farklı İnanç ve kültürlerle ,.. bir arada...
TRANSCRIPT
KUTLU DOGUM 2015
Farklı İnanç ve Kültürlerle . ,.. BiR ARADA YAŞAMA AHLAKI
Konya İl Müftülüğü Kültür Yayınları - 8 2015
Konya İl Müftülüğü Kültür Yayınları Sayı: 8 - 2015
Yayın Koordinatörü ve' Editör D~. Hamza KÜÇÜK
Ta~hil:ı Dr. Hamza KÜÇÜK
Fatih KILINÇ A.Betül BALIKÇI
' Emine YAK.AR Mehmet ERŞAHİN
Basla-Cilt Daınla Ofset Mat. ve Tic. A.Ş.
Büsan Org. San. 10631 Sk. N o: 4 Karatay/K.ONY A Tel: (0332) 345 00 10 • www.damlaofset.com.tr
Sertifika No: 14972 / B.T~~. 2015
Dağıtıııi Konya İl Müftülüğü
0.332 350 61 58 e-posta: [email protected]. tr
"Yazıların hukuki ve bilimsel sorumluluğu yazarlarına aittir." &
"Katkılarından dolayı Selçuklu Belediyemize teşekkür ederiz."
BİRL~TE YAŞAMANIN ŞARTLARI
Prof. Dr. Abdullah ÖZBEK Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi
Giriş
Bilindiği gibi, dünyada imkanlar sınırlı, ~tiyaçlar ise sınırsızdır. Bu durumda, çok sayıda insan aynı şeye talip olacağından yığılmalar, yarışlar, kinler, birbirlerini düşman görmeler baş gösterecektir_. Hatta iş öldürmeye kadar vardırılabilir. Bunun sonucunda ise, kan davaları kaçınılmazdır. Bu da, nerden bakılırsa bakılsın; bitmek tükenmek bilmeyen bir anarşi ve kaos demektir.
Diğer taraftan insan sosyal bir varlıktır. Çünkü zayıf olduğu için, tek başına hayatın üstesinden gelemez. Fakat fıtratında bulunan kötü duyguları eğitmezse birlikte yaşaması da o kadar kolay değildir.
Aslında dinler, peygamberler, hukuk ve a·hlak, bu problemi çözme~ için vardır.
Şimdi bu çerçevede, İslam'ın nasıl bir hal çaresi ortaya koyduğunu maddeler halinde ele al.qıaya çalışalım ...
1.Aynı Kaynaktan Gelmiş Olma Diişii.ncesbıi11 Zilıinlere Yerleştirilmesi
Allah insanı yaratmayı dilediğinde, yeryüzünün her tarafından Cebrail' e toprak ald:ırmıştır.
-33-
Sonra bunları karıştırarak çeşitli evrelerden geçirmiş. Son şeklini verdiğinde de kendi ruhundan üflemiştir. 1
Bu da gösteriyor ki insanlar aynı özden yaratılmışlardır.
Hz. Peygamber de insanın topraktan yaratıldiğına çeşitli vesilelerle dik.kat çeker. 2
Allah sonraki yaratmasını da, yine aslı toprak olan bir erkekle dişiden, yani Adem ile Havva'dan yarattığını; birbiriyle tanışmaları için milletlere ve kabilelere ayırdığım, üstünlüğü ise s·adece Allah'a karşısorumluluk bilinci içinde olanlara (takva sahiplerine) verdiğini açıklamıştır. 3
Bunun anlamı şudur:
İnsanlar yaratılış itibariyle birbirlerinden üstün değillerdir.
Onun için hiçbir kimsenin doğuştan gelm~ bir ayrıcalığı yoktur. Günümüzde fizik ve tıp sahasında yapılan araştırmalar da bunu göstermektedir.
·Böyle olması Allah'ın yüce adalet ve merhametini göstermektedir. Ne var ki insanın içinde "üstün olma duygusu'·' vardır. Bunu gerçekleştirmeyi de Allah, insanın kendi iradesine bağlı kılmıştır. Eğer Yaratıcısını dikkate alırsa, herkesin böyle bir şansı her zaman vardır. Hangi seviyede olursa olsun, bu konuda insanlar aynı imkana sahiptir.
Ne varki bir kısım insanlar, Şeytan'ın izinden giderek, daha çok hükümran olmak ve insanları korkutmak için birbirle~ rine soy sop yönünden üstünlük taslamaktadır. Maalesef Müslüman olarak bilinenler arasında da bu anlayış yaygındır. .
Nitekim günümüzde hala, kendini dindar olarak gören ya da öyle samlan çevrelerde bile, seyitlik ve şerifl.ik4 bir üstünlük
1 Hicr, 15/29; Sad, 38/72. Cesede rub üflendikten sonra insan "nefs" baline gelir. 2 Tirmizi, Tefsir-i Sure, (Hadis No: 3270.), Mcnakıb, 73; Ebu Davud, Edeb, 111; ·Ahmed b. Hanbel, c, 2, s, 361, 524. 3 Hucurat, 49/13. ~ Seyitlik Hz. Peygamber'in torunu Hz. Hüseyin'in soyundan gelenler. Şeriflik Hz. Peygamber'in torunu (Hüseyin'in kardeşi olan) Hz. Hasan'ın soyundan gelenler.
-34-
BİR ARADA YAŞAMA Aın,AK.l
sıfatı olarak kabul edilmektedir. Yme ehliyet ve yetenekler dikkate alınmadan babadan oğula ya da sülaleye intikal eden bir takını makamlar, seçkin sınıfların (aristokratların) oluşmasına yol açmıştır. Halbuki Hz. Peygamber (s.a.v) kızı Fatıma'ya, peygamber kızı olmasının kendisine hiçbir avantaj sağlamayacağım söylemiştir.
Yine Hz. Peygamber, 'çeşitli vesilelerle, özellik.le de Veda Hutbesi'inde, her türlü ırk9ılığa karşı ümmetini ciddi bir şekilde uyarmıştır.
Hz. Peygamberin ifadesiyle, bütün insanlar bir tarağın dişleri gibi birbirine eşittir. Allah da bütün kainatın Rabbidir. 5
Hz. Peygamber'in bir Yahudi cenazesi geçerken ayağa kalkması, bu açıdan çok anlamlıdır.
Hatta İslami anlayış bununla da kalmaz. Aynı zamanda, batıl kabul edilen din müntesiplerinin bak ve hürriyetlerini de hukuk içinde verir.
Bilindiği gibi İslfun'da kast anlayışı da yoktur. Yani "birbirine kapalı sınıflı toplum"söz konusu değildir. Ne yazık ki zamanla Müslüman toplumlarda da, Allab'la kul arasına giren bir aracılar sınıfı oluşmuştur. Bunlar, yerine göre din adamlan, bazı şeyhler, kutsallaştırılmış kişiler, belirli mezhep
·ve meşrep temsilcileridir.
Kainatta tasarruf sahibi olduğuna inanılan ve en büyük veli olarak kabul edilen gavs ve kutup inancının da İslam'da yeri yoktur. Çünkü insana şah damarından daha yakın olan6 ve yerin göğün hükümranlığını elinde tutan sadece Allab'tır. 7Ve O Allah, kendisiyle kulları arasına bir şefaatçi (aracı) konulmasını kesinlikle istemez.8
s Fatiha, 1/1. 6 Gaf; 56/16. 7 Yasin, 36/83. • Zümer, 39/3. Şunu da unuımaınak gerekir ki, insanın fitratmda, büyük kabul edileolerle iletişim kurmak için bir aracı bulundurma duygusu vardır. Bu duygiıyu yok saymak da doğru değildir. Onun için bu duygu ne bastınlır, ne de yok edilir. Sadece eğitilip kanalize edilir. Bu sebepten dolayı, insan iUa Yaratıcı ile kendisi arasına bir aracı koyacaksa Hz. Peygamber onun yolunu göstermiştir. O da, sırf Allah rızası için yapmış olduğu bir ame-
- 35 -
BiR ARADA YAŞAMA AHLAKI
2. Ad/iletin İkiimesi
Adaleti anlatmak için şöyle bir misal verilir:
Atm ön.üne ot, itin öniine et koymak adiilettir.
Bundan, bir şeyin yerli yerine konulması kastedilmektedir. Bunun tersi ise, zulümdür.
Tarih boyunca "adalet" denilince hakların gözetilmesi ve güçsüzlerin korunması akla gelir. Onun için de bütün kutsal meti.Q.lerde ve kanunlarda, bir şekilde buna temas edilir.
Adalet meselesini "eşitlik" olarak kabul edenler vardır. Ama bµ, her zaman yeterli sayılmaz.
Farklı adalet teorileri olsa da genelde adaletin gayesi hakkı gözetmek, duruma göre eşitliği sağlamak, saldırganlık ve azgınlıkları önlemek, ferdi ve ictimal maslahatı sağlamaktır.
Adalet konusunda, İslam'la kimse boy ölçüşemez. Çünkü Yaratıcı'nın kainata koyduğu temel bir yasadır adalet. Bu bak.undan her şeyin bir ölçüsü ve dengesi vardır. Ve insanlar tarafından bozulmadığı takdirde, her şey yerli yerindedir. Bunun için de Allah Kui'aİı'da terazinin doğru tutulmasını ve bozulmamasını emreder. 9
Yine Hz. Peygamber'in adaleti, içinde yaşadığı toplum tarafından, peygamberlik gelmeden önce de bilinmekte ve kendisine güvenilmekteydi. Bu sebepten O'na "Muhammedü'lEmin", yani "Güvenilen Muhat~nıed'' ismini vermişlerdi. Hele o Kabe'nin tamiri esnasında Haceru'l-Esved'in yerine konmasıyla ilgili ihtilafı, herkesi işin içine katarak dahiyane bir çözüme -kavuşturması, ne derece adil davrandığını ortaya koymaktadır.
Devlet başkam olduğu zaman da adaleti ikame etme hususunda kararlıdır.
lini aracı olarak koyabilir. Bak. Müslim, Zikr, 100. Ne hikmetse, çeşitli boyutlarda din eğitimi hizmeti gören bazı kişi ve çevreler bunu göz ardı etmektedir. İşin en acı tarafı da, tevilciliğe kaçılmasıdır. 9 Rahman, 55/7-9.
BİR ARADA YAŞAMA AHLAKI
Hele şu hadisedeki tutumu, dünya durdukça, insanlığa
rehber olacak ve toplumları sulh ve sükun içinde bir arada yaşatacak niteliktedir ...
Kureyşli bir kadın hırsızW{ yapar. Bazı kişiler, kabilenin şerefini korumak için, olayı örtbas etmek ister. Hiç düşünmeden, çok sevdiği Üsame b. Zeyd'i, Hz. Peygamber'e aracı olarak gönderirler.10 Bu duruıİıa Hz. Peygamber çok kızar ve şu şekilde uyarır:
-Allah 'm kesin sınır koyduğu bir hususta nasıl şefaatçi olursun ey Üs/ime?
Sonra ayağa kalkarak şu açıklamayı yapar:
-Ey insanlar! Sizden öncekileri Allah 'zn helak etme sebebi şudur:
. Aralarında şerefli (kabul edilen) biri hırsızlık yaparsa . onu bırakırlar; zayıf olan çalarsa ceza verirlerdi. Allalı 'a yemin olsun ki, Muhammed'in kızı Fatıma hırsızlık etse mutlaka elini keserdiin!11
Hz. Peygamber adaleti uygulama konusunda her türlü inanç sahiplerine eşit mesafedeydi. Birlikte barış içinde yaşamanın sırrı burada olsa gerek.
Tefsir kitaplarında anlatılan şu olay bunu açıkça göstermektedir:
Ensar'dan, Beni Zafer kabilesine mensup Te1ame (veya Beşir bin Ubeyrik) denilen bir şahıs vardır. Bu Te'ame, kendisi gibi Ensar12 olan birinin zırhını çalar ve bir Yahudi'nin evine gizlenir. Zırhın sahibi meseleyi Hz. Peygamber1e götürürve
ıo Üsameb. Zeyd: Hz. Peygamber'in azatlı kölesi Zeyd b. Harise'nin oğlu. Hı. Peygamber onu çok sevmektedir. Vefiıtları esnasında ise, ,orduya başkomutan olarak tayin edilmiştir. Bu da, bir köle çocuğunun toplumda, liyakat esasına göre nerelere kadar yükselebileceğini açıkça göstermektedir. · 11 Bak. Müslim, Hudud, 8-1 !. Yalnız, hangi şartlarda ve boyutta hırsızlık yapanın elinin kesileceği, hadislerde dile getirilmiş ve buna dayalı olarak da fılah kitaplarında açıklanmıştır. 12 Ensar: Mekke' den hicret edenlere (Muhacirlere) yurtlarını açan ve fedak.3.rca ev salı.ipliği yapan Medine'lilere verilen ad. "Yardımcı" manasına gelir.
-37-
BİR ARADA YAŞAMA AHLAKI
Te'ame'den şüphelendiğini söyler. Bunun üzerine hemen bir soruşt&ma başlatılır.
Fakat Te'ame, akrabaları ile işbirliği yaparak suçu Yahudi'ye yıkmaya çalışır. Adaleti yanıltmak için de, "Hakkm düşmam olan, Allalı ve Rasulii 'ne inanmayan bir Yalıudinill sö- _ züne güvenilmez. Oysa biz Müslümanız ve güvenilir kişilel'iz; o ita/de bizim sözümüze inanılmalı." derler. -
Hz. Peygamber ilk anda, bir beşer olarak, doğru gibi görünen bu iddiadan etkilenir. Nerdeyse, Yahudi suçlanmak üzeredir.
İşte tam bu esnada vahiy ile uyarılır. Ve şöyle denilir:
"Biz sana, insanlar . arasmda Allah 'm smia gösterdiği. gibi lıii.kiim veresin diye hakikatin ifadesi olan bu valıyi indirdik. Sakm hainlere arka çıkma!"13
Bilindiği gibi hakimler, kendi önlerine getirilen delillere göre hüküm verirler. ~- Peygamber de öyle yapacaktı. Bundan dolayı suçlu da sayılmazdı. Ama Allah, direkt olarak araya girer ve işin hakikatini bildirir. Arkasından pa, kendi kabilelerinden olan suçluya bile bile arka çıkan Müslümanları, kavmiyetçilikleri (ırkçılıkları) sebebiyle sert bir şekilde azarlar. 14
İşte bu yüzden, o devirde en azılı düşmanı olan Yahudiler bile, bazı davalarını, adaletine güvendikleri için Hz. Peygamber' e getirmiştir. 15
İyi bilinmektedir ki toplumlar, işlerin ehline verilmemesi ve kayırmacılık yüzünden husumet içine düşmüşlerdir. Bu da insanları hem huzursuz etmiş, hem kaliteli iş üretilmesini engellemiş, hem bölünmelere sebep olmuş ve hem de pek çok fitnenin fitilinin ateşlenmesine yol açmıştır.
Eminiz ki şu olay konuyu daha iyi anlatmaktadır:
13 Nisa, 4/105. Ayetin tefsiri için bak. Mevdudi, Teflıimu'l-Kur'an. 1~ Bk. Nisa, 4/106-115. ıs Bu konuda geniş bilgi için bak. Siret Ansiklopedisi, Derleyen: Afzalur Rahman, Tercüme: Heyet, İnkılap Basın Yayın Organizasyon, İsı. 1988, c, 1, s, 73 -75
-38-
BiR MADA YAŞAMA AHLAKI
Hz. Peygamber (s.a.v) Mekke'nin fethinden sonra doğru Ka'be'ye gider. Tavafını yaptıktan sonra, Ka'be'nin içine girmek ister. Fakat kapalıdır. Anahtar ise, geleneksel olarak bu kutsal hizmeti yürüten ve müşrik olan Osman b. Talha b. Abdüddar' ın elindedir. Derhal çağırılır. O da vermek istemez. Bu arada Hz. Ali işe müdahale eder. Kolunu kıvırarak elinden zorla anahtarı alır ve kapıyı açar . .
Fakat bu durum, ilahi adalete uygun düşmez. Hemen şu ikaz yapılır:
- Hiç şüplıe yok Allah, size emalletleri ehline (salıiplerine) teslim etmenizi ve ·insanlar arasında lıii.kmettiğilıiz zaman adaletle lıükmetm en izi emrediyor .16
Bunun arkasından Hz. Peygam~er (s.a.v), anahtarın Osman'a geri verilmesini ve özür dilenmesini ister. Hz. Ali denileni yapar. Fakat Osman şöyle bir sitemde bulunur:
-Beni hem zorlayıp eziyet ediyorsun; sonra da gelip hatalı davraudığım söyleyerek öziir diliyorsun!
Hz. Ali, "Allah senin hakkında vahiy indirdi", diyerek ayeti okur.
Bu adalet karşısında hayretler içinde kalan Osman, derhal şehadet getirerek Müslüman olur. 17
Gerek Hz. Peygamber'in, gerek ashabın ve gerekse Kur'an ve Sünnetin yolunu takip edenlerin hayatlarında buna benzer pek çok örnek vardır.
3. Fedakarlık
Fedakarlık, bfr amaç ve inanç uğruna insanın kendisini aşması ve çıkarlarından vaz geçmesidir.
Haliyle, bu iş o kadar kolay değildir. Çünkü yaratılış itibariyle insan menfaatine düşkündür. · Yoksa Hz. Adem 'in oğlu Kabil, kardeşi Habil'i niye öldürsün! 18
16 Nisa, 4/58. 17 Bak. Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, Nisa, 4/58. ayetin açıkla-ması.
-39-
BiR ARADA YAŞAMA AHLAKI
Şu olay fedakarlığın ne anlama geldiğini bütün boyutla-rıyla gözler önüne sermektedir ...
Bir gün Hz. Peygamber' e bir adam gelerek şöyle der:
-Ey Allab'ın Rasfilü! Açlıktan dermansız kaldım.
Hz. Peygamber derhal yakınlarına haber gönderir. Ancak · onların yanlarında da bir şey olmadığı için, adamın derdine çare bulunmaz.
Bunun üzerine Hz. Peygamber, "Bu adamı hu gece misafir edecek kimse yok mu? Ki 4.llalı ona ralımet hZfyursım." der . .
Ensar' dan "Ebu Talha" isimli bir zat çıkıp adamı evine götürür. Sonrada hanımına, misafiri için bir şeyler hazırlamasıni ister. Ne var ki evlerinde, bebeklerinin yiyeceğinden başka bir şey yoktur.
·. Ebu Talha hanımından çocuğu uyutmasını ve kandili de
bir şekilde söndürmesini ister. Ortaya konulan yemeğe. ellerini boş götüriip getirerek yermiş gibj yaparlar. Çünkü yemek tek kişiye zar zor yetmektedir. Bütün hedefleri ise, misafirlerini Allah rızası için doyurmaktır.
Ertesi gün.Hz. Peygamber, bu fedak§,rlığı yapan kişiden Allah'm çok hoşlandığını ve şu ayeti indirdiğini haber verir:
"... 011lar kendilerine sığınan mıılıacirleri severler, diğerlerine verileıılerden dolayı içlerinde bir hasislik duymazlar; dahası, kendileri çok muhtaç lıalde bulunsalar da, başkalarım kendilerine tercih ederler ... 1119
İslam'da, Allah rızası için yapılan bu fedakarlığa, "i'sar" denilir. Ve bu davranış, ahlakın zjrve noktasını oluşturur.
Hz. Ali ise bu fedakarlığı, hicret gecesi, Hz. Peygamber'in yatağına girerek yapmıştır. Tabii ki Allah rızası için, öldürülmeyi göze alarak!
18 Bak. Maide, 5/26-31. 19 Haşr, 59/9. Aynca bak. Elmalılı, age. İlgili ayeti.o tefsiri.
-40-
BİR ARADA YAŞAMA Affi,.AK.r
Bazı tefsir alimleri (müfessider) şu ayetin bu olay üzerine indiğini söyler:
"Kimileri Allah 'in rızasını kazanmak için kendi canlarım feda ederler ... "20
Bilindiği gibi, Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail' in de, Allah rızası için seve seve canlarını feda etmeye kalkışmaları, insanlığın hafızasına kazınmış yüksek ahlaki değerlerden birisidir. 21
4. Tevhidin Sosyal Hayata Yansıtılması
Kelime anlamlı itibariyle "tevhld", ''bir araya toplama ve birleştirme" demektir.
Istılahta ise, " Allah 'ın birliğini, kfıinatın hükümranlığm elinde tuttuğunu, bütün ihtiyaçların kendisinde bittiğini kabul etmek ve ona göre amel etmek" manasına gelir.
Bütün peygamberler ve kendilerine vahyedilen kitaplar bunu anlatır.
Buna göre her türlü nimetin, varlığın ve gücün sebebi Allah'tır.
İşte böyle bir inanç toplumda vahdeti, yani birlik ve beraberliği oluşturur ...
Konuyla ilgili bir olay anlatmaya çalışalım ...
Bir zamanlar, bir yaşlı kadın, hasta torununu doktora getirir. Durumuna bakılırsa parası pulu, kimi kimsesi de yoktur. Doktordan mesai bitiminde Allah rızası için çocuğu muayene etmesini ister. Olıiıaz, der doktor.
Kadıncağız gerçekten çaresizdir. Elinde olmadan başlar, ağlamaya. Nerdeyse gözyaşları pınar olur.
Yanında çalışan kişi de bundan etkilenir. O da, hatırı olduğunu düşünerek, doktora rica eder.
Yine, olmaz der, doktor. ..
20 Bakara, 21207. Aynca bak. Elmalılı, age. İlgili ayetin tefsiri. 21 Bak. Saffat, 37/102.
-41-
BİR ARADA YAŞAMA Afil.AKI
Ve arkasından şöyle bir açıklama yapar:
-Be1t o ~bileri1t 1te mal olduklarım bilirim. Be1ı okumak içi1ı cammı dişime takarak ders çahşırkeu, bu tipler gezip tozuyor/ardı ...
Anlatıldığına göre bu doktorumuz, dindar birisi olarak bi-· linmektedir. Umre ve haccını da yapmıştır ... Falan, falan . ..
Ama göremediği bir şey var . ..
Nedir, o?
Şunlar bunlar gezerken, ona çalışma gücü ve azµıi verenin Allah olduğunu hesaba katamıyor. Onun için de kabul ettiğini sandığı "tevhld", hayatına ''vahdet=birlik ve beraberlik" olarak hiç yansımıyor.
Bu ve benzeri olaylara, sadece doktorlar boyutunda değil; nerdeyse bütün meslek ve iş çevrelerinde rastlamaktayız. İmamından esnafına, okul!}.uşundan cahiline kadar, bu konuda derin bir ittifak var!
Müslüman olarak kabul edilen diğer ülkelerden ne haber?
İster doğal zenginlik, isterse çalışmaya dayalı hüner olsun, hiç birisi im.kanlarını paylaşmıyor. Karun gibi hepsi de, bu nimetlerin kendi ilimleri ve hünerleri sayesinde kendilerine verildiğini sanıyor. Bu yüzden de tevhld hayatlarına hemen hemen hiç yansıtmıyor. Onun için de birbirlerini 'yemekle meşguller ... Bir de bu işi "Allah rızası" diyerek yapmaları yok mu; insanı asıl kahreden de burasıJ
Diğer bir nokta da şu olsa gerek. ..
Din'e hurafe sokarak, en başta tevhid inancım bozmuşlar. Kültürler, mezhepler, meşrepler, cemaatler, iktidarlar, kuruluşlar ... Say say bitmez ... Ama ortak bir noktaları var ... Hepsi de hakkın kendilerinin yanında olduğunu savunarak, kayıtsız şartsız kendilerine itaate çağırıyorlar. Allah'a çağrranların de sesleri çıkmıyor. Bu yüzden de meydanın kime kaldığı ve kimlerin ekmeğine yağ sürdükleri ortada.
-42-
BİR ARADA YAŞAMA AHLAKI
İşte onun içindir ki, nerede· şöhret elbisesi giydirilmiş bir alim varsa, hayatı ve eserleri hurafe dolu. Bunların taraftarlarının inançları ve anlayışları da böyle.
Şimdi siz geliniz, böyle bir toplumda, birlikte huzur lçinde yaşama bekleyiniz.
Açıkça söylemek istiyoruz ki, böyle bir anlayıştan doğru ahlak çıkmaz. Bunu anlamak için, mevcut Müslümanların din anlayışlarına ve hallerine bakmak kafidir.
5. Sorumluluk Bilincinin Kazamlması
Başta insan, yaratılış (fıtrat) itibariyle sorumlu bir varlıktır. Çünkü kendisini ve çevresini anlamaya ve anlamlandırmaya başladığı andan itibaren bir hak sahibi olma duygusu kendisini açıkça gösterir.
Şunu iyi bilmek gerekir ki, bir yerde hak varsa orada mutlaka vazife, yani sorumluluk (hesap verme bilinci) var demektir. Yeter ki insanlar tarafından bu duygular bbmlmasın!
Kur'an'a. bakılırsa, nerdeyse baştan sona insana, bu hak . ve sorumlulukları hatırlatılır. Peygamberler de bu işin değişmez öğretmen ve rehberleridir.
Bu sorumluluk o kadar önemlidir ki, peygamberler için de bundan kaçış yoktur. Ne var· ki Hz. Peygamber'in vefatından sonra, bir takım soydan, çevreden, mezhepten, meşrepten ve sınıftan gelenler, çeşitli boyutlarda sorumsuzluklarını ilan etmişlerdir.
Yine bir takım çevrelerde ve kişilerin kafasında, Allah' a uluşmada en ileri kademe olarak kabul edilen "fena fi'l-lah" inancı, 22 kimilerinin sorumluluklarını kaldırmaya yöneliktedir.
22 Fenafillah, Allah'ın varlığında yok olmak, erimek anlamına gelir. Bu inanca göre kainatta Allab'ın varlığından başka gerçek varlık yoktur. Bütün varlık onu gösteren birer aynadan ibarettir. Fenafillah bir "vahdet-i vücud" kavramıdır. Kul bu makamlarda kendinden ve sıfatlanndaa fani olarak Hall'ı.n sıfutlanyla beka bulur. Kişi AJlah'ın içinde eriyip yok olmuştur. Eşyanın hakikati de yoktur. Bu yüzden de, kimilerine göre, artık sorumluluk da yok olmuştur. Çünkü Allah'ın kendisine ceza vermesinden bahsedilemez. Bu da açıkça gösteriyor ki, tam bir beyin yıkama metodudur.
BİR ARADA YAŞAMA AHLAKI
Bu anlayış her ne kadar te'vil edilse de, dine uygunluğu bin bir delille ispat edilmeye çalışılsa da, Kur'an ve sünne~in ruhuna kesinlikle uymaz. Ne yazık ki bilerek ya da bilmeyerek bu fikir- · lerin doğruluğunu iddia· etmek· ve dayatmak suretiyle geçimler!ni sağlayan ve şöhret kazanan kişi ve çevreler, hala birlik ve beraberlikten bahsedebiliyorlar. Üstelik hiç Allah'tan korka: madan ve kuldan utanmadan!
Vahim bir durum da şu ...
Kur'an ve sünnete, insanın sorumluluğunu. ortadan kaldıran yorumlar yapılıyor. Din konusunda aydınlatma görevi bulunduğu iddia edilen kişi ve çevreler de bunu yapmaktadır. Hem de dik alasını. .
Bütün bunlar şunu gösteriyor ...
Başta din hizmeti gördüğü sanılan kişi ve kuruluşlar olmak üzere, yeryüzündeki Müslümanların çoğu, İslfun'ın anlatılınasının önünde en büyük engel teşkil etmektedir. Onun için müzik sanatının zirvesindeyken Müslüman olmaya karar veren Yusuf İslam (Cat Stevens), Kur'an okuyarak bunun gerçekleştiğini söyler.23Mev~ut Müslümanlara bakarak bu işi yapmaya çalışsaydı, belki de mümkün olmayacaktı.
Ne acı değil mi?
Halbuki ashab, hep Hz. Peygamber (s.a.".'.)'in ahlakına bakarak Müslüman olmuştu. Bunların en başında da, eşleri Hz. Hatice gelmektedir!
Muarızlarının ve can düŞmanlarının bile, Hz. Peygamber'in yüce ahlakı konusunda en küçük tereddüdü yoktur.
Ne yazık ki O'nun ümmetinden olduğunu ve izinden gittiğini söyleyenlerin durumu yürekler acısı!
6. Güven Duygusunun Geliştirilmesi
İnsanın sosyal (toplumsal) bir varlık olduğunu, tek başına kendisini gerçekleştiremeyeceğini ve hayatın üstesinden gelemeyeceğini yukarıda ele almıştık.
23 Bak. http://tr.wikipedia.org/wiki/Cat Steveas(Erişim tarihi. 25.03.2015.)
-44-
BİR ARADA YAŞAMA.AHLAKl
Onun için olsa gerek, bu konuda, her toplumun hayat tecrübesini yansıtan yol gösterici atas~zleri vardır.
İşte kendi kültürümüz içinde oluşanlardan bir kaçı:
Yalnızlık da Alfalı 'a malısustur. Bir elin nesi var, iki · elin sesi var.
Denilmek isteniyor ki insan tek başına önemli işler başaramaz. Başkalarıyla işbirliği yapma zorunluluğu vardır. Çünkü yalnız taş duvar tutmaz.
Yine tecrübeler göstermiştir ki, sürüden ayrılanı kurt yer! Aynı şekilde, tek öküzün çifte koşuJamayacağını da bilmek gerekir.
Öyle ya, insan yakınlan, arkadaşları, akrabaları ve dostları. olmadan ne yapabilir ki!
Ağaç yaprağıyla gürler (güzeldir), değil mi? El el ile, değirmen yel ile... Birlikten kuvvet doğar. Danışan dağı aşmış, danışmayan yolda şaşmış!
Ne var ki, insanın içinde haset ve fesat duygularıda vardır. Bu sebepten bir arada yaşaması ve var olması okadar da kolay değildir.
Bunun için de şu tip uyarılar yapılmıştır:
Arkadaşınla ye iç, alış-veriş etme. Düşenin dostu olmaz. . İş başka, arkadaşlık başka.
Gerek fert, gerektoplum ve gerekse uluslararası düzeydeki görüntü bu. Bakıyorsunuz, "anca beraber, kanca beraber" diyenlerin, bir araya gelip güçlü olmaktan dem vuranların, can yoldaşı olduğunu söyleyenlerin, her türlü şartlarda haşir neşir olmuş gözükenlerin, günün birinde aralarına kara kedi girebiliyor.
Mevlana ile ilgili olarak anlatılan şu hikaye, bu meseleye güzel ışık tutmaktadır:
Günün birinde, bir dostu ile gezerken, anne bir köpek görürler. Y avrolarını emzirmenin mutluluğu kuyruğundan
-45-
BİR ARADA YAŞAMA AHLAKI
okunmaktadır. Aynca yavrular annelerinin üstüne yaslanmışlar; kiminin kuyruğu kiminin yüzünde, kimisinin başı ki.misinin karnında . .. Mışıl mışıl uyuyorlar.
Dostu der ki ...
-Üstad! Şu bale bak . . . Ne muhteşem bir manzara; de- · ğil "? mı.
Mevlana o engin bilgi ve tecrübesiyle şöyle bir hatırlat-mada bulunur:
-Sen iıralarma bir kemik at da o zaman gör, banşı/24
Sadece hayvanlar mı böyle?
Siz bir de, hırslarını ve şehvetlerini eğitememiş kişileri gözleyiniz! Müslümanlar(!) dahil. Bunun için gözlem ve deney yapmaya bile gerek yok. Yeryüzünün her tarafı laboratuvar.
İşin en ilginç tarafı ise, bu Müslümanların, sebepleri hep dışarda arayarak savunma yapmaları.
Akif bu konuda şöyle bir uyan yapar:
Miisliimanlık sizi gayet sıkı, gayet sağlam, Bağlamak !tizzm iken, anlamadım, anlayamam, Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyuillize? Fikr-i kavmiyyeti şeytan mı sokan zilmillize? Birbirinden miitef errik bu kadar akviimı, Aym mİlliyyetin. altında tııtan İslômı, Tem elden yıkacak zelzele, kavmiyettir. Bımıı bir lahza wmtmak, ·ebedi lıaybettir.
Sizi bir aile efradı yaratmış Yaradan; Kaldır~n ayrılık esbabını artık atadan. Siz bu da 'vada iken yoks, iytizen-billah, Ecnebiler olacak sahibi mülkün nagah. Diye cfursun atalar: "Kal'a içinden alımr." Yok ki hiçbir işiten ... Millet-i Merhume sağır!
24 Bu anlatdan olayın biıı.aı deneyini birkaç kere yaptım. Gerçekten ilginç kavgalar çıkıyor.
-46-
BİR ARADA YAŞAMA AHLAKI
Bir değil mahvedilen Devlet-i İslarrıiyye ... Girdiler aynı siyasetle biitün makbereye. Girmeden-tefrika bir millete, düşmaİı giremez. Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez .. . 25
Şu açık bir gerçek ki, bir toplumun huzur içinde yaşaması için, fertlerinin birbirlerine güvenmesi gerekir. Peygamberler ve kutsal kitaplar bunun için gönderilmiştir. Ama uyulmayınca, hiç fayda verıµiyor. Günümüzün problemi de burada ...
Başta, şu birlik ve beraberlik tavsiye eden ayetlere bir bakalım . ..
"Hep birlikte Allah 'm ipine (kitabma; dinine) sımsıkı sarilm. Parçalanıp ayrılmayın. Allah 'm üzerinizdeki nimetini diişiiniin. Hani siz birbirinize düşmanlar idiniz de, O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O'nım (bu) nimeti sayesinde kardeşler olmııştımuz. Yine siz, bir ateş çukıırımım tam kenarmda iken oradan da sizi o kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki, doğru yola eresiniz. ,,ı6 ·
"Ayrıca Allah'a ve Resulii'ne itaat edin. Ve birbirinizle didişmeyin. Sonra içinize korku düşer ve kuvvetiniz elden gider. Sabırlı olun, çünkü Allah sabredenlerle beraberdir. "27
"AJlah, kendi yolunda kenetlenmiş bir duvar gibi saf bağlayarak savaşanları sever. "28
Görüldüğü gibi, bu ifadeler gayet açık, Ayrıca tefsire ve te~vile de ihtiyacı yok. Deniliyor ki, inanmak ve Müslüman olmak, "birlik olmakn demektir.
Bir de Hz. Peygamber' in dediklerine göz atalım ...
"Müslii.manlar tek bir adam (bir ceset) gibidir. Gözü ağrısa bii.tİİ.lı vücudu ağrır. Başı da ağrısa biitiin vücudu ağrır. "~9
25 M. AkifErsoy, Safahat, (Süleymaniye Kürsüsü), Derleyen: Ömer Rıza Doğrul, İnkılap ve Aka Kitabevleri, İsl 1966, s, 178. 16 Ali İmran, 3/103. 27 Enfal, 8/46. 28 61/4.
-47-
BİR ARADA YAŞAMA AHLAKI
"Cemaat rahmet, ayrılık azaptır. "30
"Allah 'zn eli (gücii ve desteği} cemaatle beraberdir. "31
Sonuç
Eğer birlikte barış içinde yaşanmak isteniyorsa, önce _ ahlaktan başlamak gerekir. Çünkü kişisel çıkarların ön plana geçtiği toplumlarda birlik ve barış olmaz.
Sadece körlükler ve karanlıklar değil; basiretsizliğimiz ve hırslarımız, filin bütün olarak görülmesini engelliyor.__ Cemel ve Sıffin bu yüzden çıkmadı mı? Kerbela facias ı bu sebepten yaşanmadı mı? İmam-ı A'zamlar bundan dolayı hapislerde çürütülmediler mi? Bağdat kütüphaneleri bu yüzden Dicle nehrini mürekkebe boyamadı mı? Endülüs, Selçuklu, Osmanlı bu anlayıştan tarihe karışmadı mı?
Ve daha niceleri .. _ Süreç bütün hızıyla sahnede .. _
Belki de yuvarlanan taş dibe vuracak ...
Peki, Müslümanlar bütün bunlardan hala niye ders almazlar?
Neden Müslümanlar, birbirlerine sigorta olamıyorlar?
Hal böyle iken, biz ne yüzle Hz. Ebu Bekir' in malınının tamamını Allah yolunda sarf ettiğini kürsülerden cemaati cuşa hunişa getirerek anlatmaya çalışıyoruz? Hiç faydası oluyor mu?
Yoksa bütün bu yaşananları, Allah'tan razı olacak ve Allah'ın da razı olacağı bir ümmetin yaratılma müjdesi olarak mı algılamak lazım! -
Üzülelim mi, sevinelim mi?
29 Müslim, Bir, 67. Bu hadisin şu şekilde rivayeileri de var: "Milnıioler bir adam (tek bir ceset) gibidir. Başı ağıısa, cesedin sair yerleri humma ve uykusu~lukla ona (iştirake) çağrılırlar." Bak. Müslim, Bir, 67; Dawd, Edeb, 159. 0 Ahmed b. Haobel, c, 4, s, 278, 375.
11 Tirmizi, Filen, 7; Nesai, Tahrim, 6.
-48-