etkili konuşma ve beden dili

30
T.C. KARA KUVVETLERİ KOMUTANLIĞI EĞİTİM VE DOKTRİN KOMUTANLIĞI EĞİTİM YÖNETİCİSİ VE ÖĞRETMEN YETİŞTİRME OKUL KOMUTANLIĞI BALGAT/ANKARA ETKİLİ KONUŞMA VE BEDEN DİLİ Nahide DAŞLIÇAY Öğ. Bnb. AR-GE KISIM AMİRİ

Upload: api-3738026

Post on 07-Jun-2015

7.748 views

Category:

Documents


15 download

TRANSCRIPT

Page 1: Etkili Konuşma Ve Beden Dili

T.C.KARA KUVVETLERİ KOMUTANLIĞIEĞİTİM VE DOKTRİN KOMUTANLIĞI

EĞİTİM YÖNETİCİSİ VE ÖĞRETMEN YETİŞTİRME OKUL KOMUTANLIĞIBALGAT/ANKARA

ETKİLİ KONUŞMA VE BEDEN DİLİ

ETKİLİ KONUŞMA VE BEDEN DİLİ

1. GİRİŞ :

Nahide DAŞLIÇAY

Öğ. Bnb.

AR-GE KISIM AMİRİ

EYLÜL 2003

Page 2: Etkili Konuşma Ve Beden Dili

Küreselleşme ile gittikçe küçülen dünyada, insan için gün geçtikçe sınırları büyüyen bir toplumsal çevre oluşmaktadır. Bu çevre ile etkileşim içinde bulunmak zorunluluğu, insanlar arası iletişimi ön plana çıkarmıştır.

İletişim, bilginin, fikirlerin, duyguların ve tutumların simgeler ve semboller aracılığı ile iletilmesidir. Dil sözel mesajların yapılandırıldığı semboller bütünüdür. İnsanlar sözel semboller yardımı ile bilgi ve duygu paylaşımını gerçekleştirirler. İletişimde sözel sembollerle verilen mesajlar kadar, sözsüz sembollerle verilen mesajlarda etkili olmaktadır. Dili etkili kullanabilen, açık, anlaşılır ve akıcı konuşabilen kişiler, kendilerini daha iyi ifade ederler ve iz bırakırlar. İnsanlar arasında konuşma dışındaki araçlarla gerçekleşen iletişime ise sözsüz iletişim denilmektedir. Bedenin dili olarak nitelendirilen bu iletişim aracı, sözlü mesajları güçlendirmek amacıyla kullanılabileceği gibi, giyim, kuşam, bakış, duruş, jest, mimik, mesafe vb. sembollerle karşımızdaki kişiye iletmek istediğimiz mesajları iletmemize yardımcı olurlar. Bedenin gönderdiği mesajları yönlendirmek mümkündür. İnsanlar etkili konuşma becerisi ve bedenleri ile istedikleri mesajları verebilme yeterliği edinebilirler.

2. ETKİLİ KONUŞMA :

Konuşma, bir konunun zihinde tasarlandıktan sonra sözle ifade edilmesidir.

Konuşma, zihinsel gelişim, kişilik oluşumu ve toplumsal ilişkilerdeki, iletişim gelişimini sağlayan bir araçtır. Gündelik yaşamın en önemli ihtiyaçlarındandır.

Sözcüklerin uygun seçilmesi, yerinde kullanılması, duygu, düşünce, ilgi, ihtiyaç, istek ve hislerin doğru ifade edilmesi, başarılı ilişkiler kurulmasında çok önemlidir. Anlatabilmek sağlıklı iletişim kurabilmenin ön koşuludur. Kazanılabilecek bir yeterliktir. Duygu ve düşüncelerin akıcı ve rahat ifade edilmesi, soluğun ve sesin düzenli, jest ve mimiklerin bilinçli kullanılması, süre, tonlama, ezgi, ulama, kavşak ve durakların yerinde ve zamanında uygulanabilmesi, dili kurallarına göre öğrenmekle olanaklıdır.

Konuşma eylemi, sesin üç niteliğinin doğru kullanılması ile ilgilidir. Bunlar; sesin şiddeti, sesin yüksekliği ve sesin tınısıdır. Sesin bu üç niteliğinin doğru kullanılması, konuşma sırasında duygu ve düşüncelerin net ve anlamlı bir şekilde iletilmesini sağlar. Sesin şiddeti, fizyolojik olarak nasıl oluştuğunu, Sesin yükseklik özelliği, akciğerlerden gelen hava basıncının ses tellerindeki titreşim sayısını, tiz ve pes ses arasındaki farklılıkları, sesin tınısı ise akciğerlerden gelen soluğun gırtlakta sese dönüşmesi, ağız ve burun boşluğunda belli oranda yankı kazanmasını ifade etmektedir.

Bir konuşmacının; bulunduğu ortama, dinleyici kitlesinin kalabalıklığına ve söyleyeceklerinin içeriğine göre, sesinin şiddetini, yüksekliğini ve tınısını düzenlemesi gerekmektedir.

Kişinin konuşma biçimi, seçtiği sözcükler, onları kullanmadaki becerisi, konuşurken takındığı tavır ve ses tonu çok önemlidir. İyi bir konuşmada, kullanılan sözcükler açık ve yerinde olmalı, ifade edilmek istenen fikirleri tam verebilmelidir. Kendimizi başkalarına en iyi biçimde anlatmanın ve başkalarını da en iyi biçimde anlamanın yolu dili iyi kullanmaktan geçmektedir.

1

Page 3: Etkili Konuşma Ve Beden Dili

 Konuşmaya başlamadan önce, mutlaka hedef belirlenmelidir. “Hedefi olmayan, nereye nişan aldığını bilemez” sözünü aklımızdan çıkarmamalıyız. Söz söylemek isteyen kişi, konusuna hakim olmalı, konuya ait tüm verileri toplamalı ve fikirleri sırasına koyarak, tetkik etmelidir. Bilgi sahibi olunmadan, fikir sahibi olunmaz. Zira insan, belleğinde bulamadığı şeyleri izah edemez. Etkili konuşabilme, büyük ölçüde bilgi, genel kültür ve kelime dağarcığının zenginliğine bağlıdır. Kendisini önceden  hazırlamayan insanlar, sohbetlerinde hep aynı hikaye ve sözleri tekrarlamak suretiyle, konuşmayı çekilmez hale getirirler. Ayrıca, her şeyi bilirim iddiasında bulunan ve bilgiçlik taslayan kişinin kafası, başkalarının fikirlerine kapalıdır. Tesadüfen önüne çıktığı mevzuları birer vesile yaparak ve bunları fırsat bilerek, üzerinde uzun uzun konuşan kimseler, sıkıcı bir tablo sergilerler. Bazı insanlar boş boğaz, saygısız, alaycı, itirazcı, kibirli, geveze ve dedikoducudur. Bazıları da toplum karşısında konuşurken heyecanını kontrol edemez ve kendisine hakim olamadığı  için çabuk sinirlenir, hiddete kapılır, doğru dürüst konuşamaz. Bunlar etkili ve akıcı bir konuşmanın önündeki engellerdir. Konuşma kusurlarından kurtulmak için eksersiz yapmak yararlı bir yoldur. Konuşma bir insanın kişiliğini, karakterini, kültürünü, terbiyesini ve eğitimini açıkça ortaya koyar. Bu konuda atalarımız, “Sorma kişinin aslını, sohbetinden belli eder” demişlerdir.

 Konuştuğumuz kişiye, devamlı “anladın mı?, biliyor musun?, tamam mı?” gibi sorular sormak, konuşma esnasında, sık sık “şey, eee” gibi kelimeleri kullanmak,  insanı sıkar ve antipati uyandırır. Anlamı bilinmeyen kelimeler kesinlikle kullanılmamalı,

kelimeler tam ve doğru telaffuz edilmelidir. Örneğin, “tavsiye” denilmesi gereken yerde, “tasfiye” gibi yanlış ifade biçimlerini seçen bir kimse, çevresinde komik duruma düşer.

Konuşma mantıkî bir sıra içinde, karmaşaya düşmeden, basit, açık ve net olmalı süslü, gösterişli, aşırı el kol hareketleriyle desteklenen konuşma biçiminden sakınılmalıdır. Özellikle, mahalli şive, argo ve benzeri konuşma biçiminden kaçınılmalıdır. Kelimelerin kullanıldıkları yere ve duruma göre doğru vurgulanmasından, ses tonuna, nefesin kontrollü kullanılmasından mimiklere ve kişinin kültürel birikimine kadar bir çok özellik konuşmayı etkiler.

İletişim bir başkasının dünyasına girip, onu anladığını hissetmek ve onunla güçlü bir bağ kurabilmek yeteneğidir. Hangi kültürden olduğumuzun önemi olmaksızın, dışarıdan gelen etkilere göre karşımızdakini anlayıp,  onunla başarılı bir iletişim kurabiliriz. Önemli olan meseleyi anlamaktır. Meseleyi anlamadan başkalarına anlatmak oldukça zordur.

İki kişi konuşurken araya girmemeli ve gizli konuşmalar dinlenilmemelidir. Kapalı yerlerde başkalarının duyacağı ve rahatsız olacağı şekilde konuşulmamalıdır. Sofrada tiksindirici söz ve hareketlerden kaçınılmalıdır. Hasta ziyaretlerinde üzücü ve ölüm gibi konulara girilmemelidir. Bu konuda atalarımız, “Asılmış adamın evinde ipten bahsedilmez” demişlerdir.

İnsanlar arası ilişkileri düzenlemede yerinde bir konuşma, oldukça önemli etki gücüne sahiptir. Konuşma biçimi ile insan ilişkilerini yönlendirip, olumlu veya olumsuz bir yere sürüklemek mümkündür. İnsan ilişkilerini düzenle-mede çok önemli olan konuşma biçiminin gerekli etkiyi yapabilmesi,

2

Page 4: Etkili Konuşma Ve Beden Dili

nerede, ne zaman ve nasıl konuşulacağını bilmeye bağlıdır.

Bireyler, büyükleri ve amirleriyle konuşurken, ses tonu sakin olmalı,  sitem anlamına gelecek kabalıktan, el kol hareketlerinden ve yüz işaretlerinden sakınmalıdırlar. Bir söz söylenmeden önce, kendimize ve başkalarına zararı dokunup dokunmayacağı düşünülmelidir. Her nerede olursa olsun sorulara mutlaka yanıt verilmelidir. Konuşma, ilgi çekici ve gerekli konuları kapsamalıdır.

Ciddi ve resmi davranılması gereken bir yerde, aşırı samimi, kontrolsüz bir yaklaşımla konuşmaya başlamak, kurumun kurallarını küçümseyen sözcükler seçerek konuşmak iletişime zarar verir. Bu konuda atalarımız, “İnsanın alnında karakteri yazmaz, hareketleri belli eder” demişlerdir.

Kiminle ve hangi ortamda, hangi kültürde iletişim kurduğumuzu göz önüne almak gerekir. Konuşmacı, dinleyicilerin seviyelerine uygun ifade ve cümleler kullanmalıdır. İki farklı duyum içinde olan kişilerin ahenkli bir iletişim kurabilmeleri için özel bir hassasiyet gereklidir. Örneğin; yeni sohbete başladığınız  kişilerle, genellikle aynı fikirde olduğunuz  konuları konuşmak daha yerinde olur.

Konuşmada kendimizden ve geçmişimizden söz etmek yerine, karşımızdakinin iyi taraflarından ve ondan edindiğimiz bilgilerden söz etmek daha uygun olur. Bu konuda atalarımız, “Sen kendini anlatmayı bırak, onu davranışların anlatsın” demişlerdir.

Dinlemek, sosyal terbiyenin temel taşlarından biridir. Karşımızdakine itiraz etmeden sükûnetle dinlemeli, ne demek istediğini anlamalı, sonra ona bazı sorular yönelterek söze başlamalıdır.  Doğru olduğundan emin olsak  bile, kesinlikle fikirlerimizde ısrar

etmemeliyiz. Zira, görüşlerinde çok fazla ısrar edenler, anlaşabilecek çok az kişi bulurlar.

Başkaları konuşurken ne zaman söze katılıp katılmamak gerektiğini ayarlamak, fikrimiz sorulmadan söze karışmamak gerekir. Bir insanın, nerede ve nasıl  konuşacağını bilmesi kadar, susmasını da bilmesi gerekir.

Dinleme, titizlik, dikkat ve özen üstüne kurulmalı, konuşana mümkün olan ölçüde ilgi ve sevecenlikle yaklaşılmalıdır. Fikir ne kadar doğru olursa olsun, karşımızdakine  seçme hakkı tanımalıyız. Konuşmacının sözü kesilmeden sabırla dinlenmeli ve konu iyice anlaşılmalıdır. İnsanları anlamak, onları dinlemekle mümkündür. Gösterebilecek en büyük nezaket, dinlemektir. Konuşanı dinlerken, ayağı sallamak, masaya parmakla vurmak, kalemle oynamak ve kağıt karıştırmak gibi rahatsızlık yaratan durumlardan kaçınmak gerekmektedir. “İki dinle bir söyle” atasözüne uygun davranılmalıdır.

Eleştiride olumlu ve olumsuz yönler birlikte ele alınmalıdır. Yerinde, yumuşak, anlayışlı ve hoşgörülü bir konuşma stiliyle sunulan eleştirinin yapıcı etkisi artabilir.

Başkalarının yaptığı dil bilgisi, kelime ve fikir yanlışlıklarını düzeltmeye kalkmamalı ve bunları duymazlıktan gelmeliyiz. Zira, “Başkalarını kötüle-mekle sana iyi denilmez” atasözü unutulmamalıdır.

Konuşma sanatını  ve inceliklerini bilenler, düşündüklerinin hepsini söylemezler. Fakat, söylediklerini düşünür de söylerler. Yerinde söz söylemesini bilen, özür dileme gereğini duymaz. Bu konuda atalarımız,    “Düşünmeden konuşmak, nişan almadan ateş etmeye benzer” demişlerdir.

3

Page 5: Etkili Konuşma Ve Beden Dili

 Düzenli, güzel ve etkili konuşanlar, muhatapları tarafından daima saygı görürler ve sözleri ciddiye alınır. Rastgele konuşanlar, toplumda ciddiye alınmazlar ve çevresinde ilgi görmezler. Lafını ölçen, zaman ve zemine göre konuşmasını bilen, sabreden daima kazançlı çıkar. Konuşma insan aklını kullanma sanatıdır. Konuşma sanatının gerektirdiği yeterliliği kazanmış insanlar, aklını ve bildiklerini de en iyi kullanan insanlardır.

Konuşmanın dinleyiciler üzerinde yapacağı etki önceden hesaplanmalı, konuyla ilgisi olmayan sözcüklerden sakınılmalı, az ve öz konuşulmalıdır. Bu konuda atalarımız, “Kıymet ve tesir, çok sözde değil, yerinde ve özlü sözdedir” demişlerdir.

Her zaman herkesi memnun etmek mümkün değildir. Ancak, insanları memnun edecek şekilde, nazik bir dille, konuşmak gerekmektedir. Tatlı dili olanların dostları  her gün artar. Unutulmamalıdır ki, öğrenilmesi gereken ilk dil, tatlı dildir. Bu konuda atalarımız, “Kişinin kıymeti, dilinin altında ve kaleminin ucunda gizlidir. Onu  söz ve yazı ile açığa vurur” demişlerdir.

Kısaca konuşma sanatı,  sükunetle ve ustaca, yerinde ve zamanında, anlaşılır ve inandırıcı  bir şekilde söylenen sözlerden ibarettir denilebilir.

Toplumdaki rolü ve statüsü ne olursa olsun herkes, iş ve uğraşısının gerektirdiği konuşmaları yapmak durumundadır. Duyguların düşüncelerin, yaşananların başkalarına sözle iletilmesi olan konuşmanın birtakım unsurları mevcuttur.

a. KONUŞMANIN UNSURLARI ŞUNLARDIR :

(1) Ses

(2) Telâffuz

(3) Konuşma dinamiği (duygu, düşünce, istek)

(4) Kelime hazinesi

(5) Üslûp

Bu unsurları kısaca inceleyelim:

(1) Ses : Hava titreşimlerinin kulakta duyulanı olan ses, diyafram, kaburga ve göğüs kafesi, ciğerler, nefes borusu, gırtlak, dil, dişler gibi organların katkısıyla kendiliğinden oluşan karmaşık işlemler sonucunda meydana gelir. Her sesin çıkışında bu organların gerilme, duraklama ve çözülme faaliyeti oluşur. Yapılan araştırmalar ses ile kişilik arasında bir ilişkinin bulunduğunu göstermektedir. Nitekim kendimiz görünmesek de sesimiz bizim kim olduğumuzu açıkça ortaya koymaktadır. Kaliteli bir seste şu faktörlerin bulunması gerekmektedir.

(a) İşitilebilirlik

(b) Akıcılık

(c) Hoşa giderlik

(d) Anlamlılık

(2) Telâffuz : Birtakım simgelerin itibarî anlamlar yüklenerek ses hâlinden kelime hâline getirilmesine telâffuz denilmektedir. Ses simgelerine yüklenen itibarî anlamların karşımızdakiler tarafından doğru ve tam olarak anlaşılabilmesinin ön şartı doğru telâffuzdur. Konuşma eğitiminde en çok üzerinde durulması gereken hususlardan birisi telâffuzdur. Vücut da bulunan fizikî noksanlıklara dayalı telâffuz hatalarının hemen hemen tamamı iyi bir eğitimle düzeltilebilir. Telâffuz hataları ile dolu bir konuşmanın inandırıcı ve etkili olması mümkün değildir.

(3) Konuşma Dinamiği (duygu, düşünce, istek) : Dilin en büyük fonksiyonu “insanlar arasında anlaşma

4

Page 6: Etkili Konuşma Ve Beden Dili

vasıtası” olmasıdır. İnsanların duygu, düşünce ve isteklerini dile getirmede dil önemli bir araçtır. İşte bu unsurlar konuşmanın da dinamiğini oluştururlar.

(4) Kelime Hazinesi : İnsanlar içinde bulundukları topluluğun maddî ve manevî değerlerini benimseyerek o topluluğa mensup olduklarını düşünürler. İnsanlara aidiyet duygusunu veren, o insanların kelime servetlerinde bulunan kelimelerin taşıdıkları anlamlardır. Bu kelimeler aynı zamanda insanların geçmişleri ile gelecekleri arasında bir köprüdür.

(5) Üslûp : Duygu ve düşünce-lerin ifade şekli diye kısaca tanımlayabileceğimiz üslûp konuşma eğitimi sırasında kontrol edilmesi gereken bir unsurdur. Konuşmanın amacı muhatabımıza derdimizi anlatmak ya da bir maksada erişmek olduğuna göre istediğimiz sonucu alabilmek için nasıl bir üslûp kullanmamız gerekeceğine de karar verebilecek durumda olmalıyız.

b. KONUŞMA EĞİTİMİ ESNASINDA DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR :

(1) Konuşma da diğer dil sanatları gibi eğitim yoluyla geliştirilebilir. Eğer eğitim ciddî ve sağlıklı değilse ileri yaşlarda konuşma yeteneğinin gelişmesi güç olmaktadır. Yine konuşma eğitimi sadece bir öğretim şeklinde değil, yeri geldikçe oyun, uygulama ve eğitim şeklinde verilmelidir. Konuşma eğitiminde çok yaygın olan “K-Ö-K” formülüne (Konu-Önemi-Konuşmacı) uygun eğitim yapılmalıdır.

(2) Konuşma eğitiminin asıl amacı kişinin duygu ve düşüncelerini rahatlıkla ifade edebilmesini sağlamaktır. Dolayısıyla konuşma ile sosyalleşme arasındaki doğrudan ilişki göz ardı edilmemelidir.

(3) Modern toplum yaşantısının gerektirdiği bütün konuşma tür ve şekilleri insanlara kazandırılmalıdır.

(4) Bireyler küçük yaşlardan itibaren, karşılaşacakları değişik kitleler karşısında, nasıl konuşacakları konusunda eğitilmelidir. Konuşma eğitimi tek ve standart bir şekilde verilmemelidir. Bu eğitimin sosyal sınıflara ve yaş gruplarına göre değişmesi gerekmektedir. Bu hususlara dikkat edilmeden verilecek genel bir eğitim formasyonu, fertlerin normal konuşma alışkanlığı kazanmalarını sağlamanın dışında başka bir şey kazandırmayacaktır. Tekamül etmiş, gelişmiş bir dil zevkinin ve konuşma alışkanlığının kazanılmasında ferdî yeteneklerin ve sahip olunan kültürel yapının göz önünde bulundurulmasının büyük önemi vardır.

(5) Konuşma eğitiminde yıkıcı değil yapıcı olunması gerektiği mutlaka öğretilmelidir. İlgi çekebilmek için bayağı ve sıradan şeyleri anlatmak gibi bir kolaycılığın içine kesinlikle girilmemelidir.

(6) Konuşma eğitimi sırasında konuşmaya mutlaka çok iyi hazırlanmanın gerektiği öğretilmelidir. Konuşmanın temel unsurları ile yan unsurları belirlenmeden, nerede ne kadar bahsedileceği tespit olunmadan yapılacak konuşmanın başarısız olacağı anlatılmalıdır. Bu eğitim sırasında konuşmacıya, hitap edilecek topluluğun eğitim seviyesini, özel ilgilerini vs. dikkate almalarının gerekliliği de öğretilmelidir.

Günümüzde radyo ve TV kanallarının çoğalması, özel sektörde pek çok işverenin güzel ve doğru konuşan personel çalıştırmak istemesi gibi sebeplerle güzel konuşma eğitimi veren kurslar düzenlenmeye başlanmıştır. Devlet okullarında

5

Page 7: Etkili Konuşma Ve Beden Dili

verilemeyen bu eğitim daha çok tiyatro sanatçıları ve tecrübeli spikerler tarafından verilmektedir.

Gençlerin toplum içinde sağlam bir yer edinebilmeleri ve mesleklerinde başarılı olabilmeleri için konuşma eğitiminin istenilen seviyede ve amacına uygun olarak yapılması gerekmektedir.

Etkili ve güzel konuşma; yerine, zamanına, kişisine uygun olarak yapılan konuşmadır. Neyi, nerede, ne zaman, kime nasıl söyleyeceğini bilen bir kişinin güzel konuşmayla ilgili önemli bir problemi yok demektir. Hazırlıklı veya hazırlıksız herhangi bir sözlü anlatımın güzel ve etkili olması, konuşma yanlışları yapılmamasına bağlıdır. Şu hâlde, güzel konuşmayı içinde konuşma yanlışlarının olmadığı sözlü anlatım şeklinde tanımlamak da mümkündür.

c. KONUŞMA YANLIŞLARI :

Konuşma yanlışları çevreye, eğitime, dilin kurallarını bilme seviyesine, alışkanlıklara ve kişiye göre değişmekle birlikte bunları;

(1) Alışkanlıklardan kaynaklanan davranışlarla ilgili konuşma yanlışları,

(2) Söyleyiş tarzıyla ilgili konuş-ma yanlışları,

(3) Konuşma kurallarını bilme-mekten kaynaklanan konuşma yanlışları, olmak üzere üç başlık altında toplamak mümkündür.

  (1) Alışkanlıklardan Kaynakla-nan Davranışlarla İlgili Konuşma Yanlışları : Kişinin çevresindeki diğer insanlarla (sözlü olarak) sağlıklı bir iletişim kurmasında alışkanlıklarının ve anlayışının payı büyüktür. Can çıkmadan huy çıkmaz atasözünde güzel bir şekilde ifadesini bulan bu gerçeğin güzel konuşma ile çok yakından ilgisi vardır. Çünkü, aşağıda

bazılarını sıraladığımız olumsuzlukların pek çoğu kötü huylar ve alışkanlıklarla ilgilidir.

(a) Kibirlenmek: Kişinin kendini diğer insanlardan üstün görmesi, onlara tepeden bakması, gururlanması demektir. Kibirli insanlar, ister istemez bu huylarını konuşmalarına da yansıtırlar. Başkalarına saygı göstermedikleri için kendileri de saygı görmezler. Toplum içinde sevilmeyen bu kişilerle kimse muhatap olmak istemez.

“Hep ben bilirim, sen bir şeyden anlamazsın, en iyisini ben yaparım, o da bir şey mi, benim dediğim doğrudur” tarzındaki ifadeler kibirli insanlara özgü sözlerdir. Bunlar iletişimde engel oluştururlar.

(b) İlgisizlik : Her şeyin en doğrusunu bildiğini iddia eden insanlar, başkalarının fikirlerini önemsemez ve onları dinlemezler. Böyle insanlar yerli yersiz sorularla ilgisizliklerini ve konuşana olan saygısızlıklarını göstermiş olurlar. İlgisizlik zihin dağınıklığının ve alt yapı yetersizliğinin bir sonucu olarak da gerçekleşebilir.

(c) Konuşanın Sözünü Kesmek : Birisi konuşurken araya girmek, sorular sormak, sabırsızlık göstermek, itiraz etmek, sözünü kesmek ile ilgili bir davranış yanlışıdır. Birini dinlerken anlaşılmayan hususlar olabilir. Bunlar, kişinin sözünü tamamlaması beklendikten sonra uygun bir dille sorulmalıdır. Özellikle televizyonlardaki bazı tartışma programlarında muhatapların birbirlerini dinlemeyerek bir an önce kendi söyleyeceklerini bitirme yarışına girmeleri sırasında sergiledikleri tutum, bu konunun ilginç örnekleri arasındadır. Böyle bir anlayışla yapılan tartışmanın seyirciler tarafından beğenilmeyeceği de bir gerçektir.

6

Page 8: Etkili Konuşma Ve Beden Dili

(ç ) Kendini Yetersiz Görmek : Kendini beğenmek kadar olmasa da kendini yetersiz görmek de bir davranış yanlışıdır. Çünkü başarılı bir konuşmanın temelinde kendine güven duymak vardır. “Ben yapamam, ben bilmem, ben bu işin üstesinden gelemem” gibi yanlış telkinler kişiyi başarısızlığa sürükleyen olumsuzluk-lardandır.

(d) Alay etme alışkanlığı : Başkalarını hafife alarak onları toplum içinde güç duruma düşürmek, kişilerin fizikî yapıları için hoş olmayan sıfatlar kullanmak, birtakım eksiklikleri güzel olmayan bir üslûpla söylemek alay etme alışkanlığıyla ilgilidir. “İstediğini söyleyen istemediğini işitir.” sözünü her zaman hafızada tutmakta yarar vardır.

(e) Boşboğazlık : Söylen-memesi gereken bir sözü yerli yersiz söyleme alışkanlığıdır. Böyle kişiler iyi niyetli bile olsalar toplum içinde yalnız kalmaya mahkûmdurlar. Çünkü bunların çevresindeki insanlar şimdi bu yine bir boşboğazlık yapacak diye âdeta diken üstünde olurlar.

(f) Gevezelik : Bir anlamda başkalarına konuşma hakkı tanımayan, ilgili ilgisiz sürekli olarak ben konuşayım, bu konuya bir açıklama da ben getireyim anlayışıyla sözü gereğinden fazla uzatan kişilerin ortaya koyduğu bir davranış yanlışıdır. Geveze insanlar, çoğu zaman ölçüyü kaçırarak dinleyenleri sıktıkları için toplum tarafından sevilmezler.

(g) Usulsüz Eleştiri Yapmak : Başkalarına ait düşüncelere her zaman katılma gibi bir zorunluluk olmamakla birlikte katılmadığımız fikirlerle ilgili eleştirileri de söylemenin uygun bir yolu vardır. Sıra gözetilmeden, saygısız bir üslûpla, kaba sözlerle yapılacak eleştiri, elbette

konuşma kurallarını bilen, aydın bir insanın sergileyeceği tavır değildir.

“İğneyi kendine çuvaldızı başkasına batır” sözündeki incelik, ölçü olarak alınmalıdır.

(ğ) Yapmacıklık : Kişinin tavırları, kıyafeti, konuşmaları, anlayışı, düşünceleri, yetiştiği ortamla, aldığı eğitimle, kültürle uyum içinde olmalıdır. Mevlânâ’nın ifadesiyle “kişi ya olduğu gibi görünmeli ya da göründüğü gibi olmalıdır” Aksi hâlde insan, bülbülü taklide çalışan karga gibi gülünç bir duruma düşer. Bu sebeple yapmacık tavırlardan vazgeçmek gerekir. Zaten konuşmada inandırıcı olmanın yolu da samimiyetten geçmektedir.

(h) Bencillik : Sürekli olarak kendi nefsini ön plânda tutan, hemen her işte kendi çıkarları doğrultusunda hareket eden, hep ben diyen, her konuda kendini ön plana koymaya çalışan kişilerin ortaya koyduğu davranış şeklidir. Bu anlayıştaki kişilere güvenilmez. Bunlarla kolay kolay arkadaşlık kurulmaz. Basit bir şekilde örneklersek, bir ekmeği bölüşmek gerektiğinde bir bakınız, arkadaşınız ekmeğin ne kadarını size ne kadarını kendisine ayırıyor. En küçük bir menfaat söz konusu olduğunda bencillik kendisini gösterecektir.

(ı) Övünmek : Kişinin diğer insanlardan farklı ve üstün yönlerini ön plâna çıkarmaya çalışması övünmektir. Konuşma, başkalarına övünmek ya da başkaları tarafından övülmek düşüncesiyle yapılmamalıdır. “Ali’nin boyu kısadır” demenin “Ben ondan uzunum” anlamına geleceği de unutulmamalıdır.

(i) Dedikodu Etmek : Basit ruhlu insanların eğlencesi olan dedikodu, konusu kınama ya da çekiştirme olan konuşmadır. Dedikoducu kişiler, birinin arkasından

7

Page 9: Etkili Konuşma Ve Beden Dili

konuşarak onu kötülemeye çalışırlar, kınarlar, kendilerinin öyle olmadığını anlatmaya çalışırlar. Fakat bu arada konuştukları kişiye “Bak ben senin yanında falancayı nasıl çekiştiriyorsam seni de başkasına öyle çekiştiririm” mesajını verdiklerini unuturlar.

(j) Kesin Konuşmak : Başkalarının düşüncelerine saygı duymayan, kendi düşüncesini ister doğru ister yanlış olsun kabul ettirmeye çalışan, kestirip atma alışkanlığında olan, hoşgörüye tahammülü olmayan kişilerin ortaya koyduğu davranış yanlışlarından biri de kesin konuşmaktır. Özellikle tam olarak bilinmeyen konular hakkında bu anlayışla fikirler yürütmek, haberler vermek, zaman zaman kişiyi yalancı durumuna da düşürür. Meselâ, “Türkçe Sözlük’ün son baskısında 95.000 kelime vardır” cümlesine ilâve edilecek “zannedersem, yanılmıyor-sam, herhâlde” gibi bir kelime kişiyi yanlış bilgi vermekten, yalancı durumuna düşmekten kurtaracaktır.

(k) Sert Konuşmak : Kişinin birilerine karşı kendini daima güçlü, haklı, kabadayı göstermek ister gibi bir anlayışla ve sert bir ses tonuyla, birilerini tehdit eder gibi konuşması da bir davranış yanlışıdır. Yanlış bir düşünce ne kadar kaba, sert bir üslûpla söylenirse söylensin doğru olamaz, kişiyi haklı çıkarmaz, sadece konuşanın ne kadar kaba birisi olduğunu gösterir.

  (2) Söyleyiş Tarzıyla İlgili Konuşma Yanlışları : Etkili ve güzel bir konuşmada konunun içeriği kadar söyleyiş tarzı da önemlidir. Neyi, ne zaman, nerede, nasıl söyleyeceğini bilmeyen bir kişinin güzel konuşması çok zordur. Herhangi bir isteğin ifadesinde, seçilen kelimelerin ve söyleniş tarzının kişiler üzerinde farklı etkiler uyandıracağı unutulmamalıdır.

Konuşmanın etkisini azaltan ve ahengini bozan söyleyiş tarzıyla ilgili bazı yanlışlıklar aşağıda sıralanmıştır:

(a) Aynı Kelimeleri Tekrar-lamak : Konuşma sırasında hiç gerekmediği hâlde kelimeleri aynen tekrarlamak, dinleyenlerin dikkatini çekecek sıklıkta “anlaşıldı mı”, “bilmem anlatabiliyor muyum”, “binaenaleyh”, “çocuklar”, “efendi-me söyleyeyim”, “sana bir şey söyleyeyim mi”, “demem o ki”, “evet”, “işin garip tarafı”, “sizin anlayacağınız”, “şey”, “yani”... gibi sözleri tekrarlamak anlatım ve söyleyiş güzelliğini bozar.

(b) Söyleyiş Yanlışları Yapmak, Anlamsız Sesler Çıkarmak : Güzel bir konuşmada vurgu ve tonlamanın doğru yapılması kadar kelimelerin doğru telâffuzu da önemlidir. Bazen yanlış söylenen bir kelime, anlamı bilinmeden kullanılan bir söz, konuşmacının eğitim durumu, anlayışı, görgüsü hakkında fikir vermeye yetecektir.

Başka dillerden Türkçe’ye giren kelimelerin söylenişine özellikle dikkat edilmelidir. Aksi hâlde söylenmek istenenle söylenen birbirinden farklı olabilir.

Konuşmacı anlatacağını geveleme-den açıkça söylemeli, sözü gereksiz yere uzatarak dolambaçlı yolları tercih etmemelidir.

Hatırlanamayan sözlerin yerine bilerek veya bilmeyerek “aaa..., eee..., ııı..”. gibi anlamsız sesler çıkarmak veya arada boşluklar bırakmak konuşmanın ahengini bozan diğer yanlışlıklardandır. Biraz çaba göstererek bu olumsuzluğun önüne geçmek mümkündür.

Ses tonu, konuya ve konuşmanın yapıldığı yere göre ayarlanmalıdır.

8

Page 10: Etkili Konuşma Ve Beden Dili

Gereksiz yere bağırmak veya zor işitilen bir sesle isteksiz bir ses tonuyla konuşmak, sunuşun etkisini azaltır.

(c) Argo Sözleri Kullanmak ve Kaba Konuşmak :Türkçe Sözlük’te; kullanılan ortak dilden ayrı olarak aynı meslek ya da topluluktaki insanların kullandığı özel dil ya da sözcük dağarcığı; serserilerin, külhanbeylerinin kullandığı söz ya da deyim olarak tanımlanan argo -özgünlüğü korumak gereken durumlar dışında- edebî dilde asla kullanılmamalıdır. Bir de buna kaba sözler, küfürler eklenecek olursa konuşma, edep sınırlarının dışına taşar. Kendisine ve çevresindekilere saygısı olan aydın bir insanın konuşmasında argoya ve kaba sözlere rastlanmaz.

(3) Konuşma Kurallarını Bil-memekten Kaynaklanan Konuşma Yanlışları :  Güzel ve etkili konuşma kurallarını bilmeyen, bu konuda deneyimi olmayan, konuşma sırasında yapılan yanlışlıkların neler olduğundan habersiz  bir konuşmacının başarılı bir sunuş yapamayacağı, konuşmasının yanlışlarla dolu olacağı muhakkaktır. Konuşmacı, karşılaştığı kötü örnekleri kendisine devamlı ölçü kabul ederse başarılı olamaz.

(a) Üslûp Yanlışları : Yeri-ne, kişisine, zamanına ve konusuna göre nasıl konuşacağını bilmeyen bir şahsın, asker arkadaşıyla konuştuğu şekilde amiriyle konuşmasını yadırga-mamak gerekir. Konuşma türlerini ve bunların özelliklerini bilmeyen bir konuşmacı, kime nasıl hitap edeceğini; panelde nasıl, forumda nasıl, açık oturumda nasıl konuşulacağını bilmezse üslûp yanlışları yapacaktır.

(b) Plânsızlık : Bir dinleyici grubu önünde yapılan sunuş konuşmaları, konuşma plânı yapmayı gerektirir. Konuşma plânı nedir, nasıl yapılır, plânda nelere dikkat edilir, süre

ne kadardır gibi soruların cevaplarını bilmeyenlerin yapacağı sunuş konuşmalarında, plânsızlıktan kaynak-lanan yanlışlıkların olması kaçınıl-mazdır.

Toplumda sevilmek ve sayılmak, kendini dinletmek, aranan bir kişi olmak, konuşma kurallarını iyi bilmek ve bu kuralları başarılı bir şekilde uygulamakla mümkündür.

d. KONUŞMA İLE İLGİLİ ÖZLÜ SÖZLER :

  Az düşünen çok konuşur.

  Önce düşün sonra söyle.

  Kimin söylediğine değil, ne söylediğine bak.

  Öfkeli konuş göreceksin ki, pişman olacağın en güzel konuşmayı  yapacaksın.

  Söylediklerinizi duyurmak için, hiç kimsenin kolundan tutmayın, çünkü insanlar sizi dinlemeye istekli değillerse, onları tutacağınıza  çenenizi tutmanız daha iyi  olur.

  Söz yaş deriye benzer, nereye çekersen oraya gider.

  Söze iyi başlayın iyi bitirin, arasını ne ile doldurursanız doldurun.

   İstediğini söyleyen, istemediğini işitir.

  Saygısız ağız,  anahtarsız açılır.

   Herkes ancak anladığını duyar.

  Herkese anlayabildiği kadar söyleyiniz.

  Dinlemekten akıl, söylemekten pişmanlık doğar.

  Dilin söylediği iyi söz, akar su gibidir. Nereye akarsa orada çiçek açar.

  Kelimeler değil onu söyleyen ağız önemlidir.

9

Page 11: Etkili Konuşma Ve Beden Dili

  Laf bilirsen söyle, seni ibret alsınlar; laf bilmezsen  sukut et, seni adam sansınlar.

   Dil keskin kılıçtır, kan akıtmadan adam öldürür.

  Acı söz insanı dinden çıkarır, tatlı söz yılını deliğinden çıkarır.

 Sözün bütün gayesi, anlaşmaktır.

  İnsanlar sadece söylediklerinden değil, söylemesi gerekirken söyleme-diklerinden de sorumludur.

Dil söyler saklanır, baş belaya katlanır.

Söylenecek yerde susmak, su-sulacak yerde konuşmak akıl hafifliğini gösterir.

  Bir insanın zekâsı, vereceği karşılıklarla değil, soracağı sorulardan anlaşılır.

  Cevabını duymak istemediğin  soruyu sorma.

   Kötü söz duyanları düşman eder, ederse insanı söz sultan eder.

  Ne yumruktan ne kılıçtan iz kalır, İnsan ölür arkasından söz kalır.  (Kutadgu Billig)

  Sözünü bilen kişinin,  yüzünü ak ede bir söz,  sözünü pişir diyenin, işini sağ ede bir söz. 

Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı, söz ola ağulu aşı, bal ile yağ ede bir söz.

Kişi, bile söz demini, demeye sözün kemini, bu cihan cehennemini, düzelte bir güzel söz.   (Yunus  Emre)         

3. BEDEN DİLİ :

İnsanlar konuşarak anlaşmayı geliştirmeden önce, beden dilleriyle anlaşırlardı. Beden dili insanların ilk anlaşma aracı ve ilk dili olmuştur.

Bedenlerinin dili aracılığıyla insanlar duygularını, düşüncelerini, isteklerini, ihtiyaçlarını ve ruhsal zenginliklerini başka insanlarla paylaşmışlardır.

Hiç kimse beden dilinin ifadelerinden kaçamayacağı veya bunu bastırama-yacağı için, bu dili öğrenmeye çalışmak çok yararlıdır. Böylece, kendi dünyamızı yansıtma biçimimiz hakkında ve birlikte yaşadığımız insanların iç dünyalarıyla ilgili önemli bilgilere sahip oluruz.

Bireylerin beden dilleri, onların sosyal statüleri, grup içi hiyerarşideki yerleri ve toplumsal konumları hakkında önemli ip uçları taşımaktadır. Beden dilinin kelimelerden çok daha kolay anlaşılma özelliği söz konusudur. İnsan hayatı boyunca çoğunlukla farkında olmaksızın günlük beden dilini son derece etkili olarak kullanır. Ancak bedenini, kelimeleri kontrol ettiği gibi kontrol edemez. Bedenimiz olaylara veya durumlara karşı çok daha fazla kendiliğinden tepkiler verir. Gerçek duygu ve düşüncelerimizi kelimelerin arkasına gizlemek belki mümkündür, ama beden dilimizi gizlememiz çok kere mümkün değildir. Bedenimiz çok etkili bir iletişim aracıdır.

a. Davranışımız İç Dünyamızı Etkiler : İnsanlar büyük çoğunlukla içlerinden geldiği gibi davrandıklarını düşünürler. Oysa yakın zamanda yapılan araştırmalar, “İnsanların hissettikleri gibi davranmaktan çok, davrandıkları gibi hissettiklerini” ortaya koymuştur.

Canı sıkılan bir insanın kaşları çatık, yüzü asık, omuzları düşük ve merkezi kapalıdır. Hepimiz sık sık sebepsiz bir can sıkıntısı yaşarız. Oysa çok kere kaşlarımızı çattığımız, yüzümüzü astığımız ve omuzlarımızı düşürüp, merkezimizi kapattığımız için canımızın sıkıldığını düşünmeyiz. İnsan hangi davranışı yansıtırsa, bir süre sonra

10

Page 12: Etkili Konuşma Ve Beden Dili

beden kimyasında meydana gelen değişikler sebebiyle o yönde duygular yaşamaya başlar. Sıkıntılı bir insan gibi davranmak iç sıkıntısının artmasına sebep olur.

b. İletişimde İlk Dakika Önemlidir: Karşı karşıya gelen iki kişi arasındaki ilk etkileşim, iletişim sürecinin önemli bir belirleyicisidir. Bu etkiyi yaratan faktörler, karşılaşan kişilerin beden dilinde kullandığı kelimelere ve kişinin taşıdığı bütün aksesuarlardan içinde bulunduğu fizikî ortam nesnelerine kadar geniş bir dağılım gösterir.

 İşte bütün bu faktörlerin bileşkesi “algılayan kişinin” değerlerinde bir yer bulur ve o çerçeve içerisinde yorumlanır. Algılayanın kişisel özellikleri ve toplumsal normları ile kalıplaşmış olan yargıları, etkileşim verilerine bağlı olarak iletişimin ilk anında bir “karar” verdirir ve insan karşısındaki kişiye zihninde var olan bir etiket yapıştırır. Bu karar olumlu veya olumsuz olabilir.

 “Duruşundan hiç hoşlanmadım”, “Bakışını sevmedim”, “Bir görüşte kanım ısındı”, “Ben onu gördüğüm an işe yaramaz olduğunu anlamıştım” gibi değerlendirmeler o kişi ile gelişecek iletişimin temelini oluşturur. Yalnız bu kararlarımız her zaman böylesine açık ve bilinçli olmayabilir. Kişi bunları bilinç düzeyine çıkartsa da, çıkartmasa da, ilk algılarımızın oluşturduğu yargının, iletişim biçimimizde ve o kişiye atfettiğimiz değerde önemli bir rol oynadığı bilinmelidir.

c. Aile İçindeki Beden Dili : Beden dilimizle verdiğimiz mesajlar insanlarla anlaşmamızda en temel araçtır. Hem yakın çevremizde, hem daha geniş sosyal hayatımızda hem de farklı ülke insanları ile ilişkilerimizde öncellikle beden dilimizi kullanırız ve onların beden dilleri ile anlattıklarını çözmeye çalışırız.

Yakın arkadaşlarımıza, eşimize, çocuklarımıza duruşumuz veya bakışımızla düşündüklerimizi hissettir-meye çalışırız. Büyük çoğunlukla onlar da bu mesajları alır, düşünce ve duygumuzu anlarlar. İletişim kurduğumuz kişilerle kültürümüzdeki ortak özellikler ne ölçüde fazlaysa birbirimizin beden dilini anlamamız da o kadar kolaylaşır. Bu nedenle kişinin yaşadığı en dar çevre olan aile içinde beden dili etkili biçimde yoğun olarak kullanılır.

 “Ne hissettiğimi, ne dediğimi anla” anlamına gelen jest ve mimiklerimiz yakın arkadaşlarımız, dostlarımız, eşimiz özellikle de çocuklarımızla olan iletişimimizde büyük yer tutar. İnsan önce beden diliyle anlaşmayı bekler. Bu durum istediğimizin yapılmadığı ve olumsuz bir duyguyu konuşmak istemediğimiz durumlarda daha belirginleşir. Özellikle yakın ilişki içinde olduğumuz kimselerle kurduğumuz iletişimde gözümüzün içine bakılmasıyla ne demek, ne yapmak istediğimizin anlaşılmasını bekleriz. Bu tür küçük işaretlerden çıkartılan anlamlar, ilişkinin olumlu veya olumsuz yönde gelişmesini belirlemek açısından büyük önem taşır.

11

Page 13: Etkili Konuşma Ve Beden Dili

ç. Kültür Beden Dilini Etkiler : Kültürel farklar arttıkça, ilişki kurduğumuz yabancılarla ve çevremizdeki insanlarla anlaşabilmemiz, onların duygu ve düşünce akışını değerlendirebilmemiz zorlaşacaktır. Örneğin, Washington’da büyük bir markette, ne olduğunu anlamadığımız bir malı rahatça çevirip incelemek isterken, bir market görevlisi yakınımıza gelip orada bir başka işle uğraşsa, bundan huzursuzluk duyarız. Çünkü ülkemizde böyle bir durumda, bulunduğumuz yere gelen bir market görevlisi paketleri karıştırdığımızı görünce bize “Ne arzu etmiştiniz?” diyerek müdahale edebileceği gibi “Her şeyi karıştırmayın!” gibi bir uyarıda da bulunabilir. Ya da dünyanın öbür ucunda, Japonya’da alışveriş merkezine giren bir Türk bu kez, göz göze geldiği her mağaza görevlisinin önünde yerlere eğilmesini hayretle izler ve belki de bir süre kendisiyle nasıl bir ilişki kurulmak istendiğini anlayamaz.

d. Benzerliğin Sınırları :  Günü-müzde farklı toplumlara ait insanlar birbirleriyle oldukça çabuk ve kolay ilişki kurabilmektedir. Televizyondaki dizilere bakıp, kendi yaşantımızı batı yaşama biçimiyle özdeş görebilir, bir sokak kahvesinde bir Avrupalı veya Amerikalıyla yüzeysel bir dostluğu kolayca başlatabiliriz.

 Farklı kültürlerdeki insanlar teknolojinin sunduğu olanaklardan yararlanırken, ortak beden dilleri kullanırlar. İnsanlar nerede yaşarsa yaşasınlar benzer şekilde asansöre biner, tenis oynar, bilgisayar ve araba kullanırlar. Aynı zamanda biyolojik kökenli beden dilinde de birçok ortak nokta vardır. Ortak yaşantı olarak öfke, sevinç veya şaşkınlık gibi duygular yaşanır. İşte ortak yaşanan bütün bu duygularda bile, bizim dışımızdaki kültüre ait olanı anlamayı zorlaştıran,

bizden olanı daha kolay ve rahat anlaşılır yapan ayrıntılar bulunur.

Beden dilindeki en benzer ifadeler canlılığı ve iç dengeyi korumaya dönük temel psikolojik durumlarla ilgilidir. Korku, kızgınlık, hüzün, nefret, mutluluk, dikkat, ilgi, uyku, gerginlik, şiddet bu durumların en belirgin olanlarıdır. Bu genel durumların dışında kültüre özgü ve o toplumun belirleyici beden dili özelliklerinin bir başka toplum tarafından kısa bir sürede benimsenmesi mümkün olmaz. Başka bir topluma ait geleneksel kültür, ödünç alınarak yaşanamaz.

e. Jestler ve Mimikler : Jestler ve mimikler diğer kişilere görsel sinyaller gönderen hareketlerdir. Bizim bir jestten söz edebilmemiz için yapılan hareketin bir başkası tarafından görülmesi ve yaşadığımız duygu ve düşünceyle ilgili bir bilginin karşımızdaki kişiye iletilmesi gereklidir. Aslında her bir jest, düşünce ve duygu ürünü olduğu için doğal olarak bu özelliklerini barındırır.

Yüz kaslarının anlatım amaçlı kullanımı mimikleri, baş, el, kol, ayak, bacak ve bedenin kullanımı da jestleri oluşturur. Jest ve mimikler "esas" ve "ikincil" olarak ayrılır. Esas jest ve mimikler, düşünce ve duygularımızı destekleyen, onları somutlaştıran hareketlerimizdir. Örneğin, sohbet sırasında göz kırpma, baş sallama, kolları açma gibi işaret ve hareketler iletmek istediğimiz ve programladığımız bir mesajı içeren jestlerdir.

 Öte yandan kendiliğinden gelen ve hiç beklemediğimiz bir anda bizi yakalayan esneme ve hapşırma gibi durumlarda bile jest söz konusudur. Esas olarak anlatıma katkıda bulunmayan ve kendiliğinden refleks olarak ortaya çıkan bu hareketlere ikincil jest ve mimik denir.

12

Page 14: Etkili Konuşma Ve Beden Dili

Bu iç tepkilerle ortaya çıkan ikincil jestler, ortamın özelliklerine göre giydirilmeye ve şekillendirilmeye başlarsa esas jestlere dönüşmesi ortama, kişinin içinde bulunduğu ve birlikte olduğu kişilere karşı takınmak istediği tavra bağlıdır. Bu jestlerin bazılarını bastırmak, bazılarını da en açık biçimde ortaya koymak eğilimi vardır. Bir konser salonunda insan hapşırığını tutmaya çalışır ve özür diler bir ifade takınır, ancak istemediği halde eşi camları açmışsa ve bundan rahatsız oluyorsa hapşırması çok daha farklı olur. Açık, net ve mümkün olduğunca şiddetli olan hapşırık artık ikincil jest olmaktan çıkar.

Baş ile selam vermek veya el sallamak gibi hareketlere esas jestler denir. Esas jestler başlangıçtan bitişlerine kadar iletişimin bir parçasıdırlar. Esas jestlerle ikincil jestleri ayırt etmek için kendi kendimize şu soruyu sorabiliriz. “Eğer ben yalnız olsaydım bu hareketi yapar mıydım?” Cevabımız “Hayır” ise bu hareketimiz esas jesttir. Cevabımız “Evet” ise hareketimiz kendiliğindedir ve ikincil jestler grubuna girer.

 f. İkincil Jestler :  İkincil jestlerin pek çoğu esas olarak sosyal değildir. Çünkü bunlar bedenin rahatı, temizliği ve kaşınma gibi kendiliğinden olan ihtiyaçları ile ilgili hareketlerdir. Vücut bakımımızı ve rahatlığımızı ovarak, silerek, kaşıyarak yaparız, yeriz, içeriz, rahat olarak bir beden duruşu sağlamak için kollarımızı birleştiririz, bacak bacak üzerine atarız, dik veya yan otururuz. Bütün bunları kendimiz için yaparız. Fakat bunları nasıl yaptığımız ve hangi duygusal durumda olduğumuz önemlidir. Bu jestleri yaparken yalnız olmadığımız durumlarda bizimle birlikte olanlar bu kişisel hareketlerden bizimle ilgili bilgi sahibi olurlar.

Duygusal durumumuzu yansıtan jest ve mimikler açık ve belirgin bir şekilde dışarıya başkalarına sinyaller göndermektedir. Bu işaretlerin fark edilmesini istemiyorsak özel bir çaba harcamamız ve kendimizi kontrol etmemiz gerekir. Dikkat edilmesi gereken nokta dışa vurduğumuz duygularımızla ilgili işaretlerin gerçekten karşı tarafa iletmek istediklerimiz olup olmadığıdır. İkincil jestleri bilinçli olarak anlamlandırıyor olsak da olmasak da, bu jestler kişiyle ilgili duyguların bir aktarımıdır.

g. Esas Jestler : Bu jestler yüz, baş, el, kol, ayak, bacak ve bedenin bir konuya açıklık kazandırmak için yaptığı hareketlerdir. Esas jestler, anlatım jestleri, sosyal jestler ve mimik jestleridir.

ğ. Anlatım Jestleri : Bu jestler insanın diğer hayvanlarla ortak olan biyolojik kökenli jestleridir (Temel altı duygusu). Kaslarımız altı temel duygunun ifadesinde, canlılığımızın başlangıcından bu yana bedenin yaşantı ile bağlantısını kurmak ve bedeni korumak için düzenlenmiştir. Anlatım jestleri özellikle yüz ifadelerinde ortaya çıkar ve insanın varlığını korumaya dönük eylemlerinden kaynaklanır.

Örneğin; ani ve atak hareketler karşısında gözlerimizin kapanması belirsizlik ve tehditlerle dolu bir dünyadan gelebilecek bir saldırıdan gözlerin koruması amacına dönüktür.

Öte yandan gülme insanın hoşnut olduğunu, iç dengesinin yaşamı sürdürmeye uygun bir uyum içerisinde bulunduğunu ortaya koyan ve karşısında bulunanları bu mutluluğa ortak olmaya davet eden bir jest ve mimiktir. Yapılan kültürler arası çalışmalar bu temel jestlerin bütün kültürlerde ortak olduğunu göstermiştir.

13

Page 15: Etkili Konuşma Ve Beden Dili

Esas jestlerimizden olan anlatım jestlerinin temel özellikleri kültürel etkilenmeler sonucunda değişime uğramıştır. Ana jest kalıbı farklı olmadan kültüre ve kişiye bağlı olarak değişik durumlarda kullanılabilir. Örneğin, gülme için toplumların ve kişilerin kullandıkları fırsatlar ve tavırlar aynı değildir. Biyo-psikolojik beden dilimiz olan anlatım jestleri evrenseldir, kültürel özellikler, bu ana yapıya anlatım zenginlikleri ve bazı farklılıklar kazandırmıştır.

h. Sosyal Jestler ve Mimikler : Durum gereği, olduğumuzdan çok daha mutlu veya hissettiğimizden çok daha üzüntülü yüz ifademiz bir sosyal mimiktir. İnsanları memnun edecek jestlerin taklit edilmesi bir anlamda insanın sosyal rolünü oynamasıdır. Bir toplantıda gerçek iç dünyamızdan çok farklı bir duygu halini yansıtmamız buna örnektir. Canını sıkan bir konuyu yemekte konuşmayıp ve yemek saatlerini iyi görünme çabasıyla geçirmeye çalışmak veya kişinin bir topluluk önünde yaptığı bir konuşmada ses tonunu, el ve kollarını anlatımını daha etkin kılmak için kullanması sosyal jest ve mimikler olarak değerlendirilir.

ı. Mimik Jestler : Bu jestler taklit ve tanımlama jestleridir. Bir objeyi veya bir hareketi mümkün olduğu kadar kusursuz olarak taklit etmek amacıyla yapılan jestlerdir. Mimik jestler tiyatroya özgü jestler, taklit jestler, şematik jestler, teknik ve kod jestlerdir.

İlk izlenim, ilk 30 saniyede yaptığınız ve söylediğiniz herşeyin bir bütünüdür.""Ne söylediğiniz değil, onu nasıl söylediğiniz önemlidir." "Basit bir jest, yüzlerce kelimeden daha çok şey ifade eder." "Beden dili, bilinç dışı motivasyonlarımızı açığa çıkarır."

Bu ve buna benzer bir çok cümleyi şimdiye dek duymuş olmalısınız. Bilinen

şu ki gerçekte bizler, hal ve davranışlarımız, duygularımız, fikirlerimiz ve kişiliğimizi sözlü ya da sözsüz şekilde ortaya çıkararak iletişim kurarız.

İş dünyasında bu konuyla ilgili bazı yanlış görüşler vardır. Bazı insanlar beden dili hakkında olan tüm konuşmaların terim dolu ve gereksiz olduğunu düşünürken, bir insanı anlayabilmek için ne dediklerini dikkatli dinlemenin yeterli olabileceğini savunurlar. Bunun zıttı olarak ise, bazıları, karşısındakinin bakışları, ayak vuruşları ve kişisel jestlerinin, o kişinin sözlerinden veya yaptıklarından daha çok şey anlattığına inanır. Bu iyimserlere göre karanlık bilinçaltı, iletişim sırasında yüzük çevirme, saç ile oynama, sık tekrarlanan hareketler sayesinde açığa çıkıyor.

Bizler fikir ve isteklerimizi iletebilmek, karşımızdaki ile iletişim kurabilmek için en çok dilimizi kullanırız. Ancak aynı zamanda tutku, endişe ve korku gibi duygulara sahip yaratıklar olarak, hislerimizi göstermek isteriz. Bilinçli olarak sözsüz mesajlar iletir ve algılarız. İletişimde kullandığımız sözsüz ipuçları, sözlü olanları anlamamıza yardımcı olabilir.

İnsanlar kollarını göğüs üstünde birleştirdiklerinde veya açtıklarında, bu, üşüdüklerinden, kolları dolu olduğundan veya çok rahat hissettiklerinden dolayı olabilir. Yani sadece, bu kişilerin kendilerini savunmak istemeleri, kafalarının meşgul olması veya güvensiz hissettikleri anlamına gelmez.

4. "BEDEN DİLİ"NİN ÖĞELERİ:

a. Göz İlişkisi : İnsan vücudundaki en etkili iletişim aracı gözdür. Göz adeta bir mesaj kaynağıdır. Birisini dinlerken veya onunla konuşurken gözlerine bakmak, onu ilgi ile dinlediğimizin, ona değer verdiğimizin mesajını verir. Etkili

14

Page 16: Etkili Konuşma Ve Beden Dili

göz ilişkisi, karşıdaki kişiyi dinlerken ve onunla konuşurken doğrudan bakmak şeklindedir. Göz ilişkisi spontan, rahat, ancak ciddidir. Doğrudan göz ilişkisi kurmak ve sürdürmek konusunda aşırılığa kaçmamak gerekmektedir. Sürekli olarak birisinin gözlerinin içine bakmak, o kişide rahatsızlık ve tedirginlik yaratır. Konuşmanın konusu- na göre bakışlar çeşitlilik kazanabilir. İletişimde olduğumuz kişiler ile aramızdaki ilişki düzeyi ve tabi ki kişilik özellikleri de bakışlarda etkilidir. Örneğin içe kapanık kişiler daha az göz teması kurarlar.

b. Yüz İfadeleri : Yapılan araştırmalar, kişiye ve sosyal yapıya ait bilinç ve bu bilincin oluşturduğu düşüncenin, insanların yüz ifadesini etkilediğini ortaya koymuştur. Yüzümüzde görünür hale gelen hislerimiz, konuştuğumuz kişilere bizim ruhsal durumumuz hakkında bilgi verir. Onlarla konuşmak isteyip istemediğimizi, dinlemek isteyip istemediğimizi, söyleneni anlayıp anlamadığımızı anlatır. Üzüntünün veya kızgınlığın gülümseyen bir ifadeyle, sevincin çatık kaşla ifade edilmesi çoğu kez mümkün olmaz. Güvenli bir yüz ifadesi, verilen mesajla uyum içindeki ifadedir. Yüzümüzdeki ifadenin farkında olursak, öfkemizi, sevincimizi, talebimizi yansıtmakta başarılı olabiliriz. Yüz ifadesi kişiye özgüdür ve iletişim tarzımızı belirler. Kaşları kaldırmak, yüzün kızarması, ağzın aşağıya doğru eğilmesi ve bunlar gibi bir çok hareket, iletişimde olduğumuz kişi veya kişilerde belli bir etki ve izlenim uyandırır. Gülümseme, iletişime açık ve sıcak mesaj veren en dikkate değer yüz ifadesidir ancak kolaylıkla taklit edilebilir.

c. El, Kol, Baş Hareketleri ve Jestler : Konuşma ve kendimizi ifade etme sırasında çok sayıda el, kol ve baş

hareketleri kullanırız. Zamanın geçmesini beklerken, acelemiz olduğunda, bir konuşma sırasında söylenene katılıp katılmadığımızda ve bunlar gibi daha bir çok durumda jestlerimizi kullanırız.

Bu gruba giren hemen her hareketimiz bir anlam taşır. Örneğin yumruğu sıkmak güç göstergesi iken, kendine dokunma (ağız veya buruna dokunma, kaşıma gibi), eğer aşırıysa, endişenin bir belirtisi olabilir. Eğer genel olarak jestler, el ve kol hareketleri fazlaysa, bu durum o kişinin kısıtlı kelime bilgisine sahip olduğunu gösterir. Baş hareketleri, kendini üstün görme, nezaket, hassasiyet ve soğukluk gibi düşüncelere yol açar.

Karşıdaki kişiyi dinlerken, başın yukarıya kaldırılması, konuşanda rahatsızlık yaratır. Başın hafif sallanması ise kişiye anlaşıldığı mesajını vereceğinden rahatlama yaratır.

Eller insanın kendisini ifade etmesinde çok etkin olarak kullanılan organlardır. İnsan beyninin düşünüp, hayal ettiğini eller gerçekleştirir. Kolların hareketi de özel bir önem taşır. Duygusal açıdan açık insanlar, karşılarındaki kişilerden kendilerine yansıyan duygu ve düşünceleri kabul etmeğe hazır olarak kollarını açarak hareket ederler. Bir konuşma sırasında ellerin havaya kaldırılması, yumruk yapılması başarıyı, gücü ve mücadeleyi hissettirdiği için, topluluğu heyecanlandırır.

Ellerin açılması kişinin ilişki kurmak için hazır olduğuna, kapanması ise isteksiz olduğuna yorumlanmaktadır. El hareketleri konuşmaya ritm ve vurgu katarak, düşüncelerimizin duygusal tonunu ortaya koyar.

ç. Bedenin Duruşu : Doğru ilişkiler kurabilmek için dik durmak,

15

Page 17: Etkili Konuşma Ve Beden Dili

sandalyeyi dolduracak şekilde oturmak, arkaya yaslanmak, konuşurken öne eğilmek ilgilenildiğini gösteren mesajlar verir. Omuzların duruşu, ayakların açık ya da kapalı oluşu, bacak bacak üstüne atılması, ayrık ya da bitişik tutulması, karşımızdaki kişiye olumlu veya olumsuz mesajlar verir. Otururken seçilen açı oldukça önemlidir. İş dünyasında da vücudun duruş şekli, birini merkeze alma, gruba dahil etme veya dışlama gibi birçok anlam taşıyabilmektedir.

İki büklüm, süklüm püklüm, beden duruşları kadar, omuz geriye atılmış göğüs dışarı çıkmış, baş yana eğilmiş, meydan okur ve savaşa davet eder türdeki beden duruşları da iç açıcı mesajlar vermez.

d. Giyim : Dış görünüm, (giyim, kuşam, makyaj ve saç tuvaleti) ilk intibayı oluşturan önemli mesaj kaynaklarıdır.Bu konulardaki özenli davranışlar, çevreye duyulan saygının işareti olacağı gibi, insanın kendisine olan saygısının da işareti olarak kabul edilmektedir. Giyim tarzımız, zevki-mizin, mal varlığımızın, değerlerimizin veya sosyal grubumuzun bir aynasıdır. İş danışmanlarının çoğu, daha etkili bir izlenim için insanların iyi giyinmelerine yardım etmeye çalışır. Rozetler, kol düğmeleri, marka etiketleri ve kullanılan her türlü aksesuar ve materyaller kim olduğumuzun veya kim olmak istediğimizin birer yansımasıdır.

e. Koku : İnsanlar doğal kokularını gizlemek için sabun, şampuan, deodorant, parfüm ve ağız spreyleri kullanır. Ancak vücudun asıl kokusu, insanların beslenme düzeni, sağlığı ve o anda endişeli olup olmaması gibi konularda ipuçları verir. Kokunun iletişimdeki önemi gün geçtikçe daha iyi anlaşılmaktadır.

f. Bedensel Temas : İnsan ilişkilerinde farklı bedensel temaslar söz konusudur. Birisinin elini öpmek, onun büyüklüğünü saygınlığını kabul etmek anlamındadır. Birisi ile el sıkışmak, eşitlik, eli avucun içinde sıkmak dostluk anlamına gelmektedir. Yine birisinin omuzuna, koluna dokunmak da dostluk mesajları içermektedir. Aile bireyleri arasında sarılma, kucaklaşma gibi temaslar ilişkileri geliştirir. Temas büyüklere de, küçüklere de güven verir. Aileden olmayan kişilerle kurulacak ilişkilerde temasın çok ölçülü ve dikkatli kullanılması gerekmektedir.

Dokunma bir insana en kısa yoldan sen benim için önemlisin. Seni yalnız bırakmayacağım mesajını verir. Hiçbir söz bu mesajı dokunma kadar etkili bir biçimde veremez.

g. Kişiler arası Mesafe : Mesafe, insanlar arası ilişkilerde kişilerin birbirlerine verdikleri değeri, önemi gösteren en temel belirleyicidir. İnsanlar birbirlerine olan uzaklığı ayarlayarak, onlara yakın veya uzak oldukları konusunda mesaj verirler. Yüz yüze ilişkilerde veya kalabalık içinde kurulan ilişkilerde, bu mesafenin bilinçli kullanılması büyük yarar sağlar.

Bir kimseyle konuşurken araya konulan mesafe, kendi başına bir anlam ifade eder. “Sizi kendime yakın hissediyorum” mesajını yalın bir şekilde vermek olanaklıdır.

Mekanların kullanılış şekli, dostluğun arkadaşlık veya akrabalığın bir göstergesi olabileceği gibi, statünün de göstergesi olmaktadır.

5. BEDEN DİLİ SİZİ ELE VERİYOR :

Sosyologların incelemelerine göre; insanların yaptıkları bazı hareketler, düşünce ve niyetlerini ele veriyor.

Bacak bacak üstüne atmak, savunmaya geçişi gösteriyor. Bunu

16

Page 18: Etkili Konuşma Ve Beden Dili

daha çok kadınlar yapıyor. Ayrıca bu şekilde oturanlar içine kapanık oluyor ve edebe de uygun bulunmuyor.

İşaret parmağını kaldırarak konuşanlar, gizli bir biçimde karşısındakini tehdit ediyor. Örnek olarak; yeni genel müdür gülümseyerek, "Arkadaşlar! Burada senelerce beraber çalışacağız" derken, bu işareti yapıyorsa, çalışanlara "Ayağınızı denk alın!" ikazını yapıyordur.

Elleri kenetli olanlar, genel bir olumsuzluk, yahut hayal kırıklığı yaşadıklarının mesajını veriyor. Ellerini önde birleştirerek ‘’el pençe divan duranlar” karşısındakine ‘’ne isterseniz yaparım’’ demek isterken, ellerin arkada birleşmesi kendine olan itimadı, meydan okumayı anlatıyor.

Elin çeneyi okşaması, bir kimsenin karar vermek üzere olduğunu gösterirken, dinleyen kişinin eli yanaktayken, başparmağı çene altındaysa, karşısındakine tenkit ile, hatta rekabetçi yaklaştığına yorumlanıyor.

Yalan söyleyen kişiler yüzüne dokunup, gözlerini kaçırıyor. Erkeklerin büyük çoğunluğu yalan söylerken, yakasıyla oynuyor ve gömleğini gevşetiyor.

Birbirine ilgi duyan kişiler, daha dik durmaya ve üstünü başını düzeltmeye başlıyor.

KAYNAKÇA :

1. Yalçın, Cevdet. Güzel Konuşma Yazma Kılavuzu, Ankara, 1989, s. 149.

2. Yörük, Yaşar. Güzel Konuşma Yazma Kılavuzu, Ankara, 1990, s. 1.

3. Özdemir, Emin. Güzel ve Etkili Konuşma Sanatı, İstanbul, 1992, s. 11.

4. Taşer, Suat. Konuşma Eğitimi, İzmir, 1992, s. 94.

5. Baltaş, Zuhal ve Acar. Bedenin Dili,

6. Carnegıe, Dale. Etkili Konuşma-nın Çabuk ve Kolay Yolu, (Çev. Celal Kapkın) İstanbul, 1993, s. 225.

7. Kılıç Mehmet. Konuşma Eğitimi, İnternet, Diksiyon Çalışmaları ve Konuşma Eğitimi Portalı.

8. Şahingöz, Fevzi. Konuşma Sanatı Üzerine, İLKSAN İnternet Portalı.

Nahide DAŞLIÇAY

Öğ. Bnb.

17

Page 19: Etkili Konuşma Ve Beden Dili

18