kıliÇer6/60; el-kehf 18/ 12). "musallat kılmak" (el-isra ı 7 / 5) gibi değişik...

2
ra 778'de (1376) Kahire'ye gitti ve ora- ya Nüreddin el-Celavi ribf'ye ve ilimlerde yirmi onun tavsiyesi üzerine Ce- derslerine devam etti. ve usül-i olmak üzere birçok konuda Haldün 'dan fayda la nd nü'l-Haim. Nüreddin 'ed-Demiri. Zeyned- din el-Irak! ve birçok ali- minden kelam. felsefe. nahiv. belagat. · astronomi. aritmetik. ce- bir. geometri gibi alanlarda ders okudu. Uzun süre geçim çeken Sisa- Medre- sesi'nde Maliki okutarak (805 / 140 2-1 40 3) Daha sonra Sahibiye, Cemaleddin ve medresele- rinde müderrislik Türbe- si (han kah) oldu. Bi r süre na- de yapan Bisati. 823'te (1420) Ce- maleddin el -Akfehsf'nin ölümü üzerine Maliki getirildi ve ölü- müne kadar bu görevini sürdürdü. Onun bu görevde dönemde Ha- cer Ayni de Hanefi idi. Sisa- ti 833 ( 1430) hacca gitti. Bir se- ne kadar Mekke ikamet edip ders okuttu. Sadece Maliki mezhebin- den mezheplerden de çok ondan ders Bunlar ara- Kemaleddin Ebü'l- en -Nüveyri, Sealibi. Celaleddin el- Mahalli. Muhammed b. b. Fer- hun, Sehav i ve gibi alimler sa- 13 Ramazan 842 ' de (27 1439) bir cuma gecesi vefat eden ve cenaze Hacer ya- defnedild i. Eserleri. Sisat i' nin bilinen tek eseri u' ü galil c alô ljalil olup Maliki fakihi Halil b. el- Cündi'nin eserine ya- bir Müellif bu tamam- son bölümü en- Nüveyri ( yazma için bk. Brockelmann. GAL, ll, 102) . Sisati'nin kaynaklarda ge- çen eserleri de ve calô N ü- ket cale't- cal e'l-Mu- tavvel, c alô Me tali ci'l- envôr. : Sehavi. ed -Dau'ü 'l-lami ', VII , 5-8; a.mlf .. e?·:feyl 'a la. Kahire 1966, s. 220· 239 ; Süyüti, Bugyetü' l- uu'at, 32, 33 ; .. 462; Ahmed Baba et - Tinbükti. Neylü 'l-ib tihac (ed-DTbacü 'J-mü?heb içinde), Kahire 1329 -30 , s. 300-303; n, 1475 ; ll, 1117, 1256, 132 7, 1628, 171 6, 1717, 1751, 1758, 1893; ibnü' l-imad. VII , 245, 246; el-Bedrü' qa li' , 11 2, 113 ; Tiahu ' l- meknan, 339 , 557; ll, 441; Mah- s. 241; Brockelmann, GAL, ll, 102; Suppl., ll, 97; el-A'lam, VI, 228; Kehhale. Mu 'cemü' l- 'e lli{ fn, VIII , 291. L M. ESAD (W l) Genel olarak peygamberlikte görevlendirme, özel olarak da Hz. Muhammed 'in peygamberlikle görevlendirilmesi gelen bir terim. _j "Göndermek. yöneltmek: yaratmak" gi- bi manalara gelen bi'set Kur'an 'da "pey- gamberlikle görevlendirmek" (el-Bakara 2/ 129. 2 13). "ilham etmek" (el-Maide 5/ 3 ll. "ölüleri diriltmek" (el -Bakara 2/ 56, 259) , "uykudan (el-En 'a m 6/60; el -Kehf 18 / 12). "musallat (el -isra 7 / 5) gibi anlamlarda kul- Kelam terimi olarak nübüwet ve risa- letle görevlendirmesi demektir. Kerim'de daha çok resul*ün bi'setinden için (bk. M. F uad s. 124) olacak ki Ebü'l-Beka bi 'setin ne- bi* Iere resullere mahsus nu belirtir (el-Külliyya t, s. 99). Ancak ba- ayetlerde nebilerin de bi'setinden söz edilmesi (mesela b k. ei -Baka ra 2/ 213). bu terimin resulün nebiye de gösterir. Kur 'an'a göre bi'set ilk insan cemiyetinin ortaya All ah tek bir ümmet olan insanlara, tarihin en eski dönemlerinden itibaren müjde- leyeci ve nebiler an- gidermek veri- lecek hükümlere esas etmesi için peygamberler le birlikte kitap {ei-Bakara 2/ 213); kendisine kulluk etmeleri ve (t a- güt) uzak onlara olmak, böylece ahirette bir ba- hane (ccet) ileri sürmelerini önlemek için (en-Nisa 4/ 165) her ümmete resul { en -Nahl 1 6/ 36). peygamber gönderilmeyen insanlara azap edilme- (el-i sra 71 15) Bi'SET Kerim'de geçen peygam- berlerden sadece Hz. bi'setine dair bilgi verilir. Bir gece ailesiy- le birlikte Medyen'den gitmekte olan Müsa mukaddes Tuva vadisine ge- lince r bir görür ve ailesini ilerler. Mukaddes yerdeki vadinin bulunan yönünden " Ey Müsa ki ben senin rabbinim. çünkü mukaddes bir vadidesin. Ben seni seçtim. -sana- vahyedilene kulak ver" sözleriyle yan ilahi hitapla peygamber olarak gö- kendisine bildirilir (Taha 20 / 11 -24 ) ayetlerini okuyan, "kitap" ve "hikmet "i kö- tülükten bi r peygamber olarak gönderilen !Al -i im ra n 3/ 164; ei -Cu m'a 62/ 2) Hz. Muhammed'in bi'setinin konusunda Kur 'an'da bilgi yoktur. Hadislerde ise bi'setin sa- rüyalarla Nübüv- vetin ilk müjdeleri kabul edilen ve ay süren bu rüyalar süresince Hz. Peygam- ber kalmak istiyor ve Mekke 'nin Hi ra bir ma- çekilip tefekküre Hira'- ya son "kulluk yapmak" (taab- büd ) manasma gelen tahannüs ( ) ile nakledilir se de bu ta- abbüdün ne bilgi verilmez. Tahannüsün "putlara tap- maktan uzak durmak ve Hz. dinine yönelmek" t ahannüf ( ......;,:,.j\ ) kabul edenler de Hz. Peygamber'e nü- büwetin sonra da bi r Hanif olarak dinine uyma emrinin verilmesi ( el -Bakara 2/ 1 35 ) bu destekler mahiyettedir. An- cak o dönemin Hz. him 'in dinine dair bilgiye sahip kimseler in ve Hz. Muham- med'in peygamberlikten önce "kitap ve ne 42 / 52) dikkate olursa. onun sadece putlara tapmaktan uza k durdu- ve Hira'da günlerini tefekkürle ge- söylemek mümkün olur. Hira' da son gecede sabaha ken- disine melek ve ona "okul" de- {ei-Al ak 96/ 1- 5) Böylece ilk vahyi alan Hz. Muhammed 'in bi'seti ve yirmi üç devam (Müsn ed, 233; Buhari. Müs- lim , 252). alimler onun bi'se- tini üç devreye 1. Ferdi ve gi zli da- 217

Upload: others

Post on 02-Apr-2021

19 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: KıLIÇER6/60; el-Kehf 18/ 12). "musallat kılmak" (el-isra ı 7 / 5) gibi değişik anlamlarda kul lanılmıştır. Kelam terimi olarak Allah' ın, kullarından dilediğini nübüwet

ra 778'de (1376) Kahire'ye gitti ve ora­ya yerleşti. Nüreddin el-Celavi el-Mağ­ribf'ye fıkıhta ve diğer ilimlerde yirmi yıl öğrencilik yaptı. Hacası hastalanınca

onun tavsiyesi üzerine İzzeddin İbn Ce­maa 'nın derslerine devam etti. Fıkıh ve usül-i fıkıh başta olmak üzere birçok konuda İbn Haldün 'dan fayda la nd ı. İb­nü'l-Haim. Nüreddin 'ed-Demiri. Zeyned­din el-Irak! ve zamanın diğer birçok ali­minden kelam. felsefe. mantık. nahiv. belagat. tıp, · astronomi. aritmetik. ce­bir. geometri gibi değişik alanlarda ders okudu.

Uzun süre geçim sıkıntısı çeken Sisa­tı öğretim hayatına Şeyhüniyye Medre­sesi'nde Maliki fıkhı okutarak başladı (805 / 1402-1 403) Daha sonra Sahibiye, Cemaleddin ve Berkükıyye medresele­rinde müderrislik yaptı. Nasıriyye Türbe­si (hankah) şeyhi oldu. Bir süre kadı na­ibliği de yapan Bisati. 823'te (1420) Ce­maleddin el -Akfehsf'nin ölümü üzerine Mısır Maliki başkadılığına getirildi ve ölü­müne kadar bu görevini sürdürdü. Onun bu görevde bulunduğu dönemde İbn Ha­cer Şafii, Ayni de Hanefi kadısı idi. Sisa­ti 833 ( 1430) yılında hacca gitti. Bir se­ne kadar Mekke civarında ikamet edip ders okuttu. Sadece Maliki mezhebin­den değil diğer mezheplerden de çok sayıda kişi ondan ders aldı. Bunlar ara­sında Kemaleddin İbnü'l-Hümam, Ebü'l­Kasım en -Nüveyri, Sealibi. Celaleddin el­Mahalli. Muhammed b. İbrahim b. Fer­hun, Sehavi ve Şümünni gibi alimler sa­yılabilir.

13 Ramazan 842 'de (27 Şubat 1439) bir cuma gecesi vefat eden ve cenaze namazı İbn Hacer tarafından kıldırılan Sisatı hacası İzzeddin İbn Cemaa'nın ya­nına defnedildi.

Eserleri. Sisati'nin nüshaları bilinen tek eseri Şit u' ü ·ı- galil c alô kelômi'ş - Şeyi]

ljalil olup Maliki fakihi Halil b. İshak el­Cündi'nin el-Mul]taşar adlı eserine ya­pılan bir şerhtir. Müellif bu şerhi tamam­layamamış, son bölümü Ebü 'l-Kasım en­Nüveyri tarafından yazılmıştır (yazma nüsha la rı için bk. Brockelmann. GAL, ll , 102) . Sisati'nin kaynaklarda adları ge­çen diğer başlıca eserleri de şunlardır :

TavtiJ:ıu 'l-ma c~ül ve taJ:ırirü 'l-men­~ül, fiôşiye calô ŞerJ:ıi'l-MevôJı.ıf, N ü­ket cale't - Tavaıt, Hoşiye cale 'l-Mu­tavvel, fiôşiye c alô ŞerJ:ıi Me tali ci'l­envôr.

BİBLİYOGRAFYA : Sehavi. ed -Dau'ü ' l -lami', VII , 5-8; a.mlf ..

e?·:feyl 'a la. Re(i'l - işr, Kahire 1966, s. 220· 239 ; Süyüti, Bugyetü 'l- uu'at, ı , 32, 33 ; a .mıf .. Hüsnü 'l-muf:ıadara, ı , 462; Ahmed Baba et ­Tinbükti. Neylü 'l -ibtihac (ed-DTbacü 'J-mü?heb içinde), Kahire 1329-30, s. 300-303 ; Keş{ü 'z-zu ­

nün, ı , 1475 ; ll, 1117, 1256, 1327, 1628, 171 6, 1717, 1751 , 1758, 1893; ibnü' l-imad. Şezerat, VII , 245, 246; Şevkani, el-Bedrü 'qali', ı ı : 11 2, 113 ; Tiahu 'l- meknan, ı , 339, 557; ll , 441; Mah­ıüf. Şeceretü 'n-nür, s. 241; Brockelmann, GAL, ll, 102; Suppl., ll , 97 ; Zirikıi. el-A'lam, VI, 228; Kehhale. Mu ' cemü'l-mü 'elli{fn, VIII, 291.

L

~ M . ESAD KıLIÇER

Bİ 'SET ( W l)

Genel olarak peygamberlikte görevlendirme,

özel olarak da Hz. Muhammed 'in peygamberlikle görevlendirilmesi

anlamına gelen bir terim. _j

"Göndermek. yöneltmek: yaratmak" gi­bi manalara gelen bi'set Kur 'an 'da "pey­gamberlikle görevlendirmek" (el-Bakara 2/ 129. 213). "ilham etmek" (el-Maide 5/

3 ll. "ölüleri diriltmek" (el-Bakara 2/ 56, 259) , "uykudan uyandırmak" (el-En 'am 6/60 ; el-Kehf 18 / 12). "musallat kılmak" (el-isra ı 7 / 5) gibi değişik anlamlarda kul­lanılmıştır. Kelam terimi olarak Allah ' ın,

kullarından dilediğini nübüwet ve risa­letle görevlendirmesi demektir. Kur'an-ı Kerim'de daha çok resul*ün bi'setinden bahsedildiği için (bk. M. Fuad Abdülbakı.

s. 124) olacak ki Ebü'l-Beka bi 'setin ne­bi* Iere değil resullere mahsus olduğu­nu belirtir (el-Külliyyat, s. 99). Ancak ba­zı ayetlerde nebiler in de bi'setinden söz edilmesi (mesela b k. ei-Bakara 2/ 213). bu terimin resulün yanında nebiye de şamil olduğunu gösterir. Kur'an'a göre bi 'set ilk insan cemiyetinin ortaya çık­

masıyla başlamıştır. Allah başlangıçta

tek bir ümmet olan insanlara, tarihin en eski dönemlerinden itibaren müjde­leyeci ve uyarıcı nebiler göndermiş, an­laşmazlıkları gidermek maksadıyla veri­lecek hükümlere esas teşkil etmesi için peygamberler le bir likte kitap indirmiş

{ei-Bakara 2/ 213); insanların kendisine kulluk etmeleri ve azgın şeytandan (t a­güt) uzak durmaları konularında onlara yardımcı olmak, böylece ahirette bir ba­hane (hüccet) ileri sürmelerini önlemek için (en-Nisa 4/ 165) her ümmete resul göndermiş {en-Nahl 16/ 36). peygamber gönderilmeyen insanlara azap edilme­yeceğ i ni açıklamıştır (el-isra ı 71 15)

Bi'SET

Kur 'an-ı Kerim'de adı geçen peygam­berlerden sadece Hz. Müsa ' nın bi'setine dair ayrıntılı bilgi verilir. Bir gece ailesiy­le birlikte Medyen'den Mısır'a gitmekte olan Müsa mukaddes Tuva vadisine ge­lince Tür dağı tarafında bir ateş görür ve ailesini bırakıp ateşe doğru ilerler. Mukaddes yerdeki vadinin sağ yanında bulunan ağaç yönünden duyduğu . "Ey Müsa ı Şüphesiz ki ben senin rabbinim. Papuçlarını çıkar : çünkü mukaddes bir vadidesin. Ben seni seçtim. Şimdi -sana­vahyedilene kulak ver" sözleriyle başla­yan ilahi hitapla peygamber olarak gö­revlendirildiği kendisine bildirilir (Taha 20 / 11 -24 )

İnsanlara Allah'ın ayetlerini okuyan, "kitap" ve "hikmet"i öğreten. onları kö­tülükten arıtan bir peygamber olarak gönderilen !Al -i imran 3/ 164; ei -Cum'a 62/ 2) Hz. Muhammed'in bi'setinin nasıl başladığı konusunda Kur'an'da ayrıntılı

bilgi yoktur. Hadislerde ise bi'setin sa­dık rüyalarla başladığı anlatılır. Nübüv­vetin ilk müjdeleri kabul edilen ve altı ay süren bu rüyalar süresince Hz. Peygam­ber yalnız kalmak istiyor ve Mekke 'nin kuzeydoğusundaki Hira dağında bir ma­ğaraya çekilip tefekküre dalıyordu. Hira'­ya son gelişinde "kulluk yapmak" (taab­büd) manasma gelen tahannüs ( ~~ ) ile meşgul olduğu nakledilirse de bu ta­abbüdün ne şekilde olduğu hakkında

bilgi verilmez. Tahannüsün "putlara tap­maktan uzak durmak ve Hz. İbrahim'in dinine yönelmek" anlamındaki t ahannüf ( ......;,:,.j\ ) karşılığında kullanıldığını kabul edenler de vardır. Hz. Peygamber'e nü­büwetin gelişinden sonra da bir Hanif olarak İbrahim ' in dinine uyma emrinin verilmesi (el-Bakara 2/ 135 ) bu görüşün doğruluğunu destekler mahiyettedir. An­cak o dönemin Arabistan'ında Hz. İbra­him 'in dinine dair doğru bilgiye sahip kimseler in bulunmadığı ve Hz. Muham­med 'in peygamberlikten önce "kitap ve imanın ne olduğunu bilmediği" {eş-Şü ra

42 / 52) dikkate alınacak olursa. onun sadece putlara tapmaktan uzak durdu­ğunu ve Hira'da günlerini tefekkürle ge­çirdiğini söylemek mümkün olur. Hira'da bulunduğu son gecede sabaha karşı ken­disine melek gelmiş ve ona "okul" de­miştir {ei-Alak 96/ 1-5) Böylece ilk vahyi alan Hz. Muhammed 'in bi'seti kırk yaş­

larında bulunduğu sırada gerçekleşmiş

ve yirmi üç yıl devam etmiştir (Müsned,

vı . 233; Buhari. "Bed'ü'l- vaJ::ı.y", ı . Müs­lim, "İman" , 252). Bazı alimler onun bi'se­tini üç devreye ayırır: 1. Ferdi ve gizli da-

217

Page 2: KıLIÇER6/60; el-Kehf 18/ 12). "musallat kılmak" (el-isra ı 7 / 5) gibi değişik anlamlarda kul lanılmıştır. Kelam terimi olarak Allah' ın, kullarından dilediğini nübüwet

Bi'SET

vet. z. Yakın akrabasından başlamak üze­re yaptığı açık davet. 3. Medine'de baş­layan ve bütün milletleri kapsayan davet. Bi'set. Hz. Peygamber'in hayatını bi'set­ten önce bi'setten sonra olmak üzere iki devreye ayırmak için bir esas teşkil etmiştir.

Bi'set Allah'ın fiilierinden biridir. Mu'­tezile ve Şia, kul hakkında en hayırlı ola­nı (aslah) yaratmanın Allah'a vacip oldu­ğu şeklindeki genel prensiplerinden ha­reketle peygamber göndermenin de O'na vacip sayılması gerektiğini, bunun ay­nı zamanda ilahi bir Iutuf olduğunu sa­vunmuşlardır (Kadi Abdülcebbar. XV, 18, 22. 28. 63; Mahmud Şükri ei-Aiüsi, s. 99). Eş'ari ve Matüridiler'e göre ise bi'set va­cip değil mümkin • olup Allah'ın hür ira­desinin ve hikmetinin bir sonucudur (Gaz­

zali, s. 121; Sabüni. s. 45) .

BİBLİYOGRAFYA:

M. F. Abdülbaki, Mu<cem, "b~aş" md.; Müs· ned, VI, 238; Buhari, "Bed'ü'l-va.l;ı.y", 1; Müs­lim. "İman", 252; İbn Hişam, es-Sfre, 1, 233-240; Kadi Abdülcebbar. el-Mugnf (nşr. İbrahim Medkur v.dğr.). Kahire 1385 /1965, 'JW, 18, 20, 22, 28, 63; Maverdi, A<lamü'n-nübüvve, Bağ­dad 1319, s. 14; Gazzaıi. el·i~tişad, s. 121; Sa­buni, el-Bidliye, s. 45 ; İbn Ebü'ı-Hadid, Şerl:ıu Nehci'l-belaga, Kahire 1385·87 / 1965-67, IX, 103·104; Nevevi. Şerl:ıu Müslim, ll, 197-209 ; İbn Kesir. el-Bidaye, ll, 1-18; a.mıf .. es·Sfre, I, 385·414; İbn Hacer. Fetl:ıu'l-biirf, Kahire 1398 / 1978, ı, 21 ; Vlll, 548; XII, 308, 317 ; Ebü'ı-Beka .

el-Külliyyat, Buıak 1281 , s. 99; Aıusi, Rül:ıu 'l- . me<anf, 'JW, 37, 41 ; Abbas eı-Kummi, Se{fne­tü 'l·bihar, Beyrut, ts. (Darü'I-Murtaza), ı , 88; Mahmud Şükri eı -Aıusi, Muhtasarü 't- Tuh{eti'l­işna<aşeriyye (nşr. MuhibbOddln e1 -Hatib), Ka· hire 1373, s. 99. li! A. LÜTFi KAZANCI

218

1 BİSMİLI.AH ı

L (bk. BESMELE). .J

1 BİSSAU

ı

Gine Bissau Cumhuriyeti'nin başşehri

L (bk. GİNE BİSSAU). .J

1 BİSTAMİ, ı

Abdurrahman b. Muhammed

( ._...lh •• -:11 .ı..- lr. .:ı-)\~ )

Abdurrahman b. Muhammed b. Ali b. Ahmed e1-Bistami e1-HurUfl

(ö. 858/1454)

Tasawufi ve tarihi eserleri yarunda harflerin sihri fonksiyonianna ve

cifr, simya, vefk gibi bi\tıni konulara dair eserleriyle tanınan

L sfifi müellif.

.J

Antakya'da doğdu. islami ilimlerde ye­tişmek arzusuyla çeşitli ilim merkezleri­ni dolaştı. M. Smith, kaynak göstermek­sizin, Bistamfnin 803'te (1401) Halep'in Timur tarafından yağmalanmasını gör­müş olabileceğini belirtir (E/2 1Fr.l. ı. 1286). Daha sonra Kahire'ye giden Bistami di­ni ilimierin yanı sıra simya, tıp, tarih gi­bi alanlarda kendisini yetiştirdi. O dö­nemde Osmanlılar'ın en önemli ilim ve kültür merkezi olan Bursa'ya ne zaman gittiği belli değildir. Burada; ilim adam­larını himaye etmekle tanınan ll. Mu­rad 'ın ilgi ve teveccühünü kazandı; bazı eserlerini ona ithat etti ve bu şehirde · öldü.

Taşköprizade, Abdurrahman Bistami'­yi "(Bayezid -i) Bistami meşrepli, Hanefi

Abdurrahman Bistami'nin Feu3.'il).u ' l ­

miskiyye fi'l·fevatil}.i'l­Mekkiyye adl ı eserinin ilk iki sayfası (SU!eymanlye Ktp.,

Hamidi ye,

nr. 688)

mezhebinden ve Antakya doğumlu" di­ye tanıttıktan sonra onun hadis, tefsir ve fıkıhta alim, harf ve isiınierin hassa­ları ve cifr konularında arif olduğunu, Bursa'da tanıştığı Molla Fenari'den Arap dili ve edebiyatı alanlarında çok fayda­landiğını söyler (eş-Şef!:i:i'il~, s. 46).

Eserleri. 1. el-Feva ,iJ:ıu1-miskiyye fi'l -fevatiJ:ıi1 -Mekkiyye. ll. Murad'a it­hat edilen eser ansiklopedik bir çalışma olup Bistamfnin en önemli eseridir. Ka­tib Çelebi, 100 kadar ilmin tanıtıldığı eserde o güne kadar hiç duyulmamış "garip ve acayip bilgiler" verildiğini, şer'i ve Arabi ilim dallarının gösterildiğini be­lirterek Bistami'yi ilimler ansiklopedisi (mevzG'atü'l-uiGm) tarzında eser veren en önemli müellifler arasında gösterir (Keş­fü '?·?unan, II. 1905). Eserin BS. babın­dan, müellifın Feva,iJ:ı'i 80S (1402) yı­lında hazırlamaya başladığı ve çalışma­sını 844'e (1440) kadar sürdürdüğü an­laşılmaktadır. Aynı yerde eser hazırla­

nırken faydalanılan kaynakların bir lis­tesi de verilmiştir. Mecdi, Bistami'nin bu değerli çalışmasının tamamlanma­mış olduğunu söyler (Şeki:iik Tercümesi, s. 68). Eserin Türkiye'de (Süleymaniye Ktp., Hamidiye, nr. 688, Ayasofya, nr. 4160; Nuruosmaniye Ktp., nr. 2519/ 20) ve Tür­kiye dışında (bk. Brockelmann, GAL, Il, 300; Suppl., II, 324) birçok yazma nüs­hası bulunmaktadır. z. Menahicü't-te­vessül ii mebc'ihici't-teressül. Bistamr­nin en çok tanınan eseridir. Harflerin sih­ri fonksiyanlarına dair olan eser kırk al­tı "latife" halinde tertip edilmiş olup her latifede bir "sır" incelenerek bunlara bi­rer "nükte" ve "hikaye" eklenmiştir. Mec­dfnin, "yolunu şaşırmışları hidayete ka­vuşturmak ve feleğin kahrına uğramış zavallıları mutluluk, talih, şan ve şerefe ulaştırmakta eşi bulunmaz bir kaynak" olduğunu söylediği (Şeki:iik Tercümesi, s. 68) bu eser Selahaddin Safedi'nin Cina­nü'l-cinas'ı ile birlikte basılmıştır (İstan­bul 1299). 3. Şemsü 'l-atci~ if <ilmi1 -J:ıu­n1fi ve'l -evfak (Hacı Selim Ağa Ktp., nr. 527). 4. MiftdJ:ıu1 - cifri'l - camic (Süley­maniye Ktp. , Ayasofya, nr. 2812/ 3). S. el­Ed <iyetü'l-müntel].abe ve'l-edviyetü'l­mücerrebe (Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 377) . 6. ReşJ:ıu <uyı1ni'l-J:ıayat ii şer­hi fünı1ni1-memat (Süleymaniye Ktp. , ŞehitAli Paşa, nr. 1204). 1.ljara ,idü'l­mülı1k ii tera ,idi's-sülı1k. iki babdan oluşan eserin birinci babında faziletli ol­manın yöneticilikteki önemi, ikinci ba­bında Hızır ile ilyas hakkındaki rivayet­lerde görülen çelişkinin giderilmesi üze-