gökhan kodalak, "güncel mimarlık sorunsalları: ekoloji," arredamento mimarlık (2011)

11
ARREDAMENTO 87 DÜŞÜNCE Gökhan Kodalak n Moderniteyle birlikte, bir yandan doğal çevreye hangi şartlar altında müdahele edileceği, diğer yandansa doğal çevrenin hangi kriterler dahilinde müdafaa edileceği üzerine doğan yeni tartışmalar, doğayla kurulacak yeni ilişki biçimlerini tarifleyen ekoloji kavramını ortaya çıkarır. Bu yeni anlayışın tarihiyse, temelde doğal ile yapay ve aşkın ile içkin kavramları arasındaki gerilimler üzerine inşa edilir. Metnin ilk iki altbaşlığında, ekolojiyi hayali bir bütünlüğe sahip olduğu varsayılan nostaljik bir Doğa Ana’ya dönüş olarak tariflemenin ve piyasa aparatlarını kullanarak sömürmenin çıkmazlarından bahsedilecek. Son iki altbaşlığındaysa ekolojinin heterarşik ve eşitlikçi düzlemlerde, küresel ölçekten mahalli ölçeğe dek tüm aktörlerle iletişim kurarak ve hızla değişen kentsel yaşam koşullarıyla çaprazlanarak, nasıl örgütlenebileceğine dair bazı naif önerilerde bulunulacak. Nostaljik ekoloji “Gaia, herşeyin Anası, en kadimi, kuruluşu, Yeryüzüne dair bir şarkı söyleyeceğim.” Gaia için Homeros İlahisi Nostaljik Ekoloji, geleneksel evrenin bütünlüklü olduğu varsayılan dünyasına ve doğanın kutsallıkla bezendiği “Doğa Ana” inancına duyulan özlemle, güncel ekolojik sorunları çözme arayışıdır. Geleneksel dünyada sahip olunduğu düşünülen uyumlu, dengeli ve sağlıklı çevrenin, moderniteyle birlikte kaybedildiğine inanıldığından, amaç daha çok harap haldeki bu yeni çevreyi tedavi etmek ve organizmalar ile çevreleri arasındaki etkileşimin premodern vasıflarına yeniden kavuşmaktır. Nostaljik Ekoloji’ye göre Güncel Mimarlık Sorunsalları: Ekoloji Son yılların en sansasyonel tartışma başlıklarından biri de ekoloji- mimarlık ilişkisi. Doğanın tehlikede olduğu savını eksen alan ve mimarlığı, dünyayı premodern koşullardaki o çok idealize edilmiş denge durumunu iade etmenin aracı olarak düşleyen bir kavrayış ortama egemen. Gökhan Kodalak bu yaklaşıma kapsamlı bir eleştiri getiriyor, anadamar ekolojizmin düşünsel ve ekonomik altyapısını tartışıyor ve alternatif bir ekoloji kavrayışı ortaya koyuyor. ekolojik problemlerin temel sebebi ya modern teknolojidir ya da doğayı manipüle ya da domine edebileceğine inanan insanın Kartezyen öznelliğidir 1 . Dolayısıyla yapılması icap eden doğayı yeniden keşfetmek, doğanın bağrına çıkıp onu hissetmek ve içimize çekmektir. Bu romantik eğilimli pitoresk tutku, kolayca farkedilebileceği üzere, ideolojik mistifikasyonları içerisinde barındırır, hızla premodern paradigmaları öven bir tür neo- Paganist pozisyona meyleder ve kaşla göz arasında Yeni Çağ spiritüalizmi sözcülüğüne soyunuverir. Oysa ki daha en başta, modernitenin hastalıktan, geleneksel evreninse uyumlu ve dengeli bir bütünlükten ibaret olduğu iddiası safsatadır. Sorun doğayı kişileştiren, doğayı Doğa Ana yapan ve böylece doğanın kaynaklarının sömürülebildiğini veya doğaya ihanet edilebildiğini savunan düşüncenin ta kendisindedir. Bu yüzden sınırsız bir kutsallığı barındırdığı varsayımıyla, Doğa Ana’ya saygıyla yaklaşmamız talep edilir. Doğa Ana, bilinmezlikleri çözülmekten çok, sonsuza kadar bir gizem olarak kalması gereken, domine etmememiz, fakat kalbimizi açarak güvenmemiz ve heybetini bir adım geriye çekilip izlememiz gereken engin bir güç olarak sunulur. Özetle Doğa Ana inancı, reaksiyoner bir metafizik tevhit arayışıdır, Nostaljik Ekoloji de postmodern evreyle birlikte inanç sistemlerindeki çözülmeleri fırsat bilip, kitlelerin yeni afyonu olmanın hesabını yapar. Doğa Ana kavramıyla yazılı bir metinde ilk kez, MÖ 13. yüzyılda Miken Uygarlığı’nın Doğrusal B alfabesindeki “ma-ka” (Anne Gaia) terimi üzerinden karşılaşılır. Doğanın besleyici ve yaratıcı tarafının dişi tanrıçalar üzerinden kişileştirilmesinin izi, 1 1 Doğa Ana: Anselm Feuerbach, Gaia (1875).

Upload: aboutblank

Post on 28-Jul-2016

253 views

Category:

Documents


3 download

DESCRIPTION

Gökhan Kodalak's theoretical article on the relationship of architecture and ecology, as part of a series that deals with contemporary architectural problematics • Gökhan Kodalak'ın güncel mimarlık sorunsalları serisi için mimarlık ve ekoloji ilişkisini ele aldığı kuramsal makale • Gökhan Kodalak, “Güncel Mimarlık Sorunsalları: Ekoloji” (Contemporary Architectural Problematics: Ecology), Arredamento Mimarlık 249 (2011): 87-97 • TR

TRANSCRIPT

Page 1: Gökhan Kodalak, "Güncel Mimarlık Sorunsalları: Ekoloji," Arredamento Mimarlık (2011)

AR

RE

DA

ME

NTO

87DÜ

ŞÜ

NC

E

Gökhan Kodalak n Moderniteyle birlikte,bir yandan doğal çevreye hangi şartlaraltında müdahele edileceği, diğer yandansadoğal çevrenin hangi kriterler dahilindemüdafaa edileceği üzerine doğan yenitartışmalar, doğayla kurulacak yeni ilişkibiçimlerini tarifleyen ekoloji kavramınıortaya çıkarır. Bu yeni anlayışın tarihiyse,temelde doğal ile yapay ve aşkın ile içkinkavramları arasındaki gerilimler üzerineinşa edilir. Metnin ilk iki altbaşlığında,ekolojiyi hayali bir bütünlüğe sahip olduğuvarsayılan nostaljik bir Doğa Ana’ya dönüşolarak tariflemenin ve piyasa aparatlarınıkullanarak sömürmenin çıkmazlarındanbahsedilecek. Son iki altbaşlığındaysaekolojinin heterarşik ve eşitlikçidüzlemlerde, küresel ölçekten mahalliölçeğe dek tüm aktörlerle iletişim kurarakve hızla değişen kentsel yaşam koşullarıylaçaprazlanarak, nasıl örgütlenebileceğinedair bazı naif önerilerde bulunulacak.

Nostaljik ekoloji

“Gaia, herşeyin Anası, en kadimi,

kuruluşu, Yeryüzüne dair bir şarkı

söyleyeceğim.”

Gaia için Homeros İlahisi

Nostaljik Ekoloji, geleneksel evreninbütünlüklü olduğu varsayılan dünyasına vedoğanın kutsallıkla bezendiği “Doğa Ana”inancına duyulan özlemle, güncel ekolojiksorunları çözme arayışıdır. Gelenekseldünyada sahip olunduğu düşünülenuyumlu, dengeli ve sağlıklı çevrenin,moderniteyle birlikte kaybedildiğineinanıldığından, amaç daha çok haraphaldeki bu yeni çevreyi tedavi etmek veorganizmalar ile çevreleri arasındakietkileşimin premodern vasıflarına yenidenkavuşmaktır. Nostaljik Ekoloji’ye göre

Güncel Mimarlık Sorunsalları: Ekoloji

Son yılların en sansasyonel tartışma başlıklarından biri de ekoloji- mimarlık ilişkisi.Doğanın tehlikede olduğu savını eksen alan ve mimarlığı, dünyayı premodernkoşullardaki o çok idealize edilmiş denge durumunu iade etmenin aracı olarakdüşleyen bir kavrayış ortama egemen. Gökhan Kodalak bu yaklaşıma kapsamlı bireleştiri getiriyor, anadamar ekolojizmin düşünsel ve ekonomik altyapısını tartışıyorve alternatif bir ekoloji kavrayışı ortaya koyuyor.

ekolojik problemlerin temel sebebi yamodern teknolojidir ya da doğayı manipüleya da domine edebileceğine inanan insanınKartezyen öznelliğidir1. Dolayısıylayapılması icap eden doğayı yenidenkeşfetmek, doğanın bağrına çıkıp onuhissetmek ve içimize çekmektir. Buromantik eğilimli pitoresk tutku, kolaycafarkedilebileceği üzere, ideolojikmistifikasyonları içerisinde barındırır, hızlapremodern paradigmaları öven bir tür neo-Paganist pozisyona meyleder ve kaşla gözarasında Yeni Çağ spiritüalizmisözcülüğüne soyunuverir. Oysa ki daha enbaşta, modernitenin hastalıktan, gelenekselevreninse uyumlu ve dengeli birbütünlükten ibaret olduğu iddiasısafsatadır. Sorun doğayı kişileştiren,doğayı Doğa Ana yapan ve böylecedoğanın kaynaklarının sömürülebildiğiniveya doğaya ihanet edilebildiğini savunandüşüncenin ta kendisindedir. Bu yüzdensınırsız bir kutsallığı barındırdığıvarsayımıyla, Doğa Ana’ya saygıylayaklaşmamız talep edilir. Doğa Ana,bilinmezlikleri çözülmekten çok, sonsuzakadar bir gizem olarak kalması gereken,domine etmememiz, fakat kalbimizi açarakgüvenmemiz ve heybetini bir adım geriyeçekilip izlememiz gereken engin bir güçolarak sunulur. Özetle Doğa Ana inancı,reaksiyoner bir metafizik tevhit arayışıdır,Nostaljik Ekoloji de postmodern evreylebirlikte inanç sistemlerindeki çözülmelerifırsat bilip, kitlelerin yeni afyonu olmanınhesabını yapar.

Doğa Ana kavramıyla yazılı bir metinde ilkkez, MÖ 13. yüzyılda Miken Uygarlığı’nınDoğrusal B alfabesindeki “ma-ka” (AnneGaia) terimi üzerinden karşılaşılır.Doğanın besleyici ve yaratıcı tarafının dişitanrıçalar üzerinden kişileştirilmesinin izi,

1

1 Doğa Ana: AnselmFeuerbach, Gaia (1875).

Page 2: Gökhan Kodalak, "Güncel Mimarlık Sorunsalları: Ekoloji," Arredamento Mimarlık (2011)

AR

RE

DA

ME

NTO

88

ŞÜ

NC

E

tarih öncesi dönemin Venüs figürlerinden,İlk Çağ’ın çok tanrılı inançlarına kadarsürülebilirse de, Antik Yunan’da bukavrayış önemli bir kırılmaya uğrar; pre-Sokratik filozoflar doğayı “icat ederler” vedünyevi fenomenlerin tümünü physiskavramı etrafında toplayarak “fiziksel” ile“metafiziksel”in üç milenyumlukmücadelesini başlatırlar. Ortaçağ’da

Semavi dinlerin küresel yayılımı sonrası, bukez Doğa’nın yukarıda cennet ve melekler,aşağıda cehennem ve zebaniler arasındakibir katta, Tanrı’nın üretimi olarakvaredildiğine inanılır. Böylece Doğa artıkilahi olanla maddesel olan arasındasendelemeye başlar2. Doğa bir başka ilahiotoriteyse neden ona Tanrı denmiyordur?Tanrı maddi dünyanın dışındaysa, nedenDoğa sadece madde olarak kabuledilmiyordur3? Bu muğlaklık, Romantikakımın önderliğinde Tanrı ve maddearasında konumlanan yeni bir tin arayışınıdoğurur. Doğanın pitoresk dokusunuçevreleyen adeta “süblime” edilmiş biraura icat edilir; hem korkutucu görkemiylegökteki Tanrı’ya referans verir, hem de birayağı hala topraktadır, maddeye referansverir. Nostaljik Ekoloji’nin yaptığı da tamolarak budur; modernitenin endüstrileşmesüreciyle arkaplana ittiği doğanın bu yarı-tanrısal, yarı-maddesel müphemlik mitini,postmodern evrede yeni baştan diriltir.

Bu spiritüel arayışın mitolojik kökenlerineinildiğinde; Roma’da Terra Mater,İskandinavya’da Jörd, İnka’daPachamama, Sümer’de Ninhursag, Türkmitolojisinde Yer Tanrı, Aborjinler’deEingana ve Antik Yunan’da Gaia olarakçeşitlenen fakat benzer vasıflarla bezeli birdizi Doğa Ana figürüyle karşılaşılır.Bunlardan geniş göğüsleriyle tasvir edilenGaia, primordiyal Doğa Ana’dır, doğadakitüm bereketin hem kaynağıdır, yani bir türmetafiziksel güçtür, hem de yeryüzününfiziksel karşılığıdır, yani maddenin takendisidir. Bu kadim mit, postmodernevrenin ekolojik uyanışında kilit rolüstlenecek bir hipoteze kaynaklıkedecektir. 1970’lerde James Lovelock’unkitaplarıyla ünlenen Gaia hipotezi, ekolojikdüşün düzlemini yeni baştan şekillendirir4.Hipotez, dünyanın tüm fizikselbileşenlerinin (atmosfer, hidrosfer, litosfervs.) etkileşimli ve karmaşık bir sistemolarak bütünleşik halde çalıştığını vedünyanın yaşam için fiziksel, klimatik vebiyo-jeokimyasal şartları teleolojik birkurguyla hareket eden bir antite olarakdüzenlediğini vazeder. Hipotez, dünyayıholistik bir imgelemle kendi otonomisinesahip, her türlü parçacığının geribeslenimiyle çalışan, hem hayatın kaynağı,hem hayatın düzenleyicisi, hem de hayatkoşullarının ta kendisi olarak sunar.Özetle, dünya ekolojisinin zeki bir varlıkolarak yaşadığını öne süren Gaia hipotezi,Nostaljik Ekoloji damarının da doruknoktasını oluşturur. Artık primordiyalDoğa Ana’nın iyileştiriciliği, besleyiciliği,

2

3

2 Romantik Doğa:Joseph Kock, GökkuşaklıKahraman Peyzaj (1805).

3 Tekno-kırsalcı Nostalji:Frank L Wright,Broadacre City (1932-59).

Page 3: Gökhan Kodalak, "Güncel Mimarlık Sorunsalları: Ekoloji," Arredamento Mimarlık (2011)

ŞÜ

NC

EA

RR

ED

AM

EN

TO

89bereketliliği, doğurganlığı, uyumluluğu,düzenleyiciliği, döngüleri ve dengeleri,kısaca tüm nitelikleri, postmoderniteninekolojik zemini üzerinde yeniden inşaedilmeye başlamıştır.Doğa Ana’nın Hindu inanışındaki DoğaTanrıçası Prithvi’nin başat sıfatlarındagörülebileceği üzere, “sürdürücü”nitelikleri de bulunur. Bu lakaplar şöylesıralanabilir; Dhara “Muhafaza eden”,Drdha “Sabit olan”, Sthavara “Değişmezolan”, Vishdava “Herşeyi koruyan” veVishvamhara “Herşeye katlanan”.

Buradan bir başka postmodern dönempopüler kavramına doğru yol alınırsa,1970’lerden itibaren artan bir yaygınlıksonunda “Sürdürülebilirlik” bugün sadecemimari ve ekolojik düzlemde değil, baştaekonomi-politik olmak üzere hemen herkulvarda ön plana çıkmış vaziyettedir.Kelimenin etimolojik kökü, Latince sub-tenere’den gelir, yani “Muhafaza etme”,“Koruma”, “Katlanma” gibi Prithvilakaplarını kapsayan bir anlam kümesinereferans verir5. Dolayısıyla “gelecekkuşakların kendi ihtiyaçlarınıkarşılamalarını önlemeyecek şekildegelişmek”, “desteklenen ekosistemlerintaşıma kapasitesiyle yaşayarak insanhayatını iyileştirmek” ya da “doğaya,evrensel insan haklarına, ekonomik adaleteve barış kültürüne saygı üzerinetemellenmek” gibi uçsuz bucaksıztanımlamalarla öne sürülen bu kapsayıcıkavram, Nostaljik Ekoloji temelinde,antikiteden bu yana el üstünde tutulansabitlik, değişmezlik, muhafazakarlık,sağlamlık vb. ilahi “sürdürücü” vasıflarınrestorasyonundan başka bir şey değildir.Bu yüzdendir ki;

“Doğa’nın bu yeni dengesizliğinin karşılığıolarak, bir Alman ekoloji bilimadamı1970’lerde şunu önerir: Doğa durmadandeğiştiğinden ve birkaç asır içerisindedünya üzerindeki koşullar insanlığınyaşamını sürdürmesini imkansız halegetireceğinden dolayı, insanlığın kolektifamacı kendisini doğaya adapte etmekyerine, dünyanın ekolojisine daha büyükbir güçle müdahele etmek ve dünyanındeğişimini dondurmak olmalıdır, böylecedünyanın ekolojisi temelde aynı kalacak vebu da insanlığın hayatta kalmasınısağlayacaktır6.”Aşırı tutuculukla yıkanmış bu öneri,Nostaljik Ekoloji’nin temel gerçeğini suyüzüne çıkarır. Nostaljik Ekoloji’ninYeşiller’i, yeni bir dinin rahipleridir.Postmodern çoğu inanç füzyonu gibi,

bilimsel düzlem üzerinde şekillenir; küreselısınma, biyolojik çeşitliliğin yitirilmesi vb.argümanlar, Doğa Ana mistifikasyonunabulanır ve kaybedildiği varsayılan o kutsaltevhidin ruhu geri çağrılır durur. Asıl amaçdeğişimin imkansız, mevcudiyetin zamansızolduğu, kadir-i mutlak tek doğrununbütünleşik yoluna baş koymaktır.Nostaljik Ekoloji’nin yolu bu bağlamda,kaybedilen kutsallığın yoludur.

Mimarlık düzlemindeki Nostaljik Ekolojianlayışıysa, tekno-kırsalcı bir güzergahasahiptir. Ebenezer Howard’ın izole yeşilfanuslar şeklinde hayal ettiği BahçeKentleri, Frank L. Wright’ın teknokratikkırsal düşü Broadacre City, başta LeCorbusier’inkiler olmak üzere Modernistürbanizmin değişim ve kentselliktenkorkan, sabit düzenekler peşinde koşanfrijit örnekleri, anti-kentsel şehir benzeriSovyet ürbanizmi, postmodern evreningüvenlik paranoyası soslu burjuvazisininkırsal banliyö rüyaları ve kendineyetebileceğini varsayan tüm otarşikkurgular, şu veya bu şekilde NostaljikEkoloji’ye göbekten bağlanırlar. 2001yılında RIBA destekli bir konferans için 18farklı profesyonelin ekolojik sorunsalamimarlık düzlemi üzerinden çözümlergetirmeye çalıştığı “Mimarlığı Anti-MakineÇağında Sürdürülebilir Kılmak” adlıkitabın, daha “Kasaba ve kırsala bütünolarak bakmak”, “Zen ve hayat döngüsübakım sanatı” ve “Küçük kasaba” gibimakale başlıklarından başlayarak bunostaljik damara nasıl eklemlendiği,Martin Pawley’nin neo-kırsalcılık yönelimlişu sözleriyle özetlenebilir: “Eğer tümproblemler kentselse, neden cevapların dakentsel olması gerektiğini düşünelim7?”

Pawley’ye göre, cep telefonları ve internetvirtüel kenti zaten gerçek kılmıştır, kentmerkezleri antikalaşmış ulaşım sistemlerive arızalı mekanlarıyla can çekişiyordur,yapılması gereken kentleri terketmek ve0.4 hektarlık zonlara kurulacak “özelkırsal yerleşimler”e geçmektir. Buradaçevirimiçi bilişim dallarıyla çalışılacak,çevre dostu araçlar kullanılacak ve böylece21.yüzyılın kentsel problemleri -kırsalüzerinden- pekala çözülebilecektir. Kolaycafarkedileceği üzere Pawley’nin yaptığı,Wright’ın Broadacre City’sini pişirip tekrarönümüze koymaktan başka bir şeydeğildir.

Öte yandan, Peter Hall ve Colin Ward“Toplumcu Kentler: Ebenezer Howard’ınMirası” adlı 1998 tarihli kitaplarında

sürdürülebilir ürbanizmin ideal hali olarakbu kez Bahçe Kentler’e geri dönmeyiönerirler. Kitabın ilk yarısı, Letchworth(1903) ve Welwyn’de (1920) inşa edilenBahçe Kentler’in dönemin yerel planlamapolitikalarında ne denli etkili olduğunusavlar8. İkinci yarısıysa, Bahçe Kentler’indiriltilmesi üzerine kurulur. Banliyölerdehızlı ulaşım koridorlarından kurulu lineersekanslı “sürdürülebilir toplumsalarsaalanları”na yerleşilecek ve alternatiftarım bu kasabaların peyzajınıoluşturacaktır. Önerdikleri kentin değişimve farklılıklarından korkan, pitoreskkırsallığı, naif kantitatif hesaplarlabelirlenmiş otarşiyi ve hapsediciizolasyonları savunan, bir başka NostaljikEkoloji anlatısıdır. Bu bağlamda Negri’ninöz yönetimli bahçe yaşantılarıyla alay edenve farklılık ile değişim jeneratörlüğütemelinde metropolü her daim savunan diliakıldan çıkarılmamalıdır;“En yakın yoldaşlarım komünlerden, özyönetimli bahçelerden (…) ve tüm ortakBildung girişimlerinden alternatifler olarakbahsettiklerinde, neredeyse kahkaha atacakgibi oluyorum9.”

Belki de 21. yüzyılda ekoloji üzerineanlamlı bir çift laf edebilmek için, önceliklehayali bir geleneksel zaman Doğa Ana’sıpeşinde koşmayı bırakmak, onu spiritüelZen döngüleriyle allayıp pullayıp kırsalköycüklere hapsetmekten vazgeçmek vebugünün en önemli “yaşamsal çeşitliliği”nibarındıran ekolojiyle, basitçe kentlerin vemetropollerin ekolojisiyle birlikte yenibaştan düşünmek gerekir.

Pazar Ekolojisi

“İlk büyük inşaat projem olması adına

bunu seçmem kolay oldu, hem çevre dostu

mimarlık değerlerimi vurgulayacak, hem

de eğlence sektöründeki kariyerimi

kucaklayacak.”

Brad Pitt, Dubai için tasarladığı

“Ekolojik” Otel hakkında

1960–80 aralığında, kapitalizmin tümkültürel ve sosyopolitik devrimci taleplerisivri uçlarını budayarak içine aldığı veböylece yıkılmak şöyle dursun, daha dagüçlendiği yeni hali, neoliberal tevhidiberaberinde getirir. Böylece modernkapitalizmin felaketlere yol açan aşırıistismarcı ve sömürücü halinin ekolojikamaçlara, yoksullukla mücadeleye vb.sosyal sorumluluk kulvarlarına hizmetverebildiği ölçüde kendisinipazarlayabildiği yeni bir format ortaya

Page 4: Gökhan Kodalak, "Güncel Mimarlık Sorunsalları: Ekoloji," Arredamento Mimarlık (2011)

çıkar. Dolayısıyla bu aynı zamanda,holistik bir tür post-materyalistparadigmaya kayışın da habercisidir;

“Pazarın sosyal sorumluluk karşısındakimuhalefeti ortadan kalktı –artık bu ikili,ortak fayda için biraraya getiriliyor.Çalışanları işbirliği ve katılıma teşvik etme,müşterilerle diyalog kurma, doğaya karşısaygılı olma, iş anlaşmalarınışeffaflaştırma, bugünün başarıanahtarlarıdır. (…) [Kapitalistlerin] yenitercih ettikleri mottoları böylece sosyalsorumluluk ve şükran haline gelir:Toplumun onlara karşı, yetenekleriniortaya koymak ve büyük mal varlıklarısahibi olmak adına, inanılmaz derecede iyidavrandığını itiraf eden ilk onlar olurlar,dolayısıyla topluma birşeyleri geri vermekve sıradan insanlara yardım etmek artıkonların görevi haline gelir. Sadece bu tarzşefkatli bir yaklaşım, işlerindeki başarıyıdişe dokunur hale getirebilecektir…10”

Böylece tüketim ve anti-tüketim aynı paketiçine sokulur, doğayı sömürmek veekolojik duyarlılık birlikte örülür, lükstüketim ve fakirlere yardım biraradasunulur. Şöyle ki, artık Starbucks’tan birbardak kahve satın aldığınızda, “kahvedendaha fazlasına, bir tür kahve etiğine rağbetediyorsunuz”dur. Kahveye daha fazla paraödeyerek, aynı zamanda çiftçilere yardımedersiniz, kahve yetiştirme pratiklerinigeliştirmeye katkıda bulunursunuz, yağmurormanlarının yitirilmesini önlersiniz vepofuduk koltuklarla size sunulanatmosferin bir parçası haline gelirsiniz11.Dolayısıyla fazladan ödediğiniz ücret,“etik” vergisidir, sosyal sorumluluğunuztüketimin içine başından itibaren dahiledilir.

2006’da kurulan TOMS ayakkabılarıysa,yeni poliçesiyle bu mantığı uçlara taşır:“Satın aldığınız her bir çift ayakkabıylabirlikte, TOMS yeni bir çift ayakkabıyıihtiyacı olan bir çocuğa verecek. “BireBir”. Asıl amacımız bireylerin satın almagücünü kullanarak, herkesin iyiliğine faydasağlamak. Dünya üzerindeki 6 milyarinsandan, 4 milyarı çoğumuz için tasavvuredilemez şartlarda yaşıyor. Haydi, hepbirlikte daha iyi bir gelecek için bir adımatalım12.”

“Bire Bir” mottosu, neoliberal söyleminhınzır oksimoron karşılığıdır; egoisttüketimle fedakar hayırseverlik üstüstebiner, tüketimin günahı, ihtiyacı olanbirine yardım edilmek şartıyla silinmiş

sayılır. Düğüm noktası tüketmeninkendisinin, simultane olarak, zaten baştakapitalist tüketimin neden olduğu dertlerekarşı yürütülen bir mücadeleye katılımınbir parçası olarak sunulmasıdır. Neoliberalkapitalizmin en büyük trüklerinden biri,işte tam olarak budur; “etik” de, “sosyalsorumluluk” da artık meta haline gelmiştir,belirli bir ekstra ücret karşılığında satınalınabilir.

Neoliberal kapitalizmin bu yeni trüğününmimarlık ortamında en çok, dünyanın enfazla kazanan 100 mimarlık ve inşaatşirketi arasında sayılan HOK, SOM,Halcrow, Foster vb. firmalar tarafındanPazar Ekolojisi anlayışıyla kullanıldığınısöylemek, herhalde şaşırtıcı olmaz. Her birimimarlıkta sürdürülebilirlik ve ekolojikduyarlılıklar adına konferans vesempozyumlar düzenler, kitap ve broşürlerbastırır, yeni standartların oluşmasında -şirket çıkarlarını gözeterek- katkıdabulunur ve kurumsal imajlarını doğaylabarışık, toplumsal sorumluluk sahibi, “etikkapitalistler” olarak sunar. Bu bağlamdaABD’nin en kazançlı 10 tasarımfirmasından biri olarak kabul edilenHOK’un piyasaya sürdüğü “SürdürülebilirTasarım için HOK Rehber Kitabı”, ofisinkendi promosyonunu yapması dışında,konstrüksiyon ve malzeme seçimleriyleilgili çeşitli pragmatik öğütlerden fazlasınıvadetmez13. Ekokapitalizm fantezisiylesüslü kitapta, “eğer ki maliyeti veperformansı eşitse, yerel malzemelerikullanmayı tercih edin” gibi politikdoğrucu etiğin eşsiz örneklerine rastlamakmümkündür. Mesaj özetle şuna indirgenir;eğer ki maliyet kurtarıyorsa (yani kapitalistkarı azaltmıyorsa), ekolojik duyarlılık içrahatlığıyla sergilenebilir. HOK, SOM,Foster vb. politik doğrucu ekolojistlerinkolayca farkına varılabilecek en temelproblemi, zaten soruna en başında nedenolan sömürücü pozitivist mantığıniçerisinde, sorunu pazarlanabilir sahteçözümlerle geçiştirmeleridir.

Pazar Ekolojisi anlayışı güncel mimarlıkprojelerinde artan bir hızla yeşilinkozmetik kullanımını radikal boyutlarataşır. Artık her yer yeşildir, bahçedir, sebzeyetiştirilir, kuşlar uçar, kırmızı balonluçocuklar sevinçle çimenlerde yuvarlanır vetavşanlarla birarada mutlu mesut yaşar.Pazar Ekolojisi, postmodern evreylebirlikte mimarlık ortamını ele geçirenPiyasa’nın, kendi karını etkilemeyeceği vehatta pazarlama stratejileriyle karına karkatacak ölçüde, Doğa’yı kendisine entegre

etmesinden ve günah çıkartıcı bir zekatolarak kullanmasından başka bir şeydeğildir. 1944’te, Ankara valisi NevzatTandoğan’ın, devletçi geleneğin bir kezdaha altını çizdiği o ünlü “Komünizmgelecekse, onu da biz getiririz.” sözlerini,buraya biraz bükerek de olsa uyarlamakmümkün gözükür: Neoliberal kapitalizmşöyle der; “Ekoloji gelecekse, onu da bizgetiririz.” Pazar Ekolojisi kısaca budur.Pazar Ekolojisi’nin ikiyüzlülüğünün enbariz dışavurumu, çölün ortasındadiktatöryen petrol sermayesiyle inşa edilenKörfez Bölgesi ve Dubai örneklerinin“sürdürülebilirlik” ve “ekolojik tasarım”başlıkları altında pazarlanmasıdır. İngilizfirması Halcrow’un “SürdürülebilirlikKitabı” adlı broşüründeki ana mesajlar;“Sürdürülebilirlik önemlidir.” ve “Hepimizbir farklılık yaratabiliriz” gibi basmakalıpsloganlardan öteye geçmez14. OysakiHalcrow’un asıl farklılık yarattığı yerKörfez’in ta kendisidir. 1952’de Kuveyt’eilk çağrılışlarından itibaren firma “21.yüzyılın Körfezi”ni inşa etmek adınabölgeye adeta demir atmış bulunur15.Britanya’nın da jeopolitik rolünü arkasınaalan şirket, 1950’lerden itibaren Körfez’inve Dubai’nin kentsel üretiminde eşi benzerigörülmemiş ölçekteki pasta payını -ulaşımağlarını, su ile enerji altyapılarını ve hattayeni şehirler inşa etme görevlerini- üzerinealmasını bilir. Meseleyi daha derinlemesineanlamak adına, Rem Koolhaas’ınHalcrow’un Dubai’den sorumlu olanyöneticisi John Smith’le yaptığı şu röportajhayati gözükür:

“RK — Dubai’nin şuandaki durumuylailgili ne düşünüyorsunuz? Yaklaşımınızınçerçevesi ve sonuçlarını artık görmeyebaşlıyor muyuz?

JS — Açıkçası, Florence Nightingale olmakistemeyi çoktandır bıraktım.Deneyimlerimin birçoğu, BM, DünyaBankası ve ILO gibi yardım ajanslarıyladoğrudan çalışmak üzerine gerçekleşti.Eskiden yoksulluğu azaltmaya yardımetmenin, şahsi bir deneyim olduğunudüşünürdüm. Her sabah ayağa kalkmayıkafamda ancak böyle rasyonalizeedebiliyordum. (…) Fakat bunlarınbirçoğu, Dubai için uygun değil. Buradaki(…) zaman ve üretimin kalitesi, yaniuygulamanın kendisi işin esasınıoluşturuyor. Dubai benzeri görülmemiş birkalkınma hızını deneyimliyor. Bukaçınılmaz olarak, daha önce tahayyüledilmemiş seviyelerde altyapı gerektirençok iddialı projeleri gerekli kılıyor. (…)A

RR

ED

AM

EN

TO

90

ŞÜ

NC

E

Page 5: Gökhan Kodalak, "Güncel Mimarlık Sorunsalları: Ekoloji," Arredamento Mimarlık (2011)

ŞÜ

NC

EA

RR

ED

AM

EN

TO

91

Benim bunu rasyonalize etme yolum, yeniişler yarattığımız üzerine. Ben bir tasarımcıdeğilim, dolayısıyla muhteşem silüetiyarattığımı söyleyemem. Fakathissediyorum ki, Dubai’nin gerçekliğibudur. Ya suya girer ve yüzersiniz, ya daayaklarınızı suya dahi sokmazsınız16.”

Halcrow müdürü öncelikle FlorenceNightingale’cilik oynayarak, yoksullarayardım etmesini, kapitalist sömürününkarşısında her sabah güne başlayabilmekadına kendisini ayakta tutan tek şeyolduğunu itiraf eder. Fakat meseleDubai’ye taşındığında ve artık bu sahteduyarlılık dahi ortada kalmadığındaHalcrow müdürü, bu yeni sömürü modelikarşısında sabah ayağa kalkamaz hale tabiiki gelmeyecektir. Bu kez de en azından “işyarattıkları” bahanesiyle vicdanınırahatlatır ve durumu kendi kafasında“rasyonalize” eder. Politik düzlemde bu,ABD ve Avrupa Birliği’nin demokratiksayıklamaları yanında, bir taraftapetrolünü sömürdükleri ve karşılığındamiliter teknoloji sattıkları Suudi Arabistangibi diktatöryen ülkeleri el üstündetutmaları, diğer taraftaysa kontroledemedikleri ve işlerine gelmeyen ülkelerianti-demokratik “Şer Ekseni”ne dahiletmelerine benzer bir ikiyüzlülüğe işareteder. “Dubai’nin gerçekliği” diyebahsedilen şey, bu mantığın sürdürülemezolmasına karşın, Halcrow, Foster, SOM,HOK gibi firmaların, kar paylarınıarttırmak için ayaklarını Körfez veDubai’nin karlı “sularına” sahte-ekolojikpazarlama stratejileriyle sokmalarındanbaşka bir şey değildir. DolayısıylaSürdürülebilirlik, ne insan yaşamının, netilkilerin, ne de Doğa’nınsürdürülebilirliğidir; onlar reklambroşürlerinde şirin gözüktükleri içinkullanılırlar, en başından itibarensürdürülebilirlik, neoliberal kapitalistsömürünün sürdürülebilirliğidir.

Hollywood’un önde gelen starlarındansayılan ve Angelina Jolie’yle sansasyonelevliliğiyle ününe ün katan Brad Pitt,profesyonel aktörlük kariyerinin yanında,son dönemde amatör bir mimarlık tutkusugeliştirir. Amatör derken, Brad Pitt’inmimarlığın okulunu okumadığı, fakatFrank Gehry, Thom Mayne, RemKoolhaas gibilerin yanında stajyerlikyaptığı, televizyonlarda “Sürdürülebilirlik”üzerine Design e2 gibi programlaryürüttüğü ve Katrina fırtınası sonrası NewOrleans’ta Make It Right Foundation’ıkurarak, yerli halk için yeni barınaklartasarladığı bir tür “Star Amatörlüğü”ndenbahsedildiği unutulmamalıdır. Brad Pitt’inMart 2009’da ABD başkanı BarackObama’yla buluşarak, kendi konsepti olan“Yeşil Konutlar”ı ulusal bir model olaraksunması ve birlikte SürdürülebilirMimarlığın federal finansman olasılıklarınıtartışmaları, Pazar Ekolojisi’ni özetlemekadına biçilmiş kaftandır17. Bu bağlamdaPazar Ekolojisi’nin ete kemiğe bürünmüşkamusal yüzü için Brad Pitt’ten dahauygunu düşünülemez. Bir tarafta AngelinaJolie’yle birlikte Afrika’daki çocuklara

54

6

4 Brad Pitt Yeşil Konutlariçin Beyaz Saray'da.

5 Doğada erime, Topografikyeşil mimari.

6 Dubai, Sürdürülebilirikiyüzlülük.

Page 6: Gökhan Kodalak, "Güncel Mimarlık Sorunsalları: Ekoloji," Arredamento Mimarlık (2011)

insani yardımda bulunurken poz verir,diğer tarafta Dubai’nin yüksek sosyetetüketim cenneti karakterine yüklüyatırımlarda bulunur ve meşhur DünyaAdaları’ndan birini satın alır. Bir taraftaKatrina kasırgası sonrası New Orleans içinbağışlardan topladığı parayla yenibarınaklar yapar, diğer tarafta Gehryhocasından öğrendiği trüklerle Dubai’yeyeni bir “eko-gökdelen” tasarlar18.Postmodernitenin ve neoliberal Pazartevhitinin Efendi-Köle diyalektiği işte böyleişletilir; Kölelerin insani yardımsponsorluğunu yapan, sempatik gözükmeyeçalışan “Efendi”nin ta kendisidir.

Pazar Ekolojisi’nin tek talebi düşünmeden,sorunun kaynağına inmeden, sorunupolitikleştirmeden, sadece bir bardakkahve satın alarak, ayakkabı veya parayollayarak, %15 enerji tasarruflu bir “eko-konut”ta oturarak, yani güzergahlarıönceden belirlenmiş, evcilleştirilmiş vehesaplanmış eylemlerde bulunarak,

kurulmuş sisteme çomak sokmadan,vicdanınızı kısa yoldan rahat tutmanızdır.Pazar Ekolojisi, aynı Nostaljik Ekoloji gibi,anlamlı bir ekolojik eleştiri ve eylemin başdüşmanıdır. Belki de 21. yüzyılda ekolojive sürdürülebilirlik üzerine anlamlı bir çiftlaf edebilmek için, öncelikle doğaya vesürdürülemeyen sosyoekonomik örüntüleresadaka ve zekat vermekten vazgeçmek vedaha eşitlikçi bir ekolojik/ekonomikdüzlemin inşaatını tartışmaya başlamakgerekir.

Realist Ekoloji

“Binalar enerji tüketiminin %40'ı ve CO2

emiliminin %36'sından sorumlular.

Binaların enerji performansı İklim ve

Enerji hedeflerine ulaşmanın kilit

noktasıdır.”

AMO & AB, 2050 Yol Haritası

Realist Ekoloji, ekolojik sorunsalıntemelinin endüstriyelleşme sonrasında hızlaartan dünya nüfusunun ihtiyaçlarınıkarşılamak adına ortaya konan ve ekolojikdeğerleri görmezden gelen geniş çaplıekonomi-politik kararlarda -örneğin fosilyakıt bağımlılığında- yattığınınfarkındadır. Bu gelişmelerin yol açtığısıkıntılara bağlı olarak oluşan çevrekirliliği, küresel ısınma, iklim değişikliği,biyolojik çeşitliliğin azalması vb. sorunlarkarşısında, küresel, kıtasal, ulusal, yerel,mesleki ve hatta bireysel ölçeklerde nelerinyapılabileceğine dair, nostaljik Doğa Anatabloları çizmeden ve bunları ticari sömürünesnelerine dönüştürmeden, teorik vepratik düzlemlerde eylemde bulunmanınyollarını arar. Fosil yakıtlardanyenilenebilir enerji kaynaklarına nasılgeçilebileceği, küresel ısınmanın hangiseviyede tutulabileceği, karbon salınımseviyelerinin nasıl düşürülebileceği, küreselve yerel, siyasi ve ekonomik düzlemlerehangi argümanlarla baskı uygulanabileceği,eşitlikçi bir enerji adaletinin nasılsağlanabileceği, doğal çevre-yapılı çevredengesinin hangi politikalarlagözetilebileceği ve en önemlisi, toplumsalfarkındalığın ve büyük çaplı kolektifişbirliklerinin ne şekilde kurgulanabileceğigibi meseleler, Realist Ekoloji’nin ilgi veçalışma alanına girer.

Bu doğrultuda 1994’te yürürlüğe girenBirleşmiş Milletler İklim DeğişikliğiÇerçeve Sözleşmesi (BM-İDÇS), küreselısınmaya yönelik imzalananhükümetlerarası ilk çevre sözleşmesidir.Yaptırım gücü zayıf olsa da sözleşme;A

RR

ED

AM

EN

TO

92

ŞÜ

NC

E

7

7 Fuller'in mirası:AMO, KüreselEnerji Gridi Önerisi(2010).

Page 7: Gökhan Kodalak, "Güncel Mimarlık Sorunsalları: Ekoloji," Arredamento Mimarlık (2011)

ŞÜ

NC

E

insan kaynaklı çevresel kirliliklerin iklimüzerinde tehlikeli etkileri olduğunu kabulederek atmosferdeki sera gazı oranlarınıdüşürmeyi, bu gazların olumsuz etkilerinien aza indirerek belli bir seviyede tutmayıamaçlar ve bu doğrultudaki genel ilkeleri,eylem stratejilerini ve ülkelerinyükümlülüklerini düzenler. 1997’deimzalanan, ancak 2005’te yürürlüğegirebilen uluslararası KyotoProtokolü’ndeyse amaç, atmosferdeki seragazı yoğunluğunun, iklime tehlikeli etkiyapmayacak seviyelerde dengede kalmasınısağlamaktır. Fakat ABD, Çin ve Hindistangibi ülkelerin bu protokolü uygulamaması,küresel ölçekte yeni arayışları beraberindegetirir. Böylece 2009’da Kopenhag Zirvesitoplanır ve “Kopenhag Mutabakatı”nınkonferansın son gününde ve yoğuntartışmalar etrafındaki kabulüne yol alınır.Artık temel hedeflerin başında, küreselsıcaklık artışının 2°C’nin altında tutulmasıgelecektir. Fakat Wikileaks belgelerindenöğrenildiği üzere, en çok karbon gazısalınımına sahip olan ABD ve Çin’in,aralarındaki gizli bir işbirliği vesilesiyle -casusluklar, tehditler ve rüşvetlerle- tümrealist argümanları engellemelerinin hazinsonucu olarak anlaşma, ülkelerin karbongazı salınımlarını azaltmalarına dair birkarar içermez, ülkelerce yasal birbağlayıcılığı bulunmaz ve karbon gazısalınımlarını kota uygulamasıylasınırlandırmayı sağlayacak olan karbonpiyasası ile ilgili ayrıntılı açıklamalara yervermez19. Bu aslında şu anlama gelir;Realist Ekoloji ne denli analitik çözümönerilerini masaya koyarsa koysun,neoliberal Pazar tevhiti, bu gerçekleri veçözüm senaryolarını kendi çıkarlarına karşıgelecek şekilde asla kabul etmeyecektir.

Öte yandan Uluslararası Enerji Ajansı’nın(IEA) her yıl yaptığı araştırmalarlayenilediği “Dünya Enerji Görünümü”raporu, enerji-ekonomi-ekoloji üçlüsünün(3E) mevcut hallerinin ve geleceköngörülerinin detaylı analizlerini ortayakoyar ve alternatifli öneriler sunar. Amaç;(1) Küresel sıcaklık artışının 2°C’detutulması için nelerin yapılması gerektiğinianaliz etmek, (2) Yükselen ekonomilerinküresel enerji zeminini nasılşekillendireceklerini ortaya koymak, (3)Yenilenebilir enerjinin güvenli bir enerjigeleceği için nasıl bir rol oynayabileceğinitariflemek, (4) Fosil yakıtlarınsübvansiyonlarının kaldırılmasının neanlama geleceğini öngörmek ve (5) Tümküresel nüfusa modern enerji hizmetlerininne şekilde sağlanabileceğine dair öneriler

AR

RE

DA

ME

NTO

93sunmak olarak özetlenebilir20. Bu enerjiyoğunluklu araştırmaya, Dünya DoğayıKoruma Vakfı’nın (WWF), 2011’deçıkardığı “Enerji Raporu: 2050’de 100%Yenilenebilir Enerji” adlı raporununekolojik eğilimi eklendiğinde, elimizdesorunsalı realist düzlemde analiz etmek içinkompakt bir rehber oluşuverir;“1.4 milyar insan şuanda elektriksizyaşamaktadır. (…) Sonlu ve giderekpahalılaşan fosil yakıtlar artık gelişmekteolan ülkeler için cevap olmaktan çıkmıştır.(…) Herkes ortalama ABD vatandaşı kadarenerji harcasa, dünyanın petrol rezervleri 9sene içerisinde tükenir. (…) IEA’ya göre,petrol ve doğalgazdan elde edilecek enerjiüretimi 2030 yılına kadar %40–60oranında düşüş yaşayacaktır. (…) İklimdeğişikliğinin tetiklediği felaketler her yıl150,000 kişinin ölümüne sebepolmaktadır. (…) 2050’ye yönelik küreselısınma tahminlerine göre, tehlikede olantürlerin %15–37 aralığındaki bir kesimininnesli tükenecektir. (…)Tüm bunların üstesinden gelmek için,2050’ye dek %100 yenilenebilir enerjiyegeçmek hala mümkündür21.”

Küresel ölçekten kıtasal ölçeğegeçildiğinde, ekolojik bağlamda Çin veABD’den daha realist bir çizgi tutturanAvrupa Birliği’nin, enerji politikalarını veekolojik eylem planlarını ortaya koyan“2050 Yol Haritası: Müreffeh, düşükkarbonlu Avrupa için pratik bir rehber”adlı çalışması, özellikle Koolhaas’ınofisinin araştırma kolu olan AMO’nunAvrupa enerji gridinin mekansalörgütlenmesindeki yaratıcı işbirliğiylegörüldüğü üzere, sosyopolitik ve ekonomikdüzlemler üzerine yoğunlaşan busorunsalın, mimarlık düzleminde de saltyeşilin ticari sömürüsüne hapsolunmadandüşünülebileceğinin sinyallerini verir.AB’nin realist amacı, küresel ölçekte önünekoyulan engellerle gerçekleştiremediğiekolojik hedefleri, kıtasal ölçektegerçekleştirmektir. Bu bağlamda toplamCO2 salınımında 2050’ye dek ulaşılmasıplanlanan %80 kısıtlamanın, sektörleregöre ayrımında yapısal ölçeğin payı; sektöriçerisinde %45, ısı pompalarındaki yakıtdeğişimiyle ekstradan %50, toplamda %95azalma olarak öngörülür22. DolayısıylaAB, yeni fiziksel çevre yapılanmasınınekolojik standartlarını, karbonsalınımlarının azaltılmasından başlayarakortaya koymaya girişir. Farkına varılmasıgereken mimarlığın, ne tek başına dünyaekolojisini kurtarabilecek bir iktidarpozisyonuna sahip olduğu, ne de salt

piyasa koşullarının gizli düzenleyici elineterkedilebilecek oranda önemsiz bir bileşenolduğudur. Analizlere göre, AB’nin CO2salınımlarının %36’sından ve enerjitüketiminin %40’ından binalarsorumludur ve yapıların enerjiperformansları ve enerji verimlilikleriüzerine bir dizi standartın ortayakonulması elzemdir23. AB’nin enerjisorununa makro ölçekte getirdiği çözümönerisiyse, Amerikalı mimar BuckminsterFuller’in küresel enerji gridi teorisindenbeslenir ve AMO’nun yaratıcı desteğiyle bu“Avrupa Enerji Gridi”ne dönüştürülür.Amaç, kıtasal ölçekte enerji üretimtesislerini birbirine bağlayarak, enerjiverimliliğini maksimuma çıkarmak ve herbölgenin coğrafi ve iklimselfarklılıklarından faydalanarak, ortak birenerji havuzu oluşturmaktır24. Bu tümenerji kaynaklarının -ekvatora yakınbölgelerde güneş enerjisi üzerine, esintiliiklimlerde rüzgar enerjisi üzerineyoğunlaşılması gibi- optimum düzeydefaydalanılabildiği küresel bir enerji havuzuüretmenin ve herkesin faydalanabileceği birkonsensüsta paylaşımını sağlamanın daönünü açar. Yenilenebilir enerji işletimininen çok eleştirildiği ekonomik düzlemebakıldığındaysa, bu dönüşümünmaliyetinin, AB için hane başına yıllık 140Euro, yani toplamda yıllık 220 milyarEuro’ya denk geldiği görülür25. AMO’nunbu bağlamda toplam maliyeti, ABD’ninIrak Savaşı’ndaki 2 yıllık maliyetiyle, hanemaliyetiniyse bir jipin tek seferlik benzindeposunun doldurulmasıylakarşılaştırmasıysa -neoliberal Pazartevhitinin küresel sömürüleri ve mikro lükstüketim kurgularına ithafen- oldukçamanidardır.

Ulusal ve mesleki ölçeklere gelindiğinde,Realist Ekoloji şemsiyesi altındakimimarlık düzleminde bu problemlerleyüzleşmek, bir taraftan basitçe meslekisorumlulukların ve standartların saltkapitalist düzeneklere teslim edilmedendüzenlenmesi yoluyla, öte taraftansa yeniaraştırmaların, analizlerin ve buluşlarınmümkün olduğunca görünür kılınacak vekatılımı teşvik edilecek şekilde toplumsaldüzlemde tartışılması yoluyla eldeedilebilir. Bu bağlamda, Avustralya’nınulusal poliçesi Green Star, Fransa’nınulusal poliçesi HQE ve ABD’de geliştirilipküresel çapta yaygınlaşmaya başlayanLEED standartları umut vadedenyönelimlerdir. Yeşil yapı sertifikasımantığında çalışan ve enerji tasarrufu,CO2 salınımı azaltılması ve kaynakların

Page 8: Gökhan Kodalak, "Güncel Mimarlık Sorunsalları: Ekoloji," Arredamento Mimarlık (2011)

idareli kullanımı gibi olguları teşvik edenbu standartlar, uzun vadede karlı olsa dabaşlangıçta yüksek maliyet gerektirmesi,uygulamalarının görece uzun sürmesi,iklimlere göre uyarlanamayan birjenerikliğe hapsolması, sertifikalarınınkolayca Pazar Ekolojisi ganimetlerinedönüşebilecek olması vb. tümolumsuzluklara rağmen, ulusal ve meslekiölçeklerde anlamlı bir başlangıç girişimiolarak değerlendirilmelidir.

Kentsel ölçeğe doğru yol alındığındaysa,2009 yılında uğradıkları İstanbul’da da birdizi realist analiz gerçekleştiren UrbanAge’in kentsel araştırmalarına kulakvermek anlamlı olabilir:

“Bugün, şehirlerle iklim değişikliğinininkar edilemez bir biçimde birbirleriylealakalı olduğunun farkındayız. (…)Şehirleşmeye aşırı tüketim, (…) sürekliartan mal ve insan akışı eşlik ediyor. 1950ile 2005 yılları arasında, kent nüfusu oranıdünya ölçeğinde %29’dan %49’ayükselirken, küresel karbon gazı salınımımiktarı 1630 milyon tondan 7985 milyontona fırladı. Tüm karbon gazı salınımınınyaklaşık %75’ine şehirlerin neden olduğu,bugünlerde sıklıkla dile getiriliyor. (...)Yakın dönemde ulaşıma dair yeniliklerinlistesi bir hayli aydınlatıcı: TrafikYoğunluğu Ücreti (Londra, Stockholm,Milan), Şehirde bisiklet kullanımı(Kopenhag, Bogota, Paris), Metrobüssistemi (Curitiba, Bogota, İstanbul) ve İşlekcaddelerin geçici olarak sadece yayalartarafından kullanımı (Rio de Janeiro, NewYork, Tokyo) gibi stratejiler dünyaçapında uygulamalara yön veriyor. (…)[Salt ulaşıma dair olsa dahi] bu öğreticiörnekler, iklim politikası çerçevesinde,kentlerin sosyoekonomik hedefleriyleuyumlu bir siyasetin ne denli büyük birpotansiyeli olduğunu gösteriyor. (...)Eğer bir şehir, kaynak paylaşımı, kamusalhizmetlerin daha geniş ölçekte kullanımı veson olarak toplumsal fırsatlara eklenmişbir enerji verimliliğine öncelik verirse, şehirplanlaması küresel çevre krizine çözümsağlamak konusunda yardımcı olabilir26.”

Yapılması gereken küresel ölçekten kıtasalölçeğe, çok-uluslu ağlardan ulusal ölçeğe,kentsel ölçekten mesleki ölçeğe dekbirbirleriyle iletişim halinde olan,birbirleriyle çarpışan ancak kritikkararlarda esnek uzlaşılar sağlayan makroRealist Ekoloji stratejileri geliştirmektir.Her an tipolojik standartlarla statükocueğilimlere kayabilecek, Pazar Ekolojisi’yle

farklı yönlere savrulabilecek ve tepedeninme baskıcı kurgulara dönüşebilecek bumakro arayışlarsa, mesleki örgütler,STK’lar, toplumsal kolektifler ve bireyselduyarlılıklar gibi mikro mekanizmalarlabirlikte melezlenerekdemokratikleştirilebilir. Ancak bu şekildeRealist Ekoloji analizleri küresel ölçektenbireysel ölçeğe, politik zeminden ekonomikzemine ve ekolojik düzlemden enerjidüzlemlerine dek geniş bir yelpazedegüncel periyodik öneriler üretebilir.Kademeli dönüşümün önünü tıkamamak,eşitlikçi adaletin karşısında konumlanan veayrıksı avantajlar peşinde koşan gizliellerin manipülasyonlarına kapılmamak,bireysel ölçekten küresel ölçeğe dekaraştırma ve tartışma zeminleriyle realistkarar verme mekanizmalarını devingen vedoğurgan kılmak, başlangıç için yeterlidir.

Yapay Ekoloji

“Doğa insanın inorganik bedenidir.”

Karl Marx, 1844 El Yazmaları

Yapay Ekoloji öncelikle, Marx’ın “Doğainsanın inorganik bedenidir27.” sözündenhareketle, sahte-spiritüel Nostaljik Ekolojianlayışının doğayı romantik bir boyutataşımasını reddeder. Doğa varsayıldığıüzere döngülerin ve üremelerin o dengeli veuyumlu bedeni değildir, aksine doğa,üzerinde bitimsiz çıkar çatışmasınınyaşandığı ve sonuçları belirsiz muazzamdeneylerin işlem gördüğü bir lehimdir.Doğa, büyüklü küçüklü felaket kesintilerisonrasında kısa vadeli itiyatlar üzerindeyapılan uzlaşmalardır. Nüfuzlu evrimbiyologlarından Stephen Gould’un dadefalarca dile getirdiği üzere, progresifevrim diye bir şey dahi yoktur; felaketler,her an yıkılan ve yeniden inşa edilenkaideler ve bitimsiz farklılaşmalar vardır.Dolayısıyla yapılması gereken öncelikle,doğanın doğallığı karşısındaki insanüretiminin yapaylığı olarak özetlenebilecekkarşıtlık argümanını bir kenara bırakmakve doğanın da zaten “yapay” olduğunukabul etmektir. Nasıl ki, dünyevi hayatdüzen üzerine değil, öncelikle farklılık veçeşitlilikler üzerine kuruluysa ve ikincilolarak periyodik düzen uygulamalarınamaruz kalıyorsa, doğanın kendisi de“ikincil doğa”dır, yani doğanın dengesi de,düzeni de ikincildir. Dolayısıyla doğa doğaldeğildir, ideolojik olarakdoğallaştırılmıştır.

Mimarlık düzleminde bu doğrultudaortaya çıkan güncel damarların başında,

doğaya dönüşmeyi arzulayan “TopografikMimarlık” gelir. Amaç doğanın varsayılanbütünlüğünü bozmak değil, fakat doğanınkutsal tevhitine topyekûn dahil olmak,insan üretimi olmaktan çıkmak ve doğanıniçinde eriyerek yok olmaktır. Bir anlamdaYüzüklerin Efendisi serisindeki Shireorganik köyünün dünyadan izole haldekikırsal ütopyasına benzer bir neo-muhafazakar fantezisidir. BuradaHobbitler hatırlanacağı üzere, yeşiltepeciklerin içlerindeki oyuklarda, tepeleriçimin devamı olan topografik hanelerdeyaşarlar. Öyleyse Doğa Ana’nın kutsalbütünselliğinden bir kez emin olundu mu,yapılacak tek şey bu kutsallığı bozmamakve tavşan olmak, ağaç olmak, yani doğayagöbekten bağlı organik bir uzuv olmaktır.Terkedilmesi gereken ilk anlayışlardan biri,işte tam olarak budur;“Bu insanlığın kaçacak hiçbir yeriolmadığını söylemek anlamına gelir; hemanlamın nihai garantisi olarak kendindenmenkul bir sembolik düzen yoktur; hem dedengesiz insan müdaheleleriyle özdengesirahatsız edilen ve rotadan saptırılan,dengeli bir düzene sahip ve kendiliğindenüreyen bir ‘Doğa’ mevcut değildir28.”

Dolayısıyla ihtiyacımız olan doğal olmayanbir ekoloji, yani Yapay Ekoloji’dir:Doğayla iletişime geçmekteki en büyükengel, spiritüel, romantik ve nostaljik DoğaAna mefhumunun ta kendisidir.

Yapay Ekoloji, aynı zamanda, doğanınPazar Ekolojisi anlayışıyla metalaşarakedilgenleşmesini, yani sosyopolitikdüzlemini yitirmesini reddeder. JamesWines’ın “Yeşil Mimarlık” adlı kitabıörneğin, ego-merkezciliğin yerini, eko-merkezciliğin alması gerektiğini savlayarakaçılır29. Wines kitap boyunca analitikyaklaşımlarda bulunmazken, YeşilMimarlığı modernist tevhit sonrasıpostmodern mimarlık düzleminibütünleyecek yeni bir stil olarak sunar.Wines, ekolojik hırpalanmayainsanmerkezciliğin neden olduğunu, çözümsunacak olanınsa Zen felsefesi olacağınısöyleyerek meselenin sahte-spiritüelaltlığını da ihmal etmez. Kitap aslında,içerisinde yer alan sayısız üzeri çim kaplıtopografik yapı, Wines’ın ekibi SITE’ın vearkadaşlarının projeleri ile Jean Nouvel,Renzo Piano gibi bazı Starkitektler’inişleriyle, evlerde sehpalara yerleştirilen, bolresimli, görsel anlamda iç açıcı vemisafirperver “sehpa kitabı” yayınlarındanbiridir. Hiçbir yerde bu binaların enerjiverimliliklerinden veya yeşil olmalarıA

RR

ED

AM

EN

TO

94

ŞÜ

NC

E

Page 9: Gökhan Kodalak, "Güncel Mimarlık Sorunsalları: Ekoloji," Arredamento Mimarlık (2011)

ŞÜ

NC

EA

RR

ED

AM

EN

TO

95

dışında çevreyle kurdukları iletişimden sözedilmez. Wines’ın hayalindeki “yeşil” bubağlamda, bir tür pazarlama rengi olarakDolar’ın ($) yeşilidir. Dolayısıyla PazarEkolojisi’nin yaptığı, yeşilin sempatikestetiğinden faydalanan, geleneksel anlayışiçin spiritüel kırsallığı, modern anlayışiçinse sahte-ekolojik görselliği pazarlayanbir tür “Sehpa Mimarlığı” üretmektir.Terkedilmesi gereken anlayışlardan birdiğeri de, işte tam olarak budur.

Yapay Ekoloji, doğanındoğallaştırılmasının yapısökümüsonrasında, artık yapay ekolojilerin peşinedüşer. Bu yönelim, insanın da toprakolacağı, dolayısıyla doğanın “doğal” birparçası olduğu geleneksel altmetniüzerinden kurulmak yerine, insanın dadoğa gibi “yapay” olduğu ve doğaylainsanın paralelliğinin, ancak “üreten ürün”olmaları dolayısıyla gerçekleşebileceğiüzerine kurulur;

“Biz insanla doğa arasında bir ayrımyapmıyoruz: (…) Doğa içerisindekiprodüksiyon veya endüstriyel formlariçerisindeki ve de insan hayatınıniçerisindeki prodüksiyon, birdir. (…) İnsan,(…) hiç durmaksızın bir organ-makinasınıbir enerji-makinasına takmasıyla, bir ağacıvücuduna, bir göğsü ağzına (…) takmasıyladeğerlendirilir. (…) İnsan ve doğabirbirlerine karşı koyan iki zıt kavramdeğillerdir, (…) daha çok, aynı temelgerçekliklerdir, yani üreten ürünlerdir30.”

Dolayısıyla uzlaşma ancak doğa ve insanınüretim kabiliyetleri üzerinden mümkündür.Bu doğrultuda devreye, bugünün başatüretim habitatı olan metropol devreyegirer. Yapılması gereken, kırlarda vetavşan deliklerinde yaşamaya geri dönmekdeğil, yapay ekolojilerin sorunlarına

çözümler getirmek adına fikirler üretmek,tartışmak ve uzlaşmaktır. RemKoolhaas’ın, “Çöpmekan” adlımakalesinde yaptığı değerlendirmeler, budoğrultuda anlamlı bir başlangıç noktasısayılabilir;

“Çöpmekan, modernizasyon normalseyrini izledikten sonra arda kalan (…)serpintidir. (…) Çöpmekan bir sapkınlıkgibi gözükebilir, fakat aslolandır. (…)Çöpmekan bizim cezamızdır. (…)Çöpmekan milyonlarca en iyi dostunuzlaaralıksız bir jakuziye mahkûm edilmeyebenzer, (…) yüksek ve alçağı, kamusal veözeli, doğrusal ve çarpığı, tokluktan

8

10

9

8 Kopenhag Zirvesi (2009).

9 “Küresel Isınmayaİnanmıyorum”.

10 Cüruf Mekan,Tarkovski'nin Zon'u.

Page 10: Gökhan Kodalak, "Güncel Mimarlık Sorunsalları: Ekoloji," Arredamento Mimarlık (2011)

şişirileni ve açlıktan öleni kaynaştırır. (…)Kamusal MekanTM: Öngörülemez olanınortadan kaldırılması sonrası kentten geriyekalandır. (…) Şeffaflık, iştirakedemeyeceğiniz herşeyi görünür kılmayayarar. (…) Çöpmekan tasarım üzerindegelişir, fakat tasarım Çöpmekan içindeölür31.”

Koolhaas’ın postmodern evrenin mekansalörüntülerini “diktatörsüz faşizm” olarakanlatmakta haklılık payı vardır, neoliberal

tevhit altında mimarlık düzleminin büyükbir bölümünün acınası ve edilgen Pazaraparatlarına gönüllü olarak dönüştüğü dedoğrudur ancak, Negri’nin de kendisinehatırlatacağı üzere, bu metropolitanÇöpmekanlar aynı zamanda yeni kaçışçizgileri de üretir;

“Çöpmekanın dışarıdan görünüşüMetropolün belirsiz mekanında çoğalmışbir dengesizlik ve parçalanmadır. Fakat buaynı zamanda engellerin, sınırların, kırılmaçizgilerinin ve duvarların iktidar tarafındanartık basitçe yeryüzüne tepeden indirildiğibloklar olarak (…) algılanmasının önünegeçer. (…) Postmodern metropolde, herzaman nabızların ve hakların çatlaklarıolan, üretici güçlerin hem blokajı, hem deiktidarı olabilecek bir aralık bulunur. (…)Yaşam biçimleri (…) giderek artanseviyelerde kapitalist buyruk altına girmeyisürdürüyorlar. Bu bakış açısından,metropol dehşet vericidir. (…)Fakat kentler ve metropoller ne denli çoküretimin mekanı haline gelirlerse, aynızamanda, işte o denli direniş mekanlarınadönüşürler32.”

Dolayısıyla Çöpmekan “dehşet vericidir”,fakat Yeats’in İrlanda’nın kurtuluşmücadelesine atfettiği şiirindeki o can alıcıA

RR

ED

AM

EN

TO

96

ŞÜ

NC

E

11

12

11 Sınır Mekan,Gecekondu Ekolojileri.

12 Yapay Ekoloji,Hasanpaşa Gazhanesi.

Page 11: Gökhan Kodalak, "Güncel Mimarlık Sorunsalları: Ekoloji," Arredamento Mimarlık (2011)

ŞÜ

NC

EA

RR

ED

AM

EN

TO

97mısrayı anımsatan şekilde, aynı zamandabu Çöpmekanlar’la birlikte; “dehşet vericibir güzellik doğuyor”dur. YapayEkoloji’nin yapması gereken son şey de,dolayısıyla, “dehşet verici bir güzellik”doğurmaktır; metropolde Yapay-Nişlerbulmak ve doğayla melezlemektir, Yapay-Ekolojiler kurgulamak ve üretiminkendisini denetime sokulmuş düzlemlerdenkaçırarak özgür kılmaktır. Bu bağlamda,İstanbul’un ciddi Yapay-Nişpotansiyellerinden biri olarak, yıllardırsermaye ve belediye arasında yalpalayanGümüşsuyu’ndaki Park Otel’in alternatifkullanımları düşünülemez mi? Desantralizeedilmesi planlanan endüstriyel sahalarınsalt üst-orta sınıf müşteri yelpazesinesunulmak uğruna steril müzeleredönüştürülmesi yerine, buralarda kamusalYapay-Ekolojiler kurgulanamaz mı? HaliçTersanesi ve Hasanpaşa Gazhanesi,terkedilmiş mevcut halleriyle, zenginolasılıklara gebe endüstriyel peyzajalanlarını ve Tarkovsky’vari üretkenYapay Ekolojileri betimleyemez mi? Bubağlamda metropollerin Sınır-Mekanlarıolan gecekondular da, Yapay-Nişler olaraküzerinde düşünülmeye ihtiyaç duyulanpostmodernitenin elzem sorunsallarınınbaşında gelmez mi? Gecekondumekanlarını; temizlemek, ehlileştirmek,mutenalaştırmak, kısaca yok etmek üzerineharcanan vakit ve emek, aksine onların buYapay Ekolojileri ile metropolitan yaşamınnasıl birarada “sürdürülebilir”kılınabileceği üzerine harcansa, dahaanlamlı sonuçlar elde edilemez mi?

Belki de yapılması gereken vakitkaybetmeden, endüstri ve ekolojinin tamda üreten-ürün olmaları dolayısıyla,metropol üzerinden bir arada ve yenibaştan düşünülmesidir.Yapay Ekoloji, öyleyse, doğanın yapaymanipülasyonlarından korkmaz, aksineSınır-Mekanları, Çöp-Mekanları ve Yapay-Ekolojileri ekolojik düzlemin üzerineyerleştirirek üretici kapasitelerindenfaydalanmanın yollarını arar. Dolayısıylabu anlayış, “atık” kavramını da yenibaştan düşünmenin yolunu açar. “Cüruf”kelimesinin etimolojik kökeni Arapça’dacurf ve carafa’yla ilişkilenir, “akıntıylasürüklenen şey” ve “maden posası”anlamlarına gelir33. Tamamiyle safolmayan metallerin eritildiği zaman,yoğunluk farkı nedeniyle yüzeyde birikenposasına verilen bu isim, “Cüruf Mekan”ınkavramlaştırılmasında kullanılabilir. Sınır-mekanların ve gecekonduların bugünkügenel algılanış biçimleri, tam da

metropolitan üretim sırasında birikmiş, safolmayan, akışkan yapısıyla tariflenemeyenve tabii ki istenmeyen Yan-Etkileroldukları yönünde değil midir? ÖyleyseCüruf Mekan, Yapay Ekoloji’nin “doğal”habitatıdır. Cüruf Mekan’ın potansiyeli,saflık arayışını terketmiş meleztoplumların, sabitlik arayışından sıyrılmışakışkan mekanların, doğalı yapayla veendüstriyel üretimle barıştırmış ekolojikanlayışların ve hiyerarşik düzenlerin Baş-Etkilerinden kopmuş, sadece Yan-Etkileretrafında heterarşik bir düzlemdeşekillenmiş yeni bir kentsel kurgununpotansiyelidir.

Yapay Ekoloji, (1) kaybolduğu varsayılandengeli, uyumlu ve bütünlüklü bir DoğaAna’yı restore etmenin peşine düşenromantik, spiritüel ve neo-muhafazakarNostaljik Ekoloji anlayışının terkidir.

Yapay Ekoloji, (2) sürdürülebilirlik veekoloji gibi kavramların sempatik yüzünü,ticari sömürü yolunda yeni meşruiyet vetahakküm araçları olarak kullanan PazarEkolojisi anlayışının terkidir.

Yapay Ekoloji, (3) küresel ölçekten kıtasalölçeğe, ulusal ölçekten kentsel ölçeğe,mesleki ölçekten ve bireysel ölçeğe dekekolojik düzlemin analitik ve devingenağlar halinde tartışılmasını ve periyodikortak paydalarda uzlaşılmasını kovalayanRealist Ekoloji anlayışınındesteklenmesidir.

Yapay Ekoloji, (4) Sınır-Mekanların,Yapay-Ekolojik-Nişlerin ve Cüruf Mekanların, yani ayrımcılıkyapmadan tüm parçalarıyla metropolitan, kentsel ve endüstriyelhabitatın ekolojik düzlem üzerineoturtulmasının ve kendi özgül koşulları vepotansiyelleri üzerinden sterilleştirilmeden,sabitlenmeden ve üretim bağlarıkoparılmadan doğayla melezlenmesinindesteklenmesidir.

Yapay Ekoloji kısaca, doğada erimeyen vedoğayı eritmeyen özgürleştirilmiş üretiminsürdürülebilirliğinden başka bir şeydeğildir. n Yüksek Mimar Gökhan

Kodalak, AboutBlank.

Notlar:1 Slavoj Zizek, In Defense of Lost Causes, Verso, Londra veNew York, 2008, s. 439. 2 Timothy Morton, Ecology without Nature: RethinkingEnvironmental Aesthetics, Harvard University Press,Cambridge, Mass., 2007, s. 14.3 Hatırlanacağı üzere Spinoza’nın bu dönemde Ethica’sında“töz” kavramıyla peşine düştüğü politik ve felsefik açmaz datam olarak budur.

4 James Lovelock, Gaia: A New Look at Life on Earth,Oxford University Press, New York, 2000, s. 1-12.5 Online Etymology Dictionary, “Sustain”,http://www.etymonline.com/index.php?term=sustain, 1 Haziran 2011.6 Slavoj Zizek, “Unbehagen in der Natur”, Bedeutung,2008, 1 (1), s. 42-57.7 Martin Pawley, “The Sand-Heap Urbanism of the Twenty-first Century”, Sustaining Architecture in the Anti-MachineAge, ed. Ian Abley ve James Heartfield, John Wiley & Sons,Chichester, 2001, s. 152.8 Colin Ward ve Peter Hall, Sociable Cities: The Legacy ofEbenezer Howard, John Wiley & Sons, Chichester, 1998, s. 53.9 Antonio Negri, “On Rem Koolhaas”, Radical Philosophy,2009, 154, s. 48-50.10 Slavoj Zizek, First as Tragedy Then as Farce, Verso,Londra ve New York, 2009, s. 34. 11 Starbucks, Starbucks Responsibility,http://www.starbucks.com/responsibility, 1 Haziran 2011.12 Toms Shoes, “One for One”, http://www.toms.com/, 1 Haziran 2011.13 Sandra Mendler ve William Odell, The HOK Guidebook toSustainable Design, John Wiley & Sons, New York, 2006,s. 1-35.14 Halcrow, The Sustainability Book,http://www.halcrow.com/Documents/strategy_2018/, 1 Haziran 2011.15 AMO ve Archis, Volume 12: Al Manakh, Amsterdam,2007, s. 172.16 A.g.e, s. 177-178.17 “Barack Obama Welcomes Brad Pitt”, The Telegraph, 6 Mart 2009.18 “Is Brad Pitt's Dubai Dream in Ruins?”, The Guardian,27 Kasım 2009.19 “WikiLeaks cables reveal how US manipulated climateaccord”, The Guardian, 3 Aralık 2010.20 “World Energy Outlook, World Energy Outlook 2011”,http://www.worldenergyoutlook.org/, 06 Haziran 2011.21 AMO ve Ecofys, The Energy Report: 100% RenewableEnergy by 2050, WWF, Gland, 2011, s. 12-23.22 AMO ve ECF, Roadmap 2050: A PracticalGguide to aProsperous Low-carbon Europe, ECF, The Hague, 2010, s. 40-41.23 A.g.e., s.96-97.24 A.g.e., s.68-69.25 A.g.e., s.110-112.26 Philipp Rode, “İklim Politikası Olarak ŞehirPlanlaması”, İstanbul Kesişimler Şehri, Urban Age,İstanbul, 2009, s. 10-11.27 Karl Marx, Economic and Philosophic Manuscripts of1844 and the Communist Manifesto, Prometheus Books,New York, 1988, s. 76.28 Slavoj Zizek, In Defense of Lost Causes, Verso, London;New York, 2008, s.442. 29 James Wines, Green Architecture, Taschen, Köln, 2000,s. 14.30 Gilles Deleuze ve Felix Guattari, Anti-Oedipus: Capitalismand Schizophrenia, University of Minnesota Press,Minneapolis, 2000, s. 5.31 Rem Koolhaas, “Junkspace”, October, 2002, 100, s. 175-190.32 Antonio Negri, “On Rem Koolhaas”, Radical Philosophy,2009, 154, s. 49-50.33 Çağdaş Türkçenin Etimolojik Sözlüğü, “Cüruf”,http://www.nisanyansozluk.com, 1 Haziran 2011.