olarak karşımıza çıkmaktadır – insan gerçek dünyayı sadece

anlatı ve hikâyeler vasıtasıyla benimseyebilir. Kalmıkova, Mergentaler (2002) dil

bilimsel araştırmalarda W. Labow’un önermiş olduğu (1997) “anlatı, olayların

zamansal sıralamasını yansıtan düzenlenmiş tümcelerin sıralanması ile geçmişte

yaşananların betimlenmesi yöntemlerinden biridir... anlatılar cevap, istek, sitem v.b

gibi ayrı ayrı söz edimlerinin eşdeğeri işlevini üstlenmektedir” şeklindeki tanımının

klasik bir tanım olarak kabul edildiğini belirtmişlerdir. Labow ve Waletzky’ye göre

(1997) anlatının sahip olması gereken en önemli dil bilimsel özellikler şunlardır: 1)

olayların zamansal yapılanmasına uygun yan tümcelerin bulunması; 2) anlatının

geçmiş zamana ait olması; 3) belirli yapısal unsurların: tanıtımın (şahısların, olayın

yeri ve zamanının betimlenmesi), karmaşık olaylar dizini, değerlendirme (olup

bitenlere karşı yazarın tutumunun ifade edilmesi), çözüm ve sonuç (anlatının

sonuçlandırılması ve onun “burada ve şu anda” durumu ile ilişkilendirilmesi)

(Trotsuk 2004: 61). Böylece, anlatı çözümlemesinde ilk olarak bakılması gereken

konulardan biri anlatının zamansallığıdır.

18 Kucherenko M.İ. İntegrativnaya Funktsiya Konstruktsiy s Prisoyedinyonnım Komponentom, Anglisistika v XXI veke. 22-24 Noyabrya 2001.g. Sankt-Peterburg. http//www.phil.pu.ru/depts/02/anglistikaXXI_01/36. htm - 21k -

Page 108: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

91

1.6. Anlatı Zamanı, Kipi/Kipli ği ve Sesi

Zaman, kip/kiplik ve ses bir edebî metin ve dil bilimi kategorisidir. Edebî

eserin zamanı “kendi sanatsal meselelerine hem dil bilgisel zamanı hem de onun

yazar tarafından felsefî algılanmasını barındıran edebî eserin sanatsal dokusunun

kendisidir” (Lihaçev 1975: 215). Anlatı kipliği, Genette’in anlatımıyla, anlatım

konusu olan şeyle ilgili az veya çok güvenilir şekilde ne anlatılabilir ve bu hangi

bakış açısından sunulabilir sorularını araştırır (1980: 161-162).

Discours du Récit (1972)/İng. Narrative Discourse (1980)/Anlatı Söylemi adlı

yapıtında Genette, anlatı biliminde dil bilgisinin önemini belirlerken, anlatının,

Proust’un Kayıp Zamanın İzindesi gibi her ne kadar geniş ve karmaşık yapıya sahip

olursa olsun, bir veya birkaç olayı betimlemeye çalışan sadece bir dilsel yapıt

olduğunu savunmuştur. Böylece hacmi ne kadar devasa olsa bile, anlatıyı dil

bilgisinde fiilin genişletilmesi olarak bakılan tek bir fiil biçiminin retorik gelişmesi

olarak tanımlamak bile pek ala mümkündür. Ayrıca, Genette, Ben gidiyorum. Pyer

geldi gibi cümlelerin anlatının en küçük biçimi olabileceğini de belirtmiştir (Genette

1980: 30). Buna uygun olarak, Genette’e göre “anlatı eserinin çözümleme

problemleri”, yukarıda belirttiğimiz gibi, fiil zamanı kategorisinin zaman, kip/kiplik

ve ses kategorilerinin temelinde kurulacaktır.

Zaman kategorisi bu çalışmada sıra, süre, sıklık olmak üzere üç öğeyi

içermektedir.

Kip veya kiplik kategorisi ise, Genette’in adı geçen eserinde odaklanma/bakış

açısı ile ifade edilmektedir. Genette Kim görüyor? ve Kim konuşuyor? şeklinde iki

esas soruyu sorarak, odaklanmayı belirlemeye çalışmıştır. Bu soruların cevaplarına

Page 109: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

92

bağlı olarak, odaklanmayı; sıfır, dışsal ve içsel odaklanma olmak üzere üçe

ayırmıştır.

Ses kategorisi ise anlatıcının/hikâyecinin anlatılan öykünün içinden veya

dışından aldığı konumuna göre belirlenir. Genette’e göre ses/çatı kategorisi dil

bilgisel şahıs kategorisi, anlatım/öyküleme zamanı ve anlatı düzeylerini inceler.

1.6.1. Anlatı Zamanı

Zaman incelemesi çok eskilerden beri dil biliminin ilgi odağı olmaktadır. Ancak

zamanla ilgili çalışmaların büyük bir çoğunluğu dilin biçim bilgisel düzeyinde fiilin

zamansal biçimleri ve söz dizimsel yapılardaki kullanımıyla sınırlı kalmış, başka bir

ifade ile, dil bilgisel zaman kategorisi sınırını, yani tümce ve sözce düzeyinin zaman

biçimlerinin çekimsel yapılandırmaları sınırını aşamamışlardır. 1970’li yıllarda metin

dil biliminin hızlı bir şekilde gelişmeye başlamasıyla zamanı metin düzeyinde

inceleme konusu gündeme gelmiştir. Edebî zaman konusu, ilk kez metin dil bilimi

düzeyinde dil biliminin araştırma konusunu oluşturmuştur. Günümüzde edebî zaman

konusu yeniden dil bilimcilerin ilgi odağı olmakta, ancak bu kez daha yeni düzeyde,

anlatı bilimi düzeyinde araştırılmaktadır. Anlatı biliminde zaman kategorisi ikili

tabiata sahiptir: yani anlatı bilimsel zaman kategorisi, öyküdeki olayların zamansal

sıralamaları, süresi ve sıklığı anlatıya nasıl aktarılmakta ve hangi dil bilgisel

vasıtaların yardımıyla verilmekte olduğu meselelerini araştıran bir kategoridir.

B. Tomashevsky, Teoriya Literaturı. Poetika. Tematika/Edebiyat Kuramı.

Yazın. Tema Örgüsü (1996) adlı çalışmasında edebî eserde öykü/fabula zamanı ve

anlatım zamanının ayırt edilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Tomashevsky’nin

tanımlamasına göre “öykü zamanı, tasvir edilen olayların tamamlanması, anlatım

Page 110: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

93

zamanı ise eseri okumak için harcanan zamandır (buna uygun olarak da dramda bir

oyunun sergilenme süresidir) (1996: 230).

Öykü zamanı Tomahsevsky’nin açıklamasına göre metinde çeşitli şekilde

verilebilir:

1) eylem anını mutlak/kesin (örneğin, “8 Ocak 18** senesinde saat ikide”, “kışın”) veya

göreceli (olayların eş zamanlı olarak gerçekleşmesini veya onların zamansal ilişkilerine işaret

ederek: “iki sene sonra” vs.) olarak belirleyerek/tarihlendirerek;

2) olayların gerçekleştiği zamansal aralara işaret ederek; (“sohbet yarım saat boyu devam

etti”, “seyahat üç ay sürdü”, veya dolaylı bir biçimde: belirtilen yere beşinci gününde

ulaştılar” vs).

3) bir süre izlenimi yaratarak: konuşmaların hacminden veya eylemlerin normal sürelerini

düşünerek veya dolaylı olarak anlatılanların ne kadar zamanı alabileceğini tespit ederiz.

Belirtmemiz gerekir ki, yazar uzun konuşmaları kısacık süreye sığdırarak ve tam tersine, kısa

konuşmaları uzatarak üçüncü biçimden oldukça rahat yararlanır (Tomashevsky 1996: 230-

231).

Wilpert’in Sachwörtebuch der Literatur (1989) sözlüğünde “sözlü sanatın en

önemli yapısal unsuru” olarak tanımlanan zaman kategorisi, anlatısal zaman

(hikâyenin süresi (buna uygun olarak okuma süresi)) ve anlatılan zaman

(bahsedilmekte olan öykü sürecinin süresi) olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Buradaki

anlatısal zaman Tomashevsky’nin anlatım zamanına, anlatılan zaman kavramı ise

öykü/fabula zamanına denk gelmektedir. Ayrıca, Wilpert bu iki zamanın bir anlatım

tekniği olan bilinç akımı/stream of consciousness gibi durumlarda örtüşebileceğini

savunur. “Zira kitabı okuma, eylemin gerçekleştiği süre kadar zamanı kapsayabilir

veya bu iki zaman geleneksel romanlarda yapıldığı gibi ayrılabilir: geleneksel

romanlarda “çekirdek” olaylara yoğunlaştırma, zaman ve zamansal sıçramalara

odaklama sayesinde anlatılan zamandaki büyük bir süreyi anlatı zamanında kısa

sürede yakalayabilir” (Wilpert 1989: 1043-1044; Tamarçenko 1999: 101).

Anlatı zamanı ile ilgili olarak Manfred Jahn Narratology: A Guide Theory of

Narrative (2002) adlı çalışmasında anlatının iki büyük zamanını belirtmiştir: geçmiş

Page 111: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

94

zaman anlatısı (narrative past) ve şimdiki zaman anlatısı (narrative present). Bunlar

anlatıcının olayların hangi zamanda olduğunu anlatmasına bağlıdır. Aslında metinde

zamanın kullanılması anlatıcının konuşma anıyla ilgilidir.

Bunun dışında Jahn adı geçen çalışmasında söylem şimdisi (Discourse-Now)

ve hikâye şimdisi (Story-Now) kavramlarına da yer vermekte ve bu kavramları şu

şekilde açıklamaktadır:

Söylem şimdisi, konuşma/söylem anındaki zamanın şimdiki anı; anlatıcının (narrator’un

şimdiki zamanı);

Hikâye şimdisi ise hikâyenin içindeki şimdiki an (zaman); kahramanın şimdiki zamanı.

(2005)19

Jahn (2005), ayrıca, bunlara bağlı olarak anlatı zamanı çözümlemesinde Ne

zaman?, Ne kadar?/ Ne zamana kadar? ve Ne sıklıkta? gibi üç soru ile

karşılaşılacağını belirtir. Ayrıca, burada ilk sorunun, anlatının düzeni ve sırasını,

olayın ne zaman olduğunu bildidiğini; ikinci sorunun ise anlatının uzunluğunu,

sürekliliğini; üçüncüsünün ise olayların sıklığını bildirdiğini belirtmiştir.

Zamanı düşünen ve onu araştırmaya kendini adamış insanlar onu çeşitli

açılardan incelemeye almışlardır. Örneğin, biyolojik zaman (silsile, yaşam ritmi);

jeolojik zaman (dönem, devir, tarih); tarihî zaman (çağ, zaman, asır); fizikî zaman;

felsefî zaman; psikolojik zaman; mitolojik zaman; edebî zaman; dil bilimsel zaman

vs., bu şekilde bilim sistemine ve araştırma alanına göre değişmektedir. Bu yüzden

felsefî ve dil bilimsel çalışmalarda farklı anlamlardaki zamanlardan bahsedilir.

Son zamanlarda edebiyattaki zamanla ilgili çalışmaların sayısı hızla

artmaktadır. Edebiyattaki zaman çeşitli yönleriyle değişik yaklaşımların araştırma

konusunu oluşturabilir. Örneğin, edebî eserin dil bilgisel zamanı incelenebilir; bu

19 Bkz. http://www.uni-koeln.de/~ame02/pppn.htm

Page 112: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

95

konuda R.O. Jakobson’un Poetry of Grammar and Grammar of Poetry (1961) adlı

çalışması son derece önemli bir çalışmadır. Lihaçev, bu çalışmanın edebî eser

zamanının incelenmesindeki dil bilgisel yaklaşımın özellikle lirik şiir üzerinde çok

verimli olduğuna dikkati çeker (1979: 214). Zaman meselesi üzerine yazarların

görüşleri de incelenebilir; bu konudaki önemli çalışmalar Poulet’in Etudes sur Ie

temps humain (1949) ve Meyerhoff’un Time in Literature (1960) adlı çalışmalarıdır.

Bu çalışmalar zamanın felsefi açıdan incelenmesini ele almakta ve zaman konusunun

eserde nasıl meydana geldiği ve nasıl çözümlendiğini araştırmaktadır. Anlatıda

zaman konusu dil bilimciler ve felsefe araştırmacılarının olduğu gibi, anlatı

bilimcilerin de ilgi odağı olmuş, birçok araştırmacının araştırma konusunu

oluşturmuştur. Bu konuda kendinden en çok söz ettiren çalışmalar P. Ricoeur’un

Time and Narrative/Zaman ve Anlatı (2000); Fleischmann’ın Tense and Narrativity

(1990) adlı çalışmasıdır. Ayrıca, bu konu Batı bilim dünyasında G. Genette, Tz.

Todorov, Toolan vs., Rus ekolünde ise B. Tomashevsky, V. Uspensky, D.S. Lihaçev

vs. gibi birçok bilim adamının ilgi odağı olmuştur. Bahsettiğimiz araştırmacılar,

diğer birçok araştırmacıların da olduğu gibi, zaman konusu ile birlikte neredeyse

onunla birlikte düşünülen kip ve bakış açısı konularını da incelemişlerdir.

Çizgisel ve durağan bir olgu olan metinden edebî eser dünyasına geçişi

sağlayan metnin en önemli özellikleri, Genette, Todorov başta olmak üzere birçok

araştırmacıların da belirttiği gibi, zaman, kip ve bakış açısı kategorileridir. Anlatıda

zaman kategorisi, sayfa içindeki harflerin; kitap içinde sayfaların sırası biçiminde

beliren edebî eser metninin zaman ekseni ve kurmaca dünyada olayların ve

karakterlerin oldukça karmaşık bir biçimde düzenlenmiş zaman ekseni olmak üzere

iki zaman ekseninin oranı ile ilişkilidir (Todorov 1975: 63).

Page 113: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

96

Zaman kavramı altında genelde zamanda olup bitenlerin 3 biçimi anlaşılır:

geçmiş, şimdiki an ve gelecek. Dilde zamansal gerçeğin iki farklı türü mevcuttur.

Sözlü anlatıdan farklı olarak, yazılı anlatıdaki zamanın spesifik özellikleri meselesi

dil biliminde metin dil bilimi alanının meydana gelmesine bağlı olarak ortaya

çıkmıştır. “Edebî zamanı biz olay örgüsünün kurulmaya başladığı olayların zamanı,

başka bir deyişle konu zamanı olarak algılarız” (Turaeva 1979: 15). Edebî zaman,

metin içinde olup bitenleri zamansal bakımdan düzene sokar. “Edebî zaman dahi, her

hangi bir zaman gibi olayların zamansal bakımdan uzaması olarak algılanan bir

uzunluğa, süreye sahiptir” (Turaeva 1979: 15).

Edebiyattaki zaman ve mekân konusu ile ilgili olarak, Rus dil bilimcilerinden

R.A. Zabov ve A.M. Mostapanenko O Tipologii Prostransvenno-Vremennıh

Otnoşeniy v Sfere İsskustva, Ritm, Prostranstva i Vremya v Literature i

İsskustva/Sanat Alanındaki Zamansal ve Uzamsal İlişkilerin Tipolojisi Hakkında;

Sanat ve Edebiyatta Ritm, Uzam ve Zaman (1974) başlıklı çalışmalarında onları

edebiyat ve sanata katkısına göre üçe ayırmışlardır: 1) Realist (fizikî) zaman ve

mekân; 2) Kavramsal zaman ve mekân; 3) Duygu zamanı ve mekânı.

1. Fizikî zaman ve mekân, bizim dışımızda gelişen, yani gerçek zaman ve mekândır. Fizikî

zaman ve mekân sınırsızdır.

2. Kavramsal zaman ve mekân, bizim etrafımızdaki dünya, tabiat, insanlarla ilgili bizim duygu

dünyamızda oluşan kavramlardır. Buna örnek olarak, ay, gün takvimlerini verebiliriz.

3. Duygu zamanı ve mekânı, insanların duygu ve düşüncelerinin, psikolojik durumlarının

değişmesiyle ilgilidir, başka bir deyişle, bir eserin içindeki zaman ve mekâna bağlı olarak

kişilerin duygularının değişmesidir (Zabov, Mostapanenko 1974: II).

Sanat eserinin zamanı demek nedir? Onun dil bilgisel zaman kategorisiyle ve

zamanın felsefî algılanışıyla olan ilişkisi nasıldır? Lihaçev, Poetika Drevnerusskoy

Literaturı (1979) adlı çalışmasında sanatsal zamanı eserin sanatsal dokusunu

meydana getiren olgu olarak tanımlamış ve hem dil bilgisel zamanın hem de zamanın

Page 114: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

97

yazar tarafından felsefî biçimde algılanışının da sanatsal zamana bağlı olduğunu

savunmuştur. Sanatsal zaman, Lihaçev’un belirttiği gibi, nesnel, fizikî zamandan

farklı olarak, zamanın öznel algılanış çeşitlili ğinden yararlanır. Bilindiği gibi, insan

zamanı oldukça öznel bir biçimde algılar. İnsan için zaman oldukça yavaş

geçebildiği gibi hızla akıp gidebilir. Edebî eser de insan ürünü olduğuna göre,

eserdeki zaman da özneye bağlı olarak değişik biçimde sergilenebilir.

Ayrıca, Lihaçev, zamanla ilgili önemli bir hususa dikkatimizi çeker; zamanın

edebî eserde tasvir edilmesinin dil bilgisi meselesi olmadığı görüşünü ortaya atar:

Anlatıda fiil şimdiki zamanda kullanılmış olabilir, ancak okur geçmişten bahsedildiğini açıkça

anlayacaktır. Fiiller geçmiş ve gelecek zamanda da kullanılmış olabilir, ancak tasvir edilen

zaman şimdiki zamanı gösterir. Dil bilgisel zaman ile sözlü eser zamanı esaslı bir şekilde

ayrılabilir. Eylem zamanı ile yazar ve okur zamanı birçok faktörlerin birleşimiyle kurulabilir;

bunların arasında dil bilgisel zaman sadece o faktörler toplamının biridir. Dil bilgisel zaman ile

edebî zamanın ayrımı buna rağmen, elbette, sadece dışsaldır: eserin dil bilgisel zamanı

kendiliğinden anlatının üst düzey yapısına, eserin sanat-üstü yapısına dâhil edilir... (Lihaçev

1979: 220).

Böylece, sözlü eserde tasvir edilen zaman dil bilgisine yüklenilemez. Lihaçev

ayrıca, dil bilgisinin edebî zamanın oluşumu için kriter derecesindeki faktör

olmadığını, anlatının bütün parçalarının zamansal bir işleve sahip olduklarını

vurgulamıştır (Lihaçev 1979: 220)

Sanat eserlerindeki zaman çeşitlerini D.S. Lihaçev, 1) Anlatı zamanı; 2)

Yazar zamanı (yazılı kültür ürünleri için için); 3) Anlatıcı zamanı (sözlü kültür için)

ve 4) Okur veya dinleyici zamanı olarak dörde ayırmıştır (Lihaçev 1979: 212).

Ancak, burada sözü edilen yazar zamanı, anlatıcı ve okur veya dinleyici zamanı

kavramları, Lihaçev’un görüşlerine göre, yazarın, anlatıcının ve okur veya

dinleyicinin anlatıdaki olaylarla ilişkisine göre belirlenecektir. “Yazarın eserde

sanatsal niyetinin “yansıtıcısı/retranslator” olarak kendi örtük imgesini, hikâyeci,

Page 115: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

98

anlatıcı imgesini yarattığı zaman, anlatı zamanının betimlemesine yazar zamanı,

anlatıcı zamanlarının betimlemesi eklenecektir... Bazı durumlarda betimlenen bu

sürelere okurun veya dinleyicinin betimlenen zamanları eklenebilir. Çünkü, yazar her

zaman kendi eserinin okurun veya dinleyicinin ne kadar zamanını alacağını belli bir

derecede hesaplar. İşte bu eserin gerçek “ölçüsüdür”. Ancak, çok nadir de olsa, bu

süre (okurun eseri okuma süresi) tasvir edilebilir. Bu durumda, yine, yazar zamanının

yazar imgesi ile ilişkili olduğu gibi, okur zamanı da okur imgesi ile ilişkilidir”

(Lihaçev 1975: 212-213).

Destancı zamanı (folktellers time) kavramı da D.S. Lihaçev (1979) tarafından

önerilmiştir. Destancı zamanı, eskiden geçmiş destan zamanı ile dinleyici zamanını

ayıran veya onları birbirine bağlayan bir zamandır. Destancı dinleyiciyi eski

kahramanlık devrinin içine götürür, o zamanı yaşatır, ama aradaki zaman uzaklığı

tam olarak örtülmezse de olanlar unutulur. “Destancı zamanının destan zamanından

ayrılan başlıca yanı, ikisinin sadece iki ayrı zamanda olması değil, kahramanların

zamanı ile destancının zamanının arasında büyük bir fark olmasıdır” (İbrayev 1998:

94). Destancı için destandaki olaylar gerçek, dinleyici için yalan olabilir: Meselâ

birçok Kırgız destanlarında tespit edilebilen saga calgan maga çın... “senin için

yalandır ama benim için gerçektir” gibi örnekler bunun bir göstergesidir. Destan

zamanı kavramı bizim hikâye çözümlemesinde kullandığımız öykü zamanıyla

eşdeğer bir kavramdır. Çünkü, öykü zamanında olduğu gibi, destan zamanı

kahramanların yaşadığı, olayın gerçekleştiği zamandır, destancı zamanı ise o

zamanın destan olarak anlatıldığı zamandır. Buna göre destan zamanı destancının

fikrine göre gerçek zamanı ifade etmektedir ve böylece kendi yaşadığı zamanda onu

örnek alarak oluşturduğu model zamandır.

Page 116: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

99

İbrayev, zaman açısından destan zamanı ile destancı zamanı arasında kalan

zaman aralığının da destanda yüklendiği bir işlevinin olduğunu; o zaman aralığının

görevinin dinleyici için uzak olan destan zamanı ile dinleyici zamanını

yakınlaştırmak, bu uzun zaman aralığını inandırıcı kılmak olduğunu savunmuştur

(İbrayev 1998: 108). Bu zaman arası, kahramanlar ile dinleyiciler arasında kalmış

zamanı doldurur.

Dikkat edilmesi gereken durum, Lihaçev’in de belirttiği gibi, yazar zamanının

sadece yazılı edebiyatlar için geçerli olduğudur. “Destanlarda diğer folklor

ürünlerinde olduğu gibi sadece eylem zamanı (vremya deystviya) ve icracı zamanı

(vremya ispolnitel’skoye) vardır. Destanların eylem zamanı da masalların zamanı

gibi geçmişe aittir” (Lihaçev 1979: 232). Destanlarda yazar zamanının “olması da

mümkün değildir. Çünkü bunlar birer folklor mirasıdır. Destanı yaratan müellifin adı

sanı belli olsa bile, onun yaratıcılığını anlatıcı zamanından başka bir yerde görmek

zordur. Bunun nedeni de gerçek yazar zamanının edebiyatta olmasıdır. Olayı

anlatmak için hangi zaman aralığının, hangi hedefin seçildiği yazarın isteğine

kalmıştır. Bu nedenle de yazılı edebiyatta yazar zamanı çok çeşitlidir. Bunların hepsi

yazarın üslubundan doğar. Kahramanlık destanlarındaki destancı zamanı folklorik

türlerin asırlık geleneğine uygun olarak gelişir ve devamlılık arz eder” (İbrayev

1998: 103).

Destan zamanı, destancı zamanı kavramlarının yanı sıra İbrayev Destanın

Yapısı (1998) adlı çalışmasında bir de nefes alma zamanı kavramını önerir. “Seyrek

de olsa geçmiş zamana geri dönme fırsatını, bu nefes alma zamanı imkân verir”.

Destancının bir makamdan ikinci bir makama anlatım veznini yavaşlatmaya ya da

çabuklaştırmaya, şiirden halk nesrine, halk nesrinden şiire geçmeye de fırsat veren yer, bu nefes

alış zamanı ile direkt bağlantılıdır. Destancının bir epizotu, bir olayı anlatımın tamamında

Page 117: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

100

birkaç kat ve farklı anlatım hızlılığına dönüştürmesi uygun görülmez. Bu, başka bir olaya

dönülmüş gibi bir izlenim uyandırır (İbrayev 1998: 114).

Destandaki nefes alma zamanının işlevi bir konudan ikinci bir konuya veya

bir durumdan ikinci bir duruma geçişi sağlamaktır. Destancı anlatım hızını artırırken

veya yavaşlatırken de nefes alma zamanından yararlanır, çünkü İbrayev’in de

belirttiği gibi, “nefes alma zamanı çoğunlukla diyalog, monologlarda, yazarın kendi

ifadelerinin yer aldığı bölümlerin başında ve sonunda yer almaktadır. Fiilden söze

(diyalog, monolog) sözden fiile geçmenin arası nefes alma zamanı ile birliktedir”

(İbrayev 1998: 115).

Zamanın hızlı ya da yavaş akması olayın yoğunluğu ile doğrudan

bağlantılıdır. Olay olağanüstüleşmeye başladığında zaman hızlı akar. Olayın kendisinin

anlatılmadığı yerde onun yerini zaman doldurur. Örneğin, aradan aylar, yıllar geçti,

birkaç gün sonra gibi zaman belirteçleriyle ara kapatılır. Destanlarda, genelde,

zamanı anlatmak olayın yoğunluğunun azaldığı yerde akla gelir.

Sonuçta destancı zamanı destan zamanını, konu zamanını, kahramanın sözlerinin

ve faaliyetlerinin zamanını bir noktada toplamaktadır. Böyle bir durumda, dinleyici,

içinde bulunduğu zamanı unutup olayların geçtiği zamanın etkisi altına girmektedir.

Destancının jest, mimik, el-kol hareketleriyle anlatım sahne oyununa dönüşmektedir.

Destan zamanı ile ilgili olarak A.A. Potebnya İz Zapisok po Teorii

Slovesnosti/Edebiyat Kuramı Notlarından (1905) adlı çalışmasında şöyle

yazmaktadır:

Lirik, praesens’tir. O, duyguyu nesnelleştirerek ve düşüncelerini boyun eğdirerek sakinleştiren

bir bir şiirsel idraktır. Destan, perfectrum’dur. Bundan dolayı da sakin bir biçimde olup biteni

izler, tarafsızdır (Potebnya 1905: 531-532; Lihaçev 1979: 232).

Page 118: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

101

Epik zaman ile ilgili ilginç bir açıklamayı M. Bakhtin’in Epos ve

Roman/Destan ve Roman (1970) adlı makalesinden bulabiliriz: Epik zaman, diğer

bütün zaman türlerinden, her şeyden önce ozan ve dinleyicilerin bulunduğu

zamandan kendini mutlak sınırla ayırdığını, dolayısıyla destan zamanının kapalı,

mutlak ve tamamlanmış epik geçmiş zaman olduğunu belirtmiştir. “Destan

dünyasında herhangi bir tamamlanmamışlığa, kararsızlığa yer yoktur” (Bakhtin

1970: 404).

Destanda, genelde, zaman da mekân da değişmeden, düzgün bir şekilde kendi

sırası içinde verilir. Kahraman ne zaman, ne yapmışsa hepsi sıralı bir şekilde anlatılır.

Yani, gerçek hayatta nasıl olmuşsa destanda da öyle geçer. Genel olarak ele alındığında

bütün destan konuları içindeki çeşitli olaylar, zaman yönünden yazılı anlatılardaki gibi

bağımsız değildir. Destanların anlatımı olayların geçtiği zamana doğrudan bağlıdır.

İbrayev, destan anlatımında destancı zaman sapmalarını yaratmak isterse veya öyle

bir durum söz konusu olduğunda, olayların sırasını bozmak için destancının konuya sık sık

geri dönmesi gerektiğini belirtir. Çünkü, olayın genişliği, destanın giriş kısmı, büyük

olayların düzenlenişinden dolayı dinleyicinin yolunu şaşırması oldukça kolaydır.

Dinleyici yazılı edebiyat okuru gibi, geçen her olayın üzerinde düşünmez. Dinleyici

ister istemez destancının anlatış tarzına, onun hızına uymak zorundadır. Yazılı anlatıda

ise okuma hızını okur kendi ayarlama, istediği yerde durup, düşünme avantajına sahiptir

(İbrayev 1998: 111).

Yukarıda da kısaca bahsettiğimiz gibi tezin temel kaynağını oluşturan Gérard

Genette’in Discours du récit (1972)/ Narrative Discourse (1980) adlı yapıtında

anlatıyı incelerken anlatı zamanına da geniş bir yer ayırmıştır. Bu araştırmasında üç

önemli kavram dikkatimizi çeker: Öykü (story), yani anlatının içeriği, olayların

Page 119: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

102

kronolojik düzendeki biçimidir; anlatı (narrative), yani anlatı söylemi, metnin

kendisidir; öyküleme (narrating) veya anlatım (narration), yani anlatı eyleminin

üretilmesidir. Genette, çalışmasında ne anlatıldığı (öykü) ile nasıl anlatıldığı (söylem)

arasında ayrım yapar.

Gérard Genette de bu çalışmasında romanda mekâna göre zamanın daha

önemli olduğunu şöyle belirtir:

Size bir öyküyü nerede geçtiğini ve bu yerin öyküyü anlattığım yerden uzak ya da yakın

olduğunu belirtmeksizin gayet güzel anlatabilirim; ancak öyküyü, anlatım edimime ilişkin bir

zamana yerleştirmem hemen hemen olanaksızdır, çünkü öyküyü mutlaka şimdiki, geçmiş ya da

gelecek zamanlardan birinde anlatmalıyım. Anlatım derecesinin/evresinin zamansal

belirlenmesinin uzamsal belirlenmesinden açıkça daha önemli olmasının nedeni de bu olabilir.

(1980: 215)

Bir romanda geçmiş zaman, şimdiki zaman ve gelecek zaman iç içe geçerek

kullanılabilir. Gerçekte anlatıyı oluşturan zamansal doku oldukça karmaşık bir yapı

taşır. Genette’in belirttiği gibi “zamanlar da birer biçimdir” (1980: 63) ve anlatı

hiçbir zaman tekbiçimli uzamda gelişmez: “Bu zamansal aykırılıklar, öykü ile anlatı

arasında tümel bir çakışma yaratacak bir tür sıfır derecenin varlığını ileri sürer

gibidirler” (Genette 1980: 79) ve anlatı bu çizginin öncesinde (gerileme/analepsis)

ve sonrasında (önceleme/prolepsis) gerçekleşir. Bu kavramlar Genette’in

çözümlemesine göre sıra bölümünün konusudur.

1.6.1.1. Sıra: Anlatı zamanı, Öykü zamanı, Okuma zamanı

Zaman, Toolan’ın açıklamasına göre, geçmiş ve şimdiki durum arasındaki mesafeyi

sistematik olarak ölçme anlamına gelen bir yapılanma ve yapısalcı20 kavramdır

(1988: 48). Ayrıca, Toolan Rimmon Kenan’ın “zaman mantığa aykırı olarak tersine

20 Toolan bu iki kavramı şöyle açıklamaktadır: Yapılanma (structuring), çünkü o belirli durumların ya da durum değişmelerinin arasındaki ilişkiyi ileri sürüyor ve açıkça söylüyor. Yapısalcı (structuralist),

Page 120: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

103

çevrilemez/geri dönülemez değişim içindeki yinelemedir” (1983: 44) şeklindeki

tanımlamasını biraz daha değiştirerek şöyle açıklamıştır: “Zaman algılanan tersine

çevrilemez/geri dönülemez değişim içinde algılanan yinelemedir” (1988: 48).

Böylece, Toolan adı geçen yapıtında öykü zamanı (story time) ve metin

zamanı (text time) kavramlarının her ikisinin de gerçek zamansal ilerlemeyi ifade

etmediğini, ancak zamansallığın çizgisel (linear) sözlü işareti olduklarını belirtmiştir

(1988: 49).

Toolan için zaman sıralaması ile ilgili olan zaman sapması/anachrony olay

sıralamasındaki doğal veya mantıksal durumdan erken ya da geç anlatılan herhangi

bir metin yığınıdır. Ayrıca, o (Toolan) tek bir cümlede bile zaman sapmalarının

(anachrony’nin) bulunabileceğini belirtir. Örneğin:

Kral acıdan öldü çünkü kraliçe ölmüştü.

Burada aslında bağlı neden belirten cümle zaman sapmasıdır/anachronydir, kralın ölümünün

ifade edilmesinden sonra söylenmektedir (Toolan 1988: 50).

Ancak, büyük anlatılardaki zaman sapmaları daha karmaşıktır. Toolan,

anlatıdaki zamansal sapmaları ikiye ayırır ve onlar için Genette ve Todorov’dan

farklı olarak, daha çok film anlatıları için kullanılan geçmişe dönüş (flashback) ve

ileriye gidiş (flashforward) terimlerini kullanır. Toolan için her geciken veya

ertelenen açıklama gerileme, her erken açıklanan ifadeler de öncelemedir (1988: 50).

Zamansal sapmanın iki türü olan gerileme ve önceleme kavramları için M. Bal geriye

çevirme ve tahmin etme anlamındaki retroversion ve anticipation kavramlarını

kullanmayı tercih etmiştir (Bal 1985: 94-95).

Bunların dışında Toolan gerilemeyi yine iki türe ayırt etmiştir: hemen önceki

anlatılan metindeki karakter (character), olay (event) ve ana öykü (storyline)

çünkü şimdiye kadar o bizim belirtilen durumlar arasındaki belirli benzerlikler ve belirli farklılıklar

Page 121: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

104

hakkında ya da başka bir karakter veya olay hakkında bilgi içerdiğine göre ya

homodiegetik ya da heterodiegetik olur (1988: 50).

Buradan anlaşıldığı gibi, zaman incelemesinin ilk kategorisi olan sıra (order),

anlatının zaman düzeninin çözümlemesini ve öykü düzeniyle karşılaştırılmasını

içermektedir.

Anlatı çözümlemesinde üç zamandan söz edilebilir; anlatı zamanı, öykü

zamanı ve okuma zamanı. Öykü zamanı ve anlatı zamanı kavramları Rus

biçimcilerinin geliştirdiği fabula ve syuzhet ayrımında temellendirilmiştir (Tynianov

(1923), Shklovski (1929), Tomashevski (1931)). Olayların kronolojik olarak

kuruluşu fabulayı, okurun bu olayları öğrenme biçimi de syuzhet’yi oluşturur

(Tutumlu 2002: 21).

Todorov, Introduction to Poetics (1975) /Türkçesi: Poetikaya Giriş (2001)

adlı çalışmasında anlatı zamanı sıralaması ve öykü zamanı sıralaması arasında

tamamen bir paralelliğin söz konusu olamayacağının altını çizer, zira anlatı

zamanında “öne” ve “geriye” “koşuşturmalar” kaçınılmazdır. Böyle zamansal

bozulmalar iki zaman ekseninin farklı tabiatlarından kaynaklanmaktadır; öyküleme

zamanı ekseni tek boyutlu olurken, tasvir edilen olguların zaman ekseni, yani

kurmaca zaman ekseni çok boyutludur. Todorov, böyle zaman sapmalarının geriye

dönüş (retrospective) ve ileriye atlama (prospective) olmak üzere başlıca iki türü ile

izah edilebileceğini belirtmiştir (1975: 66). Todorov’un kullandığı retrospective ve

prospective kavramları Genette’in analepsis ve prolepsis kavramlarına denk gelir.

Rus araştırmacısı İ.R. Galperin de kavram tercihini Todorov’dan yana

kullanmış ve gerileme ve önceleme kategorilerini bir süreksizlik (diskontinuum)

tanımamıza dayanmıştır.

Page 122: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

105

türleri olarak nitelendirmiştir (1977: 531). Onlar, Galperin’e göre “metnin çizgisel

gelişimi koşusundaki bir soluk vermedir” (1977: 531). Anlatı için bu iki kategori

önemli bir yere sahiptir; gerileme sayesinde anlatı şimdisinde gerçekleşen olayları

daha önce bildirilenlerle birleştirerek, daha iyi anlayabiliriz. Aynı şekilde önceleme

de anlatı kurgusu için son derece önemlidir; Galperin’in de belirttiği gibi, önceleme

tekniği yardımıyla “yazar okurun dikkatini yönlendirir, okurun yaratıcılık

potansiyelini harekete geçirir, metnin daha sonraki gelişmesinde olacaklar hakkında

tahminde bulunur” (1977: 531).

Önceleme kategorisinin metnin diğer kategorileriyle etkileşim derecesi

farklıdır. Önceleme daha çok gerileme ve süreklilik kategorileriyle sıkı ilişkilidir. Bu

ili şki bu üç kategorinin tabiatından doğmaktadır: onların üçü de zaman ve uzam

kavramlarının ayrılmaz parçalarıdır. Süreklilik terimi birşeyin durmadan meydana

gelmesi, yani zaman ve uzamda parçalara bölünmeyen, süreklilik bildiren hareket

akımı anlamına gelmektedir. Metinde süreklilik tasvir edilen olayların sıralaması

sayesinde meydana gelir ve anlatının sıralılığını gerçekleştiren mantığa göre

düzenlenmiş sözcelerin zinciri olarak tanımlanır. Gerileme, anlatının sürekliliğindeki

bir tür yineleme, aradır. Önceleme ise metnin daha sonraki bölümlerinde olacaklarla

ilgili bildiridir. Bu üçü doğrudan birbirleriyle bağlantılıdırlar. (Gluşkova 2002: 66)

Sıra kategorisi düz kronolojiyi ve kronolojiden sapmaları (anachronies)

içerir; öykü zamanı eksenindeki olayların anlatı zamanı eksenine nasıl aktarıldığı işte

bu sıra ayırımı aracılığıyla ortaya konulur. Dolasıyla, sıra kategorisi altında ilk

incelenmesi gereken kavram zaman sapmalarıdır. Anlatıda olayların anlatı şimdisine

göre geriye veya ileriye giderek anlatılmasına bağlı olarak zaman sapmasının

Page 123: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

106

gerileme (analepsis) ve önceleme (prolepsis)21 olmak üzere esas iki türü mevcuttur.

Aşağıdaki tablo düz kronolojiye bağlı öykü zamanı ile anlatı zamanı arasındaki

ili şkiyi göstermektedir.

Bu tabloda kesintili çizgi anlatı zamanına (AZ), normal çizgi öykü zamanına

(ÖZ) işaret etmektedir. Olayların metin içindeki akışı A, B, C..., kronolojik sıra ise 1,

2, 3... şeklinde gösterilmektedir. Buna göre yukarıdaki metin sırasıyla A, B, C, D, E

olmak üzere beş bölüme ayrılırken, zamansal olarak ise 1, 2, 3, 4, 5 sırasında yine

beş bölüm bulunmakta ve her olay anlatı zamanında öykü kronolojisinden aldığı yere

göre kendi sırasıyla verilmektedir. Başka bir ifade ile öykü başlangıçtan sona doğru

düz kronolojik anlatımla anlatılmaktadır. İki sıralamayı bütünleştirerek anlatının

sırasını şöyle gösterebiliriz: A1-B2-C3-D4-E5.

21 Genette, öznel olgu düşüncesini yaratan anticipation veya retrospection terimlerine bağlı olan psikolojik çağrışımlardan kaçınmak amacıyla, kendi deyimiyle, “daha nötr” terimler olan gerileme (analepsis) ve önceleme (prolepsis) terimlerini kullanmayı uygun bulmuştur. Ayrıca, Genette, bu tercihini şu şekilde açıklamaya çalışmıştır: “Bu durumda terim kargaşası ve terim özdeşmezlikleri ile karşı karşıya kalıyoruz. Prolepsis ve analepsis kavramları diğerlerinden daha dil bilgisel nitelik taşımalarıyla ayırt edilir. Birbirinin karşıtı olan ana- ve pro- köklerine eklenen –lepse eki Yunancada birşeyi almak anlamına gelmektedir, anlatıda ise itiraf etmek veya anmak anlamını verir. Böylece karşıt kökleriyle birlikte sözcük anlamı önceden alma ve sonradan alma anlamını ifade etmektedir. –lipse eki ise (örneğin, ellipsis veya paralipsis kelimelerinde olduğu gibi) atlamak, susmak anlamını ifade eder.” (1980: 40). Bu kavramlar içeriği bakımından aynı anlamı ifade etmelerine rağmen değişik biçimde adlandırılmaktadır. Onlardan belli başlıları yukarıda sırayla karşılaştırılarak verilmeye çalışılmıştır.

Page 124: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

107

Anlatı zamanında, yukarıda belirttiğimiz gibi, zaman sapmaları da meydana

gelir. Örneğin, anlatıcı, anlatı şimdisinde bulunarak, anlatacağı öyküyü geriye

dönerek anlatabilir. Buna göre yukarıdaki tabloyu yeniden düzenlersek, tablo şu

şekilde değiştirilebilir:

Yani, anlatıcı anlatı şimdisinde bulunarak, o anki olayları anlatırken, bir anda

geçmişe de dalabilir ve ani bir zıplayışla geleceğe de geçebilir. Öykü zamanındaki

olaylar sırasıyla anlatıdaki sıralanışını bütünleştirecek olursak şöyle bir formül ortaya

çıkar: A4 – B1 – C2 – D3 – E5. Burada görüldüğü gibi B’de bir kırılma meydana

gelmekte ve anlatı zamanında bir gerileme (analepsis) yaşanmaktadır.

Gerileme, dışsal gerileme (external analepsis) ve içsel gerileme (internal

analepsis) olmak üzere ikiye ayrılır. Robert Burgoyne, “Film Narratology” (Filmin

Anlatı Bilimi) (1992) adlı makalesinde, gerilemelerin, ilk anlatıda yer alan olaylardan

önceki bir zaman dilimini kapsadıklarında dışsal gerileme, ilk anlatıdaki bir eksikliği

tamamladıklarında ise içsel gerileme olduklarını belirtmiştir (1992: 119; Tutumlu

2002: 25).

Genette, bunların dışında karışık gerileme (mixed analepses), içsel içöyküsel

gerileme (internal heterodiegetic analepses), içsel dışöyküsel gerileme (internal

Page 125: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

108

homodiegetic analepses), tamamlayıcı gerileme (completing analepses), yinelenen

gerileme (repeating analepses), kısmî gerileme (partial analepses), tam gerileme

(complete analepses) gibi birçok gerileme türünün daha olduğunu belirtmiş ve onları

şu şekilde açıklamaya çalışmıştır:

Genette ilk/birincil anlatıdan önceki zaman dilimini kapsayıp, ondan (ilk

anlatıdan) sonra biten anlatıları içine aldığı durumlarda karışık gerileme; ilk anlatı

içeriği ve çizgisinden farklı bir olay çizgisine ait (bununla farklı öykü içeriğine dâhil

olan) zaman dilimine işaret ettiğinde içsel dışöyküsel gerileme; ilk anlatıdaki

eylemlerin gelişme çizgisine dâhil olduklarında ise içsel içöyküsel gerileme söz

konusu olduğunu belirtmiştir. Ayrıca, içsel içöyküsel gerileme durumunda iki farklı

zaman dilimlerinin; ilk anlatının zaman çizgisi ile içsel içöyküsel gerilemenin zaman

çizgisinin birbiriyle karışmasının pekâla mümkün olduğunu vurgulamıştır (1980: 50).

Genette, burada içsel içöyküsel gerilemeyi tamamlayıcı gerileme (completing

analepses) ve yinelenen gerileme (repeating analepses) olmak üzere yine iki alt türe

ayırmıştır. Genette’in deyimiyle tamamlayıcı gerileme veya geri gitme (return), bir

önceki olguları anlatan anlatıdaki boşluğu geciktirerek de olsa dolduran gerileme

parçalarını içerir. Bununla birlikte anlatı belirli bir olgular ve takip eden az veya çok

geciken açıklamalarla ilgili zamansal erteleme (temporary omissions) mantığına,

zaman akımına kısmen bağlı olmayan mantığa göre kurulur. Bu zaman

boşlukları/atlamaları anlatının zaman sırasındaki basit bir eksilti, aralık olabilir

(1980: 51).

İçsel içöyküsel gerilemenin ikinci türü olan yinelenen gerileme veya

hatırlama (recalls) durumunda anlatı bu tür gerilemenin yardımıyla kendinin asıl

Page 126: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

109

izlediği yola geri döner. Bu tür gerilemeler anlatıda pek fazla yeri işgal etmezler.

Onlar daha çok anlatıdaki geçmiş anlara göndermede bulunan ima şeklinde olurlar.

Genelde gerilemeli anlatılarda, Genette’in belirttiği gibi “geriye dönüşlerden”

hemen sonra ileriye zıplayış, yani eksilti (ellipsis) meydana gelir; bu tür

gerilemelerde kendi uzaklığında yalıtılmış olarak kalan geçmişteki bir an tasvir

edilir. Burada gerileme epope için önemsiz olan zamansal arayı birşeylerle

doldurarak o anı şimdiki zamanla ilişkilendirmeye çalışmaz (1980: 62). İlk anlatı ile

ili şkilendirilmeyen ve eksilti ile biten bu tür gerilemeleri Genette, kısmî gerileme

olarak adlandırmıştır.

Genette bunun aksine, anlatı şimdisindeyken, yani ilk anlatıdan geçmişteki

bir ana dönüp, o anlatıyı ilk anlatı ile bağlanan noktaya kadar sürdüren ve bununla

öykünün iki zaman dilimi arasındaki ilişkiyi de bozmadan aradaki zaman boşluğunu

kapatan gerileme türüne ise tam gerileme adını vermiştir (1980: 62).

Öykü zamanının anlatı zamanına eklenmesinde yukarıda örneğini

gördüğümüz gerilemenin yanında önceleme gibi zaman sapmaları da olabilir. Anlatı

zamanındayken geçmişi anlatmaya gerileme, daha sonra olacak olanları anlatı

zamanında anlatmaya ise önceleme denmektedir. Genel olarak, destan, hikâye, roman

gibi anlatı türlerinde önceleme, gerilemeye göre çok az kullanılmaktadır.

Genette, gerilemeye göre öncelemenin edebiyat eserlerinde daha az görülen

bir biçim olduğunu, birinci şahıs anlatısının diğer başka anlatı türlerine nazaran

önceleme örneği olabileceğini belirtmektedir. Ayrıca, öncelemenin de gerilemede

olduğu gibi içsel, dışsal, yinelenen vs. gibi türlerinin olabileceğini savunmaktadır

(Genette 1980: 67-68).

Page 127: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

110

Genette adı çalışmasında öncelemeyi gerilemede olduğu gibi ilk başta içsel

önceleme ve dışsal önceleme olmak üzere iki türe ayırmış; sırasıyla içsel

öncelemenin dışöyküsel ve içöyküsel olmak üzere iki alt türünün olduğunu

belirtmiştir.

Sözlü kültür araştırmacıları, hikâyeden farklı olarak destan anlatısında, daha

geleneksel bir anlatı türü olduğundan, gerileme ve öncelemelerin bulunmayacağını

belirtmişlerdir; zira Lihaçev’un belirttiği gibi destanda zaman kapalı, tek yönlü, tek

çizgiseldir (1979: 236). Gerçekten de hikâye gibi daha gerçekçi anlatı türlerinde

zaman “açık” şekilde akar ve tarihî, gerçek zamanla ilişkilidir. Böyle durumlarda

eserde birkaç zaman ekseni kolayca meydana gelebilir ve olayların sırası yer

değiştirebilir; ilk önce gerçek zamanda daha sonra gerçekleşecek olay anlatılarak,

aradaki boşluk daha sonra geriye dönüşlerle doldurulabilir. Çünkü bunların hepsi

tarihî zaman zemininde gerçekleşir. Okur veya dinleyici olayların gerçek

sıralamasını kolayca anlayabilir. Bu tür anlatılar gerçek zamana bağlıdırlar; eserdeki

olayların sıralamasının temelinde gerçek zamandaki olaylar sırası yer almaktadır.

Eğer eser hiçbir şekilde tarihî zamanla ilişkisi olmaz, “dairesel şekilde kendi

içine kapalı” olursa olayların sırasıyla oynamak pek mümkün olmaz, dolayısıyla okur

veya dinleyicinin de konuyu anlaması zorlaşır. Bu yüzden, destanda, diğer folklor

türlerinde olduğu gibi, zaman sadece tek yönde ilerler, yukarıda belirtti ğimiz gibi,

zamanda asıl anlamıyla geriye dönüş veya ileriye sıçrayış olamaz.

Daha önce folklor anlatılarında yazarın olmadığını belirtmiştik. Eğer sözlü

anlatıda yazar olmazsa, yazar zamanı da olamaz. Lihaçev, anlatının sunulduğu özel

zamansal konum olarak nitelendirilen anlatıcı zamanının olmayışıyla anlatıda açıkça

eskiden olup biten olaylara, geriye dönme veya öne koşuşturma imkânının da

Page 128: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

111

olamayacağını belirterek bu konuya açıklık getirmektedir. “Folklorda geleceğe ancak

“kehanette bulunmak” veya “önsezi” biçiminde gidilebilir, geçmişe ise anılar ve

hatırlamalar biçiminde dönülebilir. Yazar olmadan olay zamanına belirli bir

zamansal noktadan bakmak mümkün değildir. Başka bir deyişle, folklorda yazar

kişili ğiyle belirlenen zamansal perspektif yoktur (Lihaçev 1979: 242).

1.6.1.2. Süre: Duraklama, Sahne, Özet, Eksilti

Anlatı ve anlatılan öykü arasındaki zaman ilişkileri süre bakımından da incelenebilir.

Başka bir ifade ile, anlatı zamanında süre konusu, söz konusu öykünün gerçek

hayattaki (yani, daha doğrusu kurmaca dünyadaki) gerçekleşme süresine nazaran o

anlatıyı okumak için ne kadar zamanın harcandığı ile ilgilidir. Bir metni okumak için

gereken süre birçok dış etkene bağlı olduğu için bunun kesin olarak ölçülebilmesine

imkân yoktur. Okuma süresi, okuyan kişinin okuma hızına, okuma hızı da o metnin

içeriğine, kişinin anlama yetisine ve okuduğu ortama göre değişiklik gösterebilir. Bu

yüzden süre çözümlemesinde Genette, Todorov başta olmak üzere, birçok

araştırmacıların da belirttiği gibi, izafî/göreceli ölçülerden bahsedilmelidir.

Süreyi ölçmedeki referans nokta, başka bir ifadeyle, sıfır seviye, öykü

sıralaması ile anlatı sıralaması arasındaki kesişme noktadır, yani anlatı ile öykü

arasındaki dakik bir eşzamanlılıktır. Ancak böyle bir kesişme noktasının olması,

zamansal eşitlik mümkün değildir. Hatta Genette, Jean Ricardou’nun belirttiği

“diyaloglu sahne anlatı bölümüyle kurgusal bölüm arasında eşitlik sağlar” (Ricardou

1967: 164) ifadesi ne kadar doğru bir saptama olsa bile sürede böyle bir eşzamanlık,

yani sıfır seviyenin bulunmadığı görüşündedir. Genette’e göre “diyaloglu sahne

Page 129: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

112

anlatı zamanı ve öykü zamanı arasında sadece şarta dayalı bir eşitlik sağlar” (Genette

1980: 87).

Anlatıdaki zaman kategorilerinden biri de okuma zamanıdır. Gérard Genette,

okuma zamanı kavramının yerine ölçülebilir bir kavram olan anlatının hızı ve ritmi

kavramını ortaya atmıştır. Hızı (speed) bir eserin “zamansal boyutu ile uzamsal

boyutu arasındaki ilişki (bir saniyede birkaç metre, birkaç metrede birkaç saniye

gibi): anlatı hızını ise süre (saniye, dakika, saat, gün, ay ve yıllarla ölçülen öykü

süresi) ile uzunluk (satırlar ve sayfalarla ölçülen metin uzunluğu) arasındaki ilişki

vasıtasıyla tarif edilen” bir kavram olarak yorumlar (Genette 1980: 87-88). Ancak

anlatı hızı da bir yapıtın her zamansal parçasına uygulanabilecek ayrıntılı ritm

incelemelerinde kullanılamayacağından Genette, Proust’un Kayıp Zamanın İzinde

adlı çalışmasında temel zaman ve mekân kırılmalarını, dönüşümlerini temel alarak

romanı geniş anlatısal bölümlere ayırmış ve bu şekilde anlatı hızını hesaplamaya

çalışmıştır. Bir anlatının hızını hesaplamak çok yorucu bir iştir; zira öykü zamanı

hemen hiçbir zaman kesin hesaplama yapılabilecek düzeyde zamanı göstermez. Bu

yüzden, Genette, çözümlemesinde izafî derecelerden yararlanmıştır. Örneğin, ilk

Combray adını verdiği bölümde 140 sayfada yaklaşık on yılın, Swann’ın Bir Aşkı

olarak ayırdığı bölümde 150 sayfada yaklaşık iki yılın, Gilberte bölümünde 200

sayfada yaklaşık iki yılın; Balbek I bölümünde ise 300 sayfada yaklaşık 3-4 ayın,

Germantes bölümünde de 750 sayfada yaklaşık 2,5 yılın vs. anlatıldığını... yani, 11

bölümün verilerini hesaplamış ve anlatının hızını bulmaya çalışmıştır (Genette 1980:

92). Genette, bu şekilde her anlatıda eşit olmayan zaman dilimlerinin (anisochronies)

bulunduğunu belirtmiştir (1980: 88).

Page 130: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

113

Genette’in, anlatı hızının sıfır olduğu, öyküde ise sonsuz hıza ulaştığı bir

anlatı temposu olarak tanımladığı eksiltiden duraklama olarak adlandırılan mutlak

yavaşlamaya, daha doğrusu herhangi bir söylem parçasının öyküde var olmayan

zaman dilimine denk geldiği duruma doğru kademeli yavaşlama meydana

gelmektedir. Genette, burada anlatı temposunu müzikteki kanonsal ritmlere

benzeterek, anlatı hızının dört temel ritmi olduğunu öne sürmüştür. Anlatı ritminin

bu dört temel biçiminin iki sınır (eksilti ve betimleyici duraklama) ve iki ara

(genellikle diyalog biçimindeki sahne ve özet) öğeleri vardır.

Anlatının temposunu Stırina, Genette’e uygun olarak dört esas türe ayırır ve

şu şekilde açıklar:

1) özet (resume), anlatı hızının önemli derecede öykü hızından önde olduğu olayların az çok

kesintisiz anlatımıdır;

2) betimsel duraklama (descriptive pause), anlatının hızının tamamen durmasıyla gerçekleşen

ayrıntılı betimlemedir;

3) sahne (scene), olayın gerçek temposunu taklit eden metnin parçasıdır;

4) eksilti (ellipsis), öykünün bir parçasını atlayıp geçmedir (Stırina 2004: 39).

Okuma zamanına bağlı olarak, Todorov da Genette gibi başlıca dört tür

zaman biçimini ayırt etmiştir:

1. Okuma zamanına denk gelen bir öykü zamanının bulunmadığı durumlarda zamansal

yavaşlama veya duraklama/pause meydana gelir; betimleme, genel düşüncelerin anlatımında

durum böyledir.

2. Yukarıdakinin tam tersine, anlatılan öyküdeki zaman dilimine öykülemede denk düşen bir

zaman dilimi bulunmadığı durumda ise bir eksiltiden/ellipsis söz edilebilir. Yani “gerçek”

zamandaki bir epizot veya koca bir dönem anlatıda atlanır veya eksiltilir.

3. İki zaman ekseninde zaman dilimlerinin tam tamına birbirine denk gelmesi durumudur ki,

böyle bir eşitlik ancak, anlatılmakta olan “gerçeği” anlatı metnine sahne biçiminde “sunabilen”

dolaysız konuşma biçiminde mümkün olabilir.

4. Son olarak, iki ara durum daha vardır ki; öyküleme zamanı öykü zamanından ya uzundur ya

da kısadır (Todorov 1975: 67).

Page 131: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

114

Todorov’un dördüncü türü, Genette’in özet (summary) olarak adlandırdığı

zaman diliminin ta kendisidir. Bu dört anlatı ritminin zamansal parametresini Genette

aşağıda tablo biçiminde göstererek, konuya açıklık getirmiştir.

Tabloda görüldüğü gibi, anlatı hızının mutlak yavaşladığı duraklamadan

eksiltiye doğru anlatı temposu sonsuz hıza ulaşmıştır.

Bu konuyla ilgili olarak Lihaçev öykü zamanı zamanı kavramının yerine konu

zamanı kavramını kullanmıştır. Lihaçev konu zamanının edebî eserde, ayrıca

romanda hızlanabileceği gibi yavaşlayabileceğini de vurgular ve bu şekilde romanın

sanki “nefes aldığını” belirtir. Lihaçev’a göre eylemlerin hızlanması bir özetleme

olarak da kullanılabilir. “Romanın son sözündeki eylemlerin hızlanması sanki bir

soluk verme gibidir... Romanın başlangıçta hızlandırılmış ve sıkıştırılmış eylemlerle

başlanmasına çok nadir rastlanır, bu da bir tür “soluk almadır”... Bütün eserler

değişik tempoda ilerleyen birçok zaman biçimini kendinde barındırır; anlatılar bir

zaman temposundan diğerine geçebilir; zamanda geriye veya ileriye gidebilir”

(Lihaçev 1975: 219).

Page 132: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

115

Yukarıda Genette’in vermiş olduğu tabloda gördüğümüz zaman dilimlerinin

ilki olan duraklamada Todorov’un da belirttiği gibi, anlatı zamanına denk düşen bir

öykü zamanı yoktur; yani zaman durmuştur. Betimleme olasılığında anlatıcının

sözleri varlıkların ve nesnelerin üzerinde yoğunlaştığı için öyküde var olmayan bir

zaman dilimini anlatıcı anlatı uzamına yayarak belirli bir sürede anlatır.

Olay olmayan yerde zaman da yoktur: durağan olguların betimlenmesinde,

örneğin manzara veya portre ve karakter betimlenmelerinde, yazarın felsefî

düşüncelerinin betimlendiği anlarda (burada yazarın düşüncelerini karakterin

düşüncelerinden ayırt etmek gerekir, zira karakterin içsel monologu zamanda ilerler)

zaman durur (Lihaçev 1979: 217).

Jean Ricardou’nun “Öyküleme Zamanı – Öykü Zamanı” (Mart 1971) başlıklı

yazısından alıntıladığımız bu tabloda betimleyici duraklamada anlatı hızı

görülmektedir. Tablo 11’de görüldüğü gibi betimlemeler anlatı zamanında belli bir

süre alırken, öykü zamanında bir duraklamaya neden olmaktadır, dolayısı ile öykü

Page 133: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

116

zamanında bir ilerleme olmamış ve konu betimlemenin başladığı noktaya geri

dönmüştür.

Genette, adı geçen yapıtında duraklamayla ilgili olarak zaman dışı betimleyici

kural (extratemporal descriptive canon) (1980: 100) kavramını kullanmıştır. Bu

durumda anlatıcı öykü akışını terk ederek kendi adına ve sadece okurlarının bilgisi

için öyküdeki kimsenin o anda ilgisinin olmadığı veya henüz gerçekleştirmedikleri

sahneyi betimler. Genette, zaman dışı betimlemeye örnek olarak Vielle Fille’nin

Cormon şehir evindeki sahneyi açan şu cümlelerini göstermiştir: “Şimdi, kendisine

karşı o kadar çok ilgi uyandıran o yaşlı evde kalmış kızın duvarları içinde bu

Sahnedeki aktörlerin bu akşamı geçireceği evine girmemiz gerekecektir”. Bu

cümledeki “girmenin”, “bu Sahnenin gerçek aktörleri” bir yerlerde kendi işlerine

devam ederken veya anlatının onlara geri dönüp, tekrar anlatı dünyasına geri

getirmesine kadar beklerlerken, evi ve bahçesini gezecek olan anlatıcı ve okura ait

bir eylem olduğunu (Genette 1980: 100-101). Genette’in incelediği Proust

anlatısında çoğunlukla belli bir kapsamı olan betimleme parçalarında bile metnin

genel akışı kahramanların adımı veya bakışı ile yöneltilir ve bu akışın açıklanması

bir nevi gezi (Emma’nın evi incelemesi, Frederick’in ormanda gezmesi) veya

hareketsiz dalgınlık uzunluğuna denk düşmektedir.

İkinci olarak inceleyeceğimiz bir kategori olan sahne (scene), anlatı hızını

yavaşlatır; bu kategoride anlatı zamanı ile öykü zamanı nispeten birbirleriyle

eşitleşir. Olayların eksiltiye uğramadan “şu anda” olmasını içeren “sahne”, roman

tarafından tiyatrodan ödünç alınmıştır (Tutumlu 2002:39). Anlatıdaki diyaloglar

sahne durumuna güzel bir örnek oluşturur. “Eğer eksiltilerin metnin var olmayan bir

kısmını betimlediğini düşünecek olursak, Proust’un anlatılarının hepsinin bir sahne

Page 134: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

117

(tabi ki terime bir zamansal açıdan ve bir anlığına o sahnelerin bazılarının

toplulayıcıtabiatını hesaba katmadan baktığımızda) olarak tanımlanabileceği

sonucuna varmalıyız. Böylece geleneksel özet/ sahne değişimi ortadan kalkacaktır”

der Genette adı geçen yapıtında (1980: 109).

Anlatı hızını etkileyen kategorilerden biri de özettir . Özet, bir kabul edilmiş

anlatı temposudur; eksilti, duraklama ve sahnenin yanı sıra temel anlatı hızlarından

biridir. Bu olasılıkta anlatı zamanı öykü zamanından daha kısadır. Özet geleneksel

olarak sahneyle zıtlaşır ve klasik anlatıda sahneler arasındaki en olağan geçişi

sağlayan bir bağlayıcı doku görevini yapar. Genette, “klasik bir özeti “birkaç gün, ay

veya yılın eylem veya konuşma ayrıntıları olmadan birkaç paragraf veya birkaç

sayfada anlatılması” olarak tanımlar (Genette 1980: 95-96). Ayrıca, Genette, anlatı

zamansallığının ilk kategorisi olan sıra bölümünde incelediğimiz gerileme türünün,

daha doğrusu, tam gerileme olarak adlandırdığı anlatı parçasının bir özet

olabileceğini belirtmiştir (1980: 97). Özet ile gerileme arasındaki işlevsel ilişki ile

ilgili, Lubbock’tan sonra, Phyllis Bentley’in çalışmasında çarpıcı açıklamalar

bulunmaktadır; Bentley’e göre “özetlemeli anlatının en önemli ve sıkça karşılaşılan

işlevlerinden biri geçmişteki bazı dönemlerin sıkıştırarak/kısaltarak anlatmaktır. Bir

romancı bazı sahnelerin karakterlerine okurlarının ilgisini çekerken, birden geriye

dönüş yapar ve sonra okurlarına geçmişteki bir olayı anlatmak için (gerilemeli

özet/retrospect) geri adım atar” (1947; Genette 1980: 97).

Tablo 10’da verdiğimiz anlatı hızını etkileyen kategorilerden sonuncusu

eksiltidir. Anlatı zamanının var olmadığı, öykü zamanının ise sonsuz hıza ulaştığı

yerlerde eksilti oluşur Anlatıda, zamansal atlamaları içeren ve zamanın tasarruflu

kullanımını sağlayan eksiltinin yapıldığı yerler daha sonra gerilemelerle anlatılabilir

Page 135: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

118

(Tutumlu 2002: 40). Genette, Discours du Récit (1972)/İng. Narrative Discourse

(1980)/Anlatı Söylemi adlı yapıtında eksiltiyi üç türe ayırmıştır: açık (explicit), örtük

(implicit) ve varsayımsal (hypotethic) eksilti. Bunlardan ilki, açık, belli eksiltilerde

atlamanın yapıldığı, ne kadar sürenin geçtiği bellidir (1980: 106). Bu tür eksiltiler

kısa özet tekniği ile benzerlik taşıyan “birkaç sene geçti” gibi süresi net belirtilmeyen

zaman işaretleyicileriyle belirtildiği gibi, süresi açıkça belirtilen “iki sene sonra” gibi

zaman işaretleyicileriyle de belirtilebilir.

Örtük eksiltide ise süre belli değildir, ne kadar zamanın atlanmış olduğu

metinde açıkça söylenmez, bu tür eksiltiler ancak okur tarafından anlatıdaki bazı

boşluklardan anlaşılabilir (Genette 1980: 108). Genette’in sınıflandırmasına göre,

eksiltinin sonuncu türü olan, en örtük, belli olmayan biçimi varsayımsal eksiltilerde

ise anlatıda bir atlama yapılıp yapılmadığı çok net değildir, fakat daha sonra yapılan

bir gerilemeyle bir atlama olduğunu anlaşılabilir (Genette 1980: 109).

Morozova, Genette’in tanımladığı eksilti kavramının Rus dil bilimindeki

geleneksel betimsel süreksizlik (opisatel’nıy discontinuum) ile eşdeğer olduğunu

savunur (1984: 30; Stırina 2004: 39).

Michel Chion, Bir Senaryo Yazmak (1987) adlı kitabında eksiltinin dört işlevi

olduğunu belirtir:

a) Öykünün ritmini hızlandırır, öyküyü canlı tutar. [...]

b) Eksiltiler seyirciye bazı sürprizler hazırlamaya da yarar. [...]

c) Bazen bir oyun kişisi, öyküye yeni katılan kişiye seyircinin bildiği

şeyleri bu eksiltiler sayesinde iletir.

Page 136: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

119

d) Son olarak, atlanan süre ya da ayrıntının filmin içinde önemli bir yeri

varsa (örneğin bir bilmecenin en önemli düğümü olabilir), temel

eksilti dediğimiz eksilti tekniğine baş vurulur (Chion 1987: 203-04;

Tutumlu 2002: 42).

Kurmacayı oluşturmada önemli işlevleri olan eksiltiler, destan anlatılarında

hikâye anlatılarına göre daha çok karşılaşılan durumdur. Hikâye anlatısında ise

eksiltiye, anlatının diğer türlerine, roman, uzun hikâye veya destan gibi türlerine

nazaran daha az başvurulur. Zira, hikâye bir anlatı biçimi olarak hacim bakımından

geniş olmadığı için, yapısı fazla karmaşık değildir. Konu genel olarak tek bir olay

üzerinde gelişir. Yazar okurun ilgisini çekebilmek için sürükleyici, merak uyandırıcı

unsurlara yer verir. Anlatılan olaylar belirli bir zamana bağlanabilir; zaman

sıralamasında gerileme, ilerlemeler gibi zamansal sapmalara yer verilir. Ancak

eksiltiler çok nadiren kullanılır. Bize göre buna hikâyenin hacmi müsaade etmez.

1.6.1.3. Sıklık: Tekil anlatı, Toplu anlatı

Öyküleme ve öykü zamanı arasındaki ilişkilere özgü olan bu sonuncu

kategori sıklık kategorisidir. Sıklık, bir olayın bir öykü içinde kaç kere meydana

geldiği ve kaç kere anlatıldığıyla ilgilidir. Aynı olay anlatıda sadece bir kere

anlatılabildiği gibi, birçok kez de anılabilir.

Anlatı sıklığı, anlatı ile öykü arasındaki sıklık ilişkileri bu güne kadar roman

eleştiricileri ve kuramcıları tarafından çok az incelenmiştir. Sıklık anlatı

zamansallığının temel görünüşlerinden biridir. Bir olay sadece olup bitmekten ibaret

değildir, o tekrar gerçekleşebilir. Genette, Narrative Discourse/Anlatı Söylemi adlı

çalışmasında sıklık ilişkilerine her gün doğan güneşi örnek getirir ve birçok kere

Page 137: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

120

vuku bulan olayların benzerliğinin tartışılır bir konu olduğunu, çünkü her gün doğan

“güneşin” bile bir günden diğerine değiştiğini, aynı olmadığını savunur. Daha sonra

Genette, adı geçen yapıtında anlatıda bir kere olanın bir kere anlatıldığı, N kere

olanın N kere anlatıldığı, bir kere olanın N kere anlatıldığı, N kere olanın bir kere

anlatıldığı dört çeşit sıklık ilişkisi olduğunu belirtir (1980: 114).

Anlatılarda karşılaşabileceğimiz sıklık ilişkilerinden ilki olan ve Genette’in

adlandırması ile tekilci sahne (singulative scene), bir kere olan bir olayın bir kere

anlatılması ile ilgilidir. Genette, sıklığın diğer türlerini açıklamak için de kullandığı

“Dün erken yattım” söylemini bu türe örnek olarak göstermiştir (1980: 114).

Genellikle anlatıların büyük bir bölümünü tekilci sahneler oluşturur.

Sıklık ilişkisilerinden bir başka türü ise anlatılarda N kez olanın, N kez

anlatılması ile ilgilidir. Burada önemli olan birden fazla olan bir olayın, birden fazla

kez ifade edilmesidir. Genette yukarıda verdiği söylemi burada değiştirerek, anlatı

sıklığının bu türüne “Pazartesi erken yattım, Salı erken yattım, Çarşamba erken

yattım” vs. şeklinde örnek göstermiş ve bu türün anlatı ile öykü arasındaki ilişki

sıklığı açısından bakıldığında bu anaforik (yineleme) türün aslında hâlâ bir tekilci

sahne olduğunu savunmuştur. Zira burada anlatı yinelemesi basit bir şekilde

öyküdeki yinelemeyle örtüşmektedir. Genette’in dediği gibi aslında tekrarlan olaylar

da aslında birer tekilci sahnelerdir (1980: 114). Bundan dolayı sıklığın bu türünde

tekilci sahnelerin iki zaman ekseninde vuku bulma sayılarıyla değil, bu sayıların

eşitli ğiyle belirlenir. Burada Genette, bu dört olasılığın yanı sıra beşinci olasılığın da

olabileceğini belirtmiş. Ayrıca, bu tür olasılığın matematiksel bir formül olan An/Öm

(Nn/Sm) şeklinde bir formülle belirtilebileceğini savunmuş, sıklığın bu türünü

Page 138: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

121

öyküde birçok kez olan bir olayın anlatıda birçok kez anlatılması, ancak bu

“kez”lerin sayısının farklı olması ile ortaya çıkan bir durum olarak açıklamıştır.

Genette tarafından yinelemeli22 anlatı (repeating narrative) olarak adlandırılan

bir diğer sıklık ilişkisi, bir kere olan bir olayın, birçok kere anlatılması ile ilgilidir

(1980: 116). Genette, buna “Dün yatağa erken gittim. Dün yatağa erken gittim. Dün

yatağa erken gittim” şeklinde bir örnek vermiştir (1980: 115). Farklı bir ifadeyle aynı

anlama gelen bir cümlenin söylenmesi de yinelemeli anlatıyı oluşturur. Cümlelerden

biri “dün yatağa kendimi erken attım” (Genette 1980: 115) şeklinde olabilirdi

(Tutumlu 2002: 43). Genette, bu türün aslında hiçbir edebî değeri olmayan zihinsel

planlamadaki başarısız bir üretim, sadece varsayımsal bir yapı olarak

gözükebileceğini belirtmiş. Ancak bazı modern edebî metinlerin, anlatı sıklığının işte

bu türüne sıkça başvurduklarını, çünkü aynı olay birkaç kere sadece üslûba

dayalı/stilistik çeşitlilikle değil, farklı bakış açılarına göre de değişik biçimde

anlatılabileceğini vurgulamıştır. Bu tür daha çok XVIII yy. mektuplardan oluşan

romanlarında (epistolary novel) kullanılmıştır (Genette 1980: 115). Tezin bir önceki

bölümünde bahsettiğimiz tekrarlanan gerilemeler de bu türün özelliklerini

taşımaktadır (Bkz. Bölüm Sıra).

Anlatılardaki sıklık ilişkisinin sonuncusu olan toplu anlatı23 (iterative

narrative)’da öyküde birçok kere olan bir olay anlatıda toplu olarak bir kere anlatılır

(Genette 1980: 116). Sıklığın bu türünü daha iyi anlamak için burada Genette’in N

kere olanın N kere anlatıldığı (An/Ön) ikinci türünü bir kez daha hatırlayalım;

Genette bu türü Pazartesi erken yattım. Salı erken yattım. Çarşamba erken yattım vs.

22 repeating narrative kavramı için A ve Z. Kıran çok kez yinelemeli kavramını kullanmışlardır; bkz. Kıran Yazınsal Okuma Süreçleri, Ankara, Seçkin 2000, s. 210.

Page 139: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

122

örnekleri ile açıklamaya çalışmıştır. Aslında öyküde geçen aynı veya benzer olayları

anlatıcı anlatısında tekrarlayarak üretmek zorunda değildir. Bunların tekrarlayan

kısmını toparlayarak her gün veya bütün hafta boyu şeklindeki ifadeleri kullanabilir.

Genette, bu türün, örneğini Homeros destanlarından klasik ve günümüz romanlara

kadar bulabileceğimiz ve oldukça yaygın bir şekilde kullanılan bir biçim olduğunu

belirtmektedir (Genette 1980: 116).

Brian Henderson, yinelemeli anlatıların, anlatının bütününe sağladığı yararı

betimlemeyle karşılaştırarak şöyle anlatmaktadır: “Klasik anlatıda yinelemeli

bölümler hemen her zaman tekilci sahnelerle işlevsel olarak bağlantılıdır. Bir tür

bilgilendirici çerçeve ya da zemin sağlarlar. Bu noktada yinelemeli anlatının klasik

işlevi betimlemeninkine oldukça yakındır: her ikisi de tekilci anlatının

hizmetindedir” (1986: 11; Tutumlu 2002: 43-44).

Todorov yukarıda adı geçen çalışmasında, Genette’in çalışmasından

esinlenerek, anlatı zamanında sıklık konusunun başlıca üç türünün bulunduğunu

belirtmiş ve onları şu şekilde açıklamıştır:

Kuramsal olarak burada üç durumdan söz edilebilir: metnin bir bileşeninin öyküdeki tek bir

olaya denk geldiği tekilci anlatı/singulative narrative; metnin birçok bileşeninin öyküde tek bir

kere olan olaya denk geldiği yinelemeli anlatı/repeating narrative, son olarak metnin tek bir

bileşeninin öyküdeki birçok (benzer) olayların anlatımına denk geldiği yinelemeli

anlatı/iterative narrative (Todorov 1975: 68).

Todorov, anlatıda zaman konusunu, Genette’e uygun olarak yaptığını kendisi

de açıklamaktadır (1975: 63)24, ancak, Genette sınıflandırmasındaki N kere olanın N

kere olduğu sıklık türünün Todorov’un sınıflandırmasında yer almadığı

23 İterative narrative kavramı için de Kıran yinelemeli anlatı kavramını kullanmıştır; bkz. Kıran Yazınsal Okuma Süreçleri, Ankara, Seçkin 2000, s. 210. 24 Todorov, adı geçen çalışmasının 63. sayfasında dipnot şeklinde aynen şöyle demektedir: “aşağıda, bu bölümde, ben kelimeler anlatısına kendi çalışmasında özel bir bölüm ayıran G. Genette’i birçok bakımdan takip etmekteyim”.

Page 140: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

123

görülmektedir. Böyle bir sonuca, Todorov, aslında Genette’in kendi açıklamalarına

dayanarak varmış olmalıdır. Çünkü Genette, adı geçen yapıtında bu durumu “bu

anaforik türe aslında tekilci sahnelerdir diyebiliriz, zira anlatının tekrarlanması,

Jacobson’un dediği gibi, öykünün sadece bir ikonik tekrarıdır. Tekilci (singulative),

böylece, iki taraftaki yinelemelerin sayısına göre değil, bu sayıların eşitli ğine göre

belirlenir” (1980: 115) şeklinde açıklamaktadır.

Yukarıda Todorov’un tanımlamalarından anlaşıldığı gibi, bir anlatının

tekrarlanarak anlatılmasının sebebi çok çeşitli olabilir; örneğin, anlatının bir karakteri

aynı olaya inatla tekrar dönebilir, tek bir olay, ancak çeşitli yanlarıyla birkaç kez

tekrarlanarak anlatılabilir veyahut bir veya birkaç karakter birkaç çelişkili ifadelerde

bulunabilir ve bu doğal olarak insana böyle bir olayın gerçekten yaşanıp

yaşanmadığı, eğer yaşandıysa gerçekte nasıldı sorularını uyandırıp, şüpheye

düşürebilir. Bu durumu önlemek için de yazar tek bir olayı duruma göre birkaç kez

yineleyerek anlatır. Son olarak anlatıcı öyküde geçen bir sürü (benzer) olayı toplu

anlatıda tek bir cümle ile ifade edebilir.

Bu sınıflandırmanın dışında Genette’in ortaya attığı sahte toplulama (pseudo-

iterative) kavramı vardır. Genette, sahte anlatı kavramını, “sahnelerin hikâye birleşik

zamanında (imperfect) ifade edilmesiyle toplulamalı (iterative) olarak sunulması”

olarak tanımlamış, ayrıca, aynı sahnelerin, ayrıntılarında bile hiçbir değişiklik

oluşmadan tekrar tekrar oluşabileceğine hiçbir okurun inanmayacağını belirtmiştir

(1980: 121). Bu durumda aslında sahte bir yineleme oluşmaktadır.

Genette, ayrıca, geleneksel anlatılarda sahte toplulayıcı anlatıların aslında

toplulamalı kavramının asıl sözcük anlamıyla değil, tam tersine mecazî olarak

algılanması gereken anlatı retoriğinin tipik bir figürünü oluşturmakta olduğunu

Page 141: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

124

belirtir; örneğin, “her zaman böyle olurdu” denildiğinde, aslında “her zaman bunun

gibi/buna benzer şeyler olurdu” olarak algılanılması gerektiğinin altını çizer (1980:

122).

Sahte toplulama bir yandan yazarın dikkatsizliğinden de meydana gelmiş

olabilir. Yazar bir sahneyi geniş zaman biçiminde yinelemeli olarak anlatırken birden

basit geçmiş zamana kayma yapabilir. Daha doğrusu, tekilci bir sahneyi sahneyi

yinelemeli olarak sunma eğilimine girer, ve dikkatsizliği sonucunda tekrar geçmiş

zamana geçiverir. Genette, Proust anlatısına özgü böyle bir karışıklığın yinelemeye

mest olma/sarhoşluk etkisi yaratan bir karışıklığa işaret ettiğini belirtir (1980: 123).

B. Henderson ise, sahte toplulamalı anlatımın edebiyattan daha çok filme

özgü bir kavram olduğunu belirtmiştir. Henderson’a göre, “klasik sinemada klasik

romanda olduğu gibi yineleme (iterative) hemen her zaman tekilci sahneye bağlı

(subordinate) bir bilgi ya da arka plan işlevine sahiptir” (Kinder 1989-1990). Genette

roman anlatısında zaman kaymasının (ayrıca Proust’ta), tekilci sahnelerden

yinelemeye doğru gerçekleştiğini belirtirken, Henderson ise böyle bir kaymanın

romanınkinin tam tersine yinelemeden tekilciye doğru gerçekleştiğini şöyle

açıklamaktadır: “How Green was my Valley filminin açılış sahnesinde Huw’nun sesi

onun geçmişini geniş zamanın hikâyesinde anlatırken birden “işte o gün ben Bron’u

ilk defa görmüştüm” diyerek tekilci sahneye kayma yapılmaktadır” (Kinder 1989-

1990: 3). Henderson, Genette’in Proust anlatısı incelemesine göndermede bulunarak,

sahte-yinelemenin klasik Holywood filmlerinde gerçekleşen belirli bir türünün

seyirciye tekilci sahne sarhoşluğu yarattığını savunur. Bu mest oluş, Henderson’a

göre, tekilci sahneleri yerleştirmek için toplulayıcıimalar kullanır ve iki görünüş

arasındaki kaymayı görünmez kılar (Kinder 1989-1990: 3).

Page 142: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

125

Genette, yinelemeli anlatıların, yukarıda belirttiğimiz gibi, her biri tekil

birimlerin belli bir sayısından oluşan yineleme serisi doğrultusunda meydana gelen

ve tekrarlanan olayların bir yapay (sentetik) anlatısı olduğunu savunur ve buna örnek

olarak 1890 yazının Cumartesileri serisini ele alır. Bu seri, çok sayıdaki gerçek

birimlerden oluşmaktadır. Seriler, ilk olarak onların diyakronik sınırlarına (1890daki

Haziran ayı ile Eylül ayları arası), sonra onu oluşturan birimin yinelenme ritmine

göre belirlenmektedir. Genette, bu ayırt edici özelliklerden ilkini (1890daki Haziran

ayı ile Eylül ayları arası) belirleme (determınation), ikincisini tanımlama

(specification) olarak nitelendirmektedir. Meydana gelen yapay (sentetik) birimin her

birinin diyakronik uzunluğuna (Cumartesi 24 saatten oluşan bir sentetik süreyi

kapsıyor, ancak sözü edilen cumartesi, muhtemelen sadece 10 saatle sınırlanır, başka

bir deyişle kalktıktan uyuma zamanına kadarki süredir) ise uzanım (extension) adını

vermektedir.

Genette, bir anlatının diakronik sınırlarının, özellikle gerçekte sınırsız olarak

düşünülebilen yinelemeler söz konusu olduğunda, bu sınırın örtük kalabileceğinin

gayet normal bir görünüş olduğunu savunur ve örneğin, “Güneş her sabah doğuyor”

biçimindeki bir anlatının sınırlarını belirlemenin, yani güneşin doğmasının ne

zamandan ne zamana kadar olmasını söylemenin anlamsız olacağını belirtmiştir

(1980: 128).

Tanımlama da bazen, belli günlerde, sık sık zarfları ile gösterildiğinde

belirsiz olabilir. Diğer yandan, kesin olarak (hergün, her Cumartesi vs. gibi sıklıklar

kullanıldığında) ya da daha göreceli ve daha kuralsız olarak, hava açık olan

günlerde, belirsiz havalı günlerde gibi bir eşlik eden olayı göstererek belirli olabilir.

Genette, bu tür belirlemenin belirli ya da belirsiz olsun basit tanımlamalar olduğunu,

Page 143: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

126

bunun yanı sıra yinelenmelerin üst üste getirildiği karmaşık tanımlamaların da

olduğunu belirtmiştir. Örneğin, her Mayıs ayı basit tanımlaması ile her Cumartesi

basit tanımlaması Her Mayıs ayının her Cumartesi gibi bir tanımlamada

birleştirilmekte ve böylece bir karmaşık tanımlamayı meydana getirmektedir

(Genette 1980: 128).

Yukarıda örnekleriyle birlikte açıkladığımız tanımlama ve belirleme

yöntemlerinin bir de içsel belirleme ve tanımlama olarak adlandırılan alt türü daha

vardır ki, bu konuda Genette, adı geçen yapıtında şöyle açıklamalara yer

vermektedir:

Toplulayıcı birim o kadar kısa bir süreye sahiptir ki, anlatı yayılmasına bile yer ayırmıyor:

Mesela, “her akşam erken yatıyorum” ya da “her sabah alarmım saat 7 de çalıyor” ifadeleri.

Bunun gibi yinelemeler belli derece kesin olarak yerini bulmuştur. Öbür taraftan, uykusuz gece

veya Combray’deki Pazar yinelemeci birimleri genişletilmiş anlatı konusu olabilecek kadar

genişliğe sahiptirler (biri 5, diğeri 45 sayfa). İşte burada yinelemeci anlatıya özgü problemler

doğuyor. Aslında, böyle bir anlatıda sadece serinin bütün başka birimleriyle ortak olan sabit

özellikleri tutmak istediyseniz, siz sadece ‘yatağa saat 9da gitmeler, bir saatlik okuma, birkaç

uykusuz saatler, sabah uykuları’ gibi – yinelemelerin çekimli/sentetik tabiatından kaynaklanan

ve ne okuru ne de yazarı inandırabilen soyutlamaların değişmez programının şematik

yoksulluğuna mahkum edilirsiniz. İşte burada anlatının belirginleştirilmeye, kesinleştirilmeye

ihtiyacı vardır. Böyle değişiklik içsel belirleme ve tanımlama (internal determination and

specification) yoluyla gerçekleştirilir (Genette 1980: 129).

Bu tür belirli içsel belirlemeler dışında, anlatıda örneğin, “belirli bir yıldan

başlayan” tarzında belirsiz içsel belirlemeler de bulunabilir. Genette, bu tür

belirlemelere Proust’un Kayıp Zamanın İzinde romanından Guermantes yolundaki

yürüyüşleri örnek olarak göstermiş ve belirli ve belirsiz belirlemeleri şu şekilde

açıklamaya çalışmıştır:

“ve ondan sonra, “Guermantes yolunda” giderken ara sıra iyice sulanmış bahçe dizisinin

yanından geçerdim. Etrafımdaki çalılardan koyu çiçek salkımları görünüyordu. Tecrübeme

değerli eklemeler kazanma umuduyla onların önünde durardım...” aslında, burada bir içsel

belirleme ile karşı karşıyayız: belirli bir tarihte başlayan Vivonna etrafındaki yürüyüşler o

zamana kadar eksik olan unsuru içeriyor. Metnin zor olması, kısmi olarak, yinelemenin geçmiş

Page 144: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

127

zamanda (past simple) olmasıdır (yani “ara sıra geçerdim”). Bu durum mantığa aykırıdır, ama

tıpkı Recherche’nin giriş cümlesinin birleşik geçmiş zamanlı yineleme türünde anlatıldığı

durumunda olduğu gibi dilbilgisel olarak tamamen doğrudur. Bu giriş cümle aslında hikâye

birleşik zamanında değil, basit geçmiş zamanda da anlatılabilirdi, çünkü hikâye birleşik

zamanının (imperfect’in) bir yineleme başlatmak için yeterince sözdizimsel özerkliği yoktur...

Böyle belirli tanımlamanın dışında yinelemeli anlatılar genelde, aslında, bazen/ bazen;

bazen/fakat başka zamanlar; sık sık/bazı günlerde; diğer günler vs. biçimindeki belirsiz

tanımlamalarla (indefinite specification) da ifade edilebilir (Genette 1980: 131-134).

Ayrıca, belirleme ve tanımlama tekniği aynı anlatı parçası içinde birlikte

kullanılabilir ve birbirini etkileyebilir.

Bunların dışında birbirini izleme/değişim (alteration) ve geçiş (transition) gibi

anlatı teknikleri daha vardır ki, birbirini izleme durumu “bir anlatının sunum

biçiminde, şimdiki zamandaki mevcut anlatı durumunun yarattığı beklentilere uygun

olmayan değişiklik” 25 ile açıklanacaktır.

Geleneksel anlatılarda, genelde, anlatı ritmi geleneksel özet ve sahne değişimi

(alteration) temelinde ölçülürken, Genette, Proust anlatısının anlatı ritminin tekilci ve

yinelemeli sahne değişimine (alteration) dayandığını belirtmektedir. Genellikle bu

değişim, bir tekilci sahneye bağlı olan ve çoğu zaman arasına eklenen betimleyici

veya açıklayıcı yinelemeli parça ve bir yinelemeli parçaya bağlı olan tanımlayıcı

işlevli tekilci sahne olmak üzere esas iki ilişkinin bulunduğu tüm işlevsel bağlılıklar

(subordination) sistemini örtmektedir (1980: 143). Bununla birlikte ancak, Genette,

mesela, bir kısa hikâyenin kendisi bir tekilci sahneye bağlı olan bir toplulayıcı

parçayı tanımlayabildiği, ya da tam tersine, toplulayıcı parçaya bağlı tekilci sahnenin

sırasıyla toplulayıcı gerilemeyi meydana getirebildiği daha karışık yapıların

bulunduğunu öne sürmüştür (1980: 143).

25 Haz. Akşehirli. Sistematik Anlatı Bilimi Terimleri, http://www.ege-edebiyat.org/docs/334.doc

Page 145: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

128

Bazen bu ilişkiler hiçbir şekilde çözümlemeye, hatta hiçbir tanımlamaya dahi

uymadığı durumlar da olur. Anlatı bir görünüşten diğerine onun kurallarını kabul

etmeden de rahatlıkla geçebilir. Rober Vigneron, Proust eserinin Swann ile ilgili

bölümünde böyle bir durumla karşılaşmış ve bunu “ümitsiz/içinden çıkılmaz bir

karışıklık” olarak tanımlamıştır (1946; Genette 1980: 144). Bu karışıklık,

Vigneron’un ifadesiyle, bu bölümün sonuna (yani romanın sonuna) “bugünkü”

Boulogne ormanını yerleştirmek ve onu herhangi bir yolla geçmişe bağlamak

kaygısıyla aceleci bir şekilde epizotların yerlerini değiştirme çabalarıyla

açıklanabilektir. Vigneron, ayrıca, Proust’un, romanın 482. sayfasından 511.

sayfasına kadarki epizotların yerlerini değiştirme mecburiyetini hissetmiş olduğunu,

ancak, böyle eklemeler/yer değiştirmeler Proust’un ancak zamansal “kamuflaj”

yaparak ve tekilci sahneleri toplu olarak gösteren, anlatı için fazla uygun olmayan

hikâye birleşik zamanını kullanma pahasıyla örtbas edebildiği bir takım kronolojik

zorlukları beraberinde getirmiştir (Genette 1980: 144).

Örneğin, bir anlatı parçası hep görülen geçmiş zamanda (past simple)

anlatılırken birden hikâye birleşik zamanına (imperfect) geçiş (transition) yapmakta

ve böylece tamamlanmamış bir eyleme işaret eden ve bir yineleme olarak kabul

edilebilen bir zaman ifadesi kullanılabilmektedir.

Genette’in belirttiği gibi, buradan tüm bu anlatılanların (yani, zaman değişimi

ve geçişlerinin) rastgele bir durumun sonucu olamayacağı anlaşılmaktadır. Dış

şartların çok önemli derecede etkilemiş olabileceğini düşündüğümüz durumda bile,

Proust’un, muhtemelen bilinçli olarak, anlatı zamansallığı biçimlerini dramatik

işlevlerinden kurtarmak için başvurduğu bir yöntem olduğu şüphe götürmez bir

gerçektir (Genette 1980: 154-155).

Page 146: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

129

Anlatı zamansallığını etkileyen faktörler bunlarla da sınırlı değildir. Yukarıda

ayrı altbaşlıklar altında incelediğimiz zaman kategorileri olan sıra, süre ve sıklık

kategorilerinin aslında birbirleriyle çok sıkı ilişkide olduğunu belirtmiştik. Örneğin,

geleneksel anlatılarda bir sıra görünüşü olan gerilemenin genellikle süre görünüşü

olan özetleyici anlatı biçimi olabildiği, özetin ise bir sıklık ilişkisi olan yineleme

görevini üstlenmesinin pek alâ mümkün olabileceği tezin çözümleme bölümünde de

örnekleriyle birlikte açıklanmaktadır.

Meselâ, bir anlatı gerileme ile başlayabilir ve bu gerileme aynı zamanda bir

özet görevini yapabilir. Gerilemeden tekrar anlatı şimdisine geçerken oluşan

muhtemel zamansal boşluğu/eksiltiyi bir toplu veya yinelemeli gerilemeli anlatı

biçimi doldurabilir... vs. bu şekilde Proust’un kendi eserinde oldukça başarılı bir

şekilde yaptığı gibi, anlatıda zamanla oynamalar yapılabilir.

Böylece, bir anlatının zamansal özelliklerini, ancak o anlatının kendi

zamansallığı ile anlattığı öykünün zamansallığı arasında kurduğu bütün ilişkileri

dikkate alarak tanımlayabiliriz.

Page 147: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

2. Bölüm: Er Töştük, Manas Destanları ve Atadan

Kalgan Tuyak Hikâyesi Anlatıları

2.1. Sayakbay Anlatısında Er Töştük Destanı ve Kökötöydün Aşındagı Küröş

Tuuraluu Parçası

2.1.1. Manasçı Sayakbay Karalayev: Hayatı ve Anlattığı Destanlar

Büyük manasçı Sayakbay Karalayev 1894 yılında Kırgızistan’ın Isık Göl ili,

Toñ ilçesine bağlı Ak-Ölöñ köyünde fakir bir ailede doğar. Zor hayat şartları büyük

manasçıyı küçük yaştan zenginlere ırgatlık yapmaya mecbur bırakır. İşte bu yıllarda

genç manasçının Manas destanına olan merakı uyanır, destancılığa olan sevgisi artar.

Sayakbay’ın manasçı olmasında büyük annesi Dakiş’in de payı vardır. Büyük anne

Dakiş ağzından bal damlayan beliğ26, Kırgız halk edebiyatının üstadı, ayrıca Manas

destanını da ezbere söyleyebilen kadındı. Sayakbay Manas destanının nesir tarzında

söylenmiş içeriğini de büyük annesinden öğrenir. Zamanla bazı küçük destanları,

halk şiirlerini, Manas’ın bazı bölümlerini halk arasına çıkıp anlatarak meşhur olmaya

başlar. Ancak, bu yıllarda ona yol gösterip, ders verebilecek büyük comokçularla27

karşılaşmadığı için Manas destanını tam olarak öğrenememiştir.

1916 yılında Rus Çarlığına karşı 1916 yılında çıkan ayaklanmada Kırgızlar

yenilgiye uğrayıp, Çin sınırlarına doğru kaçmaya başlarlar. Sayakbay da onlarla

26 Sözmör: söz ustası. 27 comokçu – Kırgızlarda halk destanlarını, ayrıca Manas’ı söyleyen, masal anlatan kişilere genel olarak comokçu denilmiştir.

Page 148: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

131

birlikte kaçar. 1917’de tekrar vatanına döner. 1918’de kendi isteğiyle Kızıl Orduya

katılan Sayakbay 1922 yılına kadar Sibirya’da, Almatı’da, Buhara’da, Aşgabat’ta

Rus Çarlığına karşı savaşır. Askerden döndükten sonra 1922-1931 yılları arasında

şimdiki Karakol şehrine yakın Maman, Irdık köy kurulunda başkanlık görevini

yapar. Bu yıllar Sayakbay’ın comokçuluk hünerinin hızla gelişmeye başladığı

yıllardır. 1924 yılında Sayakbay’ın Isık Göl bölgesinin en ünlü büyük manasçısı

Çoyuke Ömür oğluyla tanışması onun destancılık hünerinin gelişmesine büyük

katkıda bulunmuştur. Çoyuke’nin anlattığı Manas’ı öğrenmesi onu gerçek manasçı

derecesine yükseltir (MA 1995 b: 185).

Sayakbay, Manas destanını 1925 yılından itibaren halk arasına çıkıp

anlatmaya başlar. 1935-1954 yılları arasında Kırgız filarmonisinde halk sanatçısı

olarak çalışır. 1932 yılından itibaren ünlü manasçı sıfatıyla onun anlatımından Manas

destanının metni ilk olarak kaydedilmeye başlar. Böylece, 1947 yılına kadar

Sayakbay anlatısından Manas üçlüsünün tam metni (Manas 84513 mısra; Semetey

316157; Seytek 84697 mısra) ve bu üçlünün devamı olan Kenen, Alımsarık,

Kunansarık destanları (toplam 15186 mısra) kaydedilmiştir. Manas Ansiklopedisine

göre, Manas üçlüsünün Sayakbay Karalayev varyantı toplam 500553 mısradan (MA

1995 b: 186) oluşmaktadır. Sayakbay’ın sanat yeteneğine hayran kalan Kazak bilim

adamı Kacım Cumaliyev “Sovettik Kırgızistan” gazetesinin 26 Temmuz 1964 tarihli

nüshasında yazdığı makalesinde ona olan hayranlığını şöyle dile getirmiştir:

Sayakbay dünyada eşi benzeri olmayan tek insandır. Hiçbir yerde, hiçbir millette yarım milyon

mısradan oluşan, 30 ciltlik bir hazineyi ezbere söyleyen ikinci bir Sayakbay yoktur. O bir

fenomendir... Sayakbay Kırgız halkının ne kadar yetenekli olduğunun açık ispatıdır” (MA 1995

b: 186).

Kazak yazarı M. Auezov, Sayakbay’ı “Kırgızların Homerosu”, onun anlattığı

Semetey destanını da “bozkırların Odysseia”sı olarak nitelendirmiştir. Sayakbay’ın

Page 149: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

132

varyantı sadece destanın tamamlanmış ve hacmi bakımından en büyüğü olmasıyla

değil, konuyu işleyiş tarzı, zengin içeriği bakımından da Manas destanının başka

varyantları arasında en iyisidir. Sayakbay’ın varyantını Kırgız ünlü bilim adamı B.

Yunusaliyev şu şekilde değerlendirmiştir:

Sayakbay’dan başka hiçbir manasçıdan Manas destanının üç bölümü tam olarak

kaydedilmemiştir. Bu yüzden o varyant eşi benzeri olmayan yegâne varyanttır. Bu Sayakbay’ın

kendi halkına, tüm insanlığa bıraktığı paha biçilemez armağanı olarak kabul edilmelidir”

(Yunusaliyev 1967: 153).

Sayakbay’ın Manas’ı ve icra sanatıyla ilgili pek çok görüşler bulunmaktadır.

Örneğin, Cezayir kültür bakanı, yazar Murat Burbu: “Siz yazma edebiyatımız

olmamıştır diyorsunuz. Sizin millî kütüphaneniz işte bu ihtiyardır” (Karıpkulov

1995: 186) diyerek Sayakbay’a hayranlığını dile getirmiştir.

Aslında Sayakbay’ın icra sanatına bakıldığında, Kırgız halkı için sadece millî

kütüphane görevini değil, millî tiyatro görevini de yaptığını söyleyebiliriz.

Sayakbay’ın dinleyicileri “Sayakbay destan anlattığı zaman karşımızda onun kendisi

değil, anlattığı destanın kahramanları duruyormuş gibi hissedilir” demişlerdir.

Sayakbay’ın icrası ile ilgili bilim adamı Kozin, Karel-Fin halkının ünlü destanı

Kalevala’nın yayımlanmasının yüzüncü yıl dönümünde Sayakbay anlatısında

Manas’ı dinledikten sonra “Ben birçok halkın destancılarının, ozanlarının,

sanatçılarının destan anlatılarını dinledim. Ancak, Karalayev gibi olağan üstü

yetenek sahibi icracıyı hiç görmedim. Bu kişinin şimdi söylediği Manas’ından dili

bilmesek de anlayıp, çok etkilendik” (MA 1995 b: 186) diye belirtmiştir.

Sayakbay Karalayev, Manas üçlüsü dışında birçok epik eserleri de

anlatmıştır. Onların arasında Er Töştük destanı diğerlerinden hem konuyu ele alış

bakımından, hem benzerlerinin tüm Türk topluluklarında da bulunmasıyla ayırt

Page 150: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

133

edilir. Töştük destanının diğer Türk topluluklarında bulunan versiyonlarının arasında

Sayakbay’ın versiyonu, konusunun genişliği, anlatımının güzelliğiyle de en iyi

örneği seçilip, Paris’te Fransız dilinde yayımlanmıştır (MA 1995 b: 186).

Bunların dışında Sayakbay Karalayev, Bürküttör (1952), Deldeş Baatır

(1957), Azaptı Köp Körgön Kubat (1958), Kanattuu Kuştar (1959), Bakıtay Balban

(1961), Kara Moldo (1962), Tomor Mergen (1965) ... vs. gibi birçok eser meydana

getirmiştir.

2.1.2. Er Töştük Destanı ve Kökötöydün Aşındagı Küröş Tuuraluu Parçası

Türk topluluklarının sözlü geleneği olan epik eserlerin arasında en eskilerinden biri

Er Töştük destanıdır. Er Töştük destanı, çok versiyonlu, tür bakımından arkaik

kahramanlık destanıdır. Er Töştük’ün versiyonları Kırgız halkından başka komşu

Türk topluluklarında da görülmektedir. Kırgızlarda Er-Töştük, Kazaklarda Er-

Töstik–İr-Töstik, Tümen Tatarlarında Yir-Tüşlük (Haz. Akmataliev 1996: 5).

Bunların arasında Sayakbay anlatısındaki Sırttan Töştük versiyonu destanın

klasik örneği sayılmış, Rusça28 ve Fransızcaya29 tercüme edilerek dünya

edebiyatında tanınmaya başlamıştır (Haz. Akmataliyev 1996: 5).

ET’ün çeşitli varyantlarının, versiyonlarının esas konu çizgisi, merkezî

kahramanların isimlerinin benzerliği, hatta bazı parçalarında metinlerin birbiriyle

örtüşmesi onların genetik bakımdan aynı kökten olmalarına işaret etmektedir (Haz.

Akmataliyev 1996: 5). Aslına bakılırsa, Merkezî Asya, Güney Sibirya bölgelerindeki

Türk, Moğol topluluklarının pek çok destanları ele aldığı konular, motifleri,

kahraman tipleri gibi birçok konuda birbirleriyle benzerlik göstermektedirler.

Page 151: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

134

ET destanının halk arasında itibarla anlatılması, çeşitli Türk topluluklarında

da versiyonlarının var olması daha XIX. yüzyılda bilim adamlarının dikkatini

çekmiş, onlar tarafından destan kayda geçirilip, incelenmeye başlamıştır. Bilim

adamlarının arasında ET’ü ilk ele alan V.V. Radloff olmuştur. Radloff, Proben der

volksliteratur der nördlichen türkichen Stämme, Theil/Kuzey Türk Boyları Halk

Edebiyatı Örnekleri adlı çok ciltli çalışmasının IV. cildinde Batı Sibirya Tatarlarının

Yir Toşlık adlı nesir biçimindeki masalını, V. cildinde Er Töştük adlı arkaik

kahramanlık destanını yayımlamış ve bu cildin giriş bölümünde iki eserin ana

konularını karşılaştırarak, benzer yönlerini belirlemeye çalışmıştır (Haz.

Akmataliyev 1996: 6).

Destanın ikinci baskısının ön sözünde destanın kökeni konusunu ele alan C.

Taştemirov, eski Kırgız masallarının temelinde meydana gelmiş olabileceği görüşünü

ortaya atmıştır (1956: 3-14). Buna benzer bir görüş K. Kudaybergenov tarafından

ileri sürülmüştür. Kudaybergenov “Kırgız eposunun negizgi tipteri/Kırgız

Destanlarının Esas Türleri” adlı makalesinde, Er Töştük destanının tür bakımından

“masalsı destan” türüne dâhil olduğunu, çünkü onun genetik kaynağını Eski Türk

toplulukları arasında bulunan fantastik peri masallarının oluşturduğunu savunmuştur

(1970: 19-31).

Destan doğal olarak, bize ilk kurgulandığı biçimiyle ulaşmamıştır. Sözlü

kültür geleneğinin diğer örneklerinde olduğu gibi, ET destanı da nesilden nesle,

devirden devre aktarılırken çeşitli değişikliklere uğramıştır. Bizim ele aldığımız

Sayakbay Karalayev’in versiyonu eski unsurları daha güzel koruyan en yaygın ve

bilinen en güzel versiyonlarından biridir.

28 Er Toştuk. Kirgizskiy Narodnıy Epos. Frunze, 1955.

Page 152: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

135

Destan genel olarak halkın mitolojik bakış açılarıyla ilgili olayları

anlattığından Kırgız halkının belirli bir tarihî dönemiyle ili şkilendirilmemiştir.

Ancak, Suvanbekov, destanın yayıldığı bölgeleri dikkate alarak ve Kırgız halkının

bazı tarihî dönemleriyle kıyaslayarak ET destanının temelinin Kırgızların Yenisey

devrindeki sözlü kültür örneklerinden biri sayılabileceğini iddia etmiştir (1970: 48-

49).

ET destanını Kırgızlar ancak Sovyet döneminde derleyip, kayda geçirmeye

başlamışlardır. Derlenen malzemeye bakıldığında halk arasında nesir biçiminde

anlatılan masal ve manzum türünde anlatılmış arkaik kahramanlık destan biçiminde

paralel olarak varlığını sürdürmüş olduğunu görürüz. Bunların arasında C.

Camgırçıyev, I. Şamenov ve C. Kazakbayev’lerin derleyip kayda geçirdikleri

varyantlar nesir biçimindeki masallardır. Destanın tamamen şiir biçiminde anlatılan

arkaik kahramanlık varyantını ise 1937 tarihinde Sayakbay Karalayev’den

Kırgızların ünlü halk bilimcisi Ibıray Abdrakmanov kayda geçirmiştir30. Sayakbay

Karalayev’den derlenen varyant ilk kez 1938 yılında yayımlanmıştır. Destanı

araştıran ünlü halk bilimci Prof. Dr. Sulayman Kayıpov’un hesabına göre bu

varyantın tam metni 16559 mısradan oluşmaktadır, başka bir ifadeyle, Kırgız

destanları arasında hacmi bakımından Manas üçlüsünden sonraki ikinci büyük

destandır. Aslında, genel Türk toplumlarının epik geleneğine göre de en büyük ikinci

destan sayılır.

Er Töştük destanı bünyesinde arkaik ve kahramanlık destan unsurlarını

birlikte barındıran bir destandır. Destanda en eski devirlere ait insanların mitolojik

29 Aventures merveilleuress Seus terre et ailleurs de Er Toshtїk, Paris 1965. 30 K. Miftakov “Manas”, “Semetey” epostoru boyunça Nookat ekspeditsiyasının materialdarı. KRUİA KF. İnv. No 1767. Bunun için bkz. Akmataliyev (1996: 7).

Page 153: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

136

düşüncelerine sıkça rastlanır. Er Töştük destanında üç kozmik âlemden; gök, yer

yüzü ve yer altı dünyasından bahsedilir. Yeraltı dünyasına ilişkin ifadelerin, Manas

Destanı’nın bazı bölümlerinde açık ve detaylı örneklerle, bazı bölümlerde de alegorik

bir şekilde geçtiğini, Manas’ın önemli epizotlarından biri olan “Er Töştük”te,

kahramanın yeraltı dünyasına yaptığı yolculuğu, Türk toplumunun evren

tasarımındaki alt katmanı ortaya koymakla birlikte, dünya edebiyatının önemli

temaları arasındaki yerini de aldığını ve Er Töştük’te yaşlı sihirbaz kadının “yukarı

ve aşağı dünya”larda “yedi”şer gün geçirmesi veya “Kartal”a “yukarı ve aşağı

dünyalar arasında takip için yedi günlük süre tanınması”, “yedi katlı yeraltı dünyası”

tasarımının bu bağlamda ortaya çıkan şekli olduğunu dile getirmektedir (Sawyer,

MDÜİ 1995, 281).

Suvanbekov, Sayakbay anlatısındaki ET destanında mitolojik unsurların

ikinci plana itilip, gerçek hayata yaklaştırılmaya çalışıldığını ve kahramanlık

mücadelelerine öncelik tanınmış olduğunu belirtir (1970: 68). Buna bağlı olarak

destanın esas kahramanları da somutlaştırılmış, gerçek hayata yaklaştırılmaya

çalışılmıştır.

Destanın baş kahramanı olan Er Töştük’ün doğumu, büyümesi, kaybolan

dokuz kardeşini bulup getirmesi, Kenceke ile evlenmesi gibi konular gerçek

hayattaki gibi betimlenmiştir.

Destanın kısaca özeti şu şeklidedir; destan Kökötöydün Aşındagı Küröş

Tuuraluu parçasıyla başlar. Manas’ın Coloy’a karşı Töştük’ün çıkmasını istemesi

üzerine Töştük esaslı sebebini söyleyerek, böylece kendi olayını anlatmaya başlar.

Destan Töştük’ün ağzından anlatılmaya başlar. Er Töştük’ün ifadesine göre, Kıpçak

halkının en zengin hanı olan Elaman’ın dokuz oğlu olur. Ancak dokuzu da akılsız ve

Page 154: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

137

merhametsiz olurlar. Açgözlü olduklarından yaşlı babalarını bırakıp, hayvanlarının

peşinden giderek, kaybolurlar. Aradan yıllar geçip, Elaman ve eşinin Allah’a yalvarış

yakarışları sonucunda, Elaman’ın rüyasına Hızır Aleyhisselam girip, eline elma

verip, erkek çocuklu olacağını müjdeler ve aradan zaman geçip, Töştük doğar.

Töştük büyüyünce gidip kaybolan kardeşlerini bulup getirir. Özetleyecek olursak,

Kırgız kahramanlık destanlarının en eski örneklerinden olan Er Töştük’te destan

geleneğinin en eski devirlerine ait kahramanlık ile evlenme ve mitolojik canavarlarla

savaşma konusu işlenmiştir.

Destanın esas olaylarına dayanacak olursak, Suvanbekov’un belirttiği gibi

(1970: 76), Er Töştük destanı ve Manas destanı iki başka devri, iki farklı olayı ele

almaktadır; birincisinin meydana gelmesinde daha çok en eski devirlerdeki insanların

mitolojik düşünceleri esas önem taşırken, ikincisinde ise Kırgız halkının tarihî

dönemleri, hayat tarzı büyük önem taşımaktadır. Ancak, buna rağmen comokçular Er

Töştük destanındaki olayları Manas destanındaki olaylarla karıştırmışlardır. Manas

destanının varyantlarının büyük çoğunluğunda Er Töştük Manas’a boyun eğen

hanlardan biri olarak karşımıza çıkar.

Manas destanının Kökötöydün Aşı parçasında çeşitli yarışlar düzenlenir. Sıra

pehlivan güreşi yarışına gelince karşı taraftan Coloy çıkar. Coloy’un heybetinden

çekinen Kırgızlar tarafından ona karşı kimse çıkmaya cesaret edemez. Bu durum

karşısında Manas Coloy’a karşı çıkacak pehlivan bulamayıp, Er Töştük’ün çıkmasını

ister. Ancak, Er Töştük yer altı dünyasından çıkalı daha yedi gün bile olmadığını, bu

yüzden daha güç kuvvetini toplayamadığını söyleyip, Coloy’a karşı çıkmayı

Page 155: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

138

reddeder. Bundan sonra başından geçen öyküyü anlatır31. Bu epizot iki destanı

birbirine bağlayan köprü görevini yapmaktadır.

Ele aldığımız Er Töştük destanının Kökötöydün Aşındagı Küröş Tuuraluu

parçasında yukarıda belirttiğimiz gibi, Kökötöy’ün yoğ açında düzenlenen

yarışlardan biri olan pehlivan güreşinden söz edilir.

(1) Özet: Bu parça adından da belli olduğu üzere Kökötöy hanın yoğ aşındaki

pehlivan güreşi esnasında Coloy’a karşı kimsenin cesaret edip çıkamaması, bundan

sonra Manas’ın Er Töştük’e çıkıp güreşmesini istemesi üzerine Er Töştük’ün verdiği

esaslı cevapla ilgilidir.

(2) Tanıtım: Olay Kökötöy hanın yoğ aşı sırasında gerçekleşir. Ancak,

zaman da mekân da bu parçada belirtilmemiştir. Olaydaki baş kahramanlara olumlu

kahramanlardan vefat eden Kökötöy’ün evlatlığı Bokmurun, Manas, Er Töştük,

Koşoy, Er Agış, Ürbü, Cügörü, Camgırçı vb., olumsuz kahramanlardan Neskara ve

Coloy’ları örnek göstermek mümkündür. Bu parçada Çalkuyruk, Alp Karakuş,

Zımırık/Simurg gibi hayvan ve kuş kahramanlarına da rastlanmaktadır.

Kökötöy’ün aşında düzenlenen oyunlara bağlı olarak, Kırgız halkının gelenek

görenekleri, örf âdetleri de bu destanda kısa da olsa işlenmiştir. Ancak, Kökötöy’ün

aşı destanın asıl konusunu oluşturmadığından, Kökötöy’ü, Bokmurun’u tanıtıcı

unsurlar yer almamaktadır.

Kökötöy aşı bolgondo, Kökötöy aşı olurken, Kapır menen musulman Kafir ile Müslüman Kara kurttay kıcıldap, Siyah böcek gibi çoğalıp, Kaynap cerge tolgondo. Kaynayıp yere dolduğunda.

31 Ancak Er Töştük’ün kendi öyküsünü anlattığı bölüm başka alt başlık altında verildiği ve Kökötöy’ün aşı ile hiç ilişkisi olmadığı için incelemeye alınmamıştır. Kökötöy’ün aşı ile ilgili olayın sonunda Er Töştük’ün kendi öyküsünü anlatmasıyla bu destanın asıl konusuna geçiş yapılmaktadır. Bu bakımdan Er Töştük destanındaki bizim ele aldığımız Kökötöydün Aşındagı Küröş Tuuraluu parçası destana girişi sağlayan özet görevini yapmaktadır.

Page 156: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

139

Kökötöydün aşında, Kökötöy’ün aşında Kapır menen musulman Kafir ile Müslüman Kaş kaytarar bir can cok, Geri çevirecek bir canlı bile yok, Kabılan Manas başında. Kaplan Manas başta. (SK.ET, 12)

Bu parçadan da anlaşıldığı gibi, olay doğrudan aşa Manas’ın başçılık

etmesiyle başlar ve hemen sonrasında da

Oşondo Kökötöydün Bokmurun O zaman Kökötöy’ün Bokmurun’u Kalkka carın uguzup: Halka ilan ederek: «Miñ karaça töö saydım,... “Bin kara deve koydum,… Kapır menen musulman Kafir ile Müslüman Bir tamaşa salsın dep, Bir temaşa yapsın diye, Kan atamdın toyunda... Han atamın düğününde… Kan atamdın söölötü Han atamın heybeti Door kıyamat bolguça, Kıyamet devri oluncaya kadar, Unutulbay kalsın dep,... Unutulmadan kalsın diye,… Kapırdan çıgıp bir balban, Kafirden çıkıp bir pehlivan, Musulmandan bir balban, Müslümandan bir pehlivan, Cöö küröştü salsın dep,... Yaya güreşi yapsın diye,… (SK. ET,

13)

diyerek, Töştük’ün de yer alacağı asıl konuya, yani pehlivan güreşine geçilir. Bu

parçada asıl kahraman Er Töştük’tür. Kökötöy ve onun oğlu Bokmurun, ayrıca

Manas başta olmak üzere diğer kahramanlar yan kahraman, ikinci ve üçüncü

dereceden kahramanlar olarak karşımıza çıkmaktadır.

(3) Karmaşık Olaylar Dizini: Bokmurun’un pehlivan güreşini ilan etmesiyle

olaylar gelişmeye başlar. Yarışa konulan ödülleri duyunca Mancu hanı Neskara

Kalmak hanı Coloy’a “ne zaman bize faydan dokunur, bu güreşe çıkıp, sayısız ödülü

kazan” der.

Destan parçasında gerçek fizikî veya kurmaca fizikî zamana hiçbir

göndermede bulunulmamış olmakla birlikte, anlatıcının er Coloy’u betimlemesiyle

farklı bir zaman dilimi; anlatıcı zamanı ortaya çıkmaktadır:

Ceti cılı cöö basıp, Yedi sene yayan yürüyüp, Cetik nayza maylagan, Yeterince mızrak yağlayan, Cetimiş alptı caylagan. ... Yetmiş alp insanı öldüren… Aybatı kıyın uşunday... Heybeti çoktur işte böyle…

Page 157: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

140

Cöögö balban, atka cok, Ayak üstü pehlivandır, at sırtında tam tersidir,

Coloy öñdüü kapır cok. Coloy’a benzer kafir yoktur Kalbayıp oozu birikpeyt Kalın dudakları birbirine temas

etmez Kandalçının* kabınday. Nalçının kapı gibidir. Birindegen murutu Seyrek olan bıyığı Aybaltanın sabınday, Ay baltasının32 sapı gibidir, Cılañayak, cılañ baş Çıplak ayak, çıplak baş Aybatı kıyın uşunday. Heybeti çoktur, işte böyle. Bu Coloydon oolak kaç. Bu Coloy’dan uzak dur. (SK.ET,

13)

Anlatıcı “Bu Coloydon oolak kaç/Bu Coloy’dan uzak dur” diyerek, sanki

dinleyiciye söylüyor gibidir. Bunun haricinde destanı yine Kökötöy’ün yoğ aşı

zamanı, Er Töştük’ün yer altında geçirdiği zaman gibi birçok zaman dilimine

ayırmak mümkündür.

Bu parçanın tamamı Er Töştük destanına girişi sağlayan bir özet biçiminde

verilmiş olduğundan olaylar fazla karmaşık değildir. Olay tek bir konu, Coloy’a karşı

pehlivan güreşine Kırgızlardan kimsenin çıkmaması üzerinde gelişmektedir. Bu

parçada baş kahraman Er Töştük’tür.

Destanda, ayrıca, Töştük’ün yanı sıra, Kökötöydün Aşı parçasının diğer

varyantlarında rastladığımız kahramanların birçoğu bu parçada da yer almaktadır;

Manas, Bokmurun, Cügörü, Er Kökçö, Camgırçı..., Mancu hanı Neskara,

Kalmaklardan Er Coloy vs. Destancı bu parçada kahramanların betimlemesine,

tanıtımına bolca yer vermiştir. Ayrıca, Coloy’un betimlendiği sahneleri güzel bir

üslûpla dile getirmiştir:

Ceti cılı cöö basıp, Yedi sene yaya olarak, Cetik nayza maylagan, Yetik mızrak yağlayan, Cetimiş alptı caylagan. Yetmiş alp insanı öldüren… Ceti batman buuday cep, Yedi batman33 buğday yeyip, Dan cıttangan çoñ Coloy. Hububat kokan koca Coloy.

32 Ay balta: savaş baltası. 33 Batman: ağırlık ölçüsü.

Page 158: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

141

Cöögö balban, atka cok, Ayak üstünde pehlivandır, at üzerinde tam tersidir.

Coloy öñdüü kapır cok. Coloy gibi kafir yoktur. Kalbayıp oozu birikpeyt, Kalın dudakları birleşmez, Kandalçının* kabınday. Kandalçının34 kını gibi. Birindegen murutu Bir bir sayılıyor bıyığı Aybaltanın sabınday. Aybaltasının sapı gibi. Cılañayak, cılañ baş, Çıplak ayak, çıplak baş, Aybatı kıyın uşunday... Heybeti fazla böylece…(SK.ET, 13)

Ayrıca, Sayakbay’ın Er Töştük’ü Manas’ın ağzından betimlediği sahneler

dikkat çekicidir.

“Er Töştük saga kezigip, “Er Töştük seninle görüşüp, Cok eken menin armanım, Yokmuş benim hazinim, Caralgan alptın sırttanı Yaratılmış alpın sırtlanı Caraşıktuu balbanım. Yakışıklı pehlivanım. Alakanday musulman Küçücük Müslümanların Sırttanı eleñ sen Töştük,... Sırtlanıydın sen Töştük,… Erdikti epsiz salıp ber, Töştük, Erliği hesapsız yapı ver Töştük,... Toguz bir uuldun kencesi, Töştük,... Dokuz kardeşin küçüğü Töştük, Bir kudaydın bendesi, Töştük, Bir Allah’ın kulu Töştük, Elemandın erkesi, Töştük, Eleman’ın şımarığı Töştük, Kün tiygen çöldün çatırı, Töştük, Güneşli çölün çadırı Töştük, Din musulman baatırı, Töştük,.. İslam dininin bahadırı Töştük,.. Karmaşıp tüpkö cete kör, Töştük,...” Güreşip sonunu getiriver

Töştük,... “(SK.ET, 22)

(4) Değerlendirme: Coloy’un güreşe çıktığını duyan Manas Serek’i bütün

dini İslâm olan alpların hepsini yanına çağırmasını emreder. Serek Müslümanların on

iki hanını Manas’ın karşısına getirir. Manas’ın Coloy’a karşı kimin çıkacağını

sorması üzerine hepsi korkup kaçar. Sıra Er Töştük’e gelince, o da sebebini

belirterek bu teklifi reddeder:

“Baatır Manas kökcalım, “Cesur Manas kaplanım, Kapır menen musulman Kâfir ile Müslüman’ın Kaynap turgan cerinde Kaynaştığı bir yerde Kaardanıp bir atsañ Sinirlenip vurursan, “Balbanga aytsam tüşpöyt”, dep, “Pehlivan güreşine çıkmadı” diye, Kanımdı töksöñ men mına. Kanımı dökersen ben hazırım. Tüşpöy turgan sebebim, Çıkmayacak sebebim, Irdap berem ırımdı, Söylerim şimdi şarkımı, Iymanday aytam sırımdı, Anlatırım sırrımı, Bar deseñ Manas barayın, Git dersen Manas gideyim,

34 Kandalçı: bir nevi kılıç.

Page 159: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

142

Balbanga tüşö kalayın, Pehlivana çıkıvereyim, Senin şagıñ sıngıça, Seni üzmektense Ölsöm ölüp kalayın... Öleceksem öleyim... (SK.ET, 25) Ayıkpay cürgön caram bar, İyileşmeyen yaram var, Ayıkpagan balaam bar. Gitmeyen başta belâm var. Cer aldına tüşkönüm Yer altına gireli Ceti cılday boldu ele, Yedi yıl kadar olmuştu, Cer üstünö çıkanım Yer üstüne çıkalı Ceti küngö tolo elek...” Yedi gün daha olmadı...” (SK.ET,

25)

diyerek yer altında geçirdiği günleriyle ilgili olayını anlatır. Buna bağlı olarak,

burada üçüncü bir zaman ve mekân; yer altı dünyası zamanı meydana gelmektedir.

Yer altında geçirdiği “yedi yıl” içinde başından geçirdiği olayları özet şeklinde

kısaca anlatır.

(5) Çözüm: ‘Değerlendirme’deki sebepleri öne sürerek, Töştük teklifi

reddeder.

(6) Sonuç: Böylece Er Töştük de Coloy ile güreşe çıkmaz. Destanın

Kökötöydün Aşındagı Küröş Tuuraluu parçası Töştük’ün aşağıdaki sözleriyle son

bulur:

Bul tiliñdi albaymın Bu sözünü dinlemem Bul Coloygo barbaymın. Bu Coloy’a çıkmam ben. Kapır menen musulman Kafir ile Müsluman Kalayıktın aldında, Haklının önünde, Kaldayıp Töştük cıgılıp, Koskoca Töştük yere düşüp, Kalıñ kara musulman Kalabalık Müsluman halkının Ubalına kalbaymın... Vebaline kalmam ben... (SK.ET, 27)

Böylece, Kökötöy’ün aşı ile ilgili diğer varyantlar kendi başına tamamlanmış

birer destan parçası gibi karşımıza çıkarken, Er Töştük destanındaki Kökötöydün

Aşındagı Küröş Tuuraluu parçası, destanının giriş bölümü görevini yapmaktadır.

Page 160: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

143

2.2. Sayakbay Anlatısında Manas Destanı Kökötöydün Aşı Parçası

2.2.1. Sayakbay Anlatısında Manas Destanı ile İlgili Genel Bilgiler

Manas destanı Kırgız Türklerinin en büyük epik mirasıdır. Eski Türk destanları ve

Türk mitolojisinden izler taşıyan Manas destanının ana konusunu Kırgızların dış

düşmanları olan Kalmıklar ve Kara Kıtaylar ile yaptıkları savaşlarla kendi içlerindeki

mücadeleler ve karışıklıklar oluşturmaktadır. Manas destanı, Orta Asya Türk tarihi ve

medeniyetine ait hatıraları ve etnografik bilgileri ihtiva etmesi sebebiyle, yalnız

Kırgız Türklerinin değil, bütün Türk boylarının abide niteliğinde dev bir eseri ve

dünya epik şiir geleneğinin en mükemmel örneğidir.

Destan yarım milyondan fazla mısradan oluşmaktadır; ayrıca, sadece hacmi

bakımından değil, ele aldığı konusu, zengin içeriği ile de dünya folklorunda ilk

sırada yer almaktadır.

Destanın teşekkül tarihi ve kökeni tam olarak tespit edilememekle birlikte,

Kazak yazarı M. Auezov (1897-1961) ve ünlü Sovyet tarihçisi, arkeologu ve

etnografı A.N. Bernshtam (1910-1956) VII-IX. yy’daki Kırgız halkının Uygurlarla

olan savaşını anlatan en önemli epizoduna dayanarak, destanın 840’lı yıllarda

meydana gelmiş olabileceği konusunda görüşlerini ortaya atmışlardır (MA 1995 b:

80).

Dünya destanları hakkında araştırmalar yapan ünlü bilim adamı V.

Jirmunsky, Manas Destanı’nı oluşturan tarihî olayların, ancak XV. ve XVIII. yy’da

geçtiği görüşündedir. Ayrıca, Manas’ın tarihinin tamamen şekillenip bitişini, XVI.-

XVII. yüzyılda görülen Kalmuk savaşlarının aydınlattığı fikrini savunmaktadır.

Kırgız edebiyatçısı Yunusaliev ise destanın IX.-XI. yy’da oluştuğu fikrindedir.

Page 161: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

144

Manas destanında onun baş kahramanı olan Manas’ın değişik yerlere, uzak

seferlere çıktığından bahsedilir. Bu olaylar Yenisey Kırgızlarının 840’lı yıllardan

sonra siyasî açıdan en güçlü bir devlet olduğu devri ile bir paralellik

göstermektedir. Ünlü Türkolog S.E. Malov’un görüşlerine göre bu güçlü Kırgız

devleti döneminin savaştaki başarıları Manas destanının ilk varyantının konusunu

oluşturmuş olabilir (1947: 171).

Manas destanının oluşumu ile ilgili bir başka varsayımda, bu destanın ilk

varyantının meydana gelmesi Karahanlı devleti ile ilişkilendirilmektedir. Tarihî

kaynaklara göre X. yy’ın ortalarında, yani Karahanlılar döneminde Tanrı

Dağlarının doğusunda ve Yedi Su’da yaşayan Kırgızlar İslâm dinini kabul

etmişlerdir. Buna bağlı olarak, destanda da İslâmiyet’le ilgili bilgiler de yer almaya

başlamıştır.

Dr. Moldobayev35, “Manas Destanı”nın muhtevasında yer bulmuş tarihî

olayları aşağıdaki yedi devre ayırmıştır. Bunlar:

1) Hunlar ve onların devri (M.Ö yüzyıl, M.S V. yüzyıl)

2) Eski Türk ve Kırgız devri (VI.-IX. yüzyıl)

3) Kara Kıtay ve Karahanlılar devri (IX.-XII. yüzyıl)

4) Moğol devri (XIII. yüzyıl)

5) Altınordu ve diğer hanlıkların devirlerindeki tarihî hadiseler (XIV.-XVI.

yüzyıl)

6) Cungar ve Oyrat- Kalmuk devri (XV.-XVIII. yüzyıl)

35 Manas Destanı’nın oluşumu ve içerigi: http://www.turktarihi.com/manas-destaninin-olusumu-ve-icerigi.html.

Page 162: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

145

7) Son dönemde yapılan ilâveler (XIX.-XX. yüzyıl)

Ayrıca Dr. Moldobayev “Manas Destanı’nın Kırgız Devleti’nin Kara

Kıtayları kovduğu devirde oluştuğu görüşündedir. Bu konuda çeşitli görüşler beyan

edilmiştir; ancak yukarıdaki tarihî olgulara dayanarak Manas destanının bundan bin

yıl önce meydana gelmiş olduğu söylenebilir.

Bu konuda destanın kahramanından bahseden bilinen ilk kaynak, Seyfeddin

Ahsikendî’nin 16. yüzyılda yazdığı Mecmu’t-Tevârih’inde, Manas ile ilglili olarak,

14. asırda, Altınordu hanlığına bağlı beylerden Yakup Bey’in oğlu olarak

bahsedildiği; ancak bu bilginin, daha sonraki tarihî kaynaklarda yer almadığı

bilinmektedir (Yıldız 1995: 21). Bunun dışında 1849’da Kazak-Kırgızların Uluyüz

uruğunda ilmî araştırmalar yapan K.L. Vrangel adlı bir Rus memurunun raporunda,

Kırgız soy kütüğünden Nogay beyi olarak Manas ve oğlu Semetey’den

bahsedilmektedir. Yine bu destanı ilim dünyasına tanıtan ve kendisi Kazak-Kırgız

Türklerinden Çokan Velihanoğlu’nun 1861’de “Rus coğrafya Cemiyeti Yazıları”nın

1. ve 2. ciltlerinde yayımlanan ve Manas destanından bahseden iki makalesi bu

konuda önemlidir. Onun tespit ettiği, ve Rusça olarak, “Velihanoğlu Çokan’ın

Mecmua-yı Asarı” adlı kitabında yayımladığı “Köketey Hannıñ Ertegüsi/ Köketey

Hanın Aş-Yoğu” epizotunun Kırgız Türkçesi orijinal metni, aşağı yukarı bir asır

sonra Alkey Margulan tarafından 1964 yılında bulunarak, 3000 satırlık metnin 885

mısrası Margulan tarafından Kiril harfleri ile 1965 yılında, metin ile ilgili 13 sayfalık

Kazakça önsözle birlikte neşredilmiştir. Üzerinde Hatto’nun da çalıştığı bu metin,

Margulan tarafından düzeltilmiş ve 1977 yılında 1977 yılında Kırgız Türkçesi ile

yayımlamış ve İngilizce’ye çevirerek bir değerlendirme yapmıştır (Hatto, MDÜİ

1995, 217-218). Destanın, diğer eş-metinlere bakıldığında kısa, fakat ilk tam

Page 163: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

146

derlemesi W. Radloff tarafından yapılmıştır. 1862-1869 yıllarında Isık Köl civarında

dolaşan Radloff, derlediği malzemeyi, Proben’in 5. cildinde, bir önsözle birlikte

yayımlamıştır. Bundan sonra L. Von Almasy tarafından detanın 72 mısralık kısa bir

bölümü derlenmiştir (Yıldız 1995: 22-23)36.

Destan, sadece Kırgız halkının tarihini değil, onların hayat tarzını, etnik

yapısını, gelenek-göreneği, örf-âdetleri, görgü kuralları, değer yargıları, tabiatla

ili şkileri, bakış açıları, dinî anlayışları, astronomi, coğrafya vs. gibi bilimlerle olan

ili şkisi, dili, edebiyatı vs. gibi tüm millî özelliklerini en iyi şekilde dile getiren bir tür

“Kırgız Ansiklopedisidir”.

Destanın değişik zamanlarda derlenmiş olan pek çok metni; seksenden fazla

varyantı vardır. Onlardan en mükemmeli usta Manasçılar Sagımbay Orazbak oğlu ve

Sayakbay Karalaoğlu’ndan derlenmiştir. S. Orozbakov’un varyantı 1922-1926 yıllar

arasında K. Miftakov, I. Abdrakmanov vb. tarafından kayda geçirilmiştir. Toplam

180378 mısradan oluşmaktadır.

S. Karalayev’in varyantı ise 1935-1937 yıllarında Cumabayev, Kıdırbayeva,

İrisov, Abdrakmanov vb. tarafından kaydedilmiştir ve bu varyant yukarıda

belirtildiği gibi, toplam 500553 mısradan oluşmaktadır. Manas destanı sadece hacmi

bakımından değil, ele aldığı konuları, anlatım güzelliği bakımından da dünyanın, eşi

benzeri bulunmayan en büyük destanıdır.

Manas destanı tür bakımından tarihî kahramanlık destanıdır. Destanda tasvir

edilen olaylar daha önce de söz konusu olduğu gibi, Kırgızların en eski tarihî

36 Yine bu konuda, Abdulkadir İnan, Pertev Naili Boratav, Fikret Türkmen, Gülzura Cumakunova vb. bilim adamlarının çalışmaları önemlidir. Bu bağlamda, Türkiye’de kendisini, gerek Manas destanı, gerek Kırgız Kültürü ile ilgili bilimsel araştırmaları, gerek Radloffla ilgili çalışmaları ile tanıdığımız Naciye Yıldız’ın da öneminin büyük olduğunu hatırlatmalıyız.

Page 164: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

147

dönemleriyle ilgilidir. Manas Destanı’nın ana konusunu, Manas’ın Kırgız Türkleri

için vermiş olduğu özgürlük mücadelesi ve onları bir bayrak altında toplama ülküsü

oluşturur. Manas Destanı, göçebe ve savaşçı Kırgız Türklerinin hayatını bütün

ayrıntısı ile yansıtır. Kırgız Türklerinin mitolojileri, en eski zamandan berki dinî

anlayışları, gelenek ve görenekleri, örf adetleri, cenaze merasimleri, şölenleri, tabiat

ile ilgili görüşleri, düşmanları ile mücadeleleri vb. pek çok millî özelliklerini yansıtan

konular, bu destanda ana hatları ile kendisine yer bulmuştur. Bu konuda Sayakbay

Karalayev’in varyantı diğer varyantlara göre Kırgızlar, onların hayat tarzı ve

savaşları vb. yukarıda saydığımız millî özellikleri daha ayrıntılı bir şekilde vermesi

ile ayırt edilir.

Varyantlarda az-çok farklılıklar olmasına rağmen, ana olaylar aşağı yukarı

aynıdır. Destanın bütün varyantlarında yer alan destanın çekirdek yapısını oluşturan

geleneksel olayları şu şekilde sıralayabiliriz:

1. Manas’ın ata babaları

2. Kırgızların Yenilgiye Uğrayıp Dağılması

3. Manas’ın Doğuşu ve Çocukluk Çağı

4. Manas’ın İlk Kahramanlıkları

5. Manas’ın Han Seçilmesi

6. Manas’ın On Bir Duu-Du’ya Karşı Savaşı

7. Ana Vatanı Düşman İşgâlinden Kurtarmak

8. Manas’ın Kırgızların Ana Vatanına Geri Getirmesi

9. Almambet’in Hikâyesi

10. Manas’ın Kanıkey ile Evlenmesi

11. Közkamanlar Olayı

Page 165: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

148

12. Kökötöy’ün Yoğ Aşı

13. Büyük Sefer

14. Küçük Sefer

15. Manas’ın Ölümü

2.2.2. Kökötöydün Aşı Parçası

“Kökötöydün Aşı/ Kökötöy’ün Aşı” epizotu, Manas destanındaki geleneksel

olayların en ok bilinenlerinden bir tanesidir. Ayrıca, Manas destanından kayda

geçirilmiş ilk malzemelerden biridir. B.M. Yunusaliyev, Kökötöydün Aşı’nın ilk

başta Kırgızların cenaze merasimini anlatan Manas’tan bağımsız ayrı bir manzumesi

olabileceği görüşünü ortaya atmış ve kırk yiğidiyle Manas’ın karakter olarak bu

manzumeye girmesiyle kahramanlık destanının büyük bir epizotuna dönüşmüş

olabileceğini savunmuştur (MA 1995 a: 336).

Destanın büyük bölümlerinin mantıksal ilişkilerine bakıldığında bu bölümün

yeri, yukarıda belirtildiği gibi, Manas’ın Kanıkey ile evlenmesinden sonra, Büyük

Sefer’in hemen öncesinde olmalıdır. Zira, Kökötöyün Aşı parçasında betimlenen

olaylar, Neskara, Coloy, Koñurbaylar ile çıkan tartışmalardan da anlaşılacağı gibi,

destanın büyük seferin başlamasına neden olan önemli bir düğüm noktasıdır. Bu

parçayı Sayakbay Karalayev destanın birinci bölümü Manas’ta değil, ikinci bölümü

olan Semetey’de anlatıp kaydettirmiştir. Sadece Sayakbay değil, başka manasçılar da

bu parçayı Semetey bölümünde anlatmışlardır. “Bu parçayı Manas’ın ilk bölümüne

getirip yerleştiren Sagımbay Orozbakov da ilk başta Kökötöy’ün Yoğ Aşı’nı

Semetey’de anlatırmış” 37. Ancak, yukarıda belirttiğimiz gibi, destanın bütünlüğü

37 Manas, Frunze, Kırgızstan, 1986, 5. .

Page 166: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

149

açısından parçanın asıl yeri Büyük Sefer’in öncesinde, dolayısıyla Manas’ta

olmalıdır. Bu yüzden Sayakbay Karalayev de 1968’de destanı tekrar kaydetme

sırasında bu parçayı genel olayların mantıksal gelişme çizgisindeki asıl yerine

getirerek anlatmıştır.

(1) Özet: Kökötöydün Aşı parçası Kırgızların en uzun yaşayan hanı

Kökötöy’ün ölümü, buna bağlı olarak onun evlât edindiği Bokmurun’un cenaze

merasimini düzenlemesi, daha sonra anısına yoğ aşı vermesi ile ilgilidir. Manas

destanının bu parçasında Kırgız halkının cenaze merasimine bağlı örf-âdetleri,

geleneksel oyun ve yarışları gibi konular ayrıntılı bir şekilde işlenmiştir.

(2) Tanıtım:

SK.KA’daki Kökötöydün Aşı epizotunun geçtiği mekân, aşağıda da

anlatılacağı gibi, Isık-Köl vadisinin doğu tarafındaki Karkıra yaylasıdır. Bunun

dışında Taşkent, Median Çölü, Kayıpçının Sırtı, Altay Sayan Dağları, Tüp Beecin/

Pekin, Arap ve İran Toprakları vb. geniş bir coğrafik bir mekândan da söz

edilmektedir.

Zaman olarak ilkbaharın ilk günlerinden ile sonbaharın son günlerine kadar

devam edildiği söz konusudur. Ancak bu zaman anlayışı, aynı senenin içindeki

ilkbaharın ilk günlerinden sonbaharın son günleri arası için mi söylendiği kesin belli

değildir.

Kökötöy’ün Aşı parçasında başkahramanlara Kökötöy ve 12 yaşlarındaki

oğlu Bokmurun, olumlu kahramanlarından olan Manas, Bakay, Koşoy, Kökçö, Er

Töştük, Camgırçı, Bagış, Agış, Ürbü, Cügörü, Kökötöy’ün yoğ aşının haberinin

duyurulması gereken yerlere ulaştıran ulak Aydar vs.; baş ve olumsuz

Page 167: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

150

kahramanlardan Koñurbay, Coloy, Neskara, Muradıl vs.; kadın kahramanlardan

Kanıkey ve destanın giriş kısmındaki isimleri anılmayan ve Bokmurun’a bakan

anneler sıfatında bir kere karşımıza çıkan Kökötöy hanın yedi eşi; hayvan

kahramanlardan Bokmurun’un atı Maaniker, Manas’ın Akkulası, Er Töştük’ün

Çalkuyruk’u, Koñurbay’ın Algara’sı vs. gibi pek çok asıl ve yan karakterleri örnek

göstermek mümkündür; neredeyse Manas destanının bütün önemli kahramanlarının

bu parçada da yer aldığını söyleyebiliriz.

Kökötöydün Aşı parçasında Kökötöy’ün vefat etmesi olayı, Eski Taşkent’in

Çıyırçık adlı yerinde, Kayıpçı sırtından, Mediyan çölünden bulup evlât edindiği

delidolu oğlu Bokmurun’un eş arayışında gezip tozduğu anda gerçekleşir. Çokan’ın

derlediği Kökötöydün Aşı parçasından farklı olarak bu varyantta Kökötöy’ün vasiyeti

olayı yer almamaktadır.

Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun Maanikerdi mingende, Maaniker’i bindiğinde, Tögöröktün tört burçun Dünyanın dört köşesini Tört aylana kıdırıp, Dört dolanıp dolaşıp, Katın izdep cürgöndö,... Kadın arayışında gezerken,... Kan Kökötöy ölüptür Han Kökötöy vefat etmiş Kökötöy ölüp catkanda Kökötöy öldükten sonra Bokmurunu keliptir.... Oğlu Bokmurun gelmiş... (SK.KA,

6)

Anlatı kesitinden anlaşıldığı gibi, Bokmurun evine babası Kökötöy han

öldükten sonra gelir. Bundan sonra asıl olay başlar. Babasının ölümüne çok üzülen

Bokmurun onun cenaze merasimine çok fazla insan davet edip, sayısız hocaları,

mollaları cenaze namazını kıldırtmak için zorla getirttirip, öbür dünyada han babam

biner diye sayısız atı birlikte gömdürtüp, hazinenin ağzını sonuna kadar açar.

Kan Kökötöy öldü dep Han Kökötöy öldü diye, Kalayık ugup curt kelgen. Halk duyup herkes gelmiş. Kulak ugup, köz körgön Kulağın duyup, gözün gördüğü Ukkan candar büt kelgen. Duyan duymayan hepsi gelmiş. (SK.KA, 6)

Page 168: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

151

Bu destan parçasından anlaşılacağı gibi, olay Kökötöy handan haber

vermekle başlar. Kökötöy’ün oldukça zengin ve Eski Taşkent’in Çıyırçık’ını mesken

tutan halkın babası olarak tanınan ve çok uzun yaşayan38 âdil bir han olduğundan

bahsedilir. Ayrıca, bu kadar servet sahibi olmasına karşın hiç evlât sahibi olamaması

ve bir gün 75 yaşa geldiğinde Mediyan çölünden bulduğu Bokmurun’u evlât

edinmesinden söz edilmektedir. Bu kısım asıl olaya geçişi sağlayan bir özet görevini

yapmaktadır.

Destanı üç farklı zaman dilimine ayırarak incelemek mümkündür. Bu bir

yandan Arstan törö Manaska/Tün içinde Aydardı/Cibergenin körgömün “Aslan

efendi Manas’a/Gece yarısında Aydar’ı/Gönderdiğini görmüştüm...”(SK.KA, 29-30)

kısmıyla anlatıcının şimdisini gösteren, geçmişte; öykü zamanında olan bir olaydan

bahseden manasçının zamanı; diğer yandan anlatı şimdisi olarak kabul

edebileceğimiz aşağıdaki anlatı kesitinde verilen Kökötöy’ün yoğ aşı zamanıdır:

Ükürçünün oyuna, Ükürçü’nün deresine, Üç-Kapkaktın boyuna Üç-Kapkak’ın kıyısına Kemegeni kazçuu cer. Ocağın kazılacağı yerdir. Kerilgen özön Kegen - Suu, Şaşaalı vadidir Kegen-Su, Keñ boylop attı çapçuu cer, Genişçe, atın koşturabileceği bir

yerdir, Keñ tamaşa salçu cer, Bolca eğlenilecek bir yerdir, Üç-Karkıra özönü Üç-Karkıra vadisi Aş berüüçü cer oşol. ... Aşın verileceği yerdir burası...

(SK.KA, 11)

Destanda karşımıza çıkan üçüncü zaman dilimi, tarihî zamandır. Bu zaman,

Kökötöy’ün yoğ aşı sırasındaki karakterlerin anıları biçiminde beliren, Kalmuklara

karşı yapılan savaş zamanıdır.

Page 169: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

152

Caşım on ekige kelgende, Yaşım on ikiye geldiğinde, Kalmaktardın kan Coloy Kalmakların han Coloy, Altayga buzuk salganda, Altay’a saldırdığında, Altı miñ eriñ bir soydum,...

Altı bin erini birden kestim,...(SK.KA, 37).

(3) Karmaşık Olaylar Dizini: Ölüyü defnetme olayı bu destan parçasının

olaylarının gelişmesindeki ilk adımdır. Manasçı, Bokmurun’un babası Kökötöy’ün

cenazesine kâfirle39 Müslüman’ı bir araya toplayıp, herkese, hatta can düşmanlarına

bile haber verip, Manas’a haber vermemesi, dolayısıyla da Manas’ın Kökötöy’ün

cenaze merasimine katılamamasını hatırlatması, destandaki bundan sonra gelişecek

olayların tohumunu atmaktadır.

Manas’a bağlı 12 handan biri olan Koşoy’un sözü üzerine Bokmurun

babasının yoğ aşını Üç Karkıra yaylasında vermeye karar verir. Aydar’ı çağırıp,

davet edilecekleri sırasıyla yerleşim bölgelerine göre, yerleştikleri yerlere kadar çok

güzel bir şekilde tarif ederek, sıralar. Kâfiri, Müslümanı, dinsizi dinliyi, dostu

düşmanı ayırt etmeksizin herkesi davet eder. Ancak, bu şekilde düşmanları da davet

edecekse mutlaka Manas’a da haber vermesi gerektiğini, aksi takdirde büyük felâkete

yol açabileceğini önceden söyleyen Koşoy’un ısrarına rağmen Manas’a yine haber

vermez.

Zaman gelip40, Bokmurun ailesi ve halkı ile birlikte Taşkent’ten Kökötöy’ün

yoğ aşını vermek için seçtikleri Üç Karkıra yaylasına gelip yerleşir. Aşa Koşoy,

Töştük, Kökbörü, Noygut hanı Karaça, Koton’dun hanı Cügörü, Oogan’ın hanı

Akun, Kokon hanı Kozubek, Margalan’dan Malabek, Bukar’ın hanı Temirkan,

38 Bazı kaynaklarda Kökötöy hanın 190 yaşa kadar yaşadığından bahsedilir. Ancak, Sayakbay Karalayev anlatısındaki bu parçada yer alan yaş ifadelerine bakıldığında Kökötöy hanın yaklaşık 87-90 yaşlarında vefat ettiği kanısına varılabilir. 39 Kâfir tabirinin, destanda Müslüman olmayanlar için kullanıldığı düşünülebilir.

Page 170: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

153

Buudayık’ın hanı Muzburçak..., Kalmak hanı Coloy, Solonlardan Orokkır,

Tırgoot’un hanı Kanışay, Kıtaylardan Koñurbay, Mancu hanı Neskara vs. yüzlerce

milletin hanları binlerce ordusuyla birlikte gelirler. Aşa gelen düşmanlar Manas’ın

olmadığını fark edince Manas’ın 12 hanlı halkına zulmetmeye başlarlar. Mancu’nun

hanı Neskara, Koşoy başta olmak üzere Manas’ın kahramanlarını birer birer gözden

geçirip sınar ve Manas’ın yokluğunu fırsat bilerek, eski öcünü almaya karar verir.

Neskara,

Toodoy Coloy kolunan Dağ gibi Coloy’un elinden, Tozoktu kıyın salgansıñ, Cehennem ateşi yaktın sen, Miñ balbandı kıyratıp, Bin pehlivanı katledip, Miñ töödö çayın algansıñ Bin deve malın aldın sen. Mına uşunday iş kılgan. İşte böyle iş kılan, Bul korduguñ dagı bar. Böyle işkencen daha var. Bul sözümö kön, burut, Bu sözümü dinle, burut, Çataktaşpay, çır kılbay Karşı çıkmadan, kavgasız, Baştagı ötkön ayıpka Eski yaptığınız aybınıza Maanikerdi ber, burut. Maaniker’i ver, burut. Ayta turgan kebim bar Söyleyecek sözüm var, Burut, sende kegim bar. Burut, senden (alacak) intikamım

var. (SK.KA, 27)

diyerek Bokmurun’dan yüklü miktarda altın ve bindiği atı Maaniker’i vermesini

talep eder. Vermezse bütün halkı katletmekle korkutur. Burada yukarıda bahsi geçen

tarihî zaman, Kökötöy’ün yoğ aşı sırasındaki karakterlerin anıları biçiminde beliren,

Kalmuklara karşı yapılan savaş zamanı söz konusudur.

Kökötöydün Aşı’nda Manas’ın anısı biçiminde verilen bu olay Manas

destanında Manas’ın ilk kahramanlıklarından biridir. Kıtayların41 hanı Esenkan’ın

Manas’ı bulup getirmesi için gönderdiği casus tüccarları Manas’ın bozguna

40 Sayakbay Karalayev’in varyantında cenazeden ne kadar zaman sonra yoğ aşının verildiği belirtilmemiştir. Başka varyantlarda, mesela Cagınbay Orozbakov’un varyantında üç yıl sonra verilir. 41 XVII. yy’ın ikinci yarısından sonra destanda Kırgız halkının epik düşmanı olarak Kara Kıtay, Kalmak terimlerinin yanı sıra bunlara paralel olarak Kıtay, Mancu terimleri de kullanılmaya başlamıştır.

Page 171: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

154

uğratması, iki halk arasında çıkan savaşa neden olur. Bu savaşta da Manas galip

gelir.

Düşmanlar ocaktaki eti yağmalayıp, karşı gelen Kırgız’ı dövüp, aşta kargaşa

çıkartırlar. Bunun üzerine Koşoy Aydar’ı Manas’a haberci olarak gönderir. Manas

gelip Kırgızları bu perişan durumdan kurtarır. Manas’ı gören Koñurbay ve Neskara

ondan özür dilerler ve böylece olay sakinleşir.

(4) Değerlendirme: Manas’ın gelmesinden sonra destanda olaylar yavaş

yavaş gelişmeye, son noktasına doğru ilerlemeye başlar. Bundan sonra yoğ aşı Kırgız

geleneğine uygun olarak devam eder. Çeşitli oyunlar oynanır, yarışmalar yapılır.

Oyun ve yarışların tümünde Kırgızlar galip gelir. Er sayış’ta42 Manas’ın Koñurbay’ı

yenmesi ile bu destan parçası doruk noktasına ulaşır.

Kambarday bolgon kalçanı Kendini beğenmiş hantalı Kaardangan zor Manas Sinirlenen alp Manas Muştap emi ötkönü. Yumruklayıvermişti. Algaranın üstünön Algara’nın üstünden Too uragan nemedey Dağ devrilmişçesine Alookenin Koñurbay Alooke’nin Koñurbay’ı Kürküröp kulap ketkeni. Gürleyip devriliverdi.( SK.KA , 63)

Manas Koñurbay’ın atı Algara’yı ganimet olarak almak isterken Koñurbay

diz çökerek yalvarır. İyi kalpli Manas gelin gibi diz çöküp yalvaran Koñurbay’a atını

geri verir. Bunu gören Almambet Manas’a çok kızar:

Bul Beecindin özünön Bu Pekin’in merkezinden Bul Koñurbay cogolboyt, Bu Koñurbay yok olmaz, Bul Koñurbay ölbösö, Bu Koñurbay ölmedikçe, Kıyamat cüzün körbösö, Kiyamet yüzünü görmedikçe, Kırgızdın işi oñolboyt. Kırgız’ın işi düzelmez. (SK.KA,

64)

42 Er sayış: Kırgız Türklerinde at üzerinde yapılan mızraklı ve kalkanlı karşılaşmaya verilen ad. Bu karşılaşma çeşitli merasimlerde oyun niteliğinde olduğu gibi, savaşlarda çarpışma önünde ölümüne yapılan karşılaşma olabilir.

Page 172: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

155

Almambet’in bu sözleriyle manasçı daha sonra Manas’ın başına gelecek olan

olaylardan haber vermektedir. Bundan sonra at yarışı düzenlenir.

(5) Çözüm: Kökötöydün Aşı’ndaki at yarışı ile destandaki olaylar artık sona

doğru ilerlemektedir.

Akkulanı çabarın Akkula’yı [yarışta] bineceğini Al Konurbay biliptir. Kurnaz Konurbay hissetmiş. Akkuladan ayrılıp, Akkula’an ayrılıp, Arbayıp cöö kalsa dep,— Yalnız başına yayan kalsa diye,— Atamdın öçün alsam dep,— Babamın öcünü alsam diye, — Oşonu tilep cürüptür. Böyle bir dilek içindeymiş.

(SK.KA, 58)

Manas’ın atı Akkula’yı yarışa sokacağını önceden bilen Koñurbay, gizlice

Akkula’yı öldürüp, böylece Manas’tan öcünü almayı planlar. Ancak, Almambet

başta olmak üzere birçok kahramanların yardımıyla Akkula sağ salim yarıştan birinci

çıkıp gelir. Akkula’nın yarışı kazanmasıyla olay artık sonuca yaklaşmıştır.

(6) Sonuç: At yarışında da Kırgızların kazanmasını, Manas’ın Akkula’sının

galip gelmesini hazmedemeyen Kalmak-Kıtaylar Akkula’nın baş ödülünü yağma

ederler. Bunu gören Manas sinirlenip, kamçı ile Coloy’un kafasını yararcasına

vurarak yaralar. Böylece arada büyük kavga çıkar. Manas ile birlikte diğer

kahramanlar düşmanları kovalayıp, çok sayıda atını ganimet alırlar. Bu durum daha

sonra meydana gelecek Büyük Sefer’in en büyük sebeplerinden biri olur. Bu yüzden

Kırgızlar arasında Kökötöy’ün aşı olayı “Kökötöydün aşı, Çoñ çırdın başı/

Kökötöy’ün aşı, Büyük kavganın başıdır” olarak hatırlanmaktadır.

Page 173: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

156

2.3. Çokan’ın Derlediği Manas Destanı Kökötöydün Aşı Parçası

2.3.1. Çokan Valihanov: Hayatı ve Önemli Çalışmaları

İlk Kazak-Kırgız bilim adamı, etnograf ve halk bilimcisi, aynı zamanda da

tarihçisi olan Çokon Çıngızoviç Valihanov (1835-1865), Ablay hanın torunudur.

Çokan, bilime değer veren, edebiyat ve kültürü çok seven bir şahsiyettir. 1847

yılında Valihanov, Rusya’nın Omb şehrindeki Sibirya harp okulunu kazanır. Harp

okulundan 1853 yılında mezun olduktan sonra Batı Sibirya general-gubernatorunun43

yaveri olarak çalışmaya başlar. 1854-1857 yıllarında Yedisu bölgesinin Kazakları ile

Tyan-Şan bölgesindeki Kırgızların Rusya’nın egemenliğini kabul etmelerinden sonra

Valihanov, Yedisu ve Isık Göl bölgesine, daha sonraları Kulca’ya gönderilen askerî

bilimsel gezilere katılır. Valihanov’un bu gezilerdeki asıl görevi komşu topluluklarla

ticarî ilişkileri sağlamak olmasına rağmen o, Kazak ve Kırgızların, Orta Asya ve

Kazakistan’da yaşayan diğer Türk topluluklarının sözlü kültürünü öğrenmeye çalışır.

1860 yılında Peterburg’da Rus coğrafyası bölümünde çalışırken Semenov-Tyan-

Şanski’nin başkanlığı altında Kazak, Kırgızların hayatı ile ilgili malzemeler üzerinde

çalışır ve aynı zamanda Orta Asya’nın haritasını çizmeye başlar.

Valihanov, Kırgız halk biliminin kurucularındandır. Isık Göl gezilerinin

birinde o Bugu kabilesinden olan bir destancıdan Manas destanının Kökötöy Handın

Ölümü cana Anın Aşı adlı parçasını kaydeder. Bu parça Kırgız halkının hayatını ve

gelenek-göreneklerini ayrıntılarıyla tarif eden çok olaylı parçadır. Bu parçada at

43 General gubernator: Baş vali.

Page 174: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

157

yarışı, pehlivan güreşi, er sayış, cambı atuu44 gibi pek çok geleneksel Kırgız oyunları

anlatılmıştır.

2.3.2. Çokan Anlatısında Kökötöydün Aşı Parçası

Manas destanından kayda geçirilmiş ilk malzemelerden biri Çokan

Valihanov’un derlediği Kökötöydün Aşı parçasıdır. 1856 yılında, yukarıda

belirttiğimiz gibi, Çokan’ın Kırgızistan’a yaptığı gezilerinden birinde kaydedilmiştir.

El yazısı Arap alfabesiyle yazılmış, 47 sayfadan oluşmaktadır. Toplam 3319

mısradır. KA parçası Manas destanının hemen tüm varyantlarında vardır.

Valihanov’un derlediği el yazısının aslı SSCB ilimler akademisinin Doğu Bilimleri

Enstitüsünün Arşivinde (P.2. op.4. d.36) saklanmaktadır (MA 1995 a: 337).

Derlenen bu parça Valihanov tarafından Rus diline tercüme de edilmiştir. Bu

tercümenin aslı (Smert’ Kokutoy Hana i Ego Pominki) SSCB’nin Merkezî Edebiyat

Arşivindedir. Çeviri ilk kez ünlü Rus bilim adamı N.İ. Veselovski tarafından

Soçineniya Ç.Ç. Valihanova/Çokan Valihanov’un Eserleri (1904) kitabında

yayımlanmıştır. Sonra Valihanov’un seçme eserler kitabından da yerini almıştır.

Çokan Valihanov’un derlediği Kökötöydün Aşı’ndaki Kökötöy hanın vasiyeti,

R. Z. Kıdırbayeva’nın (1995: 17), Manas Ansiklopedisi’ne yazdığı ön sözünde

belirttiği gibi, Türkçenin bilinen ilk metinlerinden biri olan Kültegin Abidesindeki

vasiyet niteliği taşıyan bazı ibarelerle çok benzerlik taşımaktadır.

(1) Özet: ÇV.KA parçasında Kökötöy Nogay halkının hanıdır, bu parça da

SK.KA’da olduğu gibi, halkın en zengini ve en uzun yaşayan kişisi olan Kökötöy’ün

vefat etmesi üzerine Bokmurun’un babası için kara aşını [defin merasimi anındaki

44 cambı atuu: dört nala koşan at üzerinde iken, uzakta iple bağlanan külçe altın ya da gümüşe yay ve

Page 175: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

158

aş], sonra kırk aşını [kırklığında verilen aş] ve bunları takiben yoğ aşını vermesi ile

ilgilidir.

(2) Tanıtım: Valihanov’un varyantında olay Altay’daki Tüpkü Han’ın

toprakları içinde geçer. Tüpkü Han’ın toprakları olarak, Batı Sibirya ve günümüz

Kazakistan ile Çin Halk Cumhiriyeti topraklarından da geçen Ob nehrinin sol

kuyması olan Ertış/ İrtış nehri boyları bilinmektedir (ME I, 1995, 373). Asıl olayın

gerçekleştiği mekanlar yine, ÇV.KAA’da anlatıldığı gibi Tüpkü Han’ın toprakları

içindeki Yer Ortası Boz Tepe (Noğay halkının toplandığı yer)dir. Ak-Saray ise

cenazenin defnedildiği yer olarak geçer. Bunun yanında Manas’ın yaşadığı yer olarak

Semerkant ve Andican’dan, Koşoy’un hükmettiği topraklar olarak Uluu-Too, Turfan

ve Pekin’den, Ürbü’nün mesken edindiği Kiçi-Too ve ötesinden, Er Bagış’ın

yaşadığı yer olarak da Ceti-Suu’dan, Osurak Çaldın çocuklarının yaşadığı yer olarak

İki Dağın Arasından bahsedilmektedir. Kökötöy Han’ın vefat etmesiyle yoğ aşı

verilir. Yoğ aşı sırasında yapılan çeşitli merasimlerden biri olan yarışın başladığı ile

bittiği zaman dilimi de, olay zamanına yani “Kökötöy’ün Yoğ Aşı”nın gerçekleştiği

zaman dilimine işaret etmektedir.

Ala şalbırt caz menen İlkbaharın ilk gününden Çapkan eken kunandı... Koşturmuşmuş kunanı45 Kunan kelip turgan deyt, [O koşturmuş olduğu] kunanı gelmiş, der Emi, koñur salkın küz menen Ancak, sonbaharın son

günlerinde...(ÇV.KA, 14)

Bu parçaya göre olayın, kışın son günleriyle bir sonraki kışın ilk günlerine

kadarki bir zaman diliminde gerçekleştiği kesindir. Bu olayın başkahramanlarına,

olumlu kahramanlardan Manas, Kanıkey, Koşoy, Bokmurun, Kökçö, Er Töştük vb.,

olumsuz kahramanlardan Kalmuk Hanı Coloy, Hıtay Hanı Konurbay, Mançu Hanı

okla vurarak isabet ettirme yarışı. Oyuncu isabet ettirirse ödül olarak onu alabilirdi. 45 kunan: üç yaşını doldurmuş tay.

Page 176: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

159

Neskara, Orongu ve Orokkır’lar gösterilebilir. Ayrıca ÇV.KA’da, Camgırçı da

Manas’ın karşısında yer alan bir kahraman olarak yer alır. Bunun dışında Kırk Yiğit,

ulak Aydar, Er-Bağış, Canaalı gibi yan kahramanlar, Maaniker, Akkula, Çalkuyruk,

Sarala, Algara, Açbuudan, Kökkoyon, Akkoyon vb. hayvan kahramanlardan söz

etmek mümkündür.

Valihanov’un kayda geçirdiği bu varyantta çok zengin ve Nogay halkının âdil

hanı olan Kökötöy ölmeden önce halkını toplayıp, son sözünü, vasiyetini söyler:

—Menin közüm ötkön son, curtum, - Ben hayata göz yumduktan sonra Kılıç menen kırdırıp, Kılıçla kazıtarak Kımız menen cuudurun, curtum, Kımızla yıkatarak, halkım Çarayna menen çaptatıp, Zırh ile sardırarak Bulgaarı menen kaptatıp, Deriyle kaplatarak Ak kepenin cazdatıp, Ak kefene koyarak Kıbılaga baştatıp,... Kıbleye başını yaslatıp, Astınkı coldun üstünö, Alt taraftaki yolun üstünden Üstüñkü coldun astına, Üstteki yolun altından Ayga bakkan ak saray, Ay’a bakan ak saray Ak saraylap koyo kör... Ak saraya koyunuz..(ÇV.KA, 11) Teli kuş saldım, kuş kıldım, batır. Yırtıcı kuşla avlandım, kuş yaptım

bahadır, Tentigen cıyıp el kıldım, batır.... Başıboşları topladım halk yaptım,

bahadır Menin bir közüm ötkön soñ, batır, Ben vefat ettikten sonra, bahadır Teli kuş közün karatpañ, Yırtıcı kuşun gözüne baktırmayın, Tentigendin barısın Başıboşların hepsini, El-eline taratpay... Yurt yurduna dağıtmadan Cakşı kuştap bagıp ala kör, batır... İyice sahip çıkabil, bahadır (ÇV.KA,

12)

Kökötöy hanın vasiyeti olarak adlandırabileceğimiz bu bölüm ile birlikte

burada betimlenecek olan büyük olaya giriş yapılmaktadır. Bu parçada SK.KA’dan

farklı olarak, Kökötöy’ün Bokmurun’u evlât edinmesi konusu anlatılmamıştır.

Kökötöy, ayrıca, Baymırza’ya oğlu Bokmurun’un daha küçük olduğunu, üç sene

baktıktan sonra han seçmelerini; sonra kırk aşına Koñurbay’ın, yoğ aşına da

Manas’ın başçılık etmesini vasiyet eder. Bunları söyledikten sonra vefat eder.

Page 177: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

160

Cenazesini vasiyeti üzerine Ak Saray’a defnederler. İlkbahar aylarında at koşturup,

koşturdukları atlar sonbaharda geri gelirler. Koñurbay’ın köyüne göç eder ve kırk

aşını verirler.

Bu varyantta da baş kahraman Bokmurun’dur. Olay onun etrafında gelişir.

Diğer önemli kahramanlar SK.KA varyantındakilerin aynısıdır. Yaş konusunda

olduğu gibi (SK.KA’da Bokmurun 12 yaşlarında, ÇV.KA’da ise 6-7 yaşlarında;

SK.KA’da Kökötöy tam belirtilmemiş olmakla yaklaşık 87-90 yaşlarında vefat

ederken, ÇV.KA’da “ben 99 yaşadım” der)46 yerler ve olayların gelişimi konusunda

iki varyant arasında önemli farklılıklar mevcuttur.

SK.KA’da zaman konusu kesin zaman işaretleyicileriyle belirtilmese de,

şahıslarda, yer ve nesnelerde, olaylarda vs. kendi ifadesini bulmuştur. Buna bağlı

olarak, SK.KA’da zaman Kökötöy hanın yoğ aşının verildiği zamandır. Bu destanı

da diğer eserlerde olduğu gibi üç farklı zaman dilimine ayırmak mümkündür: 1.

Kökötöy’ün vasiyetinde anlatılan ve yoğ aşına kadarki Kırgız halkının huzurlu bir

hayatta yaşadıkları zaman. 2. Bizim anlatı şimdisi olarak kabul ettiğimiz yoğ aşının

verildiği zaman. 3. Bazen karakterlerin anıları biçiminde beliren, bazen de

Kökötöy’ün aşında çeşitli yarışmaların arasında çıkan çatışma biçiminde ortaya çıkan

ve destan parçasının sonunda gerçekleşen savaş zamanı.

1. Kökötöy han’ın zamanı

Altın eerdin kaşı eken, Altın eyerin kaşıymış, Ata curttun başı eken. Anayurdun başıymış. Kümuş eerdin kaşı eken, Gümüş eyerin başı gibi Tün tüşkön kalıñ köp nogoy Kuzeydeki kalabalık Noğay Curttun başı eken. Halkın başıymış. Kökötöydöy handarıñ Kökötöy adlı hanınız Emi, alattap ötmöy boluptur. Artık, bu dünyadan geçecek

46 Yaş konusu, 3.bölümde zaman sınırlarını belirlememiz açısından son derece önem taşımaktadır.

Page 178: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

161

olmuş. (ÇV.KA, 10) Teli kuş saldım, kuş kıldım, batır. Yırtıcı kuşla avlandım, kuş yaptım

bahadır, Tentigen cıyıp el kıldım, batır.... Başıboşları topladım halk yaptım,

bahadır Menin bir közüm ötkön soñ, batır, Ben vefat ettikten sonra, bahadır Teli kuş közün karatpan, Yırtıcı kuşun gözüne baktırmayın, Tentigendin baarısın Başıboşların hepsini, El-eline taratpay... Yurt yurduna dağıtmadan Cakşı kuştap bagıp ala kör, batır... İyice sahip çıkabil, bahadır

(ÇV.KA, 12)

2. Kökötöy’ün ölümü ve yoğ aşı zamanı

Kökötöydöy hanıñız Kökötöy denen hanınız Eki bir közü süzüldü, İki bir gözü süzüldü, O-o, kıyamat közdöp üzüldü. Ya, kiyamete doğru gitti.... ... Ayga bakkan ak saray, Ay'a bakan ak saray, Ak saraylap koydu deyt. Ak saraya koydurdu Küngö bakkan kök saray, Güneşe bakan gök saray Kök saraylap koydu deyt. Gök saraya koydurdu Arı bolso altı miñ, En fazla altı bin, Beri bolso beş miñdey En az 5 bin kişi kadar Ala şalbırt caz menen İlkbaharın ilk gününden Çapkan eken kunandı... Koşturmuşmuş kunanı47 Kunan kelip turgan deyt, [O koşturmuş olduğu] kunanı

gelmiş, der Emi, koñur salkın küz menen Ancak, sonbaharın son

günlerinde...(ÇV.KA, 14)

3. Savaş zamanı

Altımış cılı cöö basıp, Altmış sene yaya yürüyüp, Ter cıttangan it Coloy Ter kokan köpek Coloy, Keçee Ükürçünün oyunan Dün Ükürçü’nün deresinden Üç-Kapkaktın boyunan Üç-Kapkak’ın yamacından Otor töö alganda, bürük, Uzaktan deve aldığımızda, sünnetsiz, Oşondo bir ölüp kaldıñbı, bürük, O zaman bir öldün mü, sünnetsiz, Oşonu da kılgan men Manas. Onu yapan da ben Manas, Emi senden korkomunbu, bürük?...

Şimdi senden korkar mıyım, sünnetsiz?... (ÇV.KA, 74)

47 kunan: üç yaşını doldurmuş tay.

Page 179: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

162

(3) Karmaşık Olaylar Dizini: Bokmurun’un, Baymırza’nın Manas’ın

köyüne göç etmeleri, böylece yoğ aşını orada vermesi konusundaki tavsiyesini

reddetmesi ile olaylar karmaşık hâl almaya başlar. Aşa hazırlıklar başlayıp,

Bokmurun Caş Aydar’ı dostu düşmanı, yakını uzağı ayırt etmeksizin herkesi davet

etmesi için gönderir. Bokmurun Aydar’ı çağırıp, davet edilecekleri sırasıyla yerleşim

bölgelerine göre, davet edilecekleri yedi atasına kadar sayarak tarif eder:

Andan arı sen barsañ, Ondan sonra sen gidersen, Eki tizgin teñ barsañ. Dolu dizgin gidersen, Kambar, Kambar, Kambar han,

Kambar, Kambar, Kambar han,

Kambar handan Aydar han, Kambar hanın Aydar han, Aydar handın balası Aydar hanın oğlu Aylangıs tuulgan er Kökçö Anadan doğma yiğit Kökçö Er Kökçögö barıp ayt. Er Kökçö’ye gidip söyle.

(ÇV.KA, 24-25) Andan arı sen barsañ, Ondan öteye sen gidersen, Eki tizgin ten barsañ. Dolu dizgin gidersen. Böyön, Böyön, Böyön han Böyön, Böyön, Böyön han Böyön handan Çayan han, Böyön handan Çayan han, Çayan handan Kara han, Çayan handan Kara han, Kara handan Cakıp han, Kara handan Cakıp han, Cakıp han uulu Manas han... Cakıp han oğlu Manas han... On törtünö kelgende On dörtüne geldiğinde Ordo buzup üy çapkan. Sarayı bozup evi yıkan On beşine cetkende, On beşine bastığında, Orçun curtka baş bolgon, Pek çok halka başçı olan, Oşo Manaska barıp ayt. İşte o Manas’a gidip söyle, Kayıptan tuulgan Akkula, Gayibden doğan Akkula, Alban kulük mal ele, Oldukça yürük hayvandı, Alıp kelip çapsın de... Getirip, yarışa soksun de... (ÇV.KA, 27)

Böylece, Kâfiri, Müslümanı, dinsizi dinliyi, dostu düşmanı ayırt etmeksizin

herkesi davet eder. Burada Manas aşa davet edilmediği için değil, aş kendisine

danışılmadığı için çok kızar. Sonra Manas kırk yiğidi ile birlikte aşa gelir. Diğer

birçok varyantta olduğu gibi, Manas gelmeyince aş da başlamaz. Aş başlamadan

önce Koñurbay ve Bokmurun arasında çatışma çıkar. Koñurbay Bokmurun’un atı

Page 180: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

163

Maaniker’i alıp, böylece Kırgızları korkutmak ister. Ancak, bu sırada aşa gelen ve bu

duruma çok kızan Manas Koñurbay’ın ordusunu basıp, herkesi döver.

Bu şekilde, destancı aş olayının konu akışına savaş öğesi de katarak, konuya

hareketlilik, canlılık getirmiş, aştaki eğlencelerden, sükûnetten bahsederken

beklenmedik yerde savaş konusuna geçerek, dinleyicilerin de aktif kalmasını

sağlamıştır. Buna bağlı olarak, tanıtım kısmında belirttiğimiz gibi, destanda farklı bir

zaman; savaş zamanı ortaya çıkmaktadır. Bu zaman dilimine işaret eden belirtiler ilk

Manas’ı bulup öldürmeleri için Kıtayların hanı Esenkan’ın casus tüccarlarını

Manas’ın bozguna uğratması olayında kendini göstermiştir. Bu zaman daha sonra

aştaki her yarışın sonunda çıkan küçük çatışmalar şeklinde ortaya çıkar ve destanın

en sonunda, Akkula’nın ödülünü Koñurbay’ın zorla alması üzerine iki halk arasında

büyük savaş çıkar.

(4) Değerlendirme: Manas’ın gelmesiyle Kırgızlar ve Kıtay, Kalmaklar

arasında çıkan huzursuzluklar son bulur, yerini çeşitli yarışlar, oyunlar alır. Eğlence

uzun süre devam eder; destancının her oyun için bir günden fazla zaman ayırdığı

aşağıdaki anlatı kesitinde açıkça belli olmaktadır:

Cana erteñ künü boldu deyt. Yine ertesi gün oldu der, Tokson toru aygırdın Doksan doru aygırın Üyrün emi musulman menen kaapırdın Sürüsünü şimdi Müslüman ile kâfirin Ortosuna saldı deyt. Ortasına sürdü der. Kan cıkkanı alsın deyt. Hanı yıkan alsın der, Musulmandan biröö Müslümandan birisi Kaapırdan biröö çıksın deyt... Kâfirden de biri çıksın der... (ÇV.KA,

63)

Her oyundan sonra çıkan kavgalarla destancı aştan sonra gelişecek olan savaş

olayından haber vermektedir. Bu oyunların tarif edilmesiyle destan son noktasına

doğru ilerlemeye başlar. Destancı bu oyunların her birisini ayrı ayrı destanlaştırmış,

Page 181: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

164

gerçekçi biçimde sunmuştur. Bu varyantta er sayış’ta Koñurbay’a karşı Kırgızlardan

Agış bahadır çıkar ve onun Koñurbay’ı yenmesi ile destan doruk noktasına ulaşır.

Agıştayıñ baatırıñ, Agış gibi bahadırın, Üyrüp ele salmaktap, Sıkıca tutup kaldırıp, Kıtaylardın kır murunduu, Kıtayların karga burunlu Koñurbayday kaapırdı Koñurbay gibi kâfirini Töbösünön cança ele Tepesi ile yere doğru cerge tüşürdü deyt... Fırlatıp attı der... (ÇV.KA, 65)

Aşın sonuna doğru sıra at yarışına gelir. Manas ile düşmanları arasındaki

çatışmalara destancı burada da yer verir.

(5) Çözüm: Kökötöydün Aşı’daki at yarışı ile destandaki olaylar artık sonuca

doğru ilerlemektedir. At yarışının bu tür eğlencelerin en gözde türlerinden biri

olduğu iyi bilinir. Bu yarışta da Manas’ın Akkula’sının kazanmasıyla kesilen savaş

konusu yine gündeme gelir. Akkula’nın yarışı kazanmasıyla olay artık sonuca

yaklaşmıştır.

(6) Sonuç: At yarışında da Kırgızların kazanmasını, Manas’ın Akkula’sının

galip gelmesini hazmedemeyen Kalmak-Kıtaylar Akkula’nın baş ödülünü talan eder,

Manas’ın kırk yiğidini döverler. Bunu gören Manas sinirlenip, kamçı ile Coloy’un

kafasını yaracak şekilde yaralar. Böylece arada büyük kavga çıkar. Aş hakkındaki

destan artık savaş destanına dönüşür. Manas yiğitlerini toplayıp, Kanıkey’den yol

azığını aldırtıp, uzak sefere yol alır. Düşmanın ardından kovalayıp gelip, ilk önce

Coloy’un sayısız askerleriyle savaşır. Burada, destancı, mitolojik unsurlara bolca yer

vermiştir. Örneğin, Coloy’un atı Açbuudan’ın aladoğana dönüşüp göğe uçup

çıkması, Koñurbay’ın atı Algara’nın insan gibi konuşması ve sahibi Koñurbay’a öğüt

vermesi gibi olaylardan bahseder. Düşmanlar her ne kadar türlü türlü hilelere

başvursa da sonunda yine Manas kazanır. Bu savaşta Manas Koñurbay, Coloy başta

Page 182: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

165

olmak üzere birçok düşman kahramanlarını öldürüp, zaferle, çok ganimetle halkına

döner. Kırgız halkı, böylece, barış ve huzur içinde yaşamaya devam eder.

Destanı destancı ilginç bir üslûpla sona erdirir.

Emi sögö körbö baatırlar, Şimdi sökmeyin sakın batırlar, Karagay nayza çatırlar, Çam ağacından mızraklı çadırları. Bu coruktu koyuñdar, Bu yaptıklarınızı bırakın, Bu coruktu koybosoñ, Bu yaptıklarınızı bırakmazsanız, Kısır kalat katındar. Kısır kalır kadınlar. Mından kiyin cakşılar, Bundan sonra halkın iyileri, Manastayın baatırga Manas gibi kahramana Bir bataa bolsun da... Duanızı veriniz... (ÇV.KA, 88)

Destancı bu şekilde dinleyicilere doğrudan hitap ederek, onlara “savaşa

devam etmeyin, devam ederseniz sonu kötü olur” diye üstü kapalı bir şekilde

tavsiyede bulunur ve Manas için dua ister. Destan, Çokan Valihanov’un, “Manastın

bu sapardagısı tamam boldu/ Manas’ın bu seferkisi de bitti” ifadesiyle

tamamlanmaktadır.

2.4. Aytmatov’un Atadan Kalgan Tuyak Hikâyesi

2.4.1. Çıngız Aytmatov’un hayatı ve eserleri

Bugün Kırgız yazarı Aytmatov’u bütün dünya tanır, eserlerini bütün dünya

milletleri okur. Yaşayan en büyük Kırgız yazarı Çıngız Aytmatov, 12 Aralık 1928

tarihinde Kırgızistan’ın Talas iline bağlı Şeker köyünde doğar. Aytmatov ilkokulunu

köyünde, orta okulunu da bölge okulunda başarıyla tamamlar. Çocukluk yaşında

İkinci Dünya Savaşının aniden meydana gelmesi onun hayatında büyük değişiklik

yaratır ve derin bir etki bırakır. O yıllarda eli silah tutan bütün erkekler savaşa

Page 183: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

166

götürülmüş, dolayısıyla köyün bütün işleri gençlerin üzerine kalmıştı. Bu gençlerden

biri Çıngız Aytmatov’du. 15 yaşında kolhozda48 sekreter olarak çalışır.

Savaştan sonra 1946 yılında Kazakistan’daki Cambıl Veteriner Teknik

Yüksekokuluna girer. Buradan mezun olduktan sonra Kırgızistan Tarım Enstitüsüne

devam eder. 1953 yılında veterinerlik diplomasıyla iş hayatına atılır. İş hayatı, onun

kendi memleketini ve insanlarını yakından tanımaya fırsat tanır. Bütün bunlar daha

sonra meydana getirdiği eserlerini etkilemiştir. Onun ilk hikâye ve yazıları işte bu

öğrencilik yıllarında başlamıştır. Yazarın ilk hikâyeleri Gazetçik Dzyuo ‘Gazeteci

Dzuo’, Aşım 1952’de Rusça olarak yayımlanır.

Yazar eserlerini Kırgızca ve Rusça olmak üzere iki dilde yazmıştır. Rusça

yazması onun daha çok kitleye ulaşabilmesini sağlamıştır. Rusça’dan dünyanın

birçok diline çevirileri yapılmıştır.

1950 yıllarında Kırgız edebiyatının gelişmesi Aytmatov’un eserleriyle

ölçülebileceğini birçok edebiyatçı ve eleştiriciler kabul etmişlerdir (Artıkbayev 2004:

166). Yazar “Ak Caan/Beyaz Yağmur” (1954), “Tünkü Sugat” (1954), “Asma

Köpürö” (1955) gibi hikâyelerini birinci şahıs ağzından anlatarak Kırgız hikâye

türüne yeni çığır açarken, “Betme-Bet/Yüzyüze” (1957), “Camiyla/Cemile” (1958)

uzun hikâyeleriyle de bütün dünya okurlarının, edebiyat camiasının dikkatini

çekmiştir.

Prof. Dr. Gülzura Cumakunova49 “Ulu Sözün Uzantısı” adlı yazısında, sözlü

geleneği, özellikle de ulu Manas destanını, Aytmatov’u sanatın zirvesine taşıyan

unsurlardan biri olarak belirtmektedir:

48 Kolhoz: Kolektif çiftlik. Kendi bütçesi olan, giderlerini bu bütçeden karşılayan ve devlete çalışan çiftlik.

Page 184: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

167

Aslında Aytmatov, her ne kadar bir yazılı edebiyatın temsilcisi olarak tanınsa da, o, onu bu

meydana hazırlayan, yazarlık toprağını teşkil eden, uzun ömürlü ve köklü kültürün, çok güçlü

bir sözlü edebiyatın mirasçısıydı. Aytmatov’un yazarlık kaderini hazırlayan önemli şartlardan

biri, belki de en belli başlısı, onun Türk soylu halklardan Kırgız epik medeniyetinin hâlen doruk

noktasında olduğu zaman doğması ve o hazinenin tam kaynayan yerinde meşhur Manas

bahadırın memleketi olan Talas yerinde büyümesi olmuştur. Aytmatov, halk edebiyatının

pınarlarlını kitaplardan, filmlerden değil, doğrudan halk şâirlerinin, ozanlarının ağzından

tatmıştır. Belki de çocukluğunda aşılanmış halk kültürüne olan bu sevda, onu büyüyünce ve

edebiyattan çok uzak bir meslek sahibi olunca da hiç bırakmamıştır ve sonunda bir yazar olarak

edebiyat meydanına gelmesini sağlamıştır (Cumakunova, 1999: 55).

Bu konuda Ali Abbas Çınar’ın50 da şu tespitleri yerindedir:

Çıngız Aytmatov, halk kültürü kaynağından beslenen, eserlerinde folklorik değerleri işleyen ve

bunlara geniş anlamlar yükleyen bir sanatçıdır. Aytmatov’un büyüklüğü sırtını dayadığı

dağlarından, beslendiği tarihten, yaşadığı hayattan, gördüğü gerçeklikten, kısacası Kırgız

halkının kültürel dokusundan gelir. Aytmatov’u büyüten iki temel faktör vardır; bunlardan biri

sanatçı kişiliği, ikincisi ise beslendiği kültür dünyasıdır. Bu iki unsur birbirinin tamamlayıcısı

olarak görülürler.

Sanatçı bir yandan sanat gücünü kullanarak halk kültürü unsurlarına yeni bir biçim ve öz

verirken, diğer yandan halk kültürü de Aytmatov’a kimlik, eserlerine felsefî derinlik verir.

Aytmatov’un kültürel kimliği ile sanatçı kimliği birbirinin bütünleyicisi olurlar. O, eserlerinde

gelenek ve göreneklerden, töre ve töre kurallarından, masal, destan, menkıbe ve mitolojik

unsurlardan sık sık yararlanır. Folkloru sanatının düşmanı değil, tersine sanatının besleneceği

ana damar olarak görür. Bizce Aytmatov’un başarısının sırrı da buradadır (Çınar 1999: 63).

Ali Abbas Çınar ve Gülzura Cumakunova gibi birçok araştırmacının

belirttiği gibi, Aytmatov, eserlerini halk kültüründen, Kırgız sözlü geleneğinden

esinlenerek yaratmıştır. Ancak, yazar, yukarıda belirtildiği gibi, menkıbe, masal,

destan ve mitolojik unsurlardan yararlanırken epik dile ağırlık vermeden, çağdaş

sanat yoluna başvurmuştur. Aytmatov’un yaratıcılığı çok zengin ve rengarenktir.

Yazar birçok eserinde günümüzün problemlerini açmakla birlikte, insanın manêvi

49 Doğumunun 70. Yıldönümünde Cengiz Aytmatov Uluslararası Bilgi Şöleni/ Bildiriler. 8-10 Aralık. Ankara, 1998,Yayına hazırlayanlar Elmaz Kılıç ve Neval Konuk. AYK Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, 1999, 55-63. 50 Doğumunun 70. Yıldönümünde Cengiz Aytmatov Uluslararası Bilgi Şöleni/ Bildiriler. 8-10 Aralık. Ankara, 1998,Yayına hazırlayanlar Elmaz Kılıç ve Neval Konuk. AYK Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, 1999, 63- 70.

Page 185: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

168

âlemi, acıları, his ve duygularını umum beşerî seviyede tasvir etmiştir (Nagiyev51

1999: 167). Ayrıca, Aytmatov, eserlerinde kahramanların iç dünyasını çözümleyici

psikolojik yöntemlerden biri olan iç monolog yönteminden de ustalıkla

yararlandığını söyleyebiliriz. Yazarın kahramanları sıradan basit insanlardır.

İnsanı, yazar, tabiatın ayrılmaz bir parçası olarak tasvir eder.

Aytmatov’un eserlerindeki gerçekler, genellikle millî değerlerden

beslenmekte olsa da, uluslar arası edebiyat alanında da kendini kabul ettirmekle

birlikte, büyük önem taşımaktadır. Çünkü, yazarın ele aldığı meseleler toplumun

ve bütün insanlığın kalbindeki meselelerdir. Yazarın başka halkların günlük

hayatından alarak yazdığı eserlerinden olan Gün Olur Asra Bedel gibi birçok

hikâye ve romanları da bu gerçeği kanıtlamaktadır. Üstelik, devlet veya dünya

çapında büyük önem taşıyan konuları işlemek, onları sanatın zirvesine ulaştırmak

ve okuru son derece heyecana sokacak çözümler bulmak, ayrıca, eserin sonucunu

okurun kendisine bırakmak yazarın özel üslubu ve eserlerinde sıkça başvurduğu

anlatı teknikleridir.

1980’li yılların başında yayımlanmış Kılımga Tete Bir Kün/ Gün Olur Asra

Bedel romanı bir tek Aytmatov’un değil, tüm Kırgız edebiyatının büyük başarısı

olarak değerlendirilmiş, 1983 yılında SSCB Devlet Ödülüne” layık görülmüştür. İşte

bu eserden sonra “mankurt”, “mankrutizm” kavramı sadece edebiyat biliminde değil,

bütün sosyal bilimlerde yaygın bir şekilde kullanılmaya başlamıştır.

Aytmatov, eserlerinde insan, tabiat, kosmos, dünya problemleri; millî şuur,

iki dillilik vs. gibi birçok konuları ele almış, kantkende adam uulu adam bolot “ne

51 Doğumunun 70. Yıldönümünde Cengiz Aytmatov Uluslararası Bilgi Şöleni/ Bildiriler. 8-10 Aralık. Ankara, 1998,Yayına hazırlayanlar Elmaz Kılıç ve Neval Konuk. AYK Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, 1999, 167-172.

Page 186: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

169

yapsa insanoğlu insan olur’ düşüncesiyle kıvrılmış, ayrıca, insanlığın istikbalini

oluşturan çocuk konusu, çocukların dünyası hemen her eserinde anlatmıştır. Yazar

aynı zamanda kendi kaderini, zorlu savaş yıllarına rastlayan çocukluk dönemini

eserlerine yansıtmıştır.

“Yazarın hangi eserine bakarsak bakalım, orada çocuk ve genç tiplemeleri ön

sahneye çıkmakta, yazarın bediî tefekkür arayışının merkezini, düğümlü odak

noktasını teşkil etmektedir” (İbrayeva, 1999: 103)52. Örneğin, Erte Kelgen

Turnalar/Erken Gelen Turnalar’daki Acımurat, Ak Keme/Beyaz Gemi’de Çocuk,

Camiyla/Cemile’de Seyit, Kızıl Alma/Kızıl Elma’da Anar, Gazetçi Dzyuo/Gazeteci

Dzuo’daki Japon çocuk, Atadan Kalgan Tuyak/Asker Çocuğu’ndaki Avalbek vs. Bu

eserlerin hemen hepsinde savaş sonrası çocukların ağır hayatını, savaşın çocuk

psikolojisinde bıraktığı izleri en güzel bir üslûpla dile getirir.

Savaşın çocukluk hissindeki iyileşmez izini Atadan Kalgan Tuyak/Babadan Kalan Miras isimli

hikâyesindeki Avalbek’in rolü vasıtasıyla yansıtır. Avalbek vatanın hürriyeti için şehit olan

babasının hayâlini hiç unutmaz. O ekrandaki kahramanı öz babası gibi kabul eder. İşte bu

epizottaki Avalbek’in psikolojik durumunu, yazar, çok derin olarak açıklar. Çocuk film izlerken

bile, kendi kendine acı çekerek, annesine babası hakkında sorular sorar. Ekrandaki kahraman

yaralandığı zaman, kendisini de savaş alanında hissederek, askere yardım etmek ister.

Avalbek’in durumu savaşı görenler tarafından iyi anlaşılır. Savaştaşehit olan ve vatanın

hürriyeti için canını kanını esirgemeden savaşan her bir Sovyet askerinin sonraki genç neslin

babası olmaya hakkı vardır: İkinci Dünya Savaşı zamanında babasız kalan çocuklar hakkında

çok yazıldı, hakkında yeni söylenecek söz kalmadı dediğimiz halde, bu konu Çıngız için

sonsuz imiş” diyor, Tatar edebiyatçısı M. Magdiyev (İbrayeva 1999: 109).

2.4.2. Atadan Kalgan Tuyak hikâyesi

Yazarın birçok eseri, gençliğinde etkisi altında kaldığı, onun hayatında büyük iz

bırakan II. Dünya Savaşındaki olaylarla ilgilidir. Atadan Kalgan Tuyak hikâyesi

52 Doğumunun 70. Yıldönümünde Cengiz Aytmatov Uluslararası Bilgi Şöleni/ Bildiriler. 8-10 Aralık. Ankara, 1998,Yayına hazırlayanlar Elmaz Kılıç ve Neval Konuk. AYK Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, 1999, 103-110.

Page 187: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

170

bunlardan biridir. Eser 1968’de ilk kez yayımlanmıştır (“Sovettik Kırgızstan”

gazetesi, 23-24 Şubat 1968). AKT, Aytmatov’un yaratıcılık dünyasındaki güçlü

akımlardan biri olan çocuk konusunu ele alır.

(1) Özet: Atadan Kalgan Tuyak” hikâyesi savaş yıllarında annesinin karnında

kalan, babası savaşta şehit düşen Avalbek ile ilgilidir. Hikâyede hayatında babasını

hiç görmeyen Avalbek’in duyguları, baba özlemi işlenmiştir.

(2) Tanıtım: Hikâye, İkinci Dünya savaşı sonrasında bir köyün koyun

kırkımının yapıldığı büyük ağılda gerçekleşir. O yıllar sadece Kırgız milleti için

değil, bütün SSCB için çok zor dönemdi. Hikâyede betimlenen köy halkı sabahtan

akşama kadar durmadan çalışıp, dinlenme molasında büyük ağılda film izlerlerdi.

Böyle günlerden birinde köye yine sinema gelir. Buradan sonra asıl olay başlar. Olay

kapalı uzamda, bahsi geçen büyük ağılda gerçekleşir. Hikâyenin baş kahramanı 5-6

yaşlarında bir çocuktur, adı Avalbek. Öykü Avalbek’in etrafında gelişir. Ancak,

onunla birlikte ikinci ve üçüncü dereceden kahramanlar da bulunmaktadır. Çocuğun

annesi Ceengül sovhozun53 telefoncusu, yıllık iznini aldıktan sonra ağıla gelip koyun

kırkımına yardım etmekte ve bu şekilde geçimini sağlamaya çalışmaktadır. Hikâyede

çocuk ve annesinin dışında film izleme sırasında Ceengül’ün yanında oturan bayan,

yayladan köye nadiren inen çobanlar, bu sırada sadece bir kez anılan babaanne, film

kahramanları, ayrıca, Avalbek’in baba zannettiği esmer, Kırgız’a benzeyen topçu,

filmin sonunda ortaya çıkan ve isimleri zikredilmeyen, sadece birer konuşmacı

olarak beliren izleyiciler gibi birçok üçüncü dereceden kahramanlar da

bulunmaktadır. Film savaşla ilgilidir. Filmde düşmanın kuşatması altında kalan 7-8

askerin kahramanca savaşması konusu ele alınmıştır.

Page 188: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

171

Hikâyede geçen olayları üç farklı zaman dilimine ayırarak incelemek

mümkündür. Birinci zaman dilimi “Bul okuya ayıldın sırtında turgan çoñ kaşarda

cün kırkuuda bolgon iş/ Bu olay köyün tâ ilerisindeki kırda ağarıp görünen büyük

ağılda koyun kırkımında olan bir iştir” diyerek öyküye giriş yapan anlatıcının

bulunduğu şimdiki zamandır. İkinci zaman dilimi ise çocuğun ve annesinin

bulunduğu geçmiş, savaş sonrası günlük hayat zamanıdır. Hikâyenin temel konusunu

oluşturan köyün kenarında bulunan büyük ağıla bir gün gezici sinema arabası gelir.

Onu herkesten önce gören Avalbek, sevinçten çığlıklar atarak, herkese haber verir.

Anlatıcı kendisine o küçük çocuğun gözüyle bakar, olayları hatırlamaya,

değerlendirmeye çalışır. İşte bu geçmiş günlük hayat zamanında iki uzam tasvir

edilmektedir: bir yandan kapalı, büyük ağıl uzamı;

Bul okuya ayıldın sırtında turgan çoñ kaşarda cün kırkuuda bolgon iş.

Bu olay köyün tâ ilerisindeki kırda ağarıp görünen büyük ağılda koyun kırkımında olan bir iştir

(ÇA.AKT, 396);

diğer yandan da tabiat manzarasının tasvir edildiği geleceğe davet eden açık

uzamdır, bu uzam ancak hikâyenin sonunda tasvir edilir;

- Cür, balam, cürögoy. Oşol senin atañ,— dep akırın aytıp, anı kolunan cetelep tışka çıgıp

ketti.

Uşintip alar kinonu da ayagına çeyin körüşkön cok.

Ay öydölöp kalgan eken. Töbödö da, kaptalda da beykut cıldızdar beykut betpagıp, bul

düynödön eç bir kabarı coktoy — alısta. Bozomuk tündün aralıgında tee biyikte tunarıñkı

agargan zor toolor da suz. Beri çette sovhozdun ottoru ülpüldöp, andan arı (s.395) ölçömsüz

çoñ talaa tuñguyuktanıp, karañgı köl sıyaktuu kooşulup catıptır.”/ - Gel, oğlum, yürü. O senin

baban, diye fısıldayarak, onu elinden tutup dışarı çıktı.

Böylece onlar filmi de sonuna kadar izleyemediler.

Gökteki ay epeyce yükselmişti. Tepede ve uzaklarda yıldızlar ışıldayıp, dünyadan habersiz göz

kırpmaktalar. Karanlık gecenin ötesinde tâ yükseklerde görünen dağların beyaz dorukları da

üzgün. Aşağıda sovhozun ışıkları yanıp-sönüp, ilerisinde uçsuz bucaksız koca bozkır karanlık

bir göl gibi dinleniyordu (ÇA.AKT, 395).

53 Sovhoz: Sovyet çiftliği. Kendi bütçesi olmayan giderleri doğrudan devlet bütçesinden karşılanan çiftlik.

Page 189: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

172

Bu iki uzam da gerçek uzamlardır. Hikâyede bunların dışında büyük ağılın

duvarına asılan beyaz perdede sergilenmekte olan savaşın tasvir edildiği üçüncü bir

uzamdan da söz etmek mümkündür. İşte burada, buna bağlı olarak, gerçek, tarihî

zaman, çocuğun çok az bildiği üçüncü bir zaman dilimi, savaş zamanı ortaya çıkar.

Kino cumuştan kiyin baştaldı. Kino —soguş cönündö eken.

Kaşardın dubalına ilingen appak kezdemenin üsgündö kımkuut salgılaşuu caynap catıp kaldı.

Zambirek snaryaddarı cer çelip, kulak tundura carılıp, udaa-udaa asmanga ışkırına sızılgan

raketalar tün karañgısın bir ookumga iyne körünçüdöy capcarık tutandıra, boortoktop cılgan

çalgınçıdar catkan cerin kulaçtay seleyip, kara tün, kara cer, kara asman astın-üstün çatışıp,

sapırılıp cattı. Al emi pulemyottor caaktaşa tıtırap ok caadırçı bolso — balanın cürögü alıp

uçup, aptıkkan demi kolkosuna tıgılat. Mına soguş dep uşunu ayt! Mına soguş dese!

Film işten sonra gösterilecekti. Filmde savaş anlatılıyordu.

Ağılın duvarına gerilen beyaz kumaşın üzerinde gürültülü patırtılı savaş oluyordu. Toplar

uçuşup, kulağı sağırlaştırarak patlayıp, arka-arkaya gök yüzüne atılan füzeler gece karanlığını

delik deşik edip, uzun bir süre aydınlatıp, yüzüstü süzülerek ilerleyen öncü askerler hemen yere

yatıyorlardı. Karanlık gece, kara toprak, simsiyah gökyüzü birbirine karışıp, toz toprağı

çıkıyordu. Makineli tüfeğin tarrakası öyle şiddetliydi ki, çocuğun nefesi kesiliyordu

heyecandan. İşte savaş diye buna denilir! İşte savaş budur! (ÇA.AKT, 387).

(3) Karmaşık olaylar dizini : Filmin başlamasıyla olaylar artık

karmaşıklaşmaya başlamıştır. İlk başta film sıradan bir savaş filmiydi. Çocuk için

film o kadar da ilginç değildi. Onun için insanların ölmesi korkunç gelmiyordu, hatta

düşmanların askerleri düştüğünde çok seviniyordu. Kendi askerleri düşünce de biraz

sonra kalkacakmış gibi düşünüyordu. Çünkü kendisi de köyün diğer çocuklarıyla az

oynamadı savaş oyununu. Savaşta ölen askeri o da çok güzel taklit edebiliyordu.

Hızlıca koşup giderken, ayağına biri çelme takmış gibi birden düşüverirdi. Gerçi canı

çok acırdı, ama biraz sonra kalkıp, “ben ölmedim” diye oyuna devam ederdi. Ancak,

filmde gördüğü askerler ölünce bir daha yerinden kalkmıyorlardı.

4. Değerlendirme: Hikâyede olaylar yavaş yavaş gelişmeye başlar.

Hikâyedeki olayların gelişmesi, çocuğun annesi Ceengül’ün filmde gördüğü Kırgız’a

benzeyen topçuyu göstererek, “Tiginogu senin atañ../İşte o senin babandır”

Page 190: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

173

demesiyle doruk noktasına ulaşır. İşte bu andan itibaren film onun babasıyla ilgili

filme dönüşür. İşte bu andan itibaren çocuğun kendisiyle ilgili, etrafındakiler ve

hayatla ile ilgili görüşleri, düşünceleri değişmeye başlar. İlk kez babalı çocukluğun

tadını alır. İşte benim babam! Benim babam işte budur! Görsünler şimdi baban yok

diyen çocuklar görsünler! diye düşünmeye başlar. Onlara bu haberi vermek için

sabırsızlanmaya başlar. İşte bu andan itibaren Avalbek ilk kez savaşın ne olduğunu

anlar. İlk kez içine korku hissi doğar. Bu şekilde anlatıcı çocuğun duygularını

vurgulamakla olaylar karşısındaki kendi duygularını yansıtmakta, öykünün can alıcı

noktasını belirtmektedir. Böylelikle anlatıcı zaman ve uzam boyutunda ileri geri

hareket ederek ve hikâyenin asıl amacını teşkil eden “o olayı” (mına menin atam/işte

benim babam) ve o olayın gerçekleştiği “o anı” (oşol zamat/işte o andan itibaren)

vurgulamak için bir tür yineleme yöntemini kullanarak, hikâyeyi daha ilginç

kılmakta ve anlatılmakta olan öykünün “sıradanlıktan uzak bir öykü” (Yemeniçi

1995: 162) olduğunu belirtmektedir.

5. Çözüm: Hikâye artık yavaşça sonuca doğru ilerlemektedir. Avalbek’in

filmden babasını bulduğu anki duygularını vurgularken anlatıcı: “Uşunda oturgan

çabandar da bilsin, körsün. Bular degen kıştır-caydır toodon tüşpöy, sovhozgo

kelgende kimdin balası kim ekenin eç bir taanıy koyboyt /Burada oturan çobanlar da

öğrensin, görsünler. Bunlar kışın-yazın dağ başında, sovhoza geldiklerinde ise kim

kimin oğlu olduğunu hiçbir zaman tanımazlar” (ÇA.AKT, 390) diyerek onun

geçmişine geçiş yapar. Bu geçiş, çocuğun şu andaki psikolojik durumunu daha iyi

anlamamıza yardımcı olmaktadır:

Çoñ kişilerdin bul kepterin birin tüşünsö, birin tüşünböy öz aldınça büdömük oygo batıp, ata

degen kanday boldu ekey, al emne üçün kelbeyt dep, oşogo ızalanıp, tuyuk sanaa köñülün

ooruta turgan. Mına emi al da ataluu bolup çıktı.

Page 191: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

174

Büyük insanların bu sözlerinin birini anlarsa, diğerini anlayamayıp, kendi kendine düşünceye

dalıp, baba denen şey nasıl bir şeymiş, o neden gelmiyor diye gücenip, bitmez kaygı başını

ağrıtırdı. İşte şimdi o da babalı oldu (ÇA.AKT, 391).

Annesinin ona “işte o senin babandır” dediği andan itibaren çocuğun artık

filme olan bakışı da değişmiştir. Avalbek savaşın oyun olmadığını artık hissetmiş,

vurulup ölen adamın düşmesinin de şaka olmadığını anlamıştır. Daha henüz bulduğu

babası için, hayatında ilk kez bir yakını için önceden yaşamadığı bir korku doğup, o

korku çocuğun bütün yüreğini sarmıştır artık. Film birinci bölümünün sonuna doğru

ilerlerken, hikâye de yavaş yavaş sonuca yaklaşmaktadır:

Bala atasına cetuügö umtulup, atasın közdöy culundu. Dal oşol uçurda tankanın pulemet atar

oozunan şalaktagan ok tögülüp, Avalbektin atası kıygan terektey suladı. Al eki-üç ala-sala

oodarılıp, turuuga cütkünüp, anan çalkadan tüşüp, eki kolun eki cagına taştap catıp kaldı...

Kinoapparat toktodu, soguş da üzüldu. Bül bir bölüktün ayagı ele. Cañı plyonkanı apparatka

koyuş üçün kinomehanik elektrdi küygüzö saldı. Kaşardın içi capcarık bolo tüşüp, oturgandar

közdörun cumup, alakan menen basıp, kinonun düynösunön, soguştun maydanınan öz

düynösünö, azırkı öz abalına kaytıştı.

Çocuk babasının yanına gelmek için, ona doğru atılmak istedi ama. Tam o sırada tankın

makineli tüfeğinin olduğu yerden yaylım ateşi açılıp, Avalbek’in babası kesilen ağaç gibi

devrildi. O iki üç kez yuvarlanıp, kalkmaya çalışırken sırtüstü düştü ve kolları iki tarafa açılıp

yattı kaldı...

Projeksiyon aygıtı sustu, savaş da durdu. Bu ilk kısmının sonuydu. Yeni bandı aygıta koymak

için projeksiyonu çalıştıran adam ışıkları yaktı. Ağılın içi aydınlanıp, oturanlar gözlerini

avuçlarıyla kapatıp, sinema dünyasından, savaş meydanından kendi dünyasına, gerçek hayatına

döndüler (ÇA.AKT, 393-394).

Bu parçayla hikâye artık amacına ulaşmış, düğümler çözülmüştür.

6. Sonuç: Yukarıdaki parçanın son tümcesi; “Kaşardın içi capcarık bolo

tüşüp, oturgandar közdörun cumup, alakan menen basıp, kinonun düynösunön,

soguştun maydanınan öz düynösünö, azırkı öz abalına kaytıştı. Ağılın içi aydınlanıp,

oturanlar gözlerini avuçlarıyla kapatıp, sinema dünyasından, savaş meydanından

kendi dünyasına, gerçek hayatına döndüler” ile anlatıcı hikâyenin artık bir sonuca

ulaştığını belirtmektedir. “Sinema dünyasından ... kendi dünyasına, gerçek hayatına

Page 192: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

175

döndüler” diyerek anlatıcı geçmişten anlatı şimdisine, bir tür hayâl dünyasından

gerçek dünyaya geri dönmektedir. Bu film sayesinde çocuk babasının savaş

meydanında şehit düştüğünü anlamıştır. Ancak babasının ölmüş olduğu düşüncesi

bile onu pek üzmüyordu; çünkü “babasını daha önce hiç görmemiş olan çocuk için şu

anda babasının ölümü bile (ister filmde, ister hangi durumda olursa olsun) onun bir

babasının var olduğunu kanıtlayan büyük bir bayramdı” (ÇA.AKT, 394).

Bundan sonra hikâyede çocuğun büyük ağıl içinde bulunan seyircilerle olan

diyalogu, babasıyla övündüğü sahne yer almaktadır. Ancak, bu sahne öncekiler kadar

büyük önem taşımamaktadır. Hikâyenin sonunda Avalbek ve annesi Ceengül filmi

sonuna kadar izleyemeyip, oradan ayrılırlar.

Alar üyünö kaytıp bara catıştı. Enesi unçukkan cok. al da unçukpadı. Bul saatta enesi emne

oylop bara catkanın bala bilbedi. Tek gana cana körgön atasın esinen çıgaralbay, kiçinekey

muştumdarın kekene tüyüp, canında basıp bara cattı. Büguntön baştap al ata coluna tüşkönun

bilelek ele, atadan kalgan calgız tuyak ekenin bilelek ele...

Onlar evlerine gidiyorlardı. Anne de sustu, çocuk da. Bu sırada annesinin ne düşündüğünü

çocuk bilemedi, sadece daha demin gören babasını aklından çıkaramıyor, küçücük

yumruklarını sıkmış, sessizce gidiyordu. Bugünden itibaren o babasını içinde yaşattığını,

babanın geride bıraktığı tek varlığı olduğunu daha anlayamıyordu... (ÇA.AKT, 396)

Anlatıcı yukarıdaki parça ile hikâyeyi sona erdirmektedir. Aslında yazar

hikâyeyi kendine has yöntemiyle sonlandırmıştır. Burada, geleneksel anlatılardaki

gibi sonucun mutlu son veya mutsuz son ile sonlandırılmış olduğu açık değildir.

Yazar hikâyenin sonunda basıp bara cattı/gidiyordu, bilelek ele/henüz

anlayamıyordu şeklinde şimdiki ve gelecek zamanın hikâyesini kullanarak, bir tür

tamamlanmamışlığı, sürekliliği ifade etmekte, hikâyenin daha sona ermediğini ima

ederek, sonucu okurun kendisine bırakmaktadır.

Page 193: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

3. Bölüm: Er Töştük, Manas ve Atadan Kalgan Tuyak

Örneğ inde Kırgız Destan ve Hikâye Anlatılarında

Zaman

Edebî eserin zamanı iki farklı tabiata sahiptir; bu bir yandan okurun veya

dinleyicinin de bildiği anlatı zamanı (yani metindeki zaman), diğer yandan da

anlatılan olayların zamanı, başka bir ifade ile kurmaca zamanı. Bir yazar kendi

anlatısını oluşturmak için öykü zamanını öyküleme zamanı ekseninde nasıl

yansıtacağı konusunda bir seçim yapmalıdır. Yani anlatıcı öyküde geçen olayları

olduğu gibi anlatmak zorunda değildir. O, kendi öyküleme zamanının hâkimidir;

zamanda ileriye veya geriye gidebilir, isterse zamanı yavaşlatarak veya tamamen

durdurarak veya tam tersine hızlandırarak anlatabilir, bir olayı sadece bir kez veya

defalarca verebilir; kısacası zamanda çeşitli şekilde oynama yapabilir. Bunlardan

yola çıkarak, tezin bu bölümünde her eser Sıra, Süre ve Sıklık alt başlıkları altında

incelenecektir. Eserlere anlatı biliminin kuramsal çerçevesinden yaklaşılacak; alt

başlıklar Gérard Genette’in sınıflandırmasına uyacaktır. Başka bir ifade ile, anlatı

zamanı Genette’in uyguladığı yöntemden yola çıkarak sıra, süre ve sıklık açısından

incelenecek, öykü sırasının bu hikâye anlatısında nasıl bir yolu izleyeceği, öykü

sırasıyla örtüşüp, örtüşmeyeceği, öyküde geçen sürenin anlatıda kaç sayfada

anlatıldığı ve bunun okuma süresi ile ne kadar süreceği, öyküde geçen olayların

anlatıda kaç kez anlatıldığı, başka bir ifadeyle anlatım sıklığı tespit edilecektir.

Page 194: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

177

3.1. Sıra

Destan bir sözlü kültür ürünü, hikâye ise yazılı edebiyat eseri olduğundan zaman

kavramı bu iki türde farklı kavramlarla ifadelendirilmiştir. Başka bir ifade ile, hikâye

ve romandan, yani yazılı anlatı metinlerinden farklı olarak destanda öykü zamanı,

anlatı zamanı ve okuma zamanlarının yerini destan zamanı, destancı zamanı ve

dinleyici zamanı almaktadır.

Ele aldığımız destanların her üçünde de destan zamanı destancının icra

zamanı ekseninde gayet başarılı bir şekilde yansıtılmıştır. Destanlar her ne kadar

olayları oluş sırasına göre kronolojik biçimde sunuyor olsa da, arada karakterlerin

anıları, rüyaları veya kehânette bulunması biçiminde de olsa zamanda ileriye giderek

veya geriye dönerek çeşitli zamansal kırılmalarla anlatılmıştır. Buna bağlı olarak

çözümlememize, Sayakbay anlatısındaki Manas destanı ve Çokan’ın derlediği destan

parçasında destan zamanı ekseninde geçen olayların destancının icra zamanı

ekseninde hangi yolu izlediğini, yani destan ve destancı zamanları arasındaki

ili şkileri ortaya çıkararak başlayabiliriz.

3.1.1. Sayakbay Anlatısı Er Töştük Destanı Kökötöydün Aşındagı Küröş

Tuuraluu Parçasında Sıra

Olayları “sıralayıp anlatmak” zamanla sıkı bağlantılıdır. Bir olay ikinci bir olay

vasıtasıyla anlatılır. Destanda olayların anlatımı yazılı anlatılardaki gibi bağımsız

değildir. Destanda zaman kapalı olduğundan, anlatımı da olayların geçtiği zamana

doğrudan bağlıdır. Anlatıcı, anlatının bütünlüğüne zarar vermeden destandaki olayların

sırasını bozarak anlatmak için konuya sık sık geri dönmesi gerekir. Aksi takdirde

dinleyicinin yolunu şaşırması oldukça kolaydır. Zira, dinleyici yazılı edebiyat okuru

Page 195: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

178

gibi, geçen her olayın üzerinde düşünmez. Dinleyici ister istemez destancının anlatım

hızına uymak zorundadır. Yazılı anlatıda ise, Lihaçev, D.S. (1979), İbrayev, Ş. (1998),

Ong (1995) gibi bilim adamlarının belirttiği gibi, okur istediği yerde durup düşünür,

geriye veya ileriye dönebilir, yani okuma hızını kendi istediği gibi ayarlayabilir.

Destanda genel olarak 3 zamandan söz edilmelidir; hikâye çözümlemesinde

kullandığımız anlatı zamanının yerine destanda destancı zamanı, öykü zamanının

yerine destan zamanı ve okur zamanı kavramının yerine de dinleyici zamanı kavramı

kullanılmıştır. Bunların dışında nefes alma zamanı olarak tanımladığımız biz zaman

çeşidi daha vardır ki, bu sadece sözlü olarak icra edilen bu tür eserlerin

çözümlemesinde kullanılan teknik bir yöntemdir.

3.1.1.1. Destancı Zamanı

Sayakbay anlatısı Er Töştük destanı Kökötöydün Aşındagı Küröş Tuuraluu

parçasında destancı zamanı destanın anlatıldığı zaman; Sayakbay’ın icra zamanıdır.

Bu anlamda destan zamanı destancıya göre gerçek zamandır.

Destancı, kendi yaşadığı zamanı model zaman gibi kullanarak, geçmişte,

destan zamanındaki Kökötöy hanın yoğ aşındaki bir güreş sahnesini anlatmıştır. Bu

parçada destancı zamanı, parçaya göre özet görevini yapan, giriş kısmında ortaya

çıkmaktadır:

AK (1)

Kökötöy aşı bolgondo, Kökötöy aşı olurken, Kapır menen musulman Kâfir ile Müslüman Kara kurttay kıcıldap, Siyah böcek gibi çoğalıp, Kaynap cerge tolgondo. Kaynayıp yere dolduğunda. Kökötöydün aşında, Kökötöy’ün aşında Kapır menen musulman Kafir ile Müslüman Kaş kaytarar bir can cok, Geri çevirecek bir canlı bile yok,

Page 196: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

179

Kabılan Manas başında. Kaplan Manas işin başında. (SK. ET, 12)

Anlatıcı şimdiki zamanda bulunarak, yukarıdaki kesitte anlatıldığı gibi,

geçmişteki bir olayı anlatmıştır. Daha sonra kahramanın devreye girmesiyle destancı

zamanı devre dışı kalır. Destancı zamanına genelde, Makas’ın belirttiği gibi, destanın

başlangıç kısmı ve sonunda karşılanır. Ancak, bu parçada nefes alma zamanına bağlı

olarak da destancı zamanı ortaya çıkmıştır:

AK (2)

Ceti cılı cöö basıp, Yedi sene yaya olarak, Cetik nayza maylagan, Yetik mızrak yağlayan, Cetimiş alptı caylagan. ... Yetmiş alp insanı öldüren… Aybatı kıyın uşunday... Heybeti fazla böylece… Cöögö balban, atka cok, Ayak üstünde pehlivandır, at

üzerinde değildir. Coloy öñdüü kapır cok. Coloy’a benzer kâfir yoktur Kalbayıp oozu birikpeyt Kalın dudakları birleşmez Kandalçının* kabınday. Nalçının kabı gibidir. Birindegen murutu Bir bir sayılıyor bıyığı Aybaltanın sabınday, Ay baltasının54 sapı gibidir, Cılañayak, cılañ baş Çıplak ayak, çıplak baş, Aybatı kıyın uşunday. Heybeti fazla böylece. Bu Coloydon oolak kaç. Bu Coloy’dan uzak dur. (SK.ET,

13)

AK (2)’de Coloy anlatıcı ağzından nesnel bakış açısından betimlenirken,

birden Bu Coloydon oolak kaç ‘Bu Coloy’dan uzak dur’ diyerek destancı kendi bakış

açısını devreye sokarak dinleyiciye doğrudan hitap eder.

Aşağıdaki anlatı kesitinde de destancının kendi bakış açısını doğrudan

bildirdiğine tanık oluruz:

AK (3)

Mına oşondo kan Coloy [A] İşte o zaman han Coloy (Dañkı katuu taş cargan, (Şöhreti her tarafa yayılmış, Colu katkan Coloygo, Yolu katılaşmış Coloy’a,

54 Ay balta: savaş baltası.

Page 197: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

180

Coloygo adam coloybu?!) [B] Coloy’a insan yaklaşabilir mi?!) Karmaşkandı kaldaytıp Güreşeni kaldırıp Alıp turgan kezi eken, [C] Yaptığı anıymış,... (SK.ET, 13)

Bu kesitin [B] kısmında bu ifadelere destancı Coloy’ın sıradan bir kahraman

olmayıp, çok korkulacak bir dev olduğuna dineyicileri iyice inandırmak amacıyla

başvurduğunu görmekteyiz. Bununla birlikte destancı hem AK (3)’te ‘Coloy’a insan

yaklaşabilir mi?!’, hem de AK (2)’de ‘Coloy’dan uzak dur’diyerek sonradan

anlatacağı olaylara zemin hazırlamıştır.

Ancak Sayakbay’ın kullandığı doğrudan anlatım ne kadar gerçeğe benziyor

olsa da onun bu olaylara bizzat tanık olduğu anlamına gelmemelidir. Bu tür ifadeler,

nefes alma zamanı ile ilgilidir. Burada karşımıza çıkan destancı zamanı; buna bağlı

olarak da nefes alma zamanı farklı zaman dilimleri arasında köprü görevini

üstlenmiştir. Çünkü destancı destanda anlatılan olayları ne görmüş, ne de yaşamıştır.

Destancı bu zaman diliminden yararlanarak, söz sırasını kahramana, yani Coloy’a

aktarmıştır. Bu parçada destancı zamanına işaret eden kısımlar ancak bunlarla

sınırlıdır. Çözümlemeye sadece Kökötöydün Aşındagı Küröş Tuuraluu parçası

alındığından ve bu parça da diğer iki parçaya; SK.KA ve ÇV.KA parçalarına nazaran

tamamlanmış ve bağımsız parça sayılmayıp, sadece Er Töştük destanına girişi

sağlayan bir özet görevini yapmaktadır. Buna bağlı olarak, parçanın sonunda

destancı zamanı karşımıza çıkmamıştır.

3.1.1.2. Destan Zamanı

Destancının icra zamanı, genelde, destan zamanına, gerçek, fizikî zamana

göndermede bulunur. Bu zaman gerçek fizikî zaman olduğu gibi, kurmaca fizikî

zaman da olabilir. SK.ET parçasına göre destan zamanı destan kahramanlarının

Page 198: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

181

bulunduğu kurmaca fizikî zaman; başka bir ifade ile Kökötöy hanın yoğ aşındaki

pehlivan güreşi zamanıdır.

SK.ET’te olay doğrudan Kökötöy hanın aşının verildiği sahneden başlamıştır.

SK.ET’da ne Kökötöy’den ne de onun ölümünden haber verilir. Buna bağlı olarak,

destan zamanının süresi de pehlivan güreşine aday seçme süresi ile sınırlanmaktadır.

Destancı Sayakbay diğer birçok destanlarında olduğu gibi, bu anlatısında da gerçek

zamana hiçbir göndermede bulunmamıştır. Ancak burada da zaman şahıslar ve

onların konuşmalarında kendini belli etmiştir. Örneğin, Coloy ile ilgili aşağıdaki AK

(4)’te Coloy şu şekilde tarif edilmiştir.

AK (4)

Karmaşkandı kaldaytıp Güreşeni kaldırıp Alıp turgan kezi eken, Yaptığı anıymış, Balaketti döölörgö Felaketi devlere Salıp turgan kezi eken, Yaptığı anıymış, Küröşköndü talkalap, Güreşeni parçalayıp, Çalıp turgan kezi eken. Yok ettiği anıymış... (SK.ET, 13)

Burada Coloy’un iktidarından dolaylı biçimde söz edilmiş olduğunu

görmekteyiz. Aliyev, S. MA. I. cildinde Coloy ile ilgili bilgileri aktarırken, B.M.

Yunusaliyev’in bir değerlendirmesine göre Coloy, Kitanların Yelüy Daşi isimli asker

başının ismiyle doğrudan bağlantılı olduğunu, bu fikrin belli bir derecede tarihî

gerçeğe yaklaştığını belirtmiştir (MA 1995a: 221). Tarihî kaynaklara göre X. yy’dan

itibaren Kara Hıtayların Yelüy boyu Merkezî Asya’ya iktidar üstünlüğü sağlayan

orada bulunan Türk topluluklarıyla sürekli çatışma içinde bulunan bir topluluktur.

Bunlara dayanarak SK.ET parçasının destan zamanını kesin sınırlarla ayırt

etmemekle birlikte, X-XII.yy olarak belirleyebiliriz.

Page 199: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

182

Ancak, olay tek bir konu üzerinde, pehlivan güreşine karşı taraftan Coloy’un

çıkması üzerinde gelişmiştir. SK.ET’da asıl güreş sahnesine de geçilmediği için,

olaylar karmaşık değil ve süresi de diğer destan parçalarına nazaran oldukça kısadır.

3.1.1.3. Zaman Sapması

SK.ET’de yukarıda belirttiğimiz gibi, anlatıcı düz kronolojik anlatı tekniğine uyarak

anlattığından zaman yapısı fazla karmaşık değildir. Anlatı Kökötöy hanın yoğ

aşından başlar, sonra doğrudan Bokmurun’un pehlivan güreşini ilan etmesiyle, karşı

taraftan Coloy’un bu ilânı Neskara’dan duyup güreşmek için çıkması ile devam eder.

Böylece, neredeyse parçanın sonuna kadar olaylar düz kronolojik sırasını takip eder.

Sayakbay, Manas destanının Kökötöydün Aşı parçasında olduğu gibi bu anlatısında

da gerçek zamanı ifade eden sözlüksel işaretleyicilere rastlanmamıştır. Ancak, bu

parçada zaman sapmaları, yukarıda destan zamanı bölümünde bahsettiğimiz gibi,

karakterlerin konuşmalarında, onların eski anılarını anlatmasıyla ortaya çıkar.

Örneğin, yukarıda AK (4)’te işaret edildiği gibi, Coloy’un betimlemesiyle onun

geçmişten beri çok kuvvetli biri (yani, güçlü iktidar sahibi milletin vekili)

olmasından sözederken, aşağıda AK (5)’te de anlatı şimdisinde bulunan Er Töştük ile

Manas arasında geçen konuşmalarla Er Töştük’ün yer altı dünyasında geçirdiği

geçmiş anısına gidilmiştir (Bunlar için bkz. 3.1.1.4. Gerileme; 3.1.1.4. Zaman

Sapmasının Kapsamı ve Uzanımı).

3.1.1.4. Gerileme

Manasçı yukarıda belirttiğimiz gibi düz kronolojik anlatım tekniğini tercih etmiş,

dolayısıyla gerileme tekniğine nadiren başvurmuştur. Ancak bu onun özel tercihine

bağlı bir durum değildir. Bu destan gibi sözlü kültür ürünlerinde zamanın kapalı ve

Page 200: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

183

tek çizgili olmasından kaynaklanan bir durumdur. Bu parçada gerilemelere ancak

karakterlerin konuşmalarında rastlayabiliriz:

AK (5)

Iymanday aytam sırımdı, [A] Anlatırım sırrımı, Bar deseñ Manas barayın, Git dersen, Manas, gideyim, Balbanga tüşö kalayın, Pehlivana çıkıvereyim, Senin şagıñ sıngıça, Seni üzmektense Ölsöm ölüp kalayın... Öleceksem öleyim... (SK.ET,

25) Ayıkpay cürgön caram bar, İyileşmeyen yaram var, Ayıkpagan balaam bar. Gitmeyen başta belâm var. Cer aldına tüşkönüm Yer altına gireli Ceti cılday boldu ele, Yedi yıl kadar olmuştu, Cer üstünö çıkkanım Yer üstüne çıkalı Ceti küngö tolo elek... Yedi gün daha olmadı...

(SK.ET, 25) Cer aldına barganda [B] Yer altına girdiğimde Alpkarakuş zımırık Alp kara kuş simurg Çın dostoşup alganda, Gerçek arkadaş olduğumuzda, Kanatka salıp kötörüp, Kanadına alıp kaldırıp, Kıyamattan ötkörüp, Kıyametten geçirip, Beri karay çıgarda, Buraya doğru çıkarken, Süylösö dalay kebim bar,.. Söylersem birçok sözüm var,.. Cırtkıç ıldıy bügülüp, Yırtıcı kuş aşağı bükülüp, Cılma bolgon Töştügüñ, Zavallı zayıf Töştük’ün, Cırgalduu candan tüñülüp, Canı gözüne görünüp, Alapayım tabalbay, Ne yapacağımı şaşırıp, Takımımdın çuñkur et Baldırımın yumuşak eti Ayaktay kılıp koluma Kase kadar yapıp elime Algan cerim dagı bar. Koparıp almışlığım var. Alp karakuş oozuna Karakuşun ağzına Salgan cerim dagı bar... Koyup yedirmişliğim daha var... Bul tiliñdi albaymın [C] Bu sözünü dinlemem Bul Coloygo barbaymın. Bu Coloy’un karşısına çıkmam

ben.

AK (5)’te Manas’ın Er Töştük’ten Coloy ile güreşmesini istemesi üzerine Er

Töştük güreşemeyeceğinin sebebini anlatarak, [A] kısmından, kendisinin yer altında

geçirdiği geçmiş anısına; [B] kısmına geri dönmektedir. Sebeplerini sıralayarak

Page 201: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

184

anlattıktan sonra [C] kısmında tekrar anlatı şimdisine geri dönmektedir. Bu gerileme

genelde –GAndA/-GOndO zarf fiil ekleriyle verilmiştir.

Ancak bu gerileme kesitinin kendi içinde de zaman sapmaları bulunmaktadır:

AK (6)

Cer aldına barganda [A] 2 Yer altına girdiğimde Alpkarakuş zımırık Alp kara kuş simurg Çın dostoşup alganda, [B] 3 Gerçek arkadaş olduğumuzda, Kanatka salıp kötörüp, [C] 4 Kanadına alıp kaldırıp, Kıyamattan ötkörüp, [D] 4 Kıyametten geçirip, Beri karay çıgarda, [E] 5 Buraya doğru çıkarken, Süylösö dalay kebim bar,.. [F] 1 Söylersem birçok sözüm var,.. Cırtkıç ıldıy bügülüp, [G] 6 Yırtıcı kuş aşağı bükülüp, Cılma bolgon Töştügüñ, Zavallı zayıf Töştük’ün, Cırgalduu candan tüñülüp, [H] 6 Canı gözüne görünüp, Alapayım tabalbay, [İ] 6 Ne yapacağımı şaşırıp, Takımımdın çuñkur et Baldırımın yumuşak eti Ayaktay kılıp koluma Kase kadar yapıp elime Algan cerim dagı bar. [J] 7 Koparıp almışlığım var. Alp karakuş oozuna Karakuşun ağzına Salgan cerim dagı bar... [K] 8 Koyup yedirmişliğim daha var...

(SK.ET, 27)

Gerileme olarak belirlediğimiz AK (6)’in zamansal sıralamasına baktığımızda

anlatıda dizilen sıralama A, B, C... olarak işaretlenirken, öyküdeki oluş sırası da 1, 2,

3... olarak işaretlenmiştir. Buna bağlı olarak, iki zaman eksenindeki sıralamaları

birleştirecek olursak, aşağıdaki gibi bir formülü elde edebiliriz:

Şekil 1. SK.ET’da Sıra Bakımından Anlatı ve Öykü Zamanı İlişkileri

A2 – B3 – C4 – D4 – E4 – F1 – G5 – H5 –İ5 – J6 – K7

Bu formülde görüldüğü gibi, öyküleme zamanında olaylar A, B, C..., J olmak

üzere 11 ayrı kısma ayrılırken, zamansal olarak 2, 3, 4, 1, 5, 6, 7, 8 olmak üzere sekiz

kısım bulunmaktadır. Bu diziliş bize öykü zamanında tek bir zaman sapması, [E]

haricinde bu gerilemeli kesitin de düz kronolojiyi takip ettiğini göstermektedir.

Page 202: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

185

AK (6), [A] kısmı ile zamanda gerilemeli olarak başlamaktadır. Bu kısmın

gerileme olduğunu, Töştük’ün Manas’a cevap verdiği ve anlatı şimdisi olarak kabul

ettiğimiz [E] kısmı belirginleştirmektedir. Bu uzun kesit aslında tek bir [I] kesitine

bağlı olan bağımlı sıralı birleşik cümledir. Ancak, bu sıralı cümlelerin hepsi birden

[İ] cümlesine değil, sırayla birbirine zamansal nedensel bakımdan bağlanmaktadırlar.

Sırasıyla tarif edecek olursak, [A] [B]’ye; [C] ve [D] [E]’ye bağlı cümledir. [F] kendi

başına bağımsız cümle, bir anlatı şimdisidir. Sırasıyla [G], [H] ve [İ]’nin anlamı

[J]’de tamamlanmaktadır. [K] kendi başına bağımsız cümledir.

AK (5)’ten ayırdığımız bu kesit öyküye göre dışsal gerilemedir. Bu gerileme

ile, SK.ET parçasındaki olayların dışına çıkılmakta, Er Töştük’ün yer altında

geçirdiği olay, kahramanın (Töştük’ün) anısı biçiminde karakter anlatısı olarak 1.

kişi ağzından okura sunulmaktadır.

SK.ET parçasında, içsel gerileme ve önceleme tekniklerinde olduğu gibi,

içsel içöyküsel ve içsel dışöyküsel gerileme, içsel içöyküsel ve içsel dışöyküsel

önceleme; karışık, tamamlayıcı ve yinelemeli gerileme ve önceleme tekniklerine hiç

rastlanmamıştır.

3.1.1.5. Zaman Sapmasının Kapsamı ve Uzanımı

Anlatının zaman sapmasında, öyküde zaman sapmalarına mekân yaratmak için kesilen

andan az veya çok geçmişe veya geleceğe uzanılabilir. SK.ET parçasında yukarıda tespit

ettiğimiz zaman sapması; AK (5)’in uzanımı bu anlatı kesitinde kalın yazı tipiyle işaret

ettiğimiz Ceti cılday boldu ele ‘Yedi yıl kadar olmuştu’ ve Ceti küngö tolo elek ‘Yedi gün

daha olmadı’ kısımlarında ifade edildiği gibi yaklaşık yedi yıl, yedi gündür; çünkü Er

Töştük anlatı şimdisinde bulunarak, geçmişteki olaylarını anlatmak için yaklaşık yedi yıl

Page 203: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

186

ve yedi gün kadar bir süre öncesine uzanmaktadır. Ancak, bu yedi yıl içinde başından

geçirdiği olayların süresi ifade edilmediği için bu zaman sapmasının kapsamı kesin

olmamakla birlikte tamamen belirsiz de değildir.

AK (5)

Cer aldına barganda Yer altına girdiğimde Alpkarakuş zımırık Alp kara kuş simurg Çın dostoşup alganda, Gerçek arkadaş olduğumuzda, Kanatka salıp kötörüp, Kanadına alıp kaldırıp, Kıyamattan ötkörüp, Kıyametten geçirip, Beri karay çıgarda, Buraya doğru çıkarken,

(SK.ET, 27)

AK (5)’ten alıntıladığımız bu kesitteki son dize Töştük’ün yer üstüne

çıkmadan hemen öncesine kadar olan olayları kapsadığına işaret etmektedir. Buna

bağlı olarak, bu zaman sapmasının kapsamını yaklaşık yedi yıl olarak belirlemek

mümkündür.

3.1.2. Sayakbay Anlatısı Manas Destanı Kökötöydün Aşı Parçasında Sıra

3.1.2.1. Destancı Zamanı

Sayakbay anlatısından Manas destanının Kökötöydün Aşı parçasında destancı zamanı

destanın anlatıldığı zamandır. Destancı şimdiki zamanda bulunarak asırlar önce

yaşanmış bir kahramanlık öyküsünü, Kökötöy Han’ın yoğ aşında geçen olayları

anlatır.

AK (7)

Kökötöy attuu can eken, Kökötöy adında biriymiş Dünüyögö Kökötöy Dünyaya Kökötöy. Türkük bolgon bay eken. Direk olacak kadar zenginmiş. Eski Taşken, Çıyırçıkta Eski Taşkent, Çıyırçık’ı Cerdep turgan bay eken....

Mesken edinen zengin imiş... (SK.KA, 5)

Page 204: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

187

Ancak burada destancı zamanı ile, bizim ele aldığımız varyantın anlatıcısı

olan Sayakbay anlatısının zamanı, başka bir deyişle, icra şimdisi kastedilmektedir.

Çünkü destanın ilk konularının oluşturulmaya başladığı zamanın üstünden yaklaşık

1000 yıldan fazla bir zaman geçmiştir. Bazı araştırmalara göre “destan bir eser olarak

840lı yıllardan sonra anlatılmaya başlamış ve ilk varyantı Karahanlı döneminin siyasî

açıdan en parlak devrinde, XI. yüzyılın ilk yarısında tamamlanmıştır” (MA 1995b:

88).

Bu durum destan anlatısı zamanının yazılı anlatı zamanına göre ister istemez

daha düz kronolojik biçimde anlatılmasını zorunlu kılmaktadır. Zira tezin teorik

bölümünde de belirttiğimiz gibi, destanda zaman kapalı, tek yönlü ve tek çizgiseldir.

Bundan dolayı da destanlardaki olayların zaman yönünden sıralanmasında gerileme

veya önceleme gibi zaman sapmalarına çok nadir rastlanır.

Destancı zamanı genelde destanın giriş ve sonuç bölümünde ortaya çıkar.

Anlatıcı anlamında destancı, Makas’ın belirttiği gibi, kahramanın faaliyetleri

paralelinde zamanın ayrışmasını, birleşmesini,... geçişleri ayarlayan anlatıcıdır (2002:

81). Buna bağlı olarak, SK.ET’da, aşağıda olduğu gibi, destancı zamanı bazen nefes

alma zamanıyla birlikte de görülebilir.

AK (8)

Kara kalmak, köp mancu Kara Kalmak, çok Mancu Kaldayıp çoguu catkanda. ... Hepsi birden yatınca. ... Bir adamga bildirbey, Bir tek cana bildirmeden, Bir adamga tuydurbay, Bir tek cana sezdirmeden, Maanikerdi mingizip, Maaniker’e bindirip, Uurularça atkarıp, Hırsız gibi yola çıkarıp, Arstan törö Manaska Aslan efendi Manas’a Tün içinde Aydardı Gece yarısında Aydar’ı Cibergenin körgömün...

Gönderdiğini görmüştüm... (SK.KA, 29-30)

Page 205: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

188

Aslında üçüncü şahıs ağzından, tanrısal bakış açısıyla nesnel biçimde anlatılan

bu destan, koyu yazıyla işaretlenen anlatıcı sesin birinci şahısta kullanılmasıyla;

anlatıcının cibergenin körgömün ‘gönderdiğini görmüştüm’ demesiyle AK (8) öznel

bakış açılı birinci şahıs anlatısına dönüştürülmüştür. Ancak bu destancının özel

niyetinden kaynaklanan bir durumdur. Bu destanın birinci şahıs anlatısına

dönüştürülmüş olmasından ziyade, destancı zamanının ortaya çıkmasıyla, yani

destancının dinleyicisini bu olayın gerçekliğine inandırmak amacıyla kullandığı bir

tür anlatı tekniği olmasıyla ilgili bir durumdur.

Bununla birlikte destancı zamanı destanın sonunda belirir:

AK (9)

Çatagın kıtay baspagan, Kavgayı Hıtay bastırmamış, Takır kırıp keterde Tümüyle yok edecekken Kabılan Manas saktagan. Kaplan Manas korumuş. (SK.KA, 71)

AK (9)’da anlatıcı olaya kendi bakış açısından bakarak, parçayı bu şekilde

sonuçlandırmıştır. Bu anlatı kesitiyle manasçı, Manas destanının Kökötöydün Aşı

parçasına tamamlanmış bağımsız bir küçük destan şeklini vermiştir.

3.1.2.2. Destan Zamanı

Sayakbay anlatısındaki Kökötöydün Aşı parçasının destan zamanı destanda anlatılan

Kökötöy hanın yoğ aşının verildiği zamandır, başka bir ifade ile kurmaca fizikî

zamandır. Buna göre destan zamanı destandaki baş kahramanın yaşadığı geçmiş,

asırlar önceki Manas’ın yaşadığı devirdir. Destanın tamamı (Manas üçlüsü) ele

alındığında 3 neslin (Manas, Semetey, Seytek) kahramanlık ve günlük hayatından

Page 206: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

189

bahsedilmekte, başka bir deyişle, yaklaşık 3 asırlık55 bir zamandan bahsedilmektedir.

Ancak bizim çözümlemeye çalıştığımız Kökötöydün Aşı parçasında olaylar Kökötöy

hanın ölümüyle başlar ve onun yoğ aşının verilmesi sırasındaki olaylara

yoğunlaşarak, Manas’ın Kırgız halkını koruyup, aş sırasında çıkan büyük kavgadan,

olası bir katliamdan korumasıyla son bulur. Ancak destanda geçen zaman belirli bir

cümle veya zaman işaretleyicileriyle (örneğin, .... cılında, bir cıldan kiyin, bir ay

boyu / .... yılında, bir yıl sonra, bir ay boyunca vs. gibi) tam olarak ifade

edilmemiştir. Bunun gibi destan eserlerinde doğrudan zaman kavramından

bahsedilmese de nesnelerde, şahıslarda, olaylarda zaman ortaya çıkar. Burada okur

veya dinleyici Kırgız halkının gelenek göreneklerini göz önünde bulundurarak

(Kırgız geleneklerine göre ölen kişinin yoğ aşı öldükten yaklaşık bir ile üç yıl

arasında değişen bir süre içinde verilir) Kökötöydün Aşı parçasındaki öykü zamanını

yaklaşık üç yıl olarak hesaplayabilir. Ancak, burada araya farklı olaylar, bu olaylara

bağlı değişik zaman ve süreler de ortaya çıkmış ve destan süresini ölçmeyi daha da

zorlaştırmıştır. Bu konu tezin süre ve sıklık kısımlarında daha ayrıntılı olarak

irdelenmiştir (bkz. 3.2.2. Sayakbay Anlatısında Manas Destanı Kökötöydün Aşı

Parçasında Süre; 3.3.1. Sayakbay Anlatısında Er Töştük Destanı Kökötöydün

Aşındagı Küröş Tuuraluu Parçasında Sıklık).

SK.KA, aslında, yukarıda belirttiğimiz gibi, tek bir konu üzerinde, Kökötöy

hanın yoğ aşının verilmesi üzerine gelişmiştir. Ancak, bununla birlikte çok sayıda

yan konular da ele alınmıştır: İnsan ölümü, ölüyü defnetme, anma ile ilgili gelenek-

görenekler, örf-âdetler gibi konular sırasıyla akıcı ve ayrıntılı bir şekilde

55 Bu görüşe IX.yy’da güçlü Kırgız Devletinin kurulmuş olduğuna ve yaklaşık XII-XIII.yy’a kadar varlığını devam ettirmesine dayanarak varmaktayız. Malabayev’in belirtiğine göre, Büyük Kırgız Devleti 840.yıldan 1207 yılına kadar, yaklaşık 367 yıl hüküm sürmüştür. Bu ise, Manas üçlüsünün,

Page 207: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

190

anlatılmıştır. Kökötöydün Aşı Manas destanının geleneksel, çekirdek konularının

arasında en önemlilerinden biridir. Ancak, bununla birlikte, destanın sadece bu

olayla, yani iki üç yıl ile sınırlı olmadığı aşağıdaki anlatı kesitlerinden

anlaşılmaktadır:

AK (10)

Curt atası Kökötöy Halk babası Kökötöy, Uzagıraak karıptır, [A] Uzun bir süre yaşamış, Dünüyösü büt bolup, Servet mülkü tam olup, Curt atası Kökötöy, Halk babası Kökötöy, Balasız bolup kalıptır. Evlat sahibi olamamış. Baylıkka salıp Kökötöy, Servetiyle Kökötöy, Ceti katın alıptır, Yedi kadınla evlenmiş, Cetimiş beşke kelgiçe, [B] Yetmiş beşe gelene dek, Bala körböy kalıptır. Evlat sahibi olamamış

(SK.KA, 5),

AK (11)

Munu menen Bokmurun Bundan sonra Bokmurun Kökötöy uulu boluptur.... Kökötöy’ün oğlu olmuş...

Zilinde bul Bokmurun Aslında bu Bokmurun Er Töştüktün balası. [A] Er Töştük’ün oğludur. Artık bakkan sanaası, Severek bakan canıdır, On ekide Bokmurun [B] On ikisinde Bokmurun, Kökötöydün balası Kökötöy’ün oğlu oldu (SK.KA, 5).

AK (10)’da, anlatıcı, âdil bir han ve çok uzun yıllar yaşayan birisi olmasından dolayı

yurt babası adına konan Kökötöy han ile ilgili tanıtıcı bilgiler vererek onun

geçmişine gitmiştir. AK (11)’de de yine Kökötöy han zamanındaki bir olay; Kökötöy

hanın yetmiş beş yaşa gelene kadar çocuklu olamayışından sonra Bokmurun’u evlât

edinmesiyle ilgili bilgiler verilmiştir. Bu iki anlatı kesitinden; AK (10)’un [A] ve [B]

kısımlarındaki uzagıraak “uzunca bir süre’ gibi sözlüksel işaretleyiciler ve cetimiş

beşke kelgiçe ‘yetmiş beşe gelene dek’ gibi sözcük öbeğinden; AK (11)’in [A] ve [B]

Seytek’in oğlu Kenen ve onun oğulları Alımsarık ve Kunansarık ile ilgili destanların kapsadığı zaman

Page 208: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

191

kısmının anlamından da anlaşıldığı gibi56, öykü süresi bu yoğ aşı süresi ile sınırlı

değildir. Bunu, sonraki yoğ aşında Manas’ın Coloy ile olan diyaloğunda kendisinin

geçmiş anını, 12 yaştayken Hıtay Devletinin padişahı olan Esenkan’ın talimatıyla

tüccar kılığına bürünerek gizlice gelip, Manas’ı öldürmeyi planlayan Coloy’un

askerlerini öldürüp, bin devedeki altın, gümüş gibi malını mülkünü ganimet almasını

anlattığı AK (12)’nin [A], [B], [C] ve [D] kısımlarındaki ve yoğ aşında Er Eñiş’e

aday seçilirken, birden Kanıkey’in 14 yaşına geri dönüldüğü AK (13)’ün yine [A],

[B], [C], [D] ve [E] kısımlarının italik olarak işaretlenen zaman işaretleyicileri daha

anlaşılır kılmaktadır.

AK (12)

Caşım on ekige kelgende, [A] Yaşım on ikiye geldiğinde, Kalmaktardın kan Coloy Kalmakların han Coloy, Altayga buzuk salganda, [B] Altay’a saldırdığında, Altı miñ eriñ bir soydum,... Altı bin erini birden kestim,... Keçee kalaymandı salganda, [C] Dün başımıza felaket açtığında, Kagışka barsam men bardım, Kapışmaya gittiysem ben gittim, Karmap alıp karaktap Yolunu kesip soygun yapıp, Miñ töödö çayıñ bir aldım, Bin develik çayını bir aldım, Miñ balbanıñ baarısın, Bin pehlivanının hepsini, Soylotup kırıp bir saldım, Coloy!... Süründürüp katlettim, Coloy!... Sen emi ele kişi bolduñbu, Coloy [D] Sen şimdi mi adam oldun, Coloy, Erbeyip atka mindiñbi, Coloy, Adam gibi ata bindin mi, Coloy,

(SK.KA, 37)

AK (13)

On tört caşta kız kezde, [A] On dört yaşımda kız çağımda, Oyron Bakay dagı bar, Kudretli Bakay dahi var, Kök calım barıp Bukarga, Kaplanım gidip Buhara’ya, Köödöngö salgan tagı bar, Kalbime leke bıraktı, Kök caldar mında turasız, Kaplanlar hepiniz buradasınız, Köp aytar sözüm dagı bar, Anlatacağım çok şey daha var, Atam Temirkandın şaarına, Babam Temirkan’ın şehrine,

süresi ile göreceli eşitlik sağlayabilir. 56 Burada [A] kısmı bizi Zilinde bu Bokmurun, Er Töştük’ün balası ‘Aslında bu Bokmurun, Er Töştük’ün oğludur’ diye açıklama gereği duyan destancı zamanına götürmekte; [B] kısmı da Kökötöy’ün geçmişinden şimdisine; aynı zamanda anlatı şimdisine bağlamaktadır.

Page 209: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

192

Keçee seksen töögö dilde artıp, [B]

Dün seksen deveye altın yükleyip,

Başımdı baylap alam dep, Başımı bağlayacağım diye, Padışa töröm barganda, ... [C] Padişah efendim gittiğinde, Koco, moldo cıyganda, Hoca, molla Topladığında, Tal tüştö nike kıyganda, ... [D] Tam öğle vakti nikâh yaptığında,... Ala elekte bul dolu [E] Daha almadan bu kadın Bilegim cara saydı dep, ... Bileğime kılıcı batırdı diye,...

Kök cal törö kabılan Cesur efendim kaplanım Catpay ketip koynuma, Yatmadan gidip kucağıma, Bukardagı korgondo Bukar’daki evimde Bul baatırdın ayınan Bu batırın yüzünden Altay salbar bolgondo, ... [F] Altı ay salbar57 olduğumda,...

(SK.KA, 52)

AK (12)’de [A], [C] ve AK (13)’te [A], [B], [D] ve [F] kısımlarındaki altı

çizilen kelimeler nispeten kesinlik bildiren sözlüksel zaman işaretleyicileridir.

Bunları genel Manas destanının zamansal tabakalarıyla karşılaştıracak olursak,

Seyfeddin Ahsikendî’nin 16. yüzyılda yazdığı Mecmu’t-Tevârih’inde Kırgızların

Coloy adlı Kalmak beyiyle olan savaşından bahsedilir. Bu tarih de X-XII.yy’da

Kalmaklarla olan savaşlara denk gelmektedir. Bunlara dayanrak SK.KA’nın destan

zamanının Moldobayev’in58 sınıflandırmasındaki üçüncü devri; Kara Hıtay ve

Karahanlılar devrini (IX.-XII. yüzyıl) ele aldığını söylemek mümkündür. Bununla

birlikte, destancı öykü zamanı için hiçbir şekilde kesin bir tarihe göndermede

bulunmadığından öykü zamanının süresini belirlemek de oldukça zordur. (Bunun

için bkz ayrıca bkz. 3.2. Süre, 3.2.2.1. Anlatı Hızı)

57 Salbar, kocasının iltifatına ve itinasına mazhar olmayan karı (zevce). (Yud.: 632). 58 Moldobayev, Manas Destanı'nın Oluşumu ve İçeriği http://www.sanalocak.org/forum/printthread.php?tid=2050

Page 210: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

193

3.1.2.3. Zaman Sapması

Destanda manasçı zaman zaman geriye giderek, Kökötöy hanın Bokmurun’u

bulması, kendine evlât edinmesi gibi öyküleri anlatmış, sonra tekrar anlatı şimdisine,

Genette’in terminolojisine göre birincil anlatıya geri dönmüştür.

AK (14)

Cetimiş beşke kelgende, Yetmiş beşe geldiğinde, Cetimiş cigit koşçu alıp, Yetmiş yiğit yoldaş alıp, Kulan atıp, bökön kuup, Kulan59 atıp, sayga kovalayıp, Salbırınga barıptır. Salbırın’a60 gitmişler. Sayakat kılıp cürgöndö Seyahat edip gezerken, Kayıpçının belinen Kayıpçı’nın sırtından, Mediyandın çölünön Mediyan’ın çölünden Aş bergen Bokmurunun [A] Yoğ aşı veren Bokmurun’unu Talaadan taap alıptır... Kırdan bulup getirmiş... (SK.KA, 5)

Bu kesitin bir gerileme olduğunu ancak, [A] kısmından, Aş bergen

Bokmurunun/Yoğ aşı veren Bokmurun’unu ifadesinden anlayabiliriz. Bu ifade

haricinde olaylar sanki kendi sırasıyla, düz kronoloji üzerinde ilerliyor gibidir. Bu

gerilemeye bakıldığında destan anlatısının en az on-on beş yıllık bir öyküden ibaret

olduğu anlaşılır.

Anlatı sıralaması bakımından sözlü anlatılar, başka bir deyişle destan anlatısı,

yazılı anlatılardan farklı olarak, genelde öyküdeki kronolojik sıraya uygun bir

biçimde anlatılır. SK.KA parçasında da genelde anlatılar düz kronolojiyi takip

etmektedir. Destanda anlatıcı küçük bir geriye dönüşle, (tabi burada Kökötöy’ün

ölümü birincil anlatı olarak bakıldığında, bu olaya göre bir gerileme sayılır) Kökötöy

hanın saltanat sürdüğü devre dönüşle başlar. Sonra birincil anlatıya, Kökötöy hanın

ölümü olayına dönerek, düz kronolojik sırada anlatmaya devam eder.

59 Kulan – yabani eşek 60 Salbırın – uzun süren ve uzak yerlere gidilen avlanma

Page 211: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

194

AK (15)

Kökötöy attuu can eken, [A]1 Kökötöy adında biriymiş Dünüyögö Kökötöy Dünyaya Kökötöy. Türkük bolgon bay eken. [B]2 Direk olacak kadar zenginmiş. Eski Taşken, Çıyırçıkta Eski Taşkent, Çıyırçık’ı Cerdep turgan bay eken.... [C]2 Mesken edinen zengin imiş. Kökötöy attuu boluptur, [D]1 Kökötöy adında biri olmuş, Çar taraptın baarına Bütün her tarafa Kökötöydün dünüyösü Kökötöy’ün mal ve mülkü Köldöy caynap toluptur. [E]2 Göl gibi taşıp dolmuş. Tört tülüktü kütüptür, [F]2 Dört çeşit hayvan gütmüş, Töşü tüktüü kara cer Koskocaman kara toprak Kökötöydün düynögö Kökötöy’ün servetine Küçtüüsünön tütüptür. [G]2 Güçbelâ zor dayanmış. Curt atası Kökötöy Halk babası Kökötöy, Uzagıraak karıptır, [H]3 Uzun yaşayıp yaşlanmış, Dünüyösü büt bolup, [I]2 Servet mülkü tam olup, Curt atası Kökötöy, Halk babası Kökötöy, Balasız bolup kalıptır. [J]4 Evlat sahibi olamamış. Baylıkka salıp Kökötöy, Servetiyle Kökötöy, Ceti katın alıptır, [K]5 Yedi kadınla evlenmiş, Cetimiş beşke kelgiçe, [L]6 Yetmiş beşe gelene dek, Bala körböy kalıptır. [M]4 Evlat sahibi olamamış. Cetimiş beşke kelgende, [N]7 Yetmiş beşe gelince, Cetimiş cigit koşçu alıp, Yetmiş yiğit yoldaş alıp, Kulan atıp, bökön kuup, Kulan atıp, saygak kovalayıp Salbırınga barıptır. [O]8 Salbırın’a gitmişler. Sayakat kılıp cürgöndö [P]9 Seyahat edip gezerken, Kayıpçının belinen Kayıpçı’nın sırtından, Mediyandın çölünön Mediyan’ın çölünden Aş bergen Bokmurunun [Q]12 Yoğ aşı veren Bokmurun’unu Talaadan taap alıptır... [R]10 Kırdan bulup getirmiş... Munu menen Bokmurun Bundan sonra Bokmurun Kökötöy uulu boluptur.... [S]11 Kökötöy’ün oğlu olmuş...

AK (15)’ten anlaşıldığı gibi, destan bir tanıtım usulüyle başlar. Destandaki zaman,

uzam, destanda yer alan kişiler ve olaylara ilişkin tanıtıcı bilgiler verilir. Sayakbay,

anlatısında belirsiz geçmiş zaman anlatı kipini (-ıptır) tercih etmiştir. AK (15) sıra

bakımından düz kronolojiyi takip etmektedir. Sayakbay, öyküdeki oluş sırası nasılsa,

anlatı sırasını da neredeyse aynı şekilde aktarmaktadır. Genette’in uyguladığı modele

uygun olarak işaretlediğimizde şöyle bir tablo karşımıza çıkacaktır: Olayların metin

içindeki akışı A, B, C..., kronolojik sıra ise 1, 2, 3... şeklinde işaretlenmiştir. Buna

Page 212: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

195

göre yukarıdaki metin sırasıyla A, B, C, D, E, F, G, H, I, J, K, L, M, N, O, P, Q, R, S

olmak üzere on dokuz bölüme ayrılırken, zamansal olarak ise 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9,

12, 10, 11 sırasında on iki bölüm bulunmaktadır. İki sıralamayı bütünleştirerek

anlatının düzenini şöyle gösterebiliriz:

Şekil 2. SK.KA’da Sıra Bakımından Anlatı ve Öykü Zamanı İlişkileri

A1 – B2 – C2 – D1 – E2 – F2 – G2 – H3 – I2 – J4 – K5 – L6 – M4 – N7 –

O8 – P9 – Q12 – R10 – S11

Bu formülden görüldüğü gibi destan anlatısı öykünün kronolojik sırasını takip

ederek başlar, ancak [D] kısmında tekrar anlatı şimdisi* (*alıntıladığımız kesite göre

anlatı şimdisi) görülmektedir. Bu bir gerileme değildir, burada tamamen farklı bir

görünüş, daha sonraki Sıklık bölümünde inceleyeceğimiz yinelemeli anlatı (repeating

narrative) durumu söz konusudur. [B] ve [C]; [E], [F] ve [G] kısımlarında da bir

eşzamanlılık söz konusudur ve kronolojik bakımdan aynı zamana işaret ettikleri için

burada sadece 2 sayısıyla belirtilmiştir. Sonraki kısım ise, [H] kısmı, zaman

bakımından üçüncü sırada yer almaktadır ve onu takip eden cümlede tekrar aynı [B],

[C], [E], [F] ve [G] kısımlarında olduğu gibi Kökötöy’ün servetinin bolluğundan söz

edildiği ve yukarıda işaret edilen kısımlarla eşzamanlı olduğu için bu kısım da 2

sayısıyla belirtilmiştir. Sonraki [J], [K], [L]; [N], [O], [P] kısımları düz kronolojiyi

takip etmektedir, sadece [M] kısmında [J] kısmıyla aynı anlamdaki ve aynı zamana

işaret eden bir kısım olduğundan 4. sıraya yerleştirilmi ştir (burada yine yinelemeli

anlatı söz konusudur). [Q] kısmına baktığımızda zamanda kısa bir zıplama

görülmektedir, başka bir ifadeyle, Aş bergen Bokmurunun ‘A ş veren Bokmurun’unu’

ifadesi ile daha sonra olacak olaydan haber verilmektedir ve bu bir önceleme örneği

Page 213: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

196

olabilir. Bundan sonraki kısımlarda [S] kısmı haricinde yine eski sırasına geri

dönülmekte, [S] kısmında yine kısa bir zıplama görülmektedir.

3.1.2.4. Gerileme

SK.KA’da manasçı olayları sıra ile birbirini takip ettirerek anlatmıştır. Önceki bir

durumun söz konusu edilmesi gerektiğinde hikâyeyi o noktada durdurmuş, geri

dönüşle önceden yaşanmış hikâyeleri anlatmış ve tekrar hikâyeyi kronolojik sırasına

oturtmuştur.

AK (16)

Toodoy Coloy kolunan Dağ gibi Coloy’un elinden, Tozoktu kıyın salgansıñ, [A] Cehennem ateşi yakmıştın, Miñ balbandı kıyratıp, Bin pehlivanı katledip, Miñ töödö çayın algansıñ [B] Bin deve malın almıştın. Mına uşunday iş kılgan. İşte böyle iş kılan, Bul korduguñ dagı bar. [C] Böyle işkencen daha var. Bul sözümö kön, burut, [D] Bu sözümü dinle, Burut, Çataktaşpay, çır kılbay Karşı çıkmadan, kavgasız, Baştagı ötkön ayıpka [E] Eskiden yaptığınız aybınıza Maanikerdi ber, burut. [F] Maaniker’i ver, burut. Ayta turgan kebim bar [G] Söyleyecek sözüm var, [ Burut, sende kegim bar. [H] Burut, senden (alacak) intikamım

var. (SK.KA, 27) Burut senin ayıñdan, Burut, senin yüzünden, Sooda kılıp barganda [J] Ticaret için gittiğinde, Çatak kıldıñ talaadan, [K] Baskın yaptın yolda iken, Miñ balban kırıp salgansıñ,[L] Bin pehlivanımı katletmiştin, Miñ atanda dünüyö Bin devedeki serveti, Olco kılıp algansıñ. [M] Ganimet edip almıştın. Kanga katuu iş kılıp, Hana kötü iş yapıp, Munu menen sen, burut, Bununla sen, Burut, Ayıptuu bolup kalgansıñ. [N] Suçlu olup kalmışsın (SK.KA, 27).

AK (16)’da anlatıcı (burada anlatıcının görevini bir karakter, yani Kökötöy

hanın aşına gelen Mancu hanı Neskara devralmaktadır) anlatı şimdisinde bulunarak,

Hıtay hanı Coloy’un eskiden başından geçen bir olaya61 geri dönerken, bu konu daha

61 Bununla ilgili bkz. 3.1.1.2. Destan Zamanı

Page 214: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

197

sonra aşağıda AK (17)’de Manas’ın aşa gelip Hıtay, Kalmak, Mancuların çıkardığı

kavgayı, Neskara’nın Maaniker’i istemesini duyunca kırk yiğidi ile Manculara

saldırıp, düşman kollarının hepsini dövdüğü sahnede bir kez daha ortaya çıkar.

Manasçı bu sefer olayı Manas’ın bakış açısından, birinci şahıs ağzından anlatır:

AK (17)

Caşım on ekige kelgende, [A] Yaşım on ikiye geldiğinde, Kalmaktardın kan Coloy Kalmakların han Coloy, Altayga buzuk salganda, [B] Altay’a saldırdığında, Altı miñ eriñ bir soydum,... Altı bin erini birden kestim,... Keçee kalaymandı salganda, [C] Dün başımıza felaket açtığında, Kagışka barsam men bardım, [D] Kapışmaya gittiysem ben gittim, Karmap alıp karaktap Yolunu kesip soygun yapıp, Miñ töödö çayıñ bir aldım, [E] Bin develik çayını bir aldım, Miñ balbanıñ baarısın, Bin pehlivanının hepsini, Soylotup kırıp bir saldım, Coloy!... [F] Süründürüp katlettim, Coloy!... Sen emi ele kişi bolduñbu, Coloy, [G] Sen şimdi mi adam oldun, Coloy, Erbeyip atka mindiñbi, Coloy, Adam gibi ata bindin mi, Coloy, Çakırtıp keldiñ aşıma, Coloy, Davet ettirdim aşıma, Coloy, Çabuuldu koyduñ başıma, Coloy, [H] Saldırı yaptın başıma, Coloy, Konok boldun toyuma, Coloy, Misafir oldun toyuma, Coloy, Korduktu saldıñ oyuma, Coloy, [I] Zorbalık yaptın başıma, Coloy, Ölbögön cerde kalışam, Coloy, [J] Ölümüne dövüşürüm, Coloy, Aşka kelseñ anıñdı ayt, Coloy, Yoğ aşına geldiysen onu söyle,

Coloy, Alışar bolsoñ çınıñdı ayt, Coloy,.. [K] Kapışacaksan onu söyle, Coloy,...

(SK.KA, 37)

AK (16)’nın bir gerileme olduğu [E] kısmının zaman işaretleyicisi olan

baştagı ötkön ‘baştaki geçmiş’ ve [J], [L], [M] ve [N] kısımlarındaki – gan calpı

ötkön çak ‘genel geçmiş zaman’ çekimli barganda ‘gitti ğinde’ kelimesinden

anlaşıldığı gibi, [D] ve [F] kısımlarında kullandığı kön ‘dinle’, ‘yap’ ve ver ‘ver’ gibi

emir kipiyle çekilmiş anlatı şimdisine döndüren fiillerden de anlaşılmaktadır. AK

(17)’de de aynı durum söz konusudur. Destancı sırasıyla [A], [B] ve [C] kısımlarında

–ganlı genel geçmiş zaman; [D], [E] ve [F] kısımlarında –dılı aykın ötkön çak

“görülen geçmiş zaman’ çekimlerini kullanarak, geçmişe ait olayları anlatırken,

Page 215: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

198

sonraki [G], [H], [I], [J] ve [K] kısımlarında anlatı şimdisine geri dönmektedir. Bu

durum [G] kısmındaki emi ele ‘daha şimdi’ sözlüksel zaman işaretleyiciyle daha

belirgin hâl almaktadır.

AK (18)

Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun Maanikerdi mingende, [A]1 Maaniker’i bindiğinde, Tögöröktün tört burçun Dünyanın dört köşesini Tört aylana kıdırıp, Dört dolanıp dolaşıp, Katın izdep cürgöndö,... [B]2 Kadın arayışında gezerken,... Kan Kökötöy ölüptür [C]3 Han Kökötöy vefat etmiş Kökötöy ölüp catkanda [D]4 Kökötöy ölü yattığında Bokmurunu keliptir.... [E]5 Bokmurun’u gelmiş... (SK.K, 6) Oşo kezde surasañ [F]6 O anda (eğer) sorarsan Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun On ekige cetiptir, [G]6 On ikisine ulaşmış, Özünö candı teñebey, Kendini beğenmiş olup, Döölöt mas bolup ketiptir. [H]6 Servet başını döndürmüş. Kan atam menin öldü dep [I]7 Han babam benim öldü diye, Kapır menen musulman Kâfir ve müslüman(ları) Karatıp cıyıp alıptır, [J]8 Göz göre göre toplamış, Cakıptın calgız Manaska, Cakıp’ın yalnızı Manas’a, Köpköndügün mından bil, [K]10 Gözü döndüğünü bundan bil, Kabar berbey salıptır. [L]9 Haber bile vermemiş. Kökötöydün kara aşka Kökötöy’ün yoğ aşına, Manas kelbey topurap, Manas gelmeyip kargaşa olup, Salbay kalgan topurak. [M]11 Atamamış toprak. (SK.KA, 7)

AK (18)’e yukarıda AK (15)’te yaptığımız gibi bir çözümleme uygularsak ve

bu kesitin zamansal yapısını AK (15)’in yapısı ile karşılaştıracak olursak,

pozisyonların çok sayıda olması dışında daha da karışık aşamalı /hiyerarşik

bağlantıların olduğunu görürüz.

Page 216: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

199

Bu kesitte [C] tümcesi anlatı şimdisi olarak kabul edilmelidir ve buna göre de

[A] ve [B] kısımları bir gerileme ve anlam ve zamanlama bakımından [C] kısmına

bağlı tümcelerdir. [C] ise belirttiğimiz gibi anlatının sıfır derecesi, bağımsız bir

tümcedir. [D] anlam bakımından [E]’ye bağlı, zamanlama açısından da [E]’den önce

gelen bir kısımdır. [F], [G] ve [H] kısımları zaman dilimi bakımından aynı

konumdadırlar; ancak anlam bakımından sırasıyla [F] [G]’ye, [G], [H]’ye bağımlı

kısımlardır. Bununla birlikte bu kısımlar zaman dışı betimlemeyici kural olarak

nitelendirebileceğimiz ve tezin bir sonraki altbölümünde inceleyeceğimiz anlatı

kesitleridir. [I] kısmı bağımsız bir cümle olan [J] kısmının açıklayıcısı, yani [J]

kısmına bağlı bir kısımdır. [K] kısmına baktığımızda zamanda kısa bir zıplama

görülmektedir, başka bir ifadeyle, daha sonra olacak olaydan haber verilmektedir ve

bu bir önceleme örneği olabilir. Bundan sonraki kısım [L]’de yine eski sırasına, yani

anlatı şimdisine geri dönülmekte, ancak burada yine üstü kapalı bir şekilde sonra

gerçekleşecek olan olayların tohumu atılmaktadır. Son olarak [M] kısmı tekrar bir

önceleme olarak görülmektedir.

3.1.2.5. Zaman Sapmasının Uzanımı ve Kapsamı

Bu başlık altında SK.KA anlatısı için anlatı şimdisi olarak belirlediğimiz Kökötöy hanın

aşının anlatıldığı zamandan geriye veya öne uzanan anlatı kesitlerini ayrı ayrı ele alarak,

Page 217: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

200

tespit ettiğimiz kesitler üzerinde o kesitlerdeki zaman sapmasının uzanımı ve kapsamını

belirlemeye çalıştık. Örneğin, aşa davet edilenler arasında Mancu hanı Neskara’nın

gelmesiyle ilgili epizotta Neskara’nın geçmişine geri gidilmektedir:

AK (19)

Belgilüü beren Neskara Tanınmış er Neskara, Bet alıp keldi bul aşka... [A] Yol alıp geldi bu aşa...

Kıyla çatak kebi bar, [B] Birçok kötü şöhreti var, Altaydın narı çetinde, Altay’ın öteki kıyısında, Miñ töödö bulun aldırıp, Bin deve parasını aldırıp, Miñ balbanın Manaska Bin yiğidini Manas’a Bir kırdırıp saldırıp, Birden katlettirip, Köktön kök ayman cıldız tutulgan,

Gökten büyük yıldız tutulmuş,

Esenkandın aldına Esenkan’ın önüne Körünöö kaçıp kutulgan. Göz göre kaçıp kurtulmuş. Esenkanga barganda Esenkan’a vardığında Baskan cerin tamandap, Bastığı yeri tavanıyla vurup, Manas kandı camandap: Manas hanı kötüleyip, Kırk üylüü kırgız Altaydan Kırk evli Kırgız Altay’dan Kankor Manas çıktı deyt, Hunhar Manas çıktı der, Miñ balbandı talkalap, Bin yiğidi parçalayıp, Öltürüp kerge cıktı deyt,... Öldürüp kin doğurdu der,... Tügötpösöñ Manastı Yoketmezsen Manas’ı Tüyşüktü katuu saldı dep Azabı başa saldı diye Esenkandın aldına Esenkan’ın huzuruna Tüz kirip aytkan kebi bar. [C] Direk girip anlatmış. Açuusu kelip Esenkan, Öfkelenip Esenkan, Manaska alıñ kelbese Manas’a gücün yetmezse Baarıñ çoguu kırıl deyt Hepiniz birden ölün der Kaardanıp Esenkan Oldukça kızıp Esenkan Aydap iygen ceri bar. Kovuvermiş önünden. Uyat bolup Neskara, Rezil olup Neskara, Ataa, burut, seni dep, Vah, burut, seni diye, Kekenip kalgan cılastın Kin besleyen bu Kâfirin Er Manasta kegi bar. [D] Kaplan Manas’a kini var. Kökötöydün aşına ... Kökötöy’ün aşına... Alakanday kırgızdı Avuç kadar Kırgızı Takır çaap salsak dep, Tamamen kırıp yoketsek diye, Ayta kelgen Neskara, Neskara’nın anlattığı, Kıtaylardın kebi bar. [E] Hıtayların lâfı var. (SK.KA, 24)

Page 218: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

201

Burada zaman, anlatı şimdisi olarak belirlediğimiz yoğ aşı olayından süresi

belirsiz bir geçmişe uzanmaktadır. Geçmiş zamanı anlatan bu zaman sapması, başka

bir deyişle gerileme belirli bir uzunlukta olan öykü süresi içermektedir: Genette’in

terminolojisiyle bu öykünün zaman sapması kapsamı yukarıda belirttiğimiz gibi

belirsiz bir süreyi62 kapsamakta ve bu gerileme yaklaşık bir sayfada (24.s)

anlatılmıştır. Sonra tekrar anlatı anına, yani Kökötöy hanın yoğ aşına Neskara’nın

geldiği sahneye geri dönülmüştür:

AK (20)

Kaardanıp bakırıp, Öfkelenip bağırıp, Bokmurundu çakırıp, Bokmurun’u çağırıp, Neskaranın kebi bul, Neskara’nın sözü bu, Bokmurun barsa cügünüp, Bokmurun gelse diz çöküp, Mına mınday dedi bul: İşte böyle dedi bu: (SK.KA, 24)

Sonra olaylar tekrar kronolojik sırasına oturur. Bu geçmişe uzanımı okur

Manas destanındaki kahraman Manas’ın Mancularla olan savaşı sahnesinden tahmin

ederek yaklaşık 50 yıl olarak saptayabilir. Bu savaş Manas’ın ilk kahramanlıklarının

anlatıldığı bölümde yer almaktadır, Kökötöydün Aşı bölümü ise Manas destanının

sonlarında Büyük Sefer’in hemen öncesinde yer alır. Buna göre Mancularla olan

savaşta Manas’ın on iki yaşında olduğunu ve sonra Kökötöy’ün aşı sahnesinde de

yaklaşık 55-60 yaşlarında olduğunu düşünecek olursak ki, bu görüşe bazı kaynaklara

göre Manas’ın (C. Sarıpbekov’un derlediği varyantta) 55 yaşında çocuklu olduğu

(Haz. Naskali 1995 1995: 139) ve SK.KA’ya göre Manas öldüğünde çocuğu

Semetey’in altı aylık, Sagınbay ve başka bazı manasçılara göre ise üç buçuk yaşta

olduğu; buna bağlı olarak, Manas’ın Büyük Sefer’in sonrasında anlatılan Küçük

Sefer’de yaklaşık 55-60 yaşlarında ölmüş olduğu görüşüne dayanarak varmaktayız.

62 Burada sözü edilen belirsiz süreler tezin 3.2. Süre bölümünün 3.2.1.1. Anlatı Hızı alt bölümünde

Page 219: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

202

3.1.2.6. Dışsal ve İçsel Gerileme

AK (19)’da örneğini verdiğimiz gerilemede, her zamansal sapmada olduğu gibi

kendisi üzerine geldiği veya arasına eklendiği anlatıya göre zaman bakımından

ikincil bir anlatı meydana getirmektedir. Bu kesitte birincil anlatı, Neskara’nın

Kökötöy hanın yoğ aşına gelmesiyle başlayan [A] kısmı, yani ilk iki tümcedir:

AK (19)

Belgilüü beren Neskara Tanınmış er Neskara, Bet alıp keldi bul aşka... [A] Yol alıp geldi bu aşa... (SK.KA, 24)

Sonra Neskara’nın geçmişteki Manas ile ilgili kötü anına:

AK (19)

Kıyla çatak kebi bar, [B] Birçok kötü şöhreti var, Altaydın narı çetinde, Altay’ın öteki kıyısında, Miñ töödö bulun aldırıp,

Bin deve parasını aldırıp,

Miñ balbanın Manaska Bin yiğidini Manas’a Bir kırdırıp saldırıp, Birden katlettirip, Köktön kök ayman cıldız tutulgan,

Gökten büyük yıldız tutulmuş,

Esenkandın aldına Esenkan’ın önüne Körünöö kaçıp kutulgan.

Göz göre kaçıp kurtulmuş... (SK.KA, 24)

Manas’ın Neskara’nın askerlerinin bin develik parasını alıp, bin askerini

katlettiği, Neskara’nın Manas’ın elinden zor kaçıp kurtulup, Esenkan’a sığındığı ve

bundan dolayı da iki halkın arasında savaşın çıktığı; yukarıdaki kesitte [C] ve [D]

olarak işaretlediğimiz, o ana geri dönülür. Bu gerilemenin ilk anlatıyla, yani anlatı

şimdisi olarak belirlediğimiz Kökötöy Han’ın yoğ aşıyla doğrudan ilişkisi yoktur. Bu

yüzden alıntıladığımız bu kesit dışsal gerilemenin bir örneği olabilir. Destandan

daha ayrıntılı bir şekilde ele alınarak, süreler belirlenmeye çalışılmıştır.

Page 220: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

203

seçtiğimiz SK.KA parçasının destan genelindeki konumu ve önemini aydınlatmak

amacıyla, çok sayıda bulunan dışsal gerilemelerden birkaç örnek verilmiştir:

AK (21)

Oşondo bezge saygan emedey, O anda iğne batmışçasına, Irgıp ketken er Koşoy, [A] Yerinden fırlamış kahraman Koşoy, Balam, aş bergen kişi ayıpker,...[B] Yavrum, aş veren kişi günahkâr,... Bizdin Kırgız az bolot, Bizim Kırgız az olur, Kara kıtay, mancu curt Kara Hıtay, Mancu halk Bizdin curtka kas bolot. [C] Bizim halka düşman olur. Kara kıtay caynagan, Kara Hıtay’ın çok fazla Kakançındın kalkı bar, Kakançın’ın halkı var, Kabıla kalsa kırgızdın Çatarsa Kırgız’ın Kanın içer saltı bar... [D] Kanını içecek adeti var... Oşolordun başçısı, Onların başında duran Kan Koñurbay baatır bar. Han Koñurbay kahraman var. Kaarına algandı Sinirlenirse eğer o Kalaymandı salbasın. [E] Başımıza belâ açmasın, Kalayman salar sebebi, Başa iş açacak nedeni var, Kan Alooke atasın Han Alooke babasını Kankor Manas öltürgön. [F] Hunhar Manas öldürmüştü. Aşta baştap kazattı, Aşta başlatıp savaşı, Bir salbasın azaptı... [G] Başa büyük dert açmasın. Bolumduusu Boroonçu Güvendiği yiğidi Boroonçu Al da Kakanga kirip kayrılgan. O da Kakan’a girip dönmüştü. Tokşukerdin Bozkertik, Tokşuker’in Bozkertik, Oşol üçöö bir tuugan. Onlar üçü öz kardeşler. Kabılan Manas kankorgo Kaplan Manas hunhara Katılam dep bular da İlişmek isteyip bunlar da Atasınan ayrılgan. [H] Babasından olmuştu. Tüz bolgon kara kıtaydın Düzgün görünen Hıtay’ın Tügönbögön kegi bar. [I] Bitip tükenmez öcü var. Kan atañ Kökötöydün aşına Han baban Kökötöy’ün aşına Kalayıktı çakırsañ, Bütün halkı davet edersen, Biz menen karmaşa keter ceri bar. [J]

Bizimle kapışacak durumları var.

Kökötöygö aş berseñ Kökötöy’e aş verirsen Çalgınga ciber Talaska, Davetçi gönder Talas’a, Kabar aytkın kulunum, Haber ver sen yavrum, Kara calıñ Manaska. [K] Kahramanın Manas’a... Ey, Bokmurun,oylop tur, Hey, Bokmurun, düşünsene, Bel baylagan bel oşol, Güvendiğin dağ odur, Kökötöygö aş berseñ, Kökötöy’e aş verirsen, Meder bolup özüñö Hâmi olup kendine

Page 221: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

204

Beliñe tañuu er oşol! [L] Seni koruyacak er odur! Manaska kabar berbeseñ, Manas’a haber vermezsen, Törüñö kuduk kazbasın, Baş köşene kuyu kazmaz mı, Töböñdön anık kazbasın, Tam tependen basmaz mı, Tört tülügüñ çaçpasın, Dört çeşit malın dağıtmaz mı, Kıtaydın künü tuubasın, Hıtay’ın şansı gülmesin, Aşka bargan adamdı, Aşa gelen kişiyi Tük koyboy baarın kırbasın!... [M] Tamamını katletmez mi!... Ay, Bokmurun, kulunum Hey, Bokmurun, yavrucuğum, Akılına akıl koş. Aklını başına topla. Alakanday kırgızdı Avuç kadar Kırgızı Aş berem dep cıybagın, Aş veririrm diye toplama, Aytıluu Manas bolboso Kaplan Manas olmazsa Böödö curttu kırbagın! [N] Boş yere halkı katletme! (SK.KA, 8-

9)

AK (21), anlatı şimdisi olarak belirlediğimiz zaman kesitinde bulunan

Bokmurun ve Koşoy’un diyalogundan alınmıştır. Koşoy’un Bokmurun’a verdiği bu

cevap Manas destanının kısa özeti denilebilecek derecede bir bilgi içermektedir. İlk

[A] kısmından hemen sonraki sırasıyla [B] , [C] ve [E] kısımlarında bir bakıma daha

sonraki [K] , [L] kısımları ve bir ilerleme örneği olarak belirlediğimiz [M] kısmından

anladığımız öğütlerinin sebepleri sıralanmaktadır. Bu kesitte dışsal gerileme olarak

belirlediğimiz kısımlar [F], [H] ve [I] kısımları italik yazıyla işaretlenmiştir. Bu

kısımlarda yukarıda da söylediğimiz gibi anlatı şimdisiyle doğrudan ilişkisi olmayan,

Manas batır’ın geçmişte yaptığı kahramanlık öyküleri anlatılmıştır. [M] kısmına

baktığımızda ise Koşoy, kahramanımız Bokmurun’un Manas’a haber vermediği

durumda başına gelebilecek olaylarla ilgili bir tahminde bulunur ve sonradan

yaşanacak olaylardan haber verir. Bundan dolayı söz konusu kısım bir önceleme

olarak belirlenmiştir.

AK (22)

Kaynap catkan kapırdın Kaynaşan çok Kâfirin Kak ortosun kak carıp, Tam ortasından böle yarıp,

Page 222: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

205

Coloy menen Neskara,... Coloy ile Neskara,... Aralap barıp kan Manas Aralarından geçip han Manas Al eköönün canına O ikisinin yanına Kaardanıp turdu ele: [A] Hiddetlenip durdu idi: Çogulganıñ kıtay curt Toplandığın Hıtay halkı Kökötöydün aşı eken, Kökötöy’ün aşı imiş, Başı cok burut el emes, Başçısı yok burut halk değil, Kök cal Manas başı eken. Kaplan Manas başıymış. Ardaktap aşka çakırdım, Saygı ile aşa davet ettim, Abiyiriñ menen etiñ ce. İyilikle etini ye. Aluuçu kalmak, sen emes, Alacak Kalmak sen değil, Aldırçuu kırgız men emes... Aldıracak Kırgız ben değil.... Küçüñdü koyup, aşıñ ce, kıtay! Zorbalığı bırakıp, yemeğini ye, Hıtay! Ölbögön cerde kalışam! [B] Kıyasıya tutuşacağım! Caşım on ekige kelgende, Yaşım on ikiye geldiğinde, Kalmaktardın kan Coloy Kalmakların han Coloy, Altayga buzuk salganda, Altay’a saldırdığında, Altı miñ eriñ bir soydum,... [C] Altı bin erini birden kestim,... Keçee kalaymandı salganda, Dün başımıza felaket açtığında, Kagışka barsam men bardım, Kapışmaya gittiysem ben gittim, Karmap alıp karaktap Yolunu kesip soygun yapıp, Miñ töödö çayıñ bir aldım, Bin develik çayını bir aldım, Miñ balbanıñ baarısın, Bin pehlivanının hepsini, Soylotup kırıp bir saldım, Coloy!... [D] Süründürüp katlettim, Coloy!... Sen emi ele kişi bolduñbu, Coloy,..[E] Sen şimdi mi adam oldun, Coloy,... Ölbögön cerde kalışam, Coloy, Ölümüne dövüşürüm, Coloy, Aşka kelseñ anıñdı ayt, Coloy, Yoğ aşına geldiysen onu söyle, Coloy, Alışar bolsoñ çınıñdı ayt, Coloy,.. [F] Kapışacaksan onu söyle, Coloy,... (SK.KA, 37) Kaardı Manas salganda, Hiddetlenince er Manas, Kalmak menen kan Manas Kalmak ile han Manas Çataktaşıp kalganda [G] Kavgaya tutuşup kalınca, Kemegede etti talatıp, Ocaktaki eti talan ettirip, Köp kalmakka kösöö menen sabatıp Çok Kalmak’a gelberiyle dövdürüp Baymırza keldi kan bolup, Baymırza geldi kan olup, Çakçelekey çañ bolup: [H] Üzeri tamamen toz toprak olup: (SK.KA, 38)

AK (22)’de de Manas anlatı şimdisinde bulunarak, [A] ve [B] kısmında,

Neskara’ya bağırırken, [C] kısmında Caşım on ekige kelgende ‘Yaşım on ikiye

geldiğinde’ diyerek geçmişteki anısına geçiş yapar. Sonra [E] kısmının emi ele

‘şimdi’ zaman işaretleyicisiyle de belirtildiği gibi, tekrar anlatı şimdisine geri

dönmektedir.

Page 223: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

206

Destanda, yukarıda da belirttiğimiz gibi, çok fazla sayıda dışsal gerileme

bulunmaktadır. Bu gerilemelerle, SK.KA parçasındaki olayların dışına çıkılmakta,

Manas destanının başka epizotlarında geçen olaylar şahsın (Manas’ın) anısı,

hatırlatması biçiminde okura sunulmaktadır. Dışsal gerilemelerin her birinin

anlatılarda üstlendiği farklı görev ve işlevleri vardır. Bu gerilemelerle yeri gelince,

SK.KA’da Manas destanının Kökötöy’ün aşının asıl içeriğine ait olmayan başka

konulara gidilirken, yeri gelince de Er Töştük destanının asıl içeriğini oluşturan

olaylara, yani Kökötöydün Aşındagı Küröş Tuuraluu parçasında da anlatılan Er

Töştük’ün olaylarına girilmiştir. Bu bakımdan Kökötöydün Aşı parçasının tarihî

kahramanlık destanı olan Manas destanı ile arkaik kahramanlık destanı olan Er

Töştük destanını bağlayan köprü işlevini yaptığını söyleyebiliriz. Yukarıda

alıntıladığımız örneklerden yola çıkarak Kökötöydün Aşı parçasının genel Manas

destanının kısaltılmış, sıkıştırılmış bir türü olduğu sonucuna varmak mümkündür.

Dışsal gerilemenin bir başka örneği, Manas’ın eşi Kanıkey’in anlatısında

Manas’ın evlenmesi olayına geri dönülmekte, bu evlenme olayı Kanıkey’in bakış

açısından sunulmaktadır:

AK (23)

Oluya kurgur Kanıkey Evliya ruhlu Kanıkey Oşonço eldin içine O kadar insanın arasına Oolcuy basıp barganı. Sallana yürüyüp varmış. Otura kalıp oşondo, Oturuverip o anda, Oñbogon kepti salganı: [A]17 Çok ilginç bir öykü anlatmış: On tört caşta kız kezde, On dört yaşımda kız çağımda, Oyron Bakay dagı bar, Kudretli Bakay dahi var, Kök calım barıp Bukarga, Kaplanım gidip Buhar’a, Köödöngö salgan tagı bar, [B]5 Kalbime leke bıraktı, Kök caldar mında turasız, Kaplanlar hepiniz buradasınız, Köp aytar sözüm dagı bar, [C]8 Anlatacağım çok şey daha var, Atam Temirkandın şaarına, Babam Temirkan’ın şehrine, Keçee seksen töögö dilde artıp,

Dün seksen deveye altın yükleyip,

Page 224: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

207

Başımdı baylap alam dep, Başımı bağlayacağım diye, Padışa töröm barganda, ... [D]1 Padişah efendim gittiğinde, Koco, moldo cıyganda, Hoca, kadıları topladığında, Tal tüştö nike kıyganda, Tam öğle vakti nikâh yaptığında, Seksen kelin, seksen kız Seksen gelin, seksen kız, Belden töşök salganda, Bel boyu yatak yaptıklarında, Catkızam dep ırımdap, Yatırırım diye adet gereği, Alıp cetip barganda, Alıp götürdüğünde, Tartıp koygon köşögö Asılmış özel perdeye Catayın dep cetkende, Yatmak için yaklaştığında, Altımış tay, kırk koygo Altmış tay, kırk koyuna Satıp algan ak tinte Satın aldığı beyaz hançer Kınınan ırgıp ketkende, Kabından fırladığında, Bilegin çiyip ötköndö, [E]2 Bileğini çizip geçtiğinde, Ala elekte bul dolu Daha evlenmeden bu kadın Bilegim cara saydı dep, ... [F]3 Bileğime kılıcı batırdı diye,... Kök cal törö kabılan Cesur efendim kaplanım Catpay ketip koynuma, Yatmadan gidip kucağıma, Bukardagı korgondo Bukar’daki evimde Bul baatırdın ayınan Bu batırın yüzünden Altay salbar bolgondo, [G]4 Altı ay salbar63 olduğumda, Kız kezde salbar bolgonço, Kız çağımda salbar olmaktansa, Bul körökçö ölöm dep, ... [H]5 En iyisi öleyim diye,... Talaska Manas kaytkanda Talas’a Manas döndüğünde, Namıs kıldım kurgan can [I]5 Onurum kırıldı zavallı can Arkadan cetip baruuga, Peşlerinden gitmeye, Andıp cürüp kankordu Arkadan vurup hunharı Kurmandıkka çaluuga, Canını kurban etmeye, Salbar bolgon öçümdü Salbar kıldığı için öcümü Tak uşintip aluuga ... [J]6 İşte böyle almaya... Ayköl Manas törönün Ayköl Manas efendinin Artınan kuup barganda,... [K]7 İzini sürüp gittiğimde,... Añdıp barsam kabılan Takip edip gittiğimde (bu) kaplan Tügöngön toonun urçukta Biten dağın köşesinde Konup catkan kezi eken,... [L]9 Konakladığı anıymış,... (SK.KA,

52) Caa belendep kurgan can, Yayı hazırlayıp zavallı canım, Atayın dep Manastı,... Atmak için Manas’ı,...

Betke caanı alganda,... [M]10 Yüzüme yayı dayadığımda,...

Koldogonu bir toguz, Himaye edeni bir dokuz, Kocosanduu baatırdın Koca kalçalı batırın Koltugunda turuptur, Koltuk altında duruyorlarmış,

63 Salbar - Salbar, kocasının iltifatına ve itinasına mazhar olmayan karı (zevce). (Yud.: 632).

Page 225: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

208

Cölögönü kırk çilten [N]11 Koruyanı kırklardır Kımbat közün salıptır, Pek sıkı korumuşlar, Kırk arstan baarısı Kırk aslanın hepsi Oşo kezde baatırdı O anda yiğidi Tegerektep alıptır. [O]11 Çevresini sarmışlar. Kara çaar kabılan Kara benekli kaplan Kaptalında çamınıp,... Yan tarafında atılıp,... (SK.KA, 52) Bende çıdap bara albay, Bende cesaret edip yaklaşamayıp, Koldogonun körgöndö [P]12 Kollayanları görünce Kokuy arstan kabılan Aman aslan kaplanım Salbar kılsa meyli dep, Salbar kıldıysa da olur diye, Salındı kılsa köönü dep, [Q]13 Salındı64 kılsa kendi bilir diye, Albay koyso Bukardan Götürmezse Bukar’dan Ak üylüü barıp konoyun, Beyaz evimle birlikte gidip

konuyum, Cagınıp katın boloyun, Yapışıp, nazlanıp kadın olayım Akıl oylop algamın, [R]13 Diye akıl yürütmüştüm, Kayra tartıp çuu koyup, Geri döndürüp koşturup, Bukardı közdöy salgamın.[S]14 Bukar’a doğru dönmüştüm.

(SK.KA, 52) Tügöngön toonun urçukka, Biten dağın burnuna, Dümüröygön tumşukka Kararan dağın boğazına Cañı cetip ilinsem... [T]15 Daha henüz ulaştığımda... Agıştay erdi körgömün.[U]15 Agış gibi bir eri görmüştüm. Men körgöndö er Agış, Ben gördüğüm zaman er Agış, Bütkön boyu taramış, Kaslı vücudlu adale Kerekke caraar er eken, Gereğine yarar yiğitmiş, Keñ peyil tuugan şer eken. [V]16

İyi kalpli doğan kaplanmış.

Tükübayday balbanga, Tükübay gibi pehlivanın, Agış carayt, oy, curttar,...[W]18 Agış gelir hakkından,... (SK.KA, 52)

AK (23)’de [A] kısmı hariç, kronolojik bir biçimde art arda sıralanan 18 ayrı

zaman dilimine ayrılan 23 anlatı kısmını görmekteyiz. Zaman dilimlerinin öykü

zamanındaki kronolojik sırası şöyledir:

Şekil 4. ÇV.KA’da Sıra Bakımından Anlatı ve Öykü Zamanı İlişkileri

A17 – B5 – C8 – D1 – E2 – F3 – G4 – H5 – I5 – J6 – K7 – L9 – M10 – N11

– O11 – P12 – Q13 – R13 – S14 – T15 – U15 – V16 – W18

64 Salındı – Salbarla aynı (Yud.: 632).

Page 226: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

209

Bunları sıralamaya çalışırken, anlatı ile öykünün arasında duran sıfır derece

olarak, kesitte altı çizilen “kep/öykü” sözcüğü ile belirlenen zamansal nokta odak

olarak ele alınmıştır. Diğer kısımların bu sıfır noktasına göre sıralanması şöyledir:

(1) Manas’ın Kanıkey ile evlenmek için Temirkan’ın şehrine gelmesi/ ...Atam

Temirkandın şaarına,... Padışa töröm barganda.

(2) Gerdek odasında Kanıkey’in kazara Manas’ın bileğini yaralaması/

...Satıp algan ak tinte, ... Bilegin çiyip ötköndö ...

(3) Manas’ın Kanıkey’e kızıp, bırakıp gitmesi / ... Ala elekte bu dolu, Bilegim

cara saydı dep,... Catpay ketip koynuma,

(4) Kanıkey’in bu yüzden altı ay salbar olması / ... Bu baatırdın ayınan, altı

ay salbar bolgondo...

(5) Kanıkey’in kalbinin kırılması ve öfkelenmesi / ... Kız kezde salbar

bolgonço, a körökçö ölöm dep,... namıs kıldım kurgan can...

(6) Kanıkey’in Manas’ı öldürüp, öcünü almayı planlaması /...Añdıp cürüp

kankordu, Kurmandıkka çaluuga, Salbar bolgon öçümdü, tak uşintip

aluuga...

(7) Kanıkey’in Manas’ın peşinden gitmesi/ Artınan kuup barganda...

(8) Kanıkey’in farklı bir anlatıya geçişi / Köp aytar sözüm dagı bar...

(9) Manas’ın konakladığı anı / Konup catkan kezi eken...

(10) Kanıkey Manas’ı öldürmeye hazırlanır / Atayın dep Manastı,... Betke

caanı alganda...

Page 227: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

210

(11) Manas’ın hamileri kırk çilten’i, kara kaplanı görmesi / Cölögönü kırk

çilten, Kımbat közün salıptır,... Kara çaar kabılan, ... Koldogonun

körgöndö...

(12-13) Manas’ın hamilerini görünce kararını değiştirmesi /... Kokuy arstan

kabılan,... Albay koyso Bukardan... Cagınıp katın boloyun...

(14) Bukara’ya geri dönmesi / Bukardı közdöy salgamın...

(15) Yolda kahraman Agış’ı görmesi / Agıştay erdi körgömün...

(16) Er Agış’ın sıfatı / Keñ peyil tuugan şer eken...

(17) Öykünün anlatıldığı zaman / Oñbogon kepti salganı:...

(18) Kanıkey’in pehlivan güreşine Agış’ı önermesi / Agış carayt, oy, curttar...

Ayırdığımız 18 zaman tabakasını yine sıfır nokta olarak belirlediğimiz öyküye

göre tekrar değerlendirdiğimizde, (1) öykünün anlatılmaya başladığı zamana göre bir

gerilemedir, öyküye göre önce gerçekleşen Manas’ın evlenmek için Buhara’ya

gitmesinden bahsedilmektedir; (2) 1. zaman dilimiyle eşdeğer olan bir gerileme;

sonra sırasıyla (3), (4), (5), (6) kısımları da 1. zaman dilimiyle eşdeğer olan bir

gerilemedir; (7) sıfır derecesine biraz daha yakın olan bir gerilemeye hazırlık; (8)

gerilemenin sonuna hazırlık; sırasıyla (9)’dan (14)’e kadar yine gerileme; (15)

gerilemenin sonu; (16) zaman dışı bir betimleme, daha sonraki süre bölümünde

inceleyeceğimiz bir duraklama örneği; (17) anlatı kesitinin sıfır derecesi olan bu

ayrıntı anlatıcıya göre bütün öykünün bir gerileme olduğunu gösteriyor, ancak okur

için bir öncelemedir; (18) öyküye göre bir gerilemedir.

Bu kesitte dışsal gerileme olarak belirlediğimiz kısım, yukarıdaki örneklerde

de olduğu gibi italik yazıyla işaretlenmiştir. Geçmiş zamanı anlatan bu zaman

Page 228: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

211

sapması, başka bir deyişle gerileme belirli bir uzunlukta olan öykü süresi içermekte;

bu “zaman sapması kapsamı” anlatı şimdisinden uzak bir geçmişe uzanmakta ve bu

geçmişe uzanım yaklaşık 25-26 yılı kapsamaktadır; bu görüşe yine yukarıda zaman

sapmasının uzanımı ve kapsamı konusunda açıkladığımız kaynağa dayanarak vardık.

Kaynağa göre Kanıkey 42 yaşlarında çocuklu olur; Kökötöy’ün aşında ise Kanıkey

Koşoy’dan çocuklu olması için dua ister ve Koşoy’un duasıyla çok geçmeden

çocuklu olur. Bu durumu dikkate alarak ve Kanıkey’in bu gerilemede 14 yaşındaki

anısına geri gitmesinden yola çıkarak, bu gerilemenin yukarıda belirttiğimiz gibi

yaklaşık 25-26 yıla uzanmış olduğunu saptayabiliriz. Bu geri dönüş destanda

yaklaşık iki sayfada (51-52.ss) anlatılmaktadır. Sonra tekrar anlatı anına, yani

Kökötöy hanın yoğ aşındaki güreşe yiğit seçme sahnesine geri dönülmektedir.

Destanda çok sayıda dışsal gerilemenin bulunmasına karşın içsel gerileme,

destancının nispeten daha az başvurduğu anlatı tekniği olarak karşımıza çıkmaktadır.

AK (24)

Beren Manas aldına Bahadır Manas önüne Altı külük at berip, Altı yürük at verip, Basıp bardı caş Aydar Yürüyüp geldi genç Aydar Alakanday kat berip... [A] Avuç kadar mektubu verip... Koşoy, Töştük kanıñız, Koşoy, Töştük hanınız, Bizdin kıynalıp ketti canıbız. Bizim zorluk çekti canımız. Kan Kökötöy aşı dep, Han Kökötöy aşı diye, Kalın cıyın çogulup, Büyük kalabalık toplanıp, Kırılmak bolduk baarıbız. Kırılacak olduk hepimiz. Kökötöydün aşına Kökötöy’ün aşına Kök cal Manas, barıñız, Bozkurt Manas, geliniz, Kara kıtay, mancudan Kara Kıtay, Mancudan Acıratıp alıñız... Ayırıp bizi alınız.... Kan Kökötöy aşında Han Kökötöy aşında Kabılan Manas özün cok, Kaplan Manas sen yok, Koroson ottuk çaktırdık, Büyük ateş yaktırdık, Kapır menen musulman Kâfir ile Müslümandan Koyboy baarın çakırdık. Kimseyi bırakmadık hepsini çağırdık

Page 229: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

212

Kalk çogulup topurap, Halk toplanıp telaşlanıp, Asmanga uçtu topurak. Gök yüzüne uçtu toz toprak, Kara kurttay bıcıldap, Kara kurt gibi kaynaşıp, Karasa közgö ilinbey, Bir bakmış gözle görülmeyen, Kaysı ekeni bilinbey, Ne olduğu bilinmeyen, Kapır menen musulman, Kâfir ile Müslüman Kaynap toldu kıcıldap… Kaynayıp doldu kıpır kıpır … Kökötöydün köp düynö Kökötöy’ün sayısız serveti Sarıp bolup çaçıldı… Ziyan olup saçıldı… Kökötöydün aram siydik Bokmurun Kökötöy’ün piç kurusu Bokmurun İşenip altın kübünö, Güvenip altın bohçasına, Cetip koydu al bala Kuruttu şimdi o çocuk Kalıñ curttun tübünö! [B] Kalabalık halkın kökünü! (SK.KA 30-

31)

AK (24)’de anlatı şimdisinde bulunan karakterin, yani Aydar’ın ağzından

doğrudan anlatılarak, bir içsel gerileme yaşanırken, içsel gerilemeli bu kısım aşağıda

AK (25)’de anlatıcı sesinden anlatılarak, bir kez daha ortaya çıkmıştır:

AK (25)

Kabarçıdan kep uktu, [A] Haberçiden söz duydu, Kan Kökötöy aşında Han Kökötöy aşında Kara kıtay mancular Kara Hıtay, Mancular Talap ketti dep uktu, [B] Talan etti diye duydu, Kan Koşoydu baş kılıp, Han Koşo’u baş kılıp, Sabap ketti dep uktu. [C] Dövüp gittiler diye duydu. Kocozaada Koşoygo Beyzaade Koşoy’u Korduktu kıtay saldı dep, [D] Hakir gördü Hıtay diye, Elemandın er Töştük Eleman’ın Er Töştük Akılınan şaştı dep, [E] Aklından şaştı diye, Aş berüüçü Bokmurun Aş veren Bokmurun Elden çıga kaçtı dep. [F] Aradan çekilip kaçtı diye. Oşondo Manas kabılan O anda kaplan Manas Kaardanıp küyünüp [G] Öfkelenip üzülüp Ak olpoktu kiyinip, Ak olpok’u65 giyinip, Boz kiseni çalınıp, Boz kise’yi66 kuşanıp, Bir kudayga calınıp, Bir Allah’a yalvarıp, Curt kurugan eken dep, Halk mahvolmuş diye, Kankor Manas kamınıp, [H] Hunhar Manas hazırlanıp, Akkulanı tokunup,... [I] Akkula’yı eyerleyip,...

65 Akolpok – Manas’ın zırhı 66 Bozkise – Manas’ın kuşağının adı

Page 230: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

213

Kırk çoronun baarı bar, [J] Kırk yiğidin hepsi var, Aybalta çabar mıktısı, Aybalta67 kullanacak iyisi, Tolkup Manas kalıptır. [K] Hiddetten Manas köpürmüş, Aşka cönöp alıptır. [L] Aşa doğru yol almış. (SK.KA, 33-34)

AK (25)’de anlatı zamanından ([A] kısmından) kısa bir süreliğine yakın geçmişe,

Kökötöy hanın aşında Manas’ın yokluğunu fırsat bilip, Kalmak, Mancuların Kırgızlara

yaptığı kötülüklere geri gidilir ([B], [C], [D], [E] ve [F] kısımları) ve tekrar anlatı şimdisine

([G]’den [L]’ye kadar olan kısma) geri dönülür.

3.1.2.7. Önceleme

Öykü zamanının anlatı zamanına eklenmesinde yukarıda örneğini gördüğümüz

gerilemenin yanında, daha önceden de belirttiğimiz gibi, önceleme gibi zaman

sapmaları da olabilir. Ancak, SK.KA parçasında anlatıcı zamanda ileriye sıçrama

veyahut önceleme yöntemine çok az başvurmuştur. Örneğin:

AK (26)

Kökötöydün Maaniker, Kökötöy’ün Maaniker’i Tulpardan artık külügü, Küheylandan iyi yürüktür, Ölgön canga aş berip, Ölmüş cana aş verip, Kalayıktı dürbötkön Bütün milleti ayağa kaldıran Bokmurundun bülügü. Bokmurun’un kargaşası (SK.KA,13).

Kalayıktı dürbötkön, Bokmurundun bülügü/ Bütün milleti ayağa kaldıran,

Bokmurun’un kargaşası... bu satırlarla anlatıcı sanki sonradan gelişecek olan

kargaşadan önceden haber vermekte, dinleyiciye/okura destanın ilerleyen

dakikalarında/sayfalarında daha kötü olaylar yaşanabileceğine dair ipuçları

vermektedir. Veyahut aşağıdaki anlatı kesiti (27)’ye bakalım:

AK (27)

Kökötöydün Bokmurun, Kökötöy’ün Bokmurun, Kılımga salgan tamaşa. Yüzyıla bırakmış büyük iz,

67 Aybalta – Kırgızların savaşta kullandığı balta

Page 231: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

214

Kalkka salgan kızıktı, Halka yaptı tuhaf iş, Aş berem dep celpinip Aş veririm diye çırpınıp, Aalamga salgan buzuktu.... Aleme yapmış bozgunu… (SK.KA, 19)

Bu ve bir önceki kesitte önceleme olarak belirlediğimiz kısımlar italik yazıyla

işaretlenmiştir. Önceleme olarak kabul ettiğimiz bu kısımların anlamından da

anlaşılacağı gibi (Bokmurundun bülügü/ Bokmurun’un kargaşası; Aalamga salgan

buzuktu/âleme açmış bozuk iş...) daha gerçekleşmemiş, sonradan ortaya çıkacak

kargaşaya, halkın başına gelen musibetlere göndermede bulunulmaktadır, başka bir

ifadeyle, Manas’ın yokluğunu fırsat bilerek halka saldırma gibi sonradan gelişecek

çatışma olaylarına bir zemin hazırlanmaktadır.

Aşağıdaki AK (28), açık bir şekilde öncelemedir.

AK (28)

Buluñ bolup uçtangan Koy koy olup uzanan Buzulgan kumdun betinde Bozulmuş kumun üzerinde Orgup-orgup çañ çıgat. Buram-buram toz kalkar. Orgugan çañdı karasa Buram buram toza bakınca Akkulanın çañı eken, Akkula’nın ayağından kalkan toz imiş, Padışañdın Akkula Padişahi’nin Akkula atı Başın cerge salıptır, Başını aşağıya eğmiş, Başkaça arış alıptır.... Başkaca adım atmış.... Baskan taşı bırkırap, Bastığı taşlar paramparça dağılıp, Er Coloydun Açbuudan Er Coloy’un Açbuudan atı Uçup kelet dırkırap, Uçup geliyor dörtnala, Akkula soñu al eken, Akkula’nın tam zamanı imiş, Ayabay tulpar mal ekeñ Mükemmel küheylan at imiş. (SK.KA, 68) Kan Koñurbay kelerde, Han Koñurbay gelmeden, Akkulanı körördö, Akkula’yı görmeden, Kalaymandı kılarda, Kargaşalık kılmadan, Irgıta teep salarda [A] Fırlatarak tepmeden Kabılan Almañ kayran şer,.. Kaplan Almañ zavallı aslan,.. Kıtaydın kiymin kiyinip, .. Hıtay elbisesini giyinip,.. Kıtaylarça kıcıldap, Hıtaylarca çoğalıp, Kakandap uraan çakırıp, Kakanlayıp uran (nida) çağırıp, Manas kandın Akkula Manas Han’ın Akkula Kakandap süröp alıptır... Kakanlayıp çekip almıştır… Arı bara tüşköndö Öte tarafa gittiğinde

Page 232: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

215

Kırgız curtka ilindi. Kırgız halkına ilişti. Manas kandın kırk çoro Manas Han’ın kırk yiğidi Kıyrap süröp kaldı emi. Tahrip ederek desteklemişlerdir. Bu canıbar Akkula Bu sevgili Akkula Başın cerge salıptır. Kafasını yere eğmiştir. Sürögönü kırk çoro, Destekleyicileri kırk yiğit, Çıgıp ketken Akkula. [B] Çıkıp gitmiş Akkula. Anı mınday taştaylı, [C] Onu buraya bırakalım, Akkula çıgıp ketkenin Akkulanın68 çıkıp gidişini69 Anı körböy kalıptır. [D] Onu görememiştir. Ala köödön Ayköl şer, Cesur Ayköl (Manas’ın sıfatı) aslan, Andan kabar baştaylı, [E] Ondan haber başlayalım. (SK.KA, 68-

69)

Önceleme örneği olarak belirlediğimiz bu anlatı kesitinde anlatı şimdisinden

sonra olacak olaylar anlatılmaktadır. Başka bir ifadeyle, at yarışı oyunundaki olaylar

gerçek hayatta olduğu gibi kronolojik bir sırada anlatılmakta, ancak, Akkula’nın öne

çıkmasından Manas’ın haberinin olmayışıyla kronolojik sıra bozularak ve arada

geçen olaylar eksiltiye uğratılarak, oyunun bitiş, final kısmı önce anlatılmakta, sonra

[C] kısmıyla arada kesintiye uğrayan parçaya geri dönülmektedir. AK (28)’de [A] ve

[D] kısımları italik yazıyla işaretlediğimiz [B] kısmının bir önceleme olduğuna

kesinlik kazandırmaktadır. Bu anlatı kesitinde geriye dönüşü, manasçı İbrayev’in

adlandırmasıyla, nefes alma zamanı ile sağlamıştır. AK (28)’de nefes alma zamanı

[C] ve [E] kısımlarıdır. Ayrıca, nefes alma zamanı, Sayakbay’ın zaman sapmalarını

yaratmadaki sıkça başvurduğu yöntemdir.

Yukarıda belirttiğimiz gibi, manasçı ele aldığımız bu destan parçasında

önceleme tekniğinden çok az yararlanmıştır. Ancak, bir önceleme olarak kabul

edebileceğimiz türden tahminler, sonradan gelişecek olaylara göndermede bulunulan

tümceleri içeren anlatı kesitleri bakımından Kökötöydün Aşı parçası oldukça

zengindir. Bunlardan bazıları ayrıca sadece SK.KA parçasının değil, bütün Manas

68 Akkula: at ismi. 69 Çıkıp gidişi olarak yarışta, kalabalıklardan ayrılıp öne çıkması kastedilmektedir.

Page 233: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

216

destanının kısa özetini oluşturabilecek niteliktedirler. Örneğin, düşmanların

kahramanı Coloy ile Koşoy’un güreşi sahnesinin hemen öncesinde Manas Koşoy’dan

çocuk sahibi olması için dua istemesi üzerine Koşoy Manas’ın karısı Kanıkey’e

bakarak onun geleceğiyle ilgili tahminde bulunduğu sahne oldukça ilginçtir:

AK (29)

Koşoy sınap dolunu: Koşoy sınayıp huysuzu: Ay, Kanıkey, baykuşum, Hey, Kanıkey, zavallım, Telegeyi teñ eken, Dört dörtlük biriymişsin, On eki müçö keñ eken. On iki uzvun genişmiş, Kayratı kıyın, zaarı küç Pek cesur ve kudretli Şer tuuçu küñ eken... Kaplan doğuracak köleymiş... Bilimi mıktı tuuş eken, Bilimi güçlü sağlammış, Çatkayagı kuuş eken, Bacak arası dar imiş, Kotorup aytsa kebi bar, Çevire söylese sözü var, Tuubas bolçuu ceri bar, Kısır olacak gibi imiş, Mañday söögü kaykı eken, Alın kemiği batıkmış, Baatırdın közü ötkön soñ Batır vefat ettikten sonra Kün körörü taykı eken. Gün yüzü göreceği az imiş. (SK.KA, 44)

AK (29)’un son dizelerindeki Baatırdın közü ötkön soñ, Kün körörü taykı

eken/Batır vefat ettikten sonra, Gün yüzü göreceği az imiş... bu cümlelere dikkat

edecek olursak, anlatıcı dikkatli dinleyiciye/okura destanın ilerleyen bölümlerinde

gerçekleşecek olayları hissettirmektedir.

Tahmin içeren yine başka bir örneğe baktığımızda, Kanıkey’in de aynı Koşoy

gibi gelecekte gerçekleşecek olayları önceden bilerek veya hissederek anlattığı

aşağıdaki AK (30), “her şeyi bilen” veya “Tanrısal anlatıcının” bakış açısından

sunulmasıyla destanın ehemmiyetini bir kez daha artırmaktadır:

AK (30)

Kök caldın zaybı Kanıkey Bozkurdun eşi Kanıkey Dünüyödöy körünüp,... Dünya kadar görünüp,... Oşo künü bütürgön O günü bitirmiş

Page 234: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

217

Kankoruñdun Akolpok Hünharının Akolpok70 Kötörüp alıp oşondo... [A] Eline alıp o anda... Kökötöydün aşında Kökötöy’ün aşında Sayışsa mert bolot dep Çarpışsa mert olur diye Baştatadan biliptir... [B] Tâ başından beri biliyormuş. Bolbos cerin oñdoptur, Bozuk yerini onarmış, Kökötöydün tamaşa Kökötöy’ün törenindeki Sayışına bolcoptur. [C] Çarpışmaya hazırlamış. Kalk içinde Kanıkey Halk içinde Kanıkey Katındıgın bilgizip, Kadınlığını bildirip, Kan Manastın Akolpok Han Manas’ın Akolpok’unu Basıp kelip kiygizip, Yaklaşıp gelip giydirir,.. Asmandan tüşkön bozkise Gökten inen bozkise71 Akolpoktun tışınan Akolpokun üzerinden Kan Manaska kurçatıp: ... Kan Manas’a kuşatıp: ... Kızmatım uşu biliñiz, Hizmetim işte budur biliniz, Işınbay coogo tiyiñiz! [D] Cesaretle düşmanın üzerine saldırın! Kabılan töröm kiysin dep, Kaplan Efendim giysin diye, Kadırımdı bilsin dep, Kıymetimi bilsin diye, Tün içinde uyku albay, Geceleri uyuyamayıp, Kündüzündö tınç albay, ... Gündüzleri huzurum kaçıp, ... Arstan törö kabılan, Aslan Efendim, kaplanım, Alışaar cakka bolcodum. Çarpışmayı hedefledim. Akolpok casap curgömün, Akolpoku hazırladım, Alookenin Koñurbay Alooke’nin Koñurbay’ı Azap salıp bul aşka Azap salıp bu aşa (merasime) Alışaarın bilgemin! [E] Kapışacağını biliyordum! (SK.KA,

59)

AK (30)’da [B] kısmından gördüğümüz gibi, Kanıkey Manas’ın Kökötöy’ün

aşında er sayışa çıkacağını ve yaralanacağını önceden hissetmiş ve ona kurşun

geçirmez Ak olpok’u hazırlamıştır. Destanda bu tür örneklere sıkça rastlanmaktadır.

Bu şekilde zamanda ileriye veya geriye giderek, ayrıca bazı olayları sıkıştırıp,

özetleyerek anlatmak Sayakbay’ı diğer manasçılardan ayıran en önemli özelliğidir.

Sayakbay’ın anlattığı her anlatı kesitinin bir bütünlük içinde taşıdığı ayrı

önem ve anlamları vardır. Örneğin, aşağıda AK (31)’de pehlivan güreşi sahnesindeki

70 Akolpok: kalın pamuklu zırh.

Page 235: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

218

Koşoy’un Coloy’u yenip, başından atlaması anlatıdaki olayların gelişmesi için

büyük önem taşıyan bir işlevdir.

AK (31)

Kürmö kiygen kıtaydın Ceket giyen Hıtayın Küçtüülörü kürküröp... Güçlüleri kürkleyip…(SK.KA, 48) Basıp almay bar degen, Yıkıp da üzerine düşmek vardır ancak, Baş attamak cok degen. Başın üzerinden atlamak yoktur. Kötörup urmak bar degen, Kaldırıp yere yıkmak vardır, Köödöngö tepmek cok degen. Göğsüne tekme atmak yoktur. Kızıtalak buruttun Kahrolası Burut’un Bul emine kılganı? Bu yaptığı da nedir? Kara kıtay mancu curt Kara Kıtay Mancu milleti Baarı katar ceeligip,.. Hepsi birden kudurup,... Ongurañdap mancular, Hiddetlenip Mancular, Oroy-oroy kep urdu, Kaba kaba konuştu, Uruşka kagar doolbas Savaşta çalınacak davullar Doolbastı bek urdu... Davulları çalıştı... (SK.KA, 48)

AK (30)’daki ayrıntı, Kırgız halkı ve Hıtaylar arasında sonradan gelişecek

savaşın nedenlerinden sadece bir tanesidir. Bu anlatı kesitinin anlamından yola

çıkarak AK (31)’i de bir önceleme olarak kabul etmek mümkündür.

Bu savaşı tetikleyen sebeplerden bir tanesi de at yarışı oyununda Kırgızların,

daha doğrusu Manas’ın Akkula’sının yarışı kazanması dolayısıyla bu rezilliğe

dayanamayan ve önceden de Kırgızlara karşı kin besleyen Mancu, Hıtay halkının bu

sebepten dolayı çıkaracağı kavganın tasvir edildiği kesittir. Bu anlatı kesiti sonra

olayların büyüyüp savaşa dönüşmesi ile ilgili tahminde bulunulan bir tür önceleme

yöntemiyle anlatılmaktadır (aşağıdaki AK (32)’de önceleme olarak belirlediğimiz

kısım kalın harflerle yazılarak ve altı çizilerek belirtilmiştir):

71 Bozkise: boz kese para vb. şeylerin içine konulduğu kesenin bulunduğu kuşak.

Page 236: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

219

AK (32)

Munu mınday taştaylı, Bunu böyle bırakalım, At çabılgan külük bar, Yarışta koşturulan at küheylan var, Kapır menen musulman Kâfir’in ve Müslüman ‘ın Sala turgan bülük bar. Yapacakları bozgun var. At aydatıp cibergen Atın peşinde gönderdiği At Maaniker külük bar. At Maaniker küheylan var'. Kıyabın kılsa kıtaylar Yeri gelse Hıtaylar’ın Kıla turgan tülük bar. Edecekleri zorbalık var. Köp cañcaldın başı bar, Çok kavganın başı car, Kökötöydün aşı bar... Kökötöy’ün aşı var… Kök cal Bakay söz baştap, Bozkurt Bakay söze baştadı, Koyo berdi kıygaçtap: Ve biraz da yan baktı: Izalandı Koñurbay, Arlandı [o an] Koñurbay, Uyat boldu kan Coloy,... Utanç durumda kaldı Han Coloy, Takır öldü Tükübay. Tamamen perişan oldu [utançtan]

Tükübay. Uşu kelgen cıyınıñ İşbu geldiğin toplantı, Kan Kökötöy aşıdır, Han Kökötöy’ün aşıdır [yoğaşı], Abaylasak, kalayık, Dikkat edelim, millet, Kalıñ çırdın başıdır. Büyük bir, kavganın başıdır. (SK.KA,

66)

İtalik yazı ile işaretlediğimiz Sala turgan bülük bar/Yapacakları bozgun var;

Kıla turgan tülük bar/Edecekleri zorbalık var cümlelerinde sala turgan, kıla turgan

yapıları – a/-e/-y + turgan biçimli sıfat fiiller ile ifade edilmiştir. Dil bilgisinde

gelecek zaman anlamlı sıfat fiiller yüklem olarak belirsiz gelecek zaman anlamında

kullanılırken, sıfat-fiil olarak gelecekte olacak olan veya gerçekleşmesi gereken bir

eylem anlamını bildirir (Davletov vb. 1980: 179).72

Sonuç olarak, konuyu oluşturan olayın geriye ve öne gitme yöntemleri zaman

kavramı ile sıkı ilişkili olarak çözümlenmiştir. Bu bölümde araştırma konumuzu

oluşturan gerileme, önceleme gibi zaman sapmaları yukarıdaki örneklerde görüldüğü

72 Türkiye Türkçesinde de sıfat fiil, sayı ve şahsa bağlı fiil çekimine girmeyen, fakat aldığı eklerle fiilin zamana bağlı olarak taşıdığı kavramı sıfatlaştırdığından kendisinde sıfat ve fiil niteliklerini birleştiren fiil şekli (Korkmaz 2003: 189) olarak tanımlanmaktadır; Fiilin gelecek zamana bağlı olarak sıfat ve ad gibi kullanılan biçimi. Türkçede gelecek zaman sıfat fiili -acak, -ası ekleriyle kurulur:... (Korkmaz 2003: 98).

Page 237: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

220

gibi, anlatının “bütünü ile alındığında esas zamandan geriye çekmek bunların yanı

sıra kahramanların (baş kahraman değil) hatırat, anı (monolog, diyalog) şeklinde,

geleceği tahmin etme, düş görme yöntemi ile de verilir. Kahraman zamanın tam

ortasında durmaktadır. Zamanın hepsi bunun etrafında toplanmıştır. Zaman kendi

kendine hareket etmez, onu hareketlendiren kahramanın yaptığı hareketler ile onun

dışındaki zaman ölçütleridir (destancı zamanı, dinleyici zamanı, destan sonundaki

hareketin dışındaki zaman vb.) (İbrayev 1998: 128).

Böylece, anlatı zamanları çözümlemesinde öykü zamanında olayların

zamansal sıralanmasının anlatı zamanına aktarılması durumunu çözümlemekle kesin

bir sonuca ulaşmak mümkün değildir. Zamanı teşkil eden anlatının süresi, yani

anlatım süresi ile okuma süresi; öykünün anlatıda kaç kez anlatıldığı, yani anlatı

sıklığı, hız sapmaları gibi zamansal bozukluklar anlatı zamansallığını etkileyen diğer

özelliklerdir.

3.1.3. Çokan’ın Derlediği Manas Destanı Kökötöydün Aşı Parçasında Sıra

3.1.3.1. Destancı Zamanı

Destancı zamanı, yukarıda da belirttiğimiz gibi destanın anlatıldığı zamandır. Ancak,

burada önemle belirtmeliyiz ki, destanın anlatıldığı zaman, destanın ilk anlatılmaya

başladığı zaman anlamına gelmemelidir. Destancı zamanına, bu bakımdan, yukarıda

3.1. Sıra bölümünün giriş kısmında belirttiğimiz gibi, yazılı edebiyattaki anlatı

zamanı ile eşdeğer olarak bakılmalıdır. ÇV.KA’da destancı zamanı, destanın ilk

başında Kökötöy ile ilgili tanıtıcı bilgilerin verildiği anlatı kesitinde karşımıza

çıkmıştır.

Page 238: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

221

AK (33)

Altın eerdin kaşı eken, Altın eyerin kaşıymış, Ata curttun başı eken. Anayurdun başıymış. Kümuş eerdin kaşı eken, Gümüş eyerin başıymış, Tün tüşkön kalıñ köp nogoy Kuzeydeki kalabalık Nogay Curttun başı eken. Halkının başıymış. Kökötöydöy handarıñ Kökötöy denen hanınız Emi, alattap ötmöy boluptur. Şimdi, dünyaya gözünü yummak

üzereymiş (ÇV.KA, 10)

AK (33)’te destancı, şimdiki zamanda bulunarak, geçmişte olan bir olayı, Kökötöy

hanın öyküsünü anlatmaktadır. Destancı bu kesitte eken yardımcı fiili ve –IptIr/-

UptUr (Ttü. –mIş/-mUş) belirsiz geçmiş zaman işaretleyicilerini tercih etmiştir.

Çünkü destancı bu olayı ne görmüştür, ne de yaşamıştır. Ancak, bu parçanın

hacminde görüldüğü gibi, kalabalık Nogay halkının başçısı ve halkın en uzun

yaşayan hanı olan Kökötöy’ün geçmişi ile ilgili bilgiler sadece 7 satırla sınırlı

kalmıştır. Bu tür eşit olmayan zaman dilimlerine ÇV.AK’da çok sık rastlamak

mümküdür (Bunun için ayrıca bkz. 3.2. Süre; 3.2.3.1. Anlatı Hızı).

Destancı, bu parçada zamanı çeşitli şekilde ayarlamıştır. Kendi zamanına

işaret eden parçaları genelde yukarıdaki AK (33)’te olduğu gibi belirsiz geçmiş

zaman çekimini kullanırken, bazen de gelecek zamana işaret eden istek kipini tercih

etmiştir. Destancı zamanına işaret eden istek kipinin kullanımına ancak destanın

sonunda rastlanmıştır:

AK (34)

Mından kiyin cakşılar, Bundan sonra halkın iyileri, Manastayıñ baatırga Manas gibi kahramana Bir bataa bolsun da... Bir hayır dua olsun da...

(ÇV.KA, 88)

Bu tür nefes alma zamanı biçiminde beliren destancı zamanlarına ÇV.KA’da

sıkça rastlamak mümkündür. Bununla çeşitli zamanda ve çeşitli mekânda gelişen

Page 239: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

222

olayları birbiriyle bağladığı gibi, değişik karakterler arasında geçen konuşmaları da

birbirinden ayırmak için nefes alma zamanı tekniğine başvurmuştur.

AK (35)

Kerez sözüm aytamın, çorom. Vasiyet sözümü söyleyeceğim, yiğidim. Kalıñ kara köp nogoy, Kalabalık kara çok Noğay, Başınan ıldıy kire kör, çorom...[A] Başından aşağı dolaşıver, yiğidim… Kökötöydün boz ordogo Kökötöy’ün kök çadırını Tün tüşkön kalıñ köp nogoy Talihsiz73 kalabalık Noğay Düñgüröp tüşüp kaldı deyt,... [B] Gürültüyle bastılar,... - Tün tüşkön kalıñ köp nogoy, curtum, - Talihsiz kalabalık Noğay, halkım, Kökürögüm dart aldı, Göğsümü büyük dert sardı, Köñülüm caman boşodu. Gönlüm çok gevşedi. Men alattan ötmök bolgomun, curtum. Ben bu dünyadan geçecek oldum, halkım Men cüz tokcon toguz caşadım Yüz doksan dokuzu yaşadım Caak söögüm boşodu, curtum..,[C] Yanak kemiklerim gevşedi, halkım ,…

Döbödöy et kılıptır. Tepe kadar et kılmıştır. Kerez aşın beriptir, emi Vasiyet aşını vermiş, artık Kerez sözün aytıptır emi:.. [D] Vasiyetini söylemiş artık... - Menin közüm ötkön soñ, curtum, - Beni, vefat ettikten sonra, halkım Kılıç menen kırdırıp, Kılıçla kazıtıp, Kımız menen cuudurup, curtum, Kımızla yıkatın, halkım, Çarayna menen çaptatıp, Zırh ile sardırıp, Bulgaarı menen kaptatıp, Deri ile kaplatıp, Ak kepenin cazdatıp, Ak kefenini açtırıp, Kıbılaga baştatıp,... Kıbleye başını yaslatıp, Astınkı coldun üstünö, Alt taraftaki yolun üstünden Üstüñkü coldun astına, Üstteki yolun altından Ayga bakkan ak saray, Ay’a bakan ak saray Ak sayarlap koyo kör... [E] Ak saraya koyunuz..(ÇV.KA, 11)

AK (35)’te anlatıcı zamanı ve karakter zamanının; aynı zamanda destancı

zamanı ile destan zamanının birbirini izlemesiyle oluşan Kökötöy hanın monologu;

Bokmurun’a iletmesi için Baydın oğlu Baymırza’ya söylediği vasiyeti söz

konusudur. ÇV.KA’da anlatıcı, AK (35)’te olduğu gibi destan zamanı ile destancı

zamanı ayrımını iki farklı dil bilgisel zaman işaretleyicileriyle sağlamıştır. Destancı

73 Gece düşen: Kırgız Türkçesinde tün tüşkön tabiri, metin bağlamına göre, “karanlık basan; gece düşen; gecenin çöktüğü; kuzey; talihsiz” anlamlarından birini karşılar. Burada bütün anlamlarını kendi üzerinde bulunduruyor gibidir.

Page 240: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

223

zamanı genelde geniş zaman ve belirsiz geçmiş zaman çekiminde kullanılırken,

destan zamanında ise yerine göre görülen geçmiş zaman, şimdiki ve gelecek zaman

çekimi tercih edilmiştir. Buna göre AK (35)’te [A] kısmı – A + şahıs eki (aytamın)

biçiminde ve hâle işaret eden kire kör emir kipiyle verilerek destan zamanına, [B]

kısmı -yt basit şimdiki zaman işlevi ile kesin gelecek zaman ekiyle destancı

zamanına, [C] kısmı -DI’lı görülen geçmiş zamanı eki alarak, tekrar destan zamanına

işaret ederken, [D] kısmında -IptIr ekli belirsiz geçmiş zaman eki alarak, tekrar

destancı zamanı karşımıza çıkmaktadır. [E] ise tekrar destan zamanına işaret eden

kısımdır.

Bunların dışında Çokan Valihanov’un derlediği bu parçanın sonunda

Manastın bu sapardagısı tamam boldu ‘Manas’ın bu seferkisi bitti’ ifadesi yer

almıştır ki, bu da Çokan Valihanov’un zamanına, yani bir tür yazar zamanına işaret

etmektedir. Buna bağlı olarak, Valihanov’un yazma zamanı olarak

belirleyebileceğimiz bir zaman dilimi de ortaya çıkmış bulunmaktadır. Valihanov’un

Manas’ın Kökötöydün Ölümü ve Aşı bölümünü ne zaman yazıya geçirdiği ile ilgili

olarak, onun günlüğünde belirttiği 26 Mayıs 1856 tarihinde değil, daha sonraları,

Kırgız topraklarını gezip, sözlü kültürüyle yakından tanıştıktan sonra yazılmış olması

ile ilgili R. Sarıpbekov’un (1994: 5) görüşleri yazma zamanını belirleme konusunda

çok ilginçtir. Ayrıca, R. Sarıpbekov, Çokan Valihanov’un derlediği Kökötöydün

Aşı’nın 1994 yılındaki baskısının önsözüne yazdığı yazısında Çokan’ın derlediği

yukarıdaki parçayı Radloff’un derlediği Manas destanıyla karşılaştırarak, yazıya

geçirenin Valihanov’un bizzat kendisi olmadığı görüşünü savunmuştur.

Sarıpbekov’un Margulan’ın (1972: 32) görüşlerine dayanarak dile hâkim olmayan

birinin bir sözlü kültür ürününü, özellikle destan gibi şiire dayalı anlatı türleri söz

Page 241: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

224

konusu olduğunda, yanlış yapmadan yazabilmesi imkânsız olduğunu, ancak

Çokan’ın derlediği Kökötöydün Aşı o zamanın şartlarına göre çok ileri düzeyde

yazıldığını, bunu Çokan değil de Arap alfabesiyle, okur yazarlığı iyi olan, Kırgızların

yazı dilini, sözlü kültürünü iyi bilen Kırgızlardan birine yazdırtmış olabileceğini

belirtmiştir (1994: 5). Ayrıca, Sarıpbekov, bu kanıya, Radloff’un derlediği Manas’ta

aynı kelimenin farklı biçim ve şekillerde rastladığı gibi, bazı kelimelerin de yanlış

yazılmış olduğuna dayanarak varmıştır.

Ancak, bütün bunlar hem o zamanın Çarlık Rusyasının, hem de daha

sonraları Sovyet Rusyasının yürüttüğü ulusal dil politikasının uydurmalarından başka

bir şey değildir. Burada bizim ilgilenmemiz gereken ve dikkat edilecek önemli husus,

bu varyantın kimin tarafından kağıda geçirildiği değil, Ong’un (1995) önemle

üzerinde durduğu, sözlü kültür ile yazılı kültürün zamanla birbirinin içine girerek

devam edilmesi konusudur. Buna bağlı olarak, burada okur zamanıyla karşı karşıya

kalmış oluruz. Okur zamanının hızı da doğal olarak, sayfalar, paragraflar, satırlar ve

kelimelerle ölçülebilen bir zamandır.

3.1.3.2. Destan Zamanı

Destan zamanı, yukarıda bir çok kez belirttiğimiz gibi destanda anlatılan olay ve

karakterlerin bulunduğu gerçek fizikî veya kurmaca fizikî zamandır. Ele aldığımız üç

destanda da aynı konuyu seçtiğimiz için, içerdiği konular da aynıdır. Buna göre,

ÇV.KA’nın da destan zamanı geçmişte, Manas zamanında olan Kökötöy hanın yoğ

aşının verildiği zamandır. ÇV.KA parçasında, Sayakbay’ın yukarıdaki iki

parçasından farklı olarak, destancının kesin tarihî zaman işaretleyicilerinden olmasa

da parçaya nispeten kesinlik kazandıran sözlüksel zaman işaretleyicilerinden sıkça

Page 242: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

225

yararlandığını görebiliriz. Aynı zamanda, Sayakbay anlatısında olduğu gibi, ÇV.KA

parçasında da destan zamanı nesnelerde, şahıslarda, olay ve yerlerde kendi ifadesini

bulmuştur. Daha çok olaylarda beliren zamanlara ve olayların destancı tarafından

hangi sözlüksel ve biçim bilgisel zaman işaretleyicileriyle verilmiş olduğuna dikkat

ederek, destan zamanını tespit etmemiz mümkündür. Destan Kökötöy handan haber

vermekle başlar. Ancak, AK (36)’da görüldüğü gibi, destan zamanında uzun yıllar

süren bu zaman dilimini destancı eksiltiye uğratarak, sadece 5 satırda anlatmakla

yetinmiştir. (Bu tür eşit olmayan zaman dilimleri için bkz. 3.1. Sıra, 3.1.3.3. Zaman

Sapması ve 3.2. Süre, 3.2.3.4. Eksilti)

AK (36)

Altın eerdin kaşı eken, Altın eyerin kaşıymış, Ata curttun başı eken. Anayurdun başıymış. Kümuş eerdin kaşı eken, Gümüş eyerin başıymış Tün tüşkön kalıñ köp nogoy Kuzeydeki kalabalık Noğay Curttun başı eken. Halkın başıymış. Kökötöydöy handarıñ Kökötöy adlı hanınız Emi, alattan ötmöy boluptur. Artık , bu dünyadan geçecek

olmuş (ÇV.KA, 10).

AK (37)

- Tün tüşkön kalıñ köp nogoy, curtum, - Kuzeydeki kalabalık Nogay, halkım, Kökürögüm dart aldı, Göğsümü büyük dert sardı, Köñülum caman boşodu. Gönlüm çok ıssız kaldı. Men alattan ötmök bolgomun, curtum. Ben bu dünyadan geçecek oldum,

halkım Men cüz tokcon toguz caşadım Ben yüz doksan dokuzu yaşadım Caak söögüm boşodu, curtum... Yanak kemiklerim gevşedi, halkım ...

(ÇV.KA, 11)

AK (38)

Oo, menin bir közüm ötkön soñ, Ya, ben vefat ettikten sonra, Taap bir algan Bokmurun, batır, Zor bulduğum Bokmurun’u, bahadır Ala bir küçük debeñer, batır, Ala bir köpek yavrusu demeyin,

bahadır Aram siydik debeñer, batır. Bir piçtir demeyin, bahadır. Emi cetim bir atın mingizbey, batır,... Yetim adını vermeyin, bahadır,… Arı bir bolso eki cıl, batır, Olsa olsa bir iki yıl var, bahadır,

Page 243: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

226

A balanın bir-eki caşı bar, batır. Çocuğun bir iki ya şı var, bahadır. Erbeyip adam bolordo, batır, Sonra büyüyüp yetişince, bahadır, Ereşen tartıp er bolor, batır Olgunlaşıp bir er olur, bahadır Er uulu menen teñ bolor, batır... Er oğluyla denk olur, bahadır,… O-oşondo kalı bir kilem sala kör, batır,

O zaman halı kilim seresin, bahadır,

Menin go közüm ötkön soñ, batır Ben vefat ettikten sonra, bahadır Menin orduma kan kötörüp ala kör, batır.

Benim yerime kağan yapasın, bahadır. (ÇV.KA, 12-13)

AK (39)

O-o, menin uluu aşımdı bererde, batır,

Eh, benim büyük aşımı verirken, bahadır,

Mına Anciyanga toyungan, İşte bu, Andican’da doyunan, Çiyki nanga semirgen, batır. Çiğ ekmekle semiren, bahadır, Anciyandın toñ almasın kemirgen, Andican’ın çiğ elmasını

kemiren, On ekisinde ok atkan, On ikisinde ok atan, On üçünö cetkende, On üçüne bastığında, Ordo buzup, üy çapkan Karargaha saldırıp, ev basan Mına, Cakıptın uulu caş Manas, İşte, Cakıp’ın oğlu genç Manas, Cañı oozdangan er Manas... Yeni yetişmiş er Manas... Oşo er Manaska bara kör. İşte o er Manas’a gidiver, Karızımdan bir kutulup kala kör... Borcumdan hemen kurtuluver...

(ÇV.KA, 13)

AK (40)

Kökötöydöy hanıñız Kökötöy adlı hanınız Eki bir közü süzüldü, İki bir gözü süzüldü, O-o, kıyamat közdöp üzüldü. Ya, kıyamete doğru gitti

(ÇV.KA, 14).

AK (36)’dan AK (39)’a kadar olan kesitlere sırayla baktığımızda koyu olan

hem sözlüksel hem de biçim bilgisel zaman işaretleyicilerinden de görüldüğü gibi

Kökötöy hanın hanlık, yurt başılık yaptığı eski dönemden başlayıp, Kökötöy’ün cüz

tokson toguz caşadım ‘yüz doksan dokuz’ yaşadım, menin közüm ötkön soñ ‘ben

vefat ettikten sonra’ demesiyle beliren ve AK (40)’ın son dizesinde anlatıldığı gibi

Kökötöy’ün ölümüne kadarki olaydan bahsedilmiştir; yani yaklaşık iki asırlık bir

olay zamanı söz konusudur. Bundan sonraki kesitler, genelde, Kökötöy’ün

vefatından sonraki olaylardan ibarettir.

Page 244: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

227

AK (41)

Arı bolso altı miñ, En fazla altı bin, Beri bolso beş miñdey En az beş bin kişi kadar Ala şalbırt caz menen İlkbaharın ilk gününden Çapkan eken kunandı... Koşturmuş kunanı74... (ÇV.KA, 14) Kunan kelip turgan deyt, Kunan girmiş koşuya der, Emi, koñur salkın küz menen İşte, sonbaharın son günlerinde

AK (42)

Bir kündorü bolgondo Günlerden bir gün olduğunda Altı caşar Bokmurun Altı yaşında Bokmurun At tokunup kalıptır. Ata binmeyi öğrenmiş. Ceti caşar Bokmurun Yedi yaşında Bokmurun Moldo okunup kalıptır. Kitap okumayı öğrenmiş

(ÇV.KA, 16)

AK (41)’de Kökötöy’ün kırk aşının ne zaman verildiğine dair ipuçları

verilirken, AK (42)’de ise yoğ aşının düzenleniş tarihine dair ipuçlarının

bulunduğunu görmekteyiz. Burada AK (38)’deki Kökötöy’ün sözlerini (Arı bir bolso

eki cıl, batır, Beri bolso bir-eki caşı bar..., O-oşondo kalı bir kilem sala kör, batır,...

han kötörüp ala kör, batır ‘Olsa, olsa iki yıl var, bahadır, Çocuğun bir iki yaşı var..,

O zaman halı kilim seresin, bahadır,... kağan yapasın, bahadır’) ve AK (42)’de koyu

olarak belirttiğimiz sözlüksel zaman işaretleyicilerini karşılaştırarak, aradan bir iki

yıl geçmiş olduğunu saptayabiliriz. Bunlara dayanarak ve destanın sonraki

kesitlerinde yer alan Genç Aydar’ın Kökötöy’ün yoğ aşına misafirleri yaklaşık bir yıl

içinde davet edip gelmesinden yola çıkarak Kökötöy hanın yoğ aşındaki destan

zamanının iki ile üç yıl arasında değişen bir süreyi ele aldığını söyleyebiliriz. Ancak,

ÇV.KA’da destan zamanına işaret eden kesitler bunlarla sınırlı değildir. Aşağıdaki

kesitlerde görüldüğü gibi, bazen karakterlerin anıları biçiminde, bazen de anlatıcının

geriye dönüşü biçiminde beliren farklı zaman dilimleri de ortaya çıkmıştır.

74 Kunan: üçüncü yaşına basmış olan tay.

Page 245: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

228

AK (43)

Maaniker cayın surasañ, Maaniker hakkında sorarsan, Keçe Baygarı suusun baskanda,

Dün Baygarı suyunu geçtiğimizde,

Keçe Talgarı suusu taşkanda, Dün Talgarı suyu taştığında, Keñ-Mecenin suusu Keñ-Mece’nin suyu Kalıbınan aşkanda,.. Kalıbından aştığında,... Keçe Türkstan karay çapkanda Dün Türkistan’a doğru

çaptığımızda Tümön koldon bir çıkkan Binlerce ordudan bir çıkan Astındagı Maaniker. Altındaki Maaniker. Eç önörün körbodüm Hiç hünerini görmedim, Andan bölök eç sırın albadım, çorom...

Ondan başka hiçbir sırrını öğrenmedim, yiğidim...

AK (44)

Böyön, Böyön, Böyön han Böyön, Böyön, Böyön han Böyön handan Çayan han, Böyön handan Çayan han, Çayan handan Kara han, Çayan handan Kara han, Kara handan Cakıp han, Kara handan Cakıp han, Cakıp han uulu Manas han... Cakıp han oğlu Manas han... On törtünö kelgende On dörtüne geldiğinde Ordo buzup üy çapkan. Sarayı bozup evi yıkan On beşine cetkende, On beşine bastığında, Orçun curtka baş bolgon, Pek çok halka başçı olan,

AK (43) ve AK (44)’te Bokmurun’un konuşmalarıyla anlatı şimdisi olarak

kabul ettiğimiz Kökötöy’ün aşından daha eski zamanlara; ilkinde söz konusu halkın

Altay’dan kovulup, Türkistan’a doğru gitmesiyle ilgili bilgiler verilirken, ikincisinde

Manas’ın genç yaşta han olup, güçlü kuvvetli devlet kurduğu dönemlere işaret

etmiştir. Bunlar ve AK (37)’de Kökötöy’ün tün tüşkön nogoy ‘kuzeydeki Nogay’

ifadesi de Kuzeyde Nogayların gittikçe çoğalarak güçlü devlet kurdukları Nogaylı

devrine işaret etmektedir. Bu zaman ve uzam işaretleyicilerinden yola çıkarak, destan

zamanını bir yandan XIII-XVII. yy’lar arasına yerleştirmek mümkünken (bunun için

bkz. Karatayev 2003: 145), diğer yandan da Moldobayev’in işaret ettiği gibi Kırgız-

Nogay etnik ilişkilerinin Nogaylı döneminden daha önce de var olduğunu belirlemek

mümkündür.

Page 246: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

229

3.1.3.3. Zaman Sapması

Çokan’ın anlatıcısı Kökötöydün Aşı parçasını bizim anlatı şimdisi olarak

belirlediğimiz asıl aş olayına göre bir gerileme ile başlatmıştır.

AK (46)

Altın eerdin kaşı eken, Altın eyerin kaşıymış, Ata curttun başı eken. Anayurdun başıymış. Kümuş eerdin kaşı eken, Gümüş eyerin kaşıymış, Tün tüşkön kalıñ köp nogoy Kuzeydeki kalabalık Noğay Curttun başı eken. Halkın başıymış. Kökötöydöy handarıñ Kökötöy adlı hanınız Emi, alattan ötmöy boluptur. Artık, bu dünyadan geçecek

olmuş (ÇV.KA, 10).

Bu parçanın (AK 46) bir gerileme olduğu, parçanın son dizesinde italik olarak

belirtilen sözlüksel zaman işaretleyicisi emi ile ve dil bilgisel zaman işaretleyicisinin

değişiminden; eken yardımcı fiili ile verilen belirsiz geçmiş zamandan – y zarf fiili +

–ıptır ekiyle verilen rivayet birleşik zamanına değişiminden anlaşılmıştır. Bununla,

anlatıcı, geçmişin beyanından anlatı şimdisine geçişi sağlamıştır. Bu tür

gerilemelerin yanı sıra ÇV.KA’da öncelemeli kesitler de bulunmaktadır.

AK (47)

Argın bir baştuu Akkula, Melez kafalı Akkula, Bir cagında cıyırma bir Bir tarafında yirmi bir Cana bir cagında cıyırma kanat bar eken.

Yine bir tarafında yirmi kanat varmış.

Arkasında acıdaar tügü bar eken, Sırtında ejderha tüyleri varmış, Er Manastın atı eken. [A] Er Manas’ın atıymış. Uşu attardın baarınan Şu atların hepsinden Çıgıp kelet turbaybı. Öne çıkıp gelecekmiş. Akkulanın baygesin Akkula’nın ödülünü Bizdin Coloy alpıbiz Bizim Coloy devimiz Tartıp alat turbaybı... [B] Elinden alacakmış meğer...

(ÇV.KA, 44)

Burada daha aşın başında Akkula’yı betimlerken, anlatıcı, önceleme tekniğine

başvurarak, birden sonradan olacak olaydan haber vermiştir. Gerileme tekniğiyle

Page 247: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

230

anlatıcı dinleyicisi için belirsiz olan, karanlıkta kalan konuları açığa kavuştururken,

önceleme tekniğini kullanarak, dinleyicide merak uyandırmış, bu şekilde

dinleyicisinin daha zinde kalmasını, saatlerce, bazen de günlerce anlatılan destandan

bıkmamasını sağlamıştır. ÇV.KA’da destancı bu şekilde bazen geriye dönerek, bazen

de geleceğe atlayarak zaman sapması tekniğinden mükemmel bir şekilde istifade

etmiştir.

3.1.3.4. Gerileme

ÇV.KA parçasında destancının gerileme tekniğine sıkça başvurduğunu daha önce de

belirtmiştik. Çokan’ın manasçısı gerilemelere genelde bir karakter ile ilgili tanıtıcı

bilgiler verirken, başka bir ifade ile belli bir şahsı veya durumu betimlerken

başvurmuştur. Örneğin, aşağıdaki anlatı kesitinde (AK (48)’de), Kökötöy han

ölmeden önce yoğ aşını Manas’ın idare etmesini vasiyet ederken, Manas ile ilgili,

Manas’ın atalarına kadar sayarak ve bu şekilde onun geçmişine dönerek, zamanda

gerilemeli biçimde tanıtıcı bilgiler aktarmıştır:

AK (48)

O-o, menin uluu aşımdı bererde, batır, [A] Eh, benim büyük aşımı verirken, bahadır,

Mına Anciyanga toyungan, İşte bu,. Andican’da doyunan, Çiyki nanga semirgen, batır. Çiğ ekmekle semiren, bahadır, Anciyandın toñ almasın kemirgen, Andican’ın çiğ elmasını kemiren, On ekisinde ok atkan, On ikisinde ok atan, On üçünö cetkende, On üçüne bastığında, Ordo buzup, üy çapkan Karargaha saldırıp, ev basan Mına, Cakıptın uulu caş Manas, İşte, Cakıp’ın oğlu genç Manas, Cañı oozdangan er Manas... [B] Yeni yetişmiş er Manas... Oşo er Manaska bara kör. İşte o er Manas’a gidiver, Karızımdan bir kutulup kala kör... [C] Borcumdan hemen kurtuluver...

(ÇV.KA,13)

AK (48)’de Kökötöy anlatı şimdisinde [A]’da bulunurken, birden Manas’ın

geçmişine giderek, gençlik çağındaki kahramanlıklarına [B]’ye değinmiş, sonra

Page 248: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

231

tekrar anlatı şimdisine [C]’ye dönmüştür. Bu gerileme kısmı [B] dil bilgisel –gan

sıfat fiil ekiyle sağlanmıştır.

AK (49)

Kökötöydöy handarıñ Kökötöy adlı hanınız Emi, alattan ötmöy boluptur. [A]3 Artık, bu dünyadan geçecek olmuş.

(ÇV.KA, 10) — Sarı Nogoy balası - Sarı Noğay çocuğu Cayma kökül caş Aydar, çorom, Yayık kahkül genç Aydar, yiğidim Maanikerdi mine kör, çorom. Maaniker’e biniver, yiğidim Kalıñ bir kara köp nogoy, çorom, Kalın halk olan Noğay’un, yiğidim Başınan eldin kire kör, çorom. Başından başlayarak giriver75; yiğidim Üysündördün Ümötkö, Üysürdön'ün Ümöt'e, yiğidim Ümöt uulu Caysañga ayt... Ümöt oğlu Caysang’a... Baydın uulu Baymırza, Bey oğlu Baymırza’ya Kökötöy caman boldu dep Kökötöy’ün (durumu) çok kötü diye Bar nogoygo, karıga ayt. Bütün Noğay halkına söyle, yiğidim Men baytal bee baylattım, çorom, Ben baytal76 kısrak bağlattım yiğidim, Men Bay kımızım çaykalttım, çorom..,

Ben bolca kımız yaptırdım, yiğidim..,

Baarın bir cıyıp kele kör, çorom. Hepsini bir toplayıp geliver, yiğidim. Oo, men kerez aşım beremin, çorom, Hey, ben vasiyet aşımı vereceğim, yiğidim, Kerez sözüm aytamın, çorom. Vasiyet sözümü söyleyeceğim, yiğidim. Kalıñ kara köp nogoy, Kalabalık kara çok Noğay, Başınan ıldıy kire kör, çorom. [B]4 Başından aşağı dolaşıver, yiğidim. Kökötöydün boz ordogo Kökötöy’ün kök çadırını Tün tüşkön kalıñ köp nogoy Talihsiz77 kalabalık Noğay Düñgüröp tüşüp kaldı deyt. [C] 5 Gürültüyle bastılar (ÇV.KA, 11) —Tün tüşkön kalıñ köp nogoy, curtum,

- Talihsiz kalabalık Noğay, halkım,

Kökürögüm dart aldı, Göğsümü büyük dert sardı, Köñülum caman boşodu. Gönlüm çok ıssız kaldı. Men alattan ötmök bolgomun, curtum. Ben bu dünyadan geçecek oldum, halkım Men cüz tokcon toguz caşadım Yüz doksan dokuzu yaşadım Caak söögüm boşodu, curtum. [D] 6 Yanak kemiklerim gevşedi, halkım ... Döbödöy et kılıptır. Tepe kadar et kılmıştır. Kerez aşın beriptir, emi Vasiyet aşını vermiş, artık

75 Giriver: Kırgız Türkçesinde kire kör- “1. giriver; 2. girer misin; 3. girmeyi bir dene” birleşik fiilinin anlamı bu metinde, bir anlatıver şeklindedir. Ancak metin bağlamına (kontekste) göre, bu anlamlardan birini koymak daha yerinde olur. 76 Baytal: henüz yavrulamamış kısrak. 77 Gece düşen: Kırgız Türkçesinde tün tüşkön tabiri, metin bağlamına göre, “karanlık basan; gece düşen; gecenin çöktüğü; talihsiz ve Kuzeydeki” anlamlarından birini karşılar. Burada bütün anlamlarını kendi üzerinde bulunduruyor gibidir.

Page 249: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

232

Kerez sözün aytıptır emi:.. [E] 7 Vasiyetini söylemiş artık... (ÇV.KA, 11) —Menin közüm ötkön son, curtum, - Beni, gözüm geçtikten78 sonra, halkım Kılıç menen kırdırıp, Kılıçla kazıtıp, Kımız menen cuuduruñ, curtum, Kımızla yıkatın, halkım, Çarayna menen çaptatıp, Zırh ile sardırıp, Bulgaarı menen kaptatıp, Deri ile kaplatıp, Ak kepenin cazdatıp, Ak kefenini açtırıp, Kıbılaga baştatıp,... Kıbleye başını yaslatıp, Astınkı coldun üstünö, Alt taraftaki yolun üstünden Üstüñkü coldun astına, Üstteki yolun altından Ayga bakkan ak saray, Ay’a bakan ak saray Ak sayarlap koyo kör... Ak saraya koyunuz. Küngö bakkan kök saray, Güneş’e bakan mavi saray, Kök saraylap koyo kör. Mavi saraya koyunuz... (ÇV.KA, 11) Oo, curtum, kızmatker bolup tura kör. Ey, halkım hizmetkâr olup duruver, Mından bölök kebim cok, curtum, Bundan başka sözüm yok, halkım. Mından bölök sözüm cok, curtum.... Bundan başka sözüm yok, halkım... Oo, Baydın uulu Baymırza, batır, Oo, bey oğlu Baymırza, bahadır, Ee, beri karap kulak sal, batır. [F] 8 Hey, bana bak ve dinle, bahadır. Teli kuş saldım, kuş kıldım, batır. Yırtıcı kuşla avlandım, kuş yaptım bahadır, Tentigen cıyıp el kıldım, batır. Başıboşları topladım halk yaptım, bahadır Kulalı salıp, kuş kıldım, batır, Ak doğanla avlandım, kuş yaptım, bahadır, Kurama cıyıp el kıldım. [G] 1 Muhtelif boyları topladım, millet yaptım. Menin bir közüm ötkön soñ, batır, Ben vefat ettikten sonra, bahadır Teli kuş közün karatpan, Yırtıcı kuşun gözüne baktırmayın, Tentigendin baarısın Başıboşların hepsini, El-eline taratpay... Yurt yurduna dağıtmadan Cakşı kuştap bagıp ala kör, batır... [H] 9

İyice sahip çıkabil, bahadır (ÇV.KA, 12)

Oo, menin bir közüm ötkön soñ, [I]10

Ya, ben vefat ettikten sonra,

Taap bir algan Bokmurun, batır,[j] 2 Zor bulduğum Bokmurun’u, bahadır Ala bir küçük debeñer, batır, Ala bir köpek yavrusu demeyin, bahadır Aram siydik debeñer, batır. Bir piçtir demeyin, bahadır. Emi cetim bir atın mingizbey, batır,... Yetim adını vermeyin, bahadır, Arı bir bolso eki cıl, batır, Olsa olsa bir iki yıl var, bahadır, A balanın bir-eki caşı bar, batır. Çocuğun bir iki yaşı var, bahadır. Erbeyip adam bolordo, batır, Sonra büyüyüp yetişince, bahadır, Ereşen tartıp er bolor, batır Olgunlaşıp bir er olur, bahadır Er uulu menen teñ bolor, batır... Er oğluyla denk olur, bahadır, O-oşondo kalı bir kilem sala kör, batır, O zaman halı kilim seresin, bahadır, Menin go közüm ötkön soñ, batır Ben vefat ettikten sonra, bahadır Menin orduma kan kötörüp ala kör, batır. [K] 11

Benim yerime kağan yapasın, bahadır. ÇV.KA, 12-13)

78 Gözüm geç-: Kırgız Türkçesindeki közü öt- birleşik fiili, vefat etmek anlamında kulanılır.

Page 250: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

233

AK (49)’da anlatıcı, Kökötöy hanın ölmek üzere olmasından haber vermekle

başlamıştır. Anlatı şimdisinde [A]’da bulunan anlatıcı söz sırasını, aynı zamanda da

anlatıcılık görevini [B]’de karaktere, yani Kökötöy hana aktarmıştır. Bu kısım anlatı

şimdisine göre bir içsel gerilemedir. [B] kısmında Kökötöy durumunun çok kötü

olduğunu söyleyip, Aydar’a bütün halkı vasiyet aşına davet etmesi için kendisi

gönderir. Sonra anlatı düz krnolojiyi takip ederek, öyküdeki oluş sırası ile anlatı

sırası birbirine kısmen örtüşmüştür. [C] kısmında sözü anlatıcı tekrar kendisi almış,

tüm halkın aşa gelmesinden bahsetmiştir. [D]’de sözü tekrar Kökötöy alır ve bu sefer

durumunu halk önünde anlatır. Sonra [E] kısmında kısa özetleme biçiminde

Kökötöy’ün vasiyet aşında çok et pişirtip, vasiyet aşını verdiğinden haber vererek,

önceki kısmı, [D]’yi, vasiyetini anlatacağı bir sonraki kısma [F]’ye bağlamıştır.

Buraya kadar görüldüğü gibi anlatı şimdisini gerilemeli kısım takip ederek,

Genette’in zikzag olarak nitelendirdiği formüle zaman bakımından değil, ses

değişimi bakımından tam tamına uymaktadır. Ancak, bundan sonraki kısımda buraya

kadarki [B] ve [D] kısımlarından daha farklı, daha uzaktaki geçmişe gidilmiştir.

Sonra [H] kısmında tekrar içsel gerilemeli anlatıya dönülmüştür. Böylece, zikzag

modelinin her anlatı için hiçbir değişiklik olmadan uygulanabilen bir formül

olmadığı anlaşılmış olmaktadır. Bu tür gerilemeli kısım ile anlatı şimdisinin birbirini

izlemesi, ayrıca, anlatıcı sesi ile karakter sesinin birbirini izlemesi, neredeyse

ÇV.KA’nın sonuna kadar devam etmiştir.

AK (49)’un zamansal yapısını incelediğimizde, anlatıda dizilen zaman sırası

A, B, C,... olarak işaretlenirken, öyküde oluş sırası 1, 2, 3... şeklinde işaretlenmiştir.

Bunlara anlatı sırası A, B, C, D, E, F, G, H, İ, J ve K olmak üzere 11 kısma

ayrılırken, öykü sırası 3, 4, 5, 6, 7, 8, 1, 9, 10, 2, 11 olmak üzere yine on kısım

Page 251: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

234

bulunmaktadır. Bu ikis zaman eksenindeki sıralamayı bütünleştirecek olursak,

aşağıdaki gibi modeli elde edebiliriz:

Şekil 5. ÇV.KA’da Sıra Bakımından Anlatı ve Öykü Zamanı İlişkileri

A3 – B4 – C5 – D6 – E11 – F7 – G1 – H8 – I9 –J2 – K10

Bu formülden görüldüğü gibi, anlatıcı sesi ile Kökötöy’ün sesi zikzag

şeklinde birbirini neredeyse sonuna kadar izlemiştir. Zaman bakımından öyküde oluş

sırası ile anlatıdaki diziliş sırasını karşılaştırdığımızda anlatının öyküdeki oluş

sırasına göre bir önceleme ile, [A] ile başlamıştır. Sonra anlatı [G]’ye kadar

neredeyse düz kronoloji biçiminde devam etmiş, [G] kısmı AK (49)’a göre bir dışsal

gerilemedir. Sonra tekrar olaylar kendi sırasına oturmuş, [İ] kısmında yine bu kesite

göre dışsal gerileme sayılan geçmişte Kökötöy’ün Bokmurun’u bulması olayına

değinilmiştir. ÇV.KA’da anlatıcı böylece, destan anlatısını, tüm sözlü kültür

geleneğine has bir yöntemle, genellikle düz kronolojiye uyarak anlattıysa da, zaman

zaman karakterlerin anıları biçiminde geriye giderek veya öne zıplayarak, zaman

sapmalarından çok başarılı şekilde istifade etmiştir.

3.1.3.5. Zaman Sapmasının Kapsamı ve Uzanımı

ÇV.KA’da anlatıcı, yukarıda 3.1.3.3. Zaman Sapması başlıklı bölümde belirttiğimiz

gibi, destanda bir geriye, bir ileriye giderek ve bu şekilde zamanda çeşitli oynamalar

yaparak anlatmıştır. Bir zaman sapması, kendisi için ayrılan kesitten belirli bir

zamana kadar uzanabilir ve uzandığı süre içerisinde belirli bir uzunluktaki öyküyü

kapsayabilir. Bunlardan ilkine Genette, zaman sapmasının uzanımı, ikincisine de

Page 252: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

235

zaman sapmasının kapsamı adını vermiştir. ÇV.KA’nın zaman sapmalarının

uzanımını tespit etmek için aşağıdaki gerilemeli anlatı kesiti en uygun örnektir:

AK (50)

Altın eerdin kaşı eken, Altın eyerin kaşıymış, Ata curttun başı eken. Anayurdun başıymış. Kümuş eerdin kaşı eken, Gümüş eyerin başı gibi Tün tüşkön kalıñ köp nogoy Kuzeydeki kalabalık Noğay Curttun başı eken. [A] Halkın başıymış. Kökötöydöy handarıñ Kökötöy adlı hanınız Emi, alattan ötmöy boluptur. [B] Artık, bu dünyadan geçecek olmuş. — Sarı Nogoy balası - Sarı Noğay çocuğu Cayma kökül caş Aydar, çorom, Yayık kahkül genç Aydar, yiğidim Maanikerdi mine kör, çorom. Maaniker’e biniver, yiğidim Kalıñ bir kara köp nogoy, çorom, Kalın halk olan Noğay’un, yiğidim Başınan eldin kire kör, çorom. Başından başlayarak giriver79;

yiğidim Üysündördün Ümötkö, Üysürdön'ün Ümöt'e, yiğidim Ümöt uulu Caysañga ayt... Ümöt oğlu Caysang’a... Baydın uulu Baymırza, Bey oğlu Baymırza’ya Kökötöy caman boldu dep Kökötöy’ün (durumu) çok kötü diye Bar nogoygo, karıga ayt. [C] Bütün Noğay halkına söyle, yiğidim Men baytal bee baylattım, çorom, Ben baytal80 kısrak bağlattım

yiğidim, Men Bay kımızım çaykalttım, çorom., [D]

Ben bolca kımız yaptırdım, yiğidim.., (ÇV.KA, 10).

Baarın bir cıyıp kele kör, çorom. Hepsini bir toplayıp geliver, yiğidim. Oo, men kerez aşım beremin, çorom, Hey, ben vasiyet aşımı vereceğim,

yiğidim, Kerez sözüm aytamın, çorom. [E] Vasiyet sözümü söyleyeceğim,

yiğidim. Kalıñ kara köp nogoy, Kalabalık kara çok Noğay, Başınan ıldıy kire kör, çorom... [F] Başından aşağı dolaşıver, yiğidim… Kökötöydün boz ordogo Kökötöy’ün kök çadırını Tün tüşkön kalıñ köp nogoy Talihsiz81 kalabalık Noğay Düñgüröp tüşüp kaldı deyt,... [G] Gürültüyle bastılar —Tün tüşkön kalıñ köp nogoy, curtum, - Talihsiz kalabalık Noğay, halkım,

79 Giriver: Kırgız Türkçesinde kire kör- “1. giriver; 2. girer misin; 3. girmeyi bir dene” birleşik fiilinin anlamı bu metinde, bir anlatıver şeklindedir. Ancak metin bağlamına (kontekste) göre, bu anlamlardan birini koymak daha yerinde olur. 80 Baytal: henüz yavrulamamış kısrak. 81 Gece düşen: Kırgız Türkçesinde tün tüşkön tabiri, metin bağlamına göre, “karanlık basan; gece düşen; gecenin çöktüğü; tahilsiz” anlamlarından birini karşılar. Burada bütün anlamlarını kendi üzerinde bulunduruyor gibidir.

Page 253: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

236

Kökürögüm dart aldı, [H] Göğsümü büyük dert sardı, Köñülum caman boşodu. [İ] Gönlüm çok ıssız kaldı. Men alattan ötmök bolgomun, curtum.[J] Ben bu dünyadan geçecek oldum,

halkım Men cüz tokcon toguz caşadım [K] Ben yüz doksan dokuzu yaşadım Caak söögüm boşodu, curtum..,.. [L] Yanak kemiklerim gevşedi, halkım

..,.. (ÇV.KA, 11)

AK (50)’de olay ÇV.KA’na göre gerilemeli olarak belirlediğimiz Kökötöy

hanın kalabalık Nogay halkına han olduğu dönemden başlayarak anlatılmıştır. Bu

kısım aynı zamanda ÇV.KA’na büyük gerilemeli kesit sayılan AK (50) kesitine göre

de bir gerileme görevini yapmaktadır. Bu durum gerilemeli veya öncelemeli kesit

olarak tespit ettiğimiz kesitlerin aslında göreceli, bulunduğu yere göre gerileme,

önceleme veya anlatı şimdisi olarak algılanılanması gerektiği gerçeğini açığa

çıkarmaktadır. ÇV.KA parçasında ayırdığımız her kesit kendi içinde de gerilemeler,

anlatı şimdisi veya öncelemelerin bulunabileceği karmaşık yapıdan oluşmuştur.

AK (50)’nin zamansal yapısını ortaya çıkararak, zaman sapması yaşanan

yerlerin uzanımını tespit edecek olursak; [A], bu kesit için anlatı şimdisi olarak kabul

ettiğimiz [C] kısmına göre bir gerilemedir, [B] bu kesite göre önceleme, burada daha

gerçekleşmemiş, ileride olabilecek bir olay, yani Kökötöy hanın ileride ölebileceği

anlatılmıştır, bu kısmın AK (50)’ye göre bir önceleme olduğuna sözlüksel zaman

işaretleyicisi emi ve ötmöy boluptur ‘geçecek olmuş’ sözcük öbeğinin dil bilgisel

rivayet birleşik zamanı da işaret etmektedir. [D] kısmı hâle işaret eden emir kipinden

(mine kör, kire kör, ayt ‘biniver, giriver, söyle’) de anlaşıldığı gibi anlatı şimdisidir.

[E] –A +mIn ekiyle bir gelecek zamana işaret etmektedir, dolayısıyla öncelemedir.

[F] yine anlatı şimdisi, [G], [F]’e göre daha farklı bir anlatı şimdisi, daha doğrusu

anlatıcının şimdisidir. Burada araya anlatıcı girerek, olayın akışını bozmuş, artık

başka düzeydeki anlatı şimdisine geçilmiştir. [H]’te tekrar olayın akışı yerine oturur.

Kökötöy artık gelenlere vasiyetini söylemeye başlamıştır. [İ], [H] ile eşzamanlı anlatı

Page 254: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

237

şimdisi. [J] bir tür öncelemedir, gelecek zamanın hikâyesi çekimli ötmök bolgomun

‘geçecek oldum’ birleşik fiilinden de anlaşıldığı gibi bir tahmin içermektedir. [K] ile

anlatı şimdisine geri dönülmüştür. [L], [K] ile eş zamanlı anlatı şimdisidir.

Bu karmaşık yapılı büyük gerileme kısmındaki zaman sapmasının uzanımı

[K] kısmında açıkça ifade edilmiştir. Buna göre AK (50)’nin zaman sapması kapsamı

yaklaşık iki asırdır. Yaklaşık 200 yıllık bu geçmiş destanda ancak 7 satırla

verilmiştir. Buradaki çözümlemede söz konusu sadece bu kesit olduğundan, yaklaşık

200 yıla uzanan bu öyküde Kökötöy’ün han olduğu zamandan sonrası anlatıldığı ve

ne zaman han olduğuna dair zamansal işaretler belirtilmediğinden bu zaman

sapmasının kapsamı örtük kalmıştır. Bununla birlikte tamamıyla belirsiz de değildir

diyebiliriz. Zira, ÇV.KA’da Bokmurun, Manas gibi hanların han seçildiği yaşlar 7 ile

14 yaşları arasında değişmektedir. Bunlara kıyaslayarak, Kökötöy’ün de yaklaşık bu

yaşlarda han olduğunu düşünecek olursak, bu zaman sapmasının kapsamını yaklaşık

180-190 yıl olarak saptayabiliriz. 180-190 yıllık bu geçmiş de anlatıda ancak 171

satıra, sayfa ile belirtecek olursak 4,5 sayfaya sığdırılmıştır. Destancı bu tür

gerilemeli veya öncelemeli anlatı tekniklerine destanda sıkça başvurmuştur. Destancı

önemsiz gördüğü, söylemek istemediği kısımları bir yandan eksiltiye uğratarak,

sonradan yerine göre anı, hatırlama biçiminde geriye dönerek verirken, diğer yandan

da dinleyicide merak unsuru uyandırmak için önceleme tekniğine başvurarak, bu

şekilde zaman sapmalarından ustalıkla yararlanmıştır.

3.1.3.6. Dışsal ve İçsel Gerileme

Her zamansal sapma anlatı şimdisi olarak belirlenen anlatıya göre zaman bakımından

ikincil bir anlatı meydana getirir. ÇV.KA’nın genelde dışsal gerilemeli kesitleri

Page 255: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

238

birincil anlatıya göre zaman ve konu bakımından ikincil, üçüncül anlatılar olarak

karşımıza çıkmıştır. Örneğin, AK (51)’de destancı dışsal gerilemeli anlatı

tekniğinden yararlanarak, birincil anlatı, aynı zamanda anlatı şimdisi olarak

belirlediğimiz Kökötöy hanın yoğ aşı ile doğrudan ilişkisi olmayan ikincil bir

anlatıyı; Er Töştük’ün yer altında geçirdiği olaylarla ilgili anlatıyı meydana

getirmiştir. Birincil anlatıda genelde nesnel bakış açısı ve tanrısal anlatı söz konusu

iken, AK (51) öznel bakış açılı, birinci kişi anlatısı, Genette’in ifadesi ile, özöyküsel

anlatı olarak karşımıza çıkmıştır. Bu kesitte birincil anlatı, anlatıcının nakledici

ifadesi olan [A], [C] ve [D] kısımlarıdır:

AK (51)

Töştük aytat: [A] Töştük söyler: — Oo, el agası er Koşoy, - Hey, halk ağası er Koşoy, Keçee Karacorgo azgırgan, Dün Karacorgo kandırdı, Keçee celmoguzdun özü Dün cadalozun kendisi Cer astında cazgırgan Yer altında yanılttı. Kırk kabat temir üydün içine,. Kırk kat demir evin içine, Anda salıp taştagan... Oraya beni kapattı... … Cazı-kışı bolgondo, Yazı-kışı geçtiğinde, Üçünçu cılga kalganda,... Üçüncü yıla dayadığında,... Andan arı çıkkanmın, Oradan öteye çıkmıştım, İt içpestin Ala-Köl, İt içmezin Ala-Göl Suu tübünö tüşkönmün. Su dibine dalmıştım. Kırk kulaktuu mis kazan Kırk kulaklı bakır kazanı Alıp çıgıp bergenmin... Bulup çıkartıp vermiştim. Emi uşu cer astında cürgöndö, Şimdi bu yer altında gezdiğimde, Cıyırma bir ölgönmun Yirmi bir kez ölmüştüm Çalkuyruktun kırk bir canı bar, Çalkuyruk’un kırk bir canı var, Cıyırma birin maga üröp (bergen) ele deyt... [B]

Yirmi birini bana harcamıştı der...

Oo baştagı künüm bolso Tâ önceki günlerim olsaydı Dagı dooranım bolso Hâlâ devranım olsaydı Kanteer elem Coloydu deyt [C] Neler yapacaktım Coloy’a der. Oşondo astınkı erdin kırça tiştep ayttı emi. [D]

O anda alt dudaklarını kese ısırıp şöyle dedi şimdi.

Men emi coloboymun Coloygo, Ben yaklaşmam Coloy’a, Baygeni alsañ emi menden al... [E] Ödülü alacaksan şimdi benden al...

(ÇV.KA, 51)

Page 256: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

239

AK (51), pehlivan güreşi sırasındaki Koşoy ile Er Töştük’ün diyaloğundan

alınmıştır. Koşoy’un Coloy’a karşı Er Töştük’ün çıkmasını istemesi üzerine Er

Töştük, diğer SK.ET ve SK.KA parçalarında olduğu gibi teklifi kabul etmez ve bunu

yer altında geçirdiği olayları anlatarak açıklar. Anlatıcı, dışsal gerilemeli kesite geçişi

[A] kısmı ile, yani tezde sık sık işaret ettiğimiz gibi nefes alma zamanından

yararlanarak sağlamıştır. Bu kısım anlatı şimdisidir. Destancı bu kesitte anlatı

şimdisine işaret eden kısımları genelde (aytat [A], deyt [B] ve [C] kısımlarının son

dizelerinde) geniş zaman çekimini tercih ederken, [D] kısmında görüldüğü gibi

görülen geçmiş zaman çekimiyle de vermştir. [B] kısmında Töştük’ün yer altında

geçirdiği olaylar anlatılmıştır. AK (51)’de dışsal gerilemeyi birinci kişi ağzından,

azgırgan, cazgırgan, salıp taştagan gibi belirli geçmiş zaman çekimi ile verdiği gibi,

çıkkanmın, tüşkönmün, ölgönmün gibi rivayet birleşik zamanıyla da vermiştir . [C] ve

[E] kısmı, gelecek zaman çekimli kanteer elem ve coloboymun fiillerinin anlamından

anlaşıldığı gibi bu kesite göre bir içsel içöyküsel önceleme olarak karşımıza

çıkmıştır.

AK (52)

Manastayın batırıñ Manas gibi kahramanın Emi Coloygo kirip bardı deyt; [A] Şimdi Coloy’a geldi der: — Atañdın körü şökülö çoçok, it bürük!

- Kahrolası şapka kıçlı sünnetsiz köpek!

Altımış cılı cöö basıp, Altmış yıl yaya yürüyüp, Ter cıttangan it Coloy [B] Ter kokan köpek Coloy, Keçee Ükürçünün oyunan Dün Ükürçü’nün deresinden Üç-Kapkaktın boyunan Üç-Kapkak’ın yamacından Otor töö alganda, bürük, Uzaktan deve aldığımızda,

sünnetsiz, Oşondo bir ölüp kaldıñbı, bürük, O zaman bir öldün mü, sünnetsiz, Oşonu da kılgan men Manas. [C] Onu yapan da ben Manas, Emi senden korkomunbu, bürük?... [D]

Şimdi senden korkar mıyım, sünnetsiz?...

Emi kılçaçındı alganmın, bürük. Şimdi kıl saçını almıştım, sünnetsiz

Page 257: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

240

Emi kulagın kesıp salganmın, bürük. Şimdi senin kulağını kesmiştim, sünnetsiz.

Emi senin bazarçıñdı alganmın, bürük, Şimdi senin tüccarlarını almıştım, sünnetsiz,

Başın kesip salganmın, bürük. Kafasını da kesmiştim, sünnetsiz. Colooçuñdu alganmın, bürük, Yolcularını almıştım, sünnetsiz, Colgo carıp salganmın, bürük. [E] Yolda karnını yarmıştım, sünnetsiz, Altımış cılı cöö basıp, Altmış yıl yaya yürüyüp, Ter cıttangan bürük. Ter kokan sünnetsiz, Altımış erdi bir cutup, Altmış eri bir yudup, Kan cıttangan bürük. Kan kokan sünnetsiz. Kele ele ber baygemdi,— deyt... [F] Hadi ver şimdi ödülümü, der...

(ÇV.KA, 74)

Manas’ın Akkula’nın ödülünü Hıtay, Kalmukların yağmalayıp, Manas’ın

halkını dövdükleri sahneden alınan bu konuşmada, yani AK (52), anlatı şimdisiyle,

yani [A] kısmı ile başlamıştır. Sonra Manas’ın daha çocuk yaştayken, yani on iki

yaşındaki ilk kahramanlıları zamanına Manas’ın hatırlatması yoluyla geri

dönülmüştür. Bu kesitte de yukarıdaki AK (51)’de olduğu gibi anlatı şimdisi ile

dışsal gerilemeli kısımlar hem [C] kısmının ilk dizesindeki keçee, üçüncü dizesindeki

oşondo gibi sözlüksel zaman işaretleyicileriyle ve ölüp kaldıñbı gibi belirli geçmiş

zaman kipiyle verildiği gibi, [E] kısmında karşımıza çıkan alganmın, salganmın gibi

rivayet birleşik zaman kipiyle de verilmiştir.

Bunlara bağlı olarak, AK (52)’de dışsal gerilemeler [C] ve [E] kısımları iken,

destancı zamanına işaret eden kısımlar da [A] ve [F] kısmındaki deyt nakledici

ifadesidir. Burada sırasıyla [B] ve [F] kısmı karakterin zamanı, aynı zamanda anlatı

şimdisidir. Bu şekilde [B] ve [F] kısmının ilk dört dizesi karakter konuşmasındaki

anlatı şimdisinden dışsal gerilemeye geçişi sağlayan karakterin nefes alma zamanı

olarak karşımıza çıkmıştır.

ÇV.KA’da dışsal gerilemeler genelde karakterin konuşmalarında

görülmüştür. Yukarıda 3.1.3.4. Gerileme alt başlığı altında verdiğimiz AK (48) ve

Page 258: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

241

AK (49), karakterlerin konuşması biçiminde verilen gerilemeler, aynı zamanda dışsal

gerilemelerdir. AK (48)’de Kökötöy han ölüm döşeğindeyken halkını toplaması için

ulak gönderdiği bu kesitte Manas’ı yaşadığı toprağı, geçmişi ile birlikte tarif ederken,

onun geçmişteki kahramanlıklarına da değinmiştir.

AK (53)

Cana Bokmurun aytat: [A] Yine Bokmurun şöyle der: Cayma kökül Caş Aydar, çorom. Yayık kâhkül genç Aydar, yiğidim, Astıñdagı Maaniker, Altındaki Maaniker, Eç önörün körbödum, çorom, Hiçbir hünerini görmedim, yiğidim, Eç da bir sırın albadım, çorom. [B] Hiçbir sırrını öğrenmedim, yiğidim. Öydö-öydö cer kelse, çorom, Yokuş-yokuş yer gelirse, yiğidim, Oktos alıp ketüüçü, çorom, [C] Ansızın alıp gidecek, yiğidim, Oşondo kötünön tüşüp kalbagın, çorom. [D]

O anda kıçından düşüp kalma, yiğidim.

Ildıy-ıldıy cer kelse, çorom. İniş-iniş yer gelse, yiğidim, Astındagı Maaniker Altındaki Maaniker Ikıs berip ketüüçü [E] Ani bir hareket eder Moynunan tüşüp kalbagın, çorom... [F]

Boynundan düşüp kalmayasın, yiğidim... (ÇV.KA, 22)

Maaniker cayın surasañ, [G] Maaniker hakkında sorarsan, Keçe Baygarı suusun baskanda, Dün Baygarı suyunu geçtiğimizde, Keçe Talgarı suusu taşkanda, Dün Talgarı suyu taştığında, Keñ-Mecenin suusu Keñ-Mece’nin suyu Kalıbınan aşkanda,.. Kalıbından aştığında,... Keçe Turkstan karay çapkanda Dün Türkistan’a doğru çaptığımızda Tümön koldon bir çıkkan Binlerce ordudan bir çıkmıştı Astındagı Maaniker. [H] Altındaki Maaniker. Eç önörün körbodüm Hiç hünerini görmedim, Andan bölök eç sırın albadım, çorom...

Ondan başka hiçbir sırrını öğrenmedim, yiğidim...

Emi atıñdın başın bura tur, çorom Şimdi, atının başını çeviredur,

yiğidim Iras söz aytam tura tur, çorom. Doğru söz söylerim bekleyedur,

yiğidim. Emi at belgisın aytayın Şimdi at işaretini söyleyeyim, Alp belgisin aytayın. Dev işaretini söyleyeyim. Uy tügündöy kaapırdın Karınca yuvası gibi kaynaşan kâfirin Emi içinde oturabız. Şimdi içinde oturuyoruz. Kaapırdı cakın cerden Kâfiri yakın yerden Çakırıp ele alabız. Hemencecik çağırtırız. Emi mından arı sen barsañ, çorom Şimdi, bundan sonra sen gidersen,

Page 259: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

242

yiğidim, Uluu - Toodo caylagan Ulu-Dağ’da yazı geçiren, Altın közduü madiyan Altın gözlü Madiyan Başınan üzböy baylagan Devamlı başına bağlanan. El agası er Koşoy,.. Halk ağası er Koşoy,.. Turup kalgan Turpandın Durgun yatan Turpan’ın Colun açkan er Koşoy... Yolunu açmıştı er Koşoy... Keçe Koconun Cangir uulu Bilerik Dün Koco’nun Cangir oğlu Bilerik Kaapırdın hanı Neskara, Kâfirin hanı Neskara, Karmap çalma salganda, Tutup çelme attığında, Musulmandan kişi çıkpay kalganda Müslümandan kişi bulunamadığında El agası er Koşoy Halk ağası er Koşoy, Boşotup çıkkan er Koşoy. Boşaltıp çıkmıştı er Koşoy. Oşol er Koşoygo barıp ayt. İşte o er Koşoy’a gidip söyle. Atı kelsin aşıma, Atı gelsin aşıma, Özü kelsin kaşıma. Kendisi gelsin önüme. Atı dagı kelbese, Atı da gelmeyecekse, Özü dagı kelbese, Kendisi de gelmezse, Taarınbasın özümö, Darılmasın kendime, Korünbösün közümö. Gözükmesin gözüme. Kökötöydün ayçıgı altın kızıl tuu Kökötöy’ün hilali altından kızıl tuğ Ordosunda körünsün... Sarayından görünsün... (ÇV.KA, 23) Andan arı sen barsañ, çorom, Ondan öteye sen gidersen, yiğidim, Eki da tizgin teñ barsañ, İki dizgin beraber gidersen, Kiçi da toonu caylagan,... Küçük dağda yazı geçiren,... Cardı cürüp bayıgan, Fakir iken zengin olan, Cañgız cürüp köböygön. Yalnız gezerken çoğalan Baytalduuga bay berbes, Baytalı olana bey vermez, Caktuuga cay berbes... Taraf tutana huzur vermez... Aktan Tazdın balası, Aktan kelin oğlu, Atı Möñkö törösü. Adı Möñkö beyi Er Ürbügö barıp ayt, çorom, Er Ürbü’ye gidip söyle, yiğidim, Kıydı kara döökörün Kapkara renkli küheylanını Alıp kelip çapsın de, Getirip yarışa çapsın de, Atı kelsin aşıma, Atı gelsin aşıma, Özü kelsin kaşıma... Kendisi gelsin önüme... (ÇV.KA, 24)

Dışsal gerileme olarak belirlediğimiz bu sahnede Bokmurun Aydar’a atı

Maaniker’i verirken, onun sırlarını açıklamış ve bu şekilde birincil anlatıyla

doğrudan ilişkisi olmayan bir olayı, Türkistan’a doğru kaçtıklarında Maaniker’in

düşmanın binlerce askerinden kurtarıp çıktığını anlatmıştır. Daha sonra tekrar anlatı

şimdisine dönmüştür. Anlatı şimdisini ÇV.KA anlatıcısı, genelde, altını çizerek

Page 260: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

243

işaretlediğimiz dil bilgisel zaman işaretleyicilerinden görüldüğü gibi, belirli geçmiş

zaman (körbödüm, albadım), gelecek (aytayın), şimdiki zaman (oturabız) ve hâle

işaret eden emir kipi (bura tur, tura tur, ayt, kelsin) çekimleriyle vermiştir.

Destancı ÇV.KA’da bu tür dışsal gerilemelerin yanı sıra içsel gerileme

tekniğinden de zaman zaman yararlanmıştır.

AK (54)

Manastayıñ Baatırıñ Manas gibi kahramanın Kılçayıp karay köz salsa Dikkatlice göz gezdirse, Akkuladay berendi Akkula gibi güçlü atı, Kuuş kañtarıp, keñ tuşap, Kısa ipe asıp, ayaklarını geniş

bağlayıp, Altın çatır ürtükkö Altın keçe çadıra Asa baylap salıptır. Asarak bağlamışlar. Manas Baatır bargan deyt. Kahraman Manas gitti der, Eki cakka karasa İki yanına bakarsa Akkulada bayge cok. Akkula’da ödül yok, Ala bayrak kuu nayza Ala bayrak kır mızrak Cooduragan kırk çorom... Parıldayan kırk yiğidim,... Akkula bul baygeden kaldıbı, çorom,... Akkula bu ödülü alamadı mı,

yiğidim,... Bu baygeden kaldıbı Bu ödülsüz kaldı mı Bu baygeden aldıbı, çorom? Bu ödülü aldı mı, yiğidim? Bu baygeden bu kalsa, Bu ödülden bu kalsa, Kabak cerge alıp kel, Kuytu yere getirin, Kültölüu başın keseli, Kafasını keselim, Ken soorusun oyolu. Geniş sağrısını oyalım. Etin ülbürötüp bışırıp, Etini yumuşacık pişirip, Etine mıktap toyolu. Etine iyice doyalım. Söögün itke kuşka cıttatpay,... Kemiklerini ite kuşa

koklatmayıp, Emi Maseyildin beline Şimdi Maseyil’in sırtına Sarlap ele koyolu. Adına yakışır törenle gömelim. Emi öydö-ıldıy ötköndö Şimdi aşağı yukarı

geçtiğimizde Köñülgö tutup kalaylı, çorom deyt... Aklımızda bulunsun, yiğidim,

der... (ÇV.KA, 70-71) Emi oşondo Acıbay aytat! Şimdi o anda Acıbay söyler: - Baatır Manas badışam, [A] - Kahraman Manas padişahım, Senin atıñ Akkula Senin atın Akkula Ozup bayge albadı, Önde gelip ödül alamadı, Ozboy kuru kalbadı. Öne çıkamayıp da kalmadı,

Page 261: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

244

Senin atıñ Akkula Senin atın Akkula Baştagı künü keldi ele, töröm Önceki gün gelmişti, beyim, Öñgö attardın baarısı Diğer atların hepsi Kiyinki künü keldi ele, töröm. Sonraki gün gelmişti, beyim. Kaapırdın hanı er Coloy, töröm, Kâfirin hanı er Coloy, beyim, Baygeni tartıp ele aldı, töröm. Ödülü elimizden aldı, beyim. Baarıbızdı soyuldap urup saldı ele, töröm... [B]

Hepimizi sopayla dövdü, beyim... (ÇV.KA 71)

Oşondo er Manastay baatırdın O anda Manas gibi kahramanın Tal çıbıktay boyloru Çınar ağacı gibi boyları Alaçıktay ürpüydü. Alaçık gibi yükseldi. Kara közün kan çaldı. Kara gözlerine kan doldu. Akbulçunday berenden Akbulçuñ gibi kuvvetli attan Emi çurkap tüştu deyt... Şimdi fırlayıp indi der... Ay çıkkanday aybalta. Doğan ay gibi aybalta Emi bilekke orop aldı deyt. Şimdi bileğine sardı der. Akkulaga caydak çurkap mindi deyt... Akkula’ya eyersiz bindi der... Oşondo uy tügündöy kaapırdı O zaman karınca yuvası gibi

kaynaşan kâfiri Kaçıra salıp bargan deyt. Kaçırarak saldırıp vardı der...

(ÇV.KA, 69-72)

AK (54)’te anlatıcı Akkula’nın ödülünü Kalmukların yağmaladığını Manas’ın

daha sonra gördüğünü anlatarak, bu olayı Manas’a Acıbay’ın ağzından sonradan

anlattırmıştır. Buna bağlı olarak, bu kesitte [B] olarak belirlediğimiz kısım birincil

anlatıyla ilişkili olan bir olayı, Akkula’nın ödülünü Manas gelene kadar Kalmukların

yağma ettiği anlatılmaktadır.

AK (55)

Emi Algarga til bütüp, Şimdi Algara dile gelip, Koñurbayga aytat deyt:.. [A] Koñurbay’a şöyle der:.. (ÇV.KA 86) Kıtaylardın kır murunduu Koñurbay eem,

Hıtayların karga burunlu Koñurbay sahibim,

Kulagımdan ayrılıp, eem, Kulağımı kaybedip, sahibim, Men çunak kara at bolgonmun. Ben kesik kulak kara at oldum. Kuyrugumdan ayrılıp, Kuyruğumu kaybedip, Çolok kara at bolgonmun. [B] Kuyruksuz kara at oldum. Menin kuyruk-calım kurusun, Benim kuyruk yelemi boş verelim, Menin Coloy alpım kanakey?... Benim Koñurbay sahibime ne oldu?... Kapkaluu kalıñ köp curtum Şehirli kalabalık halkım menin kanakey? Benim nerede?

Page 262: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

245

Andan kalıp ne bolduk, eem? Onlardan ayrılıp ne yapacağız, sahibim?

Elge ne dep barabız, eem?... Millete ne diye cevap veririz, sahibim?..

Oşonço candan cıra çıgıp O kadar candan nasıl da kantip barabız? Geçip gideriz? Ölsök ölüp kalalı, eem, Ölürsek de ölelim, sahibim, Ölbösök Manastan kekti alalı, eem... [C]

Ölmezsek Manas’tan öcümüzü alalım, sahibim... (ÇV.KA, 86)

AK (55)’te ise 3.2.3.1. Anlatı Hızı böümünde Sefer adını verdiğimiz

bölümdeki savaşta Manas’ın elinden zor kurtulan Koñurbay’ın atı Algara insanca

konuşarak, Koñurbay’a yakın geçmişte, yani biraz önceki savaşta kuyruğundan,

yelesinden ve hatta en yakın arkadaşı Açbuudan’dan ayrılıp yalnız kaldığını, yalnız

kaçmaktansa, düşmanla savaşarak ölmeyi tercih ettiğini anlatır. Bu konuşma aynı

zamanda Koñurbay’ın sonunu hazırlayan bir işlevdir. Atının sözlerine uyan

Koñurbay geri dönüp tekrar Manas ile savaşır, ancak bu savaşı kaybeder. Bu anlatı

kesitinde [B] olarak belirlediğimiz kısım [A] ve [C] kısımlarına göre bir içsel

gerilemedir. Aynı zamanda AK (54), bir içsel dışöyküsel gerileme, AK (55) ise içsel

içöyküsel gerilemedir. Bunların dışında ÇV.KA’da karışık ve tamamlayıcı gerileme

örneğine rastlanmamıştır.

3.1.3.7. Önceleme

ÇV.KA parçasında da diğer destan türlerinde olduğu gibi önceleme tekniği

nispeten daha az başvurulan bir teknik olarak karşımıza çıkmıştır.

AK (56)

Argın bir baştuu Akkula, Melez kafalı Akkula, Bir cagında cıyırma bir Bir tarafında yirmi bir Cana bir cagında cıyırma kanat bar eken.

Yine bir tarafında yirmi kanat varmış.

Arkasında acıdaar tügü bar eken, Sırtında ejderha tüyleri varmış, Er Manastın atı eken. Er Manas’ın atıymış. Uşu attardın baarınan Şu atların hepsinden

Page 263: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

246

Çıgıp kelet turbaybı. Öne çıkıp gelecekmiş. Akkulanın baygesin Akkula’nın ödülünü Bizdin Coloy alpıbız Bizim Coloy devimiz Tartıp alat turbaybı... Elinden alacakmış meğer...

(ÇV.KA, 44)

AK (56)’da SK.KA’da olduğu gibi Akkula’nın at yarışında birinci

geleceğinden daha çok öncelerinde, at yarışının daha başlangıç kısmında bilgiler

vererek, bu şekilde dinleyiciyi merak içinde bırakmıştır. Hatta bu öncelemede daha

ayrıntılı bilgilere girmiş, Akkula’nın ödülünü Coloy’un yağmalayacağından da

bahsetmiştir. Anlatıcılar önceleme tekniğine bazen kendi sabırsızlığından dolayı

başvururken, bazen de bilerek, dinleyiciyi monotonluktan, belirsizlikten kurtararak,

bu şekilde destanı daha ilginç hâle getirmek amacıyla da başvurmuştur. ÇV.KA’da

açık önceleme olarak sadece AK (56) karşımıza çıkarken, karakterin tahminî, niyeti,

dileği biçiminde de birkaç yerde rastlanmıştır.

AK (57)

Akkula bul baygeni alar dep. Akkula bu ödülü alacaktır diye, Astıñkı künü baraar dep, Önümüzdeki gün varır diye, Köñülün kuşbak kılıptır82. Gönlünü hoşbaht eylemiş. Emi atının ayañı menen cürüptür. Şimdi atının izinden gitmiş. Artılmandın Ak-Kıya Artılman’ın Ak-Kıya, At aşa albay turuptur... At aşamayıp duruyormuş... (ÇV.KA,

69)

AK (58)

- Ölsöm ölüp kalarmın, Ölürsem de öleyim, Ölbösom saga Manas kılarmın,— dep Ölmezsem sana Manas yaparım,

diye, Coloy ayttı deyt. Coloy söyledi der. Manastayıñ itiñden Manas gibi köpeğe Caak ayırttı degen ne şumduk. Çenesini patlattırdı demek de nedir, Men mından arı bararmın Ben bundan sonra giderim, Çakı menen Caynaktın, Çakı ile Caynak’ın, Kulca menen Konoktun, Kulca ile Konok’un, Kele ortogo bararmın. Tam ortasına giderim. Kalıñ bir koldor bolormun... Kalabalık ordu toplarım...

82 Köñülün kuşbak kıl-: gönlünü hoşbaht eyle-; gönlünü sevindir; neşelenmek.

Page 264: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

247

Oşondo Manas saga kılarmın,— O zaman Manas sana gösteririm, Dep kalmaktar cürö beriptir... Diye Kalmaklar gitmişler...

(ÇV.KA, 74)

AK (57)’de Almambet’in tahmini ve dileğinin aktarıldığı bu önceleme tekniği

belirsiz gelecek zaman çekimi işaretleyicileriyle kurulmuştur. AK (58)’de ise

Coloy’un isteği biçiminde bir önceleme yaşanmıştır. Bu gerileme de genel olarak

geniş zaman ve belirsiz gelecek zaman çekimiyle kurgulanmıştır.

3.1.4. Atadan Kalgan Tuyak Hikâyesinde Sıra

Zaman konusunun Çıngız Aytmatov’un eserlerinin esas kategorisi olduğunu

düşünmek, aslında, pek doğru bir saptama olamaz. Ancak, Aytmatov’un yazarlık

değeri, diğer özelliklerinin yanı sıra, eserlerinde zamanı ele alma biçiminden de

ortaya çıkmaktadır. Yazarın öykü zamanını öyküleme zamanı eksenine yansıtma

konusunda oldukça başarılı bir seçim yapmış olduğunu Atadan Kalgan Tuyak

hikâyesinden de görebilmekteyiz. Yazar, kendi anlatıcısına öyküde geçen olayları

olduğu gibi anlattırmayıp, zamanda geriye giderek veya ileriye sıçrayarak, zamanı

hızlandırarak veya durdurarak vs. çeşitli şekilde oynama yaptırarak anlattırmıştır.

Buna bağlı olarak çözümlememize, ilk başta, Aytmatov’un AKT hikâyesinin öykü

zamanı ekseninde geçen olayların öyküleme zamanı/anlatı zamanı ekseninde hangi

yolu izlediğini, yani öykü ve öyküleme zamanları ilişkilerini ortaya çıkararak

başlayabiliriz.

3.1.4.1. Öykü zamanı

Öyküleme zamanı, genelde, öykü zamanına gerçek, fizikî zamana göndermede

bulunur. Ancak, öyküleme zamanının öykündüğü fizikî zaman kurmaca fizikî zaman

da olabilir. AKT anlatısında öykü zamanı anlatının esas kahramanı olan çocuğun ve

Page 265: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

248

annesinin yaşadığı geçmiş, İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde geçen günlük hayat

zamanıdır. Çocuğun hikâyedeki ismi Avalbek, annesininki ise Ceengül’dür. Hikâye,

aslında, tek bir konu üzerinde, Avalbek’in hayatında hiç görmediği babasını ilk kez

filmde görmesi konusu üzerinde gelişmektedir. Buna bağlı olarak, anlatının, yani

hikâyenin temelini oluşturan öyküdeki olay sadece bir günlüktür. Ancak, öykünün

sadece tek bir günle, bu olayla sınırlı olmadığı “Mında al enesin eerçip oynop keler

ele/ Buraya o annesiyle beraber gelirdi (ÇA.AKT, 386)” tümcesinden de

anlaşılmaktadır. Bu kesit bir tür yinelemeli anlatıdır ve “gelme” olayının öyküde

birçok kez gerçekleşmiş olduğuna işaret etmektedir. Burada kullanılan geniş zamanın

hikâyesi zaman işaretleyicileri de bu kanıyı ispatlamaktadır. Bununla birlikte, yazar

öykü zamanı için hiçbir şekilde kesin bir tarihe göndermede bulunmadığından öykü

zamanının süresini belirlemek de oldukça zordur. Yazarın, öykü zamanını vermek

için genelde dil bilgisel geniş zamanın hikâyesi durumunu seçmiş olduğu aşağıdaki

anlatı kesitinde açıkça görülmektedir:

AK (59)

Sovhozdun cün kırkımı cılıga uşul cerde ötkörülüüçü. Mında al enesin eerçip oynop keler ele. Enesi, Ceengül, sovhozdogu poçta bolümünün telefonistkası, ar cılı cay baştaları menen kırkınçı bolup iştey turgan. Anı üçün Ceengül otpuskasın alıp, aga koşumça koş aydoo, tuut maalında erteden-keçke: "Aloo ele! Aloo!— dep alloolop tuş-tuştan cabalaktagan aşıgış kabarlardı, buyruktardı, kala berse sen-men deşken aytışuulardı birine-birin toktotpoy tezinen baylanıştırıp, dem alışsız iştegen kündörü, tündörü üçün ubaktısın eselep, kırkın baştaları menen ayagına çeyin künün koyo berbey kelip iştep cürçü... Oñoy beken can bakmak degendey, calgız boy cesir ayal uşunu menen eptep tüzügüröök ookat kıluunun dalalatında. Cün kırkuunun akısı – iştegen emgegine caraşa emespi. Köp işteseñ –köp, az işteseñ – az alasıñ. Kışkı kamın Ceengül çınında uşul cerden taba turgan. Bir üydö eki can bolso da, otun-suu, kiyim-keçek sıyaktuu üy tiriçiliginin esebi bütöbü... Balasın taştaar kişisi bolbogon soñ, Ceengül anı kırkınga ala barar ele. Al emi Avalbek üçün bul mezgil çeksiz erkindiktin dooru. Mınday cırgaldı kim körsün! "Koy-ay degen kişi cok, kün cıluu, alardan koroo-koroo koy birinin argınan biri aydalıp, "Ay, bala! Kayrı, tos!" – deşse şiltegen cakka tızıldata cügürüp, araba, maşina degen biri kelip, biri ketip, ıgı kelgende araba (s.386) artına carmaşa da kalıp, aytoor baka-şaka düynönün kızıgına batıp, kereli-keçke özünö okşop eerçiy kelgen baldar menen karala-torala bolup oynogonu-oynogon.

Page 266: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

249

Mına uşunday kündördün birinde çoñ kaşarga köçmö kinonun maşinası kelip kalsa bolobu./ Sovhoz’un koyun kırkımı her yıl burada yapılırdı. Buraya o annesiyle beraber gelirdi. Sovhoz’un postanesinde telefoncu olan annesi Ceengül her yıl yaz aylarında koyun kırkma işlerinde yardımcı olarak çalışırdı. Bunun için Ceengül yıllık iznini alıp, buna ek olarak ekin ekme, koyunların kuzulama zamanlarında sabahtan akşama kadar “Alo, alo!” deyip, her taraftan hücum eden acil haberleri, emirleri, hatta sen-ben deyip kavga edenleri birbirine geciktirmeden bağlayıp, izinsiz gece gündüz çalışan fazla mesailerini de yıllık iznine ekler, böylece kırkma zamanında günlerini sonuna kadar kullanıp çalışırdı... Kolay mı geçinmek, dul kadın bununla biraz iyi geçinmenin derdinde. Kırkmanın ücreti de harcadığı emeğe göredir ya. Çok çalışırsan çok, az çalışırsan az alırsın. Kışa hazırlığı Ceengül aslında buradan bulduğu kazancıyla yapardı. Bir evde sadece iki can olsa bile, odun-su, giyim-kuşam gibi harcamaların hesabı biter mi... Çocuğunu bırakacak kimsesi olmadığı için Ceengül onu kırkıma yanında götürürdü. Ancak Avalbek için bu mevsim sınırsız özgürlüğün zamanıdır. Böyle bir rahatlık olur mu! “Yapma-etme” diyen kişi yok, hava sıcak, ağıl dolusu koyunların peşinden koşup, “Hey, yavrum! Geri çevir, yolunu kapat!” dediklerinde, gösterdikleri tarafa doğru koşup, ara sıra biri gelip, biri giden arabaların arkasına yapışıp, yani kısacası eğlenceli karmakarışık hayatın tadını çıkarır, kendisi gibi anneleriyle gelen çocuklarla sabahtan akşama kadar toz toprağa bulanıp oynar dururdu. İşte böyle günlerden birinde büyük ağıla gezici sinemacıların arabası gelmez mi (ÇA.AKT, 386).

Yinelemeli anlatı olarak belirleyebileceğimiz bu kesitte geniş zamanın

hikâyesi ekini alan sözcükler altı çizilerek işaretlenmiştir. Kesite nispeten kesinlik

kazandıran sözcükler ise italik yazıyla işaret edilmiştir. AK (59)’da cılıga ‘her yıl’,

cay baştaları menen “yaz başlar başlamaz”, bul mezgil ‘bu mevsim’ gibi ifadelerin

yardımıyla öykünün uzanımının, göreceli olarak, birkaç yıl olduğunu saptamak

mümkündür. AK (59)’dan anlaşıldığı gibi, AKT’da öykü zamanı anlatı kahramanı

olan Avalbek’in yaşadığı gerçek (veya kurmaca) zamandır.

3.1.4.2. Anlatı Zamanı

Atadan Kalgan Tuyak hikâyesinde öyküleme zamanı/anlatı zamanı hikâyenin

anlatıldığı zamandır, başka bir deyişle, anlatıcı şimdiki zamanda bulunarak,

kendisinin çok eski, geçmiş dönemindeki çocukluk zamanındaki olayları anlatır.

Page 267: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

250

AK (60)

Bul okuya ayıldın sırtında turgan çoñ kaşarda cün kırkuuda bolgon iş../ Bu olay köyün tâ ilerisindeki kırda ağarıp görünen büyük ağılda koyun kırkımında olan bir iştir (ÇA.AKT, 386).

Hikâye AK (60) ile başlamaktadır. Bu kesit, hikâyenin, yukarıda belirttiğimiz

gibi, tek bir olay üzerine kurulmuş olduğunu daha da anlaşılır kılmaktadır. Hikâyede

geçen olay, öykü zamanı ekseninde geçen olaylara nazaran daha kısadır, yani bir

günlüktür. Ancak öykü zamanındaki olayları, yukarıda gösterildiği gibi, öykünün

geneline ve anlatı zamanındaki gerilemeler ve öncelemeler gibi zaman sapmalarına

bakılarak saptanabilir ve buna göre hikâyede yaklaşık çocuğun yaşı kadar zamanı

kapsayan bir olaydan bahsedilmektedir. Çıngız Aytmatov, kendi anlatısını

oluştururken, zamandan oldukça ustalıkla yararlanmış, geçmiş ile şimdiki zamanı

(yani, anlatı şimdisini) iç içe örerek, tam bir zikzak şeklinde kurgulamıştır. Ayrıca,

yazar hikâyenin öyküleme zamanını şimdiki ve gelecek zamanın hikâyesi, görülen

geçmiş zaman eki kullanarak öykü zamanından (başka bir ifade ile anlatı şimdisini

geçmiş zamandan) kesin bir çizgi ile ayırt etmiştir:

AK (61) Mına uşunday kündördün birinde çoñ kaşarga köçmö kinonun maşinası kelip kalsa bolobu. Anı elden murun ele Avalbek körüp, öpkösü carılıp kete cazdap: — Kino keldi! Tiginekey kino keldi! — dep, baldardan murda ozunup, kırkınçılarga kabar saldı. Kino cumuştan kiyin baştaldı. Oşogo çeyin eç bir çıdamı cetpey, kün keç kirbey kaçan emi dep — zarıktı, dumuktu. Kaçan bolot dep kıñkıldap, enesin da tacatıp bütürdü. Uşunusuna caraşa kino anın tilegin oydoguday orundattı. Kino – soguş cönündö eken. İşte böyle günlerden birinde büyük ağıla gezici sinemacıların arabası gelmez mi. Onu herkesten önce gören Avalbek sevinçten kalbi duracaktı neredeyse. - Sinema geldi! İşte orada sinema geldi! diye bağıra-çağıra, çocuklardan önce koşup, kırkıcılara haber verdi. Film işten sonra başladı. O zamana kadar hiç dayanamayıp, bir türlü gün geçmeyip ne zaman, ne zaman başlayacak diye sabırsızlıktan çatlayacak hâle geldi. Ne zaman olacak diye mızmızlanıp, annesini de usandırıp bitirdi. Bu kadar beklemesine de değdi, film onun dileğini düşündüğü gibi yerine getirdi. Film savaş hakkındaydı (ÇA.AKT, 387).

Page 268: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

251

AK (61)’de kelip kalsa bolobu/ gelmez mi, kabar saldı/haber verdi,…. anlatı

şimdisine işaret etmektedirler.83 Yukarıda yinelemeli anlatı olarak işaret ettiğimiz

AK (59)’da belirttiğimiz gibi, geçmişe dönüşler ise genelde geniş zamanın hikâyesi

biçimiyle verilmiştir. Hikâyenin anlamından hareket ederek ve bu tür zaman

işaretleyicilerini esas alarak, okur, geniş zamanın hikâyesi ekinin kullanıldığı

kısımları bir tür gerileme olarak belirleyebilir. Ayrıca, gerilemelerde anlatılanlardan

ve hikâyede geçen “Anda beş-altı caşar eselek çagı/ O zaman beş – altı yaşında bir

küçük çocuktu (ÇA.AKT, 386)” kısmından yola çıkarak, eğer annenin koyun

kırkımına çocuğu daha kundaktayken yanında götürdüğünü varsayarsak, okur

anlatının beş altı yıllık bir öyküden ibaret olduğunu bulabilir.

AKT bir yazılı kültür örneğidir. Buna bağlı olarak üçüncü bir zaman, okuma

zamanı meydana gelmektedir. Ancak destan çözümlemesinde destancının icra

zamanı ile dinleyici zamanının nispeten eşit olması gibi, yazarın yazma zamanıyla

okurun okuma zamanı eşit olamaz. Okuma zamanı, yani okuma süresi, okuyan

kişinin okuma hızına, okuma hızı da o metnin içeriğine, kişinin anlama yetisine ve

okuduğu ortama göre değişiklik gösterebilir. AKT anlatısındaki beş altı yıllık öykü

kitap sayfasıyla on sayfaya sığdırılmıştır. Hikâyenin okuma zamanı normal bir

tempoyla yaklaşık on beş dakikadır.

3.1.4.3. Zaman Sapması

AKT’ta anlatı zamanı sıralaması ve öykü zamanı sıralaması arasında

tamamen bir paralellik söz konusu olamaz, başka bir deyişle, yukarıdaki AK (60) ve

83 Bu parçada ve hikâyenin genelinde çeviriden kaynaklanan bazı dil bilgisel zaman değişiklikleri, zaman kaymaları söz konusudur. Örneğin, hikâyenin Kırgızca metninde zarf fiil ve zarf fiil gruplarıyla verilirken, çeviride görülen geçmiş zaman eki alan bir fiil biçiminde vs. verilmektedir. Bu çevirinin

Page 269: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

252

AK (61)’den de anlaşıldığı gibi, anlatı zamanında “öne” ve “geriye”

“koşuşturmalar”, yani zaman sapmaları kaçınılmazdır. Öykü zamanı ekseninde

gelişen olayların anlatıda hangi sırayı izlediğini AKT’tan seçtiğimiz küçük bir kesit

üzerinde gösterebiliriz:

AK (62).

Kino cumuştan kiyin baştaldı. [A] ; Oşogo çeyin eç bir çıdamı cetpey, kün keç kirbey kaçan emi dep – zarıktı, dumuktu. [B]; Kaçan bolot dep kıngkıldap, enesin da tacatıp bütürdü. [C]; Uşunusuna caraşa [D]; kino anın tilegin oydoguday orundattı. [E]. Film işten sonra başladı. [A] ; O zamana kadar hiç dayanamayıp, ne zaman, ne zaman başlayacak diye sabırsızlıktan çatlayacak hâle geldi. [B]; Ne zaman başlayacak diye mızmızlanıp, annesini usandırdı. [C]; Şu yaptıklarına göre, [D]; film onun istediğini yerine getirdi [E] (ÇA.AKT, 387).

AK (63)

Mına emi al da ataluu bolup çıktı. [A] ; Enesi: "Tiginogu senin atañ",— degenden beri, [B]; ekrandagı soldat anın atası boldu [C]; ... Murda bilip körbögön ataluu balalıktın daamın [D]; al emi oozandı. [E] İşte şimdi o da babalı oldu. [A] ; Annesinin “İşte o senin baban” dediğinden beri [B]; ekrandaki asker onun babası olmuştu artık [C];... Eskiden tatmadığı babalı çocukluğun tadını [D]; o şimdi tattı [E] (ÇA.AKT, 391).

AK (62)’de olayların metin içindeki akışı A, B, C, D, E şeklinde

işaretlenirken, öykü zamanındaki kronolojik sırasını ise 1, 2, 3, 4, 5 şeklinde

işaretlemek ve bu şekilde iki zaman eksenindeki olayların sırasını karşılaştırmak

mümkündür. Buna göre yukarıdaki metin sırasıyla A, B, C, D, E olmak üzere beş

bölüme ayrılırken, zamansal olarak ise 2, 1, 3, 4 sırasında dört bölüm bulunmaktadır.

Bu diziliş bize öykü zamanında kronolojiden sapmalar olduğunu göstermektedir. İki

sıralamayı bütünleştirerek anlatının düzenini şöyle gösterebiliriz:

Şekil 6. ÇA.AKT’da Sıra Bakımından Anlatı ve Öykü Zamanı İlişkileri

A2 – B1 – C1 – D3 – E4.

sadece dil bilgisel şekil bütünlüğünü değil, aynı zamanda anlam bütünlüğünü sağlamak için yapılmış olmasından kaynaklanmaktadır.

Page 270: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

253

“Kino cumuştan kiyin baştaldı/ Film işten sonra başladı” kısmı ile AK (63)

zamanda önceleme ile başlamaktadır. Öykü kronolojisinde daha sonra olacak olay,

yani filmin başlaması, daha önce geçen olaylardan; çocuğun filmin başlamasına

kadarki psikolojik durumunu anlatan cümlelerden önce anlatılmaktadır. Kronolojik

olarak öyküde üçüncü ve ikinci kısımlar ilk sırada yer alır. Bu cümlelerde yapılan

eylemlere bakıldığında bir eş zamanlılık söz konusudur ve aynı zaman dilimini

kapsadığı için burada sadece 1 sayısıyla belirtilmiştir. Ondan sonra asıl olay, yani

film başlar ve sonraki cümleler öyküdeki kronolojik sırasını takip eder, yani D ve E

cümlelerinde anlatı zamanına dönülmektedir. Bu örnek bize olayların oluş sırasıyla

anlatıda veriliş sırasının ne kadar farklı olduğunu açıkça göstermekte ve böyle bir

yöntem, bize metnin akışını ayrıntılarıyla inceleyebilme olanağı sunmaktadır. AK

(62) ve AK (63)’te gördüğümüz gibi, Çıngız Aytmatov öykü sırasını öykülemede

bozmuş, böylece okurun bilgi düzeyini etkileyerek, okurda merak uyandırmıştır.

Olayı tümüyle anlaması için gerekli olan bilgileri baştan vermeyip daha sonraya

bırakmıştır.

Bununla birlikte, AK (63)’te Aytmatov, farklı bir anlatı tekniği uygulamış,

aynı kesit üzerinde zamanda bir ileri bir geri giderek, çeşitli oynamalar yapmıştır.

Böylece AK (63)’te olayları sıralamada neden sonuç ili şkilerini, yani olayların içsel

bağlantılarını “şimdi” ve “bir zamanlar” olmak üzere iki farklı zaman dilimlerine

ayırarak, şu şekilde sıralamıştır.

Kısım [A] Mına emi al da ataluu bolup çıktı. / İşte şimdi o da babalı oldu. 1. zaman dilimi (şimdi) Kısım [B] Enesi: "Tiginogu senin atañ",— degenden beri, / Annesinin “İşte o senin baban” dediğinden beri; 2. zaman dilimi (bir zamanlar) Kısım [C] ekrandagı soldat anın atası boldu. / ekrandaki asker onun babası olmuştu artık. 1. zaman dilimi (şimdi) Kısım [D] Murda bilip körbögön ataluu balalıktın daamın / Eskiden tatmadığı babalı çocukluğun tadını. 2. zaman dilimi (bir zamanlar) Kısım [E] al emi oozandı. / o şimdi tattı. 1. zaman tabakası (şimdi)

Page 271: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

254

Bu anlatı kesiti, görüldüğü gibi, “şimdi” ve “bir zamanlar” olmak üzere beş

ayrı zaman diliminden oluşmaktadır. Bu örnekte görülen zaman dilimleri modeli şu

şekildedir:

Şekil 7. ÇA.AKT’da Zikzak Modeli

A1 – B2 – C1 – D2 – E1

AK (63)’te kullanılan zaman dilimleri tıpkı bir zikzağı andırmaktadır. Anlatı

“şimdisi” ile “bir zamanlar” sırayla birbirini takip etmektedir.

***

Yukarıdaki AK (63)’e) sözdizimsel bir yöntem uygulayarak, bu kısımları

birbirleriyle birleştiren ilişkileri de tek tek tarif edecek olursak, kısım A anlatı

kesitinin başlangıç noktası, bağımsız konumda bulunan bir kısımdır. Böylece, kısım

A’yı anlatı şimdisi olarak kabul edecek olursak, kısım B’yi gerileme olarak tarif

edebilir; bu gerilemeyi de öznel (subjective) olarak nitelendirebiliriz; zira o sözler

(Tiginogu senin atañ) sanki doğrudan çocuğun zihninde tekrarlanıyor, anlatıcı ise

sadece çocuğun o anki düşüncelerini metne aktarıyor gibidir (Enesi .... degenden beri

/ Annesi ... dediğinden beri). C kısmı ise, A gibi bağımsız konumda bir anlatı

kısmıdır, zaman bakımından B’ye göre ikincildir. Bu kısımla tekrar anlatı şimdisine,

yani başlangıç noktasına geri dönülmektedir. D tekrar geriye dönüştür;

murda/önceden sözcüğüyle çocuğun bir zamanlardaki durumundan haber

vermektedir; E bizi tekrar şimdiki zamana, anlatı şimdisine geri getirmektedir.

AK (63)’teki kısımlar arasındaki sözdizimsel ilişkilerin çözümlenmesi sadece

zaman dilimlerini içeren AK (62)’deki birinci formülü, bağımlı kısımları gösteren ve

birbiriyle ili şkilendiren ikinci bir formülle değiştirmemize olanak sağlar:

Page 272: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

255

Şekil 8. ÇA.AKT’da Sıra Bakımından Anlatı ve Öykü Zamanı İlişkileri

A1 – [B2]– C1 – [D2] – E1

Burada A, C ve E kısımları ile B ve D kısımları arasındaki farkı daha net

olarak görürüz. A, C, E kısımları aynı konumdadırlar ve sözdizimsel açıdan hepsi

birer bağımsız tümcedir; üçü de görülen geçmiş zaman ekini almaktadırlar. Ancak bu

üç kısım (A, C, E) aynı seviyedeki bağımsız tümceler değildirler; A kendi başına

bağımsız basit bir tümcedir. B, C’ye bağımlı iken D de E’ye bağımlıdır; B ve D’nin

anlamları sırası ile C ve E’de tamamlanmaktadır.

3.1.4.4. Gerileme

AKT’da yazar gerileme yönteminden oldukça başarılı bir şekilde

yararlanmıştır. Bu gerilemeler zaman zaman hikâyenin başkahramanı Avalbek’in

anıları biçiminde ortaya çıkarken, zaman zaman da anlatıcının anısı biçiminde

karşımıza çıkar. Daha doğrusu, hikâyenin başkahramanı olan Avalbek, aradan yıllar

geçtikten sonra, kendi öyküsünü, yani başından geçen bu olayı öykü düzeyinin

dışında kalarak, üçüncü şahıs ağzından anlatır. Buna bağlı olarak, anlatı sırasında

zaman zaman Bul okuya ayıldın sırtında turgan çoñ kaşarda cün kırkuuda bolgon

iş../ Bu olay köyün tâ ilerisindeki kırda ağarıp görünen büyük ağılda koyun

kırkımında olan bir iştir (ÇA.AKT, 386) diyerek zamanda geçmişe giderken, zaman

zaman da “Atası cok calgız dep kordogon baldar emi körüp alsın! Emi alar tiyip

gana körsün! Uşunda oturgan çabandar da bilsin, körsün./ Babasız diye ona

takılanlar şimdi görsünler! Şimdi onlar bir takılsın bakalım! Burada oturan çobanlar

da öğrensin, görsünler” (ÇA.AKT, 390) diyerek başkahramanın düşüncesi biçiminde

geriye dönüş yapar.

Page 273: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

256

Aşağıdaki anlatı kesiti AK (62) ve AK (63)’ten daha farklı, daha karmaşık bir

kronolojiden sapmayı gösterir. Bu kesitte yukarıda belirttiğimiz gibi, anlatıcı anlatı

şimdisinde bulunurken (Öz atasın al birinçi colu kinodon kördü/ Öz babasını o ilk

kez filmde gördü), kendisinin geçmişte, çocukluk çağında olan bir olayı anlatmak için

(Anda eş-altı caşar eselek çagı/ kısmıyla) geriye dönüş yapar.

AK (64)

Öz atasın al birinçi colu kinodon kördü.[A] ; Anda eş-altı caşar eselek çagı. [B]; Bul okuya ayıldın sırtında turgan çoñ kaşarda cün kırkuuda bolgon iş. [C]; Sovхozdun cün kırkımı cılıga uşul cerde ötkörülüüçü. [D]; Kamış menen cabılgan töbösü kiyin şiferge almaştırılganı bolboso, [E]; çoñ kaşar azır da ordunda, adırdan tüşö bergen etekte, col boyunda turat. [F]; Mında al enesin eerçip oynop keler ele. [G]; Enesi, Ceengül, sovхozdogu poçta bolümünün telefonistkası, ar cılı cay baştaları menen kırkınçı bolup iştey turgan. Anı üçün Ceengül otpuskasın alıp, aga koşumça koş aydoo, tuut maalında erteden-keçke... tuş-tuştan cabalaktagan aşıgış kabarlardı... baylanıştırıp, dem alışsız iştegen kündörü, tündörü üçün ubaktısın eselep, kırkın baştalaarı menen ayagına çeyin künün koyo berbey kelip iştep cürçü... Kışkı kamın Ceengül çınında uşul cerden taba turgan... Balasın taştaar kişisi bolbogon soñ, Ceengül anı kırkınga ala barar ele. [H] ; Al emi Avalbek üçün bul mezgil çeksiz erkindiktin dooru. [I] ; Mınday cırgaldı kim körsün! "Koy-ay degen kişi cok, kün cıluu, alardan koroo-koroo koy birinin artınan biri aydalıp, "Ay, bala! Kayrı, tos!" — deşse şiltegen cakka tızıldata cügürüp, araba, maşina degen biri kelip, biri ketip, ıgı kelgende araba artına carmaşa da kalıp, aytoor baka-şaka düynönün kızıgına batıp, kereli-keçke özünö okşop eerçiy kelgen baldar menen karala-torala bolup oynogonu-oynogon. [J]; Mına uşunday kündördün birinde çoñ kaşarga köçmö kinonun maşinası kelip kalsa bolobu. [K] ; Anı elden murun ele Avalbek körüp, [L] ; öpkösü carılıp kete cazdap: [M] ; - Kino keldi! Tiginekey kino keldi! — dep, bapdardan murda ozunup [N]; kırkınçılarga kabar saldı. [O]; Kino cumuştan kiyin baştaldı. [P]. Öz babasını o ilk kez sinemada gördü. [A] ; O zaman beş – altı yaşında bir küçük çocuktu. [B]; Bu olay köyün tâ ilerisindeki kırda ağarıp görünen büyük ağılda koyun kırkımında olan bir iştir. [C]; Sovhoz’un koyun kırkımı her yıl burada yapılırdı. [D]; Kamışla örtülen tepesi sonradan kiremitle değiştirildiği olmasa, [E]; büyük ağıl hâlâ da yerinde, kırdan inince hemen etekte, yol kenarında duruyor. [F]; Buraya o annesiyle beraber gelirdi. [G]; Sovhoz’un postanesinde telefoncu olan annesi Ceengül her yıl yaz aylarında koyun kırkma işlerinde yardımcı olarak çalışırdı. Bunun için o yıllık iznini alıp, üstüne toprak sürme, döl zamanında sabahtan akşama kadar ... her taraftan yağan âcil haberleri ... birbirine bağlayıp, izinsiz çalıştığı günleri, gecelerini izin günlerine ekleyip, koyun kırkımı başlar başlamaz sonuna kadar bir gününü bile kaçırmadan gelip çalışırdı... Kışa hazırlığı Ceengül gerçi buradan görürdü. Çocuğunu bırakacak kimsesi olmadığı için Ceengül onu kırkıma yanında götürürdü. [H] ;

Page 274: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

257

Ancak Avalbek için bu mevsim sınırsız özgürlüğün zamanıdır. [J]; Böyle bir rahatlık olur mu! “Yapma – etme” diyen kişi yok, hava sıcak, ağıl dolusu koyunların peşinden koşup, “Hey, yavrum! Geri çevir, yolunu kapat!” – dediklerinde, gösterdikleri tarafa doğru koşup, ara sıra biri gelip, biri giden arabaların arkasına yapışıp, yani kısacası eğlenceli karmakarışık hayatın tadını çıkarırdı: kendisi gibi anneleriyle gelen çocuklarla sabahtan akşama kadar toz toprağa bulanıp her gün oynarlardı. [I] ; İşte böyle günlerden birinde büyük ağıla gezici sinemacıların arabası gelmez mi. [K] ; Onu herkesten önce gören Avalbek [L] ; sevinçten kalbi duracaktı neredeyse: [M] ; - Sinema geldi! İşte orada sinema geldi! – diye bağıra – çağıra, çocuklardan önce koşup [N]; kırkıcılara haber verdi. [O]; Film işten sonra gösterilecekti. [P] (ÇA.AKT, 386-387).

AK (64)’te 11 ayrı zaman dilimine ayrılan 16 anlatı kısmını görmekteyiz.

Zaman dilimlerinin öykü zamanındaki kronolojik sırası şöyledir:

Şekil 9. ÇA.AKT’da Sıra Bakımından Anlatı ve Öykü Zamanı İlişkileri

A10 – B8 – C7 – D2 – E11 – F11 – G3 – H1 – I4 – J4 – K5 – L6 – M6 – N6 –

O6 – P9

Bunları sıralamaya çalışırken, anlatı ile öykünün arasında duran sıfır derece

olarak, AK (64)’te altı çizilen “okuya/olay” sözcüğü ile belirlenen zamansal nokta

odak olarak ele alınmıştır. Diğer kısımların bu sıfır noktasına göre sıralanması

şöyledir:

(1) Savaştan sonraki köy hayatı / kırkınçı bolup iştey turgan; ... iştep cürçü;

kışkı kamın ... taba turgan; balasın ... ala barar ele.

(2) Olayın olduğu yer / ... cün kırkımı... uşul cerde ötkörülüüçü.

(3) Çocuğun olay yerine annesiyle sürekli gelmesi / ... oynop keler ele.

(4) Çocuk için özgürlük zamanı, oyun zamanı / ... Avalbek üçün ... erkindiktin

dooru; oynogonu oynogon.

(5) Sinemanın gelmesi / ... kelip kalsa bolobu.

(6) Çocuğun kırkımcılara haber vermesi / ...elden murun ele ... körüp, öpkösü

carılıp kete cazdap, kabar saldı.

Page 275: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

258

(7) Olayın geçtiği yer ve zaman / Bul okuya ... çoñ kaşarda, cün kırkımda

bolgon iş.

(8) Olayın olduğu zamandaki çocuğun yaşı / ... beş-altı caşar

(9) Film başlıyor / Kino cumuştan kiyin baştaldı.

(10) Çocuğun babasını görüp, tanıması / ... kinodon kördü.

(11) Şimdiki zaman (Filmin yapıldığı büyük ağıl)/ ...almaştırılganı bolboso,

... ordunda turat.

Ayırdığımız 11 zaman dilimini yine sıfır nokta olarak belirlediğimiz olaya

göre tekrar değerlendirdiğimizde, (1) olaya göre bir gerilemedir, olaya göre önce

gerçekleşen bir köy hayatından, çocuğun annesinden bahsediliyor. (2) birinci zaman

dilimiyle eşdeğer olan bir gerileme; (3) sıfır derecesine biraz daha yakın olan bir

gerilemeye hazırlık; (4) bir gerilemedir; bu zaman diliminin odağı bu anlatı kesitinde

anlatılan öykünün bütünü içinde değildir, buna göre bir dışsal gerilemedir. (5)

gerilemenin sonuna hazırlık; (6) gerilemenin sonu; (7) anlatı kesitinin sıfır derecesi

olan bu ayrıntı anlatıcıya göre bütün öykünün bir gerileme olduğunu gösteriyor,

ancak okur için bir öncelemedir; (8) bir dışsal öncelemedir; (9) odağı sıfıra göre daha

uzakta olan bir öncelemeye hazırlık; (10) olaya göre, anlatı kesitinin sıfır derecesine

çok uzakta olan bir önceleme; (11) bu kısım da öyküye göre bir öncelemedir.

Eğer AK (64)’ün zamansal yapısını AK (62) ve AK (63) ile karşılaştıracak

olursak, konumların çok sayıda olması yanında daha da karışık hiyerarşik

bağlantıların olduğunu görürüz.

Page 276: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

259

Bu anlatı kesitinde yukarıdaki formülde de görüldüğü gibi (A) bir önceleme

ve kendi başına bağımsız bir kısımdır. (B) ise konum bakımından (C)’den sonra

gelmektedir, ancak kısmın anlamı ve zamanlaması bakımından hem (A)’ya, hem de

(C)’den (J)’ye kadar olan büyük gerilemeye bağımlı bir kısımdır. (C) anlatının sıfır

derecesi, bağımsız bir kısımdır. (D) bağımsız bir kısımdır. (E) ve (F) anlatı

kesitindeki gerilemenin içinde yer alan bir şimdiki zamana geri dönüştür; ancak

büyük gerileme içerisinde bir önceleme olarak işaretledik. Burada (E) (F)’ye göre

ikincil, (F)’ye bağımlı bir kısımdır. (G)’nin anlamı, (H) kısmının son tümcesiyle

eşdeğerdir. (J) kısmı ise bağımsız bir kısım olan (I) kısmının açıklayıcısı, yani (I)

kısmına bağlı bir kısımdır. (K) kısmı burada bağımsız bir kısımdır; bizi tekrar

şimdiki zamana, anlatı şimdisine geri getirir. Burada (J) kısmından (K) kısmına geçiş

bir zaman atlamasını oluşturmaktadır, ancak bu bir zaman sapması değil, sadece bir

zaman hızlanmasıdır. Sonraki (L), (M), (N), (O) kısımları zaman tabakası

bakımından aynı konumdadırlar; ancak anlam bakımından sırasıyla (L) (M)’ye, (M)

Page 277: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

260

(N)’ye, (N) de (O)’ya bağımlıdır. Son olarak (P) kısmı tekrar bir önceleme olarak

görülmektedir.

AK (65)

A tigi esi cok enesinin aytkanına oşol zamat işendi. Oşol zamat süyünüp, oşol zamat cürögü düküldöp, oşol zamat ataga degen meerimi delebesin kozgodu. Cooker atası menen kaysı uul maktanbasın. "Mına menin atam!"— dep köñülündö maktana ketti. Mına, ata degen uşul! Atası cok calgız dep kordogon baldar emi körüp alsın! Emi alar tiyip gana körsün! Uşunda oturgan çabandar da bilsin, körsün.[A] Bular degen kıştır-caydır toodon tüşpöy, sovhozgo kelgende kimdin balası kim ekenin eç bir taanıy koyboyt. Kırkınga aydap kelgen koyun kayrışıp, şiltegen cagına cügurüp, itteri tişteşe ketse, itterin araçalap, uşintip cardamdaşıp cürsö, kaçan bolbosun karmap alıp sen kimsiñ, kaydansıñ, kay uruktansıñ deşip, surakka alıp cüdötüşöt. Kaysı gana çabandın közünö tüşpösün kıya ötpöyt. Al sözsüz anı toktotup alıp, suray baştayt: - Barakelde, cigit, atıñ kim! - Avalbek. - Kimdin balasısıñ? Bul suroogo cetkende Avalbek çekçeyip turup cooptu tak aytat: - Men Toktosundun balasımın! Çabandar iyin kısışıp, adegende añkayıp kalışat. - Toktosundun? Koyo turçu,— eerden cakındaşa eñkeyip kayra takıp suraşat. - Kaysı Toktosun? - Men Toktosundun balasımın!— dep, tigi dagı da kaytalayt. Kişiler surasa uşintip aytıp cür dep üyrötüşkön. Ceengül da,— özgöçö eki közü kör çoñ enesi bar emespi,— al anın kulagın çoyup catıp: "Atandın atın unutpa, aytıp cür!" — dep, abdan dayındagan. Kempir açuuluu özü... - A-a, turatur, turatur, sen aligi poçtodo tilipon urgan kelindin balası emessiñbi? Aytam da. Oşondoy emespi, tuurabı? - Cok men Toktosundun balasımın!— dep, tigi kayra kaytpay kögöröt. Oşondo çabandar bir nerseni tuyganday öz ara cılmayışıp: - Tuura, sen Toktosundun balasısıñ. Bali, atanın uulu degen uşul. Aman bol,— deşet. —Biz seni kanter eken dep, sınap catpaybızbı. Taarınba. Cıl on eki ay toodobuz, siler bolso mınday çöptöy şuudurap çoñoyot ekensiñer. Bala-çakanı taanıbay da kalat ekenbiz, işi kılıp aman bolgula. Uşundan kiyin alar dagı öz ara şıbıraşa kalıp, bir az ötkön soñ bala tigindey oynop ketti go degen kıyas menen uguza-uguza süylöşüp, anın atası Toktosundu kep kılışat. Kim ele, kaydan ele, köpkö çeyin kabak çıtışıp, anan barıp esteşip, anan barıp baş iykeşip, kayran cigit deşip, çıraktay capcaş ketpedi bele frontko... - Enesi biröögö tiyip albaybı, cesir otura berebi, caş başı menen... - Al öz işi da. Anı tergep keregi emne. Ümütü bardır. Kaydan dep bolot. Bul kıyamatta öldü degender tiruu kalıp, kelip catpaybı çetinen. - Oşonu ayt. Balası da testiyer bolup kalıptır. Ene imerçikteyt emespi mındayda... Kiçinesinen şagı sınbasın deyt go... - Emnesi bolso da artında tuyagı bar eken. Mına, a-bu degençe adam bolot. Men balançanın balasımın dep takıldap turbaybı. Bul da bolso ırıskı, peşenedegi... A boydok ketkenderibiz kança ele. Kanakey, ketti, atı öçtü, izi cogoldu...

Page 278: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

261

Çoñ kişilerdin bul kepterin birin tüşünsö, birin tüşünböy öz aldınça büdömük oygo batıp, ata degen kanday boldu ekey, al emne üçün kelbeyt dep, oşogo ızalanıp, tuyuk sanaa köñülün ooruta turgan.[B] Mına emi al da ataluu bolup çıktı. Enesi: "Tiginogu senin atañ",— degenden beri, ekrandagı soldat anın atası boldu.[C] O küçük budala da annesinin sözüne hemen inanmıştı. O an hemen sevinip, kalp atışları hızlanıp, birden bire gelen babalı olma duygusu onu öylesine coşturmuştu ki, şimdi asker babasıyla övünüyordu. Asker babasıyla hangi oğul övünmez ki. “İşte, benim babam!” diye hayalinde övünüyordu. İşte, baba budur. Babasız diye ona takılanlar şimdi görsünler! Şimdi onlar bir takılsın bakalım! Burada oturan çobanlar da öğrensin, görsünler.[A] Bunlar kışın-yazın dağ başında, sovhoza geldiklerinde ise kim kimin oğlu olduğunu hiçbir zaman tanıyamazlar. Kırkmak için getirdikleri koyunlarını çevirmeye yardımcı olup, gösterdikleri tarafa koşup, köpekleri kavga ederse onları ayırıp, böyle yardım ederken, her zaman yakalayıp, sen kimsin, nerelisin, hangi boydansın diyerek sorguya çekip, canını sıkarlar. Hangi çoban olursa olsun, gözüne takılırsa yanından öylesine geçmez. Mutlaka onu durdurup, sorgulamaya başlar. - Aferin, yiğit, adın ne? - Avalbek. - Kimin oğlusun? Bu soruya gelince Avalbek gözlerini büyük açıp, tam bastırarak cevaplar. - Ben Toktosun’un oğluyum! Çobanlar omuzlarını kasıp, önce şaşırırlar. - Toktosun’un? Dur bakalım, - eğerlerinden eğilip yaklaşarak tekrar sorarlar. - Hangi Toktosun? - Ben Toktosun’un oğluyum! diye öteki de bir kez daha tekrarlar. Kişiler sorduğunda böyle söyleyeceksin diye öğretmişlerdi. Hem Ceengül, ayrıca onun iki gözü kör büyük annesi vardır ya, - o, çocuğun kulaklarından çekerek, - “Babanın ismini asla unutma, her zaman aklında olsun!” diye sıkı tembihlemişti. Yaşlı kadın çok sinirlidir kendisi... – Ha – a, dur hele, dur, sen o postanede çalışan telefoncu kadının oğlu değil misin? Evet, evet. Öyle değil mi? - Hayır, ben Toktosun’un oğluyum! diye çocuk da direnir. O zaman çobanlar durumu kavrayıp, kendi aralarında gülümseyip, - Doğru ya, sen Toktosun’un oğlusun. Maşallah, babanın oğlu demek budur işte. Selamet ol, derler. – Biz seni ne yapacakmış diye sınamak istedik. Gücenme. Biz bütün yılı dağda geçiriyoruz, siz ise ot gibi çabuk büyüyorsunuz. Çoluk-çocuğu tanımak zor oluyor doğrusu, ne de olsa selamette kalın. Bundan sonra onlar kendi aralarında fısıldayarak konuşup, biraz geçtikten sonra çocuk uzaklaşıp oynuyordur düşüncesiyle yüksek sesle konuşup, onun babası Toktosun’dan söz ederler. Kimdi, nereliydi, bir süre kafa şişirdikten sonra hatırlardı. Zavallı yiğit, derlerdi, çiçeği burunda, gencecikken gitmemiş miydi cepheye... - Annesi evlenseydi biriyle, genç yaşında dul kalıp... - O, onun işi. Onun özelini karıştırmanın ne faydası var. Umudu vardır. Ne bilirsin. Bu alamette öldü diyenler de hayatta kalıp, geliyorlar ya sırayla. - Evet, öyle ya. Oğlu da büyümüş. Anne takılır böyle durumlarda. Küçük yaşında incinmesini istemiyor olmalı... - Ne de olsa dünyaya bir çocuk bırakmış. İşte göz açıp kapayınca büyür, adam olur. Ben falanın oğluyum diye adını gururla taşıdığına baksan a. Bu da olsa bir rızktır alnına yazılan... Evlenmeden bekar gidenler de ne kadar çoktu. Bak, gitti, adını yaşatamadı, izi de kayboldu...

Page 279: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

262

Büyük insanların bu sözlerinin birini anlarsa, diğerini anlayamayıp, kendi kendine belirsiz düşünceye dalıp, baba denen şey nasıl bir şeymiş, o neden gelmiyor diye gücenip, bitmez kaygı kalbini sızlatırdı. [B] İşte şimdi o da babalı oluverdi. Annesinin “İşte o senin baban” dediğinden beri ekrandaki asker onun babası olmuştu [C] (ÇA.AKT, 390-391).

Bu büyük gerileme kesitinde anlatı şimdisi [A]’dır. Annesinin “o senin

babandır” demesinden sonra, babasızlığın, kimliksizliğin acısını çeken Avalbek’in iç

dünyasında sevinç fırtınaları kopmakta, hayatında ilk kez “babalı çocukluğun” tadını

almaktadır. Yazar, çocuğun hiç görmediği babasına da ne kadar sahip çıktığını, onun

da bir kimliği olduğunu ustalıkla, çocuğun düşünceleri, anıları biçiminde vermiştir.

AK (65)’in [A] kısmının son cümlesi olan Burada oturan çobanlar da öğrensin,

görsünler cümlesiyle yavaşça geriye, çocuğun çobanlarla olan diyaloguna, eski

anılarına kayma yapmaktadır. Bu gerileme kısmını [B] ile işaretledik. Sonra [C]’de

tekrar anlatı şimdisine geri dönülmektedir.

3.1.4.5. İçsel ve Dışsal Gerilemeler

Her zaman sapması, eğer bu zaman sapmalarına anlatı düzeyinde bakacak olursak,

aslında, birincil anlatıya bağlı olan ikincil anlatıları meydana getirir. AKT’da

anlatıdaki asıl olayı anlatan ve anlatı şimdisine işaret eden anlatı kesitini birincil

anlatı olarak işaretleyebiliriz. Buna göre hikâyede birincil anlatı, köye sinemanın

geldiği andan itibaren başlayan, ancak sadece sinemanın yapıldığı büyük ağılda

geçen olaylardır. İkincil veya üçüncül anlatılar ise birincil anlatıya göre alan yeri ve

önemine göre belirlenir. Bu birincil anlatı ile olan ilişkisine, yani köye filmin

gelmesine kadar geçen olayları içermiş olan gerilemeleri dışsal gerilemeler (external

analepsis) olarak nitelendirebiliriz. Ele aldığımız hikâyede çok sayıda dışsal

gerilemeler bulunmaktadır. Hikâyedeki çok fazla bulunan dışsal gerilemenin bir

örneği olarak yukarıda hikâyeden alıntıladığımız büyük anlatı kesitinin, (bkz. AK

Page 280: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

263

(64)) ilk kısmından ([A]’dan) sonra gelen ve gezici sinemacıların arabasının geldiği

kısma ([K]’ye) kadar olan kısmı gösterebiliriz. Hikâyede anlatı zamanından çocuğun

ve annesinin günlük yaşamına geçiş yapılır ve bunlar anlatıldıktan sonra tekrar ilk

anlatıya dönülür. Bu gerilemenin ilk anlatıyla doğrudan bir ilgisi yoktur, dolayısıyla

birincil anlatıyla çatışma riskine girilmemiştir. Bu gerileme ile yazar, okura Avalbek

ile annesinin geçmişi ve o zamanki günlük köy hayatından bilgi vererek birincil

anlatıdaki boşluğu doldurmaktadır.

Dışsal gerilemenin bir örneğini yine yukarıda AK (65)’ten de görebiliriz.

Burada anlatıcı yine ekrandaki savaşı anlatırken, yani anlatı şimdisinde [A]’da

bulunurken, birden birincil anlatıyla ilişkisi olmayan, çocuğun geçmişine [B]’ye

gider ve sonra tekrar anlatı şimdisine, yani birincil anlatıya [C]’ye geri döner.

Aşağıdaki (66) numaralı anlatı kesitinde ise durum biraz farklıdır:

AK (66)

Kino cumuştan kiyin baştaldı. [A] ; Oşogo çeyin eç bir çıdamı cetpey, kün keç kirbey kaçan emi dep – zarıktı, dumuktu. [B]; Kaçan bolot dep kıñkıldap, enesin da tacatıp bütürdü. [C]; Uşunusuna caraşa kino anın tilegin oydoguday orundattı. [D] Film işten sonra başladı. [A] ; O zamana kadar hiç dayanamayıp, ne zaman, ne zaman başlayacak diye sabırsızlıktan çatlayacak hale geldi. [B]; Ne zaman başlayacak diye mırıldanıp, annesini usandırdı. [C]; Bu kadar beklemesine de değdi,.. film onun istediğini yerine getirdi [D] (ÇA.AKT, 387).

Hikâyeden alıntıladığımız bu küçük anlatı kesitinde anlatı zamanından ([A]

cümlesinden) kısa bir süreliğine yakın geçmişe gidilir ([B] ve [C] cümleleri) ve tekrar

anlatı şimdisine ([D] cümlesi) geri dönülür. Bu anlatı kesitindeki gerilemeyi içsel

gerileme olarak nitelendirebiliriz, çünkü bu gerileme birincil anlatıdaki bir eksikliği

tamamlamaktadır, yani bu geriye dönüş köye sinema arabasının gelmesi ile filmin

başlaması olayına kadar olan çocuğun psikolojik durumunu açıklamak için yapılan

bir dönüştür.

Page 281: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

264

AK (66) aynı zamanda birincil anlatıdaki, yani [A]’daki eylemin gelişme

çizgisine dâhil olduğu için gerileme bir içsel içöyküsel gerileme türüdür. Zira, [A]

kısmından sonra içsel gerileme olarak işaretlediğimiz [B] ve [C] kısımlarının

zamansal alanı, anlatı kesitine göre (aynı zamanda da hikâyenin tümüne göre)

birincil anlatı olarak belirlediğimiz [A] ve [D] kısmının zamansal alanının içine

girmekte, başka bir ifade ile birincil anlatının zaman çizgisi ile çakışmaktadır. Böyle

içsel içöyküsel gerileme türüne hikâyede sıkça rastlamak mümkündür:

Aşağıdaki Anlatı Kesiti (67)’de yukarıdaki örnekte olduğu gibi, birincil

anlatıdan, yani [A]’dan sonra aynı zaman dilimi içinde bulunan yakın geçmişe

gidilmiştir. Buna göre, anlatı kesitindeki içsel içöyküsel gerilemeyi gösteren kısım

[B]’dir. [C]’de tekrar anlatı şimdisine geri dönülmektedir.

AK (67)

Enesi eköö cün salıngan kendir kaptın üstunö öydöröök çıgıp oturuşkan ele. Eldin artında bolso da bul taraptan ekran cakşı körüngön [A]. Avalbektin öz oyuna koygondo, al sözsüz tak ekrandın tübünö, sovхozdon cetip kelgen öz kurduu baldarga aralaşıp oturmak. Oşol aldıñkı katarga ketüügö arakettenip da kördü azdap, birok Ceengül anısına könbödü [B]: - Cetet, bezerman, kereli-keçke dikildeysiñ, otur canıma,— dep aldına alıp, kuçaktap oturdu [C]. Annesiyle beraber biraz yukarı çıkıp, yüne doldurulan (kenevir) çuvalın üzerinde oturuyorlardı. Seyircilerin gerisinde olmasına rağmen, bu taraftan ekran daha iyi görünürdü. [A] Avalbek’e kalırsa, o kesinlikle perdenin tam dibine, sovhoz’dan gelen öteki çocukları yanına oturmak istiyordu. İşte o ön sıralara geçip oturmaya çabalamıştı da, ancak Ceengül buna izin vermedi [B]: - Yeter, artık, sabahtan – akşama koşturup duruyorsun, otur yanımda, - deyip, kucaklayıp, dizlerine oturttu [C] (ÇA.AKT, 387).

AKT hikâyesinde, içsel içöyküsel gerilemenin tamamlayıcı (completing) ve

yinelenen (repeating) gibi alt türlerine ve birincil anlatıdan önceki zaman dilimini

kapsayıp, ondan (birincil anlatıdan) sonra biten anlatıları içine alan karışık gerileme

Page 282: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

265

ve birincil anlatı ile ilişkilendirilmeyen ve eksilti ile biten kısmî gerileme adı verilen

gerileme türlerine ise rastlanmamıştır.

3.1.4.6. Önceleme

AKT hikâyesinde çok fazla gerileme bulunmasına karşın önceleme çok az

başvurulan bir teknik olarak karşımıza çıkmıştır.

AK (68)

Atam eken dep bala anı eç ubakıtta oylobos bele, mınday işti özü kaparına da albas bele... kanday dese bolot...[A] Enesi. Baarın enesi kıldı.[B] Babammış diye çocuk onu hiçbir zaman da düşünmez miydi, bunu hiç fark etmeyecek miydi,... Nasıl anlatsam... [A] Annesi. Bunun suçlusu annesidir [B] (ÇA.AKT, 389).

AK (69)

Bügüntön baştap al ata coluna tüşkönün bilelek ele, atadan kalgan calgız tuyak ekenin bilelek ele... Bugünden itibaren o baba yoluna düştüğünü henüz bilmiyordu, babadan geride kalan tek varlık olduğunu henüz anlamıyordu... (ÇA.AKT, 396).

AK (68)’in [A] kısmı, ...oylobos bele ‘düşünmez miydi’, ...kaparına albas

bele ‘hiç fark etmeyecek miydi’, ... kanday dese bolot ‘nasıl anlatsam’ yüklemlerinin

anlamından da anlaşılacağı gibi bir belirsizlik, tahmin içermekte ve bu şekilde

geleceğe göndermede bulunulmaktadır. Yani anlatı şimdisinden sonra olacak olaylar

anlatılmakta, sonra yine [B] ’de olay anlatı şimdisi olarak kabul ettiğimiz zaman

dilimine geri dönülmektedir. AK (69)’da yinelenen gelecek zaman hikâyesinde

çekilen yüklemler de bir tahmin içermektedir.

AK (68)’de [A] kısmı, bu kesit için birincil olarak belirlediğimiz anlatıdaki,

yani savaş zamanını konu alan anlatı kesitindeki eylemlerin gelişme çizgisine dâhil

olduğu için içsel içöyküsel önceleme, [B] kısmı da birincil anlatı içeriği ve

çizgisinden farklı bir olay çizgisine ait (bununla farklı öykü içeriğine dâhil olan; yani

Page 283: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

266

hikâyenin tamamı için birincil anlatı, bununla birlikte anlatı şimdisi olarak kabul

ettiğimiz film izleme sahnesinin betimlendiği öykü içeriğine dâhil olan) zaman

dilimine işaret ettiğinden dolayı içsel dışöyküsel önceleme örneği olabilir.

AK (69)’da ise bilelek ele gelecek zamanın hikâyesinde çekilen yüklemin

yinelenerek verilmesiyle yinelenen önceleme olarak belirleyebileceğimiz tür

meydana gelmiştir.

AKT’da, yukarıda belirttiğimiz gibi, önceleme tekniğine çok az

başvurulumuş olduğundan, karışık, tamamlayıcı ve kısmî önceleme türlerine

rastlanmamıştır.

3.1.4.7. Zaman Sapmasının Uzanımı ve Kapsamı

AKT’da anlatı şimdisi olarak kabul ettiğimiz hikâyenin ilk tümcesinden, yani öyküde

zaman sapmalarına mekân yaratmak için kesilen andan sonra geçmişe gidilmiştir ve bu

geçmiş, süresi net olmasa da yaklaşık çocuğun yaşı kadar bir süreyi kapsamaktadır. Buna

göre, AKT’da zaman sapmasının, daha doğrusu gerilemelerdeki öykünün kapsamı

yaklaşık dört beş yıldır. Bu geri dönüş dört sayfayı (386-389) içine alır. Sonra tekrar anlatı

anına, yani çocuğun babasını filmden gördüğü ana (Uşundan baştap canagı zambirekçi

Avalbektin atası boldu.) geri dönülmesine kadar yine o belirsiz süre geçmiştir. Sonra

tekrar film ve orada geçenler anlatılır ve tekrar çocuğun geçmişine gidilir. AKT’ta geçmişe

uzanımı okur çocuğun yaşından tahmin ederek yine yaklaşık beş altı yıl olarak saptayabilir.

Anlatı zamanının ölçüm noktası olarak belirlenen çocuğun babasını gördüğü an burada

tekrar bir yineleme biçiminde karşımıza çıkar.

Ancak, zaman sapmasının çözümlemesiyle anlatıdaki zaman çözümlemesi

hakkında kesin bir karara varmak doğru değildir, zira zaman sapmaları anlatı

Page 284: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

267

zamansallığını teşkil eden özelliklerinden sadece bir tanesidir. Örneğin, hız

değişimleri gibi zamansal bozuklukların, kronolojiden sapmalarda görüldüğü gibi

anlatı zamansallığının değişimini önemli derecede etkilediği açıkça görülmektedir.

Bu konular tezin 3.2. Süre alt bölümünde ele alınacaktır (bkz. aşağı).

3.2. Süre

3.2.1. Sayakbay Anlatısında Er Töştük Destanı Kökötöydün Aşındagı Küröş

Tuuraluu Parçasında Süre

3.2.1.1. Anlatı Hızı

Bu bölümde anlatı süresi ile öykü süresi karşılaştırılmaya, destan, destancı ve

dinleyici zamanları arasındaki farklar aydınlatılmaya çalışılacaktır. Ancak, yukarıda

da belirttiğimiz gibi, anlatı süresinin öykü süresiyle karşılaştırılması çok zor bir iştir.

Ayrıca sözlü anlatıda anlatı süresini ölçme işi doğrudan destancının icra etme

yöntemine bağlı olduğu için daha da zordur.

Anlatı süresi ile öykü süresini karşılaştırma, destan, destancı ve dinleyici

zamanları arasındaki farkları aydınlatma konusunda Er Töştük destanının bir sözlü

anlatı eseri olduğunu göz önünde tutarak anlatı hızını ölçmek için şartlı olarak

destanı anlatan şahsın icra zamanına göre bir hesaplama yapmaya çalıştık. Zira sözlü

anlatı için kabul gördüğümüz dinleyici zamanını, başka bir deyişle dinleme zamanını

ölçmeye çalışmak bize göre yanlış olacaktır. Böylece süreyi ölçmede destancının icra

zamanını hedef almalıyız, icra zamanı kavramı ise anlatı zamanı ile örtüşmektedir.

Sonuçta destancı nasıl anlattıysa ve ne kadar zamanda anlattıysa dinleyicinin de

dinleme zamanı o kadar olacaktır. Bununla birlikte, anlatı hızı anlatan kişinin

Page 285: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

268

yorumlama veya anlatma hızına, anlatım hızı da o metnin içeriğine, anlattığı ortama

göre değişiklik gösterir.

Karl Reichl, Türk epik eser icrasının yarı geleneksel tarafının önemini

belirten birkaç görünüşünün (aspektinin) olduğunu savunur ve şöyle devam eder:

Bunlardan biri zamandır. Hikâye anlatısı özel bir zaman gerektirir: dinleyicilerin moralinin

neşeli ve icrayı teşvik eden şartları yansıtmalıdır. Genellikle şölen veya bayramlarda söylenir.

İcra zamanı çeşitli bakımdan özeldir. Meselâ, icra etme ve dinleme sürecinde bir “öznel” ve

“estetik” zaman oluşturulmakta ve bu günlük “nesnel” zaman akışına zıt düşmektedir. Bir

oyunu izleme, hikâye veya bir müzik parçasını dinleme doğrultusundaki zaman yaşantısı ile

bizim saatlerimizin gösterdiği “gerçek” zaman arasındaki fark sözlü sanata özgü değildir. Bu,

Proust’un güzel bir şekilde tarif ettiği okuma sürecinin de özelliğidir: Marsel Combray’deki

teyzesinin bahçesinde kitaba daldığında zamanın nasıl çabuk geçtiğini, Saint Hilaire çanının

ikinci kez çaldığını farketmediğini söyler. Ancak okur tarafından kontrol edilebilen, onun

isteğiyle başlatılıp durdurulabilen kitap okumadan farklı olarak sözlü epik eserinin icrası daha

sıkı bir şekilde sosyal şartlara bağlı olarak ayarlanmaktadır (Reichl 1992: 93).

Reichl’in belirttiği gibi icra zamanı dinleyici tarafından istediği gibi kontrol

edilemez, aynı zamanda dil bilim ötesi etkenler söz konusu olduğundan icra süresini

ölçmek çok zordur.

Biz bu çalışmada destanın yazılı metninden yola çıkarak bir hesaplama

yapmaya çalıştık. SK.ET parçasında anlatı şimdisi olarak tespit ettiğimiz Kökötöy

hanın yoğ aşındaki güreş sahnesinin anlatıldığı bu parça Kökötöy hanın aşının

verilmesi ile başlar ve daha güreş yarışması bile olmadan Er Töştük’ün

konuşmalarıyla son bulur. Buna bağlı olarak, yukarıda dışsal gerilemeli zaman

sapması olarak belirlediğimiz kesiti dışarıda tutarak bir hesaplama yapacak olursak,

öykü süresinin yaklaşık bir günlük olaydan ibaret olduğu kanısına varabiliriz. Bu

parçada kesin bir tarihe göndermede bulunan ifadeler bulunmasa da, zaman

kahramanların hareketlerinde, yapılan işlerde kendini belli etmektedir. Daha açık bir

şekilde izah edecek olursak, önce Bokmurun pehlivan güreşini ilan eder, bunu duyan

Page 286: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

269

Neskara Coloy’a haber verir ve onu bu güreşe çıkmasına ikna eder daha doğrusu

kışkırtır. Sonra bu haberi duyan Serek, karargahında dinlenmekte olan Manas’a gelip

haber verir. Bunun üzerine Manas on iki hanı toplattırıp, hepsiyle teker teker

konuşup, pehlivan güreşine çıkmaya ikna etmeye çalışır. Son olarak sıra Er Töştük’e

gelir ve Er Töştük’ün esaslı sebebini anlatarak, bu teklifi reddetmesiyle öykü son

bulur.

Bu olaylara dayanarak yaklaşık bir günlük olarak tespit ettiğimiz bu zaman

dilimi, anlatıda 563 satır ile 24 sayfada anlatılmıştır. Anlatı ritmindeki zamansal

eşitsizliğin daha açıkça anlaşılması için dışsal gerileme olarak belirlediğimiz AK

(5)’in (bkz. S. 183) anlatı hızını tespit edecek olursak, öyküde yaklaşık yedi yıl yedi

günde geçen bu olayın anlatıda ancak bir sayfa, yani 30 satırla sınırlı kaldığını

görebiliriz. Bu tür eşit olmayan zaman dilimlerini göstermek için, aşağıda SK.ET

parçasını birkaç alt başlığa ayırıp, onlara isim koyarak, bu ayırdığımız kesitlerin

anlatı hızını tespit etmeye çalıştık:

(1) 12.s. (1-21.ss.) Kökötöy’ün A şı

(2) 12-13.ss. (22-50.ss.) Pehlivan Güreşinin İlan Edilmesi

(3) 12-15.ss. (50-134.ss.) Coloy

(4) 15.s. (157-163.ss.) Halkın Coloy’un dış görünüşüne, kahramanlığına

hayran kaldığı ve Manas’ın ordo oyunu oynamakta olduğu sahneyi

dışarıda tutarak, bu kesite Serek’in Manas’a Haber Vermesi adını

verebiliriz.

(5) 15-17.ss. (164-213) Manas’ın Güreşe Pehlivan Araması

(6) 17-18.ss. (214-289) Cügörü

Page 287: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

270

(7) 18-19.ss. (290-338) Er Ürbü

(8) 19-21.ss. (339-408) Kökçö

(9) 21-22.ss. (409-448) Camgırçı

(10) 22-27.ss. (449-651) Er Töştük

10 ayrı kesite ayırdığımız bu bölümlerin iki zaman eksenindeki süresini

karşılaştırmaya çalışalım:

(1) Kökötöy’ün Aşı adını verdiğimiz ilk bölümde anlatıcı anlatımını Manas’ın

yönettiği aşın başlamasından başlatmıştır. Anlatıya girişi sağlayan bu kısa

süre anlatıda bir sayfada, 21 satırda anlatılmıştır.

(2) Pehlivan Güreşinin İlân Edilmesi sahnesinde de yine birkaç dakikalık bir

süre anlatıda da kısa bir şekilde 38 satırda anlatılmıştır. Bu bölümde öykü

süresi ile anlatı süresi neredeyse eşitleşmektedir. Çünkü bu bölümün büyük

bir kısmı Bokmurun’un ilânından, yani konuşmalarından oluşmuştur. Buna

göre bu bölüm bir sahne sayılabilir. Sahne ise öykü ile anlatı zamanı arasında

göreceli eşitlik sağlayan bir anlatı tekniğidir.

(3) Coloy adını verdiğimiz bölümde ise öykü süresinden anlatı süresinin oldukça

uzun olduğunu görebiliriz. Bu bölümde öyküde geçen kısa bir süre, anlatıda

üç sayfada, 84 satırda uzun uzun anlatılmıştır.

(4) Serek’in Manas’a Haber Vermesi bölümünde ise durum bunun tam

tersinedir. Öyküde en az 15 dakika ile 1 saat arasında değişen bir süre

anlatıda ancak yedi satır ile verilmiştir.

Page 288: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

271

(5) Manas’ın Güreşe Pehlivan Araması adını verdiğimiz bölümde öyküde

geçen belirsiz bir süre anlatıda 1,5 sayfaya, yani 49 satıra sığdırılmıştır.

Bundan sonraki beş bölüm genel olarak diyalog biçiminde verilmiş olduğu

için, iki zaman ekseninin süreleri nispeten eşit sayılabilir. Buna bağlı olarak, öykü

zamanında geçen bu konuşmaların anlatıda kaç sayfada veya kaç satırda anlatıldığını

belirtecek olursak:

(6) Cügörü 2 sayfa veya 77 satır;

(7) Er Ürbü yaklaşık 1,5 sayfa veya 49 satır;

(8) Kökçö 1,5 sayfa veya 70 satır;

(9) Camgırçı 1 sayfa veya 39 satır;

(10) Er Töştük 5 sayfa veya 204 satır ile verilmiş olduğu tespit edilmiştir84.

Burada satır ve sayfalardan anlaşıldığı gibi, manasçı Manas’ın Er Töştük ile

olan konuşmasına, doğal olarak, oldukça fazla yer ayırmıştır.

Bizim ele aldığımız SK.ET parçasında, Kırgız sözlü kültür eserlerinin

birçoğunda olduğu gibi, gerçek zamana, kesin bir tarihe hiçbir göndermede

bulunulmadığından destanı ayrı zaman dilimlerine ayırarak bir hesaplama yapmamız,

bu şekilde anlatı hızını bulmamız tamamıyla bir varsayımdan ibaret olmaktadır. İlk

olarak destanda bulunan eşit olmayan zaman dilimlerini; duraklama, sahne, özet,

eksiltileri tespit ederek, anlatının hızını bulmaya çalışalım.

84 bu hesaplamada diyalog arasında geçen anlatıcı sözleri hesaplama dışına çıkartılmadığı için yaklaşık olarak eşitlik sağladığını söyleyebiliriz.

Page 289: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

272

3.2.1.2. Duraklama

Sayakbay, anlatılarını bazen özetleyerek, eksilterek bu şekilde anlatarak, zamanda

hızlandırma yaratırken, bazen duraklama tekniğinden yararlanarak, öyküde

varolmayan bir süreyi dakikalarca, saatlerce anlatarak, anlatı hızını belirli derecede

yavaşlatmıştır. Bu tür yavaşlamaları, yani duraklama örneklerini genellikle

Sayakbay’ın betimlemelerinden görebiliriz. Betimleme gerek geleneksel sözlü

anlatılarda, gerekse yeni yazılı edebiyatlarda sıkça karşımıza çıkan bir anlatı

tekniğidir. Sayakbay’ın kendi anlatılarında insan, tabiat, hayvan ve olay betimlemesi

gibi betimlemelere bolca yer veren ve bu konuda oldukça başarılı olan büyük

manasçı olduğunu önceden de belirtmiştik. Manasçı diğer destanlarında olduğu gibi,

bu küçük parçada da duraklama tekniğinden çok başarılı bir şekilde istifade etmiştir.

Her kahramana geçtiğinde onlarla ilgili önce tanıtıcı bilgiler vermiş, kimdir, hangi

halkın hanıdır, hangi bölgede yaşamaktadır gibi soruların da yanıtını vermiş, sonra da

kişisel özelliklerini kendine has en güzel bir üslûpla betimlemiştir.

AK (70) Coloy’un betimlemesi

Ceti cılı cöö basıp, Yedi yıl yaya olarak, Cetik nayza maylagan, Yetik mızrak yağlayan, Cetimiş alptı caylagan. Yetmiş alp insanı öldüren… Ceti batman buuday cep, Yedi batman85 buğday yeyip, Dan cıttangan çoñ Coloy. Hububat kokan koca Coloy. Cöögö balban, atka cok, Ayakta pehlivan, atta değil. Coloy öñdüü kapır cok. Coloy gibi Kâfir yoktur. Kalbayıp oozu birikpeyt, Kalın dudakları birleşmez, Kandalçının kabınday. Kandalçının86 kını gibi. Birindegen murutu Bir bir sayılıyor bıyığı Aybaltanın sabınday. Aybaltasının sapı gibi. Cılañayak, cılañ baş, Çıplak ayak, çıplak baş, Aybatı kıyın uşunday... Heybeti fazla böylece...(SK.ET,

13)

85 Batman: ağırlık ölçüsü. 86 Kandalçı: bir nevi kılıç.

Page 290: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

273

Sayakbay, AK (70)’te Coloy’u göründüğü gibi değil, abartarak, hayal gücünü

kullanarak kendi bakış açısına uygun bir üslûpla betimlemiş olduğu anlaşılmaktadır.

Buna bağlı olarak, bu tür betimlemeleri öznel betimleme olarak belirlemek

mümkündür. Ayrıca, öznel betimlemelerde gerçekdışı ve abartılmış noktalarla da

sıkça karşılaşmak mümkündür. Bununla birlikte, yukarıda belirttiğimiz gibi,

Sayakbay anlatısında, çevre, hayvan, eşya, olay gibi çeşitli varlık ve nesnelerin

betimlemelerine de sıkça rastlayabiliriz. Örneğin, aşağıda Manas’ın Ordo’sunu şu

şekilde betimlemiştir:

AK (71)

Kak maydandın tübündö, Tam meydanın dibinde, Kan Manastın zor ordo Han Manas’ın büyük sarayı Kalk ortogo tigilgen, Halk ortaya toplanmış, Bir cagına ordonun Bir tarafına sarayın Manas baştık kırk çoro Manas başkanlık eden kırk yiğit Oyun baştap catkanday, Eğlence başlayan insan gibi, Bir burçuna ordonun Bir tarafına sarayın Akkula menen kırk tulpar Akkula ile kırk yürük at Baylap koyso batkıday... Bağlayıp koyarsa sığacak gibi…

(SK.ET, 47)

***

AK (72) Ürbü’nün betimlemesi

“Eki Kemin cerdegen, “İki Kemin’de yerleşen, Esebi cok çeçen er degen, Hesapsız söz ustası er denen,… Kürüçün küzdük aydagan, Pirinçini sonbaharda eken, Kürüçünün kürmögün Pirinçinin ayık otlarını Külükkö berip baylagan... Küheylana verip bağlayan... Kara üñkürdü üy etken, Kara mağarayı ev edinen, Kara tokoy mal etken. Kara orman içine hayvan besleyen. Eybit tazdın er Ürbü, Eybit tazın er Ürbüsü, Sen kandaysın, balbanga, Sen nasılsın güreşe, Toodoy bolgon Coloygo Dağ gibi olan Coloy’a Bir serpişip kaluuga?”... Bir çarpışıp kalmağa?”... (SK.ET, 19)

AK (73) Er Töştük’ün betimlemesi

Caralgan alptın sırttanı Yaratılmış alpın sırtlanı

Page 291: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

274

Caraşıktuu balbanım. Yakışıklı pehlivanım. Alakanday musulman Küçücük Müslümanların Sırttanı eleñ sen Töştük,... Sırtlanıydın sen Töştük,… Toguz bir uuldun kencesi, Töştük, Dokuz kardeşin küçüğü Töştük, Bir kudaydın bendesi, Töştük, Bir Allah’ın kulu Töştük, Elemandın erkesi, Töştük, Eleman’ın şımarığı Töştük, Kün tiygen çöldün çatırı, Töştük, Güneşli çölün çadırı Töştük, Din musulman baatırı, Töştük,.. Müslümanların bahadırıdır

Töştük,.. (SK.ET, 22)

AK (72) ve AK (73)’te insan, kahraman betimlemesiyle karşılaşmaktayız.

Ancak, bu betimlemeler anlatıcı tarafından nesnel bir şekilde anlatılmamış, her ikisi

bir karakter tarafından, yani Manas tarafından anlatılmış, ancak, ilki, yani AK (72)

nesnel bakış açısıyla, ikincisi, yani AK (73) ise öznel bakış açısıyla sunulmuştur.

Buna bağlı olarak, yukarıda verdiğimiz dört anlatı kesitinden ilk iki kesitte, yani AK

(70) ve AK (71)’de öyküde var olmayan bir süre anlatıda belli bir süre alırken ve

zamanda bir duraklama yaratırken, AK (72) ve AK (73) bir karakterin konuşması

biçiminde, yani Manas’ın ağzından anlatılmış olduğundan zamanda tam anlamıyla

bir duraklama yaşanmamıştır. Bu anlatı kesitleri, yani AK (72) ve AK (73) aynı

zamanda bir sahne örneğidirler. Bu yüzden bu kesitlerin anlatılma süresi, öyküde

Manas’ın konuşma süresi ile eşittir.

AK (74)

“Keldi Coloy balban”, — dep, “Geldi Coloy pehlivan”, diye, Kabar ayta salganı. Haber verdi. Bul kabardı ukkanda Bu haberi duyduğunda Caaday uçup ordunan, Yay gibi uçup yerinden, Calañkıçtay er Manas Can alıcı (Azrail) gibi er Manas Şaşıp-şuşup kökcalıñ Alelacele kökcalın Akolpok tonun kiydi ele, Akolpok kürkünü giyindi, Aybanbozdu mindi ele, Aybanboz’a bindi, Kaynap catkan köpçülük Kalabalık çoğunluk Kolgo karay cürdü ele... Düşmana doğru yürüdü… “Coo kaydalap?” oşondo “Düşman nerde?” diyerek o zaman Dayar bolup kaldı ele... Hazır vaziyette

durduydu…(SK.ET, s.16)

Page 292: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

275

AK (74)’te ise farklı bir betimleme, olay betimlemesi ile karşı karşıyayız.

Coloy’un pehlivan güreşine çıktığını duyan Manas’ın aceleyle hazırlanması tek tek

en ince ayrıntısına kadar tarif edilmiştir. Bu tür durumlarda öyküde zaman neredeyse

durma noktasına gelir, son derece yavaşlar. Ancak, hem yukarıdaki AK (72) ve AK

(73), hem de bu AK (74)’te 1.6.1.2. Süre: Duraklama, Sahne, Özet, Eksilti adını

verdiğimiz altbölümün süre kısmında Ricardou’dan alıntıladığımız tabloya uyan bir

duraklama olmamıştır. Bu anlatı kesitlerinde öyküde küçük de olsa bir ilerleme

yaşanmıştır.

Böylece, her betimleme duraklama olarak sayılmamalıdır. Sayakbay,

betimlemeleri genelde sıfat tamlamaları ile verdiği gibi, bir eylemle bütünleştirilerek

de vermiştir.

AK (75)

Menin kanım kaldı bir kaşık, Benim kanım kaldı bir kaşık, Etim kaldı kök caşık. Kendim kaldım bir deri, bir

kemik. Çarpışa turgan çamam cok, Çarpışacak hâlim yok, Alışa turgan aylam cok, Kapışacak çarem yok, Kıyla aytar kebim bar, Anlatacak çok şey var, Ustukan sööktö kemim bar... Ustukan87 kemiğimde eksiğim

var...

AK (75)’te Er Töştük kendisinin güreşe çıkamayacak kadar zayıf düştüğünü

anlatmaktadır. Bu betimleme, anlatı kesitinde italik yazı tipiyle belirtildiği gibi,

eylemle bütünleştirilerek sunulmuştur ve anlatıda akan zaman dışına çıkılmamıştır.

Bu durumda anlatıda bir duraklama yaşatılmaz, yukarıdaki AK (72) ve AK (73)

kesitlerinde olduğu gibi, karakterin konuşma süresi ile anlatıcının anlatma süresi

eşitleşir.

87 Ustukan: kemikli et.

Page 293: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

276

Bunların dışında Genette’in ortaya attığı zaman dışı betimleyici kural tekniği

daha vardır ki, bu teknikten Sayakbay’ın da anlatılarında yararlanmış olduğunu

görebiliriz. Coloy’un betimlendiği ilk kesit, yani AK (70),

Ceti cılı cöö basıp, Yedi yıl yaya olarak, Cetik nayza maylagan, Yetik mızrak yağlayan, Cetimiş alptı caylagan. Yetmiş alp insanı öldüren… Ceti batman buuday cep, Yedi batman88 buğday yeyip, Dan cıttangan çoñ Coloy. Hububat kokan koca Coloy. Cöögö balban, atka cok, Ayakta pehlivan, atta değil.

diyerek, Coloy’u geçmişiyle birlikte betimleyen bu parça bir bakıma zaman

dışı betimleyici kural sayılabilir. Zira, AK (70) olarak belirlediğimiz bu betimleme

ile öyküde zaman durdurulmakta ve anlatıda Coloy’un geçmişine, geçmişteki

kahramanlıklarına gidilmekte ve betimlemenin sonunda zaman öyküde kesildiği

noktaya geri dönülmektedir.

3.2.1.3. Sahne

Destanlarda en sık kullanılan anlatım teknikleri konuşmaya dayalı anlatım

teknikleridir. Sayakbay’ın SK.ET anlatısını bir tiyatro anlatısı gibi düşünmek de

pekâla mümkündür. Çünkü bu parçada olaylar genellikle karakterler arası

konuşmalardan oluşmuştur. Bu bir sahneleme tekniğidir. Sahne olasılığında anlatı

zamanı nispeten öykü zamanı ile eşitleşecektir. Sahne türünde olaylar eksiltiye

uğratılmadan sanki “şu anda” oluyormuş gibi bir izlenim bırakır. Sayakbay bu

anlatısında yeri gelince karakterleri birbiriyle konuşturarak, diyalog üslûbundan

yararlanırken, yeri gelince karakterlerin düşüncelerini, iç dünyasını, duygularını iç

monolog biçiminde vererek sahne olasılığından ustalıkla yararlanmıştır.

88 Batman: ağırlık ölçüsü.

Page 294: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

277

AK (76)

Kalkka carın uguzup: Halka ilan ederek: «Miñ karaça töö saydım,... “Bin kara deve koydum,… Kapır menen musulman Kâfir ile Müslüman Bir tamaşa salsın dep, Bir temaşa yapsın diye, Kan atamdın toyunda... Han atamın düğününde… Kan atamdın söölötü Han atamın heybeti Door kıyamat bolguça, Kıyamet devri oluncaya kadar, Unutulbay kalsın dep,... Unutulmadan kalsın diye,… Kapırdan çıgıp bir balban, Kâfirden çıkıp bir pehlivan, Musulmandan bir balban, Müslümandan bir pehlivan, Cöö küröştü salsın dep,... Yaya güreşi yapsın diye,… (SK.

ET, 13)

AK (76)’da Bokmurun’un halka hitabı, pehlivan güreşini ilan etmesi – dep

‘diye’ nakledici ifadesiyle verilirken, aşağıdaki AK (77) ise – dep ‘diye’ nakledici

ifadelerle birlikte anlatıcının [A], [B] ve [C] kısımlarında görüldüğü gibi, sık sık

araya karışmasıyla anlamı zenginleştirilmi ş, kuvvetlendirilmiştir.

AK (77)

Mancuulardın Neskara Mancuular’ın Neskara’sı Bul sözdü ugup alıptır, [A] Bu sözü duymuştur, «Kalmaktardın kan Coloy “Kalmakların han Coloy Kaçan baydañ tiyet», — dep, Ne zaman yararın dokunur” diye, Kayrat aytıp barıptır. [B] Teskin etmeye gitmiştir. «Kalıñ düynö, sansız mal “Çok dünya, sayısız zenginlik Kökötöygö saydı», — dep, Kökötöy’e saldırdı” diye, Coloy ugup kalıptır. [C] Coloy duymuştur. (SK.ET, 13)

AK (78)

“Kökötöydün köp bayge, “Kökötöy’ün çok ödül, Bir küröşüp köröm, — dep, Bir güreşip bakarım diye, Balbanga çıkkan buruttu Pehlivanla karşılaşan Burut’u Kötörüp urup salam, dep, Kaldırarak vururum diye, Kökötöydün köp bayge Köktöy’ün çok ödül, Ceke özüm alam, — dep Yalnız kemdim alırım diye, Balbanga çıkkan buruttun Pehlivanla karşılaşan Burut’un Bir esebin tabayın, ... Bir hesabını alıyım,… Betteşkendi koyboyun, Karşılaştığımda bırakmayayım, Burut, kalmak eköönö Burut, Kalmak ikisine Oyundu mıktap oynoyun”... Gösteriyi iyice vereyim”…

(SK.ET, 14)

Page 295: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

278

AK (78)’de Coloy’un iç konuşması yukarıdaki AK (77)’de olduğu gibi – dep

ifadesi haricinde, doğrudan aktarılmıştır. Burada bu parçanın herşeyi bilen, Tanrısal

anlatıcı tarafından anlatılmış olduğu bir kez daha belirginleşmektedir. Anlatıcı

Coloy’un iç dünyasını, zihninden geçenleri dep ‘diye’ sözcüğü aracılığıyla

dinleyiciye aktarmıştır.

SK.ET’de diyaloglar, genelde, anlatıcının bazen araya girmeleri haricinde,

dolaysız anlatım biçiminde doğrudan aktarılmıştır. Aşağıdaki kesitlerde anlatıcı

sözleri ile konuşmacıların dolaysız söylemlerini ayırt etmek için anlatıcı sözlerini

italik yazı tipiyle işaretledik.

AK (79)

Kırk çoro karap turganda, Kırk yiğit bakıp durduğunda, Manas buyruk kıldı emi: Manas emir verdi imdi: “Bayge alganı çıgıptır, “Ödül almaya çıkmıştır, Tapkın Coloy darısın, Bul coloy ilacın, Barıp cıyıp, aydap kel, Gidip yığıp, sürüp getir, Din musulman curtunun Müslüman dinindekilerin yurdunu Döö alpının barısın”... Dev alpını tümünü”…(SK.ET, 17)

AK (80)

“Alp — döölördün barısın “Alp-devlerin tümünü Tınbay altı ay uruşup, Durmadan altı ay dövüşüp, Alıp saldım deysiñ,— sen, [A] Alı koydum dersin” sen, Küpüldöp coop kebin, bar, Gürleyerek cevabın hazır, Küröşö turgan ebiñ bar... Güreşecek becerin var… Köp cıyındın kaşı eken, Kalabalığın karşısındaymış, Kökötöy Kandın aşı eken, Kökötöy Han’ın aşıymış, Köp içinde, Cügörü, Halk içerisinde Cügörü, Bir kerekke carap ber... Bir yardımın dokunsun… (SK.ET,

17)

AK (80)’deki Manas’ın Cügörü ile olan konuşmasında alıntı sözleri

kullanması bakımından ilginçtir. Burada [A] olarak işaretlediğimiz kısımdan Manas

Cügörü’nün önceden konuşmuş olabilecekleri sözlerinden alıntıladığını görebiliriz.

Page 296: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

279

AK (81)

Anda Ürbü munu aytat: O zaman Ürbü şunu söyler: “Kokuy, Kankor, ne deysiñ? “Aman, hunhar, ne dersin? Nalat kankor ne deysiñ? Lanet hunhar ne dersin? Cardı cürüp bayıdım, Fakir idim zengin oldum, Calgız cürüp köböydüm, Yalnız idim çoğaldım, Kulaalı bagıp kuş kıldım, Kulalı besleyip kuş yaptım, Kurama cıyıp curt kıldım,... Karma boylardan bir yu rt

yaptım89, Baygesin men albaymın, Ödülün ben almayacağım, Kalmagıña barbaymın. Kalmağına gitmeyeceğim. Coloygo baram dep böödö, Coloy’a giderim diye boşuna, Ölüm bolup kalbaymın... Ölüp kalmayayım … (SK.ET,

57)

AK (81)’de ise kalın yazı tipiyle işaretlediğimiz kısımdaki Ürbü’nün

konuşmaları son derece ilginçtir. Bu kısım ÇV.KA’daki Kökötöy hanın vasiyet

sözlerine çok benzemektedir.

AK (82)

“Er Töştük saga kezigip, “Er Töştük seninle görüşüp, Cok eken menin armanım, Yokmuş benim hazinim, Caralgan alptın sırttanı Yaratılmış alpın sırtlanı Caraşıktuu balbanım. Yakışıklı pehlivanım. Alakanday musulman Küçücük Müslümanların Sırttanı eleñ sen Töştük,... Sırtlanıydın sen Töştük,… (SK.ET,

22) Erdikti epsiz salıp ber, Töştük, Erliği hesapsız yapı ver Töştük, Men aytkancakka barıp ber, Töştük, Benim söylediğim tarafa gidiver

Töştük, Balbanga ,başıñ tıgılsın, Töştük, Pehlivana kafan batsın Töştük, Alışkan kalmak cıgılsın, Töştük, Güreştiğin Kalmak yıkılsın Töştük, Toguz bir uuldun kencesi, Töştük, Dokuz kardeşin küçüğü Töştük, Bir kudaydın bendesi, Töştük, Bir Allah’ın kulu Töştük, Elemandın erkesi, Töştük, Eleman’ın şımarığı Töştük, Kün tiygen çöldün çatırı, Töştük, Güneşli çölün çadırı Töştük, Din musulman baatırı, Töştük,.. Müslümanların bahadırıdır Töştük,..

(SK.ET, 22) Karmaşıp tüpkö cete kör, Töştük, Güreşip sonunu getiriver Töştük, Attap bir başın kete kör, Töştük, Atlayıp onların kafasını geçiver

Töştük, “Töştügübüz cıktı”,— dep, “Töştük’ümüz çıktı” diye,

89 Karma boyları bir araya getirdim, bir millet yaptım.

Page 297: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

280

Musulman curtu süyünsün, Töştük. Müslüman halkı sevinsin Töştük. “Töböñdön tiygen kantet”,— dep, “Allah’ın cezası ne yapıyor” diye, Kapırdın kalkı küyünsün, Töştük. Kâfir topluluğu kederlensin, Töştük. Karmaşkan Coloy tüz bolsun, Töştük,

Güreşen Coloy düzelsin Töştük,

Akır zaman curtuna Ahiret zaman yurduna Aytılganday iş bolsun, Töştük, Denilecek iş olsun Töştük, (SK.ET,

23)

AK (83)

“Baatır Manas kökcalım, “Cesur Manas kaplanım, Kapır menen musulman Kâfir ile Müslüman’ın Kaynap turgan cerinde Kaynaştığı bir yerde Kaardanıp bir atsañ Sinirlenip vurursan, “Balbanga aytsam tüşpöyt”, dep, “Pehlivan güreşine çıkmadı”

diye, Kanımdı töksöñ men mına. Kanımı dökersen ben hazırım. Tüşpöy turgan sebebim, Çıkmayacak sebebim, Irdap berem ırımdı,...” Söylerim şimdi şarkımı,...”

(SK.ET, 25)

Yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi, Sayakbay sahneleme tekniğinden

yararlanarak, sözü karakterlere aktarmış, bu şekilde anlatıcıyı da aradan çekerek ve

dinleyicilerine olaya doğrudan tanık oluyor izlenimi bırakarak, anlatıyı sahne

oyununa dönüştürmüştür. Yukarıdaki anlatı kesitlerinde; AK (80), AK (81), AK (82)

ve AK (83)’te konuşmalar birinci şahıs ağzından anlatılmış, bu şekilde anlatı birinci

şahıs anlatısına dönüşmüştür.

Sayakbay anlattığı tüm diğer destanlarında olduğu gibi, bu parçada da

kahramanın tek kişi ile olan ilişkilerini (konuşması, sohbeti, tek başına mücadelesi)

zaman yönünden kısaltarak anlatmamıştır. Zaten ister yazılı ister sözlü kültür olsun,

bu tarz sahneler genelde zaman bakımından kısaltılarak anlatılamaz, zira bunlarda

zaman olayın geçtiği gerçek zamanla eşittir. Bu tür durumlardaki anlatı zamanının

gerçek zamana denk düşmesinin “gerçeklik özelliği hâkimdir. Sayakbay da karakter

konuşmalarını, iç ve monologlarını, düşüncelerini dolaylı veya doğrudan aktararak,

anlattığı sahnenin inandırıcılığını ve kuvvetini artırmıştır. Bu şekilde Sayakbay, olayı

Page 298: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

281

fizikî zamana yakınlaştırarak, gerçeğe de yakınlaştırmış oluyor. Bu durumda,

İbrayev’in belirttiği gibi, “olay zaman içinde değildir, olayla zaman eşittir” (1998:

123).

3.2.1.4. Özet

Anlatı ritmini düzenleme tekniklerinden biri özetleme tekniğidir. Sayakbay SK.ET

anlatısında özetleme tekniğinden yararlanarak, Kökötöy hanın yoğ aşını aşağıdaki

AK (84)’te görüldüğü gibi, öyküde nispeten daha uzun sürede geçen olayı kısaltarak

21 satıra sığdırmıştır. Bu şekilde anlatı hızının artmasını sağlamıştır.

AK (84)

Kökötöy aşı bolgondo, Kökötöy aşı olduğunda, Kapır menen musulman Kâfir ile Müslüman Kara kurttay kıcıldap, Siyah böcek gibi çoğalıp, Kaynap cerge tolgondo. Kaynayıp yere dolduğunda. Kökötöydün aşında, Kökötöy’ün aşında Kapır menen musulman Kâfir ile Müslüman Kaş kaytarar bir can cok, Geri çevirecek bir canlı bile yok, Kabılan Manas başında. Kaplan Manas işin başında.

(SK. ET, 12)

SK.ET parçasında AK (84) haricinde özetleme tekniğine rastlanmamıştır. Bu

anlatı kesitinden sonra olaylar tiyatro sahnesinde olduğu gibi gelişmiş, anlatıcı

betimlemeleri, konuşmaları tüm ayrıntılarına kadar vererek, anlatı hızını son derece

yavaşlatmıştır. Aslına bakılırsa, yukarıdaki anlatı kesiti SK.ET destanının

Kökötöydün Aşındagı Küröşü Tuuraluu parçasına göre bir özet iken, bu parçanın

tamamı Er Töştük destanına girişi sağlayan bir özettir.

3.2.1.5. Eksilti

Yukarıda belirttiğimiz gibi, Sayakbay bu parçada olayları bütün ayrıntılarına kadar

işleyerek, zamanın yavaş akmasını sağlamıştır. Böylece, eksilti tekniğinden

Page 299: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

282

neredeyse hiç yararlanmamış olduğunu görmekteyiz. Ancak, yukarıdaki özet olarak

nitelendirdiğimiz AK (84) aynı zamanda bir eksiltidir. Eksiltide olaylar öyküde belli

bir süre alırken, anlatıda ise sıfıra indirilir, böylece anlatıda hız sonsuza ulaşır.

Sayakbay da eksilti olarak belirlediğimiz kısımda parça için gereksiz gördüğü

Kökötöy hanın yoğ aşına kadar olan bilgileri, onun ölümü, kara aşı vs. gibi ayrıntıları

vermeyerek, anlatı hızını son derece artırmıştır.

3.2.2. Sayakbay Anlatısında Manas Destanı Kökötöydün Aşı Parçasında Süre

3.2.2.1. Anlatı Hızı

Bu bölümde de yukarıda destanın yazılı metninden yola çıkarak bir hesaplama

yapılmaya çalışılacaktır. Ele aldığımız Kökötöydün Aşı parçasında anlatı şimdisi

Kökötöy hanın ölümüyle başlayan kısımdır, dolayısı ile bu anlatının esas öyküsü

Kökötöy hanın ölümüyle başlar ve onun yoğ aşıyla son bulur. Başka bir ifadeyle,

öykü süresi, anlatının içinde yer alan zaman sapmalarını; dışsal gerileme ve

öncelemeleri hesaplama dışı bırakırsak, yaklaşık altı-yedi yıl olarak saptanabilir. Bu

altı-yedi yıl içerisinde olan olaylar yazıda 7150 satır ile 61 sayfada anlatılmıştır. Bu

eşit olmayan zaman dilimlerini göstermek için, SK.KA parçasını birkaç alt başlığa

ayırarak hesaplama yapmaya çalıştık; bunu yaparken de ayırdığımız her parçaya isim

koyduk.

(1) 5. s. (1 - 45) Kökötöy hanın geçmişinden bahsedildiği, Kökötöy han ile

ilgili tanıtıcı bilgiler sunulduğu için Kökötöy Han adını verdik.

(2) 5 - 6.ss. (46 - 106) Manasçı bu bölümde Bokmurunu tanıtır: Bokmurun

Page 300: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

283

(3) 6 - 7.ss. (107 - 326) Bu bölümü 248 - 290.satırlarda anlatılan Manas’a

haber verilmeyip, cenazeye katılmaması ile ilgili bir önceleme

biçiminde verilen kısmı dışarıda tutarak, bu bölüme Kökötöy Hanın

Cenaze Töreni adını verebilir.

(4) 8 - 10.ss. (327 - 591) Bokmurun’un Ko şoy’a Aşı Nasıl Yapacağını

Danışması

(5) 10 - 11.ss. (592 - 672) Aş İçin Yer Seçmesi

(6) 11 - 12.ss. (673 - 823) Bokmurun’un Göçü veya Üç-Karkıra

(7) 12.s. (824 - 897)Aşa Hazırlık

(8) 12 - 19.ss. (898 - 1698) Davet

(9) 19 - 25.ss. (1699 - 2352) Davetlilerin Gelmesi; a. Dost Misafirler: (1832

- 2190); b. Düşman Misafirler: ( 1937 - 2191); c. Neskara: (2192 -

2351).

(10) 25 - 30.ss. (2353 - 2930) Neskara’nın Kötülüğü; Maanikeri İstemesi

a) 28.s. (2684 - 2774) Bokmurun’un Maaniker’i Vermek için

Koşoy’a Danışması

b) 28-30.ss. (2775 - 2930) Koşoy’un Manas’a Ulak Göndermesi:

(11) 30 - 33.ss. (2984 - 3360) bu bölüme 30. sayfada ikinci kez daha ortaya

çıkan yinelemeli anlatı türünden (2931 - 2984) Manas’a Haber

Verilmemesi olayını dışarda tutarak, Aydar’ın Manas’a Haberi

İletmesi olarak adlandırabiliriz.

(12) 33.s. (3361 - 4070 ) Manas’ın Bokmurun’a Yardıma Gelmesi

Page 301: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

284

a) 35-36.ss. (3599 – 3695) Koşoy’un Maaniker’i Verelim Demesi

b) 36-39.ss. (3696 – 4069) Manas Koşoy’un Teklifini Reddetmesi ve

Düşmanları Susturması

(13) 39 - 40.s. (4070 –) Aştaki Eğlence

(14) a) 40 - 48.ss. (4100 – 5023) Pehlivan Güreşi: Koşoy ve Coloy güreşir,

Koşoy kazanır.

42 - 43.ss. (4390 – 4479) Manas’ın Gerçekleşmeyen Arzusu

43 - 44.ss. (4480 – 4654) Kandagay

44 - 46.s. (4655 – 4720) Koşoy’un Duası

b) 48-54.ss. (5024 – 5437) Er Eñi ş: Agış ve Tükübay yarışır, Agış

kazanır.

50-52.ss. (5084 – 5241) Kanıkey’in Beyanı

54.s. (5438 – 5504) Manas’ın Akun Han ile Bel Kuda90 Olması

c) 54.s. (5506 – 5509) Töö Çeçüü91: sadece 5 satırda anlatılmış.

Oroñgu

54-56.ss. (5510 – 5725) At Yarışına Hazırlık

d) 56-64.ss. (5726 – 6402) Er Sayış: Manas ve Koñurbay yarışır,

Manas kazanır.

56-60.ss. (5894 – 6075) Akolpok

61-62.ss. (6076 – 6173) Almambet Güreşmek İster

90 Bel kuda, daha doğmayan çocuklar için dünür olma.

Page 302: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

285

e) 64-66.ss. (6403 – 6595) Cambı Atış: Manas kazanır.

f) 66-70: (6596 – 6987) At Yarı şı: Akkula kazanır.

(15) 70.s. (6988 – 7027) Mancu, Kalmak, Hıtayların Akkula’nın Ödülünü

Yağma Edip Manas’ın halkını Dövmesi

(16) 71.s. (7028 – 7151) Manas Kurtarması

Şimdi Sayakbay Karalayev’in Kökötöydün Aşı destan parçasını ayırdığımız

bu bölümlerin süresi ile öykü süresini karşılaştıralım:

1. Kökötöy Han: bu bölümde öyküde geçen yaklaşık Kökötöy hanın yaşı kadar,

yani yaklaşık 80-90 yıllık bir geçmişi anlatıcı yaklaşık bir sayfaya, 45 satıra

sığdırılmıştır.

2. Bokmurun adını verdiğimiz bu bölümde manasçı Bokmurun ile ilgili tanıtıcı

bilgiler vermiş ve yaklaşık Bokmurun’un yaşı kadar süren bu olay anlatıda 2

sayfada, 60 satırda anlatılmıştır.

3. Kökötöy Hanın Cenaze Töreni: bu bölümde Sayakbay Karalayev’de aşın ne

kadar süre sonra verilmiş olduğu kesin belirtilmese de, başka bazı kaynaklara

dayanarak92, yaklaşık üç yıllık bir öykünün anlatıda yaklaşık 2,5 sayfa, yani

219 satırda anlatılmış olduğunu bulabiliriz.

4. Bokmurun’un Ko şoy’a Aşı Nasıl Yapacağını Danışması: bu bölümde

Bokmurun ile Koşoy’un diyaloğu anlatılmıştır. Bokmurun Koşoy’a aşı nasıl

yapacağını danışıyor. Yaklaşık 5-10 dakikalık bir diyalog: karşılıklı konuşma

metni 2,5 sayfada, 264 satırda anlatılmıştır.

91 Töö çeçüü, eski Kırgızların düğünlerde oynanan geleneksel oyunlarından biri, çıplak kadının kazılan çukurdaki devenin bağlandığı kazığı çıkarıp, deveyi serbest bırakması oyunu.

Page 303: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

286

5. Aş İçin Yer Seçmesi parçası altında Koşoy aşın düzenlenebileceği yerleri,

sırasıyla Sarı Arka, Suusamır, Üç Karkıra’yı betimlemektedir. Betimleme 80

satır, yani 2 sayfayı oluşturmaktadır. Sonunda aş vermek için uygun bir yer

olarak Üç Karkıra seçilir.

6. Bokmurun’un Göçü veya Üç-Karkıra: bu bölümde Bokmurun’un bütün

varlığını, halkını toplayıp Üç Karkıra’ya doğru göç etmesi anlatılmıştır.

Bokmurun’un yaşadığı yer olan Taşken şehrinden, Ker-Özön boyu, Kozu-

Başı ve Aksı’dan geçerek Üç Karkıra’ya at sırtında ve yaya gelmesini göz

önünde tutarsak, bu göç süresi yaklaşık bir ayı bulacaktır. Böylece, yaklaşık

bir ay kadarlık süre 150 satırda öykülenmiştir.

7. Aşa Hazırlık: Metinden tanık olduğumuz gibi, bu hazırlık esnasında özel

çadırlar dikiliyor, bayraklar asılıyor, öküzler, develer kesiliyor. Onların etleri

pişiriliyor. Buna bağlı olarak, gerçekte 3-4 günü alabildiğini düşündüğümüz

bu olay 1 sayfada, yani 73 satırda anlatılmaktadır.

8. Davet: Metnin en büyük epizotlarından biridir. Burada davet edilecek

halkların tek tek yaşadığı bölgeler, o bölgelerin coğrafî özellikleri, hanına

kadar tek tek betimlenerek sıralanmıştır. Bu sıraladığı yerler şimdiki Sibirya

bölgesi, Sayan Altay dağları ve Çin, Afganistan, Mısır, hatta Arap ülkelerine

kadar uzanan bölgelerdir. Bu bölgelere atla gidip gelmesi en az bir yılı

alacaktır. Zaten metinde de bundan bahsedilmektedir. Ulak Aydar’ı Manas

elini ayağını bağlayıp esir aldığında, gidip davet edip geleceği daha altı aylık

yolunun kaldığını, bu yüzden biran önce bırakmasını rica ettiği sahneden de

92 Örneğin, Sagımbay başta olmak üzere birçok manasçıların varyantında 3 yıl sonra verilir.

Page 304: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

287

bu mesafenin süresini saptayabiliriz. Böylece yaklaşık bir yıl süren bu olay

anlatıda 7 sayfada, yani 800 satırda anlatılmıştır.

9. Davetlilerin Gelmesi: Bu bölüm de metnin en büyük bölümlerinden biridir.

Burada da davet edilenler tek tek sıralanır. Kokon’dan Cügörü, Oogan hanı

Akun, Ancıyan’dan Sınçıbek, ... Kalmaklar’ın Coloy’u, Şibee’nin hanı

Orokkır, Keçil’in hanı Koñurbaylar sayısız çok askerleriyle birlikte gelirler.

Bu misafirlerin gelmesini de yine Koşoy’un Aydar’a arı barsan altı ay, beri

kelsen altı ay ‘gidişin altı ay, dönüşün altı ay’ diye söylemesinden yola

çıkarak, altı ay olarak belirleyebiliriz. Yaklaşık altı aylık bu süre anlatıda altı

sayfada anlatılmıştır.

10. Neskara’nın Kötülüğü; Maanikeri İstemesi parçasında Neskara’nın

Manas’ın yokluğunu fırsat bilerek, Bokmurun’u tehdit edip Maanikeri

istemesi ve ocaktaki etleri yağmalayıp, kırk çoro’yu dövmesi; bundan çok

korkan Bokmurun’un Maaniker’i verip kurtulmak için Koşoy’a danışması;

Koşoy’un Manas’a ulak göndermesi gibi konular işlenmiştir. Burada yine

öyküde geçen belirsiz bir sürenin anlatıdaki uzunluğu sayfa ile 6, satır ile 577

satırdır.

11. Aydar’ın Manas’a Haberi İletmesi parçasında 30. sayfada Manas’a Haber

Verilmemesi durumunu manasçı bir kez daha hatırlatmış ve sonra

Bokmurun’un, ortaya çıkan kargaşa ile başedemeyince Manas’tan yardım

istemek zorunda kaldığı, böylece Aydar’ı Manas’a haber vermeye yolladığı

sahnesini yaklaşık üç sayfada, yani 376 satırda anlatmıştır.

Page 305: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

288

12. Manas’ın Bokmurun’a Yardıma Gelmesi: Bu bölümde Manas’ın Kırk

Çorosu’yla birlikte Bokmurun’a yardıma gelmesi anlatılmıştır. Ayrıca, bu

bölümde Manas ile Koşoy, Manas ile Neskara arasındaki konuşmalar,

Manas’ın düşmanları susturması olayları yer almıştır. Burada Neskara ile olan

konuşması sırasında Manas’ın gençliğindeki kahramanlıklarını anlatan geriye

dönüşleri dışta tutarak bir hesaplama yaptığımızda, Manas’ın Karkıra’ya

gelmesi ve aştaki kargaşalığı susturmasına kadar geçen belirsiz bir süre

anlatıda yaklaşık 6 sayfaya, satırlarla 709 satıra sığdırılmıştır.

13. Aştaki Eğlence: Bu bölüm aşağıdaki alt bölümlerden oluşmaktadır:

a. Pehlivan Güreşi: Pehlivan güreşine karşı taraftan Coloy’un çıkması üzerine

Manas kendi hanlarından ona karşı gelecek kimseyi bulamaz. Uzun

uğraşlardan sonra Koşoy’u bu güreşe çıkmasına ikna eder. Bu sırada Manas

çocuk sahibi olamadan yaşlanmakta olduğunu söyleyip Koşoy’dan dua ister.

Ayrıca, bu bölümde Kanıkey’in diktiği Kandagay da uzun uzun betimlenir.

Böylece öyküde geçen uzun bir süre anlatıda 8 sayfada anlatılmıştır, satırlarla

belirtecek olursak 923 satırdır.

b. Er Eñiş: Bu bölümde Agış ile Tükübay arasında geçen yarışma anlatılmıştır.

Arada geçen Kanıkey’in beyanı ve Manas’ın Akun han ile bel kuda olması

gibi olayları dışarıda tutarak hesaplayacak olursak öyküde geçen belirsiz bir

sürenin anlatıdaki uzunluğu 6 sayfa; yani 413 satırdır.

c. Töö Çeçüü: Bu bölümde töö çeçüü oyununun yapıldığı zaman anlatılmadan

eksiltiye uğratılmıştır. Bu destancıdan değil, bizim düşüncemize göre

derleyiciden veya yayıncıdan kaynaklanan durumdur. Böylece öyküde belli

Page 306: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

289

bir süre alan bu oyun anlatıda ancak 5 satıra sığdırılmıştır. Bundan sonra

atları hazırlayıp, yarışa sokmalarıyla ilgili kısım anlatılır. Koñurbay

Algara’sını, Neskara Açbuudan’ını, Bokmurun’un Maaniker’ini, Manas

Akkula’sını ve diğer tüm kahramanlar da bindikleri en yürük atlarını yarışa

gönderirler.

d. Er Sayış: Bu bölümde Koñurbay ile Manas’ın mızrak yarışı tasvir edilmiştir.

Manas’ın Akkula’yı yarışa gönderip yaya kalacağını önceden bilen Koñurbay

böylece Manas’tan öç almak için yarışa çıkar. Bu bölümde ayrıca,

Koñurbay’ın yarışa çıkıp Manas’ı öldürebileceğini önceden hisseden

Kanıkey’in Kökötöy hanın ölümünden işte bu güne kadar dikip hazırladığı

zırh ak olpok hem anlatıcı sesiyle, hem de Kanıkey’in kendi sesinden uzun

uzun betimlenir. Bunun haricinde Almambet’in de Koñurbay’dan öcünü

alabilmek için bu yarışa çıkmak istediğini ve buna bağlı olarak kendi

geçmişini anlattığı sahneler yer almıştır. Böylece günlerce süren Er Sayış

yarışı anlatıda içinde yer alan alt anlatılarıyla birlikte altı sayfada, 676 satırda

anlatılmıştır.

e. Cambı Atış: Bu bölümde Kırgız, Hıtay, Mancu ve başka halkların önde gelen

okçuları Cambı Atış’a katıldığını ve Manas’ın kazandığı anlatılmıştır.

Anlatıda iki sayfada, 192 satırda anlatılmıştır.

f. At Yarı şı: Bu bölümde Manas’ın Akkula’sının kazanması anlatılmıştır.

Öyküde geçen yaklaşık bir yıllık bu olay anlatıda sadece 391 satırda

anlatılmıştır.

Page 307: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

290

14. Mancu, Kalmak, Hıtaylar Akkula’nın Ödülünü Ya ğma Edip Kırgızları

Dövmesi adını verdiğimiz bu bölümde yarıştan Manas’ın Akkula’sının

çıktığını çekemeyen düşmanların Akkula’nın ödülünü zorla alıp Manas’ın

kırk çoro’sunu dövdüğü anlatılmıştır. Bu sürenin anlatıdaki uzunluğu ise 39

satırdır.

15. Bu Kargaşadan Manas’ın Kurtarması: Bu bölümde anlatılan ödülü

yağmalayıp, kırk çoroyu dövmesi üzerine Manas’ın düşmanları dövüp,

yerinden kovmasıyla geçen bu süre anlatıda 123 satıra sığdırılmıştır.

Bu çözümlemeden her anlatıda olduğu gibi, SK.KA’da da eşit olmayan

zaman dilimleri bulunduğu anlaşılmıştır. Bu çözümlemede bir yandan, çok kısa

zaman içeren oldukça uzun sahnelerin öneminin artması ile anlatının 13.a:’daki gibi

kademeli yavaşlaması, diğer yandan da bir bakışa bu yavaşlamayı telâfi etmek üzere

13.c:’deki gibi eksiltiler görülmüştür.

3.2.2.2. Duraklama

Yukarıda belirttiğimiz gibi, duraklamada anlatı zamanına eşit düşen bir öykü zamanı

yoktur, öyküde zaman durmuştur, anlatıda ise sınırsızdır. Duraklamalar genelde,

tabiat tasvirlerinde, kahramanların betimlemesi gibi betimlemelerde karşımıza çıkar.

Sayakbay Karalayev anlattığı destanlarda betimlemelere bolca yer veren bir

manasçıdır. Örneğin, vatanın her toprağını betimlemede, Sayakbay her yerin, her

coğrafî bölgenin kendine has özelliklerine değinerek, hiçbir zaman birbiriyle

karıştırmadan, her birine ayrı ayrı betimlemeler, benzetme ve metafor gibi, üslûp

araçlarından kullanarak tasvir eder. Kökötöy’ün aşında da aşa davet edilecek yerleri

sıralarken her yerin tabiatına, özelliklerine de değinerek, en güzel ifadelerle betimler.

Page 308: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

291

AK (85)

Ataktuu ceriñ Sarı-Arka, Çok meşhur yerin Sarı-Arka, Munun cayın aytayın: Bunun özelliğini söyleyim: Tomuktay bolgon toosu cok, Aşık kadar da dağı yok, Tokum batar koosu cok.... Teğelti sığacak vadisi yok... Sarı-Arka suusuz çöl eken.... Sarı-Arka susuz çöl imiş... Suusamırga barışsak, Suusamır’a gidersek, Öyüz-büyüz ceri tar, Kıyı-cihet yeri dar, Nayzanın başı çabışar, Mızrakın ucu kapışır, Adamdın başı kagışar, İnsanın başı sıkışır, Kalayık batpay turuşar, Halk sığamaz oraya, Kabarıp caman uruşar. Kabarıp fena kapışır. Öndürü çalkak, kerüü cok, Deresi dik değil, otlak yok, Ölçölüü cer Suusamır, ... Ölçülü yerdir Suusamır,... (SK.KA, 10)

Burada manasçı, günümüz Kırgızistan’ındaki Suusamır yaylasını

betimlemektedir. Bizim amacımız anlatıda zaman çeşitlenmesi ile sınırlı olduğundan,

burada Sayakbay’ın betimlemelerde hangi dilsel vasıtalardan yararlandığı konusunu

irdelemeyeceğiz. Bizi asıl ilgilendiren, bu betimlemenin öykü zamanı ile anlatı

zamanını nasıl etkilediğidir. Bu betimlemede, bize göre zaman tamamıyla durmuş

değildir. Dil bilgisinde fiil olarak nitelendirdiğimiz sözcükler genellikle bir hareketi

bildirir. Hareketin olduğu yerde de mutlaka bir zaman vardır. Bu betimlemenin

zamanı öyküde Koşoy’un konuşma süresi, yani Suusamır’ı tarif ettiği süre ile

örtüşür. (Zaten hiçbir örneğin gerek zaman sapmaları, gerekse anlatı süresi ve sıklığı

bakımından kabul edilmiş tanımlamalar ve kavramlara tam tamına uyan ve kesin

sınırlarla ayrılan bir örnek olmadığı araştırma esnasında tespit edilen bir gerçektir.)

Bunun gibi betimlemelere destanda sıkça karşılaşılmaktadır:

AK (86)

Atı ugulat Karkıra, Şanı duyulur Karkıra, Artıkça başka oşo cer. Ayrıca farklıdır o yer. Müdürülör añgek cok. Ayak sürçer çukur yok. Cilik çagar taşı cok, İlikli kemik kırmaya taşı yok, Say-sayınan şarkırap, Dere-çayından şarıldayarak, Minden bulak kuyulgan, Binlerce pınar dökülen,

Page 309: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

292

Ükürçünün oyuna, Ükürçü’nün deresine, Üç-Kapkaktın boyuna Üç-Karkıra kıyısına Kemegeni kazçuu cer. Ocağı kazacak yerdir. Kerilgen özön Kegen - Suu, Şaşaalı vadidir Kegen-Su, Keñ boylop attı çapçuu cer, Geniş kıyısından at koşturacak yer, Keñ tamaşa salçu cer, Bolca eğlenilecek yer, Üç-Karkıra özönü Üç-Karkıra vadisi Aş berüüçü cer oşol. ... Aş verecek yer odur... (SK.KA,

11)

Bir başka betimleme örneği olan, pehlivan güreşine er seçtikleri zamanki Er

Töştük’ün tanıtılma sahnesi de duraklamaya örnek olacak tiptendir:

AK (87)

Kayran Töştük kanetet, Zavallı Töştük ne yapsın, Oñ dalısı keñ eken, Sağ omzu genişmiş, Oyrottu buzar er eken. Oyrat’ı93 bozguna uğratacak bir

ermiş. Bilegi coon, taş cürök, Bileği kalın, taş kalpli, Balbandıgı başka eken. Pehlivanlığı bir başka. Tuulgan erdin sırttanı, Hayata gelen erin kaplanı, Özü eldin kutmanı, Kendisi halkın sevip saydığı, Artık baatır can eken.... Bir başka kahraman bir canmış... Eti kalgan kök caşık, Eti kalmış bir deri, Kanı kalgan bir kaşık. Kanı kalmış bir kaşık.

(SK.KA,.25)

Urumkan’ın oğlu Kökbörü’nün tanıtıldığı diğer bir örnekte Sayakbay’ın Er

Töştük’ün betimlenmesinde kullandığı yöntemin bir benzerini kullandığını görürüz:

AK (88)

Urumkan uulu Kökbörü, Urumkan oğlu Kökbörü, Ayabagan er eken. Oldukça güçlü bir er imiş. Keñ kökürök, cayık töş, Geniş omuzlu, üçgen vücutlu, Arı balban, arı şer, Hem pehlivan, hem cesur, Sakalı suydañ birindep, Sakalı ipek gibi ve azıcık, Kösöölügü bar eken, Köselik yönü de var imiş, Salışıp coogo bolgon maş, Kapışıp düşmanla alışkın, Kösömdügü bar eken... Üstatlık yönü de var imiş... (SK.KA,

26)

93 1. oyun, eğlence; 2. kalabalık halk; halk; 3. Kalmuklara Kırgızlar arasında Oyrat da denilmektedir. Burada bu kelimeyle söz sanatı yapılmış. Yani, bir kelimeyle her üç anlamı verilmesi söz konusudur.

Page 310: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

293

Bu örneklerden anlaşıldığı gibi, anlatı hızı sınırsız, öyküde ise zaman

neredeyse durmuştur. Ancak, ikinci örnekteki eken/imiş sözcüğü bir yardımcı fiildir;

fiil daha önce belirttiğimiz gibi bir hareketi, durumu ifade eder, fakat buradaki eken

yardımcı fiili durum bildiren var sözcüğü ile birlikte gelerek bir hareketi değil,

durumu ifade etmektedir. Böylece öyküde akıp giden zaman bir parça

duraklatılmakta, anlatı hızı ise yavaşlatılmaktadır. Ayrıca Kanıkey’in betimlendiği

sahnede duraklama daha da belirginleşmektedir:

AK (89)

Kara surdun suluusu, Esmerlerin güzeli, Musulmandın nurduusu, Müslümanın nurlusu, Uzun çaçtın ıktuusu, Uzun saçlının beceriklisi, Urgaaçının mıktısı... Dişilerin en iyisi... Oyron ceñeñ Kanıkey... Güçlü yengen Kanıkey... (SK.KA,

59)

Aynı şekilde manasçı, destanda hemen bütün kahramanları karakteristik

özelliklerine göre ifadeler seçerek, en güzel biçimde tarif etmiştir. Örneğin, düşman

tarafın kahramanlarını kötü şeylerle kıyaslayarak, kaba bir üslûpla tasvir ederken,

Manas, Almambet, Koşoy gibi millî kahramanlara ulu, bilge, kutsal gibi ifadelerle

tasvir etmiştir. Örnek olarak Koñurbay ve Manas betimlemelerini karşılaştıralım:

AK (90)

Manas’ın tasviri:

Maylagan buuday cüzdönüp, Yağlanmış buğday renk yüzlü, Küügüm tuman közdönüp, Alacakaranlık renginde gözü, Kankor Manas kabılan, Hunhar Manas kaplan, Şay koldogon oluyañ, Şehitlerin himâye ettiği evliyan, Keñ kökürök, cayık töş, Göğsü geniş, üçgen vücutlu, Kelbersigen kara köz, Mağrur bakışlı kara göz, Kara çaar kabılan Karala benekli kaplan, Kaptalınan çamınıp, Yan tarafından atılıp, Çolok kök cal artsan Topal mavi yeleli aslan, Cara tartçu nemedey Karnını yaracakmış gibi, Böyrögünön kamınıp, Böbrek tarafından hazırlanıp,

Page 311: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

294

Arbagı biyik kök calıñ, Hamisi büyük bozkurdun, Taalayı artık kabılan Talihi fazla kaplan Astı cagın karasa Ön tarafından bakarsan, Altı miñ erdin sürü bar, Altı bin erin heybeti var, Artın sala bergende Arkasına dönerse Acıdaardın turu bar. Ejderhanın görünüşü var. Bettep pende kelbegen, Karşısına bende çıkmayan, Bet alıp duşman ceñbegen. Karşılaşıp düşman yenmeyen.

(SK.KA, 58-59)

AK (91)

Koñurbay’ın tasviri:

Körör bolsoñ Koñurbay Bir bakarsan Koñurbay Kök colborstoy çamınıp, Aç kaplan gibi sıçrayıp, Catkan ittey kaşı bar, Yatan köpek misali kaşı var, Can kazanday başı bar, Koca kazan kadar başı var, Cıyırma beşke ilinip, Yirmi beşine daha yeni, Bıyıl kelgen caşı bar. Buyıl giren yaşı var. Oñ dalısı keñ eken, Sağ omzu genişmiş, Oyon tuugan şer eken, Kahraman doğan er imiş, On eki müçö teñ eken, (Bedeninin) On iki parçası eşitmiş, Sölökötü bir başka, Görünüşü bir başka, Alookenin Koñurbay Alooke’nin Koñurbay’ı Beecinden çıkkan köy kaşka. Beecin’den çıkan yiğitmiş. Algara menen culkunup, Algara ile atılıp, Altından çılbır bulkuntup! Altından yuları sallayıp! Körsö köñül bölünüp, Görenin dikkati dağılıp, Körör bolsoñ Koñurbay Görecek olursan Koñurbay’ı Ala toodoy körünüp, Ala dağ kadar görünüp, Ok ötpögön kök kübö, Ok geçmeyen mavi zırh Omuroogo bek kübö, Sırta tam oturan pek zırhı On eki katar kiyinip, On iki kat giyinip, Coo degende süyünüp, Düşman deyince sevinip, Ayaktay altın şuru taş Kase kadar altın mercan taş, Ay töbödön carkıldap, Ay tepeden parlayıp, Köz aynegi balkıldayt, Gözünün nuru parıldar, Kebez ötük, kendir bel, Pamuktan çizme, kenevir bel, Keñirsigen çoñ kalça, Böbürlenen koca çelimsiz adam, Bulgaarı ötük, buuma bel, Deri çizmeli, ince bel, Buruksugan çoñ kalça, Kokuşmuş koca çelimsiz adam, Közü köldün bıtkılday, Gözleri göl yatağı gibi, Körüngöndü cutkanday. Gözüne gözükeni yutacak gibi. Köz üstündö kara kaş Göz üstünde kara kaş, Böktörülüü çapanday, Ters çevrilmiş kaftan gibi, Komdongon colbors baştanıp, Ava hazırlanan kaplan misali,

Page 312: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

295

Tülögön coru kaştanıp, Tüyleri dökülmüş leş kargası kaşlı, Kılagar közün kılaytıp, Küçücük gözlerini süzülterek, Kıl murutun şıypaytıp, Kıllı bıyıklarını kıpırdatıp, Muruttarın karasañ Bıyıklarına bakarsan, Çoñ baltanın sabınday, Koca baltanın sapı gibi, Murundarın karasañ Burnuna bakarsan, Selebenin kabınday, Kılıcın kını gibi, Kıtaylardın kır murunduu Koñurbay...

Hıtayların sivri burunlu Koñurbay... (SK.KA, 58)

Bu betimlemelerde Manas ve Koñurbay betimlenmiştir. Bu betimlemeler ile

anlatıda zaman akıp gitmekte iken, öyküde bir duraklamaya neden olmuş, öykü

süresi neredeyse tamamıyla durmuştur. Böylece, öykü zamanında bir ilerleme

olmamış ve konu tekrar betimlemenin başladığı noktaya, Kökötöy’ün aşındaki er

sayışa Koñurbay’ın çıktığını gören Manas’ın konuşmalarına geri dönmüştür.

Destanda kahramanların dışında yukarıda AK (85) ve AK (86)’da örneklerini

gördüğümüz manzara tasviri, eşyaların sıfatları gibi pek çok farklı betimlemelerle de

sıkça karşılaşılmaktadır. Örneğin, aşağıdaki Manas’ın kürkü Akolpok’un

betimlemesi de iyi bir duraklama örneğidir:

AK (92)

Cakası altın, ceñi cez, Yakası altın, kolu (yeni) bakır, Koş badana, torgoy köz, Çift zırhlı, çalı kuşu gözü gibi, Keleme caka, keñ kürmö, Yakası işlemeli, geniş ceket Kerişke kiyse ok ötpös, Savaşta giyersen ok geçmez, Nayzanın uçu teşpegen, Mızrak ucu deşmeyen, Nar kesken ogu kespegen, Keskin oku kesmeyen, Cılas bolgon Akolpok... Mahvolası Akolpok... (SK.KA,

59)

Yukarıda gösterdiğimiz örneklerden öykü zamanındaki duraklamanın daha

net bir şekilde anlaşılabilmesi için en son örneğimizi öykü zamanının durdurulup,

tekrar aynı noktadan devam ettirdiği kısımlarla birlikte göstermeye çalışalım:

Page 313: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

296

AK (93)

Manas mintip turganda [A] Manas böyle dururken Körsö köñül bölünüp, Meğer gönlünü koymuş, Kök caldın zaybı Kanıkey Bozkurdun eşi Kanıkey Dünüyödöy körünüp,... [B] Dünya kadar görünüp,... Oşo künü bütürgön O günü bitirmiş Kankoruñdun Akolpok Hünharının Akolpok94 Agayarga aldırtıp... [C] Agayar’a aldırtıp... Akolpoktu Kanıkey, Akolpok’u Kanıkey, Altı cılı casagan... [D] Altı yıl boyunca yaptı... İçi buulum, tışı böz, İçi buulum95, dışı bez Kalıñdıgı carım kez, Kalınlığı yarım arşın, Cakası altın, ceñi cez, Yakası altın, kolu (yeni) bakır, Koş badana, torgoy köz, Çift zırhlı, çalı kuşu gözü gibi, Keleme caka, keñ kürmö, Yakası işlemeli, geniş ceket Kerişke kiyse ok ötpös, Savaşta giyersen ok geçmez, Nayzanın uçu teşpegen, Mızrak ucu deşmeyen, Nar kesken ogu kespegen, Keskin oku kesmeyen, Cılas bolgon Akolpok... [E] Mahvolası Akolpok... Kökötöydün aşında Kökötöy’ün aşında Sayışsa mert bolot dep Çarpışsa mert olur diye Baştatadan biliptir. [F] Tâ başından beri biliyormuş. Bolbos cerin ondoptur, [G] Bozuk yerini onarmış, Kökötöydün tamaşa — Kökötöy’ün törenindeki — Sayışına bolcoptur. [H] Çarpışmaya hazırlamış. ... (SK.KA,

59).

AK (93)’te Manas’ın binmeye Akkula atı yok, giymek için üstünde zırhlı

kürkü yok, ne yapacağını şaşırıp, Akkula’sını yarışa koşturduğu için pişman olduğu

bir anda böyle olacağını önceden bilen Kanıkey’in Manas’ın bu günü için özel olarak

hazırladığı zırhlı kürkü Akolpok’u getirdiği sahne anlatılmaktadır. Belirlediğimiz

kısımları sırasıyla açıkladığımızda [A] kısmı bu anlatı kesiti için ve aynı zamanda da

anlatının tamamı için anlatı şimdisidir. [B]’de Kanıkey betimlenmiştir, [C]’de anlatı

şimdisinden kısa bir geriye gidiş vardır; buna göre [C] bir iç öyküsel gerilemedir. [D]

dışöyküsel gerilemedir. [E] kısmı betimleyici duraklama örneğidir; bu kısımdan

anlaşıldığı gibi, öykü zamanında bir duraklama yaşanmamıştır, başka bir ifadeyle, Er

Sayış oyunu sırasında Kanıkey’in kocası Manas’a kürkü Akolpok’u getirdiği yerde

94 Akolpok: kalın pamuklu zırh.

Page 314: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

297

Akolpok’un betimlemesi ile öykü zamanında bir ilerleme yaşanmamış, anlatı hızında

ise bir yavaşlama meydana gelmiştir. Betimlemenin sonunda tekrar konu zamanına

geri dönülmüş ve öykü geldiği noktadan devam edilmiştir.

Bir bakıma bu örnek Genette’in zaman dışı betimleyici kural olarak

tanımladığı durumu da andırmaktadır. Bu anlatı kesitinde anlatıcı öykü akışını terk

ederek sadece dinleyicilerinin bilgisi için Akolpok’un kim tarafından ve nasıl

yapıldığını ve onun özelliğini betimleyerek anlatmıştır. Böylece, anlatıcı öykü

zamansallığını Kanıkey’in Manas’a Akolpok’u getirmekte olduğu yerden keser ve

sadece Akolpok’un yapılışı ve sıfatı ile ilgili bilgiler verir. Bu betimleme kısmının

hemen sonrasında, [F] kısmında bir dışsal önceleme ile karşılaşmaktayız, hemen

onun ardından da gerilemeler yer almıştır. Bu şekilde anlatıcı, AK (93) kesitinde

zaman sıralaması bakımından da oldukça ilginç bir teknik kullanmıştır.

Bununla birlikte, daha önce de belirtildiği gibi anlatılardaki her betimlemenin

bir duraklama olmadığı da göz ardı edilmemelidir. Sayakbay, betimlemeleri yukarıda

AK (90), AK (91) ve AK (92) parçalarında olduğu gibi, bir insanın veya bir nesnenin

sıfatı, niteliklerini sayarak ve bu şekilde öykü zamanında bir duraklamaya neden

yaratarak verirken, aynı zamanda eylemlerle bütünleştirerek de aktarmıştır. Destanda

eylemle bütünleştirilen betimlemelere oldukça sık rastlanır. Meselâ, kahramanların

ve atlarının her çeşit yarışma esnasındaki betimlemeleri bunun en iyi örneğidir.

AK (94)

Padışañdın Akkula Padişahi’nin Akkula atı Başın cerge salıptır, Başını aşağıya eğmiş, Başkaça arış alıptır. Başkaca adım atmış Moyunun cerge salıptır, Boynunu yere eğmiş, Padışañdın Akkula, Padişahının Akkula’sı

95 Buulum: Kıymetli bir kumaşın adı.

Page 315: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

298

Bolboy arış alıptır. Olmadan adımını atmış. Eñkeyişke kelgende İnişe geldiğinde Eliktey kolu sayılıp, Karaca gibi tuynağı batarak, Ör tayana bergende Yokuşa doğru geldiğinde Öküm külük Akkula Çok yürüktür Akkkula Cal-kuyrugu cayılıp, Yelesi, kuyruğu yayılıp, Talaa, tüzgö kelgende Tarla, düzlüğe geldiğinde Taman cerde tarsıldap, Tabanı zeminde tars tars

edip, Kara bolot oozduk Kara çelikten gemi Kömököydö karsıldap, Ağız boşluğunda çatırdayıp, Kökülü kökkö bölünüp, Kâhkülü göğe bölünüp,

AK (94)’te yarışta ilk sırada gelen Manas’ın Akkula’sı betimlenmektedir.

Ancak bu betimleme eylemle bütünleştirilerek anlatıldığından anlatıda öyküde akan

zaman dışına çıkılmamış ve böylece bir duraklama yaşanmamıştır.

AK (95)

Ay, canıbar Maaniker, Vah, hayvancık Maaniker, Cılkıdan çıkkan köy kaşka, Atlardan çıkan akıllı mal, Sını maldan bir başka, Görünüşü hayvandan farklı, Uçkan kuş menen carışkan, Uçan kuşla yarışan, Kazı aluuçu boor et, Kaburga yağı, yan eti, Kayra tartıp zımpıyıp, İçeri çekip sımsıkı, Söögünö cabışkan, Kemiklerine yapışan, Aygay uksa şaşpagan, Gürültü duyarsa da

korkmayan, Aydın karañgısında Kapkaranlık gecede Bir izin caza baspagan, İzini yanlış basmayan, Çuu ukkanda bölüngön, Ses duyunca bölünen, Azar tümön kol bolso Azıcık düşman gözüne Tulpardık sını körüngön, Küheylanlık heybeti görünen, Basıp ötsö kara cer Yürüyerek geçerse kara

toprak Kıñ-kıñınan bölüngön, Parça parça ayrılan, Baskan buttuu debese, Yürüyen ayakları olmazsa, Kanatı barday körüngön. Kanatı var gibi görünen. Çılbırı tutam kalbasa Yularından tutulmazsa Çındagan coogo aldırbayt, Ciddi düşmana bile aldırmaz, Kurgan kırsık çalbasa Zavallı başına bir iş gelmezse Kuyrugun örtkö çaldırbayt, Kuyruğunu ateş

dokundurtmaz, Omuroo sınıp ötpösö, Sırt kemiği kırılmazsa, Ok cañılıp ketpese Kurşuna denk gelmezse Mingenin coogo aldırbayt. Binenini düşmana aldırmaz.

Page 316: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

299

Cetik külük Maaniker, Gerçek küheylandır Maaniker,

Celgenine cel cetpes, Rüzgardan hızlı koşarmış, Baskanına mal cetpes, Hayvandan hızlı yürürmüş, Tizginin cıya tartpasa Dizginlerini çekmeseler Uçkan kuştay takımdayt, Uçan kuş gibi süzülür, Kırk künçülük coldordo Kırk günlük uzak yollarda Bulut öñdüü zakımdayt. Bulut gibi hızlı uçar. Kırk künçülük çöl bolso Kırk günlük uzak çöl olsa Kılt etip suu içpegen, Bir damla su içmeyen, Çurkagan sayın uzargan, Her koştukça uzaran, Kayıptay közü kızargan, Gayıp gibi gözleri kızaran, Kökötöydün Maaniker, Kökötöy’ün Maaniker’i, Kara bayır kazanat, Kara bayır96 kazanat97, Kalbır öpkö, cez kanat, Kalbur akciğerli, bakır kanatlı, Taygılbagan biyikten, Kayıp düşmeyen yüksekten, Takır ele kem emes Hiçbir yeri eksik değil, Taşka baskan kiyikten. Taşlarda koşan geyikten.

(SK.KA, 14)

AK (95)’te Kökötöy hanın atı Maaniker betimlenmiştir. Sayakbay

betimlemelerinde genelde benzetme, metafor, epitet gibi edebî üslûp biçimlerinden

en güzel şekilde yararlanan bir manasçıdır. Anlattığı diğer destanlarda olduğu gibi

Kökötöydün Aşı parçasında da tabiat manzarası, insan, hayvan betimlemelerine bolca

yer vermektedir. Ancak, Sayakbay betimlemeleri başka manasçılara nazaran, abartılı

olmaması, mitolojik unsurlara fazla yer vermemesi, daha gerçekçi, daha doğal

olmasıyla ayırt edilir.

3.2.2.3. Sahne

SK.KA’da diyalog ve iç monolog teknikleri çok sık kullanılmıştır. Bundan yola

çıkarak, SK.KA parçasını diyalog ve iç monoloğa dayalı bir eser olarak

nitelendirebiliriz. Sayakbay sahne tekniğinden ustalıkla yararlanarak, kahramanın

diyalog türündeki sözleriyle, yeri gelince yeni bir çatışmalar, yeni olaylar yaratırken, yeri

gelince onun karakterini, iç ve dış özelliklerini de karakterin konuşmalarıyla doğrudan

96 Karabayır: saf kan türkmen atiyle bayağı attan doğan. Yud.: 404.

Page 317: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

300

yansıtabilmiştir. Destancı, bu durumda kahraman rolüne bürünmüş, o gülerse gülerek,

ağlarsa ağlayarak anlatmıştır. Burada manasçıyı onun yarattığı karakter tipinden ayırt

etmek, aktörü onun oynadığı tipten ayırt etmek gibidir. Bu durumun açıkça izah

edilebilmesi için dilbilim dışı etkenler daha doğru ve daha etkili çözümlere

ulaşmamıza olanak sağlar. Sahne durumunda destancının anlatım tekniği ve anlatı

hızı değişebilir. Bunu kahramanın kiminle, nerede veya nasıl konuştuğu gibi

durumları belirler. Buna bağlı olarak, ayrıca, Sayakbay’ın anlatısı söz konusu

olduğunda, karakterlerin konuşma süresi ile onu anlatan manasçının anlatma süresi

yaklaşık olarak eşitleşir, zira manasçı normal bir konuşma tarzında anlatmayıp,

besteleyerek, yeri gelince kelimeyi uzatarak ve yavaşlatarak, yeri gelince de çok hızlı

konuşarak, kendine özgü makamlı bir anlatım tarzı ile anlatmıştır. Bu bakımdan

destanı besteleyerek anlatmak, Sayakbay’ın en önemli özelliklerinden biridir. Burada

dinleyicinin dinleme süresi ile manasçının anlatma süresi birbiriyle tam tamına

örtüşür.

Manas destanından seçtiğimiz Kökötöydün Aşı parçasında da başta Bokmurun

ile Koşoy’un, Bokmurun ile Koñurbay’ın, Coloy’un, Neskara’nın, Manas ile

Bokmurun’un gibi oldukça çok diyalog ve adı geçen ve başka birçok kahramanların

düşünceleri tarzındaki birçok monolog bulunmaktadır. Örneğin, Kökötöy hanın

vefatı olayında Bokmurun’un herkesi davet edip, tek Manas’a haber vermemesi

üzerine Manas sinirlenip, gidip Bokmurun’dan hıncını çıkarmak ister. Bunun üzerine

bilge danışmanı olan Bakay han Manas’ı sakinleştirip, ona şöyle bir akıl verir:

AK (96)

Barıp çaap algıday Gidip bozguna uğratacak Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun’u Sarı adır -ak too emes, Sarı kır, beyaz dağ değil,

97 Kazanat: koşu atlarından bir cinsin adıdır. Yud.: 426

Page 318: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

301

Salmaktaşar coo emes. Güç ölçüşecek düşman değil. Cetimdi çapkan bolobu? Yetime saldırmak doğru mu? Cetkileñ işi oñobu? Aklı başında kimsenin işi midir? Balaga barıp katılıp, Çocuğa gidip saldırıp, Uyatka işin, çatılıp, Rezil olup, kavga edip, Oşondo işiñ oñobu?.. O zaman işin düzelir

mi?...(SK.KA, 7)

Bu tür konuşmalar çoğunlukla dolaysız anlatım biçiminde sunulur. Sayakbay

bu şekilde doğrudan anlatım tekniğini kullanarak anlatıyı daha gerçekçi kılmış;

karakterin kılığına bürünerek, konuşanın sanki kendisi olduğuna dinleyicilerin de

inanmasını sağlamıştır. Bu şekilde destancı destan zamanını, konu zamanını,

kahramanın sözlerinin ve faaliyetlerinin zamanını bir noktada toplamıştır. Böylece,

Sayakbay, dinleyicisine, içinde bulunduğu zamanı unutturup olayların geçtiği

zamanın etkisi altına sokmuştur.

AK (97)

Abake Koşoy karıya, Amcacığım Koşoy ihtiyar, Menin atam Kökötöy, Benim babam Kökötöy, Çın Kökötöy boluptur, Gerçek bir Kökötöy olmuş, Atakemdin san düynö Babacığımın sayısız serveti Tögöröktün tört burçu, Dünyanın dört köşesi, Kıbılanın kırk burçu Kıblenin kırk köşesi Kırk aylana toluptur. ... Kırk dolanarak dolmuş... Kırk tam tolgon kazına, Kırk ev dolusu hazine, Munun oozun açamın, Bunun ağzını açarım, Atakemdin san düynö, Babacığımın sayısız servetini, Kapır menen musulman, Kâfir ve Müslümanlara, Sarp kılıp çaçamın.... Sarf edip dağıtırım... Kapır menen musulman Kâfir ve Müslümanlar Ceti cılı toy kılıp, Yedi yıl düğün yapıp, Toydura turgan alım bar. Doyuracak hâlim var. (SK.KA, 8)

.

AK (97)’de anlatıcı görevini karaktere; Bokmurun’a devrederek, onun

ağzından anlatmıştır. Böylece, destanın anlatılış tarzı kahramanların doğrudan

kendilerine yönelmiş, anlatım harekete, sahne oyununa dönüşmüştür.

Page 319: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

302

Sayakbay, yukarıda AK (96) ve AK (97)’de olduğu gibi bir yandan sözü

karaktere bırakıp tamamen çekilirken, diğer yandan da karakterlerin konuşmalarını

… dedi, ... deyt, ... coop berdi /... dedi, ... der, . cevapladı gibi nakledici ifadelerle

aktarmıştır:

AK (98)

Açuusu kelip Esenkan, Öfkelenip Esenkan, Manaska alıñ kelbese Manas’a gücün yetmezse Baarıñ çoguu kırıl deyt Hepiniz birden ölün der Kaardanıp Esenkan Oldukça kızıp Esenkan Aydap iygen ceri bar. Kovuvermiş önünden. (SK.KA,

25)

AK (99)

Karmaşkan kişi oñboyt dep, Kapışan kişi iyi olmaz diye, Katılgan aman bolboyt dep, Dokunan iyi olmaz diye, Kasiyettüü kan Manas, Haysiyetli han Manas, Kapalanıp kalganı... Çok üzülüp kaygırdı.... (SK.KA,

50)

Manasçının araya girdiği dep /diye sözcüğü ile kahraman Manas’ın iç

konuşması, düşüncesi aktarılmaktadır.

Aşağıdaki AK (100)’de dep sözcüğü aracılığıyla genelde kahramanın

zihninde geçen konuşmaları, yani iç konuşmalarını dinleyiciye aktarmak amacıyla

kullanıldığını görmekteyiz:

AK (100)

Koñurbay cayın suraba, Koñurbay hakkında sorma, Kaarına alsa kırgızga Kahrına alırsa Kırgıza Uşu col salat çoñ dümök. Bu kez başa büyük iş açar. “Belimdi bekem buuymun” dep, Belini doğrulturum diye, Beecinden çıkkan kamdanıp Beecin’den çıktı hazırlanıp, Belgilüü Manas coluksa Kahraman Manas’la karşılaşırsam, “Alooke kunun kuuymun” dep. “Alooke’nin öcünü alırım” diye. Ok ötpös tondu kiyinip, Kurşun geçmez kürkü giyinip, Akıl oylop, kep oylop, Akıl danışıp, düşünüp, Kankor Manas, al burut Hunhar Manas, o Burut98

98 Burut: destanlarda Kırgızlar için kullanılır.

Page 320: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

303

“A şka kelet” dep oylop, Aşa gelir diye düşünüp, Kelgen eken Koñurbay Gelmişmişti Koñurbay, Aş üstünön basam dep, Aş üstünde saldırırım diye, Aş üstündö karmaşıp, Aş üstünde kapışıp, Adamdın kanın çaçam dep... Adamın kanını dökerim diye...

(SK.KA, 23)

Burada yine her şeyi bilen Tanrısal anlatıcı konumu söz konusudur.

Koñurbay’ın aklından geçenler dep sözcüğü aracılığıyla dinleyiciye sunulmaktadır.

SK.KA’da anlatıcı diyalogları genelde dolaysız söylem biçiminde sunmuş,

konuşmalar arası bağlantıları ise destanlara özgü: ... mınday degende, ... turup munu

aytat / ... ‘böyle dediğinde, ... kalkıp şöyle der’ biçimindeki anlatıcının araya girmesi

ve destancılara özgü basmakalıp ifadeler ile, başka bir deyişle nefes alma zamanı ile

sağlamıştır. Böylece bazı kahramanların sözlerini ayırt etmek için, konuşmadan

anlatıma, bir olaydan bir başka olaya vs. geçişleri ayırmak için de nefes alma

zamanından yararlanmıştır. Buna bağlı olarak anlatıcının mınday degende ‘böyle

dediğinde’, munu aytat ‘şöyle der’ gibi sözleri sadece olayların, olguların arasını ayıran

ölçütler değil, her çeşit sözün (diyalog, monolog, destancı sözü) arasını ayırma görevini

de üstlenir:

AK (101)

Koşoy mınday degende... Koşoy böyle deyince... Irgıp ketken Bokmurun: Hoplayıvermiş Bokmurun: Koşoy aba, kebimdi uk Koşoy amca, sözümü dinle,... Kaalayıkka maalım kep Halka malum sözdür Kan Kökötöy bolgonu, Han Kökötöy olalı, Kökötöydün köp düynö Kökötöyün çok dünyası Cer cüzünö tolgonu. Yer yüzüne dolalı Kökötöydün köp düynö Kökötöyün azıcık dünyası Kilitin emi açamın, Kilidini şimdi açarım, Nemesin koyboy çaçamın... Eşyasını koymam, saçarım… Sen öñdöngön baatırdan Senin gibi yiğitten Atamdın aşın bere albay... Babamın aşını veremeyip... Men kayda barıp katılam?! Ben nereye gidip katılırım?! Mancu, kırgız ortosu Mancu, Kırgız’ın orta yerinden

Page 321: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

304

Cer oçogun oyduram. Yer ocağını kazıtırım. Aşka kelgen adamdı Aşa gelen insanı Appak mayga toyduram.... Bembeyaz yağa doyururum... Mınday kızık kılbasam Böyle bir ziyafet yapmazsam Bokmurun bolboy ölöyün, Bokmurun adım sönsün, Tirüü basıp cürgüçö Diri hayatta kalmaktansa Tuubay tuna çögöyün.... Doğmadan öleyim... (SK.KA, 9)

AK (101)’da altını çizerek belirtiğimiz kısımdan anlaşıldığı gibi, manasçı

nefes alma zamanından yararlanarak, söz sırasını Koşoy’dan alıp, Bokmurun’a

devretmiştir. Sonra Bokmurun’un konuşmalarını dolaysız söylem kipini kullanarak

doğrudan aktarmıştır.

SK.KA’da pehlivan güreşine karşı taraftan Coloy’un çıkması üzerine

Manas’ın kendi tarafından bir pehlivan araması sırasındaki diyaloglar tam bir sahne

örneğidir. Arada geçen anlatıcı sözlerini dışarıda tutarsak, bu kesitte karakterler

sırasıyla konuşmaları devralmış, olay tıpkı tiyatro sahnesinde olduğu gibi

sunulmuştur.

AK (102)

Manas mınday degende, Manas böyle dediğinde, Töştük turup munu aytat, Töştük kalkıp böyle der, Kişi bilgis şumdu aytat: İnsanın bilmediği tuhaf şey söyler: Küçtüüsüngön kalmakka Cesurluk taslayan Kalmak’la Küröşör çagım bolo elek, Güreşecek zamanım gelmedi, Küç boyuma tolo elek. Güç kuvvetime gelmedim. Etim turat kök caşık, Bir deri bir kemik kalıp, Kanım turat bir kaşık. Kanım var ancak bir kaşık. Muunum ketip, darman cok, Hâlsiz bitkinim, derman yok, Anday bolgon sebebim: Böyle olmamın nedeni: Cer aldına tüşkönüm Yer astına indiğim Ceti cılga toldu ele, Yedi yılı doldurmuştu, Cer üstünö çıkkanım Yer üzerine çıkmama Ceti kün arañ boldu ele. Yedi gün ancak olmuştu. Aytkanım ıras, argam cok, Dediğim doğru, çare yok, Çalkaygan kara kalmakka Kocaman Kara Kalmak’la Çalışa turgan darman cok. Kapışacak hâlim yok. (SK.KA, 40) Töştük mınday degende Töştük böyle dediğinde Törö Manas koydu emi. Bey Manas şimdi bıraktı.

Page 322: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

305

Eştekterdin Camgırçı, Eşteklerin Camgırçı, Camgırçını karmadı: Camgırçı’ya yöneldi: Eştekterdin erisin, Eşteklerin erisin, Bir uruktun şerisin, Bir aşiretin yiğidisin, Sen kandaysıñ balbanga, Sen nasılsın güreşe, Cıgıp möröy alganga? Çıkıp ödül almaya? (SK.KA, 40) Akılınan şaşkanı, Aklını kaçıra yazmaz mı, Eştekterdin Camgırçı Eşteklerin Camgırçı Elden çıga kaçkanı: Halk arasından çıkıp kaçmış: Coloboymun Coloygo, Yaklaşmam ben Coloy’a, Katılbaymın kalmakka, Dokunmam ben Kalmak’a, Men kalmakka barbaymın, Ben Kalmak’a varmayacağım, Böödö ölüp kalbaymın. Boş yere ölüp kalmayacağım. Coobun berdi Manaska.... Cevabını verdi Manas’a...(SK.KA,

41)

Burada Manas, Er Töştük ve Camgırçı arasında geçen diyalog sahnelenmiştir.

Bu örnekte karakterlerin sözleri italik yazı ile, nefes alma zamanı işaretleyicileri altı

çizilerek, konuşmacılar ise kalın harflerle işaretlenmiştir. Bu diyaloglardan

anlaşıldığı gibi sahne saf bir diyalog biçiminde sunulmamış, anlatıcı araya girerek,

bir önceki örnekte olduğu gibi adeta, şahıslar arası konuşmaların bağlantılarını

sağlamıştır. Sayakbay destanın neredeyse tamamını bu tür diyalog ve monologlar

yoluyla anlatmış ve diyalogları ise yukarıdaki gibi saf diyalog biçiminde değil,

zaman zaman anlatıcıyı araya sokarak, her türlü konu dışı sözlerle, geçmişe

bakışlarla, önceden tahmin etmelerle, yineleyici ve betimleyici parantezlerle, anlatıcı

tarafından didaktik araya girmelerle vs. ile zenginleştirerek anlatmıştır.

Destanda anlatıcı karakterlerin konuşmalarını genelde geniş zaman çekimiyle

vermiştir:

AK (103)

“Kökötöydün köp bayge, “Kökötöy’ün çok ödül, Bir küröşüp köröm, — dep, Bir güreşip bakarım diye, Balbanga çıkkan buruttu Pehlivanla karşılaşan Burut’u Kötörüp urup salam, dep, Kaldırarak vururum diye, Kökötöydün köp bayge Köktöy’ün çok ödül, Ceke özüm alam, — dep Yalnız kendim alırım diye,

Page 323: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

306

Balbanga çıkkan buruttun Pehlivanla karşılaşan Burut’un Bir esebin tabayın, ... Bir hesabını alıyım,… Betteşkendi koyboyun, Karşılaştığımda bırakmayayım, Burut, kalmak eköönö Burut, Kalmak ikisine Oyundu mıktap oynoyun”... Gösteriyi iyice vereyim”…

(SK.ET, 14)

Ayrıca, destanda geçen diyalog ve monologlardan bazıları geçmiş zamanda değil,

arsar keler çak’ta ‘belirsiz gelecek zamanda veya geniş zamanda sunmuştur:

AK (104)

Aşıña toyup alarmın, burut, Aşına doyarım, burut, Azap salıp aşıña, Azap verip aşına, Aylıñdı çaap alarmın, burut! ... Köyünü talan ederim, burut!... Çoñ işenip cürgönüñ Çok güvenidiğiniz Kankor Manas eriñbi? Hunhar Manas yiğidin mi? Kazanga kolum malamın, burut, Kazana elimi batırırım, burut, Etiñdi talap alamın, burut. Etini talan ederim, burut. (SK.KA, 24)

AK (103) ve (104)’te geniş zamana işaret eden fiiller altı çizilerek

işaretlenmiştir. AK (103)’te yüklem Kırgız Türkçesinde – a + şahıs eki biçiminde

gelecek zaman ekiyle verilirken, Türkye Türkçesinde bu durumun anlamını – ar +

şahıs eki biçiminde geniş zaman çekimi karşılamıştır. AK (104)’te da yüklem –ar +

şahıs eki ile kurulmuş ve bitmemişlik, yinelenme anlamı taşımaktadır.

Böylece, SK.KA’da manasçı sahneleme tekniğini kullanarak, dinleyici ile

olayların geçtiği zamanın arasındaki uzaklığın kaybolmasını sağlamış, bu şekilde

dinleyicide sanki olayı doğrudan izliyormuş gibi etki bırakmıştır.

Burada manasçımız Sayakbay Karalayev’in dinleyiciye olan etkisi, onun

olağan üstü manasçılık yeteneği ile ilgili Çıngız Aytmatov’un bir öyküsünü

anlatmamız yerinde olacaktır.

Karalayev ile birlikte Çu vadisinin kolhozlarından birine gittik. Karalayev’in gelmesiyle ilgili

haber bir anda komşu köylere kadar ulaşmış. Halk her taraftan akın ediyordu; tarlalardan,

çiftliklerden, arabayla, traktörle geliyorlardı. Karalayev’i dinlemeye gelenler o kadar çoktu ki,

kolhoz’un konser salonuna sığmadılar. Bu yüzden Karalayev açık havada anlatmaya başladı...

Bir anda gök gürleyip, şiddetli yağmur yağmaya başladı. Karalayev anlatmasını kesmedi,

Page 324: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

307

devam ediyordu, tek bir kişi de kalkıp gitmedi. Onlar tamamen destana kendilerini kaptırmış,

manasçının anlatısının esiriydiler. Bu olayı asla unutamadım (Aytmatov 1978: 214).

Gerçekten de Sayakbay, ayrıca karakterlerin konuşmalarında karakterin

yerine geçer o kederlense kederlenir, içini döküp kahreder, düşmanın karşısında tek

başına çıkışına üzülür, sevinirse sevinir, yani zamanla eşitlenen hareketleri

mimiklerle, ses değişimleri ile pekiştirir. Böylece, bu tür durumlarda anlatıcı ve

kahraman bütünleşir, anlatıcı kaybolur, anlatı da sahne oyununa dönüşür. Sonuç

olarak bu türde anlatı zamanında bir ritm değişimi yaşanır: anlatı zamanı öykü

zamanına denk düşer ve anlatı hızı yavaşlar.

3.2.2.4. Özet

SK.KA’da yararlanılan anlatım tekniklerinden biri de özetlemedir. SK.KA parçasının

daha başında anlatıcı, Kökötöy’ün han olduğu zamanları, Bokmurun’u bulup, evlat

edinmesi ile ilgili olayları anlatarak anlatısına zemin hazırlarken, bu şekilde

anlatısının esas kahramanını dinleyiciye/okura tanıtır.

AK (105)

Kökötöy attuu can eken, Kökötöy adında biriymiş Dünüyögö Kökötöy Dünyaya Kökötöy. Türkük bolgon bay eken. Direk olacak kadar zenginmiş. Eski Taşken, Çıyırçıkta Eski Taşkent, Çıyırçık’ı Cerdep turgan bay eken.... Mesken edinen zengin imiş. Kökötöy attuu boluptur, Kökötöy adında biri olmuş, Çar taraptın baarına Bütün her tarafa Kökötöydün dünüyösü Kökötöy’ün mal ve mülkü Köldöy caynap toluptur. Göl gibi taşıp dolmuş. (SK.KA, 5) Curt atası Kökötöy Halk babası Kökötöy, Tört tülüktü kütüptür, Dört çeşit hayvan gütmüş, Töşü tüktüü kara cer Koskocaman kara toprak Kökötöydün düynögö Kökötöy’ün servetine Küçtüüsünön tütüptür. Güç-belâ zor dayanmış. Uzagıraak karıptır, Uzun yaşayıp yaşlanmış, Dünüyösü büt bolup, Servet mülkü tam olup, Curt atası Kökötöy Halk babası Kökötöy, Balasız bolup kalıptır. Evlat sahibi olamamış.

Page 325: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

308

Baylıkka salıp Kökötöy Servetiyle Kökötöy, Ceti katın alıptır, Yedi kadınla evlenmiş, Cetimiş beşke kelgiçe, Yetmiş beşe gelene dek, Bala körböy kalıptır. Evlat sahibi olamamış. Cetimiş beşke kelgende, Yetmiş beşe gelince, Cetimiş cigit koşçu alıp, Yetmiş yiğit yoldaş alıp, Kulan atıp, bökön kuup, Kulan99 atıp, sayga kovalayıp, Salbırınga barıptır. Salbırın’a100 gitmişler. Sayakat kılıp cürgöndö Seyahat edip gezerken, Kayıpçının belinen Kayıpçı’nın sırtından, Mediyandın çölünön Mediyan’ın çölünden Aş bergen Bokmurunun Yoğ aşı veren Bokmurun’unu Talaadan taap alıptır... Kırdan bulup getirmiş... Taap algan balaga Bulduğu çocuk için Toguz miñ bee soyuptur Dokuz bin kısrak kesmiş Tögöröktün tört burçun, Diyar diyar bucakları, Kıbılanın kırk burçun. Kıble yönünden kırk bucağı Cıyıp alıp Kökötöy, Toplayıp hep Kökötöy, Kökötöydün toyuna Kökötöy’ün toyuna Kelgendin baarı toyuptur Gelenlerin hepsi doymuş Toygo kelgen köpçülük Toya gelen kalabalık Bokmurun dep koyuptur- Bokmurun adını koymuş - (SK.KA, 5) Munu menen Bokmurun Bundan sonra Bokmurun Kökötöy uulu boluptur.... Kökötöy’ün oğlu olmuş... Zilinde bul Bokmurun Aslında bu Bokmurun Er Töştüktün balası. Er Töştük’ün oğludur. Artık bakkan sanaası, Severek bakan canıdır, On ekide Bokmurun On ikisinde Bokmurun, Kökötöydün balası Kökötüy’ün oğlu oldu. (SK.KA, 5) Altı caşka kelgiçe, Altı yaşına gelene kadar, Bay Kökötöy kanetet, Han Kökötöy ne yapsın, Balasının başına Çocuğunun üzerine titreyip, Bargektep ükü tagıptır. El bebek, gül bebek bakmışlar.

(SK.KA, 5) Antip-mintip çoñoyup Günler geçip, büyüyüp, Kündölük işi oñolup, Günlük işi iyiye gidip, Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun On ekige kelgende On ikisine geldiğinde Küyüp turgan çok çıgıp, Ateşte yanan kor olup, Bay Kökötöy balası, Zengin Kökötöy’ün oğlu, Ay aalamdan şok çıgıp,... Eşi benzeri yok çılgın olup,... Esirgen eken Bokmurun... Kudurmuşmuş Bokmurun...

(SK.KA, 6)

99 Kulan – yabani eşek 100 Salbırın – uzun süren ve uzak yerlere gidilen avlanma

Page 326: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

309

At boroyun sıdırtıp, Her tarafı dolaştırıp, Aalamdın baarın kıdırtıp,- Dünya âlemi gezdirip, Dünüyö cüzün çalçu eken, Dünyaya keşfe gönderir imiş, Zöökür bolup Bokmurun Külhanbeyi olup Bokmurun Kız izdetip kalçu eken.... Kız aratıp kalırmış... Kalayık curttu kıdırıp Diyar diyar gezerek Kara köz kızdı körçü eken, Kara göz kıza bakarmış, Meyli kızı cakpasın, Olsun kızı beğenilmesin, Atan töönün altının (Yine de) Kocaman deve altını Atasına berçü eken... Babasına verirmiş... (SK.KA, 6) Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun Maanikerdi mingende, Maaniker’i bindiğinde, Tögöröktün tört burçun Dünyanın dört köşesini Tört aylana kıdırıp, Dört dolanıp dolaşıp, Katın izdep cürgöndö,... Kadın arayışında gezerken,... Kan Kökötöy ölüptür Han Kökötöy vefat etmiş Kökötöy ölüp catkanda Kökötöy öldükten sonra Bokmurunu keliptir.... Oğlu Bokmurun gelmiş... (SK.KA,

6)

AK (105)’te, yukarıda belirttiğimiz gibi, Kökötöy hanın geçmişi, çocuklu

olamayıp, yetmiş beş yaşına geldiğinde kırdan Bokmurun’u bulup, onu evlat

edinmesi ve sonra da bu dünyadan göç edip gitmesine kadar olan olaylar kısaltılarak

sadece 2 sayfada anlatılmıştır. Bu özetlemede anlatı zamanı kısaltılmakta ve böylece

anlatı hızı artmaktadır. Yıllar süren günlük hayat anlatıda ancak bir buçuk sayfada,

yaklaşık 5 dakikada anlatılmıştır. Bu tür özetlemeler dünya edebiyatında çok sık

rastlanan bir görünüştür.

Destanda zamanın hızlı ya da yavaş akması olayın yoğunluğu ile doğrudan

bağlantılıdır. Buna bağlı olarak, Sayakbay, genelde olayın olmadığı sahneleri

özetleyerek, bu şekilde zamanı hızlandırarak anlatmıştır.

AK (106)

Antip-mintip çoñoyup Günler geçip, büyüyüp, Kündölük işi oñolup, Günlük işi iyiye gidip, Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun On ekige kelgende On ikisine geldiğinde Küyüp turgan çok çıgıp, Ateşte yanan kor olup,... (SK.KA,

6)

Page 327: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

310

AK (106)’da anlatıcı Bokmurun’un on iki yaşına gelene kadarki olaylarını

anlatmayıp, onun yerini anlatı kesitinde altını çizerek işaretlediğimiz zaman

işaretleyicileriyle doldurmuştur: antip-mintip çoñoyup ‘günler geçip, büyüyüp’... , on

ekige kelgende ‘on ikiye geldiğinde’ vs.

Özet geleneksel olarak sahneyle zıtlaşır ve klasik anlatıda sahneler arasındaki

en olağan geçişi sağlayan bir bağlayıcı doku görevini yapar. Olay olağanüstüleşmeye

başladığında zaman hızlı akar. Olayın kendisinin anlatılmadığı yerde onun yerini

zaman doldurur. Kökötöydün Aşı parçasından özet olarak alıntıladığımız aşağıdaki

anlatı kesitine baktığımızda:

Aşağıdaki AK (107)’de ise farklı bir özet tekniğiyle karşılaşmaktayız:

AK (107)

Abake Koşoy karıya, Amcacığım Koşoy ihtiyar, Menin atam Kökötöy, Benim babam Kökötöy, Çın Kökötöy boluptur, Gerçek bir Kökötöy olmuş, Atakemdin san düynö Babacığımın sayısız serveti Tögöröktün tört burçu, Dünyanın dört köşesi, Kıbılanın kırk burçu Kıblenin kırk köşesi Kırk aylana toluptur. ... Kırk dolanarak dolmuş... Kırk tam tolgon kazına, Kırk ev dolusu hazine, Munun oozun açamın, Bunun ağzını açarım, Atakemdin san düynö, Babacığımın sayısız servetini, Kapır menen musulman, Kâfir ve Müslümanlara, Sarp kılıp çaçamın.... Sarf edip dağıtırım... Kapır menen musulman Kâfir ve Müslümanlar Ceti cılı toy kılıp, Yedi yıl düğün yapıp, Toydura turgan alım bar. Doyuracak hâlim var. Oşondo ırgıp bezge saygan emedey, O anda iğne batmışçasına, Irgıp ketken er Koşoy, Yerinden fırlamış kahraman Koşoy, Balam, aş bergen kişi ayıpker, Yavrum, aş veren kişi günahkar, Aş bergen kişi künöökör, Aş veren kişi suçludur, Eñkeyişte bas bolot, İnişte alçak olur Bizdin kırgız az bolot, Bizim Kırgız az olur, Kara kıtay, mancu curt Kara Hıtay, Mancu halk Bizdin curtka kas bolot. Bizim halka düşman olur. Kara kıtay caynagan, Kara Hıtay’ın çok fazla Kakançındın kalkı bar, Kakançın’ın halkı var, Kabıla kalsa kırgızdın Çatarsa Kırgız’ın

Page 328: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

311

Kanın içer saltı bar. Kanını içecek âdeti var. Kara kıtay, köp mancu Kara Hıtay, çok Mancu Kaynap catkan kapır bar. Karınca yuvası gibi halkı var. Oşolordun başçısı Onların başında duran Kan Koñurbay baatır bar. Han Koñurbay kahraman var. Kaarına algandı Sinirlenirse eğer o Kalaymandı salbasın, Başımıza belâ açmasın, Kalayman salar sebebi, Başa iş açacak nedeni var, Kan Alooke atasın Han Alooke babasını Kankor Manas öltürgön. Hunhar Manas öldürmüştü. Aşta baştap kazattı, Aşta başlatıp savaşı, Bir salbasın azaptı. Başa büyük dert açmasın. Bolumduusu Boroonçu Güvendiği yiğidi Boroonçu A da Kakanga kirip kayrılgan. O da Kakan’a girip dönmüştü. Tokşukerdin Bozkertik, Tokşuker’in Bozkertik, Kabılan Manas kankorgo Kaplan Manas hunhara Katılam dep bular da İlişmek isteyip bunlar da Atasınan ayrılgan. Babasından olmuştu. Tüz bolgon kara kıtaydın Düzgün görünen Hıtay’ın Tügönbögön kegi bar. Bitip tükenmez öcü var. Kan atañ Kökötöydün aşına Han baban Kökötöy’ün aşına Kalayıktı çakırsañ, Bütün halkı davet edersen, Biz menen karmaşa keter ceri bar. Bizimle kapışacak durumları var. Kökötöygö aş berseñ Kökötöy’e aş verirsen Çalgınga ciber Talaska, Davetçi gönder Talas’a, Kabar aytkın kulunum, Haber ver sen yavrum, Kara calıñ Manaska.... Kahramanın Manas’a... Manaska kabar berbeseñ, Manas’a haber vermezsen, Törüñö kuduk kazbasın, Baş köşene kuyu kazmaz mı, Töböñdön anık baspasın, Tam tependen basmaz mı, Tört tülügüñ çaçpasın, Dört çeşit malın dağıtmaz mı, Kıtaydın anık künü tuubasın, Hıtay’ın şansı gülmesin, Aşka bargan adamdı Aşa gelen kişiyi Tük koyboy baarın kırbasın!... Tamamını katletmez mi!... Ay, Bokmurun, kulunum Hey, Bokmurun, yavrucuğum, Akılına akıl koş. Aklını başına topla. Alakanday kırgızdı Avuç kadar Kırgızı Aş berem dep cıybagın, Aş veririrm diye toplama, Aytıluu Manas bolboso Kaplan Manas olmazsa Böödö curttu kırbagın! Boş yere halkı katletme! (SK.KAA, 8-

9)

SK.KA parçasında yaşanacak olan olaylar AK (107)’de kısa bir özet şeklinde

verilmiştir. Bu değişik biçimdeki bir önceleme örneği de olabilir. Sonradan

yaşanacak olaylar tanrısal bakış açısına sahip anlatıcı-destancı tarafından destan

kahramanı Koşoy’un önsezileri, önceden tahmin etmesi şeklinde dinleyiciye

Page 329: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

312

aktarılmaktadır. Bu bütün sözlü kültür eserlerine has bir anlatım tekniğidir.

Kahramanlık destanlarında çoğunlukla amaç kahramanlığın sergilenmesi olduğu için,

bu amaca göre daha ikincil sayılan diğer olaylarda özetleme tekniği ile zamanın çok

hızlı ilerlemesi sağlanır. Ancak AK (107)’de AK (105) ve AK (106)’nın tersine öykü

zamanından anlatı zamanı daha kısa değildir. Çünkü bu bir sahne türünde, diyalog

biçiminde sunulan ve böylece daha sonra yaşanacak olaylardan kısaca haber veren

bir özetlemedir.

3.2.2.5. Eksilti

SK.KA’da zamansal atlamalar oldukça sık yaşanmış, konu eksiltiye uğratılarak

anlatılmıştır. Anlatıcı dinleyicinin ilgisini çekebilmek için sürükleyici, merak

uyandırıcı unsurlara yer vermiş, yeri gelince, önemli bilgileri kendi zamanında

vermeyip, sonraya saklamış, veya önemsiz olduğunu düşündüğü sahneleri kısaltarak

verip veya tamamıyla vermeyip, bu şekilde eksilti tekniğinden ustalıkla

yararlanmıştır.

AK (108)

Töönü çeçip alganı, Deveyi çözüp almak için, Törö eken katın Oroñgu Efendi imiş hatun Oroñgu Bayıp catıp kalganı. [A] Zengin olıp kalmak için. Töö çeçiş degen ötkön soñ, Deveyi çözmek geçtikten sonra, Bul kızık mınday ketken soñ, Bu eğlence böyle bittikten sonra, Kökötöydün Bokmurun ... [B] Kökötöyün Bokmurun’u... (SK.KA, 54)

AK (108)’de anlatıcı, örtük eksilti tekniğinden yararlanarak, öyküde geçen

uzun bir süreyi anlatıda neredeyse sıfıra kadar indirmiştir. Ancak, biz bu eksiltinin

Sayakbay tarafından değil, derleyici tarafından yapılmış olduğu görüşündeyiz.

Çünkü, bu kesitin anlatıldığı 54. sayfanın sonunda dip not şeklinde ondan sonra ‘Töö

Çeçüü oyunu oynanır. Devenin ipini Oroñgu çözer’ diye bir not bulunmaktadır.

Page 330: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

313

Eksiltilerle zamansal atlamaların yaşandığı yerleri, anlatıcı gerek duyduğu

yerde, daha sonra dışsal veya içsel gerilemelerle anlatmıştır.

AK (109)

Anı mınday taştaylı, Onu buraya bırakalım, Akkula çıgıp ketkenin Akkulanın101 çıkıp gidişini102 Anı körböy kalıptır. [A] Onu görememiştir. Ala köödön Ayköl şer, Cesur Ayköl aslan, Andan kabar baştaylı. [B] Ondan haber başlayalım. Aybanboz menen samsıtıp, Aybanboz ile Samsıtıp, Ayköl Manas kabılan Ayköl Manas kaplan Duuga kirip alıptır,.. Gürültüye girmiştir,.. Oşo çuunun içinen İşte o gürültü içerisinden Açbuudan körüp alıptır... Açbuudan görebilmiştir... Kaardanıp kabılan Gürleyerek kaplan Örttöy közü caynadı, Ateş gibi gözü parladı, Kañırıgı bek tütöp, Genizleri kuruyup, Kan içmesi karmadı: Kan içesi tuttu: Er Coloydun Açbuudan Er Coloy’un Açbuudan’ı Aldıga tüşüp cügürüp, Öne çıkıp koşarak, Kalat degen emine, Gitmesi nedir, Kökötöydün san bayge Kökötöy’ün San bayge Kara kalmak mancular Kara Kalmak, Mancular Alat degen emine?! Alması nedenmiş? Kıtayga bayge bergiçe Hıtay’a ödül vermek yerine Tirüü cürböy ölölü, Diri olmayıp ölelim, Tuubay tuna çögölü. Doğmadan tamamen dalalım. Akkula artta kalgan soñ Akkula geride kaldıktan sonra Bu kapırdın Açbuudan Bu kâfirin Açbuudan’ı Çıgarbastan tübünö Çıkarmadan dibine Aylam bolso ceteyin! [C] Çarem olsa yetişiyim! (SK.KA,

69)

Bu kesitte eksiltinin yaşandığı kısım [A] kısmıdır. Bu kısımda eksiltilerek

anlatılmayan Akkula’nın at yarışında birinci geldiğini Manas’ın görmemesini,

anlatıcı daha sonra, içsel gerileme tekniğine başvurarak anlatmıştır. Eksiltiden

gerileme kısmına, [C]’ye geçişi ise, anlatıcı nefes alma zamanından, [B] kısmından

yararlanarak sağlamıştır.

101 Akkula: at ismi. 102 Çıkıp gidişi olarak yarışta, kalabalıklardan ayrılıp öne çıkması kastedilmektedir.

Page 331: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

314

3.2.3. Çokan’ın Derlediği Manas Destanı Kökötöydün Aşı Parçasında Süre

3.2.3.1. Anlatı Hızı

Anlatı Hızı adını verdiğimiz altbaşlıkta, diğer destan parçalarında yaptığımız gibi,

Çokan’ın derlediği Kökötöydün Aşı bölümünün yazılı metninden yola çıkarak bir

hesaplama yapmaya çalıştık. ÇV.KA’da anlatı şimdisi olarak tespit ettiğimiz kısım

SK.KA ve SK.ET’da olduğu gibi Kökötöy hanın ölümüyle başlar, ancak diğer

ikisinden farklı olarak yoğ aşında çıkan kavgaların sonucunda Manas’ın sefere

çıkması ve onun zaferle eve dönmesiyle son bulur. SK.ET ve SK.KA’da bunlarla

ilgili bilgiler yer almamıştır103. Buna bağlı olarak öykü süresi de SK.ET ve SK.KA

parçalarından oldukça uzundur. Başka bir ifadeyle, öykü süresi, anlatının içinde yer

alan zaman sapmalarını; dışsal gerileme ve öncelemeleri hesaplama dışı bırakırsak,

yaklaşık yedi ile on yıl arasında değişen bir süre olarak saptanabilir. Yaklaşık on yıl

içerisinde olan olaylar yazıda 3.316 satır ile 88 sayfada104 anlatılmıştır. Buna bağlı

olarak, anlatıda zaman çeşitli şekilde yansıtılmıştır. Yeri gelince özetlenerek, yeri

gelince de öyküde geçen uzun bir süre anlatıda eksiltiye uğratılarak, bu şekilde

zamanda çeşitli oynamalar yapılarak verilmiştir. Bu tür eşit olmayan zaman

dilimlerini göstermek için, ÇV.KA parçasını diğer eserlerde yaptığımız gibi birkaç

alt başlığa ayırarak hesaplama yapmaya çalıştık; bunu yaparken de ayırdığımız her

parçaya isim koyduk.

103 Bununla ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. 4. Bölüm. 4. Er Töştük ve Manas Destanları ile Atadan Kalgan Tuyak Hikâyesinde Zaman Karşılaştırması 104 Ancak burada sayfa sayısının fazla olması bizi yanıltmamalıdır. Zira SK.KA’da yazılı metin her sayfaya ikişer sütun denk gelirken, ÇV.KA’da her sayfaya bir sütun hâlinde yerleştirilmi ştir. Metnin bu şekilde yerleştirilmesi, doğal olarak sayfa sayısını iki kat artırmıştır.

Page 332: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

315

(1) 10.s. (1 - 5) Kökötöy Han

(2) 10 - 14.ss. (7-164) Kökötöy’ün Vasiyeti

(3) 14- 15.ss. (165-185) Kökötöy’ün Kara A şı

(4) 15.s. (186 - 226) Kökötöy’ün Kırk A şı

(5) 15 - 19.ss. (227 - 369) Bokmurun’un Manas’ın Yo ğaşını Yönetmesine

Kar şı Çıkışı

(6) 19.s. (370 -374 ) Bokmurun’un Han seçilmesi

(7) 19 – 29.ss. (375-1097) Bokmurun’un Aşa Davet Edilecekleri Aydar’a

Söylemesi

a: 29-32ss. (812- 948; 1098- 1177) Aydar’ın A şa Davet Etmek için

Gitmesi

b: 32—38ss.(949- 1097 ) Manas’a Haberi ulaştırması

(8) 38 - 39ss. (1178-1199 ) Davetlilerin Gelmeye Başlaması

a: 39 -41 (1200-1294) Manas’ın Gelmesi

(9) 41-46 (1295 - 1465) Neskara’nın Manas’ın Hanlarını Sınaması ve

Maaniker’i İstemesi

(10) 46 - 48.ss. (1466 - 1584) Manas’ın Maanikeri Geri Alması ve Aşın

Yönetiminin Manas’a Verilmesi

(11) 48 – 69 ss. (1585 - 2494) Aştaki Eğlenceler

a: 48 – 49 ss. (1585 - 1637) At Yarı şına Hazırlık

b: 49 – 58 ss. (1637- 2022) Pehlivanların güreşi

Page 333: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

316

c: 58- 61 ss. (2023 - 2161) Er Sayış105: Camgırçı ile Manas

d: 62- 63 ss. (2162 – 2215 ) Töö çeçüü106

e: 63- 65 ss. (2216 - 2303) Er Eñi ş107: Koñurbay ve Agış

f: 65- 69 ss. ( 2304 -2494) At Yarı şı

(12) 69- 72 ss. (2495-2582) Düşmanların Akkula’nın Ödülünü Alıp, Kırk

Çoro’yu Dövmesi

(13) 72- 74 ss. (2583 -2717) Manas’ın Ödülünü Geri Alması ve Düşmanlarını

Kovması

(14) 75- 87 ss. (2718- 3247) Sefer

(15) 87- 89 ss. (3248 - 3315) Zafer ve Manas’ın Eve Dönüşü

***

Burada öykü zamanının anlatı zamanında eşit dağıtılmamış olduğunu

görmekteyiz. Bu iki zaman eksenindeki süreleri karşılaştıracak olursak, aşağıdaki

gibi bilgiler elde edilebilir.

(1) Kökötöy Han: Bu bölümde destancı Kökötöy Hanın vasiyetinde söylediği

Men cüz tokson toguz caşadım ‘ben yüz doksan dokuz yaşadım’ ifadesinden

anlaşıldığı gibi yaklaşık 200 yıllık geçmişini ancak beş satıra sığdırarak,

anlatı hızını sonsuz hıza ulaştırmıştır.

105 Er sayış: Kırgız Türklerinde at üzerinde yapılan mızraklı ve kalkanlı karşılaşmaya verilen ad. Bu karşılaşma çeşitli merasimlerde oyun niteliğinde olduğu gibi, savaşlarda çarpışma önünde ölümüne yapılan karşılaşma olabilir. 106 Töö çeç: harfiyen “deveyi çözmek”tir. Tarihî oyunlardandır. Bu oyunda, yere çakılmış kısa kazığa bağlanan devenin bağını, bir kadının ağzıyla çözmesi söz konusudur. 107 Er eñiş: Kırgız Türklerinde at üzerinde yapılan güreşe verilen ad. Kırgız Türkçesinde eñiş şeklinde de geçer.

Page 334: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

317

(2) Kökötöy’ün Vasiyeti: Bu bölüm altında Kökötöy’ün ölüm döşeğindeyken

halkını toplatıp, vasiyetini söylemesinden bahsedilmiştir. Gerçek hayatta

belirli bir süre alan bu monolog anlatıda anlatıcının araya girmesiyle bir

yandan ayrı zamanlarda gerçekleşen konuşmaları aradaki zaman mesafesini

kısaltarak birbiriyle birleştirmiş, diğer yandan da aynı zaman diliminde

gerçekleşen konuşmayı bölüp konu dışı sözleriyle araya girerek anlatı

süresini uzatmıştır. Buna bağlı olarak, öyküde belirsiz bir süre alan bu vasiyet

157 satır ile 4,5 sayfada anlatılmıştır.

(3) Kökötöy’ün Kara A şı: Anlatıda süresi belirtilmeyen Kökötöy’ün cenaze

merasimine ayrılan bu bölüme destancı 20 satır ayırmıştır.

(4) Kökötöy’ün Kırk A şı: Bu bölüm Kökötöy hanın vasiyeti üzerine kırk aşını

Kıtay hanı Koñurbay’ın toprağına göç edip, aşını orada vermesiyle ilgilidir.

Metinde belirtildiği gibi cenaze merasiminden hemen sonra ilk baharın ilk

günlerinden kırk aşı için atları yarışa gönderip, kendileri Koñurbay’ın

toprağına göç edip gelirler. ÇV.KA metninin 188–192. dizelerinde anlatıldığı

gibi, ‘ilkbaharın ilk gününden giden atlar sonbaharın son günlerinde’ geri

dönmüştür. Bunlara dayanarak, kırk aşının sonbaharın son günlerinde

yapılmış olduğu görüşüne varılabilir. Böylece öyküde yaklaşık dokuz aylık

bir süre anlatıda sadece 40 satıra sığdırılmıştır.

(5) Bokmurun’un Manas’ın Yoğaşını Yönetmesine Karşı Çıkışı: Bu

bölümde Bokmurun’un Baymırza’nın teklifini redderek, aynı zamanda da

babasının vasiyetini yerine getirmeyerek, babasının yoğ aşını Manas’a

danışmayacağını, dolayısıyla da aşı Manas’ın yeri olan Endijan’da değil, Kıl-

Ertış’ın ‘ İrtış’ın’ yukarı tarafında yedi günlük uzaklıkta yer alan tüpkü hana

Page 335: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

318

gidip, orada vereceğini söyler108. Bokmurun’un konuşması 142 satır ile 3,5

sayfada anlatılmıştır.

(6) Bokmurun’un Han seçilmesi: normal şartlarda en az bir gün sürebilen bu

olay eksiltiye uğratılarak 4 satırda anlatılmıştır.

(7) Bokmurun’un Aşa Davet Edilecekleri Aydar’a Söylemesi: ÇV.KA’nın en

uzun sahnelerinden biridir. Bu bölümü a: Aydar’ın Aşa Davet Etmek için

Gitmesi ve b: Manas’a Haberi Ulaştırması altbaşlıklarına ayırarak, buna göre

hesaplama yapmaya çalıştık. Buna göre Bokmurun’un davet edileceklerin

listesini sıralayarak sayması 436 + 41 satır ile, tam 11 + 2 sayfada verirken, a:

kısmına 136 satır ile 2,5 sayfa; b: kısmına 186 satır ile 5,5 sayfa ayırmıştır.

Bunların hepsini bir bölüm altında birleştirdiğimizde, (7). bölümün 799 satır

ile 21 sayfada anlatılmış olduğunu bulabiliriz.

(8) Davetlilerin Gelmeye Başlaması: Bu bölümde öyküde yaklaşık 3 ay kadar

zaman alan bu süreyi anlatıcı özetleyerek, sadece 7 satırla verirken, bu bölüm

altında incelediğimiz Manas’ın aşa gelmesi olayına tam 56 satırı ayırmıştır.

(9) Neskara’nın Manas’ın Hanlarını Sınaması ve Maaniker’i İstemesi: Bu

bölüm daha önce de belirttiğimiz gibi Koşoy ile Neskara’nın atışması

biçiminde kurgulanmıştır. Burada bir tür sahneleme söz konusu olduğundan

öykü süresi ile anlatı süresi nispeten eşitleşmiştir. 170 satır ile 6 sayfada

anlatılmıştır.

108 Burada tüpkü han ‘dipteki han’ sözcük öbeğiyle kimlerin bahsedildiği konusu günümüzde de araştırmacıların ilgi odağını oluşturmaktadır. Örneğin, Coldoşev, R, Margulan’ın görüşlerine dayanarak, tüpkü han sözcük öbeğiyle Kırgız halkının yaz aylarında göç edecekleri yeri Sayan dağları, Yenisey havzasının anlaşılması gerektiğini söylemiştir (1995: 34)

Page 336: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

319

(10) Manas’ın Maanikeri Geri Alması ve Aşın Yönetiminin Manas’a

Verilmesi: Bu bölümde bir önceki bölümde söz edilen aşa en son gelen

Manas’ı beklemeyi sindiremeyen Kalmukların Manas’ın hanlarını dövüp,

Bokmurun’un Maaniker’ini aldığı olayları gören Manas Kalmuk, Hıtayları

döverek, Maaniker’i geri almasından bahsedilir. Bundan sonra Koşoy aşın

yönetimini Manas’a devreder. Öyküdeki belirli bir süre alan bu olaya, anlatıcı

3 sayfa ayırmış, 119 satırda anlatmıştır.

(11) 48 – 69 ss. (1585 - 2494) Aştaki Eğlenceler: Manas’ın aşın yönetimini ele

almasıyla aşta eğlenceler başlar. Bu bölümde Kırgız halkının geleneksel

oyunları sırasıyla en ince ayrıntılarına kadar tasvir edilmiştir. Anlatıcı bu

bölümde sırasıyla a: At Yarışına hazırlığın yapılıp, atları yarışa gönderdikleri

sahneyi 51 satırda anlatmış ve bunu anlatırken anlatıcı atların gidişinin altı,

dönüşünün altı ayı alacağını, bu arada aştaki diğer eğlencelere bir sonraki

günü devam ettiklerinden söz etmiştir. b: bu altbölümde anlatıcının pehlivan

güreşi sahnesine daha fazla zaman ayırıp, 385 satırla tam on sayfada

anlattığını bulabiliriz. Bu altbaşlık altında verilen pehlivan güreşi sahnesini

SK.ET parçasının serbest kopyası diyebiliriz. Zira, bu parçada SK.ET

parçasında olan bilgilerin neredeyse tamamı yer almaktadır. Coloy’a karşı

kimse cesaret edip çıkamayınca, Manas Koşoy’un çıkmasını ister ve

Manas’ın emri üzerine Koşoy çıkıp güreşip, gece gündüz dinlenmeden 45

gün kadar güreştiği bu sahne yukarıda belirttiğimiz gibi 385 satıra

sığdırılmıştır. c: anlatıcı Er Eñiş oyununa nispeten daha az, 138 satır

ayırmıştır. Bu oyunda Camgırçı Manas’ın karşısında yer alan olumsuz

kahraman olarak karşımıza çıkmıştır. Manas ile Camgırçı yarışır, Manas

Page 337: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

320

kazanır. Sonraki d: altbölümünde ise Töö çeçüü109 oyununu SK.KA’ya göre

daha ayrıntılı olarak anlatmış, yani öyküde geçen kısa sürelik bu oyunu

anlatıda 2 sayfaya, 53 satıra yaymıştır. e: Er Eñi ş110: bu altbölümde

Koñurbay ve Agış güreşir, Agış kazanır. Öyküde ‘gece gündüz tam otuz beş

gün’ süren bu yarışı anlatıda yaklaşık 87 satır ile 2,5 sayfada anlatmıştır. f:

bölümünde artık aşın sonuna yaklaşılmıştır. Yaklaşık 12 ay önce yarışa

soktukları atların artık gelme zamanı yaklaşmıştır. Yarışta çeşitli hilelerin

yapılmasına rağmen Akkula kazanır. Bu bölümü 190 satır ile 5 sayfada

anlatmıştır.

(12) Düşmanların Akkula’nın Ödülünü Alıp, Kırk Yi ğidini Dövmesi: bu

bölümde at yarışında da Manas’ın Akkula’sının çıkmasını çekemeyen

düşmanlar Akkula’nın ödülünü yağma edip, Manas’ın kırk yiğidini

dövmesinden bahsedilmiştir. Bu süre anlatıda 87 satırda anlatılmıştır.

(13) Manas’ın Ödülünü Geri Alması ve Düşmanlarını Kovması adını

verdiğimiz bu bölümde Manas Akkula’nın ödülünü geri alıp, düşmanları

kovar. Bu sahneye anlatıcı 134 satır ayırmıştır.

(14) Sefer: bu bölümde Manas’ın kendilerini döverek kovduğunu

hazmedemeyen Coloy vatanına gidip, güç toplayıp, kalabalık askerleriyle

gelip, öcünü alacağını söyler. Bunun üstüne Manas acil bir şekilde kolunu

toplayıp, uzak sefere, Kalmuk, Kıtaylarla savaşmaya yol alır. Bu bölümde

savaş sahnelerine geniş yer ayırarak, anlatıcı savaştaki her kareyi güzel bir

üslûpla betimlemiştir. Öyküde Manas’ın ifadesinden tahmin edebileceğimiz

109 Töö çeç: kelime kelimesine “deveyi çözmek”tir. Tarihi oyunlardandır. Bu oyunda, yere çakılmış kısa kazığa bağlanan devenin bağını, bir kadının ağzıyla çözmesi söz konusudur.

Page 338: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

321

‘ilkbahardan kışa kadar’ (ÇV.KA, 75) süren uzun bir süreyi anlatıcı 529

satırda, yani tam on üç sayfada anlatmıştır.

(15) Zafer ve Manas’ın Eve Dönüşü: Destanın sonucu olarak

nitelendirebileceğimiz bu bölümde Manas’ın Büyük Seferden zaferle dönüp,

geniş bir alana yayılan Türk topluluklarına hükmedip, barış ve huzur içinde

yaşayıp, yaşlanmasından bahsedilmiştir. Süresi belirsiz bu zaman dilimi

anlatıda 67 satıra sığdırılmıştır.

Bu çözümlemeden görüldüğü gibi, anlatıcı eşit olmayan zaman dilimlerinden

yararlanarak, gerekli gördüğü sahneleri anlatı uzamında sonsuza kadar uzatarak

anlatırken, yeri gelince de bu süreyi sıfıra kadar indirerek, bu şekilde anlatı hızını son

derece artırmıştır. Yeri gelince sahne tekniğinden yararlanarak, öykü süresi ile anlatı

süresini eşleştirirken, yeri gelince de öyküde var olmayan bir süreyi anlatıda uzun

uzun anlatarak, anlatı hızını son derece yavaşlatmıştır.

3.2.3.2. Duraklama

ÇV.KA’da duraklama tekniğine de sıkça başvurulduğunu söyleyebiliriz. Bu parçada

duraklama genelde insan ve hayvan betimlemeleri biçiminde karşımıza çıkmıştır.

İnsan Betimlemeleri

AK (110)

Mına Anciyanga toyungan, İşte bu,. Andican’da doyunan, Çiyki nanga semirgen, batır. Çiğ ekmekle semiren, bahadır, Anciyandın toñ almasın kemirgen, Andican’ın çiğ elmasını kemiren, On ekisinde ok atkan, On ikisinde ok atan, On üçünö cetkende, On üçüne bastığında, Ordo buzup, üy çapkan Karargaha saldırıp, ev basan

110 Er eñiş: Kırgız Türklerinde at üzerinde yapılan güreşe verilen ad. Kırgız Türkçesinde eñiş şeklinde de geçer.

Page 339: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

322

Mına, Cakıptın uulu caş Manas, İşte, Cakıp’ın oğlu genç Manas, Cañı oozdangan er Manas. Yeni yetişmiş er Manas. Üñkür cerde üy çapkan, Mağara yerinde yontup ev yapan, Cılga cerden cılkı algan. [A] Meralı yerden yılkı alan. Kabagı biyik öñü saz111, Kaşı çatık, yüzü yakışıklı Eñgeçer boyluu er Manas. Boyu uzun, sırtı çıkık Er Manas, Kanı bir kara, beti kök, Kanı ise kara, yüzü gök, Booru çaar, sırtı kök, Bağrı benekli, sırtı gök, Mına baatır surasañ, İşte bahadır sorarsan, Kökcal döböt er ele, [B] Bozkurt kadar er idi (ÇV.KA, 13).

AK (110)’da Manas, Kökötöy hanın ağzından, yani karakter sesinden öznel

bakış açısıyla betimlenmiştir. Bu kesitte anlatıcı Manas’ı tarif etmek için [A]

kısmında altını çizerek işaretlediğimiz gibi, genel olarak sıfat fiilini kullanırken, [B]

kısmında ise sözlüksel işaretleyicilerden, italik olarak işaretlediğimiz sözcük

öbeklerinden, yani sıfatlardan yararlanmıştır. Bu kesiti bağlı olduğu bağlamdan ayrı

olarak değerlendirdiğimizde AK (110)’da, Manas’ı betimleyerek, anlatıcı, öyküde

varolmayan süreyi anlatı uzamına yayarak ve bu şekilde süreyi de uzatarak, 16

satırda anlattığını, buna bağlı olarak, öyküde zamanın tamamen durmuş, anlatıda ise

sınırsız hıza ulaştığını söylemek mümkündür. Ancak, öyküye geri dönüp, AK

(110)’un bağlı olduğu bağlama baktığımızda, bunun bir karakterin ağzından

anlatılmış olduğunu, yani Kökötöy hanın vasiyet aşına davet edilecekleri sıraladığı

sahnede yer aldığını bulabiliriz. Buna bağlı olarak, bu betimleme sahne içinde yer

aldığı için, yukarıda söylediğimiz gibi, öyküde zaman durmamış, karakterin konuşma

süresiyle eşleşmiştir. Bu şekilde öyküde hız bir parça duraklatılmış, yani

yavaşlatılmıştır. ÇV.KA parçasında bu tür betimlemelere, yani sahne biçiminde

sunulan betimlemelere sıkça rastlamak mümkündür. Yine aynı sahnenin, yani

Kökötöy hanın vasiyet aşı için davet edilecekleri sıraladığı sahnenin içinde birçok

111 Derleyicinin dip notu: saz durus, mıktı, sınduu, caraşıktuu

Page 340: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

323

betimleme örnekleri bulunmaktadır. Aşağıdaki AK (111) bu türden bir betimleme

örneğidir.

AK (111)

Kiçi da toonu caylagan, Küçük dağda yazı geçiren, Kıydı kara külügün, Simsiyah küheylanını, Başınan uzböy baylagan. Başından ayırmayıp bağlamış. Tokoydo bulbul ündögön, Ormanda bülbül öten, Öçürgön kömür cündöngön, Söndürülen kömür gibi

tüylenen, Kıydı kara atı bar. Simsiyah atı vardır. Cardı cürüp bayıgan, Fakir iken zengin olan, Cañgız cürüp köböygön. Yalnız gezerken çoğalan Baytalduuga bay berbes, Baytalı olana bey vermez, Caktuuga cay berbes... Taraf tutana huzur vermez... Aktan Tazdın balası, Aktan kelin oğlu, Atı Möñkö törösü. Adı Möñkö beyi Er Ürbügö barıp ayt, çorom, Er Ürbü’ye gidip söyle, yiğidim,

(ÇV.KA, 24).

Kökötöy han AK (111)’de da Ürbü’yü AK (110)’da olduğu gibi sıfat

fiillerden yararlanarak betimlemiştir. Burada da duraklama değil, sahneleme tekniği

söz konusudur. Dolayısıyla, yukarıdaki AK (110)’da olduğu gibi öykü süresi ile

anlatı süresi tıpkı sahneleme tekniğinde olduğu gibi nispeten eşitleşmektedir.

Aşağıdaki AK (112) ve AK (113)’te sözlü kültür geleneğinde sıkça

rastladığımız anlatı türünden atışma biçiminde sunulan betimlemelerle

karşılaşmaktayız112. Bu kesitler Neskara’nın Manas’ın kahramanları ve atlarını

sınaması sahnesinden alınmıştır.

AK (112)

Senin tigi ele kişiñ kim ele. Senin öteki kişin de kimdi. Ay kulagı kalkanday, Ay kulakları siper gibi, Alaygan közü çolpondoy, Kocaman gözleri Çolpan gibi, Murdu toonun señirdey, Burnu dağın tepesi gibi, Murutu çöldün kamıştay, Bıyıkları çöldeki kamış gibi, Senin tigil ele, kişiñ kim ele deyt... Senin öteki kişin de kimdi der...

112 Bununla ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. 3.2.3.3. Sahne

Page 341: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

324

(ÇV.KA 41)

AK (113)

Ak tikendin büründöy, Ak dikenin tomurcuğu gibi, Tigi kişiñ kim ele? Şu kişin kim idi? Ak şumkardın cünündöy, Ak sungur kuşunun tüyü gibi, Kök tikendin büründöy, Gök dikenin tomurcuğu gibi, Kök şumkardın cünündöy Gök sungur kuşunun tüyü gibi, Mına bir kişiñ kim ele? [A] İşte bu kişin kim idi? Arak içip alkıngan, Rakı içip saldıran, Bala kuştay talpıngan, Yavru kuş gibi çırpınan, Karçıgaday kagıngan, Atmaca gibi silkinen, İtelgidey tebingen Doğan gibi tepinen Tigi bir kişiñ kim ele deyt [B] İşte şu kişin kimdir der. (ÇV.KA,

43)

AK (112)’de Neskara’nın Manas’ı betimlemesi, kalkanday, çolpondoy gibi

eşitlik hâliyle (– DAy) verilirken, AK (113)’te ise Karaç’ın betimlemesi yine

Neskara’nın ağzından, [A] kısmında AK (112)’de olduğu gibi, eşitlik hâliyle, [B]

kısmında ise AK (111)’de olduğu gibi sıfat fiillerin yardımıyla betimlenmiştir.

Bunların yanı sıra, ÇV.KA’da hayvan betimlemelerine de sıkça rastlanmıştır.

Hayvan betimlemesi

AK (114)

Tokoydo bulbul ündöngön, Ormanda bülbül kuşu öter, Öçürgön kömür cündöngön Sönmüş kömür renkli tüyleri, Tigi kıydı kara at kimdiki? Öteki simsiyah at kimindir?

AK (114)’te Er Ürbü’nün atı, AK (112) ve AK (113)’te olduğu gibi sözlüksel

işaretleyicilerle verilirken, AK (115)’da ise altı çizilerek belirlenen kısımlarda sıfat

fiil ekleriyle, italik olarak işaretlenen kısımlarda ise sıfatlarların yardımıyla

verilmiştir.

AK (115)

Cana toogo bütüp, taşka öskön, İşte dağa bitip, taşta yetişen, Kumga tuup, çölgö öskön. Kuma tohumlayıp, çölde yetişen. Kulan menen birge öskön, Kulan ile birlikte büyüyen,

Page 342: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

325

Temir tuyak, cez bilek, Demir toynak, bakır bilek, Terdebes tuugan Terlemez doğan Irgay moyun kök attar kimdiki?... Kuş kirazı boyunlu gök atlar

kimindir? (ÇV.KA, 44)

Yukarıda belirttiğimiz gibi, bu tür betimlemelere ÇV.KA’da oldukça sık

rastlanmıştır. Ancak, bu betimlemeler, Genette’in betimleme kuralında olduğu gibi,

öykü zamanını tamamen durdurmamış, dolayısıyla, anlatı süresi ile, öykü süresi,

sahne tekniğinde olduğu gibi, nispeten eşitleşmiştir.

3.2.3.3. Sahne

ÇV.KA parçasında destancının sahne tekniğine oldukça sık başvurduğunu

söyleyebiliriz. Buna bağlı olarak, ÇV.KA anlatısını baştan sona sahneleme tekniğiyle

kurgulanmış bir destan olarak nitelendirmek, hatta daha ötesine gidersek, dram

tarzındaki bir destandır demek de mümkündür. Zira, ÇV.KA parçasında, anlatıcı

genellikle görevini karakterlerin kendisine aktarmış ve bu şekilde karakter ile

dinleyicinin arasından çekilerek, dinleyiciye olayı doğrudan karakterin ağzından

dinliyormuş etkisini yaratmaya çalışmıştır.

AK (116)

— Sarı Nogoy balası - Sarı Noğay çocuğu Cayma kökül caş Aydar, çorom, Yayık kahkül genç Aydar, yiğidim Maanikerdi mine kör, çorom. Maaniker’e biniver, yiğidim Kalıñ bir kara köp nogoy, çorom, Kalın halk olan Noğay’un, yiğidim Başınan eldin kire kör, çorom. Başından başlayarak giriver113;

yiğidim Üysündördün Ümötkö, Üysürdön'ün Ümöt'e, yiğidim Ümöt uulu Caysañga ayt... Ümöt oğlu Caysang’a... Baydın uulu Baymırza, Bey oğlu Baymırza’ya Kökötöy caman boldu dep Kökötöy’ün (durumu) çok kötü diye Bar nogoygo, karıga ayt. Bütün Noğay halkına söyle, yiğidim

(ÇV.KA, 11)

113 Giriver: Kırgız Türkçesinde kire kör- “1. giriver; 2. girer misin; 3. girmeyi bir dene” birleşik fiilinin anlamı bu metinde, bir anlatıver şeklindedir. Ancak metin bağlamına (kontekste) göre, bu anlamlardan birini koymak daha yerinde olur.

Page 343: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

326

Men baytal bee baylattım, çorom, Ben baytal114 kısrak bağlattım

yiğidim, Men Bay kımızım çaykalttım, çorom..,

Ben bolca kımız yaptırdım, yiğidim..,

Baarın bir cıyıp kele kör, çorom. Hepsini bir toplayıp geliver, yiğidim. Oo, men kerez aşım beremin, çorom, Hey, ben vasiyet aşımı vereceğim,

yiğidim, Kerez sözüm aytamın, çorom. Vasiyet sözümü söyleyeceğim,

yiğidim. Kalıñ kara köp nogoy, Kalabalık kara çok Noğay, Başınan ıldıy kire kör, çorom... Başından aşağı dolaşıver, yiğidim…

(ÇV.KA11) —Tün tüşkön kalıñ köp nogoy, curtum,

- Talihsiz kalabalık Noğay, halkım,

Kökürögüm dart aldı, Göğsümü büyük dert sardı, Köñülum caman boşodu. Gönlüm çok ıssız kaldı. Men alattan ötmök bolgomun, curtum. Ben bu dünyadan geçecek oldum,

halkım Men cüz tokcon toguz caşadım Yüz doksan dokuzu yaşadım Caak söögüm boşodu, curtum.., Yanak kemiklerim gevşedi, halkım ..,

(ÇV.KA 11) Döbödöy et kılıptır. Tepe kadar et kılmıştır. Kerez aşın beriptir, emi Vasiyet aşını vermiş, artık Kerez sözün aytıptır emi:.. (ÇV.KA 11)

Vasiyetini söylemiş artık...

—Menin közüm ötkön son, curtum, - Beni, gözüm geçtikten115 sonra,

halkım Kılıç menen kırdırıp, Kılıçla kazıtıp, Kımız menen cuudurun, curtum, Kımızla yıkatın, halkım, Çarayna menen çaptatıp, Zırh ile sardırıp, Bulgaarı menen kaptatıp, Deri ile kaplatıp, Ak kepenin cazdatıp, Ak kefenini açtırıp, Kıbılaga baştatıp,... Kıbleye başını yaslatıp, Astınkı coldun üstünö, Alt taraftaki yolun üstünden Üstüñkü coldun astına, Üstteki yolun altından Ayga bakkan ak saray, Ay’a bakan ak saray Ak sayarlap koyo kör... (ÇV.KA 11) Ak saraya koyunuz..(ÇV.KA 11) Oo, curtum, kızmatker bolup tura kör. Ey, halkım hizmetkâr olup duruver, Mından bölök kebim cok, curtum, Bundan başka sözüm yok, halkım. Mından bölök sözüm cok, curtum.... Bundan başka sözüm yok, halkım... Oo, Baydın uulu Baymırza, batır, Oo, bey oğlu Baymırza, bahadır, Ee, beri karap kulak sal, batır. Hey, bana bak ve dinle, bahadır. Teli kuş saldım, kuş kıldım, batır. Yırtıcı kuşla avlandım, kuş yaptım

114 Baytal: henüz yavrulamamış kısrak. 115 Gözüm geç-: Kırgız Türkçesindeki közü öt- birleşik fiili, vefat etmek anlamında kulanılır.

Page 344: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

327

bahadır, Tentigen cıyıp el kıldım, batır.... Başıboşları topladım halk yaptım,

bahadır Menin bir közüm ötkön soñ, batır, Ben vefat ettikten sonra, bahadır Teli kuş közün karatpan, Yırtıcı kuşun gözüne baktırmayın, Tentigendin barısın Başıboşların hepsini, El-eline taratpay... Yurt yurduna dağıtmadan Cakşı kuştap bagıp ala kör, batır... İyice sahip çıkabil, bahadır (ÇV.KA

12) Oo, menin bir közüm ötkön soñ, Ya, ben vefat ettikten sonra, Taap bir algan Bokmurun, batır, Zor bulduğum Bokmurun’u, bahadır Ala bir küçük debeñer, batır, Ala bir köpek yavrusu demeyin,

bahadır Aram siydik debeñer, batır. Bir piçtir demeyin, bahadır. Emi cetim bir atın mingizbey, batır,... Yetim adını vermeyin, bahadır, Arı bir bolso eki cıl, batır, Olsa olsa bir iki yıl var, bahadır, A balanın bir-eki caşı bar, batır. Çocuğun bir iki yaşı var, bahadır. Erbeyip adam bolordo, batır, Sonra büyüyüp yetişince, bahadır, Ereşen tartıp er bolor, batır Olgunlaşıp bir er olur, bahadır Er uulu menen teñ bolor, batır... Er oğluyla denk olur, bahadır, O-oşondo kalı bir kilem sala kör, batır, O zaman halı kilim seresin, bahadır, Menin go közüm ötkön soñ, batır Ben vefat ettikten sonra, bahadır Menin orduma kan kötörüp ala kör, batır.

Benim yerime kağan yapasın, bahadır. (ÇV.KA, 12-13)

Baydın uulu Baymırza batır Bey oğlu Baymırza, bahadır Beri karap kulak sal, batır. Beriye bakıp kulak ver, bahadır. Oo, menin kırk aşımdı bererde, batır. Benim kırk aşımı verirken, bahadır, Oo, kıtaylardın kır murunduu Koñurbay batır

Hıtayların dik burunlu Koñurbay, bahadır,

Koñurbay atı Ünürbay, batır Koñurbay atı Ünürbay, bahadır. Emi oşogo bara kör, batır. İşte ona gidiver, bahadır O-oşo menin kırkımdan, İşte bu benim kırk aşımdan, Oşondo bir kutulup kala kör, batır... O zaman bir kurtulmaya bak,

bahadır... O-o, menin uluu aşımdı bererde, batır, Eh, benim büyük aşımı verirken,

bahadır, Mına Anciyanga toyungan, İşte bu,. Andican’da doyunan, Çiyki nanga semirgen, batır. Çiğ ekmekle semiren, bahadır, Anciyandın toñ almasın kemirgen, Andican’ın çiğ elmasını kemiren, On ekisinde ok atkan, On ikisinde ok atan, On üçünö cetkende, On üçüne bastığında, Ordo buzup, üy çapkan Karargaha saldırıp, ev basan Mına, Cakıptın uulu caş Manas, İşte, Cakıp’ın oğlu genç Manas, Cañı oozdangan er Manas... Yeni yetişmiş er Manas... Oşo er Manaska bara kör. İşte o er Manas’a gidiver, Karızımdan bir kutulup kala kör... Borcumdan hemen kurtuluver...

(ÇV.KA13)

Page 345: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

328

Kökötöy’ün vasiyetinin anlatıldığı AK (116), monolog biçiminde

sunulmuştur. Ancak, burada alıcının tamamen bulunmayışı söz konusu değildir. Zira,

tipik bir monolog türünde de açık veya örtük olsun, mutlaka bir alıcı bulunur. Bu

monologda alıcı pasif dinleyici biçiminde karşımıza çıkan Aydar’dır. Bu kesitte

anlatıcı Kökötöy’ün kılığına bürünerek, monoloğu birinci şahıs ağzından doğrudan

dinleyiciye aktarılmıştır. Buna bağlı olarak, dinleyici ile karakter arasındaki mesafe

kısalmış, dinleyicide olayı doğrudan izliyormuş etkisini yaratmıştır. Dolayısıyla,

anlatıcı sahneleme tekniğinden yararlanarak, anlatı zamanı ile öykü zamanı arasında

nispeten eşitlik sağlamıştır.

Aşağıdaki AK (117)’de Bokmurun ile Aydar’ın konuşmasını destancı, sözü

bir karakterden ötekisine aktarmak için nefes alma zamanından yararlanmıştır.

Aradaki anlatıcı sözlerini dışarıda tuttuğumuzda bu kesit tıpkı sahne oyununda

olduğu gibi doğrudan dinleyiciye aktarılmıştır.

AK (117)

Cayma kökül Caş Aydar Yayık kâhkül genç Aydar Eşigine keldi deyt: Kapısına geldi der: — Oo, uydö bolsoñ ün berçi, çorom,

- Hey, evdeysen seslen, yiğidim,

Ün ıçkınbay tez berçi, çorom, Düşünmeden tez çıkar, yiğidim, Cayma kökul caş Aydar, çorom Yayık kâhkül genç Aydar, yiğidim, Kökötöy aşın bergenmin, çorom, Kökötöy aşını veriyorum, yiğidim, Kökötöydun köp malın Kökötöy’ün çok malını Toptop, toptop kırganmın, ... Toptan, toptan kırmıştım, yiğidim,... Seni at çakırıp kel deymin Sana at çağırıp gel diyeceğim, Alp çakırıp kel deymin... Alp çağırıp gel diyeceğim... (ÇV.KA

20) Cayma kökül Caş Aydar aytat: Yayık kâhkül genç Aydar der: Boluk tuugan, Bokmurun toröm Gürbüz doğmuş Bokmurun efendim Senin alpına da barbaymın Senin alpına da gitmem, Atıña da barbaymın, Atına da gitmem Alptan da ölüp kalbaymın. Alp elinden ölmek istemem. Keçee ayıl konduk aralaş Dün yerleştik buraya karışık, Koydu saldık korooloş,... Koyunumuz aynı ağılda

Page 346: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

329

Kunan minip kuş salıp Kunan binip kuş salıp116, Kuturup oynop cürgöngö Kudurup oynamak için Kulsunup kalgan ekensıñ... Köle gibi düşünmüşsün sen beni...

(ÇV.KA 20) Aydın burçu altı san Ay köşesi altıdır, Altı aylanıp kelgençe Altı dolaşıp gelene kadar Altımışta atakem Altmıştaki babacığım Aldan tayıp kalbaybı. Takattan düşüp kalmaz mı. Cerdin burçu ceti san Yer köşesi yedidir (Ceti aylanıp kelgençe) Yedi dolaşıp gelene kadar Cetimişte enekem Yetmişinde anneciğim, Cerden tayıp kalbaymın. Yerden kayıp gitmesin. Oo, senin bu atıña barbaymın, Hey, senin bu atına gitmem, Alptı çakırıp kelbeymin... Alpları çağırıp gelmem... (ÇV.KA

20) Bokmurun aytat: Bokmurun söyler: Cayma kökül Caş Aydar Yayık kâhkül genç Aydar Atka dagı barbasañ, Ata da gitmezsen, Özüm alpka bararmın, Kendim alpa giderim, Alp çakırıp kelermin. Alpı çağırıp gelirim. Özüm atka bararmın, Kendim ata giderim, At çakırıp kelermin... Atı çağırıp gelirim... Özüm alptan kelgençe, Kendim alptan gelene kadar, Aşım menen baygemdin Aşım ile baygemin117 Kamılgasın cep turgun. Hazırlıklarına başlayadur, Özüm alptap kelgen soñ Kendim alptan döndükten sonra Özüñdü baş bayge kılarmın. Kendini baş bayge yaparım. Atañ menen eneñdi, Baban ile anneni, Ayak bayge kılarmın... Son son bayge yaparım... (ÇV.KA

20) Üydö cürsö taltañdap Evde iken şımarıp, Cayma kökül caş Aydar Yayık kâhkül genç Aydar Esi çıktı kaltañdap. Aklı gitti şaşırıp. Cana cayma kökül Caş Aydar aytat:..

Yine yayık kâhkül genç Aydar söyler:... (ÇV.KA 20)

Aa, töröm, at belgisin aytsañçı, Eeh, beyim, atın damgasını anlatsana, Atıñ minip barayım. Atına binip gideyim, Erkeletip kep aytsam, Şaka yapıp söz söylesem, Ardañdadıñ Bokmurun töröm, Ciddiye aldın Bokmurun beyim, Süygönümdön söz aytsam, Sevdiğim için söz etsem, Süyröñdödüñ, Bokmurun töröm. Mırıldandın, Bokmurun beyim. Ton belgisin aytsañçı, Kürk işaretini söylesene, Tonuñ kiyip baramın... Kürkünü giyip gideyim,... (ÇV.KA

20-21)

116 Kuş sal-: Alıcı kuş ile avlanmak. 117 Bayge: at yarışı; at yarışında verilen ödül.

Page 347: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

330

Cana Bokmurun aytat: Yine Bokmurun şöyle der: At belgisin men aytsam, At damgasını ben söylersem, Atımdı minip sen barsañ. Atımı binip sen gidersen, Altımış atım argımak, Altmış atım argımak118, Süysöñ şondon minip bar... İstersen ondan binip git... Cılkı içinde boz aygır Yılkı içinde kır aygır Süysöñ şonu minip bar İstersen ona binip git Boz aygır cayın surasañ Kır aygır hakkında sorarsan Kabırgada kalkan bar,.. Kaburgasında kalkan var, Altı ay minse arıbas, Altı ay binse yorulmaz, Arkasın kesıp salsa coorubas, Sırtını kessen de yara olmaz, Asti da köönüñ oorubas. Asla gönlün ağrımaz. Süysöñ şonu minip bar... İstersen ona binip git... (ÇV.KA 21) Cana cayma kökül Caş Aydar aytat:

Yine yayık kâhkül genç Aydar söyler:

— Oy, boluk tuugan Bokmurun, törom,

- Hey, gürbüz doğmuş Bokmurun, beyim,

Senin ala tayıñ mingençe, törom, Senin ala tayına binmektense, beyim, Alptan ölüp kalgança, töröm, Alptan ölüp kalmaktansa, beyim, Senden ölsöm bolboybu, töröm. Ölürsem senden öleyim, beyim. Senin astıñdagı Maaniker, töröm Senin altındaki Maaniker, beyim, Maaniker berseñ mineyin, töröm Maaniker’i verirsen bineyim, beyim, Üstüñdögü ak kübö Üstündeki beyaz zırhı Ak kübö berseñ kiyeyin, töröm Beyaz zırhı verirsen giyeyim, beyim Anan alpka barayın, töröm... Sonra da alpa gideyim, beyim...

(ÇV.KA 22) Cana Bokmurun aytat: Yine Bokmurun şöyle der: Cayma kökül Caş Aydar, çorom. Yayık kâhkül genç Aydar, yiğidim, Astıñdagı Maaniker, Altındaki Maaniker, Eç önörün körbödum, çorom, Hiçbir hünerini görmedim, yiğidim, Eç da bir sırın albadım, çorom. Hiçbir sırrını öğrenmedim, yiğidim. Öydö-öydö cer kelse, çorom, Yokuş-yokuş yer gelirse, yiğidim, Oktos alıp ketüüçü, çorom, Ansızın alıp gidecek, yiğidim, Oşondo kötünön tüşüp kalbagın, çorom.

O anda kıçından düşüp kalma, yiğidim.

Ildıy-ıldıy cer kelse, çorom. İniş-iniş yer gelse, yiğidim, Astındagı Maaniker Altındaki Maaniker Ikıs berip ketüüçü Ani bir hareket eder Moynunan tüşüp kalbagın, çorom...

Boynundan düşüp kalmayasın, yiğidim... (ÇV.KA 22)

Şimdi AK (117)’yi bir düzyazı tarzındaki sahne oyununa dönüştürmeye

çalışarak, bu kesitin sahne oyunuyla benzer yönlerini belirlemeye çalışalım:

118 Argımak: cins at.

Page 348: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

331

Bokmurun Aydar’ın kapısına gelir ve ona seslenir:

- Hey, Aydar! Evde isen hemen bana cevap ver. Ben Kökötöy aşını veriyorum. Sana at çağırıp gel diyeceğim, alp çağırıp gel diyeceğim!

Aydar Bokmurun’a kar şı çıkar:

- Hey, gürbüz doğan Bokmurun efendim! Ben senin atına da gitmeyeceğim, alpına da gitmeyeceğim. Alp elinden ölmek istemem. Dün komşulaş yerleşip, koyunlarımız karıştığında, beni köle gibi düşünüp, böbürlenmişsin sen artık. Ben o kadar yeri altı kez dolaşıp gelene kadar, altmıştaki babacığım takatten düşüp kalmasın, yedi dolaşıp gelene kadar yetmişteki anneciğim, yerden kayıp gitmesin. Hayır, ben alpına da gidemem, atına da gidemem.

O zaman çok kızan Bokmurun şöyle der:

- Hey, yayık kâhkül genç Aydar, gitmezsen, kendim giderim. Alpa da ata da kendim gider, çağırır gelirim. Ben gelene kadar aş ve bayfemin hazırlıklarına başlayadur. Dönünce baş baygeyi başlatır ve anne babanı son bayge yaparım. (ÇV.KA 20)

Genç Aydar bunu duyunca ne yapacağını şaşırır ve şöyle der (ÇV.KA 20):

- Hay, beyim, atın damgasını anlat, atına binip gideyim. Sadece şaka yaptım ciddiye aldın Bokmurun beyim. Seni sevdiğimden söz etim, alındın sen Bokmurun beyim. Kürkünün işaretini söyle, kürkünü giyip gideyim. (ÇV.KA, 20-21)

Yine Bokmurun şöyle der:

- İstersen altmış argımaktan119 birine bin öyle git... İçlerinde kır aygır var istersen ona bin git. Kır aygır hakkında sorarsan, kaburgasında kalkanı vardır. Altı ay da binsen yorulmaz. Sırtını kessen de yara olmaz. Asla gönlün ağrımaz. İstersen ona bin de git (ÇV.KA, 21)

Yayık kâhkül genç Aydar söyler:

- Hey, gürbüz doğmuş Bokmurun, beyim, senin ala tayına binip, alpın elinden ölüp kalmaktansa, senin elinden öleyim. En iyisi beyim, sen altındaki Maaniker atını ver, ona bineyim de gideyim; üzerinde giydiğin beyaz zırhı ver onu da giyeyim de alpa gideyim... (ÇV.KA, 22)

Yine Bokmurun şöyle der:

- Aydar yiğidim, bindiğin Maaniker atın, henüz tam sırrını bilmem. Yokuşlarda ani bir hareket yapabilir, yokuşa doğru hızla tırmanabilir, sen de o zaman kıç tarafından sıyrılıp

119 Argımak: cins at.

Page 349: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

332

düşmeyesin. İnişlerde de ani haraket yapar duruverir bazen de o anda boynundan sıyrılıp düşmeyesin yere (ÇV.KA, 22)

...

Aşağıdaki AK (118)’de yukarıda 3.2.3.2. Duraklama bölümünde

değindiğimiz sözlü kültür geleneğinde ozanların yaratıcılığında sıkça karşılaştığımız

atışma biçiminde verilmiş bir diyalog söz konusudur. Kökötöy’ün aşına gelen

Neskara’nın bir fenalık düşünerek, Manas’ın kahramanlarını ve onların atlarını

sınaması soru cevap biçiminde aşağıdaki gibi gelişmiştir:

AK (118)

Neskara:

Kaapırdın kanı Neskara Kâfirin hanı Neskara Emi sözünö baştadı. Şimdi konuşmaya başladı. Oşondo Koşoy baatırga O zaman Koşoy bahadıra Salam berdi deyt:.. Selam verdi der:.. (ÇV.KA, 41) — Oo, el agası er Koşoy - Hey, halk ağası er Koşoy, Esen-aman bolduñbu, Esen sağ oturuyor musun? Sak-salamat cürdüñbu? Sağlık ve selamette var mısın? El agası er Koşoy, Halk ağası er Koşoy, Senin tigi ele kişiñ kim ele. Senin öteki kişin de kimdi. Ay kulagı kalkanday, Ay kulakları siper gibi, Alaygan közü çolpopdoy, Kocaman gözleri Çolpan gibi, Murdu toonun señirdey, Burnu dağın tepesi gibi, Murutu çöldün kamıştay, Bıyıkları çöldeki kamış gibi, Senin tigil ele, kişiñ kim ele deyt... Senin öteki kişin de kimdi der...

(ÇV.KA, 41) Koşoy: Neskaraga er Koşoy aytat: Neskara’ya er Koşoy anlatır: — Üstüñkü kökö teñirdey. - Üstteki gök tanrısı gibi. Atañdın körü it bürük. Kahrolası sünnetsiz köpek Sen anı kanday bilbediñ, kul ay. Sen onu nasıl bilmezsin, kul hey. Keçe on ekisinde ok atkan, Dün on ikisinde ok atan, On üçünö cetkende, On üçüne bastığında, Sen kaapırdın çetinen Senin gibi kâfirleri bir baştan Ordo buzup, üy çapkan. Sarayını bozup, ev basan, Keçe Cakıp han uulu caş Manas han. Dün Cakıp han oğlu genç Manas

han, Canı oozdongon er Manas. Daha yeni gelişen er Manas. Añı kanday bilbediñ, Onu nasıl tanımazsın, Bürük kul ay... Sünnetsiz köpek hey... (ÇV.KA,

Page 350: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

333

41) Neskara: Neskara aytat: Neskara söyler: — Oy, el agası er Koşoy, - Hey, halk ağası er Koşoy, Toguz da közdüü badana, Dokuz gözlü zırh gömleği, Topçulanıp kiygen kim? Düğmelenip giyen kim? Ay, ana at boroydu bilgen kim? Hey, şu her şeyi bilen de kim? Çalış boyluu Çalkuyruk, Cins boylu Çalkuyruk, Çalkuyruk atı mingen kim? Çalkuyruk atı binen kim? Çarçı cıyıp içinde Beline kemer bağlanan Çatırap süylöp turgan kim? Bas bas konuşan da kim? Senin oşo gayaa kişiñ kim?— deyt... Senin o kişilerin kimler? der...

(ÇV.KA, 44) Koşoy: Er Koşoy aytat: Er Koşoy söyler: - Anı kanday bilbediñ bürük kul ay. - Onu nasıl bilmezsin sünnetsiz

köpek. Top oluya cıyılıp, Bir grup evliya toplanıp, Toobasınan bütkörgon. Tövbesinden dünyaya getiren, Toguz uuldun kencesi, Dokuz oğlun küçüğü, Eleman baydın balası Elaman beyin oğlu Er Töştuk degen bolot deyt... Er Töştük adlı şahıs budur der...

(ÇV.KA, 42) Neskara: Emi, al Neskara atka köz çaptırıp, Er Koşoygo sınçı bolup aytıptır:

Şimdi, Neskara atlara göz atıp, er Koşoy’a bir at sınçısı olarak şöyle söylemiş:

— El agası er Koşoy baatır, atake! - Halk ağası er Koşoy bahadır, babalık!

Tokoydo bulbul ündöngön, Ormanda bülbül kuşu öter, Öçürgön kömür cündöngön Sönmüş kömür renkli tüyleri, Tigi kıydı kara at kimdiki? Öteki simsiyah at kimindir? Özü kıydı kara at eken. Kendisi simsiyah bir atmış. Carım colgo barganda Yarı yola geldiğinde Aksap catıp, kaldım dep, Topallayıp yatıp kaldım diye, Ekiden soñku keler mal eken. İkiden sonra gelecek bir hayvan

imiş. Er Ürbünun kıydı karası, eken... Er Ürbü’nün salt karasıymış... Üç atka amal bolbostur: Üç ata çare olmazdır: Akkulaga ayla cok, Akkula’ya bir lâf yok, Er Manastın atı eken. Er Manas’ın atıymış. Çalkuyrukka çara cok, Çalkuyruk’a çare yok, Er Töştüktün atı eken. Er Töştük’ün atıymış. Kögalaga köptük cok. Kögala’dan iyisi yok, Er Kokçönün atı eken,— deyt... Er Kökçö’nün atıymış, der...

AK (118)’de anlatıcı karakterlerin konuşması dolaysız söylem biçiminde,

konuşmalar arası bağlantılar ise yukarıda koyu olarak işaretlenen kısımlarda olduğu

Page 351: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

334

gibi, nefes alma zamanı ile sağlanmıştır. Başka bir ifade ile, konuşma sırası nakledici

ifade deyt ile birinden diğerine geçildiği belirtilirken, bu aradaki boşluk anlatıcının

anda Neskara aytat, Er Kökçö aytat gibi dram eseri türüne özgü ifadelerle araya

girmesi ile doldurulmuştur. Bu şekilde anlatıcının araya girmeleri sahne olasılığının

anlatıdaki zamansal hızının öykü zamanının hızı ile olan eşitli ğini olumsuz

etkilemiştir. Öyküde belirli bir süre alan karakterin konuşması, anlatıda anlatıcının da

araya girmesiyle daha da yavaşlatılmıştır.

3.2.3.4. Özet

Destan devrinin süresi ile anlatı süresinin karşılaştırılmasında bir ölçü görevini yapan

özelliklerden biri de özet tekniğidir. Destancı, anlatısında her zaman sözlü kültürün

geleneksel kurallarına uymakla beraber, kendi görüş ve düşüncelerine göre hareket

eder. ÇV.KA’da da destancının bu konuda oldukça öznel davrandığı anlaşılmaktadır.

Destancı bu parçada genel çizgilerini korumakla birlikte, bu parçanın, yani

Kökötöydün Aşı parçasının esas olay örgüsü içerisine dâhil görmediği veya önemsiz

bulduğu yerleri özetleyerek, bu şekilde anlatı zamanını kısaltmıştır. Bu şekilde birkaç

gün, ay veya yılın eylem veya konuşma ayrıntıları olmadan birkaç paragrafta veya

birkaç sayfada anlatmıştır.

Tezin 3.1.3.3. Zaman Sapması bölümünde gerileme olarak belirlediğimiz AK

(46) (bkz. s. 229), aynı zamanda destana girişi sağlayan klasik bir özettir. Bu

olasılıkta anlatı zamanı öykü zamanından daha kısadır. Kökötöy han vasiyeti

sırasında Men cüz tokson toguz caşadım ‘Ben yüz doksan dokuz yaşadım’ (ÇV.KA,

11) diye belirttiği gibi, öyküde yaklaşık 200 yıl kadar süren bir geçmişi, anlatıcı

özetleyerek sadece yedi satıra sığdırmıştır.

Page 352: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

335

Ayrıca, ÇV.KA anlatıcısı özet tekniğine sahneler arasındaki geçişleri

sağlamak için de başvurmuştur. Örneğin, aşağıdaki AK (119)’da Bokmurun’un

Kökötöy’ün aşından sonra nasıl han seçildiği ile ilgili kısmı anlatıcı hızlandırarak,

ayrıntılarına inmeden, özetleyerek anlatımıştır.

AK (119)

Kalı kilem saldı deyt, Halı kilim sermişler, Kökötöydun orduna Kökötöy’ün yerine Boluk tuulgan Bokmurun Gürbüz doğmuş Bokmurun’u Kömkörö kalıñ köp nogoy Kalabalık çok Noğay’a Han kötorüp aldı deyt... Han olarak seçmişler... Kömkörö kara köp nogoy Kalabalık Nogay halkını Aralap kelip cürüptur:.. Dolaşarak gelmiş:... (ÇV.KA,

19)

AK (119)’u Bokmurun’un konuşmalarının, aşa davet edecek ulak aramasının

yer aldığı sahne bölümü takip etmektedir. ÇV.KA’da destancı sahne olasılığının

içinde de bazen özetleme tekniğine başvurmuştur. AK (120)’de Bokmurun, Aydar’a

gideceği yerleri ve davet edeceği şahısları tek tek, bütün özelliklerine kadar sayarak

anlatırken, ikincil ve üçüncül karakterler olan şahıslar söz konusu olunca birden

hızlandırma yoluna geçmiştir:

AK (120)

Andan arı sen barsañ, Ondan öteye sen gitsen, Eki tizgin teñ barsañ. Dolu dizgin sen gitsen. Agış menen Kocoşko ayt, Agış ile Kocoş’a söyle, Alike menen Boobekke ayt, Alike ile Boobek’e söyle, Begiş menen Çegişke ayt. Begiş ile Cegiş’e söyle. Altın külük, Kerkülük, Altın yürük, Kerkülük, Eki birdey er külük. İkisi aynı er yürük. Saykal menen Bolotko ayt... [A] Saykal ile Bolot’a söyle... Oşonun baarın birdey ayta kör. İşte bunların hepsine de söyleyiver Baarı birdey kelsin. Hepsi beraber gelsin. Baarı birdey kelbese, Hepsi beraber gelmezse, Ayçıgı altın kızıl tuu, Hilali altın kızıl tuğ Ordosunda körsün... [B] Sarayında görsün... (ÇV.KA, 25)

Page 353: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

336

AK (120)’nin [A] kısmında davet edilecekleri ikişer ikişer sayıp geçerken,

[B] kısmında ise hepsini toplu biçimde anlatarak, anlatının süresini son derece

kısaltmıştır. Burada [A] kısmında saydıklarını tekrar sayma gereği duymayıp, onun

yerini baarı, oşonun baarın gibi belirsizlik zamiriyle değiştirerek bu şekilde anlatıyı

sıkıştırarak/kısaltarak anlatmıştır.

Klasik anlamda özet, genellikle bir anlatının başı ve sonuç kısmında yer alır.

AK (121)

Oşondo Manastayıñ Baatırın, O zaman Manas gibi kahramanın, Emi üygö bardı deyt. Yeni eve gitti der. (ÇV.KA, 88) Kaapırdın curtun kanap cep, Kâfirin halkını sömürüp, Musulman curtun sanap bilip, Müslüman halkını sayıp bilip, Kara suuda keme cok, Kara suda gemi yok, Eñçeñir boyluu er Manas, ... Orta boylu iri yapılı er Manas,... Kakşap ceter argı cok, Kuruyup yeter rüzgar yok, Ayagı bötögölüü Koy-Taştan, Ayağı kuş mideli Koy-Taş’tan Başı Kızıl-Kıya, San-Taştan Başı Kızıl-Kıya, San-Taş’tan Surap catkan ceri uşul. Sormakta olduğu yeri işte bu. Kanı kara, beti kök, Kanı kara, yüzü gök, Kara çoktuu kalmaktın, Kara korlu Kalmukun, Anın curtun bir aldı. Onun yurdunu bir aldı, Kızıl çoktuu kıtaydın, Kırmızı korlu Hıtay’ın, Anın curtun bir aldı. Onun yurdunu bir aldı,

AK (121)’de Sefer’den zafer ile dönen Manas’ın evine geri dönüşü, halkına,

kendi toprağına gelip, uzun yıllar boyu Kâfir ve Müslüman topraklarına hükmedip,

Koy-Taş’tan başlayıp, Kızıl-Kıya, San-Taş bölgelerine kadar uzanan toprağın

haklarının hanı olup yaşamasıyla ilgili bilgileri, anlatıcı özetleme tekniğinden

yararlanarak, kısaca anlatmıştır. Bu kesit aynı zamanda ÇV.KA’nın sonuç kısmıdır.

3.2.3.5. Eksilti

ÇV.KA’da destancı özetleme tekniğinde olduğu gibi anlatı süresini mümkün derece

kısaltmaya çalışırken, yeri geldiğinde eksilti tekniğine başvurarak, anlatıda süreyi

Page 354: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

337

tamamen sıfıra indirmiştir. Böylece, anlatıcı Kökötöydün Aşı parçası için gereksiz

bulduğu bazı ayrıntıları tamamen vermeyip, zamandan tasarruf etmiştir. Yani, Ala

şalbırt caz menen, çapkan kunanı ‘İlkbaharın ilk günlerinde koşuya girmiş kunanı’,

Koñur salkın küz menen keldi ‘Sonbaharın son günlerinde geldi’ şeklinde anlatılarak,

ilkbaharın ilk gününden sonbaharın son günlerine kadar neler olduğuyla ilgili hiçbir

bilgi verilmeyip, dokuz aylık bir zaman diliminden tasarruf edilmiştir:

AK (122)

Arı bolso altı miñ, En fazla altı bin, Beri bolso beş miñdey En az 5 bin kişi kadar Ala şalbırt caz menen İlkbaharın ilk gününden Çapkan eken kunandı... Koşturmuş kunanı120...

(ÇV.KA, 14) Kunan kelip turgan deyt, Kunan girmiş koşuya der, Emi, koñur salkın küz menen İşte, sonbaharın son günlerinde Cemdegen eken Beslemişti bir güzel Ceti kurcun dan menen. Yedi heybe tahılla. Toogo tuup, taşka öskön, Dağda doğup, taşta yetişen, Teke menen birge öskön... Teke ile birlikte büyüyen... Temir tuyak, cez bilek Demir toynak, bakır bilek, Terdebes tuugan ırgay moyun Kögala,

Terdebes’in uzun boyun Kogala’sı

Çıgıp bir keldi dañ menen... Ayrılıp geldi121. şan ile.. (ÇV.KA, 14)

AK (122)’de eksiltiye uğratılan kısım daha sonraları veya önceleri, yani

ÇV.KA metninde hiçbir yerde söz konusu edilmemiştir. Ancak, zamansal uzanımı

bakımından sınırları belli, açıktır; ala şalbırt caz ve koñur salkın küz gibi nispeten

kesinlik bildiren zaman işaretleyicilerinden istifade edilmiştir. Bu yüzden bu bir açık

eksilti türüdür. ÇV.KA’da anlatıcının, genellikle açık eksilti türünden yararlandığını

görmekteyiz.

120 Kunan: üçüncü yaşına basmış olan tay. 121 Yarışta diğerlerinden ayrılıp ilk geldi.

Page 355: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

338

AK (123)

Er Koşoygo aytkan sözdü Er Koşoy’a söylediklerini Emi, er Manaska dagı ayttı deyt... Şimdi, Manas’a da anlattı der... (ÇV.KA, 32-33)

AK (123)’te “er Koşoy’a söylediklerini şimdi ise Manas’a da söyledi”

diyerek, Er Koşoy’a söylenilenler anlatıcı tarafından eksiltiye uğratılırken, aşağıdaki

AK (124)’te ise karakter tarafından yapılan bir eksilti söz konusudur. Bunların bir

eksilti olduğu karakterin daha önceki konuşmalarından anlaşılabilir.

AK (124)

Andan arı sen barsañ... Ondan sonra sen gidersen, Aylangıs tuulgan Er Kökçö, Sevgili kardeş er Kökçö Er Kökçögö barıp ayt... Er Kökçö’ye gidip söyle. Atı kelsin aşıma, Atı gelsin aşıma, Özü kelsin kaşıma. Özü gelsin karşıma. Anı anday korkutup, Onu öyle korkutup Isık-Köldöy tolkutup... Isık-Göl gibi dalgalantıp... Andan arı sen barsañ, Ondan sonra sen gidersen, Eki tizgin sen barsañ... Dolu dizgin gidersen,

Bu kesitin bir eksilti olduğunu göstermek için karakterin, yani Bokmurun’un

aşa davet edilecekleri sıraladığı daha önceki kesitlerle karşılaştıralım:

AK (125)

Emi mından arı sen barsañ, çorom Şimdi, bundan sonra sen gidersen, yiğidim,

Uluu - Toodo caylagan Ulu-Dağ’da yazı geçiren, Altın közduü madiyan Altın gözlü Madiyan Başınan üzböy baylagan. Devamlı başına bağlanan. El agası er Koşoy,.. Halk ağası er Koşoy,.. Turup kalgan Turpandın Durgun yatan Turpan’ın Colun açkan er Koşoy... Yolunu açan er Koşoy... Keçe Koconun Cangir uulu Bilerik Dün Koco’nun Cangir oğlu Bilerik Kaapırdın hanı Neskara, Kâfirin hanı Neskara, Karmap çalma salganda, Tutup çelme attığında, Musulmandan kişi çıkpay kalganda Müslümandan kişi

bulunamadığında El agası er Koşoy Halk ağası er Koşoy, Boşotup çıkkan er Koşoy. Boşaltıp çıkan er Koşoy. Oşol er Koşoygo barıp ayt. İşte o er Koşoy’a gidip söyle. Atı kelsin aşıma, Atı gelsin aşıma, Özü kelsin kaşıma. Kendisi gelsin önüme.

Page 356: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

339

Atı dagı kelbese, Atı da gelmeyecekse, Özü dagı kelbese, Kendisi de gelmezse, Taarınbasın özümö, Darılmasın kendime, Korünbösün közümö. Gözükmesin gözüme. Kökötöydün ayçıgı altın kızıl tuu Kökötöy’ün hilali altından al bayrak Ordosunda körünsün... Sarayından görünsün...(ÇV.KA,

23) Andan arı sen barsañ, çorom, Ondan öteye sen gidersen, yiğidim, Eki da tizgin teñ barsañ, İki dizgin beraber gidersen, Kiçi da toonu caylagan,... Küçük dağda yazı geçiren,... Cardı cürüp bayıgan, Fakir iken zengin olan, Cañgız cürüp köböygön. Yalnız gezerken çoğalan Baytalduuga bay berbes, Baytalı olana bey vermez, Caktuuga cay berbes... Taraf tutana huzur vermez... Aktan Tazdın balası, Aktan kelin oğlu, Atı Möñkö törösü. Adı Möñkö beyi Er Ürbügö barıp ayt, çorom, Er Ürbü’ye gidip söyle, yiğidim, Kıydı kara döökörün Kapkara renkli küheylanını Alıp kelip çapsın de, Getirip yarışa çapsın de, Atı kelsin aşıma, Atı gelsin aşıma, Özü kelem kaşıma... Kendisi gelsin önüme... (ÇV.KA,

24)

AK (124) ve AK (125)’i karşılaştırdığımızda, AK (125)’te Bokmurun’un aşa

davet edilecek her kişi ile ilgili tanıtıcı bilgiler vererek, eğer gelmezse de neler

yapacağını tek tek tarif ederek sıralarken, daha sonraları AK (124)’te ise davet

edilecekleri sadece adını anmakla ve “o şekilde korkut” demekle yetindiğini

görmekteyiz. Bu şekilde eksiltiye başvurmasının sebebi, bir yandan doğrudan o

şahısların söz konusu parça içindeki önemi ile ilgili olabilirken, diğer yandan da,

(hem bize göre daha önemli bir sebebi) dinleyici ortamı ile ilgili olabilmektedir.

3.2.4. Atadan Kalgan Tuyak Hikâyesinde Süre

3.2.4.1. Anlatı Hızı

Anlatıda süreyi kesin olarak belirlemek, bu şekilde anlatı hızını ölçmeye çalışmak

kesin ölçülerle belirlenmesi mümkün olmayan bir olgudur. AKT söz konusu

olduğunda incelenecek olan süre, okuma için gereken süredir, başka bir deyişle,

Page 357: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

340

3.1.4.’te bahsedilen anlatıdaki zaman kategorilerinden biri olan okuma zamanına

bağlı anlatı hızının değişimidir. AKT hikâyesinde gerçek zamana, kesin bir tarihe

hiçbir göndermede bulunulmadığından hikâyeyi ayrı zaman dilimlerine ayırarak bir

hesaplama yapmak ve bu şekilde anlatı hızını bulmak son derece zordur ve bu

yüzden çözümlememiz tamamıyla göreceli ölçülerden ibarettir. AKT’nın anlatı

hızını, hikâyenin zaman boyutunu uzam boyutuna aktararak ölçmek mümkündür,

başka bir deyişle, anlatı hızı, öykünün saniyeler, günler, aylar ve yıllarla ölçülen

zamansal uzunluğu ile metnin uzunluğu arasındaki ilişkilerle belirlenir. Anlatı hızı

çözümlemesine hikâyeyi birkaç alt başlıklara ayırarak başlayabiliriz:

Çözümlemede AKT hikâyesinin Aytmatov’un 1999 yılında Bişkek Şam

yayınevinde basılan Külliyatının I. cildinin 386-396. sayfalarında yer alan yayını

esas alınmıştır. Buna göre hikâye toplam 10 sayfadan oluşturmaktadır.

(1) 386-387.ss. (P. 3) ve (P. 4) Hikâyede anlatı şimdisi olarak kabul ettiğimiz (P.1)

ve (P.2)’yi dışarda tutarak, bu bölüme Kırkım adını verebiliriz.

(2) 387-388.ss. (P.5), (P.6), (P.7), (P.8), (P.10), (P.11), (P.12), (P.13) ve (P.14). Bu

bölümü (P.9)’u dışarda tutarak, Büyük Ağılda Film olarak adlandırabiliriz.

(3) 388.s. (P.15) ve (P.16) Avalbek.

(4) 388-389.ss. (P.17), (P.18) ve (P.19)’un ilk yarısı, 387.sayfadaki (P.9)’u buraya

dâhil ederiz. Savaş.

(5) 389-390.ss. (P.19)’un ikinci yarısı ve (P.24)’ün ilk yarısına kadar olan kısım:

Avalbek’in Babası.

(6) 390-391.ss. (P.24)’ün ikinci yarısından (P.32)’ye kadar olan büyük gerileme:

Babadan Kalan Miras.

Page 358: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

341

391-392.ss. (P.32) ve (P.33). Bu bölüm (5). bölümün devamıdır: Avalbek’in

Babası.

392-393.ss. (P.34)’ten (P.40)’a kadar (4). bölümün devamıdır: Savaş.

(7) 393-395.ss. (P.40)’tan (P.52)’ye kadar olan bölümü Ağıldaki Tartı şma veya

Gerçekle Yüzleşme olarak adlandırabiliriz.

(8) 395-396.ss. (P.53) Yaz Gecesi.

(9) 396.s. (P.54) Eve Dönüş.

(1) Şimdi bu ayırdığımız bölümlerin süresi ile öykü süresini karşılaştıracak

olursak, Kırkım ’da öyküde geçen yaklaşık 4-5 yılı122 anlatıcı yaklaşık iki

paragrafta ve 30 satırda anlatmaktadır.

(2) Büyük Ağılda Film , bu bölüm sinema arabasının daha köye yeni gelmesiyle

başlayıp, işten sonra filmin başlamasına kadarki olayları içine aldığı için

öyküde yaklaşık 5-6 saatlik bir olay olduğunu düşünecek olursak, bu süre

anlatıda 9 kısa paragraf, 36 satırla ifade edilmiştir.

(3) Avalbek bölümü Avalbek’in savaş oyununu anlatan bölümdür. Yine burada

iki üç yaşından itibaren bu oyunu oynamaya başladığını düşünecek ve buna

göre bir hesaplama yapacak olursak, öyküdeki 3-4 yıllık bir sürenin anlatıda 2

paragraf, 20 satırda anlatılmış olduğunu bulabiliriz.

(4) Savaş bölümü filmde anlatılan savaş konusunu ele almaktadır. Bu bölüm

gerçek hayatla, tarihî zamanla doğrudan ilişkisi olduğu ve 1941-1945

yıllarındaki İkinci Dünya Savaşını ele almış olduğu için böyle bir hesaplama

Page 359: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

342

yapmak diğerlerine nazaran nispeten daha kolay ve daha doğru olacaktır.

Ancak bu hikâyedeki filmde beş yıllık bir savaşın yaklaşık 2-3 saatlik bir

epizotunu ele almıştır. Buna göre filmin ele aldığı olaydaki yaklaşık 2-3

saatlik bir süre anlatıda 10 paragraf 120 satırda anlatılmıştır.

(5) Avalbek’in Babası bu bölüm, anne Ceengül’ün oğlu Avalbek’e filmdeki

Kırgız’a benzeyen topçuyu “İşte senin baban” demesi ile çocuğun o askeri

gerçek babası zannetmesi ile ilgilidir. Öyküde geçen bu kısa süre anlatıda 8

paragraf, 61 satırda anlatılmıştır. Bu yazarın özel niyetinden kaynaklanan bir

tekniktir. Bu mevzu, yani çocuğun annesinin sözlerinden etkilenerek o askeri

babası zannetmesi, buna bağlı olarak çocuğun baba özleminin işlenmesi,

hikâyenin asıl konusu, doruk noktası, can alıcı yeri olduğundan sık sık bu

konuya geri dönerek, böylece anlatı hızında eşit olmayan zaman dilimlerini

meydana getirmiştir.

(6) Babadan Kalan Miras bu bölüm Avalbek’in gerçek babası ile ilgili Avalbek

ile çobanlar arasında geçen diyalogdan oluşmaktadır. Avalbek’in babası

Toktosun’un ismini gururla taşıması, çobanların ısrarlı sorularına hiç

bıkmadan “ben Toktosun’un oğluyum” diye cevap vermesi üzerine çobanlar

“babası ölmemiş, babanın gerçek oğlu, babadan kalan miras işte budur”

diyerek hayran kalırlar. Yaklaşık beş-altı dakikalık bu konuşma hikâyede 8

paragraf, 74 satırda anlatılmıştır. Bu bölümün giriş ve son cümlelerinde

kullanılan geniş zamanın hikâyesine bakıldığında bu olayın bir yineleme

olduğunu, buna göre de birkaç kez tekrarlanmış olabileceği kanısına

122 biz burada tamamıyla varsayım üzerine hareket etmekteyiz ve Ceengül’ün Avalbek’i daha kundaktayken veya 1 yaşından itibaren kırkıma getirmiş olabileceğini düşünerek bu hesaplamayı yapmaktayız.

Page 360: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

343

varılabilir. Eğer böyle düşünülecek olursa, yukarıdaki hesaplamadan daha

farklı bir hesaplama elde edilebilir.

(7) Ağıldaki Tartı şma veya Gerçekle Yüzleşme – Bu bölüm çocukla o ağılda

film izlemekte olan seyirciler arasında geçen tartışma ve bu tartışma sonunda

çocuğun acı gerçekle yüzleşmesi ile ilgilidir. Burada da yaklaşık 5-6 dakika

süren bir konuşma, daha doğrusu tartışma anlatıda 12 paragraf, 75 satırda

anlatılmıştır.

(8) Yaz Gecesi. Hikâyenin sonundaki bu bölüm yaz gecesindeki manzara tasviri

ile ilgilidir. Öyküde hiçbir uzunluğa sahip olmayan bu süre anlatıda 1

paragraf, 7 satırda anlatılmıştır.

(9) Eve Dönüş hikâyenin son paragrafıdır. Öyküdeki birkaç dakikalık bu süre

anlatıda yine 1 paragraf, 7 satırda anlatılmıştır. Bununla biz öyküde geçen

sürenin anlatıda eşit paylaşılmamış olduğunu, öyküdeki uzun bir sürenin

anlatıda çok kısa anlatıldığını veya öyküde var olmayan bir sürenin ise

anlatıda belli bir süre aldığını; başka bir deyişle eşit olmayan zaman dilimi

(anisochrony) örneklerini görmekteyiz.

Aytmatov AKT hikâyesini meydana getirirken, yukarıda gördüğümüz gibi,

sadece zaman dilimlerini birbirinin içine geçirerek, karmaşık bir bütün hâlinde

vermekle yetinmemiş, aynı zamanda ayrıntılı ritm uygulamalarını da

gerçekleştirmiştir. Anlatı ritmini gerçekleştirmek için duraklama, sahne, özet, eksilti

gibi yöntemlere başvurmuş, anlatı ritmini istediği yerde yavaşlatarak, istediği yerde

de hızlandırarak anlatmıştır. Buna göre, Genette’in belirttiği gibi, bir anlatı

Page 361: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

344

gerilemelersiz (anachrony) kurulabilir, ama eşit olmayan zaman dilimlerisiz

(anisochrony) asla mümkün değildir (1980: 88).

3.2.4.2. Duraklama

Anlatı ritmini oluşturan yöntemlerden biri olan duraklama örneklerine hikâyenin

birkaç yerinde rastlayabiliriz. Bu hikâyedeki anlatı zamanıyla öykü zamanı

arasındaki ilişkilere göre aşağıdaki AK (126) ve AK (127) bir betimleyici duraklama

örneğidir:

AK (126)

Sovhozdo ele cürgön cigitter kurduu atası capcaş neme eken. Tıgırçıgınan kelgen, togolok cüzdüü, kurç tiktegen közdörü, köö, kir bolgon betinde calt-calt etip çagılat. Sovhoz’daki gençler gibi babası da gencecik birisiymiş. Orta boylu, yuvarlak yüzlü, keskin bakışları kirlenmiş, kapkara olan yüzünde tıpkı bir alev gibi parlar (ÇA.AKT, 389).

AK (127)

Ay öydölöp kalgan eken. Töbödö da, kaptalda da beykut cıldızdar beykut betpagıp, bul düynödön eç bir kabarı coktoy — alısta. Bozomuk tündün aralıgında tee biyikte tunarıñkı agargan zor toolor da suz. Beri çette sovhozdun ottoru ülpüldöp, andan arı ölçömsüz çoñ talaa tuñguyuktanıp, karañgı köl sıyaktuu kööşülüp catıptır. Ay epeyce yükselmişti. Tepede de, yanlarda da yıldızlar ışıldayıp, dünyadan habersiz uzaklarda. Karanlık gecenin ötesinde tâ yükseklerde görünen dağların beyaz dorukları da üzgün. Aşağıda sovhozun ışıkları yanıp – sönüp, ilerisinde uçsuz bucaksız koca bozkır karanlık bir göl gibi gamsız dinleniyordu (ÇA.AKT, 395).

AK (128)

Bala anın açuuluu kabak-kaşın, kaşkaygan tişterin, başındagı temir kaskasın, ıyıgındagı pogondorun - baarın teñ baykap oturdu. Atası mışıktay çapçañ ekenine da baa berdi. Çocuk onun kızgın suratını, bembeyaz dişlerini, kafasındaki çelik başlığını, omuzlarındaki apoletlerini – her şeyini dikkatle izliyordu. Babasının kedi gibi çevik olduğunu da fark etti (ÇA.AKT, 389).

AK (129)

Ekran anın bul körünüşün köz aldıga cügürtüp alıp kelip takadı. Ölümgö baş koygon cookerdin aybat çaçkan acarınan, caltanbas kuduretinen, "tokto faşist!" — degen taş cargan bakırıgınan kino körup oturgandar dür dey tüştü.

Page 362: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

345

Ekran onun bu görünüşünü ön plana getirip, büyüttü. Ölüme başını bağlayan askerin cesaretinden, çekinmez kuvvetinden, “dur, faşist!” diye bağırmasından seyircilerin kalbi yerinden oynadı. (ÇA.AKT, 393).

AK (126) örneğini Ricardou’dan alıntıladığımız tablo ile görselleştirelim.

Burada anlatıcının kendi anlatısında Avalbek’in babasını betimlemesiyle

anlatı hızının anlatı zamanında belli bir süre alırken, öykü zamanında kısa bir

duraklamaya neden olduğu gösterilmektedir. Böylece öykü zamanında bir ilerleme

olmamış, konu betimlemenin başladığı noktaya geri dönmüştür.

AK (128)’de ise Avalbek’in düşünceleri tarzında verilmiş bir betimleme ile

karşı karşıyayız. Burada yukarıdaki örnekte olduğu gibi çocuğun filmdeki babası,

yani babası sandığı asker betimlenmiştir. Bu betimlemeler eylemle bütünleştirilmi ş

ve böylece anlatıda akan zaman dışına çıkılmamıştır. Durumun eylemle aktarıldığı

betimlemenin bir örneğini de AK (129)’dan görebiliriz; ölümle burun buruna kalan

askerin vatanı, vatanının hürriyeti için yaptığı son hamlenin aktarıldığı bu sahnede,

yazar, kahraman askerin sert bakışlarını, düşmana karşı cesur davranışını yakın

çekime alıp, ekranda da büyüterek vermekle çocuğun kahraman babası ile ilgili daha

yeni oluşan düşüncelerini daha da pekiştirmektedir. Bu tür betimlemelere yazarın

Page 363: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

346

eserlerinde sıça karşılaşmak mümkündür. Ancak anlatı hızını etkilemesi açısından

baktığımızda, durumu betimleyen bu tarz betimlemeler ile aslında anlatı hızında tam

bir duraklama yaşanmaz, sadece anlatı hızı bir parça yavaşlatılır.

Öykü zamanındaki duraklamanın ve yavaşlamanın daha net bir şekilde

anlaşılabilmesi için (126) ve (128) anlatı kesitlerini birleştirerek; öykü zamanının

durdurulup, tekrar aynı noktadan devam ettirdiği ve anlatıda zaman akışını gösteren

bir önceki ve sonrasındaki kısımlarla birlikte göstermeye çalışalım:

AK (130)

- Tiginogu senin atañ - dep koydu al bir ubakıtta, balanın kulagına şıbırap. Uşundan baştap canagı zambirekçi Avalbektin atası boldu. Uşundan baştap kino anın atası cönündögü kinogo aylandı. Sovhozdo ele cürgön cigitter kurduu atası capcaş neme eken. Tıgırçıgınan kelgen, togolok cüzdüü, kurç tiktegen közdörü, köö, kir bolgon betinde calt-calt etip çagılat. Bala anın açuuluu kabak-kaşın, kaşkaygan tişterin, başındagı temir kaskasın, ıyıgındagı pogondorun — baarın teñ baykap oturdu. Atası mışıktay çapçañ ekenine da baa berdi... - Apa, menin atam uşubu?— dedi bala. - İşte o senin babandır, deyiverdi o bir anda çocuğun kulağına fısıldayıp. O andan itibaren deminki topçu Avalbek’in gerçek babası oldu. O andan itibaren film onun babasını anlatan filme dönüştü. Sovhoz’daki gençler gibi babası da gencecik birisiymiş. Orta boylu, yuvarlak yüzlü, keskin bakışları kirlenmiş, kapkara olan yüzünde tıpkı bir alev gibi parlamaktadır . Çocuk onun kızgın suratını, bembeyaz dişlerini, kafasındaki çelik başlığını, omuzlarındaki apoletlerini – her şeyini dikkatle izliyordu. Babasının kedi gibi çevik olduğunu da fark etti. ..(ÇA.AKT, 389)... - Anne, benim babam mı o? dedi çocuk (ÇA.AKT, 389) ...

Aslında bu anlatı kesitinde, yani AK (130)’da karmaşık yapılı, içiçe

duraklama diyebileceğimiz bir duraklama örneğiyle karşı karşıya olduğumuz

düşünülebilir. Kesiti dikkatlice inceleyerek ve farklı işaretleyicilerle işaretleyerek

birkaç kısma ayırabiliriz. Burada zaman akışını gösteren kısımlar kalın harflerle,

anlatı hızının yavaşladığına işaret eden kısımlar italik yazıyla, anlatı hızının tamamen

durma noktasına geldiğine veya durakladığına işaret eden kısımlar altı çizilerek,

duraklamaya neden olan tümcenin yüklemleri ise kalın harflerle belirtilmiştir.

Page 364: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

347

Aslında, Tiginogu senin atañ - dep koydu al bir ubakıtta, balanın kulagına şıbırap./ -

İşte o senin babandır, deyiverdi o bir anda çocuğun kulağına fısıldayıp kısmından

sonra öykü zamanının hızı durdurulup, - Apa, menin atam uşubu?— dedi bala./ -

Anne, benim babam mı o? dedi çocuk kısmından tekrar devam ettirilmiş gibi gözükse

bile, bizim düşüncemize göre, öyküde zaman tamamen durmuş sayılamaz. Burada

sadece AK (126)’da gördüğümüz betimleyici kesitin öykü zamanında kısa bir

duraklamaya; AK (128)’de gördüğümüz anlatı kahramanının düşünceleri tarzında

verilmiş betimlemelerin de anlatı hızının bir parça yavaşlamasına neden olduğunu

görmekteyiz. Ancak, burada belirtmemiz gereken önemli bir husus, AKT

hikâyesinde, daha önce de belirttiğimiz gibi, yukarıda alıntıladığımız tabloya tam

olarak uyan bir örneğin bulunmamasıdır. AKT hikâyesinde her ne kadar zaman

öyküde durdurulduğu yere geri dönüyor olsa da, yine de öykü zamanında küçük bir

ilerlemenin, yani zaman akışının gerçekleştiği yukarıdaki örneklerden

anlaşılmaktadır. Aslında her betimlemenin zamanda bir duraklama yaratmayacağı

bellidir. Betimlemeler, AK (128) ve AK (129)’da olduğu gibi bir eylemle de

okuyucuya aktarılabilir. AK (128)’de örneğini gördüğümüz gibi, karakterin

düşüncesi biçiminde verilen bazı betimlemelerde betimleme süresi karakterin durup

düşündüğü süre ile örtüşecektir.

Böylece, her betimlemenin anlatıda yavaşlamaya neden olamadığı, öykü

zamanında da tam anlamıyla bir duraklamanın gerçekleşmediği görüşündeyiz. Buna

bağlı olarak, hem AK (126)’da, hem de AK (128) ve AK (129)’da bizim

düşüncemize göre öykü zamanında tam anlamıyla bir durma söz konusu değildir.

AK (129)’da diğer ikisinden daha farklı bir betimleme ile karşılaşmaktayız.

Burada C. Aytmatov’un eserlerinde sıkça ele aldığı konulardan biri olan tabiat

Page 365: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

348

manzarası betimlenmektedir. Tabiat betimlemesi, Aytmatov’un eserlerinde sıkça

başvurduğu konulardan biridir; ayrıca tabiat yazar için insan kadar önemlidir. İfade

etmek istediklerini, tabiat unsurlarını simgeleştirerek veren yazar, her zamankisi gibi,

bu betimlemede de her kelimeye büyük anlamlar sığdırmıştır. Töbödö da, kaptalda

da beykut cıldızdar beykut betpagıp, bul düynödön eç bir kabarı coktoy — alısta./

Tepede ve uzaklarda yıldızlar ışıldayıp, dünyadan habersiz göz kırpmaktalar. Bu

anlatı kısmıyla çocuğun bundan sonraki hayatında neler olacağından bizim, hatta

çocuğun kendisinin de habersiz olduğunu; Bozomuk tündün aralıgında tee biyikte

tunarıñkı agargan zor toolor da suz./ Karanlık gecenin ötesinde tâ yükseklerde

görünen dağların beyaz dorukları da üzgün, diyerek, hem çocuğun, hem annesinin,

hem de bizim, okurların üzgün olduğunu ima etmektedir. Bu şekilde Aytmatov’un

anlatıcısı, öykü akışını terk ederek kendi adına ve sadece okurlarının bilgisi için

öyküdeki kimsenin o anda ilgisinin olmadığı sahneyi betimlemiştir. Bu tür

betimlemeler, Genette’in ifadesi ile, bir zaman dışı betimleyici kuraldır

(extratemporal descriptive canon) (1980: 100).

3.2.4.3. Sahne

Hikâyede anlatı ritmi, yukarıda belirttiğimiz gibi tekdüze biçimde

gelişmemektedir. Aytmatov, AKT hikâyesinde kendi anlatıcısına bir yandan,

duraklama örneğinde gördüğümüz gibi, öykü zamanında var olmayan bir süreyi

anlatı zamanında satırlarca, sayfalarca anlattırmış, diğer yandan da anlatıda sahne

tekniğinden yararlanarak, öykü zamanında geçen konuşmaları doğrudan aktarmıştır.

İlkinde, öykü zamanına nispeten anlatı zamanı belli bir süre alırken, ikinci teknikte

de iki zaman ekseninin süreleri eşleşmektedir. Atadan Kalgan Tuyak hikâyesinde

Page 366: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

349

çocukla anne, çocukla o köyden geçen çobanların, çobanların kendi aralarında, ağılda

film izleyen izleyicilerle çocuk arasında geçen diyaloglar gibi birçok “sahne”

örnekleri bulunmaktadır.

AK (131)

- Apa, menin atam uşubu? – dedi bala. Ceengül tüşünö berbey: - Tınç otur. Alaksıtpa, - dep koydu. - Menin atam debediñbi özüñ. - İyi oşol. Cön oturçu degi. Kişiler uruşat. / - Anne, benim babam mı o? dedi çocuk. Ceengül pek anlamayarak: - Rahat dur yerinde. Konuşma, - dedi. - Benim babam olduğunu kendin söylemedin mi. - Evet, o. Rahat dur şimdi. İnsanlar kızar (ÇA.AKT, 389).

AK (132)

Kaysı gana çabandın közünö tüşpösün kıya ötpöyt. Al sözsüz anı toktotup alıp, suray baştayt: - Barakelde, cigit, atıñ kim! - Avalbek. - Kimdin balasısıñ? Bul suroogo cetkende Avalbek çekçeyip turup cooptu tak aytat: - Men Toktosundun balasımın! Çabandar iyin kısışıp, adegende añkayıp kalışat. - Toktosundun? Koyo turçu, - eerden cakındaşa eñkeyip kayra takıp suraşat. - Kaysı Toktosun? - Men Toktosundun balasımın! – dep, tigi dagı da kaytalayt. Kişiler surasa uşintip aytıp cür dep üyrötüşkön. Ceengül da, - özgöçö eki közü kör çoñ enesi bar emespi, - al anın kulagın çoyup catıp: "Atandın atın unutpa, aytıp cür!" - dep, abdan dayındagan. Kempir açuuluu özü... - A-a, turatur, turatur, sen aligi poçtodo tilipon urgan kelindin balası emessiñbi? Aytam da. Oşondoy emespi, tuurabı? - Cok men Toktosundun balasımın! – dep, tigi kayra kaytpay kögöröt. Oşondo çabandar bir nerseni tuyganday öz ara cılmayışıp: - Tuura, sen Toktosundun balasısıñ. Bali, atanın uulu degen uşul. Aman bol, - deşet. – Biz seni kanter eken dep, sınap catpaybızbı. Taarınba. Cıl on eki ay toodobuz, siler bolso mınday çöptöy şuudurap çoñoyot ekensiñer. Bala-çakanı taanıbay da kalat ekenbiz, işi kılıp aman bolgula. Uşundan kiyin alar dagı öz ara şıbıraşa kalıp, bir az ötkön soñ bala tigindey oynop ketti go degen kıyas menen uguza-uguza süylöşüp, anın atası Toktosundu kep kılışat. Kim ele, kaydan ele, köpkö çeyin kabak çıtışıp, anan barıp esteşip, anan barıp baş iykeşip, kayran cigit deşip, çıraktay capcaş ketpedi bele frontko... - Enesi biröögö tiyip albaybı, cesir otura berebi, caş başı menen...

Page 367: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

350

- Al öz işi da. Anı tergep keregi emne. Ümütü bardır. Kaydan dep bolot. Bul kıyamatta öldü degender tiruu kalıp, kelip catpaybı çetinen. - Oşonu ayt. Balası da testiyer bolup kalıptır. Ene imerçikteyt emespi mındayda... Kiçinesinen şagı sınbasın deyt go... - Emnesi bolso da artında tuyagı bar eken. Mına, a-bu degençe adam bolot. Men balançanın balasımın dep takıldap turbaybı. Bul da bolso ırıskı, peşenedegi... A boydok ketkenderibiz kança ele. Kanakey, ketti, atı öçtü, izi cogoldu.../ / Hangi çobanın gözüne gözükmesin sormadan geçmez. - Aferin, yiğit, adın ne? - Avalbek. - Kimin oğlusun? Bu soruya gelince Avalbek gözlerini büyük açıp, tam bastırarak cevaplar: - Ben Toktosun’un oğluyum!... Çobanlar bu soruya gelince pek anlam veremeyip, şaşırıp kalırlar. - Toktosun’un? Dur bakayım, eyerden eğilip yaklaşıp tekrar sorarlar. - Hangi Toktosun? - Ben Toktosun’un oğluyum! diye öteki yine bastırarak tekrarlar. İnsanlar sorarlarsa böyle cevap ver diye öğretmişlerdi. Ceengül de, ayrıca iki gözü kör babaannesi var ya, o onun kulağını çekerek: “Babanın adını sakın unutma!” diye ısrarla öğretmişti. Yaşlı nine çok sinirlidir kendisi... - Ha-a, evet, dur, dur, sen o postanede telefoncu gelinin oğlu değil misin? Evet ya. Öyle değil mi, doğru mu? - Hayır, ben Toktosun’un oğluyum! diyerek öteki de ısrar eder. O zaman çobanlar durumu kavrayıp, kendi aralarında gülümseyip: - Doğru, sen Toktosun’un oğlusun. Aferin, babanın oğlu işte budur. Çok yaşa, derler. Biz seni babasının ismini biliyor musun diye sınamak istedik. Gücenme. On iki ay boyunca dağ başındayız, siz ise böyle çiçek gibi hızlı büyüyorsunuz. Çoluk-çocuğu da tanımaz olur muş insan, nerede olsanız da sağlıklı olun yeter ki. Bundan sonra onlar yine kendi aralarında fısıldaşıp biraz uzaklaşınca çocuğu gitti zannederek yüksek sesle konuşmalarına devam eder, Toktosun’u hatırlamaya çalışırlar. Kimdi, nereliydi, uzun bir süre düşünüp, hatırlarlar ve sonra kafalarını sallayıp, zavallı adam, on gülünün bir gülü açılmadan gencecik yaşta gitmemiş miydi savaşa... - Annesi evlenseydi biriyle, dul nasıl yaşar daha gencecik... - Onu kendi bilir. Ümidi vardır belki. Nereden bilirsin. Bu yalan dünyada öldü denilenler hayatta kalıp, bir bir geri dönüyorlar ya. - Öyle ya. Oğlu da baya büyümüş. Böyle durumlarda anne de çocuğuna bağlanır... Küçük yaşta kalbi kırılmasın, incinmesin istiyor galiba... - Ne de olsa dünyaya bir çocuk bırakmış. İşte göz açıp kapayınca büyür, adam olur. Ben falanın oğluyum diye adını gururla taşıdığına baksana. Bu da olsa bir rızktır alnına yazılan... Evlenmeden bekar gidenler de ne kadar çoktu. Bak, gitti, adını yaşatamadı, izi de kayboldu... (ÇA.AKT, 391).

AK (133)

- Baldar menin atamdın ölgönün kördüñörbü? Al menin atam bolçu! Kördüñörbü, menin atam... ... - Siler körgön coksuñarbı, oşol menin atam bolçu! Anı pulemet menen atpadıbı, al ölbödübü! – dep, kişiler unçukpagan sayın küçöp, alardın ün katpaganına ızalanıp, bular emne üçün menin atamdı caktırışpayt, emne

Page 368: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

351

üçün anı maktaşpayt degen oy menen kayta-kayta: “Al ölbödübü! Al ölbödübü!” – dep cattı. Kimdir biröö caktırbaganday çırt etti: - Tek, antip aytpa, oozuña taş! - Al emnesi eken! – dedi anda arı caktan moynun sozgon çal. – Emnesi bar eken. Atası soguşta noopat bolgonu calgan bele? – anan unçukpay kalıp, ıldıy karap koburadı: - Atası emey, atası da... Oşondo mektepte okup kalgan baldardın biri çındıktı betke ayttı: - Al senin atañ emes. Emne kıykırasıñ? Tük da senin atañ emes, al artist. İşenbeseñ, tiginogu kinoçunun özünön sura. / - Çocuklar benim babamın öldüğünü gördünüz mü? O benim babamdı! Gördünüz mü, benim babam... ... - Siz de gördünüz değil mi, o benim babamdı! Onu makineli tüfekle vurdular ya, onu öldürdüler ya! deyip, insanlar sustukça o daha da coşup, onların bir şeyler söylemediğine gücenip, bunlar neden benim babamı sevinmiyorlar, neden onu övmüyorlar düşüncesiyle tekrar tekrar, “Onu öldürdüler! O ölmüştü ya!” diyordu. Seyircilerden biri ona tavrını beğenmemişçesine kızdı: - Şşt, öyle konuşma, ağzını yel alsın! - Ne yani! dedi öbür taraftan bir ihtiyar, - Ne var bunda. Babası cephede ölmemiş miydi? sonra biraz sustu ve başını eğerek mırıldandı. - Babasıysa, babasıdır... O anda okul öğrencisi olan bir çocuk gerçeği yüzüne karşı söyledi. - O senin baban değil. Ne bağırıyorsun? Hiç de senin baban değil, o aktör. İnanmıyorsan işte, sinemacıya sor (ÇA.AKT, 394).

Bu anlatı kesitlerinde anlatı zamanında sezilebilir ritm değişimi

yaşanmaktadır: anlatı zamanı öykü zamanına neredeyse denk düşmekte ve anlatı hızı

yavaşlamaktadır. Bununla birlikte hikâyede sahne saf bir diyalog biçiminde değil,

dedi, dep ‘dedi, diye’ gibi nakledici sözlerle, yukarıdaki anlatı kesitlerinde (AK (131),

AK (132) ve AK (133)) italik yazı tipiyle işaretlediğimiz anlatıcının araya karışması;

her türlü konu dışı sözler (Kişiler surasa uşintip aytıp cür dep üyrötüşkön. Ceengül

da, - özgöçö eki közü kör çoñ enesi bar emespi, - al anın kulagın çoyup catıp:

"Atandın atın unutpa, aytıp cür!" - dep, abdan dayındagan. Kempir açuuluu özü...)

ile verilmiştir. Ancak, bu tür araya girmeler iki zaman eksenindeki süre denkliğini

olumsuz şekilde etkilemektedir.

Yukarıdaki üç kesitten, AK (131), AK (132) ve AK (133)’ten de anlaşıldığı

gibi, konuşmaların tiyatro oyunlarında veya gerçek hayatta olduğu gibi verildiği

Page 369: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

352

kısımlarında öykü zamanındaki süre ile anlatı zamanındaki süre nispeten birbiriyle

örtüşmüş olduğu söylenebilir. Aslında, anlatı zamanının öykü zamanına tam tamına

eşit olduğu duruma, belirttiğimiz gibi, daha çok tiyatro sahnesinde oynanan oyunlarda

rastlanır. Böyle oyunlardaki konuşmalarda anlatı zamanının süresi ile öykü zamanının

süresi tam tamına örtüşür. Ancak, aynı şeyi yukarıdaki anlatı kesitleri ((131), AK

(132) ve AK (133)) için söylememiz doğru değildir. Çünkü bu durum bir yandan her

okurun okuma hızı ile öyküdeki konuşurun konuşma hızına göre değişiklik gösterdiği

gibi, diğer yandan çocuğun ve ağılda bulunan tüm izleyicilerin psikolojik durumunu,

anlatıcı sözlerinin araya girmesi ile de anlatı zamanında anlatı hızı biraz daha

yavaşlamaktadır.

Aytmatov, anlatısında sahne tekniğinden yararlanarak, hikâyeyi durağan bir

konumdan devingen konuma geçirmekte, okur ile karakterler, okur ile olay arasındaki

mesafeyi de kısaltmaktadır. Ayrıca, hikâyeyi sıkıcı olmaktan, tek seslilikten

kurtarmaktadır.

3.2.4.4. Özet

Aytmatov’un eserlerinin büyük bir çoğunluğunun özetleme tekniğiyle verildiği

söylenebilir. Birçok eserinde olduğu gibi, Aytmatov AKT hikâyesinde de özetleme

tekniğinden yararlanmıştır. AKT hikâyesinde klasik anlamda bir özetlemeyle

karşılaşmamaktayız. Hikâyenin başlangıcındaki yazar anlatısı ise anlatıya girişi

sağlayan bir özettir.

AK (134)

Bul okuya ayıldın sırtında turgan çoñ kaşarda cün kırkuuda bolgon iş. Sovхozdun cün kırkımı cılıga uşul cerde ötkörülüüçü. Kamış menen cabılgan töbösü kiyin şiferge

Page 370: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

353

almaşçtırılganı bolboso, çoñ katar azır da ordunda, adırdan tüşö bergen etekte, col boyunda turat. Mında al enesin eerçip oynop keler ele. Enesi, Ceengül, sovхozdogu poçta bolümünün telefonistkası, ar cılı cay baştaları menen kırkınçı bolup iştey turgan. Anı üçün Ceeñgül otpuskasın alıp, aga koşumça koş aydoo, tuut maalında erteden-keçke tuş-tuştan cabalaktagan aşıgış kabarlardı... baylanıştırıp, dem alışsız iştegen kündörü, tündörü üçün ubaktısın eselep, kırkın baştaları menen ayagına çeyin künün koyo berbey kelip iştep cürçü... Kışkı kamın Ceengül çınında uşul cerden taba turgan. Bir üydö eki can bolso da, otun-suu, kiyim-keçek sıyaktuu üy tiriçiliginin esebi bütöbü... Balasın taştaar kişisi bolbogon soñ, Ceengül anı kırkınga ala barar ele. Al emi Avalbek üçün bul mezgil çeksiz erkindiktin dooru. Mınday cırgaldı kim körsün! "Koy-ay degen kişi cok, kün cıluu, alardan koroo-koroo koy birinin argınan biri aydalıp, "Ay, bala! Kayrı, tos!" — deşse şiltegen cakka tızıldata cügürüp, araba, maşina degen biri kelip, biri ketip, ıgı kelgende araba artına carmaşa da kalıp, aytoor baka-şaka düynönün kızıgına batıp, kereli-keçke özünö okşop eerçiy kelgen baldar menen karala-torala bolup oynogonu-oynogon. Bu olay köyün tâ ilerisindeki kırda ağarıp görünen büyük ağılda koyun kırkımında olan bir iştir. Sovhoz’un koyun kırkımı her yıl burada yapılırdı. Kamışla örtülen tepesi sonradan kiremitle değiştirildiği olmasa, büyük ağıl hâlâ da yerinde, kırdan inince hemen etekte, yol kenarında duruyor. Buraya o annesiyle birlikte gelirdi. Sovhoz’un postanesinde telefoncu olan annesi Ceengül her yıl yaz aylarında koyun kırkma işlerinde yardımcı olarak çalışırdı. Bunun için o yıllık iznini alıp, üstüne üstün toprak sürme, döl zamanında sabahtan akşama kadar ... her taraftan yağan acele haberleri ... birbirine bağlayıp, izinsiz çalıştığı günleri, gecelerini izin günlerine ekleyip, koyun kırkımı başlar başlamaz sonuna kadar bir gününü bile kaçırmadan gelip çalışırdı... Kışa hazırlığı Ceengül gerçi buradan görürdü. Bir evde sadece iki kişi olsa da, odun-su, üst-baş gibi ev ihtiyaçlarının ardı arkası kesilmez... Çocuğunu bırakacak kimsesi olmadığı için Ceengül onu kırkıma yanında götürürdü. Ancak Avalbek için bu mevsim sınırsız özgürlüğün zamanıdır. Böyle bir rahatlık olur mu! “Yapma – etme” diyen kişi yok, hava sıcak, ağıl dolusu koyunların peşinden koşup, “Hey, yavrum! Geri çevir, yolunu kapat!” – dediklerinde, gösterdikleri tarafa doğru koşup, ara sıra biri gelip, biri giden arabaların arkasına yapışıp, yani kısacası eğlenceli karmakarışık hayatın tadını çıkarırdı: kendisi gibi anneleriyle gelen çocuklarla sabahtan akşama kadar toz toprağa bulanıp her gün oynarlardı.

Bu anlatı kesitinde anlatı zamanında bir hızlanma yaşanmaktadır; böylece

öykü zamanından anlatı zamanı daha kısadır. Yıllar süren günlük hayat anlatıda ancak

1 sayfada, yaklaşık 5 dakikada anlatılmıştır. Aytmatov, bu şekilde özetleme tekniğini

kullanarak, okuru asıl olaya önceden hazırlamaktadır. Okuru asıl olaya hazırlama,

ayrıca sıra bölümünde karşılaştığımız gerileme tekniğiyle de gerçekleşir. Ancak,

Genette’in belirttiği gibi, gerilemeler, daha doğrusu, tam gerileme olarak adlandırdığı

anlatı kesiti de bir tür özet görevini yapabilir (1980: 97).

Page 371: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

354

3.2.4.5. Eksilti

Anlatının eksiltili anlatım yönteminde anlatı zamanının hızı neredeyse sıfıra kadar

indirilir, öykü zamanında ise sonsuz hıza ulaşacaktır. Aytmatov’un AKT hikâyesinde

eksiltili anlatım yöntemine pek rastlanmamaktadır. Hikâyenin hacmi kısa olduğundan

ve tek bir konu üzerine yoğunlaşıldığından yazarın eksiltili anlatıma ihtiyaç

duymadığı anlaşılmaktadır. Ancak, yine de aşağıdaki AK (135)’te bize göre bir eksilti

gerçekleşmektedir.

AK (135)

Kamış menen cabılgan töbösü kiyin şiferge almaştırılganı bolboso, çoñ kaşar azır da ordunda, adırdan tüşö bergen etekte, col boyunda turat. Kamışla örtülen tepesinin sonradan kiremitle değiştirildiği olmasa, büyük ağıl hâlâ daha yerinde, kırdan inince hemen etekte, yol kenarında duruyor. (CA..AKT. s.386).

Yazar burada hikâyenin asıl konusunu oluşturan sinemanın o ağılda

gösterilmesi olayından sonra anlatıcının bu hikâyeyi anlatmaya başladığı ana kadar ne

kadar zaman geçtiği, ne tür olaylar yaşandığı gibi durumları anlatmayı gereksiz bulup

geçiştirerek, anlatı ritminde bir hızlanmayı yaratmıştır. Bu zamansal mesafeyi de

sadece kiyin sözcüğüyle işaretlemiştir. Kiyin sözcüğüyle arada ne kadar zamanın

geçtiği belirtilmediğinden bu eksilti türü örtük eksilti olarak belirlenebilir.

Aslında hikâye türünde eksiltilerle fazla karşılaşılmaması normal bir

durumdur. Zira, hikâye bir anlatı biçimi olarak hacim bakımından geniş olmadığı için,

yapısı da fazla karmaşık değildir. Konu genel olarak tek bir olay üzerinde gelişir.

Yazar okurun ilgisini çekebilmek için sürükleyici, merak uyandırıcı unsurlara yer

verir. Anlatılan olaylar belirli bir zamana bağlanabilir; zaman sıralamasında gerileme,

ilerlemeler gibi zamansal sapmalara yer verilir. Ancak eksiltiler çok nadiren

kullanılır. Bize göre buna hikâyenin hacmi müsaade etmez. Ancak, bütün bu

Page 372: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

355

tanımlamaların aksine, bizim ele aldığımız AKT hikâyesi, hacim bakımından kısa

olmakla birlikte, yapısı oldukça karmaşıktır. İçiçe anlatılar; sırasıyla birincil, ikincil

ve üçüncül anlatılar yer almıştır. Farklı zaman ve farklı uzamlar; farklı olaylar söz

konusudur. Ele aldığı konu, o konunun işleniş tarzı ile de bu hikâyeye küçük bir

roman demek de mümkündür. Ancak, yine de hikâyede de çok sayıda duraklama,

sahne türlerinin oldukça yaygın kullanılan bir teknik olmasına karşın eksilti

anlatıcının çok az başvurduğu bir anlatı tekniği olarak karşımıza çıkmıştır.

3.3. Sıklık

Zaman incelemesinde üzerinde duracağımız son kategori olan sıklık, bir olayın bir

öykü içinde kaç kez meydana geldiği ve kaç kez anlatıldığıyla, başka bir ifade ile

öyküde geçen bir olayın anlatıda anılma durumuyla ilgilidir. Anlatıda sıklık meselesi

de, sürede olduğu gibi, öykünün zaman boyutundan uzam boyutuna kolayca

aktarılabilir; anlatı metnindeki A epizodu B’den “sonra” gelir, C epizodu iki kez

anlatılmıştır gibi ifadelerle karşılaşılabilir ve bu ifadeler “öykü zamanında A olayı B

olayından önce gerçekleşmiş” veya “C olayı bir kez meydana gelmiştir” gibi

ifadelerle karşılaştırılabilir. Bu yüzden burada iki (zaman ve uzam) boyut(u) arasında

karşılaştırma yapmak daha mantıklı ve uygundur.

3.3.1. Sayakbay Anlatısı Er Töştük Destanı Kökötöydün Aşındagı Küröş

Tuuraluu Parçasında Sıklık

Sözlü anlatılar, ayrıca, destanlar, olayları ele alış konusunda çok zengin ve oldukça

renkli malzeme sunmaktadırlar. SK.ET.’da da manasçı anlattığı parçayı, olayları tek

bir kez anlattığı gibi, yerine ve önemine göre birkaç kez tekrarlayarak veya öyküde

geçen birçok benzer olayları bir defada anlatarak kurgulamıştır. Bu şekilde normal

Page 373: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

356

seyirde geçen veya pek fazla önem taşımadığını düşündüğü olayları bir kez

anlatmakla yetinirken, vurgulamak istediği veya anlatının akışı için çok önemli

gördüğü olayları birkaç kez tekrarlayarak anlatmış, bazen bir zaman diliminden

diğerine, bir uzamdan bir başka uzama geçmek için de tekrarlı anlatım yoluna

başvurmuştur. Tekli veya tekrarlı anlatıların yanı sıra, ayrıca, öyküde birkaç kez

meydana gelen aynı veya benzer olayları toplulama yoluyla sadece bir kez anlatarak,

zamanda hızlanma yaratmıştır.

3.3.1.1. Tekilci Anlatı

SK.ET.’da anlatıcı genellikle tekilci anlatı tekniğinden yararlanmıştır. Hatta bu

parçada olaylar en ince ayrıntısına kadar tek tek tarif edilerek gelişmektedir.

AK (136)

Kalkka carın uguzup: Halka ilân ederek: “Miñ karaça töö saydım,... “Bin kara deve koydum,… Kapır menen musulman Kâfir ile Müslüman Bir tamaşa salsın dep, Bir temaşa yapsın diye, Kan atamdın toyunda... Han atamın düğününde… Kan atamdın söölötü Han atamın heybeti Door kıyamat bolguça, Kıyamet devri oluncaya kadar, Unutulbay kalsın dep,... Unutulmadan kalsın diye,… Kapırdan çıgıp bir balban, Kâfirden çıkıp bir pehlivan, Musulmandan bir balban, Müslümandan bir pehlivan, Cöö küröştü salsın dep,... Yaya güreşi yapsın diye,… (SK.

ET. S.13)

Bu anlatı kesitinde Bokmurun, babasının aşında güreşe çıkıp, galip gelene

vereceği ödülleri tek tek sıralamıştır. Bu tür tekilci sahnelere SK.ET parçasında sıkça

rastlamak mümkündür.

Sıklık ilişkisinin ikinci bir türü olan, öyküde N kez olanın anlatıda da N kez

anlatılması (An/Ön) tekniğine Sayakbay, bu anlatısında sıkça başvurmuştur. Örneğin,

aşağıdaki anlatı kesitlerinde Coloy’un kendisine karşı güreşe pehlivan çağırmasını iki

Page 374: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

357

kez vermiştir. Metnin içeriğinden anlaşıldığı gibi, bu durum, muhtemelen öyküde de

iki kez olmuş olmalıdır.

AK (137)

Kaardanıp bakırıp: Gazaplanıp haykırıp: “Çık balban”, - dep çakırıp... “Çık pehlivan” diye çağırıp

AK (138)

“Kazır çıkkın maga”, - dep, “Şimdi bana çık” diye, Cerdi çapçılaganı. Yeri yumruklamıştı.

Aşağıdaki anlatı kesitlerinde ise Manas’ın kendi yönetimi altında olan

hanların her birine gidip, pehlivan güreşine çıkıp çıkmayacağını sorması, her

seferinde aynı veya benzer ifadelerle tekrarlanmış olduğu görülmüştür.

AK (139)

Sen kandaysıñ balbanga, Sen ne dersin güreşe, Cıgıp möröy alganga? Yıkıp ödülü kazanmaya? (SK.ET,

17)

AK (140)

“Sen kandaysın, balbanga, Sen nasılsın güreşe, Toodoy bolgon Coloygo Dağ gibi olan Coloy’a Bir serpişip kaluuga?”... Bir çarpışıp kalmağa?”... (SK.ET,

19)

AK (141)

“Sen kandaysıñ balbanga? Sen nasılsın güreşe, Colu katkan Coloygo Şansı bitmiş Coloy’la Bir betteşip kaluuga,” Bir kapışıp kalmaya?”

(SK.ET, 20)

Aşağıdaki kesitlerde Manas’ın sırasıyla hanlara gelmesi tarif edilmektedir.

Sayakbay bir handan diğerine geçişi nefes alma zamanına bağlı basmakalıp ifadelerle

sağlamıştır.

İlk olarak, Cügörü’ye gelir. Onun teklifi reddetmesi üzerine Ürbü’ye gelir.

Page 375: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

358

AK (142)

Andan arı öttü ele, Ondan öte geçtiydi, Tazdın uulu er Ürbü Taz’ın oğlu er Ürbü Er Ürbüge cetti ele... Er Ürbü’ye ula şmıştı…

(SK.ET.s.18)

Sonra Kazakların hanı Kökçö’ye gelir.

AK (143)

Arı karay öttü ele.... Öte tarafa geçmişti… Kazaktardın kan Kökçö, Kazakları hanı Kökçö, Kan Kökçögö cetti ele: Han Kökçö’ye ulaşmıştı.

(SK.ET, 19)

Sonra Camgırçı hana gelir.

AK (144)

Kan Kökçödön öttü ele, Han Kökçe’den geçmişti, Eştekterdin Camgırçı Eşteklerin Camgırçı Camgırçıga cetti ele: Camgırçı’a gelmişti: (SK.ET, 21)

En son olarak da Er Töştük’e gelir, ancak Töştük de esaslı sebebini anlatarak,

teklifi reddeder.

AK (145)

Andan arı kankor şer Ondan öte hunhar aslan Er Töştükkö bardı emi: Er Tö ştük’e gitmi şti:... (SK.ET,

22)

3.3.1.2. Yinelemeli Anlatı

Yukarıda belirttiğimiz gibi, Sayakbay öyküde geçen olayları anlatıda da bir kez

anlatırken, yeri gelince, önemli gördüğü, vurgulamak istediği bir olaya defalarca

değinerek, birçok kez anlatmıştır. Bu tekniğe bazen sadece kafiye amaçlı

başvururken, genelde ise yineleyerek anlatmakla yinelenen kesitin önemini

vurgulamıştır. Örneğin, aşağıdaki AK (146) ve AK (147) kesitlerinde yinelemeli

Page 376: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

359

anlatı tekniğinden yararlanarak, Kökötöy hanın zenginliğini, sayısız servetini

vurgulamıştır.

AK (146)

Atamdan arbın düynö, ilek* mal Babamdan (kalan) sayısız zenginlik, karaca123, mal,...

Kalıñ düynö, sansız mal ... Bol servet, sayısız mal

AK (147)

“Kökötöydün köp bayge, Kökötöy’ün çok ödül, Bir küröşüp köröm, — dep, Bir güreşip bakarım diye, Balbanga çıkkan buruttu Pehlivanla karşılaşan Burut’u Kötörüp urup salam, dep, Kaldırarak vururum diye, Kökötöydün köp bayge Kökötöy’ün çok ödül, Ceke özüm alam, — dep Yalnız kemdim alırım diye,

AK (148)

Karmaşıp bende bargısız, Tutuşup insan gidilmez, Katılışam degen can Karşılıklı saldırırım diyen can Ölböy tirüü kalgısız... Ölmeden diri kalınmaz...

(SK.ET, 15)

AK (149)

“Bettep adam barabı? “Karşısına insan çıkar mı? Betteşken aman kalabı?!” — Karşılaşan sağ kalır mı?”

Yukarıdaki AK (148) ve AK (149) kesitlerinde Coloy’un korkunç görünüşünü

tekrar tekrar anlatarak, bundan sonra gelişecek olayaların, yani Coloy’a karşı

kimsenin cesaret edemeyişinin daha doğru anlaşılması için bir zemin hazırlamıştır.

3.3.1.3. Toplu Anlatı

Anlatılarda karşılaşabileceğimiz sıklık ilişkilerinden sonuncusu Genette’in

adlandırmasıyla toplu anlatı/iterative narrative’dır. Bu tür anlatılar hem yazılı hem de

sözlü kültür ürünlerinde çok yaygındır. Sayakbay anlatılarının birçoğunun da genelde

toplu anlatı tekniği üzerine kurulmuş olduğunu söyleyebiliriz. Ancak, Er Töştük

Page 377: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

360

destanından bizim ele aldığımız Kökötöydün Aşındagı Küröş Tuuraluu parçasında

toplu anlatılara; buna bağlı olarak, toplu anlatı tekniğinin alt türleri olan içsel ve

dışsal toplu, sahte toplu anlatılara rastlanmamıştır.

3.3.1.4. Olayların Birbirini İzlemesi ve Geçiş

Destanlar birer geleneksel sözlü kültür ürünleridirler. Buna bağlı olarak, destanlar

genelde, bütün klasik anlatılarda olduğu gibi, sahne ve özet tekniklerinin birbirini

izlemesi üzerine kurulur. Bizim ele aldığımız Er Töştük destanının Kökötöydün

Aşındagı Küröş Tuuraluu parçası da geleneksel anlatı kurallarına son derece sadık

kalan bir anlatı olduğundan onun da genel olarak özet ve sahne değişimi üzerine

kurulmuş olduğunu söyleyebiliriz. Daha doğrusu, SK.ET parçası anlatıcı sesi →

karakter sesi değişimi üzerine kurulmuştur. Bir olaydan bir başka olaya, bir

mekândan başka bir mekâna veya bir zaman diliminde bir başka zaman dilimine

geçişler ise yine anlatıcı sesinden, nefes alma zamanından yararlanarak sağlanmıştır.

AK (150)

Kökötöy aşı bolgondo, Kökötöy aşı olduğunda, Kapır menen musulman Kâfir ile Müslüman Kara kurttay kıcıldap, Siyah böcek gibi çoğalıp, Kaynap cerge tolgondo. Kaynayıp yere dolduğunda. Kökötöydün aşında, Kökötöy’ün aşında Kapır menen musulman Kâfir ile Müslüman Kaş kaytarar bir can cok, Geri çevirecek bir canlı bile yok, Kabılan Manas başında. [A] Kaplan Manas işin başında. (SK.

ET, 12) Oşondo Kökötöydün Bokmurun O zaman Kökötöy’ün Bokmurun’u Kalkka carın uguzup: Halka ilan ederek: «Miñ karaça töö saydım,... “Bin kara deve koydum,… Kapır menen musulman Kâfir ile Müslüman Bir tamaşa salsın dep, Bir temaşa yapsın diye, Kan atamdın toyunda... Han atamın düğününde…

123 Yayımcının yıldızıdır. Metinde ilek olarak tespit edilen sözcük Kırgız Türkçesindeki elik “karaca” ile karşılaştırılabilir. Ardından gelen mal da bağlamsal olarak buna izin vermektedir.

Page 378: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

361

Kan atamdın söölötü Han atamın heybeti Door kıyamat bolguça, Kıyamet devri oluncaya kadar, Unutulbay kalsın dep, Unutulmadan kalsın diye, Kapırdan çıgıp bir balban, Kâfirden çıkıp bir pehlivan, Musulmandan bir balban, Müslümandan bir pehlivan, Cöö küröştü salsın dep,... [B] Yaya güreşi yapsın diye,… (SK.

ET. S.13)

AK (150) geleneksel özet ve sahne değişimi üzerine kurulurken, aşağıdaki AK

(151)’in anlatıcı sesi ve karakter sesi değişimi üzerine kurulduğunu söyleyebiliriz.

AK (151)

Kırk çoro karap turganda, Kırk yiğit bakıp durduğunda, Manas buyruk kıldı emi: [A] Manas emir verdi imdi: “Bayge alganı çıgıptır, “Ödül almaya çıkmıştır, Tapkın Coloy darısın, Bul coloy ilacın, Barıp cıyıp, aydap kel, Gidip yığıp, sürüp getir, Din musulman curtunun Müslüman dinindekilerin yurdunu Döö alpının barısın”... [B] Dev alpını tümünü”… «Ayt» degende kıyt koygon “Söyle” dediğinde etmeyen Çoronu kuday urabı? Yiğidi Allah kahreder mi? Aydap kelbey Manaska Sürüp gelmeden Manas’a Çorolor karap turabı? Yiğitler bakıp dururlar mı? On eki kan musulman, On iki han Müslüman, Alp — döölördün baarısın Alp-devlerin tümünü Arstan Çubak, Almambet Aslan Çubak, Almambet Koyboy aydap kalganı. Rahat bırakmayıp sürüp kalalı. Kankor erdin aldına: Hunhar erin önüne: «Kaalagan alptar mına», - dep, “İstediğin alplar işte” diye, Çubatuuga salganı... [C] Bir bir geçirmeye koydular… «Alp — döölördün barısın “Alp-devlerin tümünü Tınbay altı ay uruşup, Durmadan altı ay dövüşüp, Alıp saldım deysiñ»,— sen, Alı koydum dersin” sen, Küpüldöp coop kebin, bar, Gürleyerek cevabın hazır, Küröşö turgan ebiñ bar... Güreşecek becerin var… Köp cıyındın kaşı eken, Kalabalığın karşısındaymış, Kökötöy Kandın aşı eken, Kökötöy Han’ın aşıymış, Köp içinde, Cügörü, Halk içerisinde Cügörü, Bir kerekke carap ber... Bir yardımın dokunsun… Sen kandaysıñ balbanga, Sen nasılsın güreşmeye, Cıgıp möröy alganga? [D] Çıkıp ödülü almaya? Colu bolgon Cügörü Talihli olan Cügörü Esi çıgıp şaşkanı, Aklını şaşırdı, Cooru kördöy tulpardın Coorukör gibi atın Üstünön tüşö kaçkanı: [E] Üzerinden inip kaçmıştır. «Astıña tartuu bereyin “Altına binek vereyim Coorukör tulpar malımdı, Coorukör at hayvanımı,

Page 379: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

362

Kutkaramın canımdı. Kurtarırım canımı. Coloygo barsam oñboymun, Coloy’a varırsam sağ kalmam, Curtka şıldıñ bolboymun, Yurda alay olmam, Açuuñ kelse, baatırım, Kızmak istersen bahadırım, Kılıçıñ kolgo alıñız, Kılıcı ele alınız, Küröşpöyt deseñ Coloygo Karşılaşmaz dersen Coloy’la Kılıçtap başım alıñız. [F] Kılıçla kafamı alınız. (SK.ET, 18)

AK (151)’e baktığımızda burada Lubbock’un ifadesiyle bir anlatma ve

gösterme değişiminin söz konusu olduğunu görürüz. Zira, yani bizim SK.ET’deki

anlatıcı sesi saf anlatı, yani anlatmaya dayali kip iken, SK.ET’deki karakter

konuşmaları, yani diyaloglar ise, taklit, yani göstermeye dayalı anlatı kipleridir. Bu

sıra değişimini görselleştirecek olursak aşağıdaki gibi tabloyu elde elde edebiliriz:

Saf anlatı → Taklit → Saf anlatı → Taklit → Saf anlatı → Taklit →

[A] → [B] → [C] → [D] → [E] → [F] →

3.3.2. Sayakbay Anlatısında Manas Destanı Kökötöydün Aşı Parçasında Sıklık

3.3.2.1. Tekilci Anlatı

Anlatılarda en sık rastladığımız sıklık ilişkisi, genelde tekilci anlatılardır. Aslında

Manas destanından seçtiğimiz Kökötöydün Aşı parçası yinelemeli anlatı örneklerine

oldukça zengin bir malzeme oluşturmaktadır. Ancak bununla birlikte tekilci sahne de

ele aldığımız anlatı kesitinin en sık rastlanan eşit olmayan zaman dilimi

ili şkilerindendir.

Page 380: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

363

AK (152)

Cetimiş beşke kelgende, Yetmiş beşe gelince, Cetimiş cigit koşçu alıp, Yetmiş yiğit yoldaş alıp, Kulan atıp, bökön kuup, Kulan124 atıp, sayga kovalayıp, Salbırınga barıptır. Salbırın’a125 gitmişler. Sayakat kılıp cürgöndö Seyahat edip gezerken, Kayıpçının belinen Kayıpçı’nın sırtından, Mediyandın çölünön Mediyan’ın çölünden Aş bergen Bokmurunun Yoğ aşı veren Bokmurun’unu Talaadan taap alıptır... Kırdan bulup getirmiş... Taap algan balaga Bulduğu çocuk için Toguz miñ bee soyuptur Dokuz bin kısrak kesmiş Tögöröktün tört burçun, Diyar diyar bucakları, Kıbılanın kırk burçun. Kıble yönünden kırk bucağı Cıyıp alıp Kökötöy, Toplayıp hep Kökötöy, Kökötöydün toyuna Kökötöy’ün toyuna Kelgendin baarı toyuptur Gelenlerin hepsi doymuş Toygo kelgen köpçülük Toya gelen kalabalık Bokmurun dep koyuptur- Bokmurun adını koymuş - Munu menen Bokmurun Bundan sonra Bokmurun Kökötöy uulu boluptur.... Kökötöy’ün oğlu olmuş... Zilinde bul Bokmurun Aslında bu Bokmurun Er Töştüktün balası. Er Töştük’ün oğludur. (SK.KA, 5.)

Bir başka örnekte Kökötöy hanın yoğ aşında çıkan olaylar, yani büyük kavga

öyküde bir kez gerçekleşmiş ve bu anlatıda da sadece bir kez anlatılmıştır:

AK (153)

Uşu kelgen cıyınıñ İşbu geldiğin toplantı, Kan Kökötöy aşıdır, Han Kökötöy’ün aşıdır [yoğaşı], Abaylasak, kalayık, Dikkat edelim, millet, Kalıñ çırdın başıdır. Büyük bir kavganın başıdır.

(SK.KA, 66)

Destanın ana yapısını oluşturan sahneler genelde tekilci sahnelerden

oluşmuştur; ilk başta yukarıda örneğini verdiğimiz Kökötöy hanın uzun bir süreden

sonra Bokmurun’u bulup, evlat edinmesi, Bokmurun altı yaşına gelene kadar

Kökötöy ve yedi karısının onu el bebek, gül bebek büyütmeleri, sonra Kökötöy hanın

ölümünden sonra onun yoğ aşını vermek için uygun bir yerin aranması, Karkıra

124 Kulan – yabani eşek 125 Salbırın – uzun süren ve uzak yerlere gidilen avlanma

Page 381: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

364

yaylasının uygun bulunması, yoğ aşına çeşitli milletlerin davet edilmesi, davetlilerin

gelmesi, yoğ aşında geçen oyunlar, yarışmaların anlatılması, o yarışmalarda çıkan

kargaşalar, Koñurbay başta olmak üzere Hıtay halkının Kırgızları yok etmek istemesi

ve bu kargaşadan Manas’ın halkını kurtarması gibi sahneler tekilci sahnelerdir.

Tekilci sahnenin bir başka türü de Genette’in ayrı bir tür olarak gösterdiği

öyküde N kez olanın anlatıda N kez anlatılmasıdır (An/Ön). Bu türü aynı veya benzer

olayların aynı veya benzer ifadelerle tekrarlanması oluşturmaktadır. Bu ise Sayakbay

anlatısında en sık karşılaştığımız sıklık türüdür. Aşağıdaki AK (155) bunu daha

anlaşılır kılmaktadır:

AK (155)

Balam, aş bergen kişi ayıpker, Yavrum, aş veren kişi günahkâr, Aş bergen kişi künöökör, Aş veren kişi suçludur, Eñkeyişte bas bolot, İnişte alçak olur Bizdin kırgız az bolot, Bizim Kırgız az olur, Kara kıtay, mancu curt Kara Hıtay, Mancu halk Bizdin curtka kas bolot. Bizim halka düşman olur.(SK.KA,

8)

Bokmurun’un babası Kökötöy’ün yoğ aşına Kara Hıtay, Mancu halkı da davet etme

isteği üzerine çok endişelenerek verdiği bu cevabın bir benzerini 13. sayfada

Baymırza da verir:

AK (156)

Aş bergen kişi ayıpker, Aş veren kişi günahkâr, Aş bergen kişi künöökör, Aş veren kişi suçludur, Eñkeyişiñ bas bolso, İnişin alçak olursa, Öödögö çıksañ çöp bolso, Yukarı çıkarsan ot olursa, Kapırdın kalkı köp bolso,... Kâfir halkı çok olursa,... (SK.KA,

13)

Bu sahne daha sonra Kökötöy hanın yoğ aşına gelen düşmanları Coloy ve

Koñurbay’ın askerlerinin halka zarar verip, aşı talan etmesi ve Neskara’nın

Page 382: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

365

Bokmurun’u korkutarak atı Maaniker’i zorla istemesi üzerine Koşoy’un

Bokmurun’un sorusuna verdiği cevabında bir kez daha tekrarlanır:

AK (157)

Aş bergen kişi ayıpker, balam Aş veren kişide kabahat, oğlum, Kalk cıygan kişi künöökör, balam Halkı toplayan kişide kabahat,

oğlum Eñkeyişte çöp eken, balam, Aşağısı otluymuş, oğlum, Kapırdın kalkı köp eken, balam. Kâfirin halkı çokmuş, oğlum. Öödönün çöbü bas eken, balam, Yukarının otu alçakmış, oğlum, Musulman curtu az eken, balam. Müslüman halkı azmış, oğlum. Kara kalmak, mancu curt Kara Kalmak, Mancu halkı, Kadimden ele beri ukkanbız, Eskiden beri duymuştuk, Musulmanga kas eken, balam! Müslümana düşmanmış, oğlum!

(SK.KA, 29)

Yukarıda bahsettiğimiz Koşoy ve Baymırza’nın öğütlerine Bokmurun yine de

kulak asmadan kendi bildiğini okuyarak aşa tögöröktün tört burçunan ‘dünyanın dört

bir yanından’ insanları davet etmek için ulak gönderdiği sahnede de anaforik

tekrarlara oldukça sık rastlanır:

AK (158)

Koroson ottuk çaktıram, Horasan çakmağını çakarım Kapır menen musulman Kâfir ile müslüman Koyboy baarın çakıram. Hepsini bir davet ederim. (SK.KA,

10;13;19;30)

Bokmurun, Aydar’ı ulak olarak gönderirken gideceği yerleri sırayla

tabiatından başlayarak, yaşadığı halkına, o halkların hanlarına, bahadırlarına, hatta

yeri geldiğinde, o hanların yedi atasına kadar en güzel ifadelerle tarif eder ve

davetlilerden herhangi birisi gelmediği takdirde başına ne işler açabileceğini hepsinde

de aynı veya benzer ifadelerle şu şekilde bildirir:

AK (159)

Bul aşıma kelsin de, Bu aşıma gelsin de, Bul kızıktı körsün de, [A] Bu eğlenceyi görsün de, Bul aşıma kelbese, Bu aşıma gelmezse,

Page 383: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

366

Bul kızıktı körbösö, Bu eğlenceyi görmezse, Kökötöydün ayçıgı altın kızıl tuu

Kökötöy’ün nakışı altından olan kızıl tuğ

Üyü üstünön körsün de. Evi üstünden görsün de (SK.KA, 13-18)

Ayrıca, [A] olarak belirlediğimiz ilk iki satır destanın 13. sayfasından 18.

sayfasına kadar tam 17 kez tekrarlanmıştır. Böyle tekrarlamalara halk destanlarında,

ayrıca Manas destanında, oldukça sık rastlanılır. Zamanında Kırgız edebiyatı

eleştirilerinde Manas destanındaki bunun gibi yinelemeler sert eleştirilere maruz

kalmış, hatta gereksiz bulunup, destandan çıkartılmaya da çalışılmıştır. Ancak bunlar

basit bir yineleme değildir. Bu yinelemelerin her birinin üstlendiği ayrı görev ve

işlevleri vardır. Bu konu sıklık ilişkilerinin bir türü olan yinelemeli anlatı ile

doğrudan ilişkili bir konudur.

Öyküde N kez olanın anlatıda N kez anlatılması durumuna Bokmurun’un

sayısı oldukça çok olan Er Coloy’un askerlerini karşılayıp, ağırladığı aşağıdaki AK

(160) en güzel örnek oluşturur:

AK (160)

Altı miñ irik, miñ baytal, Altı bin koyun, bin aygır, Soyuşuna berdi deyt, [A] Kesmesi için verdi der, Catkan töödöy, uyday kant Yatan deve kadar, inek kadar şekeri Çagışına berdi deyt, [B] Yemesi için verdi der, Altı miñ töönün otunun, Altı bin devenin odununu, Cagışına berdi deyt... [C] Yakması için verdi der... (SK.KA, 21;

22; 23)

AK (161)

Ceti miñ irik, miñ baytal, Yedi bin koyun, bin tane tay, Soyuşuna berdi deyt, [A] Kesmek için verdi der, Catkan töödöy, uyday kant Yatan deve kadar, inek kadar

şekeri Çagışına berdi deyt, [B] Yemesi için verdi der, Ceti miñ töönün otunun, Yedi bin devenin odununu, Cagışına berdi deyt... [C] Yakması için verdi der... (SK.KA,

22)

Page 384: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

367

AK (162)

Segiz miñ irik, miñ baytal, Sekiz bin koyun, bin tane tay, Soyuşuna bergeni, [A] Kesmek için vermiştir, Segiz miñ töönün otunun, Sekiz bin devenin odununu, Cagışına bergeni. [B] Yakması için vermiştir Çökkön töödöy, uyday kant Oturan deve kadar, inek kadar şekeri, Çagışına bergeni ... [C] Yemesi için vermiştir,... (SK.KA, 21)

Bu anlatı kesitlerinde aynı sahnenin üç kez tekrarlanmış olduğuna tanık

olmaktayız. Bu bir yinelemeli anlatı gibi düşünülebilir. Ancak, bu kesitlerin bağlı

olduğu bağlamlara bakıldığında, bunların öyküde de birçok kez söylenmiş olduğunu

anlayabiliriz, başka bir değişle, Koñurbay’ın gelişiyle meydana gelen bu anlatı kesiti

daha sonra Neskara ve Coloy’un askerlerinin gelmesiyle de tekrar ortaya çıkmıştır.

Ancak anlatıcı bu ifadeleri aynı şekilde vermeyip, AK (161)’de sadece altı kelimesini

yedi kelimesiyle değiştirmekle yetinirken, AK (162)’de ise önceki kesitlerde geçen

altı ve yedi sayısını sekiz ile, [C] kısmının ilk satırındaki catkan ‘yatan’ sıfat fiilini

oturgan ‘oturan’ sıfat fiili ile değiştirmiş, ayrıca [B] kısmı ile [C] kısmının da

yerlerini değiştirerek anlatmıştır.

Bu tür yinelemeli anlatılar, Sayakbay anlatısının temelini oluşturan, bununla

birlikte sözlü kültür eserlerinde, ayrıca destanlarda en sık rastlanan bir belâgat

biçimidir. Tekilci toplu (singulative iterative) olarak belirlediğimiz, farklı bir ifade ile,

öyküde N kez geçen bir durumun anlatıda da N kez anlatılması tekniğine Sayakbay

anlatısında ne kadar sık başvurduğu aşağıdaki anlatı kesitlerinde açıkça

görülmektedir:

AK (163)

Kökötöydün köp düynö Kökötöy’ün sayısız serveti Cer cüzünö tolgonu... Yeryüzüne dolalı ... (SK.KA, 9) Kökötöydün köp düynö Kökötöy’ün sayısız serveti Köktömdö çöptöy töldötöm. ... Bahar çiçekleri gibi büyütürüm,

Page 385: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

368

...(SK.KA, 10) Kökötöydün köp düynö Kökötöy’ün sayısız serveti Cer cüzünö toldu de, ... Yeryüzüne doldu de... (SK.KA, 15; 18)

AK (163)’te Kökötöy hanın sayısız servetinin betimlendiği sahneye ilk kez,

Kökötöy hanın tanıtıldığı, gerilemeli özet olarak belirlediğimiz anlatı kesitinde

anlatıcı sesin ağzından sunulmuş biçimde karşılaşırız. Sonra bu sahne iki kez

Bokmurun’un ağzından anlatılmıştır; ilkinde Koşoy’un “Manas ile danış, aşı Manas

yönetsin” diye teklif etmesine karşı çıkan Bokmurun, aşı kendisi yöneteceğini,

Manas’a danışmayacağını, hatta davet bile etmeyeceğini söyleyip, babasının sayısız

servetini bahar çiçekleri gibi çoğaltıp, aşta herkese dağıtacağını söyler. İkincisi ile ise,

Kökötöy’ün aşına Aydar’ı ulak olarak gönderdiği sahnede karşılaşırız.

AK (164)

Ceti asaba tuu kelet, Yedi farklı bayrak gelir, Cer carılgan çuu kelet. Yeryüzünü yaran gürültü gelir...

(SK.KA, 20; 21) Cer carılıp çuu kelet, Yeryüzünü yarıp gürültü gelir, Ceti asaba tuu kelet,... Yedi farklı bayrak gelir...

(SK.KA, 21)

AK (164) görüldüğü gibi SK.KA’da üç kez karşımıza çıkmaktadır. İlk ikisiyle

Kalmak hanı Coloy’un askerleriyle gelmesi, ikincisinde de Şibeenin kanı Orokkır’ın

askerleriyle birlikte gelmesi sahnesinde karşılaşırız.

AK (165)

Karasa közgö ilinbey, [A] Bir bakmış gözle görülmeyen, Kaysı ekeni bilinbey... Ne olduğu bilinmeyen...

(SK.KA, 30) Karasa közgö ilinbeyt, [B] Bir bakmış gözle görülmez, Kaynap catkan kalıñ el Kaynaşan kalabalık halk Kaysı ekeni bilinbeyt.... Hangisi olduğu bilinmez...

(SK.KA, 39)

Page 386: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

369

Karasa közgö ilinbey, [C] Bir bakmış gözle görülmeyip, Ogu kayda ketkeni Okunun nereye gittiği Kayda ekeni bilinbey... Nerede olduğu bilinmeyip...

(SK.KA, 65) Karasa közgö ilinbeyt, [D] Bir bakmış gözle görülmez, Topurak uçup, toz küyüp, Toprak uçuşup, toz yanıp, Asman açık, cer bürkök, Gökyüzü açık, yeryüzü kapalı, Kaysı ekeni bilinbeyt... Hangisi olduğu bilinmez...

(SK.KA, 68)

AK (165)’te de manasçı, AK (164)’te olduğu gibi aşa gelen insanların

çokluğunu anlatmak için bu kalıptan istifade etmiştir. Ayrıca, bu basmakalıp

ifadelerden her başka halkın ve askerlerin betimlenmesi için bir geçiş tekniği olarak

da yararlanmıştır. Sırasıyla, [A] kısmında Kökötöy’ün aşına Kâfir ile Müslümanların

karınca yuvası gibi dolduğunu ifade etmek için; [B] kısmında aşta çıkan kavgayı

Manas’ın bastırdığı sahnede kavga eden halkın çokluğunu belirtmek için, [C]

kısmında ise Cambı Atuu ‘yay’ yarışında; son olarak da [D] kısmında ise At Yarışında

yarışa çıkan atların ne kadar kalabalık olduğunu anlatmak için kullanmıştır.

AK (166)

Anı-munu degiçe, Öyle-böyle diyene kadar, Açıp közdü cumguça,... [A] Açıp gözü kapayana kadar,

(SK.KA, 20) Ayta-buyta degiçe, Öyle-böyle diyene kadar, Açıp közdü cumguça,.. [B] Açıp gözü kapayana kadar,

(SK.KA, 22; 47; 69) Açıp közdü cumguça, [C] Açıp gözü kapayana kadar, Ayta-buytu degiçe... Öyle-böyle diyene kadar...(SK.KA,

56)

AK (166)’da ise, destancının nefes alma zamanı olarak tarif edebileceğimiz bu

basmakalıp ifade ile [A] kısmında aşa Kalmak, Mancuların gelmesi sahnesinde ilk

kez karşılaşırız. [B] kısmında ise bu ifade hiçbir değişikli ğe uğramadan tam üç yerde

karşımıza çıkmaktadır; s. 22’de aşa Orokkır’ın gelmesi; s. 47’de Coloy ile Koşoy’un

Page 387: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

370

güreşi; s. 69’da ise At Yarışı sahnesinde ortaya çıkar. [C] kısmında ise bu ifadenin

sadece sırası değiştirilerek yine At Yarışı sahnesinde ancak, atları ilk yarışa soktuğu

anda verilmiş. Yukarıdaki anlatı kesitlerinden anlaşıldığı gibi, manasçı bu tür sıklık

ili şkisine destanda farklı olayları birbirine bağlama, bir olaydan başka bir olaya veya

bir durumdan bir diğerine geçiş yapmak için başvurmuş olduğunu görebiliriz.

3.3.2.2. Yinelemeli Anlatı

SK.KA’da yinelemeli anlatılar oldukça sık karşılaşılan bir sıklık türü olarak karşımıza

çıkmıştır. Bu yinelemeler çoğunlukla Kırgız ve bütün Türk sözlü kültürüne,

destanlarına has basmakalıp ifadeler, klişelerden oluşmuştur. Bu tür yinelemelere,

manasçı, yukarıda da belirttiğimiz nefes alma zamanında, bir olaydan sonra ikinci bir

olaya geçiş sırasında, kahraman veya tabiat tasvirlerinde, bir olayın önemini

pekiştirmek amacıyla vs. durumlarda sıkça başvurmuştur. Örneğin, konu Kökötöy’ün

aşı ile ilgili olduğundan dolayı Kökötöydün aşı sözcük öbeği Kökötöydün aşı eken,

Kökötöydün aşına, Kökötöydün aşında vs. gibi değişik biçimlerde eserde tam 24 kez

tekrarlanmıştır: bunlardan Kökötöydün aşı eken cümleciği 3 kez (SK.KA, 27; 37 ve

70); Kökötöydün aşına sözcük öbeği 11 (SK.KA, 8; 14; 16; 17;18; 19; 23; 30; 60; 62

ve 70); Kökötöydün aşında sözcük öbeği 5 kez (SK.KA, 40; 44; 58; 59; 71);

Kökötöydün aşı dep cümleciği 3 kez (SK.KA, 10; 23; 24); Kökötöydün aşı de

(SK.KA, 14) bir kez ve Kökötöydün aşı bar (SK.KA, 66) cümlesi bir kez ifade

edilmiştir. Kan Kökötöy aşı dep cümleciği de destanda 7 kez tekrarlanmıştır (SK.KA,

9; 20; 29; 29; 30; 39; 39). Bunların hepsi öyküde bir kez geçen olayın anlatıda sıkça

tekrarlanmasından doğan yinelemeli anlatı örnekleridir.

Page 388: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

371

Bunların yanı sıra destanda sözlü kültüre has basmakalıp ifade ve deyimler

oldukça sık karşılaşmaktadır. Örneğin,

AK (167)

Kökötöydün aşı eken, Kökötöy’ün yoğ aşıymış, Köp cıyındın kaşı eken. Çok kalabalığın başıymış... (SK.KA, 27)

ifadesine destanda birkaç yerde değişik biçimlerde karşılaşmaktadır:

Kan Kökötöy aşı eken, Han Kökötöy aşında, Kalk cıyılgan kaşı eken... Büyük kalabalık başında... (SK.KA, 53)

bulunma hâli eki alarak:

Kan Kökötöy aşında, Han Kökötöy aşında, Kalıñ cıyın kaşında Büyük kalabalık başında... (SK.KA, 44;

53; 54)

yönelme hâli ekli biçimi ile:

Kan Kökötöy aşına, Han Kökötöy aşına, Kalın, cıyın kaşına,... Büyük kalabalık başına,...

(SK.KA, 17; 20)

yalın hâl + dep nakledici sözcüğü gibi daha farklı bir biçimde:

Kan Kökötöy aşı dep, Han Kökötöy aşı diye, Kalıñ cıyın kaşı dep,... Büyük kalabalığın başı diye,...

(SK.KA, 16; 39) Kan Kökötöy aşı dep, Han Kökötöy aşı diye, Kalıñ cıyın çogulup,... Büyük kalabalık toplanıp,...

(SK.KA, 30)

vs. gibi buna benzer ifadelerle çok kez tekrarlanarak anlatılmıştır. Farklı bir ifadeyle

aynı anlama gelen bir cümlenin söylenmesi de yinelemeli anlatıyı oluşturur.

Sözlü kültür geleneğine, ayrıca Manas destanının tamamına has nefes alma

zamanına işaret eden anlatı kesitleri aşağıdaki AK (168)’e destanda 7 kez

karşılaşılmaktadır:

AK (168)

Munu (veya anı) mınday taştaylı, Bunu (veya onu) böyle bırakalım, Nar (veya ber) cagınan baştaylı... Öteki (veya beriki) tarafından

başlayalım... (SK.KA, 21; 23; 46;

Page 389: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

372

56; 64; 66; 69).

Bu tür yinelemeler destanlarda bir olaydan ikinci bir olaya geçişi sağlayan

bağlayıcı doku görevini yapmaktadırlar. Bunların yanı sıra bütün Kırgız destanlarında

karşılaşabileceğimiz kalıplaşmış ifadeler de Kökötöydün Aşı parçasında sıkça

rastlamaktadır:

AK (169)

Tögöröktün tört burçun Dünyanın dört köşesini, Tört aylana kıdırıp... [A] Dört kez gezip dolaşıp... (SK.KA, 6; 9;

13; 13) Tögöröktün tört burçun, Dünyanın dört köşesini, Kıbılanın kırk burçun... Kıblenin kırk köşesini... (SK.KA, 5; 8)

Bu ifadeler [A] kısmındaki kıdırıp kelimesinin yerine bağlama göre cıybasam;

kurçaçuu; çakırıp vs. kelimeleri kullanılarak değişebilmektedir.

AK (170)

At boroyun sıdırtıp, Alabildiğine koşturup, Aalamdın baarın kıdırtıp,... Dünya âlemi gezdirip, ...(SK.KA, 6)

At boroyun sıdırgın, Alabildiğine koşturup, Ay aalamdın baarısın Dünya âlemin hepsini Kabar berip kıdırgın.... Dolaşıp haber ulaştır... (SK.KA, 14)

At boroyun sıdırıp, Alabildiğine koşturup, Ay aalamdın baarısın Dünya âlemin hepsini Aylanıp cürüp kıdırıp... Döne dolaşa gezerek... (SK.KA, 10)

Destanda aynı anlatı kesiti yerine göre hem sıklık tekilci anlatının bir türü

olan (An/Ön) anlatısını, hem de (An/Ö1) yinelemeli anlatıyı oluşturmaktadır. Örneğin,

ilk başta daha sonra Bokmurun’un söyleyeceği sözler aşağıda AK (74)’ün [A]

kısmında olduğu gibi anlatıcının sesinden bir tür önceleme olarak verilirken;

AK (171)

Kökötöydün köp düynö Kökötöy’ün serveti Köktömdö çöptöy öndü dep,... [A] Bahar çimenleri gibi büyüdü diye,...

(SK.KA, 6)

Page 390: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

373

Kökötöydün köp düynö Kökötöy’ün serveti Köktömdö çöptöy töldötöm. [B] Bahar çimenleri gibi çoğaltırım,...

(SK.KA, 10)

[B] kısmı destanın 8. sayfasında Bokmurun’un Koşoy’a anlattığı sözleri

olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yüzden bu bir yinelemeli anlatı örneğidir, çünkü bu

konuşma aslında öyküde tek bir kez gerçekleşmiştir.

Ayrıca bu Kökötöydün köp düynö (Kökötöy’ün serveti) sözcük öbeği destanda

tam 12 kez tekrarlanmıştır (SK.KA s.6; 8; 9; 10; 11; 15; 18; 28; 31; 33; 70). Kökötöy

hanın cenazesine çok fazla insanın katılması ile ilgili sahne de yinelemeli anlatıyı

oluşturmakta ve biraz değişik ifadelerle destanda 2 yerde geçmektedir:

AK (172)

Kan Kökötöy öldü dep Han Kökötöy öldü diye, Kalayık ugup curt kelgen. Halk duyup herkes gelmiş. Kulak ugup, köz körgön Kulağın, duyup, gözün gördüğü Ukkan candar büt kelgen. Duyan duymayan hepsi gelmiş. (SK.KA, 6) Kan Kökötöy öldü dep, Han Kökötöy öldü diye, Kalayık curt topurap, Bütün millet alelacele, Kan Kökötöy ölümgö Han Kökötöy ölümüne Kozgolup kelgen eli bar,.. Akın edip gelen halkı var,... (SK.KA, 8)

AK (173)

Anı-munu degiçe, Öyle-böyle deyince, Açıp közdü cumguça, Açıp gözü kapayınca, Ceti asaba tuu kelet, Yedi farklı bayrak gelir, Cer carılgan çuu kelet... Yeryüzünü yaran gürültü gelir... Kimdin kolu dep tursa, Kimin ordusu derseniz, Çoñ Coloydun kolu eken. Büyük Coloy’un koluymuş. (SK.KA, 20) Al añgıça bolgon cok, Kısa bir zaman geçmeden, Kuday betin salbay kal,... Allah yüzünü göstermesin, Cer carılıp çuu kelet, Toprak yarılıp gürültü olur, Ceti asaba tuu kelet, Yedi sancak bayrak gelir, Cer caynagan kol kelet. ... Karınca gibi kaynaşan kol gelir... Kimdin kolu dep tursa Kimin ordusu derseniz, Kan Coloydun kolu eken. Han Coloy’un koluymuş. (SK.KA , 21)

Page 391: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

374

AK (174)

Kan Kökötöy aşında, Han Kökötöy aşında, Kalıñ cıyın kaşında Büyük kalabalık önünde Kankor Manas Akunga Hunhar Manas Akun’a Bel kuda bolgon ceri bar... Bel kuda olduğu yeri var...(SK.KA , 54) Kankor Manas kabılan Hunhar Manas kaplan Akun kanga kubanıp, Akun hana sevinip,... Kuda bolup mal aydap, Dünür düşüp mal sürüp, Kulduk urup zor Manas... Başını eğip koca Manas... Bel kuda bolgon ceri bar... Bel kuda126 olduğu yeri var... (SK.KA,

54)

AK (173)’te Han Coloy’un askerleriyle aşa gelmesi iki kez aynı ifadelerle

tekrarlanırken, AK (174)’te de Manas ile Akun hanın bel kuda olması sahnesi iki kez

tekrarlanarak anlatılmıştır.

Destanda ayrıca kahramanların betimlemesi veya tabiat betimlemeleri de

yinelemeli anlatıyı oluşturmaktadır. Örneğin, baş kahraman Manas’ı betimleyen

aşağıdaki ifade destanda iki yerde karşımıza çıkmaktadır:

AK (175)

Küügüm tuman közdönüp, Alacakaranlık renginde gözü, Maylagan buuday cüzdönüp... Yağlanmış buğday renk yüzlü, (SK.KA,

30; 37; 58).

AK (176)

Kebez belboo, keñ ötük Pamuk kemerli, geniş çizmeli, Keçildin kanı Koñurbay Keşişin hanı Koñurbay... (SK.KA,

19; 22; 55; 64)

AK (175)’te Manas’ın betimlemesi üç kez tekrarlandığı gibi, (AK (176)’da da

Koñurbay’ın betimlendiği kısım dört kez tekrarlanmıştır. Ancak, bununla Manas ve

Koñurbay betimlemelerinin bunlarla sınırlı olduğu düşünülmemelidir; biz burada

sadece yinelemeli anlatı bakımından betimlemelerin sadece yinelenen kısımlarını ele

aldık.

Page 392: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

375

Ayrıca, Kabılan Manas kankor, Ayköl törö, Ayköl Manas kök cal ifadeleri

Manas için en sık kullanılan betimleme kalıpları iken, Koñurbay için Keçildin kanı

Koñurbay, Kan Koñurbay, Alookenin Koñurbay, Kan Koñurbay kökcal, Er Koñurbay

ifadeleri en sık kullanılan ifadelerdendir.

Bu örneklerde gördüğümüz anlatı kesitleri aynı anlama gelen ve bir kez

gerçekleşen olayın farklı ifadelerle birkaç kez yinelenerek anlatılmasıdır. Aynı

anlama gelen cümlelerin değişik veya aynı ifadelerle tekrar birkaç kez anlatılması bir

edebî yöntemdir, yinelemeli anlatılarda hem okurun dikkati aynı noktaya toplanır,

hem de yazar önemle belirtmek istediği durumları vurgulamış olur. Bu tür

yinelemeler yazılı kültüre göre sözlü kültürde daha sık kullanılan edebî yöntemdir.

3.3.2.3. Toplu Anlatı

Sayakbay anlatısında Manas destanının geneline baktığımızda, toplu anlatının

oldukça yaygın kullanılmış olduğuna tanık oluruz. Bununla birlikte, SK.KA

anlatısında da özetleme, gerileme yönteminde verilen veya yinelenerek anlatılan toplu

anlatılara sıkça rastlanılmıştır. Sayakbay’ın anlatısında toplu anlatı tekniğinden

yararlanarak, öyküde birçok kez olan veya sürekli, düzenli bir şekilde, her gün veya

belli aralıklarla devam eden, olmakta olan olayları toplu hâlde tek bir kez anlatmakla

zamanı hızlandırmış olduğunu aşağıdaki AK (177) ve AK (178)’de görebiliriz:

AK (177)

Aalamdın baarın kıdırtıp Dünya âlemi gezdirip, Dünüyö cüzün çalçu eken, Dünyayı keşfetmeye çıkarmış, Zöökür bolup Bokmurun Külhanbeyi olup Bokmurun Kız izdetip kalçu eken.... Kız aratıp kalırmış... Kalayık curttu kıdırıp Millet millet gezerek Kara köz kızdı körçü eken, Kara göz kıza bakarmış,

126 Bel kuda: İki şahsın, çocukları doğmadan önce birbiriyle dünür olmak için söz kesme olayı.

Page 393: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

376

Meyli kızı cakpasın, İster kızı beğenmesin, Atan töönün altının (Yine de) Kocaman deve altını Atasına berçü eken... Babasına verirmiş... (SK.KA, 6)

AK (178)

Ceti cılı cöö cürüp, Yedi yıl yayan gezip, Cetik nayza maylagan, Yetik mızrak yağlayan, Cetimiş erdi caylagan Yetmiş yiğidi öldüren, Cin cıttangan er, Coloy, Yetmiş eri öldüren, Altımış cılı cöö cürüp, Altmış yıl yayan dolaşıp, Alışıp nayza maylagan, Savaşıp mızrak yağlayan, Altımış erdi caylagan, Altmış yiğidi öldüren, Kan cıttangan er Coloy... Kan kokan er Coloy. (SK.KA, 17-

18)

AK (177)’de altı çizilerek işaretlediğimiz fiiller hep geniş zamanın rivayeti

biçimindedir. Bu kesitten görüldüğü gibi, toplu anlatı genelde geniş zamanda ve geniş

zamanın rivayeti biçiminde verildiği gibi, -gan/ -gen ekli sıfat fiilleri ile de

verilebilmektedir.

3.3.2.4. Dışsal ve İçsel Toplu Anlatı

Sayakbay, SK.KA parçasında toplu anlatının bir başka türü olan genelleyici veya

dışsal toplu anlatı yöntemlerinden de çok başarılı bir şekilde yararlanmıştır. Örneğin,

AK (179)’de, toplu anlatı kısmının zamansal alanı, eklendiği sahnenin zamansal

alanının oldukça ötesine uzanmıştır.

AK (179)

Kanıkey ceñeñ karkıbar. Kanıkey yengen azizim. Kızmatın karap otursa Hizmetine bakılırsa Kılımga tatır barkı bar. Asra bedel degeri var. İçin bulum içtegen, İçini kıymetli kumaşla astarlamış, Tışın burçtap tıştagan, Dışını köşeli olarak kaplamış. Arkagın asıl temir madatkan, İpliğini saf demirden sokturmuş, Nayzalaşsa etke ötpöy, Mızraklaşsa ete geçmez, Alışkan candı cadatkan, Çarpışan kimseyi yoran, Kup keltirip al tondu Kıvamına getirip o kürkü Kırkına bolcop casatkan. [A] Kırkına hesap ederek yaptırmış. Bet alışkan coo bolso Karşılaşan düşman olsa

Page 394: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

377

Bek muştasa keter dep, Pek çarpışa bilir diye, Beyacal ölüm ceter dep, Ecelsiz ölüm gelir diye, Beylebey koysom beker dep, Dikkat etmezsem boşuna diye, Kırkına kılgan kırk çopkut, Kırkına yapılan kırk zırh gömleği, Kımbattıgın bilgizdi, Kiymetli değerini bildidi, Kazınadan kırk çopkut Hazineden kırk zırh gömleği Kırk çorogo kiygizdi... [B] Kırk yiğide giydirdi... (SK.KA, 32) Kımbat ceñeñ Kanıkey Değerli yengen Kanıkey, Aykölüñdün sarayga Aykölünün sarayına Akkulanı baş kılıp, Akkula başta olmak üzere, Kırka baylap salıptır, Sıra sıra bağlamış, Kürüçtön kürmök cem berip, Pirinçten kürmök127yem verip, Kündö terin alıptır. Her gün idman yaptırmış, Arpadan asa cem berip, Arpadan yem torbasıyla yem verip, Ayda terin alıptır [C] Her ay idman yaptırmış.... (SK.KA,

32-33)

Başka bir ifade ile, AK (179)’da ulak Aydar’ın gelmesiyle gelişen hikâyenin

genel akışı bozulur, bu kesitin zamansal alanı, kendisinin eklendiği Aydar’ın

davetiyle Manas kırk yiğidiyle aşa gitmeye hazırlanırken, Kanıkey’in onlara daha

önceden hazırladığı kıyafetleri giydirdiği sahnenin zamansal alanından oldukça geriye

(Kanıkey’in böyle olacağını: Kökötöy’ün aşında mutlaka düşmanların saldıracağı ve

Bokmurun’un da Manas’a ihtiyacı olacağını, Manas’ın halkını düşmanlardan

kurtarmak için aşa gideceğini önceden tahmin edip, Manas ve kırk çoro’sunun kılık-

kıyafeti ve Manas’ın atı Akkula’yı eğittiği sahneye) uzanmaktadır.

AK (180)

Kan Manastın Akolpok Han Manas’ın Akolpok’unu Basıp kelip kiygizip,.. Yaklaşıp gelip giydirir,.. Toodoy bolgon törönün Kaya kadar sağlam Efendinin Omuroogo tabıştap, Meseleyi önemle vurgulayıp, Asmandan tüşkön bozkise Gökten inen bozkise128 Akolpoktun tışınan Akolpokun üzerinden Kan Manaska kurçatıp: Kan Manas’a kuşatıp: Kızmatım uşul biliñiz, Hizmetim işte budur biliniz, Işınbay coogo tiyiñiz! [A] Cesaretle düşmanın üzerine saldırın! Kabılan töröm kiysin dep, Kaplan Efendim giysin diye,

127 kürmök: kuş darısı; pirinç tarlalarında yetişen ayrık otu 128 Bozkise:boz kese para vb. şeylerin içine konulduğu kesenin bulunduğu kuşak.

Page 395: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

378

Kadırımdı bilsin dep, Kıymetimi bilsin diye, Tün içinde uyku albay, Geceleri uyuyamayıp, Kündüzündö tınç albay, ... Gündüzleri huzurum kaçıp, ... İçin kımbat içtedim, İçini pahalı ile içledim, Eçen cılı tiştedim, Epeyi yıl dişledim, Tiştep catıp karandı Dişleye dişleye zavallı Küröktöy tişim coyuldu, Kürek gibi tişim gitti, Tiktep catıp karandı Sürekli bakarak karandı129, Kara közüm koyuldu... [B] Kara gözüm koyulaştı130 (SK.KA, 59) Arstan törö kabılan, Aslan Efendim, kaplanım, Alışaar cakka bolcodum. Çarpışmayı hedefledim. Akolpok casap curgömün, Akolpoku hazırladım, Alookenin Koñurbay Alooke’nin Koñurbay’ı Azap salıp bul aşka Azap salıp bu aşa (merasime) Alışaarın bilgemin! [C] Kapışacağını biliyordum! (SK.KA, 59)

AK (180)’de de bir önceki anlatı kesitinin bir benzeri ile karşılaşmaktayız. Er

Sayış yarışmasına karşı taraftan Koñurbay’ın çıktığını gören Manas Akkula’sını At

Yarışına soktuğu için ve üzerinde düzgün savaş kıyafetinin de olmadığından dert

yanıp, üzüldüğünü gören ve böyle olacağını daha önceden bilen Kanıkey’in bu gün

için özel olarak hazırladığı zırhlı kürk Akolpok’u getirip, Manas’a giydirdiği

sahneden, bu sahne ile pek ilişkisi olmayan Kanıkey’in Akolpok’u hazırladığı

sahneye geri dönülür. Aşağıdaki AK (181)’e baktığımızda da Almambet Manas’a:

AK (181)

Degenime könsöñçu, Dediğimi kabul et, Koñurbaydın sayışın Koñurbay’ın çarpışmasına Dostum, Manas, berseñçi! [A] Dostum, Manas, ben çıkayım istersen! Kıtaylardın kızıl güldüü kök tonun Hıtayların kırmızı çiçekli mavi kürkünü Kiyi şe cürgön kul ele, Birlikte giyen köle idi, Bala kündön bastaşıp, Çocukluk gününden itibaren, Tiyişe cürgön kul ele. Hep sataşan köle idi. Armanım bar çoçkodo, Alacağım var domuzda, Algan Beecin cerimdi, Pekin yerimi alan bu şahısta, Alıp kalgan Koñurbay Ele geçirmiş Koñurbay Altın kazçu kenimdi, Altın çıkardığım madenimi, Tarkatıp bölüp cogotkon, Dağıtıp bölüp yok etmiş, Maa karagan elimdi, B] Benim tebaam olan halkimi,

129 Karandı: burada bir kelime ile iki anlam verilerek kelime oyunu yapılmaya çalışılmıştır. 1. karan “karaltı” kelimesinin yükleme hali eki almış şeklidir; 2. karandı: tabi, bağlı kelimesi olup metinde zavallı anlamı vermektedir. 130 Koyulaştı: burada iyi görmez hâle gelmesinden bahsediyor.

Page 396: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

379

Uksañçı, Manas kebimdi, Dinle, Manas sözümü, Oşo kündön uşu kün O gün bu gündür Alalbay cüröm kegimdi! [C] Öcümü almak için sabırsızlanıyorum!

diyerek, Er Sayış sahnesiyle doğrudan ilişkisi olmayan kendi geçmişine geri

gider. Burada hem AK (179) hem AK (180) hem de AK (181)’de dışsal gerilemeli

toplu anlatılar söz konusudur.

Bunların dışında, Sayakbay Kökötöydün Aşı destan anlatısında tekilci sahne

içinde toplulayıcı ifadeler kullanarak, Genette’in tespit ettiği ve içsel toplu (veya

bütünleyici) anlatı (synthesising narrative) olarak tanımladığı bir anlatı durumunu

yaratmıştır. Bu anlatı görünüşünün önemi, ileride söz konusu olacak sahte

toplulama/pseudo-iterative anlatılarının bulunmasıyla daha da belirginleşecektir.

Örneğin, aşağıdaki anlatı kesitleri bir içsel toplulamanın örneğidir:

AK (182)

Kan Kökötöy aşı dep, Han Kökötöy aşı diye, Kalıñ cıyın kaşı dep, Kalın topluluk başı diye, Kıbıladay celdeşip, Kıbleye doğru toplanıp, Kayra baştan eldeşip,... Tekrar bir baştan barışıp,... Buruluşup cıyılıp, Dönüp dolaşıp toplanıp, Buzuktun baarı tıyılıp, Bozuk işin hepsi kesilip, Curt eldeşip oñuşup, Halk barışıp huzura erip, Kayra kızık boluşup. Yine bir tuhaf oluşup. Curt oşentip turganda Halk böyle olurken, Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun, Küügö kelip kalıptır, Heyecana kapılmış, Kayra baştan tirilip, Yeniden doğmuş gibi, Tilge kelip kalıptır. Tekrar kendine gelmiş. Oygo-toogo Maaniker Dağa-tepeye Maaniker Cügürgöndöy boluptur, Koşturmuş gibi olmuş, Ölüp kalıp, kaytadan Ölüp, tekrar yeniden Tirilgendey boluptur. Dirilmiş gibi de olmuş. (SK.KA,

39)

AK (183)

Kart küröñ menen çu koyup, Kart Küröñ131 ile koşturup, Kan Acıbay kelgeni, Kan acıbay gelmişti,

131 Kart Küröñ: At ismi.

Page 397: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

380

Kankorunun koluna Hunharın eline Kayra nayza bergeni... Tekrar mızrak vermişti…

(SK.KA, 63)132

AK (182) ve AK (183)’te anlatıcı italik yazı tipiyle işaretlediğimiz kayra

‘tekrar’, ‘yeniden’ sözcüksel zaman işaretleyicisinin yardımıyla sık sık yakın geçmişe

gidip gelmektedir.

Bunların yanı sıra aynı anlatı kesitinde hem dışsal hem de içsel yinelemeli

anlatılar bir arada da kullanılabilmektedir, ancak bizim ele aldığımız Kökötöydün Aşı

parçasında bu tür anlatıya rastlanmamıştır.

3.3.2.5. Sahte Toplu Anlatı

Sayakbay Karalayev, öyküde birçok kez olan olayları yukarıda toplu anlatı kısmında

belirtiğimiz gibi, toplulayarak bir kez verirken, bazen öyküde geçen tekilci sahneyi

toplu olarak göstererek, sahte toplu anlatıları yaratmıştır.

AK (184)

Ürpöñdöp kıtay taarınıp, Hiddetlenip Hıtay darılıp, Maaniker alsa bügündö, Maaniker’i alsa bugünleri, Erteñki kündö esirip, Yarın ise kudurup, Akkula koşo albaybı... Akkula’yı da istemez mi... Cana kıtay taarınsa Yine Hıtay küserse Cana salıp bülüktü, Yine kavga çıkartıp, Cana surap albaybı Yine isteyip sormaz mı Çalkuyruktay külüktü. Çalkuyruk gibi küheylanı. Külüktü kübüp albaybı, Yürük atların hepsini almaz mı, Küpşüyüp cöö kalganda Apışıp yaya kaldığımızda Kündö tozok salbaybı!... Her gün cehennemi göstermez

mi!... (SK.K, 36)

AK (184)’te anlatıcı sahte toplulama tekniğine başvurarak, öyküde bir kez

olan, hatta daha gerçekleşmeyen olayı abartarak toplu anlatı biçiminde sunup, bu

şekilde bu olayın önemini belirtmiştir. AK (184)’teki altı çizilerek işaretlenen

sözlüksel zaman işaretleyicileri aslında toplu anlatıya işaret etmektedir, özellikle

Page 398: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

381

belirli zaman işaretleyicisi olan her gün sözcük öbeği sözlüksel anlamından da

anlaşıldığı gibi, düzenli, her gün olan bir olaya işaret eder. Ancak, bu kesitte aslında

sahte toplulamanın yapılmış olduğu gelecek zamana işaret eden ve belirsizlik ifade

eden albaybı, salbaybı sözcüğünden anlaşılmaktadır.

AK (185)

Akkulanın baygesin Akkula’nın ödülün Alıp ketpey, berip ket, Alıp gitmeden, verip git, Aluuçu akmak sen emes, Alacak olan ahmak sen değil, Aldırçuu Manas men emes!... Aldıracak Manas ben değil!.. Bul baygenin ayınan Bu ödül nedenli Kanduu kanga kanışam, Kanlı ile kan için çarpışırım, Karcaygan kara kalmagım, Kemikleri çıkık kara Kalmağım, Kaçpastan altı ay salışam. Kaçmadan altı ay vuruşurum. Ceti şaarın bölüşöm, Yedi şehrini paylaşırım, Cetkire kuup ölüşöm! Ulaşa kovup öldürürüm! (SK.KA, 70)

AK (185)’e baktığımızda, bir önceki anlatı kesitinden, AK (184)’ten daha

farklı sahte toplulama ile karşılaşmaktayız. Bu kesit ilk başta tekilci sahne biçiminde,

hâle işaret eden ket emir kipiyle verilirken, birden kanışam, salışam, kalışam vs. gibi

geniş zaman kullanımına geçmiştir. Bu tür zaman kaymalarının, yani sahte

toplulamanın bir yandan yazarın dikkatsizliğinden de meydana gelmiş olabileceğini

belirtmiştir. Yazar bir sahneyi geniş zaman biçiminde yinelemeli olarak anlatırken

birden basit geçmiş zamana kayma yapabilir. Daha doğrusu, tekilci bir sahneyi

sahneyi yinelemeli olarak sunma eğilimine girer, ve dikkatsizliği sonucunda tekrar

geçmiş zamana geçiverir (1980: 123). Ancak, AK (185)’te ise dikkatsizlik değil,

sadece bir abartı söz konusudur. Manas’ın Altı ay tınbay salışacağı (altı ay boyu

durup dinlenmek bilmeksizin kapışacağı) hiçbir zaman dinleyiciye/okura inandırıcı

gelmeyecektir. Bu ifade, aslında, ‘altı ay boyu (tınbay değil) kapışabilirim’ olabilirdi.

132 Kotoruluş kerek

Page 399: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

382

AK (186)

Kankorum, saga kebim bar. Hunharım, sana sözüm var. Kiyerin bilip abamdın Giyeceğini bilip amcamın İçin buulum içtedim, İçini değerli kumaşla kapladım, Altı cıl tınbay tiştedim, Altı yıl devamlı dişledim, Keñireek kılsam kandagay Geniş yaparsam kandagayı

AK (187)

Kabılan töröm kiysin dep, Kaplan Efendim giysin diye, Kadırımdı bilsin dep, Kıymetimi bilsin diye, Tün içinde uyku albay, Geceleri uyuyamayıp, Kündüzündö tınç albay, ... Gündüzleri huzurum kaçıp, ... İçin kımbat içtedim, İçini pahalı ile içledim, Eçen cılı tiştedim, Epey bir yıl dişledim, Tiştep catıp karandı Dişleye dişleye zavallı Küröktöy tişim coyuldu, Kürek gibi dişim gitti, Tiktep catıp karandı Sürekli bakarak karanı133, Kara közüm koyuldu... Kara gözüm koyulaştı134 (SK.KA, 59)

AK (186) ve AK (187)’de de AK (185)’ten daha farklı bir sahte toplulama tekniği söz

konusudur. Bu iki anlatı kesiti de tekilci anlatı biçiminde sunulmuştur. Ancak, altı yıl

durmadan ve epey bir yıl sözlüksel zaman işaretleyicilerine baktığımızda yine AK

(185)’te olduğu gibi, Kanıkey’in Ak olpok’u durup dinlenmek bilmeksizin dikmiş

olabileceğine inanmak biraz güçtür.

3.3.2.6. Toplu Anlatılarda Belirleme ve Tanımlama

SK.KA anlatısına Genette’in uyguladığı yöntemi uygulayarak, bu anlatı parçasının

diyakronik sınırı, uzunluğu ve toplu anlatıların yinelenme ritmini ölçmeye çalışırsak,

aşağıdaki gibi sonuçlar elde edilebilir:

AK (188)

Antip-mintip çoñoyup Günler geçip, büyüyüp, Kündölük işi oñolup, Günlük işi iyiye gidip,

133 Karandı: burada bir kelime ile iki anlam verilerek kelime oyunu yapılmaya çalışılmıştır. 1. karan “karaltı” kelimesinin yükleme hali eki almış şeklidir; 2. karandı: tabi, bağlı kelimesi olup metinde zavallı anlamı vermektedir. 134 Koyulaştı: burada iyi görmez hâle gelmesinden bahsediyor.

Page 400: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

383

Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun On ekige kelgende On ikisine geldiğinde Kökötöydün Bokmurun... Kökötöy’ün Bokmurun Katın izdep cürgöndö,... Kadın arayışında gezerken,... Kan Kökötöy ölüptür Han Kökötöy vefat etmiş Kökötöy ölüp catkanda Kökötöy öldükten sonra Bokmurunu keliptir.... Oğlu Bokmurun gelmiş... (SK.KA, 6)

SK.KA parçasını gerileme ve ilerleme kesitlerini çözümleme dışı bırakarak,

bu parça için anlatı şimdisi olarak kabul ettiğimiz bölümü 12 ayrı kesite ayırdık.

Sırasıyla baktığımızda, AK (188)’de kalın yazı tipiyle ve altını çizerek işaretlediğimiz

on ekige kelgende ‘on ikisine geldiğinde’; katın izdep cürgöndö ‘kadın arayışında

gezerken’ ve Kökötöy ölüp catkanda ‘Kökötöy öldükten sonra’ ifadeleri belirleme

görevini yapmaktadır. Olay Bokmurun on iki yaşa geldiğinde ve kadın arayışında

gezdiği bir anda gerçekleşir. Bokmurun ancak babası öldükten sonra gelir. Ancak

burada altını çizerek belirttiğimiz zaman işaretleyicilerinin anlamından anlaşıldığı

gibi, Bokmurun’un Kökötöy’ün ölümünden ne kadar sonra geldiği belli değildir.

Ayrıca, Sayakbay bu destanın anlatısında kesin bir tarihe hiçbir zaman işaret

etmemiştir, bu yüzden Kökötöy hanın ne zaman öldüğü, aşının ne zaman verildiği ile

ilgili hiçbir kesin bilgi yoktur. Buna bağlı olarak, bu belirlemede öykünün zamansal

sınırı örtük kalmaktadır; ancak, olayın başlangıcı ve sonu kesin bir tarih veya süre ile

belirtilmemekle birlikte tamamen belirsiz de değildir.

AK (189)

Oşo kezde surasañ O anda (eğer) sorarsan Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun On ekige cetiptir, [A] On ikisine ulaşmış, Özünö candı teñebey, Kendini beğenmiş olup, Döölöt mas bolup ketiptir. Servet başını döndürmüş. Atakemdin san düynö, Babacığımın sayısız servetini, Kapır menen musulman, Kâfir ve müslümanlara, Sarp kılıp çaçamın.... Sarf edip dağıtırım... Kapır menen musulman Kâfir ve müslümanlar Ceti cılı toy kılıp, [B] Yedi yıl düğün yapıp, Toydura turgan alım bar. Doyuracak halim var.

Page 401: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

384

AK (190)

Kün kılkıldap batkanda, Güneş sallanıp battığında, Kara kalmak, köp mancu Kara Kalmak, çok Mancu Kaldayıp çoguu catkanda. ... Hepsi birden yattığında. ... Bir adamga bildirbey, ... Bir tek cana bildirmeden,... Arstan törö Manaska Aslan efendi Manas’a Tün içinde Aydardı Gece yarısında Aydar’ı Cibergenin körgömün... Gönderdiğini görmüştüm...

(SK.KA, 29-30)

AK (191)

Kün ölçöösu altı kün, Gün ölçüsü altı gün, Altı kündön kalbasın. Altı günden geç kalmasın, Kolop kaldı dep bargın Perişan oldular diye anlat...

AK (192)

Altı künü alışıp, Altı gün boyu kapışıp, Ala alışpay kalışıp, Birbirine galip gelemediler, Abañ Koşoy oşondo Derken amcan Koşoy Üstünö basa cıgıldı. Üstüne basarak düştü. Coloydu Koşoy cıktı dep, Coloy’u Koşoy yıktı diye,

AK (193)

Kalkka ceter alım bar, Halka yetecek gücüm var, Cana beş cıl aş bersem [C] Yine beş yıl aş verirsem, Cete turgan malım bar. Yetecek kadar dünyam var.

AK (194)

At cerine cetpeybi, At yerine ulaşsın, At kayrılıp kelgiçe, At geri dönüp gelene dek, Curt erigip ketpeybi. Halk sıkılmaz mı. Bakandarı mayışsın Sırıkları ezilsin, Baatırlar çıgıp sayışsın, .. Yiğitler mızrak atışsın,... (SK.KA,

56)

AK (195)

Kök caldın zaybı Kanıkey Bozkurdun eşi Kanıkey Dünüyödöy körünüp,... Dünya kadar görünüp,... Oşo künü bütürgön [D] O günü bitirdiği Kankoruñdun Akolpok Hünharının Akolpok135 Agayarga aldırtıp... Agayar’a aldırtıp... Akolpoktu Kanıkey, Akolpok’u Kanıkey, Altı cılı casagan... [E] Altı yıl boyunca yaptı... Kökötöydün aşında Kökötöy’ün aşında Sayışsa mert bolot dep Çarpışsa mert olur diye

135 Akolpok: kalın pamuklu zırh.

Page 402: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

385

Baştatadan biliptir. Tâ başından beri biliyormuş. Bolbos cerin ondoptur, Bozuk yerini onarmış, Kökötöydün tamaşa Kökötöy’ün törenindeki — Sayışına bolcoptur... Çarpışmaya hazırlamış...(SK.KA,

59)

AK (196)

Ardaktap çapkan Akkula,... İhtiramla koşturulan Akkula,... Kökötöydün kızıl tuu Kökötöyün kırmızı tuğu Bıyıl cıgar çagı ele. [F] Bu sene çıkacak zamanı idi. Bagalçagı bir tutam, Paçası bur tutum, Baka bolup kalganbı, Kurbağa mı olmuş (acaba), Sogonçogu bir tutam, Pençesi bir tutum, Çoçko bolup kalganbı? Domuz mu olmuş (acaba)? Başın cerge bıyıl cıl [G] Başını bu sene Sala turgan kezi ele, Koyacağı zaman idi, Kökötöydün baş bayge Kökötöy’ün baş ödülü Ala turgan kezi ele. Alacağı zaman idi. (SK.KA, 69)

Biz burada yukarıdaki anlatı kesitlerinde işaretlediğimiz; kahramanların

konuşmalarında, anlatıcı sözlerinde karşımıza çıkan zaman işaretleyicilerine

dayanarak, öykünün diyakronik sınırlarını, uzanımını belirlemeye, belirleme ve

tanımlamaları tespit etmeye çalıştık. Yukarıdaki kesitlerde kalın yazı tipiyle

belirlediğimiz AK, (189)’daki on ekige, ceti cılı, AK (190)’daki tün içinde, AK

(191)’deki altı kün, altı kündön, AK (192)’deki altı künü, AK (193)’teki beş cıl, AK

(195)’teki altı cılı ve AK (196)’daki bıyıl, bıyıl cıl ifadeleri nispeten kesinlik bildiren

zaman işaretleyicileri iken, altını çizerek işaretlediğimiz AK (189)’daki oşo kezde,

AK (190)’daki kün kılkıldap batkanda, kaldayıp çoguu catkanda, AK (192)’deki oşo

künü, AK (194)’teki at kayrılıp kelgiçe, AK (195)’teki Kökötöydün aşında,

baştatadan gibi ifadeler de belirsiz zaman işaretleyicilerindendir.

Bu zaman işaretleyicilerine baktığımızda, genelleme biçiminde de olsa

öykünün zamansal sınırlarını tespit etmek mümkündür. Buna bağlı olarak,

Kökötöy’ün aşı ile ilgili olay AK (188) ile, Bokmurun 12 yaşa geldiği ve kadın

arayışında gezdiği günlerden birinde başlar, manasçının Bokmurun ve Kanıkey’in

Page 403: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

386

konuşmalarıyla imada bulunduğu gibi, yaklaşık altı-yedi yıl sürer; daha detaylı izah

edecek olursak, henüz aşın başında, yani [B] kısmında, Bokmurun babasına yedi yıl

aş verse de doyuracak gücünün olduğunu söylerken, aşın ortalarında, yani [C]

kısmında daha beş yıl doyuracak gücünün olduğunu ifade eder. Bu tür imalara

anlatıcı sözlerinde, yani [D] ve [E] kısmında da rastlanır. Kökötöy’ün yoğ aşında

Manas’ın Er Sayışa çıkacağını önceden tahmin eden Kanıkey, onun için zırhlı kürk

dikmeye başlar. [E] kısmında altı cılı casagan ‘altı yıl boyunca yaptığı’ Akolpok’u

[D]’de, yani oşo künü ‘i şte o gün’ Agayar’dan getirtir. Bu belirlemeyi manasçı sonra

bir kez daha Kanıkey’in ağzından anlatır. Ayrıca, AK (196)’daki bıyıl çıgar çagı ele

‘bu yıl çıkartılacak zamanıydı’ ve bıyıl cıl... ala turgan kezi ele ‘bu yılı... alacak olan

zamanıydı’ ifadelerinin bulunduğu [F] ve [G] kısımları da fikrimizin kanıtı olarak

sunulabilir. Zira, burada altı yıl koşunca güç kuvveti doruğuna ulaşacak olan

Akkula’dan bahsedilmekte ve Manas Kökötöy’ün aşının bu yıl son yılı olduğunu,

buna bağlı olarak, Akkula’nın da artık iyice güç toplamış olduğu yıl olduğunu

söyleyerek, neden yarışta birinci gelmediğine şaşırır. Bu kanıtlara dayanarak,

yukarıda belirttiğimiz gibi, Kökötöy han’ın yoğ aşı olayının, yani bizim ele aldığımız

parçanın zamansal sınırını 6-7 yıl olarak belirleyebiliriz.

AK (190), AK (191), AK (192) ve AK (194)’te belirtilen zaman

işaretleyicileri ise bu yıl içinde, yani aşta geçen her tür olayların kendi zamansal

sınırlarını belirlemektedir. Sırasıyla, AK (190)’da kün kılkıldap batkanda, ... tün

içinde ‘güneş sallanıp battığında, ... gece yarısında’ Koşoy’un Aydar’ı ulağa

gönderdiğini manasçı (!)136 gördüğünü ifade eder. AK (191)’da yine Koşoy Aydar’ı

136 Burada dikkatinizi önemli bir noktaya çekmek istiyorum. AK (190)’un son mısrasında Cibergenin körgömün ‘Gönderdiğini görmüştüm’ diyen manasçının ifadesi bulunmaktadır. Bununla, destanda destancı zamanı ortaya çıkmaktadır. Bu yönteme Sayakbay, bizim kanaatimizce, bu olayın gerçekliğine dinleyicilerini inandırmak amacıyla başvurmuştur.

Page 404: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

387

gönderirken Manas’a altı gün içinde gelmesini söyler. AK (192)’de Koşoy ile

Coloy’un güreş sahnesinin altı gün devam ettiğinden, AK (193)’da da atların yarıştan

dönmelerine kadar halkın sıkılacağını söyleyerek, diğer yarışların başlatılmasından

söz edilmiştir.

Böylece, SK.KA’da anlatının uzanımı da kesin olmamakla birlikte altı yedi yıl

ile; Bokmurun on iki yaşa geldiğinde Kökötöy hanın ölmesi ve at yarışını Akkula’nın

kazanmasından sonra Manas’ın isyan eden Kalmak, Mancuları susturarak, halkı

huzura kavuşturmasıyla sınırlanmaktadır.

3.3.2.7. Anlatıda Birbirini İzleme ve GeçişTekniği

SK.KA anlatısı bir sözlü anlatı örneğidir. Buna bağlı olarak, SK.KA genelde sahne ve

özet değişimi üzerine kurulmuştur. SK.KA’da ilk Kökötöy hanın günlük hayatının

anlatıldığı (1 ile 119. satırlar arasındaki) özet kısmını, Bokmurun’un (120 ile 149.

satırlar arasındaki) konuşmalarının yer aldığı sahne bölümü izlemektedir. Ancak bu

konuşmalar diyalog şeklinde doğrudan değil, anlatıcının ağzından dolaylı biçimde

aktarılmıştır. Bununla birlikte, bu özet ve sahne değişimine dil bilgisel bakımdan

baktığımızda, özet kısmının genelde kapıskı ötkön çak ‘belirsiz geçmiş zaman’, adat

ötkön çak ‘sürekli geçmiş zaman’ veya geniş zamanın rivayeti (boluptur ‘olmuş’ ,

toluptur ‘dolmuş’ , kütüptür ‘gütmüş’ , tütüptür ‘dayanmış), karıptır ‘yaşlanmış’ ,

kalıptır ‘kalmış’ vs.); sahne kısmının da –ıp/-ip/-up/-üp/-p eklerinden oluşan çakçıl

‘zarf fiil’ ( öldü dep ‘öldü diye’, kiygizip ‘giydirip’); -gan/-gen/-gon/-gön eklerinden

oluşan atooçtuk ‘sıfat fiil’ (, -ganı/galı eklerinden oluşan çakçıl ‘zarf fiil’ ( bolgonu

‘olalı’, körgönü ‘göreli’, ölgönü ‘öleli’), -gan+da ekli ‘zarf fiil’ ( kelgende, barganda,

Page 405: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

388

körgöndö), -a/-e/-y ekli keler çak ‘gelecek veya geniş zaman’ (barbaymın, salbaymın,

albaymın) biçiminde sunulmuş olduğunu görmekteyiz.

Bunlara bağlı olarak, SK.KA’da özetlerin bir toplu anlatı, sahnelerin ise

genelde tekilci anlatı tekniğinde sunulduğunu; bu şekilde SK.KA anlatısının tekilci ve

toplu anlatıların birbirini izlemesi üzerine kurulduğunu söyleyebiliriz.

Ayrıca, bu parçada da Sayakbay’ın, SK.ET parçasında olduğu gibi, anlatıcı

sesi ile karakter sesinin birbirini izlemesi olayına sıkça yer verildiğini görmekteyiz.

AK (197)

Abake Koşoy karıya, Amcacığım Koşoy ihtiyar, Menin atam Kökötöy, Benim babam Kökötöy, Çın Kökötöy boluptur, Gerçek bir Kökötöy olmuş, Atakemdin san düynö Babacığımın sayısız serveti Tögöröktün tört burçu, Dünyanın dört köşesi, Kıbılanın kırk burçu Kıblenin kırk köşesi Kırk aylana toluptur. ... Kırk dolanarak dolmuş... Kırk tam tolgon kazına, Kırk ev dolusu hazine, Munun oozun açamın, Bunun ağzını açarım, Atakemdin san düynö, Babacığımın sayısız servetini, Kapır menen musulman, Kâfir ve müslümanlara, Sarp kılıp çaçamın.... Sarf edip dağıtırım... Kapır menen musulman Kâfir ve müslümanlar Ceti cılı toy kılıp, Yedi yıl düğün yapıp, Toydura turgan alım bar.... [A] Doyuracak halim var. Oşondo ırgıp bezge saygan emedey, O anda iğne batmışçasına, Irgıp ketken er Koşoy, [B] Yerinden fırlamış kahraman Koşoy, Balam, aş bergen kişi ayıpker, Yavrum, aş veren kişi günahkar, Aş bergen kişi künöökör, Aş veren kişi suçludur, Eñkeyişte bas bolot, İnişte alçak olur Bizdin kırgız az bolot, Bizim Kırgız az olur, Kara kıtay, mancu curt Kara Hıtay, Mancu halk Bizdin curtka kas bolot.... Bizim halka düşman olur.... Aşta baştap kazattı, Aşta başlatıp savaşı, Bir salbasın azaptı.... [C] Başa büyük dert açmasın. Koşoy mınday degende... Koşoy böyle deyince... Irgıp ketken Bokmurun: [D] Hoplayıvermiş Bokmurun: Koşoy aba, kebimdi uk Koşoy amca, sözümü dinle,... Kaalayıkka maalım kep Halka malum sözdür Kan Kökötöy bolgonu, Han Kökötöy olalı, Kökötöydün köp düynö Kökötöyün çok dünyası Cer cüzünö tolgonu.... Yer yüzüne dolalı...

Page 406: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

389

Bul tilimdi alıp ber, Bu dediğimi yapıver, Aş başkarıp barıp ber. Yoğ aşını yönetiver. Manasıña barbaymın, Manas’ına gitmeyeceğim, Aga keñeş salbaymın. Onunla danışmayacağım. Özüñuzdön başkanın Kendinden bir başkasının Ölsöm tilin albaymın. Ölsem de sözünü dinlemem. Ökümsügön Manaska Cesaret taslayan Manas’a Aş berem dep barbaymın.... [E] Yoğ aşı veririm diye gitmeyeceğim.

(SK.KA, 10)

3.3.3. Çokan’ın Derlediği Manas Destanı Kökötöydün Aşı Parçasında Sıklık

3.3.3.1. Tekilci Anlatı

ÇV.KA’da anlatıcı, destan zamanında meydana gelen olayları anlatıda yerine göre bir

kez anlatarak veya defalarca tekrarlayarak, sıklık oranını değişik biçimde

düzenlemiştir. Ancak, yine de ÇV.KA anlatıcısı genellikle tekilci anlatı tekniğinden

yararlanan destancı olarak karşımıza çıkmıştır.

AK (198)

Altın eerdin kaşı eken, Altın eyerin kaşıymış, Ata curttun başı eken. Anayurdun başıymış. Kümuş eerdin kaşı eken, Gümüş eyerin başı gibi Tün tüşkön kalıñ köp nogoy Kuzeydeki kalabalık Noğay Curttun başı eken. Halkın başıymış.

AK (198)’de Kökötöy hanın Nogay halkının hanı ve yurt babası olduğundan

sadece bir kez bahsetmiştir. Ayrıca, aşağıdaki AK (199)’da anlatılan Kökötöy’ün

vasiyetini söylemek için Aydar’ı halkı toplayıp gelmesini emrettiği ve AK (200)’deki

halkının önünde Kökötöy’ün vasiyetini söylediği sahne de öyküde bir kez olduğundan

ve destanın olay örgüsünde bundan farklı işlevinin de (muhtemelen) olmadığından bir

kez anlatmakla yetinmiş olduğunu görmekteyiz.

Page 407: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

390

AK (199)

— Sarı Nogoy balası - Sarı Noğay çocuğu Cayma kökül caş Aydar, çorom, Yayık kahkül genç Aydar, yiğidim Maanikerdi mine kör, çorom. Maaniker’e biniver, yiğidim Kalıñ bir kara köp nogoy, çorom, Kalın halk olan Noğay’un, yiğidim Başınan eldin kire kör, çorom. Başından başlayarak giriver137;

yiğidim Üysündördün Ümötkö, Üysürdön'ün Ümöt'e, yiğidim Ümöt uulu Caysañga ayt... Ümöt oğlu Caysang’a... Baydın uulu Baymırza, Bey oğlu Baymırza’ya Kökötöy caman boldu dep Kökötöy’ün (durumu) çok kötü diye Bar nogoygo, karıga ayt. Bütün Noğay halkına söyle, yiğidim

(ÇV.KA, 11)

AK (200)

Oo, curtum, kızmatker bolup tura kör.

Ey, halkım hizmetkâr olup duruver,

Mından bölök kebim cok, curtum, Bundan başka sözüm yok, halkım. Mından bölök sözüm cok, curtum.... Bundan başka sözüm yok, halkım... Oo, Baydın uulu Baymırza, batır, Oo, bey oğlu Baymırza, bahadır, Ee, beri karap kulak sal, batır. Hey, bana bak ve dinle, bahadır. Teli kuş saldım, kuş kıldım, batır. Yırtıcı kuşla avlandım, kuş yaptım

bahadır, Tentigen cıyıp el kıldım, batır.... Başıboşları topladım halk yaptım,

bahadır Menin bir közüm ötkön soñ, batır, Ben vefat ettikten sonra, bahadır Teli kuş közün karatpan, Yırtıcı kuşun gözüne baktırmayın, Tentigendin baarısın Başıboşların hepsini, El-eline taratpay... Yurt yurduna dağıtmadan Cakşı kuştap bagıp ala kör, batır... İyice sahip çıkabil, bahadır (ÇV.KA,

12) Oo, menin bir közüm ötkön soñ, Ya, ben vefat ettikten sonra, Taap bir algan Bokmurun, batır, Zor bulduğum Bokmurun’u, bahadır Ala bir küçük debeñer, batır, Ala bir köpek yavrusu demeyin,

bahadır Aram siydik debeñer, batır. Bir piçtir demeyin, bahadır. Emi cetim bir atın mingizbey, batır,...

Yetim adını vermeyin, bahadır,

Arı bir bolso eki cıl, batır, Olsa olsa bir iki yıl var, bahadır, A balanın bir-eki caşı bar, batır. Çocuğun bir iki yaşı var, bahadır. Erbeyip adam bolordo, batır, Sonra büyüyüp yetişince, bahadır, Ereşen tartıp er bolor, batır Olgunlaşıp bir er olur, bahadır Er uulu menen teñ bolor, batır... Er oğluyla denk olur, bahadır, O-oşondo kalı bir kilem sala kör, O zaman halı kilim seresin, bahadır,

137 Giriver: Kırgız Türkçesinde kire kör- “1. giriver; 2. girer misin; 3. girmeyi bir dene” birleşik fiilinin anlamı bu metinde, bir anlatıver şeklindedir. Ancak metin bağlamına (kontekste) göre, bu anlamlardan birini koymak daha yerinde olur.

Page 408: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

391

batır, Menin go közüm ötkön soñ, batır Ben vefat ettikten sonra, bahadır Menin orduma kan kötörüp ala kör, batır.

Benim yerime kağan yapasın, bahadır ÇV.KA, 12-13).

AK (199) ve AK (200) ve Kökötöy’ün vasiyet aşına kalabalık halkın gelmesi,

Kökötöy’ün vefatı, kara aşı, yoğ aşını danışmak için Boz-Töbö’de yapılan toplantı,

Bokmurun’un yoğ aşını vermek için Manas’ın yerine göç etmeye ve aşı Manas’a

danışmayı reddetmesi gibi destanın ana yapısını oluşturan sahneler, genellikle, tekilci

anlatı biçiminde verilmiştir.

Ayrıca, ÇV.KA anlatıcısı, Genette’in ifadesi ile N kez N kez anlatılması

(An/Ön) gibi tekilci anlatı tekniğine de oldukça sık başvurmuştur. Bu tür sıklık

ili şkisini, genelde, aynı olayı veya durumu farklı anlatıcıların bakış açısından ve farklı

seslerden sunarak yaratmıştır.

AK (201)

Kökötöydöy handarıñ Kökötöy adlı hanınız Emi, alattan ötmöy boluptur. Artık, bu dünyadan geçecek

olmuş (ÇV.KA, 10).

AK (202)

Köñülum caman boşodu. Gönlüm çok ıssız kaldı. Men alattan ötmök bolgomun, curtum.

Ben bu dünyadan geçecek oldum, halkım

AK (201)’da Kökötöy hanın ölüm döşeğinde olmasıyla ilgili durum anlatıcı

sesinden sunulurken, AK (202)’de karakter sesinden, yani Kökötöy hanın kendi

ağzından anlatılmıştır. Yine, aşağıda AK (203)’de Kökötöy vasiyet aşını vereceğini

Aydar’a söylemiş, ikincisinde ise artık vasiyet aşı verildikten sonra anlatıcı sesinden

tekrarlanmıştır. AK (203)’te karakterin sesinden ve aştan önce, ikincisinde ise aştan

sonra anlatıcı sesinden anlatılmış olduğu dil bilgisel zaman işaretleyicilerinden belli

Page 409: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

392

olmaktadır; yani ilkinde birinci kişi gelecek zaman çekimi söz konusuyken, AK

(204)’da ise üçüncü kişi belirsiz geçmiş zaman çekimi kullanılmıştır.

AK (203)

Oo, men kerez aşım beremin, çorom, Hey, ben vasiyet aşımı vereceğim, yiğidim,

Kerez sözüm aytamın, çorom. Vasiyet sözümü söyleyeceğim, yiğidim.

AK (204)

Kerez aşın beriptir, emi Vasiyet aşını vermiş, artık Kerez sözün aytıptır emi:.. Vasiyetini söylemiş artık... (ÇV.KA

11).

ÇV.KA’da bu tür tekrarlara oldukça sık rastlanır. Bunlar, aslında, ilk bakışta

yinelemeli anlatı gibi düşünülebilir. Ancak, hem dil bilgisel zaman işaretleyicileri,

hem de ait olduğu bağlama bakıldığında öyküde de birkaç kez meydana gelmiş

olabilen olay veya durumlar olduğu anlaşılacaktır. Örneğin, aşağıda AK (205),

Kökötöy han ölmeden önce vasiyetinde karşımıza çıkarken, AK (206) ise onun

vasiyeti üzerine Ak saraya koydukları cenaze merasiminde bir kez daha anlatıcı sesi

ile ortaya çıkmıştır.

AK (205)

Ayga bakkan ak saray, Ay’a bakan ak saray Ak sayarlap koyo kör... Ak saraya koyunuz. Küngö bakkan kök saray, Güneş’e bakan mavi saray, Kök saraylap koyo kör. Mavi saraya koyunuz... (ÇV.KA, 11)

AK (206)

Ayga bakkan ak saray, Ay'a bakan ak saray, Ak saraylap koydu deyt. Ak saraya koydurdu, der. Küngö bakkan kök saray, Güneşe bakan gök saray Kök saraylap koydu deyt. Gök saraya koydurdu, der.

Bu tür anlatılar ayrıca Kökötöy’ün vasiyet aşına davet edilecekleri sıraladığı,

sonra ise Bokmurun’un yoğ aşına davet edilecekleri sıraladığı sahnelerde, Bokmurun

Page 410: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

393

ile Aydar’ın, Neskara ile Koşoy’un konuşmaları... vs. gibi pek çok sahnede sıkça

karşımıza çıkmıştır.

AK (207)

Andan arı sen barsañ, çorom, Ondan öteye sen gidersen, yiğidim, Eki da tizgin teñ barsañ, İki dizgin beraber gidersen,... (ÇV.KA,

24, 24, 25, 25, 26, 26, 27, 27, 28, 29).

AK (207)’deki bu ifade hiçbir değişikli ğe uğramadan ÇV.KA’da tam 10 kez

tekrarlanmıştır. Bu aslında yukarıda belirttiğimiz gibi, bir yinelemeli anlatı gibi

görünebilir. Ancak, destana baktığımızda, bu anlatı kesitinin her birinde başka

hanların davet edilmesi söylenilmektedir.

ÇV.KA anlatısının bir özelliği de aynı olayı önce karakter sesinden bir emir

veya rica kipinde vererek, sonra da anlatıcı sesinden o emrin yerine getirilmesi

biçiminde vererek, bu şekilde An/Ön sıklık türünden başarılı bir şekilde istifade

etmiştir. Örneğin, önce Kökötöy hanın vasiyeti olarak aktardığı olayları sonradan o

vasiyetin yerine getirilmesi sahnesinde; Bokmurun’un Aydar’a aşa davet edilecekleri

nasıl davet edeceğini anlattığı sahne de daha sonra Aydar’ın ağzından aktarılarak

tekrarlamıştır. ÇV.KA’da özellikle bu tür sıklık ilişkisi en sık rastlanan sıklık

ili şkisidir. Ancak bu tür tekrarlar yukarıda belirttiğimiz gibi, yinelemeli anlatı gibi

görülse de bunlar aslında tekilci sahnelerdir. Zira, anlatıcı sıklık ilişkisinin bu türüne

bir karakterden ikinci birine, bir olaydan başka bir olaya, bir zaman diliminde başka

bir zaman dilimine vs. gibi geçiş yapmak için başvurmuştur. Buna bağlı olarak, N kez

olanın N kez anlatıldığı sahneler nefes alma zamanı görevini de üstlenmişlerdir.

Page 411: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

394

3.3.3.2. Yinelemeli Anlatı

ÇV.KA anlatıcısının tekilci anlatılara nazaran yinelemeli anlatılara daha az

başvurmuş olduğunu söylemek mümkündür. Yinelemeli anlatılar ÇV.KA’da genelde

bir anlatı kesiti biçiminde değil, sözcük öbeği, cümlecik tarzında karşımıza çıkmıştır.

Buna bağlı olarak, Tün tüşkön kalıñ köp Nogoy ifadesi beş kez, Nogay halkının çok

kalabalık olduğuna işaret eden bu sıfat kalıñ kara köp nogoy biçiminde iki yerde

rastlanmıştır. Kökötöydün aşı ifadesi de Kökötöydün aşı bar ifadesi bazı yerde Han

atanın aşı bar biçiminde verilerek birçok kez tekrarlandığını görmekteyiz. Bu ifadeler

bazen karakter sesinden verilerek tekilci anlatı olarak verilirken, bazen de yinelemeli

anlatı biçiminde karşımıza çıkmıştır. Ayrıca, Kökötöydün köp malı veya Kökötöydün

köp malın ifadesi de üç kez tekrarlanmıştır.

AK (208)

— Oo, el agası er Koşoy - Hey, halk ağası er Koşoy, Esen-aman bolduñbu, Esen sağ oturuyor musun? Sak-salamat cürdüñbu? Sağlık ve selamette var mısın? El agası er Koşoy, Halk ağası er Koşoy, Senin tigi ele kişiñ kim ele. Senin öteki kişin de kimdi. Ay kulagı kalkanday, Ay kulakları siper gibi, Alaygan közü çolpopdoy, Kocaman gözleri Çolpan gibi, Murdu toonun señirdey, Burnu dağın tepesi gibi, Murutu çöldün kamıştay, Bıyıkları çöldeki kamış gibi, Senin tigil ele, kişiñ kim ele deyt...

Senin öteki kişin de kimdi der... (ÇV.KA, 41)

Bunların dışında ÇV.KA parçasında yinelemeli anlatı örneklerine

rastlanmamıştır. Yukarıda belirttiğimiz gibi, anlatıcı ÇV.KA parçasında olayları

genellikle tekilci anlatı tekniğinden yararlanarak ve düz kronoloji biçiminde tek tek

sıralayarak anlatmıştır. Bunun için yerine ve önemine göre, yukarıda öyküde N kez

olanın anlatıda da N kez anlatılmasıyla ilgili kısımlarda açıkladığımız gibi, bazı

sahneleri farklı bakış açılarından, farklı seslerden anlatarak anlatısını daha da

Page 412: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

395

zenginleştirmiştir. ÇV.KA’da tekilci anlatıların en sık başvurulan anlatı tekniği olarak

karşımıza çıkmasına karşın, toplu anlatılara rastlanmamıştır.

3.3.3.3. Anlatıda Birbirini İzleme ve Geçiş

ÇV.KA anlatısında olaylar, her geleneksel anlatıda olduğu gibi, genelde sahne ve özet

değişimi; daha doğrusu anlatıcı sesi ile karakter sesinin değişimi üzerine kurulmuştur.

ÇV.KA’da ilk Kökötöy hanın anlatıldığı yedi satırlık özet kısmını, Kökötöy hanın

vasiyetinin yer aldığı (8-165. satırlar arasındaki) konuşmalarının yer aldığı sahne

bölümü izlemektedir. Ancak bu monolog da kendi içinde anlatıcı sesinden sunulan

özetleme kısımlarını içermiştir. ÇV.KA parçasında diyalog ve monologlar genelde

dolaysız söylem biçiminde verilmiş, ancak sahneden özete geçiş dedi, deyt, munu

aytat gibi nakledici ifadelerle olduğu gibi, anlatıcının araya karışmalarıyla da

sağlanmıştır.

AK (209)

Kaapırdın hanı Neskara Kâfirin hanı Neskara Musulmandı sınaymın dep keldi deyt. Müslümanları sınamak için geldi der. Atı kanday eken dep, Atı nasılmış diye, Alpı kanday eken dep, Devleri nasılmış diye, Kelbeti kanday eken dep. Heybeti nasılmış diye. Kaapırdın kanı Neskara Kâfirin hanı Neskara Emi sözünö baştadı. Şimdi konuşmaya başladı. Oşondo Koşoy baatırga O zaman Koşoy bahadıra Salam berdi deyt:.. Selam verdi der:.. (ÇV.KA, 41) — Oo, el agası er Koşoy - Hey, halk ağası er Koşoy, Esen-aman bolduñbu, Esen sağ oturuyor musun? Sak-salamat cürdüñbu? Sağlık ve selamette var mısın? El agası er Koşoy, Halk ağası er Koşoy, Senin tigi ele kişiñ kim ele. Senin öteki kişin de kimdi. Ay kulagı kalkanday, Ay kulakları siper gibi, Alaygan közü çolpopdoy, Kocaman gözleri Çolpan gibi, Murdu toonun señirdey, Burnu dağın tepesi gibi, Murutu çöldün kamıştay, Bıyıkları çöldeki kamış gibi, Senin tigil ele, kişiñ kim ele deyt... Senin öteki kişin de kimdi der...

(ÇV.KA, 41)

Page 413: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

396

Neskaraga er Koşoy aytat: Neskara’ya er Koşoy anlatır: — Üstüñkü kökö teñirdey. - Üstteki gök tanrısı gibi. Atañdın körü it bürük. Kahrolası sünnetsiz köpek Sen anı kanday bilbediñ, kul ay. Sen onu nasıl bilmezsin, kul hey. Keçe on ekisinde ok atkan, Dün on ikisinde ok atan, On üçünö cetkende, On üçüne bastığında, Sen kaapırdın çetinen Senin gibi kâfirleri bir baştan Ordo buzup, üy çapkan. Sarayını bozup, ev basan, Keçe Cakıp han uulu caş Manas han. Dün Cakıp han oğlu genç Manas han, Canı oozdongon er Manas. Daha yeni gelişen er Manas. Añı kanday bilbediñ, Onu nasıl tanımazsın, Bürük kul ay... Sünnetsiz köpek hey... (ÇV.KA, 41) Neskara aytat: Neskara söyler: — Oy, el agası er Koşoy, - Hey, halk ağası er Koşoy, Toguz da közdüü badana, Dokuz gözlü zırh gömleği, Topçulanıp kiygen kim? Düğmelenip giyen kim? Ay, ana at boroydu bilgen kim? Hey, şu her şeyi bilen de kim? Çalış boyluu Çalkuyruk, Cins boylu Çalkuyruk, Çalkuyruk atı mingen kim? Çalkuyruk atı binen kim? Çarçı cıyıp içinde Beline kemer bağlanan Çatırap süylöp turgan kim? Bas bas konuşan da kim? Senin oşo gayaa kişiñ kim?— deyt... Senin o kişilerin kimler? der...

(ÇV.KA, 44) Er Koşoy aytat: Er Koşoy söyler: - Anı kanday bilbediñ bürük kul ay. - Onu nasıl bilmezsin sünnetsiz

köpek. Top oluya cıyılıp, Bir grup evliya toplanıp, Toobasınan bütkörgon. Tövbesinden dünyaya getiren, Toguz uuldun kencesi, Dokuz oğlun küçüğü, Eleman baydın balası Elaman beyin oğlu Er Töştuk degen bolot deyt... Er Töştük adlı şahıs budur der...

(ÇV.KA, 42) Emi oşondo kaapırdın hanı Neskara musulman cakşılarının baarın teñ ılgayt, cana aytat, mınday kubulup sınçı bolup:..

İşte o zaman kâfirlerin hanı Neskara Müslümanların önde gelenlerinin hepsini sınar, yine der ki, şöyle bir değerlendirerek:... (ÇV.KA, 43)

Emi, al Neskara atka köz çaptırıp, Er Koşoygo sınçı bolup aytıptır:

Şimdi, Neskara atlara göz atıp, er Koşoy’a bir at sınçısı olarak şöyle söylemiş:

— El agası er Koşoy baatır, atake! - Halk ağası er Koşoy bahadır, babalık!

Tokoydo bulbul ündöngön, Ormanda bülbül kuşu öter, Öçürgön kömür cündöngön Sönmüş kömür renkli tüyleri, Tigi kıydı kara at kimdiki? Öteki simsiyah at kimindir? Özü kıydı kara at eken. Kendisi simsiyah bir atmış.

Page 414: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

397

Carım colgo barganda Yarı yola geldiğinde Aksap catıp, kaldım dep, Topallayıp yatıp kaldım diye, Ekiden soñku keler mal eken. İkiden sonra gelecek bir hayvan imiş. Er Ürbünun kıydı karası, eken... Er Ürbü’nün salt karasıymış... Üç atka amal bolbostur: Üç ata çare olmazdır: Akkulaga ayla cok, Akkula’ya bir lâf yok, Er Manastın atı eken. Er Manas’ın atıymış. Çalkuyrukka çara cok, Çalkuyruk’a çare yok, Er Töştüktün atı eken. Er Töştük’ün atıymış. Kögalaga köptük cok. Kögala’dan iyisi yok, Er Kokçönün atı eken,— deyt... Er Kökçö’nün atıymış, der... Argın bir baştuu Akkula, Melez kafalı Akkula, Bir cagında cıyırma bir Bir tarafında yirmi bir Cana bir cagında cıyırma kanat bar eken.

Yine bir tarafında yirmi kanat varmış.

Arkasında acıdaar tügü bar eken, Sırtında ejderha tüyleri varmış, Er Manastın atı eken. Er Manas’ın atıymış. Uşu attardın baarınan Şu atların hepsinden Çıgıp kelet turbaybı. Öne çıkıp gelecekmiş. Akkulanın baygesin Akkula’nın ödülünü Bizdin Coloy alpıbız Bizim Coloy devimiz Tartıp alat turbaybı... Elinden alacakmış meğer... (ÇV.KA,

44) Cana Neskara Er Koşoygo aytat: Yine Neskara er Koşoy’a der ki: — Baça-büçö talak kuu burut - Çoluk-çocuk hepiniz burutlar, Menin Neskara ekenim bilesiñ. Benim Neskara olduğumu bilirsiniz. Maanikerdey külük at, Maaniker gibi yürük at, Kay ırısıña minesiñ? Kime güvenerek binersiniz? Bizdin Coloy baatırga Bizim Coloy bahadıra Maanikerdi tartsakçı? Maaniker’i hediye edelim mi? Oşogo coop aytsakçı. Şuna bir cevap verelim. Etti kanday tartsakçı, Eti nasıl dağıtalım, Attı kandan çapsakçı, Atı nasıl yarıştıralım, Baygeni kañday kıluuga Ödülü nasıl paylaştırma konusunda Er Coloydon coop alsakçı,— deyt,.. Er Coloy’dan öğüt alalım, der...

(ÇV.KA, 44) Oşondo turup er Koşoy, O zaman kalkıp er Koşoy, üydö cürö taltañdap, Evinde geziyormuş apışıp, Neskara sozün ukkan soñ Neskara sözünü duyunca Esi çıktı kaltandap. Aklı gitti başından. Cana Neskaraga Koşoy aytat;... Yine Neskara’aya Koşoy söyler:...

(ÇV.KA, 45)

Page 415: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

398

AK (209)’da genelde, sahne özet değişiminden daha ziyade, SK.ET’da olduğu

gibi, karakter sesi ile anlatıcı sesinin; karakter ile karakter sesinin birbirini izlemesi

üzerine kurulmuştur. Bu anlatı kesitinde koyu olarak belirlediğimiz karakterlerdir,

bununla AK (209)’un iki karakter sesiyle kurgulanmış olduğunu söyleyebiliriz. AK

(209)’da özet olarak belirleyebileceğimiz kısımlar altı çizilerek işaret edilmiştir.

Bununla birlikte, özet ve sahne değişimine dil bilgisel bakımdan baktığımızda, özet

kısmının genelde deyt, aytat gibi geniş zaman çekimiyle verilirken, sahne kısmının

ise kim idi, atıymış gibi belirli ve belirsiz geçmiş zaman, şimdiki ve gelecek zaman

zaman çekimleriyle verilmiş olduğunu bulabiliriz.

3.3.4. Atadan Kalgan Tuyak Hikâyesinde Sıklık

AKT hikâyesinde yazar olayları tek bir kez anlattığı gibi, hikâyenin asıl amacına

uygun olarak okura vermek istediği şeyleri vurgulamak amacıyla veya sadece bir

zaman diliminden diğerine, bir uzamdan bir başka uzama geçmek için de aynı ifadeyi

birkaç kez tekrarlayarak anlatmış veya öyküde birkaç kez meydana gelen aynı veya

benzer olayları toplu olarak da sunmuştur.

3.3.4.1. Tekilci Anlatı

AKT hikâyesinde anlatıcı AK (210)’da olduğu gibi;

AK (210)

Bul okuya ayıldın sırtında turgan çoñ kaşarda cün kırkuuda bolgon iş. Kamış menen cabılgan töbösü kiyin şiferge almaşçtırılganı bolboso, çoñ katar azır da ordunda, adırdan tüşö bergen etekte, col boyunda turat. Kino cumuştan kiyin baştaldı. Bu olay köyün tâ ilerisindeki kırda ağarıp görünen büyük ağılda koyun kırkımında olan bir iştir. Kamışla örtülen tepesi sonradan kiremitle değiştirildiği olmasa, büyük ağıl hâlâ da yerinde, kırdan inince hemen etekte, yol kenarında duruyor. (ÇA.AKT, 386) Film işten sonra gösterilecekti. (ÇA.AKT, 387)

Page 416: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

399

öyküde bir kez olan olayları anlatısında da bir kez anmakla (A1/Ö1) yetinmiş veya N

kez olanı N kez anlatmıştır.

AK (211)

- Tiginogu senin atañ—dep koydu al bir ubakıtta, balanın kulagına şıbırap. İşte o senin baban, dedi o bir anda, çocuğun kulağına fısıldayıp (ÇA.AKT, 389).

AK (212)

Oşol senin atañ,— dep akırın aytıp, anı kolunan cetelep tışka çıgıp ketti. O senin baban, - diye fısıldayarak, onu elinden tutup dışarı çıktı (ÇA.AKT, 395).

AK (211) ve AK (212)’de hikâyede birden fazla olan bir olay, yani

Ceengül’ün oğlu Avalbek’e filmdeki askerin babası olduğunu söylemesi birden çok;

iki kez ifade edilmektedir. Ceengül ilkinde filmi izlerlerken Kırgız’a benzeyen askeri

görünce gayri ihtiyarî bir biçimde oğlunun kulağına o askerin oğlunun babası

olduğunu fısıldayıverir. İkincisiyle ise, ancak hikâyenin sonunda karşılaşırız.

Annesinin “o senin babandır” demesinden etkilenen ve buna hiç şüphesiz inanan

Avalbek filmin sonunda kendisinin de bir babası olduğunu ispatlamak istercesine

bütün izleyicilere müjdelemesi, bunun sonucunda o askerin öz babası olmadığı ve öz

babasının savaşta tıpkı o asker gibi vefat etmiş olduğu gerçeğiyle yüzleşmesi gibi

sahnelerin sonunda annesi, babalı çocukluğun tadını daha yeni tadan oğlunun

sevincini ve umudunu yitirmemesi için bir kez daha “o senin babandır” diye tekrarlar.

AKT hikâyesinden alınan aşağıdaki kesitler öyküde N kez olanın anlatıda da

N kez anlatılması (An/Ön) durumunu en iyi şekilde gösteren örneklerdendir:

AK (213)

Kinoapparat lentanı bir kalıbında imerip, soguş öz aldınça küçöy berdi. Projeksiyon aygıtı aynı şekilde işliyor, savaş gittikçe şiddetleniyordu. (ÇA.AKT, 387). Aynı anlatı kesiti biraz değişik ifadelerle hikâyenin ilerleyen sayfalarında birkaç kez daha tekrarlanmaktadır.

Page 417: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

400

AK (214)

Kinoapparat çırtıladap, soguş öz aldınça küçöy berdi. Projeksiyon aygıtı çıtır çıtır ses çıkararak çalışıyor, savaş devam ediyordu. (ÇA.AKT, 392).

AK (215)

Kinoapparat bir ündö çırtıldap, soguş cürüp cattı. Projeksiyon aygıtı aynı şekilde işliyor, savaş gittikçe şiddetleniyordu. (ÇA.AKT, 393).

Bu kesitler ilk bakışta yinelemeli anlatı (An/Ö1) gibi düşünülebilir. Ancak, bu

anlatı kesitlerinin bağlı olduğu bağlamlara baktığımızda bunların yazarın, anlatı

şimdisi olarak kabul ettiğimiz anlatıcının zamanı ile filmde geçen savaş zamanı gibi

iki farklı zaman, dolayısıyla iki farklı uzam eksenini birbirine bağlamak için

kullandığı ve filmin farklı bölümlerini anlatmak için bir tür geçiş yaptığı cümleler

olduğunu anlarız. Yazar genelde bu tür anlatı yöntemine anlatının bütünlülüğünü

sağlamak için de başvurmuştur.

3.3.4.2. Yinelemeli Anlatı

AKT’da yukarıda belirttiğimiz gibi anlatıcı öyküde bir kez geçen bir olayı anlatıda

bazen bir kez anlatmakla yetindiyse, bazı durumlarda da aşağıda AK (216)’da olduğu

gibi tekrarlayarak anlatmıştır. Böylece, yazar hikâyenin asıl amacını belirlemek,

vurgulamak için öyküde tek bir kez gerçekleşen olayı tekrar tekrar anlatarak,

yinelemeli anlatı (An/Ö1) tekniğinden de ustalıkla yararlanmıştır.

AK (216)

Uşundan baştap canagı zambirekçi Avalbektin atası boldu. İşte o andan itibaren deminki topçu Avalbek’in babası oldu. (ÇA.AKT, 389); Mına emi al da ataluu bolup çıktı. Enesi: "Tiginogu senin atañ", - degenden beri, ekrandagı soldat anın atası boldu. İşte şimdi o da babalı oldu. Annesinin “İşte o senin baban” dediğinden beri ekrandaki asker onun babası oldu. (ÇA.AKT, 391)

Page 418: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

401

Bu cümleler aynı anlama gelen ve bir kez gerçekleşen olayın farklı ifadelerle

birkaç kez yinelenerek anlatılmasıdır. Çocuğun babalı olması ile ili şkili olaya,

yukarıda belirttiğimiz gib, ilk kez filmi izlerken filmdeki Kırgız’a benzeyen askeri

gören annesinin çocuğun kulağına “Tiginogu senin atañ/İşte o senin babandır

(CA.AKT, 389)” diye fısıldadığı anda tanık oluruz. Sonra ise bu durum anlatıcı

tarafından defalarca değişik biçimlerde tekrarlanmıştır (yukarıdaki örneğe bkz.). Bu

olayı en sonunda yazar bir kez daha karakterin ağzından, yani çocuğun annesinin

ağzından anlatmıştır (Oşol senin atañ/O senin babandır (CA.AKT, 395)). Aynı

anlama gelen cümlelerin değişik veya aynı ifadelerle tekrar birkaç kez anlatılması bir

edebî yöntemdir, yinelemeli anlatılarda hem okurun dikkati aynı noktaya toplanır,

hem de yazar önemle belirtmek istediği durumları vurgulamış olur.

3.3.4.3. Toplu Anlatı

Anlatılardaki sıklık ilişkisinin sonuncusu olan toplu anlatı (iterative narrative)

(A1/Ön), birçok kez olan bir olayın bir kez anlatılması ile ili şkilidir. Bu tür anlatılar

hem ele aldığımız hikâye gibi yazılı anlatılarda, hem de destan gibi sözlü anlatılarda

çok yaygındır.

AKT hikâyesinde: “Mında al enesin eerçip oynop keler ele / Buraya o

annesiyle beraber gelirdi (ÇA.AKT, 386)” kısmı kel-er ele/gel-irdi fiilinin -ar ele/-ir

idi geniş zamanın hikâyesi ekinin gösterdiği gibi bir tür toplu anlatıdır. Bilindiği gibi,

geniş zaman bitmemişlik, tamamlanmamışlık, bir tür süreklilik ifade eden ve aynı

zamanda aynı veya benzer olayların tekrarlanmasına işaret eden bir fiil zamanıdır. Bu

örnekte gözlemlediğimiz gibi toplu anlatıların bir özelliği özet işlevini görmeleridir.

Page 419: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

402

Bu hikâyede çok fazla karşılaştığımız toplu anlatıların oluşturduğu özetlerin

bulunduğunu söyleyebiliriz.

AK (217)

Sovhozdun cün kırkımı cılıga uşul cerde ötkörülüüçü. / Sovhoz’un koyun kırkımı her yıl burada yapılırdı (ÇA.AKT, 386).

AK (218)

Mında al enesin eerçip oynop keler ele. Enesi, Ceengül, sovhozdogu poçta bolümünün telefonistkası, ar cılı cay baştaları menen kırkınçı bolup iştey turgan... Balasın taştaar kişisi bolbogon soñ, Ceengül anı kırkınga ala barar ele. / Buraya o annesiyle beraber gelirdi. Sovhoz’un postanesinde telefoncu olan annesi Ceengül her yıl yaz aylarında koyun kırkma işlerinde yardımcı olarak çalışırdı (ÇA.AKT, 386). Çocuğunu bırakacak kimsesi olmadığı için Ceengül onu kırkıma yanında götürürdü (ÇA.AKT, 386).

Bu tür toplu anlatıların çoğu geniş zamanın hikâyesi biçimindedir. Aytmatov,

bu tür toplu anlatıları bir yandan –uuçu, -üüçü/-ır+dı, -ir+di, -ar+dı; -ar ele, -er ele/-

ar idi, -ır idi ; -y +-gan, -y + -gen, -y + -gon, -y + -gön/ vs. fiil zamanı

işaretleyicileriyle verdiği gibi, cılıga/her yıl, ar cılı/her yıl, cay baştaları menen/yaz

başlar başlamaz, emi/şimdi, uşundan baştap/o andan itibaren, -dan/-den beri/-dan/-

den beri vs. gibi sözlüksel işaretleyicilerin yardımıyla da toplu anlatıları

oluşturmuştur. Gözlemlediğimize göre, bu toplu anlatılar genelde gerilemeli

anlatılarda ortaya çıkmaktadır. Bunlardan yola çıkarak, Aytmatov’un gerilemeli

anlatılarda özetleme yöntemini kullanarak, öyküde birçok kez olan bir olayı anlatıda

tek bir kez anlatarak ve bunu dil bilgisel geniş zamanın hikâyesi biçiminde vererek,

hikâyenin geçmiş zamanı anlatan kısmı ile anlatı şimdisini kesin bir çizgiyle ayırt

etmiştir.

Page 420: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

403

3.3.4.4. Dışsal ve İçsel Toplu Anlatılar

Tekilci sahnelerin içinde de toplu kesitler bulunabilir. Bu tür toplu anlatı

kesitlerinin zamansal alanının eklendiği tekilci sahnenin zamansal alanının dışına

uzanığına veya içinde bulunduğuna göre dışsal ve içsel toplu anlatı olarak ikiye

ayrılır. Genette’in terimiyle, genelleyici veya dışsal toplu anlatıda, toplu kesitin

zamansal alanı, eklendiği sahnenin zamansal alanının oldukça ötesine uzanır. AKT

hikâyesinde de dışsal toplu anlatılarla karşılaşmak mümkündür:

AK (219)

Bular degen kıştır-caydır toodon tüşpöy, sovhozgo kelgende kimdin balası kim ekenin eç bir taanıy koyboyt. Kırkınga aydap kelgen koyun kayrışıp, şiltegen cagına cügurüp, itteri tişteşe ketse, itterin araçalap, uşintip cardamdaşıp cürsö, kaçan bolbosun karmap alıp sen kimsiñ, kaydansıñ, kay uruktansıñ deşip, surakka alıp cüdötüşöt. Kaysı gana çabandın közünö tüşpösün kıya ötpöyt. Al sözsüz anı toktotup alıp, suray baştayt: - Barakelde, cigit, atıñ kim?... Bunlar kışın – yazın dağ başında, sovhoza geldiklerinde ise kim kimin oğlu olduğunu hiçbir zaman tanımazlar....her zaman yakalayıp, sen kimsin, nerelisin, hangi boydansın diyerek sorguya çekip, canını sıkarlar. Hangi çobana yakalanırsa yakalansın, sormadan geçmez. O, mutlaka onu durdurup, sormaya başlar: - Aferin, yiğit, adın ne?... (ÇA.AKT, 390).

Burada anlatı şimdisi olarak kabul ettiğimiz ve geçmiş zamanın hikâyesi

biçiminde sunulan kesitte araya AK (219)’un girmesiyle hikâyenin genel akışı

bozulur, anlatıcı “Mına menin atam!”— dep köñülündö maktana ketti. Mına, ata

degen uşul! Atası cok calgız dep kordogon baldar emi körüp alsın! Emi alar tiyip

gana körsün!/ “ İşte, benim babam!” – diye hayalinde övünüyordu. İşte, baba budur.

Babasız diye ona takılanlar şimdi görsünler! Şimdi onlar bir takılsın bakalım!

diyerek ağılda film izlemekte olan çocuğun duygularını aktarırken, birden Uşunda

oturgan çabandar da bilsin, körsün./ Burada oturan çobanlar da öğrensin, görsünler

diyerek çocuğun eski günlük hayatına (AK (219)’a) geçiş yapar. Bu gerilemenin

burada üstlendiği özel görevi vardır. Yazar çocuğun geçmişine dönerek, babasız

Page 421: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

404

büyümenin çocuğun psikolojisini nasıl etkilediği ile şimdi bir anda “babalı” olması ile

gelişen duygularını karşılaştırarak, bu şekilde okurun çocuğun psikolojik durumunu

daha iyi anlamasını sağlamaktadır. Böylece, gerilemeli anlatım biçiminde verilen bu

kesitin zamansal alanı, kendisinin eklendiği film sahnesinin zamansal alanından

oldukça geriye gitmekte; bu şekilde film sahnesiyle hiçbir ilişkisi olmayan bir sahne

anlatılmaktadır.

Bunların dışında Aytmatov, içsel gerileme tekniğinde olduğu gibi, içinde

bulunduğu sahnenin zamansal alanından dışarı çıkmayan, içsel toplu tekniğinden de

yararlanarak, bu şekilde aşağıdaki AK (220)’de gördüğümüz gibi, çocuğu acı

gerçekle karşılaşmaya hazırlamaktadır.

AK (220)

- Siler körgön coksuñarbı, oşol menin atam bolçu! Anı pulemet menen atpadıbı, al ölbödübü! – dep, kişiler unçukpagan sayın küçöp, alardın ün katpaganına ızalanıp, bular emne üçün menin atamdı caktırışpayt, emne üçün anı maktaşpayt degen oy menen kayta-kayta: "Al ölbödübü! Al ölbödübü!" — dep cattı./ - Siz de gördünüz değil mi, o benim babamdı! Onu makineli tüfekle vurdular ya, onu öldürdüler ya! insanlar sustukça o daha da coşup, onların niçin bir şeyler söylemediğine gücenip, bunlar neden benim kadar sevinmiyorlar, neden benim babamı övmüyorlar düşüncesiyle tekrar tekrar, “Onu öldürdüler! O ölmüştü ya!” diyordu (ÇA. AKT, 394).

AK (220)’deki unçukpagan sayın/ sustukça, kayta-kayta/tekrar tekrar gibi altı

çizilen sözcüklerin anlamından da bir toplulamanın, tekrarlanan görünüşün olduğu

anlaşılmaktadır. Ancak, bu durumda, AK (219)’dan farklı olarak, toplu kesitin

zamansal alanı kendisinin eklendiği film izleme sahnesinin zamansal alanından öteye

gitmemektedir.

Ayrıca tek bir tekilci sahnede yukarıda sözü edilen toplu anlatının her iki türü

de yer alabilir. Ancak, Atadan Kalgan Tuyak hikâyesinde hem dışsal, hem de içsel

Page 422: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

405

toplu sahnelerin bulunmasına karşın her ikisinin de bir arada, aynı tekilci bir sahnede

yer aldığı anlatı kesiti bulunmamaktadır.

3.3.4.5. Sahte Toplu Anlatı

Tekilci, yinelemeli ve toplu anlatıların ÇA.AKT hikâyesinde sıkça kullanılan bir

anlatı tekniği olarak karşımıza çıkmasına karşın, sahte toplu anlatı tekniği nispeten

daha az başvurulan bir anlatı tekniğidir.

AK (221)

Bular degen kıştır-caydır toodon tüşpöy, sovhozgo kelgende kimdin balası kim ekenin eç bir taanıy koyboyt. Kırkınga aydap kelgen koyun kayrışıp, şiltegen cagına cügurüp, itteri tişteşe ketse, itterin araçalap, uşintip cardamdaşıp cürsö, kaçan bolbosun karmap alıp sen kimsiñ, kaydansıñ, kay uruktansıñ deşip, surakka alıp cüdötüşöt. Kaysı gana çabandın közünö tüşpösün kıya ötpöyt. Al sözsüz anı toktotup alıp, suray baştayt: [A] - Barakelde, cigit, atıñ kim! - Avalbek. - Kimdin balasısıñ? [B] Bul suroogo cetkende Avalbek çekçeyip turup cooptu tak aytat: [C] - Men Toktosundun balasımın! [D] Çabandar iyin kısışıp, adegende añkayıp kalışat. [E] - Toktosundun? Koyo turçu,— eerden cakındaşa eñkeyip kayra takıp suraşat. [F] - Kaysı Toktosun? [G] - Men Toktosundun balasımın!— dep, tigi dagı da kaytalayt. [H] Kişiler surasa uşintip aytıp cür dep üyrötüşkön. [İ] Ceengül da,— özgöçö eki közü kör çoñ enesi bar emespi,— al anın kulagın çoyup catıp: "Atandın atın unutpa, aytıp cür!" — dep, abdan dayındagan. [J] Kempir açuuluu özü...(s.390) - A-a, turatur, turatur, sen aligi poçtodo tilipon urgan kelindin balası emessiñbi? Aytam da. Oşondoy emespi, tuurabı? [K] - Cok men Toktosundun balasımın!— dep, tigi kayra kaytpay kögöröt.[L] Oşondo çabandar bir nerseni tuyganday öz ara cılmayışıp: - Tuura, sen Toktosundun balasısıñ. Bali, atanın uulu degen uşul. Aman bol,— deşet.[M] —Biz seni kanter eken dep, sınap catpaybızbı. Taarınba. Cıl on eki ay toodobuz, siler bolso mınday çöptöy şuudurap çoñoyot ekensiñer. Bala-çakanı taanıbay da kalat ekenbiz, işi kılıp aman bolgula.[N] Uşundan kiyin alar dagı öz ara şıbıraşa kalıp, bir az ötkön soñ bala tigindey oynop ketti go degen kıyas menen uguza-uguza süylöşüp, anın atası Toktosundu kep kılışat. [O] Kim ele, kaydan ele, köpkö çeyin kabak çıtışıp, anan barıp esteşip, anan barıp baş iykeşip, kayran cigit deşip, çıraktay capcaş ketpedi bele frontko... - Enesi biröögö tiyip albaybı, cesir otura berebi, caş başı menen... - Al öz işi da. Anı tergep keregi emne. Ümütü bardır. Kaydan dep bolot. Bul kıyamatta öldü degender tiruu kalıp, kelip catpaybı çetinen.

Page 423: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

406

- Oşonu ayt. Balası da testiyer bolup kalıptır. Ene imerçikteyt emespi mındayda... Kiçinesinen şagı sınbasın deyt go... - Emnesi bolso da artında tuyagı bar eken. Mına, a-bu degençe adam bolot. Men balançanın balasımın dep takıldap turbaybı. Bul da bolso ırıskı, peşenedegi... A boydok ketkenderibiz kança ele. Kanakey, ketti, atı öçtü, izi cogoldu... [P] Çoñ kişilerdin bul kepterin birin tüşünsö, birin tüşünböy öz aldınça büdömük oygo batıp, ata degen kanday boldu ekey, al emne üçün kelbeyt dep, oşogo ızalanıp, tuyuk sanaa köñülün ooruta turgan.[Q] Mına emi al da ataluu bolup çıktı. Enesi: "Tiginogu senin atañ",— degenden beri, ekrandagı soldat anın atası boldu.[R] Bunlar kışın-yazın dağ başında, sovhoza geldiklerinde ise kim kimin oğlu olduğunu hiçbir zaman tanıyamazlar. Kırkmak için getirdikleri koyunlarını çevirmeye yardımcı olup, gösterdikleri tarafa koşup, köpekleri kavga ederse onları ayırıp, böyle yardım ederken, her zaman yakalayıp, sen kimsin, nerelisin, hangi boydansın diyerek sorguya çekip, canını sıkarlar. Hangi çoban olursa olsun, gözüne takılırsa yanından öylesine geçmez. Mutlaka onu durdurup, sorgulamaya başlar . [A] - Aferin, yiğit, adın ne? - Avalbek. - Kimin oğlusun? [B] Bu soruya gelince Avalbek gözlerini büyük açıp, tam bastırarak cevaplar. [C] - Ben Toktosun’un oğluyum! [D] Çobanlar omuzlarını kasıp, önce şaşırırlar . [E] - Toktosun’un? Dur bakalım, - eğerlerinden eğilip yaklaşarak tekrar sorarlar. [F] - Hangi Toktosun? [G] - Ben Toktosun’un oğluyum! diye öteki de bir kez daha tekrarlar .[H] Kişiler sorduğunda böyle söyleyeceksin diye öğretmişlerdi . [İ] Hem Ceengül, ayrıca onun iki gözü kör büyük annesi vardır ya, - o, çocuğun kulaklarından çekerek, - “Babanın ismini asla unutma, her zaman aklında olsun!” diye sıkı tembihlemişti .[J] Yaşlı kadın çok sinirlidir kendisi... – Ha – a, dur hele, dur, sen o postanede çalışan telefoncu kadının oğlu değil misin? Evet, evet. Öyle değil mi? [K] - Hayır, ben Toktosun’un oğluyum! diye çocuk da direnir . [L] O zaman çobanlar durumu kavrayıp, kendi aralarında gülümseyip, - Doğru ya, sen Toktosun’un oğlusun. Maşallah, babanın oğlu demek budur işte. Selamet ol, derler– [M] Biz seni ne yapacakmış diye sınamak istedik. Gücenme. Biz bütün yılı dağda geçiriyoruz, siz ise ot gibi çabuk büyüyorsunuz. Çoluk-çocuğu tanımak zor oluyor doğrusu, ne de olsa selamette kalın. [N] Bundan sonra onlar kendi aralarında fısıldayarak konuşup, biraz geçtikten sonra çocuk uzaklaşıp oynuyordur düşüncesiyle yüksek sesle konuşup, onun babası Toktosun’dan söz ederler. [O] Kimdi, nereliydi, diye bir süre kaşlarını çattılar, sonra hatırlayarak kafalarını sallayıp zavallı yiğit, deyip, çıra gibi gencecikken gitmemiş miydi savaş cephesine... - Annesi evlenseydi biriyle, dul mu otursun, daha gençtir.... - O, onun işi. Onun özelini karıştırmanın ne faydası var. Umudu vardır. Ne bilirsin. Bu alamette öldü diyenler de hayatta kalıp, geliyorlar ya sırayla. - Evet, öyle ya. Oğlu da büyümüş. Anne çekinir böyle durumlarda.. Küçük yaşında incinmesini istemiyor olmalı... - Ne de olsa dünyaya bir çocuk bırakmış. İşte göz açıp kapayınca büyür , adam olur. Ben falanın oğluyum diye adını gururla taşıdığına baksan a. Bu da olsa bir rızktır alnına yazılan... Evlenmeden bekar gidenler de ne kadar çoktu. Bak, gitti, adını yaşatamadı, izi de kayboldu... [P]

Page 424: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

407

Büyük insanların bu sözlerinin birini anlarsa, diğerini anlayamayıp, kendi kendine belirsiz düşünceye dalıp, baba denen şey nasıl bir şeymiş, o neden gelmiyor diye gücenip, bitmez kaygı kalbini sızlatırdı . [Q] İşte şimdi o da babalı oluverdi. Annesinin “İşte o senin baban” dediğinden beri ekrandaki asker onun babası olmuştu. [R]

Bu büyük dışsal gerileme ve sahneleme örneği olarak belirlediğimiz bu anlatı

kesitini görüldüğü gibi [A], [B], [C]... olmak üzere on sekiz ayrı kısıma ayırdık.

Ayrıca, bu kısımların yüklemlerini kalın yazı tipiyle, sözlüksel zaman

işaretleyicilerini ise altını çizerek işaretledik. Buna bağlı olarak, [A] kısmı olumsuz

anlamlı geniş zaman ekli bir toplu anlatı biçiminde verilmiştir. bu toplu anlatının

anlamı hemen öncesinde nitelendirici görevinde bulunan sözlüksel işaretleyici ile

kuvvetlendirilmiştir. Eç bir taanıy koyboyt ‘hiçbir zaman tanıyamazlar’, ancak bunun

göreceli olarak söylenmiş olduğunu okur anlar. Çünkü gerçekte her zaman

çobanlardan hiçbiri çocukların hiçbirini tanıyamamış olması biraz abartıdır. Bununla

aslında bir sahte toplu anlatı meydana gelmektedir. Sahte toplulama, Genette’in

belirttiği gibi, tipik olarak kelime kelimesine değil mecazi olarak algılanması gereken

bir anlatı retoriğini oluşturur. Ayrıca, Genette, bir anlatı geniş zamanda sunulurken,

birden görülen geçmiş zamana kayması veya bunun tersine yapılması ile de sahte

toplu anlatının meydana gelebileceğini belirtmiştir (1980: 122).

Buna göre yukarıdaki AK (221) tam bir sahte toplu anlatı örneğidir. Zira, bu

anlatı kesiti [İ] ve [J] kısımları hariç, genel olarak geniş zaman ve şimdiki zamanın

birbirini izlemesi üzerine kurulmuştur.

3.3.4.6. Toplu Anlatılarda Belirleme ve Tanımlama

Aytmatov, AKT hikâyesinde yukarıda çok sayıda örneğini gördüğümüz gibi,

toplulama tekniğinden oldukça sık ve başarılı bir şekilde yararlanmıştır.

Page 425: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

408

AK (222)

Enesi, Ceengül, sovхozdogu poçta bolümünün telefonistkası, ar cılı cay baştaları menen kırkınçı bolup iştey turgan. Sovhoz’un postanesinde telefoncu olan annesi Ceengül her yıl yaz aylarında koyun kırkma işlerinde yardımcı olarak çalışırdı (ÇA.AKT, 386).

AK (222)’deki “her yıl yaz aylarında” ifadesi belirleme (determination)

görevini yapmaktadır; olay her yıl gelen yaz aylarının birinde, yani Haziran ayı ile

Eylül ayları arasında gerçekleşmektedir. Bu belirlemede zamansal sınır örtük

kalmaktadır; olayın başlangıcı ve sonu kesin bir tarih veya süre ile belirtilmemekle

birlikte tamamen belirsiz de değildir.

AK (223)

Sovhozdun cün kırkımı cılıga uşul cerde ötkörülüüçü. Sovhoz’un koyun kırkımı her yıl burada yapılırdı (ÇA.AKT, 386)...

AK (224)

Mına uşunday kündördün birinde çoñ kaşarga köçmö kinonun maşinası kelip kalsa bolobu./ İşte böyle günlerden birinde büyük ağıla gezici sinemacıların arabası gelmez mi (ÇA.AKT, 387)...

AK (225)

Kino cumuştan kiyin baştaldı. Film işten sonra başladı (ÇA.AKT, 387)...

AK (226)

Ay öydölöp kalgan eken. Töbödö da, kaptalda da beykut cıldızdar beykut betpagıp, bul düynödön eç bir kabarı coktoy — alısta. Ay epeyce yükselmişti. Tepede ve uzaklarda yıldızlar ışıldayıp, dünyadan habersiz göz kırpmaktalar. Karanlık gecenin ötesinde tâ yükseklerde. (ÇA.AKT, 395)

bu anlatı kesitlerindeki altı çizilmiş ifadelere sırayla baktığımızda bir genelleme biçiminde

de olsa zamanda bir kesinlik vardır: her yıl, işte böyle günlerden birinde, işten sonra ve

anlatının sonundaki ay epeyce yükselmişti ifadelerinden her yıl yaz aylarında yapılan koyun

kırkımı günlerinden birinde işten sonra başlayıp, gece yarısına kadar olup biten bir olaydan

bahsedilmiş olduğu anlaşılmaktadır.

Page 426: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

409

Yukarıdaki (223), (224), (225) ve (226) numaralı anlatı kesitlerinde,

Genette’in terminolojisine göre tanımlama olarak nitelendireceğimiz ve yukarıda

gösterdiğimiz her yıl, işte böyle günlerden birinde, işten sonra, ay epeyce yükselmişti vs.

ifadeleri nispeten kesinlik bildiren tanımlamalardır. Bunlardan ilk ikisi: her yıl, işte

böyle günlerden birinde toplu; sonraki ikisi: işten sonra, ay epeyce yükselmişti ise tekilci

sahnelerdir. Tanımlamalar bununla birlikte bazen, belli günlerde, sık sık zarfları ile

gösterildiğinde belirsiz olabilir, örneğin:

AK (227)

Keede Ceengül selt etip çoçup, alda kaydan çıga kelgen tankanın ok atar oozu alardı közdöy meelep burulganda, uulun booruna bekemireek kısıp, ok tiyip ketçüdöy caltanıp, cımırılıp ketet. Bazen Ceengül korkuyla irkilip, nereden çıktığı belirsiz bir tankın namlusu üzerine doğru döndüğünde, ona ateş açılacak gibi korkarak çocuğuna sarılıyordu. (ÇA.AKT, 388)

Anlatının uzanımı (extension) da kesin olmamakla birlikte birkaç saatle;

filmin gelmesi ve birinci bölümünden sonra Avalbek’in evine geri dönmesiyle

sınırlanmaktadır.

3.3.4.7. Anlatıda Birbirini İzleme ve GeçişTekniği

Klasik anlatılar genelde sahne ve özet tekniklerinin birbirini izlemesi üzerine kurulur.

Ancak, Aytmatov’un anlatısı yapı bakımından klasik bir anlatı örneğini oluştursa bile,

anlatı sahne ve özet değişiminden daha çok, tekilci ve toplu anlatıların birbirini

izlemesi üzerine kurulduğunu söyleyebiliriz. Bu duruma sıra bölümünü incelerken

tanık olduğumuz gerilemeli anlatıların genelde geniş zamanın hikâyesi biçiminde

verilerek, aynı zamanda bir tür toplu anlatıları teşkil ettikleri; bununla birlikte,

gerilemelerden tekrar anlatı şimdisine geçildiği gibi durumlarla açıklık getirilebilir.

Page 427: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

410

AKT hikâyesi, belirtildiği gibi, neredeyse baştan sona tekilci anlatı ve toplu

anlatıların birbirini izlemesi üzerine kurulmuştur; örneğin, hikâyenin 1. ve 2.

paragrafı tekilci sahne biçiminde ve 1. paragrafı geçmiş zamanın hikâyesi ile; İkinci

paragrafı (Sovhozdun cün kırkımı cılıga uşul cerde ötkörülüüçü/ Sovhoz’un koyun

kırkımı her yıl burada yapılırdı. cümlesi hariç; bu cümle geniş zamanın hikâyesi ile,

dolayısıyla bir toplu anlatı biçiminde verilmiştir) şimdiki zaman biçiminde verildiyse,

onu takip eden 3. paragrafta anlatıcı geçmişe dönüş yapar ve bu geçmişe dönüş bir tür

toplu anlatı biçiminde, yani geniş zamanın hikâyesi ile aktarılır. Tezin 3. Bölümünün

3.1.4.4. Gerileme adını verdiğimiz altbölümünde verdiğimiz AK (64)’teki (bkz. s.

257) anlatı şimdisini takip eden ve [G]’de [J]’ye kadar iki paragraftan oluşan bu

büyük gerilemenin ardından tekrar anlatı şimdisine geçilir ve bu anlatı şimdisi

yukarıdaki 1. paragrafta olduğu gibi geçmiş zamanın hikâyesi ile tekilci sahne

biçiminde sunulur. Başka bir ifade ile, anlatı şimdisinde bulunan anlatıcının hikâyenin

ana konusu olan olayın nerede ve ne zaman gerçekleştiğini anlatırken birden

hikâyenin baş kahramanları olan Avalbek ve annesi Ceengül’ün geçmişine, savaştan

sonraki köy hayatına geçiş yapar. Bu gerilemeyi yukarıda belirttiğimiz gibi iki

paragrafta anlatır, sonra tekrar anlatı şimdisine, yani köye seyyar film arabasının

gelmesi ve filmin başlaması olayına geri döner. Bu tür geçişler iki zaman biçiminin

birbirini izlemesiyle neredeyse hikâyenin sonuna kadar devam eder.

Bunun yanı sıra, hikâyede bazı durumlarda, aynı zaman dilimine işaret eden

kesitte bile farklı zaman biçimleri kullanılabilmektedir. Aytmatov bu şekilde aynı

kesit içinde farklı zaman işaretleyicilerine yer vererek birbirini izleme ve geçiş gibi

anlatım tekniklerinden de başarılı bir şekilde yararlanmıştır. AK (228)’de bunu

görürüz:

Page 428: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

411

AK (228)

Bul okuya ayıldın sırtında turgan çoñ kaşarda cün kırkuuda bolgon iş. Sovhozdun cün kırkımı cılıga uşul cerde ötkörülüüçü Kamış menen cabılgan töbösü kiyin şiferge almaştırılganı bolboso, çoñ kaşar azır da ordunda, adırdan tüşö bergen etekte, col boyunda turat../ Bu olay köyün tâ ilerisindeki kırda ağarıp görünen büyük ağılda koyun kırkımında olan bir iştir. Sovhoz’un koyun kırkımı her yıl burada yapılırdı Kamışla örtülen tepesi sonradan kiremitle değiştirildiği olmasa, büyük ağıl hâlâ da yerinde, kırdan inince hemen etekte, yol kenarında duruyor. (ÇA.AÇ, 386).

AK (228)’de zaman akışına işaret eden fiiller italik yazıyla işaretlenmiştir. Bu

fiillerde kullanılan zaman eklerine ve cümlenin anlamına bakıldığında ilk kısım

şimdiki zamanda verilirken, ikinci kısımda geçmiş zamanın hikâyesine

(ötkörülüüçü/yapılırdı) geçiş yapılmakta; üçüncü kısımda ise tekrar anlatı şimdisine,

yani şimdiki zamana (turat/duruyor) geçilmektedir.

AK (229)

Avalbek okko uçuunun başkaça da türün bile turgan. Misalı, aytalı, içke ok tiydi. Mınday uçurda aligidey tapatandan ketiş carabayt. Adegende içti mıkçıy karmap, anan beti-başıñdı tırıştırıp, tişiñdi kıçıratıp, kuskuñ kelgendey ulam eñkeyip, ulam teñsele berip, anan şalak etip koldon kuraldı tüşürüp, oşondon kiyin cıgılış kerek. Mındayda özü bir az cata tüşüp, co-o men ölgön cokmun dep, tura cügürüp soguşka kirer ele. Tigiler bolso turbay cata beret eken. Ayırması oşol./ Avalbek vurulup düşmenin farklı bir şeklini de biliyordu. Örneğin, diyelim ki, karnından vuruldu. Böyle anlarda deminki gibi birden düşüvermek olmaz. İlk önce karnını elleriyle sıkıştıra tutar, daha sonra yüzünü başını buruşturup, dişlerini gıcırdatıp, kusmak ister gibi yavaşça eğilir, gittikçe sallanarak, sonra elindeki tüfeği bırakıp, ondan sonra yavaşça yıkılmalıdır. Böyle zamanlarda o biraz sonra, hayır ben ölmedim diye kalkıp, tekrar savaşa girerdi. Filmdekiler ise bir daha kalkmıyorlardı. Farkı budur (ÇA. AKT, 388).

AK (229)’daki altı çizilen ifadelerden de anlaşıldığı gibi, geniş zamanın

hikâyesi ile görülen geçmiş zaman birbiriyle nöbetleşerek kullanılmıştır. Aytmatov,

bu şekilde zamanları sık sık değiştirerek, hikâyenin canlılığını, devingenliğini

korumuş, bu şekilde okurun da uyanık kalmasını sağlamıştır.

Aytmatov’un kullandığı tekniklerin her biri değişik anlam ve görev

üstlenmektedir. Yukarıda gösterdiğimiz yinelemelerin de kendince anlamı, işlevi

Page 429: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

412

vardır. Aytmatov, yineleme tekniğinden yararlanarak, yukarıda belirttiğimiz gibi,

anlatı için gerekli bazı bilgilerin sahneye daha sağlam yerleştirilmesini sağlamış,

okura olay akışındaki değişiklikleri, söylemek ve vermek istediği mesajını

vurgulayarak ve okurun dikkatini aynı noktaya odaklamak suretiyle anlatının birliğini

hissettirmiştir.

Böylece, anlatının ritmini zamanla oynamalar olarak belirlediğimiz sıra, süre

ve sıklık kategorileri oluşturmaktadır. Anlatıda zaman konusunu böylece kısaca

özetleyecek olursak, yazar, bir öyküyü anlatırken olayları kronolojik sırasıyla

verebileceği gibi, zamanda ileri veya geri hareket edebilir, geçmişte olan olayı

sonradan anlatacağı gibi, sonradan olacak olayları önceden de verebilir. Aynı şekilde,

bir olayı sayfalarca (destanda veya sözlü anlatıda ise saatlerce veya günlerce)

anlatabileceği gibi, bazen de öykü zamanında uzun bir sürede geçen bir olayı

kısaltarak, özetleyebilir de. Ayrıca, seçimine bağlı olarak veya dikkatsizliğinden bir

olayı defalarca anlatabilir veya öyküde birçok kez meydana gelen aynı veya benzer

olayları toplu olarak bir kez anlatabilir. Tüm bu zamanla oynamalar anlatının estetik

etkisine ve anlamına katkıda bulunan önemli ritmik öğelerdir.

Page 430: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

4. Bölüm Er Töştük ve Manas Destanları ile Atadan Kalgan Tuyak

Hikâyesinde Zaman Karşılaştırması

Zaman anlatının olmazsa olmaz öğelerinden en önemlisidir. Genette’in de belirttiği

gibi, bir hikâye nerede geçtiği belirtilmeden yazılabilir ama ne zaman gerçekleştiği

belirtilmeden asla yazılamaz. Açık veya örtük zaman işaretleyicileri bulunmasa bile,

zaman nesnelerde, şahıslarda kendi ifadesini bulur. Mehmet Tekin’in belirtti ği gibi,

destandan romana kadar uzanan ‘anlatı’ yapılarının ‘zaman’ gerçeğinden

soyutlanarak inşa edilmesi mümkün değildir. Anlatı zamana bağlı olarak düşünülür

ve anlatıyı teşkil eden öykü mutlaka belirli veya belirsiz bir zaman içinde gerçekleşir.

Buna bağlı olarak anlatı biliminde zaman kategorisi altında öyküdeki olayların

zamansal sıralamaları, süresi ve sıklığı anlatıya nasıl aktarılmakta ve hangi dil

bilgisel vasıtaların yardımıyla verilmekte olduğu meseleleri araştırılır.

Tezin bu bölümünde anlatı zamanının ikili tabiatı, öykü zamanı ile anlatı

zamanı, ele aldığımız dört eserin zamansal yapısı hem anlatı bilimsel bakımdan, hem

de dil bilgisel bakımdan karşılaştırılmıştır.

Destan bir sözlü kültür ürünü, hikâye ise yazılı edebiyat eseri olduğundan

zaman kavramı bu iki türde farklı kavramlarla ifadelendirilmiştir. Başka bir ifade ile,

hikâye ve romandan, yani yazılı anlatı metinlerinden farklı olarak destanda öykü

zamanı, anlatı zamanı ve okuma zamanlarının yerini destan zamanı, destancı zamanı

ve dinleyici zamanı almaktadır.

SK.ET parçasında destan zamanı Kökötöy hanın yoğ aşındaki pehlivan güreşi

zamanıdır. SK.KA ve ÇV.KA’dan farklı olarak bu parçada destan zamanı daha kısa,

Page 431: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

414

daha az bir süreyi; tek güreş sahnesini ele almıştır. Anlatıcı bu zamandan söz

ederken, -GandA zarf fiilini tercih etmiştir.

AK (230)

Kökötöy aşı bolgondo, Kökötöy aşı olduğunda, Kapır menen musulman Kâfir ile Müslüman Kara kurttay kıcıldap, Siyah böcek gibi çoğalıp, Kaynap cerge tolgondo. Kaynayıp yere dolduğunda. Kökötöydün aşında, Kökötöy’ün aşında Kapır menen musulman Kafir ile Müslüman Kaş kaytarar bir can cok, Geri çevirecek bir canlı bile yok, Kabılan Manas başında. Kaplan Manas işin başında. (SK. ET,

12)

Ancak, yine aynı anlatıcı SK.KA parçasında destan zamanını anlatmak için genelde

AK (231)’den görüldüğü gibi, rivayet (can eken ‘biriymi ş’) çekiminden

yararlanmıştır. Bu bir yandan, AK (230)’da olduğu gibi, destancının destan zamanını

dinleyiciye/okura daha yakınlaştırma arzusundan kaynaklanmış olabileceği gibi,

diğer yandan da SK.ET’nın tek bir olay üzerine, SK.KA’nın da çok fazla ve

karmaşık olaylar üzerinde gelişmiş olduğundan destancının bu olayların aslında bir

rivayet olduğunu belirtmek istemesinden de kaynaklanmış olabilir:

AK (231)

Kökötöy attuu can eken, Kökötöy adında biriymi ş Dünüyögö Kökötöy Dünyaya Kökötöy. Türkük bolgon bay eken. Direk olacak kadar zenginmiş. Eski Taşken, Çıyırçıkta Eski Taşkent, Çıyırçık’ı Cerdep turgan bay eken.... Mesken edinen zengin imiş... (SK.KA, 5)

Aşağıdaki AK (232)’de de Çokan’ın anlatıcısının da destanı anlatmak için

rivayet çekimine başvurmuş olduğu görülmektedir. Bu iki kesitin zamansal yapısını

karşılaştırdığımızda her ikisinde de belirsizlik ifade den eken yardımcı fiilinin

isimlerle birlikte kullanılmış olduğunu görmekteyiz: AK (231)’de, can eken

‘biriymi ş’, bay eken ‘zenginmiş’; AK (232)’de kaşı eken ‘kaşıymış’, başı eken

‘başıymış’.

Page 432: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

415

AK (232)

Altın eerdin kaşı eken, Altın eyerin kaşıymış, Ata curttun başı eken. Anayurdun başıymış. Kümuş eerdin kaşı eken, Gümüş eyerin başıymış, Tün tüşkön kalıñ köp nogoy Kuzeydeki kalabalık Nogay Curttun başı eken. Halkının başıymış. Kökötöydöy handarıñ Kökötöy denen hanınız Emi, alattap ötmöy boluptur. Şimdi, dünyaya gözünü yummak

üzereymiş (ÇV.KA, 10)

ÇA.AKT’da ise öykü zamanını Aytmatov yukarıdaki 3 destan parçalarından

daha farklı biçimde kurgulamıştır. Öykü zamanını anlatmak için genelde AK (233)’te

koyu olarak işaretlediğimiz kelimelerde; ötkörülüüçü ‘yapılırdı’ gibi sürekli geçmiş

zaman çekimi ve keler ele ‘gelirdi’ gibi geniş zamanın hikâyesi çekimini

kullanmıştır.

AK (233)

Sovhozdun cün kırkımı cılıga uşul cerde ötkörülüüçü. Mında al enesin eerçip oynop keler ele. Enesi, Ceengül, sovhozdogu poçta bolümünün telefonistkası, ar cılı cay baştaları menen kırkınçı bolup iştey turgan. Anı üçün Ceengül otpuskasın alıp, aga koşumça koş aydoo, tuut maalında erteden-keçke: "Aloo ele! Aloo!— dep alloolop tuş-tuştan cabalaktagan aşıgış kabarlardı, buyruktardı, kala berse sen-men deşken aytışuulardı birine-birin toktotpoy tezinen baylanıştırıp, dem alışsız iştegen kündörü, tündörü üçün ubaktısın eselep, kırkın baştaları menen ayagına çeyin künün koyo berbey kelip iştep cürçü... Oñoy beken can bakmak degendey, calgız boy cesir ayal uşunu menen eptep tüzügüröök ookat kıluunun dalalatında. Cün kırkuunun akısı – iştegen emgegine caraşa emespi. Köp işteseñ –köp, az işteseñ – az alasıñ. Kışkı kamın Ceengül çınında uşul cerden taba turgan. Bir üydö eki can bolso da, otun-suu, kiyim-keçek sıyaktuu üy tiriçiliginin esebi bütöbü... Balasın taştaar kişisi bolbogon soñ, Ceengül anı kırkınga ala barar ele. Al emi Avalbek üçün bul mezgil çeksiz erkindiktin dooru. Mınday cırgaldı kim körsün! "Koy-ay degen kişi cok, kün cıluu, alardan koroo-koroo koy birinin argınan biri aydalıp, "Ay, bala! Kayrı, tos!" – deşse şiltegen cakka tızıldata cügürüp, araba, maşina degen biri kelip, biri ketip, ıgı kelgende araba (s.386) artına carmaşa da kalıp, aytoor baka-şaka düynönün kızıgına batıp, kereli-keçke özünö okşop eerçiy kelgen baldar menen karala-torala bolup oynogonu-oynogon.

Sovhoz’un koyun kırkımı her yıl burada yapılırdı . Buraya o annesiyle beraber gelirdi. Sovhoz’un postanesinde telefoncu olan annesi Ceengül her yıl yaz aylarında koyun kırkma işlerinde yardımcı olarak çalışırdı . Bunun için Ceengül yıllık iznini alıp, buna ek olarak ekin ekme, koyunların kuzulama zamanlarında sabahtan akşama kadar “Alo, alo!” deyip, her taraftan hücum eden acil haberleri, emirleri, hatta sen-ben deyip kavga edenleri birbirine geciktirmeden bağlayıp, izinsiz gece gündüz çalışan fazla mesailerini de yıllık iznine ekler, böylece kırkma zamanında günlerini sonuna kadar kullanıp çalışırdı ... Kolay mı geçinmek, dul kadın bununla biraz iyi geçinmenin derdinde. Kırkmanın ücreti de

Page 433: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

416

harcadığı emeğe göredir ya. Çok çalışırsan çok, az çalışırsan az alırsın. Kışa hazırlığı Ceengül aslında buradan bulduğu kazancıyla yapardı. Bir evde sadece iki can olsa bile, odun-su, giyim-kuşam gibi harcamaların hesabı biter mi... Çocuğunu bırakacak kimsesi olmadığı için Ceengül onu kırkıma yanında götürürdü . Ancak Avalbek için bu mevsim sınırsız özgürlüğün zamanıdır. Böyle bir rahatlık olur mu! “Yapma-etme” diyen kişi yok, hava sıcak, ağıl dolusu koyunların peşinden koşup, “Hey, yavrum! Geri çevir, yolunu kapat!” dediklerinde, gösterdikleri tarafa doğru koşup, ara sıra biri gelip, biri giden arabaların arkasına yapışıp, yani kısacası eğlenceli karmakarışık hayatın tadını çıkarır, kendisi gibi anneleriyle gelen çocuklarla sabahtan akşama kadar toz toprağa bulanıp oynar dururdu. İşte böyle günlerden birinde büyük ağıla gezici sinemacıların arabası gelmez mi (ÇA.AKT, 386).

SK.ET, SK.KA, ÇV.KA ve ÇA.AKT’da destancı ve anlatıcı zamanına işaret

eden anlatı kesitlerine baktığımızda destanların genelde birbirine benzer dil

kullanmış olduğu görülmüştür:

AK (234)

Mancuulardın Neskara Mancuular’ın Neskara’sı Bul sözdü ugup alıptır, Bu sözü duymuştur , «Kalmaktardın kan Coloy “Kalmakların han Coloy Kaçan baydañ tiyet», — dep, Ne zaman yararın dokunur”

diye, Kayrat aytıp barıptır . Teskin etmeye gitmiştir . «Kalıñ düynö, sansız mal “Çok dünya, sayısız zenginlik Kökötöygö saydı», — dep, Kökötöy’e saldırdı” diye, Coloy ugup kalıptır . Coloy duymuştur . (SK.ET, 13)

AK (235)

Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun Maanikerdi mingende, Maaniker’i bindiğinde, Tögöröktün tört burçun Dünyanın dört köşesini Tört aylana kıdırıp, Dört dolanıp dolaşıp, Katın izdep cürgöndö,... Kadın arayışında gezerken,... Kan Kökötöy ölüptür Han Kökötöy vefat etmiş Kökötöy ölüp catkanda Kökötöy öldükten sonra Bokmurunu keliptir .... Oğlu Bokmurun gelmiş...

(SK.KA, 6)

AK (236)

Kökötöydöy handarıñ Kökötöy adlı hanınız Emi, alattan ötmöy boluptur . Artık, bu dünyadan geçecek

olmuş. (ÇV.KA, 10)

Page 434: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

417

Yukarıdaki SK.ET’dan alınmış AK (234), SK.KA’dan alınmış AK (235) ve

ÇV.KA’dan alınmış AK (236)’ya sırayla baktığımızda üç destanın anlatıcısının da

anlatı zamanı (anlatı zamanı için destanlarda destancı zamanı kavramını kabul

ettiğimizi daha önce belirtmiştik) için genelde (–A/ - y +) – IptIr belirsiz geçmiş

zaman çekimini tercih ettikleri görülmüştür. Yazılı kültür ürünü olan aşağıdaki

ÇA.AKT’dan alıntıladığımız AK (237)’de ise yazar anlatı zamanı için calpı ötkön

çak ‘genel geçmiş zaman’ anlamlı sıfat fiil bolgon ‘olan’ ile birlikte görülen iş ‘i ştir’

isim yüklemini kullanmıştır.

AK (237)

Bul okuya ayıldın sırtında turgan çoñ kaşarda cün kırkuuda bolgon iş../ Bu olay köyün tâ ilerisindeki kırda ağarıp görünen büyük ağılda koyun kırkımında olan bir iştir (ÇA.AKT, 386).

Böylece, destan zamanı ve destancı zamanını ayırt etmek için destanlarda

genelde birbirine benzer teknikler kullanılırken, hikâyede ise daha farklı dil

kullanımı görülmüştür. Bu ise iki farklı türün; yazılı ve sözlü kültürün ürünleri

olmalarından kaynaklanan bir durumdur.

4.1. Er Töştük ve Manas Destanları ile Atadan Kalgan Tuyak Hikâyesinde

Sıra

Tezin 3. bölümündeki incelememiz sonucunda SK.ET, SK.KA ve ÇV.KA destan

parçalarında zamanın ele alınışı, sıra bakımından daha düz kronolojiye uyarak

anlatılması, duraklama, sahne, özet ve eksilti tekniklerinden belirli oranda

yararlanmaları, nefes alma zamanına sıkça başvurmaları vb. gibi birçok

benzerliklerinin yanı sıra, Sayakbay ve Çokan’ın manasçısı; iki farklı anlatıcının, iki

farklı bakış açısından doğan farklılıkların olduğu gibi, iki farklı destan türünden

Page 435: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

418

kaynaklanan farklılıklar; arkaik kahramanlık ve tarihî kahramanlık destan türünden

kaynaklanan farklılıklar da gözlemlenmiştir. SK.ET, SK.KA ve ÇV.KA destanları ile

AKT hikâyesini karşılaştırdığımızda ise farklı anlatı türünden; sözlü ve yazılı anlatı

farklılığından doğan farklılıklar kendini açıkça belli etmiştir. Örneğin, AKT

hikâyesinde olayların birbirini izlemesi ve geçiş bakımından daha çok toplu

anlatılarla tekilci sahnelerin birbirini izlemesi, dil bilgisel bir üslûpla adlandıracak

olursak, geniş zamanın hikâyesi ile görülen geçmiş zaman değişimi söz konusu iken,

destanlarda ise geleneksel sahne özet değişimi görülmüştür. Bunlara dayanarak,

aşağıda her eseri sıra, süre ve sıklık bakımından karşılaştırılmaya çalışılmıştır.

Ele aldığımız eserlerde genel olarak değerlendirdiğimizde, iki farklı

sıralamanın söz konusu olduğunu görebiliriz: destanlar sözlü kültür ürünü ve buna

bağlı olarak destanlarda zaman daha kapalı, tek çizgili geliştiğinden, olayların hikâye

ile karşılaştırıldığında nispeten daha düz kronolojik sıralamaya uygun olarak

anlatılmış olduğunu söyleyebiliriz. Hikâyede ise zaman destanlara göre daha

karmaşık biçimde sıralanmıştır. Destanların her üçünde de destan zamanı destancının

icra zamanı ekseninde gayet başarılı bir şekilde yansıtılmıştır. Ancak,

araştırmalarımıza göre, yukarıda söylediğimiz gibi, destanlarda olaylar her ne kadar

oluş sırasına göre kronolojik biçimde sunuluyor olsa da, arada karakterlerin anıları,

rüyaları veya kehânette bulunması biçiminde de olsa zamanda ileriye giderek veya

geriye dönerek çeşitli zamansal kırılmalarla anlatılmış olduğu görülmüştür.

Sıra bakımından ele aldığımız eserlere sırayla baktığımızda SK.ET’nın daha

geleneksel bir yol izlediği görülmüştür. Bu destan parçası genel olarak sözlü

kültürlere has kronolojik zaman sıralamasına uyarak anlatılmıştır. Buna bağlı olarak,

Page 436: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

419

destan parçasında zamansal kırılmalar aşağıdaki AK (238) dışında hemen hiç

yaşanmamıştır.

AK (238)

Ayıkpay cürgön caram bar, İyileşmeyen yaram var, Ayıkpagan balaam bar. Gitmeyen başta belâm var. Cer aldına tüşkönüm Yer altına gireli Ceti cılday boldu ele, Yedi yıl kadar olmuştu, Cer üstünö çıkkanım Yer üstüne çıkalı Ceti küngö tolo elek... [A] Yedi gün daha olmadı...

(SK.ET, 25) Cer aldına barganda Yer altına girdiğimde Alpkarakuş zımırık Alp kara kuş simurg Çın dostoşup alganda, Gerçek arkadaş olduğumuzda, Kanatka salıp kötörüp, Kanadına alıp kaldırıp, Kıyamattan ötkörüp, Kıyametten geçirip, Beri karay çıgarda,... Buraya doğru çıkarken,... Cırtkıç ıldıy bügülüp, Yırtıcı kuş aşağı bükülüp, Cılma bolgon Töştügüñ, Zavallı zayıf Töştük’ün, Cırgalduu candan tüñülüp, Canı gözüne görünüp, Alapayım tabalbay, Ne yapacağımı şaşırıp, Takımımdın çuñkur et Baldırımın yumuşak eti Ayaktay kılıp koluma Kase kadar yapıp elime Algan cerim dagı bar. Koparıp almışlığım var. Alp karakuş oozuna Karakuşun ağzına Salgan cerim dagı bar... [B] Koyup yedirmişliğim daha var... Bul tiliñdi albaymın Bu sözünü dinlemem Bul Coloygo barbaymın. [C] Bu Coloy’un karşısına çıkmam

ben.

Tezin 3. bölümünün 3.1.1.4. Gerileme alt başlığı altında AK (5)’te de

karşılaştığımız bu anlatı kesitinde Er Töştük, anlatı şimdisinde bulunurken, Manas’ın

Coloy’a karşı güreşe çıkmasını istemesi üzerine esaslı sebebini göstererek, teklifi

reddederken, birden eskiden yer altında geçirdiği hikâyeye geçiş yapar. Bu bir

gerileme tekniğidir. Bunun dışında SK.ET parçasında tamamıyla düz kronolojili

anlatım söz konusudur.

Page 437: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

420

SK.KA ve SK.ET parçaları her ne kadar aynı destancı tarafından icra edilen

bir ürün olmasına rağmen SK.KA’da SK.ET’ya nazaran zamansal kırılmalar çok

fazla görülmüştür. Bu Sayakbay’ı sadece kendi anlatısı olan ET’dan değil, bununla

birlikte diğer manasçıların anlatımından da ayırt eden özelliklerinden biridir.

Manasçılar, Çokan’ın manasçısında da görüldüğü gibi, genel olarak destan

geleneğine, sözlü kültür geleneğine sadık kalarak, daha düz kronolojili biçimde

anlatmışlardır. SK.KA’da da genel olarak, en azından destanın ana konularını

oluşturan kısımlarında düz kronolojik anlatım söz konusu olmakla birlikte, yine de

dışsal ve içsel gerileme, dışsal ve içsel önceleme gibi pek çok zaman sapmaları

görülmüştür.

SK.KA’da yukarıda belirttiğimiz gibi anlatıcı gerileme tekniğine sıkça

başvurmuştur. Örneğin, tezin 3.1.2.4. Gerileme alt başlığı altında (16) ve (17)

numaralı anlatı kesitlerinde (bkz. 3.1.2.4. Gerileme ss. 196-197) anlatıcı düz

kronolojiyi takip ederek anlatırken, birden Neskara’nın anısı biçiminde zamanda

geriye dönüş yapmış ve dinleyicileri Neskara’nın eski bir olayına götürmüştür. Aynı

olay’ı AK (17)’de farklı bir karakterin, Manas’ın bakış açısından ve birinci şahıs

ağzından anlatarak, yine Manas’ın 12 yaşlarındaki ilk kahramanlıklarının zamanına,

Mancu hanı Neskara ve Kıtay hanı Coloy ile ilgili anısına dönmüştür. Bu aynı olay

ile ilgili iki gerileme örneğini meydana getirirken, anlatıcı çeşitli dilsel

işaretleyicilerden de yararlanmıştır. Örneğin, Neskara’nın ağzından anlatırken,

aşağıda AK (239)’da koyu olarak işaretlediğimiz kısımlarda görüldüğü gibi, –GAnlı

rivayet birleşik zamanı çekimini kullanırken, Manas’ın bakış açısından sunulduğu

zaman AK (240)’ta görüldüğü gibi, –DIlı görülen geçmiş zaman çekimini tercih

etmiştir.

Page 438: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

421

AK (239)

Toodoy Coloy kolunan Dağ gibi Coloy’un elinden, Tozoktu kıyın salgansıñ, Cehennem ateşi yakmıştın, Miñ balbandı kıyratıp, Bin pehlivanı katledip, Miñ töödö çayın algansıñ Bin deve malın almıştın (SK.KA,

27)

AK (240)

Caşım on ekige kelgende, Yaşım on ikiye geldiğinde, Kalmaktardın kan Coloy Kalmakların han Coloy, Altayga buzuk salganda, Altay’a saldırdığında, Altı miñ eriñ bir soydum,... Altı bin erini birden kestim,...

(SK.KA, 37)

Bu iki gerileme örneği destanın asıl olay örgüsüne, Kökötöy hanın yoğ aşı ile

ilgili olaylara dâhil olmayıp, genel Manas destanının bütünlüğü içinde yer alan farklı

olaylar ile ilgili olduğundan AK (239) ve AK (240) Genette’in adlandırmasıyla dışsal

gerilemelerdir.

Sayakbay’ın dışsal gerilemeler için genelde rivayet birleşik zamanını tercih

ederken, içsel gerilemeli anlatılar için ise genelde belirli geçmiş zaman çekimini

kullanmıştır. Aşağıdaki AK (241)’de Manas’tan yardım istemek için gelen Aydar’ın

konuşmalarını aktarırken, belirli geçmiş zaman çekimini kullandığı görülmektedir.

Bu tür değişik zaman çekimlerinin kullanımı hem dışsal ve içsel gerilemeleri

birbirinden ayırt etmemize yardımcı olurken, bununla birlikte yakın geçmiş ile uzak

geçmişteki olayları ayırt etmek için de kullanılmış olduğu anlaşılmıştır.

AK (241)

Kan Kökötöy aşında Han Kökötöy aşında Kabılan Manas özüñ cok, Kaplan Manas sen yok, Koroson ottuk çaktırdık , Büyük ateş yaktırdık , Kapır menen musulman Kâfir ile Müslümandan Koyboy baarın çakırdık... Kimseyi bırakmadık hepsini çağırdık ... Kapır menen musulman, Kâfir ile Müslüman Kaynap toldu kıcıldap… Kaynayıp doldu kıpır kıpır …

Page 439: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

422

Kökötöydün köp düynö Kökötöy’ün sayısız serveti Sarıp bolup çaçıldı… Ziyan olup saçıldı… Kökötöydün aram siydik Bokmurun

Kökötöy’ün piç kurusu Bokmurun

İşenip altın kübünö, Güvenip altın bohçasına, Cetip koydu al bala Kuruttu şimdi o çocuk Kalıñ curttun tübünö! Kalabalık halkın kökünü! (SK.KA 30-

31)

Sayakbay aynı olayı burada da bir kez daha farklı bakış açısından; herşeyi

bilen, herşeyi gören anlatıcının bakış açısından sunarak, o olayın önemini bir kez

pekiştirmiştir. Bu tür pekiştirmeler, aynı olayın farklı bakışlardan değişik biçimde

yorumlanması gibi anlatı teknikleri Sayakbay anlatısında, özellikle yinelemeli

anlatılarda sıkça karşılaştığımız anlatı tekniklerindendir.

AK (242)

Kabarçıdan kep uktu, [A] Haberçiden söz duydu, Kan Kökötöy aşında Han Kökötöy aşında Kara kıtay mancular Kara Hıtay, Mancular Talap ketti dep uktu, [B] Talan etti diye duydu, Kan Koşoydu baş kılıp, Han Koşo’u baş kılıp, Sabap ketti dep uktu. [C] Dövüp gittiler diye duydu. Kocozaada Koşoygo Beyzaade Koşoy’u Korduktu kıtay saldı dep, [D] Hakir gördü Hıtay diye, Elemandın er Töştük Eleman’ın Er Töştük Akılınan şaştı dep, [E] Aklından şaştı diye, Aş berüüçü Bokmurun Aş veren Bokmurun Elden çıga kaçtı dep. [F] Aradan çekilip kaçtı diye.

Bu anlatı kesitinde koyu olarak işaretlediğimiz fiiller içsel gerilemelere, italik

olarak belirlenen fiiller ise anlatı şimdisine işaret eden işaretleyicilerdir. Görüldüğü

gibi her ikisi de –DIlı belirli geçmiş zaman eki almaktadırlar. Çünkü her ikisi de

yakın geçmişi, yani belirli geçmişi anlatmaktadırlar. Sadece ilki alıntı kelime, diğeri

ise anlatıcı sözüdür. Ancak, bu alıntı cümleler hikâyede olduğu gibi tırnak (“”),

virgül, tire gibi özel işaretlerle ayırt edilmediğinden bu kesit tamamen anlatıcı sözü

biçiminde karşımıza çıkmıştır.

Page 440: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

423

Sayakbay, yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi gerilemelerde; AK (239)’da

–Gan rivayet birleşik zaman, AK (240), AK (241) ve AK (242)’de -DI belirli geçmiş

zaman çekiminden yararlandığı gibi öncelemeli kısımlarda da genelde –GAn belirsiz

genel geçmiş zaman çekimini tercih etmiştir.

AK (243)

Kökötöydün Bokmurun, Kökötöy’ün Bokmurun, Kılımga salgan tamaşa. Yüzyıla bırakmış büyük iz, Kalkka salgan kızıktı, Halka yaptı tuhaf iş, Aş berem dep celpinip Aş veririm diye çırpınıp, Aalamga salgan buzuktu.... Âleme yapmış bozgunu… (SK.KA, 19)

Ancak burada gerilemeli ve öncelemeli kesitleri dil bilgisel işaretleyicilerin

yardımıyla değil, bulundukları bağlamın ve o kesiti takip eden kesitlerin anlamından

anlayabiliriz. Yukarıdaki AK (243) kesiti de sayfa numarasından da belli olduğu gibi,

daha destanın başında, Kökötöy hanın aşı başlamadan önce söylenmiştir, bu tür

ifadelere anlatıcının genelde dinleyicilerinde/okurlarında merak uyandırmak için

başvuracaklarını veya sadece anlatıcının sabırsızlığından kaynaklanan erken anlatılar

olduklarını önceden de belirtmiştik. Bu tür zaman sapmaları Sayakbay Karalayev’in

anlatısında sıkça karşılaşılan anlatı teknikleridir.

ÇV.KA’da ise, yukarıda sözünü ettiğimiz gibi, destanın ana konularını

oluşturan kısımlarda geleneksel anlatım üslûbu SK.KA’ya nazaran nispeten daha

üstündür. Ancak, bununla birlikte, ÇV.KA’da da karakterin anısı, düşüncesi, içsel ve

dışsal monoloğu tarzında gerileme ve önceleme örneklerine rastlamak mümkündür.

AK (244)

O-o, menin uluu aşımdı bererde, batır, [A] Eh, benim büyük aşımı verirken, bahadır,

Mına Anciyanga toyungan, İşte bu,. Andican’da doyunan, Çiyki nanga semirgen, batır. Çiğ ekmekle semiren, bahadır, Anciyandın toñ almasın kemirgen, Andican’ın çiğ elmasını kemiren,

Page 441: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

424

On ekisinde ok atkan, On ikisinde ok atan, On üçünö cetkende, On üçüne bastığında, Ordo buzup, üy çapkan Karargaha saldırıp, ev basan Mına, Cakıptın uulu caş Manas, İşte, Cakıp’ın oğlu genç Manas, Cañı oozdangan er Manas... [B] Yeni yetişmiş er Manas... Oşo er Manaska bara kör. İşte o er Manas’a gidiver, Karızımdan bir kutulup kala kör... [C] Borcumdan hemen kurtuluver...

(ÇV.KA, 13)

Tezin 3.1.3.4. Gerileme alt başlığı altında (14) numaralı anlatı kesitinde de

verdiğimiz yukarıdaki anlatı kesiti anlatı şimdisinde bulunan Kökötöy hanın

monoloğundan alınmıştır. Anlatıcı Kökötöy hanın anısı biçiminde, -GAn sıfat fiil

ekinin yardımıyla Manas’ın geçmişinden söz etmiştir. Bu anlatı kesitinde (AK

(244)’te) gerilemeli kısım [B] kısmıdır. Bu kısmın gerilemeli anlatı olduğunu hem

biçim bilgisel –GAn sıfat fiil eki, hem de on ekisinde, on üçündö gibi sözlüksel

işaretleyiciler belirginleştirmiştir.

ÇV.KA’da gerilemelerin olduğu gibi, öncelemeleri de anlatıcı farklı dil

bilgisel işaretleyicilerle meydana getirmiştir.

AK (245)

Argın bir baştuu Akkula, Melez kafalı Akkula, Bir cagında cıyırma bir Bir tarafında yirmi bir Cana bir cagında cıyırma kanat bar eken.

Yine bir tarafında yirmi kanat varmış.

Arkasında acıdaar tügü bar eken, Sırtında ejderha tüyleri varmış, Er Manastın atı eken. Er Manas’ın atıymış. Uşu attardın baarınan Şu atların hepsinden Çıgıp kelet turbaybı. Öne çıkıp gelecekmiş. Akkulanın baygesin Akkula’nın ödülünü Bizdin Coloy alpıbız Bizim Coloy devimiz Tartıp alat turbaybı... Elinden alacakmış meğer...

(ÇV.KA, 44)

AK (245)’te koyu olarak işaretlediğimiz kısımlardan anlaşıldığı gibi, anlatıcı

öncelemeleri genelde gelecek (–At + yardımcı fiil) ve aşağıda AK (246)’da

Page 442: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

425

görüldüğü gibi arsar keler çak ‘belirsiz gelecek zaman’ (- Ar+ şahıs eki)

çekimlerinden yararlanmıştır (Bunun için ayrıca bkz. 3.1.3.7. Önceleme)

AK (246)

Men mından arı bararmın Ben bundan sonra giderim, Çakı menen Caynaktın, Çakı ile Caynak’ın, Kulca menen Konoktun, Kulca ile Konok’un, Kele ortogo bararmın. Tam ortasına giderim. Kalıñ bir koldor bolormun... Kalabalık ordu toplarım... Oşondo Manas saga kılarmın ,— O zaman Manas sana gösteririm, Dep kalmaktar cürö beriptir... Diye Kalmaklar gitmişler...

(ÇV.KA, 74)

ÇA.AKT’da ise çok farklı zaman kullanımlarıyla karşılaşılmıştır. Destan

örneklerinde gördüğümüz gibi gerilemeli ve öncelemeli kısımlarda dil bilgisel zaman

işaretleyicileri karışık değil, nispeten daha belirgindir. Örneğin, gerilemelerde AK

(247)’de olduğu gibi, genelde –Ar + ele yardımcı fiili gibi geniş zamanın hikâyesi

çekimini kullanırken, (çok az karşılaştığımız) öncelemeleri de –A + elek ele aykın

keler çak ‘belirli gelecek zaman’ ve – BAs – Bİ + ele arsar keler çak’ın ‘belirsiz

gelecek zaman’ın olumsuz biçimiyle kurgulamıştır. Karşılaştırınız aşağıda AK (247)

ve AK (248):

AK (247)

Mında al enesin eerçip oynop keler ele. / Buraya o annesiyle birlikte gelirdi (ÇA. AKT, 386).

AK (248)

Bügüntön baştap al ata coluna tüşkönün bilelek ele, atadan kalgan calgız tuyak ekenin bilelek ele... Bugünden itibaren o baba yoluna düştüğünü henüz bilmiyordu, babadan geride kalan tek varlık olduğunu henüz anlamıyordu... (ÇA.AKT, 396).

Ele aldığımız eserlerde genel olarak değerlendirdiğimizde, iki farklı sıralama

söz konusu olduğunu görebiliriz: destanlar sözlü kültür ürünü ve buna bağlı olarak

Page 443: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

426

destanlarda zaman daha kapalı, tek çizgili geliştiğinden olaylar hikâye ile

karşılaştırıldığında nispeten daha düz kronolojili sıralamaya uygun olarak anlatılmış

olduğunu söyleyebiliriz. Hikâyede ise zaman destanlara göre daha karmaşık biçimde

sıralanmıştır. Destanların her üçünde de destan zamanı destancının icra zamanı

ekseninde gayet başarılı bir şekilde yansıtılmıştır. Ancak, araştırmamıza göre,

yukarıda söylediğimiz gibi, destanlarda olaylar her ne kadar oluş sırasına göre düz

kronolojili biçimde sunuyor olsa da, arada karakterlerin anıları, rüyaları veya

kehânette bulunması biçiminde de olsa zamanda ileriye giderek veya geriye dönerek

çeşitli zamansal kırılmalarla anlatılmıştır.

4.2. Er Töştük ve Manas Destanları ile Atadan Kalgan Tuyak Hikâyesinde

Süre

Destan ve hikâye anlatılarının anlatı hızını karşılaştırdığımızda ise hikâye gibi yazılı

kültür ürünlerine nazaran, sözlü kültür eseri olan destanlarda süre çok daha değişik

biçimde kurgulanmış olduğu görülmüştür. Destandaki olağan üstü durumlar, olayın

olmadığı yerler, zamanda tasarruf yapılarak, anlatı zamanını hızlandıran

özetlemeleler ve anlatıda zamanı neredeyse sıfıra indiren eksiltilerle verilirken, şahıs,

nesne veya olay betimlemelerinde veyahut karakterler arası konuşmalarda ise zamanı

durduran duraklamalar ile anlatı zamanını yavaşlatan sahnelerin çok fazla kullanılmış

olduğu tespit edilmiştir. Bunlara bağlı olarak ele aldığımız eserleri nitelendirecek

olursak, SK.ET parçasında genellikle sahneleme tekniği üstün olurken, SK.KA’da

hem sahneleme tekniği, hem duraklama, hem de eksilti ve özetleme tekniklerinin çok

başarılı bir şekilde kullanılmış ve oldukça fazla rastlanan anlatı teknikleri olarak

karşımıza çıkmıştır. Buna göre ÇV.KA’da yine sahne tekniğinin üstün olduğu,

Page 444: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

427

ÇA.AKT’da ise özet ile sahnenin neredeyse eşit düzeyde birbirini izleyerek kurulmuş

olduğu, ancak bu iki tekniğe nazaran eksilti ve duraklama tekniğine nispeten daha az

başvurulmuş olduğu tespit edilmiştir. Bu tür anlatı temposunu anlatıcılar hangi dilsel

işaretleyicileriyle sağlamıştır? Bu soruyu her parçadan sırasıyla örnekler vererek ve

örneklerin zamansal işaretleyicilerini karşılaştırarak cevaplandırmaya çalışalım:

SK.ET, SK.KA ve ÇV.KA parçalarının anlatı hızına sırayla baktığımızda,

SK.ET ve SK.KA her ne kadar aynı manasçının anlatıları olmalarına rağmen,

ikisinde iki farklı üslûp kullanılmış olduğu anlaşılmıştır. Bu farklıklar sıralama

tekniğinde olduğu gibi anlatı temposunu ayarlama tekniklerinde de ortaya çıkmıştır.

Örneğin, SK.KA’da karakterleri anlatıcı kendi sesinden betimleyerek bu şekilde

öyküde duraklama yaratarak anlatıda zamanın sonsuz hıza ulaşmasını sağlarken,

SK.ET’da ise genelde karakterler yine başka bir karakterin ağzından betimlenmiş,

böylece öykü zamanı ile anlatı zamanı tıpkı sahne olasılığında olduğu gibi

eşitleştirilmi ştir. Ancak, bununla birlikte SK.ET’da da anlatıcı sesinden anlatılmış ve

tam anlamıyla betimleyici duraklama sayılabilecek betimlemeler de yok değildir.

ÇV.KA’da ise betimlemenin her iki türü de sıkça görülmüştür.

AK (249)

Ceti cılı cöö basıp, Yedi yıl yaya olarak, Cetik nayza maylagan, Yetik mızrak yağlayan, Cetimiş alptı caylagan. Yetmiş alp insanı öldüren… Ceti batman buuday cep, Yedi batman138 buğday yeyip, Dan cıttangan çoñ Coloy. Hububat kokan koca Coloy. Cöögö balban, atka cok, Ayakta pehlivan, atta değil. Coloy öñdüü kapır cok. Coloy gibi Kâfir yoktur. Kalbayıp oozu birikpeyt, Kalın dudakları birleşmez, Kandalçının kabınday. Kandalçının139 kını gibi. Birindegen murutu Bir bir sayılan bıyığı Aybaltanın sabınday. Aybaltasının sapı gibi.

138 Batman: ağırlık ölçüsü. 139 Kandalçı: bir nevi kılıç.

Page 445: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

428

Cılañayak, cılañ baş, Çıplak ayak, çıplak baş, Aybatı kıyın uşunday... Heybeti fazla böylece...(SK.ET, 13)

AK (249)’da anlatıcı Coloy’u betimlemektedir. Betimleme genellikle –Gan

sıfat fiil ekiyle sağlandığı gibi, kandalçının kabınday ‘kandalçının kını gibi’,

aybaltanın sabınday ‘Savaş baltasının sapı gibi’ vb. benzetme kuruluşlarıyla da

betimlemeler oluşturulmuştur. Betimlemeler genellikle zamanın durmasına neden

olurlar. AK (249) da yukarıda belirttiğimiz gibi, tam anlamıyla betimleyici

duraklama örneğidir. SK.ET’da daha sonra olay Manas ile 12 hanının arasında geçen

diyalogdan oluştuğuna bağlı olarak betimlemeler genelde öznel bakış açısından ve

birinci şahıs ağzından, yani Manas’ın bakışından ve ağzından anlatıldığı için bu tür

betimlemelerde zaman durmamış, bu betimlemelerin süresi Manas’ın konuşmasının

süresi ile örtüşmüştür.

AK (250)

Urumkan uulu Kökbörü, Urumkan oğlu Kökbörü, Ayabagan er eken. Oldukça güçlü bir er imiş. Keñ kökürök, cayık töş, Geniş omuzlu, üçgen vücutlu, Arı balban, arı şer, Hem pehlivan, hem cesur, Sakalı suydañ birindep, Sakalı ipek gibi ve azıcık, Kösöölügü bar eken, Köselik yönü de var imiş, Salışıp coogo bolgon maş, Kapışıp düşmanla alışkın, Kösömdügü bar eken... Üstatlık yönü de var imiş... (SK.KA, 26)

SK.KA’da betimlemelerin her iki türü de sıkça kullanılmıştır. AK (250)

anlatıcı ağzından, nesnel bakış açısından sunulan bir betimleme örneğidir. Örnekte

görüldüğü gibi, betimlemelerde genelde keñ, cayık, suydañ gibi sıfatlardan

yararlandığı gibi, altı çizilerek işaret edilen sözcüklerde görüldüğü gibi – LIk yapım

ekinin yardımıyla meydana gelen sıfatlardan da yararlanmıştır.

AK (251)

Mına Anciyanga toyungan, İşte bu,. Andican’da doyunan, Çiyki nanga semirgen, batır. Çiğ ekmekle semiren, bahadır,

Page 446: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

429

Anciyandın toñ almasın kemirgen, Andican’ın çiğ elmasını kemiren, On ekisinde ok atkan, On ikisinde ok atan, On üçünö cetkende, On üçüne bastığında, Ordo buzup, üy çapkan Karargaha saldırıp, ev basan Mına, Cakıptın uulu caş Manas, İşte, Cakıp’ın oğlu genç Manas, Cañı oozdangan er Manas. Yeni yetişmiş er Manas. Üñkür cerde üy çapkan, Mağara yerinde yontup ev yapan, Cılga cerden cılkı algan. [A] Meralı yerden yılkı alan. Kabagı biyik öñü saz140, Kaşı çatık, yüzü yakışıklı Eñgeçer boyluu er Manas. Boyu uzun, sırtı çıkık Er Manas, Kanı bir kara, beti kök, Kanı ise kara, yüzü gök, Booru çaar, sırtı kök, Bağrı benekli, sırtı gök, Mına baatır surasañ, İşte bahadır sorarsan, Kökcal döböt er ele, [B] Bozkurt kadar er idi (ÇV.KA, 13).

Yukarıdaki parçada bağlı bulunduğu bağlamdan uzaklaştırılarak ele

alındığında zaman neredeyse durmuştur. Ancak, ÇV.KA metnine baktığımızda

bunun bir karakter konuşması, Kökötöy’ün monoloğu olduğunu görmekteyiz. Buna

bağlı olarak bunun betimleyici duraklama değil, bir sahne olduğu anlaşılır.

ÇV.KA’nın anlatıcısı AK (251)’de görüldüğü gibi, betimlemelerde genelde altı

çizilerek işaretlenen [B] kısmında olduğu gibi sıfarlardan yararlandığı gibi, – GAn

sıfat fiili çekimine de sıkça başvurmuştur.

ÇA.AKT’da da betimlemeler hem sözlüksel işaretleyicilerin hem de biçim

bilgisel işaretleyicilerin yardımıyla oluşturulmuştur.

AK (252)

Sovhozdo ele cürgön cigitter kurduu atası capcaş neme eken. Tıgırçıgınan kelgen, togolok cüzdüü, kurç tiktegen közdörü, köö, kir bolgon betinde calt-calt etip çagılat. Sovhoz’daki gençler gibi babası da gencecik birisiymiş. Orta boylu, yuvarlak yüzlü, keskin bakan gözleri kirlenmi ş, kapkara olan yüzünde tıpkı bir alev gibi parlar (ÇA.AKT, 389).

ÇA.AKT’dan alınmış yukarıdaki anlatı kesitinde anlatıcı askeri betimlerken

koyu olarak işaretlediğimiz niteleme sıfatlarına başvurduğu gibi, - LUU, -GAn gibi

140 Derleyicinin dip notu: saz durus, mıktı, sınduu, caraşıktuu

Page 447: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

430

yapım eklerinin yardımıyla meydana gelen sözcük öbeklerinden ve calt-calt gibi

yansılamalı sözlerden de sıkça yararlanmıştır.

Ele aldığımız SK.ET, SK.KA, ÇV.KA ve ÇA.AKT parçalarında yukarıdaki

anlatı kesitlerinde örneğini gördüğümüz gibi kişi betimlemelerinin yanı sıra yer

betimlemelerine de her birinde farklı oranlarda rastlamak mümkündür.

AK (253)

Kak maydandın tübündö, Tam meydanın dibinde, Kan Manastın zor ordo Han Manas’ın büyük sarayı Kalk ortogo tigilgen, Halk ortaya toplanmış, Bir cagına ordonun Bir tarafına sarayın Manas baştık kırk çoro Manas başkanlık eden kırk yiğit Oyun baştap catkanday, [A] Eğlence başlıyormuş gibi, Bir burçuna ordonun Bir tarafına sarayın Akkula menen kırk tulpar Akkula ile kırk yürük at Baylap koyso batkıday... [B] Bağlayıp koyarsa sığacak gibi…

(SK.ET, 47)

AK (253)’te Manas’ın ordosu/sarayı betimlenmektedir. Betimleme anlatıcı

ağzından sunulmuştur. Anlatıcı Manas’ın sarayının büyüklüğünü zor niteleme

sıfatıyla verdiği gibi, [A] ve [B] kısımlarında görüldüğü gibi benzetme yoluyla ve –

DAy yapım ekinin yardımıyla vererek, öyküde var olmayan bir sürenin anlatıda belli

bir süre almasını sağlamıştır.

SK.ET ve ÇA.AKT anlatılarında yer betimlemelerine nispeten daha az yer

verilirken, SK.KA’da Sayakbay’ın diğer betimleme türlerinin olduğu gibi, yer

betimlemelerine de bolca yer ayırmış olduğunu görebiliriz. Koşoy, Aydar’ı ulağa

gönderirken, davet edilecekleri sırayla yerleştikleri yerlerine kadar betimlemiştir.

AK (254)

Ataktuu ceriñ Sarı-Arka, Çok meşhur yerin Sarı-Arka, Munun cayın aytayın: Bunun özelliğini söyleyim: Tomuktay bolgon toosu cok, Aşık kadar da dağı yok, Tokum batar koosu cok.... Teğelti sığacak vadisi yok...

Page 448: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

431

Sarı-Arka suusuz çöl eken.... Sarı-Arka susuz çöl imiş... Suusamırga barışsak, Suusamır’a gidersek, Öyüz-büyüz ceri tar, Kıyı-cihet yeri dar, Nayzanın başı çabışar, Mızrakın ucu kapışır, Adamdın başı kagışar, İnsanın başı sıkışır, Kalayık batpay turuşar, Halk sığamaz oraya, Kabarıp caman uruşar. Kabarıp fena kapışır. Öndürü çalkak, kerüü cok, Deresi dik değil, otlak yok, Ölçölüü cer Suusamır, ... Ölçülü yerdir Suusamır,... (SK.KA, 10)

AK (254)’te Suusamır yaylası betimlenmiştir. Ancak bu betimlemeler

Koşoy’un ağzından sunulduğundan, yukarıda da belirttiğimiz gibi, duraklama

yaşanmamıştır.

ÇV.KA anlatısında ayrı dizeler şeklinde verilmiş yer betimlemelerine

rastlanmamıştır. ÇA.AKT’da da anlatı ritmini etkileyen diğer unsurlara nazaran

betimleyici duraklama, ayrıca yer betimlemelerine daha az rastlanmıştır.

AK (255)

Bul okuya ayıldın sırtında turgan çoñ kaşarda cün kırkuuda bolgon iş. Sovhozdun cün kırkımı cılıga uşul cerde ötkörülüüçü. Kamış menen cabılgan töbösü kiyin şiferge almaştırılganı bolboso, çoñ kaşar azır da ordunda, adırdan tüşö bergen etekte, col boyunda turat. Bu olay köyün tâ ilerisindeki kırda görünen büyük ağılda koyun kırkımında olan bir iştir. Sovhoz’un koyun kırkımı her sene burada yapılırdı. Kamışla örtülen tepesi sonradan kiremitle değiştirildiği olmasa, büyük ağıl hâlâ da yerinde, kırdan inince hemen etekte, yol kenarında duruyor (ÇA.AKT, 386).

AK (256)

Andan arı tik ketken bet eken. Tereñ saydın kaptalı asmandın carımın kalkalagansıp cattı. Ondan sonrası dik ve yüksekti. Derin dere kenarı gök yüzünün yarısını kapatıyordu neredeyse (ÇA.AKT, 388).

AK (255)’te filmin olduğu ağıl, AK (256)’da ise savaş sahnesinin yer aldığı

dağ yamacı betimlenmiştir. İlkinde betimleme eylemle bütünleşerek sunulduğundan

zamanda bir duraklama yaşanmazken, ikincisinde öyküde zaman neredeyse

durmuştur. ÇA.AKT’da bunların dışında tabiat betimlemesi de bulunmaktadır.

Page 449: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

432

AK (257)

Ay öydölöp kalgan eken. Töbödö da, kaptalda da beykut cıldızdar beykut betpagıp, bul düynödön eç bir kabarı coktoy — alısta. Bozomuk tündün aralıgında tee biyikte tunarıñkı agargan zor toolor da suz. Beri çette sovhozdun ottoru ülpüldöp, andan arı ölçömsüz çoñ talaa tuñguyuktanıp, karañgı köl sıyaktuu kööşülüp catıptır. Ay epeyce yükselmişti. Tepede de, yanlarda da yıldızlar ışıldayıp, dünyadan habersiz uzaklarda. Karanlık gecenin ötesinde tâ yükseklerde görünen dağların beyaz dorukları da üzgün. Aşağıda sovhozun ışıkları yanıp – sönüp, ilerisinde uçsuz bucaksız koca bozkır karanlık bir göl gibi gamsız dinleniyordu (ÇA.AKT, 395).

Aytmatov’un eserlerinde tabiat betimlemesinin özel bir yeri vardır, yazar

neredeyse tüm eserlerinde tabiat manzarasını betimlemeden geçememiştir.

Anlatı ritmini etkileyen tekniklerden biri de sahne tekniğidir. Sahne

tekniğinden de ele aldığımız eserlerde değişik biçimde yararlanılmıştır. SK.ET ve

ÇV.KA anlatıları genel olarak karakterlerin konuşmalarından oluşan bir anlatı

parçası, dolayısıyla sahne ve özet değişiminden oluşan anlatı olarak karşımıza

çıkarken, SK.KA ve ÇA.AKT ise daha çok tekilci ve toplu anlatıların birbirini

izlemesiyle meydana gelen anlatı parçaları sıfatında nitelendirilebilmektedir.

Sahne tekniğinde dört parçada da dolaysız söylem kipinin yaygın biçimde

kullanılmış olduğu görülmüştür:

AK (258)

Anda Ürbü munu aytat: O zaman Ürbü şunu söyler: “Kokuy, Kankor, ne deysiñ? “Aman, hunhar, ne dersin? Nalat kankor ne deysiñ? Lanet hunhar ne dersin? Cardı cürüp bayıdım, Fakir idim zengin oldum, Calgız cürüp köböydüm, Yalnız idim çoğaldım, Kulaalı bagıp kuş kıldım, Kulalı besleyip kuş yaptım, Kurama cıyıp curt kıldım,... Karma boylardan bir mi llet

yaptım141,... (SK.ET, 57)

AK (259)

Barıp çaap algıday Gidip bozguna uğratacak Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun’u

141 Karma boyları bir araya getirdim, bir millet yaptım.

Page 450: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

433

Sarı adır -ak too emes, Sarı kır, beyaz dağ değil, Salmaktaşar coo emes. Güç ölçüşecek düşman değil. Cetimdi çapkan bolobu? Yetime saldırmak doğru mu? Cetkileñ işi oñobu? Aklı başında kimsenin işi midir?

...(SK.KA, 7).

AK (260)

— Sarı Nogoy balası - Sarı Noğay çocuğu Cayma kökül caş Aydar, çorom, Yayık kahkül genç Aydar, yiğidim Maanikerdi mine kör, çorom. Maaniker’e biniver, yiğidim Kalıñ bir kara köp nogoy, çorom, Kalın halk olan Noğay’un, yiğidim Başınan eldin kire kör, çorom. Başından başlayarak giriver142;

yiğidim... (ÇV.KA, 11).

AK (261)

Enesi biröögö tiyip albaybı, cesir otura berebi, caş başı menen... - Al öz işi da. Anı tergep keregi emne. Ümütü bardır. Kaydan dep bolot. Bul kıyamatta öldü degender tiruu kalıp, kelip catpaybı çetinen. - Oşonu ayt. Balası da testiyer bolup kalıptır. Ene imerçikteyt emespi mındayda... Kiçinesinen şagı sınbasın deyt go... - Emnesi bolso da artında tuyagı bar eken. Mına, a-bu degençe adam bolot. Men balançanın balasımın dep takıldap turbaybı. Bul da bolso ırıskı, peşenedegi... A boydok ketkenderibiz kança ele. Kanakey, ketti, atı öçtü, izi cogoldu... Annesi evlenseydi biriyle, dul mu otursun, daha gençtir. - O, onun işi. Onun özelini karıştırmanın ne faydası var. Umudu vardır. Ne bilirsin. Bu alamette öldü diyenler de hayatta kalıp, geliyorlar ya sırayla. - Evet, öyle ya. Oğlu da büyümüş. Anne çekinir böyle durumlarda. Küçük yaşında incinmesini istemiyor olmalı... - Ne de olsa dünyaya bir çocuk bırakmış. İşte göz açıp kapayınca büyür, adam olur. Ben falanın oğluyum diye adını gururla taşıdığına baksan a. Bu da olsa bir rızktır alnına yazılan... Evlenmeden bekar gidenler de ne kadar çoktu. Bak, gitti, adını yaşatamadı, izi de kayboldu... (ÇA.AKT, 391).

Yukarıdaki SK.ET’dan alınmış AK (258), SK.KA’dan alınmış AK (259),

ÇV.KA’dan alınmış AK (260) ve ÇA.AKT’dan alınmış AK (261)’e baktığımızda

sahnenin dolaysız söylem kipiyle hiçbir müdahalesiz saf bir diyalog biçiminde

sunulmuş olduğu görülmektedir. Dört eserde bu tür dolaysız söylem biçiminde

doğrudan dinleyiciye/okura aktarılmakla ve bu şekilde dinleyici/okur ile öykü

142 Giriver: Kırgız Türkçesinde kire kör- “1. giriver; 2. girer misin; 3. girmeyi bir dene” birleşik fiilinin anlamı bu metinde, bir anlatıver şeklindedir. Ancak metin bağlamına (kontekste) göre, bu anlamlardan birini koymak daha yerinde olur.

Page 451: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

434

arasındaki mesafe kısaltılmış olmakla birlikte, anlatıcının araya girmesiyle de

verilerek, dinleyici/okur ile karakterler, dolayısıyla öykü arasında belirli bir mesafe

oluşturulmuştur. Bu şekilde doğrudan anlatım tekniğini kullanarak, anlatıcı

dinleyiciye/okura konuşanın kendisi olmadığı etkisini yaratırken ve bu şekilde

dinleyicide/okurda olaya doğrudan tanık oluyormuş izlenimi sağlarken, aşağıdaki

AK (262)’de görüldüğü gibi, anlatıcı karakterler arası konuşmaların arasına sık sık

girerek, dinleyici/okur ile karakter arasındaki mesafeyi uzaklaştırmıştır.

AK (262)

- Apa, menin atam uşubu? – dedi bala. Ceengül tüşünö berbey: - Tınç otur. Alaksıtpa, - dep koydu. - Menin atam debediñbi özüñ. - İyi oşol. Cön oturçu degi. Kişiler uruşat. / - Anne, benim babam mı o? dedi çocuk. Ceengül pek anlamayarak: - Rahat dur yerinde. Konuşma, - dedi. - Benim babam olduğunu kendin söylemedin mi. - Evet, o. Rahat dur şimdi. İnsanlar kızar (ÇA.AKT, 389).

Bu tür diyalog veya monologlara ele aldığımız dört parçada da sıkça

rastlamak mümkündür. ÇV.KA parçasında Kökötöy hanın monoloğundan alınmış

aşağıdaki (263) sayısıyla işaretlediğimiz anlatı kesiti hem SK.ET’daki (AK

(258)’deki) Er Ürbü’nün konuşmasına çok benzemekle, hem de anlamı itibariyle

Orhon yazıtlarındaki hitabı çağrıştırmış olmasıyla çok ilginçtir. Bunların her üçünde

de “parçalanmış milleti toplayıp, halk yaptım” ifadesi yer almıştır.

AK (263)

Mından bölök kebim cok, curtum, Bundan başka sözüm yok, halkım. Mından bölök sözüm cok, curtum.... Bundan başka sözüm yok, halkım... Oo, Baydın uulu Baymırza, batır, Oo, bey oğlu Baymırza, bahadır, Ee, beri karap kulak sal, batır. Hey, bana bak ve dinle, bahadır. Teli kuş saldım, kuş kıldım, batır. Yırtıcı kuşla avlandım, kuş yaptım

bahadır, Tentigen cıyıp el kıldım, batır.... Başıboşları topladım halk yaptım,

Page 452: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

435

bahadır Menin bir közüm ötkön soñ, batır, Ben vefat ettikten sonra, bahadır Teli kuş közün karatpan, Yırtıcı kuşun gözüne baktırmayın, Tentigendin barısın Başıboşların hepsini, El-eline taratpay... Yurt yurduna dağıtmadan Cakşı kuştap bagıp ala kör, batır... İyice sahip çıkabil, bahadır

(ÇV.KA, 12)

Anlatı temposunu hızlandıran tekniklerden biri özettir. Yukarıdaki

örneklerden de anlaşıldığı gibi, duraklamadan eksiltiye doğru anlatı hızı kademeli

olarak artmaktadır. Ele aldığımız üç destan parçası da özetleme tekniğiyle

başlanmıştır. Her üçünde de Kökötöy handan tanıtıcı bilgiler verilerek anlatının asıl

kısmına geçilmiştir. Bunlardan farklı olarak, Çıngız Aytmatov’un AKT hikâyesi

zamanda önceleme ile başladığı görülmüştür (ÇA.AKT, 386: P. 1 ve P. 2). Önceleme

olarak nitelendirdiğimiz (P. 1) ve (P. 2)’yi takip eden (P. 3)’te özetleme tekniğinden

yararlanarak, anlatıcı çocuğun geçmiş hayatına dönüş yapmıştır (P. 3 ve P. 4). Bu

gerilemeli özet kısmını (gerileme bölümünde belirttiğimiz gibi) genel olarak dil

bilgisel – Ar + ele biçimiyle vermiştir.

Bu bakımdan SK.ET’da özet -GAndA birleşik zarf fiil ekiyle verilmişken,

SK.KA ve ÇV.KA’da birbirine benzer üslûp kullanılmış, hem isim + eken çekimi,

hem de – IptIrlı belirsiz geçmiş zaman kipi kullanılmıştır:

AK (264)

Kökötöy aşı bolgondo, Kökötöy aşı olduğunda, Kapır menen musulman Kâfir ile Müslüman Kara kurttay kıcıldap, Siyah böcek gibi çoğalıp, Kaynap cerge tolgondo. Kaynayıp yere dolduğunda. Kökötöydün aşında, Kökötöy’ün aşında Kapır menen musulman Kâfir ile Müslüman Kaş kaytarar bir can cok, Geri çevirecek bir canlı bile yok, Kabılan Manas başında. Kaplan Manas işin başında.

(SK. ET, 12)

Page 453: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

436

AK (265)

Kökötöy attuu can eken, Kökötöy adında biriymi ş Dünüyögö Kökötöy Dünyaya Kökötöy. Türkük bolgon bay eken. Direk olacak kadar zenginmiş. Eski Taşken, Çıyırçıkta Eski Taşkent, Çıyırçık’ı Cerdep turgan bay eken.... Mesken edinen zengin imiş. Kökötöy attuu boluptur , Kökötöy adında biri olmuş, Çar taraptın baarına Bütün her tarafa Kökötöydün dünüyösü Kökötöy’ün mal ve mülkü Köldöy caynap toluptur ... Göl gibi taşıp dolmuş... Baylıkka salıp Kökötöy Servetiyle Kökötöy, Ceti katın alıptır , Yedi kadınla evlenmiş, Cetimiş beşke kelgiçe, Yetmiş beşe gelene dek, Bala körböy kalıptır . Evlat sahibi olamamış. (SK.KA,

5)

AK (266)

Altın eerdin kaşı eken, Altın eyerin kaşıymış, Ata curttun başı eken. Anayurdun başıymış. Kümuş eerdin kaşı eken, Gümüş eyerin kaşıymış Tün tüşkön kalıng köp nogoy Kuzeydeki kalabalık Noğay Curttun başı eken. Halkın başıymış. Kökötöydöy handarıñ Kökötöy adlı hanınız Emi, alattan ötmöy boluptur . Artık, bu dünyadan geçecek olmuş

(ÇV.KA, 10).

Ancak ÇV.KA anlatısından alınmış AK (266)’nın son dizesindeki boluptur ile biten

kısım özet değil, özeti, yani geçmişi anlatı şimdisine bağlayan kısımdır. Böylece, 3

destan parçasında da birbirine benzer üslûp kullanılmışken, yazılı kültür ürünü olan

ÇA.AKT’da ise özetlemeler genellikle aşağıdaki AK (267)’de olduğu gibi – Ar + ele

ve – A/y + turgan yardımcı fiilli geniş zamanın hikâyesi; - A/ - y / - Ip + yardımcı fiil

+ - çU biçimli sürekli geçmiş zaman kipi ile verilmiştir.

AK (267)

Mında al enesin eerçip oynop keler ele. Enesi, Ceengül, sovхozdogu poçta bolümünün telefonistkası, ar cılı cay baştaları menen kırkınçı bolup iştey turgan. Anı üçün Ceeñgül otpuskasın alıp, aga koşumça koş aydoo, tuut maalında erteden-keçke tuş-tuştan cabalaktagan aşıgış kabarlardı... baylanıştırıp, dem alışsız iştegen kündörü, tündörü üçün ubaktısın eselep, kırkın baştaları menen ayagına çeyin künün koyo berbey kelip iştep cürçü... Kışkı kamın Ceengül çınında uşul cerden taba turgan. Bir üydö eki can bolso

Page 454: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

437

da, otun-suu, kiyim-keçek sıyaktuu üy tiriçiliginin esebi bütöbü... Balasın taştaar kişisi bolbogon soñ, Ceengül anı kırkınga ala barar ele. Buraya o annesiyle birlikte gelirdi . Sovhoz’un postanesinde telefoncu olan annesi Ceengül her yıl yaz aylarında koyun kırkma işlerinde yardımcı olarak çalışırdı . Bunun için o yıllık iznini alıp, üstüne üstün toprak sürme, döl zamanında sabahtan akşama kadar ... her taraftan yağan acele haberleri ... birbirine bağlayıp, izinsiz çalıştığı günleri, gecelerini izin günlerine ekleyip, koyun kırkımı başlar başlamaz sonuna kadar bir gününü bile kaçırmadan gelip çalışırdı ... Kışa hazırlığı Ceengül gerçi buradan görürdü. Bir evde sadece iki kişi olsa da, odun-su, üst-baş gibi ev ihtiyaçlarının ardı arkası kesilmez... Çocuğunu bırakacak kimsesi olmadığı için Ceengül onu kırkıma yanında götürürdü . (ÇA.AKT, 386).

Anlatı temposunu etkileyen unsurlardan bir diğeri eksilti tekniğinden ele

aldığımız eserlerin anlatıcıları farklı derecede yararlanmışlardır. Örneğin, SK.ET’da

anlatıcı eksilti tekniğine ihtiyaç duymazken, SK.KA’da eksilti tekniğinden de belirli

bir oranda yararlanmış olduğu görülmüştür. Örneğin, AK (268)’de aştaki

eğlencelerden biri olan töö çeçüü yarışı sadece 3 satırla anılıp geçilmiştir.

AK (268)

Töönü çeçip alganı, Deveyi çözüp almak için, Törö eken katın Oroñgu Efendi imiş hatun Oroñgu Bayıp catıp kalganı. [A] Zengin olıp kalmak için.

Ancak, bunun anlatıcıdan değil, derleyiciden kaynaklanan bir durum

olduğunu daha önce 3.2.2.5. Eksilti (s. 312) bölümünde belirtmiştik.

ÇV.KA anlatıcısı, bu konuda eksilti tekniğine en sık başvuran bir anlatıcı

olarak karşımıza çıkmıştır. Örneğin, Kökötöy’ün oğlu Bokmurun’un altı yaşa gelişi,

7-8 yaşlarında han seçilmesi gibi pek çok konular eksiltiye uğratılarak verilmiştir.

AK (269)

Kalı kilem saldı deyt, Halı kilim sermişler, Kökötöydun orduna Kökötöy’ün yerine Boluk tuulgan Bokmurun Gürbüz doğmuş Bokmurun’u Kömkörö kalıñ köp nogoy Kalabalık çok Noğay’a Han kötorüp aldı deyt... Han olarak seçmişler... (ÇV.KA,

19).

Page 455: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

438

ÇA.AKT’da da anlatıcı eksilti tekniğine çok az, yani sadece hikâyenin başlangıcında

başvurmuştur.

AK (270)

Kamış menen cabılgan töbösü kiyin şiferge almaştırılganı bolboso, çoñ kaşar azır da ordunda, adırdan tüşö bergen etekte, col boyunda turat. Kamışla örtülen tepesinin sonradan kiremitle değiştirildiği olmasa, büyük ağıl hâlâ daha yerinde, kırdan inince hemen etekte, yol kenarında duruyor. (CA..AKT. s.386).

AK (270)’te koyu olarak işaretlediğimiz kiyin belirsiz sözcüksel zaman

işaretleyicisinin anlamından anlaşıldığı gibi, bu bir örtük eksilti türüdür. Zira, o

ağılın tepesinin ne kadar kiyin (sonra) kiremitle değiştirildi ği belirsizdir. Bu zaman

zarfında neler yaşandığından da hiçbir şekilde bahsedilmemiştir.

4.3. Er Töştük ve Manas Destanları ile Atadan Kalgan Tuyak Hikâyesinde

Sıklık

Anlatıda zamansal ilişkilerden sıra ve süre konusunda, ele aldığımız eserlerde bazı

benzerliklerin yanı sıra farklılıkların da bulunduğu gibi, sıklık ilişkisi de SK.ET,

SK.KA, ÇV.KA parçaları ve ÇA.AKT hikâyesinde farklı biçimlerde ele alınmıştır.

Destan parçalarından SK.ET ve ÇV.KA genellikle tekilci anlatılardan meydana gelen

anlatı biçimleri olarak karşımıza çıkarken, SK.KA destan parçası ve ÇA.AKT

hikâyesi sıklık ilişkilerinden her üçünü de; tekilci, yineleyici ve toplu anlatıları belirli

bir oranda içinde bulunduran, karmaşık yapılı anlatı biçimlerini oluşturmaktadırlar.

İlk başta üç destan parçasının tekilci sahnelerini karşılaştıracak olursak, her

üçünde de az çok Kökötöy handan tanıtıcı bilgiler veren tekilci anlatıların olduğunu

görebiliriz. Ancak bu bilgiler SK.ET’da Kökötöy’ün geçmişi ile ilgili değil, sadece

Page 456: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

439

aşıyla ilgili olarak, zaman dilimleri bakımından anlatı şimdisini ifade etmek amacıyla

kullanılmıştır.

SK.KA’da ise Kökötöy han ile ilgili ayrıntılı olarak tanıtıcı bilgiler uzun uzun

anlatılırken, ÇV.KA’da anlatıcı Kökötöy hanın tanıtımına sadece 7 satır ayırmıştır

(Bkz. 5.3. ÇV.KA, 10; (1-7) s.514). Bununla birlikte, ÇV.KA’da bulunan Kökötöy

hanın vasiyetinin anlatıldığı tekilci anlatı Sayakbay’ın anlattığı iki destanda da yer

almamıştır.

Tekilci anlatının bir türü olan ve Genette’in (An/Ön) formülü ile belirlediği

öyküde N kez olanın anlatıda da N kez ifade edildiği sıklık ilişkisi karşılaştırmalı

çözümleme için ilginç bir malzeme sunmaktadır. Ele aldığımız SK.ET, SK.KA,

ÇV.KA ve ÇA.AKT parçalarının hepsinde de bu tür sıklık ili şkisine sıkça rastlamak

mümkündür. Bu konuda destan parçaları birbirleriyle çok benzerlik taşımaktadırlar.

Her üç destan parçasında da bu tür anlatı tekniği genelde ya nefes alma zamanına

bağlı olarak bir olaydan başka bir olaya, bir durumdan başka bir duruma geçişi

sağlamak amacıyla ya da karakterler arasındaki konuşmaları birbiriyle bağlamak

için başvurulan bir teknik sıfatında karşımıza çıkmıştır.

Örneğin, tezin 3.3.1.1. Tekilci anlatı bölümünde SK.ET parçasından

alıntıladığımız AK (138), AK (139) ve AK (140)’ta (s. 357) Manas’ın Coloy ile

pehlivan güreşine çıkması için 12 hana gidip sorması 5 kez benzer ifadelerle

tekrarlanmıştır. Her birinde bir başka hana gidip sormuş olduğuna göre öyküde de

muhtemelen yine aynı sayıda, yani N kez olmuştur. Burada N kez olanın N kez

olduğu sıklık ilişkisi karakterler arası konuşmaları bağlayıcı doku görevini

üstlenmiştir.

Page 457: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

440

Bir de nefes alma zamanına bağlı ortaya çıkan N kez olanı N kez olduğu

sıklık ilişkisi daha vardır ki, bu tür sıklıklar SK.ET ve ÇA.AKT’ya nazaran SK.KA

ve ÇV.KA’da oldukça fazla kullanılmıştır. SK.KA’da Bokmurun’un Aydar’ı ulağa

gönderirken, gidilecek ve davet edilecekleri sıraladığı sahnede kullandığı aşağıdaki

ifadeler destanda en sık kullanılan tekilci anlatılardır.

AK (271)

Bul aşıma kelsin de, Bu aşıma gelsin de, Bul kızıktı körsün de, Bu eğlenceyi görsün de,

Bu kesit hiçbir değişikli ğe uğramadan SK.KA’nın 13. sayfasından 18.

sayfasına kadar tam on yedi kez tekrarlanmıştır. En sık kullanılan ifadelerden biri de

davet edilen misafirlerin gelmeye başladığını tasvir eden aşağıdaki anlatı kesitidir:

AK (272)

Ceti asaba tuu kelet, Yedi farklı bayrak gelir, Cer carılgan çuu kelet. Yeryüzünü yaran gürültü gelir...

(SK.KA, 20; 21)

Buna benzer bir durumu ÇV.KA’dan da görebiliriz. Bokmurun’un Aydar’ı

ulağa gönderirken misafirleri korkutarak çağırmasını söylediği kesitler SK.KA ve

ÇV.KA parçalarında benzer ifadelerle anlatılmıştır:

AK (273)

Atı kelsin aşıma, Atı gelsin aşıma, Özü kelsin kaşıma... Kendisi gelsin önüme... (ÇV.KA, 24)

ÇV.KA’da yine Bokmurun’un Aydar’ı ulağa gönderirken kullandığı

aşağıdaki ifade de en sık karşılaşan N kez olanın en kez anlatıldığı sıklık

ili şkilerindendir.

Page 458: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

441

AK (274)

Andan arı sen barsañ, çorom, Ondan öteye sen gidersen, yiğidim, Eki da tizgin teñ barsañ, İki dizgin beraber gidersen,... (ÇV.KA, 24, 24,

25,25, 26, 26, 27, 27, 28, 29).

Bu ifade aslında birçok destanda görülebilecek basmakalıp ifadelerdendir.

Genel olarak zamanı hızlandırmak amacıyla kullanılır. Ancak, bu ifadeler SK.ET ve

SK.KA parçalarında rastlanmamıştır. Onun yerine ona benzer, ama aynı görevi

üstlenen aşağıdaki anlatı kesiti kullanılmıştır:

Ak (275)

Andan arı col cürsöñ, Ondan öte yol yürüsen, At ayabay mol cürsöñ, Ata acımayıp bol yürüsen,... (SK.KA,

15).

N kez olanın N kez ifade edildiği sıklık türüyle ilgili olan SK.KA’da anlatılan

ve oldukça geniş bir yer ayrılan Kökötöy’ün aşına davetlilerin gelmeye başladığı

sahne benzer ifadelerle uzun uzun anlatılırken, ÇV.KA’da bu sahne hiç

anlatılmamıştır. Sadece Manas’ın kırk yiğidiyle birlikte geldiği sahne, aşağıdaki AK

(42)’de görüldüğü gibi, ilginç bir dille, daha gerçekçi bir tarzda anlatılmıştır.

AK (276)

Ün salat tigil ele Manas, Seslenirmiş öteki Manas, Şaldır-küldür etişip. Paldır-küldür ettirip. Baldır-baldır babıraşıp Bas-bas bağırışıp Kelatır eken er Manas. Geliyormuş er Manas. Kırk kara-boz minip, Kırk kara-kır at binip, Kırk kara-kök kiygen, Kırk koyu mavi giyinen, Kırk koyongo okşoşup Kırk tavşan gibi benzeşip, Cooduragan kırk çoro, Parıldayan kırk yiğit, Aç bürküttöy çañkıldap Aç kartal gibi seslenip, Kele catkan eken deyt... Geliyorlarmış derler... (ÇV.KA, 39)

Ancak, bu sahne N kez olanın N kez olduğu biçimde değil, 1 kez olanın 1 kez

olduğu tekilci anlatı tekniğinde sunulmuştur.

Page 459: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

442

Bunların yanında ÇA.AKT hikâyesini de tekilci anlatı üzerine kurulmuş bir

hikâye olarak nitelendirebiliriz. ÇA.AKT’da da çok sayıda bulunan tekilci anlatıların

yanı sıra N kez olanın N kez ifade edildiği sıklık türüne örnek olarak aşağıdaki AK

(277)’ü göstermek mümkündür.

AK (277)

Kinoapparat lentanı bir kalıbında imerip, soguş öz aldınça küçöy berdi. Projeksiyon aygıtı aynı şekilde işliyor, savaş devam ediyordu... (ÇA.AKT, 387)

AK (277) kesiti biraz değişik bir ifadeyle hikâyede tam üç yerde karşımıza çıkmıştır.

Bunların yinelemeli anlatı değil, N kez olanın N kez olduğu anlatı türleri olduğu bu

ifadelerin bağlı bağlamlardan anlaşılmıştır. Bu bakımdan bu ifadeler farklı zaman

dilimlerine, farklı mekânlara işaret eden anlatıları birbirine bağlama görevini

üstlenmişlerdir.

Sıklık ilişkisinin diğer türü olan yinelemeli anlatı tekniğine de her dört eserin

anlatıcıları da sıkça başvurmuşlardır. Ele aldığımız destan parçalarının ana konusu

aynı olduğundan her üç parçada da Kökötöy’ün servetinin çokluğuna işaret eden

kesitler sıkça tekrarlanarak anlatılmıştır. Bunun dışında Kökötöydün aşı (eken)

sözcük öbeği de her üç destan parçasında da karşımıza çıkan yinelemeli anlatı

ketislerindendir. Ancak, yine de kullanım sıklığı destana göre değişmektedir.

Örneğin, SK.ET’da sadece 2 kez karşılaşmışken, yine aynı manasçının farklı anlatısı

olan Kökötöydün Aşı parçasında oldukça sık karçımıza çıkmıştır. ÇV.KA’da ise yine

SK.KA’ya göre daha az ve SK.KA’dan farklı olarak Kökötöy hanın kendi ifadesi

biçiminde birkaç yerde kullanılmış olduğu görülmüştür.

Bunların yanısıra nefes alma zamanına işaret eden aşağıdaki AK (278)

kesitine de SK.KA’nın birçok yerinde karşılaşılmıştır.

Page 460: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

443

AK (278)

Munu (veya anı) mınday taştaylı, Bunu (veya onu) böyle bırakalım, Nar (veya ber) cagınan baştaylı... Öteki (veya beriki) tarafından

başlayalım... (SK.KA, 21; 23; 46; 56; 64; 66; 69).

ÇA.AKT’da ise çocuğun “babalı olduğu” sahne aşağıdaki AK (279)’da birkaç

yerde tekrarlanarak anlatılmıştır. Bu yazarın özel niyetinden kaynaklanan bir

durumdur. Bununla yazar çocuğun “babalı çocukluğun” özlemini, psikolojik

durumunu, çocuğun içinde çarpışan babasının kahramanlıklarıyla övünme, sevinme

duyguları ile hasret ve hüzün duygularını okurlara en etkili biçimde anlatmayı

başarmıştır.

AK (279)

Uşundan baştap canagı zambirekçi Avalbektin atası boldu. İşte o andan itibaren deminki topçu Avalbek’in babası oldu. (ÇA.AKT, 389); Mına emi al da ataluu bolup çıktı. Enesi: "Tiginogu senin atañ", - degenden beri, ekrandagı soldat anın atası boldu. İşte şimdi o da babalı oldu. Annesinin “İşte o senin baban” dediğinden beri ekrandaki asker onun babası oldu. (ÇA.AKT, 391)

Ele aldığımız dört eserin incelenmasi sonucunda, SK.ET ve ÇV.KA

parçalarının yukarıda belirttiğimiz gibi genellikle tekilci ve yinelemeli anlatılardan

oluştuğu tespit edilmiştir. Buna bağlı olarak bu iki destan parçasında toplu anlatı

anlatı örnekleri bulunmamıştır.

Bunların tam tersine SK.KA parçası ve ayrıca ÇA.AKT hikâyesinde toplu

anlatılara sıkça karşılaşmak mümkündür.

AK (280)

Aalamdın baarın kıdırtıp Dünya âlemi gezdirip, Dünüyö cüzün çalçu eken, Dünyayı keşfetmeye çıkarmış, Zöökür bolup Bokmurun Külhanbeyi olup Bokmurun Kız izdetip kalçu eken.... Kız aratıp kalırmı ş... Kalayık curttu kıdırıp Millet millet gezerek Kara köz kızdı körçü eken, Kara göz kıza bakarmış,

Page 461: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

444

Meyli kızı cakpasın, İster kızı beğenmesin, Atan töönün altının (Yine de) Kocaman deve altını Atasına berçü eken... Babasına verirmi ş... (SK.KA, 6)

AK (281)

Sovhozdun cün kırkımı cılıga uşul cerde ötkörülüüçü. / Sovhoz’un koyun kırkımı her yıl burada yapılırdı (ÇA.AKT, 386).

AK (280)’de SK.KA anlatıcısı Bokmurun’un öyküde birçok kez yaptığı kız

arayışıyla ilgili sahmeyi toplu olarak bir kez anlatmakla yetinmiştir. Toplu anlatıları

genel olarak -çU sürekli geçmiş eki + eken yardımcı fiilinin yardımıyla

kurgulamıştır. ÇA.AKT hikâyesi de AK (281)’de olduğu gibi, buna benzer bir

biçimde süreklilik bildiren –OoçU ekinin yardımıyla toplu anlatıyı meydana

getirmiştir.

Ayrıca, SK.KA parçası ve ÇA.AKT hikâyesinde çok sayıda dışsal toplu

anlatıların bulunduğu gibi içsel toplu anlatılar da yer almıştır. Aşağıdaki AK (282) ve

AK (283) dışsal toplu anlatı örnekleridir.

AK (282)

Kanıkey ceñeñ karkıbar. Kanıkey yengen azizim. Kızmatın karap otursa Hizmetine bakılırsa Kılımga tatır barkı bar. Asra bedel degeri var. İçin bulum içtegen, İçini kıymetli kumaşla astarlamış, Tışın burçtap tıştagan, Dışını köşeli olarak kaplamış. Arkagın asıl temir madatkan, İpliğini saf demirden sokturmuş, Nayzalaşsa etke ötpöy, Mızraklaşsa ete geçmez, Alışkan candı cadatkan, Çarpışan kimseyi yoran, Kup keltirip al tondu Kıvamına getirip o kürkü Kırkına bolcop casatkan. [A] Kırkına hesap ederek yaptırmış. Bet alışkan coo bolso Karşılaşan düşman olsa Bek muştasa keter dep, Pek çarpışa bilir diye, Beyacal ölüm ceter dep, Ecelsiz ölüm gelir diye, Beylebey koysom beker dep, Dikkat etmezsem boşuna diye, Kırkına kılgan kırk çopkut, Kırkına yapılan kırk zırh gömleği, Kımbattıgın bilgizdi, Kiymetli değerini bildidi, Kazınadan kırk çopkut Hazineden kırk zırh gömleği Kırk çorogo kiygizdi... [B] Kırk yiğide giydirdi... (SK.KA, 32)

Page 462: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

445

AK (282)’de Er Sayış sahnesinde Manas’ın karşı taraftan Koñurbay’ın

çıktığını görüp, “binecek atım bile yok, giyecek savaş kıyafetim de” diye üzülürken,

Manas’ın bu gününü önceden hisseden eşi Kanıkey’in onun için özel olarak

hazırladığı Ak olpok’u getirdiği sahnede anlatıcı birden Ak olpok’un yapılış

tarihçesine geri döner. AK (282)’nin [A] kısmında koyu olarak işaretlediğimiz fiiller

hep – GAn belirsiz geçmiş zaman eki ile yapılmıştır. Ancak, Alışkan candı cadatkan/

Çarpışan kimseyi yoran satırının fiili Kırgız Türkçesinde yine –GAn belirsiz geçmiş

zaman eki alırken, Türkiye Türkçesine anlam bütünlüğünü sağlamak amacıyla sıfat

fiil biçiminde tercüme edilmiştir. (Aslında bu kısım çarpışan canı yorarmış olarak da

çevrilebilirdi).

Bu olay destan parçasının birincil olay örgüsünün çizgisine dâhil olmayan bir

olayı anlattığından, bu örnek aynı zamanda dışsal gerileme örneğidir de. Buradan

anlatı zamanları konusunun bütünlüğü ortaya çıkmaktadır. Aynı anlatı kesiti sıra

bakımından gerileme iken, süre bakımından genelde özet biçiminde veya sahneleme

tekniği olarak, sıklık bakımından da genelde toplu anlatı tekniği olarak karşımıza

çıkabilmektedir. Buna göre genelleme biçiminde de olsa birbiriyle ilişkilendirecek

olursak, yukarıdaki AK (282) sıra bakımından dışsal gerileme, süre bakımından

özetleme ve sıklık bakımından da dışsal toplu anlatı örneğidir. Destanlardan farklı

olarak hikâyede toplu anlatılar, ayrıca dışsal toplu anlatılar genelde geniş zaman

çekimi ile yapılmış olduğu görülmektedir.

AK (283)

Bular degen kıştır-caydır toodon tüşpöy, sovhozgo kelgende kimdin balası kim ekenin eç bir taanıy koyboyt. Kırkınga aydap kelgen koyun kayrışıp, şiltegen cagına cügurüp, itteri tişteşe ketse, itterin araçalap, uşintip cardamdaşıp cürsö, kaçan bolbosun karmap alıp sen kimsiñ, kaydansıñ, kay uruktansıñ deşip, surakka alıp cüdötüşöt. Kaysı gana

Page 463: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

446

çabandın közünö tüşpösün kıya ötpöyt. Al sözsüz anı toktotup alıp, suray baştayt: - Barakelde, cigit, atıñ kim?... Bunlar kışın – yazın dağ başında, sovhoza geldiklerinde ise kim kimin oğlu olduğunu hiçbir zaman tanımazlar....her zaman yakalayıp, sen kimsin, nerelisin, hangi boydansın diyerek sorguya çekip, canını sıkarlar. Hangi çobana yakalanırsa yakalansın, sormadan geçmez. O, mutlaka onu durdurup, sormaya başlar: - Aferin, yiğit, adın ne?... (ÇA.AKT, 390).

AK (283) bir dışsal gerileme örneğidir. Anlatı kesitinde koyu olarak

işaretlediğimiz fiillerin ekleri aslında kesin gelecek zaman ekleridir. Ancak, cümle

içinde kullanılan ve italik olarak işaretlediğimiz eç bir ‘hiçbir zaman’, kaçan

bolbosun ‘her zaman’ gibi sözlüksel zaman işaretleyicilerinin anlamından bu olayın

bir kez değil, birkaç kez tekrarlanan bir olaydan söz edildiği anlaşılmıştır.

Bunların yanısıra SK.KA parçası ve ÇA.AKT hikâyesinde, aslında öyküde

daha olmamış veya sadece bir kere olmuş olabilecek bir olayın anlatıda abartılarak,

sürekli veya birkaç kez olan bir olay gibi gösterilmeye çalışıldığı sahte toplu anlatılar

da mevcuttur. Bu tür anlatılar SK.ET ve ÇV.KA’da rastlanmamıştır.

AK (284)

Ürpöñdöp kıtay taarınıp, Hiddetlenip Hıtay darılıp, Maaniker alsa bügündö, Maaniker’i alsa bugünleri, Erteñki kündö esirip, Yarın ise kudurup, Akkula koşo albaybı... Akkula’yı da istemez mi... Cana kıtay taarınsa Yine Hıtay küserse Cana salıp bülüktü, Yine kavga çıkartıp, Cana surap albaybı Yine isteyip sormaz mı Çalkuyruktay külüktü. Çalkuyruk gibi küheylanı. Külüktü kübüp albaybı, Yürük atların hepsini almaz mı, Küpşüyüp cöö kalganda Apışıp yaya kaldığımızda Kündö tozok salbaybı!... Her gün cehennemi göstermez

mi!... (SK.K, 36)

SK.KA’da yukarıda AK (284)’te görüldüğü gibi sahte toplu anlatı bir

karakterin konuşmaları ile sadece bir tahmin yürütme biçiminde verilirken, bu

şekilde daha gerçekleşmeyen bir olay her gün olabilecek bir olay gibi gösterilirken,

ÇA.AKT’da ise sahte toplu anlatı anlatıcı sesinden toplu olarak sunmasıyla meydana

Page 464: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

447

gelmiştir. AK (284) soru cümleleriyle daha çok önceleme biçiminde verilmişken, AK

(285)’de yaşanmış olaylardan tekrar bahsederek gerilemeli olarak anlatılmıştır.

AK (285) Bular degen kıştır-caydır toodon tüşpöy, sovhozgo kelgende kimdin balası kim ekenin eç bir taanıy koyboyt. Kırkınga aydap kelgen koyun kayrışıp, şiltegen cagına cügurüp, itteri tişteşe ketse, itterin araçalap, uşintip cardamdaşıp cürsö, kaçan bolbosun karmap alıp sen kimsiñ, kaydansıñ, kay uruktansıñ deşip, surakka alıp cüdötüşöt. Kaysı gana çabandın közünö tüşpösün kıya ötpöyt. Al sözsüz anı toktotup alıp, suray baştayt: [A] - Barakelde, cigit, atıñ kim! - Avalbek. - Kimdin balasısıñ? [B] Bul suroogo cetkende Avalbek çekçeyip turup cooptu tak aytat: [C] - Men Toktosundun balasımın! [D] Çabandar iyin kısışıp, adegende añkayıp kalışat. [E] - Toktosundun? Koyo turçu,— eerden cakındaşa eñkeyip kayra takıp suraşat. [F] - Kaysı Toktosun? [G] - Men Toktosundun balasımın!— dep, tigi dagı da kaytalayt. [H] Kişiler surasa uşintip aytıp cür dep üyrötüşkön. [İ] Ceengül da,— özgöçö eki közü kör çoñ enesi bar emespi,— al anın kulagın çoyup catıp: "Atandın atın unutpa, aytıp cür!" — dep, abdan dayındagan. [J] Kempir açuuluu özü...(s.390) - A-a, turatur, turatur, sen aligi poçtodo tilipon urgan kelindin balası emessiñbi? Aytam da. Oşondoy emespi, tuurabı? [K] - Cok men Toktosundun balasımın!— dep, tigi kayra kaytpay kögöröt.[L] Oşondo çabandar bir nerseni tuyganday öz ara cılmayışıp: - Tuura, sen Toktosundun balasısıñ. Bali, atanın uulu degen uşul. Aman bol,— deşet.[M] —Biz seni kanter eken dep, sınap catpaybızbı. Taarınba. Cıl on eki ay toodobuz, siler bolso mınday çöptöy şuudurap çoñoyot ekensiñer. Bala-çakanı taanıbay da kalat ekenbiz, işi kılıp aman bolgula.[N] Uşundan kiyin alar dagı öz ara şıbıraşa kalıp, bir az ötkön soñ bala tigindey oynop ketti go degen kıyas menen uguza-uguza süylöşüp, anın atası Toktosundu kep kılışat. [O] Kim ele, kaydan ele, köpkö çeyin kabak çıtışıp, anan barıp esteşip, anan barıp baş iykeşip, kayran cigit deşip, çıraktay capcaş ketpedi bele frontko... - Enesi biröögö tiyip albaybı, cesir otura berebi, caş başı menen... - Al öz işi da. Anı tergep keregi emne. Ümütü bardır. Kaydan dep bolot. Bul kıyamatta öldü degender tiruu kalıp, kelip catpaybı çetinen. - Oşonu ayt. Balası da testiyer bolup kalıptır. Ene imerçikteyt emespi mındayda... Kiçinesinen şagı sınbasın deyt go... - Emnesi bolso da artında tuyagı bar eken. Mına, a-bu degençe adam bolot. Men balançanın balasımın dep takıldap turbaybı. Bul da bolso ırıskı, peşenedegi... A boydok ketkenderibiz kança ele. Kanakey, ketti, atı öçtü, izi cogoldu... [P] Çoñ kişilerdin bul kepterin birin tüşünsö, birin tüşünböy öz aldınça büdömük oygo batıp, ata degen kanday boldu ekey, al emne üçün kelbeyt dep, oşogo ızalanıp, tuyuk sanaa köñülün ooruta turgan.[Q] Mına emi al da ataluu bolup çıktı. Enesi: "Tiginogu senin atañ",— degenden beri, ekrandagı soldat anın atası boldu.[R]

Page 465: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

448

Yine AK (285) kesitinde AK (284)’ten farklı olarak öyküde gerçekten de

birkaç kez meydana gelmiş olabilen bir olaydan söz edilmiştir. Ancak, bunun sahte

toplu anlatı olduğu, Genette’in belirttiği gibi kezlerin sayısıyla ilgili olduğu gibi,

ayrıntıların da her zaman aynı olamayacağından anlaşılmıştır. Yukarıdaki (285)

numaralı anlatı kesitinde, Genette’in dediği gibi her zaman ayrıntılarına kadar aynı

şey olmamıştır ve bu her zaman da değildir muhtemelen. Buna bağlı olarak bu

olaylar öyküde N kez olurken, anlatıda ise M kez olmuş olabilir. Bu türü Genette

(An/Öm) formülüyle işaretlemiştir. Genette’in dediği gibi, aslında bunlar da tekilci

anlatılardır diyebiliriz.

Page 466: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

5. Bölüm Metinler

5.1. Sayakbay Anlatısında Er Töştük Destanı Kökötöydün Aşındagı Küröş

Tuuraluu

Kırgız Türkçesi Metni Aktarma

1. Kökötöy aşı bolgondo, Kökötöy aşı olurken, 2. Kapır menen musulman Kafir ile Müslüman 3. Kara kurttay kıcıldap, Siyah böcek gibi çoğalıp, 4. Kaynap cerge tolgondo. Kaynayıp yere dolduğunda. 5. Kökötöydün aşında, Kökötöy’ün aşında 6. Kapır menen musulman Kafir ile Müslüman 7. Kaş kaytarar bir can cok, Geri çevirecek bir canlı bile yok, 8. Kabılan Manas başında. Kaplan Manas işin başında. (SK. ET,12) 22. Oşondo Kökötöydün Bokmurun O zaman Kökötöy’ün Bokmurun’u 23. Kalkka carın uguzup: Halka ilan ederek: 24. «Miñ karaça töö saydım,... “Bin kara deve koydum,… 26. Kapır menen musulman Kafir ile Müslüman 27. Bir tamaşa salsın dep, Bir temaşa yapsın diye, 28. Kan atamdın toyunda... Han atamın düğününde… 31. Kan atamdın söölötü Han atamın heybeti 32. Door kıyamat bolguça, Kıyamet devri oluncaya kadar, 33. Unutulbay kalsın dep,... Unutulmadan kalsın diye,… 34. Kapırdan çıgıp bir balban, Kafirden çıkıp bir pehlivan, 35. Musulmandan bir balban, Müslümandan bir pehlivan, 36. Cöö küröştü salsın dep,... Yaya güreşi yapsın diye,… (SK. ET,13) 39. Atamdan arbın düynö, ilek* mal Babamdan (kalan) sayısız zenginlik,

karaca143, mal,... 40. Kalıñ düynö, sansız mal ... Bol dünya, hesapsız servet.... (SK.ET,

13) 42. Mancuulardın Neskara Mancuular’ın Neskara’sı 43. Bul sözdü ugup alıptır, Bu sözü duymuştur, 44. «Kalmaktardın kan Coloy “Kalmakların han Coloy 45. Kaçan baydañ tiyet», — dep, Ne zaman yararın dokunur” diye, 46. Kayrat aytıp barıptır. Teskin etmeye gitmiştir. 47. «Kalıñ düynö, sansız mal “Çok dünya, sayısız zenginlik

143 Yayımcının yıldızıdır. Metinde ilek olarak tespit edilen sözcük Kırgız Türkçesindeki elik “karaca” ile karşılaştırılabilir. Ardından gelen mal da bağlamsal olarak buna izin vermektedir.

Page 467: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

450

48. Kökötöygö saydı», — dep, Kökötöy’e saldırdı” diye, 49. Coloy ugup kalıptır. Coloy duymuştur. (SK.ET, 13) 50. Mına oşondo kan Coloy İşte o zaman han Coloy 51. (Dañkı katuu taş cargan, (Şöhreti her tarafa yayılmış, 52. Colu katkan Coloygo, Yolu katılaşmış Coloy’a, 53. Coloygo adam coloybu?!) Coloy’a insan yaklaşabilir mi? 54. Karmaşkandı kaldaytıp Güreşeni kaldırıp 55. Alıp turgan kezi eken, Yaptığı anıymış, 56. Balaketti döölörgö Felaketi devlere 57. Salıp turgan kezi eken, Yaptığı anıymış, 58. Küröşköndü talkalap, Güreşeni parçalayıp, 59. Çalıp turgan kezi eken. Yok ettiği anıymış. 60. Ceti cılı cöö basıp, Yedi sene yaya olarak, 61. Cetik nayza maylagan, Yetik mızrak yağlayan, 62. Cetimiş alptı caylagan. Yetmiş alp insanı öldüren. 63. Ceti batman buuday cep, Yedi batman144 buğday yeyip, 64. Dan cıttangan çoñ Coloy... Hububat kokan koca Coloy. 67. Cöögö balban, atka cok, Ayak üstünde pehlivandır, at üzerinde

değildir. 68. Coloy öñdüü kapır cok. Coloy gibi kafir yoktur. 69. Kalbayıp oozu birikpeyt, Kalın dudakları birleşmez, 70. Kandalçının kabınday. Kandalçının145 kını gibi. 71. Birindegen murutu Bir bir sayılıyor bıyığı 72. Aybaltanın sabınday. Aybaltasının sapı gibi. 73. Cılañayak, cılañ baş, Çıplak ayak, çıplak baş, 74. Aybatı kıyın uşunday... Heybeti fazla böylece…(SK.ET, 13) 78. “Kökötöydün köp bayge, “Kökötöy’ün çok ödül, 79. Bir küröşüp köröm, — dep, Bir güreşip bakarım diye, 80. Balbanga çıkkan buruttu Pehlivanla karşılaşan Burut’u 81. Kötörüp urup salam, dep, Kaldırarak vururum diye, 82. Kökötöydün köp bayge Kökötöy’ün çok ödül, 83. Ceke özüm alam, — dep Yalnız kemdim alırım diye, 84. Balbanga çıkkan buruttun Pehlivanla karşılaşan Burut’un 85. Bir esebin tabayın, ... Bir hesabını alıyım,… 98. Betteşkendi koyboyun, Karşılaştığımda bırakmayayım, 99. Burut, kalmak eköönö Burut, Kalmak ikisine 100. Oyundu mıktap oynoyun»... Gösteriyi iyice vereyim”… (SK.ET, 14) 110. Kaardanıp bakırıp: Gazaplanıp haykırıp: 111. “Çık balban”,— dep çakırıp “Çık pehlivan” diye çağırıp 112. Karıpçını kamınıp, Karıpçı’yı hazırlayıp, 113. Körör bolsoñ Coloydu Görür olsan Coloy’u 114. Kök kamanday çamınıp, Yaban domuzu gibi hareket edip, 115. Alışkandı algıday Karşılaştığını yıktığı gibi

144 Batman: ağırlık ölçüsü. 145 Kandalçı: bir nevi kılıç.

Page 468: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

451

116. Adamdan bölök bul Coloy İnsandan farklı bu Coloy 117. Betteşkendin barısın Karşılaştığının tümünü 118. Uzununan salgıday, Uzunuyla yere serptiği gibi, 119. Karmaşıp bende bargısız, Tutuşup insan gidilmez, 120. Katılışam degen can Karşılıklı saldırırım diyen can 121. Ölböy tirüü kalgısız... Ölmeden diri kalınmaz... (SK.ET, 14-15) 130. “Kazır çıkkın maga”, - dep, “Şimdi bana çık” diye, 131. Cerdi çapçılaganı... Toprağıa yumruk atmıştır. (SK.ET, 15) 138. Kökötöydün aşında, Kökötöy’ün aşında, 139. Köp musulman barısı, Çok Müslüman tümü, 140. Ayran kaldı Coloygo Hayran oldu Coloy’a 141. Koşoy baştık karısı: Koşoy başkan yaşlısı: 142. “Bettep adam barabı? “Karşısına insan çıkar mı? 143. Betteşken aman kalabı?” — Karşılaşan sağ kalır mı?” 144. Kırgın bolçu emedey Katliam olacak gibi 145. Kızık boldu barısı. Çok tuhaf oldu hepsi. (SK.ET, 15) 146. Kak maydandın tübündö, Tam meydanın dibinde, 147. Kan Manastın zor ordo Han Manas’ın büyük sarayı 148. Kalk ortogo tigilgen, Halk ortaya toplanmış, 149. Bir cagına ordonun Bir tarafına sarayın 150. Manas baştık kırk çoro Manas başkanlık eden kırk yiğit 151. Oyun baştap catkanday, Eğlence başlayan insan gibi, 152. Bir burçuna ordonun Bir tarafına sarayın 153. Akkula menen kırk tulpar Akkula ile kırk yürük at 154. Baylap koyso batkıday... Bağlayıp koyarsa sığacak gibi… (SK.ET,

s.15) 162. “Keldi Coloy balban”, — dep, “Geldi Coloy pehlivan”, diye, 163. Kabar ayta salganı. Hemen haber verdi. 164. Bul kabardı ukkanda Bu haberi duyduğunda 165. Caaday uçup ordunan, Yay gibi uçup yerinden, 166. Calañkıçtay er Manas Can alıcı (Azrail) gibi er Manas 167. Şaşıp-şuşup kökcalıñ Alelacele kökcalın 168. Akolpok tonun kiydi ele, Akolpok kürkünü giyindi, 169. Aybanbozdu mindi ele, Aybanboz’a bindi, 170. Kaynap catkan köpçülük Kalabalık çoğunluk 171. Kolgo karay cürdü ele... Düşmana doğru yürüdü… 190. “Coo kaydalap?” oşondo “Düşman nerde?” diyerek o zaman 191. Dayar bolup kaldı ele... Hazır vaziyette durduydu…(SK.ET, 16) 192. Kırk çoro karap turganda, Kırk yiğit bakıp durduğunda, 193. Manas buyruk kıldı emi: Manas emir verdi imdi: 194. “Bayge alganı çıgıptır, “Ödül almaya çıkmıştır, 195. Tapkın Coloy darısın, Bul coloy ilacın, 196. Barıp cıyıp, aydap kel, Gidip yığıp, sürüp getir, 197. Din musulman curtunun Müslüman dinindekilerin yurdunu 198. Döö alpının barısın”... Dev alpını tümünü”… (SK.ET, 16)

Page 469: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

452

199. “Ayt” degende kıyt koygon “Söyle” dediğinde etmeyen 200. Çoronu kuday urabı? Yiğidi Allah kahreder mi? 201. Aydap kelbey Manaska Sürüp gelmeden Manas’a 202. Çorolor karap turabı? Yiğitler bakıp dururlar mı? 203. On eki kan musulman, On iki han Müslüman, 204. Alp — döölerdün barısın Alp-devlerin tümünü 205. Arstan Çubak, Almambet Aslan Çubak, Almambet 206. Koyboy aydap kalganı. Rahat bırakmayıp sürüp kalalı. 207. Kankor erdin aldına: Hunhar erin önüne: 208. “Kaalagan alptar mına”, - dep, “İstediğin alplar işte” diye, 209. Çubatuuga salganı... Bir bir geçirmeye koydular… (SK.ET,

16) 219. “Alp — döölördün barısın “Alp-devlerin tümünü 220. Tınbay altı ay uruşup, Durmadan altı ay dövüşüp, 221. Alıp saldım deysiñ”,— sen, Alı koydum dersin” sen, 222. Küpüldöp coop kebin, bar, Gürleyerek cevabın hazır, 223. Küröşö turgan ebiñ bar... Güreşecek becerin var… 228. Köp cıyındın kaşı eken, Kalabalığın karşısındaymış, 229. Kökötöy Kandın aşı eken, Kökötöy Han’ın aşıymış, 230. Köp içinde, Cügörü, Halk içerisinde Cügörü, 231. Bir kerekke carap ber... Bir yardımın dokunsun… (SK.ET,17) 245. Sen kandaysıñ balbanga, Sen nasılsın güreşmeye, 246. Cıgıp möröy alganga? Çıkıp ödülü almaya? (SK.ET, 17) 251. Colu bolgon Cügörü Talihli olan Cügörü 252. Esi çıgıp şaşkanı, Aklını şaşırdı, 253. Cooru kördöy tulpardın Coorukör gibi atın 254. Üstünön tüşö kaçkanı. Üzerinden inip kaçmıştır. (SK.ET,18) 255. “Astıña tartuu bereyin “Altına binek vereyim 256. Coorukör tulpar malımdı, Coorukör at hayvanımı, 257. Kutkaramın canımdı. Kurtarırım canımı. 258. Coloygo barsam oñboymun, Coloy’a varırsam sağ kalmam, 259. Curtka şıldıñ bolboymun, Yurda alay olmam, 260. Açuuñ kelse, baatırım, Kızmak istersen bahadırım, 261. Kılıçıñ kolgo alıñız, Kılıcı ele alınız, 262. Küröşpöyt deseñ Coloygo Karşılaşmaz dersen Coloy’la 263. Kılıçtap başım alıñız. Kılıçla kafamı alınız. (SK.ET,18) 283. “Kandın ceeni Cügörü “Han yeğeni Cügörü 284. Katın kayrat, suu cürök Hatun gibi gayretli, korkak 285. Kara cerge kirsin!” — dep, Kara yere girsin!” diye, 286. "Kankor Manas kabılan “Hunhar Manas kaplan 287. Kadırı caman kaldı emi. Kadiri kötü kaldı imdi. 288. “Camandı kuday can kılbay “Kötüye Allah yaşatmadan 289. Alıp salsa bolo”,— dep, Alı koysa olur” diye, 290. Andan arı öttü ele, Ondan öte geçtiydi,

Page 470: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

453

291. Tazdın uulu er Ürbü Taz’ın oğlu er Ürbü 292. Er Ürbüge cetti ele... Er Ürbü’ye ulaşmıştı… (SK.ETs.18) 293. “Eki Kemin cerdegen, “İki Kemin’de yerleşen, 294. Esebi cok çeçen er degen,... Hesapsız söz ustası er denen,… 295. Kürüçün küzdük aydagan, Pirinçini sonbaharda eken, 296. Kürüçünün kürmögün Pirinçinin ayık otlarını 297. Külükkö berip baylagan... Küheylana verip bağlayan... 298. Kara üñkürdü üy etken, Kara mağarayı ev edinen, 299. Kara tokoy mal etken. Kara orman içine hayvan besleyen. 300. Eybit tazdın er Ürbü, Eybit kelin Er Ürbüsü, 301. Eybit tazdın er Ürbü, Eybit tazın er Ürbüsü, 302. Sen kandaysın, balbanga, Sen nasılsın pehlivana, 303. Toodoy bolgon Coloygo Dağ gibi olan Coloy’a 304. Bir serpişip kaluuga?”... Bir çarpışıp kalmağa?”... (SK.ET,19) 309. Anda Ürbü munu aytat: O zaman Ürbü şunu söyler: 310. “Kokuy, Kankor, ne deysiñ? “Aman, hunhar, ne dersin? 311. Nalat kankor ne deysiñ? Lanet hunhar ne dersin? 312. Cardı cürüp bayıdım, Fakir idim zengin oldum, 313. Calgız cürüp köböydüm, Yalnız idim çoğaldım, 314. Kulaalı bagıp kuş kıldım, Kulalı besleyip kuş yaptım, 315. Kurama cıyıp curt kıldım,... Karma boylardan bir yurt yaptım146, 318. Baygesin men albaymın, Ödülün ben almayacağım, 319. Kalmagıña barbaymın. Kalmağına gitmeyeceğim. 320. Coloygo baram dep böödö, Coloy’a giderim diye boşuna, 321. Ölüm bolup kalbaymın...” Ölüp kalmayayım …” (SK.ETs.19) 336. Ürbü turup tüñüldü, Ürbü kalkıp vazgeçti, 337. Ürbünü körüp er Manas, Ürbü’yü görüp er Manas, 338. Er Ürbüdön tüñüldü. Er Ürbü’den vazgeçti. 339. Arı karay öttü ele. Öte tarafa geçmişti. 340. Kazaktardın kan Kökçö, Kazakların Kökçe hanı, 341. Kan Kökçögö cetti ele: Han Kökçö’ye ulaşmıştı. (SK.ET, 19-20) 358. “Sen kandaysıñ balbanga? Sen nasılsın güreşmeye, 359. Colu katkan Coloygo Şansı katılaşmış Coloy’la 360. Bir betteşip kaluuga,” Bir kapışıp kalmaya?” (SK.ET, 20) 409. Kan Kökçödön öttü ele, Han Kökçe’den geçmişti, 410. Eştekterdin Camgırçı Eşteklerin Camgırçı 411. Camgırçıga cetti ele: Camgırçı’a gelmişti: (SK.ET, 21) 449. Andan arı kankor şer Ondan öte hunhar aslan 450. Er Töştükkö bardı emi: Er Töştük’e gitmişti: 451. “Er Töştük saga kezigip, “Er Töştük seninle görüşüp, 452. Cok eken menin armanım, Yokmuş benim hazinim, 453. Caralgan alptın sırttanı Yaratılmış alpın sırtlanı

146 Karma boyları bir araya getirdim, bir millet yaptım.

Page 471: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

454

454. Caraşıktuu balbanım. Yakışıklı pehlivanım. 455. Alakanday musulman Küçücük Müslümanların 456. Sırttanı eleñ sen Töştük,... Sırtlanıydın sen Töştük,… (SK.ETs.22) 463. Erdikti epsiz salıp ber, Töştük, Erliği hesapsız yapı ver Töştük, 464. Men aytkancakka barıp ber, Töştük, Benim söylediğim tarafa gidiver Töştük, 465. Balbanga ,başıñ tıgılsın, Töştük, Pehlivana kafan batsın Töştük, 466. Alışkan kalmak cıgılsın, Töştük, Güreştiğin Kalmak yıkılsın Töştük, 467. Toguz bir uuldun kencesi, Töştük, Dokuz kardeşin küçüğü Töştük, 468. Bir kudaydın bendesi, Töştük, Bir Allah’ın kulu Töştük, 469. Elemandın erkesi, Töştük, Eleman’ın şımarığı Töştük, 470. Kün tiygen çöldün çatırı, Töştük, Güneşli çölün çadırı Töştük, 471. Din musulman baatırı, Töştük,.. Müslümanların bahadırıdır Töştük,..

(SK.ET, 22) 508. Karmaşıp tüpkö cete kör, Töştük, Güreşip sonunu getiriver Töştük, 509. Attap bir başın kete kör, Töştük, Atlayıp onların kafasını geçiver Töştük, 510. “Töştügübüz cıktı”,— dep, “Töştük’ümüz çıktı” diye, 511. Musulman curtu süyünsün, Töştük. Müslüman halkı sevinsin Töştük. 512. “Töböñdön tiygen kantet”,— dep, “Allah’ın cezası ne yapıyor” diye, 513. Kapırdın kalkı küyünsün, Töştük. Kafir topluluğu kederlensin, Töştük. 514. Karmaşkan Coloy tüz bolsun,

Töştük, Güreşen Coloy düzelsin Töştük,

515. Akır zaman curtuna Ahiret zaman yurduna 516. Aytılganday iş bolsun, Töştük, Denilecek iş olsun Töştük, (SK.ET, 23) 554. Manas mınday korduktap, Manas böyle küçümseyip, 555. Sırttan tuugan Töştüktü Sırtlan doğmuş Töştük’ü 556. Küröşkö tüş dep zorduktap, Güreşe gir diye zorlayıp, 557. Töştüktü mınday degende, Töştük’e böyle dediğinde, 558. Alptardı kuday urganı, Alpları Allah kahretti, 559. Kayratı kaçıp zirildep, Gücü gitti titreyip, 560. Kan Manaska coloboy Han Manas’a yaklaşmayıp, 561. Kaçıp cüröt zirildep... Kaçıyor hep titreyip. 573. Elemandın er Töştük Eleman’ın Er Töştük 574. Çalkuyruktun üstünön, Çalkuyruk’un üstünden, 575. Çayıñgi tondun astınan, Geniş kürkün altından, 576. Tizesi cerge bügülüp, Dizi yere bükülüp, 577. Çurkap tüştü cügürüp, Aceleyle indi koşturup, 578. Okoro tüygön çılbırdı Atın yularını alıp, 579. Moyununa salganı, Boynuna salıverdi, 580. Kankor şerdin aldına Hunhar erin önüne 581. Çalkuyruk tartıp kalganı:.. Çalkuyruk’u hediye ediverdi:... (SK.ET,

25) 582. “Baatır Manas kökcalım, “Cesur Manas kaplanım, 583. Kapır menen musulman Kafir ile Müslüman’ın 584. Kaynap turgan cerinde Kaynaştığı bir yerde 585. Kaardanıp bir atsañ Sinirlenip vurursan,

Page 472: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

455

586. “Balbanga aytsam tüşpöyt”, dep, “Pehlivan güreşine çıkmadı” diye, 587. Kanımdı töksöñ men mına. Kanımı dökersen ben hazırım. 588. Tüşpöy turgan sebebim, Çıkmayacak sebebim, 589. Irdap berem ırımdı, Söylerim şimdi şarkımı, 590. Iymanday aytam sırımdı, Anlatırım sırrımı, 591. Bar deseñ Manas barayın, Git dersen, Manas, gideyim, 592. Balbanga tüşö kalayın, Pehlivana çıkıvereyim, 593. Senin şagıñ sıngıça, Seni üzmektense 594. Ölsöm ölüp kalayın... Öleceksem öleyim... (SK.ET, 25) 595. Ayıkpay cürgön caram bar, İyileşmeyen yaram var, 596. Ayıkpagan balaam bar. Gitmeyen başta belâm var. 597. Cer aldına tüşkönüm Yer altına gireli 598. Ceti cılday boldu ele, Yedi yıl kadar olmuştu, 599. Cer üstünö çıkkanım Yer üstüne çıkalı 600. Ceti küngö tolo elek... Yedi gün daha olmadı... (SK.ET, 25) 605. Menin kanım kaldı bir kaşık, Benim kanım kaldı bir kaşık, 606. Etim kaldı kök caşık. Kendim kaldım bir deri, bir kemik. 607. Çarpışa turgan çamam cok, Çarpışacak hâlim yok, 608. Alışa turgan aylam cok, Kapışacak çarem yok, 609. Kıyla aytar kebim bar, Anlatacak çok şey var, 610. Ustukan sööktö kemim bar... Ustukan147 kemiğimde eksiğim var... 611. Cer aldına barganda Yer altına girdiğimde 612. Alpkarakuş zımırık Alp kara kuş simurg 613. Çın dostoşup alganda, Gerçek arkadaş olduğumuzda, 614. Kanatka salıp kötörüp, Kanadına alıp kaldırıp, 615. Kıyamattan ötkörüp, Kıyametten geçirip, 616. Beri karay çıgarda, Buraya doğru çıkarken, 617. Süylösö dalay kebim bar,.. Söylersem birçok sözüm var,.. 618. Cırtkıç ıldıy bügülüp, Yırtıcı kuş aşağı bükülüp, 619. Cılma bolgon Töştügüñ, Zavallı zayıf Töştük’ün, 620. Cırgalduu candan tüñülüp, Canı gözüne görünüp, 621. Alapayım tabalbay, Ne yapacağımı şaşırıp, 622. Takımımdın çuñkur et Baldırımın yumuşak eti 623. Ayaktay kılıp koluma Kase kadar yapıp elime 624. Algan cerim dagı bar. Koparıp almışlığım var. 625. Alp karakuş oozuna Karakuşun ağzına 626. Salgan cerim dagı bar... Koyup yedirmişliğim daha var... 646. Bul tiliñdi albaymın Bu sözünü dinlemem 647. Bul Coloygo barbaymın. Bu Coloy’un karşısına çıkmam ben. 648. Kapır menen musulman Kafir ile Müslüman 649. Kalayıktın aldında, Haklının önünde, 650. Kaldayıp Töştük cıgılıp, Biçimsiz şekilde Töştük yere düşüp, 651. Kalıñ kara musulman Kalabalık Müslüman halkının 652. Ubalına kalbaymın... Vebaline kalmam ben...(SK.ET, 27)

147 Ustukan: kemikli et.

Page 473: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

456

5.2. Sayakbay Anlatısında Manas Destanı Kökötöydün Aşı Parçası

SK. Kökötöydün Aşı SK. Kökötöy’ün Yoğ Aşı Kırgız Türkçesi Metni Aktarma

1. Kökötöy attuu can eken, Kökötöy adında biriymiş 2. Dünüyögö Kökötöy Dünyaya Kökötöy. 3. Türkük bolgon bay eken. Direk olacak kadar zenginmiş. 4. Eski Taşken, Çıyırçıkta Eski Taşkent, Çıyırçık’ı 5. Cerdep turgan bay eken.... Mesken edinen zengin imiş. 11. Kökötöy attuu boluptur, Kökötöy adında biri olmuş, 12. Çar taraptın baarına Bütün her tarafa 13. Kökötöydün dünüyösü Kökötöy’ün mal ve mülkü 14. Köldöy caynap toluptur. Göl gibi taşıp dolmuş. (SK.KA, 5) 15. Tört tülüktü kütüptür, Dört çeşit hayvan gütmüş, 16. Töşü tüktüü kara cer Koskocaman kara toprak 17. Kökötöydün düynögö Kökötöy’ün servetine 18. Küçtüüsünön tütüptür. Güçbelâ zor dayanmış. 19. Curt atası Kökötöy Halk babası Kökötöy, 20. Uzagıraak karıptır, Uzun bir sene yaşamış, 21. Dünüyösü büt bolup, Servet mülkü tam olup, 22. Curt atası Kökötöy Halk babası Kökötöy, 23. Balasız bolup kalıptır. Evlat sahibi olamamış. 24. Baylıkka salıp Kökötöy Servetiyle Kökötöy, 25. Ceti katın alıptır, Yedi kadınla evlenmiş, 26. Cetimiş beşke kelgiçe, Yetmiş beşe gelene dek, 27. Bala körböy kalıptır. Evlat sahibi olamamış. 28. Cetimiş beşke kelgende, Yetmiş beşe gelince, 29. Cetimiş cigit koşçu alıp, Yetmiş yiğit yoldaş alıp, 30. Kulan atıp, bökön kuup, Kulan148 atıp, sayga kovalayıp, 31. Salbırınga barıptır. Salbırın’a149 gitmişler. 32. Sayakat kılıp cürgöndö Seyahat edip gezerken, 33. Kayıpçının belinen Kayıpçı’nın sırtından, 34. Mediyandın çölünön Mediyan’ın çölünden 35. Aş bergen Bokmurunun Yoğ aşı veren Bokmurun’unu 36. Talaadan taap alıptır. Kırdan bulup getirmiş. 37. Taap algan balaga Bulduğu çocuk için 38. Toguz miñ bee soyuptur Dokuz bin kısrak kesmiş 39. Tögöröktün tört burçun, Diyar diyar bucakları, 40. Kıbılanın kırk burçun. Kıble yönünden kırk bucağı 41. Cıyıp alıp Kökötöy, Toplayıp hep Kökötöy, 42. Kökötöydün toyuna Kökötöy’ün toyuna 43. Kelgendin baarı toyuptur Gelenlerin hepsi doymuş 44. Toygo kelgen köpçülük Toya gelen kalabalık 45. Bokmurun dep koyuptur- Bokmurun adını koymuş - (SK.KA, 5.)

148 Kulan – yabani eşek 149 Salbırın – uzun süren ve uzak yerlere gidilen avlanma

Page 474: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

457

46. Munu menen Bokmurun Bundan sonra Bokmurun 47. Kökötöy uulu boluptur. Kökötöy’ün oğlu olmuş. 48. Altı caşka kelgiçe, Altı yaşına gelene kadar, 49. Bay Kökötöy kanetet, Han Kökötöy ne yapsın, 50. Balasının başına Çocuğunun üzerine titreyip, 51. Bargektep ükü tagıptır. El bebek, gül bebek bakmışlar. (SK.KA,

5) 56. Zilinde bul Bokmurun Aslında bu Bokmurun 57. Er Töştüktün balası. Er Töştük’ün oğludur. 58. Artık bakkan sanaası, Severek bakan canıdır, 59. On ekide Bokmurun On ikisinde Bokmurun, 60. Kökötöydün balası Kökötüy’ün oğlu oldu. (SK.KA, 5.) 61. Antip-mintip çoñoyup Günler geçip, büyüyüp, 62. Kündölük işi oñolup, Günlük işi iyiye gidip, 63. Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun 64. On ekige kelgende On ikisine geldiğinde 65. Küyüp turgan çok çıgıp, Ateşte yanan kor olup, 66. Bay Kökötöy balası, Zengin Kökötöy’ün oğlu, 67. Ay aalamdan şok çıgıp,... Eşi benzeri yok çılgın olup,... 74. Esirgen eken Bokmurun... Kudurmuşmuş Bokmurun... (SK.KA, 6) 94. At boroyun sıdırtıp, Her tarafı dolaştırıp, 95. Aalamdın baarın kıdırtıp,- Dünya alemi gezdirip, 96. Dünüyö cüzün çalçu eken, Dünyaya keşfe gönderirmiş, 97. Zöökür bolup Bokmurun Külhanbeyi olup Bokmurun 98. Kız izdetip kalçu eken.... Kız aratıp kalırmış... 99. Kalayık curttu kıdırıp Millet millet gezerek 100. Kara köz kızdı körçü eken, Kara göz kıza bakarmış, 101. Meyli kızı cakpasın, Olsun kızı beğenilmesin, 102. Atan töönün altının (Yine de) Kocaman deve altını 103. Atasına berçü eken... Babasına verirmiş... (SK.KA, 6) 107. Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun 108. Maanikerdi mingende, Maaniker’i bindiğinde, 109. Tögöröktün tört burçun Dünyanın dört köşesini 110. Tört aylana kıdırıp, Dört dolanıp dolaşıp, 111. Katın izdep cürgöndö,... Kadın arayışında gezerken,... 117. Kan Kökötöy ölüptür Han Kökötöy vefat etmiş 118. Kökötöy ölüp catkanda Kökötöy öldükten sonra 119. Bokmurunu keliptir.... Oğlu Bokmurun gelmiş... (SK.KA, 6) 120. Kayran atam öldü dep Kıymetli babam öldü diye, 121. Kaygılanıp bakırıp, Çok üzülüp bağırıp, 122. Kalayıktın baarısın Milletlerin hepsini 123. Kara aşına çakırıp,... Yoğ aşına çağırıp,... 165. Cetiden bodo mal alıp, Yedişer iri sığır hayvan alıp,

Page 475: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

458

166. Cetik köönü cay bolgon, Kafası rahatlamıştı, 167. Kökötöydün ölümdö Kökötöy’ün cenazesinde, 168. Cetpegen kedey bay bolgon.... Fakir fukara zengin olmuştu...(SK.KA,

6) 160. Kan Kökötöy öldü dep Han Kökötöy öldü diye, 161. Kalayık ugup curt kelgen. Halk duyup herkes gelmiş. 162. Kulak ugup, köz körgön Kulağın, duyup, gözün gördüğü 163. Ukkan candar büt kelgen. Duyan duymayan hepsi gelmiş.

(SK.KA,6) 221. Kan Kökötöy öldü dep Han Kökötöy öldü diye, 222. Kalayıkka bilgizip, Halka haber verip, 223. Kan kanışı uşu dep Han hanşası şu diye, 224. Ceti katın zayıpka Yedi kadın zevcesine 225. Kaldaytıp kara kiygizip... Siyahla donatıp giydirip... (SK.KA, 7) 230. Kan Kökötöy öldü dep, Han Kökötöy öldü diye, 231. Kayra kelbes çın caydı Geri dönülmez hak yurdunu 232. Kayran kişi kördü dep. Zavallı kişi gördü diye... (SK.KA, 7) 235. Beren atam öttü dep, Aziz babam göçti diye, 236. Barsa kelbes cayına Giderse dönmez yerine 237. Padışa atam ketti dep. Padişah babam gitti diye. 238. Köz cogolgon tuşu dep Görüşün kaybolduğu yer diye 239. Menin atam Kökötöy, Benim babam Kökötöy, 240. Kör üstündö kalayık Mezar başındaki ahali 241. Körüşkönüñ uşu dep. Görüştüğün şudur diye 242. Menin atam ötkön soñ Benim babam öldükten sonra 243. Aştı kanday beremin? Aşı nasıl veririm? 244. Attı kanday çabamın? At yarışını nasıl yaparım? 245. Kepti ortogo salamın, Sözü ortaya atıyorum, 246. Calañ alptın baarı bar Sırf alp kahraman hepsi var 247. Keñeş alıp kalamın.... Öğüt fikrinizi sorarım... (SK.KA, 7) 248. Oşo kezde surasañ O anda (eğer) sorarsan 249. Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun 250. On ekige cetiptir, On ikisine ulaşmış, 251. Özünö candı teñebey, Kendini beğenmiş olup, 252. Döölöt mas bolup ketiptir. Servet başını döndürmüş. 253. Kan atam menin öldü dep Han babam benim öldü diye, 254. Kapır menen musulman Kafir ve müslüman(ları) 255. Karatıp cıyıp alıptır, Göz göre göre toplamış, 256. Cakıptın calgız Manaska, Cakıp’ın yalnızı Manas’a, 257. Köpköndügün mından bil, Gözü döndüğünü bundan bil, 258. Kabar berbey salıtır. Haber bile vermemiş. 259. Kökötöydün kara aşka Kökötöy’ün yoğ aşına, 260. Manas kelbey topurap, Manas gelmeyip kargaşa olup, 261. Salbay kalgan topurak. Atamamış toprak. (SK.KA, 7)

Page 476: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

459

262. Akkulası minilip, Akkula’sı binilip, 263. Ak olpogun kiyinip, Ak olpok’unu giyinip, 264. Aç bolotun çalınıp, Aç bolot’unu asınıp, 265. Arstan Manas kabılan Aslan Manas kaplan 266. Bokmurun çaap alam dep Bokmurun’u bozguna uğratırım diye 267. Ak colborstoy çamınıp, Beyaz kaplan gibi saldırıp, 268. Aykırıp Manas turganda (Kaplan) Manas kükrerken 269. Akılman Bakay kök calın, Bilge Bakay bozkurdun, 270. Araga tüşö kalıptır: ... Arabuluculuk yapmışmış... (SK.KA, 7) 271. Barıp çaap algıday Gidip bozguna uğratacak 272. Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun’u 273. Sarı adır -ak too emes, Sarı kır, beyaz dağ değil, 274. Salmaktaşar coo emes. Güç ölçüşecek düşman değil. 275. Cetimdi çapkan bolobu? Yetime saldırmak doğru mu? 276. Cetkileñ işi oñobu? Aklı başında kimsenin işi midir? 277. Balaga barıp katılıp, Çocüğa gidip saldırıp, 278. Uyatka işin, çatılıp, Rezil olup, kavga edip, 279. Oşondo işiñ oñobu?.. O zaman işin düzelir mi?...(SK.KA, 7) 309. Kan Kökötöy öldü dep, Han Kökötöy öldü diye, 310. Kalayık curt topurap, Bütün millet alelacele, 311. Kan Kökötöy ölümgö Han Kökötöy ölümüne 312. Kozgolup kelgen eli bar,.. Akın edip gelen halkı var,... (SK.KA, 8) 332. Abake Koşoy karıya, Amcacığım Koşoy ihtiyar, 333. Menin atam Kökötöy, Benim babam Kökötöy, 334. Çın Kökötöy boluptur, Gerçek bir Kökötöy olmuş, 335. Atakemdin san düynö Babacığımın sayısız serveti 336. Tögöröktün tört burçu, Dünyanın dört köşesi, 337. Kıbılanın kırk burçu Kıblenin kırk köşesi 338. Kırk aylana toluptur. ... Kırk dolanarak dolmuş... 342. Kırk tam tolgon kazına, Kırk ev dolusu hazine, 343. Munun oozun açamın, Bunun ağzını açarım, 344. Atakemdin san düynö, Babacığımın sayısız servetini, 345. Kapır menen musulman, Kafir ve müslümanlara, 346. Sarp kılıp çaçamın.... Sarf edip dağıtırım... 382. Kapır menen musulman Kafir ve müslümanlar 383. Ceti cılı toy kılıp, Yedi sene düğün yapıp, 384. Toydura turgan alım bar. Doyuracak halim var. 385. Oşondo ırgıp bezge saygan emedey, O anda iğne batmışçasına, 386. Irgıp ketken er Koşoy, Yerinden fırlamış kahraman Koşoy, 387. Balam, aş bergen kişi ayıpker, Yavrum, aş veren kişi günahkar, 388. Aş bergen kişi künöökör, Aş veren kişi suçludur, 389. Eñkeyişte bas bolot, İnişte alçak olur 390. Bizdin kırgız az bolot, Bizim Kırgız az olur, 391. Kara kıtay, mancu curt Kara Kıtay, Mancu halk 392. Bizdin curtka kas bolot. Bizim halka düşman olur.

Page 477: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

460

393. Kara kıtay caynagan, Kara Kıtay’ın çok fazla 394. Kakançındın kalkı bar, Kakançın’ın halkı var, 395. Kabıla kalsa kırgızdın Çatarsa Kırgız’ın 396. Kanın içer saltı bar. .. Kanını içecek adeti var... 400. Kara kıtay, köp mancu Kara Kıtay, çok Mancu 401. Kaynap catkan kapır bar. Karınca yuvası gibi halkı var. 402. Oşolordun başçısı Onların başında duran 403. Kan Koñurbay baatır bar. Han Koñurbay kahraman var. 404. Kaarına algandı Sinirlenirse eğer o 405. Kalaymandı salbasın, Başımıza belâ açmasın, 406. Kalayman salar sebebi, Başa iş açacak nedeni var, 407. Kan Alooke atasın Han Alooke babasını 408. Kankor Manas öltürgön. Hunhar Manas öldürmüştü. 409. Aşta baştap kazattı, Aşta başlatıp savaşı, 410. Bir salbasın azaptı. Başa büyük dert açmasın. 411. Bolumduusu Boroonçu Güvendiği yiğidi Boroonçu 412. A da Kakanga kirip kayrılgan. O da Kakan’a girip dönmüştü. 413. Tokşukerdin Bozkertik, Tokşuker’in Bozkertik, 414. Oşol üçöö bir tuugan. Onlar üçü öz kardeşler. 415. Kabılan Manas kankorgo Kaplan Manas hunhara 416. Katılam dep bular da İlişmek isteyip bunlar da 417. Atasınan ayrılgan. Babasından olmuştu. 418. Tüz bolgon kara kıtaydın Düzgün görünen Kıtay’ın 419. Tügönbögön kegi bar. Bitip tükenmez öcü var. 420. Kan atañ Kökötöydün aşına Han baban Kökötöy’ün aşına 421. Kalayıktı çakırsañ, Bütün halkı davet edersen, 422. Biz menen karmaşa keter ceri bar. Bizimle kapışacak durumları var. 423. Kökötöygö aş berseñ Kökötöy’e aş verirsen 424. Çalgınga ciber Talaska, Davetçi gönder Talas’a, 425. Kabar aytkın kulunum, Haber ver sen yavrum, 426. Kara calıñ Manaska.... Kahramanın Manas’a... 427. Ey, Bokmurun, oylop tur, Hey, Bokmurun, düşünsene, 428. Bel baylagan bel oşol, Güvendiğin dağ odur, 429. Kökötöygö aş berseñ, Kökötöy’e aş verirsen, 430. Meder bolup özüñö Hâmi olup kendine 431. Beliñe tañuu er oşol! Seni koruyacak er odur! 432. Manaska kabar berbeseñ, Manas’a haber vermezsen, 433. Törüñö kuduk kazbasın, Baş köşene kuyu kazmaz mı, 434. Töböñdön anık kazbasın, Tam tependen basmaz mı, 435. Tört tülügüñ çaçpasın, Dört çeşit malın dağıtmaz mı, 436. Kıtaydın anık künü tuubasın, Kıtay’ın şansı gülmesin, 437. Aşka bargan adamdı Aşa gelen kişiyi 438. Tük koyboy baarın kırbasın!... Tamamını katletmez mi!... 451. Ay, Bokmurun, kulunum Hey, Bokmurun, yavrucuğum, 452. Akılına akıl koş. Aklını başına topla. 453. Alakanday kırgızdı Avuç kadar Kırgızı 454. Aş berem dep cıybagın, Aş veririrm diye toplama, 455. Aytıluu Manas bolboso Kaplan Manas olmazsa

Page 478: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

461

456. Böödö curttu kırbagın! Boş yere halkı katletme! (SK.KA, 8-9) 468. Koşoy mınday degende... Koşoy böyle deyince... 470. Irgıp ketken Bokmurun: Hoplayıvermiş Bokmurun: 471. Koşoy aba, kebimdi uk Koşoy amca, sözümü dinle,... 472. Kaalayıkka maalım kep Halka malum sözdür 473. Kan Kökötöy bolgonu, Han Kökötöy olalı, 474. Kökötöydün köp düynö Kökötöyün çok dünyası 475. Cer cüzünö tolgonu. Yer yüzüne dolalı 476. Kökötöydün köp düynö Kökötöyün azıcık dünyası 477. Kilitin emi açamın, Kilidini şimdi açarım, 478. Nemesin koyboy çaçamın... Eşyasını koymam, saçarım… 491. Sen öñdöngön baatırdan Senin gibi yiğitten 492. Atamdın aşın bere albay... Babamın aşını veremeyip... 494. Men kayda barıp katılam?! Ben nereye gidip katılırım?! 495. Mancu, kırgız ortosu Mancu, Kırgız’ın orta yerinden 496. Cer oçogun oyduram. Yer ocağını kazıtırım. 497. Aşka kelgen adamdı Aşa gelen insanı 498. Appak mayga toyduram.... Bembeyaz yağa doyururum... 506. Mınday kızık kılbasam Böyle bir ziyafet yapmazsam 507. Bokmurun bolboy ölöyün, Bokmurun adım sönsün, 508. Tirüü basıp cürgüçö Diri hayatta kalmaktansa 509. Tuubay tuna çögöyün.... Doğmadan öleyim... (SK.KAs.9) 551. Bul tilimdi alıp ber, Bu dediğimi yapıver, 552. Aş başkarıp barıp ber. Yoğ aşını yönetiver. 553. Manasıña barbaymın, Manas’ına gitmeyeceğim, 554. Aga keñeş salbaymın. Onunla danışmayacağım. 555. Özüñuzdön başkanın Kendinden bir başkasının 556. Ölsöm tilin albaymın. Ölsem de sözünü dinlemem. 557. Ökümsügön Manaska Cesaret taslayan Manas’a 558. Aş berem dep barbaymın.... Yoğ aşı veririm diye gitmeyeceğim.

(SK.KA, 10) 565. Aylanayın abake, Kurban olayım, amcacığım, 566. Keñiri cerdi taba kör.... Geniş bir yer buluver... 574. Aş beruüçü ceribiz Yoğ aşı verecek yerimiz, 575. Özöndüü taypañ cer bolso, Irmaklı yayvan yer olsa, 576. Ölkösü cayık keñ bolso,... Ülkesi dümdüz geniş olsa,... 592. Abam Koşoy karıya, Amcacığım Koşoy ihtiyar, 593. Ak sakalı carkıldap, Ak sakalı parlayıp, 594. Bala kazday barkıldap, Yavru kaz gibi gümbürdeyip, 595. Küülönüp sözün tıñ aytıp, Hızlanıp sözünü düzgün söyleyip, 596. Calganı cok çın aytıp: Yalanı yok, doğru söyleyip, 597. Alay konup aş bersek,... Alay’a konup aş verirsek,... 604. Kökötöydün aşı dep Kökötöy’ün aşı diye 605. Curt kıcıldap terbelse, Halk kaynayıp sallansa, 606. Aş bışırıp bere albay Yemek bişirip veremeyip, 607. Şaşıp otun karasa,... Aceleyle odun ararsa,

Page 479: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

462

618. Alay artık otun cok, Alay’da fazla odun yok, 619. Anısı bolor çoñ müşkül.... O da olur bir müşkül. (SK.KA, 10) 600. Koroson ottuk çaktıram, Horasan çakmağını çakarım 601. Kapır menen musulman Kâfir ile müslüman 602. Koyboy baarın çakıram. Hepsini bir davet ederim. (SK.KA

10;13;19;30) 620. Ataktuu ceriñ Sarı-Arka, Çok meşhur yerin Sarı-Arka, 621. Munun cayın aytayın: Bunun özelliğini söyleyim: 622. Tomuktay bolgon toosu cok, Aşık kadar da dağı yok, 623. Tokum batar koosu cok.... Teğelti sığacak vadisi yok... 630. Sarı-Arka suusuz çöl eken.... Sarı-Arka susuz çöl imiş... 637. Suusamırga barışsak, Suusamır’a gidersek, 638. Öyüz-büyüz ceri tar, Kıyı-cihet yeri dar, 639. Nayzanın başı çabışar, Mızrakın ucu kapışır, 640. Adamdın başı kagışar, İnsanın başı sıkışır, 641. Kalayık batpay turuşar, Halk sığamaz oraya, 642. Kabarıp caman uruşar. Kabarıp fena kapışır. 643. Öndürü çalkak, kerüü cok, Deresi dik değil, otlak yok, 644. Ölçölüü cer Suusamır, ... Ölçülü yerdir Suusamır,... (SK.KA,10) 655. At boroyun sıdırıp, Alabildiğine koşturup, 656. Ay aalamdın baarısın Dünya alemin hepsini 657. Aylanıp cürüp kıdırıp. Döne dolaşa gezerek... (SK.KA, 10) 658. Atı ugulat Karkıra, Şanı duyulur Karkıra, 659. Artıkça başka oşo cer. Ayrıca farklıdır o yer. 660. Müdürülör añgek cok. Ayak sürçer çukur yok. 662. Cilik çagar taşı cok, İlikli kemik kırmaya taşı yok, 663. Say-sayınan şarkırap, Dere-çayından şarıldayarak, 664. Minden bulak kuyulgan, Binlerce pınar kuyulan, 665. Ükürçünün oyuna, Ükürçü’nün deresine, 666. Üç-Kapkaktın boyuna Üç-Karkıra kıyısına 667. Kemegeni kazçuu cer. Ocağı kazacak yerdir. 668. Kerilgen özön Kegen - Suu, Şaşaalı vadidir Kegen-Su, 669. Keñ boylop attı çapçuu cer, Geniş kıyısından at koşturacak yer, 670. Keñ tamaşa salçu cer, Bolca eğlenilecek yer, 671. Üç-Karkıra özönü Üç-Karkıra vadisi 672. Aş berüüçü cer oşol. ... Aş verecek yer odur... (SK.KA, 11) 673. Karıyadan kep ugup, İhtiyarın sözünü dinleyip, 674. Kan balası Bokmurun Hanın oğlu Bokmurun 675. Karkıra cakşı dep ugup, Karkıra iyidir diye duyup, 676. Beylegiçten kep ugup,... Dikkatlice dinleyip,... 681. Aş berer cerim Karkıra Aş verecek yerim Karkıra 682. Telegeyi tegiz dep,— Dört dörtlük bir yer diye,- 683. Kökötöydün Bokmurun, Kökötöy’ün Bokmurun,

Page 480: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

463

684. Taşkendegi kırgızga Taşkent’tegi Kırgız’a, 685. Carlık aytıp, küç kılıp,... Haber gönderip, zor gösterip,...

(SK.KA,11) 767. Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun 768. Kelbersigen Manaska Kibirli kurumlu Manas’a 769. Keneş salbay ketkeni. Danışmadan gitmişti. 770. Oluya ata, Talastı Evliya ata, Talas’ı 771. Katar basıp alganı, Boyuna ele geçirmiş, 772. Tomuktay da toosu cok, Aşık kadar da dağı yok, 773. Tokum batar koosu cok, Teğelti sığacak vadisi yok, 774. Köçtün baarı cer caynap, Göçün hepsi kaynayıp, 775. Keñ özöngö salganı.... Engin dereye salıvermiş... (SK.KA, 11) 806. Keñ Karkıra tüzünö Engin Karkıra düzlüğüne, 807. Bokmurun barıp cetiptir Bokmurun gidip ulaşmış 808. Baş ayagın tordotup, Baştan sona ağ şeklinde, 809. Kökötöydün çoñ ordo Kökötöy’ün büyük obasını 810. Karkıranın talaaga Karkıra’nın kırına 811. Barıp tigip ornotup,... Gidip kurup yerleştirip,... (SK.KA, 12) 822. Çoñ Karkıra boyuna Büyük Karkıra kıyısına 823. Tolup eli kondu emi, Dolup halkı kondu şimdi, 824. Kan Kökötöy aşına Han Kökötöy aşına 825. Kapır menen musulman Kafir ve Müslümanların 826. Keler çagı boldu emi.... Gelecek zamanı oldu şimdi... (SK.KA,

12) 909. Aba Koşoy, Baymırza, Koşoy amca, Baymırza, 910. Uşu turgan calpıña Şurada duran herkese 911. Keñeş aytar kebim bul. Öğüt verecek sözüm bu. 912. Koroson ottuk çaktıram, Keskin çakmak çaktırırım, 913. Kapır menen musulman Kafir ve Müslümanları 914. Koyboy baarın çakıram. Bütün hepsini çağırırım... (SK.KA, 13) 948. Bokmurun mınday degen soñ Bokmurun böyle dedikten sonra 949. Baymırza turup kep aytat: Baymırza kalkıp söz söyler: 950. Tögöröktün tört burçun Dünyanın dört köşesini 951. Tört aylana çakırıp, Dört dolana çağırıp, 952. Törölüktü kılbasañ, Beyliğini yapmazsan, 953. Maşayıktuu baarı eldin Mümin ve dindar bütün halkın 954. Baarı-cogun çakırıp, Hepsini birden çağırıp, 955. Balalık kılıp turbasañ! ... Çocukluk edip durmasan!.. (SK.KA, 13) 970. Aş bergen kişi ayıpker, Aş veren kişi günahkâr, 971. Aş bergen kişi künöökör, Aş veren kişi suçludur, 972. Eñkeyişiñ bas bolso, İnişin alçak olursa, 973. Öödögö çıksañ çöp bolso, Yukarı çıkarsan ot olursa, 974. Kapırdın kalkı köp bolso,... Kâfir halkı çok olursa,... (SK.KA, 13)

Page 481: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

464

976. Kökötöydün caman uulu Bokturun, Kökötöy’ün yaramaz oğlu Bokurun, 977. Kökötöydün köp düynö Kökötöy’ün çok servetini 978. Aş berem dep kapırga Aş veririrm diye kafire 979. Talatıp iydi dedirbey, Talan ettirdi dedirtmeden, 980. Köpköndük bolot munuñuz, Kabarmaktır bununuz, 981. Köt kısıp curttu cıyıñız, Kibirlenmeden halkı toplayınız, 982. On ekide Bokmurun, On ikisinde Bokmurun, 983. Obundu taap iş kılgın!... Düşünerek iş yapın!... (SK.KA, 13) 984. Baymırza mınday degende Baymırza böyle deyince 985. Bokmurun turup munu aytat: Bokmurun kalkıp böyle der: 986. Baydın uulu Baymırza, kakbaş, Bey oğlu Baymırza kurnaz, (kuru kafa) 987. Konuşuñ tataal say mırza, kakbaş, Yurdun karmaşık dere bey kurnaz, 988. Mineeriñ calgız tay mırza, kakbaş Bineğin yalnız tay bey kurnaz, 989. İçkeniñ kara çay mırza, kakbaş. İçtiğin kızıl çay bey kurnaz. 990. Özüñdün aşıñ, özüñ bil, kakbaş, Kendi aşını kendin bil kurnaz, 991. Kötüñdü kısıp colgo kir, kakbaş! Ağzını kapatıp, kendine gel, kurnaz! 992. Colotpoymun aşıma, kakbaş, Yaklaştırmam aşıma kurnaz, 993. Coon kılbaym başıma, kakbaş, Arka kılmam başıma, kurnaz, 998. Dep oşentip Bokmurun Deyip böylece Bokmurun 999. Baskan cerin tebelep,. Bastığı yeri çiğneyip, 1000. Baymırzanı cemelep, ... Baymırza’yı söverek,... (SK.KA, 13) 1005. Kökötöydün Maaniker, Kökötöy’ün Maaniker, 1006. Tulpardan artık külügü, Küheylandan daha iyi yürüktür. 1007. Ölgön canga aş berip, Ölmüş insana aş verip, 1008. Kalayıktı dürbötkön Halkı galeyana getiren 1009. Bokmurundun bülügü. Bokmurun’un kargaşası. (SK.KA, 13) 1010. Ay, canıbar Maaniker, Vah, hayvancık Maaniker, 1011. Cılkıdan çıkkan köy kaşka, Atlardan çıkan akıllı mal, 1012. Sını maldan bir başka, Görünüşü hayvandan farklı, 1013. Uçkan kuş menen carışkan, Uçan kuşla yarışan, 1014. Kazı aluuçu boor et, Kaburga yağı, yan eti, 1015. Kayra tartıp zımpıyıp, İçeri çekip sımsıkı, 1016. Söögünö cabışkan, Kemiklerine yapışan, 1017. Aygay uksa şaşpagan, Gürültü duyarsa da korkmayan, 1018. Aydın karañgısında Kapkaranlık gecede 1019. Bir izin caza baspagan, İzini yanlış basmayan, 1020. Çuu ukkanda bölüngön, Ses duyunca bölünen, 1021. Azar tümön kol bolso Azıcık düşman gözüne 1022. Tulpardık sını körüngön, Küheylanlık heybeti görünen, 1023. Basıp ötsö kara cer Yürüyerek geçerse kara toprak 1024. Kıñ-kıñınan bölüngön, Parça parça ayrılan, 1025. Baskan buttuu debese, Yürüyen ayakları olmazsa, 1026. Kanatı barday körüngön. Kanatı var gibi görünen. 1027. Çılbırı tutam kalbasa Yularından tutulmazsa 1028. Çındagan coogo aldırbayt, Ciddi düşmana bile aldırmaz, 1029. Kurgan kırsık çalbasa Zavallı başına bir iş gelmezse 1030. Kuyrugun örtkö çaldırbayt, Kuyruğunu ateş dokundurtmaz,

Page 482: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

465

1031. Omuroo sınıp ötpösö, Sırt kemiği kırılmazsa, 1032. Ok cañılıp ketpese Kurşuna denk gelmezse 1033. Mingenin coogo aldırbayt. Binenini düşmana aldırmaz. 1034. Cetik külük Maaniker, Gerçek küheylandır Maaniker, 1035. Celgenine cel cetpes, Rüzgardan hızlı koşarmış, 1036. Baskanına mal cetpes, Hayvandan hızlı yürürmüş, 1037. Tizginin cıya tartpasa Dizginlerini çekmeseler 1038. Uçkan kuştay takımdayt, Uçan kuş gibi süzülür, 1039. Kırk künçülük coldordo Kırk günlük uzak yollarda 1040. Bulut öñdüü zakımdayt. Bulut gibi hızlı uçar. 1041. Kırk künçülük çöl bolso Kırk günlük uzak çöl olsa 1042. Kılt etip suu içpegen, Bir damla su içmeyen, 1043. Çurkagan sayın uzargan, Her koştukça uzaran, 1044. Kayıptay közü kızargan, Gayıp gibi gözleri kızaran, 1045. Kökötöydün Maaniker, Kökötöy’ün Maaniker’i, 1046. Kara bayır kazanat, Kara bayır150 kazanat151, 1047. Kalbır öpkö, cez kanat, Kalbur akciğerli, bakır kanatlı, 1048. Taygılbagan biyikten, Kayıp düşmeyen yüksekten, 1049. Takır ele kem emes Hiçbir yeri eksik değil, 1050. Taşka baskan kiyikten. Taşlarda koşan geyikten. (SK.KA, 14) 1052. Eey, kulunum, caş Aydar,... Hey, yavrucuğum, genç Aydar,... 1057. Altı külük at algın, Altı tane küheylan at al, 1058. Alakanday kat algın, Avuç kadar mektup al, 1059. At boroyun sıdırgın, Alabildiğine koşturup, 1060. Ay aalamdın baarısın Dünya alemin hepsini 1061. Kabar berip kıdırgın.... Dolaşıp haber ulaştır... (SK.KA, 14) 1062. El maanisin aytayın, Halktan haber söyleyeyim, 1063. Eey, caş Aydar, beri kel: Hey, genç Aydar, buraya gel: 1064. Mobu toñkoygon toonun kötünön,

İşbu kabaran dağın kıçından,

1065. Kün karagan çekenin Güneşe bakan kenarın 1066. Sayılgan tömön betinen, Dikilen aşağı yüzünden, 1067. Köönö — Turpan bıyagı, Eski Turpan bu tarafı, 1068. Ken Barbardın tıyagı, Geniş Barbar’ın ötesi, 1069. Lop darıya boyunda Lop nehrinin kıyısında 1072. Kızıl kamçı, kök nayza, ... Kırmızı kamçı, mavi mızrak,... 1073. Kırgızdın bölök teñi bar, Kırgız’ın başka dengi var, 1074. Ataktuu noygut eli bar. Ünlü Noygut halkı var. 1075. Karaça degen kanı bar. Karaça adlı hanı var. 1076. Bul aşıma kelsin de, Bu aşıma gelsin de, 1077. Bul kızıktı körsün de, Bu eğlenceyi görsün de, 1078. Bul aşıma kelbese, Bu aşıma gelmezse, 1079. Bul kızıktı körbösö, Bu eğlenceyi görmezse, 1080. Kökötöydün ayçıgı altın kızıl tuu Kökötöy’ün nakışı altından olan al

sancak

150 Karabayır: saf kan türkmen atiyle bayağı attan doğan. Yud.: 404. 151 Kazanat: koşu atlarından bir cinsin adıdır. Yud.: 426

Page 483: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

466

1081. Üyü üstünön körsün de. Evi üstünden görsün de. 1082. Andan arı tartkanda, Ondan öte gidince, 1083. Kün batışka kaytkanda Batı tarafa dönünce 1084. Atı Koton şaarı bar, Adı Koton şehri var, 1085. Kotondogu Cügörü Koton’daki Cügörü 1086. Çoñ balbanı dagı bar.... Büyük pehlivanı daha var... 1089. Kotondogu Cügörü Koton’daki Cügörü 1090. Kabar aytkın oşogo.... Haber ver (sen) ona... 1110. Çatak kılbay, çır kılbay, Kavga gürültü çıkarmayıp, 1111. Baçımıraak kelsin de!... Biran önce gelsin de!... (SK.KA, 14) 1112. Sol kol cakkı betinde, Sol elin tarafında, 1113. Tügöngön çöldün çetinde, Bitmiş çölün kenarında, 1114. Adır-küdür urçukta, Kırlı-stepli bir yerde, 1115. Añıraygan tumşukta Ağzı geniş dağ burnunda 1116. Ataktuu Cerken ceri bar, Ünlü Cerken adlı yeri var, 1117. Al Cerkendi cerdegen O Cerken’e yerleşen 1118. Cortuulçu balban eri bar. Cortuulçu pehlivan eri var. 1119. Kalkı menen cıyılıp, Halkıyla birlikte toplanıp, 1120. Kan Cortuulçu kelsin de,... Han Cortuulçu gelsin de,... (SK.KA, 14) 1135. Andan arı col cürsöñ, Ondan öte yol yürüsen, 1136. At ayabay mol cürsöñ, Ata acımayıp bol yürüsen, 1137. Keñ Ürgönçtün şaarında, Engin Ürgönç şehrinde, 1138. Keñ Oogandın aylında, Geniş Oogan köyünde, 1139. Akun kanday kanına ayt, Akun han gibi hanına söyle, 1140. Oşo körungön curttun baarına ayt.

İşte o görünen halkın hepsine söyle.

1141. Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun 1142. Üç-Karkıra kondu de, Üç-Karkıra’ya kondu de, 1143. Kökötöydün köp düynö Kökötöy’ün serveti 1144. Cer cüzünö toldu de, Yeryüzüne doldu de 1145. Kökötöydün kalıñ toy Kökötöy’ün büyük toy 1146. Bereer kezi boldu de. Verecek zamanı oldu de. 1147. Akunkanga salam ayt, Akunkan’a selam söyle, 1148. Bul aşıma kelsin de.... Bu aşıma gelsin de... (SK.KA, 15) 1155. Arı curböy, beri tart, Öteye gitmeyip, beriye gel, 1156. Tak oşo cerden kayta kayt. Tam oradan geri dön. 1157. Kızıl celek, kök nayza Kırmızı sancak, mavi mızrak 1158. Kırgızdan biröö kalbasın. Kırgız’dan biri de kalmasın. 1159. Andan tuura tartkanda, Ondan doğru dönünce, 1160. Çambıl-Bel degen cer kelet, Çambıl-Bel adlı yer gelir, 1161. Çambıl-Beldi cerdegen Çambıl-Bel’i mesken eden 1162. Canaalı, Karaç er degen,... Canaalı, Karaç er denen,... 1168. Kökötöy kandın aşı de, Kökötöy hanın aşı de, 1169. Köp cıyındın kaşı de. ... Çok kalabalığın kaşı de... 1175. Bul aşıma kelsin de, Bu aşıma gelsin de, 1176. Bul kızıktı körsün de. ... Bu şöleni görsün de... (SK.KA, 15)

Page 484: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

467

1215. Beri karay tartkanda, Beriye doğru dönünce, 1216. Ordoluu şayık, kök ceke, Saraylı şeyh, mavi kemer, 1217. Orçun Kokon, Margalañ, Bolluk (ülkesi) Kokon, Margalan, 1218. Kokon kandın Kozubek, Kokon hanının Kozubek, 1219. Margalandın Malabek, Margalan’ın Malabek, 1220. Ancıyandın ayrı sakal Sınçıbek, Andijan’ın ayrı sakal Sınçıbek, 1221. Altı şaardın Alabek, Altı şehrin Alabek, 1222. Samarkanda Sancıbek, Samarkan’da Sancıbek, 1223. Uşularga salam ayt. Bunlara selam söyle. 1224. Biröö kalbay kelsin de,... Biri de kalmadan gelsin de,... (SK.KA,

15) 1235. Andan arı cürgöndö Oradan öte geçince 1236. Ataktuu Bukar şaarı bar, Şanlı Bukar şehri var, 1237. Al Bukardı suragan O Bukar’a hükmeden 1238. Temirkan attuu kanı bar, Temirkan adlı hanı var, 1239. Tegerek bışkan nanı bar, Yuvarlak pişen ekmeği var, 1240. Tört buluñ kelgen tamı bar. Dört köşeli evi var. 1241. Kök kepiçin tepeytken, Ayağına lastik giyen, 1242. Argımagın kekeytken, Küheylanını gerilten, 1243. Temirkanga salam ber. Temirkan’a selam söyle. 1244. Kökötöydün aşı de, Kökötöy’ün aşı de, 1245. Köp cıyındın kaşı de,... Çok toplantının başı de,... (SK.KA, 15) 1266. Bukardın tıyak betinde Bukar’ın öteki tarafında, 1267. Ceti-Özön degen ceri bar, Ceti-Özön adlı yeri var, 1268. Ceti-Özöndu cerdegen, Ceti-Özön’de mesken eden, 1269. Cediger degen eli bar. Cediger adlı halkı var. 1270. Al cediger içinde, O Cediger arasında, 1271. Bagış degen kanı bar.... Bagış adlı hanı var... (SK.KA, 16) 1452. Kazaktardın kan Kökçö, Kazakları hanı Kökçö, 1453. Kan Kökçögö salam ber... Han Kökçö’ye selam ver… 1457. Kan Kökötöy aşına, Han Kökötöy aşına, 1458. Kalıñ cıyın kaşına,... Kalabalık, yığının karşısına,… 1461. Eren kelet, şer kelet, Eren gelir, kaplan ile, 1462. Kapır menen musulman Kafir ile Müslüman 1463. Baarı kalbay teñ kelet... Hepsi kalmadan birlikte gelir… 1468. Uşul aşka kelbeseñ, İşte bu aşa gelmezsen, 1469. Bul kızıktı körbösöñ, Bu eğlenceyi görmesen, 1470. Kalabanı salat de, Kavgayı çıkartır de, 1471. Cılkısın emes kazaktın Sadece yılkısını değil Kazak’ın 1472. Uyların koşo alat de! İneklerini de birlikte alır de! (SK.KA,

17) 1473. Andan arı ötköndö, Oradan öteye geçince, 1474. Narı taman col cürüp, Öte yana yol alıp, 1475. Kakançınga cetkende, Kakançın’a vardığında, 1476. Mancu kalmak el oşol, Mancu Kalmak halkı odur, 1477. Sen aytuuçu er oşol.... Senin haber verecek yerin odur...

Page 485: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

468

(SK.KA, 17) 1492. Ceti cılı cöö cürüp, Yedi sene yayan gezip, 1493. Cetik nayza maylagan, Yetik mızrak yağlayan, 1494. Cetimiş erdi caylagan Yetmiş yiğidi öldüren, 1495. Cin cıttangan er, Coloy, Yetmiş eri öldüren, 1496. Altımış cılı cöö cürüp, Altmış sene yayan dolaşıp, 1497. Alışıp nayza maylagan, Savaşıp mızrak yağlayan, 1498. Altımış erdi caylagan, Altmış yiğidi öldüren, 1499. Kan cıttangan er Coloy... Kan kokan er Coloy. (SK.KA, 17-18) 1514. Til alsa Coloy kelsin de, Dile gelse Coloy gelsin de, 1515. Til albas bolso al Coloy Dile gelmez olsa al Coloy 1516. Kökötöydün ayçıgı altın kızıl tuu Kökötöy’ün hilali altından kırmızı

bayrağı 1517. Kak üstünön körsün de. Tam üzerine gelecektir göresin de152

(SK.KA, 18) 1558. Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun 1559. Taşkenden köçüp keldi de Taşkent’ten göçüp geldi de 1560. Üç-Karkıra kondu de, Üç-Karkıra’ya kondu de, 1561. Kökötöydün köp düynö Kökötöy’ün serveti 1562. Cer cüzünö toldu de, ... Yeryüzüne doldu de... 1619. Andan arı barganda Oradan öteye varınca, 1620. Ataktuu şaarı Kakançın, Tanınmış şehri Kakançın, 1621. Kakançında kan Tuluk, Kakançın’da han Tuluk, 1622. Kaynap catkan köp uluk, Kaynaşan çok amiri, 1623. Çay algan toonun keni bar, Çay alan dağın madeni var, 1624. Uçmaktuu Beecin uluu curt, Cennetli Beecin ulu millet, 1625. Tırgoot degen eli bar. Tırgoot adlı halkı var. 1626. Kaynap catkan kıtaydın Karınca gibi kaynaşan Hıtay’ın 1627. Kança türdüü canı bar, Ne bir türlü canı var, 1628. Al tırgoot kapırdın O Tırgoot kafirin 1629. Katından koygon kanı bar. . Kadından bir hanı var.... (SK:K. S.19) 1653. Andan arı barganda Ordan öteye geçince, 1654. Altın kazgan keninde, Altın kazıyan madeninde, 1655. Sarı-Suunun ceeginde Sarı-Su’nun kıyısında 1656. Kürpüldöktün Sarı-Suu, Kürpüldök’ün Sarı-Su, 1657. Sarı-Suunun boyunda Sarı-Su’nun kıyısında 1658. Orkoygon küröö körunöt. Sivrilen buzul gözükür. 1659. Al küröögö barganda O buzula varınca 1660. Kızıl sakal topusu, Kırmızı sakal, takkeli, 1661. Al kıtaydın sopusu,... O Hıtayların sofusu,... 1668. Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun, 1669. Üç-Karkıra kondu de, Üç-Karkıra’ya kondu de, 1670. Baatır bolso Koñurbay Kahramansa Koñurbay, 1671. Bul aşımdan kalbasın, Bu aşımdan kalmasın, 1672. Kelbey koyup başına, Gelmeyip de başına,

152 dediğimi yapmazsa üzerine asker salarım ya da savaş açarım ya da küserim demektedir.

Page 486: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

469

1673. Katuu kalba salbasın.... Büyük bir iş açmasın... (SK.KA, 19) 1686. Dep oşentip Bokmurun Deyip böylece Bokmurun 1687. Maanikerdi mingizip, Maaniker’e bindirip, 1688. Badana tondu kiygizip, Zırhlı kürkü giydirip, 1689. Koroson ottuk çaktırıp, Keskin çakmak çaktırıp, 1690. Kapır menen musulman Kafir ve Müslümanları 1691. Koyboy baarın çakırıp,... Hepsini birden çağırıp,... 1694. Kökötöydün Bokmurun, Kökötöy’ün Bokmurun, 1695. Kılımga salgan tamaşa. Yüzyıla bıraktı büyük iz, 1696. Kalkka salgan kızıktı, Halka yaptı tuhaf iş, 1697. Aş berem dep celpinip Aş veririm diye çırpınıp, 1698. Aalamga salgan buzuktu.... Aleme yapmış bozgunu... (SK.KA, 19)

1832. Anı-munu degiçe, Öyle-böyle deyince, 1833. Açıp közdü cumguça, Açıp gözü kapayınca,, 1834. Kara kalmak, mancunun Kara Kalmak, Mancunun 1835. Kelip kalgan çeni bar, Geliverdiği anı var, 1836. Uy tügündöy köp kalmak İnek tüyündey çok Kalmak 1837. Kaptap kalgan çeni bar. Her tarafı kaplamış gücü var. 1838. Ceti asaba tuu kelet, Yedi farklı bayrak gelir, 1839. Cer carılgan çuu kelet... Yeryüzünü yaran gürültü gelir... 1844. Kimdin kolu dep tursa, Kimin ordusu derseniz, (SK.KA, 20) 1845. Çon Coloydun kolu eken. Büyük Coloy’un koluymuş. 1846. Kıyıktansa kokustan Kızacaksa aniden 1847. Kıyratıp bizdi cedi dep, Mahvedip bizi yerdi diye, 1848. Ütürökdöp taarınsa Hırslanarak darılırsa 1849. Karmap keter beken dep,... Tutup bizi gidecek diye,... 1867. Aylası barbı al curttun Çaresi var mı o milletin, 1868. Bokmurundu cemelep. Bokmurun’a kızmaya. (SK.KA, 21) 1869. Al añgıça bolgon cok, Kısa bir zaman geçmeden, 1870. Kuday betin salbay kal, Allah yüzünü göstermesin, 1871. Cer carılıp çuu kelet, Toprak yarılıp gürültü olur, 1872. Ceti asaba tuu kelet, Yedi sancak bayrak gelir, 1873. Cer caynagan kol kelet. ... Karınca gibi kaynaşan kol gelir... 1881. Kimdin kolu dep tursa Kimin ordusu derseniz, 1882. Kan Coloydun kolu eken. Han Coloy’un koluymuş. (SK.KA, 21) 1891. Kan Coloy kirip kelgende Han Coloy girip geldiğinde, 1892. Kelgin meyman, kelgin dep, Geliniz misafir, gelin diye, 1893. Caaday uçup cügürüp, Yay oku gibi uçup koşturup, 1894. Kökötöydün balbanı Kökötöy’ün pehlivanı 1895. Coloydun atın alganı... Coloy’un atını almışmış ... 1901. Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun 1902. Curtka kılgan azabı. Millete yaptı azabı. 1903. Azırkı bolgon çoñ tüyşük Şimdiki olan büyük müşkülat 1904. Kalmaktardın kazabı. Kalmakların gazabı.

Page 487: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

470

1905. Keldiñizbi, meyman dep, Geldiniz mi, misafirim diye, 1906. Çoñ Coloydun aldına Koca Coloy’un önüne 1907. Bokmurun basıp barganı. Bokmurun karşılayıp varmış. (SK.KA, 21) 1925. Altı miñ irik, miñ baytal, Altı bin koyun, bin tane tay, 1926. Soyuşuna berdi deyt, Kesmek için verdi der, 1927. Catkan töödöy, uyday kant Yatan deve kadar, inek büyüklüğünde şekeri 1928. Çagışına berdi deyt, Yemesi için verdi der, 1929. Altı miñ töönün otunun, Altı bin devenin odununu, 1930. Cagışına berdi deyt... Yakması için verdi der... (SK.KA, 21) 1937. Munu mınday taştaylı. Bunu böyle bırakalım, 1938. Nar cagınan baştaylı. Öteki tarafından başlayalım. 1939. Cana kızık cana bar, Yine ilginç şeyler var, 1940. Oşondo, çañ asmanga burulup, O anda, tozu göğe savrulup, 1941. Kaptap kelgen kalıñ kol Bastırıp geldi kalın kol 1942. Birine-biri urunup,... Birine-biri çarparak,... 1951. Şibeenin kanı Orokkır Şibeenin hanı Orokkır 1952. Koñkulboz menen çamınıp, Koñkulboz ile atılıp, 1953. Körör bolsoñ oşondo Görseydin eğer o anda, 1954. Cabdıgına kamınıp... Silahına sarılıp... 1959. Oşondo munun sürötü O zaman bunun görünümü 1960. Calañgıçtay körunüp, Canalıcı gibi görünüp, 1961. Ceti asaba tuu kelet, Yedi sancak bayrak gelir, 1962. Cer carılgan çuu kelet, Toprak yarılıp gürültü olur, (SK.KA 21) 1965. Oşonçonu körgöndö O kadar asker görünce 1966. Tük körö elek kayran curt Hiç görmemiş zavallı halk 1967. Çekesi ketip tırışıp, Gözleri fal taşı gibi açılıp, 1968. Alapayın taba albay, Bocalayıp, şaşırıp, 1969. Başçısı menen uruşup,... Başçısıyla kavga edip,... 1972. Elkin catkan el elek, Yalnız yaşayan halk idik, 1973. Emi talaan kördükpü. Şimdi tarumar olduk mu. 1974. Kökötöydun çoñ aşın Kökötöy’ün büyük aşını 1975. Körgölü kelgen ekenbiz, Görmeye gelmişiz meğer, 1976. Köp taloon körüp kıtaydan Tarumar olup Kıtaydan 1977. Ölgönü kelgen ekenbiz. Ölmeye gelmişiz meğer. 1978. Toguz börü bir koydun Dokuz kurt bir koyunun 1979. Talasa tarpın koyobu? Saldırırsa leş bırakır mı? (SK.KA, 22) 1999. Meltiregen tüz eken, Sezsiz sakin düzlükmüş, 2000. Bet alıp kaçar bel da cok, Doğrulup kaçacak sırt bile yok, 2001. Beypay körüp catkanda Istırap, azap çekerken 2002. Acıratıp aluuga (Istıraptan) kurtarıp almaya 2003. Belgilüü Manas şer da cok, Ünlü Manas kaplan da yok, 2004. Tayana kaçar Talas cok, Dayanıp kaçacak Talas yok, 2005. Talkalaşıp çabışıp, Tarumar edip kapışıp, 2006. Acıratıp aluuga Elinden kurtarıp almaya 2007. Kabılan törö Manas cok. Kaplan Manas efendi yok. (SK.KA, 22)

Page 488: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

471

2011. Al añgıça bolbodu, O anda ne olduysa oldu, 2012. Ayta-buyta degiçe, Öyle-böyle diyene kadar, 2013. Açıp közdü cumguça, Gözleri açıp kapayıncaya kadar 2014. Körör bolson Orokkır Görecek olsan Orokkır 2015. Ortogo keldi kamınıp, Ortaya geldi hazırlanıp, 2027. Ceti miñ irik, miñ baytal, Yedi bin koyun, bin tane tay, 2028. Soyuşuna berdi deyt, Kesmek için verdi der, 2029. Catkan töödöy, uyday kant Yatan deve kadar, inek büyüklüğünde

şekeri 2030. Çagışına berdi deyt, Yemesi için verdi der, 2031. Ceti miñ töönün otunun, Yedi bin devenin odununu, 2032. Cagışına berdi deyt... Yakması için verdi der... (SK.KA, 22) 2087. Bir caysañın karasa, Bır caysañ’ına153 baksa 2088. Miñ kişilik körünöt. Bin kişilik görünür. 2089. Körgön sayın kalıñ curt Gördükçe kalabalık millet 2090. Köñülü caman bölunöt.... Moralleri çok bozulur (SK.KA, 23) 2125. Koñurbay cayın suraba, Koñurbay hakkında sorma, 2126. Kaarına alsa kırgızga Kahrına alırsa Kırgıza 2127. Uşu col salat çoñ dümök. Bu kez başa büyük iş açar. 2128. Belimdi bekem buuymun dep, Belini doğrulturum diye, 2129. Beecinden çıkkan kamdanıp Beecin’den çıktı hazırlanıp, 2130. Belgilüü Manas coluksa Kahraman Manas’la karşılaşırsam, 2131. “Alooke kunun kuuymun” dep. “Alooke’nin öcünü alırım” diye. 2132. Ok ötpös tondu kiyinip, Kurşun geçmez kürkü giyinip, 2133. Akıl oylop, kep oylop, Akıl danışıp, düşünüp, 2134. Kankor Manas, al burut Hunhar Manas, o Burut154 2135. "Aşka kelet dep oylop, Aşa gelir diye düşünüp, 2136. Kelgen eken Koñurbay Gelmişmişti Koñurbay, 2137. Aş üstünön basam dep, Aş üstünde saldırırım diye, 2138. Aş üstündö karmaşıp, Aş üstünde kapışıp, 2139. Adamdın kanın çaçam dep... Adamın kanını dökerim diye... (SK.KA,

23) 2181. Segiz miñ irik, miñ baytal, Sekiz bin koyun, bin tane tay, 2182. Soyuşuna bergeni, Kesmek için verdi der, 2183. Segiz miñ töönün otunun, Sekiz bin devenin odununu, 2184. Cagışına bergeni. Yakması için verdi der 2185. Çökkön töödöy, uyday kant Oturan deve kadar, inek büyüklüğünde

şekeri, 2186. Çagışına bergeni ... Yemesi için verdi der,... (SK.KA, 23) 2236. Miñ töödö bulun aldırıp, Bin deve parasını aldırıp, 2237. Miñ balbanın Manaska Bin yiğidini Manas’a 2238. Bir kırdırıp saldırıp, Birden katlettirip,

153 Caysañ: Kalmuklarda ordunun bir bölüğü ve bunun başında bulunan şahsın rütbesi. 154 Burut: destanlarda Kırgızlar için kullanılır.

Page 489: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

472

2239. Köktön kök ayman cıldız tutulgan, Gökten büyük yıldız tutulmuş, 2240. Esenkandın aldına Esenkan’ın önüne 2241. Körünöö kaçıp kutulgan. Göz göre kaçıp kurtulmuş. (SK.KA, 24) 2242. Esenkanga barganda Esenkan’a vardığında 2243. Baskan cerin tamandap, Bastığı yeri tavanıyla vurup, 2244. Manas kandı camandap: Manas hanı kötüleyip, 2245. Kırk üylüü kırgız Altaydan Kırk evli Kırgız Altay’dan 2246. Kankor Manas çıktı deyt, Hunhar Manas çıktı der, 2247. Miñ balbandı talkalap, Bin yiğidi parçalayıp, 2248. Öltürüp kerge cıktı deyt,... Öldürüp kin doğurdu der,... 2254. Tügötpösöñ Manastı Yoketmezsen Manas’ı 2255. Tüyşüktü katuu saldı dep Azabı başa saldı diye 2256. Esenkandın aldına Esenkan’ın huzuruna 2257. Tüz kirip aytkan kebi bar. Direk girip anlatmış. (SK.KA, 24) 2258. Açuusu kelip Esenkan, Öfkelenip Esenkan, 2259. Manaska alıñ kelbese Manas’a gücün yetmezse 2260. Baarıñ çoguu kırıl deyt Hepiniz birden ölün der 2261. Kaardanıp Esenkan Oldukça kızıp Esenkan 2262. Aydap iygen ceri bar. Kovuvermiş önünden. 2263. Uyat bolup Neskara, Rezil olup Neskara, 2264. Ataa, burut, seni dep, Vah, burut, seni diye, 2265. Kekenip kalgan cılastın Kin besleyen bu kafirin 2266. Er Manasta kegi bar. Kaplan Manas’a kini var. 2267. Kökötöydün aşına ... Kökötöy’ün aşına... 2269. Alakanday kırgızdı Avuç kadar Kırgızı 2270. Takır çaap salsak dep, Tamamen kırıp yoketsek diye, 2271. Ayta kelgen Neskara, Neskara’nın anlattığı, 2272. Kıtaylardın kebi bar. Kıtayların lafı var. (SK.KA, 25) 2277. Kaardanıp bakırıp, Öfkelenip bağırıp, 2278. Bokmurundu çakırıp, Bokmurun’u çağırıp, 2279. Neskaranın kebi bul, Neskara’nın sözü bu, 2280. Bokmurun barsa cügünüp, Bokmurun gelse diz çöküp, 2281. Mına mınday dedi bul: İşte böyle dedi bu: 2282. Aşıña toyup alarmın, burut, Aşına doyarım, burut, 2283. Azap salıp aşıña, Azap verip aşına, 2284. Aylıñdı çaap alarmın, burut! ... Köyünü talan ederim, burut!... 2305. Çoñ işenip cürgönüñ Çok güvenidiğiniz 2306. Kankor Manas eriñbi? Hunhar Manas yiğidin mi? 2307. Kazanga kolum malamın, burut, Kazana elimi batırırım, burut, 2308. Etiñdi talap alamın, burut. Etini talan ederim, burut. (SK.KA, 24) 2315. Neskara kaarduu kep aytıp, Neskara sert söz söyleyip, 2316. Tak uşunday dep aytıp, İşte tam böyle deyip, 2317. Bura tartıp boz atın, Çevirip boz atını, 2318. Boz cezden kılgan çoor tartıp, Boz bakırdan yaptığı düdüğü çalıp, 2319. Çoñ küröñ menen celdi emi, Çon Kürön ile koşturdu şimdi, 2320. Koñurbay menen Coloygo Koñurbay ile Coloy’a

Page 490: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

473

2321. Keñeşke cetip keldi emi. Danışmak için geldi şimdi. 2322. Eey, Koñurbay, çoñ Coloy, “Hey, Koñurbay, koca Coloy,... (SK.KA,

24) 2323. Eselek kırgız buruttun, Budala Kırgız burutun, 2324. Esebin alam bul curttun. Hakkından gelirim bu halkın. 2325. Aşına karap turbaylı, Aşına bakıp durmayalım, 2326. Alptarı kança sınaylı. Alpları kaçtır bakalım. 2327. Alpının alı cok bolso, Alpının gücü zayıfsa, 2328. Aşına nayza sunalı, Aşına mızrak çekelim, 2329. Tük koyboy baarın kıralı, Hepsini birden kıralım, 2330. Buudanın tartıp alalı, Yürük atlarını ellerinden alalım, 2331. Bul aşının üstündö Bu aşının üstünde 2332. Buzuktu mıktap salalı. Fena bir dert salalım. (SK.KAs.25) 2353. Kanı mınday degende Hanı böyle deyince, 2354. Karalaman kara curt Basit halk kütlesi, 2355. Karap emi turabı. Şimdi bakıp durur mu. 2356. Kıtay, kalmak balbanı Çin, Kalmak pehlivanları 2357. Kökötöydün et bışırgan kemege Kökötöy’ün et pişiren ocağını 2358. Talap catıp kalganı. Yağmalayıp kalmışlar. (SK.KA, 25) 2391. Kapırdın kanı Neskara Kafirin hanı Neskara 2392. Karaanı toonun teñindey, Karaltısı dağın yarısı kadar, 2393. Kanı Manastan ayla bolboso Hanı Manas’tan yardım olmazsa 2394. Tük koyboy baarın cegidey. Hepsini birden yok eder gibi. 2395. Azuuların arkaytıp,... Azı dişini bileyip,... 2399. Musulmandı tük koyboy, Müslümanların hepsinin 2400. Alpın cıyıp alganı, Pehlivanlarını toplamış, 2401. Çon Koşoydu baş kılıp Koca Koşoy’u baş kılıp, 2402. Çubatuuga salganı. Sırayla gözden geçirdi. 2403. Katagandın kan Koşoy, Katagan’dan han Koşoy’u, 2404. Karap sınap alganı... Bakıp iyice sınadı... (SK.KA, 25) 2409. Katagandın kan Koşoy Katagan’ın han Koşoy 2410. Seksen beşke cetiptir, Seksen beşine ulaşmış, 2411. Bar kayrattın baarısı Bütün gücü, kuvveti 2412. Boyunan kaçıp ketiptir. Cesareti kalmamış. 2413. Moynu ketken uzarıp, Boynu gitmiş uzarıp, 2414. Soolup közü kızarıp, Göz pınarı solmuş kızarıp, 2415. Muunu ketken bılkıldap, Eklemleri tutmaz olmuş, 2416. Közü narı cakta cıltıldap, Gözleri dipte parlayıp, 2417. Eki kıçık iriñdep, İki gözü irin olup, 2418. Bütkön boyu dirildep, Tüm vücudu titreyip, 2419. Karıp kalgan can eken, Oldukça yaşlı bir canmış, 2420. Buruttardın Koşoyu... Burutların Koşoy’u... (SK.KA, 25) 2429. Kayran Töştük kanetet, Amanın Töştük ne yapar, 2430. Oñ dalısı keñ eken, Sağ omzu genişmiş,

Page 491: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

474

2431. Oyrottu buzar er eken. Oyrat’ı155 bozguna uğratacak bir ermiş. 2432. Bilegi coon, taş cürök, Bileği kalın, taş kalpli, 2433. Balbandıgı başka eken. Pehlivanlığı bir başka. 2434. Tuulgan erdin sırttanı, Hayata gelen erin kaplanı, 2435. Özü eldin kutmanı, Kendisi halkın sevip saydığı, 2436. Artık baatır can eken.... Bir başka kahraman bir canmış... 2439. Eti kalgan kök caşık, Eti kalmış bir deri, 2440. Kanı kalgan bir kaşık. Kanı kalmış bir kaşık. (SK.KA, 25) 2449. Kayran Burçak kanetsin, Zavallı Burçak ne yapsın, 2450. Alagar közü çolpondoy; Gözleri Çolpan yıldız gibi, 2451. Ay kulagı kalkanday, Ay kulakları siper gibi, 2452. Moynu coon büt eken, Boynu kalın biriymiş, 2453. Bütkön boyun karasañ Bedenine bakarsan 2454. Tokson erdin küçü eken. Doksan erin gücüymüş. (SK.KA, 26) 2506. Urumkan uulu Kökbörü, Urumkan oğlu Kökbörü, 2507. Ayabagan er eken. Oldukça güçlü bir ermiş. 2508. Keñ kökürök, cayık töş, Geniş omuzlu, üçgen vücutlu, 2509. Arı balban, arı şer, Hem pehlivan, hem cesur, 2510. Sakalı suydañ birindep, Sakalı ipek gibi ve azıcık, 2511. Kösöölügü bar eken, Köselik yönü de varmış, 2512. Salışıp coogo bolgon maş, Kapışıp düşmanla alışkın, 2513. Kösömdügü bar eken... Ustatlık yönü de varmış... (SK.KA, 26) 2553. Kalıñ kara musulman Kalabalık Müslüman 2554. Çoguu ekenin bildi emi, Birlikte olduğunu öğrendi, 2555. Kankor Manas al cerde Hunhar Manas’ın orada, 2556. Cok ekenin bildi emi.... Olmadığını öğrendi... (SK.KA, 26) 2557. Kayrattuu erim kan Coloy Cesur kahramanım han Coloy, 2558. Kara toonun señirdey, Kara dağın burnu gibi, 2559. Çın katılsa Koñurbay Gerçekten saldırırsa Koñurbay 2560. Çıkoolu kızıl temirdey. Kızgın kızıl demir gibi. 2561. Çın aş berem dep kelip Gerçekten aş veririm deyip gelip, 2562. Çınmaçındın kalkınan Çınmaçın’ın halkından 2563. Kırgın boldu dedirbey Katliyama uğradı dedirmeyip 2564. Aytkanıma kön, burut, Dediğimi dinle, burut, 2565. Degenimdi ber, burut! İstediğimi ver, burut! 2566. Kökötöydün Maaniker... Kökötöy’ün Maaniker... 2570. Bizge ılayık körünöt... Bize layik görünür... 2581. Degenime kön, burut, Sözlerime kulak as, burut, 2582. Maanikerdi ber, burut! Maaniker’i ver, burut! (SK.KA, 26-27) 2609. Kökötöydün aşı eken, Kökötöy’ün yoğ aşıymış, 2610. Köp cıyındın kaşı eken. Çok kalabalığın başıymış. 2611. Maanikerdi berbeseñ Maaniker’i vermzsen

155 Oyrot: 1. oyun, eğlence; 2. kalabalık halk; halk; 3. Kalmuklara Kırgızlar arasında Oyrat da denilmektedir. Burada bu kelimeyle söz sanatı yapılmış. Yani, bir kelimeyle her üç anlamı verilmesi söz konusudur.

Page 492: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

475

2612. Sınap bilgen sınım bar, Sınayıp bilen sınım var, 2613. Sala turgan çırım bar. Başına açacak derdim var. 2614. Aşıña moyun burbaymın, Aşına da bakmam ben, 2615. Atañdın körü, burut kul, Allah’ın cezası, burut kul, 2616. Maaniker albay tınbaymın! Maaniker’i almadan rahat etmem!

(SK.KA, 27) 2622. Toodoy Coloy kolunan Dağ gibi Coloy’un elinden, 2623. Tozoktu kıyın salgansıñ, Cehennem ateşi yaktın sen, 2624. Miñ balbandı kıyratıp, Bin pehlivanı katledip, 2625. Miñ töödö çayın algansıñ Bin deve malın aldın sen. 2626. Mına uşunday iş kılgan. İşte böyle iş kılan, 2627. Bul korduguñ dagı bar. Böyle işkencen daha var. 2628. Bul sözümö kön, burut, Bu sözümü dinle, burut, 2629. Çataktaşpay, çır kılbay Karşı çıkmadan, kavgasız, 2630. Baştagı ötkön ayıpka Eski yaptığınız aybınıza 2631. Maanikerdi ber, burut. Maaniker’i ver, burut. 2632. Ayta turgan kebim bar Söyleyecek sözüm var, 2633. Burut, sende kegim bar. Burut, senden (alacak) intikamım var.

(SK.KA s.27) 2637. Burut senin ayıñdan, Burut, senin yüzünden, 2638. Sooda kılıp barganda Ticaret için gittiğimde, 2639. Çatak kıldıñ talaadan, Baskın yaptın yolda iken, 2640. Miñ balban kırıp salgansıñ, Bin pehlivanımı katlettin, 2641. Miñ atanda dünüyö Bin devedeki servetim, 2642. Olco kılıp algansıñ. Ganimet edip aldın sen. 2643. Kanga katuu iş kılıp, Hana kötü iş yapıp, 2644. Munu menen sen, burut, Bununla sen, burut, 2645. Ayıptuu bolup kalgansıñ. Ayıplı olup kalmıştın. (SK.KA, 27) 2666. Maanikerdi berbeseñ Maaniker’i vermezsen, 2667. Başıña koyboym canındı. Başına bırakmam canını. 2668. Köp cinimdi karmatsañ Çok canımı sıkarsan, 2669. Bul aşındın üstündö Bu aşının üstünde, 2670. Topoloñdu çıgaram, Büyük kavga çıkartırım, 2671. Koktuñdu kanga sugaram. Vadini kanla sularım. 2672. Çır cok cerden çır çıgıp, Kavga yok iken kavga olup, 2673. Kalışsam dep kelgemin, Kapışsam diye gelmiştim, 2674. Çınmaçındın Beecinden Çınmaçın’ın Beecin’den, 2675. Çındap cinim agıtıp, Öfkem topuklarıma çıkıp, 2676. Salışsam dep kelgemin... Kapışsam diye gelmiştim... (SK.KA, 2684. Neskara aytıp turganda, Neskara böyle deyince, 2685. Mınday küçtü kılganda, Böyle zorbalık yapınca, 2686. Kara kılgan Manas cok, Medet umduğu Manas yok, 2687. Mintip kuday urganda Tanrı cezalandırdı işte böyle 2688. Cılgınduu Keñ-Kol, keñ Talas Ilgınlı Ken-Kol, engin Talas 2689. Cer esine bir tüştü, Yer aklına bir geldi, 2690. Cırgalduu Manas kabılan Müreffeh Manas kaplan

Page 493: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

476

2691. Er esine bir tüştü. ... Er aklına bir geldi.... 2693. Kökötöydün mırzası Kökötöy’ün bey oğlu 2694. Kök corgonun üstunön Kök corgo’nun üzerinden 2695. Uçup kete taştadı. ... Uçup düşeyazdı.... (SK.KA, 28) 2701. Akılınan şaşkanı,... Aklı başı karıştı, 2702. Kökötöydün Bokmurun... Kökötöy’ün Bokmurun... 2708. Abakesi Koşoydon Amcacığı Koşoy’a 2709. Akılın surap turganı. Gidip akıl danıştı. 2710. Kökötöydün köp düynö, Kökötöy’ün sayısız servet, 2711. Adam tilin albastan, Kimseyi dinlemeden, 2712. Çaçkanı kelgen ekemin. ... Saçmaya gelmişim meğer.... 2715. Kara kıtay, mancudan Kara Kıtay, Mancu’dan 2716. Acaldan murun armanda Ecelden önce ukdeyle 2717. Ölgönü kelgen ekemin... Ölmeye gelmişim meğer... 2720. Eldin-curttun baarısın Halk-ahali hepsini 2721. Aş berem dep kılımga Aş veririm diye yüzyıla 2722. Talatkanı kelipmin. Talan ettirmeye gelmişim. (SK.KAs.28) 2723. Kalmaktan katuu küç keldi, aba, Kalmak’tan çetin güç geldi, amca, 2724. Oylosom mancu büt keldi, aba, Düşünsem Mancu tümü geldi, amca, 2725. Ömdölüp öbök bol, aba, Koruyup bana hami ol, amca, 2726. Ölüüçü canga cölök bol, aba! Ölecek cana arka ol, amca! 2727. Neskara sınduu kan çıktı, aba, Neskara gibi han çıktı, amca, 2728. Kaarınan can çıktı, aba! Kahrından can çıktı, amca! 2729. Kalmaktan kırgız ölöt beym, aba, Kalmaktan Kırgız ölür mü, amca, 2730. Kalkımdı kıtay bölöt beym, aba,... Halkımı Kıtay bölür mü, amca,... 2742. Degenine könölü, aba, Dediğini yapalım, amca, 2743. Kalktı kırıp iybesin, Halkı katletmesin, 2744. Maaniker surayt, bereli, aba! Maaniker’i istiyor, verelim, amca! 2745. San düynönü çaçalı, aba, Sayısız servet saçalım, amca, 2746. Samarkan közdöy kaçalı aba! Samarkand’a doğru kaçalım, amca!

(SK.KA, 28) 2775. Anda Koşoy munu aytat: O zaman Koşoy şöyle der: 2776. Aş bergen kişi ayıpker, balam Aş veren kişide kabahat, oğlum, 2777. Kalk cıygan kişi künöökör, balam Halkı toplayan kişide kabahat, oğlum 2778. Eñkeyişte çöp eken, balam, Aşağısı otluymuş, oğlum, 2779. Kapırdın kalkı köp eken, balam. Kafirin halkı çokmuş, oğlum. 2780. Öödönün çöbü bas eken, balam, Yukarının otu alçakmış, oğlum, 2781. Musulman curtu az eken, balam. Müslüman halkı azmış, oğlum. 2782. Kara kalmak, mancu curt Kara Kalmak, Mancu halkı, 2783. Kadimden ele beri ukkanbız, Eskiden beri duymuştuk, 2784. Musulmanga kas eken, balam! Müslümana düşmanmış, oğlum! 2785. Degenine könüñüz, Dediğini yapınız, 2786. Maanikerdi beriñiz. Maaniker’i veriniz.. 2787. Kalmak azap saların Kalmak başa dert açacağını 2788. Ebak ele bilgemin, balam, Eskiden beri biliyordum, oğlum, 2789. Kabılan Manas kankordun, Kaplan Manas hunharı,

Page 494: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

477

2790. Kecirine ne tiydiñ, balam! Neden sinirlendirdin ki, oğlum! 2791. Kıtaydın kılgan kordugun, balam, Kıtay’ın hakir görmesine, oğlum, 2792. Tilimdi alsañ anan kön, Beni dinlersen sonra alış, 2793. Keneş kılıp Manaska, Akıl danışıp Manas’a, 2794. Maaniker berseñ, anan ber, balam. Maaniker verirsen, sonra ver, oğlum. 2795. Kabılan Manas kankor şer Kaplan Manas hunhar er 2796. Telegeyi teñ oşol,... Dört dörtlük olan odur,... 2799. Oşo Manas kelbese, O Manas gelmezse, 2800. Bu zordugun körbösö, Bu zorbalığını görmezse, 2801. Özü coop berbese Kendisi karşılığını vermezse 2802. Uy tügündöy köp kıtay ... Karınca yuvası gibi çok Kıtay... 2806. Tübübüzgö cetüüçü,... Kökümüzü kazacak, ... 2812. Kabar ciber Talaska, Haber gönder Talas’a, 2813. Keçikpesten bat ciber Geciktirmeden tez gönder 2814. Kabılan törö Manaska. Kaplan efende Manas’a. 2815. Er bolso, Manas kelsin de, Yiğitse, Manas gelsin de, 2816. Kalaymandı salsın de, Büyük kargaşa çıkarsın de, 2817. Kaynap catkan kıtaydan Karınca yuvası gibi kaynaşan Kıtaydan 2818. Acıratıp alsın de. Ayırıp bizi alsın de. (SK.KAs.29) 2890. Armanın aytıp er Koşoy, Derdini söyleyip er Koşoy, 2891. Altı külük at berip, Altı yürük at verip, 2892. Alakanday kat berip, Avuç kadar mektup verip, 2893. Kün kılkıldap batkanda, Güneş sallanıp battığında, 2894. Kara kalmak, köp mancu Kara Kalmak, çok Mancu 2895. Kaldayıp çoguu catkanda. ... Hepsi birden yatınca. ... 2910. Bir adamga bildirbey, Bir tek cana bildirmeden, 2911. Bir adamga tuydurbay, Bir tek cana sezdirmeden, 2913. Maanikerdi mingizip, Maaniker’e bindirip, 2914. Uurularça atkarıp, Hırsız gibi yola çıkarıp, 2915. Arstan törö Manaska Aslan efendi Manas’a 2916. Tün içinde Aydardı Gece yarısında Aydar’ı 2917. Cibergenin körgömün... Gönderdiğini görmüştüm... (SK.KA, 29-30) 2918. Oşondo cayma kökül caş Aydar... O zaman Yayık kâhküllü genç Aydar.. 2919. Kündöp-tündöp col cürüp, Gece-gündüz yol yürüyüp, 2920. At ayabay mol cürüp, Ata acımayıp bol yürüyüp, 2921. Araga tünöp kalbastan, Arada gecelemeden, 2922. Örgüp tınıp albastan, Mola verip, konaklamadan, 2923. Cetip bardı Talaska, Girip geldi Talas’a, 2924. Kabar aytmak boldu emi Haber verecek oldu şimdi 2925. Kabılan törö Manaska.... Kaplan efendi Manas’a... 2943. Kabagı biyik, öñü zaar, Alnı büyük, suratı zehir gibi, 2944. Kankor öñdüü kay can bar? Hunhar gibi can var mı ki? 2945. Maylagan buuday cüzdöngön, Yağlanmış buğday renkli yüzü, 2946. Küügüm tuman közdöngön, Alacakaranlık renkli gözü, 2947. Bet alışkan bolgon mert... Karşısına çıkanı öldüren... (SK.KA, 30) 2984. Beren Manas aldına Bahadır Manas önüne 2985. Altı külük at berip, Altı yürük at verip,

Page 495: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

478

2986. Basıp bardı caş Aydar Yürüyüp geldi genç Aydar 2987. Alakanday kat berip. Avuç kadar mektubu verip. (SK.KA, 30) 2988. Koşoy, Töştük kanıñız, Koşoy, Töştük hanınız, 2989. Bizdin kıynalıp ketti canıbız. Bizim zorluk çekti canımız. 2990. Kan Kökötöy aşı dep, Han Kökötöy aşı diye, 2991. Kalın cıyın çogulup, Büyük kalabalık toplanıp, 2992. Kırılmak bolduk baarıbız. Kırılacak olduk hepimiz. 2993. Kökötöydün aşına Kökötöy’ün aşına 2994. Kök cal Manas, barıñız, Bozkurt Manas, geliniz, 2995. Kara kıtay, mancudan Kara Kıtay, Mancudan 2996. Acıratıp alıñız. Ayırıp bizi alınız. (SK.KA, 30) 3023. Kan Kökötöy aşında Han Kökötöy aşında 3024. Kabılan Manas özün cok, Kaplan Manas sen yok, 3025. Koroson ottuk çaktırdık, Büyük ateş yaktırdık, 3026. Kapır menen musulman Kafir ile Müslümandan 3027. Koyboy baarın çakırdık. Kimseyi bırakmadık hepsini çağırdık 3028. Kalk çogulup topurap, Halk toplanıp telaşlanıp, 3029. Asmanga uçtu topurak. Gök yüzüne uçtu toz toprak, 3030. Kara kurttay bıcıldap, Kara kurt gibi kaynaşıp, 3031. Karasa közgö ilinbey, Bir bakmış gözle görülmeyen, 3032. Kaysı ekeni bilinbey, Ne olduğu bilinmeyen, 3033. Kapır menen musulman, Kafir ile Müslüman 3034. Kaynap toldu kıcıldap. Kaynayıp doldu kıpır kıpır (SK.KA, 30-

31) 3035. Kökötöydün köp düynö Kökötöy’ün sayısız serveti 3036. Sarıp bolup çaçıldı... Ziyan olup saçıldı... 3052. Kökötöydün aram siydik Bokmurun Kökötöy’ün piç kurusu Bokmurun 3053. İşenip altın kübünö, Güvenip altın bohçasına, 3054. Cetip koydu al bala Kuruttu şimdi o çocuk 3055. Kalıñ curttun tübünö! Kalabalık halkın kökünü! (SK.KA 30-31) 3056. Bala mınday degen soñ, Çocuk böyle deyince, 3057. Atañdın körü caş Aydar, Kahrolası genç Aydar, 3058. Bokmurun ekööñ mas Aydar! Bokmurun ikiniz akılsızsın Aydar! 3059. Kan Kökötöy ölgön soñ, Han Kökötöy öldüyse, 3060. Çın düynönü körgön soñ Gerçek dünyayı gördüyse 3061. Kabardı ne berbeysiñ?! Neden haber vermedin?! 3062. Baştap bergen aşıña, Aydar, Başçılık ettiğin aşına, Aydar, 3063. Balaket tuusun kaşıña, Aydar, Felaket gelsin başına, Aydar, 3064. Kalıñ kazsın oruñdu, Aydar, Çukur kazsın mezarını, Aydar, 3065. Kapırlar kılsın sonundu, Aydar, Kafirler getirsin sonunu, Aydar, 3073. Baştatan körgön cok beleñ, Önceden görmemiş miydin, 3074. Kan tögüşkön Beecindi Aydar! Kan dökülen Beecin’i, Aydar! (SK.KA, 31) 3075. Kankor Manas barbayıp, Hunhar Manas kabarıp, 3076. Kan içmesi karmadı, Kan içmesi tutmuştur,

Page 496: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

479

3077. Oozunan calın şırkırap, Ağzından ateş püskürüp, 3078. Kaalgaday kaşka tiş, Kapı kadar ön dişleri, 3079. Kabılan Manas kankoruñ Kaplan Manas hunharın, 3080. Bölö-bölö çaynadı. Gıcır-gıcır çiğnedi. (SK.KA, 31) 3085. Kılıçtı kınap alarda, Kılıca sıkı sarılacakken, 3086. Cayma kökül caş Aydar Yayık kâhkül genç Aydar’ı 3087. Kurmandıkka çalarda Hemen kurban ederken 3088. Kayran katın Kanıkey, Kıymetli kadın Kanıkey, 3089. Kara surdun suluusu, Esmerlerin güzeli, 3090. Musulmandın nurduusu, ... Müslümanın nurlusu,... 3093. Oşondo ak tamagı balkıldap... O zaman kuğu gibi boynu uzarıp, 3099. Ayköl törö aldına Ayköl156 efendi önüne 3100. Akırın süylöp muñayıp, Yavaş konuşup kederlenip, 3101. Şeker sözdüü, nur közdüü Şeker sözlü, nur gözlü, 3102. Cıpar küñküp, cez burap, Mis kokulu, akıl dolu, 3103. Araçalap kan surap,... Araya girip can isteyip,... 3110. Kılıçın karmap oşondo, Kılıcını tutup o anda, 3111. Törösünö calınıp: Efendisine yalvarıp: (SK.KA, 31) 3112. Calgızga calgız tiygen bolobu, Yalnızın canına yalnız kıyar mı, 3113. Calgızga tiygen oñobu? Yalnıza dokunana hayır olur mu? 3114. Sen aşa albay catkıday Sen geçemeyecek gibi, 3115. Kara adırmak too emes, Kara sırtlı dağ değil, 3116. Kalmaktan kelgen coo emes,... Kalmaktan gelen düşman değil,... 3119. Durus emes munuñuz, İyi değil bununuz, 3120. Çappay tura turuñuz.... Başını kesmeyin, bekleyin, 3125. Karıp bir kılsañ bolobu, Garibe bir merhamet et, 3126. Kapıray, kabarçı soygon oñobu! Ya Rabbim, haberçiyi öldüren hayır

görür mü! 3146. Kanıkey aytıp mınday söz, Kanıkey söyleyip böyle söz, 3147. Araçalap turganı... Araya girip ayırdı... (SK.KAs.31) 3160. Oşondo Bakay munu aytat: O anda Bakay şöyle der: 3161. Kımbattuu sözüm bilip al, Değerli bu sözümü bilip al, 3162. Kıraanım Manas, tilimdi al. Aslanım Manas sözümü dinle, 3163. Bu da calgız, sen calgız, Bu da yalnız, sen yalnız, 3164. Calgızdın canın kıybaçı, Yalnızın canına kıyma lütfen, 3165. Ört öçköndöy kılbaçı? Ocağı sönmüşe benzetme lütfen? 3166. Kankor Manas-can dosum, Hunhar Manas – can dostum, 3167. Kan ekeniñ çın bolso Han olduğun gerçekse, 3168. Degenime könuñüz, Dediğimi yapınız, 3169. Kaşık kanın beriñiz?! Bir kaşık kanını bağışlayınız?!

(SK.KAs.32) 3184. Alban türdüü söz aytıp, Türlü türlü söz söyleyip, 3185. Abası Bakay karıya Amcası Bakay ihtiyar 3186. Araga tüşö kalganı, Araya girip ayırmış, 3187. Kayran katın Kanıkey Zavallı kadın Kanıkey

156 Ayköl: Destan kahramanının mtis-bet sıfatlarından biri (başlıca Manas'ın): Yudahin, 67.

Page 497: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

480

3188. Kabılandın astınan Kaplanın altından 3189. Balanı suurup alganı, Çocuğu çekip çıkarmış, 3190. Arstan Bakay, Kanıkey Aslan Bakay, Kanıkey 3191. Acalınan kutkarıp Ecelinden kurtarıp 3192. Aman ayrıp kalganı. Canını aman ayırmış. (SK.KA, 32) 3215. Kanıkey ceñeñ karkıbar. Kanıkey yengen azizim. 3216. Kızmatın karap otursa Hizmetine bakılırsa 3217. Kılımga tatır barkı bar. Asra bedel degeri var. 3218. İçin bulum içtegen, İçini kıymetli kumaşla astarlamış, 3219. Tışın burçtap tıştagan, Dışını köşeli olarak kaplamış. 3220. Arkagın asıl temir madatkan, İpliğini saf demirden sokturmuş, 3221. Nayzalaşsa etke ötpöy, Mızraklaşsa ete geçmez, 3222. Alışkan candı cadatkan, Çarpışan kimseyi yoran, 3223. Kup keltirip al tondu Kıvamına getirip o kürkü 3224. Kırkına bolcop casatkan. Kırkına hesap ederek yaptırmış. 3225. Bet alışkan coo bolso Karşılaşan düşman olsa 3226. Bek muştasa keter dep, Pek çarpışa bilir diye, 3227. Beyacal ölüm ceter dep, Ecelsiz ölüm gelir diye, 3228. Beylebey koysom beker dep, Dikkat etmezsem boşuna diye, 3229. Kırkına kılgan kırk çopkut, Kırkına yapılan kırk zırh gömleği, 3230. Kımbattıgın bilgizdi, Kiymetli değerini bildidi, 3231. Kazınadan kırk çopkut Hazineden kırk zırh gömleği 3232. Kırk çorogo kiygizdi... Kırk yiğide giydirdi... (SK.KA, 32) 3299. Kımbat ceñeñ Kanıkey Değerli yengen Kanıkey, 3300. Aykölüñdün sarayga Aykölünün sarayına 3301. Akkulanı baş kılıp, Akkula başta olmak üzere, 3302. Kırka baylap salıptır, Sıra sıra bağlamış, 3303. Kürüçtön kürmök cem berip, Pirinçten kürmök157 yem verip, 3304. Kündö terin alıptır. Her gün idman yaptırmış, 3305. Arpadan asa cem berip, Arpadan yem torbası ile yem verip, 3306. Ayda terin alıptır Her ay idman yaptırmış.... (SK.KA 33) 3341. Kabarçıdan kep uktu, Haberçiden söz duydu, 3342. Kan Kökötöy aşında Han Kökötöy aşında 3343. Kara kıtay mancular Kara Kıtay, Mancular 3344. Talap ketti dep uktu, Talan etti diye duydu, 3345. Kan Koşoydu baş kılıp, Han Koşoy’u baş kılıp, 3346. Sabap ketti dep uktu. Dövüp gittiler diye duydu. 3347. Kocozaada Koşoygo Beyzaade Koşoy’u 3348. Korduktu kıtay saldı dep, Hakir gördü Kıtay diye, 3349. Elemandın er Töştük Eleman’ın Er Töştük 3350. Akılınan şaştı dep, Aklından şaştı diye, 3351. Aş berüüçü Bokmurun Aş veren Bokmurun 3352. Elden çıga kaçtı dep. Aradan çekilip kaçtı diye… (SK.KA, 33) 3361. Oşondo Manas kabılan O anda kaplan Manas

157 Kürmök: kuş darısı; pirinç tarlalarında yetişen ayık otu.

Page 498: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

481

3362. Kaardanıp küyünüp Öfkelenip üzülüp 3363. Ak olpoktu kiyinip, Ak olpok’u158 giyinip, 3364. Boz kiseni çalınıp, Boz kise’yi159 kuşanıp, 3365. Bir kudayga calınıp, Bir Allah’a yalvarıp, 3366. Curt kurugan eken dep, Halk mahvolmuş diye, 3367. Kankor Manas kamınıp, Hunhar Manas hazırlanıp, 3368. Akkulanı tokunup,... Akkula’yı eyerleyip,... 3398. Kırk çoronun baarı bar, Kırk yiğidin hepsi var, 3399. Aybalta çabar mıktısı, Savaş baltası kullanacak iyisi, 3400. Tolkup Manas kalıptır. Hiddetten Manas köpürmüş, 3401. Aşka cönöp alıptır. Aşa doğru yol almış. (SK.KA, 33-34) 3513. Kızıl-Kıya kezeñden Kızıl-Kıya dağ yarığından, 3514. Kımbat Manas kampayıp Değerli Manas telaş edip, 3515. Körünüp kalgan kezi eken... Göründüğü anıymış... 3518. Kakançındın zordugu Kakançın’ın zorbalığı, 3519. Körünüp kalgan kezi eken. Göründüğü anıymış. 3520. Kan Koşoyu baş bolup, Han Koşoy’u baş olup, 3521. Berender ee bolo albay, Bahadırları sahip çıkamayıp, 3522. Kökötöydün kemege, Kökötöy’ün ocağı, 3523. Kara kıtay, mancuga Kara Kıtay, Mancuya 3524. Talatıp koygon kezi eken... Talan ettirdiği anıymış... 3527. Kara candan kırgızdar Kara canından Kırgızlar 3528. Tunulup kalgan kezi eken. Bezdikleri anıymış. (SK.KA, 35) 3529. Kan Manastap çuu tartıp Han Manas diye yaygarayı basıp, 3530. Kırk çoro kirip barganda Kırk yiğit girip geldiğinde, 3531. Mancunun kanı Neskara Mancunun hanı Neskara 3532. Tür salışsak Manaska Karşı gelirsek Manas’a, 3533. Tüpkö çoguu cetkidey, Kökümüzü kazacak gibi, 3534. Tüp Beecin bütün kelse da Orta Beecin bütün gelse de 3535. Tügöl kırıp ketkidey Tamamen kırıp geçecek gibi 3536. Kök caldıgı ep eken, Kuvveti çok cesurmuş, 3537. Too cerdegen burutka Dağa yerleşen buruta 3538. Toodoyu Manas çep eken, .. Dağ gibi Manas’ı kaleymiş,... 3547. Kaygırıp aytıp kança kep, Üzülüp söyleyip birçok söz, 3548. Kayra tarttı Neskara: Geri döndü Neskara: (SK.KA, 35) 3552. ... Kıtaydın men da baatır dep, ...Çinin ben de bahadırıyım diye, 3553. Kudaydın kılgan işi eken. Allahın yaptığı iş imiş. 3554. Beecindin baarın çogultsa Beecin’in hepsini toplasa 3555. Bir kündö kırçu kişi eken. Bir günde kıracak kişi imiş. 3556. Konokko kelip et talap Misafirliğe gelip eti talan edip 3557. Kudaydın kılgan işi eken.... Allahın yaptığı iş imiş... 3565. Kaynap catkan mancunun Kaynaşan çok Mancunun 3566. Kayratsızın bilet beym, Kuvvetsiz olduğunu bilir mi,

158 Ak olpok: Manas’ın zırhı. 159 Bozkise: Manas’ın kuşağının adı.

Page 499: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

482

3567. Kaardansa kan Manas Öfkelense han Manas 3568. Bizdi kakanga çeyin süröt beym....

Bizi Kakan’a kadar kovar mı...

3575. Maaniker surap cañıldık, Maaniker’i isteyip yanıldık, 3576. Çaap alçuuday kamındık. Tarumar edecekmiş gibi atıldık. (SK.KA,

35) 3577. Kalmaktardın kan Coloy, Kalmakların han Coloy, 3578. Keçildin kanı Koñurbay Keçil’in hanı Koñurbay 3579. Kaardanıp küülönüp, Hiddetlenip atılıp, 3580. Neskaraga süylönüp: Neskara’ya sinirlenip: 3581. Degenime könbösö, Dediğimi yapmazsa, 3582. Maanikerdi berbese, Maaniker’i vermezse, 3583. Beecinden koldu cıynaymın, Beecin’den kolu toplarım, 3584. Beren canım barında Kahraman canım var iken, 3585. Bekerge karap turbaymın. Boşuna bakıp durmam ben. (SK.KA, 35) 3601. Koşoy kepti kotorup, Koşoy sözü çevirip, 3602. Koyboy aytkan bu sözdü: Hepsini anlattı bu sözün: 3603. Kankor Manas kabılan, Hunhar Manas kaplan, 3604. Kördüñbü, eñkeyişte çöp eken, Gördün mü, aşağısı otmuş, 3605. Kapırdın kalkı köp eken.... Kafirin halkı çokmuş... 3658. Çataktaşpay, çırdaşpay, Kapışmadan, çatışmadan, 3659. Degenine könölü, Dediğini yapalım, 3660. Maaniker tartuu bereli. Maaniker’i hediye edelim. 3661. At menen aldap salalı, At ile kandıralım, 3662. Akılın mintip tabalı. Yolunu böylece bulalım. 3663. Koşoy abañ barkıldap, Koşoy amcan konuşup, 3664. Mınday kepgi salganı, Böyle sözü ortaya attı, 3665. Arkasınan Bokmurun Onun ardından Bokmurun, 3666. Kaygırıp aytıp kalganı: Üzülerek söyledi: (SK.KA, 36) 3667. Çogulup keldi aşıma, Toplanıp geldi aşıma, 3668. Çokmor çaptı başıma. Topuz indirdi başıma. 3669. Basıp keldi oyuma, Bastırıp geldi dereme, 3670. Zorduk kıldı toyuma. Zorbalık etti toyuma. 3671. Degenine könbösök, Dediğini yapmazsak, 3672. Bulanı bulap alat beym, Ciğerimizi söker mi, 3673. Buzuktu katuu salag beym. Büyük kötülük yapar mı. ..(SK.KA, 36) 3689. Bokmurun ıylap kelgeni, Bokmurun ağlayarak gelmiş, 3690. Kökötöydün könöktöy bolgon çoñ

cambı Kökötöy’ün gerdel kadar olan büyük gümüş sebikeyi

3691. Manaska tartuu bergeni. Manas’a hediye etmiş. 3692. Tartuusun Manas alganı, Hediyesini Manas almış, 3693. Abası Bakayga bere salganı. Amcası Bakay’a verivermiş. 3694. Kan içmesi çoñ karmap Kan içmesi tutulup, 3695. Koşoygo aytıp kalganı: Koşoy’a böyle söylemiş: (SK.KA, 36)

Page 500: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

483

3696. Alıs bolup ömürüñ Uzak olup ömrün, 3697. Naalıp kalgan ekensiñ, ... Saçmalamaya başlamışsın,... 3700. Kara kalmak kıstasa Kara Kalmak zorlarsa 3701. Oñboy kalgan ekensin, Korkup kalmışsın, 3702. Kubat ketip boyundan, Kuvvet gidip bedeninden, 3703. Bolboy kaltan ekensiñ... Sen tamamen bitmişsin... 3707. Kayran canım barında Kıymetli canım var iken 3708. Kıtayga tartar malım cok, Kıtaya verecek malım yok, 3709. Maaniker berer çagım cok,... Maaniker’i verecek halim yok,...

(SK.KA, 36) 3717. Ürpöñdöp kıtay taarınıp, Hiddetlenip Kıtay darılıp, 3718. Maaniker alsa bügündö, Maaniker’i alsa bugünleri, 3719. Erteñki kündö esirip, Yarın ise kudurup, 3720. Akkula koşo albaybı... Akkula’yı da istemez mi... 3724. Cana kıtay taarınsa Yine Kıtay küserse 3725. Cana salıp bülüktü, Yine kavga çıkartıp, 3726. Cana surap albaybı Yine isteyip sormaz mı 3727. Çalkuyruktay külüktü. Çalkuyruk gibi küheylanı. 3728. Külüktü kübüp albaybı, Yürük atların hepsini almaz mı, 3729. Küpşüyüp cöö kalganda Apışıp yaya kaldığımızda 3730. Kündö tozok salbaybı!... Her gün cehennemi göstermez mi!... 3735. Bilgenin kıtay kılbaybı, Bildiğini Kıtay yapmaz mı, 3736. Kuday mintip urbaybı, Böyle bir fenalık olmaz mı, 3737. Anan cöölötüp cürüp kırbaybı?! Sonra yaya bırakıp kırmaz mı?! 3738. Acıratıp atıñdan,... Ayırıp seni atından,... 3740. Törüñö kuduk kazbaybı! Kökünü birden kazmaz mı! (SK.KA, 36) 3754. Küçöp turgan kıtayga Kudurup şişen Kıtaya 3755. Kürpöñdöşüp köröyün. Boy ölçüşüp göreyim. 3756. Tuygun başım barında Bedende başım var iken 3757. Tulparım kantip bereyin, ... Küheylanımı nasıl vereyim,... 3760. Azap salsa kalmaktı Zorluk çıkarırsa Kalmak’ı 3761. Altay aydap süröyün. Altay’a sürüp kovayım. 3762. Atandın körü Coloydun Kahrolası Coloy’un 3763. Kuykasın emi tileyin, Kafa derini şimdi yüzeyim, 3764. Kıcıldagan kıtay curt Kaynaşan çok çin halkı 3765. Kızıgıp kalgan eken go, Meraklanıyor galiba, 3766. Kırılışıp köröyün. Amansızca bir kapışayım. (SK.KA, 37) 3790. Dep oşentip er Manas, ... Deyip böylece er Manas,... 3793. Zaarı cüzdön tögülüp, Ağzından ateş püskürüp, 3794. Canalgıç sını körünüp, Azrail gibi görünüp, 3795. Astın sala bergende Yüzünü öne çevirdiğinde 3796. Ayköl Manas sultanıñ Ayköl Manas sultanın 3797. Acıdaar sürü körünüp, Ejderha heybeti görünüp, 3798. Artın sala bergende Arkasını dönünce 3799. Miñ kişi sürü körünüp,.. Bin kişi heybeti görünüp,... 3804. Kaynap catkan kapırdın Kaynaşan çok kafirin

Page 501: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

484

3805. Kak ortosun kak carıp, Tam ortasından böle yarıp, 3806. Coloy menen Neskara,... Coloy ile Neskara,... 3809. Aralap barıp kan Manas Aralarından geçip han Manas 3810. Al eköönün canına O ikisinin yanına 3811. Kaardanıp turdu ele: Hiddetlenip durdu idi: 3812. Çogulganıñ, kıtay curt Toplandığın Hıtay halkı 3813. Kökötöydün aşı eken, Kökötöy’ün aşı imiş, 3814. Başı cok burut el emes, Başçısı yok burut halk değil, 3815. Kök cal Manas başı eken. Kaplan Manas başıymış. 3816. Ardaktap aşka çakırdım, Saygı ile aşa davet ettim, 3817. Abiyiriñ menen etiñ ce. İyilikle etini ye. 3818. Aluuçu kalmak, sen emes, Alacak Kalmak sen değil, 3819. Aldırçuu kırgız men emes... Aldıracak Kırgız ben değil.... 3822. Küçundü koyup, aşıñ ce, kıtay! Zorbalığı bırakıp, yemeğini ye, Kıtay! 3823. Ölbögön cerde kalışam! ... Kıyasıya tutuşacağım!... (SK.KA, 37) 3828. Caşım on ekige kelgende, Yaşım on ikiye geldiğinde, 3829. Kalmaktardın kan Coloy Kalmakların han Coloy, 3830. Altayga buzuk salganda, Altay’a saldırdığında, 3831. Altı miñ eriñ bir soydum,... Altı bin erini birden kestim,... 3838. Keçee kalaymandı salganda, Dün başımıza felaket açtığında, 3839. Kagışka barsam men bardım, Kapışmaya gittiysem ben gittim, 3840. Karmap alıp karaktap Yolunu kesip soygun yapıp, 3841. Miñ töödö çayıñ bir aldım, Bin develik çayını bir aldım, 3842. Miñ balbanıñ baarısın, Bin pehlivanının hepsini, 3843. Soylotup kırıp bir saldım, Coloy!... Süründürüp katlettim, Coloy!... (SK.KA, 37) 3849. Sen emi ele kişi bolduñbu, Coloy, Sen şimdi mi adam oldun, Coloy, 3850. Erbeyip atka mindiñbi, Coloy, Adam gibi ata bindin mi, Coloy, 3851. Çakırtıp keldim aşıma, Coloy, Davet ettirdim aşıma, Coloy, 3852. Çabuuldu koyduñ başıma, Coloy, Saldırı yaptın başıma, Coloy, 3853. Konok boldun toyuma, Coloy, Misafir oldun toyuma, Coloy, 3854. Korduktu saldık oyuma, Coloy, Zorbalık yaptın başıma, Coloy, 3855. Ölbögön cerde kalışam, Coloy, ... Ölümüne dövüşürüm, Coloy,... 3859. Aşka kelseñ anıñdı ayt, Coloy, Yoğ aşına geldiysen onu söyle, Coloy, 3860. Alışar bolsoñ çınıñdı ayt, Coloy,..

Kapışacaksan onu söyle, Coloy,... (SK.KA, 37)

3904. Kaardı Manas salganda, Hiddetlenince er Manas, 3905. Kalmak menen kan Manas Kalmak ile han Manas 3906. Çataktaşıp kalganda Kavgaya tutuşup kalınca, 3907. Kemegede etti talatıp, Ocaktaki eti talan ettirip, 3908. Köp kalmakka kösöö menen sabatıp Çok Kalmak’a gelberiyle dövdürüp 3909. Baymırza keldi kan bolup, Baymırza geldi kan olup, 3910. Çakçelekey çañ bolup: Üzeri tamamen toz toprak olup: (SK.KA,

38) 3911. Kırıp iyseñ meyliniz, Kırıverirseniz de olur

Page 502: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

485

3912. Kokuy, Manas, köönüñüz. Aman, Manas, istediğiniz 3913. Kökötöy kanga aş berdik, Manas, Kökötöy hana aş verdik, Manas, 3914. Aşka aralaş baş berdik, Manas, Aş ile birlikte baş verdik, Manas, 3915. Köp dürbötüp curt cıydık, Manas, Telaşa sokup halkı topladık, Manas 3916. Köbüröök azap iş kıldık, Manas. Oldukça azap iş kıldık, Manas. (SK.KA, 38) 3937. Baymırza kaçıp küyüngön, Baymırza kaçıp yakınan, 3938. Amanat candan tüñülgön, Emanet canından umudunu kesen, 3939. Ayla bolor beken dep, Bir çaresi olur mu diye, 3940. Manastı közdöy cügürgön. Manas’a doğru kaçıp sığınan. 3941. Munu körüp zor Manas Bunu görüp er Manas 3942. Başta korduk körö elek, Eskiden hiç zorbalık görmeyen, 3943. Şumdu körüp zor Manas, Bu kötülüğü görüp koca Manas, 3944. Curtu ıylap kelgende: Halkı ağlayarak geldiğinde: (SK.KA, 38) 3945. Bu kordugun körgüçö Böyle zorbalık görmektense 3946. Tuulbay tuna çögöyün, Dünyaya gelmeyip öleyim, 3947. Mından körö tirüü cürböy ölöyün! İyisi yaşamadan öleyim! 3948. Aybanboz tartkın, mineyin, Aybanboz’u getir, bineyim, 3949. Kaynap catkan kıtaydı Kaynaşan çok Kıtayı 3950. Kakanga çeyin süröyün! Kakan’a kadar süreyim! (SK.KA, 38) 3951. Dep oşondo er Manas, Deyip o zaman er Manas, 3952. Örttöy közü bir caynap, Ateş gibi gözleri parlayıp, 3953. Kan içmesi çın karmap, Kan içmesi bir tutup, 3954. Bet alıp çındap kelgende Karşına asıl çıkarsa, 3955. Betinen zaarı tögülüp, Yüzünden kızgın ateşler dökülüp, 3956. Baatırlık sını körünüp: Kahraman heybeti görünüp: (SK.KA, 38) 3957. Altın caak aybalta, Altın yanak savaş baltası, 3958. Alışkanı kelipsiñ, Çatışmaya gelmişsin, 3959. Alaçıktay çoñ Kalça, Alaçık gibi koca Kalça, 3960. Senin sabagan eliñ bir başka, Senin dövdüğün halk bir başka, 3961. Salmaktaşam men azır, Boy ölçüşürüm ben şimdi, 3962. Atım Manas köy kaşka. Adım Manas’tır pehlivan. (SK.KA, 38) 4001. Kıcıldagan kıtaydı Kaynaşan çok Kıtayı, 4002. Kıykırıp Manas kabılan Haykırıp Manas kaplan 4003. Kızık sabap kaldı emi. Kızarak dövmeye başladı. 4004. Kıyırınan kırk çoro Kenarından kırk yiğit 4005. Kıyraşıp catıp kaldı emi. Alabildiğine kapıştılar. 4006. Karasa közgö ilinbeyt, Baksa göze gözükmez, 4007. Kaynap catkan kalıñ el Kaynaşan çok kalabalık 4008. Kaysı ekeni bilinbeyt.... Hangisi olduğu bilinmez. 4011. Zordugu kara kıtaydın, Zorbalığı Kara Kıtayın, 4012. Zordugu emi tıyılıp, Zorbalığı şimdi kesilip, 4013. Kabılan Manas kankor şer Kaplan Manas hunhar er, 4014. Kalayman salgan oşo cer. Kargaşalık yaptığı o yer. (SK.KA, 39) 4027. Uygu-tuygu tüşürüp Toz toprağını çıkarıp,

Page 503: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

486

4028. Tübünö çoguu ceterde, Kökünü tamamen kazacakken, 4029. Türü suuk kara kalmaktı Suratsız Kara Kalmak’ı 4030. Tügöl kırıp keterde Tamamen katledecekken 4031. Orokkır menen Muzkindik, Orokkır ile Muzkindik, 4032. Er Koñurbay, Neskara, Er Koñurbay, Neskara, 4033. Attan tüşüp uşular Attan inip şunlar, 4034. Attarın tartıp kalganı. Atlarını armağan ettiler. 4035. Er Koñurbay kayran er Er Koñurbay zavallı , 4036. Emi kepten salganı: Şimdi konuşmaya başladı: (SK.KA, 39) 4037. Başı bar burut el mına, Başı var burut halk burada, 4038. Baarın kırsañ biz mına!.. Ne yaparsan biz burada!... 4041. Kan Kökötöy aşı dep, .. Han Kökötöy aşı diye, 4044. Toyuña kelip kalıppız... Yoğ aşına biz gelmişiz... 4049. Aşıña kelip küç kılıp, Aşına gelip, bela çıkartıp, 4050. Ayıpker bolup kalıppız. Ayıp bir iş yapmışız. 4051. Bul ayıptı keçiñiz, Bu aybımızı bağışlayın, 4052. Keçpes bolsoñ ayıptı, Bağışlamazsanız aybımızı, 4053. Mınakey baştı kesitsiz! İşte başımız kesiniz! (SK.KA, 39) 4070. Kan Kökötöy aşı dep, Han Kökötöy aşı diye, 4071. Kalıñ cıyın kaşı dep, Kalın topluluk başı diye, 4072. Kıbıladay celdeşip, Kıbleye doğru toplanıp, 4073. Kayra baştan eldeşip,... Tekrar bir baştan barışıp,... 4078. Buruluşup cıyılıp, Dönüp dolaşıp toplanıp, 4079. Buzuktun baarı tıyılıp, Bozuk işin hepsi kesilip, 4080. Curt eldeşip oñuşup, Halk barışıp huzura erip, 4081. Kayra kızık boluşup. Yine bir tuhaf oluşup. (SK.KA, 39) 4082. Curt oşentip turganda Halk böyle olurken, 4083. Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun, 4084. Küügö kelip kalıptır, Heyecana kapılmış, 4085. Kayra baştan tirilip, Yeniden doğmuş gibi, 4086. Tilge kelip kalıptır. Tekrar kendine gelmiş. 4087. Oygo-toogo Maaniker Dağa-tepeye Maaniker 4088. Cügürgöndöy boluptur, Koşturmuş gibi olmuş, 4089. Ölüp kalıp, kaytadan Ölüp, tekrar yeniden 4090. Tirilgendey boluptur. Dirilmiş gibi de olmuş. (SK.KA, 39) 4149. Kankor Manas kabılan: Hunhar Manas kaplan: 4150. Bagalekten alışıp, Ayak bileğinden kapışıp, 4151. Balbandarça çalışıp, ... Pehlivanlar gibi çelme atışıp,... 4154. Aldıñkı kara kalmakka Öndeki Kara Kalmaka 4155. Ayabagan dümöktü Çok büyük bir belayı 4156. Salçu kişi barsıñbı? Açacak kişi var mısın? 4157. Kalıñ eldin namısın Büyük millet namusunu 4158. Alçu kişi barsıñbı?.. Alacak (koruyacak) kişi var mısın? 4161. Toguz uuldun kencesi, Dokuz oğlun küçüğü, 4162. Elemandın erkesi, Elaman’ın göz bebeği, 4163. Bir kudaydın bendesi, Bir Allah’ın bendesi,

Page 504: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

487

4164. Sen kandaysıñ balbanga? Sen nasılsın pehlivan güreşine? (SK.KA, 40)

4167. Manas mınday degende, Manas böyle dediğinde, 4168. Töştük turup munu aytat, Töştük kalkıp böyle der, 4169. Kişi bilgis şumdu aytat: İnsanın bilmediği tuhaf şey söyler: 4170. Küçtüüsüngön kalmakka Cesurluk taslayan Kalmak’la 4171. Küröşör çagım bolo elek, Güreşecek zamanım gelmedi, 4172. Küç boyuma tolo elek. Güç kuvvetime gelmedim. 4173. Etim turat kök caşık, Bir deri bir kemik kalıp, 4174. Kanım turat bir kaşık. Kanım var ancak bir kaşık. 4175. Muunum ketip, darman cok, ... Halsiz bitkinim, derman yok,... 4180. Anday bolgon sebebim: Böyle olmamın nedeni: 4181. Cer aldına tüşkönüm Yer astına indiğim 4182. Ceti cılga toldu ele, Yedi seneyi doldurmuştu, 4183. Cer üstünö çıkkanım Yer üzerine çıkmama 4184. Ceti kün arañ boldu ele. Yedi gün ancak olmuştu. 4185. Aytkanım ıras, argam cok, Dediğim doğru, çare yok, 4186. Çalkaygan kara kalmakka Kocaman Kara Kalmak’la 4187. Çalışa turgan darman cok. Kapışacak halim yok. (SK.KA, 40) 4202. Töştük mınday degende Töştük böyle dediğinde 4203. Törö Manas koydu emi. Bey Manas şimdi bıraktı. 4204. Eştekterdin Camgırçı, Eşteklerin Camgırçı, 4205. Camgırçını karmadı: Camgırçı’ya yöneldi: 4206. Eştekterdin erisin, Eşteklerin erisin, 4207. Bir uruktun şerisin, Bir aşiretin yiğidisin, 4208. Sen kandaysıñ balbanga, Sen nasılsın güreşe, 4209. Cıgıp möröy alganga? Çıkıp ödül almaya? (SK.KA, 40) 4210. Akılınan şaşkanı, Aklını kaçırayazmaz mı, 4211. Eştekterdin Camgırçı Eşteklerin Camgırçı 4212. Elden çıga kaçkanı: Halk arasından çıkıp kaçmış: 4213. Coloboymun Coloygo, Yaklaşmam ben Coloy’a, 4214. Katılbaymın kalmakka, Dokunmam ben Kalmak’a, 4215. Men kalmakka barbaymın, Ben Kalmak’a varmayacağım, 4216. Böödö ölüp kalbaymın. Boş yere ölüp kalmayacağım. 4217. Coobun berdi Manaska.... Cevabını verdi Manas’a... (SK.KA, 41)

4243. Kaardanıp kandarga Öfkelenip hanlara, 4244. Kabılan Manas arstanı Kaplan Manas aslanı 4245. Kamçılanıp buudandı Kamçılayıp atını 4246. Koşoydu közdöy tartkanı. Koşoy’a doğru gitmiş. (SK.KA, 41) 4257. Abake, saparıñ çukul çagında. Amcacığım, ömrünün son anında, 4258. Coloygo küröş salıp ber, aba, Coloy’la güreşiver, amca, 4259. Çoñ namıstı alıp ber, aba! Büyük namusu kurtarıver, amca! 4260. Barbaygan kara kalmaktın Koca Kara Kalmak’ın 4261. Bardiger küçün körüp kel, aba, Var olan gücünü görüp gel, amca,...

Page 505: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

488

(SK.KA, 41) 4266. Anda Koşoy munu aytat: O zaman Koşoy şöyle der: 4267. Kırdı tandap cıluuga Kırı seçip sıcağa, 4268. Catpay turgan kezimde, Yatmadığım bir anda, 4269. Bagalegim butuma Bacak baldırım paçama 4270. Batpay turgan kezimde, Sığmadığı bir anda, 4271. Mına oşondo kezikpey, İşte o anda karşıma çıkmayıp, 4272. Seksen beştin kordugun Seksen beşin azabını 4273. Körgönümdö keziktiñ, Çektiğim anda rastladın. 4274. Tirüülüktön tıyaktı Bu hayattan öbürünü 4275. Körgönümdö keziktiñ.... Gördüğümde rastladın.... 4284. Seksen beş degen kor eken, ... Seksen beş demek hor imiş,... 4286. Bir kudaydın kaarı eken, ... Bir Allah’ın zoruymuş,... 4287. Özüñ çıkkın Manas dep, Kendin çık Manas diye, 4288. Öküldöp Koşoy turganda ... Zırlanıp Koşoy durduğunda... (SK.KA,

41) 4290. Manastın aytkan kebi bul: Manas’ın söylediği sözü bu: 4291. Manas, Manas bolgonu, Manas Manas olalı, 4292. Başıma döölöt kongonu, Başıma devlet konalı, 4293. Alçayıp atka mingeni, Apışıp ata bineli, 4294. Ak olpok tondu kiygeni, Ak olpok kürkü giyeli, 4295. San cıyınga çok elem, Sayısız yığına karşı iyiyim, 4296. Cöögö topor cok elem. Yaya güreşe iyi değildim. 4297. At üstünö kelgende At üstüne gelince 4298. Nayzakerden ıktuu elem, Mızraklıların iyisiydim, 4300. Aytışa çıkkan doogo sal, Dalaşıp çıkan davaya çıkar, 4301. Nayzalaşkan coogo sal... Mızrakla savaşan düşmana çıkar...

(SK.KA, 41) 4308. Oşondo Koşoy til alıp, O zaman Koşoy sözüne uyup, 4309. Basıp çıktı balbanga, Basıp çıktı pehlivana, 4310. Koñgurap kebin köp aytıp, Mırıldanıp çok konuşup, 4311. Abakeñ kirdi armanga: Amcacığın girdi bir derde: (SK.KA, 41) 4312. Seksen beş degen door eken, Seksen beş demek bir devirmiş, 4313. Tirüü adamdın koru eken. Diri insanın horluğuymuş. 4314. Toodoy caşap cürgüçö Dağ gibi yaşamaktansa, 4315. Adamdın tompoygonu oñ eken. Adamın gebermesi iyiymiş. 4316. Altımışta coluksa Altmışımda karşılaşsaydı 4317. Albayt belem kalmaktı, Almaz mıydım Kalmak’ı, 4318. Cetimişte coluksa, Yetmişimde karşılaşsaydı, 4319. Çalbayt belem kalmaktı. Çalmaz mıydım Kalmak’ı. 4320. Aytsam arman munum bar, Anlatsam şöyle bir ukdem var, 4321. Ayköl Manas, ugup al, Ayköl Manas bir dinle, 4322. Kırk tekenin terisi, Kırk tekenin postundan 4323. Kıldırama şımım bar, Çatırdama donum (pantolonum) var, 4324. Küçtüüsüngön it menen Cesurluk taslayan köpekle, 4325. Kürpöñdöşö ketkende, Kapışmaya başlarsam,

Page 506: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

489

4326. Kaardangan al çoçko Öfkelenen o domuz 4327. Karmasa şımım bölünöt, Tutarsa donum sökülür, 4328. Abañdın abiyiri açık körünöt, Amcanın avreti açık gözükür, 4329. Acarı küldöy tögülöt. Rezil ve rüsva olur. 4330. Kartayganda abañdın Yaşlandığında amcanın 4331. Uyattan beti kubulat, Utançtan yüzü kızarır, 4332. Kampaygan kara kalmaktan Kaba saba Kara Kalmak’tan 4333. Abañ sebebi bolup cıgılat. Amcan sebepli olarak yenilir. (SK.KA,

41) 4334. Koşoy aytıp oşondo Koşoy anlatıp o anda 4335. Koñgurap karı turganı. Üzülüp yaşlı durdu idi. 4336. Abakeñdin armanın Amcacığının derdini 4337. Arstan Manas ukkanı, Aslan Manas dinledi idi, 4338. Uga koyup kabılan Duyar duymaz kaplan 4339. Kan Koşoydun aldınan Han Koşoy’un önünde 4340. Atınan tuşö kalganı. Atınan inivermez mi. 4341. Eerinin üstünön Eyerinin üstünden 4342. Köpçügünün aldınan Döşeğinin altından 4343. Manas aldı bir buyum. Manas aldı bir nesne. 4344. Bagalekte katı bar, Paçasında kıvrımı var, 4345. Şımdı baykap otursa Pantolona bakarsan 4346. Kandagay degen atı bar. Kandagay adlı ismi var. (SK.KA, 4) 4381. Kabılan Manas kan zaada Kaplan Manas han zaade 4382. Bermek boldu uşul kez. Verecek oldu şu anda. 4383. Koluna alıp kandagay, Eline alıp kandagay’ı, 4384. Korcoktotup Kula atın Kızıştırıp Kula atını 4385. Kocosanduu kayran er Efendi gibi kıymetli er, 4386. Koşoygo cetip bardı emi. Koşoy’a yetip geldi şimdi. 4387. Akkula oozun burdu emi, Akkula’yı çevirdi şimdi, 4388. Abañ Koşoy karıga Amcan Koşoy ihtiyara 4389. Ayköl Manas kök calıñ Ayköl Manas batırın 4390. Armanın aytıp turdu emi: Derdini anlatıyordu: (SK.KA, 42) 4391. Abam Koşoy karıyam Amcam Koşoy ihtiyarım, 4392. Karap turgan oluyam Çoğu gören evliyam 4393. Batası curttu bayıtkan Duası halkı doyuran 4394. Paygambar çalış karıya,... Peygamber benzeri ihtiyar,... 4397. Kaadaluu balañ Kanıkey Kıymetli evladın Kanıkey 4398. Kan abam munu kiyer dep, Han amcam bunu giyer diye, 4399. Sizge arnap cürüptür... Size tahsis edip dikmiş... 4405. Armanduu balañ Kanıkey Dertli evladın Kanıkey 4406. Akırı bala berer dep, Sonunda evlat verecektir diye, 4407. Abake, saga casagan. Amcacığım, sana yapmıştır. 4408. Kandagay şımdı sen alsañ, Kandagay donu sen alsan, 4409. Kaadaluu batañ maa berseñ, Değerli duanı bana versen, 4410. Bata berer sebebiñ... Dua etmenizin sebebi... 4419. Arkamda erkek balam cok... Arkamda erkek evladım yok... (SK.KA,

42)

Page 507: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

490

4468. Carıktık aba kebimdi uk, Sevgili amca sözümü dinle, 4469. Er balasız ötpöyt deçü ele, Er evlatsız göçmez derlerdi, 4470. Balasız ketip baratam, Evlatsız yaşayıp gidiyorum, 4471. Abam Koşoy arzım bar, Amcam Koşoy şikayetim var, 4472. Ayta turgan dartım bar. Anlatacak derdim var. 4473. Kandagay şımdı sen alıp, Kandagay donu sen alıp, 4474. Kadiktep bata maa berseñ, Gönülden duanı bana versen, 4475. Kaygırganda erenge, Üzüldüğünde erene, 4476. Kadır tün öñdüü tün barbı, Kadir gecesi gibi gece var mı, 4477. Kapa bolup cürömün, Her zaman çok üzülüyorum, 4478. Kan abake oluyam, Han amcacığım evliyam, 4479. Bala körör kün barbı?! Evlat görecek gün var mı?! (SK.KA, 43) 4485. Ardaktap bergen kandagay Hürmetle verdiği kandagay, 4486. Kabılan Koşoy kiygeni: Kaplan Koşoy giydi idi: 4487. Baltırına kelgende Baldırına geldiğinde 4488. Baspay kaldı kandagay, Gitmedi şimdi kandagay, 4489. Abakeñdin tegirmendey çoñ kuyruk Amcacığının değirmen kadar koca kuyruk 4490. Batpay kaldı kandagay... Sığamadı şimdi kandagay... 4494. Öküm Koşoy abakeñ Sert huylu Koşoy amcacığın 4495. Kapa bolup ketkeni: Kaygılandı bir anda: (SK.KA, 43) 4496. Munu kılgan katındın, Bunu yapan kadının, 4497. Bul öñdöngön kapırdın Bunun gibi kafirin 4498. Saamay çaçın kerseçi, Şakaklardaki saçını kesse, 4499. Salpıldatıp koluna Sallandırıp eline 4500. Talak katın berseçi... Talakıselasesini verse... 4511. Ala köödön Manas şer Saf gönüllü Manas kaplan 4512. Curttan katın aldım dep, Halkından kadın aldım diye, 4513. Oylop curgön eken go, Düşünüyor galiba, 4514. Oloñdogon çoñ kankor Hiddetlenen koca hunhar 4515. Boydok cürgön eken go. Bekar kalmış galiba. 4516. Keñ buyumdu tar kılgan, Geniş şeyi dar kılan, 4517. Mınday katın bolobu, Böyle kadın olur mu, 4518. Bul öñdöngön katındı Bunun gibi kadına 4519. Katın dese oñobu.... Kadın demek olur mu... (SK.KA, 43) 4520. Dep oşentip abakeñ, Deyip böylece amcacığın, 4521. Alban türdüü muzdak söz Çeşit çeşit soğuk söz 4522. Aşkere aytıp iygeni, Apaçık söyleyiverdi, 4523. Korcoñdogon kankorgo Hiddetlenen hunhara 4524. Korgoşun oktoy tiygeni. Kurşun ok gibi dokundu. 4525. Sultan Manas eeligip, Sultan Manas huylanıp, 4526. Kalk içinde ceeligip. Halk arasında kudurup, 4527. Kanıkey karmap soyuuga, Kanıkey’i tutup kesmeye, 4528. Ölüm kılıp koyuuga Ölüm kılıp koymaya 4529. Örttöy közü bek caynap, Ateş gibi gözleri parlayıp, 4530. Kan içmesi çın karmap, Kan içme arzusu kızışıp, 4531. Kankordu kuday emi urdu. Hunharın gözünü kanlar bürüdü.

Page 508: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

491

(SK.KA, 43) 4535. Arstan ceñem dolunu Aslan yengem huysuzu 4536. Ölüm kılıp salat dep Öldürecek şimdi diye 4537. Argın kandın Acıbay Argın hanın Acıbay 4538. Araga tüşö kalganı. Aralarına girdi şimdi. 4539. Oluyat uulu er Bakay, Evliya oğlu er Bakay, 4540. Kaardanıp bulkuntup, Öfkelenip deprenip, 4541. Kankordu koştop alganı. Hunhara eşlik etti idi. 4542. Aziz kandın Almambet, Aziz hanın Almambet 4543. Ay baatır, açuuñ tıygın dep, Hey, batır, kendine gel diye, 4544. Araçalap alganı. Elinden kurtarıp aldı idi. (SK.KA, 43) 4545. Ceñeñe Manas tap koyso, Yengene Manas saldırsa, 4546. Kırk çoronun baarısı Kırk yiğidin hepsi 4547. Kırgın tiygen emedey, Katliyam olmuş gibiler, 4548. Kırgıl baştık karısı, Kırgıl başçı ihitiyarı 4549. Bılkıldaşıp tüyülüp. Silkinip hırçınlanıp, 4550. Katının soygon kankordu Karısını kesen hunharı 4551. Karaan kılıp neteli, Neden başçı kılalım, 4552. Kırkıbız kırk kan uulu elek, Kırkımız kırk han oğluyduk, 4553. Tarap alıp baarıbız Dağılıp şimdi hepimiz 4554. Ceribizge keteli. Yurdumuza gidelim. 4555. Ürpöñdöşüp kırk çoro Hiddetlenip kırk yiğit 4556. Ütüröydü Manaska: Öfke yağdırdı Manas’a: (SK.KA, 43) 4577. Kürsüldöp Manas kalganda, Gürleyip Manas kızdığında, 4578. Küülönüp kankor barganda, Hırslanıp hunhar gittiğinde, 4579. Kökötöydün aşında, Kökötöy’ün aşında, 4580. Köp cıyındın kaşında, Çok topluluğun önünde, 4581. Karkıranın boyunda Karkıra’nın kıyısında 4582. Kan Manastın ordogo Han Manas’ın sarayına 4583. Cañı kirip barganda, Daha yeni girip vardığında, 4584. Kanıkeydin kırk kelin, Kanıkey’in kırk gelin, 4585. Kırk kelindi eerçitip, Kırk gelini peşine alıp, 4586. Ordodon çıga kalganı,... Saraydan çıkageldi idi,... (SK.KA, 44) 4590. Eelenip turgan törögö Hırslanan efendisine, 4591. Akırın süylöp munu aytıp: Usulca konuşup şunu söyleyip: 4592. Kaynagan kalıñ el mına, Kaynaşan kalabalık halk burada, 4593. Kaardanıp alıpsız, Oldukça hiddetlenmişsiniz, 4594. Katın da bolso ugalı, Kadın da olsam dinleyelim, 4595. Kanımdı töksöñ men mına! Kanımı dökeceksen ben burada! 4596. Kalayık mında turganda Halk burada durduğunda 4597. Ayta turgan ebim bar, Söyleyecek hakkım var, 4598. Kankorum, saga kebim bar. Hunharım, sana sözüm var. 4599. Kiyerin bilip abamdın Giyeceğini bilip amcamın 4600. İçin buulum içtedim, İçini değerli kumaşla kapladım, 4601. Altı cıl tınbay tiştedim, Altı yıl devamlı dişledim,

Page 509: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

492

4611. Keñireek kılsam kandagay Geniş yaparsam kandagayı 4612. Kalaymandı salat dep, Başıma iş açar diye, 4613. Kankorum başım alat dep Hunharım kafamı keser diye 4614. Korkup cürgön çenim bar. Korkuyordum doğrusu. 4615. Çenin çenep turgamın, Yanını ölçüp kesmiştim, 4616. Altı sööm tört eli Altı karış dört parmak 4617. Bagalektin uçunan Paçasının ucundan 4618. May kuyruktun kaşattan Kalçasının kenardan 4619. Kapşırıp koygon cerim bar, İçe kıvırıp koymuştum, 4620. Almambet, Çubak atı uykaş Almambet, Çubak adı benzer 4621. Tamandaşıp tartsınçı? Tabanlaşarak çeksinler? (SK.KA, 44) 4655. Koşoy sınap dolunu: Koşoy sınayıp huysuzu: 4656. Ay, Kanıkey, baykuşum, Hey, Kanıkey, zavallım, 4657. Telegeyi teñ eken, Dört dörtlük biriymişsin, 4658. On eki müçö keñ eken. On iki uzvun genişmiş, 4659. Kayratı kıyın, zaarı küç Pek cesur ve kudretli 4660. Şer tuuçu küñ eken... Kaplan doğuracak köleymiş... 4670. Bilimi mıktı tuuş eken, Bilimi güçlü sağlammış, 4671. Çatkayagı kuuş eken, Bacak arası dar imiş, 4672. Kotorup aytsa kebi bar, Çevire söylese sözü var, 4673. Tuubas bolçuu ceri bar, Kısır olacak gibi imiş, 4674. Mañday söögü kaykı eken, Alın kemiği batıkmış, 4675. Baatırdın közü ötkön soñ Batır vefat ettikten sonra 4676. Kün körörü taykı eken. Gün yüzü göreceği az imiş. (SK.KA, 44) 4683. Koşoy aytıp mınday söz, Koşoy söyleyip böyle söz, 4684. Cana Koşoy karasa Yine Koşoy bakarsa, 4685. Toktono albay ubaydan, Dayanamayıp kederden, 4686. Kayran katın Kanıkey Zavallı kadın Kanıkey 4687. Bala surap kudaydan, Çocuk isteyip Allah’tan, 4688. Bödönödöy kayran köz, Bıldırcın kadar zavallı gözden 4689. Bölök-bölök caş ketken,... Ayrı-ayrı yaşlar akan,... 4693. Toktoboy ıylap burkurap, Durmadan ağlayıp feryat edip, 4694. Eçen bölüp sanaanı, Aklını altıya bölüp, 4695. Egemden surap balanı, Efendimden isteyip çocuğu, 4696. Tizesi cerge bügülüp, Dizleri yere bükülüp, 4697. Katagandın Koşoygo Katagan’ın Koşoy’a 4698. Timele ceñeñ cügünup, .. O kadar yengen diz çöküp,... (SK.KA,

46) 4699. Körö koyup ceñeñdi Bunu görüp yengene 4700. Kan Koşoy bata bergeni, Han Koşoy dua etmiştir, 4701. Kapır menen musulman Kafir ile Müslüman 4702. Koşo bata bergeni. Birlikte dua etmiştir. 4703. Kıdıra kırçın tal bolsun, Sırayla fidan ağaç olsun, 4704. Kırga çıga bergiçe, Tepeye çıkavermeden 4705. Semeteyge kıluuçu kuday car bolsun Semetey’e yaratan Allah yar olsun 4706. Bu Semetey er bolsun,... Bu Semetey er olsun,...

Page 510: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

493

4710. Telegeyi teñ bolsun, Dünyası dört dörtlük olsun, 4711. Teñiz Manas tukumu Bütün Manas sülalesi 4712. Atasınday şer bolsun!... Babası gibi kaplan olsun!... 4715. Oomiyin dep kol cayıp, Amin diye elini açıp, 4716. Koşoy bata bergeni, Koşoy duasını vermiştir, 4717. Kapır menen musulman Kafir ile Müslüman 4718. Irımı mınday eken dep, Adeti böyleymiş diye, 4719. Koşo bata bergeni... Hep beraber dua etmiştir... (SK.KA, 46)

4738. Abañ Koşoy karıya Amcan Koşoy ihtiyar, 4739. Karmaganın soo koyboy, Tuttuğunu sağ bırakmayıp, 4740. Bölüşkönü baratat, Bölüşmeye gidiyor, 4741. Kalmaktardın Coloygo Kalmakların Coloy’a 4742. Ölüşkönü baratat. Ölüşmeye gidiyor. 4743. Munu mınday taştaylı, Bunu böyle bırakalım, 4744. Kalmaktardın balbanı, Kalmakların pehlivanı 4745. Coloydon kabar baştaylı... Coloy’dan haber verelim... (SK.KA, 46) 4838. Karkıranın talaası Karkıranın kırları 4839. Balban butu tiygende Pehlivanın ayağı değince 4840. Kemege bolup kazılıp, Ocak olup kazılıp, 4841. Körüp turgan adamdın Görüp duran insanın 4842. Bugunun baarı cazılıp. Can sıkıntısından kurtulup. 4843. Altı künü alışıp, Altı gün boyu kapışıp, 4844. Ala alışpay kalışıp, Birbirine galip gelemediler, 4911. Abañ Koşoy oşondo Derken amcan Koşoy 4912. Üstünö basa cıgıldı. Üstüne basarak düştü. 4913. Coloydu Koşoy cıktı dep, Coloy’u Koşoy yıktı diye, 4914. Manas kandın kırk çoro Manas hanın kırk yiğidi 4915. Caaday uçup baarısı Yay oku gibi uçup hepsi 4916. Cabıla cetip barganı. Birlikte yetip varmıştır. 4917. Kırk çoronun içinde, Kırk yiğidin içinde, 4918. Agayar attuu balbanı... Agayar adlı pehlivanı… 4919. Ayta-buyta degiçe, Aniden bir lahzada, 4920. Açıp közdü cumguça Açıp gözü kapayıncaya kadar 4921. Agayar balban cetkeni. Agayar pehlivan yetişmiş. 4922. Abakeñiz Koşoydu, Ağabeyiniz Koşoy’u 4923. Böktörüp çurkap ötkönü. Eyer kayışına bağlayıp koşturup geçmiş. 4924. Ayta-buyta degiçe, Aniden bir lahzada, (SK.KA, 47) 4928. Kürmö kiygen kıtaydın Ceket giymiş Hıtayın 4929. Küçtüülörü kürküröp... Güçlüleri kükreyip... (SK.KA, 47) 4942. Basıp almay bar degen, Yıkıp da üzerine düşmek vardır ancak, 4943. Baş attamak cok degen. Başın üzerinden atlamak yoktur. 4944. Kötörup urmak bar degen, Kaldırıp yere yıkmak vardır, 4945. Köödöngö tepmek cok degen. Göğsüne tekme atmak yoktur. 4946. Kızıtalak buruttun Kahrolası Burut’un 4947. Bul emine kılganı? Bu yaptığı da nedir?

Page 511: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

494

4948. Kara kıtay mancu curt Kara Kıtay Mancu milleti 4949. Baarı katar ceeligip,.. Hepsi birden kudurup,... 4958. Oñurañdap mancular, Hiddetlenip Mancular, 4959. Oroy-oroy kep urdu, Kaba kaba konuştu, 4960. Uruşka kagar doolbas Savaşta çalınacak davullar 4961. Doolbastı bek udu... Davulları çaldılar... (SK.KA, 48) 4973. Kaardı kıtay salganda, Kıtay öfke kustuğunda, 4974. Kandın başın attayt dep Hanın başından atladı diye 4975. Namıstanıp kalganda Pek gücenip kaldığında 4976. Oşondo Manas kabılan O zaman Manas kaplan 4977. Kayrattanıp bölünüp, Gayretlenip bölünüp, 4978. Arstan türü körünüp: Aslan şekli görünüp: (SK.KA, 48) 4979. Adam dep aşka çakırsak İnsan sayıp aşa davet etsek, 4980. Kara kalmak kıtay curt Kara Kalmak Hıtay halkı 4981. Oñboy kalgan ekensiñ, Niyetini bozmuşsun, 4982. Oñurañdap, kıtayım, Hiddetlenip Kıtayım benim, 4983. Bolboy kalgan ekensiñ. Niyetini bozmuşsun 4984. Alışar bolsoñ çınıñdı ayt, Güreşeceksen gerçeğini söyle, 4985. Akkulanı minbesem, Akkula’yı biniyim, 4986. Aykaylatıp baarıñdı Aman dileterek hepinizi 4987. Beecindi közdöy sürbösöm!.. Beecin’e doğru sürmezsem!... (SK.KA, 48) 5056. Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun 5057. Cana cardı salganı, Yine umuma haber verdi, 5058. Kıtaylardın Tükübay KıtaylardanTülkübay 5059. Tüktüü taman balbanı Tüylü taban pehlivanı 5060. Balbanga çıgıp kalganı... Pehlivan güreşine çıktı... 5079. Kaarı küçtüü kapırga Öfke dolu kafirle 5080. Karmaşkan kişi oñboyt dep, Kapışan kişi iyi olmaz diye, 5081. Katılgan aman bolboyt dep, Dokunan iyi olmaz diye, 5082. Kasiyettüü kan Manas, Haysiyetli han Manas, 5083. Kapalanıp kalganı... Çok üzülüp kaygırdı.... (SK.KA, 50) 5084. Al añgıça bolbodu, Onun hemen ardından, 5085. Kuday betin körsötpö, Allah yüzünü göstermesin, 5086. Oluyattın Bakay kan, Evliya baba Bakay han, 5087. Argın kandın Acıbay, Argın hanın Acıbay, 5088. Akbaltanın Çubagı, Akbalta’nın Çubak’ı, 5089. Azizkandın Almambet, Aziz hanın Almambet, 5090. Eştekterdin Camgırçı, Eştek’lerin Camgırçı, 5091. Eleman uulu er Töştük,... Eleman oğlu Er Töştük,... 5101. Öñçöy kandar cıyılıp, Bütün hanlar toplanıp, 5102. Oyron Manas kanı bar, Güçlü Manas hanı var, 5103. Oluyanın baarı bar, Evliyanın hepsi var, 5104. Çoguluşup alganı,... Hep bir yere toplanmış... 5110. Kanday amal bolot dep Nasıl bir çare olur diye, 5111. Ayla tappay kalganı. Çare bulamayıp kalmışlar. 5112. Oluya kurgur Kanıkey Evliya ruhlu Kanıkey

Page 512: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

495

5113. Oşonço eldin içine O kadar insanın arasına 5114. Oolcuy basıp barganı. Sallana yürüyüp varmış. 5115. Otura kalıp oşondo, Oturuverip o anda, 5116. Oñbogon kepti salganı. Çok ilginç bir şey anlatmış. (SK.KA, 50) 5117. On tört caşta kız kezde, On dört yaşımda kız çağımda, 5118. Oyron Bakay dagı bar, Kudretli Bakay dahi var, 5119. Kök calım barıp Bukarga, Kaplanım gidip Buhar’a, 5120. Köödöngö salgan tagı bar, Kalbime leke bıraktı, 5121. Kök caldar mında turasız, Kaplanlar hepiniz buradasınız, 5122. Köp aytar sözüm dagı bar, Anlatacağım çok şey daha var, 5123. Atam Temirkandın şaarına, Babam Temirkan’ın şehrine, 5124. Keçee seksen töögö dilde artıp, Dün seksen deveye altın yükleyip, 5125. Başımdı baylap alam dep, Başımı bağlayacağım diye, 5126. Padışa töröm barganda, ... Padişah efendim gittiğinde,… 5132. Koco, moldo cıyganda, Hoca, molla topladığında, 5133. Tal tüştö nike kıyganda, Tam öğle vakti nikah yaptığında, 5134. Seksen kelin, seksen kız Seksen gelin,seksen kız, 5135. Belden töşök salganda, Bel boyu yatak yaptıklarında, 5136. Catkızam dep ırımdap, Yatırırım diye adet gereği, 5137. Alıp cetip barganda, ... Alıp götürdüğünde, 5138. Tartıp koygon köşögö Asılmış özel perdeye 5139. Catayın dep cetkende, Yatmak için yaklaştığında, 5140. Altımış tay, kırk koygo Altmış tay, kırk koyuna 5141. Satıp algan ak tinte Satın aldığı ak hançer 5142. Kınınan ırgıp ketkende, Kabından fırladığında, 5143. Bilegin çiyip ötköndö, Bileğini çizip geçtiğinde, 5144. Ala elekte bul dolu Daha almadan bu kadın 5145. Bilegim cara saydı dep, ... Bileğime kılıcı batırdı diye,... 5149. Kök cal törö kabılan Cesur efendim kaplanım 5150. Catpay ketip koynuma, Yatmadan gidip kucağıma, 5151. Bukardagı korgondo Bukar’daki evimde 5152. Bul baatırdın ayınan Bu batırın yüzünden 5153. Altay salbar bolgondo, Altı ay salbar160 olduğumda, 5154. Kız kezde salbar bolgonço, Kız çağımda salbar olmaktansa, 5155. Bul körökçö ölöm dep, ... En iyisi öleyim diye,... 5157. Talaska Manas kaytkanda Talas’a Manas döndüğünde, 5158. Namıs kıldım kurgan can Onurum kırıldı zavallı can 5159. Arkadan cetip baruuga, Peşlerinden gitmeye, 5160. Andıp cürüp kankordu Arkadan vurup hunharı 5161. Kurmandıkka çaluuga, Canını kurban etmeye, 5162. Salbar bolgon öçümdü Salbar kıldığı için öcümü 5163. Tak uşintip aluuga ... İşte böyle almaya... 5171. Ayköl Manas törönün Ayköl Manas efendinin

160 Salbar, kocasının iltifatına ve itinasına mazhar olmayan karı (zevce). (Yud.: 632).

Page 513: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

496

5172. Artınan kuup barganda,... Peşinden kovalayıp gittiğimde,... 5178. Añdıp barsam kabılan Takip edip gittiğimde (bu) kaplan 5179. Tügöngön toonun urçukta Biten dağın köşesinde (urçukta) 5180. Konup catkan kezi eken,... Konakladığı anıymış,... 5185. Dünüyödön kam cebey, Dünya ahiret gam yemeden, 5186. Cırgap catkan kezi eken. Refah süren anıymış. 5187. Kırk çoronun baarısı Kırk yiğidin hepsi, 5188. Tegerektep baatırdı Sarmalaşıp batırı 5189. Kurdap catkan kezi eken... Eğlendikleri anıymış... (SK.KA, 52) 5190. Caa belendep kurgan can, Yayı hazırlayıp zavallı canım, 5191. Atayın dep Manastı, Atmak için Manas’ı, 5192. Barmagımdan may çıgıp, Parmağımdan yağ akıp, 5193. Betke caanı alganda, Yüzüme yayı dayadığımda, 5194. Berenge cetip barganda Kahramana vardığımda 5195. Koldogonu bir toguz, Himaye edeni bir dokuz, 5196. Kocosanduu baatırdın Koca kalçalı batırın 5197. Koltugunda turuptur, Koltuk altında duruyorlarmış, 5198. Cölögönü kırk çilten Koruyanı kırklardır 5199. Kımbat közün salıptır, Pek sıkı korumuşlar, 5200. Kırk arstan baarısı Kırk aslanın hepsi 5201. Oşo kezde baatırdı O anda batırı 5202. Tegerektep alıptır. Çevresini sarmışlar. 5203. Kara çaar kabılan Kara benekli kaplan 5204. Kaptalında çamınıp,... Yan tarafında atılıp,... (SK.KA, 52) 5205. Bende çıdap bara albay, Bende cesaret edip yaklaşamayıp, 5206. Koldogonun körgöndö Kollayanları görünce 5207. Kokuy arstan kabılan Aman aslan kaplanım 5208. Salbar kılsa meyli dep, Salbar161 kıldıysa da olur diye, 5209. Salındı kılsa köönü dep, Salındı162 kılsa kendi bilir diye, 5210. Albay koyso Bukardan Götürmezse Bukar’dan 5211. Ak üylüü barıp konoyun, Beyaz evimle birlikte gidip konuyum, 5212. Cagınıp katın boloyun, Yaranıp kadın olayım 5213. Akıl oylop algamın, Diye akıl yürütmüştüm, 5214. Kara kaşka argımak Kara benekli küheylan 5215. Kayra tartıp çuu koyup, Geri döndürüp koşturup, 5216. Bukardı közdöy salgamın. Bukar’a doğru dönmüştüm. (SK.KA, 52) 5217. Tügöngön toonun urçukka, Dağ kolunun sonuna, 5218. Dümüröygön tumşukka Kararan dağın boğazına 5219. Cañı cetip ilinsem... Daha henüz ulaştığımda... 5228. Agıştay erdi körgömün. Agış gibi bir eri görmüştüm. 5229. Men körgöndö er Agış, Ben gördüğüm zaman er Agış, 5230. Bütkön boyu taramış, Kaslı vücudlu adale 5231. Kerekke caraar er eken, Gereğine yarar yiğitmiş, 5232. Keñ peyil tuugan şer eken. İyi kalpli doğan kaplanmış.

161 Salbar - Salbar, kocasının iltifatına ve itinasına mazhar olmayan karı (zevce). (Yud.: 632). 162 Salındı – Salbarla aynı (Yud.: 632).

Page 514: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

497

5233. Tükübayday balbanga, Tükübay gibi pehlivanın, 5234. Agış carayt, oy, curttar,... Agış gelir hakkından,... (SK.KA, 52) 5242. Kaardangan kabılan Öfkelenen er kaplan 5243. Kanıştın tilin alganı, Kanış’ın dediğini makul görür, 5244. On eki çoro, Kırgıl çal On iki yiğit, Kırgıl ihtiyar 5245. Buyruk alıp baatırdan Emir alıp batırdan 5246. Agıştı közdöy barganı. Agış’a doğru gittiler. 5247. Too tokoyun sıdırsa Dağlık ormanlık gezseler 5248. Mından Agış tabılbayt, Buradan Agış bulunmaz, 5249. Tolgon eldi kıdırsa Birçok halkı dolaşsalar 5250. Mından Agış tabılbayt. Oradan Agış bulunmaz. 5257. Kan Kökötöy toyunda Han Kökötöy toyunda 5258. Oynop catkan ordo kız Eğlenen saray kızları 5259. Cele-Karkıra boyunda. Cele-Karkıra kıyısında. 5260. Opsolon zöökür er Agış Cesur küheylanbeyi (haylaz) er Agış 5261. Ordo kızga barıptır, Saray kızlarına gitmiş, 5262. Oyundu mıktap salıptır. Bir güzel eğlenceye dalmış. (SK.KA, 52)

5288. Er Agışka barganda Er Agış’a gittiğinde 5289. Akırın aytıp, bek taştap, Usulca söyleyip, pek anlatıp, 5290. Al Kırgıl çal kep baştap: O Kırgıl ihtiyar söze başlayıp: 5291. Baatır Agış kebimdi uk, Cesur Agış sözümü dinle, 5292. Kan Kökötöy aşı eken, Han Kökötöy aşıymış, 5293. Kalk cıyılgan kaşı eken. Milletin toplandığı anıymış. 5294. Seni izdetip cibergen, Seni aramaya gönderen, 5295. Altı külük atı bar, Altı yürük atı var, 5296. Ayköl Manas törönün Ayköl Manas efendinin 5297. Alakanday katı bar. Avuç kadar mektubu var. 5298. Tükübay çıktı balbanga, Tükübay çıktı güreşe, 5299. Alakanday burutka Avuç kadar Burutla, 5300. Tügönüşüp kalganga, Kıyasıya dövüşmeye, 5301. Çıkanaktay er Agış, Dirsek boylu er Agış, 5302. Kanday eleñ balbanga? Sen nasılsın güreşte? (SK.KA, 53) 5312. Çoñdugu toodoy balbanga Büyüklüğü dağ kadar pehlivana, 5313. Çıkanaktay er Agış, Dirsek kadar er Agış, 5314. Bütkön boyu taramış, Sıkı kaslı vücudlu bir erdir, 5315. Basıp çıktı oşondo... Güreşe çıktı o anda... 5405. Baatır Agış kök caldın Cesur Agış kaplanın 5406. Balbandıgı köründü, Pehlivanlığı göründü, 5407. Tükübayday çoñ balban Tükübay gibi koca pehlivan 5408. Eki bölök bölündü. İki bölük parçalandı. 5409. Kalmaktı Agış cıktı dep, Kalmak’ı Agış yıktı diye, 5410. Kankor Manas baş bolup, Hunhar Manas başta olup, 5411. Miñ karaça töö eken, Bin kara deve imiş, 5412. Miñ kara kaşka bee eken, Bin kara benekli kısrakmış, 5413. Ala koy baygeñ mına dep, Ala koyun ikramiyen burada diye, 5414. Aydap cetip kalganı. Sürüp yaklaşıp gelmiş. (SK.KA, 53-54) 5435. Baygeni Agış albadı, İkramiyeyi Agış almadı,

Page 515: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

498

5436. Er Agıştın baygesin Er Agış’ın ikramiyesini, 5437. Eli bölüp alganı. Halkı alıp paylaşmış. 5438. Baygeni alıp tıngan soñ İkramiyeyi alıp bittikten sonra, 5439. Tügönbögön kebi bar, Bitip tükenmeyen sözü var, 5440. Kan Kökötöy aşında, Han Kökötöy aşında, 5441. Kalıñ cıyın kaşında Büyük kalabalık başında 5442. Kankor Manas Akunga Hunhar Manas Akun’a 5443. Bel kuda bolgon ceri bar! Beşik kertmesi yapmıştır! 5444. Obodon on uruu cıldız kozgolgon, Havadan on top yıldız kıpırdamış, 5445. Manas menen Akun kan, Manas ve Akun han, 5446. O düynölük dos bolgon. Ahiretlik dost olmuş. 5447. Akun turup munu aytkan: Akun kalkıp şunu söylemiş: (SK.KA, 54) 5448. Katagandın kan Koşoy Katagan’ın hanı Koşoy, 5449. Kandagay berip saldıñız, Kandagay163 veriverdiniz, 5450. Kalk atası Koşoydun Halk babası Koşoy’un 5451. Batasın anık aldıñız. Duasını kesin aldınız. 5452. Emi Manas kabılan Şimdi Manas kaplan 5453. Balaluu bolup kaldıñız. Evlatlı oldunuz inşallah. 5454. Ötüp ketken cayında, Geçen senenin yazında, 5455. El öödögö tartarda, Halk yukarı göç ederken, 5456. At kara til mezgilde Yaz geldiğinde 5457. Belendinin belinde ... Belendi’nin sırtında... 5466. Salıp barıp karasam Koşturup varıp bir baksam 5467. Kurumşuga oroluu Keçeye sıkı sarılmış 5468. Bala catıp kalıptır. Bir bebek yatıyormuş. 5469. Erkekpi desem, kız eken, Erkek mi desem, kız imiş, 5470. Urgaaçıdan uz eken, Dişinin eli maharetlisiymiş, 5471. Perinin kızı dep aytkan Perinin kızı dedikleri 5472. Erenderdin köp sözü Ermişlerin anlattıkları 5473. Tak oşonun özü eken. Asıl onun ta kendisiymiş. 5474. Oyuma keldi ar bir söz, Aklıma geldi her tür söz, 5475. Küyöögö kete bergiçe Evlenip gidene kadar 5476. Kızıgın çoguu körsöm dep, Severek büyütsem diye, 5477. Kıyamattık dos ele, Ahiretlik arkadaşımdı, 5478. Balaluu bolso Manaska Çocuklu olsa Manas’a 5479. Kelin kılıp bersem dep, Gelin olarak versem diye, 5480. Aytsam mınday kebim bar, Anlatsam böyle sözüm var, 5481. Ubada kılgan cerim bar. Söz verdiğim yerim var. 5482. Alıp taap Çüröktü Bulduktan sonra Çürök’ü 5483. Toyuna tokson soygomun, Düğününe doksan mal kestim, 5484. Baybiçem biykeç taptı dep, Hanımım kız buldu diye, 5485. Atın Çürök koygomun. Adını Çürök koymuştum. 5486. Kuda bolup kalıñız,.. Dünür olup alınız,... (SK.KA, 54) 5490. Kankor Manas kabılan Hunhar Manas kaplan 5491. Akun kanga kubanıp, Akun hana sevinip, 5492. Ceerdeden ceti cüzdü aydap, Al attan yedi yüzü sürüp,

163 Kandagay: özel pantolon.

Page 516: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

499

5493. Körgöndün köönün bölüntüp, ... Görenin dikkatini çekip, 5499. Aladan altı cüz berip, Alacadan altı yüz verip, 5500. Kuda bolup mal aydap, Dünür düşüp mal sürüp, 5501. Kulduk urup zor Manas, Başını eğip koca Manas, 5502. Kol kuuşurup may çaynap, Ellerini kavuşturup, yağ çiğneyip, 5503. Beylese eçen kebi bar, Anlatsa bitmez lafı var, 5504. Bel kuda bolgon ceri bar. Bel kuda164 olduğu yeri var. 5505. Töönü çeçip alganı, Deveyi çözüp almak için, 5506. Törö eken katın Oroñgu Efendi imiş hatun Oroñgu 5507. Bayıp catıp kalganı. Zengin olıp kalmak için. 5508. Töö çeçiş degen ötkön soñ, Deveyi çözmek geçtikten sonra, 5509. Bul kızık mınday ketken soñ, Bu eğlence böyle bittikten sonra, 5510. Kökötöydün Bokmurun ... Kökötöyün Bokmurun’u... (SK.KA, 54) 5566. Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun, 5567. Aytıp oozun cıygıça, Anlatıp ağzını kapatınca, 5568. Aytkan kebin tıygıça Anlattığı sözünü bitirince 5569. Kökötöydün ayçıgı altın kızıl tuu Kökötöy’ün hilali altından kızıl tuğunu 5570. Asmandatıp aştatıp, Göğe yükseltip astılar, 5571. Kök cal Manas arstanın Kaplan Manas batırın 5572. Curtka uguzup carların Halka duyurup duyurularını 5573. Iramandın Irçıuulu, Iraman’ın Irçı oğlu, 5574. Irçı uuluna baştatıp, ... Irçı oğluna başlattırıp,... 5593. Doolbas bekem kagılıp, Davullar sıkı çalınıp, 5594. At çabuuçu kööndüülör At koşturacak gönüllüler 5595. Tük kalbay baarı cabılıp,... Hepsi birden akın edip, 5602. Köptügü dayra sel bolup, Çokluğu nehir sel olup, 5603. Emi çıktı sel bolup... Şimdi çıktılar sel olup... (SK.KA, 55) 5668. Atı ugulgan tulparlar Adı tanınan küheylanlar 5669. Kan Kökötöy toyunda Han Kökötöy toyunda 5670. Azır çıktı carışka. Şimdi çıktılar yarışa. 5671. Attı katka salışıp, Atları kayda geçirip, 5672. At esebin alışıp, At sayılarını alışıp, 5673. Ak kagazga kat tolup, Beyaz kağıda yazı dolup, 5674. Aşka çabar külüktör Aşta koşacak yürükler 5675. Ceti miñ kırk üç at bolup. Yedibin kırk üç at olup. 5676. Al añgıça bolgon cok, Derken işte ne oldu 5677. Açıp közdü cumguça, Gözü açıp kapayıncaya kadar, 5678. Ayta-buytu degiçe Şöyle böyle derken 5679. Oydon çıktı bakırık, Vadiden koptu yaygara, 5680. Oydogunun baarısı Vadidekilerin hepsi 5681. At ayda dep çakırıp, .. Atları koştur diye bağırıp,... (SK.KA, 56) 5726. Anı mınday taştaylı, Bunu şöyle bırakalım, 5727. Ber cagınan baştaylı. Beri tarafından başlayalım. 5728. Kökötöydün Bokmurun Kökötöy’ün Bokmurun’u 5729. Cana kabar salganı'. Yine haber vermiştir.

164 Bel kuda: İki şahsın, çocukları doğmadan önce birbiriyle dünür olmak için söz kesme olayı.

Page 517: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

500

5730. Kalıñ cıyın kaşı eken, Büyük kalabalık başı imiş, 5731. Kan atamdın aşı eken. Han babamın aşı imiş. 5732. At cerine cetpeybi, At yerine ulaşsın, 5733. At kayrılıp kelgiçe, At geri dönüp gelene dek, 5734. Curt erigip ketpeybi. Halk sıkılmaz mı. 5735. Bakandarı mayışsın Sırıkları ezilsin, 5736. Baatırlar çıgıp sayışsın, .. Yiğitler mızrak atışsın,... (SK.KA, 56) 5746. Bokmurun mınday degende Bokmurun böyle deyince, 5747. Olcolonup köp payda Ganimet ederek çok fayda 5748. Tappay kalgan kezi eken, Kazanamadığı an imiş, 5749. Astındagı Algara Bindiği atı Algara 5750. Oydologon karandı Hararetli zavallı 5751. Çappay kalgan kezi eken, Artık koşamadığı zamanı imiş, 5752. Manas menen sayışıp, Manas ile çarpışıp, 5753. Kökötöydün aşında Kökötöy’ün aşında 5754. Buzuk salar kezi eken. Bozgun yapacağı sırasıymış. 5755. Akkulanı çabarın Akkula’yı bineceğini 5756. Al Koñurbay biliptir. Kurnaz Koñurbay hissetmiş. 5757. Akkuladan ayrılıp, Akkula’an ayrılıp, 5758. Arbayıp cöö kalsa dep,— Yalnız başına yayan kalsa diye,— 5759. Atamdın öçün alsam dep,— Babamın öcünü alsam diye, — 5760. Oşonu tilep cürüptür. Böyle bir dilek içindeymiş. (SK.KA, 58) 5762. Körör bolsoñ Koñurbay Bir bakarsan Koñurbay 5763. Kök colborstoy çamınıp, Aç kaplan gibi sıçrayıp, 5764. Catkan ittey kaşı bar, Yatan köpek misali kaşı var, 5765. Can kazanday başı bar, Koca kazan kadar başı var, 5766. Cıyırma beşke ilinip, Yirmi beşine daha yeni, 5767. Bıyıl kelgen caşı bar. Bu yıl giren yaşı var. 5768. Oñ dalısı keñ eken, Sağ omzu genişmiş, 5769. Oyon tuugan şer eken, Kahraman doğan er imiş, 5770. On eki müçö teñ eken, (Bedeninin) On iki parçası eşitmiş, 5771. Sölökötü bir başka, Görünüşü bir başka, 5772. Alookenin Koñurbay Alooke’nin Koñurbay’ı 5773. Beecinden çıkkan köy kaşka. Beecin’den çıkan yiğitmiş. 5774. Algara menen culkunup, Algara ile atılıp, 5775. Altından çılbır bulkuntup! Altından yuları sallayıp! 5776. Körsö köñül bölünüp, Görenin dikkati dağılıp, 5777. Körör bolsoñ Koñurbay Görecek olursan Koñurbay’ı 5778. Ala toodoy körünüp, Ala dağ kadar görünüp, 5779. Ok ötpögön kök kübö, Ok geçmeyen mavi zırh 5780. Omuroogo bek kübö, Sırta tam oturan pek zırhı 5781. On eki katar kiyinip, On iki kat giyinip, 5782. Coo degende süyünüp, Düşman deyince sevinip, 5783. Ayaktay altın şuru taş Kase kadar altın mercan taş, 5784. Ay töbödön carkıldap, Ay tepeden parlayıp, 5785. Köz aynegi balkıldayt, Gözünün nuru parıldar, 5786. Kebez ötük, kendir bel, Pamuktan çizme, kenevir bel, 5787. Keñirsigen çoñ kalça, Böbürlenen koca çelimsiz adam,

Page 518: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

501

5788. Bulgaarı ötük, buuma bel, Deri çizmeli, ince bel, 5789. Buruksugan çoñ kalça, Kokuşmuş koca çelimsiz adam, 5790. Közü köldün bıtkılday, Gözleri göl yatağı gibi, 5791. Körüngöndü cutkanday. Gözüne gözükeni yutacak gibi. 5792. Köz üstündö kara kaş Göz üstünde kara kaş, 5793. Böktörülüü çapanday, Ters çevrilmiş kaftan gibi, 5794. Komdongon colbors baştanıp, Ava hazırlanan kaplan misali, 5795. Tülögön coru kaştanıp, Tüyleri dökülmüş leş kargası kaşlı, 5796. Kılagar közün kılaytıp, Küçücük gözlerini süzülterek, 5797. Kıl murutun şıypaytıp, Kıllı bıyıklarını kıpırdatıp, 5798. Muruttarın karasañ Bıyıklarına bakarsan, 5799. Çoñ baltanın sabınday, Koca baltanın sapı gibi, 5800. Murundarın karasañ Burnuna bakarsan, 5801. Selebenin kabınday, Kılıcın kını gibi, 5802. Kıtaylardın kır murunduu

Koñurbay... Kıtayların sivri (kuş) burunlu Koñurbay... (SK.KA, 58)

5859. Maylagan buuday cüzdönüp, Yağlanmış buğday renk yüzlü, 5860. Küügüm tuman közdönüp, Alacakaranlık renginde gözü, 5861. Kankor Manas kabılan, Hunhar Manas kaplan, 5862. Şay koldogon oluyañ, Şehitlerin himâye ettiği evliyan, 5863. Keñ kökürök, cayık töş, Göğsü geniş, üçgen vücutlu, 5864. Kelbersigen kara köz, Mağrur bakışlı kara göz, 5865. Kara çaar kabılan Karala benekli kaplan, 5866. Kaptalınan çamınıp, Yan tarafından atılıp, 5867. Çolok kök cal arstan Topal mavi yeleli aslan, 5868. Cara tartçu nemedey Karnını yaracakmış gibi, 5869. Böyrögünön kamınıp, Böbrek tarafından hazırlanıp, 5870. Arbagı biyik kök calıñ, Hamisi büyük bozkurdun, 5871. Taalayı artık kabılan Talihi fazla kaplan 5872. Astı cagın karasa Ön tarafından bakarsan, 5873. Altı miñ erdin sürü bar, Altı bin erin heybeti var, 5874. Artın sala bergende Arkasına dönerse 5875. Acıdaardın turu bar. Ejderhanın görünüşü var. 5876. Bettep pende kelbegen, Karşısına bende çıkmayan, 5877. Bet alıp duşman ceñbegen. Karşılaşıp düşman yenmeyen. (SK.KA,

58-59) 5880. Arman kılat er Manas: Ukde eder er Manas: 5881. Kızıtalak kuu düynö Kahrolası kuru dünyaya 5882. Tappay koyboy ne boldum, Geldim de ne oldum, 5883. Baytal beenin kulunu, Kısrağın ilk kulunu, 5884. Kara cılkı duldulu, Kara yılkı Düldülü, 5885. Kagışka miner Akkula Çarpışmaya binecek Akkula’yı 5886. Çappay koyboy ne boldum?! Koşturup da ne oldum?! 5887. Kara kıtay, mancunun Kara Hıtay, Mançu’nun 5888. Er ekenin közümö Er olduklarını ben 5889. İlbey kalgan ekemin, Dikkatimden kaçırmışım, 5890. Kan Koñurbay kapırdın, Han Kongurbay kâfırin, 5891. Kaarı toluk baatırdın Heybeti tam bahadırın

Page 519: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

502

5892. Bu sayışka çıgarın Bu çarpışmaya çıkacağını, 5893. Bilbey kalgan ekemin! Bilememişim! (SK.KA, 59) 5894. Manas mintip turganda Manas böyle şaşırdığında 5895. Körsö köñül bölünüp, Meğer gönlünü koymuş, 5896. Kök caldın zaybı Kanıkey Bozkurdun zevcesi Kanıkey 5897. Dünüyödöy körünüp Dünya kadar görünüp,... 5901. Oşo künü bütürgön, İşte o gün bitirdiği, 5902. Kankoruñdun Akolpok Hunharının Akolpok’unu165 5903. Kötörüp alıp oşondo Eline alıp o anda 5904. Agayarga aldırtıp Agayar’a aldırtıp 5905. Kara surdun suluusu, Esmerlerin güzeli, 5906. Musulmandın nurduusu, Müslümanın nurlusu, 5907. Uzun çaçtın ıktuusu, Uzun saçlının beceriklisi, 5908. Urgaaçının mıktısı... Dişilerin en iyisi... 5914. Akolpoktu Kanıkey, Akolpok’u Kanıkey, 5915. Altı cılı casagan... Altı sene boyunca yaptı... 5916. İçi buulum, tışı böz, İçi buulum166, dışı bez 5917. Kalıñdıgı carım kez,… Kalınlığı yarım arşın,… 5923. Cakası altın, ceñi cez, Yakası altın, kolu (yeni) bakır, 5924. Koş badana, torgoy köz, Çift zırhlı, çalı kuşu gözü gibi, 5925. Keleme caka, keñ kürmö, Yakası işlemeli, geniş ceket 5926. Kerişke kiyse ok ötpös, Savaşta giyersen ok geçmez, 5927. Nayzanın uçu teşpegen, Mızrak ucu deşmeyen, 5928. Nar kesken ogu kespegen, Keskin oku kesmeyen, 5929. Cılas bolgon Akolpok... Mahvolası Akolpok... (SK.KA, 59) 5958. Kökötöydün aşında Kökötöy’ün aşında 5959. Sayışsa mert bolot dep Çarpışsa mert olur diye 5960. Baştatadan biliptir. Tâ başından beri biliyormuş. 5961. Bolbos cerin ondoptur, Bozuk yerini onarmış, 5962. Kökötöydün tamaşa — Kökötöy’ün törenindeki — 5963. Sayışına bolcoptur. Çarpışmaya hazırlamış. 5964. Kalk içinde Kanıkey Halk içinde Kanıkey 5965. Katındıgın bilgizip, Kadınlığını bildirip, 5966. Kan Manastın Akolpok Han Manas’ın Akolpok’unu 5967. Basıp kelip kiygizip,.. Yaklaşıp gelip giydirir,.. (SK.KA, 59) 5975. Toodoy bolgon törönün Kaya kadar sağlam Efendinin 5976. Omuroogo tabıştap, Meseleyi önemle vurgulayıp, 5977. Asmandan tüşkön bozkise Gökten inen bozkise167 5978. Akolpoktun tışınan Akolpokun üzerinden 5979. Kan Manaska kurçatıp: Kan Manas’a kuşatıp: 5980. Kızmatım uşul biliñiz, Hizmetim işte budur biliniz, 5981. Işınbay coogo tiyiñiz! Cesaretle düşmanın üzerine saldırın!

165 Akolpok: kalın pamuklu zırh. 166 Buulum: Kıymetli bir kumaşın adı. 167 Bozkise:boz kese para vb. şeylerin içine konulduğu kesenin bulunduğu kuşak.

Page 520: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

503

5982. Kabılan töröm kiysin dep, Kaplan Efendim giysin diye, 5983. Kadırımdı bilsin dep, Kıymetimi bilsin diye, 5984. Tün içinde uyku albay, Geceleri uyuyamayıp, 5985. Kündüzündö tınç albay, Gündüzleri huzurum kaçıp, 5986. İçin kımbat içtedim, İçini pahalı ile içledim, 5987. Eçen cılı tiştedim, Epeyi yıl dişledim, 5988. Tiştep catıp karandı Dişleye dişleye zavallı 5989. Küröktöy tişim coyuldu, Kürek gibi tişim gitti, 5990. Tiktep catıp karandı Sürekli bakarak karandı168, 5991. Kara közüm koyuldu... Kara gözüm koyulaştı169 (SK.KA 59) 5992. Arstan törö kabılan, Aslan Efendim, kaplanım, 5993. Alışaar cakka bolcodum. Çarpışmayı hedefledim. 5994. Akolpok casap curgömün, Akolpoku hazırladım, 5995. Alookenin Koñurbay Alooke’nin Koñurbay’ı 5996. Azap salıp bul aşka Azap salıp bu aşa (merasime) 5997. Alışaarın bilgemin! Kapışacağını biliyordum! (SK.KA, 59) 5999. Armanın aytıp Kanıkey, Arzusunu anlatıp Kanıkey, 6000. Karagan curttu küygüzüp. Karşılarındaki kalabalığı kıskandırıp. 6001. Arstan erdin ustünö Aslan erin üzerine 6002. Akolpoktu kiygizip. Akolpoku kiydirip. 6003. Kanıkey karap kalganı, Kanıkey bakıp dururken, 6004. Kandın zaybı eken dep Han’ın hanımı bu diye 6005. Kalktın kılgan armanı: Halkın dile getirdikleri arzuları: (SK.KA,

60) 6020. Arstan Manas çamınıp, Aslan Manas atılıp, 6021. Akolpoktu kiygeni, Akolpoku giydi, 6022. Kalkamandın kara atın Kalkaman’ın kara atına 6023. Eeri cok ırgıp mingeni. Eyer takmadı, zıplayıp bindi. 6024. Curt udurgup çogulup, Halk galeyana geldi toplandı, 6025. Manaska añ-tañ kalganı. Manas’a hayretle baktı. 6026. On eki kan musulman On iki Han Müslümanı 6027. Opsuz kök cal kabılan Ölçüsüz bozkurt, kaplan 6028. Tegiz cıyıp alganı, Hepsini huzuruna topladı, 6029. Külügün tandap minuügö, Küheylanını seçip binmek için, 6030. Koñurbayga kirüügö Kongurbay’a saldırmak için 6031. Musulmandardın attarın Müslümanların atlarını 6032. Çubatuuga salganı, Tek sıra halinde geçirtti, 6033. Oluyattın Bakaydı Evliya olan Bakay’a 6034. At sınoogo alganı. Atları böyle sınattı. (SK.KA, 60) 6054. Almambettin Sarala Almambet’in Sarala 6055. Tulpardık sını körünöt... Küheylan misali görünür... 6073. Tük mayışıp koybogon Hiç yorulmaz, sarsılmaz 6074. Tulpardık sını bar eken. Bir tulpar görünümü var.

168 Karandı: burada bir kelime ile iki anlam verilerek kelime oyunu yapılmaya çalışılmıştır. 1. karan “karaltı” kelimesinin yükleme hali eki almış şeklidir; 2. karandı: tabi, bağlı kelimesi olup metinde zavallı anlamı vermektedir. 169 Koyulaştı: burada iyi görmez hale gelmesinden bahsediyor.

Page 521: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

504

6075. Kapırlardın Koñurbay Kafirlerden Kongurbay’ı 6076. Körgönü turgan kezi eken, Görmek istediği an imiş, 6077. Aziz kandın Almambet Aziz Han’ın Almambet’i 6078. Manastan surap sayışın Manas’tan isteyip çarpışmasını 6079. Ölgönü turgan kezi eken: Öleceği an imiş: (SK.KA, 60) 6080. Kabılan Manas, can dostum, Kaplan Manas, can dostum, 6081. Degenime könsöñçü, Dediğimi kabul et, 6082. Kalça çıktı sayışka, Kalça çıktı çarpışmaya, 6083. Bul sayıştı bersençi?! Bu çarpışmaya ben çıkayım istersen?! 6084. Degenime könsöñçu, Dediğimi kabul et, 6085. Koñurbaydın sayışın Koñurbay’ın çarpışmasına 6086. Dostum, Manas, berseñçi! Dostum, Manas, ben çıkayım istersen! 6087. Kıtaylardın kızıl güldüü kök tonun Hıtayların kırmızı çiçekli mavi kürkünü 6088. Kiyişe cürgön kul ele, Birlikte giyen köle idi, 6089. Bala kündön bastaşıp, Çocukluk gününden itibaren, 6090. Tiyişe cürgön kul ele. Hep sataşan köle idi. 6091. Armanım bar çoçkodo, Alacağım var domuzda, 6092. Algan Beecin cerimdi, Pekin yerimi alan bu şahısta, 6093. Alıp kalgan Koñurbay Ele geçirmiş Koñurbay 6094. Altın kazçu kenimdi, Altın çıkardığım madenimi, 6095. Tarkatıp bölüp cogotkon, Dağıtıp bölüp yok etmiş, 6096. Maa karagan elimdi, Benim tebaam olan halkimi, 6098. Uksañçı, Manas kebimdi, Dinle, Manas sözümü, 6099. Oşo kündön uşu kün O gün bu gündür 6100. Alalbay cüröm kegimdi! Öcümü almak için sabırsızlanıyorum! 6101. Köröalbay cüröm Beecindi, Pekin’e de gidemiyorum, 6102. Çınmaçındı, Kakandı, Çınmaçın’ı, Kakan’ı, 6103. Çın dostum Manas, berseñçi!.. Gerçek dostum Manas, bana bırak

istersen!.. (SK.KA, 60) 6105. Almambet anday degende Almambet böyle deyince 6106. Ayköl Manas kep aytat: Ayköl Manas kep aytat: 6107. Ay, Alake, kök calım, Ay, Alake, bozkurdum, 6108. Kara kıtay, mancu curt Kara Hıtay, Mançu halkı 6109. Uşak kılıp cebeybi, Dedikodu etmez mi, 6110. Kan Azizdin calgızın Han Aziz’in tek oğlunu 6111. Kaçıp barsa burutka Kaçıp sığınsa Burut’a170 6112. Ayabastan ölümgö Acımayıp ölüme 6113. Karmap berdi debeybi. Gönderdiler demez mi. 6114. Kıtay şıldın kılbaybı, Hıtay alay etmez mi, 6115. Kılımdı kuday urbaybı.... Yüzyıla rezil olmaz mı… 6121. Tentip cürgön kıtaydı Gezgin olan Hıtay’ı 6122. Ölümgö berdi debeybi... Ölüme verdi demez mi... 6125. Koñurbaydan Manastı Kongurbay’dan Manas’ı 6126. Calpı burut çogulup Bütün Burut toplanıp 6127. Ayap kaldı debeybi... Korudular demez mi... (SK.KA, 61-62 6134. Oy, Almambet, can dostum,.. Hey, Almambet, can dostum,..

170 Burut: Kırgız anlamına gelen ve Manas destanında geçen etnik ad.

Page 522: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

505

6137. Dos ekeniñ çın bolso,.. Dost olduğunuz gerçekse,.. 6141. Degen sözgö könüñüz, Dediğime uyunuz, 6142. Astındagı Sarala Altındaki Sarala 6143. Alışka miner mal eken, Çarpışmaya binilecek at imiş, 6144. Küçün bizge beriñiz, Güçünü bize beriniz, 6145. Küçün berseñ Sarala Gücünü verirsen Sarala 6146. Külügündü minebiz. Küheylanını bineriz. 6147. Küçtüüsüngön it menen Ben güçlüyüm diyen it ile 6148. Kürpöndöşüp köröbüz... Gücümüzü deneriz... (SK.KA, 62) 6182. Sırttan kök cal kabılan, Aslan, bozkurt, kaplan, 6183. Zın-zıñ etip kenebey, Hiçbir şey umurunda değil, 6184. Alışar baatır Koñurdu, Çarpışacağı batır Koñur’u, 6185. Buçkagına tekebey, Hiç kendine denk görmüyor, 6186. Ordu tübün bolcoboy, Yerini kökenini dikkate almıyor, 6187. Ölömün dep oyloboy, Öleceğini de düşünmüyor, 6188. Körsö köñül bölünüp, Meğerse gönlü bölünmüş, 6189. Kabılandın arbagı Kaplanın ruhu 6190. Kargıluu toodoy körünüp, Yüksek dağ gibi görünüyor, 6191. Koldogonu bir toguz Kollayan onu dokuzlar 6192. Oñ cagınan körünüp, Sağ yanından görünüyor, 6193. Cölögönü bir toguz Dayayan onu dokuzlar 6194. Can algıç sını körünüp, ... Azrail gibi görünüp, ... 6204. Oomiyin dep kol cayıp, Amin diye avuç açıp, 6205. Batasın surap turganı... Duasını isteyip duruyor...(SK.KA, 62) 6206. Bakay, Koşoy eki kan Bakay, Koşoy iki han 6207. Moynuna kurun salınıp, Boynuna boyun bağını takıp, 6208. Oomiyin dep kol cayıp, Amin diye avuç açıp, 6209. Kuduretke calınıp: Kudret’e171 yalvarıp: 6210. Caratkan ukkun kebimdi, Yaratan işit sözümü, 6211. Sındıra körbö belimdi, Kırmayasın belimi, 6212. Kuday, üstün kıla kör (Ey) Hüda(m), kazandırıasın 6213. Kabılan Manas şerimdi! Kaplan Manas şerimi! 6214. Kıtaydı üstün kılbagın, Kıtay’ı kazandırmayasın, 6215. Kırgızdı astın kılbagın,... Kırgız’ı ezdirmeyesin,... 6218. Kara kalmak, mancunun Kara Kalmuk, Mançu’nun 6219. Can dep kuday caratsañ, Aşkınla Hüda kuday yaratmışsan, 6220. Tegele közün karatpa!.. Asla (düşmana) gözüne baktırma

(ezdirme)!.. 6227. Koşoy, Bakay karıya Koşoy, Bakay dedeler 6228. Kol kötörüp burkurap, Ellerini kaldırıp samimiyetle, 6229. Batasın kıldı çurkurap. Duasını verdiler. (SK.KA, 62) 6236. Oşondo Manas munu aytat: O zaman Manas şöyle der: 6237. Kıtaydın kanı bul ele, Hıtay’ın hanı bu muydu, 6238. Kırgızdın kanı men elem, Kırgız’ın hanı benim işte, 6239. Kezegin munun berbesem Sırasını bunun vermezsem172

171 Kudret: burada Allah’ın kudret sıfatı kullanılarak, Allah zikredilmektedir.

Page 523: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

506

6240. Keketkendey bolormun, Sövmüş gibi olurum, 6241. Colun munun berbesem, Yolunu bunun vermezsem, 6242. Cobogondoy bolormun. Moralini bozmuş olurum. 6243. Kezegiñ al, kıtay dep, Sıranı al, Hıtay diye, 6244. Kaşatka turdu kan Manas. Yüksek tepede bekledi han Manas.

(SK.KA, 63) 6248. Koñurbaydın sır nayza Koñurbaydın sır nayzası173 6249. Kıyrap çıgıp ketti ele, Parçalanıp gitmişti, 6250. Buçkagına teñebeyt. Hiç kendine denk görmüyor. 6251. Kezegiñ algın, burut dep, Sıra sende, Burut diye, 6252. Kerilip turdu Koñurbay. Gerilip durdu Koñurbay. 6253. Çokuga kıtay turdu ele, Tepeye Hıtay durduydu, 6254. Çoyulup saydı er Manas, Gerilip sapladı er Manas, 6255. Çoguu sındı sır nayza, Birlikte kırıldı sır nayza, 6256. Çoçubay koydu Koñurbay. Yılmadı hem Koñurbay. 6257. Kart küröñ menen çu koyup, Kart Küröñ174 ile koşturup, 6258. Kan Acıbay kelgeni, Kan acıbay gelmişti, 6259. Kankorunun koluna Hunharın eline 6260. Kayra nayza bergeni... Tekrar mızrak vermişti… (SK.KA,

63)175 6265. Almak-salmak sayıştı.. Sırasıyla çarpıştılar.. 6266. Koñurbay, Manas oşondo Koñurbay ile Manas işte bu çarpışmada 6267. Altımış nayza sındırdı. Altmış cirit kırdılar. (SK.KA, 63) 6306. Opol toodoy kürküröp Heybetli dağ kadar gürleyip 6307. Oyon Manas cetkeni, Bahadır Manas yaklaştı, 6308. Kalıñ kıtay, kakandan Kalın Hıtay, Hakan’dan 6309. Buytay kaçıp ötküçö, Hızlıca kaçana kadar, 6310. Kambarday bolgon kalçanı Kendini beğenmiş hantalı 6311. Kaardangan zor Manas Sinirlenen alp Manas 6312. Muştap emi ötkönü. Yumruklayıvermişti. 6313. Algaranın üstünön Algara’nın üstünden 6314. Too uragan nemedey Dağ devrilmişçesine 6315. Alookenin Koñurbay Alooke’nin Koñurbay’ı 6316. Kürküröp kulap ketkeni. Gürleyip devriliverdi. 6317. Cetkileñ Manas köy kaşka Çevik Manas pehlivan 6318. Cebeden murun cetkeni, Oktan önce gelmişti, 6319. Koñurbaydın Algara Koñurbay’ın Algara’sını 6320. Cetip karmap oşondo Peşinden gidip o anda yakaladı, 6321. Olco kılıp ketkeni. Ve ganimet olarak aldı. (SK.KA, 63) 6324. Koñurbaydın Algara Koñurbay’ın Algara’sını 6325. Oydolotup karandı Zıplatarak zavallıyı 6326. Olco kılıp cetelep, Ganimet olarak tutup,

172 Kezegin ber: Sırasını vermek, teke tek çarpışmada düşmanların karşılıklı olarak birbirine sıra vermeleri. 173 Sır nayza: kelime anlamı boyalı cirittir. 174 Kart Küröñ: At ismi. 175 Kotoruluş kerek

Page 524: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

507

6327. Manas alıp keterde Manas alıp giderken 6328. Tizesi cerge bügülüp, Tizesi yere bükülüp, 6329. Alookenin Koñurbay Alooke’nin Koñurbay’ı 6330. Algara berip ketkin dep, Algara’yı bırak öyle git diye, 6331. Kıya tartıp Manaska Kaçamak gözle bakıp Manas’a 6332. Kelin bolup cügünüp. Gelin gibi yükündü. (SK.KA, 63) 6337. Emi Almambet cetkiçe, Şimdi Almambet yetişinceye kadar, 6338. Koñurbaydın Algara Koñurbay’ın Algara atını 6339. Olco kılıp ketkiçe Ganimet olarak alıp gidinceye kadar 6340. Akıl oyloyt Manas kan: Düşünür han Manas: 6341. Biröönün tonu ton bolbos, Elin kürkü kürk olmaz, 6342. Biröönün atı at bolbos, Elin atı at olmaz, 6343. Baatır ele Koñurbay, Bahadır idi Koñurbay, 6344. Atın alıp neteyin, .. Atın alıp neyleyim ... 6347. Andan körö uşu cerde En iyisi burada 6348. Atın berip keteyin. Atını geri verip gideyim. 6349. Cügünüp turgan kalçaga, Yükünüp duran bahadıra, 6350. Sın kıldı Manas kançaga, Baktı Manas epey vakit uzunca, 6351. Mına kapır atıñ dep, İşte kafir atın diye, 6352. Kaardanıp zırgıtıp, Sinirli ve kararlı haraket edip, 6353. Okoro tüygön çılbırdı Toplayıp bağladığı dizgini 6354. Koñurbay közdöy ırgıtıp,... Koñurbay’a doğru fırlattı,...(SK.KA, 63) 6360. Aylası cok Almambet, ... Çaresi kalmayanAlmambet, ... 6361. Kokuy, kankor, oñbo dep, Aman, hunhar, kahrolası diye, 6362. Közünün caşı on talaa: Gözümün yaşı sel gibi: 6363. Kokuy, Manas, oñboy kal, Aman, Manas, kahrolası, 6364. Egerde eki bolboy kal, ... Hiç de iki olmaya kal, ... 6369. Algaranı maa berseñ Algara’nı bana verseydin 6370. Çiybeyt belem sızıktı, ... Çizerdim çizgiyi, ... 6373. Algaradan ayrılsa Algara’dan ayrılsa 6374. Körgözböyt belem kalaanı, Gösterirdim kaleyi, 6375. Salbayt belem kıtayga Musallat ederdim Hıtay’ı 6376. Kişi körbös balaanı. ... Kişinin görmediği belaya. ... 6380. Bul Beecindin özünön Bu Pekin’in merkezinden 6381. Bul Koñurbay cogolboyt, Bu Koñurbay yok olmaz, 6382. Bul Koñurbay ölbösö, Bu Koñurbay ölmedikçe, 6383. Kıyamat cüzün körbösö, Kiyamet yüzünü görmedikçe, 6384. Kırgızdın işi oñolboyt. Kırgız’ın işi onmaz. (SK.KA, 64) 6594. Munu mınday taştaylı, Bunu böyle bırakalım, 6595. At çabılgan külük bar, Yarışta koşturulan at küheylan var, 6596. Kapır menen musulman Kafir’in ve Müslüman ‘ın 6597. Sala turgan bülük bar. Yapacakları bozgun var. 6598. At aydatıp cibergen Atın peşinde gönderdiği 6599. At Maaniker külük bar'. At Maaniker küheylan var. 6600. Kıyabın kılsa kıtaylar Yeri gelse Hıtaylar’ın 6601. Kıla turgan tülük bar. Edecekleri zorbalık var. 6602. Köp cañcaldın başı bar, Çok kavganın başı car,

Page 525: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

508

6603. Kökötöydün aşı bar. Kökötöy’ün aşı var. (SK.KA, 66) 6604. Kök cal Bakay söz baştap, Bozkurt Bakay söze başladı, 6605. Koyo berdi kıygaçtap: Ve biraz da yan baktı: 6606. Izalandı Koñurbay, Arlandı [o an] Koñurbay, 6607. Uyat boldu kan Coloy, Utanç durumda kaldı Han Coloy, 6608. Takır öldü Tükübay. Tamamen perişan oldu [utançtan]

Tükübay. 6609. Uşu kelgen cıyınıñ İşbu geldiğin toplantı, 6610. Kan Kökötöy aşıdır, Han Kökötöy’ün aşıdır [yoğaşı], 6611. Abaylasak, kalayık, Dikkat edelim, millet, 6612. Kalın, çırdın başıdır. Büyük bir, kavganın başıdır. 6613. Aytıp turgan Bakayın. Şeklinde konuşan Bakay’ın. 6614. Tügönbögön kebi bar, Bitmeyen uzun sözü var, 6615. Tütöp catkan kıtayda Çok kalabalık Hıtay’ın 6616. İçi tolgon kegi bar. İçi kinle doludur. 6617. Çıgıp kelse buudanın, Birinci gelse koşu atın, 6618. Kırgın kılıp cürbösün! Kırım yapmayasın ! 6619. Almakeñdin üstünö Almaken’in üzerine 6620. Çılaba tonun kiygizsek, Çılaba kürkünü giydirsek, 6621. Çınmaçındın kıtayça Çınmaçın’ın Hıtay’a 6622. Bildirbesten ciberseñ, Gizlice göndersek, 6623. Çıgıp kelgen tulpardı Birinci gelen küheylanı 6624. Sırttan Alma kabılan Aslan Alma kaplan 6625. Kıtayça salıp sürööndü, Hıtayca süröön176 yapıp, 6626. Çınmaçın dep sürösö Çınmaçın diye yaygara yapsa 6627. Çındap kuday berüüçü, Gerçekten Tanrım şans verir, 6628. Çıgıp kelgen tulpardı Birinci gelen küheylanı 6629. Kırgız aman körüüçü. Kırgız sağ salim görürdü. 6630. Bul amaldı kılbasak, Bu çareyi yapmazsak, 6631. Çıgıp kelgen tulparın. Birinci gelen küheylanımız. 6632. Koñurbaydan ölüüçü. Koñurbay’dan ölecek gibi. 6633. Kan Manastın kırk çoro Han Manas’ın kırk yiğidi 6634. Tulpardan tandap mingile, Küheylanlardan seçip bininiz, 6635. Kara kalmak, mancuga Kara Kalmuk, Mançu’ya 6636. Tuura erdik menen kirgile. Tam kahramanlarca giriniz. 6637. Baygege cakın kelgende, Finişe yaklaşınca, 6638. Manastap süröön salgıla, Manas, Manas diye bağırın, 6639. Akkula tulpar, ayla cok, Akkula küheylan, çaresi yoktur, 6640. Çıgıp kelse buudandın Çıkıp gelirse koşu atının 6641. Baş baygesin algıla! Baş ödülünü alınız! (SK.KA, 66) 6716. Buluñ bolup uçtangan Koy koy olup uzanan 6717. Buzulgan kumdun betinde Bozulmuş kumun üzerinde 6718. Orgup-orgup çañ çıgat. Buram-buram toz kalkar. 6719. Orgugan çañdı karasa Buram buram toza bakınca

176 Süröön: 1. сүрөөн koşan ata bir yardım olmak üzere) koşularda yabancı bir atı katmak (Kırgız Sözlüğü, 672).

Page 526: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

509

6720. Akkulanın çañı eken, Akkula’nın ayağından kalkan toz imiş, 6721. Padışañdın Akkula Padişahi’nin Akkula atı 6722. Başın cerge salıptır, Başını aşağıya eğmiş, 6723. Başkaça arış alıptır Başkaca adım atmış 6724. Moyunun cerge salıptır, Boynunu yere eğmiş, 6725. Padışañdın Akkula, Padişahının Akkula’sı 6726. Bolboy arış alıptır. Olmadan adımını atmış. 6727. Eñkeyişke kelgende İnişe geldiğinde 6728. Eliktey kolu sayılıp, Karaca gibi tuynağı batarak, 6729. Ör tayana bergende Yokuşa doğru geldiğinde 6730. Öküm külük Akkula Çok yürüktür Akkkula 6731. Cal-kuyrugu cayılıp, Yelesi, kuyruğu yayılıp, 6732. Talaa, tüzgö kelgende Tarla, düzlüğe geldiğinde 6733. Taman cerde tarsıldap, Tabanı zeminde tars tars edip, 6734. Kara bolot oozduk Kara çelikten gemi 6735. Kömököydö karsıldap, Ağız boşluğunda çatırdayıp, 6736. Kökülü kökkö bölünüp, Kâhkülü göğe bölünüp, 6743. Baskan taşı bırkırap, Üzerine bastığı taşlar param parça olup

dağılıp, 6744. Er Coloydun Açbuudan Er Coloy’un Açbuudan atı 6745. Uçup kelet dırkırap, Uçup geliyor dörtnala, 6746. Akkula soñu al eken, Akkula’nın tam zamanı imiş, 6747. Ayabay tulpar mal eken. Mükemmel küheylan at imiş. (SK.KA,

68) 6748. Kumurskanı kör, kurttu kör, Karıncayı gör, böceği gör, 6749. At süröögö keliptir, At çekmeye gelmiş, 6750. Kurttay kıtay curttu kör. Böcek gibi Hıtay halkını gör. 6751. Karasa közgö ilinbeyt, Bakarsan sonu görünmez, 6752. Topurak uçup, toz küyüp, Toprak uçup, toz olup, 6753. Asman açık, cer bürkök, Sema açık, yer kapalı, 6754. Kaysı ekeni bilinbeyt. Kim olduğu bilinmez. 6755. Artık buudan mal eken, Ziyade yürük hayvanmış, 6756. Akkula menen Açbuudan Akkula ile Açbuudan 6757. Koyondon okşoş al eken. Tavşan gibi birbirine benzermiş.

(SK.KA, 68) 6758. Kara kıtay, mancuga Karahıtay, Mancu’ya 6759. Emi ilinip kalarda, Şimdi ilişip kalacakken, 6760. Kan Koñurbay kelerde, Han Koñurbay gelmeden, 6761. Akkulanı körördö, Akkula’yı görmeden, 6762. Kalaymandı kılarda, Kargaşalık kılmadan, 6763. Irgıta teep salarda Fırlatarak tepmeden 6764. Kabılan Almañ kayran şer,.. Kaplan Almañ zavallı aslan,.. 6768. Kıtaydın kiymin kiyinip, .. Kıtay elbisesin giyinip,.. 6773. Kıtaylarça kıcıldap, Kıtaylarça çoğalıp, 6775. Kakandap uraan çakırıp, Kakanlayıp uran (nida) çağırıp, 6776. Manas kandın Akkula Manas Han’ın Akkula

Page 527: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

510

6777. Kakandap süröp alıptır. Kakanlayıp çekip almıştır. 6778. Kalıñ kıtay baarısı Kalabalık Kıtayın tümü 6779. Alakeñdi körgöndö Alakeñ’i gördüklerinde 6780. Ataktuu kandın biri dep, Şöhretli hanın biri diye, 6781. Ayabay süröp alıptır, İyice desteklemiştir. (SK.KA, 68) 6818. Arı bara tüşköndö Öte tarafa gittiğinde 6819. Kırgız curtka ilindi. Kırgız halkına ilişti. 6820. Manas kandın kırk çoro Manas Han’ın kırk yiğidi 6821. Kıyrap süröp kaldı emi. Tahrip ederek desteklemişlerdir. 6822. Bu canıbar Akkula Bu sevgili Akkula 6823. Başın cerge salıptır. Kafasını yere eğmiştir. 6824. Sürögönü kırk çoro, Destekleyicileri kırk yiğit, 6825. Çıgıp ketken Akkula. Çıkıp gitmiş Akkula. 6826. Anı mınday taştaylı, Onu buraya bırakalım, 6827. Akkula çıgıp ketkenin Akkulanın177 çıkıp gidişini178 6828. Anı körböy kalıptır. Onu görememiştir. 6829. Ala köödön Ayköl şer, Cesur Ayköl (Manas’ın sıfatı) aslan, 6830. Andan kabar baştaylı. Ondan haber başlayalım. 6831. Aybanboz menen samsıtıp, Aybanboz ile Samsıtıp, 6832. Ayköl Manas kabılan Ayköl Manas kaplan 6833. Duuga kirip alıptır,.. Gürültüye girmiştir,.. (SK.KA, 69) 6838. Oşo çuunun içinen İşte o gürültü içerisinden 6839. Açbuudan körüp alıptır... Açbuudan görebilmiştir... 6840. Kaardanıp kabılan Gürleyerek kaplan 6841. Örttöy közü caynadı, Ateş gibi gözü parladı, 6842. Kañırıgı bek tütöp, Genizleri kuruyup, 6843. Kan içmesi karmadı: Kan içesi tuttu: (SK.KA, 69) 6844. Er Coloydun Açbuudan Er Coloy’un Açbuudan’ı 6845. Aldıga tüşüp cügürüp, Öne çıkıp koşarak, 6846. Kalat degen emine, Gitmesi nedir, 6847. Kökötöydün san bayge Kökötöy’ün San bayge 6848. Kara kalmak mancular Kara Kalmak, Mancular 6849. Alat degen emine?! Alması nedenmiş? 6850. Kıtayga bayge bergiçe Hıtay’aödül vermek yerine 6851. Tirüü cürböy ölölü, Diri olmayıp ölelim, 6852. Tuubay tuna çögölü. Doğmadan tamamen dalalım. 6853. Ardaktap çapkan Akkula,... İhtiramla koşturulan Akkula,... 6856. Kökötöydün kızıl tuu Kökötöyün kırmızı tuğu 6857. Bıyıl cıgar çagı ele. Bu sene çıkacak zamanı idi. 6858. Bagalçagı bir tutam, Paçası bur tutum, 6859. Baka bolup kalganbı, Kurbağa mı olmuş (acaba), 6860. Sogonçogu bir tutam, Pençesi bir tutum, 6861. Çoçko bolup kalganbı? Domuz mu olmuş (acaba)? 6862. Başın cerge bıyıl Başını bu sene

177 Akkula: at ismi. 178 Çıkıp gidişi olarak yarışta, kalabalıklardan ayrılıp öne çıkması kastedilmektedir.

Page 528: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

511

6863. Sala turgan kezi ele, Koyacağı zaman idi, 6864. Kökötöydün baş bayge Kökötöy’ün baş ödülü 6865. Ala turgan kezi ele. Alacağı zaman idi. SK.KA, 69 6866. Akkula artta kalgan soñ Akkula geride kaldıktan sonra 6867. Bu kapırdın Açbuudan Bu kafirin Açbuudan’ı 6868. Çıgarganda neteyin, Çıkarsa ne yapıyım, 6869. Çıgarbastan tübünö Çıkarmadan dibine 6870. Aylam bolso ceteyin! Çarem olsa yetişiyim! (SK.KA, 69) 6871. Arstan Manas barbaktap, Aslan Manas safça hareket ederek, 6872. Kaardanıp dardaktap... Gürleyerek adım atıp… 6878. Açbuudandı kan Manas Açbuudan’ı Han Manas 6879. Kaptaldan arı tepti ele, Yan tarafından öteye doğru tepmişti, 6880. Küülönüp kelgen soyulgur, Hazırlanıp gelen kesilecek, 6881. Küülönüp Manas tiygende Hazırlanıp Manas değdiğinde 6882. Müdürülüp ketti ele, Sürçüp gitmişti, 6883. Katarınan üç katar Sırasıyla üç sıra 6884. Ala salıp ketti ele. Yıkılıp gitmişlerdi. 6885. Açbuudan kulap turganda Açbuudan yıkıldığında 6886. Namıstanıp Koñurbay Hırslanarak Koñurbay 6887. Anı kuday urdu emi. Onu Hüda çarptı şimdi. (SK.KA 69) 6892. Cıgılıp turgan Açbuudan, Yıkılmış olan Açbuudan, 6893. Cılmaygırdı kördü emi. Gülümseyeni gördü imdi. 6894. Katının kara baskanday Hanımını cin çarpmış gibi 6895. Kaardandı Koñurbay: Gazaplandı Koñurbay: 6896. Curt cıyılgan köp bayge Halk toplanan çok ödül 6897. Albayt degen emine, Almaz dediği de nedir, 6898. Al baygeni berbese, O ödülü vermezse, 6899. Kızıtalak burutka Kızı talak Burut’a 6900. Adam körgüs kırgındı İnsan görmemiş katliamı 6901. Salbayt degen emine. Göstermez dediği de nedir. (SK.KA, 69) 6902. Dep oşentip Koñurbay Diye böylece Koñurbay 6903. Kaardanıp bakırıp, Kahırlanıp bağırıp, 6904. Kıykırıktı saldı emi, Haykırığı kopardı 6905. Ayta-buyta degiçe, Aniden bir lahzada 6906. Açıp közdü cumguça, Gözü açıp kapayıncaya kadar 6907. Okoro tüygön çılbırdı Okoro179 üsülüyle örülen dizgini 6908. Booruna saldı emi, Bağrına koydu şimdi, (SK.KA, 69) 6987. Kökötöydün san bayge Kökötöy’ün sayısız ödül 6988. Kara kıtay, mancu curt Karahıtay, Mancu halkı 6989. Kaptap talap aldı emi, Saldırıp talan ettiler, 6990. Baygesine ee bolboy Ödülüne sahip olmadan 6991. Kırgız kuru kaldı emi. Kırgız eli boş kaldı imdi. 6992. Kıtaylardan Koñurbay, ... Kıtaylardan Koñurbay,…

179 Okoro: koşum takımlarının imalinde öir çeşit örgü tarzı.

Page 529: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

512

6996. Kacıldagan kapırdın Kalabalık kafirin 6997. Bul zordugun suraba.... Bu zulmünü sorma… 7001. Kökötöydün aşına Kökötöy’ün aşına 7002. Kelimiş bolup kıtaylar Gelmiş gibi olup Kıtaylar 7003. Kagışa turgan kezi eken. Dövüşecek sırasıymış. 7004. Türülüp kıtay, köp kalmak Dürülerek Kıtay, çok Kalmak 7005. Kökötöydün köp bayge Kökötöy’ün çok ödül 7006. Anı talap alganı. Onu talayı aldılar. (SK.KA, 70) 7007. Kazgan kalıñ or bolup, Kazılmış çukurluk olup, 7008. Kakan Beecin kozgolup, Kakan Beyjin hareketlenip, 7009. Kökötöydün aşı eken, Kökötöy’ün aşıymış, 7010. Köp çataktın başı eken, Çok kavganın başıymış, 7011. Kazıluu kalıñ or eken, Kazılmış kalın çukurmuş, 7012. Kaynatıp koygon şor eken. Kaynatıp koymuş acıymış. 7013. Mal korugan baatırdı Hayvan koruyan bahadırı 7014. Sabap ketken kezi eken, Patakladığı anıymış, 7015. Köp baygeni al kıtay Çok ödülü o Kıtay 7016. Talap ketken kezi eken... Talan eden anıymış... 7025. Çıkkan attın baygesin Çıkmış atın ödülün 7026. Talap alıp kayttı emi. Talan ederek döndü imdi. (SK.KA, 70) 7027. Tak oşentip turganda Böyle yapıp durduğunda 7028. Cekeni belge kurçanıp, Cekeyi bele bağlayıp, 7029. Cer mayışkan kapırga Yeri kaplayan kafire 7030. Ceke Manas kol salıp, Yalnız Manas saldırıp, 7031. Kaardanıp bakırıp, Gazaplanıp haykırıp, 7032. Koñurbayın çakırıp: Koñurbay’ı çağırıp: (SK.KA, 70) 7033. Kırk kandın eli kıtay curt, Kırk hanın ili Hıtay halkı, 7034. Kıyırıñ menen sen keldi, Kenarı ile sen geldi, 7035. Kıyla tamak men berdim... Epey yemek ben verdim… 7042. Akkulanın baygesin Akkula’nın ödülün 7043. Alıp ketpey, berip ket, Alıp gitmeden, verip git, 7044. Aluuçu akmak sen emes, Alacak olan ahmak sen değil, 7045. Aldırçuu Manas men emes!... Aldıracak Manas ben değil!.. 7058. Bul baygenin ayınan Bu ödül nedenli 7059. Kanduu kanga kanışam, Kanlı hana hanışam, 7060. Karcaygan kara kalmagım, Kemikleri çıkık kara Kalmağım, 7061. Kaçpastan altı ay salışam. Kaçmadan altı ay vuruşurum. 7062. Ceti şaarın bölüşöm, Yedi şehrini paylaşırım, 7063. Cetkire kuup ölüşöm! Ulaşa kovup öldürürüm! (SK.KA, 70) 7066. Aykırık salıp al Manas Haykırarak o Manas 7067. Kan Coloygo cetkeni. Han Coloy’a yetişti. 7068. Kara caak buldursun Siyah çene kırbaç 7069. Karmay kalıp imerdi, Tutarak kendine çekti, 7070. Kaçırıp kirip Coloydu Kaçırarak saldırdı Coloy’a 7071. Caakka tartıp ciberdi. Yanağına indirdi. 7072. Malakay kara kalpagı Serpuş siyah kalpağı

Page 530: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

513

7073. Asmanga çıktı çırkırap, Semaya uçtu fırlayıp, 7074. Manas koldu salganda Manas saldırdığında 7075. Baarı kolun saldı emi, .. Tümü birden saldırdı imdi,.. (SK.KA, 71) 7126. Kan Manastın kırk çoro Han Manas’ın kırk yiğidi 7127. Kızık kırgın salıptır, Eğlenceli katliam yaptılar, 7128. Ar bir kıtay talaada Her bir Kıtay tarlada 7129. Tırayıp ölüp kalıptır. Eli ayağı açık ölmüştür. 7130. Kalaymandı salıptır, Kargaşayı yapmıştır, 7131. Baygesinen miñ artık Ödülünden bin fazla 7132. At olcolop alıptır. Atı ganimet almıştır. 7133. Kabılan Manas kankor şer, Kaplan Manas hunhar aslan, 7134. Kaynagan kıtay, mancunu Kalabalık Kıtay, Mancu’yu 7135. Kırgın kılgan oşo cer. Katliam edilmiş o yer. (SK.KA, 71) 7136. Oşo Manas bolboso O Manas olmazsa 7137. Kökötöydün aşında... Kökötöy’ün aşında… 7140. Kaynatıp takır şorlordu, Kaynatıp tüm tuzlu yerleri, 7141. Törgö kuduk kazarda, Baş köşeye kuyu kazarken, 7142. Tört tülüktü çaçarda, Her çeşidi saçarken, 7143. Ayabagan dümöktü Esirgemeyen tehdidi 7144. Salıp salgan emespi, Salmamış mıdır, 7145. Alakanday buruttu Azıcık kadar Burut’u 7146. Al kıtayga kırdırbay O Kıtaylara katlettirmeden 7147. Alıp kalgan emespi. Saklayıp kalmamış mıdır. 7148. Çatagın kıtay baspagan, Kavgayı Kıtayı bastırmayan, 7149. Takır kırıp keterde Tümüyle yok etmeden 7150. Kabılan Manas saktagan. Kaplan Manas koruyan. (SK.KA, 71)

Page 531: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

514

5.3. Çokan’ın Derlediği Manas Destanı Kökötöydün Aşı Parçası

1. Altın eerdin kaşı eken, Altın eyerin kaşıymış, 2. Ata curttun başı eken. Anayurdun başıymış. 3. Kümuş eerdin kaşı eken, Gümüş eyerin başıymış 4. Tün tüşkön kalıng köp nogoy Kuzeydeki kalabalık Noğay 5. Curttun başı eken. Halkın başıymış. 6. Kökötöydöy handarıñ Kökötöy adlı hanınız 7. Emi, alattan ötmöy boluptur. Artık, bu dünyadan geçecek olmuş

(ÇV.KA,10) 8. — Sarı Nogoy balası - Sarı Noğay çocuğu 9. Cayma kökül caş Aydar, çorom, Yayık kahkül genç Aydar, çorom 10. Maanikerdi mine kör, çorom. Maaniker’e biniver, çorom 11. Kalıñ bir kara köp nogoy, çorom, Kalın halk olan Noğay’un, çorom 12. Başınan eldin kire kör, çorom. Başından başlayarak giriver180; çorom 13. Üysündördün Ümötkö, Üysürdön'ün Ümöt'e, çorom 14. Ümöt uulu Caysañga ayt... Ümöt oğlu Caysang’a... 25. Baydın uulu Baymırza, Bey oğlu Baymırza’ya 26. Kökötöy caman boldu dep Kökötöy’ün (durumu) çok kötü diye 27. Bar nogoygo, karıga ayt. Bütün Noğay halkına söyle, çorom

(ÇV.KA, 11) 29. Men baytal bee baylattım, çorom, Ben baytal181 kısrak bağlattım yiğidim, 30. Men Bay kımızım çaykalttım,

çorom.., Ben bolca kımız yaptırdım, yiğidim..,

37. Baarın bir cıyıp kele kör, çorom. Hepsini bir toplayıp geliver, yiğidim. 39. Oo, men kerez aşım beremin,

çorom, Hey, ben vasiyet aşımı vereceğim, yiğidim,

40. Kerez sözüm aytamın, çorom. Vasiyet sözümü söyleyeceğim, yiğidim. 41. Kalıñ kara köp nogoy, Kalabalık kara çok Noğay, 42. Başınan ıldıy kire kör, çorom... Başından aşağı dolaşıver, yiğidim…

(ÇV.KA, 11) 43. Kökötöydün boz ordogo Kökötöy’ün kök çadırını 44. Tün tüşkön kalıñ köp nogoy Talihsiz182 kalabalık Noğay 45. Düñgüröp tüşüp kaldı deyt,... Gürültüyle bastılar (ÇV.KA, 11) 46. - Tün tüşkön kalıng köp nogoy,

curtum, - Talihsiz kalabalık Noğay, halkım,

47. Kökürögüm dart aldı, Göğsümü büyük dert sardı,

180 Giriver: Kırgız Türkçesinde kire kör- “1. giriver; 2. girer misin; 3. girmeyi bir dene” birleşik fiilinin anlamı bu metinde, bir anlatıver şeklindedir. Ancak metin bağlamına (kontekste) göre, bu anlamlardan birini koymak daha yerinde olur. 181 Baytal: henüz yavrulamamış kısrak. 182 Gece düşen: Kırgız Türkçesinde tün tüşkön tabiri, metin bağlamına göre, “karanlık basan; gece düşen; gecenin çöktüğü; tahilsiz” anlamlarından birini karşılar. Burada bütün anlamlarını kendi üzerinde bulunduruyor gibidir.

Page 532: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

515

48. Köñülum caman boşodu. Gönlüm çok gevşedi. 49. Men alattan ötmök bolgomun,

curtum. Ben bu dünyadan geçecek oldum, halkım

50. Men cüz tokcon toguz caşadım Yüz doksan dokuzu yaşadım 51. Caak söögüm boşodu, curtum..,.. Yanak kemiklerim gevşedi, halkım ..,..

(ÇV.KA, 11) 52. Döbödöy et kılıptır. Tepe kadar et kılmıştır. 53. Kerez aşın beriptir, emi Vasiyet aşını vermiş, artık 54. Kerez sözün aytıptır emi:.. Vasiyetini söylemiş artık... 55. - Menin közüm ötkön son, curtum, - Beni, gözüm geçtikten183 sonra,

halkım 56. Kılıç menen kırdırıp, Kılıçla kazıtıp, 57. Kımız menen cuudurun, curtum, Kımızla yıkatın, halkım, 58. Çarayna menen çaptatıp, Zırh ile sardırıp, 59. Bulgaarı menen kaptatıp, Deri ile kaplatıp, 60. Ak kepenin cazdatıp, Ak kefenini açtırıp, 61. Kıbılaga baştatıp,... Kıbleye başını yaslatıp, 73. Astınkı coldun üstünö, Alt taraftaki yolun üstünden 74. Üstüñkü coldun astına, Üstteki yolun altından 75. Ayga bakkan ak saray, Ay’a bakan ak saray 76. Ak sayarlap koyo kör... Ak saraya koyunuz..(ÇV.KA, 11) 85. Oo, curtum, kızmatker bolup tura

kör. Ey, halkım hizmetkâr olup duruver,

86. Mından bölök kebim cok, curtum, Bundan başka sözüm yok, halkım. 87. Mından bölök sözüm cok, curtum.... Bundan başka sözüm yok, halkım... 90. Oo, Baydın uulu Baymırza, batır, Oo, bey oğlu Baymırza, bahadır, 91. Ee, beri karap kulak sal, batır. Hey, bana bak ve dinle, bahadır. 92. Teli kuş saldım, kuş kıldım, batır. Yırtıcı kuşla avlandım, kuş yaptım

bahadır, 93. Tentigen cıyıp el kıldım, batır.... Başıboşları topladım halk yaptım,

bahadır 96. Menin bir közüm ötkön soñ, batır, Ben vefat ettikten sonra, bahadır 97. Teli kuş közün karatpañ, Yırtıcı kuşun gözüne baktırmayın, 98. Tentigendin baarısın Başıboşların hepsini, 99. El-eline taratpay... Yurt yurduna dağıtmadan 104. Cakşı kuştap bagıp ala kör, batır... İyice sahip çıkabil, bahadır (ÇV.KA,

12) 116. Oo, menin bir közüm ötkön soñ, Ya, ben vefat ettikten sonra, 117. Taap bir algan Bokmurun, batır, Zor bulduğum Bokmurun’u, bahadır 118. Ala bir küçük debeñer, batır, Ala bir köpek yavrusu demeyin, bahadır 119. Aram siydik debeñer, batır. Bir piçtir demeyin, bahadır. 120. Emi cetim bir atın mingizbey,

batır,... Yetim adını vermeyin, bahadır,

122. Arı bir bolso eki cıl, batır, Olsa olsa bir iki yıl var, bahadır,

183 Gözüm geç-: Kırgız Türkçesindeki közü öt- birleşik fiili, vefat etmek anlamında kulanılır.

Page 533: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

516

123. A balanın bir-eki caşı bar, batır. Çocuğun bir iki yaşı var, bahadır. 124. Erbeyip adam bolordo, batır, Sonra büyüyüp yetişince, bahadır, 125. Ereşen tartıp er bolor, batır Olgunlaşıp bir er olur, bahadır 126. Er uulu menen teñ bolor, batır... Er oğluyla denk olur, bahadır, 128. O-oşondo kalı bir kilem sala kör,

batır, O zaman halı kilim seresin, bahadır,

129. Menin go közüm ötkön soñ, batır Ben vefat ettikten sonra, bahadır 130. Menin orduma kan kötörüp ala kör,

batır. Benim yerime kağan yapasın, bahadır. ÇV.KA, 12-13)

131. Baydın uulu Baymırza batır Bey oğlu Baymırza, bahadır 132. Beri karap kulak sal, batır. Beriye bakıp kulak ver, bahadır. 133. Oo, menin kırk aşımdı bererde,

batır. Benim kırk aşımı verirken, bahadır,

134. Oo, kıtaylardın kır murunduu Koñurbay batır

Kıtayların dik burunlu Koñurbay, bahadır,

135. Koñurbay atı Ünürbay, batır Koñurbay atı Ünürbay, bahadır. 136. Emi oşogo bara kör, batır. İşte ona gidiver, bahadır 137. O-oşo menin kırkımdan, İşte bu benim kırk aşımdan, 138. Oşondo bir kutulup kala kör, batır... O zaman bir kurtulmaya bak, bahadır...

(ÇV.KA, 13) 140. O-o, menin uluu aşımdı bererde,

batır, Eh, benim büyük aşımı verirken, bahadır,

141. Mına Anciyanga toyungan, İşte bu,. Andican’da doyunan, 142. Çiyki nanga semirgen, batır. Çiğ ekmekle semiren, bahadır, 143. Anciyandın toñ almasın kemirgen, Andican’ın çiğ elmasını kemiren, 144. On ekisinde ok atkan, On ikisinde ok atan, 145. On üçünö cetkende, On üçüne bastığında, 146. Ordo buzup, üy çapkan Karargaha saldırıp, ev basan 147. Mına, Cakıptın uulu caş Manas, İşte, Cakıp’ın oğlu genç Manas, 148. Cañı oozdangan er Manas... Yeni yetişmiş er Manas... 158. Oşo er Manaska bara kör. İşte o er Manas’a gidiver, 159. Karızımdan bir kutulup kala kör... Borcumdan hemen kurtuluver...

(ÇV.KA, 13) 160. Oşondo musulman menen kaapırdı İşte müslüman ile kâfiri 161. Baarın birdey cıya kör. Hepsini bir araya topla, 162. Oşondo bir uulu toy kıla kör. Büyük bir şölen yapıver 163. Oşentip, karızımdan bir kutulup kala

kör... Öylece borcumuzdan kurtuluver... (ÇV.KA, 14)

164. Kökötöydöy hanıñız Kökötöy adlı hanınız 165. Eki bir közü süzüldü, İki bir gözü süzüldü, 166. O-o, kıyamat közdöp üzüldü. Ya, kiyamete doğru gitti. 167. Oo, tün tüşkön kalıñ köp nogoy, Hey, talihsiz Noğay halkı, 168. Ökurgöndön bakırdı, Haykırdı da bağırdı, 169. Örüktün başın capırdı... Büyük yaygara kopardı... (ÇV.KA, 14) 172. Aytıp ıylap aldı Söyleyip bir ağladı, 173. Sıyıtın sıylap saldı. Saygıyla hediyesini koydu.

Page 534: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

517

174. Kılıç menen kırdırdı, Kılıç ile kazıttı 175. Kımız menen cuudurdu, Kımız ile yıkattı, 176. Eldi toyot kıldı deyt. Halka doyana kadar aş verdi 177. Cırtışın kıba berdi deyt Cırtışını184 bolca verdi der. 178. Atkanınday kıldı deyt... Söylediği gibi yaptı... (ÇV.KA, 14) 183. Ayga bakkan ak saray, Ay'a bakan ak saray, 184. Ak saraylap koydu deyt. Ak saraya koydurdu, der. 185. Küngö bakkan kök saray, Güneşe bakan gök saray 186. Kök saraylap koydu deyt. Gök saraya koydurdu, der. 187. Arı bolso altı miñ, En fazla altı bin, 188. Beri bolso beş miñdey En az 5 bin kişi kadar 189. Ala şalbırt caz menen İlkbaharın ilk gününden 190. Çapkan eken kunandı... Koşturmuş kunanı185... (ÇV.KA, 14) 191. Kunan kelip turgan deyt, Kunan girmiş koşuya der, 192. Emi, koñur salkın küz menen İşte, sonbaharın son günlerinde 193. Cemdegen eken Beslemişti bir güzel 194. Ceti kurcun dan menen. Yedi heybe tahılla. 195. Toogo tuup, taşka öskön, Dağda doğup, taşta yetişen, 196. Teke menen birge öskön... Teke ile birlikte büyüyen... 198. Temir tuyak, cez bilek Demir toynak, bakır bilek, 199. Terdebes tuugan ırgay moyun

Kögala, Terdebes’in uzun boyun Kogala’sı

200. Çıgıp bir keldi dañ menen... ... Ayrılıp geldi186 şan ile.. (ÇV.KA, 14) 221. Kıtaydın kır murunduu Koñurbay Kıtayların dik burunlu Koñurbay’a 222. Kömkörö kalıñ köp nogoy, Kalabalık Noğay halkı, 223. Kozgolo köçup bardı deyt. Topluca bir gittiler. 224. Alabaş corgo, çubar at Alabaş yorğa, benekli at, 225. Aydap bir tartuu kıldı deyt. Getirip armağan etti der. 226. Oşondo kırk aşının karzınan İşte o zaman kırk aşının bocundan 227. Bir kutulup kaldı deyt... Tamamen kurtuldu der... (ÇV.KA, 15) 228. Cer ortosu Boz-Töbö Merkez olan Boz-Töbö’ye 229. Kötörö kalıp köp nogoy Tırmanıp kalabalık Noğay 230. Tolo bir cıyın kıldı deyt. Büyük toplantı yaptı der. 231. Kardı salık biyleri Göbeği asık beyleri 232. Katta kursak bayları, Büyük kursak zenginler 233. Çogulup keñeş kılsam deyt. Toplanıp müşavere etsek, der 234. Baydın uulu Baymırza Beyin oğlu Baymırza 235. Keñeşe albay turdu deyt... Danışamayıp durdu der... (ÇV.KA, 16) 236. Bir kündorü bolgondo Günlerden bir gün olduğunda 237. Altı caşar Bokmurun Altı yaşında Bokmurun 238. At tokunup kalıptır. Ata binmeyi öğrenmiş. 239. Ceti caşar Bokmurun Yedi yaşında Bokmurun

184 Cırtış: es, ölüyü hatırlama töreni sırasında verilen hediyeler. Yud.: 213. 185 Kunan: üçüncü yaşına basmış olan tay. 186 Yarışta diğerlerinden ayrılıp ilk geldi.

Page 535: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

518

240. Moldo okunup kalıptır. Kitap okumayı öğrenmiş 241. Kaşı altın ak kañkı eer Kaşı altın ak eyer 242. Maanikerge tokuldu. Maanikerin üzerine eyerlendi 243. Boluk tuulgan Bokmurun Gürbüz doğmuş Bokmurun 244. Maanikerdi mindi deyt, Maaniker’e bindi der, 245. Kalın kara köp nogoy Kalabalık Noğay'a 246. Emi kirip bardı deyt ... Şimdi girip vardı der ... (ÇV.KA, 16) 247. — Baydın uulu Baymırza, ake - Beyin oğlu Baymırza, ağabey 248. Emne keñeş bar ele, ake? Ne kurulu var idi, ağabey? 249. Kündö keñeş kılasıñ, ake... Her gün kurulu toplarsın, ağabey... 257. Kök aygırım mingizbeym, ake Kök aygırıma bindirmem, ağabey. 258. Kökötöy aşın bilgizbeym, ake. Kökötöy aşını bindirmem, ağabey, 259. Cana Anciyanda semirgen, ake İşte Andican’da semiren, ağabey 260. Anciyandın toñ almasın kemirgen, Andican’ın çiğ elmasını kemiren, 261. Çiyki nanga semirgen Ham ekmek yiyip semiren 262. Samarkanda sart Manas, Semerkant’ta sart Manas, 263. Sarı kulak it Manas, Sarı kulak it Manas. 264. Köçsöñ özun köçüp bar, Göçersen kendin göçüp git, 265. Men elimdi köçürböym,.. Ben halkımı oraya göç ettirmem...

(ÇV.KA, 16) 267. Erten menen arı koçömün. Sabahleyin öteye göç ederim, 268. Şagıratpay uuk çeçgirip, Şakırdatmadan uukları187 söktürtüp, 269. Şañşıtpay bürküt aldırıp,.. Öttürmeden kartalı aldırıp,... 273. Köp nogoy curttu köçürüp,... Kalabalık Nogay halkını göç ettirip, 280. Ülkör Ak-Taş baramın. Ürker Ak-Taş’a giderim 281. Üy captırıp salamın. Ev yaptırtırım 282. Andan öödö köçömün, Oradan yukarıya göç ederim 283. Teek-Taştan ötömün. Teek – Taş’tan geçerim, 284. Cılañaçtın boyuna, Cılañaç’ın boyuna, 285. Cılkı salıp ketemin,... Yılkı bırakır giderim... 290. Andan öödö köçömün. Ondan yukarıya göç ederim, 291. Ken-Kalkandan ötömün. Keñ – Kalkan’ı geçerim... 292. Keme menen keçemin... Gemi ile geçerim... 302. Botonun sazın boylogon, Bataklığa boylayan, 303. Kündö kumar oynogon, Her gün kumar oynayan, 304. Kazanday kara börkü bar, Kazan kadar kara börkü vardır, 305. Kan çıkkandın baarısın Kanı olan her şeyin, 306. Soromun degen erki bar Kanını emecek kadar gücü vardır, 307. Kaapırdın kanı er Coloy Kâfirin hanı er Coloy 308. Er Coloygo baramın, Er Coloy’a giderim, 309. Canaşa kelip konomun, Yanyana gelip konarım, 310. Can tuuganday bolomun... Can kardeş gibi olurum... (ÇV.KA, 17) 343. O-o, oşondon soñ İşte-e, ondan sonra 344. Tokson atan komdotup, Doksan deve hazırlatıp, 345. Kürüç arttırıp alamın. Pirinç yükletirim. 346. Tokson corgo katarlap, Doksan yorğayı sıralayıp,

187 Uuk: keçe evinin, yan duvarını teşkil eden kerege ile baca fonksiyonundaki tündükünü birleştiren sırıklara verilen ad.

Page 536: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

519

347. Tüpkü hanga kiremin. Tüpkü hana giderim, 348. Oşondon Kökotöy aşın beremin... Orada Kökötöy’ün aşını veririm... 369. Musulman menen kapırdın Müslüman ile kâfiri 370. Baarın birdey cıyamın... Hepsini biraraya getiririm... (ÇV.KA,

18) 371. Kalı kilem saldı deyt, Halı kilim sermişler, 372. Kökötöydun orduna Kökötöy’ün yerine 373. Boluk tuulgan Bokmurun Gürbüz doğmuş Bokmurun’u 374. Kömkörö kalıñ köp nogoy Kalabalık çok Noğay’a 375. Han kötorüp aldı deyt... Han olarak seçmişler... 380. Kömkörö kara köp nogoy Kalabalık Nogay halkını 381. Aralap kelip cürüptur:.. Dolaşarak gelmiş:... (ÇV.KA, 19) 382. - Alpka barar kişi barbı? - Deve gidecek kişi var mıdır? 383. Atka barar kişi barbı? Ata gidecek kişi var mıdır? 384. Cayma kökul Caş Aydar Yayık kâhkül genç Aydar 385. Özu eptüü kul ele, Kendisi çevik kul idi, 386. Öñü sıntuu kul ele, Çok sevimli biriydi, 387. Sarı nogoy Balası Sarı Noğay çocuğu 388. Cayma kökül Caş Aydar Yayık kâhkül genç Aydar 389. Eşigine keldi deyt;.. Kapısına geldi der:... (ÇV.KA, 19) 390. — Oo, uydö bolsoñ ün berçi, çorom, - Hey, evdeysen seslen, yiğidim, 391. Ün ıçkınbay tez berçi, çorom, Düşünmeden tez çıkar, yiğidim, 392. Cayma kökul caş Aydar, çorom Yayık kâhkül genç Aydar, yiğidim, 393. Kökötöy aşın bergenmin, çorom, Kökötöy aşını veriyorum, yiğidim, 394. Kökötöydun köp malın Kökötöy’ün çok malını 395. Toptop, toptop kırganmın, ... Toptan, toptan kırmıştım, yiğidim,... 396. Seni at çakırıp kel deymin Sana at çağırıp gel diyeceğim, 397. Alp çakırıp kel deymin... Alp çağırıp gel diyeceğim... (ÇV.KA,

20) 399. Cayma kökül Caş Aydar aytat: Yayık kâhkül genç Aydar der: 400. Boluk tuugan, Bokmurun toröm Gürbüz doğmuş Bokmurun efendim 401. Senin alpına da barbaymın Senin alpına da gitmem, 402. Atıña da barbaymın, Atına da gitmem 403. Alptan da ölüp kalbaymın. Alp elinden ölmek istemem. 404. Keçee ayıl konduk aralaş Dün yerleştik buraya karışık, 405. Koydu saldık korooloş,... Koyunumuz aynı ağılda 409. Kunan minip kuş salıp Kunan binip kuş salıp188, 410. Kuturup oynop cürgöngö Kudurup oynamak için 411. Kulsunup kalgan ekensıñ... Köle gibi düşünmüşsün sen beni...

(ÇV.KA, 20) 412. Aydın burçu altı san Ay köşesi altıdır, 413. Altı aylanıp kelgençe Altı dolaşıp gelene kadar 414. Altımışta atakem Altmıştaki babacığım 415. Aldan tayıp kalbaybı. Takattan düşüp kalmaz mı.

188 Kuş sal-: Alıcı kuş ile avlanmak.

Page 537: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

520

416. Cerdin burçu ceti san Yer köşesi yedidir 417. (Ceti aylanıp kelgençe) Yedi dolaşıp gelene kadar 418. Cetimişte enekem Yetmişinde anneciğim, 419. Cerden tayıp kalbaymın. Yerden kayıp gitmesin. 420. Oo, senin bu atıña barbaymın, Hey, senin bu atına gitmem, 421. Alptı çakırıp kelbeymin... Alpları çağırıp gelmem... (ÇV.KA, 20) 422. Bokmurun aytat: Bokmurun söyler: 423. Cayma kökül Caş Aydar Yayık kâhkül genç Aydar 424. Atka dagı barbasañ, Ata da gitmezsen, 425. Özüm alpka bararmın, Kendim alpa giderim, 426. Alp çakırıp kelermin. Alpı çağırıp gelirim. 427. Özüm atka bararmın, Kendim ata giderim, 428. At çakırıp kelermin... Atı çağırıp gelirim... 429. Özüm alptan kelgençe, Kendim alptan gelene kadar, 430. Aşım menen baygemdin Aşım ile baygemin189 431. Kamılgasın cep turgun. Hazırlıklarına başlayadur, 432. Özüm alptap kelgen soñ Kendim alptan döndükten sonra 433. Özüñdü baş bayge kılarmın. Kendini baş bayge yaparım. 434. Atañ menen eneñdi, Baban ile anneni, 435. Ayak bayge kılarmın... Son son bayge yaparım... (ÇV.KA, 20) 436. Üydö cürsö taltañdap Evde iken şımarıp, 437. Cayma kökül caş Aydar Yayık kâhkül genç Aydar 438. Esi çıktı kaltañdap. Aklı gitti şaşırıp. 439. Cana cayma kökül Caş Aydar

aytat:.. Yine yayık kâhkül genç Aydar söyler:... (ÇV.KA, 20)

440. Aa, töröm, at belgisin aytsañçı, Eeh, beyim, atın damgasını anlatsana, 441. Atıñ minip barayım. Atına binip gideyim, 442. Erkeletip kep aytsam, Şaka yapıp söz söylesem, 443. Ardañdadıñ Bokmurun töröm, Ciddiye aldın Bokmurun beyim, 444. Süygönümdön söz aytsam, Sevdiğim için söz etsem, 445. Süyröñdödüñ, Bokmurun töröm. Mırıldandın, Bokmurun beyim. 446. Ton belgisin aytsañçı, Kürk işaretini söylesene, 447. Tonuñ kiyip baramın... Kürkünü giyip gideyim,... (ÇV.KA, 20-

21) 448. Cana Bokmurun aytat: Yine Bokmurun şöyle der: 449. At belgisin men aytsam, At damgasını ben söylersem, 450. Atımdı minip sen barsañ. Atımı binip sen gidersen, 451. Altımış atım argımak, Altmış atım argımak190, 452. Süysöñ şondon minip bar... İstersen ondan binip git... 453. Cılkı içinde boz aygır Yılkı içinde kır aygır 454. Süysöñ şonu minip bar İstersen ona binip git 470. Boz aygır cayın surasañ Kır aygır hakkında sorarsan 471. Kabırgada kalkan bar,.. Kaburgasında kalkan var,

189 Bayge: at yarışı; at yarışında verilen ödül. 190 Argımak: cins at.

Page 538: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

521

477. Altı ay minse arıbas, Altı ay binse yorulmaz, 478. Arkasın kesıp salsa coorubas, Sırtını kessen de yara olmaz, 479. Asti da köönüñ oorubas. Asla gönlün ağrımaz. 483. Süysöñ şonu minip bar... İstersen ona binip git... (ÇV.KA, 21) 484. Cana cayma kökül Caş Aydar aytat: Yine yayık kâhkül genç Aydar söyler: 485. — Oy, boluk tuugan Bokmurun,

törom, - Hey, gürbüz doğmuş Bokmurun, beyim,

486. Senin ala tayıñ mingençe, törom, Senin ala tayına binmektense, beyim, 487. Alptan ölüp kalgança, töröm, Alptan ölüp kalmaktansa, beyim, 488. Senden ölsöm bolboybu, töröm. Ölürsem senden öleyim, beyim. 489. Senin astıñdagı Maaniker, töröm Senin altındaki Maaniker, beyim, 490. Maaniker berseñ mineyin, töröm Maaniker’i verirsen bineyim, beyim, 491. Üstüñdögü ak kübö Üstündeki beyaz zırhı 492. Ak kübö berseñ kiyeyin, töröm Beyaz zırhı verirsen giyeyim, beyim 493. Anan alpka barayın, töröm... Sonra da alpa gideyim, beyim...

(ÇV.KA, 22) 496. Cana Bokmurun aytat: Yine Bokmurun şöyle der: 497. Cayma kökül Caş Aydar, çorom. Yayık kâhkül genç Aydar, yiğidim, 498. Astıñdagı Maaniker, Altındaki Maaniker, 499. Eç önörün körbödum, çorom, Hiçbir hünerini görmedim, yiğidim, 500. Eç da bir sırın albadım, çorom. Hiçbir sırrını öğrenmedim, yiğidim. 501. Öydö-öydö cer kelse, çorom, Yokuş-yokuş yer gelirse, yiğidim, 502. Oktos alıp ketüüçü, çorom, Ansızın alıp gidecek, yiğidim, 503. Oşondo kötünön tüşüp kalbagın,

çorom. O anda kıçından düşüp kalma, yiğidim.

504. Ildıy-ıldıy cer kelse, çorom. İniş-iniş yer gelse, yiğidim, 505. Astındagı Maaniker Altındaki Maaniker 506. Ikıs berip ketüüçü Ani bir hareket eder 507. Moynunan tüşüp kalbagın, çorom... Boynundan düşüp kalmayasın,

yiğidim... (ÇV.KA, 22) 510. Maaniker cayın surasañ, Maaniker hakkında sorarsan, 511. Keçe Baygarı suusun baskanda, Dün Baygarı suyunu geçtiğimizde, 512. Keçe Talgarı suusu taşkanda, Dün Talgarı suyu taştığında, 513. Keñ-Mecenin suusu Keñ-Mece’nin suyu 514. Kalıbınan aşkanda,.. Kalıbından aştığında,... 524. Keçe Turkstan karay çapkanda Dün Türkistan’a doğru çaptığımızda 525. Tümön koldon bir çıkkan Binlerce ordudan bir çıkan 526. Astındagı Maaniker. Altındaki Maaniker. 527. Eç önörün körbodüm Hiç hünerini görmedim, 528. Andan bölök eç sırın albadım,

çorom... Ondan başka hiçbir sırrını öğrenmedim, yiğidim... (ÇV.KA 22)

529. Emi atıñdın başın bura tur, çorom Şimdi, atının başını çeviredur, yiğidim 530. Iras söz aytam tura tur, çorom. Doğru söz söylerim bekleyedur,

yiğidim. 531. Emi at belgisın aytayın Şimdi at işaretini söyleyeyim, 532. Alp belgisin aytayın. Dev işaretini söyleyeyim. 533. Uy tügündöy kaapırdın Karınca yuvası gibi kaynaşan kâfirin

Page 539: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

522

534. Emi içinde oturabız. Şimdi içinde oturuyoruz. 535. Kaapırdı cakın cerden Kâfiri yakın yerden 536. Çakırıp ele alabız. Hemencecik çağırtırız. 537. Emi mından arı sen barsañ, çorom Şimdi, bundan sonra sen gidersen,

yiğidim, 538. Uluu - Toodo caylagan Ulu-Dağ’da yazı geçiren, 539. Altın közduü madiyan Altın gözlü Madiyan 540. Başınan üzböy baylagan. Devamlı başına bağlanan. 541. El agası er Koşoy,.. Halk ağası er Koşoy,.. 542. Turup kalgan Turpandın Durgun yatan Turpan’ın 543. Colun açkan er Koşoy... Yolunu açan er Koşoy... 550. Keçe Koconun Cangir uulu Bilerik Dün Koco’nun Cangir oğlu Bilerik 551. Kaapırdın hanı Neskara, Kâfirin hanı Neskara, 552. Karmap çalma salganda, Tutup çelme attığında, 553. Musulmandan kişi çıkpay kalganda| Müslümandan kişi bulunamadığında 554. El agası er Koşoy Halk ağası er Koşoy, 555. Boşotup çıkkan er Koşoy. Boşaltıp çıkan er Koşoy. 557. Oşol er Koşoygo barıp ayt. İşte o er Koşoy’a gidip söyle. 558. Atı kelsin aşıma, Atı gelsin aşıma, 559. Özü kelsin kaşıma. Kendisi gelsin önüme. 560. Atı dagı kelbese, Atı da gelmeyecekse, 561. Özü dagı kelbese, Kendisi de gelmezse, 562. Taarınbasın özümö, Darılmasın kendime, 563. Korünbösün közümö. Gözükmesin gözüme. 564. Kökötöydün ayçıgı altın kızıl tuu Kökötöy’ün hilali altından al bayrak 565. Ordosunda körünsün... Sarayından görünsün... (ÇV.KA, 23) 585. Andan arı sen barsañ, çorom, Ondan öteye sen gidersen, yiğidim, 586. Eki da tizgin teñ barsañ, İki dizgin beraber gidersen, 587. Kiçi da toonu caylagan,... Küçük dağda yazı geçiren,... 593. Cardı cürüp bayıgan, Fakir iken zengin olan, 594. Cañgız cürüp köböygön. Yalnız gezerken çoğalan 595. Baytalduuga bay berbes, Baytalı olana bey vermez, 596. Caktuuga cay berbes... Taraf tutana huzur vermez... 597. Aktan Tazdın balası, Aktan kelin oğlu, 598. Atı Möñkö törösü. Adı Möñkö beyi 599. Er Ürbügö barıp ayt, çorom, Er Ürbü’ye gidip söyle, yiğidim, 600. Kıydı kara döökörün Kapkara renkli küheylanını 601. Alıp kelip çapsın de, Getirip yarışa çapsın de, 602. Atı kelsin aşıma, Atı gelsin aşıma, 603. Özü kelem kaşıma... Kendisi gelsin önüme... (ÇV.KA, 24) 606. Andan arı sen barsañ, Ondan sonra sen gidersen, 607. Eki tizgin teñ barsañ. Dolu dizgin gidersen, 608. Kambar, Kambar, Kambar han, Kambar, Kambar, Kambar han, 609. Kambar handan Aydar han, Kambar hanın Aydar han, 610. Aydar handın balası Aydar hanın oğlu 611. Aylangıs tuulgan er Kökçö Sevgili kardeş er Kökçö 612. Er Kökçögö barıp ayt. Er Kökçö’ye gidip söyle. 613. Toogo tuup taşka öskön Dağda doğup, taşta büyüyen 614. Kögalasın alıp kelip çapsın de... Mavi beneklisini getirip çapsın de...

Page 540: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

523

(ÇV.KA, 24-25) 684. Andan arı sen barsañ, Ondan öteye sen gidersen, 685. Eki tizgin teñ barsañ, Dolu dizgin gidersen, 686. Top oluya cımılıp, Bir grup evliye birleşip, 687. Toobosunan bütkörgon. Tövbesinden yaratan, 688. Bar oluya birigip, Bütün evliya birleşip, 689. Batasınan bütkörgön, Duasından yaratan, 690. Toguz uuldun kencesi Dokuz oğlun küçüğü, 691. Kudaydın raymı tiygen er Töştuk, Allah’ın rahmetini alan er Töştük, 692. Çalkuyruktan maldarı Çalkuyruk gibi hayvanı 693. Alban külük at ele Oldukça yürük bir at idi, 694. Alıp kelsin, çapsın deyt. Getirsin, yarışa soksun der. 695. Kapır menen musulman Kâfir ile Müslüman 696. Ortosuna kongomun. Ortasına yerleştim, 697. Aşımdı bilip bersin deyt... Aşıma başgöz olsun der... (ÇV.KA, 26) 713. Andan arı sen barsañ, Ondan öteye sen gidersen, 714. Eki tizgin teñ barsañ. Dolu dizgin gidersen. 715. Böyön, Böyön, Böyön han Böyön, Böyön, Böyön han 716. Böyön handan Çayan han, Böyön handan Çayan han, 717. Çayan handan Kara han, Çayan handan Kara han, 718. Kara handan Cakıp han, Kara handan Cakıp han, 719. Cakıp han uulu Manas han... Cakıp han oğlu Manas han... 725. On törtünö kelgende On dörtüne geldiğinde 726. Ordo buzup üy çapkan. Sarayı bozup evi yıkan 727. On beşine cetkende, On beşine bastığında, 728. Orçun curtka baş bolgon, Pek çok halka başçı olan, 729. Oşo Manaska barıp ayt. İşte o Manas’a gidip söyle, 734. Kayıptan tuulgan Akkula, Gayibden doğan Akkula, 735. Alban kulük mal ele, Oldukça yürük hayvandı, 736. Alıp kelip çapsın de... Getirip, yarışa soksun de... (ÇV.KA, 27) 739. Tizginiñdi cıybay ayt, Dizginini toplamadan söyle, 740. Irasıñdı koyboy ayt. Bütün gerçekleri anlat. 741. Cakşı coop - söz bergin, çorom, İyi cevap-söz ver, yiğidim, 742. Catık tildüü Caş Aydar, çorom Yatkın dilli genç Aydar, yiğidim, 743. Cakşı sözüñ ayta kör, çorom. Güzel sözlerinden söyleyiver, yiğidim, 744. Kapır menen musulman Kâfir ile Müslümân 745. Arasına kongonmun, çorom... Arasına konmuştum, yiğidim,.. 746. Aşımdı biylep bersin deyt. Aşıma başçılık etsin der. 752. Özüñdü öltürüp salbasın, Seni öldürüvermesin, 753. Astındagı Maanikerdi Altındaki Maaniker’i 754. Dagı soyup salbasın. Yine kesivermesin. 755. Cöö ele salam bere kör, Yere inerek selam veriver, 756. Cöö ele tüşup bara kör. Yürüyerek yaklaşıver. 757. Basıp salam bere kör... Ayaküstü selam söyleyiver... (ÇV.KA,

28) 793. - Atıñdın başın bura tur, çorom, Atının başını çeviredur, yiğidim,

Page 541: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

524

794. Baygemdi aytam tura tur, çorom, Ödülümü söylerim, bekleyedur, yiğidim, 795. Baygemdin başın aytayın, çorom, Ödülümün başını söyleyeyim, yiğidim, 796. Baygemdin başın men aytsam: Ödülümün başını ben söylersem,

yiğidim, 797. Toguz torko ton sayam, Dokuz tüylü kürk koyarım, 798. Tokson kalça kul sayam, çorom Doksan hantal kul koyarım, yiğidim, 799. San saançı küñ sayam, çorom. Sayısız sağmacı köle koyarım, yiğidim, 800. San sarıça töö sayam, Sayısız sarıca deve koyarım, 801. San sarı başıl bee sayam,.. Sayısız sarıbaşlı kısrak koyarım,... 809. Balaluu nogoy kul sayam. Çocuklu Noğay köle koyarım, 810. Manattan capkan üy sayam... Kırmızıyla örtülmüş ev (çadır)

koyarım... (ÇV.KA, 29) 814. Maanikerdey attardın Maaniker gibi atların 815. Katıra salbas kara san Hiç sert vurmadığı kalçasına 816. Katıra kamçı saldı deyt. Sert bir kamçı attı der. 817. Tañday eti taradı, Ürkerek sert kişneyip, 818. Tayganday conun tüzödü. Avcı köpek gibi sırtını doğrulttu. 829. Uluu da toodo caylagan Ulu dağda yazı geçiren 830. Er Koşoygo bardı deyt:.. Er Koşoy’a gitti der:... (ÇV.KA, 30) 831. - Salamdan salam, er Koşoy ake - Selamün aleykum, er Koşoy ağa, 832. - Alekum salam, caş Aydar balam, - Ve aleyküm-selam, genç Aydar oğlum, 833. Esen-aman bolduñbu, balam, Esen-sağ ulaştın mı, oğlum, 834. Sak-salamat cürdüñbu, balam. Sağlık ve selametle geldin mi, oğlum. 835. Maanikerdey külük at Maaniker gibi yürük at, 836. Takımınan terin kuyultup, Baldırından terini akıtıp, 837. Moyununan terin çuburtup Boynundan terini dökültüp, 838. Nemene kılıp cürüpsün, balam?—

deyt... Ne yapıyorsun, oğlum? Der... (ÇV.KA, 30)

839. — El agası er Koşoy, ake, - Halk ağası er Koşoy ağa, 840. Esen-aman bolgomun, ake, Esen-sağ ulaştım, ağam 841. Seni eşitken soñ kelgenmin, ake. Seni duyduktan sonra gelmiştim, ağam. 842. Sak-salamat cürgönmün, ake. Sağlık ve selametle geldim, ağam. 843. Seni sagıngan soñ kelgenmin, ake. Seni özleyip gelmiştim, ağam. 844. El agası er Koşoy Halk ağası er Koşoy 845. Kök dönönün başı bar, Kök tayın başı vardır, 846. Kokötöy handın aşı bar... Kökötöy hanın aşı var... 853. Çaba turgan atı bar. Koşturacağı atı var. 854. Saya turgan bayge bar... Yarışa koyacak ödül var... 860. Ekinçi, baatır asılım, İkinci (olarak), bahadırım asilim, 861. Kökötöy aşı bar dedi, Kökötöy’ün aşı var dedi, 862. Atın çapsın Atına binsin 863. Azasına kelsin deyt... Yasına gelsin dedi... (ÇV.KA, 30) 868. Antın aktap kelsin deyt. Andını tutup gelsin dedi. 869. Curtun curttap kelsin deyt. Yurduna ziyarete gelsin dedi. 870. Antın saktap kelbese, Andını tutup gelmezse, 871. Curtun curttap kelbese, Yurduna ziyarete gelmezse, 872. Taarınbasın özümö, Darılmasın kendime,

Page 542: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

525

873. Körünbösün közümö, Gözükmesin gözüme, 874. Ayçıgı altın kızıl tuu Hilali altından al bayrak 875. Ordosunda körsun deyt. . Sarayında görsün dedi... 876. Aytıp turgan sözü uşul. Anlatacak sözü bu. 877. Bokmurun töröm şonu ayttı... Bokmurun beyim bunları söyledi...

(ÇV.KA, 31) 878. El agası er Koşoy, Halk ağası er Koşoy, 879. Üydö cüröt kaltañdap. Evde geziyor apışıp. 880. Bokmurun sözün eşitip, Bokmurun’un dediklerini işitip, 881. Esi çıktı taltañdap:.. Aklı gitti başından:... (ÇV.KA, 31) 882. - Cayma kökül Caş Aydar, çorom, - Yayık kâhküllü genç Aydar, yiğidim, 883. Çakırsa da barbasbız Çağırsa da gitmez miyiz 884. Çakırbasa da barabız. Çağırmasa da gideriz. 885. Korkutsa da barabız Korkutsa da gideriz 886. Korkutpasa da barabız. Korkutmasa da gideriz. 887. El karısı Kökötöy, Halk büyüğü Kökötöy, 888. Curt karısı Kökötöy Yurt yaşlısı Kökötöy 889. Cüz toksondu caşagan. Yüz doksan yıl yaşadı. 890. Şonon kiyinki kart men elem. Ondan sonraki yaşlı ben idim, 891. Bu sözdü maa ne dep ayttıñ? Bu lafı bana nasıl söylersin? 892. Caş Aydar çorom? Genç Aydar, yiğidim? 893. Bu sözüñdü magan ayt. Bu sözlerini bana söyle, 894. Ökümü katuu alptar bar, Hükmü sert sabırsız alplar var, 895. Biröönön kokus ölüp kalarsıñ... Birinin elinden ölebilirsin, aman...

(ÇV.KA, 31) 896. Salıp emi zıñgıtıp Alabildiğince şimdi koşturup 897. Caş Aydar ketti deyt. Genç Aydar gitti der. 898. Andan arı ketken soñ, Ondan öteye gittikten sonra 899. Er Kökçögö cetti deyt. Er Kökçö’ye yetti der. 900. Catkan eken er Kökçö Yatıyormuş er Kökçö 901. Makbalın çeçip töşönüp, Çuha kaftanını çıkartıp döşeyip, 902. Badşayı çeçip belsenip. İpekli giysisini çıkartıp beline yaslayıp. 903. Oşondo turup Caş Aydar O anda durup genç Aydar 904. Salam berdi Kökçögö. Selam verdi Kökçö’ye. 905. Koşoygo aytkan sözdördü Koşoy’a söylediği sözleri 906. Kökçögö dagı ayttı deyt... Kökçö’ye de söyledi der... (ÇV.KA, 31) 911. Andan arı bardı deyt, Oradan öteye gitti idi, 912. Böyön, Böyön, Böyön han, Böyön, Böyön, böyön han, 913. Böyön handan Çayan han, Böyön handan Çayan han, 914. Çayan da handan Kara han, Çayan handan da Kara han, 915. Kara handan Cakıp han, Kara handan Cakıp han, 916. Cakıp han uulu Manas han, Cakıp han oğlu Manas han, 917. Er Manaska bardı deyt. Er Manas’a gitti der. 918. Catkan eken er Manas, Yatıyormuş er Manas, 919. Batkan ayday balıkşıp, Batan ay gibi gevşeyip, 920. Çıkkan kündoy tolukşup. Doğan güneş gibi parlayıp,

Page 543: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

526

921. Er Manastay baatırıñ, Er Manas gibi bahadırın, 922. Altından tanap, ak çatır Altından iplikli, ak çadır 923. Asmandata tigiptir... Göklere yükselterek dikmiş... 928. On eki taman ordo atıp On iki taban ordo191 kurup, 929. Oyun külkü salıptır deyt... Oyun temaşa kurmuş der... (ÇV.KA, 32) 938. Saloodon saloo bir malik, Selamün de aleykum, 939. Batır töröm, badışam, Bahadır beyim, padişahım, 940. Esen-aman bolduñbu, töröm, Esen-sağ oturuyor musun, beyim, 941. Sak-salamat bolduñbu, töröm? Sağlık ve selamette misin, beyim? 942. Attuu da kirip bardı deyt: Atıyla girip vardı der, 943. Kök dönönün başı bar, Kök tayın başı bar, 944. Kokötoy handın aşı bar. Kökötöy hanın aşı var. 945. Çaba turgan atı bar,.. Koşu yarışına atı var,... 951. Atın alıp kelsin deyt. ... Atın alıp gelsin der... 952. Er Koşoygo aytkan sözdü Er Koşoy’a söylediklerini 953. Emi, er Manaska dagı ayttı deyt... Şimdi, Manas’a da anlattı der...

(ÇV.KA, 32-33) 954. Oşondo turup er Manas O zaman kalkıp er Manas 955. Başın kötörüp aldı deyt:. Kafasını kaldırdı der:.. 956. — Ala bayrak kuu nayza, - Ala bayrak, boz mızrak, 957. Cooduragan kırk çorom, Parlayan kırk yiğidim, 958. Kırk çorom başı Kırgılçal Kırk yiğit başı Kırgılçal 959. Katının cılda üç tuudurgan sürgün

çal... Karısını yılda üç kez doğurtan sürgün ihtiyar...

977. Bu kulundun aytıp ele turgan sözün kör,

Bu kulunun söylediğine bak,

978. Süylöp turgan kebin kör. Söyledikleri söze bak. 979. Senin da aytar sözüñ bele? Sen söyleyecek sözler miydi? 980. Menin da ugar kebim bele? Benim de duyacağım lâf mıydı? 981. Astındagı Maaniker Altındaki Maaniker 982. Attı soydurup salgıla. Atı kurban edip kestirin, 983. Bu kuldun başın koydoy keskile! Bu kulun başını koyun gibi kesin! 984. Kanın suuday çaçkıla... Kanını su gibi akıtın... (ÇV.KA, 33) 985. Börk al dese baş kesken, Börk al derse baş kesen, 986. Cooduragan kırk çoro Parlayan kırk yiğit 987. Çılbırdan karmap alıptır, Yulardan tutup almışlar, 988. Attan oodarıp saldı deyt... Attan deviriverdi, der... 989. Ak bolottu kolgo alıptır deyt. Ak çeliği eline almış der. 990. Kökürök köçük bolduk deyt. Baş göz olduk der. 991. Başın emi kesmek boldu deyt. Kafasını kesmeye hazırlandı der. 992. Oşondo Caş Aydar ıylap aytat:.. O anda genç Aydar ağlayarak konuşur:...

(ÇV.KA, 34) 993. — Ay, batır töröm badışam, - Hey, bahadır beyim padişahım, 994. Beren eleñ ötkörçü, Cesur idin geçir ne olur,

191 On iki taban ordo: aşık oyununda genişliği on iki ayak tabanı ölçüsündö olan daire.

Page 544: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

527

995. Deñiz eleñ keçirçi... Deniz idin affet ne olur... 998. Cañırıktuu kıyadan, Issız patikadan, 999. Cañgız elem uyadan. Yalnız idim yuvadan. 1000. Meni öltürüp netesiñ, Beni öldürüp de ne yaparsın, 1001. Ne muratka cetesiñ Ne murada erersin 1002. Kıymalaba sanımdı, Bağlama bacaklarımı, 1003. Kıybaçı kılça kızıl canımdı... Kıyma ne olur kılca kızıl canıma...

(ÇV.KA, 34) 1008. Oşondo batır tuugan er Manas O zaman cesur kardeş er Manas 1009. Başın kötörüp aldı deyt. Kafasını bir kaldırdı der. 1010. Kılagar közün kılaytıp, Dönen gözünü dört açıp, 1011. Kıya murutun şıypaytıp; Bıyıklarını sallandırıp, 1012. - Alabayrak kuu nayza - Alabayrak kır mızrak 1013. Cooduragan kırk çorom, Parlayan kırk yiğidim, 1014. Keçee Orozdu handın on uulu Dün Oroz hanın on oğlu 1015. Olcogo zorluk kılganda, Ganimete zorbalık yaptığında, 1016. Calgızdık başka keldi ele, çorom, Yalnızlık başıma gelmişti, yiğidim, 1017. Calgızdın öltürö körbö özdörün, Yalnızın öldürmeyin kendisini, 1018. Öçürö körbö ottorun... Söndürmeyin ocağını... (ÇV.KA, 34) 1019. Oşondo alabayrak kuu nayza, O anda alabayrak kır mızrak, 1020. Cakasın koburap emi koyo berdi

deyt. Yakasını mırıldanarak şimdi bıraktı der.

1021. Capa caş Aydar aytat; Gencecik Aydar şöyle der: 1022. — Aylanayın atıñdan, - Kurban olayım atına, 1023. Eç ketpeyin kaşıñdan. Hiç gitmeyeyim yanından. 1024. Aylanayın ay törom, Kurbanın olayım beyim, 1025. Altın sakal kün töröm. Altın sakallı güneş beyim. 1026. Köçköndö koyuñ aydayın,.. Göç ettiğinde koyunlarını süreyim,... 1030. Can kazanıñ asayın, Can kazanını asayım, 1031. Can nökörüñ boloyun... Kulun kölen olayım... (ÇV.KA, 34) 1034. Er Manastay baatırga Er Manas gibi bahadıra 1035. Emi calınıp turdu deyt, Şimdi yalvarıyordu der, 1036. Er Manastın oşondo, Er Manas’ın o anda, 1037. Aytıp turgan kebi oşol:.. Söylediği sözü şu:.. (ÇV.KA, 35) 1038. — A-atandın körü - Vah, zavallı 1039. Cayma kökül caş Aydar kul ay, Yayık kâhküllü genç Aydar kul vah, 1040. Ala küçük, aram siydik Alaca enik, haram sidik, 1041. Bokmurun biler kebimdi. Bokmurun bilecektir sözümü. 1042. Kökötöydün uşul ele aşın Kökötöy’ün işbu aşını 1044. Baydın uulu Baymırza biler

sözümdü. Beyin oğlu Baymırza bilir sözümü.

1045. Bu kuldun aytıp turgan sözün kör, Bu kulun söylediklerine bak, 1046. Süylöy turgan kebim bar... Söyleyecek sözüm var,... 1049. Alabayrak kuu nayza, Alaca bayrak kır mızrak, 1050. Cooduragan kırk çorom, Parlayan kırk yiğidim, 1051. Kalkamandın kara atın Kalkaman’ın kara atını

Page 545: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

528

1052. Kalkınan karmap alıp kel. Halkından yakalayıp alıp gel. 1053. Elemañdın eki atın Eleman’ın iki atını 1054. Elinen karmap alıp kel,.. İlinden yakalayıp alıp gel,.. 1062. Bokmurun közdöy cortuñar... Bokmurun’a doğru yol alın... (ÇV.KA,

35) 1074. Oşondo caş Aydar aytat: O anda genç Aydar söyler: 1075. Batır töröm badışam, Bahadır efendi padişahım, 1076. Aydın burçu altı san, Ay köşesi altıdır, 1077. Altı aylanıp kelgençe Altı kez dönüp gelene dek 1078. Alda neçe kün bolor, Bilmem birkaç gün geçer, 1079. Cerdin burçu ceti san, Yer köşesi yedidir, 1080. Ceti aylanıp kelgençe, Yedi kez dönüp gelene dek, 1081. Alda neçe cıl bolor. Bilmem birçok yıl geçer. 1082. Emi meni koyo berseñçi. Şimdi beni bıraksan a. 1083. Emi koyo berseniz Şimdi bırakırsanız 1084. Baygemdi aytıp bereyin... Ödülü anlatıvereyim... 1085. .. Baygemdi aytıp men bersem: ... Ödülleri anlatacaksam: 1086. Baş baygesi toguz torko töö sayat, Baş ödüle dokuz büyük deve koyar, 1087. Tokson kalça kul sayat, Doksan hantal kul koyar, 1088. San saançı küñ sayat. Sayısız sağımcı köle koyar. 1089. San sarı baş bee sayat. Sayısız sarı başlı (dişi) at koyar. 1091. Ortosun kaydan aytayın, Ortasını nasıl anlatayım, 1092. Ayak baygesin aytayın: Son ödülünü anlatayım: 1093. Alabaş corgo at sayat, Ala başlı küheylan verir, 1094. Altımış atka mingizip, Altmış ata bindirip, 1095. Altımış kalça kul sayat... Altmış hantal kul koyar... (ÇV.KA, 36) 1181. Aytkan eken savındı, Haber vermiş aş hakkında, 1182. Ala şalbırt caz menen İlkbaharın başında 1183. Düyüm alptın baarına. Bütün devlerin hepsine. 1184. Düyüm alptın baarısı Bütün devlerin hepisi 1185. Kelip ele kaldı deyt. Hemen geliverdi der. 1186. Uy tügündöy kaapırlar, Karınca yuvası gibi kaynaşan kâfirler, 1187. Cana oşondo musulman Bir de o kadar Müslüman 1188. Baarı cıyılıp kelip kaldı deyt. Hepsi birlikte geldi der. 1189. Oşondo turup Bokmurun, O zaman kalkıp Bokmurun, 1190. Manas kanday kelbeyt dep, Manas nasıl gelmez diye, 1191. Tömön karap turuptur... Kafası eğik kalmış... (ÇV.KA, 38) 1203. Ün salat tigil ele Manas, Seslenirmiş öteki Manas, 1204. Şaldır-küldür etişip. Paldır-küldür ettirip. 1205. Baldır-baldır babıraşıp Bas-bas bağırışıp 1206. Kelatır eken er Manas. Geliyormuş er Manas. 1207. Kırk kara-boz minip, Kırk kara-kır at binip, 1208. Kırk kara-kök kiygen, Kırk koyu mavi giyinen, 1209. Kırk koyongo okşoşup Kırk tavşan gibi benzeşip, 1210. Cooduragan kırk çoro, Parıldayan kırk yiğit, 1211. Aç bürküttöy çañkıldap Aç kartal gibi seslenip, 1212. Kele catkan eken deyt... Geliyorlarmış derler... (ÇV.KA, 39)

Page 546: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

529

1213. Er Manas Bokmurunga aytat: Er Manas Bokmurun’a söyler: 1214. — Ay, ala küçuk, aram siydik - Hey, ala enik, haram sidik, 1215. Bokmurun kul ay. Bokmurun kul, hey. 1216. Bokmurun saga kılbasam, Bokmurun sana yapmaz mıyım, 1217. Başındı koydoy kespesem. Kafanı koyun gibi kesmez miyim. 1218. Kanıñdı suuday çaçpasam, kul ay. Kanını su gibi akıtmaz mıyım, kul hey. 1219. Sen da bileer söz bele kul ay. Senin de bilebileceğin söz müydü, kul

hey, 1220. Sasık ayran, kök kurut Kokuşmuş yoğurt, küflenmiş çökelek 1221. Baydın uulu Baymırza, Beyin oğlu Baymırza, 1222. Sasık bileer kep bele, kul ay?.. Kokuşmuşun bileceği lâf mıydı, kul

hey?... (ÇV.KA, 39) 1223. Oşondo turup Bokmurun aytat: O zaman kalkıp Bokmurun söyler: 1224. — Baatır Manas badışa töröm. - Bahadır Manas padişah beyim, 1225. Çabuuçu bolsoñ el mına Saldıracak olsan halkım hazır, 1226. Kesüüçü bolsoñ baş mına, töröm, Kesecek olsan başım hazır, beyim, 1227. Tögüüçü bolson kan mına, töröm, Akıtacak olsan kanım hazır, beyim, 1228. Aluuçu bolsoñ can mına, töröm... Alacak olsan canım hazır, beyim...

(ÇV.KA, 39) 1257. “Caba, caba, caba” dep “Caba, caba, caba”layıp, 1258. Cabılıp catkan köp kalmak, Akın eden kalabalık Kalmuk, 1259. «Mondü, möndü, möndü» dep “Möndü, möndü, möndü”leyip 1260. Bülünüp catkan köp kalmak Darmadağın olan kalabalık Kalmuk 1261. Ettin bışıdayın bışıday, Eti piştiğini pişmiş halde, 1262. Çiykideyin çiykidey alışıp, Çiğ olanını çiğ halde alıp, 1263. Bir-birine berişip, Birbirlerine uzatıp, 1264. Etti alıp kaçıptır. Etleri alıp kaçmışlar. 1265. Kalmaktardın bul işin Kalmukların bu yaptıklarını 1266. Er Manas körüp turdu deyt. Er Manas görüp durdu der. 1267. Açuusu katuu keldi deyt, Kızgınlıktan köpürdü der, 1268. Manastayıñ batırdın Manas gibi cesurun 1269. Kara közün kan çalıp, Kara gözüne kan gelip, 1270. Kanduu betin sur çalıp, Kanlı yüzünün rengi atıp, 1271. Kayratı caman keldi deyt... Sinirden büsbütün kudurdu der...

(ÇV.KA, 40) 1286. Oşondo “caba” degen kalmaktın, O zaman “caba”layan Kalmuk’un 1287. Caagın ayra çaptı deyt. Çenesini vurup yardı der. 1288. “Möñdü” degen kalmaktın “Möndü”leyen Kalmuk’un 1289. Başın ayra çaptı deyt. Kafasını patlattı der. 1290. Uy tügündöy kaapırdı Karınca yuvası gibi kaynaşan kâfiri 1291. Kemegenin başınan Ocağın başından 1292. Künçülük cerge ayırıp taştadı deyt. Bir günlük uzağa attı der. 1293. Musulmandın uşerde Müslümanların burada 1294. Canı tınçıp kaldı deyt. Canı bir huzur buldu der. 1295. (Oo, canıñ caşaray (Hey, uzak yaşa 1296. Örüşün uzarsın dep Meran genişlesin, deyip,

Page 547: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

530

1297. Alkıştarın berdi deyt.)... Alkışlarını verdiler)... (ÇV.KA, 41) 1298. Kaapırdın hanı Neskara Kâfirin hanı Neskara 1299. Musulmandı sınaymın dep keldi

deyt. Müslümanları sınamak için geldi der.

1300. Atı kanday eken dep, Atı nasılmış diye, 1301. Alpı kanday eken dep, Devleri nasılmış diye, 1302. Kelbeti kanday eken dep. Heybeti nasılmış diye. 1303. Kaapırdın kanı Neskara Kâfirin hanı Neskara 1304. Emi sözünö baştadı. Şimdi konuşmaya başladı. 1305. Oşondo Koşoy baatırga O zaman Koşoy bahadıra 1306. Salam berdi deyt:.. Selam verdi der:.. (ÇV.KA, 41) 1307. — Oo, el agası er Koşoy - Hey, halk ağası er Koşoy, 1308. Esen-aman bolduñbu, Esen sağ oturuyor musun? 1309. Sak-salamat cürdüñbu? Sağlık ve selamette var mısın? 1310. El agası er Koşoy, Halk ağası er Koşoy, 1311. Senin tigi ele kişiñ kim ele. Senin öteki kişin de kimdi. 1312. Ay kulagı kalkanday, Ay kulakları siper gibi, 1313. Alaygan közü çolpopdoy, Kocaman gözleri Çolpan gibi, 1314. Murdu toonun señirdey, Burnu dağın tepesi gibi, 1315. Murutu çöldün kamıştay, Bıyıkları çöldeki kamış gibi, 1316. Senin tigil ele, kişiñ kim ele deyt... Senin öteki kişin de kimdi der...

(ÇV.KA, 41) 1317. Neskaraga er Koşoy aytat: Neskara’ya er Koşoy anlatır: 1318. — Üstüñkü kökö teñirdey. - Üstteki gök tanrısı gibi. 1319. Atañdın körü it bürük. Kahrolası sünnetsiz köpek 1320. Sen anı kanday bilbediñ, kul ay. Sen onu nasıl bilmezsin, kul hey. 1321. Keçe on ekisinde ok atkan, Dün on ikisinde ok atan, 1322. On üçünö cetkende, On üçüne bastığında, 1323. Sen kaapırdın çetinen Senin gibi kâfirleri bir baştan 1324. Ordo buzup, üy çapkan. Sarayını bozup, ev basan, 1325. Keçe Cakıp han uulu caş Manas han. Dün Cakıp han oğlu genç Manas han, 1326. Canı oozdongon er Manas. Daha yeni gelişen er Manas. 1327. Añı kanday bilbediñ, Onu nasıl tanımazsın, Bürük kul ay... Sünnetsiz köpek hey... (ÇV.KA, 41) 1328. Neskara aytat: Neskara söyler: 1329. — Oy, el agası er Koşoy, - Hey, halk ağası er Koşoy, 1330. Toguz da közdüü badana, Dokuz gözlü zırh gömleği, 1331. Topçulanıp kiygen kim? Düğmelenip giyen kim? 1332. Ay, ana at boroydu bilgen kim? Hey, şu her şeyi bilen de kim? 1333. Çalış boyluu Çalkuyruk, Cins boylu Çalkuyruk, 1334. Çalkuyruk atı mingen kim? Çalkuyruk atı binen kim? 1335. Çarçı cıyıp içinde Beline kemer bağlanan 1336. Çatırap süylöp turgan kim? Bas bas konuşan da kim? 1337. Senin oşo gayaa kişiñ kim?—

deyt... Senin o kişilerin kimler? der... (ÇV.KA, 44)

Page 548: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

531

1338. Er Koşoy aytat: Er Koşoy söyler: 1339. - Anı kanday bilbediñ bürük kul ay. - Onu nasıl bilmezsin sünnetsiz köpek. 1340. Top oluya cıyılıp, Bir grup evliya toplanıp, 1341. Toobasınan bütkörgon. Tövbesinden dünyaya getiren, 1344. Toguz uuldun kencesi, Dokuz oğlun küçüğü, 1345. Eleman baydın balası Elaman beyin oğlu 1346. Er Töştuk degen bolot deyt... Er Töştük adlı şahıs budur der...

(ÇV.KA, 42) Emi oşondo kaapırdın hanı Neskara musulman cakşılarının baarın teñ ılgayt, cana aytat, mınday kubulup sınçı bolup:..

İşte o zaman kâfirlerin hanı Neskara Müslümanların önde gelenlerinin hepsini sınar, yine der ki, şöyle bir değerlendirerek:... (ÇV.KA, 43)

Emi, al Neskara atka köz çaptırıp, Er Koşoygo sınçı bolup aytıptır:

Şimdi, Neskara atlara göz atıp, er Koşoy’a bir at sınçısı olarak şöyle söylemiş:

1400. — El agası er Koşoy baatır, atake! - Halk ağası er Koşoy bahadır, babalık! 1401. Tokoydo bulbul ündöngön, Ormanda bülbül kuşu öter, 1402. Öçürgön kömür cündöngön Sönmüş kömür renkli tüyleri, 1403. Tigi kıydı kara at kimdiki? Öteki simsiyah at kimindir? 1405. Özü kıydı kara at eken. Kendisi simsiyah bir atmış. 1406. Carım colgo barganda Yarı yola geldiğinde 1407. Aksap catıp, kaldım dep, Topallayıp yatıp kaldım diye, 1408. Ekiden soñku keler mal eken. İkiden sonra gelecek bir hayvan imiş. 1409. Er Ürbünun kıydı karası, eken... Er Ürbü’nün salt karasıymış... 1422. Üç atka amal bolbostur: Üç ata çare olmazdır: 1423. Akkulaga ayla cok, Akkula’ya bir lâf yok, 1424. Er Manastın atı eken. Er Manas’ın atıymış. 1425. Çalkuyrukka çara cok, Çalkuyruk’a çare yok, 1426. Er Töştüktün atı eken. Er Töştük’ün atıymış. 1427. Kögalaga köptük cok. Kögala’dan iyisi yok, 1428. Er Kokçönün atı eken,— deyt... Er Kökçö’nün atıymış, der... 1433. Argın bir baştuu Akkula, Melez kafalı Akkula, 1434. Bir cagında cıyırma bir Bir tarafında yirmi bir 1435. Cana bir cagında cıyırma kanat bar

eken. Yine bir tarafında yirmi kanat varmış.

1436. Arkasında acıdaar tügü bar eken, Sırtında ejderha tüyleri varmış, 1437. Er Manastın atı eken. Er Manas’ın atıymış. 1438. Uşu attardın baarınan Şu atların hepsinden 1439. Çıgıp kelet turbaybı. Öne çıkıp gelecekmiş. 1440. Akkulanın baygesin Akkula’nın ödülünü 1441. Bizdin Coloy alpıbız Bizim Coloy devimiz 1442. Tartıp alat turbaybı... Elinden alacakmış meğer... (ÇV.KA,

44) 1456. Cana Neskara Er Koşoygo aytat: Yine Neskara er Koşoy’a der ki: 1457. — Baça-büçö talak kuu burut - Çoluk-çocuk hepiniz burutlar, 1458. Menin Neskara ekenim bilesiñ. Benim Neskara olduğumu bilirsiniz. 1459. Maanikerdey külük at, Maaniker gibi yürük at, 1460. Kay ırısıña minesiñ? Kime güvenerek binersiniz?

Page 549: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

532

1461. Bizdin Coloy baatırga Bizim Coloy bahadıra 1462. Maanikerdi tartsakçı? Maaniker’i hediye edelim mi? 1463. Oşogo coop aytsakçı. Şuna bir cevap verelim. 1464. Etti kanday tartsakçı, Eti nasıl dağıtalım, 1465. Attı kandan çapsakçı, Atı nasıl yarıştıralım, 1466. Baygeni kañday kıluuga Ödülü nasıl paylaştırma konusunda 1467. Er Coloydon coop alsakçı,—

deyt,.. Er Coloy’dan öğüt alalım, der... (ÇV.KA, 44)

1469. Oşondo turup er Koşoy, O zaman kalkıp er Koşoy, 1470. üydö cürö taltañdap, Evinde geziyormuş apışıp, 1471. Neskara sozün ukkan soñ Neskara sözünü duyunca 1472. Esi çıktı kaltandap. Aklı gitti başından. 1473. Cana Neskaraga Koşoy aytat;... Yine Neskara’aya Koşoy söyler:...

(ÇV.KA, 45) 1474. — Ay, kaapırdın kanı Neskara,

bürük, - Hey, kafirin hanı Neskara, sünnetsiz,

1475. Men Manaska barayın. Ben Manas’a gideyim. 1476. Manastan coop alayın. Manas’tan cevap192 alayım. 1477. Men bilbeymin bul attı bürük deyt Ben bilmem bu atı, sünnetsiz, der. 1478. Manas emi ber dese, Manas şimdi ver derse, 1479. Alıp kelip bereyin. Alıp getirip vereyim. 1480. Maanikerdi Manas berbese, Maaniker’i Manas vermezse, 1481. Emi ele seni körböyün, bürük deyt, Artık seni görmeyeyim, sünnetsiz, der, 1482. Ana oşondo er Koşoy İşte o zaman er Koşoy 1483. Manaska barıp ayttı deyt... Manas’a gidip anlattı der... (ÇV.KA,

45) 1484. — Baatır Manas badışam, - Bahadır Manas padişahım, 1485. Buu kaapırıñ oño turgan neme emes Bu kâfirin dürüst olacak biri değil, 1486. Emi gana oño turgan er emes. Hemen düzelecek bir er değil, 1487. Maanikerdey külük attardı Maaniker gibi yürük atları 1488. Esen miner at dedi. Sağlıklı binilecek at dedi. 1489. Cana Er Coloygo Yine Er Coloy’a 1490. Maanikerdi tartsañçı, Maaniker’i hediye etsene, 1491. Etti kalay tartuuga, Eti nasıl ikram etmeye, 1492. Attı kalay çabuuga, Atı nasıl yarıştırmaya, 1493. Baygeni kalay kıluuga Ödülü nasıl paylaştırmaya 1494. Coloydon coop alsañçı, deyt... Coloy’dan öğüt alsana, der... (ÇV.KA,

45) 1495. Oşondo turup er Manas, O zaman kalkıp er Manas, 1496. Er Koşoygo ayttı deyt: Er Koşoy’a söyledi der: 1497. — Erdigiñ bar da, esiñ cok, - Cesaretin var, aklın yok, 1498. Eminege pas bolduñ, Neden aşağılandın, 1499. Eçteme menen işiñ cok. Hiçbir şeyle işin yok193.

192 Cevap al-: Kırgız Türkçesinde coop al- birleşik fiilinin metindeki anlamına göre “izin almak” anlamı da vardır. 193 Hiçbir şeyi düşünmüyorsun.

Page 550: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

533

1500. El agası er Koşoy, Halk ağası er Koşoy, 1501. Kaapırıñ boktu cebesin. Kâfirin boku yemesin. 1502. Maanikerdey külüktü, Maaniker gibi yürüğü, 1503. Ölük bolsok berebiz, Ölü olursak ancak veririz, 1504. Tirüü bolup turganda Can bedende dururken, 1505. Kaapırga kantip berebiz, deyt... Kâfire nasıl veririz, der... (ÇV.KA, 46) 1517. Andan kiyin er Manas, Ondan sonra er Manas, 1518. Altın baştuu Sargılga Altın başlı Sargıl’a 1519. Altınduu eer tokutup, Altın renkli eyer bağlatıp, 1520. Aksargıldı kamçılap, Aksargıl’ı kamçılayıp, 1521. Uy tügündöy kaapırdın Karınca yuvası gibi kaynaşan kâfirin 1522. İçine kirip bardı deyt. İçine girip vardı der. 1523. Oşondon at suratkan kapırlar Ondan at sorduran kâfirler 1524. Maanikerden tüñülüp, Maaniker’den vazgeçip, 1525. Er Manastıa astında Er Manas’ın önünde 1526. Mañdayıñ cerge tiygizip Alnını yere kapatıp194, 1527. Kol kuuşurup turdu deyt... Eğilip selam verdi der... (ÇV.KA, 47) 1582. Buldursun menen er Manas Kamçısıyla er Manas 1583. Oşondo turgan kaapırdı Orada duran kâfiri 1584. Caagın ayra çaptı deyt. Çenesini yara vurdu der. 1585. Musulmandın cıyınınan, Müslümanların kalabalalığını 1586. Tegerene kaçtı deyt. Dolanarak kaçtı der. Anan oşonu menen Kökötöy aşına kelgen baapı musulman menen kaapırlar bir koldo bolup uşul aştın ar biyligin Er Manaska berdi deyt. Oşondo Er Manas Er Koşoygo keñeş salıp ayttı deyt:..

İşte böylece Kökötöy’ün aşına gelen herkes Müslüman ile kâfirler tek bir kol olup, bu aşın her türlü idaresini er Manas’a verdiler, der. O zaman Er Manas Er Koşoy’a danışarak şöyle der:... (ÇV.KA, 48)

1588. — El agası er Koşoy, - Halk ağası er Koşoy, 1589. Arı barsa altı ayga, Öte giderse altı aya, 1590. Beri kelse altı ayga, ' Beri gelirse altı aya, 1591. Çabarga ketken attardı, Koşuya giden atları, 1592. On eki ayda körölu... On iki ayda görelim... 1596. Oşo attar kelgençe, O atlar gelene kadar, 1597. Tañ-tamaşa kılalık... Eğlencemize devam edelim... (ÇV.KA,

48) 1598. Emi attı aydamak boldu deyt. Şimdi atları koşturacak oldular der, 1599. Musulman menen kaapırdın Müluman ile kâfirin 1600. Eköönön atçılar İkisinden atçılar 1601. Attardı sanap turdu deyt. Atları sayıp durdu der. 1602. Çabarga ketken attarı, Koşuya giden atları, 1603. Eki miñ seksen boldu deyt... İki bin seksen oldu der... (ÇV.KA, 48) 1638. Cılkılardı üyrüp-uyrüp koygon soñ Yılkıları çevirip topladıktan sonra

194 Secde edip.

Page 551: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

534

1639. Kıykırıp, kıykırıp ayttı deyt: Bağıra bağıra söyledi der: 1640. Küröşörgö eki balban çıksın deyt Güreşe iki pehlivan çıksın der, 1641. Kay cıkkanı bu cılkını alsın deyt. Hangisi yenerse bu yılkıyı alsın der. 1642. Oşondo turup kaapırdın hanı er

Coloy O zaman kâfirin hanı er Coloy

1643. Kazanday kara börkü bar, Kazan kadar siyah börkü var, 1644. Kan çıkkandın baarısın Kanı çıkanın hepsinin 1645. Soromun degen erki bar. Kanını emecek kadar gücü var. 1646. Maldı körüp kızıdı, Malı görüp imrendi, 1647. Bütkön boyu ısıdı. Tüm bedeni ısındı. 1648. Toodoy (bolup) toñkoyup, Koca dağ gibi eğilip, 1649. Tüşüp ceke keldi deyt... İnip tek başına geldi der... (ÇV.KA, 49) 1654. Emi oşondo er Koşoydun Şimdi er Koşoy’un 1655. Esi çıktı kaltañdap. Aklı gitti başından, 1656. Aga dagı barıptır, Ona da gitmiş, 1657. Buga dagı barıptır:.. Buna da gitmiş... (ÇV.KA, 49) 1658. Baatır Manas badışam, Kahraman Manas padişahım, 1659. Kaapırdın hanı er Coloy, Kâfirin hanı er Coloy, 1660. Toodoy toñkoyup ele catır deyt. Koca dağ gibi orada durur der. 1661. Emi musulmandın namısı Şimdi Müslümanın namusu 1662. Emi ele koldon taydı,— deyt. Şimdiden elden gitti der. 1663. Oo, baatır Manas padışam, Vah, kahraman Manas padişahım, 1664. Sen kandaysıñ balbanga, Sen nasılsın pehlivanlığa, 1665. Çıgıp namıs alganga,... Gidip namusu kurtarmaya,... (ÇV.KA,

49) 1668. Manas aytat! Manas söyler: 1669. — Oo, el agası er Koşoy, - Hey, halk ağası er Koşoy, 1670. Akkulanın üstündö Akkula’nın üzerinde 1671. Ak Döö kelse añtaram, Ak Dev gelirse deviririm, 1672. Kök Döö kelse kömköröm,... Gök Dev gelirse baş aşağı atarım,... 1680. Men cöögö turbas it elem, Ben normal güreşe dayanamaz bir

köpektim, 1681. Men coloboymun Coloygo Ben yaklaşmam Coloy’a 1682. Emi baygeni alsañ menden al,—

deyt... Şimdi ödülü alacaksan benden al, der... (ÇV.KA, 50)

1685. Emi ayla ne boldu dep, Şimdi nasıl yaparız diye, 1686. Er Töştükkö bardı ele. Er Töştük’e gitti idi. 1687. —Oo, aylanayın er Töştük, botom, - Hey, kurbanın olayım er Töştük,

yavrum, 1688. Keçe top oluya cıyılıp, Dün bir grup evliya toplanıp, 1689. Toobasınan bütkörgön, Tövbesinden dünyaya gelen, 1690. Toguz uuldun kencesi, Dokuz oğlun küçüğü, 1691. Kudaydın cırgası tiygen er Töştük,

dep Allahın rahmetinden biten er Töştük, diye

1694. Er Koşoy ayttı deyt. Er Koşoy söyledi der. 1695. Emi kaapırdın hanı er Coloy Şimdi kâfirin hanı er Coloy

Page 552: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

535

1696. Töödöy tüşüp catıp aldı ele Deve gibi inip çökmüştü 1697. Sen kandaysıñ er Töştük? Sen nasılsın er Töştük? 1698. Musulmandın namısı koldon

taydıbı? deyt... Müslümanın namusu elden gitti mi? der... (ÇV.KA, 50)

1699. Töştük aytat: Töştük söyler: 1700. — Oo, el agası er Koşoy, - Hey, halk ağası er Koşoy, 1701. Keçee Karacorgo azgırgan, Dün Karacorgo kandırdı, 1702. Keçee celmoguzdun özü Dün cadalozun kendisi 1703. Cer astında cazgırgan Yer altında yanılttı. 1704. Kırk kabat temir üydün içine,. Kırk kat demir evin içine, 1705. Anda salıp taştagan... Oraya beni kapattı... 1710. Cazı-kışı bolgondo, Yazı-kışı geçtiğinde, 1711. Üçünçu cılga kalganda,... Üçüncü yıla dayadığında,... 1715. Andan arı çıkkanmın, Oradan öteye çıkmıştım, 1716. İt içpestin Ala-Köl, İt içmezin Ala-Göl 1717. Suu tübünö tüşkönmün. Su dibine dalmıştım. 1718. Kırk kulaktuu mis kazan Kırk kulaklı bakır kazanı 1719. Alıp çıgıp bergenmin... Bulup çıkartıp vermiştim. 1733. Emi uşu cer astında cürgöndö, Şimdi bu yer altında gezdiğimde, 1734. Cıyırma bir ölgönmun Yirmi bir kez ölmüştüm 1735. Çalkuyruktun kırk bir canı bar, Çalkuyruk’un kırk bir canı var, 1736. Cıyırma birin maga üröp (bergen)

ele deyt... Yirmi birini bana harcamıştı der...

1737. Oo baştagı künüm bolso Tâ önceki günlerim olsaydı 1738. Dagı dooranım bolso Daha devranım olsaydı 1739. Kanteer elem Coloydu deyt Neler yapacaktım Coloy’a der. 1740. Oşondo astınkı erdin kırça tiştep

ayttı emi. O anda alt dudaklarını kese ısırıp söyledi.

1741. Men emi coloboymun Coloygo, Ben yaklaşmam Coloy’a, 1742. Baygeni alsañ emi menden al... Ödülü alacaksan şimdi benden al...

(ÇV.KA, 51) 1743. Andan kiyin er Koşoy: Ondan sonra er Koşoy: 1744. Emi amal ne boldu, Şimdi ne yapacağız, 1745. Emi arga ne boldu dep. Nasıl çare buluruz diye, 1746. Er Kökçögo bardı deyt: Er Kökçö’ye gitti der: 1747. Aylanayın er Kökçö, Kurbanın olayım er Kökçö, 1748. Kaapırdın hanı er Coloy, Kâfirin hanı er Coloy, 1749. Toodoy bolup toñkoyup, Dağ gibi kocaman olup, 1750. Cöö balban195ga tüştü ele. Pehlivan güreşine çıkmıştı. 1751. Musulmandın namısı Müslümanın namusu 1752. Koldon emi taydıbı? Elden şimdi gider mi? 1753. Kandaysıñ emi er Kökçö,— dep

turdu deyt... Nasılsın şimdi er Kökçö, diye durdu der... (ÇV.KA, 51-52)

1764. Oşondo turup er Koşoy, O zaman kalkıp er Koşoy, 1765. Baarına birdey aytıptır, Hepsine de aynı söylemiş,

195 Cöö balban: güreş.

Page 553: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

536

1766. Baarı birdey kaçıptır... Hepsi birlikte kaçmışlar... 1784. Andan kiyin er Koşoy, Ondan sonra er Koşoy, 1785. Ceti-Suunu cerdegen, : Ceti-Su’yu mesken eden, 1786. Cedigerdin er Bagış, .. Cediger’in er Bagış,.. 1788. Aga kelip ayttı deyt:.. Ona gelip anlattı der:.. (ÇV.KA, 52) 1793. Baarı birdey kaçkan soñ, Hepsi bir olup kaçtıktan sonra, 1794. Akbay, Mambet, Kökkoyon, Akbay, Mambet, Kökkoyon, 1795. Oo, çükö oynogon caş bala, Tâ, oyun oynayan genç çocuk, 1796. Oşogo emi bardı ele, Onlara şimdi gittiydi, 1797. Barıp ündü saldı deyt! Gidip seslendi der! 1798. — Akbay, Mambet, Kökkoyon, - Akbay, Mambet, Kökkoyon, 1799. Kaapırdın hanı er Coloy, Kâfirin hanı er Coloy, 1800. Balbanga çıgıp tuştü ele, Pehlivan güreşine çıkmıştı, 1801. Kalaysıñ Mambet, Kökkoyon

baatır dep Siz nasılsınız Mambet, Kökkoyon bahadırlar diye

1802. turdu deyt... Seslendi der... (ÇV.KA, 53) 1803. Oşondo turup Kökkoyon, O zaman kalkıp Kökkoyon, 1804. Talpınıp ayttı deyt: Cesaretle konuştu der: 1805. — Ölsöm ölüp kalayın, ake ay, - Ölürsem ölüp kalıyım, ağam hey, 1806. Ölbösöm namıs alayın, ake, Ölmezsem namusu kurtarayım, ağam

hey. 1807. Cıgılsam cıgılıp kalayın, Düşersem düşüvereyim, 1808. Cıgılbasam namıs alayın, ake ay. Düşmezsem namusu kurtarayım, ağam

hey. 1809. Kayda senin Coloyun, ake ay!.. Nerede senin Coloy’un, ağam hey!...

(ÇV.KA, 53) Oşondo Koşoy alptarga körsötpöy caşırıp ele balanı balbanga salmakka turgan ele.

O anda Koşoy pehlivanlara göstermeden gizlice götürüp çocuğu pehlivan güreşine sokacaktı.

1810. Oşondoy bolup turganda, Böyle devam ederken, 1811. Kara kır, kara koo közdüü, Kara kır, kara çukur gözlü, 1812. Er Manastın közü tüştu balaga. Er Manas farketti çocuğu. 1813. Oşondo Manas aytat:.. O zaman Manas şöyle der:... (ÇV.KA,

53) 1814. — Al da Koşoy bil da - Vallahi Koşoy billahi, 1815. Toodoy ele talabı, Dağ gibiydi talebi, 1816. Taştay ele cürögü. Taş gibiydi yüreği, 1817. Balanın kara küçü köp ele. Çocuğun güç-kuvveti pek idi, 1818. Emi eçtemege adisı cok ele. Ancak hiçbir şeye deneyimi yok idi. 1819. A balanı kara taş O çocuğu kara taş 1820. Kelip ele urbaybı, Koşoy, Gelip vurmaz mı, Koşoy, 1821. Emi böödö ölüm kılbaybı, Koşoy. Şimdi boş yere öldürmez mi, Koşoy. 1822. Oşondo namıs koldon taybaybı,

Koşoy... O zaman namus elden gitmez mi, Koşoy...

1823. Ölsöñ Koşoy özüñ öl. Öleceksen Koşoy kendin öl. 1824. Bu balanı koyo kör Koşoy deyt. Bu çocuğu aman rahat bırak Koşoy der.

Page 554: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

537

1825. Tukumuñdu körgönbuz Koşoy, Çoluk çocuğunu gördük, Koşoy, 1826. Senin kızıgıñdı bilgenbiz, Koşoy. Senin eğlenceni de bildik, Koşoy, 1827. Emdiki namıs seniki, Koşoy. Şimdiki namus senindir, Koşoy. 1828. Coloy menen özüñ karmaşıp tura

kör, Koşoy Coloy ile kendin güreş, Koşoy.

1829. Ölsöñ, ölüp kalarsıñ, Koşoy, Ölürsen de öleceksindir, Koşoy, 1830. Ölbösöñ namıs alarsıñ, Koşoy... Ölmezsen namusu kurtarırsın, Koşoy...

(ÇV.KA, 53) 1831. Oşondo Koşoy caş künküsüñ

armanda kılıp aytat: O zaman Koşoy gençlik hatıralarını ukde ederek söyler:

1832. — Atañın arman künü bu, - Kahrolsun dertli bu günü, 1833. Calañ ayak cer bassak Yalınayak yere basarsak 1834. Cer solkuldar cıyırma beş... Yer titreten yirmi beş... 1838. Ne otuz beşim bolsoçu, Ya otuz beşim olsaydı, 1839. Ne kırk da beşim bolsoçu, Ya da kırk beşim olsaydı, 1840. Emi gana elüü da beşim bolsoçu, Daha yeni bastığım elli beşim de

olsaydı, 1841. Altımış gana beşim bolsoçu, Altmış da beşim olsaydı, 1842. Ne cetimiş gana beşim bolsoçu, Veya yetmiş beşim olsaymış, 1843. Ne seksen gana beşim bolsoçu. Yahut seksen beşim olsaydı. 1844. Atanın gana arman künü bul. Kahrolası dertli gün bu. 1845. Tokson beştegi er Koşoy, Doksan beşteki er Koşoy, 1846. Emi çeçinip ele tüşmök boldu

deyt,... Şimdi soyunup kendisi güreşecek oldu der,... (ÇV.KA, 54)

1847. Oşondo Aydarkan balası er Kökçö O anda Aydarkan oğlu er Kökçö 1848. Kelip ele Koşoygo ayttı deyt: Gelip Koşoy’a şöyle der: 1849. - Senin butuñdagı şımdarıñ batır - Senin altındaki pantolonun batır, 1850. Buraluu maral terisi batır Boynuzlu meral derisidir batır, 1851. Okura baskan it eken batır, Hep haykıran it imiş batır, 1852. Kaapırdın hanı er Coloy Kâfirin hanı er Coloy 1853. Alañdan seni albaybı batır, Bacak arasından almaz mı batır, 1854. Bagelekke kolun salbaybı, batır, Paçana elini sokmaz mı 1855. Oşondo kak ayrılıp kalbaybı,

Koşoy, O zaman tam ikiye yırtılmaz mı, Koşoy,

1856. Oşondo abroyuñ açılıp ele kalbaybı, Koşoy.

O zaman avretin açılmaz mı196, Koşoy,

1857. Oşondo namısıñ koldon taybaybı, Koşoy...

O zaman namusun elden gitmez mi, Koşoy... (ÇV.KA, 54)

1858. Tigi ele too tekenin terisi,... Şu hele dağ tekesinin derisinden,… 1861. Altımış boz beenin sütünö, Altmış kır atın sütüne, 1862. Altı cıl malma saldı ele, Altı sene batırıp bekletmişti, 1863. Tektüü Kanıkey kapşıra tıştap saldı

ele. Soylu Kanıkey kavuşturup kaplamıştı.

1864. Emi Manastın butundagı keñ şımdı,

Şimdi Manas’ın altındaki geniş pantolonu,

1865. Koşoy, alıp ele kiyseñçi, deyt... Koşoy, sen alıp giysene, der... (ÇV.KA,

196 otoriten sarsılmaz mı anlamı da vardır.

Page 555: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

538

55) 1866. Andan kiyin Manas batırıñ, Ondan sonra Manas bahadır, 1867. Şımdı silkip ele taştadı deyt... Pantolonu silkeledi der... 1873. Koşoy silkip kiygen deyt. Koşoy silkeleyip giydi der. 1874. Kup caraşıp kalgan deyt. Tam da ona oturdu der. 1875. Baltırı sıybas bolgon soñ, Baldırı sığamayınca, 1876. Karış tilip algan deyt. Bir karış kesip giydi der. 1877. Kaymakka kuymak kuyganday, Kaymaka kuymak koymuş gibi197, 1878. Kalmakka nike kıyganday Kalmak’a nikah kıymış gibi 1879. Emi kup caraşıp ele kalgan deyt. Şimdi çok yakışıp da kalmış der. 1880. Taylak töödöy taltañdap, Yavru deve gibi paytak paytak, 1881. Emi basıp Koşoy bardı deyt. Şimdi Koşoy gitti der. 1882. Atan töödöy alçañdap, Koca deve gibi büyüklük taslayıp, 1883. Emi Coloy kobo ele kıldı deyt:.. Şimdi Coloy kabalık kıldı der:..

(ÇV.KA, 55) 1884. — Oo, senin at başınday cürögüñ

Koşoy, - Vay, senin at başı kadar yüreğine, Koşoy,

1885. Aybıkbay kantip keldiñ sen... Korkmadan nasıl geldin sen... 1892. Aybalının kara taşınday Aybalı’nın kara taşı gibi 1893. Seni alıp ele urbasam, Koşoy Seni kaldırıp yere vurmazsam, Koşoy 1894. Böödö bir ölüm kılbasam, Koşoy. Hemen öldürmezsem, Koşoy. 1895. Sanıñdan alıp ırgıtıp, Kalçandan tutup fırlatıp, 1896. Samarkan közdöy urbasam, Koşoy. Samarkan’a doğru atmazsam, Koşoy. 1897. Butuñdan alıp ırgıtıp, Ayağından tutup fırlatıp, 1898. Bukara közdöy urbasam, Koşoy, Buhara’ya doğru atmazsam, Koşoy. 1899. Seni böödö bir ölüm kılbasam, Seni hemen öldürmezsem, Koşoy, 1900. Menin Coloy atım kurusun, Koşoy,

- deyt... Benim Coloy adım kurusun198, Koşoy, der... (ÇV.KA, 55)

1901. Oşondo Coloygo Koşoy aytat: O zaman Coloy’a Koşoy der ki: 1902. -Atañdın körü it bürük kul ay - Kahrolası sünnetsiz köpek hey, 1903. San küçünö sen salsañ, Beden gücüne sen güvenirsen, 1904. Men kudayga salayın,— deyt... Ben de Allah’a güvenirim, der...

(ÇV.KA, 55) 1905. Uşul cerde ekööbu İşte burada ikisi, 1906. Buuradayın bulkuştu Buğra gibi gibi çekiştiler, 1907. Bulçuñ etin culkuştu, Kas etlerini yoldular, 1908. Bagelegin türüşüp. Paçalarını kaldırıp, 1909. Emi tay bukaday sürüştü,.. Şimdi boğa gibi itiştiler,... 1916. Alışkan ceri ayrı kezeñ boldu deyt. Güreştikleri yer ayrı bir çukur oldu der, 1917. Sürüşkön ceri süyrü kezeñ boldu

deyt. İtiştikleri yer eğri bir çukur oldu der.

1918. Aykayının şarpuunan, Gürültülü seslerinden 1919. “Kak” etken karga kalbadı, “Gark” eden karga kalmadı,

197 Tencere kapağını bulmuş gibi. 198 Bana da Coloy demesinler.

Page 556: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

539

1920. “Tok” etken torgoy kalbadı. “Cik” eden çalı kuşu kalmadı. 1921. Künü-tünü kırk beş kündöy boldu

deyt. Gece gündüz kırk beş gün kadar oldu der.

1922. Oşondo Manas cetip keldi deyt: O zaman Manas yetişip geldi der: 1923. Cana cetip kelip ayttı deyt:.. Hemen gelip söyledi der:... (ÇV.KA,

56) 1924. — Akılıñdan tandıñbı, Koşoy, - Aklını mı kaçırdın, Koşoy, 1925. Aruuñdu çaldırdıñbı, Koşoy? Namusunu mu aldırdın, Koşoy? 1926. Ermek kılıp cürdüñbü, Koşoy Yoksa eğleniyor musun, Koşoy, 1927. Tak-tamaşa kıldıñbı, Koşoy?... Oyun mu kıldın, Koşoy?... (ÇV.KA,

56) 1928. Oşondo Koşoy aytıptır: O zaman Koşoy söylemiş: 1929. — Arı ele Manas, arı bar, - dep - Uzaklaş, Manas, git oraya, diye 1930. Kolun ele şilteptir: Elini sallamış: 1931. — Bu kaapırdın kara küçü köp

eken, Manas, - Bu kâfirin güc kuvveti çokmuş, Manas,

1932. Mına bu sorgok kaapırdın İşte bu obur kâfirin 1933. Emi eç mıkısı cok eken, Manas, Şimdi hiç zayıf noktası yokmuş, Manas, 1934. Mıkısın taanıp alganmın Manas Zayıf noktasını öğrendim, Manas 1935. Bir kündö cegen aşı, Bir günde yediği aşı, 1936. Toguz buka eti eken,... Dokuz boğanın etiymiş,... 1939. Bir kündögü içkeni Bir günlük içtiği 1940. Tokson saba kımız eken... Doksan tulum kımızmış... 1941. Alda neçe kün boldu, Manas, Oldukça fazla gün geçti, Manas, 1942. Daam sızdırbay koygonmun,

Manas, Yemek yedirmiyorum, Manas,

1943. Ermek kılıp cürgönmün, Manas. Eğleniyorum ben onunla, Manas. 1944. Erteñ talamandın tal tüştö Yarın tam öğle vaktinde 1945. Tamaşamdı körüp al. Temaşamı sen bir gör. 1946. Uşu gana sorgok bürüktü, İşbu obur sünnetsizi, 1947. Oşondo oñko-çoñko kılayın... O zaman tepe taklak atayım... (ÇV.KA,

56) 1954. Oşondo sürüp kuugan deyt. O zaman sürüp kovdu der, 1955. El agası er Koşoy, Halk ağası er Koşoy, 1956. Karmagan ele cerinen Tuttuğu her yerinden 1957. “Çıp-çıp” sarı suu çıktı deyt. “Çıp-çıp” sarı su çıktı der. 1958. Kaapırdın ele karmagan cerinen, Kâfirin tuttuğu yerinden 1959. Kara koçkul kan çıktı deyt. Simsiyah bir kan aktı der. 1960. Kaapırdın hanı Coloyuñ Kâfirin hanı er Coloy 1961. Catıp ele Koşoydu Yatıp alıp Koşoy’u 1962. Irgıtıp iyeyin dedi ele, Fırlatıp atmak isterken, 1963. Oşondo Coloyuñ çalkasınan tüştü

deyt. O anda Coloy sırtüstü düştü der.

1964. Cıgılıp ele kaldı deyt. Yere yapışıp kaldı der. 1965. Emi Koşoy köödönüno mindi deyt, Şimdi Koşoy göğsüne bindi der, 1966. Üstünö toktolboston, Üzerinde durmadan

Page 557: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

540

1967. Çark curüp ketti deyt... Basıp atlayıp gitti der... (ÇV.KA, 57) 1968. Andan kiyin: “karıganda han

bababız Ondan sonra: “Yaşlandığında han babamız

1969. Namıs alıp berdi,— dep, Namusumuzu kurtardı diye, 1970. Düyüm alptın baarısı Sırf devlerin hepisi 1971. Emi atka cügürö tüştü deyt. Şimdi atından fırlayıp indi der. 1972. «Karıganda karı agabız “Yaşlandığında ihtiyar ağamız 1973. Namıs alıp berdi»,— dep, Namusu kurtardı” diye, 1974. Kalı kilem saldı deyt, Halı kilim döşedi der. 1975. Emi oşerde tak kötörüp aldı deyt. Şimdi orada tam kaldırıp aldı der. 1976. Emi oşondo kalmaktar namıs kıldı

deyt:.. Şimdi o zaman Kalmakların gururuna dokundu der:... (ÇV.KA, 57)

1977. “Cıksa cıguu bar ele, “Güreşte yıkmak vardır, 1978. Cıgalsa cıgıluu bar ele. Yıkılmak da vardır. 1979. Hanıbızdın başınan Hanımızın başından 1980. Attayt degen nemene»,— dep, Atlamak demek de nedir ki” diye, 1981. «Cabu» degen kalmaktar “Cabu”layan Kalmaklar 1982. Cabılıp atka mindi deyt. Bütün hepsi ata bindiler. 1983. «Möñdü» degen kalmaktar “Möndü”leyen Kalmaklar 1984. Bülünüp atka mindi deyt. Galeyana kapılıp ata bindi der. 1985. Din musulman baarısı Dini İslam olanın hepsini 1986. Samarkandın kök taşın közdöp Samarkan’ın mavi taşına doğru 1987. sürdu deyt... Sürdüler der... (ÇV.KA, 57) 1988. Oşondo Manas karay salıp ele. O zaman Manas bakıp hemen, 1989. Uy tügündöy köp kaapır, Karınca yuvası gibi kaynaşan çok kâfir, 1990. Kaptap cetip kalıptır. Bastırıp girip gelmişler. 1991. Er Manastay baatırdın Er Manas gibi kahraman 1992. Açuu caman keldi deyt. Öfkelenip kudurdu der. 1993. Akbulçuñday külükkö, Akbulçuñ gibi yürük ata, 1994. Üzöñgü teppesten «çark» mindi

deyt. Üzengiyi tepmeden “hop” bindi der.

1995. «Cabu» degen kalmaktı, “Cabu”layan Kalmak’ı, 1996. Cabıltıp cürüp saldı deyt. Hepsini birden sürdü der. 1997. «Möndü» degen kalmaktı “Möndü”leyen Kalmak’ı 1998. Bülüntüp cürüp saldı deyt... Çil yavrusu gibi dağıttı der... (ÇV.KA,

57-58) 1999. Oşondon kiyin boluk tuugan

Bokmurun Ondan sonra hırçın kardeş Bokmurun

2000. Tuurasınan keldi deyt. Yan tarafından geldi der. 2001. Ötünüç kılıp ayttı deyt: Rica ederek söyledi der: 2002. - Aş bergen kişi kılmışker, Manas

töröm, - Aş veren kişi suçludur, Manas beyim,

2003. Aş bergen kişi künöökör, töröm. Aş veren kişi günahkâr, beyim. 2004. Atamdın aşın bergiçe, töröm, Babamın aşını verene kadar, beyim, 2005. Elge buzuk salbaçı, töröm, Halkın başına iş açma, beyim, 2006. Curtka buzuk kılbaçı, töröm. Yurda belâ dert açma, beyim.

Page 558: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

541

2007. Tuurasınan koştop alıp cürdü deyt.

Sağından solundan yaklaşıp,

2008. Candap alıp ketti deyt... Beraberinde götürdü der... (ÇV.KA, 58) 2026. Emi er sayıştırmak bolgon Şimdi mızrak atma yarışı olur, 2027. Kaapırdın hanı Camgırçı Kâfirin hanı Camgırçı 2028. Emi atka mingen deyt... Şimdi ata bindi der... 2035. Cer ortosu Boz-Döbö Yer ortası Boz-Döbö 2036. Bolcol kılgan ceri oşol. Seçtikleri yer odur. 2037. Artıman çıksa musulman Peşimden gelirse Müslüman 2038. Sayıp özüm alarmın. Kendim (mızrakla) saplarım. 2039. Musulmandan çıkpasa, Müslümandan çıkmazsa, 2040. Köp aylantpastan tokson corgo

aydap ele alarmın,— deyt. Fazla oyalanmadan doksan yorga alırım, der

2041. Oşondo turup el agası er Koşoy, O zaman halk ağası er Koşoy, 2042. Er Manaska ayttı deyt:.. Er Manas’a söylermiş:... (ÇV.KA, 58) 2043. — Emi Manas kandaysıñ - Şimdi Manas nasılsın 2044. Kaapırdın hanı Camgırçı, Kâfirin hanı Camgırçı, 2045. Emi cürüp ketti go. Şimdi bastırıp gitti ya. 2046. — Attan emi er Koşoy, - Ata bin şimdi er Koşoy, 2047. Astımda mingen atım cok ele... Altımda bindiğim atım yoktu... (ÇV.KA,

59) 2048. Sooronduktun kögala, Sooronduk’un mavi beneklisi, 2049. Almambettin uy kuymulçak Sarala, Almambet’in inek kıçlı Sarala’sı, 2050. Emi tüşürüp alıp mingen deyt... Şimdi indirip bindi der... 2055. Kökçö handın astınan Kökçö hanın altından 2056. Kögaladay berendi Kögala gibi savaş atını 2057. Emi tüşürüp mingen deyt... Şimdi indirip bindi der... 2088. Camgırçının artınan Camgırçı’nın peşinden 2089. Cürüp ele bergen deyt. Bastırıp o da gitti der. 2090. Cer ortosu Boz-Töbo Yer ortası Boz-Töbö, 2091. Cetip ele bargan deyt... Hemen peşinden vardı der... (ÇV.KA,

60) 2092. Kaapırdın hanı Camgırçı Kâfirin hanı Camgırçı 2093. Isıgına batpadı, Sıcağından bunaldı, 2094. Suuguna batpadı. Soğuğundan bunaldı. 2095. Emi Manastayın baatırdan Şimdi Manas gibi batırdan 2096. Kayta kelip kaçkan deyt. Geridönüp kaçtı der. 2097. Kaapırdın hanı Camgırçı Kâfirlerin hanı Camgırçı 2098. Emi atının başın Şimdi atının başını 2099. kayra ele tarttı deyt... Geri çevirip çekti der... (ÇV.KA, 60) 2100. Andan kiyin Manastın Ondan sonra Manas’ın 2101. Oozunan tütun burkurap, Ağzından ateş püskürtüp, 2102. Közünön calın şırkırap, Gözünden alev akıtıp, 2103. Karagay ayza öñörüp, Çamdan mızrak eline alıp, 2104. Emi cakın kelgende Yeni yaklaştığında

Page 559: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

542

2105. Kögaladay berendin Kögala gibi kuvvetli atın 2106. Katıra salbas kara san Kamçı vurulmaz kara kalçasına 2107. Emi katıra kamçı saldı deyt... Şimdi sert bir kamçı vurdu der...

(ÇV.KA, 60) 2115. Oşondo turup kaapırdın O anda durup kâfire 2116. Kaçırıp sala bergen deyt. Karşı atakla saldırdı der. 2117. Dagı aylanıp kelip kaapırdı Yine dönüp gelip kâfiri 2118. Cürök başınan koygon deyt. Kalp hizasına vurdu der. 2119. Emi oşondo toodoy bolgon

Camgırçı, Şimdi o anda dağ gibi koca Camgırçı,

2120. Toñkoyup catıp kalgan deyt. İki büklüm yere serildi der. 2121. Oşondon soñ er Manas Ondan sonra er Manas 2122. Kaapırdın atın karmaym dep Kâfirin atını tutarım diye 2123. Ermek kılıp cürgön deyt... Gönül eğlendiriyordu der... (ÇV.KA,

60) 2124. Oşonu körüp «caba» degen

kalmaktar, Onu görüp “caba”layan Kalmaklar,

2125. Cabılıp atka mingen deyt. Hepsi birden ata bindiler der. 2126. Möñdü degen kalmaktar, “Möñdü”leyen Kalmaklar, 2127. Bülünüp atka mingen deyt. Galeyana kapılıp ata bindiler. 2128. Keçegisi ep ele, Dünküsü er idi, 2129. Bügünküsü nemene? Bugünküsü de nedir? 2130. Sayış-mayış bar ele, Mızrak yarışı vardır, 2131. “At alat” degen nemene?... “Atını almak” da nedir?... (ÇV.KA, 61) 2132. Musulmandın baarısı, Müslümanların hepsi, 2133. Samarkandın Kök taşın Semerkand’ın Mavi taşına 2134. Karap ele sızıptır. Doğru kaçmaya başlamışlar. 2135. Emi Manas mınday karay saldı, Şimdi Manas şöyle bir baktı, 2136. Emi uy tügüpdön köp kaapır. Şimdi karınca yuvası gibi kaynaşan

kâfir, 2137. Kaptap ele kalıptır. Kuşatmaya başlamış. 2138. Çıkkıs cerden turgan kaapırdı, Çıkmaz yerde duran kâfiri, 2139. Emi bulünüp sala bergen deyt, Şimdi galeyana kapıldı der, 2140. Ilaaçın tiygen taanday, Şahin saldıran çil yavrusu gibi 2141. Kaapırdı arkıratıp aydadı. Kâfiri paramparça dağıttı. 2142. Andan kiyin Bokmurun, Ondan sonra Bokmurun, 2143. Tuurasınan kirdi deyt:.. Yan tarafından yaklaştı der... (ÇV.KA, ,

61) 2144. - Aş bergen kişi kılmışker,- dedi. - Aş veren kişi suçludur, dedi, 2145. Baatır Manas badışam, töröm, Kahraman Manas padişahım, beyim, 2146. Atamdın aşı otkönçö Babamın aşı bitene kadar, 2147. El-curttu buzbay tura kör deyt... Milleti dağıtmadan bir dur der...

(ÇV.KA, 61) 2220. Cana erteñ künü boldu deyt. Yine ertesi gün oldu der, 2221. Tokson toru aygırdın Doksan doru aygırın

Page 560: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

543

2222. Üyrün emi musulman menen kaapırdın

Sürüsünü şimdi Müslüman ile kâfirin

2223. Ortosuna saldı deyt. Ortasına sürdü der. 2224. Kan cıkkanı alsın deyt. Hanı yıkan alsın der, 2225. Musulmandan biröö Müslümandan birisi 2226. Kaapırdan biröö çıksın deyt... Kâfirden de biri çıksın der... (ÇV.KA,

63) 2227. Kıtaylardın kır murunduu

Koñurbay, Kıtayların karga burunlu Koñurbay,

2228. Koñurbay atı Ünürbay Koñurbay esas adı Üñürbay 2229. Emi maldı körüp ele kızıdı, Şimdi hayvanı görüp sevindi, 2230. Bütkön ele boyu ısıdı deyt. Tüm vücudu ısındı der. 2231. Attan emi ırgıp tüştü deyt. Attan hemen zıplayarak indi der. 2232. Çıksa cıgıp alarmın. Çıkarsa yıkıp alırım, 2233. Çıkpasa kep debesten Çıkmazsa sözü uzatmayıp 2234. Tuurasınan alamın deyt... Yandan hepsini alırım der... (ÇV.KA,

63) 2235. Oşondo el agası er Koşoy, O zaman halk ağası er Koşoy, 2236. Manaska kelip ayttı deyt; Manas’a gelip anlattı der; 2237. — Baatır Manas badışam, - Kahraman Manas padişahım, 2238. Emi kimdi salabız deyt. Şimdi kimi çıkartırız der. 2239. Manas aytat: Manas söyler: 2240. El agası er Koşoy, Halk ağası er Koşoy, 2241. Emi ele bürük kıtayga, Daha şimdiden sünnetsiz Kıtaya 2242. Emi kiçine ala kanat, bala kuş, Henüz ala kanat, yavru kuş, 2243. Emi Kılıçtan kutura tuugan er

Agış, Şimdi Kılıç’tan doğan er Agış

2244. Şonu andan izdep tap deyt, Onu oradan bulup getir der, 2245. Mından izdep tap,—deyt... Buradan arayıp bul der... (ÇV.KA, 63) 2246. Kızdın öñün körgöndö, Kız yüzünü görünce, 2247. Kıya ötpögön er Agış. Boş geçmeyen er Agış, 2248. Toylor izdep ketken deyt. Düğün arayıp getmiş der, 2249. Koş at menen kolgo alıp Çift at ile eline alıp, 2250. Koşoy izdep cürdü deyt. Koşoy arayıp gitti der. 2251. Toyluu cerge keldi deyt. Düğünlü yere geldi der. 2252. Akkandın kızı Altınay, Akkan’ın kızı Altınay, 2253. Suluu kızı bar eken Güzel bir kızı varmış, 2254. Dagı oşonun şatır-şatman

oyundarı bar eken... Yine onun güzel eğlencesi varmış... (ÇV.KA, 63)

2255. Emi kızga kirip keldi deyt Şimdi kıza girip geldi der, 2256. Üygön talday üyülgön, Yığılmış dal gibi kümelenen, 2257. Tük öñköy suluu cıyılgan... Hep güzel kızlar toplanmış... 2260. Tuu kuyruktay bulgaktap, Kuyruk gibi sallanıp, 2261. Aykandın kızı Altınay, Ayhan’ın kızı Altınay, 2262. Emi çıga kalgan deyt,... Şimdi çıkıverdi der,... 2265. Oşondo Agış Koşoydun O anda Agış Koşoy’un

Page 561: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

544

2266. Artınan ere çıkkan deyt... Peşinden ere çıktı der... (ÇV.KA, 64) 2267. Koşoydu ataña naalat it, çirkin dep Koşoy’a babana lânet olsun köpek diye 2268. Bilekten karmap aldı deyt. Bilekten tutup aldı der. 2269. Senin ali künüñ bar, Senin daha günün var, 2270. Alışarga küçüñ bar, ake-ay, deyt. Kapışmak için gücün var ağam der. 2271. Ay, aketay er Koşoy Hey, ağam, er Koşoy 2272. Oşo kıtaylardın kır murunduu İşte o Kıtayların karga burunlu 2273. Koñurbay, bürük, Koñurbay sünnetsiz için 2274. Kolumdu bulgaar itminbi, ake-ay,

deyt... Elimi pisletecek köpek miyim, ağam, der... (ÇV.KA, 64)

2275. Oşondo er Agıştı alıp cürgön deyt. O zaman er Agış’ı alıp döndü der, 2276. Alptardın ornogon Devlerin yerleştiği 2277. Cerine alıp keldi deyt. Yere getirdi der. 2278. Oşondo kıtaylardın kır murunduu O anda Kıtayların karga burunlu 2279. Koñurbay, bürük kaydasın!—dep, Koñurbay sünnetsiz neredesin! diye, 2280. Agış bir ele salgan deyt. Agış gelip bir vurdu der. 2281. Mında oturamın, er Agış kul ay,—

dep. Burada oturuyorum,er Agış kul, diye

2282. Kart buuraday çabınıp, Yaşlı deve gibi atılıp, 2283. Emi Koñurbay kobo kaldı deyt... Şimdi Koñurbay karşı çıktı der...

(ÇV.KA, 64) 2284. Oşo cerde ekööbü İşte orada ikisi 2285. Buuradayım bulkuştu, Deve gibi çekiştiler, 2286. Bulçuñ etin culkuştu. Kas etlerini yoldular. 2287. Bagelekti türüşüp. Paçalarını sıvayıp, 2288. Tay bukaday süzüştü... Tay boğa gibi çekiştiler... 2297. Eköönün şarpuunan, İkisinin gürültüsünden 2298. Kak etken karga kalbadı. “Gark” diyen karga kalmadı, 2299. Tok etken torgoy kalbadı. “Çik” diyen çalı kuşu kalmadı. 2300. Künü-tünü otuz beş kün alıştı deyt. Gece gündüz otuz beş gün kapıştılar der. 2301. Agıştayıñ baatırıñ, Agış gibi bahadırın, 2302. Üyrüp ele salmaktap, Sıkıca tutup kaldırıp, 2303. Kıtaylardın kır murunduu, Kıtayların karga burunlu 2304. Koñurbayday kaapırdı Koñurbay gibi kâfirini 2305. Töbösünön cança ele Tepesi ile yere doğru 2306. cerge tüşürdü deyt... Fırlatıp attı der... (ÇV.KA, 65) 2309. Andan kiyin erteñine boldu deyt. Ondan sonra ertesi gün oldu der, 2310. Kaapır menen musulman, Kâfir ile Müslüman, 2311. Bir öñküy bolup turdu deyt. Ayrı ayrı dizildi der. 2312. Andan süröösün Manas ayttı deyt: Orada at yarışından Manas haber verdi

der: 2313. — Alda neçe alda kün, - Birkaç gece birkaç gün, 2314. Alabaş corgo çubar at Alabaş küheylan koşu atı 2315. Bayge sayarga kamdadı. Ödüle vermeye hazırladı. 2316. Baygesinin emi kem-kemtigi bar

eken. Ödülünün şimdi eksikleri varmış.

Page 562: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

545

2317. — Ay, el agası er Koşoy batır, - Hey, halk ağası er Koşoy batır, 2318. Kem-kemtigi tolturgun. Eksikleri doldurun. 2319. Ay, emi at coluna baramın, batır... Hey, şimdi at yoluna giderim, batır...

(ÇV.KA, 65) 2320. At coluna üç künçülük At yoluna üç günlük, astına bardı deyt. Önüne gitti der. 2321. Alabayrak kuu nayza, Alabayrak boz mızrak, 2322. Cooduragan kırk çoro. Parıldayan kırk yiğit, 2323. Asman menen talaşkan, Gökyüzüyle tartışan, 2324. Tüptüü çınar terekke, Köklü çınar ağacına, 2325. Barıp ele kondu deyt... Gidip oraya kondu der... 2328. Akolpoktoy sebil ton Akolpok gibi zırhlı kürk, 2329. Aykarasınan camınıp uktap Ters çevirip örtünerek uyuyup kalgan deyt. Kaldı der. 2330. Künu-tünü toguz kün, Gece gündüz dokuz gün, 2331. Birdey uktap cattı deyt. Kalkmadan uyuyup yattı der. 2332. Cer ayrılıp, suu çıgıp, Toprak açılıp, su çıkıp, 2333. Kun kürkürop, kök çıgıp. Gök gürleyip, ot çıkıp, 2334. Emi attan kabar ugulat... Şimdi atlardan haber duyulur... (ÇV.KA,

65) 2348. Cer tıñşaarı, cer astınan tınşap

aytat: Yeri dinleyeni, yer altını dinleyerek söyler:

2349. — Baatır Manas badışam, - Kahraman Manas padişahım, 2350. Kaysı ekeni bilbey turam, Hangisi olduğunu anlayamadım, 2351. Altay, Altay, Altay dep, Altay, Altay, Altay diye, 2352. Altaylagan uraan bar. Altaylayan slogan atıyorlar. 2353. Kañgay, kañgay, kañgay dep, Kangay, Kangay, Kangay diye, 2354. Kañgaydagan dagı bar. Kañgaylayan da bir ses var, 2355. Koşoy, Koşoy, Koşoy dep, Koşoy, Koşoy, Koşoy diye, 2356. Koşoylogon uraan bar... Koşoylayan slogan var... 2359. Töştük, Töştük, Töştük dep, Töştük, Töştük, Töştük diye 2360. Töştüktögön uraan bar... Töştükleyen slogan var... 2369. Kaysı ekeni bilinbeyt, töröm, Hangisi olduğu bilinmez, beyim, 2370. Manastagan uraan bar, deyt... Manaslayan slogan var, der... (ÇV.KA,

66) 2371. Aytar aytpagança bolbodu, Aradan zaman geçmeden, 2372. Attar cılt ete kaldı. Atlar gözükmeye başladı. 2373. Kaapırdın hanı Coloydun Kâfirin hanı Coloy’un 2374. Açbuudan kelet alkınıp. Açbuudan’ı geliyor atılıp, 2375. Anın artınan er Ürbünün kıydı Onun arkasından er Ürbü’nün karası kelet, Salt karası geliyor. 2376. Anın artkı cagınan Onun arka tarafından 2377. Camgırçının altın baştuu

Aksargılı kelet Camgırçı’nın altın kafalı Aksargıl’ı geliyor,

2378. Andan kiyin er Töştüktün Sonra er Töştük’ün 2379. Çalkuyrugu kelet... Çalkuyruk’u gelyor... (ÇV.KA, 66-67)

Page 563: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

546

2403. Oşondo er Manastay baatırıñ O zaman er Manas gibi kahramanın 2404. Eki cagın karanıp İki yanına bakınıp, 2405. Caltañdap turdu deyt... Yaltaklayıp bakıp durdu der... 2411. Almambet emi cañıdan çoro Almambet daha yeni yiğit bolom dep, Olurum diye, 2412. Cagına albay turgan malay deyt. Kendini beğendirmek isteyen bir

hizmetçiydi der. 2413. Kayıptan tuugan Akkula, Gaybdan doğan Akkula, 2414. Emi süröp keldi deyt. Şimdi bağırarak destek olup geldiler. 2415. Oşondo Manastayın baatırıñ O anda Manas gibi kahramanın 2416. Akbulçuñdu tuylatıp, Akbulçuñ’u horozlandırıp, 2417. Açuu kelip turgan deyt. Öfkelenip durdu der. 2418. Akkula saga kılbasam, Akkula sana yapmaz mıyım, 2419. Akkula seni cebesem dep turgap

eken,.. Akkula seni yemez miyim diyormuş,.. (ÇV.KA, 67)

2420. Oşondo Almambettey baatırıñ . . O zaman Almambet gibi kahramanın 2421. Akkulañı cetelep, Akkula’yı yedeğe alıp, 2422. On eki kulaç çılbırdı, On iki kulaç yuları, 2423. Altı cerden üzüptür. Altı yerinden koparmış. 2424. Oşondo körüp Manastayın baatırıñ O anda görüp Manas gibi kahramanın 2425. Akkulanı közdöp cürüp berdi deyt. Akkula’ya doğru yürüdü der. 2426. Şondo Almambet Akkulanı

cetektep, O zaman Almambet Akkula’yı yedeğe alıp,

2427. Manaska ayta-ayta keldi deyt:.. Manas’a anlata anlata geldi der... (ÇV.KA, 68)

2429. — Töröm, töröm degenge - Beyim, beyim deyince, 2430. Mınça ne sen dürküydüñ? Neden bu kadar sinirlendin? 2431. Manas, Manas degenge, . Manas, Manas deyince, 2432. Mınça ne sen barbaydıñ? Niye bu kadar böbürlendin? 2435. Attı özümö baylatpay, Atı bana bağlatmayıp, 2436. Emi keçee özümö caylatpay, Şimdi dün bana hallettirmeyip, 2437. Töröm, emi senin bul nemene

kılganıñ Beyim, senin bu yaptığın da nedir?

2438. Keçee Çalkuyruk menen koşo terdetpey, deyt...

Dün Çalkuyruk ile birlikte terletmeyip, der... (ÇV.KA, 68)

2439. Şondo Manastayıñ batırıñ O anda Manas gibi akhramanın 2440. Emi akırgandan bakırdı, Şimdi bas bas bağırıp çağırdı, 2441. Cakıp, Cakıp, Cakıp dep, Cakıp, Cakıp, Cakıp diye, 2442. Cakıptan uraan çakırdı. Cakıplayıp slogan attı. 2443. Kayıptan tuugan Akkula, Gaybdan doğan Akkula, 2444. Katıra salbas kara sañ, Hiç sert vurulmayan kara kalçasına 2445. Emi katıra kamçı saldı deyt... Şimdi sert bir kamçı vurdu der... 2446. Emi altı ayçılık col basıp, Şimdi altı ay boyu yürüyüp, 2447. Al tabına keliptir... O tavına gelmiş... 2448. Kök buluttun astı menen Mavi bulutun altıyla 2449. Muunduu çöptün üstu menen Boğumlu otların üstüyle 2450. Emi arkırap kelip uçkan deyt. Şimdi kanat gerip uçtu der.

Page 564: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

547

2458. Oşol öñgö attardan Onun gibi atlardan 2459. Künçülük çıgıp ozup ketken deyt... Bir günlük öne çıktı der... (ÇV.KA, 68) 2476. Akkula bul baygeni alar dep. Akkula bu ödülü alacaktır diye, 2477. Astıñkı künü baraar dep, Önümüzdeki gün varır diye, 2478. Köñülün kuşbak kılıptır199. Gönlünü hoşbaht eylemiş. 2479. Emi atının ayañı menen cürüptür. Şimdi atının izinden gitmiş. 2480. Artılmandın Ak-Kıya Artılman’ın Ak-Kıya, 2481. At aşa albay turuptur... At aşamayıp duruyormuş... (ÇV.KA,

70) 2514. Manastayıñ Baatırıñ Manas gibi kahramanın 2515. Kılçayıp karay köz salsa Dikkatlice göz gezdirse, 2516. Akkuladay berendi Akkula gibi güçlü atı, 2517. Kuuş kañtarıp, keñ tuşap, Kısa ipe asıp, ayaklarını geniş bağlayıp, 2518. Altın çatır ürtükkö Altın keçe çadıra 2519. Asa baylap salıptır. Asarak bağlamışlar. 2520. Manas Baatır bargan deyt. Kahraman Manas gitti der, 2521. Eki cakka karasa İki yanına bakarsa 2522. Akkulada bayge cok. Akkula’da ödül yok, 2523. Ala bayrak kuu nayza Ala bayrak kır mızrak 2524. Cooduragan kırk çorom... Parıldayan kırk yiğidim,... 2550. Akkula bul baygeden kaldıbı,

çorom,... Akkula bu ödülü alamadı mı, yiğidim,...

2551. Bu baygeden kaldıbı Bu ödülsüz kaldı mı 2552. Bu baygeden aldıbı, çorom? Bu ödülü aldı mı, yiğidim? 2553. Bu baygeden bu kalsa, Bu ödülden bu kalsa, 2554. Kabak cerge alıp kel, Kuytu yere getirin, 2555. Kültölüu başın keseli, Kafasını keselim, 2556. Ken soorusun oyolu. Geniş sağrısını oyalım. 2557. Etin ülbürötüp bışırıp, Etini yumuşacık pişirip, 2558. Etine mıktap toyolu. Etine iyice doyalım. 2559. Söögün itke kuşka cıttatpay,... Kemiklerini ite kuşa koklatmayıp, 2563. Emi Maseyildin beline Şimdi Maseyil’in sırtına 2564. Sarlap ele koyolu. Adına yakışır törenle gömelim. 2565. Emi öydö-ıldıy ötköndö Şimdi aşağı yukarı geçtiğimizde 2566. Köñülgö tutup kalaylı, çorom

deyt... Aklımızda bulunsun, yiğidim, der... (ÇV.KA, 70-71)

2571. Emi oşondo Acıbay aytat! Şimdi o anda Acıbay söyler: 2572. - Baatır Manas badışam, - Kahraman Manas padişahım, 2573. Senin atıñ Akkula Senin atın Akkula 2574. Ozup bayge albadı, Önde gelip ödül alamadı, 2575. Ozboy kuru kalbadı. Öne çıkamayıp da kalmadı, 2576. Senin atıñ Akkula Senin atın Akkula 2577. Baştagı künü keldi ele, töröm Önceki gün gelmişti, beyim, 2578. Öñgö attardın baarısı Diğer atların hepsi

199 Köñülün kuşbak kıl-: gönlünü hoşbaht eyle-; gönlünü sevindir; neşelenmek.

Page 565: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

548

2579. Kiyinki künü keldi ele, töröm. Sonraki gün gelmişti, beyim. 2580. Kaapırdın hanı er Coloy, töröm, Kâfirin hanı er Coloy, beyim, 2581. Baygeni tartıp ele aldı, töröm. Ödülü elimizden aldı, beyim. 2582. Baarıbızdı soyuldap urup saldı ele,

töröm... Hepimizi sopayla dövdü, beyim... (ÇV.KA, 71)

2583. Oşondo er Manastay baatırdın O anda Manas gibi kahramanın 2584. Tal çıbıktay boyloru Çınar ağacı gibi boyları 2585. Alaçıktay ürpüydü. Alaçık gibi yükseldi. 2586. Kara közün kan çaldı. Kara gözlerine kan doldu. 2587. Akbulçunday berenden Akbulçuñ gibi kuvvetli attan 2588. Emi çurkap tüştu deyt... Şimdi fırlayıp indi der... 2596. Ay çıkkanday aybalta. Doğan ay gibi aybalta 2597. Emi bilekke orop aldı deyt. Şimdi bileğine sardı der. 2598. Akkulaga caydak çurkap mindi

deyt... Akkula’ya eyersiz bindi der...

2602. Oşondo uy tügündöy kaapırdı O zaman karınca yuvası gibi kaynaşan kâfiri

2603. Kaçıra salıp bargan deyt. Kaçırarak saldırıp vardı der. 2604. Kaapırdın hanı Coloydu, Kâfirlerin hanı Coloy’u, 2605. Altı san kalmak bolup bir, Altı grup Kalmak bir olup, 2606. Altı kurçap alıptır. Altı kez kuşatıp almışlar. 2607. Ceti san kalmak boluptur, Yedi grup Kalmak bir olup, 2608. Ceti kurçap alıptır. Yedi kez kuşatıp almışlar. 2609. Oşonço kaapır içinen... Bu kadar kâfirin içinden... 2613. Kaapırdın hanı Coloyuñ Kâfirlerin hanı olan Coloy karap turuptur. Bakıp durmuş. 2614. Eşik endüü aybalta Eni kapı kadar olan aybalta 2615. Eşip ele ketti deyt. Yandan çizip geçti der. 2616. Kaapırıñ eki carıla berdi deyt... Kâfirin ikiye ayrılıverdi der... 2617. Oşondo er Manas O zaman er Manas 2618. Kaapırdın hanı Coloydun Kâfirin hanı Coloy’un 2619. Caagın eşiktey cara çaap ele ketti

deyt. Çenesini kapı gibi ikiye ayırıp çarptı der.

2620. Başın ele arkayta emi çaptı deyt. Kafasını patlattı der. 2621. Şondo boluk tuugan Bokmurun O zaman hırçın kardeş Bokmurun 2622. Tuurasınan er Manaska keldi

deyt:.. Er Manas’a yandan yaklaştı der:... (ÇV.KA, 72)

2623. — Baatır Manas badışam, Kahraman Manas padişahım, 2624. Aş bergen kişi kılmişker, töröm, Aş veren kişi suçludur, beyim, 2625. Aş bergen kişi künökor, töröm. Aş veren kişi günahkâr, beyim, 2626. Akem aşı ötkönçö, Babamın aşı bitene kadar, 2627. Curtka buzuk salbay tur, töröm,

deyt. Halka bozgunculuk yapma, beyim, der.

2628. Sorgok ele Coloydon baygeñdi Obur Coloy’dan ödülünü 2629. Özüm ele alıp bereyin deyt. Kendim getirip vereyim, der. 2630. Oşondo Manastay batırdı O zaman Manas gibi kahramanı 2631. Şöntüp koştop alıp ele ketti deyt. Böylece beraberinde götürdü der.

Page 566: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

549

2632. Manastın açuusu basıldı deyt... Manas’ın sinirleri yatıştı der... (ÇV.KA, 72)

2644. Oşondo Coloy sınduu kapırıñ O zaman Coloy gibi kâfirin 2645. Akırın ele kooptu deyt: Yavaşça kımıldadı der: 2646. — Çımın ele bu Manas, - Sinek idi bu Manas, 2647. Çirkey ele bu Manas, Sivrisinekti bu Manas, 2648. Çagıp ele ketti caagıma deyt. Isırıp gitti çenemi der. 2649. Emi ertege bolgondo Şimdi ertesi gün olduğunda 2650. Kaapır menen musulman Kâfir ile Müslümanlar 2651. Ayrılmak boldu deyt... Ayrılacak oldular der... (ÇV.KA, 73) 2652. Manastayın batırıñ Manas gibi kahramanın 2653. Emi Coloygo kirip bardı deyt; Şimdi Coloy’a geldi der: 2654. — Atañdın körü şökülö çoçok, it

bürük! - Kahrolası şöküle çüklü sünnetsiz köpek!

2655. Altımış cılı cöö basıp, Altmış sene yaya yürüyüp, 2656. Ter cıttangan it Coloy Ter kokan köpek Coloy, 2657. Keçee Ükürçünün oyunan Dün Ükürçü’nün deresinden 2658. Üç-Kapkaktın boyunan Üç-Kapkak’ın yamacından 2659. Otor töö alganda, bürük, Uzaktan deve aldığımızda, sünnetsiz, 2660. Oşondo bir ölüp kaldıñbı, bürük, O zaman bir öldün mü, sünnetsiz, 2661. Oşonu da kılgan men Manas. Onu yapan da ben Manas, 2662. Emi senden korkomunbu, bürük?... Şimdi senden korkar mıyım,

sünnetsiz?... 2690. Emi kılçaçındı alganmın, bürük. Şimdi kıl saçını almıştım, sünnetsiz 2691. Emi kulagın kesıp salganmın,

bürük. Şimdi senin kulağını kesmiştim, sünnetsiz.

2692. Emi senin bazarçıñdı alganmın, bürük,

Şimdi senin tüccarlarını almıştım, sünnetsiz,

2693. Başın kesip salganmın, bürük. Kafasını da kesmiştim, sünnetsiz. 2694. Colooçuñdu alganmın, bürük, Yolcularını almıştım, sünnetsiz, 2695. Colgo carıp salganmın, bürük. Yolda karnını yarmıştım, sünnetsiz, 2696. Altımış cılı cöö basıp, Altmış sene yaya yürüyüp, 2697. Ter cıttangan bürük. Ter kokan sünnetsiz, 2698. Altımış erdi bir cutup, Altmış eri bir yutup, 2699. Kan cıttangan bürük. Kan kokan sünnetsiz. 2700. Kele ele ber baygemdi,— deyt... Hadi ver şimdi ödülümü, der... (ÇV.KA,

74) 2701. Kaapırdın hanı çoñ Coloy, Kâfirlerin hanı koca Coloy, 2702. Kulak kakpay koydu deyt. Sözüne kulak asmadı der. 2703. Uy tügündöy köp kaapır Karınca yuvası gibi kaynaşan çok kâfir 2704. Kaptap cürüp berdi deyt... Akın edip üzerine gelmeye başladı der...

(ÇV.KA, 74) 2705. - Ölsöm ölüp kalarmın, Ölürsem de öleyim, 2706. Ölbösom saga Manas kılarmın,—

dep Ölmezsem sana Manas yaparım, diye,

Page 567: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

550

2707. Coloy ayttı deyt. Coloy söyledi der. 2708. Manastayıñ itiñden Manas gibi köpeğe 2709. Caak ayırttı degen ne şumduk. Çenesini patlattırdı demek de nedir, 2710. Men mından arı bararmın Ben bundan sonra giderim, 2711. Çakı menen Caynaktın, Çakı ile Caynak’ın, 2712. Kulca menen Konoktun, Kulca ile Konok’un, 2713. Kele ortogo bararmın. Tam ortasına giderim. 2714. Kalıñ bir koldor bolormun... Kalabalık ordu toplarım... 2715. Oşondo Manas saga kılarmın,— O zaman Manas sana gösteririm, 2716. Dep kalmaktar cürö beriptir... Diye Kalmaklar gitmişler... (ÇV.KA,

74) 2721. Oşondo er Manas bozala bolgon O zaman er Manas beti benzi solmuş 2722. boyu menen turup kalıptır. vaziyette kala kalmış. 2723. Er Manastay baatırın, Er Manas gibi kahramanın, 2724. Kayta salıp bargan deyt. Geri dönüp gitti der. 2725. Şondo Koşoy kolun suradı, O zaman Koşoy’un ordusunu istedi, 2726. Koşoy kolun berbeyt deyt. Koşoy ordusunu vermedi der. 2727. Dagı Töştük kolun surasa, Yine Töştük’ün ordusunu istese, 2728. Töştük kolun berbeyt deyt. Töştük ordusunu vermedi der. 2729. Düyüm alptın baarınan Bütün devlerin hepsinden 2730. Baş-başınan suradı, Bir bir ordusunu sordu der, 2731. Baarı berbey cubattı... Hepsi vermeden gönderdi... (ÇV.KA,

75) 2734. Aylangıs tuugan er Kökçö Yakın akraba olan er Kökçö 2735. Kuday deşken dos eken. Allah için gerçek dostmuş. 2736. Aylangıs tuugan er Kökçö batır Bulunmaz akraba er Kökçö bahadır, 2737. Sen kolundu bere kör, batır Sen ordunu veredur, bahadır, 2738. Sen kolundu berbeseñ Sen ordunu vermezsen 2739. Kögala küçün bere tur. Kögala gücünü veredur. 2740. Kögala küçün berbesen Kögala gücünü vermezsen 2741. Kökküböñ küçün bere tur, batır Kökkübö’nün gücünü veredur, bahadır. 2742. Men Çakı menen Caynaktın, Ben Çakı ile Caynak’ın 2743. Kulca menen Konoktun Kulca ile Konok’un 2744. Eki ortosun tosoyun... İki ortasından yolunun keseyim,..

(ÇV.KA, 75) 2751. Oşondo Kökçö aytat: O zaman Kökçö şöyle der: 2752. Batır Manas badışam, dostum, Kahraman Manas padişahım, dostum, 2753. Menin bilegim biyik, tuum bas Benim bileğim yüksek, bayrağım

alçakta, 2754. Özüm calgız, elim az, Kendim yalnızım, halkım da az, 2755. Altay tolo köp kalmak Altay dolusu kalabalık Kalmak 2756. Aralaşa caşaymın, Karışık halde yaşarım, 2757. Menin Kögalam taanıp

koyboybu, Manas... Benim Kögala’mı tanımaz mı, Manas...

2760. Baarısın taanıp algan soñ, Manas, Hepsini tanıdıktan sonra, Manas, 2761. Meni Kıl-Ertiştep sorboybu,

Manas. Beni Kıl-Ertiş’te kanımı emmez mi, Manas.

Page 568: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

551

2762. Menin tüp-tübümö cetpeybi, Manas,...

Benim kökümü kazmaz mı, Manas,...

2763. dep Kökçö ayttı deyt... Diye Kökçö söyledi der... (ÇV.KA, 75-76)

2775. Musulmandın baarısı Müslümanların hepsi, 2776. Emi kayra çıgıp bergen deyt. Şimdi tekrar birleşerek çıktılar der. 2777. Cer ortosu Boz-Töbö Yer ortası Boz-Töbö 2778. Boz-Töbögö Manas catıp algan

deyt... Boz-Töbö’ye Manas yatıp kaldı der... (ÇV.KA, 76)

2779. Alabayrak kuu nayzam, Alabayrak kır mızrağım, 2780. Cooduragan kırk çorom, Parıldayan kırk yiğidim, 2781. Baarıñ birdey oturasıñ Hepiniz burda oturuyorsunuz 2782. Akkulanın baygesin Akkula’nın ödülünü 2783. Sorgok doñuz Coloygo Obur domuz Coloy’a 2784. Tarttırat degen nemene? Elinden aldırmak demek de nedir? 2785. Emi cakınga domok kalbaybı,

çorom? Şimdi yakındakilere lâf olmaz mı, yiğidim,

2786. Alıska comok kalbaybı?... Uzaktakilere masal olmaz mı?... 2787. Oy, kırılgan kırk çoro, Hey, kahrolası kırk yiğit, 2788. Cıyırmañ üygö bara kör, Yirminiz eve gidiniz, 2789. Emi bolsoñ opo çal bolup, Şimdi kocamış ihtiyar olup, 2790. Cıyırmañ mında kala kör. Yirminiz burada kalınız. 2791. Temir han kızı tektüü tuugan

Kanıkey Temir han kızı soylu Kanıkey

2792. Emi Kañıkeyge bara kör. Şimdi Kanıkey’e gidiniz. 2793. Caz bolgonço cortomun, Bahara kadar yelerim, 2794. Caz azıgım kamdap kel. Bahar azığımı hazırlayıp gel. 2795. Emi kış bolgonço cortomun, Şimdi kışa kadar koştururum, 2796. Kış azıgım kamdap kel... Kış azığımı hazırlayıp gel... 2797. Çorom mından arı «lap» bargın Yiğidim, bundan sonra “Lap” git, 2798. Tökör usta Darkanga Topal usta Darkan’a 2799. Salam dubay dep bargın. Selamımı, duamı ilet. 2800. Otuz uulun alsın deyt, Otuz oğlunu alsın der, 2801. Tokoydun buluñuna kirsin deyt. Ormanın derinliğine girsin der, 2802. Eki cagın aşasın, İki tarafını sepilesin, 2803. Çımın menen çirkeydin Sinek ile sivrisineği, 2804. Tumşugunan keltirip Yara bölecek nitelikte, 2805. Bir ak bolot casasın. Bir beyaz çelik yapsın. 2806. Arı barsa üç küngö, Öte gitmek üç güne, 2807. Beri barsa üç küngö Geriye dönmek de üç güne 2808. Altı kündön sen kalsañ, Altı günden sen kalırsan, 2809. Baarındı birdey kıram deyt... Hepinizi birden katlederim der...

(ÇV.KA, 77) 3144. Kırk çoronun baarısı... Kırk yiğidin hepsi... 3154. Manas, Manas, Manastap, Manas, Manas, Manas’layıp, 3155. Kaçırıp ele kaapırdı salgan deyt... Kâfirin üzerine yürüdüler der... 3164. At boorunan cin boldu, At bağrına kadar pislik oldu,

Page 569: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

552

3165. Er takadan kan boldu. Er topuğuna kadar kan oldu. 3166. Eki cakka karasa İki tarafına bakarsa 3167. Tirüü candar cok boldu. Diri bir can kalmadı. 3168. Köz uçkanday talaada Uçsuz bucaksız bir kırda 3169. Ketip barat bir karaan. Giden bir karaltı göründü 3170. Kuup berdi er Manas, Kovaladı er Manas, 3171. Cakın ceteerde taanıdı. Yakın gelince tanıdı. 3172. Kıtaylardın kır murunduu Kıtayların karga burunlu 3173. Koñurbay baatır al eken... Koñurbay bahadır o imiş... (ÇV.KA,

85) 3174. Algara atı astında. Algara atı altında 3175. Calgar suusar başında. Parlak sansar başında. 3176. Talgardın suusu taşıptır,... Talgar’ın suyu taşmış,.. 3177. Kan köbügü aralaş Kanlı köpük karışık 3178. Agıp İle catkan deyt, Akıp İle nehri uzanıyormuş der, 3179. Kırk kulaç altın kuyruktu Kırk kulaç altın kuyruğu 3180. Manastayın Baatırıñ Manas gibi kahramanın 3181. Kuyruk tübünön karmayt deyt. Kuyruk dibinden tuttu der. 3182. Kuyruk koldo kaldı deyt, Kuyruk elde kaldı der, 3183. Özü çıgıp ketken deyt. Kendisi kaçıp gitti der. 3184. Emi Algarga til bütüp, Şimdi Algara dile gelip, 3189. Koñurbayga aytat deyt:.. Koñurbay’a şöyle der:.. (ÇV.KA, 86) 3190. Kıtaylardın kır murunduu

Koñurbay eem, Kıtayların karga burunlu Koñurbay sahibim,

3191. Kulagımdan ayrılıp, eem, Kulağımı kaybedip, sahibim, 3192. Men çunak kara at bolgonmun. Ben kesik kulak kara at oldum. 3193. Kuyrugumdan ayrılıp, Kuyruğumu kaybedip, 3194. Çolok kara at bolgonmun. Kuyruksuz kara at oldum. 3195. Menin kuyruk-calım kurusun, Benim kuyruk yelemi boş verelim, 3196. Menin Coloy alpım kanakey?... Benim Koñurbay sahibime ne oldu?... 3202. Kapkaluu kalıñ köp curtum Şehirli kalabalık halkım menin kanakey? Benim nerede? 3203. Andan kalıp ne bolduk, eem? Onlardan ayrılıp ne yapacağız, sahibim? 3204. Elge ne dep barabız, eem?... Millete ne diye cevap veririz, sahibim?.. 3207. Oşonço candan cıra çıgıp O kadar candan nasıl da kantip barabız? Geçip gideriz? 3208. Ölsök ölüp kalalı, eem, Ölürsek de ölelim, sahibim, 3209. Ölbösök Manastan kekti alalı,

eem... Ölmezsek Manas’tan öcümüzü alalım, sahibim... (ÇV.KA, 86)

3215. Karuuna keltirip, Kuvvetine kuvvet katıp, 3216. Kayratına toñdurup, Gücüne güç ekleyip, 3217. Kıtaylardın kır murunduu Kıtayların karga burunlu Koñurbay 3218. Çurkap ele keçti deyt, Koşturarak geçti der, 3219. Manaska kelip ün saldı:.. Manas’a gelip seslendi:... (ÇV.KA, 86) 3220. Tokto, Manas, toktoy kör, Dur, Manas, dur bekle, 3221. Menin alım bar ele alışsañ,.. Benim gücüm vardı kapışacaksan,...

Page 570: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

553

3223. Arkalıktın Sarı-Talaa Kuzeylinin Sarı-Talaa 3224. At carışmak oynoyluk. At yarıştırma oynayalım. 3225. Üzöñgünün boosunan Üzenginin bağından 3226. Oodarışmak oynoyluk... Devirme oyunu oynayalım... 3230. Nayza menen sayışıp... Mızrak ile karşılıklı saplayıp,... 3237. Anday ayla bolboso, Öyle bir çare olmazsa, 3238. Eşik endüü aybalta Kapı enli aybalta 3239. Aybalta menen çabışıp Aybalta ile vuruşup oyun kılalık deyt,... Oyun yapalım der,... (ÇV.KA, 87) 3240. Oşondon takıyaday baş çukumdu, Ondan şapke kadar kafa çukurunu, 3241. Manastayın batırıñ Manas gibi kahramanın 3242. Açıp ele berdi deyt. Vurması için açıp verdi der. 3243. Andan kiyin eşik endüü aybalta Ondan sonra kapı eninde aybalta 3244. Koluna alıp tükürüp, Eline alıp tükürüp, 3245. Cügürüp kelip Manastı Koşarak gelip Manas’ı 3246. Orongo çaptı deyt. Tam tepeye vurdu der. 3247. Taş çapkanday «çak» etti deyt. Taşa vurmuş gibi ses çıktı der. 3248. Andan kiyin er Manas, Ondan sonra er Manas, 3249. Çabış anday emes mınday dep, Vurmak öyle değil böyle deyip, 3250. Koñurbaydı aybalta menen çaptı Koñurbay’ı aybalta ile vurdu 3251. Oşondo Koñurbay O zaman Koñurbay 3252. Toñkoyup catıp kaldı deyt... İki büklüm yatıp kaldı der... (ÇV.KA,

87) 3253. Manastayın batırıñ Manas gibi kahramanın 3254. Erteñ tartıp keçinde, Sabahtan tâ akşama kadar, 3255. Keçinde tartıp beşimde Akşamdan tâ ertesi öğle vaktine kadar 3256. Akkuladay külük at, Akkula gibi yürük at 3257. Kanattuu kuştay cürüp berdi deyt. Kanatlı kuş gibi sızdı der. 3258. Emi Manastayın baatırıñ Şimdi Manas gibi kahramanın 3259. Kırk çorogo keldi deyt,... Kırk yiğidine geldi der,... 3268. Kırk çoronun baarısı Kırk yiğidin hepsi de 3269. On eki sandan olco alıp... On iki çeşit maldan ganimet alıp,... 3272. Oşondo Manastayın Baatırın, O zaman Manas gibi kahramanın, 3273. Emi üygö bardı deyt... Yeni eve gitti der... (ÇV.KA, 88) 3274. Kaapırdın curtun kanap cep, Kâfirin halkını sömürüp, 3275. Musulman curtun sanap bilip, Müslüman halkını sayıp bilip, 3276. Kara suuda keme cok, Kara suda gemi yok, 3277. Eñçeñir boyluu er Manas, ... Orta boylu iri yapılı er Manas,... 3285. Kara çoktuu kalmaktın, Kara korlu Kalmukun, 3286. Anın curtun bir aldı. Onun yurdunu bir aldı, 3287. Kızıl çoktuu kıtaydın, Kırmızı korlu Kıtay’ın, 3288. Anın curtun bir aldı. Onun yurdunu bir aldı, 3289. Kazakka cılkı koybodu, Kazak’a yılkı bırakmadı, 3290. Kalmakka tınçtık berbedi... Kalmak’a huzur vermedi... (ÇV.KA,

88) 3305. Altımış asıy, kırk kunduz Altmış at, kırk kunduz,

Page 571: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

554

3306. Alım cegen Kaşkardan. Haraç yedi Kaşkar’dan. 3307. Seksen baytal, cüz kunduz, Seksen baytal, yüz kunduz, 3308. Zeket cegen Kokondon. Zekat yemiş Hokand’dan. 3309. Kokonduktu kor kılgan, Hokandlıyı horladı, 3310. Er Manastay baatırıñ Er Manas gibi kahramanın 3311. Özübegiñdi tüzötkön. Özbekleri yola getirdi. 3317. Mından kiyin cakşılar, Bundan sonra halkın önde gelenleri, 3318. Manastayın baatırga Manas gibi kahramana 3319. Bir bataa bolsun da... Dualarını verdiler... (ÇV.KA, 88)

Page 572: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

555

5.3. Atadan Kalgan Tuyak Hikâyesi

Ç. Aytmatov. ATADAN KALGAN TUYAK (P.1) Atasın al birinçi colu kinodon kördü. Anda beş-altı caşar eselek çagı. (P.2) Bul okuya ayıldın sırtında turgan çoñ kaşarda cün kırkuuda bolgon iş. Sovhozdun cün kırkımı cılıga uşul cerde ötkörülüüçü. Kamış menen cabılgan töbösü kiyin şiferge almaştırılganı bolboso, çoñ kaşar azır da ordunda, adırdan tüşö bergen etekte, col boyunda turat. (P.3) Mında al enesin eerçip oynop keler ele. Enesi, Ceengül, sovhozdogu poçta bolümünün telefonistkası, ar cılı cay baştaları menen kırkınçı bolup iştey turgan. Anı üçün Ceengül otpuskasın alıp, aga koşumça koş aydoo, tuut maalında erteden-keçke: "Aloo ele! Aloo!— dep alloolop tuş-tuştan cabalaktagan aşıgış kabarlardı, buyruktardı, kala berse sen-men deşken aytışuulardı birine-birin toktotpoy tezinen baylanıştırıp, dem alışsız iştegen kündörü, tündörü üçün ubaktısın eselep, kırkın baştaları menen ayagına çeyin künün koyo berbey kelip iştep cürçü... Oñoy beken can bakmak degendey, calgız boy cesir ayal uşunu menen eptep tüzügüröök ookat kıluunun dalalatında. Cün kırkuunun akısı — iştegen emgegine caraşa emespi. Köp işteseñ — köp, az işteseñ — az alasıñ. Kışkı kamın Ceengül çınında uşul cerden taba turgan. Bir üydö eki can bolso da, otun-suu, kiyim-keçek sıyaktuu üy tiriçiliginin esebi bütöbü... Balasın taştaar kişisi bolbogon soñ, Ceengül anı kırkınga ala barar ele. (P.4) Al emi Avalbek üçün bul mezgil çeksiz erkindiktin dooru. Mınday cırgaldı kim körsün! "Koy-ay degen kişi cok, kün cıluu, alardan koroo-koroo koy birinin artınan biri aydalıp, "Ay, bala! Kayrı, tos!" – deşse şiltegen cakka tızıldata cügürüp, araba, maşina degen biri kelip, biri ketip, ıgı kelgende araba (s.386) artına carmaşa da kalıp, aytoor baka-şaka düynönün kızıgına batıp, kereli-keçke özünö okşop eerçiy kelgen baldar menen

C. Aytmatov. ASKER ÇOCUĞU (P.1) Öz babasını o ilk kez sinemada gördü. O zaman beş-altı yaşında bir küçük çocuktu. (P.2) Bu olay köyün tâ ilerisindeki kırda ağarıp görünen büyük ağılda koyun kırkımında olan bir iştir. Sovhoz’un koyun kırkımı her sene burada yapılırdı. Kamışla örtülen tepesi sonradan kiremitle değiştirildiği olmasa, büyük ağıl hâlâ da yerinde, kırdan inince hemen etekte, yol kenarında duruyor. (P.3) Buraya o annesiyle beraber oynamaya gelirdi. Sovhoz’un postanesinde telefoncu olan annesi Ceengül her sene yaz başlar başlamaz koyun kırkma işlerinde yardımcı olarak çalışırdı. Bunun için Ceengül yıllık iznini alıp, buna ek olarak toprak sürme, koyunların kuzulama zamanlarında sabahtan akşama kadar “Alo, alo!” deyip, her taraftan hücum eden acil haberleri, emirleri, hatta sen-ben deyip kavga edenleri birbirine geciktirmeden bağlayıp, izinsiz gece gündüz çalışan fazla mesailerini de yıllık iznine ekler, böylece kırkma zamanında günlerini sonuna kadar kullanıp çalışırdı... Kolay mı geçinmek, dul kadın bununla biraz iyi geçinmenin derdinde. Kırkmanın ücreti de harcadığı emeğe göredir ya. Çok çalışırsan çok, az çalışırsan az alırsın. Kışa hazırlığı Ceengül aslında buradan yapardı. Bir evde sadece iki can olsa bile, odun-su, giyim-kuşam gibi harcamaların hesabı biter mi... Çocuğunu bırakacak kimsesi olmadığı için Ceengül onu kırkıma yanında götürürdü. (P.4) Ancak Avalbek için bu mevsim sınırsız özgürlüğün zamanıdır. Böyle bir rahatlık olur mu! “Yapma-etme” diyen kişi yok, hava sıcak, ağıl dolusu koyunlar birinin arkasından biri sürülüp, “Hey, yavrum! Geri çevir, yolunu kapat!” dediklerinde, gösterdikleri tarafa doğru hızlıca koşup, at arabası, araba gibi şeyler biri gelip, biri gider, ara sıra at arabalarının arkasına yapışıp, yani kısacası eğlenceli

Page 573: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

556

karala-torala bolup oynogonu-oynogon. (P.5) Mına uşunday kündördün birinde çoñ kaşarga köçmö kinonun maşinası kelip kalsa bolobu. Anı elden murun ele Avalbek körüp, öpkösü carılıp kete cazdap: (P.6) - Kino keldi! Tiginekey kino keldi! – dep, bapdardan murda ozunup, kırkınçılarga kabar saldı. (P.7) Kino cumuştan kiyin baştaldı. Oşogo çeyin eç bir çıdamı cetpey, kün keç kirbey kaçan emi dep — zarıktı, dumuktu. Kaçan bolot dep kıñkıldap, enesin da tacatıp bütürdü. Uşunusuna caraşa kino anın tilegin oydoguday orundattı. (P.8) Kino —soguş cönündö eken. (P.9) Kaşardın dubalına ilingen appak kezdemenin üsgündö kımkuut salgılaşuu caynap catıp kaldı. Zambirek snaryaddarı cer çelip, kulak tundura carılıp, udaa-udaa asmanga ışkırına sızılgan raketalar tün karañgısın bir ookumga iyne körünçüdöy capcarık tutandıra, boortoktop cılgan çalgınçıdar catkan cerin kulaçtay seleyip, kara tün, kara cer, kara asman astın-üstün çatışıp, sapırılıp cattı. Al emi pulemyottor caaktaşa tıtırap ok caadırçı bolso — balanın cürögü alıp uçup, aptıkkan demi kolkosuna tıgılat. Mına soguş dep uşunu ayt! Mına soguş dese! (P.10) Enesi eköö cün salıngan kendir kaptın üstunö öydöröök çıgıp oturuşkan ele. Eldin artında bolso da bul taraptan ekran cakşı körungön. Avalbektin öz oyuna koygondo, al sözsüz tak ekrandın tübünö, sovhozdon cetip kelgen özü kurduu baldarga aralaşıp oturmak. Oşol aldıñkı katarga ketüügö arakettenip da kördü azdap, birok Ceengül anısına könbödü: (P.11) - Cetet, bezerman, kereli-keçke dikildeysiñ, otur canıma,— dep aldına alıp, kuçaktap oturdu. (P.12) Kinoapparat lentanı bir kalıbında imerip, soguş öz aldınça küçöy berdi. Oturgan el közün albay dımuuda. Tak kulak tüptö enenin tımızın üşkürük tartıp, tütöngönün bala sezip cattı. Keede Ceengül selt etip çoçup, alda kaydan çıga kelgen tankanın ok atar oozu alardı közdöy mezlep burulganda, uulun booruna

karmakarışık hayatın tadını çıkarır, kendisi gibi anneleriyle gelen çocuklarla sabahtan akşama kadar toz toprağa bulanıp oynar dururdu. (P.5) İşte böyle günlerden birinde büyük ağıla gezici sinemacıların arabası gelmez mi. Onu herkesten önce gören Avalbek sevinçten kalbi duracaktı neredeyse. (P.6) - Sinema geldi! İşte orada sinema geldi! diye, çocuklardan önce koşup, kırkıcılara haber verdi. (P.7) Film işten sonra başladı. O zamana kadar hiç dayanamayıp, bir türlü gün geçmeyip, ne zaman, ne zaman başlayacak diye sabırsızlıktan çatlayacak hale geldi. Ne zaman gösterecek diye mızmızlanıp, annesini de usandırdı. Şu yaptıklarına göre, film onun isteğini yerine getirdi. (P.8) Film savaşla ilgiliydi. (P.9) Ağılın duvarına gerilen beyaz kumaşın üzerinde gürültülü patırtılı savaş oluyordu. Toplar uçuşup, kulağı sağırlaştırarak patlayıp, arka-arkaya gök yüzüne atılan füzeler gece karanlığını delik deşik edip, uzun bir süre aydınlatıp, yüzüstü süzülerek ilerleyen öncü askerler hemen yere yatıyorlardı. Karanlık gece, kara toprak, simsiyah gökyüzü birbirine karışıp, toz toprağı çıkıyordu. Makineli tüfeğin tarrakası öyle şiddetliydi ki, çocuğun nefesi kesiliyordu heyecandan. İşte savaş diye buna denilir! İşte savaş budur! (P.10) Annesiyle beraber biraz yukarı çıkıp, yüne doldurulan (kenevir) çuvalın üzerinde oturuyorlardı. Seyircilerin gerisinde olmasına rağmen, bu taraftan ekran daha iyi görünürdü. Avalbek’e kalırsa, o kesinlikle perdenin tam dibine, sovhoz’dan gelen öteki çocukları yanına oturmak istiyordu. İşte o ön sıralara geçip oturmaya çabalamıştı da, ancak Ceengül buna izin vermedi. (P.11) - Yeter, artık, sabahtan akşama koşturup duruyorsun, otur yanımda, deyip, kucaklayıp, dizlerine oturttu. (P.12) Projeksiyon aygıtı aynı şekilde işliyor, savaş devam ediyordu. Seyirciler gözlerini perdeden alamayıp, olayları izliyorlar. Tam kulağının dibinde annenin

Page 574: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

557

bekemireek kısıp, ok tiyip ketçüdöy caltanıp, cımırılıp (s.387) ketet. Canaşa oturgan bir ayal körgönünö işenbey şıpşınıp: (P.13) - Kuday sakta e, kuduret, bul emnesi, kuday saktaygör! — dep kübürönüp, toobasın oozunan tüşürbödü. (P.14) Avalbek degen tigilerdey cüröksüz bele. Tük bir korkup da koygon cok. Al tügül içten şattanıp da cattı: faşistter calp-calp etip togolongondo. Al emi bizdikiler kulasa, alar bir azdan kiyin turup ketçüdöy işenimde boldu. (P.15) Co degi soguşta cürgön kişilerdin okko uçkanı özünçö bir tamaşa. Kudu soguş oynogon baldardın cıgılganınday kulaşat. Anday kulagandı al özü dele eç kimden kem keltirbeyt. Çurkap bara catıp, butka biröö tepkendey, oñko-çoñko atıp sulap kalat. Iras, cer katuu ele bolot, tiygen ceriñ ayabay ele açışat. Antken menen kayra tura kalıp, kayra çabuulga kirseñ, oorugan ceriñdi unutup kalasıñ. Ayırması — tigiler daroo türa kalbay, bük tüşüp cata beret eken. (P.16) Avalbek okko uçuunun başkaça da türün bile turgan. Misalı, aytalı, içke ok tiydi. Mınday uçurda aligidey tapatandan ketiş carabayt. Adegende içti mıkçıy karmap, anan beti-başıñdı tırıştırıp, tişiñdi kıçıratıp, kuskuñ kelgendey ulam eñkeyip, ulam teñsele berip, anan şalak etip koldon kuraldı tüşürüp, oşondon kiyin cıgılış kerek. Mındayda özü bir az cata tüşüp, co-o men ölgön cokmun dep, tura cügürüp soguşka kirer ele. Tigiler bolso turbay cata beret eken. Ayırması oşol. (P.17) Ekrandagı salgılaşuu ulana berdi. Bul sapar köz aldıga tankalarga ok atar zambirekçiler çıktı. Sıyagı, alar bir karmaşuudan ekinçi karmaşuuga cer ooşturup cürgön boluu kerek. Zambirektin oozunan tütünü ketelek, özdörün körsöñ, sürünön aybıgasıñ. Tuş-tuş tarabında carılıp catkan snaryaddardı aralap, ot keçip, soldattar zambirekti betme-bet turguzup tankalardı tike atış üçün süyröp bara catıştı. Azırınça bolcolduu orduna cetişe elek. Ansayın can sabalaşıp, aldıda kezdeşken belçeden kelgen suuga tüz ele ötükçön,

nefesini tutarak iç çekip, üzüldüğünü çocuk hissediyordu. Bazen Ceengül korkuyla irkilip, nereden çıktığı belirsiz bir tankın namlusu üzerine doğru döndüğünde, ona ateş açılacak gibi korkarak çocuğuna sarılıyordu. Yanında oturan bir kadın da gördüklerine inanamayıp şaşkınlıkla. (P.13) - Aman Tanrım, o yaradan, ne oluyor, Allah’ım sen bizi koru! diye mırıldanarak, tövbe ediyordu. (P.14) Avalbek ötekiler gibi korkak mıydı. O hiç de korkmadı. Üstelik için-için seviniyordu da, faşistler vurulup düştüklerinde. Ama bizimkilerden düşen olursa, onlar biraz sonra kalkıp ilerleyeceklerini düşünüyordu. (P.15) Yani genel olarak savaştaki insanların vurulup düşmesi pek eğlenceli. Tıpkı savaş oyunundaki çocuklar gibi düşüyorlardı. Böyle düşmesini o da çok iyi biliyordu. Koşarken birisi ayak atmış gibi birden düşüverir. Gerçi, yer çok sert olur, canın çok yanar, ancak tekrar kalkıp, yine hücuma geçtiğinde, canının acıdığı unutulur. Tek bir fark, ötekiler hemen kalkmayıp, düştükleri yerde yatıp kalıyorlardı. (P.16) Avalbek vurulup düşmenin farklı bir şeklini de biliyordu. Örneğin, diyelim ki, karnından vuruldu. Böyle anlarda deminki gibi birden düşüvermek olmaz. İlk önce karnını elleriyle sıkıştıra tutar, daha sonra yüzünü başını buruşturup, dişlerini gıcırdatıp, kusmak ister gibi yavaşça eğilir, gittikçe sallanarak, sonra elindeki tüfeği bırakıp, ondan sonra yavaşça yıkılmalıdır. Böyle zamanlarda o biraz sonra, hayır ben ölmedim diye kalkıp, tekrar savaşa girerdi. Filmdekiler ise bir daha kalkmıyorlardı. Farkı buydu. (P.17) Ekrandaki savaş devam ediyordu. Bu sefer tanklara ateş açıcı topçular gözüktü. Sanırım, onlar bir çatışmadan ikinci bir çatışmaya geçip yer değiştirip gelmiş olmalılar. Top ateşinin toz dumanı arasında onların suratına bakarsan heybetinden çekinirsin. Yaylım ateşi altında ve uçuşan mermilerin arasında askerler tankları tam önünden isabetli vurabilmek için toplarını sürükleyip

Page 575: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

558

kiyimçen capırt kirişip (men üşüntsöm apam meni tildeyt ele go dep Avalbek oyuna ketip cattı), zambirektin tıgılganına karabay, anı bardık küçün salışıp: "Davay! Davay! Vpered! —dep, (s.388) küröö tamırları şişigençe bakırıp catıp, akırı, süyröp çıgarıştı. (P.18) Andan arı tik ketken bet eken. Tereñ saydın kaptalı asmandın carımın kalkalagansıp cattı. Oşol çalkıgan boz kaptalga tırmışıp, soldattar zambirekti örgö süyröştü. Kaptaldın beti tiginden-mından burk-burk etip, ok carılıp, uyugan kara tütündön zambirekçiler birde körünüp, birde körünböyt. Zambirekti tegerektep bir cumuru bolup, zambirektin tuş-tuş cagın ıyıkka salıp, kolgo salıp, anı ertereek saydan türtüp çıgaruuga dalbas urup catıştı. Alardın uşul çamıngan körünuşü, kaardana tiştengen zaarduu türlörü, alardın bardık kıymıl-araketi Avalbektin cürögun güüldögön kızuu kanga tolturup, namısın, caatın kozgop, kandaydır bir zor dañazaluu cana korkunuçtuu okuyanın cakında baştaların bildirgendey, anı erdentip da, sestentip da, için birde ısıtıp, birde muzdatıp cattı. (P.19) Zambirekçiler ceti-segiz adam eken. Arasında kebete-ireñi kırgızga okşogon biröö (a balkim, al tek gana kandaş elderden çıgar), ekranda ulam körsötülüp közgö cıluu uçuray berdi. Atam eken dep bala anı eç ubakıtta oylobos bele, mınday işti özü kaparına da albas bele... kanday dese bolot... Enesi. Baarın enesi kıldı. (P.20) - Tiginogu senin atañ—dep koydu al bir ubakıtta, balanın kulagına şıbırap. (P.21) Uşundan baştap canagı zambirekçi Avalbektin atası boldu. Uşundan baştap kino anın atası cönündögü kinogo aylandı. Sovhozdo ele cürgön cigitter kurduu atası capcaş neme eken. Tıgırçıgınan kelgen, togolok cüzdüü, kurç tiktegen közdörü, köö, kir bolgon betinde calt-calt etip çagılat. Bala anın açuuluu kabak-kaşın, kaşkaygan tişterin, başındagı temir kaskasın, ıyıgındagı pogondorun — baarın teñ baykap oturdu. Atası mışıktay çapçañ ekenine da baa berdi. Mına azır ele zambirektin döñgölögün karısına sala tirey

gidiyorlardı. Şimdilik belirledikleri yere daha ulaşmadılar. O kadar büyük bir çabayla canlarını dişlerine takarak, karşısına çıkan derin suya dosdoğru çizmeleri, giysileriyle girdiler (ben böyle yapsaydım annem bana kızardı diye düşünüyordu Avalbek), topları çamura saplanmıştı, onu bütün güçleriyle “Haydi! (Davay! Davay! Vpered!” (Burada Rusça konuşuyorlar) Haydi! İleri!” diye var gücüyle bağırıp, çağırıp, sonunda çıkarttılar. (P.18) Ondan sonrası dik ve yüksekti. Gök yüzünün yarısını kapatıyordu neredeyse. Bu geniş ve yüksek yamaçta askerler topu yokuşa doğru sürüklediler. Yamacın orasından burasından mermiler düşüp patlıyor, yükselen toz duman içinde topçular birde gözüküp, birde gözükmüyor. Topun etrafında bir bütünlük oluşturup, var gücüyle omuzlayıp, kollayarak, onu hemen dereden dürtüp çıkartmak için can atıyorlardı. Onların bu kızgın görüntüleri, bütün hal-hareketi Avalbek’in yüreğini oynatıp, namusunu, gururunu uyandırıp, büyük bir ihtişamlı (heyecanlı) ve aynı zamanda korkunç bir olayın çok yakında başlayacağını bildiriyor gibi, ona güç verip, aynı zamanda ürkütüyor, bazen içini ısındırıp, bazen de soğutuyordu. (P.19) Topçular yedi-sekiz kişiydiler. Aralarında görünüşü (siması) Kırgız’a benzeyen birisi (belki o sadece akraba gözüküp, cana yakın hissediliyordu. Babammış diye çocuk onu hiçbir zaman da düşünmez miydi, bunu hiç fark etmeyecek miydi,... Nasıl anlatsam... Annesi. Bunun suçlusu annesidir. (P.20) - İşte o senin baban, - diye kulağına fısıldadı annesi. (P.21) İşte o andan itibaren deminki topçu Avalbek’in gerçek babası oldu. Bundan itibaren film onun babasını anlatan filme dönüştü. Sovhoz’daki gençler gibi babası da gencecik birisiymiş. Orta boylu, yuvarlak yüzlü, bakışları keskindi. Çocuk onun kızgın suratını, bembeyaz dişlerini, kafasındaki çelik başlığını, omuzlarındaki apoletlerini, her şeyini dikkatle izliyordu. Babasının kedi gibi çevik olduğunu da fark

Page 576: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

559

berip, özü artına çap kayrılıp, alda kimge katuu kıykırdı: "Snaryaddardı toktotpogula! Tez! Tez!" (P.22) - Apa, menin atam uşubu?— dedi bala. Ceengül tüşünö berbey: - Tınç otur. Alaksıtpa,— dep koydu. (s.389) - Menin atam debediñbi özüñ. - İyi oşol. Cön oturçu degi. Kişiler uruşat. (P.23) Attiñ dese, emne üçün uşintip ayttı boldu eken? Köñülü miñ bölünüp, soguşta mert bolgon teñin estep, oşogo kayra küyüp, kayra sanaarkap, oozunan kokus çıgıp ketti beken? Ce ançeyin ele kaydıger süylöp koydu beken? Ce alda kanday kılt etken oyuna aldanıp, "Tiginogu senin atañ" degeni, atası askerge ketkende boyunda kalıp, düynögö köz carganı, ata degendi bilbegen, ukpagan çunak bala kinodon körüp bolso da elestetip cürsün degenibi? (P.24) A tigi esi cok enesinin aytkanına oşol zamat işendi. Oşol zamat süyünüp, oşol zamat cürögü düküldöp, oşol zamat ataga degen meerimi delebesin kozgodu. Cooker atası menen kaysı uul maktanbasın. "Mına menin atam!"— dep köñülündö maktana ketti. Mına, ata degen uşul! Atası cok calgız dep kordogon baldar emi körüp alsın! Emi alar tiyip gana körsün! Uşunda oturgan çabandar da bilsin, körsün. Bular degen kıştır-caydır toodon tüşpöy, sovhozgo kelgende kimdin balası kim ekenin eç bir taanıy koyboyt. Kırkınga aydap kelgen koyun kayrışıp, şiltegen cagına cügurüp, itteri tişteşe ketse, itterin araçalap, uşintip cardamdaşıp cürsö, kaçan bolbosun karmap alıp sen kimsiñ, kaydansıñ, kay uruktansıñ deşip, surakka alıp cüdötüşöt. Kaysı gana çabandın közünö tüşpösün kıya ötpöyt. Al sözsüz anı toktotup alıp, suray baştayt: (P.25) - Barakelde, cigit, atıñ kim! - Avalbek. - Kimdin balasısıñ? (P. 26) Bul suroogo cetkende Avalbek çekçeyip turup cooptu tak aytat: - Men Toktosundun balasımın! (P.27) Çabandar iyin kısışıp, adegende añkayıp kalışat. - Toktosundun? Koyo turçu,— eerden cakındaşa eñkeyip kayra takıp suraşat.

etti. Topun (tanksavarın) tekerleklerini omuzlayarak, hemen arkasına dönüp, birisine yüksek sesle bağırdı. “Mermiler! Çabuk! Çabuk!”. (P.22) - Anne, benim babam mı o? dedi çocuk. Ceengül pek anlamayarak, - Rahat dur yerinde. Konuşma, - dedi. - Benim babam olduğunu söylemiştin kendin. - Evet o. Sus ya şimdi. İnsanlar kızarlar. (P.23) Ah yazık, neden böyle söylemiş olmalı ki? Belki de yüreği bin parçalanıp, savaşta şehit olan eşini hatırlayıp, onun için yeniden kalbi yanıp, tutuşup, çok etkilendiği için mi, ağzından kaçırdı? Yoksa, öylesine mi söyleyiverdi? Ya da aklına gelen ilk kıvılcıma aldanıp, “İşte o senin baban” demesi, babası askere gittiğinde daha annesinin karnında kalıp, dünyaya geleli babanın ne olduğunu bilmeyen çocuğun filmden de olsa görüp, hayalinde yaşatmasını istemesi miydi. (P.24) O küçük budala da annesinin sözüne hemen inanmıştı. O an hemen sevinip, kalp atışları hızlanıp, birden bire gelen babalı olma duygusu onu öylesine coşturmuştu ki, şimdi asker babasıyla övünüyordu. Asker babasıyla hangi oğul övünmez ki. “İşte, benim babam!” diye hayalinde övünüyordu. İşte, baba budur. Babasız diye ona takılanlar şimdi görsünler! Şimdi onlar bir takılsın bakalım! Burada oturan çobanlar da öğrensin, görsünler. Bunlar kışın-yazın dağ başında, sovhoza geldiklerinde ise kim kimin oğlu olduğunu hiçbir zaman tanıyamazlar. Kırkmak için getirdikleri koyunlarını çevirmeye yardımcı olup, gösterdikleri tarafa koşup, köpekleri kavga ederse onları ayırıp, böyle yardım ederken, her zaman yakalayıp, sen kimsin, nerelisin, hangi boydansın diyerek sorguya çekip, canını sıkarlar. Hangi çoban olursa olsun, gözüne takılırsa yanından öylesine geçmez. Mutlaka onu durdurup, sorgulamaya başlar. (P.25) - Aferin, yiğit, adın ne? - Avalbek. - Kimin oğlusun? (P.26) Bu soruya gelince Avalbek gözlerini büyük açıp, tam bastırarak cevaplar.

Page 577: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

560

- Kaysı Toktosun? - Men Toktosundun balasımın!— dep, tigi dagı da kaytalayt. Kişiler surasa uşintip aytıp cür dep üyrötüşkön. Ceengül da,— özgöçö eki közü kör çoñ enesi bar emespi,— al anın kulagın çoyup catıp: "Atandın atın unutpa, aytıp cür!" – dep, abdan dayındagan. Kempir açuuluu özü...(s.390) - A-a, turatur, turatur, sen aligi poçtodo tilipon urgan kelindin balası emessiñbi? Aytam da. Oşondoy emespi, tuurabı? - Cok men Toktosundun balasımın!— dep, tigi kayra kaytpay kögöröt. (P.28) Oşondo çabandar bir nerseni tuyganday öz ara cılmayışıp: - Tuura, sen Toktosundun balasısıñ. Bali, atanın uulu degen uşul. Aman bol, - deşet. – Biz seni kanter eken dep, sınap catpaybızbı. Taarınba. Cıl on eki ay toodobuz, siler bolso mınday çöptöy şuudurap çoñoyot ekensiñer. Bala-çakanı taanıbay da kalat ekenbiz, işi kılıp aman bolgula. (P. 29) Uşundan kiyin alar dagı öz ara şıbıraşa kalıp, bir az ötkön soñ bala tigindey oynop ketti go degen kıyas menen uguza-uguza süylöşüp, anın atası Toktosundu kep kılışat. Kim ele, kaydan ele, köpkö çeyin kabak çıtışıp, anan barıp esteşip, anan barıp baş iykeşip, kayran cigit deşip, çıraktay capcaş ketpedi bele frontko... (P.30) - Enesi biröögö tiyip albaybı, cesir otura berebi, caş başı menen... - Al öz işi da. Anı tergep keregi emne. Ümütü bardır. Kaydan dep bolot. Bul kıyamatta öldü degender tiruu kalıp, kelip catpaybı çetinen. - Oşonu ayt. Balası da testiyer bolup kalıptır. Ene imerçikteyt emespi mındayda... Kiçinesinen şagı sınbasın deyt go... - Emnesi bolso da artında tuyagı bar eken. Mına, a-bu degençe adam bolot. Men balançanın balasımın dep takıldap turbaybı. Bul da bolso ırıskı, peşenedegi... A boydok ketkenderibiz kança ele. Kanakey, ketti, atı öçtü, izi cogoldu... (P.31) Çoñ kişilerdin bul kepterin birin

- Ben Toktosun’un oğluyum! (P.27) Çobanlar omuzlarını kasıp, önce şaşırırlar. - Toktosun’un? Dur bakalım, - eğerlerinden eğilip yaklaşarak tekrar sorarlar. - Hangi Toktosun? - Ben Toktosun’un oğluyum! diye öteki de bir kez daha tekrarlar. Kişiler sorduğunda böyle söyleyeceksin diye öğretmişlerdi. Hem Ceengül, ayrıca onun iki gözü kör büyük annesi vardır ya, - o, çocuğun kulaklarından çekerek, - “Babanın ismini asla unutma, her zaman aklında olsun!” diye sıkı tembihlemişti. Yaşlı kadın çok sinirlidir kendisi... – Ha – a, dur hele, dur, sen o postanede çalışan telefoncu kadının oğlu değil misin? Evet, evet. Öyle değil mi? - Hayır, ben Toktosun’un oğluyum! diye çocuk da direnir. (P.28) O zaman çobanlar durumu kavrayıp, kendi aralarında gülümseyip, - Doğru ya, sen Toktosun’un oğlusun. Maşallah, babanın oğlu demek budur işte. Selamet ol, derler. – Biz seni ne yapacakmış diye sınamak istiyoruz ya. Gücenme. Biz bütün yılı dağda geçiriyoruz, siz ise ot gibi çabuk büyüyorsunuz. Çoluk-çocuğu tanımak zor oluyor doğrusu, ne de olsa selamette kalın. (P.29) Bundan sonra onlar kendi aralarında fısıldayarak konuşup, biraz geçtikten sonra çocuk uzaklaşıp oynuyordur düşüncesiyle yüksek sesle konuşup, onun babası Toktosun’dan söz ettiler: Kimdi, nereliydi, diye bir süre kaşlarını çattılar, sonra hatırlayarak kafalarını sallayıp zavallı yiğit, deyip, çıra gibi gencecikken gitmemiş miydi savaş cephesine... (P.30) - Annesi evlenseydi biriyle, dul mu otursun, daha gençtir. - O, onun işi. Onun özelini karıştırmanın ne faydası var. Umudu vardır. Ne bilirsin. Bu alamette öldü diyenler de hayatta kalıp, geliyorlar ya sırayla. - Evet, öyle ya. Oğlu da büyümüş. Anne çekinir böyle durumlarda. Küçük yaşında incinmesini istemiyor olmalı... - Ne de olsa dünyaya bir çocuk bırakmış. İşte göz açıp kapayınca büyür, adam olur.

Page 578: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

561

tüşünsö, birin tüşünböy öz aldınça büdömük oygo batıp, ata degen kanday boldu eken, al emne üçün kelbeyt dep, oşogo ızalanıp, tuyuk sanaa köñülün ooruta turgan. (P.32) Mına emi al da ataluu bolup çıktı. Enesi: "Tiginogu senin atañ",— degenden beri, ekrandagı soldat anın atası boldu. Uşuga eç şek koyboy işenip, bala atasına çın dili menen can tartıp ererkep oturdu. Murda bilip körbögön ataluu balalıktın daamın al emi oozandı. Atasının bardık cürgön-turganın caktırıp (s.391) içi elcirep, anı üydögü aynektin astında ilinip turgan öz atasının sürötünö aynıtpay okşoşturup cattı. Murdu, kaşı, közü – büt ele özü... (P.33) Can ıntaası menen tigile, balanın azır karap oturganın bilgendey, anın atası da kinodogu uçkunday kıska ömüründö, özün eç ubakta esten ketkistey, kiyin balası sıymıktana turganday cooker kayratın kan maydanda, el aldında körsöttü. Avalbek soguştun oyunçuk emes ekenin emi sezdi, okko uçkan adamdın kulaganı tamaşa emes ekenine da közü cetti. Coonun türü kaarduu, aybattüu bolup bara cattı. Azır ele tapkan atası kanter eken dep, mına oşondo cakın kişisi üçün murda baştan ötpögön korkunuç tuup, al korkunuç balanın cürögün kamadı. (P.34) Kinoapparat çırtıldap, soguş cürö berdi. Narı cakta kaptap kele catkan kılka tankalar köründü. Şakıldagan çoyun kaz tamandarı udurguta topurak şilep, ok atar tumşuktarı aldıga sunulup, öñgül-döñgül añızda öydö-tömön kileñdep, bolot kiygen kara küçtun kürküröp kele catkanı sürdüü da, şañduu da. Tankalar kötörgön çañ alardın artınan eerçip, kaynap kele cattı. A bizdin ürkördöy bolgon top asker calgız zambiregin süyröşüp, al kezde say kırına çıguuga cakın kalışkan. Az ele cer kalgan eken. Anı körüp Avalbektin diti kaçıp: "Ata, bol ertereek! Bol. Birtike ele kaldı. Birtike ele. Karaçı tankalar kele catat. Tankalar!" — dep atasın şaştırıp süröp cattı. (P. 35) Mına zambirek da kırga çıktı. Zambirekçiler anı mayda badaldın çetine bura tartışıp, tankalardın colun torop, ok

Ben falanın oğluyum diye adını gururla taşıdığına baksan a. Bu da olsa bir rızktır alnına yazılan... Evlenmeden bekar gidenler de ne kadar çoktu. Bak, gitti, adını yaşatamadı, izi de kayboldu... (P.31) Büyük insanların bu sözlerinin birini anlarsa, diğerini anlayamayıp, kendi kendine belirsiz düşünceye dalıp, baba denen şey nasıl bir şeymiş, o neden gelmiyor diye gücenip, bitmez kaygı kalbini sızlatırdı. (P.32) İşte şimdi o da babalı oluverdi. Annesinin “İşte o senin baban” dediğinden beri ekrandaki asker onun babası olmuştu. Bundan hiç şüphelenmiyor, babasına bütün kalbiyle taraftar olup, şımarıyordu. Eskiden tatmadığı babalı çocukluğun tadını o şimdi tattı. Babasının bütün hareketlerini beğenip, içi ezilip, onu evdeki camlı çerçevenin içindeki öz babasının fotoğrafına tıpatıp benzetiyordu. Burnu, kaşı, gözü, her şeyi tıpkı aynısı... (P.33) Can gönülden dikilip, çocuğun şu anda kendisini izleyip oturduğunu biliyormuş gibi onun babası da filmdeki o kısacık hayatında, kendini hiçbir zaman unutulmayacak şekilde, sonra oğlunun da gururlanacağı bir şekilde askerlik cesaretini kan meydanında, halk önünde sergiledi. Avalbek savaşın oyun olmadığını şimdi hissetti, vurulup ölen adamın düşmesinin de şaka olmadığını anladı. Düşmanın suratı korkunç, ürkütücü olmaya başladı. Daha henüz bulduğu babası için, hayatında ilk kez bir yakını için önceden yaşamadığı bir korku doğup, o korku çocuğun bütün yüreğini sardı. (P.34) Projeksiyon aygıtı çıtır çıtır ses çıkararak çalışıyor, savaş devam ediyordu. Öbür taraftan hücum eden sırayla dizilen tanklar gözüktü. Şakırdayan çelik tabanları toprağı çelip, ateş açan cihazını öne doğru uzatıp bir aşağı bir yukarı çıkıp yaklaşan çelik kıyafetli bir devin gürleyerek gelmesi bir muhteşem, bir o kadar da yürek ürkütücü. Tanklardan yükselen toz onların peşinden sürüklenip geliyordu. Ama bizim avuç kadar askerlerimiz ise tek topunu sürükleyerek, o anda derenin tepesine çıkmasına çok yaklaşmışlar. Çok az bir

Page 579: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

562

ata baştaştı. Bir azdan soñ tankalar da ok kayrıştı. Alar köp eken. Tankalardın suuk türünön üröy uçat... (P. 36) Atışuu kızıdı. Öz kıyalında Avalbek atası menen koşo ört calındı aralap, salgılaşuuda cürgönsüp cattı. Nemetstin tankaları kara tütüngö çulganıp, kaz tamandarı bırkırap, eki közü oyulgan döödöy albuuttanıp, ordunan cılbay kalganda, enesinin aldına oturgan bala kubanganınan tıbırçılap, tuylap cattı. Al emi bizdin zambirekçiler carılgan snaryaddardın sınıgı tiyip cıgılganda, bala boyun cıyrıp, tomsorup kalıp oturdu. Zambirekçiler çetinen kulap, azaya berdi. Enenin beti ısık caşka nımdanıp, küyüp çıktı. (s.392 ) (P. 37) Kinoapparat bir ündö çırtıldap, soguş cürüp cattı. Karmaşuu küçögöndön küçödu. Tankalar ulam cakındap sürüp kele berdi. Zambirektin kalkanına daldalanıp Avalbektin atası telefondun trubkasın koş koldop, alda-emnelerdi zaarduu kıykırıp, bakırıp cattı. Birok anın emne dep catkanı bul alaamatta kulakka ileşpeyt. Balkim, al cardam surap catkandır, balkim, cardamga kelçü zambirekter mına-mına cetip da kelişer, soguşta kanday dep bolot... Añgıça dagı bir soldat zambirek çetinde calp etti. Müdürülüp kayra turuuga umtulup, cüz tömönünön cerge cıgıldı. (P.38) Zambirektin canında emi eki ele kişi kaldı. Avalbektin atası menen dagı bir soldat. Alar zambirekti toktolboy oktop, bir colu, anan eki kaytara atuuga ülgürdü. Tankalar alardı kısmakka aldı. Zambirektin tuşuna cana bir snaryad kelip carıldı ele, topurak, taş, kesekterdi abaga omkoro bürküp, zañ etti. Cerden emi bir gana zambirekçi öydö turdu. Al Avalbektin atası: zambirekke culuna cetip, özü dürmöttöp, ezü meelep, özü attı. Bul anın akırkı atışı boldu. Cana da kelip tiygen snaryad, zambirekti talkalap cayladı. (P.39) Kan cayılgan bir cak nıptasın karmana, Avalbektin atası teñselip cerden zorgo turdu. Üstündögü kiyimi tülöp, zaarkantkan türü bir şumduk. Cakındap kele catkan tankanı közdöy granatanı kolgo

mesafe kalmıştı. Onu gören Avalbek kalbi yerinden fırlayıp, “Baba, çabuk ol! Çabuk! Çok az kaldı. Çok az. Baksan a, tanklar geliyor. Tanklar!” diye babasına hızlı olmasını isteyip ona güç veriyordu. (P.35) İşte topu tepeye de çıkarttılar. Topçular onu ufak çalılıkların kenarına çekip, tankların yolunu kapatıp, ateş açmaya başladılar. Biraz sonra tanklar da karşılık verdi. Onlar çoktu.. Tankların soğuk görünümü tüyleri diken diken eder... (P.36) Çatışma çok alevlendi. Kendi hayatinde Avalbek babasıyla beraber savaşın ortasında, ateş çemberi içinde gibi hissediyordu. Almanların tankları simsiyah duman çıkarıp, tırtıl tekerlekleri parçalanıp, iki gözü ovulup kör olan bir dev gibi yerinde dönmeye başladığında, annesinin kucağında oturan çocuk sevinçten kıvranır, zıplıyordu. Ama bizim topçulara patlayan mermi kırıntılarıyla vurulup düştüğünde, vücudu büzülerek, öylece dona kalıyordu. Topçular gittikçe azalıyordu. Annenin yüzü sımsıcak gözyaşıyla sulanarak, yanıyordu. (P.37) Projeksiyon aynı şekilde çıtır çıtır çalışıyor, savaş devam ediyordu. Çatışma gittikçe çetinleşiyordu. Tanklar da git gide yaklaşıyordu. Topun siperine sığınıp, telefonda bir şeyleri çok kızgın bir şekilde bağıra-bağıra söylüyordu. Ancak onun ne konuştuğu bu kargaşalıkta duyulmuyor. Belki, o yardım istiyordur, belki de, yardıma gelecek topçular neredeyse gelmek üzeredirler, savaşta öyle ya da böyle demek ne mümkün... Bu sırada daha bir asker tekrar doğrulmak istedi, ama doğrulamayıp, yüzüstü düştü. (P.38) Topun yanında şimdi sadece iki kişi kalmıştı. Avalbek’ın babasıyla bir asker. Onlar durmadan topu ateşlediler, sonra arka arkaya iki atış daha yaptılar. Ama tanklar durmuyor, onları sıkıştırmaya başladılar. Bir mermi topun tam yanına düşmüştü, toprak, taş kesekleri havaya püskürtüp güm diye ses çıktı. Yerden şimdi ise ancak bir topçu kalkabildi. O, Avalbek’in babasıydı, topa doğru atılıp, kendi doldurup, kendisi nişan alıp, kendisi ateş açtı. Bu onun son atışıydı. Yeni bir

Page 580: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

563

alıp, al taymanbay bet aldı. Aldan tayıp, kansırap, cıgılıp kete cazdap, Avalbektin atası granatanı şiltöögö kamdanıp, bir ookumga kulaçın kere turup kaldı. Ekran anın bul körünüşün köz aldıga cügürtüp alıp kelip takadı. Ölümgö baş koygon cookerdin aybat çaçkan acarınan, caltanbas kuduretinen, "tokto faşist!" — degen taş cargan bakırıgınan kino körup oturgandar dür dey tüştü. Ceengül balanın kolun bekem mıkçıp ciberdi. Bala atasına cetuügö umtulup, atasın közdöy culundu. Dal oşol uçurda tankanın pulemet atar oozunan şalaktagan ok tögülüp, Avalbektin atası kıygan terektey suladı. Al eki-üç ala-sala oodarılıp, turuuga cütkünüp, anan çalkadan tüşüp, eki kolun eki cagına taştap catıp kaldı... (P.40) Kinoapparat toktodu, soguş da üzüldu. Bül bir bölüktün ayagı ele. Cañı plyonkanı apparatka koyuş üçün kinomehanik elektrdi küygüzö saldı. Kaşardın içi (s.393) capcarık bolo tüşüp, oturgandar közdörun cumup, alakan menen basıp, kinonun düynösunön, soguştun maydanınan öz düynösünö, azırkı öz abalına kaytıştı. Uşintip al esin cıyalekte kimdir biröönün süyünüçtüü kıykırıgı tınçtıktı cardı: (P.41) - Baldar menin atamdın ölgönün kördüñörbü? Al menin atam bolçu! Kördüñörbü, menin atam... (P.42) Kişiler capırt kayrılıp, emne bolup ketkenin añdabay ayran-tañ boluştu. Oturgan kaptın üstünön togolono cügürgön Avalbek, ekrandın canında, aldıñkı katarda caylangan ortok baldarına şattanıp çurkap bara cattı. Alardın pikiri al üçün baarınan da kımbat bolçu. Bir topko çeyin kaşardagı köpçülüktün arasın oñtoysuz cımcırttık bastı. Oturgandar dale emne bolup ketkenin tuya berbey, bul esi cok balanın emnege mınça süyüngönü kişilerge cetpey cattı. Ömurü atasın körbögön balaga bul uçurda atasının ölümü da (meyli kinodo, meyli kanday cagdayda bolso da) anın atası bardıgın dalildegen mayram ele. Munu eç kim tüşünböy, baarı teñ iynin kagışıp, kıcaalat. Kinomehaniktin kolunan lentanın tunike kutusu cerge tüşüp ketip,

mermi patlayıp, topu toz toprak etti. (P.39) Kana bulanan bir yanını tutarak, Avalbek’in babası sallanarak yerden güçlükle kalktı. Üstü başı yanıklar içinde, görünüşü yürek ürpertici. Yaklaşan tanka doğru el bombasını eline alıp o, çekinmeden yürüdü. Kuvvetten düşüp, kan kaybından zar zor ayakta durup, el bombasını atmaya hazırlanıp, bir süre kollarını geniş açarak durdu. Ekran onun bu görünüşünü ön plana getirip, büyüttü. Ölüme başını bağlayan askerin cesaretinden, çekinmez kuvvetinden, “dur, faşist!” diye bağırmasından seyircilerin kalbi yerinden oynadı. Ceengül çocuğun ellerini sıkıştırıverdi. Çocuk babasının yanına gelmek için, ona doğru atılmak istedi ama. Tam o sırada tankın makineli tüfeğinin olduğu yerden yaylım ateşi açılıp, Avalbek’in babası kesilen ağaç gibi devrildi. O iki üç kez yuvarlanıp, kalkmaya çalışırken sırtüstü düştü ve kolları iki tarafa açılıp yattı kaldı... (P.40) Projeksiyon aygıtı sustu, savaş da durdu. Bu ilk kısmının sonuydu. Yeni bandı aygıta koymak için projeksiyonu çalıştıran adam ışıkları yaktı. Ağılın içi aydınlanıp, oturanlar gözlerini avuçlarıyla kapatıp, sinema dünyasından, savaş meydanından kendi dünyasına, gerçek hayatına döndüler. Böylece halk kendine gelmeye çalışırken bir çocuğun sevinç çığlıkları sessizliği bozdu. (P.41) - Çocuklar benim babamın öldüğünü gördünüz mü? O benim babamdı! Gördünüz mü, benim babam... (P.42) Seyirciler birden dönüp, ne olduğunu anlayamayıp, çok şaşırdılar. Oturduğu çuvaldan yuvarlanıp düşen Avalbek, ekranın yanında, ön sıralarda oturan arkadaşlarına doğru büyük bir neşeyle koşuyordu. Onların yargısı onun için her şeyden önemliydi. Uzun bir süre ağılda şaşkın bir sessizlik hükmetti. Oturanlar hâlâ ne olup bittiğinin farkına varamayıp, bu budala çocuğun neden bu kadar sevinç coşkusu içinde olduğunu anlayamıyorlardı. Babasını daha önce hiç görmemiş olan çocuk için şu anda babasının ölümü bile (ister filmde, ister

Page 581: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

564

kañgır etip ekige bölünüp togolondu. Eç kim aga köñül burgan cok, kinomehaniktin özü da tunikelerdi ala koybodu. Alardın közün kadaganı — Avalbek. Bul Avalbek degen, maydanda okko uçkan baatırdın balası, atanın erdigin, talamın caktap: (P.43) - Siler körgön coksuñarbı, oşol menin atam bolçu! Anı pulemet menen atpadıbı, al ölbödübü!— dep, kişiler unçukpagan sayın küçöp, alardın ün katpaganına ızalanıp, bular emne üçün menin atamdı caktırışpayt, emne üçün anı maktaşpayt degen oy menen kayta-kayta: "Al ölbödübü! Al ölbödübü!" — dep cattı. (P. 44) Kimdir biröö caktırbaganday çırt etti: - Tek, antip aytpa, oozuña taş! - Al emnesi eken!— dedi anda arı caktan moynun sozgon çal. — Emnesi bar eken. Atası soguşta noopat bolgonu calgan bele?— anan unçukpay kalıp, ıldıy karap koburadı: — Atası emey, atası da... Oşondo mektepte okup kalgan baldardın biri çındıktı betke ayttı: - Al senin atañ emes. Emne kıykırasıñ? Tük da senin atañ emes, al artist. İşenbeseñ, tiginogu kinoçunun özünön sura. (s.394) (P.45) İştin cayın seze kalgan estüü-baştuular atasız balanın casap algan tattuu da, açuu da aldanmasın büldürgüsü kelbey, cok, al senin atañ emes, başka degenge oozdoru barbay, baldardın talaşına aralaşpadı. Kantse da çındıktı kino alıp kelgen çooçun cigit özü aytsın degençelik kılıp, baarı teñ kinomehanikke bet alıp, kütüp kalıştı. Tigil da kiyligişpedi. Apparatın oñdomuş bolup cattı. (P.46) - Cok, al menin atam bolçu, menin atam! — dey berdi ızaga tutalangan Avalbek. - Kaysınısı ele senin atañ? Aytçı, kaysınısı ele?—dep aligi okuuçu bala da tilin tartpadı. - Sen körgön coksuñbu? Menin atam granattı alıp tankaga mintip... Anan mintip cıgılbadıbı! — Avalbek boyun cerge taştap, atasının kandayça okko uçkanın körsöttü. Dal özundöy keltirip, eki-üç ala-sala oodarılıp, anan çalkadan tüşüp,

hangi durumda olursa olsun) onun bir babası var olduğunu kanıtlayan büyük bir bayramdı. Bunu kimse anlamamıştı henüz. O sırada projeksiyoncunun elinden bant kutusu yere düşüp, şangırdayarak yuvarlanıp ikiye ayrıldı. Ama bu olay kimsenin dikkatini çekmedi, projeksiyoncu bile onları yerden almaya acele etmedi. Onların şaşkın bakışları Avalbek’in üzerinde. Bu Avalbek, savaşta vurulup ölen askerin, kahramanın oğlu, baba kahramanlığını överek, onun tarafını tutup bağırmaya devam ediyordu. (P.43) - Siz de gördünüz değil mi, o benim babamdı! Onu makineli tüfekle vurdular ya, onu öldürdüler ya! insanlar sustukça o daha da coşup, onların niçin bir şeyler söylemediğine gücenip, bunlar neden benim kadar sevinmiyorlar, neden benim babamı övmüyorlar düşüncesiyle tekrar tekrar, “Onu öldürdüler! O ölmüştü ya!” diyordu. (P.44) Seyircilerden biri ona sinirlenerek, - Şşt, öyle konuşma, ağzını yel alsın! dedi. - Ne yani! dedi öbür taraftan bir ihtiyar, - Ne var bunda. Babası cephede ölmemiş miydi? sonra biraz sustu ve başını eğerek mırıldandı. - Babasıysa, babasıdır... O anda okul öğrencisi olan bir çocuk gerçeği söylemeye karar verdi. - O senin baban değil. Ne bağırıyorsun? Hiç de senin baban değil, o aktör. İnanmıyorsan işte, sinemacıya sor. (P.45) İşin esasını anlayan yetişkinler babasız çocuğun hayalinde kurduğu güzel ama buruk hayalini kırmak istemiyorlardı. Hayır, o senin baban değil, başka birisi demeye cesaret edemediler ve çocukların tartışmalarına karışmadılar. Ne de olsa gerçeği sinemayı getiren yabancı yiğit kendisi anlatsın demek istemişçesine hepsi projeksiyoncuya dönüp, ondan cevap beklediler. O da karışmak istemedi. Aygıtıyla uğraşıyormuş gibiydi. (P.46) - Hayır, o benim babamdı, benim babam! diye bağırıyordu hırslanan Avalbek. - Hangisiydi senin baban? Şöyle, hangisiydi? diye deminki öğrenci çocuk da geri kalmadı.

Page 582: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

565

ekrandın aldında eki kolun eki cakka taştap, ölgön cookerdey catıp kaldı. (P.47) Oturgandar aylasızdan duu carılıp külüp ciberişti: - Oy bul artist turbaybı! - Oy coruguñ tüşkür!.. (P.48) Birok Avalbek külgön cok. Bılk etpey, baatır atasının keypin kiygendey, oşol kalıbında ekrandın beri çetinde sulap cattı. (P.49) Külkü tıyıla kalıp, kaşardın için dagı da cürök öyütkön dım bastı. (P.50) - E, Ceengül,—dedi bayagı “toobalap” kino körgön ayal. Anın ünü kargıldanıp, titiredi. — Emne şal bolup oturasıñ? Karabaysıñbı tetigi balañı! (P.51) Emi eldin baarı Ceengül cakka buruldu. Anın közünö caş alıp, unçukpay erdin bek kımtıp, tüz baskanın uzata karaştı. Ceengül balanın canına keldi da, anı öydö turguzup: - Cür, balam, cürögoy. Oşol senin atañ,— dep akırın aytıp, anı kolunan cetelep tışka çıgıp ketti. (P.52) Uşintip alar kinonu da ayagına çeyin körüşkön cok. (P.53) Ay öydölöp kalgan eken. Töbödö da, kaptalda da cıldızdar beykut betpagıp, bul düynödön eç bir kabarı coktoy — alısta. Bozomuk tündün aralıgında tee biyikte tunarıñkı agargan zor toolor da suz. Beri çette sovhozdun ottoru ülpüldöp, andan arı (s.395) ölçömsüz çoñ talaa tuñguyuktanıp, karañgı köl sıyaktuu kooşulup catıptır. (P.54) Alar üyünö kaytıp bara catıştı. Enesi unçukkan cok. al da unçukpadı. Bul saatta enesi emne oylop bara catkanın bala bilbedi. Tek gana cana körgön atasın esinen çıgaralbay, kiçinekey muştumdarın kekene tüyüp, canında basıp bara cattı. Büguntön baştap al ata coluna tüşkönun bilelek ele, atadan kalgan calgız tuyak ekenin bilelek ele...

- Sen görmedin mi? Benim babam el bombasını yanına alıp, şööyle yaptı... Sonra da şööyle düşmemiş miydi! Avalbek boyunu (vücudunu) yere atıp, babasının nasıl vurulduğunu gösterdi. Tıpkı onun gibi yapmış, iki üç kez yuvarlanıp, sonra ekranın dibinde kollarını iki yana uzatarak, ölen asker gibi sırtüstü yatmıştı. (P.47) Seyirciler gülmekten kendilerini tutamadılar. - Hey, bu aktör hakikî baksan a! - Ah, tövbe ya tövbe!... (P.48) Ancak Avalbek gülmedi. Kahraman babası gibi, gerçekten ölen birisi gibi öylece hareketsiz ekranın yanında yatıyordu. (P.49) Gülüşmeler durdu, ağılın içini rahatsızlık veren bir sessizlik kapladı yine. (P.50) - Hey, Ceengül, - dedi deminki “tövbeleyerek” film izleyen kadın. Onun sesi hırıldayıp, titriyordu. – Sana ne oldu, aklını mı kaçırdın? Baksana çocuğuna! (P.51) Şimdi herkes Ceengül’e dönüp, onun gözü yaşlı, suskun ve dudaklarını ısırmış vaziyette düzgün bir yürüyüşünü seyrediyorlardı. Ceengül, oğlunun yayına geldi ve onu kaldırıp, - Gel, oğlum, yürü. O senin baban, diye fısıldayarak, onu elinden tutup dışarı çıktı. (P.52) Böylece onlar filmi de sonuna kadar izleyemediler. (P.53) Ay epeyce yükselmişti. Tepede ve yanlarda yıldızlar sessizce bakmaktalar, sanki bu dünyadan hiç haberi yokmuş gibi, uzaktalar . Karanlık gecenin ötesinde tâ yükseklerde görünen dağların beyaz dorukları da üzgün. Aşağıda sovhozun ışıkları yanıp-sönüp, ilerisinde uçsuz bucaksız koca bozkır karanlık bir göl gibi dinleniyordu. (P.54) Onlar evlerine gidiyorlardı. Anne de sustu, çocuk da konuşmadı. Bu sırada annesinin ne düşündüğünü çocuk bilemedi, sadece daha demin gören babasını aklından çıkaramıyor, küçücük yumruklarını sıkmış, sessizce gidiyordu. Bugünden itibaren o babasını yoluna düştüğünü, babanın geride bıraktığı tek varlığı olduğunu daha anlayamıyordu...

Page 583: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

Sonuç

Bu araştırmada Sayakbay Karalayev anlatısında Er Töştük destanından seçilen

Kökötöydün Aşındagı Küröş Tuuraluu parçası, yine aynı manasçının anlatısında

Manas destanından seçilen Kökötöydün Aşı parçası ve farklı anlatıcıdan, Çokan

Valihanov’un kimliği belirsiz bir destancıdan derlediği Kökötöydün Aşı parçası ile

Çıngız Aytmatov’un eserlerinden Atadan Kalgan Tuyak hikâyesi örneğinde Kırgız

hikâye ve destan anlatısında zamanın kullanımı, anlatı ve anlatıcı türleri konusu ele

alınarak, anlatı zamanlarının dilbilimsel zaman kategorisi ile olan ilişkisi konusunda

anlatı bilimi açısından çözümleyici sonuçlar elde edilmiştir.

Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları konusunda yaptığımız

araştırma sonucunda şöyle bir genellemeye varılabilir:

Destan sözlü kültür eseri, hikâye ise yazılı kültür ürünü olmasıyla iki farklı

anlatı türünü oluşturmaktadırlar. Destanlar, bir milletin bütün varlığını oluşturan,

duygu ve düşünce zenginliğini sağlayan önemli kaynaklardır. Bir destanın oluşum

süreci, diğer edebî türlerden oldukça farklıdır. Bu süreci iki ana başlık altında

değerlendirebiliriz: destanda ele alınan olay, ait olduğu milletin bilinmeyen bir

döneminde yaşanmış olması ve milletin hafızasında unutulmaz ve derin etkiler

bırakması. Bu iki özellik, destanın tanımlanmasında veya destan türünün

kavranmasında en önemli belirleyicidir. Destanlar, oluşumları açısından da diğer

edebî türlerden ayrılır.

Destan ister sözlü, ister yazıya geçirilmiş olsun bir anlatı türü, anlatım

biçimidir. Sözlü kültür ürünü olan destanın, Lihaçev (1979), Reichl (1992), Ong

(1995), İbrayev (1998) gibi bilim adamlarının da belirttiği gibi, kendine has zaman

Page 584: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

567

akışı ve dilsel üslubu, anlatım tekniği ve sözlü kültür ortamında dinleyiciyi de

kaçınılmaz bir zorunluluk olarak dikkate almayı gerektiren icra töresi vardır. Sözlü

kültürün önemli ürünlerinden olan destanlar, tarihin henüz yazıya geçirilmediği

çağların bir ürünü olarak, bir anlatıcının saz eşliğinde kendine mahsus bir ezgi ile

anlattığı o toplumun tarihine ait din ve kahramanlık konularını içeren uzun manzum

efsanelerdir (Kabaklı 1994). Sözlü kültür ve yazılı kültürün benzerlik ve farklılıkları

ekseninde bir tartışma için bkz. Lings (1991) ve Ong (1995)200.

Walter J. Ong, Sözlü ve Yazılı Kültür: Sözün Teknolojileşmesi adlı kitabında

sözel kültürün oluşma, gelişme ve aktarım şekillerini inceleyerek, bu kültürün yazılı

kültürle karşılaştırmasını yapmıştır. Ong’un belirttiği gibi, birincil sözlü kültür

aşamasında meydana gelen bir ürün olan destan anlatılarında ezberleme, bellekte

saklama, dönüştürme, kalıplaştırma ve hatırlama gibi yaratma ve yaşatma süreçleri

vardır. Buna bağlı olarak, ele aldığımız destanlar birincil sözlü kültür çağında sözlü

olarak üretilmiş, asırlar boyu nesilden nesle, kuşaktan kuşağa nakledilerek sözlü

olarak yaşatılmıştır. Bu ürünler, Ong’un da belirttiği gibi (1995: 46- 96), yazılı kültür

çağının terimi ile söyleyecek olursak, Çokan ve Radloff’un zamanına kadar, yani

XIX. yy’ın ikinci yarısına kadar belirli/sabit bir metinden yoksun idiler. XIX. yy’ın

ikinci yarısında Radloff ve Çokan Valihanov’un derleyip, yayımlamasıyla, destanın

bir kısmı yazıya dönüştürülmüştür. Sayakbay’ın varyantı ise Sovyet dönemine kadar

sözlü olarak varlığına devam ettirmiş, ancak 1935li yıllarda yazıya geçirilmiştir.

Hikâye ise, daha doğrusu, bizim ele aldığımız AKT hikâyesi, ikincil sözlü

kültür çağında yazıya geçirilen bir yazılı kültür ürünüdür. Dolayısı ile belirli sabit bir

200 Öztürk, Z. (2003). Eğitim tarihimizde okuma toplantılarının yeri ve okunan kitaplar. Değerler Eğitimi Dergisi, 1 (4), 131-155

Page 585: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

568

metne sahiptir. Anlatı biliminde hikâye, anlatının en tipik bir biçimidir. Hikâye,

kendine özgü yapısı ile diğer edebî türlerden farklıdır.

Hikâyenin tür olarak belirlenmesinde dört ana unsurdan söz edilir: olay,

zaman, mekan ve şahıslar. Bu durumda ister destan, ister hikâye olsun her anlatıda

mutlaka bir olay, yani öykü vardır, bu öykü belirli bir zamana bağlanabilir. Olayın

başladığı, geliştiği ve bittiği bir zaman dilimi vardır. Hikâyenin konusuna ve yapısına

göre zaman değişir. Bizim ele aldığımız hikâye ve destanlarda genelde geçmiş zaman

söz konusudur. Bazı söylemlerde kullanılan şimdiki zaman ise gerçekte anlatısal

şimdiki zaman veya anlatı şimdisidir.

Bir anlatının zamanı ikili tabiata sahiptir; bu bir yandan öykü zamanı, diğer

yandan da öykünün anlatıya dönüştürüldüğü öyküleme zamanı. Bu çalışmada öykü,

öyküleme, anlatı, anlatı zamanları, anlatıcı ve hikâyeci ile ilgili tanıtıcı bilgiler

verilerek, bir anlatının nasıl oluşacağı, öykünün kronolojik sırası öyküleme veya

anlatım edimiyle anlatıda nasıl bir yol izleyeceği, öyküde belli bir süreye bağlanan

bir olay, anlatıda nasıl kurgulanacağı, sürenin belirlenmesini hangi yollarla

yansıtacağı, öyküde geçen olayların anlatılma sıklığı gibi sorular öykü ve öyküleme

arasındaki bağıntının incelenmesiyle belirlenmeye, seçilen malzemeler üzerinde

cevaplandırılmaya çalışılmıştır. Bu soruların yanıtı olarak, seçilen malzemeler

Genette’in uyguladığı yöntemden yola çıkarak, her eser zaman bakımından Sıra,

Süre ve Sıklık alt başlıkları altında incelenmiştir.

Sıra bakımından hem hikâye hem de destanlarda olaylar anakronik düzende

sıralanmıştır, başka bir ifade ile anlatının her iki türünde de zamansal sapmalar söz

konusudur. Ancak, yazar zamanı idare etme konusunda, istediği yerde geriye

dönerek veya daha gerçekleşmemiş bir olayı önceden anlatarak, bu konuda daha

Page 586: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

569

fazla avantaja sahipken, destan anlatıcısının ise geriye dönmek veya ileriye

sıçrayarak anlattığı anlatılarında daha geleneksel yola başvurmuş olduğu

görülmüştür. Buna bağlı olarak, bu araştırma sonucunda destanlarda anlatının diğer

hikâye vs. gibi başka türlerine nazaran anlatısal zaman sapmalarının daha az

görüldüğü, destanların genellikle düz kronolojiye uydukları tespit edilmiştir.

Zaman incelemesinde araştırılması gereken diğer bir konu anlatı süresi,

okuma için gereken süredir, başka bir deyişle, okuma zamanıdır. Bir metni okumak

için gereken süre birçok dış etkene bağlı olduğu için bunun kesin olarak

ölçülebilmesi mümkün değildir. Okuma süresi, okuyan kişinin okuma hızına, okuma

hızı da o metnin içeriğine, kişinin anlama yetisine ve okuduğu ortama göre değişiklik

gösterebilir. Bu konuyla ilgili olarak G. Genette, okuma zamanı yerine anlatının hızı

kavramını önermiştir. Hız (speed) bir eserin “zamansal boyutu ile uzamsal boyutu

arasındaki ilişki (bir saniyede birkaç metre, birkaç metrede birkaç saniye gibi): anlatı

hızı ise süre (saniye, dakika, saat, gün, ay ve yıllarla ölçülen öykü süresi) ile uzunluk

(satırlar ve sayfalarla ölçülen metin uzunluğu) arasındaki ilişki vasıtasıyla tarif

edilen” bir kavram olduğuna göre ve ele aldığımız hikâye ve destanlarda kesin bir

tarihe göndermede bulunulmadığından bu eserlerin anlatı hızını ölçmemiz tamamen

varsayımdan ibaret olmuştur.

Bu çözümlemede hem destan anlatılarında hem de hikâye anlatısında bir

yandan, öyküde çok kısa zaman içeren olayların öneminin artması ile duraklama ve

sahne örneklerinde gördüğümüz gibi, anlatının kademeli yavaşlaması, diğer yandan

da bir bakışa bu yavaşlamayı telafi etmek üzere özetlemeler ve eksiltiler görülmüştür.

Duraklama (pause), sahne (scene), özet (summary) ve eksilti (ellipsis) anlatı hızını

doğrudan etkileyen unsurlardır. Duraklamada anlatı zamanı sınırsızdır. Sahne ise

Page 587: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

570

anlatı ve öykü arasındaki şartlı eşitli ği sağlar. Özet değişken bir tempoya sahip bir

biçimdir. Eksiltide ise öykü zamanı anlatı zamanından daha fazladır, sınırsızdır.

Atadan Kalgan Tuyak hikâyesi ile ele aldığımız diğer destanları

karşılaştırdığımızda bu konuda önemli bir fark ortaya çıkmaktadır. Destan türlerinde,

özellikle SK.KA ve ÇV.KA parçalarında duraklama, sahne ve özet anlatı

tekniklerinin yanı sıra eksilti tekniği de sıkça başvurulan bir anlatı tekniği olarak

karşımıza çıkarken, ÇA.AKT’da ise eksilti tekniğine neredeyse hiç başvurulmamış,

olaylar genelde eksiltiye uğratılmadan, bütün ayrıntılarıyla anlatılmıştır.

Sıklık ilişkileri bakımından da olayların ele alınış tarzı her eserde farklı

biçimlerde gelişmiştir. Bu hem aynı türün farklı anlatıcılarından, hem de farklı türden

kaynaklanan bir durumdur. Bu konuda ÇV.KA anlatıcısı daha çok tekilci anlatı

tekniğine başvuran bir anlatıcı olarak karşımıza çıkarken, SK.KA ve ÇA.AKT

anlatıcıları sıklık türünün her üçüne de, hem tekilci, hem yinelemeli, hem de toplu

anlatı tekniklerine sıkça başvurmuşlardır.

Sonuç olarak, anlatılarda zaman konusu hem anlatıcı farklılığına, hem de tür

farkına bağlı olarak, sözlü kültür ürünü olan destan ve yazılı kültür ürününden hikâye

anlatılarında önemli derecede benzer biçimde ele alınırken, zaman sapmaları

bakımından ise destan anlatıları daha geleneksel anlatı türlerinden olmasıyla ve

destanda zamanın kapalı ve tek yönlü olmasıyla daha düz kronolojiyi takip ederken,

hikâye türünde yazar zamanının da araya girmesi ve yazarın yazdığı esere istediği

şekilde müdahalede bulunabilme avantajına sahip olmasıyla zamanda bir ileri bir geri

giderek anlatabilmesine bağlı olarak, bu türde zamanla oynamalar daha sık

görülmüştür.

Page 588: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

571

KAVRAM SÖZLÜ ĞÜ

Açık anlatıcı (İng. overt narrator; Rus. eksplitsitnıy narrator, Kırg. açık

bayandooçu): anlatan “ben” gibi kendini doğrudan takdim ederek anlatma

görevini yerine getiren; hikâye içine girerek felsefî ya da anlatı dışı yorumlar

yapan, varlığı kolayca fark edilebilen anlatıcıdır.

Akroni (İng. achrony; Rus. ahroniya; Kırg. ahroniya) zaman bakımından diğer

olaylardan bütün ilişkileri koparılmış olay; tarihi saptanmayan olay (Prince

1988: 1); Zaman bakımından düzensiz olan olaylar dizisi.

Anlatan Ben (İng. narrator- I; Rus. ya kak povestvuyuşşiy; Kırg. bayandooçu –

men): anlatıcı “ben” ve anlatılan “ben”, anlatıcı ve aktör, yani eylemin

taşıyıcısı olarak işlevsel bakımdan ayırt edilen iki derecedir. Anlatı bilimi

bakımından anlatıcı “ben” ile anlatılan “ben” arasındaki ilişki, öyküsel olmayan

anlatıda anlatıcının karaktere, yani aktöre karşı olan ilişkisi ile aynı

derecededir. Yani, öyküsel olmayan anlatıda sadece anlatı planında bulunan

anlatıcı, yani “ben” başka birinin öyküsünü anlatır. Burada yapan derece olan

aktör bir şahıstır. Öyküsel anlatıda ise “ben” hem anlatıcı sıfatında anlatı

planından yer alır, hem de öykü planında bir şahıs olarak bulunur. Bu tip

anlatıda yapan derece olan aktör ve anlatılan ben eşitli ği söz konusudur.

Anlatı şimdisi (İng. story-now; Rus. moment reçi; Kırg. bayandın uçur çagı):

hikâyenin içindeki şimdiki an (zaman); kahramanın şimdiki zamanı.201

201 Jahn, Manfred. 2005. Narratology: A Guide to the Theory of Narrative. English Department, University of Cologne. http://www.uni-koeln.de/~ame02/pppn.htm

Page 589: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

572

Anlatı (İng. narrative; Rus. narrativ/povestvovaniya; Kırg. bayan/añgeme): öykü ile

öyküleme ediminden oluşan bildirişim mekanizması; bir veya daha fazla

olayları anlatmak için tahsis edilen dil bilimsel üretim; öykü ile öyküleme

ediminin sonucudur.

Anlatı bilimi (İng. narratology; Rus. narratologiya; Kırg. narratologiya): 1. Dil

bilimi ve edebiyat bilimi yaklaşımlarının arasında geleneksel bir şekilde

varlığını sürdüren ayırımı ortadan kaldırmaya çalışan, disiplinler arası bir

araştırma alanı; 2. Yapısal yaklaşımın etkisinde meydana gelen anlatı teorisi; 3.

Anlatı metinlerini, onların tabiatı, biçimi ve işleyişini, anlatıların bütün olası

türlerinin birbirlerinden ayırt edilmesini mümkün kılan kriterleri olduğu gibi,

bütün söz konusu anlatı türlerine özgü genel özellikleri, ayrıca anlatıların

oluşturulduğu ve geliştirildi ği kurallar sistemini inceleyen bir disiplindir.

Anlatı sesi (İng. narrative voice; Rus. narrativnıy/povestvovatelnıy golos; Kırg.

bayandooçu ün): metindeki yazar niyetinin taşıyıcısıdır: bazen yazar kendi

sesiyle anlatır, bazen de karakterlerden birinin sesinden anlatır.

Anlatı söylemi (İng. narrative discourse; Rus. narrativnıy/povestvovatelnıy diskurs;

Kırg. bayandoo kebi): herhangi bir sözcenin sözceleme ediminin ürünüdür.

Anlatıcı (İng. narrator, Rus. narrator/povestvovatel’, Kırg. bayandooçu): kurmaca

anlatı bildirişimi göndericisi; anlatı işlevinin taşıyıcısı, Barthes’in deyimiyle

“kağıt varlıktır”.

Anlatılan Ben (İng. narrator- agent; Rus. povestvuyemoye ya; Kırg. bayandaluuçu-

men): 3. kişi ağzından anlatan anlatıcının kendi anlatısında bir karakter olarak

bulunması.

Page 590: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

573

Anlatım (İng. narration, Rus. narratsiya/povestvovaniye, Kırg. bayandoo): bir

anlatıdaki olaylar dizisinin anlatılma biçimi.

Anlatının anlatıldığı kişi (İng. narratee; Rus. narratator/fiktivnıy çitatel’; Kırg.

fiktiv okuuçu); bkz. Kurmaca okur.

Anlatma (İng. telling; Rus. povestvovaniye; Kırg. bayandoo): göstermenin yanı sıra

anlatı bilgilerini ayarlayan iki mesafe türünden biridir; diegesistir. Anlatma,

daha çok anlatıcılık aracılığıyla ve göstermeye göre (mimesis) olayları daha az

detaylı olarak sunma kipidir.

Bakış açısı (İng. point of view; Rus. Toçka zreniya; Kırg. köz karaş): G. James

(1884) tarafından önerilen ve P. Lubbock (1921) tarafından geliştirilen bu

kavram anlatıcının anlatılan öyküye olan ilişkisini gösterir.

Baş kahraman/ görgü tanığı (İng. protagonist; Rus. glavnıy geroy; Kırg. baş

kaarman): bir eserde başrolü oynayan kişi, başkişi.

Belirleme (İng. determination; Rus. determinatsiya): bir toplu anlatının zamansal

sınırlarıdır; bir olayın (ya da olaylar dizisinin) tekrarlandığı zaman süresidir.

Birbirini izleme (İng. alternation; Rus. çeredovaniye; Kırg. almaşuu): (aynı ya da

farklı anlatı derecelerinde anlatılan) anlatı dizilerinin birbiriyle birleşmesidir:

burada bir dizinin birimleri diğer bir dizinin birimleri ile değişimli olması

gerekmektedir, daha net olarak, dizilerin bir birlikte örülmesidir. Mesela, “John

mutluydu, ve Mary mutsuzdu.; sonra John ayrıldı, ve Mary evlendi; sonra John

mutsuz oldu, Mary mutlu oldu.” örneği “John mutluydu; sonra John ayrıldı;

sonra John mutsuz oldu” birimi ve “Mary mutsuzdu; sonra Mary evlendi; sonra

Mary mutlu oldu” biriminin birbirini izlemesi sonucunda meydana geldiği

Page 591: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

574

söylenebilir. Birbirini izleme, bir anlatı dizisi birleştirme tekniğidir (Prince

1988: 5).

Birinci şahıs anlatısı (İng. first person narrative; Rus. Povestvovaniya ot pervogo

litsa; Kırg. 1. caktagı bayan): hikâye içinde bir karakter olarak yer alan anlatıcı

tarafından hikâye edilen anlatı. Bu anlatı, bir kişinin kişisel deneyimlerinin

anlatısıdır. Yani burada “anlatan ben” ile “tecrübe eden ben” aynı kişidir.

Birinci şahıs anlatılarda birinci şahıs zamiri hem anlatıcıya hem de karaktere

işaret eder.

Çözümleme (İng. analysis; Rus. analiz; Kırg. analiz): bir karakterin düşünce ve

izlenimlerinin anlatıcının kendi dilinde ve kendi adına anlattığı bir tekniktir.

Değişen içsel bakış açısı (İng. variable internal point of view, Rus. variativnıy

vnutrenniy vzglyad, Kırg. almaşkan içki köz karaş): bkz. Değişen içsel

odaklanma (Prince 1988: 101).

Değişen içsel odaklanma (İng. variable internal focalization; Rus. variativnoye

vnutrennee fokalizatsiya, Kırg. almaşkan içki köz karaş): çeşitli olay ve

durumları anlatmak için çeşitli odaklayıcıların sırayla kullanıldığı bir içsel

odaklanma veya bakış açısı türüdür.

Dış odaklanma (İng. external focalization; Rus. vneşnyaya fokalizatsiya; Kırg. tışkı

köz karaş): bir metindeki algısal yönelimin, karakterler dışındaki bir anlatıcı

üzerinde olması; bilgilerin, karakterlerin algı dünyası ile sınırlı olmaması.

Dış öyküsel anlatı (İng. extradiegetic narrative; Rus. ekstradiegetiçeskiy(oye)

narrativ/povestvovaniye; Kırg. tıştan bayandalgan bayan): ilk anlatının

dışarıdan biri tarafından anlatılmasıdır.

Page 592: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

575

Dış öyküsel anlatıcı (İng. extradiegetic narrator; Rus. ekstradiegetiçeskiy

narrator/povestvovatel’; tışkı bayan bayandooçusu): ilk anlatının dışında yer

alan anlatıcıdır.

Dışsal gerileme (İng. external analepsis; Rus. Vneşniy analepsis; Kırg. tışkı

analepsis/çeginüü): birincil anlatı ile doğrudan ilişkili olmayan gerileme.

Duraklama (İng. pause; Rus. pauza; Kırg. pauza): kabul edilmiş bir anlatı

temposudur; özet, sahne ve eksiltinin yanı sıra temel anlatı hızlarından biridir.

Duraklama tekniğinde, öyküde var olmayan zaman dilimi anlatıda belirli bir

süre alır (Prince 1988: 69)

Eksilti/Çıkarma (İng. ellipsis/cut/omission; Rus. ellipsis; Kırg. ellipsis): temel anlatı

hızlarından biri; öykünün bir parçasını atlayıp geçme tekniğidir (Stırina: 2004,

39). Eksiltinin iki temel türü vardır; eksiltinin yapıldığı yer belirli zaman

işaretleyicileriyle verilirse açık; zaman işaretleyicileriyle belirtilmeyip,

anlatılan olaylar sırasındaki açıklıktan anlaşılırsa örtük eksilti söz konusudur.

Fabula (İng. Fabula; Rus. Fabula; Kırg. fabula); olayların kronolojik olarak kuruluşu

fabulayı oluşturur.

Figür (İng. figure; Rus. figura, Kırg. kaarman): anlatıda yer alan karakter; bazen

“anlatıcı” anlamında da kullanılır.

Figür anlatısı (İng. figural narrative): Hikâyenin, sanki bir karakterin gözleriyle

görülüyormuş gibi anlatılması. Yani, hikâyenin temel ya da yardımcı

karakterlerinden biri değil, gizli bir anlatıcı figürü tarafından anlatılması. Bu

nedenle bazı teorisyenler buna “anlatıcısızlık” da derler.

Page 593: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

576

Gerçek Okur (İng. real reader; Rus. real’nıy çitatel’; Kırg. Çınıgı okurman): yazılı

bir anlatının alıcısı (decoder) ya da yorumlayıcısıdır. Bu gerçek veya somut

okur, anlatının Örtük Okuru ya da Kurmaca Okuruyla karıştırılmamalıdır.

Onların aksine, gerçek okur, anlatıda bulunmaz, yani, gerçek okur, anlatı

bildirişiminin dışında bulunan gerçek insandır.

Gerileme (İng. analepsis/flashback/retrospection, Rus. analepsis/retrospektsiya,

Kırg. retrospektsiya/artka çeginüü) bir anlatıda her geciken veya ertelenen

açıklama; hikâye zamanından daha önce yaşanmış olan olayların anlatılmasıdır.

Gösterme (İng. showing; Rus. pokaz; Kırg. körsötüü): anlatmanın yanı sıra anlatı

bilgilerini ayarlayan iki mesafe türünden biridir; mimesistir. Anlatmanın ya da

diegesisin tersine, gösterme durum ve olayları detaylı, sahnesel olarak sunma

ve asgari anlatıcılık aracılığıyla sunma kipidir/modudur. Mesela, bir diyalog

gösterme için en güzel örnektir.

Güvenilir anlatıcı (İng. reliable narrator; Rus. nadejnıy narrator/povestvovatel’;

Kırg. işenimdüü bayandooçu) otobiyografik anlatıların anlatıcıları, öyküyü

birinci şahıs ağzından sunan hikâyeciler güvenilir anlatıcılardır.

Güvenilmez anlatıcı (İng. unreliable narrator; Rus. nenadejnıy

narrator/povestvovatel’; Kırg. işeniçsiz bayandooçu): çok fazla anlaşılır

olmayan bir kavram olan güvenilmez anlatıcı kavramı W. Bouth (1961)

tarafından ortaya atılmıştır. Bouth’a göre anlatıcı ve örtük yazar kavramlarının

örtüşmediği durumlarda güvenilmez anlatıcı durumu meydana gelir. Schmid ise

daha yeni tanımlamalara göre, anlatıcının güvenilirlik ve güvenilmezlik

derecesinin ölçütünün örtük yazar değil, gerçek okur olması gerektiğini

Page 594: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

577

belirtmiştir (2003: 71). İnsanbiçimcil olmayan, hayvan veya eşya biçiminde

karşımıza çıkan anlatıcılar bir bakıma güvenilmez anlatıcılardır.

Herşeyi bilen anlatıcı (İng. omniscient; Rus. vseznayuşşiy narrator; Kırg. olimpik

bayandooçu): her şeyi bilen anlatıcı kahramanların en gizli düşüncelerini

bilebilir, geçmişteki olayları, geleceği ve aynı zamanda o anda olup biten

olayların hepsini bilir. Bu özelliğine göre, bu tür anlatıcıya, genelde Tanrısal

anlatıcı da denilmektedir. Ayrıca, o mekân konusunda da sınırsız imkânlara

sahiptir.

Hız (İng. Speed; Rus. temp; Kırg. temp): anlatılan olayların süresi (saniye, dakika,

saat, gün, ay ve yıllarla ölçülen öykü süresi) ile anlatının uzunluğu (satırlar ve

sayfalarla ölçülen metin uzunluğu) arasındaki ilişkidir. Anlatı hızının kanonsal

formları – başlıca anlatı tempo’ları- Eksilti, Özet, Sahne ve Duraklama’dır.

İçöyküsel anlatı (İng. intradiegetic anlatı; Rus. İntradiegetiçeskiy narrativ/

povestvovaniye; Kırg. içki bayan): öykünün bir karakter tarafından anlatıldığı

anlatıdır.

İçsel gerileme (İng. İnternal analepsis; Rus. Vnutrenniy analepsis; Kırg. içki

çeginüü): ilk anlatıdaki bir eksikliği tamamlayan gerilemedir.

İçsel odaklanma (İng. internal focalization; Rus. vnutrennyaya fokalizatsiya; Kırg.

İçki köz karaş): bir metinde verilen bilgilerin, anlatılan olayların bir karakterin

bakış açısından ve o karakterin algı dünyası ile sınırlı olarak sunulması.

Karakter (İng. character; Rus. obraz; Kırg. kaarman): gerçek olmayan, yazar

tarafından yaratılan ve sadece metin içinde varlığı olan, aksiyon içinde ya da

kurgusal ortamda yer alan kişi.

Page 595: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

578

Kronolojik sıra (İng. chronologic order; Rus. hronologiçeskiy poryadok; Kırg.

hronologiyalık tartip): olayların meydana geliş sırasına göre dizilişidir (Prince

1988: 13).

Kurmaca anlatı (İng. fictional narrative; Rus. fiktivnıy(noye)

narrativ/povestvovaniye, Kırg. Fiktiv bayan): hayalî bir dünyada kurgulanan bir

hikâyenin yine hayalî bir anlatıcı tarafından anlatılması.

Kurmaca okur (İng. narratee; Rus. narratator/fiktivnıy çitatel’; Kırg. Fiktiv okuuçu):

Kurmaca okur veya narratator202 (Fr. narrataire, İng. narratee), metin içi

bildirişim düzeyinin anlatı derecesi; kurmaca anlatıcısının alıcısı, anlatıcının

kendi hikâyesini yönelttiği derecedir.

Nesnel anlatıcı (İng. objective narrator; Rus. ob’ektivnıy narrator/povestvovatel’,

Kırg. ob’ektivdüü bayandooçu): olayları dışarıdan gözlemleyen bir kişi gibi

nesnel bir şekilde anlatır. Bu tip anlatıcı anlatılan öykünün dışında, ondan

bağımsız olarak bulunur.

Odaklanma (İng. focalization; Rus. Fokalizatsiya; Kırg. fokalizatsiya): Genette’in

belirttiği gibi, odaklanmada “Kim görüyor?” (Genette 1980: 186) yani

anlatıdaki olaylar kimin bakış açısından veriliyor? sorusu temel alınmaktadır.

Genette’e göre, anlatı durumunun kip belirlemesine dayanan 3 farklı

odaklanma tipi mevcuttur: 1. Her şeyi bilen şahıs tarafından anlatılan anlatı

(anlatıcı, anlatı şahsından daha çok şeyi bilir); 2. Şahıs bakış açısından

202 İl’in tarafından önerilen “narratator”(1996) terimi, Fransız kavramı narrataire (Genette, 1972: 226; Prince, 1973a) ve İngilizce’deki narratee (Prince, 1971) kavramlarının Rusça eşdeğeridir. Destinateur – destinataire kıyaslama yoluyla, narrateur – narrataire ikili yapısını ilk olarak R. Bartnes (1966: 10) kullanmıştır.

Page 596: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

579

anlatılan anlatı (anlatıcı, sadece şahsın bildiği şeyleri anlatır) ; 3. Objektif

anlatı, dıştan bakış (anlatıcı, şahıstan daha az şeyi bilir).

Odaklayıcı (İng. focalizer; Rus. fokalayzer): sözcüklere dönüştürülmüş görsel

bildirinin göndericisidir.

Olay (İng. action; Rus. sobıtie; Kırg. okuya) olaylar ve eylemler dizisi; anlatının

olaylar düzleminde bir hikâye çizgisi (story line) oluşturan olaylar bütünüdür.

Olay örgüsü (İng. plot; Rus. syujet; Kırg. syujet): bir hikâyenin mantıksal sebep-

sonuç ilişkisine dayalı yapısıdır; olay örgüsü için temel soru Bu neden

gerçekleşti? sorusudur.

Önceleme (İng. prolepsis, Rus. prospektsiya, Kırg. prospektsiya) gelecekte

yaşanacak olayların, gerçek zamanından daha önce anlatılmasıdır.

Örtük okur (İng. implied reader, Rus. implitsitnıy çitatel’; Kırg. caşıruun okuuçu),

örtük yazar derecesinin çifti ve anlatı bilimsel görüşlere göre, katılımı

neticesinde yazar tarafından kodlanmış olan edebî metnin deşifre edildiği,

başka bir ifade ile okur tarafından okunduğu ve sanat eserine dönüştürüldüğü

“örtük bildirişim durumunun” meydana gelmesinden sorumlu olan bir anlatı

derecesidir.

Örtük yazar (İng. implied author; Rus. implitsitnıy avtor; Kırg. caşıruun

bayandooçu): edebî metinde karakter-hikâyeci biçiminde cisimleştirilmemiş ve

okur tarafından okuma esnasında düşünülen, örtük yazar imgesi olarak yeniden

yaratılan bir anlatı derecesidir. Anlatı bilimi görüşlerine göre örtük yazar ona

uygun çift bildirişim konumuyla, örtük okuruyla birlikte bütünüyle bir edebî

eserin sanatsal bildirişimini sağlama konusunda sorumludurlar.

Page 597: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

580

Öykü ötesi anlatı ( İng. metadiegetic narrative; Rus. metadiegetiçeskiy narrativ;

Kırg. metabayan): ikinci anlatı içerisinde yer alan anlatı düzeyidir. Anlatı

düzeyleri anlatıcının konumuna göre belirlenir.

Öykü zamanı (İng. story-time; Rus. vremya sobıtiya; Kırg. okuya uçuru): anlatılan

olayların meydana geldiği zaman dilimidir.

Öyküleme (İng. narrating; Rus. povestvovaniye; Kırg. Bayandoo, añgemelöö): anlatı

eyleminin üretilmesidir.

Özet (İng. summary; Rus. Rezyume; Kırg. özök): dört anlatı hızından biridir. Anlatı

hızının önemli derecede öykü hızından önde olduğu anlatım tekniğidir.

Özne (İng. subject; Rus. sub’ekt; Kırg. sub’ekt): Greimass modelinde bilinçaltı anlatı

(deep structure) yapısında bir faildir ya da temel roldür. Özne nesneyi

gerektirir/arar. Anlatı yüzeysel yapısında baş kahraman olarak somutlaşır,

belirginleşir.

Öznel anlatıcı (İng. subjective narrator; Rus. sub’ektivnıy narrator/povestvovaniye;

Kırg. sub’ektivdüü bayandooçu): kurmaca yazarın ikinci türü olan öznel

anlatıcı öykünün içinde bulunan karakterlerden biridir. Ancak burada anlatma

işlevini öznel anlatıcı olan karakterin kendisi yapmaz. Anlatan derece değil,

anlatı nesnesi durumundaki bu karakter, birinci şahıs anlatılarında anlatılan ben

konumundadır. Bu tür anlatılarda anlatan derece ancak bu anlatılan benin öznel

eşdeğeridir, yani karakter anlatıcının anlatan benidir.

Özöyküsel anlatı (İng. homodiegetic narrative; Rus. Gomodiegetiçeskiy/

samopovestvovatel’skiy; Kırg. gomodiegetikalık/ömür bayandık bayan):

özöyküsel anlatıda aynı kahraman ikili işlevi yerine getirir: “Anlatıcı sıfatında o

Page 598: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

581

anlatının kurgusundan sorumlu, aktör sıfatında ise anlattığı öykünün bir

kahramanı görevini yapmaktadır (kahraman anlatıcı = kahraman aktör)”

(Lintvelt 1981: 38). Bu bakımdan özöyküsel ve yadöyküsel ayrımı Schmid’in

sınıflandırmasındaki öyküsel (diegetic) ve öyküsel olmayan (non-diegetic)

karşıtlığıyla eşdeğerdir.

Özöyküsel anlatıcı (İng. homodiegetic narrator; Rus. gomodiegetiçeskiy/

samopovestvovatel’skiy narrator; Kırg. gomodiegetikalık/ömür bayandık

bayandooçu): Hikâyenin içinde bir karakter olarak yer alan anlatıcı.

Paralepsis: Genellikle çok fazla şey söylemekten kaynaklanan bir ihlaldir

(alteration). Söz gelimi bazen birinci şahıs anlatıcı, aslında mümkün

olmamasına rağmen başka birisinin düşüncelerinden ya da henüz

gerçekleşmemiş bir olaydan söz eder.

Paralipsis: Önemli bir bilgiyi vermemekten, çok az söylemekten kaynaklanan ihlal

(alteration). Çoğunlukla yazar anlatısında, anlatıcının, karakterle ya da olaylarla

ilgili gerekli olduğu halde bazı bilgileri vermemesi şeklinde görülür. (Bir

retorik terimi olan eksiltme (ellipsis) ile yakından ilişkilidir.)

Ritm (İng. rhythm; Rus. ritm; Kırg. ritm): anlatı hızının derecesidir. Genette göre

anlatıda 4 esas anlatı ritmi vardır: eksilti, özet, sahne ve duraklama.

Sabit içsel odaklanma (İng. fixed internal focalization; Rus. ustoyçivoye

vnutrenneye fokalizatsiya; Kırg. turuktuu içki fokalizatsiya): Eğer öykü, bir

karakterin bakış açısından anlatılıyorsa, sabit içsel odaklanma oluşmaktadır.

Saf anlatı (İng. diegesis; Rus. diyegesis; Kırg. ikaya): anlatıdaki başlıca iki mesafe

kipinden biridir. Saf anlatıda, anlatıcı kendisini gösterir ve bizi anlatanın

Page 599: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

582

kendisi olduğuna inandırır, ayrıca olaylar birinci planda, diyaloglar dolaylıdır.

Saf anlatı anlatmaya dayanan anlatım tipini oluşturmaktadır.

Sahte Toplu Anlatı (İng. pseudo-iterative narrative; Rus. psevdo-iterativnıy narrativ;

calgan iterativdik bayan): bir sıklık türüdür. Burada (muhtemelen) sadece bir

kere meydana gelen olaylar sanki çok kere meydana gelmiş gibi yinelemeli

olarak anlatılır. G. Prince A Dictionary of Narratology; Genette, sahte anlatı

(pseudo narrative) kavramını, “sahnelerin hikâye birleşik zamanında

(imperfect) ifade edilmesiyle yinelemeli (iterative) olarak sunulması” (1980:

121) olarak tanımlamıştır. Bir kez olanın (veya birkaç kez olanın) (An/Öm)

anlatıda birçok kez olmuş gibi gösterilmesidir; burada önemli olan ‘kez’lerin

sayısıdır; genelde geniş zamanın hikâyesi biçimi kullanılır.

Ses/Çatı (İng. voice, Rus. golos/zalog, Kırg. ün/mamile): bu kategori

anlatıcının/hikâyecinin anlatılan öykünün içinden veya dışından aldığı

konumuna göre belirlenir. Genette’e göre ses/çatı kategorisi dil bilgisel şahıs

kategorisi, anlatım/öyküleme zamanı ve anlatı düzeylerini inceler.

Sıfır odaklanma (İng. zero focalization; Rus. nulevaya fokalizatsiya; Kırg.

fokalizatsiyanın coktugu): anlatılanın belirsiz veya yerleştirilmesi mümkün

olmayan bir kavramsal ya da idrakî pozisyonda sunulduğu bir odaklanma

türüdür. Sıfır odaklanma (veya nonfocalization) “geleneksel” ya da “klasik”

anlatıya özgüdür ve her şeyi bilen anlatıcılarla(omniscient narrators)

benzetilmektedir.

Sıklık (İng. frequency; Rus. çastota/povtoryayemost’): öyküleme ve öykü zamanı

arasındaki ilişkilere özgü olan bir kategoridir. Sıklık, bir olayın bir öykü içinde

Page 600: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

583

kaç kere meydana geldiği ve kaç kere anlatıldığıyla ilgilidir. Aynı olay anlatıda

sadece bir kere anlatılabildiği gibi, birçok kez de anılabilir.

Sınırlı bilgi sahibi anlatıcı: Paducheva’nın adlandırmasıyla, edimsel bakımdan

dürtülmüş/motivirovannıy anlatıcı (1996: 205) ise gerçeğe uygun biçimde

düşünür ve hareket eder, zaman ve mekân konusunda doğal sınırlılık sahibidir,

ayrıca karakterlerin iç dünyasını anlatma imkânına da sahip değildir.

Sıra (İng. order; Rus. poryadok; Kırg. tartip): anlatının zaman düzeninin

çözümlemesini ve öykü düzeniyle karşılaştırılmasını içermektedir. Anlatıda

zaman incelemesi yapılırken ilk önce anlatı zamanından sapmalar ortaya

konulur.

Söylem şimdisi (İng. Discourse-now; Rus. moment reçi): konuşma/söylem anındaki

zamanın şimdiki anı; anlatıcının (narrator’un şimdiki zamanı);

Sözlü anlatı (İng. oral narrative; Rus. ustnıy narrativ; Kırg. oozeki bayan): çağdaş

anlatı bilimcilerden G. Prince ise anlatıya gösterge bilimsel bir bakış açısından

bakmıştır, yani çok çeşitli gösterilerde sergilenebilen işaretler sistemi olarak

incelemiştir. Sözlü anlatı alanında, bunlar roman ve romanslar, öykü ve kısa

hikâyeler, mitler, peri masalları, efsaneler ve baladlar, haberler vs.

Taklit (İng. mimesis; Rus. mimesis, Kırg. tuuroo): anlatıdaki başlıca iki mesafe

kipinden biridir. Taklit anlatısında anlatıcı aradan çekilir, konuşanın kendisi

olmadığı izlenimini vermeye çalışır. Taklit göstermeye dayanan anlatım tipini

oluşturmaktadır.

Tanımlama (İng. specification; Rus. spesifikatsiya): bir toplu anlatı içinde ki bir

olayı ya da birkaç olaylar serisinin tekrar meydana gelme ritmidir. “John,

Page 601: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

584

haftada bir duş alırdı.” serisinin tanımlaması 7 günden bir gündür. Tanımlama,

aynı zamanda belirsiz (John, sık sık soğuk duş alırdı.) ya da belirli (John, her

Pazartesi günleri soğuk duş alırdı.) olabilir. Bununla birlikte, basit (Mary, her

geçen gün sinemaya giderdi) ve karmaşık (Her yaz, Pazartesi günleri Mary

sinemaya giderdi) da olabilir.

Tanıtım (İng. orientation, Rus. prezentatsiya, Kırg. taanıtuu): kurmaca alıcıyı, yani

kurmaca okuru belirlemenin bir yoludur. Schmid tanıtımın, alıcının düşünülen

(dilsel, bilgi/epistemolojik, etik, sosyal vs.) kodlamaları ve normları ile ilgili

olduğu görüşündedir. Ayrıca, Schmid’e göre, anlatıcı alıcının düşünülen

normlarını paylaşmayabilir, ancak anlatıcı alıcısı için anlaşılır dilde konuşmak

ve onun bilgi kapasitesini göz önünde bulundurmak zorundadır. Böylece, her

anlatı, anlatıcının kendi alıcısı hakkında hangi görüşte olduğu ile ilgili örtük

bilgiler içermektedir. Yine anlatıcı kendi alıcısını kendisinin verdiği talimatları

yerine getiren pasif, itaatkâr biri olarak veya anlatılanları kendine göre

değerlendiren, soru soran, şüphelerini dile getiren veya karşı çıkan aktif biri

olarak düşünebilir ve ona göre tanıtabilir.

Tekilci anlatı (İng. singulative narrative; Rus. singulyativnıy narrativ) sıklık

ili şkisinin bir türü, öyküde bir kez olanın anlatıda da bir kez anlatılmasıdır.

Toplu Anlatı (İng. iterative narrative; Rus. povtoryayuşşiyesya/iterativnıye

povestvovaniya; iterativdik bayan): anlatılardaki sıklık ili şkisinin bir türü,

birçok kere olan bir olayın bir kere anlatılmasıdır.

Uzanım (İng. extension; Rus. rasprostraneniye; Kırg. aralık): bir toplu anlatıdaki her

birimin süresidir, tekrarlandığı düşünülen olayın kapsadığı zaman dilimidir.

Page 602: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

585

Mesela, “her gün öğleden gece yarısına kadar okurdum”, uzanımı 12 saat olan

bir anlatıdır.

Üçüncü Şahıs Anlatısı (İng. third person narrative; Rus. povestvovaniye ot tret’ego

litsa; 3. caktık bayan): anlatıcısının anlatılan olaylar ve durumlarda bir

kahraman olarak rastlamadığı bir anlatıdır; bir heterodiegetik anlatıdır; üçüncü

şahıslar (o, onlar) “hakkındaki” bir anlatıdır.

Yadöyküsel anlatı (İng. heterodiegetic narrative; Rus. geterodiegetiçeskiy narrativ;

Kırg. geterodiegetikalık bayan) Yadöyküsel anlatıda anlatıcı öykü/diegesis’de

aktör veya kahraman sıfatında yer almaz. Schmid’in sınıflandırmasındaki

öyküsel olmayan (non-diegetic) anlatı ile eşdeğerdir.

Yadöyküsel anlatıcı (İng. heterodiegetic narrator; Rus. geterodiegetiçeskiy narrator;

Kırg. geterodiegetikalık bayandooçu): hikâyenin içinde bir karakter olarak yer

almayan anlatıcı.

Yapan anlatısı (İng. actorial narrative; Rus. aktorialnıy narrativ; Kırg. aktorialdık

bayan) eğer okur bir edebî eserin “kurmaca dünyasını” anlatının

kahramanlarından birinin idrakinden algılıyor (“kurmaca dünyayı” kahramanın

gözleriyle görüyor) ise kahraman veya yapan anlatısı söz konusudur.

Yazar (İng. author, Rus. avtor; Kırg. avtor): kurgu dışı dünyada metni kaleme alan

kişi.

Yazar anlatısı (İng. authorial narrative; Rus. avtorskiy narrativ; Kırg. avtorduk

bayan): eğer bir edebî eserin “kurmaca dünyasında” okurun odak noktası

yazarın fikirleri, değerlendirmesi ve uyarıları olursa yazar anlatısı olur.

Page 603: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

586

Yinelemeli anlatı (İng. repeating narrative; Rus. povtornıy narrativ; Kırg.

kaytalangan bayan): sıklık ilişkilerinin bir türüdür. Bir kere olan bir olayın,

birçok kere anlatılmasıdır.

Yüzeysel yapı (İng. surface structure; Rus. makrostruktura; Kırg. tışkı/makro

tüzülüş): anlatının bilinçaltı ya da esas yapısının gerçekleşme yoludur: yüzeysel

yapı, bir takım işlemleri bakımından veya şekil değiştirmeleri, anlatının

mikroyapısı bakımından bilinçaltı yapıya bağlıdır. Greimass anlatı modelinde,

mesela, failler (actants) ve fail ilişkileri (actantial relations) bilinçaltı yapı

öğeleri olurken, actor (katılımcı) ve katılımcı ilişkileri (actorial relations)

yüzeysel yapı seviyesinde rastlamaktadır. Bir başka anlatı modelinde, bilinçaltı

yapının Öyküyle örtüştüğü söylenebilirken, yüzeysel yapının söylemle

örtüştüğü söylenebilir.

Zaman (İng. time/tense; Rus. Vremya; Kırg. mezgil/çak): 1. anlatılan olaylar ve

durumlar ile onların anlatılması, öykü ile söylem, anlatılan ile anlatma

arasındaki zamansal ilişki setidir – hız, süre, mesafe vs. 2. Dilbilgisinde, zaman

farkı gösteren biçimdir. Fiillerin belirttikleri geçmiş zaman, şimdiki zaman,

gelecek zaman, geniş zaman kavramıdır.

Zaman sapması (İng. anachrony; Rus. anahroniya; Kırg. anahroniya): bir hikâyenin

kesin olan kronolojisinden sapma. Geriye dönüş (flashback) ve ileriye atlama

(flashforward) olmak üzere iki temel türü vardır.

Page 604: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

587

Kaynaklar

ABBOT, A. (1992): “From causes to events. Notes on narrative positivism”

Sociological methods and research. – 1992. –No.4

AKDENİZ, S., “Hikâye ve Romanda “Anlatıcı”ya Göre Metin Tipleri, Bakış Açısı

ve Odaklanma” http://www.ege-edebiyat.org/modules.php118,

AKMATAL İYEV, A., Aktaran: K. KULAMSHAYEV, (1999): “Çıñgız

Aytmatov’un Eserlerinin Evrensel Özelliği” Doğumunun 70.

Yıldönümünde Cengiz Aytmatov Uluslararası Bilgi Şöleni/ Bildiriler.

8-10 Aralık. Ankara, 1998,Yayına hazırlayanlar Elmaz Kılıç ve Neval

Konuk. AYK Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, ss. 29-37

AKMATAL İEV, A. A., İSMAİLOV, O. (1994): Alp Manasçının Alban Elesi,

Kırgızstan, Bişkek.

AKMATAL İEV, A.A. (1995): Manas” Eposu cana Düynö Elderinin Epikalık

Murası, Kırgızstan, Bişkek.

AKMATAL İEV, A.A. (Haz: 1999): “Çıngız Aytmatov cana Ruhaniy Madaniyat.”

/Makalalar Cıynagı: Manastaanuu cana körköm madaniyat Uluttuk

dolbooru, Bişkek.

ALAGUŞEV, B. (HAZ) (1995): Alp Manasçı: Tezister cıynagı, Kırgızstan, Bişkek.

ARİSTOTELES. (1975): Metafizika Aristoteles, Seçmeler, 6 cilt. Cilt 1. Мoskva,

1975.

ARİSTOTELES. (2001): Poetika, Çev. İsmail Tunalı. Remzi Kitabevi, İstanbul.

Page 605: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

588

ARUTYUNOVA, N.D. (1990): “Diskurs”, Lingvistiçeskiy Entsiklopediçeskiy

Slovar’, Moskva.

AŞİRBAYEV, T. (2001): Kırgız Tilinin Stilistikası: Morfologiyalık cana Sintaksistik

stilistika, Şam, Bişkek.

ATKINSON, J.M. and HERITAGE, J. (Haz): (1984), Structures of social action: :

Studies in Conversation Analysis, Cambridge: Cambridge UP. 152-63

AYTMATOV, Ç.T. (1999): Atadan Kalgan Tuyak. Şam, Bişkek.

AYTMATOV, Ç.T. (1978): V Soavtorstve s Zemlyoyu i Vodoyu... Frunze,

Kırgızstan.

BABAYAN, V.N. KRUGLOVA, S.L. (2002): “Teoriya Diskursa v Sisteme Nauk o

Yazıke” Yaroslavskiy Pedagogiçeskiy Vestnik, 2002, No3,

http://www.yspu.yar.ru/vestnik/novye. [application/pdf] - Tue, 29 Nov

2005, 17:36:24 MSK

BAKHT İN, M. (1970): “Epos i Roman (O Metodologii İssledovanii Romana)”: Voprosı

Literaturı., No.1. s. 104.

BAKHT İN, M.M. (1979): Estetika Slovesnogo Tvorçestva, Moskva: İskusstvo, 1979.

BAKHT İN, M.M. (1996): “Slovo v Jizni i Slovo v Poezii”, Pod Maskoy, C.5.

Moskva, 1996

BAL, M. (1946): On Story-Telling. Essays in Narratology. /Edited by JOBLİNG D.,

Sonoma/California.

BAL, M. (1977): Narratologie: Les İnstances du récit: Essais Sur La Ssignification

Narrative Dans Quatre Romans Modernes, Paris.

Page 606: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

589

BAL, M. (1997): Narratology: Introduction to the Theory of Narrative. Second

Edition. University of Toronto Press: London.

BARTHES, R. (1987): “Vvedeniye v Strukturnıy Analiz Povestvovatel’nıh

Tekstov”, Zarubejnaya Estetika i Teoriya Literaturı 19-20 vv.

Moskva, 1987, s.387-422.

BATUR, E. (1979): “Anlatı Çözümlemesine Kuramsal Bir Yaklaşım”, Dilbilim

dergisi, Sayı IV, İstanbul Üniversitesi, Cağaoğlu, İstanbul, s.132-146.

BELOZEROVA, N.N. (1999): İntegrativnaya poetika, Tyumen’: TGU.

BENVENİSTE, E. (1985): On Discourse: The Theoretical Essays: Film, Linguistics,

Literature. Manchester: Manchester Univ. Press, 1985.

BİYAL İEV, A. (1996): Uluu Manasçı, fenomen Sagımbay Orozbakov, Kırgız

Entsiklopediyası, Bişkek.

BOCHAROV, S.G. (1967): “Forma Plana: Nekotorıye Voprosı Poetiki Puşkina”,

Voprosı Literaturı. 1967. № 12. С. 115—136.

BOÇKOVA, O.S. (2006): “Kategorii Modal’nosti, Vremeni i Prostranstva v Janre Nf

(na materiale russko- i angloyazıçnıh tekstov)”, Saratov 2006: 3

http://www.sgu.ru/news/docs/_news_483.doc)

BOOTH, W.C. (1961): The Rhetoric of Fiction, Chicago, U of Chicago Press, 1961.

BORBOT’KO, V.G. (1981): Elementı Teorii Diskursa, Groznıy.

BOYNUKARA, H. (1997): Romanda Bakış Açısı ve Anlatılış, Boğaziçi Yayınları,

İstanbul.

Page 607: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

590

BREUER, H. (1998): “Typenkreise und Kreuztabellen: Modelle erzählerischer

Vermittlung” Poetica. Zeitschrift für Sprach- und

Literaturwissenschaft. 1998. Bd. 30. S. 233—249.

BURGOYNE, R. (1992): “Film Narratology”, New Vocabularies in Film Semiotics.

Robert Stam ve diğer. New York: Routledge, 1992. 69-122.

CAYNAKOVA, A. (1995) “Manas Eposundagı Geneologiyalık Tsiklizatsiya”: (Haz.

Naskali) Bozkırdan Bağımsızlığa Manas, 1995, 139.

CHAFE, W. (1994): Discourse, Consciousness and Time. Chicago: University of

Chicago Press.

CHATMAN, S. (1978): “Story and Discourse”, Narrative Structure in Fiction and

Film, İthaca; London, 1986.

CHATMAN, S. (1990): “Coming to Terms”, The Rhetoric of Narrative in Fiction

and Film. Cornell University Press, Ithaca ve London.

CHION, M. (1987): Bir Senaryo Yazmak, Çev. Nedret Tanyolaç. AFA Yayınları,

İstanbul.

COCH, V.A. (1978): “Predvaritel’nıy Nabrosok Diskursivnogo Analiza

Semantiçeskogo Tipa” Novoye V Zarubejnoy Lingvistike: Lingvistika

Teksta, VIII Baskı, Moskva: Progress.

COHN, D. (1981): “The Encirclement of Narrative: On Franz Stanzel's Theorie des

Erzählens”, Poetics Today. 1981. Vol. 2. P. 157—182.

COMRIE, B. (1978): Aspect/ An İntroduction to the study of Verbal Aspect and

Related Problems, Cambridge.

Page 608: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

591

CUMAKUNOVA, G. (1999) “Ulu Sözün Uzantısı”: Doğumunun 70. Yıldönümünde

Cengiz Aytmatov Uluslararası Bilgi Şöleni/ Bildiriler. 8-10 Aralık.

Ankara, 1998,Yayına hazırlayanlar Elmaz Kılıç ve Neval Konuk.

AYK Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, 1999, 55-63.

ÇENGEL KASAPOĞLU, H. (2005) Kırgız Türkçesi Grameri. Ses ve Şekil Bilgisi,

Ankara, Akçağ.

DANİYAROV, S. (1995): “Manas Destanının Derlenmesinin, Yayımlanmasının ve

Yeniden Araştırılmasının Tarihi”, Manas Destanı ve Etkileri Uluslar

Arası Bilgi Şöleni, Ankara.

DAVLETOV, S., KUDAYBERGENOV, S. (1980) Azırkı Kırgız Tili. Morfologiya,

Frunze, Mektep.

DEKOMB, V. (2000): Sovremennoye Frantsuzkaya Filosofiya, Fransızcadan çeviri.

Moskva.

DEMİR, Y. (2002a): İlk Dönem Türk Hikâyelerinde Anlatıcılar Tipolojisi, Dergah

Yayınları: İstanbul.

DEMİR, Y. (2002b): Zaman Zaman İçinde Roman Roman içinde, Mişâhedât Bir üst

kurmaca olarak Mişâhedât, Dergah Yayınları: Samsun

DEM’YANKOW, V.Z. (1995): “Dominiruyuşçiye Lingvistiçeskiye Teorii v Kontse

XX veka”, Yazık i Nauka Kontsa XX veka. M., İnstitut Yazıkoznaniya

RAN, s. 239-320.

DEVELLİOĞLU, F. (1986): Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Aydın Kitabevi,

7. bs., Ank., s. 212.

Page 609: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

592

DIENGOTT, N. (1993): “Implied Author, Motivation and Theme and Their

Problematic Status” Obris Litterarum, 1993: Vol.48, P.181-193

DIJK, T. van (1977): “Semantic macro-structures and knowledge frames in discourse

comprehension”. In Carpenter, Just, M. (haz.). Cognitive Processes in

Comprehension. Hisdale: Erlbaum, 3-32.

DIJK, T. van (1980): Macro-structures. An Interdiciplinary Study of Global

Structures in Discourse, Interaction, and Cognition. New Jersey: L.

Erlbaum.

DIJK, T. van (Haz) (1997): “Discourse studies: a multidisciplinary introduction.

Volume 2”, Discourse as social interaction. Edited by Teun A. van.

SAGE, London.

DOLEZEL, L. (1973): Narrative Modes in Czech Literature, Toronto, U of Toronto

Press.

DU BOİS, J. vd. (1993): “Outline of discourse transcription” İn J. Edwards ve M.

Lampert (haz.) Talking Data, 45-89. Hillsdale, NJ: Lawrence

Erlbaum.

ECO, U. (2005): “Rol’ Çitatelya. İssledovaniya po Semiotike Teksta”, SPb., M.,

2005. 502s. – 366-367ss. İçinde Neronova, 2007.

http://www.s3000.narod.ru/krot2007111802. htm

EDİLBAEV, K., KILIÇEV, E. (1995): Kırgız Ruhu – “Manas: Adabiy izildöölör,

tabılgalar, eskerüülör, Kırgız Entsiklopediyası, Bişkek.

EFREMOVA, O.V., (2003): “Russkiy Rasskaz o Voyne (1945-1955): Problemı Tipologii”,

Maykop. ruslan.ksu.ru/referat/735605.pdf

Page 610: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

593

ELÇİN, Ş. Halk Edebiyatına Giriş, Kül. ve Tur. Bak. Yay. 2. bs. Ank. 1986, 147 (J.

T. Zenker, Dictionnaire Turc-Arabe-Persan, tome second, 1876, p.

419).

ERDEN, A. (1998): “Anlatı Metinlerinde Bilgisel Yapıdan Sözdizimsel-

Biçimbirimsel Yapıya, Konudan Özneye Geçiş Olgusu ve Adların

Kavram Alanı Üzerine” H.Ü. Edebiyat Fak. Dergisi, Cilt 15. Haziran

1998, 25-39.

ERGİN, M. (1992): Orhun Abideleri, “Kül Tigin Abidesi Güney Cephesi, satır 10-

13”, İstanbul, Boğaziçi Yayınları. s. 19.

ESEN, N. (2001): “Orhan Pamuk’un Romanlarında Anlatım Çeşitlili ği”, Varlık,

5.1123, Nisan

FLEİSCHMAN, S. (1990): Tense and Narrativity, London, Routledge.

FLUDERNIK, M. (1993): “Second Person Fiction: Narrative «You» As Adressee

and/or Protagonist” AAA. Arbeiten aus Anglistik und Amerikanistik,

1993. 18.2: 217-247.

FLUDERNIK, M. (1994): “Second Person Narrative as a Test Case for

Narratology”: The Limits of Realism: Style, 1994. Vol. 28. P. 445—

479.

FRANZOSI, R. (1998): “Narrative Analysis – or Why (and How) Sociologists

should be Interested in Narrative”: Annual Review of Sociology,

1998.– Vol.24.

FREIDENBERG, O.M. (1978): Mif i Literatura Drevnosti, Мoskva.

Page 611: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

594

FRIEDMAN, N. (1955): “Point of View in Fiction. The Development of a Critical

Concept”: Publications of the Modern Language Association of

America, 1955, Vol.70, p.1160-1184.

FRIEDMAN, N. (1967): “Point of view in fiction”: The theory of the novel, Ed. by

Stevick Ph. N. Y., 1967

FRIEDMAN, N. (1975): Form and meaning in fiction. Athens.

GAL’PERİN, İ.R. (1977): “Grammatiçeskiye Kategorii Teksta (opıt obobşçeniya)”:

Seriya Literaturı i Yazıka, T.36. No 6. İsv. AN SSSR.

GENETTE, G. (1972): Discour du Récit // J. Jenett, Figurı, Cilt 2, M., 1998, -60-

280.

GENETTE, G. (1980): Narrative Discourse: An Essay İn Method, Trans., by Lewin

E.J., Cornell University Press. New York.

GENETTE, G. (1983): Nouveau Discour du Récit, Paris.

GENETTE, G. (1988): Narrative Discourse Revisited, Trans., by Lewin E.J., Cornell

University Press, İthaca, New York.

GLUŞKOVA, U.N. (2002): “Kategoriya Prospektsii i Yeyo Naruşeniye v Narrative

Novellı”: Dilbilimi Doktora tezi: 10.02.19 Çelyabinsk,

http://www.lib.csu.ru/texts/DISS/glushkova.pdf, (25 Şubat 2004)

GREIMAS, A.J., COURTES, J. (1979): Semiotique: Dictionnaire raisonne de la

theorie du langage, Paris, P. 249

libword.by.ru/Nauchnaya/Philologiya/Literaturovedenie/

Page 612: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

595

GRIFFIN, L.J. (1992): “Temporality, events and explanation in historical sosiology”:

Sociological methods and research, – 1992. – No.4. p.413

GRIFFIN, L.J. (1993): “Narrative, event structure analysis and clausal interpretation

in historical sosyology”: Amerikan Jourmal of Sociology. – 1993.

No.5

GURDOV, A. (1987): Gramatiçeskie osnovı analiza teksta, /Pod red. Mezenina S.

M.-A.:Ilım, 132.

HAL İZEV, B.E. (1988): “Osobennosti Epiçeskih Proizvedeniy”: Vvedeniye v

Literaturovedeniye. (Haz.) G.N. Pospelova, Moskva, 1988. –219-240.

HENDERSON, B. (1986): “Filmde Zaman, Kip ve Çatı”, Çev. Nilgün Abisel.

Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu Basımevi, Ankara.

İBRAEV, S. (1998), Destanın Yapısı, (Aktaran Çınar, A.A.), AKM Başkanlığı

Yayınları, Ankara.

İBRAYEVA, D., Aktaran: K. KULAMSHAYEV, (1999): “Cengiz Aytmatov’un

Çocukluğu ve Eserlerindeki Çocuk Tipleri” Doğumunun 70.

Yıldönümünde Cengiz Aytmatov Uluslararası Bilgi Şöleni/ Bildiriler.

8-10 Aralık. Ankara, 1998,Yayına hazırlayanlar Elmaz Kılıç ve Neval

Konuk. AYK Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, ss.103-110.

İL’ İN, İ.P. (1992): Diskurs: Terminologiya Sovremennogo Zarubejnogo

Literaturovedeniya (stranı Zapadnoy Evropı i SŞA): Spravoçnik,

Vıp.1, İNİON RAN, -s.49-50.

İL’ İN, İ.P. (2001): Postmodernizm. Slovar’ terminov. İNTRADA. s.151

http://yanko.lib.ru/books/philosoph/ilyin-book.htm,

Page 613: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

596

İL’ İN İ.P. (1996): “Sovremennoye Zarubejnoye Literaturovedeniye (Stranı Zapadnoy

Evropı i SŞA): Kontseptsii, Şkolı, Terminı: Entsiklopediçeskiy

Spravoçnik / (Haz.) İ.P. İlyin, E.A. Tsurganova, Moskva.

İSER, W. (1972): Der İmplizite Leser: Kommunikationsformen des Romans von

Bunyan bis Beckett, München, Fink.

İZER, W. (1976): Der Akt des Lesens: Theorie ästhetischer Wirkung, München,

Fink.

JAKOBSON, R. (1960): “Linguistics and Poetics”. In Sebeok, Thomas E., ed. Style

in Language. Sebeok. Cambridge, Mass: M.I.T. P. 350-377.

JANKOV, İ.V. (1997): “Narrative v İstoriçeskom Osvoyenii Deystvitel’nosti:

Fenomen Obnovleniya i Sotsiyokul’turnıy Smısl”, Doktora tezi, -

Ekaterinburg, 1997.

JANN, M. (1999): “More Aspects of Focalization: Refinements and Applications”,

In Pier, John, ed. (1999), 85-110. www.uni-

koeln.de/~ame02/jahn99b.htm, (15.03.2003)

JANN, M. (2002): “Narratology: A Guide to the Theory of Narrative”. Part III of

Poems, Plays, and Prose: A Guide to the Theory of Literary Genres.

English Department, University of Cologne. April 10. http://

www.gtrlabs.com/files/active/0/pppn.pdf, (23.02.2005)

JASİNSKA, M. (1965): Narrator w Powiesci Przedromantycznej (1776-1931),

Warszawa.

JURAVLEV, V.F. (1996): “Аnaliz Kommunikatsiy v Kaçestvennom İnterv’yu”:

Sotsiyologiya, 4М.– 1996.– №7.

Page 614: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

597

KALMIKOVA, E.S., MERGENTALER, E. (2002): “Narrativ v Psihoterapii:

Passkazı Patsiyentov o Liçnoy İstorii”: Jurnal Praktiçeskoy Psihologii

i Psihoanaliza, 2002, No1-2.

KARALAEV S. (1984): Manas, Kırgızstan, Frunze.

KARALAEV S. (1987): Semetey, Cilt 1, Kırgızstan, Frunze, 375.

KARALAEV S. (1989): Semetey, Cilt 2, Kırgızstan, Frunze, S.345

KARASİK, V.İ. (1992): Yazık sotsial’nogo statusa. M.: İn-t yazıkoznaniya RAN;

Volgogr. Gos. Ped. İnstitut, 330.

KARIPKULOV, A. (1995): Manas: Entsiklopediya, Cilt 2, Kırgız Entsiklopediyası,

Bişkek

KASSİRER, E. (1998): Opıt O Çeloveke: Vvedeniye v Filosofiyu Çeloveçeskoy

Kul’turı: İzbrannoye, Moskva, 1998.

KAYSER, W. (1956): “Das Problem des Erzählers im Roman: German Quarterly,

1956. Vol.29, P.225-238.

KAYSER, W. (1958): Wer erzählt den Roman?: Zur Poetik des Romans / Ed. V.

Klotz. Darmstadt, 1965. S. 197—217.

KIDIRBAEVA, R.Z., KIRBAŞEVA, K., CAYNAKOVA, A. (1988): Variantı Eposa

Manas, İlim, Frunze.

KIDIRBAEVA, R.Z. (1996): Epos Manas: genezis, poetika, skazitel’stvo, Kırgızstan,

Bişkek.

KIRAN, Z., KIRAN, A. (2000): Yazınsal Okuma Süreçleri, Seçkin Yayınevi,

Ankara.

Page 615: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

598

KNİGHT, D. (2000): “Structuralism I: Narratology”. 4 March

http://social.chass.ncsu.edu/wyrick/DEBCLASS/Knight.htm,

KORKMAZ, Z. (2003) Gramer Terimleri Sözlüğü, Ankara

KORMAN, B.O. (1972): İzuçeniya Teksta Hudojestvennogo Proizvedeniya, Moskva.

KORMAN, B.O. (1977): “O Tselostnosti Literaturnogo Proizvedeniya”: İzbrannıye

Trudı Po Teorii i İstorii Literaturı, İjevsk, s.119-128.

KORMAN, B.O. (1981): “Tselostnost’ Literaturnogo Proizvedeniya i

Eksperimental’nıy Slovar’ Literaturovedçeskih Terminov”: Problemı

İstorii Kritikii Poetiki, Kuybışev, 1981.

KORTE, B. (1987): Das Du Im Erzähltext: Kommunikationsorientierte

Betrachtungen Zu Einer Vielgebrauchten Form: Poetica. Zeitschrift

für Sprach- und Literaturwissenschaft. 1987. Bd. 19. S. 169—189.

KOSİKOV, G.K. (2000): “Struktura i/ili Tekst. (strategii sovremennoy semiotiki)”

M.: İG “Progress”: –s. 3-48.

http://www.libfl.ru/mimesis/txt/structure.html, 11.12.2002

KOZEVNİKOVA, N.A. (1994): Tipı Povestvovaniya v Russkoy Literature XIX—XX

vv, Moskva.

KUZNETSOV, A.M. (2000): “Antropologiya i Antropologiçeskiy Povorot

Sovremennogo Sotsiyal’nogo i Gumanitarnogo Znaniya”: Liçnost’.

Kul’tura. Obşestvo. 2000 C.II. 1. Baskı (2).

LABOW, W. (1972): Language in the Inner City: Studies in the Black English

Vernacular. Philadelphia, 1972, U of Pennsylvania Press.

Page 616: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

599

LABOW W., WALETZKY J. (1997): “Oral Versions of Personal Experience: Three

Decades of Narrative Analysis:” Special Volume of a Journal of

Narrative and Life History.– 1997.– Vol.7.

LABOW W., WALETZKY J. (1967): “Narrative analysis: Oral versions of personal

experience”: Essays on the verbal and visual arts. Helm J. (Ed)

Seattle: University of Washington Press, 1967. P. 12-44.

LANSER, S. (1981): The Narrative Act: Point of View in Prose Fiction, Princeton,

Princeton UP.

LEECH, G.N. (1974): Semantics. Harmonds-worth, 1974.

LEIBFRIED, E. (1970): Kritische Wissenschaft vom Text: Manipulation, Reflexion,

transparente Poetologie. Stuttgart, 1970.

LİHAÇEV, D.S. (1979): Poetika Drevnerusskoy Literaturı, İzd. 3. dop. Moskva.

LINTVELT, J. (1981): Essai de Tipologie Narrative. Le “point de vue”. Théorie et

Analyse, Paris, Corti.

LİTVİNENKO, A.O. (2002): “Predikativnoe obstoyatel’stvo vremeni v ustnom

detskom narrative, MGU im. Lomonosova M. V., Filologiçeskiy

fakul’tet.

http://www.dialog21.ru/materials/archive.asp?id=7349&y=2002&vol

=6077,

LOKS, K. (1934): “Rasskaz”: Literaturnoye entsiklopediya v 11 T., Moskva, OGİZ

RSFSR, Sov. Entsiklopediya, 1929-1939: T.8. 1934.

http://slovari.yandex.ru/dict/litenc/article/le9/le9-5381.htm

Page 617: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

600

LUBBOCK, P. (1921): The Graft of Fiction, New York, Viking, 1963.

LUK İN, V.A. (1999): Hudojestvennıy Tekst. Osnovı Lingvistiçeskoy Teorii i

Elementı Analiza, Moskva.

MACPHAİL, E. “The Uses of the Past: Prophecy and Geneology in Don Quijote”.

http://www.kb.nl/dossiers/donquichotte/donquichotte-lit5.html,

MAKAS, Z. (2002): Türk Hikâyelerinde Zaman, Akademi Kitabevi, İzmir.

MANN, U.V. (1989): “Avtor i povestvovanie”: İstoriçeskaya poetika. Literaturnıe

epohi i tipı hudojestvennogo soznaniya, Moskova, s.431-480.

MARGULAN, A.H. (1972) Şokan menen Manas, Almatı.

MELETİNSKİ, E.M. (1985) “Kirgizskiy Epos o Manase”: İstoriya Vsemirnoy

Literaturı: 9 Ciltli, AN SSSR; Moskva, Nauka, 1983 - …,3 Cilt, 1985.

MILLER, H. (1990): Narrative, in Critical Terms for Literary Study, ed. By

F.Lentriccia and T. MaLauglin, Chicago: University of Chicago Press.

MILLER, H. (1998): Reading Narrative, Oklahoma: University of oklahoma Press.

MİRZAAHMEDOVA, P., Aktaran: K. KULAMSHAYEV, (1999): “Cengiz

Aytmatov’un Romanlarında Dil ve Üslüp” Doğumunun 70.

Yıldönümünde Cengiz Aytmatov Uluslararası Bilgi Şöleni/ Bildiriler.

8-10 Aralık. Ankara, 1998,Yayına hazırlayanlar Elmaz Kılıç ve Neval

Konuk. AYK Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, ss. 155-166.

MULL İNS, J. (1997): Teaching the Grammar of Past-Time Narrative. Atlanta,

Georgia USA.

Page 618: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

601

<http://arachnid.Gsu.EDU/~wwwesl/issue1/mullins1.htm> 1997,

January 23

NEKLYUDOV, S.J. (1972): “Vremya i Prostranstvo v Bıline”: Slavyanskiy Folklor,

Editör B.N. Putilov, V.K. Sokolova, Moskva, 1972, s.18-45. feb-

web.ru/feb/byliny/critics/-cr1972p.html - 2k -

NİKOLAYEVA, T.M. (1978): “Kratkiy Slovar’Terminov Lingvistiki Teksta”:

Novoye V Zarubejnoy Lingvistike, Lingvistika Teksta, VIII Baskı,

Moskva, Progress, 1978.

OBOZKANOV, A. (1995): “Sayakbay Karala Uulunun Tökmölük Önörü”: Alp

Manasçı, (Haz. Alaguşov B.) Kırgızistan, Bişkek, 11

ONEGA S., LANDA, J.A.G. (1996): Narratology: An İntroduction, Trans. By

Longman, London and New York.

ONEGA, S., LANDA, J.A.G. (2002) Anlatı Bilimine Giriş, çev. Salman Y.,

Hakyemez D. Adam Yayınları, İstanbul.

ORLOV, G.A. (1991): Sovremennaya Angliyskaya Reç’, Moskva: Vısşaya Şkola,

1991.

OROZBAKOV, S. (1978) Manas, Cilt 1, Kırgızstan, Frunze, 295.

OROZBAKOV, S. (1980) Manas, Cilt 2, Kırgızstan, Frunze, 448.

OROZBAKOV, S. (1981) Manas, Cilt 3, Kırgızstan, Frunze, 345.

OROZBAKOV, S. (1982) Manas, Cilt 4, Kırgızstan, Frunze, 368.

OROZOVA, G., Aktaran: K. KULAMSHAYEV, (1999): “Cengiz Aytmatov ve Türk

Halklarının Folkloru” Doğumunun 70. Yıldönümünde Cengiz

Page 619: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

602

Aytmatov Uluslararası Bilgi Şöleni/ Bildiriler. 8-10 Aralık. Ankara,

1998,Yayına hazırlayanlar Elmaz Kılıç ve Neval Konuk. AYK

Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, ss. 185-190.

PADUCHEVA, E.V. (1996) Semantika narrativa: Semantiçeskie issledovaniya,

Yazıki Rus. Kulturı, Moskova, 193-418.

PADUCHEVA, E.V. (1996): Semantika Vremeni i Vida V Russkom Yazıke.

Semantika Narrativa: Semantiçeskiye İssledovaniya, Şkola “Yazıki

Russkoy Kul’turı”, Moskva, 1996. s. 193-418.

PAMİR DİETRİCH, A. (2001) Rusça-Türkçe Dilbilgisi ve Dilbilim Terimleri

Sözlüğü, Ankara, DTCF.

PANOVA, L. G. (2000): Nareçiya Gruppı “Srazu ... Nemedlenno ... Siyu Sekundu” v

Narrativnom i Dialogiçeskom Recimah. http://www.dialog-

21.ru/materials/archive.asp?id=6338&y=2000&vol=6077,

PARLA, J. (2000): Don Kişot’tan Bugüne Roman, İletişim Yayınları, İstanbul.

PETERSON, J.H. (1981): Poetica. Zeitschrift für Sprach- und Literaturwissenschaft.

1981. Bd. 13. S.155—162.

PLATON. (2001): Devlet, Çev. Sabahattin Eyuboğlu ve M. Ali Cimcoz. Türkiye İş

Bankası Kültür Yayınları, İstanbul.

POPOVA, E.A. (2001): O Lingvistike Narrativa: Filologiçeskiye Nauki. – 2001. –

No4. s.87

PRINCE, G. (1973): A Grammar of Stories: An İntroduction, The Hague, Paris. –

106p.

Page 620: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

603

PRINCE, G. (1988): Dictionary of Narratology, Scolar Press, Great Britain.

PROPP, V. YA. (1928): Morfologiya skazki. Labirint: Moskova, 1968.

http://www.ozon.ru/context/detail/id/2278478/

PROPP, V. YA. (1998): İstoriçeskie korni Volşebnoy Skazki // Morfologiya

“Vol şebnoy” skazki, Labirint: Moskova.

http://www.lib.ru/CULTURE/PROPP/morfologia.txt,

RENKEMA, J. (1993): Discourse Studies. An Introductory Extbook. Amsterdam,

Philadelphia: John Benjarnins, ix + 224 p.

RICARDOU, J. (1971): Time of the Narration, Time of the Fiction/Öyküleme

Zamanı – Öykü Zamanı: Türk Dili Eleştiri Özel Sayısı, II 234, Çev.

Salâh Birsel, Mart, 1971, 596-603.

RICOEUR, P. (1988): Time and Narrative. Trans. Kathleen McLaughlin & David

Pellauer. Chicago: U of Chicago P.

RICOEUR, P. (2000): Vremya i rasskaz: 1.Cilt, İntriga i istoriçeskiy rasskaz. 2.Cilt,

Konfiguratsii v vımışlennom rasskaze. Moskova, SPb.

http://urss.ru/cgi-bin/db.pl

RICOEUR, P. (2002): Le Conflıt Des Interprétatıons: Essais d'herméneutique//(Çev.

Vdovina İ.S.) Konflikt interpretatsiy: Oçerki o Germenevtike,

Moskva, Canon-Press-Tz Kuchkovo Pole 2002.

http://kosilova.textdriven.com/narod/studia3/ricoeur.htm

RIESMAN, C.K. (1939): Narrative Analysis. Sage Publications: London.

http://ans.hsh.no/home/mzs/bilder/Articles/Journals/Scand_journal_m

anagement/2004/217.pdf,

Page 621: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

604

RİFAT, M. (1977): Tahsin Yücel’in Bir Öyküsünü Çözümleyiş ya da İkinci Okuma:

Dilbilim dergisi, I, İstanbul Üniversitesi, Hüsnü tabiat Basımevi,

İstanbul. (117-124)

RİFAT, M. (1978): Göstergebilimsel Çözümlemede Kesitlemenin Yeri: Dilbilim

dergisi, II, İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Basımevi, İstanbul. (105-108)

RİFAT, M. (1980): Genel Göstergebilim İlkeleri: Dilbilim dergisi, V, İstanbul

Üniversitesi, Hüsnü tabiat Basımevi, Cağaoğlu, İstanbul. (101-110)

RİFAT, M. (1999): Homo Semioticus, Om Yayınevi: İstanbul.

RİFAT, M. (2000a): XX. Yüzyılda Dil bilimi ve Göstergebilim Kuramları 2. Temel

metinler, Om Yayınevi, İstanbul.

RİFAT, M. (2000b): XX. Yüzyılda Dilbilim ve Göstergebilim Kuramları 1. Om

Yayınevi, İstanbul.

RİFAT, M. (2002): Gösterge Eleştirisi, Tavanarası yayıncılık, İstanbul.

ROMBERG, B. (1962): Studies in the Narrative Technique of the First-Person

Novel. Stockholm, 1962.

ROSSUM-GUYON, F. van. (1970) : Point de vue ou perspective narrative: Theories

et concepts critiques: Poetique. - P., 1970. — N 4. — P. 476-497.

ROZENFELD, B. (1935) : Rasskaz : Literaturnaya Entsiklopediya v XI t. Moskva,

1929-1939: T.IX, Moskva, OGİZ RSFSR, Sov. Entsiklopediya, 1935.

s.538-542. http://feb-web.ru/FEB/LITENC/ENCYCLOP/le9/le9-

5381.htm

Page 622: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

605

RYAN, M.L. (1981): Pragmatics of Personal and İmpersonal Fiction: Poetics, –

Amsterdam, Vol. 10, № 6. – P. 517-539.

SAVEL’EVA V.V. (2000): (Haz.) Ot Hudojestvennogo Teksta K Hudojestvennomu

Miru/ Teoriya, Metodika, Praktika, Almatinskiy Oblastnoy İnstitut,

Almatı.

SCHIFFRIN, D. (1994): Approaches to Discourse. Oxford: Blackwell.

SHANSKY, N.M. (1984): Lingvistiçeskiy Analiz Hudojestvennogo Teksta,

Leningrad.

SHAW J. TH. (1996): Problema Edinstva Pozitsii Avtora-Povestvovatelya v

“Evgeniy Onegine”: Avtor i Tekst. Sb. St. (Haz) V.M. Markoviç, W.

Schmid. SPb., 1996. S. 114—131.

SHIPLEY, J.T. (haz) (1943): Dictionary of World Literature, New York, 1964.

SCHMİD, W (2003): Narratologiya. M.: Yazıki Slavyanskoy Kulturı,

www.yanko.lib.ru/books/lit/shmid=narratology.htm,

SMITH, B.H. (1981): Narrative Versions, Narrative Theories, in On Narrative, ed by

W.J.T. Mitchell, 209-232. Chicago: University of Chicago Press.

SOLOVYEV, V.S. (1907): Vremya: Sobraniye Soçineniy, Cilt 9, Sankt-Peterburg.

SÖZEN, E. (1999): Söylem. Belirsizlik, Mübadele, Bilgi/Güç ve Refleksivite,

Paradigma Yayınları, İstanbul.

STANZEL, F.K. (1955): Die typischen Erzählsituationen im Roman. Stuttgart:

Braunmüller.

Page 623: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

606

STANZEL, F.K. (1959): Episches Präteritum, erlebte Rede, historisches Präsens:

Deutsche Vierteljahrsschrift 33: 1-12.

STANZEL, F.K. (1964): Typische Formen des Romans. Göttingen: Vandenhoeck.

STANZEL, F.K. (1979): Theorie des Erzählens. Göttingen, 1979.

STANZEL, F.K. (1982): Theorie des Erzählens. 2nd ed. Göttingen: Vandenhoeck.

STANZEL, F.K. (1984): A Theory of Narrative, trans. Charlotte Goedsche.

Cambridge: Cambridge UP. New York.

STANZEL, F.K. (1997): Roman Biçimleri, (Çev. Tepebaşılı, F.) Çizgi Kitabevi,

Konya.

STEPANOV, G.V. (1976): Neskol’ko Zameçaniy po Spetsifike Hudojestvennogo

Teksta: Lingvistika Teksta: Sb. Nauçnıh Trudov, 103. Baskı, Moskva,

1976.

ŞERİYEV, C. vb. (1994) Adabiyat: Terminderdin Tüşündürmö Sözdügü. Mektep

Okuuçuları Üçün. Bişkek, Kırgız Entsiklopediyası.

TAMARÇENKO, N.D. (1999): (Haz) Teoretiçeskaya Poetika: Ponyatiya i

Opredeleniya, RGGU, Moskva. -286s.

(http://www.gumer.info/bibliotek_Buks/Literat/Tamar/index.php

TEKİN, M. (2003): Roman Sanatı. (romanın unsurları) 1, Ötüken, İstanbul.

The Handbook of Discourse Analysis/ Edited by Deborah Schiffrin, Deborah Tannen,

and Heidi E. Hamilton. Blaskwell Publishers. (2001)

Page 624: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

607

THOMPSON S. and MANN, W. (Haz.) (1992): Discourse Description: Diverse

linguistic analyses of a fund-raising text: Pragmatics and Beyond New

Series 16, 1992, xııı, 409 pp.

TİMOFEEV, L.İ. (1974): Obraz Povestvovatelya, Obraz Avtora: Slovar’

Literaturovedçeskih Terminov. (Haz) L.İ. Timofeev, S.V. Turayev.

M., 1974. –248-249.

TİUPA, V.İ. (2001): Narratologiya kak analitika povestvovatel’nogo diskursa. Tver’

http//www.libword.by.ru/Nauchnaya/Philologiya/Literaturovedenie/Ti

upa_VI/Narratologija. Htm, (17.02.03. 15.30)

TODOROV, Tz. (1969): Grammaire du Décameron. Mouton: The Hague.

TODOROV, Tz. (1981): Introduction to Poetics. Brighton: Harvester.

TODOROV, Tz. (2001): Poetikaya Giriş, Çev. Kayaşahin, Metis Yayınları, İstanbul.

TOMESHEVSKİ, B.V. (1996): Teoriya Literaturı. Poetika, Aspekt Press, Moskva. –

334s. zhurnal.lib.ru/s/swetow_s/ - 45k, (01.06. 2005. 10.59)

TOOLAN, M.J. (1988): Narrative. A Critical Linguistic İntroduction, Routledge.

London-New York.

TROTSUK İ.V. (2004): Narrative Kak Mejdistsiplinarnıy Metodologiçeskiy

Konstrukt v Sovremennıh Sotsiyal’nıh Naukah: Vestnik RUDN,

Sotsiologiya serisi, 2004, No6-7, s.56-74.

TRUBİNA, E.G. (1995): Рассказанное "Я"; проблема персональной

идентичности. Ekaterinburg, 6.p.l.

Page 625: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

608

http://www2.usu.ru/philosophy/soc_phil/rus/monogr.html,

(01.02.2007. 14.30)

TRUBİNA, E.G. (2002): Narratologiya: osnovı, problemı, perspektivı, Materiyalı k

spetsiyalnomu kursu, Ekaterinburg, İzd. Uralskogo Universiteta,

http://www2.usu.ru/philosophy/soc_phil/rus/courses/narratology.html,

(11.12.2002)

TUTUMLU, R. (2002) “Anlatı Bilimi Açısından Roman-Sinema Etkileşimi ve Bir

Uygulama: Anayurt Oteli” Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi.

Ankara: Bilkent Üniversitesi, Haziran, 2002.

TÜRKMEN, F. (1995): Manas Destanı Üzerine İncelemeler, Çeviriler – I, Ankara,

Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu TDK Yayınları.

VOROB’YEVA, A.V. (1999): Tekst ili Real’nost’: Poststrukturalizm v Sotsiologii

Znaniya: Sotsiologiçeskiy Jurnal, 1999, No3-4.

WHITE, H. (1973): Metahistory: The Historical İmagination in Nineteenth- Century.

Baltimore; London.

YEMENİÇİ, A. (1995a): Labow’un Anlatı Çözümleme Yöntemi ve Bir Uygulama:

A.Ü. Dilbilim Araştırmaları dergisi, Ankara, s.39-55.

YEMENİÇİ, A. (1995b): Söylem Çözümlemesinde Üç Temel Yaklaşım ve

Kültürlerarası İletişimde Söylem Çözümlemesinin Önemi: A.Ü.

Dilbilim Araştırmaları dergisi, Ankara, s.152-166.

YEMENİÇİ, A. (1995c): Sözlü anlatı çözümlemesi: A.Ü. Dilbilim Araştırmaları

Dergisi, Ankara.

Page 626: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

609

YILDIRIM, D, (1979): Manas Destanı ve Kökötöy Hanının Ertegüsü, Doçentlik

Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Ankara,

YILDIZ, N. (1995) Manas Destanı (W. Radloff) ve Kırgız Kültürü ile İlgili Tespit ve

Tahliller, Ankara, AKDTYK, TDK Yayınları.

YÜCEL, T. (1995): Anlatı Yerlemleri. Yapı Kredi Yayınları, İstanbul.

ZALEVSKAYA, A.A. (2002): Nekotorıe Problemı Teorii Ponimaniya Teksta:

Voprosı yazıkoznaniya, No 3, 63-73.

ZEL’DOV İÇ, G.M. (2002): Semantika i Pragmatika Soverşennogo Vida v Russkom

Yazıke: Voprosı Yazıkoznaniya, No 3, 31-61.

ZENKİN, S.N. (2000): Vvedeniye v Literaturovedeniye: Teoriya Literaturı:

Uçebnoye Posobiye. M.: RGGU.

ZOLOTOVA, G.A. (1984): K Voprosu O Konstitutivnıh Edinitsah Teksta: Russkiy

Yazık. Funktsionirovaniye Grammatiçeskih Kategoriy. Tekst i

Kontekst, Moskva, 1984.

ZOLOTOVA, G.A. (2002): Kategorii Vremeni i Vida s Toçki Zreniya Teksta:

Voprosı Yazıkoznaniya, No 3, 9-29.

ZVEGİNTSEVA, V.A., ÇEMODANOVA, N.S. (1999): Zarubejnaya Lingvistika: II, İng.

Çeviri.Moskva, (1999)

ZVEREVA, G.İ. (1996): Real’nost’ i İstoriçeskiy Narrativ: Odissey. Çelovek v

istorii, Moskova, 11-24.

Page 627: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

610

Özet

KULAMSHAEVA Baktygul, Kırgız Hikâye ve Destanlarınd a Anlatı

Zamanları: Atadan Kalgan Tuyak Hikâyesi ile Manas ve Er Töştük Destanları

Örneğinde, Doktora Tezi, Danışman: Prof. Dr. F. Sema BARUTCU

ÖZÖNDER, XIV + 613 s.

Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları: Atadan Kalgan Tuyak

Hikâyesi ile Manas ve Er Töştük Destanları Örneğinde başlıklı tez, giriş ve 4

bölümden, ayrıca metinler kısmından oluşmaktadır.

Tezin giriş bölümünde konuyla ilgili genel bilgiler verilmiş; araştırma konusu

belirlenmiş; konu külliyatı gösterilmiş; araştırma esnasında kullanılan yöntemler

belirlenmiştir.

1. bölümde anlatı bilimi hakkında teorik bilgiler verilmiş, anlatı biliminin

esas kavramları: anlatı, anlatı türleri, anlatı zamanı, anlatıcı, anlatıcı tipleri gibi

kavramlar tanımlanmıştır.

Tezin 2. bölümünde Manasçı Sayakbay Karalayev’in hayatı ve anlattığı

destanlar, ayrıca tarihî kahramanlık destanı olan Manas destanından, Kökötöydün

Aşı parçası ve arkaik kahramanlık destanı türünden Er Töştük destanından seçtiğimiz

parça; ünlü türkolog, etnograf Çokan Valihanov ve onun derlediği Kökötöydün Aşı

parçası ve son olarak dünyaca ünlü Kırgız yazarı Çıngız Aytmatov ve onun Atadan

Kalgan Tuyak hikâyesi ile ilgili tanıtıcı bilgiler verilmiş, her eser Labow ve

Waletsky’nin anlatıların yapısal çözümlemesiyle ilgili oluşturdukları anlatı

çözümleme yöntemine uygun olarak çözümlenmiştir.

Page 628: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

611

3. bölümde adı geçen parçalar G. Genette’in uyguladığı anlatı bilimsel

yönteme uygun olarak, zaman; sıra, süre, sıklık bakımından incelenmiş, öykü zaman

ekseni ile anlatı zamanı eksenindeki zamanın yansıtılması, hikâye ve destanlardaki

anlatıcı farklılıkları ortaya konulmaya çalışılmıştır.

4. bölümde anlatı zamanları Genette’in yöntemine uygun olarak, sıra, süre ve

sıklık bakımından hem anlatı bilimi yöntemleri çerçevesinde, hem de dilbilimsel

morfo-semantik açıdan karşılaştırılarak çözümlenmiştir.

İncelemeyi, Metin ve Çeviri izlemektedir. Sonuç bölümünde Manas

destanındaki anlatı zamanlarının dilbilimsel zaman kategorisi ile olan ilişkisi

konusunda anlatı açısından çözümleyici sonuçlara varılmıştır.

Tez, Türkiye Türkçesi – İngilizce – Rusça – Kırgız Türkçesi Kavramlar

Sözlüğü, Kaynak ve Türkiye Türkçesi ve İngilizce Özet ile sona ermiştir.

Anahtar sözcükler: Kırgız Türkçesi, zaman, anlatı, söylem, anlatı

zamanı, destan, hikâye, öykü, odaklanma, yadöyküsel anlatı, özöyküsel anlatı,

anlatı bilimi

Page 629: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

612

Summary

KULAMSHAEVA Baktygul, The Narrative Times in Kyrgyz Tale and

Epic: in the examples of the tale Atadan Kalgan Tuyak and the epics Manas and

Er Toshtuk, Doctoral Dissertation, Supervisor: Prof. Dr. F. Sema BARUTCU

ÖZÖNDER, XIV + 613 p.

The Thesis includes the Preface, Introduction, four Chapters, Conclusion

Parts, Texts, and appendixes, glossary, Bibliography and the Summary.

In the Preface general information about the theme was given; in Introduction

we have specified the study; indicated the corpus of the study, and the method

applied during the research and the approach.

The first Chapter touched upon the narratology and the main concepts of

narratology like narrative, narrative types, narrative time, narrator, types of narrators

were defined.

2nd Chapter provides you the introductory information about the manaschy

Sayakbay Karalaev and the epics he told, furthermore, about the historical epic

Manas, the chapter Kokotoydun Ashy, the archaic heroic epic Er Töştük; the world-

famous turkolog and ethnographer Chokhan Valihanov and the chapter Kokotoydun

Ashy in his collection, and lastly the well-known Kyrgyz writer Chyngyz Aytmatov

and his tale Atadan Kalgan Tuyak. Each work has been examined, in accordance

with Labow and Waletsky’s structural narrative analysis methods.

In the third chapter above-named works have been studied, in accordance

with G. Genette’s method, in terms of order, duration, and frequency. The reflection

Page 630: Kırgız Hikâye ve Destanlarında Anlatı Zamanları...Önsöz Anlatı incelemeleri, son yıllarda “ikinci bili şsel devrim sonucu” (Popova 2001: 87) olarak ortaya çıkmı ş

613

of time in the story time and the narrative time axis, and the narrator differences in

the epics and tales have been tried to be set.

In the forth Chapter the narrative times have been analyzed both in

accordance with G. Genette’s method, in terms of order, duration, frequency and in

accordance with linguistics and morpho-semantics.

In the Conclusion, we will come through analyzing results concerning the

narrative in respect with the relation of narrative times of the works under the study

with the linguistic tense category.

The Turkey Turkish –English –Russian – Kyrgyz Turkish Glossary,

Bibliography and the Summary will end the Thesis.

Key words: Kyrgyz Turkish, tense, time, narrative, discourse, narrative

time, epic, tale, story, focalization, heterodiegetic narrative, homodiegetic

narrative, narratology.