dugİn’İn tÜrk cumhurİyetlerİ konusundakİ Önerİlerİ ne ... · gizli toplumlar ve gizli...

19
II. ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMCİLER KONGRESİ 705 DUGİN’İN TÜRK CUMHURİYETLERİ KONUSUNDAKİ ÖNERİLERİ NE KADAR UYGULANDI? Alaeddin Yalçınkaya * Giriş Günümüz Rus dış politikasının temelini oluşturan düşünce yapısının önemli isimlerinden olan Dugin’in Rus Jeopolitiği ve Avrasyacı Yaklaşım adıyla Türkçe’ye çevrilen kitabında Türk dünyası ile ilgili görüşleri son derece önem arzetmektedir. Dağılan Sovyet sisteminden sonra zor günler geçiren Rusya Federasyonu şartlarında 1997’de kaleme alınmış olan kitabın yazarı, dünyanı iki süper güç devletinden biri iken yok olma tehlikesine sürüklenmekte olan Rusya Federasyonu (RF) karşısında halkına kuru bir moral vermekten öteye tarihi, kültürel, etnik gerçekleri jeopolitik bir yorumla ele alarak halkına güven vermekte ve yöneticilere yol göstermektedir. Avrasyacılık, Dugin ile ortaya çıkan bir hareket veya görüş olmadığı halde, bu hareketin 1990 şartlarında Dugin ile kazandığı anlam ve önemi çok daha farklıdır. 871 1991’de SSCB’nin dağılmasından sonra ABD’nin tek süper güç olarak kalması, Rusya’nın nüfuz bölgesindeki ülkeleri NATO üyesi olması, önemli ekonomik kaynakların ABD sermayedarlarının kontrolü altına girmesi, Rusya’yı birçok bakımdan yok olma sürecine giren bir ülke durumuna getirmiştir. Bu bakımdan, Dugin’in Jeopolitiğin Esasları kitabının birçok yerinde Rusya için ya süper güç olacak, Avrasya’nın tek hakimi olarak Atlantikçi güçleri bu coğrafyadan uzaklaştıracak veyahut da yok olacak tespiti, 1990’larda Çeçenistan meselesi ve bunun sonucunu sabırsızlıkla bekleyen diğer birçok etnik birim bulunması gerçeği dikkate alındığında Rus halkının bilfiil karşı karşıya kaldığı bir tercih idi. Rusya’nın yeniden süper güç olmak, yakın çevreyi kontrolü altına almak stratejisinin yöneldiği ülkeler başta Ukrayna olmak üzere, Avrupa’daki bazı önemli hedefler yanında, ağırlıklı hesaplara konu olan diğer bölge Türk cumhuriyetleridir. Dugin gerek beş Orta Asya cumhuriyeti ile Azerbaycan konusunda gerekse RF sınırları içerisindeki Müslüman Tataristan, Başkurdistan ve Kafkas bölgeleri ile Yakutistan ve diğer gayr-i Müslim Türk birimleri hakkına ortak strateji önermektedir. Bunların biri hakkındaki projesini ortaya koyarken mutlaka diğer Türk birimleri ile Türkiye’yi, İran’ı, Çin’i, ABD’yi yerine göre bölge ve bölge dışı güçleri dikkate almaktadır. Bu gerçekler ışığında Yeni Rus Avrasyacı yaklaşımında Türk Cumhuriyetleri konusundaki politikaların üç temel tabanı bulunmaktadır ki çalışmamız bunlara göre planlanmıştır: Bunlardan birincisi eski Rus nüfuz bölgeleri olarak Türk cumhuriyetleri konusunda uygulanması gereken politikalardır. Diğeri bölgesel güçlerin nüfuz veya yayılma alanı olarak ve sonuncusu bölge dışı yani Atlantikçi güçlerin hedefi olarak Türk * Prof.Dr., Sakarya Üniversitesi, İİBF, Uluslararası İlişkiler Bölümü 871 Dugin’den önce birçok Avrasyacı Rus düşünür olduğu gibi mesela Türkiye’de de farklı anlamlarda da olsa Avrasyacılığı savunan birçok yazar veya politikacı bulunmaktadır. Türkiye’deki geçmişte veya günümüzdeki Avrasyacılar ile bunların görüşleri konusunda bkz.: Mehmet S. Erol, “Küresel Güç Mücadelesinde Avrasya”, Stratejik Analiz, Nisan 2005.

Upload: others

Post on 24-Jan-2020

17 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: DUGİN’İN TÜRK CUMHURİYETLERİ KONUSUNDAKİ ÖNERİLERİ NE ... · gizli toplumlar ve gizli savaşları Rus okuyucusuna sunan yazarın diğer eserleri de benzer ilginç ... yaklaşık

II. ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMCİLER KONGRESİ

705

DUGİN’İN TÜRK CUMHURİYETLERİ KONUSUNDAKİ ÖNERİLERİ NE KADAR UYGULANDI?

Alaeddin Yalçınkaya*

Giriş

Günümüz Rus dış politikasının temelini oluşturan düşünce yapısının önemli isimlerinden olan Dugin’in Rus Jeopolitiği ve Avrasyacı Yaklaşım adıyla Türkçe’ye çevrilen kitabında Türk dünyası ile ilgili görüşleri son derece önem arzetmektedir. Dağılan Sovyet sisteminden sonra zor günler geçiren Rusya Federasyonu şartlarında 1997’de kaleme alınmış olan kitabın yazarı, dünyanı iki süper güç devletinden biri iken yok olma tehlikesine sürüklenmekte olan Rusya Federasyonu (RF) karşısında halkına kuru bir moral vermekten öteye tarihi, kültürel, etnik gerçekleri jeopolitik bir yorumla ele alarak halkına güven vermekte ve yöneticilere yol göstermektedir.

Avrasyacılık, Dugin ile ortaya çıkan bir hareket veya görüş olmadığı halde, bu hareketin 1990 şartlarında Dugin ile kazandığı anlam ve önemi çok daha farklıdır.871 1991’de SSCB’nin dağılmasından sonra ABD’nin tek süper güç olarak kalması, Rusya’nın nüfuz bölgesindeki ülkeleri NATO üyesi olması, önemli ekonomik kaynakların ABD sermayedarlarının kontrolü altına girmesi, Rusya’yı birçok bakımdan yok olma sürecine giren bir ülke durumuna getirmiştir. Bu bakımdan, Dugin’in Jeopolitiğin Esasları kitabının birçok yerinde Rusya için ya süper güç olacak, Avrasya’nın tek hakimi olarak Atlantikçi güçleri bu coğrafyadan uzaklaştıracak veyahut da yok olacak tespiti, 1990’larda Çeçenistan meselesi ve bunun sonucunu sabırsızlıkla bekleyen diğer birçok etnik birim bulunması gerçeği dikkate alındığında Rus halkının bilfiil karşı karşıya kaldığı bir tercih idi.

Rusya’nın yeniden süper güç olmak, yakın çevreyi kontrolü altına almak stratejisinin yöneldiği ülkeler başta Ukrayna olmak üzere, Avrupa’daki bazı önemli hedefler yanında, ağırlıklı hesaplara konu olan diğer bölge Türk cumhuriyetleridir. Dugin gerek beş Orta Asya cumhuriyeti ile Azerbaycan konusunda gerekse RF sınırları içerisindeki Müslüman Tataristan, Başkurdistan ve Kafkas bölgeleri ile Yakutistan ve diğer gayr-i Müslim Türk birimleri hakkına ortak strateji önermektedir. Bunların biri hakkındaki projesini ortaya koyarken mutlaka diğer Türk birimleri ile Türkiye’yi, İran’ı, Çin’i, ABD’yi yerine göre bölge ve bölge dışı güçleri dikkate almaktadır.

Bu gerçekler ışığında Yeni Rus Avrasyacı yaklaşımında Türk Cumhuriyetleri konusundaki politikaların üç temel tabanı bulunmaktadır ki çalışmamız bunlara göre planlanmıştır: Bunlardan birincisi eski Rus nüfuz bölgeleri olarak Türk cumhuriyetleri konusunda uygulanması gereken politikalardır. Diğeri bölgesel güçlerin nüfuz veya yayılma alanı olarak ve sonuncusu bölge dışı yani Atlantikçi güçlerin hedefi olarak Türk * Prof.Dr., Sakarya Üniversitesi, İİBF, Uluslararası İlişkiler Bölümü 871 Dugin’den önce birçok Avrasyacı Rus düşünür olduğu gibi mesela Türkiye’de de farklı anlamlarda da olsa Avrasyacılığı savunan birçok yazar veya politikacı bulunmaktadır. Türkiye’deki geçmişte veya günümüzdeki Avrasyacılar ile bunların görüşleri konusunda bkz.: Mehmet S. Erol, “Küresel Güç Mücadelesinde Avrasya”, Stratejik Analiz, Nisan 2005.

Page 2: DUGİN’İN TÜRK CUMHURİYETLERİ KONUSUNDAKİ ÖNERİLERİ NE ... · gizli toplumlar ve gizli savaşları Rus okuyucusuna sunan yazarın diğer eserleri de benzer ilginç ... yaklaşık

II. ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMCİLER KONGRESİ

706

cumhuriyetleridir. Gerek başta Türkiye olmak üzere İran, Çin gibi bölge ülkeleri gerekse ABD ve AB ile özellikle İngiltere gibi bölge dışı güçlerin hedeflerine karşı uygulanması gereken politikalar ayrı başlıklar altında ele alınabilir. Ancak hangi açıdan ele alınırsa alınsın Dugin’e göre Türk cumhuriyetlerinin sınırlı kültürel ve etnik özerklik dışında dış politika ve dış politik boyutu bulunan ekonomi ve savunma konularında Moskova’ya tam teslimiyetten başka bir alternatifi olmamalıdır.

Dugin’in kitabının yayınlanmasından itibaren özellikle Putin’in devlet başkanlığından sonra bütün politikaların bu hedefe yöneldiği görülmektedir. Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) zemini, bu hedefte önemli destek sağlamıştır. Bu çerçevede, Dugin’in Türk cumhuriyetleri ile ilgili düşüncelerini önemli ölçüde kendi ifadelerine dayanarak ele almadan önce kişiliğini ve faaliyetlerini yakından tanıyalım:

Dugin’in Hayatı, Kişiliği ve Eserleri

1962 Moskova doğumlu olan Aleksandr Gelyeviç Dugin, Rus asıllı olup, Filoloji Fakültesi’ni bitirdi. 1979’da Moskova Havacılık Enstitüsü’ne girdi. Nükleer füzelerin Kuzey bölgesinde konuşlandırılması gibi hava savunma ve saldırı sistemleri ile ilgili özgün görüşlerinde bu iş tecrübesinin rolü vardır. Babası Sovyet askeri istihbaratında üst rütbeli görevlidir. Bu nüfuzunu kullanarak KGB arşivlerinde görev aldı ve burada Rus nüfusuyla ilgili önemli araştırmalar yaptı ki bu tür araştırmalar sıradan bir Rus için yasaktır. Komünist sistem çöküş sürecine girdiğinde Dugin gazeteci olarak çalışmaya başlamıştı. 1998’de Geidar Dzhemal ile milliyetçi bir hareket olan Pamyat’a katıldı. Gennady Zyuganov liderliğinde yeniden kurulmuş olan Rusya Federasyonu Komünist Partisi için siyasi program yazmak üzere görev alması konusunda arkadaşı yardım etti. Hazırladığı belge Marksist olmaktan çok milliyetçi bir üslup taşımaktaydı. Milliyetçilik ile Marksizm arasında sık sık geçişkenlik gösteren, fakat daima Rusya’nın çıkarlarını ön planda tutan bu üslubu Jeopolitiğin Esasları’nda çokça görmek mümkündür.

İngilizce, Fransızca ve Almanca ile birlikte dokuz dil bilen Dugin, SSCB’nin dağıldığı 1991 yılından itibaren kamuoyu oluşturan, aydınlatan, yönlendiren önemli görevlerde bulunmuştur. Bu görevleri ve bazı yayınları şunlardır: 1991’de “Aziz Melek” Ortodoks Almanağı ve Elementler dergilerinin başyazarı ve Arktogey Ortodoks (Dini) Araştırmaları Derneği’nin başkanıdır. 1996-97’de Moskova’da yayın yapan FM 101 Radyosu’nda "Finus Mundi" programını hazırlayarak sunmaktadır. 1997’de hayatının eseri durumundaki “Jeopolitiğin Esasları” adlı kitabı yayınlanıyor. Tebliğimizin konusu olan bu kitap Türkçeye Rus Jeopolitiği, Avrasyacı Yaklaşım adıyla çevrilmiştir. 1997-99’da ise bu kitaptaki görüşlerini geniş kitlelere aktarmaktadır: Özgür Rusya Radyosu’nda “Jeopolitik Yorum” programının yapımcısı ve sunucusudur.872

1998 yılında Rusya parlamentosunun alt kanadı durumundaki Duma’nın başkan danışmanı ve özel Yeni Rusya Üniversitesi’nin rektörüdür. 1999’da benzer görevleri genişlemiş, Duma bünyesindeki Milli Güvenlik Konseyi Jeopolitik Ekspertiz Merkezi’nin başkanlığına atanmıştır.

872 http://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=3131, 2008-07-20.

Page 3: DUGİN’İN TÜRK CUMHURİYETLERİ KONUSUNDAKİ ÖNERİLERİ NE ... · gizli toplumlar ve gizli savaşları Rus okuyucusuna sunan yazarın diğer eserleri de benzer ilginç ... yaklaşık

II. ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMCİLER KONGRESİ

707

2001 yılında Avrasya Partisi’ni kurmuş, 2003’de partiyi kapatarak Uluslararası Avrasya Hareketi’ne dönüştürmüştür. Bu esnada Vladimir Putin’in başkanlık ofisinden organizasyon ve para desteği aldığı bilinmektedir.873

Dugin, Avrasya Partisi Genel Başkanı olarak 2003’de "Büyük Rusya-Avrasya Birliği" bloğunda seçimlere katılmış ve %0,28 oranında oy alabilmiştir. Bununla beraber onun etkisi ve gücü sözkonusu oy oranının çok üzerindedir. Nitekim Fransız Actuel dergisi, onu, Sovyet sonrası dönemde en etkin Rus düşünürü olarak tanımlamakta ve Avrasyacılığın en önemli sözcülerinden kabul etmektedir.

Dugin’in 1997’de Jeopolitiğin Esasları’nı yayınlamadan önceki çalışmaları, yayınları, bu kitapta ele alınan hususların yorumu ile onun kişiliği ve araştırma altyapısı hakkında önemli ipuçları vermektedir. Bu eserlerden bazıları: Mutlakiyet Yolları (1990), komplo teorisi anlamına gelen Konspiroloji874 (1993), Hiperborey Teorisi (1994), Muhafazakar Devrim (1994), Proletaryanın Tapınakları (1996), Avrasya’nın Dinsel Dramı (1996), Kilise Çanının Metafiziği (1996). Konspiroloji’de komplo teorisinin tarihini, uluslararası ve ulusal entrikaları, gizli toplumlar ve gizli savaşları Rus okuyucusuna sunan yazarın diğer eserleri de benzer ilginç konuları ele alır. 1997’de Jeopolitiğin Esasları’ndan sonra ise Mutlak Anavatan (1999), Yolumuz (1999) adlı kitaplarını görmekteyiz.

Dugin’in 2008’de yayınlanan Moskova Ankara Ekseni: Avrasya Hareketinin Temel Görüşleri875 adlı kitabı, bir bakıma Jeopolitiğin Esasları’nın Türkçe tercümesine yazdığı, kitabın muhtevasıyla önemli ölçüde çelişen önsözde belirttiği görüşlerin açılımıdır. Bu tebliğde de işaret edildiği üzere, kendi çerçevesinde sağlam temellerle Atlantikçiliğe karşı Avrasyacı işbirliği ve dayanışmayı hedefleyen Dugin, Türkiye ve Türklere karşı görüşlerini önemli ölçüde revize etmektedir.

“Yeni Avrasyacılık”ın Esasları

Asya ve Avrupa kelimelerinin bileşimi olan Avrasya temelli siyaseti öngören Avrasyacılık, bir bakıma Monroe Doktrini’nin Rusya versiyonudur. Yeni bağımsız ABD’nin başkanı Monroe, 1823’te, iç düzeni yerleştirmek ve devlet teşkilatını geliştirmek için Amerika kıtasındaki diğer devletlerle dayanışma sürecine girip, buradaki Avrupalı sömürgecileri kovmak konusunda kendisine göre objektif bir formül aramıştı. “Monroe İzolasyonizm”i da olarak adlandırılan bu politika, başta İngiltere olmak üzere Avrupa devletlerinin Amerika’dan elini çekmesini istemekteydi. Buna karşılık ABD de Avrupa işlerine karışmayacaktı. Bundan yaklaşık iki asır sonra ise dünyanın tek süper gücü olarak kalan ABD, SSCB’nin dağılmasıyla iktifa etmeyip, eski Sovyet coğrafyasını bilfiil askeri kontrolü altına almak istemektedir. Buna

873 http://en.wikipedia.org/wiki/Aleksandr_Dugin, 2008-08-03. 874 http://www.panrus.com/books/details.php?bookID=12303&langID=1, 2008-08-03. 875 Çeviren: Leonid Bahrevski, İstanbul, Kaynak Yayınları, 2008. Aleksander Dugin'in Moskova-Ankara Ekseni başlıklı bu kitabı, merkezi Moskova'da olan 'Avrasya Hareketi'nin temel görüşlerini ortaya koyuyor. Kitap Dugin'in Avrasya ve Türkiye konusunda son yedi yıl içinde yazdığı makalelerden ve yaptığı konuşmalardan oluşuyor. İçeriğinden de anlaşılacağı gibi, bu metinler Türkiye'de ilk kez yayımlanıyor. Kıbrıs sorununun da ele alındığı kitap, Dugin ve 'Avrasya Hareketi'nin Türkiye'ye ilişkin tezlerini öğrenmek isteyenlerin başvurmaları gereken tek kaynak durumundadır. Avrasya fikrinin tarihte ortaya çıkışına ve evrimine ilişkin önemli bilgiler vermenin yanı sıra, Avrasya Hareketi'nin tarihsel sürecini de örneklerle ortaya koyan kitapta, Avrasya Hareketi'nin misyonuna ve siyasi yönelimine ilişkin bilgiler de yer alıyor. http://kitap.antoloji.com/moskova-ankara-ekseni-avrasya-hareketinin-temel-gorusleri-kitabi, 2008-08-03.

Page 4: DUGİN’İN TÜRK CUMHURİYETLERİ KONUSUNDAKİ ÖNERİLERİ NE ... · gizli toplumlar ve gizli savaşları Rus okuyucusuna sunan yazarın diğer eserleri de benzer ilginç ... yaklaşık

II. ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMCİLER KONGRESİ

708

karşı askeri ve ekonomik cevap verme kapasitesi yetersiz olan Rusya, ABD’nin Avrasya’dan elini çekmesini, Avrasya ülkeleri için tek kurtuluşun Avrasya’daki en büyük gücün, Rusya’nın etrafında kenetlenmesi formülünü buldu. Avrupa ve Asya ülkelerinin kara gücü olarak, ABD ve İngiltere ile çıkarlarının taban tabana zıt olduğu görüşünü işleyen Avrasyacılık, Kıta Avrupası ile Asya’daki devletlerin Rusya’nın önderliğinde Atlantikçi güçleri (ABD, İngiltere ve sadık müttefikleri) zayıflattığı, bölgede etkisin azaltıp kovduğu oranda yaşama şansları bulunmaktadır.

Rusya açısından Avrasyacılık (Yeni Avrasyacılık) hareketinin doğuş sebebine baktığımızda, yokluk tehlikesine çare arayan bir Rus entelijansiyası ile karşılaşmaktayız. 1970’ler ve 80’lerdeki gelişmelerden sonra SSCB’nin dramatik bir şekilde dağılması Ruslar açısından bir dereceye kadar sineye çekildi. Batının bununla yetinmeyip, başta enerji kaynaklarının yönetimi olmak üzere bütün ekonomik varlığı ile, RF üzerindeki planları ve uygulamaları böyle bir hareketin temel motivasyonunu oluşturmuştur. 01.01.2001 tarihinde yayınlanmış olan A.G. Dugin imzalı Avrasya Manifestosu’nun876 ilk bölümü “Çağdaş Rusya’da Fikirler Krizi” adını taşır ve “Yeni Avrasyacılık” bölümünde bu harekete olan ihtiyacı şöyle belirler: “Son on yılda Rusya’da, dünyanın dört bir yanında yaşanan dramatik olaylar, Avrasyacıların fikirlerini yeniden zorunlu, kaçınılmaz hale getirmiştir. Batı, uygarlığının en büyük muhalifi SSCB’yi halletti. Marksist ideoloji aniden çekiciliğini kaybetti. Fakat batılılaşma ve liberalizme (ki bugün en mükemmel gelişimi ABD ve Amerikan medeniyeti ile şekillenmiştir – bu durumdan dünya devinin ebeveynleri olan Avrupalılar bile tedirgin olmaya, tahammül edememeye başlamışlardır) karşı kapsayıcı yeni bir alternatif henüz ortaya çıkmadı.

ABD önderliğinde, genelde NATO üyesi olan ülkelerin finans kuruluşları ile şirketleri, Sovyet sonrası krizi yaşayan bu dev ülkedeki ekonomik fırsatları, son derece doymaz bir fırsatçılıkla değerlendirdi. “Rusya’nın zayıflatılması suretiyle oluşacak stratejik fay hatlarının derhal doldurulması doğrultusunda, özünde Rusya’nın kıskaca alınmasını hedefleyen 4 boyutlu bir politikayı uygulamaya koyduğunu net bir şekilde ortaya çıkmıştır”. Bu politikaların başında Rusya’nın enerji kaynakları ile temel ekonomik sektörlerinin kontrol edilmesi gelmektedir. Bunun teminatı için de Rusya ve etki alanındaki ülkelerde Batı yanlısı lider ve partilerin iktidara taşınması büyük önem arzetmektedir. Rusya’nın askeri gücünün zayıflatılması ve tehdit olmaktan çıkartılması, yapılacak yatırımların diğer güvencesidir. Son olarak Rusya’nın çevresi ve eski SSCB coğrafyasında NATO ve AB’nin yeni üyelerle genişlemesi yoluyla Rusya’nın nüfuz sahasının daraltılması ve ‘yakın kuşağının’ dağıtılması politikası uygulanmıştır. Yeltsin zamanında bu alanlarda ABD ve diğer Batılılar önemli başarılar elde etmişti. Böylece Rusya ekonomisi büyük ölçüce Batı’nın kontrolüne geçmiştir.877

Ekonomik alandaki yatırımlar, siyasi alanda da etkisini göstermiş ve RF’nu oluşturan birçok bölge bağımsızlık veya daha fazla özerklik talepleriyle Moskova’dan uzaklaşmanın yollarını aramaya başlamıştır. Çeçenistan konusu, bütün RF’nu hedef alan, Atlantikçi güçlerin son derece geniş kapsamlı saldırılarının ilk aşaması idi. Onun için, ne pahasına olursa olsun Çeçenistan RF’ndan kopmamalıydı. Diğer etnik ve idari sorunların da temelinde son tahlilde Atalntikçi güçleri görmek lazımdı. Bu tehdit algılamasını, hareketin temeli olarak gören Avrasyacılık, başta RF ülkesi olmak üzere, eski Sovyet cumhuriyetlerini, dağılmış olan 876 http://www.evrazia.info/modules.php?name=News&file=article&sid=454, 2008-07-12. 877 Fevzi Uslubaş, “Washington’un Şer Üçgeni, Rusya ve Türkiye”, Jeopolitik, Ocak 2008, s.23-31.

Page 5: DUGİN’İN TÜRK CUMHURİYETLERİ KONUSUNDAKİ ÖNERİLERİ NE ... · gizli toplumlar ve gizli savaşları Rus okuyucusuna sunan yazarın diğer eserleri de benzer ilginç ... yaklaşık

II. ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMCİLER KONGRESİ

709

Varşova Paktı etkisindeki ülkeleri ve nihayet Almanya’dan Japonya’ya bütün Avrasya’yı aynı formül altında topladı. Bu tebliğin konusu, Türk cumhuriyetlerinin de yer aldığı Rus Güneyi, yani Avrasyacılık’ın temel politikalarının gerçekleştiği alandır.

Rus Güneyi, Kaliningrad’dan Lenaland’a uzanan bütün RF’nun güneyindeki ülkeleri kapsamaktadır. Dugine göre bu bölgede şu ülkeler yer almaktadır: 1.Balkan yarımadasının kuzeyi, Sırbistan’dan Bulgaristan’a kadar olan bölge; 2.Moldova, Güney ve Doğu Ukrayna; 3.Rostov vilayeti ve Krosnodor ili, Novorossiysk limanı; 4.Kafkasya; 5.Hazar Denizinin doğu ve kuzey sahilleri, Kazakistan ve Türkmenistan toprakları; 6.Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ı kapsayan Orta Asya; 7.Moğolistan. Dugin’e göre bütün bu alanlar üzerinde kıtasal yani Rus stratejik kontrolü sağlanmıştır. Ancak bunların tümüne, Rusya’nın ‘ebedi’ sınırları olarak değil, güneye doğru müteakip jeopolitik yayılmanın üsleri olarak bakılmalıdır.878

Rus Güneyi’nde yer alan Türk cumhuriyetleri ve bölgeleri, sadece coğrafi yönüyle değil, Türkiye ile ilişkileri yani jeopolitik özellikleri ile Dugin’i oldukça meşgul eder. Bu konudaki önerileri de önemli ölçüde yönetim tarafından dikkate alınmış, günümüzde izlenen politikalarda da bunun izleri görülebilmektedir.

Avrasyacılık ve Türk Cumhuriyetleri

Avrasyacılık hareketinin Türk cumhuriyetleri ile ilgisini, Rusya, Türk cumhuriyetleri, bölge ülkeleri ve bölge dışı güçlerin çıkarlarını dikkate alarak farklı açılardan ele almak gerekmektedir. Dugin de kitabını bu farklı açılardan yapılan analizler üzerine kurmuştur. Öncelikle Türk cumhuriyetleri kavramının kapsamını belirlememiz gerekmektedir. Bunu yaparken de Dugin’in kitabına bir bütün olarak bakmak gerekir. Gerek Sovyet coğrafyasında gerekse bugünkü RF’nda, Türkiye ile ilişkiler bağlamında hassasiyet gösterilmesi gereken Türk kökenli, Türkçe konuşan halklar, kitapta oldukça geniş tutmuştur. Resmi Rus tezleri hatta birçok Oryantalist iddiaların aksine Dugin bölge, boy, siyasi birim adlarından sonra sözkonusu halkların Türk kimliği ve Türkiye ilgisini her fırsatta dile getirmiş ve RF içi ve dışı ile birlikte ortak, birbirini tamamlayan politikalar önermiştir.

Gerek Balkanlarda gerekse Kafkasya’da, Boşnaklar, Arnavutlar, Çerkezler, Çeçenler gibi Türk kökenli olmadığı halde bu halkların Türkiye ilgisi, çoğu Türk kökenli topluluklardan daha fazla olan halkları, yani “Türki”leri879 de uygulanacak stratejilerle ilgili önemli ölçüde Türkiye dışındaki Türklerle birlikte değerlendirmektedir. Bu gerçekten hareketle, Türk cumhuriyetlerinden, öncelikle Türkistan cumhuriyetleri Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Tacikistan’ı kastediyoruz. Dugin, Doğu Türkistan’daki Uygur Türklerinden oluşan Sincan bölgesini de aynı politikaların parçası olarak ele alır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken hedef Türkiye’den ziyade, Çin’dir. Güney Kafkasya’daki Azerbaycan, Türkiye’ye yakınlığı dikkate alınarak, Türk cumhuriyetleri ile ilgili politikalarda önceliği haizdir. RF içerisinde bulunan Tataristan ile Başkurdistan’a özel önem verilir. Bunun dışında

878 Aleksandr Dugin, Rus Jeopolitiği, Avrasyacı Yaklaşım, terc.: Vügar İmanov, 4. Basım, İstanbul, Küre Yayınları, 2005, s.171-172. 879 Türki sıfatının Turkmen, Özbek, Kazak, Tatar gibi Türk kökenli halklar için kullanımını yanlış buluyoruz. Ayrıntı için bkz.: A. Yalçınkaya, Kafkasya’da Siyasi Gelişmeler, Etnik Düğümden Küresel Kördüğüme, Lalezar Kitabevi, Ankara 2006, ss.319-335.

Page 6: DUGİN’İN TÜRK CUMHURİYETLERİ KONUSUNDAKİ ÖNERİLERİ NE ... · gizli toplumlar ve gizli savaşları Rus okuyucusuna sunan yazarın diğer eserleri de benzer ilginç ... yaklaşık

II. ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMCİLER KONGRESİ

710

Çuvaşistan, Buryatya, Yakutistan gibi özerk bölge ve cumhuriyetler ile Ukrayna sınırları içerisinde bulunan Kırım’ı da hatırlamamız gerekmektedir.

Türk kökenli olmadığı halde, Atlantikçi politikalara alet olan Rus Güneyi’nin önemli ülkelerinden Ukrayna’nın jeopolitik bakımdan parçalanması gerekmektedir. Ancak bu surette “Büyük İmparatorluk” içinde yerini alabilecektir. Eski bir Türk yurdu olan Kırım ise geleneksel olarak etnik mozaiği ile ayırt edilen özel bir jeopolitik oluşumdur. Maloruslar, Velikoruslar ve Kırım Tatarları burada bileşik bir yapılaşmayı gerçekleştirmiştir. Burası birbirine oldukça düşman üç jeopolitik güçten ibarettir. Velikoruslar, Moskova yanlısı olup Ukrayna’nın geri kalan kısımlarından da saldırgan eğilimdeyken, Maloruslar, tam tersine aşırı milliyetçidir. Kırım Tatarları ise genelde daha çok Türkiye’ye meyilli ve Rusya’ya oldukça düşmandırlar. Kırım Tatarlarının jeopolitik eğilimlerinin hesaba katılması genellikle bahis konusu değildir. Zira Türkiye tüm hususlarda Rusya’nın düpedüz jeopolitik rakibi sayılmaktadır. Ancak yine de Kırım’daki Tatarların varlığını hesaba katmamak da olmaz. Kırım’ın Rusya’ya direk birleştirilmesi, Malorus nüfusun son derece olumsuz tepkisini çekecek ve yarımadanın Ukrayna toprakları vasıtasıyla Rusya sistemine entegre edilmesinde, ki bu genelde pek gerçekçi değildir, problemler doğuracaktır. Kırım’ı bütünüyle Ukrayna’ya bırakmak da mümkün değildir. Çünkü bu durum Rusya’nın jeopolitik güvenliğine doğrudan bir tehdit oluşturacak ve Kırım içinde etnik gerginliğe sebep olacaktır. Tüm bu mülahazalar dikkate alındığında, Kırım’a özel bir statü tanınması ve Moskova’nın direk stratejik kontrolünde, fakat Ukrayna’nın sosyo-ekonomik çıkarlarının ve Kırım Tatarlarının da etnik-kültürel taleplerinin göz önünde bulundurulduğu azami bir otonomi verilmesi gerektiği sonucu meydana çıkmaktadır.880 Ukrayna-Kırım, hakkındaki öneriler, birçok Türk bölgesi ile ilgili projelerle paralellik arzetmektedir.

Ukrayna veya diğer Türkistan cumhuriyetleri bağımsız olduğu halde, RF içindeki Tataristan ile ilgili tespit ve öneriler de son derece ihtiyatlıdır. Tataristan denince RF açısından ayrılıkçılık eğilimlerinin uzun tarihine sahip bir ülke akla gelmektedir. Bununla beraber, Dugin’e göre Rus topraklarının tam ortasına yerleşen Tataristan, özel bir tehlike arz etmemektedir. Ancak tüm benzeri durumlarda “ayrılıkçı mantık”, denizlere veya yabancı topraklara çıkış aramaya sevk eder. O halde, burada diğer bölgelerin aksine her türlü dikey entegrasyon süreci er veya geç son derece tehlikeli olabilir.881 Tataristan, bundan dolayı, Başkurdistan, Çuvaşistan veya Kazakistan ile işbirliğini ve ilişkilerini asgariye indirmelidir.

Volgaboyu ülkesi olan Tataristan, yeteri kadar monolitik etno-nasyonal oluşuma sahip olup, siyasal bağımsızlık ve Rusya ile belirli rekabet geleneğini muhafaza etmektedir. Tatarların milli bilinçlerinin çok gelişmişliği yüzünden burası Rusya’nın bütünlüğünü koruması açısından en zayıf bölgedir. Yine de “Tatar ayrılıkçılığı” problemini bir nebze de olsa önemsizleştiren en önemli faktör, Tataristan’ın kıtasal mekanın ortasında deniz sınırından veya Rus olmayan devletlerle komşuluktan yoksun bırakan coğrafi konumudur. Bu jeopolitik durum korunduğu sürece Rusya için özel tehdit oluşturmaz. Ancak her halükarda Tatarların tarihi tecrübeleri sözkonusu bölgeye özel dikkati gerektirmektedir. Aksi takdirde burası, Rusya’nın iç jeopolitiğinin en zayıf bölgesidir. Tataristan’ın Güneyde Kazakistan’la muhtemel stratejik

880 Dugin, Rus Jeopolitiği, s.207. 881 Dugin, Rus Jeopolitiği, s.148-149. Genel olarak Kafkasya ve Türkistan’da yatay entegrasyonun (mesela Azerbaycan, Gürcistan, Türkiye) önlenip, dikey entegrasyonun (mesela İran, Ermenistan, Rusya) teşvik edilmesini öneren Dugin burada tersini savunmaktadır.

Page 7: DUGİN’İN TÜRK CUMHURİYETLERİ KONUSUNDAKİ ÖNERİLERİ NE ... · gizli toplumlar ve gizli savaşları Rus okuyucusuna sunan yazarın diğer eserleri de benzer ilginç ... yaklaşık

II. ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMCİLER KONGRESİ

711

ittifakı ve Komi vasıtasıyla Buzlu Okyanusa erişmesi, Avrasya’nın tüm kıtasal yapısını yıkabilir. Moskova, Kazan’la ilgili öyle bir politika yürütmelidir ki, bunun sayesinde Tataristan’ın jeopolitik sistemi, mümkünse, teritoryel olarak bitişik olmayan salt Rus bölgeleriyle ilişkili olsun. Bu durumda, aksine, yukarıda belirtildiği gibi Başkurdistan yanında, Udmurtiya, Mordova ve Mariel bölgeleri ile de entegrasyon süreçleri engellenmelidir. Bunlardan başka, Tatarlar hem ırksal ve hem de kültürel-etnik unsurlardan oluşan bir halk olduklarından Tataristan’ın kültürel-etnik emarelere göre teritoryel bölünmesine vurgu yapmanın faydası olabilir. Ayrıca, Rusların bu cumhuriyete göçünün de artırılması, teşvik edilmesi yararlıdır.

Türk ve Müslüman olmaları, Tatarları, Türk-İslam dünyasının jeopolitik bir parçası yapmaktadır. Bu konuda Moskova, “Güney”in tüm jeopolitik güçlerinden ibaret olan bir problemle karşılaşmaktadır. Tataristan’ı ne asimilasyon, ne de aktif coğrafi tecritle bu gerçeklikten ayırmak mümkündür. Bu yüzden, “Tatar meselesi”, Rusya-İslam gibi daha geniş bir konunun ayrı bir maddesini teşkil etmektedir. Benzeri tüm durumların çözümündeki ortak bir payda, ‘tarihin coğrafi ekseni’ ve İslam dünyası arasındaki menfaatlerin jeopolitik dengesini bulmaktadır. Bu konuda istisnasız tüm hallerdeki ortak payda, uzun ömürlü küresel ittifak kurmaya imkan veren anti-Atlantikçiliktir. Tataristan örneğinde, Tatar milletinin kıtasal karakteri bilhassa vurgulanmalıdır. Günümüz şartlarında Avrasya ve Rusya’nın jeopolitiği örtüşürken bilinçli ve gönüllü bir ittifak, etnik-dinsel ayrımdan ziyade, daha derin bir zorunluluktur. Daha geniş anlamda, “Avrasya Devleti”, yani Rusya, Slav ve Türk unsurların birleşimine dayanmaktadır. Bu bileşenlerden de, Heartland ile özdeşleşen bir “kıtasal devlet”in ekseni haline gelen Velikorus halkı doğmuştur. Bu nedenle, adı geçen iki halk, Slavlar ve Türkler ki bunlara Uygurlar ve Moğollar da katılmaktadır, ileride Avrasya jeopolitiğinin sütunları olarak kalacaklar. Onların istikballeri, siyasal ve etnik kaynaşmada olduğundan etno-kültürel farklılıkların ileri plana sürülmesi, özellikle bu farklılıklara siyasal anlamlar yüklenmesi, hem Rusların hem de Türklerin tarihsel kaderlerinin mantığına zıttır.

Dugin’in belirleyici analizinin temelini oluşturan Avrasyacılık ortak kaderine ulaşırken, geçmişte yaşananları hiç hatırlamak istemediği, ancak Moskova çıkarlarına aykırılık sözkonusu olduğunda sürekli olarak, geçmişte kalmış husumet, anlaşmazlık, çatışmaları gündeme getirdiğine dikkat edelim. Ona göre Atlantikçilere karşı jeopolitik işbirliği konusu Moskova-Kazan ilişkilerinin temeli olmalıdır. Bunun için Avrasya’nın çıkarlarını siyasi veya metropolitik olarak da ifade eden özel bir “jeopolitik lobi” kurulması gerektiği ihtimal dışında tutulmamalıdır.

Benzer düşünceler Tataristan’ın güneyinde bulunan Başkurdistan için de geçerlidir. Orada da İslam inançlı Türk etnisitesi yaşamaktadır. Bunların ayırıcı yegane özelliği, tüm Volgaboyu’nda en faal ve ‘öncül’ halk olan Tatarlarda olduğu kadar bariz ayrılıkçı geleneğe ve gelişmiş milli bilince sahip olmamalarıdır. Bu sebepten dolayı, Tatar-Başkurt ilişkileri, Rusya’nın ‘İç Doğusu’nun bu kısmında jeopolitik istikrara hiçbir surette yardımcı olamaz. Moskova, Başkurdistan’ı Ruslarla meskun Güney-Ural bölgelerine entegre etmek ve Kazan’a meyletmekten alıkoymak için elinden gelen her şeyi yapmalıdır. Bu bağlamda, özgün Başkurt kültürü, benzersizliği, diğer Türk-İslam biçimlerinden farklı oluşunu vurgulamak yararlıdır. Tataristan’la Başkurdistan’ın jeopolitik ilişkilerinin pekişmesi, Rusya için son derece tehlikelidir. Çünkü Başkurdistan’ın güney idari sınırı, teorik olarak Türk-İslam ayrılıkçılığının üssüne dönüşebilecek olan Kuzey Kazakistan’ın yakınından geçmektedir. Sözkonusu durumda

Page 8: DUGİN’İN TÜRK CUMHURİYETLERİ KONUSUNDAKİ ÖNERİLERİ NE ... · gizli toplumlar ve gizli savaşları Rus okuyucusuna sunan yazarın diğer eserleri de benzer ilginç ... yaklaşık

II. ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMCİLER KONGRESİ

712

en korkunç tehlike, Heartland’ın, karasal mekanın tam ortasından Türk, Türkiye taraftarı, yani Atlantikçi mızrağı ile paramparça olması ihtimalidir. Bu çerçevede, Tataristan’ın güneye yönelimi, Başkurdistan’la entegrasyon girişimleri ve hatta Başkurdistan’ın Orenburg vilayeti ile yakınlaşması, Moskova’nın kıtasal politikasınca ne pahasına olursa olsun engellenmesi gereken aşırı olumsuz eğilimlerdir. Başkurdistan’ın enlemsel ilişkileri, Türklerle meskun olmayan Kuybışev ve Çelyabinsk vilayetleri ile güçlendirilmeli, yukarıda işaret edildiği gibi boylamsal temasları ise, Kazan ve Orenburg ile, aksine zayıflatılmalıdır.882

Dugin’in Türk cumhuriyetleri ile ilgili politikalarında öncelikle Rusya merkezli kıtasal boyut sözkonusudur. Eski Sovyet siyasi haritasına iltifat etmeyen, bu cumhuriyetlerin yeniden Moskova’ya bağlanmasını gereksiz gören Dugin, paradoksal olarak Sovyet dönemini aşan bir kontrol mekanizması ve bağımlılık ilişkisinin gerekliliğine her fırsatta işaret eder. Bu cümleden olarak Orta Asya’nın yeniden yapılandırılması projesinde Rusların etnik çıkarlarının en iyi şekilde korunması gerekmektedir. Bu yapılanma ile aynı siyasi çatı altında toplanacak olan devletlere “Orta Asya İmparatorluğu” adı verilir. Ancak bu imparatorluk, sun’i siyasi yapılar, hayali ‘post-emperyal miras’ esasına göre değil, başta Kazakistan’dakiler olmak üzere bölgedeki Rusların topluca meskun olduğu tüm toprakların barışçı yolla Moskova’nın yargı alanına doğrudan girişini öngören milli türdeşlik temeline göre kurulacaktır. Etnik muhtevası sorunlu olan yerler ise, aşağıda ele alınacak olan Rus-İran projeleri çerçevesinde şu veya bu İmparatorluk hudutları içinde özel haklar elde edeceklerdir. Böylece, Ruslar küçük çaptaki etnik milliyetçi hareketler için öngördüğü stratejiler sayesinde, hiçbir zaman gerçekleştiremeyecekleri amaçlarına böylece Avrasyacı jeopolitik proje aracılığıyla kavuşmuş olacaktır.883 Bu stratejinin Gürcistan-Güney Osetya-Abhazya ilişkilerinde belirgin bir şekilde uygulamaya konduğu söylenebilir.

Bu bağlamda, Bağımsız Devletler Topluluğu bünyesinde ortaya çıkan Gümrük Birliği’ne önemli bir fonksiyon yüklenmektedir: Eğer Rusya, gümrük birliğine ilişkin RF, Beyaz Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan arasında imzalanmış olan “beşli antlaşma” çizgisini geliştirmek yoluyla dördüncü (NAFTA, AB, ASEAN’dan sonra) jeoekonomik alanı toparlamayı başarırsa, tüm dünyanın görüntüsü değişecektir. Rusya’nın nükleer potansiyelini koruması, Avrupa ve Pasifik jeoekonomik alanlarını yeni bir seçim karşısında bırakacaktır.884 Kazakistan’ın nükleer varlığını imha etmesi ile beşli içerisinde RF’nun tek nükleer güç olarak kalması, liderlik ve belirleyicilik rolünü pekiştirmektedir.

İlerideki daha kapsamlı entegrasyon ile Moskova’ya siyasi (Dugin buna jeopolitik demektedir) bağımlılık yolunda büyük önem atfettiği Gümrük Birliği’ne “Kurtuluş Yolu” olarak bakılmaktadır. Ekonomik bakımdan son derece yetersiz ve başarısız bir örgütlenme olduğu halde, Gümrük Birliği’nin Moskova’nın bu ülkeleri bünyesinde toplayabildiği tek uluslararası hukuk temeli bulunan bir örgütsel zemin olduğunu hatırlamak lazım. Ona göre, “Büyük alanların otarşisi” projesinin günümüzdeki RF açısından gerçekleşmesi, en genel şekliyle aşağıdaki ana adımlarla mümkün olabilir: Avrasya Gümrük Birliği’nin kurulması, güçlendirilmesi ve genişlemesi, “dördüncü jeoekonomik alan”ın kurulması (Beyaz Rusya, Kazakistan, Tacikistan, Özbekistan ve Kırgızistan’ın dışında buraya bazı uzak çevre ülkeleri –Sırbistan, Yunanistan, İran, Hindistan, Irak, Suriye, Libya vs.- de dahil olabilir) Bu

882 Dugin, Rus Jeopolitiği, s.158-159. 883 Dugin, Rus Jeopolitiği, s.78. 884 Dugin, Rus Jeopolitiği, s.351.

Page 9: DUGİN’İN TÜRK CUMHURİYETLERİ KONUSUNDAKİ ÖNERİLERİ NE ... · gizli toplumlar ve gizli savaşları Rus okuyucusuna sunan yazarın diğer eserleri de benzer ilginç ... yaklaşık

II. ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMCİLER KONGRESİ

713

entegrasyonun derinleşerek ABD dolarından farklı olan diğer bir uluslararası para biriminin, örneğin Avrupa Euro’sunun, daha ileride ise kendi “Avrasya Rublesi”nin veya hatta “Avrasya doları”nın tesis edilmesi hedeflenmektedir.885

Türk cumhuriyetlerini askeri araçlarla yeniden RF’na bağlamak yerine, siyasi araçlarla Moskova politikalarının uygulayıcısı durumuna getirirken, Rusya’nın özellikle 1990’lardaki başta ekonomik olmak üzere zayıf noktaları dikkate alınmaktadır. Bunda dolayı Rusların yetersiz ve oldukça küçük alternatif durumundaki RF’nunu reddederek, komşu cumhuriyetleri kanlı kardeş katlinin yapıldığı savaşlarla, işgaller ve ilhaklar yoluyla genişletmekten vazgeçerek ve Avrasya halklarına kıtasal blokun, “Avrasyacı Rus İmparatorluğu”nun kuruluşuna eşit şartlarda katılım teklifinde bulunarak büyük ve kendilerine layık olanı elde etmelidirler. Türk cumhuriyetleri gibi Rusya da etnik devleti reddetmekle, halkın birliğini ve “Büyük İmparatorluğu” elde edecektir. Günümüz şartlarında başkası değil yalnız bu yol Rus halkını siyasal güçsüzlükten ve etnik soysuzlaşmadan kurtaracak, aynı zamanda onun o devasa cesametini her yönüyle küresel kamilleşmeye uyandıracak ve nihayet ona gerçekte hak ettiğini verecektir.

Gerek Azerbaycan, gerekse Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Tacikistan, burada ele alınan, Tataristan ve Kazakistan’la ilgili stratejilere benzer çerçevede değerlendirilmelidir. Yukarıda bununla ilgili önerilere işaret edildi. Bununla beraber, bu ülkelere yönelik stratejilerin ABD, Türkiye, İran ve Çin politikaları ile ilgisi ağır basmaktadır.

Dugin’in Türk cumhuriyetlerinin kendi aralarındaki ilişkilerin önlenmesi ile ilgili stratejileri önemli ölçüde uygulanmıştır. RF içerisinde Tataristan’ın Moskova’dan uzaklaşmasında örnek aldığı Çeçen bağımsızlık hareketinin bastırılmasının da bu stratejilerle son derece büyük ilgisi bulunmaktadır. 2000’li yılların konjonktürü bu konudaki stratejiler için daha elverişli hale gelmiştir. 11 Eylül 2001’deki saldırılar, başkanlık makamında henüz 2 yılını doldurmamış olan Putin’e Avrasyacılık hedeflerini uygulama konusunda önemli fırsat vermiştir. İnsan hakları konusunda eleştirilen birçok ülke gibi, ayrılıkçı/hak arayıcı her türlü talep “terör” suçlamasıyla bastırılarak uluslararası arenada yapılanlara haklılık kazandırmıştır.886 Diğer ülkeleri ve bölgeleri, çeşitli nedenlerle kontrol altına almak irredentist, revizyonist, emperyalist, saldırgan politikalar türünden olduğu halde, bu dönemde “terör” her türlü uluslararası hukuka aykırı hareketi kapatan konjonktürel bir araç haline gelmiştir. Avrasyacılık stratejilerinin uygulanmasında bunun da izleri görülmektedir.

Yeni Avrasyacılık, ABD ve Türk Cumhuriyetleri

Avrasyacı hareketinin temel motivasyonu, ABD’nin Yeni Dünya Düzeni parolasıyla tek süper güç olarak RF dahil eski Sovyet cumhuriyetlerinde nüfuz alanları kurmasıdır. Bu itibarla, Avrasyacılığın her aşamasında ABD ve müttefiklerinin politikaları ile bunlara karşı stratejileri dikkate almak gerekmektedir. Burada ise, Atlantikçilerin bugüne kadar somut projelere dönüşmüş olan politikaları ve bunlara karşı stratejilere değinilmektedir.

ABD’nin Soğuk Savaş döneminden kalan çevreleme (containment) politikasının hedefi, SSCB’nin sıcak denizlere ulaşımın engellemek, onu Moskova paralelindeki steplere

885 Dugin, Rus Jeopolitiği, s.357. 886 Gökhan Bacık, Modern Uluslararası Sistem, Köken, Genişleme, Nedensellik, İstanbul, Kaknüs, 1997, s.344.

Page 10: DUGİN’İN TÜRK CUMHURİYETLERİ KONUSUNDAKİ ÖNERİLERİ NE ... · gizli toplumlar ve gizli savaşları Rus okuyucusuna sunan yazarın diğer eserleri de benzer ilginç ... yaklaşık

II. ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMCİLER KONGRESİ

714

hapsetmekti. Rusya’nın tarihi hedefi ise sıcak denizlere inmektir. Burada hedef bölge, bir dereceye kadar çevreleme bölgesiyle örtüşmekte olup, Dugin bu bölgeye yukarıda belirtildiği gibi “Rus Güneyi” adını vermektedir. Bu bölge, Balkan yarımadasının kuzeyinden itibaren, Moldova, Ukrayna, Kırım, Rostov, Krasnodar, Kafkasya, Hazar Denizi’nin doğu ve kuzey sahilleri, Türkistan cumhuriyetleri ile Moğolistan’ı kapsamaktadır. ABD’nin bütün teşebbüslerine karşın Dugin’e göre bu alanlar üzerindeki kıtasal stratejik kontrol, yani Moskova’nın temel politikalarının geçerliliği sağlanmıştır. Ancak bunların tümüne, Rusya’nın ‘ebedi’ sınırları olarak değil, güneye doğru müteakip jeopolitik yayılmanın üsleri olarak bakılmalıdır. Bununla beraber kıtasal varlığın zayıflaması hiçbir zaman bir boşluk doğurmayacak veya ‘bağımsızlığını kazanmış’ alanların egemenliklerini güçlendirmeyecektir. Çünkü bunların eyalet statüleri, jeopolitik otarşilerine, Rusya’dan bütünüyle bağımsız politikalar geliştirmelerine zaten imkan vermez. Atlantikçilerin deniz gücünün nüfuzu, Moskova’nın kıtasal güç nüfuzunun yerini bir şekilde, kendiliğinden tutacaktır. Dolayısıyla, ‘Rus Güneyi’nin tüm dahili kuşağının yapısı, baştan beri potansiyel taarruz üssü olarak ele alınmalıdır. Bununla beraber, pratik olarak tüm sınır alanları dağlık yörelere, çoğunlukla yüksek platolara rastlanmaktadır. Tüm bu jeopolitik hususlar, ‘Avrasya dağları’ problemine radikal bir yeni yaklaşımın gerekliliğini talep etmektedir. Buna göre, sözkonusu bu dağlar stratejik sınır fonksiyonlarını kaybetmeli, kıtasal entegrasyon için bir mani değil, köprü olmalıdır.887

ABD’nin stratejik planları, Hazar’ı Karadeniz’in Türkiye sahilleri ile birleştiren bir jeopolitik kuşak meydana getirmekten ibarettir. Sözkonusu kuşağın RF ve İran’ın kontrolünde bulunmaması gerekir. Buna göre Bakü-Tiflis-Ceyhan ve diğer boru hatlarının geçtiği bölge olan Hazar-Karadeniz kuşağının Rusya’nın tesirinden çıkarılması zaruridir. ABD’nin çok önemli jeopolitik hedeflerinden birisinin petrol ve doğal gaz boru hatlarının Rusya-İran etki alanından çıkarmak veya bu iki ülkeyi buradan uzaklaştırmak olduğu unutulmamalıdır. RF’nun özellikle Bakü-Tiflis-Ceyhan’ı engellemede başarısız kaldığı dikkate alındığında Atlantikçiliğe sadece yüz yüze değil, onunla ortak “barış sağlama” çabaları görüntüsü altında yapmacık işbirliği yaparak da karşı çıkmak gerekir. Bunun en iyi örneği, belli bir “Rus düşmanlığı ve ayrılıkçılık döneminden sonra Rusya yanlısı jeopolitik eğilime ki bu, aynı zamanda Ermeni politikasının tarihi sabitesidir, geri dönen Ermenistan’dır. Burada sözkonusu olan, ABD veya genel olarak Batı karşıtı ve İran meyilli Kafkas İslamcılığının ve milliyetçiliğinin ‘köktenci’, ‘sufi’, ‘yerel’ versiyonudur. Bu amaç için, Kafkasya’nın siyasi gerçekliğinde kök salmış ve bölge elitlerinin davranış modellerinin ve motivasyonlarını gayet iyi bilen Ermeni diyasporasını kullanmak gerekir. Ermeni istihbarat örgütleri, etkili oluşlarını Elçibey’in azliyle sonuçlanan Azerbaycan olaylarında ispat etmişlerdir. “Başlıca anlaşmazlık alanlarından birinin petrol olması nedeniyle Moskova’nın İran’la siyasi ve stratejik bir pakt akdetmesi gerekir. Buna göre, her iki taraf, Türkiye’nin ‘Vehhabilik’in veya doğrudan ABD’nin güçlü nüfuza sahip olduğu Kafkasya bölgelerinin destabilize edilmesine; ve aksine İran ve Rusya’nın güçlü pozisyonları bulunan mıntıkaları ise stabilize etmeye yardımcı olacaktır.”888 ABD güdümündeki renkli devrim ile RF’ndan daha fazla uzaklaşan Gürcistan’a karşı yapılan son hareket (Ağustos 2008) bu önerinin uygulanmasıdır. Benzer stratejiler, Afganistan ve Fergana Vadisi ülkeleri için, özellikle ABD ile ilişkiler geliştikçe gündeme gelmektedir. Soykırım

887 Dugin, Rus Jeopolitiği, s.170-173. 888 Dugin, Rus Jeopolitiği, s.372-374.

Page 11: DUGİN’İN TÜRK CUMHURİYETLERİ KONUSUNDAKİ ÖNERİLERİ NE ... · gizli toplumlar ve gizli savaşları Rus okuyucusuna sunan yazarın diğer eserleri de benzer ilginç ... yaklaşık

II. ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMCİLER KONGRESİ

715

iddiaları konusunda ABD’nin zaman zaman krize yaklaşan Türkiye ile ilişkileri dikkate alındığında Dugin’in önerilerinin başarı şansı artmaktadır.

ABD’nin en somut olarak varlığını hissettirdiği Azerbaycan’ın durumu diğerlerine göre oldukça çetrefillidir. Ermenistan ve Gürcistan’da Moskova karşıtı duygular kaynarken, en ziyade ‘Sovyet ve Moskova yanlısı’ bir cumhuriyet olan Azerbaycan şu anda yüzünü esas olarak Türkiye’ye ve doğrudan ABD’ye çevirmiştir. Vehhabi etkisi burada asgaridir. Zira Azerbaycanlılar Şiidir. Ancak Atlantikçilik, Ankara’nın siyasi, etnik ve iktisadi aracılığıyla sürdürülmektedir. İran tarafında bulunan Güney Azerbaycan problemi İran’la gerginliğe yol açmaktadır.889 Azerbaycan’a karşı politikalara, ABD’nin bölgede en önemli muhalifi olan İran’la ilgili stratejilerde temas edilecektir. Karabağ’ın RF desteği ile yıllardır Ermenistan’ın işgali altında bulunmasının bu stratejinin bir parçası olduğunu belirtelim.

Avrasyacılık, Türkiye ve Türk Cumhuriyetleri

Cengiz Han’dan arta kalan Türk toplulukları ile Slavların jeopolitik birliği olarak da tanımlanan Avrasyacılık, birçok bakımdan Türkiye’yi ilgilendirmektedir. Avrasyacılığın Türkiye boyutunun, Türkiye’nin NATO üyesi olması, Moskova’nın hedefindeki Türklerle ırk, dil, din, kültür, tarih birliği, Türkiye’nin stratejik konumu ve bölgesel güç olması gibi sebepleri bulunmaktadır. Nitekim, karasal birliğin önemli muhatapları olarak kabul edilen bölgesel devletler arasında Hindistan, İran, Pakistan ve Çin ile birlikte Türkiye de sayılmaktadır. Bununla beraber Türkiye, batının “Truva Atı” suçlamasıyla her fırsatta karşı karşıya kalmakta olup Putin politikaları açısından güvenilmez, azami ihtiyat gösterilmesi gereken bir ülkedir.890 Dugin’e göre bölgesel devlet, özelliği gereği, sıradan bir devletten daha fazla, süper devlet veya imparatorluktan daha az bir siyasi ağırlığa sahiptir.891 Türkiye’nin stratejik konumundan aldığı bölgesel güç vasfının aynı zamanda birçok jeopolitik temeli bulunmaktadır ki bunlardan biri de Müslüman nüfusa sahip laik bir ülke oluşudur. Aşağıda İran bölümünde ele alınacağı üzere, İslam dünyasındaki oldukça dağınık dini-ideolojik ve siyasi akımlar arasında Türk cumhuriyetlerini hedef alan akımlardan biri de Panturkizm olup, Türkiye kaynaklı ve Atlantikçi grupta sayılmaktadır. Bu yüzden Dugin konuyu “Pantürkizm Tuzağı” başlığı altında ele almaktadır.

Dugin’e göre Pantürkizm eşliğinde Türkiye’ye yönelişin tamamen farklı bir niteliği vardır. Çünkü Rus Güneyi olarak “yakın çevre”nin Orta Asya halkları çoğunlukla Türk’tür. Bir bütün olarak Türkiye, Osmanlı İmparatorluğu’nun yerinde onun bir devamı değil, bir parodisi olarak teşekkül etti. Çok merkezli ve çok milletli emperyal İslami yapının yerine, laik ve milliyetçi düzeni ile Fransız ulus-devletinin doğu versiyonunu kurdu. Bugün NATO üyesi olan Türkiye, fiilen Atlantikçiliğin ve tekdünyacılığın doğudaki ileri karakolu, Asya-Doğu ile Arap alemi arasındaki “tampon kordonu” sayılmaktadır. Türkiye’nin önerdiği jeopolitik model, “Batı dünyasına ve ateist, tekdünyacı medeniyete entegre olmaktır.” Türkiye’nin yolu Atlantikçi süper devlete hizmet etme ve “dünya hükümeti”nin kontrolündeki tekdünyacı küresel Büyük Alan modelini kabul etmektir. Türkiye tarafından oynanan “Pantürkizm”

889 Dugin, Rus Jeopolitiği, s.369-370. 890 Fevzi, Uslubaş, Kaos İmparatorluğu ve Türkiye, Afganistan ve Irak’tan Sonra Sıra İran’da mı?, İstanbul, Kum Saati Yayınları, 2007, s.411. 891 Dugin, Rus Jeopolitiği, s.36-37.

Page 12: DUGİN’İN TÜRK CUMHURİYETLERİ KONUSUNDAKİ ÖNERİLERİ NE ... · gizli toplumlar ve gizli savaşları Rus okuyucusuna sunan yazarın diğer eserleri de benzer ilginç ... yaklaşık

II. ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMCİLER KONGRESİ

716

kartının zahiren geleneksel karakterli olduğuna itiraz edilebilir. Bu kısmen doğrudur. “Yakutistan’dan Sarayevo’ya Büyük Türkiye” projeleri gerçekten faal bir şekilde Türkiye’nin propagandasıyla hazırlanmaktadır. Bununla birlikte, söylem bazında, Rus karşı atağı için zemin oluşturan bu tür sloganların gerçekte bir önemi olmayıp, “ancak bugünkü Türkiye’nin siyasi, ideolojik ve ekonomik rotasının radikal bir biçimde değişmesi halinde bu projeler ciddiyet kazanabilir.”892

Azerbaycan konusundaki görüşler ve stratejiler de önemli ölçüde Türkiye ile olanların parçasını teşkil eder. Kitabın “Rusya ve Mekan” bölümünde stratejilerin temelin oluşturan üç eksenden birisini, “Güney Ekseni”ni, Moskova-Tahran oluşturmaktadır. Bu Eksen, Orta Asya İmparatorluğu kavramıyla bağlantılı olarak ele alınmaktadır. Rusya’nın güney bölgelerini, Çin’den, Hindistan’dan, Pakistan’dan Orta Doğu’ya ayrıntılı tahlilden sonra, İran’ı güneyin temel hareket noktası olarak kabul eder. Tahran merkezli bir güney politikası, Rusya açısından birçok jeopolitik sorunun çözümü demektir. Türk veya İslam dünyası açısından durum ele alındığında, İran’da dahi nüfusu %50’nin altında olan Farisi ırkı veya İslam dünyasında Şii merkezli politikalarla çıkarılacak çatışma ve bölünmeler, Rusya’nın bölgede daha “güvenli” ve “etkili” varlık sebebi olacaktır ki bunun tipik örneğini Azerbaycan üzerinden Güney Kafkasya’da görmekteyiz. İran’ın etkisindeki Türk ve İslam dünyası, Dugin’e göre, Atlantikçi güçlere ve Türkiye’ye çok daha kapalı olacak, jeopolitik olarak Rus çıkarları açısından güvenceye alınmış olacaktır.893

Türk dünyası açısından, İran-Kafkasya ekseninde kilit ülke Ermenistan’dır. “Türkiye’den Azerbaycan’a ve Orta Asya’ya giden yolun Ermenistan ve Karabağ’dan geçmesi nedeniyle Ermeniler son derece stratejik önemdeki topraklarda bulunmaktadırlar. Erivan, otomatik olarak Moskova-Tahran ekseninde bu iki ülkeyi birbirine eklemleyen ve Türkiye’yi kıta içi mekanlardan koparan önemli stratejik bir halka haline gelmektedir. Bakü ile Ankara’nın Tahran’a muhtemel yönelişleri halinde, Moskova-Tahran ortak projesinde Karabağ sorunu hızla çözülecektir. Çünkü dört tarafın dördü de stratejik yönden böylesi mühim bir bölgede istikrarın derhal temini için son derece ilgili bulunacaklardır. Aksi halde, yani Azerbaycan Türk yanlısı eğilimini sürdürdüğü takdirde, bu ülke, İran, RF ve Ermenistan tarafından parçalanabilir. Aynı durum Atlantikçi Türkiye ve Avrasyacı Rusya’nın jeopolitik çıkarlarının çatışmasıyla istikrarsız ve çatışma bölgeleri olarak kalacak olan Kafkasya’nın diğer bölgeleri Çeçenistan, Abhazya, Dağıstan için de geçerlidir ki bugün buna Güney Osetya’yı da katmak gerek. Buraya İran jeopolitik hattının dahil edilmesi, Atlantikçiliğin Türkiye ve Rusya’daki “nüfuz ajanları”nca Kafkaslardaki çatışmalara “İslam ve Ortodoksluk” arasındaki çarpışma görünümü verme çabasının anlamını derhal kaybettirecek ve barış ve huzuru yeniden tesis edecektir.

Doğrudan Türkiye’yi hedef alan bu projede Türkiye’nin Kafkasya ve Orta Asya’daki çıkarları hiçbir şekilde sözkonusu olmadığından bu ülkeye ‘günah keçisi’ rolünü biçmek gerektiği önemle dikkate alınmalıdır. Dahası, muhtemelen Türkiye’deki Kürt milliyetçiliğini desteklemek ve aynı zamanda İran’a etnik olarak yakın olan halkları laik-Atlantikçilik kontrolünden çıkarmak niyetiyle ön plana sürmek gerekir.894

892 Dugin, Rus Jeopolitiği, s.260-261. 893 Dugin, Rus Jeopolitiği, s.75-76. 894 Dugin, Rus Jeopolitiği, s.78-79.

Page 13: DUGİN’İN TÜRK CUMHURİYETLERİ KONUSUNDAKİ ÖNERİLERİ NE ... · gizli toplumlar ve gizli savaşları Rus okuyucusuna sunan yazarın diğer eserleri de benzer ilginç ... yaklaşık

II. ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMCİLER KONGRESİ

717

Konunun doğrudan Ermenistan boyutu kitabın ayrı bir bölümünde benzer cümlelerle değerlendirme konusu yapılmakta, bölücü terör boyutuna dikkat çekilmektedir: Rusya’nın Kafkasya’daki geleneksel ve güvenilir müttefiki olan Ermenistan özel bir jeopolitik rol oynamaktadır. Türkiye’nin kuzeye ve doğuya, yani Orta Asya Türk dünyasına yayılışının önüne set çekmesinde Ermenistan, mühim bir stratejik üs vazifesini yerine getirmektedir. Ve aksine, jeopolitik saldırı boyutunda ise güneye, “kadim Ermenistan”ın önemli bir kısmının ve başlıca kutsal yeri sayılan Ağrı Dağı’nın bulunduğu Türkiye topraklarına doğru kesintisiz devam eden bir etno-kültürel birlik olarak önemlidir. “Diğer önemli bir etnik faktör, Ermenilerin Kürtlerle ırksal ve dilsel akrabalık bağlarının olmasıdır. Türkiye dahilinde jeopolitik sarsıntıları tahrik etmek maksadıyla bu husus kullanılabilir. Bu bağlamda, tüm Kafkasya’yı ortasından kesen ve Ermenistan’la ‘Hazar üçgeni’nin güvenli irtibatını kuran karasal bir koridorun inşası hayli önemlidir.”895 Burada belirtilen Ermenistan’ın Avrasyacı stratejiler bakımından kilit rolü, Gürcistan’ın batı ve Türkiye ile işbirliği sayesinde etkisiz hale gelmiştir. Bundan dolayı, Gürcistan cezalandırılması (parçalanması) gereken ülkelerin başında yer almış ve bugün bu strateji uygulanmaktadır.

Hazar’ın doğusundaki Türk cumhuriyetleri ile ilişkilerde Türkiye’nin engellenmesi gerektiğine dikkat çekilerek, bölgenin Moskova kontrolünde kalmasının jeopolitik sebepleri şöyle anlatılmaktadır: Orta Asya’nın dağ silsileleri ile sadece siyasi ve jeopolitik değil, ırksal olarak da bölündüğünü belirtelim. Bölgedeki eski Sovyet alanında, Turan’ın varisleri olan Sünni Türkler yaşamaktadır. Bu Türklerin birçoğu bilhassa göçebelik ve hayvancılıkla iştigal etmektedir. SSCB sınırlarına dahil olmamış olan İran, Afganistan ve hatta etno-kültürel yönden akraba olan Pakistan dahi yerleşik Hint-Avrupalılarca yurt edinilmiştir. Böylece, jeopolitik birlik, açıkça ifadesini bulan ırkî sınırlara sahiptir. Bölgenin tamamı üç kısma ayrılmaktadır: 1.Merkezi Kazakistan, 50. paralelin güneyi olup bundan kuzeyde ‘Rus Doğusu’na dahil olan topraklar bulunmaktadır; 2.Sahrayla kaplı Türkmenistan ve Özbekistan ve dağlık Kırgızistan, bunlar salt Turan topraklarıdır; 3.İran-Afganistan-Pakistan-Hindistan, burası geniş anlamda İran’dır, yani “Ariler ülkesi”, “Ariler yurdu”dur. Orta Asya’daki yeni jeopolitik düzen, tüm bu ülkelerin kuzeyden güneye doğru katı bir jeopolitik ve stratejik eksenle birbirine bağlanmasına dayanmaktadır. Bu coğrafi mekanın da, benzeri durumlarda her zaman olduğu gibi, çeşitli bölgelerin boylamsal yakınlaşmasına yardımcı olmak suretiyle sırf medeniyetler doğrultusunda yapılandırılması gerekir. Kuzeyde tüm Kazakistan’ın Güney Ural ve Batı Sibirya Ruslarıyla bağlantısı sözkonusudur. Bu bağlantı, bütün Orta Asya havzasının ana yapısı görevinde bulunmalıdır. Tüm kıtasal politikanın temelinde, Kazakistan’ın Rusya ile ortak kıtasal bir blokta mantıklı ve ölçülüp biçilmiş entegrasyonu durmaktadır. Başından beri buradaki en önemli husus, “Türkiye’nin bu bölgeye yönelik her türlü nüfuz edinme girişiminin engellenmesi”dir. Atlantikçi Türkiye’nin başının altından çıkan ve eski ‘Sovyet’ Orta Asya’sının salt enlemsel jeopolitik gelişmesini öne süren, Hint-Avrupacı Kuzeye (Rusya) ve Hint-Avrupacı Güneye (İran, Afganistan, Pakistan, Hindistan) zıt olan her türlü ‘Turancı’ entegrasyon projelerine set çekilmesidir. “Turancı bir entegrasyon” olarak adlandırılan Türk halklarının birliği, jeopolitik Avrasyacılığın karşı-tezidir. Bu tür bir entegrasyon, karasal güçleri üç kısma parçalamaktadır: batı, yani Rusya’nın Avrupa kısmı; doğu, yani Rus Güney Sibiryası ve uzak doğusu; son olarak güney, yani İran, Afganistan, Pakistan. Böylesi bir ‘Turancılık’, gerek Rus devletine, gerekse Rus etnisitesine bir başlangıç teşkil eden “ormanla

895 Dugin, Rus Jeopolitiği, s.179-180.

Page 14: DUGİN’İN TÜRK CUMHURİYETLERİ KONUSUNDAKİ ÖNERİLERİ NE ... · gizli toplumlar ve gizli savaşları Rus okuyucusuna sunan yazarın diğer eserleri de benzer ilginç ... yaklaşık

II. ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMCİLER KONGRESİ

718

steplerin ırksal ve jeopolitik ittifakı”nı bozmaya ayarlıdır. Turancılık, İran ve Afganistan konusunda ise, İslam dünyasının dini birliğini bölük pörçük etmektedir. Buradan hareketle heartland, Türkiye’ye ve ‘Panturanizm’ taşıyıcılarına karşı sert bir pozisyonel jeopolitik savaş ilan etmelidir. Bu savaşta Rusya’nın başlıca müttefiki, İslamcı Ari İran olacaktır. Orta Asya, iki küresel Hint-Avrupacı gerçeklik -Ruslar ve Farslar- arasında dikey olarak ‘yayılmalıdır’. Bu hususta, tüm Türk mekanından yerel özerk kültürel eğilimleri ayrıştırmak ve klanlar, boylar, ‘uluslar’ vs. arasında geçimsizliği şiddetlendirmek için elden gelen her şeyi yapmak lazımdır. Bu bölgenin her yanındaki yöreler, bölgeler, sanayi kompleksleri, ekonomik çevrimler, stratejik tesisler, Türk havzası dışındaki topraklarla, ya da katı boylamsal istikamette çepeçevre kuşatılmaya çalışılmalıdır. Örneğin Özbekistan’ın batısındaki Karakalpakistan, teritoryel olarak doğu yönüne, Buhara, Semerkant, Taşkent’e doğru değil, kuzeye Kazakistan’a ve güneye Türkmenistan’a doğru entegre edilmelidir. Aynı prensiple Özbekistan’la Tacikistan arasındaki sınır bölgelerini yeniden yapılandırmak gerekir. Semerkant ve Fergana vadisinin, hem tarihi, hem etnik açıdan Özbek olduğu kadar Tacik toprakları ile de azımsanmayacak bağları bulunmaktadır. Benzer durum Kırgızistan için de geçerlidir.896

Gerçekten de Dugin’in bu önerileriyle de örtüşen Rus politikaları sayesinde Türkiye’nin Türk cumhuriyetleriyle ilişkileri oldukça sınırlı kalmış, Ankara kaynaklı çeşitli ulusal ve uluslararası örgütler pek etkili olamamıştır. Türkiye ve Atlantikçi cephede yer alan Azerbaycan’ın parçalanması anlamında, Ermeni işgali halen devam etmektedir. Türk ve Müslüman olmayıp kendi Ortodoks kilisesi bulunan Gürcistan için de bundan dolayı parçalama stratejisi uygulanmaktadır. Öte yandan İran-Ermenistan ilişkileri her geçen gün gelişmektedir. “Günah keçisi” olarak kabul edilen Türkiye aleyhine her fırsatta yeni politikalar gündeme gelmektedir. Türk ihraç ürünlerine çeşitli bahanelerle engel konulması, kasıtlı bürokratik işlemlerle ticaretin zorlaştırılması, bölücü terör konusunda çok yönlü destekler bunu ortaya koymaktadır.

Yeni Avrasyacılık, İran ve Türk Cumhuriyetleri

Yukarıda ele alındığı üzere Türkiye ile ilgili stratejilerin de önemli bir parçası olan İran, aslında geniş anlamıyla İslam dünyası ve Orta Doğu politikaları ile genelde ABD ve İsrail’in bölge politikalarına karşı önemli fonksiyonlar yüklenen bir “kıtasal müttefik”tir. Avrasyacılığın hedefleri açısından İslam dünyasının ideolojik ve siyasi eğilimleri şöyle sıralanmaktadır: 1.İran köktenciliği; 2.Türkiye’nin laik rejimi ki bu Atlantikçi, Pan-Türkçü çizgiye vurgu yapmakta; 3.Pan-Arabizm; 4.Suudi-Vahhabi köktendinciliği, jeopolitik olarak Atlantikçilikle hemfikir; 5.‘İslam Soyalizmi’nin çeşitli versiyonları. Diğer taraftan günümüz Türk cumhuriyetlerinde üç jeopolitik eğilim yani Atlantikçi ve Türkiye kaynaklı ‘Pan-Türkizm’; yine Atlantikçi ve Suudi Arabistan kaynaklı ‘Vahhabilik’; son olarak İran menşeli ve anti-Atlantikçi köktencilik rekabet halindedir. Panarabizmin’in, Orta Asya’nın çoğunlukta bulunan Türk dilli halkları açısından şansı yoktur. Buna paralel olarak güçlü Rus yanlısı eğilimlerin varlığını da hesaba katmak gerekir. Ancak milli bilinçle uyanan bu İslam memleketlerinin yeniden Rusya’ya kansız şekilde katılmalarını tasavvur etmek zordur ve gereği de yoktur. Yeni İmparatorluk’un ‘Moskova yanlısı olmayan’ üç eğilim arasında bu

896 Dugin, Rus Jeopolitiği, s.181-182.

Page 15: DUGİN’İN TÜRK CUMHURİYETLERİ KONUSUNDAKİ ÖNERİLERİ NE ... · gizli toplumlar ve gizli savaşları Rus okuyucusuna sunan yazarın diğer eserleri de benzer ilginç ... yaklaşık

II. ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMCİLER KONGRESİ

719

bölgeyi Atlantikçilerin dolaylı ve dolaysız kontrolünden çıkaracak sadece İran yanlısı bir yönelime güvenebileceği açıktır. Sarsılmaz Moskova-Tahran ekseni, Rus taraftarlığı ve İslamcılık arasındaki tüm çelişkileri ortadan kaldıracak ve onları aynı anda hem Moskova’ya hem de Tahran’a yönelen bir jeopolitik eğilime dönüştürecektir. Türkiye ve Suudi Arabistan’a geleneksel olarak düşman olan İran, böyle çetrefilli bir merkezde jeopolitik problemlerini sadece İran’ın desteği ile çözebilen Ruslardan daha iyi bir şekilde bu fonksiyonu yerine getirebilir. Ancak Almanya örneğinde olduğu üzere, Moskova-Berlin ekseni Avrupa’nın Almanya’ya bırakılması demek olmadığı gibi, burada da İran İmparatorluğu’nun inşası veya Orta Asya’nın İranlılaştırılması bahis mevzuu değildir. Sözkonusu olan, federal esaslarda muhtelif halkları, kültürleri ve etnik farklılıkları bir güney jeopolitik blokunda kaynaştıran ve bununla da tüm Avrasya İmparatorluğunun çıkarları ile koparılmayacak biçimde bağlantılı olan, stratejik açıdan türdeş, ancak etnik ve kültürel açılardan çeşitlilik gösteren İslam oluşumunu meydana getirecek bir “Orta Asya İmparatorluğu”nu kurmaktır.897

Gerçekten de İran, büyük Avrasya birliğinin çekirdeği olmak için stratejik, ekonomik ve ideolojik tüm imkanları haiz salt kıtasal bir devlettir. Orta Asya cumhuriyetlerinin, öncelikle petrolü ile Azerbaycan’ın ve devasa Kazakistan’ın, İran’a yönelmeleri, gerçek kıtasal egemenlik yolunda ön şartları vücuda getirebilir. Önemle kaydetmek gerekir ki, İran taraftarı “Büyük Alan”, potansiyel olarak bünyesine Afganistan ve Pakistan’ı almaktadır. Bu da Tacikistan ve Özbekistan’la teritoryel süreklilik sahasının önünü açmaktadır. İran’ın Türkmenistan’la ise doğrudan doğruya sınırları bulunmaktadır.898

Öte yandan İran’ın İslam dünyası içerisinde azınlık durumunda kalan Şiilik inancının da bu stratejilerde önemli bir fonksiyonu olacaktır. Şiiliği, Güney Azerbaycan’la etnik akrabalığı ve tarihi münasebetleri vurgulayarak Azerbaycan’ı İran’a, fakat hiçbir surette Türkiye’ye değil, bağlamak gerekir. Böylece, Erivan’dan geçen Moskova-Tahran stratejik hattı, Moskova-Bakü-Tahran hattı ile tekrar edilerek Balkanlardaki stratejilere benzer bir yapı vücuda getirilebilir. “Enlemsel süreçler korkunç çatışmaları kışkırtırken, boylamsal ilişkiler istikrara ve sağlamlığa neden olur” şeklindeki mühim jeopolitik yasanın etkisi her şeyden açık biçimde burada tezahür etmektedir. Ve bu yüzden, tüm bölgenin istikrara kavuşması Moskova’nın Karabağ’la en kestirme ilişkileri geliştirmesi gerekir ki, bu toprakları Kafkas jeopolitik sisteminin tamamının denge noktası yapabilsin. Bunu için de Karabağ görüşmelerine bölgedeki siyasi mevcudiyetleri jeopolitik mülahazalarla makbul olmayan Atlantikçi tüm katılımcılar dışarıda bırakılarak en uygun halde dört taraf –Azerbaycan, Ermenistan, Rusya ve İran- katılmalıdır.899

Türk cumhuriyetleri arasında sayılan fakat etnik yapısı farklı olan Tacikistan için de İran’la ilgili önemli stratejiler sözkonusudur. Dugin’e göre, karasal gücün tüm Orta Asya jeopolitik stratejisinin jeopolitik mafsalı Tacikistan olmalıdır. Bu ülke, bütün Rus “Drang nach Süden”inin yani “Güneye hamle”nin önemli hususlarını kendi bünyesinde bulundurmaktadır. Tacikler, Hint-Avrupa kökenli Müslümanlar olup etnik yönden İran ve Afganlılara yakındırlar. Bununla birlikte, Tacikistan, Rusya ve SSCB’ye dahildi, yani kıtasal, Avrasyacı jeopolitik sisteme entegre edilmişti. Buna göre de, kadim Soğdların bu küçük dağlık ülkesinin kaderi, Orta Asya’da yeni Avrasyacı düzen inşasının zaferini veya hezimetini sembolize etmektedir. Tacikistan’la Afganistan arasındaki fiili sınır, kesin bir çizgi olarak algılanmamalıdır. Bu, tarihi

897 Dugin, Rus Jeopolitiği, 74-76. 898 Dugin, Rus Jeopolitiği, s.260. 899 Dugin, Rus Jeopolitiği, s.180.

Page 16: DUGİN’İN TÜRK CUMHURİYETLERİ KONUSUNDAKİ ÖNERİLERİ NE ... · gizli toplumlar ve gizli savaşları Rus okuyucusuna sunan yazarın diğer eserleri de benzer ilginç ... yaklaşık

II. ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMCİLER KONGRESİ

720

bir veri değil, ancak jeopolitik bir hedeftir. Çünkü Heartland’ın menfaatleri gerektikçe burada her türlü katı sınırlamayı genellikle kaldırmak, stratejik hudutları daha da güneye nakletmek, aradaki alanı ise, etno-kültürel, kabilevi ve bölgesel sınırlara istinaden yeniden yapılandırmak gerekir. Afganistan’a gelince, bu ülke, yetkin merkeziyetçi bir devletçilik geleneğine sahip değildir. Burası, devletçilik ve politikadan daha ziyade dinle yani İslam’la bağlı olan göçebe ve yerleşik boylar, Peştun, Tacik, Özbek vs. tarafından yurt edinilmiştir. Bu yüzden, Rusya’nın Afganistan’a jeopolitik dönüşü kaçınılmazdır ve bu, coğrafyanın kendisince önceden tayin edilmiştir.900

Bu gerçekler ışığında, Avrasyacı Merkezden bir hat daha geçirmek mantıklıdır: Moskova-Duşenbe-Kabil-Tahran. Bu hat boyunca eşi benzeri olmayan bir jeopolitik gerçeklik teşekkül etmelidir.901 Bu benzersiz jeopolitik hattın temelinde Türkiye ile Türk dünyasını, Türk cumhuriyetlerinin kendi aralarındaki her türlü jeopolitik unsurları budamak, siyasi ilişkileri yok edecek bir sistem inşası bulunmaktadır.

Dugin’in Kafkasya, Ora Asya ve genel olarak İslam dünyası stratejilerinin merkezine yerleştirdiği İran’la ilgili öneriler önemli ölçüde uygulanmıştır ve uygulanmaktadır. Rusya, İran’ın uyguladığı nükleer program nedeniyle İsrail ve ABD’nin tepkisi ile uluslararası arenada yalnız kalan bu ülkenin en büyük hamisi durumuna gelmiştir. Bir taraftan ABD ve batının bütün baskılarına karşın nükleer program adı altında “dik duruş” stratejisini yürüterek İsrail’e tepkili olan İslam dünyasının doğal lideri haline gelirken, Rusya’nın desteği, gerek başta BM olmak üzere uluslararası arenada gerekse teknolojik ve ekonomik konularda, daima yanında olmuştur. Buna karşılık, başta Türk cumhuriyetleri olmak üzere İslam dünyasında RF’nun politikalarını besleyecek önemli çıkışlar yapmıştır. İran’ın ŞİÖ, Ermenistan, Afganistan ve Türkmenistan ile ilişkilerinde bu durum açıkça görülür. Moskova-Tahran ekseni ve genel olarak dikey entegrasyonların teşviki, yatak entegrasyonların önlenmesi İran politikalarında önemli ölçüde uygulanmıştır. İran-Ermenistan işbirliği ile bazı konularda İran-Azerbaycan ilişkilerinin geliştirilme gayretlerinde bunu görmekteyiz.

Yeni Avrasyacılık, Çin ve Türk Cumhuriyetleri

Atlantikçi güçlere karşı Rusya’nın en somut teşebbüslerinden olan ŞİÖ’nin iki temel üyesinden biri olan ÇİN hakkında Dugin’in görüşleri oldukça ilginçtir. Yazar, Çin’in aslında birçok konuda RF’nun çıkarlarına aykırı stratejiler uyguladığını belirterek Atlantikçi cepheye hizmet ettiğini bununla beraber ŞİÖ’deki işbirliğinin bir taktik politika olduğunu belirtir. Çin’deki nüfus artışı, ülkeyi “boş topraklar” problemi ile karşı karşıya getirmektedir. Bu çerçevede, önemli kısmı iskana açılmamış Kazakistan ve Sibirya toprakları Çin için oldukça cazip olacaktır. Dugin’e göre iki nedenden dolayı Çin, Rusya için tehlikelidir: kendiliğinden Atlantikçiliğin jeopolitik bir üssü olması ve “sahipsiz alanlar” arayan yüksek nüfus yoğunluğu olan bir ülke olarak. Her iki durumda da Çin, Heartland’ı mevzii açıdan tehdit eden bir konumdadır. Lenaland’ın güneyindeki toprakları elinde tutması nedeniyle, bulduğu yer çok tehlikelidir.902 Belirtmek gerekir ki, Çin’in geleceğe yönelik Kazakistan’ı iskan tehlikesi aslında başlamıştır. Burada Dugin’in zikretmediği mesela başta Kırgızistan olmak üzere diğer

900 Dugin, Rus Jeopolitiği, s.184. 901 Dugin, Rus Jeopolitiği, s.185. 902 Dugin, Rus Jeopolitiği, s.187.

Page 17: DUGİN’İN TÜRK CUMHURİYETLERİ KONUSUNDAKİ ÖNERİLERİ NE ... · gizli toplumlar ve gizli savaşları Rus okuyucusuna sunan yazarın diğer eserleri de benzer ilginç ... yaklaşık

II. ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMCİLER KONGRESİ

721

Türk cumhuriyetlerinde, yoğun Çinli göçü yerine, ticari ilişkilerin gelişmesi, Çinli şirket ve çalışanların her geçen gün artmasıyla “sarılaşma”903 çoktan başlamıştır.

Dugin, Çin ve Türkiye’nin RF’nun potansiyel jeopolitik düşmanları olduğunu belirtir. Irak, İran, Afganistan, Pakistan, Hindistan, Kore, Vietnam ve Japonya ise potansiyel jeopolitik müttefikleridir.904 Bu durum iki farklı jeopolitik stratejiye başvurmayı gerektirmektedir. Düşmanlar örneğinde zarar vermek, müttefikler ile ilgili olarak ise jeopolitik amaçlardaki müşterekliği ortaya çıkarmak lazımdır. Çin’in kuzey-batısı, siyasal özerkliğin uzun tarihine sahip kadim bir ülke, Sincan yani Doğu Türkistan’dır. Sözü edilen bölgede Çinliler, doğrudan güç baskısı ve açıkça kolonileştirme, yerli ahaliyi sömürme, dini ve etnik özerkliğin savunulması için yapılan tüm girişimleri bastırma vasıtasıyla denetimi sağlamaktadır. Sincan’ın Rusya’ya ilhakı düşüncesi. Rus çarları zamanında Sibriya’nın benimsenmesi projesi çerçevesinde mevcut idi. Bu düşünceye yeniden dönmek icap eder. Sincan’dan güneye Kun-Lun ve Tibet uzanmaktadır. Burada da Rusya açısından benzeri durumlar sözkonusudur.905

Sincan ve Tibet olmaksızın Çin’in Kazakistan ve Batı Sibirya’ya potansiyel jeopolitik müdahalesi imkansız hale gelmektedir. Moğolistan’ın Sincan ve Tibet’le münasebetlerini, Çin aleyhine etkinleştirmek gerekir. Tibet-Sincan-Moğolistan-Mançurya hep birlikte Rusya’nın güvenlik kuşağını oluşturmaktadır.906

Öte yandan, Tacikistan’ın bir kısmı olan Dağlık Badahşan, Çin (Doğu Türkistan) ile birlikte hemen hemen bir noktada buluşan Pakistan ve Hindistan’dan hiç de uzak olmayan bir mevkide bulunuyor. Çin’in Doğu Türkistan bölgesinde yaşayan Uygur Türklerinin Müslüman olduğunu da hatırlayalım. Bütün bu sayılan nedenlerden dolayı, Badahşan’ın dinsel özgürlüğü ve stratejik konumu, bu bölgede kesişen mühim jeopolitik problemlerin, özellikle Pakistan-Hindistan savaşları, Çin’de potansiyel Uygur İslam ayrılıkçılığı, Tibet’te ulusal kurtuluş mücadelesi, Pencab’ın az daha güneyindeki Sih hareketi vs., çözümüne Heartland’ın faal şekilde katılmasına imkan vermektedir. Dugin’e göre Asya’nın bu kritik kavşağındaki tüm ipler Tacikistan’da, daha net belirtmek gerekirse, Badahşan’da bir araya gelmektedir. İdeolojik alanda en ufak etno-kültürel ve kültürel-dilsel nüansları dikkate almak son derece mühimdir. Askeri-stratejik sahada ise katı ve alternatifsiz bir merkeziyetçilik için çalışmak icap eder. Siyasal anlamda İran’ın Amerikan karşıtlığı ve Hindistan’ın katı ‘tarafsızlığı’, Avrasyacı stratejinin başarısı için ciddi gerekçeler oluşturmaktadır. Gerisi, Moskova’nın ve geniş bağlamda Rusya-Avrasya’nın jeopolitik iradesine bağlıdır.907

Dugin’in Çin’e karşı özellikle RF sınırındaki özerk yönetimlerle ilgili stratejilerinde henüz somut bir uygulama göze çarpmamaktadır. En azından bir Türk cumhuriyeti olarak Doğu Türkistan’daki baskı giderek arttığı halde, Moskova’nın bu bölgede Çin etkisini azaltıp RF’nun nüfuz bölgesi haline getirme yönünde somut bir proje bilinmemektedir. 2008 Pekin olimpiyatları öncesinde Tibet konusunda Çin’e karşı gelişen hareketlerde ve Tibet’te yaşanan olaylarda RF’unun bir etkisi de bilinmemektedir. Dolayısıyla, Çin hakkında önerilen stratejiler

903 Çinli nüfusun şehirlerde, çarşıda, pazarda her geçen gün daha çok görülmesi anlamında P. Henze “sarılaşma (yellowization)” deyimini kullanmaktadır, “Boundaries and Ethnic Groups in Central Asia and the Caucasus, Cause of Conflict and Change?”, 1996, unpublished study. 904 Eserin yazıldığı 1990’larda Irak ve Aftanistan’a ABD müdahalesi gerçekleşmemişti. 905 Dugin, Rus Jeopolitiği, s.188. 906 Dugin, Rus Jeopolitiği, s.190. 907 Dugin, Rus Jeopolitiği, s.185-186.

Page 18: DUGİN’İN TÜRK CUMHURİYETLERİ KONUSUNDAKİ ÖNERİLERİ NE ... · gizli toplumlar ve gizli savaşları Rus okuyucusuna sunan yazarın diğer eserleri de benzer ilginç ... yaklaşık

II. ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMCİLER KONGRESİ

722

zamana yayılarak bugün için “ortak düşman” Atlantikçi Blok’a karşı işbirliği ön planda tutulmakta, Rusya karşıtı cephe genişletilmemektedir.

Sonuç

Aleksandr Dugin, Sovyet sonrası Rusya politikalarının önemli isimlerinden biridir. Aynı zamanda bir siyasi partinin, Avrasya Partisi’nin genel başkanlığını yaptığı halde, 1990’ların ortalarından günümüze, aktif politikaları etkileyen ve yönlendiren fikirleri, siyasi gücünün çok daha fazla ötesine geçmiştir. Rus Jeopolitiği’ni Avrasyacı konsept ile anlamlandırarak, 21. Yüzyıl başında Rusya’nın ekonomik, teknolojik ve bunlara bağlı olarak siyasi zafiyetini gidermeye çalışmıştır. Bu anlamda Çarlık ve Sovyet dönemi coğrafyasında yeniden Rus nüfuzu kurmanın felsefi altyapısını oluşturma yolunda mesafe kat etmiştir.

Gerek Bağımsız Devletler Topluluğu gerekse Şanghay İşbirliği Örgütü gibi Rusya’nın uluslararası örgütsel ilişkilerini, Avrasyacı bir çerçevede yönlendirmeye çalışan Dugin, Orta Asya’daki Türk cumhuriyetleri ile Kafkas cumhuriyetleri konusunda Moskova’nın çıkarları açısından dikkate değer önerilerde bulunmuştur. Türkiye ise bu önerilerin önemli ölçüde merkezinde, yani hedefinde bulunmaktadır. Dugin’in 1997’de Moskova’da ilk baskısından sonra birçok dile çevrilen, yeni baskıları yapılan ve Türkiye’de “Rus Jeopolitiği: Avrasyacı Yaklaşım” adıyla yayınlanan kitabındaki görüşleri esas alınarak bunların Putin iktidarında ne derece uygulandığı burada özetlendi.

Dugin’in bu eserinden sonra aynı konuda birçok kitabı ve makaleleri yayınlanmış, önemli konularda görüşlerini daha gerçekçi hale getirdiği izlenmiştir. Bununla beraber, bölge ve dünya gerçeklerini ikinci plana iterek, çalkantılı bir dönem Rusyasında, 1990’larda, “orta yol” siyasi düşünürü durumundaki Dugin’in Türk cumhuriyetleri ile ilgili bu eserindeki görüşlerini ve bunların ne derece uygulanabildiğini birçok sebepten dolayı bağımsız bir konu olarak ele alınması gerekmektedir. Dugin’in, Yeni Avrasyacılık adıyla ortaya attığı görüşler, RF’nun eski tecrübeleri dikkate alarak Avrasya’da jeopolitik bakımdan hakim güç olması gerektiğini, (buna gayet yerinde olarak Avrasya’nın “Av-Rusyalaşması” deyimi kullanılmaktadır)908 aksi takdirde RF diye bir devlet kalmayacağı şeklinde özetlenebilir. Avrupa ve Asya’da ABD ve müttefiklerini etkisiz hale getirmeyi hedefleyen bu politikanın, gerek halen RF sınırlarında bulunan Türk kökenli birimler konusunda gerekse SSCB’nin dağılmasıyla bağımsızlığını kazanmış olan Türk cumhuriyetleri ile ilgili boyutları bulunmaktadır.

Genel olarak Türkiye’den uzaklaştırma, aralarında kültür, din, mezhep, dil, boy farklılığı gibi unsurları tahrik ederek her türlü işbirliğini, yakınlaşmayı, nihayet entegrasyonu önleme, bunun yerine Moskova’ya ve “güvenilir anti-Atlantikçi” olarak İran’a yaklaştırma stratejisi öngörülmektedir. ABD veya NATO ile ilişkileri geliştiren ülke ve bölgelerin istikrarsızlaştırılması, hatta devletlerin toprak bütünlüğünün parçalanması gibi projeler de açıkça zikredilmektedir. 1990’larda medya, siyaset ve akademik camiada hızla popülerleşen Dugin, 2000’lerde fikirlerini “Avrasyaclık Hareketi”ne dönüştürmüş ve Putin’in desteğini almıştır. Putin’in konuyla ilgili politikalarını olduğu gibi Dugin’den aldığını iddia etmek bugün

908 Fevzi, Uslubaş, Kaos İmparatorluğu, s.412.

Page 19: DUGİN’İN TÜRK CUMHURİYETLERİ KONUSUNDAKİ ÖNERİLERİ NE ... · gizli toplumlar ve gizli savaşları Rus okuyucusuna sunan yazarın diğer eserleri de benzer ilginç ... yaklaşık

II. ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMCİLER KONGRESİ

723

için henüz mümkün değildir. Ancak “Jeopolitiğin Esasları” kitabında önerilen hususlarla 2000’li yılların politikalarının önemli ölçüde örtüştüğü görülmektedir.

Türk cumhuriyetlerinin aralarındaki ilişkilerin çeşitli konularda, genellikle suni anlaşmazlıklar yüzünden asgaride kalması, RF’nun etkili olduğu uluslararası örgütlenmelerin bu cumhuriyetleri kapsayarak genişlemesi ve derinleşmesi, ABD’nin 11 Eylül sonrası kazanımları dahil bölgede sürekli güç kaybetmesi, Türkiye’nin etkinliği beklentilerin aksine pek görülmemesi fakat İran’la ilişkilerin sürekli geliştirilmesi bu cümledendir. Kafkasya’da İran-Ermenistan ilişkilerinin geliştirilmesi ve ABD yanlısı ülkelerin parçalanması, Dugin’in deyimiyle destabilize edilmesi, istikrarsızlaştırılması da önemli ölçüde uygulanmaktadır. Azerbaycan’da 15 yıldır Ermeni işgalinin devam etmesi, fiilen Gürcistan’dan kopmuş olan Abhazya ve Güney Osetya’da son yaşananlar bütünüyle Dugin’in önerdiği politikalardır.

KAYNAKLAR

Bacık, Gökhan, Modern Uluslararası Sistem, Köken, Genişleme, Nedensellik, İstanbul, Kaknüs Yayınları, 1997.

Dugin, Aleksandr, “Manifest of the Eurasist movement”, http://www.evrazia.info/modules.php?name=News&file=article&sid=454, 2008-07-12.

Dugin, Aleksandr, Moskova Ankara Ekseni: Avrasya Hareketinin Temel Görüşleri, çeviren: Leonid Bahrevski, Kaynak Yayınları; İstanbul, 2008.

Dugin, Aleksandr, Moskova Ankara Ekseni: Avrasya Hareketinin Temel Görüşleri, Çeviren: Leonid Bahrevski, İstanbul, Kaynak Yayınları, 2008.

Dugin, Aleksandr, Rus Jeopolitiği, Avrasyacı Yaklaşım, terc.: Vügar İmanov, 4. Basım, İstanbul, Küre Yayınları, 2005.

Erol, Mehmet S., “Küresel Güç Mücadelesinde Avrasya”, Stratejik Analiz, Nisan 2005. http://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=3131, 2008-07-20. http://en.wikipedia.org/wiki/Aleksandr_Dugin, 2008-08-03. http://www.panrus.com/books/details.php?bookID=12303&langID=1, 2008-08-03.

Henze, Paul, “Boundaries and Ethnic Groups in Central Asia and the Caucasus, Cause of Conflict and Change?”, 1996, unpublished study.

http://kitap.antoloji.com/moskova-ankara-ekseni-avrasya-hareketinin-temel-gorusleri-kitabi, 2008-08-03.

Solzhenitsyn, Alexander, Rebuilding Russia: Reflections and Tentative Proposals, (Alexis Kilmoff, Translator), Farrar, Straus and Giroux, 1991.

Uslubaş, Fevzi, “Washington’un Şer Üçgeni, Rusya ve Türkiye”, Jeopolitik, Ocak 2008, ss. 23-31.

Uslubaş, Fevzi, Kaos İmparatorluğu ve Türkiye, Afganistan ve Irak’tan Sonra Sıra İran’da mı?, İstanbul, Kum Saati Yayınları, 2007.

Yalçınkaya, Alaeddin, Kafkasya’da Siyasi Gelişmeler, Etnik Düğümden Küresel Kördüğüme, Lalezar Kitabevi, Ankara 2006.