eurasian journal of family medicine ğ - trakya...

72

Upload: dinhmien

Post on 09-Mar-2019

245 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı
Page 2: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

2

Page 3: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

3

EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE

Avrasya Aile Hekimliği DergisiVOLUME 4 • YEAR 2015 • AUGUST • NUMBER 2

ISSN: 2147-3161PUBLISHED THREE TIMES A YEAR

Euras J Fam Med

Page 4: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

4

Page 5: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

5

EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE

Avrasya Aile Hekimliği DergisiVOLUME 4 • YEAR 2015 • AUGUST • NUMBER 2

ISSN: 2147-3161PUBLISHED THREE TIMES A YEAR

Editor-in-ChiefH. Nezih Dağdeviren

EditorsZekeriya Aktürk Mehmet UnganSerdar ÖztoraAyşe Çaylan

Erdem Birgül (Language Editor)Necdet Süt (Biostatistics Editor)

International Editorial Board

Euras J Fam Med

Amanda Barnard (Australia)Amanda Howe (UK)

Ayfer Gemalmaz (Türkiye)Bruce LW. Sparks (South Africa)

Chris van Weel (Netherlands) Christos Lionis (Greece)

Daniel M. Thuraiappah (Malaysia) Davorina Petek (Slovenia)

Denis Puchain (France)Dilek Toprak (Türkiye)Eliezer Alkalay (Israel)Ersin Akpınar (Türkiye)

Esra Saatçi (Türkiye)Faisal A. Latif Alnasir (Kingdom of Bahrain)

Ferdinando Petrazuoci (Italy)Füsun Ersoy (Türkiye)

Garth Manning (Thailand)Howard Tandeter (Israel)

Igor Svab (Slovenia)Iona Heath (UK)

İlhami Ünlüoğlu (Türkiye)İsmail Hamdi Kara (Türkiye)

Joao Sequiera Carlos (Portugal)Johan Wens (Belgium)

John Murtagh (Australia)José Miguel Bueno Ortiz (Spain)

Luc Martinez (France)Luis Pisco (Portugal)

Kamile Marakoğlu (Türkiye)Karen M. Flegg (Australia)Kurtuluş Öngel (Türkiye)

Marius Marginean (Romania) Mehmet Uğurlu (Türkiye) Michael Kidd (Australia) Murat Ünalacak (Türkiye)

Mümtaz Mazıcıoğlu (Türkiye) Nabil Alkurashi (Saudi Arabia)

Önder Sezer (Türkiye)Paul Van Royen (Belgium) Peter Kotanyi (Hungary) Pinar Topsever (Türkiye)

Richard Hobs (UK) Richard Roberts (USA)

Sarah Larkins (Australia) Süleyman Görpelioğlu (Türkiye)

Teresa Pawlikowska (UK) Tuncay Müge Alvur (Türkiye)

Turan Set (Türkiye) Valentina Madjova (Bulgaria)

Wesley Fabb (Australia) Young-Sik Kim (Korea)

Zorayda E. Leopando (Philippines)

Owner: H. Nezih Dağdeviren (On Behalf of ESFAM) Responsible Managing Editor: Serdar ÖztoraEditorial Office:

Trakya University Medical Faculty, Department of Family Medicine (Aile Hekimligi), Balkan Campus, 22030, Edirne, Türkiye

Printed on acid-free paper in: Trakya University Press, Edirne, Turkey

Indexed in:Index Copernicus International, Turkiye Citation Index, J-Gate, Scientific Indexing Services, Turk Medline, Global Impact Factor

Page 6: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

6

ABOUT THE JOURNAL

Eurasian Journal of Family Medicine (EJFM) is a peer-reviewed journal which publishes research articles, reviews and case reports in all areas of family medicine/general practice. Official languages of the journal are English and Turkish.

The main objective of EJFM is to provide high-quality continuing professional development for family physicians/general practitioners and exchange ideas, information and experience in family medicine/primary care and support learning community of primary health care. The journal will be essential reading for scientists and researchers who wish to keep abreast of the latest developments in the field.

Eurasian Journal of Family Medicine is published every four months by Eurasian Society of Family Medicine (ESFAM).

Prof. Nezih Dagdeviren, MDEditor in Chief

EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE

Page 7: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

7

Title / Başlık Authors / Yazarlar

39. Birinci Basamakta Ankilozan Spondilit Hastalarına YaklaşımApproach to Ankylosing Spondylitis Patients in Primary Care

Erkan Kıbrıslı, Hamza Aslanhan, Necmi Arslan

47. Determination of Sleeping Disorder Prevelance and Its Relation With Different Parameters in Patients Who Applied to Family Medicine ClinicsAile Hekimliği Polikliniğine Başvuran Hastalarda Uyku Bozukluğu Sıklığı ve Farklı Parametrelerle İlişkisinin Değerlendirilmesi

Binnur Tagtekin Sezer, Onder Sezer, Dilek Toprak

53. Migren Hastalarında Baş Ağrısı Özellikleri İle Hematolojik Parametrelerin İlişkisiThe Relationship Between Headache Features And Haematological Parameters in Migraine Patients

Funda Yıldırım Baş, Seden Demirci, Bahriye Arslan

57. Assessment of Knowledge of Healthcare Professionals Before And After Breastfeeding Counseling TrainingSağlık Çalışanlarının Anne Sütü ve Emzirme Danışmanlığı Eğitiminin Öncesi ve Sonrası Durumlarının Değerlendirilmesi

Engin Burak Selçuk, Aynur Ralçıntaş, Burcu Kayhan Tetik, Nazan Çetin

63. Bir Eğitim Hastanesine Başvuranlarda Horlama, Habitüel Horlama, Tanıklı Apne ve İlişkili Faktörlerin DeğerlendirilmesiEvaluation of Snoring, Habitual Snoring, Witnessed Apnea and Related Factors in Patients Admitted to A Training Hospital

Tamer Onar, Ümit Aydoğan, Yusuf Çetin Doğaner, Timur Akçam, Kenan Sağlam

71. The Evaluation of Hospitalized Cases of Drug IntoxicationHastanede Yatan İlaç İntoksikasyonu Olgularının Değerlendirilmesi

Ozgur Erdem, Ismail Hamdi Kara, Orhan Ayyıldız

78. Tıp Fakültesi Üçüncü Sınıf Öğrencilerinin Aktif Dinleme Grup Çalışmasının DeğerlendirilmesiEvaluation of Active Listening Group Work of Third Year Medical Students

Ümmü Zeynep Avşar, Zeliha Cansever, Hamit Acemoğlu, Ümit Avşar, Yasemin Çayır, Kenan Taştan

83. Kadına Yönelik Şiddet Derecelendirme Ölçeği ve Mağdurların Cinsel Deneyimleri Ölçeği Türkçe Versiyonunun Geçerlilik ve GüvenilirliğiReliability and Validity of Turkish Version of The Severity of Violence Against Women Scale and Sexual Experiences Survey-Victimization Version

Canan Tuz, Mehmet Ergun Öksüz, Ayşe Selda Tekiner

90. A Case of Polymyalgia Rheumatica Mimicking Multiple MyelomaMultiple Myelomu Taklit Eden Bir Polimiyaljiya Romatika Olgusu

Yusuf Savran

94. Mouth and Eye Dryness After Use of Sildenafil: A Case ReportSildenafil Kullanımı Sonrasında Ağız ve Göz kuruluğu: Bir Olgu Sunumu

Yılmaz Sezgin, Muhammed Ali Kılıç, Tolga Günvar, Vildan Mevsim

Euras J Fam Med 2015;4(2):39-96

INDEX / İÇ İNDEK İLER

Page 8: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

1

Page 9: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

39

Birinci Basamakta Ankilozan Spondilit Hastalarına Yaklaşım

Approach to Ankylosing Spondylitis Patients in Primary Care

ÖZETAnkilozan spondilit başlıca sakroiliak eklemler ve omurgayı etkileyen kronik, inflamatuar bir

romatizmal hastalıktır. Günümüzde ankilozan spondilitin patogenezi ile ilgili araştırmalar; başlatıcı faktörlerin tanımlanması, hastalığın seyrinde gelişen olaylar, inflamasyon mediyatörleri ve hastalığın seyrinin düzenleyicileri üzerine yoğunlaşmıştır. Bu nedenle aksiyel iskeleti etkileyen, yapısal ve fonksiyonel yetersizlikle birlikte inflamatuar bel ağrısına sebep olan, yaşam kalitesinde azalmaya yol açabilen bir hastalık olan ankilozan spondilitin toplumun her kesiminde önlenmesi için azami gayret gösterilmelidir, komplikasyonlarının önlenmesi için tedavi ve kontrolleri birinci basamak hekimleri tarafından takip edilmelidir. Önleme ve tedavi multidisipliner yaklaşım gerektirdiğinden hasta göz, kardiyoloji, göğüs hastalıkları, nefroloji, nöroloji, gastroenteroloji ve dermatoloji vb. bölümlerle de konsülte edilmelidir.

Bu amaçla makalede birinci basamakta ankilozan sponsilit ve ankilozan spondilitli hastaya nasıl yaklaşılması gerektiği incelenmiştir.

Anahtar kelimeler: birinci basamak, ankilozan spondilit, multidisipliner yaklaşım

ABSTRACTAnkylosing spondylitis is a chronic inflammatory rheumatic disease which primarily affects the

spine and sacroiliac joints. Researches have focused on the pathogenesis of the ankylosing spondylitis on identification of inducing factor, events in the course of diseases, the course of the disease and mediators of inflammation and regulators. Ankylosing spondylitis effects the axial skeleton and can lead to a reduction in quality of life. A maximum effort is mandotory to prevent the complications of ankylosing spondylitis in all the possibly inflicted individuals. Treatment and control should be followed by primary care physicians for the prevention of complications. Prevention and treatment of patients require a multidisciplinary approach including cardiology, pulmonology, nephrology, neurology, ophtalmology, gastroenterology, dermatology.

The purpose of this article is to help primary care physicians on how to approach an AS patients in primary care.

AUTHORS/ YAZARLAR

Erkan KıbrıslıAile Hekimliği Anabilim Dalı, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, Diyarbakır, Türkiye

Hamza AslanhanAile Hekimliği Anabilim Dalı, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, Diyarbakır, Türkiye

Necmi ArslanAile Hekimliği Anabilim Dalı, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, Diyarbakır, Türkiye

REVIEW / DERLEME 2015

Corresponding Author / İletişim içinYrd. Doç. Dr. Necmi ArslanDicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı, Diyarbakır, Türkiye E-mail: [email protected] of submission: 13.04.2015 / Date of acceptance: 21.07.2015

Giriş

Spondiloartropati (SpA), patofizyolojik, klinik, radyolojik ve genetik özelliklere sahip olan ve kronik romatizmal hastalıklara verilen ortak isimdir. En önemli üyesi Ankilozan Spondilit’ tir (AS). AS, etyolojisi bilinmeyen, genellikle erken evrede sakroiliak eklemlerde inflamasyona yol açan ve hastalık ilerledikçe aksiyel omurgayı da etkileyebilen kronik inflamatuar bir hastalıktır (1).

Klinik bulgular arasında inflamatuar bel ağrısı, özellikle alt ekstremitelerde olan asimetrik periferal oligo-artrit ve entezit yer alır. Hastalığa, akut anterior üveit, aort yetmezliği, kardiyak iletim bozuklukları, akciğer üst loblarının fibrozisi, böbrekte amiloid birikimi gibi iskelet dışı bulgular eşlik edebilir. Hastalık genç erişkinleri hayatın 3. dekatında etkiler (2).

Bu nedenle aksiyel iskeleti etkileyen, yapısal ve fonksiyonel yetersizlikle birlikte

Page 10: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

40

inflamatuar bel ağrısına sebep olan, yaşam kalitesinde azalmaya yol açabilen bir hastalık olan AS’nin takip ve tedavisi multidisipliner yaklaşım gerektirdiğinden bu makalede birinci basamakta AS ve AS’li hastaya nasıl yaklaşılması gerektiği değerlendirilmiştir.

Tanı

Modifiye New York (mNY) sınıflama kriterlerine göre (Tablo 1) klinik kriterlerden herhangi birisi ile birlikte unilateral evre 3-4 ya da bilateral evre 2-4 sakroileit varlığı ile kesin AS tanısı konur. Üç klinik kriterin mevcut olması ya da hiçbir klinik kriter olmaksızın radyolojik kriterlerin (unilateral evre 3-4 veya bilateral evre 2-4 sakroileit) tespit edilmesi ise olası AS tanısına işaret eder (3).

Tablo 1. Modifiye New York kriterleri (mNY)

1) En az 3 aydır olan egzersizle düzelip istirahatle azalmayan bel ağrısı

2) Lomber omurganın sagittal ve frontal düzlemlerde hareket kısıtlılığı

3) Göğüs ekspansiyonun yaş ve cinsiyete göre normal değerlerin altında olması

4) a. Tek taraflı evre 3-4 sakroiliit

b. İki taraflı evre 2-4 sakroiliit

Epidemiyoloji, Etyoloji Ve Patojenez

AS genellikle hayatın üçüncü dekatında başlayan, yaklaşık %80’inde 30 yaşından önce ilk semptomları ortaya çıkan, % 5’inden azında da 45 yaşından önce başlayan kronik bir hastalıktır (4). AS hastalarının %90-95’inde HLA-B27 pozitiftir (5).

Erkeklerde AS görülme sıklığı kadınlara göre 2,4 kat artmıştır ve klinik manifestasyonlar her iki cinste de benzer olmakla beraber erkeklerde radyolojik bulgular daha sık ve daha ciddidir (6).

Çoğu romatizmal hastalığın genetik ile çevresel faktörlerin etkileşimi sonucu meydana geldiği bilinmesine rağmen AS’nin nedeni tam olarak ortaya konamamıştır. Patogenezde üzerinde durulması gereken iki önemli patoloji inflamasyon ve özellikle omurga ve sakroiliak eklemlerde olan yeni kemik oluşumudur. Bir üçüncü etken olarak da HLA-B27 sayılabilir (2).

Klinik Bulgular

Genelde 20’li yaşların başında sinsice başlar. Gelişmiş ülkelerde ortalama hastalık başlama yaşı 24’tür. 10 yaşından önce ve 45 yaşından sonra başlama nadirdir. Hastaların %15’inde hastalık 16 yaşından önce başlar. Erkekler kadınlara göre 2 kat daha fazla etkilenir (7). AS klinik bulguları heterojendir; kas-iskelet tutulumu ve eklem dışı tutulum olarak ikiye ayrılabilir:

1-Kas-iskelet tutulumu: Karakteristik özellikleri, belde ve sakroiliak eklemler üzerinde künt, kronik (en az 3 aydır devam eden), gecenin özellikle ikinci yarısı ve sabahleyin kötüleşen, sabah tutukluğu 30 dakikadan fazla süren, egzersiz veya aktiviteyle azalan ve istirahatle artan, non-steroid anti-inflamatuar ilaçlarla azalan ağrı olmasıdır.

Tendon, ligament ve eklem kapsülünün kemiğe tutunduğu bölgelerdeki inflamasyon (entezit) da gözlenen diğer önemli kas iskelet tutulumudur. Klinikte en sık aşil tendiniti ve plantar fasiit şeklinde görülür. Bu durumda hastalar topuk ya da ayak tabanında ağrı ve yürüme zorluğundan şikâyet ederler (8).

Bu grup hastada ortak olarak görülen ve kas iskelet sistemini ilgilendiren son bulgu özellikle alt ekstremitelerin büyük eklemlerini, asimetrik ve oligoartiküler etkileyen periferik artrittir. AS’de ayrıca kalça ve omuz eklem tutulumu prognoz açısından da yardımcı olabilir.

2-Eklem dışı tutulum: Diğer kronik inflamatuar hastalıklarda olduğu gibi AS hastalarında da düşük dereceli ateş, yorgunluk, halsizlik ve kilo kaybı gibi sistemik semptomlar ve oldukça heterojen eklem dışı tutulumlar gözlenebilmektedir (2).

Göz Tutulumu: Akut anterior üveit AS’nin en yaygın ekstraartiküler tutulumudur. Hastaların %25-40’ında gözlenir (9). İnsidans HLA-B27 pozitif hastalarda daha sıktır. Görme kaybı geri dönüşümsüz olabileceğinden hastalara erken tanı konması ve tedavi edilmesi önemlidir. Hastalarda genellikle tek taraflı göz ağrısı, kızarıklık, fotofobi ve artmış gözyaşı şikâyeti olur. Tedaviyle ataklar genellikle 2-3 ayda düzelir ama hastaların yaklaşık 1/3’ü birden fazla atak geçirirler. En önemli komplikasyonu sineşidir. Psöriyatik artrit veya enteropatik artritlerle beraber olan üveit, daha çok kronikleşme, arka

Kıbrıslı E ve ark. Birinci Basamakta Ankilozan Spondilit Hastalarına Yaklaşım

Page 11: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

41

bölgeyi tutma ve bilateral olma eğilimindedir (10).Kardiyak Tutulum: En sık bulguları; valvüler

disfonksiyon, çeşitli derecelerde ileti sistemi düzensizlikleri ve sol ventriküler disfonksiyonları içerir (11). Genellikle HLA-B27 pozitifliği ile birliktedir. Kardiyovasküler hastalıklar ve bunların risk faktörleri AS’li hastalarda artmıştır (12).

Pulmoner Tutulum: Tipik olarak asemp-tomatiktir ve torasik kafes ile akciğer parankiminin anomalilerini içermektedir (13). Kostovertebral ve kostosternal tutuluma bağlı olarak AS’li birçok hastada göğüs ekspansiyonunda kısıtlılık mevcuttur. Hastaların çok az bir kısmında direkt grafilerle tespit edilen apikal pulmoner fibrozis mevcuttur ve hastalığın süresiyle korelasyon gösterir. Yüksek çözü-nürlüklü bilgisayarlı tomografiyle yapılan incele-melerde erken dönemde anormallikler gösterilebilir. İlerlemiş vakalarda apikal fibroziste kavitasyonlar meydana gelebilir ve Aspergillus gibi mantarlar ve diğer bakterilerle kolonize olabilir (14).

Renal Tutulum: AS’ deki en yaygın renal bulgu sekonder amiloidozdur (15). Sekonder amiloidoz, IgA nefropatisi ve NSAİİ kullanımına bağlı nefropati AS’li hastalarda en önemli böbrek tutulumu nedenleridir (16). Uzun süredir hastalığı olanlar idrarda protein kaçağı açısından takip edilmelidir.

Nörolojik Tutulum: Omurgada instabilite, kırıklar, inflamasyon, posterior longitudinal ligament ossifikasyonu, disk lezyonları, spinal stenoz gibi nedenlerle basıya bağlı nörolojik komplikasyonlar olabilir. Kırıklar sıklıkla servikal bölgede gelişir ve quadriplejiye yol açabilir (17). Atlantoaksiyel subluksasyon AS’li hastaların %2’ sinde görülür (18). Kauda equina sendromu AS’nin seyrek görülen ama ciddi, geç dönem komplikasyonudur (19).

Gastrointestinal Tutulum: Barsak bulguları genellikle asemptomatiktir (20). Makroskopik ve mikroskobik subklinik intestinal inflamasyon, ileokolonoskopi ile AS’li hastaların %60’a yakınında gözlenmiştir (21). Kolonoskopiyle tespit edilen bu lezyonların az bir kısmı ilerleyerek klinik bulgu veren inflamatuar bağırsak hastalığına dönüşür, AS’li hastaların yaklaşık %5-10’unda eşlik eden inflamatuar bağırsak hastalığı vardır (22).

Deri Tutulumu: Deri lezyonları daha çok PsA ve ReA’li hastalarda hastalarda görülür. SpA’lı hastaların

%20-40’ında psöriyazis görülür.

Fizik Muayene Bulguları

Erken tanı koymak için kapsamlı bir fizik muayene yapılmalıdır. Özellikle sakroiliak eklemleri ve tüm omurgayı kapsayan ayrıntılı bir kas iskelet sistemi muayenesi gereklidir. Sakroiliak eklemleri değerlendirmek amacıyla sakroiliak ve pelvik kompresyon testlerinin yanı sıra Gaenslen ve Faber testi de yapılabilir (23). AS'li hastalarda spinal mobiliteyi değerlendirmek için günümüzde yaygın olarak modifiye Schober testi kullanılmaktadır (24). Servikal omurganın tutulumu ise 'çene göğüs mesafesi' ya da ' tragus duvar mesafesi' ölçümü ile saptanabilir (23). Göğüs ekspansiyonundaki azalmayı değerlendirmek amacıyla 4. interkostal aralık seviyesinden göğüs çevresi ölçülerek derin inspiryum ve ekspiryum arasındaki fark belirlenir (25).

Özellikle tedavide biyolojik ajanların kullanıl-ması ve bunların etkinlerinin monitörize edilmesi amacıyla klinik değerlendirmede parametreler geliştirilmiştir. Bunlar arasında Ankylosing Spondylitis Disease Activity Score (ASDAS), Visual Analog Scala (VAS), Bath Ankylosing Spondylitis Disease Activity Score (BASDAI), Bath Ankylosing Spondylitis Functional Index (BASFI), Bath Ankylosing Spondylitis Global Score (BAS-G), Bath Ankylosing Spondylitis Metrology Index (BASMI), Dougados Functional Index (DFI), Health Assessment Questionary for the Spondylarthropathies (HAQ-S), Ankylosing Spondylitis Quality of Life Scale (ASQoL) yer alır (26).

Laboratuar Bulguları

Genellikle tam kan sayımı ve biyokimya testleri normaldir. ESH ve CRP gibi akut faz yanıtlarının normal olması aktif hastalığı ekarte ettirmez. Hastaların %75’inde ESH ve CRP yüksek olabilir ama hastalık aktivasyonu ile korelasyon göstermez (27). Hastalarda Ig A ve serum amiloid A düzeylerinde artış olabilir ve akut faz yanıtlarıyla korelasyon gösterebilir (10). Hastalarda ‘high-density lipoprotein (HDL) seviyeleri düşük olabilir ve aterojenik hastalıklara neden olabilir (28). İnflamasyonu direk olarak yansıtan TNF-α, IL-6, IL-7, IL-17 VE IL-23 gibi proinflamatuar sitokinlerin

Euras J Fam Med 2015;4(2):39-46

Page 12: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

42

serum seviyelerinde artış olduğu bildirilmiştir (29).Avrupa kökenli AS’li hastaların %90’ ında

HLA-B27 pozitifliği bulunurken bu oran Türkiye’de %70’tir. AS sınıflama kriterlerinde ilk giriş kriterlerinden biri olması nedeniyle önemlidir (30).

Bazı hastalarda alkalen fosfataz ve kreatinkinaz seviyelerinde artış olabilir ama klinik önemleri bilinmemektedir (31). Kompleman düzeyleri normal veya artmıştır. Romatoid faktör (RF) ve diğer antinükleer antikor (ANA) pozitiflikleri sağlıklı populasyondan farklı değildir. Periferik eklem tutulumunda sinoviyal sıvı analizinde elde edilen bulgular diğer inflamatuar artropatilerden farklılık göstermez. Renal tutulum söz konusu değilse böbrek fonksiyon testleri ve idrar tetkiki normaldir (32).

Solunum fonksiyon testlerinde solunum yetersizliği bulguları saptanmaz. Göğüs kafesinin hareketliliğinin azalmasına bağlı olarak vital kapasite ve total akciğer kapasitesinde azalma, rezidüel akciğer kapasitesi ve fonksiyonel rezidüel kapasitede artış görülür, ancak hava akım ölçümleri ve difüzyon testleri normaldir (32).

Görüntüleme

Görüntüleme SpA’lı hastaların tanı, takip ve sınıflandırılmasında önemli yere sahiptir. AS’ li hastalarda kas-iskelet sisteminde, aktif inflamatuar değişiklikler ve bunu takip eden erozyon ve yeni kemik oluşumuyla karakterize yapısal değişiklikler meydana gelir.

Direkt grafi, sintigrafi, bilgisayarlı tomografi, USG, MRG gibi kullanılan metotlar inflamatuar ve yapısal değişiklikleri farklı oranlarda tespit ede-bilirler. Ankilozan spondilitli hastalarda yapısal değişiklikleri değerlendirmek için altın standart konvansiyonel grafiyken, MRG inflamasyonu değerlendirmekte çok yararlıdır (33).

Ayırıcı Tanı

AS ayırıcı tanısında, toplumda sık karşılaşılan bel ağrısı ve nedenlerinin iyi gözden geçirilmesi gerekir. Bu sebeple ağrının karakteri önemlidir. Ağrı inflamatuar mıdır? Yoksa mekanik midir? AS’de inflamatuar karakterde ağrı mevcuttur. Mekanik bel ağrılarında ESH normaldir ve istirahatle rahatlar. Radyolojik olarak değerlendirildiğinde sakroileit ile

karışabileceği durumlar; diğer SpA’lar, enfeksiyonlar, hiperparatiroidi, sarkoidoz ve paraplejidir. Omurga hareketlerini kısıtlayan önemli bir diğer hastalık da diffüz idiyopatik iskelet hiperostozudur. Diabetes mellitus ve diğer bazı metabolik hastalıklarla birlikte sık bulunur fakat HLA B-27 negatiftir (34).

Tedavi

AS değişik hastalık manifestasyonları olan ve uzman bir hekimin koordine ettiği multi-disipliner tedaviye gerek duyulan bir hastalıktır (35). Tedavideki esas amaç semptom ve inflamasyonları kontrol altında tutarak, ilerleyen yapısal hasarı engelleyerek, sağlıkla ilişkili hayat kalitesini uzun dönem en üst seviyede tutmaktır. AS tedavisi; semptom ve bulgular, hastalık aktivitesi ve şiddeti, işlevsel durum, deformiteler, genel sağlık durumu, eşlik eden durumlar ve hastanın isteklerine bağlı olarak bireye göre düzenlenmelidir. Ankilozan spondilitli hastaların optimal tedavisi farmakolojik ve non- farmakolojik tedavilerin kombinasyonunu içerir (35).

1- Farmakolojik TedavilerA. Non-steroid Anti-İnflamatuar İlaçlar: NSAİİ,

ağrısı ve eklem katılığı olan AS’li hastalarda, eğer bu ilaçlar için kontrendikasyon yoksa ilk sırada kullanılacak ilaçlardır (35).

B. Analjezikler: Daha önceden uygulanan tedavilere yanıt alınamadıysa, tedaviler tolere edile-mediyse veya kontrendikasyon varsa parasetamol veya opioid ilaçlar ağrı kontrolü için kullanılabilir (35).

C. Kortikosteroidler: RA, sistemik lupus eritematozus gibi diğer inflamatuar romatizmal hastalıkların aksine, sistemik steroid tedavisi AS’li hastaların tedavisinde önemli rol oynamaz (36). Gebelik ve inflamatuar bağırsak hastalığı gibi NSAİİ kullanımının kontrendike olduğu durumlarda sistemik steroid kullanılabileceğini öneren uzman görüşü vardır (37). Periferal eklemler ve entezitler için lokal steroid enjeksiyonları yapılabilir. Mevcut tedavilere yanıt vermeyen veya tedavilerin kontrendike olduğu aktif sakroileitli hastalarda sakroiliak ekleme steroid enjeksiyonun etkin olduğu gösterilmiştir (38).

D. Hastalık Modifiye Edici Anti-Romatizmal İlaçlar (Disease Modifying Anti-Rheumatic Drugs)

Kıbrıslı E ve ark. Birinci Basamakta Ankilozan Spondilit Hastalarına Yaklaşım

Page 13: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

43

[DMARD]: AS’li hastaların aksiyel manifestas-yonlarında etkin değildir ama ekstra-aksiyel manifes-tasyonlarda yararlı olabilirler (39). Sülfasalazin, er-ken hastalık evresinde olan, ESH’si yüksek, periferik artriti olan hastalarda ve anterior üveiti önlemek için kullanılabilir (35). Metotreksat, son yıllarda RA tedavisinde altın standart haline gelmesi AS’de de yararlı olabileceği düşüncesini akla getirmiştir. Ama kesin olarak gösterilememiştir. Leflunomid, Talidomid, Pamidronat ve Anakinra’nın AS’li hasta-larda etkinliğini gösteren daha fazla çalışmaya ihtiyaç bulunmaktadır

E. Biyolojik Tedaviler: Aksiyel tutulumu olan AS’li hastalar, ilk basamak tedavi olarak kullanılan NSAİİ ve periferal tutulumu olan hastalar ek olarak SLZ gibi bir DMARD kullanılmasına rağmen halen aktif ise tedavide ikinci basamak ilaç olarak anti-TNF-α ilaçlar kullanılmaktadır (40). Anti-TNF-α tedavilerinin günlük pratikte kullanılmasıyla birlikte AS tedavisinde yeni bir dönem başlamıştır. Türkiye’ de şu anda infliksimab, etanersept, adalimumab ve golimumab AS’li hastaların tedavisinde onaylan-mıştır. Anti-TNF-α tedaviler hastaların büyük bir oranında semptom ve bulguları düzeltirler ve sakroiliak ve omurga MRG’lerinde gösterilen akut inflamasyonu azaltırlar. Anti-TNF-α tedavilerin enfeksiyon, malignite, hematolojik bozukluklar, demiyelinize edici bozukluklar, otoantikor/otoimmü-nite gelişim bozuklukları, konjestif kalp yetmezliği ve hipersensitivite reaksiyonları gibi birçok yan etkisi bildirilmiştir (3). Ayrıca hamile ya da emziren hastalarda, aktif enfeksiyonu olan hastalarda, lupus ve multiple skleroz hastalarında ve malignite durumlarında kontrendikedir.

2- Farmakolojik Olmayan TedavilerA. Egzersiz, Fizyoterapi ve Eğitim: Farmako-

lojik olmayan tedavilerin en önemli kısmı hasta eğitimi ve düzenli egzersizdir. Ev egzersizleri etkindir ama su içinde veya su dışında bir terapistin gözetimi altında yapılan kişisel ve ya grup egzersizleri ev egzersizlerinden daha etkilidir (35). Fizyoterapi de AS’li hastaların tedavisinin en önemli parçalarından biridir. Fizyoterapinin AS’li hastaların tedavisinin bir parçası olarak anti-inflamatuar tedavinin yerine ve ya alternatifi olarak değil, anti-inflamatuar tedaviye ek olarak kullanılması gerektiği unutulmamalıdır (41).

Fizyoterapinin amacı, omurga hareket kısıtlılığı ve disabilite gelişmesini engellemek/geciktirmek, ağrı ve katılık semptomlarını iyileştirmektir. Fizyoterapi ve egzersizlere hastaya tanı konduktan hemen sonra başlanmalı ve düzenli olarak yapılmalıdır. Uzun dönemdeki amaç fleksiyon deformitesini engellemek olduğu için omurga egzersizlerinde ekstansiyon/sırt ve bel güçlendirme, eklem hareket açıklığını korumak için germe ve solunum egzersizleri üzerinde yoğunlaşmak gerekir. Bu egzersizler ömür boyu sürmeli ve hastalar yüzme gibi spor aktiviteleri konusunda cesaretlendirilmelidir. Fizik tedavi modaliteleri adjuvan tedavi olarak kullanılabilir (41).

B. Yaşam Tarzı Değişiklikleri: Sigarayı bırakmanın ve karbonhidrattan fakir diyetin ağrıyı azaltmada etkili olduğunu gösteren bir çalışma vardır (42).

C. Cerrahi Tedavi: Hastalarda kalça ekleminin tutulması ciddi özürlülüğe neden olabilir ve bu durumda total kalça protezi uygulanır. Vertebranın osteotomisi şiddetli spinal deformiteyi düzeltmek için uygulanmaktadır fakat risklidir. Ayrıca genel anestezi gerektiren herhangi bir cerrahi girişimde servikal vertebranın frajilitesi ve ağız açmadaki kısıtlılık nedeniyle entübasyon da dikkatli bir şekilde uygulanmalıdır (43).

Prognoz

Günümüzde AS `li hastaların çoğunluğu normal populasyona eşit bir ömre sahiptir. Hastalığın şiddetli başlaması, eklem dışı komplikasyonların olması, tedaviye başlandığı dönemde hastalığın şiddeti, tedavinin uygunluğu, hastanın tedaviye uyumu prognozu tahmin etmede yardımcı olabilir. Erken yaşta gelişen kalça tutulumu, boyun omurlarındaki ankiloz, ESH yüksekliği ve sosis parmak prognozu ağırlaştırmaktadır. Ölüm nedenleri içinde spinal kırıklar, cerrahi, kalp-damar tutuluşu, tedavi kompli-kasyonları veya inflamatuar barsak hastalıklarının tedavisi ile ilgili problemler sayılabilir (44).

Sonuç

AS’ nin progresif bir hastalık olduğu ve hasta-ların yaşam boyu izlenmesi gerektiği unutulmamalı ve toplumun her kesiminde önlenmesi için azami gayret gösterilmelidir. Komplikasyonlarının önlen-

Euras J Fam Med 2015;4(2):39-46

Page 14: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

44

mesi için tedavi ve kontrolleri birinci basamak hekimleri tarafından takip edilmelidir. Önleme ve tedavi multidisipliner yaklaşım gerektirdiğinden hasta göz, kardiyoloji, göğüs hastalıkları, nefroloji, nöro-loji, gastroenteroloji ve dermatoloji vb. bölümlerle de konsülte edilmelidir.

Kıbrıslı E ve ark. Birinci Basamakta Ankilozan Spondilit Hastalarına Yaklaşım

Kaynaklar

1. Van der Linden S, Van der Heijde D. Ankylosing spondylitis. clinical features. Rheum Dis Clin North Am 1998;24(4):663-76.

2. Braun J, Sieper J. Ankylosing spondylitis. Lancet 2007;369(9570):1379-90.

3. Ozgocmen S. Ankilozan spondilit ve spondiloartropatiler. Ankara: Veri Medikal Yayıncılık, 2008. 230 p.

4. Feldtkeller E, Bruckel J, Khan MA. Scientific contributions of ankylosing spondylitis patient advocacy groups. Curr Opin Rheumatol 2000;12(4):239-47.

5. Sieper J, Rudwaleit M, Khan MA, Braun J. Concepts and epidemiology of spondyloarthritis. Best Pract Res Clin Rheumatol 2006;20(3):401-17.

6. Will R, Edmunds L, Elswood J, Calin A. Is there sexual inequality in ankylosing spondylitis? a study of 498 women and 1202 men. J Rheumatol 1990;17(12):1649-52.

7. Khan MA. Update on spondyloarthropathies. Ann Intern Med 2002;136(12):896-907.

8. Arnett FC. Ankylosing spondylitis. In: Koopman WJ

(Ed.). Arthritis and allied conditions. a textbook of rheumatology. Baltimore: Williams and Wilkins; 1997:1197-208.

9. Wakefield D, Montanaro A, McCluskey P. Acute anterior uveitis and HLA-B27. Surv Ophthalmol 1991;36(3):223-32.

10. Zeboulon N, Dougados M, Gossec L. Prevalence and characteristics of uveitis in the spondyloarthropathies: a systematic literature review. Ann Rheum Dis 2008;67(7):955-9.

11. Slobodin G, Naschitz JE, Zuckerman E, Zisman D, Rozenbaum M, Boulman N, et al. Aortic involvement in rheumatic diseases. Clin Exp Rheumatol 2006;24(2 Suppl 41):S41-7.

12. Han C, Robinson DW Jr, Hackett MV, Paramore LC, Fraeman KH, Bala MV. Cardiovascular disease and risk factors in patients with rheumatoid arthritis, psoriatic arthritis, and ankylosing spondylitis. J Rheumatol 2006;33(11):2167-72.

13. Libby DM, Schely WS, Smith JP. Cricoarytenoid arthritis in ankylosing spondylitis. A cause of acute respiratory failure and cor

pulmonale. Chest 1981;80(5):641-2.

14. Quismorio FP Jr. Pulmonary involvement in ankylosing spondylitis. Curr Opin Pulm Med 2006;12(5):342-5.

15. Strobel ES, Fritschka E. Renal diseases in ankylosing spondylitis: review of the literature illustrated by case reports. Clin Rheumatol 1998;17(6):524-30.

16. Lance NJ, Curran JJ. Amyloidosis in a case of ankylosing spondylitis with a review of the literature. J Rheumatol 1991;18(1):100-3.

17. Harris ED, Budd RC, Firestein GS, Genovese MC, Sergent JS, Ruddy S, editors. Kelley romatoloji. Arasil T, translator. Ankara: Güneş Kitabevi, c2006. 1916 p.

18. Beyazova M, Kutsal YG. Fiziksel tıp ve rehabilitasyon. Ankara: Güneş Kitabevi, c2011. 3700 p.

19. Tyrrell PN, Davies AM, Evans N. Neurological disturbances in ankylosing spondylitis. Ann Rheum Dis 1994;53(11):714-7.

20. Kabasakal Y. Ankilozan spondilitte klinik bulgular ve tanı. Türkiye Klinikleri J Int Med Sci 2007;3(25):20-9.

21. Sieper J, Braun J, Rudwailent M, Boonen A, Zink A.

Page 15: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

45

Euras J Fam Med 2015;4(2):39-46

Ankylosing spondylitis: an overwiev. Ann Rheum Dis 2002;61(supplement 3):8.

22. Rudwaleit M, Baeten D. Ankylosing spondylitis and bowel disease. Best Pract Res Clin Rheumatol 2006;20(3):451-71.

23. Khan MA. Clinical features of ankylosing spondylitis. In: Hochberg MC, Silman AJ, Smolen JS, Weinblatt ME, Weisman MH (Eds.). Rheumatology. Philadelphia: Mosby; 2003:1161-81.

24. Macrae IF, Wright V. Measurement of back movement. Ann Rheum Dis 1969;28(6):584-9.

25. Moll JM, Wright V. An objective clinical study of chest expansion. Ann Rheum Dis 1972;31(1):1-8.

26. Zochling J. Measures of symptoms and disease status in ankylosing spondylitis: Ankylosing Spondylitis Disease Activity Score (ASDAS), Ankylosing Spondylitis Quality of Life Scale (ASQoL), Bath Ankylosing Spondylitis Disease Activity Index (BASDAI), Bath Ankylosing Spondylitis Functional Index (BASFI), Bath Ankylosing Spondylitis Global Score (BAS- G), Bath Ankylosing Spondylitis Metrology Index (BASMI), Dougados Functional Index (DFI), and Health Assessment Questionnaire for the Spondylarthropathies (HAQ-S). Arthritis Care Res

(Hoboken) 2011;63(Suppl 11):S47-58.

27. Ruof J, Stucki G. Validity aspects of erythrocyte sedimentation rate and C- reactive protein in ankylosing spondylitis: a literature review. J Rheumatol 1999;26(4):966-70.

28. Van Halm VP, van Denderen JC, Peters MJ, Twisk JW, van der Paardt M, van der Horst-Bruinsma IE, et al. Increased disease activity is associated with a deteriorated lipid profile in patients with ankylosing spondylitis. Ann Rheum Dis 2006;65(11):1473-7.

29. Bal A, Unlu E, Bahar G, Aydog E, Eksioglu E, Yorgancioglu R. Comparison of serum IL-1 beta, sIL-2R, IL-6, and TNF-alpha levels with disease activity parameters in ankylosing spondylitis. Clin Rheumatol 2007;26(2):211-5.

30. Rudwaleit M, van der Heijde D, Landewe R, Listing J, Akkoc N, Brandt J, et al. The development of Assessment of SpondyloArthritis international Society classification criteria for axial spondyloarthritis (part II): validation and final selection. Ann Rheum Dis 2009;68(6):777-83.

31. Calin A. Raised serum creatine phosphokinase activity in ankylosing spondylitis. Ann Rheum Dis 1975;34(3):244-8.

32. Beyazova M, Kutsal YG.

Fiziksel tıp ve rehabilitasyon. Ankara: Güneş Kitabevi; 2000:1577-91.

33. Braun J, Baraliakos X. Imaging of axial spondyloarthritis including ankylosing spondylitis. Ann Rheum Dis 2011;70(Suppl 1):97-103.

34. Gümüşdiş G, Doğanavşargil E. Klinik romatoloji el kitabı. İzmir: Güven Kitabevi, 2003. 704 p.

35. Braun J, Van den Berg R, Baraliakos X, Boehm H, Burgos-Vargas R, Collantes-Estevez E, et al. 2010 update of the ASAS/EULAR recommendations for the management of ankylosing spondylitis. Ann Rheum Dis 2011;70(6):896-904.

36. Dougados M, Dijkmans B, Khan M, Maksymowych W, van der Linden S, Brandt J. Conventional treatments for ankylosing spondylitis. Ann Rheum Dis 2002;6(Suppl 3):40-50.

37. Lavie F, Pavy S, Dernis E, Goupille P, Cantagrel A, Tebib J, et al. Pharmacotherapy (excluding biotherapies) for ankylosing spondylitis: development of recommendations for clinical practice based on published evidence and expert opinion. Joint Bone Spine 2007;74(4):346-52.

38. Maugars Y, Mathis C, Berthelot JM, Charlier C, Prost A. Assessment of the efficacy of sacroiliac

Page 16: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

46

Kıbrıslı E ve ark. Birinci Basamakta Ankilozan Spondilit Hastalarına Yaklaşım

corticosteroid injections in spondylarthropathies: a double-blind study. Br J Rheumatol 1996;35(8):767-70.

39. Van den Berg R, Baraliakos X, Braun J, van der Heijde D. First update of the current evidence for the management of ankylosing spondylitis with non- pharmacological treatment and non-biologic drugs: a systematic literature review for the ASAS/EULAR management recommendations in ankylosing spondylitis. Rheumatology (Oxford) 2012;51(8):1388-96.

40. Braun J, Pham T, Sieper J, Davis J, van der Linden S, Dougados M, et al.

International ASAS consensus statement for the use of anti-tumour necrosis factor agents in patients with ankylosing spondylitis. Ann Rheum Dis 2003;62(9):817-24.

41. Ozgocmen S, Akgul O, Altay Z, Altindag O, Baysal O, Calis M, et al. Expert opinion and key recommendations for the physical therapy and rehabilitation of patients with ankylosing spondylitis. Int J Rheum Dis 2012;15(3):229-38.

42. Zohling J, van der Heijde D, Dougados M, Braun J. Current evidence for the management of ankylosing spondylitis: a systematic literature review for the

ASAS/EULAR management recommendations in ankylosing spondylitis. Ann Rheum Dis 2006;65(4):423-32.

43. Aydıner TY. Ankilozan Spondilitte Anti Tnf Tedavi Öncesi Ve Sonrası Leptin Ve Proinflamatuvar Sitokin Düzeyleri İle Hastalık Aktivite Göstergelerinin Karşılaştırılması (tez). Kayseri: Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi; 2011.

44. Kabasakal Y. Spondiloartritler. Gümüşdiş G, Doğanavşargil E (Editörler). Klinik romatoloji el kitabı’nda. İzmir: Güven Kitabevi; 2003:501-39.

Page 17: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

47

Determination of Sleeping Disorder Prevelance and Its Relation With Different Parameters in Patients Who Applied to Family Medicine ClinicsAile Hekimliği Polikliniğine Başvuran Hastalarda Uyku Bozukluğu Sıklığı ve Farklı Parametrelerle İlişkisinin Değerlendirilmesi

ABSTRACTAim: Our study aimed to determine the prevelance of sleep disorders and the factors related with these

problems in patients who attended to our clinics with any complaint.Methods: Patients who are over 18 years of age and who applied to Family Medicine Clinics in Şişli Etfal

Training and Research Hospital with any complain from June 2012 to July 2012 were included in the study. 28 questions including Epworth Sleepiness Scale were applied face to face.

Results: Totally 143 individuals were participated the study, with 85 (%59.4) women and 58 (%40.6) men. While snoring was the most frequent complaint in the middle age group (%65,6, n=40); complaints of feeling tired and waking up hardly tended to decrease with increasing age. In addition, feeling of “inadequate sleep” was the most frequent complaint in young adults (%69.57, n=16). There was a significant relationship between working in shifts and occupational accidents due to carelessness (p<0.001). We a found significant relationship between traffic accident history due to carelessness and hardly-tired waking up (p=0.046) and sleep apnea (p=0.003). There were positive significant relationships between BMI, neck circumference, waist circumference; and day time sleepiness and more than 11 hours night sleep (p<0.05). Also a significant relationship was found between having chronic disease and excessive daytime sleepiness (p=0.01).

Conclusion: Questions asked for scanning sleep disorders in periodic health examinations would be helpful to diagnose and treat sleep disorders associated with chronic diseases and other parameters. In preventive health care, encouraging patients about changing their lifestyle and sleep hygene technics to improve sleep quality would help to control sleep disorders and its unwanted results.

Keywords: sleep disorders, sociodemographic factors, chronic disease, Epworth Sleepiness Survey

ÖZETAmaç: Çalışmamızda polikliniklerimize farklı nedenlerle başvuran hastalarda uyku bozukluğu

prevelansını ve bununla ilişkili faktörleri belirlemeyi amaçladık.Yöntemler: Çalışmaya Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Aile Hekimliği polikliniklerine başvuran

18 yaş üzeri hastalar dahil edildi. Hastalardan 28 sorudan oluşan ve Epworth Uykululuk Skalasını da içeren anketi yüz yüze yöntemle cevaplaması istendi.

Bulgular: Çalışmaya 85 (%59,4) kadın ve 58 (%40,6) erkek olmak üzere toplam 143 birey katıldı. Horlama yakınması en çok orta yaş grubunda saptanırken (%65,6, n=40), sabahları yorgun, zor uyanma şikayetinin yaş ilerledikçe azalma eğiliminde olduğu görüldü. Ek olarak yetersiz uyku oranının da en sık genç erişkinlerde olduğu saptandı (%69,57, n=16). Vardiyalı işte çalışma ve dikkatsizlik kaynaklı iş kazası geçirme öyküsü arasında anlamlı ilişki bulundu (p<0,001). Dikkat eksikliğinden kaynaklı trafik kazası öyküsü ile sabahları yorgun, zor uyanma (p=0,046) ve gece uykuda nefessiz kalarak uyanma (p=0,003) öyküsü arasında anlamlı ilişkiler olduğu saptandı. Beden kitle indeksi, bel çevresi ve boyun çevresi ile gündüz sık uyuklama, aşırı gündüz uykusu, 11 saati geçen gece uykusu şikayetleri arasında pozitif anlamlı ilişki olduğu saptandı (p<0,05). Kronik hastalık varlığı ile aşırı gündüz uykusu varlığı arasında anlamlı ilişki vardı (p=0,01).

Sonuç: Periyodik sağlık muayenesinde uyku bozukluklarıyla ilişkili tarayıcı sorular, kronik hastalıklar ve diğer parametrelerle birliktelik gösteren uyku bozukluklarının erken tanı ve tedavisinde yardımcı olacaktır. Koruyucu hekimlik aşamasında hastaları uyku kalitesini arttırıcı yaşam tarzı değişiklikleri ve uyku hijyeni teknikleri konusunda bilgilendirmek uyku bozuklukları ve bunun istenmeyen sonuçlarını kontrol altına alınmasında destek olabilir.

Anahtar kelimeler: uyku bozuklukları, sosyodemografik etkenler, kronik hastalık, Epworth Uykululuk Skalası

AUTHORS / YAZARLAR

Binnur Tagtekin Sezer Aile Hekimliği Polikliniği, Türkeli Devlet Hastanesi, Sinop, Türkiye

Önder SezerAile Hekimliği Polikliniği, Abana Devlet Hastanesi, Kastamonu, Türkiye

Dilek ToprakAile Hekimliği Kliniği, Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İstanbul, Türkiye

ORIGINAL RESEARCH / ORİJİNAL ARAŞTIRMA 2015

Corresponding Author / İletişim içinDr. Binnur Tağtekin Sezer, MDEdirne Devlet Hastanesi, Aile Hekimliği Polikliniği, Edirne, TürkiyeE-mail: [email protected] of submission: 16.09.2013 / Date of acceptance: 23.09.2014

Page 18: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

48

Introduction

Sleep is identified as losing communication with the environment (1). It can be partial, periodic and reversible by different types of stimulus. Each variation of sleep has its own characteristic features, functional importance and regulatory mechanisms. For this reason, high grade cerebral activities can be observed during sleep (2).

During the last 20 years, new findings and experiments have been published about sleep disorders. Sleep is not a uniform loss of conscious- ness. It is a strictly controlled, complicated neural regulation process (3,4).

Our daily activities are determined by the regulatory systems of sleep (5). When this regulation breaks down, complaints about daytime activities occur. Various diseases can cause sleep disorders, also sleep disorders can cause various high grade mortal and morbid diseases such as hypertension, diabetes and cardiovascular diseases (6,7).

In our study we aimed to determine the prevelance of the sleep disorders and the factors related with these problems in patients who attended to Family Medicine Clinics in Şişli Etfal Training and Research Hospital with any complaint.

Methods

Patients who are over 18 years of age and who attended to Family Medicine Clinics in Şişli Etfal Training and Research Hospital were included in the study. Verbal approval was taken before the questionnaire. 28 main questions were asked face to face by the researcher. Patients who were under 18 years old, who did not provide the laboratory test results needed for the research in the last six months and who refused to answer the questionnaire were excluded from the study.

Socio-demographic data, occupation, working in shifts, high caution tool use, driving, traffic or occupational accident history due to lack of attention, having a chronic disease, daily medications, tea, coffee and coke intake, menapause, snoring, excessive day time sleepiness and sleep apnea were evaluated in the questionnaire. Height, weight, neck and waist circumference measured for every patient.

Levels of thyroid-stimulating hormone (TSH),

free T3, free T4, hemoglobin, hematocrit, serum vitamin B12 levels measured in the last 6 months were added to the questionnaire. The questionnaire was completed by the assessment of Epworth Sleepiness Scale (ESS).

Patients were grouped according to age and occupation. Neck circumference measurements were evaluated according to gender and the risk of obstructive sleep apnea syndrom (OSAS). Over 38 cm in women and 43 cm in men were accepted as “risk” (8).

Waist circumference measurements were eva- luated according to gender and risk of metabolic syndrome. Over 88 cm in women and 102 cm in men were accepted as “risk” (9). Thyroid function tests and hemoglobin-hematocrit levels were classified as “low”, “normal” and “high” according to the labo- ratory values. Serum B12 levels were evaluated and treated according to 200 pg/mL cut-off value (10).

Patients were divided into three groups as “getting enough sleep”, “average score” and “insufficient sleep” due to Epworth Sleepiness Scale.

Statistical Package for Social Sciences (SPSS) version 19.0 and Pearson Chi-Square test were used to compare groups and p<0.05 was accepted as statistically significant.

Results

One hundred and forty three patients were included in our study. Of them, 85 (59.4%) were women and 58 were men (40.6%). Mean age was 44.52 (SD: 15.213). Sleepiness did not differ between genders (p>0.05).

Relationship between age, snoring, waking up hardly-tired and Epworth Sleepiness Scale were found to be statistically significant (p<0.05) (Figure 1-2). Young adults complained more about getting insufficient sleep (69.57%, n=16).

Data about occupation groups, working in shifts, high caution tool useage, occupational and traffic accident history due to carelessness can be seen in Figure 3, Figure 4 and Table 1.

Relationship between being a shift-worker and occupational accident due to carelessness was found to be statistically significant (p<0.001). 7 patients (53.8%) out of 13 who had occupational accident

Tagtekin Sezer B et al. Determination of Sleeping Disorder Prevelance and Its Relation With Different Parameters

Page 19: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

49

history were shift-workers. 113 (95%) non shift-workers out of 119 didn’t have any occupational accident history.

Figure 3. Occupational data

Figure 4. High caution tool usage and occupational accident history of shift-workers

Mean body mass index (BMI) was 26.35 kg/m² (SD:5.37); mean neck circumference was 36.74 cm (SD:4.26); mean waist circumference was 91.53 cm (SD:18.2).

There was a statistically significant relationship

between symptoms as daytime sleepiness, snoring; and BMI, waist circumference measurements (p<0.05). With the increasing neck circumference the risk for developing sleep apnea increased (p=0.048).

Table 1. Relationship between traffic accident history and daytime sleepiness, waking up tired, snoring, sleep apnea and the quality of sleep.

Traffic accident storyTraffic accident storyYes

n (%) No

n (%) p

Daytime sleepiness

Yes 8 (36,4) 40 (33,1) 0,763No 14, (63,6) 81 (66,9)

0,763

Tired waking up

Yes 19 (82,6) 71 (59,2) 0,033No 4 (17,4) 49 (40,8)

0,033

SnoringYes 15 (68,2) 62 (51,2)

0,143No 7 (31,8) 59 (48,8) 0,143

Sleep apnea Yes 9 (40,9) 17 (14) 0,003No 13 (59,1) 104 (86)

0,003

Quality of sleepInsufficient 5 (22,7) 18 (14,9)

0,074Average 8 (36,4) 23 (19)

0,074

Sufficient 9 (40,9) 80 (66,1)

0,074

31 women were in menopause (36.47%, n=85). We found a significant relationship between menopause and snoring, (p=0.007) (Figure 5).

We found a significant relationship between hypertension and snoring, diabetes and daytime sleepiness; comorbid diseases and waking up hardly-tired (p<0.05) (Table 2).

Euras J Fam Med 2015;4(2):47-52

*Snoring (p= 0,031), *Waking up tired (p= 0,003)

Figure 1. Relationship between age and snoring and wak-ing up hardly-tired.

*p= 0,037Figure 2. Relationship between sleep and age.

Page 20: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

50

Figure 5. Menopause and snoring

Discussion

Daily sleep period changes from 4 to 11 hours and varies individually because of genetic and environmental factors. Quality of sleep is also important. Sleep hygiene technics, daytime activities, working conditions, nutrition and medication intake and having comorbid diseases determine the quality.

There wasn’t any statistically significant relationship between sleepiness and gender (p>0.05). It is similar to the findings of Ozdemir et al (p>0.05) (11). With these findings it can be suggested that

sleepiness effects both men and women equally.Snoring is frequentt in the middle age (51.9%,

n=40). Waking up hardly and tired tend to decrease by the increasing age. In the study of Aslan et al. which contained 1034 patients, being over 40 years old and having a comorbid disease were found to be risk factors for hypersomnia. In the same study, age, gender, marital status, comorbid diseases, smoking habit were found to be related with hypersomnia (p>0.05) (12). Snoring and waking up tired were found to be frequent between 35-44 years of age.

In the study of Ozdemir et al (11), being over 60 years old was found a risk factor for the same complaints.

In our study, inadequate sleep was more frequent in young adults (69.57%, n=16). It can be explained by active working, fatigue, stress of citylife and workload of this age group.

There was a significant relationship between working in shifts and occupational accidents due to carelessness (p=0.000). Sleepiness was not found to be related. In the study of Sonmez et al (13), 51 nurses (12.4%) had occupational accidents and this

Tagtekin Sezer B et al. Determination of Sleeping Disorder Prevelance and Its Relation With Different Parameters

Table 2. Range of comorbid diseases, sleepness complaint and Epworth Sleepiness Scale results

Hypertension n(%)Hypertension n(%) Diabetesn(%)

Diabetesn(%)

Diabetesn(%)

Coronary disease n(%)

Coronary disease n(%)

Hyperlipidemia n(%)

Hyperlipidemia n(%)

Othersn(%)

Othersn(%)

Yes No YesYes No Yes No Yes No Yes No

SnoringSnoringSnoringSnoringSnoringSnoringSnoringSnoringSnoringSnoringSnoringSnoringYes 20 (71,4) 27 (46,6) 17 (68) 30 (49,2)30 (49,2) 11 (64,7) 36 (52,2) 17 (65,4) 30 (50) 24 (47,1) 23 (65,7)

No 8 (28,6) 31 (53,4) 8 (32) 31 (50,8)31 (50,8) 6 (35,3) 33 (47,8) 9 (34,6) 30 (50) 27 (52,9) 12 (34,3)

Daytime sleepinessDaytime sleepinessDaytime sleepinessDaytime sleepinessDaytime sleepinessDaytime sleepinessDaytime sleepinessDaytime sleepinessDaytime sleepinessDaytime sleepinessDaytime sleepinessDaytime sleepinessYes 13 (46,4) 23 (39,7) 15 (60) 21(34,4)21(34,4) 7 (41,2) 29 (42) 12 (46,2) 24 (40) 21 (41,2) 15 (42,9)

No 15 (53,6) 35 (60,3) 10 (40) 40 (65,6)40 (65,6) 10 (58,8) 40 (58) 14 (53,8) 36 (60) 30 (58,8) 20 (57,1)

Hardly and tired waking upHardly and tired waking upHardly and tired waking upHardly and tired waking upHardly and tired waking upHardly and tired waking upHardly and tired waking upHardly and tired waking upHardly and tired waking upHardly and tired waking upHardly and tired waking upHardly and tired waking upYes 15 (53,6) 36 (62,1) 12 (48) 39 (63,9)39 (63,9) 8 (47,1) 43 (62,3) 12 (46,2) 39 (65) 35 (68,6) 16 (45,7)

No 13 (46,4) 22 (37,9) 13 (52) 22 (36,1)22 (36,1) 9 (52,9) 26 (37,7) 14 (53,8) 21 (35) 16 (31,4) 19 (54,3)

Waking up because of apneaWaking up because of apneaWaking up because of apneaWaking up because of apneaWaking up because of apneaWaking up because of apneaWaking up because of apneaWaking up because of apneaWaking up because of apneaWaking up because of apneaWaking up because of apneaWaking up because of apneaYes 6 (21,4) 10 (17,2) 6 (24) 10 (16,4)10 (16,4) 5 (29,4) 11 (15,9) 4 (15,4) 12 (20) 8 (15,7) 8 (22,9)

No 22 (78,6) 48 (82,8) 19 (76) 51 (83,6)51 (83,6) 12 (70,6) 58 (84,1) 22 (84,6) 48 (80) 43 (84,3) 27 (77,1)

Epworth GEpworth GEpworth GEpworth GEpworth GEpworth GEpworth GEpworth GEpworth GEpworth GEpworth GEpworth GEnough 16 (57,1) 33 (56,9) 13 (52) 36 (59)36 (59) 8 (47,1) 41 (59,4) 17 (65,4) 32 (53,3) 28 (54,9) 21 (60)

Average 7 (25) 15 (25,9) 7 (28) 15 (24,6)15 (24,6) 6 (35,3) 16 (23,2) 7 (26,9) 15 (25) 13(25,5) 9 (25,7)

Insufficient 5 (17,9) 10 (17,2) 5 (20) 10 (16,4)10 (16,4) 3 (17,6) 12 (17,4) 2 (7,7) 13 (21,7) 10 (19,6) 5 (14,3)Hypertension and snoring p=0,03; Diabetes and daytime sleepness p=0,029; Comorbid diseases and hardly-tired waking up complaint p=0,034

Page 21: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

51

finding is in accordance with our findings.Occupational accident history increases 4.1 times

with the ESS score being higher than 10 (13). In the study of Coban et al, it was found that working in shifts like intensive care units ends up irregular sleep cycle and reduces sleep quality.

Waking up hardly and tired increases the chance of having traffic accidents by 50% (p=0.033). 48 (33.57%) patients had daytime sleepiness (p=0.015).

In an Australian study by Sharwood et al (14), sleep apnea was found to be a common problem for long-distance commercial vehicle drivers.

When we analyse the study of Gulbay et al (15), there was a statistically significant relationship between daytime sleepiness, sleep apnea, having cardinal symptoms of OSAS and traffic accident history; but there was no significant relationship was detected between traffic accident history and snoring. Both in our study and the study of Gulbay et al, it can be suggested that doctors have to ask questions for sleep disorders when examining individuals for their eligibilty of having a driver’s licence.

Snoring and daytime sleepiness complaints of women were more bothering than men in risky neck and waist circumference groups. For both genders being in the risky groups according to neck circumference measurements was found to be related with an increasing probability of developing sleep apnea (p=0.048).

In the study of Sahin et al (16), central obesity and having a thick neck level were found to be

increasing the risk for OSAS. In the study of Aslan et al (12), a BMI over 24 was found to be related with hypersomnia symptoms.

Medications, daily tea, coffee and coke intake were not related with sleep disorders in our study (p<0.05). This finding is similar to the results of Aurora et al’s (17).

There was a statistically significant relationship between menopause and snoring (p=0.007). 66% (n=22) of the menopause group had snoring complaint; while this rate was only 25% (n=33) in the non-menopause group. We believe that the main reason for this is the relaxation of soft tissues in menopausal women.

In a Chinese study of 2297 patients, ESS was found to be a reliable indicator of hypertension, coroner artery disease and serebrovascular disease risk in OSAS patients (18). In their study Kanbay et al (19) found the metabolic syndrome incidence higher in OSAS patients.

Conclusion

Physicians often neglect asking questions about sleeep disorders which are in fact related with chronic diseases such as the metabolic syndrome. Family physicians can detect sleep disorders only by asking a few questions. In preventive care modality, we have to teach people sleep hygiene technics and environmental conditions for increasing their sleep quality.

Euras J Fam Med 2015;4(2):47-52

1. Kaynak H. Uyku. Uyuyamamak mı, uyanamamak mı? [Sleep. To be unable to sleep or unable to wake up]. 1st ed. İstanbul: AD Kitapçılık AS, 1998:135-61. Turkish.

2. Hirshkowitz M, Seplowitz-Hafkin RG, Sharafkhaneh A. Sleep disorders. In: Sadock BJ,

Sadock V, Ruiz P (Eds.). Kaplan and Sadock’s Comprehensive Textbook of Psychiatry. Philadelphia: Lippincott Williams & Wilkins 2009;2150-77.

3. Köktürk O. Uykuda solunum bozuklukları; tarihçe, tanımlar, hastalık spektrumu ve boyutu [Sleep disorders; history, definitions, aspect

and spectrum of disease]. Tüberküloz ve Toraks 1998;46(1):187-92. Turkish.

4. Schwab RJ, Goldberg AN, Pack AL. Sleep apnea syndromes. In: Fishman AP (Ed.). Fishman’s pulmonary diseases and disorders. New York: Mc Graw-Hill Book Company; 1998:1617-37.

5. Göksan B. Normal uyku ve

References

Page 22: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

52

Tagtekin Sezer B et al. Determination of Sleeping Disorder Prevelance and Its Relation With Different Parameters

uyku bozuklukları [Normal sleep and sleep disorders]. In: Karamustafalıoglu O (Ed.). Aile hekimleri için psikiyatri. İstanbul: İyiişler Matbaacılık; 2010:155-68. Turkish.

6. Gami AS, Howard DE, Olson EJ, Somers VK. Day-night pattern of sudden death in obstructive sleep apnea. N Engl J Med 2005;352(12):1206-14.

7. Kaynak H, Ardıç S. Uyku fizyolojisi ve hastalıkları [Sleep physiology and diseases]. Ankara: Türk Uyku Tıbbı Derneği Yayınları; 2011:203-9. Turkish.

8. Itil O, Cuhadaroglu C, Basoglu OK. Uykuda solunum bozuklukları [Sleep disorders]. In: Metintas M (Ed.). Ankara: Sentez Matbaacılık ve Yayıncılık; 2010:101-8. Turkish.

9. Arslan M, Atmaca A, Ayvaz G. TEMD metabolik sendrom kılavuzu [The Society of Endocrinology and Metabolism of Turkey metabolic syndrome guide]. Ankara: Tuna Matbaacılık; 2009. 16p. Turkish.

10. Steensma DP, Pruthi RK. Hematology. In: Unal S, Demir AU, translators. Mayo Clinic internal medicine. Ankara: Öncü Basımevi; 2009. p.347-403. Turkish.

11. Ozdemir L, Akkurt I, Sümer

H, Cetinkaya S, Gonlugur U, Ozsahin SL, et al. The prevelance of sleep related disorders in Sivas, Turkey. Tüberküloz ve Toraks Dergisi 2005;53(1):19-26.

12. Aslan S, Yetkin S, Albayrak S, Gulcat Z, Maral I, Aycan S, et al. Hipersomnia ile ilgili belirtilerin Ankara'nın kentsel bir bölgesinde yaygınlığı [Prevelance of hypersomnia-related symptoms in an urban district of Ankara]. Klinik Psikiyatri 2005;8(4):172-9. Turkish.

13. Sonmez S, Ursavas A, Uzaslan E, Ediger D, Karadag M, Gozu RO, et al. Vardiyalı çalışan hemşirelerde horlama, uyku bozuklukları ve iş kazaları [Sleep disorders and occupational accident in shift work nurses]. Tur Toraks Der 2010;11(3):105-8. Turkish.

14. Sharwood LN, Elkington J, Stevenson M, Grunstein RR, Meuleners L, Ivers RQ, et al. Assessing sleepiness and sleep disorders in Australian long-distance commercial vehicle drivers: self-report versus an "at home" monitoring device. Sleep 2012;35(4):469-75.

15. Gulbay BE, Acıcan T, Dogan R, Baccioglu A, Gullu E, Karadag G. Taksi sürücülerinde gündüz aşırı

uyku hali ile trafik kazaları arasındaki ilişki [The evaluation of excessive daytime sleepiness in taxi drivers]. Tüberküloz ve Toraks Dergisi 2003;51(4):385-9. Turkish

16. Sahin H, Ozol D, Yildirim Z, Bozkurt B, Yigitoglu MR. Obezite parametrelerinin obstrüktif uyku apnesi üzerine etkisi [Influence of obesity-related parameters on the obstructive sleep apnea syndrome]. Yeni Tıp Dergisi 2011;28(3):142-5. Turkish.

17. Aurora RN, Crainiceanu C, Caffo B, Punjabi NM. Sleep-disordered breathing and caffeine consumption: results of a community-based study. Chest 2012;142(3):631-8.

18. Feng J, He QY, Zhang XL, Chen BY. Epworth Sleepiness Scale may be an indicator for blood pressure profile and prevalence of coronary artery disease and cerebrovascular disease in patients with obstructive sleep apnea. Sleep Breath 2012;16(1):31-40.

19. Kanbay A, Ciftci TU, Kokturk O. Could obstructive sleep apnea syndrome be a component of metabolic syndrome?. Turk J Med Sci 2009;39(2):161-6.

Page 23: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

53

Migren Hastalarında Baş Ağrısı Özellikleri İle Hematolojik Parametrelerin İlişkisi

The Relationship Between Headache Features And Haematological Parameters in Migraine Patients

ÖZETAmaç: Migren, primer baş ağrılarının en yaygın sebeplerindendir ve yaşam kalitesini olumsuz yönde

etkilemektedir. Migren hastalığının patogenezi hala belirsizliğini korumaktadır. Migren birçok hastalığa eşlik edebilmektedir. Özellikle hematolojik hastalıklarla (anemi, polisitemi vb) ve inme ile birlikteliği fazladır. Bu çalışmada, migren hastaları ile sağlıklı kişiler hematolojik parametreler yönünden incelendi.

Yöntemler: Çalışmaya, Temmuz 2014-Aralık 2014 tarihleri arasında Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji polikliniğine başvuran, International Headache Society 2004 tanı kriterlerine göre migren tanısı almış 50 migren hastası ve Aile hekimliği polikliniğine check up için başvuran 40 sağlıklı gönüllü olmak üzere toplam 90 kişi dahil edildi. Her iki gruptaki kişilerin yaş ve cinsiyetleri benzer seçildi. Hematolojik veriler ve ağrı özellikleri dosyalar taranarak kaydedildi. Migren ve sağlıklı gönüllüler arasındaki hematolojik parametre farklılıkları ile hematolojik parametrelerle baş ağrısının özellikleri (hastalık süresi, atak süresi, atak sıklığı ve ağrı şiddeti) incelendi. Verilerin değerlendirilmesinde pearson ki-kare, bağımsız t test ve spearman rank korelasyon testleri kullanıldı.

Bulgular: Çalışmaya 75’i (%83,3) kadın,15‘i (%16,7) erkek 90 kişi dahil edildi (migren/kontrol:50/40). Yaş ortalamaları 32,7±7,8 idi. (min:18-max:52). Migren süre ortalamaları 10,6±9,7, atak sıklığı 4,96±3,0, atak süresi 30,2±19,9 saat, visuel analog skala skoru 7,32±1,57 olarak tespit edildi. Cinsiyet ile migren süresi, atak sıklığı, atak süresi, visuel analog skala skoru arasında anlamlı fark görülmedi. Kırmızı hücre dağılım genişliği ve ortalama korpusküler hemoglobin konsantrasyonu migren hastalarında anlamlı derecede yüksekti. visuel analog skala ve platelet değerleri arasında pozitif korelasyon izlendi.

Sonuç: Migren hastalığının inflamasyon ve inme ile birlikteliği bilinmektedir. Bu nedenle migren hastalarının takibinde tam kan tahlilinin yapılması önerilmektedir.

Anahtar kelimeler: baş ağrısı, migren, hematolojik parametreler

ABSTRACTAim: Migraine are one of the most common primary headaches, which negatively affect the life quality. The

pathogenesis of migraine still remains uncertainty and may accompany many disseases. Especially, migraine may appear with hematological disorders (anemia, polycythemia, etc), and stroke. In our study, we examined migraine and healthy subjects in the haematological parameters.

Methods: We recruited 50 patients diagnosed with migraine according to 2004 diagnostic criteria of International Headache Society, who applied to the Neurology Clinic of Süleyman Demirel University, Faculty of Medicine and 40 healthy individuals who are referred to the Family Practice Clinic between July 2014 and December 2014. Both groups (n=90) were similar in terms of age and gender. We recorded all of the data retrospectively. Then we compared haematological parameters between the patients with migraine and healthy controls and examinated the relationship haematological parameters and characteristic of headache (disease duration, duration of attack, attack frequency and severity of pain). Pearson's chi-square, independent t test and Spearman rank correlation tests were used for evaluation.

Results: The study included 75 (83.3%) female, 15 (16.7%) male. Mean age was 32.7±7.8. Mean duration of migraine was 10.6±9.7; attack frequency 4.96±3.0; attack duration 30.2±19.9 hours; visual analog scala score 7.32±1.57. Duration of migraine, attack frequency, attack duration, visual analog scala score did not differ significantly between two genders. Red blood cell distribution width and mean cell hemoglobin concentration was found to be significantly higher in migraine patients. Positive correlations were observed between platelet count and visual analog scala.

Conclusion: Migraine disease is known to be associated with inflammation and stroke. Therefore, total blood count examination should be performed in follow-up of migraine patients.

Keywords: headache, haematological parameters, migraine

AUTHORS / YAZARLAR

Funda Yıldırım BaşAile Hekimliği Anabilim Dalı, Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi, Isparta, Türkiye

Seden DemirciNöroloji Anabilim Dalı, Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi, Isparta, Türkiye

Bahriye ArslanAile Hekimliği Anabilim Dalı, Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi, Isparta, Türkiye

ORIGINAL RESEARCH / ORİJİNAL ARAŞTIRMA 2015

Corresponding Author / İletişim içinYrd. Doç. Dr. Funda Yıldırım BaşSüleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi, Aile Hekimliği Anabilim Dalı, Isparta, TürkiyeE-mail: [email protected] of submission: 31.12.2014 / Date of acceptance: 26.07.2015

Page 24: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

54

Giriş

Migren; genetik duyarlılığa sahip bireylerde, iç ve dış tetikleyici faktörlerle ortaya çıkan tipik başağrısı atakları ile karakterize, multifaktöriyel, nörovasküler bir sendromdur. Genel nüfusun %12‘sinden fazlasını etkilemektedir (1). Ülkemizde yapılan epidemiyolojik bir araştırmaya göre, migren görülme oranı %16,4 olarak saptanmıştır. En sık 20-50 yaş aralığında görülmektedir (2). Migren pato- genezinde anormal nöronal uyarılabilirlik ve damar- sal olayları içeren birçok hücresel ve moleküler mekanizmalar yer almaktadır. Nörojenik inflamasyo- nun migren ağrısından sorumlu olduğu ve trigemino- vasküler sistemin aktive olduğu düşünülmektedir (3). Migren hastalığının; hematolojik, nörolojik, vasküler ve kalp hastalıkları ile birlikteliği sıktır (4). Özellikle hematolojik bozukluklarla baş ağrıları arasında an- lamlı ilişki varlığı bilinmektedir, fakat yeterli çalışma bulunmamaktadır. Bu çalışmada migren tanısı almış hastaların baş ağrısı özellikleri ile hematolojik para- metreleri arasındaki ilişkiyi incelemeyi, ayrıca sağlık-lı kişiler ile migren hastaları arasındaki hematolojik parametrelerdeki farklılıkları tespit etmeyi amaçladık.

Yöntemler Çalışmaya, Temmuz-Aralık 2014 tarihleri arasın-

da Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji polikliniğine başvuran, International Head- ache Society (IHS) 2004 tanı kriterlerine göre migren tanısı almış 50 migren hastası ve check-up amacıyla Aile Hekimliği polikliniğine başvuran 40 sağlıklı gönüllüden oluşan 90 kişi dahil edildi. Migren hasta grubu ile sağlıklı kontrol grubu, yaş ve cinsiyet özel- likleri bakımından benzer seçildi. Her iki gruptaki kişilerin kronik ilaç kullanımı, kronik hastalık öyküsü (hipertansiyon, diyabet, kronik karaciğer, böbrek, akciğer hastalığı hematolojik hastalık vb), kafa içi yer kaplayıcı lezyonu, gebelik öyküsü, son 1 yıl içinde anemi ya da polisitemi nedeniyle tedavi alımı, anti- biyotik kullanımı, son 6 ay içinde cerrahi operasyon öyküsü yoktu. Ayrıca alkol ve sigara kullananlar da çalışma dışı bırakıldı. Hastaların migren öyküleri sü- resi (yıl olarak), atak sıklığı (1 ay içinde geçirdiği atak sayısı), atak süresi (kaç saat sürdüğü) ve ağrı şid-deti yönünden incelendi. Ağrı şiddetini değerlendir-mede Visuel Analog Skala (VAS) kullanıldı. Çalışma-ya dahil edilen kişilerin tam kan sayımı sonuçları ve

ağrı karakterleri dosyalarından kaydedildi. Migren ve sağlıklı olgu grubu arasındaki hematolojik veriler ve migren hastalarının ağrı özellikleri ile hemogram sonuçları karşılaştırıldı. Cinsiyet ile migren atak süresi, sıklığı, şiddeti, VAS skoru arasındaki farklılık Pearson ki-kare testi ile değerlendirildi. Hemogram sonuçları ile migren ve kontrol grubunun karşılaştırıl-masında bağımsız t-test kullanıldı. Ayrıca değişkenler arası doğrusal ilişkilerin belirlenmesinde Spearman rank korelasyon testi uygulandı. Veri analizinde Statistical Package for Social Sciences (SPSS) 17.0 programı kullanıldı. İstatistiksel hesaplamalarda anlamlılık sınırı p<0.05 olarak kabul edildi.

Bulgular

Çalışmaya 50 migren hastası (%55,6) ve 40 sağlıklı gönüllü (%44,4) olmak üzere 90 kişi dahil edildi. Katılanların 75’i (%83,3) kadın, 15’i (%16,7) erkekti. Yaş ortalamaları 32,7±7,8 idi (min:18-max: 52). Migren süre ortalamaları 10,6±9,7 (min:1-max: 43 ay), atak sıklığı 4,96±3,0 (min:1-max:12), atak süresi 30,2±19,9 saat (min:5-max:72), VAS skoru 7,32±1,57 (min:4-max:10) olarak tespit edildi. Cinsiyet ile migren süresi, atak sıklığı, atak süresi, VAS skoru arasında anlamlı fark izlenmedi (p=0,34, p=0,52, p=0,96, p=0,18). Migren ve sağlıklı kontrol grubunun tam kan sayımı sonuçlarına göre karşı-laştırılmaları Tablo 1’de verilmiştir.

MCHC ve RDW ortalama değerleri arasında mig- ren hasta grubu ile kontrol grubu arasında anlamlı fark izlendi (p=0,001,p=0,001). VAS ile PLT değerle-ri arasında pozitif korelasyon izlendi (r=0,28,p=0,04).

Tablo 1. Migren ve kontrol grubunun tam kan sayımı sonuçlarının karşılaştırılması (ortalama±standart sapma )

Migren (n=50)

Kontrol (n=40) p

Lökosit (103/L) 7,87 ±2,08 7,78±2,02 0,84Nötrofil 4,72± 1,98 4,56±1,59 0,68Lenfosit (103/µL) 2,37± 0,81 2,45±0,64 0,61Monosit (103/µL) 0,56±0,16 0,56±0,17 0,93Eozonofil (103/µL) 0,15±0,14 0,17±0,19 0,47Bazofil (103/µL) 0,05±0,16 0,01±0,03 0,16RBC (106/µL) 4,77±0,46 4,68±0,54 0,42Hemoglobin (g/dl) 13,43±1,27 13,61±1,66 0,57Hematokrit (%) 40,20±3,48 39,90±4,71 0,73MCV (fl) 84,55±7,07 85,26±6,02 0,61MCH (pg) 28,27±2,78 29,14±2,31 0,11MCHC (g/dl) 33,40±1,02 34,07±0,90 0,01RDW (%) 14,43±1,37 13,52±0,93 0,01PLT (103/µL) 256,04±69,04 259,57±61,87 0,80MPV (fl) 8,22±0,80 7,93±0,80 0,09

Yıldırım Baş F ve ark. Migren Hastalarında Baş Ağrısı Özellikleri İle Hematolojik Parametrelerin İlişkisi

Page 25: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

55

TartışmaMigren tipi baş ağrısı toplumu olumsuz yönde

etkileyen en sık baş ağrısı tiplerinden biridir. Hematolojik bozukluklarla baş ağrısı arasında ilişki-nin varlığı bilinmektedir (5). Fakat hematolojik para- metrelerle baş ağrısı nedenleri ve baş ağrısının şiddeti arasındaki ilişkinin değerlendirildiği çalışma sayısı oldukça azdır.

Çalışmamızda RDW düzeyi migren hastalarında kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksek bulun- muştur (p=0,001). Başağrısı şiddetinin değerlendiril-diği VAS skorları ile trombosit sayıları arasında pozitif korelasyon izlenmiştir (r=0,28, p=0,04).

Migren geniş yelpazede psikiyatrik ve somatik hastalıklarla birlikte görülmektedir. Scher (4) bu bir- likteliği sırasıyla psikiyatrik, nörolojik, vasküler, kalp hastalıkları ve diğer hastalıklar olarak sınıflandırmak-tadır. Migren ve iskemik inme arasındaki ilişki bu konuda yapılan pek çok çalışma sonuçlarına dayanılarak, uzun yıllardır bilinmektedir. Migren inme için bir risk faktörü olarak kabul edilmiştir (6-9). Genç iskemik inmeli hastalarda migrenin hiper- koagülopati ile ilişkisi olabileceği öne sürülmüştür. Migrenli hastaların trombosit fonksiyonlarında bazı bozukluklar olduğu üzerinde durulmuştur. Migren hastalarında artmış trombosit aktivasyonu ve trombo- sit agregasyonu olduğu gözlenmiştir (10,11). Migren- li hastalarda lökosit-trombosit agregasyonu ve ortalama trombosit aktivasyonunun belirgin olarak arttığı gösterilmiştir. Trombosit aktivasyonu endotel- yal adhezyon ve agregasyonun yanı sıra lökositlerle etkileşerek inflamatuvar sürecte rol oynamaktadır (12). Bir çalışmada trombosit sayısının migrenli has- talarda sağlıklı kontrol grubuna göre düşük bulunur- ken, ortalama trombosit hacmi (OTH) ise istatistik olarak anlamsız artmış bulunmuş, trombosit sayısın-daki düşme trombosit aktivitesinin artışı ve birleşmiş trombositlere bağlı olabileceği savunulmuştur (13). Çalışmamızda her iki grup arasında trombosit sayıları ve OTH arasında anlamlı farklılık izlenmemiştir. Benzer şekilde Çelikbilek ve ark (14) çalışmalarında migren ile OTH arasında anlamlı fark gözlenmemiş-tir. Fakat çalışmamızda baş ağrısı şiddetinin değerlen-dirildiği VAS skorları ile trombosit sayıları arasında pozitif korelasyon izlenmiştir (r=0,28, p=0,04).

Bazı çalışmalar migren ataklarının, beyin ve beyin dışı damarların nörovasküler inflamasyonuyla

ilişkili olduğunu saptamıştır (15). Migrenin tekrarla- yan atakları kranyal damarlarda endotelyal hasara yol açarak tromboza sebep olduğunu öne sürmektedir (16). Kırmızı küre dağılım genişliği (RDW), dolaşım-daki eritrositlerin büyüklüğündeki varyasyonu göste- ren nicel bir değerdir (17). RDW koroner arter hasta- lığı, akut miyokard enfarktüsü, akut ve kronik kalp yetmezliği, pulmoner hipertansiyon, inme ve akut pulmoner embolizm prognozu ile yakından ilişkilidir (18,19).

Çelikbilek ve ark (14) RDW ile migren atak süre- si arasında pozitif korelasyon tespit etmişlerdir. Çalış-mamızda migren hastalarında kontrol grubuna göre RDW düzeyi anlamlı derecede yüksek bulunmuştur (p=0,001).

Yapılan çalışmalarda migren ve kronik günlük baş ağrısı hastalarında periaquaduktal gri cevherde artmış demir birikimi saptanırken, derin anemi tablosunda baş ağrısı sıklık ve şiddetinin arttığı izlenmiştir (20). Ayrıca epizodik gerilim tipi baş ağrısı hastalarında hemoglobin (Hb), hematokrit (Htc) ve ferritin düzeyleri azaldıkça, baş ağrısı sıklığının arttığı gözlenmiş; düşük Hb değerleri nede- ni ile doku hipoksinin arttığı ve intrakranial arterlerde vazodilatasyona yol açtığı, beraberinde myofasyal girdilerde artış olabileceği belirtilmektedir (21). Bu çalışmaların aksine başka bir çalışmada ise hemo- globin ve ferritin değerleri ile baş ağrısı arasında anlamlı farklılık bulunmamıştır (20).

Çalışmamızda, migren hasta grubu ile sağlıklı kontrol grubu arasında Hb ve Htc arasında anlamlı fark gözlenmemiştir. Yaşla ve eşlik eden kronik hastalık varlığında, Hb ve Htc düşüklüğü gözlene- bilmektedir, fakat bizim çalışmamızda kişilerin ek kronik hastalıklarının olmaması, yaş ortalamalarının düşük olması Hb ve Htc değerlerinin normal olmasını desteklemektedir.

SonuçTam kan sayımı, birinci basamak da dâhil olmak

üzere neredeyse tüm sağlık kuruluşlarında hasta-lıkların tanısı ve takibinde kullanılan ucuz bir laboratuvar tetkikidir. Migren hastalarının takibinde eşlik edebilecek hematolojik, vasküler, inflamatuar hastalıkların erken tespiti için tam kan sayımı tetkikinin kullanılmasının faydalı olacağı düşünül-mektedir.

Euras J Fam Med 2015;4(2):53-56

Page 26: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

56

Yıldırım Baş F ve ark. Migren Hastalarında Baş Ağrısı Özellikleri İle Hematolojik Parametrelerin İlişkisi

Kaynaklar

1. Lipton RB, Stewart WF, Diamond S, Diamond ML, Reed M. Prevalence and burden of migraine in the United States: data from the American Migraine Study II. Headache 2001;41(7):646-57.

2. Ertas M, Baykan B, Kocasoy Orhan E, Zarifoglu M, Karlı N, Saip S, et al. One-year prevalence and the impact of migraine and tension-type headache in Turkey: a nationwide home-based study in adults. J Headache Pain 2012;13(2):147-57.

3. Moskowitz MA. Neurogenic inflammation in the pathophysiology and treatment of migraine. Neurology 1993;43(3):16-20.

4. Scher AI, Bigal ME, Lipton RB. Comorbidity of migraine. Curr Opin Neurol 2005;18(3):305-10.

5. Silberstein SD, Lipton RB, Goadsby P. Gerilim tipi başağrısı-tanı ve tedavi. Ertaş M, Demir G (Editörler). Klinik uygulamada baş ağrısı’nda. İstanbul: Yelkovan yayıncılık; 2004:21-34.

6. Henrich JB, Horwitz RI. A controlled study of ischemic stroke risk in migraine patients. J Clin Epidemiol 1989;42(8):773-80.

7. Tzourio C, Iglesias S, Hubert JB, Visy JM, Alpérovitch A, Tehindrazanarivelo A, et al. Migraine and risk of ischaemic stroke: a case-control study. BMJ 1993;307(6899):289-92.

8. Kurth T, Gaziano JM, Cook

NR, Bubes V, Logroscino G, Diener HC, et al. Migraine and risk of cardiovascular disease in men. Arch Intern Med 2007;167(8):795-801.

9. Buring JE, Hebert P, Romero J, Kittross A, Cook N, Manson J, et al. Migraine and subsequent risk of stroke in the Physicians’ Health Study. Arch Neurol 1995;52(2):129-34.

10. Kitano A, Shimomura T, Takeshima T, Takahashi K. Increased 11-dehydrothromboxane B2 in migraine: platelet hyperfunction in patients with migraine during headache-free period. Headache 1994;34(9):515-8.

11. Lechner H, Ott E, Fazekas F, Pilger E. Evidence of enhanced platelet aggregation and platelet sensitivity in migraine patients. Cephalalgia 1985;5(suppl 2):89-91.

12. Totani L, Evangelista V. Platelet-leukocyte interactions in cardiovascular disease and beyond. Arterioscler Thromb Vasc Biol 2010;30(12):2357-61.

13. Varol S, Akıl E, Çevik MU, Çelepkolu T, Yücel Y, Tanrıverdi MH, et al. Migrenli hastaların kanında ortalama trombosit hacmi ve trombosit sayısının araştırılması. TJN 2013;19(3):90-2.

14. Çelikbilek A, Zararsiz G, Atalay T, Tanik N. Red cell distribution width in

migraine. Int J Lab Hematol 2013;35(6):620-8.

15. Waeber C, Moskowitz MA. Migraine as an inflammatory disorder. Neurology 2005;64(10):S9-15.

16. Welch KMA. Stroke and migraine - the spectrum of cause and effect. Functional Neurology 2003;18(3):121-6.

17. Perkins SL. Examination of the blood and bone marrow. In: Greer JP, Foerster J, Lukens J (Eds.). Wintrobe’s clinical hematology. 11th ed. Philadelphia: Lippincott Williams & Wilkins; 2004:3-25.

18. Zalawadiya SK, Veeranna V, Niraj A, Pradhan J, Afonso L. Red cell distribution width and risk of coronary heart disease events. Am J Cardiol 2010;106(7):988-93.

19. Ani C, Ovbiagele B. Elevated red blood cell distribution width predicts mortality in persons with known stroke. J Neurol Sci 2009;277(1-2):103-8.

20. Aamodt AH, Borch-Iohnsen B, Hagen K, Stovner LJ, Asberg A, Zwart JA. Headache prevalence related to haemoglobin and ferritin. The HUNT study. Cephalalgia 2004;24(9):758-62.

21. Demirel H, Emre U, Atasoy T, Unal A, Ankaralı H. Migren ve epizodik gerilim tipi baş ağrıları ile hematolojik parametrelerin ilişkisi. Türk Nöroloji Dergisi 2008;14(6):394-8.

Page 27: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

57

Assessment of Knowledge of Healthcare Professionals Before And After Breastfeeding Counseling TrainingSağlık Çalışanlarının Anne Sütü ve Emzirme Danışmanlığı Eğitiminin Öncesi ve Sonrası Durumlarının Değerlendirilmesi

ABSTRACT

Aim: The aim of this study is to assess the effectiveness of the breastfeeding counseling training by comparing the pretest and posttest results.

Methods: A total of 332 results of a 25-item pre-and post-test, used in standard trainings were assessed. Quantitative parameters were expressed as mean, standard deviation, median, minimum and maximum values; categorical variables were expressed as the number of cases (percentage). SPSS 17.0 program was used and p<0.05 is accepted as statistically significant.

Results: The median age of participants was 34 years; the median serving time was 13 years. Of the participants, 40.1% (n=70) were physicians, 29.2% (n=133) nurses, and 21.1% (n=97) midwives. The question “The ratio of breastfeeding in the first six months in our country is 28.6%” was answered correctly by 47.6% in pre-test, and 98.2% in post-test. This difference was statistically significant (p=0.041). In the pre-test, the question “Listening and learning skills should be used to help mothers with inadequate milk" and in the post-test the question "which of the following are self-reliance support skills?" were evaluated in the same category, and there was significant difference in the comparative statistics of the questions (p=0.043).

Conclusion: The questions about self-esteem support and listening learning skills were the least accurately answered questions in the pre-test. After the training we observed a significant development. We suggest that the role play method as well as interactive training which is an indispensable part of adult education will further enhance the effectiveness of training.

Keywords: breastfeeding, education, health personnel

ÖZET

Amaç: Çalışmamızda, sağlık personelinin Anne Sütü ve Emzirme Danışmanlığı eğitiminin öncesiyle sonrası karşılaştırılarak verilen eğitimin etkinliği ölçülmüştür.

Yöntemler: Çalışmamızda 332 kişiye uygulanan ve standart eğitimlerde kullanılan 25’er soruluk ön-son test sonuçları değerlendirildi. Sayısal parametrelerde ortalama, standart sapma, ortanca, minimum ve maksimum değerler; kategorik değişkenlerde olgu sayısı (yüzde) kullanıldı. İstatistik anlamlılık sınırı p<0,05 olarak alındı ve istatistksel analiz için SPSS 17.0 programı kullanıldı.

Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 332 olgunun yaş ortancası 34 yıl, çalışma süresi ortancası 13 yıldı. Olguların %40,1'ü (n=133) hemşire, %29,2'si (n=97) ebe, %21,1'i (n=70) doktordu. Ön testte “Ülkemizde ilk 6 ay anne sütü verilme oranı %28,6’dır” sorusuna eğitimden önce doğru cevap verilme oranı %47,6 iken, eğitimden sonra %98,2’ye çıkmıştır. Bu fark istatistiksel olarak anlamlıdır (p=0.041). Ön testte “Yetersiz sütü olan anneye yardımda mutlaka dinleme öğrenme becerileri kullanılmalıdır” sorusuyla, aynı kategoride değerlendirilen son testte “Aşağıdakilerden hangisi özgüven destek becerileridir” sorusunun karşılaştırmalı istatistiğinde anlamlı fark bulunmuştur (p=0,043).

Sonuç: Çalışmamızda özgüven destekle, dinleme öğrenme becerilerine yönelik hazırlanmış sorular ön testte en az doğru cevap verilen sorular olmuştur. İnteraktif ve oyunlaştırma yöntemleri kullanılarak verilen eğitimden sonra yapılan sontestte kendilerini geliştirdikleri gözlenmiştir. Erişkin eğitiminin vazgeçilmez parçası olan interaktif eğitimin yanında, oyunlaştırmaların kullanılmasının, eğitimin etkinliğini daha da artıracağı kanaatindeyiz.

Anahtar kelimeler: emzirme, eğitim, sağlık personeli

AUTHORS / YAZARLAR

Engin Burak SelçukDepartment of Family Medicine, Inönü University Medical Faculty, Malatya, Turkey

Aynur YalçıntaşKaratay 6 nolu Aile Sağlığı Merkezi, Konya, Turkey

Burcu Kayhan TetikBağlar Toplum Sağlığı Merkezi, Diyarbakır, Turkey

Nazan ÇetinAnkara Public Health Directorate

ORIGINAL RESEARCH / ORİJİNAL ARAŞTIRMA 2015

Corresponding Author / İletişim içinAssist. Prof. Engin Burak Selçuk, MDInönü University Medical Faculty, Department of Family Medicine, Malatya, TurkeyE-posta: [email protected] of submission: 13.01.2015 / Date of acceptance: 30.07.2015

Page 28: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

58

Introduction

Breast milk is the only physiological nutrient that has all a newborn may need in sufficient amount and quality (1). World Health Organization (WHO), United Nations Children's Fund (UNICEF) and the Ministry of Health suggest that babies should be fed exclusively with breast milk in the first 6 months and breastfeeding should be continued along with supplementary foods until after 2 years of age (2). Breastfed babies are immunized against diseases including pneumonia, middle ear infections, diarrhea, obesity, type 2 diabetes, meningitis, measles etc (3). Breastfeeding also protects the mother from postpartum hemorrhage, anemia, osteoporosis, breast cancer and ovary cancer (4).

"Baby-Friendly Health Facilities" concept was introduced in the 2000s and especially hospitals were assessed in this context. After 2010 "Baby-Friendly Family Health Centers" have been included in this program. The aim of this program was to provide breast milk to each newborn initially. At this stage healthcare personnel has to know the breastfeeding counseling and provide breastfeeding counseling to mothers, starting from the 32nd week of pregnancy. It is known that the duration of breastfeeding is significantly increased in the mothers supported by the healthcare personnel (5).

The aim of this study is to assess the effective- ness of breastfeeding by trained breastfeeding mothers and to compare the pre- and post-training knowledge of the healthcare staff in Ankara about breastfeeding.

Methods

“Breast milk and breastfeeding counseling” training is given by Ankara Public Health Directorate to randomly chosen healthcare staff in primary, secondary and tertiary healthcare centers in routine periodic intervals. Healthcare staff included in this study is randomly chosen among these personnel. These trainings are conducted in two stages including 15 hours of lectures and 3 hours of practical training. Training in practical applications is performed in the largest gynecology and obstetrics hospital in the province. Practical applications comprise the skills part of the training and provides permanency to the

training. Lecture subjects are given in Table 1.

Table 1. Lecture Subjects in Breast Milk and Breastfeeding Counseling Training

1. Successful breastfeeding in 10 steps2. How is breastfeeding done3. Listening and learning skills4. Taking breastfeeding history5. Assessment of breastfeeding6. Resumption of breastfeeding7. Feeding the sick baby8. Conditions associated with breast9. Reasons of breast refusal10. Self-reliance and support skills11. Breast milking techniques12. How is supplementary feeding done13. Mother and Child Health Data in Turkey14. Inadequate Milk Causes and Treatment Techniques15. The causes of infant crying

The participants' improvement of level of knowledge is assessed through comparing results of the pre-test before the training and posttest after the training. The trainings are conducted by specially trained staff in this subject. In this study, the data of 448 randomly chosen participants who participated in the training organized by the Public Health Directorate of Ankara were collected. After missing and invalid data were excluded a total of 332 test results were included in the study. Numerical parameters were presented as average, standard deviation, median, minimum and maximum values, and categorical variables as percentages. A value of p<0.05 was accepted statistically significant. Statistical analyses were performed by using SPSS 17.0 program. Fischer and Chi-square tests are used in comperative statistics.

Results

In the study, 332 healthcare professionals were included and the median age was 34 years (min: 17; max: 73). The participants’ median serving time was 13 years (min: 1 month, max: 43 years). Seventy (21.1%) of the participants were doctors, 133 (40.1%) participants were nurses, and 97 (29.2%) were midwives. The highest participation (26.2%) was from Etlik Zubeyde Hanım Gynecology and

Selçuk EB et al. Assessment of Knowledge of Healthcare Professionals Before And After Breastfeeding Counseling Training

Page 29: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

59

Obstetrics Training and Research Hospital, and the lowest participation (10.2%) was from Etimesgut Military Hospital.

In the pretest the question "breast milk contains prebiotic substances and antioxidant elements" was the most correctly answered question, with a ratio of 97.3%. The least correctly answered question was “The breastfeeding hormone prolactin forms before breastfeeding", with a ratio 23.5%.

In the final test the most number of correct answers was given to the question showing the correct and wrong positions of breastfeeding, with a ratio of 99.4%, whereas least number of correct answers was given to the questions "What is the most important reason for giving the baby colostrum?” and “which of the following increases breastfeeding success in sick infants?”, with a ratio of 81.6%.

In the pre-test the question "In our country the continuation rate of breastfeeding in the first 6 months is 28.6%” is answered correctly by 47.6%, and this ratio increased to 99.7% in the posttest. This difference before and after the training was statistically significant (p=0.041).

In the pre-test, the question “Listening and learning skills should be used to help mothers with inadequate milk" and in the post test the question "which of the following are self-reliance support skills?" were evaluated in the same category, and there was significant difference in the comparative statistics of the questions (p=0.043).

Discussion

World Health Organization (WHO), United Nations Children's Fund (UNICEF) and the Ministry of Health suggest that babies should be fed exclusively with breast milk in the first 6 months and breastfeeding should be continued along with supplementary foods until after 2 years of age (2). The Public Health Institute of Turkey reported that the ratio of the babies being fed exclusively with breast milk in the first 6 months is 30%, in the 2014-2017 strategic plan (6). In the Turkish Population Standards Survey 2008 (TDHS-2008) the ratio of the babies exclusively breastfed for the first 6 months was 41.6% (7).

Baydar Artantaş et al. (8) found in their study that

the question “feed your baby exclusively by breastfeeding for the first 6 months, and continue breastfeeding with complementary foods up to 2 years, for healthy generations" was answered correctly by the most of the healthcare professionals. Our results were similar in that the true/false question "breastfeeding is required for babies for the first 6 months, after 6 months it is not required” was given the correct answer “false” by 97% of the participants. In the same study the question "hand milking technique is not as effective as milking with a pump" was answered correctly by 38.8% of the participants. In our study, the question “which method of milking should mothers know" is given the correct answer “hand milking” by 99.4% of the participants. Healthcare professionals are aware that mothers should know the milking process. However it should be emphasized in the trainings that hand milking method is as effective as milking with pump. For an effective breastfeeding, mothers should not experience problems related with breast after childbirth (9). In the study of Baydar Artantaş et al. (8) the true/false question "Cracks of nipple is a usual case, for the first baby" was answered correctly by 37.8% of the participants by saying “false”. In our study the same question was answered correctly by only 25.3% of the participants in the pre-test. It was observed that the ratio of correct answers increased in the post-test. In the literature, the frequency of correct breastfeeding is expressed as whenever the baby gives signs or at least 2 hour intervals (10). The correct position for breastfeeding is defined as the mother holds the baby with one hand and supports the breast with the other hand with four fingers below and one finger on the top (11). In our study, the question related to the correct position of breastfeeding is answered correctly by 95.2% of the participants and this ratio increased to 99.7% after the training.

Ingram (12) conducted an interactive training in her study and found statistically significant increase between the pretest and post-test, depending on those results she suggested that interactive training is more effective. We also used interactive training in training subjects in our study, but there were no statistically significant differences between pre and post test

Euras J Fam Med 2015;4(2):57-62

Page 30: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

60

results. Hillenbrand and Larsen (13) suggested in their study that role-play training is more successful. In our study we also applied role play method in the self-confidence support and listening and learning skills lessons and we found a statistically significant increase in the correct answers, between pre and post tests, which supported the same theory.

Gönener et al. (14) found that 56% of healthcare professionals do not attend to post-graduate courses, symposiums and seminars related to infant and child health. In our study the low ratio of correct answers given to questions related to self- confidence skills suggests that the participants did not participate in trainings on these issues in school or post graduate period.

In the literature there are few studies depending on pretest and post-test, similar to our study. However, there are a lot of researches investigating the trainings given to mothers and their opportunity to acquire information from the healthcare personnel.

Nakar S. et al. (15) found in their study, conducted with 478 physicians (123 family physicians, 134 obstetrician, and 221 pediatricians), that less than 20% of the physicians have been providing breast milk and breastfeeding counseling and the majority of the physicians had a lack of information. DiGirolamo et al. (16) reported in their study, that 39% of physicians, and 58% of assistive healthcare personnel had given breast milk and breastfeeding counseling (16). In a study conducted in Australia in 2008 it is reported that % 43.8 of 19672 mothers received antenatal care at healthcare centers and % 32.6 of them were given breast milk and breastfeeding counseling by obstetricians and 18.4% by family physicians (17). In a study conducted with 5003 mothers it is reported that 3165 (62.2%) mothers were informed by healthcare professionals, 652 (13.8%) by parents, 544 (11.5%) by media and 351 (7.5%) by friends (18). Kaya and Pirinççi (19) reported that 63.6% of the healthcare personals provide consultancy to mothers before giving birth. In the same study it is reported that 33.5% of the doctors, 30.1% of midwives and nurses had provided consultancy to the mothers. In the study of Eker and Yurdakul (20) it is found that 68.5% of mothers got information about breastfeeding in the

postpartum period. Review of the studies show that approximately half of the mothers got information from a healthcare personnel. We suggest that in order to increase this rate, the number of trainings given to healthcare personnel should be increased.

Onbaşı et al. (21) divided mothers into two groups in their study, in the study group 67.8% of the mothers fed their babies exclusively with breast milk and in the control group 28% of the mothers fed their babies exclusively with breast milk during the first six months. They attributed this difference between the two groups to the training of breastfeeding the study group received. Kavuncuoğlu et al. (22) found that 90.4% of the 4-6 months old babies of the mothers whom they provided breastfeeding training in the antenatal period were fed exclusively with breast milk. This finding shows that the mothers who received training, breastfeed their babies more.

A limitation of our study is that it is not known what are the resources and who prepared the questions included in the tests conducted since 2001.

Conclusion

In order to provide mothers with accurate and comprehensive training, healthcare personnel should be trained at regular intervals and should be supported with books. In our study the questions about self-esteem support and listening learning skills were the least accurately answered questions in the pre-test. After the training conducted by using interactive training and role play methods we observed that the number of correct answers was increased. We suggest that role play method as well as interactive training which is an indispensable part of adult education will further enhance the effectiveness of training.

Selçuk EB et al. Assessment of Knowledge of Healthcare Professionals Before And After Breastfeeding Counseling Training

Page 31: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

61

Euras J Fam Med 2015;4(2):57-62

References

1. Coşkun T. Anne sütü ile beslenme [Breastfeeding]. Katkı Pediatri Dergisi 2003;25(2):172-5. Turkish.

2. World Health Organization. Infant and young child feeding: model chapter for textbooks for medical students and allied health professionals. Geneva: WHO Press; 2009:5-29.

3. Savino F, Lupica MM. Breast milk: biological constituents for health and well-being in infancy. Recenti Prog Med 2006;97(10):519-27.

4. Sağlık Bakanlığı (TR). Emzirme danışmanlığı el kitabı [Handbook of breastfeeding] [internet]. Ankara: Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü; 2008 [cited…..]. Available from: http://sbu.saglik.gov.tr/Ekutuphane/kitaplar/a%C3%A7sap23.pdf. Turkish.

5. Gartner LM, Morton J, Lawrence RA, Naylor AJ, O'Hare D, Schanler RJ. Breasfeeding and the use of human milk. Pediatrics 2005;115(2):496-506.

6. Sağlık Bakanlığı (TR). 2014-2017 stratejik planı [Strategic planning of 2014-2017] [internet]. Ankara: Türkiye Halk Sağlığı Kurumu; 2014. Available from: http://www.sp.gov.tr/tr/stratejik-plan/s/978/Turkiye+Halk+Sagligi+Kurumu+2014-2017. Turkish.

7. Hacettepe Üniversitesi Nüfus

Etütleri Enstitüsü (TR). Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması 2008. Ankara: 2009. Turkish.

8. Baydar Artantaş A, Kayhan Tetik B, Kılıç M, Avcuoğlu A, Üstü Y, Uğurlu M, et al. Anne sütü ve emzirme danışmanlığı: doğru ve yanlış bildiklerimiz [Breastfeeding counseling: wrong informations and the truths]. 2. Aile Hekimliği Kongresi Özet Kitabı, Ankara, Türkiye. 2013:18. Turkish.

9. Huffman SL. Maternal malnutrition and breastfeeding: is there really a choice for policy makers?. J Trop Pediatr 1991;37(1):19-22.

10. Taskın L, Akan N, Takak G, Eroglu K, Koçak F. 6-12 aylık bebeği olan annelerin emzirmeye iliskin yaptıkları uygulamaların belirlenmesi [Determining breastfeeding practices of mothers who has 6-12 months old babies]. 3. Ulusal Hemşirelik Kongresi Kitabı, Sivas, Türkiye. 1992:600-4. Turkish.

11. Riordan J, Gill-Hopple K, Angeron J. Indicators of effective breastfeeding and estimates of breast milk intake. J Hum Lact 2005;21(4):406-12.

12. Ingram J. Multiprofessional training for breastfeeding management in primary care in the UK. Int Breastfeed J 2006;1(1):9.

13. Hillenbrand KM, Larsen PG. Effect of an educational

intervention about breastfeeding on the knowledge, confidence and behaviors of paediatric resident physicians. Pediatrics 2002;110(5):e59.

14. Gönener HD, Balat A, Aydın N. The knowledge of doctors and nurses who are not working in clinics related with child health on breast feeding [in Turkish]. İ.U.F.N. Hem Derg 2010;18(3):128-35.

15. Nakar S, Peretz O, Hoffman R, Grossman Z, Kaplan B, Vinker S. Attitudes and knowledge on breastfeeding among paediatricians, family physicians, and gynaecologists in Israel. Acta Paediatr 2007;96(6):848-51.

16. DiGirolamo AM, Grummer-Strawn LM, Fein SB. Do perceived attitudes of physicians and hospital staff affect breastfeeding decisions?. Birth 2003;30(2):94-100.

17. Walsh AD, Pincombe J, Henderson A. An examination of maternity staff attitudes towards implementing Baby Friendly Health Initiative (BFHI) accreditation in Australia. Matern Child Health J 2011;15(5):597–609.

18. Ünsal H, Atlıhan F, Özkan H, Targan Ş, Hassoy H. The tendency to breastfeed in a certain population and influential factors [in Turkish]. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi

Page 32: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

62

Selçuk EB et al. Assessment of Knowledge of Healthcare Professionals Before And After Breastfeeding Counseling Training

2005;48(3):226-33.19. Kaya D, Pirinçci E.

Knowledge and behaviors about breast milk and breastfeeding on mothers who have 0–24 months old children [in Turkish]. TAF Prev Med Bull 2009;8(6):479-84.

20. Eker A, Yurdakul M. The knowledge and practices

mothers to related of baby feeding and breastfeeding [in Turkish]. Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi 2006;15(9):158-63.

21. Onbaşı Ş, Duran R, Çiftdemir NA, Vatansever Ü, Acunaş F, Süt N. The effect of prenatal breast-feeding and breast-milk training given to expectant mothers on the behaviour of breast-feeding

[in Turkish]. Türk Ped Arşivi 2011;46(1):75-80.

22. Kavuncuoğlu S, Aldemir EY, Çelik N, Çetindağ F, Sander S, Payaslı M, et al. Necrotizing enterocolitis; an important morbidity in prematüre infants: results of an 9 year study [in Turkish]. JOPP Derg 2013;5(1):13-20.

Page 33: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

63

Bir Eğitim Hastanesine Başvuranlarda Horlama, Habitüel Horlama, Tanıklı Apne ve İlişkili Faktörlerin DeğerlendirilmesiEvaluation of Snoring, Habitual Snoring, Witnessed Apnea and Related Factors in Pa-tients Admitted to A Training Hospital

ÖZET

Amaç: Obstrüktif uyku apnesi uyku süresince yinelenen üst hava yolunda daralma ve tıkanma ile karakterize bir hastalıktır. Bu çalışmada obstrüktif uyku apnesi sıklığı ve ilişkili faktörlerin değerlendirilmesini amaçlanmıştır.

Yöntemler: Bu çalışma, Şubat 2011-Mayıs 2011 tarihleri arasında bir eğitim hastanesinin polikliniklerine başvuran 1260 kişi üzerinde yapıldı. Hastalara obstrüktif uyku apnesi belirtileri (horlama, uyku apnesi, gündüz aşırı uyku hali), sosyodemografik özellikler ve mevcut hastalıklarını sorgulayan anket formu uygulandı. Gündüz aşırı uyku halinin tespitinde uluslarası Epworth uykululuk ölçeği kullanıldı.

Bulgular: Katılımcıların %51,3’ü (n=646) erkek, %48,7’ü (n=614) kadın idi. Yaş ortalaması 38,57 ± 8,16 idi. Horlama, habitüel horlama, tanıklı apne ve gündüz aşırı uyku hali görülme sıklıkları sırasıyla %70, %20, %14,8, %21,8 olarak saptandı. Horlama ile ileri yaş, erkek cinsiyet, tanıklı apne olması, obezite ve sigara kullanımı arasında pozitif anlamlı ilişki bulundu. Tanıklı apne ile habitüel horlama olması, erkek cinsiyet, obezite, gündüz aşırı uyku hali olması ve alkol kullanımı arasında pozitif anlamlı ilişki saptandı. Ek olarak, gündüz aşırı uyku hali ile tanıklı apne olması, habitüel horlama olması ve diabetes mellitus olması arasında pozitif anlamlı ilişki bulundu.

Sonuç: Erkek cinsiyet, 40 yaş ve üzeri olma, obezite, sigara ve alkol kullanımı olması obstrüktif uyku apnesi için risk faktörleri olarak tespit edilmiştir. Bu risk faktörlerine ilaveten majör belirtiler de varsa obstrüktif uyku apnesi mutlaka akla gelmelidir. obstrüktif uyku apnesi tanısı ile eşlik eden kardiyovasküler hastalıkları da erken tespit ve tedavi etmek mümkün olabilir.

Anahtar kelimeler: erişkin, apne, horlamak

ABSTRACT

Aim: Obstructive sleep apnea is a disease that is characterized with repeated upper airway narrowing and blockage during sleep. In this study, we aimed to identify the frequency of the obstructive sleep apnea symptoms and related risk factors.

Methods: This study is conducted on 1260 participants who consulted to various outpatient clinics of an educational hospital between February 2011 and May 2011. A questionnaire is applied to the patients to determine the frequency of the symptoms of obstructive sleep apnea including snoring, reported sleep apnea, excessive daytime sleepiness and related factors such as demographic characteristics, comorbid diseases. The International Epworth Sleepiness Scale was used to determine of the excessive daytime sleepiness.

Results: Of the participants 51.3% (n=646) were male and 48.7% (n=614) were female. The mean age was 38.57 ± 8.165. Snoring, habitual snoring, witnessed apnea and excessive daytime sleepiness incidence was found 70%, 20%, 14.8%, 21.8% respectively. A positive significant association was determined between snoring and age, gender, witnessed apnea, obesity, smoking and excessive daytime sleepiness. There was a positive significant relationship between witnessed apnea and habitual snoring, gender, obesity, excessive daytime sleepiness and alcohol usage. In addition, risk factors affecting the excessive daytime sleepiness are detected as witnessed apnea, habitual snoring and diabetes mellitus.

Conclusion: Male gender, being over 40 years, obesity, smoking and alcohol use may be risk factors for obstructive sleep apnea. If the major symptoms present in addition to these risk factors, obstructive sleep apnea should be considered. With the diagnosis of obstructive sleep apnea, early detection and treatment of the concomitant cardiovascular diseases may be possible.

Keywords: adult, apnea, snoring

AUTHORS / YAZARLAR

Tamer OnarGölcük Asker Hastanesi Birinci Basamak Muayene / Aile Sağlığı Merkezi ve Karamürselbey Eğitim Merkezi Komutanlığı Polikliniği, Karamürsel, Kocaeli

Ümit AydoğanAile Hekimliği Anabilim Dalı, Gülhane Askeri Tıp Akademisi, Askeri Tıp Fakültesi, Ankara

Yusuf Çetin DoğanerKara Harp Okulu, Birinci Basamak Muayene Merkezi, Ankara

Timur AkçamKulak Burun Boğaz Anabilim Dalı, Gülhane Askeri Tıp Akademisi, Askeri Tıp Fakültesi, Ankara

Kenan Sağlamİç Hastalıklareı Anabilim Dalı, Gülhane Askeri Tıp Akademisi, Askeri Tıp Fakültesi, Ankara

ORIGINAL RESEARCH / ORİJİNAL ARAŞTIRMA 2015

Corresponding Author / İletişim içinUzm. Dr. Yusuf Çetin DoğanerKara Harp Okulu, Birinci Basamak Muayene Merkezi, AnkaraE-posta: [email protected] of submission: 28.03.2015 / Date of acceptance: 30.07.2015

Page 34: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

64

Giriş

Obstrüktif uyku apnesi (OUA) görülme sıklığı, tüm çalışmalarda toplumlara, yaşa ve cinsiyete göre farklılık göstermekle birlikte ortalama %2–5 olarak bildirilmiştir. Ülkemizde bu konuda Köktürk ve ark (1) tarafından yapılan bir çalışmada, OUA görülme sıklığı %0,9–1,9 olarak tahmin edilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre erişkin ömrünün uzaması ve obez birey sayısının hızla çoğalması gibi nedenlerle, yetişkinlerin %26–32‘sinde OUA mevcuttur (2).

OUA’da başlıca risk faktörleri; obezite, 40 yaş üzerinde olmak, erkek cinsiyet, üst hava yolunda tıkayıcı anatomik yapısal bozukluk varlığı, sigara ve alkol kullanımıdır. Obezitenin en önemli riski, yağlanmanın vücutta dağılım şeklidir. Ayrıca obez bireylerde, O2 rezervinde azalma ve metabolizmanın artması nedenleriyle, uyku sırasında oksijen ihtiyacı artar. Bu durum, apne sırasında O2 seviyesinin daha hızlı düşmesine neden olarak apneyi şiddetlendirir. Boyun çevresinin erkeklerde 43 cm, kadınlarda 38 cm’den fazla olması OUA için risk sayılmaktadır (3,4). OUA ve metabolik sendrom arasında güçlü epidemiyolojik ve klinik ilişki vardır. Yapılan çalışmalarda diyet veya bariatrik cerrahi gibi yollarla kilo verilmesi sonrasında apnelerin sayısı ve süresinde azalma, diabetes mellitus (DM), insülin direnci, glukoz tolerans bozukluğu, yüksek kolesterol seviyeleri üzerine olumlu gelişmeler bildirilmiştir (5-7).

OUA majör belirtileri horlama, gündüz aşırı uyku hali (GAUH) ve tanıklı apnedir. Minör belirtileri gece uykuda boğulma hissi, çarpıntı, sabahları baş ağrısı, ağız kuruluğu, dikkati toplayamama, sinirlilik, uyumsuzluk, anksiyete, depresyon olarak sayılabilir. Tanıklı apne majör belirtilerden biridir. Genellikle, hastanın yanında uyuyan kişi bu durumdan rahatsız olur. Hastanın bu durumdan haberi olmadığı için doktora başvurusunu, bu olayı gözlemlemiş yakınları sağlarlar (8). Hastalar, apne epizodları nedeniyle derin uykuya (non-REM 3–4) dalamazlar. GAUH’nin neden olduğu yetersiz uyku ve dikkat dağınıklığı nedeniyle araç kazalarına, dikkat gerektiren iş kazalarına ve yaşam kalitesinde azalmaya neden olur. GAUH şikâyeti olan adölesanlarda okul başarısında düşüş, devamsızlıklar, okuldan ayrılmalar daha sık görülmektedir (9,10). Bu çalışmada, bir eğitim

hastanesine başvuran erişkinlerde horlama, habitüel horlama, tanıklı apne ve GAUH belirtilerinin görülme sıklığını inceledik. Ayrıca, bu belirtilerin demografik özellikleri ve eşlik eden hastalıklar ile ilişkisini araştırdık.

Yöntemler

TanımlarHorlama, daralmış üst hava yolundan havanın

süratle geçmesi sırasında yumuşak dokuların vibrasyonu sonucu oluşan gürültüdür. Haftada en az 5 gece devamlı horlama, habitüel horlama olarak tanımlanmıştır.

Uyku apnesi, uyku sırasında tekrarlayan nefes durmaları ile karakterize, hipoksemi ve uyku bölünmelerine neden olan bir sendromdur. Apne, 10 saniye veya daha fazla süreyle hava akımının durmasıdır. Uyku esnasında yüzlerce defa olabilir. Bir saatte en fazla 5 tane, bir gecede en fazla 35 tane apne normal kabul edilir (11).

ÖlçeklerGAUH ölçümünde en sık kullanılan öznel

yöntemlerden biri, Epworth Sleepiness Scale (ESS) testidir. 1991 yılında Johns tarafından geliştirilen ölçekte, OUA’sı olan bireylerin test puanlarının daha yüksek olduğu bildirilmiştir. Bireylerin günlük sekiz farklı aktivite boyunca uykuya dalma olasılıklarını değerlendirmek için hazırlanmıştır. Sorulara “0: hiçbir zaman, 1: nadiren, 2: orta sıklıkta, 3: çok sık” olmak üzere verilen cevaplar toplanır. 10 puan ve üzeri, GAUH olarak kabul edilmektedir (12). ESS, Türkçe geçerlilik ve güvenilirlik çalışması İzci ve ark. tarafından gerçekleştirilmiştir (13).

Örneklem grubuÇalışma, Şubat 2011 ve Mayıs 2011 tarihleri

arasında, bir eğitim hastanesine ayaktan başvuran 1260 hasta üzerinde yapıldı. Çalışmaya katılmayı kabul eden ve onam formunu imzalayan hastalara; OUA belirtileri (horlama, habitüel horlama, tanıklı apne, gündüz aşırı uyku hali), sosyodemografik bilgiler, beden kitle indeksleri (BKİ), mevcut hastalıkları, tıbbi özgeçmişleri içeren anket formu uygulandı.

Epworth uykululuk ölçeğinin puanlama usulüne göre puanları hesaplanarak 10 puan altı ve 10 puan ve üzeri şeklinde iki gruba ayrıldı. On puan ve üzeri,

Onar T ve ark. Bir Eğitim Hastanesine Başvuranlarda Horlama, Habitüel Horlama, Tanıklı Apne ve İlişkili Faktörlerin Değerlendirilmesi

Page 35: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

65

gündüz aşırı uyku hali olarak değerlendirildi. Tanıklı apne durumu, apne var veya yok şeklinde iki gruba ayrıldı. Bilmiyorum yanıtını verenlerin böyle bir durumla karşılaşmadıkları değerlendirilerek apne yoktur grubuna dâhil edildi. 40–65 yaş arası risk grubu olduğundan, hastaların yaşları hesaplanarak 40 yaş altı ve 40 yaş ve üzeri şeklinde iki gruba ayrıldı. Boy ve kilo değerleri kullanılarak BKİ=vücut ağırlığı (kg)/boy2 (m) formülü ile hesaplandı. Beden kitle indeksi, 18,5 kg/m2 altı zayıf, 18,5–24,9 kg/m2 normal, 25–29,9 kg/m2 arası kilolu, 30–39,9 kg/m2 arası obez, 40 kg/m2 ve üzeri morbid obez olarak kabul edildi. Eşlik eden kardiyovasküler hastalıklar hastaların beyanına göre sorgulandı.

Etik onayÇalışma için etik kurul onayı, ilgili üniversite

hastanesinin yerel etik kurulundan alındı. Çalışmaya katılmayı kabul eden hastalar, araştırma konusunda bilgilendirildikten sonra, onamları alındı.

İstatistiksel AnalizVeriler SPSS 15.0 programı ile değerlendirildi.

Çalışma verileri değerlendirilirken, tanımlayıcı istatistiksel metotlar kategorik değişkenler için sayı ve yüzdeler şeklinde, sürekli değişkenler için ise ortalama ± standart sapma şeklinde verildi. Normal dağılım gösteren gruplar arası karşılaştırmalarda ise One Way Anova testi ve Student T testi kullanıldı. Niteliksel verilerin karşılaştırılmasında ise Ki-Kare testi kullanıldı. Lojistik regresyon analizi ile horlama, tanıklı apne ve GAUH üzerinde hangi etkenlerin anlamlı olduğu değerlendirildi. p değerinin 0,05’den küçük olması, istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi.

Bulgular

OUA belirti sorularına cevap veren bireylerin (n=1260) %51,3’ü (n=646) erkek, %48,7’si (n=614) kadın idi. Bu bireylerin yaş ortalaması 38,57±8,1 yıl olarak tespit edildi. Erkeklerin yaş ortalaması 40,19± 7,9 yıl, kadınların yaş ortalaması 36,86±8,1yıl idi.

Sigara içme durumu erkeklerin %33,7’sinde (n=218) bir paket ve daha az, %6,8’inde (n=44) bir paketten fazla, kadınların %26,4’ünde (n=164) bir paket ve daha az, %1’inde (n=6) bir paketten fazla idi. Alkol tüketme alışkanlığı (kadeh/hafta) ise erkeklerin %57,3’ünde (n=370), kadınların %23,1’ inde (n=142) tespit edildi. Komorbid hastalıklara

bakıldığında; katılımcıların %8’inde (n=101) hipertansiyon (HT), %5,9’unda (n=74) DM, %4’sında (n=50) aritmi, %3,1’inde hiperlipidemi (n=39), %1,1’inde (n=14) kalp yetersizliği, %0,9’unda (n=11) geçirilmiş miyokard infarktüsü (Mİ), %0,5’inde (n=6) koroner arter hastalığı mevcuttu.

Çalışmaya katılanların genel horlama sıklıkları sorgulandığında; en yüksek oran haftada bir gece %29,4 (n=370) iken, hiç horlama şikayeti olmayanların oranı %29,8 (n=376) idi (Tablo 1). Cinsiyete göre horlama durumu erkeklerde %84,5 (n=546), kadınlarda ise %55 (n=338) olarak bulundu. Habitüel horlama erkeklerde %29,3 (n=189), kadınlarda ise %10,3 (n=63) oranlarında saptandı. Horlama 40 yaşın altında %60,6 (n=436), 40 yaş ve üzerinde %82,8 (n=448) olarak tespit edildi (p<0,001).

Tablo 1. Horlama sıklığının dağılımı Horlama sıklığı n %

Yok 376 29,8

Her gece 252 20

Haftada bir gece 370 29,4

Haftada 2–3 gece 119 9,4

Ayda bir gece 60 4,8

Yılda birkaç gece 83 6,6

Horlama şikâyeti sigara kullanmayanlarda %65,3 (n=541), bir paket ve altında kullananlarda %77 (n=294), bir paketten fazla sigara kullananlarda %98 (n=49) oranlarında mevcuttu (p<0,001). Alkol kullan- mayanlarda %64,2 (n=480), kullananlarda ise %78,9 (n=404) oranlarında horlama vardı (p< 0,001).

Horlama ile kardiyovasküler hastalıklar ilişkisine bakılacak olursa; horlama şikâyeti olanlarda %9,5 (n=84) HT, %7,1 (n=63) DM, %3,7 (n=33) hiperlipidemi, %4,8 (n=42) aritmi, %0,7 (n=6) koroner arter hastalığı, %1,6 (n=10) kalp yetersizliği, %1 (n=9) oranlarında geçirilmiş Mİ tespit edildi.

Bireyler horlama şikâyetine göre horlamayan, ara sıra horlayan ve habitüel horlayan olarak gruplan-dırıldı. Horlama sıklığı arttıkça yaş, BKİ ve Epworth puanları ortalamalarının istatistiksel olarak anlamlı şekilde arttığı görüldü. Her gece horlayan bireylerin, 40 yaş üzerinde ve obezite sınırına yakın şekilde kilo fazlalığı olduğu tespit edildi (Tablo 2).

Euras J Fam Med 2015;4(2):63-70

Page 36: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

66

Tablo 2. Horlama sıklığı gruplarının yaş, BKİ ve ESS skor ortalamalarının karşılaştırılması

Ortalama-lar

Horlama-yan

(s=376)

Ara-sıra horlayan(s=632)

Habitüel horlayan (s=252) pOrtalama-

larOrt ± ss Ort ±ss Ort ± ss

p

Yaş (yıl) 35,04±7,016 39,27±8,01 42,08±8,19 < 0,001*

BKİ (kg/m2) 23,8±3,4 25,9±3,8 28,2±4,19 < 0,001*

ESS skoru 5,64±3,761 6,44±3,9 7,82±4,633 < 0,001*

Horlamayan, ara sıra horlayan ve habitüel horlaması olan 3 grup arasında demografik özellikler, komorbid hastalıklar, GAUH arasındaki ilişki incelendiğinde, saptanan sonuçlar Tablo 3’de belirtilmiştir.

Tablo 3. Horlama gruplarının karşılaştırılması

Değişkenler 0–1 1–2 0–2

Yaş (yıl) p<0,001 p<0,001 p<0,001

Cinsiyet p<0,001 p<0,001 p<0,001

BKİ (kg/m2) p<0,001 p<0,001 p<0,001

Tanıklı apne p<0,001 p<0,001 p<0,001

Sigara p<0,001 p=0,033 p<0,001

Alkol p<0,001 AD p<0,001

GAUH AD p<0,001 p<0,001

HT AD p=0,006 p<0,001

DM p=0,03 AD p=0,009

MI AD p=0,033 AD

KAH AD AD AD

KY p=0,042 AD AD

HL AD AD p=0,018

Aritmi AD AD p=0,036GAUH, gündüz aşırı uyku hali; HT, hipertansiyon; DM, diabetes mellitus; MI, miyokard infarktüsü; KAH, koroner arter hastalığı; KY, kalp yetmezliği; HL, hiperlipidemi; AD: anlamlı değildir.(Ki-kare testi- bonferoni düzeltmesi uygulandı) (0: horlamayan, 1: ara sıra horlayan, 2: habitüel horlaması olan)

Horlamaya etki ettiği tespit edilen faktörler, lojistik regresyon analizi ile incelendiğinde; en etkili faktör günde bir paketten fazla sigara içmek [OR= 12.465, 95%CI (1.673-92.891), p=0.014], en az etkili faktör ise GAUH [OR=1.459, 95% CI (1.018-2.091), p=0.039] olarak saptandı (Tablo 4).

Tablo 4. Horlama için risk faktörleriRisk faktörleri p OR %95 GA

≥ 40 yaş <0,001 1,968 1,462–2,648

Erkek cinsiyet <0,001 2,775 2,074–3,713

Tanıklı apne <0,001 3,061 1,717–5,460

Kilo fazlalığı <0,001 2,155 1,594–2,914

Obezite <0,001 3,807 2,220–6,530

Sigara (≤ 1 paket/gün) 0,001 1,713 1,260–2,328

Sigara (> 1 paket/gün) 0,014 12,465 1,673–92,891

GAUH 0,039 1,459 1,018–2,091Lojistik regresyon analizi. GAUH, gündüz aşırı uyku hali.

Tanıklı apne görülme sıklığı %14,8 olarak (n=186) tespit edildi. Bunların %74,7’si (n=139) erkek, %25,3’ü ise (n=47) kadın idi. Tanıklı apnesi olan ve olmayanların risk faktörleri açısından karşılaştırılması Tablo 5’de belirtilmiştir.

Tablo 5. Tanıklı apnesi olan ve olmayanların risk faktörleri açısından karşılaştırılması

Ortalamalar

Tanıklı apne (-)(n=1074)

Tanıklı apne (+)

(n=186) p*OrtalamalarOrt ± ss Ort ± ss

p*

Yaş (yıl) 38,03 ± 8,025

41,67 ± 8,299 < 0,001

BKİ (kg/m2) 25,41± 3,94 27,71 ± 4,34 < 0,001

Epworth Sleepiness Scale score

6,11 ± 3,891 8,63 ± 4,513 < 0,001

Risk faktörleri n (%) n (%)≥ 40 yaş 431 (40,1) 110 (59,1) < 0,001

Sigara 345 (32,2) 87 (46,7) < 0,001

Alkol 409 (38,1) 103 (55,4) < 0,001

Obezite 120 (11,2) 46 (24,7) < 0,001

Erkek cinsiyet 507 (47,2) 139 (74,7) < 0,001

Habitüel horlama 166 (15,5) 86 (46,2) < 0,001

GAUH 198 (18,4) 77 (41,4) < 0,001

HT 76 (7,1) 25 (13,4) 0,03

*Ki-kare testi. GAUH, gündüz aşırı uyku hali; HT, Hiper-tansiyon.

Tanıklı apneyi etkileyen faktörler lojistik regresyon analizinde incelendiğinde; habitüel horlama, cinsiyet, alkol kullanımı, obezite ve GAUH’un etkili risk faktörleri olduğu görüldü. En

Onar T ve ark. Bir Eğitim Hastanesine Başvuranlarda Horlama, Habitüel Horlama, Tanıklı Apne ve İlişkili Faktörlerin Değerlendirilmesi

Page 37: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

67

Euras J Fam Med 2015;4(2):63-70

yüksek risk habituel horlama [OR=6.56, 95%CI (3,50–12,29), p<0,001], en düşük seviyeli anlamlı risk alkol kullanımı [OR=1,53, 95%CI (1,07–2,18), p=0,019] olarak saptandı (Tablo 6).

Tablo 6. Tanıklı apne için risk faktörleriRisk faktörleri P OR % 95 GAHabitüel horlama < 0,001 6,561 3,502–12,293Erkek cinsiyet 0,006 1,773 1,181–2,663Obezite 0,017 1,841 1,117–3,035GAUH < 0,001 2,534 1,779–3,608Alkol 0,019 1,531 1,072–2,185Lojistik regresyon analizi. GAUH, gündüz aşırı uyku hali.

Gündüz aşırı uyku hali (GAUH) ESS’e göre %21,8 olarak (n=275) tespit edildi. %59‘u erkek (n=162), %41’i (n=113) kadın idi. GAUH durumuna göre hastaların demografik özellikler ve eşlik eden hastalıklar yönünden değerlendirilmesi Tablo 7’de belirtilmiştir.

Tablo 7. Epworth gruplarının (GAUH) özelliklerinin karşılaştırılması

OrtalamalarEpworth <10

(n= 985)Epworth ≥ 10

(n= 275)P*

OrtalamalarOrt ± ss Ort ± ss P*

Yaş 38,23 ± 8 39,77 ± 8,6 0,006

VKİ 25,57 ± 4 26,4 ± 4,67 0,008

Risk faktörleri n (%) n (%)

Tanıklı apne 109 (11,1) 77 (28) < 0,001

Habitüel horlama 167 (17) 85 (31) < 0,001

≥ 40 yaş 407 (41,3) 134 (48,7) 0,028

DM 49 (5) 25 (9,1) 0,01

Erkek cinsiyet 484 (49,1) 162 (59) 0,004

* Ki-kare testi. DM: diabetes mellitus.

GAUH etkili olduğu tespit edilen faktörler lojistik regresyon analizi ile incelendiğinde, en yüksek anlamlı risk [OR=2,56, 95%CI (1,35–3,07), p < 0,001], en düşük seviyeli anlamlı artmış risk [OR=1,76, 95%CI (1,04–2,96), p=0,032] olarak saptandı (Tablo 8).

Üç belirtinin (GAUH, tanıklı apne, habitüel horlama) birlikte görülme oranı %3,2 idi. Bunların %80,5’i erkek, %19,5’i ise kadın idi. Bu bireylerin yaş ortalaması 45,12±8,03 idi. Bu bireylerde %19,5

HT, %9,8 DM, %7,3 aritmi, %4,9 Mİ ve %4,9 kalp yetersizliği vardı. Obezite oranı %39, alkol kullanım durumu %53,7 idi. Sigara kullanım durumlarına bakıldığında; %34,1’i günde bir paket ve daha az, %12,2’si de günde bir paketten fazla sigara kullanıyordu.

Tablo 8. GAUH için risk faktörleri

Risk faktörleri p OR % 95 GA

Tanıklı apne < 0,001 2,569 1,359–3,073

DM 0,032 1,762 1,049–2,960

Habitüel horlama 0,001 2,043 1,359–3,073

Lojistik regresyon analizi. DM: diabetes mellitus

Tartışma

Çalışmada sırasıyla horlama %70, habitüel horlama %20 (erkek %29,3, kadın %10,3), GAUH %21,8, tanıklı apne %14,8, ve üç belirtinin birlikte görülme oranı %3,2 olarak tespit edildi. 40 yaş ve üzerinde, erkek cinsiyette, obezite de, sigara ve alkol kullanımında OUA belirtilerine daha fazla rastlandı. Horlama üzerinde etkili faktörler yaş, erkek cinsiyet, obezite, sigara, GAUH ve tanıklı apne olarak saptandı. Tanıklı apneye etkili faktörler yaş, erkek cinsiyet, obezite, sigara ve GAUH olarak bulundu. GAUH üzerine etkili olduğu düşünülen faktörler bir arada değerlendirildiğinde habitüel horlama, tanıklı apne ve DM ile anlamlı istatistiksel ilişki saptandı.

OUA major belirtilerinin prevalansı ile ilgili pek çok çalışma yapılmıştır. Bu çalışmalarda habitüel horlama prevalansı %11–15, GAUH prevalansı %12–20 arasında belirtilmektedir (14,15). Ip ve ark.nın yaptığı, 30–60 yaş arası 784 erkeğin değerlendirildiği bir çalışmada, habitüel horlama oranı %23 olarak bulunmuştur. Riskli bireylere polisomnografi (PSG) uygulanmış ve OUA prevalansı %4,1 olarak saptanmıştır. Bu çalışmada yaş ortalaması 41,2±6,4 olarak belirtilmiştir. Bu çalışmada benzer şekilde yaş, erkek cinsiyet ve obezite, horlama üzerine etkili faktörler olarak saptanmıştır (16). Kara ve ark.nın (17) yaptığı 1245 kişinin değerlendirildiği bir çalışmada habitüel horlama oranını erkeklerde %29,5, kadınlarda %8,9 olarak saptamışlardır. Bu çalışmada yaş ortalaması 45±12,2’dir. Bu çalışmadakine benzer olarak, erkek cinsiyet, 40 yaş ve üzeri, obezite, sigara ve alkol alışkanlığı habitüel horlama için risk

Page 38: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

68

Onar T ve ark. Bir Eğitim Hastanesine Başvuranlarda Horlama, Habitüel Horlama, Tanıklı Apne ve İlişkili Faktörlerin Değerlendirilmesi

faktörleri olarak bulunmuştur.Fidan ve ark (18) 316 kamyon şoföründe

yaptıkları çalışmada horlama %52, GAUH %25,6, tanıklı apne %9,8, üç belirti birlikteliğini %2,8 oranında tespit etmişlerdir. Bu grubun yaş ortalaması 39,5 ve VKİ ortalaması 28 olarak bildirilmiştir. Tanıklı apne oranının mevcut çalışmaya göre düşük olmasının nedeni olarak, sürücüler tarafından bu konunun yetersiz yorumlanması düşünülmüştür. Bu çalışmada horlama şikâyeti boyun çevresi 42 cm’den geniş olanlarda, obez kişilerde ve uyuma sonucu trafik kazası yapanlarda anlamlı şekilde daha fazla gözlenmiştir, ancak katılımcıların tümü erkek bireylerden oluşmaktadır. Bu yönüyle cinsiyeti yansıtmasa da, obezite ve boyun çevresi genişliğinin OUA’ya katkısını göstermesi açısından önemlidir.

Ünlü ve ark. (19) Afyon ilinde 2035 kişi ile yaptıkları çalışmada horlama %34, GAUH %27,1, tanıklı apne %11,2 olarak bulmuşlardır. Yaş ortalaması 47,9±13,1 olarak belirtilmiştir. Bu çalışmada horlaması olanlarda kardiyovasküler hastalıklar anlamlı şekilde yüksek bulunmuştur. Buradaki sonucun çalışmamıza göre yüksek bulunması, yaş ortalamasının çalışmamıza göre yüksek olmasıyla açıklanabilir. Horlama yönünden cinsiyetler arasında anlamlı farklılık görülmemiş, çalışmamızın aksine tanıklı apne ve GAUH kadınlarda daha fazla görülmüştür. Obez hastalarda tüm belirtiler daha fazla görülmüştür.

Doğan ve ark.nın (20) Sivas ilinde 1202 sağlık çalışanı üzerinde yaptıkları bir çalışmada horlama %22,7, GAUH %28,1, tanıklı apne %4,4 olarak saptanmıştır. Bu çalışmada yaş ortalaması 31,85 olarak bildirilmiştir. Horlama ve tanıklı apne görülme oranı erkek cinsiyette, 40 yaş ve üzerinde, obez bireylerde, eşilk eden hastalığı olanlarda ve sigara-alkol alışkanlığı olan kişilerde daha fazladır. Ek hastalıkların %43’ünü kardiyovasküler hastalıklar oluşturmaktadır. Bu çalışmada tanıklı apne ve üç belirti birlikteliği oranının çalışmamızdan düşük olmasının nedeninin katılımcıların %60’ının kadın olması ve bunların da çoğunun 40 yaş altında olması olarak açıklanabilir.

Mirici ve ark.nın (21) yaptıkları, Erzurum ilinde 20–61 yaş arası 1389 kişinin ele alındığı çalışmada horlama %37, GAUH %36, tanıklı apne %10,4

bulunmuştur. Obezite, 50 yaş ve üzeri olmak, üç belirti için de risk faktörü iken, sadece horlama görülme sıklığı çalışmamıza benzer şekilde erkeklerde fazla bulunmuştur. GAUH ve tanıklı apne kadınlarda daha fazla görülmüştür. Ayrıca horlama ve tanıklı apne ile kardiyovasküler hastalıklar arasında anlamlı ilişki bulunmuştur. Çalışmamızda tanıklı apne görülme sıklığının diğer çalışmalara göre daha yüksek olması, soruların bu duruma tanık olan kişiye sorulmuş olmasıyla açıklanabilir.

OUA kesin tanısı için mutlaka PSG yapılmalıdır. Ancak uygulaması pahalı ve zahmetli bir tetkik olması, uyku laboratuvarına ihtiyaç duyulması nedeniyle hastaların klinik olarak çok iyi değerlendirilmesi gerekmektedir. Köktürk ve ark (1) çalışmasında horlaması olan 55 kişi değerlendirilmiş, üç belirtinin birlikte mevcut olduğu bireylerde uyku çalışması ile %87,5 oranında OUA tespit edilmiştir. Bu çalışmada OUA görülme sıklığı %0,9–1,9 arasında tahmin edilmiştir. Mirici ve ark.nın (21) çalışmasında %4,3 (erkeklerde %4,4, kadınlarda %4) oranında saptanmıştır. Çalışmamızda üç belirti birlikteliği %3,2 (erkek %5,1, kadın %1,3) bulunmuştur.

Cho ve ark (22), 40–69 yaşları arasındaki 4506 erkek ve 5041 kadının değerlendirildiği bir çalışmada, habitüel horlamanın HT için, obeziteden bağımsız bir risk faktörü olduğunu belirtmiştir. Lavie ve ark (23) yaptıkları bir populasyon tarama çalışma-sında OUA şüphesi ile araştırılan 2677 olgunun, 1426'sında OUA saptamış ve bu olguların %45,3’ ünde HT olduğu tespit etmiştir. OUAS olmayan 1249 olguda ise %22,8 HT saptanmıştır. Çalışmamızda, kardiyovasküler hastalıklar ile OUA belirtileri arasında ki-kare testi ile istatistiksel olarak anlamlı sonuçlar bulunmuşsa da, lojistik regresyon analizi sonucunda aralarındaki istatistiksel ilişki kaybol-muştur. Yaş, erkek cinsiyet ve obezite, hem kardiyovasküler hastalıklar, hem de OUA için ortak risk faktörleridir. Bu nedenle kardiyovasküler hastalıklar ve OUA’nın bu gruplarda daha fazla görüldüğü düşünülmektedir.

OUA’nın son zamanlarda hem doktorlar hem de hastalar tarafından bilinmesi ile birlikte, bu tanı daha sık konulur olmuştur. Birçok kişi sabah baş ağrısı, dikkat dağınıklığı vb belirtiler ve hatta HT gibi

Page 39: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

69

Euras J Fam Med 2015;4(2):63-70

kardiyovasküler hastalıklarının altında uyku apnesi olduğunun farkında değillerdir. Birinci basamak hekimleri tarafından belirtilerin tanınması, fizik muayenede riskli kişilerin tespit edilmesi ile tanı konulması mümkün olabilir. Bu sayede kardiyo- vasküler hastalıklar önlenebilir, tanı alamamış HT hastaları tedavi imkânını bulabilir.

Çalışmanın sınırlılıklarıÇalışmamızın bazı sınırlılıkları bulunmaktadır.

Çalışmamız topluma genellenemez, ancak hastaneye başvuran hastalarda OUA belirtilerinin görülme sıklığı hakkında bir fikir verebilir. Anket uygulanan bireylerden risk grubundakilere objektif uyku çalış-ması yapılamamıştır. Mümkün olduğunca tarafsız olabilmek umuduyla sorular yatak partnerlerine yöneltilmiş olsa da alınan cevapların hatırlamaya dayalı olmasının, sonuçlarımızı etkilediğini düşün-mekteyiz. Boy ve kilo bilgileri alınmış ve BKİ hesaplanmış olsa da boyun çevresi genişliği ölçümü yapılarak bireyler bu yönden de incelenebilirdi. Çalışma ortamımız üniversite hastanesi olduğundan katılımcılarımız bir şekilde önceden doktor kontro- lünden geçmiş, OUA konusunda bir miktar bilinç- lenmiş, herhangi bir şikâyetle müracaat eden hastalar

olması da bir etkendir. Çalışma ortamından kaynaklanan fiziksel engeller nedeniyle, kısıtlı kalan katılımcı sayısı daha fazla olabilirdi.

Sonuç

OUA belirtilerinin erkek cinsiyette, 40 yaş üzerinde, obez, sigara ve alkol kullanan bireylerde daha sık görüldüğü saptanmıştır. Bu şekilde, tanı konulan hastalarda nedeni anlaşılamamış kardiyo- vasküler hastalıkları da tespit ve tedavi etmek mümkün olabilir.

OUA hastalarının %80–90 civarında bir kısmının tanısız halde yaşadığı bilinmektedir. Hekimlerin horlama, habitüel horlama, tanıklı apne ve GAUH olanlarda daha dikkatli olmaları gerekmektedir. Mevcut çalışmada olduğu gibi üniversite hastanesine başvuran hastalarda üç belirti birlikteliği %3,2 oranında görülebiliyorsa, toplumda daha fazla oranda mevcut olabilir. OUA tedavisi, ayrıca kardiyovasküler ve serebrovasküler olayların azaltılmasına yardımcı olur. Okul ve mesleki yaşamdaki iyileşmeler de hem bireye hem de ülke ekonomisine dolaylı yoldan katkıda bulunur.

1. Köktürk O, Tatlıcıoğlu T, Kemaloğlu Y, Fırat H, Çetin N. Habitüel horlaması olan olgularda obstrüktif sleep apne sendromu prevalansı. Tüberküloz ve Toraks dergisi 1997;45(1):7-11.

2. World Health Organization [Internet]. Obesity and overweight [cited 2015 Mar 12]. Available from: http://www.who.int/mediacentre/factsheets/fs311/en/.

3. Duygu Ö. Obstrüktif uyku apne sendromu. Yeni Tıp Dergisi 2008;25(4):201.

4. Ursavaş A, Göktaş K, Sütçigil L, Özgen F. Obstrüktif uyku apnesi sendromu olan hastalarda

obezite ve kardiyovasküler hastalıkların değerlendirilmesi. Toraks Dergisi 2004;5(2):79-83.

5. Jennum P, Riha RL. Epidemiology of sleep apnoea/hypopnoea syndrome and sleep-disordered breathing. Eur Respir J 2009;33(4):907-14.

6. Grunstein RR, Stenlof K, Hedner JA, Peltonen M, Karason K, Sjostrom L. Two year reduction in sleep apnea symptoms and associated diabetes incidence after weight loss in severe obesity. Sleep 2007;30(6):703-10.

7. Newman AB, Foster G, Givelber R, Nieto FJ, Redline

S, Young T. Progression and regression of sleep-disordered breathing with changes in weight: the Sleep Heart Health Study. Arch Intern Med 2005;165(20):2408-13.

8. Köktürk O. Obstrüktif uyku apne sendromu. Klinik özellikler. Tüberküloz ve Toraks Dergisi 1999;47(1):117-26.

9. Gottlieb DJ, Yao Q, Redline S, Ali T, Mahowald MW. Does snoring predict sleepiness independently of apnea and hypopnea frequency?. Am J Respir Crit Care Med 2000;162(4):1512-7.

Kaynaklar

Page 40: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

70

Onar T ve ark. Bir Eğitim Hastanesine Başvuranlarda Horlama, Habitüel Horlama, Tanıklı Apne ve İlişkili Faktörlerin Değerlendirilmesi

10. Young T, Peppard PE, Gottlieb DJ. Epidemiology of obstructive sleep apnea: a population health perspective. Am J Respir Crit Care Med 2002;165(9):1217-39.

11. Karadağ M. Uyku apne sendromu kardiyovasküler sistem ilişkisi [cited 2015 Feb 23]. Available from: http://www.bsm.gov.tr/uyku/02.asp/

12. Johns MW. A new method for measuring daytime sleepiness: the Epworth Sleepiness Scale. Sleep 1991;14(6):540-5.

13. Izci B, Ardic S, Firat H, Sahin A, Altinors M, Karacan I. Reliability and validity studies of the Turkish version of the Epworth Sleepiness Scale. Sleep Breath 2008;12(2):161-8.

14. Ozdemir L, Akkurt I, Sumer H, Cetinkaya S, Gonlugur U, Ozsahin SL, et al. The prevalence of sleep related disorders in Sivas, Turkey. Tuberk Toraks 2005;53(1):20-7.

15. Olson LG, King MT, Hensley

MJ, Saunders NA. A community study of snoring and sleep-disordered breathing. Symptoms. Am J Respir Crit Care Med 1995;152(2):707-10.

16. Ip MS, Lam B, Lauder IJ, Tsang KW, Chung KF, Mok YW, et al. A community study of sleep-disordered breathing in middle-aged Chinese men in Hong Kong. Chest 2001;119(1):62-9.

17. Kara CO, Zencir M, Topuz B, Ardic N, Kocagozoglu B. The prevalence of snoring in adult population. Kulak Burun Bogaz Ihtis Derg 2005;14(1-2):18-24.

18. Fidan F, Unlu M, Sezer M, Kara Z. Relation between traffic accidents and sleep apnea syndrome in truck drivers. Tuberk Toraks 2007;55(3):278-84.

19. Sezer M, Fidan F, Ayçiçek A, Toprak D, Doğan N, Ziya K. Prevalence of sleep disordered breathing symptoms and their relation with concomitant diseases in Afyon, Turkey: a population based study. Turkiye

Klinikleri J Med Sci 2010;30(1):150-6.

20. Dogan OT, Berk S, Ozsahin SL, Arslan S, Duzenli H, Akkurt I. Symptom prevalence of obstructive sleep apnea-hypopnea syndrome in health-care providers in central Sivas. Tuberk Toraks 2008;56(4):405-13.

21. Mirici A, Bingöl K, Kaynar H, Akgün M, Tutar Ü. Obstrüktif sleep-apne sendromu semptom prevalansini araştiran bir anket çalişmasi. Solunum 2002;4(1):7-10.

22. Cho N, Joo S, Kim J, Abbott RD, Kim J, Kimm K, et al. Relation of habitual snoring with components of metabolic syndrome in Korean adults. Diabetes Res Clin Pract 2006;71(3):256-63.

23. Lavie P, Herer P, Hoffstein V. Obstructive sleep apnoea syndrome as a risk factor for hypertension: population study. BMJ 2000;320(7233):479-82.

Page 41: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

71

The Evaluation of Hospitalized Cases of Drug Intoxication

Hastanede Yatan İlaç İntoksikasyonu Olgularının Değerlendirilmesi

ABSTRACT

Aim: This study aims to determine the risk groups, socio demographic characteristics, and the drugs which had been taken by the patients who are hospitalized and attempted suicide.

Methods: The documents and reports of the patients with the drug intoxication are obtained from Dicle University Hospital between January 2006 and December 2006 and analyzed retrospectively.

Results: The average of age was 24.7±9.4. 74.5% (n=143) of them were females and 25.5% (n=49) were males (p=0,023). 44% of the patients were under 20 years old, 80% were under 30 years old, and 96% were under 40 years old. Organic phosphor was the highest among the taken drug by the patients. Most cases occurred in May, July and December, and most of the suicide attempts were in the spring. With regard to the time of suicide, majority of the patients tried to attempt suicide in the afternoon and evening times.

Conclusions: It is observed that most of the people who attempted suicide were housewives, students and the girls who do not have schooling or job. It is thought that this is a behavior of people who have not got an adequate social status in society and so, they try to draw attention by attempting suicide.

Keywords: organothiophosphorus compounds, social conditions, suicide, intoxication

ÖZET

Amaç: Bu çalışma intihar amaçlı ilaç alan ve hastanede yatan vakaların risk gruplarını, sosyo-demografik özelliklerini ve hangi ilaçları aldıklarını belirlemek amacıyla yapıldı.

Yöntem: Dicle Üniversitesi Hastanesine 01/01/2006 ile 31/12/2006 tarihleri arasında ilaç intoksikasyonu nedeni ile başvuran vakaların dosyaları retrospektif olarak incelendi.

Bulgular: Vakaların yaş ortalaması 24,7±9,4 idi. %74,5’i (n=143) kadın %25,5’i (n=49) erkekti (p=0,023). Vakaların %44’ü ≤ 20 yaş, %80’ni ≤ 30 yaş ve %96’sı ≤ 40 yaş idi. Vakaların aldığı ilaç grupları incelendiğinde; ilk sırayı organik fosfor oluşturmaktadır. Aylara göre incelendiğinde en çok vaka sırasıyla Mayıs, Temmuz ve Aralık aylarında başvurmuştu. Mevsimlere göre incelendiğinde en fazla intoksikasyon vakası ilkbaharda meydana gelmişti. Vakaların inihar girişiminde bulunma saatleri incelendiğinde özellikle akşam saatleri ve öğle saatlerinde yoğunluk kazandığı tespit edildi.

Sonuç: İntihar girişiminde bulunanların çoğunlukla ev hanımı/kızı ve öğrenci olduğu saptandı. Bu bize toplumda yeterli bir sosyal statüsü olmayan insanların dikkatleri üzerine çekmek için intihar girişiminde bulunduğunu düşündürmektedir.

Anahtar kelimeler: organik tiyofosfor bileşikleri, sosyal durumlar, intihar, zehirlenme

AUTHORS / YAZARLAR

Özgür ErdemKayapınar Family Health Centre Number 9, Diyarbakır, Turkey

İsmail Hamdi KaraDepartment of Family Medicine, Düzce University Medical Faculty, Düzce, Turkey

Orhan AyyıldızDepartment of Internal Medicine, Dicle University Medical Faculty, Diyarbakır, Turkey

ORIGINAL RESEARCH / ORİJİNAL ARAŞTIRMA 2015

Corresponding Author / İletişim içinDr. Özgür Erdem, MDKayapınar 9 Nolu ASM, Peyas Mah. 455. Sok. No:5, 21070-Kayapınar, Diyarbakır, TurkeyE-posta: [email protected] of submission: 17.03.2015 / Date of acceptance: 18.07.2015

Introduction

Drug intoxication takes place either with having the intention of suicide or taking the drugs unintentionally. In general, intoxication of children occurs by accident, but intoxication of adults take place intentionally to commit suicide. The death among the people who take drugs for suicide has been observed more often all around the world. In developed countries the victims who are exposed to intoxication both accidentally and intentionally are between 0.2 and 9.3 among 1000 people in a year (1).

Moreover, in the United State of America (USA) suicide is the fourth reason for

Page 42: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

72

deaths after accidents, cancer and murders of the teenagers who are between 10-14 years old. However, it is the third death reason after accidents and murders of the teenagers who are between 15-24 years old. Additionally, it is stated that suicide rates of the teenagers between 15-19 years old have increased 350% since 1950. 70% of the people who attempted suicide took drugs excessively and 63% of these people preferred guns to suicide (2).

The ratio of the people who attempted suicide in Turkey is less than European countries. Moreover, most of the people attempting suicide are teenagers between 15 and 19 similar to European countries (3). However, it is mentioned that there are not any systematic and reliable data about the attempts of suicide in Turkey (4). In a study conducted in Turkey, 94.73% of the teenager attempted to suicide killed themselves by taking drugs (5).

This study aims to describe the socio- demographic features and groups of medicine of the patients who were accepted to Dicle University Hospital because of drugs intoxication. All of the cases were analyzed retrospectively.

Methods

The data of patients who attempted suicide by taking drugs, who were treated in Internal Diseases Department of Dicle University Medical Faculty in Diyarbakır between the first of January and thirty- first of December in 2006 were analyzed retro- spectively.

The patients were from eleven cities of South East and East Anatolian regions (Diyarbakır, Mardin, Batman, Bingöl, Hakkari, Van, Muş, Bitlis, Şanlıurfa, Şırnak and Siirt). However, the children who were under 12 were not included in this study, as they were followed by pediatricians. The patients were firstly evaluated in the emergency service and then they were taken to the Internal Diseases Department after their first treatment. In this study, parameters were evaluated according to age, gender, marital status, occupation, the sort of medicine, type of intoxication (suicide-accident), the time of the arrival to hospital, dispersion according to the months, evaluating complications, and biochemical parameters. The results were categorized according to gender, season

and kind of drugs.Statistical Package for Social Sciences (SPSS)

11.5 program was used for analysis. The independent groups were compared by student test, chi-square test or Fisher’s exact test. The valve of p<0,05 was accepted as statistically significant.

Results

The average age of the patients was 24.7±9.4. 74.5% of them were females (n=143) and 25.5% were males (n=49) (p=0,023). 44% of the patients were younger than the age of 20, 80% were younger than 30, while 96% of them were younger than 40 years old. Socio-demographic characteristics of the patients and their occupations are given in Table 1 and Table 2.

Table 1. Socio-Demographic Characteristics of Patients

ParameterWomen

n (%)

Menn

(%)

Totaln

(%)p

Marital status

Married 75 (39.1)

17 (8.9)

92 (47.9) 0.023Marital status Single 68

(35.4)32

(16.7)100

(52.1)

0.023

Psychiatric treatment background

Present 32 (16.7)

12 (6.3)

44 (22.9) 0.451

Psychiatric treatment background Absent 111

(57.8)37

(19.3)148

(77.1)

0.451

Number of suicide attempt

First 141 (73.4)

48 (25.0)

189 (98.5)

0.614Number of suicide attempt

Second 1 (0.5)

0 (0)

1 (0.5)

0.614Number of suicide attempt

Third 1 (0.5) 1 (0.5) 2 (1)

0.614

Number of drug(s) taken

One 99 (51.6)

34 (17.7)

133 (69.3) 0.494Number of

drug(s) taken Multiple 44 (22.9)

15 (7.8)

59 (30.7)

0.494

Table 3 shows the clinical characteristics of the patients during the first evaluation.

Table 2. Job distribution of patients

Job Womenn (%)

Menn (%)

Totaln (%) p

Housewife 72 (37.5) 0 (0) 72 (37.5)

<0.0001

Student 36 (18.8) 19 (9.9) 55 (28.6)

<0.0001

House girl 31 (16.1) 0 (0) 31 (16.1)

<0.0001Artisan 1 (0.5) 8 (4.2) 9 (4.7)

<0.0001Worker 0 (0) 9 (4.7) 9 (4.7)

<0.0001

Officer 3 (1.6) 5 (2.6) 8 (4.2)

<0.0001

Unemployed 0 (0) 8 (4.2) 8 (4.2)

<0.0001

Total 143 (74.5) 49 (25.5) 192 (100)

<0.0001

Erdem O et al. The Evaluation of Hospitalized Cases of Drug Intoxication

Page 43: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

73

Table 3. Clinical characteristics of patients

Clinic CharacteristicsClinic Characteristics Womenn (%)

Menn (%)

P

ConsciousOpen 1.08 (56.3) 33 (17.2)

0.106Conscious Close 22 (11.5) 6 (3.1) 0.106ConsciousConfused 13 (6.8) 10 (5.2)

0.106

ECG*Normal 69 (35.9) 28 (14.6)

0.020ECG* Tachycardia 72 (37.5) 17 (8.9) 0.020ECG*Bradycardia 2 (1.0) 4 (2.1)

0.020

ReasonSuicide 130 (67.7) 42 (21.9)

0.050ReasonMistakenly 13 (6.8) 7 (3.6)

0.050

Outcome

Healthy 141 (73.4) 48 (25.0)

0.614Outcome Exitus 1 (0.5) 1 (0.5) 0.614OutcomeTransfer to an-other hospital 1 (0.5) 0 (0)

0.614

*ECG : Electrocardiography

When the patients were examined based on the time of the year, most of them occurred in May, June and December. When it was examined according to the seasons, most of the intoxication cases occurred in spring (p>0.05) (Table 4).

Table 4. Distribution of cases according to seasons

Seasons Months WomanN (%)

ManN (%)

TotalN (%) P

WinterDecember 15 (7.8) 5 (2.6) 20 (10.4)

0.490

Winter January 8 (4.2) 2 (1.0) 10 (5.2)

0.490

WinterFebruary 11 (5.7) 2 (1.0) 13 (6.8)

0.490

SpringMarch 12 (6.3) 7 (3.6) 19 (9.9)

0.490

Spring April 10 (5.2) 5 (2.6) 15 (7.8)

0.490

SpringMay 18 (9.4) 5 (2.6) 23 (12.0)

0.490

SummerJune 9 (4.7) 4 (2.1) 13 (6.8) 0.490

Summer July 16 (8.3) 5 (2.6) 21 (10.9)

0.490

SummerAugust 13 (6.8) 3 (1.6) 16 (8.3)

0.490

AutumnSeptember 12 (6.3) 2 (1.0) 14 (7.3)

0.490

Autumn October 9 (4.7) 5 (2.6) 14 (7.3)

0.490

AutumnNovember 10 (5.2) 4 (2.1) 14 (7.3)

0.490

According to the laboratory results, 3% of the patients had urea rising, 1.6% had creatine rising, 3.7% had aspartate aminotransferase (AST) rising, and 2.1% had alanine aminotransferase (ALT) rising. In the blood count values, it was stated that white blood cells (WBC) were found higher in 36.5% of the patients. While hemoglobin was below 12.3 gr/dl in 49% patients, hematocrit was below 37.7% in 62.5% of the patients.

When the patients were examined, the groups of drugs were as follows: organothiophosphorus

compounds (OP) 28.1% (n=54), antidepressants 24% (n=46), and non-categorized group of 20.3% (n=39) (Table 5). There were two patients ended up death; one of them was 50 years old and married, and the other was 22 years old single woman. Both of the patients who died had taken OP for suicide.

Table 5. Distribution of taken drug groups

Drugs

WomanWoman ManMan Totaln

(%) pDrugs Married

n (%)

Single n

(%)

Marriedn

(%)

Single n

(%)

Totaln

(%) p

OP† 28 (14.6)

9 (4.7)

8 (4.2)

9 (4.7)

54 (28.1) 0.040

AD‡ 16 (8.3)

21 (10.9)

4 (2.1)

5 (2.6)

46 (24.0) 0.617

Paracetamol

7 (3.6)

6 (3.1)

1 (0.5)

2 (1.0)

16 (8.3) 0.500

Antiepi-leptic

4 (2.1)

6 (3.1)

2 (1.0)

2 (1.0)

14 (7.3) 0.594

NSAİD* 5 (2.6)

3 (1.6)

0 (0)

2 (1.0)

10 (5.2) 0.222

Amitraz 2 (1.0)

3 (1.6)

0 (0)

4 (2.1)

9 (4.7) 0.278

Antibi-otic

2 (1.0)

2 (1.0)

0 (0)

0 (0)

4 (2.1) -

Other 11 (5.7)

18 (9.4)

2 (1.0)

8 (4.2)

39 (20.3) 0.264

Total 75 (39.1)

68 (35.4)

17 (8.9)

32 (16.7)

192 (100) 0.023

p 0.0720.072 0.4140.414 <0.0001† OP:Organic Phosphor, ‡AD:Anti-Depressant, *NSAID:Non Steroid Anti Inflammation Drug

The average age of the patients who took OP was 29.5±12.6 (Figure 1). Laboratory reports showed that the kind of drugs which made the WBC (Figure 2) and Lactate dehydrogenase (LDH) (Figure 3) higher was OP.

Figure 1. The correlation of the drugs and the average age of the patients

Euras J Fam Med 2015;4(2):71-77

Page 44: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

74

Figure 2. The correlation of the drugs which make the WBC higher

Figure 3. The correlation of the drugs which make the LDH higher

The times of suicide attempts were especially during evening and noon periods (Figure 4).

Figure 4. The time of drugs taking

Discussion

It was stated that one million people attempt to suicide every year in the 2001 (6). Taking the drugs excessively to suicide is one of the common techniques of attempting suicide (7). Intoxications

which were among adult groups are mostly taking drugs for suicide. Furthermore, it is commonly used among the female population rather than males (8,9).

The studies which were conducted in different periods and in different regions of Turkey such as Istanbul, Ankara, Bursa, Diyarbakır, and Elazığ, the average age of the patients attempting suicide was between 22.1 and 29.4. According the these studies, the ratio of female patients who attempted to suicide was between 67.5% and 82.5% (7,9-15).

According to the results from the National Centre for Health Statistics in USA, the ratio of completed suicide of boy teenager is higher five times more than girl teenagers, at the age of 15 and 19 (16). On the other hand it is seen that, the girls thinking, planning and attempts to suicide are more often than boys (2).

In this study, the average age of the people who attempted to suicide was 24.7±9.4 and 74.5% were females. The valves were compatible with the average of Turkey ratio and the data around the world. As it was shown in many studies, it was found out that age and gender are important variables which have clues for the probability of attempting suicide. It is assumed that the higher suicide rate among females is due to their sensitive and fragile natures, which make attempt suicide more often.

Since the individuals whose ages were between 20 and 30 have little hope and sense about the future, they did not have ethical or religious values. Thus, the ratio of suicide among these individuals can be more often. The teenagers among these ages expose to university entry exams and unemployment after graduation due to Turkey standards (17). The studies about the attempt to suicide patients show that lower education level is an important factor in these cases. For example, in another study in Batman, it was shown that most of the individuals attempting to suicide were illiterate or primary school graduates (15,18,19).

Competed with these results, it is indicated that 36% and 46% of the individuals who attempted suicide were housewives and the girls who do not have schooling or job and 38% of this ratio were students (19,20). However, in this study the 53.6% of the ratio were housewives and the girls who did not have schooling or job, and 28.6% were students.

Erdem O et al. The Evaluation of Hospitalized Cases of Drug Intoxication

Page 45: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

75

Euras J Fam Med 2015;4(2):71-77

Moreover this study showed that 82.2% of the individuals were among unemployed. These results showed that lower education level and inadequacy in the economical resources caused suicides more often.

The mostly used technique to attempt suicide is by taking drugs (21). When the techniques for suicide are examined carefully, 55% and 75% of patients take drugs excessively since this technique is easier and cheaper. Generally the amount of the taken drug is very little and it is not a risky for life. Agriculture medicine, chemical materials and jumping from a high place are other following often suicide techniques (13-15).

In some studies, it was reported that 2/3 of the patients take one drug; 1/3 of them take more than one drug (11,13). In our study, 69.3% of the patients attempted to suicide by one drug, while 30.7% of the patients attempted to suicide with more than one drug. This shows us that people can sometimes abuse the drugs which they prescribed from doctors.

The results from several studies show that among the drugs which were taken for suicide were analgesics, antidepressants and psychoactive drugs. In other studies, it is reported that pesticides are also used (11,13,15,22). In our study, when the types of drugs are examined, in the first place there was OP 28.1% (n=54), the second place was antidepressants 24% (n=46) and the third place was non-categorized group as 20.3% (n=39). The average age of the victims who take OP was 29,5±12,6. The laboratory results indicate that OP is responsible for making WBC and LDH higher.

Our results of taking antidepressants was compatible with literature. However, analgesics were used less than it is in literature. Also, OP takes the first place and that is different from the literature. East and South East regions of Turkey, where the study takes place, are poor places in terms of industrialization and the people here are busy with agriculture and growing animals. As they are busy with agriculture, it is easier to get the agriculture drugs and pesticides. OP, being among these drugs consists of the majority of these drugs. That is why, the pesticides which consist of OP, should be controlled densely and should be sold in a controlled way. The farmers should be more informed and thus,

the suicide risks can be decreased when the easy reach is prevented.

In some studies, it is reported that the time of suicide was in the afternoon and evening densely (20,23). In this study, they were during noon and evening. This was compatible with literature.

When the season of suicide is examined, the results show that suicides were committed in summer time more often (13,24). In this study most cases occurred in May, July and December. However, analysis based on the seasons indicated that intoxication occurred more often in spring. In this regard, our study contrasts with the literature.

In the literature, the ratio of death as a result of suicide is reported as males being higher than females. Otherwise the ratio of attempt to suicide is reported as females being higher than males (13,15,25-27). In several studies, the ratio of death due to intoxication has been found between 0% and 3.9% (12,13,15,28). In this study, both of the victims who died took OP in order for suicide. Even though, the ratio of death among males and elderly is higher than teenagers, suicidal intoxication among teenagers and females is higher than males and elderly (25,26,29,30).

Conclusion

As a result, the patients who attempted to suicide have been especially among teenagers and females. Their aims are to be focused on and to tackle with the daily problems and to call a S.O.S. message. However, older aged-people and male ones attempted to suicide to make an end of their lives mostly. In this way, age, gender and technique of suicide can help us to understand the patients mood.

This study was presented at the second congress of Association of General Practice family Medicine of South East Europe Congress, 22-25 April 2010, Antalya, Turkey. It received “The Best Poster Presentation” award.

Page 46: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

76

Erdem O et al. The Evaluation of Hospitalized Cases of Drug Intoxication

1. Hanssens Y, Deleu D, Taqi A. Etiologic and demographic characteristics of poisoning: a prospective hospital-based study in Oman. J Toxicol Clin Toxicol 2001;39(4):371-80.

2. Davis JM, Brock SE. Suicide. In: J Sandoval (Ed.). Handbook of in crisis counseling, intervention, prevention in the schools. 2nd ed. London: Lawrence Erlbaum Associates Publishers; 2002:273-301.

3. Özgüven-Devrimci H, Sayıl I. Suicide attempts in Turkey: Results of the WHO / EURO multicentre study of suicidal behavior. Can J Psychiatry 2003;48(5):324-9.

4. Korkut F. School-based, preventive and psychological counseling. Ankara: Anı Publishing, 2004:217-53.

5. Tezcan AE, Oğuzhanoğlu NK, Ülkeroğlu F. Suicide attempts of children and young’s [in Turkish]. Kriz Dergisi 1995;3(1-2):70-4.

6. World Health Organization [Internet]. The world mental health report, 2001 [cited 2015 Jan 12]. Available from: http://www.who.int/whr/2001/en/whr01_en.pdf?ua=1

7. Keles A, Demircan A, Aygencel G, Karamercan A, Turanli S. The retrospective analyze of intoxication cases that are presenting to Gazi University hospital emergency department. JAEM 2003;1(2):39-42.

8. Schapira K, Linsley KR,

Linsley A, Kelly TP, Kay DWK. Relationship of suicide rates to social factors and availability of lethal methods: comparison of suicide in Newcastle upon Tyne 1961-1965 and 1985-1994. Br J Psychiatry 2001;178:458-64. doi: 10.1192/bjp.178.5.458

9. Akkose S, Fedakar R, Bulut M, Cebicci H.Epidemiology of poisoning in adults: a 5 year study [in Turkish]. Turk J Emerg Med 2003;3(1):8-10.

10. Yesil O, Akoglu H, Onur O, Guneysel O. Retrospective evaluation of poisoning patients in the emergency department [in Turkish]. Marmara Medical Journal 2008;21(1);26-32.

11. Uyanıkoğlu A, Zeybek E, Cordan İ, Avcı S, Tükek T. Evaluation of intoxication cases [in Turkish]. Nobel Med 2007;3(2):18-22.

12. Çetin NG, Beydilli H, Tomruk Ö. Retrospective evaluation poisoning patients in emergency department [in Turkish]. S.D.Ü. Tıp Fak Derg 2004;11(4):7-9.

13. Seydaoglu G, Satar S, Alparslan N. Frequency and mortality risk factors of acute adult poisoning in Adana, Turkey, 1997–2002. Mt Sinai J Med 2005;72(6):393-401.

14. Sır A, Özkan M, Altındağ A, Özen Ş, Oto R. Suicide and suicide attempts in Diyarbakir: examination of court files [in Turkish]. Türk Psikiyatri Dergisi

1999;10(1):50-7.15. Kara IH, Güloğlu C,

Karabulut A, Orak M. Sociodemographic, clinical, and laboratory features of cases of organic phosphorus intoxication who attended the emergency department in the Southeast Anatolian region of Turkey. Environ Res 2002;88(2):82-8.

16. Gould MS, Kramer RA. Youth suicide prevention. Suicide and Life-Threatening Behavior 2001;31(suppl 1):6-32.

17. Durak Batigün A. Suicide probability: An assessment term of reasons for living, hopelessness and loneliness [in Turkish]. Turk Psikiyatri Derg 2005;16(1):29-39.

18. Deniz İ, Ersöz AG, İldeş N, Türkaslan N. A study on suicides and suicide attempts in the official records of the province of Batman during the period 1995-2000 [in Turkish]. Aile ve Toplum 2001;1(4):27-48.

19. Deveci A, Taskın OE, Erbay Dündar P, Demet MM, Kaya E, Özmen E, et al. The prevalence of suicide ideation and suicide attempts in Manisa city centre [in Turkish]. Turk Psikiyatri Derg 2005;16(3):170-8.

20. Sayar K, Acar B. Risk factors in suicide attempts victims with the use of psychotropic drugs [in Turkish]. Klinik Psikofarmakoloji Bülteni 1999;9(4):208-12.

21. McClure GM. Changes in

References

Page 47: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

77

Euras J Fam Med 2015;4(2):71-77

suicide in England and Wales, 1960-1997. Br J Psychiatry 2000;176:64-67. doi: 10.1192/bjp.176.1.64

22. Andersen UA, Andersen M, Rosholm JU, Gram LF. Psychopharmacological treatment and psychiatric morbidity in 390 cases of suicide with special focus on affective disorders. Acta Psychiatr Scand 2001;104(6):458-65.

23. Özen Ş, Oto R, Tıraşcı Y, Ayna YE. Offense behaviours, awareness, and sociodemographic features of the juvenile delinquents [in Turkish]. Psikiyatri Psikoloji Psikofarmakoloji Dergisi 2002;10(2):155-64.

24. Doganay Z, Sunter AT, Guz H, Ozkan, A, Altintop L, Kati C, et al. Climatic and diurnal variation in suicide attempts in the ED. Am J Emerg Med

2003;21(4):271-5.25. Camidge DR, Wood RJ,

Bateman DN. The epidemiology of self-poisoning in the UK. Br J Clin Pharmacol 2003;56(6):613-9.

26. Le Pont F, Letrilliart L, Massari V, Dorleans Y, Thomas G, Flahault A. Suicide and attempted suicide in France: results of a general practice sentinel network, 1999-2001. Br J Gen Pract 2004;54(501):282-4.

27. Sahin HA, Sahin I, Arabaci F. Sociodemographic factors in organophosphate poisonings: a prospective study. Hum Exp Toxicol 2003;22(7):349-53.

28. Hatzitolios AI, Sion ML, Eleftheriadis NP, Toulis E, Efstratiadis G, Vartzopoulos D, et al. Parasuicidal poisoning treated in a Greek

medical ward: epidemiology and clinical experience. Hum Exp Toxicol 2001;20(12):611-7.

29. Townsend E, Hawton K, Harriss L, Bale E, Bond A. Substances used in deliberate self-poisoning 1985-1997: trends and associations with age, gender, repetition and suicide intent. Soc Psychiatry Psychiatr Epidemiol 2001;36(5):228-34.

30. Backman J, Ekman CJ, Alsen M, Ekedahl A, Traskman-Bendz L. Use of antidepressants in deliberate self-poisoning: psychiatric diagnoses and drugs used between 1987 and 1997 in Lund, Sweden. Soc Psychiatry Psychiatr Epidemiol 2003;38(12):684-9.

Page 48: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

78

Tıp Fakültesi Üçüncü Sınıf Öğrencilerinin Aktif Dinleme Grup Çalışmasının DeğerlendirilmesiEvaluation of Active Listening Group Work of Third Year Medical Students

ÖZET

Amaç: Aktif dinleme grup çalışmasının öğrencilerin bu konudaki farkındalıklarına olan etkisini araştırmaktır.

Yöntemler: Aralık 2012’de yapılan prospektif girişimsel bir çalışmadır. Tıp Fakültesi 3. sınıf ders programında yer alan aktif dinleme grup çalışmasına katılan 10 gruba ayrılmış 15-20 öğrenciye çalışma öncesinde aktif dinleme ve hasta hekim görüşmeleri ile ilgili görüşlerinin sorulduğu bir anket uygulandı. Sonra beyin fırtınası yöntemiyle öğrencilerin sözlü, sözsüz iletişim, beden dili, hastayı karşılama konularında fikirleri alındı. Ardından kısa bir sunum yapıldı, öğrencilere aktif dinleme aşamalarının olduğu bir ders notu verildi ve sesli olarak okundu. Sonrasında bir hasta-hekim görüşmesi videosu izletildi. Video izlendikten sonra öğrencilerin görüşleri, küçük grupta tartışıldı. Bir hafta sonra anket tekrarlandı. Veriler SPSS 20.0 bilgisayar programına girilerek analiz edildi. Bağımlı gruplarda t testi yapıldı.

Bulgular: Başlangıçta bırakılırsa hastaların saatlerce konuşacağını düşünenlerin oranı %39,9 iken sonrasında bu oran %22,5’a düşmüştü. “Hastayı aktif dinlemek, hiç araya girmeden dinlemektir” görüşüne katılmayanların oranı başlangıçta %54,1 iken sonrasında %72,7 olmuştu. Derslerin laboratuvarda uygulamalı olarak yapılmasına katılanların oranı %72,1’den %74,9’a yükselmişti.

Sonuç: Çalışmada öğrencilerin hastayla iletişim konusunda farkındalıklarının arttığı gözlenmiştir. Küçük grup çalışmaları yararlı bir eğitim aracıdır.

Anahtar kelimeler: aktif dinleme, grup çalışması, farkındalık, iletişim, tıp fakültesi

ABSTRACTAim: To evaluate effect of active listening group work on third year medical student’s awareness.Methods: This was a prospective interventional study conducted in December 2012. Medicine of 3rd

year course of active listening composed of 10 groups, each having 15-20 students, were administered a questionnaire that asked their views about active listening and doctor-patient interview. Than, students’ opinions about verbal-non verbal communication, body language, meeting patient were obtained through brainstorming. Subsequently a short presentation was performed, given a lecture note about active listening and it was read aloud. Than a patient-doctor interview video was watched. Discussion were performed in small groups. After a week post-test was performed. SPSS 20.0 is used for analising the data with t-test in dependent groups.

Results: Initially, proportion of students who think if left patients would talk for hours was 39.9% after this ratio had fallen to 22.5%. The statement of "Active listening is to listen without intervening" was initially disagreed by 54.1% of participants, later on this has increased to 72.7%. At the beginnig 72.1% of participants were agreed on that communication lessons should be carried out in the laboratory, after the course this ratio increased to 89.1%.

Conclusion: In this study student’s awareness about communication skill is increased after the course. Small group work is a useful tool for communication skills.

Keywords: active listening, group work, awareness, communication, medical faculty

AUTHORS / YAZARLAR

Ümmü Zeynep AvşarTıp Eğitimi Anabilim Dalı, Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Erzurum, Türkiye

Zeliha CanseverTıp Eğitimi Anabilim Dalı, Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Erzurum, Türkiye

Hamit AcemoğluTıp Eğitimi Anabilim Dalı, Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Erzurum, Türkiye

Ümit AvşarAile Hekimliği Anabilim Dalı, Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Erzurum, Türkiye

Yasemin ÇayırAile Hekimliği Anabilim Dalı, Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Erzurum, Türkiye

Kenan TaştanAile Hekimliği Anabilim Dalı, Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Erzurum, Türkiye

ORIGINAL RESEARCH / ORİJİNAL ARAŞTIRMA 2015

Corresponding Author / İletişim içinYrd. Doç. Dr. Ümmü Zeynep Avşar Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Eğitimi Anabilim Dalı, Erzurum, TürkiyeE-mail: [email protected] Date of submission: 06.03.2015 / Date of acceptance: 26.07.2015

Page 49: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

79

Giriş

İletişim becerileri günümüzde artan öneme sahiptir. Her alanda olduğu gibi özellikle de sağlık alanında doğru ve etkili iletişimin önemi göz ardı edilemez. Son 30 yılda yapılan çalışmalar kaliteli bir sağlık bakımı için iletişimin temel rol oynadığını göstermektedir. Etkili iletişimle hasta hekim memnuniyeti, verimlilik artacaktır (1). İletişim, öğrenilebilir bir beceridir. İletişim becerilerini öğretmede küçük grup çalışmaları, video kaydı incelemesi, gözlem yapma, oyunlaştırma, standart hasta görüşmesi etkili yöntemlerdendir (2). İletişim çağı olan günümüzde tıp fakültesi öğrencilerine sadece mesleki teknik bilgilerin öğretilmesi yeterli değildir. Bunların yanı sıra iletişim becerileri, sorumluluk, insani ve etik değerler toplumsal problemlerle başa çıkma gibi konuların öğretilmesi de gereklidir (3,4). Davranış bilimleri derslerinde iletişimle ilgili teorik dersler yapılmaktadır. Ancak çalışmamızda olduğu gibi küçük gruplarda çalışmak, beyin fırtınası yöntemiyle öğrencilere söz verebil- mek, tartışma ile tutum değişikliğine katkıda bulunmak daha etkili yöntemlerdir.

Aktif dinleme, etkin dinleme veya empatik dinleme olarak da adlandırılır. Bazı basamakları vardır. İlk olarak karşıdaki kişiyi dikkat ve ilgiyle dinlemek gerekir. Onun farkında olarak ve söyledikleri kadar duygularına da önem vererek dinlemektir. İkincisi göz teması kurmaktır, baş hareketleriyle onaylamak, konuşanın yerine cümleleri tamamlamamak önemlidir. Üçüncü önemli basamak iki yönlü iletişim kurmaktır. Anlaşılmayan yerleri açarak, böyle mi demek istediniz şeklinde sorarak anlamaya çalışarak iletişimi sürdürmektir. Dördüncü ve son basamak ise empatidir. Kişinin duygularını anlamaya çalışmak ve bunu yansıtmaktır.

Aktif dinleme hasta hekim iletişiminde kilit noktadır. Aktif dinleme bilinçli olarak ve sürekli geri iletim kullanarak dinlemektir. Dinleyen, konuşanın söylediklerini açarak geri verir, böylece konuşan dinleyenin ne anladığını öğrenir. Diyalog gelişir, derin ve doyurucu ilişkiler kurma olasılığı artar, kişinin kendisine ve başkalarına yararlı olma imkânı doğar (5).

Dünyada birçok tıp fakültesinde hasta hekim

görüşmeleri dersleri verilmektedir. Amerika’da Otago Üniversitesinde hasta hekim görüşmesi derslerinin preklinik ve klinik dönemlerde koordineli şekilde verilmesinin daha yararlı olacağı üzerinde durul- maktadır (6).

Bu çalışmanın amacı üçüncü sınıf tıp fakültesi öğrencilerinin aktif dinleme grup çalışmalarının bu konudaki farkındalıklarına olan etkisinin araştırıl-masıdır.

Yöntemler

Tıp fakültesi ders programında 2. Sınıfta iletişimle ilgili olarak sözlü iletişim, sözsüz iletişim, iletişim problemleri, hastaya tedavi seçeneklerini sunabilme gibi teorik dersler yer almaktadır.Tıp Fakültesi 3. sınıf ders programında ise küçük grup çalışması şeklinde “aktif dinleme, vücut dili ve hastayı karşılama” dersi bulunmaktadır. Öncelikle her tıp eğitimi beceri dersinde olduğu gibi sınıf 10 küçük gruba ayrıldı. Her grupta uygulama aynı şekilde, aynı öğretim üyesi tarafından tekrarlandı. Her gruptaki 15-20 öğrenciye çalışma öncesinde 14 sorudan oluşan bir anket uygulandı. Ankette öğrencilere aktif dinleme ve hasta hekim görüşmeleri ile ilgili görüşleri soruldu. Daha sonra beyin fırtınası yöntemiyle öğrencilerin sözlü, sözsüz iletişim, beden dili, hastayı karşılama konularında fikirleri alındı. Sonra konu ile ilgili bir sunum yapıldı. Öğrencilere aktif dinleme aşamalarının olduğu bir ders notu verildi ve sesli olarak okundu. Sonrasında bir hasta-hekim görüşmesi videosu izletildi. Bu videoyu izlemeden önce öğrenciler sonrasında bir değer-lendirme yapacak şekilde dinlemek üzere bilgilen- dirildi ve herkes izlerken notlar aldı. Video izlen- dikten sonra öğrencilerin görüşleri, değerlendirmeleri küçük grupta tartışıldı. Bir hafta sonra aynı öğrencilere aynı anket uygulandı. Cevaplar 5’li Likert skalasına göre alındı ve değerlendirildi. Veriler SPSS 20.0 bilgisayar programına girilerek analiz edildi. Ön ve son anket ortalamaları arasındaki farkı karşılaş-tırmak için bağımlı gruplarda t testi yapıldı. İstatistiksel önemlilik düzeyi p <0,05 alındı.

BulgularAktif dinleme grup çalışması dersine katılan 183

öğrencinin eğitim öncesi ve sonrasında toplanan

Euras J Fam Med 2015;4(2):78-82

Page 50: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

80

verileri analiz edildi. Katılımcıların % 53’ü erkek, %47’si kadındı. Katılımcıların %20,8’ inin ailesinde doktor vardı. %45,6’sının babası üniversite mezunu, %39,7’sinin annesi ilkokul mezunuydu.

İstatistiksel olarak anlamlı derecede fark oluşturan ön ve son anket sorularından bazıları şöyleydi: Katılımcılara dersin başında uygulanan ankette %41’i sessiz iletişimin daha etkili olduğunu düşünüyorken bu oran ders sonu ankette %76,5’e yükselmişti. Başlangıçta bırakılırsa hastaların saatlerce konuşacağını düşünenlerin oranı %39,9 iken sonrasında bu oran %22,5’a düşmüştü. “Hastayı aktif dinlemek, hiç araya girmeden dinlemektir” görüşüne katılmayanlar başlangıçta %54,1 iken sonrasında bu oran %72,7’ye çıkmıştı. “İletişim becerileri için derse gerek yoktur, zamanla tecrübeyle öğrenilebilir” şeklinde düşünenler başlangıçta %23,5 iken sonrasında oran %16,9’a düşmüştü. İletişim derslerinin meslek hayatı için gerekli olduğunu başlangıçta %86,8 kişi düşünüyorken, sonrasında %88 kişi böyle düşünüyordu. İletişim derslerinin laboratuvarda uygulamalı olarak yapılmasına katılanların oranı %72,1’den %74,9’a yükselmişti (Tablo 1).

Tartışma

Aktif dinleme grup çalışması, tıp fakültesi 3. sınıf öğrencilerinde etkili bir iletişimde konuşmadan çok aktif olarak dinleme ve sessiz iletişimin daha etkili olduğu konusunda farkındalık oluşturmuştur. İyi bir hekimin özelliklerinden olan etkili iletişim günü- müzde herkes için gerekli görülmektedir. Aktif dinleme de iyi iletişimde oldukça önemlidir. Amerika’da yapılan iletişim, sosyoloji ve tıp fakültelerinin ortak çalışmasında hasta merkezli bir iletişim için doktorlara uygulanan bir anketle nelere gereksinim duydukları tespit edilmiş, sonra bunların ışığında AGENDA model denilen bir hasta hekim görüşme modeli oluşturulmuş. Hasta eğitiminde kullanılan bu modelin bir parçasını da son A harfinin temsil ettiği aktif dinleme oluşturmaktadır (7). Buna benzer bir çalışma da Brezilya’da yapılmıştır. Farklı sınıflardaki gönüllü tıp fakültesi öğrencileri bir araya gelerek bir eğitici eşliğinde aralarından bir lider seçilerek belirlenmiş bir konuda takım çalışması yapmışlardır. Müfredat dışında yapılan bu çalışma ile

de öğrencilerin iletişim, liderlik, işbirliği gibi konulardaki becerileri gerçek bir ortamda iyileşme fırsatı bulmuştur (8).

Çalışmamızda hastaların bırakılırsa saatlerce konuşacakları düşüncesinde azalma olduğu görül- müştür. Düşünülenin aksine hastaya ilgi göstermek, etkin bir şekilde dinlemek, empatik davranabilmek zaman kaybı değil, daha iyi anlaşılmaya yol açacağından pek çok açıdan kazanım olacaktır. Amerika’da yapılan bir çalışmada hemşirelere empatik ve merhamet bazlı iletişim becerilerinin öğretilmesi ile ilgili bir çalışma yapılmış ve aktif dinleme de 4 basamaklı bir beceri olarak öğretilmesi gereken konular arasında yerini almıştır (9). Grup çalışmamızda aktif dinlemenin basamaklarını ve detaylarını konuşup tartıştıktan sonra aktif dinleme- nin “hiç araya girmeden dinlemek” olmadığı anlaşılmıştır. Kanada’da yapılan bir çalışmada da tıp fakültesi 1. sınıf öğrencilerine aktif dinlemeyi öğreten bir çalışma yapılmıştır. Role play yöntemiyle öğrencilerin hasta ve doktor rolleri yaparak etkili iletişim kurmayı öğrenmeleri, dikkatli birer dinleyici olmaları hedeflenmiştir (10).

Çalışmamızda iletişim derslerinin gerekli olduğu-na ve laboratuvarda uygulamalı olarak yapılması gerektiğine katılanların oranı artmıştı. Acil servis asistanları için düzenlenen bir iletişim becerileri kursunda da önce teorik dersler anlatılmış, ardından küçük grupta tartışma, role play şeklinde interaktif uygulamalar yapılmış sonuçta iletişim becerilerinde ve hasta memnuniyetinde artış olduğu gözlenmiştir (11). Benzer bir çalışma da hemşirelerin iletişim becerilerini geliştirmek için yapılmış ve aktif dinleme de role-play yöntemiyle uygulamalı olarak öğretil-miştir. Teorik derslerin yanısıra pratik uygulamalarla da desteklenen bir eğitimin sonucunda iletişim becerileri, empati becerisi ve hasta memnuniyetinde artışlar izlenmiştir (12).

Sonuç

Aktif dinleme grup çalışmasında öğrencilerin hastayla iletişim konusunda farkındalıklarının arttığı gözlenmiştir. İletişim becerileri tıp fakültesi müfre- datında teorik ders olarak bulunmaktadır. Bu derslerin uygulamalı olarak küçük grup çalışmalarıyla da desteklenmesi kalıcılık açısından önemlidir.

Avşar ÜZ ve ark. Tıp Fakültesi Üçüncü Sınıf Öğrencilerinin Aktif Dinleme Grup Çalışmasının Değerlendirilmesi

Page 51: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

81

Euras J Fam Med 2015;4(2):78-82

ÖNCEÖNCEÖNCEÖNCE SONRASONRASONRA

Katılmıyorum Kararsızım Katılıyorum KatılmıyorumKatılmıyorum Kararsızım Katılıyorum p

Kişilerarası iletişimde sessiz iletişim sesli iletişimden daha etkilidir.

n = 73 (%39,9)

n =35 (%19,1)

n =75 (%41)

n =29 (%15,9)n =29

(%15,9)n =14 (%7,7)

n =140 (%76,5) 0,00

Ne söylediğimizden çok nasıl söylediğimiz önemlidir.

n =18 (%9,8)

n=10 (%5,5)

n=155 (%84,7)

n =9 (%4,9)n =9

(%4,9)n =3

(%1,6)n =171 (%93,5) 0,00

Türkiye’de aile hekimine düşen günlük hasta sayısı 100-150 kadardır.

n =48 (%26,2)

n=73 (%39,9)

n =62 (%33,9)

n =148 (%80,8)n =148 (%80,8)

n =12 (%6,6)

n =23 (%12,6) 0,00

Hekimin vücut dili hasta ile görüşmesinde etkilidir.

n = 8 (%3,9)

n =6 (%3,3)

n =169 (%92,4)

n =6 (%3,3)n =6

(%3,3)n =1

(%0,5)n =176 (%96,2) 0,004

Muayene sırasında hastaların sözleri doktorlar tarafından ilk dakikalarda kesilmektedir

n =50 (%27,3)

n =38 (%20,8)

n =95(%51,9)

n =34 (%18,6)n =34

(%18,6)n =14 (%7,7)

n =135 (%70,5) 0,00

Hastalar bırakılırsa saatlerce konuşurlar.

n =60 (%32,8)

n=50 (%27,3)

n =73 (%39,9)

n =139 (%65,1)n =139 (%65,1)

n =23 (%12,6)

n =41 (%22,4) 0,00

Hiçbir şey dememek konuşmamakla aynıdır.

n =98 (%53,5)

n =27 (%14,8)

n =58 (%31,7)

n =140 (%106,5)n =140

(%106,5)n =8

(%4,4)n =35

(%19,1) 0,00

Hastaya ilgi göstermek tedaviye olan uyumunu olumlu etkiler.

n =16 (%8,7)

n =1 (%0,5)

n =166 (%90,7)

n =9 (%4,9)n =9

(%4,9)n =1

(%0,5)n =173 (%94,5)

Hastayı aktif dinlemek sözünü hiç kesmeden dinlemektir.

n =99 (% 54,1)

n =30 (%16,4)

n =54 (%29,5)

n =133 (%72,7)n =133 (%72,7)

n =17 (%9,3)

n =33 (%18,1) 0,00

İletişimle ilgili derslerin meslek hayatım için gerekli olduğunu düşünüyorum.

n =11 (%6)

n =13 (%7,1)

n =159 (%86,8)

n =10 (%5,5)n =10 (%5,5)

n =10 (%5,5)

n =163 (%89,1) 0,18

İletişim dersleri laboratuarlarda uygulamalı olarak yapılmalıdır.

n =24 (%13,1)

n =27 (%14,8)

n =132 (%72,1)

n =28 (%15,1)n =28

(%15,1)n =18 (%9,8)

n =137 (%74,9) 0,6

Hastayla iletişim için derse gerek yoktur, yaşarken öğrenebiliriz.

n =118 (%64,5)

n =22 (%12)

n =43 (%23,5)

n =130 (%71)n =130 (%71)

n =22 (%12)

n =31 (%16,9) 0,04

Hastanın vücut dilinden bazı ipuçları elde edebiliriz.

n =14 (%7,7)

n =2 (%1,1)

n =167 (%91,2)

n =8 (%4,4)n =8

(%4,4)n =3

(%1,6)n =172 (%94)

Hastayla doğru ve yeterli iletişim zaman yetersizliğinden dolayı mümkün değildir.

n =48 (%26,2)

n=36 (%19,7)

n =99(%54,1)

n =70 (%38,3)n =70

(%38,3)n =27

(%14,8)n =86 (%47) 0,0

Tablo 1. Öğrencilere uygulanan ön ve son test sonuçları

Page 52: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

82

Avşar ÜZ ve ark. Tıp Fakültesi Üçüncü Sınıf Öğrencilerinin Aktif Dinleme Grup Çalışmasının Değerlendirilmesi

1. Holmes-Rovner M. Skills for communicating with patients. Health Expect 2005;8(3):277-8.

2. Silverman J. Teaching clinical communication: a mainstream activity or just a minority sport?. Patient Educ Couns 2009;76(3):361-7.

3. Epstein RM, Hundert EM. Defining and assessing professional competence. JAMA 2002;287(2):226-35.

4. Mueller PS. Incorporating professionalism into medical education: the Mayo Clinic experience. Keio J Med 2009;58(3):133-43.

5. Gürel E, Tat M. Bir iletişim edimi olarak dinleme ve Türkçe'de bulunan dinleme temalı atasözleri ile deyimler üzerine bir içerik analizi. Uluslararası Sosyal

Araştırmalar Dergisi 2012;5(23):276-97.

6. Egnew TR, Wilson HJ. Faculty and medical students' perceptions of teaching and learning about the doctor-patient relationship. Patient Educ Couns 2010;79(2):199-206.

7. Arnold CL, Coran JJ, Hagen MG. Revisiting patient communication training: an updated needs assessment and the AGENDA model. Patient Educ Couns 2012;88(3):399-405.

8. Jorge ML, Coelho IC, Paraizo MM, Paciornik EF. Leadership, management and teamwork learning through an extra-curricular project for medical students: descriptive study. Sao Paulo Med J 2014;132(5):303-6.

9. Kelley KJ, Kelley MF. Teaching empathy and other compassion-based communication skills. J Nurses Prof Dev 2013;29(6):321-4.

10. Boudreau JD, Cassell E, Fuks A. Preparing medical students to become attentive listeners. Med Teach 2009;31(1):22-9.

11. Cinar O, Ak M, Sutcigil L, Congologlu ED, Canbaz H, Kilic E, et al. Communication skills training for emergency medicine residents. Eur J Emerg Med 2012;19(1):9-13.

12. Ak M, Cinar O, Sutcigil L, Congologlu ED, Haciomeroglu B, Canbaz H, et al. Communication skills training for emergency nurses. Int J Med Sci 2011;8(5):397-401.

Kaynaklar

Page 53: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

83

Kadına Yönelik Şiddet Derecelendirme Ölçeği ve Mağdurların Cinsel Deneyimleri Ölçeği Türkçe Versiyonunun Geçerlilik ve GüvenilirliğiReliability and Validity of Turkish Version of The Severity of Violence Against Women Scale and Sexual Experiences Survey-Victimization Version

ÖZET

Amaç: Bu çalışmada Türkçe’ye uyarlanan Kadına Yönelik Şiddet Derecelendirme Ölçeği” ve “Mağdurların Cinsel Deneyimleri Ölçeği” araçlarının geçerlilik-güvenilirliği araştırılmıştır.

Yöntemler: 2014-2015 Güz Yarıyılı süresince Medikososyal Hizmetler Birimi’ne herhangi bir sebeple başvuran kız öğrencilerden 170 katılımcı seçilmiştir. Katılımcılara 30 sorudan oluşan demografik bilgilerle birlikte Amerika Birleşik Devletleri Hastalık Kontrol ve Koruma Merkezi tarafından 2006 yılında geliştirilmiş, 46 maddeden oluşan Kadına Yönelik Şiddet Derecelendirme Ölçeği ve 10 sorudan oluşan Mağdurların Cinsel Deneyimleri Ölçeği uygulanmıştır.

Bulgular: Katılımcıların yaş ortalamaları 21,02±2,42 yıl olup %56’sı lisans eğitimine devam etmektedir. Ölçeğin iç güvenilirlik katsayısı Cronbach alfa sırasıyla 0,979 ile yüksek güvenilirlikli ve 0,738 olarak oldukça iyi güvenilirlikli olarak tespit edildi. Dokuz alt alanlı Kadına Yönelik Şiddet Derecelendirme Ölçeği varyansın %88,1’ini açıklarken iki alt alanlı Mağdurların Cinsel Deneyimleri Ölçeği varyansın %67,9’unu açıklamaktadır. Öğe yükleri sırasıyla 0,443-0,884 ve 0,197-0,607 olarak bulunmuştur. Mağdurların Cinsel Deneyimleri Ölçeği korelasyon matriksi 0,574 olarak hesaplanmış ve en yüksek korelasyonun 4-8-9-10.sorularda olduğu bulunmuştur. Alt alanların orijinal ölçekle aynı olduğu tespit edilmiştir.

Sonuç: Çalışmamızda ölçüm aracının niteliğine uygun olarak yapılması gereken analizler uygulanmıştır. “Kadına Yönelik Şiddet Derecelendirme Ölçeği” ve “Mağdurların Cinsel Deneyimleri Ölçeği” Türkçe geçerlilik ve güvenilirlikleri bulunmuştur. Amerika Birleşik Devletleri Hastalık Kontrol ve Koruma Merkezi tarafından oluşturulan başta mağdur edenlere yönelik olmak üzere diğer ölçeklerin de Türkçe’ye kazandırılması ile flört şiddetiyle ilgili daha çok bilgi edinilebilir.

Anahtar kelimeler: şiddet, kadın, mağduriyet, geçerlilik, güvenilirlik

ABSTRACTAim: In this study we aimed to investigate the validity and reliability of “The Severity of Violence

Against Women Scale” and “Sexual Experiences Survey-Victimization Version” in Turkish population.Methods: One hundred seventy female college students were included in the study. Individuals

underwent 46-itemed “The Severity of Violence Against Women Scale”, also “Sexual Experiences Survey-Victimization Version” including 10 questions, which were developed by Centers of Disease Control and Prevention in the year of 2006.

Results: The mean age of individuals were 21.02±2.42 years old. 56% of the respondents were in undergraduate study others were in associate's degree. The value of SVAW was determined in high level reliability (Cronbach’s alpha: 0.979) and the value of SES was determined in medium level reliability (Cronbach’s alpha: 0.738). SVAW scale with nine domains expainded variance was 88.1%. Item loadings were found between 0.443-0.884. SES scale with two domains expainded variance was 67.9%. Maximum item correlations were found between 4-8-9-10 with 0.57. Subdomains were similar to the original survey.

Conclusion: In our study, required analysis were applied properly according to the nature of the measurement tools. Turkish version of SVAW and SES are psychometrically realiable and valid. If other scales developed by CDC verified to Turkish, more intimate partner violence could be introduced.

Keywords: violence, female, victimization, reliability, validity

AUTHORS / YAZARLAR

Canan TuzAile Hekimliği Anabilim Dalı, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ankara

Mehmet Ergun ÖksüzAile Hekimliği Anabilim Dalı, Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ankara

Ayşe Selda TekinerAile Hekimliği Anabilim Dalı, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ankara

ORIGINAL RESEARCH / ORİJİNAL ARAŞTIRMA 2015

Corresponding Author / İletişim içinUzm. Dr. Canan TuzAnkara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Eğitimi Anabilim Dalı, Ankara, TürkiyeE-mail: [email protected] Date of submission: 18.07.2015 / Date of acceptance: 30.07.2015

Page 54: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

84

Giriş

Şiddet her toplumda ve insanlık tarihinin her döneminde karşımıza çıkmaya devam eden bir olgudur. Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) tanımına göre şiddet; bir yaralanma ya da yaralanma tehlikesi, ölüm, psikolojik hasar, gelişim bozukluğu ya da yoksunlukla sonuçlanan, bir kişiye, kişinin kendine, bir grup ya da topluma kasıtlı olarak fiziksel ya da duygusal zorlama, güç kullanılması ya da tehdittir (1).

Flört ilişkisi, karşı cinsiyetle planlanmış sosyal aktivitelere girme veya evli olmayan çiftler arasında yaşanan romantik ilişki olarak tanımlanabilir. Flört etmek birçok ergen ve genç erişkinin yaşamında önemli bir aktivitedir (2). Gençler ilişkilerini ‘birini görmek, çıkmak, takılmak’ şeklinde tanımlamaktadır-lar (3). Amerika Birleşik Devletleri’nde, adolesan-ların yarısından fazlasının 16 yaş civarında flört etmeye başladığı ortaya konmuştur (4).

Özel veya sosyal durumlarda, psikolojik veya duygusal istismarı kapsayacak şekilde gerçekleş-tirilen fiziksel saldırı veya bedene zarar vermek amacıyla yapılan hareketler flört ilişkisinde şiddet olarak tanımlanabilir. Flört ilişkisi çerçevesinde yaşanan şiddet tipleri:

A. Fiziksel şiddet: Flört eden çiftler veya yakın ilişkide bulunan kişiler arasında dokunma, vücut teması sonucunda gerçekleşen fiziksel ve duygusal yaralanmadır (5).

B. Duygusal veya psikolojik şiddet: Flört ilişkisi çerçevesinde beraber olunan kişinin psikososyal gelişimine, zihinsel ve duygusal sağlığına zarar veren uygunsuz davranışlarda bulunulmasıdır (5).

C. Cinsel şiddet: Cinsel içerikli davranışların, rıza olmadan temas olsun veya olmasın kişiler arasında veya kolektif seviyelerde gerçekleşmesidir (5). Genç ve ergenler, diğer yaş gruplarına nazaran şiddetle daha sık karşılaşmaktadır. Üstelik genç erişkinler şiddetin hem mağduru ve hem uygulayıcısıdırlar. Gençlerin en sık karşılaştıkları şiddet türlerinden biri aile içi şiddet iken, bir diğeri ise flört şiddetidir.

Aile içi şiddet ayrıntılı bir şekilde araştırıl-maktadır. Ancak ergen ve genç erişkinlerin ilişkilerinde yaşanan şiddet uzun yıllar göz ardı edilmiştir. Son yirmi yılda “flört ilişkilerinde şiddet” konusunun tıp, hukuk ve psikoloji gibi alanların

dikkatini daha fazla çekmeye başlamasının nedeni, şiddetin yaygın ve sayısız negatif, sosyal ve psikolojik sonuçları olmasıdır (2-7). Cinsel yolla bulaşan hastalıkların, istenmeyen gebeliklerin hızla artması, madde ve alkol bağımlılığının tırmanması bu konuya bakış açısını değiştirmiştir. İlk etapta gençler arasında yaşanan cinsel davranışlar mercek altına alınmış, zaman içinde dikkat romantik ilişkinin her yönüne kaymıştır (7). Flört şiddetinin doğası, yapısı ve prevalansı ilk kez Makepeace ve ark (2) tarafından 1981 yılında araştırılmıştır. Her beş üniversite öğrencisinden birinin flört şiddetine uğradığını ve örnekleminin %61’inin flört ilişkisinde şiddet yaşayan birilerini tanıdığını bildirmiştir. Günümüzde yakın ilişki içinde (intimate partner) olan çiftlerin birbirlerine uyguladığı şiddetin endişe yaratacak boyutlarda olduğu bildirilmektedir (%15-71) (8). Ergenlerde ve genç yetişkinlerde şiddete maruz kalma prevalansı ise %15-42 arasında değişmektedir (8). Üniversite kampüslerinde de flört şiddeti oldukça yaygındır (9). Flört ilişkisinde şiddete motive eden risk faktörleri kıskançlık, agresyonun boşaltılması, ilişkide baskın ve kontrol sahibi olmaya duyulan ihtiyaç, çiftin, cinsellik ve cinsel aktiviteler hakkında fikir birliğinin bulunmaması, şiddet niteliğindeki davranışın, partnerinin kendisini iyi hissetmesini sağlayabileceğine dair inançlar olarak sayılmaktadır (10).

2014-2015 öğretim yılında Türkiye’de 193 üniversite ve 17290 ön lisans ve lisans öğrencisi mevcuttur (11). Bu rakamlara uzaktan eğitim ve açık öğretim programlarına kayıtlı öğrenciler dahil edilmemiştir. Üniversite öğrencilerinin sayısındaki artma ile birlikte evlenme yaşının gecikmesiyle romantik ilişkiler gündeme gelmektedir. Aile içi şiddeti önlemeye çalışırken, genç erişkinlerin yakın ilişkilerindeki şiddetle daha aile kurmadan tanıştığı bilinen bir gerçektir. Bu açıdan bakıldığında üniversite öğrencilerindeki flört şiddetini objektif olarak değerlendiren bir ölçeğe ihtiyaç duyulmuştur. Literatürde bu yönde bazı ölçekler bulunmasına rağmen, mevcut ölçekler aile içi şiddete yönelik olup sorular karı-koca ilişkisi ile sınırlandığından genç erişkinlere uyarlanamamıştır. Flört şiddeti başlıklı çalışmalar ülkemizde oldukça kısıtlıdır. Flört şiddetine yönelik tutumları fiziksel, psikolojik ve

Tuz C ve ark. Kadına Yönelik Şiddet Derecelendirme Ölçeği ve Mağdurların Cinsel Deneyimleri Ölçeği Türkçe Versiyonunun Geçerlilik ve Güvenilirliği

Page 55: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

85

seksüel olarak ayırarak değerlendiren herhangi bir ölçek bulunmamaktadır. Var olan ölçekler ise genellikle tek formdan, üstü kapalı sorulardan oluşmakta ve lise öğrencileri veya genç ergenler üzerinde uygulanmaktadır. Üniversite öğrencilerine ve genç erişkinlere yönelik yapılandırılmış anket bulunmamaktadır. 2014 yılında “Flörtte Şiddete Yönelik Tutumlar Ölçekleri” Türkçe’ye kazandırıl-mıştır (12). Ancak söz konusu ölçekler şiddete yönelik kişilerin algısını ölçmekle beraber şiddetin var olup olmadığını ya da derecesini gösterme- mektedir. Uyarlanan ölçek hem hitap ettiği populasyon hem de şiddetin sınıflandırılarak sorgulanması ve şiddetin şiddetini ölçmesi nedeniyle diğerlerinden ayrılmaktadır.

Amerika Birleşik Devletleri Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri (CDC) bünyesinde 2006 yılında “Yakın Partner Şiddeti Ölçümleri: Mağdur ve Kabahatli” adlı yüz altmış sayfalık bir rehber gelişti-rilmiştir (13). Bu rehber, Fiziksel Mağduriyet Ölçek- leri (Physical Victimization Scales), Cinsel Mağduri-yet Ölçekleri (Sexual Victimization Scales), Psikolo- jik/Duygusal Mağduriyet Ölçekleri (Psychological/ Emotional Victimization Scales), Taciz Mağduriyet Ölçekleri (Stalking Victimization Scales), Fiziksel Kabahatliyi Değerlendirme Ölçekleri (Physical Perpetration Scales), Cinsel Kabahatliyi Değerlendir-me Ölçekleri (Sexual Perpetration Scales), Psikolojik/Duygusal Kabahatliyi Değerlendirme Ölçekleri (Psychological/Emotional Perpetration Scales) ve Taciz Kabahatli Ölçekleri (Stalking Perpetration Scales) bölümlerinden oluşmaktadır (13). Çalışmamızda Türkçe literatürde eksikliği hissedilen Cinsel Mağduriyet Ölçekleri bölümündeki Kadına Yönelik Şiddet Derecelendirme Ölçeği (B4) (Severity of Violence Against Women Scale) ve Mağdurların Cinsel Deneyimleri Ölçeği (B5) (Sexual Experiences Survey-Victimization Version ) adlı alt ölçeklerin geçerlilik ve iç tutarlılığı araştırılmıştır.

Kadına Yönelik Şiddet Derecelendirme Ölçeği 46 maddelik kısa cümlelerden oluşmakta ve Likert tipi ölçek ile 1:Asla, 2:Bir kez, 3:Birkaç kez, 4:Birçok kez olarak derecelendirilmiştir. Mağdurların Cinsel Deneyimleri Ölçeği on adet iki şıklı cevaplardan oluşan çoktan seçmeli sorudan oluşmakta, eğer cevap olumlu ise sıfırdan beş veya daha fazla olmak üzere

mağduriyet sıklığı sorgulanmaktadır. Böylece flört ilişkisi içindeki cinsel şiddetin mevcut olup olmadığı, mevcutsa çok sık beraberlik gösterdiği fiziksel şiddetle birlikteliği, yine mevcutsa derecelendirmesi ve sıklığı bilimsel olarak ölçülebilecektir. Ölçeklerin Türkçe’ye uyarlanması çalışmasına başlanmadan önce ölçeği geliştiren yazar grubuna CDC aracılığı ile ulaşılmış ve gerekli izinler alınmıştır.

Ölçme bir niteliğin gözlenip, gözlem sonucunun sayı ve sembollerle gösterilmesidir. İstatistikte ölçme, aracının kendi içinde tutarlılığı ve güvenilirliğidir. Ölçme aracının ölçmek istenen değişkeni yetkin bir şekilde ölçüp ölçemediğine geçerlilik denir (14). Bilim ölçüm demektir ve ölçüm yaptığımız araçların yeterli düzeyde geçerli ve güvenli sonuçlar vermesi zorunluluktur.

Bir iç tutarlılık tahmin yöntemi olan alfa katsayısı Cronbach tarafından geliştirilmiş ve güvenilirlik hesaplarında sıkça kullanılmaktadır. Matematiksel anlamda yarıya bölmenin eşdeğeridir. Özellikle Likert türü toplamalı ölçekler, anlamsal farklılık ölçekleri gibi maddelerin birbirleriyle ne derece tutarlı olduğuna dair bilgi verir (15).

Bu araştırmada kadına yönelik flört şiddetinin fiziksel ve cinsel yönünün bilimsel açıdan değerlen-dirilmesi amacıyla literatürde eksik olan “Kadına Yönelik Şiddet Derecelendirme Ölçeği” ve “Mağdur-ların Cinsel Deneyimleri Ölçeği” adlı veri toplama araçlarının Türkçe’ye uyarlanması amaçlanmaktadır.

Yöntemler

ÖrneklemAraştırmanın örneklemini bir üniversitenin

merkez kampüsünde öğrenim gören 170 kız öğrenci oluşturmaktadır. Örnek uyarlama sürecindeki örneklemin yaş ve ön lisans/lisans dağılımı tablo 1’de gösterilmektedir.

1.Aşama: Ölçeğin Türkçe Çevirisi- Uyarlanması: "Severity of Violence Against Women Scale” ve “Sexual Experiences Survey” Türkçe’ye uyarlaya- bilmek için ölçek maddeleri ileri düzeyde İngilizce bilen, yazarların da aralarında bulunduğu bir grup ve Mütercim-Tercümanlık bölümünden bir yüksek lisans öğrencisi tarafından birbirlerinden bağımsız olarak Türkçe’ye çevrilmiştir. Daha sonra iki taslak birbirleri ile karşılaştırılarak tartışılmış ve geri çevirinin

Euras J Fam Med 2015;4(2):83-89

Page 56: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

86

yapılacağı yeni bir veri toplama aracı bulunmuştur. İngilizce’ye geri çeviri anadili İngilizce olan bir akademisyen tarafından yapılmış ve söz konusu metinler incelenerek gerekli düzeltmeler yapılmıştır. Ölçeğin yeni metni, amacı açıklanarak 6 kadın sağlık personeline uygulanmış, anlaşılması güç görünen maddeler düzeltilmiştir. Çeviri-uyarlama çalışmasın-dan gelen geri bildirimler, katılımcıların soruları ve cevap seçeneklerini doğru algıladıklarını göstermiştir.

2.Aşama: Güvenilirlik ve Geçerlilik: Araştırma-nın ikinci aşamasında amaç, “Kadına Yönelik Şiddet Derecelendirme Ölçeği” ve “Mağdurların Cinsel Deneyimleri Ölçeği” adlı veri toplama araçlarının Türkçe uyarlamasını yapı geçerliliği (faktör, ayrım ve uzaklaşma) ve güvenilirlik (iç tutarlılık) için incelemektir.

Değerlendirmeler, maddelerin yeterli psikometrik özellikleri ve son veri toplama aracının klinik yapısını oluşturmak amacıyla madde-madde zemininde uygulanmıştır. Faktör analizi, anketin temelinde yatan oluşumu analiz etmek ve faktör geçerliliğini, ilişkili hipotezi yapılmış alan ile hangi maddenin ilgili olduğu derecesini ölçmek amacıyla uygulanmıştır. Her faktör içindeki maddelerin iç tutarlılığı Cronbach alfa formülü kullanılarak hesaplanmıştır.

Araştırma verilerinin toplanması için, örneklem grubu İç Anadolu Bölgesi’ndeki bir üniversiteye 2014-2015 Güz Yarıyılı süresince medikososyal hizmetlerden faydalanmak üzere başvuran kız öğrenciler arasından gönüllülük esasına göre uygun/kazara örnekleme yoluyla belirlenmiştir. Uygulamanın yapılabilmesi için söz konusu üniversitenin rektörlüğünden gerekli izinler alınmış ve araştırmacı tarafından yüz yüze görüşme yöntemi ile anketler kapalı zarf içinde verilip, yine kapalı zarf içinde kutuya kendisinin atması ile teslim alınmıştır. Araştırma grubunda bulunan öğrencilere çalışmanın amacı ile ilgili bilgi verilmiş ve kendilerine gönüllü onam formu imzalatılmıştır.

Veri Toplama Araçları“Kadına Yönelik Şiddet Derecelendirme Ölçeği”

ve “Mağdurların Cinsel Deneyimleri Ölçeği” kızlarda flört şiddetinin fiziksel ve cinsel boyutunu belirlemek üzere aralarında Thompson, Mattie P, Sitterle, Dylan gibi isimlerin bulunduğu CDC yazarları tarafından (2011) geliştirilmiştir.

Verilerin AnaliziAraştırmada kullanılan anketlerin uygulanması

sonucunda toplanan veriler üzerinden bir genel değerlendirme yapılmış ve en az bir sorunun boş bırakıldığı veya aynı sorunun birden fazla kez cevaplandığı veri toplama araçları değerlendirmeye dahil edilmemiştir. Veriler düzenlenerek istatistiki analizlerinin yapılabilmesi için, Statistical Package for the Social Science (SPSS) paket programından yararlanılmıştır.

BulgularÇalışmaya katılan gönüllülerin temel özellikleri

Tablo 1’de verilmiştir. Katılımcıların yaş ortalaması 21,8 idi. Yaşları 19 ile 25 arasında idi. Katılımcıların %56,5’i lisans, diğerleri ön lisans programında öğrenim görmekteydi. Partneri tarafından cinsel şiddete maruz kalma prevalansı %8,2 idi. Flört şiddetini fiziksel olarak yaşayan kızlar örneklemin %9,8 kadarını kapsamaktaydı.

Tablo 1. Katılımcıların demografik özellikleriDemografik Özellikler Öğrenci Sayısı (%)

Öğrenim durumuFakülte 57,6Yüksekokul 41,2Belirtilmemiş 1,2Medeni halEvli 1,2Bekar 98,2Birlikte yaşıyor 0,6Yaşadığı ortamYurtta 27,2Arkadaşıyla evde 2,9Ailesinin yanında 62,9Tek başına evde 7,1

Faktör Analizi ve Alt Alan PuanlamasıFlört şiddetinin yaygınlığını belirlemek amacıyla

geliştirilen ölçeklerde yer alan maddelerin benzer davranışları ne ölçüde ölçtüğünün belirlenmesi için, alınan puanlar ile ölçeğin toplam puanı arasındaki ilişki (madde-toplam puan korelasyonu) hesaplanmış-tır. Test maddelerinden alınan puanlar ile testin toplam puanı arasındaki ilişkiyi açıklayan madde- toplam puan korelasyonunun pozitif hatta 0,25’den büyük olması gerekmektedir. Bu da iç tutarlılığının yüksek olduğunu ifade eder. Bu kurala uymayan maddelerin ölçekten çıkarılması önerilmektedir (15,16). Buna göre Likert tipi ölçeğin düzeltilmiş

Tuz C ve ark. Kadına Yönelik Şiddet Derecelendirme Ölçeği ve Mağdurların Cinsel Deneyimleri Ölçeği Türkçe Versiyonunun Geçerlilik ve Güvenilirliği

Page 57: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

87

madde-toplam puan korelasyonlarına bakıldığında tüm maddelerin söz konusu değerden yüksek olması nedeniyle ölçekten herhangi bir madde çıkarılmadan aynen uygulanmasına karar verilmiştir.

“Kadına Yönelik Şiddet Derecelendirme Ölçeği” ve “Mağdurların Cinsel Deneyimleri Ölçeği” adlı veri toplama araçlarının güvenilirliğini belirlemek amacıyla Cronbach alpha iç tutarlılık değeri hesaplanmıştır. Araştırmalarda 0,70 ve üzeri değerler yeterli kabul edilmektedir (14). Kadına Yönelik Şiddet Derecelendirme Ölçeği’nin Cronbach alpha değerinin 0,979 olduğu ve güvenilirliğinin yüksek düzeyde olduğu tespit edilmiştir. Mağdurların Cinsel Deneyimleri Ölçeği’nin Cronbach alpha değerinin 0,738 olduğu ve güvenilirliğinin iyi düzeyde olduğu görülmektedir. Dokuz alt alanlı Kadına Yönelik Şiddet Derecelendirme Ölçeği varyansın %88,1’ini açıklarken iki alt alanlı Mağdurların Cinsel Deneyim- leri Ölçeği varyansın %67,9’ini açıklamaktadır. Kadına Yönelik Şiddet Derecelendirme Ölçeği öğe yükleri sırasıyla 0,443-0,884 olarak bulunmuştur. Mağdurların Cinsel Deneyimleri Ölçeği korelasyon matriksi 0,574 olarak hesaplanmış ve en yüksek korelasyonun 4-8-9-10. sorularda olduğu bulun-muştur. Güvenilirlik istatistikleri Tablo 2, Tablo 3 ve Tablo 4’te gösterilmiştir.

Tablo 2. Güvenilirlik istatistikleriCronbach

alphaMadde sayısı

Kadına Yönelik Şiddet Derecelendirme Ölçeği

0,979 46

Mağdurların Cinsel Deneyimleri Ölçeği

0,738 10

Tartışma

Ölçekler, somut parametreleri ölçerken koşulsuz değişmezlik gösterir. Oysa soyut parametrelerde genellikle istenen kararlılığı gösteremez. Bundan dolayı soyut parametrelerin ölçülmesi planlandığında ölçekler güvenilirlik analizleriyle ve geçerlilik araştırmaları ile desteklenmelidir. Ancak güvenilirliği olan ve geçerliliği ispatlanmış ölçekler doğru verileri sağlayabilir. Eğer ölçeğin güvenilirlik ve geçer-liliğinin araştırıldığı örneklem ile sonradan ölçeğin kullanılacağı örneklem arasında belirgin farklılıklar varsa, güvenilirliğin ve geçerliliğin tekrar hesaplan- ması gerekebilir (17).

Tablo 3. Kadına Yönelik Şiddet Derecelendirme Ölçeği güvenilirlik istatistikleri

Madde silinirse

ölçek ortalaması

Madde silinirse

ölçek varyansı

Düzeltilmiş Madde-Toplam

Korelasyonu

Madde silinirse

Cronbach Alfa

S1 44,44 267,439 0,698 0,979S2 44,59 272,289 0,670 0,979S3 44,42 267,967 0,616 0,980S4 44,72 275,184 0,806 0,978S5 44,50 270,217 0,646 0,979S6 44,49 268,656 0,665 0,979S7 44,66 272,747 0,718 0,979S8 44,44 266,375 0,679 0,979S9 44,66 271,694 0,699 0,979S10 44,71 273,954 0,739 0,979S11 44,73 275,366 0,741 0,979S12 44,70 275,450 0,698 0,979S13 44,56 269,659 0,677 0,979S14 44,57 272,420 0,589 0,979S15 44,76 277,349 0,851 0,979S16 44,79 278,400 0,863 0,979S17 44,78 278,160 0,856 0,979S18 44,78 277,848 0,838 0,979S19 44,79 278,411 0,861 0,979S20 44,75 276,155 0,792 0,979S21 44,72 274,918 0,825 0,978S22 44,76 276,563 0,879 0,978S23 44,64 272,531 0,730 0,979S24 44,76 277,722 0,732 0,979S25 44,62 272,711 0,679 0,979S26 44,61 271,221 0,748 0,979S27 44,75 275,921 0,855 0,978S28 44,66 275,740 0,601 0,979S29 44,75 276,152 0,837 0,978S30 44,75 275,716 0,824 0,978S31 44,74 275,141 0,824 0,978S32 44,79 277,902 0,912 0,979S33 44,78 277,293 0,888 0,979S34 44,78 277,181 0,872 0,979S35 44,79 278,523 0,883 0,979S36 44,76 276,034 0,901 0,978S37 44,78 278,599 0,865 0,979S38 44,79 278,099 0,892 0,979S39 44,77 276,652 0,894 0,978S40 44,79 278,523 0,883 0,979S41 44,75 277,170 0,759 0,979S42 44,79 279,024 0,856 0,979S43 44,78 278,033 0,821 0,979S44 44,76 277,282 0,738 0,979S45 44,78 278,449 0,784 0,979S46 44,79 278,523 0,883 0,979

Euras J Fam Med 2015;4(2):83-89

Page 58: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

88

Tablo 4. Mağdurların Cinsel Deneyimleri Ölçeği güve-nilirlik istatistikleri

Madde silinirse

ölçek ortalaması

Madde silinirse

ölçek varyansı

Düzeltilmiş Madde-Toplam

Korelasyonu

Madde silinirse

Cronbach Alfa

S1 19,82 0,442 0,574 0,686S2 19,79 0,602 0,079 0,747S3 19,82 0,481 0,457 0,708S4 19,79 0,543 0,607 0,707S5 19,79 0,602 0,079 0,747S6 19,81 0,560 0,205 0,742S7 19,79 0,618 0,000 0,745S8 19,79 0,543 0,607 0,707S9 19,79 0,543 0,607 0,707S10 19,81 0,512 0,464 0,708

Çalışmamızda ölçüm aracının niteliğine uygun olarak yapılması gereken analizler uygulanmıştır. “Kadına Yönelik Şiddet Derecelendirme Ölçeği” ve “Mağdurların Cinsel Deneyimleri Ölçeği” Türkçe geçerlilik ve güvenilirlikleri yeterli bulunmuştur.

2013 yılında Hacettepe Üniversitesi’nde “Ro-mantik İlişkilerde Algılanan İstismar “ adlı bir ölçek geliştirilmiştir (18). Söz konusu ölçek, genel olarak flört eden kişiler arasındaki fiziksel, cinsel ya da psikolojik ayrımı yapmadan şiddeti istismar adı altında genel olarak ölçmektedir. Oysa çalışmamızda-ki iki ölçek, birbirine benzer olmasına rağmen sonuçları birbirinden bağımsız iki farklı şiddeti iki farklı ölçekle derecelendirerek ölçmektedir. Ölçekle- rin karşılaştırılması ve gerekirse birbirleriyle birleşti-rilmesi için çok merkezli çalışmalar gerekli olabilir.

Hart&Klein’a göre yakın ilişkilerdeki olumsuz tutum ve davranışlar şiddet kategorisine girerken, tanımadığı bir kişi tarafından şiddete maruz kalınmak istismar olarak adlandırılmaktadır (19). Dolayısıyla ölçeğimiz istismardan ziyade şiddeti ölçme ve eğer varsa derecesini saptamaya yöneliktir. İstismar ile ilgili herhangi bir parametre ölçülmemektedir.

Ayrıca araştırmamızdaki ölçekler Amerika Birleşik Devletleri Hastalık Kontrol ve Koruma Merkezi yazarlar grubu tarafından çeşitli anket

soruları harmanlanarak oluşturulmuştur ve Amerika’ da yaygın olarak kullanılmaktadır. 2011 yılında yayınlanan rapora göre Amerika Birleşik Devlet-leri’nde kadınların %19,3’ü hayatlarının bir döneminde tecavüze uğramış ve %43,9’u flört şiddetine maruz kalmıştır. Araştırmanın sürdürüldüğü bir yıl boyunca yeni şiddet mağduriyeti %5,5 olarak tespit ediliştir (20). Çalışmamızdaki flört şiddeti prevalansı ise %8,2 olarak bulunmuştur. Aynı ölçekler kullanılarak benzer bir çalışma Türkiye’de yapılıp sonuçlar karşılaştırılabilir. Böylece flört şiddetinin prevalansı ve derecesi hesaplanıp cinsel şiddet oranı tespit edilerek durum değerlendirmesi yapılabilir.

Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan başka bir çalışmaya göre kadınlar erkeklerden üç kat daha fazla romantik ilişkilerinde şiddete maruz kalmakta- dır (21). Bu açıdan ölçeklerin öncelikle kadınlara yö- nelik olan versiyonları uygulanarak geçerliliği test edilmiştir. İleri çalışmalarda ölçeklerin erkeklere yönelik versiyonları da Türkçe literatüre kazandırmak amacıyla çalışmalar yapılabilir. Amerika Birleşik Devletleri Hastalık Kontrol ve Koruma Merkezi tara- fından oluşturulan başta mağdur edenlere yönelik olmak üzere diğer ölçeklerin de Türkçe’ye kazandırıl-ması ile şiddet olgularına daha kapsamlı rastlanabilir.

Sonuç

Ölçüm, bilimin tartışılmaz kuralıdır. Ölçüm araçlarının yeteri derecede geçerli ve güvenli olması özen gösterilmesi gereken bir durumdur. Cronbach alfa katsayısı geçerlilik ve güvenilirlik kavramları ile bütünleşmiştir ve standartizasyonun iyi bir belirteci- dir (17). “Kadına Yönelik Şiddet Derecelendirme Ölçeği” ve “Mağdurların Cinsel Deneyimleri Ölçeği” araçları medikososyal hizmetler başta olmak üzere klinik araştırmalarda kullanılabilecek, ülkemiz için dil ve psikometrik olarak geçerliliği olan güvenilir bir yöntemdir.

Tuz C ve ark. Kadına Yönelik Şiddet Derecelendirme Ölçeği ve Mağdurların Cinsel Deneyimleri Ölçeği Türkçe Versiyonunun Geçerlilik ve Güvenilirliği

Kaynaklar

1. World Health Organization. World report on violence and health [internet]. Geneva: WHO Press; 2002 [cited 2015 May 4]. Available from: http://whqlibdoc.who.int/hq/2002/9241545615_eng.pdf.

2. Jackson SM. Issues in the dating violence research: a review of the literature. Aggression and Violent Behavior 1999;4(2):233-47.

3. Wolfe DA, Scott K, Crooks C. Abuse and violence in

adolescent girls’ dating relationships. In: Bell DJ, Foster SL, Mash EJ (Eds.). Handbook of behavioral and emotional problems in girls. 1st ed. New York: Kluwer Academic/Plenum

Page 59: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

89

Euras J Fam Med 2015;4(2):83-89

Publishers; 2005:381-415.4. Wekerle C, Wolfe DA.

Dating violence in mid-adolescence: theory, significance, and emerging prevention initiatives. Clinical Psychology Review 1999;19(4):435-56.

5. Ely G, Dulmus CN, Wodarski JS. Adolescent Dating Violence. In: Rapp-Paglicci LA, Roberts AR Wodarski JS (Eds.). Handbook Of Violence. 1st ed. New York: John Wiley & Sons, Inc; 2002:34-49.

6. Gover AR. Risky lifestyles and dating violence: a theoretical test of violent victimization. Journal of Criminal Justice 2004;32(2):171-80.

7. World Health Organization. Multi-country study on women's health and domestic violence against women [Internet]. Geneva: WHO Press; 2005 [cited 2015 Apr 4]. Available from: http://www.who.int/reproductivehealth/publications/violence/24159358X/en/

8. Makin-Byrd KN. Developmental Model Of Partner Violence: A Longitudinal Study (Dissertation). Pennsylvania (USA): The Graduate School Department of Psychology of The State University; 2009.

9. Hatipoğlu ÜS. Başkent Üniversitesi Öğrencilerinde Flört Şiddeti Prevalansı Anketi (tez). Ankara (Türkiye): Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi

Adli Tıp Anabilim Dalı; 2010.

10. Ely G, Dulmus CN, Wodarski JS. Adolescent dating violence. In: Rapp-Paglicci LA, Roberts AR Wodarski JS (Eds.). Handbook Of Violence. 1st ed. New York: John Wiley & Sons, Inc; 2002:34-49.

11. Çetinsaya, G. Büyüme, kalite, uluslararasılaşma: Türkiye yükseköğretimi için bir yol haritası. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Basımevi Müdürlüğü; 2014. 200 p.

12. Cabı E, Yalçınalp S. Öğretmen adaylarına yönelik mesleki kaygı ölçeği (MKÖ): geçerlik ve güvenirlik çalışması. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi 2013;44(1):85-96.

13. Thompson MP, Basile KC, Hertz MF, Sitterle D. Measuring intimate partner violence victimization and perpetration; a compendium of assessment tools. Atlanta: Centers for Disease Control and Prevention, National Center for Injury Prevention and Control, 2006. 163 p.

14. Aktürk Z, Acemoğlu H. Tıbbi araştırmalarda güvenilirlik ve geçerlilik. Dicle Tıp Dergisi 2012;39(2):316-9.

15. Büyüköztürk Ş. Anket geliştirme. Türk Eğitim Bilimleri Dergisi 2005;3(2):1-19.

16. Ercan İ, Ediz B, Kan İ. Sağlık kurumlarında teknik olmayan boyut için hizmet memnuniyetini ölçebilmek

amacıyla geliştirilen ölçek. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi 2004;30(3):151-7.

17. Çetinbaş A, Dağdeviren HN, Öztora S, Çaylan A, Sezer Ö. Doğurganlık Sorunu Yaşayan Kişiler İçin Hayat Kalitesi Ölçeği’nin Türkçe versiyonunun iç güvenilirlik analizi. Euras J Fam Med 2014;3(2):105-10.

18. Kılınçer AS, Tuzgül Dost M. Üniversite öğrencilerinin romantik ilişkilerinde algıladıkları istismar. Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi 2014;5(42):160-72.

19. Hart BJ, Klein AR. Practical implications of current intimate partner violence research for victim advocates and service providers. Rockville: National Criminal Justice Reference Service (US); 2013 Jan. 260 p. Report No.: 244348.

20. Prevalence and characteristics of sexual violence, stalking, and intimate partner violence victimization - national ıntimate partner and sexual violence survey. Morbidity And Mortality Weekly Report 2014;63(SS08):1-18.

21. Spivak HR, Lynn Jenkins E, VanAudenhove K, Lee D, Kelly M, Iskander J. CDC grand rounds: a public health approach to prevention of ıntimate partner violence. Morbidity and Mortality Weekly Report 2014;63(2):38-41.

Page 60: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

90

A Case of Polymyalgia Rheumatica Mimicking Multiple Myeloma

Multiple Myelomu Taklit Eden Bir Polimiyaljiya Romatika Olgusu

ABSTRACTPolymyalgia rheumatica is an inflammatory disease of mainly the elder population. It is

characterized with morning stiffness and pain in shoulder and pelvic girdles. Although inflammatory markers may support the diagnosis, there’s no gold standard diagnostic test. Therefore the diagnosis is based mainly on clinical evaluation. Atypical presentation of the disease is often and it can mimick many inflammatory, infectious or malignant diseases. We describe a 76 years-old female patient who presented with atypical symptoms and was thought to have multiple myeloma at first sight but who turned out to have polymyalgia rheumatica after further evaluation.

Keywords: polymyalgia rheumatica, multiple myeloma

ÖZETPolimiyaljia romatika genel olarak yaşlı popülasyonda görülen enflamatuar bir hastalıktır. Omuz ve

kalça kuşağında sabah tutukluğu ve ağrı ile karakterizedir. Enflamatuar belirteçler tanıyı destekleyebilirse de altın standart bir tanı testi bulunmamaktadır. Bu nedenle tanı temel olarak klinik değerlendirmeye dayanır. Hastalığın atipik prezentasyonu sık görülmekte olup pek çok enflamatuar, enfeksiyöz ve malign hastalığı taklit edebilmektedir. Biz, atipik semptomlarla başvuran ve ilk bakışta multiple myelom olduğu düşünülen ancak sonuçta polimiyaljia romatika olduğu anlaşılan 76 yaşında bayan hastamızı paylaşmak istiyoruz.

Anahtar kelimeler: polimiyaljia romatika, multiple myelom

AUTHORS / YAZARLAR

Yusuf SavranDepartment of Internal Medicine, Dokuz Eylul University School of Medicine, Izmir, Turkey

CASE REPORT / OLGU SUNUMU 2015

Corresponding Author / İletişim içinDr. Yusuf Savran, MDDokuz Eylul University School of Medicine, Department of Internal Medicine, 35340, Balcova, Izmir, Turkey E-mail: [email protected] of submission: 08.01.2015 / Date of acceptance: 30.07.2015

Introduction

Polymyalgia Rheumatica (PMR) is a disease characterized by severe pain in shoulder and pelvic girdles associated with morning stiffness which is relatively common in individuals over 50 years age. It is more frequent in women and the incidence increases with age peaking at 70-80 years (1,2). Laboratory findings in PMR are nonspecific. Patients may represent with anemia, leukocytosis and elevation of inflammatory markers (3,4). Erythrocyte sedimentation rate (ESR) and C-reactive protein (CRP) are often elevated, but normal or low ESR (<30 mm/h) has also been reported in 6-20% of patients (5-8). Thyroid-stimulating hormone (TSH), muscle enzymes (creatine phosphokinase), calcium, electrolytes, renal function, serum protein electrophoresis and urine analysis are also recommended tests in differential diagnosis of PMR (9,10).

Although few in literature, cases presenting with PMR-like symptoms which were found to have monoclonal gammopathy either benign or associated with underlying lymphoreticular malignancy have been described (11,12).

We describe a case mimicking multiple myeloma at first evaluation but which turned out to be PMR in further investigation.

Page 61: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

91

Case

76 years old female patient referred to our clinic with the complaints of malaise, loss of appetite and night sweats for 2 months. She did not have fever, weight loss or any other systemic complaints. On physical examination, except conjunctival and mucosal paleness there was no other pathological findings. Complete blood count, hemoglobin (Hgb), hematocrit (Htc), mean corpuscular volume (MCV), red cell distribution width (RDW), platelets (Plt), erythrocyte sedimentation rate (ESR) and bio- chemistry analysis [c-reactive protein (CRP), blood urea nitrogen (BUN), creatinine, total protein, albumin, globulin, calcium, alanine aminotransferase (ALT), aspartate aminotransferase (AST)] results are shown in Table 1. Upon these findings she was admitted to the hospital with an initial diagnosis of multiple myeloma for further investigation. Additional laboratory investigations [serum iron, total iron binding capacity (TIBC), transferrin saturation (TS), ferritin, thyroid stimulating hormone (TSH), free thyroxine (fT4)] results are also displayed on Table 1. HBsAg, anti-HCV, anti-HIV were negative. Only anti-HBs was positive indicating immunity. Blood smear revealed normochromic, normocytic erythrocytes but atypical lymphocytes were predominant. Brucella serology was negative. Urinary Bence Jones proteins were absent. In serum protein electrophoresis a polyclonal spike was detected in beta 2 and gammaglobulin fractions (Figure 1).

Figure 1. Polyclonal spike detected in beta 2 and gamma- globulin fractions in serum protein electrophoresis.

Serum IgA (447.9 mg/dl) and serum IgG levels (2256 mg/dl ) were increased (normal ranges: 70-400 mg/dl and 700-1600 mg/dl respectively) whereas IgM level was 124 mg/dl (normal range: 40- 230 mg/dl). Skeletal survey showed no pathological findings. Thoracoabdominal computerized tomo- graphy revealed no pathological findings. Blood marrow aspiration and biopsy revealed no myeloproliferative disease.

Table 1. Laboratuary findings at presentation and after one month.

Normal range

At presen-tation

1 month later

WBC (/mmᶟ) 4 - 10×10ᶟ 7.4 13.5

Hgb (gr/dL) 12-16 10.6 13.1

Htc (%) 36-46 32.8 38.6

MCV (fL) 80.7-95.5 76.9 84

RDW (%) 11.8-14.3 16.8 15.1

Plt (/mmᶟ) 156-373×10ᶟ 470 373

ESR (mm/hr) 0-20 100 23

CRP ( mg/L) 0.2-5 60.2 3.5

Total protein (gr/dL) 6.6-8.3 8.59 7.9

Albumin (gr/dL) 3.5-5.2 3.09 3.8

Globulin (gr/dL) 5.5 4.1

BUN (mg/dL) 8-23 18 23

Creatinine (mg/dL) 0.51-0.95 0.76 0.8

Calcium (mg/dL) 8.8-10.6 10.18 10.1

ALT (U/L) 0-35 22 18

AST (U/L) 0-35 28 25

Iron (µg/dL) 60-180 180

TIBC (µg/dL) 250-450 420

TS (%) 20-50 43

Ferritin (ng/mL) 11-306 218

TSH (µIU/ mL) 0.34-5.6 2.12

FT4 (ng/dL) 0.5-1.51 0.88

Through brief examination and research, a diagnosis was not reached. At this point, we decided to evaluate the patient for rheumatological diseases. She had general weakness, restless sleep periods but she did not complain of arthralgia, fever, dry eye or mouth. Antinuclear anticore (ANA), RF and CCP anticores were in normal ranges. She did not have a headache, scalp tenderness, jaw claudication or visual disturbances but suffered of pain and morning

Euras J Fam Med 2015;4(2):90-93

Page 62: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

92

stiffness lasting less than an hour in pelvic and shoulder girdle muscles but no muscle weakness.

As a result of all the physical complaints and laboratory findings PMR was diagnosed. Metil- prednisolone 16 mg/day was started. One month later, on control examination she had no complaints of malaise or morning stiffness. Control laboratory investigation results were significantly better (Table 1). Metilprednisolone 16 mg/d for 3 months and gradual dose tappering afterwards was planned.

Discussion

PMR is a relatively common inflammatory disease of elderly population which has many nonspecific features and a wide differential diagnosis. There is no gold standard diagnostic test and the diagnosis is based mainly on clinical and laboratory features (1,13). The average age of onset is 70 years and there is a marked female predominance. Although genetic and environmental factors contribute to disease susceptibility, the exact cause of PMR is unknown. In 2012 European League Against Rheumatism (EULAR) and the American College of Rheumathology revised the criteria for classification of PMR after a workshop (14). In patients presenting with symptoms and laboratory findings that can not be explained by an alternative diagnosis these criteria may have a good diagnostic value.

There are many clinical conditions that can mimic PMR including active infection, malignancies

and other inflammatory conditions. Therefore clinicians must be alert in patients presenting with PMR-like symptoms. The diagnosis requires exclusion of other diseases.

In 1987, Kalra and Delamere (11) described five patients presenting with PMR-like symptoms who were found to have a monoclonal gammopathy and suggested that PMR could be a presenting feature of underlying lymphoreticular malignancy. Ilfred et al (12) have also reported four cases of benign monoclonal gammopathy associated with PMR.

In a recent case report by Suzuki et al (15) a 50 year old man with PMR-like symptoms turned out to have multiple myeloma after PET scan and bone marrow aspiration biopsy.

Our case presented with atypical complaints, very high eryhtrocyte sedimentation rate and an inverse ratio of albumin/globulin levels which led us to multiple myeloma for diagnosis at the beginning. During further examination multiple myeloma or any other malignancy was excluded and finally PMR was diagnosed. Furthermore excellent response to corticosteroid treatment strenghtened the diagnosis. Although the diagnosis seems to be certain, our knowledge of the literature still warns us to keep in mind other lymphoproliferative malignancies that may come up in the future. Polymyalgia rheumatica is a special diagnosis and requires careful exclusion of other diseases including malignancies and should be always kept under follow-up.

Savran Y. A Case Of Polymyalgia Rheumatica Mimicking Multiple Myeloma

1. Salvarani C, Cantini F, Boiardi L, Hunder GG. Polymyalgia rheumatica and giant-cell arteritis. N Engl J Med 2002;347(4):261-71.

2. Gonzalez-Gay MA, Vazquez-Rodriguez TR, Lopez-Diaz MJ, Miranda-Filloy JA, Gonzalez-Juanatey C, Martin J, et al. Epidemiology of giant cell arteritis and polymyalgia rheumatica.

Arthritis Rheum 2009;61(10):1454-61.

3. Bird HA, Esselinckx W, Dixon AS, Mowat AG, Wood PH. An evaluation of criteria for polymyalgia rheumatica. Ann Rheum Dis 1979;38(5):434-9.

4. Chuang TY, Hunder GG, Ilstrup DM, Kurland LT. Polymyalgia rheumatica: a 10-year epidemiologic and clinical study. Ann Intern

Med 1982;97(5):672-80.5. González-Gay MA,

Rodríguez-Valverde V, Blanco R, Fernández-Sueiro JL, Armona J, Figueroa M, et al. Polymyalgia rheumatica without significantly increased erythrocyte sedimentation rate. A more benign syndrome. Arch Intern Med 1997;157(3):317-20.

6. Olsson AT, Elling H, Elling P. Frequency of a normal

References

Page 63: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

93

Euras J Fam Med 2015;4(2):90-93

erythrocyte sedimentation rate in patients with active, untreated arteritis temporalis and polymyalgia rheumatica: comment on the article by Helfgott and Kieval. Arthritis Rheum 1997;40(1):191-3.

7. Proven A, Gabriel SE, O'Fallon WM, Hunder GG. Polymyalgia rheumatica with low erythrocyte sedimentation rate at diagnosis. J Rheumatol 1999;26(6):1333-7.

8. Cantini F, Salvarani C, Olivieri I, Macchioni L, Ranzi A, Niccoli L, et al. Erythrocyte sedimentation rate and C-reactive protein in the evaluation of disease activity and severity in polymyalgia rheumatica: a prospective follow-up study. Semin Arthritis Rheum 2000;30(1):17-24.

9. Michet CJ, Matteson EL.

Polymyalgia rheumatica. BMJ 2008;336(7647):765-9.

10. Dasgupta B, Borg FA, Hassan N, Barraclough K, Bourke B, Fulcher J, et al. BSR and BHPR guidelines for the management of polymyalgia rheumatica. Rheumatology (Oxford) 2010;49(1):186-90.

11. Kalra L, Delamere JP. Lymphoreticular malignancy and monoclonal gammopathy presenting as polymyalgia rheumatica. Br J Rheumatol 1987;26(6):458-9.

12. Ilfeld D, Barzilay J, Vana D, Ben-Bassat M, Joshua H, Pick I. IgG monoclonal gammopathy in four patients with polymyalgia rheumatica. Ann Rheum Dis 1985;44(7):501.

13. Ntatsaki E, Watts RA. Management of polymyalgia rheumatica. BMJ

2010;340:c620. doi: 10.1136/bmj.c620.

14. Dasgupta B, Cimmino MA, Kremers HM, Schmidt WA, Schirmer M, Salvarani C, et al. 2012 provisional classification criteria for polymyalgia rheumatica: a European League Against Rheumatism/American College of Rheumatology collaborative initiative. Arthritis Rheum Dis 2012;71(4):484-92.

15. Suzuki S , Ikusaka M, Miyahara M, Shikino K. Positron emission tomography findings in a patient with multiple myeloma of polymyalgia rheumatica-like symptoms caused by paraneoplastic syndrome. BMJ Case Rep 2014;2014. doi: 10.1136/bcr-2013-203326.

Page 64: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

94

Mouth and Eye Dryness After Use of Sildenafil: A Case Report

Sildenafil Kullanımı Sonrasında Ağız ve Göz kuruluğu: Bir Olgu Sunumu

ABSTRACTThis case report intended to draw attention to different etiological factors and treatment of dryness

of mouth and eye. The patients was diagnosed as dry mouth and dry eye. Sjögren's syndrome screening was negative. The patient received sildenafil 100 mg two months and four months ago. On physical examination the patient's skin moist, redeyes, anxious and tired-looking. The patient serum vitamin B12 level was 216 pg/ml. So we adviced vitamin B12 treatment. Dry mouth improved in the second month of treatment. The patient’s dry eye complained continued. Sildenafil and vitamin B12 deficiency can disrupt the neural transmission with different mechanisms. As a result, sildenafil and vitamin B12 deficiency together may cause dry mouth and dry eye.

Keywords: : mouth dryness, dry eye, sildenafil, vitamin B12 deficiency

ÖZETBir olgu sunumu ile ağız ve göz kuruluğunun farklı etiyolojik faktörlerine ve tedavisine dikkat

çekmek amaçlanmıştır. Hasta kuru ağız ve kuru göz tanısı almıştır. Sjögren sendromu taraması negatif gelmiştir. Hasta, iki ay ve dört ay önce 100 mg Sildenafil almıştır. Fizik muayenede hastanın derisi nemli, gözleri kızarık, anksiyöz ve yorgun görünümlüydü. Serum vitamin B12 seviyesi 216 pg/ml olması nedeniyle vitamin B12 tedavisi önerildi. Tedavinin ikinci ayında ağız kuruluğu düzeldi. Hastanın göz kuruluğu devam ediyordu. Sildenafil ve vitamin B12 eksikliği farklı mekanizmalarla sinirsel iletimi bozabilir. Sonuç olarak sildenafil ve vitamin B12 eksikliği birlikte kuru ağız ve kuru göze neden olmuş olabilir.

Anahtar kelimeler: ağız kuruluğu, kuru göz, sildenafil, vitamin B12 eksikliği

AUTHORS / YAZARLAR

Yılmaz SezginDepartment of Family Medicine, Sürmene State Hospital, Trabzon, Turkey

Muhammet Ali KılıçDepartment of Family Medicine, Ulubey State Hospital, Uşak, Turkey

Tolga GünvarDepartment of Family Medicine, Dokuz Eylul University School of Medicine, Izmir, Turkey

Vildan MevsimDepartment of Family Medicine, Dokuz Eylul University School of Medicine, Izmir, Turkey

CASE REPORT / OLGU SUNUMU 2015

Corresponding Author / İletişim içinDr. Yılmaz Sezgin, MD Sürmene State Hospital, Trabzon, TurkeyE-mail: [email protected] of submission: 25.01.2015 / Date of acceptance: 30.07.2015

Introduction

Autoimmune diseases such as sarcoidosis and sjögren syndrome; anticholinergics, antihistamines, tricyclic antidepressants drugs and systemic side effects of radiotherapy and chemotherapy treatment applications causes mouth and eye dryness. In addition the factors that affect the synthesis of myelin or neuromediators blocking sensory, motor and autonomic neural transmission can cause the dry mouth and dry eye. For cases dryness last more than a month it was stated that inflammation in the eye can cause permanent loss of function in lacrimal glands (1).

Most of saliva is secreted by submandibular and parotid glands, and a small quantity by sublingual glands. In addition a sufficient amount of saliva is secreted by the submucosal glands located on lips, cheeks, palate, tonsils, molar and retromolar area. In adults, 1000-1500 ml of saliva is produced (2). Concentration of saliva is more hypotonic than plasma sodium and chloride ions. Salivary glands are controlled by dominantly parasympathetic autonomic nervous system and partly the sympathetic nerve impulses to initiate excretory function. Saliva consists of the fluid part produced by parasympathetic stimulation and protein part produced by sympathetic stimulation (3). Acetylcholine, substance P and alpha-receptors affected by norepinephrine causes

Page 65: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

95

secretion with more amount of fluid and low amount of amylase by increasing the amount of calcium ion in serous acinar cells. In contrast beta receptors affected by norepinephrine, and vasoactive intestinal polypeptide increases adenosine monophosphate in acinar cells and causes amilase rich secretion (4). Parasympathetic stimulation causes saliva with a low protein concentration and sympathetic stimulation may cause a high susceptibility to dryness by creating saliva rich in protein with less amount of saliva (5). Calcium agonists increase the volume of saliva (6-8). Aldosterone increases the potassium content of saliva while reducing the sodium content (9).

Dry eye prevalence varies between 5% to 35% (10) and incidence increases with age (11). It is more common in women (12). Tear drops consist of mucin, aqueous and lipid parts. Mucin secreted from goblet cells of conjunctiva spreads to hydrophobic surface of corneal epithelial cells. The aqueous portion is secreted from lacrimal glands. It contains lysozyme, lactoferrin, immunoglobulins and these serve to protect against microorganisms. The aqueous liquid helps the passage of oxygen to avascular cornea. The lipid part secreted from Meibomian glands provides some surface lubrication and prevents against evaporation. Normal tear secretion rate is 1.2 µl/min and normal tear volume is 6.2 µl. The 16% portion of tears changes for every minute (13). Dry points caused by some reasons like evaporation stimulates the nerve endings on the surface of the cornea, allows for the twinkle reflex. Contaminated mucin layer with the movement of the upper eyelid is transferred to the lower fornix and removed with the lacrimal drainage system. When the eyelids are opened, aqueous and lipid layers spread on the surface, creates a new layer of tears. Secretory functions of lacrimal glands are under the control of the autonomic nervous system. Parasympathetic nervous system stimulation of lacrimal glands increases secretion of water, protein and electrolytes but sympathetic nervous system stimulation decreases in opposite (14). Mediators which are involved in parasympathetic stimulation, show the effects by increasing the amount of intracellular calcium ion in secretory glands. It is shown that Sildenafil, a phosphodiesterase inhibitor, increased sympathetic activation (15) and block

calcium channels at heart muscle (16,17). Among 27.906 sildenafil users four individuals with keratoconjunctivitis sicca caused by sildenafil were stated on March 12, 2012 FDA report. Vitamin B12 deficiency causes degeneration at the dorsal and lateral corticospinal pathways due to defects in the synthesis of myelin. Vitamin B12 deficiency results in a symmetrical ataxia, weakness, spasticity, clonus in the arms and legs, as well as personality changes, irritability, dementia, memory loss, loss of vibration and position sense; sense of taste, smell and sight defects (18). Orthostatic hypotension, impotence, urinary retention, alongside constipation, diarrhea, atrophic glossitis; painful, smooth red tongue can be seen (19). Our goal is to draw attention to a phenomenon common in primary care "different etiological factors and treatment of mouth and eye dryness" with a case.

Case

46 years old, unmarried men who suffer from dryness of the mouth and eyes admitted to our clinic. Complaints beginning approximately 45 days before the approval, he attended to doctor according to results of the Schrimmer test and the doctor ordered the artificial eye drops treatment. Because of ongoing complaints patient is screened for Sjogren's syndrome by rheumatology section but did not take a diagnosis. Result of salivary gland biopsy taken by Ear, Nose and Throat department: "The number of focus/ investigated area ratio is not enough for Sjögren's syndrome" has been reported. Patient has history of taking Sildenafil 50 mg two tablets two months and four months ago. Gastric biopsy made due to reflux complaints was normal. He had history of 15 pack- years of smoking and quitted smoking for two months. He uses alcohol as a social drinker, has an allergy to spring flowers and pollens. During the daytime patient attends the university and he is working at night. Patient was using artificial tears and cyclosporine eye drops for dry eyes. On physical examination he was anxious, tired looking, has hyperemic eyes, his skin moisturized. Blood pressure, body temperature and pulse of the patient was evaluated in the normal range, thyroid function tests were within normal limits. Vitamin B12 level was

Euras J Fam Med 2015;4(2):94-96

Page 66: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

96

216 pg/ml, so he was ordered vitamin B12 treatment. In the second month of treatment his dry mouth recovered but dry eye did not improve.

Discussion

As we know calcium agonists increase the secretion of saliva (5); dryness of mouth and eye can be due to inhibitor effect of Sildenafil on calcium channels (16,17). Also Sildenafil’s sympathetic stimulation on secretory glands (15) controlled by autonomic nervous system may contribute to the dryness of the mouth and eyes. Myelin synthesis defects due to a lack of vitamin B12 (18) causing deterioration of the parasympathetic nervous system may act on the glands may have led to the development of dry mouth and dry eye. The causes of eye dryness being rarely reported in Sildenafil users, and although vitamin B12 deficiency is common, lack of knowledge about dryness of the mouth and

eyes due to vitamin B12 deficiency; so we should mind that both sildenafil and vitamin B12 deficiency impairs neural stimulation via different mechanisms on glands showing their effect simultaneously together. After cessation of Sildenafil and starting vitamin B12 treatment, improvement in xerostomia was seen, but eye dryness did not improve. So this suggests that inflammation in dry eyes lasting for more than a month results in a permanent loss of function in the lacrimal glands (1).

Finally keeping in mind that multifactorial approach to primary care cases with mouth and eye dryness can contribute to prevent symptoms from being obstinent to avoid labour loss and to prevent wasting the economical sources.

The summary of this article was presented as a poster on The Family Medicine Research Days in Istanbul, at 13-15 April 2012.

Sezgin Y et al. Mouth and Eye Dryness After Use of Sildenafil: A Case Report

1. Zoukhri D. Effect of inflammation on lachrymal gland function. Exp Eye Res 2006;82(5):885-98.

2. Carlson GW. The salivary glands. embryology, anatomy, and surgical applications. Surg Clin North Am 2000;80(1):261-73.

3. Romanenko VG, Nakamoto T, Srivastava A, Begenisich T, Melvin JE. Regulation of membrane potential and fluid secretion by Ca2+-activated K+ channels in mouse submandibular glands. J Physiol 2007;581(Pt 2):801-17.

4. Ono K, Inagaki T, Iida T, Hosokawa R, Inenaga K. Effects of pilocarpine and

cevimeline on Ca2+ mobilization in rat parotid acini and ducts. J Med Invest 2009;56(Suppl 1):375.

5. Hattori T, Wang PL. Calcium antagonists cause dry mouth by inhibiting resting saliva secretion. Life Sci 2007;81(8):683-90.

6. Tiffany JM. The normal tear film. Dev Ophthalmol 2008;41(1):1-20. doi: 10.1159/000131066

7. Phillips BG, Kato M, Pesek CA, Winnicki M, Narkiewicz K, Davison D, et al. Sympathetic activation by sildenafil. Circulation 2000;102(25):3068-73.

8. Chiang CE, Luk HN, Wang TM, Ding PY. Effects of

sildenafil on cardiac repolarization. Cardiovasc Res 2002;55(2):290-9.

9. Shinlapawittayatorn K, Chattipakorn S, Chattipakorn N. Effect of sildenafil citrate on the cardiovascular system. Braz J Med Biol Res 2005;38(9):1303-11.

10. Dharmarajan TS, Norkus EP. Approaches to vitamin B12 deficiency; early treatment may prevent devastating complications. Postgrad Med 2001;110(1):99-105.

11. Maralcan, M, Ellidokuz, E. Vitamin B12 deficiency [in Turkish]. Güncel Gastroenteroloji 2004;8(3):199-204.

References

Page 67: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

Euras J Fam Med

Page 68: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

INSTRUCTIONS FOR AUTHORS

Eurasian Journal of Family Medicine (EJFM) is an international journal which publishes clinical and experimental trials, interesting case reports, invited reviews, letters to the Editor, meeting, news and bulletin, clinical news and abstracts of interesting researches conducted in Family Medicine field. The language of the journal is both Turkish and English. The journal is based upon independent and unbiased double-blinded peer-review principles. The Journal is the scientific publication of the Eurasian Society of Family Medicine (ESFAM), and is published three times per year.

The authors are responsible for the scientific content of the material to be published.

Scientific Review and AcceptanceManuscripts must only be submitted electronically

through the following website: www.ejfm.org.Only the papers that have not previously been

published or under review in any scientific publication are accepted for publication. Manuscripts that have been presented orally or as a poster must be stated on the title page with the date and the place of the congress. All articles submitted for publication are peer-reviewed for their suitability for the Journal. Papers do not comply with the format of the Journal will be returned to the author without further review. Therefore, to avoid time and work loss, authors must carefully review the rules of the journal.

Manuscripts that comply with the main rules of the journal are sent to at least two reviewers from Advisory Board, and the reviewers are asked for opinion about the suitability of the paper for publication. The reviewed manuscripts are then re-reviewed by the Editorial Board and the publisher and volume of the manuscripts are arranged.

All submissions must be accompanied by a signed statement of scientific contributions and responsibilities of all authors and a statement declaring the absence of conflict of interests.

Any institution, organization, pharmaceutical or medical company providing any financial or material support, in whole or in part, must be disclosed in a footnote. Manuscript format must be in accordance with the ICMJE-Uniform Requirements for Manuscripts Submitted to Biomedical Journals: Writing and Editing for Biomedical Publication available at www.icmje.org

The Advisory Board, Editorial Board and the Publisher have the authority to edit the manuscripts,

request changes in the format of the manuscripts, and make reductions within the authors' knowledge in typographic control. Until the required changes and edits have been made, the papers will not be preceded for publication.

Manuscript PreparationThe manuscript file should include title page, abstracts

and keywords, text, references, tables (each table on a separate page), figure legends (if any) in the mentioned order.

Title page: Title page should include the title of the manuscript, the name(s) and institution(s) of the author(s) and telephone, postal address and e-mail address of the corresponding author.

Abstracts: Abstract should follow the title. Turkish and English abstracts must be included. For the manuscripts submitted from outside of Turkish speaking countries, editorial team will provide the translation into Turkish upon request. For research articles, abstracts should be structured as follows; Aim, Methods, Results, Conclusion, and should not exceed 200 words. Abstracts of case reports should mainly include information about the case and should consist of a short and single paragraph.

Keywords: At least two keywords should be written both in Turkish and English. Keywords must be selected from “Medical Subject Headings” (MESH) available through: www.nlm.nih.gov/mesh/MBrowser.html.

Main text file: The main text should be structured as follows: Introduction, Methods, Results, Discussion, Authors Contributions, Acknowledgements, Conflict of Interest Disclosure and References. The sections do not have to begin on separate pages. Case reports should also be structured as Introduction, Case(s) and Discussion following the titles and abstracts. Author names and their institutional information, figures and illustrations should not be present in the manuscript file.

References: Reference listing must be in accordance with ICMJE standards and numbered consecutively at the end of the manuscript in the order in which they are mentioned in the text. Journal abbreviations should be in Index Medicus style. If there are more than six authors, it should be abbreviated with the use of "et al.". Authors should only cite the articles that they have directly used. Our journal does not approve the citations made from references of any other articles. If a reference is considered not to be directly cited, the reference(s) must be verified by the authors against the original documents by sending the

Euras J Fam Med

Page 69: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

INSTRUCTIONS FOR AUTHORS

photocopy of the first page(s). Any citation of unpublished work, of which the page as numbers could not be provided, such unpublished conference, symposium, and meeting presentations, is permissible. For further information authors should consult NLM’s Citing Medicine for information on its recommended formats for a variety of reference types.

Examples for writing references (please give attention to punctuation):

Format for journal articles; initials of author’s names and surnames, titles of article, journal name, date, volume, number, and inclusive pages, must be indicated. Example:

Marakoglu K, Toprak D, Taner S, Ozdemir S, Erdem D, Bodur S. Smoking and Depression Symptoms Among Medical Students in Turkey. Euras J Fam Med 2012;1(2):42-54.

Format for books; initials of author’s names and surnames, chapter title, editor’s name, book title, edition, city, publisher, date and pages. Example:

Eyler AE, Biggs WS. Medical Human Sexuality in Family Medicine Practice. In: Rakel RE, ed. Textbook of Family Medicine. 7th ed. Philadelphia: WB Saunders; 2007. p.1335-55.

Format for books of which the editor and author are the same person; initials of author(s)’ editor(s)’ names and surnames chapter title, book title, edition, city, publisher, date and pages. Example:

Solcia E, Capella C, Kloppel G. Tumors of the exocrine pancreas. Tumors of the Pancreas. 2nd ed. Washington: Armed Forces Institute of Pathology; 1997. p.145-210.

Format for online-only publications; DOI is the preferred on-line reference.

Format for websites; author(s)/organization, internet in square brackets, title, page update, citation date and web adress. Example:

AMA: helping doctors help patients (Internet). Chicago: American Medical Association; c1995-2007 ( c i t e d 2 0 0 7 F e b 2 2 ) . A v a i l a b l e f r o m : http://www.ama-assn.org/.

Tables, Figures, Graphics and Photographs: Tables, figures and graphics should not be embedded in the manuscript. Each table must be on a separate sheet. Figures, graphics and photographs must be submitted as a separate file in jpeg format in high resolution. Table and figure legends must be placed at the end of the main text.

Tables, figures and graphics must be cited in the text.

EthicsAn approval of research protocols by ethics committee

in accordance with international agreements is required for experimental, and clinical and drug trial studies:

WMA Declaration of Helsinki - Ethical Principles for Medical Research Involving Human Subjects, October 2013, Fortaleza, Brazil (available at: http://www.ub.edu/ recerca/Bioetica/doc/Declaracio_Helsinki_2013.pdf)

Guide for the care and use of laboratory animals 8th edition (available at: http://grants.nih.gov/grants/olaw/ Guide-for-the-care-and-use-of-Laboratory-animals.pdf)

Euras J Fam Med

Page 70: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

YAZARLARA BİLGİ

Avrasya Aile Hekimliği Dergisi (EJFM), Aile Hekimliği alanında yapılan klinik çalışmaları, ilginç olgu bildirimlerini, davet edilmiş derlemeleri, Editöre mektupları, toplantı, haber ve duyuruları, klinik haberleri ve ilginç araştırmaların özetlerini yayınlayan; yayın dili Türkçe ve İngilizce olan, bağımsız ve önyargısız çift-kör hakemlik (peer-review) ilkelerine dayanan uluslararası bir dergidir. Dergi, Avrasya Aile Hekimliği Derneği’nin (ESFAM) bilimsel içerikli yayın organı olup yılda 3 sayı yayınlanır.

Yazıların bilimsel sorumluluğu yazarlara aittir.

Bilimsel Değerlendirme ve Yayına KabulYazılar sadece http://www.ejfm.org adresinden online

olarak gönderilmelidir. Gönderilen yazıların dergide yayınlanabilmesi için daha önce başka bir bilimsel yayın organında yayınlanmış ya da değerlendirme sürecinde olmaması gerekir. Daha önce sözlü ya da poster olarak sunulmuş çalışmalar, yazının başlık sayfasında tarihi ve yeri ile birlikte belirtilmelidir.

Dergiye gönderilen yazılar, ilk olarak dergi standartları açısından incelenir. Derginin formatına uymayan yazılar, daha ileri bir incelemeye gerek görülmeksizin yazarına iade edilir. Bu nedenle, gereksiz yere zaman ve emek kaybına yol açılmaması için, yazı sahipleri dergi kurallarını dikkatli incelemek zorundadır.

Derginin temel kurallarına uygunluğuna karar verilen yazılar Danışma Kurulundan en az iki üyeye gönderilir ve bu üyelerden yayına uygun olup olmadığı konusunda görüşleri alınır. Bu incelemeden geçen yazılar, Yayın Kurulu tarafından tekrar değerlendirilir ve basılacağı yer ve sayı kararlaştırılır.

Tüm yazarlar bilimsel katkılarını, sorumluluklarını ve çıkar çatışması olmadığını bildiren toplu imza ile yayına katılmalıdır.

Araştırmalara yapılan kısmi de olsa nakdi ya da ayni yardımların hangi kurum, kuruluş, ilaç-gereç firmalarınca yapıldığı dip not olarak bildirilmelidir.

Makalelerin formatı ICMJE-Uniform Requirements for Manuscripts Submitted to Biomedical Journals: Writing and Editing for Biomedical Publication (www.icmje.org) kurallarına göre düzenlenmelidir.

Danışma Kurulu, Yayın Kurulu ve Yayıncı dizgi ve kontrol aşamasında, yazılarda düzeltme yapmak, biçiminde değişiklikler istemek ve yazarları bilgilendirerek kısaltma yapmak yetkisine sahiptir. Yazarlardan istenen değişiklik

ve düzeltmeler yapılana kadar, söz konusu yazılar yayın programına alınmayacaktır.

Makalenin HazırlanmasıYazının gönderildiği metin dosyasının içinde sırasıyla,

başlık sayfası, Türkçe ve İngilizce özetler ve anahtar sözcükler, makalenin metinleri, kaynaklar, her sayfaya bir tablo olmak üzere tablolar ve son sayfada şekillerin (varsa) alt yazıları şeklinde olmalıdır.

Başlık sayfası: Başlık sayfası yazının başlığını, yazar(lar)ın isim ve çalıştıkları kurumları ve sorumlu yazarın telefon, adres ve elektronik posta bilgilerini içermelidir.

Özetler: İkinci sayfada Türkçe ve İngilizce özetler yazı başlığı ile birlikte verilmelidir. Araştırma makalelerinde özetler; Amaç, Yöntemler, Bulgular, Sonuç bölümlerine ayrılmalı ve toplamı 200 sözcüğü geçmemelidir. Olgu sunumlarının özetleri ağırlıklı olarak mutlaka olgu hakkında bilgileri içermeli, kısa ve tek paragraf olmalıdır.

Anahtar kelimeler: En az iki adet anahtar kelime Türkçe ve İngilizce olarak “Medical Subject Headings (MESH)”e uygun verilmelidir. İngilizce anahtar kelimeler için www.nlm.nih.gov/mesh/MBrowser.html ve Türkçe anahtar kelimeler için www.bilimterimleri .com adreslerinden yararlanılabilir.

Tam metin dosyası: Giriş, Yöntemler, Bulgular, Tartışma, Çıkar Çatışması Beyanı, ve Kaynaklar şeklinde oluşturulmalıdır. Metin dosyasında yazının hiçbir bölümünün ayrı sayfalarda başlatılması zorunluluğu yoktur. Olgu sunumları da, başlık ve özetlerden sonra Giriş, Olgu(lar) ve Tartışma şeklinde düzenlenmelidir. Metin dosyasının içinde, yazar isimleri ve kurumlara ait bilgi, makalede kullanılan şekil ve resimler olmamalıdır.

Kaynaklar: Kaynak yazım stilleri ICMJE kurallarına göre yapılmalı ve yazı içinde geçiş sırasına göre makale sonunda listelenmelidir. Kullanılacak kısaltmalar Index Medicus'a uygun olmalıdır. Yazar sayısı altıdan fazla ise sonraki isimler Türkçe makalelerde "ve ark." İngilizce makalelerde ise "et al." şeklinde kısaltılmalıdır. Yazarlar yalnızca doğrudan yararlandıkları kaynakları yazılarında gösterebilirler. Dergimiz, başka çalışmalarda bildirilen kaynakların aktarma şeklinde kullanılmasını kesinlikle benimsememektedir. Bir kaynağın aslından yararlanıl-mamış olduğu düşünüldüğünde, yazarından söz konusu kaynak ya da kaynakların ilk sayfalarının fotokopilerini

Euras J Fam Med

Page 71: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı

YAZARLARA BİLGİ

göndermesi istenir. Yayınlanmamış ve sayfa numaralarıyla verilemeyecek kaynak (yayınlanmamış kongre, sempoz- yum, toplantı, vb. belgeleri) kullanılamaz. Çeşitli kaynak tiplerinin kullanımı hakkında daha fazla bilgi için yazarlar “NLM’s Citing Medicine” kaynağına başvurabilirler.

Kaynakların yazımı için örnekler (Noktalama işaretlerine lütfen dikkat ediniz):

Makale için; Yazar(lar)ın soyad(lar)ı ve isim(ler)inin başharf(ler)i, makale ismi, dergi ismi, yıl, cilt, sayı, sayfa no’su belirtilmelidir. Örnek:

Yabancı dilde yayınlanan makaleler için;Marakoglu K, Toprak D, Taner S, Ozdemir S, Erdem

D, Bodur S. Smoking and Depression Symptoms Among Medical Students in Turkey. Euras J Fam Med 2012;1(2):42-54.

Türkçe makaleler için;Öztürk Ö, Seven H. (Comparison of Late Term

Treatment with “Steroid” and “Hyperbaric Oxygen Aided Steroid” in Idiopathic Sudden Hearing Loss). Euras J Fam Med 2012;1(2):63-8.

Kitap için; Yazar(lar)ın soyad(lar)ı ve isim(ler)inin başharf(ler)i, bölüm başlığı, editörün(lerin) ismi, kitap ismi, kaçıncı baskı olduğu, şehir, yayınevi, yıl ve sayfalar belirtilmelidir. Örnek:

Yabancı dilde yayımlanan kitaplar için;Eyler AE, Biggs WS. Medical Human Sexuality in

Family Medicine Practice. In: Rakel RE, ed. Textbook of Family Medicine. 7th ed. Philadelphia: WB Saunders; 2007. p.1335-55.

Türkçe kitaplar için;Tür A. (Emergency airway management and

endotracheal intubation). Şahinoğlu AH, editör. Yoğun Bakım Sorunları ve Tedavileri. 2. Baskı. Ankara: Türkiye Klinikleri; 2003. p.9-16.

Yazar ve editörün aynı olduğu kitaplar için; Yazar(lar)ın/editörün soyad(lar)ı ve isim(ler)inin başharf(ler)i, bölüm başlığı, kitap ismi, kaçıncı baskı olduğu, şehir, yayınevi, yıl ve sayfalar belirtilmelidir. Örnek:

Yabancı dilde yayımlanan kitaplar için;Solcia E, Capella C, Kloppel G. Tumors of the

exocrine pancreas. Tumors of the Pancreas. 2nd ed. Washington: Armed Forces Institute of Pathology; 1997. p.145-210.

Türkçe kitaplar için;Eken A. (Cosmeceutical ingredients: drugs to

cosmetics products). Kozmesötik Etken Maddeler. 1. Baskı. Ankara: Türkiye Klinikleri; 2006. p.1-7.

Sadece online yayınlar için; DOI tercih edilen on-line referanstır.

Websiteleri için; Yazar(lar)/Organizasyon, (Internet), başlık, sayfa güncelleme tarihi, erişim tarihi ve web adresi belirtilmelidir. Örnek:

AMA: helping doctors help patients (Internet). Chicago: American Medical Associat ion;2007. http://www.ama-assn.org/ adresinden 27.02.2007 tarihinde erişilmiştir.

Tablo, Şekil, Grafik ve Fotoğraflar: Tablo, şekil ve g r a f i k l e r y a z ı n ı n i ç i n e y e r l e ş t i r i l m i ş h a l d e gönderilmemelidir. Tablolar her sayfaya bir tablo olmak üzere yazının gönderildiği dosya içinde olmalı ancak yazıya ait şekil, grafik ve fotoğrafların her biri ayrı bir imaj dosyası olarak yüksek çözünürlüklü jpeg formatında gönderilmelidir. Tablo başlıkları ve şekil altyazıları eksik bırakılmamalıdır. Şekillere ait açıklamalar yazının gönderildiği dosyanın en sonuna yazılmalıdır. Tablo, şekil ve grafiklerin yazıda nerede geçtiği belirtilmelidir.

EtikDeneysel, klinik ve ilaç araştırmaları için ilgili

uluslararası anlaşmalara uygun etik komisyon raporu gerekmektedir:

WMA Declaration of Helsinki - Ethical Principles for Medical Research Involving Human Subjects, October 2013, Fortaleza, Brazil (available at: http://www.ub.edu/ recerca/Bioetica/doc/Declaracio_Helsinki_2013.pdf)

Guide for the care and use of laboratory animals 8th edition (available at: http://grants.nih.gov/grants/olaw/ Guide-for-the-care-and-use-of-Laboratory-animals.pdf)

Euras J Fam Med

Page 72: EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE ğ - Trakya …ejfm.trakya.edu.tr/userfiles/2015/August/Journal-2.pdf · EURASIAN JOURNAL OF FAMILY MEDICINE. 7 ... Migren Hastalarında Baş Ağrısı