ii. uluslararası hacı bayram-ı velî -...

12
II. Uluslararası Hacı Bayram-ı Velî Sempozyumu Bildiriler Kitabı 2 EDİTÖRLER PROF. DR. ETHEM CEBECİOĞLU PROF. DR. VAHİT GÖKTAŞ PROF. DR. AHMET CAHİD HAKSEVER YARD. DOC. DR. ÖNCEL DEMİRDAŞ ARŞ. GÖR. DR. MEHMET YILDIZ ARŞ. GÖR. HARUN ALKAN 03-04 mayıs 2017 ankara neşriyat

Upload: others

Post on 24-Feb-2021

3 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: II. Uluslararası Hacı Bayram-ı Velî - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/G00224/2017/2017_BAZI.pdf · 2018. 5. 29. · Adana, Eskişehir üzerinden yaklaşık beş yıl süren zorunlu

II. UluslararasıHacı Bayram-ı VelîSempozyumu Bildiriler Kitabı 2

EDİTÖRLERPROF. DR. ETHEM CEBECİOĞLUPROF. DR. VAHİT GÖKTAŞPROF. DR. AHMET CAHİD HAKSEVERYARD. DOC. DR. ÖNCEL DEMİRDAŞARŞ. GÖR. DR. MEHMET YILDIZARŞ. GÖR. HARUN ALKAN

03-04mayıs2017

a n k a r a

n e ş r i y a t

a n k a r a

n e ş r i y a t

Page 2: II. Uluslararası Hacı Bayram-ı Velî - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/G00224/2017/2017_BAZI.pdf · 2018. 5. 29. · Adana, Eskişehir üzerinden yaklaşık beş yıl süren zorunlu

EDİTÖRLERPROF. DR. ETHEM CEBECİOĞLUPROF. DR. VAHİT GÖKTAŞPROF. DR. AHMET CAHİD HAKSEVERYARD. DOC. DR. ÖNCEL DEMİRDAŞARŞ. GÖR. DR. MEHMET YILDIZARŞ. GÖR. HARUN ALKAN

YAYIN KURULUPROF. DR. ETHEM CEBECİOĞLUPROF. DR. MUSTAFA AŞKARPROF. DR. AHMET CAHİD HAKSEVERPROF. DR. M. MUSTAFA ÇAKMAKLIOĞLUPROF. DR. VAHİT GÖKTAŞYRD. DOÇ. DR. ÖNCEL DEMİRDAŞDR. MEHMET YILDIZHARUN ALKANMURAT İSMAİLOĞLU

GRAFİK TASARIMMUSTAFA NARMANLI

BASKI YERİ72 TASARIM DİJİTAL BASIMEVİEhlibeyt Mahallesi, Ceyhun Atuf Kansu Caddesi Gözde Plaza Nu:130/25 Balgat / Çankaya / ANKARA Tel: 444 72 06

BASKI TARİHİ10.11.2017

ISBN978-605-82307-0-5

YAZIŞMA ADRESİKalem Eğitim Kültür Akademi Derneği, Hacı Bayram MahAhiler Sk. No: 3 Altındağ/ANKARA Tel: +90 (312) 311 3380;[email protected]

II. ULUSLARARASIHACI BACI BAYRAM-I VELÎSEMPOZYUMU BİLDİRİLER KİTABI 1

a n k a r a

n e ş r i y a t

a n k a r a

n e ş r i y a tTEDRİS EĞİTİM TURİZM SPOR YAYINCILIK BİLGİSAYAR GIDA İTHALAT İHRACAT SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ

Page 3: II. Uluslararası Hacı Bayram-ı Velî - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/G00224/2017/2017_BAZI.pdf · 2018. 5. 29. · Adana, Eskişehir üzerinden yaklaşık beş yıl süren zorunlu

ANKARA’NIN MANEVİYAT ÖNDERLERİNDEN ABDÜLHAKİM ARVÂSİ VE BAĞLUM

YRD. DOÇ. DR. İBRAHİM BAZŞırnak Üniversitesiİ[email protected]

Özet

Daha çok Necip Fazıl Kısakürek(ö. 1983)’in şeyhi olarak bilinen Halidî şeyhlerinden Abdülhakim Arvâsî, 1865 yılında Van’ın Başkale ilçesinde doğmuştur. Medrese tahsilini tamamladıktan sonra kurduğu medresede yaklaşık yirmi dokuz yıl müderrislik yapmıştır. Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasından sonra 1915 yılında ailesi ile birlikte Bağdat’a gitmek isterken, işgal kuvvetlerinin Irak bölgesini kontrol etmeleri üzerine Adana, Eskişehir üzerinden yaklaşık beş yıl süren zorunlu göç ile 1919 yılında İstanbul’a ulaşmıştır. Burada, Kaşgarî Dergâhı şeyhliği yanında müderrislik, Vefa lisesinde öğretmenlik ve vaizlik gibi görevlerde bulunmuştur. Menemen Olayı’nda yargılanmış ancak bir suçu tespit edilememiştir. Dönemin şartları gereği bu tarihten sonra bir şekilde takibatta kalan Abdülhakim Arvâsî, 1943 yılında İzmir’e sürgüne gönderilmiştir. Burada bir süre kaldıktan sonra Ankara’ya geçmesine müsaade edilmiş, kısa süre sonra 27 Kasım 1943 yılında vefat etmiş ve Bağlum’a defnedilmiştir.

Necip Fazıl Kısakürek, “Hayat bir zar içinde hayatı öreten bir zar / Bana da hayat yeri Bağlum köyünde mezar” diyerek şeyhine bağlılığını ve onun yanına defnedilmeyi vasiyet etmiştir. Ancak her ne kadar Bağlum’a defnedilmemişse de Ankara’ya her gelişinde M. Akif İnan, Rasim Özdenören, Cahit Zarifoğlu, Erdem Bayazıt ve Sezai Karakoç gibi yakın çevresi ile şeyhinin mezarını sürekli ziyarete gitmiştir. Bu ziyaretler, bir

Page 4: II. Uluslararası Hacı Bayram-ı Velî - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/G00224/2017/2017_BAZI.pdf · 2018. 5. 29. · Adana, Eskişehir üzerinden yaklaşık beş yıl süren zorunlu

İBRAHİM BAZ340

yandan mezkur şahısların zahir anlamda buluşma mekânı olurken aynı zaman onların tasavvuf ile irtibatını güçlendirerek bazılarının bir mürşide bağlanmalarına neden olmuştur. Necip Fazıl’a göre Bağlum, Arvas ve Nehri ile birlikte bir maneviyat üçgeninin köşelerinden biridir.

Tebliğimizde Abdülhakim Arvâsî’nin kısa hayatı, Necip Fazıl’ın düşünce ve duygu dünyasında Bağlum’un yeri ve arkadaşları ile birlikte burayı ziyaretleri ele alınacaktır.

Anahtar Kelimeler: Abdülhakim Arvasi, Necip Fazıl Kısakürek, Bağlum, Halidîlik

Abstract

Abdülhakim Arvâsi, one of the Khalidî sheikhs known as the sheikh of Necip Fazıl Kısakürek (d.1983), was born in 1865 in the province of Başkale of Van. After completing his madrasah education, he has been practicing for twenty-nine years at the madrasah he founded. Following the beginning of the World War I, in 1914, he wanted to go to Baghdad with his family in 1915. But because of the occupation forces controlled the Iraqi territory he reached to Istanbul in 1919 with forced migration, which lasted for five years over Eskisehir.

Here, besides Kashgarî Dergâhı Sheikhism, he worked as a teacher in Vefa High School. He was tried at the Menemen Incident but no criminal was detected. But he was sent to exile in Izmir in 1943. After staying here for a while, he was allowed to move to Ankara, and soon after that he passed away on November 27, 1943 and was buried in Bağlum. After 1943, Necip Fazıl Kısakürek went to the tomb of the Abdülhakim Arvasi continuously with his close friends M. Akif İnan, Rasim Özdenören, Cahit Zarifoglu, Erdem Bayazıt and Sezai Karakoç. Thus, Baglum became the meeting place of friends and, on the other hand, their encounter with Sufism more closely.

In a poem and in his will, Necip Fazıl Kısakürek wanted to be buried beside the sheikh in Baglum. According to Necip Fazıl, Bağlum was one of the corners of a spiritual triangle with Arvas and the Nehri.

 In this presentation, Abdülhakim Arvasi’s short life, Necip Fazıl’s visit to Bağlum with his friends will be discussed.

Key Words: Abdulhakim Arvasi, Necip Fazıl Kısakürek, Ankara, Bağlum

Page 5: II. Uluslararası Hacı Bayram-ı Velî - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/G00224/2017/2017_BAZI.pdf · 2018. 5. 29. · Adana, Eskişehir üzerinden yaklaşık beş yıl süren zorunlu

ANKARA’NIN MANEVİYAT ÖNDERLERİNDEN ABDÜLHAKİM ARVÂSİ VE BAĞLUM 341

GirişArvâsî ailesi, 1258 tarihinde Bağdat’ın istilası sonrası kuzeye göç etmek

zorunda kalan ailelerden biridir. İmam Ali Rıza neslinden gelen Arvâsî ailesi, Anadolu’da birkaç şehir dolaştıktan sonra ailenin ismi olacak Van’ın Bahçesaray (Müküs) ilçesine bağlı Arvas (Doğanyayla) köyüne yerleşmiştir. Bölgedeki birçok seyyid nesep aile gibi tedris ve irşad faaliyetleriyle uğraşmayı nesillerinin bir gereği ve geleneği haline getirmiş olan Arvâsî ailesi, bilahare bu köyden Anadolu’nun doğusunda birçok bölgeye yayılmıştır. Bunların başında Başkale, Ercis, Doğubeyazıt, Gayda ve Van gelmektedir. Abdülhakim Arvâsî, bunlardan Hoşap’ta medfun bulunan Kâdirî meşâyıhından Abdurrahman Kutup’un neslindendir. Abdurrahman Kutup’tan sonra aile silsilesi Seyyid Muhammed, Seyyid Muhyiddin, Seyyid Mustafa ve Abdülhakim Arvâsî şeklindedir. Abdülhakim Arvâsî’nin babası Mustafa Efendi, Nehri dergâhı şeyhlerinden Seyyid Tâhâ’nın oğlu Seyyid Ubeydullah’ın talebesidir. Arvâsî ailesi, Anadolu’ya yerleştikten sonra her dönemde aile içerisinden yetişen çok sayıda âlim ve mürşid vasıtasıyla Doğu Anadolu’nun İslamlaşmasında ve Sünnî inancını sürdürmesinde önemli bir rol üstlenmiş ve bu nedenle bölgede sevilen ve saygı gösterilen bir şeyh ailesi haline gelmiştir. Abdülhakim Arvâsî, Osmanlı Devleti’nden Türkiye Cumhuriyetine geçiş yıllarında bu ailede yetişen ve tanınan en önemli şahsiyetlerden biridir. Onun diğerlerine nazaran daha fazla tanınmasının temel nedenlerinin başında Birinci Dünya Savaşı’nın doğurduğu şartlar gereği zorunlu şekilde de olsa İstanbul’a göç etmiş olması ve Necip Fazıl Kısakürek’in şeyhi olması gelmektedir.

1. Abdülhakim Arvasi (Üçışık)Abdülham Arvâsî 1865 yılında1 Başkale’de doğdu. Başkale’de İbtidâiyye

ve Rüşdiye’yi tamamladıktan sonra babası ve çevresindeki âlimlerin yanında başladığı tahsil hayatını Irak’a geçerek değişik âlimlerin yanında sürdürdü. Daha sonra, 1879 tarihinde ailenin merkezi konumunda bulunan Arvas köyüne giderek Seyyid Fehim Arvâsî’nin yanında üç yıl ders okuyarak medrese derslerinden 1882 tarihinde icazet aldı. Bu dönemde başladığı tasavvufî eğitim olan seyr u sülûkunu 1889 tarihinde tamamlayarak Nakşibendî ve Kadirî, Çeştî, Kübrevî, Sühreverî tarikatlarından hilafet aldı. Bu sırada Başkale’ye dönerek 1885 tarihinde bir medrese kurdu ve

1  Resmi kayıtlarda 1865 yazmakla birlikte, esasında 1860 yılında doğduğu da dillendirilmektedir.

Page 6: II. Uluslararası Hacı Bayram-ı Velî - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/G00224/2017/2017_BAZI.pdf · 2018. 5. 29. · Adana, Eskişehir üzerinden yaklaşık beş yıl süren zorunlu

İBRAHİM BAZ342

1914 yılında Birinci Dünya Savaşı başlayana kadar aralıksız yirmi dokuz yıl müderrislik yaptı. Medresenin ve talebelerin masrafını kendi imkânlarıyla karşılamaya çalıştı. Doğu Anadolu’nun Ruslar ve işbirlikçi olan Ermeniler tarafından işgal edilmeye başlaması üzerine, 1915 yılının Mayıs ayında geniş bir aile ile birlikte Musul’a göç etti. 1918 yılında bu bölgenin de İngilizler tarafından işgal edilmesi üzerine yüz elli kişilik kalabalık bir aile ile önce Adana’ya geçti ve burada bir yıl kaldıktan sonra Eskişehir’e ve oradan da kalan yirmi kişi ile 1919 yılının Nisan ayında İstanbul’a gitti. İstanbul’a vardıktan yaklaşık dört ay sonra, 5 Ağustos 1919 tarihinde Sultan Vahdettin tarafından Süleymaniye Medresesine tasavvuf hocası olarak atandı. Aynı yıl Aralık ayında Eyüp semtinde bulunan Kaşgarî Dergâhı’na postnişîn olarak atandı. Medreselerin ve tekkelerin kapatılması sonrasında 1924 yılında Vefa Lisesi’ne Din Dersi hocası olarak atandı ve bu vazifeyi 1928 yılına kadar dört yıl sürdürdü. Bu dönemde İstanbul camilerinde vaizlik yapmasına da izin verildi. Eyüp Sultan, Fatih, Bayezid, Üsküdar Yeni Cami yanında Kadıköy Osman Ağa, Kasımpaşa Cami-i Kebir ve Beyoğlu Ağa Camii’nde uzun yıllar vaizlik yaptı. 1930 yılında yaş haddinden emekli olmasına rağmen, tecrübesine binaen görev süresi uzatıldı.2

2. İstanbul’dan İzmir’e Sürgün Günleri1930 yılında gerçekleşen Menemen Hadisesi sonrasında ilgili ilgisiz

birçok kimse ilişkilendirilerek İzmir’e götürülmüşlerdi. Bunlardan biri de Abdülhaim Arvâsî’dir. O dönemde İstanbul’da bulunan Arvâsî, Nuruosmaniye Camii imamı Sâdık (Ezgi) Efendi ve Kumkapı Camii imamı Rüşdi Efendi ile birlikte 18 Ocak 1931 yılında Manisa Savcılığı’nın isteği üzerine İzmir’e götürüldü. Önce gemiyle Bandırmaya, oradan da trenle İzmir’e ulaşıldı. Abdülhakim Arvâsî’nin Menemen Olayı ile irtibatlandırılmasının görüntüdeki nedeni, Menemen’e yakın Akhisar’da tüccarlık yapan tüccar Hasan Hafız Efendi’nin onun talebesi olması ve Rabıta-i Şerife isimli eserini dağıtmış olmasıydı. Hâlbuki dönemin siyasi şartları gereği, İzmir valisi Kazım Dirik’in raporuna göre Nakşibendi şeyhleri suçlanmış ve oluşturulan mahkeme heyeti3 tarafından başta Esad 2  Abdülhakîm Arvâsî’nin hayatı hakkında geniş bilgi için bkz. Baz, İbrahim, Abdülhakim-i Arvâsî (Ha-

yatı, Eserleri ve Görüşleri),Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 1996; Ekinci, Ekrem Buğra, Hayatı ve Hâtıralarıyla Seyyid Abdülhakîm Arvâsî, Arı Yayınları, İstanbul 2017.

3  Mahkeme heyeti: 1. Ordu Komutan Vekili Mustafa Mirliva)Reis(, 26. Topçu Alay Komutanı Miralay Atâ, Miralay Demir, Kaymakam Yusuf Ziya, Kaymakam Bahaddin, Binbaşı Hüsnü, Binbaşı Neş’et.

Page 7: II. Uluslararası Hacı Bayram-ı Velî - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/G00224/2017/2017_BAZI.pdf · 2018. 5. 29. · Adana, Eskişehir üzerinden yaklaşık beş yıl süren zorunlu

ANKARA’NIN MANEVİYAT ÖNDERLERİNDEN ABDÜLHAKİM ARVÂSİ VE BAĞLUM 343

Erbilî olmak üzere Menemen Olayı Nakşibendi şeyhlerin ve muhiplerinin yargılandığı bir davaya dönüşmüştür. 9-12 Şubat tarihlerinde yargılan Abdülhakim Arvâsî, yakınları ile birlikte beraat etmiş ve her Pazartesi günü karakola imza vermesi şartıyla serbest bırakılmıştır.

İzmir’den İstanbul’a döndükten sonra Beyazıt ve Beyoğlu Ağa Camiinde vaaz yapma izni verilen Abdülhakim Arvasi, 1943 yılında yeniden İzmir’e sürgüne gönderilene kadar düzenli şekilde vaazlara devam etmiştir. Necip Fazıl Kısakürek ile tanışmaları da bu dönemde, 1934 yılında gerçekleşmiştir.

1934 yılında Soyadı Kanunu çıktığında ziyaretine gelenlerle, aldıkları soyadı konusunu sürekli sohbet etmişlerdir. Bir gün, “Işık çok iyidir” demesi üzerine, o an yanında bunan Hilmi Bey nüfus dairesine giderek “Işık” soyadını almıştır. Bilahere kendisi de dünyada, kabirde ve mahşerde ışık olabilme duası ile bu üç mekâna nispetle “Üçışık” soyadını alır.4

1943 yılında, ikamet ettiği Eyüp semtinde “Şeyhlik yapıyor” şeklindeki şikâyet evraklarını, dönemin İstanbul Valisi aslen Kerkük’lü olan Lütfi Kırdar, “gençler ve münevverler arasında şeriatı yayıyor” şeklinde bir bilgi ile Ankara’ya gönderir. Bu şikâyetlerde, başta Necip Fazıl Kısakürek olmak üzere ziyaretine gelen kimseler kadar, hizmetkârı Şakir Efendi’nin Eyüp Sultan türbesine türbedar olması da etkili olmuştur. Zira Abdülhakim Efendi, bu dönemde gerek cami vaazlarında gerekse özel sohbetlerinde dönemin şartlarını da göz önünde bulundurarak daha ziyade İslam inancı ve ahlakı üzerine konuşmayı tercih etmiş5 ve ne kendisini ne de çevresini zorda bırakacak bir yaklaşım sergilememiştir.

Bütün bu hassasiyete rağmen 1943 yılının Ramazan ayının 18. Gününe rastlayan Cumartesi günü, Gümüşsuyundaki ev olarak kullandığı Kaşgârî Dergâhı sivil polislerle basılarak evdeki bazı mektuplar da delil olarak toplanarak Sirkeci karakoluna sevk edilmiştir. O dönemde İstanbul’da ikamet etmesi sakıncalı olarak görülmüştür. Ertesi gün, 19 Eylül tarihinde önce vapurla bandırmaya oradan da tren ile İzmir’e gitmiştir. Yanında eşi Bedriye Hanım, gelini Emine Hanım ve talebesi Rauf Akışık da vardır. Bu sürgün, yalnız Abdülhakim Efendi ile kalmamış, hizmetkârı Şakir Efendi Mersin’e, kayınpederi Cafer Efendi ise Adana’ya gönderilmiştir. Böylece

4  Bu konuda onun çevresinde bulunanlar içerisinde ışık kelimesinin geçti soyadlarını tercih etmişlerdir. Parlakışık, Akışık, İkiışık, Işıklar bu soyadlarından bazılarıdır. Bkz. Ekinci, Ekrem Buğra, Seyyid Ab-dülhakîm Arvâsî, s. 142-143.

5  Ekinci, Seyyid Abdülhakîm Arvâsî, s. 144.

Page 8: II. Uluslararası Hacı Bayram-ı Velî - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/G00224/2017/2017_BAZI.pdf · 2018. 5. 29. · Adana, Eskişehir üzerinden yaklaşık beş yıl süren zorunlu

İBRAHİM BAZ344

tekkelerin kapatılmasından sonra Abdülhakim Efendi’nin ev olarak kullandığı Kaşgârî Dergâhı mühürlenerek kapatılmıştır.

20 Eylül tarihinde İzmir’e varan Abdülhakim Arvâsî, burada bir süre Akseki otelinde ve Meserret otelinde kaldı. Daha sonra İzmir Ticaret odası başkanı Mehmet Enginsu’nun misafiri oldu. Yaşının ilerlemiş ve yolcukların da yormuş olması nedeniyle sağlık sorunları yaşamaya başladı. Bu nedenle çok sevdiği İstanbul’a tekrar İstanbul’a dönmek istiyordu. Bu sevgisini şu şekilde ifade etmişti: “İyiliğin de kötülüğün de en kâmil şekli İstanbul’dadır. İyi veya kötü kim ne olmak isterse İstanbul’a gelsin. Dünyanın tapusunu verseler İstanbul’daki bir kulübeye değişmem.”6 Hatta Bağlarbaşında Şeyh Abdülfettah Akrî’nin kabrinin yanına defnedilmeyi vasiyet etmişti. Bu denli İstanbul’u sevmesi ve oraya dönmek istemesine rağmen, İstanbul’a dönmesine izin verilmediği gibi en azından Bursa’ya gitmesine de aynı şekilde izin verilmedi. Bunun üzerine o dönemde milletvekili olan damadı İbrahim Arvas’ın talebi ve başbakan Şükrü Saraçoğlu’nun onayı ile Ankara’ya gitmesine izin verildi. Ankara’da damadı İbrahim Arvas dışında yeğeni Faruk Işık ve talebesi Hilmi Işık da bulunmaktaydı. Bunun üzerine, Bakanlar Kurulu kararı ile 9 Kasım Pazartesi günü Ankara’da mecburi ikamete tabi tutuldu. Aynı gün tren ile Ankara’ya gitti.

3. Ankara’ya varış ve Hacı Bayram Veli’yi ZiyaretAbdülhakim Arvâsî Ankara garına vardığında Emin Garbî Arvas

ve Rauf Akışık tarafından karşılandı ve Hacı Bayram semtine getirilir. Abdülhakim Arvâsî, hem hastalık hem de yaşlılıktan takatsiz haldedir. Taksiden indiğinde Hacı Bayram Veli’nin türbesine yaklaşık yirmi beş metre mesafededir. Yönünü türbeye döner, onu selamlar ve bir Fatiha okur. Ardından yeğeni Faruk Işık’ın, hemen yakında bulunan Aksoy Sokak 19 numaradaki evine geçer.7

Bu dönemde hastalığı iyice artan Abdülhakim Arvâsî, bir gün talebesi Hilmi Işık’a belini tutmasını ister ve tuttuğu zaman ne hissettiğini sorar. O da “Efendim bir deri bir kemik kalmış, hiç et kalmamış” der. Bunun üzerine Abdülhakim Arvâsî, “Elhamdülillâh tam ahirete gidilecek haldir. Dünyadan bir şey götürmüyoruz” der.8

6  Ekinci, Seyyid Abdülhakîm Arvâsî, s. 149.7  Ekinci, Seyyid Abdülhakîm Arvâsî, s. 151.8  Ekinci, Seyyid Abdülhakîm Arvâsî, s. 153.

Page 9: II. Uluslararası Hacı Bayram-ı Velî - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/G00224/2017/2017_BAZI.pdf · 2018. 5. 29. · Adana, Eskişehir üzerinden yaklaşık beş yıl süren zorunlu

ANKARA’NIN MANEVİYAT ÖNDERLERİNDEN ABDÜLHAKİM ARVÂSİ VE BAĞLUM 345

Ankara’ya vardıktan on yedi gün sonra 27 Kasım 1943 tarihinde Cumartesi günü güneşin doğmasından 18 dakika önce vefat eder. Bunun üzerine battaniyeye sarılarak bir taksi ile damadı İbrahim Arvas’ın Keçiören’de bulunan bağ evine götürülür. O dönemde Ahi Yakub Camii imamı olan ve Beyaz Hoca olarak tanınan Beypazarlı Mehmed Efendi tarafından yıkanır ve kefenlenir. Cenaze namazı da bu bağ evinde 17-18 kişilik az bir cemaat ile kılınır.

4. Bağlum Köyünde “Nur Yatağı” Bir MezarAbdülhakim Arvâsî’nin Ankara’ya zorunlu ikamete tabi tutulmuş olması

ve dönemin şartları dikkate alınarak, cenazenin nereye defnedileceği konusunda değişik fikirler ortaya atılır. Bu konuda, vasiyeti gereği öncelikle İstanbul’a götürülmesi düşünülür ancak, dönemin siyasi şartları gereği izin alma süreçleri ve götürmek için ilaçlama yapılması gibi teknik nedenlerle bu düşünceden vazgeçilir. Asrî mezarlığa defnedilmesi fikri ise, zorunlu olmasına rağmen, mezarlıkta Müslim ve gayr-ı Müslimlerin birlikte defnedilmesi nedeniyle uygun görülmez. Nihayet, Kırşehir’de akrabaları bulunduğu için oraya götürülmesi düşünülür ancak yine dönemin şartları gereği ondan da vazgeçilir. Bunun üzerine damadı İbrahim Arvas, Keçiören’deki bağında çalışanların köyü olan Bağlum’a defnedilmesini ister ve bu konuda ısrarcı olur. Bunun üzerine bir taksi ile Bağlum’a götürülür ve güneş battıktan sonra defnedilir. Oğlu Ahmed Mekki’nin de hazır bulunduğu defin esnasında, Hilmi Işık kabre girer ve onun yardımı ile defin gerçekleşir.

Necip Fazıl Kısakürek, nereye defnedileceği konusunda kararsız kalındığı bir anda kapının çalındığını ve hiç tanımadık bir kimsenin gelerek Bağlum’a defnedilmesini söyleyip sonra ortalıktan kaybolduğunu söylese de9 cenaze töreninde bulunanların tamamının belirttiğine göre böyle bir olay gerçekleşmemiştir.10 Bağlum’a defnedilmesini isteyen ve ısrarcı olan damadı İbrahim Arvas olmuştur. Necip Fazıl’ın bu konuda dile getirdiği Bağlum Mezarlığında Horasan erenlerinden kimselerin kabri olduğu ise doğrudur. Bağlum Camii haziresinde iki, mezarlığın ortasında ise bir kişinin kabri bulunmaktadır.

9  Kısakürek, Necip Fazıl, O ve Ben, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul 2015, s. 217.10  Bu konuda bkz. Ekinci, Ekrem Buğra, Seyyid Abdülhakîm Arvâsî, s. 154-161.

Page 10: II. Uluslararası Hacı Bayram-ı Velî - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/G00224/2017/2017_BAZI.pdf · 2018. 5. 29. · Adana, Eskişehir üzerinden yaklaşık beş yıl süren zorunlu

İBRAHİM BAZ346

Abdülhakim Arvâsî’nin Bağlum mezarlığına defnedilmesi sonrasında akrabaları ve sevenleri açısında Bağlum hem bir ziyaretgâh hem de ebedî istirahatgâh mahalli haline gelmeye başlamıştır. Nitekim yakınlarından oğlu Ahmed Mekki ve Ahmed Münir, torunu Süheyl ve Baha Üçışık, Vecihi Işık, Emin Garbî Arvas, İbrahim Arvas başta olmak üzere çok sayıda akrabası; Uncu Tahir Efendi, Mustafa Kaptan ve Mehmed Şekerci gibi sevenleri de Bağlum’a defnedilmiştir.11 Daha sonra M. Asım Köksal (ö. 1998) ve Abdurrahim Karakoç (ö.2012) gibi kimseler de Bağlum’a defnedilmiştir.

Bağlum’a defnedilmek isteyen kişilerden biri de Necip Fazıl Kısakürek’tir. Ancak bu konuya geçmeden Necip Fazıl’ın düşünce ve duygu dünyasında Bağlum’un yerine kısaca temas etmekte fayda var. Necip Fazıl, tasavvufî bir gelenek ve edep olan şeyhi ziyaret hususunda, hocasını kaybettikten sonra daha hassas bir tavır sergilemiştir. Hayatta iken her fırsatta ziyaret ettiği gibi, vefatından sonra her ne zaman Ankara’ya yolu düşse, mutlaka önce Bağlum’da şeyhini ziyaret etmiştir. Hocasının mezarını “Nur Yatağı” 12 olarak tanımlamıştır. Necip Fazıl, Bağlum’u her ziyaretinde hocasının kabrinin toprağından teberrüken bir miktar almış ve yanında taşımıştır. Bu durumu şöyle anlatır:

“Efendimin kabrini her ziyaretimde akşama kadar tesirini taşıyır; hemen her defa bir şişe veya kutu içinde aldığım toprağından kokladıkça bayıltıcı bir misk kokusu duyuyor ve sarhoş dönüyordum. Bu toprağın şişe içinde fosfor pırıltısına benzer bir ışıldama verdiğini söylesem inanır mısınız?”13

Necip Fazıl’ın Bağlum ziyaretleri genellikle Akif İnan, Erdem Bayazıt, Cahit Zarifoğlu, Rasim Özdenören ve Sezai Karakoç başta olmak üzere yakın çevresi ile birlikte gerçekleştirmiştir.

Rasim Özdenören’in bildirdiğine göre, bu ziyaretlerin birinde Necip Fazıl yanında gelenlere kabrin dış duvarından içeri girmemelerini hatta kabre bakmamalarını söyler. Onlar da duvardan içeri girmezler ancak bakmaktan kendilerini alamazlar. Necip Fazıl, kabrin başına varır ve orada secdeye kapanır. Yaklaşık yirmi dakika kadar o pozisyonda kalır. Nihayet kalkıp yanlarına gelir. Her ziyaretten sonra değişik konularda konuşan Necip Fazıl, Bağlum’dan Ankara’ya kadar tek kelime konuşmaz. Rasim

11  Ekinci, Seyyid Abdülhakîm Arvâsî, s. 161.12  Kısakürek, Necip Fazıl, O ve Ben, s. 217.13  Kısakürek, O ve Ben, s. 220.

Page 11: II. Uluslararası Hacı Bayram-ı Velî - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/G00224/2017/2017_BAZI.pdf · 2018. 5. 29. · Adana, Eskişehir üzerinden yaklaşık beş yıl süren zorunlu

ANKARA’NIN MANEVİYAT ÖNDERLERİNDEN ABDÜLHAKİM ARVÂSİ VE BAĞLUM 347

Özdenören bu ziyaretteki gözlemini şöyle dile getirir: “Üstadın yüzü kireç gibi bembeyazdı. Sandım ki bir şekilde Abdülhakîm Efendi ile görüşmüşler.”14

Bu ziyaretlerin bir kısmında bulunan Sezai Karakoç da bir ziyareti şöyle nakleder: “Karlı bir kış günü Bağlum’u ziyarete gittik. Ancak dönüş yolunda arabamız bozuldu. Biz araba ile uğraşırken Üstad yavaş yavaş aşağı doğru yürüyordu. Bir süre sonra araba çalıştı onun yanına vardık ki üstadın üstü başı kar olmuş ve öfkeli idi. Sebebini sorduğumuzda, gelen bir traktörün römorkuna bindiğini, ancak traktörün uçuruma doğru kaymaya başladığında oradan güçlükle atladığını ve bu yüzden kıyafetlerinin kar olduğunu ve ıslandığını anlattı.”15

Necip Fazıl’ın şeyhine bu bağlılığı ve ziyaretleri hayatının sonuna kadar devam ettiği gibi tarikat silsilesinde yer alan şeyhinin şeyhi Seyyid Fehim Arvâsî ve onun şeyhi Seyyid Tâhâ Şemdinî’yi de ziyarete gitmiştir. Bağlum’la birlikte bu iki mekâna “vatanım” demiş ve “dünyamızı ve manamızı sulayan iki ahiret ve rahmet çeşmesi” olarak tanımlamıştır.16 1975 yılında Van’ın Bahçesaray ilçesine bağlı Arvas(Doğanyayla) köyünde Seyyid Fehim Arvâsî’nin kabrini, 1976 yılında da ise Hakkâri’nin Şemdinli ilçesine bağlı Nehri’de bulunan Seyyid Taha’nın kabrini ziyaret etmiştir. Bu ziyaretini bir beyitle dile getirmiştir:

Şemdinli dağlarının içtim nur çeşmesindenKurtuldum akreplerin ruhumu deşmesindenNecip Fazıl, hayatının son yılına geldiğinde, 1934 yılından itibaren

bir şekilde hayatını şekillendiren şeyhine olan bağlılığını ve onunla olan irtibatını devam ettirmek maksadıyla vasiyetinde Bağlum’a defnedilmeyi istemiştir:

“Allah, mezarımı efendimin ayakucunda ve yanı başında nasip etsin ama olurda kısmetimize başka bir yer düşerse, tabutumun üstüne evvela o topraktan atılmasını bütün Müslümanlar huzurunda vasiyet ediyorum. Zevcem ve çocuklarım da kendileri için aynı şeyi düşünsün.”17

Necip Fazıl bu talebini resmi vasiyetinde de dile getirmiştir. Vasiyetinin beşinci maddesi şu şekildedir:

“Nasıl, nerede ve ne şekilde öleceğimi Allah bilir. Fakat imkân âleminde en küçük pay bulundukça, biricik dileğim Ankara’da Bağlum nahiyesindeki yalçın 14  Rasim Özdenören ile yaptığımız görüşme notları. 15 Sezai Karakoç’u 23 Aralık 2016 günü yaptığımız ziyaret notları.16  Kısakürek, Necip Fazıl, Rapor 1-3, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul 1993, s. 193.17  Kısakürek, O ve Ben, s. 220.

Page 12: II. Uluslararası Hacı Bayram-ı Velî - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/G00224/2017/2017_BAZI.pdf · 2018. 5. 29. · Adana, Eskişehir üzerinden yaklaşık beş yıl süren zorunlu

İBRAHİM BAZ348

mezarlıkta şeyhimin civarına defnedilmektir. Elden gelen yapılsın...”18

Necip Fazıl’ın duygu ve düşünce dünyasında Bağlum o denli yer etmiştir ki oraya defnedilmeyi vasiyet olarak, Halim isimli bir beyitte de dile getirir.

Hayat bir zar içinde hayatı örten bir zar Bana da hayat yeri Bağlum köyünde mezar...19

SonuçSon dönem Nakşi-Hâlidî şeyhlerinden biri olan Abdülhakim Arvâsî(ö.

1943), Van ve İstanbul’daki hayatından sonra hayatının son yılında önce İzmir’e sürgüne gönderilmiş daha sonra da Ankara’ya zorunlu ikamete tabi tutulmuştur. Ankara’da 17 gün kaldıktan sonra 27 Kasım 1943 tarihinde vefat etmiş ve Bağlum’a defnedilmiştir. Onun Bağlum’a defnedilmesi sonrası, başta çocukları olmak üzere Arvâsî ailesinden birçok kimse Bağlum’a defnedilmiştir. Bağlum’a defnedilmek isteyen kişilerden biri de Necip Fazıl Kısakürek’tir. Bu talebini vasiyetinde dile getirdiği gibi, şiir yazarak da dile getirmiştir. Necip Fazıl, hocasının vefatından sonra kendi çevresinde bulunan Akif İnan, Erdem Bayazıt, Cahit Zarifoğlu ve Sezai Karakoç gibi Cumhuriyet dönemi Türk Edebiyatının önemli isimleriyle kabir ziyaretine gitmiş ve böylece Bağlum, Hacı Bayram Velî ve Taceddin Dergâhı gibi Ankara için önemli bir maneviyat merkezi haline gelmiştir.

KaynakçaBaz, İbrahim, Abdülhakim-i Arvâsî (Hayatı, Eserleri ve Görüşleri),Yayınlanmamış

Yüksek Lisans Tezi, Ankara 1996.Ekinci, Ekrem Buğra, Hayatı ve Hâtıralarıyla Seyyid Abdülhakîm Arvâsî, Arı

Yayınları, İstanbul 2017.Kısakürek, Necip Fazıl, Çile, İstanbul 1995.Kısakürek, Necip Fazıl, Esselâm, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul 2014.Kısakürek, Necip Fazıl, O ve Ben, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul 2015.Kısakürek, Necip Fazıl, Rapor 1-3, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul 1993.Rasim Özdenören ile yaptığımız görüşme notları. Sezai Karakoç’u 23 Aralık 2016 günü yaptığımız ziyaret notları.

18  Kısakürek, Necip Fazıl, Esselâm, Büyük Doğu Yayınları, İstanbul 2014, s. 143.19  Kısakürek, Necip Fazıl, Çile, İstanbul 1995, s. 308.