issn: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/sayi-116.pdfcast graphic ajans 44...

110
Bir de Söyleyelim İstedik; Bir de Başka Cümlelerle Söyleyelim İstedik; Bir de Başka Cümlelerle Söyleyelim İstedik; Bütçemiz Hayallerimizi İnşa Etmeye Yetmiyor. Yeni Kaynakları Birlikte Bulalım. Enerji Projelerinde Enerjimizi Bürokratik İşlemleri Tamamlamaya Değil, Yatırımı Tamamlamaya Harcamak İstiyoruz. Yurtdışında Daha Büyük Eserler İçin, Yükümüzün Bir Ucundan Tutulmasını Bekliyoruz. Dünya Haritasının En Ücra Köşelerine Türk Bayrağını Biz Diktik. Sürekli Dalgalanması İçin Desteğe İhtiyacımız Var. Yatırımlar; Doğru Yüklenici, Sertifikalı/ Vasıflı İşçi ve Kaliteli Malzeme ve Bilimsel Çalışma İle Kaliteli İnşa Edilebilir. İnşaat Sektöründe Sektörün Durumu: Teşviklerde Kapsam Dışında, Müeyyidelerde Kapsam İçindeyiz. Bütçemiz Hayalle İnşa Etmeye Yetm Yeni Kaynakları Birli Bulalım. Enerji Projelerinde Enerjimizi Bürokratik İşlemleri Tamamlamaya Değil, Yatırımı Tamamlamaya Harcamak İstiyoruz. Yurtdışında Daha Büyük Eserler İçin, Yükümüzün Bir Ucundan Tutulmasını Bekliyoruz. Dünya Haritasının En Ücra Köşelerine Türk Bayrağını Biz Diktik. Sürekli Dalgalanması İçin Desteğe İhtiyacımız Yatırımlar, Doğ Yüklenic Va Bütçemiz Hayallerimizi İnşa Etmeye Yetmiyor. Yeni Kaynakları Birlikte Bulalım. Enerji Projelerinde Enerjimizi Bürokratik İşlemleri Tamamlamaya Değil, Yatırımı Tamamlamaya Harcamak İstiyoruz. Yurtdışında Daha Büyük Eserler İçin, Yükümüzün Bir Ucundan Tutulmasını Bekliyoruz. Dünya Haritasının En Ücra Köşelerine Türk Bayrağını Biz Diktik. Sürekli Dalgalanması İçin Desteğe İhtiyacımız Var. Yatırımlar; Doğru Yüklenici, Sertifikalı/Vasıflı İşçi ve Kaliteli Malzeme ve Bilimsel Çalışma İle Kaliteli İnşa Edilebilir. İnşaat Sektöründe Sektörün Durumu: Teşviklerde Kapsam Dışında, Müeyyidelerde Kapsam İçindeyiz.

Upload: others

Post on 13-Aug-2020

2 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

B

ir de

Başka Cümlelerle Söyleyelim İste

dik;

Bir de

Başka Cümlelerle Söyleyelim

İstedik;

Bir de Başka Cümlelerle Söyleyelim İstedik;Bütçem

iz Haya

llerimizi

İnşa Etmeye

Yetmiyor.

Yeni Kaynakla

rı Birlikte

Bulalım.

Enerji Projele

rinde

Enerjimizi B

ürokratik

İşlemleri

Tamamlam

aya

Değil, Yatırı

Tamamlam

aya

Harcamak İ

stiyoruz.

Yurtdışında Daha Büyük

Eserler İç

in, Yükümüzün

Bir Ucundan Tutulmasını

Bekliyoruz.

Dünya Harita

sının En

Ücra Köşele

rine Türk

Bayrağını Biz D

iktik.

Sürekli Dalga

lanması İçin

Desteğe İ

htiyacım

ız Var.

Yatırımlar;

Doğru

Yüklenici, S

ertifikalı

/

Vasıflı İşç

i ve Kalite

li

Malzeme ve

Bilimsel

Çalışma İle

Kaliteli İnşa

Edilebilir.

İnşaat Sektö

ründe

Sektörün Durumu:

Teşvikle

rde Kapsam

Dışında, Müeyyi

delerde

Kapsam İçin

deyiz.

Bütçemiz Hayal

lerimizi

İnşa Etmeye Yetmiyor.

Yeni Kaynakla

rı Birlikte

Bulalım.Enerji P

rojelerinde

Enerjimizi B

ürokratik

İşlemleri Tamamlam

aya

Değil, Yatırı

mı Tam

amlamaya

Harcamak İs

tiyoruz.

Yurtdışında Daha Büyük

Eserler İçin, Yükümüzün

Bir Ucundan Tutulmasını

Bekliyoruz.Dünya Harita

sının En

Ücra Köşelerine Türk

Bayrağını Biz D

iktik.

Sürekli Dalga

lanması İçin

Desteğe İhtiyacımız Var.

Yatırımlar, D

oğru

Yüklenici, Sertifik

alı/

Vasıflı İşç

i ve Kaliteli

Malzeme ve Bilimsel

Çalışma İle

Kaliteli İnşa

Edilebilir.İnşaat Sektöründe

Sektörün Durumu:

Teşviklerde Kapsam

Dışında, Müeyyid

elerde

Kapsam İçin

deyiz.

Bütçemiz Hayallerimizi İnşa Etmeye Yetmiyor. Yeni Kaynakları Birlikte Bulalım.

Enerji Projelerinde Enerjimizi Bürokratik İşlemleri Tamamlamaya Değil, Yatırımı Tamamlamaya Harcamak İstiyoruz.

Yurtdışında Daha Büyük Eserler İçin, Yükümüzün Bir Ucundan Tutulmasını Bekliyoruz.

Dünya Haritasının En Ücra Köşelerine Türk Bayrağını Biz Diktik. Sürekli Dalgalanması İçin Desteğe İhtiyacımız Var.

Yatırımlar; Doğru Yüklenici, Sertifikalı/Vasıflı İşçi ve Kaliteli Malzeme ve Bilimsel Çalışma İle Kaliteli İnşa Edilebilir.

İnşaat Sektöründe Sektörün Durumu: Teşviklerde Kapsam Dışında, Müeyyidelerde Kapsam İçindeyiz.

Page 2: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Yıl 19 Kasım

Aralık 2009Sayı 116

Kasım Aralık 2009 Yıl 19 Sayı 116ISSN: 1303 - 8028

İNŞAAT SANAYİİ ÜYELERİ

AGE İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.

• Ulusal bütçe

• Uluslararası yatırım ve finans kuruluşları

• Kamu-özel sektör ortaklığı

• Yap-işlet-devret

• Yap-işlet

• Yap-kiraya ver-devret

• İşletme hakkı devri

• Uzun dönemli kiralama

• İpotekli konut finansmanı

Page 3: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

1 1

editörden

Ulaştırma Bakanımız, Çevre ve Orman Bakanımız, yatırımlarda alternatif proje finansmanı yöntemlerine değindiler.

Yurtdışı müteahhitlik, müşavirlik hizmetlerini, önemli kurum Eximbank’ı Sayın Ahmet Kılıçoğlu anlattı.

Geleneksel Toplantılarımız hızla devam ediyor; 3 Aralık 2009’da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Ömer Dinçer, 29 Aralık 2009’da Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehdi Eker’in katılımları ile gerçekleşti.

Ulusal yeterlilik ve yeterlilik tespitleri artık hayatımızın renkli karelerini oluşturuyorlar.

Yaşamın Şifresi Sayın Yaşar Özkan’ın kaleminden dikkatinize sunuluyor.

Haberlerimizde sektörün toplantıları, çalışmaları ve AGE İnşaat Kız Öğrenci Yurdu gibi sosyal olayları bulacaksınız.

Yeniden görüşmek umuduyla, sağlıcakla kalın…

Page 4: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş
Page 5: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Mehmet Şükrü KOÇOĞLUBaşkan

turistik hediye olabilecek ney’ler de vardır ve

satışa sunulmaktadır. Bu durum gerçek ney

üstatlarını üzmektedir. Ancak ney’le gerçekten

ilgilenenlerin bilerek, isteyerek yaptıkları kararlı

seçimler üstatları umutlandırmaktadır.

Çeşitli nedenlerle (siyasi, sosyal, bölgesel)

atıl yatırımların varlığı da gerçek yatırım proje

sahiplerini üzmüştür.

Devletin boşa giden katrilyonları (milyarları)

kamuoyu vicdanını zedelemektedir. Ancak

günümüzde çeşitli yatırım finansmanı

modellerini kullanarak verimli yatırım

alternatiflerini seçen gerçek işadamları ülkemiz

insanını umutlandırmaktadır.

İşte ülkemizin en ücra köşelerinde yol baraj,

tünel, köprü vb. önemli devlet yatırımlarını

realize ederek, dünyanın en tehlikeli

bölgelerinde iş yaparak sağladıkları sermayeyi

ve kredibiliteyi kullanan İNTES üyeleri de bu

amaca hizmet etmektedirler.

Bunu ülke sevgisi, insan sevgisi ve yatırıma olan

inançları ile yapıyorlar.

Yoksa mevcut varlıklarını harcayarak hayatın

tadına varmak yerine yeni ve büyük risklerin

altına imza atmazlardı.

Sağlıcakla kalınız…

Ney yapımı sanılanın aksine çok meşakkatlidir.

Binlercesi arasından seçilerek ney haline

getirilen kamış, sazlıktaki ham halinden

neyzenin üflemesine hazır hale getirilmesine

kadar pek çok evreden geçmektedir.

Bir yatırım projesinde de binlerce fikirden itina

ile seçilen en verimli fikir, proje yapımından

finansmanına, inşasından üretime geçmesine

kadar pek çok yol kat etmektedir.

Ney’in inceliklerini bulmak ona gerçekten gönül

vermeyi gerektirir. Boğum sayısının yerinde

olması, kullanılan kamışın kesildiği bölge ve

kuruma şekli ney’den alınacak verimi doğrudan

etkiler.

Bir projenin yatırıma dönüşmesi de ona gönül

vermeyi, emek harcamayı ve fedakarlığı

gerektirir.

Finansmanın modeli, yatırımın yeri, ülke

ekonomisine ve istihdama katkısı nihayet

bölgesel kalkınmaya etkisi kararlarımızı

doğrudan etkiler.

Tabii ki karlılığı da çok önemlidir. Ancak son

derece hamasi duygular ile yapılan birçok

önemli yatırım da vardır.

Son derece dikkatsizce yapılmış, sadece

Yatırımlar sevgiyle yapılır

Page 6: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

İNTES İşveren Sendikası Adına Sahibi

M. Şükrü KOÇOĞLU Sorumlu Müdür

H. Necati ERSOY Yayın Kurulu Genel Sekreteri

Derya KARADEMİR Yönetim Yeri

4. Cadde 719. Sokak No:3Yıldız / Çankaya-Ankara Tel: 0312 441 43 50 (pbx)Faks: 0312 441 36 43 e-mail: [email protected] www.intes.org.tr "İnşaat Sanayi Dergisi ®

556 Sayılı KHK Uyarınca Türk Patent Enstitüsü Tarafından Tescile Bağlanmıştır" İNTES Kuruluş Tarihi

5 Şubat 1964 Sendikamız Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu üyesidir. İnşaat Sanayi Dergisi

Ocak-Şubat 2004 tarihinden itibaren hakemli dergidir.

İNTES İnşaat Sanayi Dergisi'nin adı da dahil olmak üzere tamamı

üzerindeki telif hakları İNTES'e aittir.

Dergide yayınlanan yazılar yazarlarının kişisel görüşü olup hiçbir

şekilde İNTES tüzel kişiliğinin görüşü olarak mütalaa edilemez.

Dergide yayınlanan yazıların her hakkı saklı olup, İNTES'ten yazılı

izin alınarak ve kaynak gösterilmek suretiyle kullanılabilir.

ISSN: 1303 - 8028

Yayın Türü

Yerel Süreli Yayın Ücretsizdir

İki ayda bir yayımlanır, abonelerine ücretsiz olarak gönderilir. Yapım

Cast Graphic Ajans Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. ŞtiTuran Güneş Bulvarı 4.Cad. 90. Sok 1/3 Yıldız / Çankaya - Ankara Tel: 0312 440 87 07Faks: 0312 440 12 92 e-mail: [email protected] Basım

TŞOF Trafik Matbaacılık San. Tic. A.Ş. AnkaraTel: 0312 267 08 97 - 98Faks: 0312 267 06 93 Basım Tarihi ve Yeri

10.02.2010

içindekiler

Sulama projelerinin kısa sürede hayata geçirilmeleri için alternatif finans modelleri geliştirilmiştirProf. Dr. Veysel EROĞLU Çevre ve Orman Bakanı

Özel sektör dinamizmi ile ulaştırma projeleri Binali YILDIRIM Ulaştırma Bakanı

Karayolları Genel Müdürlüğü’nde Kamu - Özel Sektör İşbirliği M. Cahit TURHAN Karayolları Genel Müdürü

Yap işlet devret veya yap işlet projelerinin çok kısa sürede Kuruluşumuzca hayata geçirilmesi büyük önem arz etmektedir Süleyman KARAMAN Devlet Demiryolları Genel Müdürü

“Kamu Özel Sektör İşbirliği” kavramının Türkiye’de uygulanmasını teminen çerçeve yasasının hazırlanması gereklidirAhmet ARSLAN DLH İnşaatı Genel Müdürü

KÖİ projeleri özel sektör işletimine uygun bir hizmet türü olmalıdırOrhan BİRDAL DHMİ Genel Müdürü

Özel sektörün altyapı yatırımlarına katılımının sağlanması ile uzun vadeli işbirliğine gidilmesi büyük önem taşımaktadırHalil İbrahim ÇANAKÇI Hazine Müsteşarı

Yatırımlarda alternatif finansman yöntemleri ve Kamu-Özel Sektör İşbirliğiKemal MADENOĞLU Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarı

TOKİ ve konut finansmanıErdoğan BAYRAKTAR Toplu Konut İdaresi Başkanı

Bankacılık sektöründe alternatif finansman yöntemleri önemlidirTevfik BİLGİN Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Başkanı

Önümüzdeki dönemlerde inşaat sektörüne desteğimizi sürdüreceğizMehmet SÖNMEZ Eurobank-Tekfen Genel Müdürü

12-13

8-11

14-15

16-17

18-19

20-23

24-27

36-39

28-31

40-41

32-35

42-43

6 Dosya İnşaat Sektörünün Finansmanı

46 Toplantı Geleneksel Toplantı; İstihdamın İnşasıGeleneksel Toplantı; Tarımın İnşası

54 AB Proje İnşaat Sektöründe Ölçme ve Değerlendirme; Eğitim ve İstihdam Projesi

44 Kurum Türk Eximbank

Kamu - Özel Sektör Sinerjisi

Page 7: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

58 Mali Pencere İnşaat işleri açısından müşterek genel giderlerin kapsamı ve finansman giderlerinin durumu Murat TOKMAKKAYA

62 Kültür-Sanat Mustafa AYAZ

66 Görüş Altyapı projelerinde finansman modelleri

Dr. Müh. Aytekin AKAGÜN

İş makinelerinin yurtdışında kiralanması işleminin Kurumlar ve Katma Değer Vergisi karşısındaki durumu

Nuri DEĞER

72 Analiz Yapıda manşon tercihi

Zeki HANAVDEL

76 Hukuk Rekabet hukuku ve kültürüAvukat Tuncay SONGÖR

Kamu ihalelerinde isteklilerin sunduğu birim fiyat analizlerinin değerlendirilmesiAvukat Kenan ATASOY

82 Şifre Dünyamızı ne kadar tanıyor ve ne kadar koruyoruz?Yaşar ÖZKAN

90 Tebessüm

94 Haberler

102 Yeni Yayınlar

104 Summary

Page 8: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

donatmaya hazırız

Ülkemizi bu güzel eserlerle

Page 9: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

donatmaya hazırız

Ülkemizi bu güzel eserlerle

donatmaya hazırızÜlkemizi bu güzel eserlerle

Page 10: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

Dosya | İnşaat Sektörünün Finansmanı

Kamu - Özel Sektör SinerjisiÜlkemizde, kamu yatırımlarına tahsis edilebilen kaynakların yetersizliği yanında kısıtlı kaynakların etkin kullanılamaması da önemli bir sorundur. Yıllarca uygulanan yanlış bütçe politikaları nedeniyle ülkemiz proje mezarlığı haline gelmiştir.

Proje stokunu eritmek amacıyla yatırımlarda rasyonelleştirme çalışmaları yapılmıştır. Son beş yılda önemli bir iyileşme sağlanmış olmakla birlikte kamu proje stoku, başta sulama sektörü olmak üzere, mevcut sınırlı kaynaklara kıyasla oldukça büyüktür. Bu noktada en önemli çözüm özel sektörün altyapı yatırımlarına katkısını sağlayacak alternatif finansman kaynakları oluşturmaktır.

Gelişen dünyada kamu artık yatırımlar için tek kaynak değildir. Tüm gelişmiş ülkelerde kamu özel sektör işbirliği ile yatırımlar yapılabilmektedir. Bu kapsamda yürütülen projelere İnşaat Sanayii'nde yer vermek istedik. Bu amaçla alternatif finansman kaynakları ile yürütülecek projeleri yatırımcı kuruluşlar anlattı.

Son beş yılda tarım-ulaştırma ve enerji sektörleri için yatırımlara ayrılan kaynakları sunduk. 2010 yatırım programı önceliklerini aktardık.

2010’un girişim yılı olması dileğiyle…

* Merkezi Yönetim Bütçesi, Merkezi Yönetim Bütçesi kapsamındaki yatırımlar, kamulaştırma hariç sermaye giderlerini ve yatırım programı ile ilişkilendirilen kamu yatırımı niteliğindeki “Sermaye Transferleri”ni kapsamaktadır

Yıllar Başlangıç Ödenek GerçekleşmelerSermaye

Giderleri Bütçe Payı

2000 2.351.784.000 2.475.116.000 5,0

2005 10.070.000.000 9.805.000.000 5,4

2006 12.451.901.000 12.097.000.000 6,5

2007 12.103.930.000 13.003.980.000 6,4

2008 11.775.030.000 18.441.000.000 7,7

2009 14.839.000.000 19.847.283.000 7,4

Yıllar Başlangıç ÖdenekYatırımların Bütçe

İçindeki Payı2010** 19 269 844.000* 6,62011** 18.158.528.000 6,1

2012 20.021.625.000 6,4

YATIRIMLARIN BÜTÇE İÇİNDEKİ PAYI

Page 11: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

8 - 9

Tarım Sektörü Yatırımları

Yıllar Proje Sayısı Ayrılan Ödenek Toplam Yatırımlardan

Ayrılan PayTamamlanma

Süresi/yıl

2005 343 1.355.271 8,38 22,02

2006 292 1.336.525 7,63 15,262007 293 1.508.710 8,83 17,402008 289 1.468.741 8,57 20,72009 282 2.771.148 12,8 12,3

2010 277 3.666.606 13,1 12,1

Yıl Proje Sayısı Ayrılan ÖdenekToplam Yatırımlardan

Ayrılan PayTamamlanma

Süresi/Yıl

2005 97 2.725.552 16,80 8,9

2006 104 2.489.125 14,20 8,1

2007 95 2.545.885 14,90 8,8

2008 101 2.408.570 14,00 8,8

2009 116 2.815.149 13,00 7,9

2010 127 3.376.100 12,10 6,8

Yıl Proje Sayısı Ayrılan Ödenek Toplam Yatırımlardan Ayrılan Pay

Tamamlanma Süresi/Yıl

2005 368 5.025.603 31,00 7,9

2006 336 5.395.253 30,70 6,9

2007 371 3.890.509 22,70 9,4

2008 368 3.911.817 22,80 9,3

2009 364 5.091.326 23,60 8,6

2010 373 7.744.744 27,8 6,3

Enerji Sektörü Yatırımları

Ulaştırma Sektörü Yatırımları

YATIRIMLARIN SEKTÖREL DAĞILIMI

Page 12: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Dosya | İnşaat Sektörünün Finansmanı

Kasım Aralık 2009

2010 Dönemi Yatırım Öncelikleri

2010–2012 yatırım teklifleri hazırlama rehberinde bu yılın öncelikli yatırımları özetlenmektedir.

2010–2012 döneminde kamu kesimi yatırımları, altyapıya yönlendirilecektir.

Kamu yatırımları bölgesel kalkınmanın sağlanmasında ve bölgeler arası gelişmişlik farklarının azaltılmasında etkili bir araç olarak kullanılacaktır.

AB üyeliği yönünde ortaya konulan plan ve programlarda yer alan politika ve önceliklerin hayata geçirilmesi için gereken yatırımlar hızlandırılacaktır.

Kamu altyapı yatırımlarının gerçekleştirilmesinde Kamu-Özel İşbirliği modellerinin kullanımı arttırılacaktır.

SEKTÖREL, BÖLGESEL VE PROjE BAZINDA ÖNCELİKLER

Sektörel öncelikler

2010-2012 dönemi kamu yatırım tahsislerinde eğitim, sağlık, teknolojik araştırma, ulaştırma, içme suyu ile Bilgi Toplumu Stratejisi ile uyumlu e-devlet ve bilgi ve iletişim teknolojilerinin geliştirilmesine yönelik altyapı yatırımlarına öncelik verilecektir.

Bölgesel öncelikler

Güneydoğu Anadolu Projesi Ana Planı (GAP), Doğu Anadolu Projesi Ana Planı (DAP), Doğu Karadeniz Bölgesel Gelişme Planı (DOKAP),

Zonguldak, Bartın, Karabük Bölgesel Gelişme Raporu (ZBK) ve Yeşilırmak Havza Gelişim Projesi (YHGP) kapsamında söz konusu planların amaç ve öncelikleri dahilindeki yatırımlar ile Konya Ovası Projesi (KOP) kapsamındaki yatırımlara öncelik verilecektir.

Proje bazında öncelikler

2010-2012 dönemi yatırım teklif tavanları çerçevesinde yapılacak proje bazındaki ödenek tekliflerinde sektörel ve bölgesel önceliklerin yanı sıra devam eden projelerden;

- 2010 yılı içinde tamamlanarak ekonomiye kazandırılabilecek projelere,

- Uygulamasında önemli fiziki gerçekleşme sağlanmış projelere,

- Yatırım Programı’nda yer alan ve dış finansmanı sağlanan projelerden önemli oranda fiziki gerçekleşme sağlanmış projelere,

- Başlatılmış bulunan diğer projelerle bağlantılı veya eş zamanlı olarak yürütülmesi ve tamamlanması gereken projelere,

- Mevcut sermaye stokunun daha etkin kullanılmasına ve korunmasına yönelik idame-yenileme, bakım-onarım, rehabilitasyon ve modernizasyon türü yatırım projelerine,

- Afetlerin önlenmesi ve afet hasarlarının telafisine yönelik projelere,

- AB’ye üyelik yönünde ortaya konulan politika ve önceliklerin hayata geçirilmesi için sürdürülen çalışmaların gerektirdiği projelere,

2000 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010

TarımE nerji

Ulaştırma0

5

10

15

20

25

30

35

T arım-E nerji-Ulaş tırma s ek törler inin y atır ım giderler i iç indek i dağılımı

TarımE nerjiUlaştırma

Tarım-Enerji-Ulaştırma sektörlerinin yatırım giderleri içindeki dağılımı

Tarım

Enerji

Ulaştırma

TarımEnerji

Ulaştırma

Page 13: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

10 - 11

- e-Dönüşüm Türkiye Projesi ve Bilgi Toplumu Stratejisi ile uyumlu projelere

ağırlık verilecektir.

ALT SEKTÖR ÖNCELİKLERİ

Tarım / Sulama sektöründe

Öncelikli projelere yeterli kaynak tahsis •edilecek,

Yapılabilirliğini ve önceliğini yitirmiş •projelerin tasfiye edilmesi veya iz ödeneğe çekilmesi yönünde tedbirler alınacak.

DSİ Genel Müdürlüğü’nün yatırım programında yer alan Büyük Su İşi projeleri 2010 yılında tümüyle bitirilecek; kredili yürütülen, depolaması tamamlanmış veya depolamasız, tümüyle ihaleli ilerlemiş sulama projeleri öncelikli projeler olarak değerlendirilecektir.

2009 Yılı Yatırım Programı’nda yer alan ancak teknik ve/veya ekonomik açıdan yapılabilirliğini yitirmiş büyük veya küçük su işi projeleri ile 2009 yılı sonuna kadar ihale edilmemiş Küçük Su İşleri toplu projesi kapsamındaki işler yeniden değerlendirilerek gerekli görülenler ayrıca listelenecek ve yatırım programından çıkarılmak üzere teklif edilecektir.

Toplulaştırılmış proje niteliğindeki “Küçük Su İşleri” projesi kapsamında yer alan ancak daha önceki yıllarda tamamlanmış olan alt projelerin karakteristik, proje tutarı ve kümülatif harcaması “Küçük Su İşleri” projesi toplamından düşülerek, proje 2009 yılı uygulama programında yer alan projelerle sınırlı olacak şekilde teklif edilecektir.

Enerji sektöründe

Enerji arz-talep analizlerine dayanan, Türkiye’nin genel enerji ihtiyaç projeksiyonuna uygun olarak hazırlanmış ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun ortaya koyduğu esaslara uygun, güvenilir hammadde kaynaklarına ve erken geri dönüş oranına sahip projelerle gerçekleştirilmesi diğer projelerin hayata geçirilmesinin ön şartı niteliğinde olan veya bunların kapasite/verimini artıracak olan projelere öncelik verilecektir.

Ulaştırma / Otoyol sektöründe Devam eden yatırım projelerinden Kemerhisar-Pozantı Otoyolu ve fiziki gerçekleşmesi % 90’ın üzerinde bulunan otoyol ve bağlantı yolu projeleri ile mevcut otoyol sisteminin korunmasını ve etkin kullanımını sağlayacak üstyapı iyileştirme, trafik güvenliği, köprü ve

viyadüklerin onarımı ve İstanbul çevre yolları

üzerindeki viyadük ve köprülerin depreme karşı

güçlendirilmesine yönelik projelere önem ve

öncelik verilecektir.

Ulaştırma / Karayolu sektöründe

Karayollarında trafik güvenliği ile ilgili yatırımlara

öncelik verilecektir.

Ulaştırma / Demiryolu sektöründe

Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda yer alan, Ankara

merkez olmak üzere İstanbul-Ankara-Sivas,

Ankara-Afyonkarahisar-İzmir, Ankara-Konya

koridorlarından oluşan çekirdek ağ üzerinde

hızlı tren ile yolcu taşımacılığına başlanılması

politikası çerçevesinde ödenek tekliflerinde

Ankara-İstanbul, Ankara-Konya Hızlı Tren

projelerine öncelik verilecektir.

Ulaştırma / Denizyolu sektöründe

Başta Ege Bölgesi olmak üzere planlaması

yapılan büyük kapasiteli ana limanların

hayata geçirilmesi için gereken yatırımlara ve

çalışmalara öncelik verilecektir. Kıyılar Master

Planı öncelikli olarak tamamlanacaktır.

Ulaştırma / Havayolu sektöründe

Hava trafiği emniyetini artırıcı projelere öncelik

verilecektir.

Ulaştırma / Boruhattı sektöründe

Sanayi kullanım potansiyeli yüksek, çevre

sorunları bulunan ve nüfus yoğunluğu fazla

yörelere erişime öncelik verilecektir. Doğalgaz

iletim ve bağlantı yatırımlarının şehiriçi

doğalgaz dağıtım ihaleleri ile eş zamanlı olarak

yürütülmesine önem verilecektir.

2010-2012 Yatırım Ödenekleri Tahsisleri

Ülkemizde ve dünyada yaşanan son ekonomik

gelişmeler dikkate alınarak hazırlanan Orta

Vadeli Program (2010–2012), 2009/15430

sayılı Bakanlar Kurulu Kararı olarak 16 Eylül

2009 tarih ve 27351 (Mükerrer) sayılı Resmi

Gazete’de yayımlanmıştır.

Yüksek Planlama Kurulu Kararı olarak

yayımlanan Orta Vadeli Mali Plan, kuruluşların

üç yıllık perspektifle yapacakları program, bütçe

ve yatırım programı hazırlıklarına esas teşkil

edecektir.

Page 14: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

Dosya | İnşaat Sektörünün Finansmanı

Sulama projelerinin kısa sürede hayata geçirilmeleri için alternatif finans modelleri geliştirilmiştir

ortamının iyileştirilmesi çalışmaları ile AB müktesebatı göz önüne alınarak 2003 yılında revize edilmiştir. Yapılan değişiklikle ÇED süreci kısaltılarak yatırımların önü açılmıştır.

Rekabet olmadan kalkınmadan, gelişmeden ve refahtan söz edilemez. Biz bu sebeple hidroelektrikte özel sektör–devlet işbirliğini hayata geçirdik.

26 Haziran 2003 tarihinde Su Kullanım Hakkı Anlaşması ile üretimi özel sektöre açtık. Su Kullanım Hakkı Anlaşması’nın yürürlüğe girdiği tarih, Türkiye’de enerji üretiminde yeni bir başlangıç, yani milattır.

Yatırım hamlesi gerçekleştirdiğimiz tek alan hidroelektrik değildir. Sulama projelerinin kısa sürede hayata geçirilmeleri için alternatif finans modelleri geliştirilmiştir. Bu modellerden biri de Yap-İşlet-Devret (YİD) modelidir. Sözleşmelerin toplam süresi 23 veya 24 yıl olup yatırım süresi 3 veya 4 yıl, işletme süresi 20 yıldır.

YİD modeli ile yaptırılacak sulama projelerinde, görevli şirket tarafından gerçekleştirilen yatırımın bedeli, yatırımın tamamlanmasını müteakip işletme süresinin başlangıcından itibaren sulamadan istifade edenlerden ve katkı payı olarak da DSİ bütçesinden sözleşme hükümleri gereğince karşılanacaktır. 3996 sayılı

Bugün artık bütün yatırımların devlet eliyle yapılamayacağı dünya ölçeğinde de bilinen bir gerçektir. Dolayısıyla klasik, her şeyi devletten bekleyen anlayışın terk edilmesi gerekmektedir.

Türkiye’nin en büyük yatırımcı kuruluşlarından birini bünyesinde barındıran bir bakanlık olarak özel sektör yatırımlarının artması için her türlü desteği veriyoruz. İşadamlarından da yatırımlarını arttırmalarını, zengin işgücü potansiyelimizin harekete geçirilmesi için istihdam fırsatlarını çoğaltmalarını bekliyoruz.

Toplumsal refah ve güvenle kendi içinde bir bütün, bölgesinde üstün bir güç olarak Türkiye, küresel sanayi ve ticaretin de güçlü bir oyuncusudur. Biz, ulaşmak istediğimiz hedefin ancak kendi kapasitemiz olabileceğine inanıyoruz.

Hükümet olarak, bakanlık olarak özel sektör yatırımlarının önünü açmak, girişimcilerin şevkini kırmamak, onları motive etmek maksadıyla bazı düzenlemeler yapılmıştır.

Türkiye’yi inşa ederken çevre ile uyumlu, sürdürülebilir bir anlayışıyla hareket ediyoruz. Çevre hassasiyetinden ödün vermeden yürüttüğümüz ÇED çalışmaları, bu çerçevede yürütülmektedir. İlk olarak 7 Şubat 1993 tarihinde yayımlanan ÇED Yönetmeliği, yatırım

“Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun”a 21 Mayıs 2008’de katkı payı ibaresi eklenerek görevli şirkete yapılacak ödemelerde çiftçiye devlet tarafından destek verilmesi hedeflenmektedir.

2008 ve 2009 yıllarında iki sulama projesinin (Manyas Ovası Sağ Sahil Sulaması ve Ödemiş Beydağ Ovası Sulaması) YİD modeli ile yapılmasına ilişkin ihalelere çıkılmış ancak hem ilgili sulama projelerine ait yatırım ve işletme bakım giderlerinin kullanıcılardan (çiftçilerden) toplanma riski hem de dünyadaki ekonomik kriz nedeniyle kredilerin firmalarca temin edilememesi gibi hususlar nedeniyle Ödemiş Beydağ Ovası Sulaması işine çok yüksek teklif gelmiş; Manyas Ovası Sağ Sahil Sulaması işine ise teklif gelmemiş olup bu yüzden ihaleler iptal olmuştur.

2010 yılında ekonomik krizin çözülmesi ve kredi şartlarının düzelmesi durumunda bu YİD modeli tekrar denenebilecektir. Bunun dışında daha önce alınan ticari kredi ve Avrupa Konseyi Kalkınma Bankası kredilerinin kullanımına devam edilecektir.

İçme ve Kullanma Suyu Temini Projelerinde, Bakanlığımız yetki ve sorumluluğundaki altyapı tesislerinin yapımında Kamu-Özel Sektör

İşbirliği, Yap-İşlet-Devret ya da Yap-İşlet modelleri kullanılmamaktadır.

2010 yılı için finansal kaynağımızı öncelikle milli bütçeden ayrılan pay oluşturmakla birlikte DSİ Genel Müdürlüğümüz tarafından yürütülen Büyük İstanbul İçmesuyu II. Merhale Projesi, Melen Sistemi ve yapımına başlanacak Ankara İçmesuyu Temin Projesi, Gerede Sistemi işlerinin finansmanı, Japon Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA) tarafından sağlanan dış kaynaklı krediden karşılanmaktadır.

Yatırımcılardan Beklentilerimiz

Biz bütün bu yatırımları yaparken, Türkiye’yi inşa ederken çevre ile uyumlu, sürdürülebilir bir anlayışıyla hareket ediyoruz.

Birçok sektöre istihdam sağlayan inşaat sektöründeki kuruluşlardan çevreye azami hassasiyet göstererek çevreyle uyumlu teknolojiler kullanmalarını istiyoruz.

Müteahhitlerimizden ayrıca gerekli bütün emniyet tedbirlerini almalarını, inşa edecekleri tesislerde fen ve sanat kaidelerine uymalarını da bekliyoruz.

Birlikte oluşturacağımız sinerjinin bütün Türkiye’ye yayılması bizi daha etkin, daha sağlam, daha güçlü hale getirecektir.

Netice itibarıyla Türkiye, sağlam ve güçlü

şekilde kalkınma yoluna devam etmek için

gerekli azim ve kararlılığa sahiptir. Önemli olan

mevcut kaynakların en doğru ve verimli şekilde

kullanılmasıdır.

Bu arada yurtdışında da yeni iş imkanları

gelişmektedir. Türkiye’nin artık küresel bir

güç olması ve komşuları, Balkanlar, Kafkaslar,

Orta Asya, Rusya, Afrika ülkeleri gibi pek

çok ülkelerle sağladığı dostluk ve işbirliği

anlaşmalarının bir gayesi de işadamlarımıza

yeni yatırım sahaları açmaktır. Bu maksatla

bazı ülkeler ile "Yüksek Seviyeli Stratejik

İşbirliği Konseyleri" kurulmuştur. Bu çerçevede

Irak ile 40’tan fazla, Suriye ile 23 Aralık 2009

tarihinde 51 adet ikili işbirliği mutabakat

zabıtları imzalanmıştır. Bu tür çalışmalar

diğer komşularımızla da gerçekleştirilecektir.

Bu durumun müteahhitlerimiz tarafından iyi

değerlendirilmesi gerekir.

Bugün ve gelecekte, insan ihtiyaçlarının

karşılandığı daha sağlıklı bir dünyada yaşamak

dileğiyle.

Page 15: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

12 - 13

Prof. Dr. Veysel EROĞLUÇevre ve Orman Bakanı

ortamının iyileştirilmesi çalışmaları ile AB müktesebatı göz önüne alınarak 2003 yılında revize edilmiştir. Yapılan değişiklikle ÇED süreci kısaltılarak yatırımların önü açılmıştır.

Rekabet olmadan kalkınmadan, gelişmeden ve refahtan söz edilemez. Biz bu sebeple hidroelektrikte özel sektör–devlet işbirliğini hayata geçirdik.

26 Haziran 2003 tarihinde Su Kullanım Hakkı Anlaşması ile üretimi özel sektöre açtık. Su Kullanım Hakkı Anlaşması’nın yürürlüğe girdiği tarih, Türkiye’de enerji üretiminde yeni bir başlangıç, yani milattır.

Yatırım hamlesi gerçekleştirdiğimiz tek alan hidroelektrik değildir. Sulama projelerinin kısa sürede hayata geçirilmeleri için alternatif finans modelleri geliştirilmiştir. Bu modellerden biri de Yap-İşlet-Devret (YİD) modelidir. Sözleşmelerin toplam süresi 23 veya 24 yıl olup yatırım süresi 3 veya 4 yıl, işletme süresi 20 yıldır.

YİD modeli ile yaptırılacak sulama projelerinde, görevli şirket tarafından gerçekleştirilen yatırımın bedeli, yatırımın tamamlanmasını müteakip işletme süresinin başlangıcından itibaren sulamadan istifade edenlerden ve katkı payı olarak da DSİ bütçesinden sözleşme hükümleri gereğince karşılanacaktır. 3996 sayılı

Bugün artık bütün yatırımların devlet eliyle yapılamayacağı dünya ölçeğinde de bilinen bir gerçektir. Dolayısıyla klasik, her şeyi devletten bekleyen anlayışın terk edilmesi gerekmektedir.

Türkiye’nin en büyük yatırımcı kuruluşlarından birini bünyesinde barındıran bir bakanlık olarak özel sektör yatırımlarının artması için her türlü desteği veriyoruz. İşadamlarından da yatırımlarını arttırmalarını, zengin işgücü potansiyelimizin harekete geçirilmesi için istihdam fırsatlarını çoğaltmalarını bekliyoruz.

Toplumsal refah ve güvenle kendi içinde bir bütün, bölgesinde üstün bir güç olarak Türkiye, küresel sanayi ve ticaretin de güçlü bir oyuncusudur. Biz, ulaşmak istediğimiz hedefin ancak kendi kapasitemiz olabileceğine inanıyoruz.

Hükümet olarak, bakanlık olarak özel sektör yatırımlarının önünü açmak, girişimcilerin şevkini kırmamak, onları motive etmek maksadıyla bazı düzenlemeler yapılmıştır.

Türkiye’yi inşa ederken çevre ile uyumlu, sürdürülebilir bir anlayışıyla hareket ediyoruz. Çevre hassasiyetinden ödün vermeden yürüttüğümüz ÇED çalışmaları, bu çerçevede yürütülmektedir. İlk olarak 7 Şubat 1993 tarihinde yayımlanan ÇED Yönetmeliği, yatırım

“Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun”a 21 Mayıs 2008’de katkı payı ibaresi eklenerek görevli şirkete yapılacak ödemelerde çiftçiye devlet tarafından destek verilmesi hedeflenmektedir.

2008 ve 2009 yıllarında iki sulama projesinin (Manyas Ovası Sağ Sahil Sulaması ve Ödemiş Beydağ Ovası Sulaması) YİD modeli ile yapılmasına ilişkin ihalelere çıkılmış ancak hem ilgili sulama projelerine ait yatırım ve işletme bakım giderlerinin kullanıcılardan (çiftçilerden) toplanma riski hem de dünyadaki ekonomik kriz nedeniyle kredilerin firmalarca temin edilememesi gibi hususlar nedeniyle Ödemiş Beydağ Ovası Sulaması işine çok yüksek teklif gelmiş; Manyas Ovası Sağ Sahil Sulaması işine ise teklif gelmemiş olup bu yüzden ihaleler iptal olmuştur.

2010 yılında ekonomik krizin çözülmesi ve kredi şartlarının düzelmesi durumunda bu YİD modeli tekrar denenebilecektir. Bunun dışında daha önce alınan ticari kredi ve Avrupa Konseyi Kalkınma Bankası kredilerinin kullanımına devam edilecektir.

İçme ve Kullanma Suyu Temini Projelerinde, Bakanlığımız yetki ve sorumluluğundaki altyapı tesislerinin yapımında Kamu-Özel Sektör

İşbirliği, Yap-İşlet-Devret ya da Yap-İşlet modelleri kullanılmamaktadır.

2010 yılı için finansal kaynağımızı öncelikle milli bütçeden ayrılan pay oluşturmakla birlikte DSİ Genel Müdürlüğümüz tarafından yürütülen Büyük İstanbul İçmesuyu II. Merhale Projesi, Melen Sistemi ve yapımına başlanacak Ankara İçmesuyu Temin Projesi, Gerede Sistemi işlerinin finansmanı, Japon Uluslararası İşbirliği Ajansı (JICA) tarafından sağlanan dış kaynaklı krediden karşılanmaktadır.

Yatırımcılardan Beklentilerimiz

Biz bütün bu yatırımları yaparken, Türkiye’yi inşa ederken çevre ile uyumlu, sürdürülebilir bir anlayışıyla hareket ediyoruz.

Birçok sektöre istihdam sağlayan inşaat sektöründeki kuruluşlardan çevreye azami hassasiyet göstererek çevreyle uyumlu teknolojiler kullanmalarını istiyoruz.

Müteahhitlerimizden ayrıca gerekli bütün emniyet tedbirlerini almalarını, inşa edecekleri tesislerde fen ve sanat kaidelerine uymalarını da bekliyoruz.

Birlikte oluşturacağımız sinerjinin bütün Türkiye’ye yayılması bizi daha etkin, daha sağlam, daha güçlü hale getirecektir.

Netice itibarıyla Türkiye, sağlam ve güçlü

şekilde kalkınma yoluna devam etmek için

gerekli azim ve kararlılığa sahiptir. Önemli olan

mevcut kaynakların en doğru ve verimli şekilde

kullanılmasıdır.

Bu arada yurtdışında da yeni iş imkanları

gelişmektedir. Türkiye’nin artık küresel bir

güç olması ve komşuları, Balkanlar, Kafkaslar,

Orta Asya, Rusya, Afrika ülkeleri gibi pek

çok ülkelerle sağladığı dostluk ve işbirliği

anlaşmalarının bir gayesi de işadamlarımıza

yeni yatırım sahaları açmaktır. Bu maksatla

bazı ülkeler ile "Yüksek Seviyeli Stratejik

İşbirliği Konseyleri" kurulmuştur. Bu çerçevede

Irak ile 40’tan fazla, Suriye ile 23 Aralık 2009

tarihinde 51 adet ikili işbirliği mutabakat

zabıtları imzalanmıştır. Bu tür çalışmalar

diğer komşularımızla da gerçekleştirilecektir.

Bu durumun müteahhitlerimiz tarafından iyi

değerlendirilmesi gerekir.

Bugün ve gelecekte, insan ihtiyaçlarının

karşılandığı daha sağlıklı bir dünyada yaşamak

dileğiyle.

Page 16: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

Dosya | İnşaat Sektörünün Finansmanı

Page 17: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

14 - 15

Binali YILDIRIM Ulaştırma Bakanı

Özel sektör dinamizmi ile ulaştırma projeleri

ULAŞTIRMA BAKANLIĞI

Türkiye’de YİD modelinin ana amacı; ileri teknoloji ve yüksek maddi kaynak ihtiyacı duyulan projelerin gerçekleştirilmesinde, kamu kaynağı ile sınırlı kalmadan özel sektörün imkanlarını da kullanabilmektir. YİD ve diğer finansman modelleri ile Ulaştırma Bakanlığı sadece kamu kaynağı kullanan Bakanlık olmaktan çıkarak kamuya kaynak aktaran bir yapıya kavuşturulmuştur. Özelleştirme, YİD ve lisanslama ve benzer faaliyetlerle kamuya büyük miktarda kaynak sağlanmıştır.

Türkiye’de halihazırda yasal altyapıya sahip olan kamu-özel işbirliği yöntemleri ve ilgili yasal çerçeve aşağıda yer almaktadır.

Yap-İşlet-Devret •(Kanun No: 3996, 3465, 3096)

Yap-İşlet (Kanun No: 4283)•

Yap-Kiraya Ver-Devret (Kanun No: 5396)•

İşletme Hakkı Devri •(Kanun No: 4046, 5335, 3465, 3096)

Uzun Dönemli Kiralama •(Kanun No: 5335, 4046)

Katkı Payı Uygulaması (Kanun No: 3996)•

Yap-İşlet-Devret Mevzuatı

3996 sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin •Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ve Kanuna İlişkin 94/5907 sayılı Karar

3096 sayılı Türkiye Elektrik Kurumu •Dışındaki Kuruluşların Elektrik

Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile Görevlendirilmesi Hakkında Kanun ve Kanuna İlişkin 4 Adet Yönetmelik

3465 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğü •Dışındaki Kuruluşların Erişme Kontrollü Karayolu (Otoyol) Yapımı, Bakımı ve İşletilmesi ile Görevlendirilmesi Hakkında Kanun ve Kanuna İlişkin 93/4186 sayılı Yönetmelik

Yap-İşlet Mevzuatı

4283 sayılı Yap-İşlet Modeli İle Elektrik •Enerjisi Üretim Tesislerinin Kurulması ve İşletilmesi İle Enerji Satışının Düzenlenmesi Hakkında Kanun ve Kanuna İlişkin 97/9853 sayılı Yönetmelik

Yap-Kiraya Ver-Devret Mevzuatı

5396 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel •Kanununa Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun ve Kanuna İlişkin 2006/10655 sayılı Yönetmelik

İşletme Hakkı Devri ve Uzun Dönemli Kiralama Mevzuatı

4046 sayılı Özelleştirme Kanunu•

5335 sayılı Kanun (DHMİ’ye, sahip olduğu •havaalanlarını kısmen veya tamamen özel sektöre uzun dönemli kiralama veya işletme hakkı devri yöntemleri ile devretme yetkisi veren Kanun)

Yukarıda bahsi geçen mevzuat dahilinde oluşturulan alternatif finansman projelerinde:

Yatırımın geriye dönüş sürelerinin uzun •olması,

Yolcu/ yük garantisi verilmemiş olması,•

İhale öncesinde gerçekleştirilmesi gerekli •olan bazı önemli işlemlerin (imar planı onayı,

ÇED olumlu belgesinin alınması vb.) işin

sözleşmesi içinde yapılmasının öngörülmüş

olması,

Sözleşme yükümlülüklerinin görevli şirket •tarafından yerine getirilememesi,

Bürokratik ve hukuki süreçlerin zaman •zaman uzaması,

vb. gibi nedenlerle bazı sıkıntılar

yaşanabilmektedir. Hükümetimiz ve Bakanlığımız

tüm sorunların aşılmasına yönelik hem yatırım

modeli oluşturulmasında hem de hukuki yapının

geliştirilmesinde çalışmalar yürütmüş ve hala

yürütmektedir.

Ülkemizin hızla gelişmesi açısından

uyguladığımız alternatif finansman kaynaklarını

geliştirerek kullanmaya devam edeceğiz; bu

sayede hem kamu kaynaklarını daha verimli

kullanma imkanı sağlanacak hem de özel

sektörün dinamizmi ile projeler çok daha çabuk

vatandaşlarımızın kullanımına kavuşacaktır.

Bakanlığımız uhdesinde gerçekleştirilmekte olan

ve planlanan yatırımlar hakkında ayrıntılı bilgileri

ilgili Genel Müdürlerimiz sizlerle paylaşacaklar.

Page 18: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

Dosya | İnşaat Sektörünün Finansmanı

Karayolları Genel Müdürlüğü’nde Kamu - Özel Sektör İşbirliği

kamu garantileri, destekleri, ödeme planlarına ilişkin esaslar,

e) Projelerin gerçekleşme planları, fizibilite raporları, nakit akışlarına ilişkin genel değerlendirmeler,

f) Proje ile ilgili olabilecek sosyal ve ekonomik taraflar,

g) Değerleme ilke ve esasları.

Karayolu altyapı projelerinin finansmanını teminen oluşturulan sistemin şeffaf ve sağlıklı şekilde işlemesi için bu kriterler göz önünde bulundurulmaktadır.

Kamu-Özel Sektör İşbirliği projelerinin yatırımcı ve finans sağlayıcı açısından yatırım yapılabilir, kamu açısından ise en uygun yatırımcının bulunmasını sağlayan bir işleyişe sahip olması istenilmektedir. Sistemin öncelikli amacı, özel ve kamu sektörlerini bir araya getirerek, kanun taslağının yapılabilir, bankacılık açısından finanse edilebilir projelere imkan sağlayacak bir yapıya kavuşturulmasıdır. Bunun için ilk olarak bir kanuna ihtiyaç vardır. Yapılacak kanunun; bürokrasiden uzak olması, kamu ile özel sektör dengesini kurabilmesi ve uluslararası yatırımcılar için gerekli ortamı sunabilmesi halinde uluslararası alanda çok ciddi yatırımların ülkemize çekilebileceği düşünülmektedir. Ayrıca Kanun’un yayınlanmasını müteakiben ikincil mevzuatın da acilen çıkarılması gerekmektedir.

Bugün itibariyle Karayolları Genel Müdürlüğü’nün Yap-İşlet-Devret projelerinde hukuki güvencesi Kuruluş Kanunu’dur. “Karayolları Genel

Yolun, ülke kalkınması ve toplumun sosyo-ekonomik ve kültürel gelişimine temel oluşturan en önemli altyapı hizmetlerinden biri olduğu bilinciyle ülkemizde 59 yıldır çağdaş karayolu sistemini tesis etme görevini üstlenen Genel Müdürlüğümüz, günümüzde de yeni ulaşım gereksinimlerini son teknolojik gelişmelerden yararlanarak karşılamak amacıyla çalışmalarını sürdürmektedir.

Büyük ölçekte finansman gerektiren projelerimizi ise tüm dünyada yaygın kullanımı olan kamu özel sektör işbirliği modeli ile gerçekleştirmeyi planlamaktayız.

Genel Müdürlüğümüzce Kamu-Özel Sektör İşbirliği yöntemi ile yapılacak yatırımların seçilmesinde, öncelikle hazırlık aşamasında projelerin teknik, ekonomik ve mali yapılabilirliği, ekonomik-sosyal maliyeti, getirileri, riskleri, garantileri ve güvenceleri incelenip sosyo-ekonomik açıdan bölgeye ve ekonomiye katkıları analiz edilmektedir. Diğer taraftan çalışmalarımızda kamunun ve yüklenicilerin bilgilendirilmesi için aşağıda yer alan asgari unsurlara da yer verilmektedir.

a) Proje ve yatırımlara ilişkin riskler,

b) Kamu özel sektör işbirliği ile yapılacak projelerde, kamunun ve özel sektörün hakları, yükümlülükleri, risk ve yarar paylaşım süreçleri,

c) Yatırımın kamuya devir esasları,

ç) İdare ile yapılan uygulama sözleşmelerine ilişkin temel esaslar,

d) Projelere ilişkin finansman kaynakları, varsa

Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı” bu projelerin uygulanmasındaki yasal düzenlemeleri içerecek şekilde 18 Aralık 2009 tarihinde TBMM’ne gönderilmiş olup, halen Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülme aşamasındadır.

Göcek Tüneli: Karayolları Genel Müdürlüğü’nce Yap-İşlet-Devret modeliyle yapılan ve mevcut uygulaması başarılı bir şekilde sürdürülen önemli bir proje de Göcek Tüneli’dir.

Bu projeye ilişkin bilgiler;

Teklif Bedeli : 13.332.600.000 TL

Süresi : 2 yıl yapım ve 26 yıl işletme

Sözleşme Tarihi : 14.11.2003 (No: 25096)

İşe Başlama : 20.01.2004

(Sözleşmeye Göre)

Bitiş Tarihi : 20.01.2006 (Yapım) ve 20.01.2032 (İşletme)

Otoyol çalışmaları kapsamında Yap-İşlet-Devret modeliyle ihalesi düşünülen projeler ise;

1- Kuzey Marmara Otoyolu (3. Boğaz Geçişi Köprüsü Dahil) (361 km)

2- Ankara – Samsun Otoyolu (370 km)

3- Tekirdağ – Çanakkale – Balıkesir Otoyolu (433 km)

4- Ankara – İzmir Otoyolu (549 km)

5- Afyon – Antalya Otoyolu (345 km)

6- Sivrihisar – Bursa Otoyolu (202 km)

7- Şanlıurfa – Habur Otoyolu (360 km)

8- Gerede – Gürbulak Otoyolu (950 km)

9- Ankara – Niğde Otoyolu (287 km)

10- Aydın – Denizli – Antalya Otoyolu (335 km)

11- Şanlıurfa – Diyarbakır Otoyolu (160 km)

olarak sıralanmaktadır.

Ayrıca bu projeler dışında 2009 yılında ihalesi yapılan Gebze – Orhangazi – İzmir (İzmit Körfez Geçişi ve Bağlantı yolları dahil) (421 km) Otoyolu projesinin yürütülmesine devam edilecektir.

Bu projelerden 2010 yılı içinde 361 km uzunluğundaki Kuzey Marmara Otoyolu (3. Boğaz Geçişi Köprüsü dahil) projesinin ihale edilmesi planlanmaktadır.

Otoyol Hizmet Tesisleri (OHT); Yap-İşlet-Devret modeliyle “Karayolları Genel Müdürlüğü Dışındaki Kuruluşların Erişme Kontrollü Karayolu (Otoyol) Yapımı, Bakımı ve İşletilmesi ile Görevlendirilmesi Hakkındaki 3465 sayılı Kanun’un 11. Maddesi uyarınca hazırlanan ve 93/4186 sayı ile Bakanlar Kurulu Kararı olarak 14 Nisan 1993 gün ve 21552 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Uygulama Yönetmeliği” esaslarına göre ihale edilmektedir.

Görev süresi biten OHT’lerin kira ihaleleri 5018 sayılı Kanun gereğince 1 Ocak 2006 tarihinden itibaren Maliye Bakanlığı’nca (Milli Emlak Genel Müdürlüğü) yapılmaktadır.

Görev süresi biten bazı otoyol hizmet tesislerinin

görevli şirketleri veya taşeron firmaları, tesisi

boşaltmamak için mahkemeye başvurarak tesis

üzerinde ihtiyati tedbir kararı koydurabilmekte

ve bu nedenle yeni bir ihale çalışmasına

başlanamamaktadır.

Görev süresi boyunca İdaremizce cezai yaptırım

(para cezası gibi) uygulanamaması ve tek ceza

işleminin fesih olması nedeniyle bazı konularda

firmalar görevlerini aksatmaktadır.

İdaremizce yürütülen kontrollük hizmetleri için

personel eksikliği nedeniyle yeterli eleman

ayrılamamaktadır.

Müşavir firmanın etkin kullanımının sağlanması

için hizmet bedelinin görevli şirketçe verilmesi

yerine İdaremizce bir müşavir belirlenmesi

ve çalıştırılmasının daha uygun olacağı

düşünülmektedir.

Karayolları Genel Müdürlüğü, kuruluşundan bu

yana, insanımızın yaşam standardını yükseltme

çabasında ortaya koyduğu performans ile

ülkenin saygın kurumlarından biri olmuştur.

Bugün de Genel Müdürlüğümüz, değişen sosyo-

ekonomik yapı ve gelişen yaşam biçimlerine

paralel olarak, toplumun hak ettiği ulaşım

hizmetini sunma yolunda, yüksek teknolojiye

sahip ekip, ekipman ve donanımı, nitelikli ve

deneyimli kadrosu ile çağdaş, güvenli, konforlu

ve ekonomik ulaşım hizmeti sunmak ve

kamuoyu nezdindeki saygın imajını sürdürmek

için özveriyle çalışmaktadır.

Page 19: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

16 - 17

M. Cahit TURHANKarayolları Genel Müdürü

kamu garantileri, destekleri, ödeme planlarına ilişkin esaslar,

e) Projelerin gerçekleşme planları, fizibilite raporları, nakit akışlarına ilişkin genel değerlendirmeler,

f) Proje ile ilgili olabilecek sosyal ve ekonomik taraflar,

g) Değerleme ilke ve esasları.

Karayolu altyapı projelerinin finansmanını teminen oluşturulan sistemin şeffaf ve sağlıklı şekilde işlemesi için bu kriterler göz önünde bulundurulmaktadır.

Kamu-Özel Sektör İşbirliği projelerinin yatırımcı ve finans sağlayıcı açısından yatırım yapılabilir, kamu açısından ise en uygun yatırımcının bulunmasını sağlayan bir işleyişe sahip olması istenilmektedir. Sistemin öncelikli amacı, özel ve kamu sektörlerini bir araya getirerek, kanun taslağının yapılabilir, bankacılık açısından finanse edilebilir projelere imkan sağlayacak bir yapıya kavuşturulmasıdır. Bunun için ilk olarak bir kanuna ihtiyaç vardır. Yapılacak kanunun; bürokrasiden uzak olması, kamu ile özel sektör dengesini kurabilmesi ve uluslararası yatırımcılar için gerekli ortamı sunabilmesi halinde uluslararası alanda çok ciddi yatırımların ülkemize çekilebileceği düşünülmektedir. Ayrıca Kanun’un yayınlanmasını müteakiben ikincil mevzuatın da acilen çıkarılması gerekmektedir.

Bugün itibariyle Karayolları Genel Müdürlüğü’nün Yap-İşlet-Devret projelerinde hukuki güvencesi Kuruluş Kanunu’dur. “Karayolları Genel

Yolun, ülke kalkınması ve toplumun sosyo-ekonomik ve kültürel gelişimine temel oluşturan en önemli altyapı hizmetlerinden biri olduğu bilinciyle ülkemizde 59 yıldır çağdaş karayolu sistemini tesis etme görevini üstlenen Genel Müdürlüğümüz, günümüzde de yeni ulaşım gereksinimlerini son teknolojik gelişmelerden yararlanarak karşılamak amacıyla çalışmalarını sürdürmektedir.

Büyük ölçekte finansman gerektiren projelerimizi ise tüm dünyada yaygın kullanımı olan kamu özel sektör işbirliği modeli ile gerçekleştirmeyi planlamaktayız.

Genel Müdürlüğümüzce Kamu-Özel Sektör İşbirliği yöntemi ile yapılacak yatırımların seçilmesinde, öncelikle hazırlık aşamasında projelerin teknik, ekonomik ve mali yapılabilirliği, ekonomik-sosyal maliyeti, getirileri, riskleri, garantileri ve güvenceleri incelenip sosyo-ekonomik açıdan bölgeye ve ekonomiye katkıları analiz edilmektedir. Diğer taraftan çalışmalarımızda kamunun ve yüklenicilerin bilgilendirilmesi için aşağıda yer alan asgari unsurlara da yer verilmektedir.

a) Proje ve yatırımlara ilişkin riskler,

b) Kamu özel sektör işbirliği ile yapılacak projelerde, kamunun ve özel sektörün hakları, yükümlülükleri, risk ve yarar paylaşım süreçleri,

c) Yatırımın kamuya devir esasları,

ç) İdare ile yapılan uygulama sözleşmelerine ilişkin temel esaslar,

d) Projelere ilişkin finansman kaynakları, varsa

Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı” bu projelerin uygulanmasındaki yasal düzenlemeleri içerecek şekilde 18 Aralık 2009 tarihinde TBMM’ne gönderilmiş olup, halen Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülme aşamasındadır.

Göcek Tüneli: Karayolları Genel Müdürlüğü’nce Yap-İşlet-Devret modeliyle yapılan ve mevcut uygulaması başarılı bir şekilde sürdürülen önemli bir proje de Göcek Tüneli’dir.

Bu projeye ilişkin bilgiler;

Teklif Bedeli : 13.332.600.000 TL

Süresi : 2 yıl yapım ve 26 yıl işletme

Sözleşme Tarihi : 14.11.2003 (No: 25096)

İşe Başlama : 20.01.2004

(Sözleşmeye Göre)

Bitiş Tarihi : 20.01.2006 (Yapım) ve 20.01.2032 (İşletme)

Otoyol çalışmaları kapsamında Yap-İşlet-Devret modeliyle ihalesi düşünülen projeler ise;

1- Kuzey Marmara Otoyolu (3. Boğaz Geçişi Köprüsü Dahil) (361 km)

2- Ankara – Samsun Otoyolu (370 km)

3- Tekirdağ – Çanakkale – Balıkesir Otoyolu (433 km)

4- Ankara – İzmir Otoyolu (549 km)

5- Afyon – Antalya Otoyolu (345 km)

6- Sivrihisar – Bursa Otoyolu (202 km)

7- Şanlıurfa – Habur Otoyolu (360 km)

8- Gerede – Gürbulak Otoyolu (950 km)

9- Ankara – Niğde Otoyolu (287 km)

10- Aydın – Denizli – Antalya Otoyolu (335 km)

11- Şanlıurfa – Diyarbakır Otoyolu (160 km)

olarak sıralanmaktadır.

Ayrıca bu projeler dışında 2009 yılında ihalesi yapılan Gebze – Orhangazi – İzmir (İzmit Körfez Geçişi ve Bağlantı yolları dahil) (421 km) Otoyolu projesinin yürütülmesine devam edilecektir.

Bu projelerden 2010 yılı içinde 361 km uzunluğundaki Kuzey Marmara Otoyolu (3. Boğaz Geçişi Köprüsü dahil) projesinin ihale edilmesi planlanmaktadır.

Otoyol Hizmet Tesisleri (OHT); Yap-İşlet-Devret modeliyle “Karayolları Genel Müdürlüğü Dışındaki Kuruluşların Erişme Kontrollü Karayolu (Otoyol) Yapımı, Bakımı ve İşletilmesi ile Görevlendirilmesi Hakkındaki 3465 sayılı Kanun’un 11. Maddesi uyarınca hazırlanan ve 93/4186 sayı ile Bakanlar Kurulu Kararı olarak 14 Nisan 1993 gün ve 21552 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Uygulama Yönetmeliği” esaslarına göre ihale edilmektedir.

Görev süresi biten OHT’lerin kira ihaleleri 5018 sayılı Kanun gereğince 1 Ocak 2006 tarihinden itibaren Maliye Bakanlığı’nca (Milli Emlak Genel Müdürlüğü) yapılmaktadır.

Görev süresi biten bazı otoyol hizmet tesislerinin

görevli şirketleri veya taşeron firmaları, tesisi

boşaltmamak için mahkemeye başvurarak tesis

üzerinde ihtiyati tedbir kararı koydurabilmekte

ve bu nedenle yeni bir ihale çalışmasına

başlanamamaktadır.

Görev süresi boyunca İdaremizce cezai yaptırım

(para cezası gibi) uygulanamaması ve tek ceza

işleminin fesih olması nedeniyle bazı konularda

firmalar görevlerini aksatmaktadır.

İdaremizce yürütülen kontrollük hizmetleri için

personel eksikliği nedeniyle yeterli eleman

ayrılamamaktadır.

Müşavir firmanın etkin kullanımının sağlanması

için hizmet bedelinin görevli şirketçe verilmesi

yerine İdaremizce bir müşavir belirlenmesi

ve çalıştırılmasının daha uygun olacağı

düşünülmektedir.

Karayolları Genel Müdürlüğü, kuruluşundan bu

yana, insanımızın yaşam standardını yükseltme

çabasında ortaya koyduğu performans ile

ülkenin saygın kurumlarından biri olmuştur.

Bugün de Genel Müdürlüğümüz, değişen sosyo-

ekonomik yapı ve gelişen yaşam biçimlerine

paralel olarak, toplumun hak ettiği ulaşım

hizmetini sunma yolunda, yüksek teknolojiye

sahip ekip, ekipman ve donanımı, nitelikli ve

deneyimli kadrosu ile çağdaş, güvenli, konforlu

ve ekonomik ulaşım hizmeti sunmak ve

kamuoyu nezdindeki saygın imajını sürdürmek

için özveriyle çalışmaktadır.

Page 20: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

Dosya | İnşaat Sektörünün Finansmanı

Page 21: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

18 - 19

Süleyman KARAMANDevlet Demiryolları Genel Müdürü

Devlet Demiryolları tarafından kamu özel sektör işbirliği ile gerçekleştirilecek bir yatırıma karar verilmesi kriterleri genel olarak, bir yatırım projesini daha az kaynak kullanarak kısa bir temrinde hayata geçirmek, olabilecek riskleri paylaştırmak ve müşterilerimiz açısından kaliteli bir hizmet sunmak şeklinde sayılabilir.

Ayrıca proje odaklı olarak Kalkınma Planları ile uluslararası anlaşmalar göz ardı edilmeksizin genel anlamda mali, ekonomik, sosyal kriterler de Kuruluşumuzca istenebilecektir. Hukuki güvence olarak ise yapılacak bir projeye özgü olmakla birlikte kanuni izne tabi olarak gölge ücretler ve/veya taşıma garantileri Kuruluşumuzca kabul edilebilecektir.

Bu bağlamda, Kuruluşumuzca yürütülmüş ya da yürütülmekte olan büyük yatırım projeleri için kamusal finans açısından yeterli ödenek ayrılmadığından Yap İşlet Devret veya Yap İşlet projelerinin çok kısa sürede Kuruluşumuzca hayata geçirilmesi büyük önem arz etmektedir.

Devlet Demiryolları Kamu Özel Sektör İşbirliği Projeleri

Geçmişte Kuruluşumuz tarafından yürütülmüş Yap İşlet Devret ve/veya Yap İşlet projesi bulunmamaktadır. Ancak Ankara Hızlı Tren Garı ve Mütemmimlerin Yap İşlet Devret modeli ile yapılması için Kuruluşumuzca 15 Ekim 2009 tarihinde Yüksek Planlama Kurulu Kararı’nın

alınması için müracaat edilmiştir. Söz konusu

projenin bu yöntem ile yapılabilmesi için

şartname ve dokümanlar hazırlanmış olup diğer

çalışmalar hızla sürdürülmektedir.

2010 Yılı Projelerinin Finansman Kaynakları

2010 yılı içerisinde Kuruluşumuzca öz kaynağın

yanı sıra Avrupa Yatırım Bankası, Dünya Bankası,

İspanyol Hükümeti, Kore-Çin ve Japon Eximbank,

İslam Kalkınma Bankası, Avrupa Birliği Katılım

Öncesi Mali Yardım Aracı (İPA, Hibe) ve firma

kredileri kullanılacaktır.

Kuruluşumuzca 2010 yılı için planlanan herhangi

bir alternatif finans kaynağı bulunmamaktadır.

Bu bağlamda, 2010 yılında Başkentray, Ankara

Gar Hızlı Tren Binası, Köseköy-Gebze kesimi,

Hızlı Tren Depo Yapımı, Elektrikli Ana Hat

Lokomotif Temini, Yol Makineleri Temini, Irmak-

Karabük-Zonguldak Sinyalizasyon Elektrifikasyon

Telekomünikasyon Tesisleri Yapımı ve Altyapı

İyileştirilmesi, Van Gölü Feribot Alımı İskele

Tevsii, Bakım-Onarım Tesisi Yapımı, Bandırma-

Bursa-Ayazma-Osmaneli Hızlı Tren projelerinin

ihalelerine çıkılması planlanmaktadır.

Bu çerçevede Kuruluşumuz tarafından yürütülen

Kamu Özel Sektör İşbirliği modeline örnek bir

yatırım projesi bulunmamaktadır. Ancak söz

konusu modelin kullanılacağı yatırım projeleri

için ön çalışmalar yapılmaktadır.

Kamu-Özel Sektör İşbirliği Kriterleri

Yap İşlet Devret veya Yap İşlet Projelerinin çok kısa sürede Kuruluşumuzca hayata geçirilmesi büyük önem arz etmektedir

Page 22: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

Dosya | İnşaat Sektörünün Finansmanı

Page 23: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

20 - 21

Ahmet ARSLANDLH İnşaatı Genel Müdürü

"Kamu Özel Sektör İşbirliği" kavramının Türkiye'de uygulanmasını teminen çerçeve yasasının hazırlanması gereklidirSon 10 yılda ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik darboğaz nedeniyle kamu yatırım payının genel bütçe imkanları içinde istenen seviyeye ulaşmaması kalkınma hızını doğrudan etkilemektedir. Türkiye’de ekonomik büyüme ve gelişme endeksleri üzerinde ulaştırma sektörü faaliyetlerinin çok önemli rolü olup, başta sanayi, enerji, turizm olmak üzere tüm sektörler için katalizör işlevi üstlenmektedir.

Ulaştırma politikasını belirlemek Ulaştırma Bakanlığı’nın ana görevi olup, belirlenen politika hedeflerine erişim ise öncelikle altyapı projelerinin hayata geçirilmesini zorunlu kılar.

Geleneksel olarak yatırımlar DPT Müsteşarlığı’nca onaylanan yıllık yatırım programları çerçevesinde sağlanan kısıtlı bütçe imkanları ile gerçekleştirilmekte, yıllık ödeneklerin yetersizliği nedeniyle yatırım süresi planlanandan daha uzun olmakta ve bu nedenle de fizibilite ölçeğinde sapmalar meydana gelmektedir.

Sonuç olarak hizmet, ihtiyaç duyulan zaman içerisinde sağlanamamaktadır.

Bazı cazip projeler için düşük faizli dış kredi desteği alınma imkanının var olmasının yanı sıra özellikle, yatırımın geriye dönüşü geç ve yatırım süresi uzun olan ağır maliyetli önemli ulaştırma altyapı projelerinde, daha yaygın olanaklar için tüm gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi, alternatif finans modellerinin araştırılması

yönünde yoğun çaba gösterilmektedir.

Bir taraftan altyapı ihtiyaçlarının karşılanması gereği, diğer taraftan da işletmeciliğin etkinleştirilmesi ihtiyacı, kamuyu yeni arayışlara yöneltmiştir. Bu çerçevede, dünyadaki gelişmeler de dikkate alınarak kamu tarafından gerçekleştirilen önemli altyapı projelerinde, başta kaynak yetersizliği olmak üzere birçok nedenle yatırımların gerçekleştirilmesinde oluşabilecek gecikme ve sıkıntıları önlemeyi ve bu altyapı projelerinin işletmeciliğine etkinlik kazandırılmasını temin etmek için “Alternatif Gerçekleştirme Yöntemleri”nin altyapısının oluşturulmasına ihtiyaç duyulmuş olup, çeşitli aşama ve biçimlerde özel sektör kaynaklarının ve dinamizminin kullanımını ve riske katılımını sağlamayı öngören yaklaşımlar hedeflenmiştir.

Kamu Özel Sektör İşbirliği

Yatırım ve işletmecilik faaliyetlerinde son yıllarda üzerinde önemle çalışılan alternatif gerçekleştirme modeli, Kamu Özel Sektör İşbirliği veya orijinal adıyla Public Private Partnership (PPP–3P) sistemi olup, bu sistemin dünyada ve ülkemizde pek çok uygulaması bulunmaktadır.

Bu sistem esas itibari ile

Yetki ve sorumlulukların•

Maliyet ve risklerin •

Gelir ve yararların •

Page 24: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Dosya | İnşaat Sektörünün Finansmanı

Kasım Aralık 2009

optimum oranlarda kamu ve özel sektör tarafından paylaşılmasının düzenlenmesi olarak tanımlanabilir.

Bu sistemde, başarılı uygulamayı temin edecek en önemli husus, bu unsurların detayda doğru tayin edilmesi ve paylaşımdaki optimum oranların nitelik ve nicelik olarak en iyi şekilde tespit edilmesidir. Bu modelin risk paylaşımının en az olduğu modelden en fazla olduğu modele kadar çok geniş bir yelpazede uygulama kompozisyonu bulunmaktadır. (Yap İşlet Devret ve Yap İşlet modelleri bu şemsiye altında yer alan alternatiflerdir.)

Yap İşlet Devret Modeli

Bu anlayış çerçevesinde son yıllarda Yap-İşlet-Devret Modeli ülkemizde yaygın uygulama alanı bulmuş, 3996 sayılı Kanun ile bu model için yasal altyapı oluşturulmuştur. Ulaştırma Bakanlığı DLH Genel Müdürlüğü’nce yürütülen çok sayıda proje için YİD uygulaması yapılmıştır.

Yap İşlet Modeli ise enerji projelerinde kısıtlı uygulama alanı bulmuş, dünyadaki uygulamalar ve mevcut mevzuat çerçevesinde yapılan değerlendirmelere göre imtiyaz niteliği taşıyan kamuya ait ulaştırma sektörü projelerinde, mülkiyetin devrini öngören Yap-İşlet (Yİ) türü Kamu-Özel İşbirliği modelinin ulaştırma altyapı projelerinde uygulanabilirliğinin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

YİD Projelerinde Karşılaşılan Sorunlar

Projenin özel sektör için cazip bulunması önemli bir parametre olup, getirisinin zamana dayalı olarak somut endekslerle desteklenmediği durumlarda özel sektörün ilgisi sınırlı kalmaktadır.

- Yatırımın geriye dönüşü geç ve yatırım süresi uzun olan önemli altyapı projelerinde risk paylaşılmadığı ve garanti verilmediği ve hukuki güvencenin iki tarafı da eşit biçimde kapsamadığı durumlarda yatırıma istekli bulunmasında zorluklar çekilmektedir.

- Ayrıca yürürlükteki mevzuata göre kıyılarda özel sektör tarafından gerçekleştirilen yatırımlar,

- Hazine arazilerinin kiralanması,

- 2634 sayılı Turizmi Teşvik Yasası ile arazi tahsis modeli

YİD modeli ihaleler ile gerçekleştirilmektedir. Bu üç yöntemden birincisi ihale esasına

dayanmadığı için diğer iki yöntemin cazibesini ve rekabet gücünü azaltmaktadır.

3996 sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli ile Gerçekleştirilmesine İlişkin Yasa esas alınmak suretiyle Ulaştırma Bakanlığı ve ilgili Kuruluşları tarafından bugüne kadar liman ve hava sektöründe YİD modeli üzerinden çok sayıda proje gerçekleştirilmiştir.

Bunlardan Hava Meydanı Terminal Projeleri, kısa sürede yatırımın geriye dönüşüne imkan veren nitelikte olmaları (yolcu garantisi verilmiş olması ile proje cazibesine haiz durumda bulunmaları) nedeniyle başarı ile gerçekleştirilmiştir

Antalya Havaalanı 1. ve 2. Kısım Terminal 1. Tesisleri

İstanbul Atatürk Havaalanı Terminal Tesisleri2.

Dalaman Havaalanı Terminal Tesisleri3.

Ankara Esenboğa Havaalanı Terminal Tesisleri4.

İzmir Adnan Menderes Havaalanı Terminal 5. Tesisleri

Bodrum Milas Havaalanı Terminal Tesisleri 6.

YİD modeli üzerinden gerçekleştirilen projelerdir.

Zafer Bölgesel Havaalanı, Çukurova Havaalanı projeleri ise YİD modeli uygulanacak yeni projelerdir.

Kıyı yapılarında ise aynı başarı söz konusu olmayıp, ekonomik konjonktürün etkisinin yanı sıra;

Yatırımın geriye dönüş süresinin uzun olması,-

Yolcu/ yük garantisi verilmemiş olması,-

İhale öncesinde gerçekleştirilmesi gerekli - olan bazı önemli işlemlerin (imar planı onayı, ÇED olumlu belgesinin alınması vb) işin sözleşmesi içinde yapılmasının öngörülmüş olması,

İmar planı ve ÇED işlemleri yürütülmesi - sürecinde, Projelere (Master Planlarla önemi ortaya konmuş olsa bile) diğer kuruluşların veya sivil toplum örgütlerinin farklı yaklaşımları,

Yürürlükteki yasalarda ve sözleşme - hükümlerinde öngörülen idare yükümlülüklerin kamu tarafından zamanında yerine getirilememesi (tahkim konusuna işlerlik kazandırılması, 3996 sayılı Yasa’nın

Page 25: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

22 - 23

11. maddesinde değişiklik yapan 4180 sayılı Yasa ile tarif edilen garantör kuruluşun, üstlenici kuruluşun tayini gibi)

Sözleşme yükümlülüklerinin görevli şirket - tarafından yerine getirilememesi

gibi nedenlerle özellikle 1999 yılı öncesinde imzalanan sözleşmelerde beklenen hedefe ulaşılamamıştır. İmar planı veya ÇED işlemleri nedeniyle sonuçsuz kalan bazı projelerde de tasfiye işlemleri yapılmıştır.

Ancak son dönemde yeni yapılan YİD modeli ihalelerde yukarıdaki hususların ihale öncesinde çözüme kavuşturulması ile başarılı sözleşme uygulamaları gerçekleştirilmiştir.

Ayrıca bazı projelerde altyapı yatırımının bir kısmının kamu tarafından gerçekleştirilmesi sonrası, YİD Modeli ihalesine çıkılarak projenin tamamlatılması, işletilmesi ve devredilmesi yöntemi de benimsenerek bu yönde sözleşmeler imzalanmıştır. Bu durumda proje daha cazip konuma getirilmiştir.

Kıyı yapıları projelerinden bugün itibarı ile;

Turgutreis Yat Limanı, -

Didim Yat Limanı, -

Çanakkale Kepez Limanı,-

Güllük Limanı, -

Bodrum Yolcu İskelesi, -

projeleri tamamlanarak işletmeye açılmıştır.

Çeşme Yat Limanı-

Sığacık Yat Limanı,-

Alanya Yat Limanı,-

Kaş Yat Limanı,-

Yalova Yat Limanı, -

Mersin Yat Limanı -

Gazipaşa Yat Limanı, -

Dalaman Deniz Otobüsü ve Yat Limanı,-

Datça Yat Limanı Projeleri-

için ise sözleşme imzalanmıştır. Bu projelerin çoğunda inşaat aşaması devam etmektedir.

İhalesi tamamlanan Muğla Ören Yat Limanı ve Kumkuyu Yat Limanı projeleri ile ilgili olarak sözleşme imzalama aşamasına gelinmiştir.

Diğer taraftan;

Karaburun Yat Limanı-

Yeni Foça Yat Limanı -

Silivri Yat Limanı-

Avşa Türkeli Yat Limanı -

Burhaniye Yat Limanı -

Çeşme Şifne Yat Limanı -

Seferihisar Ürkmez Yat Limanı-

Tekirdağ Yat Limanı -

projeleri YİD uygulanacak yeni projelerdir.

Ulaştırma-Limanlar kapsamında da Karasu, Filyos, Çandarlı, Mersin Konteyner Limanları için YİD modeli uygulaması söz konusu olabilecektir.

Ayrıca Genel Müdürlüğümüzce İstanbul Boğaz Geçişi Karayolu Tünel Projesi de YİD modeli üzerinden ihale edilmiştir.

Bundan Sonra Ne Yapılmalı?

YİD ihalelerinde karşılaşılan sorunların bir kısmı kamu tarafından ele alınabilecek tedbirlerle çözülebileceği gibi, mevcut yasalarda yapılacak revizyon, iyileştirmeler ile belirli bir rahatlık sağlanabilinecektir. Nitekim 3996 sayılı YİD Yasası’nda katkı payı olanağına imkan veren yasal düzenleme tamamlanmıştır.

Ancak Kamu Özel Sektör İşbirliği Modellerini kapsayan yelpazenin diğer seçeneklerinin de ülkemizde uygulanabilirliğinin üzerinde çalışılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.

Dünyadaki uygulamalara paralel olarak Kamu Özel Sektör İşbirliği kavramının Türkiye’de uygulanmasını teminen çerçeve yasasının hazırlanması gerekli olup, bu sayede önemli projelerde maliyet ve risklerin, yetki ve sorumlulukların, gelir ve yararların taraflar arasında en uygun şekilde paylaşılmasındaki esaslar belirlenmiş olacaktır.

Acil Eylem Planı kapsamında Kamu Özel Sektör İşbirliği konusunda Bakanlığımız görevlendirilmiş olup, Genel Müdürlüğümüzce dünyadaki uygulamalar ve meri mevzuat gözden geçirilerek bir çalışma yapılmış; hazırlanan rapor üzerine, bilahare DPT Müsteşarlığı koordinasyonunda yasal altyapı oluşturulmasını teminen çalışma başlatılmıştır. Halihazırda Bakanlığımız ve ilgili kurum ve kuruluşların katkısı ile yasal düzenleme konusunda çalışma devam etmektedir.

Page 26: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

Dosya | İnşaat Sektörünün Finansmanı

Page 27: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

24 - 25

KÖİ Projeleri Özel Sektör İşletimine Uygun Bir Hizmet Türü Olmalıdır

Kamu Özel Sektör İşbirliği İle Gerçekleştirilecek Bir Yatırıma Karar Verilmesi İçin Aranan Temel Kriterler

Türkiye’de uygulanan YİD modelinin ana amacı; ileri teknoloji ve yüksek maddi kaynak ihtiyacı duyulan projelerin gerçekleşmesinde, kamu kaynağı kullanılmadan özel sektör imkanları ile finansman yaratılması yoluyla yatırımların gerçekleştirilmesidir.

Ülkemizde YİD mevzuatını düzenleyen temel Kanun 3996 sayılı Kanun ve bu Kanun’un uygulama usul ve esaslarını belirleyen 5907 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’dır. Kanun YİD modelini, ileri teknoloji ve yüksek maddi kaynak ihtiyacı duyulan projeler için geliştirilen özel bir finansman modeli olarak tanımlamakta ve yatırım bedelinin (kar dahil) sermaye şirketine veya yabancı şirkete, şirketin işletme süreci içinde ürettiği mal veya hizmetin idare veya hizmetten yararlananlarca satın alınmak suretiyle ödeneceğini esasa bağlamaktadır.

Kuruluşumuzca KÖİ kapsamında gerçekleştirilecek bir yatırıma karar verilmesi için aranan temel kriter, bu yatırımın kanunun öngördüğü şartları taşımasının yanı sıra yatırımın

tamamlanmasını müteakiben başlayacak işletme döneminin özel sektör işletimine uygun bir hizmet türü olması ve işletme hakkı devrinin idaremizin kanuni sorumluluğunu ortadan kaldırmadığını dikkate alarak KÖİ projesine konu yatırımı bu kritik husus çerçevesinde belirlemektir.

2010 Yılında Alternatif Finansman Kaynakları İle İhale Edilecek Projeler

Bilindiği üzere Kuruluşumuz Yatırım Programı’nda yer alan projelerin finansman kaynakları, Kuruluşumuz öz kaynaklarından karşılanmakta olup, alternatif olarak KÖİ kapsamında bütçe dışı finansman kaynağı kullanılmaktadır.

Yap-İşlet-Devret modeli çerçevesinde Kuruluşumuzca ihalesi gerçekleştirilmesi planlanan Projeler

Zafer (Kütahya-Afyon-Uşak) Bölgesel Havaalanı

DLH İnşaatı Genel Müdürlüğü’nün, 2009 Yılı Yatırım Programı’nda yer alan Zafer (Kütahya-Afyon-Uşak) Bölgesel Havaalanı Projesi’nin, DLH İnşaatı Genel Müdürlüğü’nün Yatırım

Programı’ndan çıkarılarak Kuruluşumuzca 3996 sayılı Kanun’un 4. madde hükmü ve 94/5907 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı çerçevesinde Yap-İşlet-Devret modeli ile uluslararası ihalesine çıkılabilmesini teminen Yüksek Planlama Kurulu Kararı ile Kuruluşumuz yetkilendirilmiştir.

Söz konusu Havaalanı ile ilgili olarak arazi zemin, fizibilite etütleri tamamlanmış ve ÇED olumlu kararı alınmış olup Yüksek Planlama Kurulu Kararı çerçevesinde ihale hazırlık çalışmalarına başlanılmıştır.

Atatürk Havalimanı Kargo Tesisleri

Atatürk Havalimanı’nda bulunan mevcut kargo tesislerinin yetersiz kalması ve uluslararası standartlarda rekabet ortamının yaratılamaması nedeniyle Kuruluşumuz tarafından 3996 sayılı Kanun ve 94/5907 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı çerçevesinde Yap-İşlet-Devret modeli ile uluslararası ihalesine çıkılabilmesi için Kuruluşumuzun yetkilendirilmesini teminen Yüksek Planlama Kurulu Kararı alınmak üzere yetkili merciler nezdinde girişimde bulunulmuş olup, bu çerçevede Kuruluşumuzca ihale hazırlık çalışmalarına da başlanılmıştır.

Orhan BİRDALDHMİ Genel Müdürü

Page 28: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Dosya | İnşaat Sektörünün Finansmanı

Kasım Aralık 2009

Kiralama İşletme Hakkının Devri Kapsamında İhalesi Gerçekleştirilmesi Planlanan Projeler

Kocaeli / Cengiz Topel Havaalanı

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı envanterinde yer alan Kocaeli/Cengiz Topel Havaalanı’nın sivil tesisleri, DLH İnşaatı Genel Müdürlüğü tarafından inşa edilerek Kuruluşumuza devredilmiştir.

Söz konusu Havaalanı’nın 5335 sayılı Kanun’un 33. maddesi çerçevesinde kiralanmasına yönelik çalışmalar Kuruluşumuz ile Deniz Kuvvetleri Komutanlığı arasında devam etmekte olup, Kuruluşumuzca ihale hazırlık çalışmalarına da devam edilmektedir.

Samsun / Çarşamba, Sinop ve Tokat Havaalanları

Samsun / Çarşamba, Sinop ve Tokat Havaalanlarının bir bütün halinde 5335 sayılı Kanun’un 33. maddesi çerçevesinde ihale yoluyla kiralanması ve/veya işletme hakkının devrine ilişkin yapılacak ihale hazırlık çalışmalarına başlanılmıştır.

Nevşehir / Kapadokya Havalimanı

Nevşehir / Kapadokya Havalimanı’nın 5335 sayılı Kanun’un 33. maddesi çerçevesinde ihale yoluyla kiralanması ve/veya işletme hakkının devri hususunda ihale hazırlık çalışmalarına başlanılmıştır.

Kuruluşumuzca ihaleleri gerçekleştirilen Kamu Özel Sektör İşbirliği projelerinin havaalanlarında iki ana uygulaması olmuştur.

1.Yap-İşlet-Devret Uygulamaları,

2. İşletme Hakkı Devirleri (Kiralama Projeleri)

Yap-İşlet-Devret Modeli İle Kuruluşumuzca İhalesi Gerçekleştirilen Projeler

Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkındaki 3996 sayılı Kanun ve bu Kanun’un uygulama usul ve esaslarını belirleyen 5907 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı kapsamında, Kuruluşumuz

tarafından YİD Projesi kapsamında 7 önemli terminal projesi, görsel mimari zenginlik, işlevsellik, son sistem teknoloji ve işletme kolaylığı fonksiyonlarıyla donanımlı olarak hava ulaştırma sektörüne kazandırılmıştır.

Bu projeler;

Antalya Havalimanı I. Dış Hatlar Terminal Binası

5 milyon yolcu / yıl kapasiteli Antalya Havalimanı I. Dış Hatlar Terminal Binası 07.12.1993 tarihinde ihale edilmiş olup, 01.04.1998 tarihinde hizmete verilmiştir.

Antalya Havalimanı Uluslararası Terminal İşletmeciliği A.Ş. tarafından 9 yıl 45 gün süre ile işletilerek 13.09.2007 tarihinde Kuruluşumuza devredilmiştir.

Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminal Binası

Yap-İşlet-Devret modeli ile 16.05.1997 tarihinde ihale edilen 20 milyon yolcu / yıl kapasiteli Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminal Binası ve Katlı Otoparkı projesi TAV Yatırım, Yapım ve İşletme A.Ş. tarafından 4 yıl 10 ay 15 gün süre ile işletilerek 02.07.2005 tarihinde Kuruluşumuza devredilmiştir.

Antalya Havalimanı II. Dış Hatlar Terminal Binası

Antalya Havalimanı’na 5 milyon dış hat yolcu / yıl kapasiteli yeni bir dış hatlar terminali, inşa edilerek 07.04.2005 tarihinde hizmete verilmiştir.

Çelebi-IC Antalya Havalimanı Terminal Yatırım ve İşletme A.Ş. tarafından 3 yıl 5 ay 26 gün süre ile işletilen Antalya Havalimanı II. Dış Hatlar Terminal Binası, 22.09.2009 tarihinde Kuruluşumuza devredilmiştir.

Dalaman Havalimanı Dış Hatlar Terminal Binası

Dalaman Havalimanı’na 5 milyon dış hat yolcu / yıl kapasiteli yeni bir dış hatlar terminali inşa edilerek 01.07.2006 tarihinde hizmete verilmiştir.

Page 29: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

26 - 27

ATM Havalimanı Yapım ve İşletme A.Ş. tarafından işletilen Dalaman Havalimanı Yeni Dış Hatlar Terminal Binası’nın işletme süresi, 8 yıl 2 ay 17 gün olup 28.04.2015 tarihinde sona erecektir.

Adnan Menderes Havalimanı Dış Hatlar Terminal Binası

Adnan Menderes Havalimanı’na 5 milyon dış hat yolcu / yıl kapasiteli yeni bir dış hatlar terminali, yap-işlet-devret modeli ile inşa edilerek 13.09.2006 tarihinde hizmete verilmiştir.

TAV İzmir Terminal İşletmeciliği A.Ş tarafından işletilen Adnan Menderes Havalimanı Yeni Dış Hatlar Terminal Binası’nın işletme süresi, 7 yıl 4 ay 26 gün olup 10.01.2015 tarihinde sona erecektir.

Esenboğa Havalimanı İç-Dış Hatlar Terminal Binası

10 milyon yolcu / yıl kapasiteli Esenboğa Havalimanı Yeni İç-Dış Hatlar Terminal Binası ve Mütemmimleri İnşaatı, 16.10.2006 tarihinde tamamlanarak hizmete girmiştir TAV Esenboğa Yatırım, Yapım ve İşletme A.Ş. tarafından işletilen Havalimanı’nın işletme süresi, 15 yıl 8 ay olup 24.05.2023 tarihinde sona erecektir.

Milas-Bodrum Havalimanı Dış Hatlar Terminal Binası

Yap-İşlet-Devret modeli kapsamında 5 milyon yolcu / yıl kapasiteli Terminal Binası ihalesi 02.08.2006 tarihinde gerçekleştirilmiştir.

Söz konusu ihaleyi, Teknotes A.Ş./Belgrad Havalimanı Kamu Şirketi ortak girişimi 45 aylık (3 yıl 9 ay) işletme süresi karşılığı kazanmıştır.

Anılan şirket ile Kuruluşumuz arasında 25.05.2009 tarihinde Uygulama Sözleşmesi imzalanmış ve yer teslimi yapılarak inşaat çalışmaları başlatılmıştır.

Kiralama Modeli İle Kuruluşumuzca İhalesi Gerçekleştirilen Projeler

Atatürk Havalimanı

21.04.2005 tarih ve 5335 sayılı Kanun’un 33. maddesinin Kuruluşumuza verdiği yetkiye istinaden gerçekleştirilen ihale sonucunda 03.07.2005 tarihi itibariyle “Atatürk Havalimanı Dış - İç Hatlar Terminal Binası Katlı Otopark ve Genel Havacılık Terminali” olarak TAV İstanbul Terminal İşletmeciliği A.Ş.’ye 15,5 yıl süre ile KDV Dahil 3.000.740.000 ABD Doları karşılığında kiralanması suretiyle işletme hakkı devredilmiştir. İşletme süresi 03.01.2021 tarihinde sona erecektir.

Antalya Havalimanı

Antalya Havalimanı I. ve II. Etap Dış Hatlar Terminalleri, CIP, İç Hatlar Terminali ile Mütemmimlerinin 12.04.2007 tarihinde ihalesi gerçekleştirilmiş olup, I. Dış Hatlar Terminal Binası ve İç Hatlar’ın kiralama süresi 14.09.2007 tarihinde başlamıştır. II. Dış Hatlar Terminal Binası’nın işletmeye başlama tarihi ise 23.09.2009’dur.

Fraport-IC İçtaş Antalya Havalimanı Terminal Yatırım ve İşletmeciliği A.Ş. tarafından

2.371.800.000 Euro KDV dahil kira bedeli ile işletilecek olan Antalya Hava Limanı’nın işletme süresi 31.12.2024 tarihinde sona erecektir.

Zonguldak/Çaycuma Havaalanı

Zonguldak / Çaycuma Havaalanı İşletme Hakkının Kiralanması ihalesi 15.09.2006 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Anılan ihaleyi “Zonguldak Özel Sivil Havacılık Sanayi ve Ticaret A.Ş.” kazanmıştır. Söz konusu Havaalanı 20.08.2007 tarihinde hizmete girmiş olup 25 yıl işletimden sonra Kuruluşumuza devredilecektir.

Kiracı şirket, 25 yıllık kira bedeli karşılığında her işletme yılı için 32.291 dolar artı KDV yıllık sabit ödemenin yanı sıra kiracının elde edeceği brüt satışların ihalede ciro paylaşım oranı olarak belirlenen % 01,06 (binde bir nokta sıfır altı) artı KDV’yi idareye ödeyecektir.

Antalya / Gazipaşa Havaalanı

Antalya Gazipaşa Havaalanı’nın 5335 sayılı Kanun’un 33. maddesi çerçevesinde işletme haklarının kiralanması ihalesi 31.08.2007 tarihinde yapılmış ve kazanan firma ile 04.01.2008 tarihinde kira sözleşmesi imzalanmıştır. Müteakiben 01.02.2008 tarihinde de “TAV Gazipaşa Yatırım, Yapım ve İşletme A.Ş.” yetkililerine söz konusu Havaalanı’nın devir-teslim işlemi gerçekleştirilmiştir.

Anılan Havaalanı 25 yıllığına 50.000 dolar artı KDV sabit kiranın yanı sıra, her işletme yılı için dönem net karından % 65 pay alınarak kiralanmıştır.

Page 30: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

Dosya | İnşaat Sektörünün Finansmanı

Page 31: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

28 - 29

Halil İbrahim ÇANAKÇIHazine Müsteşarı

Özel sektörün altyapı yatırımlarına katılımının sağlanması ile uzun vadeli işbirliğine gidilmesi büyük önem taşımaktadır

Yatırımlarda Kamu- Özel Sektör İşbirliği Projelerinin Önemi

Günümüzde küreselleşmenin de etkisiyle ülkeler

ve bölgeler arası eşitsizliklerin azaltılması çok

daha fazla önem kazanmakta ve bu durum

daha da artan bir altyapı ihtiyacını ortaya

çıkarmaktadır. Bu ihtiyacın giderilmesinde,

kamunun geleneksel altyapı hizmeti üretim

modelini tamamlayıcı olarak, özel sektörün

finansmanını ve dinamik karakterini sisteme

dahil eden yeni yöntemlerin kullanılması zorunlu

hale gelmektedir. Zira söz konusu yatırımların

tamamının, özellikle yaşanan son ekonomik

kriz ile birlikte, kamu kaynaklarıyla finanse

edilebilmesi imkanı bulunmamaktadır.

Kamu-Özel Sektör Modeli (KÖİ), söz konusu

altyapı ihtiyacının karşılanmasına yönelik

kaynak ve finansman açığının tamamlanması

kapsamında en önde gelen alternatif

modellerden birini oluşturmaktadır.

Bu modelin başlıca özelliklerinden biri, alternatif

bir satın alma yöntemi olması sebebiyle

kamunun hizmet üreten taraf olmak yerine,

hizmet satın alan taraf haline gelmesidir. Bu

durum kamuyu hizmetin özel sektör tarafından

üretilmesini organize eden, düzenleyen ve

kontrol eden bir konuma getirmektedir.

Yöntemin uygulanmasında kaynak açığının

karşılanmasının yanı sıra ulaşılması düşünülen

diğer hedefler; özel sektörün tasarım, yapım

ve işletme alanlarındaki becerilerinden

yararlanmaktır. Kamu, özel sektörün tasarım ve

yapım işini ve risklerini yüklenmesi ile hizmetin

performans ölçütlerine uygun şekilde ve yüksek

kalitede teslimi gibi risklere karşı korunabilecek

ve kamu hizmetlerinin sunulması daha verimli

hale gelecektir.

Başarılı bir KÖİ modeli ayrıca, gerekli hukuksal

ve kurumsal yapılar tesis edilip, risk paylaşımı

doğru tanımlanabilirse ihtiyaçla örtüşen ölçekte

projeler seçilmesi, projelerin zamanında ve

öngörülen bütçe ile tamamlanması ve ihalelerde

Page 32: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Dosya | İnşaat Sektörünün Finansmanı

Kasım Aralık 2009

serbest rekabet ortamı içinde en düşük

maliyet ve en yüksek faydayı birlikte karşılayan

seçeneğin dikkate alınmasını sağlayan bir

yöntem olarak ön plana çıkmaktadır.

Bunların yanı sıra KÖİ modelinin altyapı

yatırımlarında uygulanmasının ekonomiye dolaylı

getirileri de bulunmaktadır. KÖİ projelerinin,

yatırımlarda beklenen ve hedeflenen seviyelere

hızlı bir şekilde ulaşılması suretiyle büyümeye

itici bir etkide bulunan, “doğrudan yabancı

sermaye” girişini artıran ve özel sektörümüze

yeni iş tecrübeleri ve uzmanlıklar kazandırarak

bunları yurtdışına ihraç etme imkanı yaratan

sonuçları da bulunmaktadır.

Tüm bu bilgiler ışığında söz konusu hedeflere

ulaşılması kapsamında, özel sektörün altyapı

yatırımlarına etkin bir biçimde katılımının

sağlanması ile bu alanda kurumsallaşmasına

imkan tanıyacak şekilde uzun vadeli işbirliğine

gidilmesi büyük önem taşımaktadır.

Yatırım Projelerinin Finans Kaynakları ve Alternatif Finansman Yolları

Genel bütçeli kamu idarelerinin yatırım

projelerinin finansmanı, halihazırda bütçe

kaynaklarından ve dış kredi kaynaklarından

faydalanılmak suretiyle yapılmaktadır.

Müsteşarlığımız, yıllık yatırım programlarında

finansmanı dış kredili olarak öngörülen

projeler için uluslararası ve bölgesel finans

kuruluşlarından, yabancı hükümetlerin kalkınma

kuruluşlarından ve ticari bankalardan kredi

temin etmektedir.

Halihazırda borçlanma stratejimize uygun

olarak, uluslararası finansal kuruluşlarla

yürütülen orta vadeli işbirliği ve finansman

programları kapsamında mümkün olduğu

ölçüde maliyet ve vade avantajlı “Uluslararası

Kuruluşlardan Doğrudan Borçlanma” yöntemi

benimsenmektedir. Uluslararası finansman

kuruluşları, temin ettikleri uygun koşullu

finansmanın yanı sıra proje uygulamaları

paralelinde ilgili kuruluşların kurumsal

kapasitesinin de gelişmesine önemli katkıda

bulunmaktadır.

Yerel yönetimler ise söz konusu projeleri

kendi gelirleri ve merkezi yönetimce sağlanan

kaynaklar dışında borçlanma ile sağlamaktadır.

İç borçlanma kaynakları, İller Bankası

ile Türkiye’de faaliyet göstermekte olan

bankalar; dış borçlanma kaynakları ise esasen

uluslararası kuruluşlar, iki taraflı kalkınma

kuruluşları ile ticari bankalardır. Ayrıca,

mevzuat gereği yerel yönetimler tarafından

yurtdışı sermaye piyasalarına yönelik tahvil

ihraçları da mümkündür. Söz konusu finansman

kaynaklarına ilaveten, yurtiçinden hibe

sağlanabileceği gibi Avrupa Birliği, uluslararası

kuruluşlar ve iki taraflı kalkınma kuruluşlarından

da hibe temin edilebilmektedir.

Bahse konu kaynaklara alternatif olabilecek

yöntemlerden biri de KÖİ modelidir. Her ne

kadar alternatif bir finansman kaynağı olarak

algılansa da söz konusu model, aynı zamanda

alternatif bir satın alma yöntemidir. Bu şekilde,

yürütülecek faaliyetin öngörülen bütçe ve sürede

gerçekleştirilmesi KÖİ modelinin yaratacağı esas

fayda olacaktır. Bunun yanında, üretilen hizmet

veya malın niteliğinin iyileştirilmesi ile harcanan

paranın değerinin tam olarak karşılığının

alınması da KÖİ modelinin getirileri arasındadır.

Müsteşarlığımızca Bu Alanda Yürütülen Çalışmalar

Kamu-özel işbirliği modelinin geçmişi sizin

de bildiğiniz üzere yaklaşık 30 sene öncesine

dayanmaktadır. O dönemde gerçekleştirilen

projeler halihazırda devam etmesine karşın

son dönemde kamu-özel işbirliği modeli ile

büyük projeler gerçekleştirilmemiş olması

ülkemizin bu konuyla yeni yeni tanıştığı algısı

yaratmaktadır. Ancak, Müsteşarlık olarak

gerek ülkemizde geçmişte gerçekleştirilen

projeleri gerekse halihazırda diğer ülkelerde

bu modelle gerçekleştirilen projeleri yakından

takip ediyoruz. Bunun yanı sıra, yine sizin de

Page 33: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

30 - 31

bildiğiniz gibi ülkemizde özellikle ulaştırma

ve sağlık sektörlerinde kamu-özel işbirliği ile

yapılması planlanan büyük ve önemli projeler

bulunmaktadır. Söz konusu projelere ilişkin

dokümanlar da tarafımızdan hassasiyetle

incelenmekte ve projeler kapsamında

kamuya gelebilecek yükler en aza indirilmeye

çalışılmaktadır.

Biraz önce değindiğim gibi ülkemizin kamu-

özel işbirliği modeline ilişkin tecrübesi 30 yıl

öncesine dayanmaktadır. Bu kapsamda kamu-

özel işbirliği modeline ilişkin yasal altyapı, o

dönemde kabul edilen, sektöre yönelik ayrı

ayrı düzenlemeleri içermektedir. Söz konusu

dağınık yasal altyapının tek bir çatı altında

toplanması ve her bir KÖİ modeline uygulanacak

temel prensiplerin belirlenmesi amacıyla Devlet

Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı tarafından bir

çalışma yürütülmektedir. Müsteşarlık olarak biz

geçmiş yıllardan gelen tecrübelerimizin ışığında,

özellikle kamu katkısı, garanti, risk paylaşımı gibi

konular olmak üzere, bu çalışmaya aktif katılım

sağlamaktayız.

Buna ilaveten her ülkenin ekonomik, sosyal

ve hukuki altyapısı farklı olmakla birlikte diğer

ülkelerin edindiği tecrübeleri de önemsiyoruz.

Bu anlamda, yabancı ülkeler ve uluslararası

kuruluşlarla görüş alışverişinde bulunup onların

uzmanlık ve tecrübelerinden faydalanmaya

çalışıyoruz. Örneğin, ülkemizin KÖİ programının

oluşturulması esnasında Avrupa Kamu Özel

İşbirliği Uzmanlık Merkezi (EPEC)’nden

alınabilecek teknik yardımların belirlenmesi

için çalışmalar devam etmektedir. Ayrıca,

“Kamu-Özel İşbirliği Modeli”ni de kapsayan

Kamu Alımları Faslı kapsamında bu alandaki

düzenlemelerimizin AB Müktesebatı’na uyumunu

teminen OECD Sigma ile yapılan çalışmalara da

aktif katılım sağlanmaktadır.

Orta Vadeli Plan ve Önemi

Ekonomi politikalarından istenilen verimin

alınması, politikaların güvenilirliğinin

sağlanmasına bağlıdır. Öngörülebilirliğin

artırılması ve güçlü uygulama mekanizmalarının

oluşturulması, söz konusu güvenilirliğin tesis

edilmesinde temel etkendir. Orta ve uzun

vadeli programlar, ekonomi politikalarının

amaçlarını ve uygulama sürecini ayrıntısı ile

ortaya koyduğundan toplumda ve uluslararası

piyasalarda şeffaflığı ve güvenilirliği artırmada

en etkili araçlardan biridir. Özellikle kriz

zamanlarında, yani ekonomide güven sorununun

en üst düzeye çıktığı zamanlarda, söz konusu

programların önemi bir kat daha artmaktadır.

Ülkemiz de şeffaf ve öngörülebilir bir ekonomi

yönetimi izleme ilkesi çerçevesinde Eylül

2009’da 2010 – 2012 yıllarını kapsayan Orta

Vadeli Programı (OVP) ortaya koymuştur. OVP,

küresel kriz sonrasında kamu mali dinamiklerini

iyileştirmek ve büyümeye yeniden dinamizm

kazandırmak amacıyla ortaya konulan en

kapsamlı krizden çıkış programlarından biri olup

ülkemiz G-20 ülkeleri arasında bunu yapan ilk

ülkelerden biri olmuştur.

OVP’nin temel öncelikleri;

• Aşamalı olarak büyüme potansiyelinin

yakalanması,

• İşsizliğin azaltılması,

• Düşük enflasyon trendinin korunması ve

• Küresel kriz sonrası bozulan kamu mali

dengesinin iyileştirilmesi

şeklinde sıralanabilir.

Söz konusu önceliklere, özel sektörün

kullanabileceği kaynakları arttırmak suretiyle

özel sektörü destekleyerek ve ekonominin

esnekliğini arttıracak yapısal reformlar

sayesinde ulaşılması amaçlanmaktadır.

OVP’nin etkisi hem yurtiçinde hem de

yurtdışında kısa zamanda kendini göstermiş ve

geçtiğimiz günlerde dünyanın önde gelen kredi

derecelendirme kuruluşları tarafından kredi

notumuz yükseltilmiştir. Bu bağlamda, Fitch

tarafından BB-‘den BB+’ya, Moody’s tarafından

Ba3’ten, Ba2’ye ve JCR tarafından BB-‘den BB’ye

yükseltilen kredi notumuz, OVP’de yer alan

programlarımıza olan güveni yansıtmaktadır.

Page 34: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

Dosya | İnşaat Sektörünün Finansmanı

Page 35: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

32 - 33

Kemal MADENOĞLUDevlet Planlama Teşkilatı Müsteşarı

Yatırımlarda alternatif finansman yöntemleri ve Kamu-Özel Sektör İşbirliği

Bir yandan artan taleple birlikte altyapı

ihtiyacının artması, diğer yandan kamu

kaynaklarındaki yetersizlik, gerek merkezi

yönetim gerekse yerel yönetimler tarafından

finanse edilen altyapı projelerinin desteklenmesi

için kamu-özel işbirliği (KÖİ) gibi alternatif proje

yönetim ve finansman yöntemlerinin etkin

kullanımının önemini arttırmıştır.

Her ne kadar genellikle bir finansman yöntemi

olarak tanımlansa da kamu-özel işbirliği,

finansmana ilaveten tasarım, inşaat ve işletme

bileşenlerini de bünyesinde barındıran ve

finansmandan daha geniş yenilikçi perspektifler

içeren bütüncül bir proje yönetim sistemidir.

Ülkemizde “kamu-özel işbirliği” kavramı

genel tanımıyla görece yeni olmakla birlikte,

uygulamada bu kavram şemsiyesi altına giren

bazı yöntemler bakımından ülkemiz belli

düzeyde tecrübe sahibi ülkeler arasındadır.

Şöyle ki; Türkiye 80’li yıllardan itibaren yap-

işlet-devret uygulamalarına ilk yer veren ülkeler

arasında yer almaktadır. 1984 yılında çıkarılan

3096 sayılı “Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki

Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve

Ticareti ile Görevlendirilmesi Hakkında Kanun”

bu alandaki öncülerdendir.

Bu düzenlemeyi, çeşitli kurum ve kuruluşların

görev alanlarına özel ve belirli yöntemleri

kapsayan yasal düzenlemeler izlemiştir.

Türkiye’de halihazırda yasal altyapıya sahip

olan kamu-özel işbirliği yöntemleri ve ilgili yasal

çerçeve şu şekilde özetlenebilir.

Yap-işlet-devret

(Kanun No: 3996, 3465, 3096)

Yap-işlet (Kanun No: 4283)

Page 36: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Dosya | İnşaat Sektörünün Finansmanı

Kasım Aralık 2009

Yap-kiraya ver-devret (Kanun No:

5396)

İşletme hakkı devri (Kanun No: 4046,

5335, 3465, 3096)

Uzun dönemli kiralama (Kanun

No:5335, 4046)

Katkı payı uygulaması (Kanun

No:3996).

Söz konusu yöntemlerden Türkiye’de bugüne

kadar yoğunlukla yap-işlet-devret, yap-işlet,

uzun dönemli kiralama ve işletme hakkı

devri uygulama alanı bulmuştur. Mevcut

yasal altyapı çerçevesinde özellikle enerji ve

havayolu ulaştırması, yat limanları ve gümrük

kapısı projeleri uygulamaya konmuştur. Temel

olarak ticari karlılıklarının düşük, risklerinin ise

yüksek olması sebebiyle karayolu, demiryolu

ve denizyolu ulaştırması, kent içi ulaşım, içme

suyu, kanalizasyon sektörlerinde ve yerel

yönetimler düzeyinde uygulamalar ise görece

sınırlı kalmıştır.

Yasal altyapısı bulunan yöntemler arasında

en çok uygulama alanı bulan ise 3996 sayılı

Kanun’a göre gerçekleştirilen yap-işlet-devret

projeleridir. Bu Kanun’a göre, projelerini YİD

yöntemi ile gerçekleştirmek isteyen idare,

hazırlayacağı ön fizibilite etüdü ile Yüksek

Planlama Kurulu’na başvurmaktadır. Ön fizibilite

etüdü, Yüksek Planlama Kurulu’na uzmanlık

ve sekreterya desteği veren Devlet Planlama

Teşkilatı Müsteşarlığı’nın ilgili biriminde projenin

sektörel ayrımına göre ilgili uzmanlar tarafından

incelemeye tabi tutulmaktadır. Bu inceleme

esnasında projenin niteliğine göre ilgili kurum

ve kuruluşların da görüşüne başvurulmakta

(Örn. garanti konularında Hazine Müsteşarlığı,

bütçeye gelebilecek yükler konusunda Maliye

Bakanlığı gibi), gönderilen ön yapılabilirlik etüdü

ile ilgili teklifte bulunan kuruluş ile görüşmeler

yapılmakta ve süreç sonunda elde edilen bulgu

ve analizler YPK’ya sunulmaktadır. YPK, bu

analiz ve değerlendirmeleri de göz önünde

bulundurarak, uygulayıcı kuruluşa ihale yetkisi

verilmesi hususunda nihai kararını vermektedir.

YPK’nın ihale yetkisi vermesi durumunda,

uygulayıcı kuruluş ihaleyi gerçekleştirmekte

ve ihaleyi kazanan yüklenici ile bir uygulama

sözleşmesi parafe etmektedir. Bu uygulama

sözleşmesi de YPK tarafından onaylandıktan

sonra proje uygulamaya konmaktadır.

Ülkemiz, KÖİ projeleri konusunda özellikle

bazı sektörlerde belirli bir seviyede tecrübe

sahibi olmakla birlikte, bu projelerin hazırlık

aşamasında; projelerin teknik, ekonomik ve mali

yapılabilirliği, ekonomik-sosyal maliyet, getiri ve

riskleri üzerine karar verme sürecine yardımcı

olabilecek nitelikte çalışmaların zamanında

ve yeterli düzeyde yapılması konusunda

eksikliklerle karşılaşılabilmekte, klasik

finansman yöntemlerine nazaran daha karmaşık

süreçler içeren KÖİ projelerine yönelik kapasite

geliştirme ihtiyacı bulunmaktadır.

Ayrıca KÖİ projelerinin analizi, önceliklendirmesi

ve seçiminden sorumlu, KÖİ konusunda

uzmanlaşmış kurumsal bir yapının olmaması ve

proje dokümanlarına (fizibiliteler, sözleşmeler,

vb) yönelik sektörel standardizasyonun

oluşturulamamış olması da mevcut kurumsal

yapıdaki eksiklikler arasında yer almaktadır.

Ayrıca mevcut mevzuatın dağınık yapısı ve

sadece belirli sektör ve yöntemleri kapsaması

sebebiyle uygulama birliği sağlanamamaktadır.

Page 37: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

34 - 35

KÖİ projelerinin, kamu yatırımlarında finansman

sorununa kökten çözüm getireceğine

ve kamunun gerek mali gerekse idari

yükümlülüklerini azaltacağına dair yanlış algı

da sonuçları itibarı ile sorunlar arasında yer

almaktadır. Nitekim bu yöndeki bir algı, KÖİ

projelerinin gerek hazırlık gerekse uygulama ve

izleme aşamasında yeterince sahiplenilmemesi

sonucunu doğurmaktadır. Kamu-özel işbirliği

projelerinde kamuya düşen görevler genel

algının aksine artmakta ve çeşitlenmektedir.

Zira kamu-özel işbirliği yöntemi, kamunun

yatırım faaliyetlerinin bir alternatifi değil,

tamamlayıcısıdır.

KÖİ projeleri ile ilgili kamu kesimindeki

kapasite eksikliği ve yukarıda belirtilen yanlış

algı, bu projelerin hazırlık aşamasında gerekli

çalışmaların ve yapılabilirlik etütlerinin yeterli

nitelikte gerçekleştirilmemesi sonucunu

doğurmakta, bu süreçteki eksiklikler ise

uygulamaya geçildiğinde teknik, finansal

ve hukuki sorunların yaşamasına zemin

hazırlamaktadır. Zira bu yöntemler başarılı

bir şekilde uygulandığında etkili sonuçlar

doğurmakla birlikte, inşaat ve işletme

safhalarında ortaya çıkarak projenin

gerçekleşmesini ciddi şekilde etkileyecek riskleri

de bünyesinde barındırmaktadır. Bu risklerin

gerçekleşmesi durumunda atılacak adımlar

ve stratejilerin, projelerin hazırlık aşamasında

dikkatle değerlendirilip hesaplanması ve risk

paylaşımının bu değerlendirmelere göre açık ve

net bir şekilde yapılması gerekmektedir.

Görüldüğü üzere ülkemiz, kamu-özel işbirliği

projeleri konusunda belirli bir seviyede

tecrübe sahibi olmakla birlikte, bazı alanlarda

eksiklik hissetmekte ve daha iyiye ulaşmak

için çabalarını da sürdürmektedir. Bu konuya

verilen önem temel politika belgelerimize de

yansıtılmış, 9. Kalkınma Planı, 2010-2012 Orta

Vadeli Program ve 2010 Yılı Programı’nda kamu

projelerinin finansmanında kamu-özel sektör

işbirliği uygulamalarının yaygınlaştırılacağı

hususu temel politika öncelikleri ve tedbirleri

arasında yer almıştır.

Ayrıca, yukarıda belirtilen ihtiyaç unsurları

ve diğer yandan sorun alanları karşısında,

2005 yılından itibaren DPT Müsteşarlığı

koordinasyonunda bir çerçeve kanun hazırlama

çalışması başlatılmıştır. Bu çalışma kapsamında

ilgili kamu kurum ve kuruluşları ve sivil toplum

örgütlerinin görüşleri de alınarak bir Taslak KÖİ

Çerçeve Kanunu hazırlanmıştır. Söz konusu

Taslağa son halinin verilmesi için çalışmalar ilgili

kurum ve kuruluşlarla koordinasyon içerisinde

devam etmekte olup, düzenlemenin hayata

geçirilmesi ile başta inşaat sektörü olmak üzere

ilgili alt sektörlerde de canlanma yaşanacağı

düşünülmektedir.

Üzerinde çalışılan yeni sistemde,

Kamu-özel risk paylaşımı,

Sistemin çeşitli KÖİ modellerinin

kullanımını sağlayacak esnek bir

yapıda olması,

Geniş ve esnek bir uygulama alanı

yaratılması,

Tarafların sorumluluklarının net

tanımlanması,

Objektif kriterlere ve fizibiliteye dayalı

olması,

Uygulama prosedürlerinin net

tanımlanması,

Mevcut dağınık yapının

yeknesaklaştırılması

temel nitelikler olarak özetlenebilir.

Bu sistemin hayata geçirilmesiyle özel sektörün

gerek finansman gerekse proje yönetimi, işletme

ve organizasyon yapısından faydalanarak,

açıkça tanımlanmış bir risk paylaşım stratejisi

çerçevesinde kamu yatırımları hızlı ve

zamanında gerçekleştirilecek, aynı zamanda

teknoloji transferi sağlanacak, artan altyapı

talebi karşılanacak ve kamu hizmetlerinin de

kalite ve etkinliği artırılacaktır.

Page 38: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

Dosya | İnşaat Sektörünün Finansmanı

Page 39: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

36 - 37

Erdoğan BAYRAKTARToplu Konut İdaresi Başkanı

TOKİ ve konut finansmanı

Türkiye’de konut üretimi ve arzı konularında

uygulanan finansman modellerini incelemeye

başlamadan önce, ülkemizde konut piyasasının

önceliklerinin tespit edilmesinin yararlı

olacağının altını çizmek gerekmektedir. Konut

piyasasında karşılaştığımız problemler ile bu

problemleri çözerken kullanmamız gereken

yöntemler ve finansman teknikleri birbirleriyle

bağlantılı konulardır.

Konut Piyasasının Sorunları

Bu sorunlara baktığımızda karşımıza çıkan

manzara, dört başlık altında özetlenebilir;

1. Bu sorunların başında, ülkemizde yoksul ve alt

gelir grubuna ait vatandaşlarımızın karşı karşıya

bulunduğu konut problemleri gelmektedir. Alt

gelir grubunun ve sabit bir geliri olmayan yoksul

vatandaşlarımızın alım gücü ve düzenli ödeme

gücü kısıtlıdır. Bu gruba ait vatandaşlarımızın

konuta erişimleri sağlanmadıkça, planlı ve

sürdürülebilir bir kentleşmeden bahsetmek

mümkün görünmemektedir. Bugün

kentlerimizde görülen çarpık ve plansız

yapıların, gecekondu bölgelerinin, çocuklarımızı

okullardan ve parklardan mahrum bırakan

kent parçacıklarının, mahalle sakinlerini kent

imkanlarından yoksun bir şekilde yaşamaya

zorlayan bölgelerin en büyük nedeni, çağdaş,

her türlü imkana sahip ve kent yaşamına uygun

konut talebinin karşılanamamasıdır.

2. Buna bağlı olarak, ülkemizin en büyük

sorunlarından birisi de kentlerimizin etrafını

tıkayan ve ekonomik, sosyal, psikolojik,

fiziksel birçok sorunu beraberinde getiren

gecekondulaşma ve kaçak yapılaşmanın

dönüşümüne ilişkin ihtiyaçtır. Sanayileşme

süreciyle birlikte şehirlerimize doğru başlayan

aşırı göç sebebiyle başlarda İstanbul, Ankara,

İzmir, Adana gibi şehirlerimizde gecekondu

olgusu ve gecekondu problemi ortaya

çıkmışken, bugün geldiğimiz noktada illerimizin

yarısında ve nüfusu 70 binin üzerinde olan

ilçelerimizde de gecekondu ve kaçak yapılaşma

sorunu vardır.

3. Öte yandan, ülkemizdeki 16 milyon konutun

yaklaşık % 60’ı nitelik açısından günün

şartlarına ve konut anlayışına uygun nitelikte

değildir. Ülkemizde mevcut konutların yarıdan

fazlası yaşlıdır. Bu da mevcut konutların eski

teknolojiyle, eski konut ve tasarım anlayışlarıyla

yapıldıklarını ortaya koymaktadır.

4. Ülkemizdeki konut profilini değerlendirirken,

özellikle deprem bölgelerinde yer alan konutların

güçlendirilmesini ve dönüşümünü de hesaba

katmak gerekmektedir.

Bütün bu ihtiyaçlar nedeniyle, bazı

hesaplamalara göre orta vadeli bir dönemde,

mevcut konut stokunun yarıdan fazlasının

yenilenmesi gündeme gelecektir. Türkiye’deki

bu dönüşüm potansiyeli aynı zamanda ciddi

bir ekonomik yatırım ve finansman potansiyeli

anlamına gelmektedir.

Konut Finansmanının Boyutları

Bugün konut ihtiyacını irdelediğimizde altyapısı

ve ulaşımı tamamlanmış; eğitim, sağlık, kültür,

ticaret gibi sosyal donatıları yeterli; parkları,

bahçeleri, çevre düzeni, spor, dinlenme

ve eğlence tesisleriyle insanlara çağdaş

yaşam olanakları sunan yerleşim alanlarında

ikamet edebilme anlaşılmaktadır. Ancak

Page 40: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Dosya | İnşaat Sektörünün Finansmanı

Kasım Aralık 2009

artık sadece konutla değil aynı zamanda her

türlü sosyal donatılarla ve imkanlarla birlikte

düşünülmesi gereken konut üretiminde

finansman yöntemlerine baktığımızda şunu

gözlemleyebiliyoruz; ülkemizde hızla artan kent

nüfusuna yeterli sayıda konut sağlayabilmek

için dönem dönem değişik sunum biçimleri

geliştirilmiş olmakla birlikte, bunlar orta ve

uzun vadede yaşam kalitesini geliştiren,

nitelikli çevreler oluşturan ve finansal

açıdan ihtiyaç sahibi kesimlerin erişebilirlik

düzeylerini yakalayan uygulamalar olamamıştır.

Vatandaşlarımızın büyük çoğunluğu halen konut

satın alırken birikimlerinden yararlanmaktadır.

Kişisel tasarruflarla konut alanların oranı yüzde

60’lar düzeyinde seyretmektedir.

Öte yandan, ülkemizde ipoteğe dayalı konut

finansman sistemine geçilmiş olmakla

birlikte, dolaşımdaki konut kredilerinin

büyük çoğunluğunun orta-üst ve üst gelir

grupları tarafından kullanılan krediler

olduğunu görmekteyiz. Oysa gelişmiş dünya

uygulamalarında, ülkelerin kurumsal konut

finansman sistemi daha alt gelir gruplarını

da içine almaktadır. Dolayısıyla, özellikle

konuta erişimde çeşitli sorunlarla karşılaşan

vatandaşlarımız için yeterli konut arz etmek

kadar bu konutları edinmelerini sağlayacak bir

finans sisteminin geliştirilmesi de hayati öneme

sahiptir.

TOKİ’nin Finansman Modeli

TOKİ’nin özellikle 59, 60 ve 61. Türkiye

Cumhuriyeti hükümetlerinin konut politikaları

doğrultusunda 2003 yılından itibaren yeniden

yapılanmasıyla öncelikli olarak çözmesi gereken

problemler, “sosyal devlet” olmanın gereği

olarak tespit edilmiş sorunlardır. Bu sorunlara

çözüm bulmak için çalışmalarını yürüten TOKİ,

satın alma gücü olmayan alt gelir grubu hane

halkları ile yoksul grupların barınma sorunu için

kalıcı ve sürekli bir çözüm üretilmesi gerekliliği

çerçevesinde, gerçek ihtiyaç sahiplerinin reel

tasarruf ve ödeyebilirlik kriterlerine uygun konut

edinmesinin yolunu açmıştır. TOKİ, uzun vadeli

konut finansmanı konusundaki uygulamaları ile

bir “model” olmuştur.

Böylece TOKİ, konut üretimine önemli girdi

sağlasa da özellikle üç açıdan eksiklikleri

hissedilen özel sektörün çalışmalarını

“sosyal devlet” anlayışıyla tamamlamaktadır.

Bunlardan birincisi, özel sektörün konut

üretiminden orta ve alt gelir grubunun yeterince

yararlanamamasıdır. İkincisi de ülke nüfusunun

dengeli bir dağılımına yarar sağlayacak bir konut

üretimi gerçekleştirememesidir. Örneğin, Doğu

ve Güney Doğu bölgelerimizde özel sektör eliyle

üretilen konut sayısı yok denecek kadar azdır.

Son olarak ise kentsel yenileme ve gecekondu

dönüşümü gibi sosyal amaçlı projeler de özel

sektör eliyle yürütülemeyecek kadar geniş

kapsamlı konulardır.

TOKİ’nin piyasa koşullarında konut sahibi

olmayan kitlelere yönelik 20 yılı aşan bir süredir

başarıyla uygulamakta olduğu konut sunum

modeli, uygulama yöntemi itibariyle gelişmiş

dünya ülkelerinde konut finansmanının temelini

oluşturan mortgage sistemi ile paralellik arz

etmektedir.

TOKİ modelindeki en önemli fark, hedef

grupların ödeme kalıpları göz önünde tutularak

değişik peşinat ve uzun vade alternatifleri

kullanılarak satılmasıdır. Bu uygulama, özellikle

alt gelir grupları ve yoksullara yönelik uzun

vadeli bir finansman uygulamasıdır.

TOKİ’nin kendi arsaları üzerinde üretimini

gerçekleştirerek, hedef grubu mevcut piyasa

koşullarında konut sahibi olamayan düşük ve

orta gelir grubu aileler olan, sosyal nitelikli konut

Page 41: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

38 - 39

projelerinde konutlar inşaat aşamasında satışa

sunulmakta, konutların maliyeti inşaat bedelleri

üzerinden hesaplanmaktadır.

TOKİ’nin bu nitelikteki projelerinde dar ve orta

gelir grubu için yapılan konutların aylık taksitleri

her yılın Ocak ve Temmuz aylarında olmak üzere

yılda iki kez, bir önceki altı aylık dönemin memur

maaş artışlarına göre arttırılmaktadır. Alt gelir

grubu ve yoksullar için yapılan konutların aylık

taksitleri ise bir önceki altı aylık dönemin memur

maaş artış oranı, ÜFE ve TÜFE oranlarından en

düşük olanına göre arttırılmaktadır.

Görüldüğü üzere, TOKİ’nin uygulamakta olduğu

finansman sistemi ülkemizde gerçek ihtiyaç

sahiplerine konut arzının gerçekleştirilmesinde

hedef kitlelerin tasarruf kalıplarını konut sahibi

olmak için en uygun şekilde yönlendirebildikleri

ve bu amaçla her detayda kamusal güvencenin

sağlandığı başarılı bir uygulamadır. Ancak

burada altı çizilmesi gereken en önemli nokta,

TOKİ’nin bu çalışmalarını Hazine’den herhangi

bir pay almadan yürütüyor olmasıdır. Bu nedenle

TOKİ, özellikle büyük kentlerdeki değerli

arsalar üzerinde geliştirmekte olduğu üst gelir

gruplarına yönelik kaynak geliştirme projelerini

de devreye sokmuştur. TOKİ’nin finansman

sistemine katkıda bulunan unsurlardan birisi

de altyapılı arsa geliştirmesi ve bunların ülke

ekonomisinin hizmetine sunulmasıdır.

Bu çalışmaları neticesinde TOKİ; 81 ilde, 703

ilçede, 1527 şantiyede 408 bin konut üretimi

rakamına ulaşmıştır. Bu rakam nüfusu 100.000

olan 16 şehir demektir. Üretilen konutların

350 bini sosyal konut niteliğindedir. 300 bin

konut, sosyal donatıları ve çevre düzenlemeleri

çerçevesinde bitirilme aşamasındadır.

Cumhuriyet tarihimizde ilk kez yerel yönetimlerle

müşterek olarak başlatılan büyük kapsamlı

kentsel yenileme programı doğrultusunda,

148 belediye ile toplam 162.886 konutluk

gecekondu dönüşüm çalışması başlatılmıştır.

Alt gelir gurubuna ve yoksullara yönelik konut

üretimimiz devam etmektedir. Tarımköy

uygulamaları kapsamında 31 köy kurulmuştur.

TOKİ salt konut üretmemekte, modern hayatın

gerektirdiği sosyal donatılarla bezenmiş yerleşim

birimleri kurmaktadır. Bu kapsamda, 408.000

konutla birlikte sosyal donatı olarak;

578 okul (anaokulu, ilköğretim okulu ve •lise olarak toplam 17.374 derslik),

586 spor salonu,•

36 kütüphane,•

361 ticaret merkezi,•

288 cami,•

62 hastane,•

80 sağlık ocağı,•

48 yurt binası – pansiyon (12.476 kişilik),•

19 sevgi evi (326 bina),•

12 engelsiz yaşam merkezi (165 bina) •

inşaatlarına başlanmış ve büyük bir kısmı

da tamamlanmıştır.

Bu çerçevede çalışmalarını yürüten TOKİ, 2011

yılı sonuna kadar 500 bin konut üretim hedefi

doğrultusunda;

Belediyelerle işbirliği halinde “Kentsel -

Yenileme ve Gecekondu Dönüşüm”

projelerine,

Alt gelir grubuna ve yoksullara yönelik -

sosyal konut projelerine,

İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Diyarbakır -

gibi büyük şehirlerimizde uydukentler

kurulmasına,

Orta ölçekli il ve ilçelerimizde, örnek -

yerleşim birimleri oluşturmaya,

Tarihi doku ve yöresel mimarinin -

geliştirilmesi ve tarımköy uygulamalarına,

Eğitim tesisleri, sosyal donatılar, -

ağaçlandırma ve çevre düzenlemelerinin

artırılmasına,

Altyapılı arsa üretimine ağırlık verecektir.-

Page 42: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

Dosya | İnşaat Sektörünün Finansmanı

Bankacılık sektöründe alternatif finansman yöntemleri önemlidir

Bilindiği üzere Türk finansal yapısı içerisinde bankacılık sektörü ağırlıklı bir paya sahiptir. 2009 yılının üçüncü çeyreği itibarıyla 1 trilyon TL’ye ulaşan toplam finansal sektörün aktif büyüklüğü içerisinde bankacılık sektörü yaklaşık % 80’lik paya sahiptir. Bu tutar aynı zamanda milli gelirin (Eylül 2009 itibarıyla yıllıklandırılmış tutar üzerinden) % 85’i civarında bir büyüklüğü de ifade etmektedir. Türk finansal sistemi içerisinde bulunan diğer unsurlara bakıldığı zaman menkul kıymet yatırım ortaklığı fonlarının, sigorta şirketlerinin, finansal kiralama ve faktoring kuruluşlarının toplam sistem içerisinde % 3 ila % 0,9 arasında paya sahip oldukları görülmektedir. Bu husus, Türk finansal sisteminde bankacılık sektörünün ne derecede öneme sahip olduğunun en temel göstergelerinden biridir.

Bu göstergeler itibarı ile de tasarruf sahipleri ile yatırımcı arasındaki temel köprü bankacılık sektörü tarafından kurulmaktadır. Nitekim Türkiye’de sermaye piyasalarındaki gelişim de bankacılık sektörü ile kıyaslanacak ölçüde özel kesimin finansmanında bir paya sahip olamamıştır. Bu durum özellikle görece küçük ölçekli firmalar için daha da belirgindir.

Yatırımların finansmanı hususunu Lizbon Stratejisi çerçevesinde de ele almakta büyük

fayda vardır. Nitekim Lizbon Stratejisi özü itibarıyla Türkiye’yi, tam üye olarak olmasa dahi iktisadi olarak tamamen bir parçası haline gelmiş olduğu AB’nin Hindistan, Çin gibi yeni küresel aktörlerle rekabet edebilir bir ekonomik performans patikasına yerleştirmeyi ifade etmektedir. Bu amaç özellikle inovasyon, etkinlik ve rekabet alanında güçlenmeyi öngörürken, bu atılımları gerçekleştirecek dinamik girişimci unsurların finansman imkanlarının geliştirilmesi kilit bir önem taşımaktadır.

Ayrıca, küresel rekabete ek olarak yaşanmakta olan küresel krizin ulusal ekonomilerde yarattığı tahribat, gelir ve istihdam kaybı her bir ekonominin kendi koşullarına has sektörel tedbirler alması gerekliliğini de ortaya çıkartmaktadır. Bu açıdan değerlendirildiğinde de Türkiye ekonomisi için inşaat ve konut sektörü öne çıkmaktadır.

Bu genel durumun ışığında bankacılık sektörünün doğrudan özel kesime kullandırdığı kredilerin yanı sıra alternatif finansman yöntemlerinin de çeşitlilik ve yaygınlık kazanmasının önemi artmaktadır. Nitekim BDDK faaliyete geçtiği günden bugüne kendi sektöründe gerçekleştirdiği yeniden yapılandırma çabalarını, dinamik bir biçimde finansal sistemde ürün ve hizmet çeşitliliğini

arttırarak piyasaların derinleşmesi yönünde şekillendirmiştir. Ayrıca bankacılık dışı finansal sistemin önemli aktörleri olan finansal kiralama ve faktöring şirketleri ile tüketici finansman şirketlerinin gözetim ve denetimi BDDK’ya intikal etmiş vaziyettedir. Bu durum, söz konusu finansal kuruluşların gözetim ve denetimindeki kalitenin artmasıyla birlikte, bu firmaların itibarının ve bunlara yönelik güvenin artması sonucunu doğuracaktır. Nitekim söz konusu kuruluşların finansal sistemdeki rolleri artmaktadır. Ayrıca, inşaat ve konut sektörünü de doğrudan ilgilendirmesi bir yana gelişmiş finansal sistemler içerisindeki ağırlığı itibarıyla ipotekli konut finansmanı (mortgage) sisteminin ne derece önemli olduğu da aşikardır. Söz konusu sistemin, uygun iktisadi koşullar altında diğer tüm finansal araçlarda olduğu gibi basiretli ve amacına uygun kullanımı, hem hanehalkı faydası hem de ilgili sektörün ve güçlü ileri-geri bağlantısı ile diğer sektörlerin refahını arttıracaktır.

Bankacılık sektörü sadece aracılık işlevi neticesinde sağladığı krediler yoluyla değil, aynı zamanda güvenli ve güçlü finansal yapıları sayesinde sağladıkları teminatlarla ve dış ticaretin finansmanındaki araçlarıyla ve özel kesimin yurtdışındaki tahvil ihraçlarında

sunduğu hizmetlerle de reel kesimin işleyişini kolaylaştırmaya, etkinleştirmeye çalışmaktadır.

Halihazırda kredi imkanı olan yüksek sermaye birikimine sahip köklü firmalar, özellikle sermaye piyasaları da dahil olmak üzere finansal kaynaklara daha rahat ulaşabilmektedirler. Ancak ülke tecrübelerine bakılacak olursa; yeterli sermayeye sahip olmayan, öte yandan yeni fikirler, teknik ve teknolojiler geliştirebilen, pazarlar bulabilen girişimcilerin kaynaklara erişimi sınırlı kalmaktadır. İşte bu noktada girişim sermayesi (venture capital) gibi alternatif finansman modelleri önem kazanmaktadır.

Bir diğer önem arz eden husus ise geniş anlamda reel kesim için finansman ihtiyacının karşılanmasında, bankacılık dışı kuruluşların ve sermaye piyasalarının gelişimidir. Farklı finansman yöntemlerinin gelişmesi sadece reel sektörün değil, tüm finans ve sermaye piyasalarının gelişiminde rol oynamaktadır. İhtiyaçlardaki çeşitlilik ancak söz konusu alandaki çeşitliliğin de artmasıyla karşılanabilir. Bu alanların orta ve uzun vadede daha da geliştirilmesi, ekonomide tüm kesimlere yarar sağlayacaktır.

Ayrıca, küresel gelişmelere bakıldığında kurumsal bir yapıya sahip olmayan ancak

hızlı hareket edebilen, danışmanlık ve vizyon

sağlayıcı rolleri de üstlenebilen yeni tür

girişimci tipleri de oluşmaktadır. Bu alanlar

elbette yüksek getirinin yanında yüksek risk

de taşımaktadır. Nitekim ihtiyatlılık ve güveni

içsel olarak taşıyan bankacılık sektörünün bu

tür yatırım alanlarında aktif olması pek olası

gözükmemektedir. Ancak beklenti, finansal

sistemin buradaki ihtiyaçlara da cevap vermesi,

verebilmesi şeklindedir.

Tüm bu hususların altında da aslında sağlam bir

bankacılık sisteminin ekonominin kırılganlıklarını

azaltmada ne derece bir rolü olduğu gerçeği

yatmaktadır. Bankacılık sektöründeki zafiyetler

sonucunda derin bir iktisadi krize giren gelişmiş

ekonomilerin yanında Türkiye ekonomisi, etkin

gözetim ve denetime sahip güçlü bankacılığı

ile krizin etkilerini olabildiğince az hissetme

başarısını göstermiştir. Böylesi bir krizin

bankacılık sisteminin zayıf olduğu bir dönemde

olmuş olması düşüncesi dahi korkutucudur.

Kuşkusuz Türk bankacılık sektörü, küresel kriz

döneminde kazanmış olduğu haklı övgüleri

ve güvenli bir sektör olma tanımlamasını

kaybetmeden gücünü, kaynaklarını reel kesimin

finansmanında kullanacaktır.

Page 43: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

40 - 41

Tevfik BİLGİNBankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Başkanı

Bilindiği üzere Türk finansal yapısı içerisinde bankacılık sektörü ağırlıklı bir paya sahiptir. 2009 yılının üçüncü çeyreği itibarıyla 1 trilyon TL’ye ulaşan toplam finansal sektörün aktif büyüklüğü içerisinde bankacılık sektörü yaklaşık % 80’lik paya sahiptir. Bu tutar aynı zamanda milli gelirin (Eylül 2009 itibarıyla yıllıklandırılmış tutar üzerinden) % 85’i civarında bir büyüklüğü de ifade etmektedir. Türk finansal sistemi içerisinde bulunan diğer unsurlara bakıldığı zaman menkul kıymet yatırım ortaklığı fonlarının, sigorta şirketlerinin, finansal kiralama ve faktoring kuruluşlarının toplam sistem içerisinde % 3 ila % 0,9 arasında paya sahip oldukları görülmektedir. Bu husus, Türk finansal sisteminde bankacılık sektörünün ne derecede öneme sahip olduğunun en temel göstergelerinden biridir.

Bu göstergeler itibarı ile de tasarruf sahipleri ile yatırımcı arasındaki temel köprü bankacılık sektörü tarafından kurulmaktadır. Nitekim Türkiye’de sermaye piyasalarındaki gelişim de bankacılık sektörü ile kıyaslanacak ölçüde özel kesimin finansmanında bir paya sahip olamamıştır. Bu durum özellikle görece küçük ölçekli firmalar için daha da belirgindir.

Yatırımların finansmanı hususunu Lizbon Stratejisi çerçevesinde de ele almakta büyük

fayda vardır. Nitekim Lizbon Stratejisi özü itibarıyla Türkiye’yi, tam üye olarak olmasa dahi iktisadi olarak tamamen bir parçası haline gelmiş olduğu AB’nin Hindistan, Çin gibi yeni küresel aktörlerle rekabet edebilir bir ekonomik performans patikasına yerleştirmeyi ifade etmektedir. Bu amaç özellikle inovasyon, etkinlik ve rekabet alanında güçlenmeyi öngörürken, bu atılımları gerçekleştirecek dinamik girişimci unsurların finansman imkanlarının geliştirilmesi kilit bir önem taşımaktadır.

Ayrıca, küresel rekabete ek olarak yaşanmakta olan küresel krizin ulusal ekonomilerde yarattığı tahribat, gelir ve istihdam kaybı her bir ekonominin kendi koşullarına has sektörel tedbirler alması gerekliliğini de ortaya çıkartmaktadır. Bu açıdan değerlendirildiğinde de Türkiye ekonomisi için inşaat ve konut sektörü öne çıkmaktadır.

Bu genel durumun ışığında bankacılık sektörünün doğrudan özel kesime kullandırdığı kredilerin yanı sıra alternatif finansman yöntemlerinin de çeşitlilik ve yaygınlık kazanmasının önemi artmaktadır. Nitekim BDDK faaliyete geçtiği günden bugüne kendi sektöründe gerçekleştirdiği yeniden yapılandırma çabalarını, dinamik bir biçimde finansal sistemde ürün ve hizmet çeşitliliğini

arttırarak piyasaların derinleşmesi yönünde şekillendirmiştir. Ayrıca bankacılık dışı finansal sistemin önemli aktörleri olan finansal kiralama ve faktöring şirketleri ile tüketici finansman şirketlerinin gözetim ve denetimi BDDK’ya intikal etmiş vaziyettedir. Bu durum, söz konusu finansal kuruluşların gözetim ve denetimindeki kalitenin artmasıyla birlikte, bu firmaların itibarının ve bunlara yönelik güvenin artması sonucunu doğuracaktır. Nitekim söz konusu kuruluşların finansal sistemdeki rolleri artmaktadır. Ayrıca, inşaat ve konut sektörünü de doğrudan ilgilendirmesi bir yana gelişmiş finansal sistemler içerisindeki ağırlığı itibarıyla ipotekli konut finansmanı (mortgage) sisteminin ne derece önemli olduğu da aşikardır. Söz konusu sistemin, uygun iktisadi koşullar altında diğer tüm finansal araçlarda olduğu gibi basiretli ve amacına uygun kullanımı, hem hanehalkı faydası hem de ilgili sektörün ve güçlü ileri-geri bağlantısı ile diğer sektörlerin refahını arttıracaktır.

Bankacılık sektörü sadece aracılık işlevi neticesinde sağladığı krediler yoluyla değil, aynı zamanda güvenli ve güçlü finansal yapıları sayesinde sağladıkları teminatlarla ve dış ticaretin finansmanındaki araçlarıyla ve özel kesimin yurtdışındaki tahvil ihraçlarında

sunduğu hizmetlerle de reel kesimin işleyişini kolaylaştırmaya, etkinleştirmeye çalışmaktadır.

Halihazırda kredi imkanı olan yüksek sermaye birikimine sahip köklü firmalar, özellikle sermaye piyasaları da dahil olmak üzere finansal kaynaklara daha rahat ulaşabilmektedirler. Ancak ülke tecrübelerine bakılacak olursa; yeterli sermayeye sahip olmayan, öte yandan yeni fikirler, teknik ve teknolojiler geliştirebilen, pazarlar bulabilen girişimcilerin kaynaklara erişimi sınırlı kalmaktadır. İşte bu noktada girişim sermayesi (venture capital) gibi alternatif finansman modelleri önem kazanmaktadır.

Bir diğer önem arz eden husus ise geniş anlamda reel kesim için finansman ihtiyacının karşılanmasında, bankacılık dışı kuruluşların ve sermaye piyasalarının gelişimidir. Farklı finansman yöntemlerinin gelişmesi sadece reel sektörün değil, tüm finans ve sermaye piyasalarının gelişiminde rol oynamaktadır. İhtiyaçlardaki çeşitlilik ancak söz konusu alandaki çeşitliliğin de artmasıyla karşılanabilir. Bu alanların orta ve uzun vadede daha da geliştirilmesi, ekonomide tüm kesimlere yarar sağlayacaktır.

Ayrıca, küresel gelişmelere bakıldığında kurumsal bir yapıya sahip olmayan ancak

hızlı hareket edebilen, danışmanlık ve vizyon

sağlayıcı rolleri de üstlenebilen yeni tür

girişimci tipleri de oluşmaktadır. Bu alanlar

elbette yüksek getirinin yanında yüksek risk

de taşımaktadır. Nitekim ihtiyatlılık ve güveni

içsel olarak taşıyan bankacılık sektörünün bu

tür yatırım alanlarında aktif olması pek olası

gözükmemektedir. Ancak beklenti, finansal

sistemin buradaki ihtiyaçlara da cevap vermesi,

verebilmesi şeklindedir.

Tüm bu hususların altında da aslında sağlam bir

bankacılık sisteminin ekonominin kırılganlıklarını

azaltmada ne derece bir rolü olduğu gerçeği

yatmaktadır. Bankacılık sektöründeki zafiyetler

sonucunda derin bir iktisadi krize giren gelişmiş

ekonomilerin yanında Türkiye ekonomisi, etkin

gözetim ve denetime sahip güçlü bankacılığı

ile krizin etkilerini olabildiğince az hissetme

başarısını göstermiştir. Böylesi bir krizin

bankacılık sisteminin zayıf olduğu bir dönemde

olmuş olması düşüncesi dahi korkutucudur.

Kuşkusuz Türk bankacılık sektörü, küresel kriz

döneminde kazanmış olduğu haklı övgüleri

ve güvenli bir sektör olma tanımlamasını

kaybetmeden gücünü, kaynaklarını reel kesimin

finansmanında kullanacaktır.

Page 44: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

Dosya | İnşaat Sektörünün Finansmanı

Page 45: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

42 - 43

Mehmet SÖNMEZEURObank-Tekfen Genel Müdürü

Önümüzdeki dönemlerde inşaat sektörüne desteğimizi sürdüreceğiz

İnşaat sektörü ülkemizde gelişme potansiyeli ile dikkat çeken, lokomotif sektörlerden bir tanesidir. Türk inşaat sektörünün, sanayi ve hizmet alanlarında faaliyet gösteren yaklaşık 240 adet alt sektörü ile birlikte, Gayrisafi Milli Hasıla (GSMH) içindeki payın % 30’unu oluşturduğu bilinmektedir. Ancak 2008’in son çeyreğinde ABD’de başlayan ve global olarak tüm dünyayı etkisi altına alan kriz, Türk inşaat sektörünü de derinden etkilemiştir. TÜİK verilerine göre 2009 yılının 3. dönemindeki, istihdam endeksi bir önceki yılın aynı dönemine göre % 20,6 oranında azalmıştır. Aynı dönemler arasında cironun da % 22,2 azalmış olması, krizin sektöre olan etkisini açık bir şekilde göstermektedir.

Dinamik bir ekonomiye sahip olan Türkiye’de, altyapı/inşaat sektörü her geçen gün daha fazla sayıda uzun vadeli iş fırsatlarına odaklı yatırımcıyı kendisine çekmektedir.

Nitekim artan kaynak maliyetleri ve yaşanan durgunluk neticesinde sektörde daralma olsa da önümüzdeki dönemde krizin olumsuz etkilerinin atlatılacağına ve sektörün ülke ekonomisinde köşe taşlarından biri olma özelliğini

sürdüreceğine inanıyoruz.

İnşaat sektöründe ihtiyaç duyulan en önemli finansman unsuru, öncelikle büyük projelerin ihalelerine katılmak üzere düzenlenen teminat mektupları, performansın garantisi ve firmaların kredibilitesini gösteren referans mektuplarıdır. Ayrıca uzun vadeli yatırım kredileri en önemli kaynak olma özelliğini taşımaktadır. Projeler ve firmaların ihtiyaçları doğrultusunda nakit akışlarına uygun olarak özel ödeme planlı yatırım kredileri mevcuttur. Son zamanlarda özellikle Avrupa Yatırım Bankası aracılığıyla kullandırılan krediler söz konusudur. Türkiye’nin önümüzdeki 10 yılda enerjiye en çok ihtiyacı olacak ülkelerin arasında yer aldığı öngörüsü ve buna bağlı olarak da Türkiye’nin bir ‘enerji köprüsü’ durumuna geleceği varsayımıyla uluslararası ve yerli yatırımın en çok beklendiği sektörün “enerji” olacağını düşünüyoruz. ‘Enerji’ sektörünün (Hidro Elektrik Santralleri(HES), rüzgar enerjisi vs) yanı sıra, turizm sektörünün inşaat sektörüne katacağı bu ivmede banka olarak yerimizi almak istiyoruz. Ayrıca proje esnasında ihtiyaç duyulan makine ve ekipman ihtiyaçları için leasing alternatif finansman seçeneklerimizi sunuyoruz.

2009 yılı Temmuz ayı verilerine göre inşaat

sektörü firmalarının tüm sektör nakit kredileri

içinden % 6,9’luk bir dilimi almakta olduğu

görülmektedir. Eurobank Tekfen olarak da şu an

portföyümüzün % 10’unun inşaat sektöründen

oluştuğunu söyleyebiliriz. Müşterilerimizden

gelen proje finansmanı taleplerini özenle

değerlendirerek önümüzdeki dönemlerde

sektöre desteğimizi sürdüreceğiz. Özellikle

Grubumuzun faaliyette bulunduğu ve önemli

paya sahip olduğu Yeni Avrupa ülkelerindeki

inşaat yatırımları ile ilgili olarak müşterilerimize

desteğimizi arttırmayı istiyoruz.

Eurobank Tekfen olarak, 2010 yılından

itibaren büyümeyi hedeflediğimiz “Bireysel ve

Perakende Bankacılık”ta konut kredilerinden

ve küçük ölçekli firmalara sunulacak bankacılık

hizmetlerinden önemli pay alacağımızı

öngörüyoruz. Öncelikli hedefimiz henüz çok

geniş olmayan şube ağımızı olabildiğince

yaygınlaştırarak ihtiyaç sahibi bireylere ve

şirketlere Eurobank Tekfen’in hizmetini

götürebilmektir.

Page 46: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

Kurum

Eximbank’ın Görev Alanları

Türk Eximbank, kurulduğu 1987 yılından

bugüne kadar gerek ihracatçılara finansman

imkanı sağlayan kredi programları gerekse

ihracatçıların/müteahhitlerin politik ve ticari

risklerden arındırılmış ortamlarda çalışmalarına

imkan tanıyan sigorta ve garanti programları

ile ülkemiz ihracatının, döviz kazandırıcı faaliyetlerinin ve uluslararası girişimlerinin desteklenmesinde özel bir öneme ve

konuma sahip, ihracat finansmanında kurumsallaşmış bir ihtisas bankası olarak

faaliyet göstermektedir.

Türk Eximbank’ın kuruluşuna yönelik

düzenlemelerde Banka’nın temel amacı; kredi, garanti, sigorta programları ile ihracatın

geliştirilmesi, ihraç edilen mal ve hizmetlerin

çeşitlendirilmesi, ihraç mallarına yeni pazarlar

kazandırılması, ihracatçıların uluslararası

ticarette paylarının arttırılması, girişimlerinde

gerekli desteğin sağlanması, ihracatçılar ve

yurtdışında faaliyet gösteren müteahhitler

ile yatırımcılara güvence ve uluslararası

piyasalarda rekabet gücü kazandırılması,

yurtdışında yapılacak yatırımlar, yurtiçinde

ihracata yönelik olarak gerçekleştirilecek

yatırımlar ile ihracat veya döviz kazandırma

maksadına yönelik olarak mal ve hizmet üretimi

ile satışının desteklenerek teşvik edilmesi olarak

detaylı bir şekilde belirtilmektedir. Bunlara

ek olarak, Türkiye ihracatında sürdürülebilir

bir büyümenin gerçekleştirilmesine yönelik

stratejiler arasında yer alan Türk ürünlerinin

yurtdışında markalaşması ve Türk malı imajının

yerleştirilmesine yönelik faaliyetler de Türk

Eximbank tarafından özellikle desteklenmektedir.

Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı

üzere, Türkiye ihracatına finansman desteği

sağlanmasında önemli bir rolü bulunan Banka’da

hem konumu hem de ulusal ve uluslararası

faaliyetlerinden kaynaklanan yükümlülükleri

nedeniyle yabancı dil bilen, özel meslek bilgisine

ve ihtisasına sahip personelin istihdamı büyük

bir önem taşımaktadır. Bu çerçevede, halihazırda

Türk Eximbank’ta görev yapan 356 personelin

189’u üniversite mezunu iken, 77’sinin master

ve doktora derecesi bulunmaktadır. Dolayısıyla,

personelin % 75’inin işin gerektirdiği niteliklere

sahip nitelikli elemanlardan oluştuğu aşikardır.

Türk Eximbank’a Kredi Başvurusunda Bulunma Prosedürleri

Bir banka olarak Türk Eximbank, kredi

kullandıracağı firmalardan 5411 sayılı Bankacılık

Kanunu ve ilgili mevzuat çerçevesinde gerekli

olan belgeleri istemektedir. Dolayısıyla, bir

firmanın kredi başvurusunda bulunurken,

www.eximbank.gov.tr adresine girerek

başvurmak istediği kredi, sigorta veya garanti

programına ilişkin başvuru koşulları ve gerekli

belgeleri incelemesi ve bunları eksiksiz olarak

Banka’ya vermesi firma açısından işlemlerin

hızlandırılmasına imkan tanıyacaktır.

Sonraki aşamada, kredi başvuruları risk yönetimi

prensipleri gözetilerek Banka bünyesinde

değerlendirilmekte ve kredi kullandırma

mekanizmasına göre gerekli belgeleri sunan

ve yapılan analiz sonucunda mali yapısı

kredi kullanmaya uygun bulunanlara kredi

kullandırılmaktadır.

Türk Eximbank’ın Dünya Finans Piyasaları ile İlişkileri

Türk Eximbank, ihracatçılardan, yurtdışında

faaliyet gösteren müteahhit ve yatırımcılara,

nakliyecilere ve turizmcilere kadar uzanan

çok geniş bir yelpaze içinde hizmet verirken,

ihtiyaç duyduğu kaynakların temini için yurtiçi

piyasaların yanı sıra ağırlıklı olarak yurtdışı

piyasalardan da fon sağlamaktadır. Dolayısıyla

Banka, kullandırdığı kredileri fonlamak ve borç

yükümlülüklerini yerine getirmek amacıyla

uluslararası finans piyasalarıyla yakın temas

içerisindedir. Nitekim Kasım 2009 itibariyle

mevcut döviz cinsinden kaynaklarının % 52’si

yurtdışından sağlanan fonlardan oluşurken,

toplam döviz cinsinden kaynakların % 40’ı da

sendikasyon kredisi yoluyla temin edilmiştir.

Türk Eximbank’ın 2010 Yılı Programı’na ilişkin

çalışmalar sürdürülmekle birlikte, önümüzdeki

dönemde uluslararası kredi piyasalarından

sendikasyon kredileri yoluyla toplam 500

milyon dolar tutarında kaynak temin etmeyi

planlamaktadır. Diğer taraftan, özellikle

ülke kredilerinin fonlamasında kullanılmak

üzere uluslararası sermaye piyasalarında

250 milyon dolar civarında orta vadeli tahvil

ihracı gerçekleştirilmesi öngörülmektedir.

Bunun dışında daha önce yapılan anlaşmalar

kapsamında Dünya Bankası’ndan 100 milyon

dolar ve Avrupa Yatırım Bankası’ndan 100

milyon dolar olmak üzere toplam 200 milyon

dolarlık uzun vadeli kaynak kullanılması

H. Ahmet KILIÇOĞLUGenel Müdür

Türk İhracatına Finansman Desteği Sağlayan Kurum: Türk EximbakTürk Eximbank, ticari bankalardan farklı olarak ihracat finansmanında kurumsallaşmış ihtisas bankasıdır. Banka

ihracatçılardan, yurtdışında faaliyet gösteren müteahhit ve yatırımcılara, nakliyecilere ve turizmcilere kadar uzanan

çok geniş bir yelpaze içinde hizmet vermekte. Yurtdışı Müteahhitlik Hizmetlerine Yönelik Teminat Mektubu Programı

kapsamında bugüne kadar toplam 5 milyon dolar tutarında kredi Türk müteahhitlerine kullandırıldı.

Türk ihracatına finansman sağlayan Türk Eximbank’ı Genel Müdür Ahmet Kılıçoğlu anlattı.

Page 47: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

hedeflenmektedir. Ayrıca, İslam Kalkınma

Bankası bünyesindeki ITFC adlı finans

kuruluşundan da 50 milyon dolar tutarında 1 yıl

vadeli bir kaynağın kullanılması planlanmaktadır.

Hazine Müsteşarlığı’nın garantisi olmaksızın

uluslararası kredi ve sermaye piyasalarından

yoğun bir şekilde borçlanan Türk Eximbank, bu

piyasalardan fon temin edebilmenin kaçınılmaz

bir gereği olarak yabancı kredi derecelendirme

kuruluşları Moody’s ve Standard and Poor’s

şirketlerinden 1997 yılından bu yana kredi

derecelendirme notu almaktadır. Bugün

itibariyle, uluslararası kredi derecelendirme

kuruluşları Standard & Poor’s ve Moody’s’in

Türk Eximbank’a verdikleri döviz cinsinden uzun

vadeli borçlanma notları sırasıyla ‘BB-’ ve ‘Ba1’

seviyelerindedir. Özellikle Moody’s tarafından

verilmiş olan ‘Ba1’ notu, aynı kuruluşun TC

Hazinesi’ne verdiği ‘Ba3’ notundan 2 kademe

daha yüksek bir seviyede olup, Türkiye’de

bir bankanın uzun vadeli döviz cinsinden

borçlanmaları için alabileceği en yüksek kredi

notu olması açısından dikkate değer niteliktedir.

Moody’s vermiş olduğu kredi notuna ilişkin

görünümü “durağan” olarak belirlemiş, Standard

& Poor’s ise TC Hazinesi’nin ve aynı zamanda

Türk Eximbank’ın kredi notu görünümünü 2009

yılı Eylül ayında negatiften durağana çevirmiştir.

Bu notlar yurtdışı borçlanmalarda Banka

açısından önemli bir avantaj yaratmaktadır.

YDMH’nin Finansmanı İçin Yürütülen Çalışmalar

Türk Eximbank, kurulduğu günden bu yana

yurtdışı müteahhitlik sektörüne gerek kredi

programları ile doğrudan gerekse garanti ve

sigorta programları ile dolaylı yoldan destek

sağlamaktadır.

Banka Ülke Kredi/Garanti Programları çerçevesinde, Türk müteahhitlik firmalarının

politik ve ticari risklerden arındırılmış bir şekilde

yurtdışında iş almalarına imkan sağlamak

ve ileri aşamalarda Türk Eximbank kredisi

kullanmaksızın da söz konusu pazarlarda

kalıcılıklarını sağlamak için her türlü gayreti

göstermektedir. Söz konusu program

çerçevesinde, 1989 yılından itibaren, Türk

müteahhitlerinin 23 ülkede üstlendiği projelerin

finansmanı için 2,2 milyar dolarlık kullandırım

gerçekleştirmiştir.

Bunun yanı sıra, Özellikli İhracat Kredisi Programı kapsamında döviz kazandırıcı

yurtdışı projelere orta vadeli finansman desteği

verilerek firmaların uluslararası piyasalardaki

rekabet güçlerinin arttırılması ve yeni ürünlerle

yeni pazarlara girilmesinin teşvik edilmesi

amaçlanmaktadır.

Ayrıca, uluslararası piyasalarda yaşanan mali

krizin Türk müteahhitlik sektörü üzerindeki

etkilerinin azaltılması ve bu alanda faaliyet

gösteren firmalarımızın mevcut şantiyelerinin

ve mobilizasyon-makine parkının işler durumda

muhafaza edilerek bu pazarlardaki yatırımların

ve mevcut rekabet gücünün uzun dönemde

kalıcılığının sağlanması amacıyla 2009 yılı

başında Yurtdışı Müteahhitlik Hizmetleri Köprü Kredisi Programı uygulamaya

konulmuştur. Program kapsamında inşaat

faaliyetleri devam eden ulusal ve/veya

uluslararası işverenlerden iş almış olup bu

projeler kapsamında işveren makamlar

tarafından onaylandığı halde tahsil edilemeyen

alacağı olan müteahhitlik firmalarına köprü kredi

kullandırılmaktadır. Küresel krizin etkilerinin

sürmesi nedeniyle söz konusu programın 2010

yılında ülke sınırlaması olmaksızın yeniden

uygulamaya konulması planlanmaktadır.

Banka tarafından yürütülen Döviz Kazandırıcı Hizmetler Kredisi programıyla

da Türkiye’de yerleşik firmaların yurtdışında

gerçekleştirecekleri döviz kazandırıcı hizmetlere

yönelik harcamaları ile yazılım, projelendirme,

danışmanlık gibi hizmetler kapsamında yurtdışına

gerçekleştirilecek proje niteliğindeki hizmet

ihracına yönelik harcamaları için finansman

desteği sağlanmaktadır. Bu üç nakdi kredi

programı çerçevesinde 2009 yılı içerisinde

taahhüt sektörüne 120 milyon doların üzerinde

kredi kullandırılmıştır.

Türk Eximbank tarafından yurtdışı müteahhitlik

hizmetleri sektörüne sağlanan desteklerin bir

diğer ayağını da gayri nakdi finansman imkanları

oluşturmaktadır. Yurtdışı Müteahhitlik Hizmetlerine Yönelik Teminat Mektubu Programı çerçevesinde, kredibilitesi uygun

bulunan Türk müteahhitlik firmalarının

Uluslararası Müteahhitler Birliği tarafından

onaylanmış projeleri için, yurtdışında

katılacakları ihalelere ve/veya taahhütlerine

yönelik olmak üzere, Türk ticari bankalarının

kontrgarantisi çerçevesinde ihtiyaç duyacakları

teminat mektubu talepleri karşılanabilmektedir.

Yurtdışı Müteahhitlik Hizmetlerine Yönelik

Teminat Mektubu Programı kapsamında

bugüne kadar toplam 5 milyon dolar tutarında

kullandırım yapılmıştır.

Ayrıca, Türk müteahhitleri tarafından yurtdışında

iş üstlenmek üzere teklif verme aşamasında ya

da iş üstlenildikten sonra, kamu işverenlerine

verilen geçici, avans veya kesin teminat

mektuplarının veya işverenin bankasına muhatap

düzenlenen kontrgaranti niteliğindeki teminat

mektuplarının haksız nakde çevrilmesi riskine

karşı Yurtdışı Müteahhitlik Hizmetleri Teminat Mektuplarının Haksız Nakde Çevrilme Sigortası imkanı da sunulmaktadır.

Diğer taraftan, çok riskli ülkelerde iş yapan

müteahhitlerimize yönelik Yurtdışı Müteahhitlik Hizmetleri Politik Risk Sigortası Programı üzerinde çalışmalar devam etmektedir. Söz

konusu program ile yurtdışında iş yapan Türk

müteahhitlik firmalarının, faaliyette bulundukları

ülkelerde doğabilecek politik risklerden

kaynaklanacak zararlarının sigorta kapsamına

alınması hedeflenmektedir. Politik risk tanımı

içerisinde genel olarak işverenin ülkesinde

gerçekleştirilecek düzenlemeler neticesinde

hakediş tutarlarının vaktinde ödenmemesi,

transfer kısıtları getirilmesi, savaş, ihtilal,

iç savaş, isyan, ayaklanma gibi olayların

çıkması, işverenin ülkesine yapılacak ithalatın

kısıtlanması, ithalata konu mal ve malzemelerin

müsadere edilmesi veya Türkiye’den işverenin

ülkesine yapılmış olan mal veya malzeme

sevkiyatının ülke hudutları dışında başka

devlet güçleri tarafından durdurulması veya

yön değiştirmeye zorlanması gibi hususlar

kapsanacaktır. Programın uygulamaya konulması

için yapılan çalışmaların 2010 yılı içerisinde

tamamlanması amaçlanmaktadır.

Orta ve uzun vadeli ihracat kredi sigortası

programları, Yurtdışı Müteahhitlik Hizmetleri

Politik Risk Sigortası Programı ile Yurtdışı

Müteahhitlik Hizmetleri Teminat Mektuplarının

Haksız Nakde Çevrilme Sigorta Programı

kapsamında 2010 yılı için azami 150 milyon

dolar tutarında işlemin kapsam dahiline alınması

öngörülmektedir.

44 - 45

Page 48: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Toplantı

Kasım Aralık 2009

Geleneksel Toplantı; İstihdamın İnşası

İNTES, 3 Aralık 2009 tarihinde Ankara Sheraton Otel’de AGE İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. ev sahipliğinde Geleneksel Toplantısı’nı gerçekleştirdi. Toplantının konusu “İstihdamın İnşası” oldu.

Açılış konuşması İNTES Başkanı Şükrü Koçoğlu tarafından gerçekleştirilen toplantının onur konuğu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer idi.

Koçoğlu, konuşmasında toplumun en önde gelen sorununun, bildiği ve yaşadığı işsizlik sorunu olduğunu söyledi. İşverenlerin de işsizlikten önemli ölçüde etkilendiğini kaydeden Koçoğlu, istihdamın ekonomik ve sosyal yaşamın temel dinamiklerinin başında geldiğini belirterek şöyle konuştu;

“Ülkemizin son yıllarda yaşadığı işsizlik bu önemi daha da arttırmıştır. İşsizliğin temel nedenlerinden biri şüphesiz ki yatırımların

azalmasıdır, nüfus artışıdır ve gurur duyduğumuz genç nüfusumuzdur. Hükümetimiz bu alanda ciddi adımlar atmıştır. Ancak politik kararlılığın, bürokrasiye ve iş camiasının tüm kademelerine ulaşması şarttır.

İşsizliğin bir başka nedeni ise özellikle ara elemanlardaki vasıf eksikliğidir. Usta olarak başvuran kişinin sahip olduğu nitelikleri bilmek işveren açısından adeta piyangodur. Ancak deneme yanılma yoluyla tespit edilebilmektedir. Bu alanda çok önemli bir adım atılmıştır. Mesleki Yeterlilik Kurumu 2006 yılının sonunda başladığı faaliyetlerinde önemli hız kazanmıştır. Bu çok genç kurumun, gösterdiği yüksek performans

Page 49: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

46 - 47

nedeniyle de başta MYK Başkanı ve tüm personelini yürekten kutluyor ve destekliyoruz. Bu başarıların elde edilmesinde politik kararlılığı ortaya koyan tüm bakanlarımıza da şükranlarımızı iletmeyi borç kabul ediyoruz.”

İNTES olarak nitelikli işgücünün önemine yürekten inandıklarını belirten Koçoğlu, 1990’lı yılların başından itibaren ülkede meslek standartları kapsamında yapılan tüm çalışmalara destek verdiklerini ve bu desteğe devam ettiklerini söyledi. Koçoğlu, bu kapsamda meslek eğitimi konulu 8 adet AB projesini başarıyla tamamladıklarını, uluslararası deneyimler çerçevesinde çalışmalar yaptıklarını kaydetti.

1972-2008 yılları arasında, yurtdışı müteahhitlik hizmetleri kapsamında 130 milyar dolarlık yaklaşık 5000 adet proje üstlenildiğini belirten Koçoğlu, bugün pek çok ülkede Türk müteahhitlerinin istenen kalite ve zamanda iş teslim etmeleri ile tercih nedeni olduklarını söyledi. Koçoğlu, “Yurtdışı müteahhitlik hizmetlerinin her yıl artan potansiyeline rağmen, Türk işçisi istihdamı giderek azalmakta,

yurtdışında iş yapan üye firmalarımızın yabancı işçi istihdamı ise büyük bir hızla artmaktadır. İstihdamı teşvik düzenlemelerinde yurtdışı istihdam hiçbir şekilde dikkate alınmamıştır, bu büyük eksikliktir.” dedi.

Gerek Sosyal Güvenlik Kurumu’nun yaklaşımı gerekse yurtdışına işçi gönderilmesinde karşılaşılan uygulamalar çerçevesinde, isteğe bağlı sigorta primlerinin ödenmesini de işverenlerin üstlenmek zorunda kaldıklarını anlatan Koçoğlu, “Hiçbir inşaat işçisi sosyal güvenlik ile ilgili ödemeyi kendisi yapmamakta ve işverenine bırakmaktadır. Türkiye’de süregelen alışkanlıklar bu şekildedir. Bu noktada ise prim maliyeti % 39’u bulmaktadır. Bir de gidilen ülkenin kuralları vardır. Onlar da kendi mevzuatlarına göre sigorta yaptırılmasını istiyorlar. Arada bizler kalıyoruz. Mükerrer prim ödemek zorunda kalıyoruz.” diye konuştu.

Koçoğlu, yurtdışında inşaat müteahhitliği yapacak firmaların, belirlenecek kriterler çerçevesinde sınıflandırılmasını ve bu şekilde akredite olan firmalara işçi istihdamında teşvikler sağlanmasını istedi. Koçoğlu, “Hatta

Page 50: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

Toplantı

geçici olarak da olsa yurtdışında Türk işçisinin istihdamı, doğu ve güneydoğu illerimizdeki istihdamın teşvikine benzer biçimde olmalı ve yurtdışı “82’inci il” ilan edilmelidir. Yurtdışı müteahhitlik hizmetlerinin ağırlıklı olduğu ülkelerle sosyal güvenlik anlaşmaları imzalanmalıdır. Bu konuda hedef pazarlar olarak belirlenen ülkelerin esas alınması yerinde olacaktır. Sözleşmelerin imzası kadar sözleşme hükümlerinin de çok özel önem taşıdığı vurgulanmalıdır.” dedi.

İNTES Başkanı Koçoğlu, Rusya Federasyonu ve müteahhitlik hizmetleri konusunda ise şunları söyledi;

“Rusya Federasyonu’nda yapılan yasal bir düzenleme gereği olarak, 1 Ocak 2010 tarihinden itibaren tüm inşaat firmalarının mevcut inşaat izinleri iptal edilecektir. Federal organlara ait belge düzenleme yetkisi yine aynı yasayla özerk otokontrol birliklerine (Self Regulating

Organisation) SRO’lara devredilmiştir. Rusya’da oluşturulan bu SRO ile sendikamız bir işbirliği protokolü imzalamıştır. Bu protokol ile Rusya’da çalışacak Türk işçilerinin yeterliliklerinin ölçülmesi ve bu tespit gereği alacakları eğitim ile sertifikaların ülkede geçerliliğinin sağlanması hedeflenmektedir.”

Koçoğlu’nun ardından söz alan AGE İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Atilla Önen, katılımlarından dolayı konuklarına teşekkür ederek sözü Ömer Dinçer’e bıraktı.

Dinçer konuşmasında istihdam, işsizlik, mesleki eğitim gibi konulara değinerek, Bakanlık nezdinde istihdamın arttırılması ve teşviki için yapılacak çalışmalardan söz etti.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, rakamların, işsizlik sorununun derinliğini göstermeye yetmediğini belirterek Türkiye’de

Page 51: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

48 - 49

15-65 yaş arasındaki çalışabilir nüfusun yüzde 49’unun çalıştığına işaret ederek, gelişmiş ülkelerde bu oranın yüzde 70-80 arasında olduğunu ifade etti.

İstihdam edilenlerin yüzde 67’sinin herhangi bir mesleği olmadığını kaydeden Dinçer, eğitim seviyesi arttıkça istihdam oranının da yükseldiğini, yüksek öğrenim mezunlarında istihdam oranının yüzde 90 seviyesine ulaştığını vurguladı. Belli bir işi, mesleği olanların işsiz kalmasının çok daha düşük bir ihtimal olduğunu dile getiren Dinçer, işsizlerin büyük bir oranını, eğitim seviyesi düşük, herhangi bir mesleği olmayanların oluşturduğunu kaydetti.

Dezavantajlı grupların istihdamının desteklenmesi konusundaki çalışmaları anlatan Dinçer, “Kadınlarımız arasında işsizlik oranı yüzde 26-27; 134 ülke arasında 129. sıradayız.” dedi. Kadınların ve gençlerin istihdamını teşvik için aldıkları tedbirlerin sonuçlarını küresel krizin etkisiyle göremediklerini ifade eden Dinçer, alınan tedbirlere rağmen dezavantajlı grupların istihdamının artırılması konusunda yavaş ilerlediklerini belirtti.

Bakan Dinçer, işsizlik oranının yüzde 13,4 seviyesinde olduğunu anımsatarak, işsizliğin derin bir sorun olduğunu ve beraberinde çalışma kalitesinin düşmesi, kayıtdışılığın tetiklenmesi gibi başkaca sorunları da getirdiğini vurguladı. Türkiye’de işsizliğin batıdakinin aksine “yapısallaşmış-müzminleşmiş” bir sorun olduğunu dile getiren Dinçer, batıdaki işsizliğin ise çok daha farklı anlamlar taşıdığını kaydetti.

Geçen yılın Temmuz ayından bu yılın aynı ayına

kadar işgücü piyasasına 873 bin kişinin dahil olduğuna dikkat çeken Dinçer, ekonominin yüzde 7 büyüdüğü dönemlerde bile ancak 450-500 bin kişiye iş yaratıldığını söyledi.

Ekonomik kriz döneminde ailede çalışan tek kişinin de işsiz kalması ile diğer bireylerin çalışma talebinde bulunduğunu anlatan Dinçer, bu durumun da işgücü arzında artış yaşanmasına neden olduğunu dile getirdi.

Bakan Dinçer, İŞKUR’un istihdam konusundaki çalışmaları hakkında bilgiler verirken, herkese “bir altın bilezik” kazandırmaya çalıştıklarını vurguladı.

Dinçer, istihdam yaratan herkesin sorununu kendi sorunları olarak gördüklerini, sorunların kendileri ile açıklıkla paylaşılmasından da gurur duyduklarını ifade etti. İnşaat sanayicilerinin sorunlarını çözme konusunda çaba harcadıklarını belirten Dinçer, inşaat işverenlerinin de hizmet ürettikleri ülkelerde sorunların aşılması konusunda kulis yapmalarını istedi.

Dinçer, inşaat işverenlerine yönelik olarak “Maliyetleriniz yüksek olabilir ama yurtdışına giderken bizim işçilerimizi götürmekten imtina etmeyin. Bu, işsizlik sorununun çözümü konusunda bize destek olacaktır.” diye konuştu. Bakan Dinçer, yılbaşından itibaren yabancılara çalışma iznini bir ayda, iş yerlerine işletme belgesini ise bir günde verebilecek duruma geleceklerini bildirdi.

Toplantı öncesinde basın mensuplarının sorularını cevaplandıran Ömer Dinçer, Sheraton Otel bahçesinde oluşturulan İNTES yeşillendirme alanına bir anı ağacı dikti.

Page 52: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

Toplantı

Geleneksel Toplantı; Tarımın İnşası

İNTES Başkanı Şükrü Koçoğlu, toplantıda yaptığı konuşmada tarımda teşviklerin çoğaltılmasını istedi ve inşaat olmadan verimli bir tarımın yapılamayacağını söyledi.

Tarımı geleceğin sektörü olarak tanımlayan ve tüm dünyada sürekli gelişecek olan sektörlerin gıda-tarım, ilaç ve sağlık sektörü olduğunu kaydeden Koçoğlu şöyle konuştu;

“Sağlıklı tarım ile oluşan katkısız gıdalar ilaca olan gereksinimi azaltacak ve sağlıklı yaşamlar oluşacaktır. Bu nedenle tarım teknolojiyi de bünyesinde oluşturmak ve barındırmak zorundadır. Tarım, elbette kendi sanayiini oluşturmalı ancak teknolojik çalışmalarla doğal ürünler ortaya konulmalıdır.”

İnşaat sektörü ile tarım sektörünün dört konuda birbirini ilgilendiren, birbirini tamamlayan çalışmalar yürüttüğünü kaydeden Koçoğlu konuşmasını şöyle sürdürdü;

“İnşaat sektörünü, tarım sektörü adına doğrudan ilgilendiren birinci konu tarımsal altyapı yatırımlarıdır. Son on yıla kadar tarım altyapı yatırımlarına bütçeden yeterli pay ayrılamamakta ve yatırımların tamamlanma süreleri 30 yıla kadar çıkmaktaydı. DPT’nin 2009 verilerine göre yatırımlara ayrılan pay artmış ve bu projelerin tamamlanma süreleri 10 yıla kadar düşmüştür. Bu çok önemli bir gelişmedir ancak hala yeterli değildir. Tarım yatırımlarının inşaat ile ilişkili ikinci önemli konusu ise göçtür. Ülkemizde yaşanan

Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası’nın Geleneksel Toplantısı 29 Aralık 2009 tarihinde, Kurt İnşaat Sanayi Ticaret Ltd. Şti.’nin ev sahipliğinde Ankara Sheraton Otel ve Kongre Merkezi’nde yapıldı. “Tarımın İnşası” konulu toplantının onur konuğu Tarım ve Köy İşleri Bakanı Mehdi Eker oldu.

Page 53: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

50 - 51

göç, insanların yerlerinde istihdam edilememesi, şehirlerde örf ananeleri ile yaşamaya çalışması ve çarpık kentleşme bugün yaşanan terör sorunu için uygun ortamlar doğurmaktadır. Bu sorunun çözümü tarım sektöründedir.

Tarım ve inşaat sektörünün üçüncü önemli ortak noktası ise tarım sektörünün bir yatırım alanı olarak kabul edilmesidir. İnşaat ve tarım sektörleri geleceğe yapılan yatırımlardır. Sektörümüzün turizm sektörüne yaptığı yatırımlar sonucu sektör bugünkü üst seviyeye ulaşmıştır. Ülkemizin pek çok önemli turizm tesisinde inşaat sektörü temsilcilerinin imzası vardır. Bizler aynı başarıyı tarım sektörüne de yaşatabiliriz. Bunun için bazı teşvik unsurları oluşturulmalı ve uygulamaya konulmalıdır. Her iki sektörün birbirini doğru tanıması, önceliklerini belirlemesi, iş ve aşa katkılarını tespit etmesi gerekir. İnşaat ve tarım sektörünün dördüncü bileşeni istihdamdır; insanların yerinde istihdamıdır. İnşaat sektörü, geçmişte mevsimlik çalışmalar halinde ve tarım sektöründen gelen işçilerin çalıştığı vasıf gerektirmeyen bir alan olarak görülmüştü. Bugün ise inşaat sektöründe düz işçilik kavramı yerini uzmanlıklara bırakıyor. Tarımda da çalışan

işgücünün inşaat sektöründe olduğu gibi, kendi mesleğinde eğitilmesi ve ona sahip çıkması gerekiyor.”

Koçoğlu, tarım politikaları ile uyumlu üretim tesislerinin projelendirilmesi ve yapımında sektörün görüşünün alınmasının ve o görüşlerden yararlanmanın ülke kaynaklarının doğru kullanılmasına katkı sağlayacağını da kaydetti.

Toplantıda Kurt İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Haydar Kurt, katılımlarından dolayı konuklarına teşekkür etti. Daha sonra firma tanıtım filmi konuklara sunuldu.

Tarım ve Köy İşleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker ise toplantıda yaptığı konuşmada, bugün dünyada kent nüfusunun artış gösterdiğini ve tarımla uğraşanların sayısının azaldığını ifade ederek, tarımsal üretimde verimliliğin esas durumuna geldiğini anlattı. Tarımı gelişmiş ülkelerin aynı zamanda sanayisi gelişmiş ülkeler olduğuna dikkat çeken Eker, ABD’de nüfusun yalnız yüzde 2’sinin tarımla uğraştığını, AB ortalamasında da bunun yüzde 4’ler civarında olduğunu kaydetti. Eker, bu konudaki eleştirilere değinerek kaç kişinin tarımla uğraştığının

Page 54: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

değil, hangi yöntemlerle, ne verimlilikte tarım yapıldığının önem taşıdığını bildirdi.

Türkiye’de 26 milyon hektar tarım arazisinin bulunduğunu hatırlatan Eker “Çalışan 100 kişinin 26’sı tarım alanında hizmet veriyor. Bu oran 6-7 yıl önce yüzde 35 civarındaydı.” dedi. Ancak verimliliğe bakıldığında, tarım ürünlerinden elde edilen gelirin 7 yılda 23 milyar dolardan 57,6 milyar dolara yükseldiğini belirten Eker, 2009 yılı 3. çeyreğinde tarımda yüzde 3,3 büyüme kaydedildiğini, 4. çeyrekte yüksek büyüme beklediklerini dile getirdi.

Verimlilik artışında destek sisteminin belirleyici olduğunu dile getiren Eker, göreve geldikleri dönemde tarım desteklerinin yüzde 85’inin doğrudan gelir sistemine dayandığını, bu sistemin ise verimlilikle bağının bulunmadığını, araziye dayalı olduğunu söyledi. Eker, 23 yeni destek mekanizması geliştirdiklerini ifade ederek, özellikle çentik ve mısır üretiminde sağlanan ilerlemeyi örnek gösterdi.

Mehdi Eker, 1978 yılından bu yana tarım sektöründe bulunduğunu belirterek “tarım envanteri”, “üretim planlaması” ve “tarım politikası” bulunmamasının yıllardır dile

getirilen 3 temel sorun olduğunu vurguladı. Eker, 3 yıldır üzerinde çalıştıkları “Türkiye Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme Modeli” ile bu 3 alana yönelik çözüm ürettiklerini anlattı. 527 milyon veriyi kullanarak hazırladıkları çalışma sayesinde Türkiye’de hangi tarım havzasında, ne üretilmesinin verim sağlayacağını bildiklerini ifade eden Eker, 2010 yılından başlayarak ürün desteğini bu modele göre yapacaklarını söyledi.

Tarım arazilerinin toplulaştırılması çalışmaları hakkında da bilgi veren Eker, toplulaştırma çalışmalarının Türkiye’de 1961 yılında başlatıldığını, 2002 yılına dek 450 bin hektarın toplulaştırmasının yapıldığını bildirdi.

Eker, 2003–2009 döneminde 562 bin hektarda çalışmanın tamamlandığını ifade ederek, GAP illerindeki 1 milyon 178 bin hektar alanın toplulaştırılması için de ihalenin yapıldığını ve 2011 yılında tamamlanmış olacağını kaydetti.

Toplulaştırma kapsamında tarla içi yol ve drenaj gibi unsurlarla çağdaş bir tarımsal üretim alanının oluşturulduğunu belirten Eker, çalışmaları yoğunlaştırmak amacıyla bir proje geliştirdiklerini bildirdi ve şu bilgileri verdi;

“Bakanlar Kurulu’ndan para istedim; bana yılda

Toplantı

Page 55: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

52 - 53

1 milyar lira para verildiği takdirde, her sene 1 milyon hektar alanın toplulaştırmasını yapabilirim. Yani bu kaynak temin edildiği takdirde, böyle bir proje ben hazırladım, o zaman 10–12 yıl içinde Türkiye’de toplulaştırılacak alanın tamamı toplulaştırılacak. Böyle bir gücümüz, imkanımız var; bunu da yapmamız lazım.”

Bu arada tarım arazilerinin miras yoluyla bölünmesine de değinen Eker, bunun Türk tarımının en büyük sorununu oluşturduğunu kaydetti. Eker, 1926 tarihli Medeni Kanun ile Türkiye’nin tarım arazilerinin miras konusu durumuna getirildiğini ifade ederek, şöyle konuştu;

“Babadan oğla geçerken tarım arazileri bölünüyor. Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde böyle bir şey yok. Türkiye’de şu anda 3 milyon 100 bin tarım işletmesi var, ortalama işletme büyüklüğü 6 hektar ve her bir işletme ortalama 7

ayrı parçadan oluşuyor. Bu şu demektir; Türkiye

22 milyon tarım parselinde üretim yapıyor. Yani

26 milyon hektar alan, 22 milyon parselde. Böyle

bir felaket dünyanın hiçbir yerinde yok, bunun

üzerinde çalışıyoruz. 3 senedir çalışıyoruz,

konunun sosyal boyutları var. Parçalanıyor,

verimli olarak işletilemez hale geliyor ve vatandaş

onu terk ediyor, şehre gidiyor. Halbuki biz diyoruz

ki böyle yapmayalım, ehil kimse ehilde kalsın,

arazinin ölçeği bölünmesin, belirli bir standartta

arazi muhafaza edilsin. Şu anda bunun üzerinde

çalışıyoruz, bunu da inşallah çok yakında TBMM

huzuruna getireceğiz.”

Bakan Eker, toplantı öncesinde de Sheraton

Oteli’nin yeşillendirme alanına İNTES’in

armağanı olan bir anı ağacı dikti.

Page 56: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

AB Proje

İnşaat Sektöründe Ölçme ve Değerlendirme; Eğitim ve İstihdam ProjesiBir istihdam hikayesi devam ediyor

21 Aralık 2009 tarihinde işsiz 11 betonarme

demircisi ve 19 ahşap kalıpçısı proje

kapsamında mesleki eğitimlere başlamıştır.

Öncelikli olarak kursiyerlerin seviyelerinin

belirlenmesi için MESA Kent Park şantiyesinde

Ömer Altun - MEB Öğretmen, Yakup

Canpolat - MEB Öğretmen, Çetin Saraç - MEB

Öğretmen, Aytekin Akagün - İNTES Yüksek

İnşaat Mühendisi, Buket Atar - İNTES İnşaat

Teknikerinden oluşan sınav komitesi ve proje

ekibi - Mesleki Yeterlilik Merkezi (MYM)

uzmanları Aslı Karatekin, Gülesen Bal, Pelin

Ergun eşliğinde kursiyerler teorik ölçme

değerlendirmeye tabi tutulmuşlardır.

Yapılan ölçme değerlendirme sonunda teorik eğitimler 22 Aralık 2009 tarihinde İNTES Genel Merkez binasında gerçekleştirildi.

22–23–24 Aralık 2009 tarihlerinde Cemil Büyükutku tarafından temel İngilizce dersleri verilmiştir.

22 Aralık 2009 13.30 – 17.30 saatleri arasında DETAM Hakan Can Altunbay tarafından İş Sağlığı ve Güvenliği dersi verilmiştir.

23 Aralık 2009 tarihinde DETAM Nuray Altunbay tarafından Temel İlk Yardım eğitimi verilmiştir.

24 Aralık 2009'da İNTES Müşavir Avukatı Güçlü Bolat tarafından İş Hukuku dersi verilmiştir.

25 Aralık 2009 tarihinde Ömer Altun tarafından

Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından desteklenmektedir

Bu proje İŞ-KUR tarafından yürütülmekte ve izlenmektedir Bu projenin sözleşme makamı MFIB'dir

Page 57: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

54 - 55

arazide basit ölçme araçlarının tanıtımı, dik inme dik çıkma, kroki çizme, betonarme kalıpçılığı giriş konularında teorik eğitim verilmiştir.

26 Aralık 2009 tarihinde Türkiye Eğitim Şantiyesi’nde uygulamalı ölçme değerlendirme sınavı yapılmıştır.

Betonarme Demir ve Ahşap Kalıp grubu uygulama eğitimlerinde kullanmak üzere demir bükme tezgahı ve demir kesme tezgahı hazırlanmıştır.

Sınav Komitesi:

Prof. Dr. H. Yılmaz Aruntaş, Gazi Üniversitesi, Teknoloji Fakültesi, Yapı Bölümü

Dr. Gökhan Durmuş, Gazi Üniversitesi, Teknoloji Fakültesi, Yapı Bölümü

Ömer Altun, MEB Öğretmen

Yakup Canpolat, MEB Öğretmen

Çetin Saraç, MEB Öğretmen

Aytekin Akagün, İNTES Yüksek İnşaat Mühendisi

Buket Atar, İNTES İnşaat Teknikeri

Gözetmenler:

İNTES - Aslı Karatekin

İNTES - Gülesen Bal

İNTES - Buket Atar

Ahşap kalıp mesleğinde sınav genel performansı göz önüne alındığında adayların çoğu “Başarılı- İyi” ve “Başarılı Çok İyi” grubu altında yer almıştır. “Başarılı-Süpervizör” derecesini hiçbir aday alamamıştır. Sonuçlar, adayların özellikle uygulamada başarılı olduklarını ancak zayıf

oldukları alanlarda eğitim almaları gerektiğini göstermektedir.

Adayların % 57’si “ahşapların kesilmesi”, % 50’si “kalıpların çıkarılması”, % 47’si de “T başlık” ve “yastığın çıkarılması” alanlarında eğitim alma ihtiyacındadırlar. Geri kalan adaylar bu alanlarda tam puan alamamış olup tam puana yakın not almışlardır.

Sınav genel performansı göz önüne alındığında adayların % 72’sinin “Başarılı - Orta’” grubu altında yer aldığı görülmektedir. Adayların teorik sınav ortalamaları 69,5 iken uygulamalı sınav ortalamaları 52,9’dur, ki bu sonuçlar adayların uygulama alanında zayıf olduklarını göstermektedir.

Adayların tamamının “etriye demir çapının belirlenmesi” ve “etriye demirine kanca yapılması” konularında başarısız olduğu tespit edilmiştir. Etriye demirinin bükülmesi alanında adaylardan sadece ikisi tam puan alırken, % 55’i 30’un altında (40 puan üstünden) not almışlardır. Bu gruptaki adaylar özellikle bu konular temel alınarak uygulamalı eğitimlere tabi tutulacaklardır.

Uygulamalı eğitimler 28 Aralık 2009 tarihinde başlayarak bir hafta Türkiye Eğitim Şantiyesi’nde, bir hafta Gazi Üniversitesi Teknoloji Fakültesi’nde verilmiştir.

4 Ocak 2010 tarihinden itibaren kursiyerler Gazi Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Yapı Bölümü uzman öğretim üyeleri eşliğinde betonarme demircisi ve ahşap kalıp mesleklerinde uygulamalı eğitimlerine devam etmişlerdir.

Ahşap kalıpçılık kapsamında; kalıp

Not Aralığı Dereceler Kişi Sayısı

0-50 Başarısız 0

51-60 Başarılı- Orta 1

61-75 Başarılı- İyi 9

76-90 Başarılı -Çok İyi 9

91-100 Başarılı- Süpervizör 0

Toplam 19

Ahşap Kalıp Genel Performans:

Not Aralığı Dereceler Kişi Sayısı

0-50 Başarısız 0

51-60 Başarılı- Orta 8

61-75 Başarılı - İyi 376-90 Başarılı - Çok İyi 091-100 Başarılı - Süpervizör 0

Toplam 11

Betonarme Demircisi Genel Performans:

Page 58: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

malzemelerinin tanıtımı, kalıpçı alet ve ekipmanları, ahşap temel işlemleri (ölçme, markalama, kesme, biçme, birleştirme), kalıp planlarının okunması, temel aplikasyonu (ip iskelesi), kalıp kanatlarının hazırlanması, temel kalıpları, kolon ve perde duvar kalıpları, kiriş, hatıl ve lento kalıpları, döşeme kalıpları, merdiven kalıpları, kalıp iskeleleri konularında uygulamalı eğitimler verilmiştir.

Betonarme demirciliği kapsamında; betonarme demirlerinin tanıtımı, donatı yerleştirme esasları ve pas payı, betonarme demircisi alet ve ekipmanları, betonarme demirciliği temel işlemleri (ölçme, markalama, kesme), demir bükme işlemleri (kanca, firkete, pilye), demir donatı ekleri (bindirme ek, manşonla ek, kaynakla ek), demir donatı planlarının okunması, temel donatılarının hazırlanması, kolon donatısı hazırlanması, kiriş donatısı hazırlanması, döşeme ve balkon donatılarının hazırlanması, merdiven donatısı hazırlanması konularında uygulamalı eğitimler verilmiştir.

8 Ocak 2010 tarihinde Gazi Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Yapı Bölümü’nde Betonarme Demircisi eğitimi alan 19 ve Ahşap Kalıp eğitimi alan 11 kursiyer teorik ve uygulamalı ölçme değerlendirme sınavına tabi tutulmuştur.

Sınav Komitesi:

Prof Dr. Metin Aslan, Gazi Üniversitesi, Teknoloji Fakültesi, Yapı Bölümü Bşk.

Prof. Dr. H. Yılmaz Aruntaş, Gazi Üniversitesi, Teknoloji Fakültesi, Yapı Bölümü

Yrd. Doç.Dr. Hanifi Tokgöz, Gazi Üniversitesi, Teknoloji Fakültesi, Yapı Bölümü

Yrd. Doç. Dr. Osman Şimşek, Gazi Üniversitesi,

Teknoloji Fakültesi, Yapı Bölümü

Dr. Veysel Erol Tekin, Gazi Üniversitesi, Teknoloji Fakültesi, Yapı Bölümü

Dr. Gökhan Durmuş, Gazi Üniversitesi, Teknoloji Fakültesi, Yapı Bölümü

Dr. Ahmet Gökdemir, Gazi Üniversitesi, Teknoloji Fakültesi, Yapı Bölümü

Ömer Altun, MEB Öğretmen

Gözetmenler:

İNTES - Aslı Karatekin

İNTES - Gülesen Bal

İNTES - Buket Atar

İNTES - Pelin Ergun

Sınav Danışmanı:

İNTES, Yük. İnş. Müh. Aytekin Akagün

Eğitim öncesi seviye tespit sınav sonuçlarına göre kurgulanan eğitimler sonunda, adayların eksik oldukları alanlarda bilgi ve becerilerinin arttırılması hedeflenmiştir. Eğitim öncesi adayların yeterlilik dereceleri aşağıda gösterildiği gibidir.

Ahşap Kalıpçı Grubu Genel Performans Sonuçları:

Not Aralığı Dereceler Kişi Sayısı

0–50 Başarısız 0

51–60 Başarılı- Orta 1

61–75 Başarılı- İyi 9

76–90 Başarılı -Çok İyi 9

91–100 Başarılı- Süpervizör 0

Toplam Aday Sayısı 19

AB Proje

Page 59: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

56 - 57

Betonarme Demircisi Grubu Genel Performans Sonuçları:

Ahşap kalıpçı adaylarının dereceleri ‘Başarılı- İyi’ ve ‘Başarılı Çok İyi’ grupları arasında dağılım göstermiştir. Hiçbir aday ‘Başarılı-Süpervizör’ derecesini alamamıştır. Betonarme demirci adayları ‘Başarılı –Orta’ grubunda yer almıştır.

Uzman eğiticiler tarafından verilen 3 hafta ve toplam 200 saatlik yoğun mesleki eğitimlerin ardından ‘Ölçme ve Değerlendirme’ sınavları Gazi Üniversitesi Teknoloji Fakültesi, Yapı Eğitimi Bölümü’nün ilgili atölyelerinde gerçekleştirilmiştir. Teorik ve pratik sınavlar, fakültede görev yapan akademisyenler tarafından yürütülmüştür. Sınavlara gözetmenler eşlik etmişlerdir.

Ahşap Kalıpçı Grubu, pratik sınavda aşağıda belirtilen başlıklarda gösterdikleri becerilere göre değerlendirme notu almışlardır.

Basamak ölçülerinin doğruluğu

Rıth yüksekliğinin doğruluğu

Döşeme kalınlığının doğruluğu

Gönye ve terazi doğruluğu

Dikme payanda kazıkların ve başlıkların doğruluğu

Süreyi doğru kullanma

Alet kullanma

Adayların, teorik ve pratik ölçme ve değerlendirme genel performans sonuçları ise şu şekilde gerçekleşti;

Eğitim Sonu Ölçme ve Değerlendirme Genel Performans Sonuçları:

Eğitim öncesinde ‘Başarılı-Süpervizör’ grubunda hiçbir aday yer almazken eğitimlerin sonunda 6 aday ‘Başarılı-Süpervizör’ grubunda yer almış, 13 aday ise ‘Başarılı Çok-İyi’ grubuna yükselmiştir.

Betonarme Demirci Grubu, pratik sınavda aşağıda belirtilen başlıklarda gösterdikleri becerilere göre değerlendirme notu almışlardır.

Demir doğrultma

Demir temizle

Betonarme eleman donatısı

Düz merdiven

Çeyrek döner merdiven

Süreç

Eğitim Sonu Ölçme ve Değerlendirme Genel Performans Sonuçları:

Eğitimlerin sonunda betonarme demircisi adaylarının % 91’i ‘Başarılı-Orta’ derecesinden ‘Başarılı-Çok İyi’ derecesine yükselmiştir.

Not Aralığı Dereceler Kişi Sayısı

0–50 Başarısız 0

51–60 Başarılı- Orta 8

61–75 Başarılı- İyi 3

76–90 Başarılı -Çok İyi 0

91–100 Başarılı- Süpervizör 0

Toplam Aday Sayısı 11

Not Aralığı Dereceler Kişi Sayısı

0–50 Başarısız 0

51–60 Başarılı- Orta 0

61–75 Başarılı- İyi 0

76–90 Başarılı -Çok İyi 13

91–100 Başarılı- Süpervizör 6

Toplam Aday Sayısı 19

Not Aralığı Dereceler Kişi Sayısı

0–50 Başarısız 0

51–60 Başarılı- Orta 0

61–75 Başarılı- İyi 1

76–90 Başarılı -Çok İyi 10

91–100 Başarılı- Süper 0

Toplam Aday Sayısı 11

Page 60: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

Mali Pencere

İnşaat işleri açısından müşterek genel giderlerin kapsamı ve finansman giderlerinin durumu

konularında mükellefleri tereddüde sevk eden hususlar, ilerleyen bölümlerde açıklığa kavuşturulmaya çalışılmıştır.

2. “Müşterek Genel Gider” Kavramı ve Dağıtımı

Vergi Kanunlarımızda, müşterek genel gider kavramının tanımı yoktur. Ancak, ticari kazancın elde edilmesi ve devamı için -faaliyetin mevcudiyeti nedeniyle- satın alınan mal ya da hizmetin diğer bir ifadeyle yapılan bir harcamanın “müşterek genel gider” olarak dikkate alınabilmesi için aşağıdaki nitelikleri taşıması gerekmektedir.

Doğrudan doğruya belli bir YSİOİ ile ilgili •olmamak,

Genel gider mahiyetinde olmak, •

YSİOİ ile de ilgili olmak.•

a) Doğrudan doğruya belli bir YSİOİ ile ilgili olan harcamalar

İnşaat faaliyetiyle uğraşan firmaların, yapmış olduğu harcamalardan bazıları sadece belli bir işle ilgili olabilir. Bu durumda, bunun doğrudan yapılan işin maliyetine intikal ettirilmesi gerekmektedir.

Nitekim bu durum, imal edilen ya da satın alınan emtiayla ilgili olarak VUK’nun 274 ve 275’inci maddelerinde de hükme bağlanmıştır. İnşaat işleri beyan açısından özellik arz etse

de maliyetin teşkili açısından bir imalat olarak VUK’nun 275’inci maddesi kapsamında değerlendirilmelidir.

Dolayısıyla, hizmet işletmelerinde, hizmetin maliyetine girmesi gereken masraflar genel gider değil, zorunlu hizmet maliyetidir.

Bu durumda, müşterek genel giderler arasında doğrudan belli bir inşaatla ilgili olarak yapılan bu türden maliyet unsurlarının bulunmaması gerekir.

b) Genel gider mahiyetinde olan harcamalar

GVK’nun 40’ıncı maddesinde “safi kazancın tespitinde, ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan harcamalar” genel gider olarak tanımlanmıştır.

Dolayısıyla, ticari kazancın elde edilmesi ve devamı için -faaliyetin mevcudiyeti nedeniyle- satın alınan mal ya da hizmetin diğer bir ifadeyle yapılan bir harcamanın genel gider olarak dikkate alınabilmesi için şu şartları sağlaması gerekir.

Maliyet unsuru olmamak (belli bir mal veya •hizmet üretimi için yapılmış gider vasfı taşımamak),

Sabit kıymet vasfı taşımamak,•

GVK 41 veya KVK 11’inci maddelerinde •sayılan, indirimi kabul edilmeyen gider vasfı taşımamak.

1. Genel Açıklama

Bilindiği üzere, Gelir Vergisi Kanunu’nun (GVK) 42’nci maddesi kapsamına giren işlerde kar veya zarar işin bittiği yıl kesin olarak hesaplanıp beyan edilir ve o yılın geliri sayılarak vergilendirilir.

Bir işletme bünyesinde birden fazla Yıllara Sari İnşaat ve Onarma İşleri (YSİOİ) yapılması ya da bir veya daha fazla YSİOİ’nin diğer işlerle birlikte icra edilmesi de mümkündür. Bu gibi hallerde işletme bünyesinde oluşan müşterek genel giderlerin, YSİO işleri ve diğer işler arasında nasıl dağıtılacağı GVK’nun 43’üncü maddesinde aşağıdaki şekilde hükme bağlanmıştır.

Yıl içerisinde birden fazla inşaat ve onarma •işinin birlikte yapılması halinde her yıla ait müşterek genel giderler, bu işlere ait harcamaların enflasyon düzeltmesine tabi tutulmuş tutarlarının birbirine oranı nispetinde dağıtıma tabi tutulur.

Yıl içerisinde tek veya birden fazla inşaat ve •onarma işi yanında diğer işlerin yapılması halinde de her yıla ait müşterek genel giderler, bu işlere ait harcamalarla diğer işlere ait satış veya hasılat tutarlarının birbirine oranı nispetinde dağıtıma tabi tutulur.

Müşterek genel gider kavramının nelerden oluştuğu, bunların ne şekilde dağıtılacağı ve yine aynı şekilde finansman giderlerinin inşaat işleriyle ilişkilendirilip ilişkilendirilmeyeceği

İşte bu üç vasfı bir arada taşıyan giderler, genel gider olarak sayılmakta ve normal koşullarda doğrudan dönem hasılatından indirilebilmektedir. Ancak YSİOİ ile uğraşan firmalarda, GVK 43’üncü maddesi karşımıza çıkmaktadır.

Bu durumda YSİOİ ile uğraşan firmalarda, dağıtıma tabi tutulması gereken müşterek genel giderlerin belirlenmesi ve genel giderlerden bunların ayrıştırılması gerekmektedir.

Yapılacak ayrıştırmada, doğrudan doğruya YSİOİ ile ilgili olmayan genel giderler bulunmakta ise bunların dağıtım dışında tutulması ve doğrudan ilgili dönemde gider yazılması, YSİOİ ile ilgili olanların da dağıtıma tabi tutulması gerekmektedir.

Aşağıdaki örnekler, dağıtıma tabi tutulmaması gereken bu tür harcamalardandır:

Mevcut inşaat işleriyle ilgili olmayan, yeni •alınacak işlerle ilgili olarak yapılan hazırlık harcamaları,

Olağanüstü gelir ve gider sayılan ve doğrudan •YSİOİ ile ilgili olmayan menkul kıymet, gayrimenkul ve iştirak satımı ile ilgili olarak yapılan giderler,

Yeni iş alımına dönük reklam, promosyon, •pazarlama, seyahat vs harcamaları,

Şirketin alacak ve borçlarıyla ilgili olan •mahkeme takip ve avukatlık harcamaları,

Biten işlerle ilgili olarak yapılan harcamalar,•

Firmanın geleceğine dönük olarak yapılan •reorganizasyon harcamaları,

Ancak yukarıda da belirtildiği üzere; bir harcamanın müşterek genel gider olarak dağıtıma tabi tutulmaması için muhakkak surette YSİOİ ile hiçbir ilgisinin olmaması gerekir.

Sadece inşaat işi yapmak üzere kurulmuş bir firmada, inşaat işleriyle ilgisi olmayan bir giderden söz etmek kolay kolay mümkün olamayacağı için bu giderlerin ayrımına çok dikkat etmek gerekmektedir.

c) YSİOİ ile de ilgili olan harcamalar

Daha önce de belirttiğimiz gibi, belli bir YSİOİ ile direkt ilgili olarak sarf edilen ilk madde ve malzeme, direkt işçilik ve genel üretim giderleri zaten herhangi bir şekilde dağıtıma tabi tutulmadan bu işin maliyetini oluşturur.

Belli bir işle ilgili olmayan ve bundan dolayı “genel gider” olarak kayıtlara intikal ettirilen harcamaların ise “müşterek genel gider” vasfı taşıması için ancak YSİOİ ile bir ilgisinin olması gerekmektedir.

Örneğin hem YSİOİ’nin hem diğer işlerin muhasebesiyle uğraşan personelin maaşları, yönetim binasının su, elektrik, kira giderleri, kırtasiye giderleri, haberleşme giderleri ve amortismanları gibi hem genel gider vasfına

Page 61: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

58 - 59

Murat TOKMAKKAYAYMM, Eski Baş Hesap UzmanıGüreli YMM ve Bağımsız Denetim Hizmetleri A.Ş.

konularında mükellefleri tereddüde sevk eden hususlar, ilerleyen bölümlerde açıklığa kavuşturulmaya çalışılmıştır.

2. “Müşterek Genel Gider” Kavramı ve Dağıtımı

Vergi Kanunlarımızda, müşterek genel gider kavramının tanımı yoktur. Ancak, ticari kazancın elde edilmesi ve devamı için -faaliyetin mevcudiyeti nedeniyle- satın alınan mal ya da hizmetin diğer bir ifadeyle yapılan bir harcamanın “müşterek genel gider” olarak dikkate alınabilmesi için aşağıdaki nitelikleri taşıması gerekmektedir.

Doğrudan doğruya belli bir YSİOİ ile ilgili •olmamak,

Genel gider mahiyetinde olmak, •

YSİOİ ile de ilgili olmak.•

a) Doğrudan doğruya belli bir YSİOİ ile ilgili olan harcamalar

İnşaat faaliyetiyle uğraşan firmaların, yapmış olduğu harcamalardan bazıları sadece belli bir işle ilgili olabilir. Bu durumda, bunun doğrudan yapılan işin maliyetine intikal ettirilmesi gerekmektedir.

Nitekim bu durum, imal edilen ya da satın alınan emtiayla ilgili olarak VUK’nun 274 ve 275’inci maddelerinde de hükme bağlanmıştır. İnşaat işleri beyan açısından özellik arz etse

de maliyetin teşkili açısından bir imalat olarak VUK’nun 275’inci maddesi kapsamında değerlendirilmelidir.

Dolayısıyla, hizmet işletmelerinde, hizmetin maliyetine girmesi gereken masraflar genel gider değil, zorunlu hizmet maliyetidir.

Bu durumda, müşterek genel giderler arasında doğrudan belli bir inşaatla ilgili olarak yapılan bu türden maliyet unsurlarının bulunmaması gerekir.

b) Genel gider mahiyetinde olan harcamalar

GVK’nun 40’ıncı maddesinde “safi kazancın tespitinde, ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan harcamalar” genel gider olarak tanımlanmıştır.

Dolayısıyla, ticari kazancın elde edilmesi ve devamı için -faaliyetin mevcudiyeti nedeniyle- satın alınan mal ya da hizmetin diğer bir ifadeyle yapılan bir harcamanın genel gider olarak dikkate alınabilmesi için şu şartları sağlaması gerekir.

Maliyet unsuru olmamak (belli bir mal veya •hizmet üretimi için yapılmış gider vasfı taşımamak),

Sabit kıymet vasfı taşımamak,•

GVK 41 veya KVK 11’inci maddelerinde •sayılan, indirimi kabul edilmeyen gider vasfı taşımamak.

1. Genel Açıklama

Bilindiği üzere, Gelir Vergisi Kanunu’nun (GVK) 42’nci maddesi kapsamına giren işlerde kar veya zarar işin bittiği yıl kesin olarak hesaplanıp beyan edilir ve o yılın geliri sayılarak vergilendirilir.

Bir işletme bünyesinde birden fazla Yıllara Sari İnşaat ve Onarma İşleri (YSİOİ) yapılması ya da bir veya daha fazla YSİOİ’nin diğer işlerle birlikte icra edilmesi de mümkündür. Bu gibi hallerde işletme bünyesinde oluşan müşterek genel giderlerin, YSİO işleri ve diğer işler arasında nasıl dağıtılacağı GVK’nun 43’üncü maddesinde aşağıdaki şekilde hükme bağlanmıştır.

Yıl içerisinde birden fazla inşaat ve onarma •işinin birlikte yapılması halinde her yıla ait müşterek genel giderler, bu işlere ait harcamaların enflasyon düzeltmesine tabi tutulmuş tutarlarının birbirine oranı nispetinde dağıtıma tabi tutulur.

Yıl içerisinde tek veya birden fazla inşaat ve •onarma işi yanında diğer işlerin yapılması halinde de her yıla ait müşterek genel giderler, bu işlere ait harcamalarla diğer işlere ait satış veya hasılat tutarlarının birbirine oranı nispetinde dağıtıma tabi tutulur.

Müşterek genel gider kavramının nelerden oluştuğu, bunların ne şekilde dağıtılacağı ve yine aynı şekilde finansman giderlerinin inşaat işleriyle ilişkilendirilip ilişkilendirilmeyeceği

İşte bu üç vasfı bir arada taşıyan giderler, genel gider olarak sayılmakta ve normal koşullarda doğrudan dönem hasılatından indirilebilmektedir. Ancak YSİOİ ile uğraşan firmalarda, GVK 43’üncü maddesi karşımıza çıkmaktadır.

Bu durumda YSİOİ ile uğraşan firmalarda, dağıtıma tabi tutulması gereken müşterek genel giderlerin belirlenmesi ve genel giderlerden bunların ayrıştırılması gerekmektedir.

Yapılacak ayrıştırmada, doğrudan doğruya YSİOİ ile ilgili olmayan genel giderler bulunmakta ise bunların dağıtım dışında tutulması ve doğrudan ilgili dönemde gider yazılması, YSİOİ ile ilgili olanların da dağıtıma tabi tutulması gerekmektedir.

Aşağıdaki örnekler, dağıtıma tabi tutulmaması gereken bu tür harcamalardandır:

Mevcut inşaat işleriyle ilgili olmayan, yeni •alınacak işlerle ilgili olarak yapılan hazırlık harcamaları,

Olağanüstü gelir ve gider sayılan ve doğrudan •YSİOİ ile ilgili olmayan menkul kıymet, gayrimenkul ve iştirak satımı ile ilgili olarak yapılan giderler,

Yeni iş alımına dönük reklam, promosyon, •pazarlama, seyahat vs harcamaları,

Şirketin alacak ve borçlarıyla ilgili olan •mahkeme takip ve avukatlık harcamaları,

Biten işlerle ilgili olarak yapılan harcamalar,•

Firmanın geleceğine dönük olarak yapılan •reorganizasyon harcamaları,

Ancak yukarıda da belirtildiği üzere; bir harcamanın müşterek genel gider olarak dağıtıma tabi tutulmaması için muhakkak surette YSİOİ ile hiçbir ilgisinin olmaması gerekir.

Sadece inşaat işi yapmak üzere kurulmuş bir firmada, inşaat işleriyle ilgisi olmayan bir giderden söz etmek kolay kolay mümkün olamayacağı için bu giderlerin ayrımına çok dikkat etmek gerekmektedir.

c) YSİOİ ile de ilgili olan harcamalar

Daha önce de belirttiğimiz gibi, belli bir YSİOİ ile direkt ilgili olarak sarf edilen ilk madde ve malzeme, direkt işçilik ve genel üretim giderleri zaten herhangi bir şekilde dağıtıma tabi tutulmadan bu işin maliyetini oluşturur.

Belli bir işle ilgili olmayan ve bundan dolayı “genel gider” olarak kayıtlara intikal ettirilen harcamaların ise “müşterek genel gider” vasfı taşıması için ancak YSİOİ ile bir ilgisinin olması gerekmektedir.

Örneğin hem YSİOİ’nin hem diğer işlerin muhasebesiyle uğraşan personelin maaşları, yönetim binasının su, elektrik, kira giderleri, kırtasiye giderleri, haberleşme giderleri ve amortismanları gibi hem genel gider vasfına

Page 62: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

sahip hem de birden fazla YSİOİ veya başka işler yanında bir veya birden fazla YSİOİ ile de ilgili giderler “müşterek genel gider” kapsamında değerlendirilmelidir. Genel amaca hizmet eden harcamalar gibi görünseler de bunların YSİOİ ile hiçbir ilgisinin olmadığını söylemek mümkün olamayacaktır.

Buna karşılık genel gider vasfına sahip olmakla birlikte YSİOİ ile hiç ilgisi olmayan ve bir önceki bölümde sözü edilen giderlerin müşterek genel gider olarak değerlendirilmesi söz konusu değildir.

Maliye Bakanlığı da verdiği bir muktezada bu noktayı teyit eder yönde aşağıdaki şekilde bir belirleme yapmıştır.1

“Alınamayan ihalelerle ilgili olarak yapıldığı belirtilen giderler ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan giderlerdendir. Ancak söz konusu giderlerin şirketinizce devam ettirilmekte olan birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işiyle ilgili olmadığı, diğer bir ifadeyle birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işlerinin devam edebilmesi için bu giderlerin yapılmasının zorunluluk arz etmediği açıktır.

Bu nedenle, alınamayan ihalelerle ilgili olarak yapılan geçici teminat mektubu komisyonu ve damga vergisi gibi masrafların birden fazla takvim yılına sirayet eden inşaat ve onarma işleriyle ilişkilendirilmeksizin doğrudan cari dönem gideri olarak muhasebeleştirilmesi gerekir.”

3. Finansman Giderlerinin “Müşterek Genel Gider” Kavramı Karşısındaki Durumu ve Dağıtımı

İşletmeler faaliyetlerini sürdürürken işletme sermayesinin yeterli olmadığı durumlarda, gerek yatırımın finansmanında gerekse işletme ihtiyaçlarını karşılamak için yabancı kaynak kullanırlar. Finans kurumlarından direkt nakit şeklinde kullanılan kredilerin maliyeti olarak faiz ve kredi, dövizli kullanılmışsa ayrıca kur farkı ortaya çıkar.

Yine bir başka yabancı kaynak kullanım şekli de stok kredisidir. Başka bir deyişle hammadde mamul ya da diğer işletme malzemelerinin veyahut hizmetlerin vadeli olarak edinilmesi

nedeniyle vade farkları ve dövizli alımlarda kur farkı yüklenilebilir.

Dış kaynak kullanımından kaynaklanan bu tür giderlerin mal ve hizmet (örneğin inşaat) maliyetleri ile mi ilişkilendireceği yoksa doğrudan gider mi yazılacağı hususunda uygulamada tereddüde düşülmektedir. Bunun sebebi, vergi kanunlarında bu konuda açık bir belirlemenin yapılmamış olmasıdır.

Finansman giderleri hususunda vergi kanunlarında açık bir belirleme olmaması nedeniyle uygulamayı daha çok Bakanlık Tebliğleri ve yargıya intikal eden olaylara istinaden Danıştay kararları yönlendirmektedir.

a) Maliye Bakanlığı Görüşü

Maliye Bakanlığı, yayınladığı 163 ve 238 seri numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğleri ile bu belirsizliğe yön vermeye çalışmıştır.

163 ve 183 numaralı Tebliğlerde, yatırımların finansmanında kullanılan kredilerle ilgili faizlerin yatırımların aktifleştirildikleri döneme kadarki kısmının ve döviz kredilerinde aktifleştirme yılının sonuna kadarki kur farklarının yatırımın maliyetine ilavesinin zorunlu olduğu daha sonraki dönemlerde ortaya çıkan kur farkı ve faizlerin istenirse yatırımın maliyetine ekleneceği, istenirse doğrudan gider yazılacağı görüşü benimsenmiştir.

Mali idarenin, mal iktisabı nedeniyle ortaya çıkan faiz ve kur farklarına ilişkin görüşü ise 238 numaralı Tebliğ’de aşağıdaki şekilde açıklanmıştır:

“Bu itibarla, emtianın satın alınıp işletme stoklarına girdiği tarihe kadar oluşan kur farklarının maliyete intikal ettirilmesi zorunludur. Stokta kalan emtia ile ilgili olarak daha sonra ortaya çıkacak kur farklarının ise ilgili bulundukları yıllarda gider yazılması veya maliyete intikal ettirilmesi mümkün bulunmaktadır.

İşletmelerin finansman temini maksadıyla bankalardan veya benzeri kredi müesseselerinden aldıkları krediler için ödedikleri faiz ve komisyon giderlerinden dönem sonu stoklarına pay vermeleri zorunlu bulunmamaktadır. Buna göre mükellefler söz konusu ödemelerini doğrudan gider olarak kaydedebilecekleri gibi, diledikleri

1- Yaklaşım, Temmuz 1996, s.189, M.B. Özelgesi, 27.03.1996 tarih ve B.07.0.GEL.051/5114–21/12502

Mali Pencere

Page 63: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

60 - 61

takdirde stokta bulunan emtiaya isabet eden kısmı maliyete dahil edebileceklerdir.”

Bakanlığın bu düzenlemesi uyarınca, işletmede finansman temini amacıyla kullanılan kredilere ilişkin finansman giderlerinin satın alınan ya da imal edilen emtianın maliyetiyle ilişkilendirilmesi ihtiyaridir. Mükellefler bu finansman giderlerini isterlerse malın maliyetine intikal ettirebilecekleri gibi isterlerse doğrudan gider yazabileceklerdir.

b) Danıştay’ın Yaklaşımı

İşletmelerin, borçlanma nedeniyle katlandıkları finansman giderlerinin mal ve hizmet maliyetleri ile ilişkilendirilip ilişkilendirilmeyeceği hususunda Danıştay’ın devamlı hale gelmiş görüşü ise “gerek sabit kıymet gerekse her türlü mal ediniminden (satın alınan ya da imal edilen) kaynaklanan finansman giderlerinin, bu edinimle direkt ilişkisi olsun veya olmasın doğrudan zarar yazılması” yönündedir.

Aşağıdaki kararlar bu konuya örnek olarak verilebilir;

Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulu 15.04.1988 tarih ve E:87/41;K:88/26 sayılı Kararı’nda mükellefçe alınan ve mal imal maliyetinin karşılanmasında kullanılan ihracat kredisinin faizlerinin, doğrudan gider yazılacağını hükme bağlamıştır.

Danıştay 13. Dairesi’nin 12.11.1991 tarih ve E:89/2390;K;91/2827 sayılı Kararı şöyledir;

“Bankalarca açılan döviz kredisi için tahakkuk ettirilen kur farkı ile söz konusu krediye yürütülen faizlerin maliyete intikal ettirilmesi zorunlu değildir. Mükelleflere bu konuda serbesti tanınmıştır. Dileyen mükellefler bunu emtianın maliyetine veya sonuç hesabına intikal ettirebilirler.”

Danıştay 4. Dairesi’nin 6.6.1994 tarih ve E:93/4040, k:94/3396 sayılı Kararı şöyledir;

“193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 40/3’üncü maddesinde, işle ilgili olmak şartıyla, mukavelenameye veya ilama ve kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatların, safi kazancın tespitinde gider olarak indirilebileceği belirtilmiş, Vergi Usul

Kanunu’nun 262’nci maddesi ise iktisadi bir kıymetin iktisap edilmesi veyahut değerinin arttırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle bunlara müteferri bilumum giderlerin toplamının maliyet bedelini oluşturacağı ifade edilmiş, aynı Kanun’un 274’üncü maddesinde de satın alınan emtianın maliyet bedeli ile değerleneceği hükme bağlanmıştır.

Davacı şirket, kabul kredili sistemi ile yurtdışından döviz karşılığı satın aldığı muhtelif malları... alımı ile ödeme tarihleri arasındaki zaman farklılığı nedeniyle ödenen kur farkları yine bu malların alımı nedeniyle şirketlerin yüklenmek durumunda kaldığı faiz-komisyon giderlerinin, yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler karşısında doğrudan gider olarak kaydedilmesinde bir isabetsizlik olmadığı gibi, söz konusu ödemelerin mal maliyetine dahil edilerek değerleme yapılacağı ve dönem sonu mevcutlarının bu şekilde belirleneceğine dair yasal düzenleme veya zorlayıcı bir hüküm mevcut değildir. 2

Danıştay değil emtia edinimi, sabit kıymet edinimi nedeniyle doğan finansman giderlerinin dahi bir zarar unsuru olduğunu kabul etmektedir. Danıştay 4. Dairesi’nin 25.12.1984 tarih ve E.N:1984/1439, K.N.:1984/4712 numaralı Kararı3 özetle şöyledir.

“İktisadi kıymetlerin bedelinin transferinde ortaya çıkan gecikme ve bu arada Türk Lirası’nın devalüe edilmesi nedeniyle ödenmek zorunda kalınan kur farkının ödendiği tarihte gerçekleşmiş ZARAR olarak kabulü uygun bulunmuştur.”

Danıştay’ın bu yönde ve gerekçelerle verdiği daha birçok karar mevcuttur.

Netice olarak, finansman giderlerinin mal ve hizmet maliyetleri ile ilişkilendirilip ilişkilendirilmeyeceği hususunda Kanun’da açık bir belirleme bulunmamaktadır. Bununla birlikte Danıştay’ın finansman giderlerinin satın alınan veya imal edilen emtiayla direkt ilişkisi olsun veya olmasın, doğrudan ortaya çıktıkları dönemde zarar kaydedilmesi yönündeki görüşü müstekar hale gelmiştir.

c) Bu Konudaki Görüşümüz

Kanun koyucu, GVK’nun 43’üncü maddesinde ihdas ettiği müşterek genel giderlerin ve

amortismanların dağıtımı prensibiyle işletmelerin yapılan işler itibariyle oluşan MALİYETLERİNİ gerçeğe yakın biçimde tespit etmeyi amaçlamaktadır.

Maliye Bakanlığı, bir önceki bölümde açıkladığımız üzere, doğrudan mal alımıyla ilgili olanlarda bunların stoklara girene kadar, ATİK alımıyla ilgili olan finansman giderlerinde ise aktifleştirme yılının sonuna kadar oluşan finansman giderlerinin maliyete atılması gerektiğini belirtmiş; finansman temini amacıyla kullanılan kredilere ilişkin finansman giderlerinin ise satın alınan ya da imal dilen emtianın maliyetiyle ilişkilendirilmesi konusunda mükellefe tercih hakkı bırakmıştır.

Finansman giderlerinden maliyete pay verilmesi konusunda, Danıştay kararları bunların doğrudan ortaya çıktığı dönemin zarar unsuru olarak kabulü yönünde sürekliliğe kavuşmuştur.

Danıştay kararları bu yönde gelişmiş olsa bile, Maliye Bakanlığı’nın yaklaşımında bir değişiklik olmadığı takdirde, inşaat işleri de bir tür imalat olduğuna göre finansman giderleriyle ilgili aşağıdaki yöntemi izlemek yasal olarak herhangi bir sakınca doğurmayacak ve tereddüde yol açmayacak bir tercih olacaktır. Başka şekildeki bir uygulama, Maliye İdaresi ile mükellefi karşı karşıya getirebilecektir.

Doğrudan belli bir YSİOİ ile ilgili olan bir mal •ve hizmet alımı nedeniyle yüklenilen bir kredi maliyeti varsa bunları iş bitinceye kadar doğrudan o işin maliyetine atılması,

Doğrudan belli bir YSİOİ ile ilgili olmamakla •birlikte, fiilen yürütülen birden fazla inşaat işleriyle ilgili mal ve hizmet alımı nedeniyle yüklenilen kredi maliyetlerinin, müşterek genel gider gibi dağıtıma tabi tutulması,

Geçmiş dönemlerde biten işler nedeniyle •alınan kredilerin geri ödenmesiyle ilgili finansman giderlerinin doğrudan gider yazılması,

Doğrudan YSİOİ ile ilgili olmayan ve genel •şirket ihtiyaçlarının finansmanı amacıyla kullanılan kredi maliyetlerinin dağıtıma tabi tutulmaksızın doğrudan gider yazılması.

2- Mehmet MAÇ, Kurumlar Vergisi, DENET Yayınları, İstanbul, 1999, 3.baskı, s.360-363 3- Şükrü KIZILOT, Danıştay Kararları ve Özelgeler, Yaklaşım Yayınevi, 2.Cilt, s.2513

Page 64: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

Kültür-Sanat

Mustafa AyazGecekondudan Çağdaş Müzeye: Mustafa Ayaz Müzesi ve Plastik Sanatlar Merkezi

Türkiye’nin önde gelen ressamlarından Mustafa Ayaz, eserlerini sonsuza dek yaşatacağı sanat merkezini Ankaralılara kazandırdı. Ünlü ressam, eşsiz

eserlerini müzede tüm sanatseverlerle paylaşıyor.

Page 65: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

62 - 63

Mustafa Ayaz Müzesi ve Plastik Sanatlar

Merkezi

1720 m2'lik bir alan üzerinde yer alan Mustafa

Ayaz Müzesi ve Plastik Sanatlar Merkezi’nin

toplam kullanım alanı 5000 m2'dir. Yedi kattan

oluşan müzenin çatı katında, sanatçının özel

ofisi ve hobi atölyeleri bulunmaktadır. Bir,

iki ve üçüncü katlarda ise sanatçının değişik

dönemlerine ait eserleri sergilenecektir.

Giriş katında yer alan Mustafa Ayaz Sanat

Galerisi, 2007 yılında Ayaz’ın resim sergisiyle

açılmıştır. Galeri, çağdaş plastik sanatların

gelişmesi yolunda, yerli ve yabancı sanatçılara

yönelik periyodik sergiler ve farklı sanatsal

etkinlikler düzenleyerek sanatseverlerle

buluşmayı hedeflemektedir.

Galerinin yanı sıra kafe, hediyelik eşya ve

kütüphane bölümleri de giriş katında yer

alacaktır.

Girişin altındaki katta ise dört adet atölye olup

bu atölyelerde, Güzel Sanatlar Fakültelerine

hazırlık, resim, heykel ve seramik kursları

verilmektedir. Mustafa Ayaz Sanat Kursu’nun

amacı, hangi yaşta olursa olsun sanata ilgi

duyan ve bu konuda kendini geliştirmek isteyen

kişilerle bilgi ve deneyimlerini paylaşmaktır.

Müze ve Galeri, Pazartesi günleri hariç her gün

11.00–18.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.

Yapımına 2003 yılında başlanan ve 2007 yılında

tamamlanan Müze, 2009 yılında vakıf olarak

faaliyete geçmiştir. “Mustafa Ayaz Müzesi

ve Plastik Sanatlar Merkezi Vakfı”, Mustafa

Page 66: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

Kültür-Sanat

Ayaz’ın kendi olanaklarıyla başkent Ankara’ya

kazandırdığı, sanatsal birikimlerinin eseridir.

Vakfın amacı, toplumun her kesimine sanat

sevgisini aşılamak, sanat yoluyla toplumu

eğitmek, çağdaş Türk sanatının yurtiçi ve

yurtdışında tanıtılmasına katkıda bulunmaktır.

Kültür ve sanata hizmet etmek amacıyla ortaya

çıkarılan bu yapı, sanatseverlerin de desteklerini

beklemektedir. Vakfın gerçekleştireceği ‘kültür

ve sanat’ etkinliklerine verilecek katkılarla, Vakıf

daha çok gelişecek ve geliştikçe hedefleri de

büyüyecektir.

Ayaz’ın Dilinden Sanat Merkezinin Doğuşu

1974 yılında, Yenimahalle-Şentepe’de

gecekondumu yaptığım zaman dünyalar benim

olmuştu. Artık hem ailemin hem de resimlerimin

bir yuvası vardı. Çevrenin sanatsal bir mekana

dönüşmesi için de bahçe duvarına bir kabartma

tasarlamıştım. Böylece benim gecekondum

sıradan olmaktan öte Mustafa Ayaz’ın sanat evi

olarak yaşayacaktı.

Evin bodrumunu atölye olarak kullanıyordum. En

güzel eserlerimi de orada yaptım. Yıllar geçti.

Resimlerim çoğaldı çoğaldı. Sonra 2002 yılında

çağdaş anlamda kendi adıma bir müze yapma

gereksinimi duydum. Hemen kolları sıvadım.

Umduğumun çok çok üstünde bir işi başardım,

hem de bir kuruş yardım almadan. Halktan

aldığımı halka vererek.

Müzenin arsası 2003 yılının Şubat ayında satın

alındı ve inşaatına da aynı yıl Ekim’de başlandı.

Ankara-Balgat Ziyabey Caddesi üzerinde inşa

edilen müzenin hayali ve sevinci ile uykularım

kaçıyordu. Artık resim yapmıyor, bina ile

ilgili projeler tasarlıyor, planlar çiziyordum.

Amacım bir müze binası inşa etmek değildi.

Yapıtlarımın güvenli bir barınağı olsun, orada

sonsuza dek yaşayabilsin ve kalıcı olsunlar diye

düşünüyordum. Böylece 30 yıllık hayallerim

Page 67: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

64 - 65

gerçeğe dönüşecekti; gecekondudan çağdaş bir

müzeye.

Mustafa Ayaz Kimdir?

Çağdaş Türk resim sanatının önde gelen

isimlerinden biri olan Mustafa Ayaz, 1938 yılında

Trabzon’un Çaykara Kazası Kabataş Köyü’nde

doğdu. II. Dünya Savaşı’nın bunalımlı yıllarına

rastlayan çocukluğu, yoksulluk ve hastalıklarla

geçmiştir.

İlkokula ancak 10 yaşında iken başlayabilme

olanağı bulan Ayaz’ın resme ilgisi o sıralarda

başlamıştır. 1953’de Erzurum Pulur Köy

Enstitüsü’ne girdi. Orta son sınıfta iken

hocalarının dikkatini çektiği için İstanbul

Çapa İlköğretmen Okulu’nun resim semineri

sınavlarına girdi. Sınavda başarılı olması ile

o zaman yolu belirlenmiş oldu; bu yol sanat

yolu olacaktı. 1959 yılında Çapa İlköğretmen

Okulu’nu bitirdi. Bir yıl ilkokul hocalığından

sonra, 1960’da Gazi Eğitim Enstitüsü’nün Resim

Bölümü’ne girdi ve oradan 1963 yılında mezun

oldu. 3 yıl Çorum İlköğretim Okulu’nda resim

öğretmenliği ve atölye şefliği yaptı.1966’da

Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü asistanlık

sınavını kazandı ve 1984 yılına kadar aynı

okulda resim hocalığı yaptı. 1984’te Hacettepe

Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ne geçti.

1987’de buradan emekli oldu. 1987 yılında

Profesör olan Ayaz, aynı yıl Bilkent Üniversitesi

Güzel Sanatlar Fakültesi’ne atandı. 1988 yılı

başında bu görevinden kendi isteği ile ayrıldı.

O günden bu yana çalışmalarını atölyesinde

sürdürmektedir.

Şimdiye dek altmışı aşkın kişisel sergi açan ve

19 ödül kazanan sanatçı; Hindistan, Kuveyt,

Mısır, Romanya, Bulgaristan, Polonya, Belçika,

Fransa, ABD, İngiltere, Cezayir ve Almanya

gibi pek çok ülkede karma sergi ve bienallere

katıldı. Ayaz’ın 400’den fazla yapıtı, yabancı

ülke koleksiyonlarında, 4000’e yakını da yerli

koleksiyonlarda bulunmaktadır.

Page 68: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

Görüş

Altyapı projelerinde finansman modelleri

Altyapı Projelerinin Yapımında En Çok Uygulanan Finansman Modellerinden Örnekler

Yap-İşlet-Devret / BOT Modeli (Build-Operate-Transfer): Kamuya ait taşınmazlar

üzerinde özel sektör eliyle tesislerin, mülkiyeti

devlete ait olarak yapılması ve belli bir süre

özel sektör tarafından işletilmesinden sonra

bedelsiz olarak devlete iadesidir. Bu sisteme en

uygun yatırımlar; otoyollar, metrolar, köprüler,

yat limanları, havaalanı terminalleri, enerji

yatırımları, haberleşme ve benzeri yatırımlar

olarak ortaya çıkmaktadır.

Yap-İşlet / BO Modeli (Build-Operate): Yap-İşlet-Devret modelinden farkı, anlaşma

çerçevesinde inşa edilecek tesislerin süresiz

olarak özel sektörün sahipliğinde kalmasıdır.

Tasarla-Yap-Finansla-İşlet / DBFO Modeli (Design-Build-Finance-Operate): Tamamen

yeni bir projenin finansman, yapım aşamalarını

kapsayan uzun süreli bir anlaşma karşılığı

üstlenilir. Tesisin, kontrat süresince firma

tarafından işletildikten sonra kamuya devredilme

zorunluluğu vardır.

Yap-Sahiplen-İşlet-Devret / BOOT Modeli (Build-Own-Operate-Transfer): Büyük

projelerin yapımı için gerekli finansmanı

sağlayan özel sektör firması söz konusu olan

Bilindiği gibi altyapısı yeterli olmayan bir ülkenin

ne sanayileşmesi ne de gelişmesi mümkün

değildir. Altyapının yeterliliği, ekonomik

kalkınmanın ön şartı olup üretimi ve kaliteyi

arttırır, maliyetleri düşürür ve hızlı gelişmeyi

sağlar.

Özellikle gelişmekte olan ülkelerde görülen hızlı

nüfus artışı ve hızlı kentleşme, altyapıya olan

talepleri artırmaktadır. Altyapı yatırımlarının

büyük maliyet gerektirmesi ve dış para

giderlerinin yüksek olması bu yatırımların

bugüne kadar devlet eliyle yapılmasını gerekli

kılmıştır. Ayrıca altyapı yatırımlarının geri

dönüşünün çok uzun zaman aldığı da göz ardı

edilmemelidir.

Globalleşen dünyamızda tarım, turizm, sanayi ve

ticaret gibi sektörlerin daha fazla rekabetçi hale

gelmesi; daha güvenilir, daha gelişmiş, daha

verimli ulaştırma, haberleşme, enerji tesislerine

ve sistemlerine ihtiyaç duyulmasına neden

olmuş ve bunu gerekli kılmıştır.

Ülkemizde kamu finansman yükünün

artmasını önlemek ve verimliliği artırmak

amacı ile özel sektörün altyapı yatırımlarına

katkısının sağlanması, özelleştirme yöntemleri

çerçevesinde başlatılmıştır. Bu yöntemlerin

birincisi kamu elindeki hisselerin özel sektöre

devri veya halka açılma şeklinde olmuştur.

tesisi inşa eder ve sözleşmede ön görülen süre

için tesisi sahiplenir, işletir ve bilahare tesisi

kamuya devreder.

Yap-Sahiplen-İşlet / BOO Modeli (Build-Own-Operate): Bu finans modeli, Yap-Sahiplen-

İşlet-Devret modelinin benzeri olup iki model

arasındaki fark, işletilmekte olan tesisin kamuya

devir işleminin süresiz olmasıdır.

Yap-Kirala-İşlet-Devret / BLOT Modeli (Build-Lease-Operate-Transfer): Özel sektör olarak

inşaatını yapıp işlettikten sonra ilgili kamu

kuruluşuna devreder. Aynı tesisi veya o tesisle

ilgili diğer birimleri belli bir süre için kiralayabilir.

Bu model daha çok ulaştırma ve enerji projeleri

için tercih edilmektedir.

Kamu-Özel Sektör Ortaklığı / PPP Modeli (Public Private Partnership): Adından

da belirgin olduğu gibi altyapı projelerinin

yürütülmesinde devletin ve özel sektörün birlikte

ortaklık kurmasıdır. Bu ortaklıkta projenin

başlangıcından itibaren yatırım, finansman,

risk, sorumluluk, kar ve diğer benzeri konularda

paylaşım esas alınmıştır.

Altyapı projelerinde en çok uygulanan finansman modellerinin kısa tanımlamalarından sonra biraz da bu tür büyük projelerin finansmanında kullanabilecek uluslararası kaynaklardan kısaca bahsedelim.

Avrupa Yatırım Bankası - EIB (European Investment Bank): Avrupa Birliği’nin politikaları doğrultusunda, yatırım projelerine uzun vadeli finansal destek sağlar. Bu Banka AB üyesi ülkelere aittir.

Avrupa Kalkınma Bankası – ERDB (European Reconstruction & Develop Bank): Banka 60 ülke tarafından finanse edilmekte olup kamu ve özel sektörün işbirliğine destek olmaktadır. Uzun vadeli yatırımların finansmanında kredi sağlar veya ortak olabilir.

İslam Kalkınma Bankası - IDB (Islamic Development Bank): Üyesi olan ülkelerin yatırım projelerine finansal destek sağlar. Bu, uzun vadeli krediler veya sermaye ortaklığı şeklinde olabilmektedir.

Asya Kalkınma Bankası - ADB (Asian Development Bank): Bu Banka ortaklarının çoğunluğu Asya ve Pasifik bölgesinden olup özel sektör projelerine doğrudan kredi verebilir, ortak olabilir veya kredi garantörü olabilir.

Dünya Bankası - WB (World Bank): Yarım asrı aşkın bir süreden beri gelişmekte olan ülkelere kredi vermektedir. Ülkelerin yeniden yapılandırılmasında altyapı projelerine destek vermektedir.

Uluslararası Finansman Kurumu - IFC (International Finance Corporation): Dünya Bankası’nın bir yan kuruluşu olup özel sektöre

finansman sağlamaktadır. Aynı zamanda projelere hissedar olabilmektedir.

Kuveyt Fonu - KFD (Kuwait Fund for Development): Kuveyt’e ait kamusal bir fondur. Arap ve diğer gelişmekte olan ülkelerin yatırım projelerinde kullanılmaktadır.

japon Uluslararası İşbirliği Bankası - jBIC (japan Bank for Intr.Cooperation): Ülkelerin yatırım projelerinin finansmanlarında ihtiyaç duyulan proje bedelinin % 85’ine kadar çok uygun koşullarda kredi verebilmektedir. Ancak borçlanan tarafın devlet olma şartı aranmaktadır. Daha çok ulaştırma, enerji, çevre, petrol ve doğalgaz sektör projeleri ilgi alanlarıdır.

Günümüz dünyasında karlılık, verimlilik, üretim artışı, çağdaş teknoloji kullanımı, maliyetleri düşürme, kalite, rekabet gücü gibi kavramlar pazar ekonomisinin gereğidir.

Gelişmişliğin göstergesi ve diğer sektörlerin ana dinamosu durumunda olan altyapı yatırımlarında pazar ekonomisinin gereği olarak özel sektörün katılımının sağlanmasının yollarını bulmak ve karşımıza çıkan engelleri aşmak zorundayız.

Tüm bu çabaların amacı, hem devletin hem de özel sektörün karşılıklı olarak bu işbirliğinden karlı çıkması ve bu şekilde hizmetin özel sektör dinamizminin katılımıyla en iyi ve en düşük fiyatla tüketiciye ulaştırılmasıdır.

Page 69: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

66 - 67

Dr. Müh. Aytekin AKAGÜN

Altyapı Projelerinin Yapımında En Çok Uygulanan Finansman Modellerinden Örnekler

Yap-İşlet-Devret / BOT Modeli (Build-Operate-Transfer): Kamuya ait taşınmazlar

üzerinde özel sektör eliyle tesislerin, mülkiyeti

devlete ait olarak yapılması ve belli bir süre

özel sektör tarafından işletilmesinden sonra

bedelsiz olarak devlete iadesidir. Bu sisteme en

uygun yatırımlar; otoyollar, metrolar, köprüler,

yat limanları, havaalanı terminalleri, enerji

yatırımları, haberleşme ve benzeri yatırımlar

olarak ortaya çıkmaktadır.

Yap-İşlet / BO Modeli (Build-Operate): Yap-İşlet-Devret modelinden farkı, anlaşma

çerçevesinde inşa edilecek tesislerin süresiz

olarak özel sektörün sahipliğinde kalmasıdır.

Tasarla-Yap-Finansla-İşlet / DBFO Modeli (Design-Build-Finance-Operate): Tamamen

yeni bir projenin finansman, yapım aşamalarını

kapsayan uzun süreli bir anlaşma karşılığı

üstlenilir. Tesisin, kontrat süresince firma

tarafından işletildikten sonra kamuya devredilme

zorunluluğu vardır.

Yap-Sahiplen-İşlet-Devret / BOOT Modeli (Build-Own-Operate-Transfer): Büyük

projelerin yapımı için gerekli finansmanı

sağlayan özel sektör firması söz konusu olan

Bilindiği gibi altyapısı yeterli olmayan bir ülkenin

ne sanayileşmesi ne de gelişmesi mümkün

değildir. Altyapının yeterliliği, ekonomik

kalkınmanın ön şartı olup üretimi ve kaliteyi

arttırır, maliyetleri düşürür ve hızlı gelişmeyi

sağlar.

Özellikle gelişmekte olan ülkelerde görülen hızlı

nüfus artışı ve hızlı kentleşme, altyapıya olan

talepleri artırmaktadır. Altyapı yatırımlarının

büyük maliyet gerektirmesi ve dış para

giderlerinin yüksek olması bu yatırımların

bugüne kadar devlet eliyle yapılmasını gerekli

kılmıştır. Ayrıca altyapı yatırımlarının geri

dönüşünün çok uzun zaman aldığı da göz ardı

edilmemelidir.

Globalleşen dünyamızda tarım, turizm, sanayi ve

ticaret gibi sektörlerin daha fazla rekabetçi hale

gelmesi; daha güvenilir, daha gelişmiş, daha

verimli ulaştırma, haberleşme, enerji tesislerine

ve sistemlerine ihtiyaç duyulmasına neden

olmuş ve bunu gerekli kılmıştır.

Ülkemizde kamu finansman yükünün

artmasını önlemek ve verimliliği artırmak

amacı ile özel sektörün altyapı yatırımlarına

katkısının sağlanması, özelleştirme yöntemleri

çerçevesinde başlatılmıştır. Bu yöntemlerin

birincisi kamu elindeki hisselerin özel sektöre

devri veya halka açılma şeklinde olmuştur.

tesisi inşa eder ve sözleşmede ön görülen süre

için tesisi sahiplenir, işletir ve bilahare tesisi

kamuya devreder.

Yap-Sahiplen-İşlet / BOO Modeli (Build-Own-Operate): Bu finans modeli, Yap-Sahiplen-

İşlet-Devret modelinin benzeri olup iki model

arasındaki fark, işletilmekte olan tesisin kamuya

devir işleminin süresiz olmasıdır.

Yap-Kirala-İşlet-Devret / BLOT Modeli (Build-Lease-Operate-Transfer): Özel sektör olarak

inşaatını yapıp işlettikten sonra ilgili kamu

kuruluşuna devreder. Aynı tesisi veya o tesisle

ilgili diğer birimleri belli bir süre için kiralayabilir.

Bu model daha çok ulaştırma ve enerji projeleri

için tercih edilmektedir.

Kamu-Özel Sektör Ortaklığı / PPP Modeli (Public Private Partnership): Adından

da belirgin olduğu gibi altyapı projelerinin

yürütülmesinde devletin ve özel sektörün birlikte

ortaklık kurmasıdır. Bu ortaklıkta projenin

başlangıcından itibaren yatırım, finansman,

risk, sorumluluk, kar ve diğer benzeri konularda

paylaşım esas alınmıştır.

Altyapı projelerinde en çok uygulanan finansman modellerinin kısa tanımlamalarından sonra biraz da bu tür büyük projelerin finansmanında kullanabilecek uluslararası kaynaklardan kısaca bahsedelim.

Avrupa Yatırım Bankası - EIB (European Investment Bank): Avrupa Birliği’nin politikaları doğrultusunda, yatırım projelerine uzun vadeli finansal destek sağlar. Bu Banka AB üyesi ülkelere aittir.

Avrupa Kalkınma Bankası – ERDB (European Reconstruction & Develop Bank): Banka 60 ülke tarafından finanse edilmekte olup kamu ve özel sektörün işbirliğine destek olmaktadır. Uzun vadeli yatırımların finansmanında kredi sağlar veya ortak olabilir.

İslam Kalkınma Bankası - IDB (Islamic Development Bank): Üyesi olan ülkelerin yatırım projelerine finansal destek sağlar. Bu, uzun vadeli krediler veya sermaye ortaklığı şeklinde olabilmektedir.

Asya Kalkınma Bankası - ADB (Asian Development Bank): Bu Banka ortaklarının çoğunluğu Asya ve Pasifik bölgesinden olup özel sektör projelerine doğrudan kredi verebilir, ortak olabilir veya kredi garantörü olabilir.

Dünya Bankası - WB (World Bank): Yarım asrı aşkın bir süreden beri gelişmekte olan ülkelere kredi vermektedir. Ülkelerin yeniden yapılandırılmasında altyapı projelerine destek vermektedir.

Uluslararası Finansman Kurumu - IFC (International Finance Corporation): Dünya Bankası’nın bir yan kuruluşu olup özel sektöre

finansman sağlamaktadır. Aynı zamanda projelere hissedar olabilmektedir.

Kuveyt Fonu - KFD (Kuwait Fund for Development): Kuveyt’e ait kamusal bir fondur. Arap ve diğer gelişmekte olan ülkelerin yatırım projelerinde kullanılmaktadır.

japon Uluslararası İşbirliği Bankası - jBIC (japan Bank for Intr.Cooperation): Ülkelerin yatırım projelerinin finansmanlarında ihtiyaç duyulan proje bedelinin % 85’ine kadar çok uygun koşullarda kredi verebilmektedir. Ancak borçlanan tarafın devlet olma şartı aranmaktadır. Daha çok ulaştırma, enerji, çevre, petrol ve doğalgaz sektör projeleri ilgi alanlarıdır.

Günümüz dünyasında karlılık, verimlilik, üretim artışı, çağdaş teknoloji kullanımı, maliyetleri düşürme, kalite, rekabet gücü gibi kavramlar pazar ekonomisinin gereğidir.

Gelişmişliğin göstergesi ve diğer sektörlerin ana dinamosu durumunda olan altyapı yatırımlarında pazar ekonomisinin gereği olarak özel sektörün katılımının sağlanmasının yollarını bulmak ve karşımıza çıkan engelleri aşmak zorundayız.

Tüm bu çabaların amacı, hem devletin hem de özel sektörün karşılıklı olarak bu işbirliğinden karlı çıkması ve bu şekilde hizmetin özel sektör dinamizminin katılımıyla en iyi ve en düşük fiyatla tüketiciye ulaştırılmasıdır.

Page 70: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

Görüş

İş makinelerinin yurtdışında kiralanması işleminin Kurumlar ve Katma Değer Vergisi karşısındaki durumu

Müsteşarlıklarını ilgilendirmektedir.

Konuya ilişkin olarak Dış Ticaret ve Gümrük

Müsteşarlıklarının uygulamaları aşağıda ele

alınmıştır.

A- Dış Ticaret Müsteşarlığı Uygulaması

Yurtdışı müteahhitlik ve teknik müşavirlik

hizmetleri kapsamında yapılacak kesin ve geçici

ihracat işlemlerine ilişkin usul ve esaslar Dış

Ticaret Müsteşarlığı’nın 4 Nisan 2008 tarihli

ve 26837 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan

Yurtdışı Müteahhitlik ve Teknik Müşavirlik Hizmetleri Kapsamında Yapılacak İhracat ve İthalata İlişkin Anlaşmalar: (2008/1) sayılı

Tebliği ile düzenlenmiştir.

1- İş Makinelerinin Geçici İhracı İçin Başvuru Yapılması

Anılan Tebliğ hükümlerine göre, yurtdışında

üstlenilen inşaat, tesisat, montaj, mühendislik,

proje, müşavirlik, işletme, bakım ve onarım

gibi işlerle ilgili her türlü makine, teçhizat ve

ekipmanın geçici ihracatına ilişkin başvurular

ile üstlenilen projede kullanılacak inşaat

malzemeleri ve işçilerin ihtiyacı olan tüketim

maddelerinin geçici ve kesin ihracatına ilişkin

başvurular;

a) Yurtdışında alınan işe ait sözleşmenin bir

örneği,

b) “İş Alındı Belgesi” ve varsa “Yurtdışı İş

Deneyim Belgesi” örnekleri,

c) Firmanın ana statüsünün yayımlandığı ticaret

sicili gazetesinin aslı, var ise tadil asılları veya

I- Giriş

Yurtdışı müteahhitlik hizmetleri kapsamında,

yurtdışında inşaat, tesisat, montaj, mühendislik,

proje, müşavirlik, işletme, bakım ve onarım

gibi işleri üstlenen firmalar makine, teçhizat

ve ekipmanlarının yetersiz kalması halinde

ihtiyaçları olan bu malları üçüncü kişilerden

kiralama suretiyle temin etmektedirler.

Aslında bu uygulama atıl duran makine ve

ekipmanlarının değerlendirilmesi nedeniyle

ulusal ekonomi için de faydalı olduğundan teşvik

edilmesi gereken bir konudur.

Yurtdışında yapılan inşaat, montaj ve bunun gibi

işlerde kullanılmak üzere, makine ve ekipmanları

kiralama işleminin Kurumlar ve Katma Değer

Vergisi yönünden irdelenmesi, bu incelemenin

konusunu teşkil etmektedir. Ancak söz konusu

incelemeye geçmeden önce, konuya ilişkin

Dış Ticaret ve Gümrük uygulamalarına bir göz

atmakta fayda vardır.

II- İş Makinelerinin Yurtdışına Gönderilmesi

Yurtdışında müteahhitlik ve müşavirlik

hizmetlerini yapan kişiler esas itibariyle

aktiflerinde yer alan makine ve teçhizatlarını

yurtdışında yapılan inşaat işleri ile ilgili olarak

yurtdışına geçici olarak ihraç etmekte, iş

bitiminde geçici olarak ihraç edilen makineler

Türkiye’ye geri getirilmektedir. Dolayısıyla

söz konusu gönderilme işlemi geçici ihracat

hükümlerine tabidir. Bu konuda yapılması

gereken işlemler Dış Ticaret ve Gümrük

noter veya ticaret memurluğu tarafından tasdikli

örnekleri,

ç) Ticaret veya sanayi odasına kayıt belgesi ile

imza sirkülerinin aslı veya noter tasdikli örneği,

d) Başvuru sahibi tarafından doldurulacak

“Yurtdışı Müteahhitlik ve Teknik Müşavirlik Hizmetleri Kapsamında Yapılacak İhracata/İthalata İlişkin Başvuru Formu”ndan 2 nüsha

bir dilekçeye eklenerek Dış Ticaret Müsteşarlığı

Anlaşmalar Genel Müdürlüğü’ne yapılır.

2- Makinelerin Yurtdışında Kalış Süresinin Belirlenmesi ve Uzatılması

Yurtdışında iş yapan firmaların, üstlendikleri

işlerde kullanmak üzere geçici olarak ihraç

ettikleri makine, teçhizat ve ekipmanın

yurtdışında kalış süresi Anlaşmalar Genel

Müdürlüğü’nce belirlenir. Bu süre, üstlenilen

işin bulunduğu ülkedeki Müsteşarlık yurtdışı

teşkilatınca veya söz konusu teşkilatın

bulunmadığı yerlerde konsolosluklarca projenin

devam ettiği tevsik edilmek ve proje bitiminden

önce başvurulmak kaydıyla uzatılabilir.

Tabii afetler (deprem, sel vb.), yangın, salgın

hastalık, ihtilal, isyan, dahili kargaşa, ambargo

ve benzeri mücbir sebeplerden dolayı

işin sözleşmede belirtilen süre içerisinde

tamamlanamaması halinde, geçici ihracat

izin süresi firma başvurusu üzerine Genel

Müdürlükçe durdurulabilir.

B- Gümrük Müsteşarlığı’nın Uygulaması

Yurtdışı müteahhitlik hizmetleri kapsamında

geçici olarak ihracı yapılacak ticari eşyaya

uygulanacak gümrük işlemleri ve uygulamaya

ilişkin hükümler Gümrük Müsteşarlığı’nın

30 Mayıs 2009 tarihli ve 27243 sayılı Resmi

Gazete’de yayımlanan 1 Seri No’lu Hariçte

İşleme-Geçici İhracat Gümrük Genel Tebliği ile

düzenlenmiştir.

Anılan Tebliğin 8. maddesinde,

“(1) Yurtdışı müteahhitlik hizmetleri kapsamında,

yurtdışında inşaat, tesisat, montaj, mühendislik,

proje, müşavirlik, işletme, bakım ve onarım

gibi teknik hizmet amacı ile Türkiye Gümrük

Bölgesi’nden geçici olarak ihraç edilecek eşyaya

ilişkin işlemler Dış Ticaret Müsteşarlığı’nca

4.4.2008 tarihli ve 26837 sayılı Resmi Gazete’de

yayımlanan 2008/1 sayılı Yurtdışı Müteahhitlik

ve Teknik Müşavirlik Hizmetleri Kapsamında

Yapılacak İhracat ve İthalata İlişkin Tebliğ

çerçevesinde yürütülür. Bu kapsamda geçici

ihracı yapılacak eşya için gümrük beyannamesi

düzenlenerek, gümrük işlemlerinin yapılması için

gümrük müdürlüğüne beyanda bulunulur.

(2) Yurtdışı müteahhitlik hizmetleri kapsamında

geçici olarak Türkiye Gümrük Bölgesi dışına

ihraç edilen eşyanın, Dış Ticaret Müsteşarlığı’nca

verilen süre içerisinde geri getirilmesi esastır.

Söz konusu eşyanın yurtdışında kalma süresi,

Gümrük Kanunu’nun 168’inci maddesinde

belirtilen 3 yıllık süreyi aşamaz. Ancak bu süre

Dış Ticaret Müsteşarlığı’nca uzatılabilir. Anılan

Müsteşarlıkça verilecek süre uzatım yazısı, süre

bitiminden önce başvurulmak kaydıyla, ilgili

gümrük müdürlüğünce ek süre belgesi olarak

değerlendirilir.” açıklamaları yer almaktadır.

III- Yurtdışında İnşaat İşleri Yapan

Mükelleflere Makine Kiralanmasının

Kurumlar Vergisi ve KDV Uygulaması

A- İş Makinelerinin Yurtdışına Kiralanması

İşleminden Elde Edilen Kazançların Kurumlar

Vergisi Karşısındaki Durumu

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5.

maddesinin 1. fıkrasının (h) bendi “Yurtdışında

yapılan inşaat, onarım, montaj işleri ile

teknik hizmetlerden sağlanarak Türkiye’de

genel sonuç hesaplarına intikal ettirilen

kazançlar” Kurumlar Vergisi'nden

müstesnadır.” hükmünü amirdir.

Konuya ilişkin olarak 1 Seri No’lu Kurumlar

Vergisi Genel Tebliği’nin “5.9. Yurtdışında

yapılan inşaat, onarım, montaj işleri ile

teknik hizmetlerden sağlanan kazançlarda

istisna” başlıklı bölümünde açıklamalar yer

almaktadır.

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5’inci maddesinin

birinci fıkrasının (h) bendi ile yurtdışında

yapılan inşaat, onarım, montaj işleri ile teknik

hizmetlerden sağlanarak Türkiye’de genel sonuç

hesaplarına aktarılan kazançlar, herhangi bir

koşula bağlanmaksızın Kurumlar Vergisi'nden

istisna edilmiştir.

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5/1-g’inci

maddesinde kurumların yurtdışında bulunan

Page 71: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

68 - 69

Nuri DEĞERYeminli Mali Müşavir

Müsteşarlıklarını ilgilendirmektedir.

Konuya ilişkin olarak Dış Ticaret ve Gümrük

Müsteşarlıklarının uygulamaları aşağıda ele

alınmıştır.

A- Dış Ticaret Müsteşarlığı Uygulaması

Yurtdışı müteahhitlik ve teknik müşavirlik

hizmetleri kapsamında yapılacak kesin ve geçici

ihracat işlemlerine ilişkin usul ve esaslar Dış

Ticaret Müsteşarlığı’nın 4 Nisan 2008 tarihli

ve 26837 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan

Yurtdışı Müteahhitlik ve Teknik Müşavirlik Hizmetleri Kapsamında Yapılacak İhracat ve İthalata İlişkin Anlaşmalar: (2008/1) sayılı

Tebliği ile düzenlenmiştir.

1- İş Makinelerinin Geçici İhracı İçin Başvuru Yapılması

Anılan Tebliğ hükümlerine göre, yurtdışında

üstlenilen inşaat, tesisat, montaj, mühendislik,

proje, müşavirlik, işletme, bakım ve onarım

gibi işlerle ilgili her türlü makine, teçhizat ve

ekipmanın geçici ihracatına ilişkin başvurular

ile üstlenilen projede kullanılacak inşaat

malzemeleri ve işçilerin ihtiyacı olan tüketim

maddelerinin geçici ve kesin ihracatına ilişkin

başvurular;

a) Yurtdışında alınan işe ait sözleşmenin bir

örneği,

b) “İş Alındı Belgesi” ve varsa “Yurtdışı İş

Deneyim Belgesi” örnekleri,

c) Firmanın ana statüsünün yayımlandığı ticaret

sicili gazetesinin aslı, var ise tadil asılları veya

I- Giriş

Yurtdışı müteahhitlik hizmetleri kapsamında,

yurtdışında inşaat, tesisat, montaj, mühendislik,

proje, müşavirlik, işletme, bakım ve onarım

gibi işleri üstlenen firmalar makine, teçhizat

ve ekipmanlarının yetersiz kalması halinde

ihtiyaçları olan bu malları üçüncü kişilerden

kiralama suretiyle temin etmektedirler.

Aslında bu uygulama atıl duran makine ve

ekipmanlarının değerlendirilmesi nedeniyle

ulusal ekonomi için de faydalı olduğundan teşvik

edilmesi gereken bir konudur.

Yurtdışında yapılan inşaat, montaj ve bunun gibi

işlerde kullanılmak üzere, makine ve ekipmanları

kiralama işleminin Kurumlar ve Katma Değer

Vergisi yönünden irdelenmesi, bu incelemenin

konusunu teşkil etmektedir. Ancak söz konusu

incelemeye geçmeden önce, konuya ilişkin

Dış Ticaret ve Gümrük uygulamalarına bir göz

atmakta fayda vardır.

II- İş Makinelerinin Yurtdışına Gönderilmesi

Yurtdışında müteahhitlik ve müşavirlik

hizmetlerini yapan kişiler esas itibariyle

aktiflerinde yer alan makine ve teçhizatlarını

yurtdışında yapılan inşaat işleri ile ilgili olarak

yurtdışına geçici olarak ihraç etmekte, iş

bitiminde geçici olarak ihraç edilen makineler

Türkiye’ye geri getirilmektedir. Dolayısıyla

söz konusu gönderilme işlemi geçici ihracat

hükümlerine tabidir. Bu konuda yapılması

gereken işlemler Dış Ticaret ve Gümrük

noter veya ticaret memurluğu tarafından tasdikli

örnekleri,

ç) Ticaret veya sanayi odasına kayıt belgesi ile

imza sirkülerinin aslı veya noter tasdikli örneği,

d) Başvuru sahibi tarafından doldurulacak

“Yurtdışı Müteahhitlik ve Teknik Müşavirlik Hizmetleri Kapsamında Yapılacak İhracata/İthalata İlişkin Başvuru Formu”ndan 2 nüsha

bir dilekçeye eklenerek Dış Ticaret Müsteşarlığı

Anlaşmalar Genel Müdürlüğü’ne yapılır.

2- Makinelerin Yurtdışında Kalış Süresinin Belirlenmesi ve Uzatılması

Yurtdışında iş yapan firmaların, üstlendikleri

işlerde kullanmak üzere geçici olarak ihraç

ettikleri makine, teçhizat ve ekipmanın

yurtdışında kalış süresi Anlaşmalar Genel

Müdürlüğü’nce belirlenir. Bu süre, üstlenilen

işin bulunduğu ülkedeki Müsteşarlık yurtdışı

teşkilatınca veya söz konusu teşkilatın

bulunmadığı yerlerde konsolosluklarca projenin

devam ettiği tevsik edilmek ve proje bitiminden

önce başvurulmak kaydıyla uzatılabilir.

Tabii afetler (deprem, sel vb.), yangın, salgın

hastalık, ihtilal, isyan, dahili kargaşa, ambargo

ve benzeri mücbir sebeplerden dolayı

işin sözleşmede belirtilen süre içerisinde

tamamlanamaması halinde, geçici ihracat

izin süresi firma başvurusu üzerine Genel

Müdürlükçe durdurulabilir.

B- Gümrük Müsteşarlığı’nın Uygulaması

Yurtdışı müteahhitlik hizmetleri kapsamında

geçici olarak ihracı yapılacak ticari eşyaya

uygulanacak gümrük işlemleri ve uygulamaya

ilişkin hükümler Gümrük Müsteşarlığı’nın

30 Mayıs 2009 tarihli ve 27243 sayılı Resmi

Gazete’de yayımlanan 1 Seri No’lu Hariçte

İşleme-Geçici İhracat Gümrük Genel Tebliği ile

düzenlenmiştir.

Anılan Tebliğin 8. maddesinde,

“(1) Yurtdışı müteahhitlik hizmetleri kapsamında,

yurtdışında inşaat, tesisat, montaj, mühendislik,

proje, müşavirlik, işletme, bakım ve onarım

gibi teknik hizmet amacı ile Türkiye Gümrük

Bölgesi’nden geçici olarak ihraç edilecek eşyaya

ilişkin işlemler Dış Ticaret Müsteşarlığı’nca

4.4.2008 tarihli ve 26837 sayılı Resmi Gazete’de

yayımlanan 2008/1 sayılı Yurtdışı Müteahhitlik

ve Teknik Müşavirlik Hizmetleri Kapsamında

Yapılacak İhracat ve İthalata İlişkin Tebliğ

çerçevesinde yürütülür. Bu kapsamda geçici

ihracı yapılacak eşya için gümrük beyannamesi

düzenlenerek, gümrük işlemlerinin yapılması için

gümrük müdürlüğüne beyanda bulunulur.

(2) Yurtdışı müteahhitlik hizmetleri kapsamında

geçici olarak Türkiye Gümrük Bölgesi dışına

ihraç edilen eşyanın, Dış Ticaret Müsteşarlığı’nca

verilen süre içerisinde geri getirilmesi esastır.

Söz konusu eşyanın yurtdışında kalma süresi,

Gümrük Kanunu’nun 168’inci maddesinde

belirtilen 3 yıllık süreyi aşamaz. Ancak bu süre

Dış Ticaret Müsteşarlığı’nca uzatılabilir. Anılan

Müsteşarlıkça verilecek süre uzatım yazısı, süre

bitiminden önce başvurulmak kaydıyla, ilgili

gümrük müdürlüğünce ek süre belgesi olarak

değerlendirilir.” açıklamaları yer almaktadır.

III- Yurtdışında İnşaat İşleri Yapan

Mükelleflere Makine Kiralanmasının

Kurumlar Vergisi ve KDV Uygulaması

A- İş Makinelerinin Yurtdışına Kiralanması

İşleminden Elde Edilen Kazançların Kurumlar

Vergisi Karşısındaki Durumu

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5.

maddesinin 1. fıkrasının (h) bendi “Yurtdışında

yapılan inşaat, onarım, montaj işleri ile

teknik hizmetlerden sağlanarak Türkiye’de

genel sonuç hesaplarına intikal ettirilen

kazançlar” Kurumlar Vergisi'nden

müstesnadır.” hükmünü amirdir.

Konuya ilişkin olarak 1 Seri No’lu Kurumlar

Vergisi Genel Tebliği’nin “5.9. Yurtdışında

yapılan inşaat, onarım, montaj işleri ile

teknik hizmetlerden sağlanan kazançlarda

istisna” başlıklı bölümünde açıklamalar yer

almaktadır.

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5’inci maddesinin

birinci fıkrasının (h) bendi ile yurtdışında

yapılan inşaat, onarım, montaj işleri ile teknik

hizmetlerden sağlanarak Türkiye’de genel sonuç

hesaplarına aktarılan kazançlar, herhangi bir

koşula bağlanmaksızın Kurumlar Vergisi'nden

istisna edilmiştir.

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5/1-g’inci

maddesinde kurumların yurtdışında bulunan

Page 72: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

işyerleri veya daimi temsilcileri aracılığıyla elde

ettikleri kazançlar, maddede belirtilen tarihe

kadar Türkiye’ye transfer edilmiş olmak ve en az

% 15 oranında gelir ve kurumlar vergisi benzeri

vergi yükü taşımak koşuluyla vergiden istisna

edilmiştir.

Benzer şekilde, anılan fıkranın (h) bendi ile

de yurtdışında bulunan işyerleri veya daimi

temsilcileri aracılığıyla yapılan ve yurtdışında

vergilendirilen inşaat, onarım, montaj işleri ile

teknik hizmetlerden sağlanan kazançların (vergi

yükü oranına bakılmaksızın), ayrıca yurtiçinde de

vergilendirilmesinin önüne geçilmesi amacıyla

bu kazançlar kurumlar vergisinden istisna

edilmiştir.

İnşaat, onarım ve montaj işlerinin yurtdışında

gerçekleştirilmesi için bir işyerinin veya daimi

temsilcisinin bulunması gerekir.

Maliye Bakanlığı 12.02.2007 tarih ve

0.03.50/5011-583 -11645 sayılı özelgede,

“İlgide kayıtlı dilekçede, sahip olduğunuz veya kiraladığınız iş makineleri ile her türlü hafriyat ve nakliye işiyle uğraşan Şirketinizin, yurtdışında inşaat işi yapmakta olan tam mükellef bir inşaat şirketi ile akdedilen iş makinesi kiralama sözleşmesine istinaden yurtdışında hafriyat işi yapmak suretiyle yurda döviz olarak kira geliri getirdiği belirtilerek, bu kazancınızın Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5’inci maddesinin 1’inci fıkrasının (h) bendine göre kurumlar vergisinden müstesna olup olmadığı konusunda Başkanlığımız görüşünün bildirilmesi istenilmektedir.

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5’inci maddesinin 1'inci fıkrasının (h) bendine göre; yurtdışında yapılan inşaat, onarım, montaj işleri ile teknik hizmetlerden sağlanarak Türkiye’de genel sonuç hesaplarına intikal ettirilen kazançların kurumlar vergisinden müstesna olduğu hüküm altına alınmıştır.

Anılan madde metninin incelenmesinden de anlaşılacağı üzere, yurtdışı inşaat kazançlarının kurumlar vergisinden müstesna tutulabilmesi için yapılan işin bir

inşaat, onarım ve montaj işi olması, bu işin yabancı bir ülkede yapılmış olması ve bu işten elde edilen kazancın, Türkiye’de genel sonuç hesaplarına intikal ettirilmiş olması gerekmektedir.

Tam mükellef kurum her ne kadar yurtdışında inşaat işi yapıyor olsa da Şirketinizce yurtdışında yapılan bir inşaat işinin olmadığı açıktır.

Buna göre, Türkiye’den tedarik edilen iş makinelerinin yurtdışında kiralanması işleminden elde edilen kazancın Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5/1-h maddesinde yer alan istisnadan yararlanması mümkün değildir.” şeklinde idari görüş bildirilmiştir.

Diğer taraftan, Adana Vergi Dairesi

Başkanlığı’nın 28.11.2007 tarih ve

B.07.1.GİB.4.01.16. 01/3390 sayılı özelgesinde

aşağıdaki açıklamalar yer almaktadır.

“İlgi dilekçenizde sahibi olduğunuz iş makinelerini, yurtdışında inşaat ve altyapı işi yapan firmaya yurtdışında kullanılmak üzere kiraya verdiğinizi belirterek; bu kiralamadan dolayı elde ettiğiniz kazancın Kurumlar Vergisi Kanunu’na göre, yurtdışında yapılan inşaat ve onarım işinden elde edilen kazanç sayılarak, istisna kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği konusunda görüş talep etmektesiniz.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5’inci maddesinin (1)’inci fıkrasının (h) bendinde; yurtdışında yapılan inşaat, onarım, montaj işleri ile teknik hizmetlerden sağlanarak Türkiye’de genel sonuç hesaplarına intikal ettirilen kazançlar kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.

Buna göre, yurtdışında elde edilen kazançların kurumlar vergisinden istisna tutulabilmesi için, yapılan işin bir inşaat, onarım ve montaj işi olması, bu işin bizzat yabancı bir ülkede yapılmış olması ve bu işten elde edilen kazancın, Türkiye’de genel sonuç hesaplarına intikal ettirilmiş olması gerekmektedir.

Bu hükümler ve açıklamalar çerçevesinde; iş makinelerini kiraya verdiğiniz firma her ne kadar yurtdışında (Irak) inşaat işi yapıyor

olsa da bu inşaat işi şirketiniz tarafından bizzat yapılmadığından, söz konusu iş makinelerinin kiralanması karşılığında elde ettiğiniz kazancın, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5/1-h maddesinde yer alan istisna kapsamında değerlendirilmesi mümkün bulunmamaktadır.” denilmektedir.

Yukarıya alınan özelgelerden anlaşılacağı üzere,

yurtdışındaki inşaatlarda kullanılmak üzere

iş makinelerinin kiralanması karşılığında elde

edilen kazanç, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun

5/1-h maddesinde yer alan istisnadan

yararlandırılmamaktadır.

Maliye Bakanlığı yurtdışı inşaat ve montaj

işlerinde Kurumlar Vergisi istisnasını, bizzat bu

işleri yapan kurumlara tanımakta, bu işlerde

kullanılan makine ve ekipmanlarını kiraya

verenlere ise tanımamaktadır.

B- İş Makinesi ve Ekipmanlarının Yurtdışına Kiraya Verilmesinin Katma Değer Vergisi Karşısındaki Durumu

Yurtdışında inşaat faaliyetinde bulunan tam

mükellef bir kişiye iş makinelerinin kiralanması

işlemimin KDV karşısındaki durumu irdelenirken

2 nokta üzerinde durmak gerekir. Bunlardan

birincisi; söz konusu kiralama işlemi KDV’ye

tabi midir? İkincisi ise bu işlemi hizmet ihracı

kapsamında değerlendirmek mümkün müdür?

Bu soruların cevabı aşağıda ele alınacaktır.

1- İş Makinelerinin Yurtdışında İnşaat İşlerini Yapan Mükelleflere Kiralanması KDV’ye Tabi Değildir

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun

1. maddesi hükmü uyarınca, Türkiye’de Ticari,

sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti

çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler katma

değer vergisine tabidir.

Madde hükmünden anlaşılacağı üzere, ticari,

sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti

çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin

vkatma değer vergisine tabi tutulabilmesi için

işlemin Türkiye’de yapılması şarttır. İşlemi

yapanların hukuki statüsü, gerçek kişilerin

milliyeti gibi unsurlar ise önemli değildir.

Vergileme için asıl olan, işlemin Türkiye’de

gerçekleşmesidir.

İşlemin Türkiye’de yapılmış sayılması için,

Görüş

Page 73: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

70 - 71

6/b maddesinde işlemlerin Türkiye’de yapılmasının, malların teslim anında Türkiye’de bulunmasını, hizmetin Türkiye’de yapılmasını veya hizmetten Türkiye’de faydalanılmasını ifade ettiği” hükme

bağlanmıştır.

Maliye Bakanlığı 11.05.2007 tarih ve 57/5706-

01/ 42661 sayılı özelgede;

“KDV Kanunu’nun 1/1. maddesinde, Türkiye’de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV’ye tabi olduğu hüküm altına alınmış; 6/b maddesinde ise işlemlerin Türkiye’de yapılmasının, malların teslim anında Türkiye’de bulunması gerektiğini ifade ettiği belirtilmiştir.

Buna göre, sözü edilen şirketin Almanya’da mukim imalatçı firmadan aldığı malları Türkiye’de serbest dolaşıma sokmadan yine Almanya’da bulunan bir firmaya satması Türkiye’de gerçekleşen bir işlem olmadığından KDV’nin konusuna girmediğini” açıklamıştır.(1)

Diğer taraftan, Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı

18.08.2008 tarih ve 4.06.17. 01/2008-

KDV -3032 sayılı özelgede;

“İlgide kayıtlı dilekçenizde belirtmiş olduğunuz, yurtdışında taahhüden aldığınız inşaat işinde kullanılmak üzere Finansal Kiralama sözleşmeleri yoluyla kiraladığınız iş makineleri ve ekipmanlarının çalışmak üzere aylık kira bedeli karşılığında yurtdışına gönderme işinin hizmet ihracı sayılıp sayılmayacağı hususundaki talebinizle ilgili olarak Başkanlığımız görüşü aşağıdaki gibidir.

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 1’inci maddesine göre, “Türkiye’de yapılan ve aynı maddede sayılan işlemler katma değer vergisinin konusuna girmektedir. Söz konusu Kanun’un 6’ncı maddesinde ise işlemlerin Türkiye’de yapılmasının teslim anında malların Türkiye’de bulunmasını, hizmetin Türkiye’de yapılmasını veya hizmetten Türkiye’de faydalanılmasını ifade ettiği hükme bağlanmıştır.

Buna göre, yurtdışında taahhüde dayalı

olarak yapmış olduğunuz inşaat işlerinde

kullanılmak üzere finansal kiralama

yoluyla edinmiş olduğunuz iş makineleri ve

ekipmanlarının yurtdışına kiraya verilmesi

işlemi, Türkiye’de yapılan veya Türkiye’de

faydalanılan bir hizmet niteliğinde

bulunmadığından katma değer vergisinin

konusuna girmemektedir.

Bu nedenle, söz konusu kiralama işlemi

katma değer vergisinin konusuna

girmediğinden, yapılan işlem hizmet ihracı

olarak da değerlendirilmeyecektir.

Ayrıca, bu işlemlerle ilgili olarak yüklenilen

vergiler Katma Değer Vergisi Kanunu’nun

30/a maddesine göre indirim konusu

yapılamayacak olup gider veya maliyet

unsuru olarak dikkate alınacaktır.” şeklinde

idari görüş bildirilmiştir.

2- İş Makinelerinin Yurtdışında İnşaat İşlerini

Yapan Mükellefe Kiralanması Hizmet İhracı

Sayılmaz

KDV Kanunu’nun 12. maddesinde ve 26 Seri

No’lu KDV Genel Tebliği’nin K-Hizmet İhracı

bölümünde bir hizmetin ihracat istisnası

kapsamında, yurtdışındaki müşteriler için

yapılan hizmet sayılabilmesi için gerekli şartlar

sayılmıştır. Buna göre;

1. Hizmet Türkiye’de yurtdışındaki bir

müşteri için yapılmış olmalıdır,

2. Fatura veya benzeri nitelikteki belge

yurtdışındaki müşteri adına kesilmelidir,

3. Hizmet bedeli döviz olarak Türkiye’ye

getirilmelidir,

4. Hizmetten yurtdışında yararlanılmalıdır.

İş makinelerinin yurtdışında inşaat ve montaj

işlerini yapan mükellefler tarafından kiralanması

işlemi, KDV’ye tabi olmadığı gibi hizmet ihracı

da sayılmaz. Zira işlem bütünüyle Türkiye’nin

gümrük bölgesi dışında gerçekleşmektedir.

Hizmet yurtdışında yapılmakta ve hizmetten

yurtdışında faydalanılmaktadır.

IV- Sonuç ve Öneriler

Yurtdışında üstlenilen inşaat, tesisat, montaj,

mühendislik, proje, müşavirlik, işletme, bakım

ve onarım gibi hizmetler dolayısıyla Türkiye’den

makine ve teçhizatlarının kiralanması işlemi

konusunda yapılan incelemelerde aşağıdaki

sonuçlara varılmıştır:

1. Yurtdışı müteahhitlik hizmetleri kapsamında,

yurtdışında inşaat, tesisat, montaj, mühendislik,

proje, müşavirlik, işletme, bakım ve onarım

gibi teknik hizmet amacı ile Türkiye Gümrük

Bölgesi’nden geçici olarak ihraç edilecek eşyaya

ilişkin işlemler Dış Ticaret Müsteşarlığı ve

Gümrük Müsteşarlığı tarafından geçici ihracat

hükümleri esas alınarak yürütülmektedir.

2.Yurtdışında yapılan inşaat işleri, makineleri

kiraya veren mükellef tarafından bizzat

yapılmadığından, söz konusu iş makinelerinin

kiralanması karşılığında elde edilen kazanç,

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5/1-h

maddesinde yer alan istisna kapsamında

değerlendirilmemektedir.

3. İş makineleri ve ekipmanlarının yurtdışına

kiraya verilmesi işlemi, Türkiye’de yapılan veya

Türkiye’de faydalanılan bir hizmet niteliğinde

bulunmadığından katma değer vergisinin

konusuna girmemekte ve yapılan işlem, hizmet

ihracı olarak da sayılmamaktadır.

4. Bu işlemlerle ilgili olarak yüklenilen vergiler

KDV Kanunu’nun 30/a maddesine göre indirim

konusu yapılamayacak olup gider veya maliyet

unsuru olarak dikkate alınacaktır.

Kişisel görüşüme göre, yurtdışı müteahhitlik

hizmetlerini teşvik etmek bakımından,

yurtdışında inşaat işlerini yapan müteahhitlere

iş makinelerinin kiralanması işleminde KDV

bakımından yapılacak herhangi bir işlem

bulunmamaktadır. Bu konuda yapılacak bir yasal

değişiklik KDV’nin işleyiş mekanizmalarını bozar.

Ancak yasal bir değişiklikle iş makinelerinin

kiralanması karşılığında elde edilen kazancın,

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5/1-h maddesinde

yer alan istisna kapsamına alınması uygun

olacaktır.

(1) Nuri Değer, “Açıklamalı ve Uygulamalı Katma Değer Vergisi Kanunu”, sahife 110, Güncel Mevzuat Değişiklikleriyle 3.

Baskı, Yaklaşım Yayıncılık- 2009.

Page 74: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

Analiz

Page 75: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

72 - 73

Zeki HANAVDELİnşaat Mü[email protected]

Yapıda manşon tercihi özellikle sağladığı teknik ve ekonomik avantajlar sebebi ile bazı ülkelerin standartlarında bazı boyutlar ve donatının bazı yerleştirme durumları için kullanılması mecburi kılınmıştır (ASHTO’göre #10 - 32- üzerindeki donatıların manşonlu yapılması gerekmektedir ve yine ASHTO’ya göre köprü ayakları birleşim noktalarında vb.).

Bu yazıda genel olarak manşon kullanımının avantajlarını gösterip, iki örnek ile ekonomik faydaları ve dikkat edilmesi gereken noktalar aktarılmaktadır.

Resim 1. Dişli manşon örneği

II- Manşon Kullanımının Getirdiği Avantajlar Mekanik bağlayıcılar, yüklenicilere aşağıdaki faydaları sağlar.

- Gelişmiş yapısal bütünlük sağlar Mekanik manşon, betondan ve ortam koşullarından bağımsız donatıdaki yükün aynı eksende aktarılmasını sağlar (Sovyet standartlarında pratikte uygulanan yöntemlerden biri uç uca küt kaynaktır, bu metod yükün aynı eksende aktarılmasını sağlar ama bu ülkeler dışında kabul edilmemektir ve güvenlik açısından ciddi riskler yaratır). Gerilimli bölgelerde bu ek yeri, donatının minimum karakteristik akma dayanımının % 125’i kadarını sağlaması gerekmektedir (ACI318-05, TS500 ve Türk Deprem Yönetmenliği ...). Sismik uygulamalarda donatı, elastik olmayan duruma

geçtiğinde mekanik bağlayıcılar donatı sürekliliğinin bütününü sağlar.

Plastik kenetlenme bölgesi sıklıkla, ekleme standartlarındaki zorunlulukları çiğner. Mekanik bağlayıcılar yüksek gerilimli bölgelerinin dışına rahatlıkla taşınabileceği için bu bölgelerde ek yapmadan donatının bütünlüğünü sağlar.

- Betonun yükü aktarmasında güvence yok

Betonda çatlakların oluşmasına sebep olan soğuk şartlarının yaşandığı yerlerde, kıyılarda ve beton kesitinin darbe aldığı koşullarda bindirme ekini saran beton işlevini göremediği için donatıdaki kenetlenme boyu işlevsiz kalır ve donatı çalışmaz. Mekanik manşonlar bu durumdan bağımsız bir şekilde donatıların sürekliliğini sağlar.

Resim 2. Kolonda manşon kullanım örneği (ekli)

- Ekleme – kenetlenme boyu hesabından kurtulma

Mekanik manşonlar bu hesaplardan ve olabilecek hesap hatalarından kurtulmayı sağlar.

I- GİRİŞ

Türkiye’de donatı eklerinde mekanik manşon

uygulaması her geçen gün yaygınlaşıyor. Gelişmiş

ülkelerde uzun yıllardan bu yana kullanılan

mekanik manşon sistemleri, Türk müteahhitleri

tarafından da artık sadece teknik zorunluluklar

nedeniyle değil, fire oranlarının denetim altına

alınması, inşaat takviminin hızlandırılması, sismik

gereklilikler sebebiyle de yapıların genelinde

kullanılmaya başlandı. Kalite ve yapım sürelerinin

uzun vadede müteahhitlere ayrıcalıklı bir konum

kazandıracağı ve mekanik manşon kullanımının bu

sürecin önemli bir parçası olduğu şüphesiz.

Günümüzde yapılarda; bindirme ekinde, donatı

kancaların yapılmasında, donatı sürekliliğinin

sağlanmasında, şartnamelerde zorunluluk

olarak gösterilen donatı çaplarında, özellikli yapı

kesitlerinde, donatı sıklığından kaçınılması gereken

yerlerde, pursantajın aşıldığı yerlerde ve proje

mühendisi tarafından işaret edilen birçok yerde

mekanik bağlayıcılar -Manşon- kullanılır.

Neredeyse bütün betonarme yapılarda, donatıların

eklenmesi veya gerekli aderansı sağlaması için

farklı şekillerde işlenmesi gerekmektedir. Donatıda

yükün aktarılması ve süreklilik bindirmeli ekler,

kaynaklı ekler ve manşonlu ekler ile sağlanır.

Donatının eklenmesinde manşon kullanımı

standartlarda; Türk standartlarına göre –TS500

ve Türk Deprem Yönetmeliği *- , Amerikan

standartlarında ACI318-05, ASTM ve ASHTO vd.

gösterilir.

Ülkemizde çok yaygın olmasa da kullanılan bu ürün

Page 76: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

Analiz

- Malzeme maliyetlerini azaltır

Bindirme ekinde yapılacak kenetlenme boyunu

ve ekleme yerinde kullanılan bazı özel ürünlere

–epoxy vb.- gereksinimi ortadan kaldırır. Hurda-fire

maliyetlerini düşürür ve donatıda eklemelerle bu

donatıların yapıda kullanılmasını sağlar.

- Demir sıkışıklığını azaltır

Şantiye ortamında çalışanların aktardıkları en

büyük sıkıntılardan biri, donatı sıklığından dolayı

betonun yapı elemanlarına iyi yerleştirilememesidir.

Pursantaj için ACI 318-95 max. % 8 ve TS500 max.

% 6’ya izin verir (TS’de bu değere sadece kolon-

kiriş kesişim yerinde izin verilir).

Özellikli bazı yapılarda da bazen bu yüzdenin

üzerine çıkılır.

Mekanik manşonlar, bindirme ekini ortadan

kaldırdığı için bunlardan gelen kenetlenme boyları

olmaz ve pursantajın sınırlarda kalmasını sağlar.

Bununla beraber donatı sıklığının azalmasıyla

betonun yerleştirilmesi daha rahat olur.

- İşçilik maliyetini düşürür

Kenetlenme boyu yapılmayacağından yapı için

donatı işçiliğini azaltır.

Diğer donatı ekleme metotlarına göre –bindirme,

kaynak- daha rahat yapıldığı için işçilikten ve

zamandan kazandırır. Demir taşeronuna verilen

demir işçiliği kalemlerinde azalma (kesme, bükme

ve montaj) yanında kolaylık sağlar. Genel olarak

bir yapıda kenetlenme boyuna ayrılan donatı,

bütün donatı miktarının yaklaşık % 10’udur;

manşonlu eklerde kenetlenme boyu ve filiz ortadan

kalktığından demir taşeronuna verilen demir oranı

yaklaşık % 10 oranında azalır.

- Nakliye, stok ve vinç masraflarını düşürür

Donatı miktarının azalması nakliye, stok ve vinç

masraflarını azaltır.

- Donatının lego gibi birbirine eklenmesi inşaatın hızını artırır

Kaba inşaatın erken bitmesi, inşaatın yapım süresini kısaltacağından yapının erkenden hizmete verilmesi ekonomik avantaj sağlar. Şantiyedeki donatı işçiliği, demirci sayısı, vinç yoğunluğu azaldığından daha sakin, güvenli ve kontrollü bir çalışma ortamı ortaya çıkar.

III- Maaliyet Analizi

Örnek 1. James R. Cagley ve Richard Apple tarafından 1997 yılında Rockville’deki statik dizayn ofislerinde iki örnek üzerinde yaptıkları çalışma ile yapılarda manşon kullanımının maliyetlerini karşılaştırmışlardır.

Her iki projede de yaklaşık 7645 m2 beton kullanılmış ve ACI318-95 standardına göre dizayn edilmiştir. Harrisburg’daki proje 12 katlı bir garaj projesi ve diğeri de “National Institute of Standarts and Technology” için yapılan üç katlı kimya laboratuarı binasıdır.

Donatı sürekliliği için garaj inşaatında ve laboratuar inşaatında ACI standardına göre max % 8 pursantaj aşıldığı için manşon tercih edilmiştir. NIST binasında kullanılan manşonlar da sadece kolonlarda kullanılmıştır.

İşçilik maliyetlerini belirlemek için beş donatı monte işinde çalışan firmadan manşon ve bindirme eki işçilik fiyatı için bir anket yapılmıştır. Sadece kolonlar için yapılan bu değerlendirmede donatı yerleştirme işçiliği eşit çıkmıştır. Deneyde elde edilen sonuçlardan biri, mekanik manşon kullanımının toplam inşa edilen yapı bedelinin % 2'sinden daha az olmasıdır (Bu değer sadece kolonlar için bulunmuştur. Eğer kirişler dahil edilirse bu daha da cazip bir düzeye gelebilir).

Bu çalışmanın sonunda Cagley; elde edilen verilerin fayda/maliyet oranının manşon kullanımı açısından çok cazip olduğunu ve bunun donatı ekleri ile sağlanamayacağını vurgular.

Yapı Ek maliyetiManşon maliyeti

Ekstra maliyetler

Proje bedeliProje bedeli içinde yüzdesi

Toplam ek ağırlığı, kg

Garaj139.653 USDKullanılan

158.583* USD 18.930 USD8.500.000 USD

0.223 75.119

NIST155.719* USD

221.092 USDKullanılan

65.373 USD52.000.000 USD

0.126 40.548

*Beş demir taşeron firmasından alınan fiyatlar

Page 77: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

74 - 75

Kazık boyu m Donatı çapı Ek sayısıBindirme boyu, mm

Kazık donatısı toplam ağırlığı, kg

Bindirme boyu toplam ağırlığı, kg

15,87 32 864 1650 64110 8995,54

Örnek 2. Türkiye’de yapılan bir proje, (İstanbul)

Genel Bilgiler, projede yapılan birçok kazıktan bir örnek

Manşon ile yapıldığında 8995,54 kg’lık bindirme boyu ortadan kalkar. Kazanılan bu donatı ile beraber işçilik ve zamandan kazanılır; stok, nakliye, vinç ve işlem sırasında kullanılan olabilecek diğer malzemeler –epoxy, tutucular vb.- ortadan kalkar. Sağladığı yapısal güvenlik de çok uzun vadede bu yapının sağladığı maliyet avantajına dahil edilebilir.

IV- Manşon Kullanımı Konusunda Faydalı Öneriler

Mekanik manşon kullanımı, diğer sistemler gibi belli bakımlardan avantaj ve dezavantajlar sunabilmektedir. Teknik bakımdan mekanik manşonun diğer sistemlere göre büyük bir kalite farkı yarattığı ve inşaat kalitesine oldukça katkı sağlayan bir gelişme olduğu çok açık. Hatta Amerika Birleşik Devletleri’nde, özellikle deprem bölgelerinde gayrimenkul firmaları, manşon ile yapılan yapılarda bunu bir reklam ve pazarlama unsuru olarak haklı bir şekilde öne çıkarmaktadırlar.

Önerilerimizi kısaca özetlersek:

1. Merdiven altı üretimden uzak durarak uluslararası standartlara uygunluğunu belgeleyen ve sürekli denetlenen firmalarla çalışmak önemlidir.

2. Kalite belgeleri ve sertifikalarını firmadan temin etmek, standartlara uygunluğu kendi kalite departmanınız aracılığıyla ve testlerle teyit etmek önem arz eder.

3. Projenizde kullanacağınız demirlerin standart ve kalitelerindeki farklılıklar nedeniyle kullandığınız demirleri manşonla test ettirmek.

4. Manşonun kullanımı için gerekli makine, ekipman ve sarf kalemleri satın almak yerine kiralamayı tercih etmek.

5. Uzun süreli fiyat garantisi alınması veya fiyat değişikliklerini bir formüle bağlamak önemlidir.

6. Son ve en önemli önerimiz; manşon veekipmanı satıp birkaç günlük eğitimlerle geri çekilen

tedarikçileri değil, şantiyede servis veren,

arıza ve aniden ortaya çıkan sorunlara

cevap verebilen, anında müdahale edebilen

tedarikçileri tercih etmek gerekir. Tecrübeler

gösteriyor ki manşon ve ekipman başlangıç

maliyeti, daha sonra eklenen ve sürpriz

maliyetler son maliyeti fazlasıyla yükseltebiliyor.

En iyi seçim, manşon, ekipman, servis, stok ve danışmanlık, fiyat garantisi için tek fiyat veren tedarikçiler olacaktır.

V- SONUÇ

Yukarıda kullandığımız iki örneğin ortaya koyduğu;

manşon kullanımının sağladığı avantajın sadece

bindirme boyu ile elde edilen bir ağırlık olmadığıdır

ve yüklenicilerin fayda/maliyet karşılaştırması yaparken bunu göz önünde bulundurması gerekir.

Çok uzun yıllardır gelişmiş ülkelerde kullanılan

bu metot; özellikli yapıların daha güvenlikli ve faydalı bir şekilde inşaa edilmesine yardımcı

olmaktadır. Ülkemizde de deprem güvenliği

için hassas olan bölgelerde, donatının sadece

beton tarafında çevrelendiği sistemleri tercih

etmeyen mühendisler tarafından kullanımı giderek

artmaktadır.

TÜRK STANDARTLARINDA MANŞON

A.ICS 91.080.40 Türk Standardı TS 500/Şubat

2000

9.2.3 - Manşonlu Ekler

Betonarme yapı elemanlarında kullanılacak

manşonlu eklerin, hem çekme hem de basınç

altında, manşonla bağlanan donatı çubuğu için

standartlarda öngörülen minimum karakteristik

akma dayanımının 1,25 katı dayanıma sahip olduğu

deneylerle kanıtlanmalıdır.

B.Türk Deprem Yönetmeliği - 2007

3.2.7. Kaynaklı ve Manşonlu Ek ve Bağlantılar

3.2.7.2 - .... Ekin deneyle bulunan kopma dayanımı,

eklenen donatı çubuklarının TS-500’de verilen

kopma dayanımından daha az olmayacaktır.

KAYNAKLAR:

ACI 352R-02 / 352-91, “1. Recommendations

for design of beam-column connections in

monolithic reinforced concrete structures”

ASCE-ACI commitee 352, American concrete

institute, Detroit, MI, 1991

ACI 318-95, 2. “Building code requirements

for reinforced concrete.” American concrete

institute, Farmington Hills, Mich., 1995

Bode, H.;Roik, K., “3. Headed studs-embedded in

concrete and loaded in tension”, ACI special

publication SP103-4, 1987, pp.61-88

McConnnel, S. W., ; Wallace, J.W., “4. Use of

T-headed bars in reinforced concrete knee-

joints subjected to cyclic loads,” Report No. CU/

CEE-94-10, Department of civil and enviromental

engineering, Clarkson University, Potsdam, NY,

13699-5710, June 1944

McConnnel, S. W., ; Wallace, J.W., “5. Behavior of

reinforced concrete beam-column knee joints

subjected to reversed cyclic loading”, Report

No. CU/CEE-95/07, Department of civil and

enviromental Engineering Clarkson University,

Potsdam, NY 13699-5710, June 1995

Wallace, J.W., “6. Headed reinforcement a viable

option,” Concrete international, ACI, December

1997

Hurd , M.K. “7. Mechanical vs. Lap splicing” The

Aderdeen Group, 1998

TS500 “8. Kenetlenme boyu, donatı eklenmesi ve

manşonlu ekler”, TSE, 2000

Türk Deprem Yönetmenliği “9. Kenetlenme boyu,

donatı eklenmesi ve manşonlu ekler”, TSE, 2007

James R. Cagley & Richard apple “10. Economic

Analysis: Mechanical Butt Splices vs. Lap

splicing in reinforced construction” , Cagley and

Associates , Rockville, 1997

Bar-Us Couplers, Case Studies Report: “11. Benefits

& Advantages of using Bar-us mechanical

couplers” Miami, 2009

Page 78: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

Hukuk

Rekabet hukuku ve kültürü

daha kaliteli mal ve hizmet üretmek, pazar

paylarını büyütmek, teşebbüslerini ayakta tutmak

için uğraşırlar. Teşebbüsler, bu amaçlarına

ulaşabilmeleri için verimli olmak, kaliteli ve

düşük maliyetle üretim yapmak, kaynaklarını

etkin kullanmak zorundadırlar. Devletin ekonomiye

müdahale etmediği liberal ekonomik sistemlerde

teşebbüsler yönünden bu hedeflere ulaşmak

mümkündür. Liberal ekonomik sistemin temeli

“piyasa ekonomisi” üzerine kuruludur. Serbest

rekabet ise piyasa ekonomisi içinde oluşur.

Piyasa ekonomisi içindeki rekabet, yeni buluşların

yapılmasına ve teknolojik gelişmelere neden

olarak ülke ekonomisinin bir bütün halinde

kalkınmasına da (refah düzeyinin yükseltilmesine

de) katkıda bulunur.

Ayrıca rekabet mal ve hizmetlerin kalitesinin

artmasına, teşebbüslerin verimliliğinin

yükselmesine, teşebbüslerin dış piyasalara açılma

ve rekabet edebilme olanaklarına ulaşmasına,

yabancı sermayenin ülkeye girişinin artmasına

sebep olan çeşitli faydalar da sağlar.

Rekabetten en büyük faydayı tüketiciler elde

eder. Maliyeti düşüren teşebbüsler fiyatları

düşük seviyede tutacaklarından, aşırı kara

yönelmeyecekler ve bu durumdan tüketiciler

fayda sağlayacaklardır. Piyasa ekonomisi içindeki

serbest rekabet, tüketicilerin daha ucuz ve daha

kaliteli mal ve hizmet satın almasına yarar. Satın

alınan mal ve hizmetlerin garanti kapsamı veya

servis hizmetleri kalitesi tüketici yararınadır.

B - Piyasalarda Rekabetin Sağlanması

Bakımından Konunun Bir Kanunla Düzenlenme

Gereği

Genel Olarak Konunun Bir Kanunla

Düzenlenmesinin Zorunlu Bulunduğu

Rekabet Kanunları ile mal ve hizmet

piyasalarındaki rekabeti engelleyici, bozucu

ve kısıtlayıcı anlaşma karar ve uygulamaları

ve piyasaya hakim olan teşebbüslerin bu

hakimiyetlerini kötüye kullanmalarını önlemek ve

bunun için gerekli düzenleme ve denetlemeleri

yaparak rekabetin korunması amaçlanmaktadır.

Rekabet Kanunları ayrıca küçük ve orta ölçekli

işletmeler (KOBİ) yararına da hükümler içerir.

Zira Rekabet Kanunlarında “hakim durum

yaratan veya mevcut bir hakim durumu

daha da güçlendiren” birleşme ve devirler

yasaklanmıştır. KOBİ’lerin ekonomik güçleri

zaten sınırlı olduğundan, birden fazla KOBİ’nin

birleşmesi, Rekabet Kanunu’nun yasak kapsamına

girecek kadar bir ekonomik güç oluşturmayabilir.

Bu da belirli bir güçte ekonomik büyüklüğe sahip

olan teşebbüsler karşısında KOBİ’lere avantaj

sağlamakta ve KOBİ’leri güçlerini birleştirerek

ekonomik alanda mücadele etmeleri için teşvik

etmektedir.

Diğer yandan 4054 sayılı Kanun’un 5. maddesinde

ifade edilen “muafiyet” olanağından KOBİ’lerin

alacağı kararların yararlanma olanağı yüksektir.

Çünkü KOBİ’lerin ekonomik güçlerinin düşüklüğü,

belirli bir mal veya hizmet piyasasında tek

I - GİRİŞ

4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında

Kanun’un 3. maddesinde rekabet, “Mal ve hizmet

piyasalarındaki teşebbüsler arasında özgürce

ekonomik kararlar verilebilmesini sağlayan

yarışı ifade eder.” şeklinde tanımlanmıştır.

Teşebbüslerin birbirleri ile rekabet içinde

olduklarını kabul etmenin en önemli

şartlarından biri “özgür olarak ekonomik

kararlar verebilmeleri”dir. Teşebbüsler bu

kararlarını alırken pazarın koşullarını, piyasada

oluşan arz, talep miktarı, sosyal ve siyasi etkiler,

verimlilik, teknolojik gelişme ve kaynaklar gibi

birçok unsuru göz önüne almalıdırlar.

Rekabet, 4054 sayılı Kanun’un 3. maddesindeki

tarifte de belirtildiği üzere “yarışma” demektir.

Rekabeti “belirli mal ve hizmet piyasalarındaki

yarışma” şeklinde tarif edebileceğimiz gibi, bu

tarife “teşebbüslerin özgürce ekonomik karar

verme yeteneği” unsurunu da katabiliriz. Aslında

esas olan rekabet içinde olanların o sahada

birbirlerine karşı üstünlük sağlamaları ve bunun

için mücadele etmeleridir.

II - Rekabetin Önemi ve Rekabetin Sağlanması

Bakımından Konunun Bir Yasa İle Düzenlenme

Gereği

A - Rekabetin Ekonomi Üzerindeki Etkisi ve

Yararları

Rekabetin işleyişi ve etkinliği ile teşebbüsler

daha fazla kar elde etmek, üretimlerini artırmak,

başlarına veya birlikte hakim durumda olma

olasılıklarının azlığı, onların doğrudan veya dolaylı

olarak rekabeti engelleme, bozma veya kısıtlama

imkanını ortadan kaldırabilmektedir.

Rekabetin tamamen serbest bırakılması da doğru

değildir. Devletin hiçbir şekilde serbest rekabete

müdahale etmediği durumlarda sistem kendini

yok eder ve rekabet o kadar bozulur ki kendisini

tekellere veya kartellere bırakır. Bunun için devletler

piyasa ekonomilerine çeşitli nedenlerle müdahale

ihtiyacını hissetmişlerdir. Amaç; toplumun refahını

artırmak, ekonomik kalkınma ve güçlenmeyi

sağlamak, mal ve hizmetlerin fiyatlarının düşmesini

ve kalitenin yükselmesini elde etmek, istihdamı

artırıcı etki yaratmak olduğuna göre devletlerin

rekabet politikalarının da olması gerekir.

Dünyada globalleşmenin arttığı, ülkeler arasındaki

sınırların kalktığı ve haberleşme, ulaşım, nakliyat

gibi olanakların hızla geliştiği günümüzde,

devletler ulusal rekabeti artırmak için rekabet

politikalarını geliştirdiklerinde uluslararası alanda

da rekabet güçlerini arttırmış olacaklardır.

Rekabet politikası, firmaların rekabet etmekten

kaçınmaya yönelik davranışlarını yasaklamak

suretiyle onları rekabet etmeye zorlamaktadır.

Rekabet politikası yoluyla birbirleriyle rekabet

etmeye “zorlanan” firmaların, maliyetlerini aşağı

çekmeleri, etkinliklerini arttırmaları, daha ucuz

ve daha kaliteli mallar üretmeleri ve sonuç olarak

kıt olan kaynakların daha verimli bir şekilde

kullanılması ve dağılımı beklenmektedir.

Mal ve hizmetlerin üretim sürecinde teşebbüsler

arasında rekabetin mevcut olmasını istemek,

rekabetçi bir piyasanın yapılandırıldığı anlamına

gelmez.

Rekabetçi bir piyasanın olması ve sağlıklı bir

şekilde işleyebilmesi için;

- Piyasanın, rekabete uygun olması gerekir.

Devletin sık sık müdahale ettiği, doğal veya

kanuni tekellerin sayısının çok olduğu piyasalar

rekabet için uygun değildir.

- En küçük işletmeden en büyük teşebbüse,

bireyden topluluğa kadar rekabet kültürünün

bulunması gerekir.

- Rekabet düzeninin kendi kendini yok etmemesi

için rekabetin düzenlenmesi gerekir.

İşte rekabeti tesis etmek için bu şartları yerine

getirecek ve rekabet politikası üretecek olan,

hükümetlerdir.

4054 sayılı “Rekabetin Korunması Hakkında Kanun”un amacı; mal ve hizmet piyasalarındaki

rekabeti engelleyici, bozucu veya kısıtlayıcı

anlaşma, karar ve uygulamaları ve piyasaya

hakim olan teşebbüslerin bu hakimiyetlerini

kötüye kullanmalarını önlemek, bunun için gerekli

düzenleme ve denetlemeleri yaparak rekabetin

korunmasını sağlamaktır.

Kanun’un kapsamı ise 2. maddede şu şekilde

ifade edilmiştir.

“Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde mal ve hizmet piyasalarında faaliyet gösteren ya da

Page 79: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

76 - 77

Avukat Tuncay SONGÖR Rekabet Kurulu Eski Üyesi ve İkinci Başkanı Emekli Hakim Başkent ve Ufuk Üniversiteleri Öğretim Görevlisi

daha kaliteli mal ve hizmet üretmek, pazar

paylarını büyütmek, teşebbüslerini ayakta tutmak

için uğraşırlar. Teşebbüsler, bu amaçlarına

ulaşabilmeleri için verimli olmak, kaliteli ve

düşük maliyetle üretim yapmak, kaynaklarını

etkin kullanmak zorundadırlar. Devletin ekonomiye

müdahale etmediği liberal ekonomik sistemlerde

teşebbüsler yönünden bu hedeflere ulaşmak

mümkündür. Liberal ekonomik sistemin temeli

“piyasa ekonomisi” üzerine kuruludur. Serbest

rekabet ise piyasa ekonomisi içinde oluşur.

Piyasa ekonomisi içindeki rekabet, yeni buluşların

yapılmasına ve teknolojik gelişmelere neden

olarak ülke ekonomisinin bir bütün halinde

kalkınmasına da (refah düzeyinin yükseltilmesine

de) katkıda bulunur.

Ayrıca rekabet mal ve hizmetlerin kalitesinin

artmasına, teşebbüslerin verimliliğinin

yükselmesine, teşebbüslerin dış piyasalara açılma

ve rekabet edebilme olanaklarına ulaşmasına,

yabancı sermayenin ülkeye girişinin artmasına

sebep olan çeşitli faydalar da sağlar.

Rekabetten en büyük faydayı tüketiciler elde

eder. Maliyeti düşüren teşebbüsler fiyatları

düşük seviyede tutacaklarından, aşırı kara

yönelmeyecekler ve bu durumdan tüketiciler

fayda sağlayacaklardır. Piyasa ekonomisi içindeki

serbest rekabet, tüketicilerin daha ucuz ve daha

kaliteli mal ve hizmet satın almasına yarar. Satın

alınan mal ve hizmetlerin garanti kapsamı veya

servis hizmetleri kalitesi tüketici yararınadır.

B - Piyasalarda Rekabetin Sağlanması

Bakımından Konunun Bir Kanunla Düzenlenme

Gereği

Genel Olarak Konunun Bir Kanunla

Düzenlenmesinin Zorunlu Bulunduğu

Rekabet Kanunları ile mal ve hizmet

piyasalarındaki rekabeti engelleyici, bozucu

ve kısıtlayıcı anlaşma karar ve uygulamaları

ve piyasaya hakim olan teşebbüslerin bu

hakimiyetlerini kötüye kullanmalarını önlemek ve

bunun için gerekli düzenleme ve denetlemeleri

yaparak rekabetin korunması amaçlanmaktadır.

Rekabet Kanunları ayrıca küçük ve orta ölçekli

işletmeler (KOBİ) yararına da hükümler içerir.

Zira Rekabet Kanunlarında “hakim durum

yaratan veya mevcut bir hakim durumu

daha da güçlendiren” birleşme ve devirler

yasaklanmıştır. KOBİ’lerin ekonomik güçleri

zaten sınırlı olduğundan, birden fazla KOBİ’nin

birleşmesi, Rekabet Kanunu’nun yasak kapsamına

girecek kadar bir ekonomik güç oluşturmayabilir.

Bu da belirli bir güçte ekonomik büyüklüğe sahip

olan teşebbüsler karşısında KOBİ’lere avantaj

sağlamakta ve KOBİ’leri güçlerini birleştirerek

ekonomik alanda mücadele etmeleri için teşvik

etmektedir.

Diğer yandan 4054 sayılı Kanun’un 5. maddesinde

ifade edilen “muafiyet” olanağından KOBİ’lerin

alacağı kararların yararlanma olanağı yüksektir.

Çünkü KOBİ’lerin ekonomik güçlerinin düşüklüğü,

belirli bir mal veya hizmet piyasasında tek

I - GİRİŞ

4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında

Kanun’un 3. maddesinde rekabet, “Mal ve hizmet

piyasalarındaki teşebbüsler arasında özgürce

ekonomik kararlar verilebilmesini sağlayan

yarışı ifade eder.” şeklinde tanımlanmıştır.

Teşebbüslerin birbirleri ile rekabet içinde

olduklarını kabul etmenin en önemli

şartlarından biri “özgür olarak ekonomik

kararlar verebilmeleri”dir. Teşebbüsler bu

kararlarını alırken pazarın koşullarını, piyasada

oluşan arz, talep miktarı, sosyal ve siyasi etkiler,

verimlilik, teknolojik gelişme ve kaynaklar gibi

birçok unsuru göz önüne almalıdırlar.

Rekabet, 4054 sayılı Kanun’un 3. maddesindeki

tarifte de belirtildiği üzere “yarışma” demektir.

Rekabeti “belirli mal ve hizmet piyasalarındaki

yarışma” şeklinde tarif edebileceğimiz gibi, bu

tarife “teşebbüslerin özgürce ekonomik karar

verme yeteneği” unsurunu da katabiliriz. Aslında

esas olan rekabet içinde olanların o sahada

birbirlerine karşı üstünlük sağlamaları ve bunun

için mücadele etmeleridir.

II - Rekabetin Önemi ve Rekabetin Sağlanması

Bakımından Konunun Bir Yasa İle Düzenlenme

Gereği

A - Rekabetin Ekonomi Üzerindeki Etkisi ve

Yararları

Rekabetin işleyişi ve etkinliği ile teşebbüsler

daha fazla kar elde etmek, üretimlerini artırmak,

başlarına veya birlikte hakim durumda olma

olasılıklarının azlığı, onların doğrudan veya dolaylı

olarak rekabeti engelleme, bozma veya kısıtlama

imkanını ortadan kaldırabilmektedir.

Rekabetin tamamen serbest bırakılması da doğru

değildir. Devletin hiçbir şekilde serbest rekabete

müdahale etmediği durumlarda sistem kendini

yok eder ve rekabet o kadar bozulur ki kendisini

tekellere veya kartellere bırakır. Bunun için devletler

piyasa ekonomilerine çeşitli nedenlerle müdahale

ihtiyacını hissetmişlerdir. Amaç; toplumun refahını

artırmak, ekonomik kalkınma ve güçlenmeyi

sağlamak, mal ve hizmetlerin fiyatlarının düşmesini

ve kalitenin yükselmesini elde etmek, istihdamı

artırıcı etki yaratmak olduğuna göre devletlerin

rekabet politikalarının da olması gerekir.

Dünyada globalleşmenin arttığı, ülkeler arasındaki

sınırların kalktığı ve haberleşme, ulaşım, nakliyat

gibi olanakların hızla geliştiği günümüzde,

devletler ulusal rekabeti artırmak için rekabet

politikalarını geliştirdiklerinde uluslararası alanda

da rekabet güçlerini arttırmış olacaklardır.

Rekabet politikası, firmaların rekabet etmekten

kaçınmaya yönelik davranışlarını yasaklamak

suretiyle onları rekabet etmeye zorlamaktadır.

Rekabet politikası yoluyla birbirleriyle rekabet

etmeye “zorlanan” firmaların, maliyetlerini aşağı

çekmeleri, etkinliklerini arttırmaları, daha ucuz

ve daha kaliteli mallar üretmeleri ve sonuç olarak

kıt olan kaynakların daha verimli bir şekilde

kullanılması ve dağılımı beklenmektedir.

Mal ve hizmetlerin üretim sürecinde teşebbüsler

arasında rekabetin mevcut olmasını istemek,

rekabetçi bir piyasanın yapılandırıldığı anlamına

gelmez.

Rekabetçi bir piyasanın olması ve sağlıklı bir

şekilde işleyebilmesi için;

- Piyasanın, rekabete uygun olması gerekir.

Devletin sık sık müdahale ettiği, doğal veya

kanuni tekellerin sayısının çok olduğu piyasalar

rekabet için uygun değildir.

- En küçük işletmeden en büyük teşebbüse,

bireyden topluluğa kadar rekabet kültürünün

bulunması gerekir.

- Rekabet düzeninin kendi kendini yok etmemesi

için rekabetin düzenlenmesi gerekir.

İşte rekabeti tesis etmek için bu şartları yerine

getirecek ve rekabet politikası üretecek olan,

hükümetlerdir.

4054 sayılı “Rekabetin Korunması Hakkında Kanun”un amacı; mal ve hizmet piyasalarındaki

rekabeti engelleyici, bozucu veya kısıtlayıcı

anlaşma, karar ve uygulamaları ve piyasaya

hakim olan teşebbüslerin bu hakimiyetlerini

kötüye kullanmalarını önlemek, bunun için gerekli

düzenleme ve denetlemeleri yaparak rekabetin

korunmasını sağlamaktır.

Kanun’un kapsamı ise 2. maddede şu şekilde

ifade edilmiştir.

“Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde mal ve hizmet piyasalarında faaliyet gösteren ya da

Page 80: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

bu piyasaları etkileyen her türlü teşebbüsün aralarında yaptığı rekabeti engelleyici, bozucu ve kısıtlayıcı anlaşma, uygulama ve kararlar ile piyasaya hakim olan teşebbüslerin bu hakimiyetlerini kötüye kullanmaları ve rekabeti önemli ölçüde azaltacak birleşme ve devralma niteliğindeki her türlü hukuki işlem ve davranışlar, rekabetin korunmasına yönelik tedbir, tespit, düzenleme ve denetlemeye ilişkin işlemler bu Kanun kapsamına girer.”

Yukarıda ifade edildiği şekliyle Kanun’un amacı

ile kapsamı çerçevesinde bir işlem ya da eylemin

4054 sayılı Kanun kapsamında sayılması için;

- Rekabetin engellenmesi, kısıtlanması veya

bozulmasının rakipler arasındaki anlaşma, karar

veya uygulamaların sonucunda gerçekleşmiş

olması,

- Hakim durumda olan teşebbüsün, bu hakim

durumu kötüye kullanması,

- Rekabetin önemli ölçüde azalması sonucunu

doğuracak birleşme ve devralmaların

gerçekleşmesi

gerekir.

Aslında Rekabet Kurumu’nun birinci görevi

rekabet politikası üretmek değildir.

Rekabet Kurumu öncelikle Rekabet Kanunu’nu

uygulamak ve rekabet hukukunu etkin kılmak için

çalışmalıdır.

Ayrıca Rekabet Kurumu’nun rekabet hukukunu

yaymak, rekabet kültürünü yerleştirmek ve rekabet

savunuculuğu yapmak adına önemli bir görev

üslendiğini ifade etmek yanlış olmayacaktır. Bu

çerçevede üniversiteler, özel veya kamu sektörleri,

sivil toplum kuruluşları ile çok sayıda toplantı,

konferans, panel, seminer düzenlenmekte ve eğitim

programları gerçekleştirilmektedir.

Bu toplantıların çoğunda rekabet hukukunun

esasları, uygulamaları, usul kuralları, yaptırımları

çeşitli sektörlerden örnekler verilerek anlatılmış ve

hatta ülkemiz örneklerinin dışında Avrupa Birliği

ile Amerika Birleşik Devletleri’nde benzer konulara

ilişkin kurallara ve uygulamalara da yer verilmiştir.

İşte burada amaçlanan esas olarak, daha öncede

ifade ettiğim üzere, rekabet hukukunu yaymak,

toplumda rekabet kültürünü yerleştirmek ve rekabet

savunuculuğu yapmaktır. Dikkat edilecek olursa,

rekabet hukuku ile doğrudan ilgili olan örnek ve

konulara yer verilerek bu amaç gerçekleştirilmeye

çalışılmıştır.

Toplumda özellikle ticari hayata ilişkin her türlü

haksızlığın rekabet hukukunu ilgilendirdiği ve

Rekabet Kurumu’nun duruma el koyarak sorunu

çözeceği gibi bir kanı hakim olmaya başlamıştır.

Bu makalemde, rekabet hukukunun biraz

dışına çıkarak Kurum’a yapılan enteresan

şikayetlerin bazılarına yer vermek

suretiyle rekabet kültürünün yerleşmesi

ve savunulması olgularına hizmet etmeye

çalışacağım.

III - Örnekler

1- Şikayet dilekçesinde, Bakanlar Kurulu’nun

15.07.2005 tarih ve 2005/9070 sayılı Kararı

ile yürürlüğe giren “Büyük Ölçekli Harita ve

Harita Bilgileri Üretim Yönetmeliği”nin (...)

Kadastro Müdürlüğü tarafından uygulanmadığı,

bunun üzerine şikayetçi tarafından (...) Kadastro

Müdürlüğü’ne yazılan şikayet dilekçesine

cevap verilmediği ve söz konusu Yönetmeliğin

uygulanmaması nedeniyle oluşan mağduriyetin

giderilmesi talep edilmiştir.

Yukarıda yer verilen 4054 sayılı Kanun’un 2.

maddesi çerçevesinde, teşebbüsler arasında

rekabeti kısıtlayan, engelleyen veya bozan

anlaşma, uygulama ve kararlar ile hakim durumda

olan teşebbüslerin bu hakim durumlarını kötüye

kullanmaları ya da rekabeti önemli ölçüde

azaltacak birleşme ve devralmalar Kanun

kapsamında değerlendirilir.

Şikayet dilekçesinde yer alan hususlar açıkça

4054 sayılı Kanun kapsamında değildir.

2- Şikayet dilekçesinde, satış bayisinden satın

alınan (...) marka cep telefonunun kayıtdışı olması

sebebiyle kullanıma kapatılması neticesinde

tüketici olarak (...) Türkiye’den sattığı ayıplı malın

geri alınması ve fatura bedelinin kendisine iade

edilmesi talep edilmektedir.

Yukarıda yer verilen 4054 sayılı Kanun’un amaç ve

kapsam maddeleri çerçevesinde şikayet konusu

4077 sayılı “Tüketicinin Korunması Hakkında

Kanun” kapsamında değerlendirilmesi gereken

ve buna karşılık 4054 sayılı Kanun kapsamında

olmayan hususları kapsamaktadır.

3- Şikayet dilekçesinde, şikayetçinin büyük

yatırımlar yaparak işletmeye açtığı (...) Oteli’nin

karşısına, (...) Belediyesi’ne bağlı olarak “(...) Belediyesi Hasta ve Hasta Yakınları Konuk Evi”nin açıldığı ve bunun da haksız rekabete

neden olduğu belirtilmekte, Belediye Konuk

Evi’nin faaliyetlerinin sonlandırılması talep

edilmektedir.

4054 sayılı Kanun’un 2. maddesi; “Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde mal ve hizmet piyasalarında faaliyet gösteren ya da bu piyasaları etkileyen her türlü teşebbüsün aralarında yaptığı rekabeti engelleyici, bozucu ve kısıtlayıcı anlaşma, uygulama ve kararlar ile piyasaya hakim olan teşebbüslerin bu hakimiyetlerini kötüye kullanmaları ve rekabeti önemli ölçüde azaltacak birleşme ve devralma niteliğindeki her türlü hukuki işlem ve davranışlar, rekabetin korunmasına yönelik tedbir, tespit, düzenleme ve denetlemeye ilişkin işlemler bu Kanun kapsamına girer.”

şeklindedir.

Diğer bir ifade ile 4054 sayılı Kanun, belirli bir

mal veya hizmet piyasasında doğrudan veya

dolaylı olarak rekabeti engelleme amacını taşıyan

teşebbüsler arası anlaşma, uyumlu eylem ve

teşebbüs birliği kararları ile ülkenin bütününde ya

da bir bölümünde bir mal veya hizmet piyasasında

hakim durumda bulunan teşebbüsün tek başına

yahut başkaları ile yapacağı anlaşmalar ya da

birlikte davranışlarla bu durumlarını kötüye

kullanmalarını yasaklamaktadır.

Şikayet konusu eylemin “aldatıcı veya iyi niyet kurallarına aykırı sair suretle ekonomik rekabetin her türlü kötüye kullanımı” şeklinde

tanımlanan “haksız rekabet” çerçevesinde

değerlendirilmesi gerekmektedir.

4- Şikayetçi başvurusunda, (...) Büyükşehir

Belediyesi sınırlarında ruhsatsız faaliyet

gösteren birçok işyeri olduğu halde Büyükşehir

Belediyesi’nin bu işyerleri hakkında herhangi

bir cezai işlem yapmadığı, bunun yanında servis

taşımacılığı yapan esnafa sık sık ceza kesmek ve

araçlarını trafikten men etmek suretiyle esnaflar

arasında ayrımcılık yaptığını iddia etmiştir.

4054 sayılı Kanun’un 2. maddesinde; “Türkiye

Cumhuriyeti sınırları içinde mal ve hizmet

piyasalarında faaliyet gösteren ya da bu piyasaları

Hukuk

Page 81: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

78 - 79

etkileyen her türlü teşebbüsün aralarında

yaptığı rekabeti engelleyici, bozucu ve kısıtlayıcı

anlaşma, uygulama ve kararlar ile piyasaya hakim

olan teşebbüslerin bu hakimiyetlerini kötüye

kullanmaları ve rekabeti önemli ölçüde azaltacak

birleşme ve devralma niteliğindeki her türlü hukuki

işlem ve davranışlar, rekabetin korunmasına

yönelik tedbir, tespit, düzenleme ve denetlemeye

ilişkin işlemler”in Kanun’un kapsamına gireceği

düzenlenmiştir.

Şikayet başvurusunda ise (...) Büyükşehir

Belediyesi’nin kamu tüzel kişiliği statüsüyle

yapmış olduğu bir takım idari düzenlemelerin

şikayete konu edildiği anlaşılmaktadır. (...)

Büyükşehir Belediyesi, söz konusu idari

düzenlemeleri gerçekleştirirken 4054 sayılı

Kanun kapsamında bir teşebbüs statüsüne haiz

olmadığından, şikayet konusu 4054 sayılı Kanun

kapsamında değildir.

5- Şikayet konusu, yerel bir bankanın “20

dakikada kredi cevabı veren ilk cep telefonu”

sloganıyla başlattığı “cep kredi” sistemine

ilişkin reklam kapsamında, söz konusu kredi

sistemi hakkında yanıltıcı ve eksik bilgi verildiğini

ve bu konunun 4054 sayılı Kanun açısından

incelenmesini içermektedir.

4077 sayılı “Tüketicinin Korunması Hakkında

Kanun”da, teşebbüslerin ticari reklam ve ilanlarını

incelemek, belirlenen ilkelere aykırı reklam ve

ilanları durdurmak, düzelttirmek veya para cezası

vermek konularında Reklam Kurulu’nun görevli

olduğuna dair düzenleme bulunmaktadır. Bu

nedenle şikayet konusunun bir taraftan Sanayi

ve Ticaret Bakanlığı Tüketicinin ve Rekabetin

Korunması Genel Müdürlüğü’nü ilgilendirmesi,

diğer taraftan şikayet edilen firmanın bankacılık

sektöründe faaliyet göstermesi nedeniyle

konunun Bankacılık Denetleme ve Düzenleme

Kurumu’nu da ilgilendirebileceği düşüncesiyle,

başvuru konusu 4054 sayılı Kanun kapsamında

değerlendirilemeyecektir.

6- Şikayet konusu; özel bir dershanenin bir

gazeteye verdiği ilanda öğrencilerin ÖSS

derecelerine yer vermek suretiyle haksız rekabete

yol açtığına yöneliktir.

4054 sayılı Kanun’un 2. maddesi, mal ve hizmet

piyasalarında faaliyet gösteren teşebbüslerin

aralarında yaptıkları rekabeti engelleyici,

bozucu ve kısıtlayıcı anlaşma, uygulama ve

kararlar ile piyasaya hakim olan teşebbüslerin

bu hakimiyetlerini kötüye kullanmaları ve

rekabeti önemli ölçüde azaltacak birleşme ve

devralma niteliğindeki her türlü hukuki işlem ve

davranışların Kanun kapsamına gireceğini ifade

etmektedir.

Ayrıca; ÖSS hazırlık dershaneleri 625 sayılı “Özel

Öğretim Kanunu” kapsamında Milli Eğitim

Bakanlığı’nın gözetimi ve denetimi altında

faaliyet gösteren eğitim kurumlarıdır.

“Madde-1: (Değişik: 11.07.1984-3051/1. md.)

Bu Kanun, Türkiye Cumhuriyeti uyruklu gerçek

kişiler, özel hukuk tüzel kişiler veya özel hukuk

hükümlerine göre yönetilen tüzel kişiler tarafından

açılan okul öncesi eğitim, ilköğretim, ortaöğretim

kurumları ve bu düzeyde haberleşme ile öğretim

yapan kuruluşlar, çeşitli kurslar, dershaneler,

öğrenci etüt eğitim merkezleri, biçki dikiş yurtları

ve benzeri kurumların kurum açma, öğretime

başlama, eğitim, öğretim, yönetim, denetim ve

gözetimi ile yabancılar tarafından açılmış bulunan

özel öğretim kurumlarının eğitim, öğretim,

yönetim, denetim ve gözetimi konularındaki

hükümleri kapsar.

Madde-2: Özel öğretim kurumları Milli Eğitim

Bakanlığı’nın denetim ve gözetimi altındadır.”

Anılan Kanun’da özel öğretim kurumlarının

reklam vermelerinin valilik iznine bağlı olduğu

belirtilmektedir.

“Madde-30: (Değişik: 11.07.1984 - 3035/12.

md.) Özel Öğretim Kurumları ancak tanıtıcı

mahiyette reklam ve ilan verebilirler.”

Bu Kanun maddesinden de anlaşılacağı gibi

şikayet edilen husus, valiliklerin denetimi ve

gözetimi altında bir faaliyettir. Bu nedenle

şikayet konusu valilik nezdinde incelenmeli ve

değerlendirilmelidir.

Bu çerçevede şikayet konusu, 4054 sayılı Kanun

kapsamına girmemektedir.

IV- Sonuç

Yapılan şikayetler ile ilgili olarak, Rekabet

Kurulu’nun şikayeti açıkça reddettiği veya süresi

içinde bildirimde bulunmayarak reddetmiş (zımni

ret) sayılacağını kurala bağlayan 4054 sayılı

Kanun’un “Başvuru Sahiplerine Bildirim”

başlığını taşıyan 42. maddesi şu şekildedir.

“Kurulun, ihbar veya şikayet başvurularında

ileri sürülen iddiaları ciddi ve yeterli bulması

durumunda, ihbar veya şikayet edenlere

ileri sürülen iddiaların ciddi bulunduğu ve

araştırmaya başlandığı yazılı olarak bildirilir.

Kurul’un, gerek başvuruları açıkça reddetmesi

gerekse süresi içinde bildirimde bulunmayarak

reddetmiş sayılması durumlarında, doğrudan

ya da dolaylı menfaati olduğunu belgeleyen

herkes Kurul’un ret kararına karşı yargı yoluna

başvurabilir.”

İşte Kurul, açıkça Kanun kapsamında olmayan

veya kapsamda olmakla birlikte hiçbir inceleme

ve araştırma yapılmasına ihtiyaç duyulmadan

reddi gereken şikayetlerle ilgili olarak Kanun’un

42. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca zımni ret

usulünü uygulamaktadır.

İşte, Kanun’un 42. maddesinin ikinci fıkrası diğer

idari makamlarda olduğu gibi Rekabet Kurulu’na,

şikayet veya ihbarda bulunan kişi ve kişilerin

(teşebbüs veya teşebbüsler), bu başvurularını hiçbir

inceleme yapmadan, açıkça Kanun kapsamında

olmadığı veya kapsamda olmakla birlikte açıkça

reddedilebileceği durumlarda “zımni ret” (hiç

cevap vermeyerek, sessiz kalarak reddetmek

olanağı) imkanı tanınmıştır. Bu durumda başvuru

hakkında herhangi bir rapor düzenlenmemekte,

ayrıntılı değerlendirme yapılmamakta ve daha

önemlisi “zımni ret” ile sonuçlanan başvuru

konusu ile ilgili Kanun’un 52. maddesi kapsamında

gerekçeli karar yazılmamaktadır. Gerekçeli karar

yazılmayan işlemin Kanun’un 53. maddesinin

ikinci fıkrası uyarınca Kurum’un internet sitesinde

yayınlanması da söz konusu değildir.

Şikayetlerin veya ihbarların çokluğu göz önüne

alındığında Rekabet Kurulu “zımni ret” yöntemiyle

daha kısa sürede ve pratik bir yöntemle

başvuruları reddetmekte ve bu şekilde önemli bir

iş yükünden kurtulmakla birlikte mesaisini ağır

rekabet ihlalleri, birleşme ve devralmalar gibi

uygulamalara ayırabilmektedir.

(1) Bu makalede yer alan örnek olaylar ve değerlendirmelerde, Rekabet Kurumu’na yapılan şikayet ve ihbarlar neticesinde Rekabet Kurulu tarafından alınan “zımni ret” kararları ile bunlara dair dosyalardan yararlanılmıştır.

Page 82: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

Hukuk

Kamu ihalelerinde isteklilerin sunduğu birim fiyat analizlerinin değerlendirilmesi

değerlendirilmesinde öncelikle belgelerin

eksik olduğunun veya teklif mektubu ile geçici

teminatın usulüne uygun olmadığının tespiti

halinde isteklilerin tekliflerinin değerlendirme

dışı bırakılmasına karar verilir.

Bu ilk değerlendirme ve işlemler sonucunda

belgeleri eksiksiz ve teklif mektubu ile geçici

teminatı usulüne uygun olan isteklilerin

tekliflerinin ayrıntılı değerlendirilmesine

geçilir. Bu aşamada, isteklilerin ihale konusu

işi yapabilme kapasitelerini belirleyen yeterlik

kriterlerine ve tekliflerin ihale dokümanında

belirtilen şartlara uygun olup olmadığı ile birim

fiyat teklif cetvellerinde aritmetik hata bulunup

bulunmadığı incelenir. Uygun olmadığı belirlenen

isteklilerin teklifleri ile birim fiyat teklif

cetvellerinde aritmetik hata bulunan teklifler

değerlendirme dışı bırakılır.

Görüldüğü gibi tekliflerin değerlendirilmesine

ilişkin Kamu İhale Kanunu’nun 37. Maddesi’nde

analizlerden söz edilmemektedir. Anılan yasanın

38. Maddesi’nde açıklandığı üzere, İhale

Komisyonu diğer tekliflere veya idarenin tespit

ettiği yaklaşık maliyete göre teklif fiyatı aşırı

düşük olanları tespit eder. İhale Komisyonu

bu teklifleri reddetmeden önce, belirlediği

süre içinde teklif sahiplerinden, teklifte önemli

olduğunu tespit ettiği bileşenler ile ilgili

ayrıntıları yazılı olarak ister. İhale Komisyonu;

imalat sürecinin, verilen hizmetin ve yapım

yönteminin ekonomik olması; seçilen teknik

çözümler ve teklif sahibinin mal ve hizmetlerin

Bilindiği üzere kamu ihalelerine katılacak

isteklilerde ekonomik ve mali yeterlik ile mesleki

ve teknik yeterlik aranmaktadır. Kamu İhale

Kanunu’nun 10. Maddesi’nin (b) bendinde,

ihaleye katılacak isteklilerden, mesleki ve teknik

yeterliklerinin belirlenmesine ilişkin olarak

istenebilecek bilgi ve belgeler dokuz madde

halinde sayıldıktan sonra, işin niteliğine göre

belirtilen bilgi ve belgelerinden hangilerinin

yeterlik değerlendirilmesinde kullanılacağı ihale

dokümanında ve ihale veya ön yeterliğe ilişkin

ilan veya davet belgelerinde belirtileceği; (h)

fıkrasında da bu maddede belirtilen bilgi ve

belgeleri vermeyen veya yanıltıcı bilgi veya

sahte belge verdiği tespit edilen isteklilerin

değerlendirme dışı bırakılacağı açıklanmıştır.

Anılan maddede isteklilerden birim fiyat

analizlerinin isteneceğine ilişkin bir düzenleme

yoktur. Ancak, Kamu İhale Kanunu’nun 12.

Maddesi’nde, “İhale konusu mal veya hizmet

alımları ile yapım işlerinin her türlü özelliğini

belirten idari ve teknik şartnamelerin idarelerce

hazırlanması esastır” denilmiş olup idareler

idari şartname ekinde isteklilerden teklif etmiş

oldukları birim fiyatlara ait analizleri de başvuru

sırasında istemektedirler.

İhalelere katılmak için yeterlik kuralları arasında

sayılmadığı halde, analizlerin eksik veya yetersiz

olduğu gerekçesiyle idarelerce isteklilerin

değerlendirme dışı bırakıldığı görülmektedir.

4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 37.

Maddesi’nde açıklandığı üzere, tekliflerin

Page 83: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

80 - 81

Avukat Kenan ATASOYSTY İnşaat Turizm Tic. ve San. Ltd. Şti

belli olmadığı tekliflerin verilmesi aşamasında bir

ihaleye katılım şartı olarak istenilmesine olanak

sağlayan yönetmelik hükmü iptal edilmiş ve

idarece yönetmelik değişikliğine gidilmiştir.

3 Temmuz 2009 tarih ve 27277 sayılı

Resmi Gazete’de yayımlanan, Yapım İşleri

İhaleleri Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik

Yapılmasına Dair Yönetmelik ile Yapım İşleri

İhaleleri Uygulama Yönetmeliği’nin 30.

Maddesi’nin (ç) ve (d) bentlerinde yapılan

değişikliğe göre:

ç) Yaklaşık maliyeti eşik değerin onda birine

eşit ve bu değerin üzerinde olan ihalelerde,

idare tarafından isteklilerden aşırı düşük

tekliflerin değerlendirilmesi ile sözleşmenin

uygulanması aşamasında kullanılmak üzere

teklifleri ekinde;

1) Anahtar teslimi götürü bedel işlerde,

teklif bedelini oluşturan iş kalemleri ve/

veya iş gruplarına ait miktarlar ve bunlara ait

birim fiyatlar ile bu fiyatlara ilişkin idarenin

tanımladığı yapım şartlarına göre ihale dokümanı

kapsamında verilen analiz formatına uygun

analizler ve teklif bedelini gösteren hesap

cetveli,

2) Teklif birim fiyatlı işlerde, teklif edilen fiyatlara

ilişkin olarak idarenin tanımladığı her bir iş

kaleminin yapım şartlarına göre ihale dokümanı

kapsamında verilen analiz formatına uygun

analizler

istenir. Teklifin aşırı düşük bulunması halinde

ise Kanun’un 38’inci maddesi uyarınca yapılacak

açıklamada, ayrıca bu analizlere dayanak teşkil

eden bütün bilgi ve belgeler (proforma faturalar,

malzemeye ilişkin teklif alma yazıları, yardımcı

analizler ve buna benzer) sunulur.

d) Yaklaşık maliyeti eşik değerin onda birine

kadar olan ihalelerde; (ç) bendinin (1) ve (2)

numaralı alt bentlerinde belirtilen belgeler,

isteklilerden sadece tekliflerinin aşırı düşük

bulunması durumunda istenir.

Kamu İhale Kurulu’nun 30.06.2009 tarih ve

2009/UY.II-1798 sayılı kararında da açıklandığı

gibi “İhale komisyonu tarafından, isteklilerin

teklifi ile birlikte sunmuş olduğu birim fiyat

analizlerinin içeriğine ilişkin değerlendirme

yapılması ancak tekliflerin aşırı düşük teklif

olması durumunda mümkün olabilecektir.

İncelenen ihalede, başvuru sahibinin teklifi

aşırı düşük teklif olmadığından, teklifle

birlikte sunulan analizlerin içeriğine ilişkin

ihale komisyonu tarafından değerlendirme

yapılmaması gerekmektedir.”

Bu nedenle ihale komisyonu tarafından, başvuru

sahibinin değerlendirme dışı bırakılması uygun

bulunmamıştır.

İsteklilerin teklifleri ile birlikte sundukları birim

fiyat analizleri ancak tekliflerin aşırı düşük

teklif olması durumunda, ihale komisyonlarınca

analizlerin içeriğine göre değerlendirme

yapılabilecektir.

temini veya yapım işinin yerine getirilmesinde

kullanacağı avantajlı koşullar, teklif edilen mal,

hizmet veya yapım işinin özgünlüğü hususlarında

belgelendirilmek suretiyle yapılan yazılı

açıklamaları dikkate alarak aşırı düşük teklifleri

değerlendirir.

Tanım olarak bileşenlerden, teklifin maliyet

bileşenlerini; ayrıntılardan bunlara ait fiyat

analizlerini ve teklif edilen yapım işinin

özgünlüğünden ise tüm isteklilerce bilinen

yöntemin dışındaki yöntemi anlamak gerekir.

Aşırı düşük teklif sorgulaması yapılmadan sınır

değerin altındaki teklifleri geçersiz saymak

doğru değildir. Bu değerlendirme sonucunda

açıklamaları yeterli görülmeyen veya yazılı

açıklamada bulunmayan isteklilerin teklifleri

reddedilir.

Danıştay 13. Dairesi’nin 09.01.2009 tarih ve

E. 2006/731, K.2009/116 sayılı kararı ile

“4734 sayılı Yasa'nın ihaleye katılım kurallarını

düzenleyen bölümünde yer alan 10. Maddesi’nin

(h) fıkrası uyarınca, isteklilerin tekliflerinin

ekinde istenilen belgeleri vermemeleri

halinde ihale dışında bırakılmaları sonucu

doğacağından, Yasa’da düzenlenmeyen bir

belgenin yönetmelik hükmü ile istenebilecek

belgeler kapsamına dahil edilmesine hukuken

olanak bulunmamaktadır.” Bu itibarla teklifler

değerlendirildikten sonra, ancak aşırı düşük

tekliflerin varlığı halinde Yasa’nın 38. Maddesi

uyarınca istenilmesi mümkün olan analizlerin,

böyle bir durumun ortaya çıkıp çıkmayacağının

Page 84: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

Şifre

Page 85: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

82 - 83

Üzerinde yaşadığımız Dünyamız, Samanyolu

Galaksimizin üçüncü sarmalında dışa yakın

bir bölgede bulunan Güneşimizin en değerli

gezegenlerinden birisidir.

Güneşe olan mesafesi bakımından üçüncü

sırada bulunan Dünyamız, Güneş Sistemi

içerisinde üzerinde biyolojik yaşam olan tek

gezegendir.

Dünya’ya ortalama mesafesi 384.000 km olan

yörüngede dönen tek uydusu Ay’dır. Ay’ın

ekvator çapı 3476 km olup, Dünya’dan yaklaşık

50 defa daha küçüktür. Ay’da atmosfer yoktur.

Bunun sonucu olarak yaşamı destekleyen

hava ve su yoktur, dolayısıyla yaşam da

yoktur. Her ne kadar yakın zamanda NASA’nın

yaptığı bombardıman deneyiyle donmuş su

zerreciklerine rastlandığı açıklandı ise de bunun

çok sınırlı bir bölgede ve sınırlı bir miktarda

olması nedeniyle ne derece yaşama imkan

vereceği net değildir. Ancak Ay, varlığı ile

Dünya’daki yaşamı etkilemektedir.

Dünyamız her iki kutbundan da basık bir

küredir. Yani kutuplar eksenindeki çapı, ekvator

eksenindeki çapından 42 km daha küçüktür.

FİZİKSEL BOYUTLARI

Ekvatordaki Çapı = 12.756 km

Kutuplardaki Çapı = 12.714 km (42 km daha

küçük)

Ekvatordaki Çevresi = 40.074 km

Kutuplardaki Çevresi = 39.942 km

Yüzey Alanı = 511.000.000 km2 (kilometrekare)

Karasal Alanı = 121.000.000 km2

(kilometrekare) % 23,68

Deniz ve Okyanusların Alanı = 390.000.000 km2

(kilometrekare) % 76,32

Hacmi = 1,0868 Trilyon km3 (kilometreküp)

Özgül Ağırlığı = 5,52 kg/dm3 (kilogram /

desimetreküp)

Ağırlığı = 6x1021 Ton (On üzeri yirmibir)

Güneşe olan mesafesi = 149.589.000 km (8,3

ışık dakika)

HAREKET HIZLARI

Dünya’dan kaçış hızı

= 11 km /san = 39.600 km/h

Yani Dünya’dan atılan bir cismin tekrar Dünya’ya

Yaşar ÖZKANMakine Mü[email protected]

Dünyamızı ne kadar tanıyor ve ne kadar koruyoruz?

Page 86: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

Şifre

düşmeden uzaya çıkabilmesi için gerekli olan

hız.

Kendi ekseni etrafında dönüş hızı

= 1,669 km / h = 464 m / san.

Güneş etrafında dönüş hızı

= 108.000 km / h = 30 km / san.

Güneş Sistemi’nin Solar Apeks denen Herkül

Yıldız Kümesi’ne doğru olan yörüngedeki hareket

hızı = 72.000 km / h = 20 km / san.

Samanyolu’nun Güneş Sistemi ve tüm yıldızlarla

beraber kendi ekseni etrafında dönüş hızı

= 900.000 km / h = 250 km / san.

Yukarıdaki bilgilerden de görüldüğü üzere,

saatte 1669 km hızla dönen Dünya denen bu

topaç üzerinde, bu Dünya ile beraber Güneş

etrafında 108.000 km/h hızla dönmekte, Güneş

ile beraber Solar Apeks’te 72.000 km/h hızla

hareket etmekte ve Samanyolu ile beraber de

900.000 km/h hızla dönmekteyiz. Bu akıl almaz

hızlarla hareket ederken biz ve bizimle beraber

denizler, diğer canlı ve cansızlar bunu hiçbir

şekilde hissetmemekteyiz. Ne aşırı hızlar nedeni

ile uzaya savrulmaktayız ne de dünyaya yapışıp

kalmaktayız. Evrende var olan, dünyamızda

var olan bu ilahi düzen içerisinde sanki bu

hareketler hiç olmuyormuş gibi her türlü fiziki

hareketleri serbestçe yaparak yaşamaktayız.

Bunu sağlayan, dünyanın yoğunluğunun olması

gereken değerde olmasıdır. Dünya öyle ince

ve hassas hesapla yaratılmıştır ki bu ince

hesap eğer en ufak bir şaşma yapsaydı bizler

Dünya üzerinde olamazdık. Dünya’nın yer

çekimi kuvveti de Dünya’nın yoğunluğuna

göre ayarlanmıştır. Eğer Dünya’nın ortalama

yoğunluğu 5,52 yerine 5,52’den biraz daha

küçük olsaydı merkez kaç kuvveti yer çekimi

kuvvetini yeneceğinden bizler ve dünya

üzerindeki denizler ve muhtemelen bitkiler uzaya

savrulacaktık. Aksine bu yoğunluk 5,52’den

biraz büyük olsaydı, dünya üzerine yapışıp

kalacak hiçbir hareket yapamayacaktık. Bu

değerin biraz daha fazla olması halinde belki de

dünya içerisine çekilecektik. Bütün bu düzen

sıfır hata ile yaratılmıştır.

Böyle hassas dengeler üzerinde yaratılmış olan

Dünya ve Güneş Sistemi yukarıda belirtilen

yüksek hızlarda sürekli hareket halinde olduğu

için biz her an uzayın farklı bir noktasında

seyretmekteyiz. Bir defa geçtiğimiz bir yerden

bir daha geçme ihtimalimiz yoktur. Sürekli

hareket halinde olan bir trenin içerisindeki

yolcular gibiyiz.

Dünyanın İç Yapısı

Dünya, yeryüzünden merkeze doğru genel olarak

4 ana tabakadan oluşur.

Yer Kabuğu1- : Üzerinde yaşamımızı

sürdürdüğümüz yerdir. Kalınlığı ortalama

50 km’dir, Dünya kütlesine oranı % 0,4 ,

yoğunluğu 2,7 – 3 kg/dm3’tür.

Manto2- : Yerkabuğunun altındaki tabaka.

Kalınlığı 2840 km, Dünya kütlesine oranı

% 67,4 ve yoğunlu 3,3 kg/dm3’tür.

Dış Çekirdek3- : Kalınlığı 2260 km, Dünya

kütlesine oranı % 30,6 ve yoğunluğu 10,8

kg/dm3’tür. Eriyik halindeki demir ve nikel

karışımı magmanın bulunduğu yerdir.

İç Çekirdek4- : Kalınlığı 1221 km, Dünya

kütlesine oranı % 1,6 ve yoğunluğu 13,4 kg/

dm3’tür. Katı kristal halinde demir ve nikel

karışımı.

Dünya’nın ortalama yoğunluğu 5,52 kg / dm3

(takriben)

Page 87: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

84 - 85

Atmosferin Özellikleri

Dünya yüzeyinden itibaren 1000 km yüksekliğe

kadar ulaşan gaz kütlesine ATMOSFER denir.

Dünyamızı çevreleyen bu gaz kütlesi güneşten

gelen enerjinin büyük kısmının hızlı bir şekilde

uzaya geri dönmesini önleyerek dünyanın

ılıman bir ortamda olmasının yanında canlıların

yaşamını sağlayan pek çok işlevi vardır.

Atmosferin terkibinde % 78,09 azot,

% 20,95 oksijen ve geri kalanın da hidrojen,

karbondioksit, helyum, argon, kripton ve neon

gazları ile % 0,2 – 0,4 arası su bulunur.

Atmosfer 5 ana tabakadan oluşur;

Troposfer1- : Yeryüzünden 16 km’ye kadar

uzanır. Atmosferdeki gazların % 75’i bu

tabakada bulunur. Meteorolojik olaylar

bu tabakada, yoğunlukla su buharının

bulunduğu 3 – 4 km’lik bölümde oluşur.

Oksijen miktarı 9 km’ye kadar olan bölümde

yoğunlaşır. 9 km’den sonra solunuma ve 16

km’den sonra da yakmaya yeterli oksijen

olmaz.

Stratosfer:2- Atmosferin 2. tabakası olan

stratosfer, troposferden sonraki 40 km’ye

kadar olan tabakadır. Bu tabakada su buharı

olmadığı için hava hareketleri çok sakindir.

19 – 40 km arasında ultraviye ışınlarının

oksijen gazı ile etkileşimi sonucu, oksijen

gazı ozon (O3) gazı haline dönüşür. Bu ozon

(O3) tabakası ultraviye ışınların tahribinden

dünyamızı ve dünya yaşamını korur. Eğer

bu ozon tabakası olmasaydı atmosferden

geçen ultraviye ışıkları 50 kat daha kuvvetli

olacağı için yeryüzünde hiçbir canlı hayat

olmayacaktı.

Mezosfer:3- Stratosferden sonraki 50 km’ye

kadar olan tabakadır.

İyonosfer (Termosfer)4- : Mezosferden

sonraki 300 km’ye kadar olan tabakadır.

Bu tabakada seyrek gaz iyonları (bir veya

daha çok elektron kazanmış veya yitirmiş bir

atomdan oluşmuş elektrik yüklü parçacık)

bulunur. Bu tabaka radyo dalgalarını

aksettirir. Kutup ışıklarını oluşturur.

Ekzosfer:5- İyonesferden sonraki tabakadır.

Yani yeryüzünün takriben 400 km

yukarısından itibaren olan katmandır.

Bu bölümde yerçekimi kuvveti çok az

olduğundan hidrojen ve helyum gibi hafif

gazların atom ve iyonları yer çekiminden

kurtulup uzaya kaçabilir. Bu katman da

ekzosferden 600 km yukarısına kadar

uzanır.

Atmosferin Faydaları

Gökyüzünün rengini verir. Güneşten gelen •ışınların % 15’i atmosfer tarafından emilir,

% 27’si yeri ısıtır, % 8’i yere çarpıp uzaya

gider, % 25’i atmosferde dağılır, diğer

% 25’in 16’sı tekrar yere iner. Havanın

sıcaklığı alttan yukarı olur. Eğer atmosfer

olmasaydı gökyüzü karanlık olacak, güneş

gören yerler aydınlık ve aşırı sıcak, gölge

yerler ise karanlık ve aşırı soğuk olacaktı.

Yeryüzüne gelen güneş enerjisi atmosfer •sebebiyle tümüyle uzaya kaçamadığından

yeryüzünün ısınmasına neden olmaktadır.

Atmosfer basıncı sebebiyle yeryüzünde •suyun kalmasına ve buharlaşma yolu ile de

kaybolmasına ve tekrar yağışlarla yeryüzüne

dönmesine sebep olmaktadır.

İklim olaylarını meydana getirir, yağış •farklılıkları olur.

Canlı yaşamın gereksinimi olan gazları ihtiva •eder.

Güneşten ve uzaydan gelen zararlı ışınları •önler.

Page 88: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

Dünyanın aşırı ısınmasına ve soğumasına •mani olur.

Dünya ile birlikte dönerek sürtünmeden •dolayı ortaya çıkacak yangınları ve yanmaları

önler.

Uzaydan gelen meteorların atmosferde •yanarak parçalanmalarına neden olur.

Güneş ışınlarını yayarak gölgede kalan •kısımların da aydınlanmasını sağlar.

Işığı, sesi ve ısıyı geçirir.•

Hava akımları sayesinde gündüzlerin aşırı •sıcak, gecelerin aşırı soğuk olmasını önler.

Hava erimiş olarak derin deniz diplerine •kadar sızarak deniz yaşamını sağlar.

Topraktaki boşlukları doldurarak toprak •altındaki tüm böcek ve mikroorganizmaların

yaşamını sağlar.

Yıldırımların oluşmasını ve yıldırımlar yoluyla •dünyaya enerji akmasını sağlar.

Böylece hava, kara ve deniz üçlüsünün işbirliği

ile dünyada mükemmel bir denge meydana

gelerek yaşamın var olması sağlanır.

Denizler ve Okyanuslar

Dünya yüzeyinin % 76,32’si okyanus ve

denizlerden oluşur. Okyanusların toplam alanı

359.000.000 km2, denizlerin toplam alanı

31.601.000 km2’dir. Okyanus ve denizlerin

toplam alanı ise 390.000.000 km2’dir. Yani

deniz alanları okyanus alanlarının % 8,8’i ve

toplam su alanlarının ise % 8’dir. Okyanusların

en derin noktası 11.034 m ile Pasifik (Büyük)

Okyanusu’ndaki Mariana Çukuru’dur.

Bir teoriye göre; “Dünya’nın yıldız maddelerinden

gelen parçacıklardan oluşmaya başladığında,

yerkürenin sert kabuğunda meydana gelen

kayaların ve sert maddelerin içinde su ve gazlar

bulunuyordu. Bu katı tabaka yer çekiminin

etkisiyle sıkıştıkça yerkürenin iç katmanlarında

sıcaklık artışı oldu. Bu sıcaklığın etkisiyle su

buharı ve çeşitli gazlar bünyeden ayrılarak

yerküre yüzeyinde şiddetli bir kaynama

ve köpürme başladı. Bu arada meydana

gelen volkanik püskürmelerle yerkürenin iç

katmanlarındaki gazlar atmosferi oluşturmaya

başladı. Uzun yıllar içerisinde Dünya’nın

soğumasına paralel olarak yerkabuğundan

fışkıran su buharları yoğunlaşarak suya dönüştü.

Böylece de yerkürenin çukurlarında ve alçak

bölgelerinde toplanan sular okyanusları ve

denizleri oluşturdu.” Yani yeryüzündeki sular,

başka teorilerde iddia edildiği gibi zaman

zaman kuyruklu yıldızların dünyaya çarpmasıyla

onlardaki buzların erimesi sonucu meydana

gelen gök kaynaklı bir oluşum olmayıp tamamen

yer kaynaklıdır. Yerden buharlaşıp küre dışına

çıkan sular da zaten kar ve yağmur şeklinde

tekrar yere dönmektedir.

Yapılan tespitlere göre, deniz suyunun içinde

% 3’e kadar çözünmüş katı madde vardır. Bu

katı maddenin 3/4’ünde tuz, geriye kalan

1/4’ünde ise her şeyden biraz vardır. Altın

dahil pek çok kıymetli metaller bulunmaktadır.

Bu durumda en büyük maden rezervleri deniz

suyunun içinde yatmaktadır. Tabii bu madenlerin

sudan ayrıştırılması fizibil olmadığı için şimdilik

işletilmemektedir. İleride teknoloji geliştikçe ne

olacağı da bilinmez.

Denizler ve okyanuslar yeryüzü yaşamı için

hayati öneme haizdir. Bu sulardaki çok çeşitli

balık ve deniz ürünleri insanlar için en büyük

besin kaynağıdır. Okyanus akıntıları ve kutup

buzları, iklimlerin en büyük düzenleyicilerinden

biridir. Buharlaşan sular, yağmur ve kar

oluşmasının nedenidir. Kıyılardaki oluşumlar

sosyal yaşamın vazgeçilmeyen alanlarıdır.

Denizler kendi ekolojik koşullarını kendisi sağlar.

Deniz yosunları oksijen üretimini sağladığı gibi,

planktonlarla beraber deniz canlılarının en büyük

besin kaynağıdır.

Denizler ve okyanuslar, çevre kirliliği ve

endüstriyel atıklarla sürekli kirletildikçe ve

küresel ısınmayla önce planktonlar ve diğer

deniz bitkileri kaybolmakta, buna bağlı olarak

da deniz canlıları yok olmaktadır. Denizlerde

yapılan aşırı ve ölçüsüz avlanmalar, vahşice

yapılan katliamlar ve kirlenmeler her sene deniz

yaşamını biraz daha azaltmaktadır.

Kutuplar

Dünyamızın kuzeyinde Kuzey Kutbu, güneyinde

de Güney Kutbu bulunmaktadır. Kutup bölgeleri

Şifre

Page 89: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

86 - 87

dünyanın en soğuk bölgeleridir. Dünya’nın

ekvatoru ile kutupları arasındaki sıcaklık farkı

100˚C’yi bulur. Yazları -20˚C ve kışları da -70˚C

soğuk olur.

Kuzey Kutbu

Dünya’nın kuzey noktasında buz denizi diye tabir

edilen Arktik Okyanusu’nun ortasındadır. Kuzey

Kutbu’nda kara yoktur, deniz içinde sadece kalın

bir buz kütlesi vardır. 1979 yılında yüzey alanı

6.700.000 km2 iken buzların erimeye başlaması

ile 2005’te 5.300.000 km2’ye, şimdilerde

de 4.000.000 km2’ye düşmüştür. Bu bölge

dünyanın geriye kalan bölgelerine göre, iki kat

daha fazla ısınmaktadır. Ancak buradaki buzların

tamamı deniz üzerinde olduğu ve buzların

büyük bir bölümü de su içinde bulunduğundan

buzların erimesi deniz seviyelerinin yükselmesini

pek etkilemeyecektir. Ancak Kuzey Kutbu’na

komşu Grönland’da büyük miktarda buzullar

vardır. Grönland ve çevredeki karasal buzulların

erimesi halinde, denizlerin seviyesinin 7 – 7,5 m

yükseleceği hesaplanmaktadır

Güney Kutbu

Dünyanın güney noktasında Antarktika Kıtası’nın

üzerindedir. Buranın bir kara kıtası olduğu

1840 yılında Charles Wilkers isimli bir denizci

tarafından keşfedilmiştir. Bu kıta, 14.200.000

km2’lik yüzölçümü ile yaklaşık Afrika Kıtası’nın

yarısı ve Avustralya Kıtası’nın 1.74 katıdır.

Güney Kutbu, Kuzey Kutbu’ndan çok daha

soğuktur. Ortalama buz kalınlığı 2000 m’dir.

Kutup noktasındaki buzun kalınlığı 4335 m’dir.

37.500.000 km3 buz hacmi ile yeryüzündeki

bütün buzların % 85’i burada bulunur. Tüm

dünyadaki buzulların hacmi (37.500.000 / 0,85)

takriben 44.000.000 km3’tür.

Küresel ısınma sonucu bu buzların tümünün

erimesi durumunda bu buz kütlesinin suya

dönüşmesi halinde hacmi küçüleceğinden,

denizlere karışacak su miktarı takriben

44.000.000 x 0,85 = 37.400.000 km2

eder. Toplam okyanus ve deniz alanları

390.000.000 km2 olduğuna göre, deniz

seviyelerinin yükselmesi 37.400.000 /

390.000.000 = 0,095km = 95m olur. Fakat

bu suların deniz sınırlarından karalara doğru

yayılmasıyla deniz alanları büyüyeceğinden,

uzmanların tahmini hesapları, dünyadaki

tüm buzulların erimesi ile deniz seviyelerinin

60-70 m yükseleceği şeklindedir. Tabii bunun

sonucu büyük bir felakettir. Dünyanın en

gelişmiş bölgelerinin, en büyük ve gelişmiş

kentlerinin, en mümbit alanlarının su altında

kalması buradaki insanların yüksek kesimlere

göçmesi ile hayal edilemeyecek olayların

yaşanması demektir.

Ormanlar ve Bitkiler

Dünya orman alanları 4 milyar hektar

(40.000.000 km2) civarındadır. Bu da

takriben kara alanlarının % 33’üne tekabül

etmektedir. Dünya ormanları başlıca iki bölgede

yoğunlaşmıştır; birincisi Alaska, Kanada,

İskandinav ülkeleri ve Rusya’dır. İkincisi ise

Ekvator Bölgesi’nde Amazon, Orta Afrika ve

İndomalezya adalarıdır.

Nüfus artışı, yeni yerleşim yerleri açılması, hızlı

sanayileşme, yanlış arazi kullanımı ve yangınlar

nedeni ile her sene 13 milyon hektar (130.000

km2) orman yok olmaktadır.

Ormanların Faydaları

Ormanlar içinde bulundurdukları •ağaçlar, bitkiler, hayvanlar, böcekler, mikroorganizmalarla ekosistemin vazgeçilemezlerindendir.

Yaşam için elzem olan oksijen üreten •fabrikalardır.

Isınmak için yakacak kaynağıdır.•

İnşaat sektörünün ve sanayinin ihtiyacı olan •kerestenin hammaddesidir.

Bitkiler ve hayvanlar için doğal su •kaynağıdır.

Yeraltı sularının oluşmasında büyük •etkendir.

Heyelan ve seylapların oluşunu önler.•

Erozyona mani olur.•

Yaban hayatının barınak yeridir; milyonlarca •canlıya yaşam imkanı verir.

Ağaçlar ve bitki örtüleri yolu ile toprak •içerisinde büyük miktarda karbon depoladıklarından iklim ve çevre kirliliği üzerinde olumlu etkiler yapar.

Soğuk ve sıcağı dengeler, radyasyonları •önler.

İnsanlara mesire yerleri sağlar.•

Orman ve bitkiler fotosentezle oksijen

üretmede, atmosferde CO2 ve O dengesini

sağlamada temel rol oynadıklarından canlılar

dünyasının olmazsa olmazıdırlar.

Fotosentez

Fotosentez, yeşil bitkilerin yapraklarındaki

klorofil aracılığı ile aldıkları güneş enerjisini,

topraktan kılcal kökleri vasıtasıyla aldıkları suyla

ve havadan aldıkları karbondioksitle birleştirerek

dünyanın herhangi bir fabrikasında örneği

olmayan bir teknikle karbonhidrat üretimini

gerçekleştirme olayıdır.

Karbonhidrat, bir enerji çeşididir ve

güneş enerjisinin (ışık) kimyasal enerjiye

dönüştürülmesi ile ortaya çıkar. Bu kimyasal

olayı gerçekleştiren de yeşil yaprakların

içinde bulunan klorofil adlı bir moleküldür.

İçinde yapraklara yeşil rengini veren pigment

boya maddesi bulunan klorofil maddesinin

görevi, güneşten gelen ışığı yakalayıp prosesi

başlatmaktır. Aynı zamanda bitkilere yeşil

rengini verendir.

Fotosentez sonucu havadan alınan CO2

ve yerden alınan H2O’nun oksijeni serbest

bırakılarak havaya salınır. Karbon ve hidrojen (C

ve H) karbonhidrat olarak bitkinin yapraklarında

besin olarak kalır. Bitki bu besinle büyür, gelişir.

Bu bitkiyi yiyen hayvanlar da bitkiler yoluyla

aldıkları bu karbonhidratlarla beslenirler.

Hayvanlar, bitki içindeki karbonhidrat enerjisini

sindirim suretiyle ayrıştırarak dışkıları vasıtasıyla

havaya CO2 olarak salarlar. Bu atıklar içindeki

hidrojen ve azot da toprağa gübre olur.

Fotosentez yoluyla atmosferden çekilen ve

küresel ısınma bakımından belli bir değerden

sonra tehlike arz eden karbondioksitin (CO2)

ayrıştırılarak yaşam için hayati madde olan

oksijenin atmosfere salınması, elde edilen

karbonhidratın da (şeker, nişasta) hem bitkiler

hem de bu bitkileri yiyen hayvanlar için değerli

bir besin kaynağı olması bitkilerdeki fotosentez

olayının bir mucizesidir. Her ne kadar hayvanlar

yedikleri bitkilerden aldıkları karbonhidratların

Page 90: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

Şifre

içindeki karbondioksitin (CO2) bir kısmını

dışkıları vasıtasıyla tekrar havaya salıyorlarsa da

bu miktar havadan bitkiler vasıtasıyla alınanın

çok altındadır.

Fotosentez esnasında atmosferdeki

karbondioksitin (CO2) takriben % 85’i yeşil

bitkiler tarafından alınarak oksijen (O) ve

karbonhidrata dönüştürülür. Böylece fotosentez

olayı sadece bitki ve hayvanlara besin üretimini

sağlayan bir fabrika değil, aynı zamanda

atmosferdeki karbondioksit (CO2) ve oksijen (O)

dengesini kuran bir mekanizma ve atmosferin

temizlikçisidir. Eğer insanlar, ürettikleri kirli

atıklarla atmosfere müdahale etmeyip sürekli

karbondioksit pompalamasalar tabiat fotosel

yoluyla kendi dengesini kurmuş ve küresel

ısınmanın doğmayacağı şekilde karbondioksit

oksijen ilişkisini dengelemiştir ama insanlar

endüstri denilen canavarın geliştirilmesi uğruna

gözünü kırpmadan bu dengeleri bozmuş ve

bozmaya devam etmektedir.

Fotosentez olayı olmadan atmosfer yaşama

elverişli hale getirilemez, ormanlar ve yeşil

bitkiler olmadan fotosentez olmaz. Bu nedenle,

ormanlar ve yeşil alanlar dünya yaşamı için

hayati değerdedir. Bunlar olmazsa yaşam da

olmaz.

Son yıllarda bütün bu gerçeklerden bihaber,

çoğunluğu da toplumda söz sahibi, okumuş

cahillerden oluşan duyarsız kişilerin verdikleri

kararlarla çığ gibi büyüyen endüstriyel tesisler,

bilinçsiz plansız kentleşmeler, yangınlar ve

çeşitli müdahalelerle yeşil alanlar dünya

çapında daralıyor. Bir taraftan atmosfere insan

eliyle karbondioksit pompalanırken, diğer

taraftan atmosferden karbondioksit emen

doğal mekanizmayı zayıflatıyor, yok etmeye

çalışıyoruz.

Daralan yeşil alanlar nedeniyle atmosferden

karbondioksit (CO2) emilmesi ve buna bağlı

olarak da oksijen üretimi düşüyor. Tabiri caizse,

dünyanın ümüğü sıkılıp nefesi kesiliyor. Hem

orman ve bitki örtüsünün tahribiyle atmosferden

daha az karbondioksit (CO2) çekilmesi hem de

yoğun kullanılan fosil yakıtlar (kömür, petrol,

gaz) ve endüstriyel atıklarla atmosfere sürekli

insan eliyle karbondioksit (CO2) salınması

nedeniyle atmosferdeki karbondioksit oranı

her sene büyüyerek artıyor. Bunun sonucunda

ortaya çıkmaya başlamış olan küresel ısınmayla

da dünya adım adım felakete doğru gidiyor.

Küresel Isınma Nasıl Algılanıyor?

Yukarıdan beri özetle anlatmaya çalıştığım

gibi üzerinde yaşadığımız dünyamız evrende

müstesna bir gezegendir. Bu dünya yaratılırken

her şey birbirine bağlı dengeler içerisinde o

kadar hassas bir hesaplamayla yaratılmıştır ki

bugün bu konuda kafa yoran bilim adamları her

fırsatta hayranlıklarını gizlemiyorlar. Yapılan

hesaplamalara göre dünyanın çapı bugünkü

çapında olmasa idi yoğunluğu bugünkü değerde

ve yerçekimi kuvveti de şimdiki halinde olmazdı.

Yerçekimi kuvveti bu değerde olmasa, dünya

üzerinde atmosfer olmazdı. Dünya’nın dönüş

hızına bağlı olarak santrifüj kuvvet nedeni

ile dünya üzerinde canlı varlık ve su olmazdı.

Denizler, buzullar, ormanlar bu oranlarda olmasa

iklimler dengeli olmazdı. Atmosferimiz bu

oranlarda olmasa nefes alma imkanımız olmazdı.

Fotosentez olmasa atmosfer oksijen düzeni

kurulamazdı. Daha saymakla bitmeyen birbirine

bağlı düzenlemeler arasındaki bu hassas

dengelerde en ufak bir sapma olması halinde

dünya yaşamı olmazdı.

Tanrı, böyle müstesna bir gezegeni canlıların en

akıllı ve en zekisi olduğu iddia edilen insanların

yaşam alanı olarak insanlara bahşetmiştir.

Dünya üzerinde milyonlarca yıl içerisinde

çeşitli insan ırkları yaşamış ve en son gelişmiş

ırk olarak da şu andaki CRO-MAGNON ırkının

devamı olarak bizler yaşamımızı sürdürmekteyiz.

Ancak görülmektedir ki bu ırk, egosu çok

yüksek, bencil bir ırktır. Kişisel yararları için

içinde yaşadığı topluma ve dünyaya gözünü

kırpmadan, herhangi bir vicdan muhasebesi

yapmadan zarar verebilmektedir. Şu anda,

dünyada en gelişmiş enerji olarak kullandığımız

elektrik enerjisi, evrende var olan manyetik

enerjilerin yanında en ilkel enerjidir. Tabiri caizse

tezektir. İnsanoğlu şu dönemde sahip olduğu

yüksek teknolojilere rağmen evrende var olan

temiz enerjilere ulaşıp, bu enerjileri kullanılır

hale getiremediği için elektrik enerjisine bağımlı

kalmıştır. Bu elektrik enerjisinin % 85’ten

Page 91: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

88 - 89

fazlasını şu anda bile fosil yataklarından (kömür,

petrol, gaz) elde ettiğimiz için de atmosferin

dengesini bozmuş ve artan bir hızla da bozmaya

devam etmekteyiz. 1800’lerde başlayan ve

1950’den sonra hızla artan sanayileşme nedeni

ile elektrik enerji üretimi ve buna bağlı olarak

da fosil yakıt tüketimi hızla artmış ve halen

ivmelenerek artmaktadır. Buna bağlı olarak,

atmosferdeki karbondioksit oranı gerekenin

çok üzerine çıkmış ve bu da dünyada küresel

ısınmayı başlatmıştır. Şu anda küresel ısınma

bir derece sınırındadır. Ancak acil tedbirler

alınmazsa, beklenenden kısa sürede artarak

devam edecektir. (Küresel Isınma Sonucu, Küresel Sıcaklığın Altı Derece Artması Halinde Dünyada Yaşanacak Olanlar adlı

makaleme bakınız.)

Küresel ısınmanın artması ile erimeye başlamış

olan buzulların tümüyle erimesi ile deniz

seviyeleri 60 -70 m yükselecek, dünyanın en

kalabalık, en gelişmiş ve en verimli bölgeleri

sular altında kalacaktır. Küresel ısınmanın

artması sürecinde insanlık tayfunlar, seller,

kuraklık, çölleşme ve aşırı sıcaklarla büyük göç

ve anarşi, hatta harplerle boğuşmak zorunda

kalacaktır. Tabiri caizse, dünya cehenneme

dönüşecektir.

Durum bu istikamete doğru giderken ve binlerce

bilim adamı bu felaketin gelmekte olduğunu

avazı çıkarak bağırırken, dünyayı yönetenler ve

dünyada bu olaylara sebep olanlar ne yapıyor,

ne düşünüyorlar acaba diye insan düşünmeden

edemiyor. Diğer taraftan bakıyorsunuz, kirlenen

ve dengesi bozulan sadece atmosfer değil;

denizler, hatta okyanuslar kirlilikten bunalmış.

Bütün planktonlar, yosunlar, çeşitli deniz bitkileri

ölüyor ve ölenlerin yerine yenisi gelmiyor. Deniz

yaşamı besin yetersizliğinden, kirlenmeden

ve aşırı vahşi avlanmadan dolayı gittikçe

tükeniyor. Otoyol, havaalanı, bilinçsiz şehirleşme

ve endüstriyel yapılaşma, yangınlar yoluyla

ormanlar ve yeşil alanlar gittikçe daralıyor.

Yangın dışındaki diğer tahribatlar devletlerin

ve belediyelerin planlaması ile yapılıyor. Sanki

dünyada çevre kirliliği hiç olmuyormuş gibi

dünya birileri tarafından talan ediliyor. Dünya

çığlık çığlığa bağırıyor ama dünyayı yönetenler

sağır, duymuyorlar. Körleşmiş, görmüyorlar.

Bir takım güç odaklarının etkisinden

kurtulamıyorlar.

Bu konuları tartıştığımız aklı başında bazı

arkadaşlarımız “İnsanlar akıllıdır, teknolojimiz

gelişmiştir, insanlar bir şekilde bunun çaresini

bulacaklardır.” rahatlığı içindeler. Ancak şu

anda dünyada yaşanan gelişmeleri, insanların

ve ülkeleri yönetenlerin halen büyük bir hırsla

büyüme endeksi, kalkınma planları yaptıklarını,

fazla enerji üretimi dolayısıyla fazla fosil yakıt

kullanımına doğru yöneldiklerini gördükçe ben

aynı kanaati paylaşamıyorum.

1997 yılında Japonya’da imzalanan Uluslararası

Kyoto Anlaşması’na göre, atmosferdeki

karbondioksit emisyonu 2008 – 2012

yılları arasında 1990 seviyesinin % 5 altına

indirilecekti. Ancak bu anlaşma fiyasko ile

neticelendi. Halen karbondioksit emisyonu son

otuz yılda % 15 artmış durumdadır. Türkiye’nin

1990 seviyesine göre, 2007’deki karbondioksit

salınımı % 119 artış göstermiştir; dünyada

karbondioksit salınımı en yüksek olan ülkelerden

biridir.

Kyoto Anlaşması’ndan ümidi kesen ülkeler

şimdi Kopenhag’da yeni ve daha kapsamlı bir

anlaşma yapmak için toplanmış bulunuyorlar.

Görüşmelerden anlaşıldığına göre; herkes

havanda su dövüyor, ayak oyunları içerisinde

kendi ülkelerini bu hesaplaşmadan nasıl

soyutlayacaklarının hesabını yapıyorlar. Bu

toplantıdan uygulanabilir bir sonuç çıkacağa

benzemiyor. Bir anlaşma olsa bile, bu

anlaşmalara birçok ülke uymayacağa benziyor.

İşin bizim için diğer bir üzücü tarafı dünyanın

17. ekonomisi ve en hızlı kalkınan ülkelerinden

birisi olarak adlandırılan Türkiye, bu toplantıya

hiçbir somut öneri sunmadığı gibi, toplantının en

sönük ülkeleri arasında kaldı. Bu da Türkiye’nin

daha bu konuda bir planının bulunmadığını ve

dünyanın geleceği hakkında hiçbir vizyonunun

olmadığını gösteriyor. Sadece elle gelen düğün

bayram havası içerisinde olduğumuz anlaşılıyor.

Dünyadaki bu gidişe dur demenin yolu çok

radikal kararlar alınmasından geçer. Bu

kararların alınması bugünkü refaha alışmış

toplumların ve bazı güçlerin canını yakar.

Muhtemelen insanların sosyal yaşamlarında geri

adımlar atılmasını ve büyümenin frenlenmesini

de getirebilir. Bu kararları alabilmek ise

dünyadaki bugünkü siyasal yapılar içerisinde

pek mümkün görünmüyor. Böyle ciddi kararları

ancak büyük devlet adamları alabilir. Dünyanın

yönetimine bakarsak bugün dünyayı büyük

devlet adamları değil, siyasetçiler yönetiyor.

Siyasetçilerin gündeminde ise ağırlıklı olarak

iktidar dönemlerinde halkları mümkün mertebe

hoşnut tutarak gelecek seçimlerde tekrar iktidar

olma politikaları yatar. Bunların vizyonunda

dünyanın gelecekte var olması veya yok olması

değil, kendi partilerinin var olması yatar.

Ürettikleri politikalar, planlar ve programlar hep

buna endekslidir. Diğer çalışma ve uygulamalar

göstermeliktir. Çin, Hindistan, Brezilya, Türkiye

gibi gelişmekte olan ülkelere baktığımızda

bunların yoğun büyüme programları yaptığını,

pek çok kömüre, petrole, gaza dayalı enerji

projeleri ürettiğini Amerika, Avrupa gibi

gelişmiş ülkelere baktığımızda dünyayı bu hale

getirdikleri yetmiyor gibi daha da gelişme, daha

da büyüme çabası içinde olduklarını görüyoruz.

Yani bugün dünyayı yöneten siyasetçiler

küresel ısınmayı ciddiye almıyorlar. Eğer ciddiye

alsalardı Kyoto Protokolü hüsrana uğramazdı.

Kopenhag toplantısında ayak sürtmeleri

olur muydu? Yazıklar olsun şu anda dünyayı

yönetenlere. Vizyon eksikleri ve gerçek bilim

adamlarının sözlerine kulak tıkamaları ve her

zaman olduğu gibi çevrelerindeki yalakaların

esaretinden kurtulamadıkları için dünyayı ve

dünya yaşamını gözden çıkarmışa benziyorlar.

Yahut da en azından çözüm üretemedikleri için

bu acizliklerinin üzerini kapatmakla meşguller.

İngiliz bilim adamı Dorion Sagan’ın ortaya attığı

ve çok sayıda bilim adamının desteklediği ve

adına GAIA denen bir teoriye göre, üzerinde

yaşadığımız dünya aslında canlı bir organizmadır.

Kendi kendini korur, kullanır, ayarlar ve denetler.

Eğer bu böyle ise insanların yapamadığı

düzenlemeyi insanları dışlayarak dünya kendisi

yapacak ve bir şekilde dünya da kirlenmiş olan

çevreyi, kirlenmiş olan yaşamı temizleyecek diye

düşünebiliriz.

Page 92: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

Tebessüm

Page 93: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

90 - 91

Page 94: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

İnşaat Sanayicileri

TeKNOKON MAKİNA İMALAT ve MONTAj A.Ş.

FİRMA KURULUŞ TARİHİ: 26.11.1993

FİRMA İLETİŞİM ADRESLERİ

Adres: GEPOSB İnönü Mah. Balçık Yolu Üzeri

2. Cadde 41400 Gebze-Kocaeli

Tel: +90 (262) 751 13 73/pbx

Faks: +90 (262) 751 13 75

http: www.teknokon.com

e-mail: [email protected]

FİRMA YETKİLİLERİ

S. İlhan ATAMAN Yönetim Kurulu Başkanı

Erkan ENGİN Genel Müdür

A. Serhat CESUR Taahhüt Direktörü

B. Cengiz ERİM İmalat Direktörü

FAALİYET ALANLARI

Endüstriyel tesislerde; •

Petrol-gaz, rafineri, gaz türbinli elektrik üretim tesisi, kimya / petro-kimya ve benzeri endüstriyel tesislerde (inşaat / yapı, mekanik, boru, elektrik, enstrümantasyon / otomasyon mühendisliği ile inşaat /) montaj ve proje yönetimi,

Basınçlı kaplar, reaktörler, karıştırıcılı •tanklar, API depolama tankları, eşanjör gibi proses ekipmanları tasarım ve imalatları.

GRUBA DAHİL FİRMALAR

Teknokon OOO – Rusya Federasyonu

KALİTE BELGELERİ

ISO 9001:2000 - SGS/UKAS

AD 2000 - Merkblatt HP 0 - TUV NORD GmbH

DIN EN ISO 3834-2 (EN 729-2) - TUV NORD

GmbH

GOST - Rusya Federasyonu

Page 95: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

92 - 93

Tüpr

aş A

liağa

Raf

iner

isi -

Tür

kiye

GSI

P - F

CC

gas

olin

e H

DS

ünite

si p

roje

siBa

tum

Pet

rol T

erm

inal

i Lim

ited

- G

ürci

stan

LST

K-EP

C k

apsa

mın

da 1

0 M

MTP

A D

emiry

olu

vago

nlar

ı yük

lem

e ve

boş

altm

a te

rmin

ali

Page 96: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

Haberler

Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, Libya Başbakanı El Mahmudi’nin ülkelerine 3 yılda 100, 5 yılda 150 milyar dolar yatırım yapacaklarını açıkladığını, bu projelerde de aslan payını Libyalılarla ortak olan Türk şirketlerine vermek istediklerini bildirdi. Bakan Çağlayan, Libya’daki temaslarına ilişkin yaptığı yazılı açıklamada, Libya Başbakanı El Bağdadi Ali El Mahmudi’nin özel davetiyle İNTES üyelerinin de bulunduğu 100’e yakın müteahhitle Libya’ya günübirlik ziyarette bulunduğunu kaydetti. Libya Başbakanı El Mahmudi ile baş başa görüştüğünü bildiren Çağlayan, Türkiye-Libya ilişkilerinde yeni bir dönemin başladığını

belirterek, şöyle konuştu; “Altı aydır sürdürdüğümüz Libya çalışmaları, geçen ay Sayın Başbakanımızın yaptığı ziyaretten sonra büyük ivme kazandı. Dün Libya Başbakanı Sayın Mahmudi’nin daveti üzerine müteahhitlerimiz ve müşavirlerimizle birlikte Trablus’a gittik ve kendisi ile görüştük. Sayın Başbakan özel görüşmeden sonra Türk müteahhitlere hitap etti. Artık Libya ile ticaret boyutundan stratejik ortaklık boyutuna geçiyoruz. Sayın Başbakan açıkladı; Libya kapılarını sonuna kadar Türk işadamına açıyor. Altyapıdan konut inşaatına kadar inşaat sektöründe 15 milyar dolarlık hazır projeyi Türk şirketlerine verme

kararı aldılar. Başbakan da bunu açıkladı.” dedi. Libya Başbakanı El Mahmudi ise ülke olarak hedeflerinin 3 yılda 100, 5 yılda da 150 milyar dolarlık yatırım yapmak olduğunu belirtti. Bu projelerin 3 alanda yer aldığını ifade eden El Mahmudi, bunları her türlü altyapı ve üstyapıyı kapsayan müteahhitlik hizmetleri, turizm yatırımları sanayi ve tarım olarak sıraladı. Libya özel sektörü ile Türk şirketlerinin ortak şirketler kuracağını, bu şirketlere müteahhitlik alanında vergi ve diğer tüm kolaylıkların tanınacağını, projelerin, belirlenen fiyat üstünden bu şirketlere doğrudan ihalesiz verilebileceğini ifade eden El Mahmudi,

Devlet Bakanı Çağlayan’ın Libya TemaslarıDevlet Bakanı Zafer Çağlayan, 5 Ocak 2010 tarihinde Libya’ya müteahhitlik heyeti ile birlikte ziyaret düzenledi. Libya ile yaşanan sorunların bir an önce çözülmesi için temaslarda bulunan Çağlayan, ülkeyi Kasım ayı içerisinde Başbakan Tayyip Erdoğan’ın başkanlık ettiği bir heyet ile ziyaret etmişti.

Page 97: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

94 - 95

“Libya’daki şirketleri değerlendirmeye tabi tutacağız, sizinle ortak olacaklar.” dedi. Mutabakat Zaptı Temaslar çerçevesinde Başbakan El Mahmudi ile yapılan görüşmeden sonra, Bakan Çağlayan ve Libya Sanayi, Ekonomi ve Ticaret Bakanı Muhammed El Huveyc başkanlığında müteahhitlere yönelik bilgilendirme toplantısı yapıldı. Libya Kamu İdaresi’ne ait işveren kuruluşları oluşturan ODAC (İdari Merkezleri Geliştirme Kurumu) ve HIB (Altyapı ve Konut İdaresi), Yatırım İdaresi, Özelleştirme İdaresi başkanları, Karayolları, Demiryolları ve Limanlar Genel Müdürlerinin de katıldığı toplantıda, Türk müteahhitlere Libya’da gündemde olan projelere ilişkin ayrıntılı bilgiler verildi ve müteahhitlerin soruları cevaplandı. Bu toplantının ardından Libya Sanayi, Ekonomi ve Ticaret Bakanı El Huveyc ile Devlet Bakanı Çağlayan arasında imzalanan mutabakat zaptıyla, iki bakan başkanlığında işbirliğinin gelişimini izlemek üzere bir “İzleme Komitesi” kurulması kararlaştırıldı. Komite, Bakanlar düzeyinde 3 ayda bir toplanacak. Taraflar müteahhitlik, turizm, sağlık-eğitim, sanayi ve tarım sektörlerinde ortak şirketler kurulmasını desteklemeyi kararlaştırdıklarını ifade ettikleri mutabakat zaptıyla, Bakanlar başkanlığındaki İzleme Komitesi çatısı altında müteahhitlik, yatırım ve dış ticaret alanında 3 çalışma grubu kurulması konusunda mutabık kaldılar.

İNTES Yönetim Kurulu Başkanı Şükrü Koçoğlu da Libya’ya gerçekleştirilen ziyaretlere iştirak etti. Koçoğlu, 23-25 2009 Kasım tarihlerindeki

toplantıda bir konuşma gerçekleştirdi. Toplantıda Koçoğlu, Libya ile ekonomik ilişkilerimizi ve müteahhitlik sektörünün değerlendirmesini ve işadamlarımızın karşılaştıkları sorunları iletti. Koçoğlu, konuşmasında dünyanın ekonomik krizle mücadelesinin sürdüğü ortamda hızlı büyümeye paralel yatırımlar planlayan Libya’nın ekonomik gücünün daha da önemli hale geldiğini vurguladı. Libya’da bugüne kadar toplam 379 proje tamamlandığını ve 1972-2009 döneminde üstlenilen işlerin tutarının 20,3 milyar dolar olduğunu ve yaklaşık 90 Türk firmasının faaliyet gösterdiğini, Libya’da faaliyet gösteren Türk firmaların yanında çalışan Türk işçilerinin sayısının 150.000’i aştığını belirtti. Koçoğlu, Libya’da yaşanan sorunları ise şu şekilde sıraladı;“Libya’da çalışan müteahhitlerimizin en önemli sorunlarından birini, Türkiye-Libya arasında geçmiş dönem müteahhit alacakları oluşturmaktadır. İki ülke arasında Hükümetler seviyesinde yürütülen görüşmelerde yıllar içinde kısmi çözümlere ulaşılmış ise de sorun henüz tümüyle çözülebilmiş değildir. Libya ile gerek geçmişten kaynaklanan prim sorunlarının ve gerek mevcut dönemde sağlık alanında karşılaşılan sorunların giderilmesi, ilişkilerin gelişmesine hizmet edecektir.Çalışma vizesi konusunda da süreye ve bürokratik işlemlere bağlı sorunlar varlığını sürdürmektedir. Bunun yanı sıra Libya’da iş yapan firmaların asgari % 50 oranında Libyalı işçi çalıştırma zorunluluğu da firmalarımızda sıkıntı yaratmaktadır. Bu oranın önümüzdeki dönemde yabancı işçiler aleyhine değişmesi beklenmektedir.”

Page 98: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

Bakan Çağlayan ve Dubai Emiri Şeyh Maktum

arasında, Şeyh Maktum’un sarayında

gerçekleşen ve yarım saat süren ikili görüşme

basına kapalı yapıldı. Çağlayan, Başbakan

Erdoğan’ın mesajlarını Maktum’a aktardı.

Dubai gezisine ilişkin değerlendirmelerinde

Zafer Çağlayan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile

yatırım ve işbirliği alanlarını belirlemek ve ortak

proje yapmak için bir heyet hazırlamaya karar

verdiklerini bildirdi.

Bakan Çağlayan, BAE’nin Türkiye ile ekonomik,

sosyal ve ticari alanlardaki ilişkileri geliştirme

konusunda ciddi gayreti olduğunu dile getirerek,

Bakan Şeyh Mansur Bin Zayed El Nahyan’ın,

gerçekleştirdikleri bu ziyaretten son derece

memnun olduğunu kendilerine ilettiğini

bildirdi. Şeyh’in, kendisine, BAE ekonomisinin

ve hazinesinin çok güçlü durumda olduğunu

aktardığını ifade eden Çağlayan, BAE’de

önümüzdeki dönemde çok büyük yatırım

imkanlarının olduğunu söyledi.

Bakan Çağlayan, El Nahyan’ın, kendisine,

basın-yayın organlarında Dubai hakkındaki bazı

haberlerin ister istemez bir panik yarattığını

ancak bunun üstesinden gelebileceklerini

söylediğini ifade etti. BAE Başbakan

Yardımcısı’nın kendisine, altyapı yatırımlarını

tamamlamaya çalıştıklarını ve BAE’de

Bakan Çağlayan, BAE’de Dubai Emiri Şeyh Maktum ile görüştü

HaberlerHaberler

Page 99: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

96 - 97

önümüzdeki 5 yılda 300 milyar doların üzerinde

bir altyapı yatırımı olacağını ilettiğini anlatan

Bakan Çağlayan, yatırım yapılacak bu alanlara

Türk müteahhitlerinin beklendiğini kaydetti.

Bakan Şeyh Mansur Bin Zayed El Nahyan’ın,

Türkiye ile enerji, gıda, turizm, inşaat ve tarım

alanında çok önemli işbirlikleri yapabileceklerini

dile getirdiğini belirten Çağlayan, özellikle

bu işbirliklerinin tarım ürünlerinin sanayiye

entegrasyonunda yapılabileceğinin söylendiğini

ifade etti.

Çağlayan, Bakan Şeyh Mansur Bin Zayed

El Nahyan’ın, Türk müteahhitlerinden, Türk

işadamlarından BAE’deki proje ve yatırımlara

daha fazla ilgi ve alaka göstermelerini

beklediklerini ifade ettiğini anlatarak, görüşmeye

ilişkin olarak şunları söyledi;

“BAE’de 2010 yılında 30 milyar dolarlık demiryolu

yatırımları var ve Türk şirketlerini bekliyorlar.

Petrokimya alanında 2010 yılında 25 milyar

dolarlık yeni proje var. Ayrıca 22 sanayi bölgesi

kurulacak. Ben de “Türkiye’nin önümüzdeki 10

yılda 130 milyar dolar civarında enerji yatırımı

olacak, biz de sizi orada görmek istiyoruz.”

dedim. “Türkiye ile belli alanlarda işbirlikleri

yapabiliriz; gıda üretimi yapan firmalarla, et, süt

ve süt ürünleri konularında Türkiye’deki firmalarla

ortaklıklara hazırız.” dediler. Biz de dedik ki;

“İsterseniz kamu isterseniz özel sektör, gelin

bu alanlarda işbirlikleri yapalım.” BAE ile yatırım

ve işbirliği alanlarını belirlemek ve ortak proje

yapmak için, ortak bir heyet hazırlamaya karar

verdik. Her iki ülkeden aramızdaki koordinatörleri

seçtik. Bu heyet hemen çalışmaya başlayacak ve

işbirliği yapabileceğimiz alanları belirleyecek.”

Page 100: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

Haberler

Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası

Sanat Galerisi’nde 11 Aralık 2009 tarihinde

öğrencilere burs sağlayan Orçun Gül Fonu’na

destek amaçlı sergi açıldı.

Orçun Gül Dizayn’ın ev aksesuarları ve hediyelik

eşyaları tanıtım sergisinde, sanatın ve estetiğin

inceliklerini taşıyan çok farklı ve çok çeşitli

eşyalar yer aldı.

Mimar Zühal Gül, trafik kazasında vefat eden

oğlunun anısını yaşatmak amacıyla Orçun Gül

Fonu’nu kurmuştu. İNTES Sanat Galerisi’ndeki

sergiye sanatseverlerin yanı sıra yardımseverler

de ilgi gösterdi. Sergide ev aksesuarları, el

emeği ağırlıklı hediyelik eşyanın yanı sıra ahşap

işleri ve saatler yer aldı.

19 Aralık 2009 tarihine kadar açık kalan

sergiden elde edilen gelir Orçun Gül Fonu

aracılığıyla öğrencilere burs olarak aktarılacak.

İNTeS Sanat Galerisi’nde Anlamlı Sergi

Page 101: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

98 - 99

Fernas İnşaat Ltd. Şti.’den Yurtdışında İki Yeni ProjeYurtdışı müteahhitlik hizmetlerinde önemli

projeler üstlenen Fernas, iki yeni proje ile

yatırımlarına devam ediyor. Özellikle enerji

projelerinde uzmanlaşan Fernas, Hindistan’ın

Gujarat şehrinde Dahej-Vijaipour Boru Hattı

(DVPL-II) Projesi'ne 19 Eylül 2009 tarihinde

başladı. Proje bedeli 90.000.000 dolar olan

iş kapsamında; 4 adet Pig İstasyonu ve 11

adet Hat Vanası İstasyonu’nu da içeren 341,8

kilometre uzunluğunda 48" çapında yüksek

basınçlı (Dizayn Basıncı: 92 bar) doğalgaz boru

hattının yapımı, işveren tarafından temin edilen

hat boruları ve diğer malzemeler dışındaki

malzemelerin temini, yapım, montaj, test ve

devreye alma işleri bulunmaktadır.

Fernas 2009 yılında Katar’da Umm Bab ve

Dukhan’a (GSUD) Gaz Temini ve QAFCO-5’e Gaz

Temini Projesi (EPIC) işini üstlendi. Sözleşme

bedeli 90.000.000 dolar olan işin başlangıç

tarihi 4 Mayıs 2009’dur.

Proje kapsamında; 28 km uzunluğunda 36"

çapında yüksek basınçlı doğalgaz boru hattı ile

Basınç Düşürme ve Ölçüm İstasyonlarının yapımı

(mühendislik, işveren tarafından temin edilen

hat boruları dışındaki malzemelerin temini,

yapım, montaj, test ve devreye alma işleri)

bulunmaktadır. İstasyonlar pig kovanları, ESDV

sistemleri, filtreler, ticari ölçüm üniteleri, basınç

düşürme üniteleri, flare sistemleri, kesintisiz

güç kaynağı sistemleri, PLC-SCADA sistemleri,

yangın ve gaz sistemleri, fiber optik kablolama

ve telekomünikasyon ve telemetri sistemleri ile

teçhiz edilecektir.

Page 102: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

Haberler

AGE İnşaat ve Ticaret A.Ş. Yönetim Kurulu

Başkanı Atilla Önen ve şirket ortağı Çiler

Önen tarafından Ağrı ili Merkez ilçesi 100. Yıl

Mahallesi Murat İ.Ö.O yakınında Çiler-Atilla

Önen 200 Kişilik Kız Öğrenci Yurdu yaptırıldı.

Ağrı ili Merkez ilçesinde yapılan 200 Kişilik Kız

Öğrenci Yurdu 13 Ocak 2010 tarihinde Vali, İl

Milli Eğitim Müdürü, Ağrı Milletvekilleri ve diğer

ilgili bürokratların ve Atilla Önen’in katıldığı

törenle hizmete açıldı.

200 Kişilik Kız Öğrenci Yurdu;

Taban Alanı : 600 m2

Toplam Alan : 2400 m2

Kapasite : 200 Öğrenci

Kat Sayısı : Bodrum + Zemin + 1 + 2 Kat

Yurt içerisinde 21 adet yatak odası ve 300

öğrencilik yemekhane, mutfak ve soğuk hava

deposu, 100 öğrencinin aynı anda yararlanacağı

kütüphane, 30 öğrencinin aynı anda

yararlanacağı hamam, 100 öğrencilik 4 adet

etüt odası, revir, ütü odası, idareci ve personel

odaları, asansör ve yangın merdiveni mevcuttur.

AGe İnşaat’tan Çiler – Atilla Önen Kız Öğrenci Yurdu

Page 103: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

100 - 101

Dünyayı İnşa edenler 2010 Hazırlanıyor

2009 Dünyayı İnşa Edenler Zirvesinden Görüntüler

Page 104: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

Yeni Yayınlar

Prof. Dr. Kemal Dayınlarlı tarafından 378

sayfalık İngilizce tahkim eseri yayınlanmıştır.

Aslen bir ders kitabı olarak tasarlanmış olan

bu eser, hukuk fakültesi öğrencilerine ve

tahkim hukuku ile ilgilenen herkese yeni bir

ufuk açacak niteliğe sahiptir.

Özellikle son yıllarda küreselleşmenin de

etkisiyle ticari faaliyetlerin sınır tanımaz bir

şekilde geliştiği görülmektedir. Bunun en

belirgin örneğini, hizmet, mal ve sermayenin

serbest dolaşımını kabul etmiş olan Avrupa

Birliği ülkelerinde görmek mümkündür.

Şirketlerin büyümeye ve yeni pazarlara

duydukları ihtiyaç uluslararası ticaret

kavramını doğurmuş ve sonuçta uluslararası

ticarette yaşanan gelişmeler insanoğlunu

şaşkınlığa düşürecek bir ivmeyle ilerleme

kaydetmiştir. Ne var ki ülkeler arasındaki

hukuki, sosyal, ticari farklılıklar ile yargının

işleyişi ve hızındaki farklılıklar uluslararası

şirketlerin önüne bir engel olarak çıkmıştır.

Ancak hukukun ticari hayattaki bu

gelişmelere kayıtsız kalması düşünülemez.

Nitekim Tahkim Hukuku’nda taraflara

sözleşmelerine ekleyecekleri tahkim şartı

veya ayrıca düzenleyecekleri bir tahkim

anlaşması sayesinde uyuşmazlıkları herhangi

bir devletin mahkemesine başvurmadan,

tahkim yolu ile halletme imkanı sunulmuştur.

Bu bağlamda, uyuşmazlıkların tahkim yolu ile

çözümü için dünya genelinde giderek artan bir

şekilde kullanılan ICC ve UNCITRAL kuralları

hazırlanmıştır.

Tüm bunların ışığında, kitap hukuk fakültesi

öğrencileri ve tahkim hukukuyla ilgilenenlerin

ellerinden düşürmeyecekleri bir başvuru

kaynak olacaktır. İngilizce olarak hazırlanan

kitapta, özetle, Türk Milletlerarası Tahkim

Kanunu, Milletlerarası Tahkim Ücret Tarifesi

Yönetmeliği, Milletlerarası Tahkim Ücret

Tarifesi, UNCITRAL Uzlaşma Kuralları,

UNCITRAL Tahkim Kuralları, UNCITRAL Model

Kanunu, UNCITRAL Milletlerarası Ticari

Uzlaşma Model Kanunu, ICC Tahkim Kuralları,

Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve

Tenfizine Dair 1958 New York Konvansiyonu

ve Türk Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul

Hukuku Hakkında Kanun’a yer verilmiştir.

International Arbitration

Prof. Dr. Kemal DAYINLARLI

Kitabın Temin Adresi: Tunalı Hilmi Cad. 113/7 Kavaklıdere / Ankara Tel: 0312 426 73 58

Page 105: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

102 - 103

Prof. Dr. Şükrü Kızılot’un “İnşaat Muhasebesi

Vergilendirilmesi ve Asgari İşçilik” kitabının,

Ocak 2010’da 14. Baskısı çıktı. Ciltli, 1238

sayfa olan kitapta aşağıdaki konular yer

alıyor.

Özel İnşaat İşleri (Yap-Satçılık şeklindeki

inşaatlar, inşaat firmasının kendi arsası

üzerine yaptığı inşaatlar, kat karşılığı

başkasının arsası üzerine yaptığı inşaatlar,

bunlarla ilgili sözleşmeler, satış halinde

vergilendirme durumu, KDV uygulaması ve

KDV iadesi, bina ve arsanın değerlemesi, tapu

harcı ve iskan)

Yıllara Yaygın İnşaatlar (Taahhüt şeklinde

yapılan yıllara yaygın inşaatlarla ilgili özellikli

durumlar, taşeronlara yaptırılan işler,

ortak genel giderler, amortismanlar, çeşitli

durumlara göre stopaj uygulaması, işin bitimi,

kazancın tespiti, iş ortaklığı, konsorsiyum,

adi ortaklık, KDV uygulamasında özellikli

durumlar, fiyat farkları)

Yurtdışı İnşaat İşleri (Vergilendirme

ve muhasebe uygulaması, konu ile ilgili

diğer mevzuat hükümleri, yurtdışı teminat

mektupları, yurtdışına malzeme ve makine

gönderilmesi)

İnşaat Muhasebesi (Yıllara yaygın inşaatlarda

hesapların işleyişi, özel inşaatlar ve örnek

uygulamalar)

Asgari İşçilik (Özel bina inşaatları ve ihaleli

inşaatlar, asgari işçilik kıyaslaması, bunlara

ilişkin örnek uygulama ve açıklamalar)

İnşaat Muhasebesi Vergilendirilmesi ve Asgari İşçilikProf. Dr. Şükrü KIZILOTYaklaşım Yayınları

Kitabın Temin Adresi : www.yaklasim.com Tel: 0(312) 439 43 43 Faks: 0(312) 439 43 40

Page 106: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

Summary

File: Investments and Financing ModelsRationalization efforts on investment procedures have

been carried out to decrease the project stock in public

investments in Turkey. Significant headway has been

made in this respect in the last five years. However,

public investment stock is rather large with respect to

existing limited resources, particularly concerning the

irrigation projects. Consequently, the most effective

solution is to provide alternative financing sources that

can ensure the involvement of the private sector in

infrastructure investments.

Certain measures have been included in the Investment

Program for 2010 in order to ensure the realization

of those investments. In the guide for 2010–2012

investment proposals, the investments that are to

be given priority have been listed. Infrastructure will

be in the centre of public investments in this period.

Public investments will be used as an effective tool in

ensuring regional development and decreasing regional

differences in terms of development.

For the period of 2010-2012, in addition to the sectoral

and regional priorities, the ongoing projects will be given

priority depending on the following conditions:

- The projects that can be completed and put to service

in 2010,

The projects that have achieved significant physical -

progress in their implementation,

The projects included in the Investment Program, -

provided with foreign financing and have made significant

physical progress,

The projects that are being carried out and will have -

to be completed in coordination with other ongoing

projects,

The investment projects that are designed to -

preserve and make better use of capital stock, such

as those concerning maintenance, rehabilitation and

modernization projects,

The projects designed for the prevention of natural -

disasters and compensation of the damage caused by

natural disasters,

The projects needed for implementing the policies -

and priorities put forward for EU membership,

The projects consistent with e-Transformation Turkey -

Project and Information Society Strategy.

File: Prof. Dr. Veysel Eroğlu, the Minister of the Environment and ForestryThe Ministry of the Environment and Forestry is one of

the major investors in Turkey. The ministry encourages

private sector investments in a number of ways. Certain

amendments have also been made to ensure better

conditions.

Private sector and public sector cooperation has been

emphasises particularly in investments concerning

hydroelectrical power.

Private sector became part of the production process

after the Water Utilization Rights Agreement came into

effect on 26 June 2003. Water Utilization Rights was the

beginning of a new era for Turkey in terms of energy

production. A number of alternative financing methods

have been offered to ensure the rapid realization of

irrigation projects. One of those is Build-Operate-

Transfer (BOT). The total period of contract can be 23 or

24 years with an investment period of 3-4 years and the

remaining 20 years allocated for operation.

Should the impact of the global financial crisis subside

and better conditions are offered for loans in 2010,

projects with BOT model will be accelerated. Moreover,

existing commercial and Council of Europe Development

Bank loans will continue to be utilized.

The share allocated in the national budget for 2010 is

the main financial source for the Ministry. The ongoing

Greater İstanbul Drinking Water 2nd Stage Project,

Melen System and planned Ankara Drinking Water

Project, Gerede System, both carried out by the General

Directorate of State Hydraulic Works (DSİ), are financed

by foreign credit arranged by Japanese International

Cooperation Agency (JICA).

Efforts are being made by the Ministry to develop

new business opportunities abroad. Cooperation and

friendship agreements that have been shaped with

our neighbouring countries and those in the Balkans,

Caucasus, Middle East and Africa offer our businessmen

new investment fields. To this end, High Level Strategical

Cooperation Councils have been established with certain

countries. As a result, bilateral cooperation agreement

protocols were signed with Iraq and Syria (over 40 with

Iraq and 51 with Syria, as of 23 December 2009).

Page 107: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

104 - 105

Binali Yıldırım, the Minister of TransportBy starting to use BOT and other financing models,

the Ministry of Transport came to the end of era

in its history in which only public finances had been

used in realizing its projects. It has now become an

organization that can provide financing to the public

sector. The Ministry contributed significant amount of

resources to the public sector through privatization,

BOT as well as through licensing and similar activities.

In this respect, in deciding for investments that are to

be carried out by means of Public-Private-Partnership

approach, the projects are evaluated in terms of

technical, economical and financial feasibility, and their

economical and social burden is assessed, along with

its contribution to the region and economy in general.

The Ministry aims to realize a number of investment

projects in road, sea and air transport sectors by

utilizing alternative means of financing for the benefit

of our country.

The Ministry also wishes to make use of its past

experiences regarding projects carried out by utilizing

PPP approach. The names of large scale projects that

have been completed are as follows:

Antalya Airport International Terminal I, Ataturk Airport

International Terminal, Antalya Airport International

Terminal II, Dalaman Airport International Terminal,

Adnan Menderes Airport International Terminal,

Esenboğa Airport Domestic and International Terminal,

Milas-Bodrum Airport International Terminal, Atatürk

Airport (Leasing), Antalya Airport (Leasing), Zonguldak-

Çaycuma Airport (Leasing), Antalya-Gazipaşa Airport

(Leasing), Göcek Tunnel, Bodrum Güllük Pier, Bodrum

Passenger Port, Çanakkale Kepez Port, Bodrum

Turgutreis Marina, Didim Marina, Mersin Marina, Alanya

Marina, Kaş Marina, Çeşme Marina, Sığacık Marina,

Yalova Marina, Kumkuyu Marina, Gazipaşa Marina,

Dalaman Marina, Muğla Ören Marina, Renovation of

Vehicle Inspection Stations

Institution: TÜRK EXİMBANK Türk Eximbank was established in 1987 to provide

specialist services. The bank provides exporters with

various financing programs as well as organizing

insurance and guarantee programs to ensure that

exporters/contractors operate in politically and

commercially risk-free environments.

Türk Eximbank has been supporting the Turkish

contractors operating abroad since the day it was

established. Country Credit and Guarantee Programs

aim to provide support for Turkish contractors operating

overseas by ensuring politically and commercially

risk-free environments in which they can undertake

new projects and can remain competitive. Turkish

contractors have utilized a total of 2.2 billion US dollars

of financing to carry out their projects in 23 countries

within the framework of this particular program so far.

Exports Credits Program aims to support overseas

investors and increase their competitiveness in foreign

currency earning services by providing medium-term

financing. As a result, companies are encouraged to

break into new markets with new products.

A new initiative called Overseas Contractors’ Interim

Loans Program was introduced in early 2009. The

objective of the program is to sustain long-term

competitiveness of companies operating abroad.

Contractors carrying out construction projects with

national and/or international employers but having

difficulties because of delayed and uncollected

payments are given assistance through this particular

program. As the effects of the global financial crisis

have not completely subsided, the program is to be

offered in 2010 without country limitations.

Foreign Currency Earning Services Credit Program

aims to assist Turkish companies in performing foreign

currency earning services abroad by providing financing

for their investments in software development, project

design and consultancy services. Contractors utilized a

total of over 120 million US dollars in 2009 within the

framework of these three credit programs.

Page 108: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

Kasım Aralık 2009

Summary

Meeting: Traditional Meetings A traditional meeting, hosted by AGE İnş. San ve Tic.

A.Ş., was held on 3 December 2009, entitled “How

to Build Employment”. The guest of honour was

Mr Ömer Dinçer, the Minister of Labour and Social

Security.

Koçoğlu, the İNTES chairman, delivered the opening

address, pointing out that the most critical problem of

the country was that of unemployment. Koçoğlu listed

the reasons behind increasing rates of unemployment

as dwindling investments, increasing population and

high percentage of young population. Another reason

for unemployment, according to Mr Koçoğlu, was lack of

qualified workers for interim jobs. He continued saying,

“the efforts initiated by the Vocational Qualifications

Board in late 2006 has been gathering significant

momentum. İNTES has been offering full support to all

activities carried out within the concept of vocational

standards since the early 90s.”

Koçoğlu also stressed that “employment of foreign

workers in Turkish construction sites abroad has

rapidly been increasing and incentives for employment

abroad must not be neglected in employment incentive

schemes.”

The guest of honour in the meeting, Mr Ömer Dinçer,

the Minister of Labour and Social Security, pointed

out the numbers failed to do justice to the depth of

the unemployment issue. Mr Dinçer added that 67%

of all employees in Turkey did not have a particular

profession, and that as educational level increased,

employment rates also increased, reaching about 90%

with college graduates. Dinçer claimed that those with a

profession had a smaller risk of being unemployed while

unemployment rates remained very high among those

with poorer educational backgrounds and did not have

a particular profession. Mr Dinçer also talked about the

activities carried out by İŞKUR regarding employment.

Mr Dinçer stated that the employment issue was to

be discussed with all the parties concerned in order to

establish a strategy.

The Minister also said that efforts were being made

to provide solutions to the problems experienced by

construction industrialists. “Construction industrialists

should continue to work on overcoming problems in the

countries where they provide services,” he concluded.

The guest of honour in the meeting entitled “Building

up Agriculture”, which was held on 29 December 2009,

was Mr Mehdi Eker, the Minister of Agriculture and Rural

Affairs. The meeting was hosted by Kurt İnşaat Sanayi

Ticaret Ltd.Şti.

Mr Koçoğlu requested for more incentives for agriculture,

adding that agriculture could not be efficient unless it is

assisted by construction projects. Koçoğlu emphasized

that agriculture was the industry of the future and the

only industries that were to be growing constantly would

be food-agriculture, pharmaceuticals and health. He

said:

“Food that is produced without using additives will result

in healthier populations requiring less medical care.

Therefore, agriculture needs to incorporate technology

in the production process. Agriculture has to produce

its own industry, but natural crops have to be produced

with the assistance of innovative technology.”

Koçoğlu also reminded that agriculture had been

neglected until 10 years ago since agricultural

infrastructure had a very small share in the national

budget. As a result, certain investment projects could

take as long as 30 years to be completed. “However,

a better approach in rationalisation of investment

programs has been adopted and consequently,

investment projects can be completed over a period of

10 years, which is a significant improvement.”

Mr Eker, the guest of honour in the meeting, said that

urban population had been increasing throughout the

world as the number of agricultural workers decreased,

which emphasised the importance of productivity in

agriculture. Mr Eker stated that industrialized countries

had better agricultural methods, and while only 2

percent of the population in the US were engaged in

agriculture, the share of agricultural workers in the

general population was about 4 percent in the EU.

Therefore, it was not the number of people in agriculture

that mattered but productivity and methods employed

were of greater significance.

Turkey, as Mr Eker reported, had 26 million hectares

of agricultural land and 26% of all employed people in

Turkey worked in agriculture. Mr Eker reminded that the

share of agriculture in the general employment in Turkey

was about 35% about 6-7 years ago. However, in terms of

productivity, the revenue obtained from agriculture has

risen from 23 billion US dollars to 57.6 billion US dollars

in the last 7 years. Mr Eker stated that there had been a

3.3% growth rate in agriculture in the 3rd quarter in 2009

and better figures are expected for the 4th quarter.

The ministers, Mehdi Eker and Ömer Dinçer, planted

ceremonial trees in a special lot set aside for İNTES in

the garden of the Ankara Sheraton after the meetings

which took place in December.

Page 109: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş

106 - 107

EU PROjECTMeasurement and Evaluation, Training and Employment Project in the Construction Industry

A total of 11 reinforced concrete metal workers and

19 carpenters who were unemployed underwent a

vocational training program between 21 December

2009 and 15 January 2010 within the framework of an

EU project.

The participants were first given theory tests to

establish their existing skill levels. As a result, theory

training program started on 22 December 2009 at

İNTES Headquarters.

The participants then undertook a practical English,

Occupational Health and Safety, Basic First Aid and

basic labour law courses. The courses were given by

Cemil Büyükutku, DETAM, and İNTES Legal Consultant

Güçlü Bolat, respectively. The participants also received

theory training from Ömer Altun on various tools and

operations.

An examination on practical skills was given on 26

December 2009 at the Turkish Training Site.

The exam results of the carpenters have revealed that

although most of the participants were able to score

“Successful – Good” and “Successful – Very Good”,

none of the participants could reach “Successful –

Supervisor” level. The results have indicated that the

participants were successful particularly in terms of

practical performance while more training was needed

to improve their knowledge particularly in terms of

theory.

The performance of metal workers, on the other

hand, revealed that 72% of the candidates were in the

“Successful – Fair” category. The mean score in the

theory exam was 69.5 while it was 52.9 for practice.

The results have shown that the participants were

weaker in terms of practical implementation.

Practice training sessions started in 28 December

2009 and took place at the Turkish Training Site for

one week and at Gazi University Faculty of Technology

for another week.

The participants continued their practical training

program with specialist instructors of the Gazi University

Faculty of Technology after the 4th of January, 2010.

Both carpenters and metal workers received

comprehensive training concerning the details of their

respective jobs and had a great deal of opportunity to

practice what they learned in theory.

Page 110: ISSN: 1303 - 8028intes.admind.com.tr/wp-content/uploads/2017/12/SAYI-116.pdfCast Graphic Ajans 44 Tokdemir Ajans Prodüksiyon - Organizasyon - Yayıncılık Ltd. Şti Turan Güneş