helal gıda dergisi 3

100
Konuk: Habib CAN Gıda ve Kontrol Gen. Md. Yrd. Görüş: Nazım KAYA Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Türkiye’de ve Dünyada Gıda Denetimleri Kazanılmış Tarım Ülkesi: HOLLANDA Batı sofralarının ölümcül vazgeçilmezi; Domuz eti ve TRİŞİNOZİS 5000 Yıllık Şifa Kaynağı ZENCEFİL Avrupa’da “Şoklu veya Şoksuz” hayvan kesimi Rengarenk Tehlike JELATİN Belgesel: Çöl Mucizesi; DEVE “Yediğimizin farkındayız.Ya Siz!...EKİM 2011 YIL:1 SAYI:3 İthal et; neye niy et, neye kısmet?

Upload: murat-pehlivan

Post on 10-Mar-2016

274 views

Category:

Documents


16 download

DESCRIPTION

Helal Gıda Dergisi Sayı 3

TRANSCRIPT

Page 1: Helal Gıda Dergisi 3

Konuk:Habib CANGıda ve Kontrol Gen. Md. Yrd.

Görüş:Nazım KAYATüketiciler Birliği Genel Başkanı

Türkiye’de ve DünyadaGıda Denetimleri

KazanılmışTarım Ülkesi:HOLLANDA

Batı sofralarının ölümcül vazgeçilmezi;

Domuz eti ve TRİŞİNOZİS

5000 Yıllık Şifa KaynağıZENCEFİL

Avrupa’da “Şoklu veya Şoksuz” hayvan kesimi

Rengarenk Tehlike JELATİN

Belgesel:Çöl Mucizesi; DEVE

“Yediğimizin farkındayız.Ya Siz!...”EKİM 2011 YIL:1 SAYI:3

İthal et;neye niyet, neye kısmet?

Page 2: Helal Gıda Dergisi 3
Page 3: Helal Gıda Dergisi 3
Page 4: Helal Gıda Dergisi 3
Page 5: Helal Gıda Dergisi 3

WORLD HALAL FOOD UNION ASSOCIATIONwww.dunyahelalgidabirligi.com

Dünya Helal ve Temiz Gıda Araştırma, Bilinçlendirme, Sertifikalandırma Birliği

Derneği Adına SahibiGenel Başkan Raşit NOĞAY

Sorumlu Yazı İşleri MüdürüAhmet GELİR

Bilimsel Danışma ve Yayın KuruluProf Dr. Hamdi DÖNDÜREN

Doc.Dr. Serdar CEYLANERDoc. Dr. Ali KAYA

Doc. Dr. Ahmet Kamil BAYHANDr. Yusuf Ziya LEVENTOĞLU

Dr. Celal GİRGİNGıda Yük. Müh. Harun ŞİMŞEK

Ziraat Yük. Müh. Nebahat YÖRÜKGıda Yük. ve Ziraat Müh. Caner YILDIRIM

Gıda Müh. İlknur ÖZTÜRK

YAYINA HAZIRLAYAN

Kükürtlü Mh. Mudanya Yolu Cd. Tan Sitesi D Blok No: 77/7

Osmangazi - BURSAT: 0 224 233 31 32 F: 0 224 233 31 36

[email protected]

Değişim Medya TemsilcisiMurat PEHLİVAN

EditörZeynep KALAYCI

Görsel YönetmenHakan BABAOĞLU

Reklam DirektörüA. Faruk BEKMEZ

Reklam Satış

Gürkan GÜLTEKİNŞaban KORKMAZ

Necmi ORUÇOnur Hanifi ARSLAN

BASKIMarki Matbaa

Litrosyolu 2. Matbaacılar Sitesi BF15 No:1Topkapı - İSTANBULTel: 0212 493 50 70

Eylül - Ekim 2011 Yıl: 1 Sayı 3 Uluslararası Süreli YayınBu dergide yayınlanan yazılardaki görüş ve fikirler yazarlarına, yayın hakları Dünya Helal Gıda Birliği Derneğine aittir. Yayınlanan ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. Bu dergi 5000 adet basılmıştır.

Zeynep KALAYCIAllah rızası için oğlunu kurban etmeye hazır bir baba; Hz. İbrahim…Allah için Kurban edilmeye gönülden razı olan bir evlat; Hz. İsmail…Ama evladı yerine gönderilen bir kurbanlık koyun…Bütün ilahi kitaplarda geçen ve tüm semavi dinlerce kabul edilen Kurban hadisesini 7’den 70’e herkes bilir ve çokça anlatır. “Uğruna canımı verebileceğim can, yoluna kurban olsun” diyebilen Hz. İbrahim’in idrak ettiği “kurban” kavramının altında ne derece derin bir adanmışlığın olduğu açıkça görülebiliyor. Böyle bir adanmışlık merkezinden hareketle ortaya çıkan Kurban Bayramı... Sonrasında menşei belli olmayan hayvanlar, bilinçsiz bayram kasapları, adeti yerine getirmek maksadından ileri gitmeyen şuursuz kesimler... Yalnızca her şeyin hakimi olan, sonsuz kudret sahibi Allah (C.C.) yolunda canların feda edilebileceği algısını beyinlere kazımanın yanı sıra, kesilen kurban etlerinin paylaşılması, akrabalık, insan ilişkilerinin geliştirilmesi, fakir ve yoksulların en azından belirli günlerde evlerine et girebilmesinin sağlandığı manevi huzur iklimidir kurban bayramı. Ve yılın bu bölümünde yoğun olarak tartışmaya açılır et ve et ithalatı konusu... Çünkü; geleneksel vazgeçilmez sofra unsurudur et, çünkü vaktiyle et ihracatı yapan ülkedir Türkiye, çünkü memleketin %60’lık arazisi hayvancılığa elverişlidir bu memleketin ve bu memleket eti ithal eder olmuştur. Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu’da terör olayları sebebi ile terkedilen mezralar, yanlış hayvancılık uygulamaları ve IMF politikaları ile kaderine terkedilen et sanayii... Ve ne yediğini bilmeyen, ihtiyacını gönül rahatlığı ile tüketemeyen bir millet...Kasıtlı atılan adımlar ve yanlış politikalarla yolu bir şekilde açılan ithal et ve hayvanların Türkiye’ye hangi ülkelerden, hangi şartlarda kesilerek, hangi yollardan ve hangi denetimlerden geçirilerek girişinin yapıldığını uzman görüşler ve yetkili makamlardan görüş alarak küçük bir kısmını gündeme getirmeye çalıştık. Dünden bugüne Türkiye hayvancılık ve et sorunu, Türkiye’de ve dünya da gıda denetimleri, ithal et güvenilir mi, hayvancılık liderleri arasında yer alan Hollanda ve Hollanda’nın ilginç yönlerini ele alacağız.

Page 6: Helal Gıda Dergisi 3

4 www.dunyahelalgidabirligi.org

KAPAK 25

565018

46

26

27

28

34

Nazmi KAYA / Tüketiciler Birliği Genel Başkanı

2009 yılında kırmızı et fiyatlarının spekülatif olarak yükseltildiği ve et ithalatının yolunun bilinçli bir şekil-de açıldığı kanaatindeyiz. Hayvan sayısındaki azalma bahane edilerek fiyatların % 80 artış yaşamasına göz yumulmuştur.

Konuk

İthal Et Güvenilir mi?Habib CANGıda ve Kontrol Genel Müdür Yrd.

Caner YILDIRIMAvrupa’da “şoklu veya şoksuz”hayvan kesimi

Fıkıh Köşesi Makale

İthal etNeye niyet, Neye kısmet?

“ET FİYATLARI BİLİNÇLİ YÜKSELTİLDİve Et İthalatının Yolu Açıldı”

Türk sofralarının asırlardır vazgeçemediği lezzet…

Niyet temiz, sağlıklı, helal et…

Ne kadarını becerebildiğimiz ise ya kısmet…

Et Ve Et Ürünlerinin Helal-Haram Sayılma Ölçüsü Olarak Hayvanların Kesim Şekli

Dünden bugüne Türkiye hayvancılığı ve et sorunu

Cumhuriyetin 50.yılındaki durum

İMF Politikaları ve hayvancılığa etkileri

Et ithalatı ve et fiyatları

Page 7: Helal Gıda Dergisi 3

5www.dunyahelalgidabirligi.org

İÇİNDEKİLER

22

7066

Başkan’danBilecik Üniversitesi’nde Helal Gıda Konferansı Garanti Markası Askıdan İndiDünya Helal Gıda Birliği Derneği’nden ZiyaretlerBingül Şirketleri İle Görüş Alışverişi“Kimse Yok mu?”ya Helal Gıda PaneliPala Güven TazelediETBİR’den “Et mamüllerinin üretim koşulları” paneliTÜMSİAD Sakarya’ya Helal Gıda Eğitim Programı

79

10131416204854

....................................

....................................

....................................

....................................

....................................

....................................

....................................

....................................

....................................

62

Kimse Yok Mu? DerneğiİHH İnsani Yardım Vakfı

Dünya ve Türkiye’de umudun adresleri… Kimsesizden açına kadar herkesin ayırt edilmeksizin kapılarını çalabileceği iki dernek…

Kazanılmış Tarım Ülkesi:

HOLLANDAEt ürünlerinde özen ve güven:

DANET

Pusula BüyüteçSağlık

Batı sofralarının ölümcül vazgeçilmezi; Dommuz eti ve TRİŞİNOZİS

Zor Zamanların Aranan Şefkat Elleri

Page 8: Helal Gıda Dergisi 3
Page 9: Helal Gıda Dergisi 3

7www.dunyahelalgidabirligi.org

Helal kavramı sadece gıda sektörünü kap-samazken kırmızı ve beyaz et için de

helal kavramı hayvan kesimi ile başlamaz ve bitmez. Dünya Helal Gıda Birliği Derneği helal denetim prosesinde helal kesim yaklaşık yüzde beşlik bir kesimi kapsar. Kırmızı ya da kanatlı hayvan etlerinin helal olabilmesi için kesim öncesi sağlık kontrolleri, kesim, kesim şartları, kesim yerleri, kesim araçları, saklan-ma ve ambalajlama koşulları gibi daha birçok etken dikkate alınmalıdır.

Dünya Helal Gıda Birliği Derneği helal ke-sim standardına göre, kesim öncesi canlı ve sağlıklı olduğu görülüp belgelenen her hay-van Allah’ın adı anılarak kesilmelidir. Gerek kontrollere getirilirken, gerekse kesim anında hayvan refahı gözetilmelidir. Hayvan keskin bıçakla kesilmelidir. Vücudumuza aldığımız gıdalar hilesiz, zararsız ve İslam inanç sis-temine uygun olmalıdır. Gıdaların içindeki katkı maddeleri de aynı gıda gibi standart-ları karşılamalıdır. Hep söyleyedurduğumuz toprağın temizliği (bozulmamış olması), suyun özelliğini kaybetmemiş olması, tohu-mun genetiğiyle oynanmamış olması ve de hayvanların yemlerinde yem rasyonlarının kabul edilebilir formüller uygulanması ve inanç hassasiyetimizin gözetilmesi bizim için bir hedeftir. Helal gıda dergimiz bu sayısında

ithal et ve kurbanı mercek altına almaya ça-lışmaktadır. Ancak konunun önemi herkesçe malumken, konu ile ilgili yetkililerin mevzu-yu insanımızın anlayacağı şeffaflıkta ele alma tedirginlikleri anlaşılır değil. Bu gün için lüks kabul edilen helal gıda kontrol ve takip metot-larının yakın gelecekte insanlık için ne kadar zaruri olacağını ifadeye lüzum yoktur. Neden mi? Beslenme maksatlı aldığımız gıdalar bize enerji verip hayatımızın devamını sağlar-ken; aynı zamanda vücudumuzun büyüyüp gelişmesine neden olurlar. Bu arada zararlı gıdaların bizim vücudumuzda oluşturduğu birikimler, öncelikle hastalıklara direncimizi kırarken belli alerjik hastalıkların oluşmasını tetikleyebiliyorlar.

Genetikle ilgili ise, fareler üzerinde yapılan deneylerde genetiği değiştirilmiş gıdalarla beslenen canlıların üçüncü jenerasyonu etki-lediği görülmüştür. Kainatın en mükemmel varlığı insan aklıyla ve duygularıyla çocukla-rına iyi bir gelecek ve mal planlarken, torun-larının genetiğini etkileyen böyle hayati bir konuda daha dikkatli olması kaçınılmazdır. Gıdalardan ortaya çıkan hastalıkların tedavi-si pahalı ve uzun zaman alırken, ne yediği-mize dikkat etmekle kolay ve ucuz bir yolu seçmiş oluruz. Kurban Bayramının ibadet neşvesiyle ifa edilmesi dualarımızla...

Ahmet GelirDünya Helal Gıda Bir. Der. Bşk. Yrd.

HELAL ET İÇİN HELAL KESİM YETERLİ Mİ?Helal kavramı ifade edildiğinde akla ilk olarak gıda gelir. Bazen diğer ürünlerin helalliği tartışılmaz bile. Gıdada helallik denilince de etin sürekli gündemde tutulmasından olsa gerek kırmızı ve beyaz etin helalliği konuşulur oldu. Ve etin de hijyen ya da sağlık koşullarından öte kesimi ön planda tutuluyor.

Page 10: Helal Gıda Dergisi 3

8 www.dunyahelalgidabirligi.org

Türkiye’nin tek “Üretimde Kalite ve Kontrol” bölümüne sahip Bilecik Üniversitesi Meslek Yüksekokulu öğ-rencilerinin de yoğun ilgi gösterdiği konferansta konuşmacı Dünya Helal Gıda Birliği Derneği Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Gelir öğrencile-rin konu ile ilgili sorularını yanıtladı. Gıda Teknolojisi ve Üretimde Kalite ve Kontrol bölümlerinin öğrencileri diğer bilinen sistemler yanında helal belgelendirme sistemi hakkında da geniş bilgi aldılar. Bilecik Üniver-sitesi Meslek Yüksekokulu Öğretim Üyesi Mesut Kaplan’ın açılış konuş-masıyla başlayan konferansta gıda-

larda denetleme ihtiyacı, denetleme yöntemleri ve denetleme prosedürleri üzerinde duruldu. Bilim ve tekniğin ışığında inanç hassasiyetine saygının da işlendiği helal belgeleme sistemin-de öğrenciler özellikle kalitenin sür-dürülebilirliği hakkında sorularıyla konuşmacıyı yönlendirdiler. Dünya Helal Gıda Birliği Helal Belgelendir-me Sistemi Denetim Kurulu Başka-nı Ekrem Atar’a plaket verilmesiyle program tamamlandı. Plaket sunulan Atar ise günümüzde bilim insanının inancıyla birlikte çalışmasını ve bu alandaki ilgiyi tebrikle karşıladığını ifade etti.

Dünya Helal Gıda Birliği Derneği Tarafından Bilecik Üniversitesi Meslek Yüksekokulu’nda öğrencilerin, öğretim üyelerinin ve üreticilerin katılımıyla “Helal Gıda” Konferansı düzenlendi.

Bilecik Üniversitesinde Helal Gıda Konferansı

Page 11: Helal Gıda Dergisi 3

9www.dunyahelalgidabirligi.org

Helal Belgelendirme Sistemi Denetim Kurulu Başkanı Ekrem Atar, Hâdim Gıda da yaptığı bazı incelemeler sonu-cunda hijyen ve dikkatli çalışma konu-sunda “örnek çalışma niteliğinde” dedi.

Ege bölgesinin bilinen ve güvenilen gu-rubu Pehlivanoğlu Marketlerin Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ekin Pehli-vanoğlu ile de İzmir Torbalıda bir araya gelen dernek üyeleri üretim ve market-lerde helal sistemi hakkında görüş alış-verişinde bulundu. Dünya Helal Gıda Birliği yönetim kurulu üyesi Ekrem Atar’dan bilgi alan UNIDES yetkilileri de aldıkları bilgiden heyecanlandıklarını ve dünyada standart koymak için bilgi, beceri ve azmin süreklilik arz etmesinin önemini vurguladılar.

Dünya Helal Gıda Birliği Derneği İzmir’de yem fabrikaları ve kesimhane-leri bulunan Lezita Piliç’e bir günlük iş ziyareti yaptı. Helal belgilendirme aşa-maları ve helal markalamanın ihtiyaç ol-duğuna dikkat çekildikten sonra firma-nın kesimhanelerinde her gün 250.000 kanatlının itina ile ve tek tek elle inanç hassasiyetine dikkat edilerek kesimin gerçekleştirildiğini, gördüklerini söy-leyen Dünya Helal Gıda Birliği Helal Belgelendirme Sistemi Denetim Kurulu Başkanı Ekrem ATAR “Lezita bize ve insanımıza güven veriyor” dedi. Dünya Helal Gıda Birliği Derneği ayrıca Türkiye’nin zeytin konusunda söz sahibi kuruluşu Marmara Birlik Genel Müdü-rü ve yönetim kadrosunun helal belgele-me hakkındaki sorularını cevapladı.

Dünya Helal Gıda Birliği Derneği’nden Ziyaretler Gıda ve perakende sektöründe faaliyet

gösteren Hadim Gıda’yı tanışma

amaçlı ziyaret eden Dünya Helal Gıda

Birliği Derneği yetkilileri ziyaretten

memnun ayrıldı.

Ar-Ge çalışmalarını sürdüren Dünya He-lal Gıda Birliği’nin helal belgelendirmede kullanılmak üzere oluşturduğu garanti markası Türk Patent Enstitüsü (TPE ) tarafından yapılan incelemelerin tamam-lanması ve askı süresinin dolmasının ar-dından askıdan indi. Türkiye’de uygulama yöntemi ayrıntılı olarak bilinmeyen garanti markası Dünya Helal Gıda Birliği tarafın-dan uygulamaya kondu. Bir yılı aşkın bir zaman önce teknik şartnamesi hazırlanıp TPE’ye müracaat edilen garanti markası ürün ve hizmetlerde hileden uzak, zararlı-lardan ari ve İslam inancına uygun gıdaları garanti etmek için yola çıktı.

Bu şartnameye göre Dünya Helal Gıda Birliği Garanti Markası hem ürünlerin her aşamasını yani hizmeti garanti ediyor. Ürün ve hizmet garanti markası olarak yürürlüğe giren Dünya Helal Gıda Birliği Garanti Markası markayı kullanmayı talep eden ürün ve hizmetlerin üretim, depolama, da-ğıtım ve sunum gibi tüm aşamalarda denetlenip gerekli analizleri sürekli yapılarak sürdürülebilir denetim çer-çevesinde güvenilir olduklarını garan-ti ediyor. Garanti kapsamındaki ürün veya hizmet her yıl marka yenilemek sureti ile görevini sürdürecek.

Garanti Markası Askıdan İndi

Dünya Helal Gıda Birliği Derneği’nin

helal belgelendirme de kullanılmak üzere oluşturduğu garanti

markası askıdan indi.

Page 12: Helal Gıda Dergisi 3

10 www.dunyahelalgidabirligi.org

Ticaret ve sanayide örnek kuruluşlar arasında gösterilen Bingül Şirketler Grubu ile Dünya Helal Gıda Birliği Derneği yönetimi arasında yapılan gö-rüşmede temiz, helal ve sağlıklı ürünler konusunda bilgi alışverişinde bulunul-du. Huzurlu kazancın temeli olan insa-

na fayda üretme konusuna vurgu yapan Bingül Şirketler Grubu yetkilileri helal standartların ortak paydası konusunda bilgi alırken Dünya Helal Gıda Birliği yönetimi de helal ve sağlıklı üretmenin yöntemleri ve prosesleri hakkında bilgi verdiler.

Dünya Helal Gıda Birliği Derneği ve köklü bir geçmişe sahip olan, yaptığı işlerde sağlık ve temizliğe dikkat eden Bingül Şirketler Grubu görüş alış verişinde bulundu.

Bingül Şirketler İle Bilgi Alışverişi

Page 13: Helal Gıda Dergisi 3
Page 14: Helal Gıda Dergisi 3

12 www.dunyahelalgidabirligi.org

Bursa Ördekli Kültür Merkezi’nde dü-zenlenen panele konuşmacı olarak Dün-ya Helal Gıda Birliği Derneği Başkan Yardımcısı Ahmet Gelir ile Helal Gıda Denetim Kurulu Başkanı Ekrem Atar katıldı. Çukurca’da yaşanan çatışma so-nucunda şehit olan 24 askerimizin aile-lerine baş sağlığı dileyen Ahmet Gelir konuşmasına Kimse Yok Mu kadın kolla-rına derneğin tanıtımını yaparak başladı. Helal kavramının dini bir terim olmasın-dan dolayı geri plana itilmesi ve yapılan yanlışların tüketicileri Musevi cemaatine ait olan KOSHER standartlarına yönlen-dirdiği üzerinde duran Gelir, günümüzde toprak toprak olmaktan çıkmış, su özel-liğini kaybetmiş, tohumun genetiği ile oynanmış olduğu için evimize giren gı-dalarda kalıntılar olma ihtimali yüksek.

Domuz ve domuz katkı maddelerine ya da alkol ve türevlerine eskiden konuşma di-linde kullanılırken dahi dikkat edilirken günümüzde bu maddeler soframıza kadar geldi açıklamasında bulundu. Gelir, konuşmasına “Türkiye’de benim kullandığım kesin helaldir anlayışı gıda güvenliği açısından yapılacak gıda araştır-malarına yıllarca engel oldu. Türkiye’de üretilen gıda maddelerine güvenmek doğru değildir. Çünkü; gıda katkı mad-deleri ithal ediliyor. Ve bizde bu katkı maddelerinin hangi aşamalardan geçerek üretildiğini bilmeden katıyoruz gıdalara diye devam etti. Panel kapanışını yapan Ekrem Atar ise gıdalar üzerine bilinenin haricinde bilinmeyen çok fazla oynanan oyunlar, katkı maddeleri ve riskleri konu-sunda bilgi verdi.

Kimse Yok Mu’ya “Ne Yediğinizin Farkında mısınız” PaneliDünya Helal Gıda Birliği Derneği bilgilendirme çalışmalarını sürdürüyor. Kimse Yok Mu Derneği kadın kollarının düzenlediği panelde dernek çalışmaları ve tükettiğimiz gıdalarda farkında olmadığımız zararlı katkı maddeleri anlatıldı.

Page 15: Helal Gıda Dergisi 3

13www.dunyahelalgidabirligi.org

Dünya Helal Gıda Birliği Derneği’ninde katılımı ile Atatürk Kongre Kültür Merkezi (Merinos AKKM) Osmangazi Salonu’nda gerçekleştirilen ‘Seçimli Genel Kurulu’nda, mevcut başkan Mehmet Semih Pala ile Mehmet İnkaya başkanlık için yarıştı. Bur-sa Kent Konseyi delegelerinin de büyük ilgi gösterdiği genel kurul, İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Bursa Kent Konseyi çalışmalarının anlatıldığı sunumun ardın-dan Divan Kurulu başkanlığına Fahrettin Yıldırım seçildi. Gündem maddelerinin okunmasının ardından söz alan başkan adayları, yeni dönemde yapmayı planladık-ları projeler hakkında bilgi verdi. Ardından başkanlık seçimlerine gidildi. Açık oylama ile yapılan seçimlerin sonunda, mevcut baş-kan Semih Pala oyların yüzde 90’ını alarak yeniden başkanlığa seçildi.

Bursa Kent Konseyi delegelerine ve gönüllü-lerine teşekkür eden Başkan Mehmet Semih

Pala, yeni dönemde Bursa ve Türkiye için faydalı ve örnek çalışmalar yapmaya devam edeceklerini kaydetti.Daha sonra yürütme kurulu üyelerinin seçimi için delegeler san-dık başına gitti. Seçimin sonunda Mehmet Semih Pala’nın sunduğu liste kazandı. Bur-sa Kent konseyi ardından seçime giden Yıl-dırım Kent Konseyi Başkanlığı’na da Arif ÇELENK seçildi. Mehmet Semih Pala başkanlığındaki Bursa Kent Konseyi’nin yürütme kurulu şu isimlerden oluştu;“Ceyhun İrgil, Cemil Tekin, Fahrettin Bozkurt, Arif Çelenk, Mecbure Altun, M. Necati Şahin, Lütfü Taşçı, Hasan Vanlı-oğlu, Şuayip Toprak, Rıdvan Çiçek, Şeh-muz Seviş, Şerif Akgün” Kent konseyi çalışmalarında da aktif şe-kilde faaliyet göstermeye çalışan Dünya Helal Gıda Birliği Derneği, seçimde ve bundan sonraki çalışmalarında da Kent Konseyi’nin yanında olduğunu vurguladı.

Bursa Kent Konseyi’nin 2’inci Genel Kurulu’nda mevcut başkan Semih Pala, delege oylarının yüzde 90’ını alarak ye-niden başkanlığa seçildi.

Pala, güven tazeledi...

Bursa Kent Konseyi Başkanı Semih Pala yapılan ikinci genel kurul toplantı-sında delegelerin çoğunluğunun oyunu alarak tekrar koltuğuna oturdu.

Atatürk Kongre Kültür Merkezi (Merinos AKKM) Osmangazi Salonu’nda gerçekleştirilen ‘Seçimli Genel Kurulu’nda, mevcut başkan Mehmet Semih Pala yeniden başkan seçildi. Seçim sonrasında kent kon-seyi delegelerine ve gönüllülerine teşekkür eden Pala, iki yıl boyunca yap-tığı çalışmalarını ve sivil toplum kuruluşlarının gücünü anlattı. Pala, bil-gi, bilinç ve çalışmalarında gönül kırmadan yürümenin önemine vurgu yaparken yeni dönemde Bursa ve Türkiye için faydalı ve örnek çalışmalar yapmaya devam edeceklerini de kaydetti.

Page 16: Helal Gıda Dergisi 3

14 www.dunyahelalgidabirligi.org

ET MAMÜLLERİNİN ÜRETİM KOŞULLARI VE SAĞLIĞA ETKİLERİ PANELİ

Gelecekteki Stratejik KonuPanelin açılışında konuşan İstanbul Veteriner Hekimler Odası Başkanı Prof. Dr. Murat Arslan, gıda konu-sunun, geleceğin en stratejik konu-larından biri olduğunu belirterek, gelişmiş ülkelerin bu alanda önemli yatırımlar yaptıklarını kaydetti. Gıda konusunun, insanların duyarlı olduğu bir alan olduğunu ifade eden Prof. Dr. Arslan, burada yapılacak bir hatanın, sektörü ve sektörle ilgili diğer meslek gruplarını önemli ölçüde etkilediğini vurguladı.Dünyada gıda kaynaklarının gittikçe tükendiğine ve dolayısıyla daha fazla doğal olmayan katkı maddelerinin kullanıldığına dikkati çeken Ars-lan, bu nedenle her geçen gün sağlık problemlerinin arttığını ve bunların en aza indirilmesi için herkesin el birliğiyle çalışması gerektiğini ifade etti. Et tüketimi ile eğitim perfor-mansı arasında yapılan bir araştırma-ya da değinen Arslan ''Et ürünlerini daha fazla tüketen ülkelerde mate-matik, fen bilimleri ve okuma bece-risi konusunda pozitif bir puan var. Tam tersi tahıl miktarı fazla tüketi-len ülkelerde ise bu başarının düştü-ğü görülüyor'' diye konuştu.

Kantinlerdeki Gizli TehditEt mamulleri üretiminde karışım stan-dartlarının belirlenmesi ve ölçülebilmesi adlı I.oturumda; oturum başkanı olarak İstanbul Ticaret Borsası Meclis üyesi ve 16.Meslek Komitesi üyesi Mehmet Er-kan Özefe bulundu. I. oturumun pane-listlerinden, İstanbul Veteriner hekimler Odası Prof. Dr. Gürhan Çiftçioğlu, et mamullerinde kullanılan katkı maddele-ri ve okul kantinlerinde satılan et ürünle-ri, büfe tipi ürün ve sucuk benzeri ürün-lerin nitelikleri konusunda bilgi verdi.Etin saklanması ve değerini muhafaza edecek şekilde korunması konusunda sıkıntılar yaşandığını ifade eden Çift-çioğlu, bu nedenle etin ürüne dönüştü-rülerek, tüketilmesinin toplumca kabul edilen bir yöntem olduğunu belirtti. Et-lerin bu şekilde değerlendirilmesinde ve uzun süre dayanmasında katkı maddele-rinin çok önemli bir rol oynadığını vur-gulayan Çiftçioğlu, konunun okul kan-tinlerine veya okul çağındaki çocuklara gelindiğinde daha önem kazandığını söyledi. Milli Eğitim Bakanlığı’nca ya-yınlanan genelge ile okul kantinlerinde şekerli gıdaların ve kızartılmış ürünlerin tüketiminin yasaklandığını hatırlatan Çiftçioğlu, ancak bazı et ürünlerinin belirli koşullarda satılabildiğini kaydetti.

ETBİR ve Et Üreticileri Birliği İstanbul Ticaret Borsası, İs-tanbul Veterinerler Odası’nın ortaklaşa düzenlediği Et Mamullerinin Üretim Koşul-ları ve Sağlığa Etkileri paneli İstanbul Ticaret Borsası Tes-cil Salonunda gerçekleşti.

Açılış konuşmalarını İstan-bul Ticaret Borsası Meclis Başkanı ve 17.Meslek Ko-mitesi Başkanı İslam Ali KOPUZ, ETBİR Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Ahmet YÜCESAN ve İstanbul Veteri-ner Hekimler Odası Başkanı Murat ARSLAN’ın yapma-sının ardından oturumlara geçildi.

Page 17: Helal Gıda Dergisi 3

Kontrol Lab-Gıda Güvenliği ve Hijyen Akademisi Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Can Demir; Et mamulleri üretiminde la-boratuar tetkikleri ve karşılaşılan sonuç-lar hususunda katılımda bulundu. TKB Gıda ve Kontrol G.M. Gıda İşletmeleri ve Kodeks Daire Başkanı Selman Ayaz; mevzuat ve AB yasalarına uyum durumu hakkında bilgilendirdi ve Migros kalite müdürü Hülya Günay’ın Perakende sek-töründe et mamullerinin gıda güvenliği uygulamaları hususunda görüşlerini bil-dirdi.Et mamullerinin üretiminde yasal sıkın-tılar adlı II oturumda; oturum başkanı olarak ETBİR Yönetim Kurulu Başkan vekili Mustafa Albayrak bulundu. TKB Gıda ve Kontrol G.M. Gıda Kontrol ve Laboratuar Daire Başkanı Mehmet Bey-kaya, Denetim mekanizması ve merdiven altı üretim konusunda konuşmalarını yaptı. İBB Veteriner İşleri Md. Yrd. Dr. Muhsin Öztürk İşyeri denetimleri husu-sunda bilgi verdi. Maret üretim müdürü Hasan Yıldız ise Proses ve mevzuat sıkın-tıları konusunda bilgi verdikten sonra II oturum sona erdi.

Et mamullerinin insan sağlığına etkile-ri adlı III. oturumda; oturum başkanı olarak İstanbul Kasaplar Odası Başkanı Bilgin Şahin bulundu. Fulya Acıbadem Hastanesi Diyetisyeni Dr. Müge Özyurt kırmızı etin beslenmemizdeki yeri ve et ürünlerinin insan sağlığına etkileri husu-sunda bilgi verdi. ETBİR Yönetim Ku-rulu Başkanı Dr. Ahmet Yücesan kesim koşullarının sağlığa etkileri, geleneksel et ürünlerinin sağlık şartları ile modern üretim arasındaki farklar ve sağlığa et-kileri konusunda bilgilendirdi ve kapa-nış konuşmasını İstanbul Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Atilla SÜMER’in yapmasının ardından ger-çekleşen plaket töreniyle panel sona erdi.

Katkı Maddelerinin KullanımıMilli Eğitim Bakanlığı’nca yayınlanan genelge ile okul kantinlerinde şekerli gıdaların ve kızartılmış ürünlerin tüketiminin yasaklandığını hatırlatan Çiftçioğlu, ancak bazı et ürünlerinin belirli koşullarda satılabildiğini kaydetti.

Page 18: Helal Gıda Dergisi 3

16 www.dunyahelalgidabirligi.org

TÜMSİAD Sakarya şubesinin düzen-lediği eğitim programına Ahmet Gelir ve Ekrem Atar katıldı. Gelir ve Atar Helal Gıdanın bugünü üzerinde dur-du. TÜMSİAD Sakarya Şubesi’nin düzenlediği programa iş adamları ve vatandaşlar katıldı. Programda dünyada ki helal gıda ça-lışmalarına dikkat çeken Dünya Helal Gıda Birliği Yönetim Kurulu Üye-si ve Ziraat Mühendisi Ekrem Atar katkı maddeleri ve riskleri konusunda

bilgi verdi. Atar, “ katkı maddelerini tamamen reddetmek söz konusu de-ğildir. Ancak sağlığımıza zarar veren ve inanç hassasiyetlerimize ters düşen katkı maddelerini de gıda maddeleri-mizden uzaklaştırmak gerekir. Uygun olmayan katkı maddelerinin alternati-finin üretilmesi gerekir” dedi. Jelatinin kaynağının bugün için riskli olduğunu dile getiren Ekrem Atar, sığır ve balık jelatinini üretecek iş adamlarına ihtiyaç olduğunu söyledi.

TÜMSİAD Sakarya’ya Helal Gıda Eğitim ProgramıEğitim ve bilgilendirme programlarına devam eden Dünya Helal Gıda Birliği Derneği Sakarya’da da ilgililerine helal gıda eğitimi düzenledi.

Page 19: Helal Gıda Dergisi 3
Page 20: Helal Gıda Dergisi 3

18 www.dunyahelalgidabirligi.org

Şimdi de “şoksuz” hayvan kesiminin kurban bayramı öncesi ortaya çıka-

rılması üzerinde duralım: Bu gündemin ortaya çıkartılması “hayvan severler” veya çeşitli dernekleri tarafından desteklen-mektedir. Kurban ibadetini yerine ge-tirmek isteyen Müslümanlar çiftliklerin önünde her yıl saatlerce sıra beklediği için, oradan gelip geçenler Müslümanla-rın hayvan “boğazlamak” istediğini anlı-yor ve bu uygulamaya karşı çıkan hayvan severlerin de eline bir koz geçmiş oluyor. Hatta birçok kez kurban kesme olayı-na şikâyet üzerine polisin bile müdaha-le ettiği bilinmektedir. Bu müdahaleyi Müslümanlar anlamıyor, kendilerinin yine haksızlığa maruz kaldığını düşünü-yor ve polise kin güdüyor. Oysa bu olaya devletin polisinin müdahale etmesi ge-rektiğini -özellikle de bir şikâyet varsa- belki de hiç aklından geçirmez. Çünkü Almanya’da hayvanların -kurban niyeti olsun olmasın- “şoksuz” kesilmesine izin verilmez, açıkça Almanya’da “şoksuz” hayvan kesimi yasaktır. Hemen hemen her kanunda olduğu gibi bu kanunun da istisnası vardır. İlk istisna Musevi cemaati için geçerlidir. Onların dini kanunlarına göre hayvanlar “şoksuz” kesilmek zorun-dadır ve bu konuda kendi aralarında dahi

hiç bir çelişki yoktur. Peki, Almanya’da-ki “Müslüman Cemaatleri”nin “şoklu” kesime bakış açısı nedir? Almanya’da bulunan iki büyük cemaat “şoklu” kesi-me dinen “olabilir” dediği için, Alman makamları Türklerin veya diğer Müslü-manların “şoksuz” kesimine Almanya’da izin vermemektedir. Bu konuda birçok yorum yapılabilir ama benim şahsen an-lamakta güçlük çektiğim şudur: hayvanı, kurbanda “şoksuz” kesmek gerekiyor, ama diğer zamanlarda “şoklu” kesime “olur” deniyor. Tabii ki kurban olacak hayvanın “yaralı olmaması gerekir” gibi ibarelerin dinimizde yeri vardır. O zaman kendisini yetkili gören veya kendisine yetki veri-len cemaatler (ve hatta Alman hükümeti bile kendi aralarında böyle Müslümanları veya Müslümanlığı ilgilendiren konular-la ilgilenecek bir birim kurmuş ve bunun sorumlularını tespit etmişlerdir) böyle durumları Alman makamlarına ulaştır-sınlar ve Müslümanlar en azından kurban zamanında, 3–4 gün boyunca, önceden tespit edilmiş, tertemiz ortamda ve ehil kişiler tarafından hayvanlara acı verme-den dini görevini yerine getirsinler. Böyle iletiler yapılmaktadır ve hatta her geçen gün -şimdilik- Müslümanların lehine iş-liyor. Çünkü en azından politik bazda da

böyle konular masaya yatırılmaya başladı. Fakat ben de bir vatandaş olarak bazı şey-lerin çok yavaş ilerlediğini düşünüyorum. Dönelim ikinci istisnaya: Yaklaşık 15 yıl önce yukarıdaki anlatılan zorlukları aşmak için ehil bir kasap, uzun süren bir mücade-leden sonra “şoksuz” kesmek için izin alır ve gazete manşetlere ve alaycı karikatür-lere rağmen aldığı izni uygulamaya geçer. Ancak Alman makamlarının, yerine göre de basının baskısı ve benim görüşüme göre Müslüman temsilcilerinin -O’nun şahsına değil de- O’nun almış olduğu izne destek-lerinin yeterli olmayışından da cesaret ala-rak, her geçen gün aşamalı olarak artmış ve sonunda O’na sadece bölgesel çalışması-na izin verilmiştir. Bu baskılar izin alan O şahsı çok yıpratmış, bezdirmiş ve hatta işi bırakma noktasına bile getirtmiştir.Özetleyecek olursam: Almanya’da küçük-baş veya büyükbaş hayvan olsun “şoksuz” kesim Müslümanlar için yasaktır. Bu bil-giler Avrupa Türk Döner İmalatçıları Derneği (ATDID e.V.) tarafından 24–25 Eylül’de Berlin’de ikincisi gerçekleştirilen “DÖGA” olarak geçen “döner fuarı”nda (bana göre çok güzel düşünülmüş) da Almanya’nın Aşağı Saksonya Eyaleti’nin en büyük dana eti kesen ve pazarlayan fir-masıyla da görüşerek tasdiklenmiştir.

Avrupa’da, özellikle Türklerin yoğun olarak yaşadığı Almanya’da, küçükbaş veya büyükbaş hayvan olsun “şoksuz” kesim yılda en az bir kez gündeme gelir. Bu gündem genellikle kurban bayramı arifesinde ortaya çıkar veya çıkartılır. Öncelikle “şoksuz” hayvan kesiminin ortaya çıkması üzerinde duralım: Bu durum Müslüman vatandaşlarla alakalıdır. Belki yıl boyunca Müslüman vatandaş mutfağına giren etlerin İslam usulüne göre boğazlanması gerektiğini hiç aklından bile geçirmez ve bu konuda kasabına veya marketine güvenir. Onlara etlerin nasıl bir kesim metoduyla kesildiğini sorma lüzumu görmez, hele et ürünlerinde böyle bir şeye hiç mi hiç lüzum görmez, çünkü etiketlerin üzerinde ya “helal” yazar, ya da “Türk veya Müslüman usulüne göre kesilmiş etlerden hazırlanmıştır“ ibaresini görür ve rahatlıkla o et ve et ürünlerini tüketir. Oysa madalyonun arka yüzünü bilmez, belki de bilmesi gerekmiyor. Bu konu ilahiyatçıları ilgilendirdiği için üzerinde durmayacağım.

Caner YıldırımGıda Yüksek ve Ziraat Mühendisi

Avrupa’da“şoklu” veya “şoksuz”hayvan kesimiTabağınızdaki et “şoklu” mu? “Şoksuz” mu?

Page 21: Helal Gıda Dergisi 3

19www.dunyahelalgidabirligi.org

Hollanda’daki bazı mezbahalar şoklama-dan önce ve sonra hayvanın kalbini EKG vasıtasıyla izliyorlar ve hayvanın ölme-den başının gövdesinden ayrıldığını ispat için EKG sonuçlarını elinde tutuyorlar. Hollanda’dan bahsetmişken o ülkedeki yeni uygulamadan da bahsetmeden geçe-meyeceğim.

Hollanda’da, Belçika’da, Fransa’da ve hatta danışmanlığını yaptığım kasaplardan aldı-ğım bilgiye göre Polonya’da bile hayvanla-rın “şoksuz” kesimi mümkündür. Ancak bu yazımda Hollanda’yı ve dolaylı olarak da Avrupa’yı 2011’in başından buyana meşgul eden “şoksuz” kesimi yasaklamayı planla-yan kanundan bahsedeceğim.

Hollanda Temsilciler Meclisi Haziran 2011 sonunda “şoksuz” kesimin yasak-lanmasını öngören yasa tasarısına “evet” dedi. Bu ülkede şu ana kadar Museviler ve Müslümanlar hayvanları “şoksuz” kesebil-dikleri için bu yasa tasarısı da sadece bu iki dine mensup kişileri ilgilendiriyor. Ama bu yasağın tam olarak yürürlüğe girebilme-si için şu anki hükümet yaklaşık bir yıllık süre vermiştir. Bu süre içinde bu kanunun Museviler ve Müslümanlar için uygulanıp uygulanamayacağı araştırılacak ve tartışı-lacak. Burada özellikle iki şartın üzerinde durulması öngörülmüştür. Birinci olarak; “şoksuz” kesimin hayvana, “şoklu” kesime göre daha az acı/eziyet verip vermediği Müslümanlar ve Museviler tarafından is-patı ve ikinci olarak da toplumun ve tabii ki dini cemaatlerin bu karara genel bakış açısının ve tepkisinin izlenmesi.

Bu yasa tasarısına ilk tepkiyi Musevi ce-maati veriyor ve bunu 40 bin imza ile bu konuya hassas Müslümanlar takip ediyor.

Bu şartlar altında şu an gelinen durum –tabii ki kesin olmamakla beraber- biraz yüreklere su serpecek gibi görünüyor: “şoksuz” hayvan kesiminin özel olarak eğitilmiş kişilerin ça-lıştığı ve bu alanda tam donatımlı mezbaha-lara kesim için özel izin verilmesi yönünde-dir. Haziran sonundaki karardan sonra böyle bir “özel izinle” “şoksuz” kesimi Hollandalı mezbaha sahipleri de kabul edeceklerdir. Zaten böyle bir uygulama Almanya’da Musevi cemaatinin uyguladığı istisnai bir uygulamadır. Hollanda’da böyle bir istisnai durum sadece Musevi cemaati için değil, Müslümanlar için de geçerli olacaktır. Bu kararda Hollanda’da on kadar mezbahanın Müslümanların işletmesinin de büyük rolü olacağına inanıyorum. Çünkü işin içine

ekonomi giriyor. Eğer Hollanda’da koşer veya helal et kesimi yapılamaz ise bu ülke et ihraç etmek yerine et ithal eder hale gelecek-tir. Hollanda’ya karşılık Almanya’da benim bildiğim bir küçük bir de orta ölçekli mez-baha işletmesi Türklere ait. Bir ülkede Müs-lümanların işlettiği on tane mezbaha olması gerekmiyor ama onların kapasite olarak o kadar büyük olmaları gerekiyor ki, böyle ka-rarlarda da söz sahibi olabilsinler. Ama böyle kararlara, 24–25 Eylül’de Berlin’de ikincisi düzenlenen “Döner Fuarı”nda da tekrar ger-çekler önüne sürüldüğü gibi, döner üretici-lerinin de çok büyük katkısı olabilir. Çünkü döner Almanya’da artık sadece Almanya iç piyasa için üretilmiyor, ihraç bile ediliyor. Neden Almanya’nın “en helal” etlerinden üretilen döneri Avrupa tüketmesin? Al-manya belki de en kısa zamanda Türkiye’ye bile döner ihraç edilebilir. Dönerin Alman ekonomisine katkısı 2,7 milyar Avro ciro yapması ve yaklaşık 100 bin kişiye iş sahası sağlamasıdır.

Eğer gıda sektöründe de Müslümanlar, özellikle de et sektöründe, -Berlin’deki döner fuarında büyük elçimizin de dediği gibi- birlik olurlarsa ve de bir taraftan helal gıdanın Alman ekonomisine katkısı, diğer taraftan da cemaatlerin diyalog çalışmala-rıyla, tüketiciler bana göre en kısa zaman-da, daha kaliteli, daha hijyenik ve “en he-lal” gıdalar tüketeceklerdir.

Hollanda ile alakalı bilgilerimi üç yıl ara-dan sonra aktüalite eden Hollanda’dan, Koç et ürünleri (Koç Vleeswaren) firma-sı sahibi Sayın Hikmet Gürcüoğlu Bey’e teşekkür ederim ve işlerinde başarılar di-lerim. ATDID derneğine de buradan ba-şarılar diliyorum ve nice döner fuarlarında görüşmek üzere…

Kısaca “şoklama” uygulamasına da değineyim. Şoklamadan maksat hayvanların bayıltılmasıdır. Küçükbaş hayvanlar elektrik şokuyla, büyükbaş hayvanlar ise özel bir aletle beynine sıkılan bir demir veya küçük bir kurşun ile bayıltılırlar. Hayvanlar bayıltıldıktan sonra boğazları hemen kesilip hayvanın başı gövdesinden ayrılmaktadır. Böyle bir uygulamayı Almanya’nın güneyindeki bir mezbahada yıllar önce görmüştüm. Mezbahada çalışan Müslümanlar da vardı ve onlar şoklamadan sonra hayvanın başını gövdeden keserek ayırıyorlardı. O mezbaha ziyaretinden bu yana beni hala meşgul eden, mezbaha görevlisi veteriner hekime sorulan soruya verdiği bir cevap var. Cevap şu idi: “bazı hayvanlar, özellikle de kalbi zayıf olanlar, şoklama anında, hayvanın başı gövdesinden ayrılmadan ölebilmektedirler.” Acaba o boğazlanmadan, şoklama etkisiyle ölen hayvanlar diğer hayvanlardan ayırt ediliyorlar mı? Yoksa “bunu şoklayan da, başını kesen de Müslüman nasıl olsa” deyip o hayvanlar da piyasaya sürülüyor ve “helal et” diye satılıyor mu? Bu ve benzeri soruların cevaplarını ilahiyatçıların vermeleri gerekiyor.

Page 22: Helal Gıda Dergisi 3

20 www.dunyahelalgidabirligi.org

Bir protein ürünü olan jelatin ve jelatinli gıdaların insan sağlığına karşı herhan-

gi bir negatif etkisi bulunmamaktadır. Fa-kat jelatin ve jelatin içeren gıdalar özellikle Avrupa ülkelerinde genelde domuz ve helal yoldan kesilmemiş hayvanlardan elde edilir.Jelatin, gıda ürünlerinde jelleştirme ve ko-yulaştırma maddesi olarak kullanılmakta-dır. Jelatin bir gıda maddesi olarak kabul edildiğinden dolayı E numarası bulunma-maktadır. Jelatin; gıda, beslenme, kozme-tik, eczacılık, gübreler, jelatin kaplamalar, temizlik ürünlerinde mikro- enkapsülasyon gibi bir çok alanda kullanılabilmektedir.Avrupa’da elde edilen ve gıdalarda kullanı-lan jelatinin % 90’ı domuzdan % 10’u sığır-dan elde edilmektedir. Türkiye’de şu anda değil helal jelatin her hangi bir jelatin üreten firma bulunmamaktadır. Yani Türkiye’de-ki jelatinler de başka ülkelerden gelmekte-

dir. Jelatin hammaddesi itibari ile de İslam inancına sahip tüketiciler için sakıncalar teşkil etmektedir. Bu temel gerekçe nedeni ile ürünlerinde jelatin kullanan firmalar, Müslüman tüketicinin hassasiyetlerini göz önüne alarak jelatin yerine bitkisel jelleşti-riciler, balık jelatini veya Pakistan, Malez-ya gibi müslüman ülkelerden jelatin temin edebilirler.Jelatin ilk önce katkı maddesi olarak kabul edilmiş ve E 441 numarası verilmiştir. Fakat şu anda jelatin bir gıda bileşeni olarak kabul edilmekte ve ismi ile yazılmaktadır. Bir ürü-nün etiketinde sadece jelatin yazıyorsa bu je-latinin kaynağının belirtilmediği anlamına gelmektedir. Yani bu jelatin sığır, domuz, balık veya kanatlı hayvanlardan elde edilen jelatin olabilir. Bu karışıklığı önlemek için bir çok üretici kullandıkları jelatinin kayna-ğını da yazmaktadır.

• Durultma ajanı, berraklaştırıcı: meyve suları, sirke

• Emülgatör: çorbalar, soslar, tatlandırıcı-lar, et ürünleri, kremalar, margarin, şe-kerlemeler, süt ürünleri, meyveli yoğurt

• Film oluşturucu: meyve ve etlerin yü-zeylerinin kaplanması

• Jelleşen yapıyı koruyucu: şekerlemeler, dondurulmuş ürünler, donmuş tatlılar, kremalar, dondurmalar

• Jelleşme ajanı: jöleli tatlılar, etli mezeler, et sosları, şekerlemeler,

• Koyulaştırıcı, yoğunlaştırıcı: toz içecek karışımları, et suyu, soslar, çorbalar, pu-dingler, jöleler, şuruplar, süt ürünleri,

• Köpürmeyi engelleyiciler: şekerlemeler, kremalar, dondurmalar,

• Kristalizasyonu düzenleyici: dondur-malar, buzlu ürünler, donmuş tatlılar

• Stabilizatör: krem peynirler, çikolatalı sütler, yoğurt, buzlu ürünler, kremalar, donmuş tatlılar

• Su bağlama ajanı: rulo etler, konserve etler, şekerlemeler, peynirler, süt ürün-leri

• Yapı sağlayıcılar: lokum, helva, krema-lar, sufleler, fırın ürünleri

• Yapışma ajanı: şekerlemeler, et ürünleri

RENGARENK TEHLİKE:JELATİNJelatin sığır, domuz gibi kasaplık hayvanlardan veya balık gibi omurgalıların kollajenin kısmı hidrolizi ile elde edilen hayvansal kaynaklı bir protein ürünüdür. Kollajen hayvanların deri, kemik, kıkırdak, lif ve bağ dokularında bulunmaktadır. Jelatin üretiminde başlıca hammadde olarak domuz kemik ve deri altı tabakası ile sığır kemik ve derileri kullanılmaktadır.

Kaynak: Gıda Katkı Maddeleri Rehberi / Harun ŞİMŞEK 2. Baskı Şubat 2011

Jelatinin Gıdalarda Kullanım Alanları Jelatin gıda endüstrisinde en yaygın kullanılan hidrokollidir. Gıda maddelerinin üretiminde, üretilen ürüne göre değişen fonksiyonlar üstlenir. Jelatinin gıdalarda koyulaştırıcı etki yapması için en az % 0,5 miktarında kullanılması gerekmektedir. Aşağıda jelatinin fonksiyonu ve kullanım alanları açıklanmıştır.

Page 23: Helal Gıda Dergisi 3
Page 24: Helal Gıda Dergisi 3

22 www.dunyahelalgidabirligi.org

K u r u l d u ğ u günden bu güne dünya-nın pek çok yerinde umut

inşa eden Kimse Yok Mu Derneği, ça-lışmaları devlet tarafından da destekle-nen, yardımseverlerin güvenini kaza-nan bir dernek…18 Ocak 2002’de kurulan Kimse Yok Mu Derneği kurulduğu günden bu yana yardıma muhtaçların kimsesi olmaya devam ediyor. Kamunun gözünde say-gın bir yeri olan ve itibar gören Kimse Yok Mu Derneği Bakanlar Kurulu Ka-rarı ile Kamu Yararına Çalışan Dernek statüsüne ulaşmış, İzinsiz Yardım Top-lama Yetkisi kazanmış, BM ECOSOC üyesi olmuş, TBMM Üstün Hizmet Ödülü’ne layık görülmüş bir dernek…Türkiye genelindeki 28 şubesiyle; Pakistan’dan, Sudan’a, Kırgızistan’dan Somali’ye kadar toplam 68 ülkeye ula-şarak ihtiyaç sahiplerine umut ışığı ol-duk ve olmaya da devam ediyoruz.Önce komşunun karnını doyurmakKimse Yok Mu Derneği olarak yardım faaliyetlerine en yakınlarından başla-mayı düstur edindik. Dernek olarak yerlerine ulaştırmaya çalıştığımız toplu

yardımların yanında; Türkiye genelin-de yardıma muhtaç ailelerin başvuru-larını değerlendirerek ücra köşelerde kalmış, kimsenin haberdar olmadığı yardıma muhtaç insanların umut ışığı olmaya çalıştık.Yardım seferberliği kalıcı hale geliyorKimse Yok Mu Derneği bu büyük yar-dım seferberliğinin sürekliliği için ben-zersiz bir proje yaptı. Kardeş aile projesi çatısı altında ihtiyaç sahiplerinin sorun-ları geçici değil kalıcı olarak çözülüyor. Kardeş Aile girişimi ilk kez Kimse Yok Mu Derneği tarafından hayata geçiri-len, ülke, din, dil, ırk ayrımı gözetmek-sizin tüm insanlığı kapsayan bir proje... İhtiyaç sahibi ailelere her anlamda yar-dımı kapsayan Kardeş Aile projesi ile maddi durumu belli bir düzeyin üze-rindeki varlıklı aileler, ihtiyaç sahibi ailelerle buluşturularak onlara maddi ve manevi manada destek olmaları için zemin oluşturuyor. Afetlerde Gözlerin Aradığı KurumKimse Yok Mu Derneği olarak yardım faaliyetlerini gerçekleştirirken yurt içi ve yurt dışı ayırmaksızın ulaşabilece-ğimiz en ücra noktalara kadar elimizi uzatarak, doğal afetlerden sonra sıcak

bir liman olmaya çalışıyoruz.Tsunami Endonezya’yı vurduğunda, Sel Pakistan’ı sular altında bıraktığında, Sidr Kasırgası Bangladeş’i boğduğunda, Tacikistan sele yenik düştüğünde, Filis-tin-Lübnan kurşunlara hedef olduğun-da, Çocuklar yetim kaldığında Kimse Yok Mu olarak oralarda olmaya çalıştık.Kurbanla yaklaşGeçtiğimiz Kurban bayramında yurt içinde ve yurt dışında on binlerce kişi-nin mutluluğuna vesile olduk. Yapılan yardımlarla Türkiye’de 11 bin 520 adet kurban hissesini, toplam 34 bin 560 aile-ye ulaştırdık. Yurt dışında ise 36 ülkede toplam 36 bin 526 adet kurban hissesini 109 bin aileye ulaştırdık. Dernek olarak binlerce aileye bayramlık hediyeler ver-dik. Kurban 2011 kampanyasıyla topla-nacak bağışları da, Afrika yardımlarını kapsayacak şekilde değerlendirerek, ku-rak topraklarda sıkıntılı günler geçiren halkın yanında olmaya devam edeceğiz.Eğitim yardımlarından sağlık yardım-larına kadar daha bir çok alanda dün-yada ki bütün muhtaçlara yardım ulaş-tırmaya çalıştırdık. Bunu biraz olsun başarmışız ki bir felakette ya da zor bir durumda dünya gözünün aradığı isim-ler arasında yer aldık.

Dünya ve Türkiye’de umudun adresleri… Kimsesizden açına kadar herkesin ayırt edilmeksizin kapılarını çalabileceği iki dernek…

İkisi de çok uzun bir geçmişe sahip olmasa da kısa zaman içinde yaptıkları adlarını dünyaya duyurmalarına sebep oldu. Yiyecek bir parça ekmek bulamayanların yüzünü güldüren, yılda bir defada olsa bile Kurban vesilesi ile et yemelerini sağlayan iki dernek. Kurban Bayramı ve ithal eti işlediğimiz sayımızda Kurban Bayramı’nın önemli özeliği olan paylaşımları düzenleyen ve toktan isteyip aça ulaştıran bu iki dernekten biraz bahsetmek doğru olur diye düşündük.

Kırılan güven algısına karşın “Temiz, Sağlıklı ve Helal” Etin Kurban Bayramı’nda muhtaç ailelere ulaştırılmasını sağlayan derneklerle ilgili ayrıntılı bilgiyi birinci elden; Kimse Yok Mu? Derneği Genel Başkanı Ünal ÖZTÜRK ve İHH İnsani Yardım Vakfı Başkanı Bülent YILDIRIM’dan aldık.

Kimse Yok Mu?ZOR ZAMANLARIN ARANAN ŞEFKAT ELLERİ

Page 25: Helal Gıda Dergisi 3

23www.dunyahelalgidabirligi.org

1992 yılında Bosna Savaşı sı-rasında, bir grup hay ı r s e ve r i n savaş bölgesine insani yardım ulaştırma çaba-

larıyla temellerini attığı İHH İnsani Yar-dım Vakfı’nın resmi hüviyeti ve kurumsal yapısı 1995 yılında oluşturulmuştur.Savaş, afet, yoksulluk ve insan hakları ihlallerinin olduğu bütün bölgelere ulaş-mayı hedefleyen İHH, insani meselelerin çözümünde devletlerin ve devletlerarası kuruluşların müdahalesinin yanında sivil girişimlerin de tamamlayıcı nitelikte ol-duğuna inanmaktadır. Nerede olursa olsun sıkıntıya düşmüş, fe-lakete uğramış, savaş, doğal afet, iç savaş vb. sebeplerle mağdur olmuş, yerinden edilmiş, yaralanmış, sakatlanmış, zulme uğramış tüm insanlara gerekli yardımı ulaştırmak ve bu insanların temel hak ve hürriyetlerinin korunması için gerekli bütün girişimleri yapmak İHH’nın temel amaçlarındandır.İHH öncelikli olarak savaş, çatışma ve doğal afet bölgelerine mağdurların acil ihtiyaçlarını karşılamak üzere gıda, gi-yecek ve çadır dağıtımı gibi hizmet-ler götürmektedir. Aynı dili, aynı dini, aynı kültürü paylaştığımız Kafkasya’ya; Bosna ve Kosova savaşlarının yaşandığı Osmanlı mirası Balkanlar’a; tarihi sa-vaşlar ve iç çatışmalarla örülmüş hüzün-lü Ortadoğu’ya; doğal afetlerle mücadele eden Güneydoğu Asya’ya ve yoksulluğun ve sömürge döneminden miras iç çatış-maların kronikleştiği Afrika’ya insani yardım ulaştıran İHH, bu bölgelerde ça-lışmalarını sürdürmektedir.

Unutulmuş ve ihmal edilmiş toprak-larda, insani krizlerin ortasında yaşam mücadelesi veren Arakan, Patani, Doğu Türkistan, Keşmir halklarına yardım eli uzatan İHH, bu gibi coğrafyaları dünya gündemine taşımayı yine öncelikli gö-revleri arasında addetmektedir.İHH, kıtlık ve susuzlukla boğuşan, yok-sulluk ve yoksunluğun kronikleştiği coğ-rafyalara, sağlık hizmetleri götürürken bölge insanının kendi ayakları üzerinde durmasını hedefleyen uzun vadeli pro-jeleri hayata geçirmektedir. Bu meyanda ailelere yönelik mesleki eğitim kursları düzenlemekte; yetimhane hizmetleriy-le kimsesiz çocuklara sahip çıkmakta; doğumevi, gezici klinik gibi sağlık hiz-metleri sunmakta, camiler inşa etmekte, araştırma ve bilgisayar merkezlerinin ku-rulması, eğitim gibi pek çok projeyi haya-ta geçirmektedir. Dönemsel olarak gerçekleşen Ramazan ve Kurban kampanyaları ile binlerce muhtaç aileye ulaşan İHH hâlihazırda 35 ülkede Sponsor Aile projesi kapsamında 22.085 yetimin bakımını üstlenmiş, Afrika’da 53.341 katarakt hastasının ameliyatını gerçekleştirmiş ve 181.205 göz hastası-nı sağlık taramasından geçirmiştir. Su problemiyle karşı karşıya olan 18 ülkede 2400’ün üzerinde su kuyusu açmış ve aç-maya da devam etmektedir. TBMM’nin “üstün hizmet” madal-yasıyla ödüllendirdiği İHH, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından da “kay-naklarını en iyi kullanan vakıf” olarak seçilmiştir.Kurulduğu günden bu yana çalışmala-rına aralıksız devam eden İHH, iyiliği her zaman her yere taşımaya devam ede-cektir.

İHH

Kimse Yok Mu? Türkiye genelindeki 28 şubesiyle; Pakistan’dan, Sudan’a, Kırgızistan’dan Somali’ye kadar toplam 68 ülkeye ulaşarak ihtiyaç sahiplerine umut ışığı olmaya devam ediyor.

Savaş, afet, yoksulluk ve insan hakları ihlallerinin olduğu bütün bölgelere ulaşmayı hedefleyen İHH, insani meselelerin çözümünde devletlerin ve devletlerarası kuruluşların yanı sıra sivil girişimlerin de tamamlayıcı nitelikte olduğuna inanıyor.

Page 26: Helal Gıda Dergisi 3
Page 27: Helal Gıda Dergisi 3

25www.dunyahelalgidabirligi.org

İthal etNeye niyet, Neye kısmet?Türk sofralarının asırlardır vazgeçemediği lezzet…

Niyet; temiz, sağlıklı, helal et…

Ne kadarını becerebildiğimiz ise, ya kısmet…

Türkiye tükettiği etin sadece %20’sini kendisi karşılayabiliyorken, geriye kalan % 80’ini ithal ediyor. İthalat ise inanç değerleri, yaşam biçimleri, kültürleri, domuz eti ve türevlerine bakış acısı farklı coğrafyalardan gerçekleştiriliyor. Bu durum toplum sağlığı ve inanç kriterleri açısından büyük riskler taşıyor. Hal böyle olunca ;

Türkiye’de et üretimi ve hayvancılık sorunları konusuna Dr. Mustafa Altuntaş’ın ayrıntılı incelemeleri ile ışık tutmaya çalışırken, ithalat denetimleri konusunda tek yetkili merci olan Gıda Kontrol Genel Müdürlüğü’ne konu ile ilgili merak edilenleri sorduk...

Türkiye ve dünyada gıda denetimlerinin nasıl yapıldığını Gıda Mühendisi/Baş Denetçisi İlknur Öztürk ele alıyor.

Kurban Bayramı ikliminde üst perdeden tartışılmaya başlayan bu önemli mevzuya farklı çevrelerden farklı görüşlerle bu sayımızda açıklık getirmeye çalıştık.

Page 28: Helal Gıda Dergisi 3

26 www.dunyahelalgidabirligi.org

1970…Türkiye et bakımından kendi kendine yeterlidir. Üretim talebi karşıladığı gibi her yıl kasaplık canlı hayvan ve et ihra-catı da yapılmaktadır. 1990… Kırsaldan kente göçün başladığı buna bağlı olarak da toprakların ve ağılların boş kalması buna karşılık tüketen nüfu-sun gitgide arttığı bir dönem. Ticaretin yapısı tersine döndü ve ihracatçı durum-dan ithalatçı konumuna gelindi.2011...Türkiye’de büyük çekişmeler sonucu tek başına iktidar olan bir hükümet ve getir-diği yeni politikalar. 2002 yılında değişen politikalarla hayvancılık ve tarım alanında her ne kadar bir iyileşme olsa da yükselen alçalan grafik sonuçları hayvancılıkta hala geriye doğru bir gidiş yaşandığını göste-riyor. Hayvancılık alanında yaşanan gra-fiksel değişimler doğru orantılı olarak et fiyatlarını da hareketli bir hale getirdi. Et fiyatlarını orantılamak isteyen ve ülkede ki açığı kapatmak isteyen hükümet ise çare olarak canlı ve karkas et ithalini uygun gördü. Ne kadar uygun olduğu ne kadar işe yaradığı sürekli tartışılsa da ithal etme-ye devam edeceğiz gibi görünüyor.

Dr. Mustafa ALTUNTAŞUzman Veteriner Hekim

1956 yılında Merzifon’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini burada tamamladıktan sonra 1972 yılında Ankara Üni-versitesi Veteriner Fakültesine girdi.

Mezuniyet sonrası Bafra Karaköy Veteriner Zootekni Araştırma Enstitüsünde (Karaköy Harası) veteriner hekim olarak Koyun Yetiştirme, Kümes Hayvanları ve Sığır Yetiştirme şubelerinde (1978-85) çalıştı. Ku-rum çevresindeki köylerde yürütülen sun’i tohum-lama uygulaması ve yetiştirici eğitim programlarının organizatörlüğünü yürüttü.

TİGEM Ceylanpınar Tarım İşletmesinde Müdür Yardımcılığı görevi (1985-88) sonrasında Bala, Kazova ve Sakarya Tarım İşletmelerinde İşletme Müdürlüğü görevini yürüttü. Üst yönetim emrine 1998 yılında müşavir olarak atandı. 1999-2003 yılları arasında TİGEM Atçılık Daire Başkanlığı görevini yürüttü.

Halen Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) Üst Yönetim Müşaviri olarak görevini sürdürmektedir.

26 www.dunyahelalgidabirligi.org

Page 29: Helal Gıda Dergisi 3

27www.dunyahelalgidabirligi.org

Bu ifadeyi gerek ders kitaplarında gerekse tarım ve hayvancılıkla

ilgili yayın ve yazılarda sıkça gör-mek mümkündü. “Ancak bu kendi-ne yeterlilik kantitatif olup, kalitatif olarak beslenmemizde yetersizlik ve dengesizlik söz konusudur.” şeklinde devam ederdi. Bu ifadeler daha iyiye ulaşmanın, ülke insanlarının sağlıklı beslenmeleri için gerekli gıda mad-delerinin kaliteli ve yeterince üretimi için yapılması gerekenleri vurgula-mak için kullanılırdı. Bu ifadeler; ne çağlar ötesine, ne de asırlar öncesine aittir. Sadece 30-40 yıl öncesinindi.Gelinen noktada aynı sözler söyle-nirse; sektörü bilen insanların de-ğerlendirmesi nasıl olur? Bu süreç ki Türkiye’nin ekonomik yapısında hızlı değişimin yaşandığı, Avrupa ile bütünleşme için her türlü özverinin gösterildiği, kısaca ülkenin çağ at-ladığı(!) dönemi, son yıllardaki her şeyin yolunda(!) olduğu bir zaman

dilimini kapsamaktadır.Gönül isterdi ki bu sürecin sonunda, gıda üretimi kalite ve kantite olarak yeterli olduğu gibi, üretim fazlası ol-sun, birim üretim değerleri gelişmiş ülkeler seviyesinde olsun.Gıda üretiminin bütünündeki du-rumun ötesinde, hayvansal gıda üretimi ülkenin geleceği, beyinle-rin gelişimi ve sağlıklı bir nesil için daha da önemli görülmektedir. Genç Cumhuriyetin 50. yılından bu yana yaşanan süreçte, hayvancılık ne du-rumdan, hangi noktaya gelmiş, neler hedeflenmiş, neler yapılmıştır? Gele-ceği görebilmek için bu kısa geçmişe bakmakta yarar vardır.Planlı döneme geçildikten sonraki ilk üç plan döneminde ilke edinilen ve yapılması planlanan hususlar hay-vancılığın problemlerine önemli dü-zeyde çözüm getirebilecek unsur ola-rak görülebilir. Ancak, geçen zaman sürecinde bu hususların bir kısmının yerine getirildiği, bir kısmında ise başlanılıp belirli düzeylere ulaşıldığı bilinmektedir.Bazı konuların ise Yetiştirici Bir-likleri ve Mera Kanunu örneklerin-

de olduğu gibi yeterliliği tartışmalı olmakla birlikte ancak son yıllarda yürürlüğe konulabildiği görülmek-tedir. 1931 yılında yapılan I.Ziraat Kongresinde, Karacabey Harası Sı-ğırcılık Şefi Uzman Veteriner He-kim Kadri (Öztaş) Bey tarafından sunulan tebliğde kurulması önerilen, yine, II.Beş Yıllık planda “Yetiştiri-cilerin, üretimle tüketim arasındaki safhaları da kapsamak üzere teşki-latlanması” şeklinde ifade edilen, her dönemde konuşulan “Yetiştirici Bir-likleri” konusu halen çözümlenmiş değildir.Bunların ötesinde “Hayvansal ürün-ler ihtiyacının yurt içinden karşılan-ması hedefi” unutulmuş, her türlü hayvansal üründe dışa bağımlı hale gelinmiştir. Yine ilk dönemlerde planlanan “fiyat politikası oluşturma ve bu politikaya uygun destekleme alımları”, hayvancılığa hizmet veren tarımsal KİT‘lerin etkisizleştirilmesi ve elden çıkartılması ile gündemden kalkmıştır.Hayvan varlığı ve üretim değerlerine ait son yıllara ait veriler incelendiğin-de; nereden nereye gelindiğini değer-lendirmek kolaylaşacaktır.

Dünden Bugüne Türkiye Hayvancılığı ve Et Sorunu

“Türkiye gıda üretimi açısından Dünya’da kendi kendine yeterli çok az sayıda ülkeden birisidir!”

27www.dunyahelalgidabirligi.org

Page 30: Helal Gıda Dergisi 3

28 www.dunyahelalgidabirligi.org

Cumhuriyetin 50 Yılındaki Durum ve DeğerlendirmelerTürkiye’de 1970’li yılların başında hayvancılığın genel durumu ve et üre-timine ilişkin yapılan değerlendirme-lere kısaca yer vermek gerekirse; şu şekilde özetlenebilir(6).Üçüncü beş yıllık Kalkınma Planında ifade edildiği şekliyle; Türkiye’de bir inek yılda 739 kg süt verirken geliş-miş ülkelerde 4000 kg dır. Karkas ağırlığı ise bizde 91 kg iken gelişmiş ülkelerde 250 kg dır.Sığır kasap-lık gücünün % 72’si, koyun kasaplık gücünün %96.8 et kalitesinin düzeltilmesi ve verimi-nin artırılması amacıyla özel olarak

besiye alınmadan kesilmektedir. Top-lam et üretiminin yaklaşık %41 i mez-bahalardan, %59’u da mezbaha dışı kesimlerden elde edilmiştir. Kontrollü kesimlerin % 85.5’i Belediye Mezba-halarında, % 14.5’i Et kombinalarında yapılmaktadır. Et ve Balık Kurumu Kombinalarında üretilen et miktarı toplam et üretiminin % 5.5’i kadardır.

Türkiye et bakımından kendi kendi-ne yeterlidir. Üretim talebi karşıladığı gibi her yıl kasaplık canlı hayvan ve et

ihracatı da yapılmaktadır. 1970 yılında yaklaşık 17 bin ton et ve karşılığı canlı hayvan ihracatı yapılmış, 518 bin ton et de yurt içinde tüketilmiştir. 1972 yılın-da fert başına 17.8 kg kasaplık hayvan eti tüketildiği hesaplanmıştır. Yapılan araştırmalar et talebinin ge-lir elastikiyetinin civarında olduğu-nu göstermektedir. Diğer bir ifade ile Ü l k e m i z d e fertlerin har-canabilir gelir-lerindeki artış oranına denk bir oranda et tüketimi ve talebi artmak-tadır. Türkiye Yılda fert başı-na et tüketimi açısından son sıralarda yer almaktadır.

Yapılan çok sayıdaki araştırma kişile-rin ve toplumların refahına paralel ola-rak hayvansal yiyeceklere talebin art-tığını ispatlamıştır. Bu konuda et baş sırayı işgal etmektedir. Bu araştırma sonuçlarına göre et tüketiminin 80-90 kg civarında doymuş hale geldiğini ortaya koymaktadır. Türkiye’nin duru-mu bu seviyenin çok altında olduğun-dan refahla birlikte tüketim ve talebin hızla artması kaçınılmazdır. Kaçağın önlenmesi, ihracatın durdurulması var sayıldığında üretim artışı sağlanmadı-ğı takdirde düşük tüketimden dolayı görülen üretim fazlası artan nüfusun ihtiyacını ancak 2-3 yıl aynı tüketim ölçüleri içinde karşılayabilecektir.Türkiye’nin kasaplık hayvan ve et yö-nünden geleneksel pazarları vardır.

Bunlar arasında , Sovyet Rusya, İran, Irak, Suriye, Lübnan ile Yunanistan, Libya, Kuveyt ve kasaplık at ithal edi-len İtalya sayılabilir. AET, et üretimi yönünden kendine ye-terli olmadığı gibi yapılan hesaplar bu topluluğun yıldan yıla artan bir et açı-ğı ile karşılaşacağını göstermektedir. AET 1968-69 yılında 790 bin ton et ithal etmiştir ki bu miktar Türkiye’nin tüm et üretiminden fazladır. Sade-ce sığır ve dana etleri ithalatı 473 bin tonu bulmaktadır. AET‘nin toplam et açığının 1980 lerde 1 milyon tonu bulacağı yapılan projeksiyonlarla tes-

pit edilmiştir. Bu itibarla dahilde etkili tedbirler alınabildiği sürece artırılacak üretimin eritilmesi açısından herhangi bir zorlukla karşılaşılmayacağı anlaşıl-maktadır.DİE Yayınları ve DPT kabullerine göre yapılan hesaplamalarda 28 mil-yon büyükbaş hayvan birimi varlığının yıllık kaba yem ihtiyacı yaklaşık olarak 52 milyon tondur. Buna karşılık üre-tim ise % 98.2 si ilkel çayır ve meralar olmak üzere toplam 17.1 milyon ton-dur. İhtiyacın 24 milyon tonluk kısmı samanla karşılansa dahi yaklaşık 15 milyon ton açık bulunmaktadır.

* Türkiye’de sığır ve koyun kompozisyonu

Türkiye et bakımından kendi kendine yeterlidir. Üretim talebi karşıladığı gibi her yıl kasaplık canlı hayvan ve et ihracatı da yapılmaktadır. 1970 yılında yaklaşık 17 bin ton et ve karşılığı canlı hayvan ihracatı yapılmış, 518 bin ton et de yurt içinde tüketilmiştir.

Page 31: Helal Gıda Dergisi 3
Page 32: Helal Gıda Dergisi 3

30 www.dunyahelalgidabirligi.org

Türlü yönleriyle açıklanan hayvancılı-ğın sorunları özetlendikten sonra, Tür-kiye hayvancılığının en önemli prob-leminin yapısal bozuklukla başladığı, hayvancılıkla ilgili hangi tedbir hangi politika uygulanırsa uygulansın bu ya-pısal bozukluğun göz önüne alınması gereği belirtildikten sonra hayvancılı-ğın diğer sorunları;1.-Politika (Tercihler, destek ve sübvan-siyonlar),2.-Çevresel faktörler (Bakım, besleme, sağlık ),3.-Islah,4.-Örgütlenme,5.-Pazar başlıkları altında incelenmiş ve özetlenmiştir.Türkiye’nin birçok avantaja sahip ol-duğu belirtilerek yıllar önce Ülkemiz-de araştırmalar yapan Prof. Baade’nin “Türkiye hayvancılık endüstrisine,

bundan 50 yıl önce Batıda uygulanan yem üretim ve hayvan besleme metotla-rını yerleştirebilse, kendi ihtiyacını kar-şılayabildiği gibi yabancı ülkelere de ge-niş ölçüde hayvansal üretim maddeleri ihraç edebilir.”sözleri hatırlatılmaktadır.

Türkiye’de IMF politikalarının yü-rürlüğe konulduğu 24 Ocak 1980 kararları sonrasında önemli mak-ropolitik değişiklikler yaşanmıştır.Türkiye, 1980’li yılların ikinci yarı-sına kadar hayvan ve hayvansal ürün ticaretinde ihracatçı ülke konumunda bulunurken, net ithalatçı konumuna gelmiştir. Başta canlı hayvan olmak üzere sürekli bir dışsatım pazarına sahip olan Türkiye, 1980’li yıllarda yapılan plansız ve görünürde hede-fi bulunmayan, üretime kıyasla aşırı

miktarda, canlı hayvan ve et ihracatı yapmıştır. Bu süreç sonucunda 1990 yılından itibaren ticaretin yapısı ter-sine dönmüş, hayvansal ürünlerin tamamı dikkate alındığında 1992 yılından itibaren net ithalatçı konu-muna gelinmiştir. Canlı hayvan ve hayvansal gıda dış ticaretinde 1995 yılında ithalatımız ihracatın üç katı düzeyine yükselmiştir.Grafiklerdeki hayvansal ürün dış ti-caret değerlerinde(8), konunun ince-leme kapsamında yalnızca canlı hay-

vanlar ve gıda türü hayvansal ürünler alınmıştır. Diğer hayvansal ürünler ki sanayi hammaddesi özelliği taşı-maları ile birlikte dış ticarette önemli yere sahiptirler. Deri ve yapağıyı da içine alan bu tür hayvansal ürünlerde ithalat oranı daha da yüksektir.Hayvansal ürün dış ticaretinin önem-li kısmını canlı hayvan ve et teşkil etmektedir. Canlı hayvan dış ticare-tinde ana kalemleri teşkil eden sığır ve koyun ihracat ve ithalat tutarları grafikte gösterilmiştir.

IMF Politikaları ve Hayvancılığa Etkileri

Page 33: Helal Gıda Dergisi 3

31www.dunyahelalgidabirligi.org

Canlı hayvan dış ticaretinde(8), es-kiden beri koyun ihracatı önemli yer tutmakta olup hayvansal ürün dış tica-retinde dengeyi sağlayan yegane unsur olarak görülmektedir. Her yıl 200-250 milyon dolar civarında gerçekleşen koyun ihracatı yanında diğer canlı hayvan dış ticareti fazla bir önem arz etmemektedir.Geçmişte resmi ihracatın yanında komşu ülkelere yapılan kaçak satışla-

rın da önemli bir miktar olduğu bilin-mektedir. Buna karşılık 1990 yılından itibaren koyun ihracatında genel an-lamda düşme gözlenmesine karşılık sığır ithalatının dış ticarette önemli yer aldığı görülmektedir. Sığır ithala-tı 1995 yılında zirveye ulaşırken kesin miktarı belirlenemeyen ve dolayısıyla grafiklerde gösterilemeyen ancak son yıllarda geçmişte olanın tersine bir hareket başlayarak önce koyun daha

sonra da sığır kaçak girişleri ülke hay-vancılığındaki tüm dengeleri etkileye-cek boyuta ulaşmıştır. Bu duruma sınır ticareti kapsamında yapılan ithalat da ilave edildiğinde bilhassa 1997-1999 canlı hayvan ve et ithalatının yasak-landığı dönemde gayri resmi ithalatın hiç bir dönemde ulaşılamayan hayvan-sal ürün dış ticaretinin oldukça üzerin-de olduğu sektörün içindeki insanların bildiği bir gerçektir.

Canlı büyükbaş hayvan ticaretinde eskiden beri damızlık ithalatı nede-niyle ithalat ağırlığı olmasına karşı-lık 1980 li yılların ilk yarısında cazip hale getirilmesiyle ihracat da belirli seviyede öneme haiz iken 1986 yılın-dan sonra tükenme noktasına gelmiş-tir. 1990’lı yıllar ise damızlık ithalatı yanında kasaplık ithalatının da öne çıktığı yıllar olmuştur. Et ve et ürünlerine ait dış ticaret tu-tarları (8) grafik olarak gösterilmiştir. Canlı hayvan ihracatı ile birlikte et ihracatçısı konumunda iken kırmızı et ihracatı yıldan yıla hızlı bir düşüş göstermiştir. İhracattaki bu azalmaya karşılık et ithalatı da hareket görme-ye başlamış, 1990 yılında et ithalat ve ihracat değerleri birbirine yakın dü-zeye gelirken 1991 yılından itibaren ihracat -ithalat dengesi tersine dön-müştür. 1992 yılında yüksek mik-tarda gerçekleşen koyun eti ihracatı dışında et ithalatçısı ülke konumuna gelinmiştir.

Küçükbaş hayvan dış ticaretinde ise canlı koyun ihracatı 1990 lı yılla-ra kadar devam etmiştir. Bu yılların başında azalırken daha sonra kaçak ithalat ve sınır ticareti çerçevesinde ithalat trendi başlamıştır.Kırmızı et dış ticaretinde de canlı hayvan varlığı ve dış ticaretine paralel olarak 1990 yılından itibaren net it-halatçı konumuna gelinmiştir.

Hayvancılığın geldiği noktayı etki-leyen problemlerin içerisinde en çok ifade edilen konulardan birisi de bu süreçte yaşanan terör olaylarıdır. Bu konuda tespiti doğru yapmak gerekir. Terörün geldiği noktada hayvancı-lığa etkisi yabana atılamaz. Ancak, terörün arkasındaki sebepler ve em-peryalist güçlerin oyunları aşikar-dır. Bununla birlikte terörü besleyen ekonomik faktörlerin başında ise hayvancılıkta uygulanan politikala-rın geldiği göz ardı edilmemelidir. Hayvancılıktan başka geliri olmayan insanlar, kazanç sağlayamayınca bü-yük kentlere göç etmişlerdir. Her iki maceranın sonucu da, Türkiye’nin geldiği noktadaki sosyo-ekonomik sıkıntıların kaynağını oluşturmuştur. O nedenle uygulanan politikaları iyi niyetle bağdaştırmak akılcı görül-memektedir. Sadece terör bölgesinde değil, Anadolu’nun tamamında kırsal kesimde aktif işgücü açığı oluşmuş ve sektörü olumsuz etkilemeye devam etmektedir.

Page 34: Helal Gıda Dergisi 3

32 www.dunyahelalgidabirligi.org

Türkiye hayvancılığını etkileyen en önemli faktörler arasında yer alan et ithalinin yoğun gündeme geldiği geç-miş yıllarda da, bugün olduğu gibi iç piyasadaki et fiyatları ve ithalata konu olan uluslar arası pazardaki fiyatlar karşılaştırılmıştır. Yetiştiricinin eline geçen fiyatlar her nedense hiçbir za-man karşılaştırma konusu olmamış ve kamuoyu gündemine taşınmamıştır.Yaygın olarak karşılaştırılan, hayvan-cılık ve yem kaynakları açısından çok farklı ekolojik şartlara sahip Avrupa ile karşılaştırmalar yapılmaktadır. AB Or-tak Tarım Politikası (OTP) kapsamında yapılan destekler hariç yetiştirici eline geçen fiyatlar ile pazar fiyatları tama-men farklı değerler taşımaktadır. OTP kapsamında sağlanan destekler(1) (yem ve süt üretimine sağlanan destekler ile küçükbaşlar için sağlananlar hariç) ;

Sığır-Dana Eti için;Kalite ve Standartlar,Topluluk Pazar Fiyatı (Temsili Fiyat),Müdahale Sistemi,Üreticiler İçin Doğrudan Ödemeler;1. Sığır Eti Özel Primi,2. Damızlık İnek Primi,3. Ekstansivasyon Primi,4. Kesim Primi,5. Sezon Dışına Özendirme Primi,6. İlave ödemeler,7. İstisnai Pazar Destek Önlemleri,8. Ani fiyat değişikliği önlemleri,9. Sığır ve dana eti ithalatı vergileri,10. İhracat Subvansiyonları sıralanabilir.

Bu destekler karşısında Türkiye’de yetiştiriciye üretim güvencesi sağla-yan bir destekten söz etmek mümkün olmamasına rağmen, bu yıllara ait karkas alım fiyatlarının seviyesini kar-şılaştırmak için Avrupa Birliği (EUR-15) yetiştirici eline geçen fiyatları(12), EBK yıllık ortalama alım fiyatları(5) ve aynı yıllarda gerçekleştirilen et ithal fiyatları (8) grafikte verilmiştir. Grafik incelendiğinde görüleceği gibi Avrupa Birliği çiftçi eline geçen ortalama fi-yatları 3.00-3.50 dolar arasında ve 1995 yılı fiyatları bir miktar yüksek olsa da 1993-94 yılları aynı düzeyde olmuştur. Aynı yıllarda Ülkemizde E.B.K alım fiyatları ise 1993 yılında 3.50 dolar seviyesinde olurken 1994 yılında 2.50 doların biraz üzerinde (2.67$), 1995 yı-lında ise 4.00 dolar düzeyine (3.92 $) yaklaşmıştır.

Avrupa Birliği çiftçi eline geçen fiyat-ları 3.00-3.50 dolar düzeyinde olma-sına karşılık büyük çoğunluğu Avrupa Birliği kaynaklı et ithal fiyatları ise oldukça farklılık göstermektedir. Bazı çevrelerin Dünya veya Avrupa fiyatla-rı olarak yanlış bir şekilde sunduğu it-hal et fiyatları 1993 yılında 1.00 dola-rın altında gerçekleşirken 1994 yılında 1.00 dolar civarında oluşmuş ancak ithalatın en yüksek düzeyde gerçek-leştiği 1995 yılında ise 1.50 doları geçmiştir. Dolayısıyla 1.00-1.50 dolar arasında gelişmiştir. Bunun anlamı

ise ithal fiyatları üretildiği ülkelerin 1/3 ü düzeyinde olmakta ve ona göre

ihracatçı ülkeler tarafından üretim ve ihracat desteklenmektedir.

Et İthalatı ve Et Fiyatları

Page 35: Helal Gıda Dergisi 3
Page 36: Helal Gıda Dergisi 3

34 www.dunyahelalgidabirligi.org

Türkiye’deki maliyetlerin oldukça al-tında piyasaya arz edilen ithal etler, piyasada hızlı dalgalanmalara neden olmuştur. Fiyatlardaki dalgalanmalar ise besicilerin besiye hayvan almakta çekinmesine sebep olurken, yüksek düzeyde fiyatla besiye aldığı hayvanı besi sonunda düşük fiyatla zararına satmakla karşı karşıya getirmiştir. Bu durum besi işletmelerinin sırayla kapanmasına neden olurken, ahır ya-pımına verilen teşviklerle yapılan bi-nalar, teşvik harabelerine dönüşmüş, eski besi ahırları da önemli ölçüde boşalmıştır.Kısaca Liberal politikalar adına sektör arka plana atılmış, iç fiyatları kontrol etme adına hayvansal ürün ithalatı giderek serbestleştirilmiştir. Sonuç-ta hayvansal ürünlerde ihracatçı olan ülke net ithalatçı ve dışa bağımlı hale gelmiştir.EBK karkas alım fiyatları aylık orta-lamaları yıllar itibariyle grafikte $ ve (Ocak 2010 değerleri) TL olarak gös-terilmiştir.Uygulanan yüksek kur politikası ile döviz bazında düşük görülmesine rağ-men, dışsatım için uygun olan fiyat-larla, plansız yapılan ihracat sonucu iç piyasa dengeleri 1986 yılından itibaren bozulmaya başlamıştır. 1990 yılından itibaren et fiyatları yükselişe geçmiş-tir. Bugün ki değerler(4) ile (Ocak 2010 değeri TL) 10-12TL arasında seyreden karkas alım fiyatları(5) 1990 yılından sonra 12-14TL aralığında se-yir göstermiş ve bu seviye 1994 yılında yaşanan 5 Nisan devalüasyonuna ka-dar sürmüştür. Fiyatlar, aynı yıl içeri-sinde tekrar yükselişe geçmiştir. 1990 yılından sonraki ithalatta başlayan yükselişe bağlı olarak fiyatlar dalgalı seyir göstermeye başlamıştır.Her geçen yıl artan ithalat 1995 yı-lında yoğun canlı hayvan ve et itha-latı ile maksimum düzeye ulaşırken Avrupa Birliği ile yapılan anlaşma gereği gümrüksüz et ve süttozu itha-latı, ülkedeki fiyat oluşumunu tama-men ters yüz etmiş, 1996 yılında süt fiyatlarının hızlı düşmesine karşılık et fiyatlarının yüksek düzeyde kalışı ile kültür ırkı dişi damızlıklar kesime gitmiştir. Kısa süreli yüzeysel müda-halelerle sektördeki ağır kriz atlatıl-

maya çalışılmıştır. 1997 yılında yaşa-nan hükümet değişimiyle besicilerin ithalata yoğun tepkisi hayvansal ürün ithalatının durdurulması sonucunu getirmiştir.İthalatın durdurulması kısa sürede et ve süt fiyatlarının yükselmesini sağ-lamıştır. Et fiyatlarındaki yükselme devam ederken süt tozu ithalatının

başlaması ile süt fiyatları hızlı düşü-şe geçmiş ve 1997 yılı son aylarında başlayan düşüş 1998 ve 1999 yılında süregelmiştir. Et fiyatlarının hızlı yükselişi ve ithalat yasağı süratle canlı hayvan ve et kaçakçılığını kamçılamış ve ithalattan öte her yönüyle korkunç bir boyut almıştır. Öyle ki Ülkemiz hudut boylarında Dünya açık pazarı

Page 37: Helal Gıda Dergisi 3

35www.dunyahelalgidabirligi.org

kurulur olmuştur. Bu durumda bir taraftan süt tozu ithalatıyla süt fiyat-ları düşük düzeyde oluşurken canlı hayvan ve et kaçakçılığı ile et fiyatları da düşerek sektör tükenme noktasına gelmiş ve Dünyanın neresinde hangi hastalık varsa ülkemize taşınmıştır.Sadece resmi sevkli olanları içerme-sine rağmen haritada (14) gösterilen hayvan hareketlerinin şekli ve miktarı konunun boyutuna açıklık getirmeye yeterlidir. Tabloda doğudaki bazı ille-rin hayvan mevcutları ile bu illerden sevk edilen hayvan miktarları veril-miştir(14). Sadece resmi sevk edilen hayvanları gösteren tablodan anlaşıla-cağı gibi en tipik örneği ile 62.000 baş mevcudu olan Hakkari ilinden 73.000 baş sığır resmi olarak sevk edilmiştir.

Yeni bir siyasi değişimle birlikte 2000 yılına gelindiğinde, ülkenin her bir tarafına yayılan hastalık riski ile hay-van kaçakçılığı üzerinde durularak Devlet ciddiyeti ile bağdaşmayan ka-çakçılığın önlenmesi yönünde önemli mesafeler alınmıştır. Alınan tedbirler kısa sürede etkisini göstermiş ve çeşit-li tepkilerle birlikte karkas fiyatların-da bir miktar artış meydana gelmiştir. 2001 krizi ile sektörde fiyatlar yine altüst olurken 2002 yılında toparlan-ma trendine girmiştir. Kriz ile (Ocak 2010 değerleri ile) 8 TL’nin altına düşen karkas alım fiyatları, 2002 yılı sonunda 12 TL seviyesine ulaşarak 1980’li yılların başındaki düzeyine kavuşmuştur.Kasım 2002 seçimleri sonucu oluşan yeni siyasi değişimle birlikte 2003 yı-lından itibaren makroekonomik ter-cihleri de beraberinde getirmiştir. Bu dönemde uygulamaya konulan düşük kur politikasının sektöre olumsuz et-kileri belirgin olarak izlenmiştir.Uygulamaya konulan düşük kur po-litikasının yansıması nedeniyle döviz olarak yükseliş görülmesine karşılık,

kaçak canlı hayvan ve et girişleri ile et fiyatları 2004 yılından sonra düşerek 2009 yılı son çeyreğine kadar düşme eğilimi devam etmiştir. Doğu sınırlarından ya-pılan kaçak hayvan gi-rişleri çeşitli usuller ile kayıtlı hale getirilmiş, kaçak hayvanlar orta Anadolu’yu aşmış, Pakis-tan, Hindistan bölgesinin “hörgüçlü” sığırları Batı Anadolu’ya kadar ulaştığı hafızalardadır.Yakalanan kaçak hayvan-lar, kaçakçı patronlarına yeddi emin olarak verilmiş, ihale ile satılarak alıcıları yine kaçakçılar ol-mak üzere kayıtlı hayvan olarak mil-

li kayıt sistemine dahil edilmişlerdir.Kaçak hayvan girişleri-nin geldiği boyut nede-niyle 2004 yılı sonunda Tarım ve Köyişleri Ba-kanı Sayın Sami Güçlü’ nün Diyarbakır’da çeşitli kuruluş temsilcileri ve si-

vil toplum örgütleriyle yaptığı toplantı da sonucu etkilememiştir.Diğer taraftan, Doğu illerimizdeki bazı yerel kombinalar, kaçak hayvan-ları kayıt altına almak için tam kapa-site çalışmıştır. Kulak küpesi ticareti ekonomik bir faaliyet alanı haline gelirken, projeli et desteklerinin de “iki karkas” “bir baş hayvan” sayılmak suretiyle bu yolda harcandığı kamuo-yuna yansımıştır.Bunlarla birlikte Avrupa ve diğer ülke kaynaklı et girişleri de devam etmiştir. 1990’ lı yıllarda buffalo ve kanguru etlerinin düşük fiyatlarla ülkemize girdiği kamuoyuna mal ol-muştu. 2006 yılında Brüksel’de bir Türk lokantasında tanıştığımız vatan-daşımız, kimliğimizi öğrenince heye-canlanmış ve Türkiye’ye nasıl et gön-derebileceğinin yolunu sormuştu. Et ithalinin yasak olduğunu söyleyince, alaycı bir gülümseme ile bunu bildi-ğini ifade ederek sözlerini “Geçen yıl 1.500 Ton eti “?” firmasına gönder-dik. Şimdi nasıl gönderebiliriz, onun yolunu öğrenmek istedim” ifadeleri ile tamamlamıştı. Sektörün içindekile-

rin, çeşitli şekillerde çok miktarda et girişi olduğunu tüm detaylarıyla gayet iyi bildikleri kanaati yaygındır.

Gerek kaçak canlı hayvan ve et gi-rişleri, gerekse süt fiyatlarının sürek-li düşük seyretmesi nedeniyle kesilen fazla sayıda damızlık dişi hayvanlar et fiyatlarını sürekli düşük seviyede tut-maya yetmiştir. Damızlık dağıtımı ve desteklerin, kültür ırkı damızlıkların fiyatlarını kısmen de olsa koruması ve ithalat ile kültür ırkı damızlık sa-yısında kayıp daha az olmuştur. Buna rağmen, sadece 2008 yılında soy kü-tüğüne kayıtlı 180 bin baş damızlığın kesime gittiği ifade edilmektedir(13). Yerli ve melez dişi damızlıkların ke-sime sevki, destekleme dışında olması nedeni ile daha da yoğun olmuştur. Bu durum kasaplık ve kurbanlık ma-teryalin önemli kısmını karşılayan çoğunluğu yerli ve melez sığır popü-lasyonunun hızla azalmasına ve ka-saplık kaynağın kurumasına neden olmuştur. Aynı etki fazlasıyla küçük-baş hayvan varlığının da kaybedilmesi sonucunu getirmiştir.Hayvan varlığındaki değişimler, tür-ler itibarı ile grafikte gösterilmiştir. Bu politikalar sonucu küçükbaş hay-van varlığı 60 milyon baş iken, yarı-sından daha az bir sayıya, büyükbaş hayvan varlığı ise 17 milyon başa ya-kın iken 10 milyon baş düzeyine in-miştir. Türk insanı, gelişen dünyanın tersine kişi başına daha az et tüketir olmuştur(10,11,17).EBK Karkas alım fiyatları, Tüketici Et Fiyatları (TÜFE, dana kuşbaşı) ve tüketici fiyatları ile EBK karkas alım fiyatları arasındaki oranlar Grafikte (ET Fiyatları-EBK, TÜFE) gösteril-miştir(4,16).

Page 38: Helal Gıda Dergisi 3

36 www.dunyahelalgidabirligi.org

2009 yılı sonuna gelindiğinde Dün-ya pazarındaki süttozu fiyatları ve süt fiyatlarının artışına (7) paralel olarak Türkiye’de süt fiyatları artı-şının sinyalleri alınmaya başlayınca, dişi damızlık kesimleri durmuştur. Bu durum bir anda et fiyatlarının, süt fiyatlarındaki artışı görmeden yükselmesine neden olmuştur. Bu yükseliş ithalat baronlarını harekete geçirmiş ve et fiyatlarının yüksekliği kamuoyuna mal edilmiştir. Gerçekte 10-12 TL arasındaki karkas alım fi-yatı ve 20-22 TL arasındaki tüketici fiyatları (18) (dana kuşbaşı) 2000 yılı öncesi fiyatlarını ancak yakalamıştır. Kamuoyu oluşturucuların top yekün çabaları ile fiyatlar bilhassa kışkırtıl-mıştır.1982 yılındaki 2.0 $ değerin-deki etin fiyatı, Ocak 2010 değeri ile 11 TL civarında olmasına karşılık, 2009 sonundaki 10.0 $’lık et fiya-tı alım gücü olarak ancak bu düzeyi karşılamaktadır. Uzun süredir ithalat ve kaçak girişlerin ceremesini çeken yetiştiriciye, uygulanan düşük kur politikasının faturası da yüklenilerek et fiyatı ülkenin en önemli gündemi veya Türkiye’nin gerçek gündemini örten perde olmuştur. Nasıl ki sürekli hastasın denilen bir insanın sağlıklı kalması (9) mümkün olmazsa, koro halinde söylenilen, televizyonlarda boy gösteren “oyuncular” ile peraken-de fiyatlar kışkırtılmış ve yetiştirici ablukaya alınmıştır.

Grafikte (4,16 ) dikkati çeken diğer bir husus ise 2004 yılından itibaren karkas alım fiyatları ile tüketici fi-yatları arasındaki fiyat aralığı yük-selmesidir. Fire, vergi farkı, kemik firesi dikkate alındığında 2003 yılı-na kadar makul görülebilen Tüketici Fiyatı(dana kuşbaşı)/Karkas Fiyatı oranı 1,40-1,60 aralığında seyret-mesine karşılık, 2004 yılından itiba-ren1,6-1,8 aralığına yükselmiştir. Et fiyatlarının yükselişe geçtiği, 2009 sonunda ise bu oran iki katına kadar

ulaşmış, (grafikte) EBK spot alım fi-yatlarının geçerli olduğu son aylarda 1,6 seviyesine gerilemeye başlamış-tır. Bu durum, fiyat artışlarının nasıl körüklendiğinin ve perakendecilerin bundan nasıl pay kaptıklarının tipik göstergesi sayılabilir.Türkiye’nin en önemli toptan satış noktalarından birisi olan Ankara Et

Borsasının 2006 yılından bu yana et satışları aylar itibariyle grafikte (An-kara Et Borsası Et Satışları) gösteril-miştir(16). Grafikte; aylık ortalama dana karkas satış fiyatları çizgi tarzında ve değerleri ikinci eksende, aylık satış miktarları ise sütun tarzında ve değerle-ri birinci eksende gösterilmiştir. Kopar-tılan kıyamete rağmen satılan et mik-

Page 39: Helal Gıda Dergisi 3
Page 40: Helal Gıda Dergisi 3

38 www.dunyahelalgidabirligi.org

tarlarında büyük düşmeler olmamıştır.Aylık satışların karşılaştırıldığı Gra-fik (Ankara Et Borsası Aylık Et Satış Miktarları) incelendiğinde görülece-ği gibi, fiyatlar çok yükseldi çığlıkla-rı, her gün at, eşek etlerinin görün-tülenmesi ve Kurban Bayramı etkisi ile et satışları Aralık ayında en düşük düzeyi görmüştür.Fiyatların daha da yükselmesine rağmen Ocak, Şubat aylarında artarak, Mart ayında son dört yılın en yüksek miktarına ulaş-mıştır.İthalat beklentisine ve fiyat-ların daha da yükselmesine rağmen Nisan ayı satışları önceki yıllar dü-

zeyini korumuştur.Et Borsasında en yüksek günlük ortalama dana karkas fiyatı, 20 Ni-san 2010 günü 17,50 TL olmuş ve ithalat kararı ile 30 Nisan’da 14,75 TL’ye düşmüştür. En yüksek fiyata alınan karkas sonucu, normal kar marjı ile dana kuşbaşının perakende fiyatı 1,40-1,50 katı fiyatla 24,50- 26,25 TL aralığında olması gere-kirken, medyada etin 50 TL fiyata çıktığı her gün vurgulanır olmuştur. Diğer bir tespit ise etin en yüksek fi-yatı bulduğu güne ait fiyatlar, 1995,

1998 yıllarında ulaşılan et fiyatları-nın altındadır. Bu tablo, son altı ayda oynanan oyu-nun ne anlama geldiğinin ve spe-külasyonu yapılan et arzına ilişkin anormal bir problemin olmadığının göstergesi sayılabilir.

Page 41: Helal Gıda Dergisi 3
Page 42: Helal Gıda Dergisi 3

40 www.dunyahelalgidabirligi.org

Kaynaklar1. AKDER,H.,ERAKTAN,G., ŞAHİNÖZ,A.; AB ve GATT Karşısında Türk Gıda Sektörü. SETBİR 1997, İstanbul2. ALTUNTAŞ, M; Hayvancılıkta Ezber Bozulmalı; Hesabı Doğru Yapmak Gerek! Süt Dünyası Dergisi: Sayı 17, Kasım - Aralık 2008, http://mustafa_altuntas.herkez.com/15248.htm3. Anonim; Dönem Sonu Dolar Kurları. Capital Infocard, Capital Aylık Ekonomi Dergisi, Şubat 2010 Sayısı Eki.4. Anonim; Geçmişteki 1 Liranın Bugünkü Satın Alma Gücü.Capital Infocard, Capital Aylık Ekonomi Dergisi, Şubat 2010 Sayısı Eki.5. Anonim; Karkas Et Alım Fiyatları. EBK A.Ş Kayıtları, Ankara, 1999, 2009, 20106. Anonim; Türkiye Hayvancılığı.Veteriner İşleri Genel Müdürlüğü, Ankara.Lalahan- 19737. CLAL; Average Fluid grade milk prices. http://www.clal.it/en/index.php?section=latte_usa8. DİE ;1986-1998 İhracat ve İthalat İstatistikleri, Yayınlanmamış Bilgiler, 19999. DİE; Türkiye İstatistik Yıllığı- 1998, DİE Yayınları, Ankara. Yayın No :224010. DİE; Türkiye İstatistik Yıllığı-1994, DİE Yayınları,Ankara.11. DİE;Tarım İstatistikleri 1996, DİE Yayınları, Ankara-199712. European Commissıon; The Agrıcultural Sıtuatıon In The European Unıon, 1996 Report, Brussels, Luxembourg, 199713. Süt Dünyası Dergisi; Kasım-Aralık 2009.Yıl:4, Sayı :23, (13-24)14. ALTUNTAŞ, M; Hayvancılıkta Ezber Bozulmalı; Hesabı Doğru Yapmak Gerek! Süt Dünyası Dergisi: Sayı 17, Kasım - Aralık 2008, http://www.turkvet.biz/yorumlar/hayvancilik_ezber.htm15. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü Kayıtları,200016. TOBB; Ticaret Borsaları Bilgi Sistemi. ATB Ankara Et Borsası Fiyatları. http://borsa.tobb.org.tr/fiyat_sorgu2.php?ana_kod=8&alt_kod=812,17. TUİK; Hayvansal Üretim İstatistikleri,2008.18. TUİK;Tüketici Fiyatları (TÜFE). 1994=100, 2003=100.

Kırmızı et üretiminin yeterli olma düzeyi çoktan geride bırakılmıştır. Her ne kadar et tüketimi önemli oranda beyaz ete yönelme gösterse de, 40 yıl öncesinde kişi başı et tüketimine ulaşabilmek için, kırmızı ette %40-50 düzeyinde bir açık söz konusudur. Bu açık, et veya canlı hayvan ithalatı veya kaçak girişlerle karşılanma durumundadır. Kendi üretimimizin artırılmasını sağlayacak uzun vadeli ve istikrarlı tedbirler alınmadığı sürece açık giderek artış gösterecektir.

Süt fiyatları düşük kalmasına karşılık et fiyatlarında arz yetersizliği-ne bağlı oluşan yükselmeler defalarca tekrarlandığı gibi damızlıkların kesime gitmesine neden olmakta ve damızlık mevcudu azalmaktadır. Bunun sonucu kasaplık sayısında azalma, et üretim açığını daha da ar-tırmaktadır. Bu nedenle et üretiminin artırılmasının yolu yeterli ve is-tikrarlı (11) süt fiyatlarının oluşumuna bağlı olmaktadır. Süt fiyatlarının yeterlilik ölçüsü ise kaba yem üretiminin kalite ve kantite olarak yetersiz olduğu Ülkemizde kesif yem fiyatlarına bağlı olmaktadır.

Hayvancılık sektöründe üretimin temel unsuru doğal olarak damız-lıktır. Damızlık; üretimi sağlayan ana unsur olduğu gibi belirli sürede yenilenen ve üretilen bir üretim ve pazara sunulan bir ürün olma özel-liğini de taşımaktadır. Bu özellikler; hayvansal üretimin şekli, yapısı, pazar oluşturulması, üretim çeşitleri, yem kaynakları ve kullanımı, sanayi oluşumu gibi sektörün tüm unsurlarının şekillenmesinde etkili olmaktadır. Diğer unsurların oluşum ve gelişiminde esas unsur damızlık olduğu gibi, bu unsurlardan da en fazla ve nihai olarak etkilenen de yine damızlık olmaktadır.

Sığır yetiştiriciliğinde damızlık denilince süt ve buzağı ilk akla gelen ürünler olmaktadır. Her üçü de birlikte anılmak durumundadır. Buza-ğı doğmayınca süt olmamakta, süt olmayınca buzağı büyümemektedir. Buzağı ve süt yetiştiriciye kazanç sağlamayınca damızlık elden çıkartıl-maktadır. Her üç unsurun varlığı birbirine bağlı olduğu gibi özellikleri-nin gelişimi de aynı doğrultuda olmaktadır. Süt üretimi pazar bulduğu ve iyi kazanç sağladığı takdirde damızlıklarda süt verimi öne çıkmakta, et üretimi kazanç sağladığı takdirde et verimi ve besi performansı tercih edilmektedir. Her ikisinin de birlikte olması, pazar güvencesi ve toplam kazancı arttırması ile olacaktır. Her iki üründe de pazar bulunamaz ve fiyat istikrarı sağlanamaz ise damızlık yok olacaktır.

Ülkemizin mera ve kaba yem kaynaklarının, yüksek verimli damızlıkla-

rı, düşük maliyetle yetiştirmeye uygun ve yeterlikte olmadığı bir gerçek-tir(2,6). Diğer taraftan yetiştiriciler üretimden pazara kadar ki zincirin hiçbir safhasında yeterince organize ve örgütlü değildir. Bunun yanında ülkemizde pazar garantisi veya destek fiyat şeklinde üretimi teşvik ede-cek ve fiyat istikrarı sağlayacak sürekli ve ciddi bir destekleme politika-sından ve Devlet desteğinden de bahsetmek mümkün değildir.

Devam ede gelen, Dünya’da hiç bir ülkenin yapmadığı düzeyde yapılan damızlık ithaline ve güdük kalan ıslah çalışmalarına rağmen, kültür ırkı ve melezi damızlıkların miktar ve oranlarında yeterli düzeye gelineme-miştir. Bununla birlikte ekstansif şartlarda bakım ve besleme kolaylığı ile fiyat politikalarından asgari düzeyde etkilenen, uluslararası pazar şartlarına karşı yegane sigortamız olan yerli ırk damızlık mevcudu da heder edilmiştir.

Bu şekildeki üretim şartlarında, damızlığın var olması her şeyden önce gelmektedir. Damızlığın var olabilmesi için ise yetiştiricinin elindeki materyalin masraflarını kısa vadede ve sürekli karşılayacak gelire sahip olabilmesi gerekir. Bunu da sağlayacak olan süt satışıdır. Diğer üretim-lerden temin edeceği gelir de işletmede yetiştiricinin kazanmasını sağ-layacaktır. Bu tarzda oluşacak bir ekonomi hayvancılık işletmelerinin hayatiyetini sürdürmesinde önem arz etmektedir.

Avrupa Ekonomik Topluluğunun (AET) 1968-69 döneminde net it-halatının 790 bin ton olduğu , 1980 yılında et açığının 1 milyon tona varacağının yapılan projeksiyonlarla tespit edildiği belirtilmişti(6). Av-rupa Birliğinin (EUR 15) 1995-1996 dönemi et ve karşılığı canlı hayvan net ihracatının 800 bin ton civarında(12) olmasına karşılık aynı süreçte et ihracatçısı konumundaki Türkiye’nin net ithalatçı konumuna gelmesi dikkatle üzerinde durulması ve düşünülmesi gereken bir husustur.

Neticede Türkiye’nin süttozu, damızlık, kasaplık ve et ithali defalarca denediği bir yoldur. Her defasında da ülke hayvancılığı zarar görmüştür. Hayvansal gıdada dışa bağımlılık bir kat daha artmıştır.

Aynı yanlışların defalarca tekrarlanmasına devam edilmesinin makul ve mantıklı bir izahı bulunmamaktadır ve akılcı değildir. Artık bu yanlış-lar sadece üreticilerin değil, tüketicilerin de sorunu olduğu gibi ülkenin sağlıklı geleceğini tehdit eden önemli bir ulusal sorundur. Gelişmeleri her kesimin buna göre değerlendirmesi gerekmektedir. 4 Mayıs 2010

Sonuç:

Page 43: Helal Gıda Dergisi 3
Page 44: Helal Gıda Dergisi 3

42 www.dunyahelalgidabirligi.org

İlknur ÖZTÜRK Gıda Mühendisi / Başdenetçi (ISO 9001; 22000;BRC;HELAL GIDA)

TÜRKİYE’DEKİ GIDA DENETİMLERİGıda tüketiminde elimize bir ürün aldığımızda üretiminin nasıl yapıldığından sonra denetimi yapılıyor mu yapılıyorsa nasıl yapılıyor sorusu gündeme gelir. Çoğu zaman dikkat edilmese de ne yediğini bilmek isteyenlerin en çok takıldıkları kısımdır denetim kısmı. Bir gıdanın denetiminin nasıl yapıldığı konusunda sorulan sorulara bir nevi cevap olması amacı ile Gıda Mühendisi ve Başdenetçi İlknur Öztürk Türkiye’de ve gıda ithal ettiğimiz bazı ülkelerde gıda denetimlerinin nasıl yapıldığını anlatıyor.

Gıda’da Devlet Denetimleri: Gönüllülük Esasına Dayalı Denetimler:

////

İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü yetkilileri gıda üreti-

mi yapmak isteyen firmalardan ilk şart olarak İl Gıda, Tarım ve Hay-vancılık Müdürlüğü’nden İşletme Kayıt Belgesi telep etmektedir.. Süt ve Hayvancılık İşletmelerinde de yeni uygulama olarak onay belgesi zorunluluğu getirilmesi planlanıyor. İşletme kayıt belgesi alan firmalara Risk Esası Denetleme Sıklığının Belirlenmesi Prosedürüne göre; İşletme içi puanlama yapılmak-tadır. Firmanın aldığı puana göre 6–12–18 aylık periyotlarla İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü kontrolörleri tarafından denetleme-ler gerçekleştirilmektedir. Ayrıca firmayla ilgili şikâyet durumu söz konusuysa planlama harici denetim yapılabiliyor. Ayrıca Belediyeler de Gıda İşletmelerinde GSM (Gayrı Sıhhi Müessese) Ruhsat denetimleri yapmaktalar.

Gıda terörü, gıda üzerinde oynanan oyunlar, karpuzun kabaktan elde edilmesine olanak sağlayan teknolojik ve bilimsel gelişmeler sonrası, bu gelişmelerin insan sağlığına ve kişiliğine etkisinin yanı sıra kalite arayışı gıda denetimlerini olmazsa olmaz hale getirmiştir. Türkiye’deki gıda denetimleri devlet eliyle yapılan (TSE) denetimler ve firmaların gönüllülük esasına dayanan özel denetimler (ISO- HACCP- CE) olmak üzere iki bölümde incelenebilir.

ISO 9001: ISO 9001 Kalite Yö-netim Sistemi, müşteri beklentilerini karşılamak amacı ile müşteri tatmini-ni arttırmak için kalite yönetim siste-minin geliştirilmesini, uygulanmasını ve etkinliğinin iyileştirilmesinde pro-ses yaklaşımını ortaya koymuştur.Kuruluş içinde prosesler sisteminin uygulanması, bu proseslerin tanım-lanması, etkileşimleri ve proseslerin yönetilmesi ile birlikte 'Proses yakla-şımı' baz alınmıştır.Proses yaklaşımının avantajı, proses-lerin oluşturduğu hem bireysel sistem dâhilinde prosesler arası bağlantı hem de bunların tümü ve etkileşimleri üzerinde sürekli bir kontrol sağlama-sıdır. Proses hedeflerinin belirlenerek izlenmesi, yeni hedeflerin oluşturul-ması sürekli iyileştirmelerin devamını sağlamaktadır.Kalite Yönetim Sistemini kurmak is-teyen Gıda firmaları bunu dışarıdan

danışmanlık alarak veya kendi içinde eğitimli personeliyle dokümantasyo-nunu oluşturmaktadır. Firma koşul-larını standardın maddelerine göre iyileştirmekte ve bir Belgelendirme Şirketine Belge alımı için başvuru yapmaktadır. Ön denetimi geçen firmalar Ana Belgelendirmeye tabii tutulmakta-dır. Ana Belgelendirme Denetimini geçen firmalara belge 3 yıllığına ve-rilmektedir. Her yıl en az bir defa ( firmanın tercihine göre sayı artabilir ) gözetim denetimi gerçekleştirilmek-tedir. 2. Gözetim denetimini takiben belge yenileme denetimi gelmektedir. Belgelendirme Şirketlerinin seçimin-de Ulusal ve Uluslararası pazarda ka-bul görür akreditasyona sahip olması tercih nedeni olmaktadır. Bu konuda ilerleme kat etmiş ülkeler kendi akre-ditasyon kurumlarını oluşturmuşlar-dır. Türkiye’de TÜRKAK bu konuda yetkilendirilmiştir.

Page 45: Helal Gıda Dergisi 3

43www.dunyahelalgidabirligi.org

ISO 22 000 HACCP: (Tehlike Analizi Kritik Kontrol Noktaları) ve İyi Üretim Uygulamalarının bileşke-sidir.Eylül 2005' de yayınlanan ISO 22000 Gıda Güvenliği Yönetim Sistemi, güvenli gıda üretim zinciri oluştur-mak amacıyla oluşturulmuş uluslar arası bir standarttır. Tedarikçiler, kullanıcılar, yasal otoriteler, tüketi-ciler ve tüm ilgili birimler arasında iletişimi ve bu sayede güvenli gıda-nın her basamakta izlenebilirliğini sağlamayı esas almaktadır. 22000 Standardı, gıda zinciri boyunca son tüketime kadar gıda güvenliğini sağ-lamak için takip eden gıda güvenliği yönetim sistemi için ihtiyaçları ta-nımlamaktadır. BRC VE IFS STANDARTLARI Gıda güvenliğini sağlamak ve bel-gelendirmek üzere çeşitli ülkeler-deki HACCP standartları yanında İngiltere’de BRC (British Retails Concortium) İngiliz perakendeci-ler birliğinin hazırlamış olduğu gıda güvenliği standardı uygulanmakta-dır. İngiliz toptancıları 22000 Gıda Güvenliği Yönetim Sistemini yeterli görmeyerek kendi standardını oluş-turmuş ve tedarikçilerinden bu stan-

dardı sağlamalarını istemiştir. , IFS standardında ise, (İnternational Food Standart) HDE (Alman Perakende-ciler Birliği) ve FCD (Fransız Pera-kendeciler Birliği) ve ayrıca İtalyan Perakendeciler Birlikleri CONAD, COOP ve “Federdistribuzione” üye şirketleri, ticari markalar için kalite ve gıda güvenlik standardı olan Ulus-lararası Gıda Standardını (IFS) geliş-tirdiler. Ve tedarikçilerinden bu stan-dardın teminini talep ettiler. BRC İngiliz, IFS Almanya ve Fransa tara-fından kabul gördüğünden, İngiltere için BRC, Almanya-Fransa için IFS ve diğer ülkeler için HACCP belgesi alma ihtiyacı olabilmekte ve bu stan-dartlar firmaların maliyetlerinin art-masını neden olmaktadır.Belgelendirilmeleri standartların sağlanmasıyla birlikte denetim sonra-sı prosedürlerine göre yapılmaktadır.KOŞER STANDARDITürkçede “temiz, uygun olan, ge-rekli kural ve standartları karşılayan ” anlamına gelen “kosher / kashrut” (koşer veya kaşrut), Musevi dininin kurallarına göre yenmesine izin ve-rilmiş yiyeceklerin tanımlamasında kullanılır. Gıdanın hazırlanması ve paketlenmesi aşamaları bir hahamın

kontrolörlüğünde gerçekleşmektedir. Gıdanın tüm gerekliliklere uygun olduğu aynı haham tarafından belge-lenmektedir. Yahudiler, helal gıdanın karşılığı olan “Koşer” standardını etkin biçimde kullanmaktadırlar. “Dini inanışlara göre gıda tüketimi” konusunda sertifika uygulaması, Ya-hudi cemaati için çok yaygın kullanı-lan bir yöntem olup standartları tüm dünyada geçerlidir.HELAL GIDA STANDARDIHelal Gıda tanımlamasının kaynağı Kur'an-ı Kerim ve Peygamberimizin sünnetidir. Günümüz teknolojisi ve sosyal yaşantılar sonucu değişen bes-lenme alışkanlıklarımız Gıda alanın-da farklı denetimlerin yapılmasının önünü açmıştır.Helal Gıda Standardı İslam ülkeleri ve dünyada çeşitli ülkelerde yaşayan Müslümanlar tarafından tercih edil-mektedir. Bu kavram Türkiye'de çok yeni olduğundan tanınması ve adap-tasyonu zamana yayılmalıdır.İslam Ülkeleri Standartlar ve Metro-loji Enstitüsü (SMIIC) tarafından 3 adet Helal Standardı kabul edilerek, yürürlüğe girmiştir. Türkiye'de Helal Gıda Standardı uygulamaları ve Bel-gelendirme çalışmaları başlamıştır.

Page 46: Helal Gıda Dergisi 3

44 www.dunyahelalgidabirligi.org

Avrupa’da kurban kesmek Türkiye deki kadar kolay değildir.

Kurban sadece izin verilen kesimhane-lerde kesilir. Kimse evinin bahçesinde kurban kesemez. Tabii ki bir de şok-lama şartı arayan ülkeler vardır. Hatta şoklama zorunluluğu olan ülkelerde ve-terinerler, Müslümanlar kurban keser-ken kurbanın başında beklemektedir. Eğer kurbanı kesen kişi şoklama yap-mazsa bunun ismini polise bildirmek-tedir. Hayvanı şokla kesmeyen kişi para cezası almaktadır. Bunlar Avrupa’daki Müslümanların yaşadığı sıkıntılar-dan bir kaçıdır. Bazı kesimhaneler ise kurban satabilmek için şoksuz hayvan kesimini görmemezlikten gelebilmek-tedir. Almanya’da şoksuz kurban kesmeye izin yoktur. Fakat ilgili resmi birimlere neden şoksuz kesmek istediğini yazılı olarak belgeleyenlere özel bir izin veril-mektedir. Avrupa’daki resmi birimler Müslümanlar şoksuz kesim istediğinde önlerine diyanet işlerinin şoklu da hay-van kesimi olabileceğine dair görüşünü göstermektedirler. Diyanetin bu yazısı Müslümanların şoksuz hayvan kesmek isteme hakkına etki ederek büyük bir sıkıntıya neden olmuştur. Şoksuz kesim neden bu kadar önemli-dir? Hz İbrahim Aleyhisselama gelen koç canlı idi bayılmış bir koç değildi. Hz. Peygamber Efendimiz kurban kesiminde şok veya hayvanın başına sopayla vurarak veya başka bir metotla hayvanı bayıltmamıştır. Müslümanlar

Hz. Âdem’den 20. yüzyılın başına gele-ne kadar hayvanlarını şoksuz kesmiştir. Şoklama işlemi 1900`lü yılların başın-da başlamıştır. Şoklama ve büyük baş hayvanların başından kurşunlanmasıy-la yapılan kesimde hayvanın ölme riski vardır. Bu risk düşüktür fakat vardır. Eğer hayvanın öldüğü fark edilmeden kesilirse bu hayvanın eti helal olmaktan çıkar. Bu yüzden bazı ülkelerde hayva-nın ölmediği EKG cihazıyla kontrol edilir. Müslümanlar eğer etini şoksuz kesmek istiyorlarsa bu onların en doğal hakkıdır. Türkiye’de de şokla kesim ile bazı resmi çalışmaların olduğunu gaze-telerden takip ediyor ve dini konularda da Avrupa’yı mı örnek alacağız diye düşünüyorum. Avrupa’da bu şekilde bir kesimin olmasının tek sorumlusu yine Müslümanlardır. Almanya’da ya-hudiler şoksuz kesim yapabilmektedir. Çünkü bizim dinimiz bunu emrediyor demektedirler ve bu izni almışlardır. Fakat Müslümanlar şoklu kesim mi yoksa şoksuz kesim mi yapılabileceğine dair tam bir karar vermedikleri için iki farklı uygulama ile karşı karşıya kalın-mıştır. Şoklu kesimde araştırılması gereken diğer bir konu ise hayvanın kan kay-bıdır. Kan Müslümanlar için haram olan bir maddedir ve kesim ile hayvan-dan çıkmalıdır. Hayvan şoklandığında akan kan ile şoksuz kesim ile akan kan miktarı araştırılması gerek bir konudur. Şoklu kesimi savunanların tek nedeni hayvanın eziyet çekmemesidir. Peki günümüze kadar Müslümanlar hay-

vana eziyet çektirerek mi kurban kes-mişlerdir? Eğer kurban usulüne göre uzman birisi ve çok keskin bir bıçakla tek hamlede kesilirse, elektrik şokun-dan daha az bir acı duyacağı kesindir. Eğer hayatınızda bir kez olsun elektrik çarpmasına maruz kaldıysanız elekt-rik akımının ne kadar acı verici bir şey olduğunu anlarsınız. Aradan 1400 yıl geçse de Peygamber Efendimizin hiç bir uygulaması günümüzün hayat ko-şullarına ters düşmemektedir. Dolayı-sıyla hayvanını şoksuz kesmek isteyen Müslümanların bu en doğal hakkıdır.Son yıllarda ise gönül rahatlığı ile kur-ban kesemeyen Avrupa’daki Müslü-manlar hem kurbanlarını istedikleri gibi kesemediklerinden dolayı hem de kurban etini dağıtacak fakirin bulun-madığından dolayı kurbanlarını dün-yanın farklı ülkelerindeki Müslüman-lara göndermektedir. Afrika ve Asya ülkelerinde yaşayan fakir Müslümanlar gelen bu kurban ile yılda bir defada olsa et yeme imkânı bulabilmektedirler. Bu şekilde Avrupa’da ki birçok Müslüman kurbanını yaşadığı ülkede kesmeyip Müslüman Türk Cemaatleri tarafın-dan düzenlenen “Kurban Kampanyası” programına bağışta bulunurlar.Kurban Bayramının tüm dünyadaki Müslümanlar arasında dayanışmanın ve kardeşliğin pekişmesine yardımcı ol-masını, Müslümanların Kur’an ve sün-nete uygun bir hayat yaşamasına vesile olmasını Hz. Allah’tan niyaz ederim.Kurban Bayramınız Mübarek Olsun!

AVRUPADA KURBAN KESİMİKurban bayramı denilince akla ilk önce Allah rızası için kurban kesmek gelir. Kesilen kurbanın eti fakirlere ve komşulara dağıtılır bir bölümü de ailece ve gelen misafirlerle yenilir.

Harun ŞİMŞEKGıda Yüksek Mühendisi

Page 47: Helal Gıda Dergisi 3
Page 48: Helal Gıda Dergisi 3

46 www.dunyahelalgidabirligi.org

Komünizm döneminden sonra kamulaş-tırılmış araziler özelleşti. Birçok insan yine tarımcılığa ve hayvancılığa döndü. Bu arada İslam prensiplerine göre helal et temin etmek daha kolay oldu. Bunun-la birlikte helal et ürünleri (sucuk ve sosis gibi) piyasaya çıkmaya başladı. Pazarcık bölgesinde ‘Dana’ adı altında sucuk fab-rikası açıldı ve birkaç yıl helal et ürün-leri üretmeye devam etti. Kapanmasının ardında iki fabrika açıldı – biri ‘Merkez’ adı altında Gotse Delçev tarafında, biri de ‘Muasn’ adı altında Kırcaali tarafında açıldı. Hâlihazırda ikisi de helal et ürün-leri üretmeye devam etmektedirler. Aynı zamanda köylerde de müslümanlar kendi kestikleri hayvanlar etlerini temin etmek ile birlikte bazıları da hayvanları kesip et satmaktadırlar. Bazı şirketler (sahibi müslüman veya gay-

rimüslim olabilir) müslüman ülkelere et ürünleri ihracatı yapmaktadırlar. Bu şir-ketler baş müftülükten helal kesim belge-si isterler. Böyle durumlarda baş müftülük memurlar gönderip söz konusu mezba-hanelerde kesimi kontrol ederler ve eğer İslam kurallarına göre kesim yapılıyorsa, baş müftülük istenen belgeyi verir.Bulgaristan müslümanlarının en büyük problemlerinden biri İslami şuur ve öz-güven yetersizliğidir. Bir yandan müs-lümanlara haramı helali öğretirken, bir taraftan da helal gıda ticareti yapacak insanları da yetiştirmek mecburiyetimiz vardır. Bu konuda Türkiye’de bu ticaretle meşgul olanların Bulgaristan’da iş yerleri açmaları ve ticaret yapmaları isabetli olur kanaatindeyiz. Bu şekilde hem ticaret yapıp kazançlarını temin ederler, hem de burada ki müslümanlara hizmet ederler.

Bulgaristan Müslümanlarında Helal GıdaOsmanlı Devleti’nden ayrılan Bulgaristan Prensliği’nde kalan müslümanlar, dinlerine bağlı kalmışlar. Dinlerine uygun gıda maddeleri tüketiminde kendi ürünlerini kendileri ürettikleri için sorun yaşamadılar. Ancak zaman içerisinde askerlik görevini yerine getirmek zorunda olan müslüman gençler helal yemek problemi ile karşı karşıya kalmışlardır. Yaşanan bu problemi devlet göz ardı edemedi ve çare olarak da müslüman gençlere özel ( domuz eti olmayan yemekler) verdiler.

1912 yılında Bulgaristan hükümeti Orto-doks kilisesiyle birlikte ilk Hıristiyanlaştır-ma operasyonu gerçekleştirirken zorla Hı-ristiyanlaştırılmak istenen Müslümanlara domuz eti yedirmişlerdir. Bir sene içinde yaşanan uluslararası gelişmeler nedeniyle Bulgarlar geri adım atmak zorunda kalmış ve Müslümanların dinlerini serbest bırak-mışlar. Verilen haklar arasında domuz eti-ni zorla yedirmemek de vardı.İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Bulgaris-tan komünizm rejimini seçer ve bu rejim-de müslümanlar her türlü baskıya maruz bırakılır. Bütün topraklar kamulaştırılır, hayvanlar sahiplerin ellerinden zorla alı-nır ve tarımcılıkla hayvancılık devlete ait olur. Bu şekilde et üretimi devlete ait olur ve ateist devletin politikasına göre helal

ve haram meseleleri söz konusu değildir. Her şeye rağmen dindar müslümanlar yiyeceklerine dikkat ederek et ürünlerini sadece kendi kestikleri hayvanlardan te-min ederlerdi. Çünkü hayvancılık her ne kadar devlete ait olsa da köylerde ikamet edenler tamamen hayvancılıktan kopmuş değillerdi. Bu şekilde hayat sürdürmenin zor olmasından kaynaklı genç nesil helal haram kavramını önemsememeye başladı. Özellikle okumak için ya da iş aramak için büyük şehirlerde ikamet edenler, Bulgar-ların yaşama tarzından etkilendiler. Bü-tün bunları anlatırken, şehirlerde oturan herkes domuz eti yiyor anlamında değil. Ancak dana eti veya da kuzu eti, İslam ku-rallarına göre kesilen hayvanlardan temin etmek oldukça zordu.

Bulgaristan Müslümanlarında Bugün Helal Gıda

Dr. Mustafa Aliş HACIBulgaristan Başmüftüsü////

Page 49: Helal Gıda Dergisi 3

47www.dunyahelalgidabirligi.org

////Kuzey Kıbrıs’ın hayvan üretimi önceleri kendisine yetmekteydi. Hatta dışarıya bile satılıyordu. Hayvan ithali yapılmamaktaydı. Bundan beş on sene öncesine kadar köylerde birçok insan küçükbaş veya büyükbaş hay-van beslemekteydi. Ancak şu anda bu sayı çok azaldı. Bunun sebebi ise girdilerin pa-halanması ve buna bağlı olarak üreticilerin kâr oranının ciddi olarak düşmesidir. Ar-tık hayvan üretimi daha çok büyük ölçekli mandıralarda yapılmaktadır.Kuzey Kıbrıs’ta, Türkiye de olduğu gibi kurbanlık hayvan pazarları kurulmamak-tadır. Kurbanlık hayvan alacak olanlar be-sicilere bizzat giderek canlı ağırlık hesabı veya mal sahibinin koyduğu fiyat üzerinden pazarlık usûlü ile satın alırlar. Ayrıca kurban bayramından birkaç gün öncesinden küçük ölçekli hayvan üreticileri kurbanlık satmak için bazı mahalle veya köy meydanlarına gelirler ve bayramın son gününe kadar bu-ralarda hayvanlarını satmaya çalışırlar. Bu-ralarda da Türkiye’de hayvan pazarlarında olduğu gibi çetin pazarlıklar yapılır. İnsan-lar en güzel kurbanlığı alabilmek için gayret gösterirler. Bütün Müslüman ülkelerinde olduğu gibi Kıbrıs’ta da camiler iki bayramda da dolup taşmaktadır. Bayram sabahı insanlar en güzel kıyafetlerini giyerek camilere erken saatlerinde gelmeye başlar. Bayram namazı-nın hemen ardından kurban kesecek olanlar kurbanlarını kesmek için hemen harekete geçerler. İnsanlar kurbanlarını eğer evlerinin avluları müsaitse ve kendileri de kesmesini biliyorlarsa evlerinde kendileri keserler. Bil-miyorlarsa kasap çağırırlar. Evlerinin avlusu müsait değilse kesimhanelere götürüp ora-da kestirirler. Bu arada kurban kesmeyecek olanlarda bayram namazının ardından me-

zarlıklara giderek geçmişlerini ziyaret eder-ler, dualar okurlar. Birkaç sene öncesine kadar az sayıda da olsa bazı vatandaşların bilgi eksikliğinden dolayı kurbanlarını arefe günü kestikleri görülmüştür. Sebebi sorulduğunda ise hem etlerin dinlenmesi gerektiğini hem de daha rahat kasap bulabileceklerini beyan etmiş-lerdir. Bir önemli husus da kurban konu-sunda bilgi eksikliğinden dolayı bazı hayvan üreticileri bazen iki yaşını doldurmamış büyükbaş hayvanlarını da kurbanlık olarak sattığı görülmektedir. Biz din görevlileri olarak vaaz ve hutbelerde veya medya yoluy-la vatandaşlarımızı bilgilendirmeye çalışı-yoruz. Son zamanlarda da bu tür sıkıntılar azalmaya başladı. Kurban etlerinin çoğunluğu ihtiyaç sahiple-rine/kurban kesememiş komşulara dağıtıl-maktadır. Bazı vatandaşlar ise kurban etinin tamamını dağıtmaktadırlar. Ayrıca çocuk yuvası, güçsüzler yurdu gibi yerlere de ya canlı olarak kurbanlık verilip vekâleten kes-tirilmesi yoluna gidilmekte veya kesilmiş ve hazırlanmış olarak tamamını bu kurum ve kuruluşlara verilmektedir. Bayramda her Müslüman ülkesinde olduğu gibi Kıbrıs’ta da önce aile büyükleri ziyaret edilir, onlarla bayramlaşılır. Daha sonra ya-kın akrabalar, komşular ve arkadaşlarla bay-ramlaşılır. Küçüklere ise yerine göre tatlı, şeker veya harçlık verilir. Ülkemizde Kurban ibadeti konusunda ye-terli bilgiye ve de duyarlılığa sahip olanların sayısı istenen seviyede değildir. Kurban ve Kurban Bayramının önemi konusunda hal-kın daha fazla bilgilendirilmesi için özellik-le din görevlileri olarak camiamıza büyük görev düşmektedir.

Kıbrıs’ta Kurban Ve Kurban BayramıBütün İslam âleminde olduğu gibi Kıbrıs’ta da eskiden beri Kurban bayramı coşkulu bir şekilde kutlanmaktadır. Öncelikle kurbanlık hayvan bulma hazırlıkları yaklaşık bir buçuk, iki ay öncesinden başlıyor. Kıbrıs’ta kurbanlık olarak daha çok küçükbaş hayvanlar tercih edilmektedir. Küçükbaş hayvanlardan da erkek kuzu tercih edilmektedir. 1974 sonrasında adaya göçmen olarak veya çalışmak için özellikle Akdeniz bölgesinden gelenler kurbanlık olarak çoğunlukla keçi türünü tercih etmektedirler. Büyükbaş hayvanlara ise rağbet daha az olmaktadır.

Doç. Dr. Talip ATALAYKKTC Din İşleri Başkanı

Page 50: Helal Gıda Dergisi 3

48 www.dunyahelalgidabirligi.org

Büyükbaş hayvan sayısındaki azalma % 1,8 iken fiyatların % 80 artış gösterme-si Tarım Bakanlığı’nın sadece izlemekle yetindiği bir süreç olmuştur. Fiyatların alabora olması sonucu helal olmayan hayvanların kesilerek piyasaya sürül-mesinin yanında kontrolsüz ve hijyen şartlarına aykırı etlerin satışı da gerçek-leşmiş; tüketici sağlığı riske atılmıştır. Akabinde karkas et ve canlı hayvan it-halatının yolu açılmıştır.Tüketiciler ve et sektörü geçici bir süre ile canlı hayvan ithalatının yapılmasını ve toplu tüketime sevkedilerek peraken-de piyasasına yerli hayvanların sürülme-sini beyan etmiş; ancak bu ortak talep

siyasi iktidar tarafından görmezden gelinmiştir Yapılan ithalat sonucu, tez-gahta yer alan etlerin menşei tam olarak belirtilmemiş, tüketicinin hangi eti tü-kettiği noktasında şüpheler artmıştır.Ülke içinde tüketimde kullanılan etleri kontrolden aciz olan Tarım Bakanlığı yurtdışından gelen karkas eti kontrol etmekte acziyet sergilemiştir. Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü tarafından yayımlanan genelge ile ithal edilen kar-kas etlerin gümrüklerde organoleptik yöntemle (yani koku, renk ve parlaklı-ğının insan duyu organları ile kontrolü) onaylanmasını istemesi en iyi tabirle fa-ciadan ibarettir.

“ET FİYATLARI BİLİNÇLİ YÜKSELTİLDİ ve Et İthalatının Yolu Açıldı”

2009 yılında kırmızı et fiyatlarının spekülatif olarak yükseltildiği ve et ithala-tının yolunun bilinçli bir şekilde açıldığı kanaatindeyiz. Hayvan sayısındaki azalma bahane edilerek fiyatların % 80 artış göstermesine göz yumulmuştur.

Nazım KAYATüketiciler Birliği Genel Başkanı////

Page 51: Helal Gıda Dergisi 3

49www.dunyahelalgidabirligi.org

Nazım Kaya

Tüketiciler Birliği Genel Başkanı

Ülke içinde hayvan üretimini sağlaya-mayan ve mevcut üreticiye söz geçireme-yen Bakanlık tüketicinin ucuz et yeme-sini sağlayamadığı gibi, kalitesizliğini de teşvik etmiştir. Et fiyatlarında ucuzlama sağlanacağı gerekçe gösterilerek her tür-lü etin girişi serbest bırakılmış, sadece etin ucuzlaması engellenmiştir.Etin kaliteli ve ucuz şekilde tüketici-ye ulaşımını sağlamak için Et Balık Kurumu’nun satış merkezleri açması teklifimiz amacından saptırılmış; ba-yilik sistemi ile yeni kişilerin sektörden kazanç elde etmesine fırsat verilmiştir. Et Balık Kurumu’nun bayilik için mer-kez nokta şartı getirmesi ile ucuz etin önü tekrar kesilmiştir.Ülkemiz hayvancılık açısından yeter miktarda araziye sahipken, tarımda ve hayvancılık sektöründen yer alan nü-fusumuz % 26 iken hayvan sayısında sürekli azalma yaşanması hükümetlerin tarım ve hayvancılık politikasının ol-

madığını, mevcut iktidarın ise deneme yanılma yolu ile politika bulmaya çalış-tığını göstermektedir. Hayvancılığın sürekli kan kaybetme-si nedeni ile dünyanın üç katı fiyatına tüketebildiğimiz eti miktar bazında sürekli azaltıyoruz. Avrupa’da bir kişi yılda 60 kg et tüketirken ülkemizde bu miktar 8 kg civarındadır. Gelir dağı-lımdaki uçurum dikkate alındığında eti henüz tadamayan bir çok çocuğumuzun ve sürekli uzaklaşan ailelerimizin oldu-ğu gerçeği ile karşı karşıyayız.Hayvancılık ile ilgili teşviklerin yanlış şekilde kullandırılması tüketiciye yeni maliyetler olarak, et fiyatlarının düş-mesine asla katkı sağlamamıştır. Bütün bu olaylar dikkate alınarak siyasi ik-tidarlar tüketicinin kaliteli ve ucuz ete ulaşması noktasında kalıcı politikalar üretmeli, kısa vadeli vurgun yapmak is-teyenlerin ise önünü kesmelidir.Saygılarımla,

Hayvancılık ile ilgili teşviklerin yanlış şekil-de kullandırılması tüketiciye yeni maliyetler olarak, et fiyatlarının düşmesine asla katkı sağlamamıştır. Bütün bu olaylar dikkate alı-narak siyasi iktidarlar tüketicinin kaliteli ve ucuz ete ulaşması noktasında kalıcı politika-lar üretmeli, kısa vadeli vurgun yapmak iste-yenlerin ise önünü kesmelidir.

Page 52: Helal Gıda Dergisi 3

50 www.dunyahelalgidabirligi.org

Rusya’da üretilmeye ve buradan diğer ül-kelere ihraç edilmeye başlanan Romanov Koyunu 2010 yılından itibaren Tarım Bakanlığı’nın izni ile de Ülkemizde üre-tilmeye başlanmıştır. En önemli özelliği doğurganlığı ve her ortama rahatlıkla uyum sağlayabilmesi olan Romanov Ko-yunu dünya genelinde melezleme çalış-malarında kullanılır. Yüksek döl verimi-ne sahip bu ırk, koyun ırkları içerisinde 3-4 aylık yaş gibi en erken cinsi olgunluğa ulaşan özelliği ile dikkat çekmektedir. Bununla birlikte yılın her mevsiminde çiftleşebilmesi, üçüz, dördüz yavru verimi ile kuzu eti üretiminde ilk sırada tercih edilen ırk olarak önümüze çıkmaktadır.Üstün analık kabiliyetinin olmasından olsa gerek kuzularının yaşama gücü yük-sektir. Ve koyunun kendisi doğurduğu dördüzlerin ya da beşizlerin üçüne kendisi rahatlıkla bakıyor. Romanov koyununun kuzu büyütme kabiliyetinin iyi olması, uzun süre (12 yıl) damızlıkta tutulabil-meleri, yaşadıkları bölgelere adaptasyon

kabiliyetlerinin yüksek olması romanov koyun ırkını vazgeçilmez kârlı bir koyun-culuk için avantajlı kılmaktadır.Romanov koyunu herhangi başka ırkın kanını taşımayan saf bir ırktır. Çift kas-lılık genini taşıyan Romanov ırkı, me-lezlemelerde özellikle ilk generasyondaki kuzularda yemden yararlanmayı iki kat iyileştirdiği, yüksek kalitede karkas üretip karkasta değerli parçalarda belirgin artış sağladığı tespit edilmiştir.Anavatanı Rusya olan Romanov koyunu kanaatkar bir ırk olup soğuk ve sıcak ikli-me uyum sağlamış kısa kuyruklu, değişik tonda gri renkli yapağıya sahiptir. Çift katlı yapağı örtüsüne sahip olan Roma-nov ırkında yapağı arasında yerleşik kılçık kıllar, mevsime göre değişik özellikler göstererek, mükemmel bir ısı izolasyonu sağlamaktadır. Deri kalitesi bakımından da büyük bir üne sahip olan romanov ko-yunun bu eşsiz deri ve yapağı özelliği ile Fransa ve İngiltere’de düzenlenen derici-lik fuarında ödüller almıştır.

Dünya’da Romanov KoyunuRomanov koyunu ile ilgili bilgiler 18. yüzyıla dayan-maktadır. Bu verimli ırk üstün üreme özelliklerin-den dolayı 1960’lı yılların başından itibaren dünya ge-nelinde elliye yakın ülkede saf yetiştiriciliğinin yanında yerli ırklarla melezleme ça-lışmalarında kullanılmaya başlandı. Avrupa, kuzey ve güney Amerika, güney Af-rika, orta doğu olmak üzere geniş bir coğrafyada yayılma alanı bulan Romanov ırkına dayalı çalışmalar ulusal ve uluslar arası çapta, makro düzeyde projeler ile destek-lenmektedir.

KOYUNLARI

Damızlık Kuzu Fabrikası

Bir koyun var ki yılda iki defa ve bir seferde 4 tane yavru veriyor. Hem et, hem süt, hem de deri ve yün bakımından kârı düşünün. Bir de yavrularının yaşama olanağı en yüksek koyun cinsi. Türkiye’de hem üretim azlığı sorununa hem de ithal et sorunlarına çözüm olabilecek bir seçenek sanki. Uyum yeteneği ile de bizde yabancılık çekecek bir cins değil.

Page 53: Helal Gıda Dergisi 3
Page 54: Helal Gıda Dergisi 3

52 www.dunyahelalgidabirligi.org

Doç. Dr. Ali KAYAU.Ü. İ. F. İslam Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi////

ET VE ET ÜRÜNLERİNİN HELAL-HARAM SAYILMA ÖLÇÜSÜ OLARAK HAYVANLARIN KESİM ŞEKLİ

İslâm'da yenmesi helal olan et ve et ürünlerinin belirlenmesi konusunda iki ana ölçüt esas alınmaktadır. Bun-lardan biri hayvanın türüdür. Bununla kastedilen İslâm dinince yenmesi helal sayılan hayvanlardır. Bunların et ve et ürünlerinden yararlanmak helaldir. Yenmesi yasaklanan hayvan türleri başta Kur’an ve sünnet olmak üzere çeşitli kaynaklarca açıklanmıştır. (bkz. Mâide 4/3) Bu suretle yasak kapsamı dışında kalan hayvanların etlerinden yararlanmak helal kabul edilmiştir. Bunların hangi hayvanlar olduğu ayrı bir yazı konusunu teşkil edeceği için burada temas etmeyeceğiz. Et ve et ürünlerinin helal olması için aranan diğer nitelik etinden istifade edilecek hayvanın boğazlanmış olma-sı ve bu işlemin usulüne uygun olarak icra edilmiş olmasıdır. Bu kriter biz-zat Kur’an’da yer almaktadır. Mâdie

suresinin 3. ayetinin ifadesi şöyledir: “ölmüş hayvan, boğulmuş hayvan, düşerek ölmüş, boynuzlanarak ölmüş, yırtıcı hayvanlar tarafından parçalan-mış hayvanlar ile Allah’tan başkası adına kesilmiş ve dikili taşlar üzerinde boğazlanan hayvanlar size haram kı-lındı” Buna göre et ve et ürünlerinin helal sayılması için hayvanın boğaz-lanmış olması ve bunun da usulüne uygun olarak yapılmış olması icap et-mektedir. İslâm dini, yeme ve içme konusunda-ki yasak ve kayıtları en aza indirmiş olmakla birlikte eti yenen kara hay-vanlarının ancak fiilen veya hükmen boğazlanması halinde helâl olacağını, aksi takdirde meyte (murdar, ölü hay-van) hükmünde olup etlerinin yen-meyeceğini belirtmiştir. Çekirge gibi bir kısım hayvanlar dışında kalan ve karada yaşayanlar ancak boğazlan-

maları halinde helal olur. Tartışmalı olmakla birlikte hem karada hem de suda yaşayan hayvanlardan akıcı kan taşıyanların da boğazlanmakla helâl olacağı görüşü ağır basmaktadır. Hay-vanın, kesim esnasında canlı olması ve ölümünün de bu kesim işlemi sonucu olması gerekir. Ebû Hanîfe’ye göre hayvanın yaşadığının bilinmesi, Ah-med b. Hanbel’e göre kanın akması canlı saymak için yeterlidir. Hayvan kesimin meşru sayılması için hayvanın nereden ve nasıl boğaz-landığı da önem taşımaktadır. Buna göre sığır, koyun ve keçi gibi hayvan-ların çene altından damarları kesile-rek boğazlanır ki, (bkz. es-Serahsî, el-Mebsût, Beyrut, t.y, XII, 3) buna zebh denir ve Kur’ân-ı Kerîm’de de geçer. (bkz. el-Bakara 2/67; es-Saffât 37/ 107) Deve göğsü üzerinden bıçak vurup

Kur'an-ı Kerim başta olmak üzere İslâm’ın temel kaynakları, insanın, yeryüzü nimetlerinden helâl ve temiz olanlarından yararlanmanın mubah ve serbest olduğunu belirtmiştir. Gerekli görüldüğünde de bu aslî kuralın hükmüne birtakım sınırlamalar getirilebileceği kabul edilmiştir. Helal ve temiz nitelemesi bu sınırlamaya işaret etmektedir. İnsanların besin maddeleri arasında önemli yere sahip olanlardan biri hayvansal gıdalardır. Başlıca et ve et ürünlerinden oluşan hayvansal gıdalardan ancak helal olanların-dan yararlanmak dini bir gerekliliktir.

Page 55: Helal Gıda Dergisi 3

53www.dunyahelalgidabirligi.org

boğaz damarları kesilerek boğazlanır. Bu kesim şekli ise nahr terimi ile ifade edilmektedir. Deve cinsi hayvanı çene altından kesmek (zebh) mekruh oldu-ğu gibi, koyun ve sığır cinsini de göğsü üzerinden kesmek de (nahr) mekruh-tur. (bk. el Mevsilî, el-İhtiyar, IV, 11) Kesme veya boğazlama ifade eden üçüncü terim Tezkiye olup gerçek ke-simi veya av tüfeği üzerine besmele çekmek gibi hükmî kesimi kapsamına alır. Ebû Hanîfe'ye göre, Hayvanın nefes ve yemek borusu ile iki şah da-marından (vedec). üçünün kesilmesi yeterlidir. Ebû Yusuf'a göre ise, nefes ve yemek borusu ile iki damardan en az birinin kesilmesi gerekir. (bk. el-Fetâvâ-i Hindiyye, V, 287) Şâfiî ve Hanbelîler kan damarlarından ziyade yemek ve nefes borusunun kesilmesi-nin gereğini ifade ederken bir kısım fakihler dördünün de kesilmesi gerek-tiğini belirtirler. Kesim esnasında hayvanın sol yanı üzerine yatırılıp yönünün kıbleye çev-rilmesi, kullanılan kesim aletinin kes-kin olması, hayvan yere yatırılırken ve kesilirken ona eziyet edilmemesi, hay-vanın göreceği şekilde bıçak bilenme-mesi, yerde fazla bekletilmemesi gibi

hususlar tavsiye edilmiş, müslümanın her işinde olduğu gibi hayvanı keser-ken de en uygun ve güzel şekilde dav-ranması ilkesi vurgulanmıştır.Boğazlamanın şekliyle ilgili bu ve benzeri tartışmalar neticede, hayva-nın eziyet çekmeden ve uzun süre can çekiştirmeden ölmesini ve kanının da büyük oranda vücudundan atılmış ol-masını sağlamayı hedef alır. Hz. Pey-gamber şöyle buyurmuştur: "Hayvanı keseceğiniz vakit, bıçağı keskinletiniz ki ona rahat ettiresiniz" (İbn Mâce, Zebâih, 3). Kesimin meşrû sayılması için kesenin müslüman veya ehl-i kitaptan olma-sı icap eder. Kur’an-ı Kerim "... ancak usulüne göre kestikleriniz müstesna" ifadesi ile mü'minlere hitap etmiş ol-ması buna delalet eder. (bk. el-Mevsili, el-İhtiyâr, c. V,10). Ayrıca "Bugün size temiz olanlar helal kılındı. Kitap ve-rilenlerin (Ehl-i Kitap) yemeği size, sizin yemeğiniz de onlara helâldir." (el-Mâide, âyet, 5/5) ayeti de ehli kitabın kestiğinin yenebileceğini göstermek-tedir. Ancak ehl-i kitabın kestikleri hayvan üzerine Mesîh, Üzeyir, haç ve benzeri, Allah'tan başkasının ismini zikretmemiş olmaları da gereklidir

(bk. el-Kâsânî, Bedâyîu's-Sanayî, V, 45; İbn Rüşd, Bidâyetü'l-Müctehid, c.1, 365) Boğazlamanın usulüne uygun olarak yapılmış olması için kesenin besmele çekmiş olması gerekir. Bu hüküm Ha-nefi, Malikî ve Hanbelî fakihlerinin oluşturduğu çoğunluktaki İslam Hu-kukçularının görüşüdür. "Allah'ın adı anılarak, kanı akıtılan hayvanın etini yeyiniz" (bk. Buhârî, Zebâih, 20) ha-disi bu hükmü belirtmektedir. Yalnız Hanefilere göre Allah’ın adı kasten anılmadığında kesilen hayvanların etini yemek helal değildir. "Kesilirken üzerine Allah'ın adı anılmayan hay-vanları yemeyiniz" (el-En'am, 6/121) ayeti bu hükmü amirdir. Besmele çekmeyi unutmak kesilen hayvanın murdar, dolayısıyla haram sayılmasına yol açmaz. (bk. el Kasânî, el-Bedâyi’ V, 47; Mevsılî, el-İhtiyâr, c.V, 9). Hay-van keserken besmeleyi unutan biri-sinin durumu hakkındaki soruya Hz. Peygamber (sav) "Aziz ve Celîl olan Allah'ın adı, her müslümanın kalbin-de mevcuttur. Onun kestiğini yeyiniz" şeklinde cevap vermiş olması buna de-lil teşkil eder. (bk. Buhârî, Zebâih, 9; Ebû Dâvûd, Sayd, 2)

Kesimin meşrû sayılması için kesenin müslüman veya ehl-i kitaptan olması icap eder. Kur’an-ı Kerim "... ancak usulüne göre kestikleriniz müstesna" ifadesi ile mü'minlere hitap etmiş olması buna delalet eder. (bk. el-Mevsili, el-İhtiyâr, c. V,10). Ayrıca "Bugün size temiz olanlar helal kılındı. Kitap verilenlerin (Ehl-i Kitap) yemeği size, sizin yemeğiniz de onlara helâldir." (el-Mâide, âyet, 5/5) ayeti de ehli kitabın kestiğinin yenebileceğini göstermektedir.

Page 56: Helal Gıda Dergisi 3

54 www.dunyahelalgidabirligi.org

Mâlikî ve Hanbelîlere göre ise unu-tarak veya bilerek besmele çekmemek kesilen hayvanın etini helal olmak-tan çıkarır ve eti yenmez. "Kesilirken üzerine Allah'ın adı zikredilmeyen hayvanların etini yemeyiniz" (el-En'âm, 6/121) ayetinde unutma veya terk etmeden söz edilmemiş olması bunu gösterir. Adı geçen hukukçular bu görüşün aksini gösteren nassları da mensuh kabul ederler. (Muham-med Fevzî, el-Fıkhu'l-İslâmî, Dı-meşk 1977-79, s. 663, 664).Şâfiîlere göre, hayvan kesilirken üzerine besmele çekmek sünnettir. Âyette, haram kılınanlar leş, akı-tılmış kan ve domuz eti olarak sa-yılmış, kesilirken besmelenin terk edilmiş olması zikredilmemiştir (bk. el-En'âm, 6/145). Kesilen bir hayva-nın haram olması, üzerine Allah'tan başkasının adını anma yüzündendir. Hayvanı kesen kimsenin müslüman veya Ehl-i kitaptan hangisi ise akıl

ve temyiz gücüne sahip olması ye-terlidir. Kesen kimsenin kadın veya erkek olması fark etmediği gibi bâliğ olması da gerekmez. Ehl-i kitabın boğazlama şeklinin sonucu etkile-mesi de tartışmalıdır. İslâm bilgin-lerinin çoğunluğuna göre Ehl-i ki-tabın kestikleri ancak İslâm dininin öngördüğü boğazlama usulüne uyul-ması şartıyla yenilebilir. Aralarında Mâlikî fakihi İbnü’l-Arabî’nin de bulunduğu bir grup İslâm bilginine göre, Ehl-i kitabın kestiklerinin ye-nebilmesi için müslümanların kesim usulüne uymaları şart olmayıp, kendi dinlerine göre geçerli olması yeterli-dir. Buna göre İslâm açısından yen-mesi helâl bir hayvanı bir Hıristiyan veya Yahudi kendi dinlerine uygun şekilde kesmiş ise bu hayvanın etin-den müslümanlar yiyebilirler. Din-lerine göre yenmez ise müslümanlar da yiyemezler. Öte yandan Ehl-i ki-tabın kesim esnasında Allah’ın adını anmaları (tesmiye) şart olmamakla

birlikte hayvanın Allah’tan başka birinin adına kesilmesi halinde o hayvanın etinin yenmeyeceği görüşü hâkimdir.Günümüzde dünyanın çeşitli yer-lerinde kullanılan elektrik şoku, ta-banca, karbondioksit gazı verme, başına çekiç veya tokmakla vurma, omuriliğine şiş batırma gibi teknik-lerle öldürülen ve henüz canlı iken boğazlanmadan ölmüş olan hay-vanların etini yemek haram sayılır. Çünkü helal sayılması için hayvanın kesim işlemi esnasında canlı olması ve ölümünün de bu kesim işlemi so-nucu meydana gelmesi gerekir. An-cak bu tür bir uygulama hayvanın ölümüne yol açmayacak, sadece onun sakinleşmesini veya bayılmasını te-min edecek noktada bırakılır ve daha sonra hayvan canlı iken usulüne uy-gun kesilirse eti yenir. Öldüren Ehl-i kitap’tan ise bir kısım fıkıhçılara göre onların dinlerinde yenen hayvanı müslümanlar da yerler.

Page 57: Helal Gıda Dergisi 3
Page 58: Helal Gıda Dergisi 3

56 www.dunyahelalgidabirligi.org

Çöl ortasında susuzluğa, açlığa dayanabilen, çöl rüzgârlarından ya da fırtınalarından hiç etkilenmeyen

sıcakta bunalmayan, soğukta üşümeyen bir hayvan. Yaz kış her ihtiyaçta, her koşulda kullanılabilecek bir binek ve besin kaynağı olmasından olsa gerek asırlardır neslini sürdürebilmiş, Alemler Efendisi’ne hizmet etmiş bir hayvan.

Yük, çeki ve binek hayvanı olmasının dışında yünü, sütü, derisi ve eti için beslenen deve de diğer bütün yaratılmışlar gibi kendine has birçok özelliği barındırır ve Kur’an-ı Kerim’de de açıkça deveden bahsedilmektedir.

"Sizin için hayvanlarda da elbette ibretler vardır..." (Nahl Suresi, 66)

"Bakmıyorlar mı o deveye; nasıl yaratıldı? Göğe, nasıl yükseltildi? Dağlara; nasıl oturtulup-kuruldu? Yere; nasıl yayılıp-döşendi? Artık sen, öğüt verip -hatırlat. Sen, yalnızca öğüt verici bir hatırlatıcısın."(Gaşiye Suresi, 17-21)

"Allah'ın göklerde ve yerde yarattığı şeylerde korkup-sakınan bir topluluk için elbette ayetler vardır." (Yunus Suresi, 6)

Görmüyor musunuz ki, şüphesiz Allah, göklerde ve yerde olanları emrinize amade kılmış, açık ve gizli sizin üzerinizdeki nimetlerini genişletip-tamamlamıştır. (Buna rağmen) İnsanlardan öyleleri vardır ki, hiç bir ilme dayanmadan, bir yol gösterici ve aydınlatıcı bir kitap olmadan Allah hakkında mücadele edip durur.(Lokman Suresi, 20) ayetlerin de bahsedildiği gibi ibret alınacak bu hayvana bizde bu sayımızda az da olsa yer vermek istedik.

En belirgin özellikleri hörgüçlerinde yağ depolamak ve

depoladığı bu yağ ile hem daha dirençli hem de açlığa uzun süre dayanmak olan develerin yumuşak yayvan iki toynaklı ayakları kumda ya da karda yürümelerini kolaylaştırır. Aynı yandaki bacaklarını birlikte kaldırarak kendilerine özgü bir biçimde koşarlar. İki sırada üç tane koruyucu kirpikleri, tüylü kulak delikleri gereğinde kapanabilen burun delikleri, keskin görme ve koku alma duyuları da kum fırtınası gibi elverişsiz çevre koşullarına uyum sağlamalarına yardımcı olur. Gövdelerini örten iki tip kıldan alttaki ince ve kısa olanlar bazı yumuşak ve dayanıklı kumaşların yapımında kullanılır.

Güç iklim koşullarına karşı dirençliliği ile zor iklim şartlarının hüküm sürdüğü ülkelerde daha çok kullanılan ve beslenen devenin geniş bir yaşam alanı vardır. Gerektiğinde dikenli bitkilerle ve kuru otlarla beslenir ve iyi beslenen bir deve hörgücünde 700-900 kg’ye kadar yağ toplar. Bünyesinde barındırdığı su oranı ile de günlerce susuzluğa dayanabilirken hörgücündeki yağ oranını tüketerek açlığa da uzun süre dayanır.

Farklı iklimlere göre ırklarında da farklılıklar oluşur ve Türkiye’de bu ırkların en önemlilerinden biri olan tek ve çift hörgüçlü develerin melezlemesi ile oluşan tüylü deve beslenmektedir. Eskiden Türkiye’de ulaşım ve özellikle ordu hizmetinde kullanılan develerin işleri giderek azalmış 1937’de 120 bine yaklaşan deve sayısı 1980’de 12 bine 1984’te 3 bine kadar düşmüştür. Bugün develer özellikle yörükler arasında göç zamanı eşya taşımakta zeytincilik bölgelerinde ulaşımı güç yerlerde devşirilen ürünlerin taşınmasında Güney ve Doğu Anadolu’daki kurak ve yolu yetersiz bölgelerde yük hayvanı olarak kullanılmaktadır.

Çöl Mucizesi

DEVE

56 www.dunyahelalgidabirligi.org

Page 59: Helal Gıda Dergisi 3
Page 60: Helal Gıda Dergisi 3

58 www.dunyahelalgidabirligi.org

Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü hakkında bilgi verir misiniz?Bitki Sağlığı ve Karantina Hizmetlerini yürüt-mek, bitkisel ürünler ile gıda ürünlerinin ithalat ve ihracatını gerçekleştirmek, zirai mücadele ve veteriner ilaçları ile zirai mücadele aletlerinin ruhsatlandırma ve kontrol hizmetlerini yap-mak, et üretim ve kesim yerleri, kuluçkahane, hayvan pazarları, hayvan hastanesi, özel ve-teriner hekim muayenehane ruhsat ve kontrol hizmetlerini yerine getirmek, hayvan sağlığı ve karantina hizmetlerini yürütmek, hayvan ve hayvansal ürünlerin ithalat ve ihracat işlem-lerini gerçekleştirmek, büyükbaş hayvanların küpeleme ve kayıt altına alınması hizmetlerini yapmak laboratuar hizmetlerini yürütmek, gıda ve yem kontrol ile bunların tescil hizmetlerini gerçekleştirmek gibi başlıklar çerçevesinde faa-liyetlerini gerçekleştirmektedir.

Kurumunuzda yapılan yeni yapılandırmanın içeriği nedir ? Neden yapıldı?Sektörel bazda Avrupa Birliği Uyum Sürecinde ya-pılması gereken iş ve işlemlere ivme kazandırmak amacıyla böyle bir düzenlemeye gidilmiştir.Et ithalatının son karar mercii GKGM’midir ?Bilindiği üzere, Ülkemiz et piyasasında özellikle son dönemde meydana gelen aşırı fiyat artışlarının önüne geçilebilmesi ve halkımızın beslenmesine katkı sağlanması ve besilik materyal ihtiyacının karşılanması amacıyla, kasaplık ve besilik canlı hay-van ile karkas et ithalatına izin verilmiştir.Et ithalatında gıda güvenilirliği kontrolleri açısın-dan Bakanlığımız yetkili olup, ürünlerin 5996 Sa-yılı “Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu” hükümlerine uygun olup olmadığı ile ilgili resmi kontrolleri yürütür. Bu kanuna uygun olmayan ürünlerin ülkeye girişine izin verilmez.

Yeniden yapılandırma öncesi Koruma Kontrol Genel Müdürlüğü olarak faaliyet gösteren Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına bağlı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü, et it-halatı ve ithalatın denetimi konusunda tek yetkili kurum. Nereden, nasıl ve hangi hay-vanların ve etlerin ithal edileceğini belirleyen, onay veren en yetkili makam. Çok fazla bilinmeyen ama ihtiyacının sadece %20’sini üretebilen Türkiye’nin temiz, sağlıklı ve güvenilir et ithalatını denetleyen kurumun işleyişini ve merak edilenleri Gıda ve Kontrol Genel Müdür Yardımcısı Habib Can’a sorduk;

İthal Et Güvenilir mi?

Habib CAN

Gıda ve Kontrol Genel Md. Yrd.

Page 61: Helal Gıda Dergisi 3

59www.dunyahelalgidabirligi.org

İthalatın yapıldığı yerler hangi sıklıkla denetleniyor ve üretimlerini sizin standartlarınıza mı yoksa kendi ülkelerinin standartlarına göre mi yapıyorlar ?Ülkemize ithal edilen etler için, ihracatçı ülkede kesilen hayvanların kesim öncesi, kesim sırası ve kesim sonrası resmi kont-rolleri, ülkenin resmi görevli veteriner hekimleri tarafından yapılan kontrollere ilave olarak her bir ithalat için Bakan-lığımızca görevlendirilen ve ihracatçı ülkeye gönderilen veteriner hekimler tarafından kesim yapılacak mezbahanın kontrolü ve kesilecek hayvanların kesim öncesi, kesim sırası ve kesim sonrasında muayeneleri yapılmaktadır. Bakanlığımızca görevlendirilen veteri-ner hekimler ulusal mevzuatımıza uy-gun olarak belirlenen teknik şartname ve sağlık sertifikasındaki koşulların kar-şılanıp karşılanmadığına ilişkin gerekli kontrolleri yapmaktadır. Ayrıca ihracatçı ülke, AB mevzuatına uygun olarak kalıntı planlarının canlı hayvan ve bunların ürünlerini kapsayan garantileri karşıladığını, taze et ve gıda maddelerinde mikrobiyolojik kriterlere ilişkin ilgili gereklilikleri yerine getirdi-ğini, HACCP prensiplerinin uygulan-dığı tesislerden geldiğini, kesim öncesi, kesim sırası ve kesim sonrası yapılan de-netimler sonucunda insan tüketimi için uygun bulunduğunu, kesimhanede, ke-

sim öncesinde hayvanların 24 saat içinde sağlık muayenesinden geçirilmiş oldu-ğunu resmi olarak taahhüt etmektedir. Denetlemeler kurumunuza bağlı denetçiler tarafından mı yoksa özel kurumlar tarafından mı yapılıyor?5996 sayılı “Veteriner Hizmetleri, Bit-ki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu”nun Resmî kontroller, itiraz hakkı ve resmî sertifikalar başlıklı 31’inci maddesin-de “Bakanlık, bu Kanun kapsamındaki kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler hariç olmak üzere, uy-gun göreceği görev ve yetkiler için kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, gerçek kişiler, özel hukuk tüzel kişileri, birlik-ler, kooperatifler, vakıf ve üniversiteler ile işbirliği yapabilir. Bunlardan, Bakan-lıkça belirlenen şartlara sahip olanlara, bu görev ve yetkilerin tamamı veya bir kısmı tamamen veya kısmen devredebi-lir veya hizmet alımı yolu ile yerine geti-rebilir” hükmü yer almaktadır. 5996 sa-yılı Kanun kapsamında gıda zincirinin tüm aşamalarında gıda güvenliği ve ka-litesinin sağlanması, tüketici sağlığı ve haklarının korunması, haksız rekabetin önlenmesi ve güvenli gıda arzının sağ-lanması Bakanlığımızın yetki ve sorum-luluğunda olup Bakanlığımızca kontrol ve denetimler gerçekleştirilmektedir. Bu madde kapsamında Bakanlığımız yetki-lerini devretmemiştir.

Ülkemize ithal edilen etler için, ihracatçı ülkede kesilen hayvanların kesim öncesi, kesim sırası ve kesim sonrası resmi kontrolleri, ülkenin resmi görevli veteriner hekimleri tarafından yapılan kontrollere ilave olarak her bir ithalat için Bakanlığımızca görevlendirilen ve ihracatçı ülkeye gönderilen veteriner hekimler tarafından kesim yapılacak mezbahanın kontrolü ve kesilecek hayvanların kesim öncesi, kesim sırası ve kesim sonrasında muayeneleri yapılmaktadır.

Page 62: Helal Gıda Dergisi 3

60 www.dunyahelalgidabirligi.org

İthal edilen etler hijyen ve helallik açısından güvenilir mi?Her bir ithalat için Bakanlığımızca görevlen-dirilen ve ihracatçı ülkeye gönderilen veteriner hekimler tarafından kesim yapılacak mezba-hanın kontrolü ve kesilecek hayvanların kesim öncesi, kesim sırası ve kesim sonrasında mu-ayeneleri yapılmaktadır. Etler, veteriner he-kimlerimizin gözetimi altında, örf ve adetleri-mize uygun olarak kesilen hayvanlardan elde edilmektedir. Teknik, sağlık ve hijyen açısın-dan uygun bulunmayan mezbahalarda kesime izin verilmemekte, kesilecek hayvanların ke-sim öncesi, kesim ve kesim sonrası kontrolleri yapılmakta ve uygun olmayan etlerin ithala-tına izin verilmemektedir. Ayrıca sığır etleri fiili ithalat aşamasında da kontrol edilmekte ve mevzuat hükümlerine uygun olan etlerin ülkemize girmesine izin verilmektedir. İthalatın yapıldığı kesimhanelerde koyun ve inek dışında domuz kesimleri de yapılabiliyor mu? Bunlarla ilgili kriterleriniz nelerdir?Bilindiği üzere, kasaplık küçükbaş ve büyük-baş hayvanların teknik ve hijyenik şartları uy-gun tesislerde kesilmesi, kasaplık hayvanlardan elde edilecek etlerin ve sakatatların muayenesi, gerekli teknik ve hijyenik şartlarda üretilme-

si, soğutulması, muhafazası, parçalanması, mamul madde haline getirilmesi, ambalajlan-ması, paketlenmesi, nakledilmesi ile güvenli et ve ürünlerinin üretilmesi 05.01.2005 tarih ve 25691 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Kırmızı Et ve Et Ürünleri Üretim Tesisleri-nin Çalışma ve Denetleme Usul ve Esaslarına Dair Yönetmelik” hükümlerine göre yapıl-maktadır.Söz konusu yönetmeliğin 4’üncü maddesinde; domuz büyükbaş hayvan olarak tanımlanmış olup, aynı yönetmeliğin “Genel Şartların” yer aldığı 6’ncı maddesinde “Domuz ve atlar; di-ğer türlerin kesildiği mezbaha veya kombina-larda kesilemez, bu hayvanlardan elde edilen etler diğer türlerin etleri ile birlikte soğutu-lamaz, parçalanamaz, mamul madde haline getirilemez, ambalajlanamaz, paketlenemez ve nakledilemez” denilmektedir.Bakanlığımız, Ülkemiz insan ve hayvan sağ-lığının korunmasına yönelik canlı hayvan ve et ithalatında alınabilecek en üst tedbirleri alarak ithalata izin vermektedir. Kamuoyu-nun bu konuda endişelenmesini gerektirecek bir husus bulunmamakta olup, konu ile ilgili gerekli teknik, sağlık ve hijyen önlemleri faz-lası ile alınmaktadır.

Bakanlığımız, Ülkemiz insan ve hayvan sağlığının korunmasına yönelik canlı hayvan ve et ithalatında alınabilecek en üst tedbirleri alarak ithalata izin vermektedir. Kamuoyunun bu konuda endişelenmesini gerektirecek bir husus bulunmamakta olup, konu ile ilgili gerekli teknik, sağlık ve hijyen önlemleri fazlası ile alınmaktadır.

Page 63: Helal Gıda Dergisi 3
Page 64: Helal Gıda Dergisi 3

62 www.dunyahelalgidabirligi.org

Bir çok bitkinin üzerine basar geçe-riz. Bu bitki burada ne diye yetişmiş

deme gereği duymadan yetişme alanları kısıtlar ya da yok ederiz. Hepsinin bir ya-ratılma amacı olduğunu unutarak.Teknolojinin adının bile geçmediği za-manlarda hastalıklara çare olarak kulla-nılan tek seçenekti bitkiler. Bunlardan bir tanesi de zencefil. Bazı kaynaklarda 4 bin bazı kaynaklarda 5 bin yıllık olarak ak-tarılmaktadır. Ne kadar yıllık olduğu çok fazla önem arz etmese de bir çok hastalık-ta şifa olarak kullanılması ve günümüzde hala şifa kaynağı olarak kullanılıyor ol-ması önemlidir.Tropikal iklimde yetişme olanağı bulan zencefil, yumru köklü sarımtırak bir bit-kidir. Türkiye’de hobi tarzı yetiştirme ya-pılsa da aslında Türkiye iklimine dayana-

bilecek bir bitki değildir. Asya, Çin, Hindistan

ve Arabis-tan ülke-ler inde ç o k ç a yetişti-rilir ve tüke-tilir.

Dünya genelinde bilinen ve tüketilen zencefil, alternatif tedavi bitkileri arasın-da yer alır.Tedavi amaçlı kullanılabilmesinin en önemli etkenlerinden biri uçucu yağla-rının olması ve yapısında fenol bileşik-lerinin bulunmasıdır. Ayrıca içeriğinde barındırdığı nişasta, kalsiyum, B ve C grubu vitaminlerde bu bitkinin önemini artırmaktadır.Kur’an’da (İnsan Suresi, 17. Ayet) adı geçen tek baharattır zencefil. Mide ra-hatsızlıklarının önemli alternatif tedavi-lerinden biri olan zencefil tüketimi, iştah açıcıdır, antiseptik özelliği kanın temiz-lenmesini sağlar, mideyi düzenler, mide bulantılarını giderir, mide ağrılarında ve hazımsızlık sorununda iyi bir seçimdir. Zencefil ayrıca bağırsaklarda biriken ve atılamayan gazların kolaylıkla atılmasını sağlar, solunum yollarını açar, kanın ya-pısını daha akışkan hale getirir, vücutta sıcaklık ve terleme meydana getirir, vü-cuttaki oksitleri temizleyerek dışarı atıl-masına yardımcı olur, kalp ritminin dü-zene girmesine yardımcı olur, romatizmal rahatsızlıklarda kullanılır, baş ağrılarını giderici özelliğe sahiptir, ve uykuyu ra-hatlatıcı gibi etkileri vardır.

5000 YILLIK ŞiFA KAYNAĞI

Page 65: Helal Gıda Dergisi 3
Page 66: Helal Gıda Dergisi 3

64 www.dunyahelalgidabirligi.org

Domuz etinin yenmesi, gerek Kur’ân’da (Bakara 2/173; Mâide 5/3; En âm 6/145; Nahl 16/115) gerekse hadîslerde açık ve kesin bir ifade ile yasaklanmıştır. İslâm’da mahdut sa-yıda haram kılınan yiyeceklerin ba-şında domuz eti gelmektedir. Öyle ki; Kur’ân’da tür itibariyle haram kılınan tek hayvan domuzdur. Kur’ân’da do-muz, ölü hayvan ve Allah’tan başka-sı adına kesilen hayvanların etinin haram kılındığı birkaç defa tekrar edilir. Resulullah (sallallahü aleyhi ve sellem) da bu yasağı teyit ederek, “Allah ve Resulü şarabın, ölü hayvan etinin, domuzun ve putların alım sa-tımını haram kılmıştır.” buyurmuştur. Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sel-lem), hadîsin devamında, ölü hayvan-dan elde edilen yağın; aydınlatmada, gemilerin cilâlanmasında ve derilerin yağlanmasında bile kullanılması-nın haram olduğunu ifade etmiştir (Buhârî, “Büyû ”, 112; Ebû Dâvûd, “Büyû ”, 66; Tirmizî, “Büyû ”, 61). Mevzu dolayısıyla İslâm’da domuz etinin yasaklanmış olması zikredilse

de, bu yasağın sadece trişinden kay-naklandığı iddia edilemez. Zîrâ öyle olsaydı, parazit bulunmayan veya pa-razitleri ortadan kaldırılan domuz et-lerinin yenmesinde bir beis olmayaca-ğı iddia edilirdi ki, Kur’ânî literatürde bu iddianın yeri yoktur. Domuz eti-nin yenmemesinin tek sebebi vardır: Allah’ın haram kılması. Trichinella bulaşabilmesi, haram kılınma hik-metlerinden belki de sadece biridir.İnsan vücuduna zararlı olan Trişin do-muz etinde bol miktarda bulunduğu için dinimiz domuz etini haram kıl-mıştır. Domuz etinin haram oluşu bir bakıma da sağlığa zararlı oluşundan-dır. Kasaplık hayvanları içinde başlıca domuzlarda görülen trişin tuzlanma-ya direnç gösterirken sıcaklığa direnç gösterememektedir. Bundan dolayı da yediğimiz etlerin pişmiş olması, kanlı olmaması hastalıktan korunma yolları arasındadır. Batı Karadeniz’de 1977 yılında, av-lanıp İstanbul’da satılan yabanî bir domuzun etinden yemesi sebebiy-

le rahatsızlanan 13 hastanın en ağır olanında kas trişini tespit edilmiştir. Bunun dışında zaman zaman yapılan incelemelerde yabanî domuz etinden yapılmış sucuk ve benzeri et ürünle-rinde parazit lârvaları görülmüştür. 2004 yılında İzmir’de çiğ köfte yapı-larak satılan yabanî domuz etinden, parazitin yabanî hayvanlarda daha çok bulunan türü olan T. britovi ile binden fazla kişi enfekte olmuş ve bu salgın ne yazık ki, parazitin bu türü ile gerçek-leşen dünyadaki en büyük salgın ola-rak literatüre geçmiştir.Trişinoz; Trichinella parazitinin se-bep olduğu ciddi bir hastalıktır. Para-zit solucanlardan (nematod) biri olan kurtçuğun insanda yerleşip hastalık oluşturan türü umumiyetle Trichi-nella spiralis’tir. İlk defa 1822 yılın-da Almanya’da bir insanda yapılan otopside kaslar içinde bu parazitin kireçlenmiş lârvaları tespit edilmiştir; aynı parazit, bundan on yıl sonra da İngiltere’de kanserden ölmüş bir has-tanın otopsisinde görülmüştür.

Domuz etinin sağlığa Zaralarından biri de trişindir. Kasaplık hayvanlarda nadiren görülse de domuz etinde sıkça rastlanan trişin yayılma ve yerleşme evresinde insan ölümlerine yol açabiliyor.

TRİŞİNOZİSBatı sofralarının ölümcül vazgeçilmezi; domuz eti ve

Page 67: Helal Gıda Dergisi 3

65www.dunyahelalgidabirligi.org

Trişin özellikle domuz etinde fazla bulunma-sından dolayı hastalıkta domuz etinin az pi-şirilerek ya da pişirilmeden yenen ABD, Al-manya, İngiltere’de daha çok rastlanır. Sosis, jambon, biçiminde hiç pişirilmeden yenmesi domuz etinin tehlikesini büsbütün artırır. Trişinler beyaz renkli kurtçuklardır. Dişileri-nin boyu 3-4 mm uzunluğunda olup erişkin asalaklar insan ve hayvanların bağırsak mu-kozalarına yerleşmiş yaşarlar. Erkek trişinler çiftleşme sonrasında ölür ve dişinin doğur-dukları kurtçuklar önce lenf sonra da kan yolu ile bedene yayılarak çizgili kaslarda yu-valanırlar. Çizgili kaslarda yuvalanan kurt-çuklar kist biçimine dönüşerek yıllarca canlı kalabilirler. Trişinin en çok görüldüğü kaslar göğüs, dil, baş ve boyun kaslarıdır.Hayvanlarda da kurtçuklar, kaslarda kistler içinde yuvalanmışlardır. İyi pişmemiş etleri yiyen insanlar, kurtçukları da yutmuş olur. Trişin, kurtçuklarının kistler oluşturması bağırsak ve kaslarda düzensizliklere yol açar. Hastalık asalakların mide mukozasına yayıl-dıkları durumlarda ciddi ve tehlikeli bir gö-rünüm alır.Trişin belirtilerinin şiddeti, organizmaya gi-ren asalak miktarına bağlıdır. Az miktarda asalak alındığında hastalığın pek farkına va-rılmaz. Kurtçukların çok miktarda bulundu-ğu kişilerde, hastalık tehlikeli belirtiler verir. Trişin hastalığı üç evrede oluşur ve her evre-de farklı belirtiler ve farklı sonuçlarla karşı-mıza çıkar. İlk olarak yayılma evresi geçiren trişinler kaslardan insan midesine canlı ola-rak gelirlerse, kistin çeperini mide asidinin eritmesi ile serbest kalırlar ve ince bağırsağa

geçerler. Trişin insan bedenine girdikten 24-48 saat sonra yumurtlamaya başlar ve ortaya çıkan kurtçuklar kan yolu ile kaslara doğru göçerler. Bu evrede hasta, ishal, karın ağrı-ları ve kusmadan yakınır. Kurtçukların göç-leri sırasında ateş 40 C kadar yükselebilir. Bu ateş yükselmesi, kurt ve solucan hastalıkları arasında yalnızca trişin hastalığına özgü bir niteliktir. Bazı ciddi ve iyi tedavi edilemeyen durumlarda, hasta bu evrede ölebilir.Yerleşme evresinde ise kurtçuklar kaslarda yerleşirler. İlk belirtiler, kurtçukları taşıyan besinin yenmesinden 10 gün kadar sonra or-taya çıkar. Hastada ateşle birlikte baş ağrıları görülür. Bunları soluk almayı ve yutkunma-yı engelleyecek derecede şiddetli kas ağrıları izler. Hastalığa özgü iki belirti niteleyicidir. Yüz ya da boyunda yerleşmiş bir ödem, kur-deşen gibi döküntüler. Hastalık bu evrede ölümle sonuçlanabilir ya da süregenleşip uzar. Yuvalama döneminde de asalakların bedene girişinden 20 gün sonraki kistlerin kaslar içinde yerleşme dönemine uyar. Kurtçukla-rın yuvalandıkları kaslarda ağrılar başlar. Bu arada ateş ve döküntü azalır ama aylarca hatta yıllarca sürerler.Korunmak için ise dikkat edilmesi gereken tek nokta etleri iyi pişirmektir. Ayrıca domuz hastalığı sürekli denetlenmeli ve kesimi yapı-lan domuzların diyaframlarında kist deneti-mi yapılmalıdır. Domuzlarda diyafram, gırt-lak ve dil kaslarında altışar adet olarak alınan numunelerin mikroskobik incelemesinde 9 veya daha fazla trişin bulunduğu takdirde imha edilmesi gerekir.Kaynak: Sızıntı Haziran 2011 yıl 33 sayı 389

“Allah size ancak leşi, kanı, domuz etini ve Allah’tan başkasının adına kesilenleri haram etmiştir.”

(Nahl suresi 15. Ayet)

Page 68: Helal Gıda Dergisi 3

66 www.dunyahelalgidabirligi.org

Dr. Celal GİRGİNBursa Çekirge Devlet Hastanesi Başhekim Yrd.

Tıpta “trişinoz” olarak adlandırılan toplum sağlığı açısından çok önemli bu hastalık, halk arasında “Domuz Kurdu” olarak bilinen Trichinella solucanının larvalarını içeren çiğ veya az pişmiş do-muz etlerini tüketmesi nedeni ile insan-larda ortaya çıkan bir parazit hastalığıdır.Larvalar, insanda sindirim sisteminden geçerek kaslarda kist oluşturmaktadır. Erkeği 2 mm, dişisi ise 3 mm boyunda, gözle görülmesi zor olan parazit, insan vücuduna yerleşebilen en küçük solu-canlardandır. Dişi parazitin karnında açılan yumurtalar doğrudan kurtçuk olarak doğar. Çoğu solucanlardan farklı olarak hem kurtçuk (larva) hem de er-gin formu aynı canlıda (konakta) bu-lunmaktadır. Bu parazitin asıl hastalık yapanı 100 mikron uzunluğundaki lar-valardır. Trichinella, parazit solucanlar içerisinde lârvası insan hücresine yerle-şen tek türdür.Dünyada birçok ülkede görülmekle be-raber Müslüman ve Yahudi toplumları hariç, en yaygın domuz veya vahşi av hayvanların çiğ veya az pişmiş olarak tüketildiği yerlerde rastlanır. İnsandan insana direkt olarak geçmeyen trişinoz, Trichinella larvalarını içeren hayvan et-lerinin tüketilmesiyle bulaşır.Değişik şiddette olmakla birlikte, ilk be-lirtiler kusma, ishal, bulantı, ateş ve karın ağrısıdır. Daha sonra baş ağrısı, gözlerin

şişmesi, eklem ve kas ağrıları, zayıflık, deri kaşıntısı ortaya çıkar. Hastalığın şiddetli halinde insanlarda koordinasyon zorluğu, kalp ve solunum yolları rahat-sızlıklarına neden olur. Bazı durumlarda ölüm görülebilir.Belirtilerin ortaya çıkması bulaşmış gı-danın tüketilmesinden sonra 1–2 gün

içinde olmaktadır. Sonraki belirtiler 2–8 haftada ortaya çıkar. Zayıf geçirilen ra-hatsızlıklar soğuk algınlığı benzeri bir tablo yapabilir. Bu dönemde doktora baş-vurulduğunda trişinozdan şüphelenilirse teşhis etmek için kan tahlili ve larvayı tespit amacıyla kas biyopsisi yapılması gerekir. Enfekte olduktan 30 yıl sonra bile kaslarında larvaya rastlanan hasta-lardan söz edilmektedir.Erken dönemde fark edilirse ilaç tedavi-

si uygulanan hastalıkta, kronikleşme az olmakla birlikte, tüm bedende bağırsak-lara, göze, kasların hemen hepsine hatta kalp kasına ve beyne kadar yerleşerek şikâyet oluşturabilmektedir. Geç dö-nemde tedavisi mümkün değildir. Korunmada iki husustan bahsedilebilir. Birincisi, domuz eti yememek veya tü-ketilen gıdalarda karışık olma ihtimalini en aza indirecek gıda güvenliği şartlarını sağlamak, ikincisi; yemekte sakınca gör-meyenlerin gıdalarda bulunabilecek lar-vaları en az 71 derecede (gıda iç sıcaklığı) pişirme ile yok etmeleri gerekmektedir.Diğer yandan, dinimiz domuz eti yen-mesini açık ve kesin bir şekilde yasak-lamıştır. Kur’an-ı Kerim’de tür olarak yasaklanan tek hayvan domuz olmuş ve Hadis-i Şeriflerde sadece yenmesi de-ğil bu hayvandan elde edilen ürünlerin de kullanılması uygun görülmemiştir. Bununla beraber, domuz etinin “Trişin” yüzünden haram kılındığını ifade etmek doğru olmayacaktır. Trişin haram olma-sının hikmetlerinden sadece biri olabilir.Türkiye’de ve Müslüman ülkelerde do-muz eti açıkça tüketilmeyeceği aşikârdır. Gıda güvenliği ve Helal Sertifikasının olmayışı veya yetersizliği, elde edilme-si çok ucuz olan domuz ürünlerinin yol açacağı sağlık sorunları toplumu tehdit etmektedir. Kişisel özen mutlaka gerek-lidir ama ne kadar yeterlidir?

Bir Toplum Sağlığı SorunuOlarak Domuz Kurdu HastalığıTRiSiNOZiS:

Bazı olaylar, gündeme düştüğünde bomba etkisi uyandırır. Fakat bir süre sonra unutulur, gündelik hayata ve alışkan-lıklara yeniden dönülüverir. 2004 yılında İzmir’de 542 kişinin hastalandığı Dünyanın en büyük Trişinozis salgınını kaçımız hatırlıyoruz? Bir çiğ köftecinin kasaptan aldığı etlerin domuz eti olduğunun anlaşılması ancak hastalık ortaya çıktıktan sonra fark edilmişti. Birkaç ay önce bu davanın hala sonuçlanmadığı, çiğ köftecinin eşinin de hastalandığı ve kocasını sorumlu tutarak boşandığı haberleri gazetelerde çıktığında olay artık ilgimizi çekmez durumdaydı.

Çoğu solucanlardan farklı olarak hem kurtçuk (larva) hem de ergin formu aynı canlıda (konakta) bulunmaktadır. Bu parazitin asıl hastalık yapanı 100 mikron uzunluğundaki larvalardır. Trichinella, parazit solucanlar içerisinde lârvası insan hücresine yerleşen tek türdür.

Page 69: Helal Gıda Dergisi 3
Page 70: Helal Gıda Dergisi 3

68 www.dunyahelalgidabirligi.org

Bağışıklık sisteminin görevi de; öncelikle bu organizmaların vücuda girmelerini en-gellemek veya girer ise vücuda girdikleri yerde yutmak, yayılmalarını engellemek ya da geciktirmektir. Bağışıklık sistemi bu görevlerini, yaşam süresi boyunca ha-berimiz bile olmadan sürdürür ancak bazı koşullarda bağışıklık sistemi zayıflar. Bağışıklık sistemini güçlendiren yiye-cekleri tüketerek, sağlıklı bir vücuda sa-hip olabilir, hastalıklardan korunabiliriz. Bunlar;Çörek Otu : Bağışıklık sistemini güç-lendiren önemli bitkilerdendir. Dü-zenli ve uzun süreli kullanımında bu etkisi görülür.Sarımsak : Antibakteriyel ve antiviral etkili sarımsak, aynı zamanda bağışıklık sistemini güçlendirici etkiye de sahiptir. İçeriğinde selenyum ve sağlıklı bir yaşam için mutlaka gereken sülfür bolca bulunur. Sindirim sistemini de güçlendirici etkisi olan sarımsağın kokudan çekineler için hiç olmazsa yemeklerin içerisinde tüketil-mesi faydalıdır. Arı Sütü : Bağışıklık sistemi üzerine olan kuvvetlendirici etkileri bilimsel olarak ka-nıtlanmış doğal bir üründür. Düzenli kul-lanımında vücudun savunma sisteminde-ki hücrelerin çoğaldığı görülmüştür.Lahanagiller Ailesi : Brokoli, brüksel lahanası, lahana, kereviz. karnabahar iyi birer beta karoten kaynağıdır ve serbest

radikallerin zararlarına karşı vücudu ko-rurlar. Aynı zamanda C vitamini ve kal-siyum içerirler. Bu sebzelerin haşlanarak pişirilmesi ile elde edilen suyun da tüke-tilmesi gerekir. Karnabahar, içeriğindeki indol, bioflavonaid ve diğer maddeler ile antikansorejen etki göstermektedir. La-hananın düzenli tüketiminin, kadınlar-da meme kanseri riskini önemli ölçüde azalttığıgörülmüştür.Brüksel lahanası ise günlük C vitamini ihtiyacının neredeyse tamamını karşılayacak kadar önemli bir C vitamini deposudur.Propolis : Bağışıklık sistemi üzerindeki etkileri ile ilgili olarak birçok araştırma yapılmıştır. Ayrıca güçlü antibakteriyel, antiviral etkileri vardır. Kanserle mücade-lede de önemli bir destektir.Zencefil ve zerdeçal : Vücudun enfeksi-yonlarla mücadelesine yardımcı olupanti-oksidan etkileri sayesinde toksinlerin dı-şarı atılmasını sağlar. Kanserle savaşta da etkili olduğu bilinen zencefili, çay olarak tüketebileceğiniz gibi yemeklere ve tatlı-lara da ekleyebilirsiniz. Hint safranı ola-rak da tanıdığımız zerdeçal ise bağışıklık sistemini geliştirici etkisinin yanı sıra an-tioksidan özellik de taşır. Araştırmalarda cilt, kolon ve meme kanseri için faydalı olabileceği görülen zerdeçalı yemeklere katarak tüketebilirsiniz.Reishi mantarı : Bir çok rahatsızlığa karşı etkinliği ve bağışıklık sistemi-ni güçlendirici mucizevi etkisi nede-

ni ile uzun ve sağlıklı yaşamın sırrı olarak kabul görmüş bir mantardır. Ülkemizde de kültürleri denenen bu mantarın tüketilmesi bağışıklık siste-minin kuvvetlenmesi için gereklidir. Aslında ülkemizde yetişen mantarlar ve kültür mantarı da vücudun ba-ğışıklık sisteminin parçası olan be-yaz kan hücresi yapımını arttırarak hastalıklara karşı direnci de artırır. Mantar, protein değeri açısından da son derece kıymetlidir. Hiç olmazsa belli aralıklarla kültür mantarlarının dahi tüketilmesi sağlık için son dere-ce faydalıdır.Yeşil yapraklılar : Betakaroten içerme-lerinin yanı sıra A vitamini, C vitami-ni ve kalsiyum deposudurlar. Özellikle 35 yaş üzeri olanların ıspanak ve diğer yeşil yapraklı sebzeleri daha fazla tü-ketmeleri gerekir. Çünkü bu sebzeler-de bulunan folik asit, yaşlılıkta ortaya çıkabilecek Alzheimer riskini yüzde 50 azaltmaktadır.Kara turp : Antibiyotik özelliklerine sa-hip yağları içerir ve enfeksiyonlara karşı etkilidir. İştah açıcı, idrar söktürücü, karaciğeri kuvvetlendirici ve safra sök-türücü etkilere de sahip olan kara tur-bun suyunu içebilir ya da köklerini sa-lata halinde taze olarak tüketebilirsiniz. Yeşil çay : Faydalarını her gün duydu-ğunuz yeşil çayın önemli bir etkisi de bağışıklık sistemi üzerine olan etkisidir.

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ GÜÇLENDİREN BİTKİLERİnsan vücudu yaşadığımız çevrede bolca bulunan çok sayıdaki mikrobun saldırısına uğrar. Mikropların tek amacı vücudumuza girerek çoğalacakları beslenecekleri ortamı bulmaktır. Girebilecekleri her yolla girmeyi deneyerek büyük bir çaba sarf ederler. Normalde sağlıklı bir vücut; karşılaştığı hastalık etkenleriyle ve yabancı maddelerle çoğunlukla savaşır ve kabul etmez. Bu savaşta başarısız olursa mikroplar vücutta çeşitli yerlere girerek o bölgelerde hastalık ortaya çıkmasına sebep olur.

Dr. Kasım ALTINTAŞAkupunktur ve Alternatif Tedaviler Uzmanı

Page 71: Helal Gıda Dergisi 3
Page 72: Helal Gıda Dergisi 3

70 www.dunyahelalgidabirligi.org

KAZANILMIŞ TARIM ÜLKESİ

HOLLANDAÖzgürlükler ülkesi Hollanda. Sürdürdüğü özgürlük politikasının ne denli yerleşik ve de-ğiştirilmez olduğunu gösterir gibi yine yıllar-dır sürdürdüğü başka bir politikasını ortadan kaldırma yolunda. Büyük özgürlükler ülkesi, ülkesinde yaşayan bütün gruplara eşit özgür-lükleri sağlarken müslüman ve yahudi kesim için de aynı hassasiyeti gösterdiğinden olsa helal kesimi yasaklama yolunda. Helal kesi-

min hayvanlara zarar verdiğini düşünen ülke yönetimi artık hayvanları şok uygulayarak kesecek.Hafif uyuşturucunun serbest olduğu ülke-nin sokaklarında arabalardan çok bisiklet-ler, polislerden çok esrar satıcıları bulunuyor. Eşcinsellere büyük hoşgörü gösteren ülkede yaşamak istediğinizde olduğu kadar ölmek istediğinizde de özgürsünüzdür.

Özgürlükler, laleler, bisiklet…Türkiye’den aldığı lale tohumları genleri ile oynayıp farklı şekil ve renkler oluşturarak dünya ülkelerine ihraç eden, sürdürdüğü özgürlük politikaları ile hafta sonları için bile turist çeken, ve bu politikaları ile dünya gündeminde adından bahsettiren, caddelerinde arabalardan çok bisiklet trafiği ile uğraşan, Konya kadar yüzölçümüne ve denizleri doldurarak topraklarının büyük bir kısmını kazanmasına rağmen tarım ve hayvancılıkta başı çeken bir ülke Hollanda…

Deniz seviyesinin altıda bir yükseltiye sa-hip olan ülkeye Hollandalılar “Alçaktaki Ülke” anlamında “Nederland” ismini vermiş-ler. Hollanda, uzun bir dönem, hem yukarı Ren'de hem de Aşağı Ren'de toprakları olan Habsburg Kraliyet Sarayı'nın topraklarının bir parçasıydı. Yukarı Ren'i "Yüksekteki Ren Ül-kesi", Aşağı Ren'i de "Alçaktaki Ren Ülkesi" olarak adlandırdılar. Zamanla Ren Nehri'nin adı bu addan çıktı ve sadece "Alçaktaki Ülke" adı geriye kaldı. Bunun bir sebebi de, Habs-burgluların yukarı Ren bölgelerini kaybetmiş olmalarıdır. Hollandaca'da tarihsel bölgeler

için, Hollanda'da dağlık alanlar olmadığından ve sadece az bir kısım yükselti olduğundan, "de Lage Landen" da denir, yani derin veya alçakta duran topraklar.Topraklarının yarıya yakını deniz seviyesinin altındadır. AB ülkeleri içinde nüfus yoğunlu-ğunun en çok olduğu ülke Avrupa’nın da en alçak ülkesidir. Göze çarpan bir yükseltisi ve dağ silsilesi olamayan Hollanda düz bir ovadır.Eğer deniz seviyesinin altında kalan topraklar kum setleri ile korunmasa ülke topraklarının yarıya yakını sular altında kalır.

“Alçaktaki Ülke”

Page 73: Helal Gıda Dergisi 3

71www.dunyahelalgidabirligi.org

Karışık Etnik Yapı, Ilıman İklimOkyanusal iklimin hakim olduğu Hollanda’da batı rüzgarlarından kaynaklı bütün mevsimler yağışlı geçer. Gulf- stream sıcak su akıntı-ları ise ılıman bir iklim oluşmasına neden olur. Bulutlu gün sayısının fazla, güneşli gün sayısının az ol-duğu ülkenin nüfusu ise dört ayrı etnik gruptan oluşmaktadır. Bu et-nik grupları Frizyeliler, Franklar, Saksonlar ve diğer gruplar oluştur-maktadır. 15 milyon nüfusu olan Hollanda nüfus yoğunluğunun da en fazla olduğu ülkeler arasında. Hıristiyanlığı benimsemiş olan Hollanda halkının % 40’ı Katolik, % 36’sı Protestan’dır. Bunun ya-nında nüfusun % 23’ü dinsizdir. Hollanda’da anayasayla tam bir inanç ve ibadet hürriyeti sağlanmış-tır. Çok az sayıda diğer dinlere men-

sup halk bulunmaktadır. Bunların çoğunluğunu yabancı işçiler mey-dana getirmektedir. Okuma yazma bilmeyenlerin oranın neredeyse sıfır olduğu Hollanda halkının 3 milyo-na yakını spor klüplerine üyedir. Yerel ÖzerklikHollanda’da siyasi rejimi parla-mento esasına dayanan anayasal bir monarşidir. Kraliyet makamı, kral, kraliçe ve bakanlardan ibarettir. Kralın anayasaya göre dokunulmaz-lığı vardır. Bakanlar parlamentoya karşı sorumludurlar. Parlamento senato ve millet meclisinden ibaret-tir. Senato üyeleri vilayet meclisleri kanalıyla dereceli olarak seçilirler. Millet Meclisi üyeleri ise halk tara-fından doğrudan doğruya seçilirler.Hollanda on bir eyaletten mey-dana gelir. Her eyalet iç işlerinde bağımsız, dış işlerinde merkezi hükümete bağlıdırlar. Eyalet Mec-lisi, Eyalet Temsilciler Meclisi ve Kraliçenin Komseri denilen Vali tarafından yönetilmektedir. Eya-let Meclisi üyeleri halk tarafından, Eyalet Temsilciler Meclisi ise Eya-

let Meclisi üyelerinden seçilir. Her eyalet nüfusuna göre senatoda üye bulundururlar. Hollanda’nın Zenginleri: ÇiftçilerHollanda’nın ekonomisinin temeli yüzölçümüne ve topraklarının az-lığına rağmen tarım ve hayvancı-lığa ve bunun yanında bazı sanayi kollarına, transit ticarete dayalıdır. Ülke ikinci dünya savaşından son-ra ekonomik ve dış ticaret ilişkileri anlamında büyük gelişmeler kaydet-miştir. Tabiat şartları hayvancılığa elverişli olan Hollanda, toplam ge-lirinin yaklaşık 2/3’sini hayvancılık-tan elde ediyor. Toprakların ziraata ayrılan kısmının % 62’sini hayvan-cılığa önemli katkı sağlayan meralar meydana getirirken, genelde sığır, at, koyun ve tavuk besleniyor. Özel-likle geniş otlak alanlarında modern, kapalı ve açık hayvan çiftliklerinde yetiştirdikleri süt inekleriyle, dünya üretiminin % 45’ini sağlayan süt ve süt tozu fabrikaları bulunmaktadır. Ve üretilen süt ve süz tozları dünya-nın dört bir tarafına ihraç ediliyor.

Page 74: Helal Gıda Dergisi 3

72 www.dunyahelalgidabirligi.org

Hollanda, hayvancılık ve tarımda üs-tün teknolojiyi kullanarak verim artı-şını en üst düzeye taşımayı başarabilen bir ülke. Şehirleşme oranı yüzde 85 e ulaşmasına rağmen ülkenin en zengin kesimlerini, köylüler ve çiftçiler oluş-turuyor. Tarım ve hayvancılığın baş mimarları, uluslararası rekabette ayak-ta kalmanın yolunun sürekli değişim ve yenilikten geçtiğinin farkındalar. Tarımsal örgütlenmede tüm dünyaya örnek teşkil edecek nitelikteler.Hollanda'nın süt üretiminde 1960'lı yıllardan beri yaşanan artış; ihtisaslaş-ma, mekanizasyon ve işletme ölçekle-rinin artırılması ile açıklanıyor. Her üç çiftçiden birinin yükseköğretim me-zunu olmasının da bu başarıda büyük payı var tabii ki.

Avrupa’nın ÇiçekcisiTarımın yanında bahçecilik de çok gelişmiştir. Bahçecilik çoğunlukla se-ralarda yapılır. Çiçekçilikte büyük iler-leme kaydetmiş olan Hollanda, Batı Avrupa’nın çiçekçisi konumundadır. İhraç ettiği çiçeklerden çok miktarda döviz sağlamaktadır. Balıkçılık, or-mancılık, ticaret ve ulaşım alanlarında da gelişmiş olan Hollanda Türk lalele-rini melezleştirip farklı şekil ve renk-

lerde üretmeyi keşfedip ihraç ederken lale soğanı ihracatı konusunda da rakip tanımıyor. Hollanda, tohumların ge-netiğini değiştirerek, yan ürünler elde etme konusunda da oldukça başarılı. Hollanda’nın ihraç ettiği tohumlar-dan yeni tohum elde edilememesi de ilgi çekici başka bir nokta. Örneğin, Hollanda’nın Türkiye’ye ihraç ettiği domates tohumlarından yeni tohum elde edilemediği için Türkiye sürekli ithalat yapmak durumunda kalıyor.

Türkiye Hollanda İlişkileriTürkiye Hollanda arasındaki ticari ilişkiler 400 yıl öncesine dayanır. 1612 yılında İstanbul’a çağırılan ilk Hollan-da elçisi ile başlayan ilişkilerde başlıca konu ticaretti. İkinci dünya savaşına

kadar düzgün ve istikrarlı ilerleyen tica-ri ilişkiler ikinci dünya savaşından sonra sekteye uğrasa da tekrardan toparlandı. Ve günümüzde Hollanda ile ilişkileri-miz devam etmektedir. İhracat bazında bakıldığında ilk 10 ülke arasında yer alan Hollanda ithalat açısından da ilk 20 ülke arasında yer almaktadır. Türkiye’nin ticaret ortakları arasında birinci sıralarda yer alan ülke ile siyasi ilişkiler anlamında da önemli sayılacak bir sorun yaşanmamıştır. NATO itti-fakı içinde ülkemizi güvenilir adleden Hollanda, Türkiye’nin AB üyelik süre-cini de desteklemektedir. Hollanda’nın 2004 yılının ikinci yarısında üstlen-diği AB Dönem Başkanlığı sonunda düzenlenen AB Devlet ve Hükümet

Başkanları Zirvesi’nde ülkemizle katı-lım görüşmelerine başlanılması kararı-nın alınmış olması, ülkemiz açısından önem taşımaktadır.

Hollanda’dan İdam FermanıHollanda’da parlamentonun alt ka-nadı Temsilciler Meclisi, Hayvanlar Partisi’nin (PvdD) sunduğu şoksuz kesimin (helal kesim) yasaklanmasına ilişkin yasa tasarısını kabul etti. Hol-landa böylece hayvancılık sektörü-nün idam fermanını imzalamış oldu. PvdD’nin hazırladığı tasarı ülkede uzun bir dönem tartışılmasına rağ-men özgürlükler ülkesi olarak hayvan haklarını da hiçe saymayarak kabul edildi. Hollanda’da yaşayan 1 milyon-da fazla Müslüman ve yaklaşık 50 bin Musevi’nin bu durumda helal et ihti-yaçlarını ülke dışından karşılama yolu-na gidecekleri belirtiliyor.

Özgürlükler ÜlkesindeHelal YASAK...

Page 75: Helal Gıda Dergisi 3
Page 76: Helal Gıda Dergisi 3

74 www.dunyahelalgidabirligi.org

Hayvancılık sektöründe ihracat yapan bir ülke konumundan ithalat ya-pan ülke konumuna gelmesi sürecinde görünen faktörler dışında neler ya-şandığı tam olarak bilinmese de şu anda ithal eden bir ülke konumunda olmamız yadsınamaz bir gerçektir. Tartışma doğrusu ithal edilen et ve et ürünlerinin nasıl üretilip bize nasıl ulaştırıldığı ile hayvancılık sektöründe kendi kendine yeter duruma nasıl gelineceği olmalıdır. Kafalarda ki soru işaretlerine ve tereddütlere bir nevi cevap olabilmesi için bu sayıda ki ya-kın plan bölümümüzde ithal et sektöründe söz sahibi olan DANET Karkas Et Birimi Pazarlama Müdürü Veteriner - Hekim Mehmet Yerişenoğlu’dan hem Danet hem de ithal et sektörü hakkında bilgi aldık.

Et fiyatlarının bir anda tavan yapması diğer gün ise hiçbir şey olmamış gibi normal seviyesine inmesi. Üretimin talebi karşılamaması. Damızlık hayvan beslemek isteyenlerin ve geçimlerini tarım ve hayvancılıktan sağlayan kesimin hiçbir kar elde edememeleri. Et alan müşterilerin aklından hiç çıkmayan sağlıklı, temiz ve helal mi sorusu. Et sektöründe oynanan kirli oyunlar. Daha bir sürü neden sayılabilir et ve et ürünlerinin sürekli gündeme gelme sebepleri arasında.

Bize Danet’ten biraz bahsedebilir misiniz?Firmamız; Türkiye’nin zengin hay-vancılık kültürü ve et üretimi ko-nusunda uzmanlığıyla tanınan Afyonkarahisar’ın Şuhut ilçesinde kurulu bir aile şirketidir. 1972 yılında başladığımız lezzet yolculuğuna böl-geye ve bölgenin geleneklerine daima

sıkı sıkıya bağlı kalarak üretimimizi buna göre planladık. Tabii her firma-nın kendine has özellikleri, öne çıkan farklılığı vardır. Danet’i farklı kılan en önemli özellik de, canlı hayvan yetiş-tirmeden nihai ürün dağıtımına enteg-re bir üretim hattına sahip olmasıdır.

Et ürünlerinde özen ve güven: DANET

Page 77: Helal Gıda Dergisi 3

75www.dunyahelalgidabirligi.org

Danet’in modern üretim tesislerine canlı ola-rak giren büyükbaş hayvanlar İslâmi usullere uygun olarak kesilir, işlenir ve sucuk, salam, kavurma, pastırma… olarak halkımızın be-ğenisine sunulur. Kısaca Danet’te çiftlikten mutfağa her şey kontrol altındadır.Restoranlar, pizzacılar ve büfeler için de özel ürünler üreten Danet, daima müşterilerinin ihtiyacına en uygun çözümler geliştirir. Dana eti yanı sıra; dana yağı ve sucuk bağırsağı gibi maddeler de Danet’in kendi tesislerinde üretilir. Danet’in lezzet sırrı, “Afyonkarahisar Su-cuğu” olarak ünlenen yerel lezzeti koru-yarak, modern ve hijyenik üretim ortamı-na taşıyabilmesinde yatmaktadır. Sadece Afyonkarahisar’a ait ve et işleme sanatının tüm inceliklerine bağlı kalarak, Danet, sana-yileşmeyi, teknolojik gelişimi, kalite mükem-melliğini geleneğe saygıyla harmanlıyor.

Danet ürünleri ve ürünlerin piyasa boyutundan bahseder misiniz?Ürünlerimiz özellikle İstanbul’daki yerel marketlerin çoğunda bulunabilmektedir. Yakın zamanlarda A-101 mağazalarında da ambalajlı ürünlerimiz raflardaki yerini aldı. Pazar çalışmamız devam ediyor.

Danet’in helal gıdaya ekonomik ve sosyal sorumluluk açısından olarak bakışı nedir?Helal gıda meselesi her şeyden önce bireysel bir meseledir, her insanın yediği şeyin inan-cına uygun olup olmadığını denetleme, sor-gulama hakkı vardır. Biz helal sertifikasını 2 yıl önce aldık. Ama 35 yıldır İslami-helal kesim usullerine hassasiyetle riayet ediyor-duk. Sertifikayla bunu tescil ettirirdik ve ih-racat faaliyetlerinde elimizi güçlendiren bir belgeye kavuştuk. Bundan böyle başta Orta Doğu bölgesi olmak üzere yurt dışı coğrafya-sında yaşayan Müslüman ve dini hassasiyeti olan tüketiciler için de tercih edilen bir marka olacağız. Aynı zamanda üzerinde helal gıda amblemi bulunan ürünlerimiz, yurt dışında Türkiye’yi temsil edecek.

Türkiye neden et ithal etmek zorunda, sizce nerde yanlış yapıyoruz?Ülkemizde talebi karşılacak kadar kesime hazır hayvan olmadığı için dışarıdan et ithal etmek zorunda kaldık. Bu noktaya gelinmesi uzun bir sürecin sonucudur. Ülkeyi yönetenle-rin hayvancılık konusunda uzun vadeli alına-cak bir politika üretemediklerinden kaynak-lanmaktadır.1950-1960 yıllarında ülkemizde yeterince hayvan üretilmekteydi ve ülkemizin ihtiyacını rahatlıkla karşılayacak düzeydeydi. 1960’lardan günümüze kadar bakıldığında hayvan sayısı yıllara göre analiz göstergesine rağmen tarafımızda hızlı bir yüksel-me olmuştur. Ayrıca son yıllarda ülkemize gelen turist sayısında ciddi bir artış olmuştur. Ülke-mizin ekonomik kalkınma düzeyi, yani kişi basına düşen milli gelir yük-selmiş, kişi başına et tüketimi de artmıştır. Buna paralel olarak da hayvan sayısında artış olmamış, bila-kis ciddi bir azalma gerçek leşmişt ir. Bunun sonucun-da et fiyatlarında aşırı yükseliş ol-muştur ve et ithalatı yapmak zorunlulu-ğu ortaya çıkmıştır. Tabi bu sürece gelirken ülkemizdeki meraların azalması terör olayları nedeniyle Güneydoğuda mezraların boşaltılması sonucu özellikle küçükbaş hayvan sayısında ciddi bir azalama olması, ülkemizdeki yem fiyatlarının yüksek olması bu olumsuzlukla-ra eklenice üretici hayvan yetiştirmekten vaz geçmiştir. 1987- 97 yıllarında ülkemizde ya-şanan kuraklık sonucu kaba yem üretimi çok azalmış süt fiyatlarındaki aşırı düşüş nedeni ile ciddi şekilde süt inekleri kesime sevk edil-miştir.Hayvan ıslahına yeterince önem verilmemiş ve hayvan sayısında yaşanan ciddi azalma so-nucunda et ithal etmek zorunda kalınmıştır.

Page 78: Helal Gıda Dergisi 3

76 www.dunyahelalgidabirligi.org

Bir gün Türkiye’de et ihraç edebilecek miyiz, bu konuda nasıl bir yol izlenmeli?Bu gelinen noktadan sonra uygula-nacak hayvancılık politikası geliş-tirilecek, kısa, orta ve uzun vadeli hayvancılık kalkındırma projeleri hazırlanması gerekmektedir. Devlet üreticiye Avrupa ülkelerinde oluğu gibi destek vermelidir. Hayvan ıslahı sonucunda karkas kalitesi ve süt veri-mini artırmak için çalışmalar yapma-lıdır. Süt fiyatlarını üreticinin zarar etmeyecegi seviyelerde istikraralı bir şekilde seyirtemesini sağlamalıdır. Dışarıdan verim düzeyi yüksek damızlık hayvan ithalatının yapılmasını kolaylaştıran önlemler alınması gerek-mektedir. Yem fiyatları-nın makul seviyede tutul-ması meraların geliştirilerek mera hayvancılığının teşvik edilmesi gerekmektedir. Burada mera hayvancılık politikası sürdür-mekle uzun vadede sağlanabilir.

İthalatın yapıldığı kesimhaneler ile ilgili denetimi hangi kurum ya da kuruluş yapıyor, sizce bu denetimler yeterlimidir?İthalat yapılan kesimhanelerin de-netimi o ülkenin kendi kurum ve kuruluşları tarafından yapılmakta-dır. Genellikle ithalat Avrupa birliği ülkelerinden yapıldığı için ülkeler kendi mevzuatına göre denetimlerini yapıyorlar. Avrupa ülkelerinde ke-simhanelerin standartları bizim ülke-mizden daha iyi durumda tabi bizim ülkemizden de Gıda, Tarım ve Hay-vancılık Bakanlığında görevlendi-rilmiş veteriner hekimler tarafından ithal yapılan ülkelerin mezbahanele-rinin denetimleri yapılmakta ve sonra ithalata izin verilmektedir.

Karkas et ithalatında dene-tlemeler nasıl yürütülüyor. Hijyen koşullarının yanında helallikle alakalı bir denetim söz konusu mudur?Karkas et ithalatı ve canlı hayvan it-halatı tamamen tarım bakanlığının denetimi ve izni altında yapılmakta-dır. İthalat yapılan mezbahadan baş-layarak gümrük girişinde ve iş piyasa arz noktalarında bakanlıkça görevli

veteriner hekimler her safhada dene-

timlerini

y a p -maktadır-lar. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Ba-kanlığından görevli veteriner hekim olmadan ithalat yapılan ülke mezba-halarında kesim yapılamamakta ve denetimsiz canlı hayvan getirilme-mektedir. Görevli veteriner hekimler hijyen unsurlarını kesimhane şartla-rını ve hayvanların sağlıklı olmaları-nı kontrol ettikten sonra kesim izin verirler.

İthal et sektörü ile ilgili yaşadığınız problemler var mıdır ve çözümleri konusunda ne önerirsiniz?İthal ette başlancıkta %30 olan gümrük vergisi oranı %75 olmuştur. Gümrük Vergisinin yüksek oluşu et fiyatlarının yükselmesine neden

oldu. İthal ette fiyatların yükselmesi yerli et fiyatlarının da yükselmesine neden olmuştur. Gümrük vergisinin %50’lere çekilmesi et fiyatlarında istikrarın sağlanacağı kanısındayız. Bunun dışında gümrüklerde ve ta-rım il müdürlüklerinde işlemlerin uzaması ciddi zaman kaybına neden olmaktadır.

Son olarak eklemek istediğiniz düşünceleriniz nelerdir? Sonuç olarak et insan beslenmesinde temel bir gıda maddesidir. Mutlaka tüketilmelidir. İnsanın ihtiyacı olan

protein miktarının %50’si-nin sağlıklı beslenme için mutlaka hayvansal gıda-lardan sağlanması gerek-mektedir. Bunun için de hükümetimizin ve Gıda,

Tarım ve Hayvancılık Ba-kanlığının milli bir hayvan-

cılık politikası oluşturarak dışa-rıya olan bağımlılığımızı ortadan

kaldıracak politikalar oluşturması gerekmektedir. Kısa vadede ülkemiz-deki hayvan popilasyonu yeterli ol-madığı için canlı hayvan ve et ithala-tının bir süre daha devam etmesinin yararlı olacağını düşünüyoruz. Yeterli önlemler alınmadan ithalatın durdu-rulması cidi şekilde fiyat artısına ne-den olacaktır.

Page 79: Helal Gıda Dergisi 3
Page 80: Helal Gıda Dergisi 3

78 www.dunyahelalgidabirligi.org

Mualla ERGEN kimdir?Tarım Bakanlığında yıllarca denetmen olarak görev yaptıktan sonra üst düzey görevlerde de bulunan Gıda Mühendisi Mualla Ergen, mesleği süresince karşılaştı-ğı olayları ve deneyimleri “Organik Beslenme Ve Gıda Terörü” kitabında anlattı. Ergen, kitabında genetiği değiştirilmiş organizmalarla üretilen ürünlerle besle-nen kişilerin genlerinde meydana gelen deformasyon yüzünden kişilik bozuklukları yaşandığını ve bu duru-mun son günlerde arttığına dikkat çekiyor.

Organik Beslenme veGıda Terörü

Radyasyonlu çaylar, zehirli variller, kabak tadı veren karpuzlar, kısacası hormonlu sebzeler, hormonlu etler yani Genetiği Değiştirilmiş Organizmalarla üretilen GDO’lu ürünler. Gıda terörü işte bu si-lahla bizleri vurmaktadır.Dünyada gıda sektörü hızla değişmekte ve rafları yeni yeni gıdalar süslemektedir ve reklamlarla satış rekorları kırılmakta-dır. Kontrol mekanizması, bu hızlı deği-şime ayak uyduramamaktadır. O gıdaların zararları ortaya çıktıkça an-cak yıllar sonra yasaklanabilmektedir

ama o zamana kadar kontrolsüzlükten beslenen gıda terörü çok canlar yak-makta, kimi kanser olmakta, kimi erken yaşlanmakta, kimi aşırı şişmanlamak-ta, ömürler kısalmakta, hastane kapıları hastalarla dolmaktadır. Gıda terörünün kurbanları sağlık sorunları ile boğuşarak sürünmektedirler. GDO’lar, gıda sanayiinin her alanında kullanılmaktadır, bu tip ürünlerle bes-lenen kişiler, belirli bir dozun üzerine çıkınca genlerinde deformasyon yaparak kişilik bozuklukları yaratmaktadır.

Page 81: Helal Gıda Dergisi 3
Page 82: Helal Gıda Dergisi 3

80 www.dunyahelalgidabirligi.org

مومتر الغذاء الحالل ىف جامعة بيالجيك،املؤمتر الذى نظمته جمعية الحالل لال غذية ىف جامعة بيالجيك

. حرضها الطالب واعضاء هيئة التدريس املتخصصني ىف هذا املجال

تبادل املعلومات مع رشكات بينكول تم تبادل وجهات النظر بني رابطة العامل الغذية الحالل ورشكات

. بينكول التى لها تاريخ طويل ىف مجال ا ختصاص الصحة والنظافة

Halal Food Conference in Bilecik University High level of interest was shown to the conference which was organized by World Halal Food Association by the participation of the students and teaching members of Bilecik University Vocational School and producers.

Information Exchange with Bingul Companies World Halal Food Union Association and Bingul Com-panies Group which has a rooted history and values he-alth and hygiene in its activities shared their perspectives.

زيارة من جمعية الحالل لالغذية، زيارة من قبل وفد رئاسة هيئة الرقابة لجمعية الحالل لالغذية

. وزيارة ملركزلرشكة خادم لالغذية ومركز رشكة باهليوان اوغلو لالغذية

Visits from World Halal Food Union Association A committee from Chairmanship of Certification System Inspection Board of World Halal Food Union visited the headquarters of Hâdim Food Supermarkets and Pehliva-noglu Supermarkets.

“Are you Aware of What You Are Eating” Panel at Is There Anybody Out World Halal Food Union Association continues its activi-ties to provide information. The activities of the associati-on and harmful additives that we are not aware of found in the food consumed were explained at the panel organized by women’s branch of Is there Anybody out Association.

محارضة من قبل جمعية الحالل لالغذية " لجمعية كيمسا يوكمو" الخريية جمعية الحالل لالغذية تواصل العمل االعالمى ، نظمت الجمعية محارضة

لوحدة فرع نساء جمعية " كيمسا يوكمو" رشحو فيها مواد االضافات. الضارة ىف االطعمة املستهلكة ودراسات هل تدركون ماتاكلون

EN

EN

EN

ARAB

ARAB

ARAB

Page 83: Helal Gıda Dergisi 3

81www.dunyahelalgidabirligi.org

تقديم برنامج التعليم من جمعية الحالل لالغذية لرجال اعاملTÜMSİADمدينة صاكاريا

إستمرار برامج التعليم االعالنية للجمعية،عقد برنامج تعليمى الغذية. الحالل لرجال اعامل مدينة صاكاريا

Halal Food Training Program for TÜMSİAD SakaryaWorld Halal Food Union Association which continu-es its training and information procurement programs, organized a halal food training to persons interested at Sakarya.

Guarantee Brand was taken out of the hook The guarantee brand which had been created to be used in certification of halal food by World Halal Food Union Association was taken out of the hook.

Pala refreshed TrustCurrent president Semih Pala was elected as City Coun-cil President once again by obtaining 90 % of the votes at the 2nd General Board of Bursa City Council.

Production Conditions Of Meat Products And Their Effects On Health Production Conditions of Meat Products and Their Ef-fects on Health Panel organized collaboratively by ET-BİR and Meat Producers Union Istanbul Trade Stock, Istanbul Veterinary Chamber was held in Registration Hall of Istanbul Trade Stock.

EN

EN

EN

EN

ARAB

Page 84: Helal Gıda Dergisi 3

82 www.dunyahelalgidabirligi.org

مشكلة صحية عامة مرض دودةالخنزير

بعض االحداث ىف االخبار اليومية تؤثر تاثري القنبلة، ولكن، بعد فرتة من الوقت ينىس ، وتعود الحياة اليومية العادية

كم منا يتذكر ان ىف عام 2004 اصاب 542 شخصا مبرض دودة الخنزير ىف مدينة ازمري – تركيا. ان احد منتجى الكبة النية استخدم لحم الخنزير بدون ان يعرف مصدره وبسبب ذلك مرض كثريا من الناس حتى ان زوجته مرجضت وكانت

. سبب ىف الطالق ، وهذه االخبار نرشت ىف الصحافة

Swine Worm Disease as aPublic Health Problem Some events have the impact of a bomb as they become the agenda. However they are forgotten in time, and daily life and routine returns again. How many of us remember the world’s biggest trichinosis epidemic that took place in Izmir in 2004 which caused 542 people getting sick? It was rea-lized after the occurrence of the disease that meat purcha-sed by a raw meatball seller from a butcher was indeed pork meet. A couple of months ago, when the news explaining that the case was not resolved yet, that the spouse of the raw meatball seller had gotten sick and divorced her husband claiming his responsibility in the event became the agenda, this did not catch our attention at all.

TRICHINOSIS

EN ARAB

Page 85: Helal Gıda Dergisi 3

83www.dunyahelalgidabirligi.org

EN

ARAB زعيم الحريات..الحريات ،والزنبق،والدراجات

إن هولندا اخذت بذور الزنبق من تركيا وغريت جينات،الزنبق وجعل منها اشكال والوانا مختلفة

واصبحت تصدرها للدول االخرى ، واصبحت تجذب، السياح ىف عطلة اخر االسبوع لبلدها

وتواصل سياسات الحرية وتشتهر بهذه السمعة ، وىفالشوارع تكرث الدراجات الهوائية اكرث من

السيارات ،وان مساحة بلدها تشبه مساحة مدينة قونيا ، وانها حصلت عىل اراضيها االضافية

عن طريق ملء البحر بالرتاب ، واصبحت رائدة ىف . الزراعة واملاشية نقصد بها هولندا

Leaders of FreedomNetherlands, a country which creates tulips of different shapes and colors by genetically mo-difying the tulips it had obtained from Turkey and exports these tulips to world countries, a country which attracts tourists even for wee-kends as a result of freedom policies it continu-es, and which makes its name on the headlines of world agenda, a country which deals with bicycle traffic on its streets rather than cars and although it has an area as large as Konya and most of its land had been obtained by filling the sea a country which is a leader in agricul-ture and animal farming.

Page 86: Helal Gıda Dergisi 3

84 www.dunyahelalgidabirligi.org

زنجبيل اننا نطأ عىل العديد من النباتات ، دون الحاجة اىل القول

ملاذا ترعرعت هنا ، كل النباتات لها غرض

معني لفائدة االنسان .قبل ان تكتشف التكنولوجيا فان .لهذا النبات كان وما يزال لها فائدة عدة لالنسان

ونقلت بعض املصادر اىل انها كانت تستخدم قبل اربعة او، خمسة االف سنة المراض متعددة

. واليوم التزال تستخدم كمصدر للشفاء

GingerWe step on and pass a lot of herbs. Without ha-ving to say why this herb grows there, we limit or destroy their growth regions. We forget that there is a reason to their creation.Herbs used to be the only treatment options when technology was not even pronounced. Ginger used to be one of them. In some reso-urces it is explained as 4 thousand years old, in other resources it is described as 5 thousand ye-ars old. Although exact years is not of great importance, the fact that ginger was used as a cure in many ilnesses and is still being used to-day is significant.

EN

ARAB

Page 87: Helal Gıda Dergisi 3

85www.dunyahelalgidabirligi.org

Lamb MachineThere is this sheep which reproduces twice a day , giving birth to four lambs each tine. Think about the profit in terms of meat, milk, skin and wool. Since the breed of this lamb has the highest potential to live, it seems like an option which can be a solution to produc-tion gap and exported meat problems in Tur-key. Due to its adaptation capability it is not a breed that will be alienated.

مصنع الخروف توجد نوع من الخروف تولد مرتني ىف السنة وىف كل بطن

، اربعة جرو .اذا فكرنا من حيث الربح اللحم والحليب والجلد والصوف فانه مربحة، فان احتامل

،معيشة جرو الخروف ىف تركيا عاىل جدا

فان ىف تركيا هناك نقص ىف اللحم فهذه فرصة تحل. مشكلة استرياد اللحوم و نقص اللحم

EN

ARAB

Page 88: Helal Gıda Dergisi 3

86 www.dunyahelalgidabirligi.org

1970…Turkey is self sufficient in terms of meat. Production meets the demand and exportation of butchery livestock and meat is performed each year. 1990… A period when immigration from rural to urban initiated, as a result land and corral are emptied and on the other side consuming population increased. The structure of trade was reversed and the status of the exporter turned in to the status of the importer. 2011A government which had came to po-wer in Turkey after great competition and new policies brought by this go-vernment. Although there are impro-

vements in the areas of animal farming and agriculture as a due to modified policies in 2002, the results of rising and falling graphics indicate that there is still a regression in animal farming. In line with graphical changes in ani-mal farming, meat prices became shif-ting. The government who wished to adjust meat prices and cover the gap in the country considered importation of carcass and livestock as convenient. Although the degree of convenience and its benefits are continuously deba-ted, it seems like we will continue im-portation. “Meat Prices were increased conscio-usly and the road to meat importation was opened ”

We believe that meat prices were inc-reased speculatively in 2009 and thus it was deliberately given way to meat importation. Blaming the decrease in animal population, the increase in pri-ces amounted at 80% was looked over. Ministry of Agriculture watched the period when decrease in the number of cattle was 1,8 %, while the prices were raised up to 80%. As a result of prices turning upside down, animals which were not halal were slaughtered and la-unched to the market, in addition sale of uncontrolled and unhygienic meat was performed as well; the health of consumers was put at risk. Afterwards, carcass meat and livestock importation was allowed.

Cover

86 www.dunyahelalgidabirligi.org

Page 89: Helal Gıda Dergisi 3

87www.dunyahelalgidabirligi.org

الغالف1970 ....

تركيا مكتفية ذاتيا من حيث اللحوم. الحيوانات واللحوم تلبى

. متطلبات السوق ، وكل سنة تصدر املاشية واللحوم اىل الخارج 1990

بدات الهجرة من الريف اىل املناطق الحرضية ،واصبحت الحظائر واالراىض فارغة واصبحت مستويات

. االستهالك تزيد تدريجيا مع زيادة النسمة ، موقف التجارة انعكست من وضع املصدر اىل وضع املستورد 2011

. مع السياسات الجديدة ونتيجة الرصاع الهائل اصبحت الحكومة حزب واحد ىف تركياتغري ىف عام 2002 السياسات ىف مجال تربية الحيوانات والزراعة ، عىل الرغم من

، وجود تحسن ىف تربية الحيوانات نتائج التخطيط يبني ىف ارتفاع ىف سوء تربية الحيوانات . انخفاض انتاج اللحوم ادت اىل ارتفاع االسعار، والدولة ترغب ىف سد الفجوة ىف االنتاج والسوق

. اصبحت تستورد املاشية و اللحوم وىف املستقبل سنستمر ىف توريد اللحوم

87www.dunyahelalgidabirligi.org

Page 90: Helal Gıda Dergisi 3

88 www.dunyahelalgidabirligi.org

Meat prices reach the ceiling suddenly, they drop to normal levels as if nothing happened on the other day. Production demand is not being met. People who want to grow breeding animal and par-ties that earn their income by agriculture and animal farming do not obtain any profit. The question of whether or not it is health, clean and halal never leaves the mind of customers who purchase meat. Dirty games are being played in meat sector. Many reasons can be given for why meat and meat products appear in the agenda continuously. Although it is not possible to know what happened except the obvious factors du-ring the process where a country which used to export meat in Animal Farming sector became a country which started importing, it is an undeniable fact that we are at the position of a country which imports meat. The right discussion sho-uld be related to how imported meat and

meat products are produced and delive-red to us and how to become self suffici-ent in animal farming field. In order to give some kind of answers to questions and hesitations in minds, in this issue we obtained information from we obtained information about Danet and imported meat sector from officials of DANET which has a voice in impor-ted meat sector.

DanetEN

Page 91: Helal Gıda Dergisi 3

89www.dunyahelalgidabirligi.org

مقابلة مع رشكة ضانات النتاج اللحوم

إرتفاع اسعار اللحوم وىف اليوم الثاىن ينزل اىل املستوى املقبول وكانه مل يحدث شيئا ،االنتاج اليكفى لتلبية الطلب ،واملزارعني

الذين يعملون ىف تربية املاشية اليحصلون عىل ارباح معقولة ، الزبون يفكر هل

االغذية نظيفة او انها مذبوحة عىل الطريقة االسالمية ،واللعب القذرىف قطاع اللحم

،ومشكلة مشتقات اللحوم كل هذه املسائل تاىت بشكل مستمر .ىف هذه القضية وقضية

اللحوم املستوردة اخذنا معلومات من: مسؤلني رشكة ضانات

ميكن ان تتحدثو عن رشكتكم؟

ان رشكتنا لها خربة ىف مجال انتاج اللحوم وتربية الحيوانات ىف تركيا ،وهى رشكة

عائلية تاسست ىف مدينة افيون قراهيصار قضاء شهوط ،اهم امليزه اننا نرىب الحيوان

وننتج مواد االغذية النهائية اى هناك خط انتاج متكامل ىف مصنعنا . إن ىف

مصنعنا املتقدم الحيوان يذبح عىل الطريقة االسالمية ويصنع عىل نوع صجق)نقائق(

وصالم اوتقلية اللحم)لحم مقدد(

باصطريما ويباع للزبائن، والخالصة ان ىف رشكة ضانات كل شيئ تحت السيطرة من

. املزرعة اىل املطبخكيف مبيعات منتوجات ضانات ىف االسواق

إن منتوجاتنا يباع ىف معظم االسواق املحلية ال سيام ىف مدينة اسطنبول وايضا ىف

. سوبرماركت أ- 101 ىف املنتجات املعلبةماهو وجهة نظركم الغذية الحالل؟

الطعام الحالل اوالهو مسالة فردية قبل كل شيئ، كل شخص لديه الحق ىف السؤال

عن اكله ،لقد اخذنا شهادة الحالل قبل سنتني ولكننا منذ 35 سنة نذبح وننتج عىل الطريقة االسالمية،واصبحنا نصدر االغذية

. تحت شهادة الحاللملاذا تركيا تستورد اللحوم . ماهى االخطاء؟

املجئ لهذه النقطة كانت مدة طويلة ،االداريون الذين يحكمون البلد مل ينتجو

حلول سليمة ىف سياسة قطاع اللحوم .خالل اعوام 1950 -1960 بالدنا كانت

تنتج مايكفى من اللحوم وتلبى احتياج املستهلكني،من سنة 1960 اىل يومنا الحارض

عىل مدى السنوات هناك ارتفاع رسيع ىف عدد الحيوانات ،باالضافة اىل ذلك ىف السنوات االخرية حدثت زيادة كبرية ىف

عدد السياح القادمني اىل تركيا ،وارتفعت مستوى التنمية االقتصادية لبلدنا،وارتفع

نصيب الفرد من الدخل،زاد معدل استهالك الفرد من اللحوم ايضا،ىف موازاة ذلك فان

الزيادة ىف عدد الحيوانات مل يكن كذلك ، بل كان انخفاضا كبريا،مل يكن اهتامما كافيا ىف تربية الحيوانات ، ونتيجة انخفاض ىف عدد

. الحيوانات كان البد من استرياد اللحوم هل ميكن تركيا ان تصدر اللحوم،وكيف ان

ينبغى ان يتبع طريقا ىف هذا الصدد ؟

يجب وضع نقطة ىف التوصل اىل سياسات الرثوة الحيوانية، يجب تنمية مشاريع الرثوة الحيوانية ، يجب للدولة دعم

املنتجني مثل الذى ىف دول اوروبا ،وكام ينبغى تحسني نوعية الذبيحة واللحم وانتاج

الحليب،وينبغى توفري وسيلة مستقرة ىف اسعار الحليب حيث انه اليترضر منه الرشكات املنتجه ،يجب تشجيع املاشية

واملراعى والعلف والحفاظ عىل االسعار عند مستويات معقولة ،حيث ميكن تحقيق. سياسات الرثوة الحيوانية ىف املدى الطويل

اى مؤسسة تراقب مسالخ اللحوم املستوردة ،هل تعتقد ان هذا املراقبة

يكفى ؟

تتم مراقبة الواردات ىف املسالخ من قبل املؤسسات الخاصة لهذا البلد ،بلدان االتحاد االوروىب يقومون مبراقبة املسالخ مبوجب قانونهم ،ان معايري مسالخ الدول

االوروبية افضل من بلدنا،االغذية والزراعة ايضا،وموظفون بيطريون يقومون مبراقبة املسالخ ىف الدول املستوردة ، وبعدها يتم

. السامح بالتوريد

كيف تجرى عمليات التدقيق ىف وارداتاللحوم،الظروف الصحية وطريقة الحالل ؟

واردات لحوم الذبيحة والحيوانات الحية تكون تحت إرشاف وزارة

الزراعة،املوظفون يراقبون نقاط الجامرك واالسواق واملحالت التجارية التى يباع فيها

اللحوم املستوردة ،اليقومون بالذبح اال بعد مراقبة موظفى البيطريني ،وال يستورد مواىش حية اال بعد تفتيش املوظفني وزارة

. الزراعة واملاشية هل هناك مشاكل ىف اللحوم املستوردة ،وما

هى الحل ؟ ىف البداية كانت الرسوم ىف اللحوم

املستوردة %30 وبعدها اصبحت %75 وارتفعت اسعار اللحوم

بسبب ارتفاع الرضائب ،اسعار اللحوم املحلية

ارتفعت بسبب ارتفاع اسعار اللحوم املستوردة ،وانخفضت الرسوم اىل % 50 ميكن ان يستقر اسعار اللحوم،االطالة

الكبرية ىف مكاتب الجامرك والدوائر الرسمية

. يؤدى اىل ضياع الوقت

اخريا هل هناك ماتريد اضافته؟

الغذاء االساىس ىف التغذية البرشية هو اللحوم ،يجب ان تستهلكه،االنسان الصحى بحاجة اىل استهالك كمية الربوتني الحيوانية %50 . يتعني عىل الحكومة ووزارة االغذية

والزراعة والرثوة الحيوانية ىف خلق سياسات وطنية للتخلص من استرياد اللحوم من الخارج .اننى افكر ،ان بلدنا ىف الوقت

الحارض ليست كافية لرتبية املاشية،فعليها ان تستمر ىف التوريد لفرتة من الزمن .

الدكتور البيطرى

محمد يريشان اوغلو

قسم اللحوم مدير التسويق

ARAB

Page 92: Helal Gıda Dergisi 3

90 www.dunyahelalgidabirligi.org

ARAB

EN

هذه القضية تخص املسلمني ، فانه اليفكر طيلة العام عن اللحم الذى ياكله هل ذبح عىل الطريقة

.االسالمية ام ال فانه يعتمد عىل الجزار او التاجر الذى يشرتى منه

. فانه اليسالهم عن اللحوم الذى يستهلكه النه ينظر فوق اللحم هل مكتوب عليه )حالل ( او مكتوب

عليه)ذبح عىل الطريقة االسالمية ( واذا كان. مكتوب يستهلكه براحة البال

فانه الينظر للوجه االخر،ورمبا اليجب ان يعرف ذلك. ،او يظن ان هذا يخص علامء الرشيعة

االن دعونا ننظر اىل خرب ذبح الحيوانات )بدون صدمة( ىف عيد االضحى .فان هذا الخرب تعتمد منقبل جمعية محبى الحيوانات او الجمعيات االخرى.

كل عام املسلمون الذين يرغبون ىف اداء عبادة

االضحية فانهم ينظرون ساعات عدة امام املزارع ، ومحبى الحيوانات يشاهدون هذا الوضع واليقبلون

ذلك وحتى انهم يشتكون للرشطة بان املسلمون يقتلون البهائم .وان املسلمون يتعرضون للظلم

ويتهمون الرشطة بالتدخل عليهم ويغضبون للرشطة، .فان املسلمون اليفكرون ىف هذا املوضوع كثريا

ىف املانيا اليسمح ىف ذبح الحيوانات )بدون صدمة( ولو كان عىل نية االضحية ،فان ىف املانيا ىف هذا

الخصوص توجد استثنائيات .االستثنائية االول ينطبق عىل الجالية اليهودية،فان الحيوانات تذبح)بدون صدمة(وفقا لقوانينها الدينية وليس هناك تناقض

. عىل االطالق ىف هذه املسالة فان الجالية املسلمون افتو بجواز ذبح الحيوان

بطريقة الصعق ، فان سلطات االملان التسمح بالذبح

. بدون صدمة لالتراك واملسلمني االخرين باختصار نتكلم عن تطبيق الصدمة ،الغرض منها

تغمية الحيوان ىف الغنم بطريقة الصدمات الكهربائية اما املاشية يستعمل الرصاص او حديد خاص يرمى عىل الدماغ. بعد التغمية يقطع راس الحيوان ،ان هذه الطريقه تطبق ىف جنوب املانيا منذ سنوات

عدة .هناك مسلمون يعملون ىف املسلخ بعد الصدمة يقطعون راس الحيوان . ان املوظف البيطرى

املسؤول عن الصدمة اجاب عن سؤال "ان بعض الحيوانات التى لديها ضعف ىف القلب ميوتون بعد

الصدمة"الذين يعملون ىف املسلخ بعد الصدمة يقطعون الراس ويقطعون اللحم ويختمون عليه ختم "حالل" وانهم اليفرقون بني الذى مات اثناء الصدمة

. او بعد الذبح

جانري يلدريماملهندس الغذاىئ والزراعى

In Europe, especially in Germany where Turk population living is high, unshocked slaughter of either cattle or small cattle is brought to headlines at least once a year. This headline comes shocked” animal slaughter. This situati-on is related to Muslim citizens. May-be during a year, Muslim citizen does not bring it into his or her mind that the meat coming to his or her kitchen should be slaughtered according to Is-lamic methods and he/she trusts to his supermarket or butcher on this subject. Muslim citizens do not consider it ne-cessary to ask about slaughter method, especially in meat products such ques-tion is never deemed necessary, becau-se they see either “halal” or “prepared according to meat butchered according to Turkish or Muslim methods” state-

ments written on the labels and consu-me such meat or meat product comfor-tably. However they do not know the other side of the coin, maybe they do not have to. Since this is a matter to be discussed by theologians, I will not elaborate on this one. Now lets look at the fact that the sub-ject of “unshocked” animal slaughter is brought to attention prior to Sacrifice Fest: Bringing this agenda to attention is supported by “animal friends” and other types of foundations. Since Mus-lims who wish to perform their worship of sacrifice wait in queues for hours in front of the farms each year, the people passing by understand that the Mus-lims want to “slaughter” animals and

animal friends who objects this imple-mentation gains a leverage. As also stated by our ambassador in the doner expo in Berlin, if Muslims unite in food sector and especially in meat sector, by the help of halal food’s contribution to German economy and dialog efforts of the communities, ac-cording to me the consumers will soon consume more qualified, more hygieni-cal and “most halal” food. I thank to Mister Hikmet Gurcuoglu from Netherlands, owner of Koc meat products (Koc Vleeswaren) who upda-ted my knowledge about Netherlands and I wish him good business practice. I wish ATDID foundation success and wish to meet you in many doner expos in the future…

First let’s look at arising of “un“Shocked” and “unshocked” animal slaughtering in Europe

Caner YildirimHigher Engineer of Food and Agriculture

ذبح الحيوان بالصدمة او بدون الصدمة ىف اوروبا الجالية الرتكية الذين يعيشون ىف اوروبا وخاصة املانيا مناقشة ذبح

الحيوانات)صدمة( تناقش ىف السنة مرة واحدة فقط . مناقشة هذا املوضوع يحدث عادة عشية عيد االضحى . فالننظر اىل هذا املوضوع

Page 93: Helal Gıda Dergisi 3

91www.dunyahelalgidabirligi.org

الجمل هذا الحيوان التعطش ىف الصحراء وانها تصمد عىل

الجوع وال تتاثر من رياح الصحراء الساخنة

او العواصف ومن الربد، وميكن استخدامها ىف الركوب صيفا وشتائا ىف جميع الظروف، ومنذ قرون

كانت مصدرا من املواد الغذائية ، وكان خادما لنبى . االسالم محمد صىل الله عليه وسلم

EN

ARAB

CAMELCamel is an animal which can bear thirst, hunger in the middle of the desert, not be-ing affected by desert winds or storms, not being overwhelmed by high temperature or cold weather. Probably because it is a sour-ce of transport and food, its breed endured for centuries and served to Master of the Worlds.

Page 94: Helal Gıda Dergisi 3

92 www.dunyahelalgidabirligi.org

Doç. Dr. Ali KAYAU.Ü. İ. F. İslam Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi////

Main Islamic sources , Koran being the primary, had indicated that benefiting from halal and clean blessings of the earth is licit and free. It is accepted that some limitations can be applied to the provisions of this es-sential rule if deemed as necessary. Description of ha-lal and clean refers to this limitation. Animal food has an important place among nutrition substances. Bene-fiting from halal animal foods primarily consisting of meat and meat products is a religious necessity.

THE METHOD OF ANIMAL SLAUGHTER AS A MEASURE OF HALAL – ILL WILL STATUS OF MEAT AND MEAT PRODUCTS

ARAB

EN

الحرية ىف االستفادة من االرض من تلك املسموح بها حالال طيبا .

أحرضت القيود املفروضة، عىل توفري هذه القاعدة االساسية

توصيف الحالل والنظيف لها مكانة مهمة ىف الغذاء من االطعمة الحيوانية ، من اهم منتجات االغذية لحوم

. الحيوانات ، ويجب االستفادة من الذى يكون حالل

92 www.dunyahelalgidabirligi.org

Page 95: Helal Gıda Dergisi 3

93www.dunyahelalgidabirligi.org

EN

ARAB الجيالتني تنتج من الربوتني الحيوانية من البقر والخنزير

املذبوحة ، والكوالجني تنتج من الفقاريات

االسامك ،جلد الحيوان والعظام والغرضوف والياف النسيج الضام ، ومواد الخام للجيالتني

هى :عظام الخنزير وعظام االبقار والطبقة املوجودة. تحت الجلود

GelatinGelatin is an animal based protein product obtained from the hydrolysis of the colla-gen parts of butchery animals such as beef or swine or vertebrate animals such as fish. Collagen is found in skin, bone, cartila-ge, fiber and connective tissue of animals. Swine bone and sub surface skin and beef bone and subsurface skin are mainly used for gelatin production.

Page 96: Helal Gıda Dergisi 3

94 www.dunyahelalgidabirligi.org

الغذاء الحالل ىف مسلمى بلغاريا

املسلمون الذين إنفصلو من االمربطورية العثامنية بقو تحت ظل امارة بلغاريا وبقو متصلون بدينهم ،وكانو

ينتجون أغذيتهم بنفسهم وفقا لالصول االسالمية لذا مل يجدو صعوبة ىف هذا الخصوص . مبرورالوقت شباب

املسلمني الذين يؤدون الخدمة العسكرية وجدو مشكلة ىف تنوال الغذاء الحالل ، وكام هو املتفق عليه ان الدولة

حلت هذه املشكلة بتجهيز االطعمة الخاصة طبقا لالصول. االسالمية خالية من لحم الخنزير للشباب املسلمني

ىف عام 1912 بدات الحكومة البلغارية مع الكنيسة االرتوذكسية ىف تنصري املسلمني واصبحو يؤكلون املسلمني

لحم الخنزير. خالل سنة واحدة سببت تطورات دولية ضد الحكومة البلغارية اضطرت الحكومة الرتاجع واضطرو

ترك املسلمني يعيشون حريتهم. واخذو حقوقهم الدينية .منها عدم اكل لحم الخنزير

بعدحدوث حرب العاملية الثانية دخلت بلغاريا اىل نظام الشيوعية ، وبدات جميع انواع الضغوت للمسلمني ىف هذا

النظام ، وصادرت جميع االراىض واخذو الحيوانات من.اصحابهم واصبحت الدولة تعمل بالزراعة وتربية املاشية

هكذا اصبحت الدولة تنتج اللحوم ، وسياسة الدولة امللحدة ليست فيها الحالل والحرام .مع ذلك ان املسلمني

الذين يعيشون ىف القرى مل ينفصلو ىف تربية املاشية. واصبحو يذبحون الحيوانات عىل الطريقة االسالمية مع مرور الزمان الشباب اصبحو اليفرقون بني الحالل

والحرام، والشباب الذين يدرسون ىف املدن الكبرية والذين يبحثون عن العمل وال سيام اولئك الذين يعيشون ىف املدن

الكبرية قد تاثرو من منط معيشة البلغاريني ، ىف املدن اصبحت من الصعب الحصول عىل لحم الضأن والبقر

. املذبوحة وفقا للقواعد االسالمية

Halal Food in Muslims of Bulgaria The Muslims who stayed in Principality of Bulgaria which separated from Ottoman State remained devoted to their religion. They did not encounter a problem in consumption of food that is convenient for their religion because they produced their own food. However in time, young Muslims who fulfilled their military duty encountered problem of halal meal. The state could not ignore these problems that were being faced and as a solution they gave special meals (meals that do not contain pork) to young Muslims.In year 1912, when government of Bulgaria performed the first evangelisation operation with Orthodox Church, they forced the Muslims that they wanted to christianise to eat pork meat. Due to international events that took place within one year Bulgarians had to step back and granted freedom to religion of Muslims. Not forcing to eat pork was one of the rights that had been granted. After World War Two, Bulgaria had chose communist regimen and in this regimen Muslims were subjected to all types of pressures. All land were nationalized, animals were taken from their owners by force and agriculturing and animal farming became state actitivity. In this way, production of meat became an activity of the state and according to the policiy of atheist state, there was not an issue of halal lor ill-gotten food. Despite everything, religious Muslims paid attention to their food and acquired meat products from the animals that they butchered themselves only. Because although animal farming belonged to the state, the people who resided in villages were not completely separated from animal farming. Due to harsh survival conditions in this way, young generation began to attach importance to the concept of halal and ill-gotten. Especially the ones that resided in big cities for studying or job searching were affected by the life style of Bulgarians. When telling all this, it does not mean that everyone living in the cities is eating pork. However, it was hard to obtain veal or lamb meat from animals that had been slaughtered according to Islamic rules.

ARABEN

Dr. Mustafa Aliş HACI////

Page 97: Helal Gıda Dergisi 3

95www.dunyahelalgidabirligi.org

طريقة االضحية ىف أوروبا

عندما يقال عيد االضحى فانه اول ماياىت عىل البال هى االضحية ىف سبيل الله . يوزع لحمها للفقراء وللجريان وقسم منها تؤكل مع العائلة والضيوف.التضحية ىف اوروبا ليس سهال

مثل تركيا .اليسمح للتضحية اال ىف املسالخ الذى يسمح لها . البلدية ، الميكن الحد ان يضحى ىف حديقته منزله الخاصة

هناك دول تشرتط الذبح بطريق الصدمة ،وبعض البلدان تشرتط موظف بيطرى اثناء الذبح ، اذا مل يذبح بطرقة

الصدمة فانه يشتىك للرشطة ويتعرض لغرامة مالية . هذه بعض الصعوبات املسلمني الذين يعيشون ىف اوروبا .

بعض املسالخ تسمح للذبح االسالمى لىك التضيع ذبائنهم. وارباحهم

اليسمح ىف املانيا ذبح االضحية بدون الصدمة . اليسمح بالذبح االسالمى اال بتقديم طلب رسمى للسلطاط وترصيح خاص منهم .ان املسلمون الذين يريدون الذبح بدون صدمة ىف اوروبا فان الدوائر الرسمية يقدمون فتوى الشؤون الدينية بخصوص جواز بطريقة الذبح بالصدمة . فان فتوى الشؤون

الدينية بطريقة الذبح بالصدمة تسببت لفى السنوات االخرية فان املسلمني ىف اوروبا اليستطيعون الذبح االسالمى

،لالضحية، وتوزيع اللحم للفقراء، براحة البال

لذا انهم يرسلون اضحيتهم للفقراء املوجودين ىف الدول الفقرية مثل اسيا وافريقيا الذين اليجدون اللحم اال ىف عيد

االضحى .فان املسلمني ىف اوروبا يضحون بطرق الجمعيات. الخريية ويتربعون لهم وهم يذبحون ىف الدول الفقرية

فان عيد االضحى تساعد عىل توطيد عالقات الصداقة والتضامن بني املسلمني .واننى ادعو الله ان يعيش املسلمني

. حياة سليمة عىل طريق القران والسنة

Slaughtering Of Sacrificial Animals In EuropeWhen Sacrifice Fest is considered, the first thing that comes to mind is slaughtering sacrificial animal for the sake of Allah. The meat of the animal that has been slaughtered is distributed among the poor and some portion of it is eaten by the household and their guests. Butchering sacrificial animals in Europe is not as easy as it is in Turkey. The sacrificial animal can be slaughtered in permitted slaughter houses only. No person can slaughter a sacrificial animal in the garden of his house. Also, there are countries which seek obligation to shock the animal. Even more, in the countries where delivering shock to animal is mandatory, veterinarian surgeons wait by the sacrificial animal while it is being slaughtered. If the person slaughtering the sacrificial animal does not deliver shock, the veterinarian surgeon gives this person’s name to the police. The person who slaughters the animal without delivering shock receives punishment of fine. These are some of the troubles that the Muslims in Europe encounter. Some slaughter houses may ignore the butchering of the animal without delivery of shock in order to sell sacrificial animals. In Germany, slaughtering the animal without applying shock is not permitted. But special permit is granted to those who document their wish to slaughter without applying shock in written. When Muslims demands slaughtering of the animal without delivering shock, official units in Europe points out the view of the religious affairs administration which states that slaughtering of animal with shock is applicable. This writing of the religious affairs administration has caused a great burden by affecting the right of Muslims to demand slaughtering animal without shock. I wish that Sacrifice Fest helps reinforce the solidarity and brotherhood between Muslims in the whole world, and supplicate from his Holiness Allah that all Muslims live a life according to Koran and tradition.May your Sacrifice Fest be blessed!

ARABEN

Harun SimsekHigher Engineer of Food

كل عيد وانتم مبارك

هارون شمشاك مهندس غذاىئ

Page 98: Helal Gıda Dergisi 3
Page 99: Helal Gıda Dergisi 3
Page 100: Helal Gıda Dergisi 3