kon e İ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/d145042/2005/2005_yavuzs.pdf · ll. uluslar arası dinf...

15
YAYlNLARI /644 II. UL LA I iYAYI LAR KON E 05-07 KASIM 2004 1 ANKARA Ankara - 2005 . . I

Upload: others

Post on 22-Mar-2020

1 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: KON E İ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D145042/2005/2005_YAVUZS.pdf · ll. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi \ dolayısıyla da karşı tarafın fikir, tutum ve davranışlannda

~~ ~~} DİYANET İŞLERi BAŞKANLIGI YAYlNLARI /644 ~

II. UL LA • I iYAYI LAR

KON E İ TEBLİGLER-MÜZAKERELER

05-07 KASIM 2004 1 ANKARA

Ankara - 2005 . .

I

Page 2: KON E İ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D145042/2005/2005_YAVUZS.pdf · ll. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi \ dolayısıyla da karşı tarafın fikir, tutum ve davranışlannda

II. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi

Sesli ve Görüntülü Dini Yayınlarda Anlam Sorunu (Yeni Bir Anlam, Anlayış ve Anlamiandırma -Episteme/İrfan- Denemesi)

Yrd. Doç. Dr. şevket Yavuz Çanakkale 18 Mart Üniversitesi llahiyat Fah.iiltesi

Medya, postmodernizmin merkezf özelliğini temsil eder; hatta çağımızın hakim olan hiiresel medeniyetinin durumunu açıklar: Postmodernizmin imkan, muğlaklık ve meydan okumasının yaygınlığını, medyayı anlamadan anlamiandırmak neredeyse imkansızdır ... Nitekim Bau medyası, hiç fasıla vermeden ve asla dinlenıneye müsaade etmeden hazır ve nazırdır. Sürekli yeni hedefler arar, zayıflık ve nahifliğe kahyen merhamet etmeden saldı­nr. (Akbar S. Ahmed, Postmodernism & Islam, 222-3.)

(ı 979'da yayımlanan metindeki "komünizm" kelimesinin yerine "İslamlaşunlan" terör kavramını koyarak okuyunuz) (Amerikan propaganda) lobisi, komünist oluşuma dalay­lı olarak yardım eden ve sempati duyanlarm günahlauru gizleme hususunda oldukça ma­hirdir. Dünyadaki birçok problemierin ve sıkıntılarm kaynağı, kızıl bayrağı sallayan ve ko­münist kahramanlan putlaşuran komünist teröristlerdir; komünist ülkelere.]ffiçmaya teşeb­büs eden hava korsanlandır ya da yabancı "izm"lerle birleşen kültlerdir ... Propaganda lo­bisi ne bu tür faaliyetlere göz yumar ne de tel'in eder; sadece bağlantılan görmezlikten ge­lir, o kadar. ryv. Streavig, Propaganda and Thought Control in the United States, 16.)

I. Öncüller ve teorik giri§

"At binenin, pusat h'Uşananın" ise tevhit, adalet ve şefkat eksenli dininenformasyon çağında "pusatlanması" da "bilgi"nin, "estetik"in ve "etik"in kitlesel, grupsal veya ferdfile­tişim vasıtalan veya medya kanalıyla yazı (kitap, dergi, gazete, e-mail, vb.), ses (televiz­yon, radyo, bilgisayar, medya çalıcılar (mp3, teyp, vb.) ve görüntü (televizyon, bilgisa­yar, interaktif medya, vb.) ile mümkün olacakur. Genel olarak anlam, anlayış ve bilgiyi aktarma süreci olan iletişimin temel hedefi, mesajın, mananın veya anlarnın iletilmesi ve

391

Page 3: KON E İ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D145042/2005/2005_YAVUZS.pdf · ll. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi \ dolayısıyla da karşı tarafın fikir, tutum ve davranışlannda

ll. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi \

dolayısıyla da karşı tarafın fikir, tutum ve davranışlannda değişiklik yapmaktır.' insania­nn ifadeler (söylem, aksiyon, kolektif halet) ve temsiller (k'Urum, grup, ürünler)inden olu­şan tezahürleri bir bütün olarak iletişirnin kapsamına girer. Nitekim:

iletişim, toplumun temelini oluşturan bir sistem, örgütsel ve yönetsel yapının düzenli işleyişini sağlayan bir araç ve bireysel davranışlan görüntüleyen ve etkileyen bir teknik, sosyal süreçler bakımından zorunlu bir bilim, sosyal uyum için gerekli bir sanattır. 2

Genelde doğru kabul edilebilecek bu tarifin eksik tarafı, karşılıklı iletişimin en önemli fonksiyonu olan medeniyetler arası iletişim ve diyaloğu da içine alacak şekilde genel bir kategoride ele alınmaması olduğu söylenebilir. iletişim bu açıdan medeniyetlerin karşılıklı ilişkisinin vasıtası ve tekniğidir, denilebilir. Sırurlann buharlaştığı, nered~e tüm mutlakçı nazariye ve anlayışiann sulandığı, varlığın ve bilginin izafileştiği, zaman v'efıekfuun tay edildiği pastınodern dünyanın enformasyon teknolojileri, kitle iletişim vasıtalan, göç ve tu­ristik mekan değişimleri, vb. ile "globalleşen pazar köyü"nde özellikle ll Eylül sonrası kül­tür ve medeniyetler arası ilişki ve irtibatlann seyri evrendeki insanlık tarihinin kaderini ta­yin edebilecek bir mahiyet almaktadır. Uluslar arası sermayenin küresel politik-ekonomik çıkarlan istikametinde "ötelenen", "ötekileştirilen" ve "uyuşmaz" bir medeniyetin banisi olarak takdim edilen islam dini ve Müslümanlar, bu iletişim kazasında en çok haksızlığa uğrayanlar arasındadır.

öte yandan, medeniyetler arası iletişirnin zedelendiği küresel yapı içinde, evrensel ve zamanlar üstü bir anlam derinliğine sahip olan islarri dininin tüm insanlığı kucaklayan üm­met!aile anlayışının takdiminde bazı eksiklik ve demode olmuşunsurlar bulunduğu da in­kar edilemez. Ekonomik ve materyal nimetlerinin eşit dağılımı açısından olmasa bile~ en azından enformasyon açısından globalleşen dünyamızda, mesajın sunumundakl gelenek­sel "anlam ve anlaınlandırma"nın mahk'Um ettiği "anlayış", Meta mesajın özünde de var­mış intibaı vermekte, 11 Eylül ve sonrasında "teröroloji" istikametinde ·k'Urgulanan islam fobisini besleyen unsurlada bir dereceye kadar örtüşmektedir.

Bu çalışmanın ana teması dinf yayırılarda sıklıkla görülen probleınlerin kaynağı olan anlam, anlayış ve anlaınlandırma sorunlandır. Genel olarak "anlaınlandırma" sorunu ola­rak tarif edebileceğimiz bu problem, illiyet bağlamında bilgiyi ve zihnf süreçleri güdüleyen, dolayı.sıyla varlık ve oluşu modüle eden bir tarzda tezahür eder. Dinf değerlerin ve prensip­Ierin sunumundakl en önerrili "anlaınlandırma" probl~ınlerinin başın~(a) "öteleme"ye

ı Hasan Tutar-M. Kemal Yılmaz, Geneilletişim Kavramlar ve Modeller (,'\nkara: Nobel Yayın Da­ğının, 2002), 8; Hasan Tutar-M. Kemal Yılmaz- Cumhur Erdönmez, Genel ve Teknik tletişim (Ankara: Nobel Yayın Dağıtım, 2004), S.

2 Tutar-Yılrnaz-Erdönmez, Genel ve Teknik tletişim, S. Vurgular yazariara aittir. S. Yavuz)

392

Page 4: KON E İ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D145042/2005/2005_YAVUZS.pdf · ll. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi \ dolayısıyla da karşı tarafın fikir, tutum ve davranışlannda

Il. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi

yol açan anlam ve anlayış; (b) "ötekileştirme"ye teşne bir mana-açık veya gizli çatışma­cı, bloklaştıncı, ya-ya da eksenli bir söylem (mesela, dinf olan (geleneksel)-dinf olmayan (seküler, modem) vb. dinf olanın modem bir anlayış ve anlarnlandırrııa ile hiyerarşileşti­rilmesi, dinler ve dirller tarihiyle ilgili olarak mutlak hakikat bazında konu, kavram ve prensipleriri ele alınışı ve dinlerin hiyerarşileştirilmesi; h-ullanılan sembol ve işaretleriri bu "ötekileştirici" anlayışa hizmet etmesi gibi; (c) "özür-dileyici epistemolojinin" sıklıkla nük­settirilmesi -ki genellikle modem veya postmodem epistemoloji ve yapısal hiyerarşinin mo­düle ettiği bir anlayış ile-; (d) "saçaklı" bir iletişim sorunu. Bu bağlamda şu sorularla tezi­mizi çerçeveleyebiliriz: Dinf olanın, anlamsal muhalifi olmak zorunda mıdır? "İyi olan" ve "hakikat olan" acaba sadece bizim öyle bildiklerimiz midir; yoksa bizimkileriri dışında da "iyi olan", "ta'arut'' edeceğimiz unsurlar var mıdır? Mevcut modem "anlamlandırma" mut-

. lak olan "iyi"yi ve "hakikat"i mi temsil etmekte? Din sadece mükellefiyetierden müteşek­kil emirler manzumesi midir? Tüm insanlığı evrensel kardeşliktek-ucaklayan islam'ın "üm­met düsturu"nu nasıl ve "niçin"iyle hangi formatta "pusatlandırabiliriz"?

II. Postmodernizm ve postmodernitedeki anlam, anlayış ve anlamlandırma probleminin soy kütüğü

Modernizmin ve onun uzantısı olan endüstri sonrası toplurnlann hilltürel tezahürü postmodemist dünya görüşünün dayandığı ana koordinatlardan birisi diyalektik anlayış ve anlamlandırmadır.;; Her diyalektik ilişkideki "çifte karşıtlıklar" ("binary opposites": tez-an­titez, biz-onlar gibi), ilişkisi, varlığın, zaman-mekan kavramının, kozmosu konurnlandır­manın, medeniyet-kültür-din-nesil kategorisinin, bilginin, değer hükilrnlerirıin ve politiko­ekonominin temel yapısını, işleyişirıi, boyut, alan ve hedeflerini tayin etmede oldukça önemli bir rol ifa eder. Varlığı ve bilgiy~ ya/ya da mantığı işleyişine göre kıırgulayan bu diyalektik anlayış, bilginin, ahiakın ve estetiğin sunumunda daha doğrusuiletişiminde -ba­sın veya yayın yoluyla-de bariz bir şekilde kendisini ortaya koyar. Acaba bir düşünce sis­temi kendisirıi var kılahilrnek ve kimliğini/kültürüne inşa edebilmek için zorunlu olarak ontolojik "öteki"lere veya varlıksal "karşıtlıklar"a muhtaç mıdır?

Bu sorunun cevabı insanlık tarihi boyunca emperyal ve hegemonya esaslı tüm dönüş­türme ve tarihten koparmalann arka planındaki dinamiğe ışık tutar aslında. Tarih boyun­ca her "öteleme" ve "ötekileştirme"nin fonksiyonu, sadece nesneleştirilerek varlık hiyerar-

3 Gerçi bir hayat felsefesi olarak postmodernizm ve onun öngördüğü hayat stili olan postmoder­nitede "çiftli tenalmzlar" hibritleşerek! melezleşerek mevcut paradigrnanın anlarnlandırmasına uygun olarak ironileştirilir. Bu hususta bkz.: Akbar s. Ahmed, Postrnodemism and Islaıh: Pre­dicament and Promise (New York & London: Routledge, 1991); E. Fuat Keyman-A. Yaşar Sa­nbay (derleyen), Küreselleşme, Si\'il Toplum ve islam (Ankara: Vadi Yayınlan, 1997).

393

Page 5: KON E İ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D145042/2005/2005_YAVUZS.pdf · ll. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi \ dolayısıyla da karşı tarafın fikir, tutum ve davranışlannda

Il. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi /

şisinde alt derekelere atılan haricf "ötekiler" üzerinde ve hakkında değil; belki de bunun kadar önerrili diğer fonksiyonlan (ı) yöneten ve söylernci tarihf öznenin otorite ve "meş­ruiyet" ini devarrılı kılma ile (2) dahili "öteki"lere dolayırrılı "öteleme" mesajı gönderme, yani mevcut statüko ile iktifa etmenin zımnf veya aşikar iması şeklinde kendisini ortaya koyar. Benim varlığım için, diğerleri illa ki "öteki" mi olmak zorunda?

Bu suaı de aynı şekilde hegemonya bağlamında ve bu bağlarnın öngörmek zorunda ol­duğu varlık, bilgi, değerler ve politik-ekonomik bağiamlarla ilgilidir. Kült-kaynaklı (politik­ekonominin kursadığı seküler ve din eksenli "hiilt"ler) dünya görüş ve hayat felsefeleri­nin dayandığı "karşılıklı dışlama" (mutual exclusion) zorunlu olarak ontolojik "öteki"ler icat etmek durumunda; zira kontrol kabul etmeyen fantezi ve arzulann "merkez"e otura­rak varlığını var kılıp, sürekli genişleyerek devam ettirmesi ancak politik, ekonomik, kül­türel ve materyal olarak "çevre"de olması ve tutulması gereken "ötekile~ bağlıdır. "Mer­kez"in zenginliği, "çevre" nin fakirleştirilrnesine veya fakirliğine bağlıdır diger bir ifade ile.

Bununla beraber, insanlığın günümüze kadar gelen ortak medeniyet mirası içinde, "postmodernizm" dahil, yaşlı dünyanın veya yeni hiiresel köyün asimetrik "savaş", kitle kıyımlan ve tek taraflı "operasyonlan" ile toplu helakine doğru giden sürecin nasıl durdu­rabileceği hakkında bir küllf cevap bulabilir miyiz? Ya da "şer" de, "öldürme"de, savaş en­düstrisini geliştim1ede yanş yerine, acaba nasıl ve ne zaman "hayır"da ve "güzel"de ya­nşan medeniyetler haline dönüşeceğiz? Ne zaman ve nasıl? Veya hiiresel köyün ağalı­ğına soyunan uluslar arası şirket imparatorluklannın kanlı, "siyah ve san altınlı" ve terö­roloji kı1ıflı dünya hegemonyasının tekerleğine nasıl taş konabilir? Silahtan daha etkili ve keskin olan sevgi ve mananın yeniden "pusatlandınlması"yla mı?

Bunun cevabı, öyle görünüyor ki, insanlığın ortak mirası olan medeniyetlerin tekrar dışlanan ve ötelerren tarili sahnesine dönüşü ile mümkün-ki zaten onlar da çoktandır de­ğişik "geri dönüş ritüelleriyle" "kopanlıp sürgüne gönderildikleri yerden" tarihe dönüyor­lar. Batı dünyası, kendisini klasik Grek ve Roma medeniyetlerinden kopyalayarak "tari­hileştirdiği" "doğrusal" (linear) tarih çizgisinin en son halkasına konuşlandırarak Meta di­ğer medeniyetleri "tari11siz medeniyetler" mahşerine çevirdi. Ve bunu ebedileştirecek epis­temolojiyi ve bunun dairevi olarak şekillendirdiği anlam, anlayış ve anlamlandırmayı (episteme 1 'irfan) mutlak hakikat olarak kurgulayıp, "tarihleri durdurulan" medeniyerlere Herodianizm 1 mutlak taklitle zoraki ve tepeden inme veya Zeolatianizm 1 mutlak ret ile zoraki ve tepeden inme metotlarla4 dikte ettinneye çalışmış, sonuçta bu anlamlandırma-

ya uygun birey, toplum ve hiiltürlerin oluşumunu öngörmüştür. "-...J ' Bu bağlamda, her ne kadar dönüştürme ve değiştim1e projeleri Batı'nın kurgusundan

farklı mecralarda cereyan etse de "tarihten sürgüne gönderilenlerin" şuuraltı reflekslerini

4 Bu hususta bkz.: Arnold J. Toynbee, Civilization on Trial (New York: Oxford U ni. Pres, 1948),

184-212.

394

Page 6: KON E İ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D145042/2005/2005_YAVUZS.pdf · ll. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi \ dolayısıyla da karşı tarafın fikir, tutum ve davranışlannda

Il. Uluslar Arası Dini Yayınlar Kongresi

bir dereceye kadar tahvil ettiği de inkar edilemez. Başka zaman, mekan ve medeniyet hav­zasındaki teolojik politiko-ekonomi ile dünyevf iktidar arasındaki gerçek çatışma, dışlama, ötekileştirme ve güç mücadelesi Müslüman toplumların zaman, mekan ve medeniyet ala­nına hakikat ve hayal ile hibritleştirilerek ithal edilir. Bu tarihf ve kültürel arka plan, öyle görünüyor ki, son iki asırdır islam epistemolojisinin hep savunmacı, özür dileyici veya "ben çalmadım, ben de hırsızlık zaten haramdır" halet-i ruhiyesinde konumlarımasına yol açtı. Bu kolektif medeniyet hilleti 11 Eylül felaketi ile yepyeni bir kavramıaştırma ve an­lam kategorisi ile tekrar nüksettirildi: "Müslüman terörist olamaz." Müslüman'ı "terörolo­ji" ideolojisi doğrultusunda "terörize" etmek çok mu zor? işte bu soruların bağlarnı, hem k-ültürler ve medeniyetler içi hem de medeniyetler arası iletişlmin önemini ortaya koyar; bu noktada basın ve yayının imkan, fırsat ve hedefler açısından hayatf rolünü perçinler.

öyleyse medeniyetler içi ve arası llerişimin sesli ve görüntülü medya vasıtasıyla ya­pılmasının önündeki engeller -mesela mesajın algılanmasındaki pürüzler, mesajın filtrele­nişindeki sorunlar, alıcının medya ile bilgiye veya mesaja kapatılması, alıcı ile verici ara­sındaki anlam, anlayış ve anlamıandırma noktasında dengesizlikler, gibi- nasıl kaldırılabi­

lir veya en aza indirilebilir? Bundan da öte, din gibi çok daha hassas ve şuuraltı refleks ve donanımlada doğrudan bağlantılı bir fenomen üzerinden iletişirnin nasıl ve hangi tarzda yapılacağı oldukça önemlidir. Genelde dirıf mesajın iletirninde, özelde ise sesli ve görüntü­lü medya vasıtasıyla dirıf fenomenin iletişimindeki problemlerin çözümünde, öyle görünü­yor ki, "anlam, anlayış ve anlamlandırma" (episteme)yı yeniden inşa edecek dinamikle­ri ternin etmek oldukça önemli bir yer işgal etmektedir. Bu çerçevede, yeni anlamı ve an­lamlandırmayı bir anlayış ha.Iine dönüştürecek faktörleri ana hatlanyla şu kategorilerde toplayabiliriz: (1) "öteleme"den inşa eden anlam; (2) "ötekileştirme"den kucaklayan ma­na; (3) "özür-dileyici-olmayan" epistenioloji; (4) "saçaklı" olmayan iletişim. Bu dört kate­gori, dirıf fenomenin ve mesajın iletişirnindeki kanalların (genelde basın, yayın, organik irı­temet, portatif mekan, vb.; özelde sesli ve görüntülü olanlar) önünü açmaya yardımcı ola­cak; mesajın alıcı tarafından filtrelenmesi ve kod çözümlemesinde de kısa, ·orta ve uzun vadede yapılması gerekenierin de ipuçlannı verecektir.

m. Medeniyetler içi ve arası iletişim kazasından korunma veya anlamlandır­ma, anlam ve anlayl§ın yeniden inşası

Genel olarak "anlayış halesi" içinde bilgi ve "anlam" aktarma süreci olan iletişimde başlıca beş ana eleman vardır: (a) kaynak veyaileten aktör/fail; (b) mesajveya ileti; (c) hedefveya alıcı aktör; (d) kaynak ve hedefin "anlayış hrue"leri (epistemik haloe/ aura); ve (e) kanallar. Yazılı, sesli, görüntülü veya sözsüz mesaj, kaynak tarafından iletilrnek iste­nen hedefe kodlanarak, iletişim kanallarını k-ullanarak (fizikf, teknik veya sosyal) sunu­mu/iletimi ile llerişimin ilk safhası; gelen mesajın şifreler/simgelerinin çözülüp algılama ve değerlendirmeyi kapsayan filtreleme ile ikinci merhalesi ve nihayet iletilen hedefin kaynak

395

Page 7: KON E İ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D145042/2005/2005_YAVUZS.pdf · ll. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi \ dolayısıyla da karşı tarafın fikir, tutum ve davranışlannda

II. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi

halinde kendi bilgi-düşünceler, inanç-değerler ve ihtiyaç-arzu-amaçlarla yeniden kodlana­rak "geri bildirim" (feedback) ile üçüncü Ye son faslı gerçekleşmiş olur. Konu diyagram ile gösterilecek olursa, aşağıdaki gibi bir şekil ortaya çıkar:

KavnaEın Medeniyet" Anlayış Halesi

Mesaj Bilgi, Anlam­

Anla)~ş-Duygu ...

Hedefin Medeniyet Anlayış Halesi

Tüm bu karŞılıklı iletişim süreçlerinde mesajı, kaynak kodlarken, hedef kod çözümler­ken, filtrelerken (algılama ve değerlendirme) ve geri bildirimde bulunurken genel anlayış halesinin etkisinde açık veya gizli etkisinde kaldığı gibi aynı zamanda medeniyet anlayış halesinin de yönlendirici fonksiyonundan uzak kalamaz. Bununla birlikte medeniyet içi ve medeniyetler arası karşılıklı iletişimde "güzel" ve "hayır"lı olanın elde edilmesinde, şayet mevcut anlam ve anlayış kategorilerinde ve halelerinde güzel olana ulaşınada engel var­sa, mevcut anlam, anlayış ve anlamiandırma mekanizmalarının yeniden inşası gerekir.

Bu bağlamda, genelde son iki asırdır, özelde ise 11 Eylül sonrasında, isl§.mf para­digmanın ve bu paradigmanın dayandığı epistemoloji, karşılıklı ilişkiler, kültürler arası meydan okuma ve yüzleşmeler, medeniyet eksenli kolonileştirmeler ve en önemlisi mo­dernist paradigmalann dönüştürücü etkisi gibi sebeplerden dolayı oldukça ötekileştirici, öteleyici, özür dileyici ve saçaklı bir anlam, anlamiandırma ve anlayışa büründü. Bu an­lam ve anlayış sorunu, kitle iletişim kanallan vasıtasıyla sürekli var kılındı. Nitekim:

Medya, postmodernizmin merkezi özelliğini temsil eder; hatta çağımızın hakim olan küresel medeniyetinin durumunu açıklar: Postmodernizmin imkan, muğlaklık ve meydan okumasının yaygınlığını medyayı anlamadan anlamiandırmak neredeyse . imkansızdır ... Nitekim Batı medyası, hiçbir zaman fasıla vermeden Ye _asla dinlenme~üsaade etmek­sizin daima hazır Ye nazırdır. Sürekli yeni hedefler arar ve zayıflığa ve nahifliğe katıyen merhamet etmeden usanmaksızın saldınr.5

5 Akbar S. Ahmed, Postmodernism & Islam, 222-3.

396

Page 8: KON E İ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D145042/2005/2005_YAVUZS.pdf · ll. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi \ dolayısıyla da karşı tarafın fikir, tutum ve davranışlannda

Il. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi

"Zayıflığa ve nahifliğe" asla müsamaha etmeyen Batı medyası, postmodemist diyalek­tiğe uygun olarak da "usanmaksızın saldıracak" ve dolayısıyla sürekli olarak "ötekileşti­rilecek" tarihsiz nesneler arayışında adeta. Böyle anlayışlarm egemen olduğu "globalleşen köy"de "merkez" ülkelerinin ve medeniyet havzasının, "çevre"de tutmakta Meta ahdetti­ği "ötekiler"i, "tarihe ve tarihf olana yeniden kavuşturacak" yeni bir anlayışın irışasına

ihtiyaç var. Bunun için başta vahiy eksenli geleneklerde bulunan, özelde de ibrahimf ge­lenekte olup, son Peygamberirı mesajında nirengileşen "yaratılışta kardeşliğin" (khalkfuk­huvve) "karşılıklı iletişim ve dayanışmasını" (ta'arut) öneeleyen ve vurgulayan bu yeni anlayış, geleneksel anlayışın sıklıkla tekrar ettiği şu sorunlardan dolayı mesajın aslındaki

evrensel tevhit, adalet, uhuvvet ve merhamet özün gölgelendiğini tespit eder: (ı) öteleme; (2) ötekileştirme; (3) "özür-dileyici epistemoloji; (4) "saçaklı" iletişim.

Bu çerçevede, irışası hedeflenen "yeni anlam, anlayış ve anlamlandırma" şunlan öngö­rür: (1) "öteleme"den irışa eden anlam; (2) "ötekileştirme"den h'Ucaklayan mana; (3)

"özür dileyici olmayan" epistemoloji; ( 4) "saçaklı" olmayan iletişim.

ı. "Öteleme"den inşa eden anlam, anlayış ve anlamiandırma (episteme/'irfan}

öteleme problemi daha çok kendi h'Ültür ve medeniyet havzasında olanlar hakkında bir tabir olarak, aynı dinf, ahiakl ve estetik değerler içersinde kaynağın veya söyleyici aktö­rün bilirıçli veya bilirıçsiz olarak, sesli ve görüntülü medyada, ya- ya da mentalitesirıe

uygun bir şekilde vuku bulması. Genel olarak cirısiyet, mezhep, ırk, dil, vb. hususlarda kendisirıi ortaya koyan ve çoğu zaman da bilirıçsiz (unconsciously) olarak iletişim kanal­larına yansıyan bu nokta dirıirı, dirıf olanın ve dirı fenomenininşuur planmda yarılış bir şe­kilde modüle edilmesrnde kendirıi gösterir. Dirıf bir konunun işlenişi sırasında, iletişim ka­nallarına yansıyan ve farkına varmaqan adeta dirıf olanın bir parçasıyrnış gibi sunulan şu örnek verilebilir:

Bir televizyon programından;

X: Çocuklannızı camiye getirirı, sakın ola ki b~ yaramazlıklan olursa kanşma yın ...

Y: Hocaın, çok gürültü de olsa karışmayalım mı?

X: Hayır, sonra çocuklan camiden soğutursunuz; tutun oğlunuzu, torununuzu getirirı camiye ... ( cirısiyet ötelemesi)

Bu ve bunun gibi bir çok örnekten de anlaşılacağı gibi modernist paradigma, "çifte karşıtlıklar" prensibine uygun olarak, açık veya kapalı bir varlık hiyerarşisi irışa ederek, bu hiyerarşirıirı katmanlannı da açık veya kapalı olarak "ötelenenlerle" doldunır. Dolayı­sıyla yeni irışa edilecek olan anlayış, "öteleme" olmadan bir anlam hillesi etrafında, tüm irısanlığı "yaratandan ötürü" ve "yaratılandan içre" denk tutmayı öngörür. Bu anlayış, dinirı sadece sorurrıluluklardan ibaret bir anlayış gibi sunulmasını ve sorurrıluluklar üzerirı­den ferdf ötelerneyi reddederek, ferdi-tüm-içinde şahsiyetleştirerek haklan konumlandın­cı, hürleştirici bir dirıf anlam, anlayış ve anlamlandırmanın irışasını önceler.

397

Page 9: KON E İ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D145042/2005/2005_YAVUZS.pdf · ll. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi \ dolayısıyla da karşı tarafın fikir, tutum ve davranışlannda

Il. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi 1

2. "Ötekileştirme"den kucaklayan mana

ötekileştirme sorunu da faklı manevf ve maddf kültür havzasına (hars), ayn medeni­yet anlayış hillesine bağlı insanlar üzerinde ve dolayımında kendini gösterir. ötekileştirilen varlık, mevcut bir yatay hiyerarşiden daha çok, dikey hiyerarşiye (aşağı-yukan) göre ko­nurnlandınlır. Bu anlayışta "öteki", tarihf öznenin kendi varlık ve meşruiyetini, kimlik ve korh'Ulannın dayanağını temsil eder. "Ötekilenenler" oldukça, tarihi özne kendisini koruma altında hisseder; her ne kadar ötekiler şerrin ve kötülüklerin kaynağıysa da onlar aynı zamanda "merkez"deki tarihf süjenin psikolojik korunma duvarlandır. ötekileştirmeye ör­nek olarak:

örnek ı

Dinler tarihiyle ilgili olarak, mutlak hakikat bazında konu, kavram ve prensipierin ele alınışı ve dinlerin hiyerarşileştirilmesi; "benim dinim seninkinden üstündür" gibi çocuksu refleksierin bilinçli veya bilinçsiz tezahür etmesi. Konu, hakikate götüren yolda dinlerin bir vasıta olduğu ve ilk peygamber olan ilk insandangünüm~dar tüm dirıf tecrübenin bu aranan hakikate erişmede bir "yol" olduğu ve "illernlere rahmet olarak gönderilen "Son Rasül"ün· getirdiği mesajın da aranan bu hakikatın kınlmış, örselenmiş ve bukağılanmış parçalanrıı bir araya getirrnek olduğu şeklinde bir sunu, her zaman öyle görünüyor ki, da­ha doğru ve uygundur. Yani bir dini, mesela Yahudilik ve Hristiyanlık, yatay· veya ·di­key olarak hiyerarşileştirrnek, aslında zımnen onun mensuplanm hiyerarşileştirmek de­mektir; kaldı ki bir diniri belirli bir devirde muayyen bir teolojisi günümüzde ne kadar ve hangi boyutta o diniri mensuplan tarafından payıaşıldığı da aynca problemi daha da de­rinleştirir.

örnek 2

Yıne dinlerin, dirıf fenomenin ve dinle ilgili kutsalların sunumunda kullanılan sembol ve işaretierin mesajı kodlama sürecinde bu "ötekileştirici" anlayışa hizmet etmesi. Aşırı ve gereksiz bir biçimde, mesela haç sembolünün, tarihf bir savaşın (Yeşilçam'ın meşhur Bat­ta! Gazi, Malkoçoğlu vb. fılrnlerindeki gibi) cereyanında istihdam edilişi, ekonomi-politiğe göre kurgulanan kurumsal din olgusunun, dinf olan ve dinin şuuraltı refleksler ve dona­nımlada ilgili algılaması ile kanştırarak özeldemevzubahis dine, genelde de elirif olana kar­şı dönüşlü bir ötekileştirmenin cereyan etmesi. Bu süreç genellikle, rasyonalist ve poziti­vist paradigmaya göre şekillenen ve ilerleme söylemiyle meşrulaştınlan-modernitenirı ge­nel anlayış hillesiniri de tayin edici etkisiyle, "çifte karşıtliklar" tezine·uygun olarak, dirıf olanın arkaikleştirilmesi fenomeni ile sonuçlanmaktadır. "Primitiflerin dini, modemlerin bi­limi" gibi bir varlık ve bilgi hiyerarşileştirilırıesiyle tezahür eden bu "ötekileştirrne", mesa­jın iletişiminde hem ilerici tarihf aktörün hem de alıcı tarihf süjenirı şuuraltı refleks (korku­ümit, sevgi-nefret, arzu-hırs) ve donarıırnlanrıı (fıtratla formatıanan heyet) güdülediği gibi şuur boyutımdaki (düşünce, vicdan, duygu ve hafıza-hatıra) algılama ve değerlendirme

398

Page 10: KON E İ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D145042/2005/2005_YAVUZS.pdf · ll. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi \ dolayısıyla da karşı tarafın fikir, tutum ve davranışlannda

Il. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi

süreçlerini de etkiler. Diğer bir ifade ile dirıf olanın, ekonomi-politikle tarihteki sarmal iliş­kisinden ve bu ilişkinin modem ve postmodem zamanlarda ulusalcı bir söylemle bir araya getirilmesinden kaynaklanan sorunlar, mesajdaki evrenselliği çoğu zaman sınırlamakta; bilgi, varlık, zaman-mekan, değerler ve materyal alanlarını da mevcut paradigmaya göre kurgulamakta.

Dolayısıyla, mesajın oluşum ve kodlama süreçlerindeki çift taraflı anlam, anlayış ve anlamlandırma sorunlan sebebiyle medeniyetler içi ve arası iletişimde aksamalar meyda­na gelmekte, mesaj daha doğmadan, oluşum vertresinde ön yargılarm ve basma kalıp te­lakkilerin anaforonda "ötekileştirme"nin kurbanı olmakta. Bunun yerine inşa edilmesi ge­reken, "ötekileştirmeden" tüm insanlığı h"Ucaklayan mana ve anlayış ... Medeniyetler içi ve arası farklılıklan zenginlik vesilesi olarak anlamlaştıran ve bu zenginlikleri . "hayırda ya­nşın" fırsat ve imkanlan olarak temeliendiren bu anlayış, "teröroloji"nin Arnıageddon'a dö­nüştürdüğü küresel köyün toptan yıkımının önünde bir alternatif olabilecektir.

3. "Özür-dileyici-olmayan" epistemoloji

Osmanlı'nın çözülme dönemlerinden başlayıp, çöhiiş devirlerinde daha da bariz bir şe­kilde ortaya çıkan ve ll Eylül 2001 'den itibaren tekrar söylemleştirilen "özür-dileyici" ve "savunmacı" lslarnf epistemolojinirı yeniden inşa edilerek, kendi gerçeğini, zaman-mekan kavramını, kozmosunu, değerler yelpazesini değişen şartlar, bağlar ve bağlamlan da göz önüne alarak, temel kaynaklar çerçevesinde yeniden yapılandınlması bir ihtiyaç olarak gö­rünüyor. lslarnf ilimierin tedvin, tasnif ve telif edildiği dönemlerdeki diğer medeniyetlerle "savaş hillindeki bir medeniyet" kolektif şuuraltısının ve algısının açık veya gizli anlam­ıandırma etkisirıi hesaba katarak ve modemist diyalektiğirı dinf olanı dışladığı veya daha doğrusu ötelediği gerçeğini dikkate alarak lslarnf epistemoloji yeniden inşa edilmelidir.

Genel olarak dinf olanı modernite ve modernizmin paradigmalarına göre konumlan­dırmaya çalışan bu özür-dileyici refleks değişik şekillerde kendisini ifade eder. Acaba dirıf ve manevf olan "çifte karşıtlık" gereği maddf ve sehiiler olanı dışlar mı? Veya dilliolan sekülerin yanında bir sığırrtı mıdır? Ya da dinf olanın var ve meşru olabilmesi için moder­nist çerçeveye oturması mı gerekir? örneklemek gerekirse:

örnek 1 (televizyondaki bir açık öğretim programından)

Konuşmacı: "İslam dini ile rasyonalizm arasında tam, bire bir örtüşme vardır; zaten ts­lam, rasyonalist düşüncenin temellerini de atmıştır."

Aynı konuşma tarzı ve üslübu modem zamaniann demokrasi, insan haklan, vb. diğer kavramlan için de sıklıkla sesli ve görüntülü yayınlarda ifade edilmekte. öyle bir lslamf epistemoloji varsayılıyor ki, her şey ve herkes için bire bir örtüşen bir anlam, anlayış ve anlamıandırma kurgulanıyor. Sanki islam insanlığın her ortaya koyduğu mirasa uymak zonındaymış gibi elastikf bir islam bilgi formu oluşturulmakta; bu fonnla hem mevzubahis

399

Page 11: KON E İ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D145042/2005/2005_YAVUZS.pdf · ll. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi \ dolayısıyla da karşı tarafın fikir, tutum ve davranışlannda

Il. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi

ideoloji, felsefe, görüşe, vb. meşruiyet kazandırılmah'ta hem de "her şey olan, hiçbir şey­dir" fehvasınca islamf epistemoloji izafileştirilmekte.

örnek 2 (televizyon programından)

Konuşmacı: "İslam terörist yetiştirmez; islam'la terör yan yana getirilemez."

Bu ve benzeri "savunmacı" ve çoğu zaman da "özür dileyici" olan sunum ve iletiler aslında ne islam'ı savunuyor ne de islam'ın evrensel hakikatini yüceltiyor. Sadece mev­cut paradigmaya göre islam'ı kurgulamak ve konumlandırmak isteyenleriri değirmenirıe su taşıyor, yani her iddiayı, müddeinirı kalıplanyla reddetme, iddiayı ters yönden ispatlama­dır aslında. Mevcut statüko içirıde, gücü eliride tutan politik-ekonomik "merkez" (şirket-ül­keler), uluslar arası güç dengeleriniri iç içe geçmiş güç-bilgi kombinasyonlannda yaratılan "tampon objeler" (buffer objects; Birı Ladirı, el-Kaide, vb.) ile islam'ı "teröroloji" ile çar­mıha germekte, verili düzen içinde de tutuşturulmaya çalışılan "medeniyetler içi" kavga­ya odun taşımakta ... Bir yandan da "öteki" olarak kabul edilenlerden bazısını "terörolo­ji"nin "h'Urtancı fedaileri" olarak kitle kıyırnlanyla ortadan kaldırmakta. Mevcut "ötekileş­tirici" paradigmanın gelip geçici bir fikir lüksü olmayıp, ebedf varlık konumlandırmasının vasıtası olduğuna bir delil verecek olursak: ~

(1979'da yayımlanan metindeki "komünizm" kelimesinin yerine "İslamlaştınlan" terör kavramını koyarak okuyunuz) (Amerikan propaganda) lobisi, komünist oluşuma dalay­lı olarak yardım eden ve sempati duyanlarm günahlanru gizleme hususunda oldukça ma­hirdir. Dünyadaki birçok problemleriri ve sıkıntılarm kaynağı, kızıl bayrağı sallayan ve ko­münist kahramanlan putlaştıran komünist teröristlerdir; veya komünist ülkelere kaçmaya teşebbüs eden hava korsanlandır ya da yabancı "izm"lerle birleşen kültlerdir. .. Propagan­da lobisi ne bu tür faaliyetlere göz yumar ne de tel'irı eder; sadece bağlantılan görmezlik­ten gelir, o kadar.6

"Fantezi ötekiler" kanalıyla "gerçek ötekiler"e ulaşınaya ve onlan birinciler kanalıyla kontrole dayanan bu yapıyla, "merkez" deki güç-bilgi pirarnidi sağlamlaştınlıp, devamlılığı temin edilir.

Dolayısıyla "çifte karşıtlıklar" üzeririe oturan dışlayıcı bir paradigmaya en iyi alterna­tif yeni bir anlam, anlamiandırma ve anlayışın irışasıyla mümkün olabilecektir. "Özür-di­leyici-olmayan" bu anlayış, yeni-fakat-kiasikle bağlantılı epistemolojirıin kurulmasında

çok önemli bir yer işgal edecektir. Kendi hakikatirıin epistemolojisini, süreklisavunmacı bir halet, özür-dileyici bir tutum ya da reaksiyoner 1 retçi bir-tavır ile konumlandıran bu anla-

6 W. Streavig, Propaganda and Thought Control in the United States (Red Lion-Pennsylvania:

Forthright Publications, 1979), 16.

400

Page 12: KON E İ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D145042/2005/2005_YAVUZS.pdf · ll. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi \ dolayısıyla da karşı tarafın fikir, tutum ve davranışlannda

II. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi

yış yerini "iddia ve dava" sahibi bir anlayışa bırakması gerekir. Özür-dileyici olmayan, id­dialı bir anlayış görüntülü ve sesli yayıncılığın anlam sorunlannın çözümünde yardımcı olacaktır. islam mesajının özündeki iddia ve dava sahibi olan epistemolojiyi, medeniyetler içi ve arası iletişimde, evrensel kardeşliğin (ümmet) ve iletişim ve dayanışmanın (ta'aruf) ana miliveri haline dönüştürmek, mesajın iletişirnirıdeki anlayışın şifreleme safhasındaki soruruanna çözümde eşsiz katkısı olacaktır. Dolayısıyla, en iyi savunma taarruz değil; ken­di iddiasını usanmadan dillendirmedir. Çünkü hem pozitif hem de negatif geri bildirimler (feedback) son tahlilde, bildirime kaynaklık eden tarihf öznenirı davasını direkt ya da do­laylı yoldan ispat etmektir.

4. "Saçaklı" olmayan iletişim . Medeniyetler içi ve arası iletişimde, sözlü ve görüntülü medyanın anlam ve anlayış

problemlerinden biri de "saçaklı" olan iletişimdir. Saçaklı (discursive), daldan dala ada­yan ve tezsiz bir iletişim, iletişimi daha kaynak bazında boş bir gaile haline dönüştürecek­tir. Hedefle veya mesajı alacak aktörle empati k'Uramayan, onun bireysel, toplumsal ve kül­türel alaka, ilgi, ihtiyaç ve arzulanna hitap ederneyecek bir şekilde saçaklı olarak kodla­nan mesaj, kitle llerişimin kanallannda kendi "üst gerçekliği"ni hedefirı filtrelemesirıe uy­gun bir biçimde kurgulayarak alıcı aktöre ulaştıracaktır. Dolayısıyla mesajın iletişirnindeki veya daha doğrusu iletilememesindeki sorun burada da bir anlam ve anlayış sorunu ola­rak karşınuza çıkmakta. Saçaklı olan sunu ve iletinirı kodlanması safhasında da yirıe mo­demist paradigmanın "karşılıklı dışlama" ve "ilerlemeci" prensiplerinın şekillendirmesi ve dirıf söylemirı klasik formatlanışındaki problemierin varlığı kendisirıigösterir. örnek olarak:

örnek ı (televizyon konuşmasından)

Konuşmacı: İslam kölelik kurumun u, ·Cahiliyye döneminin kölelik kurumunun aşağıla­yıcı yapı ve fonksiyonlanndan kurtarmıştır ... (Biraz sonra bir başka konu hakkında da) ... Veda Haccı, temel hak ve hürriyetleri koruyucu, demokratik prensipierin özünü ortaya ko­yucu bir evrensel insan· haklan deklarasyonudur. ..

Benzeri birçok örneği olan bu tür anlamlandırma ve anlayış sorunu, mesajıniletişimin­deki en büyük engellerden biridir. Özellikle medeniyetler arası iletişimde "saçaklı" bir me­saj kodlaması, hakkında mesaj kodlanan dirıirı ana dirıamikleri ve karakterleri hususunda şüpheli, muğlak ve sonuçsuz bir anlamiandırmaya iletebilecektir. Genelde Batı'nın Aydın­lanma Dönemi (1650-1794) ve modern dönemi ile özelde de ll Eylül'den sonra daha faz­la dinf olana kapatılmaya çalışılan Batılı irısana mesajın saçaklı bir tebliğ veya ses-görün­tü vasıtasıyla yayının mesajının saçaklı olması, medeniyetler arası uzlaşma ve kucaklaş­mayı öteleyen faktörler olarak karşımıza çıkmaktadır.

örnek 2 (özellikle irıternet ve enteraktif ortamda)

Söylem: Mesaj herkese ve her kesimden irısana açık, seçik ve güzel olarak tebliğ edil­melidir.

401

Page 13: KON E İ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D145042/2005/2005_YAVUZS.pdf · ll. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi \ dolayısıyla da karşı tarafın fikir, tutum ve davranışlannda

ll. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi

Pratik: Yayında veya enteraktif ortamlarda aktörler genellikle yetişkin-erkek aktörler; çocuklara ve kadınlara daha çok fıgüranlık rollerinin verilmesi; çocuk film, dizi, oyun, en­teraktif h'Urguların hep yetişkin formatında takdim edilmesi; seçilen karakterlerin de genel­likle insan ile hayvan arası, görünüşleri itici ucubelerden seçilmesi. Bu son problem, hem Türkiye'deki hem de Batı'daki islami karakterlerde mevzubahis. Mesela Amerika'da yara­tılan Adam's World'daki Adem ve diğer karakterlerin alabildiğince çirkin tiplernelerden oluşması; Türkiye'de Tarçın ve Arkadaşlan'ndaki karahierlerin ucubeliği gibi; seçilen ka­rakterlerin bir türlü şimdiki zaman kipirıde var olamayışı (hırkalı, tespihli Yunus prototipi­nin değişmeden sürekli sunumu). Bunlar bir tarafa, Diyanet'in haia tiplerneleri güzel ve is­tikrarlı bir çocuk programının olmayışı, temel sorunlar olarak görünmekte.

Dolayısıyla "saçaklı" olmayan bir iletişime göre şekillenen anlam, anlamlandırma ve anlayış, medeniyetler içi ve arası etkileşim ve iletişirnin en önemli şartlarından biridir. Me­sajın kodlamasındaki "saçaklandırma", hedef kitlenirı de "saçaklı" olarak geri bildirimde bulunmasına yol açabilecektir. Bir tezi olan, daldan dala atlamayan, saçaklı olmayan bir anlam ve anlayış sesli ve görüntülü yayırılarda mesajın kodlanmasını ve kodlann çözül­mesini de dahakolaylaştıncı olacaktır.

IV. Son söz, söz medeniyetinin: Medeniyetler içi ve arası iletişimde çatışma mı, "hayırda ve güzelde yarışma mı? /

Genel olarak, değişik kanalların (a. fızikf; b. teknik-SMS, GMS, radyo, televizyon, bil­gisayaraktarım sisterrıleri gibi elektronik iletişim araçlan; c. sosyal-grup, toplum, vb.) or­taya çıkışı ile birlikte yüz yüze yapılan ilişkilerin direkt bağlarnından oldukça uzaklaşılrnış­tır. Ferdf, toplumsal ve medeniyetler arası alaka, ilişki ve etkileşirrılerin zorunlu temeli olan iletişim, postmodern dünyanın "hiireselleşen köy"e (Marshall McLuhan'ın tabiriyle) devi­nim ve dönüşümüyle daha da önemli bir yer tutmaya başlar. özellikle ontolojiye kazandı~ nlan yeni mekan olan "internet mekanı" (cyberspace) ve "portatif mekan" (cellular-space) ile varlığın, bilginin ve değerler ilieminin "duvarlan olmayan sı.nıflar"a dönüşmesi ile sesli ve görüntülü yayıncılığın önemi çok daha artmış bulunmakta. işte bu bağlamda,. dilli me­sajın iletişiminde karşılaşılan ve iletişim süreçlerinin hemen hepsini etkileyen anlam, anla­yış ve anlarrılandırma sorunsalı önemli bir problem olarak varlığını devam ettirmekte. Da~ ha çok bizim dışımızdakilerin bize bakış açılanru şekillendiren anlam ve anlayış kavrarrıla­n, kategorileri ve konurrılandırmalan, bu çalışmada bizim diğerlerine di:mük ve kendi me­deniyet havzamızdakilere bakışımızı güdüleyen ve dolayısıyla mesajın iletişiminde sorun­lar yaratan anlam ve anlayış problemi üzerinde duruldu. Diğerlerinin bizim mesajı fıltrele­mesirıden önce yeni anlam, anlayış ve anlarrılandırmayı inşayı hedefleyen ve adeta "ön alıcı anlarrılandırma" ile mesajın dayandığı kavram, algı ve kategorilerin yeniden dizaynı­nı önceler.

Prensip olarak postmodernist paradigmanın "çifte karşıtlık" tezine göre açık veya gizli

402

Page 14: KON E İ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D145042/2005/2005_YAVUZS.pdf · ll. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi \ dolayısıyla da karşı tarafın fikir, tutum ve davranışlannda

ll. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi

"ötekileştirrneye" yol açan klasik anlam ve anlayış, beraberinde de "öteJeme"yi, "ötekileş­tirme"yi, "savunmacı-özür dileyici"yi ve "saçaklı" bir anlayışı getirir. ll Eylül'den itibaren hızla Armageddon'a doğru sürüklenen küresel market köyü, bu yıkım sürecinden ancak yeni bir anlam, anlayış ve anlamlandırına ile çıkarmak mümkün görünmekte: Yaratılış kardeşliği (khalki ukhuvve) temeline dayanan ve karşılıklı iletişim, etkileşim ve dayanış­ma (ta'aruO ile fonksiyonlaşan bir anlam ve anlayışın inşası. Bu da "öteleme"den inşa eden anlamı; "ötekileştirrne"den kucaklayan manayı; "özür-dileyici-olmayan" epistemolo­jiyi ve "saçaklı" olmayan iletişimi kapsar. Bu dört boyutlu inşa süreciyle, dinf fenomen ve mesajın iletişimindeki kanallann önünü açmaya yardımcı olacaktır. Medeniyetler içi ve arası mesajı ileten kaynağin 1 tarihf söylemcinin, kendisine mesajı gönderdiği hedefin filt­releme ve kod çözümleme süreçlerine de kısa, orta ve uzun vadede katkıda bulunması öngörülür. Kısa vadede mesajın hedefi, mesela hedefin anlamasım ve yorumlamasım mümkün kılacak kadar açık, net olması; orta vadede hedefin ferdf ve kolektif şuuraltı ref­leks ve donanımlannı ve şuuri forrnlannı yeniden gözden geçirmeyi temin edebilecek tarz­da olması gibi uzun vade de medeniyetler içi ve arası k"lıcaklaşmayı sağlayacak bir anlam ve anlayışı mümkün kılması beklenir. Bu ideali en güzel dile getiren XIV. yüzyıl sufı şair­lerinden Şeyh Eşref b. Ahmed'in şu anlamlandırma ve anlayışı, ana rotalan tayin edebile­cek kalitededir:

Sevmedi kibr ehlini hakikiy kişi

Şeyh ola andan dilenciler bişi.

Çün kana' at meskenet er menzili

Bil ki yirmez er olan hiç bir dili

Türkü Rum ı1 Kürd ü Hind Zeng ı1 'Arab

Her dilün bil ma'nisin sakla edeb;

"Türkü Rum ı1 Kürd ü Hind Zeng ü 'Arab- Her dilün bil ma'nisin sakla edeb" ile me­deniyetler içi ve arası karşılıklı iletişim, etkileşim ve dayanışma (ta'aruO içinde kllcaklaş­manın ana koordinatlan çizilir; bumana koordinatlan, farklılıklan "ötelemenin" ve "öteki­leştirmenin" dayanağı olarak değil, zenginliğin ve "hayırda yanş"ın imkan ve fırsatlan ola­rak konumlandırır. inşa etmeye çalıştığı anlam, anlayış ve anlamlandırma ile de bu iletişi­min devamlılığını ve nesiller arası intikalin kllvvetlenerek artmasım hedefler. Dolayısıyla, son söz, "hayırda ve güzelde yanşmayı" kodlayan söz (kelime-milleh 1 millet) medeniye­tinin ve bu "söz"de ve "söz"le pusatlanmanın ...

7 Şeyh Eşref b. Ahmed, Fütüvvet-Name, Editör O. Bilgin (İstanbul: Yıldızlar Matbaası, 1992), 21.

403

Page 15: KON E İ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D145042/2005/2005_YAVUZS.pdf · ll. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi \ dolayısıyla da karşı tarafın fikir, tutum ve davranışlannda

Il. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi

Oturum Başkam-Biz de Şevket Bey' e teşekk'Ür ediyoruz. Gerçekten uzun bir tebliğ; ama bunu süresi içerisinde başanlı bir şekilde özetlediler.

Tebliğin müzakeresini, istanbul üniversitesi iletişim Fakültesi'nden Prof. Dr. Edibe Sö­zen Hocamız yapacaklar.

Buyursunlar.

404