bağdat hikmet eviesagev.org/wp-content/uploads/2017/02/51-bağdat-hikmet...bağdat hikmet evi –...

15
ESAGEV - Ekonomik ve Sosyal Düşünce Araştırma Geliştirme Vakfı www.esagev.org | [email protected] +90 (312) 468 46 00 Eskişehir Yolu Ufuk Üniversitesi Caddesi Arma Kule No: 11/34 Çankaya, Ankara facebook.com/esagev |twitter.com/esagev_org Bağdat Hikmet Evi Bilim Tarihi Serisi (III)

Upload: others

Post on 22-Feb-2020

25 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Bağdat Hikmet Eviesagev.org/wp-content/uploads/2017/02/51-Bağdat-Hikmet...Bağdat Hikmet Evi – Bilim Tarihi Serisi 2 A. Kadim Kültürlerle Tanışma ve Çeviri Faaliyetleri Bilim

ESAGEV - Ekonomik ve Sosyal Düşünce Araştırma Geliştirme Vakfı www.esagev.org | [email protected]

+90 (312) 468 46 00 Eskişehir Yolu Ufuk Üniversitesi Caddesi Arma Kule No: 11/34 Çankaya, Ankara

facebook.com/esagev |twitter.com/esagev_org

Bağdat Hikmet Evi

Bilim Tarihi Serisi (III)

Page 2: Bağdat Hikmet Eviesagev.org/wp-content/uploads/2017/02/51-Bağdat-Hikmet...Bağdat Hikmet Evi – Bilim Tarihi Serisi 2 A. Kadim Kültürlerle Tanışma ve Çeviri Faaliyetleri Bilim

Bağdat Hikmet Evi – Bilim Tarihi Serisi

2

A. Kadim Kültürlerle Tanışma ve Çeviri Faaliyetleri

Bilim tarihinin belki en önemli olaylarından biri Bağdat’ta yapılan çeviri faaliyetleridir. Bazı

tarihçilere göre bu proje, antikite mirasının salt “muhafaza”sı işlevi gören sathi bir olayken bazılarına

göre ise bu mirasın yeniden yorumlanıp geliştirildiği bir kültür havasıdır. Yine her iki zıt durumda da

bu projenin evrensel bilim tarihi çizgisinin önemli kilometre taşı olduğunu anlaşılmaktadır.

Çeviri hareketi üzerine önemli çalışmalara imza atmış Dimitri Gutas, çeviri hareketinin

karakteristiğini “bu çeviri hareketi iki yüzyıldan fazla süre devam etmiş olduğundan gelip geçici

fenomen değildir. Kendi dar gündemini zenginleştirme çabası içindeki herhangi bir grubun özel

projesi değil; halifeler, emirler, komutanlar, tüccarlar, müderrisler ve bilim adamları gibi toplumun

bütün seçkin kesimlerden destek görmüştü. Bir diğer husus da kamusal ve özel büyük fonlarla

destekleniyordu,1” cümleleriyle özetler. Emeviler döneminde devlet zenginleşmiş ve o zamanın

zengin tarım ve ticaret noktaları İslam toprakları olmuştur. Bu geniş coğrafya, merkezdeki Arapların

yeni tanıştığı dünyalarda birçok yazılı ve sözlü kültürle muhatap olmuşlardı. Çünkü Müslümanların

fethettikleri bazı bölgeler, uzun yıllar eserlerin telif edildiği, bilimsel çalışmaların yapılıp muhafaza

edildiği merkezlerdi. Bunlar içerisinde İskenderiye, Harran, Urfa, Nusaybin, Cündişapur, Merv gibi

yerler öne çıkıyordu. Zaten hâlihazırda kâğıdı imal etmeyi yaygınlaştıran Müslümanların bunları

toplaması ve okuması için altyapı da hazırdı. Ayrıca bu farklı kültürler arasında ortaya çıkan birtakım

sürtüşme ve tartışmalarda Müslümanlar kendi inanç ve düşüncelerini tutarlı bir şekilde savunmak ve

İslam'ın üstünlüğünü göstermek için bu kültürleri çok iyi tanımak zorundaydılar.2

Çeviri hareketinin kaynağı olan bölgedeki bilimsel ve fikri vaziyete hızlı bir göz atalım. Yunan

Helenistik bilimi zaten çok önce yani Bizans Ortodoksi’sinin güçlenmesini müteakip üretimini

durdurmuştur. Bazı Bizans İmparatorları, Yunan bilimsel ve eğitim kurumlarını kapatmış veya dini

kurumlara tebdil etmiştir. Ancak İran’da ise hem Hind hem de Yunan eserlerinin Sasani şahları

tarafından tercümesinin yaptırıldığı artık bilinmektedir. Bu çeviri faaliyeti neticesinde Cündişapur gibi

belli başlı Sasani şehirleri bilim merkezleri haline gelmiştir. Tıp ve astronomi ile ilgili çalışmaların

öncülleri bu okulda bilimsel faaliyetlerde bulunan kişilerce başlatılmıştı. Bunun yanı sıra İskenderiye

kütüphanesinin İslam çeviri hareketindeki rolü üzerine araştırmalar yapılmışsa da birincil kaynakların

İskenderiye hakkında yetersiz malumatları bizi aydınlatmaya yetmemektedir.3 Muhtemelen ya

Hıristiyanlık’ın bölgeye hâkim oluşu sırasında ya da Arap fetihleri sırasında kütüphanenin varlığı tahrip

edildiğinden çeviri kampanyası döneminde bu kütüphane ayakta değildi. Bir başka rivayette ise

İskenderiye'nin Müslümanlar tarafından fethi sırasında burada tıp ilmi başta olmak üzere tabiat

1 Dimitri Gutas, Arapça Düşünce Yunanca Kültür, (çev. Lütfi Şimşek), İstanbul: Kitap Yayınevi, , 2011, s. 16.

2 Mahmut Kaya, “Beytülhikme” TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul: İSAM, 1992, C. 6, s. 88.

3 Hilmi Ziya Ülken, Uyanış Devirlerinde Tercümenin Rolü, İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları, 2016, ss. 32-34.

Page 3: Bağdat Hikmet Eviesagev.org/wp-content/uploads/2017/02/51-Bağdat-Hikmet...Bağdat Hikmet Evi – Bilim Tarihi Serisi 2 A. Kadim Kültürlerle Tanışma ve Çeviri Faaliyetleri Bilim

Bağdat Hikmet Evi – Bilim Tarihi Serisi

3

bilimleriyle ilgili bir okulun varlığından söz edilmektedir. Said el-Endelüsi İskenderiye'nin, İslam

fetihleri sırasında "ilim" ve "hikmet" merkezi olmaya devam ettiğini kaydetmekte ve nitekim İslam tıp

tarihinde Cevâmiü’l-İskenderâniyyin adlı külliyat bu bölgeye ait tıp okulunun mirasıydı.4 Yine İbn Ebi

Useybia gibi tabâkat yazarları İskenderiye’nin Yunancadan çeviri kanallarının en mühimi olduğunu

vurgulamıştı.5 Antakya ve Harran ise Arap-İslam çeviri hareketini besleyen önemli ilim

merkezlerindendir. Çünkü birçok mütercim Huneyn b. İshak ve Sabit b. Kurra gibi Harran’da yaşayan

ve Sabii denilen ahalinden çıktığı gibi aynı zamanda Batı’da olan Yunanca eserlerin temini de bu

şehirler üzerinden sağlanmıştır.6 Müslümanlar da dolayısıyla bu şehirlere sahip olduğu veya

yakınlaştığı için hem Batı’dan (Yunan) hem de Doğu’dan (Fars ve Hind) etkilenecektir. Bir cihetten

bizzat Kur’an etrafındaki kelami tefekkürle başlayan bir din felsefesi, diğer cihetten İran yolu ile gelen

bütün Şark ve bilhassa Hind tesirleri, nihayet Süryani mütercimler vasıtasıyla yerleşen Yunan

tesirlerinin çarpışmasından İslam tefekkürünün kendine mahsus olan hüviyet ve manası meydana

çıkacaktır.7 Bu çeviri hareketlerini aktaran literatürler, ağırlıklı olarak Yunancadan Arapçaya yapılan

tercümeler üzerinde vurgulansa da hem mütercim ve bilim adamlarının önemlilerinin İranlı olması

hem de bu süreçte ihdas edilen kurumların da İran’dan örnek alınması bu hareketin doğu kanadının

da önemli olduğunu vurgular.

Çeviri faaliyeti aslında Emevi hanedanı ile başlamış ve başlatan olarak ilk Emevi prensi Halid b.

Yezid ismi kaynaklarda zikredilmektedir.8 Daha sonra Mervan b. Hakem ve Ömer b. Abdülaziz

zamanında çeviri faaliyeti devam etmiş ve özellikle tıp alanında ilerlemiştir. Ömer b. Abdülaziz’in

Mısır valiliği yapmış olması hasebiyle İskenderiye okulunun eserleri Arapçaya intikal ettirilmişti.9

Eski Babil topraklarının üstüne Bağdat’ı kuran Abbasi’nin ikinci halifesi Cafer el-Mansur, gerçek

anlamda İslam dünyasında çeviri faaliyetinin başlatan olarak bilinir. Colin Ronan da el-Mansur’u

“yeniden doğuşun baş mimarı” olarak niteler.10 Dini ilimlerin yanında pozitif ilimlere de merakı olan

el-Mansur, meraklı olduğu astronomi ve astroloji disiplininde yazılmış önemli Yunanca eseri tercüme

ettirmişti. Zaten müneccimlik İran şahlarının da sürekli ihtiyaç duyduğu bir görevdi ve Abbasilerin de

İran geleneğine olan ilgisi bu alanda çalışmaların Arapçaya ve Arap dünyasına taşınmasına imkân

vermişti. Ayrıca tıpta da el-Mansur İranlı meşhur tabipleri (örn. Cibril el-Buhtişu) saraya davet etmiş

ve Fars tıbbının Abbasi sarayına intikali de böylece gerçekleşmişti. Halife el-Mansur’un yukarıda da

bahsedilen yeniden doğuş için başlattığı ilk geniş çaplı hamle, Dicle nehrinin üstüne eski Babil şehrinin

4 Casim Avcı, İslam Bizans İlişkileri, İstanbul: Klasik Yayınları, 2003, s. 184.

5 Avcı, a.g.e., s. 189.

6 Ülken, a.g.e., ss. 58-59.

7 Ülken, a.g.e., s. 64.

8 El-Endelüsi, a.g.e., s. 16.

9 Avcı, a.g.e., s. 191.

10 Colin A. Ronan, Bilim Tarihi, (çev. E. İhsanoğlu ve F. Günergun), Ankara: TÜBİTAK Yayınları, 2003, s. 227.

Page 4: Bağdat Hikmet Eviesagev.org/wp-content/uploads/2017/02/51-Bağdat-Hikmet...Bağdat Hikmet Evi – Bilim Tarihi Serisi 2 A. Kadim Kültürlerle Tanışma ve Çeviri Faaliyetleri Bilim

Bağdat Hikmet Evi – Bilim Tarihi Serisi

4

yakınına kurduğu Bağdat ya da diğer adıyla “Medinetu’s-selam-Barış şehri”dir. Bu şehrin özelliği yeni

inşa edilmiş bir başkentten çok aslında yeni devrin başlangıcını işaret eden birçok şeyi barındırmış

olmasıdır. Örneğin, bu şehrin inşaatına başlanırken Maşallah adlı bir müneccim yıldızları gözlemlemiş

ve uygun tarih kestirilmiştir. Halife’nin çok sevdiği Euclides geometrisine uygun şehir planı çizilmiş ve

tam daire şeklini alması umulmuştu.11 Bu hikâyelerin doğruluğu kesin olmasa da bir başkentin

planının ve inşasının o millete göre “yabancı12” bilimler kullanılarak mikro-planda bir şehir bir

başkent, makro-planda ise yüzyıllarca sürecek bir düşünce sistemini de inşa etmişlerdi.

Ayrıca kâğıt üretiminde de Abbasi toplumu belli mesafe kat etmişti. Çin’le geliştirilen ilişkiler

neticesinde hamurdan kâğıt üretim tekniğini öğrenen Araplar bunun yanında alternatif olarak keten,

kenevir ve pamuk gibi lifleri sağlam bitkileri kullanarak sağlam kâğıt üretmeye başladılar. Böylece

Abbasi topraklarında birçok önemli şehirde kâğıt üretimi önemli bir orana ulaşmış oluyordu.13 Zaten

belli dönem sonra Bağdat’ta kâğıt ve diğer kırtasiye malzemelerinin kolayca temin edileceği sûku’l-

varrâkin adlı meşhur çarşı kurulmuştu.14 Zaten el-Mansur’un Bağdat’ı yüksek İslam kültürünün

somutlaştırılmış numunesi sayılmış edebiyatın, sosyal yaşamın, kültürün, modanın ve nihayet

düşünce ve fikirlerin merkezi olmuştu. Sadece Halife ve ailesi değil diğer yönetici elit ve zengin ve

soylu aileler de bu bilim ve kültür başkentine yoğun katkı sağlayanlardandı. Bu cömert zümre

sayesinde, Bağdat, imparatorluğun dört bir yanından kalkıp gelen, dürüstüyle, düzenbazıyla çok

sayıda sanatçı, şair, âlim ve felsefecinin akınına uğradı; kim bu ailelerden birinin rızasını kazanırsa,

istikbalini kurtarmış oluyordu.15 Ayrıca Abbasiler döneminde eski dünyanın birçok noktasına

erişebilen geniş ticaret ağının da bu tür faaliyetlere zemin hazırladığını unutmamak gerekir.

Japonya’dan Viking ülkelerine kadar birçok coğrafyaya giden Abbasi tüccarları tabi olarak oradan

aldıkları farklı şeyleri kendi ülkelerine taşımışlardı. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi başkent Bağdat, bu

sebeple zamanının en büyük metropolü olmuştu. Ayrıca bu ticari zenginliğe ek olarak tarımda da

önemli devrim yapılmıştı. Çoğunluğu suyun az olduğu bölgelere hâkim olan Abbasiler, gelişmiş sulama

teknikleri geliştirmişler ve su kanalları, barajlar ve benzeri büyük yapılar inşa edilmişti. Ayrıca geniş

coğrafyada ürün rotasyonu yapılarak birçok bölgede ürün çeşitliliği artırılmış ve bununla birlikte yılda

iki veya üç ürün hasadı yapacak kadar tarımsal gelişmeye önem vermişlerdir.16

11

Jonathan Lyons, Hikmet Evi, (çev. Ş. Bıyıklı, M. Savan), İstanbul: Doğan Kitap, 2012, s. 77. 12

Yabancı ilimler - ulûmu’l-acemi: Müslüman Arapların belli bir dönem ithal ettikleri pozitif bilimleri tanımlamak için kullandıkları tabirlerden birisi. Bkz. G. Makdisi, Ortaçağda Yüksek Öğretim, (çev. A. H. Çavuşoğlu, T. Başoğlu), İstanbul: Klasik Yayınları, 2012, s. 44. 13

Ed. Salim T. Hassani, 1001 İcat Dünyamızda İslam Mirası, Foundation for Science, Technology and Civilisation, 2010, ss. 136-37. 14

Lyons, a.g.e., s. 80. 15

M. G. S. Hodgson, İslam’ın Serüveni, (çev. Alp Eker vd.), İstanbul: İz Yayıncılık, 1995, c. 1, s. 249. 16

Hassani, a.g.e., s. 102-103.

Page 5: Bağdat Hikmet Eviesagev.org/wp-content/uploads/2017/02/51-Bağdat-Hikmet...Bağdat Hikmet Evi – Bilim Tarihi Serisi 2 A. Kadim Kültürlerle Tanışma ve Çeviri Faaliyetleri Bilim

Bağdat Hikmet Evi – Bilim Tarihi Serisi

5

Abbasiler birçok noktadan İslam tarihinde ilkleri barındırır. Bunlardan en önemlisi, onlar siyaset

olarak zaman zaman belli bir dini ve dünyevi görüşü desteklemiştir. Dimitri Gutas, Abbasi iktidarının

Emevilerden farklı olarak yönetimsel olarak İslami düşünceyi öncelediği ve böylece onların ihtida

hareketlerine çok önem vererek hem devlet kadrolarında hem de sosyal düzlemde “Müslüman”

kimliğinin önemli üst kimlik olduğunu çeşitli yollarla gösterdiğini belirtmektedir.17 Daha sonra Hilafet

topraklarında Müslüman ve gayrimüslim din adamları arasındaki münazaraların hem sözlü hem de

yazılı olarak vukuu bulması neticesinde hem çeviriye ihtiyaç artmış hem de ortaya zengin bir literatür

çıkmıştır.

El-Mansur döneminde Pehlevice ve Yunanca’dan eser çeviren İbn Mukaffa, Kelile ve Dimne’yi

Arapçaya kazandırmış ama daha sonra zındık ilan edilip öldürülmesiyle kariyeri son bulmuştu. Burada

Sabit b. Kurra, Huneyn b. İshak, Buhtişu ailesi, Ebu Sehl Fadl b. Nevbaht ve Kusta b. Luka gibi birçok

mütercim –bazıları mühtedi, bazıları gayrimüslim olmakla- ismi sayılabilir. Çeviri faaliyetinin kapsamı,

Zerdüşt metinleri, Pehlevi ve Hind literatürü dâhil, Yunan eserlerini de kapsayan geniş eski dünya

literatürünü içermiştir. Bir yandan Arapça bilimsel dilde lingua franca olmaya hazırlanırken Süryanice

o dönemde mütercimlerin tercih ettiği dil olmuştu. Zamanla Arapça asırlar boyunca bilimsel dil olma

hüviyetini muhafaza edecekti.

Çeviri hareketi, Müslüman dünyada tıp (örn. Galenos’un eserleri), kimya, geometri, aritmetik

(örn. Diophantus’un Aritmetika’sı), astronomi, haritacılık ve mantık (örn. Porphyrios’un İsagoci’si) gibi

ihtiyaç duyulan alanlara yoğunlaşmıştır.18 Said el-Endelusi, felsefi ilimler içinde ilk ilgilenilen alanların

mantık ve astronomi olduğunu söyler.19 Her ne kadar felsefe üzerine çeviri çok yapılmış gibi görünse

de aslında felsefe çevirinin lüks kısmıydı. Çeviri hareketinin bitmesi de artık Arap düşüncesinin kendi

ayaklarının üstüne durabileceği inancı ve Arapçanın da bilimsel dil yetkinliğini geliştirmiş ve

zenginleştirmiş olduğuna inancın kökleşmesiyle gerçekleşmiştir.20 Çeviri hareketleri, kadim

medeniyetlerdeki bilimsel düşüncenin Arapçaya intikali olduğu gibi bu dildeki kelime ve kavramların

Arapça karşılıkları aranıp bulunarak Arap-İslam düşüncesinin kadim medeniyetler karşısında “ben-

idraki”nin tamamlanmasına imkân verdi. Zaten Sarton’un da belirttiği gibi Araplar, eserlerini çevirdiği

Yunan ve Hind bilim adamlarına saygı gösterseler de onlarla yetinmemiş astronomi, cebir ve

trigonometri gibi alanlarda onları eleştirmiş ve bu alanları geliştirmişti. 21

17

Gutas, a.g.e., ss. 68-69. 18

Çeviri hareketi iki asırdan fazla sürdüğünden ötürü çevrilen eserlerin listeleri ve muhtevaları konusunda birçok eser yazıldığından burada ayrıca bahsetmek istemedik. 19

Said el-Endelusi, Tabakatü’l-Ümem (Milletlerin Bilim Tarihi), (çev. Ramazan Şeşen) Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, İstanbul 2014, s. 138. 20

Gutas, a.g.e., s. 148. 21

George Sarton, A Guide to The History of Science, Chronica Botanica Company, Waltham, Mass., 1952, s. 28.

Page 6: Bağdat Hikmet Eviesagev.org/wp-content/uploads/2017/02/51-Bağdat-Hikmet...Bağdat Hikmet Evi – Bilim Tarihi Serisi 2 A. Kadim Kültürlerle Tanışma ve Çeviri Faaliyetleri Bilim

Bağdat Hikmet Evi – Bilim Tarihi Serisi

6

B. Beytü’l-Hikme

1. Kurum

Çeviri hareketleri sadece yabancı dildeki eserlerin Arapçaya intikali değildir. Bu hareket,

Müslüman dünyada bilgi edinme alanlarının çeşitlenmesine ve yeni alternatif kurumların tesisi

arayışına girişilmesiyle sonuçlanır. Bunlardan ilki ve en yaygını kütüphaneler olup ilk örneği de

Beytü’l-Hikme’dir. Çeviri hareketleri yönetici elitlerin ve bilim adamlarının bireysel istek ve çabalarıyla

da sürse de asıl faaliyet Beytü’l-Hikme’de yapılmıştır. Gutas, Beytü’l-Hikme’nin tanımını “El-Mansur

döneminde Sasani örgütlenmesini örnek alan Abbasi yönetim mekanizması içerisinde muhtemelen

“büro” olarak kurulmuş bir kütüphane” 22 olarak vermektedir. Amaç ise Farsçadan Arapçaya çeviri

yapılarak Sasani kültürünü öğrenmek ve onu model almaktı. Daha sonra el-Me’mun döneminde bu

kurum, mevcut tekil amacını aşarak astronomi ve matematik gibi temel disiplinlerle ilgili çeviri

yapıldığı ve bu alanda çalışmaların yapıldığı kompleks bir kurum haline gelmiştir.23 Ancak Gutas’a göre

Beytü’l-Hikme ile ilgili birincil kaynakların yeterli bilgi verememesi ışığından bakıldığında orası ne bir

“akademi” ne de içinde çeşitli bilimsel faaliyetlerin, konferansların verildiği bir yerdi.24 Gutas’a göre

“beytü’l-hikme” terimi, Sasani Sarayında savaş raporlarının, vesikaların, önemli şiir ve zafernâme gibi

edebi eserlerin muhafaza edildiği “depo” olarak kullanılan kısma verilen ismin Arapçaya çevirisidir.25

Bazı araştırmacılar ise beytü’l-hikme teriminin İslam dünyasında kütüphaneleri tanımlamak için

kullanılan isim olduğuna dikkat çekmişlerdir. “Beyt”, “hizâne” ve “dâr” gibi ev veya mekân

anlamındaki üç kelimeyle “hikme”, “ilm” ve “kütüb” gibi içeriğine temas eden üç kelimenin terkibiyle

oluşan tamlamaların yukarıda bahsedilen kütüphane ismi olduğu anlaşılmaktadır.26 Başka bir deyişle

Bağdat’ta kurulduğu düşünülen Beytü’l-hikme’nin kendisinden sonra kurulan kütüphanelere örnek

olduğu anlaşıldığı gibi aynı zamanda bu ismin özel bir kütüphane adından daha çok bu fonksiyona

sahip bütün müesseseler için konulmuş olabilecek genel bir isim olduğu da düşünülebilir. Daha sonra

Kahire’de Fatımi Hanedanı tarafından kurulacak olan kütüphanenin ismi de Dâru’l-hikme adını

taşıyacaktır. Nitekim Abbasi sarayındaki kütüphane çokça birincil kaynaklarda “beytü’l-hikme” olarak

adlandırılsa da “hizânetu’l-hikme” veya hizânetu’l-kütüb” tamlaması da kullanılmıştır.27 Ayrıca içinde

değerli şeylerin bulunduğu saklandığı ve günümüzde hazine olarak kullanılan “hizâne” kelimesi, İslam

kültüründe kütüphane için kullanılmış ve bu kütüphane sorumluları için de “hazin” denilmiştir.28

22

Gutas, a.g.e., s. 64. 23

John Freely, Işık Doğudan Yükselir, İstanbul: Doğan Kitap, 2010, s. 53. 24

Gutas, a.g.e., ss. 64-65. 25

Gutas, a.g.e., s. 61. 26

Makdisi, a.g.e., s. 63. 27

Makdisi, aynı yer. 28

Mustafa Demirci, Beytü’l-Hikme, İstanbul: İnsan Yayınları, 2016, s. 67.

Page 7: Bağdat Hikmet Eviesagev.org/wp-content/uploads/2017/02/51-Bağdat-Hikmet...Bağdat Hikmet Evi – Bilim Tarihi Serisi 2 A. Kadim Kültürlerle Tanışma ve Çeviri Faaliyetleri Bilim

Bağdat Hikmet Evi – Bilim Tarihi Serisi

7

John Freely ise bu görüşe karşın bahsedilen tercüme faaliyetlerinin büyüklüğünün bir şekilde

bu kurum gibi bir organizasyonun varlığının gerekliliğine temas edebileceği ihtimalini düşünür.29

Çünkü Aristo’nun Fizik eseri ve Euclides’in Elementler eseri gibi birçok Yunan dönemi pozitif bilim

eserleri el-Me’mun döneminde çevrilmiş ve bu tür faaliyetlerin başında da el-Harizmi adlı önemli bir

matematikçi bu büronun sorumlusu olarak bulunmuştur. Ayrıca vakanüvis Sicistani, Bağdat’ta “tam

gün istihdam” amacıyla İshak b. Huneyn ve Sabit b. Kurra adlı iki meşhur mütercimden bahsetmiş ve

onların ücretlerinin de üst düzey idareci maaşına denk olduğunu söylemiştir.30 Yine Mustafa

Demirci’ye göre Beytü’l-Hikme’nin ilk nüvesinin Halife Mansur döneminde sarayda oluşturulan bir

kütüphane olduğu, önceden beri tercüme edilen kitapların oraya konduğu, dışarıdan getirilen

eserlerin artık buraya sığmaması üzerine Harun Reşid tarafından sarayın bitişiğine Hizânetü’l-Hikme

adı verilen kütüphanenin yaptırıldığına dair bilgiler de bulunmaktadır.31 Daha sonra bu kurum belli

başlı alanlarda ihtisaslaşmanın olduğu bir entelektüel üretim merkezine dönüşecekti.32 Ancak

yukarıda da vurgulandığı gibi bu kurum hakkında birincil kaynakların yetersizliği nedeniyle ne zaman

tam anlamıyla ihdas edildiği, aktif faaliyetine başladığı ve nasıl bir çalışma sistemi takip edildiği

bilinmemektedir.

El-Mansur döneminde Aristo’nun Organon’u Porphyrius’un Eisagoge’si, Ptolemaios’un

Syntaxis’i, Euclides’in Elemento Geometricae’si, Hintçe’den de Sind-Hind, Farsça’dan Kelile ve Dimne

çevrilen önemli eserler arasındadır. El-Mansur bu tercüme geleneğini oğlu el-Mehdi’ye öğütlese de o

dönemki zendeka isyanlarından ötürü bu proje akim kalmıştır.33 Harun er-Raşid döneminde ise

yeniden hız kazanan tercüme hareketi, Halife’nin Bizans’a karşı yürüttüğü sefer neticesinde Ankara

civarında ele geçirilen kitapların çevrilmesiyle devam etti. Yuhanna b. Mâseveyh Yunanca eser

tercüme kısmının başkanlığını yürütürken Ebu Sehl b. Nevbaht da Farsça tercüme kısmının

başkanlığını yürütmüştü. O dönemde çevrilen eserlerin sayısı çoğalıp mevcut saray kütüphanesine

sığmayınca daha geniş bir yer tahsis edilmiş ve adına da -muhtemelen- hizânetu’l-hikme denilmiştir.34

Halife el-Mehdi ilk defa askeri keşif seferlerinde kitap toplatma ve biriktirme geleneğini başlatmış bu

süreç daha sonraki halifelerde özellikle Harun er-Raşid ve oğlu el-Me’mun döneminde geniş çaplı

devam etmişti.35

29

Freely, a.g.e., s. 54. 30

Sicistani’den aktaran Freely, a.g.e., s. 57. 31

Demirci, a.g.e., s. 82. 32

Gazi Erdem, “İslam Kültür Tarihinin İlk İlimler Akademisi: Beytü’l-Hikme,” Dini Araştırmalar, Ocak - Haziran 2013, Cilt: 16, Sayı: 42, s. 64. 33

Kaya, a.g.m., s. 89. 34

Kaya, aynı yer. 35

Hassani, a.g.e., s. 47.

Page 8: Bağdat Hikmet Eviesagev.org/wp-content/uploads/2017/02/51-Bağdat-Hikmet...Bağdat Hikmet Evi – Bilim Tarihi Serisi 2 A. Kadim Kültürlerle Tanışma ve Çeviri Faaliyetleri Bilim

Bağdat Hikmet Evi – Bilim Tarihi Serisi

8

Beytü’l-Hikme’nin bugünlere kadar gelen “efsanevi” hüviyetini kazanması Halife el-Me’mun

dönemindedir. El-Me’mun bu kurumla bizzat ilgilendiği ve gelişmesinde önemli rolde olduğu artık

tarihçilerin ortak kanaatidir. O dönemde İslam düşünce dünyasında devlet eliyle kabul ettirilen

Mutezile düşüncesinin akli metotları önceleyen metodolojisi bu kurumun itibarının artmasına zemin

olmuştur. Ancak, kısa sürede Yunan felsefesini katlayacak büyüklükte çalışmaların yapılmasını, halife

de olsa bir kişinin felsefeye olan merakına bağlamak uygun olmasa gerektir.36 Zaten bu kurumda

sadece eser tercümesi değil diğer bilimsel çalışmalar da yapılmıştır.37 El-Me’mun’un bu tercüme

faaliyetine sımsıkı sarılmasında hem onun aldığı eğitimin onu felsefeye yöneltmesi hem de onun o

dönem popüler olan aklı temelli düşünce sistemini savunan Mutezile mezhebine duyduğu yakınlık en

önemli amillerdir. Dönemin önemli bir kültürel etkinliği olarak halifenin huzurunda yapılan

münazaralarda, Mutezile imamlarının felsefe ve mantık kurallarını da kullanarak Yahudi ve

Hıristiyanlara uygun cevaplar vermelerinin ve onlardan bazılarının Müslüman olmasının, el-Me’mun’u

müspet ilimler yoluyla İslam’a hizmet etme anlayışına sevk ettiği de düşünülebilir.38 Zaten el-Mehdi

döneminde İslam din bilginlerinin başta Topika olmak üzere önemli mantık ve cedel kitaplarının

çevrilmesine yönelik meyilleri ve daha sonra bu dönemlerde Arapça yazılmış savunma ve polemik

eserlerinin de sayıca çokluğu hem dinlerarası tartışmaların önemine39 hem de bu dönemki çevirinin

istikameti ve gerekliliğine delil gösterilmiştir. Ayrıca çeviri hareketinin Abbasi ile Bizans arasındaki

diplomatik ilişkilerde bile kendisini gösterdiğini görüyoruz. Birçok eski yunan eserini Bizans’tan edinen

Müslümanlar kendilerini bu mirasın doğal talipleri olarak görmüşler ve bunu da İslam sayesinde

yaptıklarını düşünmüşlerdi. Ve bu minvalde Müslümanlar, eski Yunan felsefesine sahip çıkmayan

Bizans’ı da suçlamakta ve onları bu hazineyi terk ettiği için geri kalmakla itham etmişlerdi. Bizans’la

olan her diplomatik ilişkide ve cereyan eden savaşlarda Müslümanlar bu çeviri işine sımsıkı sarılmakta

ve bunu propaganda aracı olarak da kullanmaktaydı.40 Daha önce bahsettiğim gibi Yunanca kitaplar

hem bu savaşlarda ganimet olarak ele geçirildiği gibi Abbasi Halifeleri tarafından bizzat Bizans

İmparatorundan da talep edildiği oluyordu. Mesela el-Me’mun kütüphaneyi zenginleştirmek için

büyük bir para ayırdı ve Beytülhikme'nin müdürü Selm ile İbnü'l-Bıtrik, Haccac b. Matar ve Yuhanna b.

Mâseveyh'ten oluşan bir heyeti Bizans'a göndererek bu heyetin kütüphanelerden seçeceği kitapların

kendisine gönderilmesini imparatordan rica etmişti.41 Bu süreçte sadece klasik dönem eserleri değil

dönemin büyük bilim adamları da el-Memun’un ilgilendiği ve başkentte toplamak istediği şeyler

arasındaydı. Örneğin dönemin önemli matematikçisi Bizanslı Leon, halife tarafından Bağdat’a davet

36

Erdem, a.g.m., s. 65. 37

Ronan, a.g.e., s. 228. 38

Erdem, a.g.m., s. 65. 39

Gutas, a.g.e., s. 70. 40

Gutas, a.g.e., s. 87. 41

Kaya, a.g.m., s. 89.

Page 9: Bağdat Hikmet Eviesagev.org/wp-content/uploads/2017/02/51-Bağdat-Hikmet...Bağdat Hikmet Evi – Bilim Tarihi Serisi 2 A. Kadim Kültürlerle Tanışma ve Çeviri Faaliyetleri Bilim

Bağdat Hikmet Evi – Bilim Tarihi Serisi

9

edilmiş ve bunu duyan İmparator onun maaşını artırarak İstanbul’da kalmasını sağlamıştır. Yine

vazgeçmeyen el-Memun, İmparator’a direkt mektup yazarak Leon’un kısa süreli bile olsa Bağdat’ta

olmasını istemekte ve bunun karşılığından kalıcı barış ve önemli miktar altın vermeyi teklif etmiş olsa

da İmparator bunu kabul etmemişti.42 Bunu yanı sıra halifeler, etrafındaki bilim adamlarını Bizans ve

sair yerlere göndererek dil öğrenme, bilimsel keşif, eser toplama ve diğer bilimsel çalışmalar yapmak

üzere göndermekteydiler. Bunlara örnek olarak El-Harezmî Efes kalıntılarını incelemiş, Huneyn b.

İshak ise “Rum” topraklarında birçok tıp kitabını taramıştır.43

El-Me’mun’un bu ideolojik temelli politikası el-Cahiz gibi Mutezile bilginleri tarafından

desteklenmekteydi. Bu tür propaganda çerçevesinde önemli bir örnek de el-Me’mun’un meşhur

Aristo rüyasıdır. İbn Tahir, Yahya b. Âdi ve İbnu’n-Nedim gibi kronik yazarlarınca aktarılan rüyada

Aristo’nun el-Me’mun’u öğütlemesi tahkiye edilir. Ve birçok kişilerce bu rüya çeviri hareketinin

tetikleyicisi olarak kabul edilse de aslında uzun süredir devam eden bu çeviri sürecini nihayette

meşrulaştırmak için yazarlar tarafından uydurulduğu iddia edilmiştir.44 Sonuçta rüya gerçek olsun

veya olmasın o dönemde tercüme fenomeninin önemini göstermesi açısından bu olay ciddi bir delil

sayılabilir. El-Me’mun döneminde Beytü’l-hikme’nin gelişmesine paralel olarak başkent Bağdat da

artık döneminin büyük kozmopolit metropolü olmuştu. Müslüman öğrencilerin eğitiminde gittikçe

artan sayıda Sabiî, Hristiyan ve Zerdüştî hocaya görev verildi ve hepsi de derslerini Arapça olarak

anlattılar. Bağdat kısa zamanda, el-Me'mun'un himayesiyle Arap edebiyatının ve şeriat

incelemelerinin olduğu gibi, bilim ve felsefenin de imparatorluktaki en büyük merkezi oldu.45 Mesela

tarihte Beni Musa diye bilinen Muhammed. Ahmed ve Hasan adlarındaki üç bilgin ve kâşif kardeş

Huneyn b. İshak'ın başkanlığında bir heyeti Bizans'a göndererek büyük paralar karşılığında kitaplar

temin etmişlerdi.46 Said el-Endelüsi bu dönemden bahsederken “onun zamanında ilim revaç buldu,

hikmete dayanan bir devlet hüküm sürdü. Akıllı-bilgili kişiler ilim yolunda yarıştılar. Zira halifenin ilim

erbabını koruduğunu görüyorlardı. Abbasi devleti, Yunan ve Roma devletlerinin parlak devriyle yarışır

hale geldi.”47

42

Avcı, a.g.e., s. 198. 43

Avcı, a.g.e., s. 200-202. 44

Gutas, a.g.e., ss. 99-102. 45

Hodgson, a.g.e., s. 253. 46

Kaya, a.g.m., s. 89. 47

El-Endelüsi, a.g.e., s. 136.

Page 10: Bağdat Hikmet Eviesagev.org/wp-content/uploads/2017/02/51-Bağdat-Hikmet...Bağdat Hikmet Evi – Bilim Tarihi Serisi 2 A. Kadim Kültürlerle Tanışma ve Çeviri Faaliyetleri Bilim

Bağdat Hikmet Evi – Bilim Tarihi Serisi

10

2. İşleyiş

Beytü’l-hikme’nin binası ayrı olup olmadığı şu ana kadar elimizdeki mevcut verilerle

aydınlatılamamıştır. Ancak kaynaklardan anlaşılacağı üzere bizzat Halife’nin gözetiminde

mütercimlerin çalışıyor olması ve yine mütercimlerin saray erkânıyla içli dışlı olması ve mütercimlerin

faaliyetlerin sarayda yapıyor olmaları bu kurum için ayrı bir binanın olmadığını ve sarayın bir parçası

olduğu iddiasını güçlendirmektedir.48 Saray müştemilatı içinde çeşitli bölümler ihtiva eden bir bölüm

olduğunu kabul etsek bile kitapların korunduğu hücreler, müellif, mütercim, kâtip, müstensih ve

mücellitler için ayrılan odalar ve bir de okuma salonu bulunuyordu.49 Ancak Halife el-Memun

döneminde bu kurum bir bilim merkezi olacak şekilde yeniden düzenlenmiş, eski tercümeler

yenilenmiş ve bir de rasathane eklenmiştir.50

Beytü’l-Hikme, ‘Sahibu Beyti’l-Hikme’ adı verilen bir müdür tarafından idare ediliyordu.

Yuhanna b. Masaveyh, Selm el-Harranî, Sehl b. Harun ve Huneyn b. İshak bu görevi yürütmüşlerdir.

Bunlar kurumun hem ilmi hem de ağırlıklı olarak idari işlerinden sorumlu idi. Örneğin, Sehl b. Harun

el-Me’mun döneminde Beytü’l-Hikme’nin müdürüydü.51 Bu genel müdürlüğün altında iş kollarına

göre taksim edilmiş departmanların da müdürleri bulunmaktaydı. Binanın kütüphane bölümünün

İbnü’n-Nedim’e göre çok sayıda eski koleksiyonun olduğu zengin bir kitaplık ihtiva ettiği

düşünülmekte ve burada her ne kadar abartılı sayılar gösterilse de –milyonlarla ifade edilmekte- çok

sayıda kitap olduğu için çalışan kişilerin de önemli sayıda olması beklenmektedir. Ayrıca bu kadar

kitabın kolay bulunabilmesi için kataloglama ihtiyacı hissedilmesi tabi olduğundan o dönemde

hazinler tarafından fihristler ve kataloglar hazırlanmıştır.52

Ayrıca mütercim sayısı konusunda ise yine bilgiyi o kurumu bizzat gördüğünü iddia eden İbnu’n-

Nedim’den alıyoruz. Onun tespit ettiği mütercimler listesine göre Grekçeden Süryaniceye, oradan da

Arapçaya veya doğrudan Grekçeden Arapçaya tercüme yapanların sayısı kırk yediyi buluyordu.

Farsçadan tercüme yapanlar on altı, Sanskritçeden tercüme yapanlar üç kişi idi.53 Mütercimler ise

disiplin veya dillerine göre taksim edilmiş odalarda ayrı ayrı çalışmaktaydılar. Her bir bölümdeki

mütercim, müstensih ve müdekkiklerden sorumlu bir hâzin olmakta ve her hazin de sâhibu Beytü’l-

Hikme’ye tabi idiler.54 Hâzinler, genellikle sorumlu oldukları departmanın üst düzey bilim adamı

olarak kabul edilir ve çevirilerin kontrolünü, tedkik ve tashihini yapmakta, yeni gelen kitapların

48

Demirci, a.g.e., s. 82. 49

Kaya, aynı yer. 50

Demirci, a.g.e., s. 86. 51

Erdem, a.g.m., s. 66. 52

Demirci, a.g.e., ss. 87-88. 53

Kaya, aynı yer. 54

Demirci, a.g.e., s. 90.

Page 11: Bağdat Hikmet Eviesagev.org/wp-content/uploads/2017/02/51-Bağdat-Hikmet...Bağdat Hikmet Evi – Bilim Tarihi Serisi 2 A. Kadim Kültürlerle Tanışma ve Çeviri Faaliyetleri Bilim

Bağdat Hikmet Evi – Bilim Tarihi Serisi

11

kabulü, tasnifi ve kataloglanması gibi önemli işlerin yürütücüsüydü.55 Müstensihler ise çevrilen kitabın

temize çekilmesi, edisyonunun yapılması ve çoğaltılmasından sorumlu kişiler olduğundan oldukça

güvenilir olmak zorunda ve kütüphane kullanıcılarınca rağbet görmekteydi.56

Beytü’l-Hikme’nin bir de hizmet bölümü mevcuttu. Bu bölüm içinde yer alan mücellidler ise

temize çekilen sayfaları ciltleyip kitap haline getirmekten sorumlu oldukları gibi yıpranan, zarar gören

kitapları da tamirinden sorumluydu. Münaviller ise kütüphaneye gelenlere yol gösteren, kütüphane

hakkında bilgi sunan ve kitapların yerlerini, dizilişlerini bilen kişilere denilirdi.57

Beytü’l-Hikme’nin mali kaynağı devlet tarafından desteklendiği için muhtemelen doğrudan

hazineden temin edilmekteydi. Ancak el-Memun, bu kadar masraflı bir projenin kendinden sonraki

halifeler tarafından durdurulmaması için bu kurum giderleri ve çalışanlarının maaşının temini için

vakıflar kurmuştur.58 Bu durum daha sonraki Müslüman hükümdarlara örnek teşkil edecek ve birçok

eğitim öğretim müessesesi vakıflar eliyle idame ettirilecektir. Bunun yanında bilim ve kültüre hizmet

eden zengin elitlerin de kitap koleksiyonu yapmak için yüklüce mali kaynak ayrıldığı ve bu kaynağın

dolaylı olarak Beytü’l-hikmeye ulaştığı da unutulmamalıdır.59 Ayrıca bu kurumda mütercimlerin veya

bilginlerin çıkardıkları önemli eserler başına halifelerden değerli hediyeler ve altınlar aldıkları zaten

herkesin malumudur.

3. Siyasi İktidarla İlişki ve Perdenin Kapanması

Beytü'l-Hikme Kurumu ile siyasi iktidar arası ilişkiler hakkında maalesef yeterli bilgiyi elimizde

tutamıyoruz. Ancak çok iyi bildiğimiz bir şey var ki Cafer el-Mansur döneminde başlayan ve Harun er-

Raşid ve oğlu el-Memun döneminde zirveye ulaşan çeviri projesinin tecessüm hali olan bu kurum,

aslında el-Memun'un şahsıyla birleşmiş ve altın çağını yaşamıştır. Bu kurum, genel Abbasi ideolojisi

olan Mutezile akımının da fikri besleyicisi konumuna yine el-Memun döneminde gelmiştir. Hal böyle

olunca zamanla karşıt görüşler tarafından da eleştiri oklarına hedef olan bu kurum, el-Mütevekkil

döneminde Abbasi ideolojisinin ehl-i sünnet fikri ile değişmesiyle Mutezile ile özdeşleşen bu kurum,

kapanma noktasına gelmişti.60

55

Demirci, a.g.e., s. 97. 56

Demirci, a.g.e., s. 108. 57

Demirci, a.g.e., ss. 110-112. 58

Demirci, a.g.e., s. 114. 59

Demirci, a.g.e., s. 117. 60

Demirci, a.g.e., s. 181.

Page 12: Bağdat Hikmet Eviesagev.org/wp-content/uploads/2017/02/51-Bağdat-Hikmet...Bağdat Hikmet Evi – Bilim Tarihi Serisi 2 A. Kadim Kültürlerle Tanışma ve Çeviri Faaliyetleri Bilim

Bağdat Hikmet Evi – Bilim Tarihi Serisi

12

Halife Vâsık bi-Emrillah ve Mu’tasım Billah döneminde bilimsel faaliyetler devam etmiştir. Daha

sonra bazı halifelerce tekrar canlandırılma girişimi olmuşsa da iç karışıklıklar ve halifelerin bireysel

tutumları arasındaki farklar bu kurumda istikrarı bozmuştur.61 Yine bu dönemde Sabit b. Kurra ve

Huneyn b. İshak gibi önemli mütercimler mevcuttu. Mustafa Demirci'ye göre bu kurumda farklı din ve

milletten kişilerin çalışması ve bunun da sürekli devam etmesi, aslında buranın siyasi yönlendirme ve

baskılardan ari olduğuna işaret etmektedir.62 Yine de bazı halifelerce desteklenmesine rağmen artık

çeviri faaliyetine ihtiyaç kalmadığı düşünülmesinden ötürü Beytü'l-Hikme Kurumu yavaş yavaş

küçüldü. Nihayet Moğol lideri Hülagu'nun 1258 yılında Bağdat'ı işgal etmesiyle oluşan yangın ve

talanda Beytü'l-Hikme de nasibini almıştır.

4. Beytü'l-Hikme'de İz Bırakanlar

İslam uyanış dönemine ya da altın çağına denk gelen Beytü’l-Hikme kurumunun Farabi, Battani,

İbnu’l-Heysem, Cabir b. Hayyan, Fergani gibi önemli bilim insanlarının ortaya çıkmasına imkân veren

bilimsel zemini oluşturma açısından önemi tartışılmazdır. Ancak bunların içinden bazıları bu kurumun

ihdasında kilometre taşı olmuştur.

Buhtişu ailesi Sasani ilim kenti Cundişapur'daki önemli hastanede başarılı çalışmalarıyla

tanınmış doktor ailesidir. Daha sonra el-Mansur'un daveti üzerine 765 yılında Bağdat'a gelmiş ve

Halife'nin sarayında kurulan bimaristanda 250 yıl kadar çalışmalarına devam etmişti. Bu uzun sürede

bu aile, İslam tıbbının gelişmesinde tartışılmaz roldedir. Bu ailenin en meşhur üyesi ise Cürcis b.

Buhtişu'dur.63

Beni Musa Kardeşler, 9. yüzyılda geometri, matematik, astronomi ve mühendislik alanında

İslam bilim tarihinde ilk ve önemli çalışmaları başlatmış üç kardeştir. Halife el-Memun tarafından

yetiştirilmiş olan bu üç kardeş, yapılan çeviri eserler üzerinde tetkik ve tashih çalışmaları yapmış,

çeviri çalışmaları için önemli miktarda mali destekte bulunmuş ve yine bazı mütercimleri eser

toplatmak için Bizans'a göndermiştir. Bu üç kardeşin bilim tarihindeki asıl önemi, Yunanlıların

başlattığı otomat teknolojisi üzerinde yaptıkları çalışmalardır.64

Halife el-Memun'un mütercimlerinden olan Huneyn b. İshak (ö. 873), Bizans'a gidip Grekçe

öğrendi. Grekçeden birçok tıp kitabı çeviren Nesturi olmasına rağmen Huneyn, el-Mütevekkil'in özel

hekimliğine kadar yükseldi. Ancak bu bilginin asıl önemi, çevirdiği tıp kitapları sayesinde Arapça tıp

61

Demirci, a.g.e., s. 183. 62

Demirci, a.g.e., s. 185. 63

Hasan Doğruyol, "Buhtişu", TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul: İSAM, 1992, C. 6, s. 378. 64

Kâzım Çeçen ve Atilla Bir, "Benu Musa", TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul: İSAM, 1992, C.5, ss. 450-51.

Page 13: Bağdat Hikmet Eviesagev.org/wp-content/uploads/2017/02/51-Bağdat-Hikmet...Bağdat Hikmet Evi – Bilim Tarihi Serisi 2 A. Kadim Kültürlerle Tanışma ve Çeviri Faaliyetleri Bilim

Bağdat Hikmet Evi – Bilim Tarihi Serisi

13

terminolojisine zemin hazırlamış olmasıdır.65 Daha sonra İshak b. Huneyn gibi kendi ailesinden

mütercim silsilesi başlayacaktır.

Sabit b. Kurra (ö. 901) Harranlı olup Sabii'dir. Grekçeden çevirdiği astronomi ve matematik

eserleriyle kendisini ispatlamış ve halifenin saray astronomları arasına girmiştir. Çevirdiği eser sayısı o

kadar çok ve önemlidir ki İslam tarihinin Huneyn ile birlikte iki büyük mütercim arasında tartışmasız

yer almıştır.66

El-Harezmî (ö. 847) dünya matematik tarihinin seçkin karakterlerinden olan el-Harezmî, el-

Memun döneminde Beytü'l-Hikme'de görev almış bilgin ve mütercimlerdendi. Yaygın anlatıma göre

Hind rakamlarını Arapçaya dâhil edip bugünün sayılarının temelini atan, cebrin kurucusu,

algoritmanın oluşumunda önemli rolü olan el-Harezmî, sadece matematik değil astronomi ve

coğrafya alanında önemli çalışmalarda (örn. bir dünya haritası çizme) eserler vermiştir.67

El-Kindi (ö.866) felsefe ile ilgili özgün eserler vermeye başlayan el-Kindi, bu nedenler "Arapların

filozofu" olarak anılmıştır. Bağdat'ta yaptığı çalışmalar ile kendisini ispatlayan el-Kindi, Beytü'l-Hikme

mütercimleri arasında yer almış, kimya ve tıp üzerine çalışma yapmış ve ayrıca halife el-Memun'un

çocuklarının eğitimini de üstlenmiştir. Parfüm üzerine ilginç çalışmaları bulunan el-Kindi, ayrıca

kriptolojinin de kurucusu sayılır.68

C. Çeviri Hareketinden Sonra Kurulan Diğer Kurumlar

Beytü’l-Hikme’yi Abbasilerden ayrılan Fatımiler, Kahire’de Daru’l-Hikme /Daru’l-İlm adıyla takip

edecek ve Müslüman coğrafyanın muhtelif noktalarında kütüphaneler tesis edilmiştir. İslam

medeniyeti, kütüphanelerle ünlendiği gibi bu medeniyetin çöküşü de kütüphanelerin metruk

kalmasındandır. Sadece Bağdat, Kahire ve Endülüs’te değil sahranın ortasında Timbuktu gibi İslam’ın

merkezi coğrafyasından uzaktaki şehirlerde bile kitap akışı ve küçük çapta da olsa bilginlere özel

kütüphaneler mevcuttu.69

Çeviri hareketinin Müslüman dünyaya kazandırdığı bir diğer alan astronomidir. Bu alan, Harun

er-Raşid döneminde Ptolemaios’un Almagest’i (el-Macisti) çevrilerek açılmıştır. Oğlu el-Me’mun ise

astronominin icra edileceği ilk kurumları yani rasathanelerin başlangıcını yapmıştır. Şemmasiye

Gözlemevi (rasathane) Aydın Sayılı’ya göre Beytü’l-Hikme’nin bir parçası olup el-Me’mun eliyle

65

Hasan Katipoğlu, "Huneyn b. İshak" TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul: İSAM, 1998, C. 18, ss. 377-380. 66

İhsan Fazlıoğlu, "Sabit b. Kurre", TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul: İSAM, 2008, C. 35, ss. 353-354. 67

İhsan Fazlıoğlu, "el-Harezmî", TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul: İSAM, 1997, C. 16, s. 227. 68

Mahmut Kaya, "el-Kindi", TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul: İSAM, 2002, C. 26, ss. 41-42. 69

Brent D. Singleton, “African Bibliophiles: Books and Libraries in Medieval Timbuktu”, www.jstor.org., t: 26.03.2015., s.6.

Page 14: Bağdat Hikmet Eviesagev.org/wp-content/uploads/2017/02/51-Bağdat-Hikmet...Bağdat Hikmet Evi – Bilim Tarihi Serisi 2 A. Kadim Kültürlerle Tanışma ve Çeviri Faaliyetleri Bilim

Bağdat Hikmet Evi – Bilim Tarihi Serisi

14

Müslüman emirler, rasathaneler kurma misyonuna sahip olmuşlar.70 Ayrıca el-Endelusi’nin aktardığı

malumata göre Şam’da da Kâsiyun Rasathanesi kurulmuş ve bu rasathanede güneş yılının miktarını,

güneşin meylini ve bu meylin merkezi gibi noktaların ölçümü yapılmıştır. 71 El-Me’mun dönemi

astronomları Benu Musa kardeşler, Dinaveri, el-Battani, gibi önemli isimler sayılmakla beraber el-

Me’mun Ptolemaios’un Almagest’ine çok fazla güvenmiş ve onun eserinin ölçümlerini tekrar

yapılmasını ve düzeltilmesi gerekenlerin düzeltilmesini istemiştir. Daha sonra İslam dünyasının her

yerinde kurulacak olan rasathaneler büyük ölçüde el-Me’mun’un yaptırdıkları örnek alınacaktır.

Yukarıda da bahsettiğimiz üzere El-Mansur’un hastalanması sebebiyle Bağdat’a çağrılan İranlı

tabip Cibril el-Buhtişu, zamanla oraya yerleşmiştir. Buhtişu Bağdat’a gelirken beraberinde Yunan ve

Pehlevi tıbbının terkibinden oluşmuş geniş bir tıp bilimini de Arap dünyasına tanıtmıştır. O sıralar

Cundişapur’da hastane ve tıp okulu mevcuttur ancak Harun er-Raşid, Buhtişu ailesine Bağdat’ta

Cundişapur’dakine benzer tıp okulu ve hastanenin (bimaristân) kurulmasını emretmiştir.72 Daha

sonra Bağdat’ta ve Mısır’da devlet büyüklerinin destekleriyle hastaneler kurulur ve yaygınlaşır. Tıp

ilminin insanlara aktarımı ve bilginin yaygınlaşmasındaki gelişme yine çeviri hareketlerine bağlı olarak

ve neticesinde gelişmiştir. Suriye’de ve Mısır’da yaygınlaşan tıp eğitim merkezi, daruttıplar,

hastanelerin eğitim işlevini üstlenmiştir.

İslam düşüncesi tevarüs ettiği bilgileri önce temellük ederek kendi dillerinde işleyip

benimsemişler ve sonra edindikleri bilgilerin eksikliklerini tamamlayıp özgün hale getirdikleri temessül

safhasına da ulaşmışlardır. Beytü’l-Hikme’nin zamanla ilgisini kaybetmesi belki iki hususla

açıklanabilir. Birincisi Abbasilerin siyasi yapısında yaşanan güç kaybı ile bilim merkezinin Mısır ve

Endülüs’e intikal etmesidir. İkincisi de 200 yıl kadar süren çeviriler neticesinde Arap-İslam

düşüncesinin özgün eserler vermeye hazır zemini bulmuş olmasıdır.

70

Aydın Sayılı, The Observatory in Islam, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1960, s. 53. 71

Said el-Endelusi, a.g.e., s. 140. 72

Arslan Terzioğlu, “Bimaristan” TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul 1992, c. 6., s. 163.

Page 15: Bağdat Hikmet Eviesagev.org/wp-content/uploads/2017/02/51-Bağdat-Hikmet...Bağdat Hikmet Evi – Bilim Tarihi Serisi 2 A. Kadim Kültürlerle Tanışma ve Çeviri Faaliyetleri Bilim

Bağdat Hikmet Evi – Bilim Tarihi Serisi

15

Kaynakça

Avcı Casim, İslam Bizans İlişkileri, İstanbul: Klasik Yayınları, 2003

Demirci Mustafa, Beytü’l-Hikme, İstanbul: İnsan Yayınları, 2016

Erdem Gazi, “İslam Kültür Tarihinin İlk İlimler Akademisi: Beytü’l-Hikme,” Dini Araştırmalar,

Ocak - Haziran 2013, Cilt: 16, Sayı: 42

Freely John, Işık Doğudan Yükselir, İstanbul: Doğan Kitap, 2010

Gutas Dimitri, Arapça Düşünce Yunanca Kültür, (çev. Lütfi Şimşek), İstanbul: Kitap Yayınevi

Ed. Hassani Salim T., 1001 İcat Dünyamızda İslam Mirası, Foundation for Science, Technology

and Civilisation, 2010

Hodgson M. G. S., İslam’ın Serüveni, (çev. Alp Eker vd.), İstanbul: İz Yayıncılık, 1995

Kaya Mahmut, “Beytülhikme” TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul: İSAM, 1992

Lyons Jonathan, Hikmet Evi, (çev. Ş. Bıyıklı, M. Savan), İstanbul: Doğan Kitap, 2012

Makdisi G., Ortaçağda Yüksek Öğretim, (çev. A. H. Çavuşoğlu, T. Başoğlu), İstanbul: Klasik

Yayınları, 2012

Ronan Colin A., Bilim Tarihi, (çev. E. İhsanoğlu ve F. Günergun), Ankara: TÜBİTAK Yayınları,

2003

Said el-Endelusi, Tabakatü’l-Ümem (Milletlerin Bilim Tarihi), (çev. Ramazan Şeşen) Türkiye

Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, İstanbul 2014

Sarton George, A Guide to The History of Science, Chronica Botanica Company, Waltham,

Mass., 1952

Sayılı Aydın, The Observatory in Islam, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1960

Ülken Hilmi Ziya, Uyanış Devirlerinde Tercümenin Rolü, İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları,

2016