hÜseyİn İŞcan yÜksek lİsans tezİ danışmantez.sdu.edu.tr/tezler/ts02661.pdf · 2020. 8....

129
TC. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İKTİSAT ANABİLİM DALI TÜRKİYE’DE DÖVİZ KURU, ENFLASYON VE FAİZ ORANI İLİŞKİSİ: 2009-2017 UYGULAMASI HÜSEYİN İŞCAN 1430202529 YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışman Dr. Öğr. Üyesi Ayşe DURGUN KAYGISIZ ISPARTA-2018

Upload: others

Post on 28-Mar-2021

7 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

TC.

SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İKTİSAT ANABİLİM DALI

TÜRKİYE’DE DÖVİZ KURU, ENFLASYON VE FAİZ ORANI

İLİŞKİSİ: 2009-2017 UYGULAMASI

HÜSEYİN İŞCAN

1430202529

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Dr. Öğr. Üyesi Ayşe DURGUN KAYGISIZ

ISPARTA-2018

Page 2: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

i

Page 3: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

ii

Page 4: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

iii

(İşcan, Hüseyin, Türkiye'de Döviz Kuru, Enflasyon ve Faiz Oranı İlişkisi: 2009-

2017 Uygulaması, Yüksek Lisans Tezi, Isparta, 2018)

ÖZET

Bir ekonomide makroekonomik dengenin sağlanabilmesi döviz kuru, enflasyon

ve faiz oranlarının dengeye gelmesi ile mümkün olmaktadır. Bu üçlü dengedeki bozulma

ekonomide olumsuz sonuçlara neden olmaktadır. Bu nedenle döviz kuru, enflasyon, faiz

dengesindeki herhangi bir bozulmanın yaratacağı olumsuz sonuçları bertaraf edebilmek

için sorunun kaynağını iyi analiz etmek, dünyada meydana gelebilecek olası gelişmeleri

öngörebilmek ve ekonomi politikalarını bu doğrultuda iyi ayarlamak gerekmektedir.

Çalışma üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde döviz kuru, enflasyon ve faiz

oranı ile ilgili kavramsal ve teorik çerçeveye, ikinci bölümde bu üç değişken arasındaki

ilişkiye değinilmiştir. Son bölümde ise döviz kuru, enflasyon ve faiz oranları arasındaki

ilişkiyi belirlemek için ampirik çalışma yapılmıştır.

Bu kapsamda döviz kuru, enflasyon ve faiz oranı arasındaki ilişkileri belirlemek

için 2009:01-2017:12 dönemi aylık veriler kullanılarak Türkiye için tüfe bazlı reel efektif

döviz kuru, TÜFE (Tüketici Fiyat Endeksi) ve DİBS (Devlet iç borçlanma senetleri) faiz

oranı arasındaki ilişkiler VAR yöntemi kullanılarak analiz edilmiştir. Çalışmada önce

serilerin durağanlığını saptamak için ADF (Genişletilmiş Dickey-Fuller) testi yapılmıştır.

Serilerin birinci farkları alınarak durağan hale getirilmiştir. Daha sonra Granger

nedensellik testi yapılarak değişkenler arasında nedensellik ilişkisi saptanmıştır. Buna

göre tüfe bazlı reel efektif döviz kuru hem TÜFE’nin hem de faizin nedeni, TÜFE ise

DİBS’in nedeni olduğu sonucuna varılmıştır. VAR (Vektör Otoregresif Model) modeli

ile değişkenlerin birbirine etkilerini analiz etmek için etki-tepki analizi ve varyans ayrışım

tablosu oluşturulmuştur. Buna göre döviz kuru en dışsal değişken olarak belirlenmiştir.

Etki-tepki analizine göre TÜFE’de meydana gelen bir şoka faizler yaklaşık 2 dönem

pozitif tepki vermiştir. Döviz kurunda meydana gelen bir şoka faizler ilk dönemden

itibaren negatif tepki verirken, TÜFE ise 6. dönemden itibaren negatif tepki vermiştir.

Anahtar Kelimeler: Tüfe bazlı reel efektif döviz kuru, TÜFE, DİBS faiz oranı,

ADF testi, Granger nedensellik testi, Vektör Otoregresif Model

Page 5: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

iv

(İşcan, Hüseyin, In Turkey, Exchange Rate, Inflation and Interest Rate

Relationship: 2009-2017 Application, Master’s Thesis, Isparta, 2018)

ABSTRACT

In an economy, ensuring macroeconomic equilibrium can be possible by the

exchange rate, inflation and interest rates, of the balance. This triple balanced decline

causes negative consequences in the economy. For this reason, to eliminate the negative

consequences of any deterioration in the exchange rate, inflation, interest rate balance, it

is necessary to analyze the source of the problem well, to predict the possible

developments that may arise in the world and to adjust economic policies in this direction.

The study consists of three parts. In the first section, exchange rate, inflation and

interest rate related to the conceptual and theoretical framework in the second section, the

relationship between these three variables has been discussed. In the last section,

empirical study was carried out to determine the relationship between exchange rate and

inflation and interest rates.

In this context, the relationship between exchange rate, inflation and interest rates

to determine in 2009: 01-2017: 12 period for Turkey using monthly data, tüfe based real

effective exchange rate, TÜFE (Consumer price index) and DİBS (Government domestic

debt securities) interest rates were analyzed using VAR method. ADF (Extended Dickey-

Fuller) test was performed to determine the stability of the series before study. The first

differences of the series were taken and the series were made stationary. Then, Granger

causality test was performed and the causality relation between the variables was

determined. Accordingly, it concluded has been reached the tüfe based real effective

exchange rate is the reason of both TUFE and interest, and TUFE is the reason for DİBS.

Impact-response analysis and variance decomposition table were created to analyze the

interactions of variables with VAR (Vector Autoregressive Model). Accordingly, the

exchange rate is determined as the most external variable. According to the impact-

response analysis, interest rates in a shock in the TÜFE reacted positively for

approximately 2 periods. Interest rates to a shock in the exchange rate were negative since

the first period, while TÜFE was 6. it has reacted negatively since the period.

Keywords: Tüfe based real effective exchange rate, TÜFE, DİBS interest rate,

ADF test, Granger causality test, Vector Autoregressive Model

Page 6: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

v

İÇİNDEKİLER

YÜKSEK LİSANS TEZ SAVUNMA SINAV TUTANAĞI .........................................i

YEMİN METNİ ..............................................................................................................ii

ÖZET ............................................................................................................................... iii

ABSTRACT .................................................................................................................... iv

İÇİNDEKİLER ...............................................................................................................v

KISALTMALAR ......................................................................................................... viii

TABLOLAR LİSTESİ ................................................................................................... ix

ŞEKİLLER LİSTESİ ...................................................................................................... x

ÖNSÖZ ............................................................................................................................ xi

GİRİŞ ............................................................................................................................... 1

1. BÖLÜM

DÖVİZ KURU, ENFLASYON VE FAİZ ORANI KAVRAMSAL VE TEORİK

ÇERÇEVE

1.1.DÖVİZ KURU ........................................................................................................... 6

1.1.1. KAVRAMSAL ÇERÇEVE .................................................................................. 6

1.1.2. DÖVİZ KURU SİSTEMLERİ ............................................................................. 8

1.1.2.1. TEMEL DÖVİZ KURU SİSTEMLERİ .......................................................... 8

1.1.2.1.1. Sabit Döviz Kuru Sistemi.................................................................................. 8

1.1.2.1.2. Serbest (Esnek/Dalgalı) Döviz Kuru Sistemi .................................................. 10

1.1.2.2 KARMA DÖVİZ KURU SİSTEMLERİ ........................................................ 11

1.1.2.2.1. Esnek Döviz Kuru Sistemleri .......................................................................... 12

1.1.2.2.1.1. Serbest Dalgalanma ...................................................................................... 12

1.1.2.2.1.2. Gözetimli (Yönetimli/Kontrollü) Dalgalanma ............................................. 12

1.1.2.2.2. Yarı Sabit Döviz Kuru Sistemleri ................................................................... 13

1.1.2.2.2.1. Ayarlanabilir Sabit Kur Sistemi ................................................................... 13

1.1.2.2.2.2. Bant İçinde Dalgalanma ............................................................................... 13

1.1.2.2.2.3. Sürünen Pariteler .......................................................................................... 13

1.1.2.2.2.4. Sürünen Bant ................................................................................................ 14

1.1.2.2.3. Tam Sabit Döviz Kuru Sistemleri ................................................................... 14

1.1.2.2.3.1. Para İkamesi ................................................................................................. 15

1.1.2.2.3.2. Para Kurulu .................................................................................................. 15

1.1.2.2.3.3. Para Birliği ................................................................................................... 16

1.1.3. DÖVİZ KURLARININ DEĞİŞİMİNİ AÇIKLAMAYA YÖNELİK

TEORİLER .................................................................................................................... 17

1.1.3.1. GELENEKSEL TEORİLER .......................................................................... 17

1.1.3.1.1. Dış Ticaret Akımları Yaklaşımı ...................................................................... 17

1.1.3.1.2. Satın Alma Gücü Paritesi Yaklaşımı............................................................... 17

1.1.3.2. MODERN TEORİLER ................................................................................... 18

1.1.3.2.1. Parasalcı Yaklaşım .......................................................................................... 18

1.1.3.2.2. Portfolyo Dengesi Yaklaşımı .......................................................................... 19

1.2. ENFLASYON ......................................................................................................... 20

1.2.1. KAVRAMSAL ÇERÇEVE ................................................................................ 20

1.2.2. ENFLASYON TEORİLERİ .............................................................................. 21

1.2.2.1. Klasik Teori ........................................................................................................ 22

1.2.2.2. Keynesçi Teori ................................................................................................... 23

1.2.2.3. Parasalcı (Moneter) Teori .................................................................................. 23

Page 7: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

vi

1.2.2.4. Yapısalcı teori .................................................................................................... 24

1.2.3. NEDENLERİNE GÖRE ENFLASYON TÜRLERİ ........................................ 24

1.2.3.1. Talep Enflasyonu ............................................................................................... 24

1.2.3.2. Maliyet (Arz) Enflasyonu .................................................................................. 25

1.2.3.3. Yapısal Enflasyon .............................................................................................. 26

1.2.4. GELİŞME SÜRECİNE GÖRE ENFLASYON TÜRLERİ ............................. 26

1.2.4.1. Açık Enflasyon ................................................................................................... 26

1.2.4.2. Gizli Enflasyon................................................................................................... 27

1.2.4.3. İthal Enflasyon ................................................................................................... 27

1.2.5. HIZINA GÖRE ENFLASYON TÜRLERİ ...................................................... 27

1.2.5.1. Ilımlı Enflasyon .................................................................................................. 28

1.2.5.2. Kronik Yüksek Enflasyon .................................................................................. 28

1.2.5.3. Hiperenflasyon ................................................................................................... 28

1.3. FAİZ ...................................................................................................................... 30

1.3.1. KAVRAMSAL ÇERÇEVE ................................................................................ 30

1.3.2. FAİZ TÜRLERİ .................................................................................................. 30

1.3.2.1. Basit Faiz-Bileşik Faiz ....................................................................................... 30

1.3.2.2. Brüt Faiz-Net Faiz .............................................................................................. 31

1.3.2.3. Sabit Faiz-Değişken Faiz ................................................................................... 31

1.3.2.4. Kanuni Faiz-Serbest Faiz ................................................................................... 31

1.3.2.5. Temerrüt Faizi .................................................................................................... 32

1.3.2.6. Nominal Faiz-Reel Faiz ..................................................................................... 32

1.3.2.7. Mevduat Faizi-Kredi Faizi ................................................................................. 32

1.3.3. TCMB FAİZ ORANLARI ................................................................................. 32

1.3.3.1. Gecelik Faiz Oranı ............................................................................................. 33

1.3.3.2. Geç Likidite Penceresi Faiz oranı ...................................................................... 33

1.3.3.3. Bir Haftalık Repo Faiz Oranı ............................................................................. 33

1.3.4. FAİZ ORANINI AÇIKLAMAYA YÖNELİK TEORİLER ........................... 34

1.3.4.1. Klasik Faiz Kuramı ............................................................................................ 34

1.3.4.2.Wicksell’in Ödünç Verilebilir Fonlar Kuramı .................................................... 35

1.3.4.3. Keynes’in Faiz Kuramı ...................................................................................... 35

1.3.4.4. Hicks-Hansen’ın Neo-Keynesyen Sentezi ......................................................... 36

1.3.4.5. Tobin’in Portföy Kuramı.................................................................................... 37

2. BÖLÜM

DÖVİZ KURU, ENFLASYON, FAİZ ORANI ARASINDAKİ İLİŞKİLER

2.1. DÖVİZ KURU, FAİZ ORANI İLİŞKİSİ ............................................................ 38

2.1.1. Türkiye’de Döviz Kuru-Faiz Oranı İlişkisi ...................................................... 48

2.2. ENFLASYON-FAİZ ORANI İLİŞKİSİ .............................................................. 52

2.1.1. Türkiye’de Enflasyon-Faiz Oranı İlişkisi ......................................................... 58

2.3. ENFLASYON-DÖVİZ KURU İLİŞKİSİ ............................................................ 62

2.3.1. Türkiye’de Enflasyon-Döviz Kuru İlişkisi ........................................................ 65

3. BÖLÜM

EKONOMETRİK ANALİZ

3.1. ANALİZİN AMACI ............................................................................................... 69

3.2. VERİ SETİ ve YÖNTEM ...................................................................................... 69

3.3. LİTERATÜR TARAMASI ................................................................................... 70

3.4. AMPİRİK BULGULAR ........................................................................................ 75

3.4.1. Birim Kök Testi .................................................................................................. 75

Page 8: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

vii

3.4.1.1. ADF Birim Kök Testi ....................................................................................... 76

3.4.2. Nedensellik Analizi .............................................................................................. 79

3.4.2.1. Granger Nedensellik Testi ............................................................................... 80

3.4.3. Vektör Otoregresif (VAR) Modeli ..................................................................... 83

SONUÇ ........................................................................................................................... 92

KAYNAKÇA ................................................................................................................. 98

EKLER ......................................................................................................................... 109

EK-1: ADF TÜFE Test Sonuçları .............................................................................. 109

EK-2: ADF TÜFE Bazlı REK Test Sonuçları .......................................................... 109

EK-3: ADF DİBS Test Sonuçları ............................................................................... 110

EK-4: Gecikme Uzunluğu .......................................................................................... 111

EK-5: Blok Granger Nedensellik Testi Sonuçları .................................................... 111

EK-6: Otokolerasyon LM Testi Sonuçları ................................................................ 112

EK-6: White Değişen Varyans Testi Sonuçları ........................................................ 113

EK-7: Etki-Tepki Analizi Sonuçları .......................................................................... 114

EK-8: Varyans Ayrışım Tablosu Sonuçları .............................................................. 115

ÖZGEÇMİŞ ................................................................................................................. 117

Page 9: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

viii

KISALTMALAR

TÜFE: Tüketici Fiyat Endeksi

TÜFE bazlı REK: Tüfe bazlı reel efektif döviz kuru

DİBS: Devlet iç borçlanma senetleri

EVDS: Elektronik Veri Dağıtım Sistemi

TCMB: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası

ADF: Augmented Dickey-Fuller

DF: Dickey-Fuller

VAR: Vector autoregressive model

IMF: Uluslararası Para Fonu

SDR: Özel Çekme Hakkı

ECU: Avrupa Para Birimi

DPT: Devlet Planlama Teşkilatı

FED: Federal Rezerv Sistemi

EKK: En Küçük Kareler Yöntemi

UK: Birleşik Krallık

TEFE: Toptan Eşya Fiyat Endeksi

FPE: Final Prediction Error

AIC: Akaike İnformation Criterion

HQ: Hannan-. Quin İnformation Criterion

SC: Schwartz İnformation Criterion

EG: Enders ve Granger

KSS: Kapetanios, Shin ve Snell

BDS: Brock, Dechert ve Scheinkman

Page 10: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

ix

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1: Karma döviz kuru sistemleri ........................................................................................ 11 Tablo 2: Türkiye’de Faiz-Döviz kuru Oranları (2003-2017) ..................................................... 50 Tablo 3: Türkiye’de Enflasyon-Faiz Oranları (2003-2017) ....................................................... 60 Tablo 4: Türkiye’de Enflasyon-Döviz Kuru Oranları (2003-2017) ........................................... 67 Tablo 5: Veriler .......................................................................................................................... 70 Tablo 6: Döviz Kuru, Enflasyon, Faiz Oranı İlişkisi İle Yapılmış Yabancı Çalışmalar ............ 70 Tablo 7: Döviz Kuru, Enflasyon, Faiz Oranı İlişkisi İle Yapılmış Yerli Çalışmalar ................. 71 Tablo 8: ADF DİBS Test Sonuçları ........................................................................................... 78 Tablo 9: ADF TÜFE Test Sonuçları .......................................................................................... 78 Tablo 10: ADF TÜFE Bazlı REK Test Sonuçları ...................................................................... 79 Tablo 11: Gecikme Uzunlukları ................................................................................................. 81 Tablo 12: Blok Granger Nedensellik Testi ................................................................................ 82 Tablo 13: Otokorelasyon LM Testi ............................................................................................ 86 Tablo 14: White Değişen Varyans Testi .................................................................................... 87 Tablo 15: Döviz Kurunun Varyans Ayrışım Tablosu ................................................................ 89 Tablo 16: TÜFE’nin Varyans Ayrışım Tablosu ......................................................................... 90 Tablo 17: DİBS’in Varyans Ayrışım Tablosu ........................................................................... 90

Page 11: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

x

ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil 1: Sabit döviz kuru, tam sermaye hareketliliğinde maliye politikası ................................ 39 Şekil 2: Sabit döviz kuru, tam sermaye hareketliliğinde para politikası .................................... 40 Şekil 3: Esnek döviz kuru, tam sermaye hareketliliğinde maliye politikası ............................... 40 Şekil 4: Esnek döviz kuru, tam sermaye hareketliliğinde para politikası ................................... 41 Şekil 5: Sabit döviz kuru, kısmi sermaye hareketliliğinde, LM eğrisi BP eğrisine kıyasla daha dik

iken uygulanan maliye politikası ................................................................................................ 42 Şekil 6: Sabit döviz kuru, kısmi sermaye hareketliliğinde, BP eğrisi LM eğrisine kıyasla daha dik

iken uygulanan maliye politikası ................................................................................................ 42 Şekil 7: Sabit döviz kuru, kısmi sermaye hareketliliğinde, BP eğrisi LM eğrisine kıyasla daha dik

iken uygulanan para politikası .................................................................................................... 43 Şekil 8: Sabit döviz kuru, kısmi sermaye hareketliliğinde, LM eğrisi BP eğrisine kıyasla daha dik

iken uygulanan para politikası .................................................................................................... 44 Şekil 9: Esnek döviz kuru, kısmi sermaye hareketliliğinde, LM eğrisi BP eğrisine kıyasla daha

dik iken uygulanan para politikası .............................................................................................. 44 Şekil 10: Esnek döviz kuru, kısmi sermaye hareketliliğinde, BP eğrisi LM eğrisine kıyasla daha

dik iken uygulanan para politikası .............................................................................................. 45 Şekil 11: Esnek döviz kuru, kısmi sermaye hareketliliğinde, BP eğrisi LM eğrisine kıyasla daha

dik iken uygulanan maliye politikası .......................................................................................... 46 Şekil 12: Esnek döviz kuru, kısmi sermaye hareketliliğinde, LM eğrisi BP eğrisine kıyasla daha

dik iken uygulanan maliye politikası .......................................................................................... 46 Şekil 13: Türkiye’de faiz-kur ilişkisi .......................................................................................... 50 Şekil 14: Likidite tercih teorisi ................................................................................................... 53 Şekil 15: Aktarım mekanizması ................................................................................................. 56 Şekil 16: Türkiye’de enflasyon-faiz ilişkisi ................................................................................ 60 Şekil 17: Enflasyon-döviz kuru ilişkisi ...................................................................................... 63 Şekil 18: Türkiye’de enflasyon-döviz kuru ilişkisi .................................................................... 68 Şekil 19: Level düzey DİBS Şekil 20: Birinci farkı alınan DİBS ............................. 77 Şekil 21: Level Düzey TÜFE Şekil 22: Birinci farkı alınan TÜFE ............................ 78 Şekil 23: Level düzey REK Şekil 24: Birinci farkı alınan REK .............................. 79 Şekil 25: Karakteristik Kökler .................................................................................................... 86 Şekil 26: Döviz Kuru, TÜFE ve DİBS Faiz Oranının Etki Tepki Grafikleri ( ± 2 Standard Hata

Düzeyinde) .................................................................................................................................. 87

Page 12: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

xi

ÖNSÖZ

Bu tezin amacı döviz kuru, enflasyon ve faiz oranı arasındaki ilişkileri VAR

modeli çerçevesinde analiz etmektir. Bu kapsamda Türkiye’de 2009:01-2017:12 dönemi

aylık veriler kullanılarak tüfe bazlı reel efektif döviz kuru, TÜFE (Tüketici fiyat endeksi)

ve DİBS (Devlet iç borçlanma senetleri) faiz oranı arasındaki ilişkiler VAR modeli

çerçevesinde analiz edilmiştir. Çalışmada serilerin durağanlığını sağlamak için ADF

(Genişletilmiş Dickey-Fuller) birim kök testi yapılarak seriler durağan hale getirilmiştir.

Daha sonra aralarındaki nedensellik ilişkisini saptamak için Granger nedensellik testi

yapılmıştır. VAR (Vektör Otoregresif Model) modeli ile değişkenlerin birbirine etkilerini

analiz etmek için etki-tepki analizi ve varyans ayrışım tablosu oluşturulmuştur.

Bu süreçte ilgi ve desteğini esirgemeyen maddi ve manevi desteklerde bulunan

canım aileme, değerli arkadaşlarıma ve ayrıca lisans ve lisansüstü eğitimim boyunca

desteklerini esirgemeyen Süleyman Demirel Üniversitesi İktisat bölümündeki tüm

hocalarıma, çalışanlarına, akademik bilgi ve tecrübelerini benimle paylaşan değerli

danışman hocam Dr. Öğr. Üyesi Ayşe DURGUN KAYGISIZ’a çok teşekkür ederim.

Page 13: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

1

GİRİŞ

Fiyatlama mekanizmaları olarak sayılan döviz kuru, enflasyon ve faiz oranları bir

ülkenin makroekonomik durumunu en iyi yansıtan değişkenlerin başında gelmektedir. Bu

üç değişkenin herhangi birindeki aksaklık ülke ekonomisinde olumsuz sonuçlara yol

açmaktadır. Oluşan bu olumsuz sonuçları bertaraf edebilmek için ise sorunun kaynağını

iyi analiz etmek, globalleşen dünyada meydana gelebilecek olası gelişmeleri

öngörebilmek ve ekonomi politikalarının bu doğrultuda iyi ayarlamak gerekmektedir.

Döviz kuru, enflasyon ve faiz oranları ekonominin farklı sektörlerinde etkili olan

farklı değişkenlerin mevcut durumundan veya değişiminden etkilenmektedir.

Ekonominin iç ve dış dengesindeki bozulma, maliyetleri etkileyerek genel ekonomik

performansı olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Örneğin hükümetin kamu harcamalarını

artırması kamu açıklarına yol açmaktadır. Bu durumda hükümetin artan kamu açıklarını

finanse edebilmesi için ya borçlanma ya da para basma yoluna gidilmektedir. Para

basılması yoluna gidilmesi durumunda, ekonomide enflasyonist baskılar ortaya

çıkmaktadır. Borçlanma yoluna gidilmesi durumunda ise hükümet iç kaynak yoluyla yurt

içi fonları talep etmesiyle faiz oranları yükselişe geçmektedir. Faiz oranlarındaki yükseliş

yurtdışından ülkeye sermaye girişlerine yol açmaktadır. Bu sıcak para sayesinde ülkede

artan döviz arzıyla döviz kurlarında düşme meydana gelmektedir. Bu durum ithalatı

artırıp ihracatı azaltmaktadır. Artan ithalat ülkede yüksek cari açık sorununa neden

olmaktadır. Ayrıca kurlardaki düşüş ithal girdilerin fiyatlarında düşmeye ve fiyatlar genel

seviyesinde azalmaya neden olabilmektedir. Döviz kurlarındaki yükselme ise özellikle

yurtdışından ithal edilen ürünlerin maliyetlerinde artışa yol açmakta ve bu durum maliyet

enflasyonuna neden olmaktadır. Woo (1984)’e göre, döviz kurundaki artışların fiyatlara

yansıması dört kanal yoluyla gerçekleşmektedir. İlk olarak, ithal mallarının fiyatlarındaki

artış tüketici fiyat endeksini artırmaktadır. İkinci olarak, firmaların girdi maliyetlerini

artırmaktadır. Üçüncü olarak, ticaret çarpanı üzerinden toplam talebi etkilemekte ve bu

durum fiyatlara yansımaktadır. Son olarak yabancı malların fiyatlarındaki artışlar

yurtiçinde üretilen ithalata rakip ürünlerin fiyatını artırmaktadır.

Enflasyon ve faiz oranı arasındaki ilişki, Irvıng Fısher tarafından geliştirilen

Fisher etkisi ile açıklanmaktadır. Bu etkiye göre; reel faiz oranı, nominal faiz oranı ve

Page 14: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

2

beklenen enflasyonun farkı alınarak bulunur. Geçmişe dönük olarak yapılan uygulamalı

çalışmalarda, hazine bonoları gibi kısa vadeli borçlanma araçları Fisher etkisini

yansıtmaktadır. Ancak tahviller gibi uzun vadeli borçlanma araçları ise vadenin uzun

olmasından dolayı risk primi içermektedir. Çünkü vade uzadıkça beklenen enflasyon

oranlarını tahmin etmek güçleşmektedir. Fisher etkisine göre bir ülkede reel faiz getirisi,

diğer ülkelere göre yüksek ise sermaye akımları reel faizi yüksek olan ülkeye doğru

kaymaktadır.

Türkiye’de 1980 yılı öncesinde uygulanan ithal ikameci müdahaleci politikalar

1980’den itibaren yerini ihracata yönelik sanayileşme politikası ile serbest dış ticarete

bırakmıştır. Böylece döviz kurları ve faiz oranları piyasada belirlenmeye başlanmıştır.

1989 yılında 32 sayılı karar ile Türk Lirasının konvertibl edilmesiyle kur ve faizler kontrol

edilemez bir hale gelmiştir. Bu yıllarda faizlerdeki yükseliş sermaye akımlarını

Türkiye’ye yöneltmiş, bu durum Türk lirasının aşırı değerlenmesine neden olmuştur.

İthalatın artmasına yol açan bu durum ödemeler bilançosunda ciddi açıklara yol açmıştır.

1990’lı yılların başından itibaren artan kamu açıkları Hazine’nin Merkez

Bankasından aldığı kısa vadeli avanslar ve DİBS ihraçları ile karşılanmıştır. Finansal

sistemdeki sorunlar ve tasarrufların yetersizliği, yüksek reel faizleri ortaya çıkarmıştır.

Bu yıllarda enflasyonu kontrol altına almak için ilk kez parasal taban hedeflemesine

geçilmiştir. Merkez Bankası piyasadaki para miktarını belirlemeye yönelik faaliyetlerde

bulunmaya başlamıştır. Bu politikanın doğal sonucu olarak, faiz oranlarında

dalgalanmalar yaşanmıştır. 1994 yılında kamu açıkları ve yüksek cari açık nedeniyle

devlet daha yüksek faizlerle borçlanma sorununu doğurmuştur. Tüm bu gelişmelerden

sonra dönemin Başbakanı Çiller tarafından 5 Nisan Kararları ilan edilmiştir. Ancak bu

kararlar etkili olmamış daha yüksek faiz ve enflasyonu beraberinde getirmiştir.

1997 yılında Asya Krizi, 1998 yılında Rusya Krizinin meydana gelmesi ve 1999

yılına gelindiğinde siyasi belirsizlikler ve depremin etkilerinin Türkiye’ye yansıması kötü

olmuştur. Kriz sonrasında yurtdışından gelen sermayenin yurt dışına kaçması, Hazinenin

borçlanma imkânlarını daraltmıştır. Hazinenin iç piyasaya yönelmesi ile zaten yüksek

olan faizleri daha da artırmıştır.

Page 15: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

3

Kasım 2000 ve Şubat 2001 krizinden sonra 2001 yılının Mayıs ayında “Güçlü

Ekonomiye Geçiş Programı” ile enflasyon, faiz ve kurdaki dalgalanmalar makul seviyeye

inmeye başlamıştır. 2002-2005 yılları arasında örtük enflasyon hedeflemesi, 2006

yılından itibaren de açık (tam) enflasyon hedeflemesine geçilmiştir. Bu yıllarda enflasyon

2008 krizine kadar tek haneli rakamlara inebilmiştir.

Gelişmiş ülkelerin uyguladığı parasal genişleme politikaları beraberinde kredi

büyümesinde ve sermaye akımlarında artışa yol açmıştır. Bu durum bankacılık kesiminde

finansal riskleri artırmıştır. Böylece Merkez Bankası, 2008 Krizinin ardından Kasım

2010’dan itibaren çeşitli araçlarla bu duruma müdahale etmiştir. Bu araçlar ile artan kısa

vadeli sermaye akımlarının olumsuz etkilerinin azaltılması ve böylece finansal istikrarın

desteklenmesi amaçlanmıştır. Kasım 2011’den itibaren döviz kurundaki aşırı oynaklığa

karşı faiz koridorunun üst sınırı aktif olarak kullanılarak ek parasal sıkıştırma yapılmıştır.

2013 yılından sonra Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye

akımlarında çıkışlar yaşanmıştır. Bu süreçte Merkez Bankası para politikası araçlarını

aktif bir şekilde kullanarak küresel oynaklığın Türkiye ekonomisine olan olumsuz

etkilerini sınırlamaya ve enflasyon görümünde yaşanan bozulmayı gidermeye yönelik

politikalar uygulamıştır.

Merkez Bankası, enflasyon beklentilerini sınırlamak için 2014 yılında sıkı para

politikası uygulamıştır. 2015 yılı genelinde izlenen sıkı likidite politikası sonucunda

ortalama fonlama faizi kademeli olarak yükseltilmiş ve bankalararası gecelik repo

faizlerinin faiz koridorunun üst bandında oluşması sağlanmıştır. Makro ihtiyati önlemler

ve para politikasındaki sıkı duruş 2015 yılında enflasyonun yükselişini sınırlamıştır. 2015

yılı genelinde başta petrol olmak üzere döviz cinsinden ithalat fiyatları da enflasyonu

sınırlayıcı yönde etki yapmıştır. Buna rağmen gıda fiyatlarındaki yüksek seyir ve döviz

kurundaki artışın gecikmeli etkilerine bağlı olarak, yıl boyunca enflasyon hedefin belirgin

olarak üzerinde seyretmiştir.

2016 yılı yaşanan küresel ve jeopolitik önemli şokların ardından, 2017 yılının

başlarında döviz kurlarında yaşanan oynaklık ve bu durumun enflasyon görünümü

üzerindeki etkisi, para politikası kararlarında belirleyici olmuştur. Merkez Bankası, döviz

Page 16: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

4

kurlarındaki artışların enflasyonu yukarı çekmesi nedeniyle parasal sıkılaştırma

yapmıştır. Ayrıca Merkez Bankası, bu gelişmelerin fiyat istikrarı ve finansal istikrar

üzerinde yaratabileceği olumsuz etkileri önlemek amacıyla bazı likidite tedbirleri de

almıştır.

Çalışmanın Amacı

Küreselleşen dünyada üç önemli makroekonomik değişken olan döviz kuru,

enflasyon ve faiz oranlarının analiz edilmesi, aralarındaki ilişkilerin saptanması

ekonomide geleceğin sağlıklı bir şekilde görülebilmesi açısından önem arz etmektedir.

Bu amaçla döviz kuru, enflasyon ve faiz oranı arasındaki ilişkiler VAR modeli

çerçevesinde analiz edilmiştir.

Çalışmanın Kapsamı

Çalışma üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölüm de kendi içinde üç kısma

ayrılmıştır. İlk kısımda döviz kuru kavramsal çerçeve ile açıklanmış, daha sonra temel ve

karma döviz kuru sistemleri, döviz kurlarının değişimini açıklamaya yönelik geleneksel

ve modern teoriler tanıtılmıştır. İkinci kısımda enflasyonun tanımı yapılmış, enflasyon

teorileri ve türleri açıklanmıştır. Üçüncü kısımda ise faizin tanımına, türlerine ve faizi

açıklamaya yönelik teorilere yer verilmiştir.

Çalışmanın ikinci bölümünde döviz kuru, enflasyon ve faiz oranları arasındaki

ilişkiler ele alınmıştır. Bu kapsamda döviz kuru-faiz, döviz kuru-enflasyon ve enflasyon

faiz oranı şeklinde değişkenler ikili şekilde teorik çerçevede aralarındaki ilişkiler

incelenmiştir. Ayrıca bu üç değişkenin aralarındaki ikili ilişki Türkiye için ele alınmıştır.

Tez çalışmasının üçüncü bölümde ise, döviz kuru, enflasyon ve faiz oranları

arasındaki ilişkiler ampirik olarak test edilmiştir. 2009:01-2017:12 dönemi aylık veriler

kullanılarak Türkiye için tüfe bazlı reel efektif döviz kuru, TÜFE ve DİBS faiz oranı

arasındaki ilişkiler VAR yöntemi kullanılarak analiz edilmiştir. Çalışmada önce serilerin

durağanlığını saptamak için ADF (Genişletilmiş Dickey-Fuller) testi yapılmıştır. Serilerin

birinci farkları alınarak seriler durağan hale getirilmiştir. Daha sonra Granger nedensellik

testi yapılarak değişkenlerin aralarındaki nedensellik ilişkisi saptanmıştır. Buna göre tüfe

Page 17: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

5

bazlı reel efektif döviz kuru hem TÜFE’nin hem de faizin nedeni, TÜFE ise faizin nedeni

olduğu sonucuna varılmıştır. VAR (Vektör Otoregresif Model) modeli ile değişkenlerin

birbirine etkilerini analiz etmek için etki-tepki analizi ve varyans ayrışım tablosu

oluşturulmuştur. Etki-tepki analizlerine göre TÜFE’de meydana gelen bir şoka faizler

yaklaşık 2 dönem pozitif tepki vermiştir. Döviz kurunda meydana gelen bir şoka faizler

ilk dönemden itibaren negatif tepki verirken, TÜFE ise 6. dönemden itibaren negatif tepki

vermiştir. Varyans ayrışım tablosuna göre döviz kuru en dışsal değişken olarak

belirlenmiştir. TÜFE değişkeninin varyansının %25.6’sı ve DİBS değişkeninin

varyansının %56’sı döviz kuru tarafından açıklanmaktadır. Yani TÜFE ve DİBS serilerini

en çok açıklayan değişken döviz kuru olmaktadır. Böylece TÜFE ve DİBS üzerindeki en

önemli makroekonomik etken döviz kuru olmaktadır.

Literatüre Katkısı

Döviz kuru, enflasyon ve faiz oranları arasındaki ilişkileri inceleyen pek çok

ampirik çalışma yapılmıştır. Söz konusu çalışmalarda, döviz kuru ile enflasyon ve

enflasyon ile faiz oranları arasında nedensellik ilişkisinin varlığı ortaya koyulmuştur. Bu

çalışmada, ampirik çalışmalardaki sonuçları destekler nitelikteki sonuçların yanı sıra

döviz kuru ile faiz oranları arasında bir nedensellik ilişkisinin bulunması literatüre katkı

sağlayacaktır.

Page 18: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

6

1. BÖLÜM

DÖVİZ KURU, ENFLASYON VE FAİZ ORANI KAVRAMSAL

VE TEORİK ÇERÇEVE

1.1. DÖVİZ KURU

Genel olarak bir ülkeye yapılan ödemeler, o ülkenin para birimi cinsinden

yapılmaktadır. Böylece uluslararası piyasalarda gerçekleşen mal ve hizmet

alışverişlerinde kullanılacak para birimi, ödemenin yapılacağı ülkenin para birimi

cinsinden olacaktır. Ancak günümüzde ülkeler bunun yerine ticarette kullanılacak para

birimini ortak olarak belirleyebilmektedirler. Burada karşımıza çıkan en önemli nokta

ödemeyi yapan ülkenin parasının değerinin, ödemenin yapılacağı ülkenin para birimi

cinsinden değerinin bilinmesidir. Bu durumda döviz kuru bir ülkenin para biriminin,

başka bir ülkenin para birimi cinsinden değeri olarak tanımlanmaktadır (Cergibozan,

2011: 3).

Çalışmanın bu kısmında döviz kuru ile ilgili kavramsal çerçeveye, döviz kuru

sistemlerine ve döviz kurlarının değişimini açıklamaya yönelik teorilere yer verilmiştir.

1.1.1. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

Ulusal sınırlar içerisinde geçerliliği kabul edilen yabancı paralara veya para yerine

geçen (banka transferleri, döviz poliçeleri, yabancı mevduat sertifikaları, seyahat çekleri

vb.) her türlü ödeme araçlarına döviz denilmektedir (Akdiş, 2006: 19). Milli paranın

başka bir ülke milli parasına çevrildiği yere döviz piyasası, bu piyasada milli paranın

diğer ülke milli parası cinsinden değerine de döviz kuru denilmektedir (Ertürk, 1999:

137).

Döviz kurları iki türlü ifade edilmektedir:

Page 19: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

7

Dolaylı (İncertain) Kur: Amerika usulü olarak bilinen bu yöntem bir birim ulusal

paranın yabancı para cinsinden fiyatı olarak tanımlanmaktadır. Örneğin:

1TL=0,33$.

Dolaysız (Certain) Kur: Avrupa usulü olarak bilinen bu yöntem de bir birim

yabancı paranın ulusal para cinsinden değeri şeklinde tanımlanmaktadır. Örneğin:

1$=3,50 TL.

İktisatçılar iki döviz kurunu nominal ve reel döviz kuru olarak birbirinden

ayırırlar. Nominal döviz kuru ülke paralarının göreli fiyatı iken, reel döviz kuru iki ülke

mallarının göreli fiyatıdır. Yani bir ülkenin mallarını diğer ülkenin malları ile

değiştirebilmesidir. Reel döviz kuru bazen ticaret hadleri olarak adlandırılmaktadır

(Mankiw, 2010: 145).

Reel döviz kuru aşağıdaki formülle hesaplanmaktadır (Seyidoğlu, 2003: 305).

Reel döviz kuru = Nominal Döviz Kuru X yurtdışı fiyat endeksi

yurtiçi fiyat endeksi

Yukardaki formüle göre yurtiçi fiyat düzeyi nominal kur artış oranından ve

yurtdışı fiyat düzeyinden hızlı artıyorsa ulusal para değer kazanıyor yani reel kur değer

kaybediyor demektir. Nominal döviz kurunun reel döviz kurundan yüksek olması (yurtiçi

enflasyonun yurtdışı enflasyondan yüksek olması) milli paranın aşırı değerlenmesine yol

açmaktadır. Bu durumda içerdeki mallar dışardaki mallara göre daha pahalı hale

gelmektedir. Böylece İhracat azalırken ithalat artmakta ve dış ticaret açığı meydana

gelmektedir (Erdoğan ve Sekmen, 2017: 203).

Milli paranın satın alma gücü (dış değeri) onunla satın alınabilecek yabancı mal

ve hizmet veya mali değerlere bağlıdır. Bu da döviz kurunun tersine eşittir. Döviz

kurlarının piyasanın işleyişine bırakıldığı sistemlerde milli para zaman içinde bazı

yabancı paralara karşı değer kazanırken diğerlerine karşı değer yitirebilir. Bu durumda

ulusal paranın dış değerini hesaplamak için efektif döviz kurları hesaplanmaktadır.

Efektif döviz kuru yerli paranın, ülkenin başlıca ticaret yaptığı ülkelerin para birimlerinin

ağırlıklı ortalaması alınarak hesaplanmaktadır. Ağırlık olarak söz konusu ülkelerle

Page 20: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

8

gerçekleştirilen ticaret oranları kullanılır. Ancak bu şekilde hesaplanan kurlar o ülke

ekonomisi için bir anlam taşıyacaktır (Seyidoğlu, 2003: 304).

1.1.2. DÖVİZ KURU SİSTEMLERİ

Döviz kuru sistemleri temel ve karma döviz kuru sistemleri ikiye ayrılmaktadır.

Temel kuru sistemleri sabit döviz kuru sistemi, serbest (dalgalı/esnek) döviz kuru

sistemidir. Karma döviz kuru sistemleri de kendi içinde üç gruba ayrılmaktadır. Bunlar

esnek esnek döviz kuru sistemleri, yarı sabit döviz kuru sistemleri ve tam sabit döviz kuru

sistemleridir. Esnek kur sistemi, serbest ve gözetimli dalgalanma olarak ikiye

ayrılmaktadır. Yarı sabit döviz kuru sistemi; ayarlanabilir sabit kur sistemi, bant içinde

dalgalanma, sürünen pariteler, sürünen bant olmak üzere dörde ayrılmaktadır. Tam sabit

kur sistemi ise para ikamesi, para kurulu ve para birliği olarak üçe ayrılmaktadır.

1.1.2.1. TEMEL DÖVİZ KURU SİSTEMLERİ

Temel döviz kuru sistemleri kendi içinde iki başlık altında incelenmektedir.

Bunlar sabit döviz kuru sistemi ve esnek döviz kuru sistemidir.

1.1.2.1.1 Sabit Döviz Kuru Sistemi

Sabit döviz kuru sistemi, kurun belirli bir düzeyde sabitlenmesi ve piyasadaki arz

ve talepteki değişmeler ne olursa olsun kurun bu düzeyde devam ettirilmesidir. İkinci

dünya savaşından sonra Bretton Woods Sistemi sabit kur sistemine dayanmaktaydı. Bu

sistemin yıkıldığı günümüz dünyasında bir kısım ülkeler hala sabit kur sistemini

benimsemişlerdir. Bu ülkeler ulusal paralarını ya Amerikan dolarına ya da para sepeti

denilen hesap birimlerine bağlamışlardır. Avrupa Birliği 13 Mart 1979’da kullanıma

giren ve bir sepet para olan ECU (European Currency Unit) işlemlerde kullanılmaya

başlanmış ve nihayet 1 Ocak 2002’den itibaren fiziki olarak dolaşıma giren “Euro”

kullanılmaya başlanmıştır. Bazı küçük ülkeler de paralarını IMF’nin çıkarttığı hesap

birimi olan Özel Çekme Hakkı yani SDR’ye bağlamıştır. Daha geniş bir grup ülke de

Page 21: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

9

ulusal parasını ticaret yaptıkları ülkelerin paralarından oluşturdukları özel para

sepetlerine bağlamışlardır (Seyidoğlu, 2003: 363).

Sabit döviz kuru sistemi, sabitlenen döviz kurunun hangi durumda değiştirildiğine

bağlı olarak ayarlanabilir sabit kur sistemi ve yönlendirilmiş sabit kur sistemi gibi iki alt

sistemden oluşur. Hükümetin sabitlediği döviz kurunun ekonomide yapısal bir sorun

ortaya çıktığında değiştirdiği uygulamaya ayarlanabilir sabit kur sistemi, buna karşın

hükümetin sabitlediği döviz kurunu enflasyon oranı, dış ticaret açığı ve uluslararası

rezervler gibi birtakım göstergelere bakarak sıkça (örneğin bir ay) değiştirdiği

uygulamaya yönlendirilmiş sabit kur sistemi adı verilir (Ünsal, 2005: 493).

Sabit kur sisteminin avantajları ve dezavantajları vardır. Avantajlarına bakacak

olursak, sabit kur sistemi beklenen kura ilişkin bir bilgi sağlamaktadır. Bu durum kur

riskini azaltmaktadır. Bunun sonucunda yabancı yatırımlar ve uluslararası işlemler

artmaktadır. Belirsizliğin azalmasıyla da yabancı yatırım yurtiçine gelmekte ve böylece

ulusal ekonomik birimlerin dış piyasalara girişi kolaylaştırmaktadır. Sabit kur rejimi, hem

yurtiçi faizleri hem de dış borçlanma risk primini azaltmaktadır. Ayrıca para arzındaki

beklenmeyen değişimlerin döviz kuru üzerindeki etkilerini en aza indirmektedir (Gök,

2006: 132).

Sabit kur sisteminin dezavantajları madde madde aşağıdaki gibi sıralanabilir

(Sever, 2004: 71-73);

Parasal bağımlılık, sabit döviz kurunu seçmiş ülkenin uygulayacağı para

politikasında bağımsız şekilde hareket etmesi kısıtlanmakta ve parasal otorite

gücünü ekonomik hedefler doğrultusunda kullanamamaktadır.

Spekülatif saldırılara maruz kalma, düşük döviz kuruyla birlikte artan döviz

talebini karşılayabilmek için Merkez Bankasının elinde yeterli döviz rezervi

bulunması gerekmektedir.

Krizler karşısında esnek değildir.

Ulusal paranın doğru para birimine bağlanması sorunu, sabitlenen para biriminin

doğru para birimine sabitlenmesi çok önemlidir. Çünkü çapraz kurlardaki

dalgalanmalar ciddi sorunlara yol açabilir. Örneğin Asya krizinde ülkeler

Page 22: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

10

paralarını dolara sabitlemişken, doların yen karşısında değer kazanması, bu

ülkelerin reel efektif döviz kurlarında meydana gelen aşırı değer artışları krizleri

tetikleyici etki meydana getirmiştir.

1.1.2.1.2 Serbest (Esnek/Dalgalı) Döviz Kuru Sistemi

1960’lardan sonra artan krizlerle birlikte çoğu ekonomist tarafından döviz

kurlarında serbestlik daha çok savunulmaya başlanmıştır. Ekonomistlerin birçoğu serbest

kur sisteminin dünya ekonomisine birçok fayda sağlayacağını savunmaktadır. Dalgalı

döviz kuruyla birlikte para politikasında özerklik sağlanacak, böylece Merkez Bankası

kura müdahale etmek zorunda kalmayacaktır. Ayrıca aktif bir para politikası yokluğunda

piyasa tarafından belirlenen döviz kurlarının toplam talepteki değişiklikler karşısında iç

ve dış dengeyi korumalarına yardımcı olacaktır (Krugman ve Obstfeld, 2003: 568-569).

Serbest döviz kuru sistemi bir ülke parasının değerini tamamen serbest piyasanın

arz ve talep koşullarıyla belirlenmeye bırakılmasıyla oluşan bir sistemdir. Arz ve talep

koşullarındaki küçük değişiklikler döviz kurlarının dalgalanması sonucunu doğurur.

Serbest kur sisteminde kurların istikrarlı olmasını sağlamak amacıyla serbest piyasa

mekanizmasını bozmaksızın hükümet müdahalesi para otoritelerinin döviz piyasasına

alıcı ve satıcı olarak girmesi ile olur. Bunu gerçekleştirebilmek için para otoritelerinin

elinde yeterince altın ve döviz stoku bulunması gerekir. Bu mekanizmanın kambiyo

istikrarını sağlayabilmesi için ödemeler dengesinin sürekli olarak açık vermemesi gerekir.

Aksi halde stoklar tükenir ve mekanizma işlemez hale gelir (Önertürk, 1990: 22).

Serbest döviz kuru sistemi; Chicago Okulu temsilcileri olan M.Friedman,

E.Sohmen, ve L.Yeager gibi iktisatçılarca savunulmaktadır. Serbest döviz kuru

sisteminde, döviz fiyatları uluslararası piyasalarda arz ve talep koşullarına göre

belirlenmektedir. Piyasada arz ve talep koşullarındaki değişiklik kuru kendiliğinden

yeniden belirlemektedir. Teorik olarak hükümet müdahalesi yoktur. Ancak uygulamada

Merkez Bankası çeşitli araçlarla döviz piyasasına müdahale ederek döviz arz ve talebini

değiştirmektedir. Döviz piyasasında denge sağlandığında dış dengede de sağlanmış

olmaktadır. (Oksay, 2001’den aktaran, Yaman, 2017: 35).

Page 23: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

11

Serbest kur sisteminin birçok avantajı ve dezavantajı vardır. Serbest kurun ilk

yararı basit oluşudur. Serbest kur arz ve talep koşullarındaki değişimlere duyarlı olması

nedeniyle, piyasaya hızlı uyum sağlarlar. Böylece herhangi bir ülkenin parasının

piyasadaki arzının fazla olması ya da yetersiz olması kolaylıkla ortadan kalkar. İkinci

yararı ise devamlı ayarlamadır. Piyasada belirlenen kurların günlük ayarlamasının sonucu

piyasada oluşabilecek uzun dönemli dengesizlikler ortadan kalkar. Üçüncü yararı

bağımsız yurtiçi politikalardır. Serbest kurların kısmen de olsa, ülke ekonomisini dış

faktörlerden ayırdığı ileri sürülür. Yani hükümetin sabit döviz kuru sisteminde uygulanan

enflasyonist ya da deflasyonist ayarlama politikalarına başvurmadan ödemelerde dengeyi

sağlama imkânıdır. Dördüncü yararı da serbest kurun, yurtiçi ekonomik istikrarı

sağlamada para politikasını daha etkili kılmaya eğilimli olmasıdır. Son yararı ise

rezervlere olan ihtiyacın azalışıdır. Serbest kurun aleyhine sürülen argümanlar ise dış

ticaret ve yatırımları teşvik etmemesi, fiyat ve gelir belirsizliklerinden dolayı halihazırda

var olan risklere ek riskler getirmesi, ülkeyi enflasyona eğilimli bir yapıya sokmasıdır

(İyibozkurt, 1985: 305-309).

Serbest kur sistemi, gelişmiş piyasalara göre gelişen piyasaların dış ticaretine daha

çok zarar vermektedir. Gelişen piyasa ekonomilerinde finansal piyasalar yeterince

gelişmemiş olduğu için kur riskine karşı koruma sağlayacak yeterli araçlar

bulunmamaktadır. Bu piyasalarda döviz arz ve talebi yeterince esnek olmadığı için bu

durum dış belirsizliğe neden olmaktadır. Böylece ithalat ve ihracatta önlenmesi güç

sorunlar ortaya çıkmaktadır (Ersöz, 2006: 14-15).

1.1.2.2 KARMA DÖVİZ KURU SİSTEMLERİ

Karma döviz kuru sistemlerinin ayrıntılı bir biçimde alt dallarıyla birlikte gösterimi

aşağıdaki gibidir.

Tablo 1: Karma döviz kuru sistemleri

Esnek Döviz Kuru

Sistemleri

Yarı Sabit Döviz Kuru

Sistemleri

Tam Sabit Döviz Kuru

Sistemleri

Serbest Dalgalanma Ayarlanabilir Sabit Kur Sistemi Para İkamesi

Gözetimli Dalgalanma Bant İçinde Dalgalanma Para Kurulu

Sürünen Pariteler Para Birliği

Sürünen Bant Kaynak: (Özdemir, 2010, 22-47).

Page 24: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

12

1.1.2.2.1. Esnek Döviz Kuru Sistemleri

Esnek döviz kuru sistemleri iki başlık altında incelenmektedir. Bunlar serbest

dalgalanma ve gözetimli (yönetimli/kontrollü) dalgalanmadır.

1.1.2.2.1.1. Serbest Dalgalanma

Serbest dalgalanan kur sisteminde kuru piyasa belirlemektedir. Serbest

dalgalanmada kura müdahale piyasadaki gereksiz dalgalanmaları önlemek ve kurdaki

değişimleri daha ılımlı hale getirmek için yapılmaktadır. Serbest dalgalanmada para

politikası daha etkindir ve ülkede yüksek düzeyde rezerv birikimine ihtiyaç yoktur.

Ayrıca dış şokların ilk olarak nominal kur tarafından emilmesi ülkedeki istikrarı olumlu

etkilemektedir. Sistemin olumsuz yanı uluslararası ekonomik ilişkilerde risk ve

belirsizlikleri arttırmaktadır ve bu durum kaynak dağılımını bozmaktadır. Para politikası

için nominal çapa özelliğini taşıyabilen döviz kuru bu özelliğini kaybettiğinden, serbest

dalgalanan kur sistemi enflasyona elverişli bir sistem haline gelebilmektedir (Özdemir ve

Şahinbeyoğlu, 2000: 2).

1.1.2.2.1.2. Gözetimli (Yönetimli/Kontrollü) Dalgalanma

Parasal otoritenin, döviz kurunu istikrarlı tutabilmesi amacıyla belli aralıklarla

döviz piyasasına müdahale etmesine gözetimli dalgalanma denmektedir (Aybar, 2001:

59). Bu sistemde Merkez Bankası önceden belirlenen kurallara bağlı olmadan döviz

piyasasına müdahale eder. Müdahalenin şekli ve ne kadar sıklıkla yapılacağı hedefe göre

değişmektedir. Direkt müdahaleler uluslararası rezervlerde değişim yaratırken, dolaylı

müdahaleler değişim yaratmamaktadır. Piyasanın verdiği tepki esnek kura

benzemektedir. Ancak bu sistemde Merkez Bankasının şeffaf olmayışı belirsizliğe neden

olabilmektedir (Özdemir ve Şahinbeyoğlu, 2000: 9).

Page 25: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

13

1.1.2.2.2. Yarı Sabit Döviz Kuru Sistemleri

Yarı sabit döviz kuru sistemleri kendi içinde dört başlık altında incelenmektedir.

Bunlar ayarlanabilir sabit kur sistemi, bant içinde dalgalanma, sürünen pariteler ve

sürünen bant şeklindedir.

1.1.2.2.2.1. Ayarlanabilir Sabit Kur Sistemi

Bretton Woods sisteminin devamı olarak bilinen bu kur sisteminde, milli para

yabancı bir dövize ve/veya döviz sepetine belli bir düzeyde sabitlenir. Kurun merkezi

parite etrafında en fazla %±1 oranında dalgalanmasına izin verilir. Belli bir paritenin

olması ve bu paritenin sürdürülmesi gerekliliği para politikasının kullanılma imkânını

daraltmaktadır. Bu sistemde tam sabit kur sistemindeki gibi katı kurallar yoktur. Merkez

Bankası döviz kuru seviyesini ayarlama yetkisine sahiptir (Özel, 200: 92).

1.1.2.2.2.2. Bant İçinde Dalgalanma

Bant İçinde dalgalanmada kurun belirli bir bant içinde arz ve talebe göre

dalgalanmasına izin verilir. Kur, bandın dışına çıktığında; resmi döviz müdahaleleriyle,

tekrar bant aralığına çekilir. Sabit kurdaki gibi devamlı bir müdahaleye gerek yoktur.

Hareket alanı daha geniştir. Türkiye`de, 2001 krizinin hemen öncesinde bu sisteme

geçilmişti. Ancak, kriz ile birlikte bunun pek işe yaramadığı görülünce bu sistemden

vazgeçilmiştir (Bağış, 2016: 23).

1.1.2.2.2.3. Sürünen Pariteler

Kayan ya da sürünen parite sistemi olarak da adlandırılır. Sürünen parite

sistemiyle döviz kurundaki büyük değişimlerin ve büyük olasılıkla istikrar bozucu

spekülasyonun yaratabileceği zararlardan kaçınılabilir. Bu sistemde döviz kurları,

önceden ilan edilen miktarda ya da yüzdede sık sık ve açıkça belirlenen aralıklarla

(örneğin her ay) denge döviz kuruna ulaşıncaya kadar değiştirilmektedir. Buna göre

otoriteler, üç ay sonra %6 devalüasyon yapmak yerine üç ay arka arkaya paralarını %2

Page 26: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

14

oranında devalüe etmektedir. Ülke kısa dönem faiz oranlarını değiştirerek istikrar bozucu

spekülasyonu önlemeye çalışmaktadır. Sürünen parite sistemine karar veren ülke döviz

kurunda yapacağı değişikliklerin miktarına ve sıklığına ve dalgalanma bandının

genişliğine karar vermek zorundadır. Sürünen parite sistemi, reel şoklarla ve yüksek

enflasyon oranlarıyla karşılaşan gelişmekte olan ülkelere uygun düşen bir sistemdir

(Konur, 2016: 374).

Sürünen pariteler aktif sürünen parite ve pasif sürünen parite olarak ikiye ayrılır.

“Aktif sürünen pariteler, döviz kuruna dayalı stabilizasyon programları olarak

tanımlanmaktadır. Birçok Latin Amerika ülkesinde de uygulanan bu rejimde, döviz kuru

artış oranı günlük ya da aylık olarak ilan edilmekte ve artış oranı Merkez Bankasınca

kontrol edilmektedir. Pasif sürünen parite rejiminde ise nominal döviz kurlarında, geçmiş

veya o tarihteki enflasyon oranlarındaki artışları telafi edecek şekilde ayarlama

yapılmaktadır. Diğer bir ifade ile reel kurların sabit tutulmaya çalışılmasıdır. Bu rejimde

ileriye yönelik önceden ilan edilmiş bir kur artış tablosu bulunmamaktadır. Uygulamada

genellikle tahmin edilen aylık enflasyon oranına göre kur artış oranı tespit edilmektedir”

(Arat, 2003: 13).

1.1.2.2.2.4. Sürünen Bant

Sürünen bantlar sisteminde parite belirli bir aralıkta hareket eder. Bu sistemde

sürünen pariteler sisteminde olduğu gibi ulusal paranın değeri ya gerçekleşen enflasyona

ya beklenen enflasyona ya da ödemeler dengesine göre belirlenebilmektedir. Bu sistemde

de pariteye müdahale belli bir zamana yayılarak gerçekleştirilir. Sürünen bantlar

sisteminde parite hareketlerinde belirli bir aralık belirlenirken sürünen pariteler

sisteminde parite için belli bir değer belirlenmektedir. Sürünen bantlar sistemi sürünen

pariteler sistemine göre daha esnektir (Özdemir, 2010: 39).

1.1.2.2.3. Tam Sabit Döviz Kuru Sistemleri

Tam sabit döviz kuru sistemleri üç başlık altında incelenmektedir. Bunlar para

ikamesi, para kurulu ve para birliğidir.

Page 27: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

15

1.1.2.2.3.1. Para İkamesi

Ulusal paranın çok sık ve yüksek oranda değerini kaybetmesi nedeniyle ülke

parasına olan güvenin yitirilmesi sonucunda yabancı bir ülke parasının hesap birimi,

değişim ve değer saklama aracı olarak kullanılmasına para ikamesi denmektedir. Temel

sebebi, enflasyon oranının çok yüksek seyretmesi ve piyasaya olan güvensizliktir. Tipik

örneği, mülk sahiplerinin kira bedellerini döviz cinsinden talep etmesidir. Para ikamesinin

ülkenin tümüne yayılmış hali dolarizasyondur. Tam ve kısmi dolarizasyon olarak ikiye

ayrılır. Tam dolarizasyonda, ülkede yerli para tamamen terk edilerek, yabancı bir para

birimi resmi olarak kabul edilmektedir. Kısmi dolarizasyonda ise yüksek enflasyon ve

belirsizlik ortamında bireyler değer kaybından korunmak amacıyla, yerli para cinsinden

finansal varlıklar yerine yabancı para cinsinden finansal varlıkları seçmeye başlamasıyla

ortaya çıkmaktadır. Dolarizasyonun en önemli avantajı ekonomiyi enflasyondan

arındırması ve spekülatif hareketleri ortadan kaldırması iken dezavantajı, devletin

senyoraj gelirini elinden almasıdır (Erdoğan ve Sekmen, 2017: 71).

1.1.2.2.3.2. Para Kurulu

Para kurulunda ülke parası seçilecek olan yabancı bir para ile sabit kurdan

değişimini öngören ve bunun için de gerekli yasal düzenlemeleri gerektiren bir sistemdir.

Bu sistemde para otoritesi ülkenin parasını yalnız yabancı bir para girişi karşılığı

basmaktadır. Bu sistemde Merkez Bankası son kredi merci olma fonksiyonunu

yitirmektedir. Para kurulu sistemin uygulanması kolaydır. Ayrıca bu sistem para ve

maliye politikalarının güvenirliğini artırmakta, döviz kuruna istikrar kazandırmakta ve

finansal derinliği artırmaktadır (Duygu, 2007: 24).

Para Kurulu sisteminde iki kural vardır. İlk olarak para kurulu ülkedeki yerli para

kadar kasasında sabit kur üzerinden o kadar döviz bulundurması gerekir, ikinci olarak da

kanunen kasasında döviz olmadıkça yerli para basması ve piyasaya sürmesi yasaktır

(Bulut, 2005: 38). Para kurulu sisteminin para ikamesi yani dolarizasyondan farkı

devletin para basımıyla elde ettiği gelir olan senyoraj gelirinin devlette kalmasıdır. Bu

Page 28: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

16

sistem döviz kurunda istikrar sağlar ve ekonomi politikalarının güvenirliğini artırır

(Yanar, 2008: 76).

1.1.2.2.3.3. Para Birliği

Parasal birlik üretim faktörlerinin, malların ve hizmetlerin üye ülkeler arasında

serbest bir şekilde dolaşımı, ortak bir paranın varlığı ve ekonomi politikasının

merkezileştirilmesi şeklinde tanımlanabilmektedir (Yakut, 1997:4). Bu kur rejiminde,

belirli bir coğrafi alandaki bir grup ülke milli paralarını sabit kurlardan birbirine bağlayıp,

grup dışındaki ülkelerin paralarına karşı dalgalanmaya bırakmışlardır. Buna optimum kur

alanı denmektedir (Ersöz, 2006: 24).

Para birliği rejiminin teorik çerçevesi R. Mundell’in optimum kur alanları

çalışması oluşturmaktadır. Ayrıca Mckinnon ve Kenen de bu konuda katkıda

bulunmuşlardır. Bu teorinin başarısı dört temel faktöre dayanmaktadır (Dizman, 2008:

45).

Üretim faktörleri birlik içerisinde mobil (hareketli) olmalıdır.

Üye ülkeler arasında ticari ilişkiler yoğun olmalıdır.

Ekonomik konjonktür birliğe üye ülkeler arasında yüksek korelasyona

sahip olmalıdır.

Birlik daha az gelişmiş bölgelere mali transfer yapabilmelidir.

Parasal birliğinin birçok avantajı ve dezavantajı vardır. Avantajlarını sıralayacak

olursak; döviz işlemleri maliyetlerinin düşüklüğü, düşük faiz giderleri, döviz kuru

riskinin minimize edilmesi ve emisyon kazançlarının paylaşılmasıdır. Sakıncaları ise;

bağımsız bir para politikasının uygulanamaması ve Merkez Bankasının son kredi merci

olma özelliğini yitirmesidir (Akça, 2007: 69-70).

Page 29: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

17

1.1.3. DÖVİZ KURLARININ DEĞİŞİMİNİ AÇIKLAMAYA YÖNELİK

TEORİLER

Kur değişimlerini açıklayan bu teoriler geleneksel ve modern teoriler olmak üzere

ikiye ayrılırlar. Geleneksel Teoriler, Dış Ticaret Akımları Yaklaşımı ve Satın Alma Gücü

Paritesi Yaklaşımı olarak ikiye ayrılırken, Modern Teoriler ise Parasalcı Yaklaşım ve

Portfolyo Dengesi Yaklaşımı olarak ikiye ayrılır.

1.1.3.1. GELENEKSEL TEORİLER

Geleneksel teoriler kendi içinde iki başlık altında incelenmektedir. Bunlar Dış

Ticaret Akımları Yaklaşımı ve Satın alma Gücü Paritesi Yaklaşımıdır.

1.1.3.1.1. Dış Ticaret Akımları Yaklaşımı

Bu geleneksel yaklaşıma göre ülke parasının değeri ithalat ve ihracat oranlarına

göre değişmektedir. Yani bir ülkenin ihracatı ithalatından büyükse ülke parasının değeri

yükselir yani döviz kuru değer kaybeder tam tersi bir durumda ise ülke parası değer

kaybeder ve bu durumda döviz kurları yükselişe geçmektedir (Aral, 2015: 15).

“Dış ticaret akımları yaklaşımına göre bir ülkede sermaye hareketleri olmasazsa

denge kuru, o ülkenin ihracatını ithalatına eşitleyen kur olacaktır. 1958 yılında paralar

arasında konvertibilite uygulamasına geçilmesi ve özelikle 1970’li yıllarda Dolar

piyasasının gelişmesinin etkisiyle sermaye hareketleri hızlanmış ve döviz kurlarının

oluşumunu sermaye hareketleri dış ticaret bilançosuna göre daha fazla etkilemeye

başlamıştır” (Çağlar, 2003’den aktaran, Demircioğlu, 2009: 13).

1.1.3.1.2. Satın Alma Gücü Paritesi Yaklaşımı

Satın alma gücü paritesi 1918 yılında Gustov Cassel tarafından ortaya atılmıştır.

Bu yaklaşım arbitraj faaliyetleri sonucu oluşan tek fiyat kanununun döviz piyasalarına

yansıyan şeklidir. Mutlak ve nispi satın alma gücü paritesi olarak ikiye ayrılır. Mutlak

Page 30: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

18

satın alma gücü paritesi, arbitraj faaliyeti sonucu, bir ülke parasının satın alma gücünün

dünyanın her yerinde eşit olması iken nispi satın alma gücü paritesinde iki ülke arasındaki

enflasyon oranlarına göre bir belirlenme söz konusudur (Yılmaz ve Ardıç, 2006: 162).

Satın alma gücü paritesi kuramından yola çıkılarak ülkeler arasında reel gelir

karşılaştırması yapmak mümkündür. Eğer bir ülkenin geliri diğer ülkenin gelirinden yirmi

kat daha fazla ise, geliri büyük olan ülkenin diğer ülkeye göre mal ve hizmetler üzerindeki

kontrol gücü yirmi kat daha fazla demektir. Ancak bu tür karşılaştırmalar satın alma gücü

paritesinden kaynaklanan sistematik hataları içerebilir. Bir ülkenin reel geliri diğer

ülkenin reel gelirine oranla seçilen fiyat endeksine bağlı olarak abartılmış ya da daha az

gösterilmiş olabilir (Samuelson 1974’den aktaran, Bulut ve Demirel, 2012: 78).

1.1.3.2. MODERN TEORİLER

Modern Teoriler kendi içinde iki başlık altında incelenmektedir. Bunlar Parasalcı

Yaklaşım ve Portfolyo Dengesi Yaklaşımıdır.

1.1.3.2.1. Parasalcı Yaklaşım

Parasalcı yaklaşım 1970’li yıllarda R. Mundell, H. Johnson ve J.A. Frenkel

tarafından geliştirilmiştir. Parasalcı yaklaşıma göre döviz kurları iki ülke ulusal parasının

nispi arz ve talebi tarafından belirlenmektedir. Ulusal para arzında yabancı ülkelerin para

arzına göre bir artış olduğunda döviz kurları aynı oranda yükselmektedir. Bu yaklaşıma

göre döviz kurlarının temel belirleyicisi para arzı ile para talebi arasındaki

dengesizliklerdir. Örneğin piyasada para talebi sabitken para arzı artarsa karar birimleri

ellerine geçen paranın bir kısmı ile mal ve hizmet talep edecek diğer kısmını da menkul

kıymet yatırımında kullanmak isteyecektir. Dolayısıyla dövize olan taleplerini

artıracaklardır. Dövize olan talebin artması da dövizin fiyatı olan döviz kurunun

artmasına yol açacaktır (Erdoğan ve Sekmen, 2017: 210).

Page 31: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

19

1.1.3.2.2. Portfolyo Dengesi Yaklaşımı

Portfolyo dengesi yaklaşımı 1960’ların sonlarına doğru ortaya çıkmıştır. İlk

katkılar Mc Kinnon tarafından yapılmıştır. Bu yaklaşım, döviz kurlarında meydana gelen

günlük iniş çıkışları, yabancı menkul kıymetlerin arz ve talebinde meydana gelen

dalgalanmaya göre ifade etmeye çalışır. Yatırımcı açısından yabancı menkul kıymet

tutmakla yerli menkul kıymet tutmanın risk yönünden hiçbir farkı yoktur. Dolayısıyla

yatırımcı, yabancı menkul kıymet tutmakla ayrı bir risk primi talep etmeyeceği varsayılır.

Bu yaklaşımda yabancı yatırımcı elindeki fonları makul seviyedeki risk düzeyinde

portföyünde elde edeceği geliri maksimum düzeyde tutacak şekilde dağıtacaktır. Bu

bağlamda yatırımcı portföy oluştururken her menkul kıymetin risk unsurunu ve getiri

oranlarını karşılaştırır ve getiri oranı yüksek olanlar öncelikle tercih edilir (Seyidoğlu,

2003: 387).

Page 32: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

20

1.2. ENFLASYON

Bir ekonomide mal ve hizmetlerin fiyatları o mala ilişkin arz ve talebe yönelik

bilgiler vermektedir. Fiyatlar, bireylerin ve firmaların tüketim, yatırım ve tasarruf

kararlarının alınmasına yardımcı olmaktadır. Bu malların fiyatları çeşitli faktörlerin

etkisiyle zaman içinde değişebilir. Günlük hayatta enflasyon ya da hayat pahalılığı

kavramlarıyla ifade edilmek istenen bireylerin sıkça satın aldığı mal ve hizmetlerin

fiyatlarının artmasıdır. Fiyatların enflasyon nedeniyle sürekli arttığı bir ortamda

belirsizlik hâkim olacaktır. Böylece birey ve firmaların orta ve uzun vadeli kararlar

alabilmesi güçleşecektir. Piyasaların etkin işleyebilmesi için fiyat istikrarının sağlanması

bu nedenle oldukça önemlidir (Tonus, 2013: 152).

Çalışmanın bu kısmında enflasyon ile ilgili kavramsal çerçeveye, enflasyon

teorilerine ve türlerine yer verilmiştir.

1.2.1. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

Enflasyon, Latince kökenli bir fiil olan ve üflemek anlamına gelen “flare”

kelimesine “in” ön ekinin eklenmesiyle “inflare” olarak türetilmiştir. “Şişme, şişirmek”

anlamına gelen bu kelimenin günümüzdeki karşılığı enflasyondur.

Enflasyonu en kısa ifadeyle belirtecek olursak fiyatlar genel düzeyinin devamlı

artması ve paranın sürekli değer kaybetmesidir. Bu tanımda iki noktaya dikkat etmek

gerekir (İlter, 1994: 3),

a) Enflasyon, mal ve hizmet fiyatlarındaki tekil fiyat artışları değil, mal ve hizmet

fiyatlarından ağırlıklı olarak hesaplanmış fiyatlar genel seviyesindeki artışlarıdır.

b) Enflasyon, fiyatlar genel seviyesindeki anlık veya kısa dönemli artışlar değildir.

Fiyatlar genel seviyesindeki artışları meydana getiren nedenler ülkeden ülkeye

farklılıklar gösterir. Genel olarak enflasyon: toplam talebin toplam arzdan yüksek

olmasından, faizlerin yüksek oluşundan, hükümetin bilinçsiz olarak yaptığı

devalüasyondan, kamu kuruluşlarının zarar etmesinden, para arzının gereksiz yere

Page 33: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

21

artırılmasından, yüksek taban fiyatı politikalarından kaynaklandığı söylenebilir (Akman

ve İmren, 1994: 13).

Bir ekonomide bazı malların fiyatları artarken bazıları da düşmektedir. Önemli

olan ortalama fiyatların seyridir. Ortalama fiyatların seyri ise “fiyat endeksleri” ile

ölçülmektedir. Endeks oluşturmak için ilgilenilen piyasaya göre (üretici, tüketici… vb)

ve bu piyasayı temsil edecek bir mal ve hizmet sepeti oluşturulur ve seçilmiş maddelerin

fiyatları dönemsel olarak izlenir. Fiyat endeksleri tüketici fiyat endeksi, üretici fiyat

endeksi ve GSYH zımni deflatörüdür. (Karluk, 2007: 389). TÜFE ve ÜFE Laspeyres

Endeksiyle ölçülürken, GSYH zımni deflatörü Paasche Endeksiyle ölçülür. Laspeyres

Fiyat Endeksinin hesaplanmasında temel bir yıl seçilir ve o yılın “mal sepeti”

hesaplamada kullanılacak sepet olur. Paasche Fiyat Endeksinde ise içinde bulunulan yılın

(cari yıl) “mal sepeti” temel alınır (Çepni, 2012: 69).

Laspeyres Endeksi = Temel yıl mal ve hizmet sepetinin cari fiyatlarla değeri

Temel yıl mal ve hizmet sepetinin temel yıl fiyatlarıyla değeri

Paasche Endeksi = Cari yıl mal ve hizmet sepetinin cari yıl fiyatları ile değeri

Cari yıl mal ve hizmet sepetinin baz yıl fiyatları ile değeri

GSYH Zımni Deflatörü = Nominal GSYH

Reel GSYH

TÜFE’de tüketim malları hesaba katılırken, deflatörde tüm mal ve hizmetler

hesaba katılmaktadır. TÜFE ithal mallardaki fiyat değişimlerini içerirken, deflatör ithal

mallardaki fiyat değişimlerini içermemektedir.

1.2.2. ENFLASYON TEORİLERİ

Enflasyon teorileri Klasik teori, Keynesçi teori, Parasalcı (Moneter) teori ve

Yapısalcı teori olmak üzere dörde ayrılmaktadır.

Page 34: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

22

1.2.2.1. Klasik Teori

Klasik iktisatçılar fiyatlar genel düzeyindeki artışların nedeninin para arzındaki

artışlar olduğunu ileri sürmüştür. Tam istihdam düzeyindeki bir ekonomide arz ve talep

dengededir. Ekonomi tam istihdamda olduğu için herhangi bir arz veya talep fazlası

oluşmamaktadır. Ekonomide herhangi bir dengesizlik olsa bile ücret ve fiyatlar aşağı ve

yukarı doğru esnek olduğu için arz ve talep kendiliğinden dengeye gelecektir. Bu

düşünceler doğrultusunda İrving Fisher tarafından geliştirilen mübadele denkleminde

enflasyonun para arzındaki artışlardan kaynaklandığı matematiksel olarak aşağıdaki gibi

açıklamıştır.

“MxV = PxT” Burada M para arzını, V paranın dolaşım hızını, P fiyatlar genel

düzeyini ve T’de paranın işlem hacmini göstermektedir. (Eken, 1994: 13). Klasiklere göre

paranın dolaşım hızı (V) ve işlem hacmi (T) sabit kabul edilir. Çünkü Klasiklere göre

paranın dolanım hızı ticari gelenekler, nüfus yoğunluğu ve iktisadi birimlerin işlemlerini

gerçekleştirmelerini sağlayan kurumsal faktörler tarafından belirlenmektir. Teknolojik

değişiklikler ve kurumsal faktörler kısa dönemde değişmeyeceği için paranın dolanım

hızı da değişmez. Kısa dönemde para arzında meydana gelecek yüzde artış, aynı oranda

ve aynı yönde fiyatlar genel seviyesinde artışa neden olmaktadır. Dolayısıyla parasal

değişmelerin reel büyüklükler üzerinde hiçbir etkisi yoktur. Buna Klasik dikotomi

denmektedir (Erdoğan ve Sekmen, 2017: 18).

Fisher yaklaşımında insanlar sadece harcamalarını gerçekleştirmek için para talep

etmekte ve ele geçen tüm parayı harcamaktadır. Ancak insanların sadece işlem amaçlı

para talep etmediğini, servetlerinin bir kısmını para olarak tutmak istediklerini dikkate

alan Marshall ve Pigou tarafından geliştirilen Cambridge nakit balanslar teorisi ile Fisher

tipi miktar kuramı yeniden formüle edilmiştir. M = k x P x T, bu formülde k paranın elde

tutulma oranını gösterir ve sabittir (Konur, 2016: 298). K’yi yani elde para tutmayı

etkileyen faktörler: ekonomideki ödeme sistemi, gelirin tahsil sıklığı, kredili alışverişlerin

yaygınlığı, ekonomideki düşey entegrasyon derecesi ve finans kurumlarının gelişmişlik

seviyesidir.

Page 35: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

23

1.2.2.2. Keynesçi Teori

Keynes’e göre, toplam üretimi aşan toplam tüketim enflasyona yol açmaktadır.

Yani bu sorun, toplam taleple toplam arzdaki dengesizlikten kaynaklanmaktadır. Ayrıca

kurumsal ve yapısal etkenlerin de fiyat düzeyinde etkili olduğu öne sürülmektedir

(Suiçmez, 1997: 9).

Keynes’e göre ekonomi tam istihdam noktasında bulunduğu durumda Klasik

yaklaşım ile aynı sonuçlara ulaşmaktadır. Keynes enflasyonla ilgili görüşlerini

“enflasyonist açık” kavramı ile ifade etmiştir. Keynes’e göre enflasyonist açık; tam

istihdam noktasının üzerinde, efektif talebin toplam arzı aşan kısmı olarak ifade etmiştir.

Ayrıca Keynes bu açık dolayısıyla fiyatlar genel düzeyinin yükselme eğilimi

göstereceğini belirtmiştir. Bu nedenle Keynesyen yaklaşımda enflasyonun, talep

enflasyonu olarak algıladığını söylemek mümkündür (Artan, 2004: 29).

1.2.2.3. Parasalcı (Moneter) Teori

Parasalcı yani Moneter teori, en eski para teorisi olan miktar teorisi ile iç içedir.

Bu teoriye göre para miktarı ile fiyat seviyesi doğrudan doğruya sıkı bir ilişki içindedir.

Sistemin işleyişi içinde para miktarı ile paranın değeri arasındaki ilişki ters orantılıdır.

Diğer bir ifade ile bir ülkede tedavülde dolaşan para miktarı arttığı zaman paranın değeri,

dolayısıyla satın alma gücü mevcut mal ve hizmetler karşısında düşmektedir

(Kumbaracıbaşı, 1976: 28).

Monetarist yaklaşıma göre enflasyonun temel nedeni, para arzının üretilen mal

miktarından bağımsız olarak bilinçsiz bir şekilde gereğinden fazla artırılmasıdır. Bu

nedenle enflasyon parasal bir olgudur. Enflasyon konusunda Keynes ve Monetaristler

arasındaki temel fark miktar teorisindeki eşitliği sağlayan sebeplerin yönünün farklı

olmasıdır. Moneter teoride MxV’ den PxT’ ye doğru bir nedensellik ilişkisi var iken

Keynesyen teoride fiyatlardaki artış para arzı artışını beraberinde getirir. Başka bir ifade

ile PxT’ den MxV’ ye doğru bir nedensellik ilişkisi vardır (Orhan ve Erdoğan, 2008: 277).

Page 36: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

24

1.2.2.4. Yapısalcı teori

Yapısalcı yaklaşım, Monetarist teoriye tepki olarak ortaya çıkmıştır. Yapısalcılara

göre enflasyonun sebeplerine ve çözümüne ilişkin gelişmiş ülkelerin deneyimlerine göre

ortaya atılmış modeller gelişmekte olan ülkeler için geçerli olmamaktadır. Bunun nedeni

gelişmekte olan ülkelerin sahip oldukları özellikler ve sorunların gelişmiş ülkelerinkinden

farklı olmasındandır. Gelişmekte olan ülkelerdeki enflasyonun ana kaynağı yapısal

bozukluklar ve dar boğazlardır. Bu sorunlar çözülmedikçe enflasyonun sorunu da çözüme

kavuşamayacaktır. Yapısalcı yaklaşım kamunun büyüme ve kalkınma çabalarına öncülük

etmesi ve ona yönelik bazı fonksiyonların üstlenmesi gereği üzerinde durmaktadırlar.

Çünkü bu eğilim uluslararası iş bölümü çevresinde gelişmekte olan çevreler ile gelişmiş

ülkeler arasında ki mevcut farkın devam ettirilmesinden başka bir şey değildir. Bu

gerçekleştiğinde gelişmekte olan ülkelerin gelişmesini engelleyici özelliklerde ortaya

çıkacaktır (Akkılıç, 2010: 6).

1.2.3. NEDENLERİNE GÖRE ENFLASYON TÜRLERİ

Nedenlerine göre enflasyon türleri üçe ayrılmaktadır. Bunlar talep enflasyonu,

maliyet (arz) enflasyonu ve yapısal enflasyondur.

1.2.3.1. Talep Enflasyonu

Bir ekonomide mevcut kullanılabilir emeğin tamamının kullanılması halinde

ekonomide hala karşılanmamış talep varsa o ekonomide hala aşırı istihdam vardır. Diğer

bir ifade ile üretim sektörü talep baskısı altındadır. Talep baskısı ise kendisini fiyatlar

genel seviyesinde yükselmeler şeklinde gösterir. O halde talep enflasyonu, tam istihdam

koşullarında toplam talebin toplam arza göre daha yüksek seviyede seyretmesidir. Başka

bir ifade ile ekonomide talep baskısı sonucu meydana gelen arzdaki boşluğun fiyat

artışlarıyla kapatılmasıdır (Çöloğlu, 1979: 11).

Dış ticaret açığı, iç ve dış borçların artması paraya olan ihtiyacı artırır ve bu

sebeple para basılarak para miktarı (arz) arttırılır. Piyasadaki para miktarı artınca paranın

Page 37: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

25

değeri düşer, aynı parayla daha az mal alınır, yani malın değeri artmasa bile alım gücü

düştüğü için mal değerlenir, aynı malı daha çok paraya almamız gerekir ve talep bu da

talep enflasyonuna neden olur (Yerli, 2008: 7).

İktisadi okullara göre talep enflasyonun temel nedeni toplam talepteki artışlar

olduğunu ileri sürmelerine rağmen, talepteki artışlara nelerin sebep olduğu konusunda

fikir ayrılıkları vardır. Klasik ve Parasalcılar para arzındaki artışlara bağlarken, Keynes

ise tüketim, yatırım, kamu harcamalarındaki artışların toplam talebi arttıracağını

savunmuştur.

1.2.3.2. Maliyet (Arz) Enflasyonu

Maliyet enflasyonu üretim faktörlerinin fiyatlarındaki artışların fiyatlar genel

düzeyini yükseltmesi sonucu meydana gelir. Bu enflasyon türü aynı zamanda arz

enflasyonu olarak adlandırılır. Maliyet enflasyonundaki artışın nedenleri; emeğin fiyatı

olan ücretteki bir artıştan, firmaların daha çok kar elde etme güdüsüyle fiyat artırmak

istemesinden, ithal hammadde kullanan firmalarda hammadde fiyatlarındaki

yükselmeden, vergi oranlarındaki artışın firmaların maliyetlerini artırmasından

kaynaklanmaktadır (Aykırı, 2008: 48).

Maliyet enflasyonu, yerli ve yabancı girdi fiyatlarının yükselmesi ile kendini

gösterir. Mal ve hizmet fiyatının emek, sermaye, doğal kaynak ve girişimciden oluştuğu

bir yapıda, söz konusu bu faktörlerin üretime katılması ile emek sahipleri ücret, sermaye

sahipleri faiz, doğal kaynak sahipleri rant ve girişimci kâr elde eder. Bu faktörler aynı

zamanda mal ve hizmetin fiyatını da oluştururlar. Bu maliyet unsurlarından ücret, faiz ve

rant sözleşmeye dayalı olarak kısa vadede değişmezken değişen tek unsur kârdır. Ancak,

dışsal bir şokla, örneğin ham petrol fiyatlarındaki artışlar sonucu rantın bedeli

yükseldiğinde, girişimcinin kârı düşecektir. Kârı azalan girişimci de bu kez üretimi

azaltma noktasında gider ve bu durumda ekonomide arz eğrisi sola doğru kayar. Bu

durumda milli gelir düzeyi geriler fiyatlar genel seviyesi artışa geçer (Turan, 2010: 15).

Page 38: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

26

1.2.3.3. Yapısal Enflasyon

Yapısal enflasyon, ekonominin yapısından kaynaklanan enerji, bazı hammaddeler

veya nitelikli eleman eksikliği gibi nedenlerle, talep yapısının üretim yapısına uyum

sağlayamamasından dolayı ortaya çıkan fiyat artışlarından kaynaklanmaktadır. Yapısal

enflasyonun başlıca nedenleri olarak; az gelişmiş ülkelerin ekonomilerinin tarıma dayalı

olması ve tarımsal ürünler arzının yeterince esnek olmaması, talep yapısının üretim

yapısına uyum sağlayamaması, üretim faktörleri arası dengesizlik, tarım, sanayi ve

hizmetler sektörlerinin verimlilik farklılığı, hızlı nüfus artışı ve köylerden şehirlere göç,

dış ticaret dengesinin sürekli açık vermesi ve ithal kapasitesinin esneksizliği, piyasalarda

oluşan tekelci eğilimler ve piyasa başarısızlığı, tasarruf ve yatırım azlığı, sermaye

piyasalarının yokluğu ve kurumsal bozukluklar gösterilebilir. Gelişmekte olan ülkelerde

ise yapısal enflasyonun hızlı nüfus artışı, kentleşme ve yaşam koşullarının iyileşmesine

bağlı olarak tarımsal ürün talebinin çeşitlenerek artmasına ve bunun da tarım ürünlerinin

fiyatlarında bir artışa yol açacağı görülmektedir (Çiftçi, 2015: 67).

1.2.4. GELİŞME SÜRECİNE GÖRE ENFLASYON TÜRLERİ

Gelişme sürecine göre enflasyon türleri dörde ayrılmaktadır. Bunlar açık

enflasyon, gizli enflasyon ve ithal enflasyondur.

1.2.4.1. Açık Enflasyon

Açık enflasyon, fiyattaki yükselmeler sonucu ortaya çıkan ve çeşitli

yetersizliklerden kaynaklanan ve fiyat artışları üzerinde, otoritenin kontrol mekanizması

kurmaması ya da işletmemesi sebebiyle ortaya çıkmaktadır. Fiyatlar, arz-talep dengesi

içinde bir müdahale söz konusu olmadan oluşmaktadır. Açık enflasyonun ana kaynağı

piyasadaki talep fazlalığı veya maliyetlerdeki artışlar olabilmektedir. Açık enflasyonun

gerçekleşmesi ile fiyatlar toplu olarak yükselmekte ve enflasyon yayılma eğilimi

göstermektedir. Açık enflasyonun meydana gelme durumunda halk piyasa fiyatlarının

yükseleceği ve bu durumun devamlı olacağını düşünmektedir (Künç, 2011: 13).

Page 39: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

27

Açık enflasyonda ülke parasının değeri kontrolsüz olarak değer kaybetmektedir.

Paranın değerinin düşmesinin açık baskısı da fiyatlarda yükseliş yaratmaktadır.

Fiyatlardaki artış beklentisinin süreklilik kazanması tüketicilerin mal ve hizmetlere olan

taleplerinde artışa yol açmakta bu durum işletmelerin mallarını satmayıp stoklamalarına

neden olmaktadır. Arz stoğunun düşmesi ve piyasada mal dolaşım hızının artmasıyla

birlikte paradaki değer kaybı hızlanır bu durum enflasyonu hızlandırır.

1.2.4.2. Gizli Enflasyon

Baskı altında tutulan enflasyon da denilen bu enflasyona II. Dünya savaşından

sonra rastlanır. Gizli enflasyonda fiyatlarda genel bir dengesizlik, şiddetli fiyat artışları

yoktur ancak talep fazlası vardır. Bu fazla likit varlıklar ve alacaklar halinde

birikmektedir. Oluşan bu fazlalığı hükümet bütçe fazlası oluşturma, fiyatların

dondurulması, karneleme, kambiyo kontrolleri ile baskı altına almıştır. Ancak sorunun

ortaya çıkışı geciktirilmiş, fakat çözülememiştir. Normal hale dönüldüğünde ve kontroller

sona erdirildiğinde enflasyonist süreç hemen başlayacaktır (Ceylan ve Dikmen, 2012:

446).

1.2.4.3. İthal Enflasyon

Bir ülkedeki enflasyon, daima kendi iç ekonomik faaliyetlerinden kaynaklanmaz.

Dolaysıyla, enflasyonun bir kısmı yurt dışından ithal edilebildiği gibi, enflasyonist şok

doğrudan dış faktörler tarafından da kaynaklanabilir. İthal enflasyon, yurt dışındaki

doğrudan ve dolaylı fiyat artışlarının hem ihracat, hem de ithalat yolu ile yurtiçine

taşınmasıyla oluşur. Ülkedeki devalüasyonun derecesi bu enflasyonun boyutunu

belirlemektedir (Enç, 1993’den aktaran Baoua, 2016: 9).

1.2.5. HIZINA GÖRE ENFLASYON TÜRLERİ

Hızına göre enflasyon türleri kendi içinde üçe ayrılmaktadır. Bunlar ılımlı

enflasyon, kronik yüksek enflasyon ve hiperenflasyondur.

Page 40: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

28

1.2.5.1. Ilımlı Enflasyon

Sürünen, rahvan, emekleyen, düşük enflasyon gibi adlarla anılan bu enflasyonda

fiyat artışları oldukça düşük gerçekleşir (Zeynel, 2002: 428). Ilımlı enflasyon yıllık fiyat

artışlarının gelişmiş ülkelerde %1-3, gelişmekte olan ülkelerde %3-6 arasındadır. Bu

enflasyon girişimcilerin üretim şevkini artırır, üreticilerin az da olsa karlılık oranlarını

artırır, yatırım ve tasarruf kararlarını olumlu yönde etkiler, yani geleceğe ilişkin tahminler

daha net olur (Orhan ve Erdoğan, 2008: 261).

1.2.5.2. Kronik Yüksek Enflasyon

Yıllık enflasyon oranının yüzde 10 ile yüzde 1000 arasında değiştiği enflasyona

yüksek veya dörtnala enflasyon denir. Fiyat artışlarının yıllar boyunca iki ve hatta üç

haneli olduğu bu enflasyon ekonomik gelişmeyi ve toplumsal refah artışında istikrarı

önemli ölçüde engellemektedir (Ulaş, 2010: 4).

“Kronik enflasyonda belirsizlik artar, yatırım tasarruf ilişkileri, piyasa sistemi,

gelir dağılımı, ödemeler dengesi bozulur, kontratlar bir yıl veya daha kısa vadelidir,

ülkedeki para ve yatırımlar yurtdışına çıkar. Bu enflasyon zorunlu tedbirler alınacak

kadar yüksek olmadığı için hiperenflasyondan daha yıkıcıdır. Çünkü hiperenflasyon çok

uzun sürmez, acil tedbirler alınır ve enflasyonda yaşanan düşüşler halkın moralini

yükseltir, enflasyon beklentilerini düşürür. Kronik enflasyonda ise halkın kafasında hep

enflasyon vardır, enflasyonun düşeceğine inanmazlar, enflasyon beklentileri yüksektir ve

planlarını buna göre yaparlar” (Yerli, 2008: 5).

1.2.5.3. Hiperenflasyon

Hiperenflasyon, aylık fiyat artışlarının yüzde 50’yi aştığı, günde yüzde birin

üzerinde olan enflasyondur. Birçok ayın bileşkesi alındığında bu enflasyon oranı fiyat

düzeyinde çok büyük artışlara neden olmaktadır. Aylık yüzde 50 enflasyon, bir yılda

fiyatlar genel seviyesinin yüz kat ve üç yılda iki milyonda kattan daha fazla artması

Page 41: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

29

anlamına gelir. Bunun doğurduğu maliyetler ile para zaman içerisinde değer saklama,

hesap birimi olma ve değişim aracı olma rollerini yitirmektedir (Mankiw, 2010: 113-115).

Page 42: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

30

1.3. FAİZ

Çalışmanın bu kısmında faiz ile ilgili kavramsal çerçeveye, faiz türlerine ve faiz

oranını açıklamaya yönelik teorilere yer verilmiştir.

1.3.1. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

“Faiz, Arapça kökenli bir kelime olup, “kar”, “nema”, “ürem”, “paranın fiyatı”

gibi çeşitli anlamlara gelmektedir. Alacak-borç ilişkilerinin başlangıcı “faiz” olgusunu

ortaya çıkarmıştır” (Evren, 1987’den aktaran, Demir, 2010: 15).

Faiz, paranın fiyatıdır. Faiz bir ekonomide en yakından takip edilen değişkenler

arasındadır. Oranlardaki değişiklikler günlük hayatı ve ekonominin genelini

etkilemektedir. Faiz oranları kişilerin, firmaların tüketim ve yatırım kararlarını

etkilemektedir. Örneğin hane halkı yatırım kararı alırken faiz oranlarını dikkate

almaktadır (Günal, 2012: 37). Faiz belirli aralıkta ölçüldüğünden akım değişkendir.

Faizin sermaye piyasası açısından dört ana fonksiyonu vardır (Erdoğan ve Sekmen, 2017:

84).

Faiz, üretim faktörü olan sermayenin bedelidir.

Faiz, makro dengeyi sağlayan önemli bir faktördür.

Faiz, para talebini ve likidite tercihini etkileyen önemli bir faktördür.

Faiz, bir maliyet unsurudur.

1.3.2. FAİZ TÜRLERİ

1.3.2.1. Basit Faiz-Bileşik Faiz

Anapara üzerinden uygulanan faize basit faiz denir. Aşağıdaki formülle

hesaplanmaktadır.

Page 43: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

31

F = AxİxT

100−1200−36000 Bu formülde: ‘F’ faiz miktarını, ‘A’ anaparayı, ‘İ’ faiz

oranını, ‘T’ ise süreyi belirlemektedir. Formülde süre 1 yıl ise 100, ay ise 1200, gün ise

36000 olarak alınır.

Bileşik faizde, anapara üzerine faizin eklenip tekrar faiz hesaplanmasıyla bulunur.

Aşağıdaki formülle hesaplanmaktadır.

F= A x (1 + 𝑖)𝑛 Bu formülde 1 yıllık bileşik faiz isteniyorsa formül F= A x

(1 + 𝑖)𝑛 , çeyrek dönem isteniyorsa F= A x (1 +𝑖

4)4, aylık isteniyorsa F= A x

(1 +𝑖

12)12’dir.

1.3.2.2. Brüt Faiz-Net Faiz

“Belli bir süreyle borç verilen ya da kiralanan sermayenin karşılığında bu

işlemden doğan komisyon, damga vergisi, stopaj ve muamele masrafları gibi giderlerle

birlikte ödenen veya alınan faize brüt faiz denir. Brüt faizden bu giderler kesildikten sonra

kalan kısım net faiz olmaktadır. Kısaca bunu bir eşitlik halinde; Brüt Faiz = Net Faiz +

Kesintiler şeklinde ifade edebiliriz” (Tezcan, 2009: 14).

1.3.2.3. Sabit Faiz-Değişken Faiz

Sabit faizde vade sonuna kadar faiz oranı değişmez. Örneğin on yıl vadeli ve

yüzde on faizli yüz liralık bir tahvilin bütün kuponları üzerinde yazılı değer on liradır. Bu

tahvilin faiz oranı sabittir ve itfa gününe kadar her yıl getireceği faiz on liradır. Değişken

faiz oranında ise ödünç verilen paranın faizi, ilk plasman miktarına oranla çeşitli

durumlarda değişebilmektedir (Ergin, 1983: 258).

1.3.2.4. Kanuni Faiz-Serbest Faiz

Piyasada oluşan fon arz ve talebine göre serbestçe belirlenen faiz oranı serbest faiz

oranıdır. Kanuni faiz oranı ise kanun koyucu tarafından konulan faiz oranıdır.

Page 44: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

32

1.3.2.5. Temerrüt Faizi

Temerrüt faizi alacak borç ilişkisinde borçlu borcunu yerine getirmekte geç

kalması ile ortaya çıkan faiz oranıdır.

Temerrüt faiz oranı uygulamada ve bunu oluşturan durumların tespiti sözleşmeye

bağlanmıştır. Bu sözleşmelerde temerrüt faiz oranı ve gecikmeyi oluşturan durumlar

yasal sınırların belirlediği sınırlar içerisinde kalmak koşuluyla taraflarca serbestçe

belirlenir (Durgut, 2010: 12).

1.3.2.6. Nominal Faiz-Reel Faiz

Faiz oranları denildiği zaman bu kavramın nominal mi yoksa reel mi olduğu çok

önemlidir. Enflasyonun borçlanma maliyetleri üzerine etkilerini dikkate aldığımız

takdirde, nominal faiz oranı ile bu oranın fiyat düzeyinde beklenen değişikliklere göre

uyarlanmış hali olan reel faiz oranını birbirinden ayırmamız gerekmektedir.

Borçlanmanın gerçek maliyeti esas olarak reel faiz oranı ile ölçülür. Reel faiz oranını

aşağıdaki Fisher denklemi ile tanımlayabiliriz (Günal, 2012: 43).

R = N – E, bu denklemde ‘R’ reel faizi, ‘N’ nominal faizi, ‘E’ beklenen enflasyon

oranıdır. Bu denklemden de görüldüğü üzere reel faiz oranı, nominal faiz oranı ile

beklenen enflasyonun farkıyla bulunur.

1.3.2.7. Mevduat Faizi-Kredi Faizi

Mevduat faizi bankaların kişilerin açtığı vadeli mevduata uyguladığı faiz oranıdır.

Kredi faizi ise bankaların açtıkları krediler yoluyla uyguladığı faizdir. Banka bireylere,

firmalara, devlete belirli faiz oranlarından kredi vermektedir.

1.3.3. TCMB FAİZ ORANLARI

“Merkez Bankası, ekonomideki son likidite kaynağı olarak piyasalarda bankalara

ödünç para vermekte veya bankalardan ödünç para alabilmektedir. Merkez Bankası, faiz

Page 45: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

33

oranlarını piyasaları etkilemek amacıyla belirlemektedir. Para Politikası Kurulunun faiz

kararları, önceden ilan edilmiş bir takvim çerçevesinde yapılan toplantılarında

alınmaktadır” (TCMB).

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası faiz oranları gecelik faiz oranları, geç

likidite penceresi faiz oranı ve bir haftalık repo faiz oranıdır.

1.3.3.1. Gecelik Faiz Oranı

TCMB, Bankalararası Para Piyasasında (interbank) ve Borsa İstanbul

bünyesindeki repo-ters repo piyasasındaki gecelik borçlanma faizlerini günlük olarak ilan

etmektedir. Merkez Bankasının borç alma faizi taban, borç verme faizi ise tavan olarak

ifade edilir. Para piyasasında atıl durumda kalan fonlar taban faizden Merkez Bankasına

borç olarak verilir. Gecelik faizler bu taban ve tavan arasında oluşur buna “faiz koridoru”

denir. Merkez Bankası faiz koridorunu değiştirerek döviz kuru üzerinde etkili olmaya

çalışmaktadır. Faiz koridorunun geniş tutulması durumunda döviz kurlarındaki

dalgalanmanın önüne geçilmiş olunur (Eğilmez, 2012: 121).

1.3.3.2. Geç Likidite Penceresi Faiz Oranı

Piyasanın kapalı olduğu saatlerde ekstra likiditeye ihtiyacı olan veya elindeki

likidite fazlasını değerlendirmek isteyen bankalar, piyasanın kapanış saatinden sonra

Merkez Bankasına başvurabilir. Buna geç likidite penceresi, burada uygulanan faiz

oranlarına da geç likidite faiz oranları denir. Geç likidite penceresi uygulamasında borç

verme oranı alma oranına göre düşük olarak belirlenir (Tonus, 2013: 193).

1.3.3.3. Bir Haftalık Repo Faiz Oranı

“TCMB, 1 hafta vadeli repo ihale faiz oranını temel politika faiz oranı olarak

kullanmaktadır. Politika faiz oranının hangi değerde olacağına Para Politikası Kurulu

karar vermektedir. Repo/Ters Repo bir tarafın hazine bonosu, devlet tahvili gibi sabit

getirili bir menkul kıymeti satarken/alırken, aynı kıymeti önceden belirlenen bir fiyattan

Page 46: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

34

ileri bir tarihte geri alması/satması üzerine anlaşma yapmasıdır. Miktar ihalesi yöntemi

ile gerçekleştirilen bir hafta vadeli repo ihaleleri piyasanın likidite ihtiyacı çerçevesinde

sürdürülmekte, bu sayede gecelik faizin faiz koridoru içinde ve Para Politikası Kurulu

tarafından belirlenen düzeylerde gerçekleşmesi sağlanmaktadır. Bir hafta vadeli repo

ihalesi ile yapılan TL fonlama miktarı gerekli görüldüğünde aşağı ve yukarı yönlü

ayarlanabilmektedir” (TCMB, 2012: 5).

1.3.4. FAİZ ORANINI AÇIKLAMAYA YÖNELİK TEORİLER

Faiz oranını açıklamaya yönelik teoriler kendi içinde beşe ayrılmaktadır. Bunlar

Klasik faiz kuramı, Wicksell’in ödünç verilebilir fonlar kuramı, Keynes’in faiz kuramı,

Hick-Hansen’in Neo-Keynesyen sentezi ve Tobin’in portföy kuramıdır.

1.3.4.1. Klasik Faiz Kuramı

Klasik teoride faiz reel bir değişkendir ve tasarruf arzı ve tasarruf talebi (yatırım

talebi) tarafından belirlenmektedir. Faiz haddi yükselince tasarruf miktarı artarken

yatırım azalmakta, faiz azaldığında ise tasarruf miktarı azalırken yatırım artmaktadır.

Klasiklere göre paranın faiz oranı üzerinde herhangi bir etkisi yoktur. Klasikler parayı

sadece bir örtü olarak görürler. Parasal artış olsa bile uzun dönemde faiz oranı

değişmeyecektir. Ancak reel faktörlerin değişmesi faiz haddini etkileyecektir (Cansu,

2006: 35). Tasarruf arzı reel faizin pozitif fonksiyonu iken yatırımlar reel faizin negatif

fonksiyonudur.

Kaynak: (Erdoğan ve Sekmen, 2017: 86).

Page 47: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

35

“Klasikler’e göre faiz oranı, sermaye arz ve talebi sonucu ortaya çıkmaktadır.

Faizle borç verilebilecek miktar arttıkça faiz oranı düşmektedir” (Çeviş, 2012’den

aktaran, Karataş, 2017: 60).

1.3.4.2. Wicksell’in Ödünç Verilebilir Fonlar Kuramı

Wicksell’in ödünç verilebilir fonlar kuramında faiz hem reel faktörler hem de

parasal faktörlerden etkilenmektedir. Wicksell’e göre doğal ve parasal-piyasa faiz oranı

olmak üzere iki tür faiz oranı vardır. Doğal faiz oranı, işletilen reel sermayeden kazanılan

kar oranı iken, parasal-piyasa faiz oranı bankaların kredi üzerinden talep ettikleri faiz

oranıdır. Eğer piyasa faiz oranı doğal faiz oranını aşarsa yatırımlar ve talep azalır

deflasyonist süreç yaşanır, tam tersi durumda ise yatırımlar ve toplam talep artar

enflasyonist sürece girilir. Bu kuramda faiz oranı ödünç verilebilir fon arz ve talebi

tarafından belirlenir. Ödünç verilebilir fon arzı faiz oranının pozitif fonksiyonu iken fon

talebi faiz oranının negatif fonksiyonudur. Faiz dışında fon arzı artığında faiz oranı

düşerken, fon talebi artığında faiz oranı artmaktadır (Konur, 2016: 319).

1.3.4.3. Keynes’in Faiz Kuramı

Keynes ‘Genel Teori’ kitabında faizi likitsiz kalmanın veya daha çok kullanılan

bir deyişle likiditeden vazgeçmenin tazminatı veya bedeli şeklinde tanımlamıştır.

Keynes’e göre faiz oranının belirlenmesi paranın kıymet biriktirme fonksiyonundan

kaynaklanan parasal bir olaydır. Keynes’e göre bireyler işlem, ihtiyat ve spekülasyon

nedeniyle para talep etmektedirler. İşlem ve ihtiyat güdüsüyle para talebi doğrudan

doğruya ekonominin üretim seviyesi tarafından belirlenmektedir. İşlem ve ihtiyat saikiyle

yapılan para talebi genellikle faize karşı esnek değildir. Buna karşın spekülasyon

nedeniyle para talebi faiz oranlarındaki değişmeye karşı çok duyarlıdır. Buna göre faiz

oranı düştükçe paraya olan talep artmakta, faiz oranları yükseldikçe paraya olan talep

azalmaktadır. Faiz oranları yükselince bireyler para yerine tahvil satın almaktadır. Faiz

oranları düşünce de bireyler ellerindeki tahvilleri satmak suretiyle kazanç elde ederler

(Savaş, 2007: 766-767).

Page 48: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

36

Keynes faiz oranlarının para arz ve talebinin fonksiyonu olduğunu kabul etmiştir.

Keynes’ e göre para talebi sabitken para arzının artırılması faiz oranlarını düşürecektir.

Ancak Keynes faizin düşebileceği minimum bir seviye olduğunu ve bunun altına

düşmeyeceğini belirtmiştir. İşte bu minimum seviyeye Keynes ‘likidite tuzağı’ ismini

vermiştir (Türkbal, 2005: 296). Likidite tuzağı durumunda spekülasyon güdüsüyle para

talebinin faiz esnekliği sonsuzdur. Merkez Bankası piyasadaki para arzını artırarak

faizleri düşüremez. Yani Merkez Bankası piyasaya ne kadar para sürerse sürsün bireyler

tüm parayı elde tutarlar. Bu durumda para politikası etkin değildir.

1.3.4.4. Hicks- Hansen’ın Neo-Keynesyen Sentezi

Hicks-Hansen faiz kuramı, Likidite Tercih Teorisi ve Ödünç Verilebilir Fonlar

Kuramını içeren Klasik ve Keynesyen bir sentezdir. Bu teoriye göre faiz teorisi yatırım

talebi fonksiyonu, tasarruf arzı fonksiyonu, likidite tercih fonksiyonu ve para arzı

fonksiyonuna bağlıdır. Faiz oranı ve gelir düzeyinin belirlenmesi hem reel hem de parasal

kesimle birlikte gerçekleşir. IS-LM analizi olarak adlandırılan bu analizde her gelir

düzeyi için yatırımı tasarrufa eşitleyen ve para arzını para talebine eşitleyen tek bir faiz

oranı bulunur (Keyder, 1993: 313).

Kaynak: (Erdoğan ve Sekmen, 2017: 88).

Bu teoriye göre IS, ekonomide yatırımları tasarrufa eşitleyen, LM ise para arzını

para talebine eşitleyen faiz oranı-milli gelir bileşiminin geometrik yerini ifade etmektedir.

Ekonomide uygulanan para politikası LM’i, maliye politikası IS’i etkilemektedir.

Genişletici politikalar paralel olarak sağa, daraltıcı politikalar paralel olarak sola

kaydırmaktadır. Örneğin; hükümetin genişletici bir maliye politikası uygulaması IS’i sağa

kaydırmaktadır. Bu durumda faiz oranları ve milli gelir yükselmektedir.

Page 49: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

37

1.3.4.5. Tobin’in Portföy Kuramı

Keynes’in likidite tercihi teorisinde bireyler portföylerinde ya para ya da tahvil

tutacakları varsayımı vardır. Tobin’e göre bu gerçek hayatta doğru değildir. Kişiler

portföylerinde neyi tutacaklarına karar verirken sadece beklenen getiriye değil aynı

zamanda içerdikleri risklere de bakarlar. Dolayısıyla bireyler getirisi ve riski sıfır olan

parayı tutmayı daha çok isterler (Günal, 2010’dan aktaran, Dağhan, 2013: 18).

Tobin’in portföy kuramına göre bireylerin alternatif yatırım araçlarının getirileri

eşitlendiği zaman portföy dengesi sağlanır. İnsanlar parasal, finansal ve reel yatırım

araçlarından oluşan portföylerini bu varlıkların nispi fiyat ve getirilerine göre belirler.

Dolayısıyla faiz oranının belirlenmesinde para arz ve talebinin yanı sıra alternatif diğer

yatırım araçlarının arzı da belirleyici olmaktadır (Konur, 2016: 319).

Page 50: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

38

2. BÖLÜM

DÖVİZ KURU, ENFLASYON, FAİZ ORANI ARASINDAKİ

İLİŞKİLER

2.1. DÖVİZ KURU, FAİZ ORANI İLİŞKİSİ

Döviz kuru ile faiz oranı arasında pozitif bir ilişki olduğunu öngören Chicago

Teorisi olarak adlandırılan esnek fiyat modeli yaklaşımına göre; esnek fiyatlar ve tam

sermaye hareketliliği varsayımı altında faiz oranındaki değişmeler beklenen enflasyon

oranındaki değişimi yansıtmaktadır. Faiz oranlarındaki artış, ulusal paraya olan talebi,

yabancı paraya göre nispi olarak düşürmekte, bu durum ulusal paranın enflasyon

yaratacak şekilde yabancı para karşısında değer kaybetmesi sonucunu doğurmaktadır.

Paracı modeli açıklayan katı fiyat modeli olan Keynesyen Teoriye göre nominal faiz

oranındaki değişiklikler sıkı para politikasındaki değişimi yansıtmakta, yurtiçi faiz

oranlarındaki artışlar ülkeye giren sermaye miktarının yükselmesine neden olmaktadır

(Dülger ve Cin, 2002: 50).

Teorik olarak döviz kuru ve faiz oranları arasındaki ilişki üç yolla kendini

göstermektedir. İlk olarak, yurt içi faizlerdeki artış sonucunda döviz arzı artar ve milli

para değer kazanmaya başlar. Böylece yatırımcılar, yurtiçi ve yurtdışı faiz oranlarını

eşitleninceye kadar milli yatırım araçlarını talep ederler. İkinci olarak artan faiz

oranlarıyla birlikte firma ve bankaların faiz yükü artar bu durum firma ve bankaların

karlılığını azaltır. Böyle bir durumda nakit akışı yavaşlar, firmaların borç yükü artar,

kredilerin geri ödeme sorunu ortaya çıkar. Geri ödenmeyen krediler banka bilânçolarını

bozar ve ekonomik aktiviteyi yavaşlatıp kötümser beklentilere yol açar. Böylece ülke

parası değer kaybeder. Ve son olarak faiz oranlarındaki artış, kamu maliyesinde faiz

yüküyle beraber enflasyonist beklentileri ve risk primini arttırmaktadır. Bu durumda ülke

parasının beklenen değeri düşmekte, risk primi yükselmektedir (Sağlam ve Yıldırım,

2007: 197).

Metzler, Machlup ve Meade, Mundell Fleming Modeline zemin hazırlamışlarıdır

ve 1960’ların başından itibaren teorileri piyasada kabul görmeye başlamıştır. Mundell

Page 51: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

39

Fleming Modeli özü itibariyle makroekonomik politikaların iç ve dış dengeyi eş zamanlı

olarak sağlayabileceği teoridir. Mundell Fleming Modeli klasik IS-LM Modelinin açık

ekonomiye uyarlanmış halidir. Bu model politika tercihlerinin çeşitli döviz kuru

rejimlerinde hasıla düzeyini ve faiz oranlarını nasıl etkilediğini açıklamaktadır (Yılmaz,

2015: 212-213). Burada mal piyasasında dengeyi açıklayan IS eğrisi, para piyasasında

dengeyi açıklayan LM eğrisi ve ödemeler dengesini açıklayan ise BP eğrisidir. Aşağıdaki

grafiklerde politikaların dengeyi nasıl etkilediği açıklanacaktır.

Şekil 1:Sabit döviz kuru, tam sermaye hareketliliğinde maliye politikası

Kaynak: (Dinler, 2016: 1586).

Ekonomi başlangıçta E0 noktasında dengede iken genişletici bir maliye politikası

ile IS eğrisi sağa kayar ve E1 noktasında dengeye gelir. Ancak bu denge noktası geçici

denge noktasıdır. Şekilde görüldüğü üzere bu nihai olmayan denge noktasında faiz ve

gelir yükselmiştir. Faizlerin artmasıyla ülkeye sermaye girişi meydana gelir. Bu durumda

milli para değer kazanırken döviz kuru değer kaybedecektir. Böylece ödemeler dengesi

fazla verir. Ancak ülke parasını sabit kura ayarladığı için Merkez Bankası piyasaya

müdahalede bulunur ve piyasadan fazla olan dövizi alır, para arzını artırır. Bu durumda

LM eğrisi sağa kayar ve E2 nihai denge noktasına ulaşılır. Sonuç olarak uygulanan maliye

politikası etkindir.

Page 52: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

40

Şekil 2:Sabit döviz kuru, tam sermaye hareketliliğinde para politikası

Kaynak: (Dinler, 2016: 1591).

Ekonomi başlangıçta E0 noktasında dengede iken genişletici bir para politikası ile

LM eğrisi sağa kayar ve E1 noktasında dengeye gelir. Ancak bu denge noktası geçici

denge noktasıdır. Şekilde görüldüğü üzere bu nihai olmayan denge noktasında faiz

düşerken gelir artmıştır. Faizlerin azalmasıyla ülkeden sermaye çıkışı meydana gelir. Bu

durumda ulusal para değer kaybederken döviz kuru değer kazanacaktır. Böylece

ödemeler dengesi açık verir. Ancak ülke parasını sabit kura ayarladığı için Merkez

Bankası piyasaya müdahalede bulunur ve piyasaya döviz satıp ulusal parayı çekecektir.

Para arzı azaldığı için LM eğrisi sola kayar ve E0 nihai denge noktasına ulaşılır. Sonuç

olarak uygulanan maliye politikası etkin değildir.

Şekil 3:Esnek döviz kuru, tam sermaye hareketliliğinde maliye politikası

Kaynak: (Dinler, 2016: 1598).

Page 53: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

41

Ekonomi başlangıçta E0 noktasında dengede iken genişletici bir maliye politikası

ile IS eğrisi sağa kayar ve E1 noktasında dengeye gelir. Bu denge noktasında faiz ve gelir

yükselmiştir. Faizlerin artmasıyla ülkeye sermaye girişi meydana gelir. Bu durumda

ulusal para değer kazanırken döviz kuru değer kaybedecektir. Ulusal paranın değerli

olması ihracatı azaltırken ithalatı artırır ve net ihracatta azalma meydana gelir. Bu

azalmayla IS eğrisi tekrar sola kayar. Sonuç olarak uygulanan maliye politikası etkin

olmaz.

Şekil 4:Esnek döviz kuru, tam sermaye hareketliliğinde para politikası

Kaynak: (Dinler, 2016: 1590).

Ekonomi başlangıçta E0 noktasında dengede iken genişletici bir para politikası ile

LM eğrisi sağa kayar ve E1 noktasında dengeye gelir. Burada faizler azalıp gelir artmıştır.

Faizlerin azalması ülkeden sermaye çıkışı meydana getirir. Bu durumda ulusal para değer

kaybederken döviz kuru değer kazanacaktır. Ulusal paradaki değer kaybı ile yurt içinde

üretilen mallar ucuzlarken, ithal edilen mallar pahalılaşır. Dolayısıyla ihracat artarken

ithalat azalır bu da net ihracatın artmasına neden olur. Böylece IS eğrisi sağa kayar ve E2

nihai denge noktasına ulaşılır. Sonuç olarak uygulanan maliye politikası etkindir.

Page 54: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

42

Şekil 5:Sabit döviz kuru, kısmi sermaye hareketliliğinde, LM eğrisi BP eğrisine kıyasla daha dik

iken uygulanan maliye politikası

Kaynak: (Bilgili, 2015: 1503).

Ekonomi başlangıçta E0 noktasında dengede iken genişletici bir maliye politikası

ile IS eğrisi sağa kayar ve E1 noktasında dengeye gelir. BP eğrisinin sol tarafında

ödemeler bilançosu fazlası olduğu için döviz kuru düşer. Ancak ülke parasını sabit kura

ayarladığı için Merkez Bankası piyasaya müdahale de bulunur. Piyasadaki fazla olan

dövizi satın alır ve piyasaya ulusal para sürer böylece para arzı artar ve LM sağa kayar ve

nihai denge noktası E2 ‘de sağlanır. Faiz ve gelir yükselir. Sonuç olarak uygulanan maliye

politikası etkindir.

Şekil 6:Sabit döviz kuru, kısmi sermaye hareketliliğinde, BP eğrisi LM eğrisine kıyasla daha dik

iken uygulanan maliye politikası

Kaynak: (Bilgili, 2015: 1329).

Page 55: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

43

Ekonomi başlangıçta E0 noktasında dengede iken genişletici bir maliye politikası

ile IS eğrisi sağa kayar ve E1 geçici denge noktasında dengeye gelir. BP eğrisinin sağ

tarafında ödemeler bilançosu açığı olduğu için dövize olan talep artar ve döviz kuru

yükselir. Sabit kur nedeniyle Merkez Bankası bu duruma müdahale eder ve piyasadan

ulusal parayı çeker piyasaya döviz satar. Böylece LM sola kayar ve nihai denge noktası

E2’de sağlanır. Faiz ve gelir yükselir. Sonuç olarak uygulanan maliye politikası etkindir.

Şekil 7:Sabit döviz kuru, kısmi sermaye hareketliliğinde, BP eğrisi LM eğrisine kıyasla daha dik

iken uygulanan para politikası

Kaynak: (Bilgili, 2015: 1503).

Ekonomi başlangıçta E0 noktasında dengede iken genişletici bir para politikası ile

LM eğrisi sağa kayar ve E1 geçici denge noktasında dengeye gelir. BP eğrisinin sağ

tarafında ödemeler bilançosu açığı olduğu için dövize olan talep artar ve döviz kuru

yükselir. Sabit kur nedeniyle Merkez Bankası bu duruma müdahale eder ve piyasadan

ulusal parayı çeker piyasaya döviz satar. Böylece LM sola kayar ve nihai denge noktası

E2 ‘de sağlanır. Faiz ve gelirde herhangi bir değişiklik olmaz. Sonuç olarak uygulanan

para politikası etkin değildir.

Page 56: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

44

Şekil 8:Sabit döviz kuru, kısmi sermaye hareketliliğinde, LM eğrisi BP eğrisine kıyasla daha dik

iken uygulanan para politikası

Kaynak: (Bilgili, 2015: 1492).

Ekonomi başlangıçta E0 noktasında dengede iken genişletici bir para politikası ile

LM eğrisi sağa kayar ve E1 geçici denge noktasında dengeye gelir. BP eğrisinin sağ

tarafında ödemeler bilançosu açığı olduğu için dövize olan talep artar ve döviz kuru

yükselir. Sabit kur nedeniyle Merkez Bankası bu duruma müdahale eder ve piyasadan

ulusal parayı çeker piyasaya döviz satar. Böylece LM sola kayar ve nihai denge noktası

E2 ‘de sağlanır. Faiz ve gelirde herhangi bir değişiklik olmaz. Sonuç olarak uygulanan

para politikası etkin değildir.

Şekil 9:Esnek döviz kuru, kısmi sermaye hareketliliğinde, LM eğrisi BP eğrisine kıyasla daha dik

iken uygulanan para politikası

Kaynak: (Bilgili, 2015: 1190).

Page 57: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

45

Ekonomi başlangıçta E0 noktasında dengede iken genişletici bir para politikası ile

LM eğrisi sağa kayar ve E1 geçici denge noktasında dengeye gelir. BP eğrisinin sağ

tarafında ödemeler bilançosu açığı olduğu için dövize olan talep artar ve döviz kuru

yükselir. Döviz kuru esnek olduğu için devletin müdahalesi söz konusu olmayacaktır. Bu

durumda ihracat artar, ithalat azalır ve net ihracat artar. Böylece IS sağa kayar ve nihai

denge noktası E2’de, BP eğrisi de bu seviyeye gelecektir. Faiz oranları belirsiz iken gelir

artığı için uygulanan para politikası etkindir.

Şekil 10: Esnek döviz kuru, kısmi sermaye hareketliliğinde, BP eğrisi LM eğrisine kıyasla daha

dik iken uygulanan para politikası

Kaynak: (Bilgili, 2015: 1503).

Ekonomi başlangıçta E0 noktasında dengede iken genişletici bir para politikası ile

LM eğrisi sağa kayar ve E1 geçici denge noktasında dengeye gelir. BP eğrisinin sağ

tarafında ödemeler bilançosu açığı olduğu için dövize olan talep artar ve döviz kuru

yükselir Bu durumda ihracat artar, ithalat azalır ve net ihracat artar. Böylece IS sağa kayar

ve nihai denge noktası E2‘de, BP eğrisi de bu seviyeye gelecektir. Faiz oranları belirsiz

iken gelir artığı için uygulanan para politikası etkindir.

Page 58: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

46

Şekil 11: Esnek döviz kuru, kısmi sermaye hareketliliğinde, BP eğrisi LM eğrisine kıyasla daha

dik iken uygulanan maliye politikası

Kaynak: (Dinler, 2016: 1590).

Ekonomi başlangıçta E0 noktasında dengede iken genişletici bir maliye politikası

ile IS eğrisi sağa kayar ve E1 geçici denge noktasında dengeye gelir. BP eğrisinin sağ

tarafında ödemeler bilançosu açığı olduğu için dövize olan talep artar ve döviz kuru

yükselir. Bu durumda ihracat artar, ithalat azalır ve net ihracat artar. Böylece IS tekrar

sağa kayar ve nihai denge noktası E2‘de, BP eğrisi de bu seviyeye gelecektir. Faiz oranları

ve gelir artığı için uygulanan maliye politikası etkindir.

Şekil 12: Esnek döviz kuru, kısmi sermaye hareketliliğinde, LM eğrisi BP eğrisine kıyasla daha

dik iken uygulanan maliye politikası

Kaynak: (Bilgili, 2015: 1088).

Page 59: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

47

Ekonomi başlangıçta E0 noktasında dengede iken genişletici bir maliye politikası

ile IS eğrisi sağa kayar ve E1 geçici denge noktasında dengeye gelir. BP eğrisinin sol

tarafında ödemeler bilançosu fazlası oluşur ve döviz kuru değer kaybeder. Bu durumda

ihracat azalır. Böylece IS ve BP eğrisi sola kayar ve nihai denge noktası E2‘de sağlanır.

Faiz oranları ve gelir artığı için uygulanan maliye politikası etkindir.

Page 60: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

48

2.1.1. Türkiye’de Döviz Kuru-Faiz Oranı İlişkisi

Türkiye’nin 1980 yılından sonra serbest piyasa ekonomisini hayata geçirmesi ile

döviz kurları ve faiz oranlarının serbest piyasada belirlenmesine yönelik önemli adımlar

atılmıştır. Sermaye hareketliliğinin serbest bırakılması yönündeki karar ile kamu

açıklarını iç piyasadan borçlanılarak kapatılmasının zorlaştığı döneme denk gelmesi,

kamu açıklarının finansmanında uluslararası finansman araçlarının kullanılmasını

sağlamıştır (Yeldan, 2004: 194).

1989 yılında 32 sayılı karar ile Türk Lirası konvertibl hale gelmiştir. Bu karar ile

hükümet döviz kuru ve faizi kontrol edemez hale gelmiştir. 1989 yılından sonra faiz

oranının döviz kuru değişim oranından daha fazla olmasıyla kısa dönemli sermaye

akımlarında artış yaşanmıştır. Merkez Bankası piyasalara müdahale edememiş, böylece

Türk Lirası aşırı değerlenmiştir. Bu durum ödemeler dengesi açığında artışlar

yaşanmasına neden olmuştur (Ertekin, 2008’den aktaran, Hepaktan, Çınar ve Dündar,

2011: 65).

1990’lı yılların başından itibaren yükselen kamu harcamaları ve yeterince

artmayan vergi gelirleri kamu açıklarının boyutunu artırmış ve bu kamu açıkları

Hazine’nin Merkez Bankasından aldığı kısa vadeli avanslar ve DİBS ihraçları ile

karşılanmıştır. Finansal sistemdeki sorunlar ve tasarrufların yetersizliği yüksek reel

faizleri ortaya çıkarmıştır (Küçükkırımlı, 2017: 6).

1993 yılında Hazine iç borçlanma ihalelerini iptal etmesiyle piyasadaki TL

likiditesi giderek artmış ve bu döviz kuru üzerinde baskı oluşturmuştur. Merkez Bankası,

faizleri artırarak oluşan bu fazla likiditeyi azaltmaya çalışmış ve döviz kurları üzerindeki

baskıyı hafifletmeye çalışsa da başarılı olamamıştır (Arat, 2003: 30). 1994 yılında artan

kamu açıkları ve iç dengesizlikler sonucu Merkez Bankasının rezervleri hızla erimiştir.

Yaşanan gelişmelerle 1994 5 Nisan kararları ile hükümet TL’yi yüzde 20 oranında

devalüe etmiştir. Bununla birlikte reel kur yüzde 10-15 oranında değer kaybetmiştir

(Gültekin, 2006: 61).

Page 61: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

49

1998 yılında Rusya Krizinin meydana gelmesi ve 1999 yılına gelindiğinde siyasi

belirsizliklerin etkileri Türkiye’ye kötü yansımıştır. Kriz sonrasındaki sermaye

kaçışlarının artması ve gelen sermayenin yeterli düzeyde olmaması Hazinenin borçlanma

imkânlarını daraltmıştır. Hazinenin iç kaynaklara yönelmesiyle hâlihazırda yüksek olan

faizleri daha da artırmıştır (Cergibozan, 2011: 52).

2000’li yılların başında uygulanan dezenflasyon programı ile enflasyon ve faiz

oranlarını makul seviyeye indirmek amaçlanmıştır. Bu programda 2000 yılı sonuna kadar

1 dolar +0.77 Euro‘dan oluşan kur sepetinin TL karşısında değerini %20‘lik TEFE

yılsonu hedefi doğrultusunda ileriye dönük olarak gerçekleşeceği önceden kamuoyuna

açıklanmıştır. Döviz talebini karşılamak için Türk Lirasına talep artmış, faizler artma

eğilimine girmiştir. Bu artan faizlerle ellerinde DİBS’leri bulunduran bankaların likidite

bulma sorunları oluşmuştur. Oluşan bu likidite darlığı Kasım 2000 Krizini meydana

getirmiştir. Merkez Bankası bu krizi yüksek faiz ve IMF kredisi ile atlatabilmiştir. Ancak

Şubat 2001’de siyasi istikrarsızlık döviz krizine yol açmıştır. O dönemde uygulanmaya

devam eden döviz kuru çapası terk edilip esnek kur rejimine geçilmiştir. Mayıs 2001 ‘de

IMF görüşü doğrultusunda yeni bir ulusal program hazırlanmıştır. Bu programla

amaçlanan faiz dışı kamu kesimi fazlasını artırmak, krizden kaynaklanan maliyetleri

hafifletmek, bankacılık reformunu hızlandırmak, yapısal reformları garanti etmek ve

güveni güçlendirmektir (Uludağ, 2003’den aktaran, Alacahan, 2011: 108-109).

Gelişmiş ülkelerin uyguladığı parasal genişleme politikaları beraberinde kredi

büyümesinde ve sermaye akımlarında artışa yol açmıştır. Bu durum bankacılık kesiminde

finansal riskleri artırmıştır. Böylece Merkez Bankası, 2008 Krizi ardından Kasım

2010’dan itibaren kredi politikası çerçevesinde zorunlu karşılıkları, faiz politikası

çerçevesinde haftalık repo faizleri, likidite politikası çerçevesinde faiz koridoru ve çeşitli

fonlama yöntemleri uygulamıştır. Kasım 2011’den itibaren döviz kurundaki aşırı

oynaklığa karşı faiz koridorunun üst sınırı aktif olarak kullanılarak ek parasal sıkıştırma

yapılmıştır (Değerli ve Fendioğlu, 2013: 2).

Türkiye’de 2003 ve 2017 yılları arasında döviz kuru ve faiz oranındaki değişimler

aşağıdaki tablo ve grafikte gösterilmiştir.

Page 62: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

50

Tablo 2: Türkiye’de Faiz-Döviz kuru Oranları (2003-2017)

Yıllar DİBS FAİZ ORANI (Ort.

Bileşik)

TÜFE BAZLI REEL EFEKTİF DÖVİZ

KURU (2003=100)

2003 45 101,28

2004 25,7 102,34

2005 16,9 119,67

2006 18,2 110,07

2007 18,8 127,94

2008 19,3 111,33

2009 12,7 113,46

2010 8,5 120,06

2011 8,7 103,51

2012 8,8 111,09

2013 7,7 101,02

2014 9,8 105,19

2015 9,5 97,94

2016 10,2 92,13

2017 11,3 84,7

Kaynak: Türkiye istatistik Kurumu(TUİK), http://www.tuik.gov.tr/Start.do, Hazine Müsteşarlığı,

https://hmvds.hazine.gov.tr/, TCMB Elektronik Veri Dağıtım Sistemi, https://evds2.tcmb.gov.tr/ Erişim

Tarihi: 18.02.2018.

Şekil 13:Türkiye’de faiz-kur ilişkisi

Yukardaki tablo ve grafikte 2003 ile 2017 arasında yıllık olarak DİBS faiz oranı

ve tüfe bazlı reel efektif döviz kuru kullanılmıştır. Tüfe bazlı reel efektif döviz kurunun

artması durumunda TL döviz kuru karşısında reel anlamda değer kazanmakta, aksine

düşüş olması halinde ise TL reel anlamda değer kaybetmektedir. Grafikten de görüldüğü

0

20

40

60

80

100

120

140

2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017

Türkiye'de Kur-Faiz İlişkisi

DİBS FAİZ ORANI(Ort. Bileşik)* TÜFE BAZLI REEL EFEKTİF DÖVİZ KURU(2003=100)**

Page 63: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

51

üzere faiz oranı 2010 yılına kadar azalma trendinde, 2010’dan sonra ise az da olsa artma

trendindedir. Tüfe bazlı reel efektif döviz kuru ise genel olarak 2010’a kadar artma

trendinde ancak 2010’dan itibaren azalma trendine girmiştir. Faizler 2003’den 2005 e

kadar hızlı bir şekilde düşüş kaydetmiştir. 2008’e kadar stabil kalmaya çalışan faizler bu

tarihten itibaren tekrar azalışa geçmiş 2013 yılından itibaren de az da olsa artmaya devam

etmiştir. TL’de 2007’e kadar değer kazanmış bu tarihten sonra istikrarsız olarak

dalgalanmış 2014 ten sonra hızla değer kaybetmiştir. Özellikle son yıllarda Amerika

Merkez Bankası FED’in faiz artırma kararlarındaki belirsizlikler ve tahvil alımını

azaltması ülkemizden sermaye çıkışını hızlandırmıştır. Ayrıca ülkemizde yaşanan darbe

girişimi, sınırımızda olan savaşlar, mülteci krizi, artan terör saldırıları, olağanüstü halin

uzaması, kredi derecelendirme kuruluşlarının olumsuz tutumu, diğer ülkeler ile siyasi

gerilimler gibi etkenler TL’nin diğer para birimleri karşısındaki değer kaybını daha da

artırmıştır. Yukardaki grafikten çıkan sonuç şudur ki Türkiye’de faizlerle kurlar aynı

yönde ilerlemektedir. Yani bir ülkeye giren döviz miktarı azalırsa kurlar artar ve bu kur

artışını azaltmanın yolu da faizleri artırmaktır.

Page 64: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

52

2.2. ENFLASYON-FAİZ ORANI İLİŞKİSİ

Enflasyonla faiz oranı arasındaki ilişki yıllardır iktisatçıların üzerinde tartıştığı

konulardan biridir. Bu ilişkinin yönü konusunda birçok tartışma vardır. Bazıları yüksek

enflasyonun yüksek faizi yarattığını, bazılarının da yüksek faizin yüksek enflasyonu

doğurduğunu savunur.

Enflasyon ve faiz oranı arasındaki ilişki Irvıng Fısher tarafından geliştirilen Fisher

etkisi ile açıklanmaktadır. Fisher etkisi: yurtiçi Fisher etkisi, genelleştirilmiş Fisher etkisi

ve uluslararası Fisher etkisi olarak üçe ayrılmaktadır. Yurtiçi Fisher etkisine göre reel faiz

oranı, nominal faiz oranı ve beklenen enflasyonun farkı alınarak bulunur. Ülkeler

arasındaki faiz oranları farkının, beklenen enflasyon oranları farkına eşit olmasına

genelleştirilmiş Fisher etkisi denir. Uluslararası Fisher etkisi ise nominal faiz oranları ile

döviz kurları arasındaki farka eşittir. Bu etkiye göre enflasyon oranı yüksek olan ülkelerde

faiz oranları ve döviz kurları da yüksek olmaktadır (Seyidoğlu, 2003: 355-358).

Yurtiçi Fisher Etkisi İ = a + p

Genelleştirilmiş Fisher Etkisi İtr = İus = Ptr - Pus

Uluslararası Fisher Etkisi İtr = İus = E(s)–S/S Kaynak: (Seyidoğlu, 2003: 355-358).

Bu teoriye göre reel faiz oranları uzun dönemde sabittir. Bunun nedeni uzun

dönemde reel faiz oranlarının enflasyonu etkileyen parasal dengesizliklerden

etkilenmemesidir. Fakat kısa dönemde reel faiz oranlarındaki hareketler, enflasyon

dalgalanmalarının varlığına ve gelecekteki enflasyon belirsizliğine yol açacaktır

(Mishkin, 1992: 201).

Yukardaki formül enflasyon oranlarının %10’un altına olduğu zamanlarda

kullanılmaktadır. Enflasyon oranı %10 düzeyinin üzerine çıktığı zaman formül aşağıdaki

gibi olmaktadır.

Reel faiz oranı =1+Nominal faiz oranı

1+Enflasyon oranı – 1 şeklindedir.

Page 65: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

53

Keynes’e göre enflasyon olgusu mal piyasalarında denge koşulunda

incelenmektedir. Mal piyasalarındaki fiyat artışları talep fazlalığından

kaynaklanmaktadır. Mal piyasalarında fiyat artışları para piyasasında talep fazlası

oluşturur ve faizler yükselir. Keynes’e göre bireyler mali servetlerini para ya da konsol

(tahvil) şeklinde tutmaktadırlar. Keynes’e göre paranın bir getirisi yok iken tahvilin

getirisi faiz geliri ve beklenen sermaye kazancıdır. Dolayısıyla kişilerin tahvil talepleri

artarken para talepleri azalmaktadır. Tahvil talebinin sıfır olması durumunda ise kişiler

mali servetlerinin tamamını para şeklinde tutmaktadır. Kişilerin mali servetlerinin ne

kadarını para, ne kadarını tahvil şeklinde tutacağına dair yaklaşımına “Likidite Tercih

Teorisi” denilmektedir. Keynes’e göre kişiler işlem ihtiyat ve spekülasyon güdüsüyle

olmak üzere üç tür saikle para talep etmektedirler. İşlem ve ihtiyat güdüsüyle para talebi

gelirin doğru yönlü bir fonksiyonu iken spekülasyon güdüsüyle para talebinde faizin ters

yönlü bir fonksiyonudur (Erdoğan ve Sekmen, 2017: 19-22).

Şekil 14: Likidite tercih teorisi

Kaynak: (Bilgili, 2015: 1255).

Yukardaki şekilde dikey eksende faiz yatay eksende para arzı (Ms) ve para talebi

(Md) yer almaktadır. Faiz oranlarındaki değişiklikler para talep eğrisi üzerinde hareket

sağlarken, gelirdeki artışlar para talebini paralel olarak sağa kaydırmaktadır. Para arzı

egzojen bir büyüklük olup Merkez Bankası tarafından belirlenmektedir. Merkez Bankası

para arzını artırdığı zaman bireyler tahvile yönelirler. Tahvile olan talep artar ve tahvilin

fiyatı yükselir. Bunun sonucunda faizler azalır. Faizlerin azalmasıyla yatırımlar artmakta

ve efektif talebin artması üretimi ve gelir düzeyini artırmaktadır. Ancak reel gelir

düzeyinin artması için atıl kapasite gereklidir. Aksi takdirde toplam talepteki artışlar

Page 66: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

54

fiyatlar genel düzeyinin artmasına yol açar (Paya, 2007’den aktaran, Alacahan, 2011:

123). Keynes faizlerin düşebileceği minimum bir seviye olduğunu bu noktada para arzı

ne kadar artırılırsa artırılsın faiz oranlarının daha aşağı düşürülmesinin mümkün

olmayacağını belirtmektedir. Bu noktaya “Likidite Tuzağı” denilmektedir.

1993 yılında Amerikalı İktisatçı John Taylor tarafından geliştirilen Taylor

Kuralına göre üretim potansiyel düzeyin üzerinde ise enflasyonist baskılar artar. Bu

durumda Merkez Bankası politika faizini artırması gerekir. Yine benzer bir şekilde

enflasyon artarken, Merkez Bankası kısa vadeli faizi artırarak tepki vermelidir (Özatay,

2015: 412).

Taylor kuralı matematiksel olarak şöyle ifade edilir.

R = 𝜋 + 0.5 Y-Y* + 0.5 𝜋- 𝜋 ∗ + 2

R= Merkez Bankasının belirlediği oran

𝜋= Fiili enflasyon oranı

𝜋 ∗= Hedeflenen enflasyon oranı

Y= Reel GSYİH

Y*= Potansiyel GSYİH

“Denklemde Y – Y* üretimdeki sapmayı; π - 𝜋∗ enflasyondaki sapmayı ifade

etmektedir” (Taylor, 1993: 202).

Rasyonel Beklentiler Teorisine göre para arzı artırıldığında bireyler bu artışın

ileride fiyatlar genel seviyesini ve nominal faizi artıracağını tahmin edebilirler. Bireyler

para arzının yaratacağı enflasyonist etkiyi bildikleri için buna karşı önlem alırlar.

Örneğin, işçiler nominal ücretlerin enflasyon oranı kadar artırılmasını isteyeceklerdir.

İşverenler de fiyat artışlarının kendi karlarını attıracağını bildiği için işçilerin taleplerine

olumlu yanıt vereceklerdir. Sonuçta para arzı artışının reel milli gelir ve istihdam

Page 67: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

55

düzeyinde önemli bir değişim yaratmayacak sadece enflasyonist etki meydana

getirecektir (Ekelund ve Tollison, 1986’dan aktaran, Monfared, 2015: 32).

Enflasyonun yüksek seyretmesi faiz oranlarının da yüksek seyretmesine yol

açmaktadır. Bunun nedeni enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde fiyat değişimlerin

kontrol edilmesi zorluğudur. Bu durumda yatırımcıların maliyet ve kar hesabı yapması

zorlaşır. Yatırımcı riskten korunmak için yüksek bir getiri talep eder, böylece reel faizler

yükselir. Reel faizlerin yükselmesi de borçlanmanın maliyetini artırarak üreticinin kredi

taleplerini kısar ve yatırımı engelleyen bir unsur olarak ortaya çıkar. Üretici yatırım yerine

getirisi yüksek olan finansal varlıklara yönelir (Yurdakul, Er ve Cevher, 2016: 12).

Reel faiz oranlarının nominal faiz oranlarına göre harcamalar üzerinde daha etkili

olması para politikasının ekonomiyi nasıl etkileyebildiğini göstermesi açısından oldukça

önemlidir. Nominal faizler sıfır olduğunda para arzının artması beklenen fiyatları (Pe ) ve

dolayısıyla beklenen enflasyonu (πe) artırmaktadır. Nominal faiz oranları sıfır olsa dahi

sonuçta reel faiz oranları (r) azalmakta ve harcamalar faiz oranı aracılığı ile teşvik

edilmektedir. Aşağıdaki mekanizmada bu gösterilmiştir.

M ↑ => Pe ↑ => πe ↑ => r ↓ => I ↑ => Y ↑

Bu mekanizmada, parasal otorite nominal faiz oranlarını sıfır düzeyine indirecek

şekilde uygulansa dahi para politikasının hala etkili olabileceğini gösterir (Mishkin,1996:

2-3).

“Günümüz Merkez Bankaları ve iktisadi birimler, faizi gelecekteki enflasyon

beklentisinin cari dönemdeki göstergesi olarak algılamaktadır. Faiz oranlarının özellikle

kısa vadeli faiz oranlarının, enflasyon sapmalarını dengeleyici etkileri vardır. Örneğin

beklenilen enflasyon hedeflenen enflasyonu aşar ise Merkez Bankaları faiz oranlarını

yükselterek ortaya çıkan enflasyon sapmasını minimize etmeye çalışır. Buna karşılık

beklenilen enflasyon hedeflenen enflasyondan düşük ise faiz oranlarını düşürür. Yapılan

bu değerlendirme enflasyon ile faiz oranları arasında pozitif yönlü bir ilişkinin varlığını

ortaya koymaktadır” (Svensson, 1999’dan aktaran, Süslü, 2005:13).

Page 68: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

56

Eğilmez (2014)’e göre enflasyon ile faiz arasındaki ilişkiyi tam olarak

anlayabilmek için ülkede hangi tür enflasyonun olduğunun bilinmesi gerekmektedir. Eğer

ülkede toplam talep toplam arzdan fazla ise yani talep enflasyonu söz konusu ise malların

fiyatları yükselecek bunu önlemenin yolu faizleri artırıp talebi düşürmek ve insanları

tüketim yerine tasarrufa yönlendirmektir. Maliyet enflasyonu söz konusu olduğunda yani

girdilerin fiyatları talep dışı nedenlerle artıyorsa o zaman faizleri artırdığımız da

enflasyon da artmaktadır. Çünkü faiz de bir maliyet unsurudur ve buradaki artış

enflasyonun daha da artmasına yol açmaktadır.

Merkez Bankası çeşitli kanallarla enflasyonu etkilemektedir. Genellikle fiyat

istikrarını sağlamada faiz oranlarını temel araç olarak kullanmaktadır. Aşağıdaki şekilde

bu aktarım mekanizması gösterilmiştir. Buna göre Merkez Bankasının belirlediği faiz

oranları bankaların ve diğer finans kuruluşlarının müşterileri için belirlediği faiz

oranlarını, müşterilerine verdikleri kredi miktarını, hisse senedi ve bono fiyatları ile döviz

kurunu ve bekleyişlerini etkilemektedir (TCMB, 2004: 9).

Şekil 15:Aktarım mekanizması

Kaynak: (TCMB, 2004: 10).

Merkez Bankasının faiz oranında yaptığı değişiklik enflasyon üzerindeki etkisini

dört kanaldan gösterir (TCMB, 2004: 10).

Page 69: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

57

1. Merkez Bankasının faiz oranlarında değişikliğe gitmesi durumunda banka ve

finans kurumları uyguladıkları faiz oranlarını değiştirmesine neden olmaktadır.

2. Piyasa faiz oranlarındaki değişiklikler varlık fiyatlarında değişimlere yol

açmaktadır.

3. Faiz oranlarındaki artış veya azalışlar dışardan ülkeye giren yabancı sermaye

miktarında artış ve azalışlar yaratmaktadır.

4. Faiz oranlarına ilişkin kararlar beklentileri, beklentiler de geleceğe yönelik

kararları etkilemektedir.

Basit olarak ifade etmek gerekirse Merkez Bankası, enflasyon artacağı endişesi

taşıyorsa, politika faizini (1 haftalık repo faiz oranı) artırır. Ekonomide durgunluk

tehlikesi görüyorsa, politika faizini düşürerek toplam talebi canlandırmaya çalışır. Ancak

faiz oranlarında yapılan değişikliğin hemen etki göstermesi beklenemez. Bu etki, politika

değişikliklerinin sözleşmelere ne kadar zamanda yansıyacağı, bireylerin tüketim

alışkanlıklarını ne kadar zamanda değiştirecekleri gibi birçok faktöre bağlıdır. Ayrıca,

geçmişteki enflasyon oranına bakarak karar alma alışkanlıklarından kolay vazgeçmeyen

bir ekonomide politika değişikliklerinin etkileri daha zayıf olmaktadır (Tonus, 2013: 191-

192).

Politika faizi ↑ yatırımlar ↓ toplam harcamalar ↓ toplam talep ↓ enflasyon ↓

Page 70: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

58

2.1.1. Türkiye’de Enflasyon-Faiz Oranı İlişkisi

Türkiye’de 1980 öncesinde faizde tavan sınır hükümet tarafından

belirlenmekteydi. Yani devlet bu tavan sınırın aşılmasına izin vermemiştir. Ayrıca 1980

öncesinde pozitif mevduat faiz kullanımına izin verilmemiştir. Bundan dolayı tasarruflar

altın, gayrimenkul gibi alanlara kaymıştır. Artan tüketimle birlikte enflasyonist olgular

oluşmaya başlamıştır (Targan, 1990’dan aktaran, Alacahan, 2011: 127).

1980’li yıllarda enflasyonda hızlı artış yaşanmıştır. Bunun nedenleri olarak para

arzının gereğinden fazla artırılması, hükümetin ekonomi alanında uyguladığı yanlış

politikalar ve kamu açıklarının artmasıdır. Hükümet artan bu kamu açıklarını finanse

edebilmek için iç ve dış borç miktarını daha da artırmıştır ve bu borçlanma politikası da

beraberinde faiz hadlerinde yükselmeye neden olmuştur (Kumcu, 2000’den aktaran,

Aydoğan, 2004: 93). Faizlerin artması yatırımların durmasına ve bu durum işsizliğin

artmasına neden olmuştur. Enflasyon oranlarının 1988’de %72, 1989’da %63,7 olması da

Türkiye ekonomisinin stagflasyon içinde sürüklenmesine neden olmuştur (Akkılıç, 2010:

82).

1989’da 32 sayılı karar ile TL’nin konvertibl olmasıyla Türkiye ekonomisine

sıcak para girmeye başlamıştır. Bu durum ülkenin spekülatif ataklara maruz kalmasına

yol açmıştır. Yabancı sermayeye karşı ekonominin kırılganlığını artıran bu durum 1994,

1999 ve 2001 krizlerine temel oluşturmuştur. 1990 yılında enflasyonu kontrol altına

almak için ilk kez parasal taban hedeflemesine geçilmiştir. Merkez Bankası piyasadaki

para miktarını belirlemeye yönelik faaliyetlerde bulunmaya başlamıştır. Bu politikanın

doğal sonucu olarak faiz oranlarında dalgalanmalar yaşanmıştır. 1994 yılında kamu

açıkları ve yüksek cari açık nedeniyle devlet daha yüksek faizlerle borçlanma sorununu

doğurmuştur. Tüm bu gelişmelerden sonra dönemin Başbakanı Çiller tarafından 5 Nisan

kararları ilan edilmiştir. Ancak bu kararlar etkili olmamış daha yüksek faiz ve enflasyonu

beraberinde getirmiştir (Erdoğan ve Sekmen, 2017: 397).

Türkiye’de 2002-2005 yılları arasında para politikası aracı olarak örtük enflasyon

hedeflemesine geçilmiştir. 2006 yılından itibaren ise açık (tam) enflasyon hedefine

geçilmiştir.

Page 71: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

59

2006 yılından itibaren açık (tam) enflasyon hedeflemesi rejimine geçilmesiyle

birlikte birtakım sorunlar baş göstermiştir. Merkez Bankasının müdahale alanı dışında

kalan taze sebze meyve, ham petrol ve altın fiyatlarında yaşanan artışlar politika

başarısızlığına neden olmuştur. Merkez Bankası para politikasında birden fazla araç

kullanmaya başlamıştır. Bu amaçla faiz koridoru aracını kullanan Merkez Bankası faiz

oranlarına müdahale etmeden faizlerin bir koridor içinde dalgalanmasına izin vermiştir

(Özkurt, 2016, 4).

Merkez Bankası 2010 yılından itibaren yeni bir politika bileşeni oluşturarak para

politikası uygulamalarında hem fiyat istikrarını hem de finansal istikrarı amaç edinmiştir

(Akgül ve Özdemir,2017:153). Bu tarihten sonra mevduat faizleri enflasyon oranının

altına inmiştir ve negatif getiri gerçekleşmiştir. Hatta bu durum 2011 yılı sonu, 2012 yılı

başı ve 2013 yılı ortalarında da yaşanmıştır (Şarkaya İçellioğlu, 2017: 25).

2013 yılında küresel ölçekte finansal varlıklarda yeniden fiyatlama yaşanmış ve

Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımlarında çıkışlar yaşanmıştır.

Bu süreçte Merkez Bankası 1 haftalık repo faiz oranı, faiz koridoru, Türk lirası ve yabancı

para likidite politikaları ve zorunlu karşılık araçlarını aktif bir şekilde kullanarak küresel

oynaklığın Türkiye ekonomisine olan olumsuz etkilerini sınırlamaya ve enflasyon

görümünde yaşanan bozulmayı gidermeye yönelik politikalar uygulamıştır (TCMB,

2015: 3).

Aşağıda 2003 ve 2017 yılları arasında tablo ve grafik halinde faiz ve enflasyon

yıllık verileri verilip aralarındaki ilişki yorumlanmıştır.

Page 72: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

60

Tablo 3: Türkiye’de Enflasyon-Faiz Oranları (2003-2017) Yıllar DİBS FAİZ ORANI (Ort. Bileşik) TÜFE

2003 45 18,36

2004 25,7 9,32

2005 16,9 7,72

2006 18,2 9,65

2007 18,8 8,39

2008 19,3 10,06

2009 12,7 6,53

2010 8,5 6,4

2011 8,7 10,45

2012 8,8 6,16

2013 7,7 7,4

2014 9,8 8,17

2015 9,5 8,81

2016 10,2 8,53

2017 11,3 11,92

Kaynak: Türkiye istatistik Kurumu(TUİK), http://www.tuik.gov.tr/Start.do, Hazine Müsteşarlığı,

https://hmvds.hazine.gov.tr/, TCMB Elektronik Veri Dağıtım Sistemi, https://evds2.tcmb.gov.tr/ Erişim

Tarihi: 18.02.2018.

Şekil 16:Türkiye’de enflasyon-faiz ilişkisi

Yukardaki tablo ve grafikte görüldüğü üzere 2002-2005 arası enflasyon ve faizde

ciddi düşüşler olmuştur. Bu düşüşte 2002-2005 arasında uygulanan örtük enflasyon

hedeflemesi etkili olmuştur. Ayrıca 2002 yılından itibaren para ve maliye politikalarına

bağlılığın vurgulanması ve söz konusu politikaların uygulanmasına kararlılıkla devam

edilmesi güven ortamının oluşmasına ve olumlu bekleyişlerin güçlenmesine katkı

0

5

10

15

20

25

30

35

40

45

50

2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017

Türkiye'de Enflasyon-Faiz İlişkisi

DİBS FAİZ ORANI(Ort. Bileşik) TÜFE

Page 73: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

61

sağlamıştır. Mali disiplinden taviz verilmemesi ve bütçe finansmanında borçlanma dışı

kaynakların kullanılması kamu borçlanma gereğini azaltmıştır. Bu durum grafikten de

görüldüğü üzere faiz oranlarında ciddi düşüşlere yol açmıştır. 2003’te %18 civarında olan

enflasyon 2005 de % 7’lere, %45 olan faizler %16’lara gerilemiştir. 2006 da açık

enflasyon hedeflemesi rejimine geçilmesiyle enflasyondaki düşme trendi devam etmiştir.

Faizler ise 2008 ve 2013 yılları arasında sürekli düşme trendine girmiştir. 2013’ten

itibaren az da olsa yukarı yönlü seyrini korumuştur. Aynı şekilde enflasyonda da bu

yıllarda yukarı yönlü hareket devam etmiştir. Yukardaki grafikten çıkan sonuç şudur ki

enflasyon ve faiz arasında doğru yönlü ilişki vardır. Yani enflasyon azalmaya başladığı

zaman faizlerde azalmış, yükseldiği zaman faizlerde yükselmiştir.

Page 74: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

62

2.3. ENFLASYON-DÖVİZ KURU İLİŞKİSİ

Ulusal paranın değer kaybetmesi fiyatlara direkt ve endirekt olmak üzere iki yolla

etki etmektedir. İlk olarak bir ülke milli parasının değer kaybetmesi başlangıçta ithal

girdileri kullanan firmaların girdi maliyetlerini artıracaktır. Bu firmaların girdi

maliyetlerinde meydana gelen artışlarla üretilen ürünlerin fiyatları yükselecektir. İkinci

olarak tüketim üzerinde etkili olacaktır. Yurt dışından ithal edilen malların fiyatlarındaki

artışlar tüketici fiyatlarına yansıyacaktır. Döviz kurlarındaki değişimlerin fiyatlara

yansıması dolaylı şekilde de gerçekleşmektedir. Döviz kurlarında meydana gelen

değişimler hem yurtiçi hem de yurtdışı talep kompozisyonlarında değişimlere yol

açmaktadır. İthal mallardaki fiyat artışları ithal ikameci mal üretimleri üzerinde talep

artışlarına neden olmakta ve bu malların fiyatlarında yukarı yönde baskıya neden

olmaktadır. Diğer yandan ulusal malların dış fiyatlarının nispi olarak düşmüş olması ihraç

ürünlerinin dış rekabetini artırmaktadır. Bu artan rekabetle ticareti yapılan ürünlerin

fiyatlarına yukarı yönlü hareket getirir. Bu şekilde ulusal üretimdeki mallara olan talebin

genişlemesi daha fazla çalışma ihtiyacını gündeme getirmektedir. Bu da potansiyel olarak

ücret artışlarına yol açar ve fiyatlarda artma meydana gelir (Sever, 2004: 180).

Başka bir görüşe göre, döviz kuru fiyatları dört kanaldan etkiler. İlki ithal edilen

tüketim malları doğrudan tüketici fiyat endeksini etkilemesi. İkinci olarak girdi

fiyatlarının doğrudan maliyetleri etkilemesi. Üçüncüsü, ticaret çarpanı üzerinden döviz

kurundaki değişimin toplam talebi etkilemesi ve bunun fiyatlara yansıması. Dördüncü ve

son olarak da yabancı malların fiyatlarındaki artışların yurtiçinde üretilen ithalata rakip

ürünlerin fiyatını artırmasıdır (Woo, 1984: 514). Yukarda açıklamaya çalıştığımız

maddelerin sekil ile gösterilmesi aşağıda görülmektedir.

Page 75: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

63

Şekil 17: Enflasyon-döviz kuru ilişkisi

Kaynak: (Gül ve Ekinci, 2006: 93)

Yukarıda sayılan ithal girdilerin fiyatlara etkisinden farklı olarak reel balans

kanalı da söz konusudur. Buna göre yapılan devalüasyon sonucunda ticarete konu

malların fiyatları ticarete konu almayan mallara kıyasla artacak, bunun sonucunda fiyatlar

genel düzeyi artacaktır. Fiyatlardaki yükseliş reel para balanslarını düşürecektir. Ticarete

konu olan malların tüketim sepetindeki ağırlığı artıkça, fiyatlardaki artış daha da fazla

olacaktır (Acar, 2000’den aktaran, N. Işık, Acar, H.Işık, 2004: 328).

Dalgalı döviz kuru uygulamasında ülke parasının yabancı paralar karşısındaki

değeri arz ve talep koşulları tarafından piyasada serbestçe belirlenir. Ancak dalgalı döviz

kuru bu kadar serbest olarak uygulanmamaktadır. Örneğin TL, dolara karşı hızlı bir değer

kazanımı içine girmiş ve bu gidiş ithalatı artırmak, ihracatı düşürmek yoluyla cari açığı

artıracak bir eğilim kazanmaya başlamışsa bu durumlarda Merkez Bankası kura

müdahalede bulunur. Ya da tam tersi, TL dolara karşı hızlı bir değer kaybı içine girmişse,

bu değer enflasyonu yukarı çekebileceği için, Merkez Bankası devreye girerek dolar

kurunu düşürmek amacıyla dolar satışı yapabilmektedir (Eğilmez, 2014: 137).

Page 76: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

64

Sabit döviz kuru ile kurda sağlanan istikrar iktisadi birimlerin enflasyon

beklentilerini olumlu şekilde etkiler. Sabit döviz kuru ile sağlanan güçlü taahhüt para

otoritesinin ihtiyari politika yapmasını engeller. Böylece iktisadi birimler üzerinde güven

yaratır bu da fiyatlarda istikrarı getirir (Süslü, 2005: 72).

Fiyat istikrarını sağlamak için döviz kurunun nominal çapa olarak kullanılması

durumunda yerli para yabancı bir para sepetine bağlanmaktadır. Buradaki amaç düşük

enflasyonu yerel ülkeye ithal etmektir. Döviz kuru çapası enflasyonu iki yolla

düşürmektedir. İlk olarak ticarete konu olan malların fiyatlarında istikrar yaratacağı için

cari işlemler hesabında iyileşme sağlayacaktır. İkinci olarak, program ödün verilmeden

yürütüldüğü sürece programa güven artacak ve bu da enflasyonu aşağı çekecektir (Oktar,

1998: 11).

Page 77: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

65

2.3.1. Türkiye’de Enflasyon-Döviz Kuru İlişkisi

Türkiye’de 1970’li yıllardan itibaren enflasyon yüksek ve kronik olarak

yaşanmaya başlamıştır. Bu yüksek ve kronik bir hal alan enflasyon ekonomi üzerinde

ciddi olumsuz etkiler bırakmaktadır. Bu durum nedeniyle ülkenin rekabet gücü

azalmakta, ülkenin, uzun dönemli kararlar almasını engellemektedir (Ayvaz Güven ve

Uysal, 2013: 142).

1980 öncesi dönemde Türkiye’de genel olarak sabit kur sistemi uygulanmaktaydı.

Geciktirilen kur ayarlamaları nedeniyle, TL enflasyon oranının gerisinde kalarak aşırı

şekilde değer kazanmıştır. Bretton Woods Sistemi’nin sona ermesiyle birlikte, özellikle

1980 sonrası dönemde daha esnek döviz kuru sistemleri uygulanmaya başlanmıştır

(Ersöz, 2006: 30).

1994 yılında 5 Nisan istikrar programını uygulamaya konulmuştur. Bu programla

birlikte yüzde 120 seviyesine ulaşan enflasyon oranı düşürülmeye çalışılmış döviz

kurlarında denge sağlanmaya çalışılmış, nominal kur çapa olarak belirlenmeye

başlanmıştır. Ayrıca Merkez Bankası’nın İMKB’nin ikincil piyasalara daha aktif bir

şekilde katılımı sağlanmıştır. 1995 yılında İMF ile standy-by anlaşması imzalanmıştır. Bu

tarihten itibaren kur sepetinin hedef değerleri piyasalara duyurulmuştur (Arat, 2003: 41).

“1999 yılına gelindiğinde dış şokların etkisiyle Türkiye’de yüksek enflasyon,

yüksek faiz, yüksek borç ve ekonomik daralma sorunları ile karşı karşıya kalınmıştır. İMF

ile bir anlaşma imzalanarak kur çapasına dayalı bir program uygulanmaya konulmuştur.

Kasım 2000’e kadar program öngörüleri gerçekleşerek likidite yönetimi kamuoyuna

açıklanan program dâhilinde önceden ilan edilen hedefler doğrultusunda yapılmıştır.

Ancak ekonomik programın öngördüğü yapısal değişimin istenilen düzeyde

gerçekleştirilememesi nedeniyle 2000 yılının sonlarında ekonomide bir güven kaybı

başlamış ve Türkiye yakın tarihinin en derin finansal çıkmazını yaşamıştır. Güven

kaybının derinleşmesi ile ortaya çıkan 2001 Krizi neticesinde döviz kuruna dayalı istikrar

programına son verilmiş, 22 Şubat 2001 tarihinde TCMB ve Hükûmetin ortak kararı ile

kurlar dalgalanmaya bırakılmıştır” (TCMB, 2013: 16).

Page 78: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

66

Kriz sonrası dönemde ekonomi alanında kalıcı çözümler sağlaması amacıyla 2001

yılı Mayıs ayında “güçlü ekonomiye geçiş programı” ile birlikte döviz kurlarında ve

enflasyonda istikrar yaşanmaya başlanmıştır. Merkez Bankasının temel amacı fiyat

istikrarı olmuştur. Bu amaç için 2002 yılında örtük enflasyon hedeflemesi ile enflasyon

hedeflemesinin güvenirliği artmıştır. 2002-2005 yılları arasında hedefin altında kalan

enflasyon, 2004 yılında tek haneli rakamlara inebilmiştir. Ayrıca döviz kurlarında da

istikrar devam etmiştir. 2008 krizine kadar devam eden bu durum krizle birlikte enflasyon

tekrar çift haneli rakamlara ulaşmıştır. 2009 yılında küresel finansal krizle birlikte toplam

talepteki daralma ile enflasyon yüzde 6.5’e, 2010 yılında ise yüzde 6.4 seviyesine

inmiştir.

2013 yılında TL’de meydana gelen değer kaybı enflasyonu ve enflasyon

beklentilerini olumsuz etkilemiştir. Merkez Bankası, enflasyon beklentilerini sınırlamak

için 2014 yılında sıkı para politikası uygulamıştır. 2015 yılı genelinde izlenen sıkı likidite

politikası sonucunda ortalama fonlama faizi kademeli olarak yükseltilmiş ve

bankalararası gecelik repo faizlerinin faiz koridorunun üst bandında oluşması

sağlanmıştır. Makro ihtiyati önlemler ve para politikasındaki sıkı duruş 2015 yılında

enflasyonun yükselişini sınırlamıştır. 2015 yılı genelinde başta petrol olmak üzere döviz

cinsinden ithalat fiyatları da enflasyonu sınırlayıcı yönde etki yapmıştır. Buna rağmen

gıda fiyatlarındaki yüksek seyir ve döviz kurundaki artışın gecikmeli etkilerine bağlı

olarak yıl boyunca enflasyon hedefin belirgin olarak üzerinde seyretmiştir (TCMB, 2015:

4-5).

“2016 yılı ikinci yarısında yaşanan küresel ve jeopolitik önemli şokların

ardından 2017 yılının başlarında döviz kurlarında yaşanan oynaklık ve bu durumun

enflasyon görünümü üzerindeki etkisi, para politikası kararlarında belirleyici olmuştur.

Döviz kuru gelişmelerinin enflasyona dair yukarı yönlü riskleri artırması nedeniyle

TCMB, Ocak ayında enflasyon görünümündeki bozulmayı sınırlamak amacıyla güçlü bir

parasal sıkılaştırma yapmış; hem gecelik vadede hem de Geç Likidite Penceresi (GLP)

uygulaması çerçevesinde, borç verme faiz oranlarını yükseltmiştir. Buna ek olarak;

TCMB, bu gelişmelerin fiyat istikrarı ve finansal istikrar üzerinde yaratabileceği olumsuz

etkileri önlemek amacıyla bazı likidite tedbirleri de almıştır. Bu çerçevede, bir hafta

vadeli repo ihalesi açılmamış, gecelik vadede fonlama miktarı kademeli olarak azaltılmış

Page 79: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

67

ve sistemin fonlama ihtiyacının giderek artan kısmı GLP’den sağlanmaya başlanmıştır.

Ayrıca, TCMB döviz likiditesi yönetiminde esneklik sağlayacak önlemler de almıştır. Bu

amaçla, TCMB, yabancı para zorunlu karşılık oranlarını indirmiş, Türk Lirası Depoları

Karşılığı Döviz Depoları piyasasını açmıştır” (TCMB, 2017: 3).

Aşağıda 2003 ve 2017 yılları arasında tablo ve grafik halinde enflasyon ve döviz

kuru yıllık verileri verilip aralarındaki ilişki yorumlanmıştır.

Tablo 4: Türkiye’de Enflasyon-Döviz Kuru Oranları (2003-2017) Yıllar TÜFE TÜFE BAZLI REEL EFEKTİF DÖVİZ KURU

(2003=100)*

2003 18,36 101,28

2004 9,32 102,34

2005 7,72 119,67

2006 9,65 110,07

2007 8,39 127,94

2008 10,06 111,33

2009 6,53 113,46

2010 6,4 120,06

2011 10,45 103,51

2012 6,16 111,09

2013 7,4 101,02

2014 8,17 105,19

2015 8,81 97,94

2016 8,53 92,13

2017 11,92 84,7 Kaynak: Türkiye istatistik Kurumu(TUİK), http://www.tuik.gov.tr/Start.do, Hazine Müsteşarlığı,

https://hmvds.hazine.gov.tr/, TCMB Elektronik Veri Dağıtım Sistemi, https://evds2.tcmb.gov.tr/ Erişim

Tarihi: 18.02.2018.

Page 80: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

68

Şekil 18: Türkiye’de enflasyon-döviz kuru ilişkisi

Yukardaki tablo ve grafikte 2003 ile 2017 arasında yıllık olarak TÜFE ve tüfe

bazlı reel efektif döviz kuru kullanılmıştır. Tüfe bazlı reel efektif döviz kurunun artması

kurun azaldığı, aksine azalması ise döviz kurunun artığı anlamına gelir. 2003-2005

arasında döviz kurunun azaldığı, buna paralel olarak enflasyonun da azaldığı

görülmektedir. Grafik incelendiğinde diğer yıllarda da benzer durum gözükmektedir.

Yani Türkiye’de kurlardaki artış (azalış) enflasyon artışını (azalışını) beraberinde

getirmektedir. Bu durum da teorik kısımda bahsettiğimiz gibi kurdaki artış girdi

maliyetlerini artırarak enflasyonda artışa neden olur tezini doğru yansıtmaktadır.

0102030405060708090

100110120130140

2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017

Türkiye'de Enflasyon-Kur İlişkisi

TÜFE TÜFE BAZLI REEL EFEKTİF DÖVİZ KURU(2003=100)

Page 81: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

69

3. BÖLÜM

EKONOMETRİK ANALİZ

3.1. ANALİZİN AMACI

Küreselleşen dünyada üç önemli makroekonomik değişken olan döviz kuru,

enflasyon ve faiz oranlarının analiz edilmesi, aralarındaki ilişkilerin saptanması

ekonomide geleceğin sağlıklı bir şekilde görülebilmesi açısından önem arz etmektedir.

Bu çalışmanın temel amacı Türkiye’de döviz kuru, enflasyon ve faiz oranı

arasındaki ilişkileri VAR modeli çerçevesinde analiz etmektir.

3.2. VERİ SETİ ve YÖNTEM

Çalışmada Türkiye için 2009:01-2017:12 aylık veriler kullanılarak tüfe bazlı reel

efektif döviz kuru, TÜFE (Tüketici fiyat endeksi) ve DİBS (Devlet iç borçlanma senetleri)

faiz oranı değişkenleri kullanılmıştır. Tüfe bazlı reel efektif döviz kuru Türkiye

Cumhuriyet Merkez Bankası elektronik veri dağıtım sisteminden (EVDS), DİBS faiz

oranı Hazine Müsteşarlığı veri dağıtım sisteminden (HMVDS), TÜFE ise Türkiye

İstatistik Kurumundan (TUİK) alınmıştır. Çalışmadaki verilerin analizinde Eviews 10

paket programından yararlanılmıştır.

Çalışmada önce serilerin durağanlığını sağlamak için Genişletilmiş Dickey-Fuller

(ADF) testi yapılmıştır. Serilerin birinci farkları alınarak seriler durağan hale getirilmiştir.

Daha sonra Granger nedensellik testi yapılarak değişkenler arasında nedensellik ilişkisi

saptanmıştır. VAR (Vektör Otoregresif Model) modeli ile değişkenlerin birbirine

etkilerini analiz etmek için etki-tepki analizi ve varyans ayrışım tablosu oluşturulmuştur.

TÜFE Bazlı Reel Efektif Döviz Kuru: Türkiye’deki fiyat düzeyinin dış ticaret yaptığı

45 ülkenin fiyat düzeylerine oranının ağırlıklı ortalaması alınarak hesaplanır.

DİBS Faiz Oranı: Devlet iç borçlanma senetleri aylık ortalama faiz oranıdır.

Page 82: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

70

TÜFE: Tüketici fiyat endeksini yansıtmaktadır.

Tablo 5: Veriler Değişken Kısaltması Elde Edilmesi

Tüfe Bazlı Reel Efektif Döviz Kuru TÜFE bazlı REK TCMB (EVDS)

DİBS Faiz Oranı DİBS Hazine Müsteşarlığı

TÜFE TÜFE TUİK

3.3. LİTERATÜR TARAMASI

Aşağıda döviz kuru, enflasyon ve faiz oranları ile ilgili yapılmış yerli ve yabancı

ampirik çalışmalar tablo 6 ve tablo 7’de gösterilmiştir.

Tablo 6: Döviz Kuru, Enflasyon, Faiz Oranı İlişkisi İle Yapılmış Yabancı Çalışmalar Yazar Dönem Değişkenler Analiz

Tekniği

Sonuç

Mishkin (1991), 1964-

1986

Enflasyon ve

faiz oranı

EKK ve

eşbütünleşme

testi

Uzun dönemde ABD’de Fisher

etkisinin geçerli ancak kısa

dönemde geçerli olmadığı

sonucuna varılmıştır.

Edison ve Pauls

(1993)

1974-

1990

Reel faiz, reel

döviz kuru

ADF, Johansen

Eşbütünleşme

Testi

Reel kur ve reel faizler durağan

değildir ve iki değişken arasında

herhangi bir eşbütünleşme

ilişkisi saptanmamıştır.

Baxter (1994), 1974-

1990

Reel faiz, reel

döviz kuru

ARMA

modeli,

Johansen

Eşbütünleşme

Testi

İki değişken arasında uzun

dönemli bir ilişki

bulunamamıştır.

Macdonald ve

Nagayasu(1999)

,

1976-

1997

Reel faiz, reel

döviz kuru

Johansen

Eşbütünleşme

Testi

Uzun dönemde iki değişken

arasında anlamlı bir ilişki

bulunmuştur.

C. Romer ve D.

Romer (2000),

1965-

1991

Kısa ve uzun

dönemli faiz

oranları

EKK Kısa ve uzun dönemli faiz

oranları arasında pozitif ilişki

olmadığı sonucuna varmışlardır.

Ayrıca sıkı para politikasının

uygulanmasının kısa vadeli

faizleri yükselteceği, bu

durumun uzun dönem enflasyon

beklentilerini azaltarak, uzun

vadeli faizlerin düşmesine neden

olacağı sonucuna varmışlarıdır.

Mihaljek ve

Klau (2001),

1995-

2000

Döviz kuru

ve enflasyon

Granger

nedensellik

testi

Döviz kurlarındaki değişimin

enflasyonla ilişkisi, dış

fiyatlardaki değişimin

Page 83: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

71

enflasyonla ilişkisinden daha

güçlü olduğu tespit edilmiştir.

Granville ve

Mallick (2004),

1900-

2000

Enflasyon ve

nominal faiz

oranı

Johansen

Eşbütünleşme

Testi

İngiltere’nin son yüzyıldaki

verileri incelenmiştir. Buna göre

nominal faiz oranları ile

enflasyon arasında uzun dönemli

pozitif bir ilişki tespit edilmiştir.

Mahdi ve

Masood (2011),

1989-

2007

Enflasyon ve

faiz oranı

Johansen

Eşbütünleşme

Testi

Faiz ve enflasyon oranı arasında

uzun vadeli bir ilişkinin varlığı

tespit edilmiştir.

Amaefula

(2016),

1995-

2004

Enflasyon ve

faiz oranı

Granger

nedensellik

testi, Johansen

Eşbütünleşme

Testi

Uzun vadede faiz oranından

enflasyon oranına doğru tek

yönlü bir ilişkinin varlığı

saptanmıştır.

Tablo 7: Döviz Kuru, Enflasyon, Faiz Oranı İlişkisi İle Yapılmış Yerli Çalışmalar Yazar Dönem Değişkenler Analiz

Tekniği

Sonuç

N.Işık, Acar ve

B.Işık (2004),

1982-

2003

Döviz kuru

ve enflasyon

oranı

Johansen

Eşbütünleşme

Testi

Döviz kuru ve enflasyon arasında

uzun dönemli bir ilişkinin varlığı

saptanmıştır.

Turgutlu (2004), 1978-

2003

Fisher

hipotezinin

tutarlığının

tespiti

Granger

nedensellik

testi, parçalı

koentegrasyon

testi

Engle-Granger yöntemine göre

TÜFE’ye dayalı enflasyon

oranının kullanıldığı modelde

Fisher hipotezi red edilirken,

parçalı koentegrasyon analiziyle

geçerli olduğu görülmüştür.

TEFE’ye dayalı enflasyon

oranının kullanıldığı modelde ise

hem Engle-Granger geleneksel

koentegrasyon analizi hem de

parçalı koentegrasyon analizinde

Fisher hipotezinin varlığı ortaya

konmuştur.

Sever (2004), 1987-

2003

Nominal

döviz kuru,

reel döviz

kuru TEFE,

TÜFE, DİBS

faiz oranı

ithalat,

ihracat,

büyüme

ADF, Granger

nedensellik

testi, VAR

modeli

Döviz kurlarında meydana gelen

bir şokun en fazla TEFE oranını

etkilediği ve bu şiddetin dört

dönem devam ettiği

gözlenmiştir. Ancak döviz

kurunun TÜFE endeksine

yapmış olduğu etki ise daha

düşük seviyede olmuştur.

Nominal döviz kurundaki ani bir

sıçrama ihracatı, ithalata göre

daha yüksek oranda

etkilemektedir. Ayrıca büyüme

oranları üzerinde ithalatın

payının yüksek olduğu

belirlenmiştir.

Page 84: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

72

Süslü (2005), 1990-

2003

TÜFE, döviz

kuru, Gecelik

ortalama faiz,

GSYH,

parasal taban

DF, Phillips

Perron, ARCH

ve GARCH

modeli,

Granger

nedensellik

testi, VAR

modeli

Döviz kuru ile GSYH arasında

gecelik faizler ile enflasyon

beklentisi arasında, GSYH ile

enflasyon beklentisi arasında çift

yönlü, döviz kuru ile gecelik

faizler ve parasal taban arasında,

parasal taban ile GSYH arasında

tek yönlü nedensellik ilişkisi

saptanmıştır. Ayrıca Türkiye’de

fiyat istikrarını sağlamak için en

ideal çapa döviz kuru olarak

belirlenmiştir.

Gül ve Ekinci

(2006),

1983-

2003

Döviz kuru

ve enflasyon

oranı

Granger

nedensellik

testi, Johansen

Eşbütünleşme

Testi

Döviz kurundan enflasyona

doğru tek yönlü nedensellik

ilişkisi tespit edilmiştir.

Şimşek ve

Kadılar (2006),

1987-

2004

Enflasyon ve

faiz oranı

ARDL testi Enflasyon ile faiz oranı arasında

uzun dönemli güçlü bir ilişki

bulunmuştur.

Sever ve Mızrak

(2007),

1987-

2006

Döviz kuru,

DİBS faiz

oranı, TEFE

ADF, Granger

Nedensellik

Testi, VAR

Analizi

Değişkenler hem kendi

değerlerinden hem de diğer

değişkenlerde meydana gelen

şoklardan etkilenmektedirler.

Fakat döviz kurunun enflasyon

ve faiz oranı üzerindeki etkisi

büyüktür.

Önder (2008), 1985-

2008

Döviz kuru

ve enflasyon

oranı

ARDL modeli Enflasyonla döviz kuru arasında

güçlü bir ilişki saptanmıştır.

dönemde döviz kurlarında

meydana gelen %1’lik artış

TÜFE’de %0.23’lük bir artışa

neden olduğu tespit edilmiştir.

Ayrıca bu geçişkenliğin etkisi

gecikmeli görülmemiştir.

Yılancı (2009), 1989-

2008

Enflasyon ve

faiz oranı

Granger

nedensellik

testi, KSS

eşbütünleşme

testi

Türkiye’de enflasyonla faiz

oranları arasında herhangi bir

eşbütünleşme ilişkisi

bulunmamıştır.

Karacan (2010), 1995-

2008

Reel döviz

kuru, Gecelik

faiz oranı,

TÜFE,

büyüme,

KKBG

ADF, Granger

Nedensellik

Testi, VAR

Analizi, Chow

Testi

Faiz→Kur→KKBG→Enflasyon

şeklinde bir nedensellik ilişkisi

saptanmıştır. Çalışmada faiz-kur

arasındaki etkileşimin

makroekonomik değişkenler

üzerinde etkisi olduğu

görülmüştür.

Alacahan

(2011),

1994-

2001

Döviz kuru

ve enflasyon

oranı

Johansen-

Juselius Çok

Değişkenli En

çok Olabilirlik

İki seri arasında uzun dönemli bir

ilişkinin varlığı tespit edilmiştir.

1994-2001 döneminde döviz

kurunun %1 artması halinde

TÜFE yüzde 0.91 artmıştır.

Page 85: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

73

Eşbütünleşim

Yaklaşımı

Enflasyon hedeflemesi yapılan

2002-2010 döneminde ise bu

oran 0.94’e çıkmıştır.

Bal (2012), 1994-

2008

Döviz kuru,

DİBS faiz

oranı, TEFE,

Mevduat

Faiz Oranı,

ADF-Philips

Peron, Granger

Nedensellik

Testi, Johansen

Eşbütünleşme

Testi

Enflasyon – döviz kuru arasında

dolaylı nedensellik ilişkisi

saptanmıştır.

Kara ve Öğünç

(2012),

2002-

2011

Döviz kuru,

ithalat

fiyatları ve

enflasyon

oranı

VAR modeli Bir yıllık sürede geçişkenliğin

her iki değişken için de yaklaşık

%15 civarında olduğu tespit

edilmiştir. İthalat fiyat

geçişkenliğinin Türkiye’de

tüketici fiyat dinamikleri

üzerinde döviz kuru

geçişkenliğin kadar önemli

olduğunu ortaya koymaktadır.

Ayvaz Güven ve

Uysal (2013),

1983-

2012

TÜFE, reel

efektif döviz

kuru

ADF, Granger

nedensellik

testi, Johansen

eşbütünleşme

testi

Döviz kuru ve enflasyon

oranlarının birbirlerinin nedeni

olduğu yani aralarında çift yönlü

bir ilişkinin var olduğu ancak

serilerin eşbütünleşik olmadığı

sonucuna varılmıştır.

Şen ve Taşbaşı

(2014),

1991-

2003

Döviz kuru

ile faiz oranı

Genelleştirilmi

ş ardışık

bağımlı,

koşullu

değişen

varyans modeli

Kriz öncesi ve kriz sonrası

dönemlerde döviz kuru oynaklığı

ile faiz oranı oynaklığı arasında

bir değiş-tokuş varken, kriz

döneminde değiş-tokuş

hipotezine aykırı olarak döviz

kuru ve faiz oranı hareketleri

arasında pozitif bir ilişki tespit

edilmiştir.

Türköz (2014), 1988-

2010

Reel efektif

döviz kuru ve

reel faiz oranı

VAR Modeli Reel faizlerin kısa dönemde reel

efektif döviz kurunu etkilediği

ancak uzun dönemde bunun

geçerli olmadığı bulunmuştur.

Saraçoğlu, Kuzu

ve Kocaoğlu

(2015),

2008-

2015

Enflasyon,

Reel faiz,

Reel kur,

Sermaye

hareketleri

ADF, Granger

Nedensellik

Testi, VAR

Analizi

FED’in çıkış sinyali sonrası faiz

ve enflasyon arasında çift yönlü

bir nedensellik ilişkisi

saptanmıştır. Ayrıca faizden

döviz kuruna doğru bir

nedensellik ilişkisi ortaya

çıkmıştır.

Ergin (2015), 2005-

2014

Döviz kuru

ve enflasyon

oranı

VAR modeli Döviz kuru hareketlerinin

tüketici fiyatları üzerindeki

geçişkenliğin başlarda güçlü

olmakla birlikte sonrasında

zayıfladığı gözlemlenmiştir.

Page 86: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

74

Kanca, Üzümcü

ve Deniz (2015),

1980-

2013

Enflasyon ve

faiz oranı

Johansen

Eşbütünleşme

Testi

Yapılan testlerde enflasyondan

nominal faiz oranlarına doğru tek

yönlü nedensellik ilişkisi tespit

edilmiştir. Ayrıca uzun dönemde

Türkiye için Fisher etkisinin

geçerli olduğu sonucuna

varılmıştır.

Atgür ve Altay

(2015),

2004-

2013

Enflasyon ve

faiz oranı

Johansen,

Lütkepohl-

Saikkonen

Eşbütünleşme

Testleri ve

Dinamik En

Küçük Kareler

(DOLS)

Yöntemi

Enflasyon ve faiz oranı arasında

uzun dönemli bir ilişki tespit

edilmiştir.

Mamak Ekinci,

Alhan ve Ergör

(2016),

2010-

2015

Döviz kuru,

TÜFE,

Mevduat

Faiz Oranı

Parametrik

Olmayan

Regresyon

Yöntemi

R programlama dili kullanılarak

analiz edilmiştir. Enflasyon ve

döviz kurunun, faiz oranını %93

açıkladığı tespit edilmiştir.

Doğan, Eroğlu

ve Değer (2016),

2003-

2015

Enflasyon ve

faiz oranı

Granger

nedensellik

testi, Johansen

Eşbütünleşme

Testi

Enflasyondan faiz oranına doğru

nedensellik ilişkisi varken, faiz

oranından enflasyon oranına

doğru nedensellik ilişkisi

bulunamamıştır.

Durmuş (2016), 2004-

2016

Döviz kuru,

enflasyon,

faiz oranı

ADF, PP,

Granger

nedensellik

testi, Johansen-

Juselius

eşbütünleşme

testi

Döviz kurunda meydana gelen

bir artışın enflasyon oranını

yaklaşık %8, faiz oranındaki artış

enflasyon oranını %0.12

olumsuz etkilediği görülmüştür.

Yani döviz kuru ve faiz oranının

enflasyon oranını olumsuz

etkilediği tespit edilmiştir.

Nedensellik testi analizine göre

faiz oranından döviz kuruna %10

önem düzeyinde nedensellik

tespit edilirken, diğer

değişkenler arasında bir

nedensellik bulunamamıştır.

Akgül ve

Özdemir (2017),

2003-

2016

TÜFE, ÜFE,

Döviz kuru,

BİST

Bankalar

Arası

Gecelik Faiz

oranı

DF, EG, KSS,

BDS, Sollis,

Dicks

Panchenko

testleri,

Enflasyon ve faiz oranı arasında

çift yönlü bir nedensellik ilişkisi

saptanmıştır. 2008 yılı

sonrasında döviz kurundan

enflasyona doğru bir nedensellik

ilişkisi tespit edilmiştir.

Page 87: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

75

Bulut (2017), 2001-

2017

Döviz kuru

ve enflasyon

oranı

Granger

nedensellik

testi, Johansen

Eşbütünleşme

Testi, VEC

testi

Enflasyon ve döviz kurları uzun

dönemde birlikte hareket

etmektedir. Yani bu iki seri

arasında eşbütünleşme ilişkisi

vardır. Döviz kurundaki %1’lik

bir artış, enflasyonu yüzde 0.92

oranda artırmaktadır.

Nedensellik analizi sonucuna

göre uzun dönemde döviz

kurunda fiyatlar genel seviyesine

doğru tek yönlü bir nedensellik

elde edilmiş, kısa dönemde ise

fiyatlar genel düzeyinden döviz

kurlarına doğru tek yönlü

nedensellik elde edilmiştir.

Bozdağlıoğlu ve

Yılmaz (2017),

1994-

2014

Döviz kuru

ve enflasyon

oranı

VAR modeli Nominal döviz kurundaki

artışların enflasyon oranını

etkilediği belirlenmiştir.

Enflasyonda meydana gelen

şokların nominal kura olan etkisi

tespit edilememiştir.

3.4. AMPİRİK BULGULAR

3.4.1. Birim Kök Testi

Ekonomide değişkenlerin zaman içinde belli bir değere yönelmeleri durağanlık

olarak tanımlanabilir. Dolayısıyla bu sapmaları barındıran ve birkaç değişken arasındaki

ilişkiyi veren bir serinin durağan olması gerekir. Genel olarak ekonomik değişkenler

durağan değildir. Bu değişkenler bazı dönemlerde maruz kaldıkları şoklarla ilişkili

olmakta ve bu şokların karakterine göre trend ve dalgalanma özellikleri

göstermektedirler. Bu doğal olarak ekonomik zaman serilerinin belli bir dönem boyunca

sahip oldukları istatistiki özelliklerin analizini de beraberinde getirmiştir (Yurdakul, Er

ve Cevher, 2016: 15).

Uzun dönemde bir zaman serisinin sahip olduğu özellik, bir önceki dönemde, bu

dönemi nasıl etkilediğinin belirlenmesiyle ortaya çıkar. Bu nedenle serinin nasıl bir

süreçten geçtiğini bulabilmek için serinin her dönem aldığı değerin, önceki dönemlerdeki

regresyonunun bulunması gerekir. Regresyonu bulmak için çeşitli yöntemler vardır.

Page 88: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

76

Ekonometride birim kök analizi ile serilerin durağan olup olmadığı saptanmaktadır (Tarı,

2010: 387).

3.4.1.1. ADF Birim Kök Testi

Bir zaman serisinin varyansı çeşitli dönemlerde istikrarlı bir görünümde değilse

bu seri kullanılarak yapılan çalışma gerçeği yansıtmaktan uzak kalır. Regresyon

hesaplanırken iki zaman serisi arasında anlamlı bir ilişki olmasa bile çoğunlukla bir

belirlilik katsayısı (𝑅 2) bulunabilir. Buna ekonometride “sahte regresyon” denir. Sahte

regresyonun nedeni her iki zaman serisinde trendlerin bulunmasıdır (Enders, 1995: 25).

Zaman serileri analizlerinde değişkenlerin durağan olması durumunda sahte

regresyon olma durumu ortadan kalkar. Durağan olan serilerin zaman içerisinde

ortalaması, varyansı ve kovaryansı değişim göstermez. Durağan olmayan değişkenlerde

t, Z ve F dağılımlarından yararlanılmaması nedeniyle pek çok standart hipotez

kullanılamaz duruma gelir (Granger ve Newbold, 1974: 111-120). Zaman serisi analizleri

için durağanlık çok önemlidir. Ancak iktisadi zaman serileri genellikle durağan değildir.

Trend, konjonktürel ve mevsimsel dalgalanmalar gibi zaman serileri üzerinde etkili olan

bazı faktörleri içerir (Nelson ve Plosser, 1982: 141).

Dickey-Fuller (1981), otokolerasyon bulunan hata terimlerinin saf rastsal olduğu

varsayımıyla Dickey-Fuller dağılımının geçersiz olması sebebiyle hata terimlerinin

eşitliğin sağ tarafında bulunacağını öngören Genişletilmiş Dickey-Fuller (ADF) testini

geliştirmiştir. Dickey Fuller’in ortaya koyduğu üç denklem vardır.

Sabitsiz trendsiz Dickey-Fuller denklemi :ΔYt =γY(t-1) +ut

Sabitli trendsiz Dickey-Fuller denklemi :ΔYt =a+γY(t-1) +ut

Sabitli trendli Dickey-Fuller denklemi: ΔYt =a+bt+γY(t-1) +ut

Üç regresyonun birbirinden farkı a ve b gibi deterministik elemanlar içermesidir.

Bu denklemde yer alan γ parametresinde ‘γ = 0’ eşitliğinin sağlanması “yt” nin birim kök

içerdiğini göstermektedir.

Page 89: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

77

Birim kökün varlığının sınanması için kullanılan iki hipotez kullanılmaktadır.

Bunlar;

H1: γ<0 (p<1) (seride birim kök yoktur.) (seri durağandır.)

H0 : γ=0 (p=1) (seride birim kök vardır.) (seri durağan değildir.)

Hipotezlerinin oluşturulduktan sonra mevcut model içinde sınanması şu şekilde

olmaktadır;

ADF Hesap Kritik Değerden büyük ise, H (0) hipotezi ret edilir ve serinin durağan

olduğuna karar verilir.

Olasılık değeri 0.05 küçük ise, H (0) hipotezi ret edilir ve serinin durağan

olduğuna karar verilir.

Yapılan testte gecikme kriteri olarak Schwarz Bilgi Kriteri kullanılmıştır.

Trendsiz ve sabit terimsiz birinci farkları alınarak seriler durağan hale getirilmiştir. Test

sonuçları aşağıda gösterilmiştir.

Aşağıdaki şekil 19’da görüldüğü üzere DİBS faiz oranı durağan olmayan bir

yapıya sahip olduğu için birinci farkı alınarak seri durağan hale getirilmiştir. Şekil 20’de

durağan durumdaki görünümü yansıtmaktadır.

Şekil 19:Level düzey DİBS Şekil 20:Birinci farkı alınan DİBS

4

6

8

10

12

14

16

18

2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017

DIBS FAIZ

-6

-5

-4

-3

-2

-1

0

1

2

3

2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017

FARKDIBS_FAIZ

Page 90: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

78

Tablo 8: ADF DİBS Test Sonuçları Augmented Dickey-Fuller

test statistic

t-Statistic Prob.*

-13.14175 0.0000

Test critical values: 1% level -2.586960

5% level -1.943882

10% level -1.614731 *MacKinnon (1996) one-sided p-values.

Yukarıda birinci farkı alınan DİBS faiz oranı için ADF test sonuçlarına göre

olasılık değeri 0,05’den küçük olduğu için seri durağandır. Ayrıca ADF t istatistik mutlak

değeri %1, %5 ve %10 kritik değerlerinin mutlak değerlerinden büyük olduğu için seri

durağandır.

Aşağıdaki şekil 21’de görüldüğü üzere TÜFE durağan olmayan bir yapıya sahip

olduğu için birinci farkı alınarak seri durağan hale getirilmiştir. Şekil 22’de durağan

durumdaki görünümü yansıtmaktadır.

Şekil 21: Level Düzey TÜFE Şekil 22:Birinci farkı alınan TÜFE

2

4

6

8

10

12

14

2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017

TUFE

-3

-2

-1

0

1

2

3

2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017

FARKTUFE

Tablo 9: ADF TÜFE Test Sonuçları Augmented Dickey-Fuller

test statistic

t-Statistic Prob.*

-8.488295 0.0000

Test critical values: 1% level -2.586960

5% level -1.943882

10% level -1.614731 *MacKinnon (1996) one-sided p-values.

Page 91: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

79

Yukarıda birinci farkı alınan TÜFE için ADF test sonuçlarına göre olasılık değeri

0,05’den küçük olduğu için seri durağandır. Ayrıca ADF t istatistik mutlak değeri %1,

%5 ve %10 kritik değerlerinin mutlak değerlerinden büyük olduğu için seri durağandır.

Aşağıdaki şekil 23’de görüldüğü üzere TÜFE bazlı REK durağan olmayan bir

yapıya sahip olduğu için birinci farkı alınarak seri durağan hale getirilmiştir. Şekil 24’de

durağan durumdaki görünümü yansıtmaktadır.

Şekil 23:Level düzey REK Şekil 24:Birinci farkı alınan REK

80

90

100

110

120

130

2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017

TUFE BAZLI REK

-6

-4

-2

0

2

4

6

2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017

FARKTUFE_BAZLI_REK

Tablo 10: ADF TÜFE Bazlı REK Test Sonuçları Augmented Dickey-Fuller

test statistic

t-Statistic Prob.*

-8.384806 0.0000

Test critical values: 1% level -2.586960

5% level -1.943882

10% level -1.614731 *MacKinnon (1996) one-sided p-values.

Yukarıda TÜFE bazlı REK için ADF test sonuçlarına göre olasılık değeri 0,05’den

küçük olduğu için seri durağandır. Ayrıca ADF t istatistik mutlak değeri %1, %5 ve %10

kritik değerlerinin mutlak değerlerinden büyük olduğu için seri durağandır.

3.4.2. Nedensellik Analizi

Nedenselliğin ilk tanımı Weiner (1956) tarafından yapılmıştır. Daha sonra

Granger (1969) tarafından geliştirilen analize Sims (1972) katkıda bulunmuştur.

Page 92: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

80

Kısıtsız VAR modeli çok sayıda tahmin edilmesi gereken parametre içerdiğinden,

modelde bazı değişkenlerin katsayılarının sıfır olduğu varsayılarak tahmin edilecek

parametre sayısında bir azaltma yapabilmektedir. VAR modellerinde sıfır

kısıtlamalarının test edilmesi nedensellik analizi çerçevesinde yapılmaktadır (Kocaekşi,

2005: 46).

3.4.2.1. Granger Nedensellik Testi

Granger (1969) tarafından geliştirilen ve “Granger Nedensellik Testi” olarak ifade

edilen nedensellik analizi ekonometrik çalışmalarda, zaman serileri arasındaki

nedenselliğin yönünün belirlenmesi için başvurulan bir yöntemdir. VAR modeli

çerçevesinde iki değişkenli bu analiz aşağıdaki denklemler yoluyla incelenmektedir.

“Denklem (1) ve (2)’deki p gecikme uzunluğunu ve 𝑢1𝑡 ile 𝑢2𝑡 hata terimlerini

göstermektedir. Granger nedensellik analizi, (1)-(2) no’lu modellerde bağımsız

değişkenin gecikmeli değerlerinin katsayılarının grup halinde sıfıra eşit olup olmadığı

test edilerek yapılır. (1) no’lu denklemdeki bi katsayıları belirli bir anlamlılık düzeyinde

sıfırdan farklı bulunursa, X’in Y’nin nedeni olduğu sonucuna varılır. Aynı şekilde (2)

no’lu denklemde di katsayılarının belirli bir anlamlılık düzeyinde sıfırdan farklı olması

da Y’nin X’in nedeni olduğunun göstergesidir. Bu durumda Y ile X arasında karşılıklı bir

nedensellik ilişkisi söz konusu demektir. Sadece (1) no’lu denklemdeki bi katsayıları

sıfırdan farklı ise X’den Y’ye doğru tek yönlü, sadece (2) no’lu denklemdeki di katsayıları

sıfırdan farklı ise Y’den X’e doğru tek yönlü nedensellik söz konusudur. Hem bi hem de

di katsayılarının sıfırdan farklı olmaması ise bu iki değişken arasında herhangi bir

nedensellik ilişkisi olmadığının göstergesidir” (Işığıçok, 1994: 94).

Page 93: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

81

Granger nedensellik testi, VAR modeli için yazılan birinci regresyon denklemine

göre yapıldığı düşünülürse, nedenselliğin yönü Wald testi yardımıyla H0 ve H1 hipotezi

sınanarak tanımlanmaktadır:

H0 hipotezinin kabul edilmesi durumunda x, y’nin nedeni değildir; H1 hipotezinin

kabulü durumunda ise x, y’nin nedeni olduğu sonucuna varılır. Farkları alınarak durağan

hale getirilen serilerin Granger nedensellik analizinin yapılabilmesi için önce uygun

gecikme uzunluğu tespit edilmesi gerekmektedir. Gecikme sayısının belirlenmesinde ise;

LR Test Kriteri, FPE (Final Prediction Error), AIC (Akaike İnformation Criterion), SC

(Schwartz İnformation Criterion), ve HQ (Hannan-. Quin İnformation Criterion) bilgi

kriterleri kullanılır.

Tablo 11: Gecikme Uzunlukları Lag LogL LR FPE AIC SC HQ

0 199.8499 NA 3.92e-06 -3.936998 -3.858843 -3.905367

1 449.5450 479.4146 3.18e-08 -8.750900 -8.438280* -8.624377

2 463.4468 25.85726 2.88e-08* -8.848936* -8.301850 -8.627520*

3 468.5477 9.181751 3.12e-08 -8.770955 -7.989404 -8.454647

4 469.8240 2.220714 3.65e-08 -8.616480 -7.600464 -8.205280

5 473.7679 6.625760 4.06e-08 -8.515359 -7.264877 -8.009266

6 480.2439 10.49100 4.29e-08 -8.464877 -6.979930 -7.863892

7 493.5681 20.78581* 3.97e-08 -8.551362 -6.831949 -7.855485

8 496.0572 3.733597 4.56e-08 -8.421143 -6.467265 -7.630374

Yukardaki tabloya göre FPE, AIC ve HQ bilgi kriterlerine göre en uygun gecikme

uzunluğu 2 olarak bulunmuştur.

VAR Modelinde uygun gecikme uzunluğunun belirlenmesi etki-tepki ve varyans

ayrışımın tutarlığı açısından önem arz etmektedir. “VAR modellerinde uygun gecikme

uzunluğunun belirlenmesi de analizde önemli rol oynamaktadır. Eğer, m denklemli bir

VAR modelinde m değişken ve her değişkenin k gecikmeli değeri söz konusu ise toplamda

(m+km2) adet bilinmeyen katsayı olacaktır. Örneklem büyüklüğünün yeterli olmaması

Page 94: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

82

durumunda çok fazla serbestlik derecesi yitirilecek ve modelin katsayı tahmini

zorlaşacaktır” (Damodar, 1999’dan aktaran, Tokel, 2011: 109).

Tablo 12: Blok Granger Nedensellik Testi Bağımlı değişken: LOGTUFE_BAZLI_REK

Excluded Chi-sq df Prob.

LOGTUFE 1.603925 2 0.4484

LOGDIBS 1.958736 2 0.3755

ALL 3.109473 4 0.5397

Bağımlı değişken: LOGTUFE

Excluded Chi-sq df Prob.

LOGTUFE_BAZLI_REK 14.65417 2 0.0007

LOGDIBS 2.468227 2 0.2911

ALL 14.80810 4 0.0051

Bağımlı değişken: LOGDIBS

Excluded Chi-sq df Prob.

LOGTUFE_BAZLI_REK 13.65342 2 0.0011

LOGTUFE 6.818333 2 0.0331

ALL 22.94194 4 0.0001

Yukardaki üç değişkenin birbiriyle olan ilişkisini analiz etmek için Granger

Nedensellik Testi uygulanmıştır. Prob değeri 0.05’ten küçük olan değişkenlerde H0

hipotezi ret edilmekte ve Granger nedeni kabul edilmekte, prop değeri 0.05’ten büyük

olan değerlerde H0 hipotezi kabul edilmekte ve Granger nedeni değildir şeklinde ifade

edilmektedir.

TÜFE → Tüfe bazlı REK’in nedeni değildir.

DİBS → Tüfe bazlı REK’in nedeni değildir.

DİBS → TÜFE’nin nedeni değildir.

Tüfe bazlı REK → TÜFE’nin nedenidir.

TÜFE → DİBS’in nedenidir.

Tüfe bazlı REK → DİBS’in nedenidir.

Aşağıda yukarıdaki test sonucunun görselleştirilmiş hali verilmiştir.

Page 95: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

83

3.4.3. Vektör Otoregresif (VAR) Modeli

VAR modelleri makroekonomik değişkenler arasındaki ilişkilerin incelenmesinde

ve rassal şokların değişkenler sistemine olan dinamik etkisinin incelenmesinde

kullanılmaktadır (Başkan ve Güloğlu, 2004: 12). Bu model Granger nedensellik testi

modeli esas alınarak oluşturulmuştur. Granger nedensellik testinde ilişkinin yönü ile

ilgilenilirken, VAR modelinde değişkenler arası ilişkilerle ilgilenilir. Var modeli varyans

ayrıştırması ve etki-tepki fonksiyonları ile incelenmektedir. VAR modellerinin

kullanılmasının temel amacı parametre yorumu değil, daha çok ön raporlama ve

değişkenler arasındaki etkileşimi belirlemektir. Bu modelde serilerin durağan olmaları

gerekmektedir. Çünkü; durağan zaman serilerinde şoklar geçicidir. Yani sisteme verilen

rassal şokun etkisi zamanla kaybolur ve seriler uzun dönem denge seviyelerine geri

dönerler, durağan olmayan zaman serileri içinse şoklar kalıcıdır. Eğer seriler

seviyelerinde durağan ise VAR modeli kullanılmaktadır.

Ekonometrik modellerde sıkça yaşanan sorunlardan birisi tahmin edilmeye

çalışılan değişkeni etkileyen ancak aynı zamanda ondan etkilenmeyen bağımsız

değişkenin elde edilmesidir. Eğer bağımlı değişken hem bağımsız değişkenden etkilenir

Page 96: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

84

hem de onu etkiler ise kurulan model anlamsız olur. Ayrıca bazı durumlarda teoriler de

bağımsız değişkeni görmede yeterli olmayabilir. VAR modelinde bu sorunlar

giderilmektedir. Bu modele göre tüm değişkenler birbirlerini bir önceki değerleriyle

birbirini etkilemektedir (Özel, 2000: 125).

VAR analizini yapıldıktan sonra Varyans Ayrıştırması yapılır. Bunun nedeni

değişkenin olası bir şokta meydana gelecek değişimin ne kadarının sebebi olduğunu

görmektir. Varyans Ayrıştırması, değişkenlerden birinde meydana gelen bir şoka

değişkenlerin ne oranda katkıda bulunduğunu belirlemek amacıyla yapılır (Enders, 2003:

88).

VAR analizi için ilgili değişkenlerin dışsaldan içsele doğru sıralanması

gerekmektedir. Sonuçların sağlıklı olması açısından sıralama önemlidir. Modelde

öncelikli olarak gecikme uzunluklarının tahmini yapıldıktan sonra etki-tepki geçilir. VAR

modelinde gecikme uzunluklarının doğru tespit edilmiş olması etki-tepki ve varyans

ayrışımlarının tutarlılığı açısından önemlidir (Özçiçek, Mc Millin, 1997’den aktaran,

Sever ve Mızrak, 2007: 273).

Var analizinin geçerli olabilmesi için gerekli olan istikrar koşulları şunlardır:

Ters köklerin çemberin içinde olması

Otokorelasyon sorununun olmaması

Değişen varyans sorununun olmaması

Ters kökler birim çember içerisinde kaldığı takdirde serinin durağan olduğuna

karar verilir. VAR modelinde serilerin durağan olması gerekmektedir. Durağan zaman

serilerinde şoklar geçicidir ancak durağan olmayan zaman serileri içinse şoklar kalıcıdır.

Bir dönemin hata teriminin kendinden önce gelen hata terimlerinden etkilenmesi

sorunu otokolerasyon olarak ifade edilir. Otokorelasyon sorunu genellikle veri sıklığı

arttığı durumlarda ortaya çıkmaktadır. Çünkü kısa dönemde etkilenme nispeten

azalmaktadır. Otokolerasyonun nedenleri, modele dahil edilmesi gereken değişkenlerin

modele dahil edilmemesi, bağımlı değişkenin ölçme hatalı olması, modelin matematiksel

biçiminin yanlış seçilmesi şeklinde sıralanabilmektedir. Sorun olduğu durumlarda

Page 97: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

85

bağımlı değişkenler güvenilirliğini yitirmektedir ve istatistiki değerlerde sapmalar

olmaktadır (Göçer, 2016: 42-50). Ayrıca tahmin edilen katsayı varyansları gerçek varyans

değerinden daha küçük elde edilmektedir. Dolayısıyla bunlara bağlı olarak, 𝑅2 değeri

olduğundan büyük tahmin edilebilir, elde edilen t ve F istatistiklerine ve güven

aralıklarına güvenilemeyecektir.

Değişen varyans sorunu; hata teriminin varyansının sabit kalmayıp, bağımsız

değişkenlerle birlikte değişmesidir. Bir gözlemin alınması sonuçlarda ciddi değişikliklere

yol açabilmektedir. Çoğu zaman bazı önemli değişkenlerin modelden dışlanması

sebebiyle oluşmaktadır. Değişen varyans, başka açılardan iyi bir modelden vazgeçmek

için asla bir neden olmasa da göz önünde bulundurulması gerekmelidir (Hatırlı, 1999:

355-359). Değişen varyans sorununun nedenleri aşağıdaki gibi sıralanabilir (Albayrak,

2008: 113-114).

Önemli açıklayıcı değişkenlerin modelin dışında tutulması,

Kesit verilerinin kullanılması,

Mevsimsellik gösteren zaman serisinin modelde bağımlı değişken olarak

kullanılması,

Bağımlı değişkenin ölçümünün veya tanımının yanlış yapılması,

Türdeş olmayan ana kütleler üzerinde çalışılmasıdır.

Değişen varyansın varlığı biçimsel ve biçimsel olmayan yöntemlerle saptanabilir.

Biçimsel olmayan yöntem olan grafik yönteminde, hata tahmin grafiği incelenerek

sistematik bir şekil verip vermediğine bakılabilir. Biçimsel yöntemler Goldfeld-Quandt

ve White Testi ile değişen varyans saptanabilmektedir.

Aşağıda şekil 25’de, iki gecikmeli modelin karakteristik ters kökleri

gösterilmiştir. Burada ters kökler birim çember içinde kalmaktadır. Bu nedenle seri

durağandır. Yani ilk istikrar koşulu sağlanmıştır.

Page 98: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

86

Şekil 25: Karakteristik Kökler

-1.5

-1.0

-0.5

0.0

0.5

1.0

1.5

-1.5 -1.0 -0.5 0.0 0.5 1.0 1.5

Inverse Roots of AR Characteristic Polynomial

Aşağıdaki tablo 13’de prob değerleri 0.05’den büyük olduğu için otokolerasyon

sorunu yoktur. İkinci istikrar koşulu da böylece sağlanmıştır.

Tablo 13: Otokorelasyon LM Testi Lag LRE*

stat

df Prob. Rao F-stat df Prob.

1 6.665248 9 0.6719 0.739991 (9, 228.9) 0.6720

2 16.64626 18 0.5475 0.925641 (18, 257.9) 0.5479

3 24.22657 27 0.6177 0.895307 (27, 257.6) 0.6187

4 40.82824 36 0.2666 1.147317 (36, 251.9) 0.2688

5 54.12715 45 0.1653 1.226136 (45, 244.4) 0.1685

6 63.22780 54 0.1827 1.192825 (54, 236.2) 0.1882

7 65.65141 63 0.3851 1.046388 (63, 227.7) 0.3960

8 71.53269 72 0.4934 0.989398 (72, 219.0) 0.5091

9 78.69477 81 0.5518 0.961408 (81, 210.2) 0.5731

10 100.7344 90 0.2062 1.135801 (90, 201.4) 0.2305

11 102.9575 99 0.3727 1.036339 (99, 192.5) 0.4118

12 122.5383 108 0.1604 1.153486 (108,183.6) 0.1974

*Edgeworth expansion corrected likelihood ratio statistic.

Bilgi kriterleri bize 2. gecikmenin uygun gecikme olduğunu belirtse de VAR

modelinin üçüncü istikrar koşulu olan değişen varyans sorunu olmaması koşulunu

sağlamadığı için sırasıyla 3, 4, 5 ve 6. dönemler tek tek denenmiştir. Gecikme uzunluğunu

7 aldığımızda değişen varyans sorunu çözülmüştür ve böylece bütün istikrar koşulları

sağlanmıştır.

Page 99: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

87

Aşağıda tablo 14’te prob değeri 0.05’den büyük olduğu için değişen varyans

sorunu yoktur.

Tablo 14: White Değişen Varyans Testi VAR Residual Heteroskedasticity Tests

Chi-sq df Prob.

289.1115 252 0.0540

Modelde kullanılan değişkenlerin etki-tepki grafikleri aşağıda gösterilmiştir.

Page 100: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

88

Şekil 26: Döviz Kuru, TÜFE ve DİBS Faiz Oranının Etki Tepki Grafikleri ( ± 2 Standard Hata

Düzeyinde)

Page 101: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

89

İki kesikli eğriler % 95 güven aralığının alt ve üst sınırlarını göstermektedir. Yatay

çizgi yani sıfır çizgisi ise güven aralığının içerisinde kaldığı takdirde değişkenlerin

tepkileri anlamlı olmayacaktır. Yukarıdaki ilk grafikte görüldüğü üzere sıfır çizgisi güven

aralığının içinde kaldığı için TÜFE’de meydana gelen bir şoka döviz kurunun verdiği

tepki tüm dönemler boyunca anlamsızdır. İkinci grafikte döviz kurunun faize verdiği

tepki grafiğinde faizde meydana gelen bir şoka döviz kurunun verdiği tepki bütün

dönemlerde anlamsızdır. Üçüncü grafikte döviz kurunda meydana gelen bir şoka

TÜFE’nin verdiği tepki ilk dönemlerde anlamsız iken yaklaşık 6. Dönemden itibaren ise

tepkinin yönü negatiftir. Dördüncü grafikte faizde meydana gelen bir şoka TÜFE’nin

verdiği tepki bütün dönemler boyunca anlamsızdır. Beşinci grafikte döviz kurunda

meydana gelen bir şoka faizler ilk dönemden itibaren negatif tepki vermiştir. Ve son

olarak TÜFE’de meydana gelen bir şoka faizler yaklaşık 2 dönem pozitif tepki vermiştir.

Tablo 15: Döviz Kurunun Varyans Ayrışım Tablosu Dönem Standart hata Tüfe bazlı REK TÜFE DİBS

1 0.023006 100.0000 0.000000 0.000000

2 0.035481 99.36885 0.617076 0.014075

3 0.045184 98.60491 1.241102 0.153986

4 0.053033 97.92707 1.734274 0.338654

5 0.059545 97.36735 2.059760 0.572887

6 0.065026 96.90120 2.266703 0.832095

7 0.069705 96.49633 2.393118 1.110547

8 0.073748 96.13130 2.469323 1.399374

9 0.077278 95.79249 2.514416 1.693095

10 0.080390 95.47283 2.540553 1.986619

11 0.083152 95.16882 2.555068 2.276114

12 0.085619 94.87906 2.562416 2.558528

Tablo 15 tüfe bazlı reel efektif döviz kurundaki değişmelerin dönemler itibariyle

ele alınan değişkenlerin açıklayıcı etkilerini göstermektedir. Yukardaki tabloya göre 1.

dönemde döviz kuru değişkeninin varyansının %100’ü değişkenin kendisi tarafından

açıklanmaktadır. Bu oran döviz kuru değişkeninin en dışsal değişken olduğunun

göstergesidir. Dönemler ilerledikçe döviz kurlarındaki değişmeleri açıklamada oranlar

düşmektedir. İlk dönem kendi varyansının %100’ünü açıklarken 12.dönemde bu oran

%94.87’ye düşmüştür. Son dönemde döviz kuru değişkeninin varyansının %2.56’sı

TÜFE, %2.55’i faiz tarafından açıklanmaktadır.

Page 102: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

90

Tablo 16: TÜFE’nin Varyans Ayrışım Tablosu Dönem Standart hata Tüfe bazlı REK TÜFE DİBS

1 0.106215 0.051850 99.94815 0.000000

2 0.152853 1.317524 98.68230 0.000174

3 0.174778 1.284376 98.55452 0.161106

4 0.183456 1.286845 98.25788 0.455271

5 0.187654 2.538722 96.55058 0.910697

6 0.191462 5.315449 93.25100 1.433550

7 0.196055 9.080952 88.95706 1.961986

8 0.201253 13.10753 84.44256 2.449906

9 0.206607 16.90707 80.20602 2.886911

10 0.211772 20.26868 76.45569 3.275627

11 0.216573 23.15565 73.22067 3.623674

12 0.220953 25.60864 70.45349 3.937865

Tablo 16 TÜFE’deki değişmelerin dönemler itibariyle ele alınan değişkenlerin

açıklayıcı etkilerini göstermektedir. Yukardaki tabloya göre 1. dönemde TÜFE

değişkeninin varyansının %99.94’ü değişkenin kendisi tarafından, %0.5’i döviz kuru

tarafından, %0’ı faiz tarafından açıklanmaktadır. Dönemler ilerledikçe TÜFE’deki

değişmeleri açıklamada bu oran %70’lere düşmektedir. Son dönemde TÜFE değişkeninin

varyansının %25.6’sı döviz kuru, %3.9’u ise faiz tarafından açıklanmaktadır. Yani TÜFE

serisini en çok açıklayan değişken döviz kurudur. Böylece TÜFE üzerindeki en önemli

makroekonomik değişken döviz kuru olmaktadır. Bu nedenle TÜFE’nin döviz kurundan

etkilendiğini söylenebilir.

Tablo 17: DİBS’in Varyans Ayrışım Tablosu

Dönem Standart hata Tüfe bazlı REK TÜFE DİBS

1 0.076839 10.04570 1.122751 88.83155

2 0.094394 19.40389 6.261021 74.33509

3 0.107908 23.53803 5.957131 70.50484

4 0.117398 29.08824 5.324983 65.58678

5 0.125660 34.25442 4.647777 61.09780

6 0.132982 39.13815 4.221097 56.64076

7 0.139578 43.36277 4.007800 52.62943

8 0.145453 46.95751 3.914635 49.12785

9 0.150647 49.96579 3.880239 46.15397

10 0.155219 52.48287 3.867448 43.64968

11 0.159244 54.59327 3.860453 41.54628

12 0.162801 56.37136 3.852853 39.77579

Tablo 17 DİBS’deki değişmelerin dönemler itibariyle ele alınan değişkenlerin

açıklayıcı etkilerini göstermektedir. Yukardaki tabloya göre 1. dönemde DİBS

Page 103: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

91

değişkeninin varyansının %88.8’i değişkenin kendisi tarafından, %10’u döviz kuru

tarafından, %1.12’si TÜFE tarafından açıklanmaktadır. Dönemler ilerledikçe DİBS’deki

değişmeleri açıklamada bu oran %39’lara düşmektedir. Son dönemde DİBS değişkeninin

varyansının %3.8’i TÜFE, %56’sı ise döviz kuru tarafından açıklanmaktadır. Yani DİBS

serisini en çok açıklayan değişken döviz kurudur. Böylece DİBS üzerindeki en önemli

makroekonomik değişken döviz kuru olmaktadır. Bu nedenle DİBS’in döviz kurundan

etkilendiğini söylenebilir.

Page 104: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

92

SONUÇ

Döviz kuru, enflasyon ve faiz oranı değişkenlerinin aralarındaki ilişkinin sağlıklı

bir şekilde anlaşılabilmesi için değişkenlerin birbirlerini ne yönde ve oranda etkilediğinin

bilinmesi gerekmektedir. Bu durum makroekonomik politikaların başarı şansını

artırmaktadır.

Özellikle döviz kuru fiyatlar genel seviyesindeki değişimleri açıklamada önemli

bir değişkendir. TÜFE’nin hesaplanmasında ithal edilen mallar da girdiği için kurlardaki

artışlar, girdi maliyetlerini artırarak fiyatlar genel seviyesinde yükselişe yol açmaktadır.

Woo (1984)’e göre döviz kurundaki artışların fiyatlara yansıması dört kanal yoluyla

gerçekleşmektedir. İlk olarak, ithal mallarının fiyatlarındaki artış tüketici fiyat endeksini

artırmaktadır. İkinci olarak, firmaların girdi maliyetlerini artırmaktadır. Üçüncü olarak,

ticaret çarpanı üzerinden toplam talebi etkilemekte ve bu durum fiyatlara yansımaktadır.

Son olarak yabancı malların fiyatlarındaki artışlar yurtiçinde üretilen ithalata rakip

ürünlerin fiyatını artırmaktadır. Önder (2008)’e döviz kurlarında meydana gelen %1’lik

artış enflasyonda %0.23’lük bir artışa neden olmaktadır. Alacahan (2011)’e göre döviz

kurunda %1 artış olması durumunda enflasyondaki artış %0.91 olarak tespit edilmiştir.

Bulut (2017)’e göre döviz kurundaki %1’lik bir artış, enflasyonu %0.92 oranda

artırmaktadır. Durmuş (2016)’a göre döviz kurunda meydana gelen bir birimlik artış

enflasyonu 8 birim artırmaktadır. Topaloğlu ve Özmen (2017)’e göre kurlardaki artışların

TÜFE üzerinde iki yıl sonundaki birikimli etkisi %17.4 düzeyinde olmaktadır. Yani

kurlardaki %10’luk artış iki yıl içinde enflasyonu 1.7 puan artıracaktır.

Dışa açık bir ekonomide ülke dışında meydana gelecek gelişmelerin etkisi

makroekonomik performansa bağlı olarak değişebilmektedir. Ortaya çıkabilecek bu

etkilerin olumsuz olabilecek sonuçlarını minimum seviyeye indirebilmek için politika

yapıcılar zaman zaman faiz oranlarını kullanmaktadır. Faizlerde meydana gelebilecek

değişimler beraberinde döviz kurlarında değişim yaratabilmektedir. Bu etkiler ülkede

uygulanan kur rejimlerine göre değişim gösterebilmektedir. Bu etkiler Mundell-Fleming

modeliyle açıklanabilmektedir. Mundell-Fleming modelinde para ve maliye

politikalarının etkinliği uygulanan döviz kuru rejimine göre değişmektedir. Esnek kur

rejiminde para politikası, sabit kur rejiminde ise maliye politikası etkindir. Döviz kuru ve

Page 105: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

93

faiz oranı arasındaki ilişkiyle ilgili birçok ampirik çalışma yapılmıştır. Bu çalışmaların

bazılarında iki değişken arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmezken, bazı çalışmalarda

aralarında anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir. Baxter (1994), Edison ve Pauls (1993)’a göre

döviz kuru ve faiz oranları arasında bir ilişki bulunmazken, Macdonald ve Nagayasu

(1999), Türköz (2014), Şen ve Taşbaşı (2014)’na göre ise kur ve faiz oranı arasında

anlamlı bir ilişki bulunmuştur.

Enflasyonun yüksek seyretmesi faiz oranlarının da yüksek seyretmesine yol

açmaktadır. Bunun nedeni enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde fiyat değişimlerin

kontrol edilmesinin zorluğudur. Yüksek enflasyon ortamında yatırımcıların maliyet ve

kar hesabı yapması zorlaşmaktadır. Yatırımcı riskten korunmak için yüksek bir getiri

talep etmekte, böylece reel faizler yükselmektedir. Reel faizlerin yükselmesi de

borçlanmanın maliyetini artırarak üreticinin kredi taleplerini kısmakta ve bu durum

yatırımı engelleyen bir unsur olarak ortaya çıkmaktadır. Üretici yatırım yerine getirisi

yüksek olan finansal varlıklara yönelmektedir. Taylor (1993)’a göre üretim potansiyel

düzeyin üzerinde ise enflasyonist baskılar artmaktadır. Bu durumda Merkez Bankası

politika faizini artırması gerekir. Yine benzer bir şekilde enflasyon artarken, Merkez

Bankası kısa vadeli faizi artırarak tepki vermelidir. Enflasyon ve faiz oranı arasındaki

ilişkiyle ilgili birçok ampirik çalışma yapılmıştır. Bu çalışmaların bazılarında iki değişken

arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmezken, bazı çalışmalarda aralarında anlamlı bir ilişki

tespit edilmiştir. Granville ve Mallick (2004), Şimşek ve Kadılar (2006), Mahdi ve

Masood (2011), Kanca, Üzümcü ve Deniz (2015), Atgür ve Altay (2015), Amaefula

(2016)’e göre enflasyon ve faiz oranı arasında ilişki varken, Yılancı (2009)’ya göre

enflasyon ve faiz oranı arasında bir ilişki tespit edilememiştir.

Türkiye’de 1980’li yıllarda enflasyonda hızlı artış yaşanmıştır. Bunun nedenleri

olarak para arzının gereğinden fazla artırılması, hükümetin ekonomi alanında uyguladığı

yanlış politikalar ve kamu açıklarının artmasıdır. Hükümet artan bu kamu açıklarını

finanse edebilmek için iç ve dış borç miktarını daha da artırmıştır ve bu borçlanma

politikası da beraberinde faiz hadlerinde yükselmeye neden olmuştur. Faizlerin artması

yatırımların durmasına ve bu durum işsizliğin artmasına neden olmuştur. Enflasyon

oranlarının 1988’de %72, 1989’da %63,7 olması da Türkiye ekonomisinin stagflasyon

içinde sürüklenmesine neden olmuştur.

Page 106: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

94

1989’da 32 sayılı karar ile Türk Lirasının konvertibl hale gelmesiyle kur ve faizler

kontrol edilemez hale gelmiştir. Bu yıllarda faizlerdeki yükseliş sermaye akımlarını

Türkiye’ye yöneltmiş, bu durum Türk lirasında aşırı değerlenmeye yol açmıştır. İthalatın

artmasına yol açan bu durum ödemeler bilançosunda ciddi açıklara neden olmuştur.

Yabancı sermayeye karşı ekonominin kırılganlığını artıran bu durum 1994, 1999 ve 2001

krizlerine temel oluşturmuştur. 1990 yılında Merkez Bankası enflasyonu kontrol altına

almak için ilk kez parasal taban hedeflemesine geçmiştir. Bu politikanın sonucunda faiz

oranlarında dalgalanmalar yaşanmıştır. 1994 yılında kamu açıkları ve yüksek cari açık

nedeniyle devlet daha yüksek faizlerle borçlanma yoluna gitmiştir. Tüm bu gelişmelerden

sonra dönemin Başbakanı Çiller tarafından 5 Nisan kararları ilan edilmiştir. Ancak bu

kararlar etkili olmamış daha yüksek faiz ve enflasyonu beraberinde getirmiştir.

1997 yılında Asya Krizi, 1998 yılında Rusya Krizinin meydana gelmesi ve 1999

yılına gelindiğinde siyasi belirsizlikler ve depremin etkilerinin Türkiye’ye yansıması kötü

olmuştur. Kriz sonrasındaki yurtdışından gelen sermayenin yurt dışına kaçması

Hazinenin borçlanma imkânlarını daraltmıştır. Hazinenin iç piyasaya yönelmesiyle zaten

yüksek olan faizleri daha da artırmıştır.

2000’li yılların başında uygulanan dezenflasyon programı ile enflasyon ve faiz

oranlarını makul seviyeye indirmek amaçlanmıştır. Bu programda 2000 yılı sonuna kadar

1 dolar +0.77 Euro‘dan oluşan kur sepetinin TL karşısında değerini %20‘lik TEFE

yılsonu hedefi doğrultusunda ileriye dönük olarak gerçekleşeceği önceden kamuoyuna

açıklanmıştır. Döviz talebini karşılamak için Türk Lirasına talep artmış, faizler artma

eğilimine girmiştir. Bu artan faizlerle ellerinde DİBS’leri bulunduran bankaların likidite

bulma sorunları oluşmuştur. Oluşan bu likidite darlığı Kasım 2000 Krizini meydana

getirmiştir. Merkez Bankası bu krizi yüksek faiz ve IMF kredisi ile atlatabilmiştir. Ancak

Şubat 2001’de siyasi istikrarsızlık döviz krizine yol açmıştır. O dönemde uygulanmaya

devam eden döviz kuru çapası terk edilip esnek kur rejimine geçilmiştir. Mayıs 2001 ‘de

IMF görüşü doğrultusunda yeni bir ulusal program hazırlanmıştır. Bu programla

amaçlanan faiz dışı kamu kesimi fazlasını artırmak, krizden kaynaklanan maliyetleri

hafifletmek, bankacılık reformunu hızlandırmak, yapısal reformları garanti etmek ve

güveni güçlendirmektir.

Page 107: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

95

2000 yılı Kasım ve 2001 yılı Şubat aylarında yaşanan krizlerin yıkıcı etkilerinin

onarmak üzere 2001 yılının Mayıs ayında uygulamaya konulan güçlü ekonomiye geçiş

programıyla enflasyon, faiz ve kurdaki dalgalanmalar azalmaya başlamıştır. 2002-2005

yılları arasında örtük enflasyon hedeflemesi, 2006 yılından itibaren de açık (tam)

enflasyon hedeflemesine geçilmiştir. Bu yıllarda enflasyon 2008 krizine kadar tek haneli

rakamlara inebilmiştir. Gelişmiş ülkelerin uyguladığı parasal genişleme politikaları

beraberinde kredi büyümesinde ve sermaye akımlarında artışa yol açmıştır. Bu durum

bankacılık kesiminde finansal riskleri artırmıştır. Böylece Merkez Bankası, 2008 Krizi

ardından Kasım 2010’dan itibaren çeşitli araçlar kullanarak artan kısa vadeli sermaye

akımlarının olumsuz etkilerini azaltmak ve finansal istikrarın desteklenmesi

amaçlanmıştır. Kasım 2011’den itibaren döviz kurundaki aşırı oynaklığa karşı faiz

koridorunun üst sınırı aktif olarak kullanılarak ek parasal sıkıştırma yapılmıştır.

2013 yılından sonra FED’in tahvil alımlarını azaltacağına dair açıklamalarının

ardından Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımlarında çıkışlar

yaşanmıştır. Ayrıca FED’in faiz artırım kararlarındaki belirsizlikler, Türk Lirasındaki

değer kaybını hızlandırmıştır. Merkez Bankası bu duruma müdahale ederek sıkı para

politikası uygulamıştır. 2015 yılında da makro ihtiyati önlemler ve para politikasındaki

sıkı duruş bu yılda enflasyonun yükselişini sınırlamıştır. Ancak emtia fiyatlarındaki

yükseliş ve kurlardaki artışa bağlı olarak yıl boyunca enflasyon hedefin belirgin olarak

üzerinde seyretmiştir.

2016 yılı yaşanan küresel ve jeopolitik önemli şokların ardından 2017 yılının

başlarında döviz kurlarında yaşanan oynaklık ve bu durumun enflasyon görünümü

üzerindeki etkisi, para politikası kararlarında belirleyici olmuştur. Merkez Bankası döviz

kurlarındaki artışların enflasyonu yukarı çekmesi nedeniyle parasal sıkılaştırma

yapmıştır. Ayrıca Merkez Bankası, bu gelişmelerin fiyat istikrarı ve finansal istikrar

üzerinde yaratabileceği olumsuz etkileri önlemek amacıyla bazı likidite tedbirleri de

almıştır.

Bu çalışmada döviz kuru, enflasyon ve faiz oranı arasındaki ilişkiler Türkiye

ekonomisi için test edilmiştir. Bu amaçla çalışmada 2009:01-2017:12 dönemi aylık

veriler kullanılarak tüfe bazlı reel efektif döviz kuru, TÜFE ve DİBS faiz oranı

Page 108: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

96

değişkenleri VAR yöntemi kullanılarak analiz edilmiştir. Ampirik çalışmalarda, göreli

fiyat ve maliyet gelişimi hakkında bilgi içermesi nedeniyle ülkelerin uluslararası rekabet

güçlerinin değerlendirilmesinde anahtar makroekonomik göstergelerden biri sayıldığı

için tüfe bazlı reel efektif döviz kuru endeksi kullanılmıştır.

Çalışmada önce serilerin durağanlığını saptamak için ADF (Genişletilmiş Dickey-

Fuller) testi yapılmıştır. Serilerin birinci farkları alınarak seriler durağan hale getirilmiştir.

Daha sonra Granger nedensellik testi yapılarak değişkenler arasında nedensellik ilişkisi

saptanmıştır. Buna göre döviz kuru hem enflasyonun hem de faizin nedeni, enflasyon ise

faizin nedeni olduğu sonucuna varılmıştır. Elde edilen sonuçlar Sever (2004), Gül ve

Ekinci (2006), Karacan (2010), Bozdağlıoğlu ve Yılmaz (2017), Monfared (2015),

Yılmaz (2016), Doğan vd. (2016),’ı desteklemektedir.

Varyans ayrışım tablosuna göre döviz kuru değişkeninin varyansının %100’ü

değişkenin kendisi tarafından açıklanmaktadır. Bu oran döviz kuru değişkeninin en dışsal

değişken olduğunun göstergesidir. TÜFE değişkeninin varyansının %25.6’sı döviz kuru

tarafından açıklanmaktadır. Yani TÜFE serisini en çok açıklayan değişken döviz kurudur.

Böylece TÜFE üzerindeki en önemli makroekonomik etken döviz kuru olmaktadır. Bu

nedenle TÜFE’nin döviz kurundan etkilendiği söylenebilir. Bu durum nedensellik

testinde çıkan sonuçları destekler niteliktedir. DİBS değişkeninin varyansının %56’sı

döviz kuru tarafından açıklanmaktadır. Yani DİBS serisini en çok açıklayan değişken

döviz kurudur. Böylece DİBS üzerindeki en önemli makroekonomik etken döviz kuru

olmaktadır. Bu nedenle DİBS’in döviz kurundan etkilendiğini söylenebilir. Bu durum da

nedensellik testinde çıkan sonuçlarla uyumludur. Etki-tepki analizine göre TÜFE’de

meydana gelen bir şoka faizler yaklaşık 2 dönem pozitif tepki vermiştir. Döviz kurunda

meydana gelen bir şoka faizler ilk dönemden itibaren negatif tepki verirken, TÜFE ise 6.

dönemden itibaren negatif tepki vermiştir. Burada döviz kurundaki bir şokun TÜFE’yi ve

faizleri negatif etkilemesinin nedeni reel efektif döviz kurunun yorumundan

kaynaklanmaktadır. Çünkü reel efektif döviz kurunun artması durumunda döviz kurları

düşmekte, tam tersi durumda ise artmaktadır.

Page 109: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

97

Öneriler

Bir ülkeye ait genel ekonomik görünüm o ülkenin makroekonomik performansı

ile ölçülmektedir. Dışa açık bir ekonomi ülke dışında meydana gelebilecek gelişmelerin

etkisi altında kalmaktadır. Bu durum ülkenin makroekonomik performansına

yansımaktadır. Ortaya çıkabilecek bu etkilerin olumsuzluklarını azaltabilmek için üç

önemli makroekonomik değişken olan döviz kuru, enflasyon ve faiz oranlarının

birbirlerini ne yönde ve oranda etkilediğinin bilinmesi ülkenin geleceğini doğru

şekillendirmesinde önemli rol oynayacaktır.

Sonuçlar ele alındığında döviz kuru, enflasyon ve faiz oranlarının kendi gecikmeli

değerlerinin kendilerini etkiledikleri gibi birbirlerini de etkilemektedir. Ancak döviz kuru

en daha dışsal değişkendir. Döviz kurunda meydana gelen şoklara enflasyon ve faiz

oranının tepkisi daha yüksek olmaktadır. Bu bakımdan döviz kurunun istikrar kazanması,

enflasyon ve faiz oranlarının istikrar kazanmasında önemli rol oynayacaktır. Ayrıca

Türkiye için enflasyon ve faiz oranları üzerindeki en önemli makroekonomik etken döviz

kuru olmaktadır. Türkiye gibi dışa bağımlı bir ülkede kurlardaki artışlar fiyatlar genel

seviyesinde yükselişe neden olmaktadır. Bu nedenle kurlardaki artışların makul

seviyelerde tutulması gerekmektedir. Türkiye’de dışardan gelen sermayeye ihtiyaç

olduğu için kurlarda azalma meydana gelebilmesi için faizleri yükseltmesi

gerekmektedir. Merkez Bankasına ve politika yapıcılara bu konuda önemli görevler

düşmektedir. Merkez Bankasının temel amacı olan fiyat istikrarı ve finansal istikrarı bir

arada sağlamalıdır. Ayrıca sermaye akımlarındaki oynaklığın etkilerini azaltmaya ve

döviz kurlarındaki gelişmelerin iktisadi temellere uyumlu olmasını sağlamaya

çalışmalıdır. Finansal istikrarın sağlanması fiyat istikrarı ile birlikte sürdürülebilir

büyüme ve refah için gerekli önlemleri alması gerekmektedir.

Page 110: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

98

KAYNAKÇA

Kitaplar

Akdiş, M. (2006), Para Teorisi ve Politikası, 2. Baskı, Gazi Kitabevi, Ankara.

Akman, V. ve Arzu, İ. (1994), Enflasyon Olgusuna Genel Bir Bakış, Era Yayıncılık, 1.

Basım, İstanbul.

Alacahan, N.D. (2011), Enflasyon Hedeflemesi Uygulayan Ülkelerde Enflasyon-

Döviz Kuru İlişkisi ve Türkiye Uygulaması, Türkmen Kitapevi, yayın no:391,

İstanbul.

Bulut, E. ve Demirel, B. (2012), Uluslararası Para Sisteminin Evrimi, Gazi Kitapevi,

Ankara.

Bilgili, Y. (2015), Ceteris Paribus İktisat Soruları, 4T Yayınevi, 11. Baskı, İstanbul.

Çepni, E. (2012), Ekonomik Göstergeler ve İstatistikler Rehberi, 5. Baskı, Seçkin

Yayıncılık, Ankara.

Ceylan, R. ve Dikmen, F. (2012), “İktisat, İşletme” Murat Yayınları, Ankara.

Çöloğlu, H. (1979), Enflasyon ve Getirdikleri, Kutsun Yayınevi, İstanbul.

Dinler, Z. (2002), İktisada Giriş, 8. Baskı, Ekin Kitabevi, Bursa.

Dinler, Z. (2016), KPSS İktisat, 12. Baskı, Ekin Kitapevi, Bursa.

Eğilmez, M. (2012), Kolay Ekonomi, Remzi Kitapevi, İstanbul.

Eğilmez, M. (2014), Örneklerle Kolay Ekonomi, Remzi Kitapevi, 8. Baskı,

İstanbul.

Eken, M. H. (1994), Enflasyonun Bankacılık Üzerine Etkilerinin Risk ve Karlılık.

Açısından Değerlendirilmesi, Türkiye Bankalar Birliği Yayın No: 187. Ankara.

Enders, W. (1995), Applied Econometric Time Series, First Edition John Wiley and Sons,

New York.

Enders, W. (2003), Applied Econometric Time Series, Second Edition, John Wiley&Sons

Ltd, New York.

Erdoğan, A. ve Sekmen, F. (2017), Pareto İktisat Son Beşli, Süvari Akademi Yayınları,

1. Baskı, Ankara.

Page 111: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

99

Ergin, F. (1983), Para ve Faiz Teorileri, 2. Baskı, Beta Basım-Yayım-Dağıtım,

İstanbul.

Ertürk, E. (1999), Makro İktisat, Alfa Basım Yayım, İstanbul.

Göçer, İ. (2016), Ekonometri Ders Notları, Aydın.

Günal, M. (2012), Para Banka ve Finansal Sistem, 4. Baskı, Berikan Yayınevi,

Ankara.

Hatırlı, S..,A. (1999), Temel Ekonometri, 1. Baskı, Literatür Yayıncılık, İstanbul.

Işığıçok, E. (1994), Zaman serilerinde nedensellik çözümlemesi, Uludağ Üniversitesi

Yayınları, Bursa.

İyibozkurt, M. E. (1985), Uluslararası İktisat Teorisi, Uludağ Üniversitesi Yayınları

yayın no: 3-043-0117.

Karluk, S. R. (2007), Türkiye Ekonomisi, Beta Yayınları, İstanbul.

Keyder, N. (1993), Para Teori, Politika, Uygulama, 4.Baskı, Bizim Büro Basım Evi,

Ankara.

Konur, M. (2016), A Grubu Alan Bilgisi İktisat, Yaklaşım Kariyer Yayınları, Ankara.

Krugman, P. R. ve Obstfeld, M. (2003), International Economics: Theory and Policy,

sixth edition, Boston.

Kumbaracıbaşı, O. (1976), Ekonomik Doktrinler ve Ekonomik Düşüncenin Evrimi,

İktisadi ve Ticari Bilimler Akademisi, Ankara.

Mankiw, N. G. (2010), Makroekonomi, 6. Baskı, Efil Yayınevi, Çeviri Editörü: Ömer

Faruk Çolak, Ankara.

Oktar, S. (1998), Enflasyon Hedeflemesi Para Politikasının Güvenirliği ve Fiyat İstikrarı,

Bilim Teknik Yayınevi, İstanbul.

Orhan, O. Z. ve Erdoğan S. (2008), Para Politikası, Yazıt Yayın-Dağıtım, Ankara.

Özatay, F. (2015), Parasal İktisat: Kuram ve Politika, 4. Baskı, Efil Yayınevi,

Ankara.

Özel, S. (2000), Türkiye’de enflasyon, devalüasyon ve faiz, Alkım Yayıncılık,

İstanbul.

Savaş, F.V. (2007), İktisadın Tarihi, 5. baskı, Siyasal Kitapevi, Ankara.

Page 112: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

100

Seyidoğlu, H. (2003), Uluslararası iktisat: Teori, Politika ve Uygulama, Genişletilmiş

15. Baskı, Güzem Can Yayınları No:20, İstanbul.

Suiçmez, H. (1997), Enflasyon ve Verimlilik, Milli Prodüktivite Merkezi Yayınları, yayın

no:605, Ankara.

Tarı, R. (2010), Ekonometri, Umuttepe Yayınları, genişletilmiş 6. Baskı, Yazın Basın

Yayın Matbaacılık, Yayın no:32, Kocaeli.

Tonus, Ö. (2013), Temel Göstergelerle Türkiye Ekonomisi, Ekin Yayınevi,

Ankara.

Ünsal, M. E. (2005), Uluslararası iktisat: Teori, Politika ve Açık Ekonomi Makro

İktisadı, İmaj Yayıncılık, 1. Baskı, Ankara.

Yeldan, E. (2004), Küreselleşme sürecinde Türkiye ekonomisi, İletişim yayınları ss:202,

İstanbul.

Yılmaz, A. (2015), Sorularla İktisat Hipotez, 1. Baskı, İkinci Sayfa Yayınları,

İstanbul.

Yılmaz, P. ve Ardıç, O. (2006), Para Banka-Uluslararası İktisat ve Türkiye Ekonomisi,

4. Baskı, Agon Bilgi Akademisi, İstanbul.

Yurdakul, F., Er, H. ve Cevher, E. (2016), Döviz Kurunun Belirleyicileri, Koşullu ve.

Kısmi Granger Nedensellik, SETAR, LSTAR ve TVAR Modelleri, Gazi Kitapevi,

Ankara.

Makaleler

Acar, M., Işık, H. B. ve Işık, N. (2004), “Enflasyon ve Döviz Kuru İlişkisi: Bir

Eşbütünleşme Analizi” Süleyman Demirel Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler.

Fakültesi Dergisi, c.9, s.2, ss.325-340.

Akgül, I. ve Özdemir, S. (2017), “Enflasyon-Faiz Oranı ve Enflasyon-Döviz Kuru

İkilemi: GEG Programı Döneminde Türkiye Gerçeği” Ege Akademik Bakış

Dergisi, c.18, s.1, ss.153-166.

Amaefula, C.G (2016), “Long-Run Relationship between Interest Rate and Inflation:

Evidence from Nigeria” IOSR Journal of Economics and Finance, c.7, s.3, ss.24-

28.

Albayrak, A. S (2008), “Değişen Varyans Durumunda En Küçük Kareler Tekniğinin

Alternatifi Ağırlıklı Regresyon Analizi ve Bir Uygulama” Afyon Kocatepe

Üniversitesi, İ.İ.B.F Dergisi, c.2, s.2, ss.111-134.

Page 113: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

101

Atgür, M. ve Altay, N. O. (2015), “Enflasyon ve nominal faiz oranı ilişkisi: Türkiye

örneği (2004-2013)” Celal Bayar Üniversitesi, İİBF Dergisi, c.22, s.2. ss.521-

533.

Aybar, C. B. (2001), “Yeni kur politikası ne tür bir dalgalanma” İktisat İşletme ve Finans

Dergisi, cilt: 16, sayı 181, ss. 57-61.

Aydoğan, E.(2004), “1980 den günümüze Türkiye de enflasyon serüveni” Celal Bayar

Üniversitesi, İİBF Dergisi, c.11, s.1, ss. 91-110.

Ayvaz Güven, E. T. ve Uysal, D. (2013), “Türkiye’de döviz kurlarındaki değişim ile

enflasyon arasındaki ilişki” Akademik Araştırmalar ve Çalışmalar Dergisi, c.5,

s.9, ss.141-156.

Bal, O. (2012), “Döviz kuru, mevduat faiz oranı, enflasyon ve devlet iç borçlanma

senetleri ilişkisi:1994-2008” Akademik Bakış Dergisi, s.31, ss.1-20.

Başkan F. ve Güloğlu Ö. B. (2004), “Türkiye’de İç Borçların İktisadi Etkilerinin VAR

Tekniğiyle Analizi” Ortadoğu Teknik Üniversitesi, ODTÜ Gelişme Dergisi,

c.31, s.1, ss.93-114.

Baxter, M. (1994), “Real exchange rates and real interest differentials” Journal of

Monetary Economics, s.33, ss.5-37.

Bozdağlıoğlu, H. Y. ve Yılmaz, M. (2017), “Türkiye’de enflasyon ve döviz kuru

ilişkisi:1994-2014 yılları arası bir inceleme” Bitlis Eren Üniversitesi, Akademik

İzdüşüm Dergisi, c.2, s.3, ss.1-20.

Bulut, Ş. (2017), “Fiyatlar genel düzeyi ile döviz kuru arasındaki eşbütünleşme ve

nedensellik ilişkisi: Türkiye örneği” Adnan Menderes Üniversitesi, Aydın İktisat

Fakültesi Dergisi, c.2, s.1, ss.1-10.

Dickey, D.A. (1981), “Histograms, Percentiles, and Moment” American Statistician,

s.35, ss.164-165.

Değerli A. ve Fendioğlu S. (2013), Döviz kuru beklentileri ve TCMB para politikası,

TCMB ekonomi notları, 02, 1-13.

Doğan, B., Eroğlu, Ö. ve Değer, O. (2016), “Enflasyon ve faiz oranı arasındaki

nedensellik ilişkisi: Türkiye örneği” Çankırı Karatekin Üniversitesi, İİBF

Dergisi, c.6, s.1, ss.405-425.

Durmuş, S. (2016), “Şeytan Üçgeni; Faiz, Döviz Kuru ve Enflasyon İlişkisi: Türkiye İçin

Ampirik Bir Analiz” TURAN-SAM Uluslararası Bilimsel Hakemli Dergisi, c.8,

s.32, ss.427-433.

Page 114: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

102

Dülger F. ve Cin M.F. (2002), “Türkiye‘de Döviz Kuru Dinamiklerinin Belirlenmesinde

Parasalcı Yaklaşım ve Eşbütünleşme Yöntemiyle Sınama”, ODTÜ Gelişme

Dergisi, c.29, s.2. ss.47-68.

Edison, H. J. ve Pauls, B.D. (1993), “A re-assessment of the relationship between real

exchange rates and real interest rates:1974-1990” Journal of Monetary

Economics, c.31, s.2, ss.165-187.

Ergin, A. (2015), “Döviz kuru ve enflasyon arasındaki geçiş etkisi: Türkiye örneği”

Niğde Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, c.8, s.3, ss.13-29.

Gök, A. (2006), “Alternatif Döviz Kuru Sistemleri” Marmara Üniversitesi İ.İ.B.F

Dergisi, c.21, s.1, ss.131-145.

Granville, B. ve Mallick, S. K. (2004), “Fisher hypothesis: UK evidence over a century”

Applied Economic Letters, ss.87-90.

Granger, C.W.J ve Newbold, P. (1974), “Spurious Regression in Econometrics”, Journal

of Econometrics, s.2, 111-120.

Gül, E. ve Ekinci, A. (2006), “Türkiye’de enflasyon ve döviz kuru arasındaki nedensellik

ilişkisi:1984-2003” Anadolu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, c.6, s.1, ss. 91-

106.

Hepaktan, C. E., Çınar, S. ve Dündar, Ö. (2011), “Türkiye’de Uygulanan Döviz Kuru

Sistemlerinin Dış Ticaret İle İlişkisi”, Akademik Araştırmalar ve Çalışmalar

Dergisi, c.3, s.5 - ss.62-82.

Kanca, O. C., Üzümcü, A. ve Deniz, A. (2015), “Fisher Etkisi Türkiye ekonomisi için

geçerli mi? Bir zaman serisi analizi: 1980-2013” Dergipark, s.3, ss.1-18.

Kara, H. ve Öğünç, F. (2012), “Döviz Kuru ve İthalat Fiyatlarının Yurt İçi Fiyatlara

Etkisi” İktisat İşletme ve Finans Dergisi, c.27, s.317. ss.1-20.

Macdonald, R. ve Nagayasu, J. (1999), “The Long-Run Relationship between Real

Exchange Rates and Real Interest Rate Differentials: A Panel Study” İMF

working paper, c.37, s.99, ss.1-12.

Mamak Ekinci E.B., Alhan A. ve Ergör Z.B. (2016), “Parametrik Olmayan Regresyon

Analizi: Faiz Oranı, Enflasyon ve Döviz Kuru İlişkinin İncelenmesi Örneği”

Bankacılık ve Sigortacılık Araştırmaları Dergisi, c.2, s.9, ss.28-37.

Mahdi, S. ve Masood, S. (2011), “The long run relationship between interest rates and

inflation in Iran: Revisiting Fisher’s hypothesis” Journal of Economics and

International Finance, c.3, s.14. ss.705-712.

Page 115: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

103

Mihaljek, D. ve Klau, M. (2001), “A note on the pass-through from exchange rate and

foreign price changes to inflation in selected emerging market economies” Bis

Papers, s.8, ss. 69-81.

Mishkin, F. S. (1991), “Is the Fisher Effect for Real? A Reexamination of the

Relationship Between Inflation and Interest Rates” c.8, s.2, ss.195-215.

Mishkin, F. S. (1992), “Is the Fisher Effect for Real? A Reexamination of the

Relationship Between Inflation and Interest Rates” Journal of Monetary

Economics, c.30, s.2, ss:195-215.

Mishkin, F. S. (1996), “The Channels of Monetary Transmission: Lessons for Monetary

Policy” NBER Working Paper 5464, ss.1-27.

Nelson, C. R. ve Plosser, C.I. (1982), “Trand and Random Walks in Macroeconomic

Time Series: Some Evidence and Implications”. Journal of Monetary Economics,

c.10, ss.139-162.

Özdemir, K.A. ve Şahinbeyoğlu, G. (2000), “Alternatif Döviz Kuru Sistemleri” TCMB

Araştırma Genel Müdürlüğü Tartışma Tebliği.

Romer, D.C. ve Romer, H. D. (2000), “Federal Reserve Information and the Behavior of

Interest Rates”, c.90, s.3 ss.429-458.

Sever, E. ve Mızrak, Z. (2007), “Döviz kuru, enflasyon ve faiz oranı arasındaki ilişkiler:

Türkiye uygulaması” Selçuk Üniversitesi, İİBF Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar

Dergisi, s.13, ss. 265-283.

Saraçoğlu, M., Kuzu, M. ve Kocaoğlu, F. (2015), “Türkiye ekonomisinde sermaye

hareketleri, döviz kuru, enflasyon ve faiz arasındaki etkileşimlerin küresel

ekonomi politik çerçevesinde analizi” Gazi İktisat ve İşletme Dergisi, c.1, s.2.

ss.75-110.

Şarkaya İçellioğlu, C. (2017), “Finansal İstikrar ve Türkiye Cumhuriyeti Merkez

Bankası’nın Para Politikası Stratejisi” Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Sosyal

Bilimler Enstitüsü Dergisi, c.9, s.20, ss.20-38.

Şimşek, M. ve Kadılar, C. (2006), “Fisher etkisinin Türkiye verileri ile testi”, Doğuş

Üniversitesi Dergisi, c.7, s.1, ss.99-111.

Taylor, B. J. (1993), “Discretion versus Policy Rules in Practice Carnegie” Rochester

Conference Series on Public Policy, c. 39, s.1, ss. 195-214.

Turgutlu, E. (2004), “Fisher Hipotezinin Tutarlılığının Testi: Parçalı Durağanlık ve

Parçalı Koentegrasyon Analizi” Dokuz Eylül Üniversitesi İİBF Dergisi, c.19, s.2,

ss.55-74.

Page 116: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

104

Woo, T. W. (1984), “Exchange Rates and the Prices of Nonfood, Nonfuel Products”

Brookings Institution, Brookings Papers on Economic Activity, ss.511-536.

Yılancı, V. (2009), “Fisher Hipotezinin Türkiye için sınanması: Doğrusal olmayan

eşbütünleşme analizi” Atatürk Üniversitesi, İİBF Dergisi, c.23, s.4, ss.205-213.

Tezler

Akça, Ö. (2007), “Bağımsızlık Sonrası Kırgızistan’da Uygulanan Döviz Kuru

Politikaları”, Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,

İktisat Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.

Akkılıç, S. (2010), “Enflasyon Hedeflemesi ve Türkiye Örneği” Marmara Üniversitesi,

Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Ana Bilim Dalı, İktisat Teorisi Bilim Dalı,

Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi.

Alacahan, N. D. (2011), “Enflasyon Hedeflemesi Uygulayan Ülkelerde Enflasyon-Döviz

Kuru İlişkisi ve Türkiye Uygulaması” İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler

Enstitüsü, İktisat Ana Bilim Dalı, Yayınlanmış Doktora Tezi.

Arat, K. (2003), “Türkiye’de Optimum Döviz kuru rejimi ve Döviz Kurlarından Fiyatlara

Geçiş Etkisinin İncelenmesi”, TCMB Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü, Uzmanlık

Yeterlilik Tezi.

Aral, A. (2015), “Türkiye’de döviz kuru ve dış ticaret ilişkisi: 1992-2013 dönemi

eşbütünleşme analizi” Adnan Menderes Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,

İktisat Anabilim Dalı, Yayınlanmış yüksek lisans tezi.

Artan, S. (2004), “Enflasyon-Ekonomik Büyüme İliskisi: Literatür ve Uygulama”,

Karadeniz Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Anabilim Dalı,

Yayınlanmamış Doktora Tezi.

Aykırı, M. (2008), “Ekonomik Büyüme-Enflasyon-İşsizlik İlişkisi: Türkiye Üzerine Bir

Uygulama (1980-2005)” Kafkas Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat

Ana Bilim Dalı, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi.

Bağış, B. (2016), “Döviz Kuru Sistemleri” İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İstanbul

29 Mayıs Üniversitesi.

Baoua Abdou, M. M. (2016), “Enflasyon ve Ekonomik Büyüme İlişkisi: Nijer İçin

Zaman Serisi Analizi (1971-2014)” Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler

Enstitüsü, İktisat Ana Bilim Dalı, İktisat Bilim Dalı, Yayınlanmış Yüksek Lisans

Tezi.

Page 117: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

105

Bulut, E. (2005), “Döviz Kuru Belirleme Modelleri ve Döviz Piyasasının Mikro Yapısı:

Türkiye Örneği”, Gazi üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Ana Bilim

Dalı, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi.

Cansu, İ. (2006), “Türkiye Ekonomisinde İç Borçlanmanın Faiz Oranı ve Döviz Kuru ile

İlişkisi” Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Ana Bilim Dalı,

Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi.

Cergibozan, R. (2011), “Reel Döviz Kuru ve TL’nin Aşırı Değerlenme Oranının

Ölçümü” İstanbul Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Ana

Bilim Dalı, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi.

Çiftçi. E. (2015), “Türkiye’de Enflasyon ve Ekonomik Büyüme Arasındaki İlişki:

Ampirik Bir Uygulama (1980-2014)” Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler

Enstitüsü, İktisat Ana Bilim Dalı, İktisat Bilim Dalı, Yayınlanmış Yüksek Lisans

Tezi.

Dağhan, A.H. (2013), “Enflasyon Hedeflemesi Rejiminde Faiz Oranı Geçişkenliği:

Türkiye Örneği (2006-2012)” Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler

Enstitüsü, İşletme Ana Bilim Dalı, Finansman Bilim Dalı, Yayınlanmış Yüksek

Lisans Tezi.

Demircioğlu, M. (2009), “Döviz Kuru Politikaları ve Dış Ticaret 1980 Sonrası Türkiye

Örneği” Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Ana Bilim

Dalı, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi.

Dizman, A.S. (2008), “Merkez Bankası ve Dalgalı Kur Politikası: Türkiye Örneği"

Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İşletme Anabilim Dalı, Finansal

Piyasalar ve Yatırım Yönetimi Bilim Dalı, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi.

İlter, N. (1994), “Türkiye’de 1980 Sonrası Para Arzı ve Enflasyon” DPT Uzmanlık

Tezleri.

Duman, S. (2009), “Döviz Kur ve Politikalarının İMKB-100 Endeksi Üzerine Etkilerinin

İstatistiksel Açıdan Değerlendirilmesi Bir Uygulama” Marmara Üniversitesi

Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü, Sermaye Piyasası ve Borsa Ana Bilim Dalı,

Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi.

Durgut, D. (2010), “Faiz Oranlarını Etkileyen Makroekonomik Faktörler: Türkiye İçin

Ampirik Bir Analiz” Zonguldak Karaelmas Üniversitesi, Sosyal Bilimler

Enstitüsü, İktisat Ana Bilim Dalı, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi.

Duygu, D. (2010), “Bileşik Faiz” Erciyes Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Özel

Hukuk Ana Bilim Dalı, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi.

Duygu, R. İ. (2007), “Döviz Kuru Sistemleri ve Döviz Kuru Riskleri”, Türkiye Bankalar

Birliği Eğitim ve Tanıtım Grubu Seminer Notları.

Page 118: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

106

Ersöz, E. (2006), “Dalgalı döviz kuru sistemi ve Türkiye’de dalgalı döviz kuru

uygulaması” İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İşletme Anabilim

Dalı, Finansman Bilim Dalı, yayınlanmış yüksek lisans tezi.

Gültekin, G. (2006), “Bazı Döviz Kuru Modellerinin Belirlenmesi ve Ampirik

Uygulama” Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ekonometri Ana Bilim

Dalı, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi.

Karacan, R. (2010), “Faiz, Kur ve Makroekonomik Performans: Türkiye Üzerine Bir

İnceleme” Kocaeli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Ana Bilim

Dalı, İktisat Politikası Bilim Dalı, Doktora Tezi.

Karataş M. B. (2017), “Türkiye Ekonomisinde İktisadi Büyüme ve Faiz oranı Arasındaki

İlişkinin Analizi” İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Ana

Bilim Dalı, İktisat Politikası Bilim Dalı, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi.

Kocaekşi, E. (2005), “Parasal Şokların Makroekonomik Etkileri: VAR Yaklaşımı ve

Türkiye Ekonomisi Bir Uygulama” Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,

Ekonometri Anabilim Dalı, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi.

Küçükkırımlı, C. (2017), “Türkiye’de Yurtdışı Yerleşiklerin Mülkiyetindeki Devlet İç

Borçlanma Senetleri İle İkincil Piyasa Faizleri Arasındaki İlişkinin İncelenmesi”

TCMB Uzmanlık Yeterlilik Tezi.

Künç, S. (2011), “Enflasyon teorileri” Gaziantep Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,

İktisat Anabilim Dalı, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi.

Monfared, S. S. (2015), “Döviz Kuru ve Enflasyon İlişkisi: İran Örneği” Gazi

Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İktisat Ana Bilim Dalı,

Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi.

Ordu, C. F. (2013), “Döviz Kuru Dış Ticaret İlişkisi: Türkiye Örneği” Adnan Menderes

Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Ana Bilim Dalı, Yayınlanmış

Yüksek Lisans Tezi.

Önder, Ş. Ş. (2008), “Enflasyon Hedeflemesi ve Döviz Kuru-Enflasyon Arasındaki

Geçişkenlik: Türkiye Örneği” Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,

İktisat Ana Bilim Dalı, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi.

Özdemir, F. (2010), “Döviz Kuru Sistemleri ve Ödemeler Bilançosu İle İlişkisi”

Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İşletme Ana Bilim Dalı,

Finansal Piyasalar ve Yatırım Yönetimi Bilim Dalı, Yayınlanmış Yüksek Lisans

Tezi.

Özkurt, C. İ. ((2016), “Enflasyon hedeflemesi politikası ve Türkiye uygulaması”

Balıkesir Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Anabilim Dalı,

yayınlanmış doktora tezi.

Page 119: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

107

Sağlam Y. ve Yıldırım M. (2007), “2001 Krizi Sonrası Uygulanan Faiz ve Kur

Politikalarının Türkiye Ekonomisine Etkileri”, Adnan Menderes Üniversitesi ve

Avrupa Araştırmalar Merkezi, Güncel Ekonomik Sorunlar Kongresi Bildirisi.

Sever, E. (2004), “Döviz Kuru Rejimleri ve Ekonomik Etkileri Bakımından Türkiye’de

Uygulanan Döviz Kuru Politikalarının Analizi” İstanbul Üniversitesi, Sosyal

Bilimler Enstitüsü, İktisat Ana Bilim Dalı, Doktora Tezi.

Süslü, B. (2005), “Türkiye’de Enflasyona Karşı İzlenecek Para Politikalarında Nominal

Çapaların Olası Rolü” Muğla Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Ana

Bilim Dalı, Yayınlanmış Doktora Tezi.

Tezcan, S. (2009), “Faiz oranlarının Hisse Senedi Getirileri Üzerindeki Etkisi ve

İMKB’de Bir Uygulama” Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,

İşletme Ana Bilim Dalı, Finansal Piyasalar ve Yatırım Yönetimi Bilim Dalı,

Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi.

Tokel, D. (2011), “Para Politikası ve Faiz Kararları Arasındaki İlişki: Teorik ve

Uygulamalı Yaklaşım” Marmara Üniversitesi, Bankacılık ve Sigortacılık

Enstitüsü, Bankacılık Anabilim Dalı, Yayınlanmış Doktora Tezi.

Turan, S. A. (2010), “Enflasyon ve Ekonomik Büyüme İlişkileri: Türkiye Üzerine

İncelemeler” Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Ana Bilim

Dalı, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi.

Türköz, H. (2014), “Türkiye ekonomisinde 1988-2010 döneminde reel döviz kuru

riskinin reel faiz oranı üzerindeki etkileri” Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler

Enstitüsü, İktisat Anabilim Dalı, İktisat Teorisi Bilim Dalı, yayınlanmış yüksek

lisans tezi.

Ulaş, S. (2010), “Enflasyon ve Döviz Kurunun Hisse Senedi Piyasasına Etkileri,

İMKB’de Uygulaması” Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat

Ana Bilim Dalı, İktisat Bilim Dalı Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi.

Yakut, Ş. (1997), “Avrupa Para Sistemi ve Türkiye”, Balıkesir Üniversitesi, Sosyal

Bilimler Enstitüsü, İktisat, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.

Yanar, R. (2008), “Gelişmekte Olan Ülkelerde Döviz Kuru Rejimi Tercihi Ve Makro

Ekonomik Performans”, Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat

Anabilim Dalı, Yayınlanmış Doktora Tezi.

Yerli, B. G. (2008), “Ekonomik Beklentilerin Enflasyon Üzerine Etkisi: Türkiye

Örneği” Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İşletme Ana Bilim

Dalı, Sayısal Yöntemler Bilim Dalı, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi.

Yılmaz, M. (2016), “Enflasyon ve Döviz Kuru Arasındaki İlişki”, Adnan Menderes

Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Ana Bilim Dalı, Yayınlanmış

Yüksek Lisans Tezi.

Page 120: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

108

İnternet Kaynakları

Yavuz Anıl Timuçin, “Granger nedensellik testi”, http://www.ekolar.com/granger-

nedensellik-testi/ Erişim Tarihi:12.02.2018.

Mahfi Eğilmez, “Enflasyon ile faiz ilişkisi”,

http://www.mahfiegilmez.com/2014/05/enflasyon-ile-faiz-iliskisi.html Erişim Tarihi:

22.01.2018.

TCMB, Para Politikası Temmuz Raporu, 2002, (Çevrimiçi),

http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/07abb4cb-6649-4b59-bd19-

43ab0080b1c0/ppr-

temmuz2002.pdf?MOD=AJPERES&CACHEID=ROOTWORKSPACE-07abb4cb-

6649-4b59-bd19-43ab0080b1c0-m3fBatf Erişim Tarihi 10.02.2018.

TCMB, Enflasyon Kitapçığı, 2004, (Çevrimiçi),

http://tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/b62e1fb7-ebc1-4922-99dc-

b3ba23320b9f/enflasyon.pdf?MOD=AJPERES&CACHEID=ROOTWORKSPACE-

b62e1fb7-ebc1-4922-99dc-b3ba23320b9f-m5lk-1M Erişim Tarihi 15.02.2018.

TCMB, Enflasyon ve Fiyat İstikrarı 2013, (Çevrimiçi),

http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TR/TCMB+TR/Main+Menu/Yayinlar/Kitap

%2C+Kitapciklar+ve+Brosur/ Erişim Tarihi 20.04.2018.

TCMB, 2016 Yılı Para ve Kur Politikası 2015, (Çevrimiçi),

http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/e892e880-3d81-4445-8b3a-

c12a252172f9/2016ParaveKur.pdf?MOD=AJPERES&CACHEID=ROOTWORKSPAC

E-e892e880-3d81-4445-8b3a-c12a252172f9-m3fB7u4 Erişim Tarihi 21.04.2018.

TCMB, 2018 Yılı Para ve Kur Politikası 2017, (Çevrimiçi),

http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/6a7bcb27-bfce-4968-a63b-

2f545f875be3/2018parakur.pdf?MOD=AJPERES&CACHEID=ROOTWORKSPACE-

6a7bcb27-bfce-4968-a63b-2f545f875be3-m3fB7u3 Erişim Tarihi 22.04.2018.

Page 121: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

109

EKLER

EK-1: ADF TÜFE Test Sonuçları

Null Hypothesis: D(TUFE) has a unit root

Exogenous: None

Lag Length: 0 (Automatic - based on SIC, maxlag=12)

t-Statistic Prob.*

Augmented Dickey-Fuller test statistic -8.488295 0.0000

Test critical values: 1% level -2.586960

5% level -1.943882

10% level -1.614731

*MacKinnon (1996) one-sided p-values.

Augmented Dickey-Fuller Test Equation

Dependent Variable: D(TUFE,2)

Method: Least Squares

Date: 04/15/18 Time: 01:58

Sample (adjusted): 2009M03 2017M12

Included observations: 106 after adjustments

Variable Coefficient Std. Error t-Statistic Prob.

D(TUFE(-1)) -0.802129 0.094498 -8.488295 0.0000

R-squared 0.406930 Mean dependent var 0.006698

Adjusted R-squared 0.406930 S.D. dependent var 1.141799

S.E. of regression 0.879311 Akaike info criterion 2.590032

Sum squared resid 81.18467 Schwarz criterion 2.615159

Log likelihood -136.2717 Hannan-Quinn criter. 2.600216

Durbin-Watson stat 1.931829

EK-2: ADF TÜFE Bazlı REK Test Sonuçları

Null Hypothesis: D(TUFE_BAZLI_REK) has a unit root

Exogenous: None

Lag Length: 0 (Automatic - based on SIC, maxlag=12)

Page 122: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

110

t-Statistic Prob.*

Augmented Dickey-Fuller test statistic -8.384806 0.0000

Test critical values: 1% level -2.586960

5% level -1.943882

10% level -1.614731

*MacKinnon (1996) one-sided p-values.

Augmented Dickey-Fuller Test Equation

Dependent Variable: D(TUFE_BAZLI_REK,2)

Method: Least Squares

Date: 04/15/18 Time: 02:01

Sample (adjusted): 2009M03 2017M12

Included observations: 106 after adjustments

Variable Coefficient Std. Error t-Statistic Prob.

D(TUFE_BAZLI_REK(-1)) -0.800106 0.095423 -8.384806 0.0000

R-squared 0.401013 Mean dependent var 0.021887

Adjusted R-squared 0.401013 S.D. dependent var 3.045928

S.E. of regression 2.357374 Akaike info criterion 4.562363

Sum squared resid 583.5071 Schwarz criterion 4.587489

Log likelihood -240.8052 Hannan-Quinn criter. 4.572547

Durbin-Watson stat 1.968222

EK-3: ADF DİBS Test Sonuçları

Null Hypothesis: D(DIBS) has a unit root

Exogenous: None

Lag Length: 0 (Automatic - based on SIC, maxlag=12)

t-Statistic Prob.*

Augmented Dickey-Fuller test statistic -13.14175 0.0000

Test critical values: 1% level -2.586960

5% level -1.943882

10% level -1.614731

*MacKinnon (1996) one-sided p-values.

Augmented Dickey-Fuller Test Equation

Dependent Variable: D(DIBS,2)

Method: Least Squares

Date: 04/15/18 Time: 02:02

Sample (adjusted): 2009M03 2017M12

Included observations: 106 after adjustments

Variable Coefficient Std. Error t-Statistic Prob.

D(DIBS(-1)) -1.243501 0.094622 -13.14175 0.0000

R-squared 0.621902 Mean dependent var 0.000943

Page 123: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

111

Adjusted R-squared 0.621902 S.D. dependent var 1.399489

S.E. of regression 0.860542 Akaike info criterion 2.546880

Sum squared resid 77.75588 Schwarz criterion 2.572007

Log likelihood -133.9846 Hannan-Quinn criter. 2.557064

Durbin-Watson stat 1.884367

EK-4: Gecikme Uzunluğu

VAR Lag Order Selection Criteria

Endogenous variables: LOGTUFE_BAZLI_REK LOGTUFE

LOGDIBS

Exogenous variables: C

Date: 04/15/18 Time: 02:06

Sample: 2009M01 2017M12

Included observations: 100

Lag LogL LR FPE AIC SC HQ

0 199.8499 NA 3.92e-06 -3.936998 -3.858843 -3.905367

1 449.5450 479.4146 3.18e-08 -8.750900 -8.438280* -8.624377

2 463.4468 25.85726 2.88e-08* -8.848936* -8.301850 -8.627520*

3 468.5477 9.181751 3.12e-08 -8.770955 -7.989404 -8.454647

4 469.8240 2.220714 3.65e-08 -8.616480 -7.600464 -8.205280

5 473.7679 6.625760 4.06e-08 -8.515359 -7.264877 -8.009266

6 480.2439 10.49100 4.29e-08 -8.464877 -6.979930 -7.863892

7 493.5681 20.78581* 3.97e-08 -8.551362 -6.831949 -7.855485

8 496.0572 3.733597 4.56e-08 -8.421143 -6.467265 -7.630374

* indicates lag order selected by the criterion

LR: sequential modified LR test statistic (each test at 5% level)

FPE: Final prediction error

AIC: Akaike information criterion

SC: Schwarz information criterion

HQ: Hannan-Quinn information criterion

EK-5: Blok Granger Nedensellik Testi Sonuçları

VAR Granger Causality/Block Exogeneity Wald Tests

Date: 04/15/18 Time: 02:08

Sample: 2009M01 2017M12

Included observations: 106

Dependent variable: LOGTUFE_BAZLI_REK

Excluded Chi-sq df Prob.

Page 124: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

112

LOGTUFE 1.603925 2 0.4484

LOGDIBS 1.958736 2 0.3755

All 3.109473 4 0.5397

Dependent variable: LOGTUFE

Excluded Chi-sq df Prob.

LOGTUFE_BAZLI_REK 14.65417 2 0.0007

LOGDIBS 2.468227 2 0.2911

All 14.80810 4 0.0051

Dependent variable: LOGDIBS

Excluded Chi-sq df Prob.

LOGTUFE_BAZLI_REK 13.65342 2 0.0011

LOGTUFE 6.818333 2 0.0331

All 22.94194 4 0.0001

EK-6: Otokolerasyon LM Testi Sonuçları

VAR Residual Serial Correlation LM Tests

Date: 04/15/18 Time: 02:12

Sample: 2009M01 2017M12

Included observations: 106

Nullhypothesis:

Noserial

correlatin at lag

h

Lag LRE*

stat

df Prob. Rao F-stat df Prob.

1 6.6652

48

9 0.6719 0.739991 (9, 228.9) 0.6720

2 6.9392

85

9 0.6434 0.770871 (9, 228.9) 0.6435

3 4.7209

17

9 0.8579 0.521930 (9, 228.9) 0.8580

4 12.577

91

9 0.1827 1.414427 (9, 228.9) 0.1827

5 3.7675

95

9 0.9260 0.415678 (9, 228.9) 0.9261

6 11.350

41

9 0.2525 1.272995 (9, 228.9) 0.2525

Page 125: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

113

7 2.9623

89

9 0.9658 0.326273 (9, 228.9) 0.9658

8 4.6072

07

9 0.8671 0.509234 (9, 228.9) 0.8671

9 9.9952

13

9 0.3509 1.117716 (9, 228.9) 0.3510

10 20.150

85

9 0.0170 2.303688 (9, 228.9) 0.0170

11 2.9458

96

9 0.9664 0.324444 (9, 228.9) 0.9664

12 26.880

23

9 0.0015 3.118577 (9, 228.9) 0.0015

Nullhypothesis:

No serial

correlation at

lags 1 to h

Lag LRE*

stat

df Prob. Rao F-stat df Prob.

1 6.6652

48

9 0.6719 0.739991 (9, 228.9) 0.6720

2 16.646

26

18 0.5475 0.925641 (18, 257.9) 0.5479

3 24.226

57

27 0.6177 0.895307 (27, 257.6) 0.6187

4 40.828

24

36 0.2666 1.147317 (36, 251.9) 0.2688

5 54.127

15

45 0.1653 1.226136 (45, 244.4) 0.1685

6 63.227

80

54 0.1827 1.192825 (54, 236.2) 0.1882

7 65.651

41

63 0.3851 1.046388 (63, 227.7) 0.3960

8 71.532

69

72 0.4934 0.989398 (72, 219.0) 0.5091

9 78.694

77

81 0.5518 0.961408 (81, 210.2) 0.5731

10 100.73

44

90 0.2062 1.135801 (90, 201.4) 0.2305

11 102.95

75

99 0.3727 1.036339 (99, 192.5) 0.4118

12 122.53

83

108 0.1604 1.153486 (108, 183.6) 0.1974

*Edgeworth expansion corrected likelihood ratio statistic.

EK-6: White Değişen Varyans Testi Sonuçları

VAR Residual Heteroskedasticity Tests (Levels and Squares)

Date: 03/23/18 Time: 18:28

Sample: 2009M01 2017M12

Page 126: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

114

Included observations: 101

Joint test:

Chi-sq df Prob.

289.1115 252 0.0540

EK-7: Etki-Tepki Analizi Sonuçları

.00

.01

.02

.03

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12

Response of LOGTUFE_BAZLI_REK to LOGTUFE_BAZLI_REK

.00

.01

.02

.03

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12

Response of LOGTUFE_BAZLI_REK to LOGTUFE

.00

.01

.02

.03

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12

Response of LOGTUFE_BAZLI_REK to LOGDIBS

-.05

.00

.05

.10

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12

Response of LOGTUFE to LOGTUFE_BAZLI_REK

-.05

.00

.05

.10

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12

Response of LOGTUFE to LOGTUFE

-.05

.00

.05

.10

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12

Response of LOGTUFE to LOGDIBS

-.04

.00

.04

.08

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12

Response of LOGDIBS to LOGTUFE_BAZLI_REK

-.04

.00

.04

.08

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12

Response of LOGDIBS to LOGTUFE

-.04

.00

.04

.08

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12

Response of LOGDIBS to LOGDIBS

Response to Cholesky One S.D. (d.f . adjusted) Innovations ± 2 S.E.

Page 127: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

115

EK-8: Varyans Ayrışım Tablosu Sonuçları

Variance Decomposition of

LOGTUFE_BAZ I_REK:

Period S.E. LOGTUFE_BAZL

I_REK

LOGTUFE LOGDIBS

1 0.0230

06

100.0000 0.000000 0.000000

2 0.0354

81

99.36885 0.617076 0.014075

3 0.0451

84

98.60491 1.241102 0.153986

4 0.0530

33

97.92707 1.734274 0.338654

5 0.0595

45

97.36735 2.059760 0.572887

6 0.0650

26

96.90120 2.266703 0.832095

7 0.0697

05

96.49633 2.393118 1.110547

8 0.0737

48

96.13130 2.469323 1.399374

9 0.0772

78

95.79249 2.514416 1.693095

10 0.0803

90

95.47283 2.540553 1.986619

11 0.0831

52

95.16882 2.555068 2.276114

12 0.0856

19

94.87906 2.562416 2.558528

VarianceDecompositionof

LOGTUFE:

Period S.E. LOGTUFE_BAZL

I_REK

LOGTUFE LOGDIBS

1 0.1062

15

0.051850 99.94815 0.000000

2 0.1528

53

1.317524 98.68230 0.000174

3 0.1747

78

1.284376 98.55452 0.161106

4 0.1834

56

1.286845 98.25788 0.455271

5 0.1876

54

2.538722 96.55058 0.910697

6 0.1914

62

5.315449 93.25100 1.433550

7 0.1960

55

9.080952 88.95706 1.961986

8 0.2012

53

13.10753 84.44256 2.449906

9 0.2066

07

16.90707 80.20602 2.886911

Page 128: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

116

10 0.2117

72

20.26868 76.45569 3.275627

11 0.2165

73

23.15565 73.22067 3.623674

12 0.2209

53

25.60864 70.45349 3.937865

VarianceDecomposition of

LOGDIBS:

Period S.E. LOGTUFE_BAZL

I_REK

LOGTUFE LOGDIBS

1 0.0768

39

10.04570 1.122751 88.83155

2 0.0943

94

19.40389 6.261021 74.33509

3 0.1079

08

23.53803 5.957131 70.50484

4 0.1173

98

29.08824 5.324983 65.58678

5 0.1256

60

34.25442 4.647777 61.09780

6 0.1329

82

39.13815 4.221097 56.64076

7 0.1395

78

43.36277 4.007800 52.62943

8 0.1454

53

46.95751 3.914635 49.12785

9 0.1506

47

49.96579 3.880239 46.15397

10 0.1552

19

52.48287 3.867448 43.64968

11 0.1592

44

54.59327 3.860453 41.54628

12 0.1628

01

56.37136 3.852853 39.77579

Cholesky Ordering: LOGTUFE_BAZLI_REK LOGTUFE LOGDIBS

Page 129: HÜSEYİN İŞCAN YÜKSEK LİSANS TEZİ Danışmantez.sdu.edu.tr/Tezler/TS02661.pdf · 2020. 8. 20. · tc. sÜleyman demİrel Ünİversİtesİ sosyal bİlİmler enstİtÜsÜ İktİsat

117

ÖZGEÇMİŞ

Kişisel Bilgiler

Adı Soyadı : Hüseyin İşcan

Doğum Tarihi : 01.01.1991

Medeni Hali : Bekâr

İletişim : [email protected]

Eğitim Durumu

İlköğretim: Mustafa Kemal İlköğretim Okulu (ÇANAKKALE)

Lise: Hasan Ali Yücel Lisesi (ÇANAKKALE)

Lisans: Süleyman Demirel Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat

Bölümü (ISPARTA)

Lisansüstü: Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Anabilim

Dalı (ISPARTA)

Yabancı Dil Bilgisi

İngilizce