fotograf arİh t : ekim-kasım-aralık 2010 sayi: 24 · sonbaharla birlikte sizinle buluşturmak...

38
TARİH: Ekim-Kasım-Aralık 2010 SAYI: 24 www.sumed.org.tr

Upload: others

Post on 01-Sep-2019

2 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

TARİH: Ekim-Kasım-Aralık 2010

SAYI: 24

FOTOGRAF

www.sumed.org.tr

SABANCI ÜNİVERSİTESİ'NDEN

Toplumsal Duyarlılık Projeleri Civic Involvement Projects (CIP) 10.Güneş Günü 30 Mayıs 2010Halkla İlişkiler Oscar'ı ÇöpMadam'ın Ceo'larla Çay Sohbetleri 14-18 Haziran 2010

EDİTÖRDEN

Abracadabra İdem Yalın

FOTOGRAF

FOTOGRAF

MEZUNLARDAN HABERLER

Mezunlardan Haberler Mezuniyet ve Sonrası Ayşegül Boz Baltacı Hakan Akbaş ile Söyleşi Metin Tabalu / Murat Genç Esra Taşdelen ile Söyleşi Melih Özsöz Volkan Yorulmaz

SÜMED AVANTAJLAR

SÜMED Üyelik Avantajları

ETKİNLİKLER

ABD Buluşması 30 Nisan 2010 Mezunlar Sahaya Dönüyor 21 Mayıs 2010 Mezunlar Buluşması 2-3 Temmuz 2010 Hyde Park'ta Piknik 8 Ağustos 2010 Gülor Şarapları Bağbozumu Gezisi 4-5 Eylül 2010 Sergi 6 Ağustos-3Ekim 2010

FOTOGRAF

FOTOGRAF

FOTOGRAF

FOTOGRAF

FOTOGRAF

Yaz baş döndürücü bir hızla geçti. Severek hazırladığımız Lacivert’i sonbaharla birlikte sizinle buluşturmak bizim için açıkçası daha el-verişli oldu. O nedenle görebileceğiniz gibi, bu sayı geçtiğimiz birkaç ayın etkinliklerine geri dönüp keyifle bakıyor; yaz fotoğrafları tadın-da. Umarız sizin de hoşunuza gider.

Bu sırada dergimizin tasarımının yaratıcısı Ayşegül de mezun olarak aramıza katıldı. Bir diğer güzel adım daha atarak Temmuz ayında evlendi. Bu sayı için o da bizimle mezuniyet anısını paylaştı, ke-yifle okuyacağınıza eminim. Londra’daki mezunların Hyde Park’ta spontane Piknik Buluşması.. ÇöpMadam projesinin yaratıcı ve yapı-cı ruhuyla tüm dünyada aynı hissi yaratarak ödül kazanması bizi de dergiyi hazırlarken motive eden detaylardan sadece iki tanesi. Öyle ki, sevgili iş arkadaşım Pırıl'ın ÇöpMadam projesiyle üretilen çanta-lardan birini taktığını görür görmez fotoğrafladım.

“Sabancılı olma” ruhunu aktarabilmeyi başarmış olmak dileğiyle, iyi okumalar... Görüşmek üzere,

3

Abracadabra

FOTOGRAF

İdem YalınSPS ‘[email protected]

FOTOGRAF

EDİTÖRDEN Ekim-Kasım-Aralık 2010

FOTOGRAF

Lacivert Dergisi Tasarım: Ayşegül Boz Baltacı VAVCD'10

4

Sabancı Mezunları 3. ABD Buluşması

Sabancı Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, Boston'da Sabancı Üniversitesi mezunları ve öğretim üyeleriyle buluştu.

ABD’de, her zaman olduğu gibi yoğun bir katılımla, 3. kez gerçekle-şen buluşmada, Güler Sabancı, çoğu burslu olarak ABD üniversitele-rinde eğitimine devam eden ya da aktif olarak iş hayatında bulunan Sabancı Üniversitesi mezunlarıyla bir araya geldi ve Harvard, Mas-sachusetts Institute of Technology (MIT), Brown, Columbia, Nort-heastern Üniversitelerinin yanı sıra California bölgesindeki üniversi-telerde lisansüstü çalışmalarını sürdüren 50’nin üzerinde mezunla ABD'deki çalışmaları ve gelecekleriyle ilgili planları hakkında tek tek sohbet etme fırsatı buldu.

Buluşmaya Rektörümüz Nihat Berker, Boston'da her yıl mezunlar buluşmasının düzenlenmesine büyük katkıda bulunan öğretim üye-miz Halil Berktay ve aralarında Harvard Üniversitesi Genetik ve Kompleks Hastalıklar Bölümü Başkanı Gökhan Hotamışlıgil'in de bulunduğu Boston'un çeşitli üniversitelerinden Türk ve yabancı öğ-retim üyeleriyle birlikte, Türk Medya’sından temsilciler katıldı. Katı-lımcı listesini görmek için tıklayınız.

Güler Sabancı yaptığı konuşmada, ABD'deki mezunlar buluşmasını, Harvard ve MIT gibi asırlardır eğitim sahnesinde olan üniversitelerin bulunduğu Boston'da yaptıklarına dikkat çekti ve "Daha 10 yıllık bir geçmişimiz var ama bizim de 400-500 yıllık bir ufka sahip olmamız gerek ve bunu gerçekleştirmemizde sizlere güveniyorum" diye ko-nuştu. Sabancı şöyle devam etti: "Sabancı Üniversitesinin dünya çapında bir üniversite olmasını istiyoruz, bu bizim başından beri viz-yonumuz oldu. Şimdi tüm alanlarda uzun dönemli uluslararası ilişki-ler inşa etme zamanı ve mezunlar olarak siz de üniversitemize daha fazla ve daha iyi öğretim üyesi ve öğrencinin gelmesini sağlamaya yardımcı olmalısınız."

Rektör Nihat Berker de konuşmasında Sabancı Üniversitesinin her zaman limitleri zorlamaya çalıştığını ve yeni şeyler yapmaya odak-landığını söyledi ve nanoteknoloji merkezi kurduklarını, bu merkezin Türkiye'deki diğer merkezlerden farklı olacağını, sadece akademik değil, ticari de olacağını ve Harvard, MIT gibi üniversitelerle işbirliği yapacaklarını belirtti. Konuşmasının sonunda, bugüne dek 3,300 dolayında mezun verdiklerini ve mezunlarının iyi işler bulduklarını ekleyen Berker, mezunlardan hem birbirleriyle hem de üniversiteyle sürekli iletişim halinde olmalarını istedi.

http://alumni.sabanciuniv.edu/tr/paylas/haber.php?id=155

ABD Buluşması

30 Nisan 2010

ETKİNLİKLER Ekim-Kasım-Aralık 2010

ABD Buluşması

5

Mezunlar Sahaya Dönüyor

21 Mayıs 2010http://www.sabanciuniv.edu/ok/spor/tr/?mezunlar/2010.html

Spor takımlarımızda yer almış ve mezun olmuş, halen spor takımla-rımızda oynamakta olan öğrencilerimiz ile hocalarımızın buluştuğu ve birlikte basketbol, futbol ve voleybol dallarında müsabakalar ya-parak eğlendiğimiz mezunlar buluşmamızın 4. sünü gerçekleştirdik.

Üniversitemizi sportif alanda yıllarca temsil etmiş, mezun sporcula-rımızla bir araya gelmek amacıyla Mezunlar Spor Buluşmasının Dör-düncüsünü düzenlemenin mutluluğunu yaşıyoruz.

Gelenekselleşen buluşmamız bu yıl da SuŞenlik’in birinci günü olan 21 Mayıs 2010 Cuma günü gerçekleşti. Spor bahane..

Mezun olsak da bir arada olmak için daha birçok nedenimiz var...

ETKİNLİKLER Ekim-Kasım-Aralık 2010

İkincisi düzenlenen “Mezunlar Buluşması” etkinliği, bu yıl da coşku-lu geçti.

Mezuniyet Sınıfı (Reunion) ve Mezunlar Buluşması (Homecoming), 2-3 Temmuz 2010 tarihlerinde, Tuzla’daki kampüste gerçekleşti.

Etkinliğin ilk gününde, mezuniyetinin 5. yılını dolduran mezunlar (2005 lisans ve lisansüstü) dönem arkadaşları ve öğretim üyeleriyle bir araya geldi.

Etkinliğin ikinci gününde ise, tüm dönemlerden Sabancı Üniversite-si mezunlarının katılımıyla "Mezunlar Buluşması" gerçekleşti.

6

Mezunlar Buluşması

2-3 Temmuz 2010

İngiltere’deki mezunlar Hyde Park’ta piknikte buluştu...

İngiltere’de bulunan Sabancı Üniversiteli mezunlar Hyde Park’da 8 Ağustos Pazar günü düzenlenen piknikte buluştu. Kapalı ve yağ-murlu İngiltere havasının aksine güneşin tadını çıkaran mezunlar, İngiltere’ye geliş serüvenlerini ve yaşadıklarını paylaştılar.

Hem lisans hem de lisansüstü mezunlarının katılımıyla gerçekleşen piknikte, okul sonrası iş arayışları ve kariyer sorunları tartışılırken, kampüs anıları da gündem konusuydu.

Pikniğe katılan mezunlar birlikte yaratıp geliştirdikleri menünün de yardımıyla hem keyifli hem de güneşli bir Londra pazarının tadını çıkardılar. Tüm katılımcılara piknik sonrasında SUMED’in hediyeleri dağıtılırken SUMED üyesi olmanın ayrıcalıkları dile getirildi. Bir son-raki etkinlikte buluşmak üzere sözleşen mezunların, Londra’daki ilk piknik maceraları keyifle tamamlanmış oldu.

Hyde Park'ta Piknik

8 Ağustos 2010

ETKİNLİKLER Ekim-Kasım-Aralık 2010

Mezunlar Buluşması

Hyde Park'ta Piknik

Gülor Şarapları Bağbozumu Gezimizde Buluştuk!

Gülor Şaraplarının Şarköy'den Mürefte yönüne doğru 4 km de ve denizden 2 km uzaklıkta hafif deniz meyilli Güney rüzgârları alan bağlarda 130 dönümlük bağları ve tam ortasında şarap üretim bina-sı ve çok konforlu konuk evinde 4–5 Eylül 2010 Cumartesi ve Pazar günleri Sabancı Üniversitesi Mezunlarına ev sahipliği yaptı.

Gürol Şarapları ve Gürsel Turizmin sponsorluğu ile SÜMED 76 mezu-numuz, hocamızı ve SUMED dostu misafirlerimizi,BUMED üyelerini ağırladı. Fabrika şarap teknikeri Burcu Ateşel ’in bilgilendirmesi ışı-ğında çok keyifli ve bilgilendirici bir gezi oldu.

Bağbozumu gezisi 1.Gün fotoğrafı için tıklayınızBağbozumu gezisi 2.Gün fotoğrafı için tıklayınız

http://alumni.sabanciuniv.edu/tr/paylas/haber.php?id=171

7

Gülor Şarapları Bağbozumu Gezisi

30 Nisan 2010

4-5 Eylül 2010

ETKİNLİKLER Ekim-Kasım-Aralık 2010

Japonya Medya Sanatları Festivali, 1999 yılından beri Japonya’da düzenlenen, Sanat, Eğlence, Animasyon ve Manga bölümlerinden oluşan özgün bir festival. Ana amacı, medya sanatları alanında mü-kemmelliğe ulaşmış yapıtları biraraya getirerek yeni fırsatlar yarat-mak, süreci ve yaratıcılığı desteklemek ve esin vermek.

İstanbul’da ilk kez Pera Müzesi’nde düzenlenen Japonya Medya Sa-natları Festivali sergisi, medya sanatlarının iki özgün yönüne, Yara-tıcı Akıl ve Anlatıcı Akıl’a odaklanıyor. Sergi bu iki temayı, Japonya Medya Sanatları Festivali’nin geçmişteki sergilerinde yer alan ödül kazanmış yapıtlarla olduğu kadar, son dönemden yapıtlar aracılığıy-la da gündeme getiriyor.

Beşinci yılını kutlayan ve kuruluşundan bu yana genç sanatçılara, farklı sanat anlayışlarına, destek veren Pera Müzesi’sinin bu sergi-sinde, Japon sanatçıların şaşırtıcı ve yaratıcı yapıtları, teknolojiyle anlatımı en olağandışı biçimlerde birleştiriyor.

6 Ağustos-3 Ekim 2010 tarihleri arasında açık kalacak sergi kapsa-mında, sanatçı sunumları, paneller ve film gösterimleri gibi etkinlik-ler de düzenleniyor.

Yaratıcı Akıl

Üretim mühendisliği demek olduğu kadar, tinsel bir içerik de taşıyan Japonca Monozukuri / Yaratıcı Akıl ifadesinin pek çok açılımı var. Yaşa-mı zenginleştirme çabasının ayrılmaz bir parçası olan Monozukuri, Ja-pon endüstrisi ve kültürünün gelişmesini sağlıyor. Seri üretimi yapılan endüstri ürünlerini ifade etmekle birlikte, kuşaktan kuşağa aktarılan ge-leneksel zanaat teknikleriyle üretilen eserleri de kapsayan Monozukuri, sanatsal ve yaratıcı çalışmaları esas alıyor. Serginin Yaratıcı Akıl bölü-mü, daha ileri ifadeler ve işlevsellik arayışıyla yeni medya ve teknoloji-leri kullanan interaktif sanat örnekleri ve enstalasyonlardan oluşuyor.

Anlatıcı Akıl

Eski dönemlerde Monogatari / Anlatıcı Akıl kuşaktan kuşağa sözlü olarak yayılırdı. Karakter ve illüstrasyonların kullanılmasıyla birlikte öykü anlatma sanatı evrensel anlamda yaygınlaştı. Japonya tarihin-de bir dönem, Monogatari, özel bir ifade aracı olan emakimono / resimli rulolar kullanılarak dile getirilmişti, bu araçlar ve ifade biçim-leri zamanla değişip gelişti.

Anlatıcı Akıl bölümünde, Japonların çağdaş Monogatari’si olan manga, animasyon ve oyunlardan örnekler sunuluyor. Etkileyici orijinal çizimle-re ve resimli taslaklara yer veren bu bölüm, sanatçıların yaratıcı beceri-lerini keşfe çıkıyor.

8

Sergi

ETKİNLİKLER Ekim-Kasım-Aralık 2010

6 Ağustos-3 Ekim 2010

Sergi

Animasyon

TEZUKA Osamu imzalı ilk TV animasyonu Astro Boy’un, 1963’te ya-yınlanmaya başlamasından bu yana Japon animasyon sanatı hızlı bir ilerleme gösterdi. Yaratıcı ve yenilikçi fikirlerle dolu yetenekli yönet-men ve animasyon sanatçılarının hazırladığı filmlerle Monogatari / Anlatıcı Akıl alanı da gelişti. Animasyon sanatçıları dünyada büyük beğeni topluyor ve filmler yalnızca çocukları değil yetişkinleri de bü-yülüyordu. İçlerinde en çok ilgi toplayan, MIYAZAKI Hayao imzalı Ruhların Kaçışı, 2002 Berlin Uluslararası Film Festivali’nde Altın Ayı Ödülü’nü kazandı ve dünya çapında üne kavuştu. MIYAZAKI gibi, YAMAMURA Koji’nin Mt. Head ve KATO Kunio’nun Küçük Küplerden Ev adlı eserleri de 2003 Annecy Uluslararası Animasyon Festivali’nde büyük ödülü kazandı ve 2009 yılında Oscar Ödülü’nü aldı.

Manga

Japon manga sanatı İkinci Dünya Savaşı’nın ardından ciddi bir geli-şim gösterdi. TEZUKA Osamu, sinema tekniklerini Japon manga sa-natına uyguladı; genç manga sanatçılarıysa yeni kuşak mangayı ya-rattılar. 1963’te TV animasyonlarının ekranlarda yayınlanmasının ardından önemli bir yer edinen manga, çizgi filmlere de kaynaklık etmiştir. Günümüzde ise, yalnızca animasyon ve oyunlar değil, aksi-yon filmleri ve dramlar da manga ile yakından ilişkilidir. Japon man-ga sanatının gelişmesindeki başlıca etken, Monogatari / Anlatıcı Akıl için yapısal ve görsel açıdan kusursuz bir ortam sunuyor olmasıdır

Oyun

1978’de satışa sunulan ve Japonya’da müthiş başarı kazanan Space Invaders’la Japon video oyunları büyük bir ivme kazandı. Ardından Family Computer 1983’te piyasaya sürüldü ve şirketler birbiri ardına çok çeşitli oyun konsolları ürettiler. Teknik açıdan, grafiklerin fotoğ-raf gerçekçiliği çizgisinde gelişim göstermesi ve arayüzlerin kullanım kolaylığı sağlayacak şekilde iyileştirilmesi, oyunların gelişiminde ö-nemli etken oldu. İçerik açısından, Monogatari / Anlatıcı Akıl, manga ve animasyonlar gibi, oyunlar için de önemli bir unsur olarak görülür. Dün-yanın farklı köşelerinden insanlar ortak bir sanal uzamda maceralara a-tılıp, ilginç ve alışılmadık türde bir Monogatari deneyimer.

9

Sergi

ETKİNLİKLER Ekim-Kasım-Aralık 2010

10

Mezunlardan Haberler

MEZUNLARDANHABERLER Ekim-Kasım-Aralık 2010

Ahmet Onur Önder MANUF ‘09Londra'da LBS'ten mezun oluyorum, Bank of America Merrill Lynch, Invest-ment Banking Equity Research depart-manında işe başlayacağım.

Ali Doruk GünaydınELECTRONIC ‘09Sabancı Üniversitesi’nden 2009 yılında mezun oldum. Halen Boston Üniversi-tesi’ nde yüksek lisans öğrenimime de-vam etmekteyim.

Başak SönmezSPS ‘06Mezuniyetimden sonraki birkac yillik is deneyiminin ardindan, su anda Barcelo-na' dayim. Universitat Internacional de Catalunya'da Cultural Management Master'i yapmaktayim.

Burcu Ünlü2008 yılından bu yana Nokia Siemens Networks Türkiye İnsan Kaynakları Mü-dürlüğü görevinde bulunan Burcu Ünlü, firmanın Organizasyonel Gelişim, Lider-lik ve Yetenek Yönetimi konusunda çalı-şan global ekibine Global Projeler Mü-dürü olarak atandı.

Mezunlardan Haberler

11

Mezunlardan Haberler

Özlem KalkanSLP ‘052010 Mayıs ayı itibari ile Avea’da Ürün Geliştirme Departman Müdürü görevine atanmıştır.

Onur UserMANUF ‘052010 Mayıs ayı itibari ile çalışmakta olduğu Novartis Sağlık ŞirketindeTransplantasyon(Organ Nakli) ve Ophthalmology(Göz) Departmanlarına Pro-je Müdürü olarak atanmıştır.

MEZUNLARDANHABERLER Ekim-Kasım-Aralık 2010

Müge Erdoğmuş Birlik & Fırat BirlikCOMPUTER ’05 Merhabalar, Ben 2005 lisans ve 2007 lisansüstü mezunuyum. Yine benim gibi lisans 2005 ve lisansüstü 2007 mezunu olan Fırat Birlik ile 4 Temmuz 2009 tarihinde evlendik.

Deniz YetkinPOL ‘08Bilkent Universitesi Doktor Adayı ve öğretim asistanı- Ankara

12

Mezunlardan Haberler

Sevim Hatırnaz & Osman AyrancıoğluSPS ’04 & MEKA ‘04Merhaba,Osman Ayrancıoğlu (Mekatronik 2004; SLP 2006) ile Kasım 2009'da evlendik :)

MEZUNLARDANHABERLER Ekim-Kasım-Aralık 2010

Selma Mirhan KöroğluEuropean Studies ‘05Ben Sabanci Üniversitesi Avrupa ça-lışmaları yüksek lisansının ilk mezun-larından (2005) Selma Mirhan Köroğ-lu. 2005'ten bu yana daha çok yurt dışındaydım, hem eğitim (LSE'de Che-vening bursuyla European Political E-conomy bölümünü geçen yıl bitirdim) hem de iş (Avrupa Parlamentosu' nda maaşlı stajyer olarak çalıştım) için. Artık Türkiye'deyim ve şu an Sabancı Universitesi çatısı altında çalışıyorum. Carbon Disclosure Project isimli dün-yanın en büyük çevre projesi bu sene Sabancı Universitesi'nin partnerliğin-de Türkiye' de de hayata geçiyor. Ben de bu Projenin yöneticisiyim.

Sarp ŞıkVAVCD ‘07Selamlar ! 2 hafta önce yeni işime baş-ladım , 7 yıldır yaptığım İngilizce kursla-rı işletmeciliğinden Vending Makinaları operasyonu ve ithalatına doğru bir geçiş dönemindeyim. . . Hem de nişanlandım :)Herkese keyifli günler

Mezunlardan Haberler

Yeni mezun olarak bu sayıda sizlere katılma, sizlerden biri olmanın heyecanı ile yazıyorum. Bu sene de her sene olduğu gibi haziran a-yında mezuniyet töreni ve balomuz gerçekleşti. Ancak bu sene yağ-mur faktörü, provamızı epey etkiledi. Herkese yağmurluk dağıtıldı. Yağmurluklarla ve yağmur altında prova yapmaya çalıştık. Tabii asıl önemlisi ertesi gündü ve herkes bu nedenle endişeleniyordu ama 26 Haziran güneşli çok güzel bir gün oldu bizler ve ailelerimiz için. Yine her zaman ki gibi çok sevdiğim Ayhan Sicimoğlu ve ekibi, törenimi-ze renk kattı, dans ettik, güldük, hüzünlendik, duygulandık eğlen-dik. Mezuniyet Töreni ile ilgili aklımda kalan en güzel şey Lisans Ko-nuşmacımız Onur Okudan'ın konuşmasıydı. Bence tüm mezunların dü-şüncelerine, hissettiklerine sözcü oldu. Hepimizi çok duygulandırdı.

Bana gelince; mezuniyet töreninden sonra koşuşturmaca ve heye-canım bitmedi, tam tersi arttı çünkü evlenmeme 2 hafta kalmıştı. Uzun hazırlık süreci ve heyecan sonrası 7 Temmuz'da evlendim.

Bu kadar çok telaşı ve heyecanı bir arada yaşadıktan sonra, insan boşlukta hissediyor kendini. Okul bitmiş, düğün hazırlıkları bitmiş… Öğrencilik hayatımın bittiğini, artık işsiz olduğumu o zaman anladım ve hemen bu konuya yoğunlaştım. Öğrencilik hayatımda part-time yürüttüğüm işlerimi kendi şirketimi kurarak devam ettirmeye karar verdim. Grafik tasarımı hizmeti veren "boz tasarım" isimli şirketim-de şimdi freelance olarak çalışıyorum. Bana [email protected] ve www.boztasarim.com adresinden ulaşabilirsiniz.

Herkese Selamlar ve Sevgiler,

Ayşegül Boz Baltacı

13

Mezuniyet ve Sonrası

26 Haziran 2010

Ayşegül Boz BaltacıVAVCD'10

MEZUNLARDANHABERLER Ekim-Kasım-Aralık 2010

11 Haziran 2010 Cuma günü saat 14:00’te, Sabancı Holding Strateji, İş Geliştirme, Sigorta Hizmetleri ve Bilgi Teknolojileri gibi önemli fonksi-yonları yöneten Grup Başkanı Sn. Hakan Akbaş ile Sabancı Mezunları a-dına bir söyleşi yaptık. Çok genç yaşta parlak bir kariyer geçmişine sa-hip Hakan Bey’in hem kişisel hem de profesyonel yaşamda önem verdi-ği konular ve biz Sabancı Mezunları’na yönelik önerilerini çeşitli sorular sorarak öğrenmek istedik. Yoğun programında bize 1 saatini ayırdığı için kendisine teşekkür ederiz.

Soru-Cevap

M.T.: Hakan Bey öncelikle vaktiniz için teşekkürler. Daha önce Grubu-nuzda çalışmış biri olarak Lacivert dergisi adına yapmak istediğimiz bir-kaç executive söyleşisinde ilk olarak sizi ziyaret etmeyi istedim. Murat’la beraber size çeşitli sorular yönelteceğiz.H.A.: Teşekkürler Metin. Her ikinizi de burada ağırlamak büyük mutlu-luk, iyi düşünmüşsünüz.M.T.: Hakan Bey dilerseniz fazla vaktinizi almadan sorularımız geçelim. Linkedin’den özgeçmişinize baktığımızda, Sabancı Üniversitesi’nden mezun olan her arkadaşımızı özendirecek parlak bir kariyer sahip oldu-ğunuzu görüyoruz. Bize kendinizden ve başarınızda etkili olan unsurlar-dan bahseder misiniz?H.A.: Öncelikle şunu belirtmek isterim, Güler Hanım Türkiye’nin sayılı liderlerinden biri olarak Sabancı Grubu olarak bizim “hamimiz”. Sabancı’yı marka haline getirmek için çok daha başarılı olmak duru-mundayız. Bu bizlerin ana kişisel motivasyonlarından biri.

Kişisel olarak benim başarımın ya da daha temelinde karakterimin aile hayatımda şekillendiğini düşünüyorum. Annemin benim karakterimin şekillenmesinde çok büyük rolü var. İnsanın kendini bilmesi, büyüyerek yaşamak, bazı değerlere sahip olabilmek çok önemli. Bu değerler benim ABD’de MBA dahil bulunduğum 15 yıl boyunca ana kılavuzum oldu. Galatasaray Lisesi mezunuyum; orada geçirdiğim 8 yıl boyunca Beyoğlu’nun merkezindeki bu köklü okulda yatılı okumam bana kendi ayaklarım üzerinde durabilme, yani “toughness” kazandırdı. 120. Devre olarak 1988’de mezun olduktan sonra Boğaziçi Endüstri Mühendisliği’ni tamamladım ve üniversite sonrası arkadaşlarımın tavsiyesi ile bilgi ala-rak “paid forward” sistemi ile burs alarak Rochester’da MBA yaptım. E-sasında Fransa’ya gitmeyi planlıyordum ve ISAAC etkinliğinde tanıştı-ğım arkadaşlarımın önerisi hayatımı değiştirdi.

Sonrasında XEROX, Accenture gibi büyük şirketler ve bazılı büyük şir-ketlerin ortak girişimi olan küçük şirketlerde görevler aldım ve her birin-de önemli tecrübeler edindim. Özetle başarılı olmam ya da daha önem-lisi karakterimin şekillenmesinde önemli faktörlerin;

14

Hakan Akbaş ile Söyleşi

Metin Tabalu (MSE, 2002-2003)- Murat Genç (CSE, 2003-2004)SÜMED Lacivert (e-dergi) için 11.06.2010 tarihinde Sn. Hakan Akbaş’la yapılan söyleşi

MEZUNLARDANHABERLER Ekim-Kasım-Aralık 2010

Hakan Akbaş ile Söyleşi

1. Anne-Baba, aile eğitimi, mütevazi şartlarda kendimi geliştirmeye çalışmam,

2. Eğitim, yatılı okumuş olmak, kendi ayakların üzerinde durabilmeyi öğrenmek,

3. Özellikle kariyerin ilk aşamalarında yurtdışına gitmiş olmak, 4. Sosyal aktiviteler, ISAAC ve GPA’in önemli olmadığı etkinliklerde e-

dindiğim çevreolduğunu söyleyebilirim.

M.G.: Hakan Bey, bu faktörlere ek olarak uzun vadede kişisel başarıda neler etkilidir?H.A.: Esasında “know how” değil “know who”, yani “networking” çok önemli. Kimi bildiğin, özellikle Türkiye’de çok önemli, “people dimensi-on” ve ne söylediğinden öte “nasıl söylediğin” çok önemli. Çok zeki in-sanlarla çalıştım, ancak her zaman ne söylendiği kadar nasıl söylendiği-nin önemli olduğunu gördüm.

İş hayatı, özellikle Türkiye’de küçük bir dünya. Herkes herkesi tanıyor. Bu açıdan insan ilişkileri çok önemli. Örneğin Linkedin’in bile bana kat-kıları oldu diyebilirim. ABD’de bulunduğum dönemde tanıştığım, bera-ber çalıştığım kişlerin Türkiye’de bağlantıları olduğunu gördüm. Networking’le ilgili olarak vurgulamak istediğim bir konu var; network’ten faydalanmak yerine network’ü beslemek her zaman çok ö-nemli. “Nasıl faydalı olabilirim?” diye sorabilmek ve gerektiğinde men-torluk edebilmek çok önemli. M.T.: Hakan Bey, profesyonel yaşamda kendini geliştirmek isteyen ar-kadaşlarımız sizce nelere dikkat etmeliler?H.A.: Kariyerin ilk 5-6 yılının çok çok önemli olduğunu düşünüyorum. Kurumsal, oturmuş, “governance” ı olan, eğitim anlamında da size çok şey katacak bir şirkette bulunmanız önemli. B2B, B2C farkları görebil-mek önemli. Hemen aile işine gidilmesini yerine MBA artı kurumsal iş tecrübesi çok daha faydalı olacaktır. Ben üniversiteyi bitirdiğimde burs bulup hemen MBA yapmaya gitmiştim, fakat kendi paramla gidebilecek olsam mutlaka 3-5 yıl çalıştıktan sonra MBA yapardım.

Burada bir noktayı gözden kaçırmamak gerekiyor. Her zaman “şirketler değil, insanlar iş yapar”. Dolayısıyla bulunduğunuz yerde karşılaşacağı-nız ve kendilerinden çok şey öğreneceğiz kişilerin size sağlayacağı kat-kının ne kadar kritik olduğunu göz ardı etmemeniz gerekiyor.

M.G.: Hakan Bey, bu konuda çok haklısınız. Gerek Metin gerekse ben bunu kariyerimizin ilk 5-6 yılını tamamlamış kişiler olarak ciddi ölçüde gözlemleyebildiğimizi söyleyebiliriz. Örneğin kendi şirketim P&G’nin pa-zarlama alanındaki birikimi ile çalışanlarına büyük bir katkısı var.

15

Hakan Akbaş ile Söyleşi

MEZUNLARDANHABERLER Ekim-Kasım-Aralık 2010

H.A.: İş Dünyasında karar vermeden önce çalıştığın insanı seçmen ge-rekiyor. İş yaptırmak, insanı motive etmek çok önemli. Bu işin alfabesi-ni öğrenmek isteyenlere “Good to Great” (Jim Collins) kitabını okuma-larını tavsiye ederim.

Benim çok dikkat ettiğim konulardan biri de; ekibi kurarken üyelerini te-ker teker seçmek ve onlara “coach” luk etmek, kendi gelişimleri için fır-sat vermektir. Birilerini yönetmeye başladığınız zaman artık “individual contributor” dan öteye geçip, koçluk yapmaya başlamanız gerekiyor. Özellikle girişimciler için bu çok çok önemli çünkü büyük bir şirkette bunun etkisi hissedilmez, ancak küçük bir şirkette 5 kişi seçtiyseniz ve 2 kişi katkıda bulunamadıysa başınız derde girebilir.

Her zaman kendinizde ve seçtiğiniz kişilerde “demanding, genuine, role model, çalışkan” olmaya/olmalarına dikkat etmenizde fayda var. Çalı-şanlarınıza karşı özü-sözü bir olmak, onlara içtenlikle yaklaşabilmek çok önemli.M.G.: Dünya geneline baktığımızda rekabet hızla artıyor, paralelinde i-novasyon tabanlı birçok start-up ortaya çıkıyor. Türkiye’nin bu açılar-dan baktığımızda durumu nedir? Bizde yeni fikirlere yatırım yapan ser-mayedar var mı? Ayrıca, Sabancı Mezunu ve kendi şirketini kurmuş, bir-çok girişimci arkadaşımız var. Onlar nelere dikkat etmeliler?H.A.: Türkiye rekabetin inanılmaz boyutlara ulaştığı bir ülke. Güzel bir örnek Best Buy. Best Buy’ın ABD haricinde sadece Çin ve Türkiye’de o-perasyonları var. Değişen Türkiye içerisinde liderlerin çok farklı, çok üs-tün özelliklere sahip olması gerekiyor. Inovent (Hakan Bey aynı zaman-da Inovent’in YK üyesi) gibi “inovasyon ve inkübasyon” destek şirketle-rimiz var. Bu alanda Endeavor gibi gibi organizasyonlar da “girişimcilik” kulvarında isteyenlere önemli katkıda bulunuyorlar. Imagine-Network gibi diğer organizasyonların da gelmesi çok faydalı olur, ben şahsen Türkiye’ye gelmelerini çok istiyorum.

Türkiye’deki girişimcilerin esas ihtiyacının para olmadığını düşünüyo-rum. En büyük ihtiyaçları Mentorluk ve “Fundamental” larının sağlam olması. Projelerin rekabet avantajının ve yaratabileceği ölçek ekonomisinin bir “business case” olarak sunulabilmesi ve bir yatırımcıyı tatmin edecek şekilde sunulabilmesi çok çok önemli. Pazarın büyüklüğünü ölçebilmek, re-kabetçi avantajı sergileyebilmek ve “time-to-market” çok önemli.

Kriz ortamları da bir nevi inovasyona tetikleyicidirler. Bu zamanlarda her konuda daha fazla soru sorulur, inovasyon bir çıkış noktası halini alır ve kaynak verimliliği her zamankinden daha fazla sorgulanmaya başlar. Tekrar belirtmek istiyorum, “girişimci fikir her zaman para / destek bulur”.

Benim bu konuda eklemek istediğim “innovation ile invention” ı karış-

16

Hakan Akbaş ile Söyleşi

MEZUNLARDANHABERLER Ekim-Kasım-Aralık 2010

Hakan Akbaş ile Söyleşi

tırmamak gerektiği yönünde. Inovasyon, buluştan daha önemli çünkü “ticari bir ürün olarak, pazara sunulabilme” boyutunu da içeriyor.M.T.: Hakan Bey, Murat’ın sorusuna paralel olarak, kişisel anlamda giri-şimcilik ve gelişim için ek önerileriniz nelerdir? H.A.: İnsanın kişisel danışmanının (mentor – personal advisor) olması çok önemli. Zor kararlar vereceğim zaman ABD’de ya da Türkiye’de bu bağlamda “mentor” olarak addedebileceğim kişileri arayıp mutlaka so-rarım. Çabuk karar vermem, insanlarla konuşurum. Organizasyon içinde de, dışarıda da mutlaka bir “mentor” unuz olması çok önemli. Etrafında-ki insanları dinleyebilmek, yarattığın ortam ve samimiyet çok önemli. Bunlara dikkat eden biri kendi kariyerinde ya da işinde atacağı girişimci adımlarda mutlaka daha net düşünebilme yetisine sahip olacaktır. Hazır tekrar bahsi geçmişken, kişisel başarı açısından eklemek istedi-ğim bir nokta daha var. Başarı için “evdeki hayatınızın stabilize” olması da çok önemli. Başarılı profesyonel yaşam, ev hayatınızın düzeninden ve huzuruyla son derece bağlantılı.M.G.: Sabancı Holding’i teknolojide daha etkin bir oyuncu olarak gör-mek istiyoruz. Bu açıdan SA Holding ve Üniversite’nin çeşitli girişimleri de var. Bu alanda, gelecekte daha etkin olmak için planlar nelerdir? Ne-ler öngörülmektedir?H.A.: Türkiye’deki rekabet koşullarının temel bir özelliği var. Müşteriler global bakış açısına sahip, rakipler global oyuncular ve pazarlar bölgesel. Bu bölgede artık bir ortağın size getirebilecekleri eskisinden daha sınırlı.

Örneğin, Türkiye’de yabancı hiçbir perakendeci kendi formatını uygula-yarak başarılı olamadı. Türkiye’de başarılı olmak isteyen yabancı şirket-ler, uzaktaki bir merkezden yönetimle burada başarılı olamayacaklarını artık anlamaya başladılar. Türkiye, kendi işgücüyle ve yetiştirdiği lider-lerle bu işi yapabilir. Bu liderler girdikleri her ortamda başarılı olacaklar-dır. Yabancı yatırımcıların, bu liderlerle “tutkulu – persistent” şekilde u-zun vadeli düşünmeleri gerekiyor. Ancak bu şekilde başarılı olabilirler.Bazı konulara kafa yormak gerekiyor. Örnek; Türkiye’de otomotivin bundan sonraki “chapter” ı nedir? Hyundai’nin Chief Designer’ına bak-tığımız zaman şirketin geldiği yer, yaptığı yatırımlara baktığımızda bun-lar bize çok şey söylüyor. Peki biz Türkiye olarak IBM, Intel gibi bir şam-piyon yaratabilecek miyiz? Apple, Google gibi bir dev çıkarabilecek mi-yiz? Buna odaklanmamız gerekiyor.

Elbette bunların hayata geçebilmesi için altyapı ve regülasyonların dü-zenlenmesi çok önemli. Burada örnek olarak Güney Kore’nin 80’lerde takip ettiği sanayi stratejisi dikkate alınabilir. Ülkenin ekonomik yapısı-na uygun belli-başlı sektörlere yönelik uygulanacak regülasyonlar ve teşvikler, hem yerli yatırımın gelişmesini hem de doğrudan yabancı ya-tırım gelmesini sağlayacaktır. Örnek olarak, çimento, otomotiv, ulaşım ve paralelinde biyo-teknoloji, ilaç (pharma), enerji, yenilenebilir enerji ve

17

Hakan Akbaş ile Söyleşi

MEZUNLARDANHABERLER Ekim-Kasım-Aralık 2010

atık yönetimi gibi sektörlere öncelik verilerek hızlı büyüme ve rekabet avantajı göz önünde bulundurulabilir.

Türkiye’deki oyuncuların uygun şartlarda kendilerini geliştirerek her tür-lü rekabete açık olduklarını düşünüyorum. Türkiye’deki sektörler şu an Dünya’da rekabetin en yoğun olduğu pazarlardan biri. Bu noktada altyapı, regülasyonlar ve hukuki uygulamalar (rekabet hukuku) geliştiği sürece Türkiye’deki oyuncular Dünya ölçeğinde de daha rekabetçi olacaklardır.

Örnek vermek gerekirse, LifeTime sigortaya baktığınızda, pazarda 33 o-yuncu rekabet ediyor ve herkes geçtiğimiz sene zarar etti. Oyuncuların %80’i yabancı ya da yabancılarla ortaklık şeklinde. Türkiye’de benzeri birçok sektör, rekabet koşullarının son derece zor olduğu sektörler (Almanya’da benzer sektörlerde ilk üç oyuncu pazarın %60’ına hükme-diyor). Regülasyonlar, kayıtdışı ekonominin kontrol altına alınması ve yetişmiş işgücü potansiyeli Türkiye’nin genelinde, bütün sektörler için çok çok önemli. Herkesin üniversiteye gitmesi gerekliliği yanılsaması var ancak esasında doğru planlanmış Meslek Yüksek Okulları da sektör-leri beslemek açısından yetişmiş işgücü yaratmalı. Herkesin mühendis olması gerekmiyor. Pazarların rekabetçi olması, doğrudan bizim oyun-cularımızın rekabetçi olması anlamına da gelmiyor.

M.T. – M.G.: Hakan Bey, değerli vaktinizi bize ayırdığınız için çok çok teşekkür ederiz. Ufkumuzu genişleten bir söyleşi oldu. Size ayrıca SÜ-MED Logo’lu ürünlerinden ufak birkaç hediye arzetmek isteriz. [*]H.A.: Ben teşekkür ederim. Hepinize başarılar dilerim.

[*] (Hediyeleri zaman fakirliğimizden ve lojistik şirketinin kötü perfor-mansı sebebiyle son dakikada elimize ulaşmasından dolayı pakette de-ğil, poşette vermemiz gülüşmelere sebep oluyor. Murat’ın çıkışta Cen-ter girişindeki sözü; “Metin hediyelerimizi SÜMED poşetinde vermen benim için Berlin duvarı’nın yıkılması kadar akılda kalıcı bir olay.”)

Tekrar görüşmek dileğiyle. Metin Tabalu – Murat Genç

18

Hakan Akbaş ile Söyleşi

MEZUNLARDANHABERLER Ekim-Kasım-Aralık 2010

Hakan Akbaş ile Söyleşi

Özet

1999-2003 yılları arasında Sabancı Üniversitesi Toplumsal ve Siya-sal Bilimler programını tamamladım ve 2003te Chicago Üniversite-si Ortadoğu Çalışmaları Master programına burslu olarak kabul edil-dim. Master programımdan mezun olduğum yıl, yine Chicago Üniversitesi’nde Yakın Doğu Dil ve Uygarlıkları doktora programın-dan tam burs ve yaşam masrafları bursu ile kabul alarak bu progra-ma başladım. Şu anda tez yazma aşamasındayım ve aynı zamanda da dil ve tarih dersleri veriyorum. Aynı zamanda bu sene üniversi-temde alanımın en büyük konferanslarından biri olan Orta Doğu Ta-rihi ve Teorisi konferansını organize ettim. ABD’de ve uluslararası kongrelerde makalelerimi sunmaya devam ediyorum.

Neden doktora?

Kendimi bildim bileli yeni ve fakrlı kültürler tanımak, farklı diller öğ-renmek, çok okuyup çok yazmak ve dünyayı, insanları daha iyi tanı-mak itici güçler oldu benim için. Okuyarak, yazarak, görerek, öğre-nerek sürekli kendimi geliştirmek istediğimden, akademisyenlik benim için en ideal seçim oldu. Sabancı Üniversite’sindeki sevgili hocalarımın da bu seçimimde rolü büyük elbette. Gerçekten sevdiğim ve yaparken içimde coşku ve tutku hissettiğim bir mesleği icra etmek istedim.

Doktorayı seçtim çünkü bilginin güç olduğunu gördüm. Bilgiyi elde etmenin sürekli öğrenip kendini geliştirmenin, hiç bitmeyen bir eği-tim-öğretim serüveninde kendimizden sonraki kuşaklara bilgilyi ak-tarabilmenin ne kadar önemli olduğunu hissettim, yaşadım. Yazdığı-mız bir kaç satır dahi insanlığın bilgi denizine bir kaç damla daha ek-liyor, bizden sonraki nesillere aktarılıyor. Öğrendikçe ve öğretiikçe kendimi ve dünyayı daha iyi anladığımı, tanıdığımı, hatta yepyeni dünyalar keşfettiğimi farkediyorum.

Bu yolu seçtim çünkü dünyayı değiştirmek istedim. İnsanlığa bir ya-rarım olsun istedim, çalışarak ve azmederek gerek kendi ülkemdeki, gerekse bütün dünyadaki insanların yaşamlarını biraz olsun kolay-laştırabileceğime, onlar için küçük de olsa iyi ve güzel bir şeyler yapabi-leceğime inandım. Bir ülkeyle sınırlı kalmak değil, bir dünya vatandaşı ol-mak istedim, sürekli hareket halinde olmak, bildiklerimi ve gördüklerimi mümkün olduğu kadar çok sayıda insanla paylaşabilmek istedim.

Yurtdışında Yaşam, Akademisyenlik

Mesleğim ve konumum gereği sürekli hareket halindeyim. Gerek ABD’nin değişik eyaletlerinde, gerekse dünyanın farklı ülkelerinde kongre ve kon-

19

Esra Taşdelen ile Söyleşi

Esra TaşdelenSPS ‘03

MEZUNLARDANHABERLER Ekim-Kasım-Aralık 2010

feranslara katılıyor, sesimi ve hikayemi meslektaşlarımla paylaşıyorum. Akademisyenlik, ucu bucağı olmayan bir okyanusta yüzmek gibi. İlerle-dikçe o ummanın genişlediğini, derinleştiğini farkediyor, okudukça ne ka-dar az şey bildiğinizi ve ne kadar daha çok okumanız gerektiğini anlıyorsunuz.

Tabii Sabancı Üniversitesi eğitimimin getirdiği bir ‘disiplinlerarası çalışma becerisi’ var. Hiç bir zaman tek bir konuyla, tek bir bakış a-çısıyla sınırlı kalmadan, birden çok alan içinde hareket edebilmek, kısacası.. Aynı anda bir çok farklı proje yürütüyor, makaleler yazıyor, konferans ve çalıştaylar düzenliyoruz. Aynı zamanda Chicago’daki Türk toplumu (Türk Amerikan Kültür Birliği Derneği / Turkish Ameri-can Cultural Alliance - kısaca TACA) olarak burada bir çok konser, konuşmalar, kongreler, film gösterimleri, eğitim seminerleri …..vb düzenliyoruz. ABD’Deki Türkleri bir araya getirmenin yanısıra, Türk kültürünü de ABD vatandaşlarına en iyi şekilde tanıtmak hedefimiz.

ABD’deki yaşamın da dünyanın çoğu ülkesinde olduğu gibi bazı zor-lukları var elbette. Burada da bir şeyler başarmak, sesinizi duyurmak ve hedefe ulaşmak için azimle çalışmak en temel şart. Sosyal ilişki-ler ve meslektaşlarınızla oluşturduğunuz iletişim ağı burada da çok ama çok önemli. Ancak düzenli olarak ve azimle çalışırsanız, çalış-manızın er ya da geç meyvesini almanız da kaçınılmaz. Akademik burslar, tamamen başarı temelli veriliyor öğrencilere. ABD’deki üni-versitelere başvururken doldurduğunuz forma, vesikalık fotoğrafını-zı dahi koymuyorsunuz. Üniversitenin sizi kabul kararında asıl etkili olan, önceki okulunuzdaki akademik başarınız (transkriptiniz) ve ho-calarınızdan aldığınız tavsiye mektupları. Öğrencinin başarısını ö-düllendiren, hangi millet mensubu olduğu ya da hangi ülkeden gel-diği konusunda ayrım yapmadan onu başarısına göre değerlendiren bir sistem var. Bence Avrupa Üniversitelerine göre biraz daha açık, daha eşitlikçi bir sistem. Benim Chicago Üniversitesi’ni seçmemde-ki başlıca etmenlerden biri bu oldu. Tabii buradan aldığım derecele-rin dünya çapında kabul görmesi, üniversitemde departmanımın ABD’de en iyi ilk üç içerisinde yer alması ve profesörlerimin, danış-manımın alanlarındaki başarıları da bu seçimimde çok etkili oldu.

Yurtdışında geçirdiğim yıllar boyunca şunu anladım ki eğer mesleği-nizi gerçekten seviyorsanız ve büyük bir tutkuyla yapıyorsanız, ne-rede olursanız olun, başarılı olmamanız için bir neden yok. Ders ver-mek için bir sınıf dolusu öğrencinin karşısına çıktığım anda, elime tebeşiri aldığım anda, ayağa kalkıp o ilk cümleyi söylediğim anda, i-çimde başka hiç bir zaman hissetmediğim büyük bir coşku hissedi-yorum. Bildiklerimi bir sonraki nesille paylaşabilmek, en büyük mut-luluk kaynağım oluyor. Dünyayı biraz olsun değiştirebileceğime olan inancım, işte böyle anlarda kuvvetleniyor. Gülümsüyorum.

20

Esra Taşdelen ile Söyleşi

MEZUNLARDANHABERLER Ekim-Kasım-Aralık 2010

Esra Taşdelen ile Söyleşi

Türk Vatandaşlarının Schengen Vize Başvurularında Yaşadıkları Sıkıntılar Raporlandı

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin desteğiyle İktisadi Kalkınma Vakfı ve European Citizen Action Service (ECAS) işbirliğinde gerçekleştirilen “Vize Şikâyet Hattı” Projesi tamamlandı. Türk vatandaşlarının Schen-gen üyesi AB ülkelerine yaptıkları vize başvurularında karşılaştıkları sı-kıntıları tespit edilmek amacıyla oluşturulan proje, kamuoyunda büyük ilgi görmüştür.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin desteğiyle, İktisadi Kalkınma Vak-fı ve European Citizen Action Service işbirliğinde gerçekleştirilen “Vize Şikâyet Hattı” Projesi 2010 yılının Ocak ayında tamamlandı. Proje çer-çevesinde elde edilen sonuçların yeraldığı rapor, konuya ilişkin hukuki sürecin ele alındığı ek raporlar ile birlikte yayımlandı (söz konusu yayım-lara adresinden ulaşabilirsiniz).

“Vize Şikâyet Hattı” Nedir?

“Vize Şikâyet Hattı” Projesi, Türk vatandaşlarının vize başvurularında karşılaştığı sorunların tam bir dökümünün çıkarılması; vize işlemlerinin başlatılması için talep edilen belgeler, uygulanan prosedürler, maruz kalınan muamele ve diğer tüm zorlukların sistematik ve kategorik bir biçimde tespit edilerek incelenmesi ve raporlanarak Türkiye ve AB’de uygulamadan sorumlu ilgililere sunulması amacıyla oluşturulmuştur. 17 Kasım 2010 – 18 Ocak 2010 tarihleri arasında yürütülen projenin niha-i sonuçları 18 Mart 2010 tarihinde, TOBB’un ev sahipliğinde Ankara’da gerçekleştirilen toplantıyla kamuoyuna duyurulmuştur.

Bilindiği üzere 1980 yılından bu yana Türk vatandaşlarının karşılaştığı ve muhtemelen çoğumuzun bizzat yaşadığı, AB üyesi ülkelere girişte Türk vatandaşlarına yönelik uygulanan “vize alma mecburiyeti” ve bu-nun doğurduğu sorunlar, hukuki, sosyal, insani, diplomatik, bürokratik, idari, teknik ve uluslararası boyutlara sahip, çok geniş kapsamlı bir ko-nu. Özellikle hukuki alanda yaşanan güncel gelişmeler nedeniyle gün-demin üst sıralarına taşınan vize konusunda, son on yılda ATAD nezdin-de Türk vatandaşları lehine karara bağlanan davalar sonucunda Ortak-lık Anlaşması’ndan kaynaklanan Türk vatandaşlarının hakları hukuken tescil edilmiş ve Şubat 2009 tarihinde vizenin kalkacağı umudunu ya-ratan Soysal Davası kazanılmıştır. Söz konusu karar ile Katma Protokol’ün 41 (1) Maddesine dayanarak, hizmet edimi amacıyla seya-hat eden Türk vatandaşlarına Almanya tarafından vize uygulanmasının

Melih Özsöz

Melih Özsöz, İKV Kıdemli UzmanıSPS’04

FOTOGRAF

21

MEZUNLARDANHABERLER Ekim-Kasım-Aralık 2010

22

Melih Özsöz

AB hukukuna aykırı olduğu ortaya koyulmuştur. Üye Devletler ise, bu kararları hayata geçirmekte isteksiz davranırlarken, mahkeme salonlarında elde edilen kazanımlar gerçek hayata çok kısıtlı olarak yansıyabilmiştir.

Türkiye gibi 1963 yılından itibaren AB ile ortaklık ilişkisi içinde olan, 1999 yılından beri aday ve 2005 yılından beri katılım müzakerelerini yü-rüten bir ülke ile Birlik arasındaki ilişkilerin düzgün işlemesinin, bugün her zamankinden daha önemli olduğu ise yadsınamayacak bir gerçek. Türkiye ve Avrupa kamuoyları arasındaki karşılıklı önyargılar ve yanlış algıların giderilmesi kritik önem taşırken, bu ön yargıları yıkmanın en kolay yollarından biri kişilerin serbest dolaşımını her iki taraf için de te-sis etmekten geçiyor. Müzakerelerin beşinci yılına girdiğimiz bu dönem-de, Türkiye’nin AB üyeliği hedefinin gerçekleştirilmesi için Türk vatan-daşlarına yönelik vize uygulamasının kaldırılması çok büyük bir önem taşıyor. Hele ki Sırbistan, Karadağ ve Makedonya vatandaşlarına vize muafiyeti hakkını tanıyan AB’nin, söz konusu imkânı 1963’ten bu yana Birlik ile ortaklık ilişkisi içerisinde bulunan ve 2005 yılından bu yana müzakereci ülke sıfatını taşıyan Türkiye vatandaşlarına tanımasının ta-lep edilmesi en doğal hakkımızdır.

Proje Sonuçları Nelerdir?

İşte bu noktadan hareketle oluşturulan “Vize Şikâyet Hattı” projesi dâhilinde, ağırlıklı olarak iş dünyası, akademik çevreler, öğrenciler ve genel olarak Türk vatandaşlarının vize başvurularında karşılaştığı sorun-lar, kurulan iki telefon hattı (0 212 324 51 88 / 0 212 324 51 99) ve e-posta adresi ([email protected]) aracılığıyla toplandı. Projenin uygulamada olduğu 2 ay süresinde ilgili telefon hatları ve e-posta adresine 944 çağ-rı gelirken, söz konusu çağrıların 280’i telefon hattı, 332’si e-posta ad-resi, 236’sı faks ve 96’sı posta yolu ile İKV’ye ulaştırılmıştır. İKV’nin pro-je ortağı ECAS tarafından 2008 yılı boyunca Batı Balkan ülkelerinde gerçekleştirilen benzer şikâyet hattı projeleri ile karşılaştırıldığında, Türkiye’de hayata geçirilen projenin hem nitelik, hem de nicelik bakı-mından diğer ülkelerden (Arnavutluk, Makedonya, Karadağ ve Sırbis-tan) ayrıldığı görülmektedir.

“Vize Şikâyet Hattı” Projesi, katılımcı profili itibariyle Türkiye genelinde geniş kesimlere ulaşmayı başarmıştır. Türkiye’nin farklı bölgelerinde toplam 52 ilden ve ülke dışında Almanya, Belçika, Romanya, Fransa ve Malta’dan gelen çağrılar bunun bir göstergesidir. Türkiye genelinde ge-len çağrılarda İstanbul (243), İzmir (97), Ankara (65) ilk üç sırayı payla-şırken, bölgeler itibariyle en fazla çağrı Marmara Bölgesi’nden gelmiştir. Katılımcıların mesleki profili açısından bakıldığında ise, gelen çağrıların sırasıyla iş dünyası (yüzde 48), öğrenci (yüzde 18) ve akademisyenler-den (yüzde 13) oluştuğu görülmektedir. Meslek grupları açısından orta-

MEZUNLARDANHABERLER Ekim-Kasım-Aralık 2010

Melih Özsöz

23

Melih Özsöz

ya çıkan bu dağılım, vize sorununda yaşanan mağduriyet derecesi ile doğru orantılı olduğu sonucunu ortaya çıkarmaktadır.

“Vize Şikâyet Hattı” Projesi dâhilinde İKV’ye ulaşan şikâyetlerin profili-ne bakıldığında ise, vize türü açısından turistik vize (yüzde 45), iş/ticari vize (yüzde 28) ve eğitim/akademik vizenin (yüzde 20) şikâyet konusu olduğu görülmektedir. Proje kapsamında yer almamasına karşın aile bir-leşimine ilişkin şikâyetlerde (yüzde 7) göz ardı edilemeyecek boyuttadır. Şikâyete konu olan vize başvurusunun sonucu itibariyle ise, vize başvu-rularının yüzde 51’inin reddedildiği, yüzde 29’unun olumlu sonuçlandı-ğı, yüzde 5’inin ise henüz işlemde olduğu anlaşılmaktadır.

Çağrıların AB coğrafyasında dağılımına bakıldığında ise, söz konusu şikâyetlerin yöneldiği AB ülkeleri arasında açık farkla Almanya (293) en üst sırada yer alırken, onu Fransa (82), Belçika (48) ve Hollanda(39) iz-lemektedir. Schengen alanında yer almamasına karşın, şikâyetlerin yo-ğunluğu sebebiyle İngiltere (53) listede üst sıralarda bulunmaktadır. Gelen şikâyetlerin belli başlı AB ülkelerinde yoğunlaşmasına karşın, ne-redeyse tüm AB ülkelerini kapsaması ise göz ardı edilmemesi gereken bir bulgudur. Bu çerçevede 2004 yılında beşinci genişleme dalgasıyla AB’ye katılan Merkez ve Doğu Avrupa ülkelerinin de listede yer alması dikkat çekicidir. Şikâyetlerin yoğunlaştığı ülkeler incelenirken, Alman-ya, Fransa ve Belçika’nın ilk üçte yer almasına ilişkin olarak, söz konusu ülkelerde ikamet eden Türk kökenli vatandaşlar nedeniyle ziyaret vs. a-macıyla vize başvurusunda bulunan kişi sayısının göreceli yüksek oldu-ğu söylenebilir. Ayrıca, bu ülkelerle Türkiye arasındaki köklü ticari, kül-türel, turistik ve diplomatik ilişkiler nedeniyle kişilerin dolaşımının diğer AB ülkelerine kıyasla daha fazla olduğu gerçeği unutulmamalıdır.

Projeye gelen çağrılara içeriği itibariyle bakıldığında ise, Türk vatandaş-larının vize alma sürecinin her aşamasında çok farklı sorunlar ile karşı-laştığı görülmektedir. Söz konusu şikâyetlerin yoğunlaştığı alanları şu şekilde sıralamak mümkün olabilir:

1-Vize talebinin reddedilmesi, ret gerekçesinin bildirilmemesi veya ret gerekçesinin tatmin edici olmaması;2-Vize başvurusunda istenilen belgelerin niceliği/niteliği;3-Vize başvuru ücreti (vize ücreti/aracı kurum ücreti ve diğer ücretler);4-Konsolosluk personelinin muamelesi/fiziki koşullara ilişkin şikâyetler;5-Maddi/Manevi kayba ilişkin şikâyetler;6-Vize talebi ve alınan vize arasındaki dengesizlikten kaynaklanan şikâyetler;7-Vize ile ilgili genel şikâyetler;8-Aile birleşimlerinde yaşanan sıkıntılar.

MEZUNLARDANHABERLER Ekim-Kasım-Aralık 2010

24

Melih Özsöz

Proje kapsamında elimize ulaşan her bir çağrı ve her bir e-posta vatan-daşlarımızın bu haksız uygulamadan ne denli maddi ve manevi zarar gördüğünü tüm çıplaklığıyla ortaya koyar nitelikte. Örneğin Denizli’den bir iş adamımız, vize başvurularında konsolosluk tarafından talep edilen belgeleri şikâyet ediyor. Banka hesap cüzdanlarından, kredi kartı foto-kopilerine, ev tapularından, otomobil ruhsatına kadar birçok kişisel bel-geyi konsolosluğa sorgusuz sualsiz sunmanın “ticari gizliliğin ötesinde kişisel gizliliği ihlal ettiğinden” yakınıyor. Benzer şekilde İzmir’den bir çalışan, “Schengen vizesi için talep edilen belgelerin çokluğundan dola-yı artık Avrupa’ya seyahat etmek istemediğini” belirtiyor. Adana’dan bir iş adamı ise yurtdışına çıkabilmek için iş yapılan Avrupalı firmadan alın-ması gereken davetiye mektubunu “aşağılayıcı” olarak nitelendiriyor.

Öğrenciler ve akademik çevreler, hatta sade vatandaş için de durum çok farklı değil. Ankara’dan bir üniversite öğrencisi, Erasmus bursu ka-zanmış olmasına rağmen gideceği ülkenin konsolosluğu tarafından is-tenilen seyahat ve sağlık sigortasının çok masraflı olmasından, kabul aldığı üniversiteye gitmekten vazgeçtiğini söylüyor ve “vize benim eği-tim hakkımı engelliyor” diyor. Yozgat’tan bir ev hanımı ise, vize başvu-rusu yapmak için 600 km. yol yaptığını, 3 günlük yol, konaklama mas-rafı olduğunu, üzerine bir de vize talebi reddedilince yıkıldığını belirtiyor. Vize talebi reddedildiği için AB ülkelerinde uzun yıllardır yaşayan aile, akraba ve arkadaşlarına yıllardır göremeyenler; düğün, cenaze, me-zuniyet gibi bir daha tekrarı mümkün olmayan olayları vize başvuru-sunda yaşadıkları sorunlar nedeniyle kaçıranlar; vize almak için sa-bah gün ağırmadan kuyrukta beklemek zorunda kalanlar… gelen tüm çağrılar vize konusunda duyulan yılgınlığın, yorgunluğun ve tepkinin çarpıcı birer örneği.

Vize konusunda yaşayacağınız şikâyetleri [email protected] adresine gön-derebilirsiniz.

MEZUNLARDANHABERLER Ekim-Kasım-Aralık 2010

Melih Özsöz

Bazen insanın kısmetinde bir şey varsa o er ya da geç oluyor. ÖSS’den sonra çeyrek burs kazandığım Sabancı Üniversitesi’ne patlayan 2001 ekonomik krizi sebebiyle gidemediğim için içimde uhde kal-mıştı. Daha sonra Hacettepe Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler okumaya başladım. Ama o dönem Sabancı Üniversitesi’ni o kadar çok araştırmıştım ki adeta aklım orada kalmıştı. Dört senelik lisans eğitimimin henüz ikinci senesindeyken kendime Sabancı Üniversitesi’nde MBA eğitimi alma hedefini koymuştum. Bu doğrul-tuda yetkinliklerimi geliştirmeye özen gösterdim. Dördüncü sınıfa geldiğimde programa kabul edilmek için gereken TOEFL, GMAT, LES gibi sınavlara girmiş, hocalarımdan tavsiye mektuplarımı almış ve yazdığım niyet mektubu ile kabul için mülakat görüşmelerini bekli-yordum. Neyse ki mülakat görüşmeleri sancılı geçmedi ve annemin doğum günü olan 1 Temmuz 2005 günü kabul edildiğimi öğrendim ve O’na da güzel bir hediye vermiş oldum.

Heyecanlı geçen 2005 yazından sonra dönem başladı. Farklı disip-linlerden ve kültürlerden insanlarla bir arada olacağım, iş hayatına yönelik yoğun bir programın içerisinde buldum kendimi. Zorunlu müfredat cangılında kol kola ilerlerken, cehalet ve beceriksizlik ba-taklıklarından güneşle yıkanan uzmanlık ve fırsat tepelerine çıkar-ken birbirimize destek olacaktık. Uluslararası ilişkiler eğitimimde al-dığım sözel ve teoriye yönelik derslere göre daha çok uygulamaya yönelik ve takım çalışmasına yönlendiren dersler zorlayıcı ancak ge-lişimim için kesinlikle çok faydalıydı. Aynı zamanda oda arkadaşımın Belçika’lı bir Exchange öğrencisi olması da İngilizce pratiğim için bulunmaz bir fırsattı.

MBA programındaki birinci senemin sonunda bu kez Company Acti-on Project heyecanı sarmıştı. Programın ikinci senesinde haftanın i-ki günü tam zamanlı olarak bir şirket için proje hazırlayacak olmak bizler için hem öğrendiklerimizi uygulama fırsatı bulmak hem de mezuniyet sonrası iş bulabilmek için çok önemli bir imkandı. İkinci senemin başında İş Yatırım için proje geliştirmeyi tercih ettik. O dö-nemin yeni ve popüler konusu olan türev ürün geliştirme üzerine seçtiğimiz projemiz sayesinde takım arkadaşlarımla çok iyi dostluk kurmamızı sağlamasının yanında bizler için iş hayatına atılan ilk cid-di adım olması açısından da büyük bir avantaj oldu.

MBA’deki son sömestrde bu kez iş bulma telaşı başlamıştı. İzmir’li olduğum ve İzmir dışında yaşamak istemediğim için sınıf arkadaşla-rıma göre iş bulma konusunda işim biraz daha zor gözüküyordu. Neyse ki korktuğum gibi olmadı. Son sınıfta Türk Vergi Sistemi der-sime giren Yeminli Mali Müşavir Faruk Sabuncu sayesinde dünyanın en iyi denetim firması PriceWaterhouseCoopers’ı tanıma fırsatım oldu. Kendisi aynı zamanda şirket ortağı olan hocamız bizi BJK Plaza’da ağırladığı bir gün İzmir’de de ofislerinin olduğunu söyledi. O gün ciddi ciddi bu firmada çalışmayı istedim. İşe alım sürecini takip

25

Volkan Yorulmaz

Volkan YorulmazMBA’07

MEZUNLARDANHABERLER Ekim-Kasım-Aralık 2010

ettim ve sürecin olumlu devam etmesi sonucunda Mayıs 2007’de teklif aldım.

Teklifi aldım ama aldığım teklif İzmir için değil İstanbul içindi. O an ki heyecan ve askere gitme endişesi ile çok fazla düşünmeden kabul ettim ama daha sonra içime ailemden ayrı yaşayacak olmak içime sinmemişti. Yaz tatilinin sonunda eğitim öncesi istenilen evrakları tes-lim etmek için İzmir ofise giderken telefonum çaldı ve İzmir ofis için bir kişilik pozisyon açıldığını, istersem değerlendirebileceğimi söyledim. Cevabım çok netti: “Yoldayım, hemen imza atmaya geliyorum!”

Denetim firmalarını bilmeyenler için anlatmam da fayda var. Ortam aynen üniversitenin devamı gibi. Yaş ortalaması çok düşük, dolayı-sıyla çalıştığınız kişiler sizin yaş seviyenizde olduğu için çoğu zaman birbirinizi iyi anlayabiliyorsunuz. Sürekli bir yoğunluk ve deadline’lar söz konusu. Bu nedenle ofiste ya da evde geç saatlere kadar lapto-pınızla çalışmak işin büyük bir parçası. Sürekli olarak bir bilgi bom-bardımanına tutuluyorsunuz. Bunlardan ne kadarını alabilirseniz ka-riyer yolunuza o kadar donanımlı devam ediyorsunuz.

PwC’nin İzmir ofisinde Vergi Departmanında takım şefi (Senior As-sociate) olarak çalışıyorum. Bu aralar üçüncü senemi devirmek üze-reyim. Geçtiğimiz ay Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavir ünvanına haiz oldum. Erken yaşta bu ruhsatı almak kariyerim için önemli bir açılım olacak diye umut ediyorum. Kendimi sektörde farklılaştırabil-mek adına, SPK’nın düzenlediği sınavlara girip Sermaye Piyasası Fa-aliyetleri İleri Düzey Lisansı’nı bu ay aldım. Önümüzdeki süreçte Ba-ğımsız Denetim lisansını da almayı hedefliyorum.

2010 yılında Sabancı Üniversitesi’nde öğrenci danışmanlığı da yap-maya başladım. Hiç tanımadığım öğrenci arkadaşlarla mail vasıta-sıyla tanışıp onlarla fikir alışverişinde bulunmak gerçekten çok ke-yifli. İşim gereği pek çok firmaya denetim için gidip, farklı iş yapıla-rını görme fırsatım oluyor. Bunu yaparken edindiğim tecrübeleri genç arkadaşlarımızla paylaşmak ve onlara biraz olsun faydalı olmak beni gerçekten tatmin ediyor.

Sabancı Üniversitesi mezunu olarak gerçekten gurur ve onur duyu-yorum. Okula duyulan saygı da gerçekten doğru bir tercih yaptığımı bana her zaman hissettiriyor. Öyle ki, askerliğimi yaparken ya da ge-ce bir trafik kontrolünde bile bana faydası dokunabiliyor.

Tüm mezunlara ve öğrenci arkadaşlara çalışmalarında başarılar dili-yorum, sevgilerimle…

26

Volkan Yorulmaz

MEZUNLARDANHABERLER Ekim-Kasım-Aralık 2010

28

10. Güneş Gününü CIP Mezunlarıyla Birlikte Kutladık

Toplumsal Duyarlılık Projeleri (CIP) sene boyunca devam eden çalış-malarının bitişini simgeleyen geleneksel Güneş Günü etkinliğinin 10.sunu 30 Mayıs 2010 Pazar günü gerçekleştirdi.

Hepinizin hatırlayacağı üzere; Güneş Günü, bir sene boyunca CIP öğrencilerinin bir arada çalıştığı ilköğretim okulu öğrencilerinin, en-gellilerin, yaşlıların, mülteci ailelerin çocuklarının ve çocuk esirgeme kurumundaki çocukların kampusta öğrencilerimizle birlikte eğlen-celi bir gün geçirdiği bir şenliktir. Geçen yıllarda olduğu gibi yine ha-zırlık aşamasından başlamak üzere Güneş Günü organizasyonunda en büyük rolü öğrencilerimiz oynadı. Tüm aşamalarında büyük bir özveriyle çalışarak Güneş Günü’nü gerçekleştirdiler.

Güneş Günü bu sene de her zaman olduğu gibi saat 10:00’da başla-dı. 10. Güneş Günü’de bir rekor olarak yaklaşık 4000 kişiyi okulu-muzda ağırlamaktan büyük mutluluk duyduk.

Okulumuza gelen çocuklar kampusumuzdaki yeşil alanlarda istas-yon oyunu adını verdiğimiz oyunları oynadılar, amfilerde film izledi-ler. Yaşlı konuklarımız üniversitemiz öğrencilerinden oluşan Neşeli Günler müzik grubunu dinleyerek hoşça vakit geçirdiler. Engelli ko-nuklarımız ise onlar için özel olarak getirttiğimiz palyaço ve illüzyo-nist eşliğinde oyunlar oynayıp eğlendiler.

2010, Güneş Günü’nün 10. senesinde geçen yıllardan farklı olarak Güneş Günü’ne büyük emeği geçmiş olan Sabancı Üniversitesi me-zunları da o gün kampusa davet edildi. Güneş Günü’ne gelen me-zunlarımız anı olarak kampusta belirli alanlara ağaçlar diktiler ve kampusu şenledirdiler. CIP’nin onlar için hazırladığı “Dünden Bugü-ne CIP” fotoğraf sergisini gezerek anılarını tazelediler ve tıpkı eski günlerdeki gibi çocukların oynadığı oyunlara katıldılar. Eski CIP anı-larını, anlarını yeniden yaşadılar. Bundan sonraki her Güneş Günü’ne tüm eski emektar CIPcileri bekliyoruz.

Tüm TDP projelerinde ve organizasyonlarında olduğu gibi Güneş Günü’nde de hazırlık aşamasından başlamak üzere en büyük rolü öğrencilerimiz oynadı. Hazırlık aşamasından başlamak üzere büyük bir özveriyle çalışarak Güneş Günü’nü gerçekleştirdiler.

SABANCIÜNİVERSİTESİ'NDEN Ekim-Kasım-Aralık 2010

Toplumsal Duyarlılık Projeleri

30 Mayıs 2010

30 Mayıs 2010

Toplumsal Duyarlılık Projeleri

29

FOTOGRAF

Toplumsal Duyarlılık Projeleri

Halkla İlişkiler Oscar’ı Çöp(m)adam’ın

Türkiye’nin önde gelen hızlı tüketim ürünleri şirketi Unilever’in, Sa-bancı Üniversitesi Toplumsal Duyarlılık Projeleri ile birlikte hayata geçirdiği Çöp(m)adam Projesi, dünyada halkla ilişkiler sektörünün Oscar’ı olarak kabul edilen Silver Anvil Award almaya hak kazandı.

Dünyanın ve ABD’nin en prestijli halkla ilişkiler organizasyonu PRSA (Public Relations Society of America) tarafından ‘Toplum İlişkileri’ kategorisinde ödüle değer görülen Çöp(m)adam Projesi ile iki yıl bo-yunca Türkiye’nin farklı bölgelerinde hayatları boyunca düzenli geli-re sahip olmamış toplam 250 ev kadınına istihdam sağlanırken, 20 ton atık ambalaj da ekonomiye geri kazandırıldı.

Unilever Türkiye Kurumsal İletişim Müdürü Ebru Şenel Erim, 60 yılı aşkın süredir kamuoyu fikirlerini şekillendiren, yaratıcı ve örnek o-luşturan en iyi halkla ilişkiler çalışmasına verilen Silver Anvil Award’ı kazanmanın gururunu yaşadıklarını belirterek, “Unilever Türkiye ola-rak, değerli proje ortağımız Sabancı Üniversitesi Toplumsal Duyarlı-lık Projeleri işbirliği ve Ünite İletişim’in stratejik danışmanlığında hayata geçirdiğimiz Çöp(m)adam projemizle ne kadar doğru yolda olduğumuz, bu çok saygın ödülle uluslararası alanda tescil edilmiş oldu. Ödül sevincini proje ortaklarımızla paylaşırken, kendilerine de-ğerli katkılarından dolayı teşekkürlerimizi sunuyoruz” dedi.

250 kadın üretime, 20 ton atık ambalaj ekonomiye kazandırıldı

Dünyada ‘mükemmeliyetin simgesi’ olan Silver Anvil Award’a değer bulunan Çöp(m)adam projesi kapsamında, başta Ayvalık (Balıkesir), Diyarbakır ve İstanbul olmak üzere, Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde kurulan atölyelerde daha önce düzenli gelire sahip olmamış ev ka-dınlarının geri dönüşümlü ambalaj malzemelerinden yaptığı birbirin-den şık ve kullanışlı çantalar ile çeşitli ürünler satışa sunuluyor.

Çöp(m)adam kurucu proje ortakları Tara Hopkins ve Melih Özsöz, projenin ortaya çıkışını şöyle aktardılar: “Çöp(m)adam projesini yerel bir kalkınma projesi olarak tasarladık. Türkiye’de kadınların sadece dörtte biri çalışıyor ve okuma-yazma biliyor. Bunun yanı sıra Türkiye’de kadınlar işgücü piyasasında maalesef yer alamıyor. Biz çöp(m)adam projesiyle kadınlara ekonomik açıdan fırsat eşitliği ta-nınması, çevre bilincinin kadınlar arasında ve aracılığıyla yaygınlaş-tırılması amaçladık. Projenin iki yıllık geçmişinde, yoksulluk sınırın-da yaşayan, 250 ev kadınına geçimlerini sağlayabilmek için fırsat tanındı, toplam 20 ton ambalaj ise geri dönüşüme kazandırıldı.”

SABANCIÜNİVERSİTESİ'NDEN Ekim-Kasım-Aralık 2010

30

Toplumsal Duyarlılık Projeleri

Unilever sürdürülebilir bir dünya için çalışıyor…

Erim, Çöp(m)adam projesinin hedeflerini şöyle belirtti: “Alanında li-der bir şirket olarak hem toplumsal hayata katkıda bulunmak, hem de sürdürülebilirlik adına fark edilir bir değişim yaratmak gibi çok önemli bir misyonumuz var.

Türkiye'de nüfusun yarısını oluşturan kadınların sadece yüzde 24’ü işgücü piyasası içerisinde yer alıyor. Basit bir hesapla her dört kadın-dan sadece bir tanesi işgücü piyasası içerisinde yer alabilirken; üç kadının ise düzenli geliri veya herhangi bir sosyal güvencesi bulun-muyor. Unilever olarak bu çarpıcı tablodan hareketle, Sabancı Üni-versitesi Toplumsal Duyarlılık Projeleri ile bir araya gelerek Çöp(m)adam projesinin hayata geçirilmesine katkı sağladık ve Türk kadınla-rının hayatında değişim yaratmayı başardık.”

SABANCIÜNİVERSİTESİ'NDEN Ekim-Kasım-Aralık 2010

Toplumsal Duyarlılık Projeleri

31

CEO’larla Çay Sohbetleri

CEO’larla Çay Sohbetleri

Sabancı Üniversitesi Ekonomi ve İşletme Klübü öğrencileri tarafın-dan 4 yıl önce, İstanbul’un ileri gelen işadamlarının hikayelerini duy-mak; tecrübelerinden çıkardıkları dersleri ve geleceğin yönetici a-daylarına verebilecekleri tavsiyeleri kendi ağızlarından dinlemek a-macı ile düzenlenen CEO’larla Çay Sohbetleri organizasyonu geçti-ğimiz 1 yıl içerisinde yurtdışında da başarılı organizasyonlara imza attı. 2009 yılı Şubat ayında, Londra’da düzenlenen ilk yurtdışı orga-nizasyonunu 2009 Haziran ayında Hollanda ve 2010 Ocak ayında SunExpress sponsorluğunda düzenlenen Almanya organizasyonları takip etti.

İstanbul’da, 80’den fazla çay sohbeti düzenlemiş olan etkinlik kap-samında, Güler Sabancı, Rahmi Koç, İshak Alaton, Tuncay Özilhan, Ahmet Nazif Zorlu, Erdoğan Dermirören, Arzuhan Doğan Yalçındağ gibi ülkenin başarılı isimleri yer alıyor. Başarısını kitlelere kanıtlamış isimlerle aynı masada bir çay sohbeti samimiyetinde görüşme imkanı bulmanın, bu görüşmeleri paha biçilemez kıldığını söyleyen öğrenciler, görüşmelerden edindikleri izlenimlerin ve dinledikleri tavsiyelerin ömür boyunca kendilerine ışık tutacak nitelikte olduğunu ve bunları yaşama fırsatı buldukları için kendilerini şanslı hissettiklerini söylediler.

Türkiye’de eşi benzeri olmayan bir organizasyon olması ve yurtdışın-da da hem ülkemizi hem de Sabancı Üniversitesi’ni temsil etmesi nedeni ile basında da genişçe yer alan CEO’larla Çay Sohbetleri or-ganizasyonu,2006 yılında Emre Ertan öncülüğünde başlamış ve İs-tanbul’daki yöneticilerden aldığı olumlu tepkiler ile genişledi. 2009 yılında, Ali Can Akdeniz’in de yardımı ile etkinlik, uluslararası bir bo-yut kazanarak etkinlikte emeği geçen 13 öğrencinin Pegasus spon-sorluğunda Londra’ya gitmesi ile ilk yurtdışı organizasyonunu ger-çekleştirdi.

Londra’da, İngiltere Liberal Demokrat Partisi (Liberal Democrats) CEO’su Chris Rennard, Cambridge Üniversitesi Teknoloji Yönetimi Bölümü Başkanı David Probert, 2 Milyar $’lık cirosuyla, dünyanın en büyük hukukî danışmanlık firmalarından, DLA Piper’ın Hükümet İ-lişkileri Bölümü Eşbaşkanı Tim Clement-Jones, BT, E*MEA Başkanı (İsviçre, İskandinavya, Orta ve Doğu Avrupa, Rusya, Ortadoğu ve Afrika) Olivier Campenon, beyaz eşya sektöründe İngiltere’nin en büyük firması Indesit Company’nin İngiltere genel müdürü Enrico Vita, dünyanın en büyük bankalarından, İsviçre merkezli UBS Bank’in İngiltere ofisinin Varlık Yönetimi’nden sorumlu üst yöneticisi Ayla Bozkuş ve Hollanda’nın Sakıp Ağası ünvanına sahip, Türk işadamı

SABANCIÜNİVERSİTESİ'NDEN Ekim-Kasım-Aralık 2010

32

CEO’larla Çay Sohbetleri

Turgut Torunoğulları ile çay sohbetleri gerçekleşti. Bu organizasyon çerçevesinde, Lord Tim Clement Jones öncülüğünde lordlar kamarı-sını gezen, Cambridge Üniversitesi öğrencileri ile akşam yemeği yi-yen; Ayla Bozkuş’dan ile saatlerce sohbet etme fırsatı bulan öğren-ciler, organizasyonun başarı ile gerçekleşmiş olmasının gururu ile bir sonraki organizasyonun çalışmalarına başladılar.

Londra’daki görüşmelerden geriye, CEO’lardan dinledikleri önemli tavsiyelerin akıllarda kaldığını söyleyen öğrenciler, bu görüşmeler sayesinde farklı bakış açıları edinme ve ufuklarını genişletme imkanı bulduklarını belirttiler. İzlenimleri sonucunda, başarının sırrını, sev-diğiniz işi yapmak ve girdiğiniz şirkette farklı departmanlarda ça-lışma fırsatı yakalamaya çalışarak kendinizi olabildiğince geliş-tirmek diye özetleyebiliriz diyen öğrenciler, bazı görüşmelerde özellikle yayımlanmamasının istenildiği sırlar da dinlediklerini söylediler. 2009 yılı ders dışı öğrenci etkinliği ödülü de almaya hak kazanan Londra etkinliği,bir sonraki yurtdışı etkinlikleri için de örnek teşkil eder nitelikteydi.

2009 yılı, Haziran ayında Hollanda’da gerçekleşen çay sohbetleri kapsamında, 15 öğrencinin katıldığı sohbet dizisinin konukları ara-sında; Hollanda Türk İş Adamları Derneği Başkanı ve Finma B.V. fir-masının sahibi Mehmet Soytürk, DLA Piper Hollanda ofisinin yöne-tici partneri Frans Stibbe, DEİK Yönetim Kurulu Üyesi Turgut Toru-noğulları, Hollanda Endüstri ve İşveren Federasyonu (VNO-NCW) Başkanı Bernard Wientjes, AkzoNobel Üst Yöneticisi (CEO) Hans Wijers, Hollanda'da 2008 Yılının Yükselen Girişimcisi Ödüllü Mark Wegh, ING Bank Başekonomisti Maarten Leen, Feyenoord Rotter-dam Futbol Kulübü Direktörü Eric Gudde, Mercedes-Benz Hollanda Üst Yöneticisi (CEO) Winfried Blum, KLM Havayolları İnsan Kaynakları'ndan Sorumlu Başkan Yardımcısı Wim Kooijman ve KLM Havayolları Kurumsal Yönetim ve Eğitim'den Sorumlu Başkan Yar-dımcısı Marcel Van Leeuwen gibi isimler yer aldı.

Hollanda görüşmelerinden aldıkları en önemli dersin, iş hayatında cesaret sahibi olunması ve eğitimin iş hayatı üzerindeki önemi oldu-ğunu söyleyen öğrenciler, Türk İşadamları Derneğinde yaptıkları sohbette aralarında, kendi işini kurmak isteyenlerin Hollanda’nın başarılı Türk İşadamlarından tüyolar alma fırsatı bulduğunu ve bu nedenle kendilerini çok şanslı hissettiklerini belirttiler. Turgut Torunoğullarının, kızını da yanında getirdiği görüşmede bu etkin-liğin katılımcılarının geleceğin önemli yöneticileri olacağına inandı-ğını söylediği ve yıllar yılı edindiği tecrübeleri, samimi tavırlarıyla kendileri ile paylaştığını anlatan öğrenciler, görüşmelerden çok memnun kaldılar.

SABANCIÜNİVERSİTESİ'NDEN Ekim-Kasım-Aralık 2010

CEO’larla Çay Sohbetleri

33

SunExpress sponsorluğunda, 2010 yılı Ocak ayında Almanya’da ger-çekleşen organizasyon çerçevesinde 17 öğrenci, Almanya’nın ileri gelen iş adamları, akademisyenleri ve bürokratları ile görüştü. Orga-nizasyonun, Dusseldorf ve Frankfurt merkezli olduğu görüşmeler çerçevesinde Deutsche Bank Denetim Kurulu Eski Başkanı Rold E. Breuer, BVI Başkanı Dr. Wolfgang Mansfeld, Frankfurt Başkonsolo-su İlhan Saygılı, Flughafen Dusseldorf GmbH CEO’su Christophe Blume, DHL Global Kıdemli Başkan Yardımcısı Thomas Baldry, Frankfurt Üniversitesi Ekonomi ve İş İdaresi Fakültesi Dekanı Prof. Alsons J. Weichenrieder, KFW Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Norbert Kloppenburg ve Mitsubishi Internation GmbH Başkanı Shunichi Matsui ile çay sohbetleri gerçekleştirildi.

Almanya organizasyonundaki çay sohbetleri sırasında, mezun olma-dan önce mutlaka edinilmesi gerektiğine inandığınız özellikler sorusuna verilen ortak bir yanıt olduğunu ve bu yanıtın da ileti-şim becerileri olmasının dikkatlerini çektiğini belirten öğrenciler, Frankfurt konsolosu İlhan Saygılı’nın da kendilerini evinde ağırla-dığı samimi bir sohbet sonrası, sofra düzeni konusunda küçük bir eğitim verdiğini anlattılar.

Almanya görüşmelerinde, Deutsche Bank Denetim Kurulu Eski Baş-kanı Rold E. Breuer’den kriz üzerine yorumlarını ve tavsiyelerini din-leyen öğrenciler, Mitsubishi Internation GmbH Başkanı Shunichi Matsui’den de Japon iş kültürü hakkında bilgiler aldılar. KFW Yöne-tim Kurulu Üyesi Dr. Norbert Kloppenburg, Sakıp Sabancı ile tanış-ma fırsatı bulduğunu ve bu nedenle kendisini çok şanslı saydığını; Sakıp Sabancı’nın değil Türkiye’ye, Dünya’ya gelmiş en saygın iş a-damlarından biri olduğunu ve görüşmeleri esnasında Sabancı Üni-versitesi projesinden heyecan ile bahsettiğini ve hatta okulun ma-ketini getirtip gösterdiğini anlatarak bu üniversitenin öğrencilerini ağrlamaktan büyük mutluluk duyduğunu belirtti.

Yurtdışı etkinliklerinde, Türkiye gençliğini de temsil ettiği bilinci ile toplantılara katılan öğrenciler olumlu tepkiler ile karşılaştılar. Gö-rüşmelerde, Türk gençliğinin bu derece modern ve bilinçli olduğunu bilmediklerini itiraf eden ve bu görüşme sayesinde Tük gençliğini de tanıma fırsatı bulduklarını söyleyen iş adamları, Türkiye’ye karşı olan önyargılarının bu etkinlik yardımı ile kırıldığını ve organizasyonu çok takdir ettiklerini belirttiler.

CEO’larla Çay Sohbetleri etkinliği, başarılı insanların hayat hikayele-rini, tecrübelerini ve tavsiyelerini dinleyerek; onlarla, samimi bir çay sohbeti havasında geçen görüşmeler sayesinde büyük faydalar elde edilinebileceğine inanıyor. Bu etkinlik, hem katılımcıların bireysel

SABANCIÜNİVERSİTESİ'NDEN Ekim-Kasım-Aralık 2010

CEO’larla Çay Sohbetleri

34

gelişimlerine hem de Türk gençliğinin uluslararası arenada tanıtımı-na önemli katkılar sağlıyor. Londra, Hollanda ve Almanya organizas-yonlarının ardından bir sonraki yurtdışı organizasyonu için 2010 ba-har döneminde çalışmalara başlayacak olan ekip, projeleri arasında Fransa, İspanya, Rusya ve Amerika projeleri olduğunu belirttiler.

Etkinlik ile ilgili her türlü soru ve önerileriniz için, yönetim kurulu üyeleri Duygu Sanaç, Civan Sözkesen, Tuğba Ünlü, Ecem Altuner ve Selin Erdal ile iletişime geçebilirsiniz.

Sabancı Üniversitesi Öğrencileri ve Fran-sız İş Dünyasının Önde Gelen İsimleri “CEO’larla Çay Sohbetleri”nde Buluştu!

Sabancı Üniversitesi Ekonomi İşletme Kulübü öğrencileri, 14-18 Haziran tarihleri arasında Fransa’da CEO’larla buluştu. “ CEO’larla Çay Sohbetleri” adı altında Paris’te yapılan buluşmada, öğrenciler Fransa’nın iş dünyasının önemli isimlerinden hayatta başarılı olma-nın sırlarını dinlediler.

Sabancı Üniversitesi Ekonomi ve İşletme Kulübü tarafından düzen-lenen “CEO’larla Çay Sohbetleri” organizasyonu Fransa’nın lider fir-malarının önde gelen isimleriyle Sabancı Üniversitesi öğrencilerine sıcak bir ortamda buluşma imkânı sundu. Üst düzey yöneticilerin katıldığı sohbet dizileri 14-18 Haziran tarihlerinde Paris’te gerçek-leşti. 15 öğrencinin katılımıyla gerçekleşen toplantılarda görüşülen isimler arasında Alcatel-Lucent CEO Ben Verwaayen, MEDEF Inter-national Direktörü Philippe Gautier ve Güney Akdeniz ülkeleri so-rumlusu Julie Benoist, Air Liquide Güney ve Doğu Avrupa’dan so-rumlu başkan yardımcısı Augustin de Roubin, BNP Paribas Başkan Danışmanı Jean Lemierre, Société Générale CEMEA Bölgesi CEO Slawomir Krupa, Louvre Müzesi Müdürü Henri Loyrette ve AXA Group Yönetim Kurulu Üyesi ve Akdeniz-Latin Amerika Bölgesinden Sorumlu CEO Jean Laurent Granier yer aldı.

Görüşmelerin ilki olan BNP Paribas Başkan Danışmanı Jean Lemier-re, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesine sıcak baktığını, ekonomisi ve genç nüfusuyla Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne önemli katkılarda bulunacağı yönündeki fikirlerini öğrencilerle paylaştı. Öğrencilerin sonraki görüşmeleri olan Alcatel-Lucent CEO’su Ben Verwaayen ise iş hayatında başarılı olmaya çalışırken karakterlerinde ödün verme-meleri ve risk almaktan korkmamaları konusunda tavsiyeler aldı. Louvre Müzesi Müdürü Henri Loyrette ile yapılan görüşmede Louvre

SABANCIÜNİVERSİTESİ'NDEN Ekim-Kasım-Aralık 2010

FOTOGRAF

14-18 Haziran 2010

14-18 Haziran 2010

CEO’larla Çay Sohbetleri

CEO’larla Çay Sohbetleri

35

Müzesi’nin gelecekte planladığı atılımlar hakkında bilgi alındı. ME-DEF International’da kahvaltı yapan öğrenciler, burada MEDEF In-ternational Direktörü Philippe Gautier ve Güney Akdeniz ülkeleri sorumlusu Julie Benoist ile görüştü. TÜSİAD’ın Türkiye’nin tanıtı-mında çok iyi bir rol oynadığını ve çok güvenilir bir imaj çizdiğinin belirtildiği görüşmede, Fransız-Türk iş adamları arasındaki ilişkiler ve bu ilişkilerin geleceği hakkında bilgiler alındı. Fransa’nın bir diğer ö-nemli bankası Société Générale ile yapılan görüşmede CEMEA Böl-gesi CEO’su Slawomir Krupa ile görüşüldü. Bu görüşmede daha çok girişimcilik ve iş ahlakı hakkında tavsiyeler alındı. AXA Group Yöne-tim Kurulu Üyesi ve Akdeniz-Latin Amerika Bölgesinden Sorumlu CEO Jean Laurent Granier ile yapılan görüşmede öğrenciler AXA Group için Türkiye pazarının çok önemli olduğunu ve ilerisi için pa-zardaki yerlerini daha da büyütmeyi planladıklarını öğrendiler. Fran-sa ayağının son görüşmesi olan Air Liquide Güney ve Doğu Avrupa’dan sorumlu başkan yardımcısı Augustin de Roubin, Türkiye gibi hızla gelişen ve önemli bir ülkede kesinlikle yer almak istediklerini ve kısa bir süre sonra Türkiye pazarına gireceklerini belirtti.

Fransa etkinliğinde görüşülen liderlere ortak olarak sorulan iş dün-yasında başarılı olmak isteyen gençlere tavsiyeleri sorusuna verilen ce-vaplardan çoğu karar alırken kendi içgüdülerine güvenilmesi ve hata yapmaktan korkulmaması oldu. İyi ilişkiler kurulması ve takım çalışma-sının öneminin unutulmaması da tekrarlanan tavsiyeler arasındaydı.

Görüşmelerde her zaman olumlu tepkilerle karşılaşan öğrenciler, karşı-larında Türkiye’yi şu anda ve ileride çok önemli bir ekonomik güç olarak gören ve Türkiye’nin gençlerini temsilen orada bulunan öğrencileri de geleceğin liderleri olarak gören iş adamlarını buldular. Yapılan bu orga-nizasyonu çok takdir ettiklerini söyleyen iş adamları bu şekilde bir orga-nizasyona dâhil olmaktan mutluluk duyduklarını belirttiler.

SABANCIÜNİVERSİTESİ'NDEN Ekim-Kasım-Aralık 2010

CEO’larla Çay Sohbetleri

36

SÜMED Üyelik Avantajları

SABANCIÜNİVERSİTESİ'NDEN Ekim-Kasım-Aralık 2010

SÜMED Üyelik Avantajları

37

SÜMED Üyelik Avantajları

SABANCIÜNİVERSİTESİ'NDEN Ekim-Kasım-Aralık 2010

SÜMED Vizyonumuz;

Sabancı Üniversitesi'nin Dünya çapında rekabet edebilen bir üniversite olabilme yo-

lundaki kurumsal gelişimine üyelerinin etkin katılımını sağlamak ve Sabancı Üniver-

sitesi Mezunları Derneği'ni dünya standartlarında bir oluşum haline getirerek, me-

zunlarına ve Sabancı Üniversitesi mensuplarına fayda yaratacak yenilikçi işbirlikle-

rine imza atmaktır.

Misyonumuz;

MEZUN’lar arasında iletişimi, bilgi paylaşımını, işbirliğini ve dayanışmayı artırmak,

üyelerinin kişisel ve mesleki gelişimlerine katkıda bulunmak, Sabancı Üniversitesi

mezunlarının sahip oldukları bilgi ve tecrübe birikimlerinin Sabancı Üniversitesi

mensupları ve toplumla paylaşımını sağlamak, Sabancı Üniversitesi kültürünün te-

meli olan değerlerin ve Sabancı Üniversiteli olma ruhunun mezunlar arasında yaşa-

masına ve yaşatılmasına ve Sabancı Üniversitesi kalitesinin korunmasına çalışmaktır.

FOTOGRAF

www.sumed.org.tr