kültür yayınları genel yayın: 570¢ İlhan - bıçağın ucu.pdfkültür yayınları genel...

265

Upload: others

Post on 06-Nov-2019

15 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)
Page 2: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

KültürYayınlarıGenelYayın:570

EdebiyatDizisi:187

Bukitabın13.basımlarıBilgiYayınevi(1973-1996)tarafındanyapılmıştır.

©TürkiyeİşBankasıKültürYayınlarıMeşelikSokağı2/3Beyoğlu34433İstanbul

www.iskulturyayinlari.com.tr

KapakTasarımıBirolBayramTasarımreUygulamaTipograf(0212)2490101

DördüncüBasımıNisan2002,İstanbul

BeşinciBasımıMart2003,İstanbul

AltıncıBasımıEkim2005,İstanbul

ISBN975458.325OOTMI1018703BasımeviBarışMatbaası(0212)674852S

DavutpaşaCad.GüvenSanayiSitesiCBlok291Topkapı34010

İstanbulKültürYayınları

EbookDüzenleme:

Nirvana13&Koman

Page 3: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

BİRROMANCININ“İTİRAFLARI”

OgünlerdeİpekFilm’esenaryolaryazıyorum.

İhsan İpekçi bir gün dedi ki, “Bir de İstiklâl filmi yapsaydık, şöyle kostümlü filân.”Tasarıyı hemen benimsedim: O sıra yakın tarihimize merak sardırmıştım ki, elime negeçerse harıl harıl okuyorum; bu okumaların taze izlenimlerine dayanarak ‘esaslı’ birKuvayı Milliye senaryosu çıkarmaktan iyisi mi olur? Önce adını yakıştırdım: BarutEkmeği.Ardındankahramanlarınıoluşturdum:FilistinCephesindesavaşıp,Mütareke’deİstanbul’a dönmüş olan Yüzbaşı Ferid Bey’le, iki gözü kör bir Abdüihamit paşasınınevlatlığı Ruhsâr Hanım! Yanlış aklımda kalmadıysa, film öyküsünü tamamlamış, asılsenaryoyageçmeyiplanlıyordum,oiş‘yattı’.

İştesonradanAynanınİçindekilerserüvenineatılmamanedenolacakilkadımbudur.

Kurtlar Sofrası‘m henüz bitirmiştim, ya da bitirmek üzereydim, kolay kolayyayınlanabilecekgibigörünmüyordu;BarutEkmeğitasarısından,yeniveboyutlarıgeniştutulmuşbirromanagitmekiçin,nezamanmüsaitti,nezemin;gelgörkiYüzbaşıFeridBey’den kurtulamıyordum, sevgilisi Ruhsâr Hanım’dan da! Sonunda bu iş MahûrSevişmek diye bir şiire bağlandı: Yasak Sevişmek’de, hem bir dönemin, hem bir şiirinadıdırbu:ŞiirdeYüzbaşıFerid’denaçıkçasözedilmiştir,Üsküdar’dakisevgilisindende!

HenüzYeşilçam’dakiumutlarımkırılmamıştı,birdenginegetirir,aklıbaşındabir filmçıkartabilirim sanıyordum; Barut Ekmeği, başka firmaların yüz vermeyeceğiderecede‘pahalı’biryapımtasarısıolduğundan,onubirkenarabırakıp,başkasenaryolaradaldım.Yıl,ya1959olacak,ya1958!

Aynanın İçindekiler tasarısı, 1960 içinde kafamda olgunlaştı. 27Mayıs’ı, herkes gibiben de, önce ‘şahıs tahakkümünden’ kurtuluş diye almıştım. Düşündükçe, yakıntarihimizle bağlantılı gerçek anlamını kavramaya yöneldim; çetrefil bir şeydi bu, banaöyle geliyordu ki Osmanlı‘nın çöküş yıllarından başlayıp, 27 Mayıs’a kadar birbiriniizleyenolaylarıniçdiyalektiğivardır,birdedışdiyalektiği:Bunlarıngelişimveetkileşimsüreçlerinibirromanlardizisiiçindetoplamakilginçolabilir.

1961’in ikinciyarısında,yenibirParisyolculuğunakararvermiştim.Uzuncabir süreorada kalmak, hemmemlekete uzaktan bakmak, hem dünyada olup bitenleri algılamakistiyordum.Şişli’de,ŞafakSokağı‘ndabirapartmandaotururdum;birakşam,yazımasamaoturup, beş ciltlik bir dizinin şemasını çatır çatır çiziverdiğimi çok iyi hatırlıyorum.Değişikbirteknikuygulayacaktımbudizide,olaylar27Mayıs’laMütarekeveHürriyet’inilânı arasındaki süreyi kapsayacak, çıkış noktası 27 Mayıs olsa da, geçmiş olaylarflashbackkullanılarakverilecekti.Ayrıca,herromanda,aynıolaylarıkahramanlarıngörüşaçısındanfarklıyansıtmayıdeneyecektim.

O ilk şemayı çoktan kaybettim. Ne var ki, Paris’te Bıçağın UcM’nu yazmayabaşladığım sıralar, onu belleğime geçirmiş olduğumu gördüm. Her romamında böyleolmaz mı? İlkin ya olaylar ya kahramanlarla ilgili birkaç not alır, bir iki dosyadüzenlemeye çalışırım, arkasından bunlar belleğime geçer, ne notlara el sürerim, ne dedosyalara! Romanı, ‘kafadan’ yazarım, resmen! Zaten zamanla notlar da yiter, dosyalarda! Yalnız Paris’e hareket edeceğim günlerde, romanın iskeletini kurmuştum. BelkiŞükran(Kurdakul)dahatırlayacak,kitaplarımıotarihteyayınlayanonunyayıneviolduğu

Page 4: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

için, giderayak sık sık buluşuyorduk. Son buluşmalarımız’dan birine gitmeden, BıçağınUcu’nun ‘mekân’olarak içineoturacağıYüksekkaldırım,Kuledibi çevresindeuzun süredolaşmıştım: Ataç Kitabevi’ne vardığımda, bunun izlenimleriyle doluydum. Bir süreoturup, Şükran’la birlikte çıktık: Köprü‘den Karaköy’e yürürken, ona Kuledibi’nigösterip,yazacağımyeniromandansözettiğimiçokiyihatırlıyorum.

Kahramanlarınçoğuhanidirbenimleyaşıyorlardı.

Benimromancılığımda,bu‘kahraman’işiçokönemli!

Nasıloluyorbilmiyorum;çeşitlikişilerdentoparlanmışizlenimler,zamanlabirbileşim(daha doğrusu, acaba ‘bileşke’ demek mi?) oluşturuyor; bu bileşke, gittikçe ‘fizik’niteliklerkazanıyor;okadarkioluşmasürecitamamlandıktansonra,okahramanbenimlebirlikteyaşayacağıolaylarınanaforunadalıyor.Demekkiherkahramantanışılmış,birlikteyaşanmış, en azından çok iyi gözlenmiş birkaç tipin bileşkesidir; birisinin toplumsal /sınıfsal konumu, ötekisinin bireysel /cinsel diyalektiği, berikinin fizik nitelikleri, bubileşkenin içinde erimiş, yeni bir kişiliğin doğmasına nedenolmuştur!Amabir kere bugerçekleşti mi composant’lar yiter artık, yaşamaya başlamış olan ‘kahraman’ kendikişiliğini edinmiştir, kendi ‘biyografisini’ sürdürür. Aynanın İçindekiler’dekikahramanlardan ilk doğan, elbette, sonradan dizide bazen Binbaşı, bazen MiralayrütbesindegörünecekolanFeridBey’dir.Birde,RuhsârHanım.ÜmidErsoy(Keleşoğlu),HüsnüFaik,MünifSabrivs.gibi.KurtlarSofrası‘ndangelenlervar.AmakızMizrahi’ler,Halıcızade ailesi, Ahmet Ziya, Doğan (Rumeli) Bey vs. gibi, doğrudan doğruya diziboyuncameydanaçıkanlar.Yalnızençokdikkatiçeken,çoklarıncagerçekteolmayacak,ya da yazarın imgeleminden uydurulmuş abartma bir tip sanılanHayrun’un (HayrunisaBayraktar), dizi içinde gerçekten aynen aktarılmış tek kişi olmasına ne buyrulur?Kahramanlarınhepsiçeşitlitiplerdenbileşimlerya,Hayrunbukuralındışındakalıyor,ziraböylebirinsanİstanbul’dagerçektenyaşadı.

(Önce Beyoğlu’nda rastladım, vitrinlere bakıyordu, ‘efendiden bir adam’ sandım,arkadaşım onu gösterip, ‘nasıl bulduğumu’ sormuştu çünkü, fikrimi söyleyince güldü,‘erkek kılığında yaşayan bir kadın olduğunu’ açıkladı. Şaşırdım. Romanımda Suat’ınannesine buna yakın nitelikler vermek niyetinde olduğumdan mı nedir, tip beniilgilendirdi, gazeteci damarımı uyandırdı: Düştüm ardına, günlerce kimdir, nedir, nerdeoturur araştırdım; sonunda Boğaz’da oturduğunu, Osmanlı sadrazamlarından birisinintorunuolduğunu,yalısında‘küçükbirharemle’birlikteyaşadığınıöğrendim.Herşeyimleapaçıkbiradamımya,ilkyaptığım‘harbice’telefonetmekoldu:Kimolduğumuaçıklayıp,amacımı belirterek yardım istedim; cevap, sunturlu bir küfür, telefonun suratımakapatılması!O zaman ne yaparsın, postu evinin civarındaki bir kahveye serip gelendengidendenbilgiderler,‘kadının’yaşantısınıgözlersin!

Fransızlarınbirsözüünlüdür,“gerçekçoğuzamantasarımıaşar”derler,Hayruntipindedurumtamamenbu!Kahramanıngerçekkimliğiniaçıklayamamelbetama,dizideçeşitlitiplerin özelliklerinden bileşim olmayan tek tip odur: Kuduzun Salyası‘nda, kitabınmerkezinionunyaşantısıoluşturacak.)

Pekihiçminotumyok?

SırtlanPayı‘nıyazarkenfarkettimki,kahramanlarınbelirliolaylardakiyaşlarınıdoğrukestirebilmek için, bir doğum tarihleri çizelgesi gerekiyor. Oturdum, onu düzenledim:

Page 5: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Şimdi sözgelişi, Halûk Bey’in kaç doğumlu olduğunu, kaç tarihinde Hayrunisa ileevlendiğini; Yüzbaşı Demir’in 27 Mayıs’ta kaç yaşında bulunduğunu, Ümid’in (ki oKurtlarSofrası‘ndangeliyor)doğumtarihini,Suat’laaralarındakiyaşfarkını;Halıcızade‘Bacaksız’ Abdi Bey’in kaç yaşında Paris’e ‘âli tahsil’ yapmaya gönderildiğini, AhmetZiya’yla Münif Sabri’nin ‘İlânı Hürriyet’te kaç yaşına bastıklarını, |bir bakıştabulabiliyorum. Hepsi o kadar işte! Bu çizelge sürekli romanlar için önemli bir yanlışsayılmasıgereken,olaylarlayaşlarıntersdüşmesindenbenikoruyor.

Bunakarşılıkbirsürü‘belge’topladım.

Bakmayın belge dediğime, bunların çoğu kitap, ya da dergi ve gazetelerde çıkmışsürekli yazılar, hatta haberler. Bazı hallerde gazete ya da dergilerin kendileri. 1959,yuvarlakhesap1960’danberidizininkapsadığıdöneme,kahramanlarınyaşantısınailişkinolabileceğinisandığımherkitabıalıpbirköşeyekoymuşum.Neleryokki?Tarihtekigizlikadıncemiyetlerinivegeleneklerini açıklayanlardanMasonluğa,Bektaşiliğe,YahudilereveDönmelere;herçeşitBirinciDünyaSavaşıanılarındanKoreSavaşıanılarına;İttihatveTerakki, Hürriyet ve İtilaf fırkalarına, Teşkilatı Mahsusa’ya ilişkin kitaplardan,Cumhuriyetdönemininşuyadabuevresinedeğinkitaplarakadar,birsürüyayın.DahasıOsmanlı saraylarının, konaklarının iç dekorasyonu, haremin yaşayışı, ya da TKP’nin fitarihindemuhaliflerinceyapılmışkaçakkongresiüzerinekrokiler,tefrikalar,ifşaatlar!Buarada,elbet,birsürüde‘kronoloji’:Bunlar,‘pusula’göreviyapıyor.

Romanınyazacağımbölümühangitarihselzamanparçasınadenkdüşüyorsa,öncedenodönemeilişkinkitaplarısıkıcaokuyorum,alıntıyapılacaksasayfanınkenarınıkıvırıyorum,ötesiyinebelleğinçalışmasınakalıyor;kahramanlarınyaşantısıbencebilindiğinegöre,işbuyaşantısınınotarihselçerçeveiçineyadırganmayacakbiçimdeoturtulmasınabağlıdır,budazorolmuyorçok.Asılzorolan,benimbüyükçözümadınıverdiğimgenelbileşim,yakın tarihimizinbütününü toplumsalaçıdançözümlemek,bundan içindekahramanlarınyüzdüğü tarihselbirbileşimegidebilmek!Bunuyaptıktan,yakın tarihimizingelişmesinitoplumsal bir yöntemle yerli yerine oturttuktan sonra, sınıfsal konumları önceden bellikahramanların,gerek toplumsalve siyasal, gerekbireyselvecinselyaşantılarınıkestiripyazabilmek,okadargüçolmuyor.

Alâ,nasılyazıyorum?

Önceşunubelirteyim:Benimromanüzerindekiçalışmamgündebirsayfayıgeçmez.Obirsayfayıöncemutlakaelleyazarım,ufaktefekdeğişiklikyaptığımolur,sonradaktiloylatemizeçekerim.

Fakat yazmadan önceki çalışma, kahramanın ve olayın romana konulması, daha çokzamanımı alıyor. Roman anlayışım tek boyutlu, tekdüze anlatıma dayanan bir anlayışolmadığından, kahramanları ve olayları okura handiyse ‘göstermeye’ uğraştığımdan,romanlaştırmatekniğibenimçalışmalarımdafazlacaönemli.BuaradaMarksistestetiğinimgekuramınaçokişdüşüyor.‘Canlandırma’eylemindeondanyararlanıyorum:Öylebirimge kullanacaksın ki, o ‘sendeki’ durum; kişilerle, olayın dramatik ağırlığıyla, okurunimgelemine, renkli ve üçboyutlu olarak hemen yansıyacak! Lâf olarak kulağındangirmeyecek! Bazılarının yazı düzenimde ‘şâiranelik’ sandığı, gerçekte bu ‘Marksist’kaygıdır; içeriğin, imgelere bindirilerek, okurun imgelemine yansıtılması! Plekhanov,bilindiği gibi, bunun tersini yapmanın, ‘mantık kategorileri’ içinde bir olayı ‘hikâye

Page 6: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

etmenin’sanatındeğil,biliminkonusunagirdiğiniyazmıştır.

Ha,birözelliğimdeşu:Diyelimkiüzerindeçalıştığımkişiveolaybirincikitapta,ikincikitaptavedördüncükitaptagörünecektir;amabirincisindeşukadarı,ikincisindeşukadarı,dördüncüsünde şu kadarı; bunları parça parça yazmak için kitap sıralarının gelmesinibeklemiyorum, önce bir bütün olarak olayı ve kişiyi geliştiriyorum; sonra kitaptaözelleştirilmek gereken yerler olursa, özelleştiriyorum. Bu da romanların sonundakitarihlerin,bazenbirbirininiçinegirmesindekigizemiçözüyor.Çünküozamanparçasındaiki roman birden yazmış oluyorum. Yalnız ne var, diyelim ki Yüzbaşı Demir’in KoreSavaşı‘nda yaralanışı hem Bıçağın Ucu’nda vardır, hem Yaraya Tuz Basmak’ta: Oysaokununca görülecektir ki, aynı değildir bunlar, bu nasıl oluyor, şöyle: BıçağınUcu’ndaSuat,Demir’inyaralanışınıruhsalbirözdeşleşmebunalımıiçindetasarlar,tasarıonundur,Demir’in gerçeği değil; buna karşılık Yaraya Tuz Basmak’ta Demir, savaşın nesnelkoşulları içindeyaralanır.Bundayakıştırmayoktur, bubakımdanolayın ikikitapta aynıbiçimdeyazılmasısözkonusuolamaz.Fark,hemSuat’ınkişiliğiniveeğilimlerini,hemdeDemir’inyaşantısınımeydanaçıkarmakbakımındanönemlisayılmıştır.

Yazdıktan sonra, beğenmeyip tekrar yazdığım olmaz mı? Olur elbet! KurtlarSofrası‘nda,birçokbölümleri,kitabınsonrakigelişmeaşamalarındabeğenmeyipyenidenyazmıştım. Aynı şey Bıçağın Ucu’nda, Yaraya Tuz Basmak’ta oldu. Hele Dersaadet’teSabah Ezanları, en çok da Selanik şehrini, o artık ‘ebediyen’ kaybolmuş OsmanlıSelânik’ini, yeniden canlandırmaya uğraştığım yerler, bilinmez kaç tekrarı gerektirdi?Yorucu olduğu doğru. Bazen bunalır da insan. Ama sonuç başarılı olursa, emeğininkarşılığınıalmış,ferahaçıkmışolur.Birromancının,kitabındabeğenmediğibirbölümünkalmasından ne kadar rahatsız olduğunu, bir romancı bilebilir ancak.O kötü bölüm, özyaşantısınınkötübirdönemidirsanki,hanihatırladıkçaterlediği!

Zaten,başkalarınıbilmemama,bendeöyleoluyorki,filânromandakifalanânısahidenyaşadığım izlenimine kapılıyorum. Kurgu sırasında, demek bellekte, ne kadar derin izbırakıyor.

Sonolarak,şunudasöylemeliyim:Nasılhayatınbaşıvesonu,belirlibir‘sırası’yoksa,Aynanınİçindekiler’mde,öylebaşıvesonu,belirlibir‘sırası’yoktur.Romanlarıntaşıdığınumaralar, çıkış sırasını gösterir. O kadar. Bence isteyen diziyi okumaya Dersaadet’teSabahEzanları‘ndanbaşlayabilir,isteyenSırtlanPayı‘ndan,hiçfarketmez.Zirahemherroman kendi içinde bitmiş bir bütündür, hem nasıl olsa bir ötekisinin yansımasıdır.Öncelerihepsibeşromanolacaksanıyordum,oysadiziilerledikçedallanıpbudaklanıyor,şimdiden dördü bulduk, diğer ikisi üzerinde çalışıyorum, ufukta iki daha görünüyor.Hepsiniyazabilecekmiyim?Zamangösterecek.

İşteherşeyi‘itirafettim.Cezamarazıyım.

Aynanın İçindekiler gibi koskoca bir diziyi ‘kafadan’ yazıyorum. Güzel güzeldüzenlenmiş, sıralanmış dosyalarım; kenarına notlar alınmış belgelerim, titizliklehazırlanmış fişlerim yok. Benimkisi bir büro çalışması değil. Siz isterseniz herifromanlarını yaşıyor deyin. Ne yapalım, benimki de böyle bir suç. Dedim ya, cezamarazıyım.

Atillâİlhan

Mart1977/Temmuz1981Kavaklıdere(Ankara)

Page 7: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

“Bukitaptaanlatılanlarıngerçekkişilerleveolaylarlahiçbirilgisiyoktur.

Onlarıben,büyükbiraynanıniçindegördüm.

Üstelikaynadumanlıydıveolmayanbirşehirdegeziniyordu.”

BURSA’DAKONUŞANİNÖNÜERKENSEÇİM’İSTEDİ

İktidarvemuhalefetliderleriarasındaki‘sözdüellosu’devamediyor

Menderes’inAdanakonuşmasınıcevaplandıranCHPGenelBaşkanı,

İktidarı,diniirticaatavizvermekleithametti

Bursa(Özel)

CHPBursa ilKongresi’ninyapıldığıTayyareSinemasındaönemlibirkonuşmayapanGenelBaşkanİsmetinönü,ülkeniniçindebulunduğudertleribirerbirersaydıktansonra,‘Cemiyetinbugünkühâli,ancakyenibirumumiseçimledüzelir’demiştir.

CHP’nin erken seçimi, ‘İlk Hedefler Beyannamesi’nde zikredilen demokratik düzenigerçekleştirebilmek amacıyla istediğini belirten inönü, Demokrat Parti’nin amacının ise‘Türkiye’de,SaidiNursi’nin tam takdirinikazanacakbir idarekurmak’olduğunu ileriyesürmüştür.

CHPGenelBaşkanı,iktidarınbuseçimlerigayrımeşruyollardankazanabilmekiçinherçeşitbaskıyaşimdidenbaşvurmayabaşladığınıiddiaederek,demiştirki:

“— Vatandaşlarım emin olsunlar ki, seçimi kaybedecek olanlar, iktidarda kalmakisterlerse, dünya başlarına yıkılacaktır. Dünyanın başkalarına yıkılması için, ben, bütünidealistlerle beraber, tasavvur edebilecekleri derslerin en ağırını, onlara öğretmesinibileceğim.Benimhayatımakasdetmeksuretiyledünyanınbaşlarınayıkılmasınıönlemekmümkünolmayacak,benimelimleverilecekmedeni,insanidersi,onlarabindefaaratacakakıbetlergöreceklerdir.”

CHPGenelBaşkanıveberaberindekiler,İlKongresindehazırbulunmaküzere,sabahtanMudanya tarikiyle Bursa’ya gelmişler; gerek Mudanya’da, gerekse Bursa’da halkıncoşkuntezahüratıylakarşılanmışlardır.CHPGenelBaşkanı,geceyişehrimizdegeçirdiktensonra,sabahBilecik’emüteveccihenhareketedecektir.

Bilindiği üzere, genel seçimlerin normal olarak 1961 yılının Ekim ayında yapılmasıicapediyordu.

Page 8: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

—Amma iş ha, bu sürgün lâfı nerden çıktı yahu? İyi kötü idare edip gidiyorduk,başımızabubelayıdasardırırlarsa,tüydikilecek!

Halim, birden kendisini, yüksek sesle atıp tutarken yakaladı. Korktu. Şaşkın şaşkınçevresine bakındı: Üşümüş, yılgın ve ürkek bir İstanbul, iki yanından akıyordu. Islakcıgara kokan aşağılık oteller, Şehir Tiyatrosu’nun karşısına dizilmiş; kötü bir elektriktükürencumartesiitlerininarasına,paldırküldürtaksileryığılmıştı.

Damağındasulfatoacılığı,ağzınıniçindebiravuçarıgibipırpıredenkelimeler,azönceolanlarıbirdahayaşıyor:Gözlerininönünde,haydiKâmilBey:Hilekârsuratı, sonradangörmetaşralıtüccarhalleriyle,gazeteninbüyükmaviHaliçpenceresineçizilmiş;onakimolduğunusakladığı,‘mevkiiyüksekbirzatın’söyledikleriniaktarıyor:

“— … Kâmil Bey, Kâmil Bey, dedi bana, kat’i bu, kat’i: Şaibeliler İstanbul’dansepetlenecek!Hemgörürsün,buhayırlıişiyapsın,milletBeyefendi’yenasılduaediyor.”

KâmilBey,dahasonra,ablakyanaklarınısarmışyokgibibirsakalıokşayıp,yağlıyağlıdökülüpsaçılanmaymungözleriniyerindetutmayaçalışarak,Halim’e,

“—…sendemişti,ikigözüm:Pırlantagibiçocuksun,çalışmanadiyecekyok,yokardaAllahvar,kafanakakılacakkusurununeyigörmedim.Hem,ağabeyinefendimizlebuncahukukumuzuunuttukmucanım?Birtanediro.Meclis’tekürsüyeçıktımı,karşısındakimdurabiliyor acaba? Hey gidi gençlik, hey! Unutulmaz günlerdi onlar:Yenikapı‘ya,meyhanelereindikmişöylebir…“

Sözünü,korkunçbiryerebağlıyor:

“—…haberler iyideğil, rivayetlergönlümübulandırıyor,sürgünmüş,gözhapsiymiş,estekköstek!Bendeniyibilirsinya,adamınsırtındadamgasıoldumu,yandı:Hiçbiryerdebarınamazartık.Ağabeyinefendimizbileyerimdeolsaydı,sanmamki…“

Halim,altı aydırgazetede ‘musahhih’olarakçalışıyordu.“Tamamdiyedüşündü,kapıdışarı edecek, ağzını yapıyor. İşin yoksa yeniden, dublaj diye yazıhane yazıhane sürt.”Sulfatoacısıbirandapeydahlanmış,bütünvücudunayayılmıştı.Sıksıkkusasıgeliyordu.Yutkunayımdedi,müthişbirşeyoldu,salyaboğazınıyakarakyıldırımgibimidesineindi:Birden,garipbiryüksekvoltajkokusu!

“—…sanayolvermekzorundayım,üzülüyorumama,başkatürlüsüelimdengelmez:Vezneyesöyledim,hesabınıçiftmaaşüzerindenkesecekler.Yenibirekmekkapısıbulanakadar,eh,budabirşey!Hayatta,ikigözüm,herkoyunkendibacağından,öylemi?Yokyok, yanlışsam yanlış de! Alınyazımızı yazan kim, Cenabı Hak! İradesine boyuneğmemekmümkünmü?Müslümanlık,kadererazıolmaklabaşlar…”

Arkasından,kofkofötenbircümle:

“—igazetekendievin,temizeçıktığıngüngelmezsen,küserimbak.”

Duaedermişçesine,ekliyorda:

“—…inşallah!”

Halim,sürgününü,dahaoracıktaayaküstüyaşamıştı.Yarıgecetreniylegötürülüyormuş.Suratı, simsiyah camlarda, yanıp sönüyor. Kulak içlerinde, İkinci Abdülhamitsürgünlerinin ağrılı türküsü:Uğursuz bir şilep, bir cehennemgecesinin derinliklerinden,

Page 9: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

çekipçekip,yüzkadarHarbiyeiŞahaneöğrencisini,Fizan’agötürüyor.Dahadoğmadanpatlamışay,sürgünlerin,yıldızyükündenyassılmışyorgungözlerine,incebirışıkçilentisiolarak,toztozyağıyor.Yılgındaolsalar,yenikdeğiller.Şarkısöylüyorlar.

Halim, canını sokağa dar atmıştı. Çevresinde, karınca telâşına uğramış insanlar;yüreğindebiraşağılanmışlık,sövülmüşlükduygusu.Kocaman,iğrençbirağız,onusankişuraya,ıslakıslakparıldayanasfalta,tudemiştükürmüş.Otomobillerinbitmeztükenmezzinciri,üzerindengeçiyor.HersaniyebirazdahaazalanGalataKöprüsüüzerinde,içinden,yüzkızartıcıbirsevinçkırıntısı,kalleşçebirsevinmebulupçıkarmıştı.Yeniden,hiçliğiylebuluşmuyorlarmı?

“—… adam sen de! Afyon gibi, işsizliğe de alışılıyor. Kuyruğu şu Allahın belâsıgazeteyekıstıralı,Pasaj’ırüyamızdagörürolmuştuk.Çiftaylığıcebeindirdiğimizegöre,şimdi…“

Elverişli bir özür bulamazsa, bu sevinci kendisine nasıl bağışlatacak? Telâş telâş,bitiştiriyor:

“—…Galibagarantiordadır,birtaşlaikikuş,fenamı?Birazçençen,bakarsıntrak!İkiseansdublaj!ÇelikFilm’isinekgibisağıyor,niyebizigörmesindeve?..“

Gözlerininönünde,busefer,Deve:Haçik’inorda,uzunayaklıtabureninüstüneıhmış,sarkıketveçürükyağ;fenahaldedüzsaçları,tavukkanadıgibiikidebirsuratınadüşen,kuşkulu, burnunun ucunda fıslayıp duran at sidiği birasının acı sarı köpüğüyle ıslak!Dahası,birahaneninyanıkyağ,ılıkalkolkokanhırıltılısoluması.Dışarda,ışıklarıdelirmişaynalıbirvitrinde,çiçekler:Glayöller,birkaçdestekaranfil,birazmenekşe.

Galib’inaltındişi,yarıaçıkağzınınsarhoşkaranlığındaışıldıyor:

“— … biz, bu işin eskileri, boku yedik hazret! Neden diyeceksin, herkes gibiyaşamanın yolunu kaybettik de ondan. Yaşama aşağılaştıkça, yavanlığına, bayağıyaalışkanlığını korumuş olanlar dayanabilir. Büyük yaşamaya bir alıştın mı, çekiverkuyruğunu!”

İnanılmazbirgürültüylebirasınıdeviriyor:

“—…işteokadar!”

Halim, hemen eve dönmekle, Çiçek Pasajı‘na uzanıp Galib’e yıkılmak arasındabocalıyordu. Bir süre, gözle görülür bir hızla çürüyen Dram Tiyatrosu’nun önündeoyalandı.İkincitutuklanışındanberi,dayanıklıolmadığıhalde,birsertiçkidüşkünlüğüdürçıkarmıştı. Hele canı sıkılmasın! Bu düşkünlük önüne geçilmezleşiyor, elindegençliğindensağlamnekalmışsa,dağıtıptozediyordu.Halim’ingençliği?Yaşlısayılmazki,henüz:Olsaolsa,çillisarıderisininaltında,yaşanmışkırkyılıvar,yorgundölbezleri,birdecanavariştahı!

Dahabirkaçdakika,burunvekulakiçlerinebirikmişsutozlan,nemdensaydamlaşmışkınalıkızılsaçlarıyla,yabancıbiralfabedekaybolmuşbirigibitedirgin,atıptutuyor:

“—…kimpekiyolunakapıdışarıedildiğimizo‘yüksek’rezil?Busürgünlükmavalıneyinnesi?Aslıastanvarmı?Yavarsa,neyaparımben,Suat’ıbırakıpnasılgiderim?

Islakıslığabirmermi,beyineçakıldı:

Page 10: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

“—…ulan ‘ağabeyin efendimiz’ sözü dilinden düşmedi be! İstermisin bu ‘meçhul’hafiye, o olsun! Yapar mı yapar, öylesine hınçlı ki bana. Bak, Galib bunu öncedenkestirmişti,yanılmıyorsam…

Uydurduğusenaryo,gitgit,kemikleşiyor;acıklı,çokbayağıbirgerçeklikkazanıyor;birhayırsızağabey,özkardeşinieleveripumutlarınıyıkan!

Sonra,OsmanNaci’ninsonmektubundanbircümle,tbmmdamgalıbeyazipekkâğıdayeşilmürekkepledöktürülmüş,dolaşık,uzun,adamakıllıtumturaklıbircümle:

“—… hüsnü niyyetimizi sui istimal ettiniz, aramızda mevcut akrabalık köprülerinitahribe tevessül ettiniz! ihtiyar, adınızı tevahuşla zikrederoldu.Şahsen,bu aksülamelinigayetletabiîkarşılamaktayım…”

Dahabirazaşağıda,altıikikereçizilmişşubirkaçsatır:

“— … bulutları fethetmek ihtirası, lâtif bir hayal olabilir, lâkin o nisbette boş vetehlikelidir. Ayrıyeten, böyle bir fethi kuvveden fiile çıkarabilecek iktidara malikbulunmuyorsunuz.Kendinizi,şekşüpheyok,birkartalfarzediyorsunuzamma,aleladebirserçekuşudahideğilsiniz.”

Halim,oyununabüsbütünkapılmış,senaryosunu,biroyanındanbirbuyanından,aklagelebilecekheryöndeüretiyorartık:

Önce, Hilton: Boğaz’ı kucaklayan geniş bir balkonda, ağabeysiyle Kâmil Bey, kafakafaya vermişler. Osman Naci, sırtını plastik siyahı yağlı bir karanlığa dayamış,sarhoşluktaneliayağıçözülenKâmilBey’ekibarkibaröfkesinikusuyor:

“—…KâmilBey,KâmilBey, bu oğlan yaradılıştan bozuk!Anarşist yahu, ötesi varmı?Ailesiolarakbizler,kendisinibubataklıktankurtarmakiçinfazlasınıbileyaptık.”

Karaüzümtıkmıyorya,parmakuçlarınabulaşangörünmezbalını, tekertekeryalıyor.Üstucuna,ufakbirpulbıyıkyapıştırılmışetliağzı,salampembesi.Elleri, ikikızıltüylüyarasa,masanınüzerinde,kıpırkıpır:

“—…şeytanmı zaptetti, aklınımı ziyan etti, bilmiyoruz.Elindenbir halt gelmiyor.Çekilirçiledeğil,birader.”

Sonra,Küllük.Kızgın bir öğle sonu.Halim’leGalib, ağaçlarınMüslüman serinliğineyatmış,çayiçiyorlar.Galib,biryandanbirtürlüsindiremediğiöğleyemeğininağırlığınadirenmeyeçalışıyor,biryandanonaağabeysinindavranışlarınıyorumluyor:

“—…gözünübuderecehırsbürümüşbir adama, seningibi zirzopkardeş,yaramaz.Birkereedepsiz,müsamahasıyok,ayağınatakılıpduracaksınartık!Kurtulmakistemesi,makul.”

Yaprakların arasından güvercinler akıp duruyorlar. Kimsenin bilmediği bir sessizfilmden, sanki tuhaf bir parçanın, görünmez bir perde üzerinden tekrar tekrar geçişi.Halim, siyah gözlükleri Üniversite kapısına dönük, fakat aklı başka yerlerde, yineçoğalıyor: Osman Naci Hacıbeyoğlu, Hukuk Doktoru, İzmir Barosu avukatlarından,Menderes’inelulağı.Manisamilletvekili!Yaokim,o?Zavallınınbiri,birhiç:“Aleladebirserçekuşudahideğil!”,pekpek,“zirzopbirkardeş.”Adamölürbe!

Galib, esrar yutturulmuş deve gözleriyle, Halim’in gözlerini araya araya, sözlerini

Page 11: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

bitiriyor.Ulaştığısonuçtan,odairkilmiş.Sesi,karanlıkönsezilerleyüklü:

“— … ayağını denk al! Seni yemeyi kafasına doyduysa, yapamayacağı yoktur,keratanın.”

Yada,neHilton,neKüllük!ÇokyorgunbirHalim,evinde,kendinikoltuğunaatmış,başınagelenlerikarısınaanlatıyor.Dilimipaslı,boğazımıkurune,sesiçıkmıyorbirtürlü.GelmedenPasaj’a uğrayıp iki tek atmadığına, köpekler gibi pişman.Ağzında bir cıgaraleşi,elleriniceplerinesokaçıkara,sırrakadembasmışkibritleriniarıyor:

“—…bakşuişebirtanem,diyor,sözümonaağbiym…”

Bilgiçlikmitaslamalıyoksa,dahamıiyiolur:

“—… siyaset yapmamak şartıyla yakamızı bıraktıklarını sanırsın, ne gezer efendim,kökümüzekibritsuyudökmeyikararlaştırmışlar,birkere:Bizimkisiyaşamakdeğil,boşaçıkmışbirintiharınutanılacakkoması…“

Salonun düşten bozma havasında öylesine soyutlaşıyor, boyutlarını yitiriyorlar ki,sözlerini tanıyamaz oluyor. Radyo, uzak bir Rus korosunun giderilmez yalnızlığını, içliacısını, acele bulmuş gelmiş.Haydi perdeler, durup dururken açılıyorlar.Camlar eriyip,damar damar, geceye karışıyor. Uzun saçları çekile çekile taranmış, kıvamlı sarışın birSuat,elindekahvefincanıyladivanayarıuzanmış,bunalıyorveeskiyor.Bakışlarıbomboş,yüzüsolgun.Birzamanlartoptanyadsıdığı,şimdiyseolduğugibikatlanmakzorunuduyupezildiği,birdünyadankıyasıyakopuk.

Halim, karısının ne diyeceğini, rahatsız edici bir açıklıkla sezmekteydi. Hiç ağzınıaçmayabilir,dalgınbirbaşhareketiyleyetinirdi.Belki, içindeçırpındıklarısorunlarlahiçilgisiolmayan,birikisözsöylerdi:

“—Tamsırasınıbuldular!”gibi.

Dahadagaribiolabilir:

“—…farkındamısın,epeydirtiyatroyagitmedik.Yarınakşamgitsekmidiyordum?”

Onun içini dışını bildiğini sandığından mıdır, yoksa davranışlarını kollayıp durmakalışkanlığındanmıdır,nedir,Halimbu sözlerinerdeysekulaklarıyla işitiyor.DeğilmikiSuat, bir sfenks sessizliğiyle her şeyden uzak yaşamayı yeğler görünmektedir, kocasınadüşen, gerçek niyetlerini ve duygularını böyle uzaktan şavullamak! Karısını çoksevdiğine, uğruna deli olduğuna göre, bunun başka yolu yok: Aynı şiddetle sevmek vetiksinmek, üstelik ‘onu bir gün ya kaybedersem’ korkusunu bir kama mavisi gibigırtlağında duyarak yaşamak!Off be!..Halim, korkusuyla burun buruna gelince, durdu.Kafayı iyice bulmadan, evdeki sıkıntılı sahneye dayanamayacağını seziyordu. Yanınıyöresini, felâket bir akşam sarmıştı. Işıklar, tir tir titreyerek ayağa kalkıyorlardı. Neyapsın?ÇiçekPasajı‘naalkolesığınmayagitti.

—HayrolaDoktor,selâmsepetyoktur?

ÜnlüHaçik’inoğluNubar:Kırkyaşlarındavaryok,göbeklivedazlak.Oluraolmazagüler, hem ne gülmek, şöyle içerden, sarsıla sarsıla, kahkahalarını çevresine yayıpbulaştırarak!Fındıkgöbeği,heryerekendisindenönceulaşır.Siyahbirameraklısı.Pokerlâfınıişitmesin,eliayağıgevşiyor.Oyunaçöktümü,mızıklamadanedemez.Mızıkçılığın

Page 12: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

da sulusu, hani göğsünü dövmeler, gözyaşları, ‘Anam avradım olsun’lar filân! Herkesi“Doktor”diyeçağırmasıylabiliniyor.Herkesçe“Doktor”diyeçağrılmasıyla.

Halim, tamkapınınönünde, revolverçakmağınınhoyratalevine toslamıştı.Cıgarasınıtörenleyaktı,sesçıkarmadangidecekti.Nubar,

“—…n’oluyor,diyerekbulaştı,bizlendalgageçiyorsun?

—Galibuğradımıbugün?

Nubar,suratsurat,hepsinitanırdı,yalnızadlarınıdoğrudürüstçıkaramıyordu:

—KimGalib,diyesordu,Devediyorlarsaodur,hanisaçlarınıotlayan?

—Evet,o!Geldimi?

— Ayıbettin Doktor, gelmez olur? Öğlenleyin o artiz bozması kızlan geldiler. Nasıltanımazsıncanım,hanibeniçerimdeyitantanöter,ikincidubledesukoyverir,onlanişte.Dörtbuçuğadoğrugittiler.

Halim,ışıklarısönmüş,dağınardındakisonumuduyokladı;

—Sennedefsin,gelmezmiartık?

Nubar,birsüresırsıklamgüldü,sonra:

“—…tilkinin,dedi,dönüpdolaşıpgeleceğiyerkürkçütükânıdır.

En dumanlı sarhoşların bulut bulut kımıldadığı tezgâha doğru uzaklaşırken, başıylaiçerdebirinigösteriyor:

“—…biridahavarorda,onubekleyen.

Obirisi,Aliİhsan.Endiptekiaynalarınsuratına,dağınıkbirmormürekkeplekesigibiatılmış.Yüksekbirahane iskemlesinin tepesinde,menbedurbirşebek.Yerindenrahatsız.Boncuk boncukmazot terliyor. Halim’i fark eder etmez, kaş göz işaretleriyle, yakınlıkgösterdi. (Garip çocuktur, cezaevinde yatağına bağdaş kurup oturur, bağıra çağıraAragon’unşiirleriniokurdu.HemFransızcaasıllarından.DiliFransızcayayatmadığından,nedayanılmasıgüçbirişkenceolurdubu!)Yanınasokulunca,helebirtarafınadokununca,insanın,birsalyangozçiğnemişolmanıntiksinmelerinebulaşmaması,suçlulukduymamasıolası değil ama, Halim’in başka çaresi yok: İster istemez, bitişik iskemleye tüneyecek,sabırsızlanarak, votka birasını gözlemeye koyulacak. Dubleler, tezgâhın üstünde, garipgarip ışıldıyor, ansızın mıknatıslı bir çekim kuvvetine kapılarak, birahanenin dört biryanına meteorlar gibi akıyorlar. Artlarında bitkin, uzamış sakal ve kır düşmüş bıyık,garsonlarıdasürükleyerek.Halimherdefasındayanılıyor:Bukayganalkolyıldızları,ziraher defasında, bir başkasının masasına düşüyorlar: Şu delikanlı var ya tırnaklarınıkemiren,onunmasasınasözgelişi;yada,onunyanındakimoruğun,haniyırtıkkâğıt lirasuratınıkıllıpençeleriardınagizlemişde,ayaktauyuyor!

“—… ee, bizimkisi n’oldu? İster misin Nubar dangalağı unutsun? Unutur, unutur!HaçikeskiHaçikmibaksana,çürümüşbirşeyler:Kimseninyüzümüzebaktığıyok!Oysabir zamanlar Pasaj’in kralıydım ben, bir dediğimi iki etmezlerdi, dubleler kumru gibikendiliğindengelipmasamakonardı.Şimdi,şuAllahlıkAliİhsan’ınzebunuyuz…”

Ali İhsan, ufaldıkça ufalmış, onun burnuna değdi değecek küstah cıgarasının

Page 13: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

egemenliğinedirenmeye,insancabirönemedinmeyeuğraşıyor.Sıkılganlığından,ufalanıpgitmeyemahkûmbirvirgülolmaktan,ahbirkurtulabilse!Bu,herşeydenönce,yatıştırıcı,barışık,dostçabirkonuşmaayarıbulmayabağlı:Havadansudanmıbaşlasa?

—Seninizingünügalibabugün?Halim,anlamazlıktangeldi:

—Ne?

Aliİhsan,çekingen,hemensözüdeğiştiriyor:

—…gazetediyordum,neâlemde?

—Gazetemi,ha,bık…

Sonunda içkisi gelmişti. Biranın soğuk köpüğüne dokunan dudaklarında, ısırıcı birgülümsemebelirdi.Besbelligeniş,olabildiğinceumursamazgörünmekistiyordu:

—…bitirdimo işi,hesabıkestim.Niyemi,niyesivarmıyahu,eşkıyabunlar,varsagazeteleri, yoksa gazeteleri! Her palavralarına boyun eğeceksin! Beni tanırsın, sıkıyagelemem…

(Aliİhsan,‘kodeste’,ağlıyor.Zayıfciğerleri,şüphelinemliliktençürümüş.Göğsünebiryumruk,biryumrukdaha!..Bütünvarlığınıokuduğuşiirlerekaptırmış:

“—…buşair,diyor,buşairkardeş,birkartal!Hemnekartal!Adamıpençeleriarasınaaldımı,tamam,canınereisterseoragötürüyor.”

Omuzlarıansızındüşmüş,sesikırık:

“—…ah,diyor,ah!Böyleyamanbirşairolmak!”

Arasıraonun,cezaeviavlusununkuytubirköşesinde,gözlerigökyüzününkaldırılmazmaviliğine batmış, mırıl mırıl, kendi şiirlerini okuduğunu fark ediyorlar. Şiir yazdığınıherkesbiliyorama,kimsebildiğiniaçıklamıyor,odahiçbirzamanhiçkimseyeokumuyor.İşigücüyazıpçizmek,düzeltiptemizeçekmek,bazenböylemırıldanmak!..)

— Kolsuz Celâl’in başına geleni duydun mu? Birdenbire Kolsuz Celâl: Kirli birmukavvadanensizbir

Donkişotkesmişler, suratınınortasına,enaşağılıkyeribudurdiyeyaseminbirağızlıksokmuşlar;ucudaimakararmış,salyalıbirağızlık!Hücrekapılarınınardında,sinsisinsipusu kurup, cıgara kâğıdı gibi ince, hafif ve hain, içerdeki müthiş ıssızlıkları dinliyor:İşkence korkularının, hamamböceklerinin, karanlık otuzbir çekmelerin besleyipbüyüttüğü,deliıssızlıklarını!İştebak,hücrekapısınıçıtçıkarmadanaraladı,yinebirşeydiyecek.HayAllah!

—N’olmuşKolsuzCelâl’e?

Aliİhsansuratınıyenilemişti.Ufakbudalagözlerieğrilmiş,ağzımidyedolmasıyladolucevapverdi:

— … geberdi kardeş, geberdi! Akşam gazeteleri yazıyor. Kolsuz Celâl, Halim’eeğilmiş,benzetmesigüçSelânik’liağzıyla:

“—… sen, diyor, yavrum, öbürleriyle aynı kumaştan biçilmemişsin…” Hafif hafifomzunadokunuyor,okşuyorhandiyse:

Page 14: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

“—…öbürleridahabeterolsun,negam!Ayaktakımıonlar!Senöylemiya?Pederintaşrada nüfuzlu bir zattır, ağbeyin burda okurken bizimlen az mı çalıştı? Bir manadaamıcansayılırımbe…”

Bira dubleleri, durdukları yerde patlıyor. Küçük votka kadehleri, mermi ıslıklarıylaaynalaraçarpıp,tuzbuzoluyorlar.Halim,haylikaranlıkgeçmişindenmi,yoksayaşadığışubirbokabenzemezHaçikdakikasındanmıgeldiğini iyicekestiremediğibu inanılmazgörüntüyü,bütünyoğunluğuylayaşıyor.

Hergecesaatikiyedoğru,bitişikhücredekiçocuk,sırtlançığlıklarıylaonuuyandırırdı:

”—…Allah, diye bağırarak, Allah!” Bunlar, öyle kolay unutulacak şeyler mi? Saçdiplerinebinlerce iğnebatırıyorlar.Önünegeçilmezbiröfkeyle,yumruklarınıbirerelmagibi dişleyip, içkisini bir solukta deviriyor. Ah, Ali İhsan’ın şu küçültücü sevincinidağıtıverecek, ağulu sözleri bulabilse! Bakalım, iğrenç bir nargile gibi, böyletokurdayabilecek mi? Hayır, gülemiyor: Fena halde sarktı. Gözleri dayak yemiş köpekgözlerine,ellerikıstırılmışkaraörümcekleredönüştü.

—…kimdedibunusana,KâmilBeymi,boşverkardeş,inanmasakın:Kıtıratıyorlar,moralimizibozmakistiyorlar.Biziİstanbul’dansürmek,kiminhaddine!..

Şimdidensürgünvekederli,kekeliyor:

—…Ammaişbe!

Halim,marifetindenmemnun, ağabeylik taslıyor artık. Yarı yarıya hoşlanmasındansabu, yarı yarıya votka buharının bütün iç sokaklarını kaplamasından!Görünmez bir alevonu ısıtıp içindeki köprüleri birer birer ele geçiriyor; gözlerinde beliren fosforlu ışıltı,bakışlarınabüyüleyicibirgüçkazandırıyor.Opeksevdiğidokunaklısesini,onyılkadarönceHatnlet’teHoratio’yuoynarkenkullandığını,arayarak,

—Boşveryahu,diyor,nevartalaratlattıkbunabenzemez!Nasılolsa,bunudaatlatırız.

OturduğuyerdeAliİhsan’dankalakala,terstürsbazıhareketlerle,surdaburdabeliriphemenkaybolaninsanbakışları,birdeadamakıllıkanıçekilmiş,basbayağısaydambirseskalmış:

—…yokkardeş,yok!Buiştebirişvar,ateşolmayanyerdendumançıkmaz.Tamammı? Ateş olduğuna göre, dumanın kokusu, yakında çıkar. Sana göre hava hoş, elbet!Umrundamı?Neyalnızsın,neyolsuz,şöylerahat tarafındanyaldızlıbirsürgünüpekâlâkaldırırsın:Hacıbeyoğlubenimbabammı,seninkisi,ayrıcaherifinserveti…

Halimgözlerinikapadı.Birannerdeolduğunu,kiminleçeneçaldığınıunuttu.Kapkara,tartışmasız, toptanbirunutuştubu.Eskibiryaşantısınınçekiminekapılmış,dublesindenveazöncekırıpattığıAliİhsan’dan,harılharıluzaklaşıyordu.

(O zamanlar, saçları henüz dökülmemişti. Bu siyah gözlükleri takmazdı. Babası,karaincir ağacının karanlığına sığınmış, kafası başka yerde, cıgara içiyordu. Kaypaksakalı, bir bardak şarap gibi göğsüne dökülmüştü. Kalın parmakları arasında, şeytanminarelerinden bir teşbih:Ortalıkta, yağmur öncesi ağırlığı. İnsanları ve hayvanları içiniçinürküten,birdepremönsezisi.Köpekler,alevgözlüikiçobanazmanı,ıslakburunlarınıağırağırdoğrulanayadikmiş,uluyorlar.Birbüyücülergecesidesen,hanivampirler?

Page 15: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Hacıbeyoğlu, haki avcı pantolonu, siyah çizmeleri, lâcivert yeleğiyle, yoksul birköylüdenyoksul; gecenin enönemli işi buymuşgibi, aşırı bir dikkatle cıgarasını içiyor,arasırayeretükürüyordu.Birasitakıntısındanfarksızsesi,karanlığınsiyahetlerinde,yolyoldelikleraçmaktaydı:

“—…oğul, oğul, şerefimi iki paralık ettin:Erkek adamdamagirmezmi, girmesinegiree ya, varıp bi gahp’analının çenesini gıraa, gancıkhk eden bir kertânın canınıcehennemeyolla, annarım,erkekliğinbi şanıdır,gabadayılıktır, efeliktir!Nah,bubandanpahabiç:Yonanzamanı,benidamaatmadımıgâvur?Attı,şerefimnenyattım…”

Halim,ateşböceklerininıssızgözleriniarıyor.(Suat,nerdesin?)KaranlıktadahayakındahissedilenGedizkıyısındançakallar,köpekulumalarınaçığlıkçığlıkcevapveriyorlar.One, pamuk tarlaları usulca yerinden mi oynadı? Bir baykuş, kadife bir yelkenyumuşaklığıylageceyedağıtılıyor.Halim,dalgın,

“— … Yalnızım, bu huysuz ihtiyarın karşısında yapayalnızım. Elimden bir şeygelmiyor.Çaresizim,tutamaksızveyitik.AhyanımdaSuatolsunbulunsaydı!..“

Babasıöfkesindentirtirtitriyordu:

“—…amasenkalkgâvurluğaheveset, zındıklarlabirlikol,ÜmmediMuhammed’ekarşıgel,dahadabeteri,utanıparlanmadanCenabıAllahasöv,töbetöbeYarabbi,iştebuolmaz!Hacıbeyoğlusoyundanböylenankörçıkmamış,böylenâmertgörülmemiştir.Beniyaktınoğul,nenamusbıraktın,nehaysiyet:İnsaniçineçıkamaz,cumanamazınagidemezoldum…“

Sulfatotadı,Halim’ingırtlağındaacıacıötüyordu.Biraradayağıyiyeceğinisanmıştı.Hacıbeyoğlu bir adım yaklaştı, bir adım daha. Bir adım daha. Sakalı bir tutam alev,gözlerindenkıvılcımlardökesaça.

“—…niyegeberipgitmedinha?diyesordu.NiyeRabbim,çıkasıcanınıalmadı?Senide,benidekurtarmadı?”

Halim,aynışeyidüşünmüştü,amakarşılığıdeğişikvebeklenmedikoldu:

“—…ÇünküSuatvar,onuseviyorum,evleneceğim.”

Babasının söyledikleri onun düşündüklerine uymuyordu. İhtiyar, kollarını geniş birhareketiyle,gökteyıldızdiyenevarsa,hepsinisüpürerek,

“—… benim gözümde bitti, demişti, artık yaşamıyorsun! Seni tanımıyorum: Halimadında oğlum yok! Tek erkek evlâdım, Osman, inşallah mürüvetini fazlasınlangöreceğim.”

İçinidökmüştü,gözlegörülürbirşekilderahatlamışolarak,birkeredahatükürdü,sonratüfekgibipatlayantiryakiöksürüğüylesarsıksarsıla,çektiayagitti.

Babasıyla son buluşmaları, böyle geçmişti işte; acısı, o gün bugündür, içini oyardururdu. Babası, uçsuz bucaksız pamuk tarlalarının, sarışın bağların ortasında, bir kayagibikatıveduygusuzdikilmiş;evlenmesinerazıolmamasıbiryana,harçlığınıkestiğigibi,yalvaryakarmektuplarınıdakarşılıksızbırakmıştı.Memlekette,boşunamı‘Hacıbeyoğluinadı’demişlerdi!?

“—…Hacıbeyoğlubabasıdeğilmiş!Onundeğilse,benimbabammısanki?..”)

Page 16: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Haydibakalım,çıkşimdiişiniçinden,çıkabilirsen:AsılAliİhsan,şukarşısındakilerin,hangisi?Birisiağlamaklıağlamaklıburnunusiliyordu.Ençokbu,bununsümüklüezikliğidayanılır gibi değildi.Ötekisi, kısa ve tıkız cimri jestleriyle, içkisini ödedi.Bir başkası,hücresininıslakbetonunda,upuzun,kaşıyarılmış,ağzındakanlıbaloncuklar:

“— Ben suçsuzum efendim, diye sayıklıyordu, Allah belâmı versin ki suçsuzum,teşkilâttahiçbir sorumluluğumolmadı.”En sonuncusu,galiba en sahicisi ve enbozuğu,birden ayaklanmış anılarından bir an önce kurtulmak telaşıyla, eve dönmekten,dudaklarında pısır pısır dualarıyla kendisini bekleyen köylü anasına kavuşmaktan başkabirşeydüşünmüyordu.

Kapısının önünde törenle tavus çıkaran son sarhoşları yarıp, savuşup gitmeden,Halim’inelinisıktı.Bembeyazbirsesle.

—…işteböylekardeş,dedi:KolsuzCelâlöldü,korkunçbirrivayetçevremizdesırtlangibidolaşıyor:Sürgün!

—Galib’ibeklemiyormuydunsen,hani…

— Yok, geç oldu. Görürsen söyleyiver, kitabını Sahaflar’da aradım bulamadım.Antolojimiçinçoklâzımbana,eğer…

Antolojisiymiş, sevsinler! Cezaevinden beri düzenleyip bozuyordu bu antolojiyi:Gerçekçi Türk Şairleri Antolojisi! Gençlik yıllarında, saçma sapan ama toplatılmış, ikikitapçıkyayınlamışolduğuiçin,Galibde‘gerçekçişairler’arasındayeralacaktı…

O kitapları yayınladığı günleri, dünmüş gibi hatırlarım. Savaş sürüp gidiyordu:Wehrmacht, Yugoslavya ve Yunanistan’ı çiğnemiş, gelmiş sınırlarımıza dayanmıştı.Panzer tümenlerinin saldırısını, akşama sabaha, bekliyorduk. Sıkıyönetim ilân edilmişti.Haydut kılıklı martılar, Boğaz’ın üzerinde, iri ve anlamsız daireler çiziyorlardı..Olağanüstü koşullar Siyasi Polis’in işine yaramıştı: Bazı ‘misli’ aydınların Anadoluiçlerine sürülmesiyle ilgili bir plan düzenlediler. Uyguladılar da. Ben, o sıra, olupbitenlerin pek farkında değildim. Kendi dalgama düşmüş, öncü tiyatro rüyalarıgörüyordum. Stanislavskiy, Reinhardt, Dullin, Antoine dilimden düşmüyordu. Paramboldu, Suat’ı tanımamıştım… Suat, karım. Suskun, çok az konuşan. Yoğun, bal rengisaçları,omuzlarınadağılmış!Benibeklemektenyorgun,canısıkılıyor.Onbilmemkaçıncıkahvedensonra,neyapacağınıbilemezse,haksızmı?Pencereninbütünaçılarındanolasıbütüngörüntüler,CamekânSokağı‘nınbulanıkresimleri,köhneCenevizyapıları,GalataKulesi, kullanıla kullanıla etkilerini yitirmişler. İşten çıkarıldığımı, çaresizliğimi, birkaçhaftayakadarbelkidebeşparasızsürüleceğimibilse,banaiçerleyecek.İçerlemesin!Benişımarığınbiri,kendigücüyleayaktaduramayan,yetersizyeteneksizbirkorkak,babasınınparasıylageçinenbirasalaksanıyor,biliyorum.Yanılıyor.

Evet,karımıseviyorum,amasevgimyanıldığınıgörmemeniyeengelolsun?Tiyatrosuzbir oyuncu ne işe yarar, hiç! Elimden sahneye çıkmak, seyirci önünde kendimi haklıçıkarmakolanağınıalıverdiler.Rolümüsahnedehalkınkarşısındadeğil,hayatımboyunca,bana düşman insanlar içinde oynamaya mecbur edildim. Üstelik, aşağılık bir rol buoynadığım,başarısızbiraktörrolü.Dahakötüsü,ıskageçmişpolitikacırolü.Bundankimhoşlanır?Heletutarlı,tehlikesizbirentrikanıniçineyerleştirilmemişse?

Kimbilir,gagasındapabuçgibiyaprakcıgarasıyla,KâmilBey,

Page 17: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

“—…sendebilirsinya,ikigözüm,dediğigünbelkidoğrusöylüyordu:

—…sanatda,siyasetdeenazöbürlerikadarticarettir.Uzunvâdeyleazbuçukbirkârgetirsin mi istiyorsun, başlangıç sermayesini büyük tutacaksın! İş bununla bitmez ha,sermayenkadaryatırımınıyaptığınsahadamöhümdür:Alışılmışişlereyatırımyaptınmı,zarar itmezsin, bu belli, senin yaptığın gibi körlemesine yatırırsan, vallahilazim, elindeHacıbeyoğulları‘nınservetideolsa…”

Allah Allah, ona ne oluyor? Ben, belki körlemesine oynadım ama, büyük oynadım,büyükkaybettim.N’apalım?ŞimdioturmuşHaçik’te tekbaşıma,sonaylığımıiçiyorum.Yoo,tekbaşınasayılmam,karşılıklıaynalarınşiddetleçoğalttığıitsürüsükadarHalim’lekafakafayavermişim:Sözgelişişugecegündüz,Tanrıdanbabasınınölümünüdileyen!Şu,paralarsuyunuçektimi,Suat,oncavarlıklıanasınaniyebaşvurmuyordiyebozulan!Şu,yalancının teki.Şukendini,kuşağının ‘hârikaçocuğu’sanıpkasılan!Şu.dinsiz imansız,Allahsız!Öbürlerisonra,gelmişgeçmişbütünHalim’ler:Üniversiteli,iddialıhattaukalâ!Siyasi tutuklu, ürkek, eli ayağı çözülmüş!Çocuk, yalınayak başıkabak, yarı köylü!Başdöndürücübirsessizliğinuçurumlarına,votkanınyalazıylaitilmiş,dahabaşkaları:Kimisisıtmalı,kimisiyılgın!

Evet,kafayıbulduğumagöre,siktirolupgitmeliyim:

—Nubar,ahmakherif,nerdesinulan?Netutuyorgünahımız,söylesenebe!

Hem sen biliyor musun, eskiden, siyasi sürgünler, tilkinin bakır pislediği sürgünyerlerindebile, türküsöylermiş.Yakayıbirsıyırdılarmı,yenidenkomitacılığabaşlarmışherifçioğulları.Nerdebizdeoyürek?

“—…Senikigözüm,pırlantagibibirçocuksun…”

—Hepsi yirmi beş teklik yapar, Doktor! Allah ömürler versin Doktor! Galib Bey’ibeklemorsun,Doktor?

—GalibBeymi,kimGalibBey,tanımıyorumböylebirherif.

“—…bizhazret,buişineskileribokuyedik…”

Nemünasebet?Senbelkiama,beniişiniçineniyekarıştırıyorsun?Morukcartayıçekerçekmez, Suat’la benim, doğru dürüst bir hayatımız olacak:Mercedesspor araba, naylongömlekler,İtalyankravatları,İngilizkumaşındanelbise!

“—…senyavrum,öbürleriyleaynıkumaştanbiçilmemişsin,seninkumaşınayrı…“

Evet,benimkumaşımayrı,benbaşkayım.Neyimben?Kendineadarayanbilinmedikbirmikropmu,gerçekledüzmecearasındakiboşlukmu?Gerçekmi,düzmecemi?

Galibgelmedi.Halim,tezgâhtabirbirinegiripçıkandörtNubarbırakarak,Pasaj’ıterketti.Kendisinienazdörtkişidiyehesaplıyordu:Birdalgacı,birödlek,boğazboğazabirdelivebirsarhoş!Dördüde,dörtayrı,aralıksızbirbirinekarışanBeyoğlu’ndanTaksim’ekadar, şöylebirboygittiler.Orda, radyoaktifgözleriyledeniz fenerleriniandıran,dikineorospularınayaktatuttuğu,aşşağınınbayağıbirgece,sağasolakaykılıpduruyordu.

Halim’inkulakları dikildi:Ardınabirisi takılmıştı.Evet, evet, yanılmıyordu.Allahınakitabınayeminedebilirdi.Kendisini,yenibaştankendisiolarak,yanimimliHalim,mimliSuad’ın kocası ve kendi kendisinin cellâdı olarak bulup çıkardığından beri, ötekinin

Page 18: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

düzenliayaksesleriniişitiyordu.Kimacaba?SiyasiPolis’tenbaşkakimolabilir?“Susun,kulakverin!Duymuyormusunuzcanım:Benduruyuyorum,oduruyor,benyürüyorum,oyürüyor: Acelesiz, emin, kararlı! İriyarı bir adam galiba, sinsi de. Uğursuz, bendentiksindiğibelli.Yakalayabilirmiyimdiyedurupbakmıyormuyum,koydunsabul,neinnecin: Yalnız Yüksekkaldırım’a siğen başıboş bir it, gece lambalarının sağlığa aykırıkusuntusu,birde,birandasilmeyıldızaboğulmuş,pırpıredenbirgökaltındauyuklayanMütarekeevleri. İyiama,ağırlığıüzerimeçökenbugölgene,bugittikçeyaklaşanayakseslerikimin?Çıldıracağımbe!”Halim,ardındakinitamGalataKulesi’nindibindetanıdı:İstanbul’danbaşkasıdeğildi.Öfkesindenönceöğürdü,sonrasuratınakustu.

Ne yanına dönse, Matmazel Raşel*: Bütün çıkış kapılarını tutmuş! Sol kaşı, hafifküçümser, yükseliyor.Gözlerinin zehirlimavisi, çevresine yaydığı boğucu bir gaz. ÇokuzunveiritutulmuşkemiklielleriniSuat’ınomuzlarınakoyupkoyup,

— Ma douce, diyor, ah ma douce, güzelliğinizi niye bir suçmuş gibi alıyorsunuz,anlamıyorum.Onuyaşayacak, yaşatacak yerde, bastırmaya çalışıyorsunuz, comme c’estinjuste!**

Dükkânın loş ve içerlekyazıhanesini, yoğunbir fougere, yaprak cıgarası ve iri kadınkokusu, sımsıkı doldurmuş. Dışarda, tavanlara kadar, sıra sıra kitap: Her ülkeden, herdilden: Türkçe, Rumca, Fransızca, İngilizce, Almanca: Üst üste yığılmış, bırakılmış,yadsınmış: Geçmişi ve geleceği, sayfaları arasında arsız bir toz olarak biriktiren: Bilgisıcaklıklarınıvekitapolmaonurlarını,hergünbirazdahayitiren!

İki salak ampul, yukardan, bu gerilim boşluğunu, ellerinden geldiğince aydınlatmayauğraşıyorlar.

MatmazelRaşel,kırkılmışsaçlarını,ünlüYahudiburnunutakınmış,oyırtıcısesiyle,yayazıhanede, ya tezgâhta, çoğu yabancı müşterilerden biriyle artık Fransızca mı olur,Ladino mu olur, ne olursa çene yarıştırıyor. Belki, işini gücünü bırakmış, Suat’ıbezginliğinden sıyırmak derdindedir, bu aşırı kapıp koyvermişliğinden! Marmarapaketinden şıp diye çekiverdiği yaprak cıgarasını yakacak: Divanın üstün de, yazımasasındaçakmağınıarıyorama,aklısöylediklerinde,birtürlübulamıyor:

Bkz.SırtlanPayı,Dersaadet’teSabahEzanları.…..Nehaksızlık!”.

—…şarklıerkekler,biliyorsunuz,kanlarıylailgilenmezler.

Umursamaz,otoritergörünmek,akıllarınıöylesineçelerki,insandiyemezsiniz…

Tuhaf,dahaçoksoruyuandıranbiryargılama:

—…HalimBeybaşkagibigörünüyorya,esastaaynı.

Suat,gözlerinikadınınuzunveiriellerinekaptırmış,dedikleriniduymuyorbile.İçindeçoğaldıkça çoğalan bir kaygıyla, aygırımsı hareketlerini izliyor: İşte çakmağını buldu,yaprak cıgarasını ön dişleriyle ısırıyor hafif, şimdi yakacak! Büyülü mavi alevnazlandığından, yakamıyor. Suat’ın, onun yaprak cıgarası içeceğini düşündükçe, böyleiçin için düğümlenmesi neden? Dumanlar arasında zehirli mavi gözlerini görmektentiksiniyormu?Tutuklu,açıklamasızorbirtiksintibu:Nerdeysealıpbaşını,öğüreöğüre,kaçacak!OysaMatmazelRaşelsüzülesüzüle.

—… niye, diye soruyor, niye perşembe akşamları benimle konsere gelmiyorsunuz?

Page 19: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Açılırdınızbiraz.BuhaftaSamsonFrançois’in resitalivar,birFransızvirtüözü, amanevirtüöz!..

Çıkarçıkmaz,kar:Aşağılık,mızmız,inceincetozutanbirkar.Ensekökünebaltagibiinen soğuk. Surda burda, gözlerinin camı çatlamış, dağınık kış adamları. Vitrinlerde,kadınüstügüzelliklerisuratlarındakalıpgibidonmuş,budalamankenler.

Suat,azöncekitiksintininuyandırdığıbirbaşkaldırmaduygusuylasarsılıyor:

“— … her seferinde, bu aykırı karının dükkânına bir daha ayak basmayacağımdiyorum,herseferinde,acabaniyetıpıştıpışgeliyorum?Karşıkonulmazbiralımı,yüksekbir dostluk gücü olduğundanmı? Yoo! Bana, parasız Fransızca kitap veren tek kişi deondan.”

Azönceçıkarken,sigarillosununağırkokuludumanınasarınıp,gözlerininmavizehriniusulcadörtyanınayayarak,yinebirkitapuzatmadımı?:

—…hiçböylekitapokumadınız,madouce,eminim:Korkunçbireser,korkunç!İşingaribi, insanı bu yanı sarıyor: Yeni evli bir genç kadın, kayınvaldesine tutuluyor,düşünsenizebirkere…

Solkaşışöyleyükseliyor,hafifçe,

—Ah,yoksasizindecinselyasaklarınızvarmıydı?Suat,çabukçabuk,fakattedirgin,

—Yook,diyor,hayır!

SevmiyorMatmazelRaşel’i, şakamaka değil, gerçekten sevmiyor. En çok sinirlerinibozan, o elmacık kemikleri yüksek üçgen suratı, hiç yanılmazmış halleri, hele cinselkonulardasıksık takılması!Buyüzden,görünürkayıtsızlığıbiryana,kendinizayıflıkla,tekeğlencesiokumayaaşırıdüşkünlüklesuçluyor.Amaneyapsın?KitaplarolmasaSuathiç olmazdı, ya da öbürlerinin eşi, sıradan bir ev kadını olurdu: Yassı, somurtkan biryaşantınınağırağırufaladığıbirkadın:Biryandankocasınınkaprislerine,biryandanevişlerinin ahmakça düzenine bağlı; çamaşır günü, ütü günü, büyük temizlik günü, kabulgünü! Dehşetli yemek yapabildiğine, dolaplarını çekmecelerini tiril tiril tuttuğuna,banyodaikigündürdamlayıpduranmuslukaklındançıkmadığınagöre,belkiolmuştubileöyle bir kadın. Halim bir iskemlenin yerini değişterecek olsa bozulan, camları bugünsildimdiyeadamınüstünesolumasınaengelolankimdi,odeğilmi?

Bunun dışında, iç boyutlarını saçmalık derecesinde geliştiren düşlerarası, başka biryaşantıyı sürdürüyordu.Bu başkalarıyla, çaresiz kocasıyla da, bütün ilişkilerini koparanbir yaşantıydı. Çok dalgındı: Evde, dışarda, nerde olursa, konuşup dururken hop!dalıyordu.Ordadeğildiartık,hattaodeğildi:İnsanolmakgerçeğininşaşmazkurallarını,keyfinceyazaboza; sık sıkbaşkalaşıp,kendinibulakaybede:Basbayağı, birbaşkasınınhayatınıgötürüyordu.Üstelik,hergünlükSuat’la,tabantabanakarşıtbirisiydibubaşkası,amakimdi?

Şimdi,koltuğundakitapla,yorgunamaYüksekkaldırım’adoğrulan,yineSuatdeğil,birbaşkası. Yine kar yağıyor, hep o meymenetsiz, ince ince tozutan kar ama hangisi?Çocukluğunda,Türkmavisibirpencerenincamlarından,başsızvesonsuzbir ırmakgibiuyuyan Boğaz’ın üzerine, üflenirken gördüğü mü? Hani sabah olmak bilmiyor, HafızPost’uncümlesinitekrarlayıpdurankanununhummalıyakarışları,kulaklarındanbirtürlü

Page 20: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

gitmiyordu. Yoksa, Halim Birinci Şube’de tutukluyken, Sansaryan Hanı‘na öteberigötürdüğügünlerde,gamlı

SirkeciGarı‘nınvebuğulu tramvaylarınüstüneyağarkengördüğümü?Yokyok,neone bu, tozlu kar, yıllarca önce, yasak bir kitabı ‘acaba bulur muyum? diye RaşelMizrahi’nin oraya ilk geldiği gün, Bizans artığı lâcivert bir gökten, acı ve esmer birkarabiberbulutuolaraksavrulup,Suat’ındüzgündudaklarınıyakankar.Suçortaklıklarıtaogünlerdenbaşlıyor:Üniversiteyıllarında,Suat,onunkelebekbenekliörtüsünesığınıp,Engels’in Ludvig Feuerbach’ını kaçırırdı; şimdiyse, cinsel kaymalarını ve bunalımlarınısergileyen, Fransız romancılarını… Yüksekkaldırım!.. Bazen, kar anaforlarının altınabüzülmüş, uykulu; bazen, jilet gibi bahriyelilerin altın kol saatleri, şimşekli genelevorospularınındişlerivebilezikleriyleparılparıl,şenlikli!GalibDedeCaddesialıpbaşını,KaraköyMeydanı‘nakadar,basamakbasamakiniyor;içi,taranmamış,hattakaygılandırıcıbir kalabalıkla tıklım tıklım dolu. Kimler yok ki? Ufacık hilekâr gözlü, ağzı kalabalıkYahudiler; bol dudaklı, kaşları incecik alınmış, tırnakları boyalıRumoğlanları; tepedentırnağasakalbıyık,yüreğiyufkavegülüşüçocukErmeniesnafı;dizindetavşankanıçay,elindenargileninmarpucu,vakurvefenahaldeteşbihçekenKürtkabadayıları;sonrayağlıburunları nedenseKafdağında, şişmanvehantal lövantenler; sonrayerleşmekmi, yoksakapağıAmerika’yaatmakmıgerektiğinehâlâkararverememişbeyazRuslar;Balkanlılarhatta, sonsavaşıncanhavliylekendiniburalaradaratmış,yarıölüdöküntüleri:Eskibirgazetedenkesilipduvararaptiyelenmişbirresim:Sofya’nınmı,Bükreş‘inmine,azbilinirbirköşesi, çiçekli akasyaların altında tekbacaklıbirÇingenekemançalıyor, çevresindebayramlıklarınıgiymişçocuklar!..

Ansızın,GalataKulesi’ne komşu uydurma lunaparkla ayak satıcıları arasındaki nişanbarakasındanyükseliverenzenginbirakordeon,yakındakiStPierreveStPaulKilisesinindoludizginçanlarınakarışıyor.Opatırtınınarasında,belirlisaplantılarınvurgulanışıgibi,vazgeçilmezçığırtkanlar:Bayanlarbaylarburaya,bayanlarbaylarburaya,beşayaklıdana,yılanlarlasevişenkadın,Kızıldeniz’deyakalanmışArabistancanavarıkiseninbenimgibiKur’anokuyor, duaediyor!..Vitrindeyüzpapel, burdayirmibeş, bugünvaryarınyok:Artistik resimler,dansözleralbümü,yıldızlar takvimi!..Geçmişzamanolurkihayalibircihan değer, Hafız Burhan’ın Deniz Kızı Eftalya’nm eski plakları: Olmaz ilâç sineisadpâreye!..GelinMüslümanlar,gelineyümmetiMuhammed,peygamberimizazimüşşânefendimizin ebedi istirahatgâhı Kabe’yi görünüz: Gündüzün üzerine güneş doğuyor,geceleyinbaşınanuriniyor,görmeksevapgörmemekgünah!..

“…öylemeymenetsiz,bataklıkkokularıylayüklü,karhâlâserpiştiriyor.BeşteHalim’lebulaşacaktık, Lâle Sineması‘nın önünde bekleyecekti. Besbelli oralardadır: Elleri eskiyağmurluğununceplerinde,yakalankalkık,ağzındacıgarası.Gitmedimya,durduğuyerdeduramaz,sinirlisinirli,biraşağıbiryukarı.

Niye gidecekmişim? Canım ne gitmeyi çekiyor, ne soğuk bir muhallebicide oturupşudur budur diye tartışmayı. Keşkül, hindistancevizi, yeşil fıstık. Feleğin çemberindengeçmişgangster cakalarıyla, camlardayüzen,balta favoriliBeyoğlu itleri.Geçenakşamaramızda geçenlerden sonra, zaten gitsem, ne konuşacağız? Çocuk değiliz artık. Evinerkeği kimse, ekmeğini o getirir. Bir çaresini bulmalı. ‘Bunca yıl sonra, anneme gidipdilenemem,’ demekten dilimde tüy bitti, ezik ezik direnmekten niye vazgeçmiyor, enküskünağzınıveenağlamaklıgözlerinikullanarak,niyeüstümevarıyor?Babasıolacak

Page 21: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

canavardanistesindiyormuyumben,hiçdedimmi?Bıktımbuçekmişkocahavasından,silikliğinden! Annemden ne derece tiksindiğimi bilmese, yüreğim yanmayacak; onun,Boğaziçi’ndebiryerlerde,birerkekgülümsemesinidişlerininarasındayağlıbirbıçakgibitutup, dalyası gülü bol bir bahçede cıgara içerek dolaştığını, hatırlamak bileistemediğimi…“

(Cumartesi gecesiydi galiba, Halim, adamakıllı geç, adamakıllı sarhoş gelmiş, gelirgelmez, karısının ayaklarına kapanarak ağlamıştı. İri, vazelinli gözyaşı damlaları,şaşılacak bir çabuklukla, sapır sapır dökülüyor; düştükleri yerde, yapışkan yeşil zeytinlekeleri bırakıyordu. Konuşmadan, bir süre böyle ağladı. Yalvaran, sarhoşluktan iyiceçarpılmışsuratıyla,aşağıdanyukarıyaonabakıyordu.Suatbiran,dahaosabahkazıdığıtüylerinin,sert,çabukvekıvırcıkolarak,yenidençıktıklarıduygusunakapıldı.Karmaşıkbir duyguydu duyduğu, hiçlik, başarısızlık acısı gibi yan duygularla payandalanmıştı.Kocasınabirşeylerdemek,anlayışlı, şefkatlidavranmak istiyor,bunuaklıkestiğihalde,elindenbirşeygelmiyordu.Acabaçokmuçekingendi,çokmudürüst?

“—…buhaftaikincisarhoşgecesi.Haddiniaşmadımıbiraz?Nedüzenliişivar,neişumudu,bugünyarın sürülecekolması, cabası!O,büyükaktörlüğününgölgesineyatmış,günlerinistüdyolaratelefonetmeklegeçiriyor.Birşeyçıkarabilirse,neyse:Rolvermelerişöyledursun,dublajabileçağırmıyorlar.”

Ne zalim bir geceydi! Dışarda puslu sokak lambaları, içerdi Halim, bir de özellikleseçilip duvarın en ince yerine konmuş gibi gülen, aralıksız gülen, gülmekten kırılan okomşu! Az kalsın delireceklerdi: Kanların pıhtılaştığım hissediyorlardı, sinirlerininviyolonsel telleri gibi, birbiri ardınca, tak tak koptuğunu. Suat, bir fincan kahve diyeölecekti. Halim de. Fakat bir an çatılıvermiş bu cinayetler müzesi havasında, parmakoynatabilmekolasımı?Yalnızikişeyözgürdü,özgürolduğukadardaçılgın:Saatinazgıntiktakj,komşununyükseldikçeyükselenkahkahamerdiveni.

Halim, iyice yıkık, dağılı dağılıveren sarhoş elleriyle cüzdanını çıkarmış, kaç lirasıvarsa,salonundörtköşesineyaprakyaprakyağdırmıştı:

“—…iştebirtanem,varımızyoğumuzbu:Alsanabiryüzlük,alsanabiryüzlükdaha!İşte ellilikler, kaç taneymiş bakalım: Bir, iki üç…Ne pis paralar değilmi, leş, bendenfarksız.”

Başkasözyokmuşçasına,basbasbağırıyordu:

“—…leş,bendenfarksız!Kızıyormusun?Kızma!”

Sonrabirdenbiresakinleşerek,sözleriniyayayaya,ogeceninsenaryosunuyazdı:

“—…nekadartuttu,bilmem.Hesabıödemekbizedüşüyordu:Galib’içağırmadıkmı?İşondançıkardedik, çağırdık ama,herif bir sünger, içiyorbabam içiyor.Üstelikyalnızdeğil, yanında o orospu:Nubar dedikçe, içim titriyordu bir tanem!Vallahi billahi!Dur,nereye?İnanmazsanGalib’esor,hattaben…“

Suatonuhalıyadizçökmüş,öylecedivanınyanındabırakarak,mutfağakahveyapmayagitmişti.Halim’ibiryanaatıp,bütçesini,MatmazelRaşel’inverdiğiakılladenkleştirmeyi,oarakararlaştırdı:

“…gazeteninbirineküçükbir ilân,pansiyoneraranıyor,aydaüçyüzlirayamobilyalı

Page 22: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

oda! Yaşlı başlı, efendiden biri, neden olmasın? Okumuş çıkarsa, fazladan! Kitaplarındurduğu odayı veririm, kullandığımız yok, kahvaltı dahil olursa daha işimize gelir, dörtyüzisteyebiliriz.Fenamı?Dublajdır,figüranlıktır,Halimdebirşeylerkazanırsa,geçinirgiderizişte…“

Kahveyle döndüğünde, Halim sızlanmayı kesmişti. Ayakta, pencerenin siyahına eğribüğrüçizilmiş,birtuhafbakıyor,mıraldanıyordu:

“—Artıkbenisevmiyorsunbirtanem,artıkbeni…”

Gece uzun, hem zor oldu: Boşta, şiddetli ve acı bir çarpıntının, sığınacak bir gövdearamasına benziyordu. Suat, yatmadan az önce, kararını açıkladı.Kocasını vursa, acabadahamı iyi ederdi?Yattılar.Titrekgece ışığı, solgunyeşil bir baykuşgibi, yumuşakvesaydam, üstlerinden akıyordu.Ara sıra üst katlardan birmusluk açılıyor, köhne yapınındüzeni bozuk su boruları, dev iniltileriyle sarsılıyordu. İkisini de uyku tutmamıştı. Yanyana uzanmış, yorganı çenelerine kadar çekmiş, gözleri sonuna kadar açık, dertlerineyanmışlardı.Uyuyabilmekzordugerçi,içiniçinağalanmadanuyanıkdurmak,dahaazzordeğildi ki! Komşunun delimsirek kahkahası, gecenin dibinde, bir salkım çıngırak gibiasılmışkalmıştı.Çağrışımlarıylainsanıçiledençıkarıyordu.

“…olmaz,gerçekolamazbuyaşadığımız,yasanrı,yasanrıyaçokyakınbirşey!

Yarınne,pazar:Banyogünü, termosifonuyakacağım,dahaerkenkalkmalı.Şampuanalmayı unutmadım ya, hayır koyduğum yeri bile hatırlıyorum. Şuna bak, hem yalansöylüyor,hemonaolangüveniminazalışındanyakınıyor.Başka türlüolurmu?Yıllarca,aralıksızyalansöylersen,benimiçimdesağlamnevarsaöğütür,elbettetozedersin.Bıktımartık,usandımbukararsızlıktan!Neolacağımıkestirememekten!”

Gardropbirdençatladı.Tuvaletincamıüstünde,pudra,ruj,makyajkalemleri,varlayokarası.İkiayna,askıdakalmışikiparıltılışamar,ışığınzehiryeşiliniiçtikçeiçiyor.

“… Bak, Galib yalan söylemez, bohemdir biraz, kendine pek bakmaz ama, sevimliadamdır, kale gibidir.Kimseye boyun eğdiği görülmemiş! Sahi, bir şiirinde bana ‘kanlıgüvercin’ diyen oydu değil mi? Guadalajara’da, falanjistlerin öldürdükleri bir kanlıgüvercindiyordu.Öyleydimbelki,belkihâlâöyleyim,yalnızşubenivuranlarıelimebirgeçirebilsem…”)

Suat, Bereketzade Çeşmesi’nin önünde, boynundan sırtına dağılıveren ürpermelerletoparlandı.BüyükHendekSokağı‘nakaryağıyordu.KüçükHendekSokağı‘nada.GalataKulesi, çok eski ve ağır bir yanlışlık olarak, tam karşısına dikilmişti. Evet, birbirleriylekıyasıyatartışanikiSuat,aynıanahtarlaaynıkapıyıaçıp,aynıandagiriyorlar.

Fakat, tartışmasürüyor:Pansiyoneralalımdiyenkim,o!Kocasına,LâleSineması‘nınönüpdebuluşalım,ordangazeteyeinerilânveririzdiyenkim,o!Pansiyonerdemek,eviniçinde bir yabancı demek, beni o kadar tiksindiğim dış dünyayla zorunlu bağlantılaragötürecek, rahatımı dirliğimi bırakmayacak diye bir kalemde hepsinden vazgeçen kim,yineo!

Bereket,MatmazelRaşelbilmiyorbunları.Onunkafasıbambaşka,nekadargülerdikimbilir? Küçümser sol kaşı, yine yılan gibi yükselir, uzun mavi elleriyle Suat’ınbocalamalarınıdarmadağınederek,

Page 23: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

“—…pansiyoneralacaksanız,derdi,bendensizebirakıl:Kızalın.Ben,Firuzağa’daotururken, öyle yapardım: Yalnız üniversiteli kızlar, ya Akademiİi, ya EdebiyatFakültesi’nden! Ne şeker şeylerdi mon Dieu! Bir Nilgün vardı hele, parole d’honneur,profesyonelmankenlerelinesudökemez:Arıbeligibiincecikbirbel,yürürkenkalçalarınıoynatışınıgörsensanırsınki…“

Kadın mı, Allah göstermesin! Tasarısı bile Suat’ı allak bullak ediyordu. Kırkmalarıgözlerine girmiş, balıkçı pantolonlu alafranga bir kızı, hele evin içinde, sigara külleriniorayaburayasilkerdüşünmek,neistekbırakıyorduonda,nekarar.Yaşlıbaşlıbiradam,okadarkülfetliolmayacakmıydı?Olmazmış.Suat’agöreerkekler,hemayakaltındadahaazkalabalıkedermiş,hemdahaçekingenmiş:Bunlar,kocasınasöyledikleri,amaonunaklıyatar gibi olunca; içini, saklaması zor can sıkıntılarının basması, buluşmaya gitmektenvazgeçmesi, neden? Şimdi divana uzanmış, elinde kenarı yaldızlı kahve fincanı, kendikendine,

“—…acaba,diyesorupduruyordu,butasarıyabaşındanberidirenenHalimhaklımı?”

Kapıda bir kıyamettir koptu: Zile basılıyor, kapı yumruklanıyor, gümbür gümbür birses, sahanlığı, merdivenleri, bütün apartmanı birbirine katıyordu. Vurdukça aşka gelir,aşkageldikçebağırırgibiydi:

—…breşeytanınçırakları,Suat,Halim,hangicehennemekayboldunuz?Bengeldim,ben, Ferid Dayı! Kimse yokmu yahu, açın şu Allanın belâsı k?pıyı be! Size kaç keresöyledim, buminaremerdivenlerimevtime sebep olacak diye, söz dinleyen beri gelsin,kılınızbilekıpırdamıyor;kançekmese,yokvallahiadımımıatmamya,serdedayılıkvar,nebokyersin?Brekomşular,ümmetiMuhammed,yokmudurbirAllanınkulu, şukalekapısınıaçıpbenibuyuretsin!?..

Suat’ındayısı,MiralayFerid*:AllahAllahbirihtiyar,öylesinedurduğuyeresığamazbiradamki,yanındaherkeskendinidaralmışhisseder.Kapıgibideha!Kalabalıkbeyazbıyıklı,çahçırpıkaşlı,yaşıyetmişdemişdişlerisapasağlam,kanıdamarlarındakıpırkıpır,sıcacık:Sevincini,bitmeztükenmezenerjisinipüsküren,insandanbiryanardağ.

Girer girmez, önce yeğenini şapır şupur öpüyor, arkasından, elindeki ağırca çıkınıpehlivan jestleriyle atıyormasanın üzerine, dallı güllü, bayrak gibi kocamanmendilineburnunusokuptüfekgibisümkürüyor:Apartmanınosağlıksız,oiçkarartansessizliğini,arakibulasın!

—… kuruyemiş aldım size, biraz kayısı, biraz üzüm ve dut. Haydi haydi, bilirim,alafrangageçinir, burunkıvırırsınız, aldığınızı hiçgörmedim;yalnız, bedavabulursanız,sözümmeclistendışarı,Agob’unkörkazıgibiyutarsınız,ha!açhele şuçıkını,baksanakızşupestillerinnefasetine?Verhelesurdanbirfırt,tadayım!

Dahaotururoturmazsoruyor:

—Nerdeseninhayta?

‘Hayta’dediği,Halim.Hepböyleyapmazmı?Çevresindekilere,azçokiğneli,çoklukiyiseçilmişadlaryakıştırır.Suatelindeolmadangüldü,şaştıdagüldüğüne:

— Stüdyoda dayı, gazeteden çıkardılar, ne yapsın, yeniden sinemayı deniyor, dublajfilân…

Page 24: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

—Nedençıkarıyorlar,omeselemi?

—Evet,galibaağbiysi…

HeygidiMiralayFerid,hiçdeğişmez,çıkınındabirazüzümbirazincir,ağzındaacıtatlıtürlüsavaşanısı,böyleçıkagelir.

*Bkz.SırtlanPayı.

Seferberlikte, cepheden cepheye savrulup sağ salimdönen kim, o değilmi?KurtuluşSavaşı‘nda Fahrettin Paşa’nın süvarileriyle İzmir’e akan?Anlatacak elbet!Anlatmasınaanlatsın, yalnız top gibi patlayan öfkeli söz dizilerinin, prizma renkleriyle yansıyananılarınarasından,Suat’ınçocukluğuçıkıpgelmesin!Ah,gelmesin!

Şimdi o yıllarına ne kadar uzak, ne kadar yabancı: Sanki o yaşamamış! Bir bebeğivardı, Minnoş, yatırınca gözlerini kapayıp uyuyan? Boğaz’da tıka basa dolu, akıntıyakapılmış giden takaların üzerine yıldız tozu yağardı. Sonra, titrek titrek, ilk gamlarınısıraladığıpiyanoyuhatırlıyor:Do,re,mi,fa,sol…Sonrababasını,babasınınuysal,kendihalinde yüzünü: Ona masal anlatıyormuş da, ucu sivri Kayzer bıyıkları, dudaklarıoynadıkça,tuhaftuhafkımıldıyormuş.Yaaltınçerçevelisıkmagözlükleri?

“—… Haydi beyba, n’olur biraz daha anlat, kayıp keklikle çoban kızının masalınıanlat…”

“—Pekiyavrum:Evvelzaman içinde,kalbur saman içinde,deve tellâl, sinekberber,pirepehlivaniken,topalbirkeklikdağbayırdemezdolaşır…”

Hatırladıklarınınönemlibirbölümünü,sonralarıannesindendinlediklerioluşturuyor.Odahadoğmamış,düşmanın,öndetokatgibisaklayanbayraklarıyla,mızıkasınıdövedöve,yurdun dört kucağına yayıldığı sıralar, içerlerde bir yerlerde, Kuvayı Milliye çeteleriörgütlenmiş,örgütlenecek.Buyüzden,‘Anadolu’yugeçmek’sözünüdilindendüşürmeyenFerid Dayı‘yı, onlarda hiç kimse iyi gözle görmüyor. Ferid Dayı henüz genç, çiçeğiburnundabinbaşı.RuhsarYenge’yleomayıstanışıyorlar.Karanlıkbirilkbahar:Çiçekler,saklıvekutsalbirateştenüretilmişkıvılcımlargibisaçılıyor.BelkiBoğaz’da,unutulmuşbir kanundan, yine Hafız Post’un o dokunaklı parçası. Uzun mınltılarıyla, gölge gölgesöyleşen,saltanatlııhlamurlar.

Ali Rıza Paşa kabinesi düşmüş, yeni Sadrazam Damat Ferid Paşa diyor ki ZâtıŞahaneye başkaldıran paşaların hadleri bildirilecektir: Mustafa Kemal ve ‘hempaları’idamamahkûmediliyor.Ogünler, arkabahçedeki fıskiyelihavuzakırmızıbalıkların ilkgetirildiğigünler,SaraylıHalaannesinehâlisVanbirkediyavrusuveriyor, adıSarman,Ferid Dayı, Direkliyalı‘dan ayağını kesivermiş. Günün birinde, Ankara’ya kaçtığınıişitiyorlar, hepsinde bir kaygı, en çok kaygılananHalûk Bey:MustafaKemal, padişahıtanımıyordemiyorlarmı,aklıduracak:Halifeyitanımamak,nedemek?

Suat, kurtuluştan sonraki yılları daha ayrıntılı biliyordu. Ferid Dayı bu savaştan dasapasağlam, üstelik miralay olarak dönmüştü. Boğaz’daki evlerinin, o birbirine girmişakasya, manolya, salkımsöğüt ve ıhlamur kalabalığının ortasındaki Direkliyalı‘nın engözdekonuğudiyeelüstündetutuluyordu.HalûkBey,MilliMücadeleboyunca,padişahave İstanbulHükümeti’nebağlı kalmasınınnebüyükbiryanlışolduğunuanlamıştı artık.Bazı hatırlı eş dost olmasa, Anadolu hareketini toplu bir intihar sayanların çoğu gibi,yurtdışına çıkarılırdı ama, Miralay Ferid göğsünü siper etmişti bir kere: Ne yaptı etti,

Page 25: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

yurtta kalmasını sağladı.Her cuma, ayağındagıcır gıcır çizmeler, sırtındagri ve savruksüvaripelerini, hoyratbir rüzgârgibi çatkapıgeliyor, içeriyeadımını atmasıylaortalığıgürültüyeboğmasıbiroluyordu:Paldırküldüröksürmek,onda;kapılarıçatçutkapamak,bahçedetümentümenyığılmışsonbaharyapraklarınıharvurupharmansavurmak,onda.Heleobedsesiylegürülgürülşarkısöylemesiyokmu,ömür!Geceleyin,yemekyendimiyendi, bütün aile deniz kıyısındaki şezlonglara çepeçevre uzanıyorlar. O, saçı başıdarmadağın,devriminanlamınıvedoğrultusunuanlatıyor.Neanlatış,görmeklâzım:Köşebucakta gizli görünmez düşmanları, yumruklarıyla tehdit etmelerin, sapır sapır, çocukyüreklidevgözyaşlarıdökmelerin;mitralyözgibitakırdayansunturluküfürlerin,binibirpara!Gelecekgünlerindaha iyiolacağmakörükörüne inanmış,gürültüsünübiryağmurbulutugibibüyüterek:

“—…ihtilâli,diyor,maddiolduğukadarmaneviesaslaraoturtamadıkmı,gitti,inkilâbıinkişafettiremeyiz.Meclis’temuhaliflerinecevapverirken,bunubizzatGazisöyledi.

Vakıa Yunan’ı yendik, lâkin kazanılması fevkalâde müşkül yeni bir muharebeyebaşlıyoruz:İktisadiveiçtimâibirmuharebebu!

Önümüzdeki on sene içinde, görün bakın tahavvüle uğramadık bir şey kalacak mı?Evvelemirde, ‘cumhuriyet’ diyerek, devleti adlı adınca anacağız: Memâliki Mahrusa’yıŞâhâneyokartık,TürkiyeCumhuriyeti…”

Hele bu cumhuriyet sözünü ne seviyor, nasıl sihirli bir deyim, her şeyi bir andadeğiştiriverecekbirtılsımmışgibitekrarlıyor,şaşılacakşey!Tamosıra,denizindüzeyindeyoğunlaşmışgecesislerininarasında,pırılpırılçıkıverenbirvapurhayaleti:Köprü‘yesonvapur! Bir düdük. Bir düdük daha. Boğaz ufuklarından, çarpa çarpa dönen, daha birkoflaşmışyankıları.Tarabyaüstlerinde,boşbirsağanağındelişimşekleriyanıpsönüyor.Yağacakmıne?

Hanidir, Halûk Bey’in ağzını bıçaklar açmaz olmuş. Hüzünlü ve sürekli sessizliğini,bozsabozsa,başınıdalgınsallayarak:

“—…Katiyyen anlayamıyorum, demek için bozuyor. Bütün bu olanlar, benim içingayrikabiliizahşeyler,idrâkimiaşıyorhakikaten!”

Biryerden sonra,her şeyin çivisi çıkmış:Neyin,nedenböyleolduğunu, anlayabileneaşkolsun!Neyanınadönsen,acıklıbiranlamsızlık;müthiş,belkigösterişli,fakatsalakçasaçmalıklar: Bağlanacak bir delinin rüyasından hiç farkı yok! Duyu organlarıyla aldığıizlenimler,eskidenaldıklarınabirtürlüuymuyor.Aradabirterslik.Kavramlarbütünbildikyüzlerinikaybetmişler.

BazenHalûkBey,duyulurduyulmazbirsesle,

“—…iyiama,yahalife?diyesoracakoluyor,yahanedanınistikbali?”

“—Halifemi,nedemekhalife?Enişte,senaklınımıkaçırdınyahu?SeferberlikteArabiçorabı, İngilize karşı kaldırayım diye Cihad’ı Mukaddes açan kimdi, halifen değil misenin?Kabul,fikirEnver’indi;teşebbüstamonagöre,şatafatıbol,dipsizkileboşambarbir teşebbüstü ama, âlâyı valâyla yeşil sancağı çıkardık mı, çıkarmadık mı? Netice?Dünyayakepazeoldukyahu:Nehalifeyekulakasançıktı,neCihad’ıMukaddese!GazzeCephesindegözlerimlegördüm,Lavrence’indağıttığı altınlar,Arap şeyhlerinehalifedendaha cazip geliyordu: Bize karşı onunla birlik oldular.” Küplere binmiş, bağıra çağıra

Page 26: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

ekliyor:

“—…Hanedanın istikbaline gelince, besbelli defolup gidecekler: Cehenneme kadaryollarıvar.”

Birbaşkaseferinde,sevinçtensoluğukesilerek,dahakapıdangürledi:

“—… tamam, yol göründü senin halifeye. Takarrür etti: Meclis, halifei rûyi zemînhazretlerinevemaiyetiefradınasepethavasıçalıyor.Laikoluyoruz,laik…”

Başkabirseferise,başınınüstündeincebiryağmur,koltuğununaltındakocabirpaket,geçmeçdeolsa,geçmiş;dahaeşiğindenadımınıatmadan,PembeSalon’dabekleşenailehalkına,entumturaklısesiylemüjdeyiulaştırmıştı:

“— … işte o kadar, bu iş de bitti: Gazi kararını vermiş, tebliği resmî neşredildi:başıbozuk takımı artık fes giymiyor, şapka giyilecek! Evet şapka, yüzüme nebakıyorsunuz yahu, şapka diyorum, fötr, melon, panama, silindir, ne haltsa! Hele şugetirdiğimebirgözatın,dünyanınparasınısaydımha,sırfeniştemkafasınageçirincenehâlegelecekgöreyimdiye…“

Arkasından Cumhuriyet’in ilânı, eski harflerin kaldırılması, Kanunu Medeni. Yoksadaha mı önceydi? İnsanın yaşadıklarıyla duydukları, birbirine nasıl karışıyor? Yalnızkulaklarındaçocukluğundanyankılananosesler:YaşasınCumhuriyet!YaşasınGaziPaşa!Sonradokunaklı,yirmiyıllarındankalmabirde şarkı,umutluolduğukadar iyimser, safolduğu kadar çocukça, bir cumhuriyet şarkısı: Bir bayrak, flama, trampet ve borazankalabalığı içersinde, gencecik sesleriyle, kız izciler söylüyor: “Cumbuuuuuuriyethaaaaayat demek!”Kendini anlattıklarına kaptırmış,MiralayFerid, bir yandan ceviz vebağdemledoldurduğuincirleriatıştırıyordu.Neimrenilecekbiriştahla!Oböylegelipbabakoltuğuna kaykıldımı,’ Suat evini tanıyamaz olur.Koltuk, o eski koltuk değil. Yerdekihalı,başka:Görünmez ışınlar,üzerinegarip, içicegeçmiş,yeniyeni çiçeklerörüvermiş.Pencereler daha aydınlık, perdeler daha saydam.Duvardaki o kötü, o sokağa atsan beşpara etmezVanGogh veGauguin reprodüksiyonları, bambaşka anlamlarla yüklü. Helerenklerine diyecek yok, görülmedik, bilinmedik renkler bunlar, tanımlamaya kalksan,tanımlayamazsın; cinayet siyahı, yalnızlık sarısı, öfke kızılı, kaçışmavisi, kaçışmavisi,kaçış…

“—…Fırka’yauğradım,ordangeliyorum.Malûm,haftalıktoplantımız.Duydunyanedemiş gizli oturumda mebuslarına, o kocakarı sesiyle, siz demiş, isterseniz fırkalarılağveder,hilafetidahiihyaedebilirsiniz!Lağvedeceklerifırkabizimkisi,bizimkisidemek,nebokyemekFerid,bunadımmısen,Gazi’ninfırkası…“

Aklıbirtürlüalmıyordu.Sıkılıyumruklarıhavada:

—…Ulankendininerdesanıyorbuherif,diyeekledi,yamyamlardiyarındamı?Bizler,cumhuriyeti kandan ve ateşten yoğurmuş olanlar, daha ölmedik: Onun gibi bir hanımevlâdınınçıkıportasınaetmesinerazıgelirmiyiz?Haydiyenidenkükredi:

—…hâşâ,sümmehâşâ!Suat,gülümsemedenedemedi,farkedinceyineşaşırdı.‘Herifde,‘kocakarısesli’de,‘hanımevlâdı’da,hepMenderes’ti,DemokratParti’ninverejiminortadireğiAdnanMenderes.Biroperaşarkısı,birkadınromancıylahandiyse‘resmiyetedökülmüş’ ilişkilerine rağmen,halkınarasında ‘obiçim’diyesöylentilerdolaşıyorduya,onucandüşmanıbelleyenFeridDayıiçin,böylesiadlaryakıştırmayabuyeterdideartardı

Page 27: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

bile.

Daha emekliye ayrıldığı gün, ayağının tozuylaCumhuriyetHalk Partisi’ne gidip, ‘önsafta bir nefer gibi savaşmak üzere’, kaydını yaptırmamışmıydı?Hemonun particiliği,Allahmuhafazabirparticilik!Hele,nasılolupdaüçseçimiardıardınakaybettiklerinibirsoran çıkmasın, köpürüyor artık; kabına sığamayıp, yıllarca önce olduğu gibi, hem buseferbastonuylagörünmezdüşmanlarıtehditederek,veriyordumanı:

—…mugalâtacıherifleryahu, işlerigüçleridesise!Birdefaoyununkaideyiaslisineriayetetmediler.Bizdedemokrasinedemek,evvelemirde ta’vizlerdeniçtinapedeceksin,öylemi?Bucenabetmekanizmasınınbir tecrübesiniyapmışsın,parmağınıkaptırdınmı,pat küt, kolun gider! Seçimlerde mücadelenin Atatürkçü cenahlarda, münhasıranAtatürkçüprensiplerleyapılmasıicapederken,neyaptıbunlar,sorarım,haneyaptı:Nerdemürtecibuldularsateşvikettiler.

Kur’an kursları açtılar, ezanıArapça okuttular…Uzun sözün kısası,Kemal Paşa’nıninkılâplarına sünger çektiler! Eksik olsun böyle seçim kazanmak! Üst üste üç seçimkazanmak değil bu, muvaffak olmasına ramak kalmış bir inkılâbın üçmerhalede fiilencanınaokumak!

Birden konu değiştirdi. İhtiyarlığını, eski asker jestleriyle, kalın kalın mendilineöksürerek, o yoksul babası gülümsemesini, yeniden çalıçırpı bıyıklarının altınakonduruyor.Besbelli‘hemşire’sinden,Suat’ınannesmdensözedecek:

—… on beş gün kadar oluyor, hemşireyi gördüm, rahmetli babanın vefatının seneidevriyesiydi,mevlit kıraat ettirecekmiş, çağırdı, kalktık gittik. Gecesi, ben de bir yasinokudumruhuna,Allahkabuletsin:Kuzugibiadamdı,çokçektianandan!Ahşuanan,ahşuanan!Birdefa,büsbütünsapıtmışgördüm,caket,pantol,gravat,efendimesöyliyeyim,tekmilerkekgiyiniyor:Eldecıgara, saçlarkesik,ense tıraşlı…Tövbe tövbeYarabbi,yaResulullah!

Suatdedikleriniduymazlıktan,hattaanlamazlıktangeliyorama,odakikabirkapıusulusul geçmişe açılıyor: Türk mavisi pencerenin ardındaki o unutulmuş kanun, Osmanlıgecelerinin kuytularında, Hafız Post’tan bir cümleyi tekrarlamaya başlamış bile: Kendikendinebirşeylermisoruyor,onulmazbirderdeçaremiarıyor,belliolmuyorki!(Halim,nerdesinHalim?)

Suat,ardınasaklanacağıbirözürbulamazsa,çıldıracak:

—Dayıcığım,diyor,nedersin,sürerlermiHalim’i?MiralayFerid,susuyor.Adamakıllıbol, yoğun, dayanılması güç bir sessizlik.Gözgöze geliyorlar. İhtiyarınmika gibi parılparılvekesicibakışı,gençkadınıbiçiyorsanki.Biçtiğiyere,balrengi,koyumukoyu,köredicibirışıkyığarak.Sonrabirdendeğişipcanayakınbirhalalıyor,üstündeeğretiduranağırbaşlıbirtavırla:

—Kanaryam,diyesoruyor,korkuyormuyoksa?Suat,başınıeğerek,doğruluyor:

—Evet,dayı!

—…ardınatakılıpgidemezsindeğilmi?YinebaşınıeğiyorSuat:

—…gidemem,dayı!

Page 28: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

—…Direkliyalı‘yaadımatmamayayeminlisin,kocaşehirdebirbaşınakalacaksın,hemi?İşegirersindesem,elindenişgelmez,yolbilmezizbilmezsin,amainadıninat!

Aynıbaşhareketi:

—Evet,dayı!

—…evetivarmıbununcanım,olurmuböyleşey?Uysalgörünüyorsun,sesinsoluğunçıkmıyor ama, katır gibi inatçısın ha! Eh, ne olacak, Miralay Ferid’in yeğeni, soydurçeker. Yalnız, biz daha ölmedik çok şükür, o kalın kafana şunu iyi sok, seni bir yerebırakmayız,anladınmı?

Aynıhareket:

—Evet,dayı!

—…ohayta kocan,ErzurummuBitlismi, artık neresi olursa, çeksin gitsin, tebdilimekândaferahlıkvardır,fikirleritazeler.Bilirimbenotarafları,kışıyavuzdur,aydadörtkerepostagelirseöpbaşınakoy,odapostayıtaşıyanKürtsoğuktanbirkuytudadonmaz,yadacivardakikurtlarayavantarafındanakşamtaamıolmazsa…

Sözünüdahaciddileşereksürdürüyor:

—… karanlık bir şeyler hazırlanıyor kızım, şek şüphe yok. Bir ahbaptan duydum.Ankara’dafevkaladegerginbirhavaesiyormuş,kuşkulanankuşkulananadiyor.Hükümet,içeri atıp durdukları yetmezmiş gibi, matbuatın dizginlerini iyice eline alabilmek,hürriyetperverânısusturabilmekiçin,birkanunlâyihasıgetirecekmiş…

Kaygılı,başınısallıyor:

—…getirirmigetirir,benherşeyiumarımbunlardan!

Yada:

—…Allahaşkınaalsanaşuçıkınıönümden,ammatikindimha,sizebirşeykalmadıbe!Ayıpyahu!Üstelikdokunurbana,gecesancılanırsamdanagibiböğürürüm,artık,ehn’apalım,dayansınkomşular!

Saataltıbuçuğadoğrugeldiğigibipaldırküldürgitti.Yaptığıgürültüöylesinekoyuvebüyüktüki,gidergitmez,apartmanboşaldısanki,yerinetirtirtitreyenbiruzaysessizliğigeldi kuruldu. Odalar daha mı genişlemişti, tavanlar daha mı yükselmişti ne? Suat,dayısının etki alanından çıkınca, bilinmedik bir zaman parçasında kaybolmuş gibi, busessizliğin ortasında salınıp duruyordu. Gündelik hayatına ve sıkıntılarına dönebilmesiiçin, iki acı kahve içmesi gerekti. Halim gecikmişti: Ya dublajdan aldığını Pasaj’daiçiyordu,yadailânıvermekiçingazeteyegitmişti.Oradakidostları:

“—bir şeyleryaparız,demişlerdi,ucuz tarafından…” İlâncılık’takikızvardıya,hanisuratabaksüngüyedavran,heleo,oldumolasıpasverirdurur:Halim’i,birtarihte,birkaçsolcuoyuncubirolupçevirdikleriNankörToprdk’tanhatırlıyor,bereket filminbirhaftaiçindeyasaklandığınıunutmuş.

Dublajdalarmı?Hatırhatır saçlarınıotlayanGalib,ölügözleriylebakarakonasöylevçekiyor:Kelimeler,karamelagibieriyorsankidilininüstünde,yapışyapış,orayaburayabulaşıyor.

Page 29: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

— Nerde eski suratın hazret? Kahır seni çöktürmüş. Hiç değilse saçların bu kadardökülmemişolsaydı,neyaparyapar,sanabirikincijönrolüegavlardık.Temiztemizbirhaftalık,yövmiyesibeşyüzkâattan,iyimi?Halim’insaçlarıdökülüyor.İçindeiğrençbirkorku.Mikrofonunbaşındadilinindolaşmasıyokmu,rezillik.

—HalimBey,tekrarlayınlütfen!Mikrofondanbirazuzakdurun,okadaraceleetmeyin:Hiçbirşeyanlaşılmıyor.Tamammı?

“Tamam!Yenidenyapalım.Allahım,senbanayardımet!Kepazeoluyorum.Ouğursuzherif perdede ağzını açar açmaz, ben de başlayacağım: ‘Kalbimi kırdın Nalân, sensizyaşayamamama,yineseniaffediyorvesanavedaediyorum’.Nebudalacalâflar!”

İşte, ışıkyandı.Filmgeçiyor,birdaha,birdaha.Halim,gözleriniaktöründudaklarınadikmiş,birsüreiçindentekrarlayıpduruyor,oluşturduğunuaklıkesince,enkralsesiyle:

—…kalbimikırdınNalân,diyor,sensizyaşayamamama…

Bir köşede, yıkıldımyıkılacak bir sıranın üstünde, bir zamanların ünlü aktrisleri, kandamgalıağızlarıylasıralanmış,sürgündekiprensesedalarıylacıgaraiçiyor.Mahallekarısıağzıyladedikoduyapıyorlar:

—…aaşekerim,senbanasoroherifi,senaryolarındamilleteahlâktalkınıverir,gidercanciğer arkadaşının karısını baştan çıkarır; hele o şıllık, hele o, bakma okullu kızkırkmalarına,mahcuptazekızarmalarınasen,fentliorospularıparmağındaoynatırvallahi!

Dışardakaryağıyor.Akşamayazındaacıbağdemvelinyitkokusu.Otobüsdurağında,insan kılığındaki birtakım can sıkıntıları, silme yalan akşam gazetelerine, boş boşbakıyorlar.Beyoğlu.Suat’ıkoydunsabul!Hayatındakimseyibeklememiş.Beklemezde!

“…ne yapmalı şimdi?Bir koşu gazeteye insem, bu ilân dalgasını halledip eve rahatrahatdönsem,herhaldesevinir.Bendesakinbirgecegeçiririm.”

Bu saatte Babıâli kimin? Vitrin cesetlerinden sızan gözyaşlarıyla, Allanın zıpırı birressamınayaküzeribirkenaraçiziktiriverdiğiGalataKöprüsü‘nedökülüşenmemurların.Bir de mürettiplerin sahi! Bin yıllık tembelliklerine, sportoto’da ve yarışlarda oynayıpbatmak meraklarına sığınmış, ağır aksak gazetelerine dağılan mürettiplerin. Garip birvınıltı,öbürleriniağırağırbastıransestozlarındanbirbulut,rotatiflerinuğultusu.Kimisidönmeyebaşlamışbile,kimisi.tetiküstünde,bekliyor.Alo,Ankaramı,Yılmazsenmisin,tamam,evet,İzmir’deçıkanDemokratİzmirgazetesialeyhineonbirincidavaaçılmıştır,muhalefet çevreleri bu davalarla basın hürriyetinin, alo, Ankara, Yılmaz ne oldu, yahutamam,basınhürriyetindendevamet!..Teleksodalarında,telekslerfıkırdıyor:Akisdergisibir kere daha toplatıldı. İstihbarat servisinde daktilolar, soluk soluğa, bir türkütutturmuşlar: Vatan Cephesi’ne geçmeleri için, DP çevrelerince kendilerine baskıyapıldığını ileri süren bazı Kapalıçarşı esnafı, aralarında toplanarak keyfiyeti… AhmetUsta,tashihleritopladınızmı?KâmilBey’eikiçay,birkahvesporculara,birkahveikincikata,musahhihlerinoraya,ortaolacak!..Halim, aklı fikri elindekimektupta, ısmarlanankahveyi içiyordu: Kareli defter kâğıdına, kocaman acemi yazısıyla yazılmış bir köylümektubuydu bu. Gördüğü anda, damağında o dayanılmaz sulfato acısını, yine bütündehşetiyle duymuştu. Oysa işleri nasıl da yolunda gidiyordu: İlânını en yakın zamandayayınlayacaklardı, üstelik tek kuruşunu almayacaklardı. Fakat ah bu mektup, işi düşüpgazeteye uğramasa masadan masaya belki kaybolacak olan, kimsenin iplemediği,

Page 30: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

hatırlayanınsa lâf olsu» diye hatırlayıp ona ilettiği bu mektup yok mu, işte o, taş gibiçöküyorduyüreğine.Bircıgara.Sözümonaokuyacak.Birkere,üçkere,onkereokuyor,tek kelime anlamıyor. Dokunsalar ağlayacak! İyisi mi, herkesin eline iyi kötü birer‘eyvallah’tutuşturupkendinidışarıatar,oradaokur.

Peki,nevarbumektupta:

“KardeşimHalimBey! Evvelâmahsus selâm idip gözlerinden öperim, sonra CenabıHak’tansanasıhhatveafiyetniyazederim.Hasretindenikigözüikiçeşme,gecegündüzkanlı yaşlar döken kahırlı anan da selâm idip gözlerinden öpüyor. Benim kınalı kuzumn’apar,yüzünübilegörmediğim,resminikoynumdataşıdığımnazlıgelinimnasıldırdiyesual ediyor. Bizi böyle ayrı düşürenler Allahından bulsun diyor. Halim Bey kardeşim,ayrıca anan, senartık şehirli oldun,bizikalbinindefterinden şildindemektedir.Böylecemalûmunola.

Zerrece tarafımızdan sorup sual edersen, etme daha iyi. Halimiz gün günden dahakötüdür:Bubanağırhasta,ikihaftadıryatalak,iniltisindenevdeocaktadurulmuyor.AğanOsman Bey geldi, ta İzmir’den doktorlar getirdi, boyun büküp Allahtan umutkesilmez diyorlar. Abdullah Hoca’yı bilirsin, gece gündüz hastanın başındadır, duasınıedipKur’an’ını okuyor.HalimBeykardeşim,karayazılı anan, bubanın sondemlerindeillegelmeni,ölürkenbaşındabulunupveeliniöpüpvedekendinibağışlatmamgönüldenarzu etmektedir.Dediğimiyapmazsa analık hakkımıhelâl etmem,her namazdadenizlerdağlaraşırıonaettiğimdualarısaymamdiyor.Ahvalihâlimiziştebudur.

HalimBeykardeşim,mektubuma sonverirken, tekrar tekrar selâmederekhem seninhemnazlıgelinimizingözlerindenöperim.Anandahiherikinizingözlerindenöper.

—Emine”

Halim’iyıkan,mektubunköylümsüdeyişi.Onualdığıgibiçocukluğunasavuruyor:Nehınzır,nekadaredepsizdi!Yalınayakköylüçocuklarınınortasındakasımkasımkasılıyor.Elindekini görmek istiyor, ona yalvarıyorlar ama, yağma mı var, ağır satıyor kendini.Sonundalütfengösterdiğine:Camıayarlı,gıcırgıcıryenielektrikfeneri.Albunu,köyünenderinkuyusunundibinigör.Tevatirbirşeycanım!Gece.Yukarda,tazeaçmışyıldızlar,ışıl ışıl.Birden,ovadaunutulmuşyaşlıbireşeğinürkekanırışıduyuluyor.Besbelli,dağıtaşıbastıransıcakkaranlıktan,yadauzaktankokusunualdığıgevezeçakallardankorktufakir.

Halim, yoğun bir sise dalar gibi, köydeki damlarına daldı. O ne? Yer yatağında cançekişenbirihtiyar:Hacıbeyoğlu.Kısıkgazlambası,islidiliyle,çoktanölümsemişyüzünüyalıyor.Kımıldadıkçadeğişengölgelerkaşlarınıdahabirdüşürmüş,herzamanzalimvesivri olan bakışları bu yüzden insanca bir yumuşaklık ediniyor ama, kısa sürüyor bu,arkasından yine o sert ve dipçik gibi surat! Asıl telâş, duvardaki yaldızlı çerçevelerinesığamazolmuşkutsalyazılarda:Ölümlearalarındagizlibir ilişkivarmışgibikıpırkıpırkıpırdanıyor, çerçeveleri çatır çutur kırıp, simsiyah bir Arap harfleri kalabalığı halindeortalığadökülmekiçin,oânı,nabzınduracağı,soluğunkesileceğioulubaşkaldırmaânınıbekliyorlar.AbdullahHoca,odanınenkaranlıkyerinde,artayaklarınaçökmüş,pusudabirsırtlan:Gözlerikapalı,dudaklarıfısırfısırduaama,gerçektebütünhayvandikkatiylecançekişenihtiyarıkolluyor:Ruhunuteslimettimi,şölenbaşlayacak.

Yokyok,babasıköydekidamdayatmıyorolmalı,çoktankasabadakieveindirmişlerdir,

Page 31: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

hani Camii Kebir Mahallesinde, bayramlarda, sünnetlerde, düğünlerde kullanılan, artakalan sürece takım taklavatıyla kilitli duran hanay var ya, oraya! Aç koca tahtakapıyı,toprakbiravlu,saksılardaceranlar,karanfillerçığlıkkıyamet,diptebiryerdeaçmışağzını esneyen karanlık kuyu, tepesindeyse yakındaki hayvan pazarından dökülüşmüşçığırtkan, külhanbeyi mi külhanbeyi serçe salkımlarından, yıkıldı yıkılacak erik ağacı.Bitişik ahırlardan beygir kişniyor, sıcak dışkı kokuları. Hastanın yattığı camlı kapınınönüne papuçlar dizilmiş: Cilâlı, sivri burunlu şehir papuçları bunlar: İçerdeki doktorbeylerinayaklarındançıkma.

Onlara bakmasıyla, Emine’nin içinde adını tadını bilmediği bir gizli özlem uyanıyor,gökmavisigözleridumanlanıyor.Boşnaklığınımı,samansarısıvesütbeyazıgüzelliğinimi, yoksa babasının yarı alçaklığından yarı korkaklığından, onu sözlüsünden ayırıp bukocamışHacıbeyoğlu’na‘kuma’diyesatmasınımıhatırlıyor,orasıbellideğil.Sözlüsüdeköyün öğretmeni:Emine’ye delicesine tutkun, ufak tefek bir oğlan! Sözünü sakınmıyorama:

“—…Hacıbeyoğlu zaten evli, ikincisi yasaya sığmaz, mahkeme kapısında hakkımıararım…”filândiyor.Demese,dilinitutsaiyiya,diyorişte.Birsabahöğretmenyok.Üçgünyok,birhaftayok.Nereyegiderbuadam.OngünkadarsonraAşağıGedizköylüleriölüsünüırmaktançıkarıyorlar:Şişmiş,tamensesindeacayip,yerinişaşırmışpembesalyalıikiağızgibiikikurşundeliği.Kendinimivurmuş,vurulmuşmu,vurulmuşsakimvurmuş,anlaşılamıyor. Çevrenin âşıklarından biri, dokunaklı bir türkü yakmış hatta, o yakanınköylerindebirzamansöylemişler.

Emine’ye gelince, avunması olası mı? Gidip deli suları şakır şakır gülüşen havuzunbaşınaoturuyor;bütünbirikindiyi,belinevuransarısaçlarınıtarayıpgizligizliağlayarakgeçiriyor.Halim,osıralar, lisedeöğrenci.Yaz tatillerinde,Emine’yiyalnızbırakmamayıgörev bellemiş. Ablası sayılır, kafaları da denk. O saçını tararken;, bu kumla oynuyor.Kıvılcımsaçanincekum,altıntozugibi,parmaklarınınarasındasüzülüyor.Karaincirler,dallarından durdukları yerde pat pat düşecek kadar ballanmışlar. Beride, erimiş kurşunbeyazlığıylagözkamaştıran,handiysesıvıbirışıkaltında,ovayauçsuzbucaksızyayılmış,ikibüklümçalışangündelikçiler.

“Emine’nin acısını anlıyordum, anlayabileceğimi, biraz olsun paylaşabileceğimisanıyordum.Onu, ‘alnımın yazısıymış’ diye yarı dinsel, yarı anaca bir şefkatle bağrınabasmış olan annem de, gizli yasını paylaşmaktaydı. Şimdi bile ikisini, başlarında oyalıtülbentler,seccadeüstündegeceyarılarınakadarduaederkengörürgibiyim.İki‘ortak’tançok,anakızıandırırlardı.Onlarıböyleneyinyaklaştırdığınaaklımınerdiğigün,sevinçtenuçacaktım: Babamın zalim ilgisizliğiydi bu. İhtiyar ikisini de umursamıyor, onun buumursamazlığı,onlarıbirçilekardeşliğindebirleştiriyordu.

Hele o uzun kış geceleri, annem kendini düşlere bırakmaya hazır, Emine birdenkazandığı önemin ağırlığından huzursuz, beş numara bir lambanın titrek aydınlığınasığınışları!.. Emine’nin önemi okuma yazma bilmesinden ileri geliyordu. Anneme halkmasallarının özlemler, ayrılıklar, sonu yok çırpınışlarla dolu sihirli dünyasını o tanıttı:Ferbad ileŞirin’i,Tabir ileZübre’yi veöbürlerini!..Yoksulbir delikanlıyla, sultanın ayparçası kızı arasındaki, o olmayası sevda. Sılasından ayrı düşmüş, garip ozanların yası.Ortaçağ hanlarının şaşmazTanrı konuğu, yörük abdallar.Asya içlerinden bir yerlerden,artık Semerkand’dan mı, Buhara’dan mı, kutsal Arabistan’ın yıkılası Bağdad’ından mı

Page 32: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

neredense, halı, ipekvebaharat yüklemişdevekervanları.KalekapılarındaAllah adınabirbirine kılıç üşürenler. Gök kubbeyi, düşmesin diye, mızraklarının ucunda bir tamamtutupgezdiren,yanardağsesliOsmanlısipahileri.

Annem, bu masalları dinlemeye bayılırdı; benliğini Emine’nin biraz genizden gelensesine bırakır, bir çocuk gibi ağzının içine bakardı. Emine’yi şaşırtan, bazı sözcükleretakılmasına yol açan, bu aşırı dikkati işte. Kızarıp bozararak, bir okul çocuğu gibi,takıldığı kelimeyi heceleye heceleye söker, hem kendisi rahatlardı, hem de bizirahatlatırdı.Nedense aklımda, hepyağmurlugeceler kalmış.Şimşeğindalkılıcı, geceninmorkadifedenperdesinebirçalınır,çalınmasıylaparalayıpatardı.Birbakardım,Ferhad’ınderdi, onların derdi olmuş:Onminare boyundaki dağlan, külüngüyle devirip, sevdiğinekavuşabilecekmi,kavuşamayacakmı?Keremise,sığındığımağaradankılıcınısavururki,yılan dili sanılır:Öyle yalın, öylesine çabuk, o kadar ağulu.Babası,Zühre’yi sarayındatutuklamış,kızcağızhemağlar,hemdizinidöver,yakınır:“SöylebanabâdısabâTahir’imHerde?”

Babama yazdığımmektuplar hanidir karşılıksız kalıyordu. Emine’nin böyle kaçamakcevaplarıyla avunuyordum. Yapmacıksızlıkları, ulaştırdıkları yarım yırtık haberler, herseferindebana adamakıllı dokunur, bir koşu çocukluğumagidipgelmeme sebepolurdu.Amabumektup öylesi değil, basbayağı umut kapısı! Peder rahmeti rahmana kavuşursamirasınabizkonuyoruz.Kondukmu,şeytanınbacağınıkırdıkdemektir:Aralıksızyenikdüşenoörgütsüzmilitanyoksulluğundanda,meteliksizkumarbazsıkıntılarındanda, ikiiskemle arasında iğreti yaşamalardan da kurtulacağız. Sözüm parama geçer, öyle mi?Canımisterçalışırım,canımisterçalışmam.Adamıncebidoluoldumu,eliayağıdüzgünbirkadrotoplayıpöncüoyuncularçıkaracakbirtiyatrokurmasıiştenmicanım?Tutar,sırtısırtına,Şişli’debirkatalırım.Boğaz’dakileylâklıyaseminlikutugibibirköşk:Birikışlıkolur,biriyazlık!Boğaz’daoturdunmutabiialtındaarabanolacak,şuspormercedes’lerdenbirtanealacaksın,saatgibiaraba,öbürtakatukalarahiçbenzemez,evlâdiyelikyahu…

Ortalığı seller götürürken, evde unutulmuş şemsiye faydasızlıklarına kapılıp, kendinigereksizhissetmeler;ipsizsapsıztasarılarla,gelipgeçiciçözümlerlekıtıkıtınayaşamalar,bitti. Yeniden eski olanaklarımın tamamına kavuşacağım. Çektiğimiz bunca çileden azders almadık, bu dersler olanakları daha iyi değerlendirmeme, fırsatları daha usturuplukullanmamayarayacak!

“—…Ah,ah,diyecekler,HalimHacıbeyoğlu’nutanımıyormusunuz,nasılolur,dehşetbiradamdır.İstanbultiyatrolarınınenmükemmeloyuncusu;r.olüneonungibihâkimolan,inceliklerini ustalıkla belirten görülmemiştir. Hele seyirciyi, daha sahneye adımını ataratmaz,alır,cebinekoyar.Görmedeninanılmazefendim,başlıbaşınabirolay!Eleştirmecikısmı aç gözlü olur, gözlerini doyuracaksın: Kimine ufak tefek armağanlar verilecek,kimine rakı bira içirilecek! Fotoğrafçıların, dedikodu yazarlarının eline beş on kuruşsıkıştırdınmı,sendenkralıvarmıymışgörbakalım!Başarıda,zenginlikde,ündebenim.Ozaman,arkadaşdeyipbağrımabastığımbudangalaksürüsünügörmekisterdim:OGalibineğini,Aliİhsan’ı,Haydar’ı,İrfan’ı,ötekileri.

Hahhahhah,Ali İhsanbe, ne ıkınıp sıkınıpduruyorsunulan,paranmıyok,beşyüzkâatyetermi,alda,ayaklarıezilmişyengeçgibiolduğunyerdesürünüpdurma!YasenGalib,nereye,stüdyoyamı,âlâ,yolumunüstü,atlaarabayabırakıvereyim,yoldaikiçeneatarız, şuarakafası işleyenbiroyuncuarıyorum,geleceksefere senin içindebir şeyler

Page 33: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

düşünürümartık,efendim,arabamıdedin,evet spormercedes, iyidüşündükgaliba, saatgibimotor,gardrobudayeniledimha,sahisenbizimkatımızıdagörmedinyahu,Şişli’debirakşammuhakkakbekleriz,Suatsöylüyorduzaten…

Bambaşkabirİstanbul’da,bambaşkabirhayat.Artıkherşeyinbirkolayıvar:Sevdanın,edebiyatvetiyatroheveslerinin,politikanın,heleonun!Başınıbelâyasokmadan,istediğiniyapasın:Yazçiz,partikur,gazeteçıkar,kılınadokunamazlar!Dokundulardiyelim,içerdeoturur anılarını yazarsın, dışarda karın işlerini düzene koyar. Hele sürülürsen, yaşadın:Sürgünyerindebirvillauydurursun,birarabaalır,yüzünebakılırbirdehizmetçibulursan,oh keka, senden iyisi yok, sürekli tatildesin say, eh gözaltında filân tutarlar belki ama,koymazkiadama!

Bakşuişe,evegelmişimhaberimolmadı,sankiyoldahabirkısalmış!Suat,birtanem,aç kapıyı, çabuk, aç diyorum sana, bak ne söyleyeceğim:Görüyormusun şumektubu,İzmir’den, ihtiyar iyicehastaymış,haftayakalmazdeniyor.Nallarıbirdikerse, işimiz iş,nebuyoksullukkalır,neoncakorku,bocalama:Köpekgibisürünmektenkurtuluruz.”

Bir yandan da, karısını ille öpmeye uğraşıyordu. Suat onu tepeden tırnağa buz gibisüzdü.Uzunvekıvırcıkkirpiklerinidevirerek:

—Sokulmabana,dedi.Arabacılargibicigarakokuyorsun:İçimibulandırıyor.

Dayısıylakonuştuklarından,Suat’ınaklınatekamabirtekcümletakılmıştı.

“—… ah şu anan, ah şu anan! Bu defa, büsbütün sapıtmış gördüm, ceket, pantol,gravat, efendime söyliyeyim, tekmil erkek giyiniyor: Elde cıgara, saçlar kesik, ensetıraşlı…”

İlk bakışta olağan bir cümle, üstünde duruldumu, kazanmadığı gizli anlam yok. Buanlamların yarısı, Suat’ın hatırlamak bile istemediği bir geçmişten çeşitli anılargetirmesinden doğuyor; yarısı, önemini bir türlü yadsıyamadığı geleceğinidüşündürmesinden! Sürekli ikili yaşaması, bugündü yarındı derken, onu zaten gündelikhayattanbir düşler evrenine aktarmış.Bu evren, nasıl olmuşsa, o saldırgan sessizliğinindolaşıkdehlizlerinde,elletutulacakbiraçıklık,âdetabirgrafikkesinliğiylekendiliğindenkurulmuş.Ne,nezamanolduğunukestirebiliyorbununo,nedenasıl.

Ölesiye yoğun yaşanmaktan yalnızlığın taş kesildiği, sararmış yapraklar, vapurdüdükleriyledolubirsonbaharakşamı,başlamışolmasın?Hanisıçrayarak,yanıbaşındahorlayıp duran kocasından, mıymıntı yaşantısı, beyhude işlerinden çok uzaklarda biryerde; değişik, ne açıkça yadsıyabildiği, ne açıkça benimseyebildiği bir yaşantınıngöbeğindeuyanmıştı!Oyaşantıyıkesinliklesürdüremedi.Ondansonra,eskisinide,eskisigibi yaşamadı. Onun için, bu saklı evrenle, başka türden bazı ilişkiler kurmayı denedi:Onu içisıra yaşatmayı, besleyip büyütmeyi, sırasına göre şurasını burasını değiştiripyenileştirmeyi!

Sıkıntısının ağır bastığı dönemlerde, iki yaşantısını ayıran perdeler, eriyip akıyordusanki.Nasıl,neyoldanolduğunukestiremedenyabancıbiriradeyebaşeğiyor,bambaşkabir insan olup çıkıyordu. Rasgele söylenmiş bir söz, bir kadın dergisinde yırtılmışherhangibir resim, radyodakikadın şarkıcınınağırvekalın sesi, bunlar,bunlarabenzerdaha nice önemsiz şeyler, yaşadığı yakın gerçeğin elle tutulur verilerinden, altbilincinkaranlıkisteklerineşıpdiyekaymasınayetiyordu.

Page 34: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Dayısının söylediği birkaç sözün, gündelik gerçekle bütün bağlarını keserek, birsaplantıhalinegelmesibundandıişte.Emine’denmektupgelmiş,gazetelerdekaygıvericibaşlıklardan geçilmiyormuş, verdikleri küçük ilân çıkmışmış, şehrin üzerinde kar hiçkalkmayacakmış gibi yoğunlaşıyormuş… Umursamıyordu bile! Sessizliği galiba dahakatılaşmıştı. Bakışları boşalmış, gözlerine zehirli bir buğu gelip oturmuştu. Görmüyorsayılmazdı,görüyorduya,gördükleriosaklıevrenin,gittikçedahaçoksuçaçağıran,suçaçağırdıkçanetleşiprenklenen,suçluresimleriydihep.

Mutfaktabulaşıkmıyıkıyor,tencerenindevaynasındaerkektenbozmabirkadınsuratı,annesi: Kolalı yakasının, ipek kravatının üstünde, paslı bir makas gibi asılı durangülümsemesini, üst dudağındakivarlayokarası bıyıkgölgesiyle, donukdonukparlayanplatin köpek dişi iyice bayağılaştırıyor. Bu gülümsemede bir erkek böbürlenişi var,ahmakça bir kendine güveniş. Öğle olmuş da salonda dördüncü kahvesini mi içecek,ötekisi deorda, erkekgiysileriyle salıncaklı iskemleyekurulmuş, ucuyaldızlı cıgarasınıyakıyor. Sağlıksız beyazlıkları iyice göze batan elleri, tombul tombul. Sağ bileğinde,incecikbirzincirebağlıbirkünyeplakası,üstüneadınıkazdırmış:Hayrünisa.Radyonunöğle programı mı bitti, spiker kız susar susmaz, güvercin hu’ları ve rüzgâr ıslıklarıylayüklübirvınlamaalıyoryerini,Suat,kadranınaynasındayineannesinigörüyor:Ayağındabağcıklıerkekpapuçları,çizgilisiyahçoraplar;ellerinibirazbolcapantolonununceplerinesokmuş, kaşları çatık, burnu havada, Direkliyalı‘nın merdivenlerinden ağır ağır inerek,Pembe Salon’a doğruluyor. Orda bir başka kadın, zümrüt yeşili bir ambalaj içinde,okşanmayadüşkün,değerlivemutlubirkedigibi.Peki,kimbukadın?Adıne?

Sabahları, Suat, apartman her günkü yıpratıcı yaşantısına başlamadan çok önceuyanıyor.Başıağır,kirpikleribirbirineyapışmış,ağzıacı.Uyanıyormu,orasıkesinliklesöylenemez ya, neyse: Yattığı yerden, bir kulağı banyoda tıraş olan Halim’in serseriıslığında, ötekisi havagazı ocağında kaynayan çaydanlığın bildik hışıltısında, düşlerinisürdürüyor. İçisıra bir tehlike gerinmekte, besbelli gerindiğini duyuyor, korkusu bundanama,yinede,hersabahyaptığıgibi,yoktanfırlayıpçıkmıyor.Gidipeliniyüzünübuzgibisuylaovaovayıkıyacak,sobayıyakacak,güzelceboyandıktansonrasofraya,demliçayın,beyaz peynirin ve kara zeytinin başına oturacak yerde, kocası gidinceye kadar, yataktasavsaklanıyor,sıcacık:Yalnızlığınıbilmekistiyor,iyiceduymak;kimsenin,hiçbiryoldankendisineulaşamadığındaneminolmak!(Emniyetteyim,emniyetteyim!)

Sonunda kalktı diyelim, kolay kolay kendisiyle buluşamıyor ki, sanki bir başkası,yabancının biri. Aşağılık mı aşağılık, yoğun bir tembellik yapışmıyor mu yakasına,parmağını oynatacak güç bırakmıyor: Ne elini yüzünü yıkayacak hali var, ne iki dilimekmek kızartıp yiyecek iştahı! Sinir bozucu telaşıyla, Halim’in alt üst ettiği mutfağaçekidüzenvermekdeğil,adımınıbileatmakonuirkiltiyor.Körgibielyordamıyla,yalnız,bir cezvekahvepişiriyor, bir fincanacıkahve,bütün istediğibu! İçer içmez,MatmazelRaşel’in verdiği romanın üzerine yığılıyor:Okumak ve unutmak, okumak ve avunmak!Elinden başka ne gelir ki? Annesi, Galata Kulesi’yle beraber, pencerenin puslucamlarından, yine sökün ediyor: İç karıştıran gözleri, bakır çalığı suratından dışarıuğramış, bulanık bulanık bakarak! Tuhaf bir bakış! Merihli bir yaratık, ölçüye sığmaziriliktekiacayipgözleriyle,baksabaksa,herhaldeböylebakardı.

Page 35: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

“— Yok yok, hayır istemem! Her şeye razıyım, o böyle bakmasın.” Saplantıdankurtulayımdiyeaklınagelenilkçareyebaşvurup,savrukzamana,katıveahmakmekânadörtelle sarılıyor.Sokaktangeçenayaksatıcılarınınbağrışları,komşusunundeligülüşü,hatta içgüdüsü,yavaşyavaş,belleğinin içindebiryerlerekaydırıyoronu.Ordakimbilirneden ve nasıl, işe yaramaz diye ıskartaya çıkardığı, yaşanmış bir sürü film tepelemeyığılı, kaldırıp atmış ama, bilinmez hangi gizli ışık üstlerine vurdu mu, geçmişyaşantısındanortayaneanlamlıgörüntülerçıkıveriyor:Kandilli’deyatılıokuduğuyıllar,etekleritepesinde,saçıbaşıdağınıkbirsürükız;aralarındabunalıp,sabahakşam,aralıksızhayalkuranbirisi,Suat.

Hayır,galibabiryazgecesi,bütünciddiliğiylesaçlarınıotlayarak,Galib,

“— Halim, diyor, zavallının biridir Kontes, böyle bir adamın karısı olmanız, netalihsizlik!”

Fakat asıl, akvaryumyeşilibir aynanınönünde,dikkatlidikkatli,özenerekboyananokadın, gittikçe belirlenen şehvetli ve buğulu ağzı, yakınlaştıkça irileşen, kışkırtıcı, yarıaçıkdudakları…

BirgünMiralayFerid,alacalıbulacalımendilininarkasınasığınmış,hurdabirşilepgibisarsılasarsıköksürerekonanedemişti:

“—: … sözüme kulak ver kanaryam, iğrenç olan ahlâksızlık değildir, katiyyen,ahlâksızlıktan kendine pay çıkarmaktır. Karnına pıçağı yemiş, sefil hayatına kaldırımdasonverenaleladepuştla,devletyönetenakıllıveokumuşzennelerbirolurmu?”

Ayaklarının altında toprağın oynadığını sezdin mi, Ferid Dayı‘ya sarılmaktan rahatıyok:Onungibi, haklı bir davaya adayacaksınkendini, eylemevereceksin, bako zamanyasakmasakkalıyormu?Engellernasılkolaycaaşılıyor,yalanlarınyalanlığıhemenceciknasılmeydanaçıkıyor:Eniyisi,okaranlık1919ilkbaharındabirBinbaşıFeridolmak,birişgalveutançakşamında,ölesiyesarhoşaskerlerinveçiledençıkmışazınlıklarınşamatalısevincini,ölürcesineyaşamak!

Nasıl tuhaf bir gece: Yukarda, imgeleme sığmaz kocaman bir sirkin yıldızlı tavanı,çevresinde kuduz kızılı ve deli moru çakıntılar savurarak, ışıl ışıl sönüyor sanki. Herbirahanedegramofon çığlıkları, hermeyhanedegemi azıya almış laternalar. Sokaklarda,iyice bayrak açmış Rum orospuları, küstah mı küstah, şarkı söylüyor, bağıraçağıraküfrediyorlar.Kendiniyaçoktanhapıyutmuş,yaçıldırmayaçeyrekkala,yadağıtaşı devirecek güçte, ya da sineğini kovamayacak kadar yorgun hissederek, şakır şakırdumanı tüten azgın bir at gibi durduğu yerde duramayan bu Beyoğlu’ndan geçmek!..Yenilgimi,işteasılyenilgibu:Gözlegörülür,elletutulurbirsomutlukla,apaçıkbirsövgüolarak, acı ve yıldırıcı.Hani nerdeEnver Paşa, nerdeTalât Paşa, nerde ötekiler?Nerdememleketibubadireyesürükleyen İttihatveTerakkiRüesası?Kurşunuyedimi,adamınhayvangibibağırmasıvardıryahani,işteonabenzer,kaskatı,hiçellenmemişbiröfkeveacı nağrasını gırtlağında duyup da, şu çileden çıkmış kalabalığın ortasındasalıverememesi, ayrıcabir ölüm.Hemnebuyenilgi, hançerene sıkışıpkalmışbir nağramı,yoksa boğazına saplanmış bir kılıçmı:Haksız, paslı, bir türlü çıkarılamayan?Heleyenilmişlerinyalnızlığınıiliklerindeduymak!..

“—…Benyalnızımyahu, koskoca payitahtta tek başımayım. İyisimi gider ölülerle

Page 36: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

içerimbe,Çanakkale’deölenlerle,Sarıkamış‘takilerle,Kanal’dakilerle.İçerimama,nerdeiçerim? Hangi birahaneye, hangi meyhaneye adımımı atsam, Rum kopillerinin azgınsevincitepemiattırmayacak?“

Otele dönse daha mı başka türlü? Orası da ağız ağıza yabancı subaylarla dolu:Durduklarıyerdeduramıyor;konuştukları,yabancıdillerinpırıltılıağınıüreterek,aralıksızgidipgeliyorlar.Karıgibikokularsürünen,pudralananonlar,sabahakarşıkapılarıçarpıppatırtı edenler, halıların üstüne kusanlar da. İçtikleri yabancı cıgaraların kokusu bilemiğdesinialtüstediyoradamın.Bunlarmısahipçıkacaklarbumülke?Olmazböyleşey!Zaten içi kalkmış, Fatih’den dönüyordu. Bütün öğle sonrasını, kargacık sokakların,yıkıldım yıkılıyorum tahta evlerin arasında, Manastır’lı Salih Paşa’nın konağınıaramakla geçirmişti. Oraları sahici İstanbul’du, Türkün İstanbul’u: Kafeslerin ardında,ürkmüş gazeller gibi görünmesiyle kaybolması bir olan kadınlar, nazlı gözlerini aceleçekipalıyor,bıraksabıraksa,geridehafifbirvanilyayadakaranfilkokusubırakıyordu.Sokak kedileri, akşam güneşinin kızıllığıyla tutuşmuş, damdan dama birer tutam alevolarakakıyorlardı.

Binbaşı Ferid, çevresindeki kılavuz mahalle çocuğu kalabalığıyla, konağın cümlekapısında bir an duraklamıştı. Ceketinin iç cebindekiMushaf’tan, oyalı yazma ve altınsaatten, bütün sinirlerine sarsıcı bir akımgeçiyordu.Mülâzım İhsan’dankalan eşyalardıbunlar, Gazze Cephesinde İngiliz mitralyözlerinin biçtiği o elmas gibi, o hâlâölümüneinanamadığıMülâzımİhsanvardıya,ondan.Ölürkenbaşucundaydı,sağkalırsagidip babasını göreceğine, vuruşurken nasıl erkekçe şehit olduğunu anlatacağına sözvermişti.Babası, sonRus savaşınınnamlı komutanlarındanManastırlı‘lıSalihPaşa’ydı,bu konakta, dünyadan elini ayağını çekmiş, yarıdan fazla kör, bir rüya yaşıyordu: Birmasa, masada bitmez tükenmez sırlarını fısıldayan koca bir semaver, semaverin yanıbaşındabirdivitgibikuruveensizbiradam!..

Binbaşı Ferid oğlundan kalanları önüne bırakınca hiç tınmadı, gözleri duvara asılıçakmaklıbirtüfekte,birikidakikakapkalınsustu,sonra:

“—Ruhsâr,diyeseslendi,gelirmisinbiraz?”

Yakındannazlıbirkadınsesi:

“—BuyurPaşababa,”dedi.

Gencecik,dokunsankırılacakbirkadındıbu,yüzünü tülbentinesakladığından,yalnız,derinbir sugibi arımavigözlerimeydandaydı,birdeyeldenbiçilmişnarinparmakları.Onugörünce insanın, ansızın ışığa çıkmış gibi, içini tazelenmiş duyması olasızdı. SalihPaşa,

“— Öp kızım, Binbaşı‘nın elini, dedi. Uzaklardan geliyor. İhsan’ın kumandanıymış,bergüzarlarınıgetirdi.”

Sustu,sonrahandiysesaldırganbirsesle,

“—Allah,”dedi.

Demek Ruhsâr* buydu. CephedeMülâzım İhsan’ın iki eli kızıl kanda olsa, sayfalardolusumektuplaryazdığıkadın.Yazmayadaldımıdünyayıunuturdu,nehoyratgüneşinacı rezilliği koyardı artık ona, ne kum fırtınalarının bezdirici kudurganlığı. Islık ıslığa,

Page 37: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Tabur Karargâhı‘nın gerilerine düşen obüsler gerçekliğini yitirir, düşmana geçmişbedevilerin kalleş gece baskınları korkulur olmaktan çıkardı. Tek ve önemli gerçeği,uzaklardakibunazlıkadındı,onudalgın,görülmemişderecedegüzelbir imgelemkuşu,unutulmaması gereken, yine de nasılsa unutulmuş eski bir şarkının bercestemısraı gibiiçindebiryerindesaklıyordu:

“Solsamda,sararsamdayine,gülgöncedehensin…”

“—Haydibirerçaykoyşimdibize.”

“—PekiPaşababa.”

Yaldızlı istikânlarda, Osmanlı alı demli çay, savaş öncesi akşamlarının duyguluyumuşaklığıtadındaydı.Dışardaçocuklarbirdirbiroynamayadalmışlardı.Neredeolduğubelirsiz bir kadın, bir udun umutsuz tellerinden, bir daha bulamayasıya kaybettiği birmutluluğun acısını çıkarmaya çabalıyordu. Ateş hattında, bu izlenimlere yenidendönmeyinekadarkurmuştu.BinbaşıFerid, şimdi içinebir türlüyerleşemiyor, garipbiryabancılık eline ayağına dolaşıyordu. Yaşlanmaya başlandıkları andan bu yana,tasarladıklarıolmaktançıkıyorlardıçünkü,yabirazdahaolağanayakındılar,yabirazdahaduygusal.

Ruhsârbile,evetobile,istediğikadardenizyelitazelikleriylealnınıserinletsindursun,tastamamgerçekolabilmekiçin,hemyeterindenfazlakadereboyuneğmişgörünüyordu,hem ürkütecek kadar sakin. İkisi arasında, belki geri gelmeyecek olanların gerigelmezliğini içlerine yatırdıklarından, ufak ufak, bir yakınlıktır başlamıştı. BinbaşıFerid’in içinde, fazladan bir de korku, ‘yoksa yabancılaşıyor muyum’korkusukımıldıyordu.Şuçocukbağrışmaları,yenidenuyananeskiduygular,eliniayağınıgevşeten savaş öncesi izlenimleri, besbelli gerçekti, hepsini birer birer hatırlıyor,hatırlamaktanaçıklayamadığıiçtenbirzevkduyuyorduama,eksikleniyorduda;aklındannedense, tanımadığı birilerinden özür dilemek geçiyordu. Hiç kuşkusuz bu yaşadığı,artıksavaşdeğildi,felâketsurdakibarışdasayılamazdı.

*Bkz.SırtlanPayı.

“—…yasizBinbaşı,sizneyapmakkararındasınız?”

Sıçradı: “—benmi Paşam, kestiremiyorumdoğrusu.Emin olduğum tek husus, işgalaltındayaşayamayacağım.Boğazımabirşeygelipduruyor,tıkanıyorum.Denginegetirip,Anadolu’ya kapağı bir atabilirsem…” Gülümseyerek: “— … geçende, diye ekledi,arkadaşlardan duydum, Kemal Paşa 9. Ordu Müfettişliğine tâyin edilmiş, Samsun’agidecek deniyor, beni tanır, 19. Fırka’da yaverliğinde bulunmuştum, yanına varırsambelki…“

“—HangiKemalPaşabu,Anafartalar’dakimi?”

“—EvetPaşam,o.”

“— İttihatçı Paşası! Gözü yüksekte diyorlar. Enver hiç çekemezmiş, çekinirmiş debiraz.Benimgözümtuttu,askerliknoktainazarındanArıburnu’ndakiharekâtyabanaatılırgibideğil,heleAlamanErkânıHarbiyesine…“

Ruhsâr çekilmişti. Demin durduğu yerde, sanki ince uzun boyunlu bir kuş hayalibelirmişti,içiniçinacıçekipacısınıyüreğinegömer,yorgunvebezginbirkuşçağız.Salih

Page 38: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Paşa ‘daha fazla mutazarrır olmadan, Memâliki Şâhâne’den ne kadarını kurtarabiliriz’tartışmasına dalmıştı: Uzun açıklamalar yapıyor, çeşitli olasılıkları göz önüne alarak,çeşitlibirliklerisağasoladağıtıp,kendinegörecephelerkuruyordu.Konuşmanınbaşındanberi,Mülâzım İhsan’ı, biricik oğlunun adını, bir daha ağzına almamıştı.Binbaşı gitmeküzere ayağa kalktığı zaman, yeniden o konuya döndü, yalnız bir soru sormak için!Çokönemsemediğinibelirtmekistercesine,haylisoğukveyukardanbirsesle,

“—Yarasıneresindeydi?”diyesordu.

BinbaşıFerid,onuneyinhuzursuzettiğinibirdenanladı:Manastır’lıSalihPaşa’nınoğluMülâzım İhsan*, acaba babasının şerefine yakışır bir ölümle mi şehit olmuştu, yoksakaçarkenkurşunuşartınayiyip…

“— Şerefli bir yaraydı, Paşam, Fırka’nın çekilişini örtelim diye taarruz ediyorduk,elindekılıcıenönsaflardagördüm…”

Ufacıksustu,sonra:

“—…yok,dedi,tambiraskergibidavrandığısugötürmez.”

İhtiyarboşboşbakangözleriyleısrarediyordu:

“—…yarasıdiyorum,neresindeydi?”

“—Neresindedeğildiki,mitralyözçaprazınadüştük,bütüngöğsünübiçince…“

SalihPaşarahatbirsolukaldı:

“—Allahım,diyefısıldadı.Allahımsenbüyüksün,Salihkulunuutandırmadın,elegünekarşıküçükdüşürmedin…“

KörlerindağınıkhareketleriyleBinbaşı‘nınelleriniarıyordu.Birandagençleşmişgibi,yükseksesle,

“—…buevdeBinbaşı,diyerek sözünü sürdürdü, çokacı çekildi:Benimbir ayağımçukurda,üstelikaliloldum,oğlumşehit,gelinimigördünüz,dahaçocuksayılır,hassasbirçocukhemde,azkalsıncanınakıyacaktı…“

Büsbütünrahat,sözünü,

“—…KemalPaşa’yıgörürseniz,diyebağladı,gözlerindenöptüğümüsöyleyin,deyinki,körmör,Manastır’lıSalihPaşa’nınhâlâmemleketeverilecekbircanıvardır!”

KemalPaşa’yıbulmakkolaymı?ÖncePerapalas’takalıyordiyebirlâf,BinbaşıFeridgelipoteledemirliyor,bulmakşöyledursun,ortalıktagölgesiyok!“Yalanmısöylediler,Paşa itiyatlarını mı değiştirdi?” demeye kalmadan, başka bir söylenti: Salih Fansa’nınAsmalımesçit’tekievindekonuklayasıymış:Ayıklapirincintaşını!

Şimdi,sokaklarıbasmışbinağızlıRumkalabalığınınortasında,otelinönündebiraşağıbiryukarıvoltavuruyor,içindenuzunboyunluvesütbeyazı,garipsemişbirkuşuokşuyor.Salih Paşa’larda yeniden edindiği barış havası içine sindikçe, umutsuzluğu yıkıcıbiröfkeyedöndü:Ortalığıyakyık,Beyoğlu’nuateşever,sonrakurşunuağzınasık,kurtul!Saygısızlık, sövme, küçümseme katlanılır gibi mi? Altındişli orospunun salyalı sarhoşağzında değilse, Rum garsonun nobranlığında somutlaşıyor. Hele, rüzgâr estimi insanıdüpedüzşamarlayan,yabancıbayraklarınsalınışında,gitelinletut!

Page 39: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

*Bkz.SırtlanPayı.

Otelin girişi kalabalık kıyamet. Ekşimiş midelerini, küstah sevinçlerini koyacak yerbulamayanlar, gelmiş gelmiş, buraya dolmuş: Pomadı saç, boyalı dudak, Kayzer bıyık,tıraşlı ense ve manikürlü, alt alta, üst üste. Karafakilerde rakı, balon kadehlerde Rumkonyağı.BinbaşıFerid, çalkantıyabulaşmadan asansöredoğrulurken, öbürlerindendahaayıkbirinesoracakoldu:

“—Baksanabana,niyebucümbüş?”

Adamın neşesi, kanlı bir sümük gibi, burun deliklerinden akıyordu. Etekleri zil çalaçala,

“— Niyesi var mı, diye cevap verdi. İzmir Yunanistan’a veriliyormuş: Gazeteleryazıyor…”

Odasınagiripkapısınıçekince,BinbaşıFerid,sövüpsaymayabaşladı:Hemnesunturluküfürler! Öfkesinden gözü dönmüş, sağa sola yumruklar savuruyordu. Bir sürahiyidüşürdü, bir abajuru devirdi. Her yanını öyle ter basmıştı ki, nerdeyse boğulacaktı.Gardrobun boy aynasında, gözü, sırılsıklam bir çomara ilişti, boynunda tasma,tüyleridikendikenbirçomar!Allahkahretsin,bumuydu7.Ordu’nunünlü‘Ayı’BinbaşısıFerid,tühsuratına!Gürültüyle,üçkeresuratınatükürdü,karnınabirtekmesalladı:AynabuzparçabirSamanyolu,şangırşungurgülüşerek,odanındörtyanınadağıldı.

Suat, tuvaletinin büyülü aynasında, suratını, Ferid Dayı‘sının suratından ayıramazolmuştu.Buçalıçırpıkaşlar,ayağakalkmışbıyıklar,masmavisakalgölgesi,hangisinindi?Sırtındapartalbirüniforma,bacagibitüterekkendinesöven;kaşlagözarasındaRuhsâr’atutulmuş, içini çeke çeke, Boğaz’daki yalnız bir ıhlamurun altında, onu gizliceokşadığını kuran Mütareke zabitinin mi, yoksa onun mu? Çıkaramıyordupek!Vücudundakitüylerinbirdenuzayıp,sertsert,kıvırcıkkıvırcık,heryanınısardığını:Çulâki üniformasının, kalın ve katı temasıyla derisini daladığını içi bayılarakhissediyordu. İşte, yapılacak bir göreve kavuşmuştu. Yalnız görevmi, tehlikenin buruktadına,gönlünebirbaharyağmurugibiyağan,aydınlıkvehafifbirsevdayada:

‘Solsamda,sararsamdayine,gülgöncedehensin…‘Görev,gerçekleştirilmesigüçbirşeye bağlı:MustafaKemal Paşa’yı bulmak!Bir de yağmur, hem sahicisi, bardaklardanboşanırcasına:Tamtamlarınıuzaklardagezdiripgezdirip,buralarda,camdanörmeelektrikmavisi kırbacıyla, umutsuz bir mayısın ağaçlarını kırbaçlıyor. Önce Beşiktaş‘a in,Akaretler’de annesinin, sessiz sedasız, hiç yokmuşçasına yaşadığı evi bul, yok desinler.Ulan belki bulurum diye kalk otele dön, kim bilir kaçıncı soruşun olacak ki, ters tersyüzüne bakıp ordan da eli boş çevirsinler. Makedonya’dan tanıdığın Binbaşı HaydarŞehremini,bıyıklarınıtükürerek,

“—HarbiyeNezareti’ndensorsanabirader!”diyeakılversin.

Nezaret’in koridorlarında, Filistin Cephesi’nden arkadaşı Doktor Hayrullah’la burunburuna geliyorlar. Doktor Hayrullah’ın bilmediği yok ama, önce bir güzel alaya alıyoronu:

“—Ne?Ulansenölmedinmi?BakşuAllahınadaletsizliğine!Arabın,kıtlıkgetirmedikne Kudüs’ünü bıraktın, ne Şam’ını: Ayağını attığın aşçı dükkânları, bir daha belinidoğrultamadı.”

Page 40: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Yada,içtenkucaklıyor:

“—…ulanFerid,ulankocaayı,nerelerdesin?Gözümüzyollardakaldıyahu!Halep’tenbuyanagörüşemedik,öyleya!”

DoktorHayrullah*şişkonunbiri,şişkonedemek,evlereşenlikbirşey,hemkısa,hemkalın,hemyuvarlak;üçkatlıbirçene,uzaktanbakıldımı,suratınabiravuçbeyazkarıncaatılmış izlenimini veren, üç günlük kır bir sakal; ufacık ufacık, cin gibi mahalleçocuğu gözleri; üstünde tek tel kalmamış, dazlak, ışıl ışıl bir de kafa, kafa değil lambakarpuzu.

*Bkz.SırtlanPayı,YarayaTuzBasmak.

“—…Kemal Paşa’yımı arıyorsun,AllahAllah, sana ne ulanKemal Paşa’dan?Gittavuk besle,Allaha ada kendini, tarikata gir, derviş ol!KemalPaşa senin neyine, enayidümbeleği,YedinciOrdu’nunyüzkarası.”

“— Alayı bırak Doktor, bu bok çukurundan kurtulayım diyorum, Paşa’yı bulursambelkionasığınarak…“

DoktorHayrullaharkasınısöyletmiyor,şakamıciddimibelirsiz,yumruğunuomzunaindirip,

“—…kesbe,diyor,uzattınha!Akşambizimkahveyegel,konuşalım,Kasımpaşa’daHacıŞevket’inkahvesi, İskele’dekimesorsangösterir.Öyleçaydemler, tömbekibağlarki herif, şehinşahın ceddi bile içmemiştir böylesini, yemin istersen işte yemin!” Gece,kahvenin uğultusunu aralayarak,DoktorHayrullah sırrını açıkladı:Korkuyordu birader!Yalnız korku olsa neyse, ne yapacağını bir türlü kestiremiyor, kestiremedikçe rahatıkaçıyordu. Çatpat İngilizcesi olduğundan, onu tutmuş, Harbiye Nezareti’yle İşgalKarargâhı arasında ‘irtibat zabiti’ yapmışlardı. İşinin gereği, Kemal Paşa’nın sözkonusu edildiği bir sürü konuşma kulağına çalınıyor, adamakıllı ilginç birtakım ‘gizli’evrakelindengeçiyordu.

“—… şu ara, Paşa’nın işi başından aşkın, 9. Ordu Müfettişliği’ne tayini çıktı, yolhazırlıklarıyla meşgul, maiyeti erkânını seçiyor. Resmi vazifesi, Türklerin, Ermeni veRumköylerinibasıpbasmadıklarınımahallindetetkiketmek.İngilizleriddiaediyorya…“

Binbaşı Ferid, daha şimdiden sabırsızlığın atına binmiş, sözün arkasını kestiriyor.İçinde,şimşekyüklümorbulutlarıylagenişleyip,ortalığışaşırtıcıbirhızladumanaboğanbirsağanak.

“— … anladım, iddialarını tahkim edecek vesaiki Türk makamlarından alacaklar:Şimâli şarki Anadolu’da huzur suzluk olduğu kat’ileşince, işgalin yolu açılmış olur:Mütarekeahkâmısarih…“

DoktorHayrullah,sözüağzındanalıptamamladı:

“— … ama Kemal Paşa aradıkları adam değil! Evvela farkına varamadılar ya,sonradan ayıldılar, iradei saniye çıktı çıkalı huysuzlanıyorlar. İster misin,giderayakPaşa’yıtevkifetsinler?Buheragilyaparmıyaparyeministersen,işteyemin.”

Sesini alçaltıyor, gizli komitacı davranışlarıyla, “… beni dinle Ferid, diyor, böyle

Page 41: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

çetrefil işe karışacak kadar, hakikaten yürekliysen, git Kemal Paşa’yı ikaz et, kendinikurdunağzınaatmasın:Dakikageciktirmehem,çabukol…“

BinbaşıFerid,masayabiryumrukindirerekkükredi:

“—Gitmeyennamussuz,nerdebulacağımısöylehele.”

“—Öyleanırmasanolmazmı?Oyunoynamıyoruz.Adresinibirkenarayazmıştım,amanereye?Hahişte:Şişli’deoturuyor,aksilikzuhuretmezse,ayınonbeşinedoğruhareketimukarrer…“

Yağmurunkuduz ışıltılı dokuması altında,üçkatlı beyazbir ev.Kapısıpenceresi sıkısıkıkapalı.Şişlisırtlarındaasitmavisibirşimşekkalabalığınınürkütücütelâşı.Altkattabirsalon,KiepertAtlası‘ndanbirAnadoluharitasıçevresinde,MustafaKemalPaşa,ikidesilâh arkadaşı: Biri Miralay, öteki sivil. Emirber, önce içeriye Binbaşı Ferid’inkartınıgetiriyor,sonradaBinbaşıFerid’ePaşa’nıncevabını:

“—Beklesin,geliyorum.”

Anlattıklarını,ağzınınucundabıçaksırtıbirgülümseme,cıgaraiçerekdinliyor.Müthişdikkati,katlanılmasıçokgüçbirışıkyığılmasıolarakBinbaşı‘nınüzerindeyoğunlaşmış.Sonunda,

“— Tamam”, diyor, “… haberim var Ferid! Her hâlü kârda tehlikeyi göze alıp, birtecrübeedeceğim.Ahvalveşeraitöyleki,önümüzdeaynıkapıyaçıkantekbiryolkaldı:Yagalipgeleceğiz,yadamağlupolmayacağız!”

Birdenholdekieşyalardaanlaşılmazbaşkaldırmatitresimleribeliriyor,neyebaksaninceinceışıksızdıraraktitreşiyorsanki,bütünöneminiyitirenyağmurkılıcınıveripodakikateslim oluyor; gece ise, iç içe katlanıp çekiliyor ortalıktan, alanı ya herru ya merrueylemlerine bırakıyor. Binbaşı Ferid, o an Çanakkale’de: Topçu, Fransızkruvazörü Bouvet’in cephaneliğine isabet kaydetmiş, uysal bir denizde koca gemi usulusul batıyor; üstünde korkmuş, çığlık çığlığamartılar, inadına gibi sımsıcak bir de yazkokusu!..

“—…benimlegelemezsin,geçkaldık.İstanbul’dabirazoyalan,dahafaideliolursun,mağlubiyetikabuletmeyenleribulbuluştur,birbirleriyleirtibatlarınıtesiset…”

BinbaşıFerid,aralıksız,aynısözleritekrarlıyor:

“—EvetPaşam!”

Yada:“BaşüstünePaşam!”

Konuştuklarını soluk soluğa, sevinçten bağırmamak için yumruklarını ısırarak, HacıŞevket’inordaDoktorHayrullah’aanlatınca,seninkihiç tınmadı.Nargileninmarpucunusokunmuşbirkocakarpuzgibinedensepispissusuyordu.BinbaşıFeridöfkesinişakayavurupsordu:

“—N’oluyor,keyfinikaçırdımgaliba?

DoktorHayrullahonaterstersbaktı:

“—Alayıbırak,”dedi.

“— Anlat öyleyse birader, suratından düşen bin parça oluyor, niye?” Doktor eğildi,

Page 42: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

fısıldayarak:

“—Dinle,dedi,dinleAllahınhıyarı,dinledenedenortalıktagöbekatmadığımıanla:Yunanİzmir’eçıktı.”

“—Haydiordan,lâtifeediyorsun!..”

“— Sen lâtife belle: İlk şifreler daha sabahtan Nezaret’e yağmaya başlıyor, ortalıkkarışınca…“

“Askerkarşıkoyuyor,tabii.”

“—…yokaskerdeğil,gazeteciymişgaliba,HasanBasriminedediler,İttihatçıolmalı:Yunanlımerasimyürüyüşündesökünedince,çekmiştabancasını,nekadarkurşunvarsa!..Yanınabırakmamışlarfakirin,aradabaşkalarıdagitmiş,büyükkatliamdeniyor:Nezaretdehşetliürktü.”

“—…yagalipgeleceğiz,yamağlupolmayacağız!”

Ertesigün,onuuğurlayanlarınarasındaodavardı.Puslubirgündü,dağılmakbilmeyensislerin ortasında, Şirketi Hayriye vapurlarının çığlıkları, yakın bir tehlikenin önsezilerigibiyankılanıyordu.Tozlubeyazbirperdeinmiş,Boğaz’aserpiştirilmişdüşmanzırhlarınıgözdensaklamıştı.Bukirlipaçavrabulanıklığını,karşıkıyıdangüneşiyansıtan,uzakyalıpencereleri delmekteydiler. Heyecanından, aslında hiçbir şey görmüyordu görmesine,görmüyordu“ama,durduğuyerdekendinibirkılıçgibidikveparıltılıhissedenBinbaşıFeridiçin,hiçbirşeyingizlisisaklısıyoktuartık:Savaşılacaktı!İşteMustafaKemalPaşabunun için ‘maiyeti erkânıyla beraber’ açıkta demirlemiş olan Bandırmavapurunaçıkıyordu.SondakikayakadarMüttefikPolisinin,yadadoğrudandoğruyaİşgalKomutanlığının bir müdahalesini beklediler. Olmadı. Eylemin verdiği başdönmesindenmi,Ruhsâr’ıntertemizgüzelliğindenmi,artıknedense,Suatvarlığınıkurduğuserüvenlereiyice kaptırmıştı. Düşlerinin ucunu elden kaçırıp, dayısının kalıbına yerleştikçeiş çığrından çıkıyor, kadın kaldığı halde kendisini o sanıyordu. Onun derisine girmiş,iskeletine yerleşmişti sanki, kalın kalın konuşmasını şıp diye benimsemiş, kocamanjestlerininpatırtılıağınıçevresinesarıvermişti.Asılhoşlandığı,buserterkekkalıbıiçindebirkadınolduğunubilmekti,amabuaykırılıkonucinselbakımdanadamakıllıkışkırtıyor,arayıp arayıp bulamadığı bir doygunluğu, elini uzatsa buluverecekmiş de nedense bunuyapamıyormuşgibibirsinirliliğe,anlaşılmazbirhırçınlığasürüklüyordu.

Sözgelişi, kendisini Tokatlıyan’ın lavabosunda suratını köpürtmüş tıraş olurtasarlamıyormu, ölecek.Birden ateş basıyor. Surat onun suratı, sakallar FeridDayı‘nınsakalları. İçinde garip bir şehvet. Erkek biçimi kesilmiş saçlarını, tıraşlı ensesini, şöyleeliyleyokluyor,AllahAllah,erkekliğibiryılangibibaşınıkaldırıyor,HacıŞevket’inorda,gevezeliği bir ara kesip bir cıgara yakacak olmasın, yaktığı bir değil bin cıgara.Mavidumanhalkaları, burundeliklerindendüğümlenedüğümlene çıkıyorlar, buda apayrı birzevk, yapyanlış bir heyecan.HeleRuhsâr?..Hele onu düşünmek yokmu, omor uçlarısivri sivri beliren göğüslerine, yumuşacık ve el değmemiş vücuduna sokulduğunudüşünmek, iç bayıltan kokusunu genzinde duymak, Suat’a onun uğrunda büyük vetehlikelieylemlerekatılıpcanınıgözkırpmadanharcamakarzularıveriyor.

Yüreği par par elinde bir İstanbul’un, incecik, çatlamış gökleri altında, gizli direnmeörgütümimmim’inönemlibirsorumlusuoluvermiş,birorayagidiyor,birburaya.İşgalin

Page 43: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

katlanılması güç günleri. Yalan haberlerle dolu saltanat gazeteleri, kuşku ve tedirginliksabahlarında, zehirli kasımpatları gibi pat pat açılıyorlar: Hangisine el atsan,KuvayıMilliye’ninkaçınılmazyenilgisinibildiriyor.Umutvekararlılıkakşamlarındaise,,bilmem hangi telgrafçının, bilmem hangimerkezden aktardığı şifreler çözülüyor; önemderecelerinegöre,şehrindörtkıyısıveyeditepesinedağılmış,çeşitligruplarabirerikişerulaştırılıyor.Dersaadet,o eskiDersaadetdeğil,Suatnasılbirbaşkasıysa,odabaşkabirşehir.GalataKöprüsü‘nünkorkuluklarınayaslanıpbakınca,yabancıbiryerdeyimsanıyor.Bucamiler,ocamilermi?Nemünasebet!Minareler,iyicebilenmişlerminedir,dahasivrive ince; kubbeler, daha oturaklı ve ağır; ezan sesleri, belki daha hafif, ama çok dahadokunaklı ve içten. Aşağı Haliç‘te yarı yıkık bir şadırvan, büyük sırrını, çevresinde fırdönen güvercinlere fısıldamış; onlara da hu çekerek, gelip geçenlere binlerce defatekrarlıyorlar.Dar ve basık kahvelerde,mavi jilet gibi ensiz ve kırılmaz Lâz gemiciler,eski İttihatçıların yamacına çörekleniyor: Herkeste bir örgütlenme sıtması! İneboluüzerinden, İstanbul’la Ankara arasında iyi kötü, koskoca bir adam ve silâh kaçırmaaygıtını ayakta tutuyorlar. Varsın, Tepebaşı‘ndaki Krocker Oteli’nde YüzbaşıBennet,‘sinekuçurmam’diyeböbürlenedursun!

Suat’ın asıl aklını başından alan, Salih Paşa’lara her uğrayışında, Ruhsâr’ın yanındageçirdiği duygusal saatler. Yarını belirsiz yaşamıyor mu, bunun bir yorgunluğu var, buyorgunluğuordagideriyor.Nezamangitse,hepaynışatafatsız,fakatiçtenkarşılama.Hergidişinde, sevgisine eklenen, yeni, temizliği şüpheli bir damar; sürüklediği bir sürü depislik:Aklınıöldüresiyeçelenbirvücudunalımlıdalgalanışı,kulağınıyalayıpgeçençokkadın bir soluk, karanlık ve nemli bir dokunuş, buna benzemez, baştan çıkarıcı nicebelirtilerle dolu upuzun susmalar! Çünkü konuşmuyorlar, bakışıyorlar yalnız. Tapınağınbirinde, birbirine tutkun iki totemin karşılıklı bakışmasıgibi: Kıyamete değinkımıldayamayacaklarınıbilmeninhüznünüta içlerindeduyup,yıldırıcı çaresizliklerini insanca anlayarak. Ruhsâr, hep öyle mavi gözlerininbaşdöndürücüarılığıyla;Suat,hepöyle‘Binbaşı’Suat,cıgaraüstünecıgaraiçerek; ikiside,nedenvenasılolduğunubilmeden,iliklerinekadarmutlu.

Mırıl mırıl semaverin yanı başına yine dimdik çakılmış, ölü bakışlarını duvarlardagezdiregezdire,SalihPaşa,okuruveçatırtılısesiyle,yaPlevne’yinasılsavunduklarınıenufakayrıntılarınakadaranlatıyor,yadaYunanordusununsavaşgücüüzerindebasbayağıdersveriyor:

“—…Plevne’dekimuhasaragayrikabilitahammülbirşeydi:Biryanımızdaaçlık,biryanımızdaRuslar…Fakat,birdakikabilenevmidiyedüşmedik…“

Yada:

“—AskerliknoktainazarındanYunansüvarisi,bizimsüvariyekıyasla,onparaetmez!Benderimki…”

Peki,onlar?Onlar,başkabiryaşamayaaçılmışlardıartık.Suat,hızlarıylasarhoşbıçkınkırlangıçların, bahçedeki vişnenin dalları arasından, ıslıklı oklar gibi geçişine dalmıştı.Ruhsâr’ın elleri avcunda, hiç kimsenin söylemediği, gizlerle dolu bfr şarkı dinliyor;farkında olmaksızın, iradesini ve arzularını aşan sevişmeler tasarlıyordu:Dudak dudağagelirgelmez,bütünsigortalaratıyor:Karanlıkbirözgürlük.

SalihPaşa’nınbirsorusuylairkiliyorlar:

Page 44: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

“—…yasizBinbaşı,Anadolu’yageçmeyidüşünmüyormusunuz?”

“— Düşünmez olur muyum Paşam, vakıa Kuvayı Milliye’den sayılırım ama, elbet,silâhla vuruşanların arasındaki yerimi almak isterim. Herhalde, burada barınamaz hâlegeldiğimbirgün…”

Birgündeğil,birgeceoldubu.Bıyıklarıtahtagibiayakta,ellerisivrikamaveparlakrevolver,birtakımyüzleriyokadamlar,Sütlüce’ninıssızsokaklarındapeydahlanıverdiler.Işıksız, yelkenlerimayna bir taka, silâh ve cephane deposunun açığında,miskinmiskinuyukluyordu;RizeliİdrisKaptan’ıngemisi.Sinyaliiyialabilsindiye,İdrisKaptan,baltaburnunugeceyeşöylebirindirmiş,şakdiyeortasındanikiyebölmüştü.Aksigibisinyalbirtürlü verilmiyor. İngiliz Bahriye Polisi’nin motorları civarda patırdayıp duruyordu.Unkapanı Köprüsü‘nün oralarda, devriye geziyorlardı galiba. İdris Kaptan, cıgarasınıateşböceğigibidenizetükürterek,obenzersizLâzşivesiyle,çıngıraklıbirküfürsalladı:

“—…habülesinyalivermeyenin…”‘Binbaşı’Suat,DoktorHayrullahhcephaneliğinkapısındabuluyor:Hepböylehoşnutsuz,sakalınınbeyazkarıncasısuratınıbütünsarmış.Deponunkomutanı.Galiçya’dan arkadaşıymış, her şeyi düzenleyeno. İşareti veriyorlar.Sonra inanmış, handiyse dinsel bir bağlılıkla kendilerini adamış adamlar, başlıyorlarmermi kasalarını, mavzerleri, eski mitralyözleri, birer ikişer, motora taşımaya. Acısessizlik. Az önceki motor patırtısından eser kalmamış. Suat, boylu boyunca gecenindibinde, taşıma bitip gemi iskeleden ayrılana kadar,Mustafa Kemal Paşa’nın sözlerini,emirtekrarlargibiiçindentekrarlıyor:

“—…yagalipgeleceğiz,yamağlupolmayacağız.”Üsküdar’ınüstünde,şafak.DoktorHayrullah,düğmesinebasılmışgibicanlanıyor,dirseğiyleböğrünüdürterek,

“—SözümekulakverKocaoğlandiyor.Birdahakisefereseniyolcuediyoruz,tedbirinionagöreal,anladınmı?”

“—Senbunalâtifemidiyorsun,lâtifelâtifgerek,şakanınsırasımıyahu?”

DoktorHayrullah’ınufacıkgözleri,bireriğneucu:Dikdik,öylebatıyorlarki:

“— … lâtife eden kim, koca kafa? Dosdoğru bir lâf söylüyoruz: Yüzbaşı Bennetdeyyusuna adını ulaştırmışlar, Nezaret’te bütün gün senden bahsedildi. Ardına adamtakılacak, bunun sonu nereye varır, aklın eriyormu?Böyle katır gibi inatçılıkta devamedersen,BekirağaBölüğü‘nüboylarsın.”

Birden, yaban güllerinin dikenli dallarında, tomurcuklar çatlıyor. Nemli sıcak birboşluktan, bir saplantı gibi kayıp geçiveren bir kertenkele. Tül perdelerinin ardında,yalnızlığa uğramış uzun boyunlu süt beyazı bir kuş, belirli bir şekilde eriyor. Suat’ıniçinde rüzgâr gibi bir arzu, bir ten arzusu: Ruhsâr’ı istiyor, ona sahip olmayı!Kurduklarında, Miralay Ferid’e değgin ne varsa acımaksızın parçalayıp atıyor birkenara. Yeniden kendisi oluyor, kendini, kendisi olarak görüyor:Kimseyikuşkulandırmadan,gözlegörünmezamatehlikelibirröntgenışınıgibiRuhsâr’ınodasınagirişini.

İşte Ruhsâr! Orda, tepeleme yığılmış kitapların yanı başında duruyor: Başında örtü,gözleri sonuna kadar açık. Bu gözler çevresine, o arı ve duru maviliği saçmıyor artık,yoğun bir gaz gibi insanın göğsünü sıkıştıran, ağır bir mavi dağıtıyor. Sol kaşı, sağkaşından daha yüksek. Olacak şeymi bu? Suat atılıp yüzünden örtüsünü koparırcasına

Page 45: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

alacak:Aaa,MatmazelRaşel!Elmacıkkemikleriyukarıyukarıüçgenyüzü,dantellikalındudakları,sinsisigarillosununtembeldumanlarıylaörtülüolarak,

“—Ah,yoksasizindecinselyasaklarınızvarmıydı?”

“— Yo, hayır.” Yaklaşıyorlar. Hava, anlaşılmaz bir manyetik gücün etkisiyleçatırdıyor sanki. Mavi bir alev dudaklarını yalıyor. Meme uçlarından, bilinmezbirenerjininpırıltılıkıvılcımlarıboşahyorlar.Biradım.Biradımdaha.Biradımdaha?

“—Ah,yoksasizindecinselyasaklarınızvarmıydı?”

“—Yo,hayır.”

Okirlioyunabaşlamadan,birşimşekçaktı;Suat,onunkısacıkaydınlığıiçindebirdenannesioluverdi;sonraşehvetkomutayıelealdı.

SAİDİ NURSİ‘NİN, DOĞU İLLERİ VALİLERİNEMEKTUBUAÇIKLANDI CHPteşkilâtınınelegeçirdiğimektupta, ‘risaleinursayesinde,MüslümanlarınDPcephesindetoplandığı’ilerisürülüyorAnkara(Özel)

Bir müddettir sürdürdüğü, DP iktidarının gizli propagandasında irticai kullandığıiddialarına mesnet olarak CHP Genel Merkezi, teşkilatça ele geçirilmiş BediüzzamanSaidiNursi’ninbirmektubunubasınaaçıklamıştır.

Sonzamanlarda lüks chevrolet arabası ve acayipkıyafetiylebazı il ve ilçeleri ziyaretettiği bilinen Saidi Nursi, doğu illeri valilerine yazdığı bir mektupta aynen şöyledemektedir:

“Şark mıntıkasında komünistliği altmış bin Nursi’nin sayesinde önlemekteyim. Otuzsenedenberisiyasetleiştigaletmedim.Bualtmışbintalebeniniçinden,birikiahlâksızdaçıkabilir. Bunları kitlemize mal etmek doğru değildir. Bu yüzclen mıntıkanızda RisaleiNur’lartoplattırılmamalıdır.NasılkiArapçaezanıokutturdukvebusayedeMüslümanlarıDP cephesinde topladığımızmalûmunuzdur. Şimdi de dağıttığımız bu Risalei Nur’larlakomünizmle ve masonlukla savaşacağız. Müslüman demokratların gösterecekleriyardıma inanıyorum. Bundan ötürü birkaç defa Ankara’ya gittim,Müslüman vekillerlegörüştüm.BilhassasayınAdnanBeyveTevfikİlerivesayınNamıkGedik’tenbuneticeyitayinettim./SaidiNursi.”

Bilindiği gibi Nurcular’ın başı sayılan Saidi Nursi Osmanlı devrinden dini siyasetekarışmış,Cumhuriyetin ilânındanbu tarafaEmirdağı‘ndayerleşerek, fiili siyasihayattançekilmişti.iktidarmuhalefetmünasebetlerigerginleşiyor

İNÖNÜ‘NÜN KONYA ZİYARETİ HADİSELİ GEÇTİ Polis, muhalefet liderinetezahüratyapankalabalığıcopladi;halkınüzerinegözyaşartıcıbombaattıKonya(Özel)

CHPKonyaİlKongresi’nekatılmaküzere,karayolundanKonya’yagelenCHPGenelBaşkanı İnönü‘nün gelişi ve gidişi hadiselere sebep olmuş; halkın tezahüratına maniolmakisteyenemniyetkuvvetleri,kalabalığıcoplamış,halkınüzerinegözyaşartıcıbombaatmıştır.Konya’da,sabahtanitibarensıkıgüvenliktedbirlerialınmışbulunmaktaidi.Polis,jandarma ve atlı polis ile takviye edilmişti. CHP il Başkanlığı binasının bulunduğumeydan, boşaltılmıştı. Zabıta kuvvetleri, meydana çıkan sokak başlarını kordon altınaalmışlardı. Konyalıların, ancak bu kordonun arkasında durmasına müsaade edilmişti.Fakat inönü ve beraberindekileri getiren arabalar görülünce, heyecana gelen halk

Page 46: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

poliskordonunuyarıpmeydanafırladı.Buda,atlıpolisinsertmüdahalesinesebepoldu.

Önce parti merkezine giden inönü bir anda meydanı doldurmuş bulunanKonyalılara hitap ederek, öğleden sonra kongrede konuşacağını açıklayıp, kendisiniorada dinlemelerini istedi. Halbuki kongrenin toplanacağı sinema salonu, çoktan tıklımtıklım dolmuştu. Delegelerin sürekli alkışları arasında kürsüye gelen inönü,Konya’dakikonuşmasındadaBursa’dabaşlattığıseçimhavasınıdevamettirerek iktidarısuçlamış,buaradaşöyledemiştir:

“—Atatürk inkılâplarının mesnedini ve felsefesini ben AdnanMenderes’e anlatmakisterim.Onunzannettiğigibi inkılâpçılık,milletigerici, iptidaibirkısımlailerifikirlibirkısma ayırmak demek değildir. İnkılâplar, milletin toptan ilerici vemedeniyetçi vasıftaolduğunuesasalarak,onuşimdiyekadarmedeniyetyolundanalıkoymuşmahdutsiyasetbezirganlarınıntasallutundankurtarmakhareketidir.”

İnönü konuştuğu sırada dışardaki kalabalıkla başa çıkamayan polisler, valinin emriüzerine, gözyaşartıcı bomba kullanmışlardır. Halkın buna tepkisi son derece şiddetliolmuş,valivepolisler,uzunuzunyuhalanmıştır.

Halim,kafasıiyicebozuk,saatınabaktı:Aklaziyanbiraçıklıkla,cançekişenbabasınıgördü:Öfkeligözleriyuvalarındanfırlamış,kınalısakalınıtitreterek,adamınsırtınıüşütenküfürlerediyordu.Yelkovanlaakrep,tamsolgözühizasındaonbiribulmuş,durmuşlardı.Üççeyrek saattir,bubütüngişelerikapalı,yalnız telgrafve şehirlerarası telefongişeleriaçık, Galatasaray Postanesi’ndeydi demek! İstediği bağlantı bir türlü kurulamıyordu. Odavdudağında ıslak bir izmarit, sinirli ve huzursuz, bekliyordu. Teşbihlerinin arkasına,kaygısızmandalar gibi yangelmiş, lâcivert taşralılar; ya da, şu karşısındaki, hortumdankesilmişe benzeyen uzun sıska herif, nasıl bekliyorsa, öyle. Postanelerden şehirlerarasıbağlantıaramak,aradığınyereyayagitmektenzor.

Dışarda, büyük Beyoğlu: Trafik sımsıkı kilitli: İçlerinde beygir çeneli sosyetegüzelleriyle,taşkesilmişarabalar,camyanaklarını,çıldırmışneonreklamlarınınrenkrenkşamarlarınauzatmışlar.Kuru,amanasılkuru,yinedetutuşmazbirsoğuk;anason,sidikveyanmış kauçuk kokan, çevredeki bütün aşağılık sokakları zaptetmiş. Halim’in içinde,o bırakıp gitme isteği: Galib ve çetesi, yapma gamsızlıkların batağına, gırtlağına kadargömülmüş, Haçik’te kafayı çekmiyor mu? Az önce orda, aynı rezil sarhoşluğu onlarlapaylaşıyordu; şimdiyse gelmiş, bu hortumdan kesilmiş de, eli kolu sanki başkalarıtarafındanlütfenoynatılıverenherifinkarşısında,kasabasınıbekliyor.

—Aradığınıznumaracevapvermiyorbeyim.

—Olurmuöyleşey,eczaneorası,nasılcevapvermez?

—Olabilirbeyim,cevapvermiyorişte!

— HayAllahkahretsin!Senbenimledalgamıgeçiyorsunbe?Önemlidedik sana,ölüm kalım meselesi: Peder memlekette can çekişiyor, sen aradığım numarayıbağlamıyorsun,sorumluolursunbak!..

— Aman beyim, o nasıl söz, ben vazifemi yaptım, aradığınız numara cevapvermiyorsa,günahımne?

Sonra,oahmaksorusu:

Page 47: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

—…iptaledelimmi?

Halim, sırra kadem basıveren kibritlerini ceplerinde aramaya dalmış, belli belirsizhomurdanıyor:

—…olurmucanım,nedemekyani,istediğimizyerlekonuşamayacakmıyız?

Annesine, içinde bulunduğu koşullar yüzünden ‘acele’ gelemeyeceğini uzun uzunyazmış,hastalığıngelişmesini,iyikötüneolursa,sonucunubildirmeleriniistemişti.Cevapçıkmadı. Mirastı, gelecek güzel günlerdi, şuydu buydu derken, öylesine mevsimsizhayalleredalmıştıki,yılmadıbundan,ardıardınaüçtelgrafçekti.Yinesesyok.Sessizlikuzadıkçaneyapacağınıbilemiyor,sinirleridahaçokbozuluyordu.Neyapsaydıacaba,ilkuçağaatlayıp,ikigözüikiçeşme,ihtiyarınayaklarınakapansa,özürmüdileseydi?Belkifaydasıolurdu,belkideğilmuhakkakolurduya,orada tekbaşınaegemenliğini sürdürenağabeysi Osman Naci’nin nasıl davranacağını kestiremiyordu. Onukaygılandıran, huzursuz edip kötümserleştiren buydu zaten! Bunun iyisi, dahaişin başında, çok yukardan almaktı; burnunu dikmek, dudağını bükmekti ama,yapamamıştı ki… İlk mektubuyla bile, ihtiyarın can çekişen cesedine, akbaba gibiyumuluvermişti.Neolupbittiğinikaynağındanöğrenebilmekiçin,araya taraya,sonundagözüneparlakgörünenbuçareyibulmuştu:Kasabanıneczacısınatelefonetmek!Şimdideeczanecevapvermiyor.

“—… olur şey mi yahu, olacak şey mi bu?” Gitti bir zaman, köşedeki koca neonreklamının dibinde dikildi.Neon tüpleri, nasılsa bir kere bu çıkmaz ve sinir bozucu işekoşulmuş,aralıksızyanıpsönüyor;gökkuşağıyansımalarını,suratınaçarpıyordu(PhilipsAmpulleri,kaçışmavisi,onsaniye).Galib’leçetesini,evedönmekkararıylakesinolarakterk etmişti. Telefon suya düşünce, içini yeniden bir kararsızlık kaplıyor! Hangipeygamberinkuluolacağınıkestiremiyordu.

On beş gündür, Suat yine ‘sise girmişti”, kafasında ne olduğu anlaşılmayandüşüncelerle, hayalet gibi ordan oraya dolaşıyor; bakımsız, saçı başı dağınık, baktığınıgörmeyipgördüğünütanımayarakgüneskitiyordu.Böyle‘sisegirdi’rni,kocasınınüstünevarmazdı, ama daha bir yumuşadığından, hoşgörür olduğundan ileri gelmezdibu,varlığınınbüsbütünfarkınavarmazolurduda!(PhilipsRadyoları,tavşankanıkırmızı,onsaniye.)

Tiyatrolar, sinemalar dağılıyor; giyinmiş kuşanmış, takmış takıştırmış, semiz birkalabalık; az bulunur cahilliği, kaz kibirliliğiyle, vitrinleri yalayarak, yukardan aşağıyaBeyoğlu’nu kirletiyor: Kürk mantolu kadınlar, köşe başlarında birikmiş ve katılaşmışsoğuğa tosladıkça,sırıtıyorlar.Saçları,zırtzırtboyanmaktan, tepelerineoturtulmuşbakırya da kalay bir miğferi andırıyor. Uzaktan, sandre, akaju, platine yansımalarıyla, iğnetopukların üzerinde gezinen beşeri boşlukları belli ediyorlar. Ne şaşmaz bir isabetle!Erkeklerse, asık suratlı ve yorgun, kolalı yakalarına, anlaşılmaz koleksiyonlarından ölübirerkelebekuydurmuşlar(PhilipsTıraşMakineleri,çığlıkyeşili,onsaniye).

“—… Allah bilir ya, cartayı çekmiştir moruk! Öteki hınzırlar beni mi bekleyecek,çoktanmirasıiçetmişlerdir.Çevresiniaçkurtlargibisarmışlar,gözümünyaşınabakarlarmı? Ama yoook, bu sefer o kadar kolay olmayacak bu işler, yelkenleri hemensalıvermeyeceğim;mebus bey, mebus bey, kendini kolla! Göze göz, dişe diş! Pilâvdandöneninkaşığıkırılsın!”(Philipstransistorları,ahmaksarısı,onsaniye.)

Page 48: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

“—… yoksa en iyisi Haçik’e dönmek mi? Baksana, Cep Tiyatrosu kuracaklarmış!Galib,birortakbulmuş,FeridunBeydiyebir sanayici, tiyatroya,galibadahaçokkadinoyuncularadüşkünbirherif.Olurmuolur,bubakımdanyanlarındaolmalı.”

Birahaneye, siyah gözlüklerinde neonların gökkuşağı yansımalarıyla girdi. Nubar,ufacıkgöbeğinihoplatahoplata,ikielindeikidublesalkımıylageçerken,

—NeoDoktordiyesordu,neçabukdöndün?Halimnediyeceğinibilemedi:

—Bokherif!diyekestiattı.

İçerde hava öyle sıkışık, öylesine kabarcıklıydı ki, bir ara sahiden kocaman bir biraşişesinegirdiğini sandı.Aynalaragözü ilişince, çoğulkafasını, titreşipköpürenyüzlercebaloncukarasındagörürgibioluyor,budasanrısınıtamamlıyordu.Köşelerdegeceninilkyenilikleri, sulu gözlü sarhoşlar, imgelemlerinin yarattığı dehşetten ürkmüş, gizligizliağlıyorlar;aradabir,grandükhıçkırıklarıyla,tepedentırnağasarsılıyorlardı.

Halim, bunların birikintisini bir atılımda yarıp, kendini, artistlerin üst üst yığıldıklarıkuytuyaattı.OnuKorkut,herkesinCavcavdediğikocabıyıklıoğlan,DicleveMine,birde Galib hem de nasıl porsumuş, yerlere sarkmış bir Galib Kızılderili çığlıklarıylakarşıladılar:

—BunetevazuPrens,aramızadönmeyetenezzületmeklebizelâyıkolmadığımızbirşerefbahşediyorsunuz,sizkimeteliksizaktörlerarasında,bugünebugün…

—Halim,doğrusöylelan,Suatkapıyıaçmadıdimi?

—Bayanlarbaylar,tembellerkralıtekrararamızda!Hiçbirşeyyapmamaklakalmaz,hiçbir şey yapmamanın felsefesini yaparak yaşar. Halim, Korkut’la Galib’in arasındakiyere oturdu, oturur oturmaz cevabını, ünlü Horatio sesiyle, Korkut’un suratına tepedüztükürdü:

—Şimdibaşlarımsülâlenden!..

Korkut, sinek kâğıdı gibi yapışkan tenli, seyrek ve pis sakallı, berbat bir oğlandı.Halim’in şeytanları onu, oldum olası almıyordu. Galib, dikkatinin doğrultusunudeğiştirmekiçin,afyonyutmuşdevebakışlarıylabeklediğisoruyuyöneltti:

–Ee,yaşıyormuymuşhâlâ?

Halimdegözleriylecevapveriyor:

—Öğrenemedikki!

Fakat,buKorkut!..Uyuşukmuuyuşuk,sakallarımikropyuvası,cıgaralarınııslatmadaniçemez.Hele, dudaklarını kımıldatmadan, o tekdüze konuşması yokmu, adamın canınıbezdirir. Çevresinde dönüp dolaştığı konular, hep aynı; yarı yarıya gizli, yarıdan fazlatehlikeli,‘malûm’konular:

— …47 tevkifatındanönceEmekçiPartisi’yleSosyalistPartisi arasında, ideolojikyönden ne fark vardı? Hiç! İkisi de devrimin zorunluluğunda anlaşmış olduğuna göre,tartışılacakbaşkabirşeykalmıyorduki!Kalsada,önemsizdizaten,fasafiso…

Kılıkırkyararak,cıgarasınınateşiniinceliyor:

—…TürkiyeKomünistPartisikanundışı,sözdeneolduğuneyaptığıgizli,herkes

Page 49: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

içindeikikarşıtgrubunçatıştığınıbiliyor:Komintern,liderolarak,tabaşındanberiDoktorŞefikHüsnü‘yütutmuş,oysamilitanlarınçoğuNâzımHikmet’tenyana…

Konuyu ne yanından alırsa, ne yönde geliştirirse geliştirsin, döndürüp dolaştırıp aynıikirciklisoruyabağlıyor:

—…peki,sencehangisihaklıydı?

Galib,belirlişekildehuzursuz,ılımışbirasınınüzerineyıkılıyor,biryudumalıpyüzyılsustuktan sonra, Dicle’ye gülümsüyor. Dicle, son numarası: Kıvırcık saçları,makineylealınmış, karamı kara, felâket karası bir kedi başı: Sürmeyle abartılmış, bitmeyesiye ikikocamangöz;adamaısırıpkoparmak,sonraağızdolusutükürmekiştahınıveren,birçiftkapkalınzencidudağı.

—Hey,kafabube!Usandıkpolitikadan,başkalâfbilmezmisiniz?Birtatlıtarafındanaçın,bizdekonuşalım.

MasanınaltındanHalim’inayağınabasıyor:

—…dimiama,şekerim?

Halim’esorulursa,elbetteöyle:Korkut’usevmez,adı‘polis’eçıkmış.GerçektenBirinciŞube’ye çalışıyor mu? Bilen yok. Kanıtlaması zor. Yine de tiyatro eleştirmeni diyedolaşmasına kimse inanmaz, onu ‘polis’ten sayar: Zaten, gerçek ya da sahte, ortalıktapolistengeçilmiyorki!

Halim,birkeresindeGalib’in:

“— … hazret dediğini hatırlıyor, aslında kendimizden saydıklarımızın attığı kazığı,‘polis’ dediklerimizden yemiyoruz. Polise çalışanı, iş,mimleyinceye kadardır,mimledinmibitti,kendiniayarlarsın,oysaöbürleri…”

Kızınmemeleri,birasındayüzüyor.Halim,içerlediğibesbelli,dikdik:

— HaklısınDiclediyor, çokhaklısın!Yalnız,bu şehrinbir adıBizans’tır,unutma!Karındoyurmak içinkelle satanlarladoludur, tamammı?Adamharcar,bunun içinparaalırlar.

Tısyok.Boğucubir sessizlik,kocamanbirbalongibi,onları içinealıveriyor:Boşdadeğil, usul usul yayılan, elle tutulabilecek yoğunlukta, kükürt kokulu bir de ağrıgeliştiriyor,inatçıbirağrı,bunalmayabenzer,sinsi.

Korkutduymazdangeliyor.Pisgülümsemesini,zehirlikusukgibi,sakalınaçıkarmış:

— Sen kazandın Dicle diyor, aferin: İçelim! Kadehini törenle kaldırarak, Prozitçocuklar!diyor.

—Prozitkalleşherif!

Hızlı içiyorlar. İçmeyen yalnız Mine, mimoza gibi tozlu sarı, yapma bir sarışın. İritakmakirpikleriniaçakapayaogürültüortasındaFransızcabirdergiokuyor:LesTempsModernes, varoluşçu geçindiğinden, derin okumuş pozlarıyla herkesin önünde kitapokumaya, şaşılacak derecede düzgün ve okunaklı o başgedikli yazısıyla notlar almayabayılıyor.Cavcav’ınbozulduğubu:

— … kız Mine, içmiyor musun? Olur mu canım? Kırk yılın başı, biralar benden

Page 50: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

demişim,canınçekseçekmeseyumulacaksın.

Kocaman,Osmanlıburmasıbıyıklarınıngerisinden,dergiyeşöylebirgözatarak:

—…hemdiyor,senbizikimsanıyorsunkızım,cimkarnındanoktacahilmi?Olmadıbu,bak!Elindekizırıltıeskibirkere,temizaltıayıvar,üstelikyasak!

Ortalıktayasakdergiokumayıkabadayılıkmısanıyorsunsen,boşversene,inekliğintakendisi:BenParis’teyken…

Sözünübitirmesinekalmıyor,masadabirağızdanpufluyorlar.Cavcavgibimatrakoğlanvarmıyahu?Onyılöncemi,onikiyılöncemi,Paris’teikiaymınekalmış,ogünbugünParisanılarınıanlataanlatabitiremez:

“—… ben Paris’teyken arkadaş, Sartre’ı iki kere görmüşüm. Sartre diyorum yanlışanlama,JeanPaulSartre,tamammı:Nahböylebağagözlüklertakmıştı,vede…“

Yadailiklerinekadarözlemliveduygusal:

“—…Paris’tediyor,başka:İnsanhürbirader.Milletsokaklardaşakırşakıröpüşüyor,ağzını açan yok! Kıyak değil mi? Yalnız, öpüşenlere hayvan gibi bakmayacaksın,ha,vallahionlarıdeğilseniayıplarlar.”

OndansoragelsinuydurmaParisserüvenleri.

“— … yağmurlu bir gece, anladn> mı, trençkotu çekmiş, tek başıma GrandsBoulevardsklan iniyorum, orospu güzeli bir karı, ağzında cıgara, kıçını başınıçalkalayarak,yolumukesmezmi?Ohlâlâ,karıdedinmiböylesiolacak,yemedeyanındayat!Bilbakayım,neyaptım?”

Garip bir oğlandı Cavcav, bütün davranışlarıyla olağanı zorluyordu: Çingene boyacı,Çeşmemeydanlıhaytaarabacıbıyıklarıyetmezmişgibi,kafasınıkasabalı itlereözenerekusturayla kazıtmıştı. Hâlâ Güzel Sanatlar Akademisi öğrencisi sayılıyordu ama, iki yılyarım yamalak devam etmiş, ‘orda resmi nasıl yapmamak lâzım geldiğiniöğrendiktensonra’boşlamıştı.Aklınaestiğigibiçalışıyordu.

Tablolarındaneleryoktuki:Anlaranlamaz,MarquisdeSade’danyürüttüğübirdehşetve şehvet havası; sakallı bıyıklı Ermenimadamlar; gözlerinin akı bile, kömür tozundankararmış,dokişçileri;sonraköylüler,bozkırınçorağındadeligüneşevehoyratyoksulluğabaşıboşsalıverilmiş,yayanyapıldakköylüler;ençokdabarkızlarıvegenelevkadınları,altındişli,altınbilezikli,memeleriköpürmüş…

Yaşantısında nasıl tam bir düzensizlik hüküm sürüyorsa, resimlerinde öyle birdağınıklıkağırbasıyordu.Nedenge,neuyumluluk!Neolduğubelirsizrenklerinaralıksızkanaması,biçimkaşgaşalığıvedesenyanlışlığı.Resimeleştirmencilerindenbirisinehaltetmişse etmiş, ‘Avrupa çapında’ bir ressam olduğunu yazmıştı ya, bu övgü onaçok pahalıya oturdu: Daha tutunmadan, bütün alıcılarını kaybetti: Sonra iki sergisi, ikikesinbaşarısızlık!Tektablosunualançıkmıyor.

“—…n’aparsın,memleketteresimgeleneğiyok.Busorun,herşeydenöncebireğitimsorunu:Bizimburdaki inekler,natürmortboyayanbadanacıları büyük ressam sayıyor dimi, git bak Paris’e, amatörlerin en dangalağı nasıl bir bakışta ne yapmak istediğiniçakallıyor.Helebirdecevherbulurlarsa,tamam,tablolarınkapışılır.BirgünPicassobana

Page 51: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

dediki…”

Picassomu?Yoo,bukadarı fazla.Hatırladıkça,hâlâgülerler.Halim’inşimdigüldüğügibi. Gülüyor ya, boş bir gülüş. Çünkü kendisini, hücresinin beton tabanına uzanmış,yolculuklartasarlarkengörüyor:Sallantılıbirdenizmanzarası,martıçığlıklarınındolaştığıiçinden demir alıp, engine açılan kara bir şilep. Küpeştede, kızıl saçlı kara gözlüklübiradam,minarevekubbekalabalığının,yavaşyavaşuzaklaşmasınadalmış.Yada,hayır:OrientExpressyolkesiyor,OrtaAvrupa’dabirgaragiriyorlar,nicekemanlarınkıvrımvebüklümlerini, gökyüzüne nonfigüratif bir heykel gibi işleyiverdiği, bir gar burası:BelkiViyana,belkiBudapeşte,belkiPrag!

Yolculuklartasarlamak,büyükkaçışlar!..Suat’lao,heleevliliklerininilkyıllarında,buişi az mı yaptılar? Az mı çekip çekip Fransa’lara, İngiltere’lere, İtalya’lara gitmeyikurdular?Niçin?Birturistgibibaşkaülkelerintadınıçıkarmak,dolaşırkeniçinitazeleyip,günlük işlerin yorgunluğundan kurtulmak için mi, ne münasebet! Başkalarının,başka yerlerde yaşadığı, handiyse bayağılaşmış özgürlüklerinden bir yudum tadabilmekiçin:Kolkola, sütgibi sisbasmışbulvarlarboyuncayürümek,canınçektimi rasgelebirkitapçıyagiripartıkLenin’denmiolur,Troçkiy’denmiolur,birkitapalmak!Grevgörmeksonra, işçilerin nasıl örgütlendiklerini, alanlarda ortalığı uğultularıyla velveleyeverip,isteklerininasıltakırtakırdilegetirdikleriniizlemek!

Kahveninbirinde,birgüzsabahı,kahvesinibitirenbirmakinisterastlıyorsunki,adamsözüngelişi:

“—Bensolcusosyalistim”yada:

“—… komünistim” diyor, vay canına, insan böyle bir durumda neler duyar ki? Yadikensiz, başını derde sokmayacak lâflar aramaksızın, böyle bir adamla tartışabilmeninkeyfi? Ne vakit alıp başını gitmeyi düşünse aklına, kısa pantolonlu bir ilkokulöğrencisiykenseyrettiği,birFransızfilmindenkulağındakalmış,oeskişarkıgeliyor,hemdeFransızcaolarak:

Marinella,resteencoredansmesbras…

Yurtdışınaçıkmak,serüvendeğilse,düş,MenderesHükümeti,‘döviztasarrufu’özürünesığınarak,resmenyasaklamış.Yalnızokumayagidenöğrencilerle,diplomatlarbuyasağındışında.Hoş,yasakkonmadandaaydınlarınpasaportalabilmesiolmayasıbirşeydiya!..İlişkilerin istediği kadar geniş olsun, sen istediğin kadar inatçı ol, ya falan kanununfilânmaddesini,karanlıkimâlarlasuratınaçarparak,pasaportvermeyiaçıkçareddederler;ya da, bunu göze alamazlarsa, yorgunu yokuşa sürüp formaliteleri uzatarak, canındanbezdirirlerdi:Yolculuktanvazgeçer,pasaportiçinbaşvurduğunada,vuracağınadapişmanolurdun!

O zaman, gözle görünmez elle tutulmaz kocaman bir kafese kapatılmış, yırtıcıhayvanlar gibi; olduğun yerde dört dönmekten, gönül avutucu bir ferah noktasıbulamadığıniçin,kahrınıöğütmektenbaşkaneyapabilirdin?SabahattinAli,sınırıBatı‘dagizligeçeyimderken,biritintuzağınadüşüpbuyüzdenölmemişmiydi?NâzımHikmet,gideceği yer hangi cehennemse, pasaportunu alıp oraya efendi efendi gitmek varken,kürekkaçaklarıyadahırsızlargibidenizinortasındakioRomenvapurunabirgeceyarısıbinmemişmiydi?

Page 52: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Galib, Halim’e eğiliyor. Saçları, yüzünün yarısını örtüyorlar. Bütün varlığındayüreklendiricitekşey,pırılpırılparlayarakdünyayakafatutan,altındişi:

—…banasorarsan,işinasılbokyanıneresibiliyormusun?Buköpekhayatını,burezilliği hak edecek bir şey yapmadık. Her şey bizim irademizin dışında oldu bitti:Tutuklanmak, mahkeme, hüküm, cezaevi!.. Her şey öylesine ağır, o kadar acıklıydıki,insanınciddiyealasıgelmiyordu.Hanikorkufilmlerivardır,iyicemübalağalı,birtürlügerçeklikduygusuvermez,korkacağınagülersin,işteöyle!Gününbirindebirbaktık,beşparasız sokakta kalmışız, ufukta ne küçük bir umut, kıçımızda bütün ömrümüzü piçetmeyefazlasıylayetecekbirdedamga!

Ilık soluğu değdiği yeri çürütüyor. O sesli sesli geğirmesi yok mu, ölüm. Heleyakınması:

—…miğdemdenhayıryok,hazret!Ağzımıniçinigörsen,sankidomuzağzı,bütünyara.Dehşetlicanımıyakıyor.

Sonra,rasgeleymişgibi,arayagiriverenosözler:

—…şusıra,biraktörlervetiyatroteknisyenlerisendikasıkurabilsek,fenamıolur?Kime zararı dokunur bunun, hiç kimseye! Geçen akşam, kurucu kimler olsun diyekonuşuluyordu, hoşuna gider diye düşündüm, adını söyledim. Yoksa fena mı ettim,kuruculararasındaolmakistemezmisin?

Korkut,belirlibirilgiyle,cıgarasınıkemiriyor:

— Ne şeref! Yerinde olsam, bundan gurur duyarım. Halim, oturduğu yerde zoroturuyor:Hemdamağındaouzaksulfatoacısı,hemiçindeönünegeçilmezbirdövüşmekarzusu! Dövüşmek arzusu demek, yanlış, dövmek arzusu demeli. Bir yumruk çıkarıp,ayaklıiskemledenKorkut’uşöyleçöpboşaltırgibiaşağıyaboşaltmak,sonrabirikincisiyleçıkartmagibiaynalarayapıştırmak!Meraklısıvarsa,gidipkazısın!

Galip, içgüdüsüyle bunu sezmiş, sarkık dudaklarını salıvererek birasının porsumuşköpüğünüarıyor,baygınyanbakışıylaHalim’esanki:

“—Boşverdiyor,değmezyahu!”

Halim, kendini tutmaya çalışıyor. Cak cak öten karıların, incir çekirdeği doldurmazlâkırdılarıyla sersemlemiş; kımıldamadan konuşmadan, hatta düşünmeden; gözlerimasanınbirköşesinedikili,öylecedurmaya!Gördüğü,unutulmuşbirdublebira,açıkbirSalem paketi, Mine’nin dergisi ne çakılmış gibi hareketsiz duran, adamakıllı bakımlıelleri:Saçlarındanüstlerine,incecikbirmimozatozuyağıyor.

“— … Salem ha, bunlar naneli Amerikan cıgaraları ki karaborsadan başka yerdebulamazsın,kartonuyetmişpapelden!Orospuyabak,orospuya:Yolsuzumdiyeağızyapardurur,oysaSalem’denaşağısıkurtarmıyor.”

—…benimdalgamıdağıtantiyatroişi,buyeniortak,FeridunBeymidirneboktur,o:Birkeredavranışındasamimimi,bunubilmeliyiz:Oyuncukızkeseceğimdiyebuişlerebulaşan, parası bol işi yok zenginlerdense, vallahi ben yoğum bu işte. Hani, RüştümüRaşitmine,birivardı…

—Mine,birSalemalayımmı?

Page 53: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

— Offbe,müzikmibu?Kafamgaz tenekesinedöndüyahu!YeşilHoroz’daçalanİtalyanlarıncazparçalarınıdüşündükçe…

— … yok ağbiy, her şeyi adlı adınca çağırmak, kaytarmalara, arabulmalara yüzvermemek lâzım, bana sorarsan sanatın şerefi burada, varoluş sebebi de! Eli ayağıdüzgüncebirkazgörürgörmez‘amannegüzelkuğu’diyeçığlığıbastınmı,yatarbuiş!

—Minekız,n’olursunbirSalemversene,ciğerlerimbayrametsin!

— …olmazkardeşim,olmaz: İonescooynamalıyız,hemKelŞarkıcı‘yı.Benöncütiyatrodan yanayım, adımıza cep tiyatrosu dediğimize göre, bir yerde buna mecburuzzaten.

—NiyeMayakovskiyolmasın?

— Oha, galiba üşüttün biraz!Mayakovskiy’i bizde tanımazlar, hemmodası geçti.Şimdi İonesco,Becket oynayacaksın, iş bunlarda.Godot’yuBeklerkenKüçükSahne’deoynanırken, hatırlıyor musunuz, temsilin ortasında küt polisler, ellerinde yasaklamakararı…

—Atıyorsun,olmadıböyleşey!

—Nasılolmadı,senbendeniyimibileceksinulan,dahaKuzguncuk’takısapantolladolaşırken…

—…Allahaşkınasöyle,bundandahakötü,dahaâdibiryerbiliyormusun?Paramolsa adımımı atmam, efendi gibi giderim. Yeşil Horoz’a, hiç olmazsa müzik dinlerim,kulağımınpasınıalır.

— …sonraherifnerdeysebirceylângörüyor,ahûdiyekendindengeçiyor.Nebu,gerçeği bozmak, güzelliği yozlaştırmak değil mi? Ceylân dediğin alt tarafı bir keçidirağbiysi,hemyabankeçisidir…

—Haydiordansende,iyicecıvıttın!

— … bu sabahMaçka’dan geçiyorum, kimi gördüm dersin? Şenol’u: Üç gündürBelginlerde içiyorlarmış, Boğaz’daki atölyede. Hangisi mi, ulan eşekliği bıraksana,Arnavutköy’de,hani,camiyigeçergeçmez…

Halim şaşkın, kendini başka bir yerde yakaladı.Ötekilerin, aralarında gevşek gevşekdokuduklarıkonuşma,onuhiçilgilendirmiyor;neresinedeğse,parıltılı,yanardönerbirşalgibiakıpkayıyordu.Dalgınlığıilgisizliğindendeğildi,sarhoşluğundanda.Dahaçok,içinigizlicebasıvermişbirsoruişaretlerikalabalığının,aklınıkurcalamasındandı.

“—Eminemektubumaniyecevapyazmadı?Telgraflarımniyekarşılıksızkaldı?Eczacıniyekonuşmaktanyançiziyor?”

Bunlar, birden karanlık görünüyordu, karanlık ve ürkütücü. Dev bir örümcek ağınınönüne durmuş, ağabeysi Osman Naci, o iğrenç pul bıyığını kımıldatarak, telgraflarını,yarasaelleriyleyırtıpyırtıpatıyordu:

“— … bulutları fethetmek ihtirası, lâtif bir hayal olabilir, lâkin o nispette boş vetehlikelidir.Ayrıvcten,böyle…”

Belki karşısına, korkudan gözle görulürcesine ufalan, eczacıyı almış, adama gözdağı

Page 54: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

veriyor:

“—… gördün ya Hilmi Bey, mirasın kokusunu alınca, yaptıklarını affettirmek içingelmeye tenezzül buyurmuyor da, güya muzdarip birtakım telgraflar çekerek bir tacizediyor. Ef’al ve harekâtının kıymeti hakikisini tâyinden âcizmişiz gibi. Hakikati halde,gözüparadanbaşkaşeygörmüyor…“

Alışmışya,sonsözleriniilletekrarlayarak:

“—…anladınmıHilmiBey,gözünündiyorum,paradanbaşkaşeygördüğüyok!

“Hey Allahım, ne demeli? Haklı herif, bir ahmak ne kadar haklı olabilirse, o kadarhaklı.Neyimben,öyleya,elimdennegelir?Şimdiyekadarneyaptım?Hiç!Hiçbirşey!Adamın eline böyle bir fırsat geçti mi, biraz kıpırdar, sağa sola elini dilini uzatır, hiçolmazsa köprü başlarını tutar, vaktini düş kurmakla piç etmez. Yoksa gözünün yaşınahiç bakmazlar,malını canını elinden alıverirler!Hele ağbiymukala ve kibirli bir taşralıkılığınagirmişbu faşizmözüyokmu,ezikleridahaezmekteki,helevurgunvurmaktakiyıllanmış ustalığıyla, elim hamur karnım aç, çırak çıkarıverir beni, bir şeycikler deyapamam.

İster misin sahiden çıkarsın? Ölüm yahu: Ne saatte iki yüz elli kilometre hız yapanarabakalırortada,nepencerelerininnigibiuysalbirdenizeaçılanyalı.Tiyatronunüzerinebirbardak soğuksu iç, sonrakalkAllahınbilmemhangicehennemindeki sürgünyerinedefol,hemdeSuat’sız.Olurmucanım,bukudurmuşşehirde,buncaharamininortasındanasılyalnızkalırSuat,nasılbensizyaşar?”

Işıklarısöndürüyorlar.Galib,düşünceleriningelişmesinihiçbellietmedenizlemişgibi,eğilipkulağınayatıştırıcıikilâfediyor:

—Bumeseleyiokadarbüyütme,hazret!Mahfuzhissenvardır, kimseelini süremez,mirastanpayınıalırsın…

Sonra, Nubar, onları dükkândan kovdu. Bunu yaparken, kahkahadan kırılıyordu.Öbürleridegülüyorlardı ama,gülüşlerindeenufakbirneşekırıntısıbileyoktu.Ansızınkapkarakesilmişaynaların, iştahlaakıttığıkaranlıkta,hattakorkunçtular.Sankibirgemibatıyordu. Birahane, aynalardan dolan karanlık dalgalarıyla ağırlaşmış, gittikçeyatıyor, büsbütün alabora olacağı ana hızla yaklaşıyordu. Telsizler bozuktu. Hiç kimse,hiçbir yerden yardımlarına yetişemezdi. Ne yapacağını şaşırmış, öfkesi burnunda altıyolcu,ÇiçekPasajı‘ndadörtdönüyor,birçıkışyoluaranıyordu.Kısabirbocalamaoldu,sonra savaşçı Siyu çığlıkları atarak, ilk rastladıkları boşluğa kendilerini bıraktılar: Bu,Beyoğlu’ydu.

Dahakurumuş,çıtırçıtırbirsoğuk,ortalığıkasıpkavuruyor.Tektükgeceinsanları,incebuzperdeleriarasındasıkışmış,gözdiplerinde tehlikelikar tohumları,parmakuçlarındakarıncalanmalar,sessizsedasızbuzkesiliyorlar.Ağacamiikavşağında,kulakkesilmişikidevriyepolisi,neontüplerindensaydambiryılangibiatlayanelektrikakımınınvınıltısınıdinliyor.

Halim’le Galib, az geride kalarak, ucu ucuna birkaç söz ettiler. Söyledikleriağızlarından çıkar çıkmaz buhardan harfleriyle, soğuğun siyah aynasına kelime kelimeyazılıyor, ama yazılmasıyla bozulması bir oluyordu. Sanki yaşadıklarını kelimedebırakıyorlardı.Onların böyle dayanıksız ve ömürsüz olduklarını görmek ise, yüreklerini

Page 55: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

daraltan hiçlik duygusunu büsbütün yoğunlaştırıyordu. Kelimeler, sadece kelimeler.Korkak,etkisiz,kalleş,amainsan!

—…benikurucularınarasınakatman,gerçekarkadaşlık,bakbunuanlarım,teşekkürdeederim,amaniyeoKorkutolacakpolisinyanındaaçıklarsın,bunuanlamam!Buinek,dakikasektirmez,duyduklarınıaktarır,birdosyadahaaçarlarve…

— Açsınlar, kiminumrunda?O söylemese, bir başkası söyleyecekmi?Doğrusunuistersen, bu belâlı saklambaçtan usandım, adamda ne sinir bırakıyor, ne kafa! Hemkurulacak olan ne yahu, hepi topu bir sendika: Memlekette bir sürü sendika var,bizimkinintekfarkıMenderes’euşaklıketmeyecekolması,budamısuç?

Halim,içindebulanıkresimlerçizen,bazıkelimeleretakılıpkalıyor:

“—…doğrusunuistersen,bubelâlısaklambaçtanusandım,adamdanesinirbırakıyor,nekafa!..”

Yeniden,gözlerininönünde,birsürüsurat:Acıylagerilmişdelikanlıyüzleri:HepsideRıfat’ın yüzü. Hani beraber gözaltına alınmışlardı, Sansaryan Hanı‘na kapatıldığınınaltıncıayındamıne,jiletledamarlarınıaçmıştı.“Belâlıbirsaklambaç.”

Halim’ekalsa,sendikaişinehiçbulaşmayacak,içikesinlikleistemiyorama,neyapsın,babasının öleceğinden emin değil, asıl önemlisi, Galib’in sağladığı dublaj seanslarıolmasa,meteliksiz.

—…duyguyla,hattabaknediyeceğim,sevgiylebirlikteolmadımı,eylembeşparaetmez: Soyutlar adamı, insanlığından çıkarır, etkisizleştirir. Aksi gibi, bizde eksik olan,duygu.İşimizgücümüzsoyutlamalar,sembolleradınaçeneçalmak,palavrasıkmak:İşçisınıfı,üretimgüçlerifalanfilân!Hakçasınısöylesenebana,ha,kimseviyor işçisınıfını?Kimsenin iplediği yok. İşçi sınıfı bizi iplemiyorkibizonu sevelim. İşçi sınıfıymış!Bokyesin işçi sınıfı, tiksiniyorum be ondan! İşte o kadar! Sen kalk onun adına, onun içinbaşınıbuncabelâyasok,adınıkirlet,işindenol.hayatınıkaydır,sonraokalksıngözgöregöre, kendisini kazıklayan bir demagoga alkış tutsun, yooo, bu kadarı olmaz!Halim’inkulağınabaşkabirsesçalınıyor:Ağabeysininsesimi?

“— … bulutları fethetmek ihtirası, lâtif bir hayal olabilir, lâkin o nisbette boş vetehlikelidir.Ayrıyeten,böyle…”

Cinleriansızınbaşınaüşüşmüş,bağırasıgeliyor:

— Yanlış, tepeden tırnağa yanlış! başarısızlık varsa, sorumlusu biziz:Neörgütlenmesinibecerebildik;nede,örgütlenebildiğimizkadarıyla,gücümüzügerekeneylemeyöneltmeyi!Susulacakyerdekonuştuk,konuşalacakyerde…

Galib,yorgunveşaşkın,onaacıyarakbakıyor.Yatıştırmakistermişgibi,usulusul,

—İyidiyor,iyi!uzatma!

Sonra,dahaçokkendikendine:

—… gücümüz diye devam ediyor, hangi gücümüz?Başından beri çevremizde, bizekarşı bir kalabalık; hep, gerçek dışı bir grup olarak kaldık, toplumsal bir paradoksolarak! Koşullarımıza uymasını bilemedik. En büyük tevkifatta bile, tutuklu sayısı ikiyüzübulabildimi?Tutuklananlardakimler?Sen,ben,bizimoğlan…

Page 56: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Bir baskın telâşı ve kalabalığıyla Kulüp 47’yi bastılar. İçersi cehennem gibi boğucusıcak, lunaparkgibieğlenceliydi.Dışardakisoğuğun,asıksuratlarınaçekiverdiği incecikbuzdanpeçeler, sıcağıgörürgörmezeridi,pırıltılıgözyaşlarıolarakaktı.Çoktansarhoş,oraya kadar yarı yarıya Cavcav’ın kucağında gelmiş olan Dicle, daha vestiyerdeniçeriyeuludu:

—Sıkıdurunbaykuşlar;Haçik’tenzincirinikoparan,burayageliyor.

Birağızdanbağırdılar:

—Milleteiçki!

—Felâketyahu!Haberinizvarmı,Haçikbattı:Evet,resmenbattı,Nubardaberaber.

— Yazık oldu sarhoşlara! Dalgalar göklere çıkıyordu, telsiz bozulmuş… besbelliboğuldular.

—Tabiiboğuldular,birbizkurtulduk!

Son yılların taverna furyası arasında, kim akıl etmişse etmiş, Kulüp 47’yi, BüyükParmakkapı Sokağı‘ndaki köhne Mütareke yapılarından birinin bodrumuna oturtmuştu.Değişiklik olsun diye, içeriye, tarih öncesi bir mağaranın havasını vermişler: İsliduvarlarındailkelresimler,açıksaçıkkarikatürlerçizili,taşlamalaryazılıloşbirmağara!Masa yerine, şuraya buraya kasalar, bira fıçıları serpiştirilmiş, millet otursun diye,bunların çevresine adamakıllı alçak, bir o kadar rahatsız divanlar, tahta iskemlelersıralanmıştı.Diptebiryerde,birşöminevardı,hergeceolduğugibi,patırtıcıbirAmerikalıgrubu,etrafını,çepeçevrekuşatmıştı:Uzun,dişfırçasıgibianlamsız,izneçıkmışhizmetçikılıklıdişlekkarılarla;gözlerininönündenayırmadıkları, içleriHaig’sHaigvePallMaildolu, yatay herifleri! Sağda, usanıp bıkmaksızınGreco’nun,Mouloudji’nin,Brassens’inşarkılarınıkusanbirteypduruyordu;yanındaincedeninceyeboyalı,yarıfilmyıldızıyarıBeyoğlu yosması, iki kızcağız: Bakışlar dumanlı, burun delikleri titrek, parmaklarınınarasında gümüş ağızlıklar. Solda, Amerikanbarı saran, zincirleme bir grup: Ünlüjigolo, içki delisi o yağlı gazeteciyle, gölgesindeyaşadığı bet, yaradanayanbakan, şaşısevgilisi.Birsürüdeüniversiteliçocuk,hanikaçamakokuduklarıLenin,NietzscheyadaBakunin’e göre, zaman zaman komünist, varoluşçu ya da anarşist geçinen; eylemegeçememenin kahrını, ipsiz sapsız şiirler halinde kâğıda döken oğlanlar vardırya,onlardan!

Halimköşedebirgölgegördü,alışılmadıkbirçenebazlıklabirşeyleranlatanAliİhsan’ıtanıdı. Haydar Su’yla beraberdi, o da başka bir tanıdık: Veremli, eskiden şiir yazardı,şimdi reklamcılıkla geçiniyor, yedi yıl kadar yatmışlığı olacak. Selâmlaştılar, artıkselâmlaşmakdenirsebuna:

—Keyfinizebakınbeyler,yarıntufan!

HaydarSu,Galib’i

—Haydiordanpeygamberdevesidiyetersledi,daimabirçeyrekgeçkalıyorsun.Tufandündü oğlum, bugün Nuh’un gemisi, baksana bütün hayvanlar burdayız, hepimizi Nuhkurtardı…

Kısıksesle,üzgün:

Page 57: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

—…enayilikettidiyeekledi,çokbüyükenayilik!

HepböyleedepsizveküstahtıHaydarSu,herkese içerlerdi.40yıllarındakibaşarısınaveününe,üçühâlâ‘resmenyasak’beşkitabınarağmen,şairolarakçoktanunutulmuştu.Onabelkibukoymaktaydı,belkide,ağırhastalıkgeçirmişolanlarınhepsindeolduğugibi,içinde, ta içindeki gizli bir yerinde hissedip bir türlü yakalayamadığı, sinsi ve hınzır, osürekliölümkorkusuyokmu,işteo.

Halim,yarışaka,çıkışacakoldu:

— Ulansanatoryumdandahadünçıktın,bugüniçkiyeoturmayautanmıyormusun?Gebereceksinbe!

HaydarSu,burnunagüldü.Dişlerinigöstererek,

— Gebermekmi?dedi,hembunugenizdenbirgülüşüncızırtısıarasındadedi,ulanbizzatenölmüşüz:Ölmüşeşekkurttankorkarmı?

Tamosırada,içkisibeyninevuranDicle,mikroplusulargibisağasolafışkıran,dikvepis çığlıklar atarak, yerinden fırlayıp, adamın boynuna sarılmazmı?Hem ağlıyor, hemelinden almak isteyenler varmışçasına sıkı sıkı sarılıyor. Katlanılır seyir değil. NeyapacağınışaşırmışolanHaydar’ınağzında,aralıksızaynısöz:

—Durkızım,dur:Delirdinmisen?

Onlarıayırmakkolayolmadı,ayırdıktansonradaDicle’yiyatıştırmak:Hıçkırahıçkıraağlıyor,öfkedenvehisteridentitreyerek,sövüpyayıyordu.Galib’tentokadıyiyincesustu.Böyle bir şeyi hiç kimse beklemediği için, bu tokat, herkesi şaşırttı. Bir an, sessiz birboşlukdoğdu,sonra,bunuyapmayamecburlarmış,başkatürlüsünüisteselerdeellerindengelmezmişgibi,hepsibirdeniçmeyevesohbetekoyuldu.Enbaşta,Aliİhsan!Mazotunuzırılzırılterleyerek,yıllardırbitiremediğiantolojisiylekafalarınıütülüyor.Nasıletmişde,toplatılmış ilk dergilerden, Haydar Su’nun ilk şiirlerini bulmuş çıkarmış? Gerçekçişiiriniçinde,birbirindenfarklı,hattakarşıtikieğiliminvarlığınınasılsaptamış?

Galib’inhiçaldırdığıyoktu:

—Vallahihazretdiyordu,bizimşairliğimizhastalıkgibibirşeymiş,iyileştikgeçti.Otarihlerdeyazdıklarımızıunutmak,endoğrusu.

HaydarSu,tamtersine,konuyabayılmıştı.Kısıksesibütünbütünkısılıyor:

— AzizimAli İhsandiyordu,nehinoğluhinsin sen,nasılda tuttuğunukoparırsın?Benimilkşiirlerimibulmakkolayişmiyahu,arasambenbulamam:Polisbütündergileridumanetmiştirbe!

Halim,suratınıalkolbuharınavermiş,gözlerinikışkırtıcıbirdikkatleKorkut’adikmişti:Cıgarasının ateşine nasıl büyülenmiş gibi dalıyor, her nefes çekişten sonra pis pistükürerek nasıl Haydar Su’nun anlattıklarını dinliyor, ilgilendiğini sorduğu sorularlakibarcanasılbelliediyor:

— Doğru, evini polisler aramış, ne var ne yok alıp götürmüşlerdi, değil mi?1945’teydigaliba,yoksa46mı?İleriGençlerGrubu…

Halimkendinidahafazlatutamadı:

Page 58: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

—Ulandiyebağırdı,üstünelâzımmısenin?Korkut,aşağıdanalırgibigöründüama,sinirlendiğiseyreksakallarınıntitremesindenanlaşılıyordu:

—Elbettelâzım.Enazseninkadar.

—Haydioradanköpek!

Halim,onuayağınınaltınaalıpçiğnemekiçindavranacaktıki,birisikolundansımsıkıyakaladı: Galib! Korkut’u soğuk bir ter basmıştı, sakindi fakat, hiç değilse soğukkanlıgörünmesini beceriyor, parmağını bile oynatmıyordu. Çirkin gülümsemesi, sakalınınüzerindebirkusukizigibikurumuştu.Halimonu,gözleriışıktankörolmuş,bokyiyipbokiçen bir lağım faresi olarak görüyordu; gri, yapış yapış, insanın içini kaldıran bir lağımfaresiolarak!

Hızınıkestiğiiçin,lâfolsundiye,Galib’esöylendi:

— Bırak yahu, bırak Allah aşkına, bırak şu orospu çocuğunun ağzını yüzünüdarmadağınedeyim!Bukadarmeraklıolmanın,başınadertaçabileceğiniöğrensin,inek!Nebube,meyhanedemiyiz,yoksasorgudamı?

Sözlerinin sonu, geriden patlayıp dağılan bir şarkı anaforuna kapılıp savrulduğundananlaşılamadı. İyice kafayı bulan üniversiteli çocuklar, milletin ağzından düşürmediğiİtalyancabirşarkıtutturmuşlardı:Vooolaaare,hobo,

Caaantaaare,hoho,hoho!

Galib, hemencecik anafora kapıldı. Altın dişiyle, mısra sonralarını pırıl pırılmühürlüyordu. Kızların ikisi de, daha başında balıklama dalmışlardı. Boşalma ihtiyacıbundanona,ondanötekinebulaşıyor,sonundaherkeskendinianaforasalıveriyordu:

Vooolaaare,hoho,

Caaantaaare…

Ne biçim iş?AhmedAhmed’liğinden,MehmedMehmedliğinden çıkıyor, kaygılarınıortalığa kusarken birbirlerine geçişiyorlar; ortaya çıkan, cinsi cibilliyeti belirsiz, dalgadalga,parıltılıvekıvamlıbirsıvı;insansuyu,yoohayır,yalnızinsansuyudeğil,canlıgibisoluk alıp veriyor gerçi ama, anaforuna çevresindeki eşyalar da bulaşmış,şişeler, ampuller, teyp, çatal, bıçak vs… Herkes şarkıyı bir ucundan tutmuş, o çembersakallıit,semizAmerikalılar,kapıdakihergeleveöbürleriavazavazbağırıyor,yinedebirşey aksıyor ama, bu besbelli, neşelerini değil kahırlarını kusuyor bunlar, kalabalıktankopmuş olmanın kahrını! Kendilerini öteki insanlardan ayıran kristal bir duvarıkırmak çabasındalar. Nasıl kıracaklar? Ne bilgileri yeterli, ne iradeleri kuvvetli, ne dekırabileceklerinegerektiğikadarinanıyorlar,üstelikellerindensuçişlemekgelmez,adamöldürmek, hırsızlık, dolandırıcılık filân… ne yapsınlar, kapanıp kaldıkları bu ilkçağmağarasında,kurtlargibiuluyup,birbirlerininayaklarınıveözsaygılarınıçiğniyorlar,evet,evet,ulumabunlarınkisi:Kıstırılmış,sürüsüneneyoldankavuşacağınıkestiremeyenvahşihayvanuluması,sürüdışardaveuzakta,adınahayatdediğimizobaltagirmemişormanda,cöngülmüne?

Halim, şarkının önüne geçilmez anaforuna kapılmış, bir Amerikalılara bulaşıyor, birorospudanbozma sinemayıldızlarına;bazennoktasınıyitirmişbir İ gibiboyluboyuncayere uzanmış buluyor kendisini; bazen yukarda, altındaki çalkantıyı seyre dalmış bir

Page 59: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

zeplin olarak! Şiir, şarkı, konuşma parçacıkları çevresinde uçuşuyor, hatta eşyalar, kültablaları, boş şişeler vs… Git git, içinde bir yerçekiminden kurtulmuşlukduygusubeliriyor,havadayüzüyorsanki,sözlerveeşyalardaonunlaberaberyüzüyor,negaripduygubu:Genelbirçözülmeduygusu,tehlikelibirbağlantısızlık!

Kibritkutusu,kaşkalemi,kürdan.

“— Hazret, ne söylüyorsun sen, bunların otuz yıldır bize karşı siyasi mücadeleyürüttüğünüsanmak,yaşadıklarımızdanbirbokanlamamak!Herifler,sistemlivesürekliolarak,aydınlarıküçükdüşürmek,halktankoparmakpeşindeler…“

“—Vooolaaare,hoho…”

“—UlanCavcav,anlatsanaParis’teGeneraldeGaullenedemiştisanaTürkiyeiçin?”

Takmakirpikler,tırnaktörpüsüveklips.

“—Yufbe,böylecehaletgörülmemiştir,bakınnediyorumsize,bizimburdagerçekçişiir üzerine yazılanların da söylenenlerin de aslı astarı yoktur, aklına gelen bir şeyuyduruyor.”

İkitabak,ikidergi,birçengelliiğne.

“— … şekerim, İngiliz sigaralarını daha tercih ediyorum, fakat bulunmuyor ki,mecburenAmerikansigarasıiçiyoruz:PhilipMorris.”

Yerfıstıkları,pipolar,ikitırtıllıbıçak.

“—…şukarıyabakşukarıya,negüzeldimi?Yokbeodeğil,şu:Teypinordaayaktaduran…“

“—…/begyourpardonmydarling,tonight…”

Balerinpapuçları,elmaslıkolsaati,birbuketkaranfil.

“—Onyıldaüç seçim,üçezici zafer!Birde tutmuş,Menderesmuhalefeti tasfiyeye,basınısusturmayakalkışırkendüşünmelidiyorsun,niyedüşünsünbirader,halkarasında…“

Onca sesin arasından bildik birisi Halim’e battı, deminden beri sürüp giden sinirbozuldu: Paldır küldür bir şey oldu bu, gecenin gerçeği, mekân ve zamanın en büyülükuytularını bile kaşla göz arasında ele geçirip, gündeliğin bayağı boyutlarınaindirgeyiverdi.Ses,Korkut’unsesiydi:Aliİhsan’laHaydarSu’nunarasınaeşekarısıgibisıkışmış,cıgaralarınııslataıslatatüttürüp,sağasola,tututükürerekvızıldıyordu.

—… duyduğuma göre, yurtdışındaki gençlerin örgütlenmesi, iyi kötü ilerliyormuş,dışardaokuyanlararasındakisempatizanlarındisiplinaltınaalınışıdemekistiyorum,tabiicanım, tabii, gayet emin bir yerden söylediler, hayli etkili bir yeraltı çalışmasıyapılıyormuş. Milano’dan, Münih’ten postaya verilmiş devrimci bildiriler, hiçbeklenmedikadreslere,çıkıpçıkıpgelmiyormu?

Birazdahakatıbirsesle:

—…yooo,asılmerakettiğim,budeğirmenesuneredengeliyor,o!Şöylebakarsan,buçocuklarınhepsi yolsuz,yabancıülkelerdenasıl bu işinüstesindengelebiliyorlar?Onuniçinşöylebakarsandedim,öyleya,görmediğinbiryerden,bilmediğinbiryardımgelir…

Page 60: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Halim yapacağını önceden tasarlamamıştı. Bu yüzden rasgele, düşüncenininceliklerinden uzak bir şey yaptı. Eline geçirdiği ilk şişeyi kaldırdı, olanca öfkesiyleKorkut’un kafasına indirdi. Plak kırılır gibi bir çatırdı işitildi. Donakaldılar. Halim,yaptığını tamamlamak için,birdesuratına tüküreyimistiyordu,yapamadı.Şaşkınlık,birkaya ağırlığıyla, onları yamyassı etmişti. Halim’le yaptığı erkekçe jest arasında birçatlak açılmıştı sanki, yapılanın bütün insancıl anlamı o yarıktan akıpgidiyor, geçmişinden geleceğinden soyutlayıp onu askıda bırakıyordu; böyle olunca,mantığın desteğini yitiren saldırı yarı yarıya gülünç, üstelik hayvanca bir anlamyükleniyor,ilertutaryerikalmıyordu.

Korkut, taş kesilmişti. Ona nerdeyse minnetle bakıyordu. Yapış yapış saçlarındanşakaklarına ve boynuna, kalın, siyaha çalan bir kan, tembel tembel inmeye başlamıştı.Kulaklarıdahabiryassılmışa,dudaklarıbüsbütünincelmişebenziyordu.Çevrelerinibirazıkorku, çoğu şaşkınlık bir telâş sarmıştı. Ödü patlamış kibar orospular, birağızdan gıdaklıyorlardı. Beti benzi uçmuş birtakım adamlar, ordan oraya koşuşuyor;hiçbiri,yinedebirişeyaramıyordu.

Soğukkanlı kalabilen Galib’di yalnız, içerdeki çalkantıdan yararlanıp, omzundanyakaladığıgibiHalim’idışarıyaçıkarandaooldu.Baygınbakışlarıbirdenbirekaybolmuş,gözlerine bir canlılık, derinlemesine bir dirilik gelmişti. Duvara vuran gölgesiyse, bak,bunu yadsıyabilene aşkolsun!apaçık bir deve gölgesiydi: Upuzun bir boyun, sarkıkbirburun,sırtındahörgüçyerinitutankamburu…

— Çabuk diye fısıldadı, çabuk toz ol burdan! Halim inadına kalmak, neyi nedenyaptığınıanlayıp,davranışınıaklayakınnedenlerebağlamakistiyordu,direndi:

—Haksızmıyımsöyleama,söyle,haksızsamhaksızsınde!Herifgeçmişkarşımıza,alayedergibi,soruyorbabamsoruyor,yokdışardaörgütleniyormuşda,yokpolisbuişenedermiş de!..Hele o uyuz cıgaralannı ıslatıp ıslatıp sağa sola tükürmesi yokmu, tepemiattırdıbirden…

—İyi!Pekâlâoldu,haketmiştikerata!Zamanınıbirazyanlışseçtin,hementabanlarıyağlamazsan,polisgelir…

—Yokama,söyle,haksızsam,haksızsınde!İtoğluit,geçmişbirgüzelkarşımıza…

Galib’insabrıtaştı:

—Ulanhayvandedi,sanato/oldiyorum,kafanalmıyormu?Uçburdan,çabuk!Yoksa,yakalasınlarmıistiyorsun?

Korkutöncesusmuştu, fenapatladı.Ağzınadolankanıyalayıp tükürerek,yakasınıvekravatını çekti kopardı. Gömleğini cart diye boydan boya yırtınca, şurası burası seyrekkıllarla kararmış sıska göğsü meydana çıktı. Gözleri yuyalarından fırlamıştı. Öfkeli miacılımı,çığlıkmıyoksahıçkırıkmı,pekanlaşılamayanbirsesle,bağırmayabaşladı:

—Benfaşistmiyimulan?Benfaşistmiyim?

Üstüste,sesinigittikçedahayükselterek,dahahızlanaraksöylüyordu.Gözlerindenikisıralı inenkanlakarışmışgözyaşı,pis,kızıldamlacıklarhalindeçenesineakıyor,gülünçsakalındanüstünebaşınadamlıyordu.Sonramüthişbirşeyyaptı.Kalın,pırılpırıl,usturagibikeskinşişekırıklarınıavuçlayarak,çıplakgöğsünüdoğramayakoyuldu.Acıyla,acıyla

Page 61: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

olduğu kadar sevinçle bağırıyor, şiddetli bir büyünün etkisinde kendi kendisinicezalandırmakistermişçesine,etleriniparçaparçaediyordu:

—…benfaşistmiyim,ha?Benfaşistmiyim?..

Üniversiteliler,önleyelimdiyeüstünegittilerama,çoğunukantutmuştu,elleriayaklarıbirbirinedolaşıyordu.Azimlidegörünmüyorlardıpek.Ortadakalakala,uğursuzveyanlışbir ahmaklıkkaldı, çevresindedörtdönen lâflar,gevşekhareketlerufalandıkçaufalandı,sonundadağıldıgitti:Korkut’uürkütücüyalnızlığınabıraktılar.

Ali İhsan’ın uykusu gelmişti birden: Ağız dolusu esneyip, uzun uzun geriniyor.Birbirine yakın gözleri, kuşkuve kaygı dolu.Bir sürü varsayım ileri sürüyor, o kadarlakalsaneyse,dahakötüsünekalkışıpHalim’iharcayıveriyor:

— …senceniyeyaptı bunu, ha?Benkuşkuluyumbiraz, işin içinde iş var gibimegeliyor.Kabadayılık taslamayabayılır, orasımalûm, amaher şeyi açıklamayayetermi?Vijdan azabı çekiyor olmasın? Bileceksin, sorguda bülbül kesilmişti bu, önüne geleninadını vermiş, sorulmayan ayrıntıları anlatmıştı, evet, çoğunu uyduruyordu ama, ne deolsadiyorum…

Birazdahasonra:

—… işin aslını ararsan, insankimegüveneceğini, kimdenkuşkulanacağını şaşırıyor,kardeş,şuHalim’inyaptığını,pekâlâ,poliseçalışanbiriyapabilir.Niyemi?Kuşkulananvarsa, kuşkusunu gidermek için! Geçen gün çekti bir kenara, bir sürgünlâkırdısıdırçıkardı,neasapbıraktı,nesinir.Dediğidoğruysabile,nedenbizduymuyoruzoduyuyor?Nerdenduyuyorhem?

Galib,önceonu tepeden tırnağa şöylebir süzdü. İçkisinibirdikişteyuvarladı.Sonra,aşağılıkvetiksindiricibirşeysözkonusuymuşgibi,açıkçabezginveyorgun,

— Ben dedi, hazret: Yürekler acısı buluyorum bütün bunları: İçi geçmişlerinpalavraları,adamıayaktauyutancinsinden.Yasen,hareketinbaşıyımdiyenosaydıdeğerdevrimciyi hatırlıyor musun? Hayır mı, çok yazık! Ben hatırlıyorum, ölürsem belkiunuturum: Herifçioğlu hareketle ilgili gelişmelerin günü gününe defterini tutarmış,polisdefterievindeelegeçirincehepimiziiçeritıkacakkadarbilgiedinmiştizaten…

Aliİhsanirkildi:

—İspatedilmedibu!

— … ister edilsin, ister edilmesin, ben maval dinlemem: Herifçioğlu sözümonasorumlu, bizi nasıl bir ateşe attığını bir an bile düşünmeden, gizli hareketin günlüğünütutuyor…Kolejlikızmısınmübarek?

Ağır bir geğirme sözünü kesti. Sustular. Elleri titreyen tutuklular, umutsuz koparılantakvimyaprakları,KolsuzCelâl’in sırtlangülüşüyleyüklübir susuştubu.Galib suratınıekşiterek,

— … yaşadığımız dedi, bir ölüm kalım savaşı hazret! Bu dama tahtasının üstünde Halimgibiler,pekpek, sırasıgelinceharcanıverilecekbirer taştırlar, işteokadar!

Galatasaray kavşağında, Halim, kendisini yüksek sesle atıp tutarak yakaladı. İki

Page 62: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

yanındaki yüksek yapılar, omuzlarının üzerinde bir yerlerde soğuk soğuk birbirinekarışıyor, bu yüzden o, karanlığı buz tutmuş bir mağaranın dehlizlerinde yürüdüğünüsanıyordu.Yukardayıldızlar,binlerceyıldırsüregelenişlerindenusanmışdaolsalar,yinebir Merih şafağının göksel yalnızlığını dokumaya başlamışlardı. Son bekçi düdükleri,sokak aralarından, titrek mızraklar gibi fırlıyor, doğudan çürümeye ve sararmayakoyulmuşgeceninsolukkaranlığınıparalayıpgeçiyordu.Görkemlibirışıkdönüşümügizligizli gerçekleşmekte, çevresine bazen pembe aydınlıklar yansıtıp, bazen uzak,derinölümsüzlüklerveyüceliklerledolusoluklar,uyanışsoluklansalıvererek,bunubellietmekte idi.Pusluveboğukvapurdüdükleri, sabahalacasınızenginleştiriyor,görünmezveuzakhorozların,heyecanlıvezincirlemeçığlıkları,yolyolaydınlatıyordu.

Halim’inayaklarıaltındayatan,aynısoğuktuama,sabahkırağısınıyemiş,çınçınötenbir donukluk kazanmıştı. Caddelerden narin bir sis kalkıyordu. Sisin arasından, başınıgözünüsıkısıkısarmışişçigölgeleripeydahlanıpkayboluyor,sağdansoldanişitilenkabaveağıröksürükleri,sabahıngerçekdışıboşluğunda,korkutacakbiririlikleyankılanıyordu.Bu yankıları, gittikçe sıklaşan, okkalı ayak sesleri damgalamaktaydı yalnız: Emeğindamgasıyla!

Halim,genziosulfatoacısındanyinezehirgibi,gündeliksaplantısınıyaşıyordu:

“—…mahfuzhissemedokunamazlar,kanundayazıyorbu,resmen:Fürûun,terekedekihissesi…”

Tahtadan Budha heykelleri gibi, ansızın karşısına çıktılar. Soğuktan ve yoksulluktankavrulmuş üç adamdılar.Karşılaşmaları o kadar beklenmedik bir şekilde oldu ki, kendievrenine dalmış olan Halim ürkerek sıçradı, bir adım geriye attı. Yeşil sakallı hayaletdervişlerle burun buruna gelse, ancak bu kadar şaşırabilirdi! Oysa yoksul köylülerdibunlar, üç adamdılar: On beş gün önce, ekmeğin, tuzun, paranın ardından, yolaçıkmışlardı. İstanbul’a sabah ezanı varmışlardı. Kamyondan az önccinmişlerdi.Ayaklarındakeçiderisindençarıklarıveyünçorapları,sırtlarındapamuklumintanlarıvelâcivert yelekleri, yırtık pırtık gocuklarına vurulmuş heybeleri ve yorganlarıyla başlıbaşınabirkalabalıktılar.Gülleyumruklarıkollarımaşağıçeken, sarı elâgözlübirdevdibirincisi;ikincisiçilekeşsuratlı,Müslümangülümsemesisakalınıaydınlatanufaktefekbirihtiyar; üçüncüsü, garip bir zulüm ve küçümseme karışımıydı, yürüyüşü ve bıyıklarıylasanki kaplandı, bakışlarıyla insan! Kamyondan henüz inmek ve İstanbul’unyabancısıolmaklayollarınışaşırmışlar,önlerineilkçıkanşehirliyeyanaşmışlardı:

— Selâmünaleykümbey!Mecidiyeköyü‘nene yandanvarılacak,Allah peygamberaşkınadeyiverhele!

Halim, yüreği daralarak, bir ona bakıyordu, bir ötekine; o zavallı, o unutulmuşhallerinden, yeni ve güçlü bir inanışın esin kaynağını, ya da gereğinden uzun sürmüşacılarıngerçeknedeniniçıkarmakistergibiydi.Gözüne,belkiolmadıklarıkadartemiz,arıve masum görünmekteydiler. Olduklarından çok daha fazla da yoksul. Bilinmez hangisuçluluk duygusunun itişiyle onlara yaklaşmak istedi, şaşkınlıklarını ve korkularınıpaylaşmak,yolgöstermek!

— Aleykümselam ağalar dedi, gelişiniz ne taraftan?Hepsinin yerine, sözü ihtiyaraldı:

—Ezirgântarafındandedi,Kemahköyündenoluyoruz.

Page 63: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

— Kemah mı? Ohoo, Kemah nere, İstanbul nere? Çalışmaya çıktınız öyle ya,gurbetçilik!

Budefasözü,yarıinsanyarıkaplanolanaldı,derinvekalınbirsesivardı,diliyumuşakvehavalıAzerişivesineçalıyordu:

— … bildiğin gurbetçilik! Toprağın yohsa, ohuman yazman yohsa, bir lokmaekmeğinardındangidilecek…leylektemsili…

İhtiyar,dediklerindengalibakaygılandı,sözükaptı:

— Mecidiyeköyü‘nde hemşeriler var, inşaatçılıkta çalışırlarmış. Köye iş gayetleçohturvedeeyidirdiyehabersaldılardı…

Halim onlara gidecekleri yolu gösterdi, durup arkalarından baktı: Sessiz, sabırlı,başlarınagelenlerdenşaşkın,gelecekolanlardanürkek,uzaklaşıyorlardı.İçinidayanılmazbir acı kapladı. Öfkesi birden yatışmış, sarhoşluğundan ayılmıştı. Bu rezil geceyi hiçyaşamamış gibiydi. Yalnız o içindeki müthiş acı. Bir de durup durup gözlerinin önüneçizilen resim: Kızgın bir köylü kalabalığı, onu dört yanından çepeçevrekuşatmışlar, ellerini kollarını sallayıpbağırarak, itıanet ve ilgisizlikle suçluyorlar.Bütüniddialarına, bütün çabalarına rağmen, onlardan olmadığını, olmayacağını fark ediyor.Onlarındakendindenolmadığını;olamayacağını!Nekadaruğraşırsauğraşsın,hepuzakveyabancıkalıyor:Umutlarıkıracakkadaruzak,birokadardayabancı.

Yolboyunca,kendikendineatıptutuyor:

“—… it köpek arasında bile dayanışma var be, belki aşağılık bir dayanışma, olsun,dayanışmaya!Oysabizyapayalnızız,kuşkuyavekorkuyakapılmışız,birbirimiziyiyoruz.Hayırgelirmibundan?Yenilgikapıdahazır…“

Yadaköylülerindedikleri,dönüpdönüp,aklınageliyor:

“—…bildiğingurbetçilik!Toprağınyohsa,ohumanyazmanyohsa,birlokmaekmeğinardındangidilecek…leylektemsili…”

Evde onu bir mektup bekliyordu. Suat, besbelli gelince görsün diye, şemsiyeliğinaynasına iliştirmişti.Halimbiranbunubeklediğimektupsandı,yüreğiçarparaküzerineatıldı.Hayır, başkabirmektuptu,YüzbaşıDemirÇukurcalı adındabirindengeliyor, herkimseadam,gazetedekiilânıokuduğunu,odalarınıtutmakniyetiylecumartesigünüonlarauğrayacağınıbildiriyordu.

Halim’inbaşınakaynarsulardöküldü:

—Evimdebirsubayhadiyemırıldandı,birbueksikti!

O iki satırlıkmektup,Suat’ınyaşantısını altüst etti.Pelürkâğıdınadaktiloyla iki satıryazıyorlar,hayatınındengesibozuluyor.Başkabiryanından,değişikyorumlaraelverişli,başkabir ışıkvuruyorsanki!Alt tarafıbirmektupdenir,nemünasebet!Gelmesiyle,herşeyi değiştirmesi bir oluyor: İçinde olduğu kadar, evin gidişinde de. En. kötüsü onu,kabuğundançıkmak,yeniilişkilerkurmakzorunaitmesi.Çekilirşeymi,canım?

Olmayasıgörünenolasılaştımı,hayalkırıklığıbaşlar;gerçekleşirgibioldumu,felâket:Tatsız tutsuzbir sürüsorunsomutlukkazanacak,çözümbekleyecektir:Olayıbirdüzenekoymasanolmaz,eşyalareldengeçirilmeli,helekitaplarmutlaka,parkelercilaister,gece

Page 64: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

lâmbasınınampulüdeğiştirilecek,vs.vs…İşolmayasıgöründükçebunlaraklagelmiyor,gelensadeceeliyüzübelirsiz,kibarmıkibar,öylesineuslu,öylesineefendikivarmıyokmubellideğilbiradamla,dörtyüzlirakurupara.Olasılaştımı,dakikasında,oadamvedört yüz lirayla birlikte, bu sorunlar meydana çıkıyor, bir ucundan gündelik, birucundanduygusalyaşantısınadokunduklarıiçinhuzurunukaçırıyor.İşiniçine,gönlüfazladerinbirkadının,çalışkanimgelemidekarıştımı…

Suat,Halim’inkarşıçıkacağınıkestirememişdeğildi,kestiremediği,kendikarşıçıkışı:Ters türs tüşünceler birikiyor, birikiyor, tasarının gerçekleşmesini tehlikeye düşüren,olumsuz bir yoğunluk kazanıyor. Tasarı kimin tasarısı, onun.Düşünen o, ilânı vermeyeHalim’i zorlayan o! İlânı izleyen birkaç gün boyunca, eve ve sisli dalgınlığınakapanarak,mektup ve ziyaretçi bekleyen, ses soluk çıkmayınca sevinen de o!Gerçektedalgınlığıöylekalın,kafası ikiliyaşantısınıngetireceğideğişikliklerleöyleyüklüydüki,tasarısınıngeleceğiniayrıntılıdüşünmemişti.Sesçıkmayıncabaşlangıçtakimerakısöndü,bekleyişi gevşedi. Kocası, miras hayallerinin sürekli gerilimini yaşadığından mı, yoksagizleyernediği tutkusal kıskançlığından mı, her nedense, bilerek bilmeyerek, zaten işiörtbasetmeyeçalışıyordu.Tamiyiceküllendiğineikisinindeinandığısıradaçıkagelenbumektup,herşeyiyenidenarapsaçına,Halim’iyseöfkeveçaresizliktençılgınaçeviriyor.

“— evimde bir subay mı, bir bu eksikti! Ben düpedüz bir pansiyonere nasılkatlanacağımı düşünürken, başıma püsküllüsü çıktı, sevineyim mi yani buna? Yoo, bukadarıvallahielimdengelmez,subaylarıiyitanırımben!”

İçiniçekerek,gözündendumanlıgözlükleriniçıkarıyor,tuhaf,çıkarırçıkarmazomimliaydın havasını koydunsa bul, olağanlaşıveriyor: Kınalı kızıl, yaşlanmasını bilememiş,sıradan bir adam bu, içi yırtıcı çekememezliklerle, sinsi ve sürekli yorgunluklarla dolu,yüzüçentikçentik,ağzınankör:

—…yababamölürsebirtanem,neyaparızbuherifi?Başımızdannasılatarız?Geldemesikolay,gitdemesizor,hem…

Dönüpdolaşıpaynışeyitekrarlıyor:

—Tanırımbensubayları,iyitanırım:Çektiğimoncaçilearasında…Çektiğiçile,ne:İki defa, palas pandıras,Birinci Şube’ye götürülüşü, ilkinde altı, ikincisinde sekiz haftagözaltında tutuluşu mu? Eski hikâyeler bunlar, ikisi de sıkıyönetimin hüküm sürdüğüsavaş yıllarında geçmiş olduğundan, subayları tanıdığını sanıyor. Hele sorgusunuyapan genç subay, o zaman onu öylesine etkilemiş ki, bunca yıl geçmesine rağmen,unutamamış: Bugün bile, karşısında duruyormuş gibi, capcanlı görüyor: Pırılüniformasıyla, iyice yağlanmış, yepyeni bir mitralyöz gibi soğuk, donuk, korkutucu vegüzel!

Sorgu sırasında, hiç yoktan küplere binerdi.Öfkesini, güvensizliğini, küçümsemesini,Halim’in suratına suratına, bağrılmaktan el bombası gibi patlayan, yıldırıcı sözlerletükürürdü:

“—…senkimsinefendi?Kendinikimsanıyorsun?Melekmi,şeytanmı?İstermelekol,isterşeytan,şunubilki:Biravuçaklıhavadatalebeyleyıktırmayızbudüzenibiz!Bubakımdanyadelininbirisin,yadahastahayalperest!Bildiklerinitekertekerkusturmadan,elimdenkimsealamazseni,anladınmı,hiçkimse…“

Page 65: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Sesinebirölümheybetikatarak,sözünütamamlardı:

“—…Stalinbile!”

Dışarda,özlemliıslıklar,uçuşankiremitler,neolduğuanlaşılamayantangırtılarlayüklü,şiddetlibirlodos.Bomboşbirbulvarboyuncasokaklambalarıikisıralıyanıyor:Sağasolasallananışıkları,yoksulvehüzünlü.Huysuz,yerindeduramayanbulutlarladolugökyüzü:Ordanorayakoşuşan,alımlıminarelerinyaldızlıkülahlarına takıldıkça,yırtılmış.Kızgınbir zift kokusudurpatlıyor, eski püsküevleri bir andabasıp, deli ırmakgibi, nebulursaönüne katarak sürüp götürüyor: Bozacıları ve ahretten gelen bağrışlarını, penceredeparmağınıemenmelekgözlüçocuğu,koltukaltlarındagazeteyesarılıbirekmekleevlerinedönen ölüme çeyrek kala emeklileri, sonbahardan artakalmış afiş parçalarını, açlıktaniskeletiçıkmışbirsokakköpeğini.

Halim,gözleriniyumup,içiniçinağlayarak:

“—Benkimimdiyesoruyor,neolacağım?”

Bir keresinde sorgusu uzadıkça uzamış, uzadıkça mantık dışı bir yola dökülmüştü.Başkaldırdı:

“—…tamam,haklısınız,rezillikbu!Benbirhiçim,yaptığımgülünçbirşey!Öyleysebırakıngideyim,hayatımıgönlümce sürdüreyim.Siznekadar salakça, enayicedersenizdeyiniz, benim gözümde değeri büyük, değil mi ki hayatımdır, onu öylece yaşamakisterim,kaldıki…”

Arkasınıgetirememişti;subay,elindeoynadığıçelikcetvelibirdenindiriyor.Çabucak,keskin ve hızlı. Nasıl yaptığı fark edilmiyor bile. Yalnız, Halim’in yanlan alt dudağı;suratınausturasalmışlargibi,yüreğineçökenyanıkacısı,okadar.

“— Sus efendi, kes sesini! Münevver tıraşına karnımız tok! Ağzını sadece cevapvermekiçinaçacaksın,anladınmı,sadeceonuniçin,yoksa…“

İşingaribi,dahaHalimkimolduğunubilmediğiyenipansiyonerinmektubunuokurken,asılsızastarsızamadehşetlietkilibirçağrışımşimşekgibiçakmış,bumektubunötekindengeldiği kanısını içine yerleştirmişti. Yıllar öncesinin sorgu yargıcı, cumartesiye gelecekolanınyerinialıyor;ötekiningözlerininönündenhiçsilemediğisuratı,birkorkumaskesigibi,bununyüzüneoturuyordu:Sabahakşamsinekkaydıtıraşolmuş,oturaklıadamyüzü,abartılmışmakineli tüfek ciddiliği, hele insanı ezen güvensizliği ve horgörüsüyle, sankigelmiş apartmanın kapısına dayanmış da, ağır ağır, tadını çıkara çıkara,merdivenleriçıkıyor:İşteşimdi ikincikatta,şimdiüçüncüde.İşteonkırınkapısınageldi,işteziliçalıyor…

“—…sakınhabirtanem,sakınaçayımdeme!Ucundaölümbileolsa,emi?Tanırımdemedimmibensanabunu:Sustumutetikbulun,neyapacağıanlaşılmaz;güldümü,asılozamankork.”

Suatdabunabenzersıkıntılartasarlıyorduama,nedensesusuyor,hiçoralıolmuyordu:Nebirsöz,neanlamlıcabirbakış!Bu,Halim’inbinbirderedengetirdiğisulararağmen,kararınıdeğiştirmediğineişaretti.İyiama,neden?Nedenini,odakestiremiyordudoğrusu.Kimbilir,belkibu,lodosfırtınasınınpencerepervazlarınavurupvurup,ormanyangınıyada batan gemi ıslıkları çıkarmasındandı; belki tozutmuş komşularının, başlayıp

Page 66: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

bitiremediği deli kahkahalarından!Muslukları açtımı, bütün boruların inlemesinden deolabilirdi, o günün salı olmasından da: Paramparça yelkenlerini rüzgâra vermiş,kayalıklarasürüklenenbirsalı,bütünsalılargibisoluk,bütünsalılargibiuğursuz!Kocasısinirine dokunuyordu, birbirini tutmaz tahminlerine bozuluyor, hele o, iyice araştırılıpbulunduğu besbelli olan, iddialı aktör jestleri ona batıyordu. Bu, Matmazel Raşel’inverdiği romana, kendini alamayacak kadar kapıldığından, kapılmasına ayrıcaiçerlediğindenböyleolabilirdi; radyonun, insanıçıldırtabilecekderecede inatçı,birtakımparazitböceklerincezaptedilmişolmasındanda!Başkayolbulamayışındanilerigelemezmiydi?Gelirdi, elbet:Halim, önüne geçilmez bir şekilde kocasıydı, önüne geçilmez birşekildekocasıkalacaktı.

— … ne olur beni anla bir tanem, durumumu biliyorsun, askerliğimi savsaklayıpduruyorum,elegeçirselerpostaedipgötürecekler, evimegönül rahatıylanasılbir subayalabilirim,düşünsenebiraz:Olmayacakşeybu!

Askerlik, çoğu aydınlar gibi, kâbusu. Kendisini, elinde tüfek, çevresi çelik parıltılıyalçın tepelerle sarılmış, dört ucunda dört süngülü bekleyen bir garnizonda, eğitimeçıkarkentasarlamıyormu,üstünefenalıklargeliyor.Sabahkaranlığınıyırtankalkborusu.O yoğun, pütür pütür buzlu ekim sonu sislerinin ağır uykularından, uyanabilirsenuyanbakalım.

“—…ikincibölük,görüşünüzehazırdırkomutanım.”

“— … ilk dersimiz piyade tüfeğidir, piyade tüfeği birbirinden farklı iki kısımdanyapılmıştır:Ağaçkısmı,madenkısmı…”

Kara kışın ortasında, manevralar: İki metre kar, eksi on beş! Ölümsüz kuru fasulye,ezilmiş tahtakurusu kokan bulgur pilâvı. Gündüzleri Subay Gazinosu’nda bitmeztükenmezçapkınlıkhikâyeleri,piştiyadaaltmışaltı;geceleriOrduevi’ndeneyapacağınıkestiremeyip, kafayı çekmek! Yüksek sesle tartışmak, yasak! Siyasi kitap okumak,yasak!Yasakoğluyasak!

Şundan bundan işittikleri, işittiklerine dayanarak kurdukları, askerlik görevininanlamını ve gerçeğini, kafasında öyle değiştirmiş bozmuştu ki, askerliğini, uzadıkçauzayacakbirazapgibigörüyordu.Sankikışlayaadımınıataratmaz,onuinsanlığındanvekişiliğinden soyacaklar, toplumdan soyutlayıp, kaba kuvvetin ve sistemleştirilmişuysallığınbuyruğunaverecekler.Arkasındanterörgelecek,terör,kıyametveölüm!

Serüven asıl ‘mimliler’, Siyasi Polis’in fişledikleri, ölüp ölesiye öteki vatandaşlardanayırdıklarıiçinyamandı.Bilgileri,görgüleri,diplomalarıneolursaolsun,subaylıkyıldızıulaşılmaz bir düş olarak kalıyor, böyleleri Yedek Subay Okulu’ndan er olarak ‘alayaçıkarılıyordu.’Kaldırıpbunları,memleketinenkuytuköşelerindeüslendirilmişyardımcıbirliklereatarlar,garnizonlardaparyaymışgibidavranırlardı.Kimisidayanamazçökerdi,bütün insan ve aydın nitelikleri dağılır; kuşku, garipseme, korku ve yılgınlık, kişiliğinikezzap gibi eritirdi. Gözü kara, yüreği pek olanları kaçarlardı, kaçarlardı ama, parasızpulsuz umutsuz olduklarından, büyük bir boşluğa düşerlerdi: Nereyegitseler,umutsuzluklarıarkalarındangelirdi.

Bozkırda yırtıcı güneşin bunalttığı cılız sürüler uyuklar, cayır cayır tüten yollarınötesindenbirkağnıhayalmeyalbelirir.Ağdalısıcaköylesinebastırır,öyleamansızvururki, destursuz çoban köpekleri, uluya uluya kudururlar. Kaçsan nereye kaçar, saklansan

Page 67: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

nereyesaklanırsın?Kırlarböylebarındırmazsa,şehirleregüvenilirmi,hiçgüvenilmez.Ergeç bir yerde kıstırır, ele geçirirler:Her şey, her kaçış için yeni yıllar binerek, yenidenbaşlamışolur.

Üstelik Halim, yarı korkusundan, yarı imgeleminin densizliğinden, işi büsbütünçığrından çıkarıyor, sırf onun için düşünülmüş güçlükler, hiç kullanılmamış belâlaruydurarak, durmadan kaytarıyordu. Şube’deki sivil bir kâtiple işini mi uydurmuştu,bilmem hangi Hey’eti Sıhhıye’den rapor mu almıştı ne, askerliği aralıksız erteleniyor;vesveseli tabiatı, böyle kılı kırk yarması yüzünden, yine rahat edemeyip, en ufakşeydenpirelenerek,korkulariçindeyaşıyordu.

Tartışmanınhızınakapılıp,Galib’in,bazenonubukonudaazarladığıolurdu:

“—… haydi ordan, barışseverlikmiş! Sizin de, barışseverliğinizin de Allah belâsınıversin!Ödleğizdesenizeşuna!İspanya’dacumhuriyetçiler,faşistlerkadariyidonatılmış,iyisavaşçıolsalardı,Francosavaşıkazanabilirmiydisanıyorsunuz?”

İspanya Savaşı‘ndan açıldımı, susmak bilmezdi; sesini alçaltır, kaçamak bakışlarıylasağı solu kollayarak, ‘los cuatros generales’ten bir ikimısra söylerdi; sesi yoktu, ayrıcayanlış söyleyip şarkıyı berbat ederdi ama, içtenliği, bir çocuk gibi heyecanlanışı insanadokunurdu.Sözünü,sonunda,

“—… tam tersine hazret diye bağlardı, bize gereken tam bir asker kafası: Halkınemrinde, halkın yararına çalışacak ama, kafa asker kafası olacak:Disiplinli, gözü kara,sonuçalıcı.”

Halimalınır,küçükdüşmeyeyimdiyetutunacakdalaranırdı:

“— Korku mu derdi, korkan kim yahu? Babamın, Yunan işgalinde, Kuvayı Milliyeçetecisiolduğundanhaberinvarmı?Yiğitlik,askerkafası,şubukanımızdabizim.Benimçekindiğimaskerlikdeğil,davranışlarımdakısıtlanmak!Bunagelememişte.”

Karısınasöyledikleridahabaşka,birhayliduygusaldı:

“— … Senden uzakta, sensiz yaşamak, yaşamak sayılır mı? Delirmenin, diri dirigömülmeninbaşkabirçeşidiolur.Benialıkoyanseninvarlığın!Senolmasan,çoktansittirolurRus sınırındanöbet tutmayagiderdim, askerlikvızgelirdi zaten, sürgünkoymazdı.Birazdahaazseviyorolsaydım…“

Hepböyle cıgarası ağzındakonuşur, bayıla bayıla kendi sesini dinler.Cıgaranın külüüstüne başına, ya da gevşek, hafif nemli, kızıl tüylerle örtülü, püskürme çilli ellerinedökülür. Suat’ı, divanına uzanmış, yine dalgın ve uzak, kararını kesinleştirir mi gördü,ansızınkapıldığıbiryeniklikduygusuyla,ayaklarınındibineyığılarak,

“—…banabakbir tanemdiyebaşlar,Galib’lebir cep tiyatrosukuracağız, ciddibirortakbulduk,bugüneyarınaoldusay!Senbendenparaistemiyormusun,alsanaaydaenazbinkâat,tamammı?Unutbupansiyonlukdalgasınıha,n’olursun?Cumartesiyegelirse,biryalanuydur,başkasınaverdik,de,kapatalımbukonuyu.”

Sonradüşüncelibirsesle,dahaçokkendikendine,

“— …karımınvarlığınıdiyemırıldanır,nasılbiryabancıylapaylaşabilirim?Karımbenimherşeyim:Sevdiğim,inandığım,uğrunaheracıyakatlandığımkadın.”

Page 68: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

OysaSuat tuvaletinönüneoturmasın, aynadakihayaliylebüyüleniyor sanki, saatlerceyüzünü seyretse bıkmıyor.Garip bir tutku.Gün ışığı, aynada ayrışıp titreşerek, tekinsizpırıldamalar, gökkuşağı serpintileriyle dolu, apayrı bir evren yaratıyor ona. Halim’intakıldığı da bu, aynaya isim takmış, ‘cinlerin penceresi’ diyor, ‘kendine baktın mı’diyor, ‘cinlerin ecesini görüyorsun orda’, ‘zaten’ diyor, ‘cinlerin ecesi sen değilmisin?’Suat’ınbir türlükendindenkopamadığınabakılırsa,belkidediğidoğru.Bütünsabah, işigücüboyanıpsüslenmek:Yasaçınısarar,yakaşınıalır,yakirpiğinikıvırır,elininaltındatürlü çeşit boya, kahverengi,mavi, yaldızlı gri, kırmızı…Uğraştıkça değişir, güzelleşir:Kirpikleri büsbütün kıvrılırlar, iri gözleri adamakıllı irileşir, ağzı derlenirtoplanır: Yansımalı bir tavus güzelliği yerleşir üzerine, ya da bir melek çirkinliği. Onuböyle inatla ısrarla yüzünü değiştirmeye zorlayan, annesine, hayali gözlerinin önündengitmeyenohandiyseerkekyaratığabenzemekkorkusumu?Besbellio,yoksakadındandaöte, düpedüz dişi bir yüz edineceğim diye bu kadar niye uğraşsın? Arasıra‘cinlerin penceresi’ndenbakıp, karşısında acıdanveyaştan sertleşmiş, onabenzer birinigörmüyor mu, bütün vücudunu bir titreme alıyor, öğüresi geliyor. Nasıl yapsa, kaçsa,görmese!

Page 69: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Kilo alırım, şişmanlarım korkularıyla sıkı rejim izlemesi, bal rengi saçlarını inat inatuzatması,şurasındaburasındaartıkbakışlarındamı,dudaklarınınbükülüşündemi,burundeliklerinin titreyişinde mi, neresindeyse gizli dişilikler bulup çıkarmaya çalışması hepbundan.Böyleböyle,başkasındagörsefazlasıylabeğeneceği,etkisindekalıptutulacağıbir‘dişi’ görünüşü edinmiş. Bu havasını seviyor, tutkun denebilir mi orası belirsiz ama,kendine hayran olduğu gerçek. Bu gerçek korkutuyor onu, gururlandırıyorda: ‘Cinlerinpenceresi’nden ona bakan şu dehşetli güzel kadın var ya, içi içine yemeden, acıçekmedensevebileceğitekkadınyeryüzünde.

MatmazelRaşel,oyaprakcıgarasıvefougerekokusuylaeğilipağzınınhemenucundanöpüyor. Kaçamak, ürkek fakat hınzır bir öpüş. Sanki hafif ıslak, görünüşü ne kadargüzelse,kokusuokadarşüphelibirçiçeği,dudaklarınadokundurdular:

— … ah ma dource, hangi rüzgârlar attı böyle? Şaka maka, merak etmeyebaşlamıştım.Ne,pansiyonermibuldunuz,amanneiyi,anlatınbakıyımnasıloldu,HalimBeynededi?Gelin,gelin,şöylegeçin,şuraya…

Dükkânınarkasındakiyazıhane. İkipencerede,nedenseyeşilimsibirbuğu,okadarkiSuat’a denizin dibinde olduğu duygusunu veriyor. Matmazel Raşel, garip ve mavi birhayvanınkini andıran ağır ve gevşek davranışlarıyla, ortalığı, boş yer bırakmamacasınakaplamış. Suat, yıllardan beri ilk defa, bir başkasına akıl danışmak, içinidökmek ihtiyacını duyuyor, döktükçe ferahlıyor. Matmazel Raşel, tecrübeli kadın,pansiyonişletmiş,sorunlarınınçözümlenmesindeyardımcıolabilir.Oluyorda.Kazandığıönemden ‘dörtköşe’, o iri ve keskin dişlerinin arasına bir yaprak cıgarası yerleştiripyakıyor,kalabalıkbirdumanyumağınıburundeliklerindensalıvererek:

—…subaymıdiyor,fena,hiçbilgimyok!Bendehiçkalmadılar.Paula’dabirsubaykalıyordu galiba, iki yıl oluyor, çok memnundu, gidince bir ağlamadığı kaldı! Bupansiyonerkısmı,gizliaşklarabenzer,insanaiyivakitgeçirtir,gönlünüeğler,yalnızboşbulunup zaafını belli etmeyeceksin, aaa, canına okuduklarının resmidir. İyisi mi,laubaliolmak,aşırı ilgigöstermekyok!Habak,kadınolsaydıozamanbaşka,başkaya,anahtar verilmesine yine de karşıyım. Bekâr erkek olursa, büsbütün: Anahtar cebinde,belli mi olur şekerim, gece demez gündüz demez, alır getirir elin yosmalarını, rezilolursun!Vereceğikirayagelince…

Keyifli, hayatından memnun. Gözkapaklarını indirerek, kirpiklerinin ucuyla, köşedeçalmaya hazır yepyeni elektrikli pikabı işaret ediyor. Çevresinde dallı güllü, pırıl pırılkılıflarıiçinde,33devirliplaklar:Debussy,Chopin,Faure,vs…

— … kelepir buldum, alıverdim. Amerikalı bir çavuştan. Memleketine midönüyormuşneymiş,bütüneşyasınısatılığaçıkarmış.Nelervardı,neler.Adamıgörseniz,şaşarsınız:Böylebirhayvan,buplaklarınasıldinlerdiye.Chopin’dennoktürnlervarki…

Cümlesiniaskıdabırakıyor.Gözleri,mavizehirleriniüfleyipduruyorlar:

—…dinlemekistermiydiniz,yoksa?

—AatabiiMatmazelRaşel!

— Bilmez miyim? Siz, ma douce, hassas bir kadınsınız çok, ince bir kadın,sentimantale!Ah,bizkadınlarhepböyleyiz,biryerdeChopinçalar,dalargideriz,bitkiler

Page 70: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

gibimutluolacağımız,sessiz,başkabirhayatınhayaline.Suçortağıgözkırpmalarla,birsoru:

—Birkadehlikör?

—Zahmetolmasın!

Chopinusulcagelmiş,yerleşmişbile:Yokbirpiyanodan,günbatısındabirserçesürüsügibi dağılan sesler. Yalnızlıklar, pişmanlıklarla dolu, yumuşak, içli bir müzik. Bu gizliyazıhanenin havası, zaten kendine özgü, çok değişik; buna şimdi bir de, insanın içinirahatlatan,düşbelirsizliklerikatılıyor.

MatmazelRaşePinkalınbirgülüşüvar:Kahkahaları,halkahalka;tatlıfakatdokusuçoksertbir elmayı,üstüstedişlermişgibi.Likörügençerkek,yadayaşlıorospu jestleriylekoydu. Sırtındamavi bir yün kazak, ayağında siyah pantolon. Suat’ın bu onu, ilk defapantolonla görüşü. Hem hoşlanıyor, hem hoşlanmıyor. Hoşlanması gizemli, çok büyükbirayıpişlermiş,bundanutanılacakzevkleralırmışçasına.Hoşlanmayışınıaçıklamakdahazor.Helekaygıylakarışıkoluşunu.

Nane likörü, nerden aklına gelmiş? Damağında soğuk soğuk, şurup gibi tatlı. Ya ojelatin yeşili rengi, ona neler hatırlatmıyor ki! Direkliyalı‘nın Pembe Salonu’nu, orda,zümrüt yeşili ambalajı içinde, nazlı bir Van kedisi gibi okşanmayı bekleyen, o mutlukadını? Allah aşkına kim bu kadın? Olanca cerbezesiyle, Matmazel Raşel böyle neanlatıyor? Chopin olsa da, olmasa da, dışarda akşam: İnce bir ayaz, ortalıkta, birkuşkugibisürüpgidiyor;büyükbirkorku,kocamankarabirşemsiyegibiaçıldı,açılacak.Kibirlisolkaşıyinehavada,MatmazelRaşel:

— … olmaz diyor, böyle devam edemezsiniz, bir ucundan değilse, hayatı, ötekiucundan tutacaksınız, mecbursunuz buna! Bayağılıktan hoşlanmadığınızı, herkes gibiyaşamayı sevmediğinizi anlıyorum, ben de öyleyimdir biraz, ama insan değişiklik arar,yeniolana,denenmemişeyönelir:Dahaçekicidirçünkü,dahazevklidir!Hayatdediğimizneki?Engizlieğilimlerimizihaklıçıkaracakbirortamyaratmakdeğilmi?Yaratıngitsin!Sizi bir abla gibi, abladan ileri sevdiğime göre, ben elimden geldiği kadar yardımederim…

Dükkânınkapısıaçıldı,kapandı.

—Müşterigalibadedi,şimdisavargelirim.

Öteyanageçti.Suatşaşkınadönmüştü.Uzandıkadehinialdı,içemedi.Gözlerilikörünşekerliyeşilinedalmış,birsürekendinidinledi.Yüreğinin,şakaklarındavuruşunuduydu.Sıcacıkbirfısıltıyla:

“—… ama insan değişiklik arar diye tekrarladı, yeni olana, denenmemişe yönelir:Dahaçekicidirçünkü,dahazevklidir…“

Biryandan,kulağı içerde.MatmazelRaşel,müşterisiyleRumcakonuşuyor,amanasılkonuşmak, görmeli: Aynı tutkuyu paylaşanlar, söyleşmenin ucundan bir tuttumu, artıkkendinialamaz,akıntısınakaptırıpsöyleşirdururya, işteöylebir şey!Yenigeleninsesiboğuk,ciddibirses,kadınmıerkekmi,işitilmeyleanlaşılmıyor.Suat’ınkafasıtakıldı,busese bir surat yakıştırayım dedi, bulamadı. Daha doğrusu, annesinin yüzünden başkasıaklınagelmedi:Opaslıgülüşü,insanıniçinikarıştıranplatinköpekdişiyle.

Page 71: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Bu surattan kurtulmak için kalkıyor, kitap tınazları arasından, ikisini görebileceği biryer seçiyor.Matmazel Raşel’in yanındaki, ondan daha kısaca, az daha yaşlı bir kadın:Tarakgibiyamyassı,ökçesizkauçukpapuçlarınınüzerinde,negöğüsnekalça.Sırtınabirerkek duffelcoaf\ geçirmiş, kır düşmüş kesik saçlarını sımsıkı arkaya taramış! Suat, ongün öncemi, on yıl öncemi ne, pis, çamur kıyamet bir Beyoğlu öğle sonrasında, onugörmüşolduğunuhatırlıyor.MatmazelRaşel,mavibiryelkenli,dönüpgeliyor:

—…bilinbakalımkimdi?Aa,binyıldüşünsenizaklınızagelmez:

Paula,evetPaula,takendisi.İyiinsan,sözününüzerinegelirmişderlerya…

Plakçoktanbitmiş,pikapboşadönüyor.Yenibirplakkoyarken,MatmazelRaşel,Suat’ıyalancıktanazarlayacak:

— …ah iştesiz,hepböylesiniz,madoıırce: İlgisiz,kayıtsız,uzak!Belirlibirsüreiçinde, diyelim ki, yaşanacak hayati bir an olsun, hep kaçırıyorsunuz bu anı, ya erkengeliyorsunuz, ya geç, bir türlü kılı kıhna denk gelemiyorsunuz. Bilerek yapıyorsanız,durum,korktuğumdanağırdemektir.

Suat,duaedergibiiçisıratekrarlıyor:

“—Evet,bilerekyapıyorum!Ölesiyeacıçekecekolsamda,bilerekyapıyorum.”

Birşeydemiyorama,dayısınayaptığıgibihafifçebaşınıeğiyor,okadar:

—Evet,MatmazelRaşel.

—…hayatlaaranızabirçizgiçekmişsiniz,birsınırçizgisi,kendinizibaşkalarındankoparmayaçalışıyorsunuz.Hiçolurmu?Gençsiniz,güzelsiniz,yaşanacakniceyıllarınızvar, kımıldayın biraz, ahlâki dengenizi sarsmaktan korkmayın, zaten yalancı bir denge,bozulsunvarsın,neçıkar?Birbaşkasını,dahagerçekvedinamikolanınıkuruverirsiniz,olurbiter:Hayatınızındüzenibozulurmuş,amaaan,bırakınbozulsun:Benböylekısırvesomurtkan düzene, düzen mi derim, ölü bir düzen bu, ölülerin düzeni! Kımıldarsanız,evet, yaşantınız alt üst olacak, şaşıracak, belki üzüleceksiniz, ama yaşamış olacaksınız,önemliolanbudeğilmi?

Suat,teknotayasaplanmışbozukbirpiyanogibi,içindenyinetekrarlıyor:

“—…ölübirdüzenbu,ölülerindüzeni…”

Birden, korkuyla sıçrıyorlar. Azgın lodos, pencerelerden birine vurduğu gibi, ardınakadaraçıyor.Odakika,ortalıkkarmakarışık,nedeminkisıcakyakınlıktaneserkalmış,neyazıhanenin ılık ılık insanın içine akan havasından! Kâğıtlar, telâş telâş, havalarda.Chopin’in canına okunmuş. Konuşulan sözlerse, rüzgârın tokadını yer yemez,salyangozlargibiezilerek,duvarlarayapışmışlar.

Suat’ın içinde bir korku, suç işliyormuş da yakalamışlar korkusu. Matmazel Raşel,koskocavücuduylagelippencereninönüneyığılıyorama,kapatabilmesiolasımı?Rüzgâr,şehrin işlek yaşantısından canlı sesler koparmış, diri diri içeriye dolduruyor: Sokakarasındanbiryoğurtçununbağırışı,saatinkaçolduğunusöylemektedirenenbirçalarsaat,çatalçatalkadınsesleri…

İçlerindenbirisi,avazıçıktığıkadar,

—…yeterulandiyebağırıyor,yeterdiyorumsize,anladınızmı?Puştluklarınızdan

Page 72: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

bıktımusandım,nebube?

Matmazel Raşel, ne yapıp yapıp, camları kapatıyor. Yüzünde garip bir gülümseme,kıyıda köşede kalmış buğulan silerek, dışarıya bakmaya koyuluyor: Meraklı meraklı.Gören,önemlibirşeyoluyorsanır.Suat’abatan,yenidengerçekleşensessizliğinortasındagenişleyen gülümsemesi. Bunu, bir çeşit meydan okuma olarak alıyor, nedense. Ayrıcaiçinde, önüne geçilmez bir cıgara içme arzusunun kımıldadığını fark ediyor. Bak, buolmazişte!Kalkıpgitse,dahaiyi.Evet,evet,hemenkalkıpgitmeli.Gidemiyor.MatmazelRaşel,ağıryaprakcıgarasıdumanlarını sarıbirkürkgibiomzunaalmış,onayaklaşıyor.Devletsırlarınıaçıklasa,bukadarheyecanlıolmaz:

—…genelevlerarkamızadüşer,kızlarkavgayatutuşmuş,hepböyleyaparlar.Seyribirâlemdir,vallahi!Enşaştığımyanı,çokedepliolmaları,sıraaşkyapmayageldimi,osaatperdeleriçekiyorlar…

Birkerebaşladıya,sonunakadargidecek:

— … insan, en çok da yaz geceleri, aralarında yaşıyormuş gibi hayatlarınıizleyebiliyor. Çok rezil, adinin bayağısı ama, o kadar meraklı bir şey ki, doğrusu,bakmaktankendimialamıyorum:Bir,iki,üçderken,alışkanlıkoldubende,hayligaripbiralışkanlık, kötü belki… Bakışlarındaki mavilik esmerleşiyor. Çakmağı takıldı.Tozlanmaya bırakılmış kitapların arasında bir Balzac acıkmış, bir Tolstoy’uncanı sıkılıyor, bir İbsenkorkulu düşmügördüne, sıçrayarakuyandı, çevresine bir süreşaşkınşaşkınbakındıktansonrayineuyudu.MatmazelRaşel,

—…hiçgenelevegitmekistemedinizmidiyedevamediyor,ha,hiçolmazsaneleroluyor, neler bitiyor görmek için, ma douce? Hayır mı, çok yazık! Benim merakımıkurcalardurur,aatabii,birisiçıkıpmerakedecekşeyiammabulmuşsundese,haklıya,bukızların yaşantısı rasgele bir yaşantı mı? Günde sekiz saat, on saat ‘çalışıyorum’ diyeaşkyap,duygularınıkurtarmakiçin,sonragitaynışeyiyapankadınlaratutul!

Suatgerçihiçrenkvermiyor,fakatiçindetiksintiylekarışıkekşimsibirduygu,harthartgelişmeyebaşladı:Horgörübu,ağırbirküçümseme!Saydamteninde,gözlegörülmezyüzbinlerce böcek kıpırdıyormuş gibi, bütün kıllarının gizli büyüyüşünü yeniden duyuyor.Tutkusu gözlerini kör ettiğinden mi, Suat’ın ses çıkarmayışını yanlış anladığından mı,hernedense,MatmazelRaşelsaklıneyivarsaortayadöküyorartık:

—…MadamAthena’nınadınıduymuşsunuzdur,şurandevucu?Paulaonuiyitanır,böylebirilişkiyenedenseyeri,orasıdoğru,doğruama,üstümüzenelâzım?İştebuPaula,‘senyalnıziste,MadamAthena’nınbütünkızlarınıgetireyim’diyor.Hahhahhay,olacakşeymi?Korkarımbirkere,sonraiğreniyorum,hastafilânolurbukızlar!..Yinede,birisiherşeyihazırlayıpçağırsa,benimiçinreddetmekhaylizor…

Sokula sokula, Suat’ın burnunun dibine gelmiş.Konuşmuyor, söylediklerini kulağınafısıldıyor:

— … ya siz ma dource, siz seyretmek istemez miydiniz, sevişmenin ateşindeyanarken…

Onunirkildiğinigörünce,solkaşıaynıküçümserkibirleyükseliyor:

—…ah,yoksasizindecinselyasaklarınızvarmıydı?Cinselbiryasakdeğil,sadece

Page 73: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

tiksinti!SankiSuatyerinideğiştirmiş,budefabaşka,hiçacımasıolmayanbirmercektenbakıp, yeni bir Matmazel Raşel görüyor. Öyle ya, kim bu kadın? Kültürlüyüm der,herkesin bildiği şeyleri yarım yamalak bilir; hiç kimseye benzememekle öğünür, hiçkimseye benzemeyişi, herkesinkine benzer; Chopin’i, Debussy’yi dinlediği için kendiniadamakıllıince,geneleviyosmalarındansözedebildiğiiçingenişveilerifikirlisanır,oysatatlısu frenklerinin doluştukları Tepebaşı‘ndaki, Tünel’deki çay salonlarından çıkmaz;adamıayaktauyutankonserleribirgecekaçırsa,uyku tutmaz;varmıonanemlikadife,portakal kabuğu ve kalorifer sıcağı kokan sinemalarda Amerikan filmleri seyretmek,eşcinsel ilişkileri anlatan Fransızca romanlar okumak, ya da çikolatalı Yahudi pastalarıtıkınmak, gerisi aldatmaca! Çevresindekileri ve kendi kendini aldatıyor, aldattığınainandıkça mutluluğu artıyor. Suat’ın tiksinmesi, onu, yargılamaya başlamasından.Kafasındaki insan çeşitleri koleksiyonuna, az bulunur bir türün sıradan örneği diyeyerleştirdi, artık bir an önce canını dışarı atmak istiyor. Dışarda, hiç olmazsa lodos!Marmara’nın çalkantılı açıklarından tozutarak gelen hoyrat bir lodos ki, bunlarızerrekadarumursamaz.

Matmazel Raşel, sıkıldı bozuldu ama, kaç senenin Matmazel Raşel’i o, hiç bellietmiyor.Sadeceuğurlarken,Suat’ınomuzlarınıokşayıpincefikirlibirablaedasıyla;

— …hadiyor, pansiyoner konusundaPaula’yla konuştum, unutacaktımaz kalsın,sakınevdeiçkifaslınıkabuletmesindiyor,yanındakalansubayiçermişdebiraz…

Lodos’un ağır tokmağı altındaTünelMeydanı,mağaza vitrinlerine renkli çıkartmalargibi kocaman kocaman yansımış duraktaki otobüsler, her zamanki telâşçı ve fena haldekullanılmışkalabalık:YanaklarıçökükihtiyarYahudikadınları,dikenliinzibatlar,biravuçarı öğrenciler… hepsi ardı ardına Tünel’den çıkıyor. Uzun bacaklı, Ermeni esmeriBeyoğlu kızları, saçlarını ve eteklerini rüzgâra vermiş, uçuyorlar. Bunlar rüzgârlarınkızları mı? Ve saat, dipte bir direğin üstünde asılı, şaşkoloz suratıyla herkese zamanınkaypakgerçeğinihatırlatıyor:Beşbuçuk.Neçabukbeşbuçukolmuş:Şimdidenyapılarabirloşluktursindi,neonlarpatladıpatlayacak,akşamınelikulağında!

“Şu benim halime bak,Matmazel Raşel’i bırakıp kaçtım diye kurtuldum sanıyorum,sözde o kirli, ben temizim: Yürekler acısı bir şey, çünkü onu küçümseyebilmek için,bulunmamgerekenahlâkyüksekliğindedeğilim.OeskivesağlamSuatolsaydım,düşüncevedavranışlarımeskisigibisarsılmazolsaydı,belkiküçümseyişiminbiranlamıolurdu;osıralarhep sapınakadar inanmıştım,hemgerçekten tutarlı:Değerlerdüzenimdeenufakbirçatiakyoktu,belirlişeyleriseviyor,belirlişeylerdentiksiniyordum,kendimegüvenimtamdı,eylemimdeonagöreoluyordu:Zehirgibietkili!

Bugünöylemiya?Hiçbir şeyiumursamazoldum,geçmişlegelecekarasındakibütünköprüleryıkıldılar.Yıkılanyalnızonlarolsaneyse!FransızFilolojisi’ndekiparlaköğrenci,İstanbulYüksekTahsilGençlikDerneği’ndekimüthişmilitanSuat’la;Halim’in,herkesinsinirinedokunan,süslüpüslükarısıarasındakilerde!İyiama,eskisigibideğilsem,eskisigibi düşünmekte, yargılamakta nasıl devam edebilirim?Devam etmekteki inadımı nasılaçıklamalı?Niye,artıkdışındakaldığım,birdengevekararlılığasahipçıkmaktanbirtürlüvazgeçemiyor; onun adına, Matmazel Raşel’i de, canlı temsilcisi olduğu hazır çözümüde küçümsüyorum? ‘Ölü bir düzen, ölülerin düzeni’ dedi ya, yerden göğe haklıydı. Budengevedüzendensıyrılmalıyımelbet,nevarkibaşkasınıdeneyeceknegücümkaldınecesaretim, girgin değilim sonra, o zaman çaresiz iç isteklerimi yaşadığımı düş olarak

Page 74: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

kuruyor,biryandandabuyaptığımıayıplıyorum.Benkötübiryerdeyim,çıkmazdayım.”

Yarım saat kadar, belki daha fazla, çevresine soru işaretleri saçarak, dolaştı durdu.Gözlerini kısmış, ağzını kilitlemişti. İçi uzak uzak uğulduyor, kasları, anlaşılmaz biröfkeylekaslarınısıkıyordu.Rüzgâr,şehresokmamakiçinolancahoyratlığıylauğraşmıştıama,becerememişti:Akşam,herdeliğeuzanankayganvekalınkollarıyla,devbirahtapotgibi yukardan aşağıya iniyordu. Suat, apartmana döndüğünde, niye çıktığını çoktanunutmuştu.Yorgundu,uzun,zahmetlibiryolculuktandönmüşkadar.

“—Ah,Halimevdeolmasabari!Buakşamonakatlanamam.”

Ordaydı. Kapıyı açar açmaz gördü: Koltuğuna çökmüş, ağzında cıgara, bir elindegözlüğü, ötekisiyle kanlanmış gözlerini ovuşturuyor. Sarhoş mu, bir an kestiremedi.Değildigaliba,kızgınadabenzemiyordu.Yüzündesevgiüzüntükarışımıgaripbiranlam.Bir süre hiç konuşmadılar. Ağır bir sessizlik geçti. Sonra o kalktı, karısına yaklaşarak,gözlerininiçinebaktı:

—Bittidedi,herşeybittibirtanem!

Suatonubirkeredahabuhaldegördüğünühatırlıyordu:Mahkemede,yargıcın,sesiniacıklıacıklı titreterek,onumahkûmettiğian!Halim’inelleribirden titremeyebaşlamış,sakallarıbirandabüyüyüp,sankisuratınıkıpkızılsarmıştı.İsteristemez,butürdenbelalar,tutukluluk,sürgünvs.düşünerek,

—Neoldudiyesorduneyinvar?

Halim:

— Bitti diye tekrarladı, bitti bir tanem! Sonra, sesinde insanı duygulandıran biriçtenlikle,yalansızdolansızherşeyianlattı:

—…neBoğaz’dakiyalıkaldı,nearaba,netiyatro!Kurduğumuzherşeysuyadüştü:Ağbiymdenmektupaldım.

Hüzünlübiroğlançocuğunabenziyordu.Yerdebaykuşölüsügibiyatanmektubu,solaksolakgösterip:

— …ihtiyarındedi,hiçbirşeyiyokmuş!‘Aslangibidirmaşallah, taşısıksasuyunuçıkarır’ diyor. Ona bakarsan daha yılarca yaşarmış! Gördün mü olanı? İlk satırı okurokumazkafamabirdağyıkıldısanki.

Suat’ın başına dağ filân yıkılmadı. İçinde bir yerinde, gizli bir ışık söndü, ufacık birışık!Salongözüneolduğundankaranlıkgözüktü,ayaklıabajuruyaktı;yakmasıylaHalim’ikanlıbiraydınlığaboğmasıbiroldu:Yoksul,yıkılmış,üstübaşıkan içindebirkocamı;yoksa inadına kötü şeyler, aklına çığlıklar, elde olmayan ayrılıklar, kelepçeler,bitmez tükenmez yağmur kaldırımları getiren bir rüzgâr gecesinin kuytularında, neyapacağınışaşırmışküçükbiroğlanmı?

Mantosunugülümseyerekçıkardı:

— Aldırma dedi, çaresini buluruz. Ölümünü gözlemek insanlık mıydı? Sonradikkatiniçekti:

—…ammatuhaf!Nezamantiyatroyagitmeyidüşünsem,başımızabirdertgeliyor.

Page 75: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Halim,dedikleriniduymuyordu.Ağzı zehirgibi sulfatoacısı, tepeden tırnağakıpkızılışığa bulaşmış, için için ağlamaktaydı. Hayallerinin gerçekliğine, hiç değilsegerçekleşeceğine kesinlikle inanmaktan vazgeçemiyordu. Hele onları geçici avuntularsaymakhiçelindengelmedi,yapamazdı.

Sıkıntılıbiryemekyediler.Dahadoğrusu,tabaklarınınkarşısındataşkesilmiş,yergibiyaptılar.Alışılmışhareketleraksamaksızınyenileniyor,çatallar,bardaklar,düzenliolarakmasadanağızlarına,ağızlarındanmasayagidipgeliyordu,amanetabaklarındakipirzolalareksiliyordu,neplastiksürahidekisu.Halim,birara,kendinifilmprovasındasandı; titiz,üstüneepeycedüşülmüşbirprovada:Azsonrakamerayadahaelverişlibiraçıbulunacak,spotlar yakılıp sahne çekilecekti.Gözlerini sonunakadar açmış, karısınagerçektenordadeğilmiş gibi, varlığından bile kuşkulanarak, ama derin bir yakınlaşmak arzusuylabakıyordu. Kahvelerini içecekleri sırada, divanda, yanına sokuldu. Saçlarınıokşayıp, şurasınr burasına dokunarak, gerçekten var olduğuna içini inandırmak istergibiydi. Şefkat arıyordu belki; şefkat, teselli edilmek ve anlaşılmak diliyor; oysa karısı,bunlarıonaçokgörüyordu.

Ürkekbirsesle,korkakorka:

—…hanidedi,eylüldebirkereKüçüksu’yagitmiştik,plaja,hatırlıyormusun?

Suat,dalgın:

—Tabiidedi,neolmuş?

— … hiç, ne olsun? Ara sıra aklıma geliyor: Mürekkep mavisi deniz, martılar,kumlarınsıcaklığı!Herşeyisaranoyazsonugaripliği,hiçgözleriminönündengitmez.Yasen?Mavi bir elbise giymiştin, kolsuz, o zaman saçlarının biçimi değişikti, neşeliydin,umutladoluydun.

Suattekkelimesöylemedeniçisıradevamediyor:

“—… ne zamandı? On yıl önce mi, yüzyıl önce mi? Sen daha o günden ünlü biraktör sayılıyordun: Halim Hacıbeyoğlu, Türkiye’nin en büyük oyuncusu, karısınakörkütüksevdalı.Karısınınaşağıkalıryanıyok,karşılaştırmalıtariharaştırmalarıyaparak,memlekete ün salmış bir yazar!.. Ne cahil şeylermişiz, ne kadar aptal! Anlaşılan,yaşlanınca‘hayatbelimizibüktü’diyebilmekiçingençlikteokadarbolhayalkuruluyor.”

Halim,sinirlisinirli,ufacıkgüldü:

—…yaoşarkıdiyesordu,odaaklındamı?Hoparlörden,akşamakadardinliyorduk.Nesersemcebirşeydi!

Suat:

— Hayır dedi unutmuşum. Yalan! Unutmamıştı. Basit, halkın çok sevdiği kıvrakşarkılardanbiriydi,fakatonlarınrahatınıiyicekaçırmıştı:Aşkınbeniöldürsedeyılmam,saki…

Etrafakafa tutan,öfkeliveuluokaliptüslerideunutmamıştı;karşıdanbakılınca,yeşilyelkenlerinirüzgâravermiş,tehlikeliveserüvenseverkadırgalarabenzediklerinide!..

“—…Küçüksu İskelesi’nde, beyazönlüklü ihtiyarlar, gelenegeçenekaynamışmısırsatarlardı;nasılsever,hergidişimizdealmanıisterdim,nasılhemenkoşaralırdın!Bazen,

Page 76: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

bırakırdıkbeşvapurugitsin,kolkola,akıntımızındalgasınakapılmış,taaÜsküdar’akadaryürürdük. Yol boyunca gülüşüp şakalaşıp, yüksek sesle hayaller kura kura: ‘… şöylebir kotramız olur, şuna benzer bir yalıda otururuz, bahçesinde mutlaka yaseminler…’Kalleşbiryazsağanağı,sinsisinsiardımızdangelir,delimsirekşimşekleri,gökgürültüleri,ölüm kadar hızlı ve güzel yıldırımlarıyla, en umulmadık yerde bastırırdı:Çığlık çığlığakaçışırken,şakırşakırıslanır,yinekaygısızkahkahalarlagülerdik,gülebilirdik.”

Suat, kocasına baktı. Üstlerine çöküveren anıların ağırlığından kurtulmak istiyordu.Sesinielindengeldiğikadaryumuşatarak:

— İster istemez bir pansiyoner alacağız dedi. İyi ki bugünMatmazelRaşel’e akıldanışmışım.Buişiondaniyibilenbirinibulamayız.

Halim,utanıyordu,başınıeğdi:

—Evetdedi,haklısınbirtanem.Başkaçaremizyok.

Sonra hafifçe omzuna yaslandı. Onu iteceğinden çekiniyor, çekingenliği gözlerindenokunuyordu.Kahredicibirşeydibu.Suat,kımıldamadı.Öteki,sözünü:

—…senherzamanhaklısındiyebağladı,herzamandoğrusöylüyorsun.Saçmalayanbenim, ikide bir budalalıklar yapan… Fakat, ne yaparsam yapayım, biliyorsun ki, senmutluolasındiyeyapıyorum.Sensizyaşayamam.

Sustu,başka,dahakaygılıbirseslesordu:

—Gülünçmübuluyorsunbeni?

—Hayır,niye?

—Dediklerimeinanıyormusun?

Suat’ınaklındanhiçsesiniçıkarmamakgeçti.Yinede,

—Evetdedi,niyeinanmayayım?

— Saçmalıyorum, baksana: Okul çocukları gibi, iki kelimeyi birarayagetiremiyorum.

Bambaşkabirsonucavardı:

—…belki,zamanzaman,böylekonuşmaklâzım:İnsanaiyigeliyor.

Suat’ın hiç duygulanası yoktu. Sırası değildi üstelik. Dışarda hırçın bir rüzgâr, cançekişen kocaman bir köpek balığı, başını umutsuzca oraya buraya vuruyordu. Masaldevlerini andıran, iri iri bulutlar, gecenin ne kadar yıldızı varsa koparıp, hapır kupüryemişlerdi.

“—…yarınçarşamba,YüzbaşıDemir’ingelmesineikigünkalmış,neyapıpedipbuadamlaanlaşmalı,başkaçıkaryolgörünmüyor…”

Onun itmeyişini uysallığından sanan Halim, yüreklenmiş, ılık ve inatçı dudaklarınıboynunda dolaştırmaya koyulmuştu.Kocasının soluğunu, nemli bir kurutma kâğıdı gibitenindeduymak,Suat’ıhemirkiltiyor,hemiştahlandırıyor.

“—…hayır,hayır,sırasıdeğil!Birkererüzgârsinirimedokunuyor,sonraaklımfikrimpansiyonişinde.Hemcanımhoşlanmıyorumbundan,oyalamıyorbeni,zevkdevermiyor.

Page 77: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Yaz sonlarına doğru, Küçüksu Plajı elbet tenha olur, güneş daha az yakar, deniz dahasoğuktur, yalnız havadaki o yumuşak hüzün yok mu, çok uzak bir depremin varlayokarasıtitreşimlerigibizorhissedilenogizlihüzün?..Halim,ricaederimüstümevarma,rahat bırak, yorgunum, acılıyım, kuşkular içindeyim: Dakikam dakikama uymuyor,bugünümyarınıma!Çizgilerimçoktandağıldı,havambozuldu.Eskiden,sahi,içimbaşkatürlü saçlarım başka türlüydü: 15. yüzyıl tarikatlarında kolektivist fikirlerin gelişmesive uygulaması üzerine bir tarih araştırması yapabilirim sanıyordum, ne vardı ki bunda,kolaycacıkbir şeydi tasarlamak!Her şeyi tasarlamak, gerçeğini yaşamaktankolaydeğilmiydi?AnnemdenvebütünbeyazRuskadınlarındantiksiniyordum.Hoparlör,heryarımsaattebir,neredeymişsinçıkageliyor,canımızaokuyordu:

Aşkınbeniöldürsedeyılmam,saki…

Halim, üstüme varma dedim, çek ellerini göğüslerimden, hoşlanmıyorum, biliyorsun:Keskihiçolmasalardı,tahtagibidümdüzolsaydıgöğsüm,Paula’nınkinebenzeseydi,dahaçekici olmaz mıydı acaba? Paula, tam benim hoşlandığım saçı yaptırmış, ensesimakineyle tıraşlı, soldan ayrık, favoriler!Halim, sana yapma dedim, anlamıyormusun?Zevkduymuyorumhiç,boşunayorulma,fenamagidiyorbu,canımısıkıyor…“

Yine de kendini tutamadı. Gecenin ve rüzgârın ortasında, cinsel sevişmeninhayvansallığınıvetekdüzeliğiniyaşadılar.İşöteleregittikçeSuatneyapacağınıbilemiyor,durmak mı, kendini salıvermek mi, yoksa sımsıkı sarılmak mı gerektiğinikestiremediğinden, kocasının terli kızıl erkek ve yapışkan sperma kokan bataklığında,bocalayıpduruyordu.OysaHalim,artıktabiatıçabuktutuşurolduğundanmı,aşkınıntektaraflı kaldığını bildiğinden mi, nedense, oyuna adamakıllı girmişti: Erkekliğinegüvenmeninkibiriyle,doğrusapıkdemiyor,karısınabütünüylesahipçıkıyordu.

Kaç para eder? Her yanından kavradığına bir türlü inanamıyordu ki! Tam tersine,karısınınönemlivekaypakbiryanı,daimaegemenliğinindışındakalmaktaydı.Nekadarçabalarsaçabalasın,kesinbirdoyumaulaşabilmekiçingücününekadarzorlarsazorlasın,sonuçtan emin olamıyordu. Engindi Suat, engin ve uçsuz bucaksız: Saydam, incevekırışıksızteni,gitgitbitmiyor,netarafınaeluzatsa,çetrefilçizgiler,aydınlıkvegaripbiçimlerkarşısınaçıkıpsoluğunukesiyordu.Tuhaf,birazkayganbirboşluğadüşmüş,buansızın birbirinden bağımsızlaşmış organları, teker teker sevmek, okşamak, öpmek,ısırmak telâşındaydı artık. Şehvet sarhoşluğu arasında, böylelikle, önce onları, sonrakarısınızaptedebileceğinisanıyor,buyüzdenhızlandıkçaSuat’ındahadahauzaklaştığınıfarkedemiyordu.

Suat, bu uğultulu kıl, diş, dil ve tırnak ormanından kurtulmak için, şaşırtıcı da olsa,elverişli bir yol bulmuştu: Halim, üzerinde yavaş yavaş başkalaşıyor, o çekilip sankiyerine bir başkasını bırakıyordu:MatmazelRaşel’i ya daPaula’yı!Evet, evet, asıl onu,Paula’yı: Bahriyeli kılığında bir Paula bu, dudağında fiyakalı bir jön bıyığı, dişlerininarasındalületaşındankoskocabirpipo.

“… şimdi parmak uçlarımı tıraşlı ensesinde gezdirsem, kılları diken gibi elime batar,ağzınıağzımayaklaştırdıkça,ciğerlerimepipotütünükokusudolar:Heleöpüşürsek!..Ahevet, öpüşelim! Beni öpsün, okşasın, parçalasın isterse, etlerimi yesin, butları mı,göğüslerimi!.. Ben de onu öpeyim, okşayayım, parçalayayım! Bu şehvet kasaplığındansonra,ayınondördüansızınbulutlardansıyrılıp,olancayoğunluğuylaüstümüzeçullansın,

Page 78: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

biziboğsun:Ayışığındanboğulalım…“

Cumartesiyaklaştıkçagerilimartıyor.Sinirliliklerini,saldırgansessizlikleri,yerliyersizçıkışlarıyla meydana vuruyorlar. Halim, kabul ettiği kolaylıkla, pansiyoner almaktanvazgeçiyor; daha doğrusu, açıkça vazgeçmeyi gözüne yediremiyor da, ufak ufak yançiziyor.Yerliyersiz titizlenmesi,Suat’ınarkasındanyükseksesle söylenmesi,yakınmasıbuyüzden:Karamsartahminler,asılsızolasılıklarlahayatınızehirlemeside!

İlkkararı,cumartesigünüevdenhiççıkmamak.Çıkmayıpşuherifibekleyecek,neyinnesiymiş bakalım? Öyle bir suratla karşılayacak ki, seninki hiç istenmediğini şıp diyeanlayıpdefolacak.Bukarar,perşembegünkükarar.Cumasabahı,beğenmiyor:

“—…yokcanım,öyleAllahınayısıgibidavranmakbanayakışırmı?Ayıpbirkere,yalnızayıpmı,küstahlıkyahu!”

Tam tersine, kibar davranacak adama, o derece aşırı bir incelik, yapma bir nezaketlekabuledecekki,ötekieksiklenecek,‘benyapamambunlarla’diyedüşünüp,çekipgidecek!Gittikçe daha çok çelişen, çetrefilleşen kararları ala boza; aynı gün, akşamadoğru, ipinucunuiyideniyiyekaçırıyor,başlıyoryükseksesle,tantansayıpsövmeye!

Ensonkararı,cumartesisabahtançekipgitmek,karanlıkbasmadanevedönmemek!

“—… ne yani, eve pansiyoner almayı benmi çıkardım, yoooo, karımın işi, üstelikçıkarırkenbanasormadı,başınıbensizbecersin,görelim.Benkarışmamkardeşim,sabahdedi mi, eyvallah, doğru stüdyoya, Galib’i görmem şart, sendika konusunda buluşalımdemedikmi?Konuşulacakdahabir sürü ayrıntısı var, hepsi çokönemli, onlardururkenevdepansiyonermibekleyeceğiz,ohooo,bunakalırsak…“

Öyledeyaptı:Cumartesi sabahı, saat sekizdemeden,kapıdahazır.Suat’ınyüzündekisoğukküçümsemeninağırlığındanezilmiş,özürniyetine,birşeylergeveliyor:

—…bizimceptiyatrosuişinibiliyorsun,nasılsonuçlanacağıbelirsizama,şimdilikiyigidiyor:StüdyodaGalib’lebuluşacağız,çocuklardagelecek…

Stüdyoda, bula bula bulduğu, suratlarını allı morlo boyamış, iki geçkin aktris.Kaloriferleri yanmayan dublaj salonunda, takır takır titriyor, birisi işe başlamak, öbürüdünküparasınıalmakiçinGalib’ibekliyorlar.Eskimiş,yeryerdağılmışgüzellikleriylebirşeyi hatırlatıyorlar ama, neyi? Şahane bir yıldönümü pastasından, buzdolabındaunutulmuş,artık,ikiparçayımı?

—AffedersinizNurtenHanım,Galibbugüniçinsizenedemişti?

—Aa,nediyecek,herzamankilâfı:Dokuzdaişbaşı!..

—Öylemi,çokiyi.

İçisırasürdürüyor:

“— … inek, gece olmadık bir çukurda içkiden çatlamadıysa, başı dertte demektir.Derttemi,neolabilirpeki?Herbokolabilirbirader…“

Hayditelefonunbaşınaçöküyor,İpekFilmStüdyosunu,sonraHalilKâmil’içeviriyor,kimsenin bir şeyden haberi yok. Zaten telefon bahane, aklınca kendini haklı çıkaracak,yoksaneGalib’lerandevusuvar,nebuluşacakları.Olsaydıneiyiolurdu,belkilâfadalar,evde_olanları kurup kurup, kendini yiyip bitirmekten kurtulurdu. Ne yaparsın,

Page 79: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

olmadıolmaz!

Stüdyoyusoğuktankakırdamaküzereolanikidelisaraylıyabırakıp,canınıdışarıyadaratıyor.İlkdolmuşuenseleyipBeyoğlu’naçıkıyor.BirBeyoğluki,düşmanbaşına!Aksırık,öksürük, titreme! Buğulu vitrinleri, ıslak havlular gibi şırak şırak suratına yapışıyoradamın; aşağının bayağısı afişleri, serüvenlere, alıp başını gitmelere çağırıyor.Onun gidebileceği, pek pek, Çiçek Pasajı: Önünde bir duble ölüsü, çıkmış yüksekiskemleye tünemiş, korkaklığından ve sünepeliğinden duyduğu utancı, içkiyle boğacak.Onunkisideböylebirkaçış.

Suat, yalnızlığıyla baş başa kalınca, kendisini tanıyamaz olmuştu. Durup duruppenceredenmutfağa,odasındanpansiyonereayırdığıodayagidipgelen,omu;yoksabaşkabiryaşantıda,evlerineçokbenzeyen,amaevleriolmayanbiryerde,dolaşanbaşkabirSuatmı,bilemiyor.Aklayakınbirnedeniolmadığıhalde,şaşkın.Soluksoluğayatağıtopluyor,yemeği hazırlıyor; radyoyu açayım diyor bir ara, uzak bir Monteverdi’den tek notadinlemeksizin, kapaması bir oluyor; iki dakika sonra yeniden açıp, üstelik daha önceaçmayınedenakıledemediğineşaşmasıda,cabası!

Boyanması lâzım. Aynanın önünde, ellerinin titrediğini fark etmiyor mu, ölecek. Busefer bir bağlama, uçsuz bucaksız bozkırların boşluğunu ve çoraklığını, getirip başınayığıyor. Gölgeli kuytularda unutulmuş, kaderine bırakılmış da, kurtuluş umudu hiçkalmamışgibi,derindenyürekçarpıntıları.

“—Saatkaçoldu?Niyegelmedidaha?”

Kafasından subay üstüne subay uyduruyor: Biri, mektubu aldıkları günden beriHalim’in anlata anlata bitiremediği, kibirli, burnundan kıl aldırmaz bir adam; ötekiMatmazelRaşel’in Paula’dan duyup anlattığına benziyor, çizmelerinin üstüne kusan birsarhoş.FeridDayı‘nıngençlikhâlideolabilir,birazdelifişek,patırtıcıfilânama,tertemizbirdelikanlı,dürüstvenamuslu.Üstüstebelirenbugörüntülerden,geldetekbirgörüntüçıkarbakalım:Tek,gerçeğeuygun,aklayakınbirgörüntü.

Saattamüçtekapıçalındı.Suatirkildi.Karanlıkbirbaşdönmesi,içisıra,hantalbiruskurgibidönüyor,eliniayağınıdolaştırantelâşına,ayrıbiryürekdaralmasıolarakkatılıyordu.Açmadan,biran,kapıyadayanmakzorundakaldı.Aklından,arıvızıltılarıylabirdüşüncegeçti. Düşünce denemezdi buna, dense dense, belki acımsama denebilir; daharahatkoşullaraltındaböylebirduyguyakapılsa,Suatkimbilirnekadarutanırdı:

“—…ben,BayraktarPaşazadeHalûkBey’inkızı,evimepansiyoneralacakderekeyedüşeyim…“

Sahanlıköylesineloştuki,öncehiçbirşeyseçemedi.Sonraciddiveetkileyicibirerkeksesininkımıldadığını,gözleriylegördü:

—Merhaba!BenYüzbaşıDemir*.Mektubumualmışolsanızgerek.Zahmetolmazsa,şuodayabirgözatayımdiyordum…

*Bkz.YarayaTuzBasmak.

Sertbirsesmiydi?Hayır!Kibirlidesayılmazdı.Yumuşakdemekdezorduama.Birazsertçe,birokadardatatlıvehüzünlü,gerçekbirerkeksesiydi.Suat,önünedüşerek,onuodasınagötürdü.Gülünç,utanılacakbirşeyyaptığınısanmaktanbirtürlükurtulamıyordu:

Page 80: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

—İşteburası,ufacıkbiryer.

Yüzbaşı Demir, kurduğu subaylardan hiçbirisine benzemiyordu. Ne iriyarıydı, nekibirli, ne edepsiz! ‘Resmi’ bile giyinmemiş, ayağına bir Amerikan bluejean’i, sırtınaokkalı yeşil bir balıkçı kazağıyla, kahverengi bir süet ceket geçirmişti. Boynundakocaman, yine yeşil bir atkı. Elinde, ceketinin renginde eldivenler. Onu böyle görenbiri, ‘muvazzaf bir subaydan çok, yaşı geçkince bir üniversiteli sanabilirdi. Evindeymişgibirahat,odanınorasınıburasınıkurcalıyor,oyankılısesiyle,aralıksızkonuşuyordu:

—…doğru,ufakbiraz,boşver,idareederiz!Pencerenizgeniş,bakbuiyi,iyiamagalibaKule’yigörüyor,berbatbirşey!İyicanım,tertemiz,sıcacıkbiroda!Dahaiyisicansağlığı!Kitaplardavar,azbuzdeğilhani:Balzac,Zola,AnatoleFrance,Fransızlarbunlar!Alâ,pekâlâ!Şunlarne?Turgeniyef,Tolstoy,ahah,Ruslaröylemi?

Birdenonadöndü:

—Öğretmenmisiniz?

—Hayır.

—Okumayıseviyorsunuz,öyleyse.

—Evet.

YüzbaşıDemirdiyeöyleterstürsşeylertasarlamış,sonraböylebaşkabirgerçeklekarşıkarşıya gelmişti ki; bunun şaşkınlığı, Suat’ın adamakıllı bocalamasına yol açıyor; hergünküsözleribilesırayadizip,doğrudürüstikilâfedemiyordu.Kelimeler,çevresindepırpıruçuşuyorlardı,tambirikisinitutupcümlesinikuracağınıhesapladığıanda,hepsinibiravuç kelebek gibi elinden kaçırıyor, darmadağın dağıldıklarını üzüntüyle görüyordu.YüzbaşıDemirbunufarketmemişti,kendihavasında:

— … kitapların önünde diyordu, çaresiziz: Bu bir gerçek! Elimiz kolumuz bağlı!Kesinlemeleri, ya da kuşkularıyla canımıza okuyorlar: Ya dünyayı, onların yüzünden,olmadığıkadargüzelgörüyoruz,yadaolduğundançokdaharezil!Herikidurumda,sonuçdeğişmiyor:Aynıyabancılaşma,yabancılaşmanındaiyileşmezi!

Alımlıydı ama, gösterişsiz. İnsanın hemen güvenesi geliyordu. Nedendi acaba,yakışıklı,güzelvedengeliolmasındanmı,yoksadurumateflifsizceelkoymasındanmı?Ondan da olabilirdi, bundan da! O bu değil, bu adamda, insanı asıl çarpan, ilk bakıştavarlığını sezer gibi olduğu, manevî güçlülüktü. Soyut, boşlukta duran bir manevigüçlülük mü, hayır, kesin ve sert, acı hayat tecrübelerine dayanan bir güçlülük! Birazyorgun,gizlicehüzünlü,birhaylidertligüzelliğiniayaktatutan,onahiçyıkılmayacakmışizleniminiverenbuydu.

Dargın yeşil gözlerinin derinliklerinde, zaman zaman, yıldızlı çakıntılar beliriyor, birkıvılcımyağmurudurbastırıyordu.Alnını,solkaşınınüstünde,derinbiryaraizibozmuştu.Burnu,erkekçevedüzgün;ağzı,helegülümserse,nazlıveçocuktu.Konuşmayadaldımı,kolay ele avuca sığmaz bir yiğit izlenimini uyandırıyor; sustu mu,uysallaşıyor, uslulaşıyor, benimseyemediği çapraşık bir dünyanın binbir dolabıiçindebunalmış,gençbiröğrenciyihatırlatıyordu.

İşin olacağını konuşmaya, salona geçtiler. Suat, biraz daha toparlanmıştı. Söyleşikoyulaştıkça birbirlerine yaklaşıyorlardı. Yakınlaşmalar, hoşlanıp karşılıklı

Page 81: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

benimseyecekleriönerilerdendoğmuyordu;konuşmailerledikçeortaklaşaşeylermeydanaçıkıyor,budaaynıruhsalkumaştanbiçilmişolduklarıgerçeğinegelipdayanıyordu.Belkibirisoyutlamayadahaazyatkın,ötekidahafazlatetiktiama,mayalarıgalibabirdi.

— …hayatımnasılolsaodamlagarnizonarasındageçecek,bu itibarla,herakşambaşınızaekşimeyeceğim:Haftadaiki,bilemedinüçgecekalırsam,iyi.Fazlası…

Gerçektençokkonuşuyordu.Suat,birara:

“—…çekingenbuçocukdiyedüşündü,susarsaöylekalınbirscssizlikgeliparamızaçökecekki,altındaezileceğiz,bunuönlesindiyekonuşuyor,sıkılganlığından.”Doğrudandoğruya gözlerine hiç bakmayışı, bunu göstermez mi? Ne demek o, bakışlarını bir ikidemeyipduvardakiVlaminck’lere,Gauguin’lerekaçırmalar;perdeninkıvrımlarını,halınınnakışlarınıözüredinip,gözünügözünedeğdirmemeler?

Dışarda, akşam. Pencerelerin esmerleşen camlarında, ince bir yağmurun ilk çizgileri.Birtakım haydut bulutlar, Galata Kulesi’ni aralarına almış, palas pandıras dolaştırıp,getirip,camlarınardınaaktarmışlar:Unutulmuş,kimseyezararıolmayan,yalnızberbatbirşekildehazırvenazır,birnöbetçi!..

—…gelelimkirabahsine,açıkçası,öyleahımşahımparaveremem,olsaolsaaydaüçyüzlira,eksiğiolurfazlasıolmaz,işinizegelirmi?Vallahibuzamandasubaylarınhâlimalûm…

YenidenSuat’ıniçindeoacımsama:Birhançersavurmuşlar,ucu,ençokacıyanyerine,kalbinesaplanıyor:

“—…ben,HalûkBey’inbirtanecikkızı…”

Arkasından,koşullarıylabağdaştırılmasıepeycezorbir istek,hatta istekmistekdeğil,yaşadığıgerçektenboşalmak,kendindenkurtulmakeğilimi:

“—…oturmuşkapıcılargibikirapazarlığıyapıyorum,neayıp,neayıp!Üçyüzüçyüz,dörtyüzdörtyüz,neverirseversin,cehennemolupgitsin,benparasındamıyım?”

Cehennem olup gitti ama, gitmeden, ufak tefek başka işkenceler yapmaktan gerikalmadı:En yakın kolacı nerde bulunuyormuş, kirli çamaşırlarını nerede yıkatabilirmiş,vs.Kendinisalıvermişgeçkinüniversitelihavasınarağmen,hafifyorgunvealaycı,oçetincevizhâlinieldenbırakmıyordu.Suat,adamınyankılısesindenkafasınıniçiarıkovanınadönmüş,sorularınınhepsinesabırlakarşılıkveriyor,çoğunu,sıksıkyaptığıgibi,birevetbir hayırla geçiştiriyordu. Ona kalsa, çoktan her şeyden vazgeçecek, Yüzbaşı Demir’idehleyipkapısınıbirgüzelsürgülediktensonra,ansızınçatılıverensessizliğinortayerinde,biryanardağkrateridinlergibi,içinidinleyecekti.

Yapamazdı ama, hayatla bağlarını koparmış olması, istemediği doğrultuda olduğukadar,istediğidoğrultudadadavranmasınıönlüyordu.Oyüzden,üçleüçbuçukarasında,sıkıldığını belli etmeyerek, yakışıklı Yüzbaşı Demir’in kahrını çekti, yankılıorgunu dinledi, ahret sorularına cevap yetiştirdi; sonra, tam kapının eşiğinde, hayatınınartık hiçbir zaman eski hayatı olamayacağını birdenbire anladı:Onu iyi tanıyanHalim,doğrugörmüştügaliba!

—…anlaştıkya,pazartesiakşamıeşyalarımıgetiriyorum,zatenikibavul,birteyp,birkaçkitap!Bekâradamınnesiolur?

Page 82: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Elsıkıştılar,o:

—…evinizi sevdim diyerek sözünü sürdürdü, birlikte oturacağımızdanmemnunum.Eh,artıkbanamüsaade…

Güldü,elinialnınavurup:

—…tühdedi,nesersemim?Adınızısormayıunuttum.

Suat,nedensesıkılarak:

—Suatdedi.

Ötekibirandaldı,şaşkınlıklakarışıkduygusalbirdalgınlıktıbu,çokkısasürdü.Sonra,dahayumuşakbirsesletekrarladı:

—Suat!..Suat!.,gittikçekaybolaneskiisimlerden,bençokseverim,çünkü…

Duraksadı:

—…yalnızmıyaşıyorsunuz?

— Hayır, evliyim.Kocamnerdeysegelir.Gelemezdi,Haçik’te tünediği iskemleninüzerinde, içini cıgara dumanı ve siyah birayla doldurmuş; uğradığı felâketin binbirolasılığınıdüşünerek,hemiçiyor,hemdikineacıçekiyordu.Alkol,öfkesinibilemişti.Arasıra, kendini tutamayıp, yüksek sesle atıp tutuyor; onu böyle tek başına söyleniryakaladıkça,Nubar,tezgâhınarkasından,kibarkibardalgageçiyordu:

—HayrolaDoktor,kafayıüşüttün,nedir?Ağabeylikbiletasladı:

— …boşversenebe!Böylegelmiş,böylegider,Allahyakamızıbıraktımı,kullarıyapışır.Rahatyaşamakmıistiyorsun,kolayıvar,herkesgibiyapacaksın.

Salaksalakgülerek,kestiripatıyor:

—…mendakkadukka!Herişintemelibu.

—Nedemek?Ermenicemi?

—Yok,Arapçadırsanırım.

—Anlamıne?

—…orasıhernekadarbellideğilsede,çokşeyişıpdeyiaçıklıyor.Yalandır?

Halim, ceplerinden yine sırra kadem basmış kibritlerini aranıyordu, yanpiri sarhoşgülümsemesiyle:

—Nedemezsinazizimdedi,çokşeyiaçıklıyor lâfmı,herşeyiaçıklıyor:Mendakkadukka!

Yağmur ve karanlığın inlerinden uğrattığı Bizanslı haydutlar, içeriye yığıldıkçayığılıyor,birahaneninüçaynaduvarındandoluptaşıyordu.Osuratkalabalığında,Halim,biri baltayla kesip alıvermiş gibi, suratını kaybetmişti. Başkaları, harıl harıl, gövdesinesahip çıkıyorlar: Elini, kolunu, bacağını, düpedüz yürütüp götürüyorlardı. Kalabalığadağılıpkayboluyordusanki;varlığınıortak, fakatbiçimsizbir insanhamurundaeritiyor;böylelikleulaştığınısandığıhiçlik,onusorunlarında,kurtarıyordu.Acaba?

“—…ulan istermisinağbiyimolacakdeyyus,uyutsunbeni?Yaparmıyapar:Peder

Page 83: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

tahtalıköyüboylamıştır, seninkimirasıbanakoklatmamak içinböylebirdümençevirir,elimi kolumu bağlar: Kıpırdayabilirsen, kıpırda bakalım! Yok yok, yapamaz böyle şey,babasınınölümünüöldürAllahgizlemesi lâzım,onungibi gösteriş budalası, yanaşırmıbuna? Ölse, en azından on gazeteye kapı gibi ilân verirdi be! İşin bok tarafı, pederölmeyince,pansiyoneralmakzorundakalışımız!Bak,bunaaklımyatsa,yüreğimyatmıyoryahu! İçimbir türlü elvermiyor.Nekadar iyi yanından alırsamalayım, aklımageldimiboğulacakgibioluyorum:Nefesimdaralıyor,içimsıkışıyor.

Şimdiherifbizde,karımınkarşısındacakasatmaktabelki,benoturmuş,birsürürezilinarasındakafayıçekiyorum.Adammıyımulan,insanlıkmıbu?Şeytanauysam,dahabeter:Kalk, diyor, git eve, Suat’ın haddini bildir, herifin kıçına bir tekme, yallah! Hem buYüzbaşı‘nın, Birinci Şube’ye çalışan biri olmadığı nerden belli canım? Evde ne olupbitiyormerakediyorlar,pansiyonermiarıyorsun,sokarlariçeriyebiradamlarını,yandın!Gününbirinde,belkianlarsınama,işiştengeçmişolur:Kendinisürgündebulursun…“

İkidakikageçiyorgeçmiyor, kafasındabuvarsayım, sugötürmezbirgerçekbiçiminialıyor. Onu hem yatıştıran, hem kışkırtan bir gerçek: Siyasi Polis, hakkında kesin birkarara varmadan önce, evine adam koyarak, onu yakından izlemeyi uygun bulmuş,gazetede çıkan o ahmakça ilânı görünce, fırsatı kaçırır mı, dayamış mektubu! Apaçıkbirşey,görmemekiçinkörolmalı!Okadaraçıkveanlaşılmasıkolay,anlaşılıncaokadarrahatsızediciki,belkibuucundantutarakSuat’ıpansiyonculuktanvazgeçirebilir.

Ali İhsan, oldukları yerde eriyip sağa sola bulaşan sarhoşların arasından, mazot vegazolinkokularınıdökesaçapeydahlandığısıra,Halim,yenivarsayımlarınhızınakendinikaptırmış,bağırabağırasövüyordu.İçkiısmarlayacakbirisinibulmuştuya,Aliİhsanbunuokadarumursamadı,dostununkınalıkızılgölgesinesığınırken,sadece:

—Hayrolakardeşdedi,işlerkötümü?Halimterstersbaktı,ısıracakmışgibi:

—Evetdedi,berbat!

Ali İhsan’ın en anlayamadığı buydu işte! Halim’i varlıklı sanıyor, yaşadığı dizboyuyoksulluk içinde, her şeyi parayla ölçmeye alıştığından, onun, paralı olduğu haldedurumundan yakınmasını aklı almıyordu. Mutsuz bir zengin, mutsuz bir yoksulunyanında,mutlusayılmazmı?Kaygılı,ihtiyatıeldenbırakmadan,siyahgözlükleriardındaHalim’ingözleriniarayarak:

— Hele hele dedi, şu sürgün söylentisi yüzündenmi? Çocukmusun yahu, şununbununlâkırdısınainanılırmı?Hemniyeöfkenizaptedemiyorsunsen,başınaişaçacaksın:Geçen gece, Kulüp 47’de Galib önlemeseydi, Korkut seni dava edecekti, başınagelecekleribirdüşünsene…

Halim cıgarasını yapmacık bir tiksintiyle tükürdü. Dehsetli sarhoştu. Kendisini kötü,amaçokkötübirakıbetinbeklediğinebirdenbireinanmıştı:

—Sittiretdiyekestiattı,zatenhapıyutmuşum.Aliİhsan,dublegeliyormugelecekmikuşkusundaydı:

—…helehelediyetekrarladı,kafayıbulmuşsun,hepsibu!

—Doğru,iyicebuldumkafayı,sendahabulmadıysanenayisin!Nuhar,nerdesinulan,gâvuroğlugâvur,çabukikiduble,cinkatmayıunutmaha!

Page 84: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

— …üzmetatlıcanını,Karadeniz’degemilerinmibattı?Kendimizisiyasiolmayançalışmalara vermeliyiz, verdikmi, kurtulduk say! Yoksa, içimizde kısa bağlanmış danagibidörtdönenbugüçvarya,patlayacakbirgün, canımızaokuyacak! İyisimi,biryolaçmayı bileceksin: Ben kardeş, epeydir düşünüp duruyordum, nihayet kararımı verdim:Neyapıpyapıp,şuFransızcayısapınakadaröğreneceğim.Öğrendimmiöğrendim,gelsino zaman ne kadarbüyük şairleri varsa, bak bakalım çevirebiliyor muyum, çeviremiyormuyum…

Halim,onudinlemiyordu.KâmilBey,Halic’ebakanpencereningökmavisinesimsiyahyapışmış,taşralısonradangörmehalleriyle,kulağınabirşeylerfısıldıyordu:

“—…benden iyi bilirsin ya, adamın sırtında damgası oldumu, yandı:Hiçbir yerdebarınamazartık…“

Ölüleri mezarından kaldıracak bir küfür salladı; yeniden ünlü Horatio sesini bulup,gerekiyordiyebirazyumuşatarak:

—Tamamdedi,tamamyahu:Güngibiaçıkveortada,adamınsırtındadamgasıoldumu,evineajanbilesokarlar.

Nubar’ıntekerlemesiniunutmuyor:

—…mendakkadukka!

Ali İhsan, bulduğu beleşin tadını çıkarmakla meşguldü. İçkisini bütün pintiler gibiyudum yudum içiyor, her yudumda gargara yaparmışçasına, acayip sesler çıkarıyordu.Halim’e,söylediklerinehiçdikkatetmemişti.Derdibaşkaydıonun:

—…peki,Fransızcayıöğrenmekiçinnegerekiyor,herşeydenönceişiniönemseyenbiröğretmendeğilmi?Haninerde?Sondersaldığımbunağınbiriydi,ErmenimiRummubelirsiz,akılalmazçapkınlıkserüvenleriylekafaşişirenbirmoruk!Hoşodacartayıçektiya!Acabakimebaşvursam?

KüçükmaymungözlerindebeliriverenışıklarlaHalim’edöndü:

— … hele kardeş dedi, nasıl hiç düşünemedik? Ya Suat? Suat ne güne duruyor?Nedenoöğretmesin?ÇatırçatırokuyupyazmazmıFransızcayı?Ha,razıolurmudersin?Çokdeğil,haftadaikiüçsaatyeter,sizegelirim,dışardabiryerdeolur,parasınagelince…

O daha sözlerini bitirmeden, Halim’in içinde bir düğmeye basıldı, deminden beridağınık gelişen senaryo, handiyse geometrik bir düzene girdi:Her şey açık,meydanda,fazlasıyla tutarlıydı: Enayiliğinden yararlanan Birinci Şube, gazetede çıkan ilânı fırsatsaymış, Demir Çukurcalı adında bir sözde Yüzbaşıyı evine yerleştirmişti. Babasıölmek bilmediğinden, Halim, buna istemeye istemeye baş eğmişti. Şimdi Ali İhsanmaymunaklıylayenibirçözümbuluyor,sorunutemelindendeğiştiriyordu.

— … bütün iş Suat’ın kafasını yatırmakta, para faslını soracak hemen, o fasıldakuşkularınıgiderirsem,oldusay!Aklımanasılhiçgelmediyahu,alt tarafıbirazhinoğluhinlik, biraz çıkarını bilmek! Yaşa Ali İhsan, kralsın ulan, şairlerin en maymunu,maymunların en şairi, içindeki güzelliği dışarıya dökemeyen fukara, aklınla çok yaşa emi?Göreceksin, olacak bu iş! Suat nasıl hayır der, yok yok, senmerak etme, ben razıederim onu, senin de hocan olur, başkalarının da! Fransızca öğrenmek isteyen, kıyametgibi:Öğrencilervar,dersiiyigitmeyen,çakacağındankorkan.Vaybe,buişinucundapara

Page 85: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

çok. Eh, bize gerekli olan da o! Bütçemizi doğrultur, pansiyoner almaktan vazgeçeriz.Birtaşlaikikuş,iştebunaderler.Hahhahhah!Şimdibentüyüyorum,biranönceSuat’aanlatayım…”

Suat, başı hafifçe eğik, dikkatle dinledi. Bu alışılmamış dikkat, yüzüne düşünceli birgüzellik vermişti. Kıvırcık kirpiklerinden yanaklarına ürkek gölgeler dağılıyor; ayaklıabajurunkankırmızı aydınlığında, düzgünburnu, değiştirmesi olasız vahimbir kesinlikgibi meydana çıkıyordu. Yeniden, bu sefer çok hızlı bastıran yağmur, patır patırcamlarıdövmekteydi.Halimsözünüsoluksoluğabitirdi.Karısı,onadahayaklaşıpeliniusulcaelininüzerinekoyarak:

—…nelersöylüyorsunHalimdedi,aklınımıkaçırdın?YüzbaşıDemir,aklıbaşındabiradamgibigöründübana,aklıbaşındavekibar.Tekkusurufazlacakonuşması,okadarıherkestebulunur.Zatenvazgeçemeyizartık,sözverdim,pazartesiyeeşyalarınıgetirecek.

Kısacasustu,sonra:

—…amadiyebağladı,asıldiyeceğimbaşka:Akşamüzeri,BirinciŞube’denbirmemuruğradı, sivil: Seni Müdüriyet’e çağırıyorlar! Görüyorsun ya, bilgi edinmek gerekti mi,araya Yüzbaşı Demir’i koymalarına lüzum yok, doğrudan çağırmak dahakolaylarınageliyor.

Arkasından,hanidirgizlediğiağırbirsuçuitirafedermişgibi,fısıltıylaekledi:

—…Pazartesisabahıgidecekmişsin!

O gece sabaha kadar, bir çift kelepçe üzerine, dumanlı, şakır şakır bir yağmur:Gizlenmiş tiksintilerin, içe atılmış öfkelerin, ezikliklerin yağmuru! Halim, yatağında,gözünü bile kırpmadan, ürpere ürpere, onu dinliyor; yine içinde örselenmişliğin,hırpalanmışlığın, dövülmüşlüğün acısını duyuyor. Yağmur ne kadar gerçek, yakınve somutsa, kelepçeler o kadar uzak ve soyut! Belki, buna benzer bunalımlar, yürekdaralmalarıylaörülügeçmişinden,çekipkopardığı,sıtmalıbirsanrıbu!

Başınabeklenmedikbirdertgeldimi,karısınasılodertleilgisiolmayansözlerederse,odaöyleyapmış,Suat’ınsöylediklerine,hafifçekekeleyerek,aynıtepkiyigöstermişti:

—Karnımbiraçkibirtanem,evideviyiyebilirim!

Oysa, ikiayönce içindekımıldamayabaşlayanbirkuşku,ansızınşaşmazbirkesinlikkazanıyor; buysa, elinin ayağının çözülüvermesine yetiyor.Çağırsalar çağırsalar, sürgüngideceğini‘tebliğetmek’içinçağırırlar,lamıcimivarmı?

Dakikasında Kâmil Bey, ablak yanaklarındaki yok sakalı sıvazlayıp, yağlı gözleriniakmasınlardiyeyuvalarındanasıltutacağınıbilemeyerek:

“—…seninleilgiliolarakdiyor,BirinciŞube’denüçtürtelefonediyorlar.Biliyorsun,ortalıktasürgünrivayetleri!..Neyapacağımışaşırdım.”

Halim,gözlerininönündenKâmilBey’ibirkere,beşkere,onkerekovuyor;isterseyüzkerekovsun,çocukkıçıgibiönemliahmaksuratı,ağzınıkulaklarınavardırançokbilmişsırıtmasıyla, o yine çıkageliyor. Yağmur hızlandı galiba. Damlaların düzenli aralıklarla,çinko bir dama düşmesi var ki, adamda sinir bırakmaz. Halim korkuyor, dahadoğrusu, korkmaktan korkuyor. Belâlı, onu, yırtıcı bir akbaba gibi gagasıyla parçalayıp

Page 86: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

yiyenbirkorkubu.Karısıfarkedecek,onungözündeyineküçükdüşecekdiyeiçigidiyor;öte yandan, soğukkanlı görünmeye çabalıyor, sert, böyle şeyleri umursamaz filân…Amacı, hiç değilse, görünüşü kurtarabilmek: Kendi kendini aldatarak da olsa, bunarazı!Yatmadan, sözü döndürüp dolaştırıp önceki sorunlara getirmek istemesi bundandı,oysa daha ilk cümleyi bitirmeden, bu sorunların artık uzak, uzak vemutlu bir geçmişeilişkinolduğunudehşetlefarketti:

—Aydaüçyüzliramı,sadakabube!Senşimdiüçyüzlirayabuherifinçenesiçekilirmidiyorsun?Vallahibilmemama,Aliİhsan’ınteklifiçokdahaaklayakıngörünüyor.Hiçolmazsa…

Yeniden,kaşlagözarasında,kibritlerinikaybetti.Ağzınıniçindekelimeler,biravuçarı,vızıldıyor.Nasıletsedekendikendisineyenilmektenkurtulsa?

—…teypegelince,sahidengetirecekmibakalım?Getirirseişimeyarartabii,zorbirroloynuyorumdiyelim,bandaalırım,yanlışlarımıdinleyedinleyedüzeltirim…

Neyapsaboş!Ağzındançıkanhercümle,herkelime,onuhiçacımadankaderiylebaşbaşa bırakıyor; lâfa dalıp kaygısını unutmak çabaları, yürekler acısı bir şekilde boşaçıkıyordu. Nereden patladığı belirsiz sert bir akıntı, geçmişinden koparıp geleceğinetaşıdığıbirsürüufakamazehirlikorkuylaberaberonudakapmıştı,enkalınkökleriniçatırçatırsökerek,kaldırıpkaldırıp,kalınvedeliksizbirsessizliğinkumsalınaatıyordu.

Bir ara, beti benzi mum gibi, hücre kapılarının ak ak ağardığı nemli bir koridorda,yapayalnıztitriyor.Nasıltitremek,düşmanbaşına!Işıkyok,ortalardabaşısonubelirsizbirbaş ağrısı gibi, ağır bir loşluk! Kolsuz Celâl, bu loşluğu kaplayıveriyor; aralıksızyenilediği, Allah bilir kıyamete değin yenileyeceği bir baş hareketiyle, ona hücresinigösteriyor.Bukadariri,bukadarheybetlimiydiKolsuzCelâl?

Haydi arkasından, Sansaryan Hanı‘nın yayvan ve dolambaçlı merdivenleri. Halimçıkmıyor da, sanki onlar gölgeli bir boşlukta ağır ağır devinerek, ayaklarının altındanbasamak basamak geçiyorlar: Önüne geçilmez bir zorunlulukla, onu Siyasi Kısmaçıkarmakiçin!BirinciŞube,hantalveköhneyapınınçatıkatı,aşağıdangeleni,kapalıbirkapı,biryasaklevhası,‘çokgizli’anlamınabirçifteaydamgasıylakarşılıyor.”…fakat,asılbeniyıkanmerdivenler:Dönedöne,yaklaşanuzaklaşan,kalbiçatdiyeduruvermişbirdevin, taş kesilmiş baş dönmesi gibi dolambaçlı, insanın basıp basıp çaresizliğine,kaybolmuşluğuna çıktığı o eskimerdivenler! Ne zaman çıkmaya başladıysam, yüreğimdarala darala, zamanın, parmaklarının arasından süzülen kum gibi,bugününbilinmezliğiylegeleceğinbilinmezliğiarasındanakıpgittiğinihissettim.Hayatımbanaaitolmaktançıkıyordusanki.Benimhayatımbanaaitolmaktançıkıyordu.Kendimihiçbirşeydensorumlusaymıyor;başımdadolaşanruhsalçöküntütehlikesinibile,benimleilgisi yokmuş gibi umursamıyordum. Hani evcil hayvanların gönüllerini, ya dasindirim uykusuna çökmüş efendilerini eğlemek için oynadıkları eşyalar vardır ya, top,yünyumağıvs.gibi,benliğimiiştebueşyalarınyerinemikoyuyordumne?

İlkgötürülüşümde,duygularımbirazdahafarklıolmuştu.Yiğitliktaslamadım,işkencekorkusuiçimipekyoklamadı,neamanamanüzülüyor,nekasılıyordum;ama,sadecebuolay da göstermişti ki, sıradan bir lise öğrencisi, anasının dizinin dibinden ayrılmayanbir ‘hanım evlâdı’ değildim ben, başka birisiydim. Beni ötekilerinden ayırmışlar, ‘çokgizli’birdosyada,adımınaltını,kırmızıkalemleikikereçizmişlerdi.Yoksa,koskocaiki

Page 87: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

sivilmemur,niyeişigücübırakıp,taaayağımakadarokula,benialmayagelsinler.

Hakçası, komitacılık yapmıyordum, anlamıyordum da! Heyecanlı bir oyunakapılmıştım, içim içime sığmıyordu, oynuyordum, Temizdim, damıtılmış su gibi arı,saydam. Kimsenin kötülüğünü istemediğim gibi, yobaz bir militan, gönüllü bir savaşçıolmayıdadüşünmüyordum.Çocuktumyahu!Şımarıkça,durduğudaldaduramayan,birazzirzop, önüne gelene gözü kapalı güvenen bir çocuk!Gerçek buydu, hiç değilse benimbakımımdan, benim gerçeğim! Polis, soğuktan ve açlıktan çatlayayım diye, beni o faredeliğine tıkmadan,bugerçeğigözönünealsaydı;belki, hiçgetirmez;getirsebile içeriyeatmadan,niyegetirdiğiniolsunsöylemeklütfundabulunurdu;amanerde?

Yıllardan,ya41ya42.Yoksasavaşınbiteceğineyakınmı? İstanbul’ayenigelmişim.Çocukluğumdan beri, gidip görenlerin anlattıklarından, şiirlerden, insanın içine işleyendokunaklı şarkılardan adını ve güzelliğini duya duya, görmeden tutulduğum şehri, karışkarış dolaşıyor, içime yerleştiriyorum. Zamanlar kötü. Boğaz, savaş yıllarının görkemlitasarısına bürünmüş.Mürekkep koyuluğundan ve siyahlığından bir deniz, iki tenha kıyıarasından,gürülgürülakıyor.Anrasıra,Karadeniz’eyakınplajlara,kimbilirhangibatmışgemiden,boğulmuşaskercesetleriniattığıolurmuş:Şiş,iriliğivemorluğuinsanıürküten,RusyadaAlmanbahriyelileri.Ilıksonbahargeceleri,kubbelerinvemineraierinüstünde,uçaksavarışıldaklarınınbüyülüoyununuseyrediyoruz.Yukarsıyıldızkıyamet,okalınveyoğun karanlığı, kılıç ucu ışıltılarıyla öyle dik dik deliyorlar ki; patlayıp, evlerinin dörtköşesinetuzparçadağılmış,kocamanbirgüneşinkırıntılarısanırsın!

Pederin göndermekte kusur etmediği paralar cepte, tatlı bir rüya yaşıyordum. Keyfigıcır, cüzdanı dolu bir delikanlının hevesleneceği ne delilik varsa, hepsini yapıyordum:Karıkız,meyhane,afiligiyim,hattahovardalık!Haftasonlarının‘işretâlemleri’ndenfarkıolmazdı pek, sabaha karşı kendimi ya Abanoz Sokağı‘nda kızıl tırnaklı birorospunun yatağında bulurdum, ya Ağacamii’ndeki o aşağılık işkembeci dükkânında,cehennemgibitütenbirtuzlamanınbaşınaçökmüşolarak.Keyfimediyecekyoktucanım,işim iş kaşığım gümüştü: Bir kere, kendi kendimle uyuşuyordum, her şeyin başı bu!Yaptıklarımı, acaba iyi mi yaptım diye tartışmıyordum ki… İçimden geldiğincedavranıyordum, o kadar: Eh, yaşantım da buna benziyordu elbet, gırgır bol, tatlıbiryavanlık.

Pekiyasavaş?Savaşıiplemiyordum.Aklımabilegelmiyordu.Ciddişeylerlebaşımhoşdeğildi zaten, anladığım kadarıyla Mustafa Kemal ölmüş, başlangıçta basbayağı ilericiolanpartisi,artıkMihverinmi,Avrupa’nınaltınıüstünegetirenolaylarınmıetkisialtındakalarak, bilmiyorum; diktacı, yarı faşist bir parti haline düşmüştü.Açıkça bir ‘tek partidiktası’sürdürülüyor,‘tekparti,tekşef,tekmillet’sloganı,engeçerlislogansayılıyordu.Ötede halk ekmeksizlikten, şekersizlikten kırılıyormuş, kulak asan yoktu buna. İlaçkaraborsası almışyürümüştü.Salgınhastalıklarınparlayıvermesindenkorkuluyor,büyükşehirlerin kenarmahallelerinde başgösteren tifüs, gazetelere geçen ölü sayısı; darlık vekaraborsayla takım takım meydana çıkan yeni zenginlerin, masraflı koruma çarelerinebaşvurmasına sebep oluyordu. Ben hiç aldırmıyordum. Yaşadığım çevrenin dışındaki,herhangi bir şeye aldırdığım olmamıştı ki! O çevreyse, yatılı okuduğum liseyle,unutulmazhaftasonucümbüşlerindenibaretti.

Öyle arkadaşlarına örnek gösterilen, çalışkan, derslerine düşkün öğrencilerdenolmadım. Hatta biraz içerlerdim böylelerine. Tarih, Coğrafya derslerinde uyku bastırır,

Page 88: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Fendersleribütünüyleasabımıbozardı;bendeneyapayım,yacumartesigünüçıktığımdaneleryapacağımıkurardım,yabüyüktatildeevenasılgideceğimi.Sınıflarınınyüzkarasımolozlar olur, tembelmi tembel, onlardan da sayılmazdım doğrusu. İkisinin arası, ortakararbiröğrenciydimişte.DoğanBeyolmasaydı,herhaldeöylekalıpgidecektim.DoğanBey Felsefe öğretmenimizdi, günün birinde, kalın camlı miyop gözlüklerinin ardındaçekikgözlerinikırpıştırarak,benibirkenaraçekti:

“— Ya sen aslanım dedi, niye Devlet Konservatuvan’na girmeyi denemedim?Muhayyelengeniş,oyunvetaklitkabiliyetinvar,iyibiraktörolmakiçinbuiyibirtemelsayılırÜstelikvarlıklısın!Malûmya,bizdesanatçıolacakadamın,cebindeüçbeşkuruşubulunmalı,aksihaldehâlidumandır.”

Utangaç,herzamankigülümsemesininyumuşacıkaydınlığıylasözünübağlamıştı:

“—…hiçaklındangeçmedimi?Hayretyahu,harikulade!”

Kırkında var yok, sarışın kılığına kıyafetine aldırmaz, her şeyi hoş görmeyehazır buDoğanBey,*ençoksevipsaydıklarıhocaydıokulda.Hocadanfazlabir şeydi:EdebiyatFakültesi’nde doçent, ünlü bir düşünür, gençler arasında çok tutulan Yankı dergisininsorumlusu. Ne yapmışsa yapmış, öğrencilerinin kendisini bir hocadan çok, sözüdinlenir bir ağabey gibi saymasını sağlamıştı. Derste, yüzünde hep o çocuklara vergişaşkınhayranlık,sıralarınarasındadolaşarakkonuşur,sınıflardançıtçıkmazdı.Sayarlardıbasbayağı. Yine de eskiler, kocaman, kalın mercekli gözlüklerinden mi nedense, birpunduna getirip ‘Kuku’ adını takmışlardı. Adını biliyor, biraz çaresiz, biraz afacan, tekgözünükırparak,

“—…fevkalâdediyordu,hayretyahu!”

‘Fevkalâde’değilse‘harikulâde’ydi:Diyalektikmateryalizminneolduğunuanlatmakda,eldeğmemişhazinedeğerindekiDivanşiirininnedeneskidiğinianlamakda,yenişiiröncülerininnedendolayıözgürlükçüve insancıbir şiir savaşınıverengençlerolduğunuanlatmak da, hepsi de! Bakanlıktan duyarlarsa ne derler, okul idaresi nasıl karşılar, hiçaldırmıyor;bildiğibilmediğibütünyasaklarıçiğneyip,önemlivegeçerlisaydığıherşeyi,çatırçatırsöylüyordu.

Gözünün karalığı, müdürü umursamayışı, yazılılarda sıkışanlara fısıldaması, hele notcömertliği,çocuklarıngönlündetahtkurmasınayetmiş;ötekihocalarınmırıldanmayaBkz.Dersaadet’te Sabah Ezanları, Yaraya Tuz Basmak. cesaret gösteremeyeceği gerçekleridobra dobra açıklaması, büsbütün gözlerine girmesini sağlamıştı. Var mıydı Kuku’nunüstüne hoca? Ne gezer be! Adamda yürek, mangal gibi, bir konuşmaya başladı mı,nediyor:

“— … şiir, çocuklar, hoşunuza gitmeyebilir, o zaman üstüne düşmeyin, boş verin!Hoşunuza gidiyorsa, okunacak şiiri öğrenmelisiniz, seçmesini bilmesini! Bırakınboynuzlularyakınsın,münzevilergözyaşıdöksün!Şiirdediğinşöylebirkaldırmalıinsanı,silkindirmeli! Şiirin iyisi yaşamamızda yardımcı olacak, elimizden tutacak; okudukmu,insanın yaratıcı çalışmasına katılmak gelecek içimizden; kısacası, kılavuzluk edecekbize canım, yol gösterecek! Senin şair dediğin ne, yeni doğmakta olan bir ışığın; biryaşamasevincininpeygamberideğilmi?”

Coşkunluğu,onubazen,savaşsonundaolacaklarıkestirmeyesürüklerdi:

Page 89: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

“—… ne falcıyım, çocuklar, ne müneccim, sözlerimi fazla ciddiye aldığım da yok.Nedenmi?Savaştansonra,olacakları tarihişartlar tayinedecektirde,ondan!Nazizm’inkökü bir kurutulsun, yeryüzünde yepyeni bir devir başlayacak: Köleler ve ücrettutsakları,

tutsaklıklarındankurtulacaklar.İnsanainsandeğeriverilecek…”

Doğan Bey’in çevresiyle çelişen bu açık seçik fikirleri, yatılı yaşantısının tekdüzeyavanlığıüzerinepırılpırılyayılıyordu:Durgunbirgölyüzeyineyayılıp,onucanlandıran,ışıltılıbiryazşafağıgibi.Hangiköşesineuzansan,hesaplanmadıkolasılıklara,adamakıllıgeliştirilebilir düşünce temellerine rastlıyordun. Bulanık her dalgalanmanın ardında,mutlaka bir ışık lekesi, bir aydınlık parçası gizliydi. Bütün bu gizli iyimserlikler, umutdamlacıkları olarak birleşiyor, öğrencilerin olduğu kadar, öğretmenlerin de kafasınıkarıştırıyordu:

“— … medeni bir ülke olmaya azmettiysek, kültürümüzün temellerini değiştirmekzorundayız.DahabiryüzyılMüslümanskolastiğiiçindebocalarsak,buişbiter:Bataklığagömülüpboğulanfilgibi,kaynayıpgideriz.Ondansonra,artıkaraTürkiye’yi!”

En soyut sorunları, bir çırpıda anlaşılabilir hâle getiren, en somut formülleribuluvermekte; bildiklerini öğrencisine kolaylıkla aktarıvermekte, şaşılacak bir maharetsahibiydi. Ne kadar çırpınsa, yine işimi iyi yapamıyorum kuşkularıyla kıvranır; elinealdığı konuyu tutkuyla enine boyuna inceler, zamanın nasıl geçtiğini farketmezdi. Çocuklardan birisi, yüzünü kızdırıp, zilin çoktan çaldığını hatırlatırsa, suçüstüyakalanmışbirilkokulöğrencisitelaşıylagülümseyerek:

“—…yokcanımdiyebağırırdı,hayretyahu!”

Bir gün, iki ders arasında, Halim ona akıl danıştı. Aslına bakılırsa aktör olmayırüyasında görse, hayra yormazdı. Geleceğinin, iradesi dışında çoktan belirlendiğini,değiştirilemez bir kesinlikle alnına yazıldığını sanıyordu. Varlıklı ve güçlü bir ağanınoğluydu, öyle kalacaktı. Lise diplomasını almaya çabalayışı, askerliğini yedek subayolarak yapmasını sağlayabilmek için, o kadar. Yalnız, tiyatro oyuncusu olmayıaklındanhiçgeçirmediysejbile,yaşıtlarınınçoğugibioda,ünlrsevilenveöykünülenbirsinema yıldızı olmak hayalini ara sıra okşamıştı. Doğan Bey’in uyarışı, bu çoktan terkedilmişhayalitazeledi,onayenibirkan,başkatürlübirçekicilikverdi.İlkfırsattaŞehirTiyatrosu’naattıkendini,okadarıdayetti.

Nasılgizlerledolu,nebüyülü,neşaşırtıcıbirhavaydıo?Gerçekleyalan,heyecanlıbirsöz ve edim bileşimi içinde, nasıl birbirine karışıyor, ne büyük bir kolaylıklakaynaşıyordu?En çetrefil duygularla duygulanmak, hiçbirini bilmeden bütünmeslekleribaşarmak, hiçbir belâya bulaşmadan en tehlikeli durumları yaşamak, işten bile değildisahnede: Ölmek, sevmek, evlenme, başarı, suikast, ayrılık, kavga, yiğitlik, soyluluk…bütün bunlar, bunlara benzemez daha nice kavramlar, onları yaşar görünen oyuncununhayatını asla etkilemeden, soyut gerilimler, kırbaç gibi şakırtılı sözler halinde geçipgidiyor,süreklibirdavranışveduyguenflasyonu,gerçeklesahtearasındakisınırısildikçesiliyordu. Halim’i saran bu olmuştu zaten. Aynı enflasyonu, bir bakıma,hayatındayaşamıyormuydu?DoğanBeyilkuyarmasındahaklıydıdemek.

Halimakılsoruncahemencevapvermedi,birsüre,üstüneyeniçerikafasıoyulmuşünlüpiposunu yakmaya uğraştı, üst üste birkaç nefes çekti, saçları erken açılmış geniş alnı

Page 90: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

dumankalabalığınagömülürken:

“—Pekidedi,peki aslanım:Yalnız şunubilki, zor iştir aktörlük!Cumartesiöğledensonrabanagelirmisin, etraflıca konuşuruz, iki arkadaşgibi ha?Tambeşte gelebilirsen,kimseolmaz.”

Doğan Bey, Cihangir’deki eski ve büyük bir apartmanın, Meşrutiyet lüksüne uygundöşenmiş altıncı katında oturur, binanın bütün pencerelerinden Marmara’nın buğuluenginliği, soluk mavi, içeriye dolardı. Manzarayı ilk gören, demir almış şileplerinözlemlerle dolu çağrısını ilk duyan kim olursa olsun, kafasına demirle vurulmuşgibi sersemler, bu debdebe ve saltanat karşısında, içini,mutlaka bir alıp başını gitmek,olmayacak bir aşk uğruna yanmak, ya da tehlikeli, tehlikeli olduğu derecede önemli vebüyük bir devrimci eylemi başarırken vurulup ölmek arzusu kaplardı. Gerçekte DoğanBey’in değil, eskilerin ‘Bacaksız’ deyince bildikleri, babası Hahcızade AbdiBey’indi apartman: İmparatorluğun son yıllarındaki çoğu Osmanlı kibarları gibi, hafiftatlısuFrank’iniandırır;dişsiz,nitrikasitdamlasıgibiufacıkamaheranyakıcı,burnundanhiçkılaldırmazbirihtiyardıAbdiBey,hafifsağırlığını,işiedepsizliğedökerekgürültüyegetirir;sağgözünden,güneşvurdukçasağasolayansıyantekgözlüğünüeksiketmezdi.

Halim, ömründe ilk defa, İstanbul’da bir apartmana bu vesileyle girmiş, asansöre buvesileyle binmiş oluyor. Biraz biraz içinin daralması, başının dönmesi bundan. Henüzapartmanın da, sahibinin de ününden haberi yok. Yaşadıklarından da.Meğerse neymiş,Selânikli‘Bacaksız’AbdiBey?

HarbıUmumi’de, İttihatveTerakkiFırkası içindeHüseyinCahitbiryana,üstünebir‘muharrir’ daha yokmuş.Kalemi eline aldımı, kan damlatırmışmübarek!Bunları bilsebilmese,ziyaretininöneminişişiriyorHalim;DoğanBey’inçağrısına,aslında taşımadığıanlamlar veriyor, gn bocaladığı nasıl davranması gerekiyor, onu kararlaştırabilmek. Biranasının gözü bir öğrenci tavrı takınmayı akla yakın buluyor, bir saf taşra delikanlısıgörünmeyi.Beyoğluhergelesigibidedavranamazya!

*Bkz.Dersaadet’teSabahEzanları,YarayaTuzBasmak.

Hole girdiği anda bile, ne yapacağını kestirebilmiş değil.Beyaz önlüklü, sırf kola vedantel birRumhizmetçi, salondaki 15. Louismobilyalar zaten eziyor onu; eziyor ama,hocasının odasına girinceye kadar, orda rahat: Nasıl rahat olmasın, saçı başı dağınık,ağzındapiposu,elindesubardağı,sırtındapijamasıyla,karşısınabambaşkabirDoğanBeyçıkıyor.Hele ayağındaki eski püskü aba terlikleri bir görmeli!Ömüryahu, hoca. İçersi,genişveyüksekpencerelereağırkadifeperdelerdeasılmışolsa,tambircurcuna:Odanındört köşesine, dört ayrı yığın halinde, sanat dergileri, gazeteler, felsefe ve şiir kitaplarıyığılmış.Neyin,neden,nerdeolduğuanlaşılamıyor.Surdagayetmodernbirayaklıabajur,ordayanyanaikialaturkadivan,domuzyavrularıgibitombulvepespembeyeryastıkları,ötedebronzbirBeethovenbüstü,beridebirKur’anrahlesi,ikidebağlama!Yerdehalılar,besbellideğerliİspartaveSivashalıları,sürüsünebereketşişe:Boş,yarıdolu,ağzıaçık,mantarlıkâğıttıkalı,konyak,votka,şarap,yada…İlâçşişeleri.Duvarlarbaşlıbaşınabirâlem, her yerde bir çivi, her çivide bir reprodüksiyon, Picasso, Bracque, Matisse vs.Ayrıca önüne gelen, kim bilir hangi unutulmuş sarhoşluk akşamında, rasgele iki mısraçiziktirmiş, bir daha hiçbir zaman yaşayamayacağı bir duygulanma anını, yalan yanlışkelimeyedökmüş,“Hayatyalan,ölümüngerçekliğiçokdahaşüpheli.”

Page 91: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

DoğanBey,özürdilercesine,omuzlarınıkaldırarak:

“—Benimburdadiyor,düzen:Düzensizlik!Vallahiaslanım,evingerikalantarafıöylegıcırgıcırovulmuş,temizlenmiş,yerliyerineyerleştirilmiştirki,boğulurinsan;birazhavaalabilsin diye, canını buraya dar atar. Hahcızade Abdi Bey’in oğlu olmak ne demektirbilirmisiniz?Banasor,anlatayım,kestirebilmeninmümkünüyok,öylebirbelâdırkiaklındurur.”

Sırtınaşöyledostçavuruyor:

“— … seni bir dostumla tanıştıracağım, adını duymuşsundur: Galib Çakır, ŞehirTiyatrosu’nda aktör, şairliği de vardır basbayağı! Geçen gün açacak oldum, bayıldı,seninlemeşgulolacak,yolgösterecek,akılverecek!Mesleğebaşlarken,sendelersen,birelindentutanınvarartık,ama…“

DoğanBey’inenhoşumagidenyanı,buyanıydıişte,banaakranıymışımgibidavranışı.Benimiçinnedereceönemliydibu,anlatılamaz.Öyleya,içimdışımkompleks:Dışarlıklıolmakkompleksi, pek sevilmeyen ikinci çocukolmakkompleksi, vs, vs.Rahatlatılmayıgereksiniyorum,böyleyapıldımımoralimdüzeliyor,yüreğimpekleşiyor.Neyse,gelgit,evingediklilerindenolduk.Misafireksikolmuyorduki!Kimisidostdiyegeliyordu,kimisiöğrenci,kimisimeslektaşdiye.Birerikişer,hepsinitanıdım:ŞairHaydarSu,ozamanlarşöhretininzirvesinde;sonraEşfak,haniressam,epeyceyattı,o;sonraöğrenciler,Aliİhsangibiusluları,İrfangibiedepsizleri;sonrabirsürükarıkız,hepsinasılçirkin,ehişteartıkokadar olur, surata bak süngüye davran, yine de kibirlerinden yanlarına varılmaz, erkekdiyegözlerigövermişkızkurulan,karagözlüdullar…

Hemen hepsi, koltuğunun altında içki şişesi, kafasında çözüm bekleyen binbirproblemle dökülüşür; hepsi, için için, gelenlerin arasında kendisinden daha akıllı, dahabilgili kimsenin olmadığına inanırdı. Tartışmalar başladı mı bitmek bilmez, dallanıpbudaklanarak gece yarılarına kadar uzar; sırasında Haydar Su’nun o ara toplatılmışson kitabı, Yankı‘nm gelecek sayısı, ya da bir şiir, hatta bir kafiye üzerinde saatlerceçekişilirdi.Dışardakibirpatlama, sıkıştıkça sıkışangeceninpatlaması, camları ince incetıngırdatır; Haydarpaşa’nın ve Kadıköy’ün ışıkları, denizin siyah aynası üzerine noktanokta dizilirdi. İlk sürgünlerin başladığı günlerdi, o günler! Kulaktan kulağa,gidecekolanlarınisimlerifısıldanıyordu.

“— Allah Allah, o da mı gidiyormuş, hayret canım, onun gibi bir ressamı nasılsürebilirler?”

“—Yafilân,oniyesürülüyor,karısıyüzündenmi,tuhaf.”

“—Peki feşmekân?Benimbildiğimneanasıvar,nebabası, sürgündenehalt edecekçocuk?”

Ben, söyleyenlerle söylenenler arasında sıkışır kalır, kendimi şamatacı tavuklarınkümesine düşmüş bir kaza benzetirdim. Ağzımı açmaz, şaşılacak bir oburlukla yalnızdinlerdim, hem ne dinlemek! Onlar benim farkımda bile olmaz, önlerinde bir DoğuAvrupa haritası, cephedeki son gelişmelere göre Wehrmacht’ın ve Kızılordu’nundurumunu tartışırlar; ya da, ressam Eşfak’ın* tadına bir türlü varamayıp fazlakaranlık bulduğum bir tablosunu, karşılıklı öve öve, göklere çıkarırlardı. Gecenin birvaktinde votka, tutar Volga üzerindeki bütün köprüleri havaya uçurur, şarap Almanları

Page 92: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

yerlebireder,helerakı,heleo,Dinyeperboyuncagaripgaripuzananmotorlukonvoylarıyakaladımı,dakikasındaateşeverir,yakardı.MoskovaRadyosu’nun,haberlerivermeyebaşlamadantekrarlamayıâdetettiğisloganıhiçunuturmuyum:“Almanfaşististilâcılarınaölüm!”

Galip, her gece, aynı törenle çıkagelirdi: Bulut gibi sarhoş, bazı geceler yanınatiyatrodan eklediği bir arkadaşıyla kapıyı bir tekmede açıyor,Hamlet’in ünlü tiradındanünlüsoruyuİngilizceolarakgümbürdeterekiçeriyegiriyordu:“Tobeornottobe,thisisthequestion!”Ozamanlarşimdikindendahapatırtıcı,dahaküstahtı;olduğugibisuratınainen düz ve yağlı saçlarını kıtır kıtır yer, baş başa kaldık mı, Şehir Tiyatrosu’na atıptutardı:

“—…tiyatrodeğil,bakkaldükkânı!Meteliketmezikisatırlıkbirroleldeedebilmekiçin rejisör olacak deyyusa, günde en az dört kere dalkavukluk edeceksin. Çekilir miyahu? Çekiyoruz işte. Ah hazret ah, öyle bir mesleğe heves etmişsin ki, canına okuradamın,herşeyinialır,karşılığındahiçbirşeyvermez.”

*Bkz.KurtlarSofrası.

Ara sıra beni kulislere götürürdü, oyuncuların büyüleyici, ama pek de ahım şahımolmayanyaşantılarınakarışırdım;bezgin,bıkmışusanmış,hıncınıgizleyemediğibirsesle,sorduklarımacevapverir,arkasındanumulmadıkbirbabacanlıkla:

“— İşte böyle derdi, böyledir bu cenabet yer, bir kere havasını kokladın mı, hapıyuttun!Ölüpölesiyetiyatrohastasıoldundemektir,dünyayıkılsa,gözüntiyatrodanbaşkaşeygörmezartık.”

Sevdiğibazıoyunlarıoynayamamakiçiniyakıyordu:

“— Modern piyes olmayınca tiyatro mu olurmuş? Gerçekçi oyunlar konmalısahneye,yaşantımızıyansıtan,kavgalı!OnyılöncebusahnedeNâzım’ıoynamışlar,oysabugün klasiklerinin birini bırakıp öbürüne el atıyoruz, içimiz dışımız klasik oldu, öööödedik!Şimdibak,Gorkiy’inAyaktakımı‘moynasaksözgelişi,fenamıolur?BanaBubnovrolünüverseler,ha?”

Bazen Doğan Bey’e beni överdi: Öyle hararetli hararetli anlatır, yeteneklerimi öyleiçtenbircoşkunluklaşişirirdiki,birbalongibiyükseldiğim,ötekibeşparaetmezinsanlarıçokaşağılardabıraktığımduygusunakapılırdım.

“— … bir çocuk bulmuşsun ki, hazret, pırlanta mübarek! Daha şimdiden bütünShakespeare’i ezberine aldı. Göreceksin, hiçbirimiz yetişemeyeceğiz ona, çok uzaklaragidecek…”

Hiç uzağa değil, meğer Birinci Şube’ye gidecekmişiz. Tramvayla yarım saatlik yol.Kalabalığın birden bastırdığı, tıklım tıklım Beyoğlu’nu; martıları, dalgın balıkçıları,durduğu yerde duramayan Boğaz vapurlarıyla adamın aklını başından alan GalataKöprüsü‘nü,rüzgâraektinmi,tamam!”

Halim, hücresinde kilitli ve yalnız düşünüyor, Siyasi Polis’le tiyatronun, birbirindenonca farklı bu iki toplumsal kurumun, arasında ne gibi bir ilişki olabileceğini bir türlüçıkaramıyordu. Yoğun karanlıkta hiçbir şey göremiyordu ama, henüz yıkılmamıştı. İlkşaşkınlığı üzerinden atmaya uğraşıyor, sonradan canına okuyacak olan asabi ve moral

Page 93: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

bunalımınınilkbulutlarını,uzakuzaksezinliyordu.

Gözbebeklerindedışardangetirdiğiışıklarlabiran,kollarıikiyanında,upuzun,kapınınardında kalakaldı. Uzaklaşan ayak seslerini dinledi. Zifiri karanlıktı. Bu yapışkankaranlığın dört bir yanından sarışı, erimiş katranla dolu bir çukura batırıldığı izleniminiuyandırıyordu. İçerde bir de esnek ve kadife tüylü, görülmedik bir hayvan gibi ordanoraya atlayan, eskimiş ter ve sperma kokusu vardı ki, girer girmez suratını yalamış,genzinedayanıptıkamıştı.

Şöyle biraz kımıldayayım dedi, dizini bir yere çarptı, acısı içine işledi. Bir dahaçarpmamak için, körler gibi el yordamıyla görmeye çalışarak, sağını solunu yokladı.Üzerine ot bir yatakla bir battaniye atılmış, demir bir somyadan başka içinde bir şeyolmayan, çıplak bir hücrede bulunduğunu anladı. Dehşetli koyuA yaman bir sessizlik,inadınaymışgibigöğsünebastırıyordu.Birkaçsaniyekulakkesilip,onudinleyecekoldu;kulağınaaralıklı, tokbirgümbürtüçalındı.Birzaman,bunun,kalbininvuruşuolduğunuanlayamadı,anlayıncamüthişürktü:Boğazınıosulfatoacısısardıhemen,dizlerininbağıçözüldü,düşercesinesomyayaoturarak:

“—Anneciğim!”dedi.

Sonrası,öncesindenbeterolduelbet!Solukaldırmaksızınbirbirini izleyen,karşılıksızsoruların baskısına uğradı. Ayağının altından taban kayıyor, aynı bulanık suda, aynıbiçimde, sanki binlerce defa, üst üste boğuluyordu. Zaman alışılmış düzenini yitirmiş,şurası burası göğüs geçirmeler, şaşırmalar ve içlenmelerle delinen, yankılı bir boşlukhalinegelmişti;mekânlabirleşmiş,özdeşleşmiştibelkide:Kıyısıköşesibelirsiz,kimiyerimıknatıslı, kimi yeri engebeli, acayip, dalga dalga bir boşluktu bu, dehşetine Halim’insadece hayal gücü biraz karşı koyabiliyordu: Kişiliğini yapan başka neyi varsa, hiçlikçoktanonlarıyemiş,kemiklerinevarıncayadeksindirip,öğütmüştü.

Kapısı inatla sürgülü, karanlığı hep deliksizdi. Uyuyor mu, uyanık mı kestiremiyor,uykuylauyanıklığınsınırlarınıbulamıyordu.Birkere,ağırlıkbastı telaşıylatoparlanınca,zaten uyanık olduğunu fark edip şaşırdı. Git git, yön duygusunu da kaybetmişti, saatkavramınıda.Durupdurup,tutuklanalınekadarolduğunuhesaplamayaçalışıyorduama,nemümkün:

“—…Cumartesigünügetirdiler,geleliüçkereuyudum,hesapçasalıolacakbugün!Nesalısıbe,gecesigecesinemiuyuyorumbakalım,enazbirhaftaoldu,enaz.”

Karnında niteliği belirsiz bir kazıntı. Acaba acıktı mı? Susadı mı? Okulda şimdi zilçalıyor,çocuklarpaldırküldüryemekhaneyedoluşuyorlar.Dışardagüneşlibirsoğuk,pırılpırıl.Pilâvçoksıcakolmalı,sıcaklığındansürahilerbuğulanmış.Su,buzgibi.Biryerlerdeşarkı söyleniyor, yanardöner bir şal mı yırtıyorlar ne? Cıgaralarda naftalinkokusu.Çekingenbirhilâl,dantelliuçlarıgümüşlenmişbirbulutkalabalığınınarasındansekip gidiyor.Yatakhanede, yat zilinin uzun ve titrek, yaldızlı izi. Halim’in yatağı boş,Halimbaşkabiryerde.Nearayanıvar,nesoranı:Adınıananbilekalmamış,kaderineterketmişler.İyiama,nedirbukader?

Arada fısıltılar duyar gibi oluyordu. Birtakım kapılar açılıyor kapanıyor, kim olduğuanlaşılmayan birisi, boğazına düğümlenmiş bir hıçkırığı gizlemeye çalışıyordu. Aklıbaşındaolsa,bütünduyduklarını,gerektiğigibideğerlendirebilecektiama,değilki!Tam

Page 94: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

tersine,darmadağınıktı. İçindenbağırmakgeliyordu,ortalığıvelveleyevermek!Birkeredenedide,çığlıkları,gırtlağındançıkarçıkmaz;sessizliğin,karanlığın,korkununveyalanyanlışsanrılarınmeydanagetirdiğihavayastığınagömüldü,kısıldıkaldı.

Yüzyılkadar sonra, ayak sesleri.Sürgüdışardançekildi,kapı açıldı, irivekıllıbir elyarımbirekmekuzattı.Sıtmalıaydınlıkta,dörtköşebirbıyıkgörürgibioldu.Sırsıklamnezlelibirses:

“—Aldelikanlı dedi, ekmeğini.”Halim’in içinden,dudaklarınıyakanbütün soruları,ardıardınasıralamakgeliyorduama,zarzor:

“—Bugündiyekekeledi,günlerdenne?”

Nezlelises,nedenyabancılaşıyor:

“—Yasak!Sualsorulmaz.Tutuklularlakonuşmakyasaktır.”

Yinedeacımışolacakki:

“—Pazartesi!”

“—Affederiniz,niyetutuklandım?Birşeyyapmadımkiben?Hemokuladönmezsem,kızarlar.”

Ses,kapanankapınınardındakaybolurken,güldü:

“—Kızmazlardedi.Nasılolsa,birgündönersin…”

Sonra? Sonrası bu, kâbus yerleşti iyice, olağanlaştı. Halim’in korkulu telâşınıtörpüleyen,dikenliköşeleriniyumuşatangündelikbiryaşantıyadöndü.Aralıksızgerilimvebekleyiş,yüreklilikdiyebir şeybırakmıyor, sabırgücünüçürütüyordu.Başlangıçtakişaşkınlığın yerini, gevşek, hastalıklı bir yumuşak başlılık almıştı. Yavaş yavaş, geçiciolan süreklileşiyor; bu değişim, alışkanlıklarını da beraberinde getiriyordu: Halim degünlerini ekmek dağıtımına göre hesaplamayı, helaya gitmesi gerekince herkes gibikapısınıiçerdenvuraraknumarasınıbağırmayıöğrenmişti:

“—Onsekiz!”

On sekiz kapatıldığı hücrenin numarasıydı.Tutukluluğu uzadıkça, kocaman bir kulakgibi, dışarda geçen en ufak kıpırtıyı, en önemsiz hışırtıyı işitir; karanlıkta bir kedi gibi,koridordanveöbürhücrelerdengelençeşitlisesleregöre,yapılanlarıkestirirolmuştu.Onyedide, her çeyrek saatte bir sümküren hastalıklı bir oğlan yatıyor, yarı tıkalı bir körükhışıltısıylazarzornefesalıyordu.Ondokuzdaise,geceyarılarınadoğru,adamıntüyleriniürpertenbirsesle:

“—Allah!Allah!”diyebağıranbirivardı.

Bu çığlığı duymasıyla kafasını, çürük bir kavun gibi yatağın üstüne atıvermesi biroluyor; sinirleri keman telleri gibi gergin, kancık bir acının elinde oyuncak, tevekkülleisyan,başeğmeyleöfkearasındagidipgeliyordu.Onubitirendebuydugaliba.

İlk haftanın sonuna doğru, süngüsü iyece düşmüş, eli ayağı gevşemişti. Kendinikaybolmuşsanıyordu.İkincihaftaöfkeveisyanağırbastı,başladısövüpsaymaya.Kendikendine yüksek sesle konuşması, o günlerden kalmadır. Bağıra bağıra tartışmak,savunmasını yapmak, onu avutuyor, içini rahatlatıyordu biraz. Bazı bazı sesini

Page 95: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

ayarlayamıyor, fazlaca yükseltince, nöbetçi polisten azar işitiyordu. Bir keresinde‘deli’biledediler.Üçüncühaftanınbaşında,ılıkbirilgisizlikkapladıiçini,yaşadığıanla,başınageleceklerlebağınıkopardı,çünkübelleğinikeşfetmişti.Hızıhiçeksilmeyenhayalgücünü yardıma çağırınca, çekip çekip, kırlarda geçen o tasasız çocukluğuna gitmesi,iyicekolaylaşıyordu:Irmağabitişikgelinciktarlası,mayısböcekleriveyeşilçekirgelerçınçınötenbirilkbahargöğünde,güneşleyaldızlanmışafacanbiruçurtma,biruçurtmadaha,biruçurtmadaha!

“…hergece,birikilokmakuruekmekyedimmiyedim,haydikalkıp,kaygısızvehürbirbaşkaHalim’ibulmayagidiyordum.O,deliyeşili ayrıkotlarınınüzerineyüzükoyunuzanmış, ikinci annesinin su gibi omuzlarına akan saçlarına dalmıştı. Emine, havuzunbaşında, dalgın dalgın taranıyordu. Çevremizi, ıslak bir ezilmiş ot kokususarmıştı. Çardaktaki asmanın, ağır ve olgun salkımlarına üşüşmüş arılar, inceince vızıldıyor; yaldız akıntısına benzeyen âni yer değiştirişleri, dikkatimi çalıyordu.Gerçekte beni büyüleyen Emine değil, tatil diye ağbiymin çiftliğe getirdiği, başka birsarışındı: Adı da Nilüfer. Adamın gözlerinin içine içine bakan bir kızdı Nilüfer, dobradobralığı kimi olsa ürkütürdü. Bir tek bakışı bile, içimi eritmeye yetiyordu ama; narinensesine, ince beline, şehvetli ağzına, kıvırcık kirpiklerini aralayıp yukardanbakışına; bütün her şeyine, ayrıca vurulmuştum. On beş gün ya olmuştu geleli,ya olmamıştı; ben çoktan, delice sevdalanmıştım, gözüm dünyayı görmüyordu: İlktutuluşumdubu.

Tutulunmayacakgibideğildiki!..Nemlidudaklarıyarıaçık,gözlerialevalev,çevremdedolaşır;nekadar ışıkvarsademetdemetdoğrayarak,onunkigibi‘sivrivesertgöğüslerisevipsevmediğimi’sorardı.Utancımdanalçuhayadöner,salaksalak:

—Severimderdim,sevilmezolurmu,hiç?’

O zaman dokunmama, ama yalnızca dokunmama izin çıkardı. Kafamı eğer, usulcadokunurdum. Bütün bunlar, dünyanın öbür ucunda, bağdem ağaçlarının altında olurdu.Cırcırböcekleri, Gediz toprağının üstüne yığılmış ağustosmavisini zırıl zırıl oyar, delikdeşik ederken. Nilüfer, oğlan çocukları gibi kısacık şortlarla baldırı çıplak dolaşıpaklımı başımdan alıyor, püfür püfür cıgara içiyordu. Böylesi, bizim oralardahiçgörülmemişti,doğrusu.Mehtaplıgeceler, ağbiym,benveo, şehirboyundagezmeyeçıkardık. Sıcaktan, yıldızlar boncuk boncuk ter döker, Gediz’in buharlaştığı nerdeysegözlegörülürdü.Hergece,birpundunagetiripkuytulardaonuöpmeyi tasarlar,hergeceheyecandan sakır sakır titreyerek, tasarımın uygulanmasını bir başka geceye ertelerdim.Ne yapıp yapıp, başarmalıydım bu işi, tenhada kıstırıp onu sımsıkı sarmalı, artıkorospuluktanmı, zevktenmi, şehvet azgınlığındanmı her nedense, kollarımın arasındaerginnargibikütürdediğiniduymalıydım!Herkesinsevdalanmasıbaşkaçeşittir,benimkisiböyleydi işte: Yavan duygulanmalardan, lâf kalabalığından arınmış, tertemiz. Ne deolsa, sapasağlam bir kır çocuğuydum o sıralar, şehirlilere vergi incelikleri öğrenmemiş,henüzbozulmamıştım.Sonundamuradımaerdim,keskiermeseydim!..

Akşamüzeri, güneş battı batacak, Nilüfer’i hâlâ kızgın kumların üzerinde, yalnız veçıplak yakalıyordum:Çıplaktan da öte, çırılçıplak.Üzerinde yalnız, ona pembe camdanyapılmışbirbiblohavasınıverenogünbatısıaydınlığı,okadar.HeyAllahım,nasıliçimiallak bullak ediyor! O vahşi, yukardan, meydan okurcasına bakışı yok mu,beni kudurtacak. Bir iki demeyip üzerine yumulduğumu, yumulmakla da kalmadığımı

Page 96: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

eklemekbilegereksiz.

Herşeyolupbittiktensonra,seninkisi,suratımatükürürgibi,nedesebeğenirsiniz:

— Sen de erkeğim diye geziyorsun, öyle mi? Beceriksiz: Ağbiyn hiç olmazsapaçalarındanakıtmaz.Seninağzın,dahasütkokuyorbe!’

Bu aşağılamasını ne unuttum, ne unutabilirim. Yalnız, uzun tutukluluk gecelerimdekendimialdatır,inadınaesgeçerdim;olayıgönlümcedeğiştirir,öyleyaşardım:Nilüfer,hiçolmadığı kadar alımlı, nehirden çıkar, kalçalarını çalkalaya çalkalaya yaklaşır,dudaklarıma iki parmak kala durup, gözlerini aralayarak, ağzını ağzıma uzatırdı.Benzersizgüzelliğiveçekiciliğiyle,bana,sadecebanaaittiartık.Yırtıcıvedüzenbazbirhayvanı, nasıl döve döve adam ederlerse, onu da öyle adam eder; kırbaçlayarak,tekmeleyerek, ısırarak eğitiı, yere bir post gibi yamyassı uzatıp, üzerine balıklamaatlardım.Birkere,onkere,yüzkere,binkerebenimolurdu.

Buoyun, ister istemezbenibir başkasına, hiç şüphesiz ahmakçave tiksindirici, fakataslavazgeçilemeyenkendikendinecinseldoyumaramaoyununasürüklüyordu.Hücreninkaranlığında cinsel kaçış yolunu kendiliğimden mi buldum, yoksa benden önceyatanlardan havada kalmış bir dürtümü buldurdu, bilemeyeceğim; bildiğim, hem kesinolarakbildiğimşuki,polislernihayetsorguyaçekmekiçinbenihatırladıklarızaman,bençoktankendimdençıkmışım,neolacağımıartıkhiçumursamıyordum.”

Bu iş tutukluluğunun üçüncü pazartesine rastladı. Nöbetçi polis onu hücresindençıkardı,soğukvehainkoridorlardandolaştırarak,aralıkbirkapınınönünegetirdi,kapıyıtıklatıpiçeriyeitti.

Ufak bir odaydı burası, köhne iki maroken koltuk, birkaç tahta iskemle, iki ucuzyazıhane iledöşenmişti.Yazıhanelerdenbirisininarkasında, sıskamısıska,ceketininbirkoluboştasallanan,üstübaşıbakımsızbiriduruyor;eğribüğrüdişlerininarasındasapgibiyasemin ağızlığı, pis pis sırıtıyordu.Tepeden tırnağaHalim’i şöyle bir süzdü, önündekidosyalarabirgözattı,pekbelirlibirRumeliağzıyla:

“—Senmisinbededi,HalimHacıbeyoğlu?”

“—Evetefendim.”

“—Âlâ,oturşuracığa,açkulağını,iyicedinlebeni.”

“—Pekiefendim.”

“—…benimadımCelâl,KolsuzCelâlderler!İşimnedirbilirmisin?Neredeherhangibirmikropyuvasıvarsabulmak,temizlemek,temizlenecekgibideğilse,imhaetmek!İcabıhalinde, acımaksızın! Anladın değil mi, ne mukaddes bir vazifeyi deruhte etmişolduğumu? Âlâ! İhtisas yapmışımdır bu mevzuda, yirmi yıldır senin gibimikroplarlauğraşırım,birtekibilekülyutturamamıştırbana,bilesin,birtekibile!Başınasardırdığın bu belâdan çabuk kurtulmakmı istiyorsun, yapacağım tek şey var: İtiraf et!Herşeyivehemen!”

“—Fakatefendim,ben…”

“—Âlâ,işinbaşındanbaşlayayım:Gizliteşkilâtagirelinekadaroluyor?”

“—Gizliteşkilâtamı?Hangigizliteşkifâıa?”

Page 97: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

“— Salaklığın âlemi yok, aklını başına topla! Burada sual soran benim, hangi gizliteşkilâttan bahsettiğimi domuz gibi bilirsin, çok şükür on teşkilât yok böyle, bir taneyakaladık:İlericiGençler!”

“—Vallahibilmiyorumefendim,adınısizdenduyuyorum.”

“—Âlâ,başkaşeysoralım:DoğanBey’itanıyorsunya?”

“—Elbette,DoğanBeyhocamız.”

“—…evinegidergelirmişsin?”

“—Evet,hercumartesi,öğledensonra.Çağırırda.”

“—…çağırırmışda!Nedemekçağırırmış?Öğretmenevineçağırırmıhiç,okuttuğutalebeyi?Neysegeçelim:DoğanBey’inordaGalibÇakırdiyebirinitanıdınmı?”

“—Evetefendim,tanınmışbiraktörolduğundan…“

“—Âlâ,âlâ,Ağzınlaeleveriyorsunkendini:Küçükbey,enzehirliikimikrobutanıyor,amamikropyuvasınıbilmezliktengeliyo,.Yoo,bukadarıfazla!Ulanserseri,karşındakinikim sanıyorsun sen?Haydi diyelim ki İlericiGençler’e dahil değilsin, iyi ama, ne bokyemeyegidipgeliyorsunDoğanBey’inevine?”

“—Tiyatroyahevesimvar,aktörolmakistiyorum,DoğanBey’esöyleyince…“

“—Haaaöylemi?Demektiyatoracıolmakistediğiniçin,kızılyoldaşlarıncümbüşünekatılıp, bir ağızdan VolgaVolga şarkısını söylüyordun, başka maksadın yoktu: AllahaPeygambere sövüp saymak,MoskoflarınAlmanları yenmesine dua etmek, hele o vatanhaini Nâzım Hikmet’in şiirlerini okumak, hep aktör olmak istediğinden! Senkimialdatıyorsunbe,karşındakinienayimisandın?Buedepsizliklerin,tiyatoracıolmaklane alâkası var, söyler misin biraz? Bak yavrum, çok iyi adamımdır ben, yumuşakyürekliyimdir, gel gelelim hiç sevmem oyuna gelmeyi, oynatılmayı: O kuş kadarakılcağzınla,sakınkalkışmayasınböyleşeylere,alimallahbaşkalarınabırakırımsorgunu,iflahınıkeserler…“

“—Yeminederimkidoğruyusöylüyorum,efendim.”

“—Öylemi,âlâ.Başkaşeyegeçelim:HaydarSudiyebirisivar,şair,tanırmısın?”

“—Evet.”

“— … mektepte kitaplarını satmışsın, bir şeyden habersiz masum talebeciklere?Yankı‘yısatmışsın,ofesatçımecmuayı?”

“— Evet efendim, şey… yâni hayır! Dergiyi satmasına sattım, bunda bir sakıncagörmedimama,kitapları,asla!”

“—Neden?Nemahzurgördünsatmakta?”

“—… yasaklanmış olduklarını, toplandıklarını biliyorsun elbet! Edindiğimiz bilgiyegöre,ikihaftadaüçadetsatmışsın…”

“—…bak,susuyorsun.Âlâ!Küçükbey,elaltındanyasakkitapsatıyor,bunutiyatoracıolmak içinyaptım diyor. Sen benimle dalga mı geçiyorsun be? Hiç sevmem dedimoynatılmayı, oyuna getirilmeye kalkışmasana be çocuk! Hayatın mevzubahistir burda,

Page 98: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

bütün istikbalin. Henüz dosyan cılız, yardımcı ol bize, unutalım. İnatçılık eder,direnirsen, kötü gelir arkası: Mimlenirsin, mimlenince mektepten tard ederler, öyle birbelgeverirlerkieline,başkahiçbirmektebinkapısınıçalamazsın,çalsanaçanbulunmaz!Kulakveriyormusundediklerimeha,herşeyağzındançıkacakbirevet’ebağlı,dinliyormusunbeni?”

“—Dinliyorumefendim?”

“—İyiceanladınmı?”

“—Anladımefendim.”

“—Âlâ,şimdienbaştanbaşlayalım:Gizliteşkilâtagirelinekadaroldu?”

Uzunhücreyalnızlığınınetkisindenolacak,Halimdurumupekkavrayamıyor,sorununcanalıcıönemidikkatindenkaçıyor.Birazşaşkın,kafasıdağınık.Basiretibağlanmışgibi.İçerde, bir daktilo, titreyip duruyor. Yüksek, perdesiz pencerelerden bakınca,karşıdaki köhne yapının damında, hüzünlü hüzünlü düşünen güvercinler. Yukarda,ağlamayahazır,süngergibimosmorşişmiş,kirlivekalabalıkbirgökyüzüparçası.Bunugörmek,insanıuyuklamayaitenkülrengiaydınlığı,büsbütünberbatediyor.

KolsuzCelâl,ağzınıbüzüpaz.arlayacakmış izleniminiverenacayip tikiyle,busoruyabin kere yeniden başlayabilir, kılı kıpırdamaz; aksine, birbirine yakın saksağan gözleriparlar,soğukvesinsi,sırıtır.Halim’se,öğrenebildiğikadarınıderleyerek,ayrıntılardanbirsonuç çıkarmaya, suçunu anlamaya çabalıyor: Doğan Bey’le Galib en azılı‘mikroplar’mış, yuvalan ‘İlerici Gençler Teşkilâtı’. O, okuduğu liseyle, teşkilâtarasındabağlantıyısağlayanadam.Teşkilâtınamacı,onunaracılığıyla, lisedebir ‘hücre’kurmak ama; bu, henüz yetişmediğinden açıklanmıyor; onu, Galib Çakır’ın yanınavermişler,yetiştiriyorlar:ŞimdilikYankı‘yı,HaydarSu’nuntoplatılmışkitaplarınıyayıyor,yetişmesisonaerincegerçekeylemealınacak.

Bu gerçekler, sorgu boyunca, ufak ufak meydana çıkınca; Halim, başında dolaşanbelânınfarkınavarıpkorkuyor,telâşakapılıyor,hatta:İçindemüthişbirçöküntü.Herşeyiinkâr edecek oluyor, başa çıkamıyor. Kimisini etse, kimisini etmese, daha kötü, çünküsöyledikleri çelişiyorlar, bir lâfı ötekini tutmuyor. Ne yapacağını, şaşırmış. Sabah olup,nöbetçi polis kapısını açmıyor mu, elinde ayağında gizli bir titreme, Kolsuz Celâl’ınyıldırıcıgülümsemesinikarşısınaalıpoturdumu,yanlışbiredepsizlikgeliyorüstüne,ilkzorlamadasinirleriboşanıyor; tepinmenin,bağırıpçağırmanın,hıçkırahıçkıraağlamanınbini bir para! İçerde bir yerde, yine bir daktilo koşuşup duruyor, yine karşıdaki hantalyapınınoluklarında,sırasıradizilmişhüzünlügüvercinler.

Kolsuz Celâl’ın ağzında, hele böyle zayıf olduğunu hissettiği anlarda, en hinoğluhinönerilerhazır.Onahandiysearkaçıkacak:

“—…herkesdiyor,senlebengibiolsayavrum,meseleyoktu.Namusluinsanlarızbiz.Halbuki onlar, işte bu saflığı istismar ediyorlar: Bütün düşünceleri seni kullanmak, okadar!Ne için feda ediyorsun kendini, kimler için?Hemdeğermi?Gerçi henüz lisedetalebesinama,istikbaldeneolacağınbellimi?Meşhurbiravukatolursun,belkibirvekil,birmühendis!İnsanfedaedermibunları?”

“—…bizdiyefısıldıyor,ihtiyarladıkbeyavrum,kocadıkbumasalarınardında!Azşeymi gördü bu gözler? Sana birkaç taraflı oynamakta faide vardır deyişim neden, ibret

Page 99: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

aldığımdan.Engenç,enhızlıçağındaNâzımHikmet’ibilesorguyaçekenkimdi?Ben.Teşu senin oturduğun iskemlecikte oturmuştu, şimdi bile gözlerindeki mavi lem’alarıgörürgibiyim.Neoldupekisonra,sorarımsana,böylekabiliyetlibiradamayirmisekizyılhapisnedemek?Buyetmezmişgibi,birdearkadaşlarıtarafındanTroçkistdiye,küçükburjuvadiyehakareteuğramak!Ahböyledirbudünya,nedenkalleştirdemişler…”

Halim,yavaşyavaş,tutuklanışınınöneminikavramayabaşlıyor.DoğanBey,HaydarSu,Galib,Ali İhsan,Eşfak, İrfan,hepsi içerdeler;aşağıyukarı,herşeyi itirafetmişler;yerliyersiz direnerek, sorgunun olumlu bir sonuca bağlanmasını önleyen, bir o kaldı. HiçdeğilseKolsuzCelâlböyleolduğunusöylüyor:

“—…âlâ,yiğitsin,anladık!Burdayiğitliksökmez,sonundanasılolsakonuşacaksın,oyalanıpboşunavakitkaybediyoruz.”

Halim, konuşmaya yanaşmıyor. Hayır, Haydar’ın kitaplarını satmadı. (Allahlık birbasımevinde, kötü kâğıda basılmış, üç boktan kitap.)Her şeyin, bu konudaki direnişinebağlıolduğunuseziyor.Sattımdedimiyandı,arkasınıçorapsöküğügibigetirecek.KolsuzCelâl, zaten inadına bu nokta üstünde duruyor. Sorgu uzuyor, yayılıyor, yayvanlaşıyor.Her gün sabah başlıyorlar, akşama kadar. Akşamın oluşu, cennete dönüş: İşte Nilüferırmaktançıktı,kalçalarınıçalkalayarakgeldi,dudaklarınaikiparmakkaladurdu,gözleriniaraladı,öylebekliyor.

“…dayanışımhesaplıkitaplıbirdayanış,birtaktikdeğildi.Aksinisöylemekyalanolur.Benimkisi can korkusuydu. Dayanıyordum, çünkü korkudan ödüm patlıyordu; bir ayakönce, başımı bu belâdan kurtarmak derdindeydim. Tecrübesizlikten, Kolsuz Celâl’ınnereyekadargidebileceğinikestirememiştim.Benzerineazrastlanır,işininehlibiradamdıo, tuttuğunu koparır tüjründen olduğunu bir gece, daha doğrusu sabahın saat birinde,irikıyımüçadambeniuyandırıp,hücredençıkarıncaanladım.Uykusersemi,çığlıkçığlıkterebentinkokan,morgaydınlığındabiryeregetirdiklerinihatırlıyorum.Duvarlarkalınveçıplak, tavan soluğumu ağzıma tıkayacak kadar alçaktı. Üç adam, hele o sinsi sinsiyumruklarını okşayanı, kendilerine sövdürmek için aralıksız beni kışkırtıyorlar, ağzaalınmazküfürleribirbiri ardınadiziyorlardı.Ben susuyor, ağzımıbile açmıyordum.Üçüde, hele sinsi sinsi yumruklarını okşayanı, öfkeden küplere biniyor, seslerinigittikçe yükseltip, ne anamı babamı bırakıyorlardı, ne çocukluğumu, oyuncaklarımı,onurumu!! Onlar üstüme vardıkça ben büsbütün katılaşıyor, sessizliğimin kozası içindetostoparlak oluyorum.Böyle sürermi bu, sürmez elbet: Bir yumruk, sırtüstü yerdeyim,dişimin biri kırılmış, tükürüyorum. Bu arada onlar, ayaklarımı yakalamış,çoraplarımıçıkarmışbile, tören içinherşeyhazır:Enbaşta, iriellerininarasındagörüp,birbaşkasınaaitmişgibiyadırgadığım,çıplakveanlamsız,ayaklarım.

Onlar,kızışmakiçin,ağızlarınagelenküfrüededursunlar,birara,bilinmezbirTanrıyakurban edilecek anlaşılmaz bir adak olarak görüyorum kendimi; ufacık, pespembe biroğlan çocuğuyum, ya da allanmış pullanmış, ayakları bağlanmış körpe bir dana,birazdan boynuma bıçağı çalacaklar ve… tabanlarıma ilk sopayı yer yemez, içimde birşimşekçakıyor,kesinlikleanlıyorumkikabahatlivesuçluolanlar,onlar.Aynıandakükürtyeşili bir kontakt yalazıyla sigortalarım atarak, çocukluğumdan ne kalmışsa yakıpkavuruyor: Çocuk değilim artık, basbayağı büyüyüm, dünyayı daha şimdidenlânetlemeyebaşlamışbirbüyük.Büyükdelâfmı,birihtiyar.

Page 100: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Az önce yumruklarını okşayıp duran, ağır, hatta saltanatlı bir düzen tutturmuş, öylevuruyor.Elimde olmadan avaz avaz bağırıp, hembağırdığımdan utanıyor, hem içimdensopalarısayıyorum:On,onbir,oniki,onüç,ondört,(Yarma,eşkıyakılıklıherif,benbirşey yapmadım diyorum size, suçsusuz ben) yirmi, yirmi bir, yirmi iki, yirmiüç,(Diktatörlükdahamıiyisanki,kahrolsunfaşizm,kahrolsundiktatörler!)yirmidokuz,otuz,otuzbir,otuziki,(Ulanteşkilâtagirmedimdiyorumsize,lâftananlamıyormusunuz,girdimgirdim,girmedimgirmedim,bir lâf) otuz altı, otuzyedi, otuz sekiz, otuzdokuz,kırk, kırk bir, (Doğan Bey’in konuyu hiç açmaması doğru mu? Galib niye birazolsun çıtlatmadı? Beni, bilerek bilmeyerek bu işe karıştırdıklarına göre, biraz olsunhazırlamaları,böylebirderdebulaşırsamnasıldavranacağımıöğretmelerigerekmezmi?Nedensustular?Nedenuyarmadılarhiç?)kırkbeş,kırkaltı,kırksekiz,dokuz,on,onbir,on iki, üç, dört, beş (Susadım, ağzım kurudu, su versenize) altı, yedi, sekiz, elli sekiz,elli dokuz, altmış, altmış bir, (Susadımdiyorumbe size, içimyanıyor, bırakın gideyim,Gediz kıyısında bir pınar biliyorum, buz gibi, arımı arı, çocuk yüreği gibi pıt pıt atar,şafaktaçakallarsuiçmeyegelir,bırakınbendegideyim,bendeiçeyim)altmışbeş,altmışaltı,altmışyedi,sekiz,dokuz,(Su,biryudumsu,n’olurbiryudumsu!)onüç,ondört,onbeş, on altı, (Bir şey yapmadımben, bırakın beni gideyim, n’olursunuz bırakın, bırakındiyorumsize,bırakınbeni,bırakın!Anne!)”

İsabet almış bir denizaltı, okyanusun dibinden su yüzüne nasıl fırlar, Halim, içindeçırpınıp durduğu kâbustan öyle fırladı: Yaralı, karmakarışık, sersemlemiş! Ter içindeyüzüyordu. İyice tersi dönmüştü.Odasını, yatağını, her zamanki eşyalarını neden sonratanıyarak, gece lambasının zehir yeşili aydınlığında, teker teker, yerlerinekoyabildi.Dışardayağmur,birağıtgibisürüpgidiyor,gecenindibindebiryerlerde,obirçiftkelepçe,eldeğmemişolarakduruyordu.

Ya Suat?Aklı başına gelir gelmez,Halim’in içini bir korku kapladı:Karısı, dehşetleçırpınışını fark etmiş miydi acaba? Sayıkladı, bir şeyler söylediyse duymuş muydu?Hissettirmedenonuinceledi,sakinsakinsoluyor,derinuykulardagörünüyordu.İçibirazolsun rahatladı. Karısı gizli telaşını, benliğini saran büyük korkuyu fark eder diyeaklı çıkıyordu. Bunu Suat da bilirdi, o yüzden, uyanalı hani olduğu halde, hiç bellietmemiş, kocasının çırpınışını nefes almaktan çekinerek izlemişti.Halim sövüp sayıyor,birilerini suçluyor, anlaşılmaz mırıltılarla birtakım itiraflarda bulunuyordu. Acı çektiğibesbelliydi.Bunubilmek,Suat’ı ayrıca üzüyordu.Gözyaşlarını içine akıta akıta, bir araağladıbile:İsteseistemese,kocasıkorkağınbiriydi!

Pazartesiye kadar, hep aynı üzüntü. Halim, geçmişinden acı acı hatırladıklarıyla,geleceğini tehdit eden sürgün korkusu arasında sıkışmış, alıngan, çekilmez, dokunsanağlayacakbiradamoluyor;herseferinde,yakacağıkibritlerikırakıra,birinisöndürmedenbirbaşkacıgarayadavranışı,ünlüOsmanlıiştahınınşıpdiyekesilişi,ikigünsonrasıiçinbile herhangi bir şey için sözvermektenkaçınışı neden, hepbundan:Yaşantısını askıdahissedişinden,korkusundan!

Suat bunu seziyor aslında, sezdiğini belli etmiyor. Belli ederse, sarsıntı çok dahabüyüyebilir. ZatenHalim’in gözleri önünde, ya saydam bir Kolsuz Celâl, pis ağızlığınıçukurunagötüregötüregülümsüyor,şunu,şunu,şunuaçıklayacakolursa,onusürgündenkurtaracağına söz veriyor: Yada mühürlü imzalı bir kâğıt, üstünde tilkinin bakır sıçtığıbir kasaba adı, çevresinde kargaların cirit attığı kara kara serviler. Asıl hayatı ölü bir

Page 101: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

noktada takılmış kalmış, yapacakları, söyleyecekleri, tasarıdan öteye gitmiyor,gerçekleşemiyor.Yalnız,mandaağırlıklarıylaomuzlarınaçöken,eskiden işitilmiş sözler,haniKâmilBey’indedikleri:

“—…alınyazımızıyazankim,CenabıHak!İradesineboyuneğmemek,mümkünmü?Müslümanlık,kadererazıolmaklabaşlar…”

Pazar, öğleden sonra, radyoda GalatasarayFenerbahçe maçı. Halim, bunaltısındankurtulmak için, bütün kulaklarıyla stadyumun uzak uğultusuna, spikerin çabuk çabukanlattıklarına eğiliyor. Maçın sonuna kadar, sanki koltuğuna çivilemişler, hiçkımıldamıyor.Ama,tekkelimesinianlıyormu,negezer.

— …ikiüçdakikadırsarıkırmızılılaroyundahafifbirüstünlükkurdular,hücumlarsağkanattanbeklenmedikbir şekildegelişiyor…şut!Metin’inonsekizdışındanânibirşutu, top Özcan’ı aştığı halde, kale direğine vurup döndü. Fenerbahçe kalesinin, buhaftaymda atlattığı en büyük tehlikeydi bu! Şimdi Özcan topu aldı, sol açığına doğrudegajınıyapıyor,tambusırada…

Halim, derinliklerinde yeraltı rüzgârlarının çığlıklar attığı kocaman bir mağaranınapaçık ağzında, kalakalmış. Öyle görüyor, kendini. Burası canavarın iniymiş, canavariçerde,ikiadımatsa,burunburunagelecekler,gözüazdahapekolsa,yeter.

— …Lefter’in frikiği, kaleönündeGalatasaraylılarınyaptığıbaraja çarpıpdöndü,Ergun topu uzaklaştırmaya çalışıyor ama, beceremeyecek galiba. Turgay yetişti, kaptı,böylece sarıkırmızılı kaleyi bir tehlikeden kurtarmış oldu, şimdi kale sahasında toplaoynuyor,zıplatıyor,degajınıyapacak,yaptı…

Yağmur dinmiş, gökyüzünde dumanı tüten bir bulut kalabalığı, kalın homurtulu,nobran!GalataKulesi,bunlarınüstüneüstünegeriniyor.CamekânSokağı‘ndabirpencereaçıldı,yorgunbirkadınsesi,oyunadalıpeviunutmuşoğlunuçağırıyor:

— Eeeeerooool,Eeeeerol,nerdesinyavrum,haydi!Halim’in içinde,binbirincidefaaynısoru:

“—…neisteyebilirlerbenden?Hiçbirtaraktabezimkalmadı.İpekböceğigibikozamaçekilmiş, kendi halimde, politikaya bulaşmadan yaşıyorum. Niye rahat bırakmıyorlar?Yetmedimibuncaçektiğim,yetmedimiyüreküzüntüsü,hapiskorkusu?Birdesürülecekmiyiz?” Pazartesi sabahı, erkenden uyanıyor. Ağzı, bu gibi durumlarda nasıl oluyorsa,yineöyle:Zehirgibisulfatoacısı.Uyanıruyanmaz,içinden:

“—Evetdiyor,bugün.”

Saat tam sekizde, bir daha birbirlerini hiç göremeyeceklermiş gibi, karısıylavedalaşıyorlar. Halim’in bütün çizgileri çekilmiş, şakakları atıyor. Kara gözlüklerininardında,gözleriıslakdeğilama,kanlı.Kajısınıöpmek,boynunasarılmakistiyor,ansızınbastıran sıkılganlıktan mı, yoksa gülünç olmak korkusundan mı nedense,sarılamıyor.Yumruklarını,ceplerindesımsıkısıkmış:

—Öğleyegörüşürüzdiyor,birtanem.

Sesi,dediğineinanmadığınıbelliediyor.Suat,sakin:

—Elbettediyor,öğleyebilekalmazbelki.

Page 102: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Halimalaycıbirgülümsemedenemekistiyorama,tutturamıyor,başlamadanbozuluyorgülümsemesi.

—…öğleama,belliolmaz,alıkoyabilirler:Akşamadoğrupijamamıgetirirsin,tıraştakımını,sabun,cıgarafilân.

Arayakısa,dikendikenbirsessizlikbırakıyor:

—…herzamankigibidiyor,birtanem!

Suat:

—Evetdiyetekrarlıyor,herzamankigibi.

Sesigerçektenmidahatatlı,yoksaHalim’emiöylegeliyor,birbilebilse!

—Yeterikadarparanvarmı?

—Vardiyor,ellilirakadar.

Karısı,eskipüskübiryüzliralıkuzatarak:

—…alıkoyarlarsadiyor,yanındabulunsun.

Sonra,gözlerinikaçırakaçırasöylediği,oayrılıkcümlesi:

—Haydigülegüle!Yemeğebekliyorum,Halim.

Kocasının adını, haftalardan beri, ilk defa söylüyor.Halim, biraz daha kalsa, kendinitutamayıp avazı çıktığı kadar bağırarak, çatlak duvarları yumruklayacak! Palas pandırasmerdivenlerden savrulup, o hızla sokağa geçip, Yüksekkaldırım’dan aşağı inmeyebaşlıyor. Havada, ikinci sınıf hergelelerle Yahudi itlerinin, kırbaç gibi saklayan neşesi.Pazartesiorospuları,merdivenlereoturmuş,hemcıgaraiçerekdinleniyor,hembirgünbirgece yoğrulmaktan balon gibi şiş memelerinin, tek tek, supap atıp nasıl söndüğünüseyrediyorlar.

Aşağısı, bütünKaraköy.Meydan, dört yanından inen insan ve araba anaforlarını, birdenizanası rahatlığı ve tembelliği ile içine alıp öğütüyor. Halim’i de. Halim’in içindedayanılmaz bir içmek arzusu. Bu arzuyla, ne meydanı saran kargacık burgacıksokaklardakimeyhaneleribırakıyoryoklamadık,neKöprüaltındakidükkânları,yok,yok!Sabahınbusaatindeyanızmuhallebicilerlemandıralaraçık,onlardaysaiçkibulunmaz.Neyapsın, o da tütüncünün birinden ufak bir şişe konyak alıyor, Adalar İskelesi’nde birkenaraçekilip,içiyor.İnadınagüzel,aklınainadınaiyişeylergetirenbirmanzara,önünepırıltılı bir yelpaze gibi açılmış: Üsküdar’ın üzerine, şurasından burasındangümüş çakıntılarıyla minare külahları belirmiş, ince bir sis dolanıyor. Kızkulesiçevresinde, renk renk balıkçı kayıkları. Bir vapur, çırpınan bir mendil sürüsünü YolcuSalonu’nunrıhtımındabırakmış,ağırağıraçılıyor:Üçayrılıkdüdüğü,üçkereölmek!

Halim, Birinci Şube’nin sahanlığına geldiğinde, sivil bir komiser, çift aylı kapıdaniçeriye girmek üzereydi. Cambaz omuzlu, genç kız dudaklı, uyuklar kocakarı sesli biradamdıbu,iriyarıydıamadayanıksızabenziyordu.Halim’ifarkedincesordu:

—Neodedi,nevar?

Halimyutkundu,dahadoğrusuyutkunduğunusandı,birdenbireağzıkurumuş,birdamlatükürüğükalmamıştı.

Page 103: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Başı ağrıyor, heyecanından birtakım garip çağrışımlar, onu buraya ilk defa geldiğiyıllara, lise öğrencisi olduğu sıralara götürüyordu.O çekingenliği, o ürkekliği edinmiştibile:

—Hiçdiyekekeledi.BusabahiçingalibaCelâlBeyçağırtmışda!Geldiğimilütfenbildirseniz…

Ötekiilgilenirgibioldu:

—Adınnesenin?

—Halim!HalimHacıbeyoğlu!

—İyi,beklebirdakika.

Çift aylı kapının ardında kayboldu gitti. Beklediği sürece Halim’in kendisini nebeceriksizliklesuçlamadığıkaldı,neahmaklıkla.KolsuzCelâl’ınadınıanmaklabirçuvalinciriberbatetmiş,gülünçolmuştu.Öldüğünüpekâlâbiliyordu,gazetedenkovulduğugünHaçik’teiçerlerkenAliİhsansöylememişmiydi?Ahbukafaah,telâştanvekorkudan…

On dakika sonra kapı açıldı bir başkası peydahlandı, sırıtkan, hatta yalak biri. Hiçkonuşmadan Halim’i ardına taktı, koridorların onca zaten bilinen girdisi çıktısınıdolaştırarak,yineoncabildikbirkapınınönünegetirdibıraktı.Hayatınınbağışlanmasınıistermişçesine,aşağıdanveezik:

—MüdürMuaviniBeydedi,sizinlekonuşacak.Gözünükırparakekledi:

— … endişeye mahal yok, dostça bir sohbet! Gerçekten dostça bir sohbet oldu,epeyceuzunsürdü.

Halim Birinci Şube’den çıktığında saat yarıma geliyordu. Muavin Bey’in sonsöyledikleri,ateşalmışfilmlergibi,kulaklarınaasılıpkalmıştı.Bütünyüzünüyakıyordu:

— … sizi biz yabancıdan saymıyoruz kar’şim, yakınımız sayıyoruz, evvelce bizeyardımetmiş,icabıhâlindetekraredebilirbirarkadaşsayıyoruz.Neden?Vatanperverbiraileninevlâdısınız,ondan.Sizeinandığımızdan.Elinizivijdanınızakoyun,kararınızıöyleverin.Yoo,hayırhayır, şimdideğilkar’şim,düşünün taşının rica ederim.Konumühim,ziyadesiylemühim hem, bu bakımdan cevabınızmüsbet olursa sevineceğiz. Bir telefonkâfi,numarayıyazdınızmıydı,yazınlütfen,221200,evet!Neymişbakalımkuracaklarıbuaktörlersendikası?Esasınıvakıabiliyoruz,bizdenkaçarmı,biliyoruzama,buGalibÇakırgayetkaranlıkbirherif,neidüğübelirsiz.Sizdeçokyakınıoluyorsunuz,değilmiya? Şöyle bir bakarsın, sendikanın zararlı yanı yok gibi, hatta fazla uslu ve uysal. İştezatenbizimkuşkumuzuuyandıran,bu.Teşkilâtınmahiyetiasliyesine?Efendim?Partiyleirtibatı var mı yok mu? Hepsi bu kadar kar’şim yo, yo katiyyen, sizden şimdi cevapistemiyoruz,elinizivijdanınızakoyun,düşününtaşının,öyle:Birhafta,ikihafta,biray…hiç acelemiz yok, bekleyebiliriz, yeter ki cevabınız iyice ölçülmüş biçilmiş ve müsbetolsun! Gerçekte sizi yakınımız sayıyoruz, yardımcı olmak, mevsimsiz bir yolculuğaçıkmanızıönlemekistiyoruz:Sizindekulağınızasürgünrivayetlerielbetgelmiştir…Geldideğilmi,gördünüzmüya?İştesizekendikaderinizibizzattâyinedebilmeniziçineşsizbirfırsat!Kaçırmayın kar’şim, sakın kaçırmayın bu fırsatı!Ağabeyiniz beyefendi sonra neder,fevkalâdemahcupolursunuz…

Ankara’dabeklenmedikbirbuluşma:

Page 104: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

İNÖNÜ,ABDBÜYÜKELÇİSİVVARREN’İYEMEĞEÇAĞIRDIMuhalefetliderinin‘özel’yemeğindeCHPGenelSekreteriAksal’la,ABD’ninElçilikMüsteşarıCovvlesdebulunduAnkara(Özel)

Genellikle iyi haber alan başkent çevrelerinde ısrarla belirtildiğine göre, CHP GenelBaşkanı İsmet İnönü, Amerika Birleşik Devletleri’nin Ankara Büyükelçisi FletcherVVarren’i,AytenSokak’taki evinde bir öğle yemeğine davet etmiş;Büyükelçinin kabulettiğibudavette,CHPGenelSekreteriİsmailRüştüAksal’laABDElçilikMüsteşarıMr.Covvlesdehazırbulunmuştur.

Bütçe görüşmelerinin doğurduğu gerginlik sebebiyle dikkatlerden kaçan bu yemekte,İnönü‘nünTürkiye’ninAmerikailemünasebetlerikonusundakiCHPgörüşünü,AmerikanBüyükelçisine duyurduğu tahmin edilmektedir. Tajnamiyte, özel mahiyetteki buyemekten sızdırabildiğimiz haberlere göre, İnönü ve Aksal, VVarren ileCovvles’e Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidar tarafından aksettirildiği gibi ‘Amerikandüşmanı’ olmadığını belirtmiştir; Türk/Amerikan dostluğunun, hükümetten hükümetedeğilmillettenmilletebirkaideyeoturtulmasıgerektiğiniilerisürmüşlerdir.

CHPGenel Başkanı İnönü‘nün, önümüzdeki günlerde BüyükMilletMeclisinde aynımealdebirkonuşmayapmasıbeklenmektedir.

Girişkartlarınıİsmetİnönü‘nünimzaladığı

BİNDEN FAZLA ÜNİVERSİTELİ GENÇ CHP’YE KAYDIN I YAPTIRDIToplantıdansonragençlerlepolisarasındaolaylarçıktıOtuzbirüniversiteligençgözaltınaalındıİstanbul(Özel)

CHP Genel Başkanı İnönü, Sultanahmet’teki CHP İl Merkezi’nde partiye kaydolanbindenfazlaüniversiteligencingirişkartlarınıbizzatimzalamıştır.Kayıttörenindensonra,gençlerle kısa bir hasbihal yapan İnönü, Taşlık’ta bazı randevuları olduğu için, CHP ilMerkezi’ndenayrılmıştır.

Polis, Eminönü Emniyet Amiri Zeki Şahin yönetiminde, bölgede çok sıkı güvenliktedbirleri almış bulunuyordu. Polislerin bel kayışlarında, kırmızı kutular içinde,gözyaşartıcı gaz bombalarının asılı bulunduğu dikkatleri çekmekte idi.Nitekim,CHP İlMerkezi’nden Sultanahmet tramvay caddesine doğru ufak gruplar halinde dağılangençlerin önükesilmiş, öncehepsi İlMerkezi binasınınbahçesinde tutulmak istenmişsede, başarılamayınca, üniversiteliler tramvay caddesinde kuşatılmıştır. Polis ısrarlakalabalığın dağılmasını ihtar ediyor, gençler ise zaten dağınık halde bulunduklarınısöylüyorlar.Olaylarbununüzerineçıktı:Birtaraftanpolisgençleriyakalamayaçalışırken,Tapu Dairesi’nin önünde duran bir GMC kalabalığın üzerine yürüdü. Hazır KuvvetEkibi’nin, Zeki Şahin’in emri üzerine kaçamayan gençlerden otuz birini yakalayarak,AlemdarKarakolu’nagötürdüğüöğrenildi.GeçvakitSavcılıktarafındanserbestbırakılanbugençler,ToplantıveGösteriYürüyüşleriKanununamuhalefetlesuçlanıyorlardı.

Polisin yanlış bir istihbarat neticesinde böyle bir davranışta bulunduğu sanılmaktadır,inönüilebuluşanüniversiteligençlerin,Beyazıt’ayürüyerek,BeyazıtMeydanı‘ndagösteriyapacaklarıhaberalınmıştı.CHPtarafındanhaberinasılsızolduğuaçıklanmıştır.

Askeribirjeep,CamekânSokağı‘nı,sarsıksarsılageçti,apartmanınkapısıönündezınkdiye durdu. Suat, camlardan bakıyordu, onu yarım yamalak ya gördü, ya görmedi.

Page 105: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Gördüyse bile umursamadı. Öğleden beri, elinde kahve fincanı, pencereye yapışmış,gözlerindegittikçekalabalıklaşansoruişaretleriyle,Halim’ibekliyordu:

“— Alıkoyacaklar mı? Alıkoyarlarsa, bu, tutuklanacak anlamına mı gelir? Yoksa,süreceklermi?”

Durduğu yerde duramayan, geveze, kıpır kıpır, Kuledibi sokaklarını, akşam, karakanatlarıyla örttü örtecek. Surdan burdan çıkıveren ışıklar, bazen, okkalı lâcivertbıyıklarının altında iki büklüm Çingene boyacıların, lavabo beyazı dişlerine vurupkıvılcım sektiriyor; bazen, bir ayak satıcısını, çevresindeki piç kurularıyla iki serseriköpeği aydınlatıyor; bazen de, eski gerçekçi filmlerden unutulmuşa benzer bir atışpavyonunu:İçindedalgınbahriyelileri,altındişlisokakkızlarıveeğrikülhanbeyleriyle!

Suat, ağır karanlığın, uğultulu, fazla yoğun siyah bir kan olarak, derisinden içinesızdığını,yavaşyavaşdamarlarınıkapladığınıduyuyor.Öylekahredicibiryabancılaşmaki bu, ona, Halim’siz bir İstanbul’da yapayalnız kalmanın, gizli acılarını öncedenyaşatıyor. Her şeyden soyutlayıp, bütün umutlarını çatır çatır paralaması, cabası!Kocasına duyduğu, sadece acıma.Yazgısı başından büyük, ipin ucunu kaçırmış, epeyceoyunbaz bir oğlana, başka ne duyabilir? Anne şefkatinin de el altından karıştığı saklıiçlenmelerle,düpedüzacıma!Penceredenherbakışında,camınbuğusunda,onugörüyor;boynunubükmüş,ağzındaağıtgibiuzayıpgidenyakınması:

“— Sen beni sevmiyorsun bir tanem, artık sevmiyorsun.” Biri usul usul kapıyı mıvurdu?İçibirdenrahatlıyor,gözbebeklerindekisoruişaretleritelâştelâşkaçışıyorlar,‘Olsaolsa Halim’dir’ diye tokmağa uzanıyor ama, hayır, Halim’le değil, sahanlığın nemlikaranlığında tertemiz gülümseyen Yüzbaşı Demir’le karşılaşıyor. Yakışıklı, boynuna ouçsuz bucaksız atkısını dolamış, merdivenleri hızla çıktığından, soluk soluğa. Başınıhafifçeeğerekönceselâmveriyor,arkasındanronronötenorguylaikişaşırtıcıkelime:

—Merhaba,girebilirmiyim?

Yalnızolsaneyse,ikiağırbavuludayüklenmişçıkarmış.Gözlerindençıtırçıtırdağılanyeşil kıvılcımların kaçak parıltısında, alnını boydan boya çizen yara izi, olduğundankorkunçveönemligörünüyor.Suat,ilkşaşkınlığınısavıp,toparlandı.Öyleya,bugünne,pazartesi! Pazartesi gelirim demişmiş, belki Birinci Şube’de gözaltına alınmışmış,onuilgilendirirmi?Kimiilgilendirirzaten?

—Nedemek,buyrunricaederim.

Lâfolsundiyesaçmasapansözünüsürdürüyor:

— …merdivenlerin ışığı bozuk, elinizdeki bavullarla, dördüncü kata ne zorluklaçıkabildinizkimbilir?

—Yokcanım,idmanlıyızböyleşeylere.Bavullarıholetaşıyor.Gülümseyerek:

—…yenideninmeliyimdiyor,jeep’tebirkaçparçaeşyamdahavar.Suatyolverince,merdivenlerinboşluğunakendiniöylehafif salıveriyorki, ayaksesleriduyulmuyorbile.Katlarınbirinde,birçocukağlıyor:Adamıniçineişleyen,bezdirici,umutsuz,kötümserbirağlayış.Yüzbaşıneçabukdöndü?Birelindetransistorluradyosu,ötekindeteybi;fotoğrafmakinesini,fişeklikgibiboynunaasmış.Yaralıaslanbakışımuzipçocukgülümsemesiyleçelişik.Kapıyıkapatırken:

Page 106: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

— Tamam diyor, bu iş bitti. Şimdi yerleşeyim. Paldır küldür yerleşiyor. Canlılığı,hayatından memnun hâli, sessizliğe ve kendini dinlemeye alışkın kim olsa, sinirinedokunur.Suat’ınaklınıbaşındanalıyor.Radyo,incesazdanSultanıyegâhfaslınabaşlamış,kadınlıerkeklisesler,bircümbüş,udvekanunheyecanınakatılarak,barbarbağırıyorlar:

Sensöylesevdiceğim,sevdâlısesinle…

Suat,‘alaturka’dantiksinir,neyapsın,başınıelleriarasınaalıpiçdengesinikorumaya,öfkesini ve üzüntüsünü bastırmaya çalışıyor. Halim hâlâ meydanlarda yok. Düğmesinebasılmışçasına,ikidebirkarşısınaçıkan,hepYüzbaşıDemir:Yapensistiyor,yaçekiç,yakerpeten, ya da ellerini yıkamak! Çıldırmak işten değil! Çekiçle çaktığı çivi,Suat’ınkafatasına çakılıyor, yerlerindenoynatılan eşyalarıngıcırtısı beynini zonklatıyor.İncesaz,çarçabukbirudtaksimindensonra,makamdeğiştirmiş,eteklerizilçalarakMahûrbirşarkıdakararkılmış:

Eriştinevbahareyyamı,açıldıgülügülsen,

Çerağanvaktigeldilâlezârım…

Akşam, artık akşam olmaktan çıktı; döner bir top, seslerin, hareket ve ışıklarınkaynaştığıbiratlıkarıncaoldu.Oânakadarkimseninönemsemediğiufakoda,anlaşılmazbir önemdir kazanıyor: Evin ekseni oluyor, birden! Ayaklı kırmızı abajurun şarıl şarılkanaması da boşuna, divanın kayı kayıvermesi de! Yastıkları istedikleri kadaryassılsın, iskemleler ufalsın, dikkati bir türlü üstlerine alamıyor, önceliği hep ona, heponunpatırtıcışenliğineveriyorlar.

Suat baktı olmayacak, akşam yemeğini hazırlamak bahanesiylemutfağa sığındı, amaaklıbaşkayerde:Halimhâlâmeydanlardayok!

“— … alıkoydular, sekize kadar gelmezse, öteberisini hazırlayıp götürmeliyim.Sürülecekse, valizlerini de.Hayatdediğinne, iştebu:Biri gider, öteki gelir, birbirindenhaberiolmaz.HeyAllahım,dinmeyecekmibugürültü:Acabaradyonuzubirazolsunkısındesem, rica etsem, bozulur mu? Niye bozulsun canım, dağdan inmedi ya bu adam,elbet sözden anlar. Fakat, evinde sayılır artık, radyo dinlemek de tabii hakkı. Hem işibüyütmediğimnerdenbelli,yerimdebaşkasıolsa,Allahbilirfarkındabileolmaz,günlükişlerbunlar:Adamcağız,hemyerleşiyor,hemincesazdinliyor,nevarbüyütecek?Ahbubenim kılı kırka yaran huyum! Bir de şaşkınım ki! Saat kaç oldu acaba? Halimeğergelmeyecekse,sofrayıniyehazırlıyorum?”

Halimsaatsekizedoğrugeldi.Suat’ınüstünebirfenalıkgelirgibigeldi.Dışardagecemürekkep yağıyordu. Halim, sanki tepeden tırnağa mürekkebe bulanmıştı. Büyüksarhoştu.Sarmısak,tütünveanasonkokuyordu.Siyahgözlükleri,utancınıveüzüntüsünügizleyemiyorlardı.Gülümsemekistedi,olmadı.Elindekikesekâğıdınıkarısınauzatarak:

—Birazmeyvealdımdedi.Değerdiyedüşündüm,birtanem.

Yinegülümsemekistedi,yinetuturamadı:

—…dönüşümünşerefine!diyeekledi.

Suat donakalmıştı. Onun yokluğu boyunca geliştirdiği bütün duygular, acıma, şefkat,kaygıvs.,birdenboşalmış,yerlerinihergünküilgisizliğebırakmıştı.Herşeyeskihâlinedönmüştü:Halim,üstelikhergecekiuydurmaözürlerindenbirsenaryodüzmeyebileyüzü

Page 107: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

olmayan,obeşparaetmezayyaştıyine,Suat’saonunzavallıkarısı!Tekkelimesöylemedi,hattamutfağadönmeyedavrandı;tamosırada,küçükodanınkapısıaçıldı,YüzbaşıDemireşikte belirdi. Öyle kırk yıllık, öyle rahat bir hava içindeydi ki, serseme dönenHalim,gözleriylekarısınıngözlerinibularaksordu:

—Budakim?

Suat:

—YüzbaşıDemirBeydedi,biliyorsun.

Yüzbaşı‘yadönerekekledi:

—…Halim,kocam.

Halim’e,içindebulunduğuzorveezicidurumdankurtulmakiçin,bundandahaelverişlibirfırsatçıkamazdı.Terdenpırılpırıl,kınalıkızılsuratınıYüzbaşıDemir’euzatıpbirkeredahagülümsemeyidenedi,buseferbaşardı.ÜnlüHoratiosesiniaynıandabuluvermişti:

—VayYüzbaşı‘m,sizitanımakneşeref!Artıkevimeviniz,bendekardeşiniz!Evet,evet,biziböylesimemnuneder.

Başını kaldırmış, göğsünü çıkarmıştı. Her sözünün altını, gösterişli el hareketleriyleçiziyordu:

— …benyoksulaktör,gönlümüntaaderinliklerindensizehoşgeldinizderim,hoşgelipsafalargetirdiniz.

—Hoşbuldukefendim,sağolun.

— Efendim mi? Bırakın resmiyeti Yüzbaşı‘m, Halim deyin bana, kısaca Halim!Teklifitekellüfühiçsevmem!Buakşamyemeğiberaberyiyoruzelbet.Tabii,tabii,itirazdinlemem!Suat,birtanem,Yüzbaşıiçindebirpeçetekoydunya?

Yüzbaşı, elinde kesekâğıdı, gözlerinde tarifsiz bir kederle, oracıkta kalakalmış olanSuat’a,çabucakbirgözattı.Besbellirahatsızetmektençekiniyordu:

—Yohayırdiyedirenmekistedi,rahatsızetmeyeyim!

—Rahatsızetmekmi?Rahatsızetmeknedemek?Bundanbüyükzevkolurmubizimiçin?Ricaederimbuzevkibizebağışlayın.Buyrun,şöylegeçin,köşeye,hahşöyle!Şimdisöyleyin bakalım odanızdan memnun musunuz? İşinize yarayacak mı? Mükemmel!Kitaplarpekrahatsızetmiyorya?Etmiyormu,çokgüzel!BenYüzbaşı‘m,kimnedersedesin,konfordanyanayım:Tiyatrodakiodamda,sahneyegirişsıramıbeklerken…

Yemek uzadıkça uzadı, uzadıkça Suat’ı bitirdi: Kocasının zayıf bir adam olduğunubilmez miydi, bilirdi, şimdi bir de ikiyüzlü olduğunu, gözleriyle görüyordu. Kendinibeğendirmek, Yüzbaşı Demir’in gözüne girebilmek için, türlü şaklabanlık yapmaktançekinmediğini.Artık,neyarısıuydurmasahnebaşarılarınışişireşişireanlatmadığıkaldı,nejiletgibikeskinveikianlamlısözlerle,geçerlisayılanaktörleriküçükdüşürmediği!

Suat, ağzını açmadan dinliyordu. Kafasının almadığı, Yüzbaşı Demir’in oyunakatılması, kocasını dikkatle, dikkat ne kelime, beğenerek ve doğrulayarak dinlemesiydi.Yüzbaşıtamkarşısınaoturmuş,yüzünühafifçeHalim’edönmüştü.Arkasındakanamasınısürdüren ayaklı abajur, profilini kıpkızıl çizgilerle donatıyordu. Çok

Page 108: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

konuşmadı.Konuşuncasesi,Suat’a,eskisineoranladahasönük,kofveetkisizgöründü:Acababuadamıilkdeğerlendirişindemiyanılmıştı;yoksa,Halim’inşamatacıgevezeliğiyüzünden,şimdimiyanılıyordu?

Aslında sesmesduyduğuyoktupek,bir camkafesekapatılmışlıkduygusu içindeydi,sözleriişitmeksizinhareketlerigörüyor,bunlarıhiçinsaflıolmayanbirgözleyargılıyordu.Hayır,hayır,camdanbirkafesdeğildibu,somkristaldenbirasansördü,somkristalvepırılpırıl çelikten bir asansör, onu içine almış, sessiz ve hafif, yükseliyor, yükseliyor,yükseliyor, yukardan bakınca önemlerini yitirip küçüldüklerini, bit kadar kalıpgülünçleştiklerinigördüğübuikiadamdankaçırıyordu.Suat’a,onualdatmışlar,onaihanetetmişler gibi gelmekteydi ama, bu duygusunu haklı çıkaracak hiçbir şeygeçmemişti. Beklediği pansiyoner gelmiş, korktuğundan kolay yerleşmiş,kocasıysa,BirinciŞube’denkazasızbelâsızdönmesibiryana,pansiyoneriiyikarşılamıştı.Öyleyse içindeki bu eskimişlik duygusu nerden doğuyordu, bu yavan tad, yaşantısındasezdiğibudeğişmezbayağılık?

Suat birden Matmazel Raşel’in sözlerini hatırladı. Hatırlamak sayılır mı bu? Herkelime,havagazımavisibirzeminüzerine,yaprakcıgarasıdumanıylaharfharfyazılıyor:

“—…bayağılıktanhoşlanmadığınızı,herkesgibiyaşamayınsevmediğinizianlamıyormuyumsanki?Bendeöyleyimdirbiraz, ama insano zamandeğişiklik arar, yeniolana,denenmemişeyönelir:Böylesidahaçekici,dahazevkliolur…“

Halim’inbolkesedenkonuşmasıylakendinegeldi:

— … vallahi Yüzbaşı‘m, ha savaşta meçhul asker olarak savaşmak, ha sahnedekompozisyon oynamak!! İkisi aynı kapıya çıkar. Yükün ağırını sen çekersin, şerefibaşkalarının olur.Nankör, hatta can sıkıcı bir iş, ama ahlâki değeri yüksek. Ben başroloynadım,fakatbıraksalar,derimki…Salonda,kahveleriniiçerken,senlibenliolmuşlardıbile. Yüzbaşı Demir gitti teybini getirdi. Halim okudu. Horatio’nun, Hamletöldüktensonrakiünlütiradınıbandaaldılar.Birokuyuşki,neokuyuş:Gözleriyarıaçık,kızılımsı ter damlacıkları telâşlı tahtakuruları gibi alından şakaklarına, şakaklarındançenesine koşuşuyorlar. Yüzbaşı Demir bir yandan teybi yönetiyor, bir yandansöylediklerininetkisindekalmışogüzelyüzügölgeleriçinde,Halim’idinliyor.Beğendiğibelli.İkisiyanyanahalıyaoturmuşlar,görenokuldankaçmış,yalnızyalnızoynayan,ikitosunsanır.Keyiflerinediyecekyok.

Suat daha fazla dayanamayıp, sessiz sadasız, odasına çekildi. Sanki yeniden,bacaklarında, koltuk altlarında, sert ve kıvırcık kıllar, çabuk çabuk büyümeyebaşlamışlardı. Derisi, cımbızla çekiliyormuş gibi, kıl kıl yanıyordu.Dili, ağzının içindedolaştırdıkça,MatmazelRaşel’innanelikörüyleyapışyapışkelimelerinetakılmaktaydı:

“—…hayatınızın düzeni bozulurmuş, amaaan, bırakın bozulsun:Ben böyle kısır vesomurtkandüzene,düzenmiderim,ölübirdüzenbu,ölülerindüzeni…“

‘Cinlerin Penceresi’ önünde oturmuş makyajını siliyordu, bir ara, yüzünün yerindeannesinin suratını seçer gibi oldu, sıçradı: Evet, evet, o surat: Kolalı bir yaka ve ipekkravatüzerinde,paslıbirmakasgibiparlayan,oyarıerkekgülümseme,üstdudağındakitüylerinesmergölgesi,hattaodiş,oplatinköpekdişi!Kendiniyatağınadaratıyorama,kurtulamıyorki,başınıyastığınakoyarkoymaz,TürkmavisibirpencereyenidenuysalbirBoğazmanzarasınausulcaaçılıyor,yalnızbirkanun,yalnızlığındanürküp,HafızPost’un

Page 109: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

dokunaklıparçasınıbaşlıyortekrarlamaya:Birdefa,yüzdefa,bindefa!

Halim yatmaya ta geceyarısı geldi. Hayatından dehşetli memnun görünüyor,soyunurkenhafifhafifıslıkçalıyordu.BelkiSuatuykusununarasındaöylesandı.Kocası,yatağınkıyısınaoturup,çoraplarınıçıkarırken,hanidiraralarındakonuştuklarıbirsorunusonucabağlarmışgibi:

— Sevimli bu adam yahu dedi. Vallahi çok canayakın. En beğendiğim yanı, açıkolması bir tanem! İnsanı gözünden anlıyor, değerlendirmesini gayet iyi biliyor. Neövünmesi var, ne kasılması.Alçakgönüllü ve kibar.Yeni doğmuş bir çocukgibi canım:Saf,basit,temiz,yinedeesrarlı.Çarpıntılıuykusunadalmadan,içiniçekerek:

—…iyisinedüştükdiye,talihimizvarmış.Doğrusugelişindençokmemnunum,banabirarkadaşçıktı.

Peki,Suat?O,hiçmemnundeğil.İlkgünler,nedenolduğunubilmedenbirazüzgünvekırgın, Yüzbaşı Demir’in yaşayışını gözlüyor. Köşesinde, ona garip gelen, merakınıuyandıran, bir davranışlar ve düşünceler bütünü olarak, yeni hayatını dokuyuşunu.Yatağını düzelteyim diye odasına ilk girdiği sabahki şaşkınlığını, ölürse belki unutur.İnsanınaklınıdurduran,titizbirdüzen:Nekültablasındabirtutamkül,neyerdeenufakbir kâğıt parçası!Yatak derseniz, çoktan düzeltilmiş.Duyduğu hayret öyle büyük, öyleyoğunki,elinihiçbirşeyesürmedenodadançıkıyor.

Kafasında,isteristemez,birsoru:

“—…bukadardağınıkbir adam,odasınınasılböyle tertipli tutabilir?Ertesi akşam,kapı! Açıyor: Kablo, kordon, tornavida, İngiliz anahtarı, duy, daha ne kadar elektrikçiavadanlığı varsa, seninki yüklenmiş gelmiş, keyifli keyifli gülüyor. Merdivenlerinotomatiğibozukya,onuonaracak!Üniformasınıçıkarırçıkarmaz,birçalışmayagirişiyorki, işte o kadar olur:Ne çıkmadık çatı bırakıyor, ne inmedik bodrum, bütün düğmeleriüşenmedengözdengeçiriparızayıbulmayaçabalıyor.Epeycesürençalışmasınınsonunda,düğmeye bir çocuk gibi sevinçle basıp, başarısını Suat’a gösteriyor: Sahanlığın zatenküçük ampulü, duvarları rutubetten dökülen yıpranmış merdivenleri, sıtmalıışığıyla, gömüldükleri Kuledibi karanlığından çekip çıkarmış. Onun, ışıktan başka şeyigördüğüyok.Yenidenyanıyorya,artıkmutlu.

Suat, teşekkürle birlikte, bu onarımın aslında bina sahibince yaptırılması gerektiğinisöyleyince,delikanlıgülüşüyleverdiğicevap,değişikolduğukadarilginç:

— Herkes yalnız kendini düşünürse, iş nereye varır? Bir şeye yaramanın, bir işgörmeninayrıbirmutluluğuvar.Yanılmıyorsam,bizihayvanlardanayıranenönemlifarkbudur.Nasılolsayapılmayacakmıydıbuışık?Benyapmışoldum…

Halim,durumuöğreniröğrenmez,odasınakoşup,teşekkürborcunuödüyor,(Kaçkeresöylemişmişde,yapmamışlarmışda,oysaışığınyanmamasıçoktehlikeliymiş,insangecevakti birader, düşer, ayağını bile kırabilirmiş.) Yaptığı, bir teşekkür olmaktan o dakikaçıkıyor, önce abartılmış bir övgü oluyor, arkasından, Suat’ın şaşkın bakışlarıarasında, Yüzbaşı Demir’in yeniden yemeğe çağrılması! Suat, yemek boyunca dikenüstündeoturacak, bulaşıkları yıkamakbahanesiyle ilk fırsattamutfağa, yıkadıktan sonrayineodasınakaçacaktır.

Ertesi sabah, Yüzbaşı Demir erkenden çıktı, gece dönmedi. Üç gün, hiç görünmedi

Page 110: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

ortalıkta. Suat, evinin eski sessizliğine, ıssızlığına kavuşmuştu. Sevineyim diyordu amasevinemiyordu. Sessizlik, tamamıyla o eski sessizlik değil. Değişen bir şeyler olmuş.Kocası da öyle, o da farklı. Saklanıyor, insanların pek uğramadığı kuytuları,gizliyalnızlıklarıaranıyor.Hareketlerigevşekgevşek,haniruhtangelen,vücudugevşetendalgınlıklarvardır, insanıbütünçözer,öyle.Giriyorçıkıyorfilânama,elikoludağılmış,omurgasızbirsürüngen.İçtiğizamandaeskisindendeğişik,ateşlenmiyor,tamtersine,biruyuşukluk, bir sünepelik çöküyor üstüne, hastalanıyor basbayağı. Suat, onuböylegördükçe,geleceğindenkaygılanmaktahaklıolduğunudüşünüyor.Heleaklına,beşyıl kadar önce, Viyana kahvesi ve manolya kokan bir akşam, Galib’in fısıldayaraksöylediklerigelirse:

“—…dinlegüvercinim,Halim’inbaşınabelâyıilksardıranHaydarSu’dur,ogagasınıtutabilseydiHalimyakasınısıyırmıştı!İkincitutuklanışında,aksineoçözüldü,bencebudao kadar önemli sayılmaz, aşağı yukarı hepsi çözüldüler. Beni ürküten nedir bilirmisin,Halim’in korkusunu belli etmesi! İşte bu felâket! Polis bir kere korktuğunu hissettimi,faydalanmakiçinelverişlifırsatkollar.”

Birinci Şube’ye neden çağrıldığını açıklamamış olması, Suat’ın kaygısını büsbütünartırıyor.Dayanamamışsormuş,doyurucuolmaktanuzak,kaçamakbircevapalmıştı:Eskiifadelerindenbirisininaltındaimzasınıunutmuşmuş,imzalasındiyeçağırmışlarmış,basitbirformaliteymişcanım!Hemşusıra,onunçokdahaönemliişlerivarmış,düşünecek:

— Gerilime alıştık bir tanem, yıllardır bıçağın ucunu kalbimizin üstünde duyarakyaşıyoruz,koymuyor.Amaarkadaşdeyipbağrınabastığınbirherif,gözünün içinebakabakasenikazıklarsa,sarsılıyorinsan.Hatırlarsın,birCepTiyatrosukuracağızdemiştim,altakkeverkülahyolunakoyduk,amaneticeyialıyoruz,buseninGalib…

Galib, Haçik’in orda, et ve kemik çuvalı olarak yüksek tabureye yığılmış, saçlarınıotlayıp hazımsızlığı iğrenç geğirtiler halinde ortalığa salıvererek, içiyor. Afyon yutmuşdevegözleriyinedumanlı,yüzüekşi:

—Bizimmiğdehazret,bokuyedi!Dublesiniüflüyormu,kokluyormubelirsiz:

— …seansıellikâattansanabir işuydurmuşumki,ağlarsın!Aysonunahızırgibiyetişecek.Zengin babayı konuşacaksın, sesini onagöre ayarla:Kibirli olmalı, kızına dazayıf!Çarşamba,perşembe,cuma,demeküçgünstüdyodasın, ikişerseanstanaltıseans,üçyüzpapelcebellezi!

Halimüçgünsırtısırastüdyoyagidiyor,üçgünsırtısırabugidişikutluyorlar.Martınilk günlerinde, akşam ne çabuk bastırır: Çabuk, kimyasal bir deney karmaşıklığıyla veşaşırtıcı!Beyoğlu,birkimyalaboratuvarındançokmufarklı?Renkrenkneonlarınbüyülüyanıp sönüşü, hınzırca deneyleri hatırlatmıyor mu? Sanki dev bir Kippaygıtını yanlamasına yatırmışlar, içisıra yankılar, polis düdükleri, kadınçığlıklarıçaprazlaştpduruyor.Biryandandamoleküllerinayrışıpbirleşmesi,kendibaşınagelişip birbirlerine zincirlenen kıvılcım ve patlamalar! Liseli kızların kaşarlanmışorospuya, efendidenemeklilerinmuhabbet tellâlına,yakışıklıkasapçıraklarınınoryantaldansöze dönüşmesi bu. Onlar da Kulüp 47’ye çöreklenip (alkole bereket)atomlarınaayrışmıyorlarmı?Ayrışıyorlar.Bağımsızatomlar,kendiiçlerinde,enazeskisikadar faydasız ve etkisiz, kafa ve vücut bileşimleri denemeye koyuluyor.Yanlış olmak,acı;yanlışınıbilmek,zehir;düzeltememek,rezillik!

Page 111: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

CepTiyatrosu,gerçekleşecekgibi.FeridunBey’ekulakverilirse,gerçekleştibile.Herif,o kalın dudaklı, dazlak kafalı, taşralı tüccar haline bakmıyor; Mine’yi çoktan tongayabastırıp bir demet yasemin gibi yakasına takmış, önüne gelene garantiler veriyor.Nasılolsa, cepleri para dolu. Mine’yi, ortalıkta kültürünü artırmak sevdasından vazgeçirip,birden tiyatroyu ne kadar sevdiğini hatırlamaya iten bu değilmi? FeridunBey paralarıverecek, bir güzel tiyatroyu kuracaklar! Şimdi tartışma sırası: Her şey tartışılıyor,salonlarının durumu, oynanacak piyes, nasıl yorumlanacağı vs, vs… İşi çığrındançıkardıkları,hattadövüşmeyebaşladıklarıolmuyormu,oluyorelbet.Galibyerleretüküretüküre, rol dağıtımını on kere yapıyor, on kere bozuyor. İşi başından aşkın. Provalarabaşlayabilseler, biraz rahatlayacak. Gerekirse Kulüp 47’de başlamaya bile razı ama,nerde?Aynırolüüçkişiyevermiş,üçbaşkakişibenoynayayımdiyeardındankoşuyor.

Birgece,yanınaFeridunBey’i,Mine’yi takmış,çıkageliyorlar.Hepsidutgibisarhoş.Feridun Bey, iğrenç dudaklarını bir çift salyangoz gibi, Mine’in boynunda gezdiriyor.Galib, kesin olarak rolleri paylaştırmış. Herkesmemnun. Alkışlayanlar bile var. YalnızHalim sarkık, rolünü Şenol diye acemi bir oğlana vermişler, balıkçıl uzun ve sivri.Galib’inumursadığıyok,bardağınıdikip,sözü,

—İşteokadardiyebağlıyor.

Ertesigün,stüdyodayanınasokulup,omzunavurarak:

— …ulannebusuratdiye takılıyor,aşağılıkherif?Görenbir şeyyaptık sanacak.Sana tiyatro açılsın, aylığın işleyecek diyorum, tek bu role asılma, rol zaten Şenol’unfiziğinedahauygun.

Halim,acıacı:

—Elbetdedi,bizmorukladık,içimizgeçti.

—Yanlışanlama,meseleomeseledeğil.

SonraKulüp47’de,Ali İhsan’lakafakafayaveripGalib’içekiştiriyorlar.Ali İhsan’ında ağzı ondan yanık. Yerma’yı çevirmek istemiş, oynasınlar diye, Galib engel olmuş.Kirpiklerininucundagözyaşlarıhazır,ağlamaklıağlamaklı:

—Sözününerigeçiniryadiyeyakınıyor,asladeğil.Anasınıngözü,kardeş,işi,gücüfırıldakçevirmek!SeninyerineŞenol’unedenaldı,anlamadınmı,puştbuŞenol,tabii…içerdeykenGalibiçinçıkarılandedikodularıhatırlasana!Aslıvarmışdemek!

—Yokyahu,ammayaptınha?

—Seninanma!BenideHaydarSuuyandırdızaten.

—…öyleyseDiclenesioluyor?

—Paravanakardeş,paravana!

Sonra,asılsormakistediği:

—…bizimFransızcaderslerineolduyahu?Suat’ırazıederimdemiştin,edemedinmi?

HalimonuKulüp47’debırakıpçıkıyor.Çevredekibütündarvedolaşıksokakları,ıslaksarıbirsiskaplamış.Yapışkan.İtköpekyatağıburalar.Şüpheliveiğrençbarlarda,çirkefsaz salonlarında, adına İstanbuldenilen insanbataklığının, bütünpişmanlıkları, hınçları,

Page 112: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

özlemleri, duman duman tütüyor. Halim’in kafası o kadar bozulmuş ki, Aliİhsan’ın dediklerinden kuşkulanması, olmayacak şey. Üstelik, bu ikisi için türlü şeylersöylemiyorlarmı? Sırtında bir ürperti, sanki kuyruk sokumundan ensesine bir kırkayakyürüyor.

Birdenkulaklarındaalevalev,BirinciŞubeMüdürMuavini’ninsöyledikleri:

“—…yokyok,hemencevapvermeyin, acelemizyokkar’şim,bizbekleriz,yeterkidüşünüptaşınıp…“

Yada:

“—…şuGalibÇakır,haylikarışıkbiri,hiçbirtarafındantutamıyoruz…“

Yada,tatlıbirşeyyermişgibidilinişaklatarak:

“—…birtelefonunuzyeterkar’şim,birtelefontamam,numaramızıkaydettinizmibirkenara,221200…”

Belleğinde onu böyle hazır ve tastamam bulması Halim’i şaşırtıyor; yüksek sesle,numarayıtersyüzedeedetekrarlamayabaşlayıp,sankibirkinveintikamşifresiçıkarıyorortaya:

—221200,020621,612020,vs…

İki gün sonra Galib, yeni kurulan Cep Tiyatrosu’nu ‘basına tanıtmak amacıyla’ birkokteylverdi.TiyatroeleştiricisiolduğundanKorkut’uçağırmış,fakatHalim’iunutmuştu.Halim, beyninden vurulmuşa döndü. Gözünü kan bürümüş, tepesi iyice atmıştı. GittiHaçik’eyıkıldı,oöfkeyledelilergibi içti.Hepbir telefonnumarasıylakolkolaydı,2 ilebaşlayan bir numaraydı bu, sıfırla biten. Aynalara baktı mı, rayından çıkmış yüzlercebaşka rakam görüyordu, yüzlerce Halim’in çevresinde dört dönüyorlardı. Düpedüzçılgınlığınıgörüyorducanım!

—…herşeybirtelefonabağlı,gidipöncenumarayıçevirecek,sonrasöyleyeceğinisöyleyeceksin,tamam!Yokbe,olurmuböyleşey,ayıpyahu!”

Ayıp olmadığını, Nubar’ın, tezgâhın ardından sırıtkan bir aydede gibi yükselensuratındanmıçıkarıyor,yoksaünlütekerlemesiniuluortasöylemesindenmi:

“—BoşverDoktor,nedenolmasın,etmebulursundünyasıdırbu:Mendakkadukka!”

“…evet, yerden göğe haklı, herif tutmuş benim ayağımı kaydırıyor, öylemi, ben defitler,sürdürürümhergeleyi,gidertiyatrodakiyerinekurulurum.Mendakkadukka,etmebulursun…”

Gözlegörülürcesinekoyulaşansiste,Halimalmışbaşını,körlemesineilerliyor.Birara,aa, ne görsün, Tepebaşı‘nda Dram Tiyatrosu’nun önüne gelmemiş mi? Köhne bina,omuzlarına binen sisin basıncı altında inliyor basbayağı. Bunu görmek, ölümden beter.Tiyatronun bitişiğindeki parkta hepsi çıplak, hepsi hüzünlü ağaçların arasında, soğuktantitreye titreye, kıstırılmış bir kurt gibi dönerken, aslında yok bir telefonu açıp, BirinciŞube’yeilkraporunuyazdırıyor:

“— … evet efendim, benim! Sizleri ikaz etmek lüzumunu hissedişim şundan,teşebbüsünarkasındabaşkalarımevcut,sendikaoyuncutakımınınkendiliğindenkurmayakalkıştığı bir teşekkül değil, Galib Çakır, şahsimenfaat gütmeyen, hayatını başkalarına

Page 113: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

vakfetmiş eski bir aktör rolünü oynuyor ama, bütün domuzluk onun başınınaltından çıkıyor: Her şeyi ayarlayan, oyuncuların ipe sapa gelmez tepkilerini terleyiptoplayarakörgütleyeno,eğerharaketegeçmekniyetindeiseniz…“

Halim,sarhoşöfkesivekalleşliğiyle tasarladığıburaporuhiçvermedi.Evde,geceninvesislerinarkasında,onubirmektupbekliyordu.Haftalardıryolunugözlediği,Emine’ninkocaman acemi yazısıyla kareli defter kâğıdına yazmış olduğu, basit fakat gönülrahatlatıcı mektup. Suat yine görünecek bir yere, şemsiyeliğin aynasına iliştirmişti.Halimaldı,biranhiçkımıldamaksızındurdu.Dışardasislerindeğişenveoynakhavasınıyaşadıktan sonra sabit noktalan, yeri belli değişmez eşyalarıyla ev, ona öylesine katıgeliyordu ki, mutlak bir boşluğa düşmüş gibiydi. Nabızları küt küt şakaklarındavuruyordu, kalbiyse nerdeyse gırtlağında. Nihayet kendini koltuğa attı, tek satırınıanlamadanmektububirhamledeokudu.Dokunaklıdaolsa,builkelveçocukçasözlerinneyianlattığınıiyicekavrayabilmesiiçin,dahabirkaçdakikanıngeçmesigerekti:

“—…HalimBeykardeşim,pederintarafındansualedersen,yatalakhastadır,gözüneuyku, kursağına lapadan gayrı azık girmiyor. Hâlâ hayatta baki olması, besbellidualarımızın kuvvetinden. Abdullah Hoca, Eyüp Sultan’a adak adayın dedi, acılı anandiyor ki, gitsin benimkınalı kuzum,Halim’im,Evliya’nın başında diz çöküpdua etsin,pederininsağlığınıbağışlarsabirdana,ikidekoyunkeseceğimibildirsin!İşteanamböylediyorHalimBeykardeşim,gitkınalıkuzum,bubaniçinduaet,yoksasütümüsanahelâletmemdiyor.Aynenbilesin!”

Halim,oheyecanla,yumruğunugöğsünevurdu.Sonrasessizsessizgülmeyekoyuldu.Yenidenkendinikurtulmuşhissediyordu,böylehissettiği içinderezilveaşağılık!Mirashayalleribirandabaşınaüşüşmüştü:Boğaz’dakiyazlıkev,sporMercedesaraba,kuracağıtiyatro, şu bu! Suat’ı uyandırsammı diye düşündü, gözü kesmedi. Bir cıgara yakayımdedi, kibrit kutusunu bulabilirsen bul! Ceplerini tekrar tekrar arıyor, içinden yaşadığıdakikanınkeyfiniçıkarıyordu:

“—İhtiyarnallarıatacak,garanti.”

Yada,büsbütünneşeli:

“—…bengidip,EyüpSultan’dadizçöküpduaedeceğimha!İlâhianne,aklınlaçokyaşaemi?”

Sonrasabah.Çokgeçgelenbirsabah.Islakvepis,hergördüğüpisliğeburnunuuzatıpher köşeyi koklayan, kocaman ve yalak köpekler vardır, onları andırıyor. Pencerelerdenbulanık bir ışık, sızmış sızmış, ‘Cinler Penceresi’nin duru mavi gölünde yopyoğunbirikmiş. Suat, aklı fikri güzelliğinde, deminden beri tuvaletiyle uğraşıyor.Çenesi birazfazla mı yuvarlak acaba? Kilo alırsa, yüzünün zaten tam olmayan ovalini, kökündenbozmayacakmı?Ahşuikinciçenekorkusu!Onubirönleyebilse,hiçfenasayılmazhani:Aynanın içinden, saçlarıçekileçekile taranıpbaşınınüstündesımsıkı topuzyapılmış, irilâcivert gözlü bir Suat, mahzun mahzun, gülümsüyor. Güzelliğine, özen vebakımına,kimselerbirşeycikdiyemez.Şuyorgun,gizliceumutsuzhâlideolmasa!..

Kaşlarını çizerken, uyanmış, daha şimdiden yataktamiras hayallerine dalanHalim’inpalavralarını dinliyor. Allah Allah, neler almıyor ona, neler? Bir vizonmanto, deri birdöpiyes, bilezikler, yüzükler, pahalı kokular!..Aynada ne oluyorsa, işte o sırada oluyor,yüzünün görüntüsü, çizgileri ve renkleri birbirine karışarak dağılıyor; yerine yavaş

Page 114: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

yavaş,esmer, saçları erkek biçimi kesilmiş, kocaman gözlerinin rengi belirsiz, bir gençkadınyüzübeliriyor;kalınkalın,düzvesiyahkaşları;incevenarin,upuzunbirboynuvar;kemiklisanatçıparmaklarınınarasında,siyahbirdeağızlık!Kimbu?Gençbirkadınmı,aykırıbirışıkaltındasiyahbirlâlemi?

Suatsuçüstüyakalanmışirkilmesiylekendiniaynadankoparıp,yapacağıişlereyığmayaçalışıyor:Çarşıyaçıkılacakdaha,etalınacak,etiniyisinibulmakmesele,bulsanbileateşpahası. Ortalığı derlemdi, toplamalı. Hayır Yüzbaşı Demir yokken odasına girip, orda,kendibaşınadokuduğuyaşantınınkumaşını,şöyleucundangizliceellemek!Çünküonun,kalıbındanumulmayacak,çarpıntılı,başkatürlübiryaşantısıolabilir.

AslındaSuat,Halim’lekaynaşıvermesinibağışlayamıyormunedir,bugünlerdeDemir’eyukardanbakıyorbiraz.Safçagaliba,tatsıztuzsuzbiradam!Güzelmigüzel,yakışıklımıyakışıklıdelikanlılarolup,duygudannasipsiz,acınedirbilmez,budaonlardanbiri,‘gemiaslanı’dediklerinden.Böylekesipatıncarahatlıyormu?Negezer!İçiiçiniyiyor:

“— Yanılıyor muyum acaba, günahına girmiş olmayayım?” Yatağının başucundakikomodininçekmecesiniçekince,yanıldığınıanlıyor.Nedenaçtığınıaçıklamasıgüç:Belkimerak, belki can sıkıntısı, belki önsezi. Nedeni ne olursa olsun, önemli olan açması,açmasıdadeğil,titizbirözenleyerleştirilmiştabancayı,ikimadalyayıvegümüşçerçevelio fotoğrafı görmesi.Madalyalardanbirisi İstiklâlMadalyası, öbürüAmerikalılarınKoresavaşlarında yararlılık gösterenlere dağıttıklarından, Silver Star. Garip şey, haydi ilkikazanamayacak kadar genç olduğundan, ona babasından kalmış olsun, ikincisi?Bugereğindenfazlayakışıklıvekonuşkançocuk,yoksabirsavaşkahramanımı?Olurmu,olur? Alnındaki o derin yara izini, bakışlarındaki giderilmez kederi ve yorgunluğugörmesen bile, hemen hepsi Japon malı olan teybine, transistorlu radyosuna nediyeceksin?Suat,fotoğrafauzanmadanönce,birazdakaygıduyarak,madalyalarıyerinekoydu,biran,çokuzaklardakibirsavaşalanında,çaprazmitralyözateşlerinin,pespembeşafaktüllerininasılbiçtiğinigörürgibioldu.Fotoğrafagelince,değişikbirfotoğraftıbu:Esmer, saçları oğlan çocuğu gibi kesilmiş, kocaman gözlerinin rengi belirsiz genç birkadınyüzü,kalınkalın,düzvesiyahkaşları,incevenarin,upuzunbirboynuvar,kemiklisanatçıparmaklarınınarasındabirdesiyahağızlık.Kimbu?

Gençbirkadınmı,aykınbirışıkaltındasiyahbirlâlemi?Resminaltucunda,seyrekveyuvarlakbiryazıyla,ikikelime:“Demir’esevgiyle..”,gayetokunaklıbirimza:“Ümid.”

Birdenneolduğunuanlayamıyor.Soğukbirterbastırdı.Avuçları,bütünsırtı,sırsıklam.Sendeliyor da. İnadınaymış gibi, komşunun deli kahkahaları tam o sırada, bitişiktepatlamazmı? Telâş telâş, odasına nasıl kaçtığını bilemiyor. İç karanlığında, kafası tazekoparılmışbirengerekçırpınışı:Suçlulukduygusu!Yasakbiraşk,yokbirkedigibi,sinsisinsi geriniyor. Sonra, evin dört köşesine, ayrı niyet ve davranışlarla ayrı işleri yapmakiçindağılmış,amadertleriaynı,birsürüSuat:Biriçilbirliragibipırıldayanmutfağında,köpürdü köpürecek kahve cezvesine eğilmiş; öbürü penceresinden, Galata Kulesi’netutsak; bir başkası divana uzanmış, kulağı radyoda: Mozart, alıvermiş şişlerini eline,pırıl pırıl melodilerini örüyor ha örüyor! Yalnız, bütün Suat’ların zihninde aynı resim:Çelik bir çakmak çakmışlar, fırlayan mavi alev, o siyah ve kalın kaşları yalazıylaaydınlatmış,iri,rengibelirsizgözleri,alevinmavisiniyansıtıyor.Çakmaksöndüktensonrabile, havada titreşen, mıknatıslı mavi ışık zerrecikleri. İyi ama kim bu kadın? Kardeşimi,metresimi,dostumu?Niyebuçevçeveliresimkomodininüstündedeğil,çekmecenin

Page 115: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

içinde duruyor? Korkudan mı, incelikten mi? Bunları nasıl etmeli öğrenmeli, kimleresormalı?

YüzbaşıDemir, cumartesi günüdöndü.Havanınköpürdüğübir akşamüstüydü.Duvardiplerindenilkbaharfışkırıyor,çiğnenmişot,terlimemeveçağlabağdemkokuları,camikubbelerinden, iskele dubalarından çarpa çarpa gelip; Kuledibi’nin o sümükleriyaldızlıYahudipiçleri,azgınkedilerveayaksatıcılarıyladolu,darvedolaşıksokaklarınavuruyordu. Çıkmazın birinde, zehirli esmer bir Çingene, önüne burnu zincirli bir ayıkatmış,defininsesiduyulurduyulmaz,köhnetatlısuFrengiyapılarınsırapencerelerinde,meraklı salkımları belirmişti. Sıcak kiremitler duman duman tütüyor, ŞahkuluSokağı‘nındirseğinde,yaşamaktansarhoşbirRumkızı,günbatısınınyaldızlı tülbendini,sivri ve sert memeleriyle deliyordu. Plakçı hoparlörleri ortalığı çoktan moda şarkılarabulamıştı. Bu sağ ve sağlam şenliğin bölünmez bir parçası olan Yüzbaşı Demir, öğleyemeğini unuttuğundan, acıkmıştı. Tünel’den çıkar çıkmaz, çevredeki fırınlardan birineuğradı,sıcakikisimitaldı,simidinbirielindebiriağzında,birsünnetdüğününedalarmışgibi,Yüksekkaldırım’adaldı.

KapınınziliSuat’ı,enolmamasıgerekenyerdeYüzbaşı‘nınodasındasuçüstüyakalıyor.Ne yapsın? Çekmeceyi kapatmayı bile akıl edemeden, elinde Ümid’in resmiyle dışarıfırlıyor, hatasını holde, kapıyı açmak üzere iken dehşetle fark edip bir koşu geriyedönüyor,fotoğrafıyerinekoyarak,çekmeceyigüzelcekapatıyor.Alıal,morumor,yüreğiçarpaçarpa,kapıyıaçıncanegörseiyi:Duvarlarıörümcekörümcekçatlamış,yanıkkötüyağ,nemliyosunveYahudiyoksulluğukokansahanlıkta,YüzbaşıDemir,kolununbirinikarşıdaki kapının pervazına dayamış, komşu kadınla çene yarıştırıyor. Komşu kadındemek yanlış, düpedüz cadı; iğrenç duyargalarını oynata oynata dile gelmiş, yaşlı birıstakozsanki;sesikapıgıcırtısı,bakışları,içinesamandoldurulmuşölüakbababakışı.

— … sözüme iyi kulak var, nine: Saat üçten önce sakın gitmeyin. Doktorubulamazsınsonra,hastanedeişibaşındanaşkın,üçtensonraancakkurtulabiliyor.Anladındeğil mi? İyi. Doktoru bir kere buldun mu, korkma, ver ona kartımı, ötesi kolay: Negerekiyorsa, o yapar. Hekimlikte üstüne az bulunur ya, insanlıkta hiç bulunmaz, sakınkeseyemeşeyedavranmayakalkmayasın,kızdırırsın…

Suat’ıfarkedince,gülümseyerek:

—…haydiyor,iştekapımaçıldı.

Komşu,Suat’aterstersbakıyor,fakatsöylediklerininbakışlarıylahiçilgisiyok.

—…Allahsendenrazıolsunevlâdım,Allahişinirastgetirsin,tuttuğunualtınetsin,herikidünyadabirdediğinikiolmasın…

Demir duaları kısa kestiriyor, dudaklarında o belli belirsiz küskün gülümseme, ikincisimidibölüpyarısınıSuat’auzatıyor.Hayret!Herzamankibaş işaretiyleSuat‘istemem’diyor ama yine de işaret parmağıyla baş parmağının ucuyla alıyor: Çok değerli,çabucakkırılabilir,fakatadamakıllıpisbirşeyialırmışgibi.

Demir,içerde:

—…kocasıhastadiyeaçıklıyor.Sinirkrizleri tutuyormuş.Ciddigaliba.Geçenhaftaduymadınızmı,güldüdurduadam:Kuru,neşeyleilgiliolmayan,karanlıkbirgülüş!Deligülüşü derler ya, bu olacak! Daha o sabah Garnizon’a giderken, kapılarını çalıp

Page 116: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

sordum,karısıanlattı.Gördüğünüz,muhtaçinsanlarbunlar,tanırsınızdabelki…

Suat,kestirdiattı:

—Hayır!

YüzbaşıDemirbusertçıkışaşaşırmıştıama,sorusundanvazgeçmedi:

—…hayırmı,nasılolur?Siz,anladığımkadarıylaepeydirburdaoturuyorsunuz…

Suat,belirlibirsinirlilikle:

—… evet diye sözünü kesti, epeydir burda oturuyoruz ama, kadını da kocasını datanımayız!Münasebetkurmayıhiçbirgündüşünmedik.Bundansonradüşüneceğimizidesanmam!YüzbaşıDemir,duraksadı.Kederlibakışıkeskinleşmişti:

— …bu dedi, sizi yüceltmez.Muhtaç insanlar bunlar, iyice yaşlanmış bir emekliailesi,geçimlerialdıklarıüçaylığabağlı;odakimbilirkaçkuruş?İhtiyarlıkbiryandan,yalnızlık bir yandan! Hele kadının hâli, yürekler acısı, ölümü bir deliyle baş başabeklemekkolaymısanıyorsunuz?GümüşsüyüAskeriHastanesi’ndebirarkadaşımvardır,eşine az rastlanır bir çocuk, hem iyi doktor hem iyi insan, bugün telefon ettim,gönderdedi,meşgulolacak,eh,içimrahatladıbiraz…

Dahabiryarımsaatkonuşarakgörkemlisesiylesalonudoldurdu;doldurmaklakalmadı,içten içe gelişen, zincirlenen yankılanmalarla evin bütün içini, holü, koridorları sesinetutsaketti.Suat,bukalınveerkekorgunahenklidalgalanışınıdinliyor,içisıraçıtırtılıbirtartışmayısürdürüyordu.

Hayır, o komşu kocakarıyı tanımıyor, tanımak da istemiyordu. Umursamıyordu ki!İstersegebersin,onane?Kapıkapıgezip,pisduyargalarınıoynatarakdedikodutoplayan,çamurlubirıstakoz.Helekocası,zıpırınöndegideni:Enolmayacakyerde,insanınbeyninioyankahkahalarınıkoyverir:

Biraz delinin gülüşünü, biraz kocasının dedikodularını bahane ederek, Suat olsun,Halim olsun, komşularından tiksiniyorlar. Tiksintilerinin yarısı kin, yarısı küçümseme!Şimdiye kadar, insanlık yanını hiç akıllarına getirmeksizin, önüne geçilmez birişkence gözüyle bakmışlar bu komşuluğa.Ah şuYüzbaşıDemir yokmu, nerdeymişsinçıkıp geliyor, adamın huzurunu kaçırıyor.Hiç belli etmiyor ama, insancıl, üstelik etkili,sonuç alıcı. Onu bırak, tatsız karşılaştırmalara yol açıyor, sen yıllardır insancıllığıkimselerevermemişsin,‘mimli’solcuaydıngeçiniyorsun;ogeliyor,dahaayağınıntozuylaiki jest yapıyor, birden içindeki o dipsiz bencillik kuyusunu görüyorsun, düşüncelerinleyaşantınarasındakiacıtutarsızlığı!Doğrusuya,berbatbirşey,utandırıcı.

Tumturaklı bir patırtıyla irkildiler. Birisi kapıyı yağmur gibi yumrukluyor. Huysuz,haylişamatacıbirses,soluksoluğa:

—Halim!Suat!diyebağırıyor,ilerdesinizbeAllanınkullan?Açınşukapıyı,yoksaölüyorum.Ah, şumerdivenler, ah!Yahu, içerde kimse yokmu, şu cenabet kapıyı açıpaltımabiriskemleverecek?Açınyahu,yabancıdeğil,benim,ben,FeridDayı…

Yüzbaşı Demir şaşırmıştı. Suat’ın yüzünde beliriveren bir çocuk gülümsemesiyle,kapıyıaçmayagittiğinigörünce,büsbütünşaşırdı.Suat, inanılmayacakkadarcanlı,hattaneşeli:

Page 117: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

—Evetdedi,yabancıdeğil:FeridDayım!

FeridDayı‘nın gelişi, başlı başına bir olay sayılırdı: Eski bir lokomotif gibi, öksüre,aksıra,soluya,salonunortasındadurdu.Yiğenini,şapurşapuröptü.Koskocaman,dimdikvebabacandı.Salkımsaçakkaşları,bembeyazçalıçırpıbıyıkları,heleogenişvekavgacıjestleri, ilk anda uyandırdığı sağlamlık ve babacanlık izlenimini pekiştiriyordu.Daha ayağını atar atmaz, duvarlar sanki birbirine yaklaşmış, tavan alçalmış, salonküçülmüştü.O,ortalardakükrüyor,herşeyidarmadağınediyor,amayarattığıdağınıklığıntekhâkimikalmasınıbiliyordu:

— … hah, işte kanaryam geldi! Nasılsın kızım, iyi misin? İyisin öyle mi, pekmemnunoldum,mahzûzoldum.Nedendersen,buzamankizamanda,öyle iyiyimdiyenfâni çok çıkmıyor da ondan. Fakat bu merdivenler sebebi mevtim olacak, nah şurayayazıyorum…

Paltosununderinceplerindenikişişeçıkardı,haylisaltanatlıbiredaylaSuat’auzatarak:

—…şıra,dedi,hâlisüzümşırası!Malûm,sizyenilerböyleşeylereburunkıvırırsınız,Osmanlı‘dankalmadiyetenezzületmezsiniz,olsun!Soyunuinkâredenonmaz,ceddimizbunuböyledemiş,onuniçinaçbakalımşişeninbirini,ikiyudumcuktadalım,dediğikadarmıymışanlayalımodeyyusun…

Alacalımendiliniçıkardı,tüfekgibisümkürdü:

— … nerde senin hayta diye sordu, yine yok mu? Suat, mutfağa bardak almayagitmişti:

—Hayırdiyeordancevapverdi,çalışıyordayı.

— Çalışıyormu?Olmaz, vallahi olmaz! Herhalde yanlış işittim. Nerde çalışıyor?Yalanatmışolmasın?

Yüzbaşı Demir, iki adım gerisinde dikilmiş duruyor, saygılı gülümsüyordu. MiralayFeridönceonufarketmemişti,edince,güvensizbirdikkatledikdikbaktı,koklayacakmışgibiburnuöndeyanınasokularak:

—Kimsinsen?diyetepedeninmesordu.YüzbaşıDemir,elindeolmadan,topuklarınıbitiştirdi:

—YüzbaşıDemirÇukurcalı.

—…nearıyorsunburda?

Suat,şişeyivebardaklarıtepsiyedizmiş,geliyordu:Telâşla:

— Ah dedi, tanıştırmayı unuttum: Yüzbaşı Demir Bey, bizde pansiyonerkalıyor,dayıcığım.

Miralay Ferid’in yüzüne geniş ve rahat bir gülümseme yayıldı. O da topuklarınıbitiştirerek,kendini,

—AlbayFeriddiyetanıttı.Maalesefemekli.

Hemen arkasından, saatlerdir tartışıyorlarmış da artık sabrı tükenmiş gibi, öfkesindenbıyıklarıtitreyetitreye,Yüzbaşı‘nınüstüneyürüdü.Bağırıpçağırıyor,bastonunusağasolasavuruyordu:

Page 118: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

“—…yüzbaşı, yüzbaşı söylesene bana sen, bu orduda timsali cesaret bir zabit artıkkalmadı mı? Hanım evlâdı bir Başvekil’in memleketi uçuruma sürüklemesine,haysiyetimizi ayaklar altına almasına nasıl bigâne kalabiliyorsunuz, anlamıyorum. Yokmudurbirtimsalicesaret,şöylemeydanaçıkıpda…

Şırasınılâkırlâkıriçti,bıyıklarınıyaladı,gözlerindeyaramazçocukpırıltılarıyla:

—…enfesdedi.Şıranıniyisihafifalkoleçalacak.Deyyusdoğrusöylemiş.

Arkasındanbiremir:

—…sendeiç,Yüzbaşı!

Sonra,birsoru:

—…esasnerelisin?

—Bursa’lıyımAlbay’ım.

MiralayFerid,şöylebirdaldı:

—Bursadediyükseksesle.Bursa!UnutulmasıgayrıkaabilbirkışgeçirdimBursa’da.Balkan Harbi’nden hemen sonraydı sanırım. Birkaç kafadar, civarda keklik avınaçıkardık.Negüzelşehirdi!

Şırasındanbiryudumdahaiçti,Suat’adöndü.Birdenciddileşmiş,kaşlarıçatılmıştı.

—…banabak,biz,ikigünhaberinizialamadıkmı,ordameraktançatlıyoruz,burdasizin umrunuzdan hâriç. Bu yaşımda yollara düşüp ara sıra gelmesem, sittin sene biziaramayacaksınız.Haydibenibırak,insanRuhsâr’ıdüşünüryahu!Emirgânmemleketaşırıyermi?BininTaksim’denbirdolmuşa,günübirlikolsungelin!

Suat başını eğdi. Şimdi altı yaşındaydı. Direkliyalı‘nın bahçesindeler. Ağaçlartomurcuklanmış. Boğaz’daki bir balıkçı kayığından, oralara kadar yankılanan bir türkü.Dayısıkızmış,onuazarlıyor.

—Kusurabakmayındayı,bazısıkıntılarımızoldu.Dayısıöfkelibirkahkahapatlattı:

— … sıkıntıları olmuş! Şuna bak, şuna! Kızım, gazete okumuyor musun sen?Sıkıntısı olmayan kaldı mı? Gökten başımıza Menderes diye bir belâ indi, on yıldırçekiyoruz. Herifin işi gücü oynamak: Cahil halka Muhammed’in kartını oynuyor,kazanıyor. Teşkilâta meb’usluk kartını oynuyor, kazanıyor. Meclis’te çoğunluk kartınıoynuyor, kazanıyor. Meclis’e çoğunluk, çoğunluğaysa o hâkim, hem bilâkaydıü şart!Duçarolduğumuzbuncafelâketinsebebiaslisidebuya!..

Çokbozuldumu,farkındaolmadangençlikyıllarınındiliylekonuşurdu.BirdenYüzbaşıDemir’edönerek:

—Sendiyesordu,nedersinbuhâle,ha?

Yüzbaşı Demir, saygılı ve düşünceli, susuyordu. Miralay onun ne diyeceğinibeklemeden,cevabıkendisiverdi:

—Rezaletbe!Rezaletindaniskası!İriyumruklarınıhavada,kestiattı:

—…böyledevamedemez,elbetbirdurdiyençıkacak.Nahşuracığayazıyorum.

Page 119: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

On yıl önce böyle miydi ya! Demokrat Parti, memleketin son umudu, çaldığı sonkurtuluş kapısıydı. Kalabalık kasketli mitinglerinde bayrakları dalgalanıyor, afişlerindekararlı bir el başka bir kötü gidişe dur diyordu: “Artık yeter, söz milletindir.” Milletçağrıya kulak vermişti: Köy köy, kasaba kasaba, yerinden oynuyor; şehir stadında mı,pazar yerinde mi, cumhuriyet alanında mı, artık nerde olursa toplanıp, geleceğinianlatanları dinliyordu.Coşkunduda.Patır patır küfürlerle içiniboşaltısı, davulu zurnayıkuyruğuna takıp, alkışların ve çığlıkların kümelendiği açık hava toplantılarında halayçekişigörülmeyedeğerdi.MustafaKemal’ineliylekurduğuHalkPartisi,başlangıcındakidevrimcitemellerinivehızınıkaybetmiştiçünkü,gidişgeliş,kasabaeşrafının,bürokratlaortak işadamının çıkarlarını koruyan, diktacı, handiyse faşist bir parti olmuştu. Aydını,köylüsü,kentlisionudevirmekistiyordu,devirmekverejimideğiştirmek!Savaşınbitişi,yeryüzünde faşizmin kesinlikle yenilişi, bu isteğin gerçekleşmesini çabuklaştırdi: 14Mayıs1950’de,akşam,Demokratlarınezicizaferibelliolunca,kimşefbaskısından, tekparti tahakkümünden kurtulduğuna inanmamış; kimin aklı, artık özgür ve bağımsızolduğunu, yasalarla güvence altına alınmış bütün uygarlık haklarını kullanabileceğinikesmemiştiki?

Miralay Ferid’in… Ülkeyi baştan başa kaplayan o biraz da bilinçsiz iyimserliğe, ohiçbirzamankapılmadı:

— …ben, oğlum, ilk dört yıllık iktidarları sırasında, işler tıkırında giderken dahi,bunlara inanmadım. Neden diyeceksin? Tanırım da ondan, ciğerlerini okurumböylelerinin. Az mı uğraştık? Kimi şarlatandır, kimi fırsatçı, kimisi düpedüz sahtekâr!Sureti kat’iyyede tahammül edemedikleri şey, Mustafa Kemal’in şahsı veinkılâplarıydı ama, ortalığa hürriyet havarileri olarak çıktılar. Seciyyei aslileriniaşikâredeceklerdielbet.Etmedilermi?

Yada,sesindenacıbirhüzünbelirmiş,kederlivekızgın,şusöyledikleri:

—…Türkiyedevrimcivelaikbirülkeolmuştu,halbukibugünaçradyoyudinle,ikigündebirezan,Kur’anvemevlit!Bukadarıfazlakaçmıyormubiraz?Anadolu’daokulyapmayı bıraktılar, cami yapıyorlar. Kuracağız diye övündükleri hürriyet rejiminegelince…

Hangihürriyet rejimi?Yenikurulandüzen, ilkbakıştaaçıkveaydınlıkbirdüzengibigörünüyorgerçi, söyleyecek sözünvarsa söylüyor, eleştireceğin şeyi eleştiriyorsun, amabu serbestlik aslında seni daha iyi ‘mimlemelerinden’ başka işe yaramıyor. Bir keremimledilermi,tamam,tüylerürperticibirbaskıaygıtınıelaltındanhareketegeçiriyorlar,buseniyerlebiredinceyekadarsürüpgidiyor.

Sosyaladaletisteyenkim,SosyalistPartisimi?Derhalkovuşturuluyor.Liderlerienaklahayalegelmezsuçlamalarla tutuklanıyorlar.GazetesiGerçek’eokadarçokdavaaçılıyorki,zatenzorayaktadurabilengazete,yayınınıkesmekzorundakalıyor.Barışisteyenkim,Barışseverler Derneği mi? Hemen derneği kapatıyor, ileri gelenlerini ‘içeri’atıyorlar,dergileri‘Barış’daartıkyasak.Kimgüvenlikveeşitlikistemiş,bazıaydınlarlasanatçılar mı, al sana koskoca bir komünistlik davası: Zincirleme tutuklamalar, birbiriardıncabasılanevler,götürülen,yıllarcahapsemahkûmolanaktörler,üniversitehocaları,şairler!Oydemokrasisiolsunda,partileriktidaraseçimsonuçlarınagöregelsindiyenkim,Millet Partisi’yle Halk Partisi mi? Birisi ‘resmen’ kapatılıyor, ötekisinin neyi var neyi

Page 120: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

yoksa,elkonuyor.

Peki ya basın özgürlüğü, ya radyo? Radyo çoktan Menderes’in papağanı olmuş.Kendilerini desteklemeyen gazeteleri yola getirmek için, şeytanın aklına gelmeyecekdolambaçlı yollar deniyorlar, kâğıt vermemekten resmi ilânlarını kısmaktan başlıyor bubaskı, gizli açık dağıtımının engellenmesine, gazetecilerin ağır cezalaraçarptırılıp hapsedilmesine kadar uzanıyor. Hürriyet rejimiymiş! Hürriyet değil, büyüksınavlarrejimi:Yadireneyimderkenkırılıpdökülüyorsun,yaortalığısarmışdehşethavasıiçinde,sendebaşlıyorsunözündenbirşeyleryitiripçürümeye!

Miralay Ferid, en saçaklı öfkesine binmiş, konuştukça gözlerinden ateş saçıyordu.Bastonunun ıslıklı kılıcıyla görünmez düşmanlarını biçerek ikide bir aynı sonuca gelipbağlanıyordu:

—Yokcanım,yok,böyledevamedemezbu!Birucundanpatlayacakya,durbakalımneresinden?

Ohızlabardağınıdoldurdu,birsoluktaiçti:

— … nerden mi geliyorum, Parti’den. İlçe Başkanları toplantısı vardı, gideyimdedim.Hepasarızkeserizlâfları.Demokratlarbasınısusturuppartilerikapatmakiçinbirkomisyon mu ne kuracaklarmış, bizimkiler duymuşlar, o konuşuluyor. Olurdu olmazdıdiye münakaşa ettik. Yapar bu herifler dedim, fevkalâde salâhiyetler bahşederler bukomisyona, bir iki ay tedhiş, arkası sütlimanlık! Ama asıl biz mücadeleyi bırakırmıyız,meseleonda.

Ateşsaçangözleriyle,Yüzbaşı‘yabirsoru:

—…pekisennediyorsunbütünbunlara?

—KusurabakmayınAlbay’ım,askerimben,politikacıdeğilim.Heleortalıktadönenpolitikaylahiçbirilişkimyok.

—Yüzbaşı,Yüzbaşı…senpolitikamısanıyorsunbunu,tarihbube,tarih!

Sesibirdenyumuşuyor,konuyudeğiştirerek:

— … Bursa diyor, ramazan akşamları minarelerinde kandiller yanardı. Hey gidigençlik! Kendimizi hiç ihtiyarlamayacak sanırdık, ne günlerdi onlar! İçinden misinBursa’nın?

—Muradiye’denAlbay’ım.

— Deme yahu! Acaba sorsam tanır mısın, bizim bir… Susup kıs kıs gülerek kırçılbıyıklarınısıvazlıyor:

— … sana diyor, birisini soracaktım ama, bilmezsin, yaşın yetmez. EvvelceMuradiyeli bir arkadaşım vardı, dehşet bir adam!Mütareke’de kafa kafaya verir, İşgalPartisi’ninburnunundibindenAnadolu’yaadamvemühimmatkaçırırdık…

—Hayattaysa,tanırımbelki.

—…değiloğlum,hayattadeğil,maalesef:Kocatepe’deşehitoldu.BüyükTaarruz’unilk günü.Üzerinebir obüsdenkgeliyor, tamam,DoktorHayrullah’ı koydunsabul!AdıHayrullah’tı ama, ‘şişko’ demedin mi kimse tanımazdı, nasıl da inanırdı istikbalimizin

Page 121: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

iyiceparlakolduğuna…

Uzunuzunsusuportayaağırbirhavaçöktürdüktensonra,yinebıyıklarınınaltındankıskısgülerek:

— …keratanın şişkosudiyedoğruDoktorHayrullah’a sesleniyor,mezarından çıkgör,nehaldeyiz,hanımevlâdınınbiribaşımızageçmiş,neistikbalbırakıyor,ne…

Miralay Ferid, bu sefer de Halim’in dönmesini beklemedi. Aynı yerde uzun sürekalamayacak kadar heyecanlıydı. Canını sıkan bir haber alınca, içinde ateşten bir topdönmeye koyulur, artık onun işitiyle mi nedense, durduğu yerde duramaz, öfkesini veheyecanınıbaşkalarınadabulaştırmak,onlarıdaayağakaldırmakiçin,dönerdolaşırdı.

— … ne isterler İsmet Paşa’dan diye bir başka yerden patladı. Adamı çiledençıkarmak için, yapmadıkları kalmıyor. Ellerinden gelse, Allah bilir, öldürecekler. Niye?Muhalefeti şahsında kutuplaştırıyor, ondan. Yok kindarmış da, düşmüş olmayıhazmedemezmişde,estekköstek!YahubentanırımPaşa’yı,GazzeCephesi’ndeemrindeharbettim,hiçbirzaman…

Yada,yumruklarınıkaldırıpkaldırıp:

—…üniversitenincanınaoku,hocalarauşakmuamelesiet,bununadınademokraside!Küstahlıktırbu,işteokadar:Üniversitesimuhtarolmayandemokrasinerdegörülmüş?

Dönüp dolaşıp aynı sonuca geldi. Yalnız bu defa 1919 Mayıs’ında Mustafa KemalPaşa’nındedikleriyledahapekiştiriyor:

— Böyle devam edemez! Ya galip geleceğiz, ya mağlup olmayacağız! Oraya neamaçlageldiğini,gideceğisıradahatırladı.Suat’ıbirkenaraçekip,fısıldadığınısanarak,okocasesiylegümbürgümbür:

— … bunadım kanaryam, iyice bunadım dedi, Ruhsâr sizi yarın öğleyin yemeğebekliyor, diyecekleri varmış. Yorgunu yokuşa sürmeye kalkma, lâf dinlemem. Ananolacakmecnun, geçen salı bize çıkagelmiş, tasavvur et artık Ruhsâr’ın şaşkınlığını, onyıldırküstüler!..Seniçağırmasıbuziyaretle ilgili,onun içinuzunetme,gel:Haytanıdagetirtabii,sabahtanbekliyoruzha!

CevabınıbeklemedenYüzbaşıDemir’edoğruldu,elinipençeleriarasınaaldı:

— …hoşumagittindelikanlıdedi. İşlerin içyüzünebirazdahavâkıfolsaydındahafazlagidecektinya,zararıyok,yinesevdimseni.

YüzbaşıDemir bir başkalaşmıştı.Gözlerinin derinliklerinde yaldızlı yeşil çıkıntılarla,ona,büyülenmişgibibakıyordu.Sesindebelirlibirheyecanla:

—DoktorHayrullah’ındedi,eskibirsilâharkadaşıylatanışmak,benimiçinenbüyükşeref!Heleonunyiğeniolduğumudüşünürseniz!..

Halimnegitmeyeyanaştı,nekonuyuuzunboylu tartışmaya.Geceninumulmadıkbirdeliğinden çıkagelmiş, ayaklı abajurun kızıl kana boğduğu eski koltuğa, çöker gibioturmuştu. Tersliği iyice üstündeydi. Bir cıgara ölüsü alt dudağından sarkıyor, terdensırsıklam kaşları, kınalı kınalı parlıyordu. Diken üzerinde oturuyor gibiydi, dokunsanızyerindenfırlayacaktı.

Hemenreddetti:

Page 122: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

—Yarınmı?Olmaz öyle şey! Savaş palavraları ile kafasını şişirecek enayi arıyorsa,başkasınıbulsun!Üstelikönemlibirrandevumvar,ölümkalımrandevusu,bırakırnereyegiderim!

Miralay Ferid’le Halim, birbirlerinden hiç hoşlanmazlardı. Karşıtlıklarının derinliğiniölçemese de, Suat, bu uyuşmazlığa için için üzülüyordu. Dayısı, Halim’e haklı olarak‘hayta’ adını takmış; Halim’se, haksız olarak dayısının ‘palavracının biri’ olduğunainanmıştı.

Suat, Yüzbaşı Demir’in de çağrılı olduğunu sözlerine ekleyince, Halim yükü hemenonunüzerineyıktı:

—Tamamiştededi,Emirgân’aseniogötürsün.Ben,Parkotel’egideceğim.

—Parkotel’emi?Neişinvarorda?

—Sıktınama!Birisiylebuluşacağız,dedikya!

Suat neden ‘gidelim’ diye direnmedi? Yüzbaşı Demirle Emirgân’a gitmektenhoşlandığındanmı?Belki.Oysa,okadaruzunsüredirkocasındanbaşkasıylaçıkmamıştıki,buberaberliktençekinmesi,dahaaklayakıngörünüyordu.Çıkmayaçıkmayaunutmuş,çıksadatadınıçıkaramazolmuştuzaten.

Yaşuannesininyaptığı?Onyıllıkdargınlığıhiçesayıpçıkageliyor.Nedenacaba?Busoruiçinifenahaldekarıştırdı.Ogece,birsürükarışıkrüyagördü.OBoğaz’aaçılan,Türkmavisi pencerenin önünde, annesi. Ama ne kılıkta: Sırtına acayip bir üniforma giymiş,omzunda dalga dalga pelerin, ayağında gıcır gıcır çizmeler; tumturaklı ve yanlış, kimolduğunu bilmediği genç bir kadına sokulup sokulup, kollarının arasına alıyor, inatlaöpüyor.

Bu genç kadın bu buğulu dudakları, pırıltılı saçları, gölgesi yanaklarına düşen uzunkirpikleri,biryerdentanıyacakgibiama,çıkaramıyorki!Kimolabilir?Arkalarında,gözalabildiğine Boğaz, kuştüyü sis ve Osmanlı mavisi, yeşil yalnızlıklara dağılmış ahşapköşkler, iki vapur arasında uyuklayan, tenha ve unutulmuş iskele. Dalgın vebelirsiz mavinin, ucunu oynaklığı üzerinde, siyah bir tanker küstahça vurgulanıyor, kıçgüvertesindehayalmeyaldalgacıbirtayfa,parmaklarınınarasındauzaklimanlarınteşbihi:Beyrut,İskenderiye,PortSait,Aden,Bombay,Singapur…

Boğaz,Suat’ınBoğaz’ı,kendinegöreyaşadığıkadarıylaolduğugibi,kurduğukadarıyladaböylebu.Nekadarınıgerçektenyaşadığını,nekadarınıhayalgücüylebunaeklediğiniçıkaramıyorbile.İkisavaşarasının,biryerdeçocukluğunun,okibirli,handiysevahşivebomboş Boğaz’ı mı? Hani bir köyden ötekine uzanan koruluklarda, eskiden kalmatenteneli arabalar sarsıla sarsıla dolaşır, yaprakları yaldızlı kızıla dönmüş bahçelerden,bitmeztükenmeziççekişleriandıransonbahargünleri,yarıdançokfazladüşbirOsmanlıcariyesi, alımlı gölgesiyle bir görünür bir kaybolurdu. Belki bu gördüğü, bir hayaldenbaşka bir şey değildi ama, balıkçı kahveleri sahici balıkçı kahvesi, yalılar sahici yalı,iki kıyının oymalı sahillerini iskeleden iskeleye dolaşıp duran, o eski püskü, o modasıgeçmiş,odokunaklıBoğazvapurları, sahiciBoğazvapurlarıydı.Şimdibilekulakverse,yaz gecelerinin göz kamaştırıcı zenginliğiyle yüklü gök kubbeden, yırtıcı çığlıklarının,ufuktanufuğakatlanarak,içiçeyankılandıklarınıduyabilirdi.

ŞirketiHayriyevapurları,başlıbaşınabirevren:Herbirininkendinegörebirhuyu,bir

Page 123: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

öyküsü, adı biraz da efsaneleşmiş bir kaptanı var. Numaraları bile, başlı başına kişilikkazanmış;heleadları,heledebdebeliveresmiMeşrutiyetzevkiniaklagetirenadları,kimbilir kaç sahil çocuğunun belleğinde, bayram gezmelerini, okuldan kaçmaları, maçdönüşlerinihatırlatarakyaşamışdurmuş!Yaseferleri,bindefa,onbindefa,yüzbindefa,şehrinbelirlivegerçekbirnoktasından,sözgelişiGalataKöprüsü‘ndenyolaçıkıp,herbiritarihin bir sahifesine sokulmuş, o dağınık, gerçekten çok masala ve yaşanmamışa aitiskelelere dağılışları: Beylerbeyi’nde, II. Abdülhamid’in ihtiyar akbaba profili, hüzündöken ıhlamurların gölgeleriyle yerlere çizili. Beykoz’da, Mim Mim Grubu’nunAnadolu’yakaçırdığıKuvayıMilliye’cilersabırsızlanıyor.Rumelihisarı‘nda,FatihSultanMehmed’induvarcıvedülgerleri,Bizansüzerineaçılacakbüyüksavaşınnamlıhisarınıyabugün yükseltecek, ya yarın. Ortaköy’de, yıllardan 1714 ise eğer, yedi tepenin engüzelcamilerindenbirimeydanagetiriliyor.

Her iskelede, dur, al başını tarihine git! Ya da çocukluğuna! Suat, bu ikincisiniyapıyor: Gözleri, karşılaşan, yanaşıp kalkan, birbirine rastladıkça düdük çalanvapurlarda, adlarını bir güzel ezberlemiş, uzaktan düdüklerini duysa hangisinin hangisiolduğunu bilir; şu ters akıntıyı çıkanı görüyor musunuz, İnşirah o, komşuları ŞefikKaptan’ın vapuru; öteki sesini duyduğunuz, TarzıNevin, daha çokBeşiktaş‘laÜsküdararasındagidergelir.Üsküdar’ınyaşlıhanımları,herbineceklerinde,batmasındiyedualarederler, öyle küçük, o kadar gösterişsizdir; ama Kalender öyle mi, yamandır Kalender,Köprü‘den bir koptu mu, sağ kıyının bütün iskelelerini bir solukta ardı ardınadiziverir:Üsküdar,Kuzguncuk,Beylerbeyi,Çengelköy,Vaniköy!..

Vaniköymü?Vaniköy,onunbütünçocukluğu:EvleriDirekliyalı,babası,annesi,bebeğivekedisi.Hersabahpenceresinibiraçar,Boğaziçiolduğugibiayaklarınınaltında.İnce,güneş pınltılarıyla sırlanmış, büklüm büklüm sabah sisleri, görüntüyü usulca bir düşgüzelliğine kaydırıyor. Çamların, çınarların, karaağaçların yemyeşil boğduğu Tanzimatyalılarından, denize, renk renk suluboya lekeleri olarak, zarif, çifte kürekli kayıklarbırakılmış.Kafeslipencerelerinardındaise,içindegüllerinsolduğu,bülbüllerinsevdadanateş kesilip düştüğü aşk şarkıları söyleyen, görünmez, görünmedikleri için midir nedir,büsbütünalımlıveçekici,eskizamankadınları.

Laz gemiciler, takalarının burnunu Karadeniz’e vermiş, anlaşılmaz bir ısrarla gider,anlaşılmazbirısrarlasolkıyıyıizler.Arnavutköyüönlerindeadamakıllısertleşenakıntıdanbirtürlükurtulamazlar.Cılızmotorlarıöksürürdurur,yelkenlerinişıpınişibastırandelibirsağanaksırsıklamıslatır,gözkapayıpaçıncayakadar,birdebakarsın,gökkuşağıyedirenkhalatıylaikikıyıyıbirbirinebağlamış!Derlerki,gökkuşağınınaltındangeçen,kızsaoğlanolurmuş,oğlansakız.NedersinSuat,birdenemekistermiydin?Suat,pencereyiöfkeyleçarparak kapatıyor dakikasında kendini Kandilli Kız Lisesi’nde öğrenci hem de yatılıolarak buluyor. Okul, evlerine bir çeyreklik yolda ama, onu nedense yatılı vermişler.Sabahları,yatakhaneninpencerelerinden,sürgündebirprensesgibidalgınbakıyor:Bebekkoyuöyledurgun,öyledinlendiricigörünüyorki…

OnlarıEmirgân’a götüren otobüste, Suat, sımsıkı kapalı susuyordu.YüzbaşıDemir’i,kınındansıyrılmışbirkılıçgibipırılpırıl,böyleyanınakatıp,Emirgân’aotobüslegitmekaklına bile gelmemişti. Çocukluğunda yaptığı gibi, Köprü‘den dokuz vapuruna binipgidecekti. Doğma büyüme Vaniköyİü bir Boğaz çocuğunun, o ufacık vapurlar ikikıyı arasındabitmez tükenmezörümcekağlarınıusluusludokuduğusürece,başka türlü

Page 124: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

düşünmesininyolumuvardı?YüzbaşıDemir,nebilsin?

—Taksim’denotobüsebinelimdedi.

O da, şaşkınlığından da mı, yoksa sıkılganlığına geldiği için mi nedir, reddetmedi.Bindiler.Şimdi,çevresindeyanlışyanlışsırıtanpazarsabahıyolcuları,birkenarasıkışmış,alnıcamlaradayalı,Boğaz’ıözellikleTarzıNevin’iseyrediyor.Hoyratvekabaakıntıya,inatla karşı koyusunu! Hüzün verici bir şey: Altı üstü oynak, mürekkep siyahı, çürükmoru,şimşektırt.lıbirkaranlıkiçinde,ufacık,devrildidevrilecek,birbeyaznokta!Ufacıkama,direnen.Hiçdeğilse,ogötüıücüvebitiricidipdalgasıgeliponu,birsamançöpügibikim bilir hangi uzak kayalığa vurasıya kadar, ilerlemese bile olduğu yerde durmasınıbilen. Suat, Tarzı Nevin’le arasında bir benzerlik buluyor. (Dayanıyorsun ya,dayan bakalım kızım, nasıl olsa o büyük dalga gelip seni de kayalaravurmaktagecikmeyecek!)Bubuluş,acısınıkoyulaştırıyor,büsbütüniçinekapanıyor,heryanınısürgülüyor:Suat,kendindeyok!

YüzbaşıDemir,omzundayıldızları,kasketininaltındadahasertgörünenaskersuratıylayanıbaşındavarolmaktadevamediyor.Ağzıoeski,hafifküskününiversiteliağzıdeğil,basbayağı keskin çizgili bir erkek ağzı.Daha yaşlımı görünüyor, ne? İçini kemiren birderdi,gönlünesığmayanbirkahrıolmalı,onugizligizliyiyipbitiren!Yoksa,ellerinigerdimi parmaklarının ufak ufak titremesini, sol gözünün ucunu ara sıra yoklayan tiki nasılaçıklarsın?YüzbaşıDemirbirşeyeüzülüyo:ama,neye?

Yolboyuncavakitgeçirebilmekiçin,birikikonuşmakapısınıyoklamadanedemedi:

— … Arnavutköy’den sonra denizin varlığı öylesine yakından ve derindenhissediliyorki,küçülüyorinsan,azaldıkçaazalıyor.İyimi,kötümübilmem.

Suat, bütün yüzüyle ona döndü, boş boş baktı, hiçbir şey söylemedi.YüzbaşıDemir,yinedeşansınıdenemektenvazgeçmedi:

—Albay’ıneviuzakmıdır?

—Hayır,iskeleyeikiadım.

Kısa, dimdik bir yokuşun tepesine tünemiş, bakımlı genişçe bir bahçe. Kışın poyrazçıplakdallarııslıkıslıkkırbaçlamayadurdumu,yüreküşütücüvehazir;amayazın,birdenyükselip dört yanı sarıveren sarmaşıkların, geniş kalın ve buğulu yapraklarınındinlendiricigölgesinde,yumuşakveserin!

Bahçeninortasında, ikikatlı ahşapbir ev,pencerelerihâlâkafesli; balkonu,birkartalyuvası gibi yukardan Boğaz’a hükmediyor. Tavanları yüksek ve işlemeli geniş genişodalar, pencerelerde ağır kadife perdele, duvarlarda bir hüsnü hat ve hatıra resimlerikalabalığı:Kaiser bıyıklıOsmanlı zabitleri, peçeli ve solgun kadınlar; sünnet kılığında,yarı korkmuşyarı gülmüş, eski zamançocukları.Eski, çoğu solmuş, birçoğu sararmayayüz tutmuş bu resimlerden hangisine bakılsa, yakın geçmişten bir anıdır kımıldanıyor;öfkeleri,sevinçleri,özlemleriyle,yaşanmışlığınıbelliediyor.

Geceleri, ortalarda kimse yokken, ev, resimlerdeki insanların: Şu Mustafa Kemal’insözgelişi,henüzgençamaAnafartalarsavunmasıyüzünden,yinedenamlı.ŞuManastırlıSalih Paşa’nın, divit gibi kaskatı ve dik, görmez gözleri iki revolver namlusu, yıkılanimparitorluğun kötü talihine dikilmiş. Sonra şu, yumuşak bakışlı, yumuşak

Page 125: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

başlıMülâzim’in.Adınıda,kimlerden,olduğunudaartıkkimseninhatırlamadığı,İhtiyatZabiti’nin.Ruhsâr’ınilkkocası,hani.Hepsi,bazendonmuşbirneşeyleyalancıktanneşeli,bazen kaygılı ve düşünceli, uzun, upuzun bir rüyayı sürdürüyorlar. Bir yandan da,Mütarekeyıllarındankulaklarındamı,dudaklarındamı,hernerelerindeysekalmış,oeskiveunutulmazşarkınınhüznü,içleriniağrıtıyor:

Soldandasararsandayine,birgöncedehensin…

İkinci kattaki salonda, bir piyano siyahı, öbürü sonbahar kızılı iki Ankara kedisi,yastıklarına kıvrılmış ron ron uyuyorlar. Beyaz çini sobanın, kocaman ve tatlı, yuvasıcaklığı. Üstüne yüzyıl önce mi, iki yüzyıl önce mi ne konmuş, fısıltısı hiç bitmeyengeleneksel çaydanlık. Ruhsâr’ın varla yok arası ayak seslerini nasıl d’iyarlar,anlaşılmaz; duydular mı da, kediler, nasıl başlarını kaldırırlar, eteklerine mırılmırılsürünürler.RuhsârhepeskiRuhsârmı?Öyleince,nazik,dokunsankırılacak.Altınçerçeveli gözlüklerinin ardında, gözlerininmavisi arılığım vemaviliğini korumuş. Sesi,yinesonderecegenç,gençvetatlı:

—…benyoğumdiyecanınızmısıkıldı,haaa,benimcevahirparçalarım,geldimişte,geldim.N’aptınızbakıymuyudunuzmu?Bereketuykularıolurinşallah!Usludurursanız,nelervereceğimbensize,birbilseniz…

Kocası evde olmadı mı, o balkonda, hünerli parmaklarının arasında tuttuğu ışıltılışişlerle, inceliği ve ustalığı akıllara ziyan, örgüler örüyor; geldi mi, ‘Manastırlı’ SalihPaşa’nın saltanatlı semaverini sobanın önüne kuruyorlar, pirinç yansımaları duvarlardaoynaşır, su fısıltılarla kaynarken, bir çay, bir çay daha, bir çay daha! Fısır fısırkonuşarak, kedilere ikramlar! Beş vakit dua ve namaz, ramazanda oruç. Oda, öbürlerinden farksız, yaşlı bir Türk kadını, başına gelenleri çeker, yakınmadankatlanmayı bilir, ölümünü nasıl hiç aklından çıkarmazsa, kocasını öyle hiç aklındançıkarmaz,birininasıldehşetve tevekküllebeklerse,ötekinideöylebekler.Birdesessizsessizçevresinedağıttığışuvanilyakokusununsırrınıçözebilseler!Neresindesaklar,nasılhiçyitirmez?

Onlar gelecekti ya,MiralayFerid sabırsızlığından kabına sığamaz olmuştu. İkide bir,tavandan tavana yankılanan barutlu öksürüklerle camları sarsa sarsa, bir penceredenötekine,sokağıgözlemeyegidiyordu.Kimbilirbukaçıncısı?Sabahtanberi,sırtınazatenbol gecelik entarisini dalgalandıra dalgalandıra, ha geldiler ha geliyorlar diye, dur oturbilmedi.Kocaman bir çocuk.Nihayet onlar gelip,YüzbaşıDemir daha kapıda saygıylaeliniöpünce,azkalsınağlayacaktı.Onusıkısıkıkucakladı,omzunavurarak:

—Şahinimdedi,arslanoğlum!

Heyecandantıkanacakgibiydi:

— … artık diye sözünü sürdürdü, ölsem gam yemem! Bunca yıl sonra, rahmetliHayrullah’ınyeğenine rastlamaknedemek!Adamısevinçboğaryahu!Helekocamışsa!Bütüngecegözümükırpmadım.Azdalargibioluyorum,odakikarahmetligelipkarşımadikiliyor, canlı mı canlı, tombul suratı, üç günlük kır sakalıyla! Tövbe Yarabbi yaResulallah! Okuyup üflüyorum, kalkıp iki yudum su içiyorum, kâr etmiyor ki! Yastığabaşımı kor komaz, hop karşıma dikiliyor, hem son görüşmernizdeki haliyle: BüyükTaarruz’dan bir gün evvel miydi neydi, Söğütlü‘yle Beşikdere arasında, bizcepheyeçıkıyorduk,oise…

Page 126: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Apaçıkövünerek,YüzbaşıDemir’ikarısınaitti:

—…bakheleşunaRuhsârdedi,iştebuDoktorHayrullah’ınbizebergüzârı.Nasıl,hiçbukadaryakışıklızabitgördünmüsen?Sahicibirşahincanım!

Ruhsâröpsündiyeeliniuzattı:

—Hoşgeldinoğlum.

İnanılmayacak kadar genç sesi, kristal bir avize şıkırtısı gibi, havada asılı kaldı. HiçdeğilseSuatbunu,böyledüşündü;düşünmesiyleutanması,kendisinisuçlu,pisvegereksizhissetmesi bir oldu. İçinden yeniden uzun boyunlu o narin beyaz kuşun, kimseyeaçıklayamayacağı günahkâr varlığını sezinlemişti. İçten bir çabayla, mantosunuçıkardı, birden hafifledi, fikrini bulandıran kuşkudan da kurtuldu.Yengesiyle öpüştüler.Daha doğrjjsu, onu görür görmez tatlı sert azarlamaya başlamış olan Ruhsâr, solgundudaklarını,yanaklarınabellibelirsizdokundurdu:

—…küsümsana,vallahiküsüm,billahiküsüm!Hiçgörecekgözümyokama,eldemi,görmedenduramıyorum.Hiçinsanbirgünolupda,‘benimEmirgân’lardabirihtiyaryengeciğim olacaktı’ deyip, aramaz mı? Yavrum Suat’cığım, yoksa büsbütün defterdenşildinmibizi?Dayınızorlamasam…

Birliktemerdivenleriçıkarken,fısıltıyla:

—…anlatacaknelerimvarbilsendiyeekledi,amabunlarınyanındaolmaz.Birazdanbenyemeğibahaneedipmutfağaineceğim,arkamdangel,yardımedeyimfilândersin.

— …ahSuat’cığım,onubir görseydindedi, ahbenim talihsizkızım,yavrum,birgörseydinnehaldeydi?Diltariftenâcizkalır,böylegaripbirmahlûku.

İkierkek,sobanınbaşınaotururoturmaz,içindeBüyükTaarruz,‘Müsellâh’MimMimGrubu,MustafaKemalPaşa,DoktorHayrullahlâflarınınpatırpatırpatladığı,heyecanlıvetutkusalbirkonuşmayadaldılar.MiralayFeridkıvamınıiyicebulmuştu,sıksık,eskifakatsağlam bir top gibi gürlüyor, bozguna uğramış Yunanlıları adamakıllı dağıtıyordu. Biryaralı,yarasındanboşalankanıninnigibidinlemeyedalmıştı,usulcainliyordu.Düşmanınateşe verdiği şehirler, ay sessizliğinin alacakaranlığında, dalga dalga kızıllıklarınıdağlarınomuzlarınadolamış,yanıyorlardı.Herköşebaşından,herçalılığın,herkayalığınardından,ansızınsüngüleruçveriyor,inatveöfkeylehepsibatıyı,taarruzunsonvekesinhedefinigösteriyordu:İzmir’i.

Türksüvarisi,Afyongüneyindegenişbirçevirmehareketinehazırlanırken,Suatkalktı,mutfağa, Ruhsâr’ın yanına indi. Dumanı üstünde bir sürü tencereyle uğraşıp duranMürüvvet Bacı, gelişini önce fark etmedi. Hayli tombul, güler yüzlü bir kadındı;tıknazlığı, mora çalan koyu zenci esmerliğiyle; anlaşılmadık bir şekilde canlanıp,aşçılıkta karar kılmış bir patlıcanı andırırdı. Ruhsâr’la birlikte Salih Paşa konağındangeldiği için, aileden sayılırdı biraz! Suat’ı fark eder etmez kopardığı yarı şaka kıyamet,bunakendisinindeinandığınıbelliediyordu.

İlkin, tatlızencişivesiyleyarımyarım‘hoşgeldin’dedi,hemenarkasındanbaşınısağasolasallayıp,akıbolgözlerinideviredevire,yakınmayabaşladı:

— …ahkuşükhanımjığım,ahSuat’jığım, şok şükürdünyagözüylebirkeredahagörebildim seni! Nerelerdesin ayol, gözümüz yollarda kaldı. Dünya böyledir böyle,

Page 127: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

yavrunuyuvadanuşurdunmu,ölgeberdahaiyi!Sendehanımısıoldun,attınbizinisyankuyusuna! Hiç, Mürüvvet Bacı‘mız öldü mü kaldı mı? diyor musun, bak! Yoğurtluıspanak böreğimizi tatmaya geliyormusun? Şojukken, öyle atıştırırdın ki, her seferindemiğdenbozulurdu,hattabirkeresinde…

Ruhsârgülümseyerekarayagirdi:

— …pekiBacı,yeter!Suat sözverdibana, sık sıkgelecek.Senhele şukadayıfınşurubunabirgözatıver…

Mutfağın en kuytu köşesine çekilip, pısır pısır konuştular. Konuştukları şey, gerçekolduğuhalde,okadaralışılmışındışındaydıki,onlarıbelirlibirşekilderahatsızediyordu.ŞaşkınlığınıhâlâüzerindenatamamışolanRuhsâr,durupdurup:

—…ahbirgörseydinSuat’cığımdiyordu,ahonubirgörseydinyavrum!..

Yada,altdudağınıhafifçeısırarak:

—İnanılırşeydeğil!diyordu..

Anlatmayabaşındanbaşladı:

—…ogündayın evdeyok, benbalkondaonubekliyorum, elimde şişler, aklım sırayinebirörnekçıkaracağım:Alamanörgüsümünediyorlar,zorcanabiriş.Öyledalmışım,kendimi vermişim ki, ne evin önünde otomobilin durduğunu duydum, ne kapınınçalındığını! Kapıyı Bacı açmış, ben ilk bakışta, merdivenlerden boylu poslu bir beyinçıktığınıgördüm,ödümpatladı:Adamgayetrahat,bildikbildikgülümsüyorama,halindesezdiğimgariplikbeniürkütüyor:Üsteliktanımıyorum.

Ruhsâr sustu,gözleriniyumdu; sesininpırıltısı,gözlerininarımaviliğiolmayıncaçokdahayaşlıgörünüyordu.Suat’ınellerini,avuçlarınınarasınaaldı:

—…ahyavrucuğum,ah!dedi.

Suat nefesini tutmuş, onu can kulağıyla dinliyor; içisıra gelişip oluşan, garip, hattairkiltici sorulan, ardı ardına sıralamamak için, kendini güç tutuyordu. Annesindentiksindiğinekadargerçekse,bütünyaşantısını,enufakayrıntılarınakadaröğrenipbilmekistediği,okadargerçekti.

Biryerinidüşürüp:

—Kimbilirdedi,neçirkinvegülünçolmuştur,değilmiyenge?

—Yo,hayır:Neçirkin,negülünç!Dahaçok,ürkütüyorinsanı,nedendersen,erkekesvapları giymiş bir kadın hâli yok, düpedüz erkek hâli var: Kendinden emin, kibirli,mütehakkim! Böylesine rastlayınca, korkmamak elde mi? Ah kızım ah, tedbir mebdildeğilo,basbayağıbirerkek!

Kısacıksusup,dahasakinbirsesleekliyor:

—…sokaktakimrastlasa,erkekdiyekalıbınıbasar.

Hayrun, adımını bir yere attımı, havasını bozuyor.Oksijenini azaltıyor galiba, surdaburda hafif kükürt kokusu, biraz da karbondioksit. O, farkında bile değil, koltuğunarahatça salıveriyor kendini, tastamam gömülüyor. Ağır ve hantal hareketleri, sankianlaşılmaz bir akım doğuruyorlar, ağır ağır molekülleri zehirleyen, atomları

Page 128: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

ufalayıp dağıtan bir akım. Bakışı bulanık, yoğunluğu yok bir kere, durduğu yerdedurmuyor; eşyaları, yüzleri aralıksız yokluyor ama, yüzeyden derinine inmeksizin. Yagülümsemesi?Solukdudaklarındankayıpkayıpdüşüyor,yanaylongömleğinin,yaparlakkravatının üzerine, kertenkele ölüsü gibi kuruyuveriyor. Ayrıca gülümsemesine gözlerihiç katılmadığından, köse solgunluğundaki yüzü, garip bir şekilde anlamsız. Sözleri,boşluktakalıyorhep,oysasöyledikleridokunaklışeyler:

“—…nihayet Suat benim kızım, onu görmek istemem, bunda ısrar etmem, en tabiihakkım.RecaederimanlabeniRuhsâr,anlayacağındaneminim,kalpsahibikadınsındır,biliyorum.Bütünkışıendişeleriçindegeçirdim.Hissikablelvukude,nedersende,Suat’ınbaşındabirfelaketdolaşıyor,kaçıncırüyasınıgörüşüm:Kızımıyağlıyılanlarsarmış,elveayak bileklerine dolanmış, beline düğümlenmişler, sözde boğacaklarmış! Rüyada yılan,düşmanlık!BirileriSuat’ınkuyusunukazıyor,onafenalıkedecekler!Beniçağırıyor,banamuhtaç, çok mağrurdur bilirsin, düşündüm ki, büyük olmama rağmen ilk adımıbenatarsam…”

Kendi sesiyle konuşmuyor, zamanla başka bir ses yapmış, biraz genizden, birazgöğüstengelenkalıncabirses,erkeksesineyakın,kof,üstelikuğursuz.Uzun,ucuyaldızlıcıgaralariçiyorkonuşurken,burundeliklerindenmavidamardüğümleriniandırır,dumanyumaklansalıveriyor:

“— … kocana lâf anlatmak, imkânsız! Son gelişinde bir tecrübe edeyim dedim,dediğime diyeceğime pişman oldum: Başladı atıp tutmaya, hayvan gibi bağırarak, benisuçlamaya!Malınıtanımazmısın,ayınınbiridir,lâftananlamaz…“

Erkekgörüşünehiçyakışmayan,aşırıbirduygusallıkla,Ruhsâr’ıetkilemeyeçalışıyor:

“—…yanlışbirevlenmeyaptıbukız,gizlimizsaklımızvarmı?Kocasıâcizinbiri!Biryanda, ilerlemiş yaşıma rağmen, ben dünyanın tadını çıkarayım, ele güne çok şükürmuhtaç olmadan, sefamı süreyim; bir yanda o, hem genç hem güzel, hem her türlüihtimamvekonforalayıkolduğuhalde,yoksullukveçileçeksin!ŞimdiAllahaşkınasöyleRuhsâr, revayı hakmı bu?Bir dakika için, benim yerime koy kendini, Suat kızın olsa,İstanbul’da oturduğunu bilsen, senelerce görmesen, dayanabilir miydin? Hele rüyalarınrahatvermezse…”

Öfkeliöfkelisözünübağlamıştı:

“—…sendenistediğimyegâneşey,adresi!Hepsiokadar,haiziehemmiyetdedeğil.Adresiniver,ötesinekarışma:Ben,evvelallahbaşımınçaresinebakarım.”

Ruhsâr, ne yapsın, her şeyi açık açık söylememek için, gözlerini ellerinin arasınasaklamış. Aydınlık sesi duyulur duyulmaz, ruhla madde arasındaki ilişki normaledöndüğünden,soluduklarıhavabirandatertemiz.

“— … vallahi ne desem bilmem ki! Haklı olmasına haklısın, yalnız ne yardımımdokunabilir,onukestiremiyorum.Adresiveremem,sebebigayetbasit,çünkübilmiyorum,gerçi Miralay birkaç kere Ceyoğlu’nda oturduklarım söyledi ama, neresinde? Bizeuğradıklarıyok:Altıayvarki,neSuat’ıgördüm,neHalim’i.Gençdeğillermi,hayatlarıonagöre,bizleresokulmuyorlarpek…”

Ruhsâr hem anlatıyor, hem Suat’ın üzüntüsüne üzüntü katmanın acısını, ta içindeduyuyordu. Üstünden o korkmuş hali gitmemişti. Biraz yorulmuştu galiba.

Page 129: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Gözbebeklerinde, ne daha açık ne daha koyu, şefkatle pır pır eden titrek bir mavibelirmişti.Sözünü,içiniçekerek:

— İşte böyle Suat’cığım diye bitirdi, sana her şeyi anlattım:Annen, seni görmekistiyor, sanayardımetmek,hayattadestekolmak!Bana sorarsanbundabirgarabetyok,amao,kendisi,görünüşü…apayrıbirbahis,korkuluvevahimbirbahisüstelik.

Sözünübaşladığıgibibitirdi:

—…ahbirgörseydinSuat’cığım,birgörseydin!

Suat görüyordu.Hemnasıl, yanı başındaymış gibi, aklını başından alan bir açıklıkla.Hepgörmüştüzaten.Bircinayetarzusugibiiçinde,ikincibirgölgegibiardındataşımıştı.Binkerebozmuş,çizgiçizgi,binkereyenidenyaratmıştı:Hareketlerininensapasından,yüzünün en saklı mimiğine kadar, her şeyini öylesine kestiriyor, öylesine biliyordu ki,aynaya bakınca, yüzünü onunkisiyle karıştırıyordu bazen; bazen de, iki eli pantolonceplerinde,ıslıkçalaçala,Direkliyalı‘nınmerdivenlerindenomuyoksakendisimiiniyor,o akvaryum yeşili bir kedi gibi tırnakları sivri sivri dışarda, divanın üstünde gerinenkadına ikisinden hangi tutkun, bilemiyordu. Kimdi o kadın, kimin nesiydi? Bıçak gibikestiattı:

—Hayıryenge,yüzünüşeytangörsün!

Buarada,yukardakisalondaikierkek,BüyükTaarruz’danmuzafferçıkmışlardı.Uzakbir eylül sabahında,Mustafa Kemal’in inanılmaz atlıları, İzmir kaldırımlarından fırtınagibi geçtiler. Şehir ateşe verilmiş, yanıyordu. Süvarilerin, sakallan kanlı ve çamurlusuratlarına, ağır ve tatlı, yanmış kuru üzümkokusu yapışmıştı.Ateşin, hoyrat çatırtısınıvedoymaziştahınıboğan,yoğun,tıkayıcıbirduman.

MiralayFeridgeçmişgünlerinheyecanınanasıldalmışki,gözüduvardakisaateilişince,canhavliyleyerindenfırladı.Göstergesigecegündüzİstanbulüzerindeduran,haylieskiama sağlam radyoyu açtı. Haberleri, çıt çıkarmadan dinlediler. Yeni bir şey yoktu. Birgazeteci daha, hüküm giymiş. Sendikalar Başbakan’a bağlılık telgrafları çekmişler.Yurdunçeşitliyerlerinde,muhalefetpartilerinden istifalardevametmekteymiş.Hepaynıoyun: Siyasal baskı, özellikle iş çevrelerinde öyle ağırlaşıyor, o derece tehlikeli bir hâlalıyor ki, muhalif işadamları batmayıp işyerini yürütebilmenin çaresini istifaetmektegörüyorlar.Yoksa,yavergibiniyorsırtlarına,yadadöviz‘tahsisleri’kesiliyor.

Miralay Ferid, radyoyu öfkeyle kapattı. Ne olduğu anlaşılmayan bir şeylerhomurdanarak,salondaşöylebirgittigeldi.YüzbaşıDemir’e:

—Görhalimizi,şahinim!dedi.Elinhanımevlâdı,takmışburnumuzahalkayı,istediğiyereçekipgötürüyor.Yedidüvelinişgalinitârümâr,hanedanıÂliOsmanıhâkileyeksanedenbumemlekette,gıkdiyendeçıkmıyor.Sankimilletdiliniyutmuş.Haninerdebununmünevveri,nerdeamelesi,nerdeaskeri?Haninerdebumemleketingençliği?Odakikayakadar Yüzbaşı Demir, Miralay’ı, ‘eski bir askerde’ hâlâ bunca ateş ve coşkunluk nasılolabiliyordiye,birazmerak,epeycesaygıyladinlemişti.Budefakonuştu.Herzamandoludoluolansesi,nedensekeskinleşmişti.Ciddibirhesaplaşmayısonucabağlarmışgibi,sertsertkonuşuyordu:

—…işçilerimizmi?İşçilerimiz,osizin‘hanımevlâdı’öldese,yolunaölecekAlbay’ım. Uyandırmaya kalkışanlar, hapiste. Aydınlar çürük çıktı, ya kimin arabasına

Page 130: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

binerlerse onun türküsünü çağırıyorlar, ya başarısızlıklarının kahrını, kafayı çekipmeyhanelerde atıp tutmakla gideriyorlar. Gençliğe, sinemayla futbol yetiyor. Orduyagelince,olanlarıkışlasındanibretleseyrediyor,ibretleveutanarak.

Sözününsonundahiçbeklenmedikbirlâfetti:

—…bu,sizineserinizAlpay’ım!

MiralayFerid,görünmezbirduvaraçarpmışgibidurakladı.Dehşetlişaşırmıştı:

—Ne?dedi.AllahAllah,odanedemek?

—…askerolarak,yamanbirdevrimyapmıştınızAlbay’ım,haklı,tarihbakımındangerekli, ama parti olarak ihanet ettiniz bu devrime, ülkülerinizin bütününügerçekleştirecek yerde, Mustafa Kemal’in ölümünden sonra, işi tatlısu faşistliğinedöktünüz: Gençlerde devrimci ruhu öldüren kim? Aydınları, sanatçıları kısıtlayan?Basınınevcilleştirilmesinezamanbaşladı?Menderes’tençokönce,dahaİnönü,sizinpartiişin başındayken. Menderes ve takımı, on yıldır iktidardaysalar, neye borçlular bunu?Diktaya, siyasal baskıya karşı, kendilerini özgürlük ve demokrasi şampiyonları olarakyutturmalarınadeğilmi?

Böylebirçıkışı,MiralayFerid,demekhiçbeklemiyormuş.Olduğuyerde,dondukaldı:Dimdik,kalabalıkkaşlarıalnınayükselmiş,elininbiriboşta,gözleridalgın.Buduruşuylabalmumundan bir heykele benziyordu; ayağında aba terlikleri, misafir için giydirilmişkuşatılmış,biremekliheykeline.Sonraoturdu,birdenhareketlerinebiriğretilikgelmişti,artıkkendinegüvenikalmamış,sesibileöncekitokluğunuyitirmişti:

—Ammayaptınhadedi,bupartininbumemleketeyaptığıbuncahizmet…

— Ne hizmeti? Hizmeti yapan parti değil,Mustafa Kemal: Bizi sımsıkı kıstırmışİslâmskolastiğininmengenesiniaçano,açtığıandahertürlüteknikvebilimselgelişmeyezemini hazırlayan! Çağdaşlaşmayı da o gerçekleştiriyor ama, köklü toplumsaldönüşümlerle pekiştirmeyi düşündüğü besbelli: Toprak reformu, endüstri devrimi gibi.Gençkuşaklarıistediğinkadarçağdaşvedevrimciyetiştir,devrimitoplumsalderinliklereindiremedin mi, meydan söylevlerinden ve geçit törenlerinden ibaret kalır, hiçbir işeyaramaz.MustafaKemal,bunubilmiyorduysabile,kestirebilecekkadarakıllıydı.Nevarki,‘imtiyazsızsınıfsızkaynaşmıştoplumu’gerçekleştiremedenöldü,bizleriyarımkalmışbirdevrim,elikulağındabirdünyasavaşı,bir sürüde ikinci sınıfpolitikacıylabaşbaşabıraktı. Devrimin toplumsal karakterini, gerçek anlamını bir yana iterek, ilericiliği lâftabırakıp,yarıfaşistyarıfeodalbirrejimkuranlar,bunlardır.Sizinpartinizinadamları.Oysa1920’lerdehareketinçıkışnoktalarıbambaşkaydıAlbay’ım:Emperyalizmevekapitalizmekarşı,halkçıvedevrimcibircephekurulmuştu,birMüdafaaiHukukcephesi…

— İyi ama demokrasiyi getiren kim? İnönü değilmi?Hoş, iyimi yaptı, orası sugötürür ya, neyse! Demokrasi olmasa bu herifler söz sahibi olamazdı da kafamız dinçkalırdıbiraz…

YüzbaşıDemir,alaylı,incecik,gülümsedi:

—…demokrasidedemokrasiolsayüreğimyanmaz!Nesağındapartikurduruyorsun,nesolunda!Yalnızkendipartininhoşnutsuzlarına,odaseninkinebenzerolmakşartıyla,bu hakkı tanıyorsun. Nerde görülmüş demokrasinin böylesi? Şu sıra bizdeki Albay’ım,

Page 131: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

halkıveülkeyisömürenjkibaşlıbircanavar,canavarınbaşlarıayrıvücudabağlıama,biriyiyipötekibaktımıkıyametkopuyor.Birsüredirçektiklerimizin,asılanlamıbu!

Miralay Ferdi’nin âni şaşkınlığı, birden ne olduğunu çıkaramadığı, çelişikliklerle vekarşıtlıklarla dolu bir duygulanmaya dönmüştü: Kuşku da vardı bunun içinde, öfke de,utançda,hattahayranlıkda!Islakbirayıgibi,tüyleridikendiken:

— Yavaşyahudiyerekkesti.Dursanabiraz.Dur,solukalalım!Bıraktıkmı,dumanediyorsunortalığı, dediklerin doğruysa şu son yirmi yıllık hayatımı al, götür kubura at!Herşeyeyenidenbaşlamaklâzım,serdenegençlikkaldınesağlık,amaanlat,yalnızaceleetmeden, duyuyor musun, usul usul… Anlattıklarının içinde gerçek pırıltıları seçergibioluyorum,gelgelelim,bir türlü tamamınıkavrayamıyorum,yavaşyavaşanlatırsan,belki…

Koltuğundanfırladı,YüzbaşıDemir’eyanaşıp,omzunahatırısayılırbiryumrukindirdi:

— … anlat şahinim diye kükredi, ne biliyorsan anlat! Biz eşek kafalılar, güzeliminkilâbımızı neden piç etmişiz, nedenmaksadı aslisine ulaştıramamışız? Hepsini söyle!Niyeyiyememişizbuhaltı?Hüsnüniyetimiz,cesaretimiz,irademizolduğuhalde,ha,niyekıvıramamışız? Her şeyleri vardı ama, en önemlisi yoktu: Bilimsel biryöntemleri. Bilimsel bir yöntem olmayınca, olayları tarih ve toplumaçısındandeğerlendirmek,derli toplubir bileşimevarmakolasızdı.Buyüzden,MustafaKemal’in devrim anlayışını, bir türlü sistemleştiremediler. Zaten o da söyleyeceklerinisistemli olarak değil, dağınık ve parça parça, ya Meclis’te bir tartışma sırasında, yasiperlerde ateş hattında dolaşırken söylemişti. Sağ oldukça işler yolunda gidiyor,toplumsalgelişmeleriöngörenakılsırermezbirradaraygıtıgibi,tarihinakışınaenuygunçizgiyi bulup sürdürüyordu: Memleketin sahibi ve efendisi, hakiki müstahsil olanköylüdür, askeri zaferlerden iktisadi zaferlere, beş yıllık plan, bankaların vemadenlerinkamulaştırılması, ‘sâyesasına’dayandırılanbirhalkçılıkvehalkçıbirhükümet,vs.,vs.,etkili bir eylemler bütünü, kendiliğinden oluşmuş epeyce tutarlı bir bileşim, hepsindenönemlisi,devriminsürekliliğivesonrakiaşamalarıiçinelverişlibirtemeloluşturuyordu.Devrim, Gazi’nin kafasında, duraklamayan, durmadan ilerleyen bir atılımdı, canlılığınıbu hareketliliğinde bulacaktı. Onca amacımız neydi, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmakdeğilmi?İyiamaodüzeysabitdurmuyorduki,aralıksızdiyalektikbirgelişmeiçindeydi,şu halde devrimimiz de aralıksız gelişecek, çağdaş uygarlığı son aşamalarına değinizleyecekti.

—…durbreşahinim,solukalbiraz!Yinekaçırdımipinucunu!Hem,yemekzamanıgeldigeçiyor:Eskilernedemiş,malûm,açayıoynamaz,hele‘Ayı’Ferid,hiç!Haydihemyiyelim,hemanlatolurmu?Ruhsâr,oturabilirmiyiz?

—Aaaatabii,buyrun!

Pırılpırılbirsofra:Gümüştakımlar,çiçeklerleyüklükristalvazolar,dumanıtütençorbakâsesi.Aşağıkatındahasamimi,dahainsanısarıverenloşluğuiçinde,sankibirzafertakıkurulmuş.Hangiunutulmuşşenliğikutlamakiçin?

— … Suat, sen geç şuraya, karşıma! Delikanlı, sen şöyle, yanıma! Acaba bilirmisiniz, nohutlu tarhana çorbasının, en az bilimsel bir dünya görüşü kadar mühimolduğunu?Hehhehheh!Helebirkaşıkalın,anlarsınız,doğrumusöylüyorum,yalanmı?Ruhsâr, Yüzbaşı‘nın az önce dediklerine kulak verdin mi? Köftehorun bilmediği yok,

Page 132: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

söyledikleri aklıma yatıyor, beni öfkelendiren de galiba bu! Demek Yüzbaşı,seninfikrince,bizeskiKuvayıMilliyeciler…

— …evetAlbay’ım, siz eskiKuvayıMilliyeciler,MustafaKemalöldükten sonra,onun fikirlerini yarı yarıya benimsemiş İsmet Paşa’nın ardına takıldınız. Yarı yarıyadiyorumya,haklıyım:Oncadevrim,herşeydenöncebaşarıylasonuçlanmışbirsavaştı,birbağımsızlık savaşı, sonra kültürce ve yaşayışça batılılaşma, vatandaşların kanunkarşısındaeşitliği,birdelaiklik!Bundanötesi,asıl temel,vatandaşınyaşamakoşullarınıdeğiştirebilecek toplumsal değişiklikler, irkiltiyordu onu; 40’la 50 yılları arasındakifaşistleşmeninde,HalkPartisi’ninbireşrafvebürokratikpartisiolarakyozlaşmasınındaaltında bu korku yatıyor. Eski Kuvayı Milliyecileri, işe yaramaz devrim korkuluklarıhaline getiren, bu. Neden mi? Şundan: Aslında devrim durmuştu, ağalarla işbirliğiyapıyor, karaborsadan milyoner üretiyordu; oysa görünüşte, hareketli yılların devrimciedebiyatıısrarlakorunmuştu.Sizialdatanbuolduya!Yalnızsizimi,herkesi!

—DuydunmuRuhsâr,nediyor:Hatabizimdeğil,herkesaldanmış!Neden,muhtevadeğişmiş ama şekli muhafaza etmişler, ondan. Uyutmuşlar yani bizi! Vay canınayandığımın dünyası!.. Yiyin evlatlarım, iyice karnınızı doyurun, iyi düşünmek için iyibeslenmek lâzım. Şu hindi dolmasını görüyorsunuz ya, haaa, hindi dolması deyipgeçmeyin, bizim Mürüvvet Bacı‘nın ihtisasıdır o, hiçbir yerde böyle nar gibikızarmışını, iyi pişirilmişini yiyemezsiniz. Sakın, yanına salata almayı unutmayın, o daBizimhanımınihtisası:Yoğurtlukarnıbaharsalatasıdedinmi,ordadur.Ruhsâr,öyletersters bakacağına ekmek versene! Hah şöyle! Şimdi onu bunu bırak da, şu tepemizdekiMenderesbelasındannasılkurtulacağımızıanlatYüzbaşı…

—…vallahiAlbay’ım,önceMenderes’inşahıstahakkümünüönlemeklâzım.Şahıstahakkümü deyişim lâfın gelişi, yarım buçuk liberalliğine, ağzı kalabalık komünizmdüşmanlığına bakıp, ona demokrat diyorlar ya, aslında yaptığı faşizm, hem Osmanlıfaşizmi.Bu,önlendimiönlendi,devrimtarihiçindekigerçekyerineoturtulacak,enilerisonuçlarınakadargeliştirilecek.Amanasıl?Kimlerle?Çözülmesigerekliolansorunbu.Şimdilik,çözümünübilmiyoruzama,kimbilirbelkibilenlervardır.

—Varmıdır?Kimdirbunlarbeşahinim?BakSuatşuna,bilenlerbelkivardırdiyor,kimolduklarınısöylemiyor.Senbiliyormusunonları?Suat’tasesyok.Bulutlardaninmişkaranlık bir sis, dört yanını kuşatmış, almış1 onu götürüyor. Ötekilerin yaşantısınakatılmakiçin,neyapsaboş.Onları,dışardangörüyor.

Sözgelişi yengesini, karmavisi saçları atılıvermiş tülbentin, belli belirsiz gölgelediği,ince ve durgun yüzünü. Gittikçe coşan, coştukça kabına sığamayan Ferid Dayısını.YüzbaşıDemir’ide.Buadam,bugün,neçokkonuşuyor?Uğultulubirorg!Akşamakadarböyle ötüp duracak mı? Besbelli öyle. Sesindeki derin titreşimler, sararmışfotoğraflarınarasındanenufakbirboşlukbulsa,hemendolduracaklar;osolukeskizamaninsanlarına, beklenmedik bir canlılık, çoktan unutulmuş yaşantılarına, yepyeni vebambaşkaanlamlarverecekler.

Suat,biryerdensonra,iyicedağılıyor.Eşyalarınveinsanların,eşyalığınıveinsanlığınıbelirleyendeğişmezçizgilervardırya,çevresinisaransisonlarıusulusulsiliyormu,ne,kayboluyorlar. Bir bakıyor, çevresindeki insanlar rüyalarındakilere geçmiş; yaşantısınıpaylaştıkları, gizli hayatını vermeye hazırlandıklarına karışmış; öyle ki, onu çırılçıplak,

Page 133: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

memelerinin üstünden su gibi akan yılanlarla görmüş olan annesinin hayalini,şukarşısındaoturupşaşırtıcıbirbiçimdenasılbiradamolduğunubelliediverenYüzbaşıDemir’inkindenayırabilmekolasız!

“—…evet,yanılmamışım,buYüzbaşıDemirneâciz,nepalavracı,nedeüniversitelihavasınıüzerindenatamamışbirçocuk.Kendisiniyakışıklıamakafasızbiridiyesatmakistemesi, boşuna!Ne kadar çabalasa, ne kadar sözlerini ve davranışlarını anlamlarındanboşaltmakistese,yinezoryaşamışlığı,sertvesağlamamaçlarınadamolduğubellioluyor.Onuben, şimdibirdenbirenasıl görünüverdiysebaşındanberi öylegörmüyormuydum?Belki bir sisin ardından ama, öyle:Keskin profili, hafifçe titreyen esmer elleri, yüzünebüsbütünolağandışıbirhavaverenoyaraiziyle!Zaten,ayağımınaltındanaralıksızkayan,bu oynak ve kararsız taban üstünde, düşmemek için tutunabileceğimi sandığım tek şey,onunbudengelivedeğişikerkekgüzelliğiolmadımı?

Neler diyor, çoğu zaman anlayamıyorum: Sözcüklerinin, daha birini gerçek anlamınayerleştiremeden, öbürleri üstüne yığılıyor. Düşüncelerinin bütününü kavrayabilmek zor,çok zor! Partilerin altyapısını çözümleyişi doğru olabilir mi? Doğru diyelim,politikadaki yeri neresi? Devrimci bir bürokrat mı, yoksa işi gücü hayal kurmakolanküçükburjuvabirserüvencimi?HemMustafaKemal’igereğindenfazlabüyütmüyormu? Onun döneminde de, sağcı olsun, solcu olsun, bütün muhalefetler susturulmamışmıydı?Hayatımda bu derece lezzetli bezelyeli enginar yemedim, yaptıklarım hiç böyleolmuyor, gitmeden bir yolunu bulup Mürüvvet Bacı‘dan sırrını öğreneyim. Acaba butadı,zeytinyağınıncinsimiveriyor?Sanmam,pişirmesinibilmeklâzım.Herşeydeöyledeğilmi?

Bak şu anneme, hayat savaşının üstesinden gelemeyeceğimi sanıyormuş, rüyalarındabeni görüyormuş üstelik, göğüslerimin üstünden atlayan yılanlarla! Gülünç değilmişannem, daha çok kaygı verici, korkutucuymuş; kılık değiştirmiş bir kadına değil, birerkeğe benziyormuş, sokakta görsem tanıyamazmışım. Tanıyamam tanıyamam, o kadarhayalkurdumkibukonuda,herşeyiçoktankarmakarışıketmişolsamgerek!İşte,birdentıkandım,canımbirlokmadahayemekistemiyor,iştahımkesildi.Yalnıziştahımmı?Nekonuşmak istiyorum, ne gözlerimin içine bakarak konuşan Yüzbaşı Demir’i dinlemek!Hem niye bakıyor öyle, rahatsız oluyorum. Şimdi neokemalist mi diyeceğiz buna, nedemekneokemalist,anlamsızbirsöz,toplumsalkökeniyok!İşçisınıfıolmayınca,ilericihareket olmaz. Olur derlerse, inanmayacaksın, küçük burjuvazi milliyetçiliğidir o,burjuvazinin tuzağıdır. Niye Halim’le tartışmıyor fikirlerini? Tartışırlarken, doğrusudinlemekisterdim.HeleHalim’inşirretliğinivesözdenanlamazlığınıhesabakatarsak…”

Halim, yarım saattir, Partokel’in kapısı önünde, bir aşağı bir yukarı gidip geliyordu.İçinde bir bocalama: Şimdi gidip geldiğini haber verse, telaşını ve korkusunu açığavurmuş olmayacak mı? Rahat adam, kendine güveniyorsa, buluşmasına geç kalır, hiçolmazsa saatinde gelir, onun gibi böyle yarım saat öncesinden damlamaz. O halde neyapmalı? Otelin kapısı önünde, üç aşağı beş yukarı vakit öldürürsün. İkiyanındanMithatpaşaStadı‘nayoğunbirinsannehriakar:Cıgaraağızda,gazetekoltukta,kasketikaykılmış,üçerlibeşerligruplar;sandviçlericeplemiş,hergelemihergeletornacıçırakları,doğrultmaçlar,liseöğrencilerivs.Önemlibirmaçgaliba.

Boğaz’danesenrüzgâr,nekadarkalınbulutvarsaönünekatmış,şehrinüstünesürüyor:Homurtulu, adamakıllı ağır, siyah da pembe pembe nakışlı, acayip birtakım bulutlar

Page 134: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

bunlar:Ağırlıkları o kadar elle tutulacak gibi, o kadar besbelli ki, cami kubbeleri sankialtlarındakütürdüyor.

Halim, solundan sağına, sağından soluna, kaldırımı arşınlıyor.Bu tükürdüğüyirmincicıgarasımı?Biryandan,içiniçinbozulmakta:

“—…ulanbubendekikafamıbe?Mantıkyokbirkere.ŞimdiGalibolsa‘düzenfikriteşekkül etmemiş’derdi.Önceyataktaöğleyekadarbaylanlan, sonrabirden fırla, paldırküldürgiyin,tıraşol,ikilokmabirşey,ikikadehkoynakatıştır,sonragelburayasaatebirbak, daha yarım saat vaktin olsun: Enayiliğin daniskası buna demezlerse, neyederler?Heletamkarşıtıbirdavranışıkararlaştırdığındüşünülürse!..Haçik’teeşdostlalaklakedipçeneyarıştıracaktımda,tumturaklıveyukardan,enazbirçeyrekgeçgelecektim,beyefendibuluşmasınıiplemediğimianlasındiye…“

Bu buluşma hesapta yoktu, orası muhakkak. Dün Beyoğlu’nda dolaşıyordu. Nobran,alacalı bulacalı, hırs ve hasetten çatlayan kalabalığın arasından adıyla çağırdılar.Döndübaktı, tanımadığı bir herif kravatına binmiş geliyor. Kravatlı dersen, başlı başına birlunapark.Nedirdiyemeraketti,durdu.Herif,kravatıylaaçıkçaövünerekyaklaştı,yolyinetıkandığıiçin,arayasıkışmışkalmışsiyahbirCadillac’ıeliylegösterirken:

“—HalimBey’sinizya?diyesordu.Yanlışlıkyokya?”

“—Hayır,yok!”

“—…ağabeyiniztarafındangeliyorum.Kendisişuarabada,nahşunda,evet:Uzaktansizifarketmiş,banagitşunuyakaladedi…”

Halim, arabanın içinde, ağabeyinin, o kınalı bıyığını posta pulu gibi üst dudağınayapıştırmıştaşralıavukatsuratınıseçergibioldu.OsmanNaciBeydalgın,birazdüşünceligörünüyordu.Başkayerlerebakıyorduama,baktığınıgördüğüşüpheliydi.

“—…sizinlegörüşmekarzuediyor,yarınsaatüçteParkotel’debekleyecek…”

Yolaçılmış,arabalarhafifçekımıldamıştı,herif,kravatınıBayrakgibirüzgâravererekCadillac’aseğirtirken,buluşmanınyerinivesaatiniyüksekseslebirdahatekrarladı:

“—…saatüçte,Parkotel’de!Tamamı?”

Şimdisaatkaç?Üçebeşvar.Beşdakikadahasabır!ParkPastanesi’ninbuğulucamlarıardındahayalmeyalgölgeler:Çokboyalı,şapkaları tüllü,kadidiçıkmışyaşlıkokonalar,Mütareke fahişesi jestleriyle pasta tıkmıyor. Tüylü çenelerinde creme chantillybulaşıkları!.. Bol bol cıgara içip, rütbe sırasıyla birbirini çekiştiren, çenebaz ve avare,emekligeneraller,konsolosartıkları…

İçerde, sanki bir piyes oynanıyor. Herkes, adı, rahatsız edici bir sessizlik içinde, elliyıldır oynanagelen bu piyesin başlangıcını ve konusunu hatırlamaya çalışıyor. Kimsehatırlayamıyor, fakat oyunu sürdürüyor. Nerden yola çıktıklarını, nereye varacaklarınıbilemiyorlar. Saçma! Halim’e dipten bir yerden, kıvrak ve mavi bir kocamanhayvan, kirpiklerinin ucuyla lütfen selam mı verdi, yoksa ona mı öyle geldi? Yanındaensesitıraşlı,grisaçlarısımsıkıarkayataranmışerkektenbozmabirkadın.Kimbunlar.İrive ‘fistolu’ dudakların arasında, can çekişen bir yaprak cıgarası göz önüne ilişince,MatmazelRaşel’ibulupbelleğindençıkarıyor.

Page 135: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

“—…hayAllah,demindenberikaldırımlarıarşınladığımıgördümübukaltak?”

—Hacıbeyoğlu’nugöreceğimdedi.Danışmadakiadam,soğuksoğuk,tepedentırnağasüzdüonu.Görenazarlayacağınısanabilirdi:

—Kimi?Hacıbeyoğlu’numu?İmkânsız!Akşamakadarkimseyikabuledemez.

—Nasılolur,saatüçtegelmemisöylemişti.Sizbirkerehaberverin,lütfen.

—Randevunuzvarsa,başkatabii.Adınızılütfedermisiniz.

—HalimHacıbeyoğlu!Kardeşiyim.

Adambirdenufaldı,suratındayalakbirköpeksevimliliği,yaltaklanmayabaşladı:

— … niye başından söylemezsiniz beyciğim? Ona göre davranırdık. Yerli yersizrahatsızediyorlar,bubakımdan…Kusurabakmayınartık!Derhalgeldiğinizibildireyim:OsmanNaciBeyefendi,henüzsofradankalktılar,sizsalondaistirahatbuyrunbirdakika,benicapedeniyaparak…

OsmanNaciHacıbeyoğlu,yanındaKâmilBey,birkralsofrasındankalkmış,yukarıya,dairesine çekiliyor. Önünde kapılar, kendiliklerinden açılı açılıveriyorlar. Kocaman verahat koltuklar, tombul ve uysal orospular gibi, elinin altında hazır. Eğri baksa, herköşeden garsonlar koşuşuyor, bir emri mi var diye. Daima da var. Bu ne biçimkahveymiş böyle, şekeri doldurmuşlar, köpüksüz? Metrdotele bir azar, birazar!Köpüklüsüve az şekerlisi gelecek.KocakocaHavanapurolarını, yarı içilmiş, kültablalarındaunutuyor.KâmilBey,iyidirhoştur, isteğihiçbitmez,demindenberigecikenbir döviz transferi için dökmediği dil kalmadı. Dinleyen kim? Dinleyecek hali yok ki!Çokça yemiş galiba, üzerinde bir ağırlık, ‘hazım rehaveti’ Kahvesini gürültüylehöpürdetiyor. Ne tarafından bakılsa, üzerinde memnunluk akan bir adam.Kendinden memnun, alnına kaldırdığı gözlüklerinden, lacivert İngilizkumaşı elbisesinden, kınalı pul bıyığından, parmağındaki kalın altın yüzükten, herşeyinden! Davranışıyla, aslında neyse onu belli ediyor: Gösterişe düşkün, alaturka, birtaşraaydını.

Aklınaestimi,karşısındakininsözünükesmektenhiççekinmez.Dinleneceğindenemin.Hattakonuyudeğiştiriyor,gereksizşeylersöylüyor:

— …vallahiKâmilBey, hanimuhalefetin filizlenip vatan sathına dağıldığı yerdirama,şukahpeİstanbulhoşumagitmiyordeğil.Hergünbirazdahafazla.Ankara’dacansıkıntısından patlıyoruz, birader. Bu hava nerde? Hanidir bir fikrim var, Kalender’dekiarsalara inşa edilen villalardan birini alsam mı diyorum, vâkıâ bizler, işimizin icabıolarakAnkara’da…

Sesindeuydurmabirbezginlik:

—…hernekadarresmibirsıfatıyoksadadiyor,İstanbul’abuseyahatimfevkalhademühim. Her şey dönüşte Beyefendi’ye vereceğim rapora bağlı. Halbuki daha ilktemaslarımıyaparyapmaznevmîdoldum.Nedirefendimomatbuatınhâli?Sizingazeteyi,ehemmiyetisizinkisiylegayrıkaabilimukayesediğerbirkaçınıbirkenarabırakırsak,hepsisatılmış bunların! Hele üniversite, mason ve komünist yuvası. Başlarına iş açacaklar,haberleriyok.Buböylegitmez,muhalefetiihanetevardırmalarınamüsaadeedemeyiz.Herşeyinbirusulü,birâdabıyokmuefendim?Enkısazamandabubozguncularıbirzaptürapt

Page 136: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

altınaalmalıyız.

Adetidirya,sonsözlerinitekrarlıyor:

—…enkısazamanda!

OsmanNaciHacıbeyoğlu’nun etki alanı, herhangi birmilletvekilininkinden çok dahageniş,nüfuzufazlaydı.Siyasalyöndenolduğukadar,ekonomikyöndendeişleraksamayabaşlayınca, partinin, elebaşıları arasında onun da bulunmakla övündüğü aşırı sağcıkanadı,Menderes için yepyeni bir önem kazanmıştı. Enflasyon, gün geçtikçe ağırlaşankoşullarlabastırdıkça,Menderesgericikanadadoğrueğiliyor,açıktanaçığamuhalefetsizbir demokrasiden yana olduklarını savunanları, kendilerinden yana olmayan herkesikomünistlikle suçlayanları tutuyordu. İsmet İnönü gibi, geçmişi herkesçebilinenpolitikacılarbilebutürdensuçlamalarlakirletiliyorlardı.

— … iktidarları boyunca ne yaptılar? Mazimizin İslâm ve Türk olan bütünkıymetlerini, sistemli olarak, tahribe tevessül etmediler mi? Millete cengâver ruhunu,dinini, örf ve âdetlerini unutturmaya kalkışmadılar mı? Enver Paşa gibi güzide birkahramanın hatırasını çiğnemediler mi? Hani nerdeyse Türklüklerinden,Müslümanlıklarından utanıyorlar diyecek insan! Vallahi böyle! Daima gâvurlardanyanaçıkarlar:En.mühimmeşgalelerionlarabenzemeyeçalışmak!

Tüylükızılyarasaelleriyle,yenibirpuronuncanınaokudu.Gümüşçakmağınınmavialevini,taaciğerlerineçekiyor:

—…RusklasikleriniçevirtipbastırarakmektepleredağıtmaknedemekKâmilBey?Nereyevarırbu işinencamı? İştebunuyaptıbumel’ûnlar!HemdeMaarifVekâleti’ninresmi emriyle! İktidarları sırasında, bütün Maarifi kızıllar ele geçirmişti zaten, bilmezmisin?

Eski Turancılardandır,OsmanNaciHacıbeyoğlu’naRus deme de, ne dersen de. Russözünü işittimi, tüyleridikendikenoluyor. İçindekiTurancıölmedihenüz.Dışındannekadar Demokrat Partili gözükürse gözüksün, gençlik yıllarının Turancı coşkunluğu,içindendürtüpduruyor:Turan,büyükdoğu:SarışınTuna’nınyeşilkıyılarından,buzluvesert Türkistan içlerine kadar, bütün Türkleri tek bayrak altında toplayacak, o büyükimparatorluk!OsmanNaci’ninHukuk’taokuduğusıralar,Turancılık,yarıgizlibirhareketolarak gelişmekteydi. Genç Turancılar nedense çoğu karamaca beyi gibi esmer, doğulueşrafçocukları,fakültelerdekuşuçurtmuyorlardı.Gizlisaklıbiryerlerdetoplanırlar,yalanyanlış bazı kitapları okur, çoğubirbiriyledalaşankavgacı dergiler çıkarırlardı.HepsininüzerindeaynıBozkurtulurdu.Hepsindeaynıslogan:

“—HerırkınüstündeTürkırkı!”

Oçılgınlıkyılları,unutulurmu?Fakültekoridorlarında,anfilerdekomünistkovalanır;birisi bir yerde kıstırıldı mı, ağzı burnu dağıtılırdı. Sonra çete halinde Yenikapımeyhanelerini basar, şarkı, cıgara dumanı ve it köpek arasında, yaptıklarını ıslatırlardı.Rakısugibiakar,gecedolubirkovangibiuğuldardı.BuKâmilBey,şimdinasılürkek,hötdesenkaçmayahazırbirherifse,ozamandaöyleyüreksizbirgençtiama,OsmanNaciöylemiya?Elebaşıydıbirkere,helekendiyazdığıTuranşiirlerinigürülgürülokumayakoyuldumu, sanki ateşpüskürür, iliklerinekadarTürkkesilirdi:Kartal bakışları, dürüstbıyıklarıyla tarihin karanlıklarından beri sürüp gelen, o güçlü, eli kırbaçlı, yalnız

Page 137: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

ve yenilmez Türk! Soylu uygarlığına, baş eğmez yüceliğine rağmen, Rusu, Bulgari,Rumu, Yahudisi, onu hiçe saymaya mı yelteniyor? Varsın yellensinler! Ergenekon’unBozkurt’unerdeymişsinyetişecek,kılavuzlukederek,onuyenidenzafereulaştıracaktır.

Bir hesap yanlışlığı mı yaptılar, ne oldu, birden uyanan dikta polisi, faşistlerin venazilerin desteğiyle komitacılığa heveslenen yeni Turancıları, yakaladığı gibi içeri tıktı.Bereketversin,OsmanNaciortalardadeğildiosıra,fakülteyibitirmiş,İzmir’deavukatlıkstajına başlamıştı. Tutuklanmaktan böylece kurtuldu. Demokrat Parti kurulur kurulmaz,rejimdenbütünhoşnutsuzlargibi,kapağıorayaattı.

Şimdi, sıkkın sıkkın, telefona bakıyor. Kâmil Bey, niyetini sezdi, bir ördek telaşıylatelefonu kaptı getirdi. Yarım ağızla bir teşekkür, arkasından, yapma olduğu besbelli birkibarlıkla,otelinsantralınabiremir:

—…kızım,aceleDahiliyeVekâleti’ylegörüşmekistiyorum:

Şehirlerarasımüstacelolduğunubilhassasöyle,vekilbeytelefonumubekliyor.

Oysaiçindegeliştirdiğitasarıların,bunlarlahiçbirilgisiyok:

“—Boğaz’danvazgeçmekgalibaeniyisi,önünegelenbirvillakonduruyor,eskihavasıkalmadı diyorlar. Büyükada’yı mı seçsem, kibar muhit, gözlerden uzak. Herhalde dahamünasipolur.Gildaduymasın,çıldıracaksevincinden.”

Kardeşinibircesetgibikarşıladı.Gözlericamkesilmiş,yüzündeinsancanevarsaeriyipakmıştı. Kımıldamıyordu da. Elleriyle belirli anlamı olmayan bir işaret yaptı, o kadar.“Hoşgeldin’ibileesirgedi.Kısaca:

—Oturunuzdedi.Sizediyeceklerimvar.

O arada, bu beklenmedik rastlantıdan dehşetli rahatsız olan Kâmil Bey olmadık birrandevuuydurmuş,üstüstetemennalaryapıpsaçmasapanbirşeylermırıldanarak,kendinidışarı atmıştı: Ondan kala kala, biri huzursuzluktan kıpır kıpır, öteki asık suratlı ikidüşman kardeşin arasında pır pır eden, bir ‘inşallah’ kalmıştı, salyasıyla pırıl pırılıslak,yersizyurtsuzbir‘inşallah’.

Halimcıgaraiçmemekiçinkendinizortutuyordu.Şimdiyekadarnebabasınınyanındaiçmişti,neağabeyinin.Biryanıyla,kesinkesin,buseferiçmekkararlarıverip,ceplerindenansızın sırra kadem basan kibritlerini aranıyor, bir yanıyla içsem mi içmesem mi diyebocalıyordu:

“— … inadına yapmış gibi olmayacak mı? Ne de olsa büyüğüm, üstelik her güngörüşmüyoruz.”

Onu görmeyeli, OsmanNaci şişmanlamış, ağırlaşmıştı. Saçları iyice döküldüğünden,dazlaktepesiparılparılparlıyordu.Üstüne,hayatındanmemnun,işleritıkırındagidenbirpolitikacıhâligelmişti.İğrençbirşeydibu,tiksindirici.

—… ihtiyarımız haricinde olan hısımlıkmünasebetimiz bir tarafa bırakılırsa, sizinlemüşterek hiçbir şeyimiz bulunmuyor. Benim noktai nazarımdan beyaz olan şey, sizinnoktai nazarınızdan düpedüz siyah. İyilik ve kötülük, hayır ve şer mefhumları da,yekdiğerimize göre tamamen değişiyor. Evvelce böyleydi bu keyfiyet, şimdi de böyle,ahiren de böyle olacak. Binaenaleyh, şu veya bu şekilde, bir mutabakata varmamızın

Page 138: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

imkânveihtimaliyoktur.Esasen,birmektubumdabunoktayatemasettiğimiçin,üzerindefazlatevakkufetmeyeceğim.Şahsensizigörmekniyetindedeğildim,dünhiçhesaptayokikenEmniyetBirinciŞubeMüdürüMuavinibey…Halim,kelimelerinaralıksızakışındansersemlemişti. Bir an, kendini yeniden, iki süngülü jandarma arasındagörüyor:Ellerikelepçeli,kızılsaçlarıinceyağmurserpintisindenüzerinecamkırığı serpilmiş gibi pırıl pırıl, ağzında o zehirli sulfato acılığı. Büyük bir cümlekapısından,maltataşlandöşelibomboşbiravluyagiriyorlar.HayAllah,eskidenyaşadığıbiranmıbu,yoksayakındayaşayacağıbiranmı?

—…Muavinbeyinsizegösterdiğiteveccüh,şahsenbana,birmânâdaailemizinbütünefradına duydukları hürmeti ifade eden bir lütuf: Size de, istikbalinizikurtarmanız, ailemizin alnına sürdüğünüz lekeyi temizlemeniz için, eşsiz bir fırsat!Bu fırsatın üzerine tehalük edecek yerde, anûdâne sükûtunuz hayra alâmeti telâkkiedilemez. Yalnız haberiniz olsun, bu sefer kimse kurtaramayacaktır yakasını! Bunukat’iyetlebeyanedebilecekbirmevkidebulunuyorum.‘Beyefendi’bozguncumuhalefetinkökünükurutmaktakararlıdır.Hepinizberhavaolacaksınız.Listelerçoktanhazır.Sürgünzahmetli olacak. Sizin adınızın da, bir mânâda benimkidir sürülecekler arasındabulunması,hoşunuzamıgidiyor?Sizingitsedahi,benim,suretikat’iyedehoşlanmadığımıbilesiniz!

Telefon!Kasılarak‘Alo’deyişi,görülecekşey.Kınalıpulbıyığı,kızıllaravergiobozukbeyazburnununaltında,konuştumubirtuhafkımıldıyor.Onuböylegörmek,onungibibirkızılsaçlıolmaktan,ölüpölesiyetiksindirdiHalim’i.

—…evet,kim,Vekâletmi?Haaa,eveeet,sizmisiniz,bakınşuişeşimdi…

Yayvan bir gülümseme suratındaki nobranlığı alıp götürüyor. Gevşemiş bakışlarında,birdenhayvansalbirşehvetaçlığı.

—…DahiliyeVekâleti’niarıyorum,hihhihhih,karşımasizçıkıyorsunuzham’fendi,olursa bu kadar olur, tesadüf dediğin! Sabah şerifleriniz hayır olsun, nasıl iyiuyuyabildinizmibari?Çokâlâ,çokgüzel.

Dinliyor ama, dinlemesini bilmiyor, telefona hâlâ alışamamış acemi taşralılar gibi,başıylaelleriyleişaretleryapıyor.Zamanzaman,onahiçyakışmayansivribirgülüşüvar.

— …hihhihhih,eğlendinizdemek, iyiamanedenodereceiçmiştinizham’fendi?Unutmakiçinmi?Neyiunutmakiçin?

Telefonukapadıktansonra,dalgın,birsüremelekleresırıtıyor:Gilda’ylakolkolagirmiş,ağaçlıklı bir yolda dolaşıyorlar. Gilda, metresi: Türk beyazperdesinde ansızın parlamış.Rita Hayvvorth bozması bir yosma. Eskiden bar kızıymış. Haliın’in varlığını farketmesiyle somurtması bir oluyor, zira o bir başkasını getiriyor aklına: Ukalâ, insanıısırganotugibidalayan,dırdırıbitmezbirkadını:Karısını.

— … uzun sözün kısası diyerek sözü bağlıyor, meseleyi böyle muallâktabırakamazsınız, bir karar verip neticeye götürmeniz şart! Sizi buna, taşımaktabulunduğunuz isimmecbur ediyor. İhtiyar ve hasta babanıza, bizzat bana, ferdan ferdaailenincümlesinekarşımesulsünüz,yatavruhareketinizletaşıdığınızHacıbeyoğluadınalâyıkolduğunuzuispatedeceksiniz,yahutda…

—Doğrusu,neyiimâettiğinizibirtürlüanlayamıyorum,sözübiryeregetirmekister

Page 139: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

gibisinizama,nereye?Benimistediğimtekşey,rahatbırakılmak!

—…evet,anlıyorum,fakatherşeygibirahatbırakılmanındabirfaturasıvardır,onuödemeniz lâzım.Vaktiylebirtakımhaltlar karıştırdınız, banaverilenmalûmatabakılırsa,şimdide tekdurmuyormuşsunuz,rahatbırakılmakisteyenkimseböylemiyapar?Bütünmesuliyetleri göze alarak, kendi hesabımıza, size bir fırsat tanıyoruz, gösterinhüsnüniyetinizi,temizvevatanperverbirgençolduğunuzu,yoksa…

Sesindegizlibiröfke,soncümlesiniyeniliyor:

—…vatanperverbirgençolduğunuzu,yoksa!..

Yoksa,ne?Halim, ikiyanında iki süngülü jandarma,ellerikelepçeli,yineaynıcümlekapısından, aynı boş avluya giriyor. Yukarda, salak bir yağmur serpintisi. Ya da,karanlıkları ışıklı bir tırtıl gibi takır takır oyan. bir sürgün treninde, camların önündedurmuş, ilk Jöntürklerden bu yana bütün siyasi sürgünlerin kendi kendilerine sorduklarımüthişsoruyusoruyor:

“—Acabaonlarmıhaklı?Acababenmiyanılıyorum?”Birdenyüreğidaraldı, içindeönüne geçilmez bir kırıp dökmek arzusu.Bıraksalar, ortalığı duman edecek.Ne bu be?Yenilgi, yenilgi üstüne geliyor. Ölmesine ölmüyoruz, ölemiyoruz bir türlü ama,dirilemiyoruzda!

Ağabeyi, onun ne halde olduğunu fark etmiyor bile. Bir kerecik yüzüne bakmakgereğiniduymadan,birHavanapurosunundahacanınakıyarak:

—Pekidiyor,düşününtaşının.Birazdahamüsaadenizvarmış.Bensondefaolarakikazetmekistedim.Ailevibirvazifetelâkkiettimbunu.Söyleyeceklerimbundanibarettir,çekilebilirsiniz.Başkabirisinikabuledeceğim.

O başka birisi, Gilda’ydı. Halim, Parkotel’den çıkarken gördü. Taksiden inmiş,gülümseyerek şoförün parasını veriyordu. Güzel kadındı, güzel olmasına! Akaju kızılısaçları, köpük köpük omuzlarına dökülmüştü. Yüksek, iğne topuklu iskarpinleri asfaltıdeliyordu. Bu iki ucun arasında, bir erkeğin aklını başından alacak, ne istenirse vardı:Kürk, dumanlı bakış, takma kirpik, çalkalanan kalça! Omuzlarından biriinadınaöbüründenyüksek,ağırağır,dalgalanadalgalana,yürüyordu.

Stüdyodabirçokkerelerkarşılaşmışlardıama,Halimonuasıl,haniressamCavcavvarya,onunanlattıklarındantanırdı:Gilda’yahem‘atlıyor’hemepeydirparasınıyiyorduda!

“— … Gilda’yla* yatmak arkadaş, kolay iş değil. Niyetli misin, önce bir zamanbeslemelerle staj yapacaksın, esaslı, şöyle dört başı mâmur bir staj! Adiliktenhoşlanacaksın sonra, bir de burnun tıkalı olacak!.. Neden dersen, öyle pis kokar ki buorospu, ağlarsın: Keskin ter kokusuyla, ağır parfüm karışınca, oluyor mu sana ekşi,yapışkan,evlereşenlikbirkoku…“

Halim,Taksim’dekisaatigörünce,şaşırdı:Üçbuçuk.

“—…üçbuçukmu,dalgamıgeçiyorlarbenimle?Okadarşeyi,bizyarımsaattemikonuştuk yani? Yahu ben akşam oldu, akşam olmadıysa bile, en azından iki saat geçtisanıyordum!Ağabeyimolacakdeyyus,üstelikiyiliğimiistermişgibiikiyüzlüdavranarak,hepsi hepsi yarım saat içinde mi canıma okudu benim? Yukardan, purosunun ateşinigözüme soka soka, attı tuttu da, sesimi bile çıkaramadım. Canını sıkacak, kafasını

Page 140: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

karıştıracak, tekkelimeolsun,oturtamadım.Tühyazıklarolsunbana!Herifiutandıralımdiyegittik,reziloldukçıktık.Eh,nedeolsaeskidüzenbaz,işinibilir.”

Demin tasarladığı, varla yok arası yağmur serpintisi, şimdi başının üzerinde, ince vekülrengi, umutsuzluk verici bir sis dokuyor. Tıklım tıklım otobüsleri, duman dumanvapurları, somurtkan yapılarıyla İstanbul, sanki saldırıya geçmiş bir fil sürüsü. Halimkıstırılmış.Hemfenakıstırılmış.Ah,birçıkışyolubulabilse!

*Bkz.KurtlarSofrası.

Page 141: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

“—Seçmekelindemi?Hayır!Nedünelimdeydi,nebugün.Yaşayacağımıhiçbirzamankendidileğimleseçmedim,seçemedim:Neolduysakendiliğindenoldu.Olumgibikaçınılmaz,biralınyazısmagöremi?”

Yükseksesletekrarlıyor:

—Neçetebunlar,neçete!

İçindebirkarar,olgunlaşmışbile.

“—Yok,durumuSuat’tangizlemem,dürüstlüğesığmaz,herşeyianlatmalıyım.Çilesinibenimlebirlikteçekmeyecekmi?Herşeyibilmeli.”

Suat,Emirgân’dandönerken,basbayağıkorkmuştu.Denizinüstündekibulutlaröylesinealçalmış,okadaryırtıcıbirsiyahlığabürünmüştüki,Boğaziçi,tehlikelerledolubirdehlizebenziyordu. Yağmurun buralarda daha yoğunlaşan çilentisi, iki kıyı arasına donuk birperde çekmiş; köyleri, köyleri birbirine bağlayan yalıları, gözden silmişti. Surda burdanasılsa unutulmuş, kederli bir iki ihtiyardan, sokak içlerinde ıslak ıslak yankılanan birmüvezzi bağırtısından başka, canlılık belirtisi kalmamış; ortalığa, ürkütücü bir depremöncesi havası sinmişti: Ne çocukluğunun, ne ilk gençlik yıllarının İstanbul’uydu bugördüğü; diken diken minareleri, yüzyılların karanlığına uzayan gizli uğursuzluğuyla,başkavekorkunçbirşehirdi.

Solgun,gülümseyerek:

—İnsandedi,gemininburnunabakarsa,bizduruyormuşuzda,ikiyanımızdanikisahilşeridiakıyormuşgibioluyor.Sankiikiayrıfilmoynatıyorlar.

Vapurladönmelerinioistemişti.Emirgânİskelesi’ndeincintopoynuyordu.Gök,karabir fanusgibi, tepelerinekapaklanmıştı.YüzbaşıDemir,MiralayFerid’le tartışmalarınınetkisinde,sımsıkısusuyorduama;durgunbirsessizlikdeğildibu,derinliklerindedallanıpbudaklanarak, o tartışma devam ediyordu. Suat bunu, Yüzbaşı‘nın gözlerindeki,anlamyansımalarındansezmişti.

Tartışsınlar bakalım. Konuştuklarına doğru dürüst kulak bile vermedi: Niyeverecekmiş?Odaazmıtartıştıböyle?Oöfke,başkaldırmavekinyıllarında,sinirdentirtir titreyerek, sabahlara kadar az mı attı tuttu? Kuramsal gerçekleri nasıl kırbaç gibişaklatır, hazır çözümleri ortalığa kezzap gibi duman duman nasıl döküp saçardı? Lâftakalmıştı hepsi. Hiçbir düşünce, hiçbir şekilde eylemleşemiyor; hiçbir eylemdenemesi, tartışma çekişme dönemini aşıp, halkın da katılacağı bir uygulama halinegelemiyordu.

Üstlerineçökencehennemuğursuzluğundansıyrılmakiçinbirsöyleşiyesığınmak,ona,tekçıkaryolgibigöründü:

—Soyutolarakelealınırsadedi,sizhaklısınız,nevarkibuhiçbirşeyihalletmiyor:III.Selim’denberihephaksızolanlarkazanıyorlar.

YüzbaşıDemirbaşınısalladı:

—Çünküdedi,tarihgözüylehaklıolanlar,haklılıklarınıbaşkalarınabenimsetemiyorlar.

Page 142: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Ya kendilerine inanmıyorlar, ya da inançlarını bilinç, bilinçlerini örgütaşamasjnagetiremiyorlar.Yalnızbirisi…

Sustu.Sonrabirkusurunubağışlarmışgibi:

— … hem diye ekledi, söylediğiniz asılsız astarsız bir söz: Zorla kötümserliğeheveslenirgibisiniz.

Suat’adokundubusöz.Suat’tançok,onuniçindeyaşayan,eskilerdenkalmıştoplumcumilitana ağır geldi. Hani gözünü hiçbir şey yıldıramazdı da, kitaplıklara kapanıp,karşılaştırmalıtoplumsaltarihkitaplarıyazmayıtasarlardı,işteona.Acıacıgülümseyerek:

—Belkihaklısınız,belkihaksız,hiçbirşeydiyemem.Yalnız,butoplumsalmalzemeilehiçbirşeyyapılamaz.Korkakbunlar,miskin,dünyasındanhabersiz.

—Herşeyyapılır:Durumuiyideğerlendiriponagöreadımatmayıbilirsen!

Sustubiraz,kaşlarıçatılmış,sesisertleşmişti,onuenikonuazarlayarak:

—…MustafaKemal’ebaksanızadedi,ogününkoşullarıiçinde,neistediyseyapmış!Elindeki toplumsal malzeme, şu bizim elimizde olandan farklı mı? Havır! Ama bizformülükaybettikbirkere,sonrakendimizevegücümüzeinancımızı…

Suat, bütün menekşe rengi gözleriyle, Anadolu sahiline dalmıştı. Şu koca çamlarınsiyahımsı yeşil dalgalandığı yer var ya, Direkliyalı, işte orda. Uzun ve zahmetlihastalığınınsonaylarında,babasıHalukBey,artıkyürüyemeyecekderecedehalsizolduğuiçin, pencerelerden birinin önüne oturur, dinsele yakın duygulanmalarla, saatlerceBoğaz’ıseyrederdi.Suatnezamanyanınagelse,yadizindeaçıkunutulmuşelyazmasıbirdivan, içi geçmiş bulurdu onu, ya da uslu bir yağmur gibi pısır pısır Kur’an okurken!Annesi yukarıya gelmezdi pek, aşağıda pembe salonun pembe aydınlığı içinde,Nadejda’ylabaşbaşakalmayı,onunzümrütyeşiliambalajındannazlasıyrılarakpiyanodaürkekürkekçaldığıDebussy’yidinlemeyidahailginçbulurdu.

Nadejda!..Nadejdaneydipeki,melekmiyoksaşeytanmı?Nasıloluyordaerdemlerinsaydamlığını ve gizli zevklerin lanetli tadını kişiliğinde birleştirebiliyor; sevapların entemizini olduğu kadar, günahların en kirlisini, şaşılacak bir kolaylıkla, sözlerinde vedavranışlarındagerçekleştirebiliyor?

“—…fakat,hayır!Bukonuyadalmamalıyım!YüzbaşıDemir’lekonuşmakçokdahaiyi…“

Suatdönüponabakıyor.YüzbaşıDemir,ciddiveyorgunbirsavaşçıolarak,denizinvegöğüncehennemkaranlığınasapasağlamçizilmiş.HerderdedevaMustafaKemal’inibirkenara bırakmış da, şimdilik en çetrefil ve çapraşık toplumsal gelişmeleri bir çırpıdaaçıklayacak bir çözüm arıyor gibi, Suat’ın kendisine baktığını görünce, erkekçebiryumuşaklıkla:

—Sıksıkdiyor,dalıyorsunuz.Suat,öncekarşıçıkıyorbudediğine:

—Benmi,yoo,hayır!

Azsonrayarıyarıyakabulleniyor:

—…kendimiyenikhissediyorum,belkiondan.

Page 143: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

— Yenik mi? Böyle olduğu daha iyi. Hiç olmazsa çekimser değilsiniz, hayatakatılıyorsunuzama,yenikolarak!

Olsun,katılıyorsunuzya,bubiletekrarbaşlamanıziçinbirumut.

—Neyebaşlamamiçin?Yanlışbirçıkışyaptım,yarışıyahemenbırakmalıydım,yayeniden başlamalıydım, öyle yapmadım, koşmakta devam ettim. Hâlâ koşuyorum ama,değerine?Hiçbirzamangeçerlisayılmayacakki!

—Hayatbirtekyarışmı?İkincisi,üçüncüsüyokmubunun?İlkinikayıpbileetseniz,ikincisinikazanabilirsiniz.

— İkincisini de, hatta üçüncüsünü de kaybettim. Aynı şekilde: Yanlış bir çıkışyapıyorum,duracak,yenidenbaşlayacakyerde…

—Hepsinikaybetmişdeolsanız,kazanacağınızyinebiryarışkalır:Henüzgençsiniz,kendinizeniyeinanmıyorsunuz?

—…kendimibaşkabirisisanıyordum.Birgecekimolduğumuanlargibioldum.Ogünbugündür,gerçekbenliğiminhangisiolduğunubirtürlü‘kestiremiyorum,omuyoksabumu?Odavranışlarımıayarlıyor,fikirlerimidüzenleyipbirsırayakoyuyor,oysabuönceo fikirleriyadsımaklabaşlıyor işe,yadsıyor, reddediyor, çürütüyorama,yinede tambirbaşkalaşmasağlayamıyor,zirabirsürüyanlışçıkışyapmaktanyorulmuş,neisteğikalmışnegücü…

Sonkelimelerinibirutancıgizlermişgibifısıldıyor:

—…cesaretideyok!

YüzbaşıDemironudikkatledinlemişti.Sözünübitirince,gözlerininiçinedimdikbaktı:

— Bu sizinkisi düpedüz kaçaklık dedi. Bilirmisiniz ki cephede olsaydık, bundandolayısizivurabilirdim.Sorumludatutmazlardı.

Suat hemen karşılık vermedi. Yüzbaşı durgundu. Gölgelerle dolu kıvırcık kirpiklerikıpırdamıyordu.Nedensonra,isteksizvesoluk,gülümseyerek:

—Neiyiederdiniz!dedi.

İlkbahar, uzun ve zahmetli bir yolculuk gibi başlıyor. Rengi belli belirsiz acı yeşileçalangökyüzünden.Kochbasili,kavrulmuşkahvekokusuveçiçektozudolubirsıcaklık,ağırvenemliKuledibi’negelmişyığılmış.Yoksul,üstüsteçalışanErmenitornacılar,Lazyorgancı ustaları, kalın ve esmer marangozlar, parıl parıl terliyorlar. Yağlı morbıyıklarında anlaşılmaz bir iç elektriğinin tükenmeyen çıtırtısı. Birisi esnemesin, bütünçarşıağızbirliğiyleesnemeyehazır!

Emirgân gezmesinden, Suat’ın içinde, tek bir cümle yer etmiş; çok önemli saydığı,çapraşık,aykırıklıklarladolubircümlebu.

“—…yo,hayır:Neçirkin,negülünç!Dahaçokürkütüyorinsanı,nedendersen,erkekesvabıgiymişbirkadınhâliyokonda,düpedüzerkekhâlivar:Kendindenemin,kibirli,mütehakkim!”

Üstünde bir gevşeklik, Suat, ordan oraya, pencereden mutfağa sürükleniyor. Hiçsebepsiz bir orda, bir burda. İpin ucunu salıvermiş, ne giyim kuşam, ne doğru dürüst

Page 144: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

boyanmak! Kıllarını bile almaktan vaz mı geçmiş, yoksa üşeniyor mu; bacaklarında,koltukaltlarındaiğneiğneuçvermişler.Oysa;bakıyorsun,divanauzanmış,gözlerikapalı,hayalkuruyor;bakıyorsun,ikikahvebirdendevirmiş,açkarnınavesıcaksıcak,nemidesikalmışnesinirleri.İçdağınıklığınısadeceGalataKulesi’yle,göğünolancaağırlığınagözkırpmaksızınkatlanabilen,oyalnızvehantalnöbetçiylepaylaşıyor.

Derken gizli tomurcuklar, pencere içi saksılarında, patır patır patlıyorlar. AnkaraRadyosu’ndan,önceMenderes’inçokuzunbirdemeci,sonrapartilerindenayrılıp‘VatanCaddesi’neyazılanlarınbitmez tükenmez listesi. İkigazetecidaha tutuklanmış.Pahalılıkdizboyu.Şehrisaranbahçelerdeağaçlarçiçeklendi:Beyaz,mavi,pembe,yeşil!Toprağınen dip derinliklerine sokulmuş en ince köklerden, özsuyu en yüksekteki dal uçlarınafısıltıyla yükseliyor. Üniversitelerde büyük huzursuzluk: Öğrenciler, gidişibeğenmiyorlarmış. Eski kahvelerin, hâlâ kış ve soğuk tömbeki kokan iç salonlarında,nargilelerinin başına emekli Tanrılar gibi çökmüş birtakım sakallı ihtiyarlar, ellerindemercantespih,saklıöfkeleriniateşlebesleyerek,“Yâsabır”çekiyorlar.

MiralayFeridnedemiştionlarıgeçirirken?

Alacalı bulacalı çarşaf mendiline hank! diye sümkürüp, çağrısının amacını birdenhatırlayarak:

“—…banabakkız…dememişmiydi, sendenedenkeçigibi inatedipduruyorsun?Anan olacak zıpır, maşallah zengin, seni beni satın alır. Aklkticarete de eriyor haaa!BenimbildiğimyalnızBayraktarÇiftliği’ndenaydabeşbinlirageçiyoreline!Hanhamamvaridatıayrı.

Birarabaalmış,görülecekşey!Arabamı,dretnotmu,bellideğilmübarek.Kocaman,adamakıllılüks,sonmodel!”

Birarasusmuş,kısacadüşünüpeklemişti:

“—…servetiniotaboka,bilmemhangitarikatınyiyicilerinesarfedeceğinesanaversin,mevzuubahisolanparanihayetseninparan,odapekâlâfarkındabunun.”

Suat cevap vermeyi bile küçüklük saymıştı.Ailesiyle bir ilişkisi yoktu ki! ‘Aşağılık’burjuvalardı onlar, servetleri olsa olsa haksız, başarıları kirli, elleri kana bulanmışolabilirdi.Evlendiği sıra,miras payı ve çeyiz diye, on beş yirmi bin lira kadar bir paraalmayarazıolmuştuama,dayısınınzoruyla!Onakalsa,dahafazlasınıistemeyevealmayahakkıolduğunubildiğihalde,tekkuruşlarınaelinisürmeyecekti.

Osıralar,tepedentırnağayadsımaydı,neAllahtanıyordu,nevatan,nemillet,neaile!Gözü bir şeyi görmüyor, her şeye, sonu gelmez bir hınç, bereketli bir öfkeyle karşıçıkıyordu.Üstünebir saldırgınlık sinmiş,küstahlığınıpırıl pırıl bir zırhgibikuşanmıştı.Her baktığı yere menekşe rengi şimşekler, elektrik moruna çalan yıldırımlaryağdırıyordu.Edebiyat Fakültesi’nde,YüksekTahsilGençlikDerneği’nde, hareketin nezeki,engözüpekmilitanlarındansayılıyor,bununlaövünüyordu.Gelecektekidevrimlerinmüthiş titreşimlerini, eşine az rastlanır bir duyarlıkla, havada daha şimdiden hisseden odeğil miydi? Gelecek ‘mutlu ve aydınlık yarınların’ heyecanını, daha şimdiden içindeduyup, çevresindekilere aşılamaya çalışmıyor muydu? Nasıl kalkar, kendini soysuzburjuvazininyozlaşmışbirailesindensayıp,opismirasüzerindehakiddiaedebilirdi?

Konuşmaya başlamasın, burjuvaziyi de, elindeki rahatlık olanaklarını da, zehirli bir

Page 145: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

dilleyerindibinebatırıyorduhemen.Bunukendiniinandırmakiçinmi,yoksabaşkalarını‘davaya kazanmak’ için mi yapıyordu, orası pek anlaşılamıyordu. Yalnız, ağzınınköşesinde küçümseyici bir gülümsemeyle, eleştirip batırmadığı şey yoktu:Kadınlar köleydi, erkekler gereksiz ve burnu büyük, üniversite rezil, İstanbul pis vebakımsız,memleketuçurumundibinde,denizintuzuaz,yağmurbereketsiz,yıldızlarfazlauzak! Babası hastalandı hastalanalı, Direkliyalı‘ya ayak basmamıştı. Onun öleceğiniseziyor,içindengitmekgelsebile;annesinierkektenbozmabiryaratıkolarakbulacağını;belli etmese de, orda artık Nadejda’nın hüküm sürdüğünü kestirdiğinden, kendinitutuyordu.Direkliyah’da,Türkmavisibirpencereninardındayalnızbirkanun,yineuzunuzunHafızPost’unbircümlesinitekrarlayıpduruyordubelkiama,kimleriçin?

OysaDirekliyalı, Suat’ın bütün çocukluğu.Denizden esen ince yel, cırarböcekleriyleyüklüçamlarıokşuyor.Mevsimyaz,biröğlesonu.Manolyalar,solukaydınlıklarıyla,uzakve narin, gülümsüyorlar. Mermer mavisi kocaman bir martı, gelip kayıklarının demiriüzerine konmuş; taa akşama kadar, hareketsiz ve düşünceli, hep öyle, ordakalacak.KomşularıŞefikKaptanvarya,babasınındostu,onungemisiİnşirah,ânimetalyırtılmalarıvehainfısıltılarıylameydanaçıkıyorbirden,pencerelerinönündengeçerken,üç kısa düdükle yalıyı selamlıyor. Ufukta, üç kısa düdüğün, perde perde yankılanışı!Halûk Bey, tülleri ayırıp, dışarıya şöyle bir göz atıyor, göğüs geçirerek, yenidenokumayadalıyor.Odabüyük,geniş:Tavanlarıyüksekve işlemeli.Cevizkütüphanelerinağır camları arkasında, maroken ciltli eski kitapların saygı uyandıran kalabalığı farkediliyor. Eşyalar, belirli bir simetri hesaplanarak yerleştirilmiş. Köşedeki yazıhaneninüzerine, kocaman bir yeryuvarlağı koymuşlar. Duvarlarda, kutsal yazıların, siyahüstünebeyaz,hüsnühatkaynaşması:

“—LâilâheilAllah…”

Odada üç şey var ki, henüz on yaşlarındaki Suat’ı büyülüyor: Birincisi, duvardakiminyatürlü çalar saat, hani her saat başında ve buçukta, ‘Kâtibim’ şarkısını mırıldanır!İkincisi,tavanayakınbiryerde,yukarda,tünemişolankartal:Açık,kondukonacakgenişkanatları, gözlerinin ve gagasının yırtıcı görünüşüyle, öyJe ustaca dondurulmuş ki,enikonucanlı.Üçüncüsü,birduvarınhemenyarısınıkaplayan,renkliMemâlikiMahrûsaiŞahane haritası. Bu sonuncusu, imparatorluğun dağılışını bir türlü içine yatıramayanHalûkBeyiçindevazgeçilmezbirteselli,zararsızbirgönülavuntusu:KaçgelişindeSuat,onu haritanın önünde, yüzünde anlatılması zor bir kederle devletin ‘eski satvetini’seyrederkenyakalamadımı?Herseferinde,buişinsırrınaakılerdirememişgibi,hüzünlühüzünlü başını sallıyor, kızına masal anlattığı zamanlardaki yumuşak ve derin sesinibularak:

“—…budiyor,tasavvurubilegayrımümkünbirşeyyavrucuğum,benimnazlıkızım,görüyormusun şurasını, başlı başına bir devlet,Macaristan! İşte buMacaristan, SultanSüleyman’ındevrisaltanatındabizimBudinvilayetimizoluyor.Şugördüklerinyokmu,şuufakufakdevletler;Bulgaristan,Yunanistan,Arnavutluk,Romanya, filân…dahaelliyılönce bizimdi, bir keresinde rahmetli deden beni Priştine’ye götürmüştü, gayetle iyihatırlarım…”

Fakatasılonuyıkan,Arabistan’ınkaybı.Nedeniaçık,Mekke’ninordaolması.HalûkBey’in Müslümanlığına diyecek yok, Arabi, Farisi bilir, fıkıh okumuş, ünlü Kur’antefsirlerininhepsineâşinâ.Mekke’nineldengidişi,belkibuyüzdeniçiniparçalıyor.Acıda

Page 146: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

çekiyorya,bütünbilgelerigibi,bunubellietmedenyapıyor.

“— … Mekkei Mükerreme’yi bizden almak ne demek, başımızı vücudumuzdanayırmakdemek!BizkiYavuzSultanSelimHan’danbuyana,Allah’ınizniveinayetiyleİslamın kılıcı olduk, onun adına zuhur ve huruç ettik, halifesiz kalmamız, MekkeiMükerreme’yikaybetmemizrevayıhakmıdır?”

Titreyen zarif parmaklarıyla haritanın üzerinde bir yerleri, bazı siyah noktalangösteriyor:

“—… kürei arzın bu tarafı, benim nazlı kızım, bir uçtan bir uca bizimmülkümüz,duyuyor musun: Şam, Halep, Kudüs, Bağdat, Beyrut, San’a… bütün buralar!Kabristanlarındaşühedamızyatıyor,camilerindeTürkminarelerivar.Vaktüsaatigelince,inşaallahüteâlâ,yenidenfethileİslâmıngayrıkaabilitaksimmülkünüihyaeyleyeceğiz…”

Sesinialçaltıyor,önemlibirsırfısıldarmışgibi:

“—…birvazifedirbudiyor,birvazifeikudsi,hattaondandamühim,birzaruretiilâhibircihad…“

BıyıklarıhâlâsivriKaiserbıyığıamaartıkkırdüşmüş:Üstelikşimdi,yüzünebüsbütünbirmelekaydınlığıveren,bembeyaz,çokzarifbir sakalıvar.Ağzıözürdilemeyehazır,bağışlamaya da. En aklın almayacağı kabahatleri bir solukta bağışlayabilir, yalnızMustafa Kemal’i, hayır! Osmanlı soyunu ülkeden sürüp çıkardığı için, bir; şeriatı, biryerde Müslümanlığın ana iskeletini kaldırıp attığı için, iki. Ne de olsa İslâm birliğinein.ınıyorHalûkBey, padişahın ‘bumülkün sahibi hakikisi’ olduğuna da.Rejim istediğikadar değişsin, görgü görenek başka bir kalıba dökülsün, o ne idiyse o kalıyor,çevresindeki gerçekler huzurunu kaçırdıkça, ne yapsın, kafasına ve zevklerine uygunbaşkagerçekleresığınıyor:Tarihe!

Olancagücünü,Osmanlı soyuyla ilgilibüyükbir esereharcadı.Doğuşundanbatışına,imparatorluğundağdağalıvedebdebelitarihinipadişahpadişah,yenidenyaşadıdenebilir.Hammer Tarihi. Tarihi Cevdet. Vekâyinâme. Evliya Çelebi Seyahatnamesi. ÂşıkpaşaTarihi.

Bunların, bunlara benzer daha nice eser ve belgenin arkasında boğulmuş, o zayıf veyorgungülümsemesiyleyaptığıişiyücelterek,azmıokudu,notaldı,listedüzenledi?Sonyılların saray yaşantısıyla ilgili bazı konularda ayrıntılı bilgi toplayabilmek için, II.Abdülhamid’in Paris’te yaşayan kızı Ayşe Sultan’la bile mektuplaşmaktançekinmedi.Aradayorgundüşüpbiryudumdinlenmeyekararverince,karısından:

“—Hayrım,şubenimıhlamuru!”diyerek,içeceksıcakbirşeyister,istemesiylebütünDirekliyah’yıdilsizbirtelâşaiterdi:Beslemekızlarpatpatmutfağainer,aşçıkadınsimlifincanları doldurur, Hayrun’sa merdivenlerde sabırsızlanırdı. O tarihte Suat’ın annesi,boyluposlu,balıketindebirsarışındı.Tembelceydibiraz.Alışkanlıkhalinegelmişbirbaşhareketiyle,omuzlarınadökülenyaldızlısarısaçlarını ikidebirgeriyesavurtur, ıhlamurukocasına çokluk eliyle götürürdü. Ara sıra kapıya getirip ordan içeriye Suat’ın elindegönderiyor,budababasınındehşetlisevinip,ufacıkkızınısultanlargibikarşılamasınayolaçıyordu:

“—Amanyarabbi,bugünleridegördükmü?Bakınheleşuişe,nazlıkızımbüyümüş,babasınaıhlamurunugetiriyor…“

Page 147: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Birgözünükırparaksordu:

“—Saatşimdiçalacak,dinlemekistermisin?”

Suat,meraklı:

“—İsterim,beybâ!”derdi.

“—İyiöyleyse,gelkucağıma!”

Kafa kafaya verip, dinliyorlar. Çalar saat, mırıl mırıl, ‘Kâtibim’i mırıldanıyor.Pencerelerde, Şefik Kaptan’ın gemisi İnşirah. Üç kısa düdük, uzaklarda çabuk taklalaratanyankıları!Sonra akşam.Akşamlabir,Direkliyalı‘nınüstünde şiddetli bir kış!Karlıramazan gecelerinde, sahuru önüne katan rüzgâr sağanaklarının, davul gümbürtülerinihanthantmahalleiçlerinekadarkovalayışı.Suatdahaufacık,oruçtutacakyaşagelmemişama, yatağında yalnız kalınca davul seslerinden öylesine korkuyor, öyle acayip şeylertasarlıyor ki, onu da sahura kaldırıyorlar. Direkliyalı‘da ramazan, Osmanlı geleneğineuygun olarak kutlanıyor: Gündüzleri oruç, namaz ve dua, akşamları İstanbul’un uzakminarelerikandillerledonanınca,iftaryemeği.

HalûkBey:

“—…Müslümanolmanınonşekliyokdemiyormu?AslolanAllahaimanetmek,onusevmek!Sevginkelâmdakalmayacak,ef’alindegörünecek,budafarzıvesünnetiyerinegetirmeklekabil.Şimdilerderamazanakimseninehemmiyetatfettiğiyoksada…

Birkaçyılsonra,arduvazgrisi,sararmışyaprakkızılıbirsonbaharakşamı,Suatokuldandönüyor,pembesalonda,ellerininereyekoyacağınıbilemeyenbabasıyla ‘resmi’günlereözgü gülümsemesini suratına takınmış annesinin arasında, dört yanına akvaryum yeşilibiraydınlıksaçanNadejda’yıbuluyor.Düğmegibiufacıkbirağız,yukarıkalkıkufacıkbirburun,varlayokarası,kısaveince,samurkaşlar.Okadarvurucuveyanardöneryeşillergiymiş ki, şöyle ilk bakışta buğday sarışınlığını tamamlayan bağdem gözlerini de yeşilsanıyor insan, oysa değil, yakından bakınca gökkuşağı renkleriyle zenginleşmişkoyukestanerengiolduklarıanlaşılıyor.HalûkBeygülümseyerek:

—Gelbakalımgüzelkızımdiyor,gel seniMatmazel’e tanıtayım.BuciciMatmazel,bugünden itibaren Fransızca öğretecek sana, bize nasıl itaat ediyorsan ona da öyleedeceksin.Sözmü?

Nadejda,dahadoğrusuNadejdaNikolayevna,beyazRuslardan.Suat’ınbelleğindeonunyaşantısı daha sonra Tolstoy’da, Turgeniyev’de, Dostoyevskiy’de okuduklarına karışırdurur.KutsalRusya:Hiçkalkmayacakmış“gibi,stepleriveormanlarıkaplamış,sütmavikarörtüsü.Uzaktan,troykalarıniçtitretençıngırakları.Kiliseler,kiliseler,kiliseler!YağlıvekömürsakallıOrtodoksbabaları,kutsalresimlerinönüneçökmüş,kavgaedergibiiriiridua ediyor. Bir mahzen, mahzende bir meyhane, meyhanede döke saça votka içerektartışan üniversite öğrencileri: Hepsi yoksul, yarısı üniformalı, yarısı veremli. Ioraslavyöresindeki yazlık konağında nazlı bir prenses, yalnızlıktan ve can sıkıntısından eriyiptükeniyor. Fransızcadan başka dil konuşmayanAvrupa görmüş derebeyleri, elde kırbaç,yoksulluğun karanlık mağarasındaki simsiyah mujikleri dövüyorlar. İlkbahar.Volga’nınbuzlarıçözüldüçözülecek.

İşingaribi,Nadejdada,geçmişinianlatacakoldumuherseferindebaşkatürlüanlatıyor:

Page 148: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

BugüneğerbabasıRiazzanasıllı,çetinvegururlu,üstelikGeneralDenikin’insağkolubirAlbay’sa, yarın bakıyorsun Çar’ın gözde adamlarından Rostovlu bir prens oluvermiş.Bazen Duma’da hatırı sayılır ünlü bir politikacı, bazen sesi soluğu çıkmaz dini bütünbir taşraderebeyi!Bugerçekkargaşalığıvetutarsızlığı içindeyalnız ikişeydeğişmiyor:Babasınınadı,EvgenyiFedoroviçNikolayev,birdeoyürekleracısıölümü!

BeyazlarınÇariçin’deyenilgiyeuğradığısıralar.Barutvekedertütetüte,kazaklargeriçekiliyor. Hava bir soğuk, bir soğuk!.. Vagon üstleri bile salkım salkım insan, çaresiz,yorgunvesıkıntılıgöçmentreni;oistasyonbuistasyonahlayapuflaya,gelmişkayıpbirstep durağına takılmış. Yirmi dört saattir ordalar. Yolun ne zaman açılacağı bellideğil. Kızıl topçuların kuzeydoğuda bir yerleri dövdüğü işitiliyor. Yolcuların arasında,sakalları örümcekbağlamış şom ağızlı bir keşiş, salvoların yalazlarını seçiyormuş güya,yalan!

Romanof’lara son nefesine kadar yürekten bağlı Evgenyi Fedoroviç, işte bu trende,korkudantirtirtitreyenkarısıylakızınınkollarındaruhunuteslimetmiş.Şanınayaraşırbirtören şöyledursun,gömememişlerbile!Çünkü,ağır stepkaranlığınıdağıtadağıta şafaksökerken, yol açılıyor. Yürekleri parçalansa da, cesedi orda bırakıp canlarını Odesa’yadar atıyorlar. Odesa’da kirli, yapışkan bir kar. Sokaklarda korkulu bir rüyadan kaçmış,başka korkulu bir rüyaya sığınmaya hazır, bakımsız ve dağınık insanlar, birbirlerine vetalihsizliklerine çarpa çarpa dökülüyorlar. Onlar, ana kız, zar zor başlarını sokacak birgemibulup,hayliçarpıntılıbiryolculuktansonra,Galatarıhtımınaayakbastıklarızamanyine kar yağıyor ama, yeryüzündeKutsalRusya diye bir ülke yok artık:O daEvgenyiFedoroviç‘lebirlikteölmüş!

—…benküçükSuat,ölmekistemek,tıpkıbaba.Neden:Acı,ölümüçağırıyorondan.Dünyadeli,insanlarhain,yokacımak!Nevakitbensizegeliyor,varartıkunvraifoyer,varhangibizimevRossiya’da…”Nadejdaevinneresinde?Elegeçirmekolasız. İnsanınhatırlayıp hatırlayıp unuttuğu yeşil bir melodi gibi, şimdi burda, şimdi değil. Osafgülümsemesiyle, ilkbakışta tertemizbir’kızama,kaşlagözarasında,kimbilirhangibilinmez gücün etkisiyle değişiveriyor. Hem değişirken, yaşadığı ânı da değiştiriyor,bulunduğuyeride.Surdangeçerkenikirasgelesözmüsöyledi,enbayağıeşyayaruhununderinliklerinden bir şeyler katıverir sanki, nereye baksan alışılmamış bir sevincingaripparıltıları;fosformu,radyoaktivitemi,bilemezsin.Konuşunca,hiçyoktanbirhayaldünyasıkurar,hayalkurmasayaşayamazya,kuruşundakiherşeyesözgeçirebilenbüyücüetkinliğine ne demeli. Nadejda gerçi hiçbir şey istemez; istemese de, ondan hiçbirşeyi sakınabilmek olası değildir ki! İsteyince bir çocuk bencilliği, ya daermiş masumluğuyla istediğini alır zaten. Karşı koymak elinden gelmez, isteye isteyeverir, üstelik sana yaptıklarını hiç düşünmeden affedersin. Türkçeyi hâlâ doğru dürüstkonuşamayışını, dikkatsizliğini, şahane tembelliğini, çocukça cilvelerini! Bunun böyleolması içinse, onun sadece orda olması yeter, yüzüne bütün içtenliğiyle şöyle birbakıvermesi!Okadardeğişik,öylebaşkatürlübirkendiniverişivardırki,lâfınıağzındabırakır,öfkenikursağında.

Evet,başkatürlübirkendiniveriş.ÇünküyakınlıkduymakNadejdaiçin,insanıniçindesaklayıp, ara sıra bir sözle, bir bakışla dışarı vurduğu bir iç duygulanma değil, daimadavranışolarakkendinigösterencanlıbireylem,süreklibiratılım.Başkasınınyakınlığını,besbelli aralıksız yalnızlığından kurtulmak için arıyor. Bulamayınca kösülüvermesi,

Page 149: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

boşta kalan yakınlaşma çabalarının, onu enikonu zehirlemesi bundan!Yakınlıklar sözdekaldı mı, içi rahat etmiyor, ille somutlaşacak, tutulabilir gerçeklikler kazanacak: Buyüzden hemen ellerini uzatır, ellerini olmazsa, dudaklarını! Sokulganlığı, okşamaktanhoşlanması,bundan!

Böylesine kim dayanabilir? Kimse dayanamıyor: Kimisi hayran olduğundan, kimisibasbayağı büyülendiğinden, Halûk Bey, Hayrım, bütün hizmetçiler çevresinde dörtdönüyorlar.EnbaştaSuat,tabii.Suatosıralarmerakküpü,evinşımarıkkızıhavasından,yetişkin genç kız havasına geçti geçecek. Kanın, damarlarında alev alev aktığınıfark etmeye başlamış. Bugün kalçalarının, yarın memelerinin yuvarlaklığını, öbür günbütünvücudunukeşfediyor:Diriliğini,gerginliğini,çıplaklığını!Hangişarkıyıişitse,hangigençkızromanınaelatsa,içindekıpırkıpıredenbirduygu:Aşk.

Nadejda, ona Fransızca öğretiyor.Yalnız Fransızcamı?Dostluğu da.Onun dostluğu,başka bir dostluk.Kapalı pancurların ardında ayıp şeyler anlatıp, kıkır kıkır gülüyorlar.Dışardagüneş,kaskatımayibirdenizinüstünegelmişyığılmış.Buböylenekadarsürer?Günün birinde annesi, Nadejda’nın ‘mürebbiye’ olarak, Direkliyalı‘da süreklikalacağını açıklıyor; evde büyük şenlik, bir topların atılmadığı kalıyor.Suat’la Nadejda’nın keyiflerine diyecek yok, yalnız içtikleri su ayrı; odaları yan yana,Suat’ınkidenizebakıyor,Nadejda’nınkiçamlara;adını‘güvercinyuvası’koymuşnedense,birkaç haftada döşenişini kökünden değiştirmiş: duvarda Meryem Ana ikonları, sağdasoldakaftanlar,Kiyefbıçakları,birbalalaykavs…

Geceleri,fırtınapatladıdagökgürültüleritangırtunguryalınınüzerineyuvarlandımı,hemen Suat’a seslenip koynuna alıyor onu, yumuşacık varlığıyla korkusunu dağıtıyor.Camlarınardında,elektriklenmişağaçlar,yanlışyanlışparıldıyorlar.Yıldırımdüşüyor,oçatlamaarasındabirbakıyorsun,göktenekadaryıldızvarsasırrolmuş.Suat,yusyuvarlak,Nadejda’ya sokuluyor; başını, iri iri, gevşekçe, fakat uçları karadut gibi dik ve pütürlümemeleriarasınasokuyor;burnunagizlibirleylakkokusugeliyor,kulaklarınabirkarıncayuvasınınsaklıçıtırtıları.Nadejda,gülerek:

“—Suatbenimbebekdiyor.Varbenonamemevermek.”

Film,birdenkoptu:ŞefikKaptan’ıngemisibuğulucamlarda,HalûkBeyduvarıboydanboya kaplayan Osmanlı haritasının karşısında, Nadejda ise sarışın kokular dağıtanyatağında kalakaldı. Çapraşık bir andı bu. Bir yerlerde bir hünsâ doğdu, bir meleğinkanatları tutuştu.Himalayalarınüstündeminerde, ansızınbirviscountpatladı,yolcularıkopuk bir teşbihin taneleri gibi bulutların içine dağıldılar.Hanidir şehvet, görünmez biryılansinsiliğivesırnaşıklığıyla,Suat’ınbacaklarınadolanıyordu.İçinde,tüylüveıslak,birkadife kımıltısı! Ateş bastıkça, burun deliklerinin titrediğini fark ediyor. Başındadönmeye,midesindebulantıyabenzer,adınıbilmediğibirduygu.Bir şeyarzuluyoramane?Odadanmutfağaattı kendini, boynunu, şakaklarını soğuk suylayıkadı.Yine raydançıkmıştıgaliba.Onun için,gündelikyaşantısınayerleşmeyeçabalıyor.Burası salonmu?Ne kadar karanlık böyle, sanki tepeleme pamuk yığmışlar, ama pis, adamakıllı pis veesmer bir pamuk! Çat! Radyoyu açtı. Ne kadar elektrik varsa, hepsini yaktı. Ortalıktiyatroya benzedi: Sahnede solgun, saçı başı dağınık, hayalet gibi bir kadın, yaşamaktadevam edişine, hâlâ ölmeyişine yanıyor. Kendisi değil mi bu? Radyoda yine o şarkı:“Aşkınbeniöldürsedeyılmam,saki!”Suatpenceredenbakıyor,hayret,KüçüksuPlajı‘nınsonbahar tenhalığıyla, Galata Kulesi’nin devanası siluetini, ağır ağır inen kocaman bir

Page 150: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

balık ağından farksız akşamıngölgeleri altında, yanyanagörüyor.Her şeygörkemli vesaçma,herşeyanlamsızveboş.Tekçıkaryol,ansızın,kendiniöldürmekgibigeliyorona.(Mutfağadoğruluyor,usulcaiçerigiriyor,bıçaklarınbulunduğuçekmeceyiaçıp,içlerindenenuzunvekeskinolanınıseçiyor,sonra…)Peki,başkabirçözümyoluvarmı?YüzbaşıDemironademiştiki:

“— İntihar, ne insanın kendini aşmasıdır, ne korkaklıktan ileri gelen bir kaçış!Hayvanımsıbiryanıvar,burasıaçık,çünkütoplumsaldeğil.Ayrıcatembelişi,evetbiraniçin yoğun bir çaba gerektiriyor ama, sınırları belli bir çaba, üstelik olumsuz. İnsanınhayatınasonvermesi,biranlamda,kendisindensoyutlanmasıdemekolmuyormu?”

Haydicanım,istediğikadarokalınsesininorguylaçalımsatsın,azbulunuryırtıcıerkekyakışıklılığıylaçocukçaresizliğiniüstündebirleştirsin,alttarafıaskerbuYüzbaşıDemir,düpedüzasker:Kafasıdaaskerolarakişliyor:İkikereikidört,yasiyahyabeyaz!Herşeybelli,belirli,tanımlanmış!

“—…ben benliğimi bütünüyle harekete adadığım sıralar böyle yapmıyormuydum?Hatta fazlasını. İçimi rahatlatıyordu, olanaklarını aştığım duygusunu veriyor da, ondan.Dışardan bakıldı mı, tutarlı, kararlı ve bütün görünüyordum. İçimden öyle miydim?Kararsızlıklaryiyipbitiriyordu,gizlemeyeçalıştığımduygulanmalarıntutsağıydım,dışımiçime uymuyordu. Türkçesi, bu uyumsuzluğu gizleyebildiğim ölçüde başarılısayılıyordum.”

İyi ama hangisi doğru? Soyutbir örnek seçip ona benzemeye çalışmak mı, yoksaörneğinikendiolanaklarındançıkarmakmı?Birincisiolacakşeydeğil,yaikincisi?Odaöyle:Değilmikihiçbirşey,hiçbirşeyitutmuyor,herşeyaralıksızdeğişiyor,başkatürlünasıl olur? Öyleyse insanlara biçim vermek, ya da insanın kendine biçimverdiğinizannetmesi,avuntu!

“— … bu, hiç değilse benim için böyle. Böyle olduğunu anlar anlamaz yaptığımıgülünç bulmadımmı, iddialarımdan vazgeçmedimmi? Niye açıkça söylememeli, insanbenliğini tanımayıöğrendikçeyaptıklarındansoğuyor.Önceduraklargibioluyorsun,durbakalım diyorsun, sonra… sonrası, yok! Peki, bunca yaşadıkları halde güvenleriniyitirmeyenlere ne demeli? Şu Ferid Dayım sözgelişi, git bir iş söyle, bir görevver, yanardağ gibi ayağa kalksın. Sonra şu Yüzbaşı Demir!.. Yani öyle umutsuz filânduruyor ya, hiç inanmayın, umutsuz dakikası yok. Neden derseniz, yaşantılarını soyutspekülasyonlar üzerine kurmamışlar da ondan: Ya doğrudan doğruya temel bir eylemebağlı yürüyor, ya birbirlerine zincirlenerek bir belkemiği oluşturan eylemciklere.Eylem olmadımı, yaşamak da yok! Belki var ama, yaşamaya benzemez bir yaşantı o:Anlamsız,verimsiz,tekdüze!Benimkigibi:Rasgelealgılanmışduyumları,görüntü,sanrı,izlenim,etkivetepkiolarakgetirmiş,üstümeyığmışlar,altındançıkmamşart,amanasıl?Başkasınıneylemi,yadayaşantısıileözdeşleşerekmi?Tutarbirbaşkasısayarımkendimi,olur biter. 1951 yılında, bir sabaha karşı Kore’de saldırıya hazırlanan Yüzbaşı Demirolabilseydim,belkide…”

O ince ve sık, asit gibi yakıcı yağmur, olanca hızıyla yeniden bastırmıştı. ÜsteğmenDemirÇukurcalı, kol saatinebir göz attı: 05:15.Sel sularındankuduzadönmüşHantanÇayı‘nın üzerinden donuk bir şafak söküyor.Öylesine donuk ki, koyu külrengine batıkgörünümü aydınlatacağına karartıyor sanki: Şu kıvrıla büküle giden keçi yolu, ırmağa

Page 151: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

giden yol; şuraları, dünkü çarpışmalar sırasındaÇinlilerden alınan siperler, erat elindengeldiği kadar çekidüzen verip içine mevzilenmiş. Yüz metre kadar ötelerinde pirinçtarlalarıbaşlıyor,onlarıngerisindeise,yağmurperdesindenzarzorseçilebilen306rakımlıtepe,bugünkühedef.

Telsizeri,AlayKomutayeriylebağlantısağlamakderdinde:

— Burası Ateş, burası Ateş, Kartal’ı arıyoruz, tamam! 241. Piyade Alayı, sekizkilometrelik bir cephe boyunca, kırk sekiz saattir Çinlilere saldırıyor. Solunda yerindesayanbirPortoricobirliği,sağındaiseAmerikalızencilerin25.Alayı,odaduraklamış.

“—…oysabiz,ÜçüncüTabur,dünbirsıçrayıştageçiverdikHantanÇayı‘nı:İkisiağır,onikiyaralı,dörtşehitverdik:YüzbaşıCevdetdeşehitlerinarasında.”

Üsteğmen Demir’in kulaklarında dünden beri onun sesi yankılanıyor: Düşman ateşialtındatoplananYedinciBölükerlerinenasılbağırıyordu:

“— … Dağılın ulan, dağdın diyorum size salak herifler, şimdi havanlar kıstırırsa,görürsünüzdünyakaçkö…“

Sesi birden kısılmış, gözleri dehşet ve umutsuzlukla yuvalarından uğramıştı. Olduğuyereyıkıldıkaldı.İyibirarkadaştıYüzbaşıCevdet*müthişbezikoynardı.İkisözününbirimutlaka futbol üzerine. Pusan’a indikleri gün, o kibar, o daima özür dilemeyehazırgülümsemesiyle:

“—Olacak işmiyahudemişti, savaşbizegelmiyor, taTürkiye’denkalkıpbizsavaşageliyoruz.Birterslikyokmubuişte?”

Saat 05:20. Üsteğmen Demir, uzaktan, adamlarını yokluyor. Bütün gece gözlerinikırpmadılar. Tetikte beklediler. Irmağın bu kıyısına atlamış tek birlik olduklarından,düşman gece bastırıp suya sürmek isteyebilirdi. İstedi de. Hem bir değil, birçok kere,birçokyandansaldırarak.

—AkbulutOnbaşı,daldınyine:Nedüşünüyorsun,bakalım?

— Ben mi Üsteğmenim, hiç! Köyde bir sıpa bıraktımdı, ayağına çabuk bir şey,büyümüşolmalıdiyorum:Çabukbüyürsıpakısmı.

Garip bir adam, Onbaşı; bütün gece, gözleri cam gibi parlayan bir Çinli ölüsüne,sıpasına,köyünü,nasılpamuktopladıklarını,nedendamlarınıonarmakgerektiğinianlattıdurdu. Zaman zaman sözünü kesen öteki Çinlileri sessiz bir öfkeyle delik deşik edipkaranlığayatırıyor,arkasındanbirazdargın,birazsistemliberikinedönüp:

“—…ülendiyordu,buseninarkadaşlarındahiçmiakılyok?Baskınbasanındıremme,emmesivarbuişin…”

05:25.Yağmurhızlandı,usturagibisoğukvekeskin,değdiğiyeriaçıyor.Beşdakikalarıyakaldı,yakalmadı.Telsizerisonemirlerialıyor:

—YedinciBölük,ikiyeayrılarak,aynıanda,306ve311rakımlıtepeleresaldıracak…

Irmağın üstündeki soluk aydınlık yükseldikçe ufuk yayvanlaştı. Ara sıra yağmuruntellerinevuranalacalıbir ışık,Tanrısalbirharpgörüntüsüyansıtıyor.Yalnızlıkduygusu.Budalalık.Tiksintiveöfke.Asılöfke!

Page 152: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

*Bkz.YarayaTuzBasmak.

“—…beşdakikasonra,belkibendebalçığaboyluboyuncauzanmışolacağım,ağzımhaykıracakmış gibi açık, dişlerim meydanda. Hayır, düşünmeyeceksin: Cephededüşünmek, ihanetlebir;önemliolanmakineligibi işlemek:Komutayıaldınmı,gereğiniyerinegetirmek!”05:27.Topçuateşikesti,mesafeayarıyapacaklargaliba.

“— … karnım da bir acıktı ki, o kadar olur. Şimdi bir fincan çay olsa, sıcaksıcak,tereyağlıikidilimekmek,birazbeyazpeynir…“

05:30.Vakittamam.ÜsteğmenDemir,farkındaolmadanuluyor:

—Haydiaslanlarım,ileri!

Suat,buişinkiminbaşınınaltındançıktığınıda,kararıkiminverdiğinidehiçbirzamanöğrenemedi ama, genç kızlık hayatının yörüngesini değiştiren haberi babasından aldı.Rüzgârın balkon sarmaşıklarında ıslıklar çaldığı bir akşamdı. İrkiltici ve erken birsonbahar serinliği bahçeyi kaplamış, civar koylarda yelken diye ne varsadarmadağınetmişti.HalûkBey,hastalığınetkisiyledahaozamandanhaylisolmuş,sesinebirürkeklikgelmişti.Suçlusuçlu:

“—…bu yıl dedi, her yıldan farklı olacak nazlı kızım, seniKandilli Lisesi’ne leylivereceğiz.Annenle epeycemüdavelei efkârda bulunduk, kışın karında soğuğunda gidipgelmeninsıhhatinemuzırolduğumuhakkak,buitibarla…“

Yinebirgözünükırparak,eklemişti:

“—…kendinikolla,leyliokumakhiçdekolaydeğildir,başlıbaşınabirmacera.”Öyledeoldu:Suat,benliğinibuldubirkere.Çocukluğu,biryerdeailesinin,biryerde

Direkiiyalı‘dakiyaşantınınbirparçasıolmuştu.Ordakiortaklaşagelişmeiçindenpayınıayırması ne kadar güç ve olmayası idiyse, burdaki o kadar kolay ve zorunluydu: Birbaşınaydı artık, bağımsız, özgün hünerleri ve kusurları olan, sevinçleri üzüntüleribaşkasına benzemez, bir başına bir kız!..Bu, durumunu epeyce zorlaştırıyordu: Sıradanbirisi sayılmamaya, başını kendi kurtarmaya alışmadığından mıdır nedir,çevresindekilerden çok şey bekliyor; onlar da, biraz becereksizliklerindense dahaçokedepsizliklerinden,onuherseferindedüşbozumunauğratıyordu.Dayanılırşeydeğildidoğrusu! Bu yüzden tadı tuzu kalmadı, iştahı kesildi, doğru dürüst uyuyamaz oldu.Geceleri,yatakhaneninçıplakpencerelerindençocukluğununBoğaz’ınadalıyor,gizligizliağlıyordu.Yatılıkızlarınçoğu,yaöylepekincesiniaramayan,arsız,görgüsüzvetembeltaşralıçocuklardı,yadatamtersine,herşeyiciddiyealıpgereğindenfazlaçalışanbirtakımevhamlı ve hastalıklı ezberciler. Ama hepsi de onu çileden çıkartmakta birleşmişlerdi,yerine göre ilgisiz soğuk, düşmanca, ikiyüzlü davranırlar, yemekhanede hayvanlargibitıkınıpkoridorlardaKızılderiliçığlıklarıylaçevresinikuşatarak‘paşakızı’diyedalgageçerlerdi.Suat’aençokbayağılıkları,birdebesbellibubatıyordu.Yeryüzünübuiğrençyaratıklarındoldurduklarını seziyor, istesede istemesedeyaşadığı sürece,herzamanveher yerde karşısına çıkacaklarını, ona dünyayı haram edeceklerini düşünmek,kederiniçoğaltıyordu.

Daha üç gün öncesinden hafta sonu heyecanını ve sabırsızlığını yaşamaya başlardı:Okulla ilgisi gevşer, gizli sevincini bir sürü sevimli saçmalık yaparak dışarıya vururdu.Perşembegünübakarsındefterineiriirigüllerçizmiş,cumagünüdersmersçalışmakyok,

Page 153: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

niye,yarın çıkıyorya,ondan!Cumartesikalkzili çalmadangözünüaçar, çocuklardahauyurken, yatakhaneyi okulu bırakıp içisıra çoktan eve gitmiştir! Kandilli’de okuduğusüreceböyleoldubu,ışıltısız,ortalamabiröğrenciolarakokudu,okulunevreninebirgünbile şöyle gönülden katılamadı. Direkliyalı‘ya geldi mi, odasına, Nadejda’ya, anne vebabasına kavuşmuş kalsalar, babası ne kadar onu eskisi gibi neşeli karşılamak içinuğraşsa,birşeylerindağılıpkoptuğugözlerindenkaçmıyordu.Eskidünyadeğildidünyasıartık!Biliyordukibusiliksilikgülümseyen,zorluklakonuşanihtiyarölecektir.Şimdiden,yumuşakvedindarbakışları,sıkmagözlüğününardında,arasırasebepsizdalgınlaşıyordu;eliayağıçözülüyor,vücudununkimbilirneresindeokanser,hınzırveyırtıcı,organlarınısessizsedasızparalıyor,hayatınıtüketiyordu.

Asılannesindeydideğişme!Hemelle tutulurbirbiçimdedeğişiyor,biryeniliğidoğrudürüst sindirilemeden, onu tamamlayan ya da onunla çelişen bir ikincisinin üstünegelmesi,herkesibüsbütünşaşırtıyordu.Gününbirindegittisaçlarınıkısalttı,birbaşkagün,“Böyle beğenmedim” diye geriye ne kaldıysa kestirdi attı, ensesini erkekler gibimakineyle tıraş ettirdi, favoriler bıraktı. Kaşlarını inceltmekten vazgeçti sonra, durupdururken cıgaraya başladı. Ne işe yarayacağını pek de kestiremediği, başka bir kişiliğebürünmek istiyor gibiydi. İşin aslını bilmediğinden davranışlarını ayarlayamıyor, aşınuçlardanaşırıuçlara,karşıtlıklardankarşıtlıklarasürüklenipduruyordu.Neydiokabasabakonuşmalar, o çirkin küfürler? Neden kasım kasım kasılıyordu acaba? Hele düpedüzkabadayılık taslaması?.. Yanılıp yakılıp da Nadejda bir terslik etmesin, tepeden tırnağasövüp saydıktan sonra, kızcağızı bir güzel yanından kovuyor, o da kendini ‘güvercinyuvası‘nadaratıp,hıçkırahıçkıra,sabahlarakadargözyaşıdöküyordu.

Helebirakşam,istemeyerekdeolsa,nelergörmüştüSuat!Gördükleriniaslaunutmadı:Pembe salondaydılar, annesi, Nadejda’yı yakasından tutup iyice sarstıktan sonra, sağlısolluikimüthiştokatpatlattıyüzüne,arkasından,tükürürgibi:

—Orospu!dedi.

Nadejdakorkmadı,çekilmedide,kımıldamadandurdu.Yüzü,çokkısabiran,onabütünhavasınıverenbüyüleyiciyeşil ışık söndürülmüşgibi anlamsızkaldı, sonrayavaşyavaşşehvetlibirmemnunluğungizliçizgileriyledonandı.Okşanmadilenenbirkedidenfarksız,öylenazlıvekahpe.Hayrun’asokuldu,yumuşakyumuşaksüründü.

Oysasaat07:45.SerseribirkurşunÜsteğmenDemir’inmiğferinisıyırıpgeçiyor.Bütünolarakelealınırsa,durumiçaçıcıdeğil.Raporunuonagöreyapacak,elbet:

— BurasıAteş, burasıAteş!Düşman topçusu önümüzü kesti, ardımızı da kesmekniyetinde, hafif topçu ama etkili oluyorlar, bir demitralyöz var, epeyce kayıp verdiren!Durumukurtarmakamacıylasolkanatlarınasaldıracağım,tamam!

07:53.Belleğinde,Bursa’daAskeriLise’deokuduğugünlerdenkalmışotumturaklışiir.Durupdurup,karanlıktanaydınlığaçıkıyorsanki:

“Irkımdoğudankoptudörtbucaktasavaştı,Altay’danattığınıokAlpdağlarınaaştı…“

Busaldırıokadarkolayolmayacak!Sabahınkörü,ateşyoğun.Yağmur,adamınhızınıkesiyor, yer balçık. İlk kilometreyi yine de kazasız belâsız geçiyor, 306 rakımlı tepeninönündeki üç tepelere ulaşıyorlar, fakat 306 rakımlı tepeyi Çinliler sağlam tutmuş,adamakıllı pekiştirmişler. Sonuç, düzenli, ayarı tamam, değdiği yeri kavuran bir ateş

Page 154: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

yelpazesi. İster istemez saldırı duraklıyor. Yaralananlar oldu. Acı, birazşaşkınlık,bekleşiyorlar.

08:00.ÜsteğmenDemir,başlarındaOnbaşıAkbulutolmaküzere,sekizerseçti,uysalkaplan suratları, bitmez tükenmez omuzlan, yalın süngüleriyle fena halde Türk sekizadam.Onlara,çevreleriniduyabilirmişgibi,usulusultalimatveriyor:

— Banabakın,yiğitlik istemiyorumsizden,helegösterişinhiç sırasıdeğil!Birincitepeyi çevirmek için, çaktırmadan sola kayacağız. Bölük, ateşiyle çıkışımızı örtecek.Anlaşıldımı?

—AnlaşıldıÜsteğmenim.

08:05. Türk ateşi şiddetini artırıyor. Amaç, çıkanları gizlemek! Onlar, ikişer ikişer,bayırın ağaçlık yanına kayıyorlar. Tamam, oldu bu iş! Sağlarında, 25. Alayı korumayaçabalayan Amerikan tanklarının boş öksürükleri. O kanatta işler hiç yürümüyor: Zencipiyadeler, Çin savunmasının direncini bir türlü kıramadılar. Hantan Irmağı‘nda,siyahnilüferlergibi,zencikafaları.

08:15. Akbulut Onbaşı, kayaların arasında terk edilmiş bir keçiyolu buldu, başladıtırmanmaya.Sağısolukollayarak,haydiöbürleridearkasından.

“…hâlâilerliyoruz,hayret!Irkımdoğudankoptu,dörtbucaktasavaştı,Altay’dan…“

08:30. Ansızın 411 rakımlı tepede bir cayırtı ki, adamın aklı durur. Yağmurun ıslakkalınlığıpatlamalarıboğuyoryalnız,içiniboşaltıpkoflaştırıyor.

“… tamam geldik, çevirdik herifleri, farkına bile varmadılar, şaşırtma ateşi aldattıbunlarıanlaşılan!..”

08:37.ÜsteğmenDemir,mırılmırıl,sonemirlerinimırıldanıyor:

—…Onbaşı,senüçadamal,dosdoğrumitralyözübastır,bizöbürlerinihaklarız.Dikkatliolunha,canlıtutsakisterim,anlaşıldımı?

—AnlaşıldıÜsteğmenim!

08:40.ÜsteğmenDemir’denboğukbiruluma:

—Haydibenimaslanlarım!

Sesiöylevahşiçıkıyorki,tanıyamıyor,obileşaşıyor.

Suat’ın şaşkınlığı dahamı az:Liseyibitireceğiyıl, üst üste terslikler.Öncebabasınınhastalığı, için için sürüpgiden sinsibiryangınınparlayıvermesigibi, birdenağırlaşıyor.Bir gece palas pandıras kliniğe kaldırıyorlar, sabaha karşı ameliyat, “Son dakikadayetişildi” lâfları, sonra… “Yaşasa yaşasa, daha birkaç yıl, ya yaşar ya yaşamaz.”Bunubilip,babasınınouysalyüzçizgileriningerisinde, insafsızvehamaratölümün,birkuru kafa hazırladığını sezmek, zaten çocukluğunu üzerinden atamamış Suat için başlıbaşınabirölüm.

“…babamölecek, bugündeğilse yarın, yarın değilse öbür gün, amamutlakaölecek,babasızkalacağım…“

Onu,çevresindeçalar saatin tatlımırıltılarıyla,nezamanpencereninönündeoturmuş,dizlerininüzerindeherhangibirdivanvegözleridalgıngörse,içigidiyor.İnsanın,ölümün

Page 155: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

gerçekliğini genç yaşında fark etmesi, ne zormuş!Fakat ona daha ağır gelen, annesinindurumuelealışı:Gururlu,epeyceyukardanbirkatlanışıvar:Osıralar,üstdudağındayeniyenibelirenesmertüyleringölgesiyle,gülümsemesinikalınlaştırarak,erkeksierkeksi:

— … ölüm diyor,Allahın emri!Kulun ölüme isyanı, CenabıHakk’a isyanı değilmidir? Bu da günahların en büyüğü! Mademki ahiretin yolu ölüm kapısından geçiyor,imanımızıbütüntutuphulûsukalplekatlanmalıyız.Tevekkül…

İkinciterslik,evdemeydanagelenkumandadeğişikliği:Kocasınınyerini,hergünbirazdaha sertleşen Hayrun alıyor, onun yerini ise, tatlı zümrüt yeşili ışıltılarıyla nazlı birkraliçe gibi salınan Nadejda. Hastalığı yüzünden, Halûk Bey’in, evin gündelikyaşantısındaneliniayağınıçekmekzorundakalışı,ikisininişiniadamakıllıkolaylaştırmış.Neden böyle olduğunu anlayamıyor, açıklayamıyor ama, Suat, üzüntüsünün derinliğinerağmen,olanlarınpekâlâfarkında.Yalnız,elindengelenbirşeyyok!

Yaeviniçinisarantekkehavası?Bilime,bilimleringücüneinançsarsılınca,heryerdeneolursaolsunburdadaooluyor:Hastalığınçaresizliği,umutsuzluk,uzakuzakhepsininburnuna gelen çürümüş yaprak ve eski mezarlık kokuları, doğulu bir MüslümankaderciliğiniDirekliyalı‘yaegemenkılıyor.Duayadüşmenin,alınyazısı

Müslümanlığının ardında, sanki görünmez bir tarikatçılık Samanyolu, şurasındaburasında deli sessizlikleri, uzay pırıltıları ve aldatıcı ölümsüzlüğüyle gelmiş üstlerineçökmüş,ne insankalmışuyuşturucuetkisinegirmedik,nedeeşya: İlksözünbiriAllah,ikincisi Vijdani Baba! ‘Topal’ Vijdani Baba’nın gerçek adı Hüseyin İsmet imiş. Beygirsuratısarkık,sağelinigöğsünebastırabastıraselamverir,pisseyrekTürkmenbıyıklıbirBektaşi şeyhiki,nerdençıkmış,nasıl çıkmışdakapağıDirekliyalı‘yaatmış,bellideğil.Belli olan bu tekke havasını, bu aşırı kaderciliği onun yaydığı. Dehşetli iri sarhoşburnununikiyanında,,açıkmidyelergibiçiğ,yapışkanvetitrek,okırmızıvehiçkirpiksizgözlerikıpırdardurur.Her“Hak”deyişinde,yapmabiriçtenliklederinderingöğüsgeçirir.OnundilindeHakdemekaşkdemek,aşkiseahretleolduğukadar,dünyalı.İşteNadejda’yıMüslümanlaştırmaklabaşlıyor:

“…mumaileyhâyıAyişeNijlâtesmiyeeyleyüp…”

Sonra?..Saat17:01.Birelbombasıyağmuruduraldı:Duman,yazılıpbozulankıvılcımzincirleri, sırtı sırapatlamalar!..Dört tarafa savrulmuşçakıltaşları sapır sapırdökülüyor.Herpatlamadaayağakalkançamurfıskiyelerinden,sarıvesıcakbirbalçıkbulutu,çevreyeyayılmış.ÜsteğmenDemir,adamlarınıgözdenkaybetmeden,tamsiperyattı:Alnı,mazotkokan siyahımsı bir taş parçasına dokunuyor; ayaklan, üzerinde Merihli gözleri gibidışbükey hava kabarcıkları yüzen pis bir su birikintisinin içinde. El bombaları yağaryağmaz,bölükdeyereyatmış.Aşağıyukarıbirsaattir,306rakımlıtepenindibinde,böyleçakılmışkalmışlardı.Çinliler,yukardakikayalarınarasındaiyiceyuvalanmış,üstlerineacıbir ateş döküyordu. İlerlemesine ilerleyemiyorlardı ama, gerileyemezlerdi de. Hele üçtepeleriipedizergibiardıardınadüşürdüktensonra…

17:05.Suat’ınannesiniilkkravatlıgörüşü.Evet,basbayağıkravatlı:Kravatınkaranlıkneftiliğini, hele üstündeki öküz kanı benekleri, ölürse unutur. O böyle, kolalı yaka vekravat, karşısına çıkınca, kapının eşiğinde kalakalıyor, ne içeri ne dışarı. Annesininyüzünde,şaşkınlığınıbağışladığınıbelliedenciddifakatkösebirerkekgülümsemesi.

17:08.Telsizeriemekleyeemekleyesokuldu.Kaşınınbiriaçılmış,kanıyor:

Page 156: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

—Teğmenim,Albayarıyorsizi.

— Albaymı,peki,verşu telsizi.BurasıAteş,burasıAteş.Fırtına,sizidinliyorum,tamam!

— Burası Fırtına, orda vaziyet nasıl, karanlık bastırmadan hedefe ulaşabilecekmisiniz?

—Sanırımkumandanım!Düşmanaraziyeiyicekenetlenmiş,ateşgücüyüksekama,hakkındangeleceğiz.

—Aferin,Tanrıyardımcısınızolsun,tamam!

17:15. Cephane suyunu çekti. Süngü hücumuna kalkılacak. Akbulut Onbaşı, yanınabirkaçeralmış,dikkatiçekmedentırmanmayıdeniyor.Çevik,yılangibisessizvekaypakçocuklarbunlar.Kalkıştıklarıaklaziyanbirşey.Başaracaklarışüpheli.

17:25.“…solkanattanbirhaber:411rakımlıtepedüşrnüş!Heleşükür!Birazsevinelimdiyoruz ama, 25. Amerikan Alayının zencileri apar topar eski mevzilerine çekiliyorlar,tadımız tuzumuz kalmıyor. Nasıl kalsın? Bu durumda, 306 rakımlı tepeyi düşürürsek,sağımızdüpedüz açıkta!..” 17:30.. “…akşamdabastırdı ha!Sinirli bir bazuka, yokbirtanka karşı kekeleyip duruyor. Yağmur birden kesildi. O kadar alışmışız ki, boşluğunuyadırgadık,alışamadıkbirzaman.”

17:35. Suat evde bir şeyin daha farkına vardı, bir kere daha serseme döndü. Annesiiçkiyebaşlamış,hemlikörmikördeğil,basbayağırakıiçiyor.Akşamoldumu,evinbeyisankio,gümüşbirtepsiiçinderakısınımezesinigetiriyorlar.Nadejdapiyanoyaoturupılıkılık insanın içine akan bir şeyler çalıyor. Bir kadeh, bir kadeh daha!.. Şaşmayanyok!YalnızHalûkBey bilmiyormuş, öylesine dünyadan çekilmiş ki zaten, Suat cesaretedipsöyleseacababirfaydasıolurmu?

17:40. Yukardan yine bir avuç el bombası savruldu. Patlamalar birbirinin içisırakayboluyor.Kaşla göz arasında,AkbulutOnbaşı‘yla başka bir er, paldır küldür tepenineteğine yuvarlandılar.ÜsteğmenDemir’in onları görmesiyle atılıp yanlarına gelmesi biroldu. Er, o dakika ölmüştü. Akbulut Onbaşı, ağır değil ama, sağ kalçasından yaralı:Kırmızıbirdelikten,delimsirekbirkanfıkırfıkırkaynıyor.

—GördünmüOnbaşı,senideyediÇinlinintüysüzü.

Onbaşı‘nınkulağınalâfmıgiriyorki?Hemyumruklarınısıkmış,yukardakigörünmezdüşmanlarasallıyor,hemdeböğürerekbasıyorkalayı:

— … de gidi gahp’analı suratsızlar, ülen bi el bombasından yidiri miyiz bizkendimizi?Helesıkıdurun,şinciyanınızavarıyomki,görünbikerem,nasılvarıyom!

Gerçekten de, kalçasına oracıkta yalapşap bir mendil sarıyor, ardına öteki erleri detakıp,oöfkeyleyenidentepeyeyallah!

17:45. İmtihan zamanı. Suat, Direkliyah’daki odasında geç vakitlere kadar çalışıyor.Kirazsıcaklarıbastırmış.Birbiriardıncageceyedüşenyıldızlar,Boğaz’adurupdururkenaçılıveren o Türk mavisi pencere. Bir kanun, bıkıp usanmadan Hafız Post’un birnağmesini tekrarlıyor: Bir şeyden mi yakınıyor, bazı şeyleri mi bilmek istiyor?Nadejda’nın odasında sesler, inilti desen iniltiye, ağlama desen ağlamaya benzemeyen.

Page 157: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Boğukboğukiççekmemi,göğüsgeçirmemi?Acabaneoldu?Annesiazarlamışolmasın?

17:46.Karanlık bastırdıkçabastırdı.ÇinlilerleTürklerin arası yaon adım, yaonbeş.Üsteğmen Demir, nedense, yere bakıp yürek yakan bir sarışın hatırlıyor: Güya DoğuEkspresi’ndeymiş, ormanlık bir yerlerden geçiyorlar, lokantalı vagonda kadın,pudralığının aynasında rujunu tazeliyor, dışarda kış ama ne kış, eksi on, eksi on beş,kurtlaruluyauluyakasabalarainiyorlar.

17:47. İçinebitdüştüya,Suat,elindeolmadan,yanodayakulakkabartıyor.Tatlı tatlıuzayıpkısalanbuiniltilerin,üstüstegöğüsgeçirmelerinnedeniniçıkaracak:

“… Allah Allah, yoksa Nadejda hastalandı mı? Sahi, akşam başım ağrıyor diyeerkenden çekilmişti, istermisin birden ağırlaşsın?Gidip bir yoklayayım, belki bir şeyeihtiyacıvardır?”

Dersibıraktı,kalktı,“güvercinyuvası“nayöneldi.

17:48. Kulakları yırtan bir düdük sesi. Hücum! Çinlilere yükleniyorlar. Sesleriuğuldayarakyankılanıyor:

—Allah,Allah,Allah,Allah!

17:49.Suat,Nadejda’nınkapısınıardınakadaraçtı.

17:50.Süngüler,geceningevşekkaranlığında,erimişmadenparıltılarıylaâdetaakıyor:Kıyıcı,hain,acımasız!

17:51. Suat. Nadejda’nın kapısını bir kere daha açtı. Gördüklerinin sırrına öylesineeremedi ki, soluğu tıkanarak, eşikte donakaldı; Leylâk ve karanfil kokan bir ölümsessizliğiiçinde,altaltaüstüste,ikiçıplakkadın!Birisi,sütlüvesaydamtenininaltındanufacık kemikleri gizli neon tüpleri gibi ışıldayan, dal gibi incecik, Nadejda; öbürüannesi,yağlıvetombul:Köseerkeksuratıötekiningöğüslerindenkalkıyor.Kanoturmuşgözlerinde,şehvet,korku,utançveöfkeninardıardınabeliripkayboluşu;soluyuşusonra,odokunduğuyeridelercesineşiddetli,cançekişenmandasoluğu.

TamosıradaÇinlininbiri, elindekocamanveyassıbirbıçakla,birkayagölgesindenfırlıyor.Bütünhınzırgözleriyle,doğruÜsteğmenDemir’inüzerine!Yuvarlanıyorlar.

Suat, kusacak. Ağzını dolduran öğürtüleri zorlukla yutkunarak, telaş telaş, odasınakaçıyor.Henüzfarkındadeğilama,hayatınıkökündendeğiştirenbiranyaşadı,görünmezbir el, görünmez bir şalteri indiriverdi, ruhsal hayatının akımı yön değiştirdi. Yalnızruhsal hayatınınmı? Bunları düşünecek hali yok. Kuru kuruya öğürüp duruyor. Bir deiçinde, ekvator bitkilerinin üstünde çıplak ayakla yürüyormuş gibi, hem yumuşak hemirkilticibirduygu:Kaygan,hafifnemli,epeycetüylübiryumuşaklık!

Kapı şrak açıldı: Annesi. Palas pandıras sırtına pijamasını giymiş. Ağlıyor da.Gözyaşları, kısa bir an kirpiklerinin ucunda boncuk boncuk asılı duruyor, sonra ışıltılıiplergibiçifteçenesineuzanıyorlar.Ağlayanbirsuaygırı.Bunugörmek içinikaldırıyor,Suat’ın bulantısını çoğaltıyor.Ne yapmalı da bu kadından kurtulmalı?Kurtulamayacak:Hayrun,ayaklarınakapanmışbile:

—…meleğim,ikigözümdiyehıçkırıyor,yalvarıyor,sövbana,mel’ûnde,yaşındanutanmadınmıde,ağzınagelenisöyle,neyaparsanyap,razıyım,babanduymasınyalnız,

Page 158: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

zaten hasta,Allahmuhafaza yüreğine iniverir, sen ki babanı o kadar seversin, ölümünesebep olmak istemezsin değil mi yavrum, Allah Muhammet aşkına söyle, yeminet,babamaduyurmayacağımde,banasövzararyok,mel’ûnde,nedersende…

Elindebıçakla üstüne atlayanÇinli, harıl harılÜsteğmenDemir’in boğazını kesmeyeuğraşıyor.

Suat’ın ağzında öğürtüler birikmiş. Bir de titreme nöbeti, takır takır çenesi atıyor.Tırnaklarıbembeyaz,barsaklarıdüğümdüğüm.Şaşkınlığındannediyeceğinibilemediği,utancından ne yapacağını kestiremediğinden midir nedir, annesi gelişigüzel konuşuyor,boynunasarılıyordurupdurup,hemdenesarılmak,sıkısıkı,boğacakgibi.Heletütünverakıkokan sarhoş ağzıylaöpmek istemesiyokmu,Suat’ı delirtebilir.Söyledikleri zatenipesapagelmezşeyler.Yasızlanıyor:

— … dövsünler beni, gözlerimi oysunlar, tırnaklarımı söküp zindanlara atsınlar!Hepsinemüstahakımmeleğim, hepsine!Değilmi ki nefsime hâkim olmayı bilemedim,iblisinkurbanıoldum,lanetlibirkadınımben,kadınmıyımodabellideğilya…

Yaolağanüstükederli,yürektenbirçığlık,birçeşitbaşkaldırma:

—…n’apayım,elimdemi,tutamıyorumkendimi,içimdenböylesigeliyor.Kimseanlayamazbenimeleğim,neteselliedebilir,nedekurtarabilirbugünahçukurundan…

Dönüpdolaşıpaynıyakarış:

—…sakınbabanduymasın,yüreğineiner,ölümünesebepolursun.Suat’ıasılçiledençıkaran,orasındaburasındahissettiğiıslakağız;omuzlarını,belini,kalçalarınıtutantıkızve inatçı eller.Gösteriuzadıkçadehşetli rahatsızediyoronu,canını sıkıyor.Tek istediğiyalnızlık,devtiksintisivepeygamberacısıylabaşbaşakalabilmek!

—Beniyalnızbırakdiyor,kimseyebirşeysöylemem,n’olurbeniyalnızbırak!

“Anne”diyemiyor.Ogecedensonrabirdahahiçdiyemeyecek.Denizdenkatranrengibiraydınlıkkalktı,ışıltılıkarabirörtübütünBoğaziçi’nikapladı,ufaktefekışıklarıboğupboğup öldürüyor. Karanlık, yoğun ve tekdüze. Bu yoğun karanlığın derinliklerinde,hepaynıunutulmuşkanun,HafızPost’unhepaynıdokunaklınağmesinitekrarlıyor.

Çinliyle Üsteğmen Demir öldüresiye boğuşmalarının en müthiş noktasına gelmişler:Bıçağınağzı,Teğmeninkanteriçindekiyüzünedeğdideğecek,değdideğecek.Garipbirbıçakbu,kabzasıişlemeli:Mavibirejderhaağzınıaçmış,çataldiliniuzatmış.

“—… peki bu duyduğum ne, gözyaşı tadımı, utançmı? Tuz ve suçluluk duygusu.Açıklanması son derece zor; 0; kabahat işliyorum, çok ağır bir kabahat, korkusu. Suçubilmek,yineişlemek!”

Suat’la Hayrun bir yerlere kayıyorlar ama, nereye? Garip bir heyecan, sarsıntılı birüzüntü içindeler. İçine büyük korkunun, anlaşılmaz tek yakınlıklarının karıştığı birbunalım bu. Titremek sırası Hayrun’a gelmiş, titriyor ve artık konuşmuyor. Suat’ıbırakmıyor da, tam tersine öpüp okşayarak yatıştırmaya çalışıyor: Gözkapaklarından,elmacıkkemiklerinden,boynundan.

Sonrayinekulaklarınamırıldandıkları:

—…belkisen,yalnızsenanlayabilirsinbeni,anlarsınveaffedersin,kanımdansınnede

Page 159: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

olsa,dokuzayiçimdeyaşadın,birparçamsayıhrsımmeleğim,okadartemiz,okadarsafvegüzelbirparçakidokunmayakıyamazinsan,elivarmaz…

O ara ne olduysa oldu, bir ömür boyu artık hiçbir şekilde düzeltilemeyecek yanlışıyaşadılar.Biran,amakısa,çokkısabiran,Hayrun’undudaklarınıağzınınüstündeduyduSuat. Aynı anda Çinlinin bıçağı Üsteğmen’in alnına değdi, değmesiyle sol kaşınınüstünü kıpkırmızı açması bir oldu: Yara değil, geniş ve kanlı bir şeytan gülümsemesisanki. Fakat çığlığı atıp yığılan,Suat:Gözbebeklerinde306 rakımlı tepenin zirvesi hâlâtitreşiyor,başındaysasolkaşınınüstündenbaşlayıpyayılanzehirgibibaşağrısı.

Sonra resimler, asılsız astarsız, birbirini tutmayan, gizli bir büyüyle birbirine eklenenbirtakımyanlışlık resimleri:Bazen bakıyorsun, bir saniye içersinde dördü beşi sırtı sırabirini izlemiş, bazen bir tanesi dakikalar boyu gözlerinin önünde, bir saplantı gibi,kımıldamaksızın: Tokyo’daki Amerikan Askeri Hastanesi (Nerde peki krizantemler?).Ufaktefek,çekikgözlübirhemşirenin,kükürtsarısıbirışıkgibi,kristalkapılardangeçişi.Şimdi ağır yaralılar koğuşuna, Üsteğmen Demir’in başucuna gelecek. Dilinin ucuyla,kimsenin tekkelimesinianlamadığı,yinedesaygıylagülümseyipdinlediği, İngilizcebirşeyler söyleyecek. Sonra yok bir pikapta, yeni bir plak çalacaklar. İğnenin ucudeğerdeğmez,oşarkı:

“Goodnight irene, goodnight irene!” İriyarı bir Albay cerrah, zilzurna aydınlatılmış,ışıktan nerdeyse titreşen ameliyathanede, bir aşağı bir yukarı dolaşıyor.Üstüne yokmuşdiyorlar. Sert, aksi bir adam, ceza verir gibi söve saya hastaya bakar, küçümseyeküçümseyeameliyatedermiş.Suat,iyiceÜsteğmenDemir’inyerinekoydukendini.Aklıfikri, fotoğrafını gördüğü o ince, siyah lâle gibi zarif genç kızda. İkide bir çıkarıp,İstanbul’dan gönderdiği, uzun ve ayrıntılı mektuplarını okuyor. İri, yuvarlak ve seyrekyazısı, elma yeşili Japon gecesinin karanlığında pırıl pırıl. Nereye bakacak olsa, oğlançocuğuprofili, hemenorda.Hoyratbir zil, ansızınmeydanaçıkarak,ne rüyakalıyornehayal! Amerikan tankları Pyongyang doğrultusunda ateş öksürüyorlar. Bir Budhatapınağının irkiltici boşluğunda, enine boyuna, kafası usturayla kazınmış bir Budharahibesi. (Nerde peki krizantemler?) Krizantemler çoktan solmuş, yalnız plakta hep oşarkı:

“Goodnightirene,goodnightirene!”

BuDoktorAlbayı,Suat,biryerdentanıyacakgibi.Hersabah,gülümsemesinikravatınınüstüne paslı bir makas gibi asmış, vizitesine çıkageliyor. Kalın, küt parmaklarınınarasında,yaldızlıcıgaralar.Suatkorkuyor.Suat’ıniçiürperiyor:

“—…neyapsam?Ah,acabaneyapsam?”

İri bir Japon feneri, kendiliğinden yandı. Yokohama taraflarında bir radar üstünde,uzaydangelen,meçhultelsizişaretlerizaptetmişler.GüneyKoreordusununöncüleri,38.paraleligeçiyor.Yenidenoyağmur,okezzapgibiyakıcı,bitirici.BuDoktorkorkunçbiradam, nasıl her şeyi anlayıverdi: Gelip ÜsteğmenDemir’in başına dikiliyor, tıkız, kirlibeyazellerinisaygısızcauzatarak,askeripijamanınaltındakioyumuşakvesaydamkadınvücudunu buluyor. Böyle eğilmesi, daha çok, durmadan daha çok eğilmesi de, boşunadeğil.

Zira,istediğikadarrütbesiAlbayvekendisiAmerikanordusundadoktorolsun,oyineHayrun,yataktayaralanmışyatansa…

Page 160: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

İNÖNÜ‘NÜN KABULLERİ TEPKİ UYANDIRDI DP Kongrelerinde hatipler CHPGenelBaşkanı‘nı‘ihtilâlhazırlamakla’ithamettilerİstanbul(Özel)

Birsüredirİstanbul’dabulunanCHPGenelBaşkanıismetİnönü‘nün,Taşlık’takievindeyaptığıbazıkabuller,iktidarçevrelerincetepkiylekarşılanmış,DPpartikongrelerindebazıhatipler,İnönü‘yü‘ihtilâlhazırlığıyapmakla’suçlamıştır.iktidarpartisinintepkisinesebepolan kabuller arasında CHP Genel Başkanı‘nın eski Genelkurmay Başkanı emekliOrgeneral Abdurrahman Nafiz Gürman’ı, eski Genelkurmay İkinci Başkanı emekliOrgeneral ŞahapGürler’i, ayrıca emekliGeneralKâmilAkman’la emekliAlbayCemalYıldırım’ıTaşlık’taağırlamasısayılmaktadır.

Ayrıca TÜRKİŞ lideri Bahir Ersoy’un, Üniversite Rektörü Ord. Prof. Sıddık SamiOnar’ın, istanbul Gazeteciler Cemiyeti Reisi Burhan Felek’in, inönü tarafından kabuledilmeside,iktidarçevrelerinintenkitlerinesebepolmuştur.

Bukabullerleilgiliolarak,CHPyetkililerinceherhangibiraçıklamayapılmamıştır.

Meclis‘TahkikatKomisyonu’veilkkararlarıaçıklandı

SİYASİTOPLANTIYASAĞIKONDU

MECLİSMÜZAKERELERİBASINDAYAYINLANAMAYACAK

15 DP milletvekilinden teşekkül eden komisyonun reisliğine Ahmet Hamdi Sancargetirildi.Ankara(Özel)

Meclis’in, DP çoğunluğu sayesinde, ‘bir kısım basınla işbirliği yaparak, kanundışıkollar, şerirler ve sabıkalılardan müteşekkil silâhli siyaset çeteleri kurmaya çalışanmuhalefet’ hakkında aldığı, TahkikatKomisyonu kurulmasına dair karar,mevkii tatbikekonmuş; komisyonu teşkil eden zevat ve aldıkları ilk kararlar efkârıumumiyeyeaçıklanmıştır.

Meclis Tahkikat Komisyonu’nun azaları arasında Ahmet Hamdi Sancar, OsmanKavuncu,BahadırDülger,SaitBilgiç,CavitAsena,KemalBiberoğlu,KemalÖzer,HfilmiDura,EkremAnıt,NusretKirişçioğlu,TurhanBahadır,SelâmiDinçer,HimmetÖlçmen,Necmettin Önder ve Nüzhet Ulusoy bulunmaktadır. Komisyonun Reisliğine AhmetHamdiSancargetirilmiştir.

Meclis Tahkikat Komisyonu’nun aldığı ilk kararlara göre “tahkikatın selâmeticereyanını temin maksadı ile bütün siyasi faaliyetler yasaklanmış; ve ‘TahkikatEncümeni’ninvazifeveselâhiyetlerinivebilumumkarar,tedbirvefaaliyetlerinemüteallikher türlü haber, havadis, beyan, tebliğ, mütalaa, vesika, resim ve yazıların ve(TBMM Zabıt Ceridesi hariç) bu takrirle alâkalı Türkiye Büyük MilletMeclisiMüzakerelerininneşrimenedilmiştir.”

(Not: Bu haber, Tahkikat Komisyonu yasaklarına girdiği için, gazetelerdeyayınlanamamıştır.)

Önce yeşil ışık yandı, sonra parlak siyah deri ceketiyle hamamböceğine benzeyen,suratsız ses mühendisi, ses odasının kapısını araladı, mikrofonların çevresindekidublajcılara:

—Bobinideğiştireceğizdedi.Birçeyrekserbestsiniz!Alacakaranlıkta,beyazperdeden

Page 161: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

tekrar tekrar geçen filmparçası, önemini yitirivermişti; sonunda, bilmemhangi rüyadankopmuş tek bir resim halinde kalakaldı. Stüdyoda, paydosdakikalarınınalışılmış‘gürültüsü!Geniş,kötühavalandırılmışsalonahükmeden,deminki,yarımikrofonıslığı,yarı‘yerlifilm’konuşmasıylayüklü,yoğunluğuazgecekaranlığını,koydunsa bul. Üst üste iki ampul, pis pis ter döküyorlar ama, elle tutulur bir aydınlıkgetirebildikleriyok:İçerdeki,içigeçmişüçkadınoyuncununvampire,erkekkalabalığınınisedelicibakışlıhipnotizmacılaradönmesi,buyüzden.Renklerinpuslanıpgölgelenmesi;gölgelerin duvarlarda irileşip, oransız heybetler kazanarak, büyücü gölgelerine dönmeside. Halim, cıgarası ağzında, yine kibritlerini aranıyordu. Ufacık mavi bir alev, ürpereürpere,çıktıgeldi.AlevinarkasındaherzamankindendahagevşekbirGalib:

— Hazret, kibritlerin seni daima en son dakikada ortada bırakıyorlar. Halim,dumanlarınınarasından:

—Yalnızkibritlerimmidiyerektaşıgediğinekoydu,dostlarımdaaynışeyiyapıyor.

Galib’insuratısaçlarıylaörtülüydü.Silkindi:

— … huzursuzluk ve edepsizlik dedi, oyuncu kısmının mayasında. Hele kendinigüçlühissederse,tetikol,basbayağısaldırganlaşır.Yok,kompleksleribunaelvermiyorsa,işialayadökerek,başlariğnelikonuşmaya,taşatmaya!..

Halimalındı,terstersonabaktıama,havada,demindenberiburnunutırmalayanasetonkokusunugördü:Pırılpırıl,ufakbirSamanyoluolarak.

—Banamıbulâflar?diyesordu.

—Nemünasebet!Kendimdensözediyorum,birdearkadaşımvardır,ondan.

—Kim,bentanıyormuyum?

Galib:

— Tabii ulan diye patladı, aynaya her bakışında burun buruna geliyorsun, tanımazmısın?

Sonrabirzaman,sesindenalışılmadıkbiracılıkla,sızlandıdurdu:

—…sizbenikimsanıyorsunuzyahu?Cebinizeüçbeşkuruşgirsindiye,patronlarlacebelleşiyoruz, şunun bunun işini resmen size çalışıyoruz, yine yaranamıyoruz. Önünegelen,hıncınıbizdençıkarıyor.Nebuyahu,bıktımusandım.Bununböylesinenankörlükdemezlerse,hemnankörlüğündaniskası,nederlerbilmem.İştebukadar!

Sızlanmayısevmezdihiç,Halimbunubildiğindenbir terslikkokusualdı,canısıkıldı;buğulanmışgözlüğününcamlarınısilerken,yarıözürdileyerek:

— …boşver—dedi—,damarlarınabasmak için söylemedim.Ötekilerindendahaaşağılıksayılmamya?

Boktan,kısabirsessizlikgeçti,sonraHalimeskigünleri,Galib’inonadevrimcisanatınnasılolmasıgerektiğini,bilinçlibiroyuncunungörevinive tutumunuanlattığızamanlarıhatırlatan,uysal,basbayağıkardeşçebirsesle:

—Hayroladiyesordu.İşyürümüyormu?

— … yürümesine yürüyor, canım: Ufak tefek aksaklıkların çaresini buluyoruz.

Page 162: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Beyoğlu’nungöbeğindebir salonuydurduk, şurasınıburasını eldengeçireceğiz, tamam!Önümüzdekimevsimeyetişir.Yalnız,tiyatrodemek…

Işık sırtından vurduğu için, olduğundan yaşlı görünüyordu.Gözleri yuvalarında, altındişiağzınınbiçimsizçukurundakaybolmuştu.Sadece,yolunuşaşırmışbirateşböceğigibi,orayaburayadağılancıgarasınınateşi.

—…tiyatrodemekaktördemek,aktördemekserezillik!FeridunBeyolurolmazherşeyeburnunusokmasındiye,Mine’ye‘Şunagözkulakol’demiştikya,orospu,başımızapatroniçekesildi,arayaherifikoyup,aklıncabizekurnandaedecek…

Halim bunu duymuştu, doğrusu sevinmişti de. Tiyatroyu kurduk diye bir basıntoplantısıyaptılardıyabunlar,hanioünlütoplantı;işteondanbirhaftamı,ongünsonramıne,ortalıktabirsöylenti:Mine,arayaFeridunBey’ikoyarak,Dicle’ninoynayacağıbaşkadın rolünü istemiş. Bu kadarla kalsa, iyi. Takma kirpiklerinin ağır ve kara perdesiniaralayıp,oboşvesoğukbakışıylaherkesinsırtınıüşüterek:

“—JönrolünüdeŞenoloynamasın”diyor,oğlanprovalardaonunladalgageçesiymiş.Galib, Şenol’un bulunmaz Bursa kumaşı olmadığını biliyordu, biliyordu ama, yine başerkek rolünüonavermişti.Neden?Bir kerebabası tanınmışdekoratör, oğlununhatırınahem salonun hale yola sokulması aradan çıkarılmış olacak, hem piyesin dekorları. Gelanlat, kafalarına söz girmiyor ki! Zorluklar, inadına üst üste geliyorlar. Birisinedertanlatmayaçalıştığısırada,birbaşkasıkaprislerlekarşısınadikiliyor.Adamısırtındançatlatırbunlar.İçlerindenbirparçahaldenanlayanıçıksa,yürekyanmayacak.

—Halimolsa,diyorum,hiçolmazsakaygılarımıpaylaşır,banahakverir.

— Doğrusunağbiy,benolsamsenibırakmam!Eskidostuz,birkere!Mine,Şenol,bilmemkim,sorumsuztakımıbunlar;neörgütlenmeyibilirler,neekipolarakçalışmayı;hele fedakârlık etmek, akıllarındangeçmez; eh, böyleleriyle yola çıkarsan, ister istemezbaşarısızlığauğrayacaksın!Gidişatınkötüolduğunuiçimparçalanarakgörüyordumama,sustum,kimseyebirşeyçıtlatmadım;niye,seninişlerineburnumusokmak,sanaşöyleyapböyleetdemek,benimhaddimemi;bumesleğibanaöğretensensinbe,tabii,yalanmı,buyüzden sana minnet borçluyum, kalkıp akıl mı öğreteceğim? Yalnız, dostluğumuz nekadar köklü, sana duyduğum saygı ne kadar büyük olursa olsun, işin sarpa saracağınısezmedimdeğil,zirasendebilirsinkiazizim,galibaReinhardşöylebirşeylerdemiştir,biryazısında…

Halimiçindenbiryanıyla,Galib’inhaklıöfkesinekatılmayıuygunbuluyordu.Hanidir,açıkçadargınlıktaslamasına,ordaburdakuyusunukazmasınaaldırışetmeden,nedeolsaonukollamış,dublajaçağırmasınınyanısıra,EmekFilm’inyaptığıbirkurdeladakısamısabir rol sağlamıştı: Kiralık bir katil rolü, dört günlük iş, gündeliği 250 liradan bir kâat!Aslındadilenciparasıydıbuya,öyleolmasındaGalib’ingünahıyoktu,zatenprodüktörlekonuşmayagideceğigünonuuyarmış,açıkça:

“—Bana bak demişti, gözünü aç, kazıklanma hazret! Anasının ipini satmış, adamıngözünden sürmeyi çalar bir itoğlu ittir bu herif, ikiyüzlülüğü cabası! Yalnız paranınkokusunuşıpdiyealdığınıkabuletmeklâzım:Gildavaryahani,ünlüGilda,onusiktiricibirbardançıkarıpyalnızyapanodur,göreceksinsenidekafesekoyacak.”

Koyardı elbet:Meslek yönündenHalim öyle berbat bir durumdaydı ki, EmekFilm’in

Page 163: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

eskibirhandakiyeniden‘dekoreedilmiş’yazıhanesinegirerken,kafasındatekarzuvardı:Nepahasınaolursaolsunburolüoynamak!Kötüadamrolüymüş,parasıazmış,hattabelkiboğuntuya getirilirmiş, hiç umursamıyordu. On yıllık bir ara, simsiyah bir unutuluştansonra, ağzının ucunda eğri bir gülümseme, üzerinde ihanete uğramış elebaşı havasıylayenidenbeyazperdedegörünsün,yeterdiona.

Prodüktör İhsan Bey’le,* ‘özel bürosu’nda konuşmuşlardı. Yeni parlayan kadınyıldızlarlabaşbaşa‘iş’konuşmakiçindüzenlenmiş,değişikbiryerdiburası:Hafifparfüm,hırsızlama ışık,vitrinlibar,BlackandWhite,Amerikancıgaraları;hepsininüstündeyse,akaju saçları köpük köpük omuzlarına dökülmüş, şehvetli ve baygın bakışları, kalkıkomzuylakocamanbirGildaportresi.Halim,dahagirmeden,birarıkovanıuğultusuduyargibiolmuştu.Girincegördüğünüsandığı,bunapektersdüşmedi:Kelimeler,oğulvermişarılar gibi, kısarak, üstü başı allahlık bir adamın, çevresini sarmışlar. Belinden yukarısıuzun, bacakları kısa, kafası kocaman, alnımavi damarlarla örülmüş bir adambu.Balıkağzınıandıranufacıkağzı,aralıksızkımıldıyor,iriliufaklıkelimeleri,vızılvızıl,arılargibisalıveriyor.

*Bkz.KurtlarSofrası

“— … aa, hatırlamaz olur muyum hiç, dünmüş gibi hatırlıyorum, sıradan bir filmdeğildiAşkHüzünleri hele senin o filmde oynadığın rol! Seni bir filminde oynatmaya,daha o zaman karar vermiştim, gel gelelim bir türlü olmadı, işler malûm. Kabiliyetinmeydanda, dehşetli çalışkan olduğunu söylediler, doğrudur, inanırım; ah keski herkesseningibiolsadaYeşilçamSokağı‘ndanAşkHüzünleriayarındafilmlerçıkarabilsek!Yokcanım,AşkHüzünleri değilmiydi filmin adı, neydi ya,Nankör Toprakmı, bak şu işe,aklımdaöylekalmışdemek!Filmiıvadışuolmuş,buolmuş,neönemivarefendim,önemliolan rol: Ağanın kızını seven delikanlıydın galiba, yooo, yooo, haklısın, öldürülenöğretmenioynuyordun,amaneoynayış,nekompozisyon!Hiskatmıştınbirkererolüne,dram kesmek anlama, sahici his! Sosyal film dedinmi böyle olacak, dört başımâmur,evet,evet,yoksasansürnedenyasaketsincanım?Elbetsosyalbiryanıheriflerebattıki,yasaktır deyip işin içinden çıktılar!Bak, bende sosyal filmdenyanayımdır haa, sinemadediğinnebirader,birçeşithalkmektebi,halkyığınlarınıordaeğiteceksinişte.Şimdisenbeni burdagörüyorsun, elbet,milletin kanını emenbir asalak, belki dehınzır kapitalist,ama değil, yanlışın var, hem çok: Benim babam musluk tamircisiydi, çocukluğumyoksullukiçindegeçti,nelerçektiğiminesensor,nebensöyleyeyim.Budurumdainsansolcu olmazsa, ne olur, ben de solcuyum tabii, solcuyum ama dikkat et, kurnaz birsolcuyumben, kendimi avanakça ateŞe atıp başı derde sokacağıma, eylem için elverişliortamın doğmasını beklerim. Nasıl mı, nasılı kolay, diyelim ki şimdi bir film yaptım,meseleyizehirgibikoyanbirfilmneolur?

Sansürden geçemez bir kere, geçti diyelim, yasak ederler, hem bir işe yaramaz, hemparamıbatırır.Onunyerine,oturupbirkomediçekiyorumben,hiçdeğilsemilletseyredipdertlerini unutuyor, içini tazeliyor. İşte fark burda, benim kurnaz tarafım, herkes pekanlamıyor gerçi, sen anlarsın, şıp diye çakarsın hemen, okumuş adamsın, kafan işliyor,Zaten,oynayacağınroldeyani,sanagörebiçilmişkaftan,hanipırlantagibirolderlerya,öylesi:Gilda’ylabiraşksahnesiçevireceksinki,amanAllah,dostlarbaşına!Yaöldüğünsahneye ne buyrulur? Gece, sokağın ortasında, makineli tabancayla biçiliyorsun: Dran,dran, dran! Sinema bu be, hareket, heyecan, tutku! Memnunsun değil mi, evet, evet,

Page 164: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

memnunsun, suratından belli, filmin adını duysan büsbütün zevkten dörtköşe olacaksın.Esasında kimseye söylemiyoruz ya, tutup senin gibi on yıllık bir arkadaştan saklayacakdeğiliz elbet, yalnız ağzını sıkı tut, başkasına söyleme:AğlarsaAnamAğlar filmin adı,nasıl,dediğimkadaryokmu?..”

Halim anlatırken, Galib, yarı irkilerek, fakat sesini çıkarmadan dinlemişti, bitirince,cıgarasınıbıraktı,ufacıkbiryıldızhalindeyeredüştüğüan,pabucununburnuylabirgüzelezdi.Yüzündetiksintiyebenzerbirburkulmabelirmişti:

— Buadamdedi, insandeğilsıvı:Hangikabakoyarsan,dakikasındaonunkalıbınıalır. Benle konuşurken, şaşarsın, şiirler okuyor.Yobazla konuşurken dinle,Müslümanınkoyusu. Sağcılarla, sapına kadar ‘Demokrat Partili’. Ama kime sorarsan sor, namusluadamdiyeceklerdir.Helebaşarısını,kabuletmeyenyok!

Halim’e biraz daha yaklaştı, bütün Beyoğlu’na nam salmış pis kokulu nefesiyle,stüdyonunkatedralkaranlığınıboydanboyadelerek:

—…başarılıolmakbuysahazretdedi,benbaşarısızlıklarınenboktanınafitim,hemçoktan!

Bobindeğiştirilmişti.Dublajabaşlayacaklarısırada,hiçönemsemiyormuşgibi,aradanekledi:

—…yarınakşamsaatyedibuçuktaAktörlerSendikası

KurucuHeyetiilktoplantısınıyapacak.Saatbeştenitibaren,benDicle’yleHaçik’teyim,gelbizibul,berabergidelim.

Ertesigünbirsağanaktırpatlıyorama,kuru:Sokakaralarındadelibirrüzgârharthartorayı burayı ısırıyor, bir bakıyorsun çığlık çığlık gülüşen okul kızlarının etekliklerinibaşlarına geçirmiş, canlı birer meşaleye benzetmiş onları. Sonra şimşekler, ama nasıl,aralıksız, birbiri ardınca, elektriklenmiş minare uçlarından çatır çatır sağa sola atlayankıvılcım demetleri gibi, mor, deli eflatun, fosforlu yeşil. Bu arada, gök gürültülerinindebdebesieksikdeğil,dağlarınardındasankikadırgalarçarpışıyor,patırtıkıyamet,bazenhavaya uçurulan bir cephanelik sesleri, bazen yeraltı mağaralarının çökmesini andıranderinuğultular.Hepsi iyi,hepsihoşama, tekdamlayağmurdüşse!Negezer!Nemlibirtelaş,gümbürtülübirgerilim,hepsiokadar!

Öğleajansındaradyo,Ankara’yabağlanarak,Menderes’inbirsöyleviniveriyor.Müthişbir demeç, muhalefetin iler tutar yerini bırakmamış. Kahvelerde dedikodunun çeşidi,ürkütücüyalanhaberler,kaygıveren tahminler.Akşamlarıgazetelerçıldırmışbaşlıklarlaçıkıyor. Birinci sahifelerde, adam boyu harfler: “Bozgunculuğa paydos”,“Tahkikat Komisyonu işe başladı”, “Bazı gazete ve dergilerin yayınına son verilerek,sorumlularıtutuklandı.”Halim,birgazetealıpÇiçekPasajı‘nadalıyor.Pasaj’dagaripbirşimşekkokusu,ürpertici,handiyseelletutulabilirbirtitreşme.Sağanağınbütünelektriği,sanki oraya birikmiş. Karanlık, enikonu. Yalnız Haçik, bütün ışıkları şıkır şıkır, birkuyumcu dükkânı gibi parlıyor. Kapıda Nubar’la rastlaşıyorlar. Seninki, iki elinde ikidublesalkımı,gülerek:

—MerhabaDoktordiyor,nerdekaldın?Milletsenigözlüyor.

Halimşaşırdı:

Page 165: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

—Hayrola,kalabalıkmı?

— İçerisi festivaldir, giresin de göresin: Eşek sünnedi derler a, o kerte. Bir seneksiğidin,çabuğol!

Halim ilk bakışta festivale benzer bir durum göremedi. Galib’le Dicle, yüksekiskemlelere tünemişler, kafayı buluyorlar. Aşırı somurtkanlıkları, bir tuhaf! Burunlarısarkmış, avurtları çökmüş, gözleri dalgın, ağızlarının ucunda yabancı bir gülümseme!Halim’işaşırtan,Aliİhsan’ınordaolması;ordaolmasıbiryana,ötekilerinintamtersine,olağanüstüneşeligörünmesi:Derisimazotveterdensimsiyah,gözleriirkilticibirışıltıylayuvalarındanuğramış,konuşuyorAllahkonuşuyor.Tekbaşınabirkolçengi.

“—Hiçböyledeğildirbuçocukya,durbakalım.”Halim’igörürgörmez,kollarınıaçıpyerindenfırladı,aşırıbiriçtenlikleboynunasarılarak:

— … hele geldin kardeş diye yakındı, hele gelebildin! Gözlerimiz yollarda kaldıyahu!Geçşöyleotur,içiçebildiğinkadar,anasınısatayım,bugünbendensiniz.

Halimgizliceöbürleriningözleriniaradı:

“—Hayrola dedi, bayram değil, seyran değil?” Ali İhsan, yumruğunu göğsüne vuravura,dövünüyorduşimdi.

—Ahkardeşdiyordu,mapuslukarkadaşımbenim!Yada:

—Vahbanakardeşdiyordu,vahbana!

Bu sefer Halim, belirli bir şekilde, öbürlerine baktı. Hiç oralı değildiler, gagalarınıeğmiş,miskinmiskinköpüğünükaybedenbiralarınıiçiyorlardı.Dayanamayıpsordu:

—NeoluyorAllahaşkına?

Galib,suratınainmişsaçlarınıotlayarak,bellietmedenonabirdirsekattı:

—Susulanhayvan,içişte,kısgaganı!

Halim ne yapsın, kısıyor gagasını, iskemlesine tüneyip, kendisini içkisine bırakıyor.Nubar, iki elinde köpüklü bira salkımları, hep aynalarda.Hep yüzlerce çoğalarak, fakatşaşırmaksızın, hepsi birbirinden güzel ama hiçbiri gerçekleştirilemez çılgınlıkları aklagetiren, votkabiralar, cinbiralar taşıyor. Dicle, kalın zenci dudaklarını, içkisine sokmuş.Gözleriyarıaçık.Kumrugibi,demçekiyor.Galib,Halim’incebindekigazeteyiçektialdı,rasgelebirbaşlığı,tumturaklıbirsesleokudu:

—Ankara’dahavagergin!

Fakat Ali İhsan’ın, ağlıyormu gülüyormu anlaşılamayan o kukla suratıyla, vırt zırtaralarınagirmesiyokmu,canlarınaookuyor:

—…ufacıkbirbebeidim,gelgörkiaklımdayeretmiş,buannemninnisöyler,beniuyuturdu, ninnisi de hep bir örnekti ha: Benim oğlum büyüyecek paşa olacak!İnanmazsınızkardeşler,paşaolmambaşdileğiydikadınanamın, illebüyüyeceğim,yanıkılınçlıpaşaolacağım…Durakladı,hıçkırırgibigülerek:

—…olamadıkdedi,paşaolamadık.

Sonra havayı değiştirmek için mi, ne içinse, daha berbat bir şey yaptı; o ağlamaklı

Page 166: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

sesiyle, gizli şiirlerinden birisini, başladı üstüne basa basa okumaya! Halim, delirecek.Gözlerinin önünde, Ali İhsan’ın cezaevindeki hâli: Kavrulmuş, yoksul, yaz göğününkatlanılmazmavisialtında,ikikat.İçmeyipnehaltedersin?

Galib gazetenin arkasına saklanıp, başka bir dalgaya düşmüş. Meclis’in o gürültülütoplantısını kuruyor, ‘bir kısım matbuata ve muhalefete karşı bir Tahkikat Komisyonukurulmasınıöngören’önergeninkabuledildiğioturumu.Demokratmilletvekilleri,çiledençıkmış,barbarbağırıyorlar.Kürsüdeİnönü,ogösterişsizveetkilisesiyle:

“—Sizidiyor,tarihkürsüsündenseyrediyorum,suçluinsanlarıntelâşıiçindesiniz,öylebir hata işliyorsunuz ki, artık sizi ben bile kurtaramam.”Damarlarında alkol dolaşmayabaşladıkça, Halim âdeta dev bir akvaryumun içinde kayboluyor, sağında solunda kımılkımıl canavar kılıklı su bitkileri, nah işte biri Nubar, öteki Dicle, üçüncüsü Ali İhsan.Galibyok,obudefaUşakolaylarınıyaşamayagitmiş,kasketli,öfkesine inanmayanbirkasabakalabalığıİnönü‘yütaşlıyor.Öldüreceklermi?İzmir’debaşkabirgüruh.Demokratİzmirgazetesinibasıyor,niyetleriyakıpmakinelerikırmak!

SonraAliİhsan,çenesititrek,mazotgözyaşlarıylaikisıralıağlayaağlaya:

—…içinkardeşler,Allahaşkınızaiçin!diyebasıyoryaygarayı,parasıbenden,neyimvar neyimyoksaharcayacağım, içine tükürdüğümbudünyada, gereği kaldımı ki?Sesiçöküyor,sözünüboğulurgibi:

— … anam öldükten sonra diye tamamlıyor ben, kardeşler, Allaha inanmam, hiçinanmadım, hiç! Şimdi içimden inanmak geliyor, oturup saatlerce dua etmek!Yapamıyorum,alışmamışım!Yapabilsem,açılacağım,iyigelecekbana!

GalibkaşlagözarasındaHalim’e:

— … şimdi anladın mı? diye sordu. Hayatın mantıksızlığı: Baban olacak herifgeberse, sen eziyetten de parasızlıktan da kurtulacaksın, ama gebermiyor; onun yerinebakıyorsun,Aliİhsan’ınozavallı,osessizsedasızanacığıoluvermiş.Oğlanıntekmanevidayanağıoydube!İçineedeyimböylehayatın!

Halim ve Galib, Pasaj’dan çıkınca kan tortusu ve bakır yansıması bir akşamın içinedüştüler. Göz kamaştırıcı kızıllıklar, camlarda kıpır kıpır kıpırdıyor; Marmara’yauzaklaşmış şimşekler, arada bir geriye, Ayasofya’nın minarelerine doğru, ateşten birkement savuruyordu. Şehrin bütün köprübaşlarını, yaklaşan gecenin kara suratlıhaytaları tutmuşlardı. Bu arada, gazete sergileri çevresinde birikmiş, kaygılı, yorgun vemeraklı, birkaç emekli. Bir de, çocuk şarkıları gibi, renk renk ve taptaze meydanaçıkıveren,obaloncu.

Galib,MeşrutiyetCaddesi’nesapmış;Halim’i,ikisıralıMütarekeoteliveeskiBeyoğluyapısı arasından, Tepebaşı‘na; tiyatronun oralardaki, kanlı ağaçlarına güneş kızılıgüvercinlerin sapır sapır dökülüştüğü, Cumhuriyet Bahçesi’ne götürüyordu. Halimdalgındı.Sıkkındıda.Ali İhsan’ıveannesini çoktanunutmuştu.Şu sendika toplantısınakatılmayı içihiç istemiyor;bufilmderolbula!;beri,Galib’inhatırınıkıramayacağınıdaaklıkesiyordu.Sıkıntısıbundandızaten.Birara,şöyleyoklayayımdedi:

—Nedersin,memleketindurumuböylekarışıkiken,busendikatoplantısıbiraztersdüşmüyormu?

Page 167: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Galib,onuömründeilkdefagörüyormuşgibihayretlebaktı:

— … ne varmışmemleketin durumunda? dedi. Dikta kesinleşiyor, hepsi o kadar.Zaten, varlığını haklı çıkarmak için, olayları yaratan o, karşı çıkanlar değil. Bize ne?Bundan öncekine, nasıl hiç alınmadan, kuzu kuzu katlandıysak, sonunda buna da öylekuzu kuzu katlanacağız. Gözlerinden acı bir gülümseme geçti, ruhunu boşaltıyormuşgibikaranlıkkaranlıkgeğirdi:

— …ben sana bir şey diyeyimmi hazret, çektiğimiz bunca çileye, yapılan buncapropagandaya, üstelik her bokluğun aşağılık solcuların işi sayılmasına rağmen,memleketin kaderi üzerinde en ufak bir söz sahibi değiliz. Her şey bizim dışımızdageçiyor.

—Öyleyseşukalkıştığımızişfaydasız,büyükbirihtiyatsızlık!

—İhtiyatsızlıknekelime,budalalığıntakendisi,baştanaşağısaçma!Olumluhiçbirsonuçalamayacağınız,nah,istersenşurayayazayım.

Sustu.Çaresiz,omuzlarınıkaldırarakekledi:

— … iyi ama ne yapalım?Duracakmıyız? Sonuç alacağımıza inanırmış gibi, birşeylerdeneyeceğizelbet!

—İnanmasakbilemi?

— İnanmasak bile! İnanmakbüyük lâf.Bana gelince, doğrusu ya, durumumbiraztuhaf. Kim bilir, belki tuhaftan kötü: Şartlar ne kadar elverişsiz olursa olsun, gününbirinde,devrimingerçekleşeceğine inanıyorumda; iş,devrimdensonrakihayatın, insanagereksindiği mutluluğu verip veremeyeceğine geldi mi, aklım karışıyor. Neden dersen,toplumunvedoğanınçelişkileriüstünetutmuşkoskocabirsistemvefelsefekoymuşuzda,bireyolarak insanın iççelişkilerinihiçhesabakatmamışız.Senin insandediğin,kendinidoğru ve haklı bir davaya adamış, kalıptan çıkma bir yaratık değil ki! Baştanayağakarşıtlıklarladolubirvarlık:Aynızamandaiğrençvesaygıdeğer,aşağılıkveyüce,ödlekvecesur!Bunudemeklezannetmeki insanı soyutvedeğişmezbirkavramolarakalıp, şartlar ne kadar değişirse değişsin, o aynı kalacaktır demek istiyorum.Hayır, o dadeğişiyor, değişiyor ama, değişmesi kötüden iyiye, bilgisizden bilgiliye,vahşiden medeniye sürekli yükselen bir eğri çizmiyor; çizdiği daha çok, iyiyle kötü,günahları sevap arasında aralıksız bir zikzak. Ayrıca, iyilik ve kötülük kavramları,koşullaragöredeğişenkavramlar.

Galib’in söyledikleri, Halim’in derisine kor parçaları gibi düşüyordu. Hatta bir ara,burnuna yanık et kokusu gelir gibi oldu. Huzursuz ve kaygılı, susarak, birbirlerinebakmadan, bir süre yan yana yürüdüler. İstanbul, sivil bir polis gibi arkalarındangeçiyordu.NihayetHalim:

— Bırak yahu dedi, öyleyse vazgeç bu sevdadan! Galib olduğu yerde durdu,basbayağıbağırarak:

— Sen baksana bana dedi, tabansız suratı var mı bende? Bir işe başladım mı,bitiririm.

Sustu, uzun uzun Halic’e baktı: Paslı şilep ölüleri, allahlık takalar, mavnalar,karmakarışıkmartılarıylaHaliç,günbatısınındokunaklıkızıllığında,dövmebakırdanbir

Page 168: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

kabartmagibiydi.Göğüsgeçirerek:

— …çocukluğumdadedi, bütün hevesimkaptan olmaktı,DenizTicaretOkulu’nagireyimdedim,Hey’etiSıhhıye’dençevirdiler,sağlığımbozukmuş.Sonratiyatroyahevesettim,iyibirrejisör,sözüdinlenirbir tiyatrocuolmakistedim,olmadı.İşteböylehazret,elli yıla yaklaşan hayatımda, gururumu ve haysiyetimi kurtarabilmek için güvendiğimtekşey,oseninvazgeçdediğin,siyasiaksiyon!

Gözlerindenyineoacıgülümsemegeçti:

—…hoşdiyeekledi,birbokayaramıyorya!Halim,dostluklarıboyunca,onunböyleyakındığını hiç işitmemişti. Bilmediği bir sebepten, kendini hakarete uğramışhissediyordu. Sonra Suat’ın, duruma bambaşka bir açıdan baktığı halde, geçenlerdetartışırken,bunabenzersözlerettiğinihatırladı:

“—… devrimin kaçınılmazlığına inansam bile, gerçekleşmesi uzak görünüyor bana,çokuzak!Yakıngörünen,üstelikmidemibulandırannedirdersen,devrimcigeçinenlerinçalımı: Hem boğazlarına kadar, insanların bütün kusurlarına batmışlar, hem herkeseyukardan bakmayı kendilerine hak görür, yeni bir dinin el değmemiş havarileriolduklarınıyutturmayaçalışırlar…“

Eski bir revolverin tetiğine basar gibi, üst üste, öfkelendiklerini, nasıl bir hışımlasıralayıvermişti:

“—…oukalâ,orüküşveçenebazüniversitelikızlar,ohiçbirbaltayasapolamamış,neidüğübelirsizsanatçıtakımı,heleoişçiler,hanipatronlarınaçokiçerlemişgörükürlerde,elaltındangizligizliherşeyineöykünürler…“

Aşırı öfkesinin altında, ne çeşit bir ilerici öğrenci olduğunu hatırlatması yatıyordu.Sanki o lâftan anlar mıydı? Ne münasebet! En az şimdi içerledikleri kadar inatçı veküçümser, sözünü geçirebilmek için ter ter tepinir, direnmeye yeltenenleri bakışlarınınzehirli mor oklarıyla delik deşik ederdi. Halim, bu suçlamaların altında neyin yattığınıbildiği kadar, belki daha iyi, niteliklerini ve nedenlerini biliyordu. Bu bakımdan, onurahatsızeden,karısınınsöylediklerideğil,yıllarcasürensıkıntılıunutuşyıllarındansonra,bunları tekrar söylemeye başlamasıydı. Yoksa, kafa kafaya verip, kuşaklarına ilişkinçetrefil sorunları, az mı tartışmışlardı eskiden? Fırtınalı gecelerde, poyrazın camlardasaklayankırbacı‘ikisinideuyandırır,konuştuklarınınartıksabahakadarsonugelmezdi.Yadabirilkbaharakşamı,CennetBahçesi’ndeikifincankahvevesinemaskopbirMarmarakarşısındakendileriniunuturlar,harılharıl,öğrencieylemlerininheyecanvetaşkınlığıyla,aile hayatının yavan ve tekdüze gereklerini bağdaştırmaya çalışırlardı. Halim kolaysanıyordubunu,Suat’saolası!Gerçektezorbileolsa,üstündefikiryürütmekyaşantılarınızenginleştiriyor,onayenibirboyut,başkabiranlamkatıyordu.Bugünişittikleribirradyohaberi, yarın Stalin’in Fransızca bir dergide yayınlanmış bir yazısı, kafalarını kıyasıyaçeler,günlerceuğraştırır,NâzımHikmet’inyasakbirşiiriniokumak,heyecanvesevinçtenuykularınıkaçırırdı.Sonrabirzamanoldu,Suatçekildibunlardan!Artıkonunesolcularayapılan baskılar ilgilendiriyordu, ne eylemin varlığı yokluğu! Gazete okumayı kesmiş,ajans dinlemez olmuştu. İstese bile kendisini veremiyor, belirsiz bir tiksinti oyöneeğilmesiniengelliyordu.Yıllarcaböyleyaşadılar.Şimdisiyasalgerilimartıpharekethızlanınca, ansızın kendisine, bir zamanlar hayatlarını boydan boya kaplamış sorunlaradönmesinin, kocasını şaşırtması, hatta huzursuz etmesi besbelli bundandı.Hele sorduğu

Page 169: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

sorular,Halim’inbüsbütünaklınıbaşındanalıyordu.

—…işçisınıfıkatılmasada,Menderes’ekarşıbiryığınhareketigerçekleştirilebilirmi?

Yadabirazdalgınvedüşünceli:

—…garipşey!Sonelliyıliçinde,üçbüyükdevrimcihareketyapılmış,üçününsonuaynı:Dikta!1908’deİttihatveTerakkiKızılSultan’ıalaşağıederekHürriyet’iilânediyor,kısa bir süre sonra bakıyorsun, kanlı bir Merkezi Umumi diktası gelmiş kurulmuş.1919’da Mustafa Kemal hareketi: Önce düşmanı kovuyor, sonra Sultan’ı. Cumhuriyet,devrimler filân derken, Atatürk’ün ölümü, rejimin alaturka bir faşizme yozlaşması.1950’deDemokratParti, hemhalkınhemaydınlarındesteğiyle iktidarageliyor, ağzındahürriyet ve adalet sloganları, on yıl geçmeden ne görüyoruz, hürriyet düşmanı birçoğunlukdiktasıhalinegirdiğini.Acabanedenböyleoluyor?Aklayakınbir açıklamasıolmamalımı?

Halim, en Horatio sesini bulup, en aktör jestleriyle, ipe sapa gelmez açıklamalarakalkışacakoldumu,hemensözünükesiyor:

—…Demir’ebakarsan,yöneticikadronunideolojikyetersizliğiroloynuyorbunda,ahmakçaveobur,gününügünetmetelâşı.

ZatenikisözününbiriDemir:

— … Demir bana dedi ki, Demokrat Parti ılımlılarının ne Menderes üzerindeherhangibiretkisikalmış,neteşkilâtüzerinde…

Yada:—…yarınakşamerkengelmeyeçalış,Demirbizdeolacak,görüşürsünüz.

Biriki kere Halim, habersiz çıkageliyor: Salonda ikisi baş başa. Ayaklı abajurunkırmızısı bütünperdeleri tutuşturmuş, duvarlarda iri iri biblo gölgeleri.Teypte, zarif birgenç kızın içini çekmesini andıran, bir Japonmüziği: Yer yermeydana çıkan iniltileri,kalın ve okkalı gong sesleri dağıtıveriyor. Nerde o ince ve çekik kaşlı kadınlar, telâşlıyelpazeler?Nerdeenlikılıcınıkarnınasaplamışsamurailerin,gıkdemedenölüşü?DemirveSuat,onugördülermi,ikisidegülümsüyor.Okadarsakin,bakışlarıvedavranışlarıokadar dürüst ve namuslu, sözleri kadar gizlisiz kapaksız ki, bu kadarını garipsemiyordenemez. Tartışıyorlar mı, yumuşaklıkla, seslerini hiç yükseltmeden, mırıl mırıl. Hiçkimsehiçbirşeydenemindeğil,hiçkimsehiçbirşeyiiddiaetmiyor.Arasıra,sononyılınölüleri aralarında peydahlanıp, evvelce dikkati çekmemiş falan ya da filân olayın altınıçizerek elle tutulurhâlegetiriyor; somut, özü sağlam imgeler, ayrıntılı veköklübilgilerçıkıyor ortaya, kuram sanki bilince dönüşürken ayaklarını sıkı sıkı yere basıyor. Suat’ışaşırtan bu, çeken de! Demir’le konuşmalarından bir yenileşme, bir kabuk değiştirmeizlenimi duyuyor, pek tanımlayamıyor ne olduğunu, içlemini kestiremiyor ya, henüzbelirsiz, lâfa sığmaz da olsa, herhangi bir gizli dileği, bir düşü gerçek sanmakolmadığından şüphesi yok. Çünkü, var olan bir şey o, gözle görülebilen, elledokunulabilen; o kadar ki, yoğun ve karanlık gecesinin derinliklerinde, canlı gibikımıldadığını, nerdeyse gösterebilir. Böyle olunca, hiç değilse bir an için, yenidenilk heyecanlarına döndüğünü sanıyor: Hani yağmurlar gökten özel olarak onun içinyağıyordu da, insanların paramparça, bölük pörçük, zavallı dünyası, Suat gelsin onukurtarsındiyebekliyordu!

Page 170: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Baş başa konuşurlarken, Yüzbaşı‘nın sesi beklenmedik zenginlikler ediniyor. Yorgunçocukların tatlı tatlı yakınmasımı, erkekçe bir neşenin sağlam ve kalın titreşimlerimi,yoksakatıksızgüvenebileceğinbirdostunhaldenanlarfısıltılarımı?Ayrıayrıbunlarınherbirisi,arasırahepsi!Heleozehirzemberekprofili,şimdidenyüzlerceçoğalmış!Birrüyasisiarasında,nereyebakarsan,o:Gecekırmızıcamların,eskihalılarınüzerinde,çepeçevrebütünduvarlarda.

Kahvesinialmayauzanırken,ellerinintitremesiniönleyemiyor:

—Savaştanberidiyor,böyle:Acıbirşey,beniutandırıyor.

Suatgözleriniyumdumu,uzunvekıvırcıkkirpiklerininucunda,inceyaldıztozları:

— Biliyorum,diyor.Bir tepeyesaldırıyordunuz.Çinliansızınçıktı,elindeyassıbirbıçak…

YüzbaşıDemir’inkaşlarıçatılıyor:

—…yokcanım,odediğinizfilmlerdeolur,savaşıngerçeği,bugerçeğiyaşamadankurduğumuzahiçbenzemiyor:Banasorarsanız,ölümleölümeziyeti arasındasüreklibirruhgerilimibu.

Ağzı büzülüyor:—Obahsi hiç açmayın! Suat başından beri onu sapına kadar askersaydığındanmıdırnedir,busözlerüzerineşaşırıyorbiraz.

—Sahidiyor,hiçanlatmıyorsunuz?

—Sonraanlatırızdiyesavaşmadıkki!

Dahauysalbirsesbulup:

—…ordadiyesözünüsürdürüyor,ölümgerçeğiansızınkafamadankdedi.Gitmedenbilmezdim, kestiremezdim ne olduğunu, soyut bir kavramdı ölüm, sınırlan belirsiz,karanlık. Her iyi asker gibi dudak büktüğüm olurdu. Karşılaşınca birden fark ettimki,kavramayagücümyetmiyor.Benimkindengeçtim,kimseninkiyetmez:Odereceulu,bizdenyukarda,kesin!Onunaynasındanbaktınmı,paraymış,ünmüş,kudretmiş,yaldızınıdakikasında yitiriyor, geçicileşiyor hemen, gülünç bile oluyor. Hastanede yatarken,gençliğimi, patlamış dev bir balon gibi, olanca ağırlığıyla göğsümün üstündehissettim durdum. Ne gençlikti oysa, nasıl hırslı, şana şerefe düşkün, kulaktan dolmaönyargılarla şişirilmiş! Yanılmış olmak ağrıma gidiyordu, uzun süre kendimibağışlayamadım, ölçüsüz acı çektim; kayıtsız şartsız umutsuzluğumun, eski kayıtsızşartsızkendimegüvenimkadarsaçmaolduğunuanladığımgün,bittibuacı…

Kısacıksusupsöylediğinidüzeltiyor:

— … dahadoğrusu,birisiçıkıpbunubanaanlattığıgün.Umut,varolmasınaherzaman vardı, insanın kendisiyle ölümü arasında oynak bir denge yaratmasını bilmesidemekti bu, ikisini de yadsımadan, bilinçli ve tutarlı bir eylemi yürütmesini bilmesi!Hesapkitap,ölümüaşabilenkalıcıbirsonucaulaştırabilirse,ancakeylemulaştırabilirbizi,başkahiçbirşey…

Suat hanidir onu dinlemiyor. Aklısıra Yüzbaşı Demir’e umudu ve eylemi yenidenbulduranaulaşacak.Acabakim?Saçlarıbiroğlançocuğugibikesilmiş,düzvekalınkaşlı,gözlerisuratınasığmayan,inceuzunboyunlugençbirkadınmı?Ümidmi?HanioÜmid,

Page 171: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

uzunebonitağızlığıparmaklarınınarasında…

Gevşekgevşekitirazediyoj:

—…tutarlıbireylemyürütmesinibilmekmi?İnsanmanastırakapansın,rahibeolsundahaiyi,öyleyse.SizbenimlealaymıediyorsunuzAllahaşkınıza,eylemamacınaulaştımı,‘başkaları’demektir, ‘başkaları’ isehayalkırıklığındanbaşkabirşeyvermez:Kimisiyetersizliğinden, kimisi bayağılığından, kimisi ödlekliğinden!Eylemeberabergirersiniz,sizsonucaulaşmayıdüşünürsünüz,onlarulaşmadanpaylaşmayı…

— İyi ama, eylem ne? Onu tanımlasanıza! Kişisel bir iradenin dolaştırılması mı,yoksa,nesnelkoşullardançıkarılmış,ortaklaşa,herbirikarşılıklıolarakötekineuyan,yadaonudüzelten,birhareketlerbütünümü?

Sesinintonunudeğiştirmeksizin,hepöyleduygusalitiraflardabulunurmuşgibiiçtenvedokunaklı:

—…hemdiyediretiyor,uygarlıkdediğimiznedirsanıyorsunuz?

Hayatınsürekliolarakkendikendinidüzeltmesideğilmi?Yoksailerlemedennasılsözedilebilir?

Arkasından bir soru daha! İlk bakıştamasum ve zararsız gibi görünüyor ama, Suat’ıiyicesarsıyor:

—Hayatınasılalıyorsunuz,siz?

Suat önce hiç ses çıkarmadı, galiba soruyu aptalca buldu, fakat o gece, uykuylauyanıklık arasında, ertesi gün öğleye kadar mutfakta, durup durup alnını pencerenincamınadayayarak,tekrarladıdurdu:

—Hayatınasılalıyorumben?

Bir akşam, epeyce oluyor, Galib’le tiyatrodan çıkmışlardı. Hava dehşetli soğuk,çevrelerindeki su birikintilerinin buz tuttuğu nerdeyse gözle görülebiliyor. Galib, iri iriöksürerek,ona:

“—…sendemişti, güvercinim, ailenle aran açıkya, hareketi onlarakarşı kullanmakistergibisin.Bak,aynışeyişöyledesöyleyebilirim,senkendinihareketlebirtutacağına,onun kendini seninle, hatta kininle bir tutmasını istiyorsun. Olur mu hiç? Hareket,toplumsal gerçeğimize oturmamış, etkisiz, başarısızlığa mahkûm olabilir, ama sendahaoturmuş,etkilivebaşarıyaaçıkdeğilsinki!”

YaMatmazelRaşel’inhafifYahudiaksanıylafougerekokulu‘obiçim’uyarıları:

“—… gençsiniz üstelik, güzelsiniz de! Önünüzde yaşanacak yıllar var. Kımıldanınbiraz,dengenizmibozulacakmış,bozulsunvarsın!Odenge,gösteriştenibaretzaten!Dahagerçek,dahahareketlibiryenisiniyaratmayagayretedin…“

Suat, pencereyi açıp açıp havayı ciğerlerine dolduruyor. Damların, bacaların arasına,insanışaşırtanarılıktabirmavi,gelmişyerleşmiş.Günleruzadı.Kocabıyıklıçöpçülerin,padişahuykularınayattıklarısokakaralarında,terkedilmişilkkediyavruları.Mahallelininkarşılıklıçeneçaldığıpencerelerdenpencereleregüneştendağılmacamiplikleri,pırıltılı,akla ziyan, örümcek ağları dokuyor. Ah bir akşam olsa!.. Akşamları Suat, YüzbaşıDemir’i, boğazındaki gizli org, dudaklanndaki sıcacık gülümsemeyle, yanı başında

Page 172: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

buluyor çünkü. Bak, bu önemli. O karşısına oturur oturmaz, üzerine katlanılmaz vekokmuş bir fil leşi gibi çöken zamanın ağırlığını duymaz oluyor da onun için.Lavabodandamlayansu,aşağıkatlardazırlayanpiç,oyunadalmışçocuğunupenceredenazarlayan annenin sesi, artık onu rahatsız etmiyor. Salon bir akordeon gibi genişliyor.Kahvenintadıağzına,havanınkıvamıgönlünegöre.

Haydi ajansı dinleyip, üzerinde konuşuyorlar.YüzbaşıDemir, ufak bir olayı bile, bircerrahtitizliğiylekesipbiçip,birtakımkesinsonuçlaravarıyor.Yakındaböyleolurdiyor,böyleolmazsaşöyleolurdiyor.Suat’ınbirtürlüaklınayatıramadığıiştebu:Haylikısabirzaman parçası içinde nedenle sonucu birbirine bağlayıvermesi, bu bundan çıkardeyipatıverenmekanikgörüş.FikriniYüzbaşı‘yasöyleyecekoluyor,Demir,dudaklarındaosıcacıkgülümseme,gözleriniellerineeğerek:

—Hayretdiyor,determinizmtersinizegidiyor,bensekomünistsanıyordumsizi.

Komünist sözünü işitir işitmez, görünmez Kızılderililer, kaşla göz arasında, Suat’ınkafatasının derisini yüzüveriyorlar. Öyle berbat bir duygu! Şaşkınlığını ve acısını zorlayenip,duyulurduyulmazbirsesle:

—Bunadiyor,nasılhükmettiniz?

—Bilmem!Kitaplarıkarıştırıyordum,baktımFransızcabireser,yazarıLenin!Ordanhükmetmişolacağım,gülünçbirşey!

İçtengelen,aydınlıkveyüreklendiricigülüşüyle:

— … ben komünistlerle savaştım diyor, sorunlarını pek çözümleyebilmişebenzemiyorlardı.Kaldı ki, toplumsal çözümleri insanlarla ilgili olarak koyarsanız, rejimkomünistolmuş,kapitalistolmuş,farketmez.

“—…o bu sözü rasgele söylüyor ya, beni altüst ediyor. Belli etmeyeyim diye yinesfenks sessizliğimin kanatları altına sığınıyorum. İçim karmakarışık, en az ilkkuşkularımın, kararsızlıklarımın başladığı günlerdeki kadar! Soru işaretleri zehirliböcekler gibi duyargalarını oynatıyor. Kıyasıya tartışılmış, yine de doğru dürüstçözüme bağlanamamış soruna, gizlendikleri kuytulardan çıkıyorlar:Toplumsal tabakalaşma, hayatın yükünü çekenlerle tadını çıkaranlar arasındaki farkolduğugibikalacaksa,birdevrimekalkışmanınfaydasıne?Yerinegelecekolandaokadarbozuk çıkacaksa, yerleşik bozuk düzeni değiştirmek niye? Lokmanın büyüğünü daimahileci kapacak, kurnaz kazanacak, açıkgöz yolunu bulacaksa, ilk insanın en ilkelyaşamakhaklarınıisteyenlerkodeseatılıpda,korkuvedehşet,ikidevtabutgibişehirlerdegezecekse, biz tehlikeli ve ahmak hayal düşkünleri değil miyiz? Gelmiş geçmiş bütündevrimciler,çoktanihaneteuğramışdeğillermi?

Benimhareket noktam, kimbilir belki yanlıştı ama, benimdi ve insancaydı.Kendimikirli bir uğursuzluğa ulaşmış sayıyor, soylu bir eylemin ateşiyle bundan kurtulmakistiyordum. İnsanlar iğrençtiler, yüzlerce yıllık bencilliklerinin kabuğunu kalın bir zırhgibiüstlerineçekmişlerdi.Güçlüydüm,onlarıbuzırhın içindençıkarabilir,buaradabendebulaştığımuğursuzluktankurtulabilirdim.Oysabenimlebirlikte köklüdeğişikliklerinyaratıcıgücünütaşıdıklarınıiddiaedenler,değiştireceğizdediklerindenfarklıdeğillerdiki!Şuyalancınınbiriydi,şugözünühırsbürümüşbirşıllık,ötekisapık,berikihınzır,şunlaryavan, bunlar kendini beğenmiş, onlar iktidar hastası! İyi ama, bunca yavanlığımız,

Page 173: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

sapıklığımız, hınzırlığımız ve yalancılığımızla, şu içinde yaşayıp beğenmediğimiztoplumdandaha soyluveerdemlisininasıl yaratabilirdik?Öncekendimizidüzeltmemelimiydikacaba?

Evet, bana içerliyorlardı. Olur olmaz saldırır, akla hayale gelmedik kulplar takıpkaralarlardı: Ne anarşistliğim, küçük burjuvalığım kalırdı, ne bozgunculuğum ve‘polis’liğim!YüksekTahsilGençlikDerneğikalabalıktançatırdar,cıgaradumanlarımavibirhortumgibidönedönetavanayükselirdi.Çevredekiçınarlar,dinginbirgariplikiçinde,ağırağır,tektek,yapraklarınıdökerlerdi.Birdenparlayanufacıkbirrüzgâr,onlarıönünekattığı gibi sürükler, yukardan, ağırbaşlı bir büyük gibi tartışmalarımızı izleyenSüleymaniye’ninminarelerine savururdu.Ogünhatunlarındabunlarınminaremi,yoksayoksayereçakılmışkanlıdevkılıçlarımıolduklarıanlaşılmadıya,neyse…

Bakarsıniricıgarasınıyereatmış,öfkeyleçiğneyerek,suratımasuratımabağırıyor:

“— İhanet! İşçi hareketinin geleceğini düşünmemek! Senin gibilerini ‘orda’ neyapıyorlar,biliyormusun?Kurşunadiziyorlar,kurşuna!”

Fakat beni yıkan bunlar değildi, başka bir şeydi: Yıllanmış bir militan olmuştumolmasına, yürüttüğüm eyleme diyecek yoktu, davaya bağlılığım su götürmez, bilimselçözümlemelerim daima doğruydu ama, içimde, ta içimdeki o karanlık, o kirli, o iğrençuğursuzluğu atamamıştım. İnsan olarak neysem, oydumyine,Halimde böyleydi,Galibde.YalnızGalib,odabirdereceyekadar,hakverirdibana:

“—…devrimgerçekleşsebile,ilkeldegüvercinim,düzeltilsedüzeltilsetoplumsalyapıdüzeltilebilir,amabuyapınıniçindekiinsannasılolacak,bilinmez!Dahaerdemli,dahaazbencilolacağınıgösterendişedokunurbirbelirtiyok.HeleMoskovaDavaları‘ndanberiiçimebirkurtdüştüki,sorma!İyisimi,hiçdüşünmeyeceksin!”

Yadaafyonyutmuşdevegözlerinikaydırakaydıra:

“— … devrimci eylem diyor, başlangıçta ister istemez altyapıyı düzeltecek,altyapıdaki değişmelerin üstyapıya intikali hayli zaman aldığına göre,üstyapıiyileşmesindenumudukesmemeli,beklemesinibilmeli.Budediğimbirtahmindenibaret,diyalektikbirtahminama,alttarafıtahmin!”

Eski kararsızlıklarım, ne kadar kuşkum varsa hepsi, Yüzbaşı Deınir’in ucundandokunuvermesiyle, nerdeymişsin çıkıp geliyor, eski yerlerini alıyorlar. İşin garibi,sosyalist filân değil bu Yüzbaşı Demir, tarihi bakımdan haklı ve doğru, toplumsal vepratik bir eylemin etkili olacağına inanıyorsa bile, kafasındaki ülkeyi çoğunluktahakkümünden kurtarmak başka şey, insanları ruhsal yoksulluklarındanverezilliklerindenkurtarmak,başka!Kendikendiniyetiştirmişlerin,ohilesiziçtenliğiyle:

“—Bendiyor,zaten,mutlakçıdeğilim.Kesinçözümlerehiçinanmadım.”

YüzbaşıDemir’inyanındamıyım,neiçiminiçimiyemesikalıyor,nekendikendimdenusanmışlığım.Bana,beniunutturuyor.Enbüyük iyiliğibesbelli bu.Usulusul,hanipekfarkına da varmadan dehlizlerimden çıkıyorum, atıyorum üzerimden o tozlu sessizliğiaaa,meğergökyüzügörünürmüşsurdanbakınca, tokbirmaviliktebaşbaşaikiuçurtma,biriyeşil,birikırmızı;sonrabirkadıngülüyor,etinedolgun,eskizamangüzelibirkadın,çınlayan kahkahaları, kristal bardaklar gibi derin bir boşluğa düşüp düşüp kırılıyorlar;İstanbul’undörtköşesindeniçimeresimlerdoluyor,Bebek’tegereğindenfazlaözenilmiş

Page 174: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

bir bahçede delifişek sardunyalar mı patlamış, o bahçe benim bahçem; Karagümrük’teyaşlıbirdokumacı,artıkgörmeyengözlerini,ikibakalitmekikgibiakşamrüzgârınasalımıveriyor, o rüzgârbana eser; şafağınköründe, şehri çöpçülerlebir temizlemeyeçıkanbenim; akşam oldu mu, gecekonduların yorgun ışıklarını teker teker ben yakıyorum;nedeni belli bunun, kendi kendim kalarak, sağlam ve sıhhatli, herkesi içinde yaşamakalışkanlığınıyenidenedindim,bunuYüzbaşıDemir’eborçluyum.

Elaltından,nasılbenidestekledi,anlayamadımbile.Birbaktımşehir,memleket,ötekiinsanlar, tek kelimeyle hayat, onun açtığı kapılardan yaşantımın çemberine girivermiş!Rolüne varlığı benim için ne derece önemli, ilişkilerimiz hangi yönde gelişiyor,bilemiyorum. Belki sıradan bir dostluk bu, belki kafa yakınlığı, belki gizlisi kapaklısıolmayandüpedüzbirarkadaşlık!Ayrıayrıherbirivehepsimi?Yadagizlibirateşgibiiçimsıra gelişen, bir türlü adını koyamadığım, değişik, hiç kimseninkine benzemez,duygusal bir yakınlık. Adını koyamadığım ve açıklayamadığım. Açıklayamayışım evliolduğumdan, hayatımda ondan başka bir erkek bulunduğundan değil; onun hayatında,adını hiçbir zaman söylemediği, anısını daima saygılı bir dalgınlıkla yaşadığı başka birkadın olduğundan:O insanı sersem eden fotoğrafını kıskançlıkla çekmesinde sakladığı,kimolduğunu,neolduğunukestiremediğimkadınınvarlığınıbildikçe,YüzbaşıDemir’inhayatındakendimigereklisaymamolasımı?”

Kafasını fena halde kurcalayan bu kadınla, hiç beklenmedik bir şekilde tanıştılar.Öncedenayarlanmadığıiçin,karşılaşmalarıhaylişaşırtıcıoldu,gösteriştendeuzak.BütünKuledibi’ni çocuk çığlıkları, hoparlör cızırtılarıyla dolduran bir cuma günüydü.Ağızlarında sakız, kafalarında metal bigudiler, birtakım mahalle karıları salkım salkımpencerelerden sarkmış, yüksek sesle şunu bunu çekiştiriyorlardı. Suat,Halim’in pantolonlarını ütülemeye dalmıştı. Kapıçalındı.Kimseyibeklemediğinden,kuşkuluaçtıbiraz;açaraçmazrengibelirsizbirışıkçizgisi, telsiz verir gibi yanıp sönüyordu. Elleri ceplerinde, siyah yağmurluklu incecikgölgesi, kapının eşiğine kaz tüyünden bir kalem gibi saplanmıştı. O kadar zarif, öylehementutuluncakırılıverecekbirgörünüşüvardıki,Suatonunyanındakendiniiriyarıvehantalhissetti,bırakıpkaçasıgeldi.Dilidetutulmuştu.Ümidocanayakınteklifsizliğiylesözebaşlamasaydı,Allahbilir,ağzınıaçamayacaktı.

— Affedersiniz,Demjrevdemi?Muhakkakonugörmeliyim,acelebir iş için.Çokmühim.

Suat:

—DemirBeydedi,altıyadoğrugelir.Herakşamdagelmez!

Omukonuşmuştu,yoksaonunyerinegörünmezbirbaşkaSuatmı?Ümid,gözlerininyüzündekimüthişegemenliğine,yorgunbirgülümsemeylekarşıkoymayıdenedi,olmadı:

—Biliyorum,dedi,başkaçareolmayınca,neyapayım?Sözünü,tehlikeliolasılıklarvemutfakkokularıyladolubirkaranlıkkesti.Merdivenlerin ışığı sönmüştü.Bir sürenediyeceklerinibilemediler.Karanlık,Ümid’ibüyülüyordu.Ümid’seSuat’ı.Sözebaşlayanyine Ümid oldu, hafif boğuk ve tekdüze sesini, dağınık oğlan çocuk jestleriyledestekleyerek:

— … sizi böyle rahatsız etmek dedi, ne kadar ayıp! İşim acele, ne yapacağımıkestiremiyorum.

Page 175: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Durakladıbiraz,sonra:

—…birdakikagirebilirmiyim?diyedevametti.BenÜmid,Birlikgazetesinden.

YüzbaşıDemir’inarkadaşıyım.SizdebanaokadarövdüğüSuatolsanızgerek.

Suat yol verdi, salona geçtiler. Ümid girer girmez ilk rastladığı koltuğa tesadüfHalim’inkine, attı kendini. Yenice paketinden bir cıgara yaktı, dumanları dinledi. Suat,“Niyeonuhemenbuyuretmeyiakıledemedim?”kaygılarıiçindeydi.Manyetikkıvılcımlıçelik çakmağı, ebonit siyah ağızlığı, Ümid’in ellerinde görünce tuhaf oldu;resim dolayısıyla bunları o kadar çok kurmuştu ki, sahiden var olduklarını görmekgaribinegidiyordu.Aklınıbaşınatoplayınca,kendiniayakta,kollarıikiyanındakalabalık,neyapacağınıbilmezbirhaldebuldu,büsbütünutandı;Ümid,yoğunvedallıbudaklıbirdumanağacınınarkasında,masmavikaybolupgiderken,usulca:

—Sizebirkahveyapsaydımdedi.Yorgunluğunuzualırdısanırım.

—Sanırmısınız?Ben,yüzdeyüzeminimama,vakityok:Taksiaşağıdabekliyor,engeçondakikadaişimibitiriptozolmalıyım.

Çevresinealıcıgözüylebirbakıyor:

—Negüzelmişdiyor,sizinburası.Tamdinlenilecekyer.Demirdetarifedermişhani,kılı kılınaher şeyi anlatmış!Zaten şaşıyorumbu çocuğa, gözlemyeteneği sınırsız, heleayrıntılarıkavrayışınınüstüneyok!Benhiçbeceremem,biryerdebirşeyhoşumagittimi,takılırkalırımartık,gözümbaşkaşeyigörmez.

Diyeceklerini, bu sözlerinin arkasından söylüyor: Çalıştığı gazete, Birlik, muhalifgazetelerin en inatçısı, en çetini. Beş yıldır, çoğunluk diktasına zehir gibi kafa tutmuş,demediğini koymamış. Öbür gazetelere benzemez ha! Sağından vurup sola, solundanvurup sağa kaydıramazsın; çıplak yıldız resimleri, gözü yaşlı aile dramları ilebirincisahifeyapmaz.Yöneldiğiyeribilenbircoşkunalevsalardırki,hemeskiKemalistgazetelerindevrimciatılganlığınıkorumuştur,hemdilindehergeçengünbirazdahayalnızkaldığını bilmenin burukluğu vardır.Kazanılmış bir davanın sözcüsüdür ama, davasınınkazanılmışkalacağındaneminolamadığıiçin,vurdumuAllahPeygamberdinlemez!*

İktidar ondan aşağı kalır mı, başvurduğu tedbirler de ona göre oluyor: Tutup HüsnüFaikBey’imahkemeyeveriyorlar, tutukluyorlar,salıveriyorlar,yenidentutukluyorlar,birrezalet! Hüsnü Faik kim, ilk Ankara günlerinde bu gazeteyi ölüm pahasına çıkarıp,Mustafa Kemal için mücadele eden adam değil mi? Onu hapsetmek! Ya düpedüzkimvurduyagidenoYazıİşleriMüdürü?Adambirithalâtihracatfirmasınınfırıldaklarınıgöz önüne serecek oluyor, kiralık katil tutuyorlar, öldürtüyorlar. Sözün kısası, Birlik\tçalışıp başı derde girmeyenyok:En azındanmahkememahkeme sürünmek, tutukluluk,cezaevi. Tek dayanakları halkın gazeteyi tutması, yalnız tutması sayılmaz, neokemalistmücadelesini, ilgisini sürdürerek benimsemesi. Böyle destek gören, geçmişi sağlam birgazeteye komünist filân demek gayet zor. Üstlerindeki siyasal baskıarttıkça, seslerinirahatça yükseltiyorlar. Kirpi gibi sımsıkı yumulup açık vermeyişleri, hele yılgınlıkgetirmeyişleri, aydınlar, özellikle üniversiteli gençler arasında etkileriniyayıyor, yoğunlaştırıyor. Birlik’in adı bile başlı başına bir eylem, bilinçli bir direnmeeylemi.

Her muhalif gazetecinin başına gelen, Ümid’in başına da gelmiş: Gözdağı vermeler,

Page 176: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

sorgu, duruşma, Adalet Sarayı‘nın soğuk ve çıplak koridorları, bıyıkla sakal arasındakalmışyargılar,daktilotıkırtısı,mübaşirsesi,yabancılaşma,avuçlarınıniçinepispisgülenavukatlarvekarargünü insanınyüreğini sıkano insafsızmengene!Açılanbeşdavadandördüberaatlesonuçlanmış,birisindenonsekizayhükümgiymişama,tınmamışdoğrusu,cezaevi gazetecilerle dolup taşarken, bunu önemsemesi ayıp olurmuş, temyiz etmekleyetinmişsadece.

Bu arada, ünlü Tahkikat Komisyonu, öteki birkaç gazeteyle beraber Birlik’i dekapatıyor.Gitartık,hangitaşkatıysa,kafanıonavur!Elyazısıbirmajiskülgibiince,zarifvealımlıÜmid’in,ogünbugündürçevresinde,yoksullukkokancezaevikoğuşları,TürkCeza Kanununun falan ve filân maddeleri, bütün İstanbul, özgürlük ve adalet, sonraminareler, evet evet, asıl onlar, sonra denize işeyen yampiri kasketli çocuk, birdenbiredurmuştelekslervetelefonlardönüyorhadönüyor,dönüyorhadönüyor:Anaforundaonusıkıptuzlabuzedeceklermişgibihırçın,çabukvehoyrat!

*Bkz.KurtlarSofrası.

Ümidkendinisalıvermemiş.Nelerçekmişo,kurugürültüyepabuçbırakmazmışkolaykolay,öylediyor.Yalnız:

— … bugün öğle üzeri, telefon: Savcılık’ta bir adamım vardır, buluşalım diyor.Buluşuyoruz, suratı kireç gibi: Adam diyor, ortalıkta görünme, bulurlarsa akşamakodestesin, dosyangeldi.Yargıtay cezayı onaylamış, polisler seni aramaya çıktı, kaybolgözünüseveyim.

Cıgarasınıkültablasındaezdi,biryenisiniyaktı:

— … hapse girmek koymuyor, günümüzde namusluluk hücceti gibi bir şey oldu,insanaonurkazandırıyor.

Suat, divanın bir kıyısına iğreti ilişmişti. Çenesi kilitlenmiş, elleri çapraz, gözlerisonunakadaraçık,Ümid’inesmeraydınlığınıntadınıçıkarıyordu.Neolduğunukesinliklebilemediği bir huzursuzluk vardı içinde. Belki bu zamanın birdenbire durmasından, birelmagibi ikiyeayrılmasından ileri geliyordu.Çünkü, iyicebiliyorduki artık,Ümid’denönceki yaşantısına oranla, Ümid’den sonraki yakalıyordu. (Usulca gidip başını omzunakoyacak. Ne bir söz, ne bir hareket! Hepsi o kadar. Belki gizlice ağlar. Ağlamasıüzüntüdendeğil,osaklı,sözleanlatılmaz,burukvegaripsevincinden!)Ümid,içininasılkarıştırdığından,ölçülerininasılaltüstettiğindenhabersiz,hâlâbirşeyleranlatıyor,onuniç yaşantısını tamamlayan kim varsa, silip süpürüyordu:NeHalim kalmıştı darmadağınolmadık, ne Matmazel Raşel! Annesiyle Nadejda çoktan kayıplara karışmışlardı. OncaönemsediğiYüzbaşıDemir’se,Ümid’leilgisikadardikkatiniçekebiliyorduancak.

— … yarın Demir’i görecektim, önemli bir iş için akşam birisiyle buluşacaklar,buluşmayı ben hazırladım, Demir’e duyuramazsam suya düşer; öteki öbür gün sabahuçaklaAnkara’yagidecek,şimdianladınızmıdalgayı?Bugünbeniiçeritıkarlarsa,buişyatar. İştebuyüzden, İstanbulkazanbenkepçeDemir’iarıyorum.Polislerde tabiibeniarıyor.Utanmasam,saklambaçoynuyoruzdiyeceğim.Gülmeyekoyuldu.Kuru,dikenlicebirgülmeydi:

—…şimdiyekadarnebenDemir’ibulabildim,nepolislerbeni.Bakalımkimkimibastıracak?

Page 177: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Çabukçabuk,Yenicedumanları,soruişaretleriyleyüklü,kalabalıkbirgazeteciargosukonuşuyordu. Elleri sık sık konuşmasına katılıyorlar: İnce ve uzun parmaklarınınarasındaki ağızlığıyla, gagasını ve boynunu aralıksız oynatan garip bir balıkçılıhatırlatıyorlar.Suat,istemesine,yardımetmeyielbetteisterdi,ama…

—Elimdenbirşeygelirse,ÜmidHanım,ben…

—BırakınAllahaşkınaşuhanımlâfını,adımÜmid,söylememişmiydim…”

— … yakınlarım diye tamamladı, Ümid bile demez. Ü der bana, sadeceGözleri,salonungrimavialacasında,porselenminyatürlerebenziyordu:Odereceak,mavikılcaldamarları bir örgü olarak o derece ince işlenmiş. Sesini biraz yükseltip, birazciddileştirerek,sözünü:

— …elinizdençokşeygelirdiye sürdürdü,zatenkapınızı çalışımbundan.ErgeçDemirgelmeyecekmi,dersinizki…

—Birkenarayazıverseniz?

—Yokcanım,sizegüvenimtam,öyletanıttıkisizibana,güvenmemekdensizlikolur.

Kalktı,kapıyadoğruldu:

— … konuşmak istediği adam, yarından sonra, öğleyin tam onikidekararlaştırdığımızyerdebekleyecek!Söyleyeceklerinizbukadarcıkişte.Elsıkıştılar.Suat, dediklerini yüksek sesle tekrarladı. Ümid, iyice emin olmak istercesine, gözlerinigözlerinden ayırmıyordu. O dokunsan kırılıverecek, yarı oğlan çocuğu haliyle, o kadarnarin ve güzel, o kadar cana yakındı ki, henüz bulmuşken kaybetmek Suat’a ağırgeliyordu.Helecezaevinekapatılacağınıaklınagetirdikçe!

— …amanyarabbi, üstümden ağır bir yükkalktı, içim rahatladı.Şimdi evegidipöteberimitoplayayım.İnanmazsınızya,içimdetatileçıkıyormuşumgibibirhisvar.

Kısacıkgüldü:

—… acaba beni nereye atacaklar? Keski erkeklerin yanına koysalar, kadınlar gibiçalçanedeğildirerkekkısmı,hiçolmazsasusmasınıbilir.ÇoğuBabıâli’denarkadaşım.

Sonra geçti gitti, vedalaşmadı bile, elektriği de yakmadığından, o bayağı karanlıktabulduğurasgelebirdelikten,kendinimerdivenlerinanaforunabıraktı,koydunsabul!Suat,evin içindebir zaman, ordanoraya çırpındı durdu.Neyapsa, ağır bir karanlıkta kaldığıduygusundan kurtulamıyordu. Perdeleri ayırdı, olmadı; önemli bir şeyinyokluğunuduyuyor,buyokluğakatlanamıyordu.Oönemlişey,Ümid’di.

Oysa, dışarısı: Bütün ilkbahar! Top top kırlangıç, vızır vızır dağılıyor; kiremitlidamların, çan kulelerinin, bacaların, Galata Kulesi’nin, çevredeki delirmiş ağaçlarınüzerinekaskatıoyulduğu,bakırdanbirgökyüzünüdörtyanındanbiçiyor.Dışarısı,hayatbe! İnsanların yoksulluğu, kocaman bir katran kabarcığı, şişip şişip bir patlıyorki,bakıyorsunüstübaşıbatmadıkkalmamış.Hersokakbaşında,herdakika,iğrenççıkarhesapları, hurda kamyonlar gibi çarpışıyorlar. Kim sesini yükseltirse, ölüm tepesindehazır; damarda kan, kanda bakteri, yürekte yanılmak, kafada cinayet, tamam; ama neolursa olsun, dışarısı hayat: Hareket yani, kemikleşmiş biçimleri tuzla buz edenköklüçelişikler,eylem,zincirlemetepki tohum,ağaç,orman,yıldızlaragözdikmişuzay

Page 178: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

adamı,elektronlarıgözleyenfizikçi,tersveyüz,pozitifvenegatif,“hayat!

Ya içerisi? İçerde yaprak kımıldamıyor. Her şeyden elini ayağını çekmiş olmanınağırlığı, lök gibi üzerine çökmüş. Biraz utanç, epeyce tevekkül. İçerisi bir mezardanfarksız.

Suat da cesedi. Bu böyleyken, yerinde olmak isteyeceği birisine rastlayıvermek,anlaşılmazvegizlibirmekanizmasınıhareketemigetiriyor,nedir,ansızınbirsilkinmek,bir dağı taşı yerinden oynatmak tutkusu içini sarıyor. Örnek mi, işte Ümid! Birbiriylepekâlâ çelişik göründüğü halde, ne kişisel çetrefilliklerine set çekmiş, ne siyasalve toplumsal fikirlerinden vazgeçmiş, hepsini başarılı ve kendisine özgü bir bileşimdetoparlayarak,Suat’ınbaşaramadığınıbaşarmış.

Çünkü Suat’ın yaptığı, önce bir fikrin ölçütlerine uymak için kişisel eğilimleriniyadsımak,sonrakişiseleğilimlerineuyupfikirlerini!Bununsonunda,gelsegelse,nereyegelebilir? Şimdi üstünde bulunduğu ölü noktaya! Başarısızlığın mezarında, yalnız birceset. Oysa bilmiyor muydu, hiç değilse sezmemiş miydi, başına gelecekleri? Belkisezmişti ama, tabiatında soyutlamaların daima somutlamalara ağır basması, onu birsaatmişgibibirbaşkasaategöreayarlamayagötürmüştü, iyiama,yayanlış idiyseötekisaat?Şüphesizkendiniayarlamalıydı,belkiaynıyöntemlerikullanarakayarlamalıydıya,başka bir saate göre değil, iç yapısına, eğilimlerinin gereklerine göre! Öyle ya, dahakendi çelişikliklerini uyumlu bir bileşim içinde toparlayamazsan, nasıl kalkar toplumsalçelişmeleriuyumlubirbileşimiçindeeritebileceğiniilerisürersin?

Gece, Camekân Sokağı‘na, pul işlemeli ince bir cibinlik gibi inmişti. Yıldızlar,magnezyum yeşili imzalar atarak, boşluğa düşüyorlardı. Alt katlarda bir Beethoven,tumturaklı ve yüce, İstanbul’un nabzı gibi vuruyordu. Suat pencereye dayanmıştı.CamekânSokağı‘nıdeğil,sankibütünİstanbul’ugörüyordu.Ümid,ikiyanındaikinemrutpolis,SultanahmetCezaevi’negirmeküzereydi.Yorgundu,kısacıksaçları,uzunvenarinboynuyla,nemlikalınduvarlarınarasınasıkıştırılmış,mahzunbirflamingoyabenziyordu.Halim,hayatındanolağanüstümemnun,çıldırtasıyaaydınlatılmışbirBeyoğluçıkmazında,makinelitabancalarladelikdeşikedildiğisahneyiçeviriyordu:Ortalığıkablolar,seyirciler,arklambalarısarmıştı.MatmazelRaşel,yinePaula’yıkarşısınaalmış,fougerekokusuvegözlerinin mavi zehiriyle gizlice boğuyordu. Yüzbaşı Demir, o sırada, Nizamiyekapısındançıktı.Hiçbirşeydenhaberiyok,yarındansonrakibuluşmayıdüşünüyor…

Suat’ın kafası günlerdir aynı şeyle meşgul: Ordunun içinde bir örgütlenme olduğu,yoksa doğru mu? İşçi sınıfından bağımsız, ayrı, kendi başına böyle bir örgütlenmenin,başarı şansı ne olabilir? Toplumdaki gelişmeler, sırasında, aklın bulgularını aşıyor.Bunlarıgörmek,gözlemek,anlamınıkavramakgerekli.Ancakböylelikleonlarıetkilemevegünügelincekullanmaolanaklarıyaratılabilir.

Halim’in kıskançlığı, ömür. Dışardan hiç belli olmayan bir iç patlama. Meydanagetirdiği sarsıntılarla, neden sonra anlaşılıyor. Yerli yersiz öfkelenip, şuna buna bağırıpçağırmasından,sıtmalıbirsuratla,kendikendine,yüksekseslesöylenmesinden:

“—Olmazcanım,olmaz!Haydiilkseferindebulamayışımtesadüf,ikincisindeöncedenhaberveremezmiydi?Buişinaltındabirişvarya,durbakalım.”

Kafasınıeğip,üstünebasıyor:

Page 179: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

“—…bukadarıfazla!”

Her yıl kırlangıçlarla beraber meydana çıkan kör dilenci, Bereketzâde Çeşmesi’nindibineoturmuş,duaedergibiikiyanınasallanarak,sızlanıyor:

— Allah rızası için fakire bir sadaka! Gözüm görmez, elim tutmaz… Yalancıpeygambersakalı, insanınorasınaburasınabulaşanağdalısesi,helekadereboyuneğmişderinbirMüslümanedasıylaaradaArapçadualarpatlatması,Halim’ideliedecek.Karısınıevdeyok,kapıyıduvarbulunca,neyapsın,gelipGalataKulesi’nindibindekibusözümonaaçıkhavakahvesinesığınmışama,şuherif!Gariptir,bukahvedeheryılakasyalaraçaraçmaz, sihirli bir değnek dokunmuş gibi, bir gecede kuruluverir: Renk renk portatifiskemleler, ağacın birinde saygısız bir hoparlör, geleneksel beyaz ceketi, kabak kafası,hafifyarımdiliyleadamakıllıcanayakınRumgarson!

Halim, bir cıgaranın daha başını yedi. Kara gözlüklerini belirli bir köşeye dikmiş,Suat’ın meydana çıkıvermesini bekliyor. Öyle dalgın, kıvamlı sarışın ve dünyayıumursamazhavasıylaçıkıpgelecek.Hayır,oköşeden,aklınınkenarındanbilegeçirmediğikimseler geçiyorlar. Suat yok: İzinli bahriyeliler mi istersin, tükürüğü çarpık, fiyakasıbütün bahriyeliler; elektrikli orospular mı; melon şapkalı bir küçük Yahudi mi yoksa,pırasa bıyıklı bir yoğurtçu mu, ya da ellerinde ağız mızıkası, bir şarkının kuyruğunatakılmış,anasınıngözüortaokulpiçlerimi;hepsigeçiyorda;Suatbirtürlügörünmüyor.

“—…hayAllah,hangicehennemegittiyahu?Kaçkeresöyledim,şuanahtarıneşiniyaptıralım diye, savsakladı durdu: Evden çıktığı mı varmış da, estek köstek!.. Evinerkeğini, böyle sokak ortasında bırakmak, yakışık alır mı canım?” Emek Film’de elegeçirdiğioufacık rol,çekimsüresince,Halim’iher zamankihayatındankoparıyor.Dahaöncesinden bile denebilir.Bir haftamı ne varken, ‘rolüme hazırlanıyorum’ bahanesiyle,her şeyden elini ayağını çekmiş. Üzerinde kadri bilinmemiş büyük aktör halleri,övünmeler,ahkâmkesmeler.YüzbaşıDemir’iyakaladımı,‘kendisinemaanlayışına’göre,oynayacağırolündramatikçözümlemesiniyapıyor.Birgün,üçgün,beşgün,hepolâf:

“— Bilirsin, rolün küçüğü olmaz, aktörün küçüğü olur: Tembel kısmı, işin aslınıbilmeyenler…”

Onun dışında hiçbir şey, ama hiçbir şey ilgisini çekmiyor: Ne babasının hastalığı,mirasa konmak hayalleri, ne sendika, ne sürgün, ne Birinci Şube, ne de karısınındavranışlarında beliren değişiklikler. Sözgelişi ciddi konuları tartışmaya heveslenişi,gülüşüneeklenengüçlüvesahicineşe,yaldızlımenekşerengibakışlarındakialışılmadıkçakıntılar! Aklı fikri rolünde, polisin kıstırdığı o kalın gangsteri nasıl oynayacak?Herifi,birtürlüsıradanbirhaydutyerinekoyamıyor,kafasındaDillingerdeğilse,mutlakaAlCapone!

Oara,birgün‘dışarda’çalışacaklar,tesadüfhavabozuyor,‘işkalıyor’.Ayağıkırılsada,eve erken döneceği tutmasa! Çünkü Suat’ı, alıştığı gibi, divana uzanmış, elinde kahvefincanı, gözle görülür bir hızla ihtiyarlıyor bulamayacak.AllahAllah, nasıl olur?Nasılolmuşsaolmuşişte,Suatevdeyok!İkigünsonramıne,şirkettenfilmparasınıveriyorlar,hızırgibibirpara,herşeyibırakbütçelerinidenkleştirecek,birazyanlarınakalacak.Onunhızıyla kendine bir şeyler alsın diye, çıkarıp karısına iki yüz lira veriyor. Yatakodasındalar.Suat,sırtındasabahlık,tuvaletinönünde,inceincemakyajınısiliyor.Pantolonalmayaniyetlenip,Halim’işaşkınaçevirmesinmi?Nedemekpantolonalmak?Halim’in

Page 180: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

içerlediği, kadınların pantolon giymesi değil, pantolon giyen kadınları oldumolası küçümseyen, galiba biraz bayağı bulan Suat’ın şimdi bu işi yapmaya kalkışması.Yinesineyeçekiyor,sesiniçıkarmıyor!

İkigünkadarsonra,aynanınönündesüslenirken,busefernedeseiyi:

“—Şusaçlarımıiyicekısaltsam,birhafifleyeceğimki!”

Halim, karısını tanıdı tanıyalı, uzun saçlı görmüş, öyle sevmiş. Mırın kırın edecekoluyor.Suat:

“—Halimdiyor,anlamayaçalış!Kendimdenbıktım,suratımıgörmektenyoruldum!Okadar sabit ve değişmez ki, ha bir ölünün suratı, ha benimkisi! Kendimiyenileyebilmeliyim.”

İyi ama, saçlarını mı kesmesi gerekli bunun için? Nasıl karısını seven her kocanıngönlünde, onun en güzel hâli yatarsa, Halim’in gönlünde de Suat’ın yalnız kendisinesaklayıp, herkesten kıskançlıkla gizlediği bir görüntüsü yatıyor: Boylu boslu, uzun balrengisaçlarıkıvamlıkıvamlıomuzlarınadökülen,mavimtrakgözkapaklarıyarıkapanmışdakıvırcıkvegürkirpikleriningölgesiyanaklarınavurmuş!Şimdigelbugörüntüyüboz!

“— Nasıl olur yahu, en berbat günlerimde bile içimde saklamışım, bu hayalleavunmuşum ben, ölüp ölesiye nasıl vazgeçerim? Karımın beni terk etmesi gibi bir şeybu!”

Sertyapmaya,cartcurtedipolmazdemeyeniyetlendiama,iradesininkofluğundanmı,karısınıhiçbirsözünesözkoyamayacakkadarsevdiğindenminedense,gıkdiyemedi.

Sertçıkışlardiyetasarladığısözler,tatsıztuzsuzuyarlamalaradöndü,boyutlarıküçüldügaliba,ensizleştiler,kurudular;öyleki,sonundasusmaktanbaşkaçıkaryolgöremedi.Suatgülümsedi,amanegülümsemek!Yeni,garip,bilmediğitehlikelerleyüklübirgülümseyişki, Halim’i ürkütüyor. Suat’ı ise, hiç olmadığı bir biçimde ve anlamda güzelleştiriyor.BaşkabirSuatsanki.

Sancılı, karmakarışık bir gece daha. Ağzının içi, bütün boğazı, pamuklu değneklesıvamışlargibi,sulfatoacısı.Zehiryeşiligecelâmbası,karanlığa,birklorsızıntısıhalindedağılıyor.Apartman,yarıgeceyalnızlığıveköhneliğiylebaşbaşa;bazenıssız,bazenyönübelirsizhavaakımlarının,yadabilmemhangikattaaçılmışbirmusluğumtelaşıyla,ıslıkıslık.Yarı gece, saat bir, bir buçuk, iki…Halim, gözleri açık, sırtüstü yatmış, saatlerinkara cübbeli cellâtlar gibi, siyah siyah kaçışlarını izliyor. İçini kuşkular sarmış; belâlı,kanser gibi çabucak üreyip, insanı bitiren kuşkular. Bir yandan, kuşkulandığına dautanıyor. Nasıl utanmasın? Suat’ın dürüstlüğünü herkes bilir. Herkes her şeye inanır,Suat’ınonualdatacağına,asla!Evet,zamanzamanHalim’inbazışeylerdenpirelenip,bazıkuşkulara düştüğü olmuştur, olmuştur ama, gerçeklere değil, daha çok varsayımlaradayanmıştırbukuşkular.Suatiçin,ilgisizdirde,kibirlidirde,hiçbirşeyiumursamazde,nedersende; aslında,bütündediklerininonudeğiştirmediğini, zaten içyaşantılarını,hiçbirzamansomutbaşkalaşmalaradönüştüremediğinibil:Hayatındanegeçersesoyutbirfilmhalinde geçiyor onun, bu yüzden hiçbir zaman dışlaşamıyor, içinde kalıyor hep: Suat,dürüstbirkadın,sağısolubelli,kaprisiolmayan!Böylebirkadındankuşkulanmak,ayıp!FakatYüzbaşıDemir’leşuEmirgân’agitmeleriyokmu?..

Herseferinde,işteböylebirucundantutturup,başlıyorkuşkudankuşkuyadüşmeye;bir,

Page 181: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

iki,üçderken,YüzbaşıDemir’ingelmesindenöncekikuşkularakadaruzanmaya:Sonundabakıyorki,bunları,aşırıeziklikduygusuylabesleyerek,kalınvegüçlübireryılanhalinegetirmiş. Onu sardıkça saran, sıktıkça sıkan, bir dengine getirip boğacak olan boğayılanları. İnadına gibi o abartıcı, o ipsiz sapsız imgelemi, nerdense bulup buluşturup,Suat’lailgilibirsürüanıyı,enkuşkuuyandırıcıaçılarındanyakalayarak,gözlerininönünedökmüyormu?Neyanınadönsegördüğüonlar, nereyegitse, onlarlaburunburuna!Birkere başladılar mı, gittikçe çıldırtıcı bir hız, bir dram yoğunluğukazanarak, zincirlemelerinin sonu gelmiyor. Ne yapsın, Haçik’te içiyorsa, dublesini biryudum almadan mermerin üstünde bırakıp, canını dar atıyor dışarıya; stüdyodaysa sözsırasını şaşırıyor, sahneyi bozunca da vebalinden kurtulmak için, teknisyenlerde ne anabırakıyor, ne avrat. Gerçekte, acaba perdede geçip duran filmi gördüğü var mı?Okaptırmış,dahaçokiçindekiogerçeküstümsüimgelemfilminiseyrediyor:Acıklıamasaçmabirfilm!

Yüzbaşı Demir’le Suat, kolkola girmişler, Büyükada’da bir yerlerde dolaşıyorlarmış.İkisidenekadarmutlu,nekadarmutlu,sözesığmaz!Köpükbeyazımartılar,çevrelerindeçığlık çığlık, dönüyor. Ya da hayır, evdeler, divanın üstünde: Suat, Yüzbaşı Demir’inbaşını usulca elleri arasına almış, akla durgunluk veren bir şehvet atılımıyla hartdiye dudaklarını ısırıveriyor. Allah Allah, Suat mı buna yapan? Karısı, handiyse cinselsoğukluğundanyakınacağıkadın?Allahbelâsınıversin!Zatenoarkasınıdönerdönmez,birbirleriningözlerini,fırsatbulurbulmazdaelleriniaramıyorlarmı?Oevdeyokken,bakşu işe. Yüzbaşı Demir, ayaklarının ucuna basa basa, çapkın bir hırsız gibiodalarına giriyor. Hareketleri, hileli çekilmiş filmlerdeki rüyalı ağırlıkta. Suat, anadandoğmaçıplak,memeleri şehvettenkütürkütür,yatağauzanmış,onubekliyormuşmeğer.Hemensevişmeyekoyuluyorlar.İğrençyaratıklar,namussuzlar!

Gitgit,tasarladıklarıöylesineçığrındançıkıyor,kafasınıokadarallakbullakediyorki,birsaniye içindeHalim,yerindenbileoynamadığı,pekpekdublesiniağzınagötürmekleyetindiğihalde,çekiptabancasınıonlarıdandandanvuruyor,sonrakendiniasıyor,yadabaşka bir şehre kaçıyor, başka bir adla yaşamaya! İçmesi kötü, alkol öfkesini bilediğioranda,çaresizliğiniçoğaltıyor.ZatenSuat’ınarkasındabirbaşkakızın,ezilmişçocuklukaşkıNilüfer’inhayaliçizili,YüzbaşıDemir’inarkasındaiseağabeysinin.Acı,hattaacıdanileri.Dubledekibiranınhışıltısıbundan.Onerdeolduğubelirsizbiryerlerde,ateşalıverensilâh da. Boynuzlunun biri, ağzında iri iri salya baloncukları, uyuyakalmış.Birinin erkeklik organı dimdik dikiliyor, sinek vızıldasa döl fışkıracak. Sizi orospuçocukları sizi!Gözükapalı güveniminkarşılığı bumuolacaktı?Bir gece, dayanamayıppatlıyor.Öyleağırşeylersöylüyorki,sonradanşaşıyornasılsöyleyebildiğine.Zatengeçkalmış,bulutgibisarhoş,bakıyorYüzbaşıDemiryok,karısıbasbayağıkaygılıvekuşkulu,inadınaiğneleyerek:

“—Yoksadiyorona,başkasınımıbekliyordun?”

Suatcevapverecekyerde,mutfağayöneliyor.İçerden,ocaktakitencereninsesi.Halim,karısınıomzundantutarakalıkoyuyor,sonraavazıçıktığıkadar:

“—…sanadiyebağırıyor,neoldubirtanem?Allahrızasıiçinsöyle,bileyim.Değiştin,kendikendininnegatifinebenziyorsun.Nedemekbu?”

Suat,hafifsıkkın,yüzünebaktı:

Page 182: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

“—…Hayırdedi,terssöyledin:Kendiminnegatifiolmaktankurtulmayaçalışıyorum.Henüzdeğişmişsayılmam,belkiilerde…”

“—Sakınbirtanem,sakındeğişme:Nasılsanöyleseviyorum,değişmekistemen,olsaolsa,birbaşkasınınhoşunagitmekiçinolabilir.”

“—Yinesarhoşsun,ağzındançıkanıkulağınduymuyor.Bırakyemeğigetireyim.”

Bırakmıyor.Suratısafrayeşili,sesidikendiken:

“—…onunhoşuna gitmek için değilmi?Haydi söyle, itiraf et!Ogeldi geleli, senitanıyamaz oldum: Davranışların değişti, isteklerini yadırgıyorum: Ne demek pantolongiymek,saçlarınıkestirmek?”Yumruklarınısıkmış,sallayarak:

“—…hayırdiyeuluyor,asla!Banayutturamazsınız!Hiçkimsebanayutturamaz!Benenayimiyim,pekâlâbilirimşerefimikorumasını.Ohergeleyegelince…“

Nasıl terliyor, görülecek şey: Birdenbire suratı, elleri, boncuk boncuk, kınalı sarı birterleörtülü.Karısınıbıraktı,şimdisalondaüçaşağıbeşyukarıgidipgelerek,atıptutmayadevamediyor.Hareketleri tutarsız,birbakıyorsunezik,umuduvegücükalmamış,düştüdüşecek; bir bakıyorsun, öfkeyle yay gibi gergin, kindar, hatta edepsiz. Böyle bas basbağırırken, bir ara kalakalıyor. Banyoya seğirtiyor sonra, ciğerlerini takımıyla çekipboğazındançıkarıyorlarmışgibi,uzunvekederli,öğürüyor.

Suat,olduğuyerde,ayakta.Kılıkıpırdamadı.Yalnızgözlerindemi,dudaklarınınucundamınerde,hafifbirtiksinti.AzsonraHalim,suratıaltüst,karısınınönündedizçöküp,birikidakika tek kelime söylemeden duruyor. Arkasından, umutsuz bir sevdalının aşırıçekingenliğiylebaşınıyavaşçakarısınındizinedayayıp:

“—…senbir tanemdiye fısıldıyor,hanidirbeni sevmiyorsun,bunubiliyorum,ama,kiminleolursaolsun,benialdatırsan,ikinizidevururum.”

Dahazavallıbirsesle,ekliyor:

“—…sonradakendimi.”

Suat,bütüniddialarınıyarıgecedensonracevaplandırmıştı.İkisidesırtüstüyatmışlardı.GerçiHalimbunlarınasılbiryüzlesöylediğini,yatakodasınınyeşilkaranlığındapekfarkedemiyordu,fakatsesininrahatlığınaveaçıklığınadoğrusuşaşırdı:

“—Bütün gece saçmaladınHalim. İçkiye dayanamıyorsun, iki kadeh içtinmi, aklınbaşından gidiyor. Yüzbaşı Demir, gösterdiğimiz yakınlıktan yararlanmayı denemedi.Dürüst,terbiyelibiradam.Hattaçekingen.Banagelince,benimderdimbaşka,çokbaşka,senialdatmayıhiçdüşünmedim…“

Birazsustu,serzenişlerledolubirsusuştubu,arkasından:

—…benidiyereksözünüsürdürdü,asılumutsuzluğadüşüren, seninbu tutarsızlığın:Birdediğinbirdediğinitutmuyor.Birayöncebayılıyordunbuadama,göklereçıkarmıştın,şimdi kuşkulanıyorsun, yarın ne diyeceğin belli değil. Biliyor musun, yorgun düşüyorinsan…”

Halimutandı,yorganınaltında tostoparlakoldu,birdahaağzınıaçmadı.Gösterişlibirbarışma sahnesi ummuştu, “Her şeye yeniden başlayalım…” filân! Suat’ın dediklerineharfiharfine inanabilmek için,neleriniverirdi.Amaipinucunukaçırmıştıbirkere,hem

Page 183: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

gereğinden fazlageliştirdiğikuruntularınınoyuncağıolduğundan,hemolaylarınüstüstegelişi buna fırsat bırakmadığından!Ufacıkbir şey,Suat’ınbir sözü, ajansı dinlemektekitezcanlılığı, yeniden en koyu kuşkulara düşmesine yetiyordu.Aynaya baktımı, yenidenbaşınınüzerindesankigeyikboynuzları.Dahabusabah,folyokyumurtayokken,niyeikikereDemir’in odasına girdi Suat?Niye o bir ayak önce gitse de, girse, orda büsbütünotursadiyekocasınıngözününiçinebakıyordu?Niyevakitsizdönüncekapıyıyinekilitli,onudışardabuluyor?Niye?Neden?Kiminiçin?

—HayAllah,nerdeacabayahu?Gevşekbirses,azötesinden:

—Burdayımdedi,görmüyormusunhazret?

Halimtoparlandı:

—Vaydedi,Galib!Nerdençıktın?

Düşüncevekuruntularından silkinince, saçı başı dağınık, üstübaşı buruşukbirGalibbuldu karşısında; yanlış birGalib, yadırgatıcı bir neşeyi gözle görünmez zararlı bir ışıngibiüzerindetaşıyan.Oiseşöylebirkafasınısalladı,biriskemleçekti,oturmadanönce,çokeskidenyaptığıgibikollarınıaçarak:

—…tobe

—diyebağırdı,ornottobe!

SonraSotiri,Andon,YanakidiyeardıardınaüçRumadısıralayıpgarsonuçağırıyor,birsadekahvesöylüyor,birsoğukmadensuyu!Suratınıekşiterek,Halim’e:

— Midem diyor, hazret, nasıl yanıyor bilemezsin. Canına okuduk galiba! Eh,Şenol’unatölyesindesabahakadariçersenböyleolur.Olayıkutlayalımdediktide…

—Olayımı?Hangiolayı?

—Ne?Haberinyokmu?

Tekrar azönceki eski tragedya aktörü suratını ve sesini buluyor, bir törendeymişgibitumturaklı:

— Azizim diyor, bu serinin ilk sürgünü olmam hasebiyle beni tebrik edebilirsin.Yıllarını başarıyla çarçur etmiş ‘tüfekçi’ hayatımda, eksik olan bir sürgüne gitmekkalmıştı, o da oldu: Bir Birinci Şube ziyareti, ufacık bir hasbıhal, tamam, kestirmedenErciş‘eyolluyorlar.

Halim, cıgarası ağzında,kibritlerikayıp,gözlükleribuğulu,donakaldı.Delimavilerinüst üste bindiği oynak bir ekran önünde ağabeyi, pahalı yaprak cıgaralarını kristal kültablalarındaölümebırakıp:

— … bu defa diyordu, iş ciddi. Beyefendi bozguncu takımıyla esaslı bir hesapgörecek,darmadumanolacaksınız,herbirinizkimbilirhangisürgünyerinde…”

Farkındaolmadan,dudaklarındabirsoru:

—Erciş‘emi?Nerdeymişbu?.,

— Van gölünün kıyısında bir yer. Havası suyu fevkaladeymiş diyorlar. Tabiimanzaralarınadiyecekyokmuş.Gelgörkine tabiatıseverim,neşuaracanımböylebir

Page 184: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

seyahatçekiyordu.

Bu defa, Birinci ŞubeMüdürYardımcısı. Yanı başlarında peydahlanıvermiş gibi net.Şakırşakırbirsorguaydınlığınınortasında:

“—Sözgelişidiyor,şuGalibÇakır’ınneyinnesiolduğunubirtürlüçıkaramıyoruz.Eleavucasığmayan,gayetkarışıkbiradam.Kurduğusendikailkbakıştazararsızgörünüyor,bizikuşkuyadüşürendebu.Gerçekniyetlerinibilebilsek…”

Kafasıkendibaşınaişleyedursun,dudaklarındabirincisikadarmasum,ikincibirsoru:

—Yalnızsenmigidiyorsun?

— Orasıbellideğil, ilkçağrılanbenim,o şerefbanaait.DüngeceHaydarvarya,tanırsın, hani şair müsveddesi, Bayburt’a gidiyormuş dediler. Bilmem doğru, bilmemyalan!Aslıvarsa,talihlikerata:Bayburtdediğin,Şark’ınParis’i!

Sözünügetiripherzamankisonucabağlıyor:

— Türkiye’de hazret, bütün hataların ceremesini biz öderiz. Her kabak bizimbaşımızdapatlar.İşteokadar!

Maden suyunu lakır lakır boğazına boşaltmasıyla ağız ağız dolusu püskürmesi biroluyor:

—HayAllahkahretsin:Ilıkbuyahu,eşeksidiğigibi.Güyasoğukistediydik.

Gece besbelli çok hareketli geçmiş, her şeyi bir anda unutup, sözü tekrar orayagetirmesibundan:

— … iki gecedir uykusuzum,dökülüyorum, saat üçe doğruydu, ulan dedim, gidipyatayım, Dicle çıkagelmez mi, sıkıysa git, bilirsin şıllığı, kafayı buldu mu ne haltedeceğini kestiremez, uykusuzum dinler mi? Halim, elinde olmadan, yeniden ondankoptu. Yalnız ondan mı? Gazeteci, çocukların bağrışmalarından, çeşmenin ordakipeygambersakallıdilencidende.Yine,haftalardırgözlerininönündengitmeyen,oağrılıdakikayı yaşıyor: Sözde sürgüne gidiyormuş, çarpıntılı bir gece treninin köhnekompartımanında,tenhaveuykusuz.İçkulağında,uzakuzakyankılananbiruğultu:KızılSultan’ınsürgünTıbbiyelileriMarseillaise’isöylüyorlar.

Kafasında şak diye çakıveren bir şimşekle kendine geldi: Onu sürerlerse, Suatİstanbul’daYüzbaşıDemir’leyalnızkalmışolmayacakmı?Rezalet!

Bumüthiş soru, dahaodakikaveoracıkta, kışkırtıcı bir açık saçık resimler zincirinesoysuzlaşıyor:Hafif bulanık, pır pır edenbir ekranüzerinden sessizbir filmigeçiyorlarsanki; çıplak boyunda mosmor diş yerleri, çalkalanan kalçalar, süt beyazı bir baldırdadamarların mavi çizgili haritası… Halim bunalıyor, ne yapacağını bilemediğindenolacak, çıkarıp gözlüklerini silerek, yatıştırıcı bir cevap getireceğini sandığı ilk soruyaçengelleniyor:

—Yaben?Benidegönderirlermidersin?

— Göndermeleriaklayakın.Belkibirazdahasonra:Öncebiz,moruklar,sonrasiz,çoluk çocuk! Aradaki zaman ne kadar olur, birkaç hafta mı, birkaç ay mı, bak bunukestiremem:Menderes’indurumunabağlı!

Page 185: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Elleriylecepleriniyoklayıp,birpaketBafraçıkarıyor,boş,söverekavcundaburuşturup,yere çalıyor. Kat kat kırışıklıkların belirdiği alnında, bir an, kısacık bir an, bir öfke vebıkkınlıkgölgesi:

— Cıgaradakalmamış,kibritde!Yaşamakmıulanbu?Versenebircıgarasurdan.Yeminettim,Erciş‘egidergitmez,necıgaraneiçki!Bıçakgibikesilecek.

Arayayumuşakbirsessizlikkoyup:

—… hazret diyor, buraya kadar gelişim diyor, işte bu iki posta arasındaki boşluklailgili.Banabiriyiliketmekistermisin?

—Elbetisterim!Elimdengelirse,tabii.

— … gelir, gelir: Şimdibennasılolsa,çekipgideceğim,sendahaburdasın,tamammı?CepTiyatrosu’nusanabırakıyorum:Kuşbeyinliveukalâbirsürüaktörler,birsürü dert, bir de oynamayı tasarladığım huysuz bir ihtiyar rolü. Bu sonuncusu, primolarak.Tiyatroyukurtar,kurtul,birkaçkuruşdabana,orayagönder.Nasıl,işinegelirmi?

— Onasılsöz?Başkazamanolsa,sevinçtennebokyiyeceğimibilemezdim,şimdisenisürgünegönderipyerinekonmak,doğrusuya,hiçaçmıyorbeni.

Öylediyorama,dahaşimdidenafişlerdeadınıiriharflerleyazılmışgörüyor.Perdeağırağır kapandı, nemli kürk manto ve frigo kokan bir kalabalık onu ayakta alkışlıyor.Gerilerden ‘Bravo’ diye bağıranlar. Farkında bile olmaksızın sorunun ayrıntılarınasokuluşuyoksabundanmı?

—Mine’yleçatışmıştınız?Şenolküsmüştü?

—…tiyatroculararasındahırgüreksikolmaz,amaherşeysonundatatlıyabağlanır,bilmezmisin?Çoktanbarışttlar.Salonekimehazır,gönlün rahatolsun,provalaraKulüp47’de devam ediyoruz, benim niyetim piyesi çıkarır çıkarmaz yazhk sinemalardaoynayarakiyiceoturtmak,mevsimbaşındada…

Sözünüyarıdabırakıp,alıyor:

—…tutkiçatlayıncayakadariçmekistedim,bakalımdoğrudürüstiçilebilecekbiryervarmıErciş‘te?

Tembeltembelesneyipsözüdeğiştirdi:

— Suat ne âlemde yahu. Geçen yazdan beri görüşemedik. Hazır buraya kadargelmişken,birhatırınısorsaydım,iyiolurdu.Yukarıyaçıksakmıdersin?

Suat, Matmazel Raşel’in oraya girer girmez, dişsiz, kısacık boylu, çirkin bir herifleburunburunagelmişti.Sinekkaydı tıraşolmuş,pudralarkokular sürünmüş,gözünde tekgözlük, elinde yüzük, geçen yüzyıldan kalma bir salon adamıydı bu, kibar ve ölçülühareketlerle, tıknazbir şişedenmisgibiFransızkonyağınıkadehineboşaltıyor, içmedenönce, gözlerini hazla yumarak kokluyordu. Matmazel Raşel, suratında en mavi ve enaristokratmaskesi,Suat’ıbelindenyakaladı:

— Heureusecoincidence!dedi.Buyrun,buyrunricaederim,sizieşiazbulunurbirzatla tanıştıracağım, eski İstanbul’un asil ailelerinden bir bey, günümüzde böyleleri hiçkalmadı ma douce, o da sizinle tanıştığına çok memnun olacak, hangi biçimde olursaolsungüzelliğehayrandırkendileri,helekadınvücudubiçimindeolursa!..

Page 186: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Dahabirsaltanatlı:

—…iştededi,sevgiliAbdiBey’imiz,İttihatveTerakki’ninmeşhurmuharrirlerinden!Onunayarındabirmüşterimdahayoktur,sanatkitaplarının,nadidenüshalarınmeraklıvetitizbirkoleksiyoncusu,anlayışlıbirdostturaynızamanda…

Abdi Bey, Suat’a, handiyse insancıl olmayan kalaylı, parıl parıl bir bakışla baktı,yüzünde belireyim mi diyen tatsız gülümsemeyi çabucak silip, eski zaman göreneğinegöreeliniöpmeyedavrandı:

—Huzurunuzlabileışıkbahşettiniz,ham’fendidedi,renkveteravetbahşettiniz,tekkelimeylegençliğinizi…

Sesi cılızdı, hem de cızırtılı. Sözlerindeki övgü ve debdebe, suratının aksi ve gergingörünüşüne hiç uymuyordu. Gitti, ona adamakıllı bol gelen divanın bir yerlerindekayboldu.Suatöncebırakıpkaçmakistedi,müsaadelelerinialıpevinedönmek;sonrabuduygusunun ikinci tabiatının bir tepkisi olduğunu düşündü, aldırmayıp direndi:Yüzünde iğreti birgülümseme,pikapla açıkpencere arasındabiryereoturdu.Birbaktı,eline bir kadeh tutuşturmuşlar! Sesini çıkarmadı. Ne olduğunu pek anlayamasa da,Matmazel Raşel’le buAbdi Bey arasında, açıklaması zorca bir ilişki olduğunu seziyor,bundanhuzursuzoluyordu.

Yinedeonlar,MatmazelRaşelhiçolmadığıkadartatlı,AbdiBeybirasitdamlasıgibiekşi ve yakıcı, ne yapıp ettiler, biriki söz, biriki işaret, birkaç yerinde itirazla Suat’ıevcilleştirdiler:Gitmedi.Konyağınıiçti,hızlıcaiçtigaliba,yanaklarınatatlıbirpembelikyayıldı.Konuşulanlarakulakvereyimdedi,salondedikoduları!Birkonsermiverilmiş,birailenindoğumgünüpartisimivarmışne?ÜstelikFransızcakonuşuyorlar:Havalıhavalı,birbirlerine zincirlenen ufacık cümleler, bazı kelimelerin kulağa pek hoş gelen anibitirilişi! Bak işte bu, Suat için değişik bir şey! Abdi Bey, yıllanmış salon çapkınıdavranışlarıylabirözürdeniyor:

— Ham’fendi, bendeniz, tarihe karışmış bir mazinin gayrı kaabili teselli birenkazıyım. Bizim zamanımızda Beyoğlu’nda Fransızca tekellüm edilirdi. O müthiştahavvülâtı içtimâiyye tekevvün ederken, itiyatlarından vazgeçemeyecek kadaryaşlanmıştımzaten,kaldıki âlî tahsiliniFransa’da ikmâletmekmazhariyetineermişbirneslinevladıyız,ellialtmışseneevvelParis’ibirgörseydiniz,bütünbeşeriyetin…

MatmazelRaşelarayagirdi:

— PardonAbdiBey dedi. FransızcayıMadam en az bizim kadar bilir.AbdiBey,şaşmış göründü. Bunu örtmek için Suat’a cıgara tuttu, Suat alınca, şaşırmak sırasıMatmazel Raşel’e gelmişti. Onun cıgara içtiğini ilk defa görüyordu. Abdi Bey ise,benliğiniiçtenolduğubesbellibirhüznekaptırmış,yarıTürkçeyarıFransızca:

— … bizim gençliğimizinBeyoğlu’su diyordu, quel enchantement!Her şeyde birzerafet, bir asalet, sefahette bile şayanı dikkat bir kibarlık vardı. Halbuki şimdi, helas!CaddeiKebir’den geçmek zarureti hâsıl olacak diye endişe ediyorum.Nedir efendim oayaktakımı, o tulumbacı tayfası kılıklı hırpaniler, o zevksizlikleri insanı âdeta perişanedengudubetmahallekarıları…

Sonra konuşma büsbütün Fransızcaya dökülüyor. Suat’ın Fransızcası daha çokkitaplardankapma,gözüneyatkın,gramerdüzenineuygunolduğundan,lâfıngidişiharita

Page 187: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

üzerinde bir yolculuğu bir güzel ayarlarsınız da, yolculuğa kalkışınca gerçekle tasarıarasında bir türlü yakın bağlantıları kuramaz, sağınızı solunuzu kestiremezsiniz, işteona benzer bir durum.Oysa öbürleri, galiba iyice ağızdan öğrenmişler, düzgün ve hızlıkonuşuyorlar. Hiç değilse Suat’a öyle geliyor. Hoşuna da gitmiyor sayılmaz, havayıdeğiştirmesi bir yana, gerçeğini yenilemesine yol açıyor: Başka, loş ve yüksekkatedrallerin haydut gibi yükseldiği bir ülkede sanki, caddelerde bisikletli işçiler,kahvelerde iriyarı, dört beş memeli ve sarışın, sokak kadınları. Ya da bir vapuryolculuğunda, durgun bir deniz, sisli bir hava, yağmurun ışıltılı perdesiniayırıpilerliyorlar.Salondayolcularlâfadalmış,herkeskendinibirbaşkasısanıyor;bütünyolculuklarda olduğu gibi, ötekilerine sandığı olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. Oyuniçindeoyun.

Birkadehdaha.Cıgaradaiçiyor,içkide,neoluyorişte?Uzunboylutadınavaramıyor,tamtersine,midesibulanıyorhafif,genzindebiryanma,arasıraöksürükarzusu.Yinedeiçmektenvazgeçmeyecek.Bunlarıhepyapmakisteyip,durmaksızınkendineyasaklamadımı?Haklıolmadığınıbilebileeğilimlerinigemliyor;gizli isteklerinin,ancakbaşkalarınıkınamakyoluylabelirlemesinegözyumuyordu.Nesaçmalık!İnsan,olduğugibiolmamakiçin, kendisine işkence eder mi? Haydi etsin diyelim, bunun bilincine vardığı gün,mutsuzluğu,hiçbirçıkışyoluolmayanderinbirumutsuzluğadönüşmezmi?

O da öyle olmuştu, bütün bütün içine katlanmış, dışarıya bir güzel kilitlenmişti,insanlarınhayatındansürgünetmiştikendini,çünküiçindekiikikadınaşağıyukarıeşitbirgüçleonukendiyanınaçekmekistiyor,yıkıcıgücüntutucugüceeşitliği,ölübirnoktadahareketsiz kalmasına yol açıyordu.Onoktadaysa, birbiriyle çelişen bir sürü kuruntununtutsağıydıartık!Bubileömrüncetiksindiğibaşkalarının,obayağıdeğeryargılarıylagelipiçineçöreklenmişolduklarınıgöstermezmiydi?

“—…başkaları,başkalarıdeyipduruyorum,benim,obaşkaları:Hepsinibenimsemiş,içime almışım! Onlardan, onların baskısından kurtulmak istiyorsam, önce kendimdenkurtulmalıyım. Başkalarını yıkabilmenin yolu, kendimi yıkmaktan geçiyor. Kendimiyıkmak!Kendiiçimdebaşkalarınıyıkmak!”

Abdi Bey’in öfkeli sesi, daldığı düşünceleri ustura gibi doğrayıp paraladı. Deminkisalonadamıgitmiş,yerineonabenzer,öylepomadıkokulu,fakatsondereceşirret,bayağıveterbiyesizbirigelmişti.Nedenkızmıştıacaba?Böyleavazavazkimebağırıyordu?

—…yarımsaatoldube,yarımsaat!Madam’ınacelesiyok,Madamkendiniağırsatıyor! Öyle miii? Ben kül yutmam, o beni sallamazsa, ben o kahpeyi hiç sallamam!Ayağınıdenkalsın,‘Bacaksız’Abdioyunagelmez,helesağmalbirinekkatiyetledeğildir,onagöre aklını başına devşirip edebinle iş yapacaksa yapsın, yoksa anasından emdiğinifitilfitilburnundangetiririm!Birçeyrekdaha,odaseninhatırıniçinbekleyeceğim,yinegelmezseallahaısmarladık,nehâlivarsagörsün!Sustu.Ağırbirmorgsessizliği.Birarı,camınbirinde,görünmezvebüyülübir elektrikli usturagibivızıldıyor.MatmazelRaşelbir iki söz edip havayı dağıtmayı deneyecek oldu, Abdi Bey bırakmadı, kesin birelhareketiylesözünükeserek,

— …yeterdedi,mazurgöstermeyeçalışıpdurmaricaederim.Malımıbilirimben!İyisimi,plakçalbize,fakatbenimplaklardanolsun,tabiiduruyorlarsa…

—Aşkolsun,durmazolurlarmımonbey?

Page 188: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Abdi Bey’in plakları. Yirmi, otuz yıllarını, o günlerin gözde yeri Rejans’ta akşamyemeklerini, Florya’daki gardenpartileri hatırlatan, özlemlerle, kayıp sevdalar, acılıayrılıklarveumulmadıkmutluluklarladolu,eskiveunutulmuş,foxtrot’lar,tangolar.AbdiBey’in dinleyişi çok ilginç, bir daha ele geçiremeyeceği bazı şeyleri yitirmiş gibiüzgüngörünüyor,epeycededalgın.Plağınbiribittimi,okalaylıparılparılbakışıyla,biryenisiniistiyorhemen!

Matmazel Raşel, ‘fistolu’ dudaklarının arasında yaprak cıgarası, gözlerini Suat’adikmiş,onuçırılçıplaksoyuyorsanki.Suat,alkolrahatlığınagirdiğindenolacak,kendinikendinden ayıran engelleri uçarak aşıyor. Ansızın her şeye açık, her şeyi, gizlieğilimlerinden gelen en yakın istekleri bile kabule hazır. Aykırı mı, hayır, bu istekleraykırı sayılmaz: Cıgara içmek, içki içmek, saçlarını kısaltıp pantolonla dolaşmak, herkadınınhiçbirkaygıyadüşmedenyaptığı,yapabildiğişeyler.Olağanmıolağan,sıradanmısıradan!

“—…onlarıgözündebüyüterek,bilmemhangigizildininesrarlıyasaklarıgibigören,içlemlerini ve niteliklerini değiştiren benim. Budalalığımdan mı? Bçlki. Belkibeceriksizliğimden,belkineyanadöneceğimikestiremediğimden.Yanlışanladığımdandaolabilirbak,asılbundanolabilirhatta:Hayatımınenazonyılını,bütüngençliğimiyani,biryanlışanlamayaharcamak!..”

AbdiBey,tekgözlüğüişaretparmağıylabaşparmağıarasında,birşeylersöylüyorama,ne?Gözlerinikısmış,ağzındaşekereritiyormuşçasına,dudaklarınıyalıyor:

— … bumüzikmesdames, dans etmek iştiyakı vermiyormu sizlere?Nağmelerinahenginekapılıp,birdakikacıkbileolsa,kendinizivedünyayıunutmak?Şu ihtiyarlığıngözükörolsun!Haydiben,kanımkaynasada,müziğiduyarduymazortayaatılamıyorum,lâkinsiz,sizgençler,bilmemkiniyedansetmezsiniz?

MatmazelRaşel’insolkaşıyükseldi.Gözleri,harılharıl,Suat’ıngözleriniarıyordu:

—Sahidedi,nedendansetmiyoruz?

Suat, önce kaskatı katıldı. Gülünç, utanılacak bir şey değil miydi dans etmek?Hayvanlargibibirbirineyapışarak,vücudununengizlihareketlerinigözlerönünesermek?Lisedenberihiçdansetmemiş,danskonusundabaşkaşeydüşünmemişti.Şimdikalkacak,üstelikbirkadınladansedecekmiydi?

BirdenkendiniMatmazelRaşel’inouzun,hafifçeadalelikollarıarasındabuldu.Kadınonu, inadına gibi, vücuduna bastırıyor, göğsünden yükselen terli ten ve fougere kokusuSuat’ınbaşınıdöndürüyordu.Birara,bayılacağınısandı.AynıandaBoğaz’aTürkmavisibir pencere açılmış, uzak bir kanun Hafız Post’un dokunaklı melodisini tekrarlamayabaşlamıştı.Annesinin sarhoşve ıslak ağzı, gözyaşlarıylakarışık, omuzlarındaboynundadolaşıyor,ıslakbirörümcek,kulaklarınayaklaşıyordu.

Dansları uzun sürmedi, hepsi hepsi bir plak ama, bu kadarı fazlasıyla yetti Suat’a.Kendisini,MatmazelRaşeladındakisisliuçurumunkenarında,parıltılıvebolrenklifakatmüthişyorgunbirkuşgibihissediyordu.Çekici,başdöndürücübirizlenimdibu,uzadıkçabütünbütüniçinikaplıyordu.Yanaklarındanbirtürlüuzaklaşmayanoılıkveinatçısoluk,hele belinden kalçalarına inen o kemikli ve uzun el, ağır ağır her yanını saran birahtapotunyumuşak,yumuşakolduğukadaröldürücükucaklayışınıhatırlatıyorona.

Page 189: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

AbdiBey,solgözündebelirenbir tikle,yaygibigergin, incecikvemosmordudaklarıtitreyerek,onlarıseyretti.Plakbitince,sıçrayıpkalktı,öfkesininufacıkvekesinjestleriyledüğümlene düğümlene, hem yakası siyah kürklü pardösüsünü giydi, hem Suat ordayokmuşgibi,MatmazelRaşel’everdiveriştirdi:

— Yeter! Bir dakika kalamam! Gidiyorum. Üç çeyrek saat bekledim, gelmedi.Bundan sonra gelirmi? Elbet gelmez!Ama tarafımdan söyle, parasını verdikten sonra,onun gibi bir düzine orospuyu ‘Bacaksız’Abdi evinde, hizmetçi diye kullanır, anlaşıldımı?Nihayetbirfiyatmeselesidirbu,neeksiknefazla,aleladebirfiyatmeselesi!Benikimsanıyor,şıllık!Ohızlaçıktı,ardındaMatmazelRaşel,söylenesöylenedükkânıgeçti,dışkapıyıöylehışımlaçarparakkapattıki,Suatvitrincamlarınınkırılacağındankorktu,içindeyeniden:

“—…bunlarbirdolapçeviriyorlardı,üstlerinegeldim,engeloldumgaliba…”kuşkusuuyandı, yersizdi bu kuşku, son görüştüklerinde ona bugün gelmesini Matmazel Raşelsöylemişti, beraberce çıkıp Suat’ın pantolonunu almaya gideceklerdi. Matmazel Raşel,dönerdönmez,aklındannelergeçirdiğinibiliyonnuşçasına:

— Aldırmayın dedi. Pantolon için daha vakit erken, ma douce, biraz keyfimizebakalım,n’estcepas?

Ne ezgin, ne üzgün: Deminki sözler ona söylenmemiş gibi, rahat! Yeni bir yaprakcıgarasıyakıpdivanauzanıyor:

— … öff, quel poison, bu adam quel numero! Tahammül edilmez bir şey! HelePaula’nın hatırına çektiğimi düşünürseniz! Paula böyledir zaten, aucun sens deresponsabilite,aklınaeseniyapar,dilininucunagelenivaateder,herdefasındabenmüşküldurumdakalırım.Amanedenir?Arkadaş,arkadaştanilerimadouce,dost!Dostluk,derinbirduygu,kutsalbirbağlılıkbizleriçin…

Ustaca gizlediği kısa bir duraksamadan sonra, uzanıp kadehlere yeniden konyakdolduruyor.

—Şişebizekaldıdiyor.Kısagününkârı:HakikiMartell,biliyormusunuz,hadeyincebulunmazöyle.

—KimbuAbdiBeyAllahaşkınıza?

— Abdi Bey mi, başlı başına bir aventııre! Zengin bir kere, müthiş zengin: Halıticareti yapar, ikimağaza, biriKapalıçarşı‘da öbürüHarbiye’de,Radyoevi’nin karşısınadüşer. Dehşetli kazanıyor. Ayrıca çapkın, sefahat düşkünü, un vrai libertin, bakarsınkibarlığına diyecek yok, bakarsın sıfır numara külhanbeyi, hiçbir yanından varamazsın,diliakrepgibizehirlidir,amazenginolunca…

AzönceAbdiBey’inoturduğuyerde,ayağınabirpaketdeğdi,döndübaktı,genişalaylıbirgülümsemeyüzüneyayıldı:

— Öfkesinden dedi, kitaplarını unutmuş:Kitaplar, sözüne özellikle basıyordu. Solkaşıhavada,paketiaçarken,Suat’ıçağırdı:

— …gelinmadouce,necinskitaplarameraklıolduğunugörün.Görülmeyedeğer,doğrusu.

Page 190: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Besbelli dışarda basılmış, içi renkli renksiz bir sürü resimle dolu, pahalı dergilerdibunlar, resimleri sözde sanat fotoğraflarından örnekler veriyor, gerçekteyse, el altındanşehvet körüklüyordu. Neler yoktu ki? Yayvan,mermer gibi damarlı ve yoğun kalçalar;gevşekliği insanı ürküten uzak bir karın; aşağıdan yukarıya aydınlatılmış kadınbaldırları; kapakları sıvama yaldız, kaşları yok kadar ince, kuyruğu almış başını gitmişirkiltici gözler; sonra benek benek koltuk altları, benek benek ve yumuşacık; ve insangöğsü olmaktan çıkmış, iri mi iri, dolu mu dolu, bir sürü meme: Dokunsan,yarılıverecekler!

Hepsi bu kadar olsa, neyse! Bir de açık saçık kartpostal dizileri var: Kadın kadına,erkek erkeğe, kadın erkek karışık insan salkımları!Çeşitli sevişme durumlarında, ilginçolmaktan çok itici, çekici olmaktan çok şaşırtıcı! İticiliği sevişenlerin hastalıklısuratlarından ileri geliyor, şaşırtıcılığı sevişmeyi bütün gizliliğinden sıyırıp çıplak vemekanikbirhalegetirmesinden.HerkesgibiSuatdaaçıksaçıkresimlerdensözedildiğiniduymuş ama, hiçgörmemiş, onun içinbakakalıyor.Bu ruhsuz suratlar, buheykelleşmişvücutlar ona hiçbir şey söylemiyor ki! İrkiltmiyor bile! Tiksinmeden çok, huzursuzluğabenziyorduyduğuhis,haniinsangüpegündjiz,hiçbeklemediğiandabirininşeyinigörürde,neyapacağınıbilemez,öylebirhisişte.

Matmazel Raşel, sorunu bambaşka bir yanından alıyor. Sahifeleri rahat çevirebilmekbahanesiyle, yaklaştıkça yaklaştı. Kokusu Suat’ın vücuduna, kolu beline sarıldı gibi:Parmak uçlarını sırtında gezdiriyor! Ses çıkarmadığını görünce iyice yüreklendi, dahayasakbölgelereuzanayımdiyecek:Koltuğununaltından,usulca,obluzunudimdikgerengöğsüne doğrumu?Yakıcı soluğuyla kulağınamırılmırıl bir şeylermırıldanmaktan dageridurmuyor.Hipnotizmacısözleribunlar:

— …pekhoşlanmamışabenziyorsunuz,madouce!Birmanadahaklısınız,amabirmanada…Kendihesabımaben,çıplakbirerkekgördümmü,kusacağımgelir,öğürmedenedemem. Evet, evet, kaç kere başıma geldi, elimde değil öğürüyorum, oysa bir kadınvücudu…şusözgelişi, şuzerafetebakın,çizgilerinin tatlıyuvarlaklığına,şuomuzlar,şugöğüsler, şukalçalar!..Samimiolarak itiraf edeyimki,büyülüyorbeni.Nedenderseniz,izahı basit: Hassas bir kadınım ben, yalnız güzelliğe karşı da değil, şefkatle karışık birsevgiyede.Kadınvücududediğimiznedir zaten,madouce, ettenvekemiktenörülerekcanlıhâlegelmişsevgiveşefkatdeğilmi?

Suat onu ağzını açmadan dinliyor. Solunumu biraz hızlandı gibi. İçinde soğuk birbulanıklık.Kimbilirkaçkeregördüğübirdüşü,yenidenmigörüyor,yoksayaşadığıbirgerçekmi?Gerçekse,düşlereözgübubulanıklıkneden?Düşdesen,duyuorganlarınedenen bayağı anlamıyla çalışıyor? Vücuduyla beyni arasındaki bağlantı mı koptu, bağlantıkopmadıdaartıkfrekanslarımıbirbirineuymazoldu?Aksihaldeüzerindekibirokşamayınedenbirbaşkasınınvücudundahissetsin?Olurmuböyleşey?

Bak,şimdidamarlarınınağacındasütlü,kalın,gerilimiyüksekbirakımlayüklü,birsıvıdolaşmaya başladı. Sinirleri yay gibi titriyor. Meme boşluklarında, sinsi sinsi biriken,garip bir elektrik. Eklemlerini çatır çatır ettirerek, ah bütün vücuduyla şöyle birgerinebilse! Gözlerinin önünde gittikçe daha az bayağı bulduğu açık saçık fotoğraflar,kulağında hem Matmazel Raşel’in Yahudi fısıltısı, hem uzaklarda kendi kendiniyiyipbitirenbirkanun!

Page 191: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Arkasındaayıplarıngizlendiği,bazıyaldızlıbazıgümüşlüplastikbirdoku,kendibaşınayırtılıyor sanki. Yırtılıyor ve eski saplantılar meydana çıkıyor: Enine boyuna, saçlarıusturayladibindenkazınmışzencibirkadın,dumandumanpiposunuiçiyor.Erkeğimsibirgelenev şişkosu, kendisini orgazmına kaptırmış, soluk soluğa ve gülünç. Uzun boyluince bir kadın, kalın kaşlarının altından bir oğlan çocuğu olarak bakıyor. Peki buduyulanlarne?Somutbirmüzikmi,ustalıkladüzenlenmişgürültülermi?Hidrolikbirvinçuğultusu.Düzenli ve otomatik uçaksavarlar.Birden dönmeye başlamış bir vantilatördendağılan,gecefırtınasıyakınmalarıveengerekıslıkları.

Suat başını çevirdi. Matmazel Raşel o kadar yakınındaydı ki, dantelli dudaklarınerdeyseağzınadokunuyordu.Üstdudağındakiesmertüylerigörmesiyleaklınınbaşındangitmesi bir oldu, artık kendini tutamadı. Sert, beklenmedik bir şekilde öpüştüler. Ağzı,Matmazel Raşel’in dudaklarını hoşratça toplarken, atmaca pençesine dönen sağ eliylesol göğsünü yakaladı ve ezdi. Davranışı kaba ve zalimdi. Ne olduğunu bilemediği birnedenden ona kızıyor, cezalandırıyor gibiydi. Yaptığı şeyden hoşlandığını fark ettikçeöfkesi artıyordu. Nihayet kendi kendisi olmaktan, bundan zevk duymaktan çılgınadönmüştü.Hayatında ilkdefacinselzevkinneolduğunu, içtenatılımınıvegizligücünüanlıyor;nasılrahatlatıcı,bambaşkaveaydınlıkbiryereulaşabileceğinisezipşaşıyordu.

Hepsi bir dakika sürdü mü? Şüpheli. Sonra çıngırak, kitabevinin kapısı! MatmazelRaşel,soluksoluğa,gözleripırılpırıl,gittibaktı,buzamansızmüşterikimmiş;suratısilmeergenlik bir lise öğrencisi, üstelik ne istediğini bilmiyor. Bu arada Suat, gözleri hâlâdumanlı, aynada kendine biraz çekidüzen verdi, rujunu çıkarıp dudaklarınınboyasınıyeniledi:

“—Demekbuymuşha?”

Yıllardır içinde manevi bir ur gibi taşıdığı bir yasağı yaşamıştı; ne mutluydu, nemutsuz;ourukaşlagözarasındaalıvermişlergibi,büyükbirağırlıkkalkmıştıüstünden,okadar.

Olay gerçek boyutlarına zaman geçtikçe kavuşuyor. Daha terzideyken, gözünde, ikikadınınöpüşmesiolmaktançıkmıştıbile.MatmazelRaşelöneminiyitiriyor;yaşadıkları,yaşadıklarına hayal olarak ekledikleri, yaşananı ne derece değerlendiriyorsa, beraberyaşadığını o derece gerilere atarak rolünü küçültüyor. Hele eve dönüp etkisindenbüsbütün sıyrılınca, keyfine diyecek yok! Aynı dakikayı, en ufak ayrıntılarına kadar,içisırayaşıyor,aynıheyecanlanduyupaynızevkialıyor.Dahafazlasını,belki.MatmazelRaşel, pek pek Suat’ın kendi koyduğu yasaklan aşıp kendi kendine ulaşabilmesi içintesadüfen önüne çıkmış bir kapı. Yalnızlığı o kadar yoğun, ıssızlığı öylesine tamdı ki,çıkıpkurtulmakistediğigün,dışdünyayaaçılanbumavişehvetliveheredepsizliğehazırhayvandan başka araç yoktu elinde. Bir kere eşiği geçince araç elbet önemsizleşiyor,olağanakarışarakkayboluyor:Suatkısırdöngüsüiçinde,rüyadoluvalizleriyle,yalnız.

Yalnız mı? Tam yalnız sayılmaz! Gardrobun aynasındaki, pantolonlu, çakı gibietkileyiciötekiSuat’labaşbaşa.Herikisi,yanaklarınıateşbasmış,hepaynıkişiylebitmeztükenmez buluşmalar kuruyorlar:Ümid’le. Bir şey demeden, yapmadan, sadece çetrefilgörünüşü, varoluş biçimiyle ona, düşüncelerinin saçmalığını anlatan kim, Ümid değilmi?Onugörmesiyle içindeki ikieğilimin illekarşıtolmasıgerekmediğini;gelişmesinin,gününbirindeulaşacağıkişisel bileşimin, birbirini tamamlayan iki ayrı temeli olduğunu

Page 192: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

anlamadımı?

Ah,içtenbiryakınıolsa,bütünbunlarıenineboyunabirtartışabilse,aklaenyakınolan,en zorunlu sonuçları çıkarsa!MatmazelRaşel desen, olmaz, anlamaz bir kere;YüzbaşıDemir’le konuşulabilir gerçi, pekâlâ bir sonuca varılabilir ama, arada Ümid, Demir’inÜmid’eyakınlığıvehayranlığıolmasa!Ümidgeleli,okonudaazşeysöylemedi,epeycebirşeyleraçıklamadıdeğilya,yineişinaslı,ikisininarasındanegibibirilişkiolduğu,sır:Dostlukmu,aşkmı,arkadaşlıkmı,eylemberaberliğimi,yoksasuçortaklığımı?

Suat, Yüzbaşı‘nın odasına dalıp Ümid’in resmini arayacak. Bu gece, Demir’ingelmeyeceğikesin. İşibaşındanaşkın,durmaksızıngidiyorgeliyor.Kadıköytaraflarındabiryerlerde,kimolduğubelirsizbirileriylebuluşuyor,yadasesiniorggibidalgalandırarakAnkara Radyosu’nun haberlerini tartışıyor. Ne yaptığı belli değil!.. Yalnız bir kere,yüzündeoküskünçocukgülümsemesi,boynundauçsuzbucaksızyeşilatkısı,sivilolarakçıkageldi.Dışardayağmurçiseliyordu,sutozlarıpırılpırılsaçlarınaserpilmişti:

“— … bugün dedi, ziyaret günüydü, Sultanahmet’ten geliyorum, Ümid’i gördüm,gereğindensakindi,birazdasolgun:Polisromanlarıistiyor,kitaplıktabirkaçtanegözümeilişmişti,müsaadeederseniz…”

Halim nerdeyse gelir. Yeniden atışacaklar. Az önce eve girdiğinde, kapının altındanatılmış iki satırlıkbirpusulasınıbuldu:“Bir tanem, tamüçtegeldim,kapıdakaldım, ikisaat kahvede bekledim, yine gelmedin.” Yazının düzensizliği bile içindekikarmakarışıklığı göstermeye yeter ya, imzasının altındaki not, başlı başına bir kıskançsuçlaması:“Etti,iki.”

“—… zavallı Halim, beni Demir’e tutkun sanıyor, olmayacak kuruntulara kapılmış,onualdatıyormuşumda,oyokkenseviyormuşuzdafalanfilân!Aklınalamayacağışeyler!Evet,Demirazbulunurbirçocuk,yakışıklı,zeki,duygusalyöndende,entelektüelyöndendehoşumagidiyor,etkiliyorbeniama,ötesi…boşJâf!Ümid’in,hattaÜmid’in resmininbende uyandırdığı sarsıntıyı uyandıramıyor. Kim bilir belki o da Ümid’e ulaşmak içingeçeceğimikincibirsihirlikapı:MatmazelRaşelveYüzbaşıDemir,ardıardınaikisihirlikapı: Birinden geçince kendimi buluyorum, ötekini geçince Ümid’i. Şimdilikbütünderdimbugaliba.”

Halim umduğundan erken geldi. Ne geliş! İbiği dimdik ayakta, kavgacı bir horozabenziyordu. Üzerinde kaygı ve korkuyla karışık delimsirek bir sevinç, sesinde garipsaldırganlık,koltuğununaltındaysabütünakşamgazeteleri,Suat’ınpantolonluolduğunufarketmedibile,girergirmez,gazeteleriyelpazegibiçevresineyaydı,sordu:

—Peki,yabunanedersin?

Suatonabaktıamagörmedi,hayalbulutlangözlerineyığılmış,olanıbitenidoğrudürüstgörmesiniengelliyordu.Yarıilgisiz,yarıilgili:

—Hayroladedi,neoluyor?

Halimdehşetliiçerledi:

—…nemioluyor?Birdesoruyormusun?Yoo,vallahibukadarıfazla!Şehiraltüst,seninhaberinyok.

—NelersöylüyorsunAllahaşkına?

Page 193: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

—Gösterilerdenbahsediyorum.

—Negösterileri?

Önceöfkeliveşaşkın,omuzlarınısilkti:

—…pesdoğrusu!

Sonra çabuk çabuk anlatmaya koyuldu. Heyecanlı ve coşkundu, bu yüzden lâfıdağıtıyor,sözlerininyarısınıyutuyordu:

— … bugün BeyazıtMeydanı‘nda, yüzlerce öğrenci,Menderes aleyhinde gösteriyapmışlar. Evet, yüzlerce öğrenci ve Menderes aleyhinde! Polis, Üniversite’ye giriyor,cop, kavga kıyamet gırla! Öğrencilerin üzerine ateş açılmış, yaralananlar olmuş.Basbayağıharpcanım.Ortalıktasöylentininbinibirpara,rektördeyaralılararasındaymışdiyorlar.

Suatkulaklarınainanamıyordu.Meraklıvekuşkulu:

—Banabakdedi,içkiyifazlakaçırmışolmayasınsen?Saçmalıyorgibisin.

—Hayırbirtanem,şakakaldırırşeymi?Doğru,inanmamaktahaklısın,haklısınamagerçek! Milletin ağzında bu lâf! Galib’le beraber Haçik’e yönelmiştik. Beyoğlu’nda,telâşlı, ağzı burnu birbirine karışmış üniversitelilere rastladık, tuhafımıza gitti. Cavcavvardır ya hani, koca bıyıklı ressam, az sonra onu gördük, dosdoğru Beyazıt’tangeliyormuş,oanlattısanasöylediklerimi.Ayaküstükararverdik,çocuklarÜniversite’ninbahçesinde polislere direniyormuş, niyetimiz onlara katılmak! Ama olmadı,Eminönü‘nden itibaren yollar kesilmişti…Söylediklerine kendi aklı da yatmıyor olacakki,durupdurup:

— Vay canına diyordu, vay canına be! Gözüne ilişince, birden radyonun üzerineatıldı:

—…radyonediyor?Dinlemedinmi,yazık.Sıkıyönetiminelikulağındadiyorlar.

Ankara Radyosu’nda rahat, hafif nezleli bir ses, köylülere hangi yapay gübreyikullanmak gerektiğini anlatıyordu. Bu kadarına ne diyeceklerini bilemediler. İstanbulRadyosu’nu bulunca şaşkınlıkları daha büyük oldu: Etekleri zil çalan bir incesaz, iyiceşıkıdım bir fasıl tutturmuş, yeri yıkıp göğe kement atıyordu. Halim dayanamadı,bastıküfrü!Böylebirgündeböylebiryayınsaçmagörünüyorduona,kışkırtıcı.İçindebirışıldak ansızın yanmış, bir yelken rüzgâra çekilmişti. Gözlerinin önünden, imgelemininyarattığı resimler geçiyordu: Öğrenciler, tükenmez kalemlerini mızrak gibi sırtlamış,gözlerinde gözlükleriyle, acımasız bir polise direniyorlar. Üniversite’nin anıtsal kapısıönünde, atlı polis saldırıya geçmiş, kan gövdeyi götürüyor. Yerlerde boylu boyuncauzanmış, kız ve oğlan öğrenciler. Suratlarında yanlış ölenlerin hüznü ve şaşkınlığı,kulaklarınındibinde,semizbeygirlerinnallarındansıçrayankıvılcımlar!

Karısına anlattıklarının azı görebildikleriydi, çoğu gördüğünü sanıp ayaküstüuydurdukları.Suatallukbullakolmuşonudinliyor,olağanıçokaşan,Halim’ebileyenibirboyut ekleyen telaş ve heyecana katılmak için kendini zorluyordu ama, nafile! Herçabalayışının arkasından bir de bakıyordu ki, dipçiklenmiş üniversiteliler,akşam karanlığında erimiş demir kabarcıklar gibi pat pat patlayan sloganlar (Menderesistifa! Menderes istifa!), başka yerde; utancı, ilgisizliği ve yabancılaşmasıyla o başka

Page 194: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

yerde!

Neden sonra radyo müzik yayınını kesip de ukalâ sesli bir spiker SıkıyönetimKomutanlığınınbirnumaralıbildirisiniokuyunca,birdenkendisiniolmasıgerekenyerdebuldu:Tarih,günlükyaşantıyadönmüştü.

—Dikkat!Dikkat!BugünİstanbulÜniversitesi’ndebiravuçtahrikçininsebepolduğunümayişlerüzerineİstanbulveAnkara’dasıkıyönetimilânınalüzumhâsılolmuştur.Yenibiremrekadarhertürlüsiyasitoplantılaryasakedilmiş,geceyirmidensabahaltıyakadarsokağa çıkma yasağı konmuştur. Gazeteler bu akşamdan itibaren aşağıda belirtilenyasaklara uymak zorundadırlar: 1. Nümayişlerle ilgili resimlerin yayınlanmasıyasaktır.2.…”

“—… kim söyledi bunu? Yalan, baştan aşağı uydurma! Sıddık Sami sonuna kadardayattı. Bir ara Mederes özür dileyecek oluyor, telefonla aratıyor, seninki cevap bilevermiyor.Düşünbirkere,telinucundanasılküplerebinmiştir,öteki?”

“— … evet, ben de duydum: Hocaların çoğu öğrencilerle dayanışma halindeymiş.Polis,Üniversite’yikuşatınca,Hukuk’taöğrencileriylesabahlayanlarbileçıkmış!”

“—…haydiordan,sennebileceksin:Rektörüyaraladılardiyorum,hemağırsurette,resmen açıklanmıyor ama, palas pandıras hastaneye götürüldü. Adam yaşlı, iyileşir miiyileşmezmi,artıkAllahbilir.”

“— … ya öğrenciler? Onlardan yaralı yok mu? Benim Yüksek Matematik’te biryeğenimvardır,polisateşaçtıktansonradiyor,enazonkişiyerlereserilmişti…”

“—…nereyekaldırdılaracaba?”

“—…söylenmiyorki,gizliyorlarmilletten.”

“— … yok, Ankara’daki çocuklardan da, bizimkilerden aşağı kalmayanlar çıktıdoğrusu.”

“—…ordaateşaçmışmıpolis?”

“— … elbet! Polis oldu mu, hemen tabancasına davranıyor, anlayış gösteren ordubirlikleri.”

“— … bak, bu doğru! Dün jeepler, tanklar görünür görünmez, bizimkiler bıraktıboğuşmayı,başladılarbağırmaya: ‘Yaşasınordu,kahrolsunpolis,Menderes istifa!’diye.Görülecekşeydi,azizim.”

“—…İzmir’denbirhaberçıkmadımı?”

“—…İzmir’denhaberçıkmaz,orasıMenderes’inkalesi.”

“—…maşallah,ammabilirmişsin,İzmiravukatlarınınprotestoyürüyüşündenhaberinyokanlaşılan!CübbeleriniAtatürkanıtınabırakmışlar.”

“—Dikkat dikkat! SıkıyönetimKomutanlığının beş numaralı bildirisi: 1. Yarın geceyarısından başlamak üzere, maksadı ne olursa olsun, üç kişiden fazla şahsın, umumiyerlerde,meydanlarda,sokaklardabirarayagelmeleriyasaklanmıştır.2.…”

“—…yooo,bukadarıfazla!İstibdaddevrindemiyizcanım?”

Page 195: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

“—…kahrolsunzalimler,yaşasınMustafaKemal!”

“— … çocuklar, sözüme kulak verin, yarın öğleden sonra Radyoevi’nin önündetoplanacağız, yaydığı yalanları ve hakaretleri protesto için! Teknik Üniversiteliler degelecekler…”

“—…alo,aloşehirlerarasımı?Hanımefendi,Ankara’ylagörüşmekistiyorduk.”

“—…Ankara, imkânsız efendim!Hatlarmeşgul.Ayrıca resmi konuşmalara önceliktanınıyor.”

“—…duydunmuyahu,Ankara’dagençlerMenderes’itartaklamışlar;polisinbaşındagösteriyidağıtmayagelmişmiş…“

“—…katiller!Katiller!Katiller!”

“— … sokağa çıkma yasağı sebebiyle, tiyatromuz, her yıl olduğu gibi otuz mayısyerine,buyılmevsimimayıstakapatacağını,özürdileyereksayınseyircilerineduyurur.”

“— … ah sevgilim, artık gecelerimizden hayır kalmadı: Ne şöyle çıkıp bir yemekyiyebiliyoruz, ne müzikli bir yere gidip dans edebiliyoruz. Bu öğrenciler de yani, cansıkıyorlar.”

“—… vallahi ağabey, ben siyasetten çakmam, ha Menderes olmuş ha İnönü, farketmez!Yalnız,hersabahKalamış‘tabalığaçıkıyorduk,örfiidareilânettiler,oişyattı.”

“—…Dikkat,dikkat!SıkıyönetimKomutanlığınınaltınumaralıbildirisi,emniyetveasayişinteminibakımından,yarınkipazargünü,sokağaçıkmayasağının,sabahtanakşamakadar uzatılmasında fayda görülmüştür. İstanbul halkının her türlü ihtiyacını karşılamakiçin,selâhiyetlimakamlargereklitedbirleriittihazederek.”

Bakışları çığlık çığlık üniversiteli gençler, yüklenip, bir ilkbahar akşamı getirmişler;bomboşalanları,gizlibirsıtmaylaürperentenhasokakları,kaplayayımdiyor.Nekadardaağır! Salacak’ta bir ışık yandı. Aynı belirli ve kaçınılmaz anda, şehrin dört köşesinde,binlerce pencere birden aydınlandı. Dört yol ağızlarında, çalımlı ve patırtıcı askerijeeplerin, peydahlanmalanyla kaybolmaları bir oluyor.Az sonra ezanlar, ominareden ominareye,atlayaatlayazincirlenecek,yarıOsmanlıyarıBizanslı,çokyüksekveölümsüzbirkadifelâcivertininboşluklarında,uzunuzunyankılanıp,kaybolacak.

Durgunluk! Hem nasıl bir durgunluk! Yüreği daraltan bunalımlı bir bekleyişinyavaşlamışnabzı.Denizdentitreyerekyükselenpus,alçaklardabiryerdebirbunkaranlığıolarakduraksamış,altındabirdünyanınsonugörüntüsü:Uyuklayanrömorkörleri,iskeletvinçleriveyokhamallarıylabomboşdoklar;dumanlarıtahtadankesilmişgibibacalarındakaskatı ve simsiyah, yaşlı birkaç şilep, bir de bunları karmakarışık yalayıp geçen, orendelenmişhıyar,karidesvehavagazıkokusu!

Halim, yatağında bir sağına dönüyor, bir soluna.Besbelli, uyanacak.Çarpıntılı kürekkaçkınıuykusunundiplerinden,usulusul,yüzeyineyükseliyor.Gözleriniaçınca,kafasınıniçinde,huzurunukaçıranodeliışık:Neyapmalı?Kulağıtetikte,avuçlarıterlemiş,yüreğikütkütkalkıyor,çıkıyorodadan.Pencereninönündebircıgara,bircıgaradaha.Kendisinitutmasa,tütününacısındanöğürecek.Yineuykusuzlukbastırdı,cezaevindeyken,yakasınıbirtürlübırakmamışolan,okıyıcı,acımasızuykusuzluk!

Page 196: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Gecenin bir saatinde uyanırsın, uyku tutmaz; yatağında, kim bilir hangi umutsuzhükümlününsayıklamalarıylabeneklenmişbirsessizliğin,enkuytuveuğursuzköşesinde,cıgaranı yakarsın; hiçbir zaman, hiçbir yerde gerçekleşememiş, yığınsal ve örgütlü bireylemin başarılacağı günü tasarlar, avunursun. Doğudan şafağın dev yelpazesi açılır:Pembe, mor, turuncu. İşçi grupları, başlarındaki sendika liderleriyle, grevhalindekifabrikalarınayürürler.Genelgrev.İşçisınıfıbütünağırlığıyla…

Şimdi eylem tasarı olmaktan çıkmış, Beyazıt’ta, Kızılay’da, Taksim’de harıl harıluygulanıyor,uğultuluvekızgınbirkalabalıkgelmişmeydanlarayığılmışama,neoiçindebu kalabalığın, ne de işçiler! Ankara Radyosu tam tersine, sendika liderlerinin öğrencihareketleriniyerindibinebatırantelgraflarınıdabildiriyorlar.Belkibuyüzdenağzındakibu sulfato acısı, yüreğindeki tiksinti, bukahrolası uykusuzluk!DünHaçik’te içerlerken,Galib ne demişti, onu hatırlıyor. Fakat önce Galib’in düşük gözkapakları, aşağılıkbirasınıniçindepispisyüzenuzunsaçlarıyla,yarıuykulu,yarısarhoşhâlini:

“—…şusononyılboyunca,ağırlığınıgittikçeartıransiyasibaskıya,halktanbirtepkibekledikdurduk.Tamumudukeseceğimizsırada,alsanatepki:Hemyiğitçevedokunaklı.Gel gör ki halktan değil. Aydınlardan geliyor. Daha kötüsü hazret, bu çorbada bizimtuzumuzyok.Kendiliğinden,hattabizerağmenoldu,neolduysa!..Banakoyanbu.”

Haklımıydı?Belki!Sıksıkhaklıçıkardızaten,herkesinonaiçerlemesibuyüzdendeğilmiydi?Sürgündeağzına içkikoymamayakararverdivereli,eskiden içtiğinindörtkatınıiçiyor, üstelik bu işi dua edermiş gibi derin bir saygıyla yapıyordu:Kafasına dikmedenönce bardağını dalgın dalgın seyredip koklaması, sararmış parmaklarıyla gizliceokşamasıbundandı.Karasarıyüzü,büsbütünçamuryeşilinedönmüştü.

İkisarhoşhıçkırığınınarasında,sözünü:

“—… kısacası diyerek bağladı, bunların yapmaya özendiği devrim değil, canındanbezmişlerin başkaldırması. Sonunda bir şey çıkar mı çıkmaz mı kestiremiyorum ama,mükemmel anlıyorum, hak da veriyorum. Hiç olmazsa şimdi polisle çarpışılıyor, eskigösterilerihatırlasanasen,4Aralık’ıfilân,ozamanpolisayarladıherşeyi…”

Aradan on beş yıl, bir sürü ona benzer olay geçmiş olduğu halde, Halim 4 Aralıkgününüdünmüşgibihatırlıyor.Yüreğindebirburkulma.Nekorkunçgündüo!Sankidevbirkırkayak,çevresinedehşetvekorkusaçasaçailerliyor.Esnekveyayvangövdesindenkopmuş da, üzerinde bağımsız bir varlık kazanmış görünen, vahşi ve barbaruğultusu, kendisinden daha ürkütücü. Binlerce ağzın aynı anda bağırdığı sloganlar yokmu, asıl onlar, tartışmasız kesinlikleri, tekdüzelikleri ve telâşlı çalkantılarıyla, bir topluçılgınlıkhavasıyaratıyorlar.

“—…kahrolsunkomünistler!”

“—…kahrolsunkomünistler!”

Hava soğuk,yalnız soğukdeğil, ıslak:Hani çürümüş,dokunsandağılır pürtükpürtüksoğuklar vardır, onlardan.Kalabalığın sınır tanımaz itiş kakışı da, tükürülmüş gökyüzü,yırtılmış bulut ve yırtıcı keder olarak ufalayıp, sağa sola dağıtıyor onu. Öğrencilerellerinde bayraklar, öfkeli dövizler, birbirini kışkırta kışkırta, Babıâli’ye doğrulmuşlar.Gösterininamacı,TanveYeniDünyagazetelerinilanetlemek!Yılkaçtı,45mi,46mı,pekçıkaramıyor: Birinci diktanın, İkinci Dünya Savaşı‘nın son yılları galiba, Halim’in ilk

Page 197: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

tutuklanışındanüçaykadarönce.Bak,burasıkesin!”…doğrusu,gözümükorkutmuştubumiting, hayvanca diyebileceğim bir korku elimi ayağımı bağlamış, dizlerimin bağınıçözmüştü.Ozamanlar,sorununaslınıpekçıkaramıyordumama,fikrekarşıkabakuvvetinnasılkullanıldığını,gözlerimle ilkdefagörmemdenilerigeliyordubu,sanırım.Boğazımdüğümlenmiş, boş yerime pabuç gibi bir ağırlık gelmiş kurulmuştu.Hele son aylardakifikri gelişmemle söz konusu gazeteler arasında yakın bir ilişkinin olması ağzımıkurutuyor, büsbütün sinirlerimi bozuyordu. Doğan Bey’in evinde, bu gazeteleri az mıtartışmıştık? Galib yayınlarını izlememi az mı söylemiş, ilgilenmiyorum diye hiç âdetiolmadığıhaldeazmıbaşımınetiniyemişti?

Eşfak ise, ikisinden birine, yanılmıyorsam Yeni Dünya’ya karikatürümsü bir şeylerçizerdi.Bukadarcıkyakınlıkbilegözümünkorkmasınayetipartardıbileya,göstericilerinBabıâli’deTanbasımevini nasıl yıktıklarını görmüşolmambuna tüydikiyor, korkumunbüyümesine,hayvancaboyutlaredinmesineyolaçıyordu.

O gün,Babıâli’de bir kitap arayacağım tutmuştu.Tutmaz olsaymış!O bahaneyle herşeyi gördüm, yaşadım. Belleğime, öfkenin allak bullak ettiği suratlar, yumruklarınaralıksızkalkıpinerekbirşeyleritehditedişi,kızgındemirledağlanmışgibi,çakıldıkaldı.Kalabalık, göz açıp kapayıncaya kadar beni kapmış, direncimi kırıp ruhumuufalayarak, kendine benzetmişti. Ne olduğumu anlayamadan, paldır küldür,Tanbasımevininkapısınadayandık.Sakalıbirkarış,iriyarıbirit,basbayağıuluyarakbiryumruk salladı, vitrin camlarını şangır şungur indirdi. Parmak uçlarından kan damlayadamlayaötekilerinedönüp,

“—Tamamdiyebağırdı,arkamdangelinarkadaşlar!”

Arkasından gittiler. Kaşla göz arasında, ellerine geçirdiklerini kırıp dökmeyekoyulmuşlardı. Beride, daha güçlü kuvvetli olanları, kapıları devirmiş, gürültülü bir selhalindeiçeriyedolarak,koridorlarıvemerdivenlerikaplamaya,duvarlarıkirletipbürolarıdağıtmayabaşlamışlardı.Daktilolarhavadauçuşuyor,üstkatpencerelerinden,aşağıdaterter tepinip avazı çıktığı kadar bağıranların tepelerine dosyalar, iskemleler, yazıhaneçekmeleceleriyağıyordu.

“—Komünistlereölüm!”

“—Satılmışlar!Hainler!Casuslar!”

“—Öldürünonları,yiyin!”

“—…moskofuşakları!”

Kalabalığın itişiyle,bende içeriyedalmışım.Azötemde, sinirmi sinir,kulaklarındantutamtutamtüyfışkırmışbirsivrisinekazmanı,çevresindekilerikışkırtıpduruyor:

“—…vurunarkadaşlar,bakmayıngözününyaşına:Yakın,yıkın,kırın!..“

Matbaa bölümünde, kaçamak insan gölgeleri, alaca aydınlıkta acayip bir işkenceaygıtını andıran rotatifin başına üşüşmüşler, hakkından gelmeye çalışıyorlar. Az sonra,yaslı ve yorgun akbabalar gibi, ürkütücü ve ağır metal tınlamalarının birbiri ardıncayükseldiğini işitiyorum.Ortalıkta,koridorkoridordolaşan,pis, içbulandırıcıbirduman.Besbelli bir kâğıt deposuvar buralarda, kâğıtları tutuşturmak istiyorlar ama, nerde?Zarzor orayavarıyorum:Bobinler nemlimidir nedir, tutuşmuyorbir türlü, bizi öksürtenve

Page 198: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

ağlatanopisdumanıkusuyorlar.Yatutuşsaydı?

Biraralık,başkabirkalabalıkanaforu,benikaptığıgibidışarıyaattı.KendimiSirkeciGarı‘nın oralarda buldum: Soluk soluğa, yüreği ezik ve korkmuş olarak. Polisler, dahaöteye bırakmadılar. Olay yerini çembere almışlardı ama, olup biteni pekumursamıyorlardı, bıyıklarının üstünde ince bir çilenti, kayışlarında copları, meraklımeraklı seyrediyorlar, beğendikleri bir hareket oldu mu, boş boş sırıtıyorlardı. Onlarıböyle görmek beni yıktı. Bir şey çıt etti içimde, bir düzen bir daha hiç düzelmeyesiyebozuldu,başdöndürücübiryüksekliktenboşluğadüşmeyebaşladım.Nedeolsagençtim,netecrübeliydimnedeşimdikikadarpişkin,yaşadıklarımkaldıramayacağımkadarağırvevahimdi. Daha fazla oyalanmadım, bir kargaşalıktan yararlanıp kendimipolis çemberlerinin arkasına attım, ordan doğru okula! İçim sessizlik istiyordu, ulu,durgunbirsessizlik!

Bendensonraolanları,ertesigün,DoğanBey’dendinlemiştim.BunlarTan’labirlikte,meğer abc Kitabevi’ni de darmadağın etmişler! Sonra Beyoğlu’na geçip hem YeniDünya’yı yıkıyorlar, hem adı solcuya çıkmış Berrak Kitabevi’ni! Sovyet KonsolosluğuTünel’de değil mi, polis sadece onu korumakla, oraya giden yolları tutmakla yetinmiş.Böyle olunca, Berrak Kitabevi, bozuk bir ampul gibi tuzla buz ediliyor. DoğanBey’in şaşkınlığı geçmemişti. Anıtsal gözlüklerinin ardında, o her zaman ve her şeyehayrangözlerininparıltısıkösülüvermiş,durupdurup:

“—…ayıpyahudiyordu,barbarlıkbu!Elegünerezilolduk!”

Azsonrayanlışyanlışgülerek:

“—…haberinvarmıdiyesoruyor,Aliİhsan’ınyaptığından?Başındansonunakadarbüsbütüngösteriyekatılmış,sanaanlattıklarımıondanduydum.Kalabalıkvurunkırındiyebağırırken,oağlıyor,içindenEnternasyonal’söylüyormuş.”

Yaptığımcahilliğihatırladıkça,hâlâutanırım:

“—Enternasyonalmı?diyesormuştum,odanehoca?

Ünlü piposunu yakıyordu, kalakaldı. Hey gidi Doğan Bey! Gözlerinin içinde ışıklarkaynaşırken:

“—Sahibilmiyormusundedi,hârika!”

Arkasından, tarihte şiddetin rolü üzerinde felsefi açıklamalara girişip sözü getirdigetirdi,bilimselbirsonuçtançok,biryenilginingelecektekiöçumudunabağladı:

“—…göreceksinaslanım,buöğrencilervaryabuöğrenciler,çoksürmez,şimdioırlarıgazeteleresaldırtanlarınüzerineyönelirler.Bunubensöylemiyorum,tarihyazıyor.”

Böylesine ne denir, falcılık mı? Yıllarca önce söyledikleri çıkıyor: Öğrencilerinyapmayakalkıştığı,onundahaozamandanolacağınıkestirdiğideğilde,ne? İşin içindeolmayışımdan önce üzülüşümün, kıskançlığa, çaresizliğe, umutsuzluğa yakın bir kahırduyuşumun,gerçeknedenidebudur,denemezmi?”

Durgun, sonu gelmeyen bir pazar. Sokağa çıkma yasağı, şehri askıya almış, sankiyaşamıyor. Galata Köprüsü yakınlarında borda bordaya demirlemiş Boğaz ve Adavapurlarının duruşlarında nasıl bir garipseme, görünüşlerinde nasıl bir eksilik var ki,

Page 199: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

insanın böyle içini sızlatır? Boğaziçi iskeleleri, taa Kavaklar’a kadar, tatlı tatlıyorgunluk çıkarıyorlar. Konaklarda, eski zaman yalılarında, köşklerde biresnemegevşekliği,birkoyuumursamazlık.Hertürlüinsanköleliğindenuzakilkbaharın,yüzbinyıllıkustalığıveelçabukluğuylaüzerinerenkrenkçiçekli,deliböcekli,yeşilvebolyapraklıkırresimleriçiziverdiği tepeleryokmu,onlarınarasındanazlınazlı titreşenaçıkmavibiruyuklamagelişiyor.Basanbutatlıağırlığınaltında,parıltısınıdalgadalgabüyütendeniz,uzayapsap,çiçektenrüzgâradağılandöltozu:Hayat.

Kırlangıcınbiri,pencereden,gökyüzünüboydanboyayırtıyor.Halim’indikkatidağıldı.Sözde çalışacak! Pembe pelür kâğıtlarını, kitapları, tükenmez kalemleri, ‘teksir’leçoğaltılmış piyesin bir kopyasını yere, halıların üzerine yaymış ama, bir türlü kafasınıişine veremiyor ki! Öğle olmuş, o hâlâ sırtında pijama, yatak odasından salona,salondanmutfağa, tembel tembeldolaşıpduruyor.Galib’tendevraldığı şuAllanınbelâsırole çalışayım dese, çalışamıyor, çünkü içi rahat değil: Suat’la konuşayım dese,konuşamaz,çünkühemsinirlihemkafasıkarışık,sonundamutlakakavgaederler;hiçbirşey yapmayayım, uzanayım koltuğa dalga geçeyim, radyo dinleyeyim söz gelişi, bakne güzel Çardaş Furstin operetinden hafif parçalar çalıyor dese, olmaz, içindeki okahrolasıdürtübırakmaz!

Ne kötü şey, böyle dürtülü yaşamak! Sanki içinde bastırılmış bir yay var, ikide biratıyor:Neoldu?Neden?Nasıl?Herdakikakulağıkirişte,herrüzgârdanhileseziyor,heransavunmayahazır.Hepçokönemli,akılalmaz,dehşetvericibirşeylerolacakgibi,amaneler? Ne bu, yakınlaşan ulu sıçramaların önsezisi mi? Bunca yıldır ezilen ırgatlar,ellerindetırpanları,oraklarıvebaltalarıyla,basıkdamlarındanfırlayıp,dağlarılâfanlamazbirdavarsürüsügibiönlerinekatarak,ağatopraklarınıişgalmiedecekler?Yarıgeceyebeşkala, bir hükümet darbesi mi gerçekleştirilecek? Yoksa sonu kolay kolay gelmeyecektoplumsalbunalımlarınhazırlığımı?

Hayır, hiçbiri değil. Hiçbir şey olmuyor. O açık uyuklama, uzadıkça uzuyor yalnız.Ürkekbakışlı,kaygılısuratlıkomşular,sokakaralarındapenceresöyleşilerinikoyulttular.Radyodabileinatçıbirsessizlik,düngecedenberineSıkıyönetimKomutanlığınınyenibiryorumu! Suat, ne yapsın, geçmiş başına radyonun, aygıt ne kadar eski, ne kadaryıpranmış olursa olsun, yine de yabancı radyoların Türkçe ya da Fransızca yayınlarınıbulabilirmiyimdiyeuğraşıyor.

Buluyordabazen,birdenbireyaklaşıpuzaklaşanıslıklar,telsizişaretleriarasından,akıcıvetitrekbirsesyükseliyor.Sarhoşbircırcırböceği.Söylediklerikadar,söyleşideHalim’ikızdıracak.Yabancıların, iyi örtülmemiş salakça propagandaları, soğuk gözlemleriyle, osözümyabanadostçakonuşmalarınaoldumolasıiçerler,anasınasövüyorlarmışgibigelir.

“—…Haydi,yakbircıgaradaha!”

Karısınıpantolonlugörmek,iyicekanınıkızdırıyor.

“—…bugünyüzünde,banaüniversitedekigünlerimizihatırlatanbirdeğişikliklervar,amane?..”

Evindesüreklioturmayaalışmamışhererkekgibi,bunazorlanıncaşehvetikabarır.Hepböyleoluyor,elindemi?Suat’ın,burnunundibinde,böylesağasolagidipgelmesiyokmu,şakaklarınınzonkzonkatmasınınasılnedenio.Aksilikbuya incevekokulubir rüzgârbaşladımı tülperdelerihafifhafifuçurmaya?Mytfaktakimusluk,yineşıpşıpdamlıyor.

Page 200: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Bir,komşunundelikahkahasınoksan.

“—… sahi yahu, ne oldu o herif, haftalardır güldüğünü duymadık!..” Suat, elindevazgeçilmez kahve fincanı, gelip divana oturunca, hissettirmeden yanına sokulup,gerçekten çokmerak ediyormuş gibi, komşunun akıbetini soruyor.Bilirse, o bilir. Suat,önceyüzünebaktışöyle:

“—…heyAllahım,hergünküsuratıdeğilbusurat,yabirşeyfazla,yabirşeyeksik,amane?”

Sonra,uysaluysalcevapverdi:

—Yokluğunuyenimi farkettin?Hayret!Hanidirhastanede.Demir, arayabirdoktorarkadaşınıkoydu,hayrınakaldırıverdiler.

Bu ara, Halim’in gözleri, onun çıplak boynuna takılmış kalmış. Pürüzsüz, yer yermaviyeçalanokşanasıbirten,butendenılıkılıkburnunagelen,meyvelisütkokuları.

“—…off,adamdelirirbe!”

Hele,kulaklarınayaklaştıkça sıklaşanaltın sarısı tüyler, içinibütünbütünkarıştırıyor.Birden avuçlarının içini ve elmacık kemiklerini ateş bastı, kaşlarınıysa kınalı sarıparıldayansıcakbir ter.Kendini tutamadı,Suat’ıboynundanöptü. (O iriyarı, sakalıbirkarış herifin yumruğu Tan’m vitrinlerine iniyor, camlar tuz parça!) Ona bıraksalar,öpmeklekalmayacak, sonunakadargidecekama,ufacıkvemasumöpücüğübile,Suat’ıirkiltmeye yetti. Gözlerini büyük büyük açarak, bayağı öfkeli, geriye çekildi. Halimbozulduysada,aldırmadı.İstemektedireniyor.

“— … şöyle omuzlarından yakalayıp, kendime bir çekerim…” Çekemeyecek. Suatistemiyor.Gözlerindendağılanmenekşerengiaydınlığınyoğunluğu,yüreküşütücü.

—Hayırdiyor.HayırHalim!

— … beni diyor, rahat bırak! İstemiyorum. Sevişmekten anladığı, her seferindekendinibirazdahaaşmak,erkekliğinibirkeredaha ispatetmekolduğundanmıdırnedir,onun karşı koyması, Halim’i daha kışkırtıyor. Parmaklarını omuzlarına sıkı sıkıkenetleyerek,sertveacılı:

— Ne demek diye bağırıyor, karım değil misin? Sonra kıskıvrak yakalıyor,çırpınmasınıgücüyleönleyipzorlaöpeyimdiyor,dudaklarınındudaklarınadokunmasıylaağzında acı bir kahve tadı, kulaklarında şıp şıp damlayan musluk, radyoda baygın birtamburun uzun uzun göğüs geçirişi. (Kalabalık ağzını bir açtı mı, şrak şrak sloganlar!Gazetedepremeuğramışçasınasarsılıyor.Yukardanbiryerlerden,hurufatkasalarını,ıslakve yapışkan kaldırımlara boca edivermişler, yerlerde bir sürü harf, dağılmış bir karıncayuvası sanki.) Suat kendini çabuk topladı, onu öyle bir itiş itti ki, Halim isteristemezgeriledi,gerilergerilemezdeSuat’ınmüthiş tokadıyüzündesakladı:Gözlüklerifırladı, savruldu gitti! Garip, gözlükleri olmayınca o ‘mimli’ aydın havasını yitiriyorhemen,sıradanbiriolupçıkıyor,birazürkek,haylişaşkınbiradam.Terlisakallarıuzamışolduğuiçin,Suatıslakbirkeçeyitokatladığıduygusunakapılıyor.

—Sanadiyor,benirahatbırakdedim.

—Banaha?Banaelkaldırdınha?Şimdiseni…

Page 201: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Öfkesinin ve utancın itişiyle o da vurmak için elini olanca hızıyla kaldırıyor ama, okadar,gözleriSuat’ınateşsaçangözleriylekarşılaşınca,elihavadadonakalıyor.

“—…hayAllahbununyüzündenedeğişmişacaba?”

Yeniden evin içinde insanın soluğunu kesen, o balmumu heykelli cinayetler müzesiatmosferi:Tokatbirdenbireanlamınıkaybetmiş,konuşmaksagereksiz.Yalnızmutfaktakibozuk musluk, hâlâ şıp şıp damlıyor. Deminki tambur yerini incesaza bıraktı, o daayaküzeri bir Osmanlı Konağı kuruveriyor hemen, harem pencerelerinde özlemlivesevdalıcariyeler,bahçedegörmüşgeçirmişıhlamurağaçları.

Halim, bu kadarına ruhça, ruhça olduğu kadar vücutça da dayanamaz, kendinisalıveriyor; ezik ezik, gidip savrulduğu yerden gözlüğünü alıyor; üzgün ve küskün,salonun bir ucuna çekiliyor: Kıskanç ve huysuzu oynamayı bırakacak, anlaşılmamış vezavallıyıoynayacak.Onuniçinaşağıdan,ağlamaklıbirseslekonuşuyorama,söyledikleriyeniryutulurşeylerdeğil.

—…bana,kocanagelinceböylemioluyor.Yazık,çokyazık!Sesihanthantötenboşkafalı bir gemi aslanı olsaydım, böyle demezdin belki, bir dediğimi iki etmezdin:Büyükada’yagiderdolaşırdık,ağaçlarınaltındasevişirdik,kaçamakaşklaryaşardık…

Yadabüsbütünçığrındançıkarak:

— … haksızlık ediyorsun diyor. Hayır, haksızlıktan ileri bu yaptığın, zalim veduygusuzsun. O sfenks suratın yüzünden duygusuzluğuna öteden beri ihtimal verirdimama,bukadarentrikacıolabileceğine,asla!Entrikacıolmasan,yüzümegülüphovardanıpansiyonerdiyeevealmayıbecerebilirmiydin?Evet, itirazetme!İtirazınbilegösteriyornekadarpratik,nekadargereğinegöredeğişenbirtabiatınolduğunu!SözünucuYüzbaşıDemir’e dokununca, sesi bileniyor. İnsan biraz çabalasa, soğuk soğuk, kin pırıltılarınıseçebilirderinliklerinde;hattakimbilir,elindeçelikcetveliyleoBirinciŞube’dekiaskeriyargıcıda!

—…iğrençolannedirbilirmisin,kimolursanol,olduğundanbaşkatürlügörünmek!Arkadaşının karısını baştan çıkarmayı çıkar gözetmeyen dostluk, gizli sevda tuzaklarınıçağdaş yaşamanın gerekleri diye yutturmayı bilmek! Böylesine örnek ararsan, seninDemir’inden âlâsını bulamazsın: Tatlı bakışlı bir yılan ki, kuyruğuyla okşarken,hiçkaçırmaz,diliylesokar.

Suat’ın taşı çatlatan sabrı nerde? Dediklerine katlanabilmek amacıyla kendini başkaşeyler düşünmeye, yaşadığından koparmaya zorluyor. Tutuklanan, askeri kamyonlarlakışlalara götürülüp kapatılan öğrencileri düşüneyim diyor; Direkliyalı‘nın bahçesinde,nazlınazlısalınansalkımsöğütleri,yadaÜmid’in,kırıldıkırılacakoğlançocuğuprofilini;olmuyorki,belkiilkdefayaşadığındankopamıyor,dönüpdolaşıpyineaynısalonda,aynızehir dilli Halim’in karşısında buluyor kendini; peçeleri uçuşan üzgün ve özlemlicariyelerle,atlıkarıncagibidönenincesazıdaçevrelerinde.Acababırakıpgitsemi?Evet,en iyisi bu: Onu böyle salonda kendi başına dırlanır bırakıp, yatak odasına; gardrobunbüyükaynasıylatuvaletinküçükaynasıarasınayerleşmiş,dinlendiriciboşluğagidecek!

Tamayağınıeşikteniçeriyeatacağısırada,kapı.Olduğuyerdekalıyor.Halim,odakikasesini kesmiş, kaygılı ve korkulu. Bakışıyorlar. Bir sokağa çıkma yasağı gününde, kimgelebilir?

Page 202: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Halim,antreyedoğrulurken,aklıyatmasada:

—Belkidiyor,apartmanıniçindenbiridir.

Değildi, Yüzbaşı Demir’di gelen: Yorgundu, fakat gülümsüyordu. İçeriye girdi,beraberinde müstacel telefon konuşmalarını, tutuklama emirlerini, süngülü nöbetçileri,jeepleri ve tankları da getirmişti sanki. Sıkıyönetim ilân edileli, eve uğrayamamıştı.Komutanlığın Basın Bürosu’na atandığından geceli gündüzlü köhne Harbiyebinasında kalıyor, olağanüstü durumun ortaya çıkardığı işleri yürütmeyeçalışanservislerin,birbakıma,dışdünyaileilişkilerinisağlıyordu.

Halim’inelinidostçasıktı.Yarışakaomzunuyumruklayarak:

— … fenamı ettim geldiğime? Beş on dakika boş vaktim vardı, gideyim dedimçocuklarıbirgöreyim,ikiçiftlâfederiz,buaradaihtiyaçlarınıöğrenmişolurum.

Birkâğıttomarıuzattı:

—…bunlarbugünkügazeteler.Ekmekalabildinizmi?

ÖnceteşekkürettiSuat,sonrakahvepişirmeyegitti.YüzbaşıDemir,göremediğişusonbirkaçgüniçindeolgunlaşmışabenziyordu.Sestitreşimleriağırlaşmış,bakışlarınınkuytuderinliklerinde, gizli aydınlıklar belirmişti. Alnındaki yara izi, nedense daha çokgöze çarpıyordu. Yabancı bir göz, uzaktan, kanlı ve henüz taze bir yara sanabilirdi.Gelivermekle, evin pis ve zehirli havasını değiştirmiş, tatlı tatlı konuştukları yumuşakakşam saatlerinin, saydam fakat sağlam yakınlıklar dokuyan eski tartışmalarının,içtenliğinivesıcaklığınıgerigetirmişti.

Kahvesindenbiryudumaldı,övdü:

— … hah şöyle! İnsanın ağzı böyle iyisine alıştı mı, başka türlüsünü yadırgıyor.Uykusuz geçirdiğimiz şu son iki gecede, içtiğim kahvenin hesabını Allah bilir, tabii oyavansıvılarakahveadıverilebilirse…Kafasınıkurcalayanşeyler,besbellibaşka.Sözü,elindeolmadan,oyöneaktarıyor:

— … işler çok karıştı. Kışlalar tıklım tıklım öğrenci. Ankara, Üniversite’yikapatacakmış!Etkileyici,dahakesintedbirleralmamızıistiyorlar,birçatışmaolursaateşaçmamız içinsıkıştırıyorlarbizi.Olurmuböyleşey?Çocuklarsilâhsız,hemdüşmanmıbunlar?Elbetteistemiyoruz.Çaresizkalınırsa,bugeceradyoylasonbiruyarmayapılacak.

Korkulu bir sessizlik. Dehlizlerinde uzak silâh şakırtıları, teleksler. Sözünü, bıraktığıyerdenbaşlayıp,

—…şiddetdiyesürdürüyor,şiddetinmayasıdır.İşbuyoladöküldümü,başaçıkmakzor:Tehlikeöneminiyitirir,kahramanlıkolağanlaşır.filângazeteyefalanhaberikoymasındiyorlar, sahidenkoymuyor ama, haberinyerini boşbırakıyor, oyarım sütunbeyaziığınetkisi, yasaklanan haberinkinden çok daha büyük. Ne yapacaklar? Gazeteleritoplayalımdeseler,hangibirinitoplayacaklar?Biriniyasaklasalar,başkabirisiçıkıpaynışeyi yapacak. Öğrencilerde durum, aynı: Polis, kışkırtıcıları bulmak için, saçını başınıyoluyor.Arakibulasın,yakışkırtanbelirlibiriyok,yadabaşkışkırtıcıMustafaKemaldiyebiri,tutuklabakalımtutuklayabilirsen!

Yenidengözlerindeoağıryaralıbakışı.Sesibüsbütüniçerdenbiryerlerden,büsbütün

Page 203: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

gizlibirgüçleyüklüolarakgeliyor.İnandırıcıda!

—…benimgörüşüm,basında,gençlikdesonunakadargidecek.Millet,hiçdeğilsemilletin aydınlık bölümü, ne olduğunu, ne olabileceğini kestiriyor. Bilmem ama, onunözgürlüksusuzluğunuazdırarak,buatılımıdurdurmak,orduyadüşmez:MustafaKemal,buordununbaşkomutanıdeğilmiydi?

Öfkesinizortutuyormuşgibibitirdi:

—…hâlâdeğilmidir?

Salonda,aldatıcıbirmutlulukhavası.Suat,işittiklerinden,ordununneyapacağına,bununasılyapacağınadeğginsonuçlarçıkarmayıdeniyor.Ordu,diktanınelindebirbaskıaracıolmayıbenimseyecekmi,yoksadirenipmilletinonurunu,kendionurunuvedemokrasiyikurtaracakmı?Ölümkalımsorunununçözümü,busorununcevabınabağlı.Epeyoluyor,bir akşam, Yüzbaşı Demir ona, gerçekçi ama bilimsel görünmeyen bir şeyler demişti,elbetteonlarıhatırlıyor:

“— … bizde batıdaki biçimde ve anlamda toplumsal sınıflar yok, bu yüzden, taaJöntürklerdenberi ilerici tekgüç,ordu!Aksinisöyleyeneşaşarım:Abdülhamid’ideviripJöntürk intelligentzia’sının isteklerinikabulettiren İttihatveTerakkineydi,devrimcibiraskeri komita değil mi? Cumhuriyet devrinde durum daha açık: CumhuriyetAtatürkdemek,Atatürkiseordu!Bizimordununbuözelliği,varlıklılarındeğil,dahaçokyoksulların ordusu olmasından ileri geliyor. Subayların bile, çoğunun toplumsal köküköylüdür,küçükmemurdur,vs…“

Acaba doğru muydu? Bilinmezdi ki! Ortalığın kaypaklığı ve karışıklığı, geçerlivarsayımların öne sürülmesini engellemekteydi. Orduda, Yüzbaşı Demir gibi düşünen,başka neokemalist subayların olup olmadığını bile, kestirebilecek bir durumda değildiSuat. Yine de Anadolu içlerinde bir yerlerde, babacan ve mert paşaların kafakafayaverdiklerinidüşünmek,içinirahatlatıyordu.Ayınondördü,kalınbiryangınkızılıolarak, uykulu şehirlerin üstüne vurmuş. Yıldızlar, soğuktan, çatır çatır buz tutmuşlar.Çantasında‘çokgizli’birhaber,ardındaaçkurtlar,atlınınbiri,kıvamlıkaranlıkbirırmakboyunca yol tepiyor.Taze karların üzerinde, çözülmesi zor bir şifre gibi, kurtların ayakizleri.

Suat’ısinirlendiren,umutlarınıkıranşeybaşka:AzönceYüzbaşıDemir’esöylemediklâf, yakıştırmadık kötülük bırakmayan Halim, pişkin ve rahat, şimdi karşısına geçmiş,sahiden merak ettiğinden mi, yoksa görünüşü kurtarmak için gerekli gördüğünden mi,artık nedense sırtı sıra sorular soruyor. Şöyle dip bucak aransa biraz öncekiyergileri, salonun dört köşesinde, tahtakurusu sürüleri gibi, kelime kelime bulunur!Yüzsüzlüğün, daha doğrusu ikiyüzlülüğün bu derecesi, Suat’ın her zamanki acımasınıfarkında olmadan tiksintiye döndürüyor, gidiş geliş, sürgüne de olsa, Halim’in bir süreİstanbul’danuzaklaşmasınıhiçdekötükarşılamayacağınıhayretlefarkediyor.

“—… belki o giderse, kazanacağım özgürlük bana eski gücümü verir, eski gücümübulunca,yapamayacağımşeyyoktur:Herşeyesıfırdanbaşlayabilirim.”

Gelir gelmez söylemişti ya, Yüzbaşı Demir uzun boylu kalamayacaktı. İşinin başınadönmek içinkalktı.Yalnızgitmedenönce,eliayağıdolaşarak, ilkvesondefadoğrudandoğruyaSuat’a:

Page 204: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

— … yok dedi, bu arada Ümid’i ihmal etmedim. İçiniz rahat olsun! Gözleriinsancıllaşmış,dudaklarındaküskününiversiteligülümsemesibelirmişti:

—…yenişartlarınaiyikötüalışıyor.Gönderdiklerinizigörüncegözleriyaşardı,bendedi, bunun altından nasıl kalkarım, minnet yükü en ağır yük. Yo, yo, tek kelimekatmıyorum,aynenböylededi:Minnetyükü…Suat,birdenbirekızararak:

—RicaederimYüzbaşıdiyordu,ricaederim:Sözünüetmeyedeğermi?

Polisromanlarınıgönderirken,pakete,birkutubonbon,yiyeceköteberi,birikimodavesanatdergisiilâveetmişti.Gerçektensözüedilmeyedeğmezşeyler!Okadarböyleydiki,bu paketi gönderdikten sonra yaptığı yersiz, yakışıksız, hatta aptalca göründü ona, buyüzden unutmaya çalıştı. Şimdi ne öğreniyor? Gönderdikleri Ümid’i duygulandırmış!Ümid’iduygulandırabilmişolmak,onudehşetlisarsıyor.İçindeansızınbiristek:

“—…gidip kapanayım kütüphaneye,Ümid’in resmini bulayım, bütün gece, bir şeydemeden, yemeden içmeden, gözlerimi kırpmadan, gözlerine bakayım. Dışarda gece,yaldızlıvemor,bir şenlikbalonugibi şişedursun,yarasalarkadifekanatlarıylakaranlığıellesinler,yıldızlaraksın,yaheyecanboğmasındansessizsessizgözyaşıdökeyimben,yada kalbim bir serçe gibi pır pır elimde, gözlerim sonuna kadar açık, dönüşü olmayanyolculuklarkurayım.”

Halim,süngüsüiyicedüşmüş,sokulayımdiyor:

—Kimdiosözünüettiğiniz?

— … gazeteci bir kadın, sevgilisi galiba. Geçenlerde bir gün Demir’i aramıştı.Değişikhavalı,zarif…

Sözünübasbayağıfısıldayaraktamamlıyor:

—…adıÜmid,iriirigözlerivar.

Halimnediyeceğinibilemiyorutancından,neyapacağınıda.Gelişigüzel:

— …bendiyekekeliyor, eşeğinbiriyimbir tanem!Yoo,burasımuhakkak!Yalnızşunubilki,eşeklikediyorsam,seniçoksevdiğimdenyapıyorumbunu.

Suat’ın tartışmaya hiç niyeti yok, öylece divana uzanıpHalim’den bir cıgara istiyor.Sasırsada,şaşkınlığınısaklayanHalim,çakmağınürkekalevikarısınınyüzünüyakındanaydınlatınca, sabahtan beri kafasını kurcalayan değişikliğin ne olduğunu birden farkediyor.Suat,bugünhiçboyanmamış!

Boyasızyüzünügörüp,yıllarcaöncebiröğrenci toplantısında,onunlanasıl tanıştığınıhatırlamaması, olası mı? Çünkü boyasız, kendine benzemiş Suat: Çeke çeke tarayıpsımsıkı topuz yaptığı bereketli saçlarından dağılan bal aydınlığı, kıvırcık ve uzunkirpiklerinin üzerine ışık tozları olarak dökülüyor. Dudaklarında ruj olmayınca, ağzıhem daha güven verici, hem de kuşkulu. Gülümsemesine gelince, büsbütün varla yokarası.

“…biröğrencitoplantısındademiştimdeğilmi?Amanetoplantı!Osıralarsavaşyenibitmiş,memlekette hafif bir özgürlük havası esiyor. Sınıf esası üzerine parti ve dernekkurmakhakkıtanındı.Basında,demokrasikonusundailktartışmalar.Fırsattanyararlanıp,birNâzımHikmet’ikurtarmakampanyasıaçılmış,harılharılimzatoplanıyor.İşingaribi,

Page 205: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

on beş yıldır cezaevi cezaevi sürünen ozanı çıkarmak için açılan bu kampanyanın,yurtiçinden çok yurtdışında ilgi uyandırışı. Hele Fransa’da,yer yerinden oynuyormuşdiyorlar, öyle duyuyoruz. Eh, burdakiler de geri mi kalacak, tutuyor bir karar da onlaralıyor. Yüksek Tahsil Gençlik Derneği, gerekli izinleri sağlayıp, yasalara uygunbir toplantı düzenleyecek. Lâleli’de, o tarihte Çiçekpalas diye yarı pastane yarı düğünsalonubiryervardı,toplantıyeriorası.

Ogünler,doğrusuya,benimenşanlıgünlerim.Hamlet’tebirHoratiooynamışım,adımherkesin ağzında, Avrupa’nın en iyi Horatio’larıyla karşılaştırıyorlar. Nankör Toprak’mçekimi henüz bitmiş, o ayrı bir sükse, daha sinemalarda oynamıyor ama, oynamasınvarsın, gürültüsü ayyuka çıkmış mı çıkmamış mı, sen ona bak! Düşe kalka liseyibitirip, askerliğimi erteletmek için İktisat Fakültesine yazıldığım da hesaba katılırsa,Birinci Şube serüvenlerine rağmen, parçayı ucuz kurtardığım kabul edilebilir. Zaten butoplantıda Nâzım’ın şiirlerini okumak için beni çağırmaları neden? Bu yüzden:Arkadaşlarıngözünde,ününüduyurmuş,yeriyurdubelli,geleceğiparlakbirsanatçıyım.BirfırtlıkBirinciŞubebulaşığıda,kuyruğumabirmimliaydınetiketieklemiş,böyleliklebuişiçinbiçilmişkaftanoluyorum.

Nâzım’a sevgim, şiirine saygım ne olursa olsun, doğrusunu söylemek gerekirse,toplantıyagitmeyi canımçokçekmiyordu.Birikikere cayacakoldum,birözüruydurur,birbuketgönderirgeçiştiririmdiyedüşündüm,yapamadım.Haniherkesinbaşınagelirya,meğer o gün, orda geleceğimle randevum varmış, bir kader randevusu. Her neyse,usturubunla giyindik kuşandık, şöyle sorumluluklarının farkında bir aktör havası verdikkendimize,kalktıkgittik.

Edindiğimilkizlenimkötüoldu:Salonunyansındançoğuboş,masalarkaldırıldığıiçin,dipteki uydurma kürsünün karşısına dizilmiş sandalyeler, bir iskelet sürüsü gibigörünüyor; kürsüdeki mikrofon ise, kafasını kaldırmış bir kobra yılanı gibi! Dışardamiskin bir güneş, kolunu kaldırmaya üşenir, bu pencereden bakarsın yok, ötekindenbakarsın küsmüş, bir acayip bulut yuvalan bulmuş kendine, gizlenmiş. İçerde otuz kırköğrenci, sağa sola serpilmişler, kulakları kirişte, gözlerinde gizleyemedikleri bir kaygı,yabancı yabancı birbirlerine bakıyorlar, berbat ediyor adamı. Sanki batmakta olan birgemideyiz.Toplantıyı düzenleyen çocuklara bir göz atıyorum, hepsi hayli düşünceli.İçlerinden biri, kocaman ve ayrık kulakları, koç gibi sağlam kafasıyla köy öğretmeninebenzeyeni,yanımagelip,önemsemiyorgörünmeyeçabalayarak,

“—Merhabaağbiydiyor,ırkçılarBeyazıt’tatoplanıyormuş:Burayıbasacaklar.”

Buhaber,canımaokudu.Duyarduymaz,suratımınnehâlegeldiğinihâlâmerakederim.Bellietmemeyeçalıştımama,karnımınüstüneyumuşak,dehşetliağırbirdarbeyemişgibioldum, elim ayağım çözüldü. Bilirim, o bir türlü yakamı sıyıramadığım hayvansalkorku, bende böyle başlar. Öyle birden bastırır ki, bir saniye sonrabenliğimden çıkmışımdır artık, bir hayvan gibi sessiz ve hareketsiz kalakalırım.Ağzımkurur,neyanımadöneceğimi,neyapacağımıkestiremem;yalnızkarnımda,çıplaketimi bisturiyle kesiyorlarmış gibi sivri bir acı, kafamda çivi gibi çakılmış tek fikir:Tabanları yağlayıp tüymek!Gerçekten kaçabilirdim de!Ufak ufak kapıya doğrulduğumsırada, yanakları heyecandan al al olmuş, gözleri alev alev yanan o sarışın üniversitelikız,içeriyegirip,salondakilerinasılçarpıtacağınıhiçumursamayarak,

Page 206: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

“— … geldiler diye bağırmasıydı, geldiler arkadaşlar! Yüreğinizi sıkı tutun,kışkırtmalarınakapılmayın!”

İlkandabenietkileyen,verilenhaberdençok,haberiverenolmuştu.Yaşadığımızanınönemini ve dehşetini bildiğim halde, suratımda salak bir sırıtmayla ona bakakaldığımıgayet iyi hatırlıyorum. Elim ayağım tutulmuş, soluğum kesilmişti. Neden derseniz, bugirenkızilkgençlikyıllarımıaltüstedenogaripNilüfer’eşaşılacakderecedebenziyorduda,ondan!Nilüferiçimde,yıllaryılıkapanmayanbiryara,düşünmedenedemediğimgizlibir hastalıktı benim için. Belki o farkına bile varmamıştı ama, kendime olan güvenimitemelinden yıkarak, herhangi bir kadına yaklaşabilmem olasılığını daha o zamandankaldırıpatmış,biryerdebenikendinemahkûmetmişti.

Kadınlardan korkuyordum? Zaten doğru dürüst tanımıyordum ki! Fahişelerin dışındahemenhiçbirisineyanaşamamış,yanaştıklarımdada, aşağılanmakkorkusundan, işi, ağzıkalabalık bir hergeleliğe döküp, sözde gururumu kurtarmıştım. Çoğunun beni kadınlaradüşman saymasının nedeni buydu. Oysa ben, bir genç kız tarafındansevilmeyi, anlaşılmayı yürekten gereksiniyordum. Hele Nilüfer, hiç değilseonunhavasındabirkıztarafından…

Daha salonun kapısında görür görmez, Suat’ın aradığım kız olduğunu anlamıştım.Gözlerimibirdahaüzerindenayıramadım.Birdenfokur fokurkaynamayabaşlamışolansalonunortasında,sakin,fakatgözlerindenmenekşerengişimşeklersaçarakdolaşıyordu.Her hareketini, büyülenmişçesine izliyordum. Yıllardan beri etkisini üstelik büyüterekkafamdasürdürdüğümsoyutkadınansızınsomutlaşmış,böylelikleacılıvebüyükaşkımgerçekten yaşanabilir bir nitelik kazanmıştı. Herkes gibi ben de sevebilir, sevgimi birkadınlapaylaşabilirdim.

Bunusezmeninheyecanı,bananerdebulunduğumu,niçinbulunduğumuunutturmuştu.Sahi nerdeydim ben? İstanbul’da bir anda tarihleşen bir toplantının yapıldığı, basıldıbasılacak bir çay salonunda mı; yoksa çiftliğimizde, gözle görülür şekilde buharlaşanGediz’in kızgın kumları üzerinde mi? Belki az sonra Nilüfer, omuzlarında pırılpırıltitreşenpembeışıkzarıyla,sudançırılçıplakçıkacak,buğulu,yarıaçıkağzını,ağzımabirparmakkalıncayakadaryaklaştırıp,duracak!Heyecanımnekadarsürdü,kendiminekadar mıknatıslı bir kaya çevresinde pusula göstergesi gibi sinirli, titrek ve kararsızhissettim, bilemeyeceğim. Bildiğim tek şey, toplantıyla bağlantımın koptuğu. İçimsırabasıpgitmiştimsanki.Hayallerimöylebüyükbirtelâşveiştahla,öylesıkısıkıdokunmayabaşlamıştıki, söylenensözlernekadardokunaklıolursaolsun,hayalperdesiniyarıpbirtürlübanaulaşamıyordu.Suat,içimdehanidirhazırladığımyere,kaşlagözarasındagelmişkurulmuş, iki ürkek bakış, iki yarım gülümsemeyle kaderlerimiz ölüp ölesiye birbirinekilitlenmişti.Mutluydum.

Sarhoşluğa, baygınlığa benzer, erken bir mutluluktu bu! Bir cam şangırtısıylaayıldığımı,palaspandıras,enyiğitbakışımı,enerkeksuratımı,enetkilisesimiarandığımı,çok iyi hatırlıyorum. Bir düğmeye basıldı, hop, ünlü aktör kalıbımın içine giriverdim.Dışarıya bir göz atıvermem, toplantının sona erdiğini ve kıyametin kopmaküzereolduğunuanlamamayetti.

Çünkü geliyorlardı, gittikçe daha kalabalık, gittikçe daha öfkeli olarak! Bağrışmalarduvarları kırbaçlıyor, semtin Müslüman sessizliğini parça parça ediyordu. Çığlıkları,

Page 207: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

yanlışmermilergibi,ordanorayasekiyorlardı.Bayrak,intikamcıdöviz,kanlıgözvesıkılıyumruk, her şey yerli yerini bulmuş, sabırla ve ustalıkla kurulmuş olanmekanizma,gülünçyavanlığıveöldürücüpatırtısıylatıkırtıkırişlemeyebaşlamıştı.Çepeçevre sarılmıştık.Şimdikapınınönüneyığılıyor, avazavaz,onukırmayauğraşıyorlardı.Gözleri öylesine dönmüş, bakışları o kadar kararlıydı ki, lamı cimi yoktu bunun, çokgeçmedenikitarafkıyasıyabirbirinegirecekti.

Salon, soğukkanlılığını kaybetmemişti galiba, kürsüde, kendini okuduğuna kaptırmışbembeyazbiroğlanşiirokuyordu:NâzımHikmet,atışayarınıhenüzbulamamışbirağırtopçu bataryası, uzak uzak uğulduyor, zengin kafiyeler şarapnel parçaları gibi, vızırvızır, başlarımızın üzerinden geçiyorlar. Ne yanıma dönsem, gözler! Suratlarındanbağımsızlaşmış, basbayağı kendi başına dolaşan! Mavi, çakır, kestane rengi, siyah.Biçimleri ve renkleri birbirini tutmuyor, oysa yüklü oldukları anlam kahredici şekildeaynı:Biraz tiksinti, korkuyla karışık derin bir yorgunluk!Dibi bucağı görünmediğindenolacak,adamaiyicekoyuyor.

Ben, çevremde uçuşan gözleri aralayıp, ne yapıp yapıp, Suat’a yaklaşmayaçabalıyorum.Çatışmabaşlarsa,aklımsıraonukoruyacağım.Pencerelerdenbirininönündedurmuş,gerginbiryüzle,binağızlıkalabalığabakıyor.

“—Kahrolsunkomünistler?KahrolsunNâzımHikmet!”

“—…Moskova’ya!Moskova’ya!”

“—…moskofuşakları!Satılmışlar!”Farkındabileolmadan,galiba:

“—Canımızaokuyacaklardemişim.Hiçkorkmuyormusunuz?”

Döndübaktı:Gözleri,delirmişbirleopargözleriydi:

“—Niyekorkacakmışımdedi.Haklıolduğumu,onlarınhaksızolduğunubiliyorum.Birşairin özgürlüğünü istemek, suçmu?Günün birinde bunu onlar da anlayacak, o zamanutançlarından yerin dibine geçecekler.” Onunla konuşurken garip bir çekingenlikiçindeydim! Nilüfer’den başka birisi olabileceğine inanamıyordum, sırnaştığım içinnerdeysekızacak,yineyukardanveküçümseyerekbenikovacaktı:

“—…haydiordanacemiçaylaksende,çekarabanı!”Gitmedimama,gülünçolmayıgözealarak,yanıbaşındakaldım.

“— Adım Halim dedim, müsaade ederseniz sizi…” Nedense bakışları yumuşadı,sözümükeserek:

“— Sizi tanımıyorum dedi, Horatio’da seyretmiştim.” Allah biliyor ya, kendimitutamayıp oyunumu nasıl bulduğunu soracaktım, vakit kalmadı, kapı kof ve yassı birgürültüyle devrildi, daracıkmerdivenden soluk soluğa bir sürü adam içeriye doluştular.Dişlerikenetlenmiş,yumruklarısıkılmıştı.Karmakarışıksuratları,yağlıyağlıparlıyordu.Herkimsebaşlarındakiirikıyımdelikanlı:

“—Satılmışlardiyetutturmuştu,satılmışlar,satılmışlar!”

Önce, şaşkınlıktan olsa gerek, iki taraf da durakladılar. Sonra bir kıyamettir koptu:Sağdasolda,kapışankapışana!Dörtbiryandanyumrukyağıyor.Tokatdizileri,ürkmüşbirgüvercin sürüsü gibi, pat pat kalabalığın içine dağılıyorlar. Ne yanına dönsen küfürün

Page 208: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

çeşidi:Anaavratsilsile,sırayadizilmiş.

Daha başlangıçta, Allahtan Suat’ı kapıp kuytu bir köşeye atarak önüne heykel gibidikilmişim, yoksa tekme tokat o da kavganın göbeğine dalacakmış.Bırakmıyorumdiyesöylenip duruyor. Zaten şöyle bir bak, tırnaklarının ucuna kadar, kin ve öfke: Öylegerilmiş, öyle titremekle! Bir türlü farkına varamadığı, çatışmanın aşırı öğrencilerarasındaki bir atışma olmaktan çıkıp, güçlünün, sayı çoğunluğuna güvenerek,güçsüzü rahatça ezdiği, vahşi bir hesaplaşmaya dönüşmesi! Dışarıya bir gözatsaanlayacakama,kızgınlığındangözüdünyayımıgörüyor?

Dışarısı, bütün felâket. İğne atsan yere düşmez. Civardaki kahvelerden, fakültekantinlerindenhâlâgelenlervar.Gösteriyikollamaklagörevlipolisler,işinsarpasardığınıulaştırdılarmınedir,biraravaliortalıktagöründü:Kısa,yusyuvarlak,kıpırkıpırbiradam.Yatıştırmak amacıyla, çıktı kalabalığa iki çift söz etti: Onları ‘böyle galeyana getirenyüksekvatanseverduyguları’anlıyormuş,‘ulusadınahepsine teşekkürborçluolduğunu’hissediyormuşama,‘soğukkanlılığıvesükûnetieldenbırakmamaları’gerekliymiş!Cırlaksesi,yangınhortumundanfışkıransugibi,birsüre.kafalarınüzerindekiboşluktaparıldadıdurdu, yine de kimse yerinden kımıldamadı.Dağılmak şöyle dursun, sözlerinden bütünbütün yüreklendiler. O zamana kadar olanları uzaktan kollamakla yetinen polis, bununüzerine harekete geçti, geçer geçmez, bizi düşmanca yuhalayanlar tarafından çılgıncaalkışlandı.

Aklapekyakıngörünmezama,kıstırıldığımızkapandanbizikurtaranpolisoldu,üstelikbu işi yaparken epeyce zorluk çekti. İlkin kalabalığı söküp kapıyı tuttular, sonra insandeniziniyarıp,kapıylabizialmayagelmişaraçlarıarasındabirgeçitaçtılar.Analarındanemdikleri süt fitil fitil burunlarından geldi. Arkasından başladılar bizi ikişer ikişerçıkarmaya! Hazır ellerine fırsat geçmişken, toplantıya katılanların bir listesinedüzenlemeyiunutmadılartabii:Herkeskimmiş,neyinnesiymiş,neyaparmış,niyegelmişsorulupyazılıyor,sonrayanınaikimemurveriliparaçlaragönderiliyor.

Asıl işkence bu gidiş. Çıkan olunca, polis kordonunun iki yanında köpürüp durankalabalıkkabınasığmazoluyorartık,sövüpsayıyorlar,kışkırtıcışeylersöylüyorlar,hattatükürüyorlar. Şimdi bile aklıma geldikçe ürperiyorum.Ne rezillikti yahu?Bir şeylerdenfenahaldeutanıyordukama,neden?Göğsümüzkabarıyor,alnımızaçıktıama,neden?İkisidebellideğil.

Birinci Şube’nin sivilleri adresimi alırken, köşede bir yerde Kolsuz Celâl gözümeilişmişti.Gelmişti.Gelmişti elbet, kaçırırmı, bu şenlik onun şenliğiydi.Upuzun ayaktadikiliyor,yaseminağızlığını,sıksık,opisağzınagötürüyordu.Benigörürgörmeztanıdı,suratına gülümseme niyetine bir çarpılma oturtup, yanıma gelerek şakacıktan kulağımıçekti.Hınzır,handiysesuçortağıbiryakınlıkla:

“— Ulan Hacıbeyoğlu dedi, bu it sürüsü arasında ne arıyorsun? Tiyatro aşkın mıdepreştiyine?’

Ahmakahmaksırıtmışım:

“—Galibaefendim:Şiirokumayageldiğimegöre.”

Yenidenbuseferbasbayağıacıtarakkulağımaasıldı:

“—…ulanbensanabırakdememişmiydimşiiritiyatroyuha?Heleböylelerini!Başına

Page 209: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

işaçarsın.”

SonragözleriniiriiriaçıpkaşlarınıçatarakçenesiyleSuat’ıgösterdi:

“—Nişanlınmı?”diyesordu.

Kızardımsanırım,telâştelâş:

“—Hayırdiyecevapverdim,birtanıdık.”

Dediklerimdenhoşlanmadı,kafasınıtersterssallayıp:

“—Nedemektanıdık?diyesordu.Onasılbirlâf?Kadınkısmıylayayatacaksın,yadasuratınabilebakmayacaksın.Belkiarkadaşdemekistedintanıdıkdiyerek,öylemi?”

Birkelimeoyunuyaptı:

“—…arkadaşmı,yoldaşmı?”

Birağızdankirlikirligüldüler.Ocıgarasınıyereatıptopuğuylaezerek:

“—…banabakdedi,yoldaşlarlagezmeksıhhatınadokunuradamın,anladınmı?”

O çile orda bitti, öbürü başladı: Suat’la birlikte dışarıya çıktık. Polis kordonununarkasında,çamurluveiğrençdevbirdenizanası,büyükşakırtılarlakımıldanıyor,üstümüzebaşımızabalçıksıçratıyordusanki.Gazetefotoğrafçıları,küstahkargalargibi,çevremizdefır dönüyorlardı. Yediğimiz küfrün haddi hesabı yok. Üstelik, o ağır ve sersemleticibalyoz,üstüstekafamızainipkalkıyor,inipkalkıyor:

“—Satılmışlar,satılmışlar,satılmışlar!”

Yok ama, bu kadarı fazlaydı doğrusu.Çoğu yoksul bir avuç öğrenci, hapsedilmiş birozanın bağışlanması için toplanmışlardı buraya, kendileri için hiçbir şey istemiyorlardı.Azınlıkta olduklarını, daha toplanmadan damgalanacaklarını biliyorlar; yine de,dürüstlüklerindenveiyiniyetlerindenbaşkakaybedecekşeyiolmayanlarıngösterebileceğibir rahatlıkla, bütüngeleceklerini buoyunakoyuyorvekaybediyorlardı. Kalkıp bunlara‘satılmış’demek,öylesineaçıkbirhaksızlık,öyle irkiltici insafsızlıktıki,adınaensoyludileklerde bulunduğumuz bu bağırgan, kaba ve düşüncesiz insan yığınından, o dakikasıtkımınsıyrılmasınayetti.

Sonraları bukonuda azkafa yormadım, her defasındayamidebulandırıcı bir tiksintiyakamayapışıyordu,yadehşetlibircansıkıntısı;heleolaylardansonrasaldıranlarındeğildetoplantıyıdüzenleyenlerinkovuşturuldukları,yıllarcamahkememahkemesüründükleri,hüküm giydikleri aklıma geldikçe, umutsuzluğum koyulaşıyor, bazı bazı çılgınlıkderecelerinevarıyordu.

Bu serüvenden tek kazancımSuat oldu.O zamanlar böyle değildi o, daha canlı, çokdaha dışa dönüktü. Fransız Filolojisi’nde okuyor, Edebiyat Fakültesi’nin en parlaköğrencilerinden sayılıyordu. O damahkemeye verilmiş, daha birkaç arkadaşıyla yakayınasılsahükümyemedensıyırmıştı.Üniversite’ninoralardabirGüneşKızÖğrenciYurduvardı o sıralar, orda kalırdı. Her cumartesi onu kapının önünde bekler, hava güzelseBoğaz’a, değilse sinema ya da tiyatroya götürürdüm. Bıçak gibi bir kızdı, öyle keskin,hiçbiryanlışlığıbağışlamayan!

Ailesiylearasımıacıkmışneymiş,arasıraanlatırdı.Özellikleannesinemüthişiçerler,

Page 210: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

kibar bozması sahte aristokrat, devanası diyerek demediğini koymazdı. Kim aldırır?Annesi umrumda mıydı benim? Beni ilgilendiren oydu: O başkaldırmış bakışı şaşırtıcıkıvırcıkkirpikleri,balrengisaçlarındauçuşanyaldızlıyansımalar,esnekvücudu,arıgibiincecik beli. Doğrusunu söylemek gerekirse, onun üstünden hâlâ ötekini, Nilüfer’igörmekte devam ediyordum. Galiba görmekte devam da ettim. Bugün bile, sevişecekoldukmu?..

Halim, böyle böyle, sokağa çıkma yasağının sonunu buluyor. Akşamın ilk gölgeleribelirirbelirmez,oaçıkmaviuyuklama,uykulâcivertinedönmüş, içindekatkat,çapaklıbuhar salkımları. Şehirde in cin top oynuyor. Bomboş bulvarlar, bitmek bilmezuykusuzluklar gibi uzanıyor. Halim salonda yapayalnız, önüne geçilmez bir boşluğadüşmemekiçinçırpınıyor.Karanlık,adamıngöğsünedağgibiçökenbirağırlıkbu.İçindebiryerinde,umutsuzsevgininacılışarkısıtitriyor:

“… fikrimin ince gülü I ömrümün şen bülbülü o gün ki gördüm seni…” Akşamajansında, Yüzbaşı Demir’in onlara daha önceden haber verdiği bildiri. Artık her şeyapaçık.Gösterileresonverilmezse,öğrencilerinüzerineateşaçacaklar.

NedemiştiGalib:

“—…şimdipolisleçarpışılıyor,onyıldahazret,küçümsenirbirilerlemesayılmazbu.”

O da kim? Galata Kulesi’ymiş! O ımrenıiecek duygusuzluğu yine üstünde, ilkbaharakşamınınbaharlıhavasını içineçekip; tepeden tepeyesansargibiatlayarak,birufuktanötekine gerinen şehri seyrediyor. Minare ve kubbeler, belli belirsiz eriyip gözdensiliniyorlar. Limandaki direkler ormanı, ağır ve zift kokulu akşam sislerinin ardındakayboluyor.Çokgeçmeden,şehrinbütünışıklarıbirandayanacak,köhneBizansbirden,devrilmişbirsamanyolunabenzeyecek.

Bizans!..OnuGalataKulesi’ndendahaiyikimtanır?Hiçkimse!Taabeşinciyüzyıldan,I.Anastas’tan beri durup dinlenmeksizin başında dikilen o değilmi?Hep böyle tıknaz,yorgun ve bed. Hep böyle görevine bağlı. Kocaman iki imparatorluğun, Bizans’ın veOsmanlılar’ınyükselmesineveyıkılmasınaotanıkolmadımı?Kimlergeçti,kimler!

İnce, anasının gözü Bizanslılar, patırtıcı Araplar, gezgin ve işini bilir Cenevizliler!Türkler, 1453 yılının o müthiş mayıs sabahında paldır küldür ortaya çıkıverdiler. Gözkamaştırıcı sakalları, güneş yalamış yatağanları ve yeri göğü sarsan Allah nağralarıyla,ateşten bir sel gibi, nasıl yayılmışlardı? Şehrin düştüğü akşam, II. Mehmet’in kartalprofili,yepyenibirhilâlgibigökyüzünenasılçizilmişti?

Kimi uzun, yorucu fakat şanlı, kimi ağır yenilgileriyle yürekler acısı, zincirlemesavaşların ardı arkası kesilmedi artık:Kanuni Sultan Süleyman gitti, Budin illerinde,Mohaç‘ta,düşmanordularınıyerlebiretti.YavuzSultanSelim,ardındakanatlısipahilerive alevsalar boşalmasını andıran yeniçerileriyle Mısır’ı ve Arabistan’ı ele geçirdi. Yagerilemedöneminin,Karlofçasonrasınınoumutsuz,okaranlıksavaşları?Heryenilgidensonra,yüksektavanlısoğuksaraylarda,gevşeksultanlarladalgınveziriâzamlarbaşbaşaverir,aynıöldürücüsoruyakarşılıkaranırlar:

“—Buişinsonunereyevaracak?”

Galata Kulesi’nin tanımadığı sultan yok. Hepsini, ama hepsini, Sofu Selim’i, AvcıMustafa’yı, Deli İbrahim’i, Genç Osman’ı ve bütün diğerlerini tanıdı; uyruklarının

Page 211: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

değişmezdileğine,‘Padişahımçokyaşa’çığlıklarınarağmen,yerindeyelleresen,obazenyumuşak,bazendebdebeli, bazenzalimvekanlı saltanatları, birerbirer, iliklerinekadaryaşadı.

Ne günlerdi, onlar! Bakardın ya reaya, ya Celâli, ya yeniçeri başkaldırırdı. Heleyozlaşmanın Sâdâbat bahçelerinde lâleler ve güller olarak mefâilün ve fâilâtün açıldığıtarihlerde,isyanateşihiçsönmedi,hiçküllenmedigibibirşey.Yeniçerilerdeğilse,baldırıçıplak takımı ayaklandılar. Sûzi dilâra III. Selim, Osmanlı mülkü güçlensin diye,askerlikteveyönetimdeyenilikleryapayımmıdedi,‘filhaPkellesinidüşürdüler.YinedeII.Mahmud,püsküllüfesi,gülümseyenbıyıklarıveSekbânıCedidi’yleartıkçürümüşvekokmuş Yeniçeri Ocağının hakkından geldi. Sonra, Jöntürkler. Sonra, Tanzimat. Önceiyiliksanılıp,memleketevahimbirkötülükolduğunicesonraanlaşılan,IslahatFermanı.SonraKızılSultan,MithatPaşa’yıkalleşçeboğdurup,istibdadıyenidenihyaedişi.İttihatve Terakki. 31 Mart. Hareket Ordusu. Mahmut Şevket Paşa. Enver, Talât ve CemalPaşalar,imparatorluğuHarbıUmumi’yesokuyorlar.Seferberlik.Mütareke.

Mütarekeyle iş bitiyor mu?Ne gezer! İstanbul sokaklarında müttefik askerleri kolgezedursun, Mustafa Kemal Paşa yeni bir ayaklanmayı gizli gizli hazırlıyor. Yine birsabah, bu defa bir ekim sabahı, Türk süvarileri yeniden İstanbul’a girecekler, işbirlikçisultanıkovupcumhuriyetikuracaklar:Egemenlikkayıtsızşartsızmilletinse,şimdiBeyazıttaraflarındaayağakalkanlar,niyekalkıyorlar?Neparaları,nesilâhlarıvar,nebaşlarındadoğrudürüstönderleri.İçlerindeteksaplantı,özgürlük.Oölümkadareskivegüzel.

Halim, radyoyu kapadıktan sonra bir zaman onları düşünüyor. İçinde uzakyankılanmalar halinde eylemlerine yakıştırdığı bazı sözler beliriyor gibi. Birkaç dakikasomutcümlekalıplarınadökemedenağzındaçiğniyorbusözleri.Sonrabirdenbire,yükseksesle,

—…ateşetsinlerdiyor,neyapalım?Vursunlarbizi,hepimiziöldürsünler,kurtulalım!Arkamızdasilinmezbirsümükizi,başımızınüzerindebiziherançatırçuturezebilecekbirayaktehdidiilesalyangozlargibiutançvekorkuiçindeyaşamaktansa,ölüpkurtulmakçokdahaiyi…

ÖĞRENCİ HAREKETLERİNİN ARKASI ALINAMIYOR İstanbul ve AnkaraÜniversitesindeki olaylardan sonra İSTAN BUL VE ANKARA’DA SIKIYÖNETİMİLÂNEDİLDİİSTANBUL(ÖZel)

Tahkikat Komisyonu’na ‘fevkalade yetkiler’ veren kanunun Medis’te DP oylarıylakabulünüprotestomaksadıyla,üniversiteliöğrencilerBeyazıt’ta,Üniversitebahçesindebirnümayişyapmışlardır.Olayıevveldenhaberalanpolis ilkmüdahalesini,gençlerAtatürkAnıtı çevresinde istiklâl Marşı söylerken yapmış, dokuz öğrenciyi sürükleyerek jeepebindiripkarakolagötürmüştür.Bumüdahale,nümayişçilerleemniyetkuvvetleriarasındaolaylaranedenolmuş,buaradaİstanbulÜniversitesiRektörüProf.SıddıkSamiOnar’ıntartaklandığı,düşüpbaşınınyarıldığıilerisürülmüştür.PolistarafındanrektörünEmniyetMüdürlüğü‘negötürülmesiüzerine,öğrencilergaleyanagelmiş,coplarınhareketegelmesi,nihayetsilâhlarınpatlamasıhareketibüsbütüntahriketmiştir.Bazıyaralılarolduğuiddiaedilmektedir.

Öğrencilerin arka yoldan Süleymaniye’ye çıkarak, nümayişi şehir içinde bir iktidarıprotestoyürüyüşünedöndürmesiüzerine,atlıpolisdeişekarışmış,atlıpolisleöğrenciler

Page 212: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

arasında çatışmalar olmuştur.Ankara’da da benzer olayların devametmesi üzerine, dünsaat 15’den itibaren her iki şehirde sıkıyönetim ilân edilmiştir. Ankara SıkıyönetimKomutanlığı‘na Korgeneral Namık Argüç, İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı‘na iseOrgeneral Fahri Özdilek atanmıştır. Sıkıyönetimin ilânından itibaren nümayişe ordubirlikleri müdahale etmiştir, fakat Beyazıt’ta Üniversite binasında bulunan öğrencileriteslim olmaya ikna edememişlerdir. Gençler bazı hocalarıyla birlikte, geceyi Üniversitebinasındamarşlarsöyleyerekgeçirmişlerdir.

Sıkıyönetim subaylarının rica yollu arzusu üzerine geç vakit getirilen kamyonlarabinmeyi kabul eden ünivesiteli gençlerin, Davutpaşa Kışlası‘na götürüldükleriöğrenilmiştir.

(Not:Sıkıyönetimyasaklarınagirdiğinden,buhabergazetelerdeyayınlanamamıştır.)

KaraKuvvetleriKomutanı

ORGENERALCEMALGÜRSEL’EANİDENİZİNVERİLDİİzinsüresibittiğindeyaşhaddidolacağından,buizinleGürselfiilenordudanayrılmışoluyor.

Ankara(Özel)

Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Cemal Gürsel’in izne ayrılıp izmir’e gittiğiöğrenilmiştir.

Kayseri olayları dolayısıylaKaraKuvvetleri Komutanı‘nın izin talebinde bulunduğu,bunamukabiliktidarınyurtsathındasürüpgidenhadiselerigözönündebulundurarak,butalebiyerinegetirmeyiuygungörmediğiilerisürülmekteydi.

Vaziyette kayda değer bir düzelme görülmediği halde, izin talebinin aniden kabuledilerek Orgeneral Gürsel’e tebliğ edilmesi, Ankara siyasi çevrelerinde çeşitli tefsirleresebepolmuştur.İzinsüresininbitiminde,OrgeneralGürsel’inyaşhaddineuğrayıpemekliolması, iznin verilişini Kara Kuvvetleri Komutanı‘nın fiilen ordudan ayrılışı şeklinedönüştürmekte,budaçeşitlişayialarınyayılmasınayolaçmaktadır.

KaraKuvvetleriKomutanıOrgeneralCemalGürsel, İzmir’ehareketinden evvelKaraKuvvetleri’nebirvedamesajıyayınlamıştır.(Not:Sıkıyönetimsansürüdolayısıyla,habergazetelerdeancakkısmenyayınlanabilmiştir.)

Galib bir köşeye çekilmiş, kara kara düşünüyordu. Konuşuverince, öbürleri şaşırarakbaktılar. Son günlerde üzerine öyle garip bir sessizlik çökmüş, hepsinden o kadar uzakdururolmuştuki,ordaolduğunuyineunutmuşlardı.

—Yarımsaatdahabekleriz,gelirlersegelirler,gelmezlerseneyapalım,çekergideriz.İşteokadar!

Böylediyorya,çoktançekipgitmişbirhâlivar.Sürgünişi,askıda.Ortalıkkarıştıkça,ne olacağı iyiden iyiye belirsizleşiyor. Oysa içisıra çoktan Erciş‘i boylamış o, büyükderviş gölgelerini andıran sıra servilerin altına oturmuş, yarısı yenikmorumsu bir ayın,gece yarısına doğru göle doğuşunu seyrediyor. Çevresi, mıknatıslı yansımalarla adamısersemeçeviren,yalçınkayalıklar.Aytoprağındanfarksız.

—Hayvanbe!

SövdüğüŞenol, piyesinbaş erkek rolü.Nasıl sövmesin?Provayagecikmesibiryana,

Page 213: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

adamınkırksekizsaattirnerdeolduğubellideğil.Yeryarılmışdaiçinegirmiş.Olurşeymi canım! Kulüp 47’deki provalara, bir kere daha onsuz başlıyorlar. Başlamayıp neyapsınlar?Halim, adamın ağzından girmiş burnundan çıkmış, Suadiye’de bir açık havasinemasınıayarlamış,piyesingalasıhaziranınonbeşindeordayapılacak.Birşanssayılır,Suadiyedemek,kesesidolu,yağlıvesemizbirtakımsıkıntılıkonkenkarıları,bezikbeyleridemek. Dehşetli canları sıkılır bunların, gönüllerini eğlendirmek için yapmayacaklarısululuk yoktur, ama etkileri küçümsenemez: Oyunu bir tutarlarsa, bütün İstanbul’ucebindebil!Buyüzden,hiçgerekmesebile,oyunun tutulacakbiryanıolmasıgerekmezmi?Haydi,buheriflerleyapbakalım.

Zorluküstünezorluk.Derdinbirineçarebulmadanöbürübaşgösteriyor.Oyunculardaişyokbirkere,ciddiolamıyorlar,rollerininüzerinegereğincedüşüphazırlanamadıklarıbiryana, provalara ya bin nazla geliyor, ya hiç gelmeyip düpedüz takıyorlar. Gidişatınkötülüğü de, onları böyle davranmaya itmiyor denemez. Bir kargaşalıktır gidiyor:Gösteriler, bildiri dağıtmalar, öğrenci polis çatışmaları derken, iş sıkıyönetime, sokağaçıkma yasaklarına geldi dayandı. Bu koşullar altında, onları elde tutabilmek kolay mı?Kararsızlık içindeler. Zaten içleri tembel, olaylar bu tembelliğe hazır özür oluveriyor.Bazen bakıyorsun temelli kapıp koyvermişler, bazen, tam tersine, asarız keserizayaklarında,cartcurtediyorlar.

Halim mi? Halim elinden geleni yapıyor, yapıyor ya, işi başından aşkın. Hesaptaolmayan olasılıkların sırtı sıra gerçekleşmesi, elini ayağını dolaştırıyor, öngördüğütedbirleri faydasızlaştırıyor. Telâşemüdürlüğünü de üstünden atamadı bir türlü, adamıncinlerinitepesinetoplayanövüngenliğiile,nerdeişinegelenbirboşlukbulursa,enHoratiosesiyle doldurmak alışkanlığını da! Tiyatro yöneticisinden çok, yosmalarını fedaileriniçevresinealmış,birçeteelebaşısıgibidavranıyorgaliba,yerliyersizsağasolaçıkışmasıbundan.Gerçihiçboşdurmuyorgibi,sahidendedurmuyorama,görünüşükurtarsındiye,yoksa provalarda sıra kendine gelince rolünü unutup böyle kekeler, aralıksızyanılmalarıyla sahne düzenini altüst eder miydi? İçinde kötülük olmadığı mukakkak!Halim bu, değişir mi? Ötekiler, hiç değilse onun kadar gizli pazarlıklarını unutup,kendilerini işlerine verseler, tiyatro için konuşsalar, besbelli kurtarırlardı oyunu, sokağaçıkmayasağıkaldırılırsa,sözleşilentarihteperdeaçılabilirdi.

(Vangölününorası,baştanaşağıyayanardağtoprağı:Sularınaydınlandığısıralar,eskivolkanlar birbiri üstüne şahlanır, gölün yüzeyindeki belli belirsiz ürperme, yüzyıllıkdepremlerden artakalmış, gizli bir titreşimdir sanki. Binlerce yıldır, buralarda, yersarsılmış durmuş.Kimilerine bakarsan,Asurlularınmı,Ermenilerinmi ne kurduğu eskiVan şehri, şimdikigölünolduğuyerdeymiş,korkunçbirdepremlegöçmüş,üstünü sularkaplamış. Güneşin bol, gölün durgun zamanında kim baksa diyorlar, yıkılmış kuleleri,çökmüş kubbeleri, birbirini kesen düzgün yollarıyla dipte yattığını açıkça görür. Şişeyekonupağzıtıkanmışbirşehir.Nerüya,nerüya!

Erciş‘e kapağı bir atabilse, yıllar yılı tasarlayıp yapamadığı bir şeyi yapacak,RougonMacquart’ları ilkkitabındansonkitabınasoluksuzokuyacak.Hayatınındüzeninideyenilerbelki.Bugünekadarpatırtılıgürültülüyaşamanınnehayrınıgördü,hiç!Şöyledaha basit, daha sıhhatli bir yaşama tutumu tutacaksın, oh keka! Tutkulu yaşamaya,hırgürepaydos!Olurya,yenidenşiiryazmayabaşlar,hembuseferuzun,içindeibiklitarlakuşları,mavidağçiçekleriuçuşankırşiirleriyazarartık.)

Page 214: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Dicle’yle Korkut, ocağın önünde yere oturmuş, alçak sesle bir şeyler konuşuyorlar.Korkut, cıgarasını ıslata ıslata, yine dudaklarını hiç kımıldatmaksızın, hain sorularısoruyor.Öğrenmekistedikleriolmalı.

— … eğer yanlış anlamadıysam, bildiri dağıtacağız diye kapı kapı dolaşmaktanvazgeçiliyor, bildirilerpostaylagönderilecek.Öyleya,ortalıktagözüküpdamgalanmayanelüzumvar,atarsınkutuyaolurbiter.Hârikafikirdoğrusu,kimakılettiyseiyiakıletmiş,tanımakismerdimyani.

Halim’in sabrı taşmak üzere, yok canım, Şenol’un provalara katılmayışınaiçerlediğindendeğil,Korkut’un suratını görmeyekatlanamadığından.Dalaştılar dalaşalı,birbirlerindenuzakdurmayadikkatediyorlar.Halim,burnunabilegirse,Korkut’u inatlagörmezliktengeliyor;Korkut’sa,işiiyicevurdumduymazlığadökmüş,Halimhiçyokmuşgibidavranıyorki, adamıöldürür.Öbürlerininbunuumursadıklarıyok, şakagibi alıyor,yerli yersiz gevezelik ederek havayı yumuşatmaya çalışıyorlar. Belki, Halim tiyatronunbaşıolarakkendiniokadarciddiyealmasa,başaracaklaramaalıyor,busorunlarauzaktanyakındandeğinenkonularayaklaştılarmıbakışı bulanıyor, başlıyordudakları titremeye,saçlarınındibindeiğneuçlarıvarmışçasınakafatasınabirşeylerbatmaya.

“—Öff,neyapmalı?”

Bir cıgara. Yeniden cebinde ansızın sırra kadem basan kibritlerini aramaya dalıyor,buldukları kibrit yerine bir sürü ıvır zıvır: Çengelli bir iğne, bir tramvay bileti, birtükenmez kalem yedeği, iki üç raptiye, bir de mektup. Evden çıkacağı sırada, tesadüf,postacı.Baktımektupannesinden,açtıayaküstüokuyupcebinekoydu.Allanıninayetiylebabasıbirdenbireiyileşmişde,onubildirmekistemişlermiş.

“—…albakalım,beşparalıkdabunlardan!”Yanmamışcıgarasınıdudaklarındaunuttu.Emine’ninilkelyazısıiledonattığıkarelidefterkâğıdınıgözdengeçiriyor:Evet,gerçekteniyiymiş ihtiyar, ayağa bile kalkmış da evin avlusunda dolaşmış, besbelli Eyüp Sultanhazretlerineadananadağınyüzüsuyuhürmetineolmuşbuiş.Annesiböylediyor.Ona,bugünleri gösterdiği için, bir danayla iki koyun kesmeye hazırlanıyormuş. Emine, hiçbirmektubunda yapmadığı şeyi nedense bu mektubunda yapmış. Osman Naci’nin ansızınorayagelişiyleilgiliolarak,birkaçsatırdakendisieklemiş:

“…HalimBeykardeşim,hurdanelergeçtiğindenhabannolsun,ağabeyinOsmanBeybabanınyanındasanaiftiralarattı,İstanbul’da

AllahsızPeygambersizyaşadığını,Hökümatınyakındasenisüreceğinisöyledi.AptullahHoca da ardaydı, dediklerini kafasınla bir hır doğruladı. Halim Bey kardeşim, bununüstüne ihtiyar seni evlât tanımadığını söyledi, ‘Benim Halim adında oğlum yok’ dedi,annenağladı,ağabeyinOsmanBeyise,‘Öylediyorsunamamöhterembabacığım,sanabiremri hak vaki olursa, servetinin yarısı ona kalacak’ dedi. Aptullah Hoca, sakalınısığazlayıp onu bir bir doğruladı. Bunun üstüne ihtiyar çok kızdı. Kâtibi adil’den senetyaptırıp seni mereşçilikten çıkaracağını söyledi. Halim Bey kardeşim, ağabeyin OsmanBeyokumuşyazmış ama, kalbi kötü.AptullahHoca, gece gündüzdua eder durur ama,onun kalbi de kötü. Allah seni bunların şerrinden korusun, âmin.” Halim’in gözlerininönündebabası:Kınalıkaypaksakalınıöfkesindentitretetitreteokütvetokmaklısesiyle,basbasbağırıyor.Avludakikıllıyörükkilimininüzerinebağdaşkurupoturmuş,ayağındaaba terlikler, elinde, kemikli parmaklarının arasında şakır şakır teşbihi. Allah Allah,

Page 215: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

köşedeki cılız erik ağacı böyle nasıl çiçeklenivermiş?Yaldızlı kafeslerinde iki kanarya,zincirleme ötüşleriyle ortalığı şenliğe boğuyor. Emine, elinde eski bir sulama tenekesi,kuyudansuçekipçekipçiçeklerisuluyor.Netarafınadönse,belirmeleriylekaybolmalarıbirolan,kırmızı,mavi,sarı,ufacıkgökkuşakları.

AptullahHoca, bir gözüyarı açık, o kalleş ve kirli sırtlan suratının ardına gizlenmiş,kaba kuştüyü minderinin üstünde sofu sofu sallanıyor.İki dakikada bir, ağzındangeğirmeyebenzerbirseslesalıverdiği,büyükkelime:

“—Allah!..”

Yalnız OsmanNaci’nin altına bir hasır iskemle vermişler. O da, Emine’nin çiçeklerisulayışınadalmış.Çokönemsediği,hiçgörmediğibirşeymişgibibakıyor.Ötedeannesi,ogün ekmek yapmış, fırından kara köylü ekmeklerini çıkardı, çıkaracak. Sıcak ekmekkokusu,dünyayıtutmuşbile.

Halim bunları en ufak ayrıntılarına kadar hatırlıyor ama, içinde bir boşluk. Ordaolamadığına üzülmüyor. Sıkılmadı da. Emine’nin uyarışını ciddiye almadı sayılır.İnandırıcıbulmadığındanolacak.Şimdikitasarıları,dörtayöncekilerdenokadarfarklıki!Mirasakonmuşkonmamış,hiçumursamıyor.Boğaz’dakivilla,kötüçizilmişbireskizgibisilindi gitti.Mercedesspor arabaya gelince, ne o güzel obüs siluetiyle rüyalarına giriyorartık, ne de jetmotorunu andıran uğultusunu duyar gibi oluyor.Ortalığın karışması, biryandandatiyatro,onuöylesinemeşgulediyorlarki,arasıranasılolmuşdaböylebirmirasolasılığınagelecekhayallerinibağlamış,şaşıyor:

“—…olurmucanım?Hemayıp,hemgarip.Adamanederler?Hayatdemek,çalışmakdemekdeğilmi?Dublajımagiderim,piyesimisahneyekoyarım,aradabirikifilmçıkarsa,tamam,dokunmakeyfime!Mektubun tekcan sıkıcıyanı, sürgün lâfını tazelemesi.Yok,tamhayatımaçekidüzenverdiğimsıradabukalleşliğiyapar,benigönderirlerse,birçuvalinciriberbatederler,mahvolurum.”

OsmanNaci, elinde üzüm salkımı, parmak uçlarına bulaşan balı yalaya yalaya yiyor,hiçbozuntuyavermeden,Parkotel’dekicümlelerindenbirisinitekrarlıyor:

“— … her şeyin bir bedeli var, seni rahat bıraksınlar mı istiyorsun, bedeliniödeyeceksin: Biz hüsnüniyetimizi isbat için size itimat ediyoruz, siz de bize edin,hüsnüniyetinizivevatanperverliğinizief’alinizlegösterin.Yoksa…“

Onun ağzından sözü, Birinci Şube Müdür Yardımcısı kapıyor. Yine dokunduradokundura:

“—… rica ederim diyor, telâşa mahal yok kar’şim: İyice düşünün karar vermedenevvel, bir hafta, iki hafta, bir ay, ne kadar isterseniz: Kararınız kesin olsun, bize yeter.Bütünarzumuzsizeyardımcıolmak,cansıkıcıbiryolculuğunzahmetindenkurtarmak!

Bu ikisine Korkut’un yapışkan sesi bitişiyor. Söylediklerinin altında, kıpır kıpır,tehlikeliolasılıklarınbintürlüsü:

—… yooo, olayı olduğundan fazla büyütmeyelim şekerim, bir öğrenci gösterisi, alttarafı bir öğrenci gösterisidir. Kalabalığın içinden bir köylü, bir işçi gösterebilir misinbana, hatta bir küçük burjuva, elbette hayır! Öğrencilerin, sokağı bütünüyle arkalarınatakamadıkları,güngibimeydanda!

Page 216: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Ağzındakaramelaeritiyormuşgibisalyalarınıakıtaakıtasözünübağlıyor:

—…halkarkalarındangitmedimi,neyapsalarboş,hapıyuttulardemektir.

Dışarda birileri pat pat koşuyorlar.Ayak sesleri gelip, kapının ardına yığılıyor.Yanıpsönenbirmarş.Tabancagibipatlayanbirsövme.Kapı,rüzgârtepmişçesineaçılıyor.Kısave dik merdivenden, soluk soluğa öğrenciler, birbirlerini ezerek içeriye dökülüyorlar:Kısa,altınkırkmahbirkız,cılızbiroğlan,haldırhaldırbirkızdaha,varayoğagülensalakbirherif,hepsionyadaonbeşkişiyibulanbirgrup.ElebaşılarıCavcav,onudagörmeklâzımhani:Yakapaçadağınık,usturuylakazınmışkafasındaboncukboncuktertaneleri,kocamanbıyıklarınınarkasında,birbirineyakınüzümgözlerifırdönüyor.Merdiveninsonbasamağındadurdu,kolunufiyakaylauzatıpaşağıdakileribiçerek,

—Şenol’umubekliyorsunuz?dedi.Dahaçokbeklersiniz, inekler.Şenolgelmeyecek.Gelmeyecek diyorsam, gelemeyecek de ondan: Dünkü curcunada enayiyi enselediler.Davutpaşa’yakapatılmış.

Sevinçten mi korkudan mı nedense, zangır zangır titreyen cılız oğlan, Cavcav’ınbıraktığıyerdenkapıyorsözü:

—…benidetutmuşlardı,cemsedebeşaltıkişivardık,amaAllahiçinsöylemeli,yolboyunca subaylar ipi kırmamız için ellerinden geleni yaptılar: Arabayı yavaşlatıyorlar,görmezlikten geliyorlar, neler neler! Ben, bir de Hukuk’tan bir kız atlayalımmı dedik,atladık.Şenolkorktu,gözükesmedizüppenin.

Başına gelenlerden şaşırmış ve memnun. Üstünde bir: “Yaaa bizi de tongayakıstırmışlardı,nasılsayakayıkurtardık”hâli,uçuyorfukara.

Azönce,alkolbuharınadoymuşyumuşaknemliliğiyle, tarihöncesimağaradekorunakapanmışuyuklayanKulüp47,bastırıverengençlerinanaforuylaçalkalanıyor.Duvarlardaiçi geçmiş resimler, sıçrayarakuyanıyorlar.HazretiNuh’un suratında kaygılı, hoşgörülübir gülümseme. Gemisindeki hayvanlar ürkmüşler, kimisi meliyor, kimisi böğürüyor.Ortalıkta umulmadık bir canlılık, insanın içini yatıştıran bir neşe. Yeni gelmiş olanlareskilerlekaynaşıyorlar.Herikitarafınçığlıkları,havada,kılıçlargibiçatışıyor.

Dicle, yine ne yapmışsa yapmış, milleti başına toplamayı becermiş. Beyazıt’ta olupbitenlerüzerinesoruyağdırıyor.Mineondanaşağıkalırmı,budefalıkolsunrolkesmeyibırakıp, daha şimdiden kendini Stenka Razin, ya da Emiliano Zapata sanan Cavcav’abütünAmerikancıgaralarınıbağışlıyor.

Cavcav’dalâfçok:

—…ulanbirdenegöreyim,atlıpolisüstümüzesaldırmayahazırlanmıyormu?Artıkdurur muyum, atıyorum kendimi önlerine, avazım çıktığı kadar: ‘Arkadaşlar! diyebağırıyorum, bir adım daha atarsanız, bunlar sizi ezecek, herkes çabuk ağaçlarıngerisine…‘Dahaciddi,dahaetkilibirsesarıyor:

—…üniversitedebizikuşattıklarıgece,namussuzumsukoyverençıkmadı.Açsusuzuykusuz,hepimizbüyükanfiyedoluştuk.N’apalım,çıkayımdesençıkamazsın, sokaklarsilmepolis.Geceyarısınadoğru,baktımmoraldüşüyor,arkadaşlardedim,şarkısöylesek?

Deminkicılızoğlan,inatçıda,hâlâkeçigibiilksöylediklerindedireniyor:

Page 217: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

—… yahu ben ne diyorum size, ordunun polisi taktığı yok, bizi salıveren aslındasubaylar,hatta içlerindenbirisi:‘Korkmayınçocuklardiyordu,bizdensizezarargelmez.Zatençoksürmezbudurum…’

—Hâlâsürüyorama?

—Başımızdaböylehükümetolursa,nasılsürmesin?Delibuherifler,deli!Delideğilse,şaşkın!Üniversite’yikapadılarya,gösterilerduracakakıllarınca…

—Yok,öyledemebirader,hesaplarıyanlışsayılmaz.Üniversitekapandımıneolacak,dışarlıklı öğrenciler memleketine gidecek, onlar gitti mi gösteriyi kimlerle yapacaksın?Hesaplarıtutsaydı…

—Tutmadıya,senonabak.

—Hemdenasıl:Hiçbirigitmedi.

—‘…ölürüzgitmeyiz’diyorlar.

—Hey,haberinizoldumu:Menderes,CemalPaşa’yamecburiizinvermiş.Emirlerinekulakasmıyormuşgaliba.

—CemalPaşa’yamı?CemalPaşakim?

—Ayıpulan,ayıp!İnsanCemalPaşa’yıbilmezmi:KaraKuvvetleriKomutanı.OrdudaCemalAgadiyenamsalmışki…

—…ee,bugecen’apıyoruz?Herkesevinemi?

—Hayır,bildirileryazılacak,zarflanacak.

—Nerde,peki?

—Cavcav’ınatölyesinde.

— … bana akın, n’aptım biliyor musunuz? Çaktırmadan pederden üç kutu zarfyürüttüm.Hakettiama:Adamdemokrat,hemdemokratınazılısı,onabakarsanbiziböylesokaklaradökenRuslarmış,

—Yok,deve.

—…Mine, iki gözüm, seninFeridunBeykimdenyanaAllah aşkına?Menderes’tenyanamı,gençliktenyanamı?

—Paradanyananonoşum,odaimaparadanyana.

—Aheşşoğlueşşekah!Biraz‘arpa’verseolmazmı?Doğrudürüstbirteksirmakinesialırdık.Busabahvitrindebirtanegördüm,nahböyle…

Sonunda Cavcav bu çalkantılı gevezeliğin boş bir yerini yakalayıp, gümbür gümbürsesiyleiçinedaldı.Konuşurkenbıyıklarıbirerbayrakgibidalgalanıyordu:

—… tamam çocuklar, bir saat sonra sokağa çıkma yasağı gecikmeden dağılalım ki,herkes karnını doyursun, benim orda ilâç için tek lokma ekmek bulamazsınız, sonrasöylemedi demeyin ha, içkiye gelince bak… Geldikleri gibi çığlık çığlığa, birbirleriniçiğneyerek, coşkun ve heyecanlı gittiler. Ne yaptıklarının doğru dürüst farkındaolmadıklarıgibi,başlattıklarıhareketinnereyevaracağınıdakestiremiyorlardı.Yepyeni,,

Page 218: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

kitaplardaveyasalardayazılıolanlarahiçbenzemeyenbirgerçeğin,kendiliğindenortayaçıkmış öncüleriydiler, kendi gerçeklerinin öncüleriydiler belki de, o yüzden kurallarınsoyutvedeğişmezsonuçlarınauymuyorlardı,başlarınabuyrukvebağımsızdılar.

Onlar gider gitmez, Halim kendini, göğüs kafesinde asker postalı gibi koskoca vesimsiyah bir yürekle, yapayalnız yakaladı. Az ötesinde saçlarını otlayan, unutulmuş,moruk bir deve, uzak uzak, Van gölü çevresindeki ay kraterlerini kuruyordu. Kulübükapayıp evine dönmek amacıyla teker teker ışıkları söndürmeye başlayan garsonusaymazlarsa, içerde onlardan başka kimse yoktu. Karanlık dayanılmaz bir yoğunluk,yalnızlıkkatlanılmasıgüçbirağırlıkkazanmıştı.İkisidedehşetlibirbirinigereksiniyor,bumüthiş gerçeği açıklamak korkusuyla olacak, yüzyüze gelmekten çekiniyorlardı. Birzaman,sessizvehareketsizbeklediler.

İlk kalkıpHalim’eyaklaşanGalib oldu. İçinde şefkate benzer duyguların kımıldadığıkederlibirhoşnutsuzlukla.

—Bendedi,sanasöylemiştimhazret:Herşeybizimçevremizde,amabizsizoluyor.Buçorbadatuzumuzyokbizim.

Garsonunellerine, ‘eyvallah’larını, ikigüzelamafaydasızbalıkölüsügibi tutuşturup,merdivene doğruldular. Galib ancak orda konuşmayı hiç kesmemiş gibi, sözlerinitamamladı.

—…işteokadar!

Sokağaçıkarçıkmaz,ıhlamurvenanekokan,ılık,camlifindenyapılmışgibişıngırtılıbir yağmur. Dalgın, elleri ceplerinde, omuzları düşük, bir süre yürüyor, usul usulıslanıyorlar.Artlarısıradövülmüş,yinedeonlarasonderecebağlıbirçobanköpeğigibi,Beyoğlu. Birden tombul bir kızcağız, akla ziyan memelerinin üstünde yuvarlanarak,yanlarından geçip, bir temizleyici dükkânına sığınıyor. Islanmış ama keyfi yerinde,gökyüzüneşenşakrak,

—Yağmübarekyağ!diyebağırıyor,yıkagünahlarımızı!

Gerçi Galib Kasımpaşa’da oturur, çokluk gece kulüplerinde oyalandığından,Tepebaşı‘ndaki eski Emperyal Oteli’nde, sarhoşluğunun erişilmez yüksekliklerinden,kafasında sabah sislerinden sarıklarla, şafak sökerken inip yıkıldığı, bir de odası var.Halim,otelinönündeayrılırlarken:

—…belki haklısın diyor, belki değilmuhakkak haklısın ama, bıçağın ucu hep bizedokunuyor:Çorbadatuzunolsunolmasın,sürgünesengidiyorsun,zavallıHaydargidiyor.

Galibcevapvermiyor,cevapyerinesalıverdiği,dahaçokzorbastırılmışbirgeğirmeyiandıranbirgöğüsgeçirmesiyle,onungündelikzehiri:

— … Ali İhsan’ı unuttun hazret! Onu da yolluyorlar. Dün gördüm, haberi henüzöğrenmişti.Muş‘agidiyor.

Halim,zehiritailiklerindeduyuyor.Bacaklarıçözüldübile.Sesikayboluverdi:

— Muş‘a mı diyor, al sana Allanın bol insanının az olduğu bir yer daha. Böyleyapıyorlar,nedense.

Tükürüğünüyutayımdiyorama,boğazındaninenbiryıldırım:

Page 219: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

—…nedersin,sırabanayaklaşıyormu?

—Orasıhiçbelliolmaz.

Arkasındanbirsoru,amabununböyleolduğunaöyleinanmışbirsoruşuvarki,canınıyakıyorHalim’in:

—…yoksakorkuyormusun?

—Banabak,sürülmeyirahatçagözealabilecek,sendenbaşkasıçıkmaz:

Vahşi bir hayvan gibi yaşıyorsun, evin barkın belirsiz. Ben öyle miyim ya,sorumluluklarımvarbirkere…..

Cümlesinidilidolaşaraktamamlıyor:

—…karımvarsonra.

SabahgözünüaçtığındanberiSuat,MatmazelRaşePlebuluşmasınıertelemeninyolunuaramış durmuştu. Son defa, berbere gitmek için en elverişli günün çarşamba olduğunukararlaştırmışlardı. Bugün o gündü ama, saçına nasıl bir biçim vereceğini hâlâkestiremeyişi bir yana, Matmazel Raşel’le yüzyüze gelmekten çekiniyordu. Onu tetiküstündetutan,başınadertaçabilecekdüşüncesizcedavranışlardanalıkoyan,biraztiksinti,epeyce korkuyla karışık, garip bir çekingenlikti bu. Belki Matmazel Raşel’in o günolanları tersyorumlamasından, ilerisi içinyanlışsonuçlarçıkarmasındankaygılanıyordu.Haklıydıbunda,tutkularınekadaraykırı, rüyalarınederece irkilticiolursaolsun,henüzdönüşü olmayan yollara dalıp vazgeçilmez ilişkiler kuracak kadar hazır değildi.ÜstelikÜmid’i ne yapacaktı.Ümid’i?Zindanın birindegittikçe solan o lale, uzaktaki varlığıylasürekliolarakaklınıkarıştırıyor,yaşantısınıaltüstediyordu:İştebak,YüzbaşıDemireveuğramayalınerdeyseongünoluyor,ouğramadımıÜmid’denhaberiolmuyor,Ümid’denhaberiolmadımı,nasılyaşasın?

Sabahtanberiaradığıbahaneyi,ona,MatmazelRaşel’indükkânınıgümüştellibirkafesiçerisinealıverenyumuşakvekokuluyağmurvermişoldu:

“—…Parmağını oynatayımdesen şıngırdayanbuoynakkafesin içinde, işimyokdagidipomavihayvanımıarayacağım?Gitmeyiveririm,olurbiter.”

Bitmiyordu, ama! Yan çizmek, kendi kendisinin üstesinden gelmek de istese, o gündükkânın ardındaki yazıhanede olanlara sımsıkı bağlı bir saplantıdan bir türlükurtulamıyordu. Hayır, yeniden aynı şeyleri yapmak değildi istediği, hatta kimilerin neyaptığıdasilinmiştigözlerinden,soyutolaraksadeceolanlarıdüşünmekdalgalandırmayayetiyor,sinirlerinçatırçatırgerilmesi,sivrilenmeme,terleyenavuçlar…derken,yenidencinselazgınlığınsarsıcıateşinebulaşıyordu.

Geçuyanmıştı,geçvegüç.Yataktauzunuzungerindi, esnedi.Artıkkazımadığından,bacakları boyunca kıllarının iğne ucu gibi dik dik başverdiğini hissetmek, içinigıcıklıyordu.Burun deliklerinin durup durup titremesi, hele boşluğumavi bir ayna gibitutkuyla dişlemek istemesi, onu öldürecekti. Amacı belirsiz, dağınık tutku, git gitbelirlendi, aydınlandı, saat ikiye doğru şaşmaz bir açıklık kazandı: Aslında o gün ordaolanlarıiçisırayenidenyaşıyor,üstelikbundangizlizevkalıyordu.Aldığızevk,yalnızlığıoranında artmaktaydı. Öyle ya, bu işi Matmazel Raşel’le yaparsan, yalnız MatmazelRaşel’le yapmış olursun, oysa tek başına yatıp yapmayı düşündün mü, yaptığın da,

Page 220: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

yapacağınkişideesintisineve isteğinegöredeğişirdurur.Cinselbesininböylearalıksızbaşkalaşmasında, düz sevişmede hiçbir zaman olmayan ağır bir yoğunluk, nice yeni veaykırıvücuthazlarıvar.

OnuniçinöpüştüğüşimdiMatmazelRaşel’se,azsonraPaula’nıntaakendisi.Yadaoenine boyuna, kafası usturayla kazınmış, zebellâ gibi zenci kadın. BelkiNadejda, belkiÜmid.Evet,evetÜmid.SongünlerdeÜmiddüzenliolarakhepsindenbaskınçıkıyor,nevarkidurduğudaldadurmayıp, o da kılıktan kılığa giriyordu.Bir bakıyordun bir saloncentilmeni: Başında silindir şapka, sırtında frak, tek gözlük, yaprak cıgarası, kelebekkravat, koltuğunun altında baston!Bir bakıyordunyakışıklı bir avcı, ayağında çizmeler,elindekırbacı,dişlerininarasındapiposu!Helebukılıktabelirdimi,dayanabilirsendayan!Suatdadayanamıyor,benliğinitutkusunabırakıyor.

Bugündeöyleoldu,divanaboyluboyuncauzanarak,kendikendisinisevmeyekoyuldu.Önce göğüslerini bir süre okşadı, sonra bacaklarının bitiştiği yeri. Vücudunu, utançlakarışık mutluluğa benzer bir iç rahatlığına kavuşturan, o sarsıntılı boşalışın öksüzaydınlığında ise, yeni saç biçimini bütün ayrıntılarıyla gördü: Kısa, önleri dağınıkça,arkasıyukarıyayukarıyafırçalanmış,ikiyanıfavorilibirerkeksaçıydıbu,dahadoğrusugeçenyüzyıldanbirsanatçıprofili,besteci,ozanfilân.

Buluşuna bayıldı: Romantik çağ ozanlarının o solgun erkek yüzünü edinmek, sesiniboğuklaştırıpdahakalıntonlaraindirmek,davranışlarınabirgenişlik,ölçülübirsavruklukvermek,sonragidip,aynalardakadınlıktanhergünbirazdahanasıluzaklaştığınıseyredipkendine hayran olmak!Bu arada, kapıyı çalıyorlar, duymuyor bile. Evde değil ki:Yenisuratınıtakınmış,üstündebüyükbirferahlık,sağdansoldanlâfatanlara,meraklımeraklıbakanlaraaldırmaksızın,çıkmışşehirdesokaksokakdolaşıyor.Yinekapı.

“—Öff,birdakika rahatyok!Hemcanımkimolabilir?BusaatteneDemirgelir,neHalim.Zatenanahtarpaspasınaltında,biliyorlar,onlardanbiriolsaydı,alıraçardı.”

Yine kapı. Açacak mı açmayacak mı? Ona kalsa açmayacak ya, içinde bir dürtü:Antreyegeçiyor,karanlık,ışığıyakıpkapıyıaçıyor,boyluboslu,efendidenbirbey,elindeiricebirpaket!Kimbu?Hiçtanımadığıbiri.Adresteyanılmışolmalı.Tam,“Yanlışınızvarefendim,kimseyibeklemiyorum”deyipkapıyıkapatacak,adamındudaklarındasolukvepaslıbirgülümsemeninbelirdiğinigörüp,donakalıyor.Kalın,birazgevrekbirses,

—Suatdiyorbenitanımadınmımeleğim?

Ne?Olacakşeymibu?Suat’ınkanı,damarlarındabirandabuzkesildi.Romantikozanprofili, patpatbir güvercin telaşıyla suratını terk etmişti.Aynı anda, zindanda siyahbirlâlesoldu,Türkmavisipencereninardındakikanun,Boğaz’ayakınmalarlayüklühepaynımelodiyisalıverdi.Hayrun’dugelen,Hayrun,annesi.

Oturaklı,hareketlerindeyanlışbirerkeksilikleiçeriyedaldı.Besbelliustaterzielindençıkma, gece mavisi bir takım elbise giymişti. Beyaz, tiril tiril naylon gömlek. Üstü Hişlemeli,altınkoldüğmeleri.Ayağındahafif,burnuuzun,bağcıklıpabuçlar.Kırdüşmüşsaçlarını gerçek bir erkek gibi kestirmiş, sımsıkı arkaya taramıştı. Yalnız sağ kaşınınüstünedüşensavrukçabirperçem,görünüşündekiciddiliğibirazyumuşatıyor,hovardalıkmıkülhanbeylikmiartıkneyse,öyledeğişikbirhavaveriyordu.Şiş,adamakıllısolgunverezilbeyazıyüzünde,busayılmazsa,tekaydınlık,oplatinköpekdişindendağılanüşütücübuğuydu.Çünkü, çizgili lâcivert kravatınınüstünde, paslı birmakas asılmış gibi loş loş

Page 221: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

parlayangülümsemesini,dudaklarındaneksiketmiyordu.Bugülümseme,kösebirerkekgülümsemesindenfarksızdı.

Salona girince, getirdiği paketi masanın üzerine bıraktı. Suat’ı elinden tutarak,pencereyegötürdü,ikiadımgeriyeçekiliptepedentırnağasüzerek,

—Yaradanakurbanolayımdiyebağırdı,nedegüzelsin?BırakAllahaşkınadoyadoyaseyredeyim, genliğini, güzelliğini içime sindireyim! Bunun benim için ne demekolduğunu, bir bilsen! Ne kadar ıstırap çektiğimi, ağladığımı! Geceleri korkunç rüyalargörüyordum, ne kâbuslar, güya canavarların pençesine düşmüşsün, seni paralamakistiyorlar, çığlık çığlığa beni çağırdığını, yardım istediğini işitiyorum ama,kımıldanabilmek ne mümkün? Böyle sağ salim karşımda görebilmek, bir devlet! Çokşükürçektiklerimbitti, senibuldum,CenabıHakbanabugünügösterdi, anakızbundansonraölüpölesiyeayrılmayacağızartık,hiçmihiç…

KollarınıaçarakSuat’ınüzerineyürüyor:

—…meleğim,senibiröpeyimhele!

Suat şaşırmıştı, şaşkınlıktan eli ayağı bağlanmıştı ama, elinde olmadan bir adımgeriledi, fakat kucaklamasından kaçamadı:Uysal, hiçbir tepki göstermeden, uyuşukluğayakınbirkayıtsızlıkla,öylecedurdu:Gözleriniyummuştu,içindenyükseliverenbirdalga,onu kaptığı gibi, eski bayram sabahlarına götürüyordu: Sarışın, dalyan gibi bir kadınyatağına eğilmiş, öpüp koklayarak, kulaklarını çekip ayaklarını gıdıklayarak onuuyandırmaya çalışıyor.Annesi bu, o gizli gizli karanfil kokan, dolu dolu gülen, açık veaydınlık annesi! O nerde, Suat’ı şimdi göğsüne bastıran yarıdan çok fazla erkek, bututkulu, tütünve leylâkkokulu (Nadejda’nın kokusu) kadın nerde?Bir yandanburnunuboynunun çukuruna sokmuş öpüyor, bir yandan saçlarını okşayarak söylenip duruyor.Konuşmasıbiryerdedokunaklıama,genellikleyayvanvesıtmalı.Suat’ıasıl‘yerlifilm’havasıbunaltıyorgaliba:

—…ettırnaktanayrılırmıhiç?Ayrılırsa,neacılarpahasınaayrılır?Anakızbirşehirdeyaşayıp,birkerebileyüzyüzegelmemek,eti tırnaktanayırmakdeğildenemeleğim,hasöyle bakayım? On yıl, on uzun yıl, dile kolay! Baban öldü, son nefesini verirken,dudaklarındaseninisminvardı,benkocadım,eskihallerimkalmadı…

Sesi çıt diye kırılıverdi, erkekçe güvenini kaybederek, yıllarca önceki dolgunluğunadöner gibi oldu: Sanki boşanacak, ellerini ısıra ısıra ağlamaya başlayacak! Fakat hayır!Getirdiğipaketinüzerineaceleeğilerek,bozgununuustacagizleyebiliyor:

—… bak sana ne getirdim: Beğenirsin inşallah! Bozulduğundan hanidir bir köşedeatılıp duruyor, işlemiyordu: Çok sevdiğini bildiğim için olacak temelli gözdençıkaramıyordum.Bir günVijdaniBaba almış götürmüşonartmış, getirdi:Ogünbugün,yineeskidenolduğugibi,Kâtibim’içalıyor..

Çocukluğunun çalar saati. Suat, ayak uçlarına basa basa kütüphanenin kocamankapısından içeriye süzülüyor. Yedi yaşına bastı ya, artık basbayağı büyükten sayılır.Babası, perdelerin arkasına dikilmiş, ŞefikKaptan’ın gemisi İnşirâh’ın geçişine dalmış.Suat’ıniçeriyegirdiğinifarkederetmez,yumuşakbakışlarındapırıltılıbirgülümseme:

“— Ne o, sen misin nazlı kızım? Saati mi dinlemek istiyorsun? Gel bakayımkucağıma!”

Page 222: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Oturuponudizlerininüstünealıyor.Camlarınötesindesonbahar,serinbirrüzgârgelipokşadıkça,denizinyüzündebirbirinezincirlenenyaygınürpertiler.Azsonraakşamın ilkışıkları,içiniçinüşüyerek,yanacaklar.Öncekarşıyakada,sonrabutarafta.

Suat,annesinenasılteşekküredeceğinibilemiyordu,istemediğinden,getirilenarmağanıbeğenmediğinden değildi şaşkınlığı, ne demek gerektiğini kestiremediğindendi. ‘Anne’demeli miydi acaba? Yoksa çokmu tuhaf düşerdi ‘Anne’ demek? İçinden durmaksızın‘Beyefendi’diyesigeliyor,ağzımdankaçıracağımdiyedeödükopuyordu.Annesinineşineaz rastlanırgörünüşüonuöylesineetkilemiş, içiniöyledaraltmıştı ki, yüzünebilehepsihepsi bir defa, o da kaçamak bakabilmişti. Suçlu gibi gözlerini gözlerinden kaçırıpduruyor,farkındaolmadanminyatürişlemeliçalarsaatinorasınıburasınıelleyerek:

—Zahmetoldu,çokzahmetoldu?diyekekeliyordu.Bilmemkinasılteşekküretsem?

Başı sonu belirsiz derin bir kargaşalık içindeydi. Ne o ünlü soğukkanlılığından eserkalmıştı, ne duygusal tepkileri üzerindeki denetiminden!Ayarı bozulan duygusal aygıtı,rasgele,amacehennemhızıylaçalışıyor;gözaçıpkapayıncayakadarkısabirsüreiçinde,birbirini izleyip kovalayan bir sürü karmaşık duyguyu, bir arada yaşamasına sebepoluyordu. İlk anlardaki uyuşukluk, yerini duygusal bir dağınıklığa bırakmıştı: Şefkat,dehşet, tiksinti, yalnızlık, korku, sevgi, suçluluk duygusu, içisıra üst üste yığılıyor; helebunlardanhiçdeğilsebirbölüğünübelliettiğinisanması,azabınıbüsbütünçoğaltıyordu.

Nedensonraaklıbirazbaşınagelirgibioldu:

—Amanyarabbidedi,sizekahveyapmayıunuttum.Kusurabakmayın.Nasıliçerdiniz,sademi,şekerlimi?

Mutfaktayalnızlığınakavuşunca,ellerinikalbininüzerinekoyupgözlerinikapayarak:

—…Allahımdiyeiçiniçekti,senbilirsin!KulaklarındanRuhsâryengesinindediklerigitmiyordu.

Meğernekadarhaklıymışkadın:

—’…yohayır,neçirkin,negülünç!Dahaçokürkütüyor insanı,nedendersen,erkekesvaplarıgiymişbirkadınhâliyokonda,düpedüzerkekhâlivar:Kendindenemin,kibirli,mütehakkim. Böylesine rastlayınca, korkmamak elde mi? Ah kızım ah, tebdil değil o,basbayağı erkek!” Annesinin, Ruhsâr yengesi gibi taban tabana karşıtı bir kadınıürkütmesiaklayakındıama,Suat’ınedenürkütüyor?Hemerkekhemkadınyaşantısıyla,bir yerde, onun için için beslediği ince aykırılıkların canlı örneği değilmi?Ne yapmışsanki, kurulu düzeni tepetaklak ederek, ahlâk kurallarının dışına çıkmış! Cinselözgürlüğüne sınır tanımıyor, tanımadığını lâfla değil, yaşayışıyla kanıtlıyor. İyi ama,Suat’ınkendindenbilegizleyerekkurupdurduğubiryaşamabiçiminin,elletutulurcasmagerçekleştirilişindenbaşkabirşeymibu?Aslında, tıpkıRuhsâryengesigibivarlığındanrahatsız olduğu, hatta ürktüğü kadın, annesi, rüyaları boyunca olmak isteyip isteyipheyecanlandığı,omüthişkadınıntakendisideğilmi?

“—…herkestenayrıyımdiyorum,bunayürekteninanıyorumama,yoksaonlardanbirimiyim?”

ÖtedeHayrunevigeziyordu.Birelipantolonununcebinde,öteki,parmaklarıarasındaucuyaldızlıbircıgarayla,havada.Önceyatakodası, sonrakütüphane,sonrabanyo.Her

Page 223: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

girdiğiyeribir emlâk simsarıdikkatiyle ince incegözdengeçiriyor,yanındabirivarmışgibi,bağıraçağırafikrinisöylüyor:

—… ışık az, ışık! Tavanlar alçak, nefesini daraltıyor adamın! Çok da dar, hızlıcadöneyim desen, bir şeyleri devirmeden dönemezsin. Şu pencere nereye bakıyor, avluyamı?Nereyebakarsabaksın,birbokgöründüğüyok.Burasıneresiymiş,hah,sözümyabanabanyo,hayvanoğluhayvanlarbirküvetkoymayıbileakıledememişler,duşunaltınagirdinmi, yıkandın say! Ulan senin duş dediğin, kir ıslatmaktan başka neye yarar ki, duşlatemizlikmiolur,şeytanyıkanmasıişte!Ahbenimyavrucuğum,menekşegözlüevlâdım…

Birden,biröfke:

—…Suat,nekiraveriyorsunuzAllahaşkınaevsahibiolacakbudeyyuslara?

Karşılıkbeklemedensözünüsürdürüyordu:

—…orda,Vaniköy’deçifteçifteyalılarboşbeklesin,bir tanecikkızımgelsin,böyleköstebekyuvasıgibikaranlıkizbelerde;ömürtüketsin,revayıhakmı?Suat,Suat,diridirimezaragirmişsinsen,nasıltahammüledebiliyorsun,meleğim?

Suat, evde ne kadar ışık varsa, hepsini yaktı. Kahvelerini erimiş metal yansımaları,duvarlardaki çelik çakıntıları arasında içtiler. Hayrun, kızının kahvesini öve övebitiremedi:

—Amanpeknefisolmuşkızım,elinesağlık.

Sonra,birdenbiredalgın:

—…seninelindeniçtiğimilkkahvebudiyor,kahvedenfazlabirşey,birtimsalâdeta,barışmamızın timsali.Biliyormusun,onyıldırbuânıbekliyordumben,onyılbütünbirömür,dilekolay!

Suat, gözlerini bir türlü yerden kaldıramıyordu. Kirpiklerinin içinden bağcıklı, uzunburunlu bir çift pabuç, naylon erkek çorapları, bıçak gibi ütülü bir pantolonun bolcapaçaları görülmekteydi. Annesi konuşmasa, daha iyi olacaktı galiba: Gevezeliği onugözünden düşürüyor, hiç değilse, edindiği ilk izleniminin o değişik, oturaklı ve güçlübeyefendi izleniminin silinmesine yol açıyordu.Varlıklı, hafif ‘çatlak’ bir kadındı sankikonuşan,hepsiokadar.Acababiçim,dışgörünüş,içleminçoküstündebirmükemmelliğeulaşmıştı da, ondan mı ileri geliyordu bu? Evet, dış görünüşle cinsel içlem arasındakiuygunluk su götürmeyecek kadar açık ve meydandaydı ama; sesini onca zorlamasınarağmen, sert görünmek istediğinin epeyce aşağılarında bir yerlerde kalmıştı ‘erkek’kişiliği:

—…çiftliğeyenibirkâhya tuttuk.ZiraatMektebi raezunuymuş.Eherbabıdırdedik,verdik dizginleri eline: Halt etmişiz! Dolapçının, fırıldakçının biri çıkmaz mı? İtosurdukça, yalan söylüyor pezevenk! Geçen yıl tavuk yetiştirelim diye ne kadar parakoydumsa,altındangirdiüstündençıktı, tavuklardacartayıçektimisana,havadanyediküsur bin lira zarar! İşin bok tarafı, hesap kitap, ilmen ve fennen yılda on bin kâat kâredeceğizdiyeteklifiyapandabuitoğluit!

Suat, elinde yaldızlı kahve fincanı, dudağının ucunda eğreti bir gülümseme, onudinliyor; içinden fırtına hızıyla yükselen bir titreme nöbetini önlemek için, var gücüyledişlerini sıkıyordu. Annesinin anlattıkları, çocukluk yaşantısının bütün yerlerini ve

Page 224: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

insanlarını,yüksekvealımlıböcekkapanbitkilerigibigetirmiş,pırılpırılönünedikmişti.

—…ŞefikKaptan,sizlereömür!Yaaa,bendepekacıdım.Zavallıtekaüdeayrıldıktansonraçöküvermişti.Birgecekahvede,hayvanınbirişakaolsundiyetutupbuna,İnşirâh’ınhurda diye satılacağını söylüyor, gülüşüyorlar. Sabaha çıkmıyor fakir, karısı ölüsünütaşlıkta bulmuş, sahura kalkınca. Cenazesine gittim, rahmetlinin babanla hukuku çoktu,fakat öyle mel’ûn bir yağmur yağıyordu ki, tövbe tövbe yarabbi… Cıgaranın birinisöndürüp biri yakıyordu.Yoğunlaşan dumanlar, azgın aydınlığın titreşimleri ve bastıransıcaklığınortasında, damardamardağılıyorlardı.Bazen, tıknazvehastalıkbeyazı elininsert bir hareketiyle, sinek kovalar gibi kovalıyordu onları, bazen aldırmıyor, o zamanduman ağacının boşluklarından yaşlı bir beyin gözlerini kısarak Suat’a baktığıgörülüyordu.

—…eski komşularımızdan kimse kalmadı desemyeri:Hemen hemen hepsi gittiler,evlerini satanlar oldu, ben de birini satın aldım: Hatırlayacaksın, Keçecizade MüçtebaEfendi vardı, kanuni bestekâr, sabah akşam çalgısını çalar, canımıza okurdu, işte onunyalısını! Zaten bitişiğimiz, aradaki duvarı yıktırınca, ikisi birleşti sayılır. Baktım binaharap,bastığınyergöçüyor, tamirkoydum,bahçeyidebizimZiya,bahçıvan,adametti:Denizkenarındasenibekleyensikirdimbiryalıkazanmışolduk,fenamı?

Tartışmaistememgibilerden,kesinvekararlıekledi:

—…evet,senibekleyen!Zatensanaalıverdim,helebukovuktaçürüdüğünügördüktensonra, katiyyen bırakmajn!Hiç olmazsa, yazlığa gelmelisin.Mutlaka.Bunu senden benistemiyorum, yooo, sakın ha, rahmetli baban istiyor: Halûk Beyin kızı, SadrazamBayraktar Halil Paşa’nın torunu, böyle sürünmeli mi? Ayıp, ayıp! Geçenlerde, dayınolacak ayı, elin daraldığından eve pansiyoner almak zorunda kaldığını söyledi, gecesirüyamdababanıgördüm…

Sesibirdendeğişti,yoğunlaştımıne?Sankiruhçağırmışlar,onunağzındankonuşuyor.GerçiSuatbundanhiçhoşlanmadı,yinedemerakınıyenemeyipannesinebaktı.Hayrun’ucinler zaptetmiş gibiydi: Bakışları ansızın boşalmış, gözlerine, kimsenin göremediği,göremeyeceğişeylerigördükleriniönesürenlerin, tutkuluanlamsızlığıgelmişoturmuştu.Ağırağırşiirokur,duaedergibidokunaklıbirsesle,

— … güya diyordu, tekke gibi bir yerdeymişiz, ıssız, sağı solu yıkıklık, tozdantopraktangeçilmeyenbirdam,babanınsırtındayırtık“pırtıkesvaplar,gözlüklerikırılmış,yüzübir solgun,bir solgun,bellikihasta!..Benigörürgörmez,dosdoğruyanımageldi,baktımikigözüikiçeşme,çocukgibiağlıyor,dayanamadımsordum:“YaHalûkBey,niyeböyle gözyaşı dökersin?” Ne cevap verdi biliyor musun? Kelimesi kelimesine:“Üşüyorum, dualarınızın sıcaklığı beni ısıtmaya yetmiyor dedi, ben ağlamayayım dakimlerağlasın?”Sonrabanabirsepetdolususardalyaverdi,gözyaşlarıarasında:“Kuzumneoldu,kuzum?diyesordu,kuzumuneyaptın?Sarmasınısarmalamasını,kemgözlerdenkorumasını bildin mi?” Utancımdan yerin dibine geçtim, yine de evet diyecek oldum,dememekalmadıgözdennihânoluverdi,orda,ayaklarımındibindesardalyasepetiylebirbaşımakalakaldım.

Sustu,büyükbiralçakgönüllülüklegöğüsgeçirerek:

—…Allahım sen büyüksün dedi.Hamiyetinden inayetinden bir an şüphe etmedim.Sensaklabekle!

Page 225: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Sonra,gevrekvekalınhergünlüksesini,kolaycabuldu:

— … bizim Vijdani Baba’da, Hacı Bektaşi Veli’den kalma, makbul bir tabirnamevardır,rüyamıanlattım,onabakıptâbiretti:Kuzusensin,meydandabirşey.Balık,para.Rahmetli baban servetini bana niye bıraktı, sana bakayım diye, halbuki bakamadım,sualine evet cevabını verince, yalanıma kızıp kaybolması bundan! Böyle manidar birrüyadansonra,elikolubağlıoturulurmu?VijdaniBaba’yarahmetlininruhuiçin,üçcumaüst üste yasinokutuphatim indirttim, bende, nerdevenehalde olursan ol, seni arayıpbulupbabaocağınagerigetirmeyeahdüpeymânettim.

Sustu, Bir uçurum sessizliğine gömüldüler. Suat, babasının narin ellerini, saçlarınınüzerinde belli belirsiz duyar gibiydi. İçi yanıyordu onun da. Dumanlı, yapışkan birbataklığa (geçmişine) saplandığının,, kımıldadıkça daha çok battığının farkındaydı; bu,acısınıçoğaltıyor,acısınınçoğalmasıylaçenesinibüsbütünkilitliyordu.Oysa,ikigözündeikisoruişaretiyleannesi,çabukveolumlubirkarşılıkbeklemekteydi.

—…hâlâısrarlımısın,evedönmemekte?Suat’ınbütünyaptığı,birbaşhareketi:

—Hayır,değilim.

—…öyleysegeleceksin,öylemimeleğim?Suatbaşhareketinitekrarladı;belki:

—Evetdemekistiyordu,birgüngeleceğim.

Yada:

—…başkaelimdennegelirki?demekistiyordu.

Tam o sırada çalar saat mırıldanmaya koyuldu, onun sesiyle yakın gerçeğin içinedönüveren Suat, birden adamakıllı duygulanmıştı. Onun da artık, ardından gözyaşıdökülecekölüleriolmuştudemek:Babası,ŞefikKaptan,KeçecizâdeMüçtebaEfendi!Oanda müthiş bir soru, ağır bir tokmak gibi beynine indi: Yoksa bu ihtiyarlık mıydı?İhtiyarlığın başlangıcı mıydı? İhtiyarlayacağını düşünmek yüreğini daraltıyordu. Kendikendisineolankorkunçhayranlığıtamamıylagüzelliğine,güzelliğiysegençliğinebağlıydıda!

Çalarsaatonuyeryüzüneindirmeklebaşka’kaygılarasalmıştı.Saataltıolmuş,geleceğitutarsa, tamYüzbaşıDemir’inçiçeklibir ağaçgibi şıkır şıkırboygösterdiği saat.Gerçison haftalarda ne gelişi belli, ne gidişi, bakıyorsun geceyarısı, öğle üzeri, hatta sabahakarşı gelmiş ama, yine de Yüzbaşı Demir’in annesiyle karşılaşabileceğini bir an biledüşünmek, basbayağı soluğunu kesiyor. Yoksa annesinden utanıyor mu? Utanıyorsa,nedenutanıyor?

Hayrun’un üstesinden geldiği aslında ne, Suat’ın için için o kadar heveslendiği,rüyalarını görüp hayallerini kurduğu, o garip bileşim değil mi? Öyleyse yakınlarınıngörmesindenniyeçekiniyor?Böylesonunakadargitmiş, tutarlıvegözüpekbiriniannediye rahatça benimsemesinin, ufak ufak, kendisini de bulaştıracağından mı korkuyoryoksa?Hayrun’unerkekgibigiyiniperkekgibiyaşamasıboşunamı?Kadın‘sevici’,hemadamakıllı! Erkeklik taslayan bir ‘sevici’nin erkek kılığında dolaşmasında şaşılacak nevar?Pekpek,oaykırıcinselgerçeğini,gözünükırpmadan,dışlaştırmışoluyor.

Suatöylemiya?Ensapıttığıanlardabile,birtürlükesinleşemeyen,askıdakalanyanlarıpek çok.Kadınlarla sevişmeyi aklı kesse bile, bir ‘sevici’ sayılmayı, o gözle görülmeyi

Page 226: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

içineyatıramıyor.Onunçıkmazıbu:Okadartiksindiği‘ötekiler’,meğersekafasınanelersokmuşlar?Annesindenutanması,irkilmesibaşkanasılaçıklanabilir?

Hayrun ya küstah, ya yaptığının bilincine varamamış: Törelere ve kurallara açıkçameydan okuması, içiyle barışık olduğundan. Yaptığından erkekçe keyiflenmesi de buyüzden.Hayalgücünündarlığı,incearamayaalışkanolmaması,işinihaylikolaylaştırıyor.OysaSuat’ıngözündeherşeybaşlıbaşınabirsorun,hersorunbirsorunlardizisinegebe.Deminden beri, ha Demir gelecek, ha Halim diye kendini yiyip bitirmesi bunugöstermiyormu?

Onubusıkıntıdanyineannesikurtardı.Pantolonununarkacebindençıkardığıbir ipekmendillealnındabirikenterlerikurulayarak:

—…aybayılacağımdedi,vallahibayılacağım!BizimgibiBoğaz’ınserinliğinealışmışolanlar, böyle bir köstebek yuvasına tıkıldı mı, hapı yuttu: Ter boğmasına uğruyor.Arabayıaşağıdabıraktım,birbeklediğinyoksa,haydiçıkıpşöylebiruzanalımEmirgân’adoğru.Yoldalâflarız,havaalırsınbiraz…

Dışarıbirçıkıyorlar,günbattıbatacak.Yağmurgizliyedönmüş,varlayokarası.Akşamalacasının eflâtuna dönüştürdüğü asfalt, duman tüte tüte kuruyor. Sokakta çocuklar, biravuçarı,oyunadağılmışlar:Surdasaçlarıçifteörülmüş,kurdelelikızçocuklarıkaydırağadalmış, orda sinek gibi ele avuca sığmaz ve işi başından aşkın piç kuruları, siyahönlüklerini ve beyaz yakalarını boğuşturuyorlar. Sahte peygamber sakallı dilenci,köşesindesankiağınıkurmuşavbekleyenkirlibirörümcek!Suat’laannesiningeçtiğinihissedince,ağlamaklısesiylebaşlıyordilenmeye:

—Eyehliİslâm,sahirvivijdan!Yeringöğün,dünyanınveahiretinhâlikiCenabıHakaşkına,peygamberimizefendimizMuhammedMustafaaşkına…

Hayrun’usokaktagörmeli.Birelipantolonununcebindenhiççıkmıyor,başıyukarda,suratı hoşnutsuz, biraz kavgacı. Önünden geçerken dilencinin mendiline bir teklik attı,öyle bir atış ki, uzaktan gören dünyaları bağışladığını sanır. Yaşlı bir hovarda telaşıyladavranıp, içi huzursuz da olsa, ardı sıra tıpış tıpış gelen kızına arabanın kapısını nasılçalımlıaçıyor?Arabasıdaarabahani!Parılparılnikelajı,canavarbozmasıkanatçıklarıvemilyarderlere özgü konforuyla gelmiş Bereketzâde Çeşmesi’nin oraya yığılmış, bitmeztükenmezbirChrysler.OnugörünceSuat’ın, sağlı sollu iki şamaryemişgibi sarsılmasıacabaneden?FeridDayı‘sınekadarhaklıymış!

“— … yeni bir araba almış, gördün mü? Araba demek ne bok yemek, mübarekotomobildeğilingilizdretnotu!”

Annesi,yaşınagöre,mükemmelarabakullanıyordoğrusu.Yumuşak,kıvrak,birhaylitecrübeli. Şöyle hafif bir dümen kırıyor, Büyük Hendek Sokağı‘ndan Şişhane’yeçıkıyorlar.Ordan,Taksim’e akan araba dizisine katılmaları, çocuk oyuncağı.Batıda parparyanankanlıvekoskocabirgüneş,altındaansızınbelirivermişallımorlubirgökkuşağı,kargacık burgacık sokakları, unutulmuş camileri ve ürkütücü gemi leşleriyle büsbütünyalanbirHaliç.

Suat motorun tatlı mırıltısına daldı, mahalleden çıktıkları için olacak, içi biraz daharahat. Belli etmeden annesini gözlüyor, davranışlarını: Araba sürerken cıgara içişinincakası ayrı, kalın bir caka bu, dakika başı salladığı sunturlu küfürlere, yola çıkalı

Page 227: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

bulanıklığıgitmiş,gittikçekeskinleşipbilenenbakışlarınauygundüşsede,görünüşününağırlığıyla bağdaşmıyor. Durumdan habersiz, uzaktan bakan biri, onu böyle hafifkülhanbey üzerine zengin bir zampara gibi düşünmez, ağırlığı olan, işadamı mebuskırması bir bey diye düşünür: Para babası kalantor, geçmiş direksiyona, cicili bicilimetresiniBoğaz’agezmeyegötürüyor.BudüşünceSuat’ıirkiltti,dehşetedüşürdü!

Taksim’de bir sürpriz! Polisler,Maslak üzerinden Boğaz yolunu ulaşıma kapamışlar.Çabukolsundiye,Hayrun,ordan inmekniyetindeydi.Gösterimiyapılıyormuş,neymiş!Bu öğrenciler, fşi iyice azıttılar! Suat, polis kordonunun ötesinde, çizgileri belirsiz karakalabalığın, dalga dalgaRadyoevi’ne yürüdüğünü zar zor seçiyor.Uzaktan, rüzgârlı birormangibiuğulduyorlar:

—…Menderesistifa!

—…Menderesistifa!

Garip, sıkılarak da olsa, olayı doğrudan doğruya kendisiyle ilgili saymıyor. Belkiyakınlıkduyuyorama,soğukbiryakınlıkonunkisi,birçeşitseyirciyakınlığı.Hafifhafif,suçluluk duygularına düşmesi, bundan doğsa gerek. Gösteri yapanlara, mantığıylabeslediği dayânışmayı, duyguları bozuyor. İçisıra hanidir sürdürdüğü, soyut somutkapışmasınındoğurduğuhuzursuzluğa,bunudakatmalı.

Hayalleriylebaşbaşakaldımı,yaşantısıokadarkalabalık,içiokadarzengin,eğilimlerio derece değişik de, elle tutulur bir gerçekle karşılaştı mı, neden eli ayağı kesiliyor,damarlarından kanı çekiliyor? Gerçekler, hiçbir zaman, hayallerinin yüksekliğine vecanlılığınaerişemiyordaondanmı;yoksahayallerigerçekleşirgerçekleşmezbozuluyor,bayağılaşıyor, tutulacak tarafı kalmıyor da ondan mı? Nasıl etse de iç yaşantısınınsaflığını, akıllıca çapraşıklığını, tazeliğini vemükemmelliğini bozmadan, gerçek hayataaktarabilse? Bunun bir yordamını bulması şart, yoksa hâli duman: Sözgelişi annesi,gerçekleşmişbirrüyaama,huzurunukaçırıyor.Şugösterilerin,yıllarcahayalinikurmamışmıydı?Şimdi,gözlerininönündegerçekleşiyorlar,umrundabiledeğil.

“—…yoksahayalleriyleyaşayanbircesetmiyim?Nekorkunçşey?”Annesininilgisionunkindenbaskınçıktı.Polislerdenbirisinesesleniyor:

—Delikanlıbaksana,neoluyororda?

Kabarık, kıvırcık saçlı bir herif, başını kaşıyacak vakti yok, onlara şöyle bir gözatabiliyor; bakışları yarı hayran, yarı saygılı olarak, bu acayip hanımefendiye takılmış,sayıklargibi:

—…ilerleyinefendimdiyetekrarlıyor,devamet,devamet…

İkincisorduklarısalağınbiri,kıskısgülüyor,aklıncayolgösteriyoronlara:

—…vallahieniyisisağasapınsiz,arkayoldanNişantaşı‘nıtuttunuzmu,tamam,ikidakikasonraMecidiyeköy’desiniz,ordanda…

—Sağolyiğidim!Bunlartalebelermiyine?

— Kim, gösteri yapanlar mı? Evet ama bu sefer babalarını da beraber getirmişler.Şişli’denTaksim’eyürüyorlar,adısessizyürüyüş,basbasbağırandayineonlar.

Hayrungazadokunuparabayayolverirken,

Page 228: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

— Orospu çocukları! diye kalayı basıyor. Açıklamasını biraz sonra, heyecansız vedurgun,fakatadamakıllıinanmışbirsesleyapacak:

—…bensanabirşeysöyleyeyimmimeleğim,bukazankaldırmalar,sokakkavgaları,çoluk çocuğun meydanlara dökülmesi filân hava! Ahmak bunlar, yahu! Menderes’inCenabıAllanınseçkinkulu,mübaretbiradamolduğukatiyyenkafalarınagirmiyor.Böyleolmasa,hiç

Londra’daki o hafazanallah tayyare kazasından sağ salimkurtulurmuydu?Allah onubaşımızagâvurluğunkökünükazısın,dinidiyanetikurtarsındiyegönderdi.

Sözünübağlayışıepeyceduygulu,hattaüzgün:

— … benim hayıflandığım, rahmetli babanın onun iktidarını göremeden ölmesi.Nevmîdgittibiçâre!

Hemen arkasından o işbilir, tuttuğunu koparır erkek havasına bürünerek, en kalınsesiyle,

—…dayındiyor,geçenlerdebirşeyler.anlatıyordu,bilmemyalan,bilmemsahi,günahıboynuna:SiyasiPoliskocanıparmağınadolayasıymış:Benim“pekaklımkesmedi ama,kulağında olsunmeleğim, iktidarın değme kalontorlarını tanırım. Seyit Sabri* vardır yameşhur,ithalâtçıfilân,beraberişyapıyoruz,istediğinandabirtelefonsallarız,sensağbenselâmet,herşeydüzelir.

Dudaklarında yine o sinir bozucu gülümseme: Soluk esmer bir bıyık gölgesi altında,platin,köpekdişininsoğukparıltısı:.

— … bunlar bayılır bana, adım ağızlarından düşmez! Bayılmazlarsa, şaşardım ya!GeçenseçimbütünÜsküdarilçesindekimasariflerinikimsırtlandı,tabiiben:Gözümübilekırpmadan,bastımçekeimzayı,helâlolsun!

FeridDayısınınboşboğazlığınaSuat’ınbirazcanısıkıldı:

—Dayımdedi,herşeyibüyütürbilmezmisiniz?Birikisıkıntımızoldugerçi,üstündedurmayadeğmez!

Sesinedahainandırıcıbirtonarıyor:

—…yinedesağolun!

Araba Zincirlikuyu yoluna çıkmıştı: Yayvan, hafif puslu tepelerin arasında, asfalttailerliyor; sağında solunda rüyaartıklarıgibi,kümesideolan,akasyasıveköpeğibolkırevleri görünüpkayboluyordu.Helebukocamanköpeklerin, lâfolsundiye, arkalarındanhavlamaları!Yağmur,önveyancamlara,pırıltılıvesoyutbirtakımdesenlerçiziktiriyor;elindenekadarkırıkok,nokta,virgülveparalelvarsakullanarak,yazıpyazıp,bozuyordu.

*Bkz.KurtlarSofrası.

Suat, pek bilmezdi bu tarafları.Onun için ürkek ve yabancı, iki yanına dalmıştı.Arasıra,yolunçevresindeenikonukoşmacaoynayanbüyükreklâmpanolarındanbiri,açıkbiryelpaze gibi şak diye alnının ortasında patlıyor; içinden yaptığı şeyi ne kadar ahmakçabulursa bulsun, hepsini birer birer okumadan edemiyordu: Radyolin, diş çürümelerinekarşı en tesirli diş macunu / Yurdun her köşesinde bulabileceğiniz tek banka, TürkiyeZiraatBankası/Makarnalarınenâlâsı,NuhunAnkaraMakarnası,vs.vs.…

Page 229: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Sessizlik biraz uzadı mı, annesi sıkılıyor; dişlerinin arasında bıçak tutarmış gibi,yüzündeogaripparıltılıgülümseme,başkabirucundansöyleşiyikoyulaştırıyor:

— …yadamadımnasılbiradam?Evlendinevlenelibusualisorardururum,derdeşifâ bir cevabını bulamam: Yumuşak başlı mıdır, aksi midir? Dayına sorarsan yeminbillâh, haytanın önde gideni, boş gezenin boş kalfası! Ama bunadı dayın, ağzınınsöylediğinikulağıişitmiyor,sendeazöncededinya,büyütüyorhiçbirhaltetmese!Benimsenin aklıselimine itimadımziyade, onundediği gibi biriyle evlenecekkadar saf bir kızmısınsen?

Yinedesorununüstünebasması,kurnazcaağzınıaramakmı:

—…hadeğilmimeleğim?

Suat,sebebinibilmeden,çabukçabuk,

—…tabiidiyor,bellibirşeyanne!

Derdemez,çokbüyükbirgafyapmışgibiiçindensöylediklerinidüzeltiyor:

“—…bellibirşeybeyefendi.”

— …heleşükür,yüreğimesuserptinbiraz.Zatenmesleğindenbaşkahiçbirşeyinibilmiyorum, aktörmüş zahir, bakma sen, bizim zamanımızda muteber sayılmazdı ama,istikbalinmesleğiaktörlük!Duyduğumuzagöredehşetlikazanıyormuşbunlar,hayranlarıfilân cabası! Yalnız seninkini bir kerecek olsun filmde göremedim, bak buna yanarım.Sinemaya sık gideriz oysa, hele yaz geldi mi, bizim o tarafta üç yazlık sinema birdenaçılıyor,biriVaniköy’de,biriKandilli’de.Konuşurkendaldandalageçmesi,konuyuikidebir değiştirmesi neden? İpin ucunukaçırıp lâfı dağıttığındanmı, yoksa az zamanda çokşeysöylemekistediğindenmi?

— …altıaykadaroluyor, iki tavuskuşualdım,birierkekbiridişi, şahaneşeyler!Gelincegöreceksin,yabahçedesultanlargibirengârenkdolaşmaları,doğrusumestediyoradamı,bayılıyorum.Obedsesleriyleçığlığıbastılarmı,komşularınyüreğiağzınageliyorama,aldırankim,alışsınkeratalar…

Yavaşladı, durdu, arabayı önleri sıra peydahlanıverenburnuküçükçınarlardanbirininaltına, kuytuya çekti. Bu çınarlar, hayli sarp bir tepenin üstünden, Boğaz’a bakıyor:Aşağıda, akşamın bu özlemli vaktinde, biri Beykoz’a çıkan, öbürü Köprü‘ye inen ikivapur,karşılaşıyorlar.HerzamankiBoğaziçi.

Çınarlarınaltına,onlarınkigibi,başkaüçarabadahaçekilmiş.İkisinişamatacıveyavanbirsürütaşralıdoldurmuşlar,saçları‘altıaylık’,yanlışboyanmış,altınbileziklikadınlar,beyaz organdiler giymiş, burnu camlara yapışık kız çocukları. Üçüncüsündeyse, ikisevdalı: Kapı gibi bir oğlanla, gözleri kömürlük penceresi, sarışınlığı berberdençalınma,tangobiryosma.Orospuluküzerindenakıyor,haspanın.

Burası, Suat’ın hiç bilmediği bir kır kahvesi. Emirgân sırtlarında olsa gerek. Tekgarsonu, ahmak ahmak ortalarda dolaşıp, her arabaya, uykulu gece bekçisi sesiyle‘dünyacameşhur’çaylarınınreklamınıyapıyor:

— Ağbiler, hoşgeldiniz, ağbiler! Maalesef çayımızın üstüne yoktur, bir kere içen,şaşmaz,mutlakabirdahaiçer:HalistavşankanıErzurumçayıdırki…

Page 230: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Suat kahve istedi. Annesi cıgara tabakasını uzatınca, bir süre alsın mı almasın mıkestiremiyor. Çakmağın oynak alevine eğilir eğilmez gözüne ilişen, elinin hemen yanıbaşında duranHayrun’un eli. AllahAllah, ne kadar benziyorlar?Aynı tombulluk, hafifmaviye çalan aynı dört köşe tırnaklar, parmakların hafif kısalığı ve kütlüğü. Olursa bukadar olur. Kafasını allak bullak eden benzeyiş bunlarla kalsa iyi, dakikasında daha nebenzerliklerçarpıyorgözüne,ikisindeortaklaşaneözellikler?Seslerindekioküçümseyentınlama, bakışlarının sürekli oynaklığı, başlarını şöyle geriye atışları sonra, hattagülümseyişleri! Bunun tersini görüp rahatlamak için aynaya bakmaya can atıyor ama,umduğudeğilsandığıdoğruçıkardiyekorktuğundan,çantasınabirtürlüeluzatamıyor.

İkisini birbirinden ayıran şeyler o kadar az ki, bunu anlamak için aynalara bakmak,uzunboyluincelemeleregirişmekgereksiz.Yaşlarıfarklı,kültürlerideğişik,birdeyaşayışbiçimleri.Hepsi o kadar.Boşlukta yer tutan asıl gerçek, vücutlarının gerçeği, birbirinineşi. Hele biraz daha yaşlansın, yaşadığı koşullar onunkilere benzesin, o daannesine, Vaniköy’ün namlı Hayrun Hanımına dönecek. Daha şimdiden ucu yaldızlıcıgaralariçmeyebaşlayankim?Yakındasaçlarınıkestirmeyidüşünen?Pantolongiyende,kadınlarlaöpüşendeodeğilmi?DükkânınardındakioloşyazıhanedeMatmazelRaşel’leöpüşmedimi?Amanyarabbi,korkunç.

Hayrun,kızına,kendikafasınagöre tatlı cansıkıntılarıvegevşekgevezeliklerledolu,kazasızbelâsızbirgelecektasarlamayadalmış,konuştukçaaçılıyor:

— …mobilyaları birlikte seçelim, boş bir gününde beni haberdar et e mi, gidermağazaları dolaşır, fikir ediniriz. Bak, az kalsın unutuyordum, yalıya nihayet telefonverdiler,rahmetlibabacığınazmıuğraşmıştıalmakiçin,hatırlarsın,göremedengittifakir.

Yüzündeılıkbirbüyüaydınlığı,hayalmikuruyor,sihirmiyapıyorbellideğil:

— …düşünüyorumda, çiftliğinedenkocan idare etmesincanım?Kâhyaolacakodangalağın eşekliklerinden kurtulmuş olurum. Zaman zaman çiftlikte birkaç güngeçirmek,sanaiyigelirmelerim,şehrinkirinipasınıüstündenatar,efkârınvarsadağılır.Bana baksana, iyi saatte olsunlar başıma üşüştü mü, atlıyorum arabaya hep, ver eliniçiftlik! İşin garibi, Suat’ın az önceki huzursuzluğundan yakasını sıyırması.Öbür insanlardan, onların komikleşmiş törelerinden uzaklaştılar ya, rüyalarının en azaçıklanabilecek olanının annesinin kişiliğinde gerçekleşmiş olması, onu artık rahatsızetmiyor.Hoşunagidiyorbiledenebilir.Gittikçekendisinidahaçokosanıyor,osanmaktangizlibirzevkduyuyor.Başlangıçtakikörükörünedirenişikırılınca,annesindenutanmasıdiyebirşeykalmadı.Onabenzemesiniyeayıpolsun?Okalın,fazlayuvarlakerkekliğindebilekendisinihaklıgösterenbirsoyluluk,gerçekbir‘efendilik’yokmu?

İşburayavarınca,küt,bakıyorsunellerinikaybetmiş,nereyegittilerdemeyekalmıyor,Hayrun’unerkekbileklerindebuluyoronları,hemmarkalıaltınkoldüğmeleriyleberaber.Suratındataşıdığıburun,onundaolabilir,annesininde.Ensesinielleyecekoluyor,AllahAllah,onunmakinesiyletıraşedilmişerkekensesi:Ufacıkufacıkkırpılmışkıllarparmakuçlarına batıyorlar. Cıgarasından içine çektiği duman, annesinin ciğerlerine dağılıyor.Annesininbaktığışeylerigöreno,aklındangeçirdiklerinihissedende!

Buözdeşleşme,oandanbaşlayarak,ikisinibirbirineiyicekarıştırıyor,aklamantığayerbırakmıyor.Hangisininhangisiolduğubelirsiz,geldeçıkişin içindenbakalım:Tekruh,ikivücudubirdensarmış, içindeeritmiş,birleştirmiş!Uğursuzluğunbelâlıbirnabızgibi

Page 231: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

attığı bir boşlukta, akla durgunluk veren bir ozmos, kendi başınagerçekleşiyor.Bilinmeyenbiryerde,bilinmeyenbirelbirdüğmeyebastı,tamam:Renklereşyalardanuçuverdi,beyazlar siyaha, siyahlarbeyazadöndü.Negatifbir filmyaşanıyor.Ne film!Delice zeytinlerin vahşi gölgeleriyle örtülü yalçın kayalıklarda sevişilecekmiş.İnsanı öldürecek kadar iri, ejderha kılıklı kadınlar çıplak çıplak ortalıkta! Gözlerindepiyano siyahı bir güneş çalkantısı, dişlerinin arasında yarısı yenmiş zavallı bir yarımay,başlarınınüzerindetekinsizkuyrukluyıldızlar.

Boyalı ve sivri tırnaklar, terli bir vücuda saplanıyor.Mermer sertliğinde birmemeyi,ısırayım derken, kırılıp ufalanan dişler. Mide bulandırıcı bir süt yoğunluğunda, eğilipbükülenşarapbulutu.Buuçuşanlarne,terdamlacıklarımı?Kanayrışmışalyuvarlarcançekişiyor, akyuvarlar birbirini yemeye başladı. Kas tellerinin ince yağmuru. Yine okadınlar: Saçları sütlü, kolları siyah, delice zeytinlerin arasından meteorlar gibi birbiriardıncaakan!Vücutlarında iri iridantelgölgeleri,apışaralarındadirisiyahve ısırıcıbiralevdencanavarkuşlar!

Suat,içindenmüthişbirfrenyaptı,ıslıkıslığadurdu.Yuvarlandığıkaypakbulanıklıktansıyrılarak kendine geldi, sokağa çıkma yasağının yaklaştığını bahane edip dönmeleriniistedi.Annesi,onuniçisırayaşadıklarınınfarkındabileolmadığından,neitirazetti,nebirşeysordu.Onuhenüzbulmuşken,diklikedipkaybetmekistermiydihiç?Yolboyuncatekkelime konuşmadılar. Üstlerine ağır bir durgunluk çökmüştü. Hele Suat, adını sorsalar,bağıra bağıra ağlayacak durumdaydı. Hayrun* onu Taksim meydanına bırakınca, içinidağlarda unutulmuş hayvanın yalnızlığı kapladı. Akşamın yenilikleri, sarhoş ve telâşlı,şehrin her yanından koşup gelmiş, çevresini sarmışlardı. Onların sürekli dalgalanışı,yalnızlığınıvekorkusunuçoğaltıyordu.

O sanki uğursuz, sırrına erişilmez güçlerin elinde oyuncak, yaralı bir çakaldı.Katlanılmaz acısına rağmen, yarasını herkesten saklıyor, iyi etmeye kalkışmayı gözükesmediğigibi,kalkışsadabuişinasılbecerebildiğinikestiremiyordu.

*Bkz.SırtlanPayı.

Saat, sabahın ikisini çaldı; dokunaklı melodisi, gecenin siyah kadifesine, pırıl pırılsırmayla işleniverdi. Halim, bir Osmanlı konağında sandı kendini, dört bir yanı örgü,tentene, kanaviçe, duvarlarda Acem halıları (Şah İsmail, kaplan avlıyor), semaver venargileler; yukardan, güm güm öten padişah öksürükleriyle, Büyük Baha’nın huysuzyalnızlığı;herşeydensızanotemizçamaşır,demliçayvegizliölümkokusu!

Sabahın saat ikisi. Demek iki saattir Halim, anılar, vijdan azapları ve pişmanlıklarlazenginleştirerek,, uykusuzluğunu bir sanat eseri gibi işliyordu. Hep böyle olurdu zaten,uykusuzlukları hiç boş geçmezdi; kırlardaki çocukluğuna, cezaevi yaşantısına ilişkinacılarınbaskınınauğrardı.

Cebine sakız gibi kuru üzümü doldurdun mu, elde sapan, incirkuşu avına çıkarsın.İncirkuşubulamazsan,kurbağalarnegüneduruyor?Birbayramgünü,bütünköyhalkı,oikindi yapılacak deve güreşini seyretmeye hazırlanıyordu. Develer de çevrenin ennamlı pehlivanlarıydı hani; biriKocatülü, epeydir başpehlivanlığı kimseyekaptırmayan,azgın,gururlubirhayvan,sahibitaaManisa’lardangetirmiş;öbürüAmbertülü,Halim’inbabasıHacıbeyoğlu’nun tuttuğudeve, ötekindenhiç aşağı kalır yanı yok.Sabahtanberisüslenmiş püslenmiş, önlerinde davul zurna, artlarında kara sinekler gibi vıcır vıcır bir

Page 232: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

çocukbulutu,köyüniçindedolaşıpduruyorlar.

Halim çocukların arasında ama, şirret, şımarık bir Halim bu, bayramlık kılığındanrahatsız,yanındakiiriyarıoğlanlaçekişiyor.OçocuğaDeliHüseyinderler.Yalınayak,başıkabak, vahşi bir oğlandır, deve güreşinin hastası. Halim’in damarına basmakistermişçesinegözlerininiçinebakarak:

“—Kocatülübugüreşikazanır,”demezmi?

Haydi bahse tutuşuyorlar, eğer gerçektenKocatülü yenerse,Halim’in bütün çocuklarıbüyüleyen elektrik feneri var ya, onuDeliHüseyin’e verecek.AslındaKocatülü güreşikazanıpnamınıkoruyorama,Halimdebabasıgibibinbirderedensugetirerek,yenilgisinikabul etmeye yanaşmıyor. Deli Hüseyin ondan güçlü, iki tokat patlatsa, çekerelektrik fenerini elindenalır, almıyor fakat, bir zamangözlerinigözlerinedikip ters tersbakıyor,sonrayerebirtükürüksallayıp,alıpbaşınıgidiyor.Gidişogidiş!Halim’inyıllaryılıunutamadığı, içinipişmanlıklarla,yüreğinisuçlamalarladolduranhepobakış,hepoaldatılmış,oyunagetirilmişköylüçocuğununöfkeliamaçaresizbakışı.

“— … çok ayıp ettim”, çok! Buna kalleşlik derler, elektrik fenerini Hüseyin’edakikasındavermeliydim.”

Ne yapmalı, ne etmeli de içine düştüğü bu çıkmazdan kurtulmalı? Ona bütün çıkışyollarınıkapayan,köprüleri atan sözveeylemleri, acımasızbir ışık altında,yenidenelealıyor.Uykusuzlukgeceleri,hükümgecelerideğilmi?Kendini,enolmadıknedenlerdensuçlayıp, yargılayarak mahkûm ettiği? Sanki çevresini, çemberini daraltıp yaklaştıkçayaklaşan,hoyratbirhayvangibielinikolunuharthartısırmayaçabalayanalevlersarmış,neonlaronubırakıyor,neoonlardankurtulabiliyor.

“—aktör olmak, hele politikayabulaşmak senin neyine?Otur oturduğunyerde ulan!Üstüne lâzım olmayan şeylere burnunu sokup kendini yaktın, Suat’la evlenip onungeleceğininiye tehlikeyeatarsın?”Haydiyinecezaevi, en iğrençayrıntılarınavarıncayadek orda yaşadığı uykusuzluklar. Her köşesinden harcanmış, ölesiyebirbirinden kuşkulanan ‘eski tüfekçiler’ peydahlanıyor (filân polistir, feşmekân onunadamı),birhiçyüzündenbirbirlerinegirip,göğüslerinidövedövesövüşüyorlar.Düşüncesiburayadayandımı,üzüntüvepişmanlıklarınınyerini,dahakahrediciveağırbirduygu,yoğunbiracılıkalıyorartık.Arkasındandaima,kendikendisiyleumutsuzbirboğuşmayıandıran,” yaman iç tartışması. Cezaevinde ilk başladığı günden beri,(hummalıgeceyarıları,kansızışıklar,boşboşyankılananyüksekveçatlakkışlatavanları)olayların gelişmesine göre yüz kere kaçıp, yatını, yaşama nedenini ele alıp irdeleyen omüthişsorun:

“—Yanılmışolabilirmiyiz?”

Bir kapıldı mı,” öylesine içten sarsılıyor, bedeni ruhunu öyle tutkusal bir içtenliklekonuya veriyordu ki, ne yatakta yatmasının olanağı kalıyordu, ne sessiz ve sakindurmasının. Korkunç bir konuşmak, cıgara ve çay içmek isteğiyle yatağından kopup,mutfağınloşserinliğinesığınıyor,ordabiryandancezaevindekiölümkalımtartışmasınayükseksesledevamediyordu.

Bugecedeöyleoldu.Tartışmanınçarklarınatakılınca,baktıSuatgecelambasınınzehiryeşili aydınlığına, onun saydam teninden etrafa dağılıyormuş gibi rahatlıkla sarınmış

Page 233: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

uyuyor, uyandırmayayım diye usulca kalktı, hırsız adımlarıyla su gibi dışarıya akarak,yinedeliliğinegitti.

Gerçekten, acaba yanılmış mıydı? Yanılmış olabilir miydi? Doğrusu ya, ikincitutuklanışına kadar öyle can sıkıcı sorularla pek uğraşmamıştı Halim. Öğretiselsorunlardançoktiyatroyuönemseyerek,çokerken,fazlabirşeyyapmadankazandığıününtadınıçıkarmayaçalışıyor,tartışmayıbaşkalarınabırakıyordu.Osıraİstanbul’unüzerindedemetdemetkadıngülümsemesi,kanlıkaranfilveaydınlıkgüldolu,birözgürlükrüzgârıesiyor. Sürer mi sürmezmi, orası belli değil ama, insana yaşama sevincini duyuruyor:Hele Suat, az bulunur bir ayçiçeği gibi, yükseltici ve tamamlayıcı bir eş olarak, yanıbaşındagerçekleşirse!Onlarıkıskanmayanyok,neakıllınezarif,nekadarbirbirinedenkbir çiftdiyorlar,nasılbirbirlerinebağlıdiyorlar.Onlardahavayauymuşlar:Kafalarındageleceğedeğgin bir sürü tasarı, tasarılarında fabrika bacaları, çocuk bahçeleri, devrimcişarkılar!Gençdeğillermi,kendileriniadadıklarıkavga,gözlerinde,uzunbirkahramanlıkdestanının boyutlarını kazanıvermiş. Siyasal tarih denilen o şahane sahtekârlıkla öncekiufakilişkilerinerağmen,bulaştıklarışeyinnasılkısırbirsaklambaç,öldürücüveuğursuzbirpandomimolduğunufarkedemiyorlar.Bununiçinsiyasaltarihin,ikinciveçokbüyükbir tutuklanmalar zinciri olarak, gündelikleşmesi gerekiyor. Gündelikleşmesi veyaşantılarınagirmesi.

Patırtısı büyük oldu. Adı solcuya çıkmış yüz kadar öğrenci ve aydın, bir avuç işçi,birkaçgüniçindederleniptoplandılar.SansaryanHanı‘ndakiuzun,hırpalayıcıvetekdüzekovuşturmaaylarındansonra;HarbiyeAskeriCezaevi’negötürülünce,Halim,ozamanakadar ağızdan duyup, destanlaştırarak gözünde büyüttüğü adamları yakından tanıdı.Daha doğrusu, .yakından tanımak felâketine uğradı. Onun için, asıl dayanılması güçişkenceogün,ordabaşlamışoldu.

”… yok, bu konuda kabahatsiz sayılmam, hakçasını söylemek lâzım. Sonradan Aliİhsan’ın uzun uzun açıkladığı gibi, hayal kurma alışkanlığımın kurbanı oldum ben.Adamları insan olmaktan çıkarmış, toplumsal koşullarından soymuş, Tanrısal varlıklarhâline getirmişim. Olur mu hiç? Onlar da, başlarını sardırdıkları belâdanyakalarınısıyırmaya,düzeçıkmayaçalışanseninbenimgibisıradanadamlardı,‘yenibirtip toplumsal kahramanlar’ değil! Sorgular sırasında çözülenleri oldu, paçayı kurtarmakiçin,eşidostuyakmakpahasına,yalanyanlışifadeverenleride.

Benonları,gerçeklerinciğeriniokur,yaygibiesnek,uzakgörüşlü,yöntemikavramışbilim adamları; tuttuğunu koparır, zehir gibi komitacılar mı sanmıştım, ne kadaryanılmışım:Nesolcuherhangibiraydındandahafazlabilgilerivardı,nedebildiklerininkatı ve kaba dogma ezberciliğinden öte bir yanı!Dünyaya ve insanlara, doğruluğundankuşkulanmayıhiçakıllarınagetirmedikleri,çarpıkbirmerçektenbakmaktainatediyorlar;bununlakalmayıp,insangerçeğiniomerceğegörebozmayıhünersayıyorlardı.

Hanibenyiğitliklerinetozkondurmuyor,namusluluklarınasözsöyletmiyor,kendilerinieyleme adayışlarında alçakgönüllü bir özveri, yöntemi uygulayışlarında hoşgörülü birustalık umuyordum ya, ne gezer! Alıngan, rüzgârdan nem kapan, çerden çöptenadamlardıbunlar:Hiçyüzündenbirbirleriyleatışır,gündelikkişiselçekememezliklerinivekıskançlıklarını, öğretisel uyuşmazlıklar diye yutturmaya uğraşırlardı. Çerden çöptenadamlardı demek galiba en doğrusu, zira bu yavan ve sevimsiz yaşama düzeyineinmelerininnedeni,yaşadıklarıkoşullarınağırlığıvesertliğideğildi;kendiyavanlıklarıve

Page 234: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

sevimsizlikleri yüzünden savundukları davayı yavanlaştırmış, sevimsizleştirmiş; köksüzvetemelsiz,aslıastarıolmayan,birsaklambaçoyununadöndürmüşlerdi.

Kanıtmı,iştehareketintarihi,bakbakalım,aralıklıtutuklanmalarvehizipleşmelerdenbaşkanegörebileceksin?SiyasiPolis’inçepçevresardığı,tekertekermimlediğibiravuçadam,etkilibireylemeanalıkedebilecek,yaygınvesarsılmazbirörgütükurmaya,halklailişkilerini geliştirip bütünleştirmeye çalışacak yerde, gerçek amaçlarıyla, yaşadıklarıtoplumsal ortamla ilgisi olmayan nedenlerden birbirlerine giriyor, bölündükçebölünüyorlar. Uyuşmazlıklarının altında, miskin hesaplar saklı, öğürtesiye bayağıhesaplar!Ben sosyalizmdeninceDoğanBey’inbanaöğrettiklerini anlıyordum,o çocukaydınlığıvesaflığı,düşüncesoyluluğuylaaklımayatırdıklarını:

—Herkesinmutluluğunusağlamakiçinyürütülen,bilinçlivedüzenlibireylem!Oysagördüğüm, lağımve leşkokuları salıverenyılanlıbirçukurdu;bir sürüengerek,komutadüğmesinin başında yalnız kalabilmek için birbirini sokup öldürüyor, acımadanzehirliyordu. Öylesine çabuk ve kolay adam harcıyorlardı ki aralarında, zaman zamanpolisinbastırıpharcadıkları,bununyanındahiçkalırdı,hiç!

Obenimcezaevindekiuykusuzluklarım!Birkeresindedayanamayıp,Aliİhsan’aiçimiboşalttığımıhatırlıyorum.Odasarsılmış,aşağıyukarısöylediklerimekatılmıştı.Gözleri,dövülmüşbirköpeğinhüzünlügözlerinedönmüştü.Konuşurkensesiderinleşiyor,büyükbiritirafheybetikazanıyordu.Kışınortasındaydık,kerpetengibiküstahbirsoğukheryanıkaplamıştı. Şehri yalayarak geçen buzlu ayazın acı ıslıkları, içimize işliyordu.Çevremizde, hainliğin ve terk edilmişliğin, yumuşak ve siyah yarasalar gibi dolaştığınıhissediyor;çaybardaklarıyla,avuçlarımızıolsunısıtmayaçalışıyorduk.

Aliİhsan,ensesinebirtabancanamlusudayanmışgibialtüst:

“— … bilir misin diyordu, bin bir tehlikeye girerek gizlice ele geçirebildiğim ilkTürkçeMarksistkitabıokuyuncanasılçarpılmışadöndüm?MarksizmKalpazanlarıadındabir yergi kitabıydı, ‘kalpazanlar’ın en ünlü ve en tehlikelisinin. Nâzım Hikmet’inipliğini pazara çıkarıyordu.Olacak şeymi kardeş?NâzımHikmet bu işin kalpazanıysa,kimçıkıpkalpazanolmayanıbenimdiyebilir?”

Başka bir gece, galiba hüküm giydiğimiz günün gecesi, alçak sesle uzun zamangeliştiripürettiğimizacıbirtartışmanınsonunda,ŞairHaydarSudayanamayarakpatlamış,birkenardahandiyseeriyenbirkaçkişilikbirgrubueliylesuçlayarak,

“— … hah hah hah diye bağırmıştı, bunların yönetiminde mi devrim yapılacak:Tuzlayayımda kokmasınlar!Ulan iskemle devirebilirseniz, kendinizi bahtiyar sayın be!Umulmadıkbaşarıdır,çünkü.”

Sonraları, biz bunları Suat’la konuştuk. O sorunu başka, daha töresel bir yanındanalıyor:

“—…başarısızlıklarınıbağışlatmakiçin,başkalarınınbaşarısızlıklarınaihtiyaçlarıvar,nasılanlamıyorsunaptal?diyordu.İşlersarpasardıkçaonlargizligizliseviniyor,niyemi,hiçolmayanvepartiyesonderecebağlımilitanlarınbaşıolmak,herşeydenkolaydaonuniçin. Bir sorunu çözümlemenin değilse bile, ortadan kaldırmanın en kestirme yolu,hiçeindirgemektir.”

Yargılayışı, alışmadığım, hayli ters ve yukardan bir yargılayıştı. Hiç unutmam, bir

Page 235: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

keresinde:

“—… sen dedi, bunların kurtarıcı bir eylem yürüttüklerini mi sanıyorsun, şaşarımaklına,politikayapıyorlar,politika:Hem,enbayağıcinsinden!”

Busözlerbenietkiledi.DoğanBey’inhavasıylamınedir,onlarıben,insanlarıdahaiyibir yaşamaya götürecek yürekli kılavuzlar sanırdım, demek politikacıymışlar; üstelik,aralıksızezildikleri,başarısızlıktanbaşarısızlığauğradıklarıiçindarkafalı,zalimvehınzırpolitikacılar!Okoşullaraltındabaşkatürlüsüçıkabilirmiydi,içimemerakolmuştur,hâlâsorarım.

Ozamanlar, nedeolsa, safmışım.Bunları konuşurduk ama, üstündedurmazdımpek.Suat’laavunurdum.Saçlarımbukadardökülmemişti,dahayakışıklıydım.Odatutkundubana, hiç olmazsa ‘tutkunum’ diyordu. Gider mehtaplı gecelerde Cennet Bahçesi’ndeotururduk,oayaklarımızınaltınaserilendurgunvepırıltılıMarmara’yadalardı,benseyanıbaşımda benim ve yalnızca benim olan, kocaman, sarışın ve görkemli bir Marmarasaydığım, ona. İçimde bir sevinç, bir sevinç! Göğsümde ikinci bir yürek gibi çarpanDoğan Bey’in sözleri. Ne kadar doğru, ne kadar haklı, ne kadar akla yakın söylermişmeğer:

“—…falanyadafilânönemlikişiyibırakın, ilkelerinveyöntemlerinardındangidinçocuklar, bileşiminizi yapın! Unutmayın ki büyük adamlar, çokluk, insanlığın büyükyanlışlarıdır. Bu bakımdan, bilimden şaşmayın siz, tarihi tarih yapan şeyi, hareketinobjektifkanunlarınıbulmayaçalışın!”

Cezaevindekaldığımsürecedahafazlabunalmaktan,benibusözlerkurtardı.Hiçkimseiçingizlisisaklısıolmayan,çocuklargibibasitvedoğruydular:Gelipellerimdentutuyor,beni bilgelerin o derin iç rahatlığına götürüyorlardı. Şimdi bile, umutsuzluğununkaranlığındaSuatbazenşaşırır,benidekötümserliğinensonuçlarınaitecekolur,gitmem,içimdebiryerimdelisedekiyaşantımdansakladığımotazelik,oDoğanBeyaydınlığıbeniayaktatutar.YadaGalib,eylemini,hayatıkaymışbiradamın,beyhudeçırpınışısayacakolur,yüzünekarşıbirşeydemesemdeiçimden:

“—Yanılıyorsunderim,hayırarkadaş,insankendinikoyvermemeli,seninliderdediğinalt tarafı ölümlünün biri, o da ölecek, ölüyorlar zaten, başkaları gelsin yıksın diyenamlarınaheykellerdikiliyorama,birdönemdenötekinedünyailerliyormusenonabak!”

Ah, ah, ah! Asıl yapılması gerekeni, biz hiçbir zaman öğrenemedik: Temel ilkelerikavrayıp ana yöntemi bilecek, sonra bu bildiğini ulusal ve yöresel koşullara uygulayıpbileşimini yapacaksın! İşte o kadar! Yoo, kuramsal yönden o kadar boş sayılmam,düşündüklerimisavunmasınıbilirimya;eylemegeçmekyokmueyleme,obenimcanımaokuyor; parmağımı oynatmam gerekse, yandım: Bağırsaklarımı çatır çatır doğrayan okorku…“

Halim, bütün bu içinden geçirdiklerini, bağıra çağıra, kavga eder gibi söylemişti.Sacıbaşıdağınık,yüzübembeyaz,gözleriyuvalarındanuğramışolarak; sonundakendinibir hükümlü gibi kısa kısa .adımlarla salonu arşınlarken buldu. Sıcaktan bunalıyordu,sırılsıklam da terlemiş. Masanın üzerinde tek yudum almadan soğumaya unuttuğu çayfincanı, çevresinde darmadağın izmaritler. Pencerede gün ağarıyor. Saat çaldı, üst üstebirkaç kere çalıp Halim’in simsiyah yalnızlığını, sırmalı iplikleriyle aydınlattı. Herçalışında sihirli etkisini gösteriyor, onu kaptığı gibi, o eski zaman konağının tumturaklı

Page 236: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

rahatlığınagötürüyordu.Vayanasını,Suat’larınyalısıolmasınbu?

Dayanamayıpkendiniyüzükoyundivanaattı.Yorgunveüzgündü.Heryanıateşiçindeyanıyordu. Kopmasını müthiş bir zorlukla önlermiş gibi, iki eliyle sıkı sıkı başınıyakalamıştı.Bir zaman öylece durdu.Uyuyup kalması akla yakındı ama, nedense uykututmuyordu. Oysa öğleyin Ali İhsanİa Haçik’te buluşacaklar, öğrencilerin gösterisinekatılmaya gideceklerdi. Daha önce hiçbir gösteriye katılmamıştı. Uykusunu kaçıran, bumuyduyoksa?

Elma yeşilleri, gül pembeleri arasında, gece hareketli bir senfoni gibi soluk soluğabitiyordu.Şafakçığlıklarıansızınişitildi.Pırılpırılyankıları,otepedenotepeyevurarak,Boğaz’adevrildiler.Aydınlık,suyunyüzündebuharlıürpertilerhalindeyozlaşıyor.Bütüngece sinsi sinsi, pusuda bekleyen enfarktüs, uysal bir ihtiyarın yüreğine o anda indi.Bir çöpçü salkım saçak bıyıklarıyla gayet kalabalık tükürdü. Bir bebek meme istedi.Perdeleraçıldılar:Hersabahki,uykudanşiş,saçlarıbigudilimahallekarıları,çabukçabuktıraşolan,yarıçıplakerkekler.

Bu defa Halim, kafasını karıştıran bir soru işaretini dişleriyle kırmış, çıtır çıtır camçiğniyordu.Arkadaşlarının yanında onu küçük düşüren, uğultulu ve önemli bir soruydubu:

“—Niyebeni sürmüyorlar?Herkesgibi beni debir yere sürseler ya!Nebekliyorlar,anlamıyorum.”

Nihayet uyudu:Uyudu ama, dinlendirmekten çok yoran, taş gibi ağır, kalın bir uykuolduuyuduğu.Sankiüstüne,basamakbasamak,mermeryığmışlardı.Uyanışıbuyüzden,bambaşka bir anlam kazandı: Ölüm yatağından kalkmıştı da, sanki hayata yenidendönüyordu. Haçik’e yarım saat gecikerek gitti: Ağzında bir cıgara, eller cepte,karagözlüklerininardında,enfırtınalısuratı.Herdavranışıylakendinden,Aliİhsan’ıorda,iskemlelerdenbirinetünemişonubeklerbulacağındanemin.Bulamayınca,şaşırmasınmı?Salondapatlıcanburunlarını,boşdublelerinesokmuş,pispisdüşünen iki sarhoş.Birdegazetesinitezgâhınüzerineyaymış,ellerinioğuşturupbıyıkaltındangülümseyenNubar:

—Aliİhsanmı?Hangisidirnebileyim?Hanioyassıkafalıvarya,onusoruyorsun?Bugüngelmedi.Hiçgelmesedahaiyidir,tekkuruşbahşişkoklatmaz,pinticenabet!

Gazeteyionaçevirdi:

—… okudun Doktor, yeni haberleri? İzmir’de Menderes’i kırk bin kişi karşılamış,bölgenin her tarafından kopup gelmiş kırk bin kişi. Her söylediğine yürekten alkıştutmuşlar. Görüyorsun millet sizin gibi düşünmüyor. Kırk bin kişi, boru mubu?Kahkahayıbastı.Gerçektençokgülünecekbirşeysöylediğinisanıyordu.Sözünü:

— … İstifa etmeyecek diye bağladı, göreceksin: Menderes’in bileğini kimsebükemez.Sizsokaktamaskaralıkyapıyorsunuz,osize‘Hastirlan’diyor,kırkbinkişideberaber:Mendakkadukka!

Demek Nubar ‘demokrat’mış, bak şu işe. Halim bunu yeni öğreniyordu. Hiç sesiniçıkarmadı,çıktıiskemleyetünedi.Karşılıklıaynalarda,birdüzinekadarHalim,aynışeyiyaptılar.

Biradaanlaşılmazbirilâçtadı,amasoğuk.Buöğlesonrasınınyürekferahjatantekşeyi,

Page 237: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

galibao.Birahaneaçmışbütünpencerelerini,karşıdakiçiçekçivitrinineesniyor.Pasaj’dabir şeyler değişmiş, ama ne? Işığın titreşimi mi, yayılışı mı, yapısı mı? Baygın biryumuşaklık, tatlı bir gerinme arzusu gibi, o dükkândan ötekine yayılıyor. Bomboşbakışlarınıfaydasızaydınlığadikmiş,armonikçalanokörRum,yineyerinde.

Halim ikinci dubleyi devirince, değişikliğin ne olduğunu anlamakta gecikmeyecek:İlkbaharbitti,yazbaşlıyorbe!AdamıngözlerinegözlerineAserpilen,incecikgüneştozu,havada sepserinuçuşandeli karpuzkokusu, bir de şarkı, denizedağılano eski günlerinşarkısı:

“Aşkınbeniöldürsede,yılmam…”

Ali İhsan, bununüzerinegeldi.BambaşkabirAli İhsan’dı: İnce çizgili, yıpranmışveburuşuk, yoksul öğretmen lâcivertlerini, takma yakayı, ütüsüz kravatı kaldırıp atmıştı.Artık mazot değil, acayip, mide bulandırıcı bir parafin ve kolonya karışımı terliyordu.Sinekkaydı tıraş olmuş, saçlarını fırça gibi kestirmişti. Sırtında, çirkinliğinibüsbütün ortaya çıkaran, alacalı bulacalı bir yankee gömleği, ağzında iğreti bir ıslıklaoturur oturmaz ilk birasını dikip bitirmekle kalmadı, sinsi ve haylaz, bir yenisiniısmarlayarak:

— İçim yanıyor kardeş dedi. Karnımda sahici bir yangın var yahu, yangının dabüyüğü!

Sonra(görülmemişşey),Halim’insırtınavurup,çokbilmişzamparaaçıklamaları:

— …geciktim, farkındayım:Kusurabakma!Fırsat bu fırsat, genelevleregidipbirfişek atayım dedim, ne olacak beş dakkalık iş, ohooo, meğerse millet oraya yığılmış,kuyruktabekliyormuş, bana sıragelenekadar akşamoldu.Genelevdeğil, sinemagişesibokyiyen!Gözbebeklerindeşehvetli,ayıpparıltılar:

— … neyse, lâfı uzatmayalım: Gitmesen olmaz mıydı diyeceksin, olmazdı; âdetetmişimdirkardeş,nezamaniçeridüşmektehlikesiolanbirişebulaşsam,öncegidipbirfişekatarım,neolurneolmaz!

Annesi öleli bu Ali İhsan amma değişti ha! Bugün böyle, yarın şöyle derken, hiçolmadığı bir adam oldu: Geveze, övünme meraklısı, ağzına geleni pattadak söyleyen!Bilmeyen tanıyamaz. Ölümün hayatına değip geçmesi, korkunç etkisi ve sınır tanımazgerçeği,birsürüyanbaskılarlaberaber,temeldekikompleksindenkurtardıonu:Biranayabakmak zorunda olmak, elin kolun bağlı, sana hâlâ çocukmuşsun gibi davranmasına,ayaklarınadolaşanbencilşefkatinekatlanmak!

—…orospularıküçümsüyorlar,niye?Evet,evet,biliyorum,herkesküçümsüyor!Enbaşta Galib, nasıl konuşuyor, duymuyor musun? Kabaymışlar, edepsizmişler, hırçın veparacı olurlarmış! Yalan! Baştan ayağa yalan! İçlerinden birine annemin öldüğünüsöyleyecek oldum, oturdu benimle ağladı. Öteki kadınlar yapar mı bunu? Orospukısmıduyguluoluyor,hayatlarıokadarzorki,neyapsınlar,duygularınıörtbasediyorlar.Yooo,orospudeyipgeçme,onlarlakonuşmasınıbilmeklâzım.

Hemenbaşkabirkonuyaatladı:

— … Menderes’i dinledin mi radyoda? Dinlemediysen, yazık! Bir ibretti, ibret!Çiledençıkmış,yorgun,bakıyorsunsesikısılıyor,arkasındanbirparlama!Kendisihariç,

Page 238: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

herkesisuçladı.Durumagönlünceelkoyamamakkudurtuyorherifi,kudurdukçaalçalıyor,alçaldıkçadüşüşühızlanıyor:Yıldırımgibidüşecek,yıldırım!

Halim,farkındaolmadan,belliolmazdiyebaşınısallayınca,diretiyor:

—…göreceksin!

Sürgüne mürgüne kulak astığı yok. İçin için seviniyor bile. Köylü olduğundan,İstanbul’unhırgürünebirtürlüayakuyduramıyor.Başına

gelmedik belâ kalmamış: Cezaevi, işsizlik, hastalık, anasının ölümü. Ne biçim biryaşamakbu?Yukardahastalıklıyıldızlar,aşağıdadumanlıpisbirkoku,boğuluradambe!Heleoyüksekapartmanlarınmeymenetsizsuratları,başlıbaşınabirerhakaret.Erkeklerikaranlık, züppe, tereciye tere satar; kadınları anasının gözü, fındıkçı, paralı olmadı mıyabancıyayüzvermez:Kalekapısımübarekler!

Muş‘taöylemiya?Haonundoğduğukasaba,haMuş:Aynısertiklim,sertinsanlar,serttoprak.Gökleri çığlık çığlık yırtmış deli sıradağların, dilim dilim ayırdığı, puslu, uçsuzbucaksızovalar!

— … sürgün lâfını ilk açtığın günü hatırlıyormusun? İnanmamıştım, işletiyorsunsanmıştımvallahi!Aslıvarmışbak,bugünburdaysakyarınyoğuz.Senihâlâçağırmadılarmı?AllahAllah,acabaneden?

O da, sürgünde nasıl yaşayacağını, şimdiden kararlaştırmıştı. Halim bir ara, yeni vedeğişikbiryaşantıyabaşlamak için,bu fırsattanyararlanmayıdüşündüğünüsandı.Belkiİstanbul’danayrılmanınacısını,buyoldangidermeyiumuyordu:

— … benim en büyük yanlışım, kitaplara inanmam kardeş. Çok okudum ben,okuduklarımakörükörüneinandım.Oysakitaplarhayatıdeğiştiriyor,kolaylaştırıyor,dahakullanışlı bir hâle getiriyor. Bir yerden sonra hangisi gerçek, hangisi uydurmakarıştırıyorsun;uydurmayıkurtarayımderken,birbakıyorsun,gerçeğieldengitmiş.Bende ne yaptım, ne kadar kitabım varsa, yüklendiğim gibi götürdüm. Sahaflar’a, hepsinisattım:Muş‘ahenüzdoğmuşbirçocukgibicedityenigideceğim.Kurcalamasaiyiolurduya,Halim:

—Yaseninantoloji?diyesormadanedemedi.

— … antoloji mi, boşversene sen! Milletin, gerçekçi şairlerin antolojisini filâniplediği yok kardeş! Kimsenin umrunda değil. Kendimizi avutmak için bizimuydurduğumuzmartavallar bunlar.Yeryüzünde, adına şiir denebilecek tek şey, yaşamakzaten!

Üçüncü dubleyi devirdi. Konuşurken fıkırdar gibi sesler çıkarıyor, birbirine yakınmaymungözleri,yuvalarındadörtdönüyordu.

— … bu sefer bana neyin gerekli olduğunu biliyorum: Basit, gündelik bir iş!Ellerimle, yalnız ellerimle çalışmaya ne kadar özeniyorum bilemezsin. Senin bunuanlaman güç. Hacıbeyoğlu’nun oğlusun ne olsa; benim kundura tamircisi bir amcamvardır,oanlar,ortaokulagiderken,yanındaçıraklıketmiştim,hatta…

Sustu,biryabancınınellerinebakarmışgibi,ellerinegaripgaripbaktı,ansızınüstlerinetükürerek:

Page 239: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

— … bu eller mi benim ellerim diye sızlandı, nasıl olur? Eski ellerim nerde,kunduracıellerim.

Bir duble daha söyleyecek olduysa da, kısa sürede hayli içtiğinden dili dolaşmayabaşlamıştı.Halim,onahissettirmeden,Nubar’agetirmemesiniişaretetti.Arkasından,

—Ee,dedi,şenliğiunuttuk:Kaçtabaşlıyordu?

—Şenlikmi,neşenliği?Haaa,gösteriyidemekistiyorsun:Üçte,Nuruosmaniye’de,dikkatiçekmemekiçindağınıkgidilecek,yeterikadarkalabalıktoplanınca…

—Üçteolduğundaneminmisin?

—…AllahAllah,senbenikimsanıyorsunbe!Cavcavüçtededi,demeküçte.Şimdiortalıkta devrimci delikanlı diye dolaşıyor, ne haber? Bir şeyden anlasa yüreğimyanmayacak,zirzobunteki.

—Banabak,saatikiyiongeçmiş.Nedersin,yolaçıksakmı?Trafiktıkanırmıkanır…

—Senigidiseni!İşinisıkıtutuyorsunbakıyorum.Fırsatbufırsat,hemi?Meraketmeyetişiriz,vaktimizbol.

“…evet,işisıkıtutuyorum,fırsatbufırsat.Bununböyleolmasıiçinsebepbirdeğil,beşdeğil. Her şey bir yana, benim eski gazetenin, Kâmil Bey’in ünlü Haber’inin kapısıönünde,‘hırsızlar’diyebağırabilmek,azzevkmi?Kaçsatarbugazete,hiç.İktidardiğerbirçoklarınayaptığıgibi‘resmiilânlar’labeslemese,ayaktadurabilirmi?Nemünasebet!Altıayboyunca,burezilliğintagöbeğindeyaşadımben,bilirim.

İskemlemde iki büklüm, gözlerim floresan lambaların aydınlığıyla kamaşmış, ukalâoperatörlerin budalaca yanlışlarını düzeltmeye uğraşırken, yukarda patronla adamlarıhaberleri tıraş eder, sivriuçlarınıyumuşatır;partinin,dahadoğrusuMenderes’inhoşunagidecekbirbiçimesokmayaçabalarlardı.Enflasyongemiazıyamıalmıştı, ‘görülmemişkalkınma’ydıadı;muhaliflerinbirerikişerayıklanması,‘demokrasininkorunması’demekoluyordu;dalkavukbirçoğunluğayaslanarakkişiseldiktanınkurulmasıysa,‘milliiradenintezahürü’.

KâmilBey,Yazıişleri’ndekiGenelYayınMüdürlüğüodasında,osonradangörmetaşralıhalleriyle bir aşağı bir yukarı dolaşarak, bu doğrultuda söylevler çeker durur, ya da‘yüksekmevkidekizevata’ telefonlaryağdırıpogününhavasını‘koklamaya’çalışırdı.Oetmese, öbürleri arardı zaten, buyruklarını, dost uyarmaları örtüsü altında ulaştırırlar,istedikleriyapılmazsaonuköpekgibipaylarlardı.

Her gece, heyecandan eli ayağı titreyerek, manşeti ‘bizzat’ hazırlaması neden, bukorkudan.Sekizsütunüzerine,doksanaltıpuntoharflerledayangitsin:“Muhalefetinyenibirbozgunculuğu.”

On yıl önce Hukuk diploması, inatçı kabızlığı ve siktirici bir avukat yazıhanesindenbaşka,nesivardıKâmilBey’in,hiçbirşeyi.Taşradabiryerlerde,hırstan,yoksulluktan,cansıkıntısındankavruluyordu.OysaMenderes’egözükapalı bağlılığı sayesinde şimdinesiyok:Nişantaşı‘nda bir apartman, Bostancı‘da bir villa, araba,metres, kotra, enmodernbasımolanaklarıyladonatılmış,koskocabirgazete!

Doğrusudehşetlimerakediyorum,bizikapısınadayanmışbağırırçağırırgörünce,suratı

Page 240: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

nasıl çarpılacak? Öğle yemeğini | Konyalı‘da tıkınıp, gazeteye iki buçuk sularındageldiğinegöre,şenlikyabaşlamışolacakosıra,yabaşlamaküzere.

Ahneşenlik,neşenlik!Biranöncevaralımdiyeiçimiçimiyiyor.Çünkübaşka,dahaönemli bir nedeni var katılmak isteyişimin: Besleme basına karşı gösteri, yıllarca önceistemeyerek yaşadığım o çirkin gösteriyi aklıma getiriyor: Tek parti diktası yerine çokpartili liberal bir rejim isteyen zavallı Tan gazetesini, nasıl basmışlar, nasıl yağmaetmişlerdi? Onların yaptığı barbarlığı biz yapmayacağız, Haber’i elbet yıkmayacağız;sövüp sayacağız biraz, yirmi yıldır içimizdebirikmiş ne kadar öfke, kin ve kahır varsa,boşaltacağız. Bu kadarı bize yeter, hele çevremizde destekleyen, davamıza omuz verensağlam bir kalabalık olursa: Yırtıcı, sustalı çakı gibi açık delikanlılar, öfkelerinimakineli tabanca gibi koltuk altlarına asmış genç kızlar filân…dokunma keyfine artık:Haklıolup,desteklendiğinibilerek,çığlıkatmanıntadınadoyummuolur?”

Tıklım tıklım dolu olduğu halde, Eminönü Meydanı, onlara bomboş görünüyor. Bircehennemgöğüaltında,erimişcamdan,yamyassı,pırılpırıl,birkocadüzlük.Üstündekisaydamlığın yüzeyinde titreşen güneş buğulan, insanda sürekli bir kesinsizlik, birbelirsizlik duygusu uyandırıyor. Eşya (artık camimi, gazeteci kulübesimi, eski yapılarmı, her neyse) içine tutuklandığı çizgilerden, tir tir titreyerek taşıyor sanki, ufak ufak,biçimini yenileyip duruyor. İki adım başı, birbirinden, ne kelime, kendi kendilerindenayrılıp birleşen kaçınılmaz minareler! Galata Köprüsü‘yle gemiler eriyip yapışmış,üzerinde, uykulu gözleri ve şahane tembellikleriyle boşta gezer takımı, dökme kurşunheykelcikleri andırıyor. Dalgalanmalar. Cıva akıcılığı. “Ben bu anı evvelceyaşamıştım,amanerde?”izlenimi.

Hiçbir kımıldanma belirtisi görememek, canlarını sıkıyor; çabuk çabuk Babıâli’yedoğruluyorlar. Büyük reklam panoları erimiş aydınlığı emip püskürtüp durduğu içinolacak,sokaklarvevitrinler,zincirlemeyansımalarladelideliparıldıyor.Tramvayyürüdümü, çevresinde halka halka kıvılcım zincirleri. Otobüs, bir dev aynasından çıkıp,ötekisinin sihirli aydınlıklarında gözden kayboluyor. Ardında bıraktığı, göz kamaştırıcıışın demetlerinin, şıkır şıkır ırgalanması. Güneşin soluması, ensende harıl harıl; içinde,kalıbındansüzülüyormuşsungibi,alışılmadıkduygular.

Korkudanmıtutkudanmınedense,Halimöyle,irivedüzensizbiryürüyüşekaptırmışkikendisini,kısaboyluAliİhsan’ıngerikalmamakiçin,basbayağıkoşmasıgerek.Halimfark etmiyor bile, dişlerini sıkmış, şakakları zonkluyor, alnında yağlı ve kanlı terdamlacıkları.İçlerindenbirikaydımı,kaşlarınınkırçılındaasılıpkalıyor:Kınalıvekızıl.

Böyledir Halim, eylemin gerçeğine hiçbir zaman varamaz. Heyecanlanır, coşar filânama,davranışıönemlibireylemibaşaracakadamdançok,burolüoynayacakaktörünkineyakındır. O işe neden atıldığını, nasıl üstesinden geleceğini değil, en fiyakalı nasılyapabileceğini düşünür. İlle dikkati çekecek, onu görecekler, vay anasını nasıl yaptıdiyecekler! İçhazırlığıbunaama,hesaptaolmayanetkenler çıkıphavasınıbozuyor:Birkere çok sıcak, ikincisi alkol. Güneş, içtiği biraların ağırlığı, elini ayağını kuşatıyor,beynini uyuşturuyor. Suratına sanki sıcak sudan çıkarılmış bir havlu dayamışlar,burîalacak!Davranışlarınabirtürlüsahipçıkamıyor.Büsbütüngüdülerinekapılıp,raydançıkmasa bari! Eminönü Halkevi’nin orda, ilk polislere rastlıyorlar. Öyle pekyıldırıcıgörünmüyorbunlar,canlansıkkın,galibayorgunlarda.Ordabulunmaları,yinedebir şeyler geçeceğinin belirtisi. Halim, dişlerinin arasından mırıldanıyor mu, yoksa bu

Page 241: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

kafasındangeçirdiğikaypakbirdüşüncemi:

“—…haberalmışlarbile.Herzaman,herşeyinhaberinialırlar.Onlarahaberiletecekbirorospuçocuğudaimabulunur.”

Aliİhsan’abakılırsa,askerlerindeğilpolisleringelmişolması,yararlı:

— … askerler geldi mi kardeş, yapılacak şey yok: Sert çıkmıyor, tatlılıkla dağılındiyorlar,sıkıysandağılma:Usulen‘Yaşasınordu,kahrolsun

diktatörler’ diye bağnlıyor, ondan sonra evli evine köylü köyüne. Gösterinin hayrınıgör! Polislerin tutumu başka, sertliğe alışmışlar, başvurmadan edemiyorlar, iş sertliğebinincede…

Nuruosmaniye’yesaptılar.İkiyanındafısıldaşıpduranağaçlarıylacadde,camiyekadaruysalvekendihalindeuzanıyor.Sokakaralarından,üçerlibeşerli,çıkıçıkıverenöğrencigrupları;kimileribaşlarınınüstündepervanegibidönenbirtartışmanınhızınakapılmışlar,kimileri renkvermiyor, yalnız bakışları her zamankinden az dahakeskin, bilenmiş gibi.Buhareket,caddeninolağanhareketideğil.Kahvedenargile içenbir ihtiyar,dumanlarlabirlikteağızdolusubir lahavle…salıverdi.Akşamgazetelerindekihaberleriyorumlayanikiemekli,gelenleriburunlarıylabirbirinegöstererek,kaygılıkafalarınısalladılar.

Halim ve Ali İhsan, vakit yaklaştıkça yoğunlaşan grupların arasına karışıyor. Surdaburdabirikibağırma,saldırganikiüçjest,nihayetsövmeler.Kışkırtıcıama,anlamsızvesaçma.Gazeteikisokağınbirleştiğidirsektekocabiryapı;neyapacaklarınıkestiremeden,çenelerkilitli,gözlerbulanık,gidipgidipönünebirikiyorlar.Yüreklerindeinsanıkahredeno güçsüzlük, o çaresizlik duygusu: Kulaklarından azar azar fışkıran, öfke. Tekdüzelik,amaçsızhareketleriüstüstetekrarlayış,(bircıgaradahayakıyorum,sendebircıgaradahayakıyorsun,birkeredahacamiyekadargidipgeliyoruz)Halim’idüşbozumunauğratıyor.İş onun hayal gücüne kalsa, çoktan iki taksiyi devirip barikat kurdular da, çevredekidondurmacılardan yürüttükleri şişelerle Molotof Kokteyli hazırlıyorlar. Sabırsızlık vesıkıntıylasoluyor,Aliİhsan’ınsoğukköylüumursamazlığıvederinsabrıonuöldürecek.Gazetenin her önüne gelişlerinde, hançeresinde siyah kadifeden yumuşak bir uluma,ağzınıaçıverseiribirköpekbalığıgibihışımladışarıyaatlayacak:

“—Haydiarkadaşlar,ardımdangelin!..

‘Arkadaşlar’ şimdilik bir yere gitmiyor, tetik üstünde ve sinirli, bir uçtan bir uca,caddedevoltavuruyorlar.Halim’inardınıbırakmayansadecegüneş.Hışırtılıyapraklarınarasından sıçrayıveren ışıktankobraları,yabütünzehirleriylekoynunaakıyorlar,ya sıkısıkıyaboynunadolanıyorlar.Zaman,çevredekibütünsokaklardapıhtılaşmışkalmış.(Üçeçeyrek var.) Grup grup konuşmalardan doğma, ağır kıpırtılı bir uğultu, cadde boyuncadalgalanıyor.Caminingüvercinleriürküppatpatdağılınca,her tarafındanyırtıldı.Bölükpörçük oldu. Şehirlerarası bir ulaşım firmasının önünde manevra yapan, ağırkamyonun gürültüsü. Şoför olacak it, bütün bıyıklarıyla dışarı sarkmış, utanmaz elişaretleri yapan Kürt hammala, ana avrat düz gidiyor. Ufacık bir han kahvesinin, yeşilMerihligözünü,paşapaşayalananbirkediyedikmişemektarradyosunda,YurttanSeslerKorosu.(Üçeonvar.)

Öğrencilerdenbirisini, sinirgerginliğindenbirgülmedir tuttu.Amanegülme,adamıncinlerinitepesinetoplar.Birbaşkası:

Page 242: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

—Gördünüzmüdiyor,gördünüzmü?Polis,gazetebinasınıkordonaltınaaldı.

—Atma!

—Neatması,gitbak,enazellikişi.

— Eee, ne yapacağız. Başlayalım mı, başlamayalım mı? Halim, caminin yansokaklarında,ağızağızapolisdolu

üç araba fark etti. Onlar da bekliyorlar. Veletin biri, elinde bir sopa, bakır bir siniyevuruyor.Adamızıvanadançıkarabilecek,şeytangongutınlamaları!..

“—…işteböylehazret,sanadememişmiydim,herşeybizimçevremizde,amabizsizolupbitiyor…“

Takırtakır,ihtiyarınnargilesi.Aliİhsanufaldıkçaufaldı,yanıbaşındaazaldıbitti.Artıksürgün, hapis, kavga, ölüm, her ne olursa olsun, yetişkin bir erkek olarak Halim, tekbaşınagöğüsleyecek:

“— … göstereceğim ineklere, kimmişim ben, bir kere elimi bulaştırdım mı, neleryapabilirmişim?”

Koskocabirherif,sokağınköşesinedikilmiş,şaldırşaldırişiyor:Sidiğiköpükköpük.

“—Efendi,efendi,kimsanıyorsunkendinisen?Biravuçzirzopöğrenciyledevrimmiyapılırmış?”

Polisler,oyandadayollarıkestilergaliba.

“—…ulanHacıbeyoğlu,buitsürüsüarasındanearıyorsunsen,yinetiyatroaşkınmıdepreşti?”

“—AllahAllah,sizenecanım,banailişkinbirsorunbu,kendimlekendim,varlığımlabilincimarasındabirsorun.”

Sıcakfenabastırdı,mübareksankiyazsıcağı.

“—…büyükadamlar,çokluk,insanlığınbüyükyanlışlarıdır,bırakınonlarınyakasını,ilkelerden şaşmayın: Özgürlük, adalet, bir polis komiseri görür görmez titremeyebaşlamamak,herşeyiokuyabilmekvesöyleyebilmekserbestliği.”

Manav sergilerindeyumuşakbaşlıkayısılar, camkırmızısıkirazlarınbüyükcümbüşü.Buyağanlarne,avuçavuçerikmi,birmakinelitüfeğinmermilerimi?

“—…Yoksakorkuyormuyum,hayAllah,okorkumuyine,okaypak,yapışkan,kalleşkorku mu? Hayır, bu sefer korkmayacağım, ne pahasına olursa olsun direneceğim. Nehakkımvarkorkmaya?One,neoluyororda?Aliİhsan,kimulanoağacadayanmışetrafalâfyetiştiren,Korkutdeğilmi?Vallahio,billahio,ehyanibukadarıfazla…”

Korkut, başına epeyce kalabalık toplamış, mıymıntı mıymıntı bir şeyler anlatıpduruyordu. Yapraklar arasından süzülen güneş, sıska vücudunu bir leopar gibibeneklemişti. O, dudaklarına yapışık bir cıgara ölüsünü, eme eme konuşuyor: Herkelimenin ardından, pis pis sümüğünü çekiyordu. Sözleri ağzından çıkınca, zehirliörümceklergibihavadaasılıkalıyorlar,sonrabirdenbuharlaşıpkayboluyorlardı:

—…haklısınızçocuklar,haklıolduğunuzuteslimediyorum,zatenkimsetepkinizin

Page 243: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

haksızolduğunusöylemiyor:Kuvvetiniziyapan,bu.Benikaygılarasalan,kışkırtmanınelaltından ısrarla sürdürülmesi! Hiç düşündünüz mü, ortalığın böyle kakışması, sonundanereyevarır?

Kısabirsessizlikoluyor,dokunsandüşecek,birazdadüşmancabirsessizlik…Korkut,başkasınınsözekarışmasınameydanvermeden:

— … kargaşalığa diyor, bildiğimiz kargaşalığa! İyi ama kime yarar böyle birkargaşalık,söyleyinAllahaşkına,‘ezelidüşmanımızdan’başkakimeyarar?Özgürlükten,demokrasidenyanagörünüpdevletibatırmakisteyen,onunajanlarıdeğilmidir?

Halim zemberek gibi boşanıyor. Sağa bir omuz sola bir omuz, kalabalığı yarıp,Korkut’unkarşısınadikiliyor.Avazıçıktığıkadarbağırarak:

— Yalandiyor,yalan!Yalansöylüyorsun!Budeyyusundediklerinekulakasmayınarkadaşlar,polisinadamıdır,hepbiliriz.

Şaşkınlık.Anlaşılmasıveaçıklanmasızorbiranafor,hoşnutsuzlukmırıltılarını,yalnızbir cıgara ateşini, yırtık bir kitap sayfasını, dalgın birkaç bakışı; kaşla göz arasında, biravuç toza, sinirli parmak çıtırtılarına karıştırmış, döndüre döndüre yükseltiyor.Her biri,ayrı ayrı, kızgınlığını ve şaşkınlığını söylemek isteyen, doğru dürüsthiçbirisianlaşılamayan,gittikçedahabulaşıkvedahasıtmalı,bazısesler:

—Ayrıcadurbakalım,senkimoluyorsun?Nehaklasözekarışıyorsun.Birkeresenitanımıyoruz.

—…bırakınkonuşsun,bırakındiyorumyahu!

—…sakinolalımarkadaşlar,sakinolalım.

—…bukışkırtmaulan,enhalisindenkışkırtma!

Buarada,Halim’insözleri:

—…alttarafı,sizlergibibiröğrencisayılırım,ancak,busıfatlakonuşmuyorum,dahadoğrusu ben değilim konuşan, kalbim, onca acı çekmiş, belâya katlanmış olanzavallıkalbim…

—Geber!İstemiyoruz!

—Tıraşakarnımıztok!

—Bırakınkonuşsunyahu,buyaptığınızdoğrudeğildirdiyorumsize,yakışıkalmaz!

YinebirazHalim:

—…Evet, içimizde dolaşan onun gibi hafiyeler yüzündendir ki, her gün biraz dahabataklığa…

Korkut’un rengi attı. Suratının haritası o dakika, safra yeşili.Gülünç sakalı garip birşekilde titriyor. Ama baktı ki, Halim’in atıp tutmaktan ileriye gittiği yok, ilk bulduğusessizlikboşluğundansesiniyırtıcıbirkırbaçgibişaklatarak,osaldırıyageçti.Büyükb;şirretlik,haksızlaravergitelâşlıağızkalabalığıyla:

— işte, işte az önce söylediklerimin canlı delili. Olanların içyüzünü açıklamayaçalıştığım sırada, huzurumuzu kaçıran bu adam kim, tanıyormusunuz? Hayır mı? Ben

Page 244: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

tanıtayım: Siyasi Polis’te dosyası olan mimlilerden biri, tanınmış bir solcu! Aramızdabulunuşu,açıkladığımsebeplerden…

Halimdahafazladayanamadı,bütünyumruklarıylaKorkut’unsuratınaboşandı.Elininaltındapissakalının,birböcekezilirmişgibiseslerçıkardığınıduydu.Yumuşakveyağlıburnununyamyassıezildiğini,hemenkanamayabaşladığınıgördü.Adamakıllışaşırmıştı.Korkutürkmüştüde!Beceriksiz,masabaşıaydınıjestleriylekendinikorumayasavaşıyor,cılız kollan boşlukta kesik yılanlar gibi eğrilip büğrülüyordu. Halim, korkusunun veöfkesinin itişiyle aslan kesilmiş, gücünün etkisini görmekten düpedüz sarhoş olmuştu.Vurdukçavuruyor,vurdukçakendinidahahaklıgörüyordu.

Aliİhsankabakuvvettentiksinirdi,işinbuyoladökülmesindenirkilmiş,çatalsesiyle:

“—…ayırınyahuşunları!diyebağırıyordu,ayırınyahuşunları!Birbirleriningözlerinioyacaklar!

Ayırmadılar. Tam tersine kavga genişledi: Artist bıyıklı bir oğlan, uluyarakHalim’inüzerine atladı.Bir başkası, sıska ama edepsiz bir oğlan, bacaklarına çift daldı.Üst üsteyığıldılar.Alttakalanıncanıçıksın!

Alttakalan,Halim.Üstündekilerdenbirisi, seyrek saçlarını sımsıkı kavramış, kaldırıpkaldırıp alnını kaldırımavuruyor:Bir kere, iki kere, üçkere.Siyahgözlükleri kırıldılar.Cam kırıkları, suratını doğrayabilir. Bu düşünce ona katlanılması güç bir düşünce gibigeliyor.Dev çabaları harcayarak, ayağa kalkıyor: Sırtında bir insan salkımı.Elleri ezik,kaşıyarılmış.Korkut’uarıyor,bulabileneaşkolsun!Gözlüksüz,fazlabirşeygöremiyorki!

Derken,birçığlık:

—Polisler!

Aynıanda,herkesinağzındaaynıçığlık:

—Polisler!Polisler!

Aslındagelen,hepsihepsi,yirmikadarpolisama,kalabalığıdağıtmayayetiyor:Kimisipatpatyansokaklardakayboluyorlar;kimisi,buaradaHalim,kulaklarındaayaksesleri,ağzındakantadı,camiyedoğrukoşuyor.SağyanındaAliİhsan,korkudanmıne,suratısarkmış, gözleri durdukları yerde duramıyorlar, vırt zırt bir sağa bir sola. Onunaz ötesinde, bıyıklarının sivri uçlarında rüzgâr ıslıklarıyla, Cavcav. Üçü NuruosmaniyeCamisininavlusunadaldılar.BirdenbirebilmemkaçyüzyıllıkMüslümanlık!BilmemkaçyüzyıllıkOsmanlısessizliği!

Uysal uysal salınan şu ağaçlar, ağaç mı, yoksa kocaman yeşil sarıkları altında ikibüklüm,‘tebdil’yaşayangizemlişeyhlermi?Herkuytuda,herrüyaboşluğunda,solgunvekülrengigüvercinler!Camininyaşantısınaöylesinekatılmış,okadariçinegirmişlerki,sıksıkkalkıpkonuşlarıgünlükibadettenbirparçademçekişleri,dua.

Halim ve yanındakiler, görünmez bir duvara çarpmış gibi duraklıyorlar. Deminkipatırtıdansonrabumutlaksessizlik,onlaraakılalmayacakbirşeygibigörünüyor.Sokakgerçeğinden ansızın kopmuş, ne yapacaklarını kestiremeyecek, hep öyle şaşkın şaşkınbakınacaklar mı? Hayır, hiç değilse Cavcav’ın aklı başında, avlunun öteki ucundaki,üstüçiftsıfırlıçarpıkkapıyıişaretleyerek,tersters,

Page 245: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

— Orda saklanalımdiyor.Kimsenin aklınagelmez.Tatlı tatlı çürümeye sıralanmışduakitabı,kutsalyazıve

‘Mekkei mükerreme’ satıcılarının arasından geçip, kapıya ulaşıyorlar. Açar açmaz,keskinamonyakkokusu,pissarı,edepsizbirÇinligibisuratlarınışamarlıyor.Duvarlarziftbadanası, aynalar kırık ve tozlu, muslukların çoğu bozuk. Dişsiz bir ihtiyar, herhaldeoranın bekçisi, siyah saplı bir çakıyla bir köşede ayak tırnaklarını kesmeye oturmuş.Pislik, rezalet! Ali İhsan’ın ne de çok çişi varmış, ediyor ediyor, bitiremiyor. Halim,aynalarda hemen kendini aradı: Gözlüksüz, saçları dağılmış, ikinci ağzı sol kaşınınüstünde kanlı kanlı gülümseyen, bir yabancıyla karşılaştı. Bir yandan yarasını yıkayıpmendiliylegüyapansumanyapıyor,biryandansöyleniyordu:

—Birbueksikti!Birbueksikti!SonraCavcavonudüpedüzazarladı:

—…sendelimisinulan?Yaptığınıbeğendimi?Panikkiminişineyaradı?Polisin!BurunlarınıKorkut yüzünden değil, senin yüzünden işimize soktular.Gösterinin canınaokudunbe,aktörbozmasısende!Bizdesenitecrübelibiradamsanıyorduk…

Halim’in ağzında kelimeler, arı gibi, pır pır oğul veriyor. Bir konuşabilse nelersöyleyecekama,Cavcavağzınıaçtırmıyorki!Gittikçedahasertveciddi:

— …hemendiyor,götünüzünçöpüyleniye sokuluyorsunuzburalara?SiyasiPolismimlemiş, adınız kötü, aramızda gördüler mi, tamam: Bizim yapacağımız aksiyon dakirleniyor.

—Nedemekistiyorsun,açıksöyle!

— … söyledim ya işte: Gelmeyin, sizi istemiyoruz. Birinizi yakaladılar mı,başlayacaklar bağırmaya: Gürültüyü ‘kızıllar’ çıkarıyor diye, ‘vatan hainleri’, estekköstek!..Bükerehareketzatensizinhareketinizdeğil, ikincisibirtürlühalkayayılmıyor,büsbütün hapı yutacak. Şimdilik etkili oluyorsa, ‘kızıl’a boyayamadıklarından oluyor,şunuokalınkafalarınızabirsokabilseniz!

Sonrabirçocukgibişımardı,cıgaraistedi.Dumanıistekleiçineçekipgülümseyerek,

— … gideyim bir göz atayım dedi. Bakalım durum nasıl?Gösteriden vazgeçecekdeğiliz,elbet!

İkisininellerinisıkıyor:

—…ilerigerikonuştum,kusurabakmayın.Cevap,yalnızAliİhsan’dan:

—Nekusuru?

Halimağzınıaçmıyor.Biryerlerindekılcalbirdamar,çıtdedikoptu.Ağzınıniçindeokoyu sulfato tadı. Yeniden öz toplumsal çevresinde ne kadar yok olduğunun, yoksayıldığınınfarkınavarıyor.Acılı,sondereceutandırıcıbirzührevihastalığatutulduğununfarkınavarırgibi.

HaydiyineKâmilBey!Ablakyanaklarınısarmışyokbirsakalıbellibelirsizokşayıp;yağlıyağlı,heryanadökülüpsaçılangözlerinizorlayuvalarındatutmayaçalışarak,

“—benden iyi bilirsin ya, adamın sırtında damgası oldu mu, yandı, hiçbir yerdebarınamazartık…”

Page 246: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Gününondansonrası,süreklibirçağrışımkargaşalığı,fikirveimgezincirlenmesi, içekapanış. Gösteri bölgesinden uzaklaştırmak için, Ali İhsan, Halim’i karşıt yöne,Kapalıçarşı‘yasürüklüyor.Ordayinebulmacasokaklar,herzamankişarkoperetidekoru,kubbedenkubbeyeyankılanansesler:Yaralıbirejderhanınıslakvekaygıvericisoluması.

Girer girmez sıcak, yerini nem kokan Osmanlı alacası bir aydınlığa bırakıyor.İlerledikçe sanki yeraltına iniyorlar. Şakır şakır ışıklandırılmış kuyumcu vitrinleri, altındişlerinişakşakvurarak,kahkahadankırılıyor.Görünmezbirhoparlördennezlelibirseslereklâm yayını. Ve sucular…O beyazlar giymiş, pirinç buzluklarını ölü şövalyeler gibiparılparılsırtlamış,‘aşlama’susatıcıları!

Ali İhsan, şehirliden, şehirden ürken köylü suratını buldu. Nuruosmaniye’denuzaklaştıkçarahatlayarak,ağzınagelenisöylüyor:

—…heleoCavcavdediklerikavatyokmu,okendinibirboksananboyacıparçası,kalkmışbirdebiziküçümsüyorkardeş…

Göğsünüyumruklayıp,tekrarlıyor:

—…bizi?

Halimdediklerinidinlemiyor,dehşetlikızıyoryalnız.Birisionusaçlarındanyakalamış,başınıhâlâkaldırıpkaldırıpkaldırımavuruyor.Nekötübirduyguo!Kafatasının içinde,beyni sallanan bir kavanoz içindeki, ceninden farksız. Yarası bir sızlıyor ki! Ağzındakisulfatoacılığındankurtulmakiçin,aralıksıztükürüyor,birtürlükurtulamıyor.Birilerikörjiletlesakalınıkazıyorlarama,içerden.

— Ali İhsan, bir kahve biliyor musun buralarda? Aklınca mırıldandı, oysa fısıltıduvarlarıyıkacak:

—…çoksusadım.

Garip bir kahve, daracık. Duvarları silme resim, eski gazetelerden kesilmiş pehlivanresimleri. Ayaklarında kisbet, boyunlarında altın kemer, burma bıyıklı, çıplak kafalıbaşpehlivanlar:KocaYusuf,KaraAhmet,FilizNurullah,Kurtdereli!..Radyodayorgunbirses,eskibirşarkıbulmuş,çoğaltıyor:

“…güüüüllerdökülür,büüülbülölür…“

BirdenKolsuzCelâl, cıgarakâğıdıgibi incevehain,nerdensepeydahlanıphücresinegirmez mi? Sağlam eli, kemikli bir örümcek, Halim’in ateş içinde yanan alnındageziniyor:

“—…senyavrum,öbürleriyleaynıkumaştanbiçilmemişsin!Öbürleribeterolsun,negam?Ayaktakımıonlar,senöylemiya?”

Korkut, geçmiş karşısına, öyle lastikli, öyle edepsizce sorular yağdırıyor ki, elinenerdensegeçirdiğiöğürtesiyekirliçamaşırları,suratınasuratınafırlatıyorsanırsın.

Galib,ikigözüikiçeşme,sarsılarakgeğiriyor,asapbozucubozukbirplakinadıyla:

“—…bizdiyetekrarlıyor,hareketineskileri,hapıyuttukhazret!İşteokadar!”

Halim,ikifincansıcakdemliçayıgövdeyeindirdiktensonra,birazkendinitoplargibiolup,onakarşıçıkmakcesaretinibulacak:

Page 247: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

— … haydi haydi, yine saçmalıyorsun! Bakma eskiden yaşadıklarımıza, şimdiolanlara! Geleceğe bak, geleceğe! Gelecek bizim. Değerimizi anlayıp hakkımızı teslimedecekkuşaklaryetiştikçe.

Ali İhsandudağınıbüktü.Oanakadarhiçbelli etmediğialaycıbiredepsizlikansızıngelmiş,birşeytanmaskesigibisuratınaasılmıştı.Hayalkırıklığıtütenbircıgarayakarak:

—Yanlışsındedi.Temelindenyanlışsın.Gelecekdebizimdeğil,kardeş,gelecektekiyerimizideyitirdik:Yadarkafalıvebeceriksizsayılacağız,yadogmacıveStalinci.Arasıra yabancı radyoları dinlediğim oluyor, bakıyorum. 1957’den beri her şey o kadardeğişmişki!..

Halim’in kanı birden beynine sıçradı. Kıstırılmış bir hayvan gibi dişlerini gösterip,ıslıklıbirsesle,

—Defoldedi,defol!

Üstünevarılırsaısırırduygusunuuyandırıyordu.

Aliİhsan,şaşkın:

—Hayroladiyesordu,hastamısın?

—Defoldiyorumsana,gözümgörmesin.

—Banabak,alayınsırasımı?

Dayanamadı,kalktı:

—…siktiroldiyeuludu,salak!

Aliİhsançözüldügitti.Birbirlerininellerinibilesıkmadılar.Yüreklerindeboğulmuşbirbaykuşgibi,iriveyoksulbirkeder;kızgın,sessiz,küskün;dudaklarıtitreyerekayrıldılar.Halim yalnız kalınca, yeniden pişmanlıklarına ve eski üzüntülerine (Hay Allah, neyapmalı o elektrik fenerini Hüseyin’e vermeliydim canım) ve uykusuz gecelerininyalınfakatkorkunçsorusunadöndü.(Yanılmışolabilirmiyiz?Acabayanıldıkmı?)

Sonra çaylarıödeyipçıktı.BütünKapahçarşıboyuncayüksek sesle attı tuttu, kendinisuçladı.EminönüMeydanı‘ndaönüneilkçıkantelefonköşkünegirdi.RehberdenBirinciŞube’nin telefon numarasını aradı. Telin öteki ucunda Müdür Yardımcısı‘nın sesinitanıyınca,başladıavazıçıktığıkadarbağırmaya:

— … Ben Halim, Halim Hacıbeyoğlu! Ulan daha ne bekliyorsunuz, beni desürsenizel Herkes gibi sürülmeye hakkım yok mu benim? Bıktım ulan, usandımbeklemekten:Eliniziçabuktutunbiraz…

Sonra gitti, Köprü‘nün parmaklıklarına abanıp dalgın dalgın suları seyretti. Akşamakadar.

MiralayFerid’de bir öfke, bir öfke! İnadına daralmış salonda, kavgacı jestleri, köhnetop gibi gümbürdeyen öksürüklü sesi, bir boşluk bulmasın, dakikasında kaplıyor. Neyanından bakılsa; dağınık saçları, kırçıl bıyıkları, çalı çırpı kaslarıyla; o sabah dayalanmayıunutmuşsevimlibirayı.Öfkelideolsa,yumuşakvebabacan!

Suat, tavanın ve duvarların bunca patırtıya nasıl dayanabildiklerine akıl erdiremiyor.Her zamanki köşesine sığınmış, iki yanında iki yastık, elinde kahve fincanı. Dayısının

Page 248: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

gökgürültüleriiçufuklarında,uzakuzakyankılanıyorlar.Solgun,epeycehüzünlü.Pencereardına kadar açık, perdeler çekilmiş. Sıcaklık buğusu içinde, sık sık, yıldırım gibigeçenkırlangıçlar.Haziranmı?

—…nedemişlerkanaryam,ha,demirdemişler,tavındaykendövülür,soğuşundiyebeklemek enayiliktir. Her yerde, her zaman muteber bir kaidei aslidir bu! Talebehareketleri iyiydihoştu,kendiliğindenpatladığıvehaklıolduğu içindemiri tavagetirdi,derhal teşebbüse geçecek, dövüp istediğin şekli vereceksin. Hepsi o kadar.Kimseparmağınıoynatmadıyahu:Nemuhalefet,nesendikalar,neordu!Bunegaflettir,insan aklını ziyan eder, Allahmuhafaza!Meydanı senin hanım evlâdına boş bıraktılar;durur mu, istifa misti fa derken, baktı bir şeyin olacağı yok; evvelâ talebeleri güzelcezaptürapt altına aldı, bilâhara vaziyete tamamen hâkim oldu. Nerdeyse haftası doluyor,nenümayişyapıldığıvar,nematbuattalüzumlucelâdet!Efkâr’ıumumiyeçekingen,Allahbiliryorulduda…

Masanınüzerine,yumrukbiçimindebirünlem:

—…İnsanutanırbe!

Nasılyağmurgibiterliyor!Kocaman,kıllıpençeleriarasında,alacalımendili;savaşlargörmüş geçirmiş bir gemi yelkeni. Bir yandan onunla ensesini, alnını, yanaklarınıkurulayadursun; bir yandan da,masanın üzerine bırakılmış kayık tabaktan, ikişer ikişerkayısı atıştırıyor. Kayısıları getiren de o. Az önce kesekâğıdını yiğenine teslimederken,yukardanyukardan:

—Banabakdedi,sizekayısıaldım.Lâkinbenimaldığımkayısılar,sizinaldıklarınızabenzemez.Şekerparebunlar, şekerpare, hemdehâlismuhlisMaraş şekerparesiki, sizingibi kibarlık taslayanlar, adını dahi duymamıştır. Harbı Umumi’nin bir safhasında,Maraş‘ta on beş gün mola vermiştik, ağacın üstünden yemek şerefine nail olduk.Elemligünlerdiçok…

Arkasından, görmek istediğirfdendeğil, evdeolmadığından eminolmak için,Halim’isordu.Aynıküçümseredaylaaynıalışılmışsoru:

—Seninhaytaneâlemde?Evdemi?

Suat, dayısının, Halim’in evde olmadığı saatleri ayarlayarak geldiğini, hanidir farketmişti.Hüzünlüyüzünde,gülümsemeniyetinebiraydınlık:

—Yokdayıdedi,stüdyoda:Çalışıyor,Dayısıondansonra,öpsündiyeeliniuzattı:

—Âlâdiyekükredi,yasürgünlükrivayeti?

—Gidecekgibi.

Şaşırmışgöründü:

—…nediyorsun?Suat,doğrudürüstbircevapvermek,durumuaçıklamakistedi.Nediyeceğinibilemedi.Utandı:

— … doğru mu yalan mı kestiremiyorum. Geçen hafta bir akşam, gözlüklerikırılmış,üstübaşıtoziçindeçıkageldi.Bulutgibisarhoştu.“Benisürüyorlar”dedi,hepsio.

— Aslı olmasa gerek!Olsa da fark etmez. Ruhsâr odanı hazırladı, hani üst katta,

Page 249: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

soldakioda,hatırladınmı?Üstelik,dahafazlamukavemetedemedim,annenolacakcadıyaadresini verdim, o da Direkliyalı‘ya dönmeni istiyor. Aybaşına doğru buraya gelecek,haberinolsun…Suat,hepöylehüzünlü:

—Geldibiledayıdiyemırıldandı.

Miralay Ferid’in suratına, ansızın bir bardak buzlu su çarpılsa, herhalde bu kadarşaşırırdı. Yalnız şaşkınlıkmı?Hayır! En saf, en arı haliyle asker öfkesi, birdenbire heryanınısarmış,zatençopursuratınıkarmakarışıketmişti.Kıyametlerikopardı:

— Ne? Ne diyorsun? Geldi bile mi? Ah yalancı, ah erkek bozuntusu mecnun karı!Aileninyüzkarası!Halbuki,senihaberdaretmedengelmeyeceğinedair,yeminkasem,sözvermişti bana. Yaptığı şu alçaklığa bak! Kuş kadar aklıyla beni aldattı ha? Ben onasorarım…

Suat çoktan içine çekilmişti.Annesi onu, ouğursuz akşamınkirli yırtığından çıkarıp,TaksimMeydanı‘nabıraktığındanberi,zatenherşeydeneliniayağınıçekmişti.Ustalıklakendi üstüne katlanıyor, sokulmaya yeni yeni heveslendiği dış hayattan, bir kediyumuşaklığıylageriçekiliyordu.Sisegirmiştiyeniden,dörtyanınıbozbirdumansarmıştı:Eliniayağınıtutuyor,içindeumutdiyeyeşermeyeniyetlenmişnevarsa,sinsinemliliğiyleçürütüpöldürüyordu.

O kadarla kalsa iyi, ya onu handiyse görünmez bir hayalet haline getirmesine nedemeli? Güneşin doğduğu andan battığı ana kadar; her birinin arkasında, zaten gittigidiyor tasarılarından bir parçasını bırakarak, koca koca kapılardan açmaksızın geçiyor;hanidir unuttuğu, hatırlar hatırlamaz eski durumunda bulduğu iç boşluğunda, saydamve gevşek, her doğrultuda dolaşıyordu; yerçekimi olmayan bir boşlukta, hareketlerinesahipolmayarakgeliştirdiği,hattabazen tepesiüstübirdolaşmaydıbu:Okadarbüyülü,tersfakatçekici.

Ona bir ağırlık verecek, insanların yaşantısında iyi kötü bir yere oturtacak ne varsa,birerikişer,hayatındanuzaklaşıyordu.Yaşamanedenleribozukçıkmış,tutunmakistediğidallar, anlaşılmaz bir etkiyle kurumuştu. İşte Matmazel Raşel havagazı mavisidumanlarına sarınmış, gözlerinde küçümseyici bir şehvet parıltısı, ağır ağır kayboluyor.îştepantolonuozavallı,otalihsizpantolonu,yerlerde!Artıknesaçlarınıkestirmeyicanıçekiyor,neiçkicıgaraiçmeyi!Heleromantikçağozanınıkoydunsabul,çoktankayıplarakarışmış!

Gizli rüyalarını gerçekleştirmeye gücü, gücü olsa bile cesareti yok. Bunu kesinlikleanlamış olmak, gizli bir ikinci hayat umudunu, ustura gibi kazıyıp atıyor; ufak ufakniyetlendiğiuzunsürelibaşkalaşmayollarınıöncedentıkayarak,onuikisandalyearasındarahatsız bir yaşamaya mahkûm ediyor: Tüylerini diken diken gerçekle, rahatınıhuzurunukaçıranhayalleri!

Bütünışıklarısönmüşdenemezdiama.Bilmediğibiryerinde,içinde,ufacıkbiraydınlıknoktatitrekışığınısürdürüyor,başlıbaşınabirçıkışkapısıolmasabile,olasılığınıortadankaldırmıyordu.Biraydınlıknoktaolarak,oracıkta,öylekalmaktadirenmesi,birkaranlıkbelirtisideğilmiydi?Hepouzunboyunlu,esmer,incevezarifkadınınunutulmazhayali!..O da aksi gibi, en az onun kadar aydınlık ve mıknatıs yüklü bir başka hayalin üstünedüşüyordu:YüzbaşıDemir’inkinin.

Page 250: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Dayısı,YüzbaşıDemirİe,ondandahaazilgilisayılmazdıhani.Demindenberi,kavgacısuratıvediksesiyle,sormadıkyanınıkoymamıştı:

—…ee,nediyorolupbitenlere?

—Kim?

—Benimşahinyahu.YüzbaşıDemir.

—Bilmiyorumdayı.

—Bilmiyormusun?Onasılsöz?İnsanaynıçatıaltındayaşardabilmezolurmu?

—Aynıçatıaltındayaşamıyoruzkiartık.

—Ne?Kavgamıettileryoksa?

—Hayırdayıcığım:SıkıyönetimilânedileliDemirçokmeşgul:Gecelerigarnizondayatıyor,çokseyrekgörebiliyoruz.

Miralay Ferid sustu, yiğenine yaklaşarak kocaman pençelerini yorgun omuzlarınakoydu, bakışlarını aradı. Gözlerine nasılsa, onu her defasında masallardaki dedeleredöndüren,oyumuşakşefkataydınlığıgelmişkurulmuştu.Haylitatlıbirsesle,

— Zavallıkanaryamdedi,benimzavallıküçükkuşum!Karşınageçmişbilmemnehaltetmeyeanırıpduruyorum?Seninnegünahınvar?Hiç!Gelgörki,askerlikiliğimizeişlemiş, hep tetik üstünde durmak lâzım, yoksa kendimizi böyle sahra karargâhındasanıveriyoruz.

Arkasından, şişineşişinebaşkabir şeyanlatmayakoyuldu:Göğsünügururlaşişiriyor,sırasını düşürdükçe, bir öküzü soluksuz öbür dünyaya gönderebilecek yumruklarını, kütküt,yüreğineindiriyordu:

— … yoo, biz moruklar, sandığınız kadar bunamış değiliz ha? Elimizden geleniardımızakoymuyoruz.Şişli’denTaksim’eyapılansessizyürüyüşkulağınaçalınmıştır,ehbilesinkionubuihtiyardayıcığınteşkilâtlandırdı.Baktıkpartilerrizikoyugözealamıyor,tabii, korku dağları bekler, tahkikat bilmem ne komisyonu kuruldu, bakarsınhanım evlâdından bir emir, şrak! kapına kilidi vurmuşlar, kıçına bir tekme, yallah! Bizbirkaç ihtiyar, birkaçgenç, ulandedik, ölmüş eşekkurttankorkmaz,helebir deneyelimtalihimizi…

Oanlattıkçagaripbirşeyoluyor,salonasessizbiryürüyüşünhareketvetelâşıbulaşıyor.Kaskatıuyuklayaneşyalarınbirkenarınaürpertilerinsihirlielideğdimiuyanıveriyorlar.Haydi ondan sonra halının üstündeki biçimler başlıyor kımıldanmaya, gizli gizlibaşkalaşmaya: Ateşten hava kabarcıkları mı demeli, akkor halinde tomurcuklar mı?Kırmızı abajur, yürüyüşün başına geçmiş, çalımlı çalımlı ilerliyor. Çevresinde, üstüste atılıp birbirine düğümlenen sessiz çığlıklar! Suat, onlara katılsın istiyor, olmuyornedense,bütünçabalarıboşagidiyor:Hareketsizveuzak,yastıklarınarasındaunutulmuşbirceset,açıkağzınınüzerindeuçuşanüçyeşilsinek!

— … fakat kanaryam, öyle bir an oldu ki, azametinden devrilip gidebilirdim.Yüreğime inecek sanmadım dersem, yalan! Şişli’deAtatürkMüzesi’ni biliyorsun, onunönünden geçerken! Düşün bir kere, ben onun yaveri Ferid, soluk almaktan çekinen okalabalığın ortalık yerinde? Adam ister istemez maziyi hatırlıyor; 1919 Mayısı‘nın

Page 251: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

yağmurlubirgecesinde,aynıbinanınkapısınıçalışımı…

Haydi yine patladı. Oturduğu yerden paldır küldür ayağa uğrayıp, yumruklarıylagökyüzünütehditederek:

—…ulanharbmeydanındaedebinleölmeyibilmezsen,başınabunlargeliriştededi.Doktor Hayrullah, Tilki Nuri, Sadreddin Kütahya, daha niceleri, ölmekle ne akıllıdavranmışlar!Herifçioğullarıordarahat,devamlıhakaretinyükünüçekenbutaraftabiziz.Ölmekbununyanındahiç,ölmekbununyanındahiç!

Fakat konukluğu süresince dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyor. Anlaşılan asıl merakettiğio:

—…kız,benimşahinşubizimyürüyüşhakkındanedüşünürdersinha?Vaziyetleri,ilmenvefennen,gayetlegüzeltahliledebildiğininazarıitibaraalarak…

Yaptıklarını Yüzbaşı Demir’e anlatabilmek arzusuyla yanıyordu. Allah bilir, bugıin,sadece bu amaçla gelmişti: Her şeyi, en önemsiz ayrıntılarına kadar bir bir anlatacak,böylebir eylemdençıkarılmasıgerekli sonuçlan tartışacaktı.Dakikalargeçiyor,YüzbaşıDemir bir türlü gözükmüyordu. Penceredeki sıcaklık buğusu yavaş yavaş, erimişmetal parlaklığını kaybetmişti. Daha uysal, mavi ve mor damarlı bir pembelik, onugittikçe daha yukarılara dağıtıyor; boşluğunu, sanki bir şehrâyinden ateş parçaları gibisavrulmayabaşlamış,akşamkuşlarıveözlemlicıvıltılarıyladolduruyordu.Siyah,irkilticiveköhneyapıları,hiççaktırmadan,birsulanmışasfaltkokusukaplamıştı.

MiralayFeridgiderkensıkısıkıtembihlemeyiunutmadı:

—…herşeyisananasılanlattıysam,onaöyleanlatacaksınemi?

Vaziyetin evvelce tasavvur ettiğimiz şekilde inkişaf etmediğini, benim bütünmes’uliyetibizzatyüklenmekmecburiyetindekaldığımı,söylemeyiunutma!HelerahmetliAtatürk’üneviönündengeçerken,hissettiklerimi…

Hüzünlüyüzünde,ovarlayokarasıgülümseme,Suat,kendikendinemırıldanırgibi:

—Meraketmedayıdiyor,hepsinianlatırım.Duygularınıda.

—Hahşöyle!Artıkyüreğimrahat,gidebilirim.

Gitti, beş dakika sonra çıkageldi. Dört katı yeniden tırmandığı için soluk soluğakalmıştı:

— … hay Allah diye gürledi, benim belâmı versin! Bendeki kafa, kafa mıkanaryam:Asılsöyleyeceğimisöylemedengitmişim:Ruhsâryengenpazarasizibekliyor.Benimşahinialırgetirirseniziyiolur,birdebenimağzımdandinlerolanları.

Ve saat akşamı çaldı. Yüzbaşı Demir, meydanlarda yok. Yaz sıcağı, kulak içlerindekınalı pembe bir bakır tozu halinde şimdiden birikmiş olarak, Halim, sokağa çıkmayasağının başlamasına biriki dakika kala geldi. İçmemişti. Haksız cezalandırılmış birçocuğun küskünlüğü çökmüştü üzerine. Yemek yemedi. Ağzında cıgarası, pencereyeabanıp, bir süre Camekân Sokağı‘nı seyretti. Pencereler, insanlığa ilişkin önemli veağır bir yanlışlığın tekrarı gibi, teker teker aydınlanıyordu. Hayat, yalan dünya, sürüpgiden rezillik! Cezvede köpüren kahve, cin bakışlı veletlerin avurtlarında çiklet,ellerindemızıka,apartmandanapartmana,birbirleriylegırgırgeçmeleri!..

Page 252: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Halimsonrabanyoyakapandı,epeycebirzamansonrapijamalarınıgiymişolarakçıktı,gelipkoltuğunaoturdu.Geceninilerlemişsaatlerinekadar,birdahayerindenkımıldamadı.Sürgüne gideceğini uydurduğundan beri, oynadığı kişilikle bağlantıları kopmuştu.Kendi kendini yaşamayı yeğliyor, bir şey anlatacak oldumu dublaj seslerini aramadığıgibi, kapı camlarında ve aynalarda, ‘ne kadar yakışıklı olduğunu’ göz ucuyla saptayıphayran olmuyordu. Bir maden kuyusunun derinliklerine iner gibi, basamak basamak,yenilmişliğinin, ezilmişliğinin dibine inmişti. Bunu bilmesi, onu, söze sığmazacılara; açıklamadığı, hiç açıklamayacağı karmaşık duyguların, ürkütücü ormanınaitiyordu.Azkonuşur,konuşuncahesaptaolmadıkşeylersöylerolmuştu:

—…nedüşündümbiliyormusunbirtanem,şubenimİktisatdiplomasını!Neolursaolsun, fakülteyi boşlamamalıyım! Tiyatro müthiş bir şey, aktörlük güzel ama, meslekdeğil,ciddiyealmıyorlar.Sürgündediyorum,ciddiciddiderslerimeçalışmayabaşlasam!..İyi hazırlandım mı, gelir imtihanlara girerim. Başardığımı bir düşün, al sana yepyenibirhayat!

Yadadikkatliveuysal:

—…banasorarsan,bengidinceanneninyanındakalman,dayınlardakalmandandahadoğru,nedeolsaannendir.Yinesenbilirsinya…

Suat, Halim’in hemen daima nemli alnındaki acılı çizgileri görmüyor mu? Gittikçeseyrekleşen kınalı kızıl saçlarının arasında belirmiş beyaz telleri? İhtiyarlık! Halimihtiyarladı. Hem öyle büyük bir hızla ihtiyarladı ki, düşündükçe ürperiyor insan. O dayaşamadı çünkü, mekanizması ve denetimi iradesi dışında kalan müthiş bir kaderinçilesini çekti: Ne olacağını, ne yapacağını bilememenin bunalımı yok sayılsa da,çevrenin düşmanca davranışı, ailesinin anlayışsızlığı yüreğini daraltıyor, üst üste gelenbaşarısızlıkların ağır zinciri, onu yıldırım gijji ihtiyarlığa çekiyordu. Evet, evet, onlarhayatlarını yasayamadan ihtiyarlamışlardı. Onun bunun ayağına dolaşan, eyleminiengelleyen,beşparaetmezyaşlıkimselerdiartık,kemiklerisızlayanyorguncesetler!HeleMiralay Ferid’le, Yüzbaşı Demir’le karşılaştırılırsa, yorgunlukları büsbütüngözebatıyordu.

YüzbaşıDemir,(ikigünsonramı,üçgünsonramı?)sabahakarşıçıkageliyor.Halim’leSuat yatmışlar, henüzuyumamışlar, anahtarın kilitte döndüğünü, kapının hafif inleyerekaçıldığını duyuyorlar. Onları uyandırmamak kaygısından, karanlığa dağılan adımları,sankikadifeden.Halim,kılınıkıpırdatmıyor.Kıpırdatamaz.Tamosırada,ikiyanındaikisüngülü jandarma, büyük bir kapıdan, malta taşı döşeli dar ve boş bir avluya giriyor.Kimseler yok. Görünürlerde kimseler yok. Yalnız kansız bir yağmurun şüpheli fısıltısı.Özgürlüğündenkoparıpellerinikelepçelemişler,sürgünyerinegönderiyorlaronu.

Suatmeraklı,doğruluyor.İçinikaplayıverenmutluluğaçokyakınbirşefkatduygusununitişiyle, önce yatağından kopuyor, sonrayatakodasından:Gecelâmbasınınyeşilyaldiziparmakuçlarında,dudaklarında,gözbebeklerindebirikmiş,fosforlubirgölgegibidışarıyasüzülüyor.

Savruk, deli seslerle dolu bir gece. Kalın, tuzlu ve kaba bir rüzgâr, sokağa çıkmayasağının dehlizlerinden höst diye ayağa kalkmış, azgın bir boğa sanki, bir orayasaldırıyor,birburaya!Bakıyorsun,Cenevizlilerdenkalma taşduvarlaraçarpıp,yamyassıyassılmış; bakıyorsun, gecenin hemen her tarafında dağıtılmış askeri

Page 253: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

GMC’lerleboğuşuyor.Soluğu,boğucudenizsıcağıvesivrisinekbulutugibidikendikenyapışıyorinsanınderisine,camlarıpispisterletiyor.

YüzbaşıDemir,geceninbusaatinde,Suat’ıayaktagörünceşaşırmazmı?sabahlığınınkıvrımlarında kaybolmuş, saydam, solgun bir hayalet! Sasırsa da gülümsüyor,gülümsemesi yüzünde, çarçabuk atılmış ama güven verici bir imza gibi belirip hemenkayboluyor. Zayıflamış, tıraş da olmamış galiba, sakallarının gölgesi çizgilerine dahasıtmalıbirgerginlikkatıyor.Salonunalacakaranlığında,alnındankanfışkırıyorizleniminiuyandırankıpkızılyaraiziyle,yineyakışıklıvegüzel.Güzelliğieskigüzelliğindenfarklı,köşeli, daha sivri bir hâl almış, bakışlarındaki küskünlük, yerini gizli fakat sert birkararlılığa bırakmış. Değişmeyen yalnız sesi, hep öyle org uğuldarmış gibi içerlek,derinden:

—Rahatsızoldunuz,istemeyereksiziuyandırdım,kusurabakmayın.Aklımcadikkatediyordum,ama…

—Nekusurucanım,burüzgârdauyumakkabilmi?Zatençokgeçyattık,biryandandakaygılar,karadüşünceler…

Birazçekinerek:

—… aman yarabbi diye sözünü tamamladı, ne kadar bitkin görünüyorsunuz? Çay,kahve,birşeyyapayımmı,yorgunluğunuzualırdı?

—Bitkinliğinebitkinim,adamakıllıbitkin.Üstelikkurtgibiaç,haylipis!

Sihirlideğnekledokunulmuşçasına,Suatcanlanıverdi:

—Banyoyu hazırladı, o yıkanırken, çay, tereyağı, peynir, reçel, bir kahvaltı çıkardı.Yüzbaşı Demir, utancından ve sevincinden kızara bozara, ne diyeceğini, nasıl teşekküredeceğini bilemiyordu artık; gerçek bir asker iştahıyla tereyağlı ekmekleri ardı ardınaatıştırıyor;çayındemini,tadını,kıvamınıöveövebitiremiyordu.Karnıdoydukça,üzerineyine o şakacıktan küsmüş üniversiteli hâli, sakarlıkları ve sevimliliği gelmedi değil.Suat,FeridDayısının serüveninianlatıp,Emirgân’açağrısınıyineleyince,hoşlanmışadabenziyor,duygulanmışada!Gözlerininiçigülerek:

—Yarındiyor,bukonuyadöneriz.

Birdendalgın:

— … size diye sözünü sürdürüyor, anlatacaklarım var. Tuhafınıza gidecek biraz,şaşırtıcı, kişisel, bu yüzden galiba gülünç, fakat söylemesem olmaz. Zaten bunun içingeldim.

Suat,yüreğiningelipboğazınatıkandığınısandı:

—Benikorkutmayın,Demir.Nesöyleyeceksenizşimdisöyleyinlütfen,yoksasabahakadaruyuyamam.

Elinde mi, aklına hemen felaketler geliyor. Ümid’e bir şey mi oldu acaba? YüzbaşıDemir,nedense,hemensöylemeyeyanaşmadı:

— …yokcanım,endişeyemahalyok. İkigecediruykusuzum,uyuduğum,hepsinitoplasanız bir saati geçmez. Onun için, müsaade ederseniz, yatayım şimdi, sabahagörüşürüz.

Page 254: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Suat, yatağına dönüyor ama, uyuyabilecek mi? Kuşkular, doğru yanlış tahminler,olasılıklar.Bu‘…şaşırtıcı,kişisel,buyüzdengülünçşeyler…‘nelerolabilir?Durumungerginliğindendoğmaumutlar, siyasal açıklamalarmı?Duygusal itiraflarmı yoksa?Buarada,YüzbaşıDemir’le ilişkilerinin üzerine yeterince eğilmemiş olduğunu fark ediyor.Eğilmedi ya!.. Ne olduğu belirsiz, tanımlaması kesinlikle yapılmamış ilişkiler bunlar.Şimdi ister misin bu aklıbaşında çocuk, kalkıp ona tutkun olduğunu söyleyiversin? Necevap verebilir? Evetmi der, hayırmı?Kabulmu eder, redmi?Kabul etti diyelim, yaÜmid,oinceboyunlu,dokunsankırılacakHititvazosuneolacak?

Korkunç gece. Rüzgâr, apartmanın damından, itilmiş adam çığlıkları, devrilmiş kasagürültüleriyle,kaldırıpkaldırıpkendiniarkaavluyaatıyor.Yukardakikatlarda,uykusuzunbiri,birmuslukaçmayagörsün,bütünsuborularındaacıezgiler,hastalıklıöksürükler.Suatbirzamanbunlarıdinliyor.Hiçuyuyamayacağıyolundakikötümsertahminlerinerağmen,sonunda dipsiz, uçurum gibi bir uykunun, karanlık boşluğuna düşmekten kendinialamıyor.Tuzağadüşergibibirdüşüşbu!

Sabah,saatinikiçalışıarasında,çabukçabukkonuştular.Dahailkkelimedebirbirlerinianlamaları, fazla sözü gereksizleştiriyordu. Suat’ın hiç ummadığı kadar çok uyuması,YüzbaşıDemir’inisesaatonbirdekibirbuluşmayayetişecekolması,konuşmalarınıhaylidar bir süre içine sıkıştırmıştı. Suat onu salonda, elinde gazete, kendisini beklerbuldu.İyicedinlenmiş,yakışıklıvegüzeldi.Yorgunluğunpasınıatmışolması,yüzündekikararlı sertliği büsbütünmeydana çıkarmıştı. Suat’ı fark eder etmez, dudaklarında pırılpırıl bir günaydın, gülümseyerek ayağa kalktı. Onun uyuyup kaldığından dolayıüzüldüğünügörünce:

— Yo dedi, rica ederim üzmeyin kendinizi! Siz uyanıncaya kadar, Halim’le kafakafayaveripbekârlığıntadınıçıkardık.

—Sahi,kahvaltınız?

— …vallahibizbaşımızınçaresinebaktık,yalnızmutfağıaltüstbulursanız,benimkabahatimdeğil:Halimneyeelattıysayanıldı,çaydiyeuzandıkahve,şekerdiyeuzandıtuzçıktı…

Bakışlarınınkoyuyeşilindemeydanaçıkıverendostaydınlıklarıyla:

— … fakat dedi, onu çok değişmiş gördüm: Tevekküle varan bir sakinlik, ‘acabahastamı?’dedirtengaripbirdurgunlukiçinde.Tamuyarsammıdiyedüşünüyordum,acelebir iş bahane ederek savuştu. Elindeki gazeteyi katlayıp etajerin üzerine bıraktı, girişefilân gereksinmeden söyleyeceklerine geçti. Hafif şakacı, tatlı ve dolu bir sesle,kendisinden değil bir başkasından söz edermiş gibi, kayıtsız konuşuyordu. Yüzününanlamı hiç değişmedi. Açık pencereden sokağın sabah gürültüsü olduğu gibi içeriyedolduğundan, Suat, söylediklerini güçlükle izleyebiliyordu. Ayak satıcının bağrışları.Çocuk sesleri. Köşebaşındaki hallaç. Karşı evlerin birinde, nezleli bir kadının,çiğneyip durduğu şarkıdan, nasılsa kurtulmuş zavallı bir satır: “… bırak,dizilideağlayayım!..”

—…üzerimealdığımgörevçokönemli.Tarihidesemdeolur.Nesöylersemdikkatledinleyin,sorusormayınyalnız.Anlaşıldımı?

Suat,farkındaolmadan,başıylacevapverdi:

Page 255: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

—Anlaşıldı.

İçindenşaşkınşaşkıntekrarlayıpduruyordu:

“—…kalkıppencereyikapasammı?Kalkıppencereyikapasammı?”

“—… Önümüzdeki günlerde, ister sıkıyönetimden, ister Merkez Komutanlı’ğındanherhangi biri gelir, benimle ilgili olarak sizi sorguya çekmeye kalkarsa, cevabınız kısaolmalı: Pek tanımıyorsunuz, daha çok dışarda yaşıyorum (yalan da sayılmaz),düşüncelerimi size hiç açmadığım için bilmiyorsunuz (bu yalan sayılabilir), ne dışilişkilerimden haberiniz var, ne aile hayatımdan! Kısacası, rasgele birpansiyonerdenfarkımyok.Tamammı?

Suat,aynıbaşhareketinitekrarladı:

—Tamam!

Dışardakigürültüçoğalıyormuydu,yoksaonamıöylegeliyordu?Kadınınbiri,besbellioyunadalmışoğlunu, şaşmazaralıklarla seslenipçağırıyor.Her seferinde,obet,yırtılançinkosesi.

—Eeeeerooool!

—…enkötüdurumunudüşünelim!Bugündenitibaren,birhaftageçerdönmezsem,ya da benden bir ses çıkmazsa, odayı kiralamakta serbestsiniz: Burda neyim kalmışsa,ister satın, ister hatıra diye alıkoyun! Değerli saydığım şeyleri ufak bir paket yaptım,içerde, tahmin ettiğiniz gibi Ümid’e verilecek. Cezaevine gitmeniz sakıncalıolabilir,sizdenricam,ogelipalıncayakadarbirköşedesaklamanız…

YüzbaşıDemirkonuştukça,gerçekağırlığınıkazanıyor,gizlikomitacıönemineyenidenkavuşuyordu. Yaldızlı mavi sabahın asıl çekim gücü, hiç şüphesiz, onun kişiliğindetoplanmıştı.Hiçbirisiniaçıkçasoramadığıhalde, içindenyüzlercesoruyuipedizenSuat,Yüzbaşı Demir’in başlangıçta kestirdiği adam çıkmasından son derece memnun,hafifçe tedirgindi.Ömrümde ilk defa, ucunda ölümbile olan, şaşmazbir şekilde sahici,kurtarıcı,direktbireyleme;böylebireylemingetirdiğitehlikelerebulaşacakmıydıyoksa?Nemünasebet!Oeylemideğil,saatgibiişleyeniçmekanizmasıile,eylemonubulmuştu,bütünyapacağıbeklemektenibaretti.Kendinifazlatutamadı,sordu:

—YapacaklarınızıÜmidbiliyormu?

—Tahminetmiştir.Heledünöğledenberi.

—Ziyaretinemigitmiştiniz?

—Evet,sizisordu?

—Eksikolmasın!Nasıl?

— Zor iş.Aşınıyorvebekliyor.Sonhaftalarınolayları, onu tersyöndenetkilemiş.Kederlivekötümser.

Sustu. Meydana gelen sessizliği öyle ustaca kullandı ki, gerilim iki katına çıktı. Odargıngülümsemesiyüzündenkopmuş,zerrelerhalindesankihavayadağılmıştı.

— …Kore’dendöndüğümdegeçkalmış bir ölüydüm.Yaşama sevinci nedir, banaÜmid öğretti; onunla yetinmedi, bendeki enkazdan yepyeni bir adam yaptı. Onu

Page 256: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

seviyorum, bana sorarsanız, sevmekte haklıyım. Bir çocuk dünyaya getirir gibi, ikimiz,aydınlıkbiraşkdünyayagetirdik.Bizonugeliştirip,güzelleştirip,zenginleştireduralım,oda bizi değiştirdi, derinleştirdi, yüceltti. Beş yıl önce nişanlısı ölmüş, hatırasıolmasa,çoktanevlenebilirdik,hiçbirengelyoktu.YalnızÜmidhatırasınabağlıkalacağına,kavgasınısürdüreceğineyeminetmiş.Onunsonradanbenimiçinyaptığını,çünkünişanlısıevvelce onun için yapmış, bu da hiçbir şekilde azımsanamaz! Böyle askıda yaşayıpgidecektikbelkiama,olaylarınbaskısısonhaftalardaoderecearttıki…dünevlenmeyekararverdik.

Suat,karanlıkveuğultulubirdehlizinucunda,ansızın,okristalasansörügördü:Soğuk,pırıl pırıl, onu bekleyen! Parmağını bile kımıldatmadığı halde, adamakıllı yorulmuştu.Yorgunluktan çok, gizli bir bozgunun ürpertici sarsıntısına benziyordu bu. Çekinereksordu:

—Nezamanevleniyorsunuz?

Sorduğu budalaca bir şeydi. Yüzbaşı Demir’in gülümsemesi derlenip toparlandı,erkekçebirmutlulukedindi:

—…fırtınageçergeçmez…”dedi.

Suat, usul usul asansörüne, o pırıltılı cam kafese doğru ilerliyordu. Konuşacak şeykalmamıştı,onuniçin.Ümid,birayboyuhayalinikurduğukız,hanidirhayalinikurmadanedemediği bir erkekle, Yüzbaşı Demir’le evlenecekti. Hayallerinde nasıl birbirlerinitamamlıyorlardıysa, gerçekte de öyle tamamlayacaklardı. Yalnız o açıkta kalıyordu:Yürekleracısıyalnızlığı,kırıkdöküklüğüylebaşbaşa!Okadarbozulmuşvedağılmıştıki,YüzbaşıDemir’ikutlamayıunuttu.Bellibelirsizgülümseyerek, istedikleriniaksatmadanyerinegetireceğinisöylemekleyetindi.Sonratitrek,yumuşak,handiysebirannesesiyle:

— Amandedi,dikkatliolun:Birçocuklukyapmayın!Demir,elini,avuçlarıarasınaaldı,sıktı.Avuçlarıateşgibiyanıyordu:

—Hayattadedi,öyleçocukluklarvardırki,sırasındayapmaktançekinmemeli.Yoksa,ömrüboyunca‘niyeyapmadım’diyedövünürinsan,hiçbirşeyleavunamaz.

Sözlerini,heyecanlıvedüşüncelibiryüzletamamladı:

— … beni unutmayın Suat! Dualarınızı eksik etmeyin! Tanıştıklarından bu yana,adınıilkdefasöylüyordu.Altınıçizmedenedemedi:

—…anneminadıdaSuat’tı.*

Sonratersbirşeyoldu.AsansöreDemirbindi.İşingaribi,Ümiddahaöncedavranmış,binmişti:Nazlıbirhilâlgibigülümseyerek,onuordabekliyordu.Eleletutuştular.Asansörbirrüyasessizliğiiçinde,yavaşyavaş,yükselmeyebaşladı.Onlarıaldıgötürdü.Suat,kalbiişe yaramaz boş bir revolver gibi boynunda asılı, tek başına kalakaldı. Halim olsaydıbari…

*Bkz.YarayaTuzBasmak.

Halim,DolmabahçeKulesi’ninaltındakisıralardanbirinde,suratıallakbullak,kendini,yüksek sesle atıp tutarken yakalıyor… Yine mi? Bütün bir gün bir yol bulup şehrindağdağalıhayatınakarışmakistemiş,olmamış,sonundagelmiş,busuluboyaresmiandıranmanzaranın karşısına yığılmış; pırıltılarıyla göz alan durgun mavi deniz, eski

Page 257: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

şilepler,şurayaburayasolukbeyazserpiştirilmişikiüçmartı!

Neyaparsayapsın,İstanbul’da,buncayıldıryaşadığıbubildikşehirde,yerinibirtürlübulamıyor.Gövdesi anlamsız anlamsız sokakları arşınlasada, kafası gideceğini kurduğusürgünkasabasında,kozanıniçindekikelebekgibitostoparlak.Galibde,Aliİhsandaöyledeğiller mi? Bu duygudan nasıl kurtulmalı? Üstelik, büyük bir sarhoşlukgecesininsabahında,Beyoğlu’ndarastladığıüçgurbetçiköylü,ağaçtanüçBudhaheykeligibi, gelip gelip karşısına dikiliyor, o ayrı bir dert. Yoksul, çekingen filân ama, işaretparmaklarını göğsüne uzatmış, besbelli onu suçluyorlar. Bu görünmez suçlamanınağırlığındannasılkurtulunur?Acabakaçsamı?

Kaçıyor. İlk rastladığı sinemaya atıyor kendini. Eski bir apartmanın zemin katında,uyuşukbirkaranlık.Boğazınasarılıponuboğmakisteyen,birsürüyanlışgölge.Morgtasanki,koltuklarakaykılmışbirsürücesedinarasında,tekcanlıo.Hayır,olmayacak!İyisimi Beyoğlu. Bomboş, bir buz çölünden farksız, yalnız parıltılı vitrinlerdekusursuzkimyasalgüzellikleriyle,Merihlikadınlargibimankenler.

“—Neyapsam?Neyapsam?”

Onu hem rahatlatabilecek, hem canına okuyabilecek bir düşünce kafasında sönüpyanıyor:

“— bugün benim sıram, sürüleceğimi resmen tebliğ etmek üzere, muhakkakçağıracaklar!”

Haçik’emigitse?Hayır,tazebademvebiratıkınıp,yeniklerarasındabiryenikolarak,kaderindenyakınmayıcanıhiççekmiyor.Çaresizliktenbirsinemadaha.Dahadabeteri:Birsavaştutsağı,Gestapo’nunelinedüşmüş,adamaişkenceyapıyorlar.Gelde,eski,çokeski tutukluluk günlerini hatırlama! Yanındaki hücreye kapatılmış, durupdurup, yumruklarıyla duvarları döverek, Allah! diye uluyan çocuğu! Bu hatırlamanınarkasında,yineosaplantı:

“—…bugünbenimsıram:Evebirgideceğim,yarınMüdüriyeteuğramamıbildirenbirkâğıtbırakmışlar,orayagidince…“

Evegitmiyor,korkudan.Ortalıkyatışırgibigöründüğüiçin,songünlerdebaşlamasaatibirazgeciktirilensokağaçıkmayasağınınsınırınadeğin,surdaburdasallanıyor.

TüneFdenYüksekkaldırım’asaptığıanda,gece:Yukardansiyahbirbombadüştü,yeredeğer değmez patlayıp binlerce şarapnel halinde şehrin üzerine dağılıyor. Caddelerboyunca, bir cankurtaranın canavar düdüğü, inatçı bir baş ağrısı. Herkeste bir telâş.Mağazalar, dükkânlar çabuk çabuk kapatılıyor. Sağa sola koşuşan ayak sesleri. İnsanrahatçakendisini,birhavahücumuönce’sindesanabilir.Alarmverilmiş,uçaklarazsonragörünecek.Afişlerinahmakçasabitliğiortasında,neonlarınçırpınışı,renklibeyhudelikler.

Halim, eve yaklaştıkça yüreği daralarak, duvar diplerinden yürüyordu. ŞahkuluSokağı‘nındirseğinde,omzunabirelyapıştı. İnsanelideğil,sankiçelikbirmengeneydibu.Koparacakmış gibi sıkıyordu.Halimmüthiş korktu. Bir anda tere batmıştı. Zar zorbaşını çevirince, eli omzunu hâlâ kıskıvrak tutan bu kolun öteki ucunda, başında eskipüskü fötr şapkası, ağzında kirli ve kalın piposuyla, deli deli bakan bir sakallı gördü.Tanımıyordu.

Page 258: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

— Kimsiniz?diyekekeledi.Ne istiyorsunuz?Adamönce ses çıkarmadı.Karanlık,yüzünüyutmuştu.

Nerdense bir ışık dilimi gözlerinin üstüne düşüyor, pis ve çatlak gözlük camlarınınarkasında,böyledelideliparlamalarınayolaçıyordu.

Sonrabirdenkonuştu:

—HaydibedediTanımadındemek!

Bakışınahiçuymayan,tatlıbirsesletamamladı:

—…harika,harikayahu,harika!

Halim,çarpılmışgibimırıldanıyor:

—DoğanBey,senha?Olacakşeymi?

Doğan Bey onu ya duyuyor, ya umursamıyor. Yoksa acayip, başı sonunu tutmaz birsöylevçekmeyenedenbaşlasın?Söyledikleriilkbakıştatutarlıgibigörünüyorya,değil,içmantığıeksik,ayrıcaaldatıcıbirkıpırdaklıklayüklü:

— …Freud, aslanım, dünyayı, şeyinin ucunda dönen kocamanbir sperma balonuolarakgörüyordu,evet,evet,itirazistemem!Nietzsche’yegelince,bağlanacakbirdeliydiNietzsche! Bunların attığı temel üzerine bir ahlâk ve kültür mükemmelliği aramak,götürse götürse, nereye götürebilir bizi, ha, nereye? Fertlerin suni olarak tecridine,otuzbirciliğinyalancısaadetine,kısacasıyabancılaşmaya!

Nasıl, o kuş kadar beynin ve burulmuş taşaklarınla, utanmadan karşımı çıkıyorsun?Hocanayani,dünyacatanınmışve…

Konuyu değiştiriyor, sesinin tonunu da: Demin söylev mi veriyordu, şimdi sahnede:Kılıçgibisallayıp,parıltılıbakışıylaçevresindenevarsabiçerek,tumturaklıbirtragedyaoynuyor:

— …İmamGazalineder,bilirmisin?İnsanınruhu,der,daimavücudundanevvelölür,fakatölümekızmakfaydasız,onusevmeklâzım,sevmek:Yalnızveyalnızölümdürki, hakiki adaleti vemüsavatı yeryüzünde gerçekleştirir.Ama ben, dünyada ve ahirette,resmenilânetmektençekinmiyorum:İmamGazalidangalağın,örümcekkafalınınbiriydi,felsefesidersen…

Büsbütün başına sıçratırım diye,Halim, kımıldamaktan korkuyor.O ne derse, hemendoğrulamasıbuyüzden:

—HaklısınDoğanBey!

—Yerdengöğekadardoğru.

—Evet,tabii:Dangalağınbiri!

Eskihocasınınhastalığı,birara,şöyleböylekulağınaçalınmış.Beşaltıayoluyor,belkidahafazla.DoğanBey’inbaşındangeçenler,zatenbaşlıbaşınabirserüven:İleriGençlikTeşkilâtındayakalanıpiçeritıkılıyor,birzamanhapis.Avrupa’dasavaşbiterbitmeztorpil,rüşvet,iltimas,Paris’eilkkapağıatanlardanbirisi,o.Yıllarcaordakalıyor,boşdurmuyorama, bir yandan kültürünü geliştire dursun, öte yandan Nâzım Hikmet’i KurtarmaKomitesine, onabenzer yarı gizli yarı açıköteki solcuörgütlere girip, eylemekatılıyor.

Page 259: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

İstanbul’daonuniçinsöylenenlerineakılalır,nehavsala:Kimisinegöre,SiyasiPolis’inüstünde bir güvenlik kuruluşu olan Milli Emniyet’in gizli ajanı, kimilerine göre,İngiliz Intelligence Service’i hesabına çalışmaktadır. BabasıHalıcızade ‘Bacaksız’AbdiBey, İttihat ve Terrakki’deMaliye Nazırı Cavit Bey’in başkanlık ettiği, İngiliz taraflısıliberal kanadın önemli adamlarındandı ya, bu kadarı, onun İngiliz casusu sayılmasınayetiyor. Gerçekte ne olduğunu, doğru dürüst, kimsenin bildiği yok. Yavaş yavaş,unutuyorlarda.

Fakat, bir sabah ne görsünler: Bütün gazetelerde iri iri harflerle Doğan Bey’in adı!Avrupa dönüşü, daha Galata Rıhtımı‘nda, Siyasi Polis’çe tutuklanmış. Neden? Nasıl?Orasına iyi saatte olsunlar karışır. Açıklamaların başı sonunu tutmuyor, çoğu lâf, azıgerçek. Şuna buna kulak verirsen, sorgu sırasında aklını kaçırmış zavallı.Bakırköy’de yatıyormuş. Buna inanmayanların denediği açıklama, daha çapraşık: Delimeli değilmiş efendim, iğrenç görevini sürdürebilmek için, ‘deli numarası’ yapıyormuş.Baksanıza, Bakırköy’de birkaç ay yattıktan sonra nasıl serbest bırakılmış? İşlerineyaramayacağını akılları kesse, yeniden, Cihangir’deki Terakki ApartmanınınMeşrutiyetdebdebesinedönmesinegözyumarlarmıymışhiç?

Birden başını, karanlık kılıfından çıkarıyor. Suratı, Halim’in suratına değdi değecek.Acıçizgilerininkafesiarkasında,birihtiyarsuratıbu.Helepis,tütünveeczanekokan,okıvırcıksarısakalıhesabakatılırsa!

—…birdevletinkudretiveihtişamıneyleölçülür,söylebakayım!Siyasiteşkilatınınduygusuzluk derecesiyle. Bu teşkilât ne kadar katılaşır, insanlıktan uzaklaşırsa, o kadarkudretli vemuhteşem sayılır. Fertler için, durum aynıdır. Kendi kaderini olduğu kadar,öteki insanların kaderini de umursamayan kimse, hangi siyasi düzen içerisindeolursaolsun,örnekvatandaştır.Öveövegöklere çıkarır, adınaheykeldikerler. İstediğinkalıba sokarsın,gıkdemez.Halbukibenvebenimgibi insanlıkhaysiyetindenumudunukesmeyen enayiler, mesele çıkarmakta birincidir, bu sebepten oyun bozanlıktan tut,lânetlenmeyekadarbütünsuçlamalaronlariçin!

Halim, birkaç kere omzunu kurtarmayı denemiş, başaramamıştı. Bir daha denedi,başardı, ama Doğan Bey’den kurtulmuş olmadı. Çünkü o, dudaklarında gergin birgülümseme,sımsıkıkolundanyakaladıbusefer:

—Neo?Benigördüğünememnunolmadınmıyoksa.Harikabirşeybuyahu,harika!Gözdehocaylagözdetalebesi,unutulmuşluğunçirkefindebuluşuyorlar:

—Lâğımdaikifare,bokçukurundahamamböcekleri!

Güldü, lisedeyken onları azarlamak için kullandığı, o yalancıktan kaba ve öfkeli sesibuldu,onunladevametti:

— … haksızsın aslanım, yooo vallahi haksızsın: Memnun olmak ne demek,sevincinden uçacaksın be! Talihin varmış, az sonraki hesaplaşmanın bir ucu sanadokunuyor,seninöcündealınacak!Kollarınısıva,tadınıçıkarmayabak!Azçekmedin!

Halimkorkusuylamerakıarasındakalmıştı.Sormadanedemedi:

—HayAllah!Neyinhesaplaşması,hoca?

Doğan bey gerçekten şaşırmıştı. Nasıl oluyordu da Halim durumu arılamıyordu? Bir

Page 260: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

zaman,tavukgibigıdaklayarak,pispisgüldü.Yenidenenihtiyarsuratınıışığaverip:

—İlktutuklanışımızın!dedi.

— …ilk tutuklanışdiyesözünüsürdürdü, ilkaşkabenzeryavrum:Hiçunutulmaz!Açıklanması güç bir büyü gibi, insanın içinde kalır. Kahrını üstünden atamaz, sırrınıçözemezsin.Şimdibiliyormusun,ozamanniyetutuklamışlardıseni?

Halim,omuzlarıvebaşıylaşöylebirhareketyapıyorama,sorununkarşılığıolmaktançok, sokağaçıkmayasağınınbaşlamasınaazkalmasındanduyduğu,kaygıve telâşıbelliediyorbuhareket!Açgözlügece,minareleriçoktandişlemeyebaşlamış:Öncekibritçöpügibi çat diye ortasından kırıyor, sonra yarısını çıtır çıtır yiyip, yarısınıtükürüyor. Suratlarına karanlık bulaşmış insanlar, uzak uzak, sokak başlarında beliripkayboluyorlar.DoğanBey’leHalim’in bulundukları dirsek, her an, biraz daha tenha vekorkunç! Bu tenhalığı ve korkunçluğu, Doğan Bey’in dişlerinin arasından salıverdiğibaşkabir ses,dahadaartırıyormune? İnsansesindençokhavagazı fısıltısınabenziyor:Öylesinsi,tehlikeli,öldürücü!

—…içimizdenbirisi,bizielevermişti.

—İçimizdenbirisimi?Kim?

—Şugördüğünvarya…

Halim,DoğanBey’ingösterdiğiyanabakıyor.Gördüğü, ışıklarıhâlâyanantekvitrin:MatmazelRaşel’inkitapçıdükkânı.Odaiçerde,sankigarip,kıvrakvemavibirhayvan,özelkafesindebirsağabirsolavoltaatıyor.Şişhane’deoturduğundanacelesiolmamalı,neolacak,ikiadımlıkyer!Kitaplarıdüzeltti.Yazıhaneninışıklarınısöndürecek.Omuzlarındaerkek kesimi bir ceket, ‘fistolu’ dudaklarının arasında yaprak cıgarası, kendinden emin,hayatındanmemnun

—Yokcanımsende!MatmazelRaşelyahuo,Yahudikitapçı.İlktutuklanışımızdançoksonratanıdık,yıllarsonra,bizinasılelevermişolabilir?

— … sen sonra tanımış olabilirsin, ben çocukluğumdan beri tanıyorum:Babamın‘resmi’ metresiydi, sulanır mulanırdım, hiç yüz vermezdi, bir gün basbayağı zorlakoynumagiriyor,benihanidirbeğeninniş,vijdanıylamücadeleediyormuş,falanfilân!Buhadise, tutuklamadan üç ay önce oluyor, ben fakültenin ‘dâhisi’, hiçbir şeydenşüphelenmiyorum.

Gerçeğimeydanaçıkarabilmemiçinonbeşyıldüşünmemgerekti,tamonbeşyıl,fakatsonundahastanedebuldum…

Sustu.Gözleridışarıuğruyorlar.

—…Ssssst!Dikkatliolmaklâzım.Birazdançıkacak.Evi,Şişhane’dedir.Birhaftadırtakip ediyorum. Bütün itiyatlarını tespit ettim: Ne yapıyor, ne ediyor, nereye gidiyor?Kararımkarar,bugece‘infaz’gecesi.Hesapgörmesaati,bütünihtişamıylagelipçattı.Bufırsatı kaçırırsam, kendimi hiç affetmem. Kimse affetmez zaten. Aslolan, tezatlarınçarpışmasıdeğilmi,birikmevesıçrama,kemiyetinkeyfiyetetahavvülü…Düşüncelerini,mantığa göre düzenleyen zincir, koptu galiba; konuşması büsbütün dağıldı, tutarsızlaştı.Artıksaçmah)or.Söyledikleriniişitmek,acı:

Page 261: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

—…ikikereikidörteder,Menderesbeşederdiyor,niyeetmesin?Oportünistcebri,büyücü trigonometrisi, akıllı kalleş diyalektiği! Ne anasının gözü o, ne anasının gözü,bilemezsin!

Yada:

—…düşünaslanım,pezevenklerdenbirSamanyolu,ışılışıl,başpezevenksıfatıylaennamussuzları başı çekiyor; kâinatın uçsuz bucaksız karanlıklarında ne kadar it, orospuçocuğu,hırsız,dalkavuk,sahtekârvedeyyusvarsa,elelevermişler…

Halim’isorularburguluyordu:

“—Dedikleridoğruolabilirmi?”

“—…haydibe,delibu,baksanaaçıkçasaçmalıyor!”

“—…yadoğruysa,yaöldüreceksekadını?”

“— … boşversene sen, sinek bile öldüremez o!” Kolsuz Celâl, yasemin ağızlığınıdalgındalgınağzınagötürdü,ikikulağıarasındaöğürtücübiryarıkolarakgenişleyenpaslıgülümsemesinibozmadan,ufakufak,ucunukemiriyor:

“—âlâ,işinbaşındanbaşlayalım:Gizliteşkilâtagirelinekadaroldu?”Tiksinti.Baskıve yalnızlık. Aç gözlü gece, sokağa çıkma yasağı, eli kulağında sürgün, boğazındakisulfato acısı, yavaş yavaş birbirine karışıyor; garip, eski ve unutulmuş bir korkuoluveriyor. Doğan Bey, ilk bakışta çok saçma görünen sorusuyla araya girmese, Halimçığlıkçığlıkhaykıracak.

—Annensağmı?

Şaşkın:

—EvetdiyorHalim,sağçokşükür.

— …benimkiöldü,kahrındangittikadın,babamservetiniyedibitirdi,benaklımıoynattım…

Gözleriyenidendışarıuğruyorlar:

—…kiminyüzünden?diyesorupkendisicevapveriyor:…onunyüzünden:Böyledolapçı,bukadarsamanaltındansuyürüten,budereceharisveiçindenpazarlıklıorospugörülmemiştir:Vücutdedinmiyalnızapışarasıgeliraklına,ahlâkideğerdedinmi,yalnızpara!

Yineogıdaklamayabenzer,irkilticigülüş.İnsandasinirbırakmıyor:

— … onun, o paha biçilmez deliğine, öyle birmermi yerleştireceğim ki, sıcacık,hayatınınsoninzali,aynızamandaengüzeliolacak.Düşünebiliyormusun?

Halim, içinde ölüm telâşı, göz ucuyla dükkâna bakıyor, felâket,Matmazel Raşel sonışıklarısöndürmüş,dışarıyaçıkmaküzere.Yüksekkaldırım’ınüzerindeağırbirsessizlik,kötümser ve yorgun bir albatros gibi ağır ağır dolanıyor. Aydınlanıveren bir üstkat penceresinin ardında, delimsirek neşesi ve kıpırtılı tazeliğiyle, zamansız birMozart.DoğanBeycebindentıknaz,namlusukısacıkbirtabancaçıkardı.Okadaryenivegüzelki,sahici demeye dili varmaz insanın, oysa sahici. Halim’in korkusu bir gece cinayetinekarışmışolmak,polisler,cankurtaran,daktilotıkırtıları!..

Page 262: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Farkındabileolmadan,DoğanBey’inbileğinisıkısıkıkavrayıp:

— Hayır diye fısıldıyor, hayır! Yalvarırım vazgeç! Karakol burnumuzun dibindeyahu.

Doğan Bey, Matmazel Raşel’in çıktığını gördü. Asma kilitleri kapatmak içineğilmesindenfaydalanmakistedi,elinizorlayarakHalim’denkurtarmayaçabalıyor:

— … bırak beni, bıraksana ulan, hesabını göreyim şunun, bu gece bu iş bitecekdemedimmi,fırsatıkaçırmamaklâzım,bırakdiyorumşuelimi,bırak…

İtişip kakışıyor, ufak ufak boğuşuyorlar. Halim direndi, bileğini bırakmadığı gibi,kolunu doğrultmasını da engelliyor. Karanlıktan mı, epeyce uzağına düştüklerinden minedense, Matmazel Raşel onları görmedi. Duymadı da. Başında dolaşan tehlikedenhabersiz, Tünel Meydanı‘na doğru uzaklaşıyor. Boğuşmanın ateşiyle Doğan Beybunufarketmese,birşeyolmayacak!Farkediyor,edinceçılgınadönüyor:Birsilkiniş,bir,bir daha! Bileğini kurtarmasıyla, tabancanın kabzasını Halim’in kafasına indirmesi biroldu.Halim,enuzaktakiyıldızları,karısınınmenekşerengigözlerini,aynıanda,enufakayrıntılarınavarıncayadekgördü,sonrabayıldı.

YüzbaşıDemirgidergitmez,Suatbir şeyolmamış,aralarındabir şeygeçmemişgibi,kendisini gündelik işlerin akıntısına bırakmıştı. Her günkü dalgınlığı, her zamanki içedönüklüğüylefilesinialdı,Kuledibi’nealışverişeindi.

Dersyılınınson,tatilinilkgünü,birşenlikdavulugibigümgümötüyor.Havadabirazşekerli,hafifmeyvelibir tat,boncukboncukbirgazozkıpırdaklığı.Çevredekiokullarınoncaöğrencisi,içerilerdendörtyolağzınadoğru,bütünsokaklarıbasmış;kahkaha,çığlık,ayak sesi olarak, ortalığın altını üstüne getiriyor. Hepsi ordalar: Avusturya Lisesininince,sugibiakıcı,sarışınkızları.Ortaokulunoburveyaygaracıoğlanları.Cambazlardagelmişmisana!ÇadırlarındanbiriniGalataKulesi’nindibinekurmuşlar,çevresindebağıraçağıra dört dönüp, şimdi ikincisini kurmaya çalışıyorlar.O yaşlı ve dazlak cücenin, işeyarayayım diye çırpınışı, görülecek şey: İkide bir, çıplak ve terli omuzlarınıgüneşteparıldatarakkazıklarıçakancambazınkarşısınageçip,“Hissa”diyebağırıyor.Herbağırışı, başının üzerinde, sesli bir külah! Yılanlı kız, orospu rahatlığı ve soytarıyumuşaklığıylagitmiş, geçenyazdan tanıdığı ayak satıcılarını bulmuş, hemdumanlarınıburun deliklerinden bir asker gibi kalın kalın koyvererek cıgara içiyor, hem onlarlakaynatıyor.

Geceki rüzgâr durmuş. Göğün mavisi, yine o başdöndüren kızgın ve saydam mavi.Vitrincamlarındanselgibiakangüneş,surdaburda,handiyseelletutulabilecekkatılıktakigökkuşaklarıuyandırıyor.Okadaryoğunvesomut.

Suat’ınyarısı,çapaklıbirhalkneşesiyleçalkalanan,mahalleninheyecanınakapılmıştı.Soğuk dudaklarının üzerinde, anlaşılmaz bir gülümseme belirdi. Uzun ve kıvırcıkkirpikleri,yaldızlıyansımalarlagizligizli titrediler.Halim’denhaber soran şişkokasabatakıldı, yanlış pirinç veren bakkalı şakacıktan azarladı. Çiçek bile aldı hatta,yüzlerinin sevimli bayağılığı ortasında kocaman gözleri bağışlanmaz bir aykırılık gibiduranÇingenekadınlarıyokmu,onlardanyabanmenekşelerialdı,demetdemet.

Amaötekiyarısı,nekadartehlikeliolduğunubilebile,içisırabiroyundurtutturmuştu:Soyut,çocukçagüzel,usulcabelâlıbiroyun!Düşüncevedavranışların,belirlibirmantık

Page 263: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

düzeni içindezincirlenerek,birçeşit tekrarlanışıydıbuama,nekadarbitiripbaşlasahepaynı sonuca bağlanıyor, bağlandığı sonucu ise o kabul etmek istemiyordu.(Sessizcemutfağa girerek, bıçakların bulunduğu çekmeceyi açıyor, içlerinden birini, enuzun ve en iyi bilenmiş olanını seçip, salona geçiyor. Deliksiz bir karanlık. Karanlığınortasında duruyor, el yordamıyla göğsünde kalbinin yerlerini arıyor. Bulunca, bıçağınucunu dayayıp, üçe kadar sayıldıktan sonra… Sessizce mutfağa girerek, bıçaklarınbulunduğuçekmeceyiarıyor,içlerindenbirini…)Ürkütücüikileşmesi,kişiliğininkarşıtikikişilik halinde bölünmesi biçiminde olmuyordu: Aynı kişiliğin, iki değişik eğilimiizleyerek,ikiayrıvaroluşbiçiminevarması,bubiçimleriaynıandasürdürmesibiçimindeoluyordu. Suat, kendi kendisi kalarak, bir yandan gündelik yaşantısının düz ve yavantekdüzeliğini geliştirirken, bir yandan yaşama olasızlığının iyice bilincine varmış,harılharılintiharediyordu.

Öğledensonraböylegeçti,akşamoldu.Geceninlâcivertmendili,İstanbul’ungözlerinibağladı.Suat,üçüncüacıkahvesini içtiği sırada,üzerine fenalıkgeldi.Yüreğidaralıyor,yalnızlığının çelik zırhı içinde, boğulacakmışgibi nefesi sıkışıyordu.Bütünvarlığını birsevilmek, okşanmak, baylanlanmak isteği sarmıştı. Hiç değilse dertleşebilecek birisiolsaydı yanında? Halim’i dört gözle bekliyordu ama, geciktikçe gecikti. Ne yapsın?Oyalanmak için enayi çareler aradı: Ütülenmiş çamaşırları yerli yerine koyayım dedi,başlamasıyla yerleştirip bitirmesi bir oldu. Epeydir kaşlarını almamıştı, şimdi alırsamvaktin nasıl geçtiğini unuturum sanıyordu, bu düşünceyle oturup cımbızlarınıarandığıtuvaletinönünden,aynadakülgibibenzinigörürgörmez,dehşetlekalktı.

İşinkötüsü,bunlarolurken,aklaziyanoyununuiçisırasürdürmektenvazgeçemiyordu.(… içlerinden birini, en iyi bilenmiş olanını seçip, salona geçiyor. Deliksiz karanlık.Karanlığınortasındaduruyor,elyordamıylagöğsündekalbininyeriniarıyor…)Oyunungidişineöylekapılmıştıki,akşamyemeğiniunuttu.Yırtıcıbirürpermeonubuzlufilesiyleyakalayıncayakadar,intiharetmeyidüşünmektenyorgundüştü.Sonratitreyetitreye,gittiyattı.Yarıuyuryarıuyanık,acıçekmektedevamediyor,hemtüykalemlergibiuzakveince bir sürü Ümid’le uğraşıp, hem oyunun cümlelerini elinde olmadan birbiriardınadiziyordu.(…bulunca,bıçağınucunudayayıp,üçekadarsaydıktansonra…)

Halim’ingelişinihayalmeyalhatırlıyor.Geceninbirsaatindeuykusununarasında,birşeyler anlattı durdu. Sesi o kadar uzaktan geliyor, sözleri karanlık uykusunun dokularıiçine öyle bölük pörçük dağılıyordu ki, körkütük sarhoş olduğuna, adamakıllısaçmaladığınahükmetti.MatmazelRaşelSiyasiPolis’eçalışıyormuşda,DoğanBey,hanisapıtan,FelsefeHocasıvarya,o,onuöldüresiymiş,Halimgitmişkarakolahabervermişvs., vs.! Olmayacak şeyler! Uyanır uyanmaz içindeki oyun, düğmesine basılmışçasına,kaldığıyerdenbaşlamıştı(…sessizcemutfağagirerek,bıçaklarınbulunduğuçekmeceyiaçıyor, içlerinden birini, en …). Kocası elini yüzünü yıkayıp yatıncaya kadar, hiçaksamadı.Halim ahlayıp, ohlayıp duruyordu. İçinde bir yerinde bir türlü bulunamayan,bulunsada iyileşmesiumutsuzgizlibiryaraaçılmıştısanki.Uyumadanönce,birzamankendi kendine konuştu. Uyku sisleri yüzünden, Suat’ın kulağına ne olduğunuanlayamadığı,anlasabileönemsemeyeceğibazıtutarsızcümlelerçalınıyordu:

—… ölsem aklıma gelmezdi doğrusu: Matmazel Raşel, böyle bir şey yapsın, pes!Olursa,bukadarolurişte.

… Suat, gayet açık bir şekilde çağrıldığını duyarak gözlerini açtı. İkinci uyanışıydı.

Page 264: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Halim, zehir yeşili kefenine sarınmış, çarpıntılı bir uyku uyuyordu. Dışarda, camlarıhafifçe zangırdatan kalın ve yuvarlak bir uğultu, halka halka genişlemekteydi. Suat,oyununbüyüsünetakıldığınınfarkındabileolmadı.

“—Tamamdiyedüşündü.Yaşimdi,yahiçbirzaman!”Sonrakalktı,biruyurgezergibimutfağadoğruldu,sessizce içeriyegiripbıçaklarınbulunduğuçekmeceyiaçtı, içlerindenbirini, en iyi bilenmiş olanını seçip, salona geçti. Salon deliksiz karanlıktı. Karanlığınortasında durdu, soğukkanlı ve sakin, el yordamıyla göğsünde kalbinin yeriniaradı. Bıçağın ucunu, kılı kılına oraya dayayıp üçe kadar saydı ve… saplamak istedi.Fakathayır,hiçbeklemediğimüthişbiracı,tıkırtıkırişleyendüzenibozuvermişti.

Nedenürküyorböyle?Bıçağınsivriucunu,ömrüboyuncakalbininüstündeduymamışmıydı?Birazgayretetse, sapınabirazdaha inanarakbastırsa,herşeyolupbitiverecekti.Yapamadı. Hiçbir zaman yapamayacaktı. İşte o zaman korkaklığından ötürü, hayatınınasıl gönlünce yaşayamamış, berbat etmişse; ölümünü de gönlünce ölemeyip, berbatettiğinianladı.Şiddetlibirtokatyemişgibisarsıldı.Utanılacakbirşeydibu,korkunçbirşey!Korkak, diye yıllarca kocasını küçümsemiş, her hareketine dudakbükmüştü; şimdibirdenbireherşeydenkorktuğuiçinhiçbirşeyyapamadığını,buyüzdenhayatınınengüzelyıllarını harcamış olduğunu görüyordu. Asıl korkak oydu, asıl ve en büyük korkak:Korkusunu,densizbirgururluluğunarkasınasaklayıp,herkeseyukardanbakan!

—Ordamısınbirtanem?Gürültümüuyandırdı?İnsanıntanklardiyesigeliyorama…

Salonaydınlandı.Halimeşikte,bir eli elektrikdüğmesineuzanmış, saçıbaşıdağınık,gözlerimerakladolu,sihirlibirresimgibiansızınmeydanaçıktı.Suat’ıöylece,betibenzisoluk, saçları omuzlarına dağılmış, elinde bıçakla gördü. Önce bir anlam veremedi.Kaygılıveilgilisokularak:

—Neyinvardiyesordu,hastamısın?Suat,tepedentırnağakilitlenmişti.

—Halimdiyebildisadece,Halim…

Halimozamananladı.Suratıallakbullakoldu:

—…yoksadedi,kendinimivuracaktın?

— Ah Halim, bir bilsen ne acılar çektiğimi!.. Halim onu kollarının arasına aldı,saçlarınıokşayıp:

— …kabahatbenimdiyemırıldandı,bütünkabahatbenim:Senimutluedemedim,sanadenkbirkocaolamadım,elimdenbirhaltgelmiyor,beşparaetmezbiradamım.

Suat,sesigözyaşlarıylaıslak,itirazetti:

— Hayır,kendinisuçlayıpdurma,asılbüyüksuçlubenim:Hayatımızıbozdum,herşeyikaybetmemizesebepoldum.

—Sanaolansevgimsapasağlamduruyor,onagüvenebilirsin.

Suatnediyeceğinibilemiyor.

—Halimdeyipduruyordu,talihsizkocambenim,birtanem!

Onları daldıkları duygusallıktan, kim bilir hangi komşudan patlayıveren, ağır veheybetlibirmüzikkopardı.Duyarduymaz,biranbirbirlerinebakıp,pencereyekoştular:

Page 265: Kültür Yayınları Genel Yayın: 570¢ İlhan - Bıçağın Ucu.pdfKültür Yayınları Genel Yayın: 570 Edebiyat Dizisi: 187 Bu kitabın 13. basımları Bilgi Yayınevi (1973-1996)

Aynı andaGalataKulesi, köhne yapılar, zilzurna yıldızlı gökyüzü, tehlikeli olasılıklarladolubirdevrimgecesindekiyerlerinialmışlardı.Sokakta,busaatiçin,alışılmadıkbirtelâşhüküm sürüyor, surdaburdagölgeler kımıldarken, az önceki uğultunun, yerleri sarsarakgenişlediğiişitiliyordu.Pencereler,birerikişer,aydınlandılar.Hemenhepsinde,uykuluvemeraklı başlar belirdi. Halim, radyoyu açmayı, ancak o zaman akıl edebildi. İstiklalMarşı henüz bitmemişti. Suat, elinde olmayarak, Yüzbaşı Demir’in küskün üniversiteligülümsemesinidüşündü,osabahdediklerini:

“—Öyle çocukluklar vardır ki, zamanında yapmalı, yoksa bir ömür boyu avunamazinsan…“

Marşbitincekalınveetkileyicibirses,SilâhlıKuvvetlerinilkbildirisiniokudu:

— Dikkat! Dikkat! Büyük Türk Milleti! Silâhlı Kuvvetlerimiz, İstanbul, Ankara,Eskişehirvediğerbüyükmerkezde,27Mayıssaat03.00’tenitibarenidareyielealmıştır.

Halim ve Suat, nefes almaktan korkarak, sonuna kadar dinlediler. Sevinçli fakatyorgundular.Derinbircumhuriyetsessizliğioldu.Vesonrasaat,sabahıçaldı.

‘DÜŞÜK’BAŞBAKANADNANMENDERESKÜTAHYA’DAYAKALANDISabıkBaşbakan askeri bir uçakla önce Eskişehir’e, daha sonra Ankara’ya getirildi Kütahya(Özel)

27 Mayıs gecesini Eskişehir’de geçirmiş olan ‘Düşük’ Başbakan Menderes veyanındakileri ihtiva eden beş arabalık konvoy, şehrimize gelmiş, Vilayet Konağı‘ndaTugay Komutanı Albay Demet, Vilayet jandarma Komutanı Albay Alkan tarafındankarşılanarak,kendilerineHavaÜsKomutanlığı‘nıntebliğiokunmuştur.

Tebliğdeaynenşöyledeniyordu:“Ankara’dasabıkCumhurbaşkanıBayarveDPerkânıtevkif edildiler. Sabık Başbakan Menderes kaçmıştır. Nerde ve her kim tarafındangörülürse,askerikuvvetlerimizgelinceyekadar,zorkullanılaraktevkifedilecektir.”

Adnan Menderes bunun üzerine çevre valileriyle bir telefon konuşması yapmakistemişsede,kendisine izinverilmemiştir.Daha sonra,onugötürmek içinEskişehir’dengelenAlbayMuhsinBatur’ateslimedilmiş,askeribiruçaktaönceEskişehir’egötürülen‘düşük’BaşbakanAdnanMenderes,ordanaynıuçaklaAnkara’yanakledilmiştir.