gazi Ünİversİtesİ dİŞhekİmlİgİ fakÜltesİ...

286
GAZI ÜNİ VERS İ TES İ DİŞ HEKİ MLİ Gİ FAKÜLTES İ DERGİ Sİ THE JOURNAL OF THE DENTAL FACULTY OF GAZİ UNIVERSITY C İ LT: 2 TEMMUZ 1985 SAYI : 2

Upload: others

Post on 04-Nov-2020

0 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

GAZI ÜNİVERSİTESİ

DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ

DERGİSİ

THE JOURNAL OF THE DENTAL FACULTY OF GAZİ UNIVERSITY

CİLT: 2

TEMMUZ 1985 SAYI : 2

Page 2: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı
Page 3: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

G A Z İ Ü N İ V E R S İ T E S İ

DlŞHEKlMLIGl FAKÜLTESİ

DERGİSİ

THE JOURNAL OF THE DENTAL FACULTY OF GAZİ UNIVERSITY

ClLT : 2 TEMMUZ 1985 SAYI : 2

GAZİ ÜNİVERSİTESİ YAYIN NO : 81

DİŞHEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ YAYIN NO t S

Page 4: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

DERGÎ YAZIŞMA ADRESİ : Emek Mah. 82. Sokak No : 4 Tel: 23 21 40 Ankara - TÜRKİYE

GAZİ ÜNİVERSİTESİ BASIN - YAYIN YÜKSEKOKULU MATBAASI

Page 5: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

YAYIMLANACAK YAZİLARLA İLGİLİ AÇIKLAMALAR

1 — Gazi Üniversitesi Dişhekimiiği Fakültesi Dergisi, Fakülte- nin yayın organıdır. Dişhekimiiği ve Tıp dalında yapılan orijinal çalışmalar, araştırmalar, derlemeler ve vak'a göz-lemleri yayınlanır.

2 — Gazi Üniversitesi Dişhekimiiği Fakültesi Dergisi yılda 2 sayı olarak yayımlanır ve iki sayıda bir cilt tamamlanır.

3 — Başka yerde yayımlanan yazılar dergiye alınmaz. Tercü- meler eser sahibinin müsaade belgeleri ve asılları ile bir-likte gönderilmelidir.

4 — Dergide yayımlanan yazıların telif hakkı Gazi Üniversite- si Dişhekimiiği Fakültesi'ne aittir, başka yerde yayımla-namaz.

5 — Orijinal çalışmalar, araştırmalar ve derlemeler 15, vak'a gözlemleri 5 daktilo sayfasını geçmemelidir. Daha uzun yazıları yaym kurulu kısaltmakta serbesttir. Metinler dak-tilo ile standart daktilo kâğıdına ve sayfanın bir yüzüne iki satır aralıklı olarak yazılarak yayın kuruluna iki nüs-ha halinde teslim edilmelidir. Sayfanın sağ ve solunda ikişer santimetre aralık bırakılmalıdır. Pelür ya da başka tür kâğıda yazılmış nüshalar kabul edilmez.

6 — Başlıklar metne uygun, kısa ve açık ifadeli olmalıdır. Ya- zarın veya yazarların adları ve soyadları başlığın alt ve ortasına konmalıdır. Yazarların akademik unvanları ve adresleri soyadının sonuna konulacak (*) işareti ile bi-rinci sayfanın altında not halinde bildirilmelidir.

7 — Araştırmaların yazılış düzeni şöyle olmalıdır: Giriş, Ma- teryal ve Metod, Bulgular, Tartışma, Özet (Türkçe) Özet Yabancı dilde, konu başlığı ile birlikte), Yararlanılan Kaynaklar.

8 — Yazının anlamını ifade edecek nitelikte en az 5 satır Türk- çe özetle birlikte, bu özetin İngilizce, Almanca ve Fransız-ca çevirileri yazılmalıdır.

9 — Resimler net ve parlak fotoğraf kâğıdına basılmış olmalı- dır. Grafik, diyagram ve şemalar çini mürekkebi ile aydın-ger kâğıdına veya şablon kartonuna çizilmelidir. Bunla-

— III —

Page 6: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

rm arkasına yazar adı, yazı başlığı, şekil numarası ve yer-leri ayrı bir zarf içinde yazıya eklenmelidir. Klişelerin ko-nulacağı yerler yazı içerisinde de işaretlenmelidir. Gra-fik, diyagram ve şekil altı yazılar metin dışında ayrı bir daktilo kâğıdına yazılmalıdır.

10 — Yararlanılan kaynaklar ve metindeki geçiş sırasına göre veya yazarların soyadlarma göre alfabetik olarak düzen-lenmelidir. Yararlanılan kaynakların yazılış şekli şu sı-raya göre olmalıdır.

a — Dergiler: Yazarın soyadı, adının ilk harfleri, yazının başlığı, derginin kısaltılmış adı, cilt numarası, sayfa numarası, yılı. Dergi isimleri «Index Medicus» da ve-rilen listeye göre kısaltılmalıdır.

b — Kitaplar: Yazarın soyadı, adının ilk harfleri, kitabın adı, baskı veya cilt numarası, basıldığı basımevi, ba-sıldığı şehir, yılı.

11 — Dergiye gönderilecek yazılarda imlâ ve terminoloji yönün- den şu noktalara dikkat edilmesi gerekmektedir. Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı ve bunlar tırnak içe-risinde orijinal imlâsı ile yazılmalıdır. Dişhekimliği ve Tıp diline yerleşmiş terimler söylendiği şekilde yazıldıktan sonra parantez içerisinde orijinal yazılış şekli belirtilme-lidir.

12 — Metin içindeki sayfa üstlerine yazmak amacıyla, yazarlar konu başlıklarını beş kelimeyi geçmeyecek şekilde kısal-tarak bildirmek zorundadırlar.

13 — Dergi ile ilgili her hususta Gazi Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Dergisi Yayın Komisyonu Başkanlığı'na başvu-rulmalıdır.

14 — Dergiye gönderilen yazılara G.Ü. Rektörlüğü'nce belirle- necek esaslar içinde telif ödenir.

IV —

Page 7: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

ONUR ÜYESİ

Prof. Dr. Şakır AKÇA'nın Biyografisi

Prof. Dr. Şakir Akça, 1933 yılında Antalya Elmalı'da doğmuş, ilk ve orta tahsilini burada tamamladıktan sonra 1950 -1951 döneminde İstanbul Kabataş

Lisesi'nden mezun olmuştur. 1953 yılında İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Yüksekokuluna başlamış ve 1957 Haziran döneminde bitirerek askerlik görevini, yedek subay dişhekimi olarak, Muhabere Okulu ve Gülhane Askeri Tıp Akade-misinde yapmıştır.

1962 yılına kadar serbest dişhekimi olarak çalışan Prof. Akça, 1962 -1964 yılları arasında İsviçre'de Geneve Stomatoloji Enstitü-sünde çalışmıştır. 1964'de A.Ü. Diş Hekimliği Yüksekokulu Ağız ve Çene Cerrahisi Kliniği'ne asistan olarak atanmış ve 1968'de uzman-lığa yükselmiştir. 29.4.1975 tarihinde Ağız, Diş Hastalıkları ve Çe-ne Cerrahisi Bilim dalında Üniversite Doçenti, 14.7.1980 tarihinde ise Profesör unvanlarını almıştır.

1976 yılında Ağız, Diş Hastalıkları ve Çene Cerrahisi Birim Başkanlığı görevine getirilen Prof. Akça, 30.6.1981 tarihinde A.Ü. Diş Hekimliği Fakültesi Dekanlığına seçilmiştir.

28.7.1982 tarihinden itibaren Gazi Üniversitesi Rektörlüğü gö-revini yürüten ve Üniversitemizin ilk Rektörü olan Prof. Akça'nm yabancı dili Fransızcadır. Bugüne kadar yayınlanmış 1 kitabı, yerli ve yabancı dilde makale, tebliğ ve konferans olmak üzere 82 adet bilimsel çalışması bulunmaktadır.

Prof. Akça evli ve iki çocuk babasıdır.

_ V —

Page 8: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı
Page 9: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ

DİSHEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ DERGİSİ

YAYIN KOMİSYONU

B a ş k a n Prof. Dr. Hüsnü YAVUZYILMAZ

Üye Prof. Dr. Mustafa TÜRKER

Ü y e Doç. Dr. Erol DEMİREL

Ü y e Doç. Dr. Tayfun ALAÇAM

Ü y e Prof. Dr. Oktay ÜNER

Üye Doç. Dr. Şule YÜCETAŞ

Üye Yrd. Doc. Dr. Sevda SUCA

CİLT: 2 TEMMUZ 1985 SAYI: 2

İ Ç İ N D E KİLER

ARAŞTIRMALAR

Şakir AKÇA Yılmaz GÜNAYDIN

Temporomandibuler Sublüksasyon-larında Tomografik Çalışma II . 1

Koksal BALOŞ Coşkun BARAN Kaya EREN Ömer GÜNHAN

Deneysel Periodontitis Sonrası Uy-gulanan Küretaj ve Sitrik Asit İş-lemlerinin Pulpa Dokusuna Etkileri 11

— VII —

Page 10: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Cihan AKÇABOY Sevda SUCA Nezihi BAYIK

T.M.E. Fonksiyon Bozukluğu Ağrı Sendromuna Dişhek. Fakültesi Öğ rencileri Arasında Rastlanma Sık lığı ................................................. 25

Ömer GÜNHAN Bülent CELASUN Yılmaz GÜNAYDIN Bahadır GÜRBÜZER

240 Pleomorfik Adenom Olgusunun Değerlendirilmesi ............................. 33

Levent TANER Altan DOĞAN Koksal BALOŞ

Serbest Dişeti Greftlerinin Sütürsüz Uygulanma Tekniği ......................... 43

Arife DOĞAN Dişhekimliğ inde Ölçü Dezenfeksi-yonunun Materyalin Boyutsal Değ işimine Etkisi . . . . . . . . . 57

Orhan GÜVEN Behçet EROL Akif ÖZER

Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Gö rülen Çene Kırıkları Üzerine Klinik Bir Araştırma ...................................65

Koksal BALOŞ C. Coşkun BARAN Kaya EREN Ömer GÜNHAN

Deneysel, Kronik Periodontitisli Dişlere Uygulanan Mekanik Sement Küretajlarınm Pulpa Dokusuna Et kisi ................................................. 75

Gönen ÖZCAN Koksal BALOŞ Mehmet YALIM

Çeşitli Konsantasyonlardaki Chlor-hexedine Direkt İrrigasyonlarmm Sübgingival Floraya Etkileri . . 85

Gönen ÖZCAN Koksal BALOŞ Mehmet YALIM

Metronidazole, Chlorhexidine ve Povidone İodıne'nin Bakteri Plağı Eliminasyonuna Etkileri . . . . 101

Bilgin GİRAY Osman KAN

Protetik Tedavi İle İskelet Doku-sunda Meydana Gelen Değişiklikler 123

— VIII

Page 11: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Gönen ÖZCAN Mehmet YALIM Koksal BALOŞ Belgin BAL

Karanlık Alan Mikroskobisi İle Subgingival Floranın İncelenmesi . 133

Bilgin GİRAY İskelet Sınıf I Olgularında Pg-NB ve I-NB Ölçümlerinin Değişimi . 145

VAKA TAKDİMLERİ

Galip ERGEN Nejat SAYAN

Bilateral Dudak Yarıklarının1 Veau m Ameliyat Yöntemi İle Tedavileri 161

Tezer BERK Gönen ÖZCAN Yavuz BURGAZ

Bir Vaka Nedeni İle Kronik Kusma- lı Hastalarda Erozyon .................... 169

Hüsnü YAVUZYILMAZ Çetin SUCA Levent NALBANT

Porselen Kron ve Köprülerin Oklü- zal Morfolojilerinde Hazır Porselen Konilerin Kullanımı ................. , . 175

Alev CONKBAYIR Tezer BERK

Hipodonti - II Vaka Raporu 183

Mustafa TÜRKER Galip ERGEN Selahattin OR Ender ERGUN Şule YÜCETAŞ

Bir Granüler Hücreli Ameloblasto- ma Olgusu........................................ 199

Arife DOĞAN Bir Overdenture Uygulaması . . . 209

Orhan GÜVEN Tedavi Görmeden İyileşmiş Bir Mandibula Kırığı ............................. 217

— IX —

Page 12: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

DERLEMELER

Şakir AKÇA Yılmaz GÜNAYDIN

Sevda SUCA Cihan AKÇABOY

Ergun YÜCEL Ertan DELİLBAŞI

Arife DOĞAN

TME Tomografisi ............................... 223

Kas Fasya Ağrı Fonksiyon - Bozuk luğu (MPD).......................................... 231

Torus Palatinus «Etyolojisi Bilin- miyen Exostos .................................... 237

Sabit Bölümlü Protezlerde Estetik 245

— X

Page 13: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

THE JOURNAL OF THE DENTAL FACULTY OF

GAZİ UNIVERSITY

VOLUME 2 JULY 1985 NUMBER 2

C O N T E N T S

RESEARCH

Şakir AKÇA Yılmaz GÜNAYDIN

A Tomographic Investigation TMJ Subluxation ....................

on

Koksal BALOŞ C. Coşkun BARAN Kaya EREN Ömer GÜNHAN

Cihan AKÇABOY Sevda SUCA Nezihi BAYIK

Ömer GÜNHAN Bülent CELASUN Yılmaz GÜNAYDIN Bahadır GÜRBÜZER

Effect Of Scaling and Application of Citric Acid on The Dental Pulp After Experimentally Induced Peri- odontitis ........................................... 11

The Incidence Of The Functional Disturbances Of TMJ in Dental Faculty Students.............................. 25

Evaluation Of 240 Pleomorphic Adenoma Cases ............................... 33

— XI —

Page 14: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

İ. Levent TANER Altan DOĞAN Koksal BALOŞ

The Suturless Free Gingival Graf ting Technique..................................43

Arife DOĞAN The Effect Of Dental Impessions On Dimensional Stability Of Ma terial ..............................................57

Orhan GÜVEN Behçet EROL M. Akif ÖZER

A Clinical Investigation On Jaw Fractures Seen In South East Ana tolia ................................................ 65

Koksal BALOŞ C. Coşkun BARAN Kaya EREN Ömer GÜNHAN

Effect Of Experimentally Induced Chronic Periodontitis and Mecha nical Root Planing On The Dental Pulp................................................... 75

Gönen ÖZCAN Koksal BALOŞ Mehmet YALIM

The Effects Of Chlorhexidine Direct Irrigation At Different Concentra-tion To The Subgingival Flora . . 85

Gönen ÖZCAN Koksal BALOŞ Mehmet YALIM

The Effects Of Metronidazole, Chlorhexidine and Povidone Iodine On Bacterial Plaque Elimination . 101

Bilgin GİRAY Osman KAN

The Changes in the Skeletal Tissue Due to the Prosthetic Treatment . 123

Gönen ÖZCAN Mehmet YALIM Koksal BALOŞ Belgin BAL

The Studying Of The Subgingival Flora By Dark Field Microscopy . 133

Bilgin GİRAY The Variations In Skeletal Class I Of Pg to NB and I to NB . , . . 145

XII —

Page 15: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

CASE REPORTS

Galip ERGEN Nejat SAYAN

Surgical Repair Of Bilateral Cleft Lip By Veau III Operation . . . 161

Tezer BERK Gönen ÖZCAN Yavuz BURGAZ

Dental Erosion In The Chronic Vomiting Patients «A Case Report» 169

Hüsnü YAVUZYILMAZ Çetin SUCA Levent NALBANT

The Usage Of Fabricated Porcelain Cones In The Occlusal Design Of Porcelain Crown And Bridges . . 175

Alev CONKBAYIR Tezer BERK

Hipodonty «II Case Reports» . . 183

Mustafa TÜRKER Galip ERGEN Selahattin OR Ender ERGUN Şule YÜCETAŞ

A Case Of Granular - Cell Amelob- lastoma ............................................. 199

Arife DOĞAN An Application of Overdenture . 209

Orhan GÜVEN A Healed Mandibular Fracture Without being Treated (A Case Report) ............................................. 217

REVIEW

Şakir AKÇA Yılmaz GÜNAYDIN

TMJ Tomography ............................ 223

Sevda SUCA Cihan AKÇABOY

Myofascial Pain Dysfunction Synd rome (MPD).................................... 231

— XIII —

Page 16: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Ergun YÜCEL : Torus Palatinus, «An Exostosis Of Ertan DELİLBAŞI : Unknown Etiology» ........................... 237

Arife DOĞAN : Cosmetic Aspects Of Fixed Partial Dentures ...............................................245

XIV —

Page 17: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı
Page 18: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı
Page 19: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

G.Ü. Dişhek. Fak. Der. Cilt II, Sayı 2, Sayfa 1 - 10, 1985

TEMPOROMANDİBULER SUBLÜKSASYONLARINDA TOMOGRAFİK ÇALIŞMA II.

Şaklr AKÇA' Yılmaz GÜNAYDIN**

GİRİŞ

Temporomandibuler eklem anatomik yapı ve fonksiyon yö-nünden organizmadaki önemli eklemlerden biridir. Bu ekleme ait disfonksiyonlar içerisinde en sık rastlananı, sublüksasyon olarak adlandırılan, kondilin aşırı hareketlilik halidir (3, 8).

Sublüksasyonlarda klinik ve normal radyolojik tetkiklerle teşhis koymak mümkündür. Ancak değişik bireylerde ve gurup-larda kıyaslama ve araştırma yapılmak istendiğinde bir takım problemler ortaya çıkmaktadır. Bunlardan birincisi TME rad-yografilerinde temporal kemiğin mastoid çıkıntısı, kondil ba-şı, zigomatik ark gibi anatomik yapıların birbirleri üzerine sü-perpozs olmaları sonucu değerlendirmedeki güçlüklerdir (1 i., 17,19). Tekrar edildiğinde standardizasyonun sağlanamaması ve üzerinde direkt ölçüm yapılamaması da önemli bir eksikliktir (10).

Bütün bu problemlerin çözümü için araştırıcılar değişik radyolojik yöntemler geliştirmişlerdir (11, 17,19). Bu yöntemler içinde tekrarlandığında eşit görüntüyü verebilmesinden, stan-dardizasyonun sağlanabilmesinden dolayı tomografik yöntem-den yararlanarak TME sublüksasyonlu yakalardaki değişiklik-

( * ) A.Ü. Diş Hekimliği Fakültesi Ağız, Diş Çene Hastalıkları ve Cerrahisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Gazi Üniversitesi Rektörü, Prof. Dr. (**) Gülhane Askeri Tıp Akademisi Diş Hekimliği Merkezi Ağız, Diş Çene Hastalıkları ve Cerrahisi Uzmanı, Dr.

1

Page 20: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

TOMOGRAFİK ÇALIŞMA

ieri boyutsal değerlerle belirlemek ve bunların normal bireyle-re oranla farklılıklarını tesbit etmek mümkündür.

MATERYAL VE METOD

Araştırmamız 1980 -1983 yılları arasında A.Ü. Diş Hekimliği Ağız, Diş, Çene Hastalıkları ve Cerrahisi Anabilim Dalı Poliku-niği'ne başvuran 20 süblüksasyonlu hasta ile 20 normal birey üzerinde yapıldı.

Normal ve süblüksasyonlu bireylerin her iki ekleminden ağız açık ve kapalı pozisyonlarda tomografik ilimler alındı. Alı-nan bu grafiler üzerinde bir takım reper nokta ve düzlemlerden yararlanarak boyutsal ölçümler yapıldı. Elde edilen sonuçlar arasındaki farklılıklar istatistiki olarak student «t» testi ile de-ğerlendirildi.

Vakaların profil tomogramları Gülhane Askeri Tıp Akade-misi Röntgen Kliniği'nde Siemenes marka 1000 mA lik çizgisel tomografi cihazı ile alındı. Tomografi masasının kenarlarına tespit edilen sefalostat Glabel (Gl) ve planum occipitalenin en çıkıntılı kısmı üzerine gelecek şekilde kafa tespit edildi. Böyle-ce alının tomografi flimlerinin standardizasyonu sağlandı. 24x 30 luk röntgen ilimleri üzerinde 1,5 cm den başlamak üzere sen-trik kapanışta ağız açık ve kapalı, tomogramları alındı (33,74). 0,5 cm aralıklarla alınan bu filimler her iki eklemde 2 - 2,5 - 3 cm lik kesitlerde tekrar edildi (52, 85).

Filimler üzerinde ölçümler yapabilmek için 0,76 mm kalın-lığında bir yüzü parlak, bir yüzü mat özel asetat çizim kağıdı kullanıldı. Sağ ve sol filimler ayrı ayrı ağız açık ve kapalı po-zisyonda Orbita (Or), Porion (Po) noktaları, Fossa artikülaris, Tüberkülüm artikülare çakıştırılarak çizimler gerçekleştirildi. Normal ve süblüksasyonlu vakalarda karşılaştırma yapabilmek için uygulanan boyutsal ölçümler mm olarak ifade edildi ve 0,5 mm kadar ölçümler değerlendirildi. Çizimlerde ucu 0,3 mm ka-lınlığında ve HB sertliğinde özel çizim kalemi kullanıldı. Sağ ve sol TME'den normal ve süblüksasyonlu bireylerde elde edilen

Page 21: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Şakir AKÇA, Yılmaz GÜNAYDIN

ölçümler arasındaki farkın önem kontrolleri student «t» testi ile yapıldı.

TOMOGRAFİK ÇİZİMDE KULLANILAN NOKTA VE DÜZLEMLER

Orbitale (Or) : Kemik noktası olarak alt göz kenarının en alt ve en dış noktasıdır.

Porion (Po) : Meatus akustikus eksternusun üst kenarının en yukarısında bulunan kemik noktasıdır.

B Noktası (B) : Kondilin en üst noktası olan C noktasından Frankfurt düzlemine indirilen dikin, bu düzlemi kestiği noktadır.

C Noktası : Kondilin en üst noktasıdır.

D Noktası : Fossa artikülarisin en derin noktasıdır.

E Noktası : D noktasında Y düzlemine indirilen dikin, bu düzlemi kestiği noktadır.

F Noktası : Tüberkülum artikülarenin tepe noktasıdır.

B' Noktası : Ağız açıkken elde edilen filimde tesbit edilen B noktasıdır.

C Noktası : Ağız açıkken elde edilen filmde tespit edilen C noktası.

Frankfurt Düzlemi: Or ve Po noktalarından geçen düzlemdir.

X Düzlemi : Po noktasından Frankfurt düzlemine indirilen dik düzlemdir.

Y Düzlemi : F noktasından X düzlemine indirilen dik düzlem-dir (15,16).

Page 22: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

TOMOGRAFİK ÇALIŞMA

(Normal) Hastanın Adı - Soyadı SAn (R)

O)

X

Po. z:

Fr.

BC Boyutu

B ' C Boyutlu DE Boyutlu B'C'-BC

Or.

Şekil 1: Normal Bireyde, Araştırmamızda Kullanılan Sefalometrik Nokta-lar, Düzlemler ve Boyutsal Ölçümler.

'Sublükasyon)

SOL (L)

BC Boyutlu BJ'C Boyutlu DE Boyutlu BC-BC

Page 23: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Hastanın Adı-Soyadı

Şekil % : Süblüksasyonlu Bireyde, Araştırmamızda Kullanılan Sefalomet-rik Noktalar, Düzlemler ve Boyutsal ölçümler.

Page 24: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Şakir AKÇA, Yılmaz GÜNAYDIN

BULGULAR

Normal ve sublüksasyonlu bireylerde tomografik filmler üzerinde yapılan boyutsal ölçümler sağ ve solda ayrı ayrı kar-şılaştırıldı. Sağ TME de elde edilen sonuçlar ve karşılaştırmaları Tablo l'de görülmektedir.

TABLO — 1: Sağ TME de Normal ye Sublüksasyonlu bireylerde yapılan boyutsal ölçümlere ait değerlerin karşılaştırılması (n=20).

Ölçümler (mm)

Orta-lama

Standart sapma

andart hata

Maksi-mum

Mini-mum

t değeri

BC N S

1.87 1.65

1.45 1.31

0.32 0.29

5 4

—3.5 0 0.51

B'C' N S 7.77 5.52

2.07 2.26

0.46 0.50

11 10

6 2.5 3.28

DE N S

8.72 9.12

0.92 1.20

0.21 0.27

10.5 11

7 7.5

1.18

B'C'-BC N S

6.45 3.87

0.92 1.54

0.20 0.34

8 4.5

5 2

6.43

N : Normal S : Sublüksasyon

Tabloda görüldüğü gibi:

B'C boyutu için guruplar arasında P<o,Ol seviyesinde önemli farklılık vardır. Ağız açmada kondilin kraniuma göre vertikal yönde yapmış olduğu hareket sonunda aldığı konum, sub-lüksasyonlu gurupta normal guruba nazaran Frankfurt Düzle-mine daha yakındır. B'C—BC farkı için guruplar arasında P< O.0O1 seviyesinde önemli fark bulunmuştur. Buna göre ağız aç-mada kondilin kraniuma göre vertikal yönde yapmış olduğu ha-reket esnasında almış olduğu mesafe sublüksasyonlu gurupta, normal guruptan daha fazladır. Kondilin fossa artikülaris için-deki vertikal konumunu belirleyen BC boyutu ile fossa artikü-

Page 25: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

TOMOGRAFİK ÇALIŞMA

larisin en derin noktası ve tüberkülüm artikülarenin en üst nok-tası arasında vertikal yöndeki mesafeyi ifade eden DE boyutu, normal ve sublüksasyonlu bireylerde karşılaştırıldığında ara-daki fark önemli bulunmamıştır.

Sol TME de elde edilen sonuçlar ile karşılaştırmaları Tablo II de gösterilmiştir.

— 2 : Sol TME de Normal ve Sublüksasyonlu bireylerde yapılan boyutsal ölçümlere ait değerlerin karşılaştırılması (n=20).

ölçümler (mm)

Orta-lama

Standart sapma

tandart hata

Maksi-mum

Mini-mum

t değeri

BC N S

1.27 1.55

1.59 1.28

0.36 0.28

5 3.5

—2 0 0.60

B'C N S

7.60 4.97

1.77 2.11

0.40 0.47

11 8 5 2

4.26

DE N S

8.77 9.00

0.83 1.32

0.19 0.29

10 11

7 7

0.64

B'C'-BC N S

6.27 3.47

0.85 1.48

0.19 0.33

8 5

5 2

7.33

Tabloda görüldüğü gibi: B'C boyutu için guruplar arasında P< 0.001 seviyesinde

önemli bir farklılık vardır. Buna göre kondil graniuma göre ver-tikal yönde yapmış olduğu hareket sonunda sublüksasyonlu gu-rupta normal guruba nazaran Frankfurt düzlemine daha yakın olarak konumlanmaktadır. B'C - BC farkı için guruplar arasın-da P< 0.001 seviyesinde önemli bir fark bulunmuştur. Ağız aç-mada vertikal yönde alınan mesafe sublüksasyonlu gurupta nor-mal guruptan daha fazla olmaktadır. Kondilin fossa artikülaris içindeki konumunu belirleyen BC boyutu ile DE boyutu normal ve sublüksasyonlu hastalarda karşılaştırıldığında aradaki fark önemli bulunmamıştır.

Page 26: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Şakir AKÇA, Yılmaz GÜNAYDIN

TARTIŞMA

Kondilin fossa artikülaris içindeki vertikal konumunu belir-lemek için BC boyutun kullandık. BC boyutu normal ve sublük-sasyonlu bireylerde karşılaştırıldığında, aradaki fark önemsiz bulunmuştur. Kondil normal olarak fossa artikülaris içinde ge-nellikle ortada ve tüberkülum artikülareye yakın bulunmakta-dır (19). Costen (6), molar dişlerin yokluğunda ve dişlerin ileri derecede aşındığı durumlarda vertikal boyutun anormal dere-cede küçüldüğünü ve alt çene ile birlikte kondillerin de geriye ve yukarıya doğru yer değiştirdiğini belirtmiştir. Ortuğ (14), köpekler üzerinde yaptığı deneysel çalışmada dişlerin çekilmesi sonucu vertikal boyutun azalması ile kondilin yukarı ve geriye doğru yer değiştirmiş olduğunu ispatlamıştır. Salzman (21) ve Neuner (12), bu fikirleri destekleyen görüşler ileri sürmüşlerdir. Sublüksasyonun etyolojisinde vertikal boyutun azalması önemli faktör olmakla beraber, sublüksasyonlu hastalarımızın daha çok genç yaşta bulunmaları ve parsiyel diş kayıplarının fazla olmamasından dolayı yukarıda anlatılan tesirlerden uzak kalmışlardır.

Ağız açmada kondilin antero - posterior yönde yapmış ol-duğu hareket sırasında vertikal yönde olan hareketini ifade et-mek için B'C boyutu kullanılmıştır. B'C boyutu normal ve sub-lüksasyonlu bireylerde karşılaştırıldığında aradaki fark önemli bulunmuştur. Sublüksasyonlu bireylerde ağız açıldığında kondil tüberkülum artikülarenin önünde yer almaktadır. Bu esnada çiğneme kaslarının tesiri ile yukarı doğru bir miktar yüksel-mektedir. Bu durumun kondilin anterior dislokasyonu ile karış-tırılmaması gerekmektedir. Anterior dislokasyonda kondil ta-mamen infratemporal loca içinde yer aldığından, hasta ağzını kapatamamaktadır. Sublüksasyon vakalarında ise kondil tüber-külum artikülare önünde kısmen infratemporal locada olduğun-dan dolayı hasta ağzını istemli olarak kapatabilmektedir (1,2, 23). Bulgularımız araştırıcıların bulgularıyla uygunluk göster-mekte ve sublüksasyonda kondilin tüberkülum artikülareden sonra vertikal yönde de hareket fazlalığının olduğu anlaşılmak-tadır.

Page 27: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

TOMOGRAFİK ÇALIŞMA

Araştırmamızda kullanmış olduğumuz DE boyutu fossa ar-tikülarisin en derin noktası ile tüberkülum artikülare arasında dik yöndeki mesafeyi belirlemektedir. DE boyutu normal ve sub-lüksasyonlu bireylerde karşılaştırıldığında aradaki fark önemli bulunmamıştır. Bu sonuç teşhis ve tedavi yöntemi bakımından önemlidir. Sublüksasyonun etyolojisinde fazla derin olmayan fossa artikülaris ile fazla yüksek olmayan tüberkülum artikülare kaydedilmiştir (4,13). Bu bulgulara uygun olarak Findlay (7), metalden «L» şeklinde engel tatbik etmiş ve kondilin ileri hare-ketini önlemeye çalışmışlardır. Borçbakan (5), zigomatik arktan küçük bir parçayı tüberkülum artikülare üzerine çevirmiş, Thoma (23), ise tüber üzerine otojen kemik grefti yerleştirmiş-tir. Radyhouse (18), Freese ve Scheman (8) gibi araştırıcılar ise osteoartiritis ya da ciddi eklem yaralanmaları dışındaki vaka-larda TME deki bozuk fonksiyonların organik kökenli olmadı-ğını ve bu nedenle herhangi bir cerrahi işlemin gerekli olmadı-ğını söylemişlerdir. Bizim bulgularımız Radyhouse (18), Freese ve Scheman (8) m bulgularını desteklemekte ve bir TME fonk-siyon bozukluğu olan sublüksasyonda tedavi planlaması yapar-ken, iyi bir teşhisin gereğini ortaya koymaktadır.

ÖZET

Araştırmamızda 20 normal ve 20 sublüksasyonlu bireyin sağ ve sol TME inden ağız açık ve kapalı pozisyonda alman pro-fil tomogramlan üzerinde boyutsal ölçümler yapılmış, aradaki farklılıklar değerlendirilmiştir.

Normal ve sublüksasyonlu bireylerde ağız kapalı sentrik oklüzyonda kondilin fossa artikülaris içindeki konumunda ver-tikal yönde bir farklılık bulunmamıştır. Ancak ağız açmada kon-dilin vertikal yönde yapmış olduğu hareketin sublüksasyonlu vakalarda normallerden fazla olduğu gözlenmiştir. Tüberkülum artikülarenin tepe noktası ile fossa artikülarisin en derin nok-tası arasındaki mesafenin normal ve sublüksasyonlu bireylerde değişmediği tesbit edilmiştir.

Page 28: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Şakir AKÇA, Yılmaz GÜNAYDIN

SUMMARY

A Tomographic Investigation on TMJ Subluxation. — 2 —

This study included 20 individuals with TMJ subluxation and 20 healty individuals. The differences between the measure-ments of right and left TMJ (in open and in closed position) tomographs have been investigated.

In santric occlusion, vertically there was no difference bet-ween the condyles of the healty individuals and the patiens with subluxation. But in subluxation patiens in open position and in vertical direction the movement of the condyl was more than the normal individuals. The distance between the top point of the tuber articulare were similiar in the patients with TMJ subluxation and in normal individuals.

KAYNAKLAR

1. AKÇA, Ş., OR, S. : Çene ekleminin kronik dislokasyonlarının cerrahi tedavisi. A.Ü. Diş Hek. Fak. Dergisi, 3 : 59-64, 1976.

2. ALDERMAN, M.M. : Disorders of the Temporomandibular Joint and Related structures. InLynch M.A., Burket's Oral Medicine Diagnosis and Treatment, Sevent Edition, J.B. Libbincott Company, Philadelphia, Toronto, 235-282, 1977.

3. ARCHER, W.H.: Oral and Maxillofacial Surgery. Fifth Edition, W.B. Saunders Co., 1644-1726, 1975.

4. BESETTE, R., BISHOP, B., MOHL, N. : Duration of Masseteric Silent Period in Patients with Temporomandibular Joint Syndrome, J. Apol. Physi., 30: 864-869, 1971.

5. BORÇBAKAN, C. : Ağız ve Çene Hastalıkları Şirurjisi. Ankara Üniver sitesi Basımevi, Ankara, 280-287, 1975.

6. COSTEN, J.B. : Neuralgias and ear Symtoms Associated with Disturbed Function of the TMJ. JAMA, 107: 252-264, 1967.

7. FINDLAY, I.A. : Operation for Arrest of Excessive Condyler Movement. J. Oral Surg. 22: 110-115, 1964.

8. FREESE, A.S., SCHEMAN, P. : Management of Temporomandibular Joint Problems. C.V. Mosby Co., St. Louise, 1962.

9

Page 29: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

TOMOGRAFİK ÇALIŞMA

9. GOSSBREZ, M., MARTIN, G., RO8ENCWEIG, D., MALKA, G., TRE-HEUX, A. : Part de la Tomographle Selective dans le Diagnostic du Syndrome Algique et Dysfonctionnel de l'articulation Temporo-man-dibulaire. Açta Stomatologica Belgica, 72: 787-792, 1947.

10. IIZIKA, T., KİKUCHI, A., SUZUKI, N., ASAMI, I., SHMIZU, Y. : Com- binaton Cephalometric Tomograpy. Proceedings of 3rd. International Congress of Maxillo -facial Radiology, Japan Science Press, Meiho - Sha, Kanda - Jinkocho, Chiyoda, Tokyo, 493-497, 1974.

11. MELOT, G.J. - MICHEZ, L.J.: Linvestigation Radiologique des Arth- roses Temporo - Mandibulaires. Rev. Rhum. et de Mal. Osteo - Articu- laires, 4: 175-187, 1965.

12. NEUNER, O. : Klassifizierung und Symptomatik der über Lastung- sarthnopathien des Kiefergelenks, Schweiz Monatschr. Zahnheilkol, 82: 601-620, 1972.

13. NEUNER, O.: Ergene Bemandlungsmethoden der Habituellen Kiefer- gelenks-Luxation und Subluxation. SMIZ. RMSO., 83: 61-66, 1973.

14. ORTUĞ, G. : Caput Mandibulae'da Oluşan fonksiyona bağlı Morfolo jik Değişiklikler üzerinde (Köpekler) Deneysel Çalışmalar. Doçentlik Tezi, Ankara, 1980.

15. PERKÜN, F. : Çene Ortopedisi (Ortodonti), Gençlik Basımevi, Istan bul, Cilt 1, 32-44, 1973.

16. RICKETTS, R.M., LANGLADE, M. : Plaidoyer pour une Orientation Cephalometrique. Revue D'Ortophedie Dento-Facial, 11: 161-172, 1977.

17. RIGAULT, A., VOREAUX, P.: Traitement Orthopedique des Trauma- tismes Maxillo-Faciaux. Masson et Cie et Julien Prelat, Paris, 159-189, 1971.

18. RODYHOUSE, R.H. : The Temporomandibular Joint: Function, Dys function and Dental Treatment. JADA, 34-39, 1958.

19. ROZENCWEIG, D. : Importence de l'Examen dans le Syndrome Algo- Dysfonctionnel de l'appareil Masticateur. Actualites Odonto-Stoma- tologiques 559-580, 1971.

20. ROZENCWEIG, D., MARTIN, G.: Selective Tomographie of the TMJ and the Myofacial Pain-Dysfunction Syndrome. J. Prosthet. Dent., 40: 67-74, 1978.

21. SCHWARTZ, L. : Diagnosis of Temporomandibular Joint Disorders. Dental Radiograpy and Photography, 36: 84-94, 1963.

22. STALKER, W.H., OUTRIGHT, D.E., GOODWIN, D.W. : Tomograpy of the Alveolar Process. J. Oral Surg., 49: 184-186, 1980.

23. THOMA, K.H.: Oral Surgery. Five Edition, the C.V. Mosby Co. St. Louise, 572-580, 1969.

to

Page 30: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

G.Ü. Dişhek. Fak. Der. Cilt II, Sayı 2, Sayfa 11 - 23, 1985

DENEYSEL PERİODONTİTİS SONRASI UYGULANAN KÜRETAJ VE SİTRİK ASİT İŞLEMLERİNİN PULPA DOKUSUNA

ETKİLERİ*

Koksal BALOŞ** Coşkun BARAN*** Kaya EREN***

Ömer GÜNHAN****

Son yıllarda, kök yüzeylerine uygulanan Sitrik Asidin yeni ataşmanı olumlu yönde etkilediği ve yeni sement formasyonuna yardımcı olduğu çeşitli çalışmalarla ortaya konmuştur (4, 6,14). Kök düzeltmesi yapılmış dentin yüzeylerine 3 dakika süreyle aplike edilen sitrik asidin (pH. 1), dentin yüzeylerinde 3 - 5 mi limikron kalınlığında bir tabakaya nüfuz ederek yüzey demins-ralizasyonu oluşturduğu, ayrıca asidin dentin tübülleri çevre-sinde daha derin penetre olduğu ve bu arada dentin ana mat-riksinin de bozulmadan kaldığı ultrastrüktürel çalışmalarla da kanıtlanmıştır.

Böylece kök yüzeylerinden ortaya çıkarılmış, organik yapı sayesinde yeni ataşmanm daha sağlıklı ve seri bir şekilde oluş-tuğuna dikkat çekilmiştir (4,9,11, 12). Bu çalışmaların yanı sı-ra, sitrik asidin uygulandığı kök yüzeylerine komşu yumuşak dokularla, kemik dokuları üzerinde toksik etki göstermediğin-den de bahsedilmiştir (8,15).

Register (1973), Nilveus ve Selvig (1983) kök düzeltmesi yapılmış dentin yüzeylerine topikal olarak uygulanan sitrik asi-din pulpa dokuları üzerinde bir reaksiyon oluşturmadığını bil-dirmişlerdir (8,10).

( * ) 16. T.P.D. Kongresinde Tebliğ edilmiştir. Alanya, Mayıs 1985. ( ** ) Gazi Üniversitesi Diş Hek. Fak. Periodontoloji Anabilim Dalı Başkanı, Prof. Dr. (*** ) Ankara Üni. Diş Hek. Fak. Periodontoloji Anabilim Dalı, Dr. Dt. (****> Gülhane Askeri Tıp Fak. Patoloji Anabilim Dalı, Dr. Dt.

11

Page 31: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

KÜRETAJ VE SİTRİK ASİT İŞLEMLERİ

Buna karşın sitrik asidin restoratif çalışmalar sırasında ka-vite dezenfektan ajanı olarak kullanılmasıyla pulpa dokuların-da reaksiyonların oluştuğu da öne sürülmüştür. Örneğin Cotton ve Siegel kavite dezenfektan ajanı olarak pHsı 3.2 olan sitrik asidi kullandıkları çalışmalarında' asidin insan diş pulpalarının odontoblastlar yöresinde değişikliklere yol açtığını bulmuşlar, hatta inflamasyonun derin tabakalarında 21 - 35. günlerde de mevcut olduğunu bildirmişlerdir (2). Ericson (1974), Stanley ve arkadaşları (1975), sırasıyla % 45 ve % 50'lik sitrik asit uygula-maları sonucunda benzer sonuçlarını rapor etmişlerdir (5, 16).

Literatür bilgilerinden de görüldüğü gibi anılan asidin çıp-lak dentin yüzeylerine aplikasyonu sonucu pulpa dokusunda reaksiyonlara neden olup olmadığı halen tartışmalıdır.

Bu nedenle deneysel furkasyon defekti oluşturulmuş dişler-de, kök düzeltmeleri ile birlikte uyguladığımız Sitrik Asidin (pH: 1) pulpa dokuları üzerinde etkisi olup, olmadığını incele-mek amacımızı oluşturmaktadır.

MATERYAL VE METOD

Araştırma materyalimizi, A.Ü. Tıp Fakültesi, Hayvan Yetiş-tirme ve Temin Laboratuvarlarından sağlanan, ortalama 3 ya-şındaki 4 deney köpeği oluşturmaktadır. Deney hayvanlarının seçiminde, genel sağlıklarının elverişli olması yanı sıra peri-odontal bakımdan sağlıklı olmaları, eksik ve çürük dişleri bu-lunmaması kriterine özen gösterildi.

Gerekli sağlık kantrollerinin tamamlanmasını takiben, ge-nel anestezi altında, hayvanların sağlı - sollu mandibuler pM2, PM3 ve PM4 nolu dişler yöresinde ve daha önce Baloş ve arkadaş-ları tarafından belirtilen yöntemle (1), deneysel furkasyon de-fektleri oluşturuldu.

10 haftalık kontrol periyodunun ardından, defektlerin varlı-ğını koruduğu tespit edildi ve hayvanlar i.v. Sodium penthotal ile genel anestezi altına alındılar. Daha sonra alt çene ve sağlı -sollu, 2, 3 ve 4. premolar dişler yöresinde intrasulcular insizyon-lar yapılarak mukoperiostal lambolar gevşetildi. Operasyon böl-

12

Page 32: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Koksal BALOŞ, Kaya EREN, Coşkun BARAN, Ömer GÜNHAN

gesi ile kök yüzeyleri, tüm granülasyon dokularıyla artıklardan arındırıldı ve kök yüzeylerine sement dokusunu kaldırmak amacıyla küret ve 1 - 2 nolu ince frezler yardımıyla kök düzelt-mesi işlemleri uygulandı. Takiben bir taraftaki 3 dişin kök yü-zeylerine 3 dk süreyle pH sı 1 olan sature Sitrik Asit aplike edil-di. Karşı bölgedeki aynı dişler içinse asit uygulamaları yapıl-madan, her iki operasyon yöreleri basınçlı serum fizyolojik ile iyice yıkandıktan sonra kesintili sütür tekniği kullanılarak su-ture edildiler.

Operasyonların bu şekilde tamamlanmasını takiben hay-vanlar 7 - 21 - 42 ve 84. günlere uyacak şekilde dekapite edildiler ve her köpeğe ait çalışma yöreleri ile üzerinde hiç bir işlem ya-pılmamış dişler bloklar halinde çıkarılarak % 10'luk formalinde tespit edildiler. Ardından Gülhane Askeri Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalında, rutin dekalsifikasyon, kesit ve boyama iş-lemleri ile histopatolojik değerlendirmeleri gerçekleştirildi.

BULGULAR

Operasyon bölgeleri dışında tutulan kontrol dişlerinden el-de edilen preparatlarda, pulpa duvarında düzenli dentin, pre-dentin ve odontoblast yapıları tespit edilirken, segonder dentin oluşumunun yer almadığı, pulpa bağ dokusunda da inflamas-yonun bulunmadığı ve damarları hafif dilate yapısıyla bu hay-vanlara özgü normal pulpa dokuları tespit edildi (Resim 1).

7 GÜNLÜK DÖNEME AİT BULGULAR .-

Asit uygulanmayan dişlere ait pulpa dokularında; pulpa du-varlarının normal kriterler içinde dentin, predentin ve odontob-last yapıları içerdiği gözlenirken, pulpa bağ dokusu içerisinde kohjestion ve hafif kanama olduğu, fakat iltihabi infiltrasyona rastlanmadığı bulgulandı (Resim 2). Buna karşılık asit uygu-lanmış dişlere ait preparatlarda ise bütünüyle benzer bulgular tekrarlandı (Resim 3).

13

Page 33: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Besim 1: Operasyon bölgesi dışında tutulan kontrol dişlerinden elde edi-

len preparatlarda normal pulpa dokusu.

Resim 2 : 7 gün sonunda asit uygulanmayan dişlere ait pulpa dokusu.

14

KÜRETAJ VE SİTRİK ASİT İŞLEMLERİ

Page 34: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Besim 3 : 7 gün sonunda asit uygulanan dişlere ait pulpa dokusu.

21 GÜNLÜK DÖNEME AİT BULGULAR .-

Sitrik asit uygulanmayan dişlerde dentin, predentin ve odontoblast yapılarının normal olduğu, segonder dentine rast-lanmadığı izlenirken, pulpa bağ dokusu içinde konjestion varlı-ğı saptandı. Bunun dışında iltihabi infiltrasyon ve diğer pulpa değişiklikleri izlenmedi (Resim 4) .

Diğer taraftan Sitrik Asit uygulanan dişlere ait preparat-larda da aynı bulgular tekrarlanırken her iki grup arasında bir fark tespit edilmedi (Resim 5).

42 GÜNLÜK DÖNEME AİT BULGULAR :

Asit uygulanmayan kontrol grubuna ait pulpalarda hafif kanamalar dışında bir patolojinin olmadığı, sitrik asit uygulan-mış örneklerimizin de yine aynı kriterler içinde olduğu tespit edildi (Resim 6 ve 7).

15

Koksal BALOŞ, Kaya EREN, Coşkun BARAN, Ömer GÜNHAN

Page 35: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

KÜRETAJ VE SİTRİK ASİT İŞLEMLERİ

Besim 4 : 21 günlük döneme ait kontrol grubu. Resim 5 : 21 günlük döneme ait deney grubu.

16

^

Page 36: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Koksal BALOŞ, Kaya EBEN, Coşkun BARAN, Ömer GUNHAN

Resim 6 : 42 günlük kontrol grubu.

Resim 7 : Sitrik asit uygulanmış 42 günlük deney grubu.

17

Page 37: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

KÜRETAJ VE SİTRİK ASİT İŞLEMLERİ

Bu arada sement küretajlarımn frezlerle, tüm sementin hatta bir miktarda dentinin kaldırılarak gerçekleştirildiği örnekle-rimizde, bu yöreye komşu pulpa duvarında yoğun sekonder den-tin oluşumu bulgulandı (Resim 8).

Resim 8 : Sement küretajmın frezle ve elentinde kaldırılarak yapıldığı

dişlere ait pulpa dokusunda, yoğun sekonder dentin oluşumu. (Not: Bu örnekte Sitrik Asit uygulanmadı.)

84 GÜNLÜK DÖNEME AİT BULGULAR .-

Bulgularımız bu dönemde de bundan önceki örneklere ben-zer durumdaydı. Pulpa nekrozu veya iltihabi infiltrasyon gibi patolojiler her iki grupta da yer almamıştır (Resim 9 ve 10).

Yine sement küretajmın fazla yapıldığı örneklerde yoğun se-konder dentin yapıları izlenmiştir (Resim 11).

18

Page 38: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Koksal BALOŞ, Kaya EREN, Coşkun BARAN, Ömer GÜNHAN

Resim 9 : 84 günlük kontrol grubu.

Resim 10 : 84 günlük deney grubu.

19

Page 39: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Besim 11: Sement küretajınm fazla yapıldığı örneğe ait pulpa dokusun-

da yoğun sekonder dentin oluşumu. (Not: Bu örnekte sitrik asit uygulaması yapılmıştır.)

TARTIŞMA

Günümüzde enstrumante edilmiş kök yüzeylerine uygula-nan ve pH sı 1 olan sitrik asidin, ideal bir yüzey demineralizas-yonu sağlayarak daha sağlıklı ve seri bir bağ dokusu ataşma-nma yardımcı olduğu bildirilmiştir (4,14).

Ancak reataşmanda çok değerli bir yeri olduğu bildirilen asidin, uygulandığı yörelere komşu dokularda zararlı etki gös-terip göstermeyeceği düşünülerek bu yönde de çalışmalar yapıl-mıştır (8,13,15).

Değişik hayvanlarda bizimkine benzer çalışmalarında Re-gister (1973), Sitrik asidin pulpal reaksiyonlara neden olmadı-ğını bildirmiştir (10).

Ririe ve arkadaşları (1980) asit uygulanması ile dentin tü-büllerinin yüzeyel kısımlarında morfolojik değişiklikler bulma-larına karşm ciddi pulpa reaksiyonlarından söz etmemiştir (13).

20

KÜRETAJ VE SİTRİK ASİT İŞLEMLERİ

Page 40: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Koksal BALOŞ, Kaya EREN, Coşkun BARAN, Ömer GÜNHAN

Nilveus ve Selvig'in (1983) çalışmalarında da yine benzer sonuçlara varılarak pula reaksiyonlarından bahsedilmemiş-tir (8). Ayrıca araştırıcılar izledikleri hafif konjestionla karak-terize minimal pulpa değişikliklerinin Bergenholtz ve Lindhe'nin periodontitisli kök yüzeylerine uygulanan mekanik sement kü-retajmdan sonra gözledikleri değişikliklerden daha az olduğu-nu da belirtmişlerdir.

Esasen, Bergenholtz ve Lindhe'nin söz konusu çalışmasında da ciddi pulpa reaksiyonları veya nekrozları rapor edilmemiştir.

Öte yandan Cotton ve Siegel, Ericson, Sta,nley ve arkadaşla-rının kavite preparasyonları sonucu veya bu kavitelerde, dezen-feksiyon aja-nı olarak Sitrik Asidi kullandıkları çalışmalarda ise, daha belirgin pulpa reaksiyonlarından ve hatta iltihabı infiltraş-yonlardan söz edilmiştir (2, 5,16).

Daha önce belirtildiği gibi, bir çok araştırmada ve çalışma-mızın her dönemlerine ait kesitlerde, bu durum saptanmamış-tır. Bu, metod farklarından kaynaklanabileceği gibi, Cotton ve diğerlerinin de belirttikleri ancak kesin açıklamadıkları kavite preparasyonları uygulamalarından, bu preparasyonun yapılış şekli ve kavitenin pulpa dokusuyla ilişkisinden, hele çürüğe bağlı olarak açılmış ise, çürük bakteri ve toksinlerinden de mey-dana gelebilir. Farklı uzaklıktaki preparasyon yöreleri, pulpayla fiziksel bakımdan farklı etkiler doğurur. Yine preparasyondan kullanılacak frez tipinden, bunun dönme sayısına ve ortamda sprey kaynağının bulunup bulunmamasına kadar çeşitli fak-törler pulpa reaksiyonlarına sebep olabilir.

Nilveus ve Selvig (1983) tarafından yapılan benzer çalış-mada kök planlaması ve Sitrik Asit uygulamaları doğrudan ta-ze, mekanik defektler üzerinde gerçekleştirilirken, çalışmamız-da önceden kronik defekt oluşturularak tabii şartların varlığına ulaşmaya çalışılmıştır. Söz konusu defekt oluşturularak tabii şartların varlığına ulaşmaya çalışılmıştır. Söz konusu defekt oluşturma yönteminin ise yeterli ve geçerli bir metod olduğu da çeşitli kereler gösterilmiştir (1,7).

0te yandan çok miktarda sement kaldırılan yörelerde izle-nen yoğun sekonder dentin oluşumuna, Nilveus ve Selvig, Dia-mond, Stanly ve Swentlow'da dikkat çekmişlerdir. Bu konuda-

21

Page 41: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

KÜRETAJ VE SİTRİK ASİT İŞLEMLERİ

ki bulgularımız araştırıcılarla uyum halindedir (3, 8,16). Ayrıca Sitrik Asit uygulamaları sonucu, bu yörelerde de bir fark tespit edilmemiştir.

Bulgularımız yeniden gözden geçirildiğinde, asit uygulanan ve uygulanmayan yörelerde bir farkın bulunmadığı izlenmek-tedir. Diğer taraftan, her dönemde ve hatta hiç bir işlem yapıl-mamış örneklerde gözlediğimiz damar dilatasyonlan ve konjes-tionlarm, yerleşmiş veya yerleşen bir patolojiden çok, materya-limizi oluşturan hayvan örneğine ait bir özellik olduğuna ina-nıyoruz.

Sonuç olarak, araştırmamızda sitrik asit kullanılmasıyla, hiç bir örneğimizde, ciddi pulpa reaksiyonları tespit edilmemiş-tir. Bu nedenle, anılan asidin rekonstrüktif periodontal cerrahi uygulamalarında pulpa dokuları için bir tehlike yaratmayacağı inancındayız.

ÖZET

Deneysel furkasyon defekti oluşturulmuş köpek dişleri üze-rinde gerçekleştirilen çalışmamızda, kök düzeltmesi işlemleri ile birlikte kök yüzeylerine topikal olarak uygulanan sitrik asi-din CPH=1) pulpa üzerindeki etkileri araştırıldı.

Sonuçta, periodontal cerrahi uygulamaları ile birlikte uygu-lanan sitrik asidin pulpa dokularında irrevesibl değişikliğe ne-den olmadığı bulgulandı-

SUMMARY

Effect of Scaling and Application of Citric Acid on the Dental Pulp After Experimentally Induced Periodantitis

The effect of scaling and topical application of citric acid (PH=l) on the dental pulps of experimentally produced fur-cation defects was carried out in beagle dogs.

As a result, it is found that topical application of citric acid in addition to the periodontal surgery procedures did not cause irreversibl alterations in pulpal tissues.

22

Page 42: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Koksal BALOŞ, Kaya EREN, Coşkun BARAN, Ömer GÜNHAN

LİTERATÜB

1. Baloş, K., Eren, K., Baran, C.C., Günhan, ö.: Deneysel Furkasyon De- fektleri ve Furkasyon Patolojisinin Araştırılması. G.Ü. Diş Hek. Fak. Dergisi, Sayı 2-1985 (Basımda).

2. Cotton, R.W., Siegel, L.R. : Human Pulpal Response to Citric Acid Cavity Cleanser. J.A.D.A., 96: 639-644, 1978.

3. Diamond, R.D., Stanley, H.R., Swerdlow, H.: Reparative Dentin For mation Resulting From Cavity Preparation. J. Prost. Dents. 16: 1127- 1134, 1966.

4. Eren, K. : Furkasyonlarda Topikal Uygulanan Kimyasal Birleşimlerin Etkilerinin Araştırılması. Doktora Tezi. Ankara, 1985.

5. Ericsen, H.M. : Pulpal Response of Monkeys to a Composite Resin Cement. J. Dent. Res., 53: 565, 1974.

6. Garret, J.S., Crigger, M., Egelberg, J.: Effects of Citric Acid on Dise ased Root Surfaces. J. Periodont. Res. 13: 155-163, 1978.

7. Johansson, D., Nilveus, R., Egelberg, J. : Experimental Bifurcation Defects in Dogs. J. Periodont. Res. 13: 525-531, 1978.

8. Nilveus, R., Selvig, K.A. : Pulpal Reactions to the Application of Citric Acid to Root Planned Dentin in Beagles. J. Periodont. Res., 18: 420- 428, 1983.

9. Passanezi, E., Alves, M.E., Janson, W.A., Ruben, M.P.: Periosteal Acti vation and Root Demineralization Associated With the Horizontal Sliding Flap. J. Periodontol., 50: 384-386, 1979.

10. Register, A.A. : Bone and Cementum Induction by Dentine. Deminera- lized in Situ. J. Periodontol., 44: 49-54, 1973.

11. Register, A.A., Burdick, F.A. : Accelarated Reattachment with Cemen- togenesis to Dentin Demineralized in Situ. I — Optimum Range. J. Periodontol., 46: 646-655, 1975.

12. Register, A.A., Burdick, F.A. : Accelarated Reattachment with Cemen- togenesis to Dentin Demineralized in Situ. II — Defect Repair. J. Peri odontol., 47: 497-505, 1976.

13 — Ririe, CM., Crigger, M., Selvig, K.A. : Healing of Periodontal Connec- tive Tissues Following Surgical Wounding and Application of Citric Acid in Dogs. J. Periodont. Res., 15: 314-327, 1980.

14 — Selvig, K.A., Ririe, CM., Nilveus, R., Egelberg, J.: Fine Structure of New Conective Tissue Attachment Following Acid Treatment of Ex-perimental Furcation Pockets in Dogs. J. Periodont. Res., 16: 123-129, 1981.

15. Seymour, G.J., Romaniuk, K., Newcomb, G.M. : Effect of Citric Acid on Soft Tissue Healing in the Rat Palate. J. Clin. Periodontol., 10: 182- 187, 1983.

16. Stanley, H.R., Going, R.E., Chauncey, H.H.: Human Pulp Response to Acid Pretreatment of Dentin and to Composite Restoration. J.A.D.A., 91: 817, 1975.

23

Page 43: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı
Page 44: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

G.Ü. Dişhek. Fak. Der. Cilt II, Sayı 2, Sayfa 25 - 32, 1985

T.M.E. FONKSİYON BOZUKLUĞU AĞRI SENDROMUNA DİŞHEK. FAKÜLTESİ ÖĞRENCİLERİ ARASINDA RASTLANMA

SIKLIĞI*

Cihan AKÇABOY** Sevda SUCA** Nezihi BAYIK***

Günümüz toplumlarında, uygarlığın gelişmesine paralel ola-rak ortaya çıkan çeşitli sorunlar, t.m.e. şikayetlerini güncel bir konu olarak ortaya getirmiştir. Bu konu ile ilgili ilk yazılı kayıt-lar MÖ. 5. yüzyılda Hipokrat'a aittir (1). Çiğneme sistemi son derece karışık bir sistemdir. Bu nedenle bu tür rahatsızlıkların etyolojisi de karmaşıktır ve kolayca anlaşılamaz. Etyolojisi ko-nusunda 1918 den günümüze kadar çeşitli görüşler ortaya çık-mış ve ekoller oluşmuştur. Etyolojisi ne olursa olsun, tempo-romandıbuler eklem fonksiyon bozukluğu ağrı sendromu (TMJDPS) olarak adlandırılan bu rahatsızlıklar günümüz top-lumlarında yaygın olarak görülmektedir. Başlıca semptomları; çiğneme sisteminde ağrı, ses, çiğneme hareketlerinde kısıtlılık-tır (2).

Son senelerde fakültemiz kliniklerine bu tür rahatsızlıklarla baş vuran hasta sayısında önemli ölçüde artma vardır. Bu artış bu tür sorunlu hastaların sayısındaki artışı gösterebilece-ği gibi bu güne kadar bu tür hastaların nereye başvuracaklarını bilememelerinden de kaynaklanmış olabilecektir.

Araştırmamızın amacı sağlıklı ve genç kişilerde TMJDPS ye rastlanma sıklığını saptamaktır. Bu nedenle, araştırmamız Diş-hek. Fak- öğrencileri arasında oluşturulmuştur.

( * ) İslam Ülkeleri 1. Dişhekimliği Haftasında tebliğ edilmiştir. ( ** ) G.Ü. Dişhek. Fak. Protetik Diş Tedavi Anabilim Dalı, Yrd. Doç. Dr. C***) G.Ü. Dişhek. Fak. Protetik Diş Tedavi Anabilim Dalı, Araş. Gör.

25

Page 45: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

T.M.E. BAHATSIZLIKLARINA ÖĞRENCİLERDE RASTLANMA SIKLIĞI

GEREÇ VE YÖNTEM

Araştırmada yadları 18 - 23 arasında değişen 270 öğrenci örnek olarak alınmıştır. 128'i kadın, 142'si erkektir. Bu öğrenci-lere çiğneme sistemine ait şikayetleri, çiğneme hareketlerinde kısıtlılık olup - olmadığı, eklemde ses, baş boyun ağrısı, para-fonksiyonel alışkanlıkları hakkında sorular yöneltilmiş, devias-yon ve kas hassasiyetine bakılmış ve kişinin genel psikolojik durumu not edilmiştir.

Öğrencilere yöneltilen soruları kapsayan formlar doldurul-muş, gerekli soruları da hekim cevaplandırmıştır (Şekil I).

BULGULAR

270 sağlıklı dişhekimliği öğrencisinde yapılan bu araştırma sonucu % 80.1'inde tme somuna işaret edebilecek hiç bir bulguya rastlaınamamıştır. % 6.3'ünde eklem civarında (tek veya çift taraflı olmak kaydı ile) ağrı olduğu saptanmıştır. Bu oranın % 4.4'ünde tek taraflı, % 1.8'inde ise çift taraflı ağrı bu-lunmuştur. % 17.7'sinde eklem bölgesinde ses mevcuttur. % ll.l' inde çift taraflı ses, % 4.4'ünde ise tek taraflı ses vardır. % 35.13' ünde çene hareketlerinde kısıtlılık olduğu belirlenmiştir. % 33.33' ünde parafonksiyonel ağız alışkanlıkları saptanmıştır- Bunların % 12.4'ünde diş gıcırdatma, % 11.1'inde tırnak yeme, % 11.8'in-de el dayama % 6.3'ünde kalem ısırma % 2.9'unda dil emme alışkanlıkları bulunmuştur.

Ağrı, ses, kısıtlılık gibi semptomların diğer faktörler ile ilişkilerini saptamak amacı ile tablolar oluşturulmuş, ki2, exact test gibi önemlilik testleri yapılmıştır. Ancak bulguların birbiri içine girmiş olması, başka bir deyişle bir kişide bir semptom ya da bir kötü ağız alışkanlığı olabileceği gibi, birkaç şıkkın bir arada görülebilmesi istatiksel bir sonuç alınmasını engellemiş-tir. Eldeki veriler tablolar şeklinde sunulmuştur (Tablo I, II, III IV).

Tablolardan izlendiği gibi diş gıcırdatanların % 57.1'i gibi büyük bir çoğunluğunda hareket kısıtlılığı olduğu saptanmış-tır. % 35.2'sinde ağrı, % 25.5'inde de eklemde ses vardır.

26

Page 46: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Cihan AKÇABOY, Sevda SUCA, Nezihi BAYIK

Prot.:

Cinsiyet: Kadın □ Erkek O

ADI SOYADI / DOĞUM TARİHİ: ....................................... /.../19...

Çiğneme sistemi şikayeti: Var □ Yok O

varsa türü .....................................................

Çiğneme hareketlerinde kısıtlılık Var Q Yok Q

varsa türü .....................................................

TME ağrısı Var D Yok Q

varsa Sağ Q Sol Q Her iki tarafta Q

TME sesi Var O Yok n

varsa SağO Sol Q Her iki tarafta Q

Sesin karakteri: ......................................................

Deviasyon Var Q Yok Q

Varsa sağa ... mm. Sola ... mm.

Başağrısı Var □ Yo!k □ Boyun ağrısı Var Yok □

Yüz ağrısı Var □ Yok O Tırnak yeme Var Q Yok Q

Diş gıcırdatma Var □ Yok □

Diğer alışkanlıklar (ağıza kalem alma, çeneye el dayama, dil emme, v.b.) ......................................................

Palpasyon:

. masseter: ...........m. temporalis : ............. m. ptery. med.: ............

m. ptery. lat.............. çene altı kas.: ............ boyun kas-: .............

Ruhsal durumu: ......................................................

not :

ŞEKÎL 1

27

Page 47: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

T.M.E. RAHATSIZLIKLARINA ÖĞRENCİLERDE RASTLANMA SIKLIĞI

HAREKETTE KISITLILIĞI OLAN

"/o 29.4

% 23.5

U.8 9.3

7o 12.5

Tablo I.

AĞRISI OLAN

10° 9.3°

Tablo II.

Page 48: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Gihan AKÇABOY, Sevda SUCA, Nezihi BAYIK

SESİ OLAN

10

50

% 3S.2

7o 20

"/o 25 23.5

Tablo III.

7o 12.5

29

Page 49: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

T.M.E. RAHATSIZLIKLARINA ÖĞRENCİLERDE RASTLANMA SIKLIĞI

57.1

% 35.2

25.5

17.6 12.7

DİŞ GICIRDATANLARDA TIRNAK YİYENLERDE

K^sSd TME AĞRISI OLAN

1 I TME SESÎ OLAN HAREKET KISITLILIĞI OLAN

21.4 % 23 .5

17.6 % 17

1 1 . 7 % 7.1

ÇENEYE EL. DAYIYANLARDA KALEM ISIRANLARDA

30

Tablo IV.

Page 50: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Cihan AKÇABOY, Sevda SUCA, Nezihi BAYIK

Tırnak yiyenlerin % i7.6'smda ağrı, % 12.7'sinde eklemde ses mevcuttur. Çeneye el dayama alışkanlıkları olanların % 21.4' ünde hareket kısıtlılığı, % 17.6'sında eklem ağrısı, % 17'sinde de ses vardır-

Kalem ısırma alışkanlığı olanlarda % 23.5'inde ses, % 11.7' sinde ağrı, % 7.1'inde hareket kısıtlılığı saptanmıştır.

TARTIŞMA

Buna benzer çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Wigdorowich ve arkadaşları tıb, askeri öğrenciler arasında çiğneme sistemi rahatsızlıklarına rastlanma sıklığı konusunda bir araştırma yap-mışlardır. Bu araştırma sonucunda özellikle buruksizm ve TME fonksiyon bozukluğu ağrı sendromlarmın yüksek olduğunu sap-tamışlardır. Klinik gözlemleri sonucu, bu rahatsızlıklara; Ma-lokluzyon, iatrojenik faktörler ve psikolojik gerilimlerin neden olduğunu belirtmişlerdir (3).

Agerberg ve Carlsson yaptıkları epidemiyolojik araştırma sonucu vakaların % 12'sinde ağız açma kapamada ağrı, % 24' ünde baş ve yüz ağrısı saptamışlardır (4).

Lederman ve Clayton sabit protez taşıyan 50 hasta almış, yaptığı muayene ile % 68'inde TME fonksiyon bozukluğu tesbit etmiştir (5).

Greene ve Marbach da epidemiyolojik araştırma yapmış ağ-rı, hassasiyet fonksiyon kısıtlılığı ve sesi semptomlar olarak ele almıştır (2).

Bu parametreleri Thiel ve Rosselt göz önüne almış ve Thiel % 52 Posselt % 41'inde eklemde ses algılamışlardır.

Green ve arkadaşları sesin TME rahatsızlıklarında etkin olmadığını söylemiştir.

SONUÇ

270 sağlıklı genç kişide yapılan bu araştırma sonucunda, % 6.3'ünde ağrı, % 17.7'sinde eklemde ses, % 5.1'inde çene hare-ketlerinde kısıtlılık saptanmıştır.

31

Page 51: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

T.M.E. BAHATSIZLIKLARINA ÖĞRENCİLERDE RASTLANMA SIKLIĞI

tır. % 33.33'üncte parafonksiyonel ağız alışkanlıkları saptanmış-

Bunlardan diş gıcırdatanların büyük bir çoğunluğunda ha-reket kısıtlılığı vardır- Tırnak yiyenlerin % 17.6'smda ağrı, % 12.7 sinde eklemde ses mevcuttur. Çeneye el dayama alışkanlığı olan-ların % 21.4'ünde de hareket kısıtlılığı vardır.

ÖZET

270 sağlıklı fakülte öğrencisinde TME rahatsızlıklarına rast-lanma sıklığı araştırılmış, deneklerin % 80.Tinde herhangi bir eklem sorununa rastlanmamıştır. Ayrıca bu semptomların kötü ağız alışkanlıkları ile olan bağlantılarına bakılmıştır.

SUMMARY

«The Incidence of the Functional Disturbances of IMJ in Dental Faculty Students»

An epidemiologic study on prevalance of the functionei disturbances of TMJ in 270 healty university students has been worked on. % 19.9 of the students referred for functionei dis-turbances of the masticatory system. The relation between the semptoms and parafunctions are also evaluated.

KAYNAKLAR

1. Öztürk Gürbüz : Gnatoloji, İ.Ü. Dişhekimliği Fakültesi Yayınları, Ar Basım Yayım ve Dağıtım A.Ş. İstanbul, 1982.

2. Greene S. Charles, Marbach J. Joseph : Epidemiologic studies of man- dibular dysfunction : A critical review. J.P.D. 48 (2) : 184-190.

3. Wigdorowicz - Makowerowa Neomi, et al. : Epidemiologic studies on prevalence and etiology of functional disturbances of the masticatory system. J.P.D. 41 (1) : 76-82.

4. Weinberg A. Lawrence., Lager A. Lynn : Clinical report on the etiology and diagnosis of TMJ dysfunction - pain syndrome. J.P.D. 44 (6) : 642- 653.

5. Lederman H.K., Clayton A.J. : Restored occlusion. Part II The rela tionship of clinical and subjective symptoms to varying degrees of TMJ dysfunction. J.P.D. 47 (3) : 303-309.

32

Page 52: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

G.Ü. Dişhek. Fak. Der. Cilt II, Sayı 2, Sayfa 33 - 41, 1985

240 PLEOMORFİK ADENOM OLGUSUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ

Ömer GÜNHAN* Bülent CELASUN** Yılmaz GÜNAYDIN***

Bahadır GÜRBÜZER****

Pleomorfik adenom (PA) terimi, değişik histolojik görü-nümleri olan, kondroid, miksoid veya mukoid bir matriks için-de epitelyal elemanların bulunuşu ile karakterli tükrük bezi tü-mörleri için kullanılır. Tümörün epitel kaynaklı olduğu bilini-yorsa da, çok değişik hücresel yapılar gösterebildiği için mikst tümör terimi de uygun düşmektedir (7). Eskiden, kondroma, endotelyoma, miksoma, fibromiksoepitelyoma, miksokondrokar-sinoma, brankiyoma, enolayoma gibi adlar, tümörün mezoder-mal, diploblastik veya embriyonal kalıntılardan kaynaklandı-ğını belirtmek için kullanılmıştır (2). Pleomorfik adenoma teri-mi ise tümörün epitelyal kaynaklı olduğunu gösterirken farklı histolojik görünümlere rastlanabileceğini de vurgulamakta-dır (7).

Her yaşta görülebilen pleomorfik adenomlar en sık olarak 5 ve 6. dekatlarda ortaya çıkar (5, 9).

Pleomorfik adenomlarm çoğu parotis'te ve bunun da kuy-ruk kısmında görülür, Minör tükrük bezlerinden damakta yer-leşmiş olanların da pleomorfik adenomlan sıktır. Yavaş büyü-yen ağrısız bir tümör olan PA'un aynı anda birkaç yerde bir-den görülmesi nadirdir. Tümör 1 cm'den küçük olabileceği gibi birkaç santim çapa da ulaşabilir (1,4,6,10). Ağızdakilerin üze-

( * ) GATA ATF Patoloji ABD Dişhekimliği Enst, Dr. ( ** ) GATA ATF Patoloji ABD Dişhekimliği Enst., Dr. ( ***) GATA ATF Patoloji ABD Dişhekimliği Enst., Dr. (****) GATA ATF Patoloji ABD Dişhekimliği Enst., Dr.

33

Page 53: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

PLEOMORFİK. ADENOM

rinde ülserasyon görülmez- Bunların çok büyük boyutlara ulaş-maları da nadirdir (3). Tümör makroskopik olarak düzensiz ola-bileceği gibi, yuvarlak - oval şekilli, lobüler veya nodüler de olabilir. Bazı alanlarda kapsülsüz olan tümör dokusu normal tükrük bezi ile devamlılık halinde de bulunabilir. Lezyonun hüc-resel yapısına göre farklılık gösterebilen kesit yüzünde, kıkır-dak yapımı alanları mavi - beyaz, yarı saydamdır. Miksoid alanlar ise yumuşak, gri - beyaz ve mukoid kıvamdadır. Küçük kanama alanları görülebilirse de kistik alanların bulunuşu sey-rektir. Kapsül yer yer çok incelir ve tümör bazı alanlarda da kapsül dışına uzantılar gönderir. Bu yüzden, enükleasyon son-rası nükslere sık rastlanır. Kapsül dışına uzanma bir malignite işareti olarak kabul edilmez (11). Küçük tümörlerde nüks ihti-mali daha fazladır (7). Mikroskopik olarak birbirinden çok farklı tipler görülebileceği gibi, aynı tümörün farklı alanlarda farklı görünümde olması da karakteristiktir. En sık rastlanan görü-nüm, mukoid veya miksokondroid bir matriks içine dağılmış epitel hücresi demet ve kordonları şeklindedir. Bazı olgularda ise hücresel elemanlar ön planda olup, diğer alanlar az görüle-bilir (2, 7,11,13). Küçük tükrük bezlerinde genellikle hücreden zengin tiplere rastlanır. Hücreler oval - yuvarlak çekirdeklidir-ler, ancak, epitelyal elemanların az olduğu tiplerde epitel hüc-relerinin stellate veya iğsi görünüm alıp ince diziler oluşturdu-ğu görülür. Bu demet ve diziler çok kısa olabileceği gibi, dan-tela gibi ağsı bir yapı da oluşturabilir (2, 6, 7, 9,11,12).

Tümörün hücresel yapısı ile biyolojik davranışı arasında ilişki kurmaya yönelik çabalar genellikle başarısız kalmıştır. Ancak, kondromiksoid alanları bol, kapsülü de düzensiz olan tiplerin hücreden zengin ve tamamen kapsüllü olanlara göre daha sık nüks ettikleri bilinmektedir (8). Tümörün gidişi daha çok yapılan tedaviye bağlıdır. Basit enükleasyonların sonrasın-da sık nüks görülmesi doğaldır- Ameliyat sırasında tümörün parçalanması ve miksoid komponentin ortama dökülmesi tü-mörün yayılmasına ve tekrarlamasına yol açabilir. Nüks tü-mörler de primer tümörler gibi yavaş gelişirler (1, 4, 9,10,11,13).

İyi huylu bir tümör olan PA'da metastazla karşılaşıldığında tümörün malign şekli akla gelmelidir. Malign tip genellikle ile-

34

Page 54: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Ömer GÜNHAN, Bülent CELASUN, Yılmaz GÜNAYDIN, Bahadır GÜRBÜZER

ri yaşlarda görülür ve histolojik olarak adenokarsinom, indife-ransiye karsinom ve mukoepidermoid tümör benzeri alanlar içerebilir (7).

GEREÇ VE YÖNTEM

Çalışmamız, GATA ve ATF patoloji ABD'nm 1956 -1985 yıl-larına ait 185.000 olguluk arşivi taranarak yapılmıştır. Saptanan 240 pleomorfik adenom olgusunun yaş, cins ve yerleşim özellik-leri, histolojik materyal ve biyopsi formlarının incelenmesi ile elde edilen verilerin ışığında değerlendirilmiştir.

BULGULAR Bulgularımız 1, 2, 3, 4 ve

5 numaralı tablolarda özetlenmiştir.

TARTIŞMA

Olgularımızın 124'ü (% 51,7) 20 - 29 yaşları arasındadır. Bu-nu 47 olgu ile (% 19,6) 50 yaş ve yukarısı grubu izlemektedir. Olgularımızın % 7ö'i erkek, % 30'u kadındır. Gençlerin ve er-keklerin ön planda oluşu hastanemizin hizmet verdiği kitlenin özelliklerine bağlanabilir.

Tümör, en sık olarak parotis bezinde (151 olgu, % 63) görü-lürken bunu damak (41 olgu, % 17) ve çene altı bezleri (16 ol-gu, % 5,2) izlemiştir. Kadınlarda tümör literatür verileriyle uyumlu olarak daha çok ileri yaşlarda görülürken, erkeklerde 20 yaş civarında yoğunlaşmaktadır. Damak bölgesi tümörlerinin parotisi tutanlara göre daha ileri yaşlarda görülmesi de ilgi çe-kicidir.

Bulgularımız genel olarak kaynaklarda bildirilenlere uy-maktadır. İleride klinik ve radyolojik özellikleri de içine alan daha geniş boyutlu çalışmaların yapılabilmesi için, patoloji bi-yopsi formlarının bu bilgileri de içerecek şekilde doldurulması-nın gerekli olduğuna inanıyoruz.

35

Page 55: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

PLEOMORFİK ADENOM

YAŞ GRUPLARI KADIN ERKEK TOPLAM

O - 9 10-19

20-29 30-39

40-49 50 -

yukarısı

1 (% 1.5)

3 (% 4.6)

19 (%26.7)

19 (%15.5)

12 (%15.5)

18 (%25 )

1 (% 0.5)

2 (% 1.1)

105 ((%62.5)

19 <% 1.1.4)

12 (% 7.1)

29 (%17.4)

2 (% 0.8)

5 (% 2 )

124 (%51.7)

38 (% 15.9)

24 (%1O )

47 (%19.6)

TOPLAM 72 (%30 ) 168 (%70 ) 240 (%100 )

TABLO 1: Pleomorfik adenom olgularının yaş gruplarına ve cinse göre dağılımları.

YERLEŞİM KADIN ERKEK TOPLAM

PAROTİŞ 44 -,(% 61 ) 107 (%63.6) 151 (%63 )

DAMAK 12 (% 16 ) 29 (% 17.3) 41 (% 17 ) ÇENE ALTI 3 (% 4.1) 13 (% 7.7) 16 (% 5.2) YANAK 5 (% 7 ) 5 (% 2.9) 10 (% 4.5) DİL ALTI 3 ( % 4.1) 4 (%: 2.4) 7 (% 3 ) DUDAK 1 (% 1.3) 4 (% 2.4) 5 (% 2.2) MAX-SİNÜS 1 (% 1.3) 2 (% 1.2) 3 (% 1.6) YUMUŞAK DAMAK

2 (% 2.8) 1 (% 0.5) 3 (% 1.6)

SUBMENTAL ■— 1 (% 0.5) 1 (% 0.5) AĞİZ TABANI 1 (% 1.3) — 1 (% 0.5) BOYUN — 1 (% 0.5) 1 (% 0.5) BURUN — 1 (% 0.5) 1 (% 0.5)

TOPLAM 72 168 240

TABLO 2: Lezyonlarin bulundukları bölgelere göre dağılımı.

36

Page 56: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Ömer GÜNHAN, Bülent CELASUN, Yılmaz GÜNAYDIN, Bahadır GÜRBÜZER

1

I I

co e»

CO tl

o o

H O> t - ■* o I

M

CO

CO CO ooo O c- ■a

••• ? c- co !

0Q>

OS o» O» oı-H . <n1 1 ı ':'o O O o o

1

37

Page 57: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

CO CO

TAS PAROTİS D A M A K ÇENE ALTI

KADIN ERKEK KADIN ERKEK KADIN ERKEK

0 - 9 + — 1 (% 1 ) — — — —

10-19 1 (% 2) 1 (% 1 ) 1 (% 8.3) — — 1

20-29 8 (% 18) 71 (% 66.3) 5 (% 41.7) 14 (% 48.2) 2 7

30-39 13 (% 30) 14 (% 13 ) 4 (% 33.3) 3 (% 10.5) — 1

40-49 10 (% 23) 6 (% 5.7) — 4 (% 13.8) — 2

50-yukansı 12 (% 27) 14 (% 13 ) 2 (% 16.7) 8 (% 27.5) 1 2

TOPLAM 44 (%100) 107 (%100 ) 12 (%100 ) 29 (%100 ) 3 13

8 S a. > a w Z

i

TABLO 4 : Tttmerlerin yaş grupları, cinb ve lokallzasyona göre dağılımları.

Page 58: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Ömer GÜNHAN, Bülent CELASUN, Yılmaz GÜNAYDIN, Bahadır GÜRBÜZER

s § § §

C- M IO 00 SSI Tt<

1 i I I

I O9 CO O> t -

o> >-i eo co

. - I O> C-

c- co «o t- eo

cq OJ c- eo «o C- (M i-H IM

İH oa o» Ca O o O O rt esi co O o

Page 59: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

PLEOMORFİK ADENOM

ÖZET

Pleomorfik adenom, tükrük bezlerinin en sık görülen tümörü olup, her yaşta görülebilir. Ancak, en sık olarak 5 ve 6. de-katlarda rastlanır- Minör bezlerden palatal olanlar, majörlerden ise parotis ve onun da özellikle kuyruk bölümünde sık görülür. Yavaş ve ağrısız büyüyen pleomorfik adenomlar bir kaç san-tim çapında kitleler oluşturabilirler.

SUMMARY

Evaluation of 240 pleomorphic adenoma cases. Pleomorphic adenoma is the most frequent salivary gland neoplasm. Although it can be detected at any age, it is generally found in fifth and sixth decades of life. Among the major salivary glands they generally involve the tail of the parotid. Among the minor glands, palatum is the site involved much more frequently than others. Painless and slowly growing, pleomorpic adenomas can achieve several centimeter width.

In this article we presented the age, sex and location of 240 cases of pleomorphic adenoma.

40

Page 60: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Ömer GUNHAN, Bülent CELASUN, Yılmaz GÜNAYDIN, Bahadır GÜRBÜZEK

KAYNAKLAR

1. COATES, H.L., DEVİNE, K.D., DESANTO, L.W., WELLAND, L.H. : Glandüler Tumors of The Palate, Surgery, Gynecology, Obstetrics. 140: 589-593, 1975.

2. COULSON, W.F. : Surgical Pathology. Philadelphia. Toronto, J.B. Lippincott Company. P : 44-47, 1978.

3. ERTÜRK, S., ZEYTİNOĞLU, B. : Mikst Tümör, E.Ü.D.H.D. 2: 539-545, 1977.

4. GÜVENER, J. TUNCER, M., ERTEM, N., ŞENGÜN. : Pleomorfik Ade noma. H.Ü.D.H.P.D. 6: 122-129, 1982.

5. KROLLS, S.O., TRODAHL, J.N., BOYERS, R.C. : Salivary Gland Lesions in Children. Cancer. 30: 145-155, 1972.

6. KROLLS, S.O., HICKS, J.L.: Mixed Tumors of Lower Lip. O.S.O.M.O.P. 35: 212-217, 1973.

7. LUCAS, R.B. : Pathology of Tumours of The Oral Tissues. 3. Ed. Edinburgh. London and New York. Churchill Livingstone. P: 299-310, 1976.

8. NAEIM, F., FORSBERG, M.I,., WALSMAN, J., COULSON, W.F. : Mixed Tumors of The Salivary Gland. Arch. Pathol. Lab. Med. 100: 271-275, 1976.

9. ROSAL, J. : Surgical Pathology. 6. Edition. St. Louis. Toronto. London. The C.V. Mosby Company. P. 575-577, 1981.

10. SHAFER, W.G., HİNE, M.K., LEVY, B.M. : Oral Pathology. Third Ed. Philadelphia. London, Toronto. W.B. Saunders. Comp. P: 213-217, 1974.

11. THACKRAY, A.C., LUCAS, R.B. : Tumors of The Major Salivary Glands, Washington AFIP P: 16-39, 1974.

12. THACKRAY, A.C., SOBIN, L.H. : Histological Typing of Salivary Gland Tumors, Geneva, WHO'P: 20-21, 1972.

13. WELSH, R.A., NEYER, A.T. : Mixed Tumors of Human Salivary Gland Arch. Pathol. 83: 433-447, 1968.

41

Page 61: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı
Page 62: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

G.Ü. Dişhek. Fak. Der. Cilt II, Sayı 2, Sayfa 43 - 55, 1985

SERBEST DİŞETİ GREFTLERİNİN SÜTÜRSÜZ UYGULANMA TEKNİĞİ*

1. Levent TANER** Altan DOĞAN*** Koksal BALOŞ****

GİRİŞ

İlk uygulamaları 1960 yıllarında başlayan serbest dişeti greftleri (25), sonraki yıllarda çeşitli mukogingival problemle-rin giderilmesi amacıyla kullanılmıştır. Serbest dişeti grefti ope-rasyonlarında araştırıcılar, greftin alıcı bölgeye yerleştirilme-sinden sonra üzerine 10 -15 dakika basınç tatbik edilmesini öner-mişlerdir. Böylece greft ile alıcı bölge arasında kan pıhtısının oluşmasının engellendiğini ve greftin kısa sürede kapillerize ol-masının mümkün olduğunu bildirmişlerdir (12).

Greftin yerleştirilmesinden sonra 5 dakika içerisinde fibrin ağı oluştuğu, sütürlerin ise yara iyileşmesinin ilk 12 -18 saatlik zaman için önemli olduğu ve bundan sonraki dönemde ise greft fibrin ağı ile alttaki dokulara daimi olarak fikse olduğundan sü-tür ile fikse edilmesine gerek kalmadığı rapor edilmiştir (10).

Bu durumda greftin yukarıda belirtilen süre içerisinde her-hangi bir teknikle alıcı bölgede sabitleştirilmesi konusu önem kazanmaktadır.

Yapılan çeşitli çalışmalarda sütürlerin bakteriyel kontami-nasyona ve enfeksiyona sebep olabildikleri ileri sürülmüştür (13, 14,15).

(***)

Klinik çalışma, G.Ü. Dişhekimliği Fakültesinde yapılmıştır ve A.Ü. Dişhek. Fak. 1. Bilimsel Kongresinde tebliğ edilmiştir, Milli Kütüp-hane - Ankara, 6 - İl Mayıs 1985. G.Ü. Dişhek. Fak. Periodontoloji Anabilim Dalı Öğr. Üyesi, Yrd. Doç. Dr. G.Ü. Dişhek. Fak. Periodontoloji Anabilim Dalı, Arş. Gör. Dt. G.Ü. Dişhek. Fak. Periodontoloji Anabilim Dalı Öğr. Üyesi, Prof. Dr.

43

Page 63: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

SEBBEST DİŞETİ GREFTİ

Intraorai yara yüzeylerinin birbirine yapışmasını ve sabit-leşmelerini sağlamak amacıyla sütür yerine çeşitli maddeler kullanılmıştır, Scopp (16) oral adeziv bandajların bu amaçla kullanılma fikrini ortaya atmıştır.

Bressmann ve arkadaşları (17) intra-oral adeziv bandajı serbest dişeti greftlerinde rezorbe olan sütürlerle birlikte ve tek başına uygulamışlar ve başarılı sonuçlar almışlardır-

Aynı araştırıcılar sütür yerine bandaj kullanıldığında ope-rasyon süresinin kısaldığını, iyileşmenin daha hızlı olarak mey-dana geldiğini ve sütürlerin alınması gibi bir işleme gerek kal-madığını da bildirdiler.

Greft materyalinin alıcı bölgede tutunmasını sağlamak için selloband ile birlikte siyanoakrilat türü adezivlerde kullanılmış-tır (18).

Bu tekniğin zorluğu, siyanoakrilatın tatbiki için diş yüzeyi-nin tamamen kurutulması olmuştur.

Siyanoakrilatın dokuya zararlı olduğu ve greftin iyileşme-sini tehlikeye düşürmemek için dikkatli bir şekilde kullanılma-sı gerektiği de bildirilmiştir (18).

Siyanoakrilat tipi doku yapıştırıcılar piyasada Histoacryl, Bucrylat isimleri altında bulunmakta ve dokular bu madde ile yapıştırıldıktan sonra üzerleri ağız ortamında bir süre kalabi-len Pektin - Gelatin bandı olan Carvadent veya Dry - Foil deni-len self adeziv bandlarla örtülebilmektedir (24).

Pıhtılaşmaya sebep olan maddelerin doku yapışmasını sağ-lamak üzere genel cerrahi alanında kullanılışı 1940 yıllarında başlamıştır (20, 21, 22). O tarihlerde yapılan çalışmalarda yeter-siz fibrinojen konsantrasyonu, pıhtının stabilitesinin zayıf oluşu, kullanılan maddeler içerisinde antifibrmolitifc maddenin bulun-mayışı da başarısızlığa sebep olarak gösterilmiştir.

Yakın zamanda ticari ismi (TissucoF) olan ve bir kıt şek-linde içinde fibrinojen solüsyonu, Faktör XII, fibronectin ve Ap-rotuıin gibi maddeler ihtiva eden bir bioadeziv periodontal cer-rahi alanında kullanılmaya başlanmıştır (23).

Bu maddenin tatbikinden sonra 20 - 30 saniye içerisinde lastik kıvamına geldiği ve iki saat içerisinde güç kazandığı bil-dirilmiştir.

44

Page 64: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

İ. Levent TANER, Altan DOĞAN, Koksal BALOŞ

Bütün bu uygulamalardan başka Miller (26) sadece yara bandajı kullanarak serbest dişeti greftinin alıcı bölgede sabit-leştirilmesini sağlamıştır. Maliyeti çok az ve kullanılması kolay olan bu metod, greft alıcı bölgeye yerleştirildikten sonra komşu dişler kurutularak bandajın Greft ve dişler üzerine yapıştırıl-masından ibarettir.

GEREÇ VE YÖNTEM

Kliniğimize müracaat eden ve serbest dişeti grefti endikas-yonu konulan 5 hastada Miller (26) taraf nidan önerilen yara bandajı kullanılarak sütürsüz greft tekniği uygulanmıştır. Alıcı bölgenin l mi de 40 mg articain hidroklorid ve 0.012 mg epi-nefrin hidroklorid içeren lokal anestezik madde ile anestezisi yapıldıktan sonra alıcı bölge (Resim 1, 2) önceden bildirilen bir yöntemle (10) (Resim 3) hazırlanmıştır (Resim 4,5) .

\

Resim 1 : X hastasında alt sol kanin dişte dişetmin operasyon öncesi gö-

rünüşü.

45

Page 65: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

SERBEST DİŞETİ GREFTİ

Besim 2 : Y hastasında üst sağ kanin dişte dişetinin operasyon öncesi görünüşü.

........I .... I..... Mil III > I ılı II Mil ı IHI IIMIIIII IIMIMHl—IIMİIİHIHMIIIİI ılılHıl IİIHII IHI ı lı İIHılllı II İl ı , ,\<

Besim 3 : Alıcı bölgenin Coslet, Rosenberg ve Tisot (1980) tarafından bildirilen yöntemle hazırlanışı.

T- \-

Page 66: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

İ. Levent TANER, Altan DOĞAN, Koksal BALOŞ

Resim 4 : X hastasında alıcı bölgenin hazırlanışı.

Besim 5 : Y hastasında alıcı bölgenin hazırlanışı.

47

Page 67: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

SERBEST DİŞETİ GREFTİ

Alıcı bölgenin hazırlanmasından sonra kanama, hastanın dayanabileceği sıcaklıktaki serum fizyolojik ile ıslatılmış steril gazlı bezin yara bölgesine uygulanmasıyla kontrol altına alın-mıştır.

Verici (Donor) bölge olarak palatinal bölge dişeti seçilmiş ve bu bölgeden alınan greft, içerisinde yeterli bağ dokusu kala-cak şekilde inceltilmiştir (Önerilen greft kalınlığı 0,75 -1,25 mm dlr).

Daha sonra greft alıcı bölgeye yerleştirilip (Resim 6, 7) üze-rine steril bir gazlı bez ile 10 -15 dakika basınç uygulanmıştır. Greftin alıcı bölgede adaptasyonu bu şekilde sağlandıktan sonra komşu dişler kurutularak, eczalı kısmı çıkarılmış ve alıcı böl-geye uyacak şekilde kesilmiş olan yara bandı (Resim 8) greft ve dişler üzerine yapıştırılarak (Resim 9, 10) üzeri periodontal patla ürtülmüştür (Resim 11, 12).

Bir hafta sonra yara bandı patın içerisine gömülmüş bir şe-kilde yara yüzeyinden kolayca kaldırılmış ve yara bölgesindeki yumuşak eklentiler temizlenerek serum fizyolojik ile irigasyon yapılmıştır. Daha sonra hastalara 4 hafta süre ile operasyon son-rası profesyonel ağız bakımı uygulanmıştır (Resim 13 -14) ■

Besim 6 : X hastasında greftin alıcı bölgeye yerleştirilmesi.

Page 68: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

İ. Levent TANER, Altan DOĞAN, Koksal BALOŞ

Resim 7 : Y hastasında greftin alıcı bölgeye yerleştirilmesi.

Besim 8 : Eczalı kısmı çıkartılmış ve alıcı bölgeye uyacak şekilde kesil-

miş yara bandı.

Page 69: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

SERBEST DİŞETİ GREFTİ

I -JF

Resim 9 : x hastasında yara bandının alıcı bölgeye yerleştirilmesi.

Resim 10 : Y hastasında yara bandının alıcı bölgeye yerleştirilmesi.

Page 70: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

İ. Levent TANER, Altan DOĞAN, Koksal BALOŞ

Resim 11 : x hastasında yara bandının üzerinin patla örtülmüş görünüşü.

Resim 12 : Y hastasında yara bandının üzerinin patla örtülmüş görünüşü.

51

Page 71: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

SERBEST DİŞETİ GREFTİ

Besim 13 : X hastasında alıcı bölgenin operasyon sonrası 24. günde görü-nüşü.

Besim 14 : Y hastasında alıcı bölgenin operasyon sonrası 27. günde görü-

Page 72: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

nüşü. 52

Page 73: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

İ. Levent TANER, Altan DOĞAN, Koksal BALOŞ

KLİNİK BULGULAR

Steril ambalajda satılan yara bandı kullanılarak uygulanan sütürsüz greft tekniği tüm hastalarda başarılı olmuştur. Hasta-ların sadece ikisi band üzerine konulan patm biraz kalınlık yap-masından yakmmışlardır. Bandaj ve pat bir hafta sonra yara yüzeyinden kaldırıldığında greftin alıcı bölgede yerleştirildiği yere kaynamış olduğu tespit edilmiştir. Yara iyileşmesinde kli-nik olarak normalin dışında bir şey gözlenmemiştir.

TARTIŞMA

Steril yara bandajı kullanılarak sütürsüz olarak uygulanan serbest dişeti grefti tüm vakalarda başarılı olmuştur. Bu tür uy-gulamalarda greftin başarısızlığının sebebi kanımızca sütürsüz uygulama tekniğinden ziyade, greftin yerleştirildiği bölgenin hazırlanmasında aranmalıdır. Dokuların yapıştırılmasında kul-lanılan bioadeziv maddelerin uygulanması hernekadar daha pratik sayılırsa da, bu preparatların içerdiği maddelerin doku iyileşmesini riske sokabileceği fikri de literatürde belirtildiği gi-bi düşündürücüdür. Yara bandajı kullanılarak uygulanan greft-lerde dikkat ©dilmesi gerekebilecek bir nokta, greftin ilk 48 saat-lik döneminde hastanın bandajı ve grefti yerinden oynatabile-cek herhangi bir travmadan kaçınmasıdır. Yara bandının üze-rindeki retansiyon yüzeyinin bakteri plağının birikmeğine se-bep olabileceği ve band ile dişeti ve dişler arasındaki aralığın da bu birikmeyi sağladığı gözlenmiştir. Bu problemin örneğin flap operasyonlarından sonra pat kullanılması halinde de ortaya çık-tığı literatürde vurgulanmıştır. Ancak 7. günden sonra yara yü-zeyinin açılması ve lokal temizlik ile iyileşmenin normal olarak seyrettiği gözlenmiştir.

ÖZET

Yara bandajı kullanılarak uygulanan sütürsüz serbest diş-3ti grefti tekniğinin avantajlarını şöyle sıralayabiliriz :

53

Page 74: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

SERBEST DİŞETİ GREFTİ

1. Ucuzdur, 2. Uygulanma süresi kısadır, 3. Greftin iyileşmesini tehlikeye sokabilecek zararlı ade-

zivler kullanılmaz. 4. Steril paketlerde yara bandı olarak mevcuttur ve ko

laylıkla kullanılabilir, 5. Bir hafta sonra bandaj ve periodontal pat diş yüzeyin

den kolaylıkla kaldırılabilir.

SUMMARY

Sutureless free gingival grafting technique using bandage tape has fallowing advantages ■.

1- It is cheep, 2. Time spent for the procedure is short, 3. No harmful adhesives that may jeopardize graft's

healing are used, 4. It is available in sterilized pack as a first aid band so that

it can easily be used, 5. One week later the bandage and the periodontal pack

are easily removed from the tooth surface.

54

Page 75: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

İ. Levent TANER, Altan DOĞAN, Koksal BALOŞ

LİTERATÜR

1. Bartolucci, E.G. and Prato, G.P.: Preliminary Observations on the use of a Biologic Sealing System (TissucoP*) in Periodontal Surgery. J. Periodontol. 53 (12), 731-735, 1982.

2. Bjorn, H.: Free Transplantation of Gingiva Propria. Sveriges Tandla- karfondunds Tidning, 22 : 684, 1963.

3. Bressman, E., Kaslick, R.S., Chasens, AX : Use of an Adhesive Ban dage to Stabilize Free Gingival Grafts. J. Periodontol., 42 : 40-42, 1971.

4. Coslet, J.G., Rosenberg, E.S. and Tisot, R.: The Free Autogenous Gin gival Graft. Dental Clinics of North America 24, No. 4, 651-682, 1980.

5. Cronkite, E.P., Lozner, E.L. and Deaver, J.M.: Use of Thrombin and Fibrinogen in Skin Grafting. J.A.M.A., 124, 976, 976, 1944.

6. Hoexter, D.L. : the Sutureless Free Gingival Graft. J. Periodontol., 50 : 75-78, 1979.

7. Lahiffe, B.J., Caffesse, R.J. and Nasjletti, C.E.: Healing of Periodontal Flaps Following Use of MBR 4197 (Flucrylate) in Rhesus Monkeys. J. Periodontol., 49 : 635-645, 1978.

8. Laki, K. and Lorand, L.: On the Solubility of Fibrin Clots. Science 108, 280, Sept., 1948.

9. Lange, D.E.: Parodontologie in der Taglichen Praxis, Quintessenz Verlags - Gmb H, Berlin, 333, 1981.

10. Lilly, G.E.: Reaction of Oral Tissues to Suture Materials, Oral Surgery., 26 : 128, 1968.

11. Lilly, G.E., Armstrong, J.H., Salem, J.E. and Cutcher, J.L.: Reaction of Oral Tissues to Suture Materials, Part 11. Oral Surg., 592, 1968.

12. Lilly, G.E. Salem, J.E., Armstrong, J.H. et al: Reaction of Oral Tissues to Suture Materials, Part III. Oral Surg., 28 : 432, 1969.

13. Miller, N.A.: Sutureless Gingival Grafting. J. Clin. Periodontol., 9 : 171-177, 1982.

14. Scopp, I.W.: Oral Adhesive Bandage, J. Periodontol., 39 : 138, 1968. 15. Sullivan, H.C. and Atkins, J.H.: Free Autogenous Gingival grafts. I:

Principles of Successful Grafting. Periodontics, 6 : 121, 1968. 16. Tarlov, I.M. and Benjamin, B.: Plasma Clot and Silk Sutures of ner

ves. Surg. Gynecol. Obstet., 76, 366, 1943.

55

Page 76: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı
Page 77: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

G.Ü. Dişhek. Fak. Der. Cilt II, Sayı 2, Sayfa 57 - 63, 1985

DİŞ HEKİMLİĞİNDE ÖLÇÜ DEZENFEKSİYONUNUN MATERYALİN BOYUTSAL DEĞİŞİMİNE ETKİSİ

A. DOĞAN*

Diş hekimliğinde hasta ile hekim ya da laboratuar persone-li arasında karşılıklı kontaminasyonun en çok olduğu safha öl-çü işlemidir (2). Tükrükle kontamine olan ölçüler, enfeksiyöz mikroorganizma kaynağı olabilirler. Mycobacterium tuberculo-sis, hepatis B virus, herpes simplex virus ve diğer bazı patojs-nik mikroorganizmalar, ölçülerle taşınabilirler (3). Nitekim, Ray ve Fuller, 1963'te yaptıkları çalışmalarında ölçü materyallerin-den mycobacteria izole etmişlerdir. Clark ve ark. ölçülerin kon-taminasyonunu incelemişler (1970), Miller ve ark. (1963), Lora-to (1968), Katberg (1974), Kahn ve ark. (1982) ise laboratuarda protez polisaj işlemi esnasında kullanılan pomza ve fırçalardan oluşabilecek kontaminasyonla ilgili bir dizi araştırma yapmış-lardır (1). Stankewitz ve ark. (4) 1980'de yaptıkları çalışmala-rında irreversible hidrocolloidle ölçü alınınıını takiben baktere-mia oluşmadığını gözlerken, Leung ve ark. (2) ise, alçı modelle-rin mikrobial kontaminasyon kaynağı olabileceğini ortaya koy-muşlardır.

Ağızdan çıkarıldıktan sonra ölçülerin hemen akarsu altın-da yıkanması, genellikle kan ve tükrükle olan kontanıinasyonu elimine eder. Enfeksiyon ajanlarını inaktive etmek üzere ölçü yüzeyinin dezenfeksiyonu, ölçülerden hastalık geçiş potansiye-lini büyük ölçüde azaltacaktır (3) Bu amaçla pek çok ultraso-nik temizleme ve kimyasal dezenfeksiyon metodları geliştiril-miştir (2). Ölçülerin sterilizâsyonu gereksizdir, zira, hem deriyle temas sınırlıdır, hem de sterilizasyon için gerekli ısı ve zaman ölçünün boyutsal durumunu tehlikeye sokar (2, 3) -

(*) A.Ü.D.H.P. Protetik Diş Ted. Ana Bilim Dalı, Arş. Gör., Dr.

57

Page 78: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

ÖLÇÜ DEZENFEKSİYONUNUN BOYUTSAL DEĞİŞİMİNE ETKİSİ

ölçülerin dezenfeksiyonu düşünüldüğünde de distorsiyon potansiyeli önem taşır. Çünkü, ölçü materyalleri zaman ve kıva-ma göre stabilite değişiklikleri gösterirler. Trevelyan, % 2 alka-line glutaraldehid ve % 1 sodyum hipoklorite, pirinç silindirlerin irreversible hidrocolloidle alınmış ölçülerinin 16 saatlik batırıl-ma etkisini incelemiş ve sonuçta modellerde hafif genişleme kaydetmiştir (4). Merchant ve ark. (4) ise, metal mandibular arklardan elde ettikleri vinyl polisiloxane ve polisulfid ölçülerin farklı dezenfektan solüsyonlara 30'ar dakikalık batırılmaları sonucunda boyutsal olarak önemli ölçüde değişmediklerini sap-tamışlardır.

Bu çalışmada da ülkemiz koşullarında kolayca bulunabile-cek değişik kimyasal dezenfektanlardan yararlanılarak ölçü maıteryallerindeki boyutsal değişim gözlendi.

MATERYAL - METOD

Öncelikle iki ayrı mandibular arkın sıcak akrilikten ben-zerleri elde edildi. Bu modeller üzerinden, metal fabrikasyon kaşıkla irreversible hidrocolloid (AB - 44, Type 2, Dental impres-sion Powder) ve delikli plastik kaşıkla polisiloxane (Coltex) öl-çüler alındı. Herbir materyal ve her bir arkın ölçüleri Tablo I'de-ki kimyasal dezenfektanlarda bekletildi. Bu süre alginat ölçüler için 15 dakika, polisiloxane ölçüler için 30 dakika olarak belir-lendi. Daha sonra ölçüler solüsyonlardan çıkarılıp, yarım daki-ka kadar akarsu altında yıkanıp, aljinat ölçüler hemen, polisi-loxane ölçüler 24 saat içinde sert model alçısı ile döküldüler. Ay-rıca kontrol amacıyla distile su ve oda ısısında bekletilmek üze-re sekiz ölçü daha alınıp, model elde edildi.

BULGULAR

Elde edilen modellerin cross - ark, bucco - lingual ve intra -ark boyutları bir kompas (D, E, F, G, H) ve micrometre (A, B, C) ile ölçüldü (Şekil 1).

58

Page 79: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

A. DOĞAN

Tablo Il'de aljinat, Tablo lîl'de polisiloxane ölçülerden elde edilen modellerin sonuç değerleri görülmektedir. Boyutsal deği-şimler, 0.01 ile 0.03 cm arasında olup önemli değildir.

Dezenfektan Konsantrasyon

Metilen Mavisi %0l

Phenol % 1

Phenol %05

Zephiran % 1

Mert i ol at % 01

Page 80: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

ÖLÇÜ DEZENFEKSİYONUNUN BOYUTSAL DEĞİŞİMİNE ETKİSİ

S » s s § s eo o

(0

ıo w 0 ıo 10 10 ıo CO

o sCD O 0> o

(0

(A

IO ıo » n iri 10 Ki Kİ IO ıo <o ıo 10 ıo <0

.09

Q o o O o o OCM CM CM CM CM CM CM CM

_ .0

2

.01 Q CM

o 5 CM 5 5 CM CM CM CM CM CM CM CM CO CO 09 f- eo CO

Ot m e» s> 0> e> «1 esi

CM CM CM CM CM CM -

2.92

1 2.

93

2.94

ro

S3 2.93

2.93

î

ki =

3.96

ı

3.98

3.99

10

3.96

3.96

3.97

m eo ıo X) l>- (0

3.8 SI 3.8 s m

K» as 10 3.

8'

m 10 ıo (0 .̂ s

3.9

3.9 0»

ıo 3.

9

s o N «9. ıo co

.86

83 ıo

«0.

ıo K) IO ıo id ıo ıo ıo

79 0) O

eoO«*.

9» § o> ^ ■ 0>

N O d o O d O d o CO eo co CO r- f co

- o O o o O ö

0.80

d o CM o o

0) 0) 9} m 0> en d o o d O o d o ♦ * ♦

m eo «o SO co aa co o O O o o o o d 5 S s CM

e»CM 01 e» 5»

o o d o o O o d

84 S? ıo

«i co ♦ eo. ıo * O o o o o O o

0.84

%

oni) m "m

•X. — O SO o

e m ö "5 c a Z c S

=1 o C :=•ee T* CM JS 0

2 O X N z z

60

Page 81: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

A. DOĞAN

as ie

.39

O to O ta

0 10 _ O 10 0 to

X K) K> n tri K> K> - to m

id O 10 iri O Kİ

5.60

5.58

5.57

5.60

5.60

- .05

07 <o q K> O S § X)

O CM CM CM evi CM evi

tsCM 0) CM CO O OS O O O O en

W ~~ CM N evi CM- — —

co CO N O s» CO co 0* at »t w a> 0) et

CM CM CM CM CM CM CM 10 EM m

sn en a> Ol en e» cvi CM CM CM CM S CM CD «? «s m to to İĞ

at İĞ

so m (O 10 10 10 m IN K> N 0) ta a

t» TO S

3.8

«5 to

3.8

3.8

8? «A

92 S m

6>

t» en Q «o 1O m 10 m

3.96

83 s CM

ao cq S

10 10 10 10 10

79 0) S ■s P en 0>

o 0 0 0 d 0 0 0 CO CO en co «s co et - d d 0 0 © d. d

0.78

55 S> gj 55 3 S> - OB o 0 d 0 0 0 0 d

4. * t * ♦ — CO 0) m 39 09

0 O 0 O 0 0 O d =

0.91

160

0.91

0.91

ö

0.91

0.91 i

t <*■ ta «5 0 «> co 00 <£^ m

0 0 d ° d O O 0

k. A

rk

Kon

t.) 'Ü

e S * s a 0 © i e

• 0 N

t % t O X a

H i

e

61

Page 82: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

ÖLÇÜ DEZENFEKSİYONUNUN BOYUTSAL DEĞİŞİMİNE ETKİSİ

TARTIŞMA

Bulgularımızda genellikle orjinal model değerlerine göre fazla bir değişiklik gözlenmemiştir. Bu durum, Trevalyan ve Merchant ve ark. nm bulgularıyla uygunluk göstermektedir (4). Kullanılan dezenfeksiyon solüsyonlarının farklılığı sonucu etki-lememiştir. Ülkemiz koşullarında hemen her yerde bu solüsyon-ların kolaylıkla bulunması, ölçü dezenfeksiyonu için büyük bir avantajdır. Protez yapımında sonucu etkileyecek boyutsal deği-şim olmamasının yanı sıra, kontaminasyon olasılığının elimi-nasyonu da ölçü işlemini takiben dezenfeksiyonun yararını gös-termektedir.

ÖZET

Bu çalışmada, farklı kimyasal dezenfektan solüsyonlar kul-lanılarak değişik ölçü materyallerinden elde edilen modellerin boyutsal değişimi gözlendi. Sonuçta önemli değişiklik saptan-madı.

SUMMARY

The Effect of Disinfection of Dental Impressions on Dimensional Stability of Material

In this study, by using various chemical disinfection solu-tions, dimensional change of models which have been obtained from different impression materials has been observed. Finally, no apparent dimensional change could be detected.

62

Page 83: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

A. DOĞAN

LİTERATÜR

1. Kahn, R.C., Lancaster, M.V. and Kate, W. : The Microbiologic Cross - contamination of Dental Prosthesis. J. Prost. Dent., 47 (5) : 556-559, 1982.

2. Leung, R.L. and Schonfeld, S.E. : Gypsum Casts as a Potential Source of Microbial Cross-contamination. J. Prost. Dent., 49 (2) : 210-211, 1983.

3. Merchant, V.A., McNeight, M.K., Ciborowski, C.J. and Molinari, J.A. : Preliminary Investigation of a Method for Disinfection of Dental Impressions. J. Prost. Dent., 52 (6) : 877-879, 1984.

4. Stankewitz, C.G., Carpenter, W.M. and Kate, W.: Bacterimia Associated with Irreversible Hydrocolloid Dental Impressions. J. Prost. Dent., 44 (3) : 251-253, 1980.

63

Page 84: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı
Page 85: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

G.Ü. Dişhek. Fak. Der. Cilt II, Sayı 2, Sayla 65 - 73, 1985

GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNDE GÖRÜLEN ÇENE KIRIKLARI ÜZERİNE KLİNİK BİR ARAŞTIRMA

Orhan GÜVEN* Behçet EROL** M. Akif ÖZER**

Klinik olarak deforcnite, anormal hareket, ağrı, fonksiyon noksanlığı, krepitasyon, şişlik, fena koku ve hipersalivasyon ile kendini gösteren çene kırıkları, alt ve üst çenede değişik özel-likler gösterir. Üst çenede bir kırığın meydana gelmesi için çok şiddetli travmalar gerekirken, alt çenede küçük travmalar dahi kırıklara neden olabilirler (1, 2).

Çene kırıkları anotomik özellikleri, etyolojileri, lokalizas-yonları ve görülme sıklığı yönünden vücudun diğer bölgelerin-deki kırıklardan farklı özellikler gösterirler. Bu nedenle de te-davilerinde büyük farklılık vardır.

Bugüne kadar yurt dışında ve yurdumuzda, çene kırıkları-nın lokalizasyonları, etyoloj ileri ve tedavileri için birçok araş-tırmalar yapılmıştır. Özellikle çene kırıklarının etyolojileri, lo-kalizasyonları ve görülme sıklıkları, bölgelere ve yıllara göre de-ğişik özellikler göstermektedir. Bu nedenle çalışmamızda, Gü-neydoğu Anadolu Bölgesinde 1982 -1985 yılları arasında klini-ğimizde tedavileri yapılan çene kırıklarının, değişen çağdaş tek-noloji ve yöresel koşullara bağlı olarak ne gibi değişiklikler gös-terdiğini saptamaya çalıştık.

( *) D.Ü. Diş Hek. Fak. Ağız, Diş, Çene Hast. ve Cerrahisi Anabilim Dalı, Doç. Dr.

(**) D.Ü. Diş Hek. Fak.. Ağız, Diş, Çene Hast. ve Cerrahisi Öğretim Görev-lisi, Dr.

65

Page 86: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

ÇENE KIRIKLARI ÜZERİNE ARAŞTIRMA

MATERYAL VE METOD

Çalışmamızda 41'i (% 21.6) kadın, 149'u (% 78.4) erkek hasta olmak üzere toplam 190 olguda çene kırıklarının yaş, cinsiyet, etyoloji, lokalizasyon ve tedavilerine göre dağılımları incelendi.

BULGULAR

Olguların yaş, cinsiyet, ■etyoloji, lokalizasyon ve tedavileri-ne göre dağılımları Tablo 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7'de görülmektedir.

Yaş Vaka %

0-10 21 11

11-20 25 13.2 21-30 64 33.6 31-40 48 25.3 41-50 16 8.4 51-60 10 5.3 61 - 70 4 2.1 71/1 2 1.1

Toplam : 190

Tablo 1. Taşlarına göre vakaların dağılımı.

Cins Vaka %

Kadın 41 21.6 _________Erkek ___________149 78.4

Toplam : 190 Tablo 2.

Cinslerine göre vakaların dağılımı.

66

Page 87: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Orhan GÜVEN, Behçet EROL, M. Akif ÖZER

Etyoloji Vaka %

Kavga 112 59

Trafik Kazası 35 18.4 Damdan Düşme 17 9

İş Kazası 11 5.9 At Tepmesi 9 4.7

Ateşli Silah 5 2.5 Patolojik Fraktür 1 0.5

Toplam : 190 Tablo 3.

Biyolojilerine göre vakaların dağılımı.

Lokalizasyon Vaka %

Mandibula 102 53.7 Maksilla 51 26.8 MaksiUa + Mandibula 19 10 Maksilla + Zigoma 5 2.5 Blow out 4 2.1 İnfraorbital kenar 2 1.1 İnfraorbital k. + Zigomatikofrontal + Arkus Zigomatikus 2 1.1 İnfraorbital k. + Arkus zigomatikus + Mandibula 2 l.l Zigomatikofrontal + Arkus zigomatikus + Maksilla 2 1.1 Mandibula + Zigoma 1 0.5

Toplam : 190 Tablo

4. Lokalizasyonlarina göre vakaların dağılımı.

67

Page 88: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

ÇENE KIRIKLARI ÜZERİNE ARAŞTIRMA

Lokalizasyon Vaka %

Semfis 18 17.6

Angulus 18 17.6 Mentum 17 16.7 Korpus 15 14.7

Kondu 7 6.9

Ramus 2 2

Mentum + Angulus 9 8.8

Mentum + Korpus 4 3.9

Mentum + Kondil 3 2.9 Semfis + Kondil 3 2.9

Mentum + Ramus 1 1

Korpus + Kondil 1 1

Korpus + Semfis 1 1

Angulus + Semfis 1 1

Angulus + Kondil 1 1

Korpus + Ramus 1 1

Toplam : 102

Tablo 5. Mandibula fraktürlerinin lokalizasyon ve kombinasyonlarına gö-re dağılımı.

Lokalizasyon Vaka % Le Fort I 14 27.5

Le Fort II 13 25.5Le Fort I + II 6 11.8Alveol 9 17.6Vertikal 5 9.8

Fossa Kanina 4 7.8

Toplam : 51

Tablo 6. Maksilla fraktürlerinin lokalizasyon ve kombinasyonlarına göre dağılımı.

68

Page 89: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Orhan GÜVEN, Behçet EROL, M. Akif ÖZER

Tedavi Vaka %

Akrilik Sine Ark Teli Osteosentez Plak Protetik Tedavi Ekstraoral Tesbit Osteosentez + întermaksiller Tesbit Plak + Osteosentez + întermaksiller Tesbit Akrilik Sine + Sirkumferansiyel Tesbit Akrilik Sine + Sirkumferansiyel Tesbit + Sirkumzigomatik Tesbit 2 1.1 Akrilik Sine + Sirkumzigomatik Tesbit +

întermaksiller Tesbit 2 1.1

Toplam : 190

Tablo 7. Tedavilerine göre vakaların dağılımı.

TARTIŞMA

Vakalarımızın 64'ünü C % 33.6) 21 - 30 yaşları arasındaki hastalar oluşturmaktaydı ki; bu da Davidson (5), Borçbakan ve arkadaşlarının (3) yaptıkları çalışmalarla benzerlik gösteriyor-du.

Araştırmamızdaki çene kırığı olgularının 149'u (% 78.4) er-kek, 41'i (% 21.6) kadındı. Davidson (5) ve arkadaşlarının yap-tıkları çalışmada da büyük bir yüzdeyi erkekler oluşturuyordu (% 77 erkek, % 23 kadın) ve bu bulgular bizimkilerle paralel-lik göstermekteydi.

Çene kırıklarının etyolojik dağılımlarına ilişkin yaptığımız çalışmada; olguların 112'sini (% 59) kavga, 35'ini (% 18.4) tra-fik kazası, 17'sini (% 9) damdan düşme, ll'ini (% 5.9) iş kazası, 9'unu (% 4.7) at tepmesi, 5'ini (% 2.5) ateşli silah yaralanmaları-

69

80 42.169 36.1

3 1.64 2.13 1.64 2.1

17 9 2 1.14 2.1

Page 90: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

ÇENE KIRIKLARI ÜZERİNE ARAŞTIRMA

nın l'ini (% 0.5) patolojik nedenlerle meydana gelen kırıklar oluşturmaktaydı.

Borçbakan'm (4) 1961'de Karakas da tebliğ ettiği 500 vaka-lık bir çalışma raporunda, çene kırıklarında % 59 ile kavga ilk sırayı almakta ve bunu % 36 ile trafik kazaları, % 10 ile at tep-mesi, % 6 ile iş kazaları takip etmekte idi. Kruger'in (7) Co-lumbia'daki bir hastanede 540 çene kırığı vakasında yaptığı bir çalışmada, % 69 ile kavganın ilk sırayı aldığı ve bunu % 27 ile otomobil kazaları, % 4 ile patolojik nedenlerle meydana gelen kırıkların, % 2 ile spor kazaları sonucu ortaya çıkan kırıkların olduğu rapor edilmiştir. Rowe ve Killey (7), Davidson ve arka-daşları (5) ise çene kırıklarının etyolojisinde en önemli sırayı trafik kazalarının aldığını ileri sürmektedirler. 1978'de de Borç-bakan, Gerçeker ve Güven (3) çene kırıklarının % 38'inin tra-fik kazaları, % 2O'sinin düşme, % 17'sinin ateşli silah yaralan-maları, % 15'inin kavga ve % 10'unun da iş kazaları sonucu meydana geldiğini rapor etmişlerdir. Bizim çalışmamızda da, çene kırıklarının oluşumunda % 59 ile kavganın ilk sırayı al-masi; Borçbakan'm (4) 1961'de yaptığı çalışma ve Kruger'in (7) yaptığı çalışma ile parelellik göstermektedir.

Diğer yandan kırıkların etyolojisinde % 9 ile üçüncü sırayı alan damdan düşme ise; yörenin tipik özelliğini yansıtmakta olup, güney doğu bölgesinde yaz aylarının çok sıcak geçmesi ve halkın geceleri damlarda uyumaları sonucu bu tür kazalar mey-dana gelmektedir.

Rowe ve KiUey'e (8) göre maksilla kırıklarının görülme ola-sılığı mandibula kırıklarına göre 1/4 oranındadır. Borçbakan, Gerçeker ve Güven'in (3) 1978'de yaptıkları çalışmada da bu oran daha fazla olup 1/9 olarak rapor edilmiştir. Bizim çalışma-mızda ise maksilla ve mandibula kırıkları arasındaki oran bu derece yüksek olmayıp 1/2 oranında idi. Ayrıca çalışmamızda olguların 19'u (% 10) maksilla + mandibula, 5'i (% 2.5) mak-silla + zigoma, 4'ü (% 2.1) Blowout, 2'si (% 1.1) infraorbital ke-nar + zigomatikofrontalsutur + arkus zigomatikus kırıkları, 2'si (% 1.1) infraorbital kenar + arkus zigomatikus + mandi-bula, 2'si (% 1.1) zigomatikofrontal sutur kırığı + arkus zigo-matikus + maksiUa, l'i (% 0.5) ise mandibula + zigoma kırık-

70

Page 91: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Orhan GÜVEN, Behçet EROL, M. Akif ÖZER

ları şeklinde görülen kombine kırıklardı. Maksilla kırıklarının 14'ü (% 27.5) Le Fort I, 13'ü (% 25.5) Le Fort II, 6'sı (% 11.8) Le Fort III, 9'u C% 17.6) alveol, 5'i (% 9.8) vertikal kırık, 4'ü (% 7.8) fossa kanma çökmesi şeklinde idi.

Rowe ve Killey (8) 1968'de 629 olguyu kapsayan yüzün orta üçlü kırığına ait bir çalışmada; yalnızca 14'ünde (% 2.2) zigo-m-atik kemik kırığı sapıamışlardır. Bizim 190 olguyu kapsayan çalışmamızda ise, zigomatik kemik kırıkları yalnızca 4 olguda (% 2.1) görülmüş olup, 14 hastada (% 7.3) ise zigomanm diğer yüz kemikleri ile kombine fraktürleri mevcuttu.

Mandibula fraktürlerinin lokalizasyon ve kombinasyonları-na göre yaptığımız sınıflamada olguların 18'i (% 17.6) semfis, 18'i (% 17.6) angulus, 17'si (% 16.7) mentum, 15'i (% 14.7) kor-pus, 7'si (% 6.9) kondu, 2'si (% 2) ramus kırıklarından oluş-maktaydı. Geri kalan 25 (% 24.5) olguda ise, mandibula kırık-ları birden fazla bölgede görülen kombine kırıklar şeklindeydi. Bu kombine fraktürler içerisinde de, 9 (% 8.8) olgu ile mentum + angulus kırıkları ilk sırayı almaktaydı. Borçbakan ve arka-daşlarının yaptığı çalışmada ise, mandibula kırığının en çok gö-rüldüğü yer olarak korpus (% 50) ve sonra kondil bölgesi (% 16.5) belirtilmekteydi.

Çalışmamızda tedavi olarak 80 olguya (% 42.1) akrilik şl-ne, 69'una (% 36.1) ark teli, 3'üne (% 1.6) tel osteosentez, 4'üne (% 2.1) miniplak osteosentezi, 3'üne (% 1.6) protetik tedavi, 4'üne (% 2.1) ekstraoral tesbit, 17'sine (% 9) tel osteosentez + intermaksiller tesbit, 2'sine f% 1.1) miniplak osteosentezi + tel osteosentezi + intermaksiller tesbit, 4'üne (% 2.1) akrilik sine + sirkumferansiyel tesbit, 2'sine (% 1.1) akrilik sine + sirkumfe-ransiyel tesbit + sirkumzigomatik tesbit, 2'sine (% 1.1) akrilik sine + sirkumzigomatik tesbit + intermaksiller tesbit uygulan-mıştır.

ÖZET

Bu çalışmada, kliniğimize 1982 -1985 yılları arasında başvu-ran 190 vakanın klinik ve istatistik yönden değerlendirilmesi yapılmıştır.

71

Page 92: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

ÇENE KIRIKLARI ÜZERİNE ARAŞTIRMA

Başvuran hastalar sıklıkla 21 - 30 yaş grubu arasında idi ve hastaların 41'i (% 21.6) kadın, 149'u (% 78.4) erkekdi.

Vakalar etyoloj ilerine göre incelendiğinde sırayla; kavga 112 (% 59), trafik kazaları 35 (% 18.4), damdan düşme 17 (% 9), iş kazası 11 (% 5.9), at tepmesi 9 (% 4.7), ateşli silah yaralanması 5 (% 2.5), patolojik fraktür 1 (% 0.5) idi.

Vakaların çoğu mandibula fraktürü (102) olup, mandibula ve maksilla kırıkları arasındaki oran 1/2 idi.

SUMMARY

A Clinical Investigation on Jaw Fractures seen in South - East Anatolia

In the study 190 cases referring to our clinic between 1982 -1985 were investigated both clinically and statistically.

The average age of the patients were 21 - 30 years. 41 (% 21.6) of the patients were female and 149 (% 78.4) of the patients were male.

The aetiologic factors of the cases were as follows; fights 112 (% 59), traffic accidents 35 (% 18.4), fall down 17 (% 9), industrial accidents 11 (% 5.9), kick of the horse 9 (% 4.7), wounds of gun shots 5 (% 2.5), pathological fractures 1 (% 0.5).

Most of the cases were mandibular fractures and the ratio between the mandibular and maxillar fractures were 1/2.

72

Page 93: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Orhan GÜVEN, Behçet EROL, M. Akif ÖZER

KAYNAKLAR

1. Borçbakan, C. : Ağız ve Çene Hastalıkları, A.Ü. Basımevi, 1975. 2. Borçbakan, C.: Ağız ve Çene Hastalıkları Şirurjisi, A.Ü. Basımevi, An

kara, 1975. 3. Borçbakan, C, Gerçeker, M., Güven, O.: Çene kırıkları üzerine klinik

bir araştırma, Türk Oto - Rinolarengoloji Bülteni, 3 : 257-263, 1978. 4. Borçbakan, C.: Çene kırıkları (tebliğ), Karakas, 1961. 5. Davidson, T.M., Bone, Ç., Nahum, A.M.: Mandibular fracture compli

cation, Arch. Otolaryn., 102 : 627-630, 1976. 6. Killey, H.C. : Fractures of the middle third of the facial skelation John

Wright and Son. Ltd. Bristol., 3 rd ed., 1977. 7. Kruger, G.O. : Textbook of Oral and Maxillofacial Surgery, 5 th., ed.,

The C.V. Mosby Co., London, 1979. 8. Rowe, N.L., Killey, H.C.: Fractures of the facial skelation, Williams

and Wilkins Co., Baltimore, 1955.

73

Page 94: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı
Page 95: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

G.Ü. Dişhek. Fak. Der. Cilt II, Sayı 2, Sayfa 75 - 84, 1985

DENEYSEL, KRONİK PERİODONTİTİSLİ DİŞLERE UYGULANAN MEKANİK SEMENT KÜRETAJLARININ PULPA DOKUSUNA ETKİSİ*

Koksal BALOŞ** Kaya EREN*** C. Coşkun BARAN***

Ömer GÜNHAN****

Günümüzde periodontitisli kök yüzeylerinin, hücre kültürü çalışmalarında toksik etki yaptığı kanıtlanmış ve kök sementi ile birleşmiş bir toksik materyalin varlığından bahsedilmiştir (1, 11). Yine kronik periodontitis sonucu oral kaviteye açılmış ve-ya derin periodontal ceplerden etkilenen diş köklerinde, özel-likle aksesuar kanallara komşu pulpa dokularında inflamatuar hücre infiltrasyonları, hatta nekrozları rapor edilmiştir (4,12). Lantelma ve arkadaşları da (8), periodontal hastalıktan etkile-nen dişlerin pulpalarında yoğun sekonder dentin oluşumu bul-gulamışlardır.

Bu görüşlere karşıt olarak Mazur ve Massler (1964), peri-odonsiyumdaki değişikliklerin pulpa üzerinde bir etki yaratma-yacağını bildirirken (9), Chacker'de (1974), periodontal hasta-lıkta plak yoğunluğu ne olursa olsun, bunun diş pulpalarında bir reaksiyona neden olmayacağını ileri sürmüştür (5). Yine bu görüşte birleşen çalışmalarında (15) Smukler ve Tagger, kök amputasyonu endikasyonu konmuş ölçüde periodontal yıkıma uğramış molar diş köklerinin, ilgili pulpa dokularında iltihabi

( * ) A.Ü. Diş Hek. Fak. I. Uluslararası Kongresinde tebliğ edilmiştir. Milli Kütüphane, Ankara 1985. ( ** ) Gazi Üni. Diş Hek. Fak.

Periodontoloji Anabilim Dalı Başkanı, Prof. Dr. ( *** ) Ank. Üni. Diş Hek. Fak. Periodontoloji Anabilim

Dalı Arş. Gör., Dr. Dt. (****) Gülhane Askeri Tıp Fak. Patoloji Anabilim Dalı, Arş.

Gör., Dr. Dt.

75

Page 96: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

MEKANİK SEMENT KÜRETAJI

hücre infiltrasyonuna rastlanmadığını, yalnızca hafif kalsifi-kasyonla, fibrosise rastladıklarını rapor etmişlerdir.

Bilindiği gibi, periodontal tedavilerde yeni bağ dokusu ataş-manmın en iyi şekilde oluşması için söz konusu nekrotik semen-fcin kaldırılması, cerrahi tedavi uygulamalarımızın temelini teş-kil ederken, özellikle son yıllarda tüm sement dokusunun kaldı-rılması ve bu yolla açığa çıkan dentin yüzeyleriyle daha iyi ataş-man sağlanacağına dikkat çekilmiş ve bunun gerekliliği yolun-daki spekülasyonlar da artmıştır (6,10,13).

Öte yandan literatür incelenmesinde gerek iç, gerekse dış yayınlarda periodontal tedaviler esnasında uygulanan meka-nik küretajla-rm pulpa üzerindeki etkilerini gözleyen çalışmala-rında oldukça sınırlı olduğu izlenmiştir.

Bu nedenlerle, bir yandan sağlıklı periodontal dokulara sa-hip dişlerin pulpaları ile, periodontitisli dişlerin pulpalarında oluşabilecek reaksiyonları gözlerken, diğer taraftan da bunların tedavileri amacıyla uygulanan mekanik sement küretajlarınm pulpa dokuları üzerindeki etkilerini gözlemek amaçlarımızı oluşturmaktadır.

MATERYAL VE METOD

Araştırma materyalimizi A.Ü. Tıp Fakültesi Hayvan Yetiş-tirme ve Temin Laboratuvarlarından sağlanan ve gerek genel, gerekse periodontal açıdan sağlıklı, kriterlere sahip durumda, eksik ve çürük dişi bulunmayan ortalama 3 yaşındaki 4 deney köpeği oluşturmaktadır.

Gerekli gözlem ve kontrol periyotlarından sonra hayvanla-rın yarım alt çene 2 - 3 ve 4. premolar dişler bölgesinde, daha önce Baloş ve arkadaşları tarafından uygulanan yönteme göre deneysel kronik furkasyon defektleri oluşturuldu. Defektlerin oluşturulmasını takiben 10 haftalık kontrol periyodunun ardın-dan söz konusu defektlerin varlığını koruduğu saptandıktan sonra bir köpek bu safhada dekapite edildi. Diğer 3 köpekte ise, deney yörelerinde intrasulcular insizyonu takiben lambolar kal-dırılarak ilgili dişlerin kök yüzeyleri açığa çıkarıldı ve bölge tüm

76

Page 97: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Koksal BALOŞ, Kaya EREN, Coşkun BARAN, Ömer GÜNHAN

granülasyon dokuları ile artıklardan arındırıldı. Daha sonra se-ment dokusunu kaldırmak amacıyla küret ve 1 ile 2 nolu inca frezler yardımıyla mekanik küretajlar ve diğer cerrahi işlem-ler tamamlanarak operasyon sahaları kesintili sütür tekniği ile kapatıldılar.

Bu işlemlerin tamamlanmasını takiben hayvanlar, 7-21 ve 42. günlere uyacak şekilde dekapite edilerek, operasyon yöreleri ile her köpeğe ait deney dışı tutulmuş kontra lateral dişlerinden birer tanesi blok halde çıkarılarak % îO'luk formalin içine alındılar. Ardından Gülhane Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Da-lında yöntem gereği dekalsifiye edilerek rutin laboratuvar ku-ralları altında, kesit ve boyama işlemleri yapılarak değerlendi-rildiler.

BULGULAR

Operasyon bölgeleri dışında tutulan kontrol dişlerinden el-de edilen preparatlarımızda, pulpa duvarında düzenli dentin ve predentin yapısı ile odontoblastlarm varlığı ve bağ dokusu içe-risinde inflamasyonun bulunması ile karakterize ve damarları hafif dilate yapısıyla normal pulpa dokusu tespit edildi (Resim 1).

Resim 1 — Normal Pulpa dokusu. 77

Page 98: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

MEKANİK SEMENT KÜRETAJI

Deneysel furkasyon defekti ile kronik periodontitis oluştu-rulmuş dişlere ait pulpa dokularının gözlenmesinde, pulpa duva-rında dentin, predentin ve odontoblast tabakalarının normal ol-duğu, segonder dentin yapımının bulunmadığı, bağ dokusu içe-risinde ise hafif konjestif değişikliklere rastlandığı bulgulandı. Bunların dışında, bu gruba ait tüm preparatlarda dejeneratif değişiklikler olmadığı, iltihabi infiltrasyonlara da rastlanmadı-ğı tespit edildi. (Resim 2).

Resim 2 — Deneysel Periodontitisli dişlere ait pulpa dokusu.

Mekanik sement küretajları sonrası 7 günlük dönemden el-de edilen 3. grup çalışmamızın preparatlannda ise pulpa duva-rında normal dentin, predentin ve odontoblast yapıları bulun-duğu, segonder dentin yapısının olmadığı izlendi. Pulpa bağ do-kusu içerisinde ise eritrosit extravazasyonu ile karakterize ka-namalar olduğu, fakat iltihabi infiltrasyonlara rastlanmadığı belirlendi (Resim 3).

Küretaj sonrası 21 günlük döneme ait örneklerde ise yine bir önceki döneme ait benzer bulgular tekrarlandı (Resim 4) . Hafif kanama dışında iltihabi infiltrasyon bulunmadı.

78

Page 99: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Besim 4 — Küretaj sonrası 21. güne ait pulpa dokusu.

42 günlük döneme ait bulgularımızda da genellikle önceki örneklere benzer sonuçlar elde edilirken, yine konjestion bulun-duğu, fakat iltihabi inflltrasyona rastlanmadığı izlendi (Resim 5).

79

Koksal BALOŞ, Kaya EREN, Coşkun BARAN, Ömer GÜNHAN

Besim 3 — Küretaj sonrası 7. güne ait pulpa dokusu.

Page 100: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

MEKANİK SEMENT KÜRETAJI

Besim 5 — Küretajdan 42 gün sonra pulpa dokusu.

Öt© yandan mekanik küretajlarm abartılmış olarak ve frez-lerle oluşturulduğu, özellikle furkasyon bölgelerine ait örnekle-rimizin incelenmesinde ise bariz segonder derıtin yapımı not edi-lirken, bu tür örneklerimizde yine ütihabi infiltrasyon ve pulpa nekrozu gibi patolojiler tespit edilmedi (Resim 6).

< »lit!

Resim 6 — Frezle, sementin tamamen, dentininde bir miktar kaldmldığı örneklerde, pulpa duvarında gözlenen yeni dentin yapımı. 80

Page 101: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Koksal BALOŞ, Kaya EREN, Coşkun BARAN, Ömer GÜNHAN

TARTIŞMA

Kronik inflamasyonlu dokularla çevrelenmiş dişlerin pulpa-larında değişiklikler görüldüğü bildirilmiştir. Örneğin, Bender, ve Seltzer kronik periodontitisli dişlerin % 79'una varan oran-larda pulpa değişiklikleri gösterdiğini öne sürmüşler, daha son-ra ise, maymunlarda gerçekleştirdikleri çalışmalarında expoze kök dentin yüzeylerindeki bakteri plağının pulpa dokularında ciddi reaksiyonlar oluşturmadığını bildirmişlerdir (3, 4). Chac-ker, Mazur ve Massler, Smukler ve Tagger de (5, 9,15), Bergen-holtz ve Lindhe'nin görüşünü destekler çalışmalarını sergile-mişlerdir. İzlendiği gibi, bakteriel plaktan etkilenen köklere ait pulpa değişiklikleri ile ilgili görüşler tartışmalıdır.

Öte yandan, mekanik sement küretajları sonucu pulpada oluşan reaksiyonların incelendiği çalışmalarında sınırlı olması nedeniyle, bu konuların yeniden incelenmesi düşünülmüş, bu yüzden de kronik furkasyon defekti oluşturulmuş yörelerde pul-pa reaksiyonları ile, kök yüzeylerine uygulanan mekanik sement küretajlarmm etkilerinin gözlenmesine çalışılmıştır.

Kronik defektlerin oluşturulmasında faydalanılan yöntemin yeterli ve geçerli bir metod olduğu iç ve dış yayınlarda çeşitli kereler gösterilmiştir (2, 7).

Deneysel defektlerin, furkasyonlarda oluşturulmasının ne-deni bu bölgelerin periodontitisten en çok etkilenen yöreler ol-ması, ayrıca yoğun aksesuar kanallar ve anatomik yapı özelli-ğiyle bölgede oluşan iltihabi olayların pulpalarda daha hızlı ve kolay patolojiler yaratabileceği inancıyla yapılmıştır.

Çeşitli araştırıcılar' aksesuar kanalların sebep olduğu pul-pa reaksiyonlarına işaret etmişlerdir (4, 12,14). Bununla birlikte araştırmamıza konu olan 12 furkasyon yöresinde aksesuar kanal varlığına rastlanmamış olup, Lindhe ve Bergenholtz'da 36 dişe ait furkasyon bölgesinde böyle bir oluşuma tesadüf etme-diklerinden bahsetmişlerdir. Esasen, gerek araştırıcıların gerekse bizim bulgularımızda ciddi pulpa reaksiyonlarıyla karşılaş-mamamız, bundan kaynaklanabilir. Ancak bu kanalların insan örneğindeki sıklığı ve neden olacağı sonuçlar ayrıca tartışıla-bilir.

81

Page 102: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

MEKANİK SEMENT KURETAJI

Aynı araştırıcıların bir başka çalışmasında diş kronlarında oluşturulan derin dentin kaviteleri nedeniyle pulpanın mikrobi-al ürünlere karşı reaksiyon gösterdiği bulgulanmıştır. Oysa da-ha sonra araştırıcılar, kök yüzeylerindeki dentin miktarının da-ha fazla olduğunu sement küretajları sırasında da kavite pre-parasyonlanna oranla çok daha az madde kaybı olacağını be-lirtmişler, bu nedenle de çalışmalarında büyük pulpa değişik-liklerine rastlamadıklarım açıklamışlardır (4). Bulgularımız, araştırıcılarmkiyle uyum halinde iken, kök yüzeylerinden özel-likle çok miktarda sement ve hatta bir miktar da dentin kaldır-dığımız yörelerdeki pulpa duvarında aşırı segonder dentin ya-pımının gözlenmesi, yine bu araştırıcıların bulgularını destekler niteliktedir.

Bulgularımız yeniden değerlendirildiğinde, kontrol grubu preparatları da dahil olmak üzere her döneme ait örneklerde görülen damar ve konjestion varlığı, bu görünümün yerleşmiş veya yerleşen bir patolojiden çok çalışmada yararlanılan hay-van örneğine ait özellikten kaynaklanmış olabilir.

Lindhe ve Bergenholtz'un benzer çalışmasında gözlem peri-yodu 30 gündür. Araştırıcılar, muhtemel pulpa değişikliklerini gözlemek açısından bu süreyi yeterli görmüşlerdir. Çalışmamız-da ise bu süre 42 gün olarak gerçekleştirilmişken, pulpadaki de-ğişimlerin daha da uzun sürelerde gözlenmesi gerektiğini dü-şünmekteyiz.

Şu halde, bu konular fiziksel meseleler olarak değerlendi-rilmeli, hatta bu tür vakalarda, oluşan hassasiyet sorunları ne-deniyle pulpa extirpasyonlarina gitmenin doğru bir yaklaşım ol-mayacağı, tüm örneklerde görülen konjestionun reversıbl bir olay olabileceği ve çok iyi izlenmesi gerektiği düşünülmelidir.

ÖZET

Deneysel furkasyon defekti oluşturulmuş köpek dişleri üze-rinde gerçekleştirilen çalışmamızda; bir yandan kronik peri-odontitisin, diğer yandan da bunlara uygulanan mekanik se-ment küretajlarının Pulpa üzerindeki etkileri araştırılmıştır.

82

Page 103: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Koksal BALOŞ, Kaya EREN, Coşkun BARAN, Ömer GÜNHAN

Sonuçta, kronik periodontitisin ve mekanik küretajlann aşın pulpa reaksiyonlarına yol açmadığı bulgulanmıştır.

SUMARRY

Effect of Experimentaly induced Chronic Periodontitis and Mechanical Root Planning on the Dental Pulp

The effect of chronic periodontitis and periodontal scaling on dental pulps of experimentally produced furcation defets was carried out in beagle dogs.

Results revealed that, chronic periodontitis and periodontal scaling did not cause severe pulp alterations.

LİTERATÜR

1. Aleo, J.J., Renzis De, P.A., Farber, P.A.: In - vitro Attachment of Human Gingival Fibroblasts to Root Surfaces. J. Periodontol., 46 : 639, 1975.

2. Baloş, K., Baran, C.C., Eren, K., Günhan, Ö.: Deneysel Furkasyon De- fektleri ve Furkasyon Patolojisinin Araştırılması. G.Ü. Dişhekimliği Fak. Dergisi., Sayı 2 (Basımda), 1985.

3. Bender, I.B., Seltzer, S.: The Effect of Periodontal Disease on the Pulp. Or. Surg., Or. Med., Or. Path., 33 : 458, 1972.

4. Bergenholtz, G., Lindhe, J. : Effect of Experimentally Induced Marginal Periodontitis and Periodontal Scaling on the Dental Pulp. J. Clin. Periodontol., 5 : 59, 1978.

5. Chacker, F.M. : The Endodontic - Periodontic Continuum. Dental Clinics of North America., 18 : 393, 1974.

6. Garret, J.S., Crigger, M., Egelberg, J. : Effects of Citric Acid on Diseased Root Surfaces. J. Periodont. Res., 13 : 155, 1978.

7. Johansson, O., Nilveus, R., Egelberg, J. : Experimental Bifurcation Defects in Dogs. J. Periodont. Res., 13 : 525, 1978.

8. Lantelme, R.L., Handelman, S.L., Herbison, R.J. : Dentin Formation in Periodontally Diseased Teeth. J. Dental Res., 55 : 48, 1976.

9. Mazur, B., Massler, M. : Influance of Periodontal Disease on the Dental Pulp. Oral Surg., Oral Med., Oral Path., 17 : 592, 1964.

83

Page 104: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

MEKANİK SEMENT KÜRETAJI

İO. O'Leary, T.J., Kafrawy, A.H.: Total Cementum Removal: A Realistic Objective. J. Periodontol., 54 : 221, 1983.

11. Register, A.A., Burdick, F.A. : Accelarated Reattachment with Cemen- togenesis to Dentin Demineralized in Situ. I-Optimum Range. J. Peri odontol., 46 : 646, 1975.

12. Rubach, W.C., Mitchell, D.F.: Periodontal Disease, Accessory Canals and Pulp Pathosis. J. Periodontol., 36 : 34, 1965.

13. Sarbinoff, J.A., O'Leary, T.J., Miller, C.H.: The Comparative Effec tiveness of Various Agents in Detoxifying Diseased Root Surfaces. J. Periodontol., 54 : 77, 1983.

14. Seltzer, S., Bender, I.B., Ziontz, M.: The Interrelationship of Pulp and Periodontal Disease. Oral Surg., Oral Med., Oral Path., 16 : 1474, 1963.

15. Smukler, H., Tagger, M.: Vital Root Amputation. A Clinical and His- tologic Study. J. Periodontol., 47 : 324, 1976.

84

Page 105: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

G.Ü. Dişhek. Fak. Der. Cilt II, Sayı 2, Sayfa 85 - 99, 1985

ÇEŞİTLİ KONSANTRASYONLARDAKİ CHLORHEXİDİNE DİREKT İRRİGASYONLARININ SUBGİNGİVAL FLORAYA

ETKİLERİ*

Gönen ÖZCAN** Koksal BALOŞ*** Mehmet YALIM****

Yapılan profesyonel plak kontrollerinin derin ceplerdeki et-kinliklerine günümüzde de halen şüpheyle bakılmaktadır (26, 27).

Plak içeriğinde, periodontal hastalığın seyri ve derecesine göre farklılık gösteren subgingival floranın ancak aktif plak kontrolleriyle uzaklaştırılabileceği belirtilmektedir (3, 20).

Subgingival plak kontrolünde herhangi bir antiplak ajanın etkili olabilmesi için, periodontal cebe ne kadar penetre olması gerektiği konusunda yapılan çalışmalarda «derin irrigasyon» uygulamalarının etkili olabileceği gösterilmiştir (10, 20).

Günümüze kadar, bu amaçla kullanılan çoğu kemoterapötik ajanların içerisinde, kısa süreli, gerek supragingival gerekse subgingival plak kontrolünde Chlorhexidine'den daha üstün bir başka ajan daha bulunamamıştır (20).

Genellikle ağız çalkalamalarında % 0,2 veya % 0,1'lik kon-santrasyonları önerilen Chlorhexidine'nin subgingival flora üze-rine olan etkisini araştıran sınırlı çalışmalar mevcuttur. Özel-likle, son yıllarda, konunun karanlık alan mikroskobisi yönte-miyle değerlendirilmesine başlanmış ve buna önem veren çalış-maların giderek arttığı görülmüştür (3).

( * ) Araştırma, T.P.D. XVI. Bilimsel Kongresinde tebliğ edilmiştir. Alantur, Alanya, 11 - 19 Mayıs, 1985.

( ** ) G.Ü. Dişhek. Fak. Öğr. Üyesi, Yrd. Doç. Dr. (*** ) G.Ü. Dişhek. Fak. Öğr. Üyesi, Prof. Dr. (****) G.Ü. Dişhek. Fak. Araş. Görevlisi.

85

Page 106: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

CHX İRRİGASYON

Zira karanlık alan mikroskobisi metodu, esas olarak bakte-rilerin morfolojisi ve hareketliliğine dayalı fcalitatif bilgileri ortaya koymakta, sağlıklı ve hastalıklı periodontal dokuların, plakla ilişkisini ve yapılan tedavinin etkinliğini göstermede yar-dımcı olmaktadır (3,14).

Bu nedenle çalışmamızda, karanlık alan mikroskobisinde, farklı konsantrasyonlardaki Chlorhexidine'nin subgingival mik-roflara üzerine etkisini araştırmayı amaçladık.

MATERYAL VE METOD

Araştırmamızın materyalini, G.Ü.D.H.F. Periodontoloji Kli-niğine başvuran hastalar arasından titiz bir periodontal muaye-ne sonucu selekte edilen, yaşları (35 - 42) arası değişen 5 erkek 5 kadın toplam 10 hasta oluşturdu. Hastaların anamnez sorgu-lamalarında; sistemik hiçbir şikayetlerinin olmadığı ve 6 aydan beri antibiyotik kullanmadıkları ve herhangi bir periodontal tedavi görmedikleri saptandı.

Ortalama cep derinlikleri 4 - 5 mm sınırında olan hastalara öncelikle titiz bir oral hijyen eğitimi verilerek, daha sonra gerekli profesyonel anlamda periodontal ağız bakımı yapıldı. Tüm bu işlemlerin gerçekleştirilmesinden sonra, hastalara stan-dart fırça dağıtılarak, bu fırçalarla, çalışma süresince, akşam yatmazdan önce, günde l kez, arayüz bakımı olmadan, kendi metodlarına göre fırçalamaları önerildi.

Belirtilen profesyonel bakımından 2 günlük aktif ağız hij-yeni sonrası (kendi fırçalamalarıyla günde iki kez fırçalama + arayüz temizliği) hasta ağızları dört segmente bölünerek, her segmentde belirlenen dişlerin distal veya meziyal yöresindeki supraginglval plak dikkatlice temizlenerek, subgingival plak numuneleri Gracey küretler aracılığıyla alınmaya çalışıldı. Bu sırada kontaminasyonun olmamasına dikkat edildi.

Numuneler, 0,3 cc lik % l jelatin ve % 0,85 serum fizyolojik karışımı içeren küçük cam tüpler içine dikkatlice ilâve edildi. Cam tüp içersindeki numuneler maksimal 1 saat içerisinde ka-ranlık alan mikroskobisinde incelenmek üzere önce 2 cc lik dis-

86

Page 107: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Gönen OZAN, Koksal BALOŞ, Mehmet YALIM

posible enjektörle birkaç kez çekilip tekrar bırakılarak iyiee ho-mo jenize edildi.

Bu şekilde, karanlık alan mikroskobisi preparat hazırlama tekniğine uygun şekilde hazırlanan örnekler Listgarten Hellden' in değerlendirme yöntemlerine göre incelendiler (14).

Benzer yöntemle, her tastadan 6 numune olmak üzere top-lam 60 cebe ait örnekler değerlendirildi. Numunelerin alınma-sından sonra irrigasyon işlemlerine geçildi. Bu uygulamalar için 2 cc lik enjektör iğnelerinin uçları kesilerek düzeltildi. İrrigas-yon derinliğinin belirlenebilmesi gayesiyle uçtan itibaren 3 mm lik kısım işaretlendi. Bu işaretleme noktası, 2,5 - 3 mm uzunlu-ğunda daha kaim çaplı enjektör iğnesinden elde edilen kesit-lerden sağlatıldı.

Bu kesitler, iğne ucundan 3 mm bırakılarak dıştan pensle sıkıştırılarak sabitleştirildi, daha sonra işlemin ulaşımdaki ra-hatlığı açısından iğne eğimlendirildi.

;■*

. i V

87

Resim 1 — İrrigasyon işleminde kullanılan enjektör iğnesi.

Page 108: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

CHX İRRİGASYON

Böylece cep içersine 3 mm sokulduktan sonra, yörenin «de-rin irrigasyonu» yapıldı. Bu işlem, dişin distal ve meziallerinde birer cc'lik solüsyon şeklinde uygulandı.

Besim 2 — irrigasyon aleti ile CHX'nin cep içersine uygulanışı.

Bu amaçla Chlorhexidine'nin % 0,2 ve % 2'lik konsantras-yonları kullanıldı. Belirtilen derin irrigasyon işlemi «çapraz segment» olarak hastalara tatbik edildi.

Bu şekilde süren uygulamadan 10 gün sonra daha önce be-lirtilen yöntemle 60 bölgeden yeniden örnekler alınarak aynı metodla değerlendirildi. Böylece araştırma öncesi ve araştırma sonrası tesbit edilen bulguların gerek kendi içlerindeki, gerekse sonuç değerlerinin birbirleriyle karşılaştırılmaları «eşleştirilmiş t-testi» ile analiz yapıldı.

BULGULAR

% 0,2 CHX lokal irrigasyonunun, kok ve çubuklar üzerine etkilerini ortaya koyan, başlangıç ve sonuç değerlerinin karşı-laştırılması Tablo 1 ve Şekil l'de gösterilmektedir.

Page 109: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Tablo 1 — % 0,2 CHX'nin kok ve çubuklar üzerine etkilerinin önem kontrolü.

n: 10 X Min. Max. Sd. t. P.

Başlangıç 59.848 55.93 64.85 3.355

KO

K Sonuç 66.222 61.63 68.55 2.123

7.253 < 0.001

Başlangıç 37.205 34.10 41.30 2.864

ÇUBU

K

Sonuç 33.782 31.35 38.32 2.209

8.932 <0.001

o-

O

I

Page 110: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

bakteri yüzdesi

bakteri yüzde ortalaması

sonuç

başlangıç

•e

başlangıç sonuç

OO

o 3

H.Çubuk o

S pi roket başlangıç sonuç

hasta sayısı

bakeri Kok H.Çubuk Spirokef

Şekil L % 0.2 CHX'in kok, çubuk ve spiroketler üzerine etkisi.

un

■ i l '

Page 111: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Tablo 2 — % 2 CHX'nin kok ve çubuklar ttzerine etkilerinin önem kontrolü.

n: 10 X Min. Mow. Sd. t. P.

Başlangıç 60.224 57.50 64.80 2.257

KO

K Sonuç 71.394 67.45 75.02 2.765

12.410 < 0.001

Başlangıç 38.708 34.20 42.45 2.326

ÇUBU

K Sonuç 28.583 24.87 32.60 2.274

11.437 <0.001

o-

> O

B

52 İr1

Page 112: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

bakteri yüzdesi

sonuç

Kok başlangıç

başlangıç

,-x

^ /sonuç

Spiroket başlanaıç <:nnıif~

bakteri yüzdet

ortalaması

O

0 o0oo ooo o

o lilo o 1 I

1

o 1;

o Ijo i! o 1 1

*1

oo ! i

o !ı1

I»1 o !i 1 ı" bakteri

° V il i 1»HI __ tıpı

>

I

Şekil II. % 2 CHX'in kok, çubuk ve spiroketler üzerine etkisi.

hasta sayısı Kok H.Çubuk Spiroket

Page 113: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Tablo 3 — Her iki konsantrasyondaki CHX irrigasyonu sonucunda elde edilen kok ve çubuk değerlerinin karşılaştırılması.

n: 10 X Min. Max. Sd. t.

CHX % 02 66.22 61.63 68.55 2.123

KOK CHX % 2 71.394 67.45 75.02 2.765

4.492 <0.001

CHX % 02 33.782 31.35 38.32 2.209

ÇUBU

K

CHX % 2 28.583 24.87 32.60 2.274

5.186 < 0.001

1. o > < O z

Page 114: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Gönen OZAN, Koksal BALOŞ, Mehmet YALIM

Tablo 2 ve Şekil 2'de ise, % 2 konsantrasyonundaki Chior-hexidinenin aynı bakteriler üzerine olan yüzde ortalama değer-lerinin karşılaştırılması izlenmektedir.

Araştırma sonunda Chlorhexidine'nin farklı konsantras-yonlarının, incelenen mikroorganizmalar üzerine etkilerini gös-teren değerler Tablo 3'de gösterilmektedir.

Araştırma sonunda, tabloda görüldüğü gibi Chlorhexidine' nin % 2'lik konsantrasyonu koklar üzerinde önemli düzeyde ar-tışa, çubuklarda ise aynı önemlilik düzeyinde azalışa sebep ol-muştur (P<0.001).

TARTIŞMA

Periodontal hastalığın, sebebi olan bakteri plağmm kimya-sal kontrolü günümüzde de önemle incelenen bir konudur (11, 13,23). ;

Bununla ilgili çalışmalar, yeni antibakteriyal ilaçlar bulun-dukça denenmekte ve birbirleriyle karşılaştırılmaktadır (2, 28).

Bu preperatlardan Chlorhexidine, etki ve uygulanması yö-nünden çeşitli araştırmalarda incelenmiş ve uzun süreli kulla-nımları sonrası bile atipik hücre proliferasyonuna sefjep olma-dığı gösterilmiştir (6, 16, 18,19, 24, 25).

Bu preperatm denenmesinde karanlık saha niikroskobisi-nin değişik konsantrasyonlar bakımından subgingival florada incelenmesi çalışmaları tesbit edebildiğimiz kadarıyla yoktur. Bu sebeple yöntem geliştirilmiş ve çalışmaya başlanmıştır.

Yine bu amaç içersinde materyal oluşturulurken^ oral hij-yen konusunda, optimal verimi sağlıyacak ve periyodik olarak izlenebilecek kişilerden yararlanılması düşünülmüştür.

Ayrıca cep derinliklerinin 4 - 5 mm de sınırlı tutulmasının nedeni, hem periodontal hastalık açısından bu derinlikteki cep-lerin bir geçiş noktası teşkil etmesi, hem de irrigasyoh işlemle-rinin bu derinliğe rahat erişebilmesindendir. Çoğu çalışmalara konu olan, bazik karakterdeki Chlorhexidine; di-hydrochloride, di-acetate ve di-gluconate tuzları halinde bulunurlar. Gerek tıp,

94

Page 115: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

CHX İRRİGASYON

gerekse dişhekimliğinde geniş kullanım alanı bulan Chlerhexidi-nenin tıp alanındaki kullanımları; genellikle, yara ve yanık te-davilerinde % 0,5 CHX asetat, % 0,05 CHX gluconate, göz, si-nüs, deri ve vajinal enfeksiyonların tedavisi, operasyon alanı ve ellerin dezenfeksiyonunda % 0,5 ve % 0,2 CHX Gluconate şek-lindedir (6, 24).

Dişhekimliği alanında da geniş kullanım sahası bulan Chlorhexidine'i çeşitli fluorit bileşikleriyle karşılaştırma, çalışma-larında Baloş ve Arpak 1983 yılında (7) Chlorhexidine'i % 0.2 gargara şeklinde kullanmışlardır.

Deneysel gingivitis meydana getirilen modelin tedavisinde Löe, Theilade ve Jensen 1965 yılında (17) yine aynı konsantras-yonların marginal periodonsiyuma etkilerini inceleyen Akgün-lü 1975 (6), Löe ve ark. 1976 (16), Ainamo 1977 yıllarında (5) Chlorhexidine'nin plak eliminasyonunda başarılı olduğu ve kul-lanım süresince toksik etkisinin görülmediğini belirtmişlerdir (5, 6,7,16,17,24).

Ağız gargarası olarak genelde % 0,1 ve 0,2'lik konsantras-yonları kullanılan Chlorhexidine'nin lokal tatbikinde genelde % 2, % 0,2 ve daha düşük konsantrasyonları kullanılmaktadır (8, 12, 15, 26).

Çeşitli konsantrasyonlardaki CHX solüsyonlarının özel ola-rak şekillendirilmiş irrigatör iğne ile, cep içersine 3 mm girerek «derin irrigasyon» şeklinde uygulanması, konuyla ilgili yapılan çalışmaların sonuçlarından kaynaklanmaktadır (10).

Bu çalışmalarla, uygulamada işaretlenerek eğim verdirilen iğne ucuyla yapılan irrigasyonun, periodontal cep içerisine 3 mm kadar girerek, subgingival floraya ulaşabilmede başarı sağ-hyabileoeği ortaya, konmuştur (10).

Yine kimyasal plak kontroluyla ilgili Lang ve Raber'in 1981 yılında (13) yaptıkları çalışmada irrigatör aracılığıyla uygula-CHX'nin, bütün diş yüzeylerinde olduğu gibi interproksimal alanlarda da plak eliminasyonu açısından, çalkalama yöntem-lerine oranla daha etkili olduğunu göstermişlerdir (13).

Diğer taraftan, araştırmamızda kullanılan karanlık alan mikroskobisi, son yıllarda özellikle geniş kullanım sahası bulan

95

Page 116: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Gönen OZAN, Koksal BALOŞ, Mehmet YALIM

ve uygulanan tedavi yöntemlerinin progrozunun araştırılmasın-da elverişli bir değerlendirme aracıdır (l, 2, 3).

Bakterilerin morfolojilerine göre identifikasyonunu yapan bu mikroskobik yöntem; kok, hareketli çubuk, spiroket, fuziform ve filametlerin yüzde oranlarında meydana gelecek değişiklik-lerle periodontal sağlık ve hastalığı belirleyebilmektedir (14).

Çalışmamızın sonuçlarında % 2'lik CHX irrigasyonunda P< 0.001 önemlilik düzeyinde, koklarda artış ve çubuklarda aza-lışın olması iyi bir antiplak ve iyi bir antibakteriyel özellikteki Chlorhexidine'nin daha yüksek konsantrasyonda bu etkilerini daha iyi bir şekilde ortaya çıkartmasından kaynaklanmaktadır.

Yeung ve ark. 1983 yılında (28) perodontal ceplere uygula-dıkları % 40'lık metronidazole içeren akrilik resinlerle % 0,2'lik CHX lokal irrigasyonlarından 4 hafta sonunda eşit düzeyde iyi-leşmenin sağlandığını ortaya koymuşlardır. Aynı araştırıcılar, 56. ve 84. günlerde ise sulkus kanama indeksleri açısından met-ronidazolün az bir farkla üstünlük sağladığını, diğer sürelerde iki grup arasında farklılığın olmadığını belirtmişlerdir.

Periodontal dokuların sağlığının elde edilmesi için subgin-gival floranın kontrolünde kullanılan gerek CHX irrigasyonları (13,26), gerekse akrilik stripler şeklindeki CHX, metronidazole ve tetrasiklin uygulamaları sonrasında da bizim bulgularımıza benzer bulguların elde edildiği tesbit edilmiştir (1 ,2 ,4) .

ftathbun ve ark. 1974 yılında (21) CHX irrigasyonuyla % 90 bakterinin eliminasyonunun sağlanabileceğini belirtmişlerdir. Araştırıcılar, çalışmalarında kullandıkları irrigasyon yöntemiy-le ilgili detaylı bilgi vermemişlerdir.

Konuyla ilgili bu çalışmalarda, lokal tedavi şekillerinin, sis-temik uygulamadan farklı olarak bilinen yan etkileri nedeniyle daha pratik yöntemler olabileceği önerilmektedir (6, 7,19).

Ayrıca araştırıcılar tarafından, periodontal hastalıklı birey-lerde oral irrigasyon uygulamalarının önemli boyutlarda siste-mik bir bakteriyemiye neden olmadığı belirtilmektedir (9, 22). Ne varki lokal tatbikatların, özellikle strip ve dialize tüpü yer-leştirilmelerinin özel hekim kontrolünde olabileceği ileri sürül-mektedir (1,2,4).

96

Page 117: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Gönen OZAN, Koksal BALOŞ, Mehmet YALIM

Elde edilen bu sonuçlara göre, % 2'iik CHX lokal irrigasyon uygulamalarının subgingival plak kontrolünde oldukça yararlı bir antibakteriyel kimyasal ajan olduğu, gerekli durumlarda ve mekanik temizlik işlemleriyle de birlikte başarıyla uygula-nabilecekleri görüşüne varılmıştır.

Hekim kontrolünde uygulanması daha yararlı olan lokal ir-rigasyon yöntemlerinin ağız çalkalama yöntemlerine oranla da-ha etkili olabileceği doğrudur. Ancak çalışmamızda bunun kar-şılaştırılmasına gidilmemiştir.

Bilindiği gibi irrigasyon işlemleri çok zaman alan, küçük toplumlar ve özel çalışmalar için uygulanabilecek işlemlerdir. Bu sebeple sınırlı vak'alarda kullanılabilir. Buna karşılık gargara yolu ile uygulama, geniş kitlelere verilir ve bugüne kadar % 0,1, % 0,2 oranındaki CHX'nin ciddi boyutlarda herhangi bir yan etkisinin olduğu gösterilmemiştir.

ÖZET

Çalışmamızda, ortalama cep derinlikleri 4 - 5 mm arası de-ğişen toplam 10 hastada, farklı konsantrasyonlardaki CHX'nin direkt irrigasyonu uygulanmış ve karanlık alan mikroskobisiy-le subgingival flora üzerinde meydana getirdiği değişiklikler de-ğerlendirilmiştir.

10 günlük uygulama periyodu sonucunda % 2'lik CHX de daha fazla olarak, her iki konsantrasyonda da hareketli bakteri türlerinde ve spiroketlerde azalma, koklarda ise artış saptan-mıştır.

SUMMARY

THE EFFECTS OF CHLORHEXIDINE DIRECT IRRIGATION AT DIFFERENT CONCENTRATION TO THE SUBGİNGİVAL FLORA

In our study, Chlorhexidine direct irrigation at different concentration was applied 10 patients to whom the pocket depths varied between 4 - 5 mm. The effects of irrigation on subgingival flora was evaluated by dark-field microscopy.

97

Page 118: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

CHX İRRİGASYON

There was a highly significant reduction in the motile bac-terial species, spirochetes but increase at the coccus types.

Chlorhexidine at % 2 concentration was found more effec-tive for this application at the end of 10 days' period.

KAYNAKLAR

1. Addy, M., Alan, L., Rawle, L. : Simple Bacteriological Methods to Assess Changes in Subgingival Microflora Produced by Metronidazole-Con- taining Acrylic Strips Placed into Periodontal Pockets. J. Cli. Perio., 11 : 467-474, 1984.

2. Addy, M., Langeroudi, M.: Comparison of the Immediate Effect on the Subgingival Microflora of Acrylic Strips Containing 40 % CHX, Met- ronidazole or Tetracycline. J. Cli. Perio., 11 : 379-386, 1984.

3. Addy, M., Newman, H., Langeroudi, M., Cho, T.G.L.: Dark - field Mic roscopy of the Microflora of Plaque. Br. Dent. J., 155 : 269-273, 1983.

4. Addy, M., Rawle, L., Handley, R., Newman, H.N., Coventry, J.F.: The Development in Vitro Evaluation of Acrylic Strips and Dialysis Tubing for Local Drug Delivery. J. Perio., 53 (11), 693-699, 1982.

5. Ainamo, J. : Control of Plaque by Chemical agents. J. Cli. Perio., Extra Issue of «Hibitane in the Mouth», 4 (5), 23-35, 1977.

6. Akgünlü, A. : Dişlerin Marjinal Periodontium'una Chlorhexidine'nin Etkisi. Doktora Tezi, İzmir, 1975.

7. Baloş, K., Arpak, N.: SnF2, NaF ve Chlorhexidine'nin Bakteri Plağı Eliminasyonuna Etkilerinin Klinik Olarak İncelenmesi. A.Ü. Dişhek. Fak. Derg., 10 (1), 151-161, 1983.

8. Davies, R.M., Jensen, S.B., Schiött, C.R.: The Effect of Topical Appli cation of Chlorhexidine on the Bacterial Colonization of the Teeth and Gingiva. J. Perio. Res., 5 : 96-101, 1970.

9. Felix, J.E., Rosen, S., App, G.R.: Detection of Bacteremia After the Use of an Oral Irrigation Device in Subjects with Periodontitis. J. Perio., 42 (12), 785-787, 1971.

10. Hardy, J.H., Newman, H.N., Strahan, J.D.: Direct Irrigation and Subgingival Plaque. J. Cli. Perio., 9 : 57-65, 1982.

11. Hull, P.S.: Chemical Inhibition of Plaque. Review Article. J. Cli. Perio., 7 : 431-442, 1980.

12. Lang, N.P., Grossmann, K.R.: Optimal Dosage of Chlorhexidine Dig- luconate in Chemical Plaque Control When Applied by the Local Irrigator. J. Cli. Perio., 8 : 189-202, 1981.

13. Lang, N.P., Râber, K.: Use of Irrigators as Vehicle for the Application of Antimicrobial Agents in Chemical Plaque Control. J. Cli. Perio., 8 : 177 - 188, 1981.

98

Page 119: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Gönen OZAN, Koksal BALOŞ, Mehmet YALIM

14. Lisgarten, M.A., Hellden, L.: Relative Distrubition of Bacteria at Clinically Healty and Periodontally Diseased Sites in Humans. J. Cli. Perio., 5 (1), 115-132, 1978.

15. Löe, H., Schiött, C.R. : The Effect of Mouthrinses and Topical Appli cation of Chlorhexidine on the Development of Dental Plaque and Gingivitis in Man. J. Perio. Res., 5 : 79-83, 1970.

16. Löe, H., Schiött, C.R., Glavind, L., Karring, T. : Two Years Oral Use of Chlorhexidine in Man. 1. General Design and Clinical Effects. J. Perio. Res., 11 : 135-144, 1976.

17. Löe, H., Theilade, E., Jensen, S.B.: Experimental Gingivitis in Man. J. Perio., 36 : 177-186, 1965.

18. Mackenzie, I.e., Nuki, K., Löe, H., Schiött, C.R. : Two Years Oral Use of Chlorhexidine in Man. V. Effects on Stratum Corneum of Oral Mucosa. J. Perio. Res., 11 : 165-171, 1976.

19. Nuki, K., Schlenker, R., Löe, H., Schiött, C.R.: Two Years Oral Use of Chlorhexidine in Man. VI. Effect on Exidative Enzymes in Oral Epi- thelia. J. Perio. Res., 11 : 172-175, 1976.

20. Pithcher, G.R., Newman, H.N., Strahan, J.D. : Access to Subgingival Plaque by Disclosing Agents Using Mouthrinsing and Direct Irrigation. J. Cli. Perio., 7 : 300-308, 1980.

21. Rathbur, W.E., Crigger, M., Oliver, R.: The Effect of Chlorhexidine or Oxytetracycline Irrigation on the Subgingival Microbiota. J. Dent. Res., 53 (Special Issue), abstract, 867, 271, 1974.

22. Romans, A.R., App, G.R.: Bacteremia, a Result from Oral Irrigation in Subjects with Gingivitis. J. Perio., 42 (12), 757-760, 1971.

23. Rosling, B.G., Slots, J., Christersson, L.A., Genco, R.J.: Topical Che- micalcal Antimicrobial Therapy in the Management of the Subgingival Microflora and Periodontal Disease. J. Perio. Res., 17 : 541-543, 1982.

24. Rushton, A. : Safety of Hibitane. II. Human Experience. J. Cli. Perio., Extra Issue of «Hibitane in the Mouth», 4 (5), 73-79, 1977.

25. Schiött, C.R., Löe, H., Briner, W.W.: Two Years Oral Use of Chlor hexidine in Man. IV. Effect on Various Medical Parameters. J. Perio. Res. 11 : 158-164, 1976.

26. Soh, L.L., Newman, H.N., Strahan, J.D.: Effects of Subgingival Chlorhexidine Irrigation on Periodontal Inflammation. J. Cli. Perio., 9 : 66-74, 1982.

27. Waerhaug, J.: Healing of the Dento - Epitelial Junction Following Subgingival Plaque - Control. II. As Observed on Extracted Tooth. J.

Perio., 49 : 119-134, 1978. 28. Yeung, F.I.S., Newman, H.N., Addy, M.: Subgingival Metronidazole in

Acrylic Resin Vs. Chlorhexidine Irrigation in the Control of Chronic Periodontitis. J. Perio., 54 (11), 651-657, 1983.

99

Page 120: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı
Page 121: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

G.Ü. Dişhek. Fak. Der. Cilt II, Sayı 2, Sayfa 101 - 122, 1985

METRONİDAZOLE, CHLORHEXÎDİNE VE POVIDONE IODINE'NİN BAKTERİ PLAĞI ELİMİNASYONUNA ETKİLERİ*

Gönen ÖZCAN** Koksal BALOŞ*** Mehmet YALIM****

GİRİŞ

Feiüodantal hastalıkların etyolojisi ve patogenezi ile ilgili yapılan çeşitli çalışmalar, dental plağın kantitatif özelliğinin pe-riodontal lezyonla direkt ilişkili olduğunu göstermişlerdir (21, 24, 26, 32, 34).

Bu tür çalışmalar, aynı zamanda kronik iltihabı periodon-tal hastalığın patogenezinden sorumlu bakteriyel türlerin özel-likleri ile ilgili bilgileri de sağlamışlardır (5).

Elde edilen bu bilgilerin ışığı altında, uygulanan tedavilerle periodontal sağlığın tam olarak elde edilemediği, inatçı vakalar-da yardımcı antimikrobiyal tedavi yöntemlerine başvurulduğu gözlenmiştir (26).

Yapılan literatür incelemelerinde, son yıllarda özellikle sub-gingival floranın antibakteriyel tedavisine yönelik çalışmaların giderek arttığı tesbit edilmiştir (1, 3, 9, 20, 25,29, 31, 35).

Bu antibakteriyel ajanlardan metronidazole, penisillin ve tetrasiklinin daha çok sistemik, Chlorhexidine, metronidazolö, tetrasiklin ve Povidone Iodine'in ise çeşitli dozlarda ve şekillerde uygulandığı gözlenmiştir (1, 2, 3, 4, 5, 7, 12, 16, 17, 18, 19, 23, 26, 27, 33, 37).

( * ) Araştırma T.P.D. XVI. Bilimsel Kongresinde tebliğ edilmiştir. Alantur, Alanya, 11-19 Mayıs, 1985. ( ** ) G.Ü.

Dişhek. Pak. Öğr. Üyesi, Yrd. Doç. Dr. ( ***) G.Ü. Dişhek. Fak. Öğr. Üyesi, Prof. Dr. (****) G.Ü. Dişhek. Fak. Arş. Görev.

101

Page 122: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

BAKTERİ PLÂĞI ELİMİNASYONU

Genelde, sistemik olarak metronidazole, 200 mgr.'lık dozlar halinde 8 saat aralıklı 3-7 gün sürekli kullanımında, özellikle gram (—) bakterilere : VEILLONELLA, BACTEROIDES ASSA-CHAROLYTICUS, FUSOBAKTERİLER, PEPTOSTREPTOCOCCUS v© SPIROKETLER üzerine etkili bir antimikrobiyal preparat-tır (18,19,27).

Metronidazole, polymethylmethacrylate yapısındaki akrilik resinler veya akrilik stripler (polymer) faz içinde veya küçük çapta sellüloz asetat'lı dialize tüpleme sistemleri içerisinde 2-3 gün süreli derin ceplere lokal olarak da uygulanabilmektedir (1, 3, 5, 6, 37).

Polyvinylpyrolidone ve % 1 serbest iyot içeren Povidone Io-dine iyotun irritatif, boyayıcı ve allerjen özelliği olabildiğince azaltılarak, benzer antimikrobiyal aktiviteye sahip, sulu komp-leks bir yapıdır. Antibakteriyel etkisi oldukça kısa süreli olan Povidone Iodine'in özellikle Candida Albicans türlerine karşı et-kili oldukları gösterilmiştir (7).

Diğer bazı oral antiseptiklere oranla oldukça yüksek tükrük ve mukozal antibakteriyel özellikler taşımaktadır (7). Kısa sü-reli antibakteriyel özelliğinden dolayı iyi bir antiplak aktiviteye sahip olamıyacağı görüşü ileri sürülmüştür (2, 7). Yalnız bu ko-nuda, bu bulguları destekleyebilecek oldukça sınırlı yayınların mevcut olduğu gözlenmiştir (2, 7, 13, 36).

Günümüzde, gerek antiplak gerekse antibakteriyel özellik-leri açısından en etkili ajanın CHX olduğu görüşünde araştırı-cılar birleşmektedirler (3, 4, 7, 8,10, 37).

Gram (—) anaerobik çubuk, spiroket ve diğer hareketli mik-roorganizmalarla karakterize subgingival plağın, bakteriyolo-jik metodlarla identifiye edilmeleri rutin klinik kullanımları açı-sından oldukça zor ve pahalı bir işlemdir (1, 26). Ne var ki, plak-taki organizmaların morfolojisi ve hareketliliğine bağlı olarak sınıflandınlmalarını sağlayan karanlık alan mikroskobisinin oldukça elverişli bir yöntem olduğu bildirilmiştir (22, 25, 29, 31). Bu yöntemin en yararlı tarafının tedaviyi yönlendirmedeki avan-tajı olduğu bildirilmektedir (1, 25, 31). Bu şekilde ya mekanik tedavi uygulamalarının veya herhangi bir kimyasal ajanın sub-

102

Page 123: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Gönen ÖZCAN, Koksal BALOŞ, Mehmet YALIM

gingivai floraya etkileri karanlık alan mikroskobisi ile değer-lendirilmeye çalışılmıştır (1, 15, 20, 23, 29).

Ne var ki, antimikrobiyal ve mekanik periyodontal tedavi-yi kombine uygulayıp, cevabını araştıran yayınların oldukça az sayıda olduğunu ve mevcutlarında, konuyla ilgili sınırlı bilgi verdikleri saptanmıştır (26).

Yine bu çalışmalarda, antimikrobiyal ajanların genelde sis-temli olarak kullanıldıkları tesbit edilmiştir. Oysa ki özellikle uzun süreli sistemik uygulamalarda çeşitli yan etkilerinin orta-ya çıkabileceği kaçınılmaz bir gerçektir (27).

Bu nedenlere bağlı olarak, çalışmalarımızda mekanik teda-vi uygulamalarıyla birlikte, kısa süreli değişik antimikrobiyal ağız gargaralarının supra ve supgingival plâk eliminasyonu üzerine etkilerinin klinik ve karanlık alan mikroskobisi ile de-ğerlendirilmelerini amaçladık.

MATERYAL VE METOD

Çalışmamızın materyalini G.Ü.D.H.F. klinik öğrencilerinden yaşları 22 - 25 arası değişen 5 kız, 5 erkek toplam 10 öğrenci oluş-turmaktadır.

Başlangıçta yapılan klinik incelemelere göre ortalama cep derinliği 2 - 3 mm arası değişen bu öğrenci grubunun aynı ağız hijyenine sahip olmaları, ağızlarında üçten fazla eksik diş bu-lunmamasına, sabit ve müteharrik ortodontik ve protetik aygıt taşımamaları, herhangi bir sistemik veya allerjik sorunlarının olmaması ve 6 ay öncesinden bu yana intibiyotik kullanmama-larına göre selekte edildiler.

Özenle seçilen bu gruba, gargara solüsyonları arasındaki bekleme periyodunda, kendi fırçalama ve arayüz temizliği yap-maları, uygulama periyodunda ise arayüz temizliği yapmadan, gece yatmadan önce günde 1 kez olmak üzere fırçalamaları öne-rildi.

Bireylerin yetkililerce profesyonel ağız bakımları yapıldı ve 2 günlük aktif hijyen bakmalarından sonra çalışmanın birinci gü-

103

Page 124: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

BAKTERİ PLÂĞI ELİMİNASYONU

nü öğrencilerin modifiye Ramfiyord dişlerinden I ■

başlangıç PI (Quigley - Hein) (30) değerleri alındı.

6 1 6 4

4 6 1 6

Boyama solüsyonlarıyla boyanarak elde edilen PI değerleri aynı kişilerin her birinin çapraz segmentlerinden seçilen birer diş olmak üzere toplam 4 dişinin mezial veya distal bölgelerin-den Gracey küretleri yardımıyla cep tabanına girerek elde edildi.

Küret ucundaki numune, daha sonra 1-3 mm'lik % 1 jela-tinli % 0,85 serum fizyolojik içeren canı tüpler içerisine kondu.

Cam tüp içerisindeki bu karışım, enjektörle birkaç kez çe-kilip bırakılarak homojen hale getirildi.

Daha sonra, bu homojenize karışım Listgarten ve Hellden'm 1978 yılındaki (22) çalışmasına göre değerlendirildi.

Mikroskobik değerlendirmeler, rastgele seçilen alanlarda, ortalama 100 - 200 mikroorganizma sayılarak elde edildi. Bu şe-kildeki mikroskobik değerlendirmeler, herbir bireyin çapraz segmentinden seçilen 2 dişinin mesial veya distalinden alman numunelerin yüzdelerinin ortalamaları ile bulundu. Bu şekilde başlangıç 20, sonuç 20 olmak üzere toplam 40 numunenin mik-roskobik değerlendirmesi yapıldı.

Antibakteriyel gargara solüsyonlarının uygulama periodun-da bireyler sabah-akşam kliniğe gelerek öncelikle % 0,2 Met-ronidazole içeren 10 mi solüsyonla 1 dakika süreyle gargara yaptılar. Bu şekilde, 5 gün süreli uygulama sonrası aynı dişler bölgesinden sonuç klinik ve mikroskobik değerlendirmeler elde edildi.

Bireyler, birinci gargara solüsyonunu takiben bir haftalık bekleme periodundan sonra yeniden profesyonel ağız bakımları yapılarak iki günlük aktif oral hijyen (fırça + arayüz temizli-ği) uygulaması ve beş gün süreli % 0,2'lik Chlorhexidine garga-rası yaptılar.

Benzer şekildeki uygulamalar ve değerlendirmeler % l'lik Povidone Iodine ve Placebo (H2O) solüsyonları için yeniden tek-rarlandı.

104

Page 125: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Tablo 1 — % 0,2 Metronidazole gargarasının kok ve çubuklar üzerine etkisinin önem kontrolü.

o

no: 10 X Min. Max. Sd. t. P.

Başlangıç 62.066 57.94 67.25 3.781

idaz

ole

KO

K Başlangıç 67.279 60.57 72.70 3.581

3.685 <0.01

Sonuç 38.617 32.65 44.95 4.111

Met

ron

ÇUBU

K Sonuç 32.520 27.30 39.43 3.658

3.865 <0.01

s s. w

Î

Page 126: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

bak teriyüz d es i

-*-•-■"*" sonuç

X boş. Kok

N ̂baş.

~- sonuç

H.Çubuk

bas. sonuç

bas- sonuç

; 1 |i

•i •i

1

!

ı . 1 i

bakteri yüzde ortalaması

O o Oo o oO o Oo o o o o o o o o0 0 0

o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o oo o o o o o

• e •

• • 0

• 0 •

e e •

hasta sayısı

Sekil I. % 0.2'lik Metronidazole gargarasının

Page 127: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

lar üzerine etkisi.

2'

I

t §

Page 128: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Gönen ÖZCAN, Koksal BALOŞ, Mehmet VALİM

Çalışmalardaki supra ve subgingival plak değerlendirmele-ri, en son gargaranın üzerinden en fazla 1 saat geçtikten sonra yapıldı.

Gerek klinik gerekse mikroskobik değerlendirmelerin ön-cesi ve sonrası farkın önem kontrolü istatiksel olarak «eşleşti-rilmiş t - testi» ile analiz edildi.

BULGULAR

Araştırmaya alınan bireylerin, kok ve çubuklara ait yüzde ortalamalarının başlangıç ve Metronidazole gargarası sonrası değerlerin karşılaştırılması Tablo ve Şekil I'de gösterilmekte-dir.

Tabloda görüldüğü gibi koklarda önemli düzeyde (P<0.01) artış aynı oranda çubuklarda azalma (P<0.01) tesbit edildi.

CHX gargarası sonrası bu değerlerde benzer şekilde fakat daha önemli düzeyde (P< 0.001) artış ve azalmalar bulundu (Tablo ve Şekil 2).

Povidone Iodine ve HzO ile yapılan gargara solüsyonlarının başlangıç ve sonuç deeğrlerinin karşılaştırıldığı Tablo ve Şekil 3, 4'de Metronidazole ve CHX'in etkilerine ters bir şekilde kok-ların yüzde ortalamalarında önemli düzeyde azalma (P< 0.0001), çubuklarda ise artış (P<0.001) tesbit edilmiştir.

Test edilen gargara solüsyonunun PI başlangıç ve sonuç de-ğerleri arasındaki önem kontrolü Tablo ve Şekil 5'de gösteril-mektedir.

107

Page 129: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Tablo 2 — % 0,2 CHX gargarasının kok ve çubuklar üzerineetkisuün önem kontrolü.

X Min. Max. Sd. t. P.

Başlangıç 66.050 62.00 72.00 3.077

% 0

,2

KO

K Sonuç 74.050 67.00 79.50 .3789

8.331 <0.001

Başlangıç 33.900 28.00 38.00 3.089

CH

X

ÇUBU

K Sonuç 25.950 20.50 33.00 3.789

8.527 <0.001

td

5 2. Tl

I E. z > en O z

Page 130: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

bakteri yüzdesi

hasta sayısı

bakteri v'üz e orta/amas

o o

oo o

o • • o o • o • • o o • o • •

o o • o • •

o o o • • fin

o ° i İi1 o o • • .|

o * !|o o • * 1

o o i . |o o • • li

0 • 1 j! o o • • i •1 bakteri o o

o !

! tipi

o • 1 M baş.sonuç

Kok

t

o

E

Şekil DL % 0.2'lik CHX gargarasının kok ve çubuklar üzerine etkisi.

baş.sonu

Page 131: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Tablo 3 — % 2 Povidone Iodine gargarasının kok ve çabuklar üzerine etkisinin önem kontrolü.

X Min. Max. Sd. t. P.

Başlangıç 65.232 61.55 68.59 2.124

KO

K Sonuç 56.311 51.41 60.61 2.530

11.223 P<0.001

Başlangıç 34.718 30.92 38.45 2.214

% 2

Pov

idon

e Io

dine

ÇUBU

K Sonuç 43.592 39.39 48.59 2.453

10.417 P< 0.001

S' E.

>

î C

Page 132: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

bakteri y'üzçfesi Kok

H.Çubuk

baş. sonuç

hasta sayısı

bakteri yüzde ortalaması

®®•

@ ® O OO O

9 OO ® O

9 o n 9 ® O 1

i !;!

© O i |!j ® ® o j ® o i lij o 1

1!

O 1 ! ® o 1 •! ® • o 1 !

® o 1 '

i• 1- II

tipi baş. sonuç

H.Çubuk

o

s. w 5 ■03

>

Şekil in — % 2 Povidone Iodine gargarasının kok ve çabuklar üzerine etkisi.

baş. sonuç Kok

Page 133: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Tablo 4 — H2O gargarasının kok ve çubuklar üzerine etkisinin önem kontrolü.

X MİM, Max. Sd. t. P.

Başlangıç 70.523 67.60 74.59 2.637

KO

K Sonuç 62.738 60.02 67.08 2.465

11.473 P< 0.001

Başlangıç 29.422 24.86 32.40 2.735

o (M

ÇUBU

K Sonuç 37.077 32.92 39.98 2.504

10.508 P< 0.001

ta

I

S' w

"i O c

Page 134: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

bakteri yüzdesi

j!

1 1i| î] !i !i ü!i "i!iü

baş. sonuç bas. sonuç Kok

H.

Çubuk

Şekil IV —

H2O gargarasının kok ve çubuklar üzerine etkisi.

bakteri yüzde ortalaması

O " OOo ooo oo

o°oo

|o oo

|ooo

ooo

ooo

ooo

oo

Kok

@

hasta sayısı

Page 135: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

bakteri tipi

> O •en

&

t-1

Page 136: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Tablo 5 — % 0,2 Metronidazole, önem kontrolü.

0,2 CHX, % 2 Povidone Iodine ve H2O gargaralaruun PI üzerine etkilerinin

X Min. Max. Sd. t. P.

Başlangıç 1.213 1000 1.375 0.132 i •s £ Sonuç 1.763 1.500 1.875 0.138

14.402 < 0.001

Başlangıç 1.225 1.125 1.375 0.099

CH

X

Sonuç 0.638 0.375 0.875 0.171

12.818 < 0.001

Başlangıç 1.213 1.125 1.375 0.084

Pov.

Io

dine

Sonuç 1.788 1.625 1.875 0.084

17.250 < 0.001

Başlangıç 1.213 1.125 1.375 0.084 1

Sonuç 1.863 1.750 2.000 0.071

20.846 <0.001

I

I

O G

Page 137: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

CHX

placebo o o o o

Plak Index değerleri

O N n >

>

> t—I

ö

Hoşta Sayısı ft Met.

.</)■

CHX Rlod. H2 O

gargara türü

Şekil V — % 0.2 Metranidazole, % 0.2 CHX, % 2 Povidone Iodine ve H2O gargaralarının PI (Quigley - Hein) üzerine et-kilerinin gösterilmesi.

Page 138: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

BAKTERİ PLÂĞI EİİMİNASYONU

Tablodan da izlenebileceği gibi, CHX kullanımı sonrası Pl değerlerinde önemli düzeyde düşüş olduğu (P< 0.001), diğer üç solusyanda ise benzer önemlilikte yükseldiği saptandı (P<0.001).

TARTIŞMA

Günümüzde, supragingival ve subgingival plağın kalitatif ve kantitatif özelliklerini inceleyen, bunların kimyasal yollarla eliminasyonunu araştıran çok sayıda yayın mevcuttur (10,11, 24, 29, 32).

Bu amaçla kullanılan çeşitli antimikrobiyal ajanlara ek ola-rak bazı flor bileşikleri, çeşitli antibiyotik gargaralar ve deği-şik türdeki enzim türevleri sayılabilir (7,10,11,28).

Yapılan birçok çalışmalarla, CHX'in gerek antiplak gerekse antimikrobiyal etkisinden dolayı en iyi kemoterapötik ajan ol-duğu ortaya konmuştur (3, 4,7,10).

Belirli süre kullanımı sonrası dişlerde boyanma, epitelde deskuamasyon ve tat duyusunun kaybı gibi lokal yan etkileri olan CHX'nin, ağız ortamındaki yüzeylere adsorbsiyonu ile uzun süre antibakteriyel aktivitesini gösterebildiği gözlenmiştir (8).

Moran ve Addy'e göre (28) bu tip katyonik antiseptiklerin (CHX, hexetidine, alexidine, cetyl pyridinium chloride) kromo-jenik maddelerle olan yüzeysel reaksiyon veya adsorbsiyonları sonucu antibakteriyel aktivitelerinde azalmaların olduğu kay-dedilmiştir.

Özellikle, patojenik anaerobik gram (—) bakterilere karşı bakterisit etkisi olan metronidazolün sistemik ve lokal uygula-maları ile periodontal hastalıklı derin ceplerin azaltılmasında başarılı sonuçların elde edildiği belirtilmektedir (12).

Son yıllarda geniş kullanım sahası bulan karanlık alan nıikrosıkobisi ile, metronidazole tedavisini takiben subgingival floradaki hareketli çubuk ve spiroketlerin sayısında azalma, koklarda ise belirgin bir artışın olduğu ortaya konmuştur (1, 3. 5, 15, 20, 37).

116

Page 139: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Gönen ÖZCAN, Koksal BALOŞ, Mehmet VALİM

Yalnız bu antimikrobiyal ajanın supragingivai plak elemi-nasyonundaki etkinliği açısından çelişkili bulgular tesbit edil-miştir. Örneğin Heijl ve Lindhe Cl5) ile Listgarten ve ark. (24) köpeklerde sistemik metronidazole uygulamasının plak akümü-lasyonu ve gingival inflamasyonu azaltmada etkili olduğunu be-lirtmişlerdir. Yine Tokbaş ve ark. (35) gingivitisli 26 hastada kü-retaj uygulanmış ve sistemik metronidazole kullanmış iki grup hastanın subgingival floralarının karanlık alan mikroskobisi ile karşılaştırıldığı çalışmalarında, ba-kteriyolojik açıdan benzer sonuçlar alınmasına rağmen, klinik olarak subgingival küretaj uygulanan bireylerde daha başarılı sonuçların elde edildiği or-taya konmuştur. Joyston - Bechal ve ark. (12) ise periodontal hastalıklı 45 kişide sistemik uygulanan metronidazolün 12 hafta sonunda tek başına plak seviyeleri ve dişeti kanama eğiliminin azalmasında etkili olmadığını vurgulamıştır.

Diğer taraftan, Clark ve ark. 1983 yılında (14) 23 mental ge-rilik olan hastada profesyonel ağız bakımları ile birlikte metro-nidazole tedavisi uygulandığında, 12 ay sonrası ataşman sevi-yesi ortalamaları ve subgingival ceplerdeki bakterilerin oran-ları açısından farklılığın olmadığını saptamışlardır.

Ayrı bir çalışmada Mousques ve ark. (29) depurasyon ve kök düzeltmesi yapılan 14 hastada subgingival numunelerde spiroketlerin 42. günde, kokların 21. günde hareketli bakterile-rin ise 7. günde başlangıç seviyelerine ulaşabileceklerini ortaya koymuşlardır.

Yapılan sınırlı çalışmalarla Povidone Iodine'nin kısa süren etkisinden dolayı iyi bir antiplak aktiviteye sahip olamıyacağı (2, 4, 7) buna karşın operasyon öncesi dişeti veya mukozal yüzey-lerin acil antisepsisi işlemlerinde yararlı olduğu belirtilmiştir (7).

Bütün bu özelliklerinden yararlanarak gargara şeklinde kullandığımız bu üç kimyasal ajanın Plak İndeks değerlerinde Chlorhexidine hariç diğerlerinin yararlı olmadıkları gözlenmiş-tir.

Subgingival floradaki etkinlikleri açısından Metronidazole ve Chlorhexidine'nin birbirlerine paralel olarak, koklarda baş-

117

Page 140: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

BAKTERİ PLAĞI ELİMİNASYONU

langıç değerlerine göre (P<O.O1 ve P< 0.001) seviyesinde artış, çubuklarda ise azalış (P<0.01 ve P<0.001) oluşturdukları tesbit edilmiştir.

Povidone Iodine'de bu bulgulara ters sonuçlar elde edilerek bu konuda etkilerinin olmadığı ortaya konmuştur.

Placebo olarak kullanılan su (H2O), araştırmanın sonuçla-rının değerlendirilebilmesi açısından denemiştir. Sonuçta pla-ğın artışı, bireylerin plak yapıcılığını gösterdiği gibi, bununla, ağız gargaralarının periodontal tedavide etkili olmadığını gös-termiştir.

Sayısız çalışmalarla, üstünlüğü kanıtlanmış olan Chlorhexi-dine gargarasının bizim elde ettiğimiz sonuçlarla bir kez daha en iyi antiplak ve antibakteriyel ajan olduğu ortaya konmuştur.

Her kemoterapötikte olduğu gibi Metronidazolünde siste-mik kullanımında ortaya çıkabilecek yan etkilerinin (gastroin-tes-tinel sistem bozuklukları, bulantı, kusma, açlık, zayıflık, hal-sizlik, baş dönmesi, kaşıntı, döküntü, baş ağrısı, hoş olmayan tad duyusu) önüne geçilebilmesi gayesiyle gargara solüsyonu şeklinde kullanılmıştır. Yalnız bu şekliyle de PI değerlerinde başarı sağlanamamıştır. Subgingival florada ise Chlorhexidine değerlerine yakm başarılı sonuçlar elde edilmiştir.

Bu sonuç oldukça ilginçtir. Bir yanda, Metronidazolün sup-ragingival plağın birikimini engellememesine karşın, subgingi-val florada etkili olduğu ortaya konmuştur. Dolayısıyla, bu tür çalışmalarda plağın kantitatif değerlendirilmesinin yeterli ola-mayacağı, hatta plağın kimyasal ajana bağlı olarak çökelmelerle ortaya çıkabileceği düşünülmelidir.

Povidone Iodine'nin ise ne iyi bir antiplak, ne de iyi bir an-timikrobiyal ajan olabileceği düşünülmemektedir.

Çalışmamızda elde edilen bu sonuçlara göre gerek supra-gingival gerekse subgingival plağın eliminasyonunda mekanik yöntemlere yardımcı kimyasal ajanlardan en etkilisinin Chlor-hexidine olduğu, onu Metronidazolün izlediği ortaya konmuştur.

118

Page 141: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Gönen ÖZCAN, Koksal BALOŞ, Mehmet YALIM

ÖZET

Bu çalışmada Chlorhexidine, Metronidazole, Povidone Iodi-ne'min bakteri plağı eliminasyonuna etkileri araştırılmıştır. Bu gargara solüsyonlarının 10 öğrencide 5 günlük kullanımları son-rası gerek subgingival gerekse supragingival plaktaki kantita-tif değişiklikleri, klinik ve karanlık alan mikroskobisi ile belir-lenmiştir.

Elde edilen sonuçlara göre, mekanik yöntemlere yardımcı kimyasal ajanlardan en etkilisinin Chlorhexidine olduğu onu Metronidazolün izlediği ortaya konmuştur.

SUMMARY

THE EFFECTS OF METRONIDAZOLE, CHLORHEXIDINE AND POVİDONE IODINE ON BACTERIAL PLAQUE ELIMINATION

In this study, the effect of Chlorhexidine, Metronidazole and Povidone Iodine on bacterial plaque elimination was examined.

The quantitative changes in supragingival and subgingival plaque after using those solutions as oral rinses was determined clinically and by dark - field microscopically. It was tested on 10 students after using rinses regularly for 5 days.

According to the results, Chlorhexidine found out the most effective chemical agent helpful to the mechanical methods. Metronidazole was following Chlorhexidine for the effectiveness.

119

Page 142: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

BAKTERİ PLAĞI ELİMİNASYONU

KAYNAKLAR

1. Addy, M., Alam L., Rawle L.: Simple Bacteriological Methods to Assess Changes in Subgingival Microflora Produced by Metronidazole-Con- taining Acrylic Strips Placedinto Periodontal Pockets. J. of Clin. Perio., 11 : 467-74, 1984.

2. Addy, M., Griffiths, C, Isaac, R.: The Effect of Povidone Iodine on Plaque and Salivary Bacteria. A Double-Blind Crossover Trial. J. of Perio., 48 (11) : 730, 32, 1977.

3. Addy, M., Langeroudi, M.: Comparation of the Immediate Effects on the Subgingival Microflora of Acrylic Strips Containing 40 % CHX, Metronidazole or Tetracycline. J. of Perio., 11 : 379-86, 1984.

4. Addy, M., Llewelyn J. : Use of CHX Gluconate and Povidone Iodine Mouthwashes in the Treatment of Acute Ulcerative Gingivitis. J. of Clin. Perio., 5 : 272-77, 1978.

5. Addy, M., Rawle, L., Handley, R., Newman, H.N., Coventry, J.F. : The Development and in Vitro Evaluation of Acrylic Strips and Dialysis Tubing For Local Drug Delivery. J. of Perio., 53 (11) : 693-99, 1982.

6. Addy. M., Roberts, W.R. : The Use of Polymethylmethacrylate to Com pare the Adsorption and Staining Reactions of Some Cationic Anti septics. J. of Perio., 52 (7) : 380-85, 1981.

7. Addy, M., Wright, R. : Comparation of the in Vivo and in Vitro Anti bacterial Properties of Povidone Iodine and CHX Gluconate Mouth- rinses. J. of Perio., 5 : 198-205, 1978.

8. Akgünlü, A.: Dişlerin periodonsiyumuna Chlorhexidine'nin Etkisi. Doktora Tezi, İzmir, 1975.

9. Armitage, G.C., Dickinson, W.R., Jenderseck, R.S., Levine, S.M., Cham ber, D.W.: Relationship Between the % of Subgingival Spriochaets and the Severity of Periodontal Disease. J. of Perio., 53 (9) : 550-56, 1982.

10. Baloş, K., Arpak, N. : SnF2, NaF ve CHX'nin Bakteri Plağı Eliminas- yonuna Etkilerinin Klinik Olarak İncelenmesi. A.Ü. Diş Hek. Fak. Der gisi, 10 (1), 151-61, 1983.

11. Barnes, G.P., Roberts, D.W., Katz, R.V., Woolridge, E.D.: Effects of Two Cetlypridinium Chloride Containing Mouthwashes on Bacterial Plaque. J. of Perio., 47 (7) : 419-22, 1976.

12. Bechal, J.S., Smales, F.C., Duckworth, R. : Effect of Metronidazole on Chronic Periodontal Disease in Subjects Using a Topically Applied CHX Gel. J. of Clin. Perio., 11 : 53-62, 1984.

13. Brenman, H.S., Randall, E.: Local Degerming With Povidone Iodine. In Vivo and In Vitro Studies of Microbicidal Activity. A.D.A., Miami Beach, Florida, 1968.

14. Clark, D.C., Shenker, S., Stulginski, P., Schwartz, S.: Effectiveness of Routine Periodontal Treatment With and Without Adjunctive Met-

120

Page 143: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Gönen ÖZCAN, Koksal BALOŞ, Mehmet YALIM

ronidazole Therapy in a Sample of Mentally Retarded Adolescents. J. of Perio., 54 (11) : 658-65, 1983.

15. Heijl, L., Dindhe, J. : The Effect of Metronidazole on the Development of Plaque and Gingivitis in the Beagle Dog. J. of Clin. Perio., 6 : 197, 1979.

16. Kornman, K.S., Siegrist, B., Soskolne, W.A., Nuki, K. : The Predominant Cultivable Subgingival Flora of Beagle Dogs Following Ligature Place ment and Metronidazole Therapy. J. of Perio. Res., 16 : 251-58, 1981.

17. Lang, N.P., Grossman, K.R. : Optimal Dosage of Chlorhexidine Diglu- conate in Chemical Plaque Control When Applied by the Oral Irrigator. J. of Clin. Perio., 8 : 189-202, 1981.

18. Lekovic, V., Kenney, E.B., Carranza, F.A. Jr. Endres, B. : The Effect of Metronidazole on Human Periodontal Disease. A Clinical and Bac teriological Study. J. of Perio., 54 (8) : 476-80, 1983.

19. Lindhe, J., Liljenberg, B., Adielson, B., Borjesson, I. : The Effect of Metronidazole Therapy on Human Periodontal Disease. J. of Perio., 17 : 534-36, 1981.

20. Lindhe, J., Liljenberg, B., Adielson, B., Borjesson, I. : Use of Metro nidazole as a Probe in the Study of Human Periodontal Disease. J. of Clin. Perio., 10 : 100-12, 1983.

21. Lindhe, J., Liljenberg, B., Listgarten, M.A. : Some Microbiological and Histopathological Features of Periodontal Disease in Man. J. of Perio., 51 : 264-70, 1980.

22. Listgarten, M.A., Hellden, L. : Relative Distrubition of Bacteria at Clinically Healthy and Periodontally Diseased Sites in Humans. J. of Clin. Perio., 5 : 115-32, 1978.

23. Listgarten, M.A., Lindhe, J., Hellden, L. : Effect of Tetracycline and/or Scaling on Human Periodontal Disease. J. of Clin. Perio., 5 : 246-71, 1978.

24. Listgarten, M.A., Lindhe, J., Parodi, R. : The Effect of Systemic An timicrobial Therapy on Plaque and Gingivitis in Dogs. J. of Perio. Res., 14 : 65, 1979.

25. Listgarten, M.A., Schifter, C. : Differential Dark Field Microscopy of Subgingival Bacteria as an Aid in Selecting Recalls intervals. Results After 18 Months. J. of Slin. Perio., 9 : 305-316, 1982.

26. Lundström, A., Johansson, L.A., Hamp, S.E.: Effect of Combined Sys temic Antimicrobial Therapy and Mechanical Plaque Control in Patients With Recurrent Periodontal Disease. J. of Clin. Perio., 11 : 321-330, 1984.

27. Mitchell, D.A. : Metronidazole : Its Use in Clinical Dentistry. Review Article. J. of Clin. Perio., 11 : 145-58, 1984.

28. Moran, J., Addy, M. : The Effect of Surface Adsorption and Staining Reactions on the Antimicrobial Properties of Some Cationic Antiseptic Mouthwashes. J. of Perio., 55 (5) : 278-82, 1984.

121

Page 144: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

BAKTERİ PLAĞI ELİMİNASYONU

29. Mousques, T,, Listgarten, M.A., Philips, R.N.: Effect of Scaling and Root Planing on the Composition of the Human Subgingival Microbial Flora. J. of Perio. Res., 15 : 144-51, 1980.

30. Mühlemann, H.R.: Introduction to Oral Preventive Medicine. Quin tessence Books, pp. 124-25, 1976.

31. Singletary, M.M., Crawford, J.J., Simpson, S.: Dark - Field Microscopic Monitoring of Subgingival Bacteria During Periodontal Therapy. J. of Perio., 53 : 671-80, 1982.

32. Socransky, S.S.: Microbiology of Periodontal Disease - Present Status and Future Considerations. J. of Perio., 48 (9) : 497-504, 1977.

33. Soh, L.L., Newman, H.N., Strahan, J.D.: Effects of Subgingival CHX Irrigation on Periodontal Inflamation. J. of Clin. Perio., 9 : 66-76, 1982.

34. Svanberg, G.K., Syed, S.A., Scott, B.W.: Differences between gingivitis and periodontitis associated microbial flora in the beagle dog. J. of Perio. Res., 17 : 1-11, 1982.

35. Tokbaş, A., Evrenosoğlu, E., Kandemir, Ş.: Anaerob Kültür Yöntemi ile Çeşitli Periodontal Hastalıklarda Subgingival Floranın Karşılaştı rılmalı Tetkiki. T.P.D. 15. Bilimsel Kongresinde Tebliğ edildi. Martı Motel, Marmaris, 19-26 Mayıs, 1984.

36. Vandewyk, R.W. : Killing efficiency of Povidone Iodine. In Vivo and in Vitro Studies of Microbicidal Activity. A.D.A. Miami Beach, Florida, 1968.

37. Yeung, F.I.S., Newman, H.N., Addy, M.: Subgingival Metronidazole in Acrylic Resin vs. CHX Irrigation in the Control of Chronic Periodon titis. J. of Perio., 54 (11) : 651-57, 1983.

122

Page 145: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

G.Ü. Dişhek. Fak. Der. Cilt n, Sayı 2, Sayfa 123 - 132, 1985

PROTETİK TEDAVİ İLE İSKELET DOKUSUNDA MEYDANA GELEN DEĞİŞİKLİKLER*

Bilgin Giray** Osman KAN***

Santrik Oklüzyon kavramı literatürde mandibulanm, Maxil-laya göre en geri ve en üst pozisyonunda iken dişler arasında görülen maximal tüberkül teması şeklinde ifade edilir (4,6,11). Tam protez yapımında santrik oklüzyon temini için, glenoid fos-sa içerisindeki kondil başlarının konumu; göz önünde tutulması gereken temel unsur olmaktadır. Bu konumda meydana ge-lebilecek herhangi bir sapma, çene eklemi ve yüz iskeleti üze-rinde bulunan anatomik işaret noktalarına yansıyacaktır.

Santrik oklüzyonun, santrik çene ilişkisi ile uyumlu bir şe-kilde oluşturulması için önce santrik ilişkinin doğru olarak kay-dedilmesi ve bunun artikülatöre transfer edilmesi gerekir (11). Bu konuda yapılan çalışmalarda diş ilişkilerinin çene ilişkileri ile karıştırılmaması gerektiğini ileri sürmüşler, santrik oklüz-yonun karşıt dişlerin birbiriyle olan ilişkilerinde uyum göster-diğini belirtmişlerdir (11,12). Diğer bir ifadeyle Nagle ve Sears (11), Cohen (7) de santrik oklüzyonu mandibulanm santrik ilişki durumunda iken karşıt dişler arasında görülen maximum kapanış olarak tanımlamışlardır.

Doğal dişleri santrik oklüzyon konumunu veren hastaların dişlerinin çekiminden evvel ve tam protezlerin yapımından sonra elde edilen sefalometrik filmleri karşılaştırarak yüz yüksek-liğinde meydana gelen değişiklikler çeşitli muelifler tarafından incelenmiştir (1,5,10). Cohen (7) ve Perry (13) yapmış olduk-ları sefalometrik çalışmalarda baş konumlarının mandibulanm oklüzal ve istirahat ilişkilerine olan etkilerini araştırmışlardır.

( * ) 19-25 Mayıs 1985, İstanbul PID Kongresinde tebliğ edilmiştir. ( **) A.Ü. Diş Hek. Fak. Ortodonti Anabilim Dalı, Öğretim Üyesi. Doç. Dr. (***) Ankara Etimesgut 400 Yataklı Hava Hastanesi, Dr. Dt.

123

Page 146: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

SEFALOMETRİ İLE PROTEZ

Bildiğimiz gibi Röntgenografik sefalometri, ortodontide kul-lanılmaya başladıktan sonra teşhis araçları arasında ön sırada bir yer almıştır. X ışınları aracılığıyla canlılarda, yumuşak do-kuların yanında sert dokuların da incelenebilme imkânı gerçek-leşmiştir. Böylece pekçok araştırıcı kendi düşünce ve görüş açı-sına uygun olarak baş ve yüzü inceleme olanağına kavuşmuş-tur.

Bugün için protetik teşhiste sefalometrinin önemli bir rolü olduğunu ileri süren birçok düşünce bulunmaktadır. Sefalo-metrik filmler ile kafa çene yüz yapıları, değişik mandibula po-zisyonları, çene eklemi konumu ve yüz yüksekliği ile ilgili bil-giler elde edilebilmektedir.

Bu konu ile ilgili literatür gözden geçirildiğinde bir grup araştırıcı protetik tedavi sonucunda yüz yüksekliğinde, genel olarak bir artış meydana gelmediğini savunurken, başka bir grup araştırıcı ise yüz yüksekliğinin çekim öncesi kayıtlara gö-re bir artış gösterdiğini ileri sürmektedir (1,9).

ŞEKİL: 1 Araştırmamızda kullanılan sefalometrifc ölçüm ile ilgili açılar. 1 : SND Açısı. 2 : ANB Açısı. 3 : NAPg Konveksite Açısı.

124

Page 147: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Bilgin GİRAY, Osman KAN

Boucher (3) in dediği gibi santrik ilişki aslında sagital bir ilişki olmasına rağmen vertikal komponentleri de vardır, de-mektedir. Bu bakımdan vertikal ilişkiler tespit edilirken sagital ilişkilerde göz önüne alınmalıdır. Bizde bu sonuçtan giderek kliniğimizde mandibulanm doğal dişleri mevcut iken, sahip ol-duğu santrik oklüzyonu yapay dişlere yeniden kazandırmak için uygulanan santrik oklüzyon temin yönetiminin doğruluk derecesi ve sagital yönde meydana gelen değişiklikleri röntge-nografik sefalometri tekniğinden faydalanarak iskelet prefilin-de gösterdiği farklılıkları incelemektir.

ŞEKİL : 2 Araştırmamızda kullanılan

GoGn-Sıı açısı ve boyutsal ölçümler.

MATERYAL VE METOD

Kliniğimizde protetik tedavi amacı ile gelen hastalardan doğal santrik oklüzyonu muhafaza eden, dişsiz bireyler arasın-dan 10'u erkek, 5'i kadın toplam 15 kişi araştırmamıza alınmış-tır. Tablo: I. Buna göre materyelimiz yaş ortalamaları 54 + 6,5 yıl olan protetik tedavi öncesi ve sonrası 15 bireyden elde edi-len 30 adet sefalometrik filmden oluşmuştur.

125

Page 148: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

SEFALOMETRİ İLE PROTEZ

Bireylerin sefalometrik filmleri protetik tedavi öncesi kıs-men dişli ve dişleri santrik oklüzyonda ve dudaklar istirahat konumunda iken Siemens monodar tipi bir röntgen cihazı ile ve buna bağlı Wehmer tipi sefolostatan yararlanarak elde edil-miştir. Işm-Film-Birey arası uzaklık 150 cm., 12.5 cm. tutulmuş-tur. Kısmen mevcut olan dişlerin çekilmesi akabinde kret iyi-leşmesi beklendikten sonra hastaların protezlerinin yapımına geçilip, protez yapmak için bilinen yöntemlerle sentrik ilişkinin tespitine geçildi (11-12). Bilindiği gibi santrik ilişkinin tespiti, çeneler arası ilişkiyi artkülatöre transfer ederek hasta için uy-gun bir fonksiyOE göreceği oklüzyonu yeniden oluşturmak olup, bu amaca yönelik kayıt işleminde en zor ve önemli olan işin, alt çenenin en geri ve en üst konuma getirilerek uygulanma yapıl-masıdır (11,12).

Bu şekilde yapılan protezlerin hasta ağzına takılmasından sonra yine yapay dişleri santrik oklüzyon konumunda, dudak-ların istirahat halinde iken röntgen ile ilgili aynı koşullar altın-da ikinci seri sefalometrik filmler elde edilmiştir.

Elde edilen birinci ve ikinci seri uzak röntgen filmlerinin değerlendirilmesinde özel asetat kağıdı ve çizim kaleminden yararlanılmış olup, ölçümlerde 0.5° ve 0.5 mm hassasiyet göste-ren cetvellerden faydalanılmıştır.

Araştırmada kullanılan alışa gelmiş sefalometrik noktalar birçok defa Salzmann (15) ve Steiner (16) gibi araştırmacılar tarafından tanımlandığından ayrıca detay verilmeyecektir. Kullanılan sefalometrik noktalar : 1. (A) A noktası, 2. (B) B nok-tası, 3. (N) Nasion noktası, 4. (D) D noktası, 5. (E) E noktası, 6. (L) L noktası, 7. (Pg) Pg noktası, 8. (Go) Gonion noktası, 9. (Gn) gnathion noktası, 10. (S) Sella noktası. Profil iskelet dokusuna ait noktalara göre oluşturulan düzlem ve açılar şunlardır: 1. ANB açısı, 2. SND açısı, 3. NAPg açısı, 4. Go-Gn-Sn açısı, 5. SE doğrusu, 6. SL doğrusu. Şekil 1, 2.

Protetik tedavi öncesi ve sonrası olgularda elde ettiğimiz profil iskelet dokusuna ait boyutsal ve açısal ölçümlerimizin is-tatistiksel hesaplamasında eşleştirilmiş «t» testi uygulanmıştır (17). Bu testle ilgili olarak protetik tedavi öncesi için ortalama değerleri (Xı), tedavi sonrası için (X2), standart hataları (SXı,

126

Page 149: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Bilgin GİRAY, Osman KAN

SX2), ortalamalar arası fark (D), ortalamalar arası farkın stan-dart hatası (SD) ve t değeri gösterildi. Hesapların yapılmasın-da Sinclar zx mini tip bilgi sayardan yararlanıldı.

BULGULAR

Protetik tedavi ile profil iskelet dokusunda meydana gelen 15 bireye ait değişimler Tablo II ve IU'de verilmiştir.

ANB açısı ile ilgili olarak 9 olgudaki değerlerin tedavi ön-cesi ve tedavi sonrasında arasındaki farkın önemsiz olduğunu t = 0,74 değeriyle göstermekteyiz. Tablo: II. Diğer sagital yön ilişkileri veren ölçümlerde SND° için t = 0.32, ANPg için t—1.14 ile istatistiksel olarak önemli bulunmamıştır. Aynı sonuçlar yine sagital yön boyutsal ölçümleri veren SE için t ■= 0.69, SL için t = —0.94 ile önemlilik göstermemektedir. Sagital yönde dik yön ilişkisini bildiren Go-GN-Sn açısı ise t = 0.04 değeriyle bi-yoistatiksel olarak önemli bulunmamaktadır. Tablo: III.

Araştırmamızda dişsiz hastalara uyguladığımız, protetik te-davi sonrasında elde edilen, santrik oklüzyon konumları ile, aynı hastaların dişlerinin çekimlerinden önce sahip oldukları santrik oklüzyon konumları arasında sagital ve vertikal yönde bir uyum göstermesi söz konusudur.

TARTIŞMA

Konumuz ile ilgili yayınların incelendiğinde röntgenogra-fik safolometrinin, uygulanan tedavi yönteminin başarılı olup olmamasına imkân tanınması nedeniyle bir çok protetik araş-tırmalarda kullanılmış olduğu görülmektedir (5, 9, 14). Yukarı-da bahsi geçen araştırıcıların paralelinde bizde uyguladığımız santrik oklüzyon konumunun tespitini sefolometrik filmlerde araştırdık.

Dipietro ve Moergeli (8) ve Thomson (18) frankfort mandi-büler düzlem açısının (FMA) protez açısından önemliliğini ve mandibüler hareketler ile protez migrasyonu konusunu sefalo-metrik olarak incelemişlerdir. Bizde uyguladığımız sefalomet-rik yöntem ile protez takılmış hastalarda sagital yönde görülen iskelet profilindeki farklılıkları araştırdık.

127

Page 150: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

SEFALOMETRI İLE PROTEZ

Coccaro ve Lloyd (5), total protez takılan hastalarda yüz yüksekliğinde (N-Gn) ve A ve B noktalarında görülen değişim-lerinin önemi ile ilgili çalışmalarda bulunmuşlardır. Çalışma grubumuzu oluşturan hastalardan 9'unda total, geri kalan 6' sında bölümlü protez uygulanmıştır. Sefalometrik incelemeler-de ANB açısı bakımından farklılıklar oluşabileceği göz önüne alarak bu iki ayrı tipte protez taşıyan hastaların ANB açısını ayrı ayrı değerlendirdik. Tablo : II. Ancak çıkan sonuçta tedavi öncesi ve sonrası olgularda değişimin biyoistatistiksel olarak farkın önem göstermemesi diğer ölçümleri etkilemiyeceğinden Tablo: IU'de ANB açısıyla diğer parametreleri birlikte kaydet-tik.

Bodine (2) dişsiz hasta üzerinde yapmış olduğu santrik ok-lüzyon temini ile ilgili röntgenografik çalışmalarda maxilla ve mandibula arasında tutarlı bir anatomik ilişkinin ve noktaların tayininin mümkün olamıyacağmı ileri sürmüştür. Bu görüşe şöyle katılabiliriz, çekime bağlı olarak kretrezorpsiyonlarmda alveolde görülen doku kaybı ile B noktasının tayininde zaman zaman güçlük çekilmektedir. Bir başka görüşte, Basler ve arka-daşları (1) sef alometrik film analizlerinde 1,5-2 mm lik bir farklılığın normal kabul edilebileceği varsayımıdır.

ANB açısının azalmasının biyoistatistiksel olarak önem gös-termesine rağmen bu azalışın NAPg, SE ve SL ölçümlerinde gö-rülen yine istatistiksel önem göstermeyen hafif artış ile doğru ilişki göstermektedir.

Santrik oklüzyon temininde temel unsur olan alt çene kon-dil başının konumu, boyutsal ölçümlerin yanısıra açısal ölçüm-lerlede doğrulanmaya çalışılmıştır. Bu amaçla kondilin yatay yönde konumunu gösteren SE ve SL boyutu ile yine AP yöndeki konumunu açıklayan SND ve ANPg açılarından yararlanıl-mıştır. Her iki açı ve boyutsal ölçümlerin tedavi öncesi ve teda-vi sonrası sefalometrik ölçümlerden elde edilen ortalama değer-ler arasındaki farkın biyometrik olarak önemli bulunmaması, bizi uygulanan protetik tedavi sonrasında; alt çenenin (Go-Gn-Sn°) dik ve sagital yönde konumunu hemen hemen değiştirme-diği sonucuna ulaştırmıştır.

128

Page 151: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Tablo : I Araştırma bireylerimizin dağılımı.

Uygulanan Protetik Tedavi Kadın Erkek Toplam

A.Ü. Tam Protez 3 6 9

Ü Tam Alt. Bölümlü Protez 1 2 3

Ü Tam Protez 1 2 3

Tablo: II Protetik tedavi öncesi ve sonrası olgularda incelenen ANB ölçümlerine ait ortalama değerleri, stan-dart hataları, ortalamaların farkı ve ortalamaların farkının standart hatası.

Ölçümler x, Sx, Sx2 D SD t

ANB°6 vaka —1.08 —1.25 0.55 0.83 0.17 0.76 0.21

ANB°9 vaka 4.17 3.94 0.64 0.67 0.22 0.30 0.74

Page 152: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Tablo: iÜ Protetik tedavi öncesi ve sonrası olgularda incelenen sefalometrik ölçümlere ait ortalama değerleri, standart hataları, ortalamaların farkı ve ortalamaların farkının standart hatası.

ÖLÇÜMLER X, X2 SX, SX2 D SD t

ANB° 2.07 1.87 0.81 0.85 0.20 0.34 0.59

SND° 75.77 75.57 0.96 1.12 0.20 0.62 0.34

S E m m 24.53 24.37 0.94 1.01 0.17 0.24 0.69

SL mm 52.03 52.60 2.21 2.51 -0 .57 0.60 -0 .94

ANPg° 1.13 0.43 1.81 2.01 0.70 0.61 1.14

GO-Gn-SN0 28.87 28.33 1.33 1.28 0.50 0.77 0.04

Page 153: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Bilgin GİRAY, Osman KAN

ÖZET

Bu araştırmada protetik tedavi öncesi ve sonrası olgularda 15 bireye ait profil iskelet dokusundaki değişimler incelendi. Dişli hastalarda, protetik tedavi öncesi ve sonrası santrik ok-lüzy.on konumunun, sagital ve vertikal yönde uyum gösterdiği anlaşılmıştır. Uygulanan «t» testi sonucunda, vertikal ve sagital yönde hiç bir parametrenin tedavi ile değişime uğramadığı sap-tandı.

SUMMARY

THE CHANGES IN SKELETAL TISSUE DUE TO THE PROSTHETIC TREATMENT

In this Study profile skelatal changes of 15 ages has been Studied before and after Prosthetic treatment. It has been shown that the centric occlusion position showed correlation in sagital and vertical dimentions before and after the prosthetic treat-ment in dentulous patients.

After the application of «t» test, it has been found that no parametrical change was achieved in the vertical and sagital direction the prosthetic treatment.

K A Y N A K L A R

1 — BASLBR, P.L., DOUGLAS, J.R. and MOULTON, R.S. : Cephalometric Analysis of the Vertical Dimension of Occlusion, J. Prosthet. Dent., 11 : 5, 831-835, 1961.

2 — BODINE, A.T. : A Study of Vertical and Centric Relations by Means of Cranial Roentgenology, J. Prosthet. Dent., 9 : 5, 768-774, 1959.

3 — BOUCHER, CO. : Swenson's Complete Dentures, Sixth ed., The C.V. Mosby Co., Saint Louis, 1970.

4 — BUTLER, H.J. : The Biologic Approach to Occlusion, Clinical Den- tistry. 2 : 31, 1-2, 1976.

131

Page 154: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

SEFALOMETBİ İLE PROTEZ

5 — COCCARO, J.P. and LLOYD, R.S. : Cephalometric Analysis of Morp- hologic Face Height, J. Prosthet. Dent., 15 : 1, 35 - 43, 1965.

6 — COHEN, W.E. : A Study of Occlusion Interferences in Orthodontic- ally Treated Occlusions and Untreated Normal Occlusions, Am. J. Orthodont., 51 : 9, 647-689, 1965.

7 — ÇALIKKOCAOĞLU, S. : Tam Protezlerde ölçü, Gençlik Basımevi, İstanbul, 1976.

8 — DIPIETRO, G.J. and MOERGELI, J.R. : Significance of the Frank- furt - Mandibular Plane Angle to Prosthodontics, J. Prosthet. Dent., 36 : 6, 624-635, 1976.

9 — HULL, A.C. and JUNGHANS, A.C. : A Cephalometric Approach to Establishing the facial Vertical Dimension, J. Prosthet. Dent., 20 : 1, 37-47, 1968.

10 — ISMAIL, H.Y. : Cephalometric Study of Face Height in Edentulous Patients After Prosthetic Treatment, Egypttion Dent. J., 14 : 117-123, 1968.

11 — NAGLE, R.J. and SEARS, H.O. : Denture Prosthetics Complete Den- tures, Second ed., The C.V. Mosby Co., Saint Louis, 1962.

12 — NISWONGER, E.M. : Obtaining the Vertical Relation in Edentulous Cases That Existed Prior to Extraction, J.A.D.A. and D. Cos., 25 : 1842 - 1847, 1938.

13 — PERRY, H.T. : Application of Cephalometric Radiographs for Prost- hodontics, J. Prosthet. Dent., 31 : 3, 254-261, 1974.

14 — RICKETTS, R.M.: The Role of Cephalometrics in Prosthetic Diag- nosis, J. Prosthet. Dent., 6 : 4, 488-503, 1956.

15 — SALZMANN, J.A. : Practice of Orthodontics, Vol. I, J.B. Lippincott Co., Philadelphia and Montreal. 1966.

16 — STEINER, C.C.: Cephalometrics in Clinical Practice, Am. J. Orthod, 29 : 8-29, 1959.

17 — SÜMBÜLOĞLU, K. : Sağlık Bilimlerinde Araştırma Teknikleri ve İstatistik. Çağ Matbaası, 197.

18 — THOMPSON, J.R. : The Rest Position of the Mandible and Its Appli- cation to Analysis and Correction of Malocclusion, Angle Orthodont., 19 : 3, 162-187, 1949.

132

Page 155: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

G.Ü. Dişhek. Fak. Der. Cilt II, Sayı 2, Saytm 133 - 144, 1985

KARANLIK ALAN MİKROSKOBİSİ İLE SUBGİNGİVAL FLORANIN İNCELENMESİ*

Gönen ÖZCAN** Mehmet YALIM*** Koksal BALOŞ**** Belgin BAL*****

GÎRİŞ

Periodontal hastalıkların, etyolojisinde ve gelişmesinde bak-teri plağının rolü insanlar ve hayvanlar üzerinde yapılan çeşitli klinik ve bakteriyolojik çalışmalarla ortaya konmuştur (3, 5, 7,21, 22, 26, 32, 35, 42, 44, 46, 48, 49).

Genelde, gingivitisin periodontitise, kronik iltihabi perio-dontal hastalığın, aktif periodontal yıkıma dönüşmesi, temelde iki hipoteze dayandırılmaktadır (44). Bu hipotezlerden birinci-si, konakçının immunopatolojik proçesinin aktivasyonu, ikincisi ise, supragingival bakteriyal kompanentin daha alt sınırlara ilerlemesi veya yeni patojenik türlerin ortaya çıkmasıyla ilgi-lidir (44).

Yapılan anaerobik kültür teknikleri, aktif periodontal has-talığın subgingival numunelerinde Selenomonas, Camplobakter, Bacteroides Asoccharolyticus, Fusobacterium Nucleatum, Acti-ncbacillus Actinomycetem comitans ve diğer bacteroid türde bakterilerin mevcudiyetini göstermiştir. Sağlıklı sulkusta ise Actinomyces ve streptococus varlığı belirtilmiştir (44, 47).

Mikroskobik çalışmalarla, gingivitis ve periodontitisde, Gr (—) ve hareketli bakterilerin, spiroketlerin, sağlıkta ise Gr ( + ) bakterilerin, özellikle kokların floraya hakim olduğu

( * ) A.Ü. Diş Hek. Fak. 1. Bilimsel Kongresinde tebliğ edilmiştir. Milli Kütüphane, Ankara, 6-11 Mayıs 1985. ( ** )

G.Ü. Dişhek. Fak. Öğr. Üyesi, Yrd. Doç. Dr. ( *** ) G.Ü. Dişhek. Fak. Arşt. Gör., Dt. ( ****) G.Ü. Dişhek. Fak. Öğr. Üyesi, Prof. Dr. (*****) QÜ Dişhek. Fak. Arşt. Gör., Dt.

133

Page 156: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

KARANLIK ALAN MİKROSKOBİSİ ■ ■ - ■ :

ortaya konmuştur. Listgarten, çekilmiş dişlerin interproksimal yüzeyleri üzerinde yaptığı ışık ve elektron mikroskobik çalış-malarla, periodontal hastalık ve sağlık arasında olduğu gibi, supra ve subgingival plak arasında da bir farklılığın olduğunu göstermiştir (27).

Yapılan diğer mikroskobik çalışmalarda, periodontal has-talığın ilerlemesi ile hareketli yapılar ve spiroketlerin sayısı ara-sında bir korelasyonun olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca bu yapıların azalmasının ve kok tipindeki artışın ise periodontal iyileşmeyi işaret ettiği bulgulanmıştır (3, 5, 28, 29, 31, 39).

Günümüzde, rutin olarak, kronik gingivitisin ve periodonti-tisin teşhisinde, klinik ve radyolojik verilerden istifade edilmek-tedir. Oysaki, klinik veriler plağın sadece kantitatlf özelliğini ortaya koyabilmektedir. Hastalıktan sorumlu tutulan organiz-maların kalitatif özelliklerinin tanımlanabilmesinin periodontal hastalıkların tedavisi ve prognozuna yardımcı olacağı gibi hasta motivasyonunda da kullanılabileceği belirtilmektedir (3, 10, 43). Başlık altında oluşturulan bu derleme, bu amacın öne-mini belirtmek için yapılmıştır.

Ancak, subgingival bakterilerin kültüre edilip tanınmaları için zamana, özel tekniğe, malzemeye ve bu konuda uzman ki-şilere ihtiyaç olduğu aşikardir (3). Bu tekniklerin anlatılması uzun zaman gerektireceğinden, sadece son yıllarda büyük önem ve kullanım alanı kazanan karanlık alan mifcroskobisinin, bu konudaki yeri ve sonuçlarını açıklamaya çalışacağız.

KARANLIK ALAN MİKROSKOBÎSİ

Karanlık alan mikroskobisinin çalışma prensibi, konsantre oblik ışıklandırma altında, çıplak gözle göremiyeceğimiz bü-yüklükteki yapıların renginin ve parlaklıklarının, bulundukları ortamla kontrast yaratılarak morfolojik yapılarına göre tanım-lama esasına dayanır (8, 12, 15, 38, 40).

Bu etki karanlık bir orada, küçük bir delikten gelen güneş ışığı demetindeki toz zerreciklerinin veya kuvvetli ışık altında havada uçuşan sigara dumanı partiküllerinin görüntüsüne ben-ze tilebilinir (38).

134

Page 157: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Gönen ÖZCAN, Mehmet YALIM, Koksal BALOŞ, Belgin BAL

Karanlık alanın ışıklandırılması için özel bir karanlık alan kondansatörüne ve oldukça kuvvetli ışık kaynağına ihtiyaç vardır. Işık kaybını önlemek amacıyla kondansatörle lam ara-sına immersiyon yağı konulmalıdır (8). Yine bu işlem için de-ğişik büyütmede iris diyaframlı immersiyon yağı objektiflerine ihtiyaç vardır. Eğer elde bu tip bir objektif yok ise iris diyafra-mı yerine, objektif açıklığından daha küçük çaplı ve objektif boyutunda ince bir tüp aynı amaca yönelik olarak kullanılabil-mektedir. Bu sakilde 1000 A (0,1 mm) çapında yapıların tespit edilmesi mümkün olabilmektedir (15).

Bakterilerin morfolojik yapılarını ve hareketliliğini göste-ren karanlık alan mikroskobisi ile ilgili bilinmesi gereken ku-rallar şunlardır.

1 — Oldukça kuvvetli diffüz olmayan bir ışık kaynağı ol ması. (100 veya 200 Watt'lik coil flament lamba veya karbon ark lambası)

2 — Karanlık alan ışıklandırılması önce düşük büyütmeli objektife daha sonrada 40 x veya immersiyon yağı objektifine göre yapılmalıdır.

3 — Numunenin incelenmesi için kullanılacak lam ve la melin kalınlığı ince olmalıdır. Bunun 1,15 veya 1,25 mm arasın da olması uygundur.

4 — Lam, lamel kontrasttaki herhangi bir azalmayı engelle mek amacıyla tamamiyle temiz, toz ve kirden arındırılmış ol malıdır.

5 — Karanlık alan incelenmesinde kullanılacak preparatın kalınlığı ışığın saçılmasını önlemek amacıyla mümkün oldu ğunca ince tutulmalıdır.

6 — Numunede ve immersiyon yağında hava kabarcığı bu lunmamalıdır.

7 — Numune kırılma indisi havadan daha yüksek olan bir ortama yerleştirilmelidir.

8 — îmmersiyon yağı objektifi kullanıldığında, karanlık alan kondansatörü ile lam arasına optimal görüntünün alına-

135

Page 158: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

KARANLIK ALAN MİKROSKOBİSİ

bilmesi ve ışık kırılganlığının önlenmesi amacıyla bir damla yağ tatbik edilmelidir.

9 — Karanlık alan kondansatörünün ve objektifin odak noktaları aynı düzlem üzerinde olmalıdır. Bu kondansatör üze-rindeki ayarlama vidaları yardımıyla yapılmabilinir (38).

Bu kurallara uygun şekilde kullanılan karanlık alan mik-roskobisi gözle görülemeyecek derece küçük, hatta ışık dalga boyundan daha küçük chylomikrone benzeri transparan obje-lerin görülebilmesinde oldukça avantajlıdır (12).

Böylece, periodontal hastalıkların akut ve şiddetli safhala-rında, etkili patojen bakterilerin tanınmasında yardımcı ola-bilir.

Buna ilaveten, aynı amaçla kullanılan faz - kontrast mik-roskobisinde gözle objektif arasına, bir optik disk yerleştirile-rek, karanlık alan mikroskobisinden farklı olarak hücre orga-nellerininde incelenmesi mümkün olabilmektedir (18, 19, 43, 51).

KARANLIK ALAN MİKROSKOBİSİNİN PERİODONTÖLOJİDEKÎ YERİ VE ÖNEMİ

Özellikle, sağlıklı ve periodontal hastalıklı alanların mik-robiyal yapılarının ve özelliklerinin tanınmasında son yıllarda karanlık alan ve faz - kontrast (objektifle göz arasına optik disk yerleştirilerek kırılganlığa bağlı olarak hücre organellerinin in-celenmesi metodu) mikroskobisinin kullanıldığı izlenilmekte-dir (3, 5, 6, 13, 26, 28, 39).

Bu çalışmaların sonuçlarına göre hastalığın şiddetindeki ar-tışla doğru orantılı olarak hareketli çubuklarla, spiroketlerin sayısında bir azalma gözlenmiştir (3, 5, 28, 29, 31, 39).

Listgarten 1982 yılında yaptığı çalışmada hastalık ilerle-dikçe mikrobiyal kolonizasyona uygun ortam sağlayacak şekil-de subgingival florada hacimsel bir artışın olduğunu bulgula-mıştır (31).

Çeşitli tedavi edici işlemlerin subgingival mikrobiyal flo-raya etkilerinin karanlık alan mrkroskobisi ile değerlendirilme-

136

Page 159: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Gönen ÖZCAN, Mehmet YALIM, Koksal BALOŞ, Belgin BAL

si ile ilgili bazı çalışmalar mevcuttur (1, 2, 20, 24, 25, 30, 31, 33, 35, 41, 44).

Yapılan literatür incelemelerinde gerek sağlıklı ve hastalıklı bölgelerin, gerekse uygulanan tedavinin etkinliğinin saptan-masıyla ilgili çalışmalarda, subgingival floradaki bakterilerin morfolojik yapılarının karanlık alan mikroskobisi ile tanımlan-masında Listgarten ve Hellden'nin 1978 yılında yapmış olduk-ları çalışma referans olarak kullanılmaktadır (28).

Listgarten ve Hellden bu çalışmalarında bakteriyal numu-nenin elde edilişini ve mikroskobik değerlendirilmesini şu şe-kilde yapmışlardır (28).

BAKTERİYAL NUMUNENİN ELDE EDİLİŞİ

Mevcut supragingival mikrobiyal akümülasyon iyice te-mizlendikten sonra temiz bir periodontal küretle sulkus veya cep tabanına atravmatik olarak dikkatlice girerek küretin ucu ile bakteriyal içerik dışarı çıkartılır. Bu işlem yeterli numune elde edilinceye kadar birkaç kez tekrarlanabilmektedir. Daha sonra elde edilen numuneler 0,1 - 0,3 mi. % 1 jelatinli % 0,85'lik NaCl solüsyonu içeren tüpler içerisine aktarılır. Numuneyi içe-ren bu solüsyon steril bir enjektörle birkaç defa aspire edilip bırakılarak homojen hale getirilir. Daha sonra bu homojen nu-munenin bir damlası lam üzerine hava kabarcığı kalmayacak şekilde dikkatlice konarak 1200x veya 1000 x büyütmede ince-lenir. Numunelerdeki bakteriyal kümelenmeyi ve bakteriler ha-reketlilikle rindeki kaybın önüne geçilebilmesi amacıyla lame-lin etrafı parafin veya pratik olarak tırnak cilası ile kapatılıp havayla teması kesilmelidir. Bu işlemi takiben, maksimal 1 - '1 3aat içerisinde numunelerin değerlendirilmesi yapılmalıdır. Eğer yapılan incelemede numunenin yoğunluğu çok fazla ise bir miktar solüsyon eklenebilinir.

Bu şekilde hazırlanan numunelerin mikroskobik incele-mesi, genellikle rastgele seçilen 100 - 200 bakterinin Listgarten ve Hellden'nin ortaya koydukları klasifikasyona göre yapıl-maktadır (28).

137

Page 160: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

KARANLIK ALAN MİKROSKOBİSİ

Bu klasifikasyonu oluşturan bakterileri şu şekilde sıralaya biliriz:

KOKLAR : Ortalama 0,5 -11 mm çaplı parlak sınırlı, ortası karanlık hücrelerdir.

DÜZ ÇUBUKLAR : Parlak sınırlı ve karanlık bir iç yapıya sahiptirler. Büyüklüğü 0,5 -1,5 mm olup, uçları kunt ve yuvar-lak şefcildedir. Uzunluğunun genişliğine oranı 1: 2 ve 1: 6 arasın-da değişiklik gösterir.

FLAMENTLER : Dış hattı parlak, içi karanlık olup 0,5 -1,5 mm büyüklüğündedir. Genişliğinin uzunluğuna oranı 1 : 6'dan daha büyüktür. Düzensiz yapıda seyrek olaraikda dallanmış veya bölümlere ayrılmış şekilde gözlenebilmektedir.

FUZÎFORMLAR : Ortalama 0,3-1 mm arasında değişen çaplardaki hücrelerdir. Parlak bir dış sınıra herzaman karan-lık olmayan bir iç yapıya sahiptirler. Boylan ortalama 10 mm veya daha küçük olup, uçları sivri şekildedirler.

EĞRÎ ÇUBUKLAR : Düz çubuklara benzerler yanlız yarını ay sökündedirler. Flagellanın tesbit edilemediği veya bu orga-neli kaybettiği sanılan bu hücrelerin muhtemelen ölü, hareketli hücreler olduğu sanılmaktadır.

SPÎROKETLER :

a — Küçük Spiroketler : Helikoidal hücrelerdir. 0,3 - 0,2 mm genişliğinde 10 mm uzunluğundadırlar. Dış kontum tek çiz-gi halindedir.

b— Orta büyüklükteki Spiroketler: 0,3 - 0,4 mm genişliğin-de 15 mm uzunluğunda helikoidal hücrelerdir. Bunlarda dış konturları tek çizgi halinde görülür.

c — Büyük Spiroketler: 0,5 mm veya daha büyük genişlik-te, 20 mm uzunlukta helikoidal hücrelerdir. Bunlarında dış konturları tek çizgiden çok, çift çizgi halinde görülür. Spiroket-lerin büyüklerinin saptanmasında uzunluklarının yanısıra dış konturlarınm tek veya çift çizgi şeklinde olup olmadığıda önem-lidir.

138

Page 161: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Gönen ÖZCAN, Mehmet YALİM, Koksal BALOŞ, Belgin BAL

HAREKETLİ ÇUBUKLAR: Bu kategoriye karanlık alalıda hareketlilik gösteren spiroketler dışındaki tüm hücreler dahil edilmektedir. Bunlar genellikle düz ve eğri çubukları, bazende fuziform ve kokoid hücreleri içerirler. Bu gruba aynı zamanda inceleme anında hareketlilik göstermeseler bile flagella (kam-çı) içeren hücrelerde dahil edilmelidir.

Bu şekilde mikroskobik tanımlanması yapılan numunenin cep ve sulkustan alınmasında uygulanan teknik konusunda de-ğişik görüşlerde mevcuttur (34, 35, 37, 45).

Mousqu.es ve arkadaşları 1980 yılında derin ceplerden kü-ret yardımıyla alman numune sonrası subgingival plağın yapı-sında değişikliğin meydana geldiğini, özellikle spiroket sayısın-da hemen bir azalmanın gerçekleştiğini ve başlangıç durumu-na ancak bir haftada ulaştığını belirtmişlerdir (37).

Skapski ve arkadaşları 1976 yılında kreviküler lökositle-rin 'toplanmasında şırınga sistemini geliştirmişlerdir. «Yıkama Tekniği» olarak isimlendirilen bu teknik 1984 yılında Magnusson ve arkadaşları tarafından subgingival bakteriyal numune alı-nımı için kullanılmıştır (45).

Bu işlem için bir enjektör ve ucu kesilerek küntleştirilmiş bir iğne kullanılmaktadır. İğne sulkus tabanına en yakın nok-taya kadar yerleştirildikten sonra sulkus içerisine 10 mi. kadar % 1 jelatin içeren steril serum fizyolojik verilir ve hemen aspi-re edilir. Aspire edilen numune 70 ml'ye kadar sulandırılarak bir damlası mikroskobik inceleme için kullanılır (35).

Magnusson ve arkadaşları 1985 yılında 32 günlük bir çalış-ma periyodunda birkaç dakika içerisinde 9 kez aynı bölgeden alman subgingival numuneler arasında bir farkın olmadığını belirtmişlerdir. Ayrıca aynı araştırıcı grubu gerek yıkama tek-niği ile gerekse küretle alınan numuneler arasında, bakteriyal içerikleri açısından bir farkın bulunmadığını göstermişler-dir (34).

139

Page 162: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

KARANLIK ALAN MİKHOSKOBİSİ

KARANLIK ALAN MtKROSKOBlSİNÎN HASTA MOTİVASYONUNDAKİ YERİ VE ÖNEMİ

, Hasta motivasyonunda, karanlık alan ve faz - kontrast mifc-roskobisinin kullanılması önemli bir yer tutmaktadır. Uygula-nan tedavinin başarısının veya periodontai sağlık ve hastalığın mikroskobik olarak ekranda izlenmesinin bu konuda verilen aydınlatıcı bilgilere ek olarak yararlı olacağına inanmaktayız. Konuyla ilgili çalışmalar da bu tür bir mikroskobik değerlen-dirmenin, özellikle dental plağın bakteriyal tabiatlı olduğunun kanıtlanmasının, oral hijyenin düzeltilmesinde yol gösterici, yardımcı unsurlardan biri olduğu belirtilmiştir (10,43).

SONUÇ

Karanlık alan mikroskobisinin sağlıklı ve hastalıklı alan-lardaki floranın belirgin farklılığının ortaya konmasında, uygu-lanan tedavi şekillerinin etkinliğinin incelenmesinde kullanıla-bilecek komplike olmayan, elverişli bir metod olduğu belirtil-mektedir (31). Konuyla ilgili yapılan çalışmalarda mekanik te-davilerin, lokal ve sistomik anti - mikrobiyal uygulamaların ya-pılan klinik ölçümlerde olduğu gibi, karanlık alan mikroskobisi ile değerlendirilen subgingival floradaki değişikJiklerlede, kay-da değer bir düzelmenin oluşturabileceği gösterilmiştir (4, 9, 11, 14, 16, 17, 23, 36, 50).

Sonuç olarak tekniğin uygulanmasındaki kolaylığın hasta eğitiminde yararlı olabileceği aynı zamanda periodontai hasta-lıklı bireylerde daha komplike tedavi şekillerine gerek olup ol-madığının saptanmasında da kullanılabileceği inancındayız.

ÖZET

Karanlık alan mikroskobisi, sağlıklı ve hastalıklı alanlar-daki floranın diagnostik olarak değerlendirilir! esinde kullanı-labilen bir metoddur.

Tekniğin tatbikindeki kolaylığı açısından, hasta motivasyo-nunda olduğu gibi periodontai hastalıklı bireylerde tedavi şek-linin yönlendirilmesinde de faydalı olabileceği inancındayız.

Page 163: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Gönen ÖZCAN, Mehmet YALIM, Koksal BALOŞ, Belgin BAL

SUMMARY

THE STUDYING OF THE SUBGINGIVAL FLORA BY DARK - FIELD MICROSCOPY

Darkfield microscopy is a useful method to diagnostically evaluate the flora of the healthy and diseased sites.

The technic is easily applicable and can be used to motivate the patients as well as to direct the periodontal treatment of the diseased sites.

KAYNAKLAR

1. Addy, M., Alam, L., Rawle, L. : Simple Bacteriological Methods to Assess Changes in Subgingival Microflora Produced by Metronidazole - Containing Acrylic Strips Placed into Periodontal Pockets. J. Cli. Perio., 11 : 467-474, 19.84. ' ;

2. Addy, M, Langereudi, M. : Comparasion of the immediate Effects on the Sabgingival microflora of Acrylic Strips Containing 40 % Chlor- hexidine, Metronidazole or Tetracycline. J. Cli. Perio., 11 : 379-386, 1984.

3. Addy, M., Newman, H., Langereudi, M., Gho, J.G.L. : Dark-field Mic roscopy of the Microflora of plaque. Br. Dent. J., 155 : 269-273, 1983.

4. Addy, M., Rawle, L., Handly, R., Newman, H.N., Covertry, J.F. : The Development and in Vitro Evaluation of Acrylic Strips and Dialysis Tubing for Local Drug Delivery. J. Perio., 53 (11), 693-699, 1982.

5. Africa, C.N., Parker, J.R., Reddy, J. : Bacteriological Studies of Sub gingival Plaque, in a Periodontitis-Resistant Population. 1. Darkfield Microscopic Studies. J. Perio. Res., 20 : 1-7, 1985.

6. Armitage, G.C., Dickenson, W.R., Jenderseck, R.S., Levine, S.M., Cham- berg, D.W. : Relationship Between the Percentage of Subgingival Spirochetes and the Severity of Periodontal Disease. J. Perio., 53 : 550- 556, 1982.

7. Axelsson, p. : The Effect of Plaque Control Procedures on Gingivitis, Periodontitis and Dental Caries. Thesis, University of Göteberg, 1978.

141

Page 164: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

KARANLIK ALAN MİKROSKOBİSİ

8. Burrows, W. : Textbook of Microbiology. The Physical and Chemical Structure of Microorganisms (Chap 1), W.B. Saunders Comp., 20th. Ed., Philadelphia, 1973.

9. Clark, D.C., Shenker, S., Stulgingski, P., Schwartz, S. : Effectiveness of Routine Periodontal Treatment With and Without Adjunctive Metronidazole Therapy in a Sample of Mentally Retarded Adolescents. J. Perio., 54 (11), 658-665, 1983.

10. Cole, A.M., Newcomb, G.M., Nixon, K.C. : Dark-field Microscopy and Patient Education. Aust. Dent. J., 29 (6), 394-397, 1984.

11. Coventry, J., Newman, H. : Experimental use of a slow Release Device Employing Chlorhexidine Gluconate in Areas of Acute Periodontal Inflammation. J. Cli. Perio., 9 : 129-133, 1982.

12. Emnuel, V.M., Cowdry, E.V. : Laboratory Technique in Biology and Medicine, p. 114-115, The Williams and Wilkins Comp., 4th Ed., Balti more, 1964.

13. Evian, C.I., Rosenberg, E.S., Listgarten, M.A. : Bacterial variability within Diseased Periodontal Sites. J. Perio., 53 : 595-598, 1982.

14. Goodson, J.M., Haffjee, A., Socransky, S.S. : Periodontal Therapy by the Local Delivery of Tetracycline. J. Cli. Perio., 6 : 83-92, 1979.

15. Gray, P. : The Encyclopedia of Microscopy and Microtechnic. Optical Microscop. Van Nostrand Reinhold Comp. Philadelphia, pp. 388-389, 1983.

16. Greenwel, H., Bissade, N.F., Maybury, J.E., Marco, J.J. : Clinical and Microbiologic Effectiveness of Keyes' Method of Oral Hygiene on Human Periodontitis Treated with and without Surgery. JADA., 106 : April, 457-461, 1983.

17. Heijl, I., Lindhe, J. : The Effect of Metronidazole on the Development of Plaque and Gingivitis in the Beagle Dog. J. Cli. Perio., 6 : 197-209, 1979.

18. Keyes, P.H., Wright, W.E., Howard, S.A. : The use of Phase-Contrast Microscopy and Chemotherapy in the Diagnosis and Treatment of Periodontal Lesions-an Initial Report. (1) Quint. Inter. 1 : 1-6, 1978.

19. Keyes, P.H., Wright, W.E., Howard, S.A. : The use of Phase-Contrast Microscopy and Chemotherapy in the Diagnosis and Treatment of Periodontal Lesions. (II) Quint. Inter. 2 : 69-77, 1978.

20. Lekovic, V., Kenney, E.B., Carranza, F.A.Jr., Endres, B. : The Effect of Metronidazole on Human Periodontal Disease. A clinical and Bacterio logical Study. J. Perio., 54 (8), 476-480, 1983.

21. Lindhe, J., Hamp, A.E., Löe, H. : Experimental periodontitis in the Beagle Dog. J. Perio. Res., 8 : 1-10, 1973.

22. Lindhe, J., Hamp, A.E., Löe, H. : Plaque Induced Periodontal Disease in Beagle Dogs. A 4 - year Clinical, Roentgenographical and Histomet- rical Study. J. Perio. Res., 10 : 243, 1975.

142

Page 165: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Gönen ÖZCAN, Mehmet YALIM, Koksal BALOŞ, Belgin BAL

23. Lindhe, J., Heijl, L., Goodson, J.M., Socransky, S.S. : Local Tetracyeline Delivery Using Hollow Fibre Devices in Periodontal Therapy, J. Cli. Perio., 6 : 141-149, 1979.

24. Lindhe, J., Liljenberg, B., Adielson, B., Börjesson, I. : The Effect of Metronidazole Therapy on Human Periodontal Disease. J. Perio. Kes., 17 : 534-536, 1982.

25. Lindhe, J., Liljenberg, B., Adielson, B., Börjesson, I. : Use of Metro nidazole as a Probe in the Study of Human Periodontal Disease. J. Cli. Perio., 10 : 100-112, 1983.

26. Lindhe, J., Liljenberg, B., Listgarten, M. : Some Microbiological and Histopathological Features of Periodontal Disease in Man. J. Perio., 51 : 264-269, 1980.

27. Listgarten, M.A. : Structure of the Microbial flora Associated with Periodontal Health and Disease in Man. J. Perio., 47 : 1, 1976.

28. Listgarten, M.A., Hellden, L. : Relative Disttibution of Bacteria at Clinically Healthy and Periodontal Diseased Sites in Humans. J. Cli. Perio., 5 : 115-132, 1978.

29. Listgarten, M.A., Levin, S.: Positive Correlation Between the Propor tions of Subgingival Spirochetes and Motile Bacteria and Susceptibility of Human Subjects to Periodontal Deterioation.

30. Lisgarten, M.A., Lindhe, J., Hellden, L. : The effect of Tetracycline and/or Scaling on Human Periodontal Disease-Clinical, Microbiological and Histological Observations. J. Cli. Perio., 5 : 246-271, 1978.

31. Lisgarten, M.A., Schifter, C. : Differential Dark-field Microscopy of Subgingival Bacteria as an Aid in Selecting Recall Intervals : Results after 18 Months. J. Cli. Perio., 9 : 305-316, 1982.

32. Löe, H., Theilade, E., Jensen, S.B., Schiott, C.R. : Experimental Gin givitis in Man (III). The Influence of Antibiotics on Gingival Plaque Development. J. Perio. Res., 2 : 282, 1967.

33. Lundström, A., Johanson, L.A., Hamp, S.E. : Effect of Combined Sys temic Antimicrobial Therapy and Mechanical Plaque Control in Patients with Recurrent Periodontal Disease. J. Cli. Perio., ll : 321-330, 1984.

34. Magnusson, I., Lillenberg, B., Yoneyama, T., Blomqvist, N. : Sampling of Subgingival Microbiota for Dark-field Microscopy. J. Cli. Perio., 12 : 209-215, 1985.

35. Magnusson, L, Lindhe, J., Yonoyama, T., Liljenberg, B. : Recolonization of a Subgingival Microbiota following Scaling in Deep Pockets. J. Cli. Perio., 11 : 193-207, 1984.

36. Marshall, K.F. : A Microbiologically Monitored to Periodontal Therapy. Dent. Pract., 22 : 14, July 19, 1984.

37. Mousques, T., Lisgarten, M.A., Stoller, N.H. : Effect of Sampling on the Composition of the Human Subgingival Microbial Flora. J. Perio. Res., 15 : 137-143, 1980.

143

Page 166: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

KARANLIK ALAN MİKROSKOBİSİ

38. Perlman, P. : Basic Microscope Techniques. Methods of Illuminating and Using the Microscope (Chap 2), Chemical Pub. Comp., Newyork, pp. 47-51, 1971.

39. Pihlstrom, B.L., Liljemark, W.F., Schaffer, E.M., Wolff, L.F., Smith, J.A., Bandt, C.L. : The Relationship of Probing Depth and Total Mic roscopic Counts to Differential Subgingival Plaque Morphology. J. Perio. Res., 20 : 106-112, 1985.

40. Raphael, S.S. : Lynch's Medical Laboratory Technology. Basic Principles of Laboratory Technology. Basic Principles of Laboratory Work (Chap. 2) , 4*1 Ed., W.B. Saunders Comp., Philadelphia, p. 36, 1983.

41. Rosenberg, E.S., Evian, C.I., Lisgarten, M.A. : The Composition of Subgingival Microbiota After Periodontal Therapy. J. Perio., 52 : 435- 41, 1981.

42. Rosling, B. : Plaque Control. A Determining factor in the Treatment of Periodontal Disease. Thesis, University of Göteborg, 1976.

43. Schulman, J. : Clinical Evaluation of the Phase Contrast Microscope as a Motivational Aid in Oral Hygiene. J.A.D.A. 92 : 759-765, 1976.

44. Singletary, M.M., Crawford, J.J., Simpson, D.M. : Dark-field Microscobic Monitoring of Subgingival Bacteria During Periodontal Therapy. J. Perio., 53 (11), 371-681, 1982.

45. Skapski, H., Lehner, T. : A crevicular Washing Method for Investigat ing Immune Components of Crevicular Fluid in Man. J. Perio. Res, 11 : 19-24, 1976.

46. Socransky, S.S. : Microbiology of Periodontal Disease : Present Status and future Considerations. J. Perio., 48 : 497, 1977.

47. Socransky, S.S. : Statistical Analysis of Microbial Counts of Dental Plaque. J. Perio. Res., 18 : 187-199, 1983.

48. Theilade, E., Theilade, J. : Role of Plaque in the Etiology of Periodontal Disease and Caries. Oral Sciences Rev., 9 : 23, 1976.

49. Theilade, E., Wright, W.H., Jensen, S.B., Löe, H. : Experimental Gin givitis in Man (11). A Longitudinal Clinical and Bacteriological In vestigation. J. Perio. Res., 1 : 1, 1966.

50. West, T., King, W.J. : Tooth Brushing with Hydrogen Peroxide-Sodium Bicarbonate Compared to Toothpowder and Water in Reducing Peri odontal Pocket Suppuration and Darkfield Bacterial Counts. J. Perio., 54 (6), 339-346, 1983.

51. Wolff, L.F., Bandt, C, Pihlstrom, B., Brayer, L. : Phase Contrast Mie- roscobic Evaluation of Subgingival Plaque in Combination with Either Conventional or Antimicrobial Home Treatment of Patients With Periodontal Inflammation. J. Perio. Res., 17 : 537-540, 1982.

144

Page 167: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

G.Ü. Dişhek. Fak. Der. Cilt II, Sayı 2, Sayfa 145 - 159, 1985

İSKELET SINIF I OLGULARINDA Pg-NB VE 1-NB ÖLÇÜMLERİNİN DEĞİŞİMİ*

Bilgin GİRAY**

Ortodontik düzensizliklerinin nedeni iskelet yapısındaki, değişik bölümlerin arasındaki uyumsuzluk olarak tarif edilir. Dentofasiyal yapılarının büyümesinin bilinmesi ortodontide önemlidir (14). Bu da çoğunlukla diş boyutları ile iskelet yapı-sı arasındaki dengesizliğin sonucu olarak ortodontik problem-leri doğurur (4,19). Araştırıcılar; diş sayıları, boyutları ve iske-let yapılan arasındaki olumsuz ilişkilerin altında genetiksel, fonksiyonel ve çevresel nedenlerin aranması üzerinde durmuş-lardır (İl, 14).

Klinik ve sefalometrik çalışmalarda, malokluzyonlarm nede-ni olarak, mandibüler santral keserlerin eğimi fazlalığına sıklıkla rastlanması büyük dikkat çekmiştir. Holdaway (9), Steiner (18), Tweed (20) Mandibüler santral keserlerin eğiminin teşhis ve tedavi planlamasındaki öneminden bahsetmişler, bunu da diş-lerin altında durduğu apikal kaideye, dişlerin estetik görünüm-lerinin profil ile ilişkisine bağlamışlardır (18,19, 20).

Maxilla ve mandibulanm antero-posterior yöndeki ilişkile-rinin incelenmesi ile ilgili değişik metodlar vardır. Bunlardan biride; Antero-Posterior yönde çenelerin basis apikallerinin karşılıklı ilişkileridir. Bu da ANB açısı altında Riedel (15) tara-fından tanımlanmıştır.

Tedavi planlamalarında çenelerin ve apikal kaide üzerinde oturan dişlerin ilişkilerini, dikey yönde araştırma ve bununla ilgili tedavi planlaması öneren Tweed (19, 20) FMA açısının bü-

( *) 6-11 Mayıs 1985, A.Ü. Diş Hek. Fak. 1. Bilimsel Kongresi'nde tebliğ edilmiştir. (**) A.Ü. Diş Hek. Fak. Ortodonti Anabilim

Dalı, öğretim Üyesi.

145

Page 168: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

BÜYÜME İLE HOLDAWAY ORANI

yümesi ile alt keser dişlerinin eğiminin IMPA açısının azalması gerektiğini şeklinde ifade etmiştir.

Holdaway (9), ANB açısının değişimine bağımlı olarak alt keser dişlerinin de farklılık göstereceğini belirtmiş ve kendisine özgü değerler vermiştir. ANB açısı ile alt keser eğiminin sıkı bir ilişkisinden bahsetmiştir. Bahsi geçen düşüncelerin ışığı al-tında Steiner (18), bugün için bir çok ortodonti kliniklerinde kullanılan bir tedavi planlaması getirerek, ANB açısının azal-masıyla alt keser diş eğiminin değişerek daha düzeleceğini belirtmiştir. Ayrıca bu keser diş eğimiyle ilgili olarak pogonion'-un un NB düzlemi ile Holdaway oranı olarak tanımladığı 1:1 oranını vermiş ve 1/3 oranına kadar normal kabul etmiştir.

Hasund (7), Hasund ve Ulstein (8) alt keser dişlerin duru-munu ve bunun ortodontik tedavi ile değişimini incelemiştir. Bu araştırmacılar özellikle çalışmalarında mandibuler keser eğiminin sexle ve ANB açısıyla olan ilişkisini araştırmışlardır.

Nanda (14), Hussels ve Nanda (11) iskelet yüz profilinde gelişim periodunca ANB açısıyla ilgili boyutsal ve açısal para-metreleri angle normal ve sınıf I anomalilerde ayrı ayrı incele-mişlerdir. Bishara ve Ark (2), Bishara ve Ark (3) maxilla ve mandibulanın gelişim ile «longitudinal» olarak wits değerini ve ilişkisini; açısal, boyutsal değerlerini sex ayrıcalıklarına göre farklılıklarını araştırmışlardır.

Yaptığımız yayın taramasında amaç zaten kısıtlı olan «Lon-gitudinal» çalışmalarda (1,3), ANB açısına bağımlı olarak geli-şimi tamamlamamış bireylerde alt keser dişlerinin ve pogoni-on'un gelişim boyunca göstereceği farklılıkları ve ilişkilerini ortaya koyabilmektedir.

MATERYAL VE METOD

Araştırma materyali, A.Ü. Diş Hek. Fak. Ortodonti Ana Bi-lim Dalınca «Longitudinal» olarak yürütülmüş, kafa, çene, yüz büyümesi ile ilgili sefalometrik film arşivinden alınmıştır. Ça-lışmamız 19 kız, 23 erkek olmak üzere toplam 42 çocuktan 3 yıl ara ile elde edilen uzak röntgen resimleri üzerinde değerlendi-rilmiştir. Araştırma kapsamına alınan gelişim çağındaki baş-langıç yaşları 8-11 arasında değişen ortodontik tedavi görme-

146

Page 169: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Bilgin GİRAY

miş aşırı çapraşıkları bulunmıyan Angle normal Sınıf I ve Sınıf II oklüzyon gösteren okul çocuklarıdır.

Bilinen koşullar altında, Siemens monodor tipi röntgen ve buna bağlı wehmer tipi sefalostat'tan faydalanılarak sefalomet-rik filimleri elde edilmiştir. Kaynak, birey, film arası uzaklık 150 cm ve 12,5 cm tutulmuştur. 1. ve 3. yıllara ait uzak röntgen profil resimleri elde edilirken bireylerin çenelerinin sentrik ok-lüzyonda olmasına ve yumuşak dokuların istirahat halinde bu-lunmasına dikkat edilmiştir.

Çekilen filmlerin değerlendirilmesinde normal yapıyı belir-leyen ANB açısı G° - 4° arasında bulunan, iskelet sınıf I özellik gösteren çocukların filmleri çalışma kapsamına alınmıştır.

Çalışma materyalinin 1. yıl için yaş ortalamaları 9 yıl 6 ay olan, 3. yıl için 12 yıl 6 ay olan 42 çocuktan elde edilen 84 film-den oluşmuştur. Filmlerin ölçümünde kullanılan ANB açısı 0.5 dereceye kadar, Pg-NB ve 1-NB boyutsal ölçümleri 0.5 mm du-yarlığa kadar ölçülmüştür. Sefalometrik filmler üzerinde kul-lanılan noktalar ve açıların tarifleri bir çok araştırıcı tarafın-dan sıklıkla kullanıldığından bundan (1,14, 15) tekrar bahse-dilmeyecektir. Çalışmamızda kullandığımız profil sert dokulara ait sefalometrik nokta, açı ve boyutsal ölçümler şunlardır. Şe-kil : 1,2.

ŞEKİL 1: Araştırmamızda Kullanılan Referans Noktaları.

147

Page 170: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

BÜYÜME İLE HOLDAWAY ORANI

ŞEKİL 2 : Çalışmamızdakl ANB açısı ve 1-NB, Pg-NB Boyutsal Ölçümleri.

148

Profil iskelet dokuya ait noktalar:

Nokta 1: (N) Nasion noktası

Nokta 2 : (A; A noktası

Nokta 3: (B) B noktası

Nokta 4: (Pg) Pogonion noktası

Nokta 5: (1) En ileri alt keser dişin kesici labial yüzü

Profil iskelet dokuya ait açı ve doğrular:

ANB açısı: Maxiller ve mandibuler apikal kaidelerinin (A.P) yönde karşılıklı ilişkilerini verir.

NB düzlemi: Nasion noktası ile B noktasına çizilen doğru

l-NB uzaklığı: En ileri mandibuler orta keserin kesici la-bial yüzünün NB doğrusuna olan mm cin-sinden mesafesi.

e

Page 171: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Bilgin GİRAY

Pg-NB uzaklığı: Alt çene apikalinin ileri noktası ile (Pg), NB doğrusuna olan mm cinsinden mesa-fesi.

(1-NB) - (Pg-NB) : Holdaway farkı. fPg-NB)/(l-NB) : Holdaway oranı. Kullandığımız 1 açı ve 2 boyutsal ölçüme ait hesaplamalarda

1 ve 3. yıl için ortalama değerleri (Xı, X2), standart hataları (SXi.SXa), ortalamaların farkı (D) ve ortalamalarını farkının standart hatası (SD) eşleştirilmiş «t» testi ile kız ve erkeklerde ayrı ayrı uygulanmıştır (17). Cinsler arası farklılıklar bulunup bulunmadığı için de bağımsız «t» testi incelenmiştir. Tablo III -IV ve ayrıca ANE ile 1-NOB, Pg-NB i ve Pg-NB ile 1-NB arasında korelasyon ve korelasyon önem denetimi araştırılmıştır (17). Tablo V - VI.

Kız ve erkeklere ait sefalometrik filmlerde elde edilen açı-sal ve boyutsal değerlere ait ölçümlerde yanılgı payının olup olmadığını test etmek için varyans analizi kullanılmış, bunun için 5 gün ara ile 3 defa birbirinden bağımsız olarak cisimlerin tekrarı yapılmıştır. Tablo I.

Biyometrik işlemler Hacettepe Bilgisayar İşlem Merkezi'nce yürütülmüş ve hesapların yapılmasında Barroughts 6800 tipi bilgi sayardan yararlanılmıştır.

BULGULAR

3 ölçümün ne derece sağlıklı olduğunu veya ölçümlerin tek-rarının yapılmasında gerekli olup olmadığının araştırılmasın-da her bir ölçüm değeri için tekrarlama katsayısı Cr) varyans analizi yapılmıştır. Tablo: 1 tekrarlama katsayıları 0.96 ile 0.99 arasında değişim göstermektedir.

3 yıl süre ile gözlenen iskeletsel sınıf I ilişki gösteren kız ve erkek çocuklarına ait değerler eşleştirilmiş «t» testi ile kontrol edilmiştir. 1. yıl için (Xı), 3. yıl için (X2), standart hataları (SX1, SX2), ortalamaların farkı (D), ortalamaların standart hatası

NOT : X1f X2, SX,, SX2, D ve SD harflerinin üzerine teknik nedenlerden dolayı «—» işaret konulamamıştır.

149

Page 172: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

BÜYÜME İLE HOLDAWAY ORANI

(SD) tablo II, III, IV. de korelasyon katsayısı ve önem denetimi 1. ve 3. yıllar için Tablo V, VI da verilmiştir.

iskelet sınıf I olgularında cinsiyet ayrımı yapılmaksızın ço-cuklarda büyüme ile ANB açısında ortalamaların farkı 0.34 + 0.35 ile istatistiksel önemli olmıyan bir azalma. 1-NB boyutsal ölçümünde ortalamaların farkı —0.37 + 0.37 ile önemsiz bir ar-tış, Pg-NB ölçümünde ise ortalamalar arası farkın standart ha-tası + 0.27 ile P<0.05 düzeyinde istatistiksel önemli bir artış görülmektedir. Tablo: II.

Kız çocuklarında bu ölçümlere ait ortalamalar arası far-kın standart hatası ANB, 1-NB ve Pg-NB için sıra ile + 0.56, + .059, ve =? 0.43 istatistiksel önem göstermiyen bir azalma (ANB°), bir artış (1-NB/Pg-NB) de gözlenmektedir. Tablo III.

Erkek çocuklarında ise; ANB açısında ortalamalar arası farkın standart hatasında + 0.45 ile önemsiz bir azalma 1-NB ve Pg-NB ölçümlerinde ortalamalar arası farkın standart hatası + 0.43 ve + 0.34 ile istatistiksel önem göstermiyen bir artış kay-dedilmiştir. Tablo : III.

Kız ve erkek çocuklarında büyüme ile incelenen ölçümlere ait holdaway farkının 1 ve 3. yıllar için ortalamalar arası far-kın standart hatası + 0.16 ve kız çocuklarmda + 0.23 ile bir azalma + 0.22 ile yine istatistiksel önem göstermiyen bir artış görülmektedir. Tablo IV.

Kız ve erkek çocuklarda ayrı ayrı yapılan korelasyon kat sayısı ve önem denetimine göre 1. ve 3. yıllara ait ANB açısının ve 1-NB, Pg-NB ölçümleri ile 1-NB ile Pg-NB ölçümleri arasında bir ilişki kaydetmediği Tablo V ve VI. dan anlaşılmaktadır.

Sexier arasında büyüme ile ilgili ölçümlerde bir farklılık gösterip göstermediği için de bağımsız «t» testi uygulayıp cins-ler arasında ANB açısında (t = 0.46), Pg-NB de (t = 0.05) ve 1-NB ölçümünde (t = 1.46) değerleriyle fark görülmemektedir. Aynı durum Holdaway farkı içinde hem kızlarda, (t = 1.27) hem de erkeklerde (t = 0.49) söz konusudur. Tablo: IV.

150

Page 173: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Bilgin GİRAY

TABLO : I Sefalometrik Ölçümlerin Tekrarlama Katsayıları

ÖLÇÜMLER r

ANB° 0.99

1-NB (mm) 0.97

Pg-NB (mm) 0.96

TABLO : II Cinsiyet ayırımı yapılmadan gelişimi 3 yıl süre ile incelenen ölçümlere ait ortalama değerleri, standart hataları, ortala-malarının farkının standart hatası.

ÖLÇÜMLER X, Xa sx, sx2 D SD

ANB° 2.50 2.15 0.22 0.27 0.34 0.35

1-NB (mm) 4.77 0.26 0,26 -0.37 0.37

Pg-NB (mm) 1.00 5.14

1.58 0.17 0.20 -0.58 0.27*

(*) P<0.05

151

Page 174: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

TABLO: III Kız ve erkekte gelişimi 3 yıl süre ile incelenen ölçümlere ait ortalama değerleri, standart ha-taları, ortalamaların farkı ve ortalamalarının farkının standart hatası.

n x, x2 SX, SX2 D SD

Kız 19 2.53 2.08 0.36 0.42 0.45 0.56 ANB°

Erkek 23 2.48 2.22 0.26 0.36 0.26 0.45

Kız 19 4.42 4.47 0.40 0.44 0.52 0.59 1-NB (mm)

Erkek 23 5.06 5.69 0.34 0.27 0.63 0.43

Kız 19 0.84 1.47 0.28 0.33 0.58 0.43 Pg-NB (mm)

Erkek 23 1.09 1.67 0.21 0.26 0.59 0.34

TABLO : IV Kız ve erkeklerde gelişimi 3 yıl süre ile incelenen ölçümlere ait Holdaway farkının, ortalama değerleri, standart hataları, ortalamaların farkı ve ortalamaların farkının standart hatası.

ÖLÇÜMLER X, X2 SX, SX2 D SD t

Holdaway Farkı Kız - Erkek

3.46 3.39 0.27 0.26 0.07 0.16 0.44

Holdaway Farkı Kız (N : 19)

3.08 2.79 0.41 0.38 0.29 0.23 1.27

Holdaway Farkı Erkek (N : 23)

3.78 3.89 0.36 0.32 -0 .11 0.22 -0 .49

Page 175: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Bilgin GİRAY

TABLO : V Erkeklerde 1. ve 3. yıllara ait sefalometrik ölçümlerin kare-lasyon katsayısı (r) ve önem denetimi.

1. YIL 3. YIL 1-NB Pg-NB 1-NB

0.08 -0.18 ANB -0.02 0.09

0.04 1-NB 0.01

TABLO : VI Kızlarda 1. ve 3. yıllara ait sefalometrik ölçümlerin korelas-yon katsayısı (r) ve önem denetimi.

1. YEL 3. YIL

1-NB Pg-NB Pg-NB 1-NB

0.32 0.18 ANB 0.21 0.36

0.13 1-NB -0.10

TARTIŞMA

Miura ve Ark (13), Nanda (14), Riola ve Ark (16) ve diğer araştırıcılar (1, 2, 3,11,12) karışık dişlenme döneminde yapılan çalışmalar ile ortodontik tedavinin başladığı, devam ettiği ve gelişimin en iyi gözlendiği devreyi belirtmişlerdir. Bizde; 8-11 yaşları arası çocukları alarak, araştırma materyalimizi karışık dişlenme dönemini içermesini uygun bulduk.

Hasund (7) ileri yaşlar gösteren bireyler üzerinde yaptığı çalışmasında yaş etkeninin, dişlerin eksen eğiminde değişim göstermediğini şöyle açıklamıştır; öncelikle çalışmasını «Cross sectional» olarak yürüttüğü bu nedenle de bulguların fonksiyo-nel değişimlerden çok materyaldeki değişikliklere bağlamıştır. Gazilerli (6) de ilgili sefalometrik ölçümlerde, materyalinin dü-zenlenmesinde yaşa ve cinse bağlı değişikliklerin incelenmesini, «Longitudinal» olarak sürdürülen çalışmalarla daha doğru so-nuca gidileceğini bildirmiştir. Araştırıcıların (6, 7) değindiği gi-

153

Page 176: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

BÜYÜME İLE HOLDAWAY ORANI

bi çalışmamızın bu bölümünü «Cross sectional» çalışmalardaki mahsurlu yönü bertaraf etmek için «Longitudinal» olarak yürüt-tük.

Nanda (14), Hussel ve Nanda (11), Bishara (1), Miura ve Ark (13) belirttikleri gibi ANB açısının yaş artışıyla azalması-nın, diğer bir ifadeyle büyüme ile kranyuma göre alt ve üst ba-zal arklarının farkının küçüleceğidir. Araştırmamızda ulaştığı-mız sonuçlar hem kızda hem de erkek bireylerde yaş artışı ile istatistiksel önem göstermiyen bir azalma içindedir. Farklı so-nuçlarımız; araştırıcıların yaş gurublarının dağılımı 5 ve 20 yaş üzeri gibi bir değişim gösterdiği ve seçilen örneklerinin ideal öklüzyon göstermesi gibi nedenlerle izah edilebilir. Ancak bu farklılık zahiri olup çalışmamızdaki örneklerin yaşlarının daha uzun süre ile araştırılması halinde ANB açısındaki azalmanın önemli düzeyde değişim göstereceği yolundadır. Bu bulgumuz Jamison ve Ark (12), Bishara ve Ark (3) araştırmalarıyla ay-nı doğrultuda olup, 5-15 yaş gurupları arasında ANB açısında-ki azalmanın önem göstermediği şeklindedir.

Holdaway (9) ANB açısının değişim gösterdiği durumlarda, alt keser dişlerinin eğiminin, olması gereken boyutsal ölçümleri bildirmiştir. ANB açısının yaşları 8-11 arasında değişim gös-terdiği ve açının büyümesi ile 1-NB ölçümünün artış kaydede-rek 5 - 7 mm arasında değişeceğini bildirmiştir. İskeletsel sınıf I durum gösteren aynı yaş gurubumuzdaki ANB açısının gelişim ile Xı ■= 2.50°, X2 = 2.15° açılarının alt keser eğiminde X1 = 4.77 mm ve X2 = 5.14 mm bulunması, holdaway'm bulgularıyla ben-zer niteliktedir.

Bishara (1) ANB açısının erkeklerde 5-10 yaşlarında orta-lama 4° olması, yaş artışıyla 3° ye düşmesinin gelişim ile azal-dığını belirtmiştir. Bishara ve Ark (3) «longitudinal» olarak yaptıkları çalışmalarında, 10 -15 yaşlarında bu açının 3.6° ve 3.5° arasında bulunduğunu göstermişlerdir. Benzer çalışmamız-da ise, bu açının gelişim ile ortalama 2.34° olduğudur.

Bishara (1), Bishara ve Ark (2) ANB açısının 10-15 yaşla-rında 3,6° olarak bulması, çalışmamızda ANB açımızdan (orta-lama 2.34°) den daha yüksek bulunuşunu; Gazilerlininin (5) aynı topluluğumuzdan aldığı kız ve erkek örneklerinde bu açı-

154

Page 177: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Bilgin GİRAY

nın 2.70° ve 3.21° bulgusuna biraz yakınlığı ve diğer araştırıcı-ların (2,12,14) örneklerinin almışında, ideal ve normal oklüz-yon gösteren bireylerin almışı veya yaş guruplarının farklılığı ile izah edebiliriz.

Steiner (18) in tedavi planlaması, kliniklerde sıklıkla kulla-nılmaktadır. Pg-NB ölçümü için biı değer vermeyişini ırk ve bireysel değişikliklerde değişim göstermesi ile izah etmiştir. Bu gün için 1-NB nin Pg-NB ile dengeli bir yüzde bir oran göster-mesini hatta tedavi ile bu orana yaklaşmaya, tedavinin stabili-tesi açısından önem veririz. Steiner'in bu yaklaşımı Miura ve Ark (13) haklı çıkarmaktadır. Farklı ırklar üzerinde yaptıkları çalışmalarında normal okluzyonlu bireylerde bu oranı erkek-lerde 0.44:7,8 mm kızlarda 0.43:7.8 mm olarak farklı değerlerde görmek mümkündür.

Aynı toplumda aldıkları örneklerde bile farklılık gösteren Riola ve Ark (16), Bishara (l)'nin ilgili ölçüm oranları şöyle-dir; Riola ve Ark (16), 8, 11 yaşlarında erkeklerde 4.0:3.8 mm ile 5.4 : 4.3 mm, kızlarda ise 3.4 : 3.2 mm ile 4.3 : 3.3 mm bulmuştur. Bishara (1) erkeklerde 5-10 yaşları arasında bu oranı 4 : 0 , 10 -17 yaşlarında 5:1, kızlarda 4:1 ile 4 : 2 olarak saptamıştır. Bi-zim bulgularımızda ise, erkekte 1. ve 3. yıl için erkek çocukla-rında 5.06 :1.09 mm 5.60 :1.67 mm dir. Kız çocuklarında ise 4.42 : 0.84 mm 4.47:1.47 mm dir. Burada görülen şudur ki hem kız-larda olsun hem erkeklerde yaş artışı ile bu oran artmaktadır. Bizim bulgularımız, ile diğer araştırıcıların (1, 6) bulguları ben-zer niteliktedir. Ancak aynı toplumda aldıkları örneklerde bile holdaway oranlarında farklılık göstermektedirler. Bishara (1) nın holdaway oranı ile ilgili bulguları, bizim bulgularımız ile yakınlık göstermektedir. Gazilerli (6) 13 -16 yaşlarındaki ideal okluzyon gösteren bireylerden elde ettiği ilgili ölçümlerinin oranlarını incelersek; kızlarda holdaway oranın 5.10:2.03 mm, erkeklerde 5.48 : 2.26 mm olarak bulmuştur. Üst keserin Nasion-B doğrusuna olan boyutsal ölçümü araştırmamız ölçümüyle pa-ralellik göstermektedir. Pg-NB ölçümü farklılık gösteriyorsa da burada bir benzerlik bulmaktayız. Şöyleki; araştırma yaşımızı biraz dar tutmayıp ve de daha ileri yıllara kadar götürebilsey-dik, Poginion'm daha fazla artışını görmek mümkün olabilecekti, Gazilerli (5,6) Riola (16), Bishara (1) ve bizim bulgularımı-

155

Page 178: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

BÜYÜME İLE HOLDAWAY ORANI

zın Pg-NB ölçümünde benzer bir tarafı bulgularımızın ilgili öl-çümde beyaz ırk üzerinde yapılmış. Çalışmalarda bu olup, ölçü-mün 2 - 4 mm arasında olması gerektiğidir (5,10).

Holdaway (9), Steiner (18) analizleri ANB açısının alt ke-ser dişler ile sıkı bir ilişki olduğu varsayımı üzerine kurmuş-tur. Her iki araştırıcıda ANB açısının artmasıyla alt orta keser meyilinin artması yolundadır. Gazilerli (6) ANB açısı ile 1-NB arasında sıkı bir ilişki, erkeklerde (r = 0.64), kızlarda (r = 0.50) bulmuştur. Hasund ve Ark (8) benzer çalışmalarda ANB açısı-nın alt keser meyili ile sıkı ilişkide olduğunu erkeklerde (r=0.22), kızlarda (r = 0.13), bulduğunu ancak yaş artışı ile alt keser eği-minin bir ilişki göstermediğini vurgulamıştır. Gelişim boyunca kız ve erkeklerde ANB açısının 1-NB ve Pg-NB ölçümleri ara-sında bir ilişki bulamadık. Hasund (17)'un yaş artışına bağlı olarak 1-NB değişiklik göstermemesi bulgumuzla aynı paralel-liktedir. ANB açısının ilgili değerlere bir korelasyon gösterme-yişini dar sahada tutulan yaş faktörünü ve materyal seçiminde doğan farklılıklarda aramaktayız.

Yapılan literatür taramasında ANB açısının, bahsi geçen ölçümlerle olan ilişkisini ancak birkaç araştırıcının (1, 3 -11 -12, 14) çalışmasıyla gerçek anlamda karşılaştırabiliriz.

Bishara (1) ANB açısıyla Wits değerleri arasında olabile-cek bir ilişki varsayımı üzerinden araştırma yapmış, her iki öl-çümle de yaş artışı ile sexier arasında bir ilişki bulamamıştır. ANB açısıyla Wits ölçümü arasında hafif bir korelasyon bul-muştur. ANB açısı ile olan bulguları, çalışmamız ile benzer doğ-rultudadır.

Nanda (14) 4 -18 yaşları arasında «Longitudinal» olarak yaptığı çalışmasında ANB açısının gelişim periodunca azaldığı-nı bu azalmanın da 2° kadar olduğunu, açının azalmasıyla alt keser diş eğiminin arttığını ve daha çok protrisive olduğunu vurgulamıştır. Ayrıca Pg-NB ölçümünde 13 yaş 9 aya kadar de-vamlı bir artış gösterdiğini bu artışın da erkeklerde daha fazla değişim gösterdiği 1-NB nin Pg-NB ile ilişki halinde bulunduğu-nu açıklamıştır. 1-NB ve Pg-NB ölçümleri arasında bir ilişki bu-lamayışının dışında bulguları, bulgularımız ile yakınlık göster-mektedir.

156

Page 179: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Bilgin GİRAY

ÖZET

Bu araştırmada 8-11 yaşlar arasında 42 bireyde yapılan is-keletsel sınıf I olgularında Pg-NB ve l-NB ölçümlerinin değişimi incelendi. Yapılan sefalometrik ölçümlerin kontrol başlan-gıcındaki ve 3 yıl gelişim sonrasındaki ortalama değerler, stan-dart hatalar, ortalamalar arası farkın standart hatası, korelas-yon katsayısı ve önem denetimi ayrıca cinsler arası farklılıklar araştırıldı. ANB açısı ile Pg-NB ve l-NB ölçümleri arasında ay-rıca Pg-NB ile l-NB ölçümleri arasında bir ilişki bulunamamış-tır. Bahsi geçen bütün parametrelerde gelişim ile görülen deği-şimlerde cinsler arası fark görülmemiştir. ANB açısı da büyü-me ile önemsiz bir azalma göstermektedir.

SUMMARY

THE VARIATIONS IN SKELETAL CLASS I OF Pg to NB AND 1 to NB.

The aim in this Study was to the Variations in skelatel Class I; 1 to NB and Pg-NB during growth and relationship which occur between the ages of 8-11 years.

The meterial of this study consisted of the Orthodontic casts of 42 Turkish children. All subjects had clinically class I, class II occlusion and skelatel one, with no apperent facial disharmony. These subjects had no undergone no previous Orthodontic treatment.

The mean, standart deviation and correlation coefficients values were calculated for each parameter for the following ages 8-11 years. For Statistical analysis dependent and inde-pendet «t» test of student was used and no statistical significance was found between the measurements within and between different sexes.

At each age group for both males and females and are presented in tables II, III, IV. and the mean, standart deviation and corelation coefficents values for each parameter were evaluated.

157.

Page 180: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

BÜYÜME İLE HOLDAWAY ORANI

Correlation coeficantiy showed that the ANB and Pg-NB, i to NB aren't significantly correlated. No significant difference was observed in the changes between male and female subjects for ANB and Pg-NB. 1 to NB and the Angle of ANB decreased, Pg-NB and 1 to NB increased and both were not significant.

KAYNAKLAR

1. Bishara, S.E. : Longitudinal Cephalometric Standarts from 5 years of age to adulthood. Am. J. Orthod., 79: 35-44, 1981.

2. Bishara, S.E., Fahl J.A., and Peterson, L.C.: longitudinal Changes in the ANB angle and wits appraisal: Clinical implications, Am. J. Orthod., 84; 133-139, 1983.

3. Bishara, S.E., Peterson, L.C, and Bishara, E.L.: Changes in facial dimensions and relationships between the ages of 5 and 25 years, Am. J. Orthod., 85; 238-252, 1984.

4. Case, C.S.: A Practical treatise on the technics and principles of dental orthopedia. Dent Cosmos 54: 137-157, 1912.

5. Gazilerli, Ü. : Normal kapanışlı 13 - 16 yaşlar arasındaki Ankara ço cuklarında stenier Normları, Doçentlik tezi, A.Ü. Diş Hek. Fak. Çene - Yüz Ortopedisi Kürsüsü, Ankara, 1976.

6. Gazilerli, Ü. : ANB açısının alt ve üst keser dişlerle ilişkisi, A.Ü. Diş Hek. Fak. Derg., 7: 1,5-13, 1980.

7. Hasund, A.: Position of the Mandibular incisors in relation to Ortho dontic treatment European Orthodont soc. Tr., pp. 199-212, 1967.

8. Hasaund, A., and Ulstein, Go. : The position the incisors in relation to the lines NA and NB in different facial types, Am. J. Orthod., 57: 1-14, 1970.

9. Holdaway, R.A. : Changes in relationship of points A and B during orthodontic treatment, Am. J. Orthod., 42: 176-193, 1956.

10. Hopkins, J.B., Murphy, J. : Variations in good ocllusions, Angle ortho dont, 41: 55-65, 1971.

11. Hussels, W., and Nanda, R.S. : Analysis of factors affecting angle ANB, Am. J. Orthod., 85; 411-423, 1984.

12. Jamison, J.E., Bishara S.E., Peterson, L.C, and Kremenak C.R.: Lon gitudinal changes in the maxilla and the maxillary-Mandibular rela tionship between 8 and 17 years of age. Am. J. Orthod., 82: 217-230, 1982.

158

Page 181: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Bilgin GİRAY

13. Miura, F., Inoue, N., and Sizuki, K. : The standarts of steiners analysis for Japanese. Bull Tokyo Med. and Dent. Univ., 10: 387-395, 1963.

14. Nanda, R.S. : Growth changes in skeletal facial profile and their significance in orthodontic diagnosis. Am. J. Orthod., 59: 501-513, 1971.

15. Riedel, R.A. : An analysis of Dento-facial relationships. Am. J. Orthod., 43: 103-119, 1957.

16. Riola, Ü.L., Moyers, R.E., Me Namara, J.A., and Hunter, W.S.: An atlas of Craniofacial growth : Cephalometric standards from the Uni versity school Growth Study, the uni of Michigan, Ann Arbor, 1974, Center for human Growth and development, the Uni ef Michigan.

17. Snedecor, G.W., and Cochran, W.G. : Statical methods, the fowa state, Uni. Press, Amer. IOWA, U.S.A. Sewenth edition, 1980.

18. Steiner, C.C. : Cephalometrics in clinical practice. Angle Orthodont., 29: 8-29, 1959.

19. Tweed, C.H. : indications for the extraction of teeth in orthodontic procedures. Amer. J. Orthodont, Oral Surg. 30: 405-428, 1944.

20. Tweed C.H. : Clinical Orthodontics, The C.V. Mosby Co., St. Louis, U.S.A. 1966.

159

Page 182: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı
Page 183: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

G.Ü. Dişhek. Fak. Der. Cilt II, Sayı 2, Sayfa 161 - 167, 1985

BİLATERAL DUDAK YARIKLARININ VEAU III AMELİYAT YÖNTEMİ İLE TEDAVİLERİ

Galip ERGEN* Nejat SAYAN**

Bilateral dudak yarıklarında maksiller segmentler arasında bulunan premaksilla'nm ileri olan itimi ve bunun üzerindeki dudak parçası, prolabium'un küçüklüğü ameliyatı etkileyen önemli faktörlerdir. Premaksilla'nın geriye normal konumuna getirilmesi için birçok cerrahi ve konservatif yöntemler uygu-lanmaktadır. Bunlardan cerrahi olanlar yüzün orta kısmının gelişimine olumsuz yönde etki etmekte, konservatif yöntemlerde ise çocuğun doğumu izleyen kısa süre içerisinde bir uzmana götürülmesi gerekmektedir (5,6).

Unilateral dudak yarıklarında uygulanan cerrahi yöntem ve prensipler bilateral yarıklarda da uygulanabilmektedir (2). Bunların hemen tümünde yapılan işlem yarığın lateral kısım-larından kaldırılan mukozal fleplerin prolabiumu kalınlaştır-mak için onun altına döndürülmesidir. Yangın durumuna göre bu ameliyatlar iki veya bir seansta yapılabilmektedir. VEAU III ameliyat yöntemide bir seansta iki taraftaki yarığın birden ka-patılmasına imkân sağlamaktadır. Bu makalenin amacı bu yön-tem ile tedavi edilen 2 vakanın takdim edilmesidir.

CERRAHİ İŞLEMLER

VEAU III ameliyat yönteminin esası Resim l'de gösteril-mektedir.

( * ) A.Ü. Diş Hek. Fak. Ağız, Diş, Çene Hast. ve Cer. A.B. Dalı, Doç. Dr. (**) A.Ü. Diş Hek. Fak. Ağız, Diş, Çene Hast. ve Cer. A.B. Dalı, Dt.

161

Page 184: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

BILATERAL DUDAK YARIKLARI

Eesim 1.

Vakalarımızın ikisinde de bu işlem şu şekilde yapıldı. Re-sim İA da görüldüğü gibi a, b, c ve a'b'c' noktaları yarığın late-ral kısımlarında ve prolabium üzerinde her iki taraftada işaret-lendi. Bu arada a - b ve a' - b' uzunluklarının birbirine eşit ol-masına dikkat edildi. Daha sonra metilen mavisi ile bu nokta-ların cilt ve mukoza üzerinde tatuajlan yapıldı. Hemostazm sağ-lanması için 1:100.000 adrenalin içeren lokal anestezik solüsyon-dan iki tarafta infraorbital bölgeye, kolunıella ve ala nasi ta-banlarına ve vermilyona enjekte edildi.

tik önce tam kalınlıkta a - c - b ensizyonları yapılarak her iki tarafta X ile gösterilen vermilyon kas flepleri hazırlandı. Daha sonra prolabium üzerinde her iki tarafta a' - b' - c' ve b' - b' ensizyonları yapıldı, b' - b' Hattının prolabium vermilyonunun 2 - 3 mm. altından geçerek vermilyon çizgisinin kaybolmaması

162

Page 185: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Gaüp ERGEN, Nejat SAYAN

sağlandı. X fleplerinin vestibüler kısımlarının rneziyale, prola-bium fleplerinin laterale yatırılmasından sonra her iki tarafta 5 - 0 kromik katgüt ile burun tabanı rekonstrüksiyonu yapıldı (Resim 1B). Resim 1 B ve 1 C de görüldüğü gibi vermilyon kas flepleri orijinal yöntemde, uç kısımları kesilerek karşılıklı veya diagonal olarak birbirleri üzerine sütüre edilebilmektedir. Biz vakalarımızda bu X Heplerini bu yöntemde olduğu gibi prola-bıumdaki Z flebinin üzerinde değılde alt kısmında diagonal ola-rak 5 - 0 atravmatik ipek ile sütüre ettik. Burada amacımız kü-pid yayındaki vermilyon hattını korumak ve dudağa dolgunluk sağlamaktı. Daha sonra Resim 1D de görüldüğü gibi cilt sütür-lori yapılarak ameliyatlar tamamlandı.

Hastalar 1 hafta süre ile profilaktik antibiotik baskısı ile gözetim altmda kaldılar ve bu sürede günlük rutin pansuman-lar yapıldı. Bu süre sonunda sütürler alınarak ileride damak yarığı ameliyatı yapılmak üzere şifa ile taburcu edildiler.

VAKALAR

Hastaların her ikiside kliniğimize çok geç getirildiklerinden ileri itilmiş olan premaksilla için preoperatif ortopedik bir te-davi yapılamadığı gibi ameliyatlar sırasmda da bu amaca yöne-lik cerrahi bir işlemde bulunulmadı. Ameliyatlar rutin kan ve idrar tetkiklerinden sonra intratrakeal genel anestezi altmda yapıldı. A.Ş. isimli ve 17.9.1984 doğumlu erkek hastanın ameli-yatı 4.4.1985 tarihinde 8 aylık iken yapıldı (Resim 2 ve 3).

G.B. isimli ve 26.4.1984 doğumlu kız hastanın ameliyatı ise 23,5.1985 tarihinde 13 aylık iken yapıldı (Resim 4 ve 5).

TARTIŞMA

Bilateral dudak yarıklarında ameliyat bir veya iki seansta yapılabilmektedir. İki seansta yapıldığında iki ameliyat arasın-da 6 haftalık bir aralık olmalıdır. Ancak bazı cerrahlar bu sü-renin daha uzun olmasından yanadırlar (4). Prenıaksillanm belirgin bir ileri itimi mevcut ise ve iki aşamalı bir ameliyat

163

Page 186: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

BILATERAL DUDAK YARIKLARI

-I"

V*

164

Resim 2.

Resim 3.

Page 187: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Galip ERGEN, Nejat SAYAN

Besim 4.

Besim 5

165

■■**» ■».

Page 188: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Galip ERGEN, Nejat SAYAN

uygulanacak olursa ilk ameliyattan sonra prernaksiller seg-ment ameliyat edilen tarafa doğru eğileceğinden karşı taraftaki yarık daha da büyümekte ve prolabiumda incelmektedir. Bunlar ameliyatı zorlaştıran faktörlerdir (1). Bu nedenleri ve hastanın sosyo - ekonomik koşullarını göz önüne alarak ameli-yatları bir seansta yapmaya karar verdik ve bu sırada herhangi bir komplikasyon ile karşılaşmadık.

BROWN'm da belirttiği gibi (3), bilateral dudak yarıkları-nın cerrahi olarak düzeltilmesi unilateral olanlara oranla en az iki kat zordur ve sonucuda unilateral yarıkların yarısı ora-nında yüz güldürücüdür. Bizde bu ameliyatların unilateral ya-rıklardakine oranla daha uzun süre gerektirdiğini ve daha fazla diseksion yapılması gerektiğini gözledik.

VEAU III yöntemine yöneltilen bazı eleştirilerde ameliyat sonrasında, filtrum üzerindeki düz çizgi şeklindeki skar doku-sunun kontraksiyonuna neden olabileceğidir (2) Ancak biz bir kontraksiyon olsa bile bunun iki tarafta birden olacağından önemli bir estetik bozukluk yaratmayacağı görüşündeyiz.

ÖZET

Premaksilla'nm ileri itimi nedeni ile bilateral dudak yarık-larının cerrahi tedavisinde çeşitli zorluklarla karşılaşılmakta-dır. O nedenle ameliyat bir veya iki seansta yapılmakta ve çe-şitli yöntemler kullanılmaktadır.

Bu makalede bazı küçük modifikasyonlar ile VEAU III ame-liyat yöntemi uyguladığımız iki bilateral dudak yarığı vakası takdim edilmiş ve konu ile ilgili literatür gözden geçirilmiştir.

SUMMARY

SURGICAL REPAIR OF BILATERAL CLEFT LIP BY VEAU III OPERATION

Bilateral cleft lip can be surgically repaired by various methods in one or two stages.

166

Page 189: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

BILATERAL DUDAK YABIKLARI

In this article two cases of bilteral cleft lip which were treated by modified VEAU III operation technique are presented.

The literature concerning this technique is also rewiewed in detail.

KAYNAKLAR

1. Brauer, R.O. : Repair of the Bilateral Cleft Lip. In. Symposium on Management of Cleft Lip and Palate and Associated Deformities. Ed.

Georgiade, N.G., The C.V. Mosby Co., Boston 1974, ss. 139-145. 2. Brauer, R.O.: General Aspects of the Bilateral Cleft Lip Repair. In.

Cleft Lip and Palate. Ed. Grabb, W.C., Little Brown and Co., Boston 1971, ss. 265-275.

3. Brown, D., McDowell, F. and Byars, L.T. : Double Clefts of the Lip. Surg. Gynec. Obstet., 85 : 20, 1947.

4. Cronin, T.D. : Surgery of the Double Cleft Lip and Protruding Pre- maxilla. Plast. Reconstr. Surg., 19 : 389, 1957.

5. Ergen, G. ve Sayan, N. : Premaksilla Rezeksiyonunun Yüz Gelişmesine Etkisi. Türk Periodontoloji Derneği 15. Bilimsel Kongresi, 19-26 Mayıs, 1984, Marmaris.

6. Ergen, G., Akça, Ş. ve Sayan, N.: Dudak Yarığı Ameliyatlarına Bir Ba kış. A.Ü. Diş Hek. Fak. I. Bilimsel Kongresi, 6-lı Mayıs 1985, Ankara.

167

Page 190: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı
Page 191: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

G.Ü. Dişhek. Fak. Der. Cilt II, Sayı 2, Sayfa 169 - 174, 1985

BİR VAKA NEDENİYLE KRONİK KUSMALI HASTALARDA EROZYON*

Tezer BERK** Gönen ÖZCAN*** Yavuz BURGAZ****

Erozyon, dişin kalsifiye yapısının kimyasal ajanların etkisi sonucu olarak kaybolması anlamına gelir (1,3, 5). Bakteriel bir etken olmaksızın dişin dekalsifikasyona uğraması uzun yıllar-dan beri dikkati çekmekte olup bir çok faktörlere bağlanabil-mektedir (4, 5). Bunlar, diş eti cebinin enflamasyonuna bağlı olarak buradaki asidin akümülasyonu, tükrük sitraıtları, piro-fosfatlar, kronik bir şekilde asitli yiyeceklerin asitli ilaçların, meyve sularının ve meyvelerin alınmasıdır (1, 4, 5). Ayrıca, ha-milelik, özofagus spazmı, intestinal sistem bozukluklarında bu faktör ortaya çikmaktadır. Günümüzde gerek invitro gerekse invivo çalışmalar asitli besinler ve benzerlerinin kullanımları-nın uzun ve kısa peryotlarda dişler üzerinde erozyonla sonuç-lanan dekalsifikasyonlara neden olduğunu göstermektedir. Diş-lerin bütün yaşam boyunca alman yiyecek ve içeceklerin asit-lerine maruz kalması sonucu bu tür olaylar görülebilmektedir. Çoğu meyveler, meyve suları mineyi kalsifiye edecek düzeyde PH'a sahiptirler. Bunlardan limon, greyfurt veya portakalda yüksek bir asit etkisi göstermektedir (1).

Kleirer'e (3) göre dişin erozyonu asidin iki temel etkisi ne-deniyle oluşmaktadır. Birincisi yukarıda da belirtilen kronik olarak asitlerin veya asitli maddelerin alınması, diğeri ise kro-nik kusmalı hastalarda görülen şeklidir. Asitli maddelerin kro-

( * ) Vak'a Raporu, A.Ü. I. Bilimsel Kongresinde tebliğ edilmiştir. Milli Kütüphane, Ankara, 6-11 Mayıs, 1985. ( ** )

G.Ü. Diş Hek. Fak. Öğr. Üyesi, Doç. Dr. ( *** ) G.Ü. Diş Hek. Fak. Öğr. Üyesi, Yrd. Doç. Dr. (****) G.Ü. Diş Hek. Fak. Öğr. Üyesi, Yrd. Doç. Dr.

169

Page 192: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

KRONİK KUSMALI HASTALARDA EROZYON

nik olarak alınmaları ön dişlerin dekalsifikasyonuna, kronik kusmalarda ise anterior bölgede kesici, lingual veya palatinal yüzeyler de mine ve denitinin kaybına sebep olmaktadır. Ayrı-ca kronik kusmalar sıklıkla arka dişlerin okluzal yüzeylerinde de oluşmakta ve bu tür vakaların ayırıcı teşhisinde önem taşı-maktadır (2, 3). Literatürde kronik kusmalar sonucu oluşan diş bozukluklarına PERİMOLYSİS veya PERİMYLOLYSİS adı ve-rildiğini görmekteyiz (2). Perimolysis genellikle kustuğunu ya-lıyan, anoreksi nevrozlu şahıslarda görülmektedir. Anoreksi nevrozlu şahıslarda görülmektedir. Anoreksi Nevrozu genellik-le genç bireylerde görülen kilo kaybı amenorea, endokrin bez bozuklukları ve anormal vücut yapısı ile karakterize olan bir hastalıktır (2). Kleirer (3) ise perimolysis'in gastrik disfonksi-yon, hiatus hernisi, duedonal ve peptik ülser hastalıkları, anta-buse tedavisi, hamilelik, aklorhidria gibi bir çok medikal du-rumlarda sekonder olarak ortaya çıktığını belirtmektedir. Araş-tırmacı ayrıca bulantı ve kusmaya neden olabilen ilaç isimlerini vermektedir. Östrogenler, opiyatlar, kanser kemoterapi ajanları, tetrasiklinler bu gruptandır.

VAKA RAPORU

Dişsel Hikayesi ve Bulguları: 1961 doğumlu bayan hasta-mız G.Y. üst santral kesici ve lateraller bölgesindeki aşırı du-yarlık nedeniyle fakültemize başvurmuştur. Hastanın ağız içi muayenesinde kesici dişlerinde sont muayenesine dahi izin ver-meyecek boyutlarda bir duyarlık ve diş boyutlarında büyük öl-çüde azalma tespit edildi (Resim 1). Ayrıca alt birinci büyük azı dişlerinin okluzal yüzeylerinde de minenin büyük ölçüde kaybol-duğu ve dentinin açığa çıktığı gözleniyordu (Resim 2). Hasta-mızın en büyük şikayeti soğuk veya sıcak gıdaların bile dişle-rinde dayanılmaz hassasiyete sebep olmasıydı.

Hastamız tekrarlanan detaylı sorgulamasında şikayetleri-nin uzun zamandan beri var olduğu, ancak son zamanlarda çok fazla arttığını 17-18 yaşlarında rejime başladığını ve bu sıra-larda kusmaların baş gösterdiğini, 1983 yılında bir doğum yap-tığını, hamilelik döneminde bulantılarının artarak devam etti-

170

Page 193: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Tezev BERK, Gönon ÖZCAN, Yavuz BURGAZ

RESİM 1 — Hastanın Protetik tedavisi yapılmadan önceki anterior dişler

bölgesinin görüntüsü.

RESİM 2 — Hastanın posterior dişler bölgesinin görüntüsü.

171

Page 194: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

KKONİK KUSMALI HASTALABDA EROZYON RESİM 3.

RESÎM 3, 4 — Protetik tedavi uygulamasından sonraki görüntüsü.

172

** ^»r^SK' ■* ö'

Page 195: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Tezer BERK, Gönen ÖZCAN, Yavuz BURGAZ

ğini bildirdi. G.Y.'nin eşinden, hastamızın 17 -18 yaşlarında iken psikiatri kliniğinde bir süre tedavi gördüğünü öğrendik. Eşi hastanın yatış nedenini bilmiyordu. Böylece teşhisin konulması için ileri laboratuvar çalışmalarına gerek kalmadı. Dişlerde kro-nik kusmalara bağlı olarak ve mide muhtevasının asiditesi ne-deniyle oluşan dekalsifikasyona bağlı EROZYON teşhisi konul-du.

Bu teşhisin ışığı altında gerekli protetik tedaviler yapılarak hastanın problemleri çözümlendi (Resim 3 ve 4}.

TARTIŞMA

Hastanın üst santral kesici ve lateral bölgeisinde ve molar dişlerinin okluzal yüzeyleri haricindeki oral hikayesi normaldi. Normal bir dişlenmesi ve normal bir diş hikayesi vardı. Ailesi-nin diş hikayesi de normaldi. Bu nedenle amelogenesis imper-fecta, florosis, kongenital sifilis, RH hemolitik anemi ve siste-mik hipoplaziler, endokrin bozukluklar gibi mine kaybına ne-den olan etkenler elimine edildi. Abrazyon ve atrizyonda teşhis dışı bırakıldı. Çünkü, bilindiği gibi abrazyon yabancı madde-lerle oluşan mekanik aşınmalardır. Normal olarak kişinin nor-mal fizyolojik dietinde bulunmayan yapılarla oluşmaktadır. Diş macunu, dişlerin arasına iğne sokulması gibi faktörler bu gruptadır. Ayrıca abraziv maddelerin oluşturduğu diş aşınma-ları çok tipiktir. Bu lezyonlar genellikle ön dişlerin labial ser-vikal bölgesinde, arka dişlerin ise bukkal servikal bölgesinde maksiller ve mandibular ön dişlerin kesici yüzlerinde gelişmek-tedir (1). Sadece insizal ve okluzal yüzeylerde bruksizme bağlı olarak görülen atrisyonda konu dışı bırakıldı. Çünkü ağızda restorasyonlarda bir aşınma mevcut değildi.

White'e göre demineralizasyon proçesi, dişler üzerine loka-lize olan asitler nedeniyle olmaktadır (5). Holst ve Lange asitli mide sıvılarının dilin papillasmda biriktiğini ve dilin hareketle-rinin bu asitleri dişlerin lingual yüzeylerinde depoladığını be-lirtmekte ve bunu takiben dişler üzerindeki bu asit yapıların demineralizasyona neden olduğunu bildirmiştir (3). Hastamız-da dekalsifikasyonun lokalizasyonu bu görüşleri desteklemek-tedir.

173

Page 196: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

KRONİK KUSMALI HASTALABDA EROZYON

Hastamızda dentinin yer yer açığa çıkmış olması nedeniyle pulpa irritasyonuna neden olmamak için asit etching gerekti-ren kompozit restorasyon düşünülmedi. Ayrıca mine kaybının çok olması nedeniyle protetik bir tedaviyle hastanın rahatlatıl-ması düşünüldü.

ÖZET

Bu vaka takdiminde kronik kusmalı bir bayan hastanın üst santral, lateral ve alt birinci molar dişlerinde oluşan eroz-yon ve aşırı hassasiyet takdim edilmiştir.

Ayrıca hastanın yapılan protetik tedavi sonucu rahatsızlık-larının giderildiği belirtilmiştir.

SUMMARY

DENTAL EROSION IN THE CHRONIC VOMITING PATIENTS «A CASE REPORT»

In this case report, erosion and extreme sensitivity in upper anterior central, lateral, and the lower first molar teeth of a 24 years old woman who has a chronic vomiting was presented.

Furthermore, it was reported that the patient's complaint about the sensitivity was relieved following prothetic treatment.

KAYNAKLAR

1. Gorlin, R.J., Goldman, H.N. : Thoma's Oral Pathology. Vol. I., 6th Ed. C.V. Mosby Comp., St. Louis, pp : 184-201, 1970.

2. House, R.C.: Perimolysis : Unveiling the Surreptitious Vomiter. Oral Surg., 51 : 152-155, 1981.

3. Kleirer, D.J., Aragen, S.B., Averbach, R.E. : Dental Management of the Chronic Vomiting Patient. J.A.D.A., 108 : 618-621, 1984.

4. Mitchell, D.F., Standish, S.M., Fast, T.B. : Oral Diagnosis, Oral Medicine, 2"d Ed., Lea and Febiger, Philadelphia, pp : 133-134, 1974.

5. White, D.K., Hayes, R.C, Benjamin, R.N. : Loss of Tooth Structure Associated with Chronic Regurgitation and Vomiting. J.A.D.A., 97 : 833-835, 1978.

174

Page 197: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

G.Ü. Dişhek. Fak. Der. Cilt II, Sayı 2, Sayfa 175 - 182, 1985

PORSELEN KRON VE KÖPRÜLERİN OKLÜZAL MORFOLOJİLERİNDE HAZIR PORSELEN KONİLERİN

KULLANIMI

Hüsnü YAVUZYILMAZ* Çetin SUCA** Levent NALBANT***

Çiğneyici yüzeylerin, porselen kron ve köprülerde modelas-yonu hayli zaman almaktadır. Bilindiği gibi metal destekli por-selen uygulamalarında, metal alt yapının rengini gizleyebilmeK ve asıl önemlisi metal - porselen bağlantısını sağlamak amacıyla opek porselen kullanılır.

Opak porselen tozları çok ince partikül boyutlarında öğü-tülmüş metal ve metal oksitleri de içerirler. Genel olarak kulla-nılanlar : demir, çinko, kalay, aliminyum, seryum, titanyum ve zirkonyum oksitlerdir.

Opak tabakasının iyi bir mekanik dayanıklılığa sahip olma-sının yanı sıra metal ile arasındaki çok küçük genleşme farklılı-ğı, porselen - metal bağlantısının sağlanmasında en büyük et-kendir. Porselen yapının, çiğneme kuvvetlerine dayanıklılığı, iyi bir tüberkül uyumu verilebilmekle sağlanır.

Kliniğimize, sol - alt 5 numaralı diş eksikliği ile baş vuran bir hastamıza, VITA - INFRAMAT porselen fırını, Wiron 88 por-selen toron metalik alaşımı ve Vita - VMK 68 porselen tozları kulanarak hazır fabrikasyon tüberkül konili porselen köprü ya-pımını aşağıdaki etaplarla gerçekleştirdik.

Hastada endikasyan konan, sol - alt 4 ve 6 dişler prepare edildi, ölçü alındı, 4 ve 6 numaralı dişlerin arasındaki mesafe-nin sabit kalmasını sağlamak amacıyla, modelden 4 numaranın

( * ) G.Ü. Diş Hek. Pak. Protetik Diş Tedavisi A.B. Dalı, Başkanı, Prof. Dr. ( ** ) G.Ü. Diş Hek. Fak. Protetik Diş Tedavisi A.B. Dalı Üyesi, Doç. Dr. (***) G.Ü. Diş Hek. Fak. Protetik Diş Tedavisi A.B. Dalı Arş. Görev.

175

Page 198: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

PORSELEN KONİ KULLANIMI

mesialinden ve b numaranın distalinden kesilmiş tek day halin-de sert alçı model hazırlandı (Resim 1).

Resim 1 — Laboratuvar çalışmaları için hazırlanmış daylı modeli.

Bilinen kaidelerle modelasyonu hazırlanan metal alt yapı Wiron 88 isimli kıymetsiz alaşımdan dökümü yapılarak elde edildi, ilk kumlaması ve tesviyesi yapıldı, döküm tijleri kesildi.

Kalınlık ölçer ile metal kalınlığı ölçülerek son hali verildi. Bu etapta kronlaınn oklüzal yüzeyinin metal ile şekillendirilme-si gerekmemektedir, çünkü : bu şekillendirmeler tüberkül koni-leri ile sağlanacaktır. Metal alt yapı hasta üzerine uyumlandı, metal alt yapı destek dişler üzerinde iken, hastadan aljinat ölçü maddesi ile ölçü alındı, kron içleri mumlanarak model elde edil-di.

Hastadan alınmış olan sentrik ilişki kayıtlarına göre alt ve üst modeller, artikülatöre tesbit edildi. Metal yüzeyinin tam te-mizlenebilmesi ve tutuculuk için 250 mikron kalınlığındaki ali-muna oksit ile tekrar kunılandı, etil asetat ile temizlenerek por-selen opağımn uyumlanmasına hazır hale getirildi (Resim 2).

176

ir -\

Page 199: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Besim 2 — Porselen yapımı için hazırlanmış alt yapının kümlannüş ve

tesviye edilmiş hali.

Hastadan alman diş rengine göre seçilen opak tozu, özel li-kidi ile karıştırılarak, metal üzerine ince bir tabaka halinde bi-linen yöntemlerle uygulandı. Köledeki opak tabakası 1 mm. ka-dar kazındı ve pişirildi. Soğuduktan sonra akar su altında fırça ile yıkandı, kazınan köle çevresi ve metalin açığa çıktığı kısım-lara opek sürülerek tekrar pişirildi.

Vita'nın tüberkül konisi setinde, tüberkülle-r soldan sağa doğru üç ayrı tonda, yukarıdan aşağıya doğru üç değişik boyda bulunmaktadır. Porselen yapımlarının renk çeşitliliği fazla ol-duğu için, tüberküllerin antagonist dişlerle ilişkileri sağlandığı zaman, nokta halinde renk farklılığı ortaya çıkabilir. Posterior bölgede bu görünüm çok önemli olmamasına karşın eğer is-tenirse konilerle tam antagonist ilişki sağlanmayıp, çok ince bir tabaka dentin-mine porseleni tüberküllerin tepe kısımlarına sürülebilir veya glazür işlemi yapılmadan önce bu noktalar bo-yanarak renk uyumu sağlanabilir (Resim 3).

177

Hüsnü YAVUZYILMAZ, Çetin SUCA, Levent NALBANT

Page 200: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

PORSELEN KONİ KULLANIMI Besim 3 — Tüberkül konileri seti.

Tüberkül konileri setinden hastanın diş rengine uygun orta koyuluktaki ve antogonist dişler ile köprünün oklüzal yüzeyi arasındaki aralığa uygun büyüklükteki koniler seçildi. Bu koniler tabanlarına biraz opak porselen hamuru konularak ve hafifçe bastırılarak, doğru pozisyonlarında, molar dişe 4 adet (Beşinci tüberkül olan disto-bukkal tüberkül çok küçük olma-sından dolayı), 4 ve 5 numaralı dişlere de aynı nedenle sadece bukkal tüberküller doğru pozisyonlarında yerleştirildi ve gerek-li düzeltmeler yapılarak pişirildi (Resim 4 ve Resim 5).

Opaklı metal alt yapının artikülatörde kontrolü yapıldı, ya-pı tekrar fırçalandıktan sonra, üzerine dentin ve mine hamurla-rı bilinen yöntemlerle yığılarak pişirildi (Resim 6).

Yine bilinen yöntemlerle tesviyesi ve şekillendirilmesi yapı-lan köprünün, oklüzal yüzeyinde fissürler renklendirildi, gla-zür maddesi sürülerek son pişirilmesi yapıldı, köprünün labo-ratuvarda bitimi yapıldı, (Resim 7) hastaya semante edildi.

178

VI l/l Ofcklusk>ns-K«g««

ocefusaf cones cones d'occlusion conos de ochistön

> ' . * ;■ rr»*-1ı M-n II

Page 201: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Hüsnü YAVUZYILMAZ, Çetin SUCA, Levent NALBANT Resim 4— Tüberkül konilerinin opak porselen üzerine yerleştirilmesi.

@V1TA-INFRAMAT

Besim 5 — Tüberkül konili opak porselenin son fırınlanmış durumu.

179

Page 202: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

180 PORSELEN KONİ KULLANIMI Resim 6 — Üzerine porselen uygulaması yapılmış köprü.

Resim 7 — Köprünün son hali.

Page 203: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Hüsnü YAVUZYILMAZ, Çetin SUCA, Levant NALBANT

Oklüzal konilerin kullanılması özellikle kıymetli alaşımla-rın metal - porselen yapılarda destek olarak kullanıldığı vaka-larda büyük miktarda tasarruf sağlayacağı bir gerçektir. Ayrı-ca, tüberküllerin işlenmesi için sarf edilen zaman minimuma indirilmiş olmaktadır.

Porselen yapının kırılganlığına neden olan etkenlerden bir tanesi de pişirme sırasında yapı içinde kalan hava ve gaz ka-barcıklarının, vakumlanmasma rağmen çıkarılamamasıdır. Ha-zır konilerde bu tehlike de çok aza indirilmiştir.

Porselen konilerle pişirilmeden önce sağlanan antagonist ilişkisi, porselen pişirildikten sonra da sabit kaldığı için - ki por-selen pişirilmesi sırasındaki kontraksiyon nedeni ile hamurun daha fazla konarak artikülatör üzerinde ilişkinin kontrol edile-memesi, piştikten sonra ilişkiyi sağlamak için uzun süreye ve emeğe gerek olması büyük bir dezavantajdır. - konilerle büyük yapım kolaylığı sağlanmaktadır.

Oklüzyon düzeltmelerinde porselen restorasyonlar uygula-nacak ise tüberkül - fossa ilişkilerinin sağlanabilmesi için gene konilerin pişirilme sırasında sabit kalmaları büyük bir yapım kolaylığı ve tüberkül eğimlerinde eşdeğerlik sağlar. Sonuç ola-rak;

1 — Oklüzal morfoloji çalışmasında, antogonistler ile ilişki sabit olarak sağlanabilmektedir.

2 — Zamandan tasarruf sağlanmaktadır.

3 — Kıymetli metallerle çalışırken ekonomi sağlanmakta dır.

ÖZET

Hazır porselen tüberkül konilerinin, bir porselen köprüde uygulaması anlatıldı. Bu konilerin kullanımı ile zamandan ta-sarruf edileceği, oklüzal ilişkilerin yerine getirilmesinde, kolay-lık sağlanacağı görüldü. Kıymetli alaşımlarla kullanıldığında ekonomik olacağı düşüncesine varıldı.

181

Page 204: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

PORSELEN KONİ KULLANIMI

SUMMARY

The usage of fabricated porcelain cones in the occlusal design of porcelain crown and bridges

The application of fabricated porcelain cusp cones in a porcelain bridge is described. The usage of these cones are time saving besides that the occlusal relations can be adjusted more easily. It can also be said that it will be economic when used with precious alloys.

182

Page 205: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

G.Ü. Dişhek. Fak. Der. Cilt II, Sayı 2, Sayfa 183 -198, 1985

HİPODONTİ — «II Vaka Raporu»*

Alev CONKBAYIR** Tezer BERK***

Hipodonti, süt ya da daimi dentisyonda, bir veya birden faz-la dişin konjenital olarak yokluğudur. Dişlerin pozisyon ve ok-luzyonu kadar fazla sayıda diş kaybına bağlı olarak çene geli-şimini de etkiler (1). Bu dental anomali, Tso ve arkadaşlarına göre ilk kez 1848 de Thurnanı'm yayınladığı bildirilen bir vaka raporu ile literatüre girmiş ve günümüze dek güncelliğini koru-muştur (2).

Konjenital diş eksikliği ortodontist için önemlidir, çünkü malokluzyona neden olabilir; genetikçi için önemlidir, çünkü in-sanda en yaygm polimorfizmlerden biridir; pedodontist için önemlidir, çünkü erken yaşta teşhis, hipodontik bölgelerdeki süt dişlerinin retansiyonu ve korunması, çocuğun büyüme dönemi boyunca önemli bir konudur.

Oligodontinin etyolojisi hakkında pek çok teori ileri sürül-mektedir. Bir genelleme yaparsak bu etyolojik faktörleri şöyle sıralıyabiliriz:

1. Çenelerdeki lokal etkiler

Gelişmekte olan diş germini harap eden eınflamasyonlar ile diş germinin radyasyon, travma ve enfeksiyoz hastalıklar ile harabiyeti (3, 4, 5).

2. Sifiliz gibi yapısal hastalıklar, doğum yaralanmaları, hamilelik sırasında annenin rahatsızlıkları.

( * ) Çalışma, Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Birinci Bi-limsel Kongresi'nde sunulmuştur.

( ** ) G.Ü. Diş Hek. Fak. Pedodonti Bilim Dalı, Arş. Görev. (***) G.Ü. Diş Hek. Fak. Pedodonti Bilim Dalı, Doç. Dr.

183

Page 206: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

HİPODONTİ

3. Troponörotik ve endokrin bozukluklar, yarık damak, mikrognathi ya da makrognathi, ter ve yağ bezlerindeki deği şimler ya da poliglanduler bozukluklar.

4. Herediter ektodermal dispîazi Hipodonti, bazen ektodermal displazinin saç, sebaköz ve

suderiferöz bezlerin sayısında azalma, el ve ayak tırnaklarında hipoplaziler şeklinde seyreden tipine bağlı olarak görülür.

5. Bazı araştırmacılara göre oligodontinin etyolojisi embri yo gelişiminin 6. haftadaki erken devrelerini de ilgilendirmek tedir. Embriyonik dönemde simfiz bölgesindeki mandibuler sü- türün erken kaybolması dentisyonda kayıp dişler ve malokluz- yon ile kendini gösteren gelişim bozukluklarına neden olur. Mak- sillar lateral kesicilerin eksikliği de damağm lateral sulkusun- da oluşan bir anomaliye bağlı olabilir (3).

6. Genetik yatkınlık Sorumlu genetik mekanizması tam olarak açıklanamamakla

beraber, hipodontinin kalıtımsal bir özellik olduğu gözlenmiştir. Araştırmacıların çoğu hipodontinin tek bir dominant genden kaynaklandığını savunurken, bir kısmı da ressesif ya da x - bağlantılı bir hipotezi desteklemektedir (6, 7, 8, 9).

Sayılan diğer etyolojik faktörlerin hiçbirinde genetik veri-ler kadar destekleyici bir bulgu yoktur. Bu gün, hipodontinin tek başına gözlenen bir olgu olmadığı, en azından başka dental değişimlere de bağlı bir polimorfizm olduğu bilinmektedir. Ör-neğin; hipodonti, ağızdaki diğer dişlerde eksiklik görülme insi-dansını artırmakta, diğer diş boyutlarında küçülmelere neden olmakta ve dental gelişimin genel hızını, kalsifikasyon zamanı-nı ve dişlerin erupsiyon sırasını etkilemektedir (3,10,11).

Aktarılan ilk üç vaka hipodontinin kalıtsal tipine örnektir.

VAKA RAPORU

20.11.1984 tarihinde kliniğimize gelen 13 yaşındaki erkek hasta, sol alt çenede akut bir ağrıdan şikayetçiydi (Resim 1). İntraoral muayenede sol alt ikinci süt molar bölgesinde dişetin-

184

Page 207: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

de bir apse ve dişte mobilite saptandı. Dişte kırık bir amalgam dolgu, yatay ve dikey perkusyonda ağrı şikayetleri vardı. Mua-yene sırasında sağ alt daimi ikinci premoların ağızda olmadığı ve birinci premolar dişin onun yerine distalize olduğu görüldü (Resim 2). Alınan anemnezden hiç çekim hikayesi olmadığı öğ-

Resim 2.

renildi. Periapifcal ve panoramik radyografilerin incelenmesi üzerine çift taraflı olarak mandibular ikinci piremolar'larm ge-lişmediği gözlendi. Patolojik rezorbsiyon ve yaygın enfeksiyon-

185

Alev CONKBAYIR, Tezer BERK

Page 208: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

HİPODONTİ

dan ötürü sol alt ikinci süt molar'm çekimine karar verildi ve hasta kontrole alındı (Resim 3).

Yapılan aile taramasında hastanın 8 yaşındaki kız karde-şinde de çift taraflı mandibular ikinci premolar eksikliği tesbit edildi (Resim 4).

Resim 4.

Onbeş yaşındaki üçüncü kardeşin intraoral muayenesinde ise tüm dişlerin mevcut olduğu gözlendi. Anne ve babanın kli-nik muayeneleri ve alman anemnezleri neticesinde her ikisinde de çekim nedenli diş kayıpları olduğu ve protez kullandıkları saptandı.

186

Page 209: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Alev CONKBAYIK, Tezer BERK

Ailenin üç çocuğundan ikisinde hipodonti tanısı konulun-ca, daha geniş bir tarama yapabilmek için birinci dereceden ya-kın akraba çocukları muayeneye çağrıldı (Resim 5).

Resim 5.

8 yaşındaki amca çocuğunun klinik ve radyolojik muayene-sinde sol alt ikinci premolarm konjenital olarak gelişmediği gözlendi. Hastalar gerekli tedavileri yapılarak kontrol altına alındılar (Resim 6).

4. VAKA RAPORU

Bu vaka, 23.11.1984 tarihinde kliniğimize kontrol için başvu-ran 9 yaşında bir kız çocuğuydu. İntraoral muayenesinde alt ve üst daimi santralleon sürmüş olduğu ve üst süt laterallerin ark

dışında vestibule pozisyonda bulunduğu gözlendi. Solt alt lateral

yerindeydi, sağ alt süt lateral çekilmişti ve bu bölgede santral-kanin arası

mesafe daimi lateralin sürmesi için çok yetersizdi. Alt çenede orta hatta kayma tesbit edildi (Resim 7).

Hastanın panoramik filminin incelenmesi sonucunda üst daimi laterallerin ve mandibular ikinci premolarlarm çift taraflı olarak gelişmediği gözlendi.

Alınan anemnezde hastanın ailenin tek çocuğu olduğu öğ-renildi. Anne ve babanın klinik muayenesinde diş eksikliği sap-

187

Page 210: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Resim 7

tartmadı. Üst süt laterallerin vestibulo pozisyonda olmaları ve dudakta yaralanmalara yol açmaları nedeni ile çekimlerine ka-rar verildi.

188

HİPODONTİ

\ /

Besim 6.

Page 211: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Alev CONKBAYIR, Tezer BERK

5. VAKA RAPORU

Tedavileri için 7.2.1985 tarihinde kliniğimize başvuran 15 ya-şındaki hastanın yapılan Minik ve radyografik tetkikleri sonu-cu sol maksillar ikinci premolar ve çift taraflı olarak mandibu-lar ikinci premolar'lann konjenitai eksikliği saptandı (Resim 8).

Resim 8.

Hastanın ağzında süt dişleri mevcuttu. Sol mandibular ikin-ci süt molar eksternal rezorbsiyon ve aşırı mobilite nedeni üe çekime gönderildi. Hastanın diğer üç kardeşinde diş eksikliği saptanmadı.

6. VAKA RAPORU

5 yaşındaki erkek hastamız 20 Şubat 1985 günü kliniğimize sağ ve sol alt ikinci süt molarlannda derin çürük ve ağrı şika-yeti ile geldi (Resim 9).

189

Page 212: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

HİPODONTİ

Alman radyografiler sonucu bu dişlerin altında daimi diş germi olmadığı gözlendi. Hastanın gerekli tedavileri yapılarak kontrole alındı.

Hasta ailenin ilk çocuğuydu. Kardeşi henüz dişlenme ev-resinde değildi. Babanın yapılanmuayenesinde diş eksikliği göz-lenmedi. Tüm çağrımıza rağmen anne kontrole gelmedi.

7. VAKA RAPORU

14 Şubat 1985 tarihinde kliniğimize başvuran .12 yaşındaki hastanın klinik ve radyolojik muayeneleri sonucunda sağ mak-sillar lateral ve sol mandibular lateral eksikliği tesbit edildi. Hastamız ortodontik tedavi görmekteydi (Resim 10).

.190

Page 213: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Alev CONKBAYIR, Tezer BERK

Hastanın 5 yaşındaki erkek kardeşinin radyografik muaye-nesi sonucu sağ ve sol mandibular premolar bölgesinde şüpheli bir durum saptandı. Daha sonra da açıklıyacağımız gibi bu yaş grubundaki erkek çocuklardaki bazen mineralizasyon yetersiz-liğinden dolayı orLopantomograita yeterli kontrast gözlenmedi-ği düşünülerek kesin tanıya ulaşmak için daha ileri yaşta yeni bir radyografi alınması uygun görüldü.

8. VAKA RAPORU

Kliniğimize 8 Mart 1985'te kontrol için başvuran 8 yaşında-ki hastanın yapılan intraoral ve radyolojik muayeneleri sonu-cunda sağ maksillar lateral dişin olmadığı gözlendi (Resim 11). Alman anamnezden o bölgeden erken yaştan vestibulo pozis-yonda bir süt dişi çektirildiği öğrenildi. Hastanın annesinden alınan anamnezde de benzer bir hikaye ve klinik muayene so-nucu sağ maksillar lateral diş eksikliği saptandı.

Besim 11,

9. VAKA RAPORU

(Resim 12). .

11 Mart 1985'te kliniğimize diş tedavisi için başvuran 8 ya-şındaki erkek hastamızda da klinik ve radyografik muayene-

191

Page 214: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Resim 12.

ler sonucu sol mandibular ikinci premolarm ektopik durumda gelişmekte olduğu ve sağ mandibular ikinci premolarm da kon-jenital eksikliği gözlendi (Resim 13).

192

HİPODONTİ

Resim 13.

Page 215: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Alev CONKBAYIR,. Tezer BERK

Hastamızın ağzında süt ikinci molarlar mevcuttu. Gerekli tedavileri yapılarak kontrole alındı. Yapılan muayenede hasta-nın anne ve babasında diş eksikliği saptanmadı. Kardeşi ise he-nüz dişlenme evresinde değildi.

10. VAKA RAPORU

8 yaşındaki erkek hastamız 22 Mart 1985'te kontrol ve teda-vileri için kliniğimize başvurdu. Hastanın intraoral ve radyolo-jik muayeneleri sonucu konjenital sol alt ikinci premolar eksik-liği saptandı. Hastanın ailesinde başta hipodonti vakası yoktu (Resim 14).

Resim 14.

11. VAKA RAPORU

Kliniğimiz hastalarından 10 yaşındaki kız çocuğunun klinik ve radyografik muayeneleri sonucu çok ender rastlanılan sağ maksillar ikinci molar eksikliği tesbit edildi (Resim 15).

Bu vaka hem 12 yaş dişi eksikliklerine son derece az rastla-nüması hem de hastamızın, bir süre önce anterior bölge dişleri-ni çektirdiğini söylemesi bakımından önem taşıyordu. Radyog-rafik muayenede maksillar anterior bölgede yalnızca dişlerin kronlarının çekilmiş olduğu saptandı. Dişlerin özellikle santral-ler açısından çekim endikasyonu olmayacak bir evrede olmala-

193

Page 216: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

HİPODONTİ

rı, alt anterior dişlerin de hangi endikasyanla çekildiği konu-sunda şüphe uyandırmaktaydı.

Besim 15.

TARTIŞMA

Beş ay gibi kısa bir süre içerisinde kliniğimize tedavileri için başvuran 7-15 yaş grubundaki 11 hastada gözlediğimiz hipo-donti Vakaları bu güne dek yapılan araştırmaların bulgularını destekler niteliktedir. Araştırmacıların hemen hepsi aşağıdaki konularda aynı görüştedirler:

1. Konjenital eksiklik süt dentisyonda, daimi dentisyona göre daha az gözlenmektedir.

2. Diş kayıplarına maksilladan çok mandibulada rastlan maktadır.

3. Hipodonti vakaları hem sayısal eksiklik, hem de görül me sıklığı bakımından kızlarda erkeklere göre daha sık gözlenmektedir.

4. Konjenital diş kaybı olan çocukların % 80'inde bir ya da iki kayıp diş mevcuttur.

5. En fazla eksikliği görülen dişler mandibular ikinci pre- molar ve maksillar lateral kesicilerdir. Bunları maksil- lar ikinci premolarlar, maksillar kaninler ve mandibu lar santral kesiciler izler.

194

Page 217: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Alev CONKBAYIR, Tezer BERK

Birinci ve ikinci molarlar, mandibular kaninler ve maksil-lar santral kesicilerin agenesisi çok nadirdir (1, 3, 7,12,13,14,15). Turner, C. ve Turner, J. (7) ve Hunstadbra-ten'a (16) göre 1936'da Dolder'in 10.000 çocukta yaptığı taramalar sonucu konjenital diş kaybını % 3.4 olarak tesbit etmesinden bu yana bu konuda pek çok araştırmalar yapılmış ve farklı sonuçlar elde edilmiş-tir. 1956'da Grahen konjenital diş kaybını % 6.1 olarak saptar-ken I964'te Hunstadbraten % 10 gibi bir rakama ulaşmıştır. 1974'de Thompson ve Popovich % 7.4 gibi bir tesbit yaparken Wisth, Thunold ve Böe yaptıkları araştırmada konjenital diş kaybını % 6.6 olarak bulmuşlardır.

Bu rakamlar aklımıza dentisyonda evrimsel bir değişim mi oluyor sorusunu getirebilir. Ancak kayıp dişlerin tesbit edilme-sinde karşılaşılan problemler ve teşhis hataları hipodonti insi-dansmın saptanmasında hatalara yol açmaktadır. Örneğin gö-mülü dişler, radyografileri olmaksızın konjenital diş kaybından ayırt edilemezler. Erken çekimler sıklıkla hasta tarafından unu-tulur ve hastanın bizi yanıltmasına sebep olur. Suarez'e (6) göre dikkatsiz bir süt molar çekimi sırasında istemiyerek sürekli diş germinin de çekilmesi ile hipodonti yaratılmış bile olabilir. Öte yandan retine bir süt dişinin yanlışlıkla sürekli diş olarak değerlendirilmesi sürekli dentisyonda gerçek bir hipodonti va-kasını kaçırmamıza neden olur.

Dikkatli bir muayene ve radyolojik tetkik bu sorunları or-tadan kaldırır. Hastaların % 97'sinde ikinci premolar formasyo-nunun radyografik olarak tesbit edilebildiği yaşın 5 yıl 6 ay, kesicilerin de 3 yıl 6 ay olduğunu bilmek radyografik tanılarda kolaylık sağlar (15). Yine de bazı durumlarda özellikle 7 yaş grubu erkek çocuklarda alt ikinci premolar dişin mineralizas-yon yetersizliğinden dolayı ortopantomografta yeterli kontrast vermediği gözlenebilmektedir. Öyle durumlarda 9 yaşında ye-niden alman bir radyograf tanının kesinleşmesini sağlar (14).

Hipodontinin klinik problemleri teşhisten başlayıp, kayıp diş sayısına ve mevcut dentisyonun bundan etkilenmesine ka-dar uzanan bir zincirdir. Yalnızca mevcut diş sayısında azal-maya yol açmaz, dişlerin şeklinde de değişimlere neden olur. Kesici ve kaninler koni şeklinde gelişir, molar ve premolarlar

195

Page 218: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

HİPODONTİ

ise tüberkül bozuklukları gösterirler (12). Bazı araştırmacılar aşırı hipodonti vakalarında dişlerin mesio distal çaplarında, özellikle alt kesici bölgesinde, azalma tesbit etmişler, bunun da dental ark genişliğini etkilediğini savunmuşlardır (14). Hipo-dontide dişlerin pozisyonu kayıp diş sayısına bağlıdır. Genelde bir ya da iki diş eksikliğinde, o dişlerin mevcudiyeti halinde ağızda çapraşıklık olacağından etki minimaldir. Eğer pek çok sürekli dişin kaybı söz konusu ise, dentisyonda boşluklar doğa-cak ve dişler malpoze durumda olacaktır (Resim 16).

Besim 16.

Süt dişinin ağızda uzun süreli korunabildiği durumlarda malpozisyon hafifler. Eğer süt dişi de eksikse boşlukların diş hareketi ile kapatılması gerekebilir.

Çene gelişiminde gözlenebilir etkiler ancak hipodontinin şiddetli tiplerinde, çok sayıda diş kaybının olduğu durumlarda oluşur. Çenelerin bazal kısımlarının büyümesi etkilenmez, an-cak dentisyon kaybı alveolar kemik büyümesini azaltır. Böyle aşırı durumlarda genellikle çenelerin boyutlarını artırmak ve kayıp sürekli dişlerin eksikliğini gidermek üzere protez yapıl-ması uygundur (1).

Görülüyor ki, hastanın normal dentisyon ve okluzyonunun sağlanması bakımından, uygun yaşlarda alınan radyografilerle konjenital diş eksikliğinin saptanmasında erken teşhisin önemi büyüktür. Bu açıdan Pedodontist ve Ortodontistler kadar ser-best diş hekimlerine de görev düşmektedir.

196

Page 219: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Alev CONKBAYIR, Tezer BERK

ÖZET

Bu vaka takdimleri kliniğimize beş ay gibi kısa bir süre içinde rutin tedavileri için başvuran 7-15 yaş grubu 11 hastada, hipodontinin çeşitli etyolojik tiplerine örnek olabilecek, konjeni-tal diş eksikliklerini içermektedir. Bulgular şimdiye kadar bu konuda yapılan araştırmaların sonuçlarını destekler niteliktedir.

SUMMARY

Hipodanti «il Case Reports»

These case reports consists of missing teeth which may be samples for several aetiologic types of hypodontia, in 2-15 ages of 11 patients who came to our clinic for their routine treatment, in a short period of time as 5 months. The data supports the results of the previous studies on this subject.

KAYNAKLA»

1. FOSTER, T.D. : A Textbook of Orthodontics, Second Ed., Blackwell Scientific Publications, Oxford, London, Edinburg, Melbourne, 160-165, 1982.

2. TSO, M.S.Y., CRAWFORD, P.J.M., MILLER, J.: Hypodontia, Ectodermal Dysplasia and Sweat Pore Count., Br. Dent. J., 158 (1), 56-60, 1985.

3. SALZMANN, J.A. : Practice of Orthodontics, Vol. 1, J.B. Lippincott Company, Philadelphia and Montreal, 312-315, 1966.

4. HERMAN, N.G., MOSS, S.J. : Anodontia of the Permanent Dentition : Report of case., J. Dent. Cilhd., 44 (1) : 55, 1977.

5. GRONNER, C.J. : Partial Anodontia : a report of one family, J.A.D.A., 73 (11) : 1117-1118, 1966.

6. SUAREZ, K.B., SPENCE, M.A. : The Genetics of Hypodontia, J. Dent. Res., 53 (4) : 781-785, 1974.

7. TURNER, C, TURNER, J. : Oligodontia : Report of Case, J. Dent. Child. 44 (1) : 49-51, 1977.

8. KÜÇÜKÜÇERLER, B. : Pedodonti, Ank. Ü.D.H.F. Yayınları, No : 9, 273- 278, 1978.

f97

Page 220: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

HİPODONTİ ■ ■ "

9. THOMA, K.H. : Oral and Dental Diagnosis, 3 rd Ed., W.B. Saunders Co., Philadelphia, 1949.

10. GARN, S.M., LEWIS, A.B., VICINUS, J.H. : Third molar agenesis and reduction in the number of other teeth., J. Dent. Res., 41 : 717, 1962.

11. GARN, S.M., LEWIS, A.B., KEREVSKY, R. : Third molar agenesis and size reduction of the remaining teeth., Nature, 200 (2) : 488-489, 1963.

12. GRABER : Orthodontics principles and practice, 3rd Ed., W.B. Saunders Co., Philadelphia - London - Toronto, 1972.

13. SABES, R.W., BARTHOLDI, W.L. : Congenital Partial Anodontia of Permanent Dentition, A Study of 157 Cases. J. Dent. Child., 29 (3) : 211-213, 1962.

14. WISTH, P.J., THUNOLD, K., BÖE, O.E.: Frequency of hypodontia in relation to tooth size and dental arch width., Acta. Odont. Scand., 32 (1) : 201-206, 1974.

15. GLENN, P.B. : A consecutive six-year study of the prevalance of con- genitally missing teeth in private pedodontic practice of two geogra phically separeted areas., J. Dent. Child., 3i (3) , 264-270, 1964.

16. HUNSTADBRATEN, K. : Hypodontia in the permanent dentition. J. Dent. Child., 40 (2) : 31-33, 1973.

198

Page 221: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

G.Ü. Dişhek. Fak. Der: Cilt II, Sayı 2, Sayfa 199 - 208, 1985

BİR GRANÜLER HÜCRELİ AMELOBLASTOMA OLGUSU

Mustafa TÜRKER* Galip ERGEN** Selahattin OR**

Ender ERGİM*** Şule YÜCETAŞ*

Odontojenik bir tümör olan ameloblastoma ilk kez 1827 yı-lında Cusach (3) tarafından çene »kistlerinin bir çeşidi olarak tarif edilmiş, daha sonra Durujinsky (4) bunlar için adamantinoma terimini kullanmıştır. 1918 yılında Krompecher (10) granüler hücrelerin varlığını saptamış, 1929 ylında Ivy ve Churchil (9) mine teşekkülü olmadığı için adamantinoma terimine karşı çık-mışlar ve lezyona ameloblastoma adını vermişlerdir. Gorlin ve arkadaşları (6) odontojenik tümörleri sınıflandırırken amelo-blastonıaları foliküler, pleksiform, akantomaitöz, mukoepider-moid, vasküler ve granüler hücreli olmak üzere altı gruba ayır-mışlardır. Birçok normal dokuda da sitoplazmik granülleri be-lirgin hücreler vardır. Paratiroid bezinde oksifil hücreler, tiroid bezinde Hurthle hücreleri, tükürük bezlerinde onkositler, ağız tümörlerinden granüler hücreli myoblastoma, granüler hücreli ameloblastik fibroma ve konjenital epulisde granüler hücreler görülür. Nevarette ve Smith (13), bu lezyonlarda görülen gra-nüllerin epiteliyal kaynaklı olduğunu gözlemişlerdir. Radyolojik olarak diğer ameloblastomalara benzeyen granüler hücreli ameloblastomada lezyon sınırları, belirgin olmayan uniloküler veya mültiloküler radyolüsent görünümdedir.

Literratürde bugüne kadar 60 granüler hücreli ameloblasto-ma olgusu bildirilmiştir. Lezyonun ender görülmesi, ilginç bir histopatolojik yapı içermesi ve dentoalveoler dokuda özellikle diş etlerinde hipertrofi meydana getirmesi nedeniyle olgumuzu bildirmeyi uygun bulduk.

( * ) G.Ü. Diş Hek. Fak. Ağız ve Çene Cerrahisi Öğretim Üyesi. ( ** ) A.ü. Diş Hek. Fak. Ağız ve Çene Cerrahisi Öğretim Üyesi. (***) A.Ü. Diş Hek. Fak. Ağız Patolojisi, Yrd. Doç.

199

Page 222: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

GRANÜLER HÜCRELİ AMELOBLASTOMA

OLGU BİLDİRİMİ

K.E. adlı 47 yaşındaki erkek hasta alt kesici dişlerde renk değişikliği, bu bölgede.ağrı ve şişlik şikayeti ile kliniğimize baş vurdu. Yapılan intraoral klinik muayenede hipertrofik diş etleri ile, sağ alt 1, 2, sol alt 1 nolu dişlerin devital oldukları ve bun ların altında sınırları belirgin, yüzeyi düzgün, fülüktuan olma yan ancak basıldığında krepitasyon alınan bir şişliğin bulundu ğu görüldü. Sol alt 2, 3 ve 4 nolu dişler vitaldi ve bu dişlerin hem vestibül hem de lingual tarafında yüzeyi düzgün olmayan, sı nırları belirsiz sert bir kitle saptandı (Resim 1). :

Resim 1 — K.E. adlı hastanın intraoral görünümü.

Radyolojik incelemede sağ alt 1, 2 ve sol alt 1 nolu dişlerin altında üniloküler, yuvarlak kistik bir kemik kavitesi gözlendi. Bu dişlerin köklerinin bir kısmı kavitenin içersinde bulunuyor-du fakat kök uçlarında rezorbsiyon yoktu (Resim 2). Solt alt 2, 3 ve 4 nolu dişlerin kök çevresinde sabun köpüğü görünümünde yuvarlak kistik boşluklar mevcuttu (Resim 3, 41.

200

Page 223: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Mustafa TÜRKER, Galip ERGEN, Setehattin OR, Ender ERGUN, Şule YÜCETAŞ

r

Resim 2 — Alt santral dişlerin köklerindeki üniloküler kistik kavite.

Resim 3 - 4 — Sol alt kesici ve premolar dişlerin kök çevresinde sabun

köpüğü şeklinde kistik boşluklar.

201

Page 224: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

GRANÜLER HÜCRELİ AMELOBLASTOMA f'

Gerekli laboratuvar incelemeler yapıldıktan sonra çift ta-raflı mental anestezi ve lokal infiltrasyon anestezisi yapılarak hasta cerrahi disiplinler altında ameliyata alındı. Sağ alt 4 nolu dişten sol alt 6 nolu dişe kadar serbest diş eti ensizyonu yapı-larak lambo kaldırıldı, üniloküler kistik kavitenin vestibül tara-fındaki incelmiş kemik alındı ve lezyon emikle edildi. Bu arada sağ alt 1, 2 ve sol alt 1 nolu dişler çekildi. Daha sonra sol alt 2, 3 ve 4 nolu dişler bölgesindeki kitle için müdahaleye geçildi. İl-gili dişler çekildikten sonra vestibülden geniş bir kemik taba-kası kaldırılarak çeşitli büyüklükteki odaklar teker teker küre-te edildi. Özellikle lingual taraftaki küçük odaklar rond frez yardımı ile temizlendi. Kistle beraber tüm operasyon bölgesini içeren kemik yüzeyi düzgün bir hale getirildikten sonra yara dudakları sütürle kapatıldı. Sürekli kontrol altında tutulan has-taya 3 ay sonra bir defekt protez uygulandı (Resim 5).

Resim 5 — Hastanın ameliyattan 3 ay sonra çekilen panoramik radyog-

rafisi.

Yapılan histopatolojik incelemede makroskopik olarak 2 cm. çapında kistik oluşum ile büyüğü 15x10x5 mm. boyutların-da düzensiz 6 adet kemik dokusu ve 5 adet alt kesici diş saptan-dı. Sert dokular Pereny solüsyonunda dekalsifiye edildi. Tüm

202

Page 225: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Mustafa TÜBKER, Galip ERGEN; Selahattin OR, Ender EHGÜN, Şule YÜCETAŞ

kesitler hernatoksilen eozin ve gerekli olanlarda PAS ve PTAH boyası ile boyandı.

Mikroskopik olarak bazı sahalarda birbirlerinden bağ do-kusundan oluşan stroma ile ayrılan epitei adaları ve bunların periferinde palizatik dizilim oluşturan, nukleusları bazal mera-brandan uzakta yer alan silindirik hücreler izlendi (Resim 6).

Resim 6 — Bağ dokusu stroması içinde odontojenik epitei hücreleri. 10x10

H.E.

Epitei adalarının içinde polihedral şekilli nükleus içeren yıldız-sı retiküluma benzer hücrelerin varlığı gözlendi. Bu görünümü ile foliküler ameloblastomaya benziyordu. Bazı sahalarda, ise epitei adalarının içini kısmen veya tamamen dolduran büyük yuvarlak veya polihedral şekilli eozinofilik granüller içeren, nukleusları piknotik ve sitoplazmanm ortasında yer alan gra-nüler hücrelerin varlığı saptandı (Resim 7, 8). PAS boyasında bu hücrelerin içerisinde pozitif granüllerin bulunduğu ve kesit-lere uygulanan PTAH boyasının negatif olduğu izlendi. Sonuçta granüler hücreli ameloblastoma olduğu saptandı.

203

Page 226: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

GRANÜLER HÜCRELİ AMELOBLASTOMA

Besim 7 — Çevrede palizat oluşturan odontojenik hücrelerin ortasındaki granüler hücreler. 10x10 H. E.

Resim 8 — Granüler hücrelerin büyük büyütmedeki görünümleri. 10x10

H.E.

204

.*

**.

4- ̂

*

Page 227: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Mustafa TÜRKER, Galip ERGEN, Selahattin OR, Ender ERGUN, Şule YÜCETAŞ

TARTIŞMA

Granular hücreli ameloblastoma oldukça az rastlanan bir tümördür. Hartman ve Colonel (8) 13000 odontojenik tümör içinde saptadıkları 408 ameloblastoma olgusundan ancak 20'si-nin granüler hücreli ameloblastoma olduğunu bildirmişlerdir. Araştırıcılar bu olguların 21 - 65 yaş grupları arasında gözlen-diğini, ortalama yaşın 40.7 olduğunu belirtmişler ve bunun di-ğer tip ameloblastomalardan 8 yaş daha fazla görüldüğünü vur-gulamışlarsa da Thoma (7), böyle bir farkın olmadığını ileri sürmüştür. Small ve Waldron (14) ise tüm ameloblastomalarda ortalama yaşın 32.7 olduğunu bildirmişlerdir. 47 yaşında olan hastamız Hartman ve Colonel'in bulguları ile uyum göstermek-tedir. Sekse göre dağılımda erkeğin kadına oranının 1/2.5 oldu-ğu bildirilmiştir (8). Literatürün incelenmesinde tümör lokali-zasyonunun en fazla mandibulada ve arka bölgede gözlenme sine karşın bizim olgumuzda yine mandibulada fakat ön böl-gede yer almıştır (8,11).

Cahn ve Bailey (1, 2) ameloblastomalarm radyolojik olarak kist görünümünde olabileceğini bildirmişlerdir. Olgumuzda sağ alt 1, 2 ve sol alt 1 nolu dişlerin altında uniloküler, sol alt 2, 3 ve 4 nolu dişlerin altında multiloküler iki ayrı kistik görünüm sap-tanmıştır. Uniloküler olanının ameliyat sonrası yapılan histopa-tolojik incelemede radiküler bir kist olduğu anlaşılmıştır. Uni-loküler kistik görünüm veren ameloblastomaların kistten kay-naklandıklarına dair görüşler varsa da olgumuzda ameloblasto-manm aynı kavite içinde olmayıp komşu ayrı bir lezyon şeklinde bulunması ilgi çekicidir (16). Bugüne kadar bildirilen olgular arasında kistle komşuluğu olana rastlanmamıştır. Stafne(15) ameloblastomaların komşu olduğu dişlerin köklerinde diğer ba-zı çene lezyonlarma oranla daha çok rezorbsiyon meydana ge-tirdiğini bildirmiştir. Olgumuzdaki tümöre komşu dişlerin re-zorbsiyon göstermemeleri bu görüşü doğrulamaktadır.

İyi huylu tümörlerin arasında yer almalarına karşın bu lez-yonlarda nüks oranı yüksektir. Bu nedenle cerrahi müdahale-nin genişliği konusunda farklı görüşler vardır. Bazı araştırıcılar enükleasyonu önerirlerken diğerleri parsiyel çene rezeksiyon-

205

Page 228: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

GRANÜLER HÜCRELİ AMELOBLASTOMA

larını tavsiye etmektedirler (12,17). Bizim olgumuzda lezyonun nisbeten küçük olması nedeniyle enükleasyon tercih edilmiştir.

Genel olarak granüler hücreli ameloblastomadaki granüler hücrelerin odontojenik epitel kaynaklı olduğu ve bu hücrelerin kolumnar ve yıldızsı hücreler arasındaki geçişin histolojik gö-rünümünü oluşturduğu kabul edilir. Bazı araştırıcılar bu hüc-relerin odontojenik hücrelerin dejenerasyonu sonucu meydana geldiğini savunmuşlardır (6,11). Gold ve Christ (5) bazal taba-kada görülen granüler hücrelerin dejeneratif değişiklik olma-yıp metabolik bir olay sonucu oluştuğunu bildirmişlerdir. Na-varette ve Smith (13) bu sitoplazmik granüllerin lizozom oldu-ğunu belirtmişlerdir. Olgumuzda yapılan histokimyasal araş-tırmada bu granüler hücrelerin PAS pozitif granülleri içermesi ve PTAH boyasında negatif boyanma göstermesi bunların lizo-zomal kaynaklı olduğunu kanıtlamaktadır. Hartman veColonel (8) granüler yapı transformasyonunun foliküler tip ameloblas-tomada görüldüğünü bildirmişlerdir. Lucas (11) ise granüler hücrelerin folikül içinde ya tek tek ya da geniş kümeler halinde oluştuğunu ve yassı retiıkülumun tümünü kapladığını belirt-miştir. Tek olgumuzda foliküler tip ameloblastoma ile birlikte epitel adalarının bazılarında granüler hücrelerin yıldızsı reti-külum hücrelerinin yerini aldığı görülmüştür.

ÖZET

Granüler hücreli ameloblastoma, odontojenik tümörlerden ameloblastomalar arasında oldukça nadir rastlanan bir tiptir. Bu tümörün kadmlarda ve orta yaşlarda daha fazla görüldüğü, genellikle mandibulada ve arka bölgede gözlendiği bildirilmiş-tir.

Radyolojik olarak lezyon sınırları belirgin olmayan unilo-küler veya mültiloküler radyolüsent görünümdedir. Histopato-lojik olarak granüler hücreli ameloblastomadaki granüler hüc-relerin odontojenik epitel kaynaklı olduğu ve bu hücrelerin ko-lumnar ve yıldızsı hücreler arasındaki geçişin histolojik görünü-münü oluşturduğu kabul edilmektedir. Nüks oranının yüksek

206

Page 229: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Mustafa TÜRKER, Galip ERGEN, Selahattin OR, Ender ERGUN, Şule YÜCETAŞ

oluşu cerrahi müdahalenin genişliği konusunda farklı görüşle-rin ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

SUMMARY

«A Case of Granular - cell Amelolbastorna»

■Granular - cell ameloblastoma is a rare type of ameloblas-tomas, which are odontogenic tumors. It has been reported that, this tumor is encountered more frequently in the middle aged women and located in the posterior region of the mandible,

Radiologically, the lesion is radiolucent, unilocular or mul~ tilocular, with undefined margins.. Histopathologically, it is believed that, the granular cells originate from the odontogenic epitelium, and they form the histological appearance of the transition between columnar and stellate reticulum cells. Diffe-rent ideas appear on the extent of the surgery since the rate of recurrence is very high.

207

Page 230: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

GRANÜLER HÜCRELİ AMELOBLASTOMA

LİTERATÜR

1. Bailey, J.W. : Dentigerous Cyst with Ameloblastoma : Report of a Case. Oral Surg. Oral Med. Oral Path., 4 : 1122-1126, 1951.

2. Cahn, L.R. : The Dentigerous Cyst is a Potential Adamantinoma. Dent. Cosmos 75 : 889-893, 1933.

3. Cusach, J.W. : Report of the Amputation of Portions of the Lower Jaw. Dublin Hosp. Rec, 4 : 1, 1827.

4. Gold, L., Christ, T. : Granular Cell Odontogenic Cyst. Oral Surg. 29 : 437-442, 1970.

5. Gorlin, R.J., Chaudhry, A.P., Pindborg, J.J. : Odontogenic Tumors Classification, Histopathology and Clinical Behavior in Men and Domesticated Animals. Cancer, 14 : 73-101, 1961.

6. Gorlin, R.J., Goldman, H.M. : Thoma's Oral Pathology. The C.V. Mosby Co. St. Louis, Vol. 2, 481-515, 1970.

7. Hartman, K.S., Colonel, L. : Granular-cell Ameloblastoma. Oral Surg. Oral Med. Oral Path., 38: 241-253, 1974.

8. Ivy, R.H., Churchill, H.R. : The Need of a Standarttized Surgical and Pathological Classification of the Tumors and Anomalies of Dental Origin. Trans Am. Ass. Dent. Sch., 240, 1930.

9. Krompecher, E.: Zur Histogenese und Morphologie der Adamantinome und Sonstiger Kieferegeschwust. Beitr. Path. Anot., 64 : 165, 1918.

10. Lucas, R.B. : Pathology of Tumors of the Oral Tissues. Churchill Livingstone, 3. Ed., s. 30-99, 1976.

11. Mehlisch, D.R., Dahlin, D.C., Masson, J.K. : Ameloblastoma : A Clini- copathologic Report. J. Oral Surg., 30 : 9-22, 1972.

12. Navarette, A.R., Smith, M. : Ultrastructure of Granular-cell Amelob lastoma. Cancer, 27 : 948-955, 1971.

13. Small, LA., Waldron, C.A. : Ameloblastoma of Jaws, Oral Surg., 8 : 281-297, 1955.

14. Stafne, E.C. : Value of Roentgenograms in Diagnosis of Tumors of Jaws. Oral Surg. Oral Med. Oral Path., 6 : 82-92, 1953.

15. Stafne, E.C, Gibilisco, J.A. : Oral Roentgenographic Diagnosis. W.B. Saunders Co., Philadelphia, s. 169-172, 1975.

16. Toller, P.A. : Autoradiography of Explants from Odontogenic Cysts. Brith. Dent. J., 131 : 57-61, 1971.

208

Page 231: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

G.Ü. Dişhek. Fak. Der. Cilt II, Sayı 2, Sayfa 209 - 215, 1985

BİR OVERDENTURE UYGULAMASI

A. DOĞAN*

Özellikle son 10 yılda önem kazanan overdenture yapımı, dişhekimliğinde 100 yıldan beri bilinmektedir. Overdenture kul-lanımı, protezle ilgili gelecekteki komplikasyonları geciktirebi-lir veya ortadan kaldırabilir (4).

Overdenture, ağızda kalan dişler üzerine tam veya müte-harrik bölümlü protez şeklinde yapılabilir ve aynı zamanda overlay protez, teleskop protez, diş destekli protez ve biyolojik protez olarak ta adlandırılır (6).

Overdenture yapımında kullanılacak destek dişlerin seçimi önemlidir. Esas amaç, doğal dişlerin kaybını önlemektir. Araş-tırmalar, belirli özelliklere sahip canlı köklerin rezorbsiyonu önlemek için ağızda tutulabileceğini göstermiştir (1 ,2 ,3 ,4) .

Destek dişlerin seçimindeki kriterler: 1 — Destek dişlerin yerleşimi: Maksimum destek ve stabi-

lite için birden fazla düzlem üzerinde olmalarına dikkat edi lir (2).

2 — Kemik desteği: Overdenture dayanağı için gerekli olan destek kemik miktarını belirleyen sayısal değerler olmamasına rağmen diş mobilitesi ve cep derinliği dikkatle değerlendirilme lidir. Hareketlilik şekilleri, destek dişlerin seçiminde önemli ol masına rağmen, başarılı endodontik tedavi ile klinik kuron - kök oranlarının düzeltilmesi, belirgin olan hareketliliği oldukça azal tabilir. Kuron yüksekliğindeki azalma sonucunda alveol içinde bulunan dişe ait dönme merkezi daha apikale hareket eder, böy lece diş stabilite kazanır, yan kuvvetlerden etkilenmesi en aza indirilmiş olur (1, 2, 5, 6).

(*) A.Ü.D.H.F. Protetik Diş Ted. Ana Bilim Dalı, Arş. Görv., Dr.

209

Page 232: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

OVERDENTURE

3 — Kök şekli: Düz, kavisli ve çok köklü dişler, kısa, konik dişlerden daha iyi desteklik görevi yaparlar (2).

4 — Dayanak dişler arası mesafe: Çok yakın kökler ara sındaki yeterli olmayan mesafe, copingler arasındaki embrasur formunu zorlaştırabilir. Birbirine yakın dayanakların temizlen mesi hastaya güçlük çıkarabilir, overdenture üzerinde mevcut diş pozisyonlarını da etkileyebilir (1, 2).

5 — Destek dişlerin sayısı: İdeal destek dişlerin seçimine mevcut dişlerin sayısı ile karar verilir. Seçilen dişlerin rezorb- siyon oluşma ihtimalinin fazla olduğu yerlerde bulunmalarına dikkat edilir (2, 6).

6 — Çiğneme yükü - Karşıt dentisyon : Overdenture için dayanak seçiminde okTuzyona dikkat edilmesi gerekir. Protetik bir restorasyon yapılacağı zaman, karşıt arkın mukavemetinds büyük eşitsizlikten sakmılmalıdır. Karşıt dentisyonun doğal dentisyon, overdenture ya da tam protez olması, mevcut çiğne me kuvvetlerinin belirlenmesine yardım eder. Çiğneme kasla rının mukavemetindeki değişiklikler hastadan hastaya değişir. Destek dişler seçileceği zaman bu durum göz önünde tutulma lıdır (2).

7 — Protez tasarımı: Aparey tipine göre destek diş seç mekten ziyade, mevcut dişler ve yerleşimlerine göre belirlen melidir (2).

Destek dişlerin preparasyonları, estetik, coping tutuculuğu ve uygun kuron - kök oranı hususunda tenkide açıktır. Dişler prepare edilmeden yapılacak coping tipine göre preparasyon hekim zihninde canlandırılmalıdır. Bu durum kullanılan daya-nakların sayısı, kemik destek miktarı, daha uygun kuron - kök oranı için duyulan gereksinim, karşıt dentisyon, mevcut verti-kal mesafe, coping ve ataşmentin kullanılıp kullanılmayacağı-na göre belirlenir (2).

Dört tip primer copingin herbiri özel preparasyon gerektirir. — Kısa preparasyonlar (canlı olmayan)

1 — Çıplak kök dayanaklar için 2 — Kısa copingler için

210

Page 233: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

A. DOĞAN

— Orta - kısa preparasyonlar (canlı olmayan)

1 — Çıplak kök dayanaklar için 2 — Orta-kısa copingler için

— Orta preparasyon (canlı ve canlı olmayan) 1 — Orta büyüklükteki copingler için

— Uzun preparasyonlar (canlı) 1 — Akrilik sekonder copinglere sahip uzun copingler

için

2 — Ataşmentli uzun copingler 3 — Metal sekonder copingler ile kullanılacak uzun co-

pingler için (2). Çıplak kök dayanaklar için kısa preparasyonlar: Böyle bir dayanak sağladığı desteğe ilave olarak alveolar

sırtı korur, fakat tutuculuk temin etmez. Alveolar sırtın kontu-runu takiben okluzal konturun hafifçe dışbükey olması gere-kir. Protez dişlerinin yerleştirilmesi hususunda ilave yer sağla-mak için bazı hekimler, kök yüzeyi içinde hafif bir içbükeylik hazırlarlar. Bununla beraber, böyle bir durumda protez dişleri için yeterli yer normalde problem teşkil etmez. Tüm okluzal yüksekliğin yaklaşık olarak 1 -2 mm. olması gerekir. Tutuculuk için kullanılan kök dayanaklar hafif uzundurlar ( 4 - 5 mm.). Kök kanalını okluzal açıklığının gümüş amalgam ile restore edilmesi gerekir. Kökün okluzal yüzeyi ve gümüş amalgam zım-para disk, lastik möl ve lastik diskle önce pomza, sonra çinko oksit tozu kullanılarak parlatılır (2).

VAKA BİLDİRİSİ VE UYGULAMA

Bilim dalımıza 1984 yılında M.E. isimli hasta 4200 protokol no ile 45 yaşında protez yaptırma isteği başvurmuştur.

Klinik kontrolunda, ağız içerisindeki mevcut dişler 3 2 1

5 4 3 2 1

12 3 4 6

1 2 3 4 5

şeklinde izlenmiştir. Tüm dişler çev-

211

Page 234: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

OVERDENTURE

resinde periodontal rahatsızlık, özellikle 1 2

no'lu dişler-

de alveolar kemikte aşırı yıkım ve dolayısıyla diş mobilitesi tesbit edilmiştir. Bu dişlerin çekimine, diğer bölgelerde de pe-riodontal cerrahiye karar verilmiştir. Flap operasyonu sonrası iyileşme için yeterli süre beklenilmiş ve overdenture için daya-nak teşkil edecek 3 2 1 | 3 4 no'lu dişler prepare edilip, en- dodontik tedavileri gerçekleştirilmiştir. Kök kanalının okluzal açıklığı gümüş amalgam ile doldurulup parlatılmıştır (Resim 1 -2). | 1 2 no'lu dişler çekilip (Resim 3), yara iyileştikten sonra

Besim 1 — Bir Overdenture uygulaması.

şahsi ölçü kaşığı ile hastadan lastik ölçü maddesi ile alınan öl-çülerden esas modeller elde edilip protezler bilinen kurallara göre bitirilmiştir (Resim 4). Hasta ağız hijyeni konusunda mo-tive edilip, periodontal ve protetik kontrolleri protezin takıl-masını takip eden belirli dönemlerde hekim tarafından da sağ-lanmıştır.

212

Page 235: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Â. DOĞAN Besim 2 — Bir Overdenture Uygulaması.

*

Resim 3 — Bir Overdenture Uygulaması.

213

Page 236: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Resim 4 — Bir Overdenture Uygulaması.

TARTIŞMA

Son yıllarda başarılı bir protez türü olarak rutin pratik ça-lışmalara giren overdenture kullanımı, okluzal kuvvetlere kar-şı diş desteği sağlamak, dişler çevresinde alveolar kemiği ko-rumak, periodontal reseptörlerde proprioception duyusunu mu-hafaza etmek gibi önemli üstün niteliklere sahiptir (6).

Vakamızda çıplak kök dayanakların endodontik tedavisi, hem destek dişlerin yeterli oranda azaltılıp, benzer büyüklük ve şekilde dişlerin yerine konulmasını sağlamış, hem de ekonomik yetersizlikten dolayı coping yapımını gerektirmemiştir. Kuron -kök oranı uygun şekilde sağlandığından, periodontal operasyon öncesi belirgin olan hareketlilikte önemli ölçüde azalmıştır. Has-tanın ağız hijyeni konusunda eğitilmesi ve belirli zamanlarda hekim kontrolü, çıplak kök dayanaklar çevresinde oluşabile-cek plak birikimine bağlı patolojik olaylar riskini elimine et-miştir.

214

OVERDENTURE

Page 237: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

A. DOĞAN

ÖZET

Bu çalışmada overdenture yapımının destek diş seçim ve preparasyon konusunda genel bilgi verilmiş ve 45 yaşındaki bir erkek hasta için uygulaması anlatılmıştır. Vakada overdenture dayanakları, çıplak kök dayanaklar için kısa preparasyonlar şeklinde sağlanmıştır. Hasta ağız hijyeni konusunda motive edil-miş ve protezin uygulanışından sonra da klinik olarak kontrol edilmiştir.

SUMMARY

An Application of Overdenture

In this study, general knowledge on the subject of abutment selection and preparation of overdenture fabrication has been given and an application of this to a 45 years of age male patient has been presented.

In this case overdenture abutment have been ensured as short preparations for bare - root abutments. The patient has been motivied for the oral hygiene and controlled clinically after adjustment of prosthesis.

LİTERATÜR

1. Brewer, A.A., Morrow, R.M. : Overdentures, The C.V. Mosby Co., St. Louis, 1975.

2. Jumber, J.F. : An Atlas of Overdentures and Attachments, Quintessence Publishing Co. Inc., 1981.

3. Jumber, J.F., Jumber, M.J., Anderson, F.H. : Overdenture Design, Quintessence International Dental Digest, 12 (9) : 883-893, 1981.

4. Licht, W.S., Leveton, E.B. : Overdentures for Treatment of Severe Attrition, J. Prosthet. Dent., 43 (5) : 497-500, 1980.

5. Sulci, J. : Precision Attachments in Overdentures : An Alternative to Complete Dentures, Quintessence of Dental Technology, 5 (7) : 641- 645, 1981.

6. Tylman, S.D., Malone, W.F.P. : Tylman's Theory and Practice of Fixed Prosthodontics, 7th Ed., The C.V. Mosby Co., St. Louis, 1978.

215

Page 238: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı
Page 239: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

G.Ü. Dişhek. Pak. Der. r : Cilt II, Sayı 2, Sayfa 217 - 221, 1985

TEDAVİ GÖRMEDEN İYİLEŞMİŞ BİR MANDİBULA KIRIĞI (Vaka Raporu)

Orhan GÜVEN*

GİRÎŞ

Çene kırıklarının konservatif tedavisinin çok eskilere da-yandığı hatta taş devrine kadar uzandığı bilinmektedir (5). Ça-ğımızda çene kırıklarının tedavisi konservatif, cerrahi ve kom-bine tedavi yöntemleri ile yapılmaktadır.

Çene kemiğinin kuvvetli ve zayıf anatomik bölgeleri, kırı-ğın yerini ve doğrultusunu belirleyen faktörler olarak bilinir-ler. Borçbakan'a (1) göre mandibulanm zayıf noktaları; semfis hizası, kaninler hizası, küçük azılar hizası, yirmi yaş dişleri hi-zası, ve kollum hizasıdır. İnsan neslinde üçüncü azı dişleri ken-dilerine çıkacak yer bulamadıklarından çene kemiği içinde gö-mülü kalırlar veya çıksalar bile komplikasyonlu bir çekim so-nucu o bölgede mandibulanm zayıflamasına neden olurlar (1).

Alt çene kırıklarının meydana gelmesi için çok büyük trav-malara gerek yoktur. Bunun yanında üzerine yapışmış olan kasların çekmeleri ile bir takım klasik deplasmanların oluşması beklenir. Örneğin yirmi yaş dişi bölgedeki bir kırıkta M. Mas-seter, M. Pterygoideus İnternus'dan daha kuvvetli çektiğinden arka kısa fragmanın, ön büyük fragmanın dış ve yukarısına şe-voşe olduğu (Şekil 1) görülür (1).

(*) A.Ü. Diş Hek. Fak. Ağız, Diş ve Çene Hastalıkları ve Cerrahisi Ana ilim Dalı, Doç. Dr.

217

Page 240: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

MANDİBULA KIRIĞI

Şekil 1.

Bazı özel durumlarda örneğin mandibulanın ramus kırık-larında kırık hattı iki kuvvetli kas kitlesi aırasmda kaldığından, hiç veya çok az bir deplasman gösterir. Bunun yanında yukarı-da bahsedilen yirmi yaş bölgesi kırıklarında fragmanlarda bir deplasman beklenir ve kırığın herhangi bir yöntemle tedavisi gereklidir.

Bu makalede yirmi yaş dişi bölgesinde kırığı olan ve teda-vi görmediği halde şifa ile sonuçlanmış bir vaka takdim edile-cektir.

VAKA BİLDİRİMİ

52 yaşında, erkek olan hastamız M.D., D.Ü. Diş Hakimliği Fakültesi Çene Cerrahisi Kliniğine adli raporunu almak üzere başvurmuştur. Hastanın klinik kaydı kontrol edildiğinde 2,5 ay önce kliniğe baş vuran hastada mandibular yirmi yaş dişi böl-gesinde bir kırık olduğu ve hastanın önerilen tedavileri kabul etmeyerek kliniği terk ettiği öğrenilmiştir. Hastadan alınan anamnez de kayıtları doğrulamıştır. Hasta geçen bu süre içinde

218

Page 241: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Orhan GÜVEN

çenesini hareketsiz kılacak hiç bir müdaheie yaptırmadığını hatta bir bezle dahi sarmadığım ifade etmiştir.

Yapılan klinik ve radyolojik muayenede yirmi yaş dişi ci-varında devamlılığı tam olmasa bile iyileşmiş bir fraktür böl-gesi saptandı (Resim 1.). Oklüzyonda hiç bir bozukluk gözlen-medi.

Resim 1.

TARTIŞMA

Çene kırıklarının tedavisi çok eskilere dayanır. M.Ö. 3000 -2500 yıllarında tedavi için, tahta parçalarından sine, keten bez-lerinden yapılan bandajlar kullanılmıştır (5). Bu yöntemleri M.Ö, 600 yıllarında uygulanan altın ligatür ve sineler izlemiş-tir (5). İlk bimaksiller tesbit 13. y.y.'da Salicetti tarafından uy-gulanmıştır (5). 1897'de Hartmüller lastiklerle çeneler arası bağlamayı uygulamıştır (6). Daha sonra Schuchardt (7) sine-ler ve akrilik sineler uygulamaya girmiştir (4). Klinik uygula-

219

Page 242: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

MANDİBULA KIRIĞI

manın güçlüğüne rağmen ortodontik bantlar da çene kırıkları tedavisinde yer almıştır (4).

Çene kırıklarının değişik yıllara, değişik çevre koşullarına göre değişik özellikler ve tedavi gereksinmesi gösterdiği bili-nen bir gerçektir. Borçbakan ve arkadaşları (2), Güven ve ar-kadaşları (3) memleketimizde görülen çene kırıklarının teda-visinin ve etyolojdlerinin farklı yıllar arasında ne gibi değişik-likler gösterdiğini rapor etmişlerdir.

Günümüzde antibiyotikler ve mükemmel ameliyathane ko-şullarının sağlanması ile çene kırığı tedavisinde plak, tel oste-osentez cerrahi yöntemleri de önemli bir yer işgal etmektedir (41.

Özellikle yirmi yaş dişi bölgesindeki kırıklarda fragmanla-rın çenenin kuvvetli kasları altında değişik deplasmanlar gös-tereceği düşünülerek bugün modern kliniklerde tedavi olarak olarak plak veya tel osteosentezi uygulanmakta, bu tedavinin imkansızlığı hallerinde konservatif tedavi yöntemleri düşünül-mektedir.

Takdim edilen vaka, gerek ileri yaşı, gerek kırığın mandi-bulanm çok hassas bir bölgesinde olması ve hiç tedavi görme-den son derece iyi bir iyileşme göstermesi adeta yukarıda an-latılan tedavi yöntemlerini şüphe altında bırakacak ilginç bir görünüm sergilemektedir.

ÖZET

Mandibula, kafa ile iki eklemle birleşmesi ve yüzde çıkıntılı bir özellik arz etmesiyle kırılmaya son derece müsaittir. Kırıklar şiddetlerine göre basit, kompleks ve kompaund olarak sınıflandırılırlar. Bugüne dek yapılan yayınlarda en sık görülen mandibular kırığın angulus civarındakiler olduğu ve bu tip kı-rıklarda arka parçanın yukarıya şevoşe olduğu belirtilmiştir. Mandibular kırıkların tedavisi için bir çok metod önerilmiştir.

Bu makalede hiç bir tedavi gömleksizin iyileşmiş bir man-dibula fraktürü takdim edilmiştir.

220

Page 243: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Orhan GÜVEN

SUMMARY

A Healed Mandibular Fracture Without Being Treated (A Case Report)

Since the mandible is a hoop of bone articulating with the skull at its proximal ends by two joints and since the chin is a prominent feature of the face, the mandible is prone to fracture. Fractures are classified into various types, depending on the severity of the fracture and whether or not the fracture is simple, compound or comminuted. In the series reported previously revealed that the most common bilateral fracture was in the angle region. Most of the angle fractures known as unfavorable. In the mandibular angle fracture the posterior fragment will be pulled upward. This is termed an unfavorable fracture. The treatment of such fractures consist of reduction and fixation. Many methods have been described for the treatment of the mandibular fracture in the literature.

In this article a healed mandibular fracture without being treated is presented.

KAYNAKLA»

1. Borçbakan, C. : Ağız ve Çene Hastalıkları. A.Ü. Basımevi, Ankara, 1975. 2. Borçbakan, C, Gerçeker, M., Güven, O. : Çene kırıkları üzerine bir

klinik araştırma. Türk Otorinolarengoloji Bülteni, 3 : 257-263, 1978. 3. Güven, O., Erol B., Özer, A. : Güneydoğu Anadolu bölgesinde görülen

çene kırıkları üzerine klinik bir araştırma, XVI. Türk Periodontoloji Derneği Bilimsel Kongresi (Alanya, 11-18 Mayıs, 1985).

4. Kruger, E. : Lehrbuch der chirurgischen Zahn-Mund und Kiefer heilkunde. Buch-und Zeitschriften verlag, Die Quintessenz, 2 : 59-140, 1977.

5. Neuer, O. : Maxillo-faciale Traumatologie, Walter de Gruyter. Berlin, 1-31, 1977.

6. Niederdellmann, H., Schilli, W.G. : Funktionsstabile Osteosynthese im Unterkiefer. Dtsch. Zahrarztl. Z., 28 : 638-639, 1973.

7. Schuchardt, K., Schwenzer. N. : Ursachen haufigkeit und legalisation der frakturen des gesichtsschâdels. Fortsch. der kiefer - u. Gesichtschir., 11 : 1-6, 1966.

221

Page 244: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı
Page 245: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

G.Ü. Dişhek. Fak. Der. Cilt II, Sayı 2, Sayfa 223 - 229, 1985

TME TOMOGRAFİSİ

Şakir AKÇA* Yılmaz GÜNAYDIN**

TEMPOROMANDİBULER EKLEM

TME dış kulak yolu önünde, masseter bölgesinin arka üst kısmında sağ ve solda mandibulanın prosessus kondilarısı ile temporal kemiğin fossa artikülarisi arasında bulunur. Kafa is-keletini yapan kemikler arasında tek hareketli eklem olup, alt çeneyi çeşitli eksenler üzerinde hareket ettiren irregüler eklem gurubuna girer (10).

YAPISI: Eklemi oluşturan parçalar, eklem başı (prosessus kondilaris), eklem çukuru (fossa artikülarıs), eklem çıkıntısı (tüberkülum artikülare) ile bağlar (ligament) ve bir ara kıkır-daktan (diskus artikülaris) meydana gelir. Eklem boşluğu dis-kus artikülaris vasıtası ile üst ve alt olmak üzere iki kompart-mana ayrılır (2 - 4).

TOMOGRAFİ: Temporomandibuler eklem hastalıklarında her birisi için karakteristik olan semptomlar bulunmakla bera-ber bunların radyolojik bulgularla da desteklenmesi lazımdır. Radyolojik teşhis yöntemlerinde esas üç boyutlu bir cismin iki boyutlu görüntüsünün elde edilmesidir. Bu görüntü yeterli ol-makla beraber farklı radyoopak yapılardan dolayı her zaman mümkün olamaz (1). Opaklığı yüksek lezyonlar veya normal do-kuları opaklığı düşük olanları gizler (7).

Normal profil röntgenlerinde eklem bölgesinde temporal kemiğin mastoid çıkıntısı, kondil başı, zigomatik ark gibi kafa-

(*) A.Ü. Diş Hek. Fak. Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Gazi Üni-versitesi Rektörü, Prof. Dr. (**) Gûlhane As. Tıp Ak. Diş Hek. Merk. Diş ve Ağız Cerr. Dr. Med. Dent.

223

Page 246: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

TME TOMOGRAFİSİ ı:. ;; ;;..:y.,; ' , . : : : » ; : Ü..:/

ya ait anatomik yapıların birbiri üzerine süperpoze olması so-nucu değerlendirme yapmak zordur. Bu bölgenin tam olarak görülebilmesi için çeşitli araştırıcılar değişik radyolojik, yön-temler geliştirmişlerdir (8 -11).

Bu yöntemler içinde en iyisi istenilen derinlikteki lezyonla-rm selektif olarak gösterilmesini sağlayan yöntem olan gövde kesit radyografisidir .Tomografi, planigrafi, stratigrafi ve lami-nografi ve daha dar bir alanda kullanıldığı zaman Zonografi eş anlamlı kelimelerdir. Son zamanlarda temel tomografik il-kelerde bazı değişiklikler uygulanmıştır. Bunlar ototomografi, elektrofluoro planigrafi, kserotomografi ve en önemlisi bilgisa-yarlı tomografidir. Sonuncusu dışında tümünde istenmeyen kı-sımları silen geometrik bir hareket kullanılmaktadır (7).

PRENSİP: Tomografi tüp ve film tutucusunun çekim esna-sında zıt yönlere hareket ettiği bir vücut kesit röntgeni yönte-midir (9-13). Bunun etkisi bütün görüntüleri tek bir düzlemin altında ve üstünde daha iyi görebilecek şekilde incelemektir. Şekil l'de çizgisel bir hareket sağlandığı zaman objedeki deği-şik noktaların film üzerindeki görüntüleri ayrıntılı bir biçimde gösterilmektedir. Objedeki bir nokta (c noktası) film ve tüpün hareketi esnasında yerini değiştirmez ve net bir görünüm verir C noktası oda düzeyindedir. Odak düzeyinin üst ye altındaki noktalar (E ve M noktaları) tüm hareket esnasında film üze-rinde aynı noktaya düşmeyeceklerinden silinirler. Çizgisel to-mografide hareket yönünde paralel noktaların iyi silinmemesi bu yöntemin eksikliğidir. Bunu gidermek için sirküler, eliptik, hiposikloidal ve trispiral hareketli tomografi aygıtları yapılmış-tır. Tüm geometrik tomografi yöntemlerinde odak planının üst ve altındaki noktalarının tamamiyle silinmesi imkânsızdır (1).

İyi bir tomografik görüntü için aşağıdaki faktörler gerekli-dir.

1 — Aletin düzgün ve sarsıntısız hareketi. 2 — Uygun çekim faktörleri. 3—Yüksek frekansla dönen bir anod. 4 — Yüksek hızlı film (9).

224

Page 247: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Şekil 1 — Çizgisle (Lineer) tomografide temel hareketler.

TME'İN TOMOGRAFİSİ: TME frontal veya profil tomogra-fik yöntemlerle incelenebilmektedir. Frontal tomografi ile TME' de l mm aralıklarla frontal kesitler yapılarak elde edilen gö-rüntüler değerlendirilmektedir (12-15). Profil tomografisi ise eklemin çeşitli yapı ve konturlarını anlama şansı tanır. Kondil ve fossa artikülaris dışında, artiküler mesafe kesin olarak bili-nebilir ve fossa içinde kondilin konumu tesbit edilebilir (15).

Bugün tomografi TME ile ilgili çeşitli bozuklukların teşhi-sinde sık kullanılan radyolojik tekniklerden birisi olmuştur. Artritis, ağrıdı eklem disfonksiyonu, kondil kırıkları, ankiloz, sublüksasyon ve kondiler malformasyon teşhisleri ve bu bölge-de yapılacak olan cerrahi operasyonlarda önemli derecede avan-tajlar sağlamaktadır (3-8-14).

Artrotomograf i ise yumuşak doku tetkiklerinde güvenilir bir metod olup diskin hareket genişliğini, integrasyonunu ve buna ait bozuklukları incelemek için kullanılan bir tekniktir. Fossa

225

Şakir AKÇA, Yılmaz GÜNAYDIN

Page 248: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

TME TOMOGRAFİSİ

artiküîaris içine radyoopak madde enjeksiyonu neticesinde alı-nan tomogramlarla gerçekleştirilir (5-6).

TEKNİK: 1000 M.A. lık çizgisel tomografi cihazı ile profil tomogramının gerçekleştirilmesi şu sıra ile olmaktadır.

1 — Tomogramı alınacak birey aygıt masası üzerine yüz üstü yatılır.

2 — İlgili taraf masaya gelmek üzere orta oksal düzlem aletin ışıklı sistemi yardımıyla yere paralel, bireyin kafasına pozisyon verilir. Tomografi masasının kenarlarına tesbit edilen sefalostat Glabel (Gl) ve Planum Oksipitalenin en çıkıntılı kıs mı üzerine gelecek şekilde kafa tesbit edilir (8-14). Böylece alı nan tomografi filmlerinin standardizasyonu sağlanır (Resim 1).

Resim 1 — Siemens Marka Tomografi Cihazı ve Temporomandibuler Ek-lem tomogramı alının hastanın pozisyonu.

3 — TME'de 1,5 cm den başlamak üzere sentrik kapanışta ağız açık ve kapalı tomogramlar alınır. 0,5 cm aralıklarla alı-nan bu filmler her iki eklemde 2 - 2 , 5 - 3 cm kesitlerde tekrar edilir (8-13).

226

Page 249: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Şakir AKÇA, Yılmaz GÜNAYDIN

4 — Merkez ışın Tragus'un 7,5 mm önünde olacak şekilde cihaz 57 kv. 160 m AS "e ayarlanır ve 1,2 sn. de çekim gerçekleş-tirilir.

Resim 2 — TME'in ağız açık - kapalı tomogramı.

227

Page 250: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

TME TOMOGRAFİSİ

Elde edilen bu tomogramiar TME deki çeşitli hastalık ve bozuklukların teşhisinde çok değerli bir teşhis vasıtası olma-nın yanında, direkt ölçüm yapma imkanı vermesinden dolayı da son zamanlarda araştırmalarda sıklıkla kullanılan bir yön-tem haline gelmiştir.

ÖZET

TME'e ait bozukluklarda sadece klinik bulgularla karar ver-mek yeterli olmamaktadır. İyi bir radyolojik tetkik her zaman için gereklidir. Kranyuma ait kemik süperpozisyonlarını orta-dan kaldıran, açısal ve boyutsal ölçüm yapma imkânı tanıyan tomografik yöntemin özellikleri ve tekniği hakkında temel bil-giler verilmeye çalışıldı. TME frontal veya profil tomografik yöntemle incelenebilmekte, 0.5 cm. aralıklarla yapılan kesitler değerlendirilmektedir. Böylece kanin ve fossa artikülaris net olarak görülebilmekte, artiküler mesafe bilinmekte ve fossa içinde kondilin pozisyonu tesbit edilebilmektedir. Çekim esna-sında standardizasyonun sağlanmasıyla çeşitli gruplar üzerin-de araştırma yapma imkanının varlığı da gözlenmiş oldu.

SUMMARY

TMJ TOMOGRAPHY

To have a decision in the TMJ malformations, only with clinical data, is not satisfactory. An x - ray examination is always needed.

In this article the principle of the technique of the tomog-raphy which eliminates the bone superpositions is presented.

TMJ can be examined by frontal and profile tomographyc methods and sections with 0.5 cm. interwals is evaluated. Thus condyle and fossa articularis are visible clearly and articular space and condyle position in fossa are determined.

228

Page 251: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Şakir AKÇA, Yılmaz GÜNAYDIN

KAYNAKLAR

1. BERK, U., IŞIKMAN, E., SÜMER, H. : Klinik Radiodiagnostik. Ayyıi- dız Matbaası A.Ş., Ankara, 21 - 23, 1981.

2. BERRETT, A. : The Temporomandibular Joint. In Berret, A., Brünner, Valvassori, G.E., Modern Thin Section Tomography. Charles C. Thomas, Publisher, Springfiled, Illinois, 161 - 173, 1971.

3. BORÇBAKAN, C. : Ağız ve Çene Hastalıkları. Ankara Üniversitesi Ba sımevi, Ankara, 395-408, 1975.

4. CHOMPRET, DECHAUME et RICHARD : Technique Chirurgicale Stomatoglique. Troisieme Edition. Masson et Cie, Edlteurs, Paris, 23 - 29, 1951.

5. KATZBERG, W., DOLWICK, M.F., BALES, D.t, HELMS, C.A. : Arthro- tomography of the Temporomandibular Joint: New Technique and Preliminary Observation. AJR, 13 : 949 - 955, 1979.

6. KATZBERG, R.W., DOLWICK, M.F., HELMS, C.A., HOPENS, T., BALES, D.J., COGGS, G.C. : Arthrotomography of the Tempormandibular Joint. AJR, 134 : 995-1003, 1980.

7. MARKOVIC, M.A., ROSENBERG, M. : Tomographic Evaluation of 100 Patients with Temporomandibular Joint Symptoms. J. Oral Surg., 42 : 838-846, 1976.

8. MELOT, G.J., MICHEZ, L.J. : Linvestigation Radiologique des Arthroses Temporo—Mandibulaires. Rev. Rhumatique et de Maladies Osteo— Articulaires. 4 : 175-187, 1965.

9. NORMAN, A. : The Value of Tomography in the Diagnosis of Skeletal Disorders. Radiologic Clinics of North America, 8 : 251-252, 1970.

10. ODAR, I.V. : Anatomi Hareket Sistemi, 6. Baskı. Ayyıldız Matbaası 1. Cilt, 256-267, 1969.

11. RODYHOUSE, R.H. : The Temporomandibular Joint: Function, Dys function and Dental Treatment. JADA, 34-39, 1958.

12. SHIMANO, T. : Frontal Tomography of the Temporomandibular Joint. Proceedings of 3rd. International Congress of Maxillo-Facial Radiology, Japan Science Press, Meiho-Scho, Kanda-Jinkocho, Chiyoda, Tokyo, 441-446, 1974.

13. STALKER, W.H., CUTRIGHT, D.E., GOODWIN, D.W. : Tomography of the Alveolar Process. J. Oral Surg., 49: 184-186, 1980.

14. STANSON, W.A., BAKER, H.L. : Routine Tomography of the Temporo mandibular Joint. Radiologic Clinics of North America, 14 : 105-127, 1976.

15. UPDEGRAVE, W.J. : Interpretation of Temporomandibular Joint Radiographs. D. Radiog. Photog., 567 - 586, 1966.

229

Page 252: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı
Page 253: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

G.Ü. Dişhek. Fak. Der. Cilt II, Sayı 2, Sayfa 231 - 235, 1985

KAS FASYA FONKSİYONU BOZUKLUĞU (MPD)

Sevda SUCA* Cihan AKÇABOY*

Temporomandibuler eklem hastalıkları ve fonksiyon bozuk-lukları eklemin stomatognatik sistemin bir parçası olması ne-deni ile dişhekimliği bilim dalları ile yakın ilişkilidir. T.M.E, fonksiyon bozukluğu ağrı sendromu terimi eklem içi ve dışı bo-zuklukları içeren problemleri kapsamaktadır. Günümüzde sa-yısı gittikçe artan ve güncel bir konu haline gelen bu problem-lerin araştırılmaya başlanmaları yeni değildir.

1918 de Prentiss dikey kapanış boyutundaki ani düşüşleri incelemiş ve ilk olarak kondilin mekanik yer değiştirme teori-sini ileri sürmüştür. 1920 de Wright kondilin posterior yer de-ğiştirmesinin duyma kaybına yol açabileceğini ortaya atmıştır. 1936 da Costen kendi adı ile bilinen posterior dişlerin kaybı ile ortaya çıkan sendromu tarif etmiştir. Böylece T.M.E, fonksiyon bozukluğunda oklüzyon teorisi oluşmuştur (1, 2). Daha sonra-ları bu görüş Zimmerman tarafından eleştirilmiştir. 1937 de Schultz eklem sesleri üzerinde çalışmış, psikolojik stresslerin diğer faktörlerden daha önemli olduğunu belirterek stress teo-risini ortaya atmıştır. Böylece okluzal etyolojiye dayalı görüşün yanı sıra kasları ve hastanın psikolojik yapısını da içine alan diğer bir görüş ortaya çıkmıştır (3). Schwartz fonksiyon bozuk-luğu ağrı sendromunun oklüzyondaki ani ve aşırı değişimlere bağlı olarak ortaya çıkan kas yorgunluğundan kaynaklanabi-leceğini belirtmiştir. 1960 da Laskin, teoriyi tekrar incelemiş ve psikofizyolojik teoriyi ortaya atmıştır (4). Bu teoriye göre çiğneme kaslarındaki spasm, bu sendromdaki en önemli etken-dir. En sık rastlanan neden kronik ağız alışkanlıklarına bağlı

(*) G.Ü. Diş Hek. Fak., Protetik Diş Ted. Ana Bilim Dalı, Yrd. Doç. Dr.

231

Page 254: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

M.P.D.

kas yorgunluğudur. Laskin kas fasya ağrı fonksiyon bozuklu-ğu olarak tanımlanan bu rahatsızlığın etyoloj isini bir şema il 3 şöyle açıklamaktadır (1).

/*rı İtri

232

j

Bu şemaya göre: 1 — Kas gerginliği; Buna neden çoğunlukla yüksek yapı-

lan protez ve restorasyonlardır. 2 — Kas kontraksiyonu; Posterior diş kaybı, distal uzan-

tılı bölümlü protezlerde çökme, aşırı alveöler rezorbsi-yondan sonra eski protezlerin kullanımı gibi nedenler-le ortaya çıkar.

3 — Kas yorgunluğu; tırnak yeme, diş sıkma, diş gıcırdat- ma gibi alışkanlıklar sonucu ortaya çıkar.

Page 255: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Sevda SUCA, Cihan AKÇABOY

Her üç durumda da kas spazmı ortaya çıkmaktadır. Bun-ların içinde en sık görülen etken kas yorgunluğudur. Para-fonksiyonel ağız alışkanlıklarına bağlı olarak bu durumun or-taya çıkmasında stressin en önemli etken olduğu ileri sürül-mektedir. Bunun yanı sıra hatalı restorasyonlar, erken temas-lar gibi nedenler ile ortaya çıkan dental irritasyonlar da bu tür ağız alışkanlıklarını başlatabilirler. Bir veya birkaç çiğneme ka-sında oluşan spazm yalnız ağrı meydana getirmekle kalmaz, aynı zamanda çene hareketlerinde değişiklikler ortaya çıkartır. Bunun sonucunda oklüzyon değişir. Yeni ilişkilerle ortaya çı-kan bu oklüzyonun uzun süre devam etmesi dişlerin hareket-leri ile sonuçlanır. Bunun yanı sıra eklemde dejeneratif deği-şiklikler, kas spazmı ve oluşan ağrı nedeniyle hastada yeni bir çiğneme yolu ortaya çıkabilir. Spazmın devamı halinde kas fas-ya alanları da olaya iştirak eder ve duyarlı bölgeler oluşturur-lar. Bu alanlara triger alanları adı verilir. Bu odaklardan do-ğan uyarılar santral sinir sistemini uyarır ve reflex yolla kom-şu kaslara yayılır (5).

Ağrı, kas hassasiyeti, ses ve hareket kısıtlılığı şikayetleri olan hastaların temporomandibuler eklemlerinin radyolojik ola-rak tetkikinde ve klinik muayenede eklemin kendisinde bir de-ğişim olmaması halinde, kas fasya ağrı fonksiyon bozukluğu sendromu düşünülebilir ve bu semptomlar ile temporomandi-buler eklem fonksiyon bozukluğu ağrı sendromundan ayırd edilebilir. Laskin'e göre MPD sendromunun semptomları şu şe-kildedir.

1. Ağrı: Genellikle tek taraflı olarak kulak, angulus man- dibulare ve temporal bölgede görülmektedir.

2. Kas hassasiyeti: Çiğneme kasları ve boyun kasları pal- pasyonda duyarlıdır.

3. Eklemde ses : Çene hareketleri sırasında duyulan takır tı şeklinde sestir.

4. Çene hareketlerinde kısıtlılık ve deviasyon: Açma sı rasında çeşitli boyutlara varabilen sınırlılık ve alt çenede ağrılı tarafa doğru kayma söz konusudur. Bu semptomları gösteren hastalarda klinik ve radyolojik olarak temporomandibuler ek lemde deformasyon, palpasyonda TME nin kendisinde hassasi-

233

Page 256: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

M.P.D.

yet yoksa ana neden eklemin kendisinde değil, çiğneme kasla-rından kaynaklanıyor demektir Cl). Bu sendrom kas fasya ağrı fonksiyon bozukluğu, kısaca MPD sendromu olarak tanımlanır;

Psiko fizyolojik teoriye bağlı olarak ortaya çıkan MPD sendromunda sekonder bir fenomen olarak dişlerde ve eklem-de organik değişimler olduğu ortaya konmuştur. Newton, spas-tik bir kasın diğer kaslar ile uyumlu hareket etmemesi sonucu maksimum ağız açmada alt çenede kayma olduğunu belirtmiş-tir (6). Travel, bir veya birkaç kasın uzunluğunda oluşabilecek değişimlerin çene açma ve kapama hareketlerinde değişikliğe neden olduğunu, kondillerin pozisyonlarını değiştirerek açma-da kısıtlılığı ortaya çıkardığını söylemiştir. Özellikle dış pterygo-id kasındaki spasmm kondillerin yer değişimiyle sonuçlandığını belirtmiştir (7).

Kas fasya ağrı fonksiyon bozukluğunda ana nedeni pek çok araştırmacı stresse bağlarken bazıları da okluzyon teorisi-ne bağımlı kalmışlardır. Bruno erken temas eden okluzal kon-takların çiğneme kaslarına uyarılar yollayacağını ve kas spazm-larına neden olacağını söylemiştir (2). Dawson okluzal çatışması olan hastalarda, kas fonksiyonlarının değişeceğini ve spastik kaslar oluşacağını söylemiştir (8). Thamson ise okluzyon ti-pinin ve eksik diş sayısının kas spazmına bir katkısı olmadığı-nı, bu durumun neuromuskuler menşeyli olduğunu belirtmiş-tir (2).

Bu sendromun etyolojisi konusunda ortaya çıkan görüş farklılıkları doğal olarak tedavi yöntemine de yansımaktadır. Etyolojisi konusundaki görüş ne olursa olsun, etkilenecek olan sistemler aynıda"; kaslar, alt çene hareketleri, dişler ve kronik vakalarda eklemler. Farklı olan ise etkilenmedeki öncelik sıra-sıdır.

ÖZET

Bu makalede kas fasya ağrı fonksiyon bozukluğu CMPD' hakkında genel bilgiler topluca aktarılmıştır.

234

Page 257: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Sevda SUCA, Cihan AKÇABOY

SUMMARY

«Myofascial - pain - dysfunction Syndrome»

In this article, general knowledge involving myofascial pain dysfunction (MPD) has been mentioned.

KAYNAKLAR

1. Laskin, M.D. : Etiology of the pain dysfunction syndrome, JADA. Vol. 79, July 1969.

2. Mikhail, M. et all. : History and etiology of myofascial paindysfunction syndrome, JPD. Vol 44, 4 Oct. 1980.

3. Lupton, D. : Psychological aspects of Tme Dysfunction, J. Au. Dent Ass. 79 : 131, 1969.

4. Gülümser, K. : Tme sorunlarına genel bakış ve kas fasya ağrı fonksiyon bozukluğu —Mpd— Sendromu, İ.Ü. Dişhek. Fak. Der. 14 : 1 Mart 1980.

5. Campbell, C. et al. : Tmj Symptoms and referred pain patterns, JPD. Vol 47 : 4 April 1982.

6. Newton, A. : Predisposing causes for temporamandibuler joint dys function, JPD, 22 : 647, 1969.

7. Travell, J. : Temporamandibuler joint pain refered from muscles of the head and neck, JPD, 10 : 745, 1960.

8. Dawson, P. : Temporamandibuler joint pain dysfnuction problems can be solved. JPD. 29 : 100, 1975.

235

Page 258: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı
Page 259: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

G.Ü. Dişhek. Fak. Der. Cilt H, Sayı 2, Sayfa 237 - 243, 1985

TORUS PALATİNUS «Etyolojisi Bilinmeyen Exostos»

Ergun YÜCEL* Ertan DELÎLBAŞI*

Literatürde ilk kez olarak Von Carabelli'nin 1842 yılı bası-mı oları «Anatomie des Mundes» adlı kitabında yer alan To-rus Palatinus bilindiği gibi sert damağa ilişkin bir anomalidir (1). 1842'den günümüze dek torus palatinusun etyolojisini tanımla-maya yönelik çok sayıda gözlemsel ve sistematik araştırmalar gerçekleştirilerek Dental, Medikal ve Antropolojik kaynaklarda yayınlanmıştır.

Bu makalemizde Torus palatinusun etyolojisine ilişkin gö-rüşler açıklanmaya ve tedavi yaklaşımları aktarılmaya çalışıl-mıştır.

Olgunun Tanımı.- Hrdlicka'nm 600 insan kafatası üzerin-deki çalışmaları sonucu yayınlanan 'makalesinde torus olguları mandibuler ve maksiller hiperostozlar olarak tanımlanmıştır (2). Miller ve Both torus palatinusu median palatinal bölgede görülen sert, yoğun kemik büyümeleri olarak tarif etmişlerdir (3). Torus palatinusla ilgili olarak diğer bazı araştırıcıların tanımlamalarını belirtecek olursak:

— Kortikal kemik tabakası ile kaplı, modüller kemikten oluşmuş, damak orta hattının kemiksel büyümesi (Woo) (4),

— Damak kubbesi orta hattının iğ formundaki kemiksel büyümesi (Suzuki ve Sakai) (5) ,

— Sert damak birleşme hattında yer alan exostosis (Thoma) (6),

(*) G.Ü. Dişhek. Fak. Ağız, Diş, Çene Hast. ve Cerr. AB. Dalı, Öğretim Gö-revlisi, Dr. Dt.

237

Page 260: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

TORUS PALATİNUS

— Sert damakta intermaksiiier ve palatomaksiîler sutura- ların birleşim yerinde görülen kemik yapılaşması (Gould) (7),

— Kemik çıkıntısı veya exostos (Rivard) (8), — Damağın sert, sıkı ve çıkıntılı yapıdaki anomalisi (Arm-

brecht ve Schwetz (9) ,

— Ağızm belirli bölgelerinde gözlenen üzeri oldukça ger gin yapıdaki mukoz membranla kaplı, benign tabiatta ki aşırı kemik gelişimleri (Strassburg ve Knolle) (10),

— Sert damak orta hattında, düz bir tabana sahip, yavaş gelişim gösteren kemik çıkıntısı veya exostos (Shafer ve ark.) (11).

Etyoloji: Yapılan birçok araştırmalara karşın torus palati-nusun etyolojisi hakkında henüz geçerli bir kuram ortaya ko-nulamamıştır. Torusun etyolojisi ile ilgili olarak çeşitli yakla-şımlara göz atacak olursak; Hrdlicka, Hooton ve Lusardo torus palatinusun mastikatör kompleksin hiperfonksiyonu ile ilişkili olduğunu vurgulamışlardır (2,12,13). Matheus'a göre ise tori, fonksiyonel streslere cevap olarak gelişen fizyolojik prosesin bir sonucudur (14), öte yandan Laplanders ve Schreinerin vur-guladıklarına göre tori, beslenme ve vitamin yetersizlikleri ile birlikte görülen lokalize ossöz gelişimlerdir (15). Van den Brock torus palatinusu Schreiner'in tezine benzer olarak lokaliz-3 ke-mik gelişmeleri olarak tanımlamış ve etyolojide müköz nıem-branlarm .kimyasal irritasyonlarının da rolü olduğunu savun-muştur (16). Torus palatinus etyolojisindeki değişik tezlerden ikisini burada belirtmekte yarar görmekteyiz. İlk kez Chassaig-nac 1851'de torinin Sfilizin bir klinik görünümü olduğunu be-lirtmiş (17) daha sonra 1927'de Lachmann ve arkadaşları ise torinin raşitizmle birlikte geliştiğini belirtmişlerdir (18). Ancak bu görüşler diğer araştırıcılarca desteklenmemiştir. Thoma 1950 yılında yayınlanan bir makalesinde torus palatinusun pa-latal proceslerin devam eden büyüme ve gelişimlerinin bir so-nucu olduğunu belirtmiştir (19). Robbins ve Cotram ise torus palatinusu çenelerin minör gelişimsel bozuklukları içerisinde değerlendirmişlerdir (20). Torusun etyolojisinde ilginç bir nok-

238

Page 261: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Ergun YÜCEL, Ertaıı DELİLBAŞI

■ta; Griefenstein, Dieminger, Lasker, Krahi, Suzuki, Sakai v-e Gould gibi birçok araştırıcının olgunun görülmesindeki en önemli faktörün genetik etkenler olduğu konusunda birleşmesidir (5, 7,21,23).

Suzuki, Sakai (5) ve Gould (7) incelemelerinde torusa karşı ailesel yatkınlıklar saptamışlardır, bu konuda Schreiner'in gözlemlediği yeni doğanlarda torus palatinusun varlığı da he-rediter nedenlerin rolünü güçlendiren bir bulgudur (15). Yuka-rıda belirttiğimiz araştırıcıların çalışmalarının ortak sonuçlarına göre torus palatinusun ortaya çıkışı ve gelişim düzeyleri torili anne babaların çocuklarında diğerlerine göre çok daha fazla oranlardadır.

Torus palatinusla ilgili olarak Laskerin toruslu 13 çift mo-nozigot ikizde yaptığı çalışmada yalnızca bir çiftte kardeşler-den birinde torus saptarken diğer kardeşte olguya rastlayama-mış, kalan 12 çiftte tüm ikizlerde torus palatinus olduğunu göz-lemiştir, ancak Lasker torus palatinustan sorumlu genin otozo-mal veya sekse bağlı olup olmadığının ayırımını yapamamıştır (22). Buna karşın Gould bir çalışmasında sorumlu genin basit otozomal dominant bir gen olduğunu belirtmiştir (24).

Tüm bunlara ek olarak torus palatinusun etyolojisinde ro-lü olduğu düşünülen bir diğer faktörde çevresel koşullardır.

Torusun coğrafi dağılımı ile ilgili olarak Kupffer (25) ve Fuerst'in (26) antropoljik çalışmalarında vakaların kuzey yarı kürede daha büyük sıklık gösterdiği vurgulanmaktadır, ülke-lerle ilgili bir araştırmada torus palatinusun Kore'de % 90 (27), Japonya'da % 75 (28), Şili'de % 0.37 (29) gibi değişen sıklıklar-da gözlendiği ortaya konulmuştur, yine Colby ve arkadaşları-nın bir çalışmasına göre torus palatinus en sık mongoloid grup-larda gözlenmektedir (30).

Torusun sekse göre dağılımı da birçok araştırıcı tarafından tartışma konusu yapılmıştır. Hrdlıcka'nın çalışmasında, erkek-lerdeki görülme sıklığının (% 37) kadınlara oranla (% 24) da-ha yüksek olduğu belirtilmiştir (2), buna karşın diğer tüm araş-tırıcılara göre ise (Miller ve Roth, Rivard, Lachmann, King ve Moore, Kalas ve ark. Austin ve ark., Bhaskar) torinin kadınlar-

239

Page 262: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

TORUS PALATİNUS

da erkeklere oranla yaklaşık iki kez daha sık olarak görüldüğü kabul edilmektedir.

Olgunun Sınıflaması .• Torus palatinus genelde şekil ve bü-yüklüğü açısından sınıflandırılmaktadır. Miller ve Roth anoma-liyi ebadına göre küçük, orta büyüklükte ve çok büyük olarak sınıflamışlardır (3). Bu konudaki en iyi tanımlama Matheus ta-rafından yapılmış ve lezyon şekline göre düz, iğ şeklinde, no-düler ve lobüler olarak smıflanmıştır (14). Matheus'un bu sis-tematiği hemen tüm araştırıcılarca kabul edilerek uygulanmak-tadır. Gros ise Torus palatinusu su damlası şeklinde bir lezyon-dan, tüm sert damağı kaplayabilen büyüklüklerde değişebilen şekillere sahip bir olgu olarak vurgulamaktadır (31).

Tedavi Yaklaşımları .• Günümüzde araştırıcıların çoğu torus palatinusu fizyolojik bir fenomen olarak kabul etmektedirler. Christiansen, Zegarelli ve arkadaşları lezyonu bir hastalık ola-rak değil, konjenital veya gelişimsel kemik anomalileri altında değerlendirmişlerdir (32).

Hastanın yaşamı boyunca yavaş ve tedrici bir büyüme gös-teren torus genelde, önemli boyutlarda veya patolojik yönde de-ğişimler göstermeyen doğal ve sürekli bir proses olarak kabul edilmektedir.

Torus palatinusun tedavisinde günümüzde cerrahi ve kon-servatif görüşler söz konusudur. Lezyon kişiler tarafından ka-nıksandığı hatta bazı vakalarda varlığından dahi haberdar olun-madığından dolayı hastaların birçoğu torusun cerrahi olarak çıkarılması işlemim onaylamamaiktadırlar.

Araştırıcılar torus palatinusun cerrahi olarak çıkarılması-nı aşağıdaki koşulların varlığında önermektedirler;

1 — Torusun protez planlama ve yapımını imkansız kıldığı durumlarda,

2 — Ağız fonksiyonları ve konuşmanın engellendiği du- rumlarda,

240

Page 263: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Ergun YÜCEL, Ertan DELİLBAŞI

3 — Exostosun üzerindeki dokuların patolojik değişimleri veya irritasyonlarında,

4 — Hastanın torus nedeniyle ağız hijyenini tam olarak sağlayamadığı durumlarda,

5 — Lezyon nedeniyle hastalarda görülebilen malignite kor- kusu veya diğer psikolojik sorunların giderilmesi ama-cıyla.

Torus palatinusun benign yapıda olduğu genellikle kabul edilen bir gerçektir, bu nedenlede dental literatürde anomali-nin cerrahi yolla ortadan kaldırılması fazlaca önerilmemekte-dir, dişsiz çenelerde cerrahi endikasyonlarının mevcut olmadığı durumlarda çeşitli şekillerde modifiye edilebilen protetik uygu-lamalara başvurulması yine araştırıcılarca önerilmektedir.

Sonuç olarak özetlemek gerekirse, Dental, Medikal ve An-tropolojik literatürlerde torus palatinusun etyolojisi ile ilgili bir-çok teori bulunmasına rağmen, konu üzerinde çalışanlar günü-müzde lezyonun etyolojisi ile ilgili kabul edilebilir, mantıklı bir açıklama üzerinde henüz birleşememişlerdir. Bazı yazarların lezyonla ilgili olarak, fonksiyonel baskılar, heredite, evolüsyon, enfeksiyon ve beslenme bozuklukları gibi bir grup etyolojik ne-deni öne sürmelerine karşın diğer bir grup araştırıcı ise torusu bilinemeyen bir etyolojiye sahip bir lezyon olarak tanımlamak-tadırlar, tüm bunların yanısıra heredite ve çevresel etkenlerin araştırıcıların genelde üzerinde anlaşmaya vardıkları etyolojik faktörler olduğu göze çarpan bir noktadır.

ÖZET

Sert damağın bir anomalisi olan Torus palatinustan ilk kez 1842'de Anatomie des Mundes adlı kitapta söz edilmiştir, bu ta-rihten günümüze dek torus palatinusun etyolojisini tanımlama-ya yönelik birçok gözlemsel ve sistematik araştırmalar yapıla-rak dental, medikal ve antropoljik literatürde yayınlanmıştır. Bu makalemizde Torus palatinusun etyoloji ve tedavisine iliş-kin değişik görüşler aktarılmaya çalışılmıştır.

241

Page 264: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

TORUS. PALATİNUS

SUMMARY

Torus Palatinus, «An Exostosis of Unknown Etiology»

Torus palatinus an anomaly of the hard palate was men-tioned for the first time in 1842, in book «Anatomie des Mundes». Since then, numerous observational and systematic research approaches for identifying the etiology of torus palatinus have been described in the dental, medical and anthropologic litera-ture. This article reviews the various proposed etiologies and managements of torus palatinus.

KAYNAKLAR

1. Von Carabelli, G. : Anatomie des Mundes : Systematisches Handbuch der Zahriheilkunde. Vienna.

2. Hrdlicka, A. : Mandibular and Maxillary Hyperostoses. Am J Phys Anthropol. 27 : 1.

3. Miller, S.C., Roth, H.: Torus palatinus J. Am. Dent. Assoc. 27 : 1950. 4. Woo, J.K. : Torus palatinus. Am. J. Phys. Anthropol. 8 : 81. 5. Suzuki, M., Sakai, T. : A Familial study of torus palatinus and torus

mandibularis Am. J. Phys. Anthropol. 18 : 263. 6. Thoma, K.H. : Oral Pathology. 5th. ed. The C.V. Mosby Com. pp. 1243. 7. Gould, A.W. : An Investigation of the inheritance of torus palatinus

and torus mandibularis. J. Dent. Res., 43 : 159. 8. Rivard, R.V. : A Clinical Survey of Torus palatinus. Georgetown Dent.

J. 30 : 12, 9. Armbrecht, E.C., Schwetz, W.S. : When and How to treat torus pala

tinus. Dent. Survey., 40 : 46-50.

10. Strassburg, M., Knolle, G. : Farbatlas der Mundschleimhauterkran- kungen. Berlin, Die Quintessenz 1966, pp. 152.

11. Shafer, W.G., Waynard, K.H., Barnet, M.L. : A Textbook of Oral Pat hology. 3rd. ed. W.B. Saunders Comp. 1974, pp. 154-155.

12. Hooten, E.A. : Eskimoid characters in Icelandic Skulls. Am. J. Phys. Antropol. 1 : 53-67.

13. Luzardo, B.M. : Torus Palatinus; A Frequent clinical observation in the state of Zulia. Dent. Abstr. 3 : 544.

14. Mathews, G.P. :Mandibul ar and Palatine Tori and Their Etiology. J. Dent. Res., 13 : 245.

242

Page 265: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Ergun YÜCEL, Ertan DELİLBAŞI

15. Schrelner, K.W. : Zur Osteologie der Lappen. Institute fuer Sammen- ligende Kulturforskning, Series B 18 : 161-177.

16. Van den Brock. : On Exostoses in the Human Skull. Acta Nederlandica Morph. 5 : 95-118.

17. Chassaignae, J. : De L'exostoses medio-palatine comme symptome de la syphilis constitutionelle. Bull. Soc. Chir. Paris, 2 : 138.

18. Lachmann, H. : Torus Palatinus bei degenerierten. Z. Ges. Neurol. Psychol. 11 : 616.

19. Thoma, K.H. : Oral Pathology. 3 rd. ed. The C.V. Mosby Comp. 1950 pp. 1336.

20. Robbins, S.L., Cotram, R.S. : Pathologic Basis of Disease. W.B. Saun- ders Comp. 1979, pp. 905.

21. Griefenstein, A., Dieminger, K. : Erblichkeit und Klinischebedeutung des Torus Palatinus. Erbbl. Hals-Nase und Ohrenarzt 3/4 : 43-54.

22. Lasker, G.W. : Penetrance estimated by the frequency of unilateral occurrences and by discordance in monozygotic twins. Hum. Biol. 19 : 217.

23. Krahl, V.E. : A Familial study of the palatine and mandibular tori. Anat. Res., 103 : 477.

24. Gould, A.W. : An Investigation of the inheritance of torus palatinus and torus mandibularis. J. Dent. Res. 43 : 167.

25. Kupffer, C. : Torus Palatinus. Corr. Bl. Anthropol. 11 : 44-45. 26. Fuerst, CM. : Torus Mandibularis bei denskimos und anderen rassen.

Am. J. Phys. Anthropol., 18 : 263. 27. Osima, S. : Über den torus palatinus der Koreaner. Zbl. Zahn Mund

Kieferheilk. 4 : 276.! 28. Sakaguchi, A. : Beitrag zur anatomie des knochernen gaumen der

Japaner. Zbl. Zahn Mund Kieferheilk., 6 : 344. 29. Witkop, C.J., Barros, L. : Oral and Genetic Studies of Chileans. Am. J.

Phys. Anthropol., 21 : 15-24. 30. Colby, R.A., Kerr, D.A., Robinson, H.B.G. : Color Atlas of Oral Pat

hology. 3 rd. ed. J. B. Lippincott comp. 1971, pp. 23. 31. Gross, P.P. : Survey of the Torus Palatinus. Dent. Dig., 52 : 16. 32. Christiansen, G.W., Bradley, J.L., Zegarelli, E.V. : Congenital Bone

Anomalies J. Oral Surg.. 3 : 74.

243

Page 266: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı
Page 267: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

G.Ü. Dişhek. Pak. Der. Cilt II, Sayı 2, Sayfa 245 - 262, 1985

SABİT BÖLÜMLÜ PUTEZLERDE ESTETİK

A. DOĞAN*

Her diş hekimi, 'kaybedilen dokuları protezlerle restore ederken, yüz sanatında ideale varmayı amaçlar. Bir restoras-yonda fonksiyon ve rahat gereksinimlerinin yanısıra estetik de-ğerinde son derece önemli olduğu gerçeği küçümsenemez. Es-tetik faktörler, psikolojik olarak kişiler üzerinde değişik reak-siyonlar oluştururlar. Doğal dişlerinin ya da protezlerinin görü-nümünden dolayı sosyal temaslardan kaçınan çoğu kişi, ağız rehabilitasyonundan sonra normal sosyal ve iş ilişkilerine döne-bilirler (4).

însan görme sistemi, insan dişlerindeki çok ufak, sınırlı renk değişikliklerine karşı fazla duyarlı değildir, daha çok dış hatlar ve yüzey yapısını farkeder. Ancak, bu durum, doğru renk seçim ve uyumlamasına ilişkin çabaları azaltmamalıdır. Diş for-mu ile ilgili uyumlama faktörü, restoratif çabanın görsel algı-lamasını artırmak için uygun diş konturlaması ve pozisyonlan-dırmasınm önemini vurgular (1).

Görsel algılama, geçmiş deneyimlere karşı gözün cevabı-dır. Işık, hareket, dış hat formu, yüzey yapısı ve şekli ile renk, yeni bir stimulusla beynin geçmiş bir tecrübeyi oluşturmada baş vurduğu kriterlerdir (1,4).

Işık, güneş ısısından çıkan enerjidir ve ışık şuaları gece gün-düz mevcuttur. Bir objeyi ayırmayı olanaksızlaştıran ışık şua-larının bütünüyle yokluğu söz konusu olmadığı sürece karan-lık tam olamaz. Işık şuaları ya da kaynaklarını sınıflandırmada güneş ışığı doğal ışık sayılır, diğer kaynaklardan gelenler ise yapay ışık olarak düşünülür (3).

(*) A.Ü.D.H.F. Protetik Diş Ted. Ana Bilim Dalı, Arş. Görv., Dr.

245

Page 268: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

SABİT BÖLÜMLÜ PROTEZLERDE ESTETİK

Görsel algılamayı etkileyen faktörler arasında göz en çok ışığa karşı duyarlıdır, ancak sürekli bir uyaranla çok çabuk yo-rulur. Bu nedenle diş renginin seçimi ve konturlarmm değer-lendirilmesi, uzun bir çalışmadan ziyade beş kısa aralıkla tek-rarlanan kısa bakışlarla daha iyi sağlanır (1, 4).

Hareket: Bir objenin hareketine karşı görüş duyarlılığı önemlidir, ancak bu konuda tartışılmayacaktır (1,4).

Dış Hat Formu: Göz objelerin dış hat formlarına karşı son derece duyarlıdır. Her bir diş farklı dış hatlara sahiptir. însan dişleri nisbeten beyaz renkli olup, incisal olarak koyu karanlık oral fcavite ile, interproksimal olarak koyu ya da lekeli inter-proksdmal kontaktlarla, gingival olarak dişeti dokusuyla çevre-lenmiştir (1,4). Bir dişin incisal kenarının oral kavitenin koyu gölgesine karşı oldukça çarpıcı görüntüde olması, incisal enıbra-sürlerin diş pozisyon ve dış hat özelliğini diğer görünümlerden daha çok etkilemesine sebep teşkil eder (1). Dişlerin yükseklik ve genişliklerinin nisbeti de görünümü etkileyen faktörlerden-dir (5).

Restorasyonların dış hatları, hastanın mizaç, sex ve yüz ya-pısı ile uyumlu olmalıdır. Genelde kabul edilen p-rotetik sınıf-landırmalar: kare, üçgen, oval ve bunların modifikasyonları-dır (Resim 1). Esasta, üçgenleşen dış hat formu sabit protez-lerde genellikle kullanılmaz, çünkü, estetik olmayan geniş, açık gingival interproksimal emrasürlere neden olur. Güçlülük ve yumuşaklık ifadeleri, maksillar ön dişlerin kesici kenarlarında kare veya ovoid formlarla kolayca ifade edilebilir (Resim 2, 3, 4). Dişlerin nasıl göründüğü veya görünmesi ilimsellikten zi-yade sanattır (1).

Yüzey Şekli ve Yapısı: Bir dişin yüzey şekli, hastanın yüz görünümü muayene edilerek dış hatları gibi sınıflandırılabilir. Dişin gingivo-incisal profili düz, konveks ya da hafifçe konkav olabilir (Resim 5). Meziyo-distal profil zigomatik arkların çı-kıntısına bağlı olarak düz, konveks veya konkav olabilir (Re-sim 6).

Ön restorasyonlarda gingivo-incisal yüzey formu estetik özelliğe sahiptir ve bu incisal dörtlünün belirgin konveksitesi,

246

Page 269: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

A. DOĞAN

Resim 1 — Kare, kare - üçgen, üçgen ve oval dış hat formları.

Resim 2 — Kare-ovoid diş formu (Kadın).

247

Page 270: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

SABİT BÖLÜMLÜ PROTEZLERDE ESTETİK

Resim 3 — Üçgenimsi kare diş formu (Kadm).

Resim 4 — Güçlü erkek diş formu (Santral kesicilerin büyüklük ve şekil-

lendirmelerinde hafif düzensizlikler dikkat çekicidir).

248

Page 271: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

V A. DOĞAN

O

Resim 5

Resim 6

- \

249

Page 272: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

SABİT BÖLÜMLÜ PROTEZLERDE ESTETİK

ışığın fazla yansımasını azaltır, böylece incisal kenarın protru-sive görünümü önlenir (1). Yuvarlatılmış yumuşak labial kon-■turlar, kavisli ya da sivrileşen ark şekli ile ışığı yaygın olarak yansıtırlar. Tersine dişler, yassı labial yüzeyler, çıkıntılı distal marjinal kretler ve yassı ark şekli ile planlanırsa görüntü daha belirginleşir (5).

Herhangi bir objenin yüzey yapısı da obje görünümünde önemlidir. Şayet obje düzgün yüzeye sahipse, ışık, yansıma açı-sına göre dar bir konda yansır. Pürüzlü bir yüzeyse ışığı farklı açılarda yaygın olarak yansıtır ki bu kuron rengini de etkiler. Yüzeyin kruvatüre ve parlaklığı da ışık yansımasını değiştirir. Yüzey yapısında oluşturulan yatay ve dikey çizgiler dişe uzun ya da geniş görüntü verir (1 ,2) .

Renk: Diş hekimliğinde rengin önemi, restorasyonlar için kullanılan materyaller arttıkça daha da artmıştır (5). Dişlerin ve dokuların rengi, komşu dokularla ilişkilerinde onları daha belirgin ya da silik yapmak üzere değiştirilebilir. Renk kavra-mının anlaşılması, doğal görünümlü restorasyon oluşturmada hekimin yeteneğini büyük ölçüde artırır (2, 5).

Renk üç boyutludur:

Hue (Renk tonu) : Bir rengi diğerinden ayıran özelliktir. Örneğin güller kırmızı, yapraklar yeşildir. Normal algılamaya sahip kişiler renkleri ayırmada zorlanmazlar. Diş hekimliğin-de rengin bu özelliğini ayırma diğer faktörler kadar kritik de-ğildir. Dişler esas olarak çok hafif değişikliklerle sarı,ve sarı-kırmızı renktedirler. Dental renk rehberleri tümüyle bu renk-lerden hazırlanır (3, 5).

Chroma (Renk berraklığı) ; Pigmente doymuşluk derece-sidir. Renk şiddetini gösterir. Örneğin, bir gül beyazdan (ki çok az kırmızı pigment içerir) pembeye (biraz daha kırmızı pig-mentli) tamamen parlak kırmızıya (çokfazla kırmızı pigmentli) değişebilir. Mukabil olarak dişler esas olarak mine altındaki dentinden dolayı değişik sarı tonlardadır. Bu sarı renk ince diş-lerin kesici kenarları yanında chromada düşük olabilir. Hue ve chroma tayini ışık kaynağı gerektirir (3, 5).

250

Page 273: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

A. DOĞAN

Value (Renk açıklık ya da koyuluğu) : Renkteki grilik de-recesidir. Bu özellikle aynı hueve chromada koyu renk açık renkten ayrılır. Örneğin pembe yüksek value (daha az gri), oysa kırmızı düşük value (gri etkisi fazla) gösterir. Uygun value seçimi, rengin üç boyutu içinde son derece önemlidir. Zira dişin diğerlerine göre farkedilebilirlik ölçüsünü ve parlaklığını etki-ler. Dişteki value, en iyi azaltılmış ışıkta tayin edilir (3,5).

Renk algılamayı etkileyen faktörlerden birisi, yüzey yapı-sıdır. Çünkü, ışığın yüzeyde yayılma etkisi vardır. Düzgün yassı yüzeyler, ışığı yaygın olarak yansıttıklarından rengi yumuşatma etkisine sahiptirler. Dolayısıyla bu durum, yüzeyi daha az farkedilir yapar (5).

Translusensi de yüzeyden yansıyan ışıktaki tarzda rengi etkiler. Materyal translusen ise, derin görüntü verir (5).

Keza ışık kaynağının özelliği de önemlidir. Yüksek derece-de ısı ile akkorlaşmış ışıklar (incandescent) renk spektrumu-nun sarı ranjma, floresans ışıklar mavi ranja cevabı vurgular. Bu durum, içerisinde sarı ve mavi komponentlere sahip bir di-şin rengini seçmeye çalışan hekim için sorun yaratabilir. Ak-korlaşmış ışıkta dişin sarısını, floresan ışıkta kesici kısmın ma-visi belirlenebilir. Kullanılan ışık kaynağına rağmen, diş heki-mince diş rengi ayırımı yine de öznel bir karardır. Raporlar, yalnızca diş hekimleri arasında değil diş hekiminin kendisinde bile zaman zaman algılama yeteneğinin değiştiğini göstermiştir (3).

Restorasyonun rengi, ışık huzmesini etkileyen refraksiyon, refleksiyon, absorbsiyon, transmission ve dağılma gibi farklı fiziksel fenomenlere göre de değişir. Obje, ışığı absorbe etmi-yorsa beyaz görünür, şayet ışık materyalden değişmeden ge-çerse, restorasyon tarnsparan görünüşe sahip olacaktır. Işık farklı materyallerden geçerken ışık hızında oluşan değişiklikle yön değiştirir. Refraksiyon olarak adlandırılan bu olay, ışık dalga boyuna bağlıdır. Kısa boylu ışıklar daha çok eğilirler. Bu durum diş minesi üzerindeki tükrükle ışık şuaları temas etti-ğinde oluşur, emilir ve gözlemciye tekrar farklı açıda tükrüğü geçerek ulaşır. Bu ola,y ağızda renklerin neden farklı yoğunluk-ta olduğunun bir izahı olabilir (2, 3).

251

Page 274: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

SABİT BÖLÜMLÜ PROTEZLERDE ESTETİK

Şayet tüm objelerin yapı ve bileşimi, objeden göze yansı-yan ışık şuaları tümüyle benzer olsaydı herşey beyaz olurdu. Böyle olmadığı için değişik objeler hem yapı hem de bileşim olarak belli ışınları absorbe edip, diğerlerini yansıtacak dere-cede farklıdır. Eğer bir obje mavi dışında tüm renkleri emer-se, o mavi obje ve mavi etkisine sahiptir. Bir objeden diğer ob-je açıkça görülebiliyorsa, bunlar transparant, görünmüyorsa opak olarak adlandırılır. Şayet obje, bazı ışıkları geçiriyor an-cak görüş için yeterli değilse tranlusenttir. Işık huzmesi yolun-da uzanan düzgün bir kütleye çarparsa, bu ışığın geniş bir kıs-mı refleksiyonla diğer yönlere gönderilir. Eğer obje yüzeyi pü-rüzlüyse, üzerine düşen ışık farklı yönlerde dağılır ve yaygın refleksiyon verir (4). Örneğin diş minesinin yüzeyi pürüzlü ya da düzensiz olduğunda, tükrük filmiyle de düzgünleştirilnıedi-ğinde ışık rasgele yansır ve yüzey mat görünür (3).

Renk algılamadaki en büyük güçlük, rengi çevreleyen kı-sımların olaya karışmasıdır. Bu etkiyi azaltmak için bir parça nötral gri kağıt diğer dişler üzerine yerleştirilmelidir (4).

Sabit protezlerde hastanın kozmetik gereksinimlerini kar-şılamak önemlidir. Şanslı olarak insan görme sistemi, yalnızca stimiluslara karşı değil, çizgi, açı ve kruvatür hilelerine karşı da duyarlıdır. Dikey çizgilerin yüksekliği, yatay çizgilerin ge-nişliği vurguladığı, gölgelerin derinlik oluşturdukları ve açı-ların çarpıcılık kazandırdığı hatırlanmalıdır. Keskin açıların tersine kavisli yüzeyler ifadeye yumuşaklık verir ve objenin dış haltlarını daha silik yapar. Koyu renklerin daha küçük, açık renklerin ise daha geniş gösterdiği unutulmamalıdır (1 ,4 ) .

Resim 7'de esasta boyutları eşit iki yapı mevcuttur. Ancak biri daha geniş görünmekte, çünkü, küçük obje karşısmdadır, oysa geniş obje kendisine yakın olan yapıyı küçültmektedir. Bu örnek şayet lateral kesicilerin boyutu nisbeten küçültülür-se, küçük santrallerin daha geniş görülebileceğini ifade eder (1).

Resim 8'deki şapkanın yüksekliğine eşit eni vardır. Ancak yükseklik dikey çizgilerle vurgulanmış, eni ise uçlar koyu ol-duğundan daralmış görünür. İlave boyamalar veya meziyo -distal oluklarla dişe dar görüntü kazandırılabilir (1 ,4) .

252

Page 275: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

A. DOĞAN

Besim 7 Besim 8

253

tı'-i;

Page 276: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

SABİT BÖLÜMLÜ PROTEZLERDE ESTETİK

Resim 9'daki aynı uzunlukta iki çizgiden birisi daha uzun görünmektedir. Aynı durum sabit protezler için düşünüldüğün-de, lateral kesiciler ve kanin dişlerin distal yüzeyleri çan şek-linde yayıldığında daha geniş görüntü oluşur. Maksimum ge-nişlik etkisi için kanin diş açık renkte olmalıdır. Tersine daha

Besim 9

dar bir ifade, lateral kesici ve kanin dişlerin distal yüzeylerinde küçültme, kanin ve premolar dişlerin düşük renk value ve artırılmış renk chromasında seçilmesi ile sağlanır. Bu prensip-lerin uygulama yetersizliğinde dikey çizgiler yüzey yapısına ilave edilir. Labial yüzeyde vertikal konkavite uzunluğu artmış görüntü verecektir (Resim 10).

Dişeti çekilmesi veya dişsiz kretlerin rezorbsiyonu, aşırı kuron ya da gövde uzunluğuna neden olan bir problem oluş-turur. Mine sement birleşim bölgesinin belirgin şekilde kontur-lanması, uzun kuron görüntüsünü azaltabilir. Kuran ya da gövdenin kök kısmı, hastanın doğal dentisyonunda açığa çık-mış kök yüzeylerinin rengine uygun ve anatomik kuron uzun-luğunu daha da küçültür görünüm verecek şekilde renklendiril-melidir (Resim 11). Aşırı dişeti çekilmelerinin hoş olmayan gö-

254

Page 277: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

A. DOĞAN

Resim 10 — Her iki kesici eşit boyutta. Diş, boyun kısmına gingival pem-belik eklendiğinde kısa, gingivaya doğru yüksek value sahip gövde porseleni konduğunda uzun görünür.

Resim 11

Page 278: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

SABİT BÖLÜMLÜ PROTEZLERDE ESTETİK

rüntü verdiği vakalarda dişeti renginde porselen ilavesi, kök kısmında daha doğal görünüm kazandırabilir (Resim 12).

Besim 12

Diastemalar, titiz bir interproksimal konturlama ve diş po-zisyonu değiştirilerek, görünür diş boyutunu fazla değiştirmek-sizin kapatılabilir. Ön dişler, incisal görünüşten kruvatürleri değiştirilerek yerleştirilirler (Resim 13). Kruvatüre arttıkça in-terproksimal seperasyon veya diastemalar genişler. Bu vaka-ların tedavisinde, dişler ortodontik olarak lingual yöndeki po-zisyonları için incelenmelidir. Minor dereceye kadar, ön dişle-rin ileri alınmasıyla belirlenen kruvatür diş preparasyonu sı-rasında maksimum facial sonuç için küçültülebilir. Amaç, ilave kontur ayarlamalarında mümkün olduğunca dış hat formu ka-zanmaktadır. Bu ayarlamalarda proksimal kontaktlar geniş fa-cial emrasür konturlamasma izin veren ve dişin yüzey açısını artıran oranda lingual e yerleştirilir (1).

256

Page 279: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Res"m 13 — Diastemaları kapatmak için dişler lingual yöne yerleştirilmeli

ve aksiyel hatlar birleşmeli.

Ön bölgede oldukça geniş boşluk problemlerinde ilave bir dişin genellikle maksillar lateral kesici dişin kullanımı en uy-gun çözümdür. Resim 14'-teki hastada aşırı geniş boşluk ilave dişle tamamlanabilir, ancak ortaya çıkan oldukça küçük görü-nümden dolayı kontrendikedir. Aynı vaka güçlü erkek diş for-mu etkisi için ilave interproksimal konturlamalarla hastanın doğal güçlü yüz görünümünü bozmayacak ölçüde geniş şekil-de sabit bölümlü protezlerle restore edilebilir (Resim 15) (1).

Daha geniş diş görüntüsü kazanmak için diş pozisyonu da-ha facial olmalıdır. Proksimal hat açıları çıkıntılı yapılmalı ve facial emrasürler minimal olmalıdır (Resim 16). Dişin yüzey şekli çıkıntılı yatay hatlara sahip yapısı ile nisbeten yassı ol-malıdır (Resim 17).

Resim 18'deki hasta, güçlü yüz görünümü için gerekli sant-ral kesicilerine yetersiz boşluk ve çıkıntılı bir premaksillaya sahip. Bu durumda iki çözüm olabilir : Gövdeler, çarpıcı olarak yerleştirildiğinde dişler daha geniş görünecektir. Fakat premak-silla çıkıntılı olduğundan bu vakada kontrendikedir. En iyi çö-züm lateral kesicilerin hafifçe ileri alınmasıyla gövdeyi lingu-ale yerleştirmektir. Bu laterallerin nisbeten küçük görünmesini ve santral kesicilerin boyutunun çarpıcı olmasını sağlar (1).

257

A. D0ĞA1S

Page 280: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

SABİT BÖLÜMLÜ PROTEZLERDE ESTETİK

Besim 14

258 Resim 15

Page 281: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

A. DOĞAN

Besim 16 — Santral kesiciler eşit boyutta, ama eşit görünümde değil. Dişler yatay ilave çizgiler, yassı yüzey şekilleri, çıkıntılı prok-simal hat açıları ile geniş görüntü proksi-rüntü kazanabilir, ıiüil oluklarla dar gö-

259

17 — Yetersiz boşluğa sahip bir hasta ağzı diş ce-kilmeksizin restora edilebi-lir. Diş genişliğini vurgula-yan prensipler uygulanır.

Page 282: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

SABİT BÖLÜMLÜ PROTEZLERDE ESTETİK

Sesim 18 — Çıkıntılı premaksilla, yetersiz boşluk (İki santral kesicinin yerieştirimi için iki seçenek).

Diş pozisyonundaki değişiklikle sınırlı bir bölge görsel ola-rak genişleyebilir. Bu lateral dişlerin distal yüzeylerini döndü-rerek ve kaninleri dışa üabiale) alarak yapılır. Eğer kaninler ve premolarlar kesiciler kadar açık renkte yapılırsa daha ge-niş ifade kazanılır. Resim 19'daki hasta iki santral diş ve çıkın-

Resim 19 — Lateral ve kanin dişleri eksik hasta. Santral kesiciler çok çı-kıntılıdır. Geniş ifade etkisi için diş pozisyoniandırmaları ve renkleri uygulanır.

260

Page 283: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

A. DOĞAN

till premaksillaya sahiptir. Kaybedilen lateral ve kaninler gövde şeklinde yerleştirilir. Diş pozisyonu ve renk etkisi üs hastaya daha geniş bir ifade kazandırabilir. Kanin ve premolarlar için nisbeten koyu renk tonu kullanılarak ve lateral ve kanin-lerin meziyal açıları belirginleştirilerek dişlek ifade azaltılabilir (1).

ÖZET

Sabit bölümlü protezlerde özellikle ön restorasyonlarda es-tetik görünüm oldukça önemlidir. Işık, renk, dış hat formu, yü-zey yapısı ve şekli değiştirilerek, gerektiğinde dişlere daha uzun, kısa veya geniş görünümler kazandırılabilir.

SUMMARY

COSMETIC ASPECTS OF FIXED PARTIAL DENTURES

Esthetic considerations are very important in fixed partial dentures. By changing the factors of light, color, outline form, surface form and texture which affect visual perception, proper tooth length, width appearance can be gained.

In this article these factors have been explained and some solutions for cases with problem have been proposed.

261

Page 284: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

SABİT BÖLÜMLÜ PROTEZLERDE ESTETİK

LİTERATÜR

1. Eissmann, H.F., Rudd, K.D. and Morrow, R.M. : Dental Laboratory Procedures. Fixed Partial Dentures. Volume Two., The C.V. Mosby Company, St. Louis, 1980.

2. Obregon, A., Goodkind, R.J. and Schwabacher, W.B. : Effects of Opaque and Porcelain Surface Texture on the Color of Ceramometal Restorati ons. J. Prosthet. Dent., 46 (3) : 330-340, 1981.

3. Sipple, C.H. : Light Rays and Their Influence on Color in Dentistry. Quintessence of Dental Technology, 4 (3) : 65-69, 1980.

4. Tylman, S.D., Malone, W.F.P. : Tylman's Theory and Practice of Fixed Prosthodontics, 7 th ed., The C.V. Mosby Co., St. Louis, 1978.

5. Zarb, A.G., Bergman, B., Clayton, J.A. and MacKay, H.F. : Prosthodontic Treatment for Partially Edentulous Patients, The C.V. Mosby Co., St. Louis, 1978.

262

Page 285: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

G Ü N C E L K O N U L A R

1 — 1984 -1985 Eğitim ve Öğretim Dönemi Mezuniyet Töreni:

22 Kasım 1985 günü Gazi Üniversitesi Diş Hekimliği Fakül-tesi Mezuniyet töreni ülkemiz Diş Hekimliği'nin kuruluşunun 77. yıl kutlamasıyla birlikte yapıldı.

Fakültemiz konferans salonunda yapılan törende Yüksek Öğ-retim Kurumu üyeleri, rektör, dekanlar, öğretim üyeleri, Tabip-ler Odası ve Diş Hekimleri Odası temsilcileri, meslek mensupları, öğrenciler ve yakınları bulundu.

Dönem birincisi Belgin Büyükyüksel, dönem ikincisi Rana Ta-rımer ve dönem üçüncüsü Elçin Gür ve mezun olan 70 öğrenci-ye diplomaları ve çeşitli armağanların verilmesinden sonra töre-ne kokteylle devam edildi.

2 — Türk Diş Hekimleri Birliği Ankara Diş Hekimleri Oda sı Geçici Yönetim Kurulu 17.11.1985 tarihinde yapılan seçimle aşa ğıda isimleri yazılı diş hekimlerinden teşekkül etti:

Başkan : Orhan H. Özkan Başkan Vekili: A. Yavuz Ertürk Genel Sekreter : Osman Özyürek Sayman: Faruk Göknar Üye : Kenan Eratalay.

263

Page 286: GAZI ÜNİVERSİTESİ DİŞHEKİMLİGİ FAKÜLTESİ DERGİSİwebftp.gazi.edu.tr/.../1985/Gazi_Dis_Fak_02_1985_YAZI.pdf · 2013. 10. 25. · Anatomi terimlerinin latinceleri kullanılmalı

Yurt içi, yurt dışı kongre, konferans, toplantı, fuar ve yayınlar:

A — Yurt içi kongreler: 1 — Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi 1. Bilimsel

Kongresi 6 - 1 Mayıs 1985 tarihlerinde Ankara Milli Kütüphane'de yapıldı.

2 — Türk Periodontoloji Derneği 16. Bilimsel Kongresi 6-11 Mayıs 1985 tarihlerinde Alanya Alantur Motel'de yapıldı.

3 — Prostodonti ve * İmplantoloji Derneği V. Milletlerarası İlmi Kongresi 19 - 20 Mayıs 985 tarihlerinde İstanbul Üniversite si Diş Hekimliği Fakültesinde yapıldı.

4 — 1. İslam Ülkeleri Diş Hekimliği Haftası 17-23 Kasım, 1985 tarihlerinde İstanbul Kültür Sarayı'nda yapıldı.

Gazi Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi bu kongrelere top-lam 45 tebliğle katılmıştır.

B — Yurt dışı kongreler : 1 — 2. Enternasyonal Periodontoloji ve Restoratif Diş He

kimliği Sempozyumu 2 - 4 Mayıs 1986, Boston, Massachusetts. 2 —- 5 . Enternasyonal Quintessence Sempozyumu. 5. Enter

nasyonal Seramik Sempozyumu. 16 - 19 Ekim 1986, Milano, İtalya.

C — Yayın :

Gazi Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Protez Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hüsnü Yavuzyılmaz'm «Metal Destekli Es-tstik (Veneer - Kaplama) Kronlar» isimli ders kitabı Gazi Üniver-sitesi Yayınları 69, Diş Hekimliği Fakültesi Yayınları 4 numarada yayınlanmıştır. Kitap 176 sayfa ve 49 resim içermektedir.

264