Transcript
Page 1: YENİ TÜRK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI

YENİTÜRKEDEBİYATIARAŞTIRMALARI

ModernTurkishLiteratureResearchesTemmuz-Aralık2018/10:20(139-160)

MakaleninGelişTarihi:11.09.2018MakaleninKabulTarihi:05.12.2018

SAFŞİİRİLEŞİZOFRENİKSÖYLEMİNMÜŞTEREKLERİÜZERİNEBİRİNCELEME

CaferŞEN1

ORCID:0000-0003-1208-4654

ÖZ

Sonyıllardayapılançalışmalarlasafşiirleşizofreniksöylemarasındamüştereklerneredeyseyadsınamayacak bir hâle geldi. Bunun nedeni ise saf şiiri kaleme alan şair de şizofren gibivarlığa yönelirken onu uzakta tutar, varlığı mikroskobik düzeyde parça parça ayırarakgözlemlerde bulunur. Böylelikle varlık hakkında önceden oluşturulmuş anlamın standartnedenlerini ve şematik kabullerin parçalanır. Böylelikle varlığın sabitlenen değer veanlamındansoyunmuşyalınvaroluşuylakarşılaşır.Artıkşairveyaşizofrennazarındavarlığıngöstereni, alışılagelen diğer nesnelerle ilişkisi, yaşamdaki işlevsel yolu bütünüyle değişmişolur. İşte böylesine bir varlık algısı veya duyumu saf şiir ve şizofrenik söylemde dilbilimselsapmaveçarpıtmalarşeklindegörülür.Hattadiliçerisindebuyadırgatmaveyabancılaştırmaokadar ileri giderkineredeysegösterilensizgösterenlerlekalemealınanşiirlerve söylemleretesadüf edilir. Bu nedenle saf şiir ile şizofrenik söylemin imgeleri arasında bir benzerlikmeydana gelir. Bu imgelerden birkaçı durağanlık, donukluk, aydınlık, sınırsızlık, sonsuzluk,kopmuşluk, cansızlıktır. Bütün bu müştereklere rağmen saf şiir ve şizofrenik söyleminbirbirindenayrılığınoktalar isesafşiirdeşair,düşüncelerineçekidüzenverir.Bunedenlesafşiirdekidilbilimsel sapmaveçarpıtmalardüzenlenmiştir. Şizofren isedüşünceleri tarafındanyönetildiğindensöylemindeböylebirdüzenmevcutdeğildir.Şizofrenindüşünceleri inatçıveısrarcıykensafşiirikalemealanındüşüncelerikenditarafındanayarlanır.Bunoktadasafşiirvesizofreniksöylemdenetimvebelirlibiramacayönelikolmasıylabirbirindenayrılır.

AnahtarKelimeler;Safşiir,Şizofren,Söylem,AhmetHamdiTanpınar,PaulValery.

1Prof.Dr.,DokuzEylülÜniversitesi,EdebiyatFakültesi,TürkDiliveEdebiyatıBölümü.eposta:[email protected]

Page 2: YENİ TÜRK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI

CaferŞEN

140

ANINVESTIGATIONONTHECOMMONSOFSCHIZOPRENICDISCOURSEWITHPUREPOEM

ABSTRACT

Inthelastfewyears,thecommonsbetweenpurepoemandschizophrenicdiscoursebecamealmostundeniable.Thereasonforthisisthatthepoetwhowrotethepurepoemkeepsawaywhen he/she turns to being like a schizophrenic, observes the existence of the piece bymicroscopiclevel.Thus,thestandardcausesofthepre-formedmeaningabouttheentityandthe schematic assumptions are broken. In this way, it has encountered that lean existencewhich is simple from the fixedvalue andmeaningof thebeing.Thepoet's or schizophrenicviewofthebeing,therelationshipwithotherordinaryobjects,thefunctionalpathinlife,haschangedcompletely.Suchaperceptionorsenseofexistence isseen in the formof linguisticdeviationsanddistortions inpurepoemandschizophrenicdiscourse.Even in this language,thisdistractionandalienationgoessofarthattherearepoemsandrhetoricwrittenbythosewho are not shown. Therefore, there is a similarity between the images of pure poem andschizophrenicdiscourse.Afewoftheseimagesarestasis,opacity,lightness,infinity,eternity,severity, and lack. A few of these images are stasis, opacity, lightness, infinity, eternity,severity,andlack.Inspiteofallthesecommons,purepoemandschizophrenicdiscoursearedifferentiated from each other. Therefore, linguistic deviations and distortions in the purepoemarearranged.Sinceschizophreniaisruledbyhis/herthoughts,thereisnosuchsysteminhis/herdiscourse.Ifthethoughtsofschizophreniaarepersistent,thethoughtsofthepurepoet are arranged by themselves. At this point, pure poem and schizophrenic discourse areseparatedbycontrolandaspecificpurpose.

Keywords:PurePoem,Schizophrenia,Discourse,AhmetHamdiTanpınar,PaulValery.

Giriş:BenimÜzerimdeDilKonuşur

Safşiirveşizofreniksöyleminengözeçarpanyönü,söylemininkendibiçiminindilegetirişindenbaşkaanlamıyokmuşçasınasüreklikendiliğine,kendiiçineyönelipdurması,kendinegöndermeyapmasıdır. Böylesine bir şiir ve söylemde adeta görünürde dile getirilmiş bir nesne, anlamyoktur. Bu nedenle bu söylemin konusu kendi biçimini dile getirmek ve sürekli kendi üstünedönmektir.Budurumpektabiikidilingelenekselanlaşmabiçimlerininreddianlamınagelirkenaynızamandakendiliğeaitolandilidehazırlamışolur.Aslındabudilinbirsistemolarakkendineait içkin özerkliğinin yeniden farkına varılmasıyla ilgilidir. Bu noktada artık dil “ifade aracıolmayı bırakmış hem iç hem de dış dünyanın eşsiz nüanslarını ve özelliklerini en deringerçeklerini kavrayamayacak sınırlayıcı bir güç ve canlılığı yok eden ya da bayağılaştıran biraraç gibi duyulmaya başlamıştır” (Sass, 2013:250). Böylesine bir dil neredeyse uzlaşımsallığıparçalayarakkamusal kategorileri altüst edip adetakişiyeözgübir hale gelmiştir.Bunoktadaartık dil ile gerçek diye adlandırılan uzlaşımsal varolan arasında uyuşmazlık had safhayaçıkarmışiçerikolarakanlambelirsizliğigittikçeartmıştır.Böylesinebirdilkişi içiniletişimden

Page 3: YENİ TÜRK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI

SafŞiirileŞizofrenikSöyleminMüşterekleriÜzerineBirİnceleme

141

ziyade bir ifade biçimi olarakmonoloğun ürünü görünümündedir. Bu dilin anlamı ise çoktannedensel vemantıksal bağlantılardankopmuş gibidir.Burada adetadilinbağlantılarından çokkendisininvaroluşusözkonusudur,çünküdiliçindekigösterenanlamkaynağıolmaktançıkmışbir nesne konumuna yükselmiştir. Artık dile tutturulan anlamönceki dönemlerde olduğu gibiuzlaşımsal niyetsellikte belirlenmiş değildir. Böylesine bir dil anlamın önüne çıkarak öncedenbelirlenen anlamlara en uygun uzlaşımsal gösterenlerin kullanıldığı bir yapıyı tek edipMallarmé’nin ifadeettiğigibi “şiirin iticigücü;düşünce, coşku,yadayazarınniyetleri”nebağlıolmayan ve dilin kendi içinde kaynaklarından türeyen nesneyi değil de nesnenin doğurduğuetkiyibetimleyeceksonsuzanlambelirsizliği içindeanlamlılık içerenbirşiir”arar(Sass,2013:267). Böyle bir çaba sonucu ortaya çıkacak saf şiirde, şizofrenik söylemde olduğu gibi dilgöstergelerihertürlügöndergeninüstündeveönündeyeralarakkendibaşınavarolurveözerkbirhaldeişgörmeyebaşlar.

Bu noktada özellikle Stephane Mallarmé’nin katıksız sesi, müziği, grafik görünümü, nesneninseslendirilmesini,akustikçağrışımlarıöneçıkaranşiirindekidileaitgörüşleriyle“şizofrenindilözerkleşmesi arasındaki koşutluk apaçık; şizofrenler sözcüklerin grafik görünümüne ya daseslerinesıradışıbirdikkatyöneltirler(sankiçamur,hamursesiniandırıryor);onlardasözcükoyunlarınameraklı(“demise”/“dimeyes”(okunuşudimayz;anlamıvefat)“dimeyes”(okunuşudimayz; anlamı karanlık gözleri). Aynı zamanda anlam belirsizliği konusunda alabildiğinebilinçlidirler;dildekiolasıanlamlarınçokluğuonlarışaşkınaçevirirallakbullakeder(okuduğumher parçacık aynı anda on ayrı yönde düşündürüyor beni); sözcüklere sorumluluk yükleyip,sözcüklerin söylenişini sözcükler içindeki izlerin gütmesini bırakırlar” (Sass, 2013:270). Bunoktada hem saf şiirde hem de şizofrenik söylemdeki dil göstergelerinde, göstereninsöyleyenindenyazarındanveokuyucudanhembelirsizliğihemdebağımsızlığı sözkonusudur.Dolayısıyladaburadadilgöstergelerindegösterenilegösterilenarasındakikeyfiliğiörnekleriyleortayakoyansafşiirveşizofreniksöylemdir.Çünkügereksafşiirdegerekseşizofreniksöylemdegösterenin/sözcüğünnesnesinin/gösterilenininiçkinbirniteliğibaştareddedilmiştir.Buradadilgöstergeleri adeta her türlü anlamdan soyunmuş kendiliğinde varlık kabul edilerek temsilioldukları nesneye ilişmedikleri ileri sürülmüştür. Hâlbuki normal bir konuşmada veya yazılımetinde ise dil göstergesinde gösterenbir bağlam içine yerleştirilerek bubağlamdabulunma,varolma yerine yerleşmiş niyet ve anlamları temsil eden gösteren olarak kullanılmıştır. Oysagerek saf şiir gerekse sizofrenik söylemdeki dil burada olduğu gibi tamamıyla bilincindenetimindedeğildir.Buradaadetaşairveyaşizofreninüzerinden JacquesLacan’ın ifadeettiğigibidilkonuşmaktadır.Dilinbuşekildeöneçıkışıyladaşairlebirliktedışgerçekveötekidegeriplanaitilmiştir.

İşteböylesinebirdililekalemealınansafşiirinveyaşizofreniksöyleminçözümündeönemliolanbir kelimenin/gösterenin/ses imgesinin ulaşılmak istenilen anlamı değil, çağrışımıdır. Çünkükelimelerin/gösterenlerin/ses imgelerinin çağrışımlarına değil de anlama dayalı olarakyorumlanmaçabası,bilinçledüzenekoymafaaliyetiolacağındanhemsöylenenikısırlaştırırhem

Page 4: YENİ TÜRK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI

CaferŞEN

142

de bu eseri kişinin gerçeğinden uzaklaştırır. Kelimenin/gösterenin/ses imgesinin çağrışımı,bilincin kontrolünde olmadığından çağrışımla ortaya çıkanlar, özellikle de hemmetni kalemealanhemdemetinüzerindeyorumyapanıngerçeğini ifadeedenbilinçdışınaaittir.Hâlbukibudurumunzıddıolarakedebieserleringelenekselyorumundaveanlamlandır(ıl)mafaaliyetindehep gösterenlerin/kelimelerin/ses imgelerinin çağrışımı ihmal edilir. Bu noktada edebi eseri,yorumlayan ve anlamlandıranlar kendi fenomenal dünyasını esere yansıtarak bu dünyayıokuyucuvedinleyiciyeaktarır.Bunuyaparkendebirhiçlikolananlamıoluşturmakiçinmetninkelimelere/gösterenlere/sesimgelerinedayalımikroyapılarınıgözardıeder.Örneğinböylesineçözümlemelerde “göremiyorum” göstereni üzerine “çünkü acıdan kaçınmak için görme vekonuşmayetileridefedilmişti”gibibiryorumapeksıkrastlanmaz(Bion,2017:81).Edebieserüzerineçözümlemeyapanlarmetninyapıtaşlarıkelimelere/gösterenlere/sesimgelerinedayalıbirçözümlemeyiihmalettiğigibidilüzerineçalışanlardaedebiyateserininbumikroyapıtaşlarıolan gösterenleri/kelimeleri/ses imgelerini metinden soyutlayıp, ayrı ayrı ele alarak bugösterenlere/kelimelere ait anlamın özsel/tözsel olduğunu düşünürler. Böylelikle dilindiferansiyel yapısını gözden kaçırırlar. Hâlbuki bir gösterenin/ses imgesinin herhangi birözsel/tözselgösterileni/anlamıolmadığınınkabulüüzerindeneredeysebiryüzyılgeçmiştir.

Hiç kuşkusuz dil göstergelerinde gösterenin sabit özsel/tözsel anlamı/gösterileni olmayışı veanlamın/gösterilenin bir uzlaşımdan ibaret olduğuna dair dilin diferansiyel yapısını gösterenaslındaşizofrensöylemvesafşiirintakendisisdir.İştebunoktadaedebiyatta“safşiir”gibibiradlandırmanın yapılabilmesi veya yazılan bir edebi metnin bu adlandırmanın içineyerleştirilmesi için yazının ileriki bölümlerinde detaylarıyla ortaya konulacağı üzere ünlüRusdilbilimci Roman Jakobson’un, Friedrich Hölderlin çözümlemesi gibi metin üzerinde mikrodüzeyde çalışmak gerekir. Böylesine bir mikro inceleme aynı zamanda yazarın/şairin psişikdurumuilepoetiktavrıarasındayakınbirilişkiolduğunudagösterir.ÇünküJakobson’undikkatçektiğigibiHölderlinpsikozayakalandıktansonraşiirininsözdizimselyapısınıdeğiştirerek“safşiir”e bir adım daha yaklaşır. Bu noktada geleneksel edebi ve psikyatrik varsayımlara bağlıuzmanlarHölderlin’inyapıtlarına “herhangibirplangözetmedengelişigüzelyığılmışbir takımgarip sözcükler” hükümleriyle yaklaşmış, “dilbilimsel ifade bozukluğu ve “çaresiz bayağılık”gösteren katatonik budalalık biçiminin” belirtileri, “boş sözcüklerle” dolu soyut kavramlarıkavramakyada ifadeetmekkonusunda tambeceriksizliğiöretemeyenboş sözcükler şeklindedeğerlendirmişlerdir” (Sass 2013: 246). Bu noktada Eugen Bleuer Hölderlin’in şiirlerindekiifadeleri“bellibirbiçimselteknikbeceriiçerendüşünceboşluğuvebelirsizliği”örneğisayarken“bazı eleştirmenlerse aynı şiirler için anlam dolu demiş, büyük şairin en güzel yapıtı olarak”nitelendirip “çaresizlikgibigörülenşeyler(in).hesaplıbir takımdüşüncelere işaret”ettiklerinive Hölderlin’in “dilindeki akışta görülen sürçmelerin aslında sistemin bilinçli bir denetimisonucu”olduğunugöstermeyeçalışmışlardır(Sass,2013:247).ÖzetleHölderlin’inömrününsondönemi olan şizofrenik evresinde kaleme aldığı şiirleri, bir kısım eleştirmenler tarafındananlamsız,boşsözcükleryığınıolarakkabulederkenbirkısmıtarafındanisederinsanatanlayış

Page 5: YENİ TÜRK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI

SafŞiirileŞizofrenikSöyleminMüşterekleriÜzerineBirİnceleme

143

süreçlerini yansıtan eserler olarak değerlendirilmiştir. İşte bu iki değerlendirmede hangisinindahabirgerçekliktaşıdığı,Hölderlin’incinnetnöbetlerigeçirdiğidönemdekiyazdıklarınındiliniinceleyen Jakobson’undakatıldığıbirçalışmada,şairin,Perspektifadlı şiirininsonsekizdizesimorfolojik çeşitlemeler, ritimler, sentaks karmaşıklıkları ve semantik katmanlar bakımındanincelenmeyeçalışılmıştır.

Nezamankiuzaklardasilinirgiderinsanlarınölümlüyaşamı

Olgunlaşanüzümlerinmavisiuzaklardagözkırpmayabaşladığında

Yazınboştarlalarıdaoradadır

Ormankaranlıkimgesiylebelirir

Doğamevsimlerinimgesinitamamlar

Oyalanırdururkençabucakuçupgiderler

Göklerindoruğundamükemmellikgibibirşeyvar

Çiçeklerağaçlarısüslerkeninsanlarüzerindeparıldar.(Sass,2013:247)

Jakobson, Hölderlin’in bu dizelerinde ve son dönem yapıtlarında “etkileyici bir arkitektonik”tutarlık, “karmaşık ve amaçlı bir plan” “sıkı kurallar ile inanılmaz yaratıcı nüanslar veçeşitlemelerarasındabirgerginlik”bulur(Sass,2013:247).Hiçkuşkusuzgösterenlerinsürekliaktığıvegösterilenlerinçeşitliliğivedeğişkenliğiningörüldüğüsafşiireaitbudizeler,yaşamınınsonyıllarındaşizofreniyeyakalananHölderlin’insöylemidiraynızamanda.

GösterileniOlmayanGösterenlerAlanına/ŞiirineDoğru

Hölderlin’in kaleme aldıklarının saf şiir mi yoksa şizofrenik bir söylemin çeşitlemeleri olupolmadığının tartışılması aslında saf şiir ile şizofrenik söylemin dil göstergelerinin gösterengösterilen arasındaki ilişkilere bakıldığında müştereklerinden dolayı anlamsız bir hâle gelir.Çünkü en nihayetiyle gündelik dilde gösteren/ses imgesi gösterileni/kavramı temsil eder.BöylelikleVarlık ile temsilinarasındabirboşlukbiryarıkmeydanagelir. Şiirde isebu temsiledayalı boşluğun bir adım ötesine atılır. Şiir dili yadırgatıcı, dönüştürücü ve yabancılaştırıcıolduğu için bu dilde, temsil ile varlığın arasındaki boşluk/yarık gösterenden gösterene yolaldıkça genişler ve bu yarılma/boşluk büyür. Oluşan bu boşlukların/yarıkların yeri başkagösterenlerle doldurulmaya çalışıldığında ise zincirleme halinde sonsuza kadar devam eder.Böyleliklekişi,varlığaulaşmak,onadokunmakveonuelegeçirmekyerinesadecegösterenlerinortaya çıktığı bir alanı ele geçirmiş, bu alanla idare etmiş olur. Çünkü gösterenlerin içiboşaltıldığı için artık hiçbir gösteren gösterdiği varlığı tam anlamıyla temsil edememektegerçeklikdüzlemindekivarolanı/kavramı/gösterilenikaybedengösterenindinmekvetükenmekbilmezbirilerleyişiortayaçıkmaktadır.Bunoktadagösterilensürekliolarakkendiyerinekabulettiğigöstereninarkasındangitmekte,amaheraşamadaenindesonundagösterilenihepelindenkaçırmaktadır. Böylelikle hem gerçeklik ilkeleri hem de ana gösterenler yıkıma mahkûmedilirkengösterilen isebir şekildedurmaksızın sahiliolmayanbirdeniz içindesahileulaşmak

Page 6: YENİ TÜRK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI

CaferŞEN

144

ümidiyle gösterenin arkasından koşarken, saf şiir ve şizofren söyleminde olduğu gibimevcudiyetinidedahabirbelirsizhalegetirir. İştebunoktadadilgöstergesinde,gösterilenvegösterenilişkisindekibutürbirhareketliliktegösterilen,kendisininyerinialdığıfakatkendisiyleözdeşleşemeyen gösterene bir türlü diren(e)mez. Artık saf şiir ve şizofreni söyleminde anlamüretme yönünden en doğurgan güç olarak gösterenler, söylemin düzeninde varlığını kabulettirmiş, anlamı var etmenin önüne geçmiştir. Bu nedenle Varolan, kavram ve gösterilenleriniçinde sürekli hareket halindehayli belirsiz bir bölgede ikamet eden gösterenler gerçek, sabitolarakkabuledilenisürekliyıpratırdurumagelmiştir.Bunoktadasafşiirveşizofrenisöylemdeartık gösterenler zihni anlam bakımından imgeyi ve varolanı o kadar genişletmiştir ki onu,kendisindenvegerçekliktenkopararakadetaboşluktatüketmenoktasınagetirmiştir.Böylelikle“dil gerçeklikten koparıldığında, gösterenler gösterilenlerden kopar; sonuç(ta) bilinçlilik ilemaddiyaşam"arasındaradikalbiryarılmameydanaçıkar(Eagleton,2011:16).

İştebunoktadagereksafşiirdegerekseşizofreniksöylemdebağlamagirengösterenlerherhangibir deneyimi ortaya koymak ve gerçekliğe gönderme yapmaktan yoksun duruma geldiğindengösterilen ve gösteren arasındaki alışılagelenin dışında neredeyse bağlantısızdır. Bu noktadaduyarlılıktamamendil/gösterenüzerineyoğunlaşmıştır.Özellikleşiirdekidileçokduyarlıolanve saf şiiri önemseyen “Mallarme gibi sembolist şairler, sözcüklerin gösteren etkilerinineredeyse bütünüyle temizlemeyi amaçlar, onları göndergelerinden ayırarak göstergeninserbestçegezmesinisağlarlar” (Eagleton,2011a:83).BunoktadaMallarme’ninortayakoyduğusafşiirörneğindedilinestetikileuzlaşımcıyönüarasındakioranestetikolanlehinedir.Dikkatiisekendimaddivarlığınaveiçyapısınayöneliktir.Gösterenlerinfarklıveözelbirdizilişinesahipolansafşiirveşizofreniksöylemdegösterileninanlamnaifliğiveiçseldeğerliliğiuzlaşımcılığıntam aksi yönde sadece kişinin benliğine yöneliktir. Bu noktada sözcüklerin tini olan anlam“sözcüklerin maddi biçimleri içinde hakiki vücuda” gelmez (Eagleton, 2011:16). Bu nedenleanlamdan veya gerçeklik ilkesinden kopan gösterenler, artık her türlü kısıtlayıcı, içeriğiboşaltılmış, anlamsız, ölü harfler durumuna gelirken aynı zamanda katıldığı bir bağlamiçerisindebirbirleriylerastgelebirleşmedesondereceözgürdavranırlar.Bubağlamdagösteren“nedenlimeşgulolursaolsun,okadarçokgöndergeselişlevgörür;amaaynınedenlegözümüzügösterdiği şeydenkaydırarakkendisinede çevirir” (Eagleton,2012:49).Öte yandan,dünya ilebağını gevşeten veya koparan gösterenler, varlıklara da etkin birmesafe koyarlar. Bumesafeaynızamandabiryabancılaşmayıdaortayaçıkarır.Buradakavrama/varolanayabancılaşmışbirdilin aynı zamanda zeminsizliğinden ve tözsüzlüğünden dolayı dünyayı kendi iradesine göreeğipbükebilmegücüortayaçıkar.Bugüçöylebirgüçtürki“kendiiçindebiramaçhalinegelmeküzere belirli bir bağlamdan mahrum kalmış, fetiş olarak gösterge, ironik bir biçimde, maddiolarak engüçlüolangöstergedir; gerçekdurumları hemkendisi hemdebudurumları bir kezdahakarmakarışıkhalegelinceyekadardeğiştirir” (Eagleton,2011:17).Böyleliklehemsafşiirhem de şizofrenik söylemde kavram veya varlık alanının dışında kalan gösterenler/işitimimgelerisöyleminuzlaşılananlamlarındanayrılarakhemkendibaşınabuyruk işleyişleriylebu

Page 7: YENİ TÜRK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI

SafŞiirileŞizofrenikSöyleminMüşterekleriÜzerineBirİnceleme

145

anlamlardan özgür kalır hem de dışarıdan bunlara hükmetmek gücü elde ederler. Böyleliklegerçeklik ilkesindenkopansaf şiirdili ve şizofrenik söylemkendi içindebiramaçhalinegelipvarlıkalanıylabağınıiyicekopararakadetakendileriiçinvarolurizlenimibırakırlar.

Bu çeşit ifadelerde gösteren/işitsel imge, kendini yerleşik söylemden, bu söylemi kendiyasalarınagöreyenidenörgütlemek,yabancılaştırmak,busöylemdenkopmakiçinayırmıştır.Bunoktada gösteren var(olan)lığı ve kavramı tamamen ipotek altına almış, varlık ve kavramınkendisi boş sözcüklerle örülmüştür. Bunları ören gösterenler/işitsel imgeler ise diğergösterenlere tutturulmuş ve hatta adeta iliştirilmiştir. Böylesine oluşturulan söylem veifadelerdeartıkaltıoyulangösterenler,gerçekliğin/varlığın/kavramınyerinegeçmiştir.Buradasöylemi ve ifadeyi belirleyen kavram ve varolanın aktarımı değil, gösteren/işitsel imgelerleoluşturulanyapılardır.Böylelikleortayaçıkansöylemveifade,gerçeklikvevarolandankoparakonunderinbiçiminintakendisihalinegelir.Gösterenvegösterileninbuçeşittenkonumlanması,onların sadece varolana ve gerçekliğe bir müdahalesi değil, gerçeklik ve varolan üzerindekitahakkümüdür aynı zamanda. Çünkü şizofrenik söylem ve saf şiire ait ifadelerde gösterenler,gerçekvevarolankarşısındahemkendiniifadeedişhembirvarolmaçabasıiçinegirmiştir.Budurumunenbarizörneğiolansafşiirveşizofreniksöylemdebağlamagirenbirgösteren/işitimimgesi, sunulu gündelik anlamından/ kavramından/ gösterileninden ne kadar kopar, kendiiçindeki anlamına adapte olursa iletişimsel olandan estetiğe doğru yönelir. Fakat onun buyönelimi, sunulu,belirlenmişanlamınaltındakiboşluğu/yarığıgittikçebüyütür.Bunedenledeböylesine bir saf şiir ve şizofrenik söylem dil yönüyle “çoğunlukla dikkati kendine çeken,kendine odaklanmış veya (göstergebilimsel jargondaki deyimiyle) gösterenin gösterilenüzerindekidilolarakkarakterizeedilir”(Eagleton,2011-a:67).

Bu noktada hiçbir gösterilene tutturulamadığından gerçeklik alanından özerk olarak gelişipkendi için bir varlık haline getirilen gösteren, anlamı artık hiçlik haline dönüşmüştür. Bunoktada kavramdan/varolandan soyutlanan, gösteren/işitim imgesi yalnızca kendi içinliktekalmaz, özlerini/tözlerini de boşaltarak ayırt edici niteliklerinden soyunur. Bu noktadakavramdan/varolandan/gösterilen(in)den kopan gösteren içkin olarak kabul edilen anlamdışılığa kayar. Bu da bizi gerçeklik düzleminden kopmuş gösterenlerle kurulan saf şiirin veşizofrenik söylemin, gerçekliğe ait herhangi bir mutlak zemininin yokluğu gerçeğine götürür.Burada artık gösteren/işitim imgesi varolandan/kavramdan/anlamdan soyutlanarak biranlamdaifadevesöyleminkontrolmerkezihalinegelmiştir.Bumerkezneyazıkkitözsel/özselolarak mevcut olmayan, boşlukla/hiçlikle dolu, sonsuza dek ele geçirilmezdir. Böylesineanlamdan/gösterilendenuzaközsel/tözselhaliylenamevcutbirmerkezhemheryerdehemdehiçbir yerdedir artık. Bu merkezi ele geçiren bir anlamdan/kavramdan yoksun gösteren,sağlamlaşmış ve sabitlenmiş anlamları parçalayan, dönüştürücü bir güce sahiptir. Belirlenmişgösterileni/varolanıyadaistikrarlıanlamı,altetmeeğilimindeolanbugösterenler,artıkkendiniüretirbirhalegelmek,hiçbiryerdegerçekliğeharitalanmayanbirgösterenzincirinedönüşmeküzeretümmaddibağlamlardankopmuştur.

Page 8: YENİ TÜRK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI

CaferŞEN

146

Böyleliklekendiaşırılığıveyaözgürlüğüiçindekendinitüketmetehlikesiylekarşıkarşıyakalangösterenler saf şiirde ve şizofrenik söylemde, gerçekliği, varolanı, kavramı yutarak bünyesinekatar. Bu nedenle saf şiir ve şizofrenik söylemde, gösterenin alışılagelmiş anlam çivileri,gösterilenlerisökülerekdahafazlasıolabilmevedahafazlasınıyapabilmeninönüaçılır.İştebudurumençokveaçıkbiçimdegenelliklegösterenlerialışılagelenbağlamilişkileridışındahemseferber edip hem de onları birleştirip ve yoğunlaştırarak indirgenemez bir güç ve anlamözgüllüğühalinegetirensafşiirveşizofrensöylemindeortayaçıkar.

Hiç kuşkusuz dilin biçimsel ilkeleri tarafından çizilen saf şiir ve şizofrenik söylemdedil/gösterenlerkendi ilkelerinidesorgulamayatabi tutar.Bunedenleşizofreniksöylemvesafşiirdekidil,kendiniüretenbiçimselyapılardanözgülbiryapıhalinegelir.Herifade,göndermeyaptığıdurumuaşar;çünkügösterenkendiyapısınıkorumakiçin,onunfiiliolaraksöylediğişeyiihlal etmek zorunda kalır. Burada gösteren, imlediği varlığın veya kavramın içinin boşalmışolduğunuaçığavurmak için, üzerini örterkengeriyeboşluktanbaşkabir şeybırakmaz; çünkügerek saf şiire gerekse şizofrenik söyleme hâkim olan “gösteren aslında kuru gürültüdür, birboşluktur, dünyanın güdüsüz devalüasyonudur. Gösterileni ne kadar az tanımlanabiliyorsa,durum kendi belirsizliğinden beslenerek o kadar çok akut hale gelir; ve durum ne kadar çokakutsa, zemini de o kadar az tanımlanabilir” (Eagleton, 2011:53). Aslında gerçekliğin/anlamın/gösterilenintanınmazdurumagelişisafşiirkalemealanşairkısmınauygunbirşizofrendurumu hazırlar. Çünkü gösterenin dizginlerini serbest bırakmak, bir varlığın veya durumunancak bir diğerinden ayrışabileceği ve tanımlanabileceği sınır durumunu ortadan kaldırmakdemektir.Böylesidurumlardaözellikledeşiirdenegöstereninnedeyorumunönünegeçilebilir.Hâlbuki“gerçeklikalgımızıkorumakiçinvarlıklarınohoşkarşılıklılığınaihtiyacımızvardırkibu,gösterenlerdir;bukarşılıklılığıelegeçirmekiçinsoyut,kapsayıcıbiryapıyaihtiyaçduyulurvebuyapının soyutluğu, durumları, onların belirlenmiş niteliklerinden soymak, onları keyfi birbiçimde birbirinin yerine geçebilir hale getirmek ve böylece politik düzenin altını oymayayardımcıolanbirkarşılıklılığıteşviketmekeğilimindedir”(Eagleton,2011:71).Bunedenledirkigösterenherzamananlamıbakımındanetkindir,istendiğindekovulacakbiryapıdeğildir.Hattaburada varolan veya kavramsal bir varlık olarak gösterilenin gösteren tarafındanitibarsızlaştırıldığı, gösterenin gösterileni kendiyle aynı düzeye getirdiği, kendi ile gösterilenarasındakieşitsizliğiaynıdüzeydeeşitlediğivebütünvarolanısıradanbirbiçimdebirbirleriyledeğiş tokuş yapabileceği görülür. Burada gösterilenin kendisini, kademe kademe göstereniyleözdeşleşirvebunüfuzedicidurumaslındabireksiklikbaşlangıcıdırvebueksiklikaşamaaşamaonuistilaeder.Gösterenisesüreklikaydırılır,içiboşbirgörkemliliğiimaeder.Şeyinkendindenbaşkaherhangibirşeyletanımlanmasınınolanaksızlığınısömürür.Bunoktadaartıkgösterilenveriliolanınüzerindekikesinkesboşfazlalıkkonumundadır,başkaherhangibiriyleradikalbirbiçimde uyumsuz olan bir varlıktır ve bu aslında hemdeğiş tokuşa dayalımübadelenin iflası,gösterenin, varolan ve kavram üzerindeki istilasıdır. Bu noktada artık gösteren haline gelengösterilenvealtıoyulangösterenherikisidebirtürhiçbirşeykonumundadır;çünkügösteren

Page 9: YENİ TÜRK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI

SafŞiirileŞizofrenikSöyleminMüşterekleriÜzerineBirİnceleme

147

hiçbirzamankendisiyleözdeşolmadığıgösterilenlekarşılıklıbirmübadeleyegirmeyeçalışmışhem onun varlığını istila etmiş hem de altına oymuştur. Gösterilenin varlığı veya kavramınındüşürüldüğü böylesine durumlarda aslında gösterilenle gösteren arasındaki değiş tokuştangeriyekalananlamlıteknesneboşluktur.Bunoktadaartıksafşiirveşizofreniksöylemdeanlamölçününötesindetamamenbelirsizleşmiş,gösterenlerşiddetlibirbiçimdeşifrelereindirgenmiş,sadece söz yaratıcılığı başını almış gitmiştir. Bu dil oyunu aslında gösterenin altının oyulmasıgösterilenin hiçliğe indirgenmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Böylesine dille kurulan metinlerdegösterenbirboşluk içindekendikendini tüketmeyeterkederek,kendisini fizikselyaşamındanve gerçeklikten tamamen koparır. Artık gösterilenin/ varolanın/ kavramın tözü artık tahripedilmiştir. Bu nedenle Lacan'ın da belirttiği gibi “simge, şeyin ölümüdür. Dilde, dünya ilegösterim düzeyinde ilişki kurarız, maddi nesnelerin kendileriyle ilişki kurmayız. Bu anlamdabaşınıağrıtangöstergeninşeydenyabancılaşması,göstergeninişlevgörmesiiçinyapısalolarakesastır. Lacan, muammalı bir biçimde göstergenin 'varlığın içini boşaltıp arzuyadönüştürdüğünü' de yazar: Çünküdil farklılıkla, düzdeğişmeceyle (metonymy).mevcudiyetineyokluğundaimîoyunuylaçalışır,dilyolunaçıkanherşeyibölervedağıtır”(Eagleton,2011:114).

YalınVarlığıEleGeçirmeÇabalarıveİfadeleri

Aslında burada gerek şizofrenik söylemde gerekse saf şiirde yalın varlığa yöneliş, onu elegeçirme çabaları, mevcut varlığı dille/gösterenle önceden belirlenen bütün anlam ve değerilişkilerinden soymaktır. Böylesine bir tavırda artık hem uzlaşımsal hem de dilsel olarakkurulan/kurgulanan gerçeklik ilkesi ve duygusunun işlevsel yokluğunu ele geçirme çabasıvardır. Aslında bu bir nevi nesnelerin yalın varoluşuna yönelme çabasıdır (Sass, 2013:74).Böylesine bir yönelim varlığı algılamada pragmatik kaygıları ve her türlü geleneksel anlamkalıplarını,sözcüklerevekavramlaraolangüvenleriaskıyaalmayaçalışır.Böyleliklevarlığıtümanlam ve değerden yoksun tüm somut özellikleriyle kavramaya yeni nesne ilişkileri kurmayaçabalarlar.Bu şekildeyapıldığı takdirde sürekli güncelleşenbeklentiler yelpazesiortaya çıkar,standartetkinlikkalıplarıdeğişir,algılananbiçimlerbirkenarabırakılır. İştebunuyapabilmekiçin Rus biçimcilerin önde gelen ismi Viktor Shklovsky, şiir yazmak isteyenlere yeni tekliflerönerir: “örneğinbirnesneyebakarken,uzaktadurmakyadaonuparçaparçamikroskobikbirperspektiften gözlemlemek; anlamın standart nedensel/anlatısal şemalarından kaçınmak, birnesneyi onun yalın varoluşu ya da geometrik biçimi bakımından betimlemek (yani adınıkullanmamakvealışılagelmişinsanyaşamındakiişlevselrolüneilişkinbütüngöndermeleriyoketmek” (Sass, 2013:94). Hiç kuşkusuz Shklovsky’nin bu teklifleri bir şizofrenden çok saf şiireyönelenşairedir.Çünküüzerindeyüzyıllarındeğerveanlamlarınıtaşıyankelimeler/gösterenlerveanlamilişkileriylesafşiirkalemealın(a)maz.Bunedenledesafşiirikalemealanbirşairlerdeşizofrenler gibi öncelikle mevcut varolanı parçalaması ve değer, anlamdan arınmış berrakvarolana ulaşmaya çabalamalıdır. Böylelikle varolan karşısında alışılagelen kayıtsızlık ve

Page 10: YENİ TÜRK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI

CaferŞEN

148

bilinçsizlik durumu alt üst olur. Buradaki amaç varolanda süreksiz doğa olarak algılananıntutarsızlık,anlamsızlık,merkezsizlikveçelişkileriaçığaçıkarmaktır.

İşte böylesine özellikler hem saf şiirin hemde şizofrenik söylemin kalbinde/çekirdeğinde yeralır. Aslında saf şiir ve şizofrenik söylemin en temel tözsel/özsel özelliği böylesine bir algıyıortaya koymasıdır. Örneğin ilerleyen satırlarda göstereceğimiz gibi saf şiire çok yaklaşanşizofrenik/psikotiksöylemeaitolan

Bendenizindibindebirkaridesim

ifadesinde, gerek tek tek gösterenler/kelimeler/ses imgeleri, gerekse bu gösterenlerle ilişkiiçerisinde aktarılan durumun gayet anlamsız olduğu görülür. İlk bakışta mantıksız ve hattagülünç görülen bu ifade, çağrışımsal olarak düşünüldüğünde, bu ifadeyi kullananın, buradabüyükbirçaresizliğiyaşadığınıdilegetirdiğigörülür.Budilegetirilişte,bilinçdışıarzuisekişinindenizin dibinde karides olmaktan kurtulma arzusudur (Bollas, 2018:101). Hiç kuşkusuz buifadede gerilimi üzerinde toplayan ve zengin çağrışımlar sunan “dibinde” gösterenidir. Bugösterenin çağrışımları kıstırılmışlık ve çaresizlik anlamveduyumlarıdır. İşte bir edebimetinçözümlenirken gerek ifadeyi kullananın gerekse bu ifadeyemaruz kalanın bilinçdışı arzusunuortaya çıkaracak metni oluşturan dil gösterenlerinin öncül kabul edilen anlamları değilgösterenlere/sesimgelerineyönelikçağrışımlardır.

Yukarıda aktarılan ifadede, görünürde anlamsız, hatta gülünç fakat çağrışımsal olarak zenginkullanımlar kişinin sınır duyumlarının ifadeleridir. Bunun nedeni de bedensel duyumlarınsözcüklere dönüştürülmesinin yolunun bulunmasıdır. Bu nedenle de dile getirilen de bilişseldeğil psişiktir. Hiç kuşkusuz ruhsala/psişik dünyaya ait olan da yoruma dayalı bilincinifadelerinde ortaya çıkmaz, serbest çağrışımla ortaya çıkar. Burada serbest çağrışımın neyiortayaçıkardığıaydınlatılmalıdır.Bir ifadekarşısındaserbestçağrışımagidenkişide,düzensiz,kesik kesik ifade edilen düşünceler, canlanan imgeler, hatırlanan anlamsız veya mantıksızgösterenler, düşünülmeden ifade edilen kelimeler, görünürde her türlü mantık ve anlamsınırlarını zorlayan bu gösterenler veya imgelerle ortaya çıkar. Bir araya getirilip birbirlerinebağlandığındabirbağlantıörüntüsümeydanagelir.Bunoktadabazıgösterenlerüzerindedahabiryoğundurulduğugörülür.İştebunlaryaşamıdüğümleyenbilinçdışıarzularıngösterenleridir.Böylesine bir serbest çağrışımla elde edilen gösterenler “kişiyi benliğinin derinliklerindenkonuşturabildiği sürece, o kişinin gerçekleri yaratan özü hakkında çok şey” söylerler (Bollas,2018:56).Çünküçağrışımlaeldeedilendüşüncelerolduklarıgibidir,ortayaçıkarılmışdeğildir.Bunedenlekişiningerçeğihakkındaönemliverilersunar.Serbestçağrışım,kişininkendisinindebilinçle engellediği düşünceleri ortaya çıkardığından kaotik olana yöneliktir. Yoksa mantıkbarındırmayan anlamsız kelime yığını değildir. Burada serbest çağrışım aslında tam birbilinçdışıyla iletişime geçme çabasıdır. Bu nedenle aslında şizofren veya psikotik söyleminortaya çıkış süreci ile saf şiir üzerinde serbest çağrışıma dayalı bir çözümleme ve düşünmesürecibenzerbirçabadır.Bunoktada“görüntüdehapsedilmişbirbenliğinkilidininaçılmasıiçin

Page 11: YENİ TÜRK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI

SafŞiirileŞizofrenikSöyleminMüşterekleriÜzerineBirİnceleme

149

bilinçdışı çağrışımlaraözgürlük tanınmasına”güvenilmesigerekirve “şiirhakkındadüşünmekkonusundaneredeysepsikozlubiçimde”“sadeceçağrışım”yapılmasınıistemekoldukça“yaratıcıbilinçdışı okuma sürecini” doğurur (Bollas, 2018:57). Çünkü Julia Kristeva’nın belirttiği gibipsikotiksöylem“birçocuğunsesçıkarmayabaşlamasıgibianlamdanönceyadabirpsikotiğinimlemekiçinkelimekullanmaktanvazgeçmesigibianlamdan”sonragelir(Butler,2014:155).

İşte bu nedenledir ki şiir üzerine eğilirken her türlü vaka anlatımının ve yorumun devre dışıbırakılmasıgerekir.Bunametnindışındakiherşeyidâhiletmekmümkündür.Bunoktadametnedayalı bilinçle yapılacak yorum yapma men edilmeli bunun yerine “hayattan, duygulardan,imgelerden çağrışımlar yapmaya veya onlara çarpıcı gelen tekil kelimeler üzerinde durmaya”(Bollas, 2018:58) cesaret etmek gerekir. Burada eğitim kurumlarında görüldüğü gibi edebimetneherhangibirsorudayöneltilmemeli,eldeedilençağrışımlarıyazarkenveyakonuşurkenifade edildiğinde herhangi bir tepki konulmamalıdır. Hiç kuşkusuz böylesine bir deneyimde;değişken çok yönlü imgelerle hemmetin yazarının hem demetin karşısında olanın bilinçdışıdüşünce,duyguvearzularıylaönemlibağlantılarkurulacak,bilinçdışızihninoluşumunakatkıdabulunulacaktır. Bu duruma, metin çözümlemede, metindeki “ben” zamiri üzerine yapılacakmikro düzeyde bir inceleme örnek verilebilir. Bu noktadametinde “ben” zamirinin çok nadirkullanımı, kişinin hem bölünmüş bir benliğe sahip olduğu hem de “ben” olarak ifade ettiğibenliğinidışardabırakmakarzusutaşıdığıgösterir.Böylesinebirpsişikdurumuterapiyegelenbiri, şizofrenler üzerine çalışan Christopher Bollas’a “Onca yıldır burada olduğumudüşünmüyorum,zihnimdesadeceimgeler,kelimelerveduygulargeçiyor.Aklımburadaydı,amaben değildim” ifadeleriyle aktarır (Bollas, 2018:73). Bu ifadede kişiyi deneyimin dünyasındaalıkoyanın, imgeler, kelimeler ve duygular olduğu görülür. Aslında kişinin zihin yapısında varolan bu unsurlar, kişiyi yaşama yabancılaştıran en önemli etkenler haline gelmiştir. İşteböylesinebirbenlikbölünmesiyaşayankişiAhmetHamdiTanpınar’ınNeiçindeyimzamanın/Nede büsbütün dışında (Tanpınar, 2012. 19) dizelerinde görüldüğü gibi hemmevcut bulunduğumekânda hemde bumekânın dışındadır. Burada şair/Tanpınar, bir özne olarak olanaklarıylazamanın dışına çıkabilecek aşkın alana yönelik bir potansiyeli barındırdığı gibi aynı zamandabedene bağlı oluşuyla da içkin olarak yeryüzüne çakılmış gibidir. İşte gök/yüce veyeryüzü/sıradan arasında bir geçiş/berzah/eşik olan insanın trajik olmasının da nedenidir.Fakatburada zamanındışına çıkmaarzusu, yukarıdaBollas’ın ifadeettiği gibi gündelikhayatıyaşamaya engel teşkil ederken gündelik hayatı yaşama da insanın kendi olanakları farkedememesisonucunudoğurur.İşteböylesinebirçatışmayıyaşayankişilerde“ben”ileifadesinibulan benlik aslında dışarı atılmak istenen unsurdur. Böylesi bir hali yaşayan kişilik “ben”zamiriyle konuşmakta isteksiz davranır, bu zamiri ağzından defedercesine söyler, dünyanınkendini bambaşka ve derinden etkilediğini düşünür. Sıradan renkleri olağanüstü canlı görür.Başlangıçta bu durum kişinin ilgisini çekerse de kısa bir süre sonra bu algı yorucu gelmeyebaşlar. Benzer yorgunluk Tanpınar’ın gündelik yaşamında ve yazınında çok net görülür. Bukişilerhernekadar“ben”zamirininadirolarakkullansalardakullandıklarızamandabuzamiri

Page 12: YENİ TÜRK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI

CaferŞEN

150

özgüven ve tutkudan arındırırlar. Bu gibi kullanımlarda “ben” zamirinin “özgürlüğü yokolmuştursanki.Budahaçokçevresindekidünyadankorkan,konuşmaktazorlanan, şimdilerdeiçsel boşluğunu işgal eden seslerin karşısında sinmiş, uzaklardan haber veren biri gibidir”(Bollas 2018:102). Hâlbuki “ben” zihinsel temsilleri örgütler. Yaşanılan anda veya geçmiştefarklı, hatta çelişik ilgisiz düşünce akışından türeyendüşünceleri birbirinebağlar. Bunoktada“ben”kişiyeaitönemlibağlantılardanoluşanhikâyeyiortayaçıkarır.Bunoktadaşair, yazındaveya konuşmada “ben” zamirini kullandığında aslında düşünme ve eylemini kendigerçekleştirdiğini ortaya koymak ister. Hem kendi adına konuşup hem de yazdığı için kendikendisininotoritesiolduğuyanılgısınıdevamettirir.Buradahernekadarkişininortayakoyduğusöylemçelişkilerleüzerinekurulsa, içselvedışsalhadiselertemelindesüreklideğişecekolursada “ben, bilinçdışı sürecini bilinçdışından algılayan, düzenleyen ve iletişim kuran egonunbütünleştirici işlevini yansıtan psişik bir pozisyondur. Ben egonun bilinç içindeki temsilcisiolarakemsalsizbirpozisyonişgaledervebupozisyondakişininbilinçdışıdüzenlemesinin(ego)çelişkilerinigüçlüyönlerinivebilinçdışıdüşünceleriniyansıtır”(Bollas,2018:161).

Şizofrenik söylem ve saf şiir dilinde ise böylesine bir “ben” bütünlüğü parçalanmış hattaneredeyseortadankaldırılmıştır.Hattabubenlik,korunmasıamacınayönelikolarakvarlığınendip konumuna yerleştirilmiştir. İşte bu nedenledir ki şizofrenik söylem ve saf şiir dilinde“özbenliğin alışılagelmiş mantıkla düşünme kapasitesi ortadan kalkmış gibidir” (Bollas,2018:161).Bunoktadagerekşizofreniksöylemdegereksesaf şiirindilindeanlatımıngerçekçiolması önemli değildir. Her iki söylemi kullananlar kendi “ben”lerinin kapsamadıklarıdüşüncelerdenbiranöncekurtulmakisterler.Bunedenledirkihemşizofreniksöylemdehemdesafşiirdilindemantıkdışıkurulumdadüşüncelerimantıkbağlamındasıralamak,reeldünyayagöredüşünmekvebudünyayıdilegetirmek“ben”olmadığındanartıkmümkündeğildir.Zatenburadaısrarlasilinmekistenilen“ben”likdeözsel/tözselolaraközneyeaitdeğildir.Safşiirveyaşizofrenik söylem özne hakkındaki bu gerçeği önceden sezmiş gibidir: Siz “fenomenal birdeneyimsiniz,…kendinize,bedeninizebakın,duygularınızı,düşüncelerinizi,dişağrınızı izleyin.İşte “ben” sandığınızbuşey fenomenaldünyanızınbirparçası,kendinizdegenekendinizinbirparçası olan kendinizle ilgili bir fenomenal yaşantı bu, ben” (Tura, 2016:158). Bu noktadaözbenliği kelimelere dökmek, hikâye etmek, “ben”i güçlendirir. Yazma ve konuşmada kendiniifade etmek yaşantıya referans göndermek bilinci, özbenliğe geri gönderir. İşte saf şiir veşizofreniksöylembudurumuntamaksiyönündehareketeder.BunoktadasafşiirinsınırlarınayaklaşanİkinciYenişiiri,hemşiirdehikâyeyisilmeyeçalışmışhemdebilinciparantezealarakçağrışımlabilinçdışınayönelmeyegayretetmiştir(Karaca,2005:285).

Bunarağmenherhangibiryazındaveyakonuşmada“beni/banailesübjeninvarlıktecrübesineaitkaynağı,yanifaaltecrübelerdenoluşankişininbakışaçısınıveduyarlılığınıoluşturanzihinselaksiyomlara dönüşmüş” özbenlik vurgulandığında “ben ve beni/bana sadece konuşmanınparçalarıdeğildir,psişikişlevinsözelperformansınaişaretederler.Bunlarbenlikledışsaldiğervarlıkarasındakiiçseldiyalogiçindekullanılırancakaynızamandaiçselkonuşmavarsayımının

Page 13: YENİ TÜRK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI

SafŞiirileŞizofrenikSöyleminMüşterekleriÜzerineBirİnceleme

151

dabirparçasıdırlar.Vebualandabenlik,konuşanvedinleyenolarakikiyebölünmüştür”(Bollas,2018:111).Bunoktadakişininsimgesel/kültürelalandagülükyaşantısınaketvurulduğuanda,kişi,gelenekselifadetarzınıterkederek“ben”denvebuzamirinkullanımındanvazgeçer.Çünküortada benliği temsil edecek biri kalmamıştır. Böylesi kişiler “ismin -i halini yani nesnezamirlerini (beni/bana, seni/sana, onu/ona, bizi/bize, onları/onlara) bir şekilde daha çokkullanılır.” (Bollas, 2018:115). Bu noktada kişi her ne kadar “ben” zamirinden kaçınırsa daburadaönemliolan“ben”zamirininkullanımıdeğil;

Benyalnızcaokyanustayüzenbirmantarım

ifadesinde görüldüğü gibi “ben”in kendini vareden tözsel/özsel çekirdeğinde yer alan veyükümlülüklerini yerine getiremeyen, boş(almış) gösteren oluşudur. Bu ifadeyi kullanan,edim(ler)iyapanetkin“kişi”,öznedeğildir.Hatta“ben”inidekaybetmiştir.Dolayısıyladabukişihakikibirbenlikhissinesahipdeğildir.Sahtebirbenlikleyaşadığının farkındalığı içindehiçbirağırlığavetözesahipolmadığınıdüşünmektedir.Böylesinebirkişilik“bensadecebaşkakişileretepkiyimkendimeaitbirkimliğesahipdeğilim”düşüncesiveduyumundadır(Laing,2015:46).

Özneninyaşamiçerisindeböylesine“ben”inikaybettiğibirdönüşümeJakobson’agöreHölderlinmaruzkalmıştır.Hölderlin’inpsişikdünyasındameydanagelendeğişiminşiirinideetkilediğinedikkati çeken Jakobson, onun “yoldan sapmış kendisiyle içsel ve akıl karıştırıcı bir diyalogagirmiş” olduğuna değinir. (Bollas, 2018:115). Ömrünün bu döneminde insanlarla diyalogagirmekten zorlanan ve güçlük çeken Hölderlin “içsel sen” ile konuşmaya başladıktan sonraşiirininyönünüdeğiştirir.Şairartık“kendiadındanvazgeçipyenibirad-Scardanelli-alması”dayineböylesinebirdeğişiminürünüdür.Jakobson’agöre“kendiadınıreddedipödünçadaalmayadauydurmabirtavırtakınmanınkibri,esasenkendi“Ben”iniöncekonuşmalardan,dahasonrada yazılarından çıkartma girişimidir” (Bollas, 2018:115). Böylelikle diğer insanlarla diyalogagirmekten imtinaedenHölderlin “ortağa-yönelik”yazmavekonuşmabiçiminideğiştirerekşiiriçin düzyazıyı terk etmiştir; çünkü “şiir düzyazıdan farklı olarak aşikâr özne ve nesnelerolmaksızınyazılabilir; aslında, zamirdendemuafolabilir” (Bollas, 2018:115).Böylelikle şairinanlattığı karşısında herhangi bir muhatap kalmadığı hem şiir hem de şiirde kullanılan dilinoldukçamuğlaklaştığıgörülür.Bunoktadaşiirdedeşizofrensöylemigibiözbenlik terkedildiğiiçin “herhangi bir niyet taşımayan sözdizimsel” ifade tarzı ortaya çıkar (Bollas, 2018:116).Buifade tarzı bütünüyle duygu temelli olur. Bu tür söylemler, kişiye bir şey söylemez sadecedünyayı görüldüğü şekilde sözdizimsel olarak ortaya koymaya çalışır. İşte bu nedenledir ki“Hölderlinyaşlanıpdaşizofreninpençesinedüştüğündeduyguylailgilimecazlarıanlaşılmasızorbir hale” gelir (Bollas, 2018:116). Bu ise şiirde herhangi bir nitelik kaybı değildir. ÇünküHölderlin “birçok kişi tarafından reddedilmenin veya trajediler yaşamanın ardından,kendisindenbeklenenüstdüzeyişlevselliktenumudunukesmiştir,zatenbusayedeünlenmişvefarklıbirmekândakonuşurhalegelmiştir”(Bollas,2018:116).

Page 14: YENİ TÜRK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI

CaferŞEN

152

İştesafşiirbunoktadaortayaçıkmaktaveşizofreniksöylemlebenzerliklertaşımaktadır.Çünkü“herhangibirbenliğe,dünyayabaşkabiraçıdanbakmanınuğrunanormalkonuşmaiçingereklibirleştirici bağların bir kenara atıldığı, neredeyse saf şiirsel bir algı noktasına gelebileceğininhayalinikurmasınaizin”verilmesihalinde“dünyayaüstünbirbakışaçısıylabaktıklarınainananbazışizofrenlerinbarizbirkibrini”kavramakzorolmaz. (Bollas,2018:116).Bunoktadagerekşizofrenik gerekse şiirsel benlikte, tüm benliklerin “sözsüz bir alanda sessiz, ancak canlı birbiçimde geldikleri panteizimsel bir düzenlemeolanbir dünyadadağılmaya terk eder” (Bollas,2018:117). İşte böylesine bir dağılma hem saf şiiri hemde şizofreniyi bir nebze olsun ortayaçıkarır. Bu noktada düşünce süreci büyük oranda bilinçdışı olduğundan bu süreç hakkındagündelikyaşamdabilinçlidüşünmetavrıçokazdır.Buradakişibilinçdışıdüşündüğünübilmez.Bu negatif yön kişinin dünyadaki yaşamı için büyük öneme sahiptir. Burada gündelik yaşamiçindekişibuyaşamıorganizeedenöznelerolarakdeğilyaşanmışlığıdüşünceyeaktaramayankatılımcılar olarak görülür. Hâlbuki kişi açısından gündelik yaşamda hayatiyetini sürdürmekvarlığının özünün ta kendisidir. Bu karakter bilinçdışı süreci idrak edememenin üzerinekuruluduradeta.İştebunoktadasuskungibigörülenbubilinçdışısürece,kişikulakkabartmakiçin durduğunda onun içinde erimeye başlamıştır artık. Bu noktada bilinçdışı süreç ancaksessizlikteveniyetsizolanetkinliklerdeortayaçıkar.Bubirmırıldanmavesessizkonuşmadır.Bu noktada “gündelik hayat kişinin kendisini, bilmeden de olsa insani bir bilinmezliğe doğruçektiği hareketsizliktir. Günlük hayatta katılımcılar olarak bizlerin “adları yoktur çok az birkişisel gerçekliğe sahibizdir ve bizler güç bela bir şahsiyet olmuşuzdur” (Bollas, 2018:117).Buradakişigerçeğinibilmediğibirgündelikyaşamdavarolur.Yaratamadığıbirşeyinparçasıdırvesonsuzluğunbirparçasıolangünlükhayatıyaşamaktadır.Kaotikolanböylesinebiralanınnebelirlibiryönünebaşınedesonuvardır.İştebunedenledirki;

Fırınbenimdengimdir

gibibirsafşiirve/veyaşizofreniksöylemdecisimlerveyaonlarıngösterenleri istendikşekildebirleştirilebilir (Bollas, 2018: 128). Bu ifadede de belirli bir içerikten söz etmek mümkündeğildir. Sadece çağrışımsal olarak bu ifadeler üzerine düşünülebilir. Bununla birlikteHeidegger’in “dil varlığın evidir”, “varlık dilde ifşa edilir” önermeleri göz önünde tutulacakolunursa yukarıdaki ifadede varlığı ifşa edilen kişiden eşyanın oldukça yaklaşmış olduğugörülür.Buradaadetaeşyainsanibirdünyaileinsaniolamayandünyaarasınagirmiştir.Bununnedeni ise anlatılan şeyin açık bir biçimde kişiyle ilişkiyi ortaya çıkarmayacak kadar uzaktadurmasıdır.Bunoktadaşizofrensöylemveyasafşiirdeözbenlik“nesneleştirilerek“ben”dençok“o” haline (cansız, varlıklar, çizimler)” getirilip sembolik düzen terk edilir. Böylelikle de“düşüncevedilintehlikelerindenkurtulmayaçalışır”(Bollas,2018:138).BudurumunengüzelörneğiniWilfredRuprechtBion,terapiyegelenbirhastasının

Kafambölünüyor,karagözlüğümünyüzündendirbelki

Page 15: YENİ TÜRK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI

SafŞiirileŞizofrenikSöyleminMüşterekleriÜzerineBirİnceleme

153

safşiirianımsatanbirifadesinimikrodüzeydegösteren/sesimgesinedayalıolarakçözümlerkeneldeeder.Bion,buifadedekigözlükcamlarınınbiberonuimaettiğini,ikibardakveyabiberonunda düşünülebileceğini dolayısıyla memeye benzediğini ileri sürer. Çünkü İngilizce “glasses”kelimesihemgözlük(vecam)hemdebardaklaranlamınagelir; “bottle”kelimesi isehemşişehem de biberon demektir. Bion daha sonra gözlüklerin “kara” oluşunu “kara” gösterilenedayanarak çağrışımsal olarak yorumlar: “Karaydılar, çünkü çatık kaşlı ve öfkeliydiler. Memeolduklarısıradahastaonlardaniçeriyebakmayaçalışmıştı,bununacısınıçıkartmakiçincamdanyapılmışlardı.Karaydılar çünkühastanın cinsel ilişki içerisindeki ebeveynleri gözetleyebilmesiiçinkaranlıkolmasıgerekiyordu.Karaydılarçünkübiberonusütiçmekiçindeğilebeveynlerininneyaptığınıgörmekiçinalmıştı.Karaydılarçünküsadeceiçerindekisütüdeğilonlarıyutmuştu.Ve son olarak karaydılar çünkü berrak iyi nesneler hastanın içinde kara ve kokulu halegelmişlerdi”(Bion,2017:81).

SafŞiirveŞizofrenSöyleminOrtakİmgeleri/Gösterenleri

Aslında saf şiir ile şizofrenik söylemin en önemli müştereklerinden biri de ortak imgelerdir.Toplumsal alandaözneninpsişikyapısındavarsayılan süperego, egove idkurulumunda “id’inportresi, loş, gizemli yer, henüz ne olduğu tam kestirilemeyen, kör ve tutkulu yoğunluklarındolduracağıbirmekân”dır.(Sass,2013:19).Bukaranlıkbölgedehernekadartoplumsaldüzenitehditedecekduyumlardepolansadayinedebualanındoğurganveyenilikçiolduğurahatlıklasöylenebilir. Buna karşılık birçok şizofrenin yazdıklarından yola çıkılırsa “gece yarısı dünyasıdeğil öğle ortasıdır onlarınki; gizli parlak ışıklarla göz kamaştırıcı yüzeylerin oluşturduğubulmacalarınegemenolduğu,sessizlikveıssızlığınsaflığınıncanavarcaçığlıklarındançok,içtekitanıklarınsüreklifısıltılarıylabölündüğübirdünya”(Sass,2013:20).Böylesinebiralgılamanıntablosu çizildiğinde karşımıza Tanpınar’ın Her Şey Yerli Yerinde şiiri çıkar. Bu şiirde “havuzbaşındaki servi ağacı, evi saran sarmaşıkları ve böcek sesleri, masası, sürahisi, bardağı veuzaktan, ‘azapta bir ruh gibi’ durmadan gıcırdayarak bu ‘ölü-mekân’a eşlik eden (dönme)dolabıylaeşyatılsımlıbiruykudadır.Zamanbirbüyüyetutsakolmuştur.Sessizlikyaprakyaprakdökülmekte, kuru güz yaprakları uçuşmaktadır. Ve bir ağır öğle sonu, bu ölü-mekân’ın biryerinde, eski bir maceranın öznesi (bir kadın) hazla gözlerini yummuş uyumakta” (Sunat,2004:164). Böylesine donuk, hareketsiz bir mekânda ölü olan aslında arzular, bedensel veduygusal yönlerdir. Kişi de çatışmada, duygulanmada ve istekten yoksundur. Böylesine birortamdaşairegöre“herşeyyerliyerinde”dir.BöylesinebiryerliyerindelikTanpınar’ınbirşairolarakönemsediğiGerarddeNerval’in“psikozkrizlerinde”“herşeyinapaçıkhalegeldiği”:“Herşeyaşikârdıbanaaçılmışgibiydihuzur içindegeçeno saatlerboyuncadünyanınbütüngizleriönümeserilmişti”ifadeleriyleverilir.(Sass,2013:20).

Bunoktadasafşiirveşizofreniksöylemdeyalınvarlığaaitduyumvealgılamaetkinlikleribenzerimgelerleortayakonulur.Sass,şizofrenhastalarındaalgılanangerçekdışıdünyanınenbelirgin

Page 16: YENİ TÜRK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI

CaferŞEN

154

özelliklerinin “durağanlık, aydınlık, cansızlık ve büyük mesafeler duygusu” olduğunu ortayakoyarken,böylesinebiralgılamada“herşeyindeğişmez,hareketsiz,donuk,billurlaşmışolduğu,amansız, gözü kör edici, gölgeleri yok eden bir ışığın hüküm sürdüğü sınırsız, sonsuz, uçsuzbucaksız bir mekân” olduğunu da tespit eder (Sass, 2013:89). Bunlara, zamandışılık, zamanabağlıolmamak,hareketsizlik,donukluk,aydınlatılmışboşluk,cansızlıkimgelerideeklenebilir.

Hiç kuşkusuz Sass’ın sizofren hastalarında tespit ettiği bu imgeleri saf şiirde de görmekmümkündür.ÖrneğinTanpınarşiirinde“durgun(luk)”önemlibirduyumvealgılamanınönemlibirimgesidir.Tanpınar,Antalya’da,“Karanlıkiyiceininceye,kayalarıngölgesikorkutucubirhalalıncayadekdenizinkıyısındakikayalıklardaoturur.Bukez,denizin ikihâli çıldırtıronu.Biri;denizin, kayaların denize bakan yüzlerinde, sabah ve akşam saatlerinde, durgun deniz ışıltısıiçinde,dipteki taşveyosunlarlakazandığıgörünüm;diğeri ise,öğle saatlerindevurangüneşleedindiği elmastanhavuz görünümü.Bu görünümler,Tanpınar’ın imgeleminde -çözemediği birgiz ve gerçeklikle yüklü yoğunluklar oluşturur” (Sunat, 2004:24). Yine Tanpınar’ın şiirineyansıyanreelâleminunsurlarıkendindeşeyolarakvarlıkalanındadeğilsudakigörünümleriyledurgunbirhâldedir.Aslındadurgunlukimgesi,tıpkıbirketlenmegibiduyumvealgıyönündendoğurganlığın, haraketliliğin ve canlılığın karşısında yer alır. Böylesine hareketsizlik vedurağanlıkMehmetKaplan’ınortayakoyduğugibibiredilgenlikiçerir.Kaplan,Tanpınar’ınŞiirDünyasıadlıeserindeYahyaKemal’in‘deniz’konuluşiirleriileTanpınar’ınşiirlerinikarşılaştırır;“Yahya Kemal esas itibariyle ‘actif’, Tanpınar ‘contemplatif’tir. Onun hayatı durgun veçerçevelenmiş halde gösteren plastik sanatlara düşkün oluşunu, şiirlerinde sık sık güzelliğibillurlaştıran imajlar kullanmasını bu temayül ile izah etmekmümkündür” (Kaplan, 1983:95).Kaplan bu ifadelerinde Tanpınar’ın edilgin oluşuna dikkat çeker. Tanpınar, “hayata karışmaz,hayatı seyre durur. Dahası; içine karışmakta zorlandığı hayatın çerçevelenip duvara asılmış‘plastik’örneklerinetutkunluğuilehayatabulaşmamasını(birşiiranlayışıolarak)ısrarlaistediğişiirinineredeyseelletutulurbir‘mükemmellik’nesnesihâlinegetirmekaygısıaynıkapıyaçıkar”(Sunat,2004:159).

Bu noktadaTanpınar’daki durgunluk imgesi, kişinin kendiliği ile dünya arasındakimesafeninaçıldığını gösterir. Böylesine bir tavırda insan, eylem ve algılamasının organik ilişkilerininçözüldüğü görülür. Tanpınar şiiri ile şizofrenik söylemin müşterek imgelerinden biri de“aydınlık”tır.Bunoktada şizofreninortamı aydınlıktır. Çünküaydınlık/gündüz gözkamaştırıcıözelliğiileyineanlamvecanlılıküretimininkarşısındayeralır.Bunoktadaveçağrışımıüretenisegece/karanlıktır.BudurumTanpınar’ınşiirindeneredeysetamamentersçevrilmiştir.

Vehangielboşgeceden

Uzattıbualtıntası,

Sızdıkçabirdüşünceden

Günlerinkızılmeyvası?

Eyeşiğindebirânın

Durmadandeğişenşeyler!

Page 17: YENİ TÜRK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI

SafŞiirileŞizofrenikSöyleminMüşterekleriÜzerineBirİnceleme

155

Başucundaherrüyânın

Buaydınlıkoyunbekler...(Tanpınar,2012:22)

KaplandakaranlığınTanpınar’dakaderiveıstırabıtemsilettiğinedairatıftabulunarakaydınlıkve ışıklı unsurların baskın bir yer tuttuğuna dikkat çeker: “Şair aslî duyuş ve davranış tarzınıâdetabir‘hayatfelsefesi’,yahutbir‘yaşamaşekli’halinegetiriyor.İnsanınyapacağışey,‘kendiniaydınlığa bırakmak, bu renk dünyasında sarhoş ve hülyalı yüzmek, maviliğe asılmak, denizinyıldızlı lâciverdini doya doya içmek’tir” (Kaplan 1983:132). Hiç kuşkusuz burada kederi veıstırabı temsil eden karanlıktan kaçınmak aynı zamanda Huzur’daki Mümtaz gibi kişininkendisindebirpotansiyelgüçhalindeolanolumsuzlamayıreddetmekanlamınagelmektedir.İştebunoktadaaydınlık isebirnevibelirlenmişliğin imgesiolur.Böylesinebir aydınlıkortamındabir araya gelen kişilerde ilişkiler donuktur. Ayrıca kişi varlık alanında katılan değil bu alanıizleyenolarakgörülür.

İkizhayaletlergibiyürüdük

Pusluaydınlıktaobahargünü

Gece,birtepedenseyrettik,büyük

Yıldızlarınsuyadöküldüğünü.(Tanpınar,2012:27)

Tanpınar’ınşiirindeduyumvealgınınüretimvedoğurganlığayönelikdeğildedahaçokbunlarınkarşısındaolanbirdiğerimgeise“billurlaşma”dır.Billurlaşmaimgesiaslındaayıklamaarzusunuda öne çıkarır. Burada ayıklanan ise kişiyi kaygılı yapan olmak istemediğine dönüştürmetehlikesi bulunan duyum ve algılardır. Bu nedenle “billurlaşma” bu kaygıdan kaçınmanınimgesidir.

Eysükûtunbirnefeste

Yaktığıbillûrâvize!

Buesrarlımüselleste

Gökleryakınlaştıbize(Tanpınar,2012:21)

Bu noktada “billur” imgesi yaşamdaki belirlenememiş üretici güç olan el değmemiş alanlarınkarşısındayeralır.Bunedenle“billurlaşma”kaygıvekorkuüretecekolanbütünyaşamıaskıyaalmayıimler.ZatenBursa’daZaman’dakibillurlaşmadasuvekanatsesimevcuttur.Yoksakaygıvekorkuyanedenolanyaşanandünyanınvekişininiçsesiyoktur.

Başındayımsankibirmucizenin,

Susesivekanatşakırtısından

BillûrbirâvizeBursa’dazaman(Tanpınar,2012:27)

Tanpınar’ınşiirindeyoğunolarakkullanılanbirdiğerimge“ışık”tır.Tanpınar’ınşiiriışıklıdır.Buışıkgözkamaştırıcıbirtarzdayineçağrışıma,çokanlamlılığaüretimeveharaketliliğekapalıdır.

Page 18: YENİ TÜRK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI

CaferŞEN

156

Şairin bilinçdışı arzusu rüya ortamını aktardığı şiirlerindeki ışıklı ortamda hareketsizliği vedevinimsizliğiyaşamaktır.

Kökübendebirsarmaşık

Olmuşdünyasezmekteyim,

Mavi,masmavibirışık

Ortasındayüzmekteyim(Tanpınar,2012:19)

Tanpınar şiirinin şizofrenik söylemle bir diğermüşterek imgesi “sonsuzluk”tur. Hiç kuşkusuz“sonsuzluk” kişinin aşırı bir şekilde kendilik üzerine eğilmesi ve içe yönelmesi sonucu gerçekyaşamınyıpratılmasıileortayaçıkanbirdurumdur.Buduyumdagerçekdünyailehayali/fantezialansınırıiyicebelirsizleşmişadetayokolmuşgibidir.

İçimizdesonsuzçalkanandeniz,

Gülümseyenyüzükaderinbize,

Yıldızlarınaltınbahçesindeyiz

Ebediyetinlegeldikdizdize.(Tanpınar,2012:24)

Tanpınar’ınşiirindebazenaydınlıkvesonsuzluk imgeleribirlikteyeralır.Böylesine imgelerinhâkim olduğu şiirde olmayan ise reel yaşam ve bu yaşamın varlıklarıdır. İşte sonsuzluk veaydınlıktayaşamınvarlıklarınınsesleriçokuzaktangelir.İştekişininaşırıbirşekildekendiliğinegömüldüğüzamanlardayaşamaaitbuseslerbirnevikişiyiyaşamailiştirennoktalardır.

Aydınlığınhendesesi

Sonsuzlukbahçendirsenin;

Dinleyingeliyorsesi

Arılarlaböceklerin!(Tanpınar,2012:21)

Tanpınar, “N’olur bir sabah saati/ Çağırsa bizi sonsuzluk”, dizelerinde olduğu gibi yaşamınbelirsiz karanlık anlarının kalmaması, her şeyin belirlenir olması taraftarıdır. Burada aydınlıkgöz kamaştırıcı bir halde sonsuzluğu getirir. Aslında aydınlık, beyazlık, çıplaklık da sonsuzlukgibiüretiminkarşısındayeralarakyaşamdakiakışıdurdurur.İşteböylesinebiryaşamakışınınduruşuaslındabirilerlemedeğilbirgerilemeolarakçocukluğadönmearzuveçabasıdır.

Tılsımlıçocuğusafaydınlığın

Bukadınvücudubeyazveçıplak,

Eşiğindesankisonsuzvarlığın;

Herandeğişiyordönüpuçarak…(Tanpınar,2012:58)

Bu noktada saf şiir ve şizofrenik söylemde yalın varlığa ait duyum ve algılama etkinliklerininbenzer imgelerle ortaya konulduğu bu konu üzerine yapılacak detaylı bir çalışmada daha netortayaçıkacaktır.

Page 19: YENİ TÜRK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI

SafŞiirileŞizofrenikSöyleminMüşterekleriÜzerineBirİnceleme

157

İradeveDüşünceninSınırınaVarmaÇabaları;PaulValery/MonsieurTestéveTanpınar

Hiç kuşkusuz Tanpınar’ın şiirindeki imgeler ile bir şizofrenik söylemdeki imgelerkarşılaştırıldığındamüştereklerin yukarıdakilerdendaha fazlabulunabileceğimuhakkaktır.BunoktadaşizofreniksöylemileTanpınar’ınsafşiirindekibenzerimgelerinoluşuaslabirtesadüfdeğildir.ÇünküTanpınar’ınoldukçaönemsediğiPaulValéry içinbeynin“içisonderecemeşgul,dolayısıyla da dış nesnelerle ilişki kurarken kabalaşıyor, onlar şiddetle yadsı(r)” (Sass,2013:111). Böylesine bir düşünüş ve duyum hem Valéry hem de takipçisi Tanpınar’ın dışnesnelerle,yaşamdünyasıylailişkisinienminimumdüzeyeindirmesinenedenolur.Bunoktadadünyanın önde gelenpsikiyatrlarındanbiri olanLouıs A. Sass,Valery’nin yapıtlarında yer alanimgelerin Sigmund Freud’un çözümlediği şizofren Schreber’in anılarında (Freud, 2010:51)bölünmüş varlığını anımsattığına dikkat çeker. Sass’a göre “Valéry’nin öteki kişiliğiMonsieurTeste’deepeykoşutlukvar;Valéry’ninçizdiğiikincikişiliğininportresiSchreber’inAnılar’ındakiyaşantıtüründendahakişiselneredeysealegorikbirifadeyleanlatıyor”(Sass,2013:346).GerekValéry gerekse Scheber’in anılarında, kişinin kendiliğine dönme çabasının amansız birmücadelesiniverir.

Valéry’inkalemealdığıMonsieurTesté’deFransızcadaTetébaşdemektirvebusözcüğüneskidenyazılışı Tasté’dir. Valéry, Tasté’de amansız bir içe kapanıklığın, “benler adasını” anımsatan“kendilikler yurdunun”olduğunadikkat çeker.Valéry “buyalnızlıkucubesi garipbilgi küpünükesikbaşyadamistik saf,pratikkendilikbilinci” ileözdeşleştirir (Sass,2013:346).Valéry’ninanlattığınagöreTesté“dakiklikdenenoamansızilletetutulduğundakendikendiliğiningripbirbiçimde dizginleri ele aldığı dönemde kafasında canlanmış. Testé’de zihin yaşama karşısavaşmakta, çünkü Sinir Hastalığımdan Anılar’ın yazarı gibi fikirleri tarafından gözetlenenfikirlerininçalınmasındankorkanbiri,rüyagördüğünderüyagördüğününfarkındauyuyamayanbiradam”dır.(Sass,2013:346).BunoktadaTanpınarvekahramanlarıdaValéry’ninTasté’sigibizihnin yaşama karşı olduğunu düşünür. Bu noktada onlar yaşamla ilişkisiniminimumdüzeyeçekerekzihinlerinibulanıklaştırmayıengellemeyeçalışmagayretiiçinegirerler.

Valery’nin Testé’in zihnin durumunu ortaya koyduğu notaları psikoza yakalanan Scherber’indünyasıyla paralellikler taşır. Bay Testé’de “içteki dıştakine (nesnel) dönüşüyor, dıştakiyse,içtekine,gözlegörünen,algılanabilendışdünyanesneleşiyor.Zihningözlerinikapayabilsekonudışarıya çeksek, iç-dünyadenen şey, öteki gibi, dışdünyaolacak. İkisi de yapmaveuydurma”dünyalar kurgulamakta ve kurmaktadır (Sass, 2013:346). Bu noktada “düşünceleri ve belleğitarafından gözlenen, gözlemlenen, izlenen adam” Testé (Valéry, 2017:117) dış nesnelerinvarlığınıreddedenbirgözlemciolarakbütünlüğüntamamıylakendi içindeduymak isteyenbirvarlıkkonumundayeralır.BenzerözellikTanpınarveonunpoetiktavrıiçindesözkonusudur.ÇünküTanpınar’ınMonsieurTesté’yiçevirmekiçinbuluşutesadüfdeğildir.Bunoktada“hernekadar hem Schreber hem de Testé kendilik içinde birlik için, dünyayla iletişim durumundaolmakiçinözlemduymaktaysadakendilikbilinçleri,onlarıinsanitedirginedicibirbölünmeye

Page 20: YENİ TÜRK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI

CaferŞEN

158

ve yalnızlık duygusuna mahkûm etmiş” görünür (Sass, 2013:346). Burada kendilikte birliğibulmaya çalışmak aslında kendilikte bölünmeye neden olur. Bunun nedeni ise dış dünyadakikopukluktur.BunedenleValéry,TestéveNarcissebaşlıklınotdefterindekişininbuyönelimindengenel ilkelerevarır: “Kişininkendisinigörmesininsonuçları;a)Kopyanın incelenmesi.Olasılık.b)Dayanılmazgüçazalma.Kişininkendikendiliğinin imgeleriyleçevriliolmasıdurumu”(Sass,2013:347.BunoktadaSass, gerekValéry gerekseonunkahramanıMosieurTestéhiperrefleksifolarakdeğerlendirir.Bunların “hedefi,dünyaötesideğilmi?Dikkatkesilmiş iradesininen sonnoktasındayaşamlamıölümlemikarşılaşacak?OTanrımıolacakyoksadüşüncesininenderinnoktasında,kendisefilmaddesininsolgunışınıylakorkunçkarşılaşmamı?”(Sass,2013:347).Bunoktadakişi iradesiveyaonunreddinoktasındayaşamlamıkarşılaşacakyoksaölümlemi?O,buradaTanrı’ylamı birlik olacak yoksadüşüncesinin enderin yerinde kendimaddiyetinin ensert,sıradanyanıylamıkarşılaşacak?BusorularValéry’ninsadıkbirtakipçisiolanTanpınariçindeyanıtsızkalır.

İşte bu soruların cevaplarının aranması serüveninde gerek Testé gerekse Tanpınar ve onunkahramanları açısından bilinç adeta kişi ile dış dünya arasına girmiş gibidir. Bilinç, cisimsizsoyut olarak nesneyi kapsarken kişi doğrudan nesneyle ilişkisini yitirmektedir. İşteValéry buyanlış algılanan dünyadan kurtulup adeta kendiliğinin dış dünyayı kaplamasını istemektedir.Bunugerçekleştirmekiçindereelaleminveonunvarlıklarındankendiniçekmektevereflektifbirhaldekendiüzerineeğilmektedir.BenzeryönelimyaşamıboyuncabirValérytakipçisiolarakkalacak Tanpınar için de söz konusu olacak ve bu durum bir Tanpınar yorumu kaleme alanİbrahim Şahin tarafından “kendi üstüne kapanma” olarak değerlendirilip isimlendirilecektir(Şahin, 2012:177). Tanpınar da Valéry’in izindeMonsieur Testé’yi çevirmeye çalışırken birliğikendilik içindearamayayönelir.BunoktadaTanpınar,Valery’inMonsieurTesteadlı romanınıparçaparçaçevirirve“buçeviriTanpınar’ınkendisinikurtaramadığıbirkitapolur”veTanpınar“ömrü boyunca sık sık ondan söz edecek neşir fırsatını arayacak, fakat bir türlü onutamamlayamayacakvekitapolarakçıktığınıgöremeyecektir”(Enginün-Kerman,2007:43).

Bu noktada Tanpınar’ı Monsieur Teste’yi çevirmeye iten Valéry’in kendilik üzerine amansızeğilmesidir.OdaValerygibizihninkendiliküzerindebaskısınıkapayarak iç-dünyadenenşeyidışdünyaolacakşekildeinşaetmekister.İştedahaçokmistiksaf,pratikkendilikbilinciolarakgörülecekbuçabadayukarıdadeğinildiğibibigösterilendentamamenkopukgösterenlerinakıpgittiği saf şiir ortaya çıkar. İşte bu noktada Laing haklıdır imgeleriyle birbirlerini anımsatanşizofrenik söylem ve saf şiir kişinin kendi varoluşunun ifadeleri, dünyayla anlam kurmaçabalarıdır. Sanat/edebiyat eserini ise bir “öfke ve delilik karışımıyla yaratan sanatçı imgesiortaya”çıkarır(Kris-Kurz,2016:56).

Page 21: YENİ TÜRK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI

SafŞiirileŞizofrenikSöyleminMüşterekleriÜzerineBirİnceleme

159

Sonuç

Saf şiir ile şizofrenik söylem arasında her ne kadar müşterek imgeler görülse de şizofreniksöylemileşiirin/edebisöyleminmutlakayrıldığınoktalarvardır.BununenönemlidesteğiCarlGustav Jung’un psikoz hastası kızı Lucia’yı kendisine getiren James Joyce edebi söylem ilepsikotik söylem arasındaki farkı ifade etmesinde ortaya konulur. Jung, Lucia’nın şiirlerindebirçok dilbilimsel sapmalar ve çarpıtmalar tespit eder. Bu sapma ve çarpıtmaları Joyce, yeniedebi biçimler olduğunu ileri sürer. Jung ise Lucia’nın neolojizmlerini ve karmaşık sözcüklerirastlantısalolduğunuiddiaeder.BunoktadaJung“kızlababanınaynı ırmağadaldıklarını fakatarada bir fark olduğunu” belirtir, çünkü ona göre “biri dibe dalıyor ötekiyse sadece suyadüşüyordu.Sıradanhasta,konuştuğuvedüşündüğüşekildedüşünürvekonuşur,elindenbaşkatürlüsügelmez”,dolayısıyladayazdıkları“Joyce’uniradesi”dâhilindedir(Sass,2013:104).

Aslında şairi veya yazarı yazdıklarıyla iradesine mahkûm etmek biraz da onun yaratıcılığınıindirgemek anlamına gelir. Julia Kristeva’nın belirttiği gibi şair “adlandırılamaz olanıadlandırmakamacıyla,anadilindetam,yeni,dileyabancı,birsözcükbulmakiçinkendikendineyabancılaşmaya çalışır. Dolayısıyla duygu fazlasının kendini göstermek için yeni diller, tuhafzincirlemeler,keşiseldiller,poetikalarüretmektenbaşkayoluyoktur.”(Kristeva,2009:57).İştebunedenledirki “dışdünyanınkıtlığı, ‘üstben’in tahribatlarıve ‘id’inaçgözlülüğüyleyüzyüze”olan insan açısından şair ve yazar “mutluluk için son umuttur”; çünkü onlar “paçasınıkurtarabilen”kişilerdir(Phillips,2007:27).

Aslındavarlığıngösterenleriylekendilerineyanılsamacıbirdünyakuraninsan;bugösterenlerinardınısorgulamazbirhaldekabulederekbirnevigösterilenibulmakyerineboşluğunufarkınavarmadan içselleştirir. Bu noktada kendinin ötesine konumlanan gösteren karşısında kişiolumsuzlamayadairderinlerindeyatankapasitesinidolaşımasokarakgösterelerdünyasınaesirdüşmektense gösterenin üzerini örttüğü hatta altını oyduğu gerçekliği görebilir, gösteren vegösterileni uzlaşımsal olsa bile birleştirerek gerçeklik ilkesini kurabilir. Bunu yapamadığıtakdirde,kendinigerçekliğeenküçükbirtutturulmuşluğu,gönderimiveyagösterileniolmayanboş gösterenler zincirinin sonsuz boşluğu içine konumlandırır. İşte şairin yazdıklarıylakurtulmayaçalıştığıvepsikozasürüklenmekistemediğiontikboşluktur.Zatenbuyazınınyazılışnedenidesafşiirkalemealanşairinşizofren/psikotikolduğudeğildir.Buradakiamaçsafşiirinvarolankarşısındakiöz(n)eltavrı,onualgısıveimgeleştirmesidir.Bunedenlebirşairinşiirlerinisafşiirbaşlığıaltınayerleştirmededikkatlidavranılmalıdır.ÖrneğinYahyaKemal’inşiirigibidilive imgeleri yüzyılların yükünü, belirlenmişiliğini, ayıklanmışlığını taşıyan şiirleri neredeysegösterilensizbirhaldesadecegösterenlerlekalemealınansafşiiriniçineyerleştirmekbuşiirinsınırlarınıvetanımlarınıbelirsizhalegetirir.

Page 22: YENİ TÜRK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI

CaferŞEN

160

Kaynakça

Bion,W.R(2017).TereddütlüDüşünceler.çev:NüliferErdem,İstanbul:Metis.

Bollas, Christopher (2018). Güneş Patladığında, Şizofrenin Gizemi. (Çev: Mehmet Gürsel),İstanbul:YapıveKredi.

Butler, Judith (2014).CinsiyetBelası, Feminizm veKimliğinAltüst Edilmesi. (Çev:BaşakErtür),İstanbul:Metis.

Eagleton,Terry(2011).WilliamShakespeare.(Çev:A.CüneytYalaz).İstanbul:Boğaziçi.

Eagleton,Terry(2011-a).ŞiirNasılOkunur.(Çev:KayaGenç),İstanbul:Agora.

Eagleton,Terry(2012).EdebiyatOlayı,(Çev:BaşakYüce),İstanbul:Sel.

Enginün, İnci; Kerman, Zeynep (2007). Günlüklerin Işığında Tanpınar’la Başbaşa, İstanbul:Dergâh.

Freud,Sigmund(2010).NarsizmÜzerineveSchreberVakası,(Çev:BanuBüyükkal,SaffetMuratTura),İstanbul:Metis.

Kaplan,Mehmet(1983).Tanpınar’ınŞiirDünyası,İstanbul:Dergâh.

Karaca,Alâattin(2005).İkinciYeniPoetikası,Ankara:Hece.

Kris,Ernst;Kurz,Otto(2016).SanatçıİmgesininOluşumu,(Çev:SabriGürses),İstanbul:İthaki.

Kristeva,Julia(2009).KaraGüneş,DepresyonveMelankoli,(Çev:NerminDemiryontan),İstanbul:Bağlam.

Laing, Ronald David (2015). Bölünmüş Benlik, Akıl Sağlığı ve Delilik Üzerine Varoluşsal BirÇalışma,(Çev:ErgünAkça),İstanbul:Pinhan.

Phillips,Adam(2007).HepVaatHepVaat,EdebiyatvePsikanalizÜzerineDenemeler.(Çev:FeridBurakAydar),İstanbul:Metis.

Sass, Louis A. (2013).Delilik ve Modernizm,Modern Sanat, Edebiyat ve Düşünce Işığında AkılHastalığı.(Çev:EnderGürsel),İstanbul:ALFA/Bilim.

Sunat, Halûk (2004). Boşluğa Açılan Kapı, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Yapıtlarına PsikanalitikDuyarlıklıBirBakış.İstanbul:Bağlam.

Şahin,İbrahim(2012).AhmetHamdiTanpınar,HazveGünâh.İstanbul:Kapı.

Tanpınar,AhmetHamdi(2012).BütünŞiirleri.İstanbul:Dergâh.

Tura,SaffetMurat(2016).BeyninGölgeleri,BirPsikiyatriFelsefesi.İstanbul:Metis.

Valéry,Paul(2017).MonsieurTesté.(Çev:SevgiTürkerTerlemez),Ankara:Epos.


Top Related