Transcript
Page 1: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

BU DERS NOTLARI,

SOSYAL BİLGİLER DERS KİTAPLARI

VE WEB ORTAMINDAKĠ BĠLGĠLERDEN DERLENEREK,

TAMAMEN ÖĞRENCĠLERĠN YARARLANMASI AMACIYLA

HAZIRLANMIġTIR.

TĠCARĠ AMAÇLI KULLANILMASI YASAKTIR.

ZEKĠ DOĞAN

SOSYAL BĠLGĠLER ÖĞRETMENĠ

sosyalciniz.wordpress.com

Page 2: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1

ĠÇĠNDEKĠLER

1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ………………………………………………………………………………….2

ĠLETĠġĠM BĠR SANATTIR………………………………………………………………………………………………..…………………………………….2

BĠR TUġLA DÜNYA EVĠMĠZE GELDĠ…………………………………………………………………………………..………………………………...3

ÖZGÜR BASIN DEMOKRASĠNĠN TEMELĠDĠR…………………………………………………………………………………………………….…4

HERKESĠ AYRI AYRI DĠNLEMEKTEN ZEVK ALIRIM……………………………………………………………….………………………………5

2.ÜNĠTE – ÜLKEMĠZDE NÜFUS……………………………………………………………………………………….……….7

YAġADIĞIMIZ YERLER…………………………………………………………………………………………………………………………………………7

TÜRKĠYE NÜFUSUNUN ÖZELLĠKLERĠ……………………………………………………………………………………………………………..……8

GÖÇÜN NEDEN VE SONUÇLARI………………………………………………………………………………………………………………………..11

EĞĠTĠM VE ÇALIġMA HAKKI………………………………………………………………….……………………………………………………………11

YERLEġME VE SEYAHAT ÖZGÜRLÜĞÜ………………………………………………………………………………………………………..……..12

3.ÜNĠTE-TÜRK TARĠHĠNDE YOLCULUK…………………………………………………………………………………...13

TÜRKLERĠN YENĠ YURDU ANADOLU………………………………………………………………………………………………………….……..13

BEYLĠKTEN DEVLETE: OSMANLININ KURULUġU………………………………………………………………………………………………18

KARALARIN VE DENĠZLERĠN HAKĠMĠ OSMANLI-SINIRLAR GENĠġLĠYOR…………………………………………………………..23

FARKLILIKLARA RAĞMEN…………………………………………………………………………………………………………………………………25

GEZ DÜNYAYI GÖR KONYAYI……………………………………………………………………………………………………………………..……25

NASIL ETKĠLEDĠK, ETKĠLENDĠK…………………………………………………………………………………………………………………………..26

SEYYAHLARIN DĠLĠNDEN OSMANLI KÜLTÜRÜ…………………………………………………………………………………………………27

YENĠ KURUMLARLA DEĞĠġEN TOPLUM HAYATI………………………………………………………………………………………………27

4.ÜNĠTE – ZAMAN ĠÇĠNDE BĠLĠM …………………………………………………………………………………………………………………30

HER BĠLĠMSEL BULUġ YENĠ BĠR BAġARIDIR……………………………………………………………………………………………….……..30

SÖZ UÇAR YAZI KALIR……………………………………………………………………………………………………………………………………..31

TÜRK VE ĠSLAM DEVLETLERĠNDE YETĠġEN BĠLGĠNLER……………………………………………………………………………………..32

BĠLĠMSEL BĠRĠKĠM NASIL OLUġTU…………………………………………………………………………………………………………………....33

DÜġÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ VE BĠLĠM……………………………………………………………………………………………………………………35

5.ÜNĠTE – EKONOMĠ VE SOSYAL HAYAT……………………………………………………………………………………………….…...36

TOPRAĞIN GÜCÜ………………………………………………………………………………………....................................................................36

DEVLETLER GELĠġĠYOR……………………………………………………………………………………………………………………......................37

ĠNSAN GÜCÜNDEN MAKĠNEYE……………………………………………………………………………………………………………………….39

SOSYAL YAġAMDA VAKIFLAR………………………………………………………………………………………………………………………….39

NASIL EĞĠTĠM GÖRDÜLER………………………………………………………………………………………………………………………………..40

MESLEĞĠMĠ NASIL SEÇMELĠYĠM………………………………………………………………………………………………………………….……41

6.ÜNĠTE – YAġAYAN DEMOKRASĠ………………………………………………………………………………………………………………...43

KURULTAYDAN MECLĠSE……………………………………………………………………………………………………………............................43

YÖNETĠMĠN ÖZÜ……………………………………………………………………………………………………………………………………………..44

KUVVETLER AYRILIĞI……………………………………………………………………………….………………………………………………….……44

KAMUOYU VE BASIN …….…………………………………………………………………………………………………………………………..…. 46

7.ÜNĠTE – ÜLKELER ARASI KÖPRÜLER………………………………………………………………………………………………………….42

BĠR DÜNYA DAVAġI………………………………………………………………………………………………………………………………….……...42

KÜRESEL SORUNLARA KÜRESEL ÇÖZÜMLER………………………………………………………………………………………….………..46

ĠNSANLIĞIN SORUMLULUĞU………………………………………………………………………………………….…..…………………………...46

Page 3: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 2

ĠLETĠġĠM BENĠMLE BAġLAR

ĠLETĠġĠM BĠR SANATTIR

Her canlı değiĢik yöntemlerle iletiĢim kurar,

Örneğin hayvanlar kimi zaman birbirlerini

koklayarak kimi zaman da çeĢitli sesler çıkartarak

iletiĢim kurarlar.

Diğer canlılardan farklı olarak insanlar konuĢma ve

dinleme yeteneğine sahip olduğundan iletiĢimi

geliĢtirme Ģansına sahiptir.

BAġLICA ĠLETĠġĠM YOLLARI

1-Sözlü ĠletiĢim: KarĢılıklı konuĢmaya dayalı

iletiĢimdir.

2-Yazılı ĠletiĢim: Yazı yoluyla sağlanan iletiĢimdir. Not,

mektup, gazete, dergi ve kitaplardaki yazılar veya yazılı

iĢaretler aracılığı ile yapılan iletiĢimdir.

3-Hareketlerle ĠletiĢim: Jest, mimik ve çeĢitli

hareketlerle sağlanan iletiĢimdir. Sözsüz veya beden dili

ile iletiĢim de denilebilir. Hareketlerle iletiĢim sağlarken

insanlarla aynı kültürden olmamız gerekir. Aksi takdirde

yapacağımız hareketlerin yanlıĢ anlaĢılması

kaçınılmazdır. Bu tür iletiĢim yolunu genellikle iĢitme

engelli insanlarımız kullandığı gibi iĢitme problemi

olmayan insanlarımız da kullanabilmektedir. Selam

veren bir insana baĢımızı sallamamız gibi.

Etkili bir iletiĢimde dikkat edilmesi gerekenler

1-Bireyin Kendini Tanıması: Kendisini tanıyan ve

sahip olduğu özelliklerin farkında olan bir kiĢi

çevresindeki insanları daha kolay algılar ve tanır, onlarla

daha kolay ve uyumlu bir iletiĢim sağlar.

2-Etkili Anlatım: KarĢımızdaki insanlarla konuĢurken;

KonuĢurken doğal olmalıyız, yapmacık konuĢma ve

hareketlerden kaçınmalıyız.

Dinleyici ile göz teması kurmalıyız.

Ses tonumuzu sürekli olarak konuĢmamızın

içeriğine göre ayarlamalıyız, tek düze bir konuĢma

insanın dikkatini çekmez.

Kullandığımız kelime ve cümlelerin karĢımızdaki

insanların anlayabileceği düzeyde olmasına dikkat

etmeliyiz.

Jest ve mimiklerimizi, bedenimizi konuĢmamızın

içeriğine uygun olarak kullanmalıyız.

KonuĢma süresini uzun tutmamalıyız.

3-Etkili Dinleme: Etkili bir dinleme yapabilme için;

KonuĢmacı ile göz teması sağlamalıyız.

Kendimizi rahat ve hafif tutmalıyız.

KarĢımızdaki insan konuĢurken ona çeĢitli tepkiler

vererek onu dinlediğimizi ona hissettirmeliyiz.

KonuĢmacıyı dinlerken empati kurmalı, kendimizi

onun yerine koymalıyız.

Asla konuĢmacının sözlerini kesmemeliyiz,

sorularımızı ve eleĢtirilerimizi sona saklamalıyız,

Dikkat dağıtacak davranıĢlardan kaçınmalıyız,

dikkat dağıtacak unsurları da ortadan kaldırmalıyız.

4-Empati Kurma: DıĢ dünyayı karĢımızdaki insanın

penceresinden, görmeye çalıĢmak demektir. Bir baĢka

deyiĢle kendimizi onun yerine koymak demektir.

Empati kurmak, baĢka insanlarla iletiĢimimizin gücünü

artırır.

ĠletiĢimi ZorlaĢtıran DavranıĢlar

1- KarĢımızdaki insanı yönlendirmeye çalıĢmak.

2- KarĢımızdaki insanı eleĢtirmek, suçlayıcı davranmak

ve yargılamak.

3- Çok veya alakasız sorular sormak.

4- Teselli etmek, konuyu değiĢtirmeye çalıĢmak.

5- TeĢhis, tanı koymak.

6- KonuĢtuğumuz kiĢinin adını öğrenmeye çalıĢmamak

veya adını hiç kullanmamak.

7- KarĢımızdaki insanlara takma isimleriyle hitap etmek,

8- Argo (düĢük seviyeli sokak ağzı) ve hakaret içerikli

konuĢmalar yapmak.

9- Kendi düĢünce ve fikirlerimizi tek doğru olarak kabul

etmek, baĢkalarının duygu ve düĢüncelerini

önemsememek ve saygı göstermemek.

10- Ön yargılı davranmak, Ġnsanları oldukları gibi kabul

etmemek.

11- Sözünden dönmek, alay etmek, oyalayıcı

davranmak.

SOSYAL BĠLGĠLER 7

ÜNĠTE 1 - ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

ĠletiĢim: Duygu, düĢünce veya bilgilerin akla

gelebilecek her türlü yolla baĢkalarına

aktarılmasıdır.

Empati: Bir insanın kendisini karĢısındakinin yerine

koyarak onun duygularını ve düĢüncelerini anlamaya

çalıĢmasıdır.

Jest: Bir duyguyu, düĢünceyi ya da bir konuyu

anlatırken el, kol, ayak veya baĢ ile yapılan hareketler

ve beden hareketlerinin tamamına verilen isimdir.

Mimik: Bir duyguyu, düĢünceyi ya da bir konuyu

anlatırken kaĢ, göz, ağız, yüz hareketleriyle

anlatılmasıdır.

Page 4: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 3

ĠletiĢimi Olumsuz Etkileyen DavranıĢlar

Çok konuĢmak ve cevap hakkı vermemek

Her zaman “sen dili” ile konuĢmak.

Emir vermek.

Suçlayıcı bir tavırda olmak

Yönlendirmek, öğüt vermek, teselli etmek.

ĠletiĢimi Olumlu Etkileyen DavranıĢlar:

“Ben dili” ile konuĢmaya özen göstermek.

Suçlayıcı ve kırıcı olmamak

KonuĢmaktan çok dinlemeyi tercih etmek

Sabırlı olmak.

BaĢarılı ve iyi iĢ yapanları tebrik etmek

Açık ve net olmak

ÇatıĢma: Bir ya da birden çok kiĢinin herhangi bir

konu üzerinde anlaĢamadığı zaman ortaya çıkan

gerginlik halidir. Ġnsanların gereksinimleri, istekleri

birbirleriyle ters düĢtüğü zaman çatıĢma yaĢanır.

UzlaĢma: KiĢiler arasındaki çatıĢma halinin sona

ermesi ve çatıĢma durumunun sona ermesidir.

UlaĢmanın gerçekleĢmesi için karĢılıklı iletiĢim

kanallarının açık olması gerekir.

BĠR TUġLA DÜNYA EVĠMĠZE GELDĠ

KĠTLE ĠLETĠġĠM ARAÇLARI

Kitle ĠletiĢim Araçları: Yazılı, sesli ya da görsel

yapıtların dağıtımını ya da yayımını sağlayan her

türlü teknik iletiĢim aracına kitle iletiĢim araçları

denir. Gazete, radyo, televizyon, internet kitle

iletiĢim araçlarından bazılarıdır.

Ülkemizin geneli göz önüne alındığında ülkemizde

en yaygın ve en etkili kitle iletiĢim aracının

televizyon olduğu söylenebilir. Çünkü televizyon

diğer kitle iletiĢim araçlarından farklı olarak

herkesin evinde yaygın olarak kullanılmaktadır.

Kamuoyu OluĢumunda Kitle ĠletiĢim Araçlarının

Önemi

Herhangi bir sorunun çözümünde insanların

geneline ulaĢmak, onları bu konu hakkında yüz

yüze bilgilendirmek oldukça zordur. Oysa kitle

iletiĢim araçlarını kullanarak çok sayıda insana

ulaĢmak, bilgilendirmek, görüĢlerini ve desteklerini

almak daha kolaydır.

Kitle iletiĢim araçlarının iĢlevleri Ģunlardır.

1-Bilgilendirir: Kitle iletiĢim araçları sayesinde insanlar

ve toplumlar arasında etkileĢim ve iletiĢim sağlanır.

Dünyada neler olup bittiği daha kolay öğrenilir.

2-Kamuoyu oluĢturur: Kitle iletiĢim araçları toplumu

ilgilendiren konularda insanları harekete geçirerek

kamuoyu oluĢturulmasını sağlarlar.

3-Eğlendirir: Etkinlikler, spor, yarıĢma, film vb.

programlar insanlara hoĢça vakit geçirmektedirler.

4-Bilgiyi üretir ve paylaĢır: Günümüzde hayatımızın

her alanına giren bilgisayar ve internet, radyo ve

televizyonların yerini alarak, iletiĢimin çok yönlü olarak

yapılmasını sağlamıĢtır. Ġnsanlar bilgisayar aracılığıyla

hem bilgi üretme hem de bilgiyi yayma imkanı elde

etmiĢlerdir. Ġnternet aracılığıyla dünyanın dört bir

yanına çok kısa bir sürede iletiĢim sağlanabilmektedir.

Ġnsanlar her konuda istedikleri kadar bilgi sahibi olma

imkanına sahip olmuĢlardır.

Kitle ĠletiĢim Araçlarının Olumsuz Yönleri

KiĢiler arası iliĢkilerde yüz yüze etkileĢimi bir

anlamda ortadan kaldırdığı için sosyalleĢmeyi

engeller.

Uzun süre takip edildiği durumlarda sağlık

sorunlarına yol açabilir.

Kontrolü sağlanmazsa zaman kaybına yol açan

araçlar haline gelebilirler.

Özellikle küçük yaĢtaki çocuklarda Ģiddet, korku ve

uygun olmayan içerikli programlar ruhsal

bozukluklara yol açabilir.

ĠletiĢim engelleri: Önyargılı olmak, isim takmak,

tehdit etmek, sıkça soru sormak, emir vermek,

eleĢtirmek, sen dili kullanmak vb.

BEN DĠLĠ

“Ben” ile baĢlar “ben” ile biter.

ĠletiĢim engeli oluĢturmaz.

KiĢinin/bireyin kendi duygularını ifade eder.

KarĢımızdakinin davranıĢlarını hedef alır.

Örnek: Bugün seni derste görmeyince meraklandım.

Derslerine yeterince çalıĢmamana üzülüyorum.

SEN DĠLĠ

“Sen” ile baĢlar “sen” ile biter.

ĠletiĢim engeli oluĢturur.

Yargılar, suçlar, eleĢtirir.

KarĢımızdakinin kiĢiliğini hedef alır.

Örnek: Bugün yine derste yoktun?

Derslerine hiç çalıĢmıyorsun!

Ġnsanları ilgilendiren ortak konularda,

genellikle sorunlarda yine insanlar tarafından

üretilen ortak çözüm yoluna, ortak düĢünceye

kamuoyu denir.

Page 5: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 4

RADYO TELEVĠZYON ÜST KURULU (RTÜK)

1994 yılında iletiĢim alanının yeniden

düzenlenmesi amacıyla Radyo ve Televizyon Üst

Kurulu (RTÜK) kurulmuĢtur.

Ülkemizde yayın yapan kuruluĢların belli ilkeler

doğrultusunda yayın yapmalarını sağlamak

amacıyla radyo ve televizyonların yayınlarını

düzenlemek ve denetlemekle görevli kuruldur.

RTÜK radyo ve televizyon kanallarına kurallara

aykırı yayın yapmaları halinde uyarı, yayın

durdurma ve para cezası verebilir.

Türkiye Radyo Televizyon Kurumu(TRT)

o 1927 yılında yurdumuzda ilk radyo yayınları

baĢladı.

o 1927‟de Atatürk‟ün emri ile Ankara radyosu

yayınına baĢladı.

o Mayıs 1964 TRT kuruldu.

o Ocak 1968„de TRT Ankara televizyonu deneme

yayınlarına baĢladı.

o Temmuz 1984„te TRT renkli yayına geçti.

ÖZGÜR BASIN DEMOKRASĠNĠN TEMELĠDĠR

ÖZGÜRLÜKLER ÜZERĠNE PANEL YAPIYORUZ

Basın Özgürlüğü: Ġnsanların düĢüncelerini, görüĢlerini,

gazete, dergi, kitap, radyo, televizyon vb. diğer

insanlara iletme serbestliğine denir. Buna kitle iletiĢim

özgürlüğü de denir.

Farklı düĢüncelerin çeĢitli yollarla insanlara

ulaĢmasını sağlamak demokrasinin de ön

koĢuludur. Basın özgürlüğünün olmadığı bir

demokrasi de düĢünülemez. Basın özgürlüğü

anayasamızla ve uluslararası belgelerle güvence

altın alınmıĢtır.

ĠLETĠġĠM HAK VE ÖZGÜRLÜKLERĠ

Doğru Bilgi Alma Hakkı: Kitle iletiĢim araçlarının

“doğru bilgi verme sorumluluğu” vatandaĢların ise

“doğru bilgi alma hakkı” vardır.

Bu yüzden kitle iletiĢim araçları bilgi verirken

doğru, temiz, özgür, ilkeli ve dürüst haber

vermelidirler. Haberi çarpıtmadan, yanıltmadan

tarafsız olarak yayınlamalıdır.

Kimsenin konutuna girilmemelidir. Yani konut

dokunulmazlığı ihlal edilmemelidir. Devlet, aile ve

kiĢi sırları açıklamamalıdır.

Özel Hayatın Gizliliği: Kitle ĠletiĢim araçları özel

hayatın gizliliğine saygı duymalıdır. Kimsenin gizli

görüntüleri, telefon görüĢmeleri, mektupları

yayınlanmamalıdır.

DüĢünceyi Açıklama Özgürlüğü: Herkes düĢünce

ve kanaatlerini özgürce ifade etme ve yayma

özgürlüğüne sahiptir.

Kitle ĠletiĢim Özgürlüğü: Kitle iletiĢim araçları

yayınlarında suça teĢvik ya da suçlulara destek

verici yayın yapmamalıdır. Ulusal çıkarlara aykırı

davranıĢların karĢısında olmalıdır.

DüĢünce Özgürlüğü: DüĢünce ve kanaatlerin

çeĢitli araç ve yollarla serbestçe açıklanması ve

yayılmasıdır. DüĢünce özgürlüğü sosyal geliĢmenin

temel koĢulu, toplumun demokratik yapısının

önemli göstergelerindendir. Bu özgürlük, birçok

devletin anayasasında özgürlükler kapsamında

güvence altına alınmıĢtır.

Tekzip ve Düzeltme Hakkı: Yayın organları, yanlıĢ

haber, resim ve bilgilerde düzeltme yapmak

(tekzip yayımlama) ve haksızlığa uğrayan kiĢilerin

düzeltme cevaplarını yayınlamak zorundadır.

Bunun yanında hakların ihlal edildiği durumlarda

yetkili kurumlara baĢvurmak bir vatandaĢlık

görevidir.

Osmanlı Devleti Döneminde;

Ġlk resmi matbaa kuruldu. (1727)

Takvim-i Vakayi adlı ilk resmi gazete

çıkarıldı.(1831)

Ġlk sivil gazete Ceride-i Havadis çıkarıldı.(1840)

Telgraf kullanılmaya baĢlandı. (1855)

Tercüman-ı Ahval gazetesi çıkarıldı. (1860)

TEKZĠP: Yalanlama, düzenleme ve düzeltme

demektir. Herhangi bir kiĢi veya bir kurum hakkında

herhangi bir basın yayın organında gerçeğe aykırı,

asılsız bir haber ve bilgi yayınladığı zaman o kiĢi veya

kuruluĢun isteği üzerine direkt veya mahkeme

kararıyla dolaylı yönden o basın yayın kuruluĢunun

yanlıĢ, asılsız ve gerçeğe aykırı olarak yaptığı haberi,

yalanlama ve düzeltme yayınına tekzip denir.

SANSÜR: Gazete, dergi gibi basın organlarındaki

yazı, resim, karikatür gibi unsurların önceden devlet

makamları tarafından incelenerek basım ve yayının

yasaklanmasıdır.

ASPARAGAS: Yalan veya gerçek dıĢı yapılan

haberlere denir.

Page 6: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 5

Basın Ahlak Yasası

Yayınlarda hiç kimse ırkı, cinsiyeti, sosyal düzeyi ve

dini inançları nedeniyle kınanamaz, aĢağılanamaz.

KiĢilerin özel yaĢamı, kamu çıkarının gerektirdiği

durumlar dıĢında yayın konusu olamaz.

Suçlu olduğu yargı kararı ile kesinleĢemedikçe hiç

kimse “suçlu” ilan edilemez.

Basın organları yanlıĢ yayınlardan kaynaklanan

cevap ve tekzip hakkına saygı duyarlar.

ÖZGÜRLÜK: BaĢkalarının haklarına zarar vermeden

istediğimizi yapabilmektir. Özgürlükler sınırsız değildir.

Bir baĢka deyiĢle baĢkalarının haklarının baĢladığı yerde

bizim özgürlüğümüz sona erer.

HAK: Ġnsanların herhangi bir iĢi yapma yetkisine hak

denir.

PANEL: Dinleyiciler önünde, seçilmiĢ bir konuĢmacı

grubun bir konuyu tartıĢmak amacıyla düzenlediği

toplantı ya da açık oturumdur.

o Kitle iletiĢim özgürlüğü bireylerin sağlıklı

bilgilenmesi açısından önemlidir. Ancak kitle

iletiĢim özgürlüğü sınırsız olmamalıdır.

o Kitle iletiĢim araçları Ģu konularda dikkatli

davranmak zorundadır. Bunlar;

Özel yaĢamın gizliliği

Konut dokunulmazlığı

Doğru bilgi verme

Diğer kiĢi hak ve özgürlükleri

ATATÜRK VE ĠLETĠġĠM

HERKESĠ AYRI AYRI DĠNLEMEKTEN ZEVK ALIRIM

o Milli mücadelenin ilk yıllarında bugün sahip

olduğumuz radyo, televizyon gibi birçok iletiĢim

aracı bulunmamaktaydı.

o Atatürk milli mücadele yıllarında kamuoyu

oluĢturmak ve halkın doğru bilgilendirilmesini ve

bilinçlendirilmesini sağlamak için, kitle iletiĢim

araçlarının kullanılması gerektiğine inanılmıĢ ve bu

amaçla bazı çalıĢmalar yapmıĢtır.

Bunlar;

Ġrade-i Milliye Gazetesi (Eylül 1919):

Sivas Kongresinde alınan bir kararla çıkarılmasına

karar verilen gazetedir. Milli mücadelenin gidiĢatı

hakkında halkı bilinçlendirmeyi amaçlayan bu

gazete, milli mücadelenin yayın organı olmuĢtur.

Hakimiyet-i Milliye Gazetesi (Ocak 1920):

Atatürk‟ün kurduğu gazetenin üçüncüsüdür. Milli

mücadelenin sözcülüğünü yapmıĢtır. Her sayısında

Atatürk‟ün bir genelgesi veya beyannamesine yer

vermiĢtir.

Anadolu Ajansı‟nın Kurulması (6 Nisan 1920):

Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk resmî ajansıdır.

Mustafa Kemalin emriyle Yunus Nadi ve Halide

Edip Adıvar gibi Cumhuriyet tarihinin aydınları

tarafından milli mücadele davasını bütün

memlekete ve dünyaya duyurmak amacıyla 6 Nisan

1920‟de kurulmuĢtur.

Anadolu Ajansı günümüzde çalıĢmalarına devam

etmektedir. Yeni Türk devletinin ilk ulusal kurumu

olma özelliğini taĢır.

Günümüzde bilgisayar sistemi ve uydu hattıyla

çeĢitli haber ve fotoğrafları abonelerine hızlı bir

Ģekilde ulaĢtırmaktadır.

Ceride-i Resmiye (Ekim 1920)

Ankara‟da kurulan T.B.M.M. Hükümetinin resmi

gazetesi olarak 07.10.1920 tarihinde yayınlanmaya

baĢlanan Ceride-i Resmiye, Takvim-i Vakayi‟nin

devamı olarak kabul edilmektedir.

Ceride-i Resmiye adı 1922‟de Resmi Ceride

olmuĢtur. Resmi Ceride adı da 1928 tarihinde

Resmi Gazete olmuĢ ve o tarihten beri bu ad ile

yayınlanmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 1982

22. Madde: Herkes haberleĢme hürriyetine sahiptir.

26. Madde: Herkes düĢünce ve kanaatlerini söz, yazı,

resim veya baĢka yollarla tek baĢına veya toplu

olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.

28. Madde: Basın hürdür, sansür edilemez.

Kitle iletiĢim araçları özel hayatın gizliliğine ve

konut dokunulmazlığına saygı göstermek

zorundadır. Çünkü özel hayatın gizliliği ve konut

dokunulmazlığı anayasada güvence altına

alınmıĢtır.

20. Madde: Herkes, özel hayatına ve aile hayatına

saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel

hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.

21. Madde: Kimsenin konutuna dokunulamaz.

Bazı durumlarda hak ve özgürlükler

sınırlandırılabilir. Bunlar:

SavaĢ hali

Seferberlik ve sıkıyönetim

Suç iĢlenmesini önlemek

Genel ahlakın korunması

Kamu güvenliğinin sağlanması

Kamu sağlığının korunması

Page 7: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 6

Telsiz Telgraf Hakkındaki Kanunun Kabul

Edilmesi(1925)

KurtuluĢ savaĢı sırasında iletiĢimin önemi anlaĢılmıĢ

ve bu boĢluğu doldurmak için 1925 de Telsiz

Tesisi Hakkında Kanun adlı bir yasa çıkarılarak

Türkiye genelinde bir telsiz Ģebekesi kurulması ön

görülmüĢtür.

Telsiz, Telgraf vericilerinin hizmete girmesi

(1927)

1927 de hizmete giren telsiz-telgraf vericileriyle

Berlin, New York, Moskova, Tahran, Viyana, Londra

gibi merkezlerle bağlantı kurulmuĢtur.

Ġstanbul ve Ankara Radyosunun yayına

baĢlaması (1927)

ÜLKEMĠZDE ĠLETĠġĠM KRONOLOJĠSĠ

14 Eylül 1919 Ġrade-i Milliye gazetesi çıkarıldı.

10 Ocak 1920 Hakimiyet-i Milliye Gazetesi

çıkarıldı.

6 Nisan 1920 Anadolu Ajansı kuruldu.

7 Ekim 1920 Ceride-i Resmiye (Resmi Gazete)

çıkarıldı.

1925 Telsiz Telgraf Hakkında Kanun çıkarıldı.

1927 Telsiz Telgraf vericileri hizmete girdi.

6 Mayıs 1927 Ġstanbul Radyosu yayına baĢladı.

Kasım 1927 Ankara Radyosu yayına baĢladı.

1 Mayıs 1964 TRT kuruldu.

13 Nisan 1994 Radyo Televizyon Üst Kurulu

(RTÜK) kuruldu.

Atatürk'ün KuruluĢunda Rol Aldığı Kitle

ĠletiĢim Araçları

El yazısı ile yazdığı dergi - Ġstanbul Harp Okulu-

1901

Minber - Ali Fethi Okyar ile Ġstanbul 1918

Ġrade-i Milliye Sivas 1919

Hakimiyet-i Milliye Ankara 1920

Anadolu Ajansı (AA) Ankara 1920

Page 8: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 7

NERELERDE YAġIYORUZ

YAġADIĞIMIZ YERLER

Nüfus, geçmiĢte olduğu gibi günümüzde de tüm

dünya ülkeleri için önemli bir güç kaynağı ve

devamlılıklarını sağlamada gerekli bir unsurdur.

Ülkemiz nüfusunun hızlı artmasıyla her geçen gün

birim alana düĢen insan sayısı da artmaktadır.

Ülkemizin coğrafi özellikleri bölgeden bölgeye

hatta aynı bölge içinde bile farklılıklar

göstermektedir. Bu farklılıklar, yerleĢme ve nüfus

dağılıĢını etkilemektedir.

Bir yerde nüfusun az ya da çok olmasında çeĢitli

faktörler etkili olur. Ġnsan yaĢamı ve çeĢitli

faaliyetlerine elveriĢli alanlar nüfus bakımından

daha kalabalıkken elveriĢli olmayan alanlar ise daha

seyrek ve az nüfusludur.

Ġlk düzenli nüfus sayımı 1927, ikincisi 1935 yılında

yapılmıĢtır.

Nüfus sayımları ülkemizdeki insan sayısının

bilinmesi ve ona göre bazı planlamaların yapılması

için önemlidir. (Eğitim-sağlık-yatırım-iĢ olanağı vb.)

NÜFUSUN DAĞILIġINI ETKĠLEYEN FAKTÖRLER

Türkiye'de nüfusun farklı dağılıĢında etkili olan faktörler

Ģunlardır:

DOĞAL FAKTÖRLER

Ġklim özellikleri: Ülkemizde nüfusun yoğun olduğu

yerlerin, genelde kıyı bölgeler olmasında ılıman iklimin

büyük etkisi vardır. Kurak ve kıĢları aĢırı soğuk geçen

yerlerde nüfus fazla yoğun değildir.

Yer Ģekilleri: Ülkemizde yüksek ve engebeli yerlerde

nüfus azdır. Doğu Anadolu Bölgesi, TaĢeli platosu,

MenteĢe yöresi gibi yerler bunlara örnek verilebilir.

Bitki örtüsü: Gür ormanların bulunduğu alanlarda

insanların yerleĢmesi ve çeĢitli faaliyetlerde bulunması

zordur. Karadeniz Bölgesinin doğusu ve batısında

nüfusun seyrek olmasında ormanların geniĢ yer

kaplamasının etkisi vardır.

Toprak özellikleri: Verimli toprakların bulunduğu

alanlar (Çukurova, Gediz, B. Menderes) nüfusça

kalabalık iken, Tuz Gölü çevresi gibi yerlerde verimsiz

topraklar bulunduğundan nüfus çok azdır.

Su kaynakları: Su kaynağının olduğu yerler insanlar

için her zaman gözde olmuĢtur.(Akarsu kenarları gibi)

BEġERÎ FAKTÖRLER

SanayileĢme: Bütün Dünya'da olduğu gibi Türkiye'de

de, sanayileĢmenin arttığı yerlerde nüfus yoğunluğu

artmıĢtır, Ġstanbul, Ġzmit, Adapazarı, Bursa, Adana ve

Ġzmir buna örnektir.

Tarım: Tarımın geliĢtiği yerler yoğun nüfusludur.

Çukurova, Gediz, Bafra ve ÇarĢamba ovaları çevresi gibi

Yeraltı kaynakları: Madenlerin veya enerji kay-

naklarının iĢletilmesinde yoğun nüfusa ihtiyaç ol-

duğundan, bu alanlarda da nüfus fazladır. Zonguldak,

Soma, Elbistan buna örnektir.

Turizm: Ülkemizde, Ege ve Akdeniz kıyılarındaki

merkezlerde turizmden dolayı nüfus yoğunlaĢmıĢtır.

UlaĢım: UlaĢım yolları kavĢağında bulunan illerimizin

nüfusu artmıĢtır. EskiĢehir, Ankara, Kayseri, Ġstanbul gibi

illerin geliĢmesinde, ulaĢım yolları üzerinde bulunmaları

da etkili olmuĢtur. Ya da Ġzmir, Ġstanbul, Mersin, gibi

ithalat ve ihracat yapılan limanlar nüfusu arttırmıĢtır.

Sosyal Kültürel Etkenler: Eğitim ve sağlık

hizmetlerinin geliĢtiği yerler doğal olarak nüfusu

arttırır.

SOSYAL BĠLGĠLER 7

ÜNĠTE 2 – ÜLKEMĠZDE NÜFUS

NOT: Yeraltı kaynakları, bazı kaynaklarda doğal faktörler

arasında, bazı kaynaklarda beĢerî faktörler arasında

gösterilmektedir.

Burada dikkat etmemiz gereken ekonomik faaliyet

olarak mı doğal kaynak olarak mı gösterildiğidir.

Ekonomik faaliyet olarak (Madencilik) olarak verilmiĢse

beĢerî faktör, doğal kaynak olarak gösterilmiĢse doğal

faktör olarak sayılır.( Z.D.)

NÜFUS: Belirli bir alanda, belirli bir süre içinde

yaĢayan insan sayısına denir.

Ülkemizde nüfus sayımları Türkiye Ġstatistik

Kurumu (TÜĠK) tarafından yapmaktadır.

Page 9: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 8

TÜRKĠYE NÜFUSUNUN ÖZELLĠKLERĠ

NÜFUS YOĞUNLUĞU VE NÜFUSUN DAĞILIġI

Yoğun Nüfuslu Yerler

Doğu Karadeniz kıyıları

Marmara Denizi kıyıları

Ege Bölgesi'nin kıyıları ile iç kesimlere uzanan

ovalar

Çukurova(Adana) çevresi ve Antalya körfezi kıyıları

Seyrek Nüfuslu Yerler

Yıldız Dağları(Kırklareli)

Karadeniz Bölgesi'nin dağlık alanları

MenteĢe Yöresi (Muğla-dağlık)

TaĢeli Platosu (Antalya-karstik arazi)

Teke Yarımadası (Antalya-dağlık)

Tuz Gölü çevresi(Konya-kurak-verimsiz topraklar)

Hakkari dağlık bölgesi

Ülkelerin veya bölgelerin nüfus sayısı az, yüz

ölçümü geniĢ olursa nüfus yoğunluğu azalır.

Mesela yüzölçümü en büyük olan bölgemiz Doğu

Anadolu Bölgesinde nüfus yoğunluğu azdır. Eğer

yüz ölçümü küçük, yaĢayan insan sayısı fazla olursa

nüfus yoğunluğu fazla olur. Marmara Bölgesi gibi

Ankara‟nın nüfusu en fazla olan 2. Ġlimiz olmasına

rağmen, nüfus yoğunluğu en yukarılarda değildir.

Çünkü yüzölçümü çok büyüktür. Ya da Hatay nüfusu en

fazla olan illerden biri olmamasına rağmen nüfus

yoğunluğu fazladır.

NÜFUS YOĞUNLUĞUNA GÖRE BÖLGELERĠMĠZ

1-Marmara Bölgesi

2-Güneydoğu Anadolu Bölgesi

3-Ege Bölgesi

4-Akdeniz Bölgesi

5-Ġç Anadolu Bölgesi

6-Karadeniz Bölgesi

7-Doğu Anadolu Bölgesi

Türkiye'de kilometrekareye 101 kiĢi düĢmektedir.

YOĞUN NÜFUSLU ĠLLER

Ġstanbul, Kocaeli, Ġzmir, Hatay, Bursa, Ankara,

Gaziantep, Trabzon, Ordu, Samsun, Sakarya

SEYREK NÜFUSLU ĠLLER

Tunceli, Hakkari, Sivas, Erzincan, Kars, ġırnak,

Kastamonu, Yozgat.

NÜFUSU EN FAZLA OLAN ĠLLER

Ġstanbul, Ankara, Ġzmir, Bursa, Antalya, Adana,

Konya, Antep, Urfa, Mersin, Ġzmit

NÜFUS ARTIġI

Doğum oranı ile ölüm oranı arasındaki fark, nüfus

artıĢını gösterir. Bir ülkede doğum oranı fazla, ölüm

oranı az ise nüfus artıĢı meydana gelir. Ölüm oranı

doğum oranından fazla olursa, nüfusta azalma

meydana gelir.

Nüfus ArtıĢının Olumlu Sonuçları

Üretim artar.

Vergi gelirleri artar.

Mal ve hizmetlere talep artar.

Yeni endüstri dalları doğar.

ĠĢçi ücretleri(iĢgücü) ucuzlar.

Ġhracatta rekabet kolaylaĢır.

Nüfus ArtıĢının Olumsuz Sonuçları

ĠĢsizlik artar.

Kalkınma hızı düĢer.

KiĢi baĢına düĢen milli gelir azalır.

Tasarruflar azalır, tüketim artar.

Ġç ve dıĢ göçler artar.

Ġnsanların temel ihtiyaçlarının karĢılaması zorlaĢır.

Ġhracat azalır.

Demografik(nüfusa bağlı) yatırımlar artar

Çevre kirliliği artar ve belediye hizmetleri zorlaĢır.

Kilometre kareye düĢen insan sayısına nüfus

yoğunluğu denir.

Nüfus (Ġnsan sayısı)

Nüfus yoğunluğu= --------------------------

Yüzölçümü (Alan)

Genel olarak yağıĢlı yöreler yoğun nüfusludur.

Ancak MenteĢe, Yıldız, Teke ve TaĢeli yöreleri

yağıĢlı olmasına rağmen dağlık olduğu için

seyrek nüfusludur.

Nüfus yoğunluğu ve nüfus miktarı en fazla olan

bölge Marmara bölgesidir.

Nüfus yoğunluğu ve nüfus miktarı en az olan

bölge Doğu Anadolu bölgesidir.

Az geliĢmiĢ ülkelerde nüfus artıĢ hızı

yüksek, geliĢmiĢ ülkelerde ise nüfus artıĢ

hızı düĢüktür.

Doğal Nüfus ArtıĢı: Doğumların ölümlerden fazla

olmasıyla meydana gelen artıĢa doğal nüfus artıĢı

denir.

Page 10: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 9

1927 den 2015‟e kadar ülkemizin nüfusu sürekli

artmasına rağmen, en düĢük nüfus artıĢ hızı 1945

yılında olmuĢtur. (II. Dünya SavaĢı tehlikesi ne-

deniyle erkek nüfusun askere alınması.)

Nüfus artıĢ hızının düĢmesi nüfus miktarını

azaltmaz.

NĠÇĠN SAYILIYORUZ

NÜFUS SAYIMI

Bir ülkede yaĢayan insan sayısı çok çeĢitli amaçlar

için tespit edilir. Tarihte, özellikle askere alınacak ve

vergi verecek nüfusu belirlemek amacıyla nüfus

sayımları yapılmıĢtır.

Daha sonraki nüfus sayımı 1935‟te ve bundan

sonra sonu sıfır ve beĢ ile biten yıllarda yapılmıĢtır.

1990 yılından sonra 10 yılda bir sayım yapılması

kararlaĢtırılmıĢtır. Ancak ihtiyaca bağlı olarak 1997

yılında ara sayım, 2000 yılında son kez genel sayım

yapılmıĢtır.

2007 yılından itibaren de Adrese Dayalı Nüfus

Kayıt Sistemi‟ne (ADNKS) geçilmiĢtir. Artık

nüfusumuzun özellikleri TC Kimlik Numarası ile

elektronik ortamda tespit edilmektedir.

TÜRKĠYE NÜFUSUNUN ÖZELLĠKLERĠ

NÜFUSUMUZUN YAPISI

Nüfus sayımları sonucunda, nüfusun yapısal özellikleri

tespit edilir. Bunlar;

Nüfusun YaĢ Gruplarına Dağılımı: YaĢ grupları

nüfusun genel yapısı ve doğurganlık oranı hak-

kında bilgi sahibi olmamızı sağlar. Ayrıca iĢ, eğitim,

sağlık vb. ihtiyaçların belirlenmesinde ve geleceğe

yönelik planlamanın yapılmasında önemli rol oynar.

Nüfusun Cinsiyete Göre Dağıtımı: Nüfusun

cinsiyet durumu bir ülkedeki kadın ve erkek nüfusu

ifade eder. Bir Ģehirde kadın ve erkek nüfus

arasındaki farkı; sanayi, askeri birlik, Ģehrin göç alıp

vermesi gibi faktörler etkiler.

Nüfusun Eğitim Durumu:1927 yılında

nüfusumuzun % 11' i okur – yazarken, 2000'de bu

oran % 90'a yaklaĢmıĢtır. Okur - yazar olmayan

nüfusun % 70'ten fazlasını kadınlar

oluĢturmaktadır.

Ülkemizde ÇalıĢan Nüfus: ÇalıĢma çağındaki

nüfus dilimi içinde bulunan ve belirli bir iĢi olan

nüfusa “çalıĢan nüfus” veya “aktif nüfus” denir.

ÇalıĢma çağındaki nüfus dilimi içerisine girdiği

halde iĢi olmayan nüfusa da “iĢsiz nüfus” adı

verilmektedir. 15-64 yaĢları arasındaki nüfus

çalıĢma çağındaki nüfus olarak kabul edilir.

1927 - 2000 yılları arasında ülkemiz nüfusundaki

değiĢiklik

o Nüfusumuz hızlı bir Ģekilde artmaktadır.

o Erkek nüfus kadın nüfustan daha fazladır.

o Nüfusun eğitim düzeyi giderek yükselmektedir.

o Ortalama yaĢam süresi giderek artmaktadır.

o Kentsel nüfus giderek artmaktadır.

o Ġç ve dıĢ göçler giderek yoğunlaĢmaktadır.

o 1927 - 2015 yılları arasında nüfusumuz yaklaĢık 6

kat artarak 13,6 milyondan 80 milyona ulaĢmıĢtır.

Bu amaçla Osmanlı Devleti‟nde ilk nüfus sayımı II.

Mahmut döneminde 1831 yılında yapılmıĢtı.

Ülkemizde Cumhuriyet ilanından sonra ilk nüfus

sayımı 1927 yılında yapılmıĢtır.

Nüfusun yaĢ yapısı, eğitim durumu, nüfusun

cinsiyet yapısı, çalıĢan nüfus oranı, kır ve

Ģehirde yaĢayan nüfus oranı, geliĢmiĢlik

düzeyi, ortalama insan ömrü belirlenir.

Nüfusumuzun en önemli özelliği genç nüfusun

çok olmasıdır. 0-25 yaĢ grubu toplam nüfusun

yaklaĢık yarısını oluĢturur.

Sanayi, ulaĢım ve ticaretin geliĢtiği göç alan

Ģehirlerde genel olarak erkek nüfus fazladır.

Göç veren kırsal yörelerde ise genel olarak kadın

nüfus fazladır.

Okur - yazarlık oranı artan toplumlarda gelir

düzeyi, tarımsal üretim ve çevre duyarlılığı

artmıĢtır.

NOT: Nüfus yaĢ durumuna göre; Çocuk, genç ve yaĢlı

olmak üzere 3 gruba ayrılır.

0 – 14 yaĢ - çocuk nüfus,

15 – 64 arası - çalıĢabilir nüfus ( faal),

65 yaĢ ve üzeri - yaĢlı nüfus olarak kabul edilir.

15 – 64 yaĢ arası nüfus üretime katkı

sağladığından, üretken nüfus olarak tanımlanır.

0–14 yaĢ arasındaki çocuk nüfus ve 65 üzeri nüfus

yaĢlı nüfus genel olarak ekonomik anlamda

bağımlı nüfus (tüketici nüfus) olarak kabul

edilmektedir.

Page 11: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 10

Ülkemizin Kır ve Kent Nüfusu: Nüfusu 10.000'in

altında bulunan yerleĢmelerde yaĢayan nüfusa

“kırsal nüfus” denir. Kırsal nüfusun geçimi önemli

ölçüde tarıma ve hayvancılığa dayanmaktadır.

Kırsal alanlardan Ģehirlere yapılan göçler nedeniyle

günümüzde Ģehir nüfusu kır nüfusundan

fazladır.

Ülkemizin geliĢmiĢlik düzeyi: Bir ülkede genç

nüfus (bağımlı nüfus) fazla ise o ülke geri kalmıĢtır.

ÇalıĢan nüfus fazla ise o ülke geliĢmiĢ demektir.

Ortalama yaĢam süresi: GeliĢmiĢ ülkelerde

ortalama yaĢam süresi fazladır. (Az yıpranma,

beslenme, sağlık hizmetleri gibi). Geri kalmıĢ

ülkelerde ortalama ömür azdır.

Ülkemiz ise geliĢmekte olan bir ülke olduğu için

ortalama ömür 75‟lere kadar çıkmıĢtır.

Sanayi-Tarım-Hizmet: Bir ülkede çalıĢmayan

nüfus fazla ise (geri kalmıĢ ülke) o ülke de temel

geçim kaynağı tarımdır.

GeliĢmiĢ ülkelerde tarımın payının az olması

demek, tarım miktarının az olması demek değildir.

Örneğin Hollanda da modern tarım yöntemleri

geliĢmiĢ olduğu için geri kalmıĢ ülkelerden bile

fazla tarım geliri vardır.

NÜFUS PĠRAMĠDĠ: Nüfusun cinsiyete göre yaĢ

gruplarının dağılımını gösteren grafiklerdir.

Nüfus piramitleri, ülkelerin geliĢmiĢlik düzeyleri

hakkında bilgi verir. Bu piramitlere bakarak o

ülkenin ekonomik düzeyi, okur-yazarlık oranı,

kadın-erkek miktarı, ortalama yaĢam süresi vb.

hakkında bize ipuçları verir.

Türkiye‟nin Nüfus Piramidine baktığımızda;

o Türkiye‟de kadın ve erkek nüfus miktarlarının

birbirine yakın olduğu,

o Nüfus piramidinin taban kısmının geniĢ

olmasından dolayı Türkiye‟de doğurganlığın

yüksek olduğu,

o En fazla nüfusun kadın ve erkeklerde 10-14 yaĢ

grubunda toplandığı,

o Nüfusumuzun yarıdan fazlasının 30 yaĢından

küçük olduğu,

o YaĢlı nüfus oranının düĢük olduğu,

o Türkiye nüfusunun genç ve dinamik bir yapıya

sahip olduğu görülür.

Bir ülkede 20-65 yaĢ grubundaki insanların ne

kadarının çalıĢtığı, o ülkenin kalkınmıĢlığını

gösterir.

Genellikle, sanayileĢmiĢ ve buna bağlı olarak

geliĢmiĢ ülkelerde iĢsizlik az iken, az geliĢmiĢ

ülkelerde iĢsizlik fazladır. Türkiye‟de tüketici

nüfusun fazla olması ve orta yaĢ grubundaki

iĢsizlik, ülkemizin kalkınma hızını

yavaĢlatmaktadır.

Türkiye‟de çalıĢan nüfusun; % 48‟i hizmet, % 27‟si sanayi, % 25‟i tarım sektöründe

çalıĢmaktadır.

Ülkemiz geliĢmekte olan bir ülkedir.

GeliĢmiĢ ülkelerde ise sanayi ve hizmet

sektörlerinde çalıĢanların oranı fazladır.

Bir ülkenin nüfus piramidi, o ülkenin;

Nüfus miktarı,

Cinsiyet durumu,

Nüfusun yaĢ gruplarına dağılımı,

Ortalama yaĢam süresi,

Doğum ve ölüm oranları,

Nüfustaki hareketlenmeleri gibi konularda bilgi

verir.

GeliĢmiĢ ülkelerde nüfus piramidi alta doğru

daralır. Çünkü nüfus artıĢ hızı yavaĢlamıĢtır.

GeliĢmemiĢ ya da geliĢmekte olan ülkelerde ise

piramit alta doğru geniĢler. Çünkü nüfus artıĢ hızı

yüksektir.

Page 12: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 11

MERHABA DOYDUĞUM TOPRAK

GÖÇÜN NEDEN VE SONUÇLARI

Ġnsanların, doğdukları yerden baĢka yerlere geçici

ya da sürekli olmak üzere taĢınmasına göç denir.

Göçler iç göçler ve dıĢ göçler olmak üzere ikiye

ayrılır.

ĠÇ GÖÇLER

Ülke içerisinde, nüfusun yer değiĢtirmesine iç göç

denir. Ġç göçlerle bir ülkenin toplam nüfusunda de-

ğiĢme olmaz. Sadece bölgelerin ve illerin nüfusun-

da artma ya da azalma meydana gelir.

Ġç göçler, sürekli ve mevsimlik göçler olmak üze-

re ikiye ayrılır.

Sürekli Ġç Göçler

Ülke içerisinde meydana gelen göçlerdir.

Türkiye'de, özellikle kırsal alanlardan kentlere

doğru hızlı bir göç olayı görülmektedir.

Ġç göçün nedenleri

Kırsal alanlardaki hızlı nüfus artıĢı

Miras yoluyla tarım alanlarının daralması ve ai-

lelerin geçimini karĢılamaması

Tarım alanlarının yetersiz gelmesi ve erozyonun

artmasıyla toprağın verimsiz hale gelmesi

Tarımda makineleĢmenin artması ve buna bağlı

olarak tarımsal iĢgücünün azalması

Kırsal kesimde iĢ imkânlarının sınırlı olması

Eğitim ve sağlık hizmetlerinin yetersizliği

Ġklim ve yer Ģekillerinin olumsuz etkileri

Kentlerde sanayinin geliĢmiĢ olmasından dolayı iĢ

imkânlarının fazlalığı

Kentlerde eğitim ve sağlık hizmetlerinin yaygınlığı

Kan davaları, töre vb.

Ġç göçlerin sonuçları

o Ülke genelinde nüfusun dağılıĢında dengesizlik

görülür.

o Yatırımlar dengesiz dağılır.

o Düzensiz kentleĢme görülür.(GecekondulaĢma)

o Sanayi tesisleri kent içinde kalır.

o Kentlerde konut sıkıntısı çekilir.

o Kent nüfusunda aĢırı artıĢ meydana gelir.

o Alt yapı hizmetlerinde (yol, su, elektrik) yetersizlik

görülür.

o Kentlerde iĢsizlik artar.

o Belediye hizmetleri aksar, Ģehirlerde çevre kirliliği

artar.

Mevsimlik Ġç Göçler

Kırsal kesimdeki bazı ailelerin büyük Ģehirlere, ta-

rımın yoğun olarak yapıldığı yerlere, yaz

turizminin geliĢtiği yerlere bir müddet çalıĢmak

üzere göç etmeleri ile gerçekleĢir. Yaylaya çıkma

olayı da mevsimlik göçler içerisinde yer alır.

Mevsimlik göçlerle Adana, Mersin, Hatay, Aydın,

Muğla, Antalya, Ġzmir gibi merkezlerde, yaz ile kıĢ

mevsimleri arasındaki nüfus miktarlarında önemli

değiĢmeler olmaktadır.

DIġ GÖÇLER

Bir ülkeden diğer bir ülkeye yapılan göçlere dıĢ

göç denir.

DıĢ göçlerin baĢlıca nedenleri

Ekonomik nedenlerle çalıĢmaya gidilmesi

Tabii afetler

SavaĢlar

Etnik nedenler

Sınırların değiĢmesi

Uluslararası anlaĢmalarla sağlanan nüfus değiĢimi

DıĢ göçlerin sonuçları

Göç eden ülkede nüfus artar, göç veren ülkede ise

azalır.

Ülkeler arasında ekonomik kültürel iliĢkiler geliĢir.

DEVLET VATANDAġ ELE ELE

EĞĠTĠM VE ÇALIġMA HAKKI

Eğitim ve öğrenim hakkı ve bu hakkın nasıl

kullanılacağı, yasal düzenlemeler ile ayrıntılı olarak

belirlenmiĢtir. Yasalarımıza göre eğitim herkes için

önemli bir haktır.

Ülkemizde eğitim bütün çocuklar için 12 yıl

zorunlu olup devlet okullarında parasızdır.

Devlet, yardıma muhtaç baĢarılı öğrencilerin

eğitimini tamamlayabilmeleri için burs ve benzeri

yardımlar yapar. Özel eğitime ihtiyacı olan

çocukları topluma kazandırmak için gerekli

önlemleri alır.

Devletimiz, her seviyede eğitim kurumu açarak

vatandaĢlarının hizmetine sunmuĢtur. Bunun yanı

sıra hayırsever vatandaĢlarımız ve sivil toplum

kuruluĢları da eğitim ve öğretim hizmetlerine katkı

sağlamaktadırlar.

Ġç göçler ülke nüfusunu arttırmaz, değiĢtirmez.

Beyin göçü: Kendi alanında uzman, yetiĢmiĢ, nitelikli

bilim insanlarının geliĢmiĢ ülkelere göçüne denir.

Doktor, mühendis, bilim adamı vb.

Page 13: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 12

DarüĢĢafaka Eğitim Kurumları: Babası ölmüĢ ve

maddi yetersizlikleri olan kız ve erkek çocuklara

1863 yılından beri hizmet veren bir okuldur.

Öğrencilerin; giyim, yemek, barınma, kitap ve sağlık

gibi tüm ihtiyaçları DarüĢĢafaka Cemiyeti

tarafından karĢılanmaktadır. Devletten yardım

almadan hizmet veren cemiyetin çalıĢmaları,

hayırseverlerin yardımları ve kendi gelir getiren

malları ile yürümektedir.

ÇalıĢma hakkı Anayasa ile güvence altına

alınmıĢtır. Anayasamıza göre çalıĢma herkesin

hakkı ve ödevidir.

ÇATOM (Çok Amaçlı Toplum Merkezi):

BaĢbakanlık GAP idaresi tarafından Güneydoğu

Anadolu Bölgesi‟nde, ekonomik, sosyal kalkınma ve

yoksulluğu azaltma amacıyla kurulmuĢ

merkezlerdir. Bu amaçla genç kız ve kadınlara çok

çeĢitli alanlarda kurslar verilmektedir.

SOSYAL GÜVENLĠK KURULUġLARI

Devlet vatandaĢlarının sosyal güvenliğini de

sağlamaktadır. Bu amaçla;

Emekli Sandığı: Tüm devlet kurumlarındaki me-

murların ve bunların bakmakla yükümlü oldukları

kiĢilerin sosyal güvencesini sağlamak amacıyla

kurulmuĢtur.

Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK): Özel iĢletme ve

fabrikalarda çalıĢanların ve bunların bakmakla

yükümlü olduğu kiĢilerin sosyal güvenliklerini

sağlamak amacıyla kurulmuĢtur.

Bağ-Kur: Devletin belirli bir prim karĢılığında esnaf,

sanatkâr ve serbest meslekte çalıĢanlar için

sağladığı sosyal güvenlik kurumudur.

Bu kurumlar Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) çatısı

altında birleĢtirilmiĢlerdir.

YERLEġME VE SEYAHAT ÖZGÜRLÜĞÜ

YerleĢme ve seyahat hürriyeti Anayasa ile güvence

altına alınmıĢtır.

Seyahat hürriyeti ise suç soruĢturma ve

kovuĢturması sebebiyle ve suç iĢlemesini önlemek

amaçlarıyla kanunla sınırlandırılabilir.

VatandaĢ sınır dıĢı edilemez ve yurda girme

hakkından yoksun bırakılamaz.

Anayasamıza göre "Herkes, yerleĢme ve seyahat

özgürlüğüne sahiptir." Ancak

Suç iĢlenmesini önlemek,

Sosyal ve ekonomik geliĢmeyi sağlamak,

Sağlıklı ve düzenli kentleĢmeyi gerçekleĢtirmek

Kamu mallarını korumak amacıyla yerleĢme

özgürlüğü sınırlandırılabilir.

Page 14: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 13

TÜRKLERĠN YENĠ YURDU: ANADOLU

Anadolu‟ya ilk Türk akınları:

Anadolu‟ya ilk Türk akınları 4. yüzyılda Hunlar, 6.

yüzyılda da Sabir Türkleri gerçekleĢtirmiĢtir. Fakat

bunlar Anadolu‟yu yurt edinmek amaçlı akınlar

değildir.

Karahanlılar ve Gazneliler tarafından sıkıĢtırılan

Selçuklular kendilerine yerleĢebilecekleri yeni

topraklar aramaya baĢladılar. Anadolu‟da o

zamanlar hüküm süren devlet Bizanslılar idi.

Anadolu‟yu yurt edinmek amaçlı ilk Türk akınlarını

1015-1021 yılları arasında Büyük Selçuklu Devleti

komutanlarından Çağrı Bey yapmıĢtır.

Orta Asya‟dan sonra ikinci Anayurdumuz olan ve Ģu

an üzerinde yaĢadığımız Anadolu‟yu bir Türk yurdu

haline getiren Oğuz Türkleridir. Avrupalılar

Anadolu‟yu 12. yüzyıldan itibaren “Türkiye”

olarak adlandırmaya baĢlamıĢlardır.

BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETĠ ( 1040-1157 )

Büyük Selçuklu Devleti, 1141 yılında Moğol kökenli

bir devlet olan Karahitaylar ile yapılan “Katvan

SavaĢını” kaybedince dağılma dönemine girdi.

1157 yılında son Büyük Selçuklu Sultanı Sencer‟in

ölümü ile resmen yıkıldı.

Büyük Selçuklular Anadolu‟ya geldikten sonra

Bizans Ġmparatorluğu ile iki büyük savaĢ yaptılar:

1- Pasinler SavaĢı ( 1048 )

o Türklerin Anadolu‟ya olan akınlarını durdurmak

isteyen Bizans Devleti ile Büyük Selçuklu Devleti

arasında Erzurum‟un bir ilçesi olan Pasinler

mevkiinde yapılmıĢtır.

2- Malazgirt SavaĢı ( 1071 )

Nedenleri:

Büyük Selçuklu Devletinin Anadolu‟ya yaptığı

akınları durdurmak isteyen Bizans Ġmparatoru

Romen Diyojen, Türkleri Anadolu‟dan çıkarmak

için büyük bir ordu hazırladı.

26 Ağustos 1071‟de Malazgirt ovasında Büyük

Selçuklular (Alparslan) ile Bizans Ġmparatorluğu

(Romen Diyojen) arasında yapılan savaĢı Büyük

Selçuklu Devleti kazandı.

SOSYAL BĠLGĠLER 7

ÜNĠTE 3 – TÜRK TARĠHĠNDE YOLCULUK

Anadolu‟ya yerleĢme niyeti taĢıyan ilk Türk

akınlarının amacı; Anadolu‟yu tanıma, keĢfetme

ve ganimet ( ekonomik ve askeri kaynak ) elde

etmekti. Yapılan seferler sonucunda Anadolu‟nun

Türkler için yerleĢmeye elveriĢli bir toprak olduğu

anlaĢılmıĢtır.

ÖNEMĠ

o Büyük Selçuklular ile Bizanslılar arasındaki ilk

savaĢtır.

o Büyük Selçukluların Bizans‟a karĢı kazandığı ilk

zaferdir.

o Bizans‟ın zayıf durumda olduğunun anlaĢılması

nedeniyle Anadolu‟ya olan Selçuklu akınlarını da

artırmıĢtır.

Büyük Selçuklu Devleti, 1040 yılında

Gazneliler ile yapılan Dandanakan SavaĢı

sonunda resmen kurulmuĢtur.

Önemi ve sonuçları:

Bizans‟ın savunma gücü kırıldı ve Anadolu‟nun

kapıları Türklere açıldı.

Doğu‟dan gelen Türk boyları önemli bir engelle

karĢılaĢmadan Anadolu‟ya yerleĢmeye baĢladı.

Malazgirt Zaferi, Türkiye tarihinin baĢlangıç

noktası olarak kabul edilir.

Bu zafer ile birlikte Anadolu‟nun TürkleĢme süreci

hızlanmıĢ ve Anadolu topraklarından Türkiye adıyla

söz edilmeye baĢlanmıĢtır.

Malazgirt SavaĢı‟nı kazanan Alparslan komutanlarını

Anadolu‟nun fethiyle görevlendirdiler. Bu

komutanlar fethettikleri yerlerde kendi adlarını

taĢıyan ilk Anadolu Türk beyliklerini kurdular.

Bizans, Türklerle mücadele edemeyeceğini

anlayınca Avrupalı devletlerden yardım istemiĢ ve

bu durum Haçlı seferlerinin baĢlamasına neden

olmuĢtur.

Bizans‟ın Ġslam dünyası üzerindeki baskısı sona

ermiĢtir.

Malazgirt SavaĢında, Bizans ordusunda paralı

askerlik yapan Türk kökenli Oğuz ( Uz ) ve

Peçenek Türklerinin, Selçukluların tarafına

geçmesi savaĢı Türklerin/Selçukluların

kazanmasında etkili olmuĢtur.

Page 15: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 14

ANADOLU‟DA TÜRKĠYE TARĠHĠNĠN DÖNEMLERĠ

1-Anadolu‟da Ġlk Türk Beylikleri dönemi

2-Anadolu Selçuklu Devleti dönemi

3-Anadolu‟da Ġkinci Türk Beylikleri dönemi

4-Osmanlı Devleti dönemi

5-Türkiye Cumhuriyeti Devleti dönemi

ANADOLU‟DA ĠLK TÜRK BEYLĠKLERĠ(1072-1409 )

Alparslan, Malazgirt SavaĢı‟ndan sonra

komutanlarını Anadolu‟nun fethi için

görevlendirmiĢtir. Bu komutanlar fethettikleri

bölgelerde Büyük Selçuklu Devleti‟ne bağlı olarak

beylikler kurdular.

Anadolu‟da kurulan ilk Türk beylikleri Ģunlardır:

1-Saltuklular (1072 – 1202)

2-DaniĢmetliler (1080 – 1178)

3-Mengücekler (1080 – 1228)

4-Çaka Beyliği (1081 – 1093)

5-Artuklular (1102 – 1409)

1-SALTUKLULAR ( 1072-1202 )

Kurucusu Ebul Kasım Saltuk Bey'dir.

1072 yılında Erzurum merkez olmak üzere

kurulmuĢtur.

Haçlı seferlerine karĢı Anadolu‟yu savunmuĢlardır.

Anadolu Selçuklu Devleti tarafından yıkılmıĢtır.

2-DANĠġMENTLĠLER ( 1080-1178 )

Sivas, Çorum, Tokat, Niksar, Amasya, Malatya,

Kayseri civarında kurulmuĢtur.

Kurucusu DaniĢment Gazi‟dir.

Haçlı seferlerine karĢı Anadolu‟yu savunmuĢlardır.

Anadolu Selçuklu devleti hükümdarı II. Kılıç Arslan

tarafından yıkılmıĢtır.

DaniĢment Gazi Destanı, Anadolu‟nun fethi

sırasında yapılan kahramanlıkları anlatır.

3-MENGÜCEKLĠLER ( 1080-1228 )

Erzincan merkez olmak üzere, Kemah, Divriği,

kurulmuĢtur.

Kurucusu Mengücek Gazi'dir.

Kemah ve Divriği olmak üzere iki kola ayrılan

Mengücekliler‟e Türkiye Selçuklu Sultanı Alaeddin

Keykubat son vermiĢtir.

4-ARTUKLULAR ( 1102-1409 )

Elazığ ( Harput ), Diyarbakır, Mardin, Batman,

Hasankeyf çevresinde kurulmuĢtur.

Kurucusu Artuk Bey‟dir.

Sonradan Harput, Mardin ve Hasankeyf Artukluları

olmak üzere 3 kola ayrılmıĢtır.

5-ÇAKA BEYLĠĞĠ ( 1081-1093 )

Çaka Bey, tarafından Ġzmir ve çevresinde

kurulmuĢtur.

Çaka Beyliği, Anadolu Selçuklu Sultanı I. Kılıç Arslan

tarafından ortadan kaldırılmıĢtır.

Amiral: Deniz kuvvetlerinde en yüksek rütbeli deniz

subaylarına verilen unvandır.

En parlak ve güçlü dönemlerini MelikĢah

zamanında yaĢayan Büyük Selçuklu Devleti

1157 yılında yıkıldı.

Anadolu‟da kurulan ilk Türk beyliğidir.

Anadolu‟da kurulan en güçlü Türk beyliğidir.

Mama Hatun Külliyesi, Erzurum Ulu Cami,

Erzurum Kale Cami, Saltuklular‟dan kalmadır.

Tokat Yağıbasan Medresesi, Kayseri Ulu Camii,

Niksar Ulu Camii DaniĢmentliler‟den kalmadır. Yağıbasan Medresesi, Anadolu‟da kurulan ilk

medresedir ve tıp eğitimi verilen bir yerdir.

UNESCO tarafından Dünya Mirası listesine alınan

Sivas Divriği Ulu Cami ve DarüĢĢifası, Divriği Kale

Cami, Melike Sultan ġifahanesi Mengücekliler‟den

kalmadır.

Dünyanın en büyük taĢ kemerli köprüsü olan

Malabadi Köprüsü, Mardin Ulu Cami, Harput

Ulu Cami Artuklular‟dan kalmadır

Çaka Bey, ilk Türk denizcisidir.

Türk tarihinde ilk donanma Çaka Bey

tarafından kurulmuĢtur. Bu nedenle Çaka Bey

tarihteki ilk Türk amirali olarak kabul

edilmektedir.

Page 16: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 15

Bazı mimari yapılar ve anlamları

Saray: Hükümdar, kral ve padiĢahların oturdukları ve

ülkeyi yönettikleri yerdir.

Kale: Savunma amaçlı yapılardır.

Cami: Müslümanların ibadet yerlerine denir.

Kilise: Hıristiyanların ibadethanesidir.

Sinagog ( Havra ) : Yahudilerin ibadet ettiği

tapınaklara denir

Manastır: Genellikle Hristiyanlıkta din görevlilerinin ve

kendini dine adayan kimselerin bir arada yaĢadığı dinî

yapıdır.

Kümbet: Anıt mezarlara kümbet denir. Selçuklulara has

mimari yapılardır.

Türbe: Önemli kiĢiler için yapılmıĢ anıt mezar

niteliğinde olan ve içinde mescit de bulunan yapıdır.

Medrese: Müslüman ülkelerde orta ve yüksek eğitimin

yapıldığı eğitim kurumlarına medrese denir.

Külliye: Bir caminin çevresinde cami ile birlikte

kurulmuĢ medrese, imaret ( aĢevi ), sebil, kitaplık,

hastane vb. yapıların bütünü.

Kervansaray (Han) : Kervanların ticaret yolları

üzerindeki kurulan konak yeridir. Günümüzün dinlenme

tesisleri ya da otellerine benzemektedir.

DarüĢĢifa: Eskiden hastanelere verilen addır.

Hisar: Bir Ģehrin veya önemli bir yerin korunması için

taĢtan yapılmıĢ, yüksek duvarlı ve kuleli, çevresinde

hendekler bulunan küçük kalelere hisar denir.

Harabe: YıkılmıĢ veya yıkılmaya yüz tutmuĢ yapılara

harabe denir.

Ġmarethane: Yoksullara ve yolculara ücretsiz yemek

dağıtılan aĢevi

TÜRKĠYE (ANADOLU) SELÇUKLU DEVLETĠ

(1075-1308 )

KutalmıĢoğlu Süleyman ġah, Güney Marmara

kıyılarını, Kocaeli Yarımadası‟nı ve Ġstanbul‟un

Anadolu yakasını ele geçirdi. Ardından Doğu ve

Güney Anadolu‟ya yönelerek Adana, Tarsus, Kozan,

MaraĢ, Antep ve Antakya‟yı aldı.

Süleyman ġah 1086 yılında Suriye‟de giriĢtiği bir

savaĢta hayatını kaybetti.

I. Kılıç Arslan döneminde I. Haçlı Seferi nedeniyle

baĢkent Ġznik Haçlıların eline geçti. Bu nedenle

devletin baĢkenti Konya'ya taĢındı.

I. Mesut, II. Haçlı Seferi'ne baĢarıyla karĢı

koymuĢtur.

Sultan I. Mesut kendi adına bakır para bastıran

ilk Anadolu Selçuklu Sultanıdır.

II. Kılıç Arslan döneminde ise Anadolu‟nun Türk

yurdu olduğunu kesinleĢtiren bir savaĢ yaĢandı.

MĠRYOKEFALON SAVAġI ( 1176 )

Nedenleri:

II. Kılıç Arslan‟ın Anadolu‟da birliği sağlayarak

güçlenmesi.

Bizans‟ın Türkleri Anadolu‟dan çıkararak

Anadolu‟ya tamamen hakim olmak istemesi.

Türkiye Selçukluları ile Bizans Ġmparatorluğu

arasında yapılan Miryokefalon SavaĢını Selçuklular

kazanmıĢtır.

Önemi:

o II. Kılıç Arslan daha hayatta iken ülkeyi 11 oğlu

arasında paylaĢtırdı. Ölümünden sonra oğulları

arasında taht kavgaları baĢlayınca devletin

geniĢlemesi bir süre de olsa durmuĢtur.

(Veraset sistemi- Devletin hanedan ailesinin ortak

malı sayılması nedeniyle)

Anadolu Türk Beylikleri ile Türkiye Selçuklu

Devletinin Anadolu‟nun TürkleĢmesine ve

ĠslamlaĢmasına yaptığı katkılar

Bizanslılar, Haçlılar ve Gürcülerle mücadele ederek

Anadolu'nun Türk yurdu olmasına büyük katkı

sağlamıĢlardır.

Türklerin düzenli ve güvenli bir Ģekilde Anadolu'ya

yerleĢmesini sağlamıĢlardır.

Anadolu'da cami, medrese, türbe, kümbet,

kervansaray, darüĢĢifa gibi mimari eserler yaparak

Anadolu'yu bayındır hale getirmiĢler ve Türk

kültürünün yerleĢmesini sağlamıĢlardır.

Ele geçirdikleri yerlere Türkçe adlar vererek

Anadolu'ya Türkiye denmesini sağlamıĢlardır.

Mevlana, Yunus Emre, Hacı BektaĢ-i Veli gibi

Türk-Ġslam düĢünürleri toplumu eğiterek,

Anadolu‟nun TürkleĢmesine ve ĠslamlaĢmasına

katkı sağlamıĢlardır.

KutalmıĢoğlu Süleyman ġah, tarafından baĢkent

Ġznik olmak üzere 1075 yılında kuruldu.

o Türklerin Anadolu‟dan atılamayacağı ve

Anadolu‟nun kesin bir Türk yurdu olduğu

anlaĢılmıĢtır.

o Bizans‟ın son saldırı savaĢıdır. (Bu savaĢtan sonra

Türkler artık taarruza, Bizans ise savunmaya geçti.)

o Haçlı seferleri ile Bizans‟ın eline geçen

Anadolu‟daki siyasi üstünlük, tekrar Selçukluların

eline geçmiĢtir.

o Bizanslılar ve Batılılar, Anadolu‟ya bu savaĢtan

itibaren “Türkiye” demeye baĢladılar.

Page 17: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 16

Miryokefalon SavaĢı‟ndan sonra, Bizans tehdidinin

ortadan kalkmasıyla Selçuklular daha rahat hareket

etmeye baĢladılar. Anadolu‟daki Türk beyliklerini

fethederek, Türkiye Selçuklu Devleti‟ne kattılar.

Akdeniz (Antalya) ve Karadeniz‟in (Sinop,

Samsun) önemli liman kentleri ele geçirildi.

Böylece Anadolu ticareti, bu limanlarla ülkeler arası

bir ticarete dönüĢtü.

Selçuklular ülkede huzur ve asayiĢi sağladılar. Halk

zenginlik içinde yaĢamaya baĢladı.

Alaeddin Keykubad Dönemi

Türkiye Selçuklu Devleti Alaeddin Keykubad

döneminde en güçlü zamanını yaĢadı.

Anadolu‟da ticaret, sanat, bilim ve kültür merkezi

olan büyük Ģehirler inĢa edildi. Bu Ģehirleri kale,

cami, konut, han, hamam, medrese ve türbe gibi

mimari eserlerle donattılar.

HarzemĢahlar ile yapılan Yassıçemen SavaĢı

kazanıldı.(1230)

Alanya (Kandelor Kalesi) alınarak devletin kıĢlık

baĢkenti haline getirildi.

Kırım‟ın Suğdak limanı fethedildi.

Alaeddin Keykubad‟ın ölümünden sonra baĢa

geçen hükümdarlar ülkeyi iyi yönetemedi. Bu

durum Moğolların Anadolu‟ya gelmesine yol açtı.

Kösedağ SavaĢı (1243)

Sebebi:

Alaeddin Keykubad‟ın ölümünden sonra ülke

içinde karıĢıklıklar baĢ göstermesi ve Asya‟nın

büyük bölümünü ele geçiren Moğollar, Anadolu‟yu

ele geçirmek istemesi.

Selçuklu ve Moğol orduları Sivas‟ın doğusunda

Kösedağ SavaĢı‟nda karĢılaĢtılar. Selçuklu ordusu

sayıca daha kalabalık olmasına rağmen Moğol

ordusunun saldırısı karĢısında dağıldı (1243).

Son Selçuklu hükümdarı II. Mesud‟un ölümü ile

Türkiye Selçuklu Devleti son buldu (1308).

Kısa sürede Bizans‟a ait toprakları fetheden Türk

beylikleri Marmara ve Ege Denizi‟ne ulaĢtılar.

Beylikler Anadolu‟da düzen ve asayiĢi yeniden

sağladılar. Bu beylikler: Karamanoğulları,

Germiyanoğulları, Karesioğulları, Candaroğulları,

MenteĢeoğulları, Ramazanoğulları, Saruhanoğulları,

Hamitoğulları, Dulkadiroğulları vb.

HAÇLI SEFERLERĠ(1096-1270)

o Avrupalıların, Papa‟nın önderliğinde birleĢerek

Hıristiyanlarca kutsal sayılan Kudüs, Antakya gibi

yerleri Müslümanlardan almak amacıyla

düzenledikleri seferlere “Haçlı Seferleri” denir.

o 1096 – 1270 yılları arasında sekiz sefer

düzenlemiĢtir. Bunlardan ilk dördü Anadolu

üzerinden, diğerleri ise deniz yolu ile

gerçekleĢtirilmiĢtir.

HAÇLI SEFERLERĠ'NĠN SEBEPLERĠ

DĠNĠ SEBEPLER

1. Hıristiyanlarca kutsal sayılan Kudüs, Antakya ve

Ġznik'in Müslümanlardan geri alınmak istenmesi.

2. Papa tarafından kurulan Kluni Tarikatı'nın çalıĢmaları.

3. Papanın, sefere katılanlara cennet vaat etmesi.

4. Ġslâmiyet‟in batıya yayılmasını engelleyerek

Hristiyanlığı tekrar doğuya yayma düĢüncesi.

SĠYASĠ SEBEPLER

1. Bizans'ın, Türkler‟e karĢı Papadan yardım istemesi.

2. Orta Doğu'da Hıristiyan devletler kurma düĢüncesi.

3. ġövalyelerin ve asillerin macera arayıĢları.

4. Kralların ve senyörlerin topraklarını geniĢletme

düĢüncesi.

EKONOMĠK SEBEPLER

1. Avrupa'nın fakirliği karĢısında Ġslâm dünyasının

zenginliği.

2. ġövalyelerin ve asillerin zenginliklerini artırma

düĢüncesi.

3. Fakir Hıristiyan halkın bu seferlerle zengin olma

düĢüncesi.

4. Müslümanların kontrolündeki Ġpek ve Baharat

yollarının kontrolünü ele geçirme düĢüncesi.

Türkiye Selçuklu Sultanlarının, Anadolu Türk

Beyliklerini ele geçirmesi, Anadolu‟da Türk siyasi

birliğini sağlama amacına yöneliktir.

Sonucu:

Kösedağ SavaĢı‟ndan sonra Anadolu‟da Moğol

hâkimiyeti baĢladı. Türkiye Selçuklu Devleti

yıkılma sürecine girdi.

Anadolu‟da siyasi birlik bozuldu; beylikler

yeniden kuruldu.

Moğollar, Anadolu‟ya gönderdikleri vali ve

komutanlarla ülkeyi yönetmeye baĢladılar.

Bu seferlere katılanların elbiselerinin ve

kalkanlarının üzerinde Haç iĢareti olduğu için

bunlara Haçlı denilmiĢtir.

Page 18: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 17

I. Haçlı Seferi (1096 - 1099): Haçlılar Bizans'ın

yardımıyla Anadolu'ya geçerek Ġznik'i aldılar.

I. Kılıçarslan, Haçlı ordusuna ağır kayıplar verdirdi.

Haçlılar Anadolu'da ağır kayıplar vermelerine

rağmen Kudüs, Antakya, Urfa ve Suriye'nin büyük

bir kısmını ele geçirdiler.

II. Haçlı Seferi (1147 - 1149): Musul Atabeyi

Ġmadedin Zengi'nin Urfa'yı geri alması üzerine II.

seferi baĢladı. II. Kılıçarslan, Haçlı ordusunu Konya

önlerinde yenilgiye uğrattı. Haçlıların bir kısmı

deniz yoluyla Kudüs'e ulaĢtıysa da önemli bir baĢarı

elde edemediler.

III. Haçlı Seferi (1189-1192): Bu sefer, Eyyubi

Devleti hükümdarı Selâhaddin Eyyubi'nin Hıttin

SavaĢı ile Kudüs'ü Haçlılardan geri alması üzerine

baĢladı. Haçlılar Kudüs'ü alamadan geri döndüler.

IV. Haçlı Seferi (1202-1204): Tahttan indirilen

Bizans imparatorunun yardım istemesi üzerine

Ġstanbul‟a yapılan bir seferdir. Haçlılar Ġstanbul'u

alarak burada bir Latin Devleti kurdular.

Ġstanbul'dan Bizanslılar ise Ġznik ve Trabzon'da birer

devlet kurdular.

Haçlı Seferleri'nin Sonuçları

Dinî sonuçları

• Kilise ve din adamlarına olan güven ilk defa sarsıldı.

• Kilise ve papalık ilk defa güç kaybetmeye baĢladı.

• Kilise düĢüncesi ilk defa zayıflamaya baĢladı.

Siyasî sonuçları

• Bu seferlerde pek çok derebeyin ölmesi üzerine

derebeylik rejimi ilk kez gücünü kaybetmeye, buna

karĢılık merkezî krallıklar ilk kez güçlenmeye baĢladı.

• Anadolu'daki Türk ilerleyiĢi bir süre durdu.

• Ġslâm dünyası Anadolu Selçukluları ve Eyyubiler

etrafında toplandı.

• Bizans'ın ömrü uzadı.

Ekonomik, teknik ve kültürel sonuçları

• Doğu-Batı arasındaki ticaret geliĢti.

• Cenova, Marsilya gibi Akdeniz kıyılarındaki

limanların önemleri arttı.

• Anadolu, Suriye ve Filistin toprakları zarar gördü.

• Avrupalılar Ġslâm medeniyetini yakından tanıdılar.

• Barut, pusula, kâğıt, matbaa gibi teknik buluĢlar

Avrupa'ya taĢındı. Bunlar Avrupa medeniyetinin

geliĢmesini sağladı.

• Ticaret sonucunda Avrupa'da hayat standartları

yükseldi. Ticaretle uğraĢan ve burjuva olarak

adlandırılan toplum kesimi güçlendi.

ANADOLU SELÇUKLULARI ve BEYLĠKLER

DÖNEMĠNDE KÜLTÜR VE MEDENĠYET

Anadolu Selçuklularında devletin baĢında Sultan

adı verilen hükümdarlar bulunurdu.

ġehzadelerin yetiĢmesine önem verilirdi.

ġehzadelere Melik adı verilirdi.

Meliklerin en iyi Ģekilde yetiĢmesi için Atabey adı

verilen tecrübeli devlet adamları görevlendirilirdi.

Ülke yönetim bakımından eyaletlere ayrılırdı.

Eyaletlere yönetici olarak Melik (ġehzade) veya vali

atanırdı. Eyaletlerde askerlik iĢlerine SubaĢılar,

adalet iĢlerine de Kadılar bakardı.

Sınırlarda yarı bağımsız uç beyleri vardı.

Halk Ģehirli, köylü ve göçebe olmak üzere üçe

ayrılırdı. Göçebeler hayvancılık, köylüler tarım,

Ģehirlerde yaĢayanlar ise ticaret ve zanaat ile uğ-

raĢırlardı.

Anadolu Selçuklularında ticaret önemli bir geçim

kaynağı idi.

Hastaların tedavisi için darüĢĢifalar(hastaneler),

yoksul ve kimsesizlerin ihtiyacını karĢılamak için

imarethaneler (aĢevleri) açmıĢlardır.

I. Haçlı Seferi sonunda;

Ġznik ve Batı Anadolu, Bizans'ın eline geçti.

Türklerin batıya ilerleyiĢi bir süre için durduruldu.

Bizans'ın ömrü uzadı. Bizans Anadolu'yu yeniden

alma ümidine kapıldı.

Haçlıların ele geçirdikleri Kudüs, Antakya ve

Suriye'de, Avrupa'da olduğu gibi kontluk ve

derebeylik kurdular.

Devlet iĢleri Divan adı verilen kurulda

görüĢülürdü. Divana hükümdar veya vezir

baĢkanlık ederdi.

ġehirlerde yaĢayan esnaf ve sanatkârlar bir araya

gelerek dini ve ekonomik bir kuruluĢ olan Ahilik

teĢkilatını oluĢturmuĢlardır. Her meslek grubu

bir loncaya sahipti. Loncalar, büyük bir mesleki

dayanıĢma gösterirlerdi.

Ticareti geliĢtirmek için han ve kervansaraylar

yapmıĢlar, yabancı tüccarlara gümrük vergisinde

indirim yapmıĢlar, eĢkıya ve korsanların

baskınlarından zarar gören tüccarların zararlarının

karĢılanması gibi tedbirler almıĢlardır.

Page 19: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 18

Anadolu Selçuklu Devleti'nde resmi dil ve edebiyat

dili Farsça idi. Halk ve beylikler Türkçe

konuĢmuĢlardır.

Eğitimin temel kurumları medreselerdir.

Anadolu'da ilk medrese Niksar'da DaniĢmentliler

tarafından açılmıĢtır.

Anadolu Selçukluları ve beylikler bilimin geliĢmesi

için çaba göstermiĢlerdir.

Türkler Anadolu'nun imarı için Anadolu'yu eserlerle

donatmıĢlardır. Ticaret yolları üzerine hanlar ve

kervansaraylar, Ģehirlere cami, medrese, kümbet,

türbe, han, hamam, darüĢĢifa ve aĢevleri gibi birçok

eserler yapmıĢlardır.

Konya'daki Alaaddin Cami, Sırçalı Medrese,

Sultan Hanı, Ġnce Minare, Karatay Medresesi,

Kayseri'deki Çifte Kümbet, Döner Kümbet, Ulu

Cami ve DarüĢĢifa, Aksaray'da Sultan Hanı,

Sivas'ta Gök Medrese, Erzurum'da Çifte Minare.

BEYLĠKTEN DEVLETE:

OSMANLI‟NIN KURULUġU

KAYILAR SÖĞÜT‟TE

Türk boylarından olan Kayılar, Malazgirt

Zaferi‟nden sonra birçok Türk boyu ile beraber

Anadolu‟ya gelmiĢlerdi. BaĢlarından boy beyi

olarak Ertuğrul Gazi vardı.

Türkiye Selçuklu Devleti hükümdarı Alaaddin

Keykubad, Kayılar‟ı Bizans sınırında bulunan Söğüt

ve Domaniç‟e yerleĢtirdi. Kayıları Selçuklu sınırını

Bizans‟a karĢı korumak ve bu devlete karĢı fetih ve

gaza yapmakla görevlendirdi. (Uç beyliği)

Bizans güçlü bir devlet olma özelliğini çoktan

kaybetmiĢti. Siyasi birliğini yitirmiĢ, taht

kavgalarıyla çalkalanıyordu. Bizans

Ġmparatorluğu‟nun Ģehir ve kasabaları her biri

kendi baĢına buyruk tekfur denilen yöneticilerin

elindeydi.

Kayıların temel geçim kaynağı hayvancılık olup

sürüleriyle yazın Domaniç yaylasına kıĢın ise

Söğüt‟e göç ediyorlardı. Ertuğrul Gazi‟den sonra

beyliğin baĢına Osman Bey geçti.

OSMANLI DEVLETĠ DÖNEMLERĠ

1-KuruluĢ Dönemi ( 1299-1453 )

2-Yükselme Dönemi ( 1453-1579 )

3-Duraklama Dönemi ( 1579-1699 )

4-Gerileme Dönemi ( 1699-1792 )

5-Dağılma Dönemi ( 1792-1922 )

KURULUġ DÖNEMĠ PADĠġAHLARI ( 1299-1453 )

Osman Gazi ( 1299-1326 )

Orhan Bey (1326-1362 )

I. Murat (Hüdavendigar) (1362-1389 )

I. Beyazıt (Yıldırım) ( 1389-1402 )

I. Mehmet (Çelebi) ( 1413-1421)

II. Murat ( 1421-1451 )

Osman Bey bağımsızlığını ilan ettikten sonra Bizans

üzerindeki baskısını daha arttırdı.

1302 yılında büyük bir Bizans ordusu ile Osmanlılar

arasında Koyunhisar ( Bafeon ) SavaĢı yapıldı.

Osmanlı ile Bizans arasındaki ilk büyük savaĢtır.

Osman Bey, Koyunhisar SavaĢını kazanınca, Moğol

baskısından kaçarak Batı Anadolu‟ya doğru göç

eden Türkmenler de Osman Bey‟in etrafında

toplandı.

Osmanlı Devleti‟ni kuranlar Oğuzların Bozok

kolunun Kayı boyuna mensuptur.

Bu dönemde, Mevlana Celaleddin-i Rumi,

HacıbektaĢ-ı Veli, Yunus Emre ve Ahi Evran

gibi birçok düĢünür yetiĢmiĢtir.

Osmanlı Devleti‟nin Kısa Sürede Büyümesinin

Nedenleri

o Osmanlı Devleti kurulduğu sırada Anadolu ve

Balkanlarda güçlü bir devletin olmaması

o Osmanlıların ele geçirdikleri yerlerde adil ve

hoĢgörülü bir yönetim kurmaları.

o Osman Bey'in, Ahi ġeyhi Edebâli'nin kızıyla

evlenerek Ahilerin desteğini alması.

o Anadolu'da siyasi birliğin olmayıĢı

o Anadolu Türk beylikleri ile iyi geçinilmesi

o Bizans'ın zayıf ve iç karıĢıklıklar içinde olması.

o Balkanlar'da siyasi birliğin ve güçlü bir devletin

olmaması

o Ġskân politikasının uygulanması

o Güçlü bir merkezi otoritenin kurulması

o Gaza ve cihât düĢüncesi

o Coğrafi konumu (Bizans sınırında kurulmuĢ

olması)

o Devletin merkezi otoritesinin güçlü tutulması ve

Eski Türk devletlerinde olduğu gibi ülkenin

kardeĢler arsında paylaĢılmaması

Gaza, Ġslam dinini korumak veya yaymak amacıyla

Müslüman olmayanlara karĢı ( gayrimüslim )

yapılan kutsal savaĢa denir. Katılanlara gazi denir.

Bu savaĢta ele geçirilen mallara ganimet denir.

Page 20: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 19

Orhan Bey, Bizans imparatorluğu ile 1329 yılında

yaptığı Maltepe SavaĢı‟nı kazandı. 1331‟de Ġznik‟i,

1337‟de de Ġzmit‟i alarak Kocaeli Yarımadası‟nın

fethini tamamladı.

Anadolu‟dan Rumeli‟ye GeçiĢ

Osmanlılar Rumeli‟ye öncelikle Bizans Ġmparatoru

Kantakuzen‟e yardım amacıyla geçti. Bizans

Ġmparatoru Sırp Krallığına karĢı, o dönemde kızıyla

evli olan Orhan Gazi‟den yardım istedi. Orhan Gazi

de oğlu Süleyman PaĢa idaresindeki bir kuvveti

imparatorun yardımına gönderdi.

Ġmparator bu yardım karĢılığında Gelibolu

Yarımadasındaki Çimpe kalesini Osmanlılara verdi.

Çimpe Kalesi, Osmanlıların Rumeli fetihleri için

önemli bir üs hâline geldi.

Osmanlıların Rumeli‟yi fethetmelerinde denizci bir

beylik olan Karesioğulları Beyliği”nin alınması da

etkili oldu.

I. Murat ilk olarak Balkanlara açılan kapı

konumundaki Edirne‟yi fethetti ve burayı devletin

yeni baĢkenti yaptı.

Edirne‟yi askeri bir üs olarak kullanan I. Murat,

Filibe ve Gümülcine‟yi alarak buralara Anadolu‟dan

getirdiği Türkleri yerleĢtirdi.

Osmanlıların Balkanlarda hızlı bir Ģekilde ilerleyerek

fetihlerini artırmaları sonucunda Türkleri tek baĢına

atamayacakları anlayan Avrupalı Hıristiyan güçler

birleĢerek Osmanlı devletine karĢı sefer düzenleyip

Türkleri Balkanlardan atmak istediler.

1364 yılında yapılan Sırpsındığı SavaĢı,

Osmanlılarla-Haçlılar arasında yapılan ilk savaĢtır.

1448 1389 yılında Osmanlı Devleti ile Haçlılar

arasında yapılan I. Kosova SavaĢını Osmanlılar

kazandı.

II. Kosova SavaĢı ise Balkanları Türk yurdu

haline getiren savaĢtır. Uzun yıllar devam edecek

Türk hakimiyeti neticesinde Türk kültürü Avrupa‟da

yayılmıĢtır.

ĠSKÂN ( YERLEġTĠRME ) POLĠTĠKASI

Ġskân, insanların bir bölgede yaĢamak için

yerleĢmesi anlamına gelmektedir.

Osmanlı Devleti, Balkanlarda fethettiği toprakları

TürkleĢtirmek ve ĠslamlaĢtırmak için iskan politikası

uygulamıĢ, Anadolu‟daki göçebe Türkmenleri

yeni fethettiği bölgelere yerleĢtirmiĢtir.

Ġskan edilerek Balkanlara yerleĢtirilen Türklerin;

ihtiyaçları devlet tarafından karĢılanır, verimli

tarım toprakları verilir ve belli bir süre vergi

alınmazdı. Böylece iskan faaliyeti Türkler arasında

teĢvik edilmeye çalıĢılmıĢtır. Buna karĢılık

göçmenlerin yerleĢtirildikleri yerlerden izinsiz

olarak ayrılmalarına da müsaade etmiyordu.

Ayrıca iskan politikasıyla birbirine ve devlete

düĢman olan toplulukların, düzeni bozmaya

yönelik hareket edenlerin sürgün edilmesi

sağlanarak devletin otoritesi güçlendirilmeye

çalıĢılmıĢtır.

Diğer yandan;

Osman Bey‟den sonra yerine oğlu Orhan Bey

geçti. Orhan Bey, ilk iĢ olarak Bursa‟yı fethetti ve

burayı baĢkent yaptı.

I. Kosova SavaĢında Osmanlılar ilk kez top

kullanmıĢ, bu savaĢın sonun I. Murat Ģehit

düĢmüĢtür.

Ġskân politikası sayesinde;

Balkanların TürkleĢmesi ve ĠslamlaĢması

sağlanarak buralarda uzun yıllar kalıcı

egemenlik kuruldu.

BoĢ ve verimsiz araziler tarıma açılarak üretim ve

vergi gelirleri artmıĢtır.

Anadolu‟da konargöçer yaĢayarak devletin vergi

almakta zorlandığı ve güvenlik sorunu çıkardığı

göçebe Türkmenlerin bazıları Balkanlara

yerleĢtirildi.

Balkanlarda Türk-Ġslam kültürü yayıldı.

Müslüman-Türk nüfusu Balkanlarda artırılarak

devlete isyan hareketlerinin önüne kısmen de

olsa geçildi.

Orhan Bey Dönemi'nde

Yaya ve müsellem adıyla ilk düzenli ordu

kuruldu.

Ele geçirilen yerlere kadı ve subaĢılar atandı.

Ġlk kez divan teĢkilatı kuruldu.

Ġlk kez vezir atandı.

Ġznik'te ilk medrese açıldı.

Karamürsel'de ilk kez tersane kuruldu.

Osman Bey döneminde ilk Osmanlı parasını

bastırıldı. Bu durum ekonomik bağımsızlığın

göstergesidir

Page 21: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 20

Yıldırım Bayezıd döneminde;

Ġstanbul kuĢatıldı.

Anadolu Hisarı yapıldı.

Halife tarafından Yıldırım Bayezıd‟a "Sultan-ı

Ġklim-i Rum" unvanı verildi.

Osmanlı Devleti ile Timur Devleti arasında Ankara

SavaĢı(1402) yapıldı. Osmanlılar savaĢı kaybetti.

Ankara SavaĢının Sonuçları

o Osmanlı Devleti dağılma tehlikesi geçirdi.

o Ġstanbul'un alınması gecikti.

o Türkler'in Avrupa'daki ilerleyiĢi durdu.

o Anadolu'da siyasi birlik bozuldu, beylikler

tekrar kuruldu.

o Taht kavgaları yaĢandı ve Fetret Devri baĢladı.

FETRET DEVRĠ (1402 - 1413)

Ankara SavaĢı'ndan sonra Yıldırım Bayezid'ın

oğulları (Süleyman, Mehmet, Musa, Ġsa) arasında

taht mücadeleleri baĢladı.

I. Mehmet döneminde Ġlk deniz savaĢı

Venediklilerle yapılmıĢ ancak kaybedilmiĢtir.

II. Murat döneminde;

o Macarlarla Edirne - Segedin AntlaĢması yapıldı

(1444)

o Haçlılarla yapılan II. Kosova SavaĢı‟ndan sonra

Türkler Balkanlara kesin olarak yerleĢti.

o Türkler, Avrupa karĢısında savunmadan taarruza;

Avrupalılar ise taarruzdan savunmaya geçti.

o Avrupalıların Türkleri Balkanlar'dan atma ümidi

sona erdi.

Anadolu Türk Siyasi Birliğini Sağlama

ÇalıĢmaları

Osmanlı Devleti ilk yıllarda Anadolu beylikleri ile

savaĢmak yerine güçsüz Bizans devleti üzerine

yürüyerek sınırlarını geniĢletmeye çalıĢmıĢtır. Belli

bir siyasi ve askeri güce ulaĢtıktan sonra yönünü

Anadolu Türk beylikleri üzerine çevirmiĢtir.

Anadolu Türk siyasi birliğini sağlamak için atılan

ilk adım; denizcilik alanında çalıĢmalar yapan

Karesioğulları beyliğinin Orhan Bey tarafından ele

geçirilmesidir. Osmanlılar bu sayede hem donanma

sahibi olmuĢlar hem de sınırlarını geniĢletmiĢlerdir.

Yıldırım Beyazıt; Anadolu beylikleri üzerine

yürüyerek Saruhan, Aydın, MenteĢe, Candar,

Karaman ve Germiyanoğulları beyliklerini

Osmanlıya bağladı. 1390 yılında Kütahya merkez

olmak üzere Anadolu Beylerbeyliğini kurdu. Ayrıca

Kadı Burhaneddin Beyliğine son vererek, Anadolu

Türk Birliğini ilk kez büyük ölçüde sağlayan

padiĢah oldu.

Sınırların geniĢlemesi ile birlikte ülke içinde farklı

milletler yaĢamaya baĢladı.

Köylüler tarım ve hayvancılıkla, konargöçer yaĢayan

halk da yaylak ve kıĢlaklarda hayvancılık yapıyordu.

ġehirlerde yaĢayanlar imalat iĢleri ve ticaretle

geçimlerini sağlıyorlardı.

Osman Bey Döneminde gaza ve fetihler eli silah

tutan kimselerle gerçekleĢtiriliyordu.

Orhan Bey sınırların geniĢlemesiyle Türk

gençlerinden sürekli savaĢa hazır bir ordu

oluĢturdu. Bu orduda atsız askere “yaya”, atlı

askere “müsellem” adı verildi.

Rumeli‟de fetihlerin geniĢlemesiyle “yaya ve

“müsellem”ler ihtiyacı karĢılayamaz oldu. Bunun

üzerine Hristiyan ailelerin erkek çocukları asker

olarak yetiĢtirilmek amacıyla toplanmaya baĢladı.

“DevĢirme sistemi” ile yetiĢtirilen askerlerle

“Kapıkulu” ordusu meydana getirildi.

Murat Döneminde

Ġlk kez Yeniçeri Ocağı, Topçu Ocağı kuruldu.

Ġlk kez Pençik Sistemi uygulandı.

Rumeli Beylerbeyliği kuruldu.

Ġlk kez Tımar Sistemi uygulandı ve Tımarlı

Sipahiler oluĢturuldu.

Ġlk kez Kazaskerlik ve Defterdarlık makamı

kuruldu.

Ġlk kez Vezir-i azam atandı.

Ülkenin hanedanın ortak malı anlayıĢı, "Ülke

hükümdar ve oğullarının ortak malıdır."

Ģeklinde değiĢtirildi. Böylece merkezi otorite

güçlendirildi.

1402'den 1413'e kadar devam eden Osmanlı

Devletinin karıĢıklık içinde kalmasına neden

olan bu döneme Fetret (Bunalım) Devri denir.

KardeĢler arasındaki taht mücadelesine son veren

Çelebi Mehmet, devleti yıkılmaktan kurtarmıĢtır.

Bu nedenle devletin ikinci kurucusu sayılır.

ġehirli ve köylülerden oluĢan ve halkın büyük

bölümünü meydana getiren kesime “Reaya”

denilirdi.

Yönetici, asker, din adamları ve ilim adamları ise

“askerî” denilen kesimi oluĢturuyordu.

Page 22: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 21

OSMANLI DEVLETĠ‟NDE ORDU TEġKĠLATI

Osmanlı Devleti‟nde ordu, Kara Kuvvetleri ve Deniz

Kuvvetleri (donanma) olmak üzere iki bölümden

oluĢuyordu.

KARA KUVVETLERĠ: Kara Kuvvetleri de

A- Kapıkulu Askerleri,

B- Eyalet Askerleri,

C-Yardımcı Kuvvetler olmak üzere üç bölüme

ayrılmıĢtı.

A-KAPIKULU ASKERLERĠ

Kapıkulu Askerleri: PadiĢaha bağlı, baĢkentte

oturan, sürekli ve üç ayda bir maaĢ (ulufe) alan

askerlerdir. Kapıkulu Piyadeleri ve Kapıkulu

Süvarileri olarak iki kısma ayrılırdı.

KAPIKULU PĠYADELERĠ

1- Acemi Ocağı: DevĢirme Sistemine göre alınan

çocukların eğitildiği ilk ocaktır. Yetenekliler Enderun

Mektebine gönderilirken diğerleri Kapıkulu Ocaklarına

gönderilirlerdi.

2- Yeniçeri Ocağı: I. Murat zamanında kurulmuĢtur.

Yeniçeriler savaĢ zamanında padiĢahın yanında yer

alırlardı. BarıĢ zamanında Ġstanbul'un güvenliğini

sağlarlardı.

3-Cebeci Ocağı: Yeniçerilerin silahlarını yapan, tamir

eden ve saklayan ocaktı.

4-Topçu Ocağı: Orduya ait topların yapımı, bakımı ve

savaĢlarda kullanılması ile görevli ocaktı.

5-Top Arabacıları Ocağı: Topların sefer sırasında

taĢınmasıyla görevli idi.

6-Lağımcı Ocağı: Kale kuĢatmalarında tünel kazarak

surların altına patlayıcılar koyan ve patlatan ocaktır.

7-Humbaracı Ocağı: Dinamit, bomba, havan topu

yapan ve kullanan ocaktır.

KAPIKULU SÜVARĠLERĠ

1-Sipah-Silahtar: SavaĢta padiĢahın yanında durup

padiĢahı ve çadırı korurlardı.

2-Sağ garipler-Sol garipler: SavaĢta ordunun

ağırlıklarını ve hazineyi korurlardı.

3-Sağ ulufeciler-Sol ulufeciler: SavaĢta saltanat

sancaklarını korurlardı.

B-EYALET ASKERLERĠ

Eyalet askerleri;

Tımarlı Sipahiler, Akıncılar ve Azaplar gibi bölümlere

ayrılmıĢtır.

1-Tımarlı Sipahiler: Dirlik arazi sahipleri (has, zeamet

ve tımar) tarafından yetiĢtirilen atlı askerlerdir. Osmanlı

ordusunun asıl gücünü oluĢtururlardı.

2-Akıncılar: Sınırlardaki eyaletlerde bulunurlar, düĢman

ülkelerine akınlar yaparak askeri hedefler ve düĢman

kuvvetleri hakkında bilgi toplarlardı.

3-Azaplar: Orduya sefer sırasında yol açarlar ve köprü

kurarlardı.

C-YARDIMCI KUVVETLER

Bir savaĢ zamanında bağlı beylik ve devletlerin

(Kırım-Eflak-Boğdan) askerleri de Osmanlı

ordusuna yardım ederlerdi. Bunlar içinde en

önemlisi Kırım kuvvetleriydi.

DENĠZ KUVVETLERĠ (DONANMA)

Osmanlılarda ilk denizcilik faaliyetleri Karesi

Beyliğinin alınmasıyla baĢladı. Bu donanma ile

Osmanlılar Rumeli‟ye geçme imkanı elde ettiler.

I. Bayezıt zamanında Gelibolu‟da bir tersane

kuruldu. Ġlk ciddi deniz savaĢı I. Mehmet

zamanında Venedik‟le yapıldı.

Osmanlı donanması Kanuni döneminde Ege ve

Akdeniz‟in en önemli gücü haline gelmiĢtir.

Donanmada Karamürsel, Kalite, Kadırga ve Mavna

adı verilen küçük gemiler yanında Fırkateyn ve

Kalyon denilen büyük gemiler de bulunurdu.

Barbaros Hayrettin Pasa, Turgut Reis, Salih Reis,

Pirî Reis, Murat Reis, Seydi Ali Reis, Kılıç Ali Reis

meĢhur Türk denizcileridir.

OSMANLI DEVLET TEġKĠLATI

Osmanlı Devleti'nde devlet yönetimi, Merkezi Yönetim

ve TaĢra Yönetimi olarak ikiye ayrılırdı.

A. MERKEZĠ YÖNETĠM

Osmanlı Devleti merkeziyetçi ve mutlak otoriteye

dayalı bir yönetim anlayıĢı ile yönetiliyordu.

Devletin baĢında PadiĢah adı verilen bir hükümdar

bulunurdu.

PadiĢahlar, Bey, Gazi, Hünkar, Hüdavendigar ve

Sultan gibi unvanlar kullanırlardı.

PadiĢah erkek çocuklarına Ģehzade denirdi.

I. Ahmet 1603 yılında Sancağa Çıkma usulünü

kaldırarak "Kafes Usulü"nü getirdi. Bu tarihten

itibaren Ģehzadeler sarayda yetiĢtirilmeye baĢlandı.

Bu durum Ģehzadelerin devlet tecrübesinden

yoksun yetiĢmelerine neden olmuĢtur.

ġehzadeler, yetiĢmeleri için sancaklara vali olarak

gönderilirlerdi. Buna "Sancağa Çıkma" denilirdi.

Devlet yönetiminde tecrübe kazanmaları için

yanlarına "Lala" adı verilen tecrübeli devlet

adamları verilirdi.

Osmanlıda donanma komutanına Kaptan-ı Derya,

gemi komutanlarına Reis ve deniz askerlerine de

Levent denirdi.

Page 23: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 22

I. Ahmet devrine kadar Osmanlı Devleti'nde

padiĢah öldüğü zaman yerine kimin geçeceği

belirlenmemiĢti. Her Ģehzadenin padiĢah olma

hakkı bulunduğundan bu durum Ģehzadeler

arasında taht kavgalarının çıkmasına neden

olmuĢtur.

Divan teĢkilatı Orhan Bey zamanında kurulmuĢtur.

II. Mahmut döneminde Divan kaldırılarak yerine

Bakanlar Kurulu kurulmuĢtur.

Divan üyeleri ve görevleri

PadiĢah: PadiĢahlar Fatih'e kadar (1475) divanın

baĢkanı idiler. Fatih'ten sonra padiĢahlar divan

toplantılarına katılmadılar.

Vezir-i Azam (Sadrazam): PadiĢahın mutlak vekili

olup günümüzdeki BaĢbakan' in konumundadır.

PadiĢah mührünü taĢır, padiĢah adına tayin ve

terfiler yapar ve devlet iĢlerini yürütürdü.

Sadrazamlar padiĢah yerine sefere çıktıkları zaman

orduya komuta ederlerdi.

Vezirler: Günümüzde Devlet Bakanları konumunda

olan vezirler daha çok askeri ve siyasi iĢlerden

sorumlu idiler. Tecrübeli birer devlet adamı olup

vezir-i azamın yardımcısı idiler. Osmanlı Devleti

büyüdükçe sayıları artmıĢtır.

Kazaskerler: Anadolu ve Rumeli Kazaskeri olmak

üzere sayıları ikidir. Adalet, eğitim, kültür ve

diyanet iĢlerine bakarlardı. Divandaki büyük

davalara bakan kazaskerler ayrıca kadı ve

müderrislerin (profesör) tayin ve terfilerine

bakarlardı. Günümüzdeki hem Milli Eğitim hem

Adalet Bakanı konumundaydılar.

Defterdarlar: Günümüzdeki Maliye Bakanı'nın

konumunda olup, devletin bütün mali iĢlerinden

sorumludur. Anadolu ve Rumeli defterdarları olmak

üzere sayıları ikidir.

NiĢancı: Protokol, yazı ve tapu iĢlerinde sorumlu

idi. PadiĢah adına yazılan ferman, berat ve diğer

belgelere padiĢahın tuğrasını (imzasını) çekerdi.

Osmanlı kanunlarını çok iyi bilen niĢancılar

gerektiği zaman Divana bilgi verirlerdi.

Reis‟ül-küttap: Günümüzün DıĢiĢleri Bakanıdır.

ġeyhülislam: Divanda alınan kararların Ġslam

dinine uygun olup olmadığına bakardı.

Kaptan-ı Derya: Donanmanın en büyük

komutanıdır. Gerektiğinde divana çağrılırdı.

B. TAġRA YÖNETĠMĠ

Osmanlı Devleti'nde, ülke eyaletlere, eyaletler

sancaklara, sancaklar kazalara ve kazalar da köylere

ayrılmıĢtır. Eyaletler idari bakımdan kendi içinde

üçe ayrılıyordu.

1. Merkeze Bağlı Eyaletler: Anadolu ve Rumeli

Beylerbeyliği olmak üzere ikiye ayrılıyordu. BaĢında

Beylerbeyi bulunurdu. Bu eyaletlerin halkı daha çok

Müslüman Türklerden oluĢuyordu.

2. Özel Yönetimi Olan Eyaletler: Trablusgarp,

Cezayir, Tunus, Mısır, Basra, Bağdat, gibi

eyaletlerdir. Bu eyaletlerden yıllık belirli bir vergi

alınmaktadır. Dirlik Sistemi uygulanmamaktadır. Bu

eyaletlerin vergi gelirleri açık artırma yoluyla

Mültezim adı verilen Ģahıslar tarafından toplanırdı

(iltizam usûlü).

3. Ġmtiyazlı Eyaletler (Bağlı Beylikler): Ġç iĢlerinde

serbest, dıĢ iĢlerinde Osmanlı Devleti'ne bağlı Eflak,

Boğdan, Kırım ve Erdel gibi eyaletlerdir. Bu

eyaletler Osmanlı Devleti'ne vergi öderler,

gerektiğinde orduya asker gönderirlerdi.

OSMANLI DEVLETĠ YENĠ BAġKENTĠNDE

II. MEHMET (FATĠH SULTAN MEHMET) DÖNEMĠ

(1451-1481)

A. ĠSTANBUL'UN FETHĠ (1453)

1. Fethin Nedenleri

Bizans'ın Osmanlı Ģehzadelerini devlete karĢı

kıĢkırtması.

Bizans'ın Avrupa devletlerini Osmanlılar'a karĢı

kıĢkırtması ve Haçlı Seferlerini teĢvik etmesi.

Bizans'ın Osmanlı Devleti'nin toprak bütünlüğünü

bozması ve Osmanlı Devleti için sürekli tehdit

oluĢturması.

Ġstanbul'un coğrafi konumu ve önemli ticaret yol-

ları üzerinde bulunması

Peygamber efendimizin (S.A.V) Ġstanbul'un fethi ile

ilgili hadisinin II. Mehmet'i fetih için teĢvik etmesi.

I. Ahmet döneminde Ekber ve ErĢed Kuralı

çıkarılarak Osmanlı ailesinin en büyük ve en akıllı

olanının tahta geçmesi kuralını getirdi. Böylece

taht kavgaları ve kardeĢ katli önlendi.

Divan-ı Hümayun: Osmanlı Devleti‟nde, devlet

iĢlerinin görüĢülerek karara bağlandığı en

yüksek kurula Divan-ı Hümayun denilirdi.

Divanda alınan kararlarda son söz padiĢaha ait

olduğu için, divan bir danıĢma meclisi

niteliğindedir. Divan, hem yönetim kurumudur,

hem de en yüksek mahkemedir.

Page 24: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 23

2. Fetih için yapılan hazırlıklar

Anadolu Hisarı'nın karĢısına Rumeli Hisarı

yaptırıldı.

Dönemin en büyük topları (ġahi) döktürüldü. Ha-

van topları icad edildi.

Surlara yaklaĢmak için tekerlekli kuleler yapıldı.

Ġstanbul'u denizden kuĢatmak için 400 parçalık

donanma hazırlandı.

Avrupa'dan, karadan gelecek yardımları engel-

lemek için Balkanlarda bir ordu hazır tutuldu.

Bizans'ın Aldığı Tedbirler

Surlar tamir edilerek asker yerleĢtirildi.

Haliç'in giriĢi eski gemiler ve kalın zincirlerle

kapatıldı.

Avrupalı devletlerden yardım istendi.

Rum ateĢi (grejuva) denilen silahların sayısı artırıldı.

Ġstanbul'un Fethi

II. Mehmet gerekli hazırlıkları tamamlayarak Ģehri

karadan ve denizden 6 Nisan 1453'te kuĢattı. 72

parçalık bir donanma kızaklardan kaydırılarak

Haliç'e indirildi. 53 gün süren kuĢatmadan sonra 29

Mayıs 1453 tarihinde Ġstanbul fethedildi.

Ġstanbul'un fethinden sonra Ortodoks

Patrikhanesi Osmanlı Devleti'nin koruyuculuğu

altına alınarak varlığını devam ettirmesi sağlandı.

Fatih Sultan Mehmet, Ġstanbul'u fethettikten sonra

Ortodoks Kilisesi'nin Ġstanbul'da kalmasına izin

vermiĢtir. Böylece;

Ortodoksları kendi yanına çekerek Avrupa Hı-

ristiyan birliğini parçalamayı,

Balkanlardaki fetihlerde Ortodoksların desteğini

kazanmayı,

Ortodoksları kontrol altında tutmayı amaçlamıĢtır.

SINIRLAR GENĠġLĠYOR

Balkanlardaki GeliĢmeler

Ġstanbul'un fethinden sonra Fatih, Hristiyan

dünyasının birleĢmesini engellemek ve

Balkanlardaki Osmanlı egemenliğini kalıcı hâle

getirmek için fetih hareketlerine baĢladı.

Sırbistan, Mora Yarımadası, Eflâk, Boğdan,

Bosna, Hersek ve Arnavutluk fethedildi.

Anadolu'daki GeliĢmeler

Ġstanbul'un fethinden sonra Fatih, Karadeniz

kıyılarını denetim altına almak, Karadeniz ticaret

yolu üzerindeki Osmanlı egemenliğini güç-

lendirmek ve Anadolu Türk birliğini sağlamak

için Anadolu'da fetihlere yöneldi.

1459'da Batı Karadeniz'de önemli bir ticaret

merkezi olan Amasra Cenevizlilerden alındı.

1460'ta Candaroğullarından Sinop alınarak bu

beylik Osmanlı topraklarına katıldı.

1461'de Trabzon fethedilerek Trabzon Rum

Ġmparatorluğu'na son verildi.

1466'da Karamanoğulları‟ndan Konya ve Karaman

alındı.

Osmanlı Devleti ile Akkoyunlu Devleti arasında

Otlukbeli SavaĢı (1473) yapıldı.

Böylece Doğu Anadolu'nun güvenliği sağlandı ve

Osmanlı Devleti'nin sınırları Fırat Nehri'ne kadar

geniĢledi.

Anadolu'da Türk siyasi birliğini sağlama yolunda

önemli bir adım atıldı.

II. Bayezid Dönemi (1481 -1512)

Bu dönem Cem Olayı, Safevi tehlikesi, çocukları

arasındaki mücadeleler ve II. Bayezıd‟ın savaĢtan

hoĢlanmayan kiĢiliği nedeniyle fetihler açısından

biraz sönük geçmiĢtir.

Ġstanbul'un Fethinin Türk Tarihi Açısından

Sonuçları

1. Osmanlı Devleti imparatorluk hâline geldi ve

Ġstanbul devletin baĢkenti oldu.

2. Osmanlı Devleti toprak bütünlüğüne kavuĢtu.

3. Ġstanbul Boğazı, Karadeniz Ticaret Yolu Osmanlı

Devleti'nin denetimine geçti.

4. II. Mehmet'e "Fatih" unvanı verildi.

5. Osmanlı Devleti'nin KuruluĢ Dönemi sona erdi,

Yükselme Dönemi baĢladı.

Ġstanbul'un Fethinin Dünya Tarihi Açısından

Sonuçları

1. Doğu Roma (Bizans) Devleti yıkıldı.

2. Orta Çağ sona erdi, Yeni Çağ baĢladı.

3. Karadeniz ticaret yolunun Osmanlı Devleti'nin

eline geçmesi üzerine Batı Avrupa kıyısındaki

devletlerin açık denizlere çıkarak yeni yollar aramaları

Coğrafi KeĢiflerin baĢlamasında etkili oldu.

4. Ġstanbul'un fethinden sonra buradan ayrılan bilim

adamları Ġtalya'ya yerleĢerek Avrupa'da Rönesans'ın

baĢlamasında etkili oldular.

5. Ġstanbul'un fethiyle kale ve surların top gülleleriyle

yıkılabileceği anlaĢıldı. Bu geliĢme, Avrupa'da

feodalite (derebeylik) rejiminin yıkılmasında ve

mutlak krallıkların güçlenmesinde etkili oldu.

Fatih'in Mora ve Trabzon'u alması Bizans'ı

yeniden canlandırma umutlarını sona

erdirmiĢtir.

Page 25: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 24

OSMANLI DENĠZ ĠMPARATORLUĞU

ORHAN GAZĠ: Osmanlıların denizcilik deneyimleri

olmamasına rağmen küçük gemilerden oluĢan bir

donanma kurarak Marmara Denizi'ne açıldılar. Bu

dönemde Osmanlılar sınırlarına kattığı Karesi

Beyliği donanmasından faydalandılar.

YILDIRIM BEYAZID döneminde Gelibolu'da

tersane kuruldu ve Gelibolu donanmanın üssü

oldu.

FATĠH SULTAN MEHMET: Karadeniz kıyılarında

güvenliğin sağlanması ve Karadeniz ticaret yolları

üzerinde güvenliğin kurulmasını istiyordu. Bu

amaçla;

1459'da Cenevizlilerden Amasra'yı aldı.

1460'ta Candaroğullarından Sinop‟u aldı.

1461'de Trabzon Rum Devleti'ne son verdi ve

Trabzon'u aldı.

1477'de Kırım Hanlığı'nı Osmanlı Devletine bağladı.

II. BEYAZID: Karadeniz'in kıyısında bulunan Kili ve

Akkerman kaleleri fethedildi. Venediklilerden

Ġnebahtı, Modon ve Koron kaleleri alındı.

YAVUZ SULTAN SELĠM:

Osmanlı donanmasını büyüttü.

Yavuz‟‟un baĢarıları ve Osmanlı Ġmparatorluğu'nun

Kuzey Afrika'da bir güç merkezi haline gelmesi,

Akdeniz'de bağımsız olarak faaliyet gösteren Türk

ve Müslüman denizcileri Osmanlı Devleti ile

kaynaĢtırmıĢtır.

KANUNĠ SULTAN SÜLEYMAN:

Rodos adası fethedildi (1522). Rodos'un fethiyle

Suriye ve Mısır ticaret yolunun güvenliği sağlandı.

Kanuni Avrupalıların Barbaros dedikleri Hızır Reis'i

Ġstanbul'a davet etti ve onu Kaptan-ı Derya olarak

donanma komutanlığına atadı (1533). Böylece

onun yönetiminde olan Cezayir Osmanlı

yönetimine geçti.

PREVEZE DENĠZ SAVAġI (1538)

Barbaros Hayrettin PaĢa'nın Akdeniz'de kazandığı

baĢarılar Avrupalıları telaĢlandırdı. Preveze

önlerinde Andrea Dorya komutasındaki Haçlı

donanması ile Barbaros Hayrettin PaĢa

komutasındaki Osmanlı Donanması karĢılaĢtı.

Preveze zaferiyle;

Venedikliler Osmanlı Devleti'ne vergi vermeyi kabul

etti.

Kanuni'nin görevlendirdiği Turgut Reis,

Trablusgarp ve Bingazi‟yi Osmanlı topraklarına

kattı. 1560 yılında Ġspanyolların elinde bulunan

"Cerbe" adasını da aldı.

KIBRIS'IN FETHĠ (1571)

Lala Mustafa PaĢa komutasındaki donanma, Kıbrıs'ı

Venediklilerden aldı.

ĠNEBAHTI DENĠZ SAVAġI (1571)

Kıbrıs'ın alınması üzerine Venedik, Ceneviz,

Ġspanya, Portekiz ve Malta donanmalarından

oluĢan Haçlı donanması Osmanlı donanmasını

Ġnebahtı körfezinde yendi (1571).

Ġnebahtı yenilgisiyle Osmanlı Devleti'nin

Akdeniz'deki hakimiyeti sarsılmıĢsa da, kısa sürede

kurduğu bir donanma ile üstünlüğü yeniden

sağlamıĢtır.

Osmanlı donanması XVI. yüzyıldaki baĢarılı deniz

fetihlerini sonraki yüzyıllarda devam ettiremedi.

Gemi teknolojisindeki ilerlemeleri takip

edememesi, gemicilerin eğitimine yeterince

önem vermemesi donanmanın eski gücünü

yitirmesine neden oldu. Sonuçta Akdeniz‟deki

hâkimiyetini kaybeden Osmanlı, güçlü bir deniz

gücü olmaktan çıktı.

Girit‟in Fethi: Girit, Venedik‟e bağlı korsanların

elindeydi. Bu korsanlar Osmanlı Devleti‟nin

gemilerine zarar vererek ticaret yapmalarını

Cem Sultan Olayı;

Osmanlı Devleti'nde fetih hareketlerinin

yavaĢlamasına neden oldu.

Ġspanya'da zor durumda kalan Müslümanlara

gerekli yardım yapılamadı.

Anadolu'da yayılan Ġran tehlikesine gereken

karĢılık verilemedi.

Cem Sultan'ın Rodos Ģövalyeleri ve Papaya

sığınması, Cem Sultan Olayının bir dıĢ sorun

hâline gelmesine neden olmuĢtur.

Kırım‟ın alınması ile Karadeniz bir Türk Gölü

haline geldi. Doğu ticaret yolları (Ġpek Yolu)

güvenlik altına alındı.

Akdeniz bir Türk gölü haline geldi.

Kıbrıs'ın alınmasıyla;

Anadolu, Suriye ve Mısır arasındaki deniz

yolları güvenlik altına alındı.

Doğu Akdeniz'de Osmanlı hakimiyeti güçlendi.

Ġnebahtı Deniz SavaĢı‟na neden oldu.

Page 26: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 25

engelliyordu. Ada 25 yıl süren bir seferin ardından

ancak Osmanlı idaresine geçti (1669).

ÇeĢme Baskını: Osmanlı Devleti, Rumeli‟de Rusya

ile savaĢ hâlindeydi. Ġngiliz donanması ile iĢ birliği

yapan Ruslar, baskın yaparak ÇeĢme limanına

demirlemiĢ Osmanlı donanmasını yaktı (1770).

Navarin Baskını: Yunan Ġsyanı ve Osmanlı-Rus

savaĢı sırasında Rusya, Ġngiltere ve Fransa

donanmaları Osmanlı donanmasına baskın

yaparak yaktılar.(1827)

Sinop Baskını: 1853 Osmanlı – Rus (Kırım) savaĢı

sırasında Rus donanması Sinop‟ta bulunan Osmanlı

donanmasını yaktı (1853).

DĠĞER SĠYASĠ GELĠġMELER

YAVUZ SULTAN SELĠM (1512-1520)

1514 yılında Safevi Devleti ile Çaldıran SavaĢı

yapıldı. Osmanlı Devleti savaĢı kazandı ve Doğu

Anadolu Osmanlı hakimiyetine girdi.

KANUNĠ SULTAN SÜLEYMAN DONEMĠ (1520-1566)

Osmanlı Devleti'nin en parlak dönemidir.

Onun döneminde Osmanlı Devleti topraklarını hızla

geniĢletmesinin yanı sıra kültür ve sanat

bakımından da zirveye ulaĢmıĢtır.

Bu dönemde Macarlarla yapılan Mohaç Meydan

SavaĢı kazanılmıĢ,

I.Viyana KuĢatması yapılmıĢ,

Ġran üzerine seferler düzenlenmiĢ,

Hint Deniz Seferleri yapılmıĢtır.

FARKLILIKLARA RAĞMEN

Osmanlı Devleti üç kıtada 600 yıldan fazla hüküm

sürmüĢ bir devlettir. Birbirinden farklı milletler

(Türk, Arap, Rum, Bulgar v.s.) ve farklı din ve

mezhebe inanan insanlar (Müslüman, Hristiyan,

Yahudi) bir arada yaĢadı. Osmanlı Devleti bu

farklılıklara rağmen insanları ahenk içinde idare etti.

Bugün Balkanlarda, Orta Doğu‟da insanlar kendi

dillerini konuĢabiliyor, kültürel değerlerini

değiĢmeden sürdürebiliyorsa bu hoĢgörü

sayesindedir.

HoĢgörü ve adalet, Osmanlı Devleti‟nin fetihlerini

kolaylaĢtıran en önemli faktörlerdendi.

Osmanlı‟da birlikte yaĢamanın en güzel

kanıtlarından biri yanda tanıtıcı resmi yer alan 1895

yılında II. Abdülhamit Döneminde açılan

Darülaceze‟dir.

Darülaceze kimsesiz çocuklar, evsiz, hasta,

engelli ve yaĢlıların barınması için kurulmuĢtur.

Günümüzde de faaliyetini sürdüren bu kurum dil,

din, ırk, mezhep farkı gözetmeksizin cami, kilise ve

havrasıyla insanlara hizmet etmeye devam

etmektedir.

GEZ DÜNYA‟YI GÖR KONYA‟YI

o Malazgirt Zaferi ile baĢlayan Türk tarihi sürecinde

Anadolu Ģehirleri, yüzyıllar boyunca pek çok eser

ile Türk kültür, sanat ve estetiğini yansıtan yapılarla

donatılmıĢtır.

o Ġlk çağlardan kalma bir yerleĢim yeri olan Alaeddin

Tepesi etrafında geliĢen Konya, Selçuklu ve

Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerine sahiptir.

o Ġnsanoğlunun yerleĢtiği ilk Ģehirlerinden biri olan

Çatalhöyük de bu ilimizin sınırlar içinde bulunuyor.

o Konya‟daki pek çok cami, türbe, medrese,

çeĢme ve en önemlisi de Mevlana Müzesi her yıl

yüz binlerce turistin akınına uğruyor.

o Konya‟nın tarihî ve kültürel mirasını tanımamızı

sağlayan en önemli eserlerden biri Alaeddin

Tepesi. Bir zamanlar tepenin etrafını çevreleyen

surlar günümüze kadar ulaĢamamıĢ. Tepeyi

süsleyen en önemli eser Alaeddin Camisi. Türkiye

Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubad‟ın adını taĢıyan

cami, döneminin en büyüğü. Minberindeki ahĢap

iĢlemelerle Türk sanatının eĢsiz bir örneği.

Mısır Seferi ile Osmanlı Devleti ile Memlükler

arasında Mercidabık (1516) ve Ridaniye (1517)

SavaĢları yapıldı. Böylece;

Memluk Devleti yıkıldı.

Baharat yolu Osmanlı'nın eline geçti.

Halifelik Osmanlı PadiĢahlarına geçti.

Ġlk Osmanlı halifesi Yavuz Sultan Selim oldu.

Osmanlı Donanmasının Yakıldığı Yerler

1571 Ġnebahtı Yenilgisi

1770 ÇeĢme Baskını

1827 Navarin Olayı

1853 Sinop Baskını

Çünkü Osmanlı Devleti, hoĢgörü ve adaleti

yönetiminin temel esasları yaptı. Halk arasında

dil, din, kültür ve değerleri ne olursa olsun

ayrım yapmadı. Bu sayede insanlar kendi inanç,

dil, kültür ve yaĢam biçimini korudular.

Page 27: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 26

o Bu eserlerin dıĢında Selçuklu ve Osmanlı

Dönemlerine ait birçok mimari eser var Konya‟da.

ĠĢte onlardan birkaçı:

Ġnce Minareli Medrese: Türkiye Selçuklu Devleti

zamanında XIII. Yüzyılda inĢa edilmiĢtir. XIX. yüzyılın

sonuna kadar eğitim veren medrese günümüzde

TaĢ ve AhĢap Eserler Müzesi olarak hizmet vermektedir.

Selimiye Camisi: XVI. yüzyılda Osmanlı padiĢahı II.

Selim tarafından yaptırılmıĢtır. Kesme taĢtan inĢa

edilmiĢ olan camiyi bir büyük kubbe örtmekte ve

caminin üç kapısı bulunmaktadır.

Ġplikçi Camisi: Türkiye Selçuklu Devleti döneminde XIII.

yüzyılda inĢa edilmiĢtir. Yakınında bulunan Ġplikçiler

ÇarĢısı nedeniyle bu ismi almıĢtır. Cami düz çatılı olup

duvarları tuğla ve kesme taĢtan örülmüĢtür.

NASIL ETKĠLEDĠK, ETKĠLENDĠK?

Türk Modası

Osmanlı Devleti ile Avrupa devletlerinin

etkileĢiminde elçilerin önemli katkısı oldu. Özellikle

Osmanlı elçilerinin ziyaretleri Avrupa‟da büyük

yankı uyandırdı. Ziyaretler ile kültür ve sanat

alanında Osmanlı esintileri Avrupa‟ya yayıldı.

Yine XVII. yüzyılda Fransa‟ya elçi olarak gönderilen

Süleyman Ağa ve maiyeti kısa sürede halkın

hayranlığını kazandı. Maskeli balolarda Türk

kültürünü yansıtan elbiseler giymek moda oldu.

Süleyman Ağa evini halılar, minderler, divan adıyla

meĢhur olacak sedirler, gül suyu kokan eĢyalar ile

döĢedi ve evi büyük ilgi gördü. Avrupa‟da Alla

Turka (Türk Usulü) denilen Türk Modası baĢladı.

Türk müziği

XVII. yüzyılda Evliya Çelebi‟nin de yer aldığı

Osmanlı elçilik heyeti Viyana‟ya doğru yola çıktı.

ġehre büyük bir kalabalık hâlinde mehter takımı ile

girdi. Osmanlı heyetini izleyen halk ĢaĢkınlık ve

hayranlık içindeydi. Böylece Osmanlı müziği

Avrupa‟da tanınmaya baĢladı.

Mehterden etkilenen Beethoven, Mozart gibi

müzisyenler eserlerinde Türk müziği

nağmelerine yer verdiler. Mozart‟ın “Türk

MarĢı” Beethoven‟ın “Büyük Senfoni” adlı

eserleri buna güzel bir örnektir.

Türk kahvesi

Süleyman Ağa içtiği kahve ile de ilgi odağı oldu.

Böylece kahve Fransa‟da yaygınlaĢtı. Ġngiltere‟de de

moda hâline gelen kahvenin tüketildiği Türk

kahvehaneleri açıldı. Zaman içinde kahvehaneler

Avrupa‟da sosyal hayatın vazgeçilmez unsurları

oldu. Kahvenin Türk usulüne göre tüketilmesi

modası da yaygınlaĢtı. Avrupalılar, Osmanlı

topraklarından ülkelerine geri dönerken kahve

değirmenleri, kahve fincanları ve kaĢıklar getirdi.

Günümüzdeki “Kafe” kültürü iĢte böyle ortaya

çıktı.

Türk sanatı

Avrupa‟da, zenginler evlerinin bir odasını Türk

köĢesi olarak Türk çinileri, halıları ve divanlarla

süslemeye baĢladılar. Türk kilim ve halı motifleri

Avrupalı ressamların resimlerinde yer aldı.

Günlük eĢyalar dıĢında mimari alanda da Osmanlı

mimarisinin estetik unsurları Avrupa‟da çeĢitli

eserlerde yer almaya baĢladı. XVIII. yüzyılda

Almanların inĢa ettiği aĢağıda fotoğrafı bulunan ve

Almanya sınırları içindeki Schwetzinger (ġatzinger)

Camisi Osmanlı mimarisine olan hayranlığı

yansıtır.

Ticaret, Osmanlı ile Avrupa devletleri arasındaki

etkileĢimi daha da arttırdı. Birçok ürün bu sayede

Avrupa‟da kullanılmaya baĢlandı. Osmanlı‟da halı,

madenî ve seramik eĢyalarda kullanılan lale figürü

özellikle Hollanda‟da büyük ilgi gördü.

Avusturya elçisi Busbecq‟in (Busbek) Ġstanbul‟dan

Avrupa‟ya taĢıdığı lale, Hollanda‟da “Türklerin

Lalesi” olarak yaygınlaĢtı. Zamanla bir tutkuya

dönüĢen lale yetiĢtiriciliği sanata da yansıdı, birçok

Hollandalı ressamın eserine konu oldu.

AVRUPAYA AÇILAN KAPI

LALE DEVRĠ (1718-1730)

Osmanlı tarihinde 1718 Pasarofça AntlaĢmasıyla

baĢlayıp 1730 Patrona Halil Ġsyanı ile sona eren

döneme Lale Devri denir.

Ġstanbul‟da yetiĢtirilen laleler bu dönemin simgesi

olmuĢ ve edebiyatçı Yahya Kemal Beyatlı ve

tarihçi Ahmet Refik Altınay tarafından döneme bu

isim verilmiĢtir.

Dönemin padiĢahı III. Ahmet, Sadrazamı

NevĢehirli Damat Ġbrahim PaĢa, Ģairi Nedim,

sembolü laledir.

o Osmanlı Devleti ile Avrupa devletleri önce savaĢ

meydanlarında karĢılaĢtılar. SavaĢlar siyasi

iliĢkilere, siyasi iliĢkiler ticari iliĢkilere, ticari

iliĢkiler de kültürel olarak iki uygarlığın

etkileĢimine neden oldu. Osmanlı kültürü

Avrupa‟yı, Avrupa kültürü de Osmanlı‟yı

etkiledi.

Osmanlı Devleti ilk defa Lale devrinde

Avrupa‟dan geri kaldığını anlamıĢ ve

Avrupa‟daki geliĢmeleri takip etme ihtiyacı

duymuĢtur.

Page 28: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 27

Lale Devrinde Yapılan Yenilikler

1- XVIII. yüzyılda Avrupa‟dan alınan en önemli

yenilik Türkçe eserler basacak bir matbaanın

kurulmasıdır.

2-Avrupa‟nın Osmanlı Devleti‟ni etkilediği alanların biri

de mimaridir.

XVIII. yüzyıldan itibaren Osmanlı mimarisinde

Avrupa‟nın etkileri görülmeye baĢladı. Avrupa

saraylarına benzer saraylar yapıldı. Sarayların

mimarisi dıĢında iç dekorasyonunda da Avrupa

tarzı eĢyalar kullanılmaya baĢlandı. Mobilyalı

salonlar geleneksel odaların yerini aldı. Ocakların

yerini Ģömineler, divanların yerini koltuklar,

sandalyeler, masalar aldı. Zamanla halk da bu

yaĢamı benimsedi.

XVIII. yüzyılda Avrupa ile kurulan yakın iliĢkiler

sonucu birçok Avrupalı sanatçı Ġstanbul‟a geldi.

Vanmour (Vanmur) da bu sanatçılardan biridir.

Atölyesi sanatseverlerin uğrak yeri hâline gelen

Vanmour‟un çalıĢmaları Osmanlı sanatçılarını da

etkiledi.

Ünlü Osmanlı Minyatür sanatçısı Levnî de bu

dönemde güzel eserler verdi. Avrupa resim

sanatının etkisi ve matbaanın geliĢi geleneksel

minyatür sanatının gerilemesine ve minyatür

konularının değiĢmesine sebep oldu.

Mehter müziği Avrupa‟yı etkilediği gibi Avrupa

müziği de Osmanlı‟yı etkiledi. Avrupalı

müzisyenler Osmanlı Devleti‟nde görevlendirilmeye

baĢlandı.

Avrupa müziğinin yanında tiyatro, opera, bale

gibi sahne sanatları da zaman içinde halkın ilgi

gösterdiği sanatlardan oldu. Bu sanatlar orta

oyunu, karagöz, meddah gibi sahne sanatlarının

yerini almaya baĢladı.

3- Viyana, Paris gibi Avrupa baĢkentlerinde ilk kez

geçici elçilikler açıldı. Amaç Avrupa‟daki geliĢmeleri

yakınan takip etmekti.

4- Kütüphaneler kuruldu. Doğu klasikleri Türkçe‟ye

çevrildi.

5-Ġstanbul‟un su ihtiyacını karĢılamak için Derya-ı Sim

denilen su bendi yaptırıldı.

6- Ġlk kez çiçek aĢısı yapıldı.

7-Yeniçerilerden bir Tulumbacılar Bölüğü (Ġtfaiye

teĢkilatı) kuruldu.

8- Yalova‟da kağıt fabrikası ve Ġstanbul‟da Çini

atölyesi kurulmuĢtur.

SEYYAHLARIN DĠLĠNDEN OSMANLI KÜLTÜRÜ

Seyyah, gezmeyi görmeyi kendisine iĢ edinen

kimselere denir. Gezgin, turist.

Seyahatname, bir yazarın gezip gördüğü

yerlerden edindiği bilgi ve izlenimlerini anlattığı

esere denir.

Seyahatnameler bir yerin bir kültürün bir devletin

tanınması için önemli kaynaklardır.

Seyyah denilince aklımıza ilk olarak Evliya Çelebi,

seyahatname denilince de Evliya Çelebi‟nin

Seyahatnamesi gelmektedir. Evliya Çelebi gibi

bizden seyyahlardan baĢka Osmanlı topraklarını

yabancı birçok seyyah ziyaret etmiĢtir.

Yabancı seyyahlar Türkler hakkında Ģu gözlemlerde

bulunmuĢlardır.

o Türkler temizliğe önem verirler.

o Türkler misafirperverdir.

o Türk askeri çok cesurdur.

o Türkler yardımlaĢma ve dayanıĢmaya önem verirler.

o Türkler hoĢgörülüdür.

o Türkler gösteriĢten uzak bir yaĢam sürerler.

o Türkler ailelerine çok önem verirler.

o Türkler arasında kavga, gürültü, küslüğe çok az

rastlanır.

YENĠ KURUMLARLA DEĞĠġEN TOPLUM HAYATI

Osmanlı Devleti‟nin Avrupa karĢısında XVII.

yüzyıldan itibaren gerilemeye baĢlamasıyla devlet

adamları bu duruma çareler aradılar. XVIII.

yüzyıldan itibaren gerçekleĢtirilen ıslahatlarla

Avrupa‟daki kurum ve geliĢmeler alınarak

ülkenin ilerlemesi yönünde çalıĢmalar yapıldı.

Islahatlardan en önemlileri haberleĢme ve ulaĢım

alanındaydı.

Matbaanın kullanılmaya baĢlamasıyla halkın

hayatında görülen önemli geliĢmelerden biri

gazetelerin yayımlanmasıdır.

Yayımlanma amacı ise halkı eğitmek, haber ve

kanunların duyurulmasını sağlamaktı. Ayrıca ülkeye

gelen gemiler, dıĢarıdan alınan ve dıĢarıya satılan

ürünlere ait bilgilere de yer veriliyordu. Gazete

zaman içinde ülke içinde yaĢayan farklı milletlerin

Paris‟e elçi olarak giden Yirmisekiz Mehmet

Çelebi ve oğlu Mehmet Sait, yurda dönüĢünde

Ġstanbul‟da Ġbrahim Müteferrika ile matbaayı

kurdu(1727). Matbaada coğrafya, tarih, askeriye,

bilim ve teknoloji alanlarında eserler basıldı.

PadiĢah III. Ahmet hattatların iĢsiz kalmasını

önlemek için ilk Türk matbasında dini kitap

basılmasını yasakladı. Bu matbaada basılan ilk

eser Vankulu Lügatı idi.

Osmanlı‟da yayımlanan ilk Türkçe Resmî Gazete

Takvim-i Vakayi‟dir. Takvim-i Vakayi 1831

yılında haftalık olarak yayımlanmaya baĢladı.

Gazete iç haberler, dıĢ haberler, askerlik iĢleri,

bilimler tayinler, ticaret ve fiyatlar bölümlerinden

meydana gelmekteydi.

Page 29: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 28

de okuyabilmesi için Arapça, Rumca, Ermenice ve

Fransızca olarak da yayımlanmıĢtır.

Ülkenin her bölgesinde dağıtılan bu gazeteyi baĢka

Türkçe gazeteler izledi. Gazete halkın yaĢamında

önemli bir yer edindi.

XIX. yüzyıl baĢlarında Avrupa‟nın büyük bölümünde

halkın mektubunu gönderebildiği, gazetesini

alabildiği postaneler bulunmaktaydı.

HaberleĢme alanında bir ıslahat yapılması gereği

duyan Osmanlı devlet adamları 1840‟da Posta

Nezareti‟ni kurdular. Ġllere postaneler açıldı. Ülke

sınırları içinde halkın mektup, paket ve paraları

düzenli bir Ģekilde ulaĢtırılmaya baĢlandı. Ayrıca

gazete ve resmî evraklar da posta yoluyla ülkenin

çeĢitli yerlerine ulaĢtırıldı.

Osmanlı Devleti de telgrafı 1854 yılında Kırım

SavaĢı sırasında kullanmaya baĢladı. Telgraf, kısa

sürede hatların çekilmesiyle ülke içinde en önemli

haberleĢme aracı hâline geldi.

XIX. yüzyılda bilim ve teknolojinin büyük geliĢme

gösterdiği Avrupa‟da buharlı makinelere dayalı

ulaĢım araçları kullanılmaya baĢladı. Buharlı

gemiler ve trenler ulaĢımı hızlandırdı ve

kolaylaĢtırdı. Osmanlı Devleti de bu teknik

geliĢmeleri yakından izleyerek kendi topraklarında

yaygınlaĢması için çaba gösterdi.

Zaman içinde Anadolu ve Rumeli topraklarında

demir yolu ağı geniĢledi. 1888‟de Ġstanbul‟u

Avrupa‟ya bağlayan demir yolu açıldı. “Orient

Express” treni ile çok sayıda turist Ġstanbul‟a geldi.

Demir yolları sayesinde ulaĢım kolaylaĢtı ve

ucuzladı. Bu sayede ülkenin yer altı ve yer üstü

kaynakları ve ürünleri tüketim bölgelerine taĢındı,

ihracat arttı.

XIX. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı Devleti‟nde

bankalar yabancıların elindeydi. Ülkede, millî bir

bankaya ihtiyaç duyulmakta ancak bunun için

yeterli sermaye birikimi bulunmamaktaydı.

Bundan en çok zarar gören kesim ise çalıĢan

nüfusun büyük çoğunluğunu oluĢturan çiftçilerdi.

Geçim sıkıntısı içinde bulunan çiftçilerin kredi

alabilecekleri bir kurum olmadığı için, özel

Ģahıslardan yüksek faizle borç alıyorlardı.

Zor durumdaki çiftçilerin dertlerine çare

bulunabilmesi için devletin tarımsal üretime sahip

çıkması isteniyordu.

O dönemde Osmanlı Devleti‟ne bağlı Rumeli‟deki

NiĢ kenti Valisi olan Mithat PaĢa, çiftçilerin içinde

bulundukları zor koĢulları görmüĢ, çiftçilerin yüksek

faizle borç veren kiĢilerin elinden kurtarılması için

çözüm yolları aramıĢtır.

Böylece 1863 yılında, çiftçilerin oluĢturduğu

kaynakla, Mithat PaĢa öncülüğünde Memleket

Sandıkları kuruldu. Mithat PaĢa, Memleket

Sandıkları‟nı oluĢtururken Türk gelenekleri arasında

zaten var olan ve karĢılıklı yardımlaĢma esasına

dayanan imece geleneğinden esinlenmiĢtir.

Zamanla Memleket Sandıkları tüm ülkeye yayıldı.

Memleket Sandıkları 1888 yılında özellikle tarımla

uğraĢan halka destek olan Ziraat Bankasına

dönüĢtürülmüĢtür.

II. MAHMUT DÖNEMI (1808-1839)

Islahatların en yoğun olduğu dönemdir.

Ayanlarla padiĢah arasında “Sened-i Ġttifak”

yapılmıĢtır. PadiĢahın yetkileri ilk kez

kısıtlanmıĢtır.

Yeniçeri Ocağı kaldırılmıĢtır(1826). Böylece

ıslahatların önündeki en büyük engel kaldırılmıĢtır.

Ġlk nüfus sayımı yapıldı.

Osmanlı Devleti ilk buharlı gemiyi 1827 yılında

Ġngiltere‟den satın aldı. Ġstanbul‟da, ulaĢımda

kullanılan bu gemilerin sayıları zamanla arttı.

UlaĢım, düzenli hâle getirilerek 1851 yılında

ġirket-i Hayriye kuruldu. ġirket-i Hayriye,

vapurlarıyla Ġstanbul Boğazı‟nın iki yakasını

birleĢtirdi. Kayıklarla yapılan kısa mesafeli

yolculuklar yerini konforlu ve hızlı vapurlara

bıraktı. Vapurlar sayesinde ulaĢım kolaylaĢtı.

Böylece önemli yerleĢim yerleri hâline geldiler.

UlaĢım alanında buharlı gemilerden sonra ikinci

atılım demir yolu yapımıyla gerçekleĢtirildi. 1856

yılında ilk demir yolu hattımız Ġzmir ile Aydın

arasında inĢa edilmeye baĢladı. Ġlk demiryolunun

burada yapılmasında nüfusunun kalabalık

olması ve bölgenin ticaret potansiyelinin

geliĢmiĢ olması önemli rol oynamıĢtı.

III.SELIM / NIZAM-I CEDIT DÖNEMĠ

(1789–1807)

Nizam-ı Cedit, yeni düzen anlamına gelmektedir.

Aynı zamanda III. Selim‟in kurduğu Batı tarzı

ordunun adıdır.

Bu ordunun ihtiyaçlarını karĢılamak için ayrı bir

Ġrad-ı Cedit Hazinesi kurulmuĢtur.

Avrupa‟da ilk sürekli elçilikler açıldı.

Ġlk devlet (resmi) matbaası kuruldu

Yerli malı kullanımı yaygınlaĢtırılmaya

çalıĢılmıĢtır.

Kabakçı Mustafa Ġsyanı ile tahttan indirildi.

Yeniçerilerin öldürdüğü son padiĢahtır.

Page 30: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 29

Divan-ı Hümayun kaldırıldı ve yerine Bakanlık

(Nazırlık) sistemi getirildi.

Ġlk posta teĢkilatı ve karantina teĢkilatı kuruldu.

Köy ve mahalle muhtarlıkları oluĢturuldu.

Ġlk resmi gazete yayınlandı-1831. (Takvim-i

Vakayı)

Tımar sistemi kaldırıldı.

Ġlköğretim zorunlu hale getirildi. (Ġstanbul‟da)

OSMANLI DEVLETĠ'NDE DEMOKRATĠKLEġME

HAREKETLERĠ

SENED-Ġ ĠTTĠFAK: 1808‟de II. Mahmut ve ayanlar

arasında imzalanmıĢ bir sözleĢmedir. Böylece

Osmanlı Devletinde padiĢahın yetkileri ilk kez

kısıtlanmıĢtır.

TANZĠMAT FERMANI

(Gülhane Hatt-ı Hümayunu) 1839

PadiĢah Abdülmecid döneminde Mustafa ReĢit PaĢa

tarafından hazırlanmıĢ ve Gülhane Parkı‟nda ilan

edilmiĢtir.

1-Kanun önünde herkes EġĠTTĠR.

2-VERGĠ kiĢilerin kazancına göre alınacak.

3-RÜġVET ve iltimas kaldırılacak.

4-ASKERLĠK iĢleri belli bir düzene göre yapılacak.

5-KANUNUN üstünlüğü kabul edilecek.

( Fermanın ana maddelerinin kodlaması: EVRAK)

ISLAHAT FERMANI 1856

Avrupalı devletlerin baskısıyla ilan edilen ferman,

Tanzimat Fermanı‟nın geniĢletilmiĢ halidir. Bu

fermanla azınlıklar, Müslüman halktan daha

ayrıcalıklı hale geldiler.

MEġRUTĠYET DÖNEMĠ (1876-1908)

1876'da II. Abdülhamid döneminde ilân edilen I.

MeĢrutiyet ve hazırlanan Kanun-u Esasi (Anayasa)

ile halk yönetimde söz sahibi olmuĢtur ve böylece

Osmanlı Devletinin yönetim Ģekli "meĢruti

monarĢi" Ģeklinde değiĢmiĢtir.

Anayasa gereği padiĢahın yanında halkın seçmiĢ

olduğu vekillerden oluĢan Mebusan Meclisi

oluĢturulmuĢtur.

Meclisteki azınlıkların olumsuz faaliyetleri ve 93

Harbinden dolayı II. Abdülhamid meclisi kapatarak

meĢrutiyete son vermiĢtir.

1908 yılında bazı Osmanlı aydınlarının çalıĢmaları

neticesinde tekrar meĢrutiyet yönetimine geçilmiĢ

ve MeĢrutiyet ikinci kez ilan edilmiĢtir.

Bazı Kurumlar ve KuruluĢ Tarihleri

1792 Mühendishane-i Berri Hümayun

1839 Jandarma TeĢkilatı

1840 Posta TeĢkilatı

1855 Telgraf Müdürlüğü

1856 Mekteb-i Mülkiye (Siyasal Bilgiler Fakültesi)

1866 Aydın-Ġzmir Demiryolu

1868 DanıĢtay (ġura–yı Devlet)

1868 Galatasaray Lisesi

1870 Posta ve Telgraf Müdürlüğü

1873 DarüĢĢafaka

1887 Ġstanbul Arkeoloji Müzesi

1888 Ziraat Bankası

1896 Darülaceze

1909 Emniyet Genel Müdürlüğü

Tanzimat Fermanı ile Osmanlı Devleti‟nde

padiĢah gücünün de üstünde kanun gücünün

olduğu kabul edilmiĢ ve bu ferman ile Osmanlı

Devleti hukuk üstünlüğünü kabul etmiĢtir.

Böylece Osmanlı Devleti‟nde halk ilk defa

seçme ve seçilme hakkını kullanmıĢ ve

yönetime katılmıĢtır.

Page 31: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 30

BULUġLARIN SERÜVENĠ

BuluĢlar, insanoğlun doğaya hakim olma

çabasından ve karĢılaĢılan sorunlara çözüm bulma

isteğinden doğmuĢtur.

Hayatımızı etkileyen birçok buluĢ(icat) binlerce

yıllık geçmiĢe sahiptir. BuluĢlar insanların

karĢılaĢtığı zorluklar sonucunda ortaya çıkmıĢtır.

Yapılan her buluĢ insanların hayatını daha da

kolaylaĢtırmıĢtır.

Zaman içinde teknoloji ve bilimin geliĢmesine

katkıda bulunmuĢ uygarlıklar; Mezopotamya,

Mısır, Çin ve Hindistan‟da kurulmuĢtur.

Bu uygarlıkların kuruldukları yerlerin ortak

özellikleri Ģunlardır:

Uygun iklim koĢulları,

Bol su kaynakları ve tarıma elveriĢli topraklar,

Yer altı ve yer üstü doğal kaynaklar bakımından

zengin olmaları,

Göç ve ticaret yolları üzerinde bulunmalarıdır.

TEKERLEK: Tüm çağların en önemli mekanik icadıdır.

Kesilen ağaç kütüklerinin yuvarlanmasının görülmesi

tekerleğe ilham kaynağı olmuĢtur.

En eski tekerlek yaklaĢık 5000 yıl önce

Mezopotamya'da yapılmıĢtır. Çömlekçilerin toprağı

Ģekillendirmede yardımcı bir araç olarak (Çömlekçi

çarkı) kullandıkları tekerleğin arabalara takılması

ulaĢımda köklü bir dönüĢüme neden oldu.

Makinelerin çoğunda, saatlerde, yel

değirmenlerinde, buhar makinelerinde ayrıca

otomobil, bisiklet gibi taĢıtlarda tekerlek ve

tekerlek ilkesine dayanan diĢli ve çarklar vardır.

BARUT: Çinliler tarafından bulunmuĢtur. Daha sonra

Türkler vasıtasıyla Çinlilerden Müslüman Araplara

geçmiĢtir.

♦ Haçlı Seferleri sırasında Avrupalılar barut yapmayı

Müslümanlardan öğrendiler. Barut sayesinde top,

tüfek gibi ateĢli silahlar yapıldı.

♦ Fatih Sultan Mehmet'in Ġstanbul‟u fethi, kale ve

surların top gülleleriyle yıkılabileceğini ortaya

çıkardı.

♦ Bunu gören Avrupalı krallar top kullanarak,

derebeylerine ait Ģato ve kaleleri yıktılar. Böylece

Avrupa‟da feodalite yıkıldı, merkezi krallıklar

güç kazandı.

MÜREKKEP: MÖ 1300'e doğru Çinliler ve Mısırlılar

kandillerde aydınlatmadan oluĢan isi su ve bitki

zamklarıyla karıĢtırarak hazırlanan mürekkebi buldular.

Ġlk çağlarda kullanılan mürekkep, parĢömen üzerine

yazmak için deriye iyice sinen ve silinmesi kolay

olmayan, özel dayanıklı bir mürekkepti.

MUM: Günümüzden yaklaĢık 2000 yıl önce icat

edilmiĢtir.

Mum, çevresi balmumuyla ya da don yağıyla

sarılmıĢ bir fitilden oluĢur, yakılan fitilin alevi

balmumunun ya da don yağının bir bölümünü

eritir; böylece fitil sürekli yanarak ıĢık saçar. Bu

bakımdan mum, kullanılması daha kolay bir yağ

lambasıdır.

Yağ lambaları ve mumlar, gazyağıyla aydınlatmanın

yaygınlaĢtığı 19. yüzyıla kadar baĢlıca yapay ıĢık

kaynakları olmayı sürdürdüler.

CAM: Fenikeli denizciler tarafından bulunmuĢtur.

Mezopotamya'da bulunan ilk cam örneklerinin

tarihi MÖ 3. yüzyıla dayanır.

MÖ 1000 yıllarında Mısırlılar cam elde etmeyi

baĢardılar. Suriyeli cam ustaları "Cam Üfleme

Tekniği'ni kullandılar.

Türklerde cam sanatı; Selçuklularla beraber baĢladı ve

Osmanlı döneminde geliĢti. Türkiye'de ilk cam fabrikası

1934 yılında PaĢabahçe'de kuruldu.

Camın hammaddesi kumdur. Kumun yapısında

bulunan silisyum dioksit, yüksek sıcaklıkta erir.

Camın hafif olması ve aydınlığı sağlaması yanında

estetik olması da kullanım alanını geniĢletmiĢtir.

ÇeĢm-i Bülbül: Anadolu atölyelerinin çıkardığı bir

üründür. Bu teknik, modern cam endüstrisinin

ilerlemiĢ yöntemlerinin bile geleneksel ustaların

çalıĢmalarını geçemediği bir tekniktir.

BULUġLARIN SERÜVENĠ

SOSYAL BĠLGĠLER 7

ÜNĠTE 4 – ZAMAN ĠÇĠNDE BĠLĠM

BuluĢ (Ġcat): Bilinen bilgilerden yararlanarak daha

önce bilinmeyen yeni bir bulguya ulaĢma veya

yöntem geliĢtirme, icat.

Tarihteki BuluĢlardan Bazıları

Sümerler: MÖ 3500‟lü yıllarda yazıyı, MÖ

3200‟lü yıllarda ise tekerleği icat ettiler.

Babiller: MÖ 3000‟li yıllarda ilk tarımsal ürün

toplama makinesini kullandılar.

Fenikeliler: MÖ 1300‟lü yıllarda ilk alfabeyi icat

ettiler.

Lidyalılar: MÖ 700‟lü yıllarda ilk madeni parayı

icat ettiler.

Ayrıca;

Tales, MÖ 540‟ta ilk geometri okulunu kurdu.

Herodot; MÖ 450‟ de dünya haritasını çizdi.

ArĢimet, MÖ 200‟de kaldıraç kanunlarını

keĢfetti.

Page 32: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 31

SÖZ UÇAR YAZI KALIR

Günümüzden binlerce yıl önce, insanoğlu kendini ifade

etmek için mağara duvarlarına hayvan resimleri

çizmiĢtir. Bu Ģekilde baĢlayan insanoğlunun iz bırakma

tutkusu, altı bin yıllık bir geçmiĢi olan yazının ortaya

çıkmasını sağlamıĢtır.

Ġlk yazı örnekleri, nesneleri gösteren resimler

Ģeklindeydi. Ġlk yazıyı bulan Sümerler, konuĢma

dilini yazı diline çevirmek suretiyle düĢünceyi ve

tarihi gelecek kuĢaklara bırakma yöntemini de

bulmuĢ oldular.

Ġlk yazı çeĢitleri Sümerlerin kil tablet üzerine

yazdıkları harflerin biçimi çiviye benzediği için bu

yazıya çivi yazısı adı verildi. Çivi yazısını Babil ve

Hitit gibi uygarlıklar da kullanmıĢlardır.

Eski Mısırlıların kullandığı resimli yazıya

"hiyeroglif” denir. Bu yazıda harfler resimlerle

ifade edilir. Hiyeroglif yazılar yalnızca duvara ve

anıtlara yazılırdı.

ALFABE: Fenikeliler yazıyı çeĢitli harflerle anlatarak

ilk alfabeyi icat ettiler. Bu alfabe Yunanlılar ve

Romalılar tarafından da geliĢtirilerek Latin Alfabesi

oluĢturulmuĢtur.

KAĞIT: Uygarlık yolunda icat edilmiĢ en önemli

buluĢlardan biridir. Ġlk olarak Mısırlılar "papirüs"

adını verdikleri bitkilerin üzerine yazılar

yazmıĢlardır. Mezopotamyalılar kil tabletlere,

Çinliler ipekli kumaĢ üzerlerine yazmıĢlardır.

Çinliler bu kumaĢların çok pahalı olmasından

dolayı, arayıĢ içerisine girerek kâğıdı icat

etmiĢlerdir.

Kâğıdın kullanılması ile birlikte Avrupa'da ve

dünyada bilginin paylaĢılması ve kültürün

aktarılması kolaylaĢmıĢtır.

MATBAA: Dünya'da bilinen ilk matbaa Çinliler

tarafından kullanılmıĢtır. Uygurların da matbaacılık

faaliyetine baĢlamalarında komĢuları olan Çin etkili

olmuĢtur.

Matbaanın baĢlangıcı tam olarak bilinmemesine

rağmen modern matbaayı 15. yüzyılın ortalarında

Alman Johann Gutenberg yapmıĢtır.

Osmanlı Devleti'nde Kâğıt ve Matbaa

Matbaanın Osmanlı Devleti'nde kullanılması ancak 18.

yüzyılda gerçekleĢmiĢtir. Fakat Osmanlı Devleti'nde

yaĢayan Musevi ve Ermeni azınlıklar daha önce ( II.

Bayezıd döneminde) matbaayı kullanarak kendi

dillerinde kitaplar basmıĢlardır.

Osmanlı Devleti, Lale Devri'nde Batı'nın

ilerleyiĢini takip etmek için Avrupa ülkelerine

elçilikler açmıĢtır. Bunlardan biri olan ve Fransa'ya

elçi olarak atanan 28 Mehmet Çelebi'den,

Fransa'nın uygarlık, eğitim, askerî alandaki

geliĢmeleri takip ederek rapor etmesi istenmiĢtir.

28 Mehmet Çelebi'nin oğlu olan Sait Mehmet

Efendi, hazırladığı raporda Avrupa‟daki geliĢmenin

eğitimden kaynaklandığını, bunun için Osmanlı

Devleti‟nin de matbaayı kullanması gerektiğini

belirtmiĢtir.

Osmanlı Devleti'nde Türk matbaacılığının

kurulmasında önemli Ģahsiyetlerden biri de

Ġbrahim Müteferrika'dır.

Ġbrahim Müteferrika, 1726 yılında Matbaanın

Gerekleri adlı bir dilekçeyle dönemin sadrazamı

NevĢehirli Damat Ġbrahim PaĢa ile Ģeyhülislama

baĢvurdu. Ancak sadece din dıĢı kitapların basımı

için izin alabildi.

1727 yılında da Sait Efendi ile birlikte ilk

Osmanlı matbaasını kurdu.

Yazı, Sümerler tarafından 3200‟lü yıllarda

Mezopotamya‟da icat edilmiĢtir. Yazının icadı

aynı zamanda Tarih Çağlarının baĢlamasını da

sağlamıĢtır.

Yazının bulunması ile;

Bilgiler, toplanabilir, saklanabilir ve iletilebilir

hale gelmiĢtir.

Ġnsanlar ve toplumlar arasında bilgi ve kültür

aktarımı hızlanmıĢtır.

Eğitim öğretim faaliyetleri kolaylaĢmıĢtır.

Ġnsanlar ve toplumlar arasındaki etkileĢim

artmıĢtır.

Matbaanın Osmanlı Devleti'ne geç

gelmesinin nedenleri;

1. Dinî tutuculuk,

2. Teknik nedenler,

3. Toplumun hazır olmaması,

4. Hattatlık mesleğinin yaygın olması ve hattatların

iĢsiz kalabileceği düĢüncesi.

Ġlk yazı: Sümerler

♦ Ġlk kağıt: Çinliler

♦ Ġlk matbaa: Çinliler

♦ Hareketli matbaa: John Gutenberg

♦ Osmanlı‟da ilk matbaa: Ġbrahim Müteferrika

Page 33: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 32

TÜRK VE ĠSLAM DEVLETLERĠNDE YETĠġEN

BĠLGĠNLER

Matematik alanında

HAREZMî: Matematik alanındaki çalıĢmaları ile

cebirin temelini oluĢturmuĢtur. Sıfır‟ı (0) bulmuĢtur.

NASUREDDĠN TUSÎ: "Kesenler Teoremi" adlı

eseriyle Trigonometrik çalıĢmalara yer vermiĢtir.

Kenar açı bağıntısını bulmuĢtur.

ÖMER HAYYAM: Matematikçi, edebiyatçı ve

astronomi uzmanıdır. Celali takvim adıyla bilinen

takvimi hazırlamıĢtır.

CAHĠT ARF: (1910-1997),Kendi adıyla bilinen

matematik kuramları ile dünya çapında tanınır. Arf

değiĢmezi, Arf halkaları ve Arf kapanıĢları gibi

kendi adıyla bilinen matematiksel terimleri bilim

dünyasına kazandırdı.

Tıp alanında

ĠBN-Ġ SĠNA: Tıp alanının yanında felsefe,

astronomi, matematik, fizik, kimya gibi alanlarda da

çalıĢmalar yapmıĢtır. En ünlü eseri "El Kanun fi‟t

Tıp- Tıp Kanunu" adlı eseridir. Avrupalılar

tarafından Avicenna olarak bilinir.

Fizik alanında

FARABĠ: Felsefe ve mantık ile uğramıĢtır. Muallim-i

Sani (Ġkinci Öğretmen) olarak bilinir.

Astronomi alanında

ULUĞ BEY: Semerkant'ta kurduğu medrese ve

gözlemevi, bilimsel çalıĢmaların geliĢmesinde etkili

olmuĢtur. Bu medrese ve gözlemevinde Ali KuĢçu

ve Kadızâde-i Rumi gibi devrin önemli bilim

adamları çalıĢmalar yapmıĢtır. "Uluğ Bey Zici" adlı

eseri astronomi konusunda önemli bilgiler

vermektedir.

BĠRUNÎ: Astronomi, matematik, eczacılık ve

coğrafya uzmanıdır. Ġbn-i Sina, gibi bilginlerle

birlikte çalıĢtı. Gazneli sarayında büyük saygı gördü.

Biruni, 1973 yılında doğumunun 1000.yıl dönümü

nedeniyle UNESCO öncülüğünde bütün dünyada

anılmıĢtır.

Ġslam devletlerindeki bilimsel geliĢmeler,

Selçuklular zamanında devam etmiĢtir. Türk-Ġslam

devletlerinde bilgin, filozof ve sanatkârlar

yetiĢmiĢtir. Bu dönemde Bağdat'ta kurulan

Nizamiye Medreseleri, bilim ve kültür hayatının

canlanmasında etkili olmuĢtur.

ĠBN-Ġ HEYSEM: Müslüman fizik, matematik ve

astronomi bilginidir. Asıl ününü optik alanında

yaptığı çalıĢmalar ile kazanmıĢtır. Gözde görme

olayının mercekle meydana geldiğini, iki gözün

birden aynı Ģeyi nasıl gördüğünü, ıĢığın küresel ve

parabolik aynalarda yansımasını inceleyerek

aydınlığa kavuĢturmuĢtur.

ALĠ KUġÇU: Babası Uluğ Bey'in kuĢçusu olduğu

için, ailesi "KuĢçu" lakabıyla tanınır. Matematik ve

astronomi uzmanıdır. Ali KuĢçu, Fatih‟in davetiyle

Ġstanbul'a geldi ve Ayasofya medresesine

müderris oldu.

TAKĠYÜDDĠN: Takiyyüddin ilk çalıĢmalarına Galata

Kulesinde III. Murat‟ın himayesinde baĢladı.

PadiĢahın izniyle Tophane üzerinde Frenk Sarayı

diye bilinen boĢ alan gözlemevi için ayrıldı.

Ġstanbul Rasathanesi 1575-1580 yılları arasında

faaliyet göstermiĢtir.

PĠRĠ REĠS: Kitab-ı Bahriye (Denizcilik Kitabı) adlı eseri

yazmıĢtır. Dünya haritasını çizmiĢtir.

KATĠP ÇELEBĠ: Coğrafi bilgiler içeren Cihannüma adlı

eseri ile ünlüdür.

Ayrıca;

AKġEMSEDDĠN: Mikrobu ilk defa keĢfetmiĢtir.

BATTANÎ: Trigonometriyi bulmuĢtur.

RAZĠ: Kızamık ve çiçek hastalığını keĢfetmiĢtir.

ĠBN-Ġ BATUTA: Ġlk kıta seyahatnamesini yazmıĢtır.

------------------------------------------------------------

Ġlkçağdaki bilim adamlarından bazıları:

Teodorus, kilit ve anahtarı bulmuĢtur.

Hipokrat, tıbbın temellerini atmıĢtır.

Heredot, tarihin babasıdır. MÖ 450 de dünya

haritasını çizdi.

Demokritus, atom sözcüğünü günümüz anlamda

ilk kez kullanmıĢtır.

Anaksogaros, ilk astronom olarak kabul edil-

mektedir.

Pisagor, "Pisagor teoremi"ni bulmuĢtur.

ArĢimet, suyun kaldırma kuvvetini bulmuĢtur.

Batlamyus, "Coğrafya" adlı eseri ünlüdür.

Kepler, Galileo, Newton, Einstein astronomi alanında

Avrupa da katkıda bulunmuĢ bilim adamlarındandır.

Astronomi: Gökcisimlerini inceleyen bilim dalıdır.

Rasathane: Gökcisimlerini incelemek için kurulan

gözlemevi.

Zic: Yıldızların yerini ve büyüklüğünü göstermek için

hazırlanan cetvellere denir.

Usturlab: Gökcisimlerinin yüksekliğini ölçen alet.

Page 34: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 33

BĠLĠMSEL BĠRĠKĠM NASIL OLUġTU

Ortaçağ‟da Avrupa‟da hakim olan skolastik

düĢünce nedeniyle bilimsel ve akılcı düĢünce

reddedilmiĢ, bunun yerine kilisenin düĢünceleri tek

gerçek olarak kabul edilmiĢtir. Bu durum

Ortaçağ‟da Avrupa‟da bilimsel geliĢmeleri

engellemiĢtir.

Ayrıca Hristiyan din adamları ve Papa, aforoz

(dinden çıkarma) ve endülüjans (Günahların

atfedilebileceği belge) gibi yetkilerini kullanarak

siyasi bir güç sağlamıĢlardır. Bu yüzden Ortaçağ‟da

Avrupa bilim alanında hiçbir ilerleme

kaydedememiĢtir.

Haçlı Seferleri ile birlikte kâğıt, matbaa barut ve

pusula Avrupa'ya geçmesi yeniçağda Avrupa‟da

birçok yeniliğin yaĢanmasında etkili olmuĢtur.

Yeniçağ‟da Avrupa‟da GeliĢmeler

Barut: Barutun ateĢli silahlarda kullanılmasıyla

birlikte Feodalite (Derebeylik) sistemi zayıflarken,

merkezi krallıklar güç kazanmıĢtır. Bu durum

Avrupa'nın siyasi yapısını değiĢtirmiĢtir.

Kâğıt: Kâğıdın kullanılması ile birlikte Avrupa'da

bilgi ve kültür aktarımı kolaylaĢmıĢtır.

Matbaa: Matbaa sayesinde, yazılmıĢ olan eserler

çoğaltılarak geniĢ kitlelere ulaĢabilmiĢ, uluslararası

kültürel etkileĢimin yaĢanması kolaylaĢmıĢtır.

Pusula: Pusula, insanların yön bulma aracıdır.

Çinlilerin icat ettiği pusulanın geliĢtirilmesi ile

denizciler okyanuslara rahatlıkla açılabilme imkânı

bulmuĢlardır. Bu da Coğrafi KeĢiflerin yapılmasını

kolaylaĢtırmıĢtır.

COĞRAFĠ KEġĠFLER

15. yüzyıl ve 16. yüzyıllarda Avrupalılar tarafından yeni

ticaret yollarının bulunması amacıyla baĢlatılan gezilere

Coğrafi KeĢifler denir.

BaĢlangıçta Portekizliler ve Ġspanyollar tarafından

baĢlatılan Coğrafî KeĢifler, özellikle Ġngilizler,

Fransızlar ve Hollandalılar tarafından

tamamlanmıĢtır.

Coğrafi KeĢifler'in sonuçları

Hristiyanlık yayıldı. Buna karĢılık dünyanın düz

olduğu gibi pek çok yanlıĢ bilgi aktaran din

adamlarına olan güven azaldı.

KeĢfedilen yerlerde yetiĢen domates, vanilya,

patates, tütün, kakao gibi bitki türleri tanındı.

Avrupalıların, keĢfettikleri yerleri

sömürgeleĢtirmesiyle Sömürgecilik baĢladı.

Ticaret yolları değiĢti. Akdeniz limanları ile

Baharat ve Ġpek Yolu eski önemini kaybederken

Hint Okyanusu kıyısındaki limanlar önem kazandı.

Yeni keĢfedilen ülkelerde bol miktarda bulunan

altın ve gümüĢ gibi değerli madenler Avrupa'ya

getirildi. Avrupa'da ticaretle uğraĢan kiĢiler

(Burjuva sınıfı) zenginleĢti. Tüccarların, soyluların

ellerinde bulunan toprakları satın almalarıyla

soylular eski güçlerini kaybettiler.

ZenginleĢen Avrupalılar, kültür ve sanat

hareketlerini desteklediler. Böylece, Avrupa'da

Rönesans'ın doğmasına ortam hazırlamıĢ oldu.

RÖNESANS

"Yeniden doğuĢ" anlamına gelir. 15. ve 16. yüzyılda

Avrupa‟da edebiyat, bilim ve güzel sanatlar alanında

meydana gelen geliĢmelere verilen addır.

Nedenleri:

♦ Coğrafi KeĢiflerle birlikte ekonomik refaha kavuĢan

halkın bilim ve sanata önem vermeye baĢlaması.

♦ Eski Helen ve Roma dönemine ait eserlerin

incelenmesi.

Sebepleri

Ticaret yollarının ( Ġpek ve Baharat yolu

müslümanların eline geçmesi

Coğrafya bilgisinin ilerlemesi

Pusulanın geliĢtirilmesi

Gemicilik sanatındaki ilerlemeler

Efsane ve hurafelere inanmayan cesur

gemicilerin yetiĢmesi

KeĢifler ve KâĢifler

Portekizli Bartelmi Diaz Afrika'nın güney ucuna

ulaĢarak Ümit Burnu'nu buldu (1487).

Ġspanyol asıllı Kristof Kolomb, Amerika

Kıtası'nı buldu (1492). Ancak yeni bir kıta

keĢfettiğini anlayamadan öldü.

Portekizli Vasko do Gama, Ümit Burnu'nu

dolaĢarak Hindistan'a vardı (1498). Böylece Hint

Deniz Yolu bulunmuĢ oldu.

Ġtalyan gemici Ameriko Vespuçi, Amerika'nın

yeni bir kıta olduğunu dünyaya ilân etti ve

kıtaya onun adı verildi. Amerika (1507).

1519'da Portekiz asıllı Macellan tarafından

baĢlatılan batıya seyahat Del Kano tarafından

tamamlanarak (1522) dünyanın yuvarlak

olduğu ilk kez ispatlanmıĢtır.

Page 35: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 34

♦ Kağıt ve Matbaanın öğrenilmesiyle birlikte okuma-

yazma oranının artması, düĢüncelerin geniĢ

alanlara yayılması.

♦ Ġstanbul'un fethinden sonra Ġtalya'ya kaçan

bilginlerin orada yapmıĢ oldukları çalıĢmalar.

♦ Avrupanın Ġslami bilimsel eserleri kendi dillerine

çevirmeleri.

♦ Bilim adamlarını destekleyen "mesen" sınıfının

varlığı.

Rönesans‟ın Ġtalya'da baĢlama nedeni, coğrafi

konumu, ekonomik refahı ve eski Roma antik

eserlerinin burada bulunmasıdır.

Ġtalya'da baĢlayan Rönesans hareketleri, bütün

Avrupa'ya yayılmıĢtır. Rönesans hareketleri Fransa

ve Polonya'da bilim, Ġngiltere ve Ġspanya‟da

edebiyat, Almanya‟da din alanında etkili olmuĢtur.

Sonuçları:

Orta Çağ'ın skolastik kilise düĢüncesi yıkılırken

yerine serbest ve bilimsel düĢünce doğdu.

Hristiyanlığın sanat ve düĢünce üzerindeki baskısı

sona erdi.

Bilim sanat ve edebiyatta pek çok yeni eserler

verildi.

Reform hareketine zemin hazırlandı.

Avrupa'da bilimsel geliĢmelerin önü açıldı.

REFORM

Kelime anlamı düzeltme, yenileme anlamındadır.

16. yüzyılda Avrupa‟da Hristiyanlığın Katolik

mezhebindeki bozulmalara tepki olarak Almanya‟da

ortaya çıkan yeni düzenlemelere “Reform” denir.

Nedenleri:

Kağıt ve matbaayla birlikte okur yazar oranının

artması.

Ġncil'in farklı dillere çevrilmesi sonucu Ġncil'in asıl

içeriğinin öğrenilmesi ve din adamlarına olan

güvenin azalması.

Kilisenin Endülüjans yetkisini kullanarak

zenginleĢmesi ve halkın bu geliĢmelere tepkisi.

Rönesans hareketleriyle birlikte düĢünce

özgürlüğünün oluĢması.

Reform hareketleri, Martin Luther öncülüğünde

Almanya'da ortaya çıkmıĢtır.

Martin Luther kilisenin uygulamalarına karĢı

çıkmıĢtır. Buna karĢılık kilise, Martin Luther'i dinden

çıkarmıĢ ve ölüme mahkûm etmiĢtir. Martin Luther,

Katolik kilisesinin bu kararını protesto ettiği için

Luther taraftarlarına Protestan denilmiĢtir. Böylece

Protestanlık mezhebi doğmuĢtur.

Almanya‟da Protestanlık, Fransa‟da Kalvenizm,

Ġngiltere‟de Anglikanizm mezhepleri ortaya

çıkmıĢtır.

Sonuçları:

Avrupa'da yeni mezhepler ortaya çıkmıĢ mezhep

birliği bozulmuĢ ve mezhep savaĢları yaĢanmıĢtır.

Katolik kilisesine ve din adamlarına olan güven

azalmıĢtır.

Kilisenin elinde bulunan eğitim sistemi laik bir Ģekle

dönüĢtürülmüĢtür.

Kilisenin elinde bulunan topraklar, mallar halk

tarafından paylaĢılmıĢtır.

Bilimsel çalıĢmalar önündeki en büyük engel olan

kiliseler, eski önemini kaybetmiĢtir.

AYDINLANMA ÇAĞI

18. yüzyılda Avrupa'da ortaya çıkan her konuda akla

öncülük tanıyan düĢünce sistemine “Aydınlanma'', bu

düĢünce sistemi ile gelen yeni döneme ise

''Aydınlanma Çağı'' adı verilir.

♦ Bu dönemde deney ve gözlem önem kazanmıĢ,

doğa bilimlerinde büyük geliĢmeler sağlanmıĢtır.

♦ Aydınlanma Çağı'nın oluĢmasında etkili olan bilim

adamlarından bazıları Ģunlardır.

Newton: Fizik ve matematik alanında çalıĢmalar

yapmıĢtır.

Kopernik: Evrende GüneĢ merkezli bir sistem

olduğunu ve GüneĢ'in Dünya etrafında değil, Dünya'nın

GüneĢ etrafında döndüğünü ispatlamıĢtır.

Galileo: Dünya'nın yuvarlak olduğunu ispatlayarak,

kilise tarafından benimsenen, Dünya'nın düz olduğu

görüĢünü yıkmıĢtır.

Descartes: Bilimsel bilgiye ancak matematikle

ulaĢılabileceğini öne sürmüĢ ve bu nedenle analitik ve

geometriyi geliĢtirmiĢtir.

Jan Jack Rousseau: Baskıcı düĢüncelere karĢı çıkarak

demokrasinin doğmasına ve geliĢmesine katkıda

bulunmuĢtur

Rönesansın Temsilcileri

Ġtalya‟da Giovanni Boccaccio, Nikola Makyevel,

Francesko Petrark, Ciyovanni Bellini, Leonardo

Da Vinci, Mikel Anj, Donatello, Rafael;

Fransa‟da Albert Dürer, Francis Bacon,

Montaigne

Ġngiltere‟de William Shakespeare;

Ġspanya‟da Cervantes;

Almanya‟da Martin Luther, Erasmus gibi bilim

adamları yetiĢmiĢtir.

o Osmanlı Devleti Reform hareketlerinden

olumlu etkilenmiĢtir. Çünkü Reformla birlikte,

Avrupa'da mezhep birliğinin bozulması ve

mezhep savaĢlarının baĢlaması Osmanlı'nın Orta

Avrupa‟da ilerleyiĢini kolaylaĢtırmıĢtır.

Page 36: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 35

Aydınlanma Çağı'nda güzel sanatlar alanında da

geliĢmeler olmuĢ, özellikle müzik alanında Mozart,

Bach gibi ünlü besteciler yetiĢmiĢtir.

SANAYĠ ĠNKILABI (ENDÜSTRĠ DEVRĠMĠ)

18. yüzyılda Ġngiltere‟de James Watt tarafından buhar

gücünün makinelerde kullanılmasıyla baĢlayan

teknolojik geliĢmelere denir.

Sonuçları:

El tezgahları ve atölyeler kapanmıĢ, fabrikalar

açılmıĢtır.

Mallar seri ve ucuz olarak üretilmeye baĢlanmıĢtır.

Pazar ve hammadde ihtiyacı artmıĢ,

sömürgecilik hız kazanmıĢtır.

ĠĢçi sınıfı ortaya çıkmıĢtır.

Köyden Ģehre göç baĢlamıĢtır.

SanayileĢemeyen ülkeler sömürge durumuna

düĢmüĢtür.

Osmanlı ülkesi, kapitülasyonların da etkisiyle açık

pazar haline gelmiĢ, küçük esnaf ve Lonca teĢkilatı

çökmüĢtür.

Kapitalizm, Liberalizm, Sosyalizm gibi kavramlar

ortaya çıkmıĢtır.

SüveyĢ kanalı ve Panama Kanalı açılmıĢ

uluslararası ulaĢım ve ticaret geliĢmiĢtir.

DÜġÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ VE BĠLĠM

o Aristo, “Ġnsanı diğer varlıklardan ayırt eden

özellik, düĢünme ve düĢündüklerini ifade etme

gücüne sahip olmasıdır.” demiĢtir. Ġnsan ile

düĢüncenin geliĢimi birlikte olmuĢtur. ÇeĢitli aletleri

icat eden insanlar, doğaya hükmetmeye baĢlamıĢ

ve yeni fikirler üretmiĢlerdir. Bu fikirler sayesinde

günümüzdeki uygarlığa ulaĢılmıĢtır. Ancak bu

yenilikler, toplumları yönetenlerin çıkarlarına uygun

olmayınca düĢünürler büyük sorunlar yaĢamıĢlardır.

o Özellikle Orta Çağ‟da Avrupa‟daki bilim insanları ve

düĢünürler benzer sorunları en çok

yaĢayanlardandır. Bu çağda Katolik Kilisesi dinî,

siyasi ve ekonomik gücü elinde

bulunduruyordu. Bilimsel ve akılcı düĢünceyi

reddederek kiĢisel görüĢleri yasaklamıĢtı.

o Kilise ve papazlar Ġncil‟i kendi çıkarları

doğrultusunda yorumlayarak halkı yanlıĢ

bilgilendiriyor, dinden çıkarma ve Tanrı adına

günahları bağıĢlama yetkilerini kendilerinde

görüyorlardı. Bu duruma karĢı çıkanlar dinden

çıkarılarak yine papazlar tarafından kurulan

engizisyon mahkemelerinde yargılanıyordu.

Yargılama sonucunda pek çok bilim insanı ve

düĢünür, sadece düĢüncelerini söylediği için

cezalandırılmıĢtır. GeçmiĢte yaĢanan bu üzücü

olayların sonrasında devletler kendi anayasalarında,

devletlerarası sözleĢmeler ile düĢünce özgürlüğünü

güvence altına almıĢtır. Bizim anayasamızın 27. ve

Avrupa Ġnsan Hakları SözleĢmesinin 10.

maddelerinde de bu güvence vardır.

o Orta Çağ, Avrupa için baskı ve korku dönemi

olarak adlandırılır. Bu dönemde din adamları ve

soylular her alanda söz sahibiydi. Bilimsel

çalıĢmalar, felsefe, sanat, siyaset ve ekonomide

Katolik kilisesinin sözünden çıkmak ve

görüĢlerini eleĢtirmek mümkün değildi.

o Avrupa‟daki bu baskıcı tutuma karĢılık aynı

dönemde Ġslam dünyasında, Çin ve Hindistan‟da

böyle engeller yoktu. DüĢüncelerin özgürce

ifade edildiği bu bölgelerde bilimsel çalıĢmalar

da geliĢmiĢtir. Avrupa‟daki baskılar, düĢünce ve

ifade özgürlüğünü kısıtlayamamıĢ, dinsel hoĢgörü

artmıĢ ve özgür düĢünce geliĢmiĢtir.

o YaĢanan bu karanlık dönemin ardından biraz

gecikmeli de olsa daha önceki derslerde

gördüğünüz Rönesans Dönemi ve Reform

Hareketleri yaĢanmıĢtır. GeçmiĢten alınan dersler

sayesinde düĢünceleri ifade etme özgürlüğü,

günümüz yönetim sistemi olan demokrasinin ön

Ģartı olmuĢtur.

o Kısaca Orta Çağ‟da, Avrupa‟da dinî ve yönetim

gücünü elinde bulunduran gruplar, bu güçlerin

ellerinde kalması için düĢünce özgürlüğünü

engellemiĢlerdir. Bu durum Avrupa‟ya uzun bir

Orta Çağ karanlık dönemi yaĢatmıĢ, bilimde,

sanatta, felsefe ve siyasette geliĢmelerin

gecikmesine neden olmuĢtur. Tüm yasaklamalar

ve baskılar düĢünce özgürlüğünü yok edememiĢ,

sadece geliĢmelerin olmasını geciktirmiĢtir.

Page 37: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 36

TOPRAĞIN GÜCÜ

o Toprak bütün canlılar için hayat kaynağıdır.

Yeryüzündeki yaĢam toprak sayesinde devam eder.

Ġnsanlar topraktan tarım faaliyetleri ile yararlanır.

Toprak hem bizi beslediği hem de bize vatan

olduğu kutsal kabul edilerek “Toprak Ana” olarak

anılmıĢtır.

o Tarım, insanların ihtiyaçlarını karĢılamak amacıyla

toprağı iĢleyerek ürün elde etmesidir. Bu faaliyet,

topraktan çeĢitli ürünlerin elde edilmesinin yanı sıra

hayvancılık ve ormancılık faaliyetlerini de kapsar.

Ülkemizde nüfusun yaklaĢık yarısı (% 48,4) geçimini

tarımla sağlamaktadır.

o Topraktan yararlanma yolları; tarım ürünleri,

hayvancılık, ormancılık, tuğla-kiremit, porselen,

fayans, cam.

TÜRKĠYEDE TARIMI DESTEKLEYEN KURULUġLAR

Ziraat Bankası: Üreticileri desteklemek için kredi verir.

Tarım ĠĢletmeleri Genel Müdürlüğü: Bitki ve hayvan

ürünlerini arttırmaya, ürünleri çeĢitlendirmeye ve

kaliteyi yükseltmeye çalıĢır.

Devlet Su ĠĢleri: Kurduğu bent, gölet, baraj ve sulama

Ģebekesiyle tarımın sulama ihtiyacını karĢılar.

Tarım Kredi Kooperatifleri: Üreticilerin ürünlerini

değerlendirmek ve fiyat düĢüĢlerine karĢı üreticilerin

zarar görmesini önlemek amacıyla destekleme yapar.

Toprak Mahsulleri Ofisi: Özellikle tahıl ürünlerinin

alım ve satımını yapar. Gerekli depolama tesisini ve

korunmasını sağlar. Bu ürünlerin piyasada bulunmasını

ve fiyat dengesini sağlamıĢ olur.

GAP Ġdaresi BaĢkanlığı: Güneydoğu Anadolu

Bölgesini kalkındırmak için baĢlatılmıĢ bir proje ve onun

yönetim organıdır.

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı: Tüm kurumların

üzerinde olan bakanlık düzeyindeki kurumdur.

Cumhuriyet Dönemi'nde, ülkemizde tarım

olanaklarını artırmak amacıyla;

Sulama, gübreleme ve tohum ıslahına önem

verilmiĢ,

Tarımda makineleĢme ile birlikte modern tarım

yöntemleri uygulanmaya baĢlanmıĢ,

Ziraat Bankası, Toprak Mahsulleri Ofisi Tarım

Kooperatifleri kurulmuĢ,

Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) ile Fırat ve Dicle

nehirleri üzerinde barajlar, hidroelektrik santralleri

ve sulama tesisleri yapılmıĢtır.

Türkiye'de ekili ve dikili alanlar (tarlalar, sebze ve

meyve bahçeleri, zeytinlikler ve nadas alanları)

topraklarımızın 1/3'ünü oluĢturmaktadır.

Ekili ve dikili alanların bölge yüz ölçümleri

oranına göre en fazla kapladığı bölgemiz

Marmara Bölgesi, en az yer bölgemiz ise Doğu

Anadolu Bölgesidir.

Ülkemizde tarım alanlarında sulama

yaygınlaĢtırılırsa;

- Ġklim koĢullarına bağımlılık azalır.

- Üretimde süreklilik ve artıĢ sağlanır.

- Nadas yöntemi terk edilerek toprak her yıl

kullanılabilir.

- Aynı araziden yılda birden fazla tarım ürünü

alınabilir.

- Çiftçinin üretim geliri artar.

- Sebze yetiĢtirilen alanlar geniĢler.

- Endüstri bitkilerinin ekim alanları geniĢler.

Tarımın Türkiye Ekonomisindeki Yeri

Nüfusumuzun önemli bir kısmı tarım sektöründe

çalıĢmaktadır.

Sanayi kuruluĢlarının birçoğunun hammaddesi

tarım ürünleridir.

Ġhraç ürünlerimizin önemli bir bölümü tarım

ürünleridir.

TARĠHTE TOPRAK YÖNETĠMĠ

Hititler döneminde; toprak devletin malıydı. Kral,

bu toprakları üretim yapılması için (iĢletmeleri için)

komutan ve valilere veriyordu. Buna karĢılık, bu

komutan ve valiler, orduya asker besliyorlardı.

Orta Çağ Avrupa‟sında; Feodalite (Derebeylik) adı

verilen bir düzen vardı. Toprak feodal beyler

arasında paylaĢılmıĢtı. Ekonomik güç feodal

beylerin elinde idi. Serfler (köylü-köle) toprakla

beraber alınıp satılabilen sürekli toprak iĢçisi olan

kiĢilerdi. Senyörler (feodal beyler) toprakların ve bu

topraklar üzerindeki her Ģeyin, çalıĢanlar dâhil,

sahibiydiler. Köylüler bu topraklar üzerinde

çalıĢırlardı, bunun karĢılığında para alırlardı.

SOSYAL BĠLGĠLER 7

ÜNĠTE 5 – EKONOMĠK VE SOSYAL HAYAT

Tarımda Verimi Arttıran Faktörler

Toprağın Bakımı, Sulama, Gübreleme, Ġlaçlama,

Tohum Islahı, MakineleĢme, Zirai Mücadele,

Pazarlama

Page 38: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 37

Selçuklularda Toprak Yönetimi; Selçuklularda

topraklar, devletin malı sayılırdı ve bu topraklara

“miri arazi” denirdi.

Miri Arazi dörde ayrılır:

1. Has Arazi: Mülkiyeti ve vergi gelirleri sultan ve

ailesine ait olan topraklardır.

2. Vakıf Arazi: Geliri sosyal yardım kurumlarına ayrılan

topraklardır.

3. Mülk Arazi: Görevlerinde baĢarılı olan devlet

adamlarına verilen topraklardır. Bu topraklar kiĢinin

mülkiyeti sayılır bu toprakları istedikleri Ģekilde

kullanırlardı.

4. Ġkta Arazi: Ordu mensupları ile devlet adamlarına

hizmetleri ve maaĢı karĢılığı verilen topraklardır. Ġkta

sahipleri devlet için atlı asker beslerlerdi.

OSMANLI DEVLETĠNDE TOPRAK YÖNETĠMĠ

A- MĠRĠ ARAZĠ: Mülkiyeti devlete ait olan topraklardır.

Devlet bu toprakları iĢletmesi için üzerinde yaĢayan

kiĢilere verirdi. Toprağı iyi ekip biçmeyen veya üç yıl üst

üste boĢ bırakanlardan toprakları geri alınır, baĢkasına

verilirdi. Amaç; tarımda üretimin devamlılığını

sağlamaktır.

Miri arazinin en önemli bölümünü dirlik arazi

oluĢtururdu.

Dirlik Arazi: Geliri devlet memurlarına ve askerlere

maaĢ ve görev karĢılığı olarak verilen topraklardır.

Dirlik gelirlerine göre üçe ayrılırdı:

Has: Yıllık geliri 100 000 akçeden fazla olan toprağa

denirdi. PadiĢaha, divan üyelerine, beylerbeylerine,

Ģehzadelere ve sancak beylerine verilirdi.

Zeamet: Yıllık geliri 20 000 ile 100 000 akçe arasındaki

topraklara denirdi. Ġkinci derecedeki memurlara

verilirdi. Kadı, SubaĢı, Divan kâtipleri gibi

Tımar: Yıllık geliri 3 000 akçe ile 20 000 akçe arasındaki

topraklara denirdi. SavaĢlarda yararlılık gösterenlere

verilirdi.

Tımar Sisteminin Faydaları

Merkezi otorite güçlenmiĢtir. (Tımarlı sipahiler en

uzak yerlerde bile güvenliği sağlamıĢtır.)

Vergiler düzenli olarak toplanmıĢtır.

Ülke bayındır (imar) hale getirilmiĢtir.

Devlete yük olmadan asker yetiĢtirilmiĢtir.

Toprak sürekli ekip-biçildiği için üretimin

devamlılığı sağlanmıĢtır.

Topraklar üç yıl üst üste boĢ bırakılırsa, bu kiĢinin

elinden topraklar alınarak baĢkalarına verilmiĢtir.

Bu durum üretiminin sürekliliğini sağlamıĢtır.

Osmanlı Devleti‟nde toprak ve ordu sisteminin

temelini Tımar Sistemi oluĢtururdu. Bu sistemde

devlet “Tımarlı Sipahi‟ye belli bir toprak parçası

verirdi. Tımarlı Sipahi, emrindeki askerlerle bu

toprağı ekip biçer, elde edilen gelir, askerlerin

ihtiyaçları ve eğitimi için harcanırdı. Çok disiplinli

bir asker topluluğu olan Tımarlı Sipahiler, savaĢ

zamanında savaĢlara katılırlardı.

B-MÜLK ARAZĠ: Mülkiyet hakkı arazi sahibinin olan

topraklardır. Mülk arazi ikiye ayrılır:

1. ÖĢri Topraklar: Fethedildiği zaman Müslümanlara

verilen topraklardır. Toprağı iĢleyenler, elde ettikleri

ürünün 1/10‟unu vergi olarak devlete verirlerdi.

Bu vergiye “öĢür” denirdi.

2. Haraci Topraklar: Bu toprakların sahipleri

gayrimüslimlerdi (Müslüman olmayanlar).

Bunlardan alınan toprak vergisine “haraç” denirdi.

DEVLETLER NASIL GELĠġĠR

Devletlerin ekonomik olarak geliĢmelerinde etkili olan

faktörlerden biri de dünya üzerinde bulunduğu yerdir.

Ülkemiz, Asya‟yı, Avrupa‟ya bağlayan önemli kara ve

deniz yolları üzerindedir. Bu nedenle ülke

ekonomimizde ticaretin payı oldukça yüksektir.

Pazara yakın olmak ticaretin geliĢmesinde önemli bir

etken olmuĢtur. GeçmiĢten günümüze kadar birçok

uygarlık, malların pazarlara ulaĢtığı ticaret yollarını

denetimleri altına almak için uğraĢmıĢlardır. Bu nedenle

devletlerarasında savaĢlar çıkmıĢ antlaĢmalar

yapılmıĢtır.

Ġlk Çağdan günümüze dünya ticaretinde önem kazanan

yollardan bazıların Ģöyle sıralayabiliriz.

Kral Yolu: Anadolu‟dan baĢlayıp Mezopotamya‟ya

kadar uzanan bu yol MÖ 5. yüzyılda Lidyalılar

tarafından yapılmıĢtır. Bu yol sayesinde Anadolu

ve Mezopotamya arasında ticaret geliĢmiĢ,

kültürel etkileĢim yaĢanmıĢtır.

Ġpek Yolu: Çin‟de üretilen ipeğin ve değerli

eĢyaların kervanlarla Avrupa‟ya taĢınması için Ġlkçağ

ve Ortaçağ boyunca kullanılan ticaret yoludur. Ġpek, porselen, kağıt, baharat ve değerli taĢların

taĢınmasının yanı sıra kıtalar arasındaki kültürel

alıĢveriĢ de bu yolla sağlanmıĢtır. Ġpek Yolu‟nun bir

Tımarlı Sipahi‟ler gelirlerinin bir kısmıyla atlı asker

(cebelü) yetiĢtirirler, bir kısmını da maaĢ olarak

alırlardı. Tımar sistemiyle yetiĢtirilen askerler,

Osmanlı ordusunun önemli bir kısmını

oluĢtururdu. Tımar sistemine bağlı topraklar

“Tahrir Defterlerine” kaydedilirdi.

Page 39: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 38

kolu Karadeniz‟in kuzeyinden, diğer kolu da Ġran ve

Anadolu üzerinden Avrupa‟ya ulaĢıyordu.

Kürk Yolu: Hazar ve Bulgar ülkelerinden baĢlayıp,

Ural, Sibirya ve Altaylar üzerinden Çin'e giden yola

Kürk Yolu deniliyordu. Türkler bu yol ile samur,

kunduz, vaĢak gibi av hayvanlarının kürklerinin

ticaretini yapıyorlardı. Kürk Yolu, Ġpek yoluna

kuzeyden paralel uzanmaktaydı ve Türklerin önemli

gelir kaynaklarından birine aracılık etmekteydi.

Baharat Yolu: Baharat Yolu, eski çağlarda Uzak

Doğu‟yu Batıya bağlayan ticaret yollarından biridir.

Baharat günümüzden çok önce Asya ülkelerinde

biliniyor evlerde kullanılıyordu. O dönemde

Avrupalılar için lüks tüketim malları arasındaydı.

Baharat ticaretinin yapıldığı bu yol Hindistan‟dan

baĢlardı. Baharat yoluyla gelen mallar Akdeniz

limanlarına buradan da Avrupa‟ya ulaĢtırılırdı.

COĞRAFĠ KEġĠFLER

Avrupalıların 15. ve 16. yüzyıllarda yeni ticaret yolları

aramak ve Doğu ülkelerinin zenginliklerine ulaĢabilmek

amacıyla yaptıkları gezilere “Coğrafi KeĢifler” denir.

Coğrafi KeĢiflerin Nedenleri

Doğu ülkelerinin zenginliği ve Avrupalıların

buralara gitmek için yeni yollar aramaları.

Ġpek ve Baharat yolları ile gelen malların çok el

değiĢtirmesinin fiyatları artırması,

Avrupalıların bu ticaret mallarını ilk elden almak

istemeleri

Coğrafya bilgisinin ilerlemesi, yeni ve doğru

haritaların yapılması

Pusulanın geliĢtirilmesi sayesinde gemicilerin,

büyük denizlere ve okyanuslara daha kolay

açılmaya baĢlaması.

Dayanıklı ve sağlam gemilerin yapılması, cesur

gemicilerin yetiĢmesi

Türklerin, Doğu ticaret yollarına (Ġpek ve Baharat

yolları) hâkim olmaları ve Avrupalıların açık

denizlere çıkma ihtiyacı hissetmeleri.

Avrupalıların Hıristiyanlık dinini yaymak istemeleri

KEġĠFLER VE KÂġĠFLER

Portekizli Bartelmi Diaz Afrika'nın güney ucuna

ulaĢarak Ümit Burnu'nu buldu (1487).

Ġspanyol asıllı Kristof Kolomb, Amerika Kıtası'nı

buldu (1492). Ancak yeni bir kıta keĢfettiğini

anlayamadan öldü.

Portekizli Vasko do Gama, Ümit Burnu'nu

dolaĢarak Hindistan'a vardı (1498). Böylece Hint

Deniz Yolu bulunmuĢ oldu.

Ġtalyan gemici Ameriko Vespuçi, Amerika'nın yeni

bir kıta olduğunu dünyaya ilân etti ve kıtaya onun

adı verildi. Amerika (1507).

1519'da Portekiz asıllı Macellan tarafından

baĢlatılan batıya seyahat Del Kano tarafından

tamamlanarak (1522) dünyanın yuvarlak olduğu

ilk kez ispatlanmıĢtır.

BaĢlangıçta Portekizliler ve Ġspanyollar tarafından

baĢlatılan Coğrafî KeĢifler, özellikle Ġngilizler,

Fransızlar ve Hollandalılar tarafından

tamamlanmıĢtır.

COĞRAFĠ KEġĠFLERĠN SONUÇLARI

o Eski ticaret yolları değiĢti. Akdeniz, doğu-batı

ticaretindeki önemini kaybetti. Baharat ve Ġpek

yolları eski önemini kaybetti. Atlas Okyanusu

Limanları önem kazandı.

o KeĢif yapan milletler, keĢfettikleri ülkeleri ele

geçirerek sömürge imparatorlukları kurdular.

o Yeni ülkelerde bol olarak bulunan altın ve gümüĢ

gibi madenler, Avrupa‟ya getirildi ve ticaretle

uğraĢan burjuva sınıfı zenginleĢti. Bunlar

soyluların topraklarını satın aldılar ve soylular eski

güçlerini kaybettiler.

o Burjuva sınıfının zenginleĢmesi sonucu Avrupa

ürünleri yeni pazarlar bulmuĢtur. Bu da Sanayi

Devrimi‟ne ortam hazırladı.

o Amerika, Avustralya, Antarktika gibi yeni kıtalar,

yeni ticaret yolları, yeni uygarlıklar (Aztek, Ġnka,

Maya vb.) bulundu ve tanındı.

o Domates, vanilya, patates, tütün gibi yeni bitkiler

ile yeni hayvan türleri tanındı ve Avrupa‟ya taĢındı.

o Dünyanın yuvarlak olduğu kanıtlandı.

o KeĢfedilen yerlere, özellikle Amerika‟ya Avrupa‟dan

göçler olmuĢ, bu durum Avrupa kültür ve

medeniyetinin yayılmasını sağladı. Avrupa‟da

iĢsizlik azaldı.

o Hristiyanlık yayıldı. Ancak bazı bilimsel gerçeklerin

(Dünya‟nın düz olduğu gibi) ortaya çıkması sonucu

Hıristiyanlık dini zayıfladı, kiliseye ve din

adamlarına duyulan güven azaldı.

o ZenginleĢen Avrupalılar, kültür ve sanat

hareketlerini destekledi. Böylece Avrupa‟da

Rönesans‟ın doğmasına ortam hazırlandı.

Osmanlı Devleti Yavuz Sultan Selim döneminde

Mısır Seferi ile Baharat Yoluna hakim olmuĢtur.

Ġpek ve Baharat Yolunun kara yolları kısmına

Osmanlı Devleti, Akdeniz‟deki deniz yolları

kısmına Venedikliler egemen olmuĢtur. Bu

nedenle Avrupalılar ticaret yollarındaki Osmanlı

ve Venedik etkinliğini ortadan kaldırmak için

Coğrafi KeĢifleri baĢlatmıĢlardır.

Page 40: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 39

Coğrafi KeĢiflerin Türk Dünyası Üzerindeki Etkileri

Coğrafi KeĢifler, Müslüman ülkeler açısından büyük

zararlara neden olmuĢtur. Ġslam ülkeleri

yoksullaĢmıĢ, Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun

hâkimiyetinde olan Ġpek ve Baharat Yolları önemini

kaybetmiĢtir.

Osmanlı topraklarında kervan yolları boyunca

faaliyet gösteren halk ve zanaatkârlar iĢsiz kalmıĢtır.

Bu durum Osmanlı Devleti‟nde ekonomik sıkıntılara

ve Celali Ġsyanlarına zemin hazırlamıĢtır.

KOL GÜCÜNDEN MAKĠNE GÜCÜNE

18. yüzyılın ortalarına kadar Avrupa‟da ekonomik

hayat büyük ölçüde tarıma, küçük el sanatlarına ve

ticarete dayanıyordu. Üretimin asıl kaynağı olan

toprak, soyluların ve kilisenin elindeydi.

Coğrafi KeĢifler sonunda keĢfedilen yeni yerlerden

tonlarca altın ve değerli maden Avrupa‟ya taĢındı.

Avrupa‟da büyük bir sermaye birikimi meydana

geldi.

Rönesans ve Reform hareketleriyle baĢlayan

bilimsel geliĢme 18. Yüzyılın sonlarında en üst

düzeye ulaĢtı. Yeni buluĢlar üretime de

uygulanmaya baĢladı.

Buhar gücüyle çalıĢan makinelerin üretimde

kullanılmasıyla Sanayi Ġnkılabı gerçekleĢti.

Sanayi Ġnkılâbıyla insan ve hayvan gücüne dayalı

üretimden makineyle üretime geçildi.

Dokuma sanayisinde baĢlayan makineleĢme daha

sonra diğer alanlara da yayıldı. Ġlk kez Ġngiltere‟de

baĢlayan Sanayi Ġnkılâbı daha sonra diğer

Avrupa ülkelerine yayıldı. Bu durum, Avrupa ve

dünyada önemli geliĢmelere neden oldu.

Sanayi Ġnkılabı 18.yy‟da ilk olarak Ġngiltere‟de

baĢlamıĢ, daha sonra Avrupa ülkelerine yayılmıĢ ve

tüm dünyayı etkilemiĢtir.

Sanayi Ġnkılâbı ile birlikte atölyelerin yerine

fabrikalar kurulmuĢtur. Ġnsan gücünün yerini

makineler almıĢ böylece kısa sürede üretim artıĢı

olmuĢtur.

Sonuçları

Üretimde insan gücünün yerini makine gücü aldı;

seri üretime geçildi.

Üretim arttı; uluslararası ticaret hızlandı.

Büyük fabrikalar kuruldu; iĢçi sınıfı ortaya çıktı.

Köyden kente göç baĢladı; kentleĢme hızlandı.

Ham madde kaynakları ve pazar alanları bulma

yarıĢı sanayileĢen ülkeler arasında rekabete yol açtı.

ĠĢsizlik bir yandan artarken öte yandan teknoloji

alanlarında yeni yenilikler görüldü, iĢçi sınıfı kendini

korumak için sendikalaĢmaya baĢladı.

Sosyalizm ve Liberalizm gibi düĢünce akımları

ortaya çıktı.

1869'da SüveyĢ Kanalı, 1914'te Panama Kanalının

açılması ile ticaret yolları kısalmıĢtır. Böylece ticaret

daha da geliĢmiĢtir.

SANAYĠ ĠNKILÂBI‟NIN OSMANLI DEVLETĠ'NE

ETKĠLERĠ

Sanayi Ġnkılâbı ile birlikte Avrupa'da makineleĢme

baĢladı. Bu konuda öncülük yapan Ġngiltere hızlı bir

üretime geçti. Ancak seri ve ucuz üretim

beraberinde ham madde ve pazar sorununu ortaya

çıkardı.

Sanayi Ġnkılâbına katılan Avrupa devletleri

dünyanın değiĢik yerlerinde ham madde ve pazar

bulmak için sömürgecilik faaliyetlerine giriĢtiler.

Yükselme Dönemi'nde dünyanın en büyük gücü

olan Osmanlı Devleti bu geliĢmelere ayak

uyduramadığı için güç kaybetmeye baĢladı,

Ġngiltere, Fransa ve Rusya gibi güçlü devletler eski

gücünü kaybetmiĢ olan Osmanlı Devleti'ni açık bir

pazar olarak gördükleri için daha önceden verilmiĢ

olan kapitülasyonları da değerlendirerek mallarını

satmaya baĢladılar. Bu durumun sonucunda el

tezgâhlarıyla üretim yapan Osmanlı esnafı

Avrupa'nın bol ve ucuz mallarıyla rekabet edemedi.

HĠÇ BĠTMEYEN DESTEK: VAKIFLAR

o Tarih boyunca Türkler, toplumsal dayanıĢmaya ve

yardımlaĢmaya önem vermiĢlerdir. Varlıklı kiĢiler,

vakıflar kurarak muhtaç insanlara yardım

etmiĢlerdir.

o Selçuklu Döneminde geliĢme gösteren vakıflar,

Osmanlı döneminde en üst seviyeye ulaĢmıĢtır.

Selçuklu ve Osmanlı döneminde sayıları yüz binlere

yaklaĢan vakıflar toplumun sosyal, ekonomik ve

kültürel hayatına geniĢ ölçüde katkıda

bulunmuĢtur.

o Osmanlı Devleti‟nde toplumun sosyal ve

ekonomik hayat seviyesinin yükseltilmesi,

insanların sağlık, eğitim ve kültür ihtiyaçlarının

karĢılanmasında vakıflar çok önemli bir rol

oynamıĢtır.

o Osmanlı ülkesinde yapılan imaret, cami, mescit,

medrese, kervansaray, han, hamam, yol, su,

köprü, hastane ve okul gibi yapıların tamamı vakıf

hizmetidir.

VAKIF: Bir hizmetin gelecekte de yapılabilmesi için

bazı Ģartlarla ve resmi bir yolla malını ya da parasını

ayırmasıdır.

Page 41: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 40

o Osmanlı Devleti‟nde eğitim vakıflar eliyle

yürütülürdü. Temel eğitimden üniversiteye kadar

eğitimin her aĢaması ücretsizdi. Vakıflar,

öğrencilere yurt ve barınma olanakları yanında

burs da sağlamıĢtır. DarüĢĢifa, darüt‟tıp gibi vakıf

kuruluĢları da sağlık alanında hizmet vermiĢtir. Bu

kuruluĢların sağladığı hizmetler ücretsizdir.

o Vakıf kurumları arasında yer alan Bimarhaneler,

zihinsel engelli bireyler ve psikolojik rahatsızlığı

bulunan insanlara müzik eĢliğinde tedaviler

sunmuĢtur. Osmanlı Döneminde öksüz ve

yetimlere, hastalara, görme özürlülere, sağır ve

dilsizlere, zihinsel engelli bireylere ve ruh

hastalarına da kurulan vakıflar aracılığıyla hizmet

götürülmüĢtür.

o Osmanlı Devleti vakıf sistemini her zaman

desteklemiĢ ve vakıfların korunması için

tedbirler almıĢtır. Devlete ait gelirlerden büyük bir

kısmının vakıflara bırakılması sağlanmıĢtır.

o Cumhuriyet Döneminde her türlü vakıf iĢleri,

BaĢbakanlığa bağlı Vakıflar Genel Müdürlüğüne

devredilmiĢtir.

NASIL EĞĠTĠM GÖRDÜLER

AHĠ TEġKĠLATI (AHĠLĠK)

XIII. yüzyılda Anadolu‟da kurulan Ahilik teĢkilatı,

esnaf, sanatkâr ve üretici birliklerini bir araya

getirerek ekonomik ve sosyal alanda önemli bir

iĢlev görmüĢtür.

Ahilik teĢkilatının kurucusu olan Ahi Evran,

Azerbaycan‟da doğmuĢ daha sonra Anadolu‟ya

gelmiĢtir. KırĢehir ve Kayseri civarlarında Ahilik adı

verilecek olan esnaf örgütlenmesini baĢlatmıĢtır.

Ahi Evran kendi mesleği olan debbağlık (dericilik)

dalından baĢka, 32 çeĢit esnaf ve sanatkârın lideri

olmuĢtur.

Bir meslek edinmek üzere yeni çalıĢmaya baĢlayan

gençlere, okuma yazma, dinî bilgiler, Türkçe

konuĢma, edebiyat, müzik, spor, folklor ve askeri

bilgiler öğretilirdi.

Mesleki eğitim, atölyelerde verilirdi. Burada çalıĢma

usulleri, meslekle ilgili teknik bilgiler öğretilir ve

uygulama yapılırdı.

Ahilik, Selçuklu ve Osmanlılarda, Anadolu‟da

yaĢayan halkın sanat, ticaret, ekonomi gibi

çeĢitli meslek alanlarında yetiĢmelerini

sağlayan, onları ahlaki yönden yetiĢtiren,

çalıĢma hayatını iyi insan meziyetlerini esas

alarak düzenleyen bir örgüttür.

Günümüzün esnaf odalarına benzer bir iĢlevi

yürüten Ahilik, iyi ahlakın, doğruluğun, kardeĢliğin

yardımseverliğin kısacası bütün güzel meziyetlerin

birleĢtiği sosyoekonomik bir düzendir.

Ahilik Anadolu‟da altı asır boyunca uygulanmıĢtır.

Selçuklularda “Ahilik” Osmanlılarda “Lonca” adını

alan bu kurumlarda her esnaf kendi meslek dalıyla

ilgili Loncaya üye olarak koruma altına girmiĢtir.

Sanayi Ġnkılabının Osmanlı Devleti‟ne olumsuz

etkileri, bu teĢkilatın önemini azaltmıĢtır.

Ahi teĢkilatının görevlerini Ģöyle sıralanabilir:

Esnaf ve tüketici arasındaki iliĢkilerin düzenlenmesi,

Ekonomik zorlukları olan esnafa kredi sağlanması,

Fiyatları belirleyerek üretimin kalitesinin arttırılması,

Mesleki dayanıĢmanın sağlanması

Mesleklerle ilgili eğitim verilmesidir.

MEDRESELER

Selçuklularda ve Osmanlı Devleti‟nde eğitim ve

öğretim sisteminin temel kurumu medreselerdi.

Din bilginleri, kadı, doktor, matematik ve astronomi

bilginleri medreselerde yetiĢiyordu.

Ġlk Osmanlı medresesi 1331 yılında Orhan Bey

tarafından Ġznik‟te açıldı. Buraya atanan ilk

müderris ise Davud-u Kayserî‟ydi. Daha sonra

baĢta Bursa, Edirne ve Ġstanbul olmak üzere hemen

hemen her Osmanlı Ģehrinde medreseler açıldı.

Fatih Sultan Mehmet ve Kanuni Sultan

Süleyman dönemlerinde medrese eğitimi en

yüksek seviyeye ulaĢtı. Osmanlılarda medreseler

alt (hariç), orta (dâhil) ve yüksek (sahn) olmak üzere

derecelere ayrılırdı. Öğrenciler medrese eğitimine

alt düzeyden baĢlar, baĢarılı olurlarsa yüksek

o Vakıflar sosyal adaleti pekiĢtirmek, sosyal

yardımlaĢma ve dayanıĢmayı sağlamayı

amaçlamıĢlardır.

o Vakıf sistemi sosyal devlet ilkesinin bir gereği

olarak ortaya çıkmıĢtır.

Ahilik, Selçuklular Döneminde esnaflar

arasındaki mesleki dayanıĢmayı, toplumun

refah ve huzurunu sağlamayı amaç edinen bir

sivil toplum kuruluĢudur.

Ahilikte usta-kalfa-çırak sistemi vardı. Bu

sistemde eğitim oldukça önemliydi. Meslek

eğitimi ile ahlak eğitimi bir bütünlük içerisinde

ele alınarak uygulanırdı.

ġet KuĢatma Töreni: Yeterli bilgiyi öğrenen çırağın

çıraklıktan kalfalığa, kalfalıktan ustalığa yükselmesi için

yapılan törene ġet KuĢatma töreni denirdi.

Page 42: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 41

medresede eğitim görmeye hak kazanırlardı.

Yüksek medrese hukuk, edebiyat ve ilahiyat

fakültesi düzeyindeydi.

Öğrenciler, daniĢmend veya softa (suhte) ismiyle

öğrenim görür ve buralardan icazetname denilen

diploma ile mezun olurdu. Yüksek medreseden

mezun olanlar müderris, kadı ya da yönetici olurdu.

Medreselerde ders veren öğretmenlere müderris,

yardımcılarına da muid adı verilirdi.

Medreselerde Tefsir (Kur‟an-ı Kerim‟in açıklaması),

Fıkıh (Ġslam hukuku), Kelam (Ġslam felsefesi), gibi

dini ilimler ile Matematik, Cebir, Tarih, Coğrafya,

Fizik, Tıp, Mantık, Fizik, Kimya, Astronomi gibi

pozitif bilimler okutulurdu.

Zamanla çağdıĢı kalan medreseler, Osmanlı siyasi,

sosyal ve kültürel yapısını da olumsuz etkilemiĢtir.

Medreseler Cumhuriyet döneminde kapatılmıĢtır.

ENDERUN

Osmanlılarda devlet memuru yetiĢtirmek

amacıyla sarayda açılan okula Enderun adı

verilmiĢtir.

Bu okul II. Murat döneminde Edirne Sarayı‟nda

açıldı. Ġstanbul‟un Fethi‟nden sonra da Topkapı

Sarayı‟nda faaliyetlerine devam etti.

Enderun‟un en önemli özelliği, saray üniversitesi

olmasıydı.

Osmanlı Devleti‟ni yönetecek idareci, komutan,

devlet memuru ve sanatkâr burada yetiĢtirilirdi.

DevĢirme sistemiyle toplanan çocuklar Acemi

Ocağı‟na gönderilmeden önce içlerinden zeki ve

yetenekli olanlar çeĢitli Enderun mekteplerine

gönderilirlerdi. Bunlara iç oğlan denilirdi.

Buralarda sıkı bir eğitimden geçirilen iç oğlanlardan

en seçkin olanları, Topkapı Sarayı‟ndaki Enderun‟a

alınırdı.

Enderun‟da eğitim-öğretim birbirini izleyen yedi

oda (koğuĢ) içinde yapılırdı. Odalardaki eğitim 1 ile

2 yıl arasında değiĢirdi. Öğrenciler odaların

baĢlangıç sınıfında öğretime baĢlar, üst sınıflara

doğru yükselirdi. Öğretim uygulamalı ve teorik

olarak yapılırdı.

Enderun Mektebi, 1909 yılına kadar varlığını

devam ettirmiĢtir. Bu dönem zarfında Osmanlı

devlet hayatında etkili olan çok sayıda sadrazam,

vezir, komutan, hattat, Ģair ve müzisyen Enderun

Mektebinden yetiĢmiĢtir.

MESLEĞĠMĠ NASIL SEÇMELĠYĠM?

o Meslek, belli bir eğitimi gerektiren bilgi, beceri ve

ustalık isteyen ve kiĢinin hayatını kazanmak,

geçimini sağlamak için yaptığı iĢtir.

o Meslek, bir kiĢinin çalıĢma ortamını, ekonomik

durumunu, iliĢkide olduğu insanları, yaĢadığı

çevreyi kısaca yaĢam biçimini etkileyen bir

durumdur. Bu nedenle meslek seçmek, yaĢam

biçimini seçmek demektir. Ġnsanlar mesleklerini

belirlerken gelecekteki yaĢamlarının birçok yönünü

de belirlemiĢ olmaktadırlar.

o Kendine uygun meslek seçmiĢ olan kimseler,

iĢlerini severek yapmakta, mesleklerindeki

geliĢmeleri izleme isteği duymakta, böylece

hem mutlu ve verimli kiĢiler olarak meslek

yaĢamını sürdürmekte hem de ülke

ekonomisine katkıda bulunabilmektedir.

o Bu nedenle meslek seçerken ilgi ve

yeteneklerimize, kiĢilik özelliklerimize uygun

olmasına dikkat etmeliyiz.

17. yüzyıldan itibaren Osmanlı medreselerinde

bozulmalar baĢladı. Bunun nedenleri arasında

müderris atamalarında kayırmaların yapılması,

yetersiz kiĢilerin müderrisliğe getirilmesi,

öğretim programlarından fen ve matematik gibi

derslerin çıkarılması vardır.

Page 43: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 42

BĠR „DÜNYA‟ SAVAġI

19. Yüzyılda Osmanlı Devleti

Osmanlı Devleti 19. yüzyılda topraklarını korumak

ve devletin ömrünü uzatmak için yenilikler

(ıslahatlar) yapma politikası izledi. Bu dönemde

Avrupa'da meydana gelen Fransız Ġhtilali ve

Sanayi Ġnkılabı gibi olaylar Osmanlı Devleti'ni

olumsuz yönde etkiledi.

Fransız Ġhtilali'nin Osmanlı Devleti‟ne Olumsuz

Etkileri

Fransız Ġhtilali ile ortaya çıkan milliyetçilik akımı

çok uluslu devletlerin dağılmasını hızlandırdı.

Milliyetçilik, her milletin kendi devletini kurup,

kendi kendini yönetmesidir.

Osmanlı Devleti, çok uluslu bir yapıya sahip

olduğu için milliyetçilik akımının etkisiyle

birçok azınlık isyanı çıktı.

Fransız Ġhtilali'nin Osmanlı Devleti‟ne Olumlu

Etkileri

Ġhtilalin getirdiği fikirler, Osmanlı devlet adamlarını

ve aydınlarını harekete geçirdi. DemokratikleĢme

hareketleri baĢladı. Önce Tanzimat ve Islahat

Fermanları, daha sonra MeĢrutiyet ilan edildi.

Sanayi Ġnkılâbının Osmanlı Devleti Üzerindeki

Etkileri

Sanayi Ġnkılâbının sonunda sanayileĢmesini

tamamlayan Avrupalı devletlerin sömürge ve

pazar arayıĢları arttı. Bunun sonucunda Osmanlı

Devleti toprakları üzerinde çıkar çatıĢmaları baĢladı.

Avrupalı devletler 19. yüzyılda azınlık haklarını ve

kapitülasyonları bahane ederek Osmanlı Devleti'nin

iç iĢlerine karıĢtılar.

Osmanlı Devleti, Avrupa'da meydana gelen bu

geliĢmeleri takip edemediğinden dağılması

hızlandı.

Osmanlı yönetimine karĢı ayaklanan ilk azınlık

Sırplar, bağımsızlığını kazanan ilk azınlık Rumlar

(Yunanlılar)dır.

XX. YY BAġLARINDA OSMANLI DEVLETĠ

o Osmanlı Devleti, XX. yüzyıla gelindiği zaman siyasî

ve askeri üstünlüğünü kaybetmiĢ ve ayakta kalabilmek için uluslararası denge siyaseti

izlemiĢtir.

o Avrupa'da ortaya çıkan Fransız Ġhtilali ve Sanayi

Ġnkılâbı Osmanlı Devleti‟ni olumsuz etkilemiĢtir.

Fransız Ġhtilali ile birlikte milliyetçilik akımları,

Osmanlı Devleti‟ndeki azınlıklar arasında yayılmıĢ

ve Osmanlı içerisinde birçok ayaklanma çıkmıĢtır.

Sanayi Ġnkılâbı ile Avrupa'da fabrikalar kurulmuĢ

üretim artmıĢ, mallar hızla ve ucuz bir Ģekilde

piyasaya sürülmüĢtür. Üretilen malları satmak için

pazar arayıĢına gidilmiĢ ve böylece sömürgecilik

yarıĢı baĢlamıĢtır. Osmanlı Devleti'ne giren ucuz

mallar ekonomiyi olumsuz etkilemiĢtir.

Osmanlı Devleti, dünyadaki ekonomik geliĢmelere

ayak uyduramamıĢtır. Kapitülasyonların sürekli hale

gelmesinden sonra ekonomik olarak dıĢa bağımlı

hale gelinmiĢtir.

Osmanlı Devleti askeri, ekonomik ve siyasi

alandaki çöküĢü önlemek için Tanzimat ve

Islahat Fermanları yayınlanmıĢ fakat baĢarı elde

edilememiĢtir. Bunun yanında 1876 yılında 1.

MeĢrutiyet, 1908 yılında II. MeĢrutiyet ilan

edilmiĢtir.

MeĢruti yönetime geçiĢin tam sağlanamaması, ülke

içerisinde karıĢıklıklara neden olmuĢtur. Bu

karıĢıklıklardan yararlanan Avusturya, Bosna-

Hersek'i iĢgal etmiĢ, Bulgaristan bağımsızlığını ilân

etmiĢ, Ġtalya ise Trablusgarp'ı iĢgale baĢlamıĢtır.

TRABLUSGARP SAVAġI (1911-1912)

Nedenleri: 1-Ġtalya'nın hammadde ve pazar arayıĢı

2- Osmanlı Devleti'nin güçsüz bir durumda olması

Osmanlı Devleti, donanması yetersiz olduğu için

denizden, Mısır Ġngiliz iĢgalinde olduğu için

karadan yardım gönderememiĢtir. Bu sırada Balkan

SavaĢlarının baĢlaması ile birlikte Osmanlı Devleti

barıĢ istemek zorunda kalmıĢ, Osmanlı Devleti ile

Ġtalya arasında UĢi antlaĢması imzalanmıĢtır.

UĢi AntlaĢması (1912)

Trablusgarp ve Bingazi Ġtalyanlara bırakılmıĢtır.

Böylece Osmanlı Devleti, Kuzey Afrika'daki son

toprağını da kaybetmiĢtir. Rodos ve Oniki Ada,

Balkan SavaĢları bitinceye kadar geçici olarak

Ġtalyanlara bırakılmıĢtır.

SOSYAL BĠLGĠLER 7

ÜNĠTE 7 – ÜLKELER ARASI KÖPRÜLER

Sömürgecilik, bir devletin baĢka milletleri, toplulukları

siyasi ve ekonomik olarak egemenliği altına alarak

güçlenmek istemesidir.

Page 44: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 43

BALKAN SAVAġLARI (1912-1913)

I. BALKAN SAVAġI

Nedenleri: 1- Fransız Ġhtilali ile birlikte yayılan milliyet-

çilik akımının Osmanlı Devleti'ne olumsuz etkisi.

2-Avrupa devletlerinin Osmanlı içerisinde yaĢayan

azınlıkları kıĢkırtması.

3-Rusya‟nın izlediği Panslavizm politikası.

o Balkan SavaĢı‟nda Osmanlı Devleti; Bulgaristan,

Yunanistan, Karadağ ve Sırbistan'la mücadele

etmiĢtir.

o Osmanlı Devleti, dört cephede yaptığı mücadelede

baĢarısız olmuĢtur. BaĢarısız olmasının nedeni, ordu

içerisinde siyasi çekiĢmelerin olması ve cephelere

askeri yardımın gönderilememesidir.

Londra AntlaĢması (1913)

Midye-Enez hattının batısında kalan topraklar

Edirne ve Kırklareli dahil Balkan devletlerine

bırakılmıĢtır.

Ege adalarının geleceği büyük devletlerin eline

bırakılmıĢtır.

Sonuçları: 1- Osmanlı Devleti, Ege adalarındaki ege-

menliğini kaybetmiĢtir.

2-Bulgaristan büyük topraklara sahip olarak, Ege

denizine kıyısı olmuĢtur.

3-Bab-ı Ali Baskını ile Ġttihat ve Terakkiciler Osmanlı

yönetimini tamamen ellerine geçirmiĢlerdir.

4- Balkanlardaki Türkler azınlık durumuna düĢmüĢ ve

günümüze kadar sürecek olan azınlık sorunu ortaya

çıkmıĢtır.

5- Bu dönemde Balkanlardan Anadolu'ya büyük göçler

olmuĢtur.

II. BALKAN SAVASI (1913)

Nedenleri: 1- Bulgaristan'ın fazla toprak almasıyla bir-

likte, diğer Balkan devletlerinin bu duruma tepkiĢi

2-Balkan topraklarının, Balkan devletleri arasında

paylaĢılamaması

Romanya'nın Bulgaristan'a saldırması ile savaĢ

baĢlamıĢtır. I. Balkan SavaĢı sonucunda fazla toprak

alan Bulgaristan'a karĢı diğer Balkan Devletleri'nin

mücadelesinde, Bulgaristan mağlup olmuĢtur.

Bu karıĢıklıklardan yararlanan Osmanlı devleti,

kaybetmiĢ olduğu Edirne ve Kırklareli'ni geri

almıĢtır.

Ġstanbul AntlaĢması (10 Eylül 1913)

Osmanlı Devleti ile Bulgaristan arasında

imzalanmıĢtır.

Edirne ve Kırklareli Osmanlı Devleti'nde kalmıĢtır.

Bulgaristan'da yaĢayan Türkler azınlık durumuna

düĢmüĢ ve Türklerin eğitim, din ve dil hürriyeti

sağlanmıĢtır.

Atina AntlaĢması (14 Kasım 1913)

Osmanlı Devleti ile Yunanistan arasında

yapılmıĢtır

Yunanistan'da kalan azınlık konumundaki Türklere

bazı haklar verildi.

Osmanlı Devleti, Girit ve Ege Adalarının

Yunanistan'a ait olduğunu kabul etmiĢtir.

(Gökçeada ve Bozcaada hariç)

Balkan SavaĢlarının Genel Sonuçları

o Osmanlı Devleti, Balkan topraklarındaki

hâkimiyetini kesin olarak kaybetti.

o Balkanlardaki Türkler azınlık durumuna düĢtü ve

günümüze kadar devam eden Balkan Türkleri

sorunu ortaya çıktı.

o Bugünkü batı sınırımız büyük ölçüde belli oldu.

o Balkanlardaki Türk nüfusu, yapılan göçler nedeniyle

azalırken Anadolu'daki Türk nüfusu arttı.

I.DÜNYA SAVAġI (1914-1918)

SavaĢın Sebepleri

1. Sömürgecilik yarıĢı: Sanayi Ġnkılabı sonucunda hız

kazanan sömürgecilik yarıĢı ile devletlerin hem

sanayileri için gerekli olan ham maddeyi bulmak hem

de ürettikleri malları satmak için sömürge arayıĢına

baĢlamaları.

2. Almanya - Fransa çekiĢmesi: Fransa'nın 1871

yılında Almanya'nın eline geçen taĢ kömürü yataklarıyla

ünlü Alsas - Loren bölgesini geri almak istemesi.

3. Balkanlardaki çekiĢme: Rusya'nın Panslavizm

politikası ile Avusturya - Macaristan imparatorluğu

içerisinde yaĢayan Slav ve Ortodoks asıllı milletleri

kendi yanına çekmek istemesi.

4. Devletlerarası bloklaĢma: Avrupa devletlerinin

çıkarları doğrultusunda kendi aralarında

bloklaĢmalarıdır.

Bunlar;

Üçlü Ġtilaf (AnlaĢma) Devletleri: Ġngiltere, Fransa,

Rusya,

Üçlü Ġttifak (BağlaĢma) Devletleri: Almanya,

Avusturya - Macaristan imparatorluğu Ġtalya'dır.

I. Balkan SavaĢı devam ederken Arnavutluk

bağımsızlığını ilan etmiĢtir.

Osmanlı Devleti'nden ayrılan son Balkan Devleti

Arnavutluk'tur.

Page 45: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 44

SavaĢın BaĢlaması ve GeliĢmesi

Dünya SavaĢı'nı baĢlatan olay, 28 Haziran 1914'te

Saraybosna'yı ziyaret eden Avusturya - Macaristan

imparatorluğu veliahdının, bir Sırp milliyetçisi

tarafından öldürülmesidir. Bunun üzerine,

Avusturya-Macaristan imparatorluğu, Sırbistan'a

savaĢ ilan etti. Rusya, Sırbistan‟ın yanında yer aldı.

Böylece I. Dünya SavaĢı fiilen baĢlamıĢ oldu.

OSMANLI DEVLETĠ KĠMĠN YANINDA

Osmanlı Devleti'nin I. Dünya SavaĢı'na girmesini

istemeyen Ġtilaf Devletleri, Osmanlı Devleti'ne

kapitülasyonları kaldırmayı ve ekonomik alanda

yardım etmeyi vadettiler.

Osmanlı Devleti savaĢın baĢlamasıyla birlikte

tarafsızlığını ilan etti. Trablusgarp ve Balkan

SavaĢlarından yenik çıkan Osmanlı Devleti yeni bir

savaĢa hazır değildi.

Osmanlı Devleti'nin Almanya‟nın Yanında SavaĢa

Girmesinin Sebepleri

1. Son zamanlarda kaybettiği yerleri geri almak

istemesi,

2. SavaĢı Almanya'nın kazanacağına inanılması,

3. Osmanlı devlet adamlarının Almanya'ya duydukları

hayranlık

4. Sömürge altında yaĢayan Müslüman milletleri

bağımsızlıklarına kavuĢturmak istemesi,

5. Siyasi yalnızlıktan kurtulmak istemesi,

6. Ġngiltere, Fransa ve Rusya'nın Osmanlı Devleti'ne

karĢı düĢmanca politikalar izlemesidir.

Almanya'nın Osmanlı Devleti'ni kendi yanında

savaĢa katmak istemesinde;

1. SavaĢı daha geniĢ alanlara yayarak savaĢ yükünü

hafifletmek istemesi,

2. Osmanlı Devleti'nin jeopolitik konumundan

yararlanmak istemesi,

3. Osmanlı halifesinin dinî gücünden yararlanmak

istemesi,

4. Rusya'ya, Boğazlar yoluyla yardımda bulunulmasını

engellemek istemesi etkili oldu.

2 Ağustos 1914'te Osmanlı Devleti ile Almanya

arasında gizli bir antlaĢma yapıldı. Daha sonra

Goben ve Breslav zırhlılarının Çanakkale boğazını

geçerek Osmanlı Devletine sığınması ve Rus

limanlarını bombalamaları üzerine Osmanlı Devleti

I. Dünya SavaĢı'na resmen girmiĢ oldu ( Kasım

1914).

Osmanlı Devleti'nin SavaĢa Girmesiyle;

1-SavaĢ geniĢ bir alana yayılmıĢtır.

2-SavaĢın süresi uzamıĢ,

3-Yeni cepheler açılmıĢ, mevcut cepheler geniĢlemiĢ,

4-Almanya büyük ölçüde rahatlamıĢtır

5-Ġtilaf Devletlerinin iĢi zorlaĢmıĢtır.

OSMANLI DEVLETĠNĠN SAVAġTIĞI CEPHELER

Kendi Sınırlarımızda: Kafkas, Çanakkale, Kanal

(SüveyĢ), Irak-Ġran, Filistin-Suriye, Hicaz-Yemen

Sınırlarımız dıĢında: Makedonya, Romanya, Galiçya.

Bu cephelerde müttefiklerimize ( Ġttifak Devletlerine)

yardım ettik.

Kafkasya Cephesi: Enver PaĢa tarafından Rusya'ya

karĢı açıldı.

Amaç; Kafkasları ele geçirerek Orta Asya Türkleri ile

bağlantı kurmak,

Kafkasya'daki petrol yataklarının kontrolünü ele

geçirmek istenmesidir.

o Enver PaĢa yönetimindeki Türk ordusu

Kafkasya'dan Rusya üzerine taarruza baĢladı. Ancak

Ģiddetli kıĢ Ģartları sebebiyle pek çok Türk askeri

Ģehit oldu. (SarıkamıĢ Faciası) Bu durumu

değerlendiren Ruslar Erzurum, MuĢ, Bitlis ve

Erzincan'ı ele geçirdi.

o Daha sonra Kafkas Cephesi'ne atanan Mustafa

Kemal, Ruslara karĢı baĢarı kazanarak MuĢ ve Bitlis'i

iĢgalden kurtardı (1 Nisan 1916).

o Rusya 3 Mart 1918 tarihinde Brest Litowsk

AntlaĢması'nı imzalayarak savaĢtan çekildi. Bu

antlaĢma sonucunda Rusya, Kars, Ardahan ve

Batum'u Osmanlı Devleti'ne bıraktı.

Irak Cephesi: Ġngiltere tarafından açılmıĢtır.

Amaç: Türk kuvvetlerinin Hindistan'ı tehdit etmesini

önlemek,

Bölgedeki petrol yataklarını (Musul) ele geçirmek

Rusya ile birleĢip bölgedeki Türk kuvvetlerini etkisiz

hale getirmek istemeleridir.

o Ġngiltere, Güney Irak'a ve Aden'e asker çıkardı.

Ancak Kut‟ül Amare adı verilen bölgede Türk

kuvvetleri tarafından durduruldu. Bölgeye yeni

kuvvetler gönderen Ġngilizler Bağdat'ı ele geçirerek

Musul'a kadar ilerledi.

Kanal Cephesi: Osmanlı Devleti tarafından Mısır'ı ele

geçirmek ve Ġngiltere'nin Uzakdoğu sömürgeleriyle

olan bağlantısını kesmek için açıldı.

o Ġngiltere askerî ve teknolojik açıdan üstün olduğu

için, Türk kuvvetlerini yenilgiye uğrattı.

Suriye - Filistin Cephesi: SüveyĢ Kanalı'ndan kuzeye

doğru ilerleyen Ġngiltere'yi durdurmak için açıldı. Türk

ordusunun baĢında Alman General Liman Van Sanders

bulunuyordu. Alman generalin baĢarısız olması üzerine

Page 46: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 45

cepheye gönderilen Mustafa Kemal Ġngiliz kuvvetleri

karĢısında Türk askerlerini esir düĢmekten kurtardı.

Mustafa Kemal I. Dünya SavaĢı'nda sırasıyla

Çanakkale Cephesi, Kafkas Cephesi ve Suriye

Cephesi'nde görev almıĢtır.

Hicaz-Yemen Cephesi: Osmanlı kuvvetleri kutsal

toprakları korumak amacıyla Ġngilizlerin kıĢkırttığı

Araplarla savaĢtı. Bu cephelere yardım ulaĢtırılamaması

sebebiyle Osmanlı Devleti baĢarılı olamadı.

ÇANAKKALE CEPHESĠ

Nedenleri: 1- Ġtilaf Devletleri'nin, zor durumda

bulunan Rusya'ya boğazlar yoluyla sağlamak istemesi.

2- Ġstanbul‟u alarak Osmanlı Devleti‟nin savaĢ dıĢı

bırakılmak istemesi.

3- Balkan Devletleri‟ni kendi yanlarında savaĢa sokarak

Balkanlarda Almanlara karĢı yeni bir cephe açmak

istenmesi.

Yıl 1915. Ġngiltere'nin baĢını çektiği Ġtilaf kuvvetleri,

Çanakkale boğazını zorlayarak Ġstanbul'u iĢgal

etmek, Rusya‟ya yardım sağlamak ve savaĢı kısa

yoldan bitirmek amacıyla harekete geçtiler.

18 Mart 1915‟teki deniz harekâtında hüsrana

uğrayan Ġtilaf Devletleri 25 Nisan günü Gelibolu

Yarımadası'na asker çıkardılar ve sekiz buçuk ay

sürecek kara muharebeleri baĢladı.

Tarihin belki de en kanlı, en dramatik ve Türklerin

kahramanlık destanlarıyla dolu bu savaĢlar, Ġngiliz,

Avusturalyalı, Yeni Zelandalı ve Fransız birliklerinin

amaçlarına ulaĢamayıp geri çekilmeleriyle son

buldu.

Çanakkale SavaĢı'nın Sonuçları

Osmanlı Devletinin baĢarılı olduğu tek cephedir.

I. Dünya SavaĢı'nın uzamasına neden olmuĢtur.

Ġngiltere ve Fransa'dan yardım alamayan Rusya'da

karıĢıklıklar çıktı. Çarlık Rusya‟sı yıkıldı.

Mustafa Kemal'in tanımasına neden oldu.

Bu zafer, kurtuluĢ savaĢımızın güç kaynağı oldu

Mondros AteĢkes AntlaĢması (30 Ekim 1918)

o Osmanlı Devleti, I. Dünya SavaĢından yenik

çıktıktan sonra Ġtilaf Devletleri ile Mondros AteĢkes

AntlaĢmasını imzalamak zorunda kalmıĢtır.

o Mondros AntlaĢması ile birlikte, Osmanlı

Devleti'nin toprakları resmen iĢgale hazır hale

gelmiĢtir.

I. Dünya SavaĢı‟nın Sonuçları

ABD'nin savaĢa girmesi ile savaĢ, Ġtilaf Devletleri

lehine sonuçlanmıĢtır.

Milyonlarca insan hayatını kaybetmiĢ, dünya barıĢı

tehlikeye girmiĢtir.

Avusturya-Macaristan, Osmanlı Devleti, Rus Çarlığı

Alman Ġmparatorluğu yıkıldı. Ġmparatorlukların

yerine milli devletler kuruldu.

Litvanya, Çekoslovakya, Polonya, Macaristan,

Türkiye gibi devletler kuruldu.

Dünya barıĢını korumak için Cemiyet-i Akvam

(Milletler Cemiyeti) kuruldu,

Dünyaya faĢizm, sosyalizm gibi düĢünce akımları

yayılarak, yeni yönetim Ģekilleri ortaya çıkmıĢtır.

Dünya SavaĢı'ndan en karlı çıkan devletler Ġngiltere

ve Fransa oldu.

DÜNYA BARIġI NASIL KORUNACAK?

Wilson Ġlkeleri (8 Ocak 1918)

I.Dünya SavaĢı devam ederken ABD BaĢkanı

Wudrov Wilson bazı ilkeler yayımladı. Bu ilkelerin

yayınlanma amacı, dünya barıĢını sağlamak, ülkeler

arası mücadelelere son vermektir.

Wilson ilkelerine göre;

Bütün milletler, kendi geleceğine kendisi karar

verecektir.

Yenen devletler, yenilenlerden savaĢ ve toprak

tazminatı almayacaktır.

Devletlerarası barıĢı sağlamak için Milletler

Cemiyeti kurulacaktır.

Devletlerarasında gizli antlaĢmalar yapılmayacak.

Wilson ilkeleri görünürde dünya barıĢını sağlamaya

yöneliktir. Fakat sömürgeci devletler bu ilkeleri

kendi çıkarları için kullanmıĢlardır. Wilson

ilkelerine uymayarak, kendi çıkarları doğrultusunda

hareket etmiĢler ve dünya barıĢını tehlikeye

sokmuĢlardır.

Paris BarıĢ Konferansı (18 Ocak 1919)

o Dünya SavaĢı sonucunda, yenilen devletlerin

durumlarını görüĢmek ve yapılacak olan barıĢ

antlaĢmalarının esaslarını tespit etmek için kon-

ferans düzenlenmiĢtir.

o Bu konferansta barıĢ görüĢmelerinin yapılması

beklenirken, Osmanlı Devleti'nin toprakları

paylaĢılmıĢ ve Batı Anadolu toprakları

Yunanistan'a bırakılmıĢtır.

o Batı Anadolu'nun Ġtalya yerine Yunanistan'a

bırakılmasının nedeni, güçlü bir Ġtalya'nın

Akdeniz'de varlığının Ġngiltere'nin sömürge yollarını

tehdit edebileceği düĢüncesidir.

Page 47: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 46

Avrupa devletleri, kendi çıkarları doğrultusunda

hareket etmiĢlerdir. Batı Anadolu'nun

Yunanistan'a bırakılması Yunanistan'ın Ġzmir'i

iĢgaline zemin hazırlamıĢtır.

KÜRESEL SORUNLARA KÜRESEL ÇÖZÜMLER

Yedi milyara yaklaĢan dünya nüfusu hızla artmaya

devam ediyor. Hızlı nüfus artıĢı ve buna bağlı

olarak da tüketimin hızla artması bir yandan

dünyanın doğal kaynaklarını bitirirken, diğer

yandan da pek çok küresel soruna neden

olmaktadır.

Örneğin, toprak, su, hava hızla kirlenmekte,

atmosferde biriken sera gazları küresel ısınma ve

iklim değiĢikliklerine neden olmaktadır. Ġklimin

değiĢim sürecinde Ģiddeti artan kuraklık, sel,

fırtınalar, yayılan bulaĢıcı hastalıklar ve çevre kirliliği

dünyamızı tehdit etmektedir.

Ġnsanlığı ilgilendiren birçok sorun küresel nitelik

kazanmıĢtır.

Bu küresel sorunlar 2000 yılında BirleĢmiĢ

Milletler Zirvesi‟nde konuĢulmuĢtur. Binyıl Zirvesi

olarak adlandırılan bu toplantı sonrasında

yayımlanan bildirgede Ģu hedefler sıralanmıĢtır:

1. AĢırı yoksulluk ve açlığın ortadan kaldırılması,

2. Tüm kız ve erkek çocukların ilköğrenimlerini

eksiksiz tamamlamaları,

3. Kadın-erkek eĢitliğinin sağlanması ve kadınların

konumunun güçlendirilmesi,

4. Çocuk ölümlerinin azaltılması, anne sağlığının

iyileĢtirilmesi,

5. AIDS, sıtma ve diğer bulaĢıcı hastalıklarla

mücadele edilmesi,

6. Çevresel sürdürülebilirliğin sağlanması,

7. Ekonomik kalkınma için küresel iĢ birliğine

gidilmesi.

Küresel sorunların çözümü için küresel iĢ birliği

Ģarttır. Bu nedenle BirleĢmiĢ Milletler öncülüğünde

farklı alanlarda çalıĢmalar kuruluĢlar

oluĢturulmuĢtur.

BirleĢmiĢ Milletler Gıda ve Tarım KuruluĢu(FAO)

KuruluĢun amacı; insanların beslenme düzeylerini

yükseltmek, gıdaların ve tarım ürünlerinin üretimini

artırmak ve insanların yaĢam koĢullarını iyileĢtirmektir.

BirleĢmiĢ Milletler Çevre Sorunları Programı (UNEP)

KuruluĢun amacı; insanın yaĢadığı çevreyi etkileyen tüm

konularda uluslararası iĢ birliğini kolaylaĢtırmak, çevreyi

korumak, hükümetlerin ilgisini bu konuya çekmek ve

sorunların çözümünde maddi destek sağlamaktır.

Dünya Gıda Programı (WFP)

KuruluĢun amacı; doğal afetler, iç savaĢlar veya sınır

çatıĢmaları gibi nedenlerle ani açlığa maruz kalan halk

kitlelerine insani amaçlarla gıda yardımı sağlamaktır.

BirleĢmiĢ Milletler Kalkınma Programı (UNDP)

KuruluĢun temel amacı; özellikle az geliĢmiĢ ve

geliĢmekte olan ülkelerde çocukların ve gençlerin

geliĢimine yardımcı olmaktır.

BirleĢmiĢ Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF)

KuruluĢun temel amacı; özellikle az geliĢmiĢ ve

geliĢmekte olan ülkelerde çocukların ve gençlerin

geliĢimine yardımcı olmaktır.

Küresel sorunların çözümlerinin yaĢama

geçirilmesinde uluslararası kuruluĢların, ülkelerin,

insanlığın kısacası birey olarak hepimizin yerine

getirmesi gereken sorumlulukları vardır.

Küresel bir sorun olan açlık ve yoksullukla

mücadelede ve hızla artan dünya nüfusunun

beslenmesinde tarımsal üretimin artırılması kadar

israfın önlenmesi de önemlidir. Doğal kaynakların

tasarruflu kullanılmasının yanında ürünlerin de israf

edilmemesi gerekir.

ĠNSANLIĞIN SORUMLULUĞU

Miras, nesilden nesile gelecek kuĢaklara aktarılan

maddi ve manevi her Ģeydir.

DüĢünce, sanat ve edebiyat ürünü, doğal

zenginlikler, tarihi eserler ve bilim insanlığın ortak

mirası olarak değerlendirilir.

Bilimsel, sanatsal ve teknolojik ürünler sadece

ortaya çıktığı toplumun değil, bütün insanlığın

malıdır.

Bir toplumda ortaya çıkan ürünler, kültürler arası

etkileĢim yoluyla bütün toplumlara yayılır. Bu

nedenle ürünler insanlığın ortak mirası olarak

değerlendirilir.

Ġnsanlığın Sanat Mirası

Ġnsanların; doğayı, düĢünce ve duyguları kendinden

bir Ģeyler katarak ortaya koymuĢ olduğu özgün

ürünlere sanat denir. Roman, öykü, tiyatro,

mimari, müzik vb. sanat dalları vardır.

Hindistan, Anadolu, Mezopotamya ve Çin

Uygarlıkları dönemindeki sanatsal faaliyetler diğer

kültürleri de etkilemiĢtir.

Page 48: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 47

Ġnsanlığın DüĢünce Mirası

o Ġlk Çağ, Orta Çağ ve Yeni Çağ'daki yetiĢen bilim

adamları düĢünce hayatının geliĢiminde önemli rol

oynamıĢlardır.

o Ġlk Çağ'da; Tales, Sokrates, Konfüçyüs,

Heraklitos ve Aristo gibi bilim adamları

yetiĢmiĢtir.

o Biruni, Ġbn-i Sina, Ġbn-i RüĢd, Harezmi, Ġmam

Gazali ise Ġslam bilim adamlarıdır.

o 15. ve 16. yy'da Avrupa'da görülen Rönesans ve

Reform hareketleri, Avrupa'nın düĢünce yapısını

değiĢtirmiĢtir. Aydınlanma Çağı ile insanlar pozitif

bilimlere yönelmiĢ ve skolastik düĢünce önemini

yitirmiĢtir. Avrupa'daki bu geliĢmeler, bütün

dünyayı etkilemiĢtir.

Ġnsanlığın Bilim Mirası

o Var olan bilgilerden yola çıkarak, deney ve gözlem

yoluyla neden-sonuç iliĢkisi içerisinde ulaĢılan

sistemli bilgiler bütününe bilim denir.

o Bilim Ġlk Çağ‟dan itibaren geliĢmeye baĢlamıĢtır.

Babiller'de görülen astronomi ve matematik

alanındaki çalıĢmalar bütün dünyayı etkilemiĢtir.

o Yeni Çağ‟da Pascal, Descartes, Kopernik, Kepler,

Galileo, Newton gibi bilim adamları yetiĢmiĢtir. Bu

bilim adamları insanlığın ortak mirası olan bilime

önemli katkılarda bulunmuĢlardır.

Ortak Mirasın Önemi

Bilim, sanat, edebiyat ve düĢünce ürünlerinden

oluĢan ortak miras tarih içinde farklı toplumların

katkısıyla oluĢtu. Toplumların ortaya koyduğu

ürünler ve değerler, üretildiği toplumla sınırlı

kalmadı, bütün toplumlara yayıldı.

Ortaya konan ortak miras ürünleri aynı zamanda

bütün insanlığa yarar sağlamakta, toplumların

geliĢmesine katkıda bulunmaktadır.

Ortak mirastan yararlanma onu özenle korumaya

bağlıdır. YaĢayan kuĢaklar ortak mirastan

yararlanırken, onu korumakla da sorumludurlar.

Ortak Miras Özellikleri

GeçmiĢten günümüze kadar, süregelen insanların

birikiminden oluĢur.

Ortak miras, tek bir ulusun malı değildir. Tüm

uluslar bu mirastan yararlanabilir.

Ġnsanlar ortak mirasın korunmasında duyarlı olarak,

tüm insanlığa yarar sağlamalıdır.

Ortak mirası korumak, geliĢtirmek ve nesillere

aktarmak gereklidir.

Ortak Mirasa Nasıl Katkıda Bulunuruz?

Ortak mirasa katkıda bulunulması ve korunması

tüm insanlığın görevidir. Ortak mirasa katkıda

bulunmak dünyada yaĢanan sorunların çözümüne

de katkı sağlar.

Ortak mirasın korunması amacıyla da dünyada

birçok müze ve kütüphane kurulmuĢtur. Bu-

ralarda geçmiĢteki ortak mirasın ürünleri sergilen-

mekte ve insanlığın hizmetine sunulmaktadır.

Ortak mirasın korunmasında faaliyet gösteren

önemli kuruluĢlardan birisi de Dünya Anıtlar

Vakfı'dır. Bu kuruluĢ tarihî alanları belirlemekte ve

korunması için çeĢitli önlemler almaktadır.

Günümüzde üretilen teknik araçlar ve bil-

gisayarlar ile ortak miras ürünleri kayıt altına

alınıp kopyaları saklanmaktadır. Bilgisayarlar

istenilen bilgiye daha kolay ve çabuk ulaĢılmasını

sağlamaktadır.

Ortak mirasın korunmasında devletlerin yasal

düzenlemeler yapması ve bu konuda vatan-

daĢlarına küçük yaĢlardan itibaren eğitim

vermesi de oldukça önemlidir.

Ortak mirasın korunmasında en önemli etken

mirasa bilinçli olarak katkıda bulunulması ve

eğitimdir.

Ortak Mirası Koruma Yolları

Kütüphaneler: Bilim, düĢünce ve edebiyat

ürünlerinin korunduğu ve bunlardan insanların

yararlanmasının sağlandığı yerlerdir.

Müzeler: Sanat ürünlerinin, buluntuların

korunduğu, sergilendiği ve bunların insanların

ziyaretine sunulduğu yerlerdir.

Uluslararası KuruluĢlar: Ortak miras ürünlerinin

korunması, gelecek kuĢaklara aktarılması, bu

konuda insanların bilinçlendirilmesi faaliyetlerini

yürüten örgütlerdir.

Yeni Teknolojiler: Binlerce kitapta toplanan ve

korunması için geniĢ mekânlar gerektiren yazılı ve

görsel ürünler günümüz teknolojisi sayesinde

kolayca depolanmakta, korunmaktadır.

Yasal Düzenlemeler: Ulusal ve uluslararası

düzeydeki resmî kuruluĢlar yoluyla yapılan yasal

düzenlemelerle doğal, tarihî ve kültürel varlıklar

korunmaya çalıĢılmaktadır.

Eğitim: Ġnsanlığın ortak mirası olan doğal ve

kültürel varlıklar ile tarihî çevrelerin ve eserlerin

korunması konusunda “duyarlılık” oluĢturulmasında

eğitim öncelikli koĢuldur.

Page 49: SOSYAL BİLGİLER 7 -   · PDF fileZeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 1 ĠÇĠNDEKĠLER 1.ÜNĠTE – ĠLETĠġĠM VE ĠNSAN ĠLĠġKĠLERĠ

Zeki DOĞAN-Sosyal Bilgiler Öğretmeni Sayfa 48

Dünya Miras Listesindeki Doğal ve Kültürel

Varlıklarımız

Ġstanbul‟un Tarihi Alanları,

Safranbolu ġehri(Karabük),

HattuĢaĢ(Boğazköy)-Hitit BaĢkenti(Çorum),

Nemrut Dağı(Adıyaman-Kâhta),

Xanthos-Letoon(Antalya-Muğla),

Divriği Ulu Cami ve DarüĢĢifası (Sivas),

Truva Antik Kenti (Çanakkale),

Edirne Selimiye Camii ve Külliyesi (Edirne),

Çatalhöyük Neolitik Kenti (Konya) kültürel olarak

Dünya Mirasları Listesinde yer almıĢtır.

Pamukkale-Hierapolis(Denizli

Göreme Milli Parkı ve Kapadokya(NevĢehir) ise

hem kültürel, hem de doğal miras olarak listeye

alınmıĢtır.


Top Related