0
KÜNYE
1
İÇİNDEKİLER……………………………………………………………………………2
TÜRKİYE, AB VE KIBRIS SORUNU ……………………………….………..………..3
AMERİKA HABER ANALİZ………………………………………….………………...6
GÜNEYDOĞU ASYA HABER ANALİZ……………………………….……………...12
ORTADOĞU HABER ANALİZ…………………………………………………………13
AFRİKA HABER ANALİZ……………………………………………………………….18
AVRUPA HABER ANALİZ………………………………………………………………21
AVRASYA HABER ANALİZ……………………………………………………………27
2
TÜRKİYE, AB VE KIBRIS SORUNU
Hakan Özkan1
Kıbrıs meselesi Avrupa politikasında uzun süredir tartışılan bir siyasi sorun haline gelmiştir
ve sayısız görüşmelerde uluslararası yardımlarla, Türkiye ve Kıbrıs tarafları arasındaki kavga
düzeltilmeye çalışılmıştır, fakat farklı görüşler grupların kafasına iyice yerleşmiştir.
Görünüşe göre Türkiye’nin AB-müzakerelerinin beraberinde Kıbrıs anlaşmazlığı görüşme
konularının merkezi haline gelmiştir. Kesin olan ise, bugünkü zamanda Kıbrıs sorunu
çözülmeden Türkiye’nin Avrupa’nın kalbinde bir tam üyeliğin gerçekleşemeyeceğidir.
AB’nin birleştirici ve tarafsız bir rol üstleneceğini hesap edenlerin çok kısa sürede gözleri
açılmıştır: Avrupa Heyetlerinin Türkiye’nin aleyhine belirgin olarak taraf tuttukları çok çabuk
açığa çıkmıştır. Ancak bu anlaşmazlığın esas nedenleri nelerdir ve tarafların tutumları nasıl
açıklanabilir ?
Tarihsel olarak bakacak olursak bilhassa gerek etnik gruplara ayrılma, gerekse de Kuzey ve
Güney Kıbrıs arasındaki ekonomik dengesizlik on yıllar boyunca süren anlaşmazlığın bir
ifadesidir. 60lı yıllarında Kıbrıs’ın bağımsızlığı konusunda İngiltere, Yunanistan, Türkiye ve
Kıbrıslı uyuşamayan tarafların temsilcileri arasında başlatılan görüşmeler diplomatik tanıma
ile sonlanmıştır.
Kıbrıslı Türklerin ilk darbe anlamında hiç bir saldırgan davranışta bulunmadıkları dikkate
alındığında, Kıbrıs anlaşmazlığının tarihi nedenleri birinci derecede Yunanistan’ın ve
Garantör ülke İngiltere’nin politik motiflerinde aranmalıdır. Bu teori için en iyi örnek Taksim
ve Kıbrıslı Türklerin gösterdiği giderek daha güçlenen Enosis çerçevesindeki birleşme
çabalarına karşı savunma reaksiyonudur. Türk Müdafaa Teşkilatı TMT’nin kurulması da
sadece yeraltı örgütü EOKA’nın giderek artan terörist faaliyetlerine karşı kendi halkını
koruma niyetinde olmuştur.
Rumların ve Türklerin Kıbrıs’ta barış içinde beraber yaşaması ilk etapta Büyük Britanya’nın
stratejik çıkarları ve Kıbrıs-Rum-Birliği ile Yunanistan’ın içindeki nasyonalist akımları
nedeniyle bilinçli tehlikeye atılmıştır. Yunanistan’ın güney kısmı ile Türkler tarafından
koruma altına alınan kuzey kısmı arasındaki çatışmalar ilk olarak, Büyük Britanya’nın o
zamana kadar oldukça barış içinde birlikte yaşayan etnik grupları jeostratejik çıkarları
1 Yrd.Doç.Dr., Karabük Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü
3
nedeniyle birbirine düşürmesiyle tırmanmıştır. Ama Büyük Britanya için adaların giderek
azalan önemiyle birlikte şimdilerde artık Kıbrıs’ta çatışma tarafları arasında kurulan
bağımsızlık hareketleri savaşı, her birinin Anavatanları olan Yunanistan ve Türkiye’nin askeri
desteğinden emin oldukları bir kaba kuvvete dönüştürmüştür. Yeraltı örgütü EOKA’nın
yanında düzenli silahlı kuvvetler ENOSIS-fikrinin yeniden güçlenmesine katkıda
bulunmuştur ki, bu da 1974 yılındaki ulusal muhafızlar ordusu aşırı sağcı subaylarının yaptığı
bir darbeyle zirveye çıkmıştır.
Kıbrıs anlaşmazlığı zamansal açıdan bakıldığında Birleşmiş Miletlerin en uzun görev alanıdır,
bu arada müzakere ve arabuluculuk denemelerinin yanı sıra Kuzey ve güney Kıbrıs arasında
tampon bölgenin kuruluşuyla birlikte askeri opsiyonlardan da faydalanılmıştır. Ancak bu
görüşmeler çok ağır yürümüştür ve birbirinden çok uzak çıkarlar nedeniyle müzakerelerde
nihai bir karar elde edilememiştir. Bugüne kadar uluslararası ülkelerin büyük bir bölümü
KKTC’ye politik kabul göstermekten kaçınmaktadırlar. Bu nedenle KKTC dış politika
açısından Anavatan Türkiye ile olan ilişkileri dışında tamamen izole edilmiştir.
Kıbrıslı Rumların çoğunluğu 2004 yılında adayı birleştirme içeriği olan annan planına karşı
oy vermiştir. Bu plan esasında adaya Kıbrıs Cumhuriyeti AB’ye girme müzakereleri
çerçevesinde kesin olarak barış getirecekti, ancak bu çabalar sonuçsuz kalmıştır. Bütün
katılımcıları şaşırtıcı bir şekilde şimdiye kadar bunu bloke eden Kıbrıslı Türkler Annan
Planını onaylamışlardır.
Şimdiye kadar hem Kıbrıslı Türk halkı hem de bunların siyasi temsilcileri referandum öncesi
ve referandum esnasında müzakere için çok büyük istek göstermişlerdir. Birleşik bir Kıbrıs
gelmesi ümidiyle sürdürülen barış müzakerelerinin kesin olarak başarısızlığa uğraması bu
nedenden dolayı Kıbrıslı Rumların hatalı davranışı olarak yorumlanmak zorundadır, zira bu
tarafın yıllarca süren iddialarının aksine, gerçekten bir birleşmeyi kabul etme istekleri
olmamıştır. Gerek uluslararası birlik, gerekse de Türkiye Kıbrıslı Rumların davranışlarından
dolayı kendilerini kandırılmış görmüşler ve şimdilik diğer adımları dondurmuşlardır.
Ancak Türkiye ile AB’ye giriş müzakerelerinin başlamasıyla birlikte tekrar bu görünüşe göre
sabit olan yapılara yeniden hareket gelmiştir. Türkiye Cumhuriyeti, on yıllar içerisinde
Avrupa Birliği ile giderek daha sıkı ekonomik ve siyasi ilişkiler kuran¸ tam üyelik çabası
içerisindedir. Ancak bunun için ilk etapta yurt içi reformlar ile Kıbrıs sorunun çözüm şartı ön
planda gözükmektedir. Bu yönde Türk Hükümetine iç politikada, AK Partinin şimdiye kadar
olan müzakere stratejilerini yetersiz olarak eleştiren muhalefetin baskıları giderek artmaktadır.
4
Sorun olan, AB’nin Kıbrıs gibi bölünmüş bir ülkeyi, gelecekte bir tekrar birleşme çözüm
seçeneğini dikkate almadan üye olarak Avrupa Birliğine kabul etmesidir. Bunun altında
özellikle uluslararası ekonomik yaptırımlar ve siyasal izolasyonlar yüzünden Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti ezilmektedir. Adadaki tekrar birleşme ile ilgili bakış açılarındaki
farklılıklar nedeniyle birçok AK-Parti politikacıları Kıbrıs sorununun AB-Müzakerelerinden
çıkarılması için uğraşmaktadır, ancak AB hala öncelikli olarak Kıbrıs Cumhuriyetinin Türkiye
tarafından tanınması ve Kıbrıs’taki Türk Limanlarının uçaklar veya gemilere açılması
talebinde ısrar etmektedir.
Türkiye Cumhuriyetinin güçlü ekonomi ve siyasi istikrar nedeniyle giderek artan öz güveni
sayesinde AB’nin Türkiye üzerinde baskı oluşturması zorlaşacaktır. Kıbrıs uyuşmazlığı
kuşkusuz Türkiye’nin tam AB üyeliği önünde önemli bir engel oluşturmaktadır. Bu sadece
gereksiz gerilimlere yol açmaktadır ve burada kaçınılmaz olarak AB’nin Türkiye’yi sadece
“ikinci sınıf üye” olarak kabul etmek istediği izlenimi oluşmaktadır. Ancak hafife alınmaması
gereken diğer bir olasılık da Türkiye’nin AB‘deki ekonomik krizler nedeniyle müzakere
masasından tek taraflı olarak geri çekilmesidir.
5
AMERİKA HABER ANALİZ
Bush İşkencecileri Vatansever Olarak Tanımladı (15 Aralık 2014)
Eski ABD Başkanı George W. Bush, 11 Eylül saldırılarından sonra terör şüphelilerine yönelik
uyguladıkları gözaltı ve işkence yöntemleriyle eleştirilen ABD Merkezi Haberalma Teşkilatı
(CIA) yetkililerini savunarak, "Onlar vatanseverler" dedi. Bush, "Bizim adımıza CIA’da sıkı
bir şekilde çalışan insanlara sahip olduğumuz için şanslıyız. Bu insanlar vatanseverler.
Senatonun raporu ne söylerse söylesin, eğer onların ülkemize olan katkılarını azaltırsa, (rapor)
hedeflenen asıl amacından uzakta demektir" ifadesini kullandı. Bush, "Ben yöneticileri,
yönetici yardımcılarını biliyordum. Birçok operatörü biliyordum. Bunlar iyi insanlar,
gerçekten iyi insanlar ve bizler millet olarak onlara sahip olduğumuz için şanslıyız”
değerlendirmesinde bulundu.
100 Somali'ye Bedel Savunma Bütçesi (13 Aralık 2014)
ABD Kongresi, Başkan Barack Obama’ya Irak ve Suriye’de IŞİD’e karşı mücadele
kampanyasını genişletme yetkisi de tanıyan, 2015 yılı için 585 milyar dolarlık savunma
bütçesini onayladı. Bu yasa tasarısında, IŞİD’e karşı hava saldırıları için 5 milyar dolarlık
bütçe öngörülüyor. Irak’a bin 500’e kadar ek Amerikan askeri gönderilebilmesinin yolu açılan
tasarıyla yine Irak'a eğitim ve ekipman yardımı için 1,6 milyar dolar ayrılıyor. Tasarı ayrıca,
Obama ve Pentagon’a Suriye’deki ılımlı muhaliflere eğitim ve ekipman temin edilmesi
planını yapma yetkisi de sağladı. Genel anlamda tasarı, Amerikan ordusu için 521,3 milyar
dolar, Afganistan ve Irak’ta yurt dışı operasyonlar için de 63,7 milyar dolar bütçe öngörüyor.
ABD'nin savunmaya ayırdığı miktar, 5,8 milyar dolarlık bütçeye sahip olan Somali'den yüz
ülkeye bedel geliyor.
ABD Elçiliği Gaziantep'e Bir Saldırı Olacağı Yönündeki İstihbarat Bilgisini Türkiye İle
Paylaştı (4 Aralık 2014)
ABD'nin Ankara Büyükelçiliği, Gaziantep'te aşırı uçlardan grupların saldırı planladığına
ilişkin duyumlar aldıklarını belirterek Amerikan vatandaşlarını, başta Gaziantep olmak üzere,
Suriye sınırı yakınlarındaki kentlerden uzak durmaları konusunda uyardı. Açıklamada, ABD
Büyükelçiliği, 'Amerikan vatandaşlarına anımsatmak isteriz ki Türkiye'nin Güneydoğusu
genel olarak sakin, ancak bu durum herhangi bir uyarı olmaksızın değişebilir. Amerikan
vatandaşlarını Suriye sınırı yakınlarına seyahat etmemeleri konusunda uyarıyoruz' denildi.
6
Kanada'dan Ebola İle Mücadeleye 21 Milyon Dolar Bağış (27 Kasım 2014)
Kanada, Ebola salgının etkili olduğu 3 Afrika ülkesindeki çalışmalara destek için 20.9 milyon
dolar daha yardımda bulunduğunu açıkladı. Yapılan 20.9 milyon dolarlık yardımın, Gine,
Sierra Leone ve Liberya’da organize olan 10 yardım kuruluşuna verileceğini kaydeden Rona
Ambrose, ülkesinin bugüne dek Ebola ile mücadele için 113.5 milyon dolar yardımda
bulunduğunu bildirdi.
Sınır Dışı Edilen Göçmen Sayısı ABD'de Arttı (3 Ekim 2014)
ABD'de, Barack Obama yönetiminin 2013'te sınır dışı ettiği göçmen sayısının 438 bin 421
kişiyle rekor seviyeye çıktığı bildirildi. ABD İç Güvenlik Bakanlığı'nın açıkladığı göçmen
istatistiklerine göre, Obama yönetiminin göreve gelmesinden bu yana, sınır dışı edilen yasa
dışı göçmen sayısının 2 milyonu geçtiği belirtildi. Geçen yıl sınır dışı edilenlerin sayısı
2012'ye göre 20 bin, 2011'e göre ise 51 bin arttı. 2013 yılında 438 bin 421 kişi sınır dışı
edildi. Bu sayıyla, bir yıl içinde gerçekleştirilen sınır dışı işleminde rekor rakama ulaşılmış
oldu. 2013'te sınır dışı edilenlerin yüzde 44'ü, sınırda yakalandı ve mahkemeye çıkarılmadı.
Sınır dışı işlemlerinin yüzde 40'ını ise haklarında sınır dışı kararı olanlar oluşturdu.
IŞİD Koalisyonunda Artık Kanada da Var (9 Ekim 2014)
Önceki gün federal mecliste oylanarak kabul edilen IŞİD tezkeresinde öngörülen Kanada
askeri varlıkları, ABD öncülüğünde yürütülen operasyonlara katılmak üzere bölgeye ulaştı.
Kanada Savunma Bakanı Rob Nicholson yaptığı yazılı açıklamada, Cold Lake Askeri
Üssü’nden kalkan 6 CF-18 savaş jeti Kuveyt’e, Trenton Askeri Üssü’nden kalkan 1 CC-150
Polaris tanker uçağı ve Greenwood Askeri Üssü’nden kalkan 2 CP-140 Aurora gözetleme
uçağı ve 1 özel hava ikmal uçağının da Bahreyn’e vardığını duyurdu. Açıklamasında IŞİD’in
sadece bölge için değil, Kanada için de ulusal bir tehdit haline geldiğini kaydeden Bakan
Nicholson, askeri uçaklarla birlikte giden 600 askere de cesaretlerinden dolayı teşekkür etti.
Kanada Ordusu’na ait askeri birlikler, Bahreyn’deki Koalisyon Hava Operasyon Merkezi
tarafından komuta edilecek.
ABD'de Çocukların Üçte Biri Yoksul (3 Kasım 2014)
Dünyanın en zengin ülkesi olan ABD'de yaşayan çocukların üçte biri yoksulluk sınırının
altında yaşıyor. UNICEF tarafından yayınlanan bir raporda, ABD'de yaşayan çocukların üçte
birinin ülkenin kişi başı milli geliri olan 31 bin doların yüzde 60'ından daha az gelire sahip
7
oldukları belirtiliyor. ABD'de yaşayan çocukların yüzde 32,2'si yoksulluk sınırı altında
yaşıyor. Bu oranla birlikte ABD, UNICEF raporunda yer alan 41 ülke içerisinde 36'ıncı sırada
bulunuyor. ABD'nin zıddına Norveç'te yaşayan çocukların yüzde 5,3'ünün açlık sınırı altında
yaşadığı belirtiliyor.
Obama: Çin Üzerinde Tahakküm Kurma Amacımız Yok (11 Kasım 2014)
ABD Başkanı Barack Obama Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (APEC) sırasında
yaptığı açıklamada , ''Çin'i zapt etmeye çalışmıyoruz. Müreffeh Çin'in yükselişinden
memnunuz" dedi. Obama, "İstikrarlı ve müreffeh bir Çin'in, tüm dünyanın güvenliği ve refahı
için önemli olduğunu" vurguladı. Obama, ABD ile Çin arasındaki büyük ticaret hacminin hem
iki ülke için istihdam ve hem de küresel ekonomik büyümeye katkı sağladığının altını çizerek,
Ar-Ge alanındaki ikili işbirliğinin de birçok bilimsel keşif ve buluş getirdiğini söyledi. Kore
Yarımadası ve İran meselesi gibi birçok uluslararası konuda dünya barışı ve güvenliği için
Çin ile ortak hareket ettiklerini aktaran Obama, iklim değişikliği ve Ebola virüsü gibi
problemlerde de sonraki nesillere daha iyi bir gelecek bırakmak adına yine Çin ile ortak
mücadele halinde olduklarına işaret etti. Obama, ABD ve Çin arasında halen "bazı fikir
ayrılıkları" olduğunu dile getirerek, Şi Cinping ile "açık ve samimi" bir şekilde görüşmeyi
beklediğini belirtti. "ABD'nin, Çin'i yavaşlatarak zapt altında tutmaya çalıştığı" yönündeki
iddiaları kesin bir dille yalanlayan Obama, "Kalkınan, barışçıl ve müreffeh bir Çin'in
yükselişinden memnuniyet duyuyoruz" diye konuştu. Obama, IŞİD ve siber tehditler gibi
konularında da Çin ile ortak mücadele etmeye devam edeceklerinin altını çizdi.
Arjantin'de 15 Cuntacıya Müebbet Hapis (25 Ekim 2014)
Arjantin’de aralarında eski polis, asker ve sivil güvenlik memurlarının bulunduğu 15 zanlı
çıkarıldıkları mahkeme tarafından ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Dava başkent Buenos
Aires’in 40 kilometre güneyinde bulunan La Plata eyaletindeki Federal Mahkeme’de görüldü.
Zanlılar 1976 ile 1983 yılları arasındaki askeri rejim boyunca yaklaşık 100 kişiye işkence
edip, muhalifleri öldürmekle suçlanıyordu. Ömür boyu hapis cezası alan zanlılar, mahkemeye
katılan vatandaşlar tarafından ‘katiller’ sloganları ile protesto edildi. Mahkeme salonunda
insan hakları savunucusu Estela de Carlotto da bulunuyordu. Carllotto’nun annesi 1978
yılında çıkan olaylarda öldürülmüş ve uzun yıllar ailesinden uzak kalmıştı. Bugün 36 yaşında
olan Carlotto, mahkemeye yapılan DNA testleri sonrası kavuştuğu annanesi ile katıldı.
Mahkemede ayrıca dört sanık 12 ile 13 yıl hapis cezası alırken, diğer iki sanık beraat etti. 15
zanlıların suçlarını Buenos Aires şehrinin kırsal kesiminde bulunan La Cancha Tutuklu
8
Evi’nde işlediği öğrenildi. Yaklaşık 7 yıl süren askeri rejim boyunca Arjantin’de yaklaşık 13
bin kişi yasa dışı yollarla tutuklandı. Bu kişilerden birdaha haber alınamazken, diktatörlük,
yüzlerce muhalif ailenin bebeklerini çalarak, bu çocukları kendi sempatizanlarına verdi.
Brezilya'da Rousseff Yeniden Devlet Başkanı Seçildi (27 Ekim 2014)
Brezilya'da yaklaşık 143 milyon seçmenin büyük bölümü, ilk turu 5 Ekim'de yapılan devlet
başkanlığı seçimlerinin ikinci turu için sandık başına gitti. Seçimlerde mevcut Devlet Başkanı
ve İşçi Partisi'nin adayı DilmaRousseff ve merkez sağın adayı AecioNeves yarıştı. Rousseff,
yaklaşık yüzde 99'u sayılan oyların yüzde 51,5'ini alırken, rakibi Neves ise 48,5'te kaldı.
Rousseff'in zaferi, 12 yıl önce iktidara gelen İşçi Partisi'ni 2018'e kadar yönetimde tutacak. İki
aday da Güney Amerika'nın en büyük ekonomisi olan Brezilya'yı daha da geliştireceklerini ve
ülkeyi daha rekabetçi bir konuma getirecekleri vaadinde bulunmuşlardı. Seçimlerin ilk
turunda Rousseff oyların yüzde 41'ini, Neves yüzde 33,8'ini, Sosyalist Parti'nin adayı ve eski
Çevre Bakanı Marina Silva ise oyların yüzde 21'ini almıştı. Silva, ikinci turda merkez sağın
adayı Neves'i destekleyeceğini açıklamıştı.
General Kaçırıldı, Barış Görüşmeleri Askıya Alındı (17 Kasım 2014)
Kolombiya yönetimi, bir ordu komutanının kaçırılmasının ardından Kolombiya Devrimci
Silahlı Güçleri (FARC) ile yürüttüğü barış görüşmelerini askıya aldı. Askeri yetkililer, Tugay
Komutanı General RubenDarioAlzate'nin pazar günü Choco'da FARC militanları tarafından
kaçırıldığını bildirdi. Kolombiya Devlet Başkanı Juan Manuel Santos, kaçırılan
General Alzate'nin "sağ salim" serbest bırakılması gerektiğini söyledi. Santos, Alzate serbest
bırakılana kadar örgüt ile yürütülen barış görüşmelerinin durdurulduğunu ifade etti.
Kolombiya hükümetiyle FARC arasındaki barış süreci Kasım 2012'den bu yana zaman zaman
kesintiye uğrayarak da olsa sürüyordu. Barış görüşmeleriyle 220 bine yakın kişinin hayatına
mal olan 50 yıllık anlaşmazlığa son verilmesi amaçlanıyor.
FARC'tan 'Süreç Bitmesin' Adımı...(20 Kasım 2014)
Kolombiya'da hükümetle barış görüşmelerinin devam etmesini isteyen marksist Kolombiya
Devrimci Silahlı Güçleri (FARC) kaçırdıkları generali serbest bırakacaklarını duyurdu.
Kolombiya'da FARC temsilcileriyle barış müzakereleri yürüten, Kolombiya hükümeti FARC
gruplarının geçtiğimiz haftasonu General RubenDarioAlzate ve yanındaki iki kişiyi
kaçırmasının ardından barış görüşmelerine ara vermişti. Görüşmelere ara verilmesini
şaşkınlıkla karşıladığını açıklayan FARC, Norveçli yetkililerin arabuluculuğuyla
9
gerçekleştirilen görüşmeler sonucunda rehineleri serbest bırakma karar aldı. Bunun
karşılığında Kolombiya hükümetinin de barış görüşmelerine yeniden başlama kararı aldığı
belirtiliyor. Taraflar arasındaki uzlaşmayı Küba'nın başkenti Havana'dan duyuran Norveçli
arabuluclar rehinelerin en kısa sürede bırakılacaklarını söyledi. General Alzate 50 yıldır
devam eden çatışmada kaçırılan ilk general oldu. FARC, general ve beraberindekilerin barış
görüşmeleri devam ederken Kolombiya Ordusu'nun giriştiği askeri faaliyetler nedeniyle
kaçırıldığını açıklamıştı. FARC Örgütünü'nün müzakerecisi Pablo Catatumbo daha önce
ateşkes çağrısında bulunmuştu. Kolombiya Cumhurbaşkanı Juan Manuel Santos da barış
görüşmelerine devam edilmesi için rehinelerin serbest bırakılmasını talep etmişti. Uzlaşmayı
Kübalı diplomat RodolfoBenitez ve Norveçli yetkili RitaSandberg duyurdu. Ancak
rehinelerin serbest bırakılması için varılan uzlaşmadaki koşullar ve bu koşulların ne zaman
yerine getireleceği konusunda ayrıntı vermediler. Kolombiya'da 50 yıldır devam eden
çatışmalarda 220 bin kişinin öldüğü tahmin ediliyor.
Meksika'da Göstericiler Başkanlık Sarayını Kuşattı (21 Kasım 2014)
Meksika'nın başkenti Meksiko'da binlerce kişi, iki ay önce ülkenin güneyindeki Guerrero
eyaletinde kaçırılan 43 öğrencinin hala bulunamamasını protesto etmek için gösteri düzenledi.
Göstericiler, öğrencilerin bulunması için yeterli çaba harcamamakla suçladıkları Devlet
Başkanı Enrique Pena Nieto'nun istifasını istedi. Pena'nın kuklasını ateşe veren göstericiler ile
güvenlik güçleri arasında çatışma çıktı. Justo Sierra Üniversitesi'nden bir öğrenci, hükümetin
demokratik olmayan tutumu ile polisin yasa dışı eylemlerini protesto ettiklerini söyledi.
Kendisini Aurora olarak tanıtan öğrenci, "Gösteri yaparken bile kendimizi güvende
hissetmiyoruz. Ama tepkimizi göstermek zorundayız çünkü sadece 43 kişi kayıp değil.
Aslında, yüzlerce, binlerce kişi kayıp" diyerek tepkisini dile getirdi. Meksika'nın diğer
eyaletlerdeki 200'den fazla kent ile ABD'deki yaklaşık 40 kentte de kayıp öğrenciler için
gösteriler düzenlendi. Guerrero'da 26 Eylül'de öğretmenlerin çalışma koşullarını protesto eden
öğrenciler ile polis arasında çatışma çıkmıştı. Polisin öğrencileri taşıyan araçlara ateş açması
sonucu 6 kişi yaşamını yitirmiş, 25 kişi yaralanmıştı. Çatışmaların ardından öğrenciler, son
kez 27 Eylül'de kimliği belirlenemeyen kişiler tarafından zorla araçlara bindirilirken
görülmüştü. Öğrencilerin bulunması için düzenlenen operasyonlar sırasında bölgede 11 toplu
mezar bulunmuş ve mezarlardan yaklaşık 40 kişinin cesedi çıkarılmıştı. Yapılan testler,
cesetlerin kayıp öğrencilere ait olmadığını ortaya çıkarmıştı. Iguala'nın eski Belediye
Başkanı JoseLuisAbarcaVelazquez ve çok sayıda yerel polis gözaltına alınmıştı.
10
Kolombiya'da da 'Çözüm Süreci' Tekrar Başlıyor (4 Aralık 2014)
Kolombiya hükümeti ile Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC) arasında bir generalin
kaçırılmasının ardından ara verilen barış görüşmelerine 10 Aralık'ta tekrar başlanacağı
bildirildi.
İki gündür devam eden basına kapalı toplantıların ardından tarafların yaptığı ortak açıklamaya
göre, yeniden başlayacak görüşmelerin 50 yıldır süren "anlaşmazlıkları azaltma" yönünde
ilerleyeceği belirtildi. General RubenAlzate ve Alzate'ye refakat eden bir onbaşı ve bir
avukatın kaçırılması üzerine hükümet ile örgüt arasındaki barış görüşmeleri üç hafta önce
durdurulmuştu. Kaçırılan kişilerin iki hafta rehin tutulduktan sonra pazar günü serbest
bırakılmaları, iki yıl önce başlayan barış görüşmelerinin tekrar başlamasının yolunu açmıştı.
Tedavi gördüğü askeri hastanede dün bir basın toplantısı düzenleyen Alzate istifa ettiğini
açıklamış ve "Bu olaydan etkilenen Kolombiya Silahlı Kuvvetleri'ne sevgim ve saygım
nedeniyle hükümetten beni aktif hizmetten alması talebinde bulundum" demişti. Alzate, 50
yıldır eylemler düzenleyen FARC tarafından kaçırılan en yüksek rütbeli asker olmuştu. Devlet
Başkanı Juan Manuel Santos, Alzate'nin kaçırılmasının ardından FARC ile Kasım 2012'den
bu yana devam eden barış görüşmelerini askıya almıştı.
Meksika'da Kaçırılan 43 Öğrenciden Birinin Kimliği Tespit Edildi
Meksika'nın güneyindeki Guerreo eyaletinde iki aydan fazla zamandır kaçırılan 43 öğrenciden
birinin kimliğinin tespit edildiği bildirildi. Geçen ayın başında gözaltına alınan üç şüphelinin
öğrencileri öldürdüğünü itiraf etmesinin ardından, Cocula bölgesinde bulunan çok
sayıda ceset kalıntısının öğrencilere ait olup olmadığının tespit edilmesine devam ediliyor.
Ülke kamuoyunu uzun süredir meşgul eden olayla ilgili soruşturmada, adli tıp uzmanlarının,
öğrencinin ailesine cesetle ilgili bilgiler sunduğu, ailenin de cesedin öğrenciye ait olduğunu
söylediği ifade edildi. Hükümetin, öğrencilerin bulunması için yeterince çaba
göstermediğini düşünen binlerce kişi, ülke genelinde protestolar düzenliyor. Guerrero'da 26
Eylül'de öğretmenlerin çalışma koşullarını protesto eden öğrencilerle polis arasında çatışma
çıkmıştı. Polisin öğrencileri taşıyan araçlara ateş açması sonucu 6 kişi yaşamını yitirmiş, 25
kişi yaralanmıştı. Çatışmaların ardından öğrenciler, son kez 27 Eylül'de kimliği
belirlenemeyen kişiler tarafından zorla araçlara bindirilirken görülmüştü. Öğrencilerin
bulunması için düzenlenen operasyonlar sırasında bölgede 11 toplu mezar bulunmuş ve
mezarlardan 38 kişinin cesedi çıkarılmıştı. Yapılan testler, cesetlerin kayıp öğrencilere ait
olmadığını ortaya çıkarmıştı. Soruşturma kapsamında kasım ayının başında gözaltına alınan
11
üç kişi, Cocula bölgesinde öldürdükleri öğrencileri yakarak bir nehre attıklarını itiraf etmişti.
Adli tıp uzmanlarının, bölgede yapılan aramalarda bulunan cesetler üzerindeki incelemeleri
devam ediyor.
İşkence Mağduru Devlet Başkanının Zor Anları (12 Aralık 2014)
Brezilya Devlet Başkanı Dilme Rousseff, 1964-1985 arasındaki askeri diktatörlüğün suçlarını
araştıran Hakikat Komisyonu'nun raporunu açıkladı. Kendisi de eski bir gerilla olan ve askeri
diktatörlük döneminde işkenceye maruz kalan Rousseff, açıklama sırasında gözyaşlarını
tutamadı. Üç yıllık bir çalışmanın ürünü olan rapora göre, askeri diktatörlük döneminde 191
kişi öldürüldü, 243 kişi ise "kayboldu." 2 bin sayfalık rapor, sistematik cinayet, işkence ve
diğer kötü muamelelerden sorumlu 377 yetkilinin ismini de yayımladı. Rapor, 1979 yılında
ilan edilen Af Yasası'nın da değiştirilmesini tavsiye etti. Bu değişiklik, işkencecilerin
yargılanmasının önünü açacak.
Rapor, orduya da çağrıda bulunarak, bu dönemdeki ihlallerde bulunan sorumluluğunu kabul
etmesini istedi. Raporda, belge ve materyal paylaşımı hususunda, ordunun hala işbirliği
yapmakta gönülsüz davrandığının da altı çizildi. 1970'li yıllarda Tiradentes hapishanesinde 3
yıl kalan Roussef de, askeri yetkililer tarafıdnan darp edilmiş ve vücuduna elektrik verilmişti.
"Brezilya gerçeği hak ediyor" diyen Rousseff, ancak gerçek sayesinde insanların kendileriyle
ve geçmişleriyle uzlaşabileceğini söyledi.
Rapor, Brezilya'daki işkence tekniklerinin öğretilmesi hususunda da, ABD ve İngiltere'yi
suçladı.
Brezilya'daki askerler, ABD'nin Latin Amerika'daki kontrgerilla yetiştirme kurumu olarak
bilinen, Panama'daki School of Americas'ta eğitim gördüler. Burada, isyan bastırma
teknikleri, istihbarat ve karşı-istihbarat, psikolojik savaş teknikleri ve sorgu teknikleri
eğitimleri alıyorlardı.
ABD Dışileri Bakanlığı, okulda kullanılan gizli eğitim el kitaplarının gizliliğini 90'lı yıllarda
kaldırmıştı. Bu el kitaplarında, işkence teknikleri de anlatılıyordu.
GÜNEYDOĞU ASYA HABER ANALİZ
Putin Hindistan'a 10 Yeni Nükleer Reaktör Kurma Sözü Verdi
Hindistan Başbakanı Narendra Modi Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir araya
gelerek Rusya ve Hindistan arasında bir dizi enerji anlaşması imzaladı. Narendra Modi
Rusya'nın Hindistan'ın en güçlü savunma partneri olmaya devam edeceğini dile getirirken
12
imzalanan anlaşma ile 20 yıl içerisinde, en az 10 yeni reaktörün inşa edileceğini açıkladı. Rus
petrol üreticisi Rosnef ise Hindistan'a her yıl 10 milyon ton petrol vermek için anlaşma yaptı.
Rusya'nın Avrupa'ya götüreceği doğalgaz boru hattı projesinin AB rekabet kurallarını ihlal
ettiği gerekçesiyle iptal edilmesi ve Rusya'nın Avrupa pazarında yaşadığı sorunlar sebebiyle
Putin Asya'ya daha fazla petrol ve doğalgaz ithal etmek istediğini daha fazla dile getirmeye
başlamıştır. Öte yandan Rusya'nın ABD ve Avrupa'yla yaptığı birçok savunma anlaşmasının
iptal edilmesine rağmen bu konuda Hindistan'nın en önemli tedarikçisi olmaya devam
etmektedir. http://www.bbc.com/news/world-asia-india-30408274
ORTADOĞU HABER ANALİZ
Bahreyn Genel Seçimleri
Bahreyn'de 29 Kasım 2014'te genel seçimler yapıldı. İkinci turu yapılan genel seçimlerde
Selefiler 2, Müslüman Kardeşler Hareketi'nin Bahreyn'deki kolu olan Islah Hareketi 1
sandalye kazandı. Bağımsız adaylar ise yüzde 40 oranında bir oy aldı.
Genel seçimlere katılım oranı, Şiilerin seçimlere katılmaması nedeniyle yüzde 52 civarında
gerçekleşti. Bahreyn'de 2011 yılında Arab Baharı isyanlarının yaşandığı dönemden bu yana
yapılan ilk seçim olma özelliğine sahip olan bu seçimlerde yaklaşık 350 bin seçmen 39
milletvekili seçebiliyor. Söz konusu ayaklanmalarda hükümetin Şiilere yönelik müdahalesi
nedeniyle muhalif milletvekilleri olan Vifak üyeleri vekillikten istifa ettiklerini açıklamıştı.
Tunus Genel Seçimleri
Tunus'ta 26 Ekim 2014 pazar günü yapılan seçimlerde resmi sonuçlara göre Tunus'un Sesi
(Nida Tunus) partisi 85 milletvekili çıkarırken Nahda Hareketi partisi 69 sandalye kazandı.
Tunus'un Bağımsız Yüksek Seçim Kurulu'nun yaptığı açıklamaya göre Nida Tunus Partisi
geçerli oyların yüzde 39'unu alarak birinci parti oldu.
Seçim sonuçlarını yorumlayan Nahda Hareketi lideri Raşid el-Gannuşi, Tunus'ta eskiden
olduğu gibi tek parti ve tek lider yönetiminin tekrar ülkeyi yönetmesine müsaade
etmeyeceklerini; Tunus'un polis devletine dönmeyeceğini belirtti.
Mısır, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Üçlü Zirvesi
Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el-Sisi, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı Nikos
Anastasiadis ve Yunanistan Başbakanı Andonis Samaras, 7 Kasım'da Kahire'de bir araya
13
geldiler. Toplantı sonunda sunulan bildirgede üç ülkenin, bölgesel gelişmeleri ele aldığı ve
karşılıklı çıkarlarının gözetilmesi için işbirliği yapacakları ifade edildi.
Toplantının esas yapılış amacı, Doğu Akdeniz'deki doğal gaz rezervlerinin çıkarılması ve
paylaşılması olmasına rağmen, toplantı sonrası liderlerin konuşmalarında bu konudan çok az
bahsetmeleri dikkatlerden kaçmadı. Rum yönetimi başkanı Anastasiadis, söz konusu
toplantının herhangi bir ülkeye karşı olmadığını savunup Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki
uygulamalarını kınadı. Anastasiadis, Türkiye'nin uygulamalarının Doğu Akdeniz'de güvenliği
kısıtladığını savundu. Yunanistan ise, Türkiye'yi by pass ederek doğal gazı Girit üzerinden
ülkesine aktarmayı hedefliyor.
Mısır, tarihindeki en büyük doğal gaz krizini yaşıyor. 2008'de İsrail'e doğal gaz satan ülke
şimdilerde İsrail'den doğal gaz almaya başladı. Mısır için GKRY'den alacağı sıvılaştırılmış
doğal gaz (LNG), bu nedenle çok önemli. İhvan-ı Müslimin ise ekonomik kriz içerisindeki
Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti'nin Mısır'a herhangi bir katkısının olamayacağını, bu
zirvenin Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Erdoğan'ı kızdırmak amacıyla yapıldığını iddia etti.
Hüsnü Mübarek Beraat Etti
Mısır'ın devrik Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek, 29 Kasım 2014 tarihinde hakkındaki
suçlamalar nedeniyle yargılanmaya başladı. Mübarek, Arap Baharı olarak adlandırılan Tahrir
Meydanı'nda yapılan gösterilerde sivillerin öldürülmesine yönelik emir verdiği iddiaları
nedeniyle suçlanıyordu. Mübarek'i yargılayan mahkeme ise, onun suçsuz olduğu hükmüne
vararak beraat kararı verdi.
Beraat kararı sonrası Tahrir Meydanı, araç ve yaya trafiğine kapatıldı. İsyanlar sırasında
ölenlerin yakınları ise Mübarek'in beraat kararına tepki gösterdi. Mübarek'in beraat kararı
hakkında konuşan Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ise yargı kararının eleştirilmesini doğru
bulmadığını, Mısır'da güçler ayrılığı ilkesinin var olduğunu ve yargının bağımsız olduğunu
dile getirdi.
İsrail Bakanlar Kurulu, Yahudi Devleti Tasarısını Onayladı
İsrail Bakanlar Kurulu, 23 Kasımda toplanarak Arap vatandaşlarından tepki çekecek bir
kanun tasarısını onayladı. Bu tasarıda İsrail'in Yahudilerin ulus devleti olduğunu ifade eden
cümleler var. İsrail'i Yahudi ulus devleti olarak tanımlayan tasarı, İsrail genel meclisi
Knesset'te oylamaya sunulacak. Söz konusu tasarıda, İsrail devletinin Yahudilere ait olduğu
14
ve Arapların ikinci sınıf vatandaş statüsüne düşürüleceği gerekçesiyle Tzipi Livni gibi siyasi
liderler tarafından eleştiriliyor.
İsrail'de Erken Genel Seçimler 2015'te.
İsrail'de yaşanan hükümet krizi, erken genel seçim kararı alınmasına neden oldu. Knesset
Meclis Başkanı Yuli Edelstein'in ev sahipliğini yaptığı bir toplantıya katılan Knesset'te yer
alan partilerin grup başkanları yaptıkları istişarelerden sonra erken genel seçimlerin yapılması
yönünde mutabakata vardılar. Toplantının ardından bir araya gelen Knesset milletvekilleri,
Temmuz 2015'te erken genel seçimlerin yapılması kararını aldı ve meclisi feshettiler.
İran: Nükleer Müzakerelerde Görüşmelere Devam
İran'ın ruhani lideri Ayetullah Ali Hamaney, Kasım ayında sona erecek olan nükleer
müzakerelerin ertelenmesine karşı olmadığını ifade etti. Vienna'da toplanan P5+1 ülkelerinin
temsilcileri ve İran'ın temsilcileri, müzakerelerin 7 ay daha uzatılması kararını aldılar.
Hamaney'in müzakerelere ilişkin görüşleri çok önemli çünkü İran'ın nükleer programında son
sözü söyleyeme yetkisi Hamaney'e ait. Hamaney'in nükleer müzakerelerinin devam ettirilmesi
yönündeki beyanları, Nükleer müzakerelerin devam etmesine şiddetle karşı çıkan İran'ın
şahin politikacıları için açık bir anlam ifade ediyor. Hamaney'in müzakerelerin devam
ettirilmesi yönündeki sözleri, İran'daki şahin politikacıların müzakerelere yönelik daha ılımlı
bir tutum takınmasına ve süreç konusunda eleştiri yapmayacakları garantisi anlamına
gelmektedir.
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEA) direktörü Yukiya Amano, İran'ın nükleer
faaliyetleri konusunda Batı'nın talep ettiği güvenceleri sunmaması nedeniyle, "İran'ın nükleer
çalışmalarının tümünün barışçıl amaçlar için olduğunu belirtmelerinin mümkün olmadığını"
açıkladı. Amano, 2 Aralık'ta Kuveyt'te verdiği demeçlerde, İran'ın ve P5 + 1 ülkeleri ve İran
arasında devam eden müzakerelerin önemine vurgu yaparak sürecin devam etmesinin ve bu
konuda İran ile işbirliği yapmanın gerekliliğine vurgu yaptı. Tahran, nükleer programının
barışçıl amaçlar için sürdürüldüğü konusunda ısrar ederken Batı ise İran'ın nükleer silah elde
etme konusunda bunu bir bahane olarak kullandığını iddia ediyor.
İran Askeri Bütçesini Yüzde 32,5 Artıracak
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, İran takvimine göre Mart 2015'te başlayacak olan yeni yıl
için hazırladığı bütçe tasarısında 293 milyar dolarlık bir bütçe yer alıyor. Ruhani'nin sunduğu
15
bütçe teklifinde İran'ın askeri harcamalarını yüzde 32,5 artırmaya ilişkin bir madde de yer
almakta. İran'ın 2014 yılında savunmaya ayırdığı bütçe 7,5 milyar dolar. Bu rakamın 2015
yılında 10milyar dolar olması bekleniyor.
IŞİD ve Petrol Muamması Netleşti
IŞİD’in en önemli gelirleri arasında yer alan ve günlük getirisinin 1 milyon dolar civarında
olduğu tahmin edilen petrol satışı üzerine yürütülen tahkikat tamamlandı. Mesut Barzani
tarafından kurulan “Tahkikat Komisyonu”nun elde ettiği bilgilere göre IŞİD’in kontörlündeki
Irak ve Suriye petrol havzalarından elde edilen petrolün kayda değer bir bölümü Esad’a yakın
unsurlara satılıyor. Washington kaynaklarının da doğruladığı bilgiler bir diğer yandan da
muammanın ortasında kalan Türkiye için olumlu veriler içermekte. Esad ile IŞİD arasında
petrol alım anlaşması yapıldığına dair istihbarat verileri, aynı zamanda Türkiye’nin IŞİD’den
petrol almasının olanaksızlığını vurgulamakta.
Türkiye ve ABD’nin Ortak IŞİD Stratejisi
IŞİD ile mücadele adına eylemsel konseptin hava müdahalesi ile sınırlı kaldığı ve acilen
strateji genişlemesi gereğinin hasıl olduğu bir düzlemde IŞİD’e karşı kurulan koalisyona dahil
60 ülkenin katılımıyla NATO merkezinde düzenlenen toplantı, mücadelenin akıbeti adına son
derece kritik bir gelişme olarak kaydedildi. Havadan müdahaleye ek olarak güvenli bölge,
uçuşa yasak bölge gibi konular tartışıldığı toplantı sonunda açıklama yapan Türkiye Dışişleri
Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, birçok temsilcinin tartışılan strateji gündemlerinden bihaber
olmasına karşın Türkiye ile ABD’nin ana hatlarda yakaladığı mutabakatın sürece açıcı katkı
yapacağı yönünde bir beklenti içinde olduklarını ifade etti. Türkiye ile ABD, daha önce de
IŞİD ile mücadelenin karasal boyutunu karşılayan peşmergelere yönelik “eğit-donat” stratejisi
üzerinde uzlaşma sağlamışlardı.
Kobani Cephesi
Irak’ın Enbar eyaletinde kaybettiği 15 köyü geri alan IŞİD, Suriye’deki en kritik ve yorucu
cephe mahiyetindeki Kobani’de de askeri varlığını kayda değer bir biçimde korumaya devam
ediyor. Peşmerge ve YPG birliklerinin tüm uzun menzil silah ve ağır bombardıman
yeteneğine karşın Kobani’nin halen %50’si IŞİD’in elinde. Her ne kadar peşmerge
komutanlarından Farhat Abdullah, IŞİD’in mühimmat sıkıntısı çektiğini ve kısa bir süre
içinde peşmerge ve YPG ittifakının zafere ulaşacağını inandığını belirtse de IŞİD’in Kobani
cephesini sürekli takviye birlikler ve askeri mühimmat ile beslediği bilinmekte. IŞİD karşıtı
16
koalisyonun hava bombardımanına rağmen kış şartlarının da avantajını arkasına alan IŞİD’in
Kobani’den çekilmesi gibi bir durum kısa vade için olanaklı görünmemektedir.
Kürt Siyasetinin Rojova Sınavı
Irak Kürdistan Parlamentosu, PYD tarafından Rojova’da kurulan Kobani, Efrin, Hasakah
kantonlarını tanıma kararı aldı. kantonları tanıma kararı aldı. Yasamanın bu kritik tanıma
kararına karşın Irak Kürdistan hükümeti, Barzani refleksi ile hareket etmeye devam ederek
Rojova’daki PYD etkinliğine karşıt tavrını sürdürüyor.
Esad’ın Kimyasal Depoları
BM yetkililerinin aktardığı bilgiye göre Suriye’de Esad rejiminin kontrolünde 4 yeni kimyasal
deposu daha ortaya çıktı. Üç tanesi geliştirme amaçlı; bir tanesi ise üretim amaçlı bu depoların
bildirilmesinin BM heyetinin Suriye’deki gözlem süresinin dolmasının ardından
gerçekleşmesi dikkat çekici bir gelişme olarak kaydedildi. Birtakım çevreler bu bildirimin bir
kandırmacadan ibaret olduğu; Esad rejiminin baskıyı kırmak ve diğer kimyasal depoların
elinde kalmasını sağlamak amacıyla bu dört kimyasal deposunu av olarak kullandığı yönünde
görüş bildirdi.
Mistura Planı Çalıştırılabilir
BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura’nın geliştirdiği ateşkes planı Suriye rejimi
tarafından kabul edilebilir olarak değerlendirildi. Özellikle plan içindeki “Halep’te
dondurulmuş bölge” aşaması Esad rejiminin önem listesinin başında geliyor. Keskin ve genel
bir ateşkes yahut çözümün olanaksız göründüğü iç savaş sürecini kademe kademe bölgesel
dondurma metodu ile rahatlatmayı amaçlayan plan şimdilik bir ara çözüm olarak görünse de
pek çok uzman çözümün ancak bu denli realistik yaklaşımlar ile mümkün olabileceği
üzerinde hemfikir durumda.
Esad’dan IŞİD’e Karşı Uluslararası İşbirliği Çağrısı
ABD’nin IŞİD ile mücadelede Esad rejimini denkleme katmayacağını deklare etmesinin
hemen ardından Baas Partisi tarafından düzenlenen toplantıda bir konuşma yapan Esad,
Ortadoğu bölgesinin içinden geçtiği kırılgan ve belirleyici dönemden sağlıklı bir biçimde
geçebilmesi için bilhassa IŞİD gibi terör örgütlerine karşı uluslararası katılımın olacağı bir
işbirliği şartını vurguladı.
17
AFRİKA HABER ANALİZ
Mısır: Yaşları 13- 17 Arasında Değişen 78 Gence Beş Yıla kadar Hapis İstemi
Geçtiğimiz günlerde Mısır’da hükümetle İhvan arasında gerçekleşen olaylardan sonra
Hükümet, İhvana destekten dolayı yaşları 13-17 arasında olan gençlere tutuklama emri verdi.
Hükümete karşı kargaşa çıkartan gençler, Müslüman Kardeşler hareketinin, geçen sene
darbeyle devrilen Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin göreve iadesi için düzenlediği
protesto gösterilerine katılmaktan dolayı suçlu bulunarak hükümet tarafından tutuklandılar.
Mursi'yi destekleyen kişilerin yargılandığı davada, 2014 Mart ayında 528 kişi ile ilgili "idam
cezası" verilmişti. Aynı şekilde, Mart ayında, 919 İslamcı görüşe sahip kişiler hakkında
yetkililer soruşturma açılmasını talimat vermiş ve bu kişiler iki ayrı duruşmaya çıkarılmıştı.
Birleşmiş Milletler' in tavrı ise, Mısır'daki toplu mahkumiyetleri ve haksız uygulamaları "daha
önce görülmemiş bir uygulama" olarak nitelendirmiş ve eleştirmişti. Mısır hükümetinin
27.11.2014 tarihinde onayladığı yeni bir uygulamayla "Terörle Mücadele Kanunu" yasalaşırsa
hükümet karşıtı muhalif gruplar çeşitli nedenlerden dolayı kısıtlamalara tabi tutulabilecek ve
gereken işlemler yapılacak...
http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2014/11/141127_misir_gencler
Batı Afrika’nın Gündemi : “Boko haram”
Nijerya'da etkin olan Boko Haram Örgütü'nün saldırı faaliyetlerinin azaldığını söylemek
mümkün değil. İsmi yerel olarak daha doğrusu yerel dilde "Batı Eğitimi Günahtır", anlamını
taşıyan Boko Haram Örgütü'nün 2009 yılında belirlemiş olduğu bir stratejik yolla Nijerya'nın
kuzey bölgesinde bir İslam Devleti kurmayı amaç edindiklerini dile getirerek bölgeye
duyurmuştu. Boko Haram Örgütü 14 Nisan'da Chibok'ta bir okula yapmış olduğu saldırı
sonucu 200'den fazla kız öğrenciyi kaçırmıştı. Chibok'ta etkili olan Örgüt daha sonraları
saldırı ve baskınlarını artırarak Chibok etrafındaki köy ve kasabalara saldırılar düzenledi.
Artan bu saldırılarla güvenlik güçlerinin zayıf kalması ve geri çekilmesi sonucuyla Chibok
bölgesi Boko Haram Örgütü tarafından kontrol altına alındı. Boko Haram Örgütü Chibok'la
beraber birkaç yerin hakimiyetini de ele geçirince Nijerya ordusu harekete geçerek, Örgütün
Ekim ayında ele geçirdiği ve adını İslam Kenti olarak andığı Mubi bölgesinin kontrolünü geri
kazanarak az da olsa Boko Haram Örgütü'nün faaliyetlerini durdurmayı başardığı
söylenebilir.http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2014/11/141114_boko_haram_chibok
18
Batı Afrika’nın “Ebola”Felaketi
Afrika'da özellikle de Batı Afrika'da bulunan; Gine, Liberya ve Sierra Leone gibi ülkelerde
Mart 2014'te gündeme gelen salgından en fazla etkilenen yerler olduğu tespit edilmiştir. Ebola
salgını yoluyla bulaşan hastalık daha önce hiçbir zaman bu virüsten/salgından etkilenmemiş
olan Gine'de başladı ve hızla kentsel alanlara yayılarak büyüdü. Bu Ebola salgını, Gine'nin
güneydoğusunda sapa bir alan olarak bulunan Nzerekore'den başkent Conakry' ye ve komşu
ülkelerden Liberya ile Sierra Leone'ye kadar yayıldığı görüldü. Diğer Batı Afrika ülkelerinden
olan Nijerya ve Senegal kendi ülkelerinde az sayıda vaka olduğunu tespit ederken ABD'de ise
şuana kadar iki vakanın olduğu tespit edildi. Ekim ayında ise, İspanya'da bir hemşire Batı
Afrika dışında virüsü kapan ilk kişi olmuştur.
1) Ebola nedir? Ebola günümüzde önemli bir hastalık türü olmuştur. Ölümcül olması
hasebiyle ciddiyet gerektiren bir tedavi yönteminin yapılması gerektirir.Kökü, meyve
yarasalarına dayandığı ileri sürülen bu virüs salgını ilk olarak 1976'da, bugünkü Kongo
Demokratik Cumhuriyeti'nin sınırları içinde var olan Ebola Nehri'nin yakınlarındaki bir salgın
sırasında keşfedilmiştir.
2) Virüse nasıl yakalanılıyor ve virüs nasıl yayılıyor? Ebola virüsü taşıyan kimsenin
öncelikle; kanı, dışkısı ya da beden/vücut sıvısıyla; yaralı cilt, ağız ya da burun üzerinden
doğrudan bir temas halinde olanlara/gerçekleştirenlere virüs bulaşıyor. Virüs, sadece ağız ya
da burunda değil, aynı zamanda idrar veya menide de bulunduğu söylenmektedir. Virüs
salgını, o kadar hassas ve hiç akla gelmedik yerlerden bulaşabilmektedir ki bu konuda, çok
titizlik gerektiren bir davranış/tutum sergilenmesi gerekir. Daha çok yaralı ciltler kanadıyla;
mikrop bulaşmış yatak takımı ve özellikle de giysiler üzerinden de yayılabiliyor.
3) Hastalığın belirtileri neler? Ebola hastalığının erken belirtilerine baktığımızda;
beklenmedik ani ateş, kas ağrısı, aşırı yorgunluk, baş ağrısı ve bunun yanında boğaz ağrısı
gibi etkilerin yaşandığı görülür. Bu etkileri kusma, ishal ve özellikle de kanama takip ediyor.
Bu takiple, kanamanın tükürükte, gözlerde, burunda ve dışkıda görülme tehlikesinin de
mevcut olduğu söylenebilir.
4) Nasıl tedavi ediliyor? Ebola Salgınının kanıtlanmış/ispatlanmış herhangi bir tedavisi
mevcut değildir. Bu hastalığa yakalananların hızlı bir şekilde tedavi yoluyla damardan sıvı
alarak tekrar normal vücut sıvılarına kavuşmaları gerekiyor. Bu Ebola salgınına
19
yakalananların en kısa sürede tecrit edilmeleri ve tıp uzmanları tarafından yoğun bakıma tabi
tutulmaları gerekir.
5) Kimler risk altında? Ebola salgınına yakalanmış kişilerle yakın temastaki herkes risk
altındadır denilebilir. Ebola salgınına karşı Sağlık çalışanları tarafından koruma amaçlı özel
giysiler ve gözlükler kullanılsa da şuana kadar yüzlercesi hayatını kaybetmiştir. Ebola
salgınına yakalananların özellikle aile fertlerinin de risk altında olduğu görülür. Batı Afrika'da
meydana gelen bu salgın Batı Afrika ülkelerini ciddi manada endişelendirmektedir. Batı
Afrika ülkeleri açısından çok büyük bir risk teşkil eden bu durum sadece Batı Afrika'yı değil,
tüm Afrika ülkelerinin yanında birçok dünya devletlerini de endişeye teşkil ettiği söylenebilir.
6)Hangi tedbirler alınabilir? Uluslararası Örgütlerden biri olan WHO (Dünya Sağlık
Örgütü), Ebola salgınına yakalanmış kişilerin vücut sıvılarıyla temastan kaçınmak gerektiğini
dile getiriyor. Genel olarak; iş yapılırken eldiven takılması, maske gibi koruyucu donanım
kullanılması ve düzenli olarak ellerinin yıkanması gerekir. WHO, ayrıca çiğ olarak hayvan
etinin tüketilmemesi konusunda şiddetle uyarılarda bulunuyor ve bu yanında özellikle de
enfeksiyon kapmış yarasalar ya da maymunlarla temas edilmemesi gerektiği konusunda da
önemli uyarılarda bulunuyor.
Fakat, Afrika bölgesinde meyve yarasaları salgınının ortaya çıktığı Gine bölgesinde meyve
yarasaları, lezzetli bir yiyecek olarak görülüyor. Bu durumunda birçok insan hayatının tehlike
altında olduğu söz konusu. WHO, ayrıca erkeklerin Ebola salgınından kurtulduktan sonraki
aşamada yani 7 haftaya kadarki zaman dilimi içerisinde ebola virüsünün menileri üzerinden
başkalarına bulaştırabileceğini dile getirmektedir.
7) Neden bu salgın özellikle kötü? Ebola salgını dediğimiz bu virüs, geniş kentsel alanları
da içine alarak hızlı bir şekilde yayılım gösterdi. Bu geniş yayılımdan dolayı, salgından ciddi
anlamda etkilenen ülkelerde, kendi sağlık sistemlerinin zayıf olduğu kanaatine ulaşılarak bu
salgının kötü sonuçlar doğurduğu anlaşıldı. Ayrıca, bu ülkelerde nitelikli sağlık alt yapının
olmaması ve yeterli sayıda doktor ile hemşirenin bulunmaması Ebola salgın virüsüne karşı
mücadelenin tam olarak yapılmamasına da neden olduğu için özellikle de kötü sonuçlar
doğurduğusöylenebilirhttp://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2014/10/141016_8_soruda_ebola
20
AVRUPA HABER ANALİZ
AB Hamas’ı Terör Listesinden Çıkardı
Avrupa'nın en büyük ikinci mahkemesi olan Lüksemburg merkezli Avrupa Adalet Divanı,
Hamas'ı terör örgütü listesinden çıkarma kararı aldı. Mahkemenin Hamas'ı listeden çıkarma
gerekçesi olarak, Hamas'ı terör örgütü olarak suçlayacak yeterli delilin bulunmaması
açıklandı.
Ancak mahkeme, Hamas'a uygulanan tedbirlerin üç aylık geçici bir süre ya da temyiz süresi
sonuna kadar sürmesine karar verdi. Mahkeme, tedbirlerin uygulanmaya devam etmesinin
Hamas'ın faaliyetlerine değil, medyada Hamas'la ilgili çıkan suçlamalara dayandığını
kaydetti. Mahkeme yine, tedbirlerin ileride Hamas'a yapılabilecek mali yardımları dondurma
etkisine sahip olduğunu da bildirdi.
AB, Güney Akım’a Alternatif Planlıyor
Rusya'nın Güney Akımı doğal gaz boru hattı inşaasını durdurarak, Türkiye üzerinden
geçirmeye karar vermesinden sonra AB, alternatif kaynak olarak Azerbaycan'dan aldığı
miktarı artırmak istiyor. Haftalık dergi 'Spiegel'in bildirdiğine göre 2019 yılına kadar
Azerbaycan'dan alınacak doğal gaz miktarı iki misli artırılacak.
Bununla ilgili olarak geçen hafta AB Başkan Yardımcısı Maros Sefcoviç'in Azerbaycan
Devlet Başkanı İlham Aliyev ve Türkiye Enerji Bakanı Taner Yıldız'la anlaştığı bildirildi.
Azerbaycan'da Hazar Denizinden çıkarılan doğal gaz, Türkiye üzerinden bir boru hattı ile
Orta Avrupa'ya gönderilecek.
AB tarafından planlanan ve 'Trans Adriatic Pipeline' TAP adı verilen doğal gaz boru hattı
yılda 10 milyar metreküp gaz nakliyesi sağlayabilecek ve Avrupa'da 7 milyon evin gaz
ihtiyacını giderecek. Kapasitenin 20 milyar metreküpe de çıkarılabileceği kaydedildi. Yeni
boru hattının hizmete girmesiyle Güney Avrupa'nın ve Almanya'nın doğal gaz konusunda
Rusya'ya bağımlılığı sürecek.
Ruslar "Güney Akım"ı Resmen Kapattı
Rusya Enerji Bakanı Aleksandr Novak, Güney Akım doğalgaz boru hattı projesinin resmen
kapandığını AB'ye iletti. Rusya Enerji Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre, Novak
21
Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Maros Sefcovic ile telefon görüşmesi yaptı. Novak,
görüşmede Güney Akım boru hattı inşaatının durdurulduğunu Sefcovic'e resmen bildirdi.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Türkiye'ye 1 Aralık'ta yaptığı ziyarette Rusya'dan
Avrupa'ya Bulgaristan üzerinden gaz götürmesi planlanan Güney Akım projesinin
kapatıldığını açıklamıştı. Aynı gün Gazprom Başkanı Aleksey Miller, kapatılan Güney Akım
projesinin yerine Türkiye'ye yeni bir boru hattı inşa edileceğini belirtmişti.
Gazprom yetkilisi Sergey Kupriyanov ise 9 Aralık'ta yaptığı açıklamada, Karadeniz'den
geçerek Türkiye'ye ulaşacak boru hattını inşa edecek "Gazprom Russkaya" şirketinin tescil
ettirildiğini bildirmişti.
KIBRIS
Kıbrıs Rum Yönetimi Müzakere Sürecinden Çekildi
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi lideri, Türkiye'nin, doğalgaz araması yapılan bölgeye savaş
gemilerini göndermesi nedeniyle müzakere sürecinden çekildiğini açıkladı.
Müzakere sürecinden çekilmekle kalmayan Güney Kıbrıs Rum yönetimi Doğu Akdeniz’de
sismik araştırmalara başlayan Türkiye’ye karşı misilleme başlattı. Kıbrıs Rum Yönetimi,
Türkiye’nin Rum doğalgaz sondaj bölgelerinde sismik araştırmalara başlama kararına
karşılık, yakın ilişkide olduğu Rusya ve İsrail’le ortak askeri tatbikat düzenliyor.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le görüşen Rum lider Anastasiadis, Rus donanmasının
Kıbrıs civarında askeri tatbikat yapması konusunda Putin'i ikna etti. İsrail’le yakın ilişkilerini
de devreye sokan Rum lider, Rum-İsrail ortak deniz ve hava tatbikatlarına da onay aldı.
‘Türkiye’ye misilleme’
Tatbikatlar pazartesi günü başladı, 6 savaş gemisiyle Kıbrıs etrafında bulunan Ruslar,
denizden havaya füze fırlatacak, İsrail savaş uçakları da Kıbrıs hava sahasında uçacak. Rum
Milli Muhafız Ordusu da İsrail'le ortak deniz ve kara tatbikatı yapacak. İki gün sürecek ve
adada zaten varolan askeri gerilimi daha da tırmandıracak tatbikatlar, Türkiye’nin bölgedeki
hareketlerine misilleme olarak değerlendiriliyor ve endişeyle izleniyor.
Türkiye, Rumların Kıbrıslı Türkleri yoksayarak tek yanlı ilan ettiği doğalgaz bölgelerine
yönelik bir Navtex, yani seyrüsefer talimatı yayımladı. Bölgedeki deniz trafiğini kontrol eden
talimat pazartesi günü yürürlüğe girdi. 2 ay yürürlükte olacak talimatlarla bağlanan
22
bölgelerde, Türkiye’nin yayımladığı Navtex’e uyma zorunluluğu var. Bu bölgeler Rumların
tek yanlı ilan ettiği “münhasır ekonomik bölge” içinde yer alıyor.
Türkiye, yeni satın aldığı yüksek donanımlı sismik arama gemisi Barbaros Hayreddin Paşa’yı
pazartesi sabahı Rumların sondaj yaptığı bölgelere gönderdi. Barbaros Hayreddin Rum sondaj
alanları içinde Türk parselleriyle çakışan 3. parselde göreve başladı. Barbaros Hayreddin Paşa
sismik araştırma gemisi, donanmaya bağlı 3 savaş gemisinin refakatinde görev yapıyor.
Kıbrıslı Türklerin Hakları
Uluslararası hukuka göre, Rumların ilan ettiği sondaj bölgelerinde Kıbrıslı Türklerin de hakkı
bulunuyor. Türkiye Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile varılan anlaşma uyarınca ada
etrafında sismik araştırmalar yapıyor. Rumların tek yanlı ilan ettiği parseller, yer yer Türk
parselleriyle çakışıyor.
Rusya ve İsrail’in askeri tatbikatları ile Türk savaş gemileri eşliğinde parsellerde başlatılan
sismik çalışmalar, Rum parsellerinde sondaj yapan İtalyan-Güney Kore konsorsiyumunu
tedirgin ediyor. Yabancı şirketler bölgede artan gerilimin tırmanması durumunda izleyecekleri
stratejileri planlıyor.
Rum Tarafından sert açıklamalar
Doğu Akdeniz’deki gerilimin, Türkiye’nin atacağı karşı adımlarla nasıl şekilleneceği
bilinmiyor. Türkiye’nin Navtex yayımlaması ve gemileri bölgeye göndermesi üzerine barış
görüşmelerinden çekilen Nikos Anastasiadis, Rum siyasilerin yaptığı sağduyu çağrılarına
rağmen Türkiye’yi hedef alan sert açıklamalarını sürdürüyor.
Anastasiadis son olarak, Kıbrıs sorunu çözülmeden, doğalgaz yataklarında Türklerin varolan
haklarını konuşmayı reddettiğini açıkladı. Türkiye'nin tahriklerine boyun eğmeyeceklerini
belirten Rum lider, tehditlere karşılık müzakerelerden çekildiğini zira halkın kendisine verdiği
görevin bunu gerektirdiğini söyledi.
Rum kamuoyu da gelişmeleri endişeyle takip ediyor. Sondaj bölgelerinde suların ısındığını
yazan Rum medyası adanın güneyini kaynayan kazana benzetiyor. Rum gazeteleri, “Türkler
meydan okuyor, karşılık olarak Rusya, İsrail ve Rum askeri tatbikatları başladı, Ulusal
Konsey Türkiye’ye yönelik karşı adımlar için ne yapılacağını görüşüyor” ifadelerini
kullanıyor.
23
Üç ülke Güney Kıbrıs’ta Türkiye’ye Karşı İttifak Kurdu
Güney Kıbrıs Rum tarafında, Mısır, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi bir araya
gelerek gerçekleştirdikleri üçlü görüşmenin ardından Türkiye'ye karşı bir bildirge yayınladı.
Rum, Yunan ve Mısır Dışişleri bakanları Yoannis Kasulidis, Evangelos Venizelos ve Semih
Şükrü Türkiye’den, Doğu Akdeniz’deki sismik araştırmalarına son vermesini ve gelecekte bu
tür faaliyetlerde bulunmamasını istedi.
Basın toplantısında konuşan Rum Dışişleri Bakanı toplantıda mevkidaşlarına, Türkiye’nin
Doğu Akdeniz’deki faaliyetleriyle ilgili bilgi verdiğini ve "keyfi ve tek taraflı faaliyetlerin
halen ciddi tahriklere sahne olan Doğu Akdeniz’deki güvenliği ve istikrarı daha da erozyona
uğrattığı" konusunda görüş birliğine vardıklarını anlattı.
‘İşbirliğimiz Bölgedeki Kimsenin aleyhine Değil’
Güney Kıbrıs Yönetimi Yunanistan ve Mısır’la aralarındaki işbirliğinin "bölgedeki hiçbir
ülkenin aleyhine olmadığını aksine, bölgesel diyalog örneği olarak işleyip bölgedeki barış ve
istikrara katkı koyabileceğini" iddia etti. Rum Dışişleri Bakanı Yunan ve Mısırlı dışileri
bakanlarıyla, aralarındaki diyalogu, uluslararası örgüt ve konferanslarla sıkı işbirliği de dahil
bütün düzeylere genişletme kararı aldıklarını da açıkladı.
Basın toplantısında konuşan Yunanistan Dışişleri Bakanı Evangelos Venizelos "üçlü
işbirliklerinin saldırganlık rolü olmadığını" iddia etti. Türkiye’nin bölgedeki faaliyetlerinin
uluslararası hukuka ve deniz hukukuna hakaret demek olduğunu ve derhal sonlanması
gerektiğini ileri sürdü. Venizelos Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerine son
vermesinin Kıbrıs müzakerelerinin devamına ve Türkiye’nin AB üyelik sürecine yardımcı
olacağını da öne sürdü.
Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis, Yunanistan Başbakanı Andonis Samaras ve Mısır
Cumhurbaşkanı Abdulfettah El Sisi’nin 8 Kasım’da Kahire’de gerçekleşecek görüşmesinin
hazırlıklarını yapmak üzere bir araya gelen Rum, Yunan ve Mısır Dışişleri Bakanları, bugün,
turizmle ilgili bir de anlaşma imzaladı. Anlaşma üç ülke arasında deniz bağlantısı kurulmasını
da kapsıyor.
24
BM Kıbrıs’ta Tansiyonun Düşürülmesini İstedi
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Ban Ki-mun, Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth
Eide ile biraraya geldi. BM Genel Sekreterliği'nden görüşmeye ilişkin verilen bilgiye göre,
toplantıda Eide, Kıbrıs ve yakın çevresindeki son gelişmeleri Genel Sekreter'e aktardı.
Genel Sekreter Ban da, Kıbrıs'ta hidrokarbonla ilişkili konular nedeniyle gerginliğin artması
ve müzakerelerin kesintiye uğramasından duyduğu endişeyi vurgulayarak, "Konuya taraf tüm
kesimlerin, zaten istikrarsız olan bölgenin daha da istikrarsızlaşmasını engellemek amacıyla
tansiyonu düşürmesi gerekiyor" dedi.
Tarafların gecikmeden müzakere masasına dönmesini isteyen Ban, bölgedeki ülkelere de
yapıcı müzakereler için elverişli bir ortam oluşmasına katkı verme çağrısı yaptı.
Eide'nin Kıbrıs, Türkiye ve Yunanistan'a ziyaretler gerçekleştireceğini kaydeden Ban, tüm
tarafların Eide ile yapıcı bir çalışma içinde olmasını umduğunu belirtti.
Ban, Eylül ayında Kıbrıslı liderlerin müzakereleri hızlandırma taahhüdünde bulunduklarını da
hatırlattı.
KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Kıbrıs müzakere sürecindeki son gelişmelere ilişkin,
geçen hafta BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun'a gönderdiği mektupta, "İyi niyet yetkilerinizi
kullanarak, Kıbrıs Rum tarafının adil, sürdürülebilir ve müzakere edilmiş bir çözüme varmak
adına, ön şartsız müzakere masasına dönmesini sağlamanız için ekselanslarının yardımını
istirham ederim" ifadelerini kullanmıştı.
Rusya da Doğu Akdeniz’e Müdahil Oluyor
Rusya'nın Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile savunma anlaşması imzalamaya hazır olduğu,
Yunanistan’ın da Doğu Akdeniz’e bir fırkateyn göndermeye niyetli olduğu bildirildi.
Rusya'nın Güney Kıbrıs’taki Büyükelçisi Stanislav Osadchiyin dün Vatandaşlar İttifakı�
Başkanı Yorgos Lİllikas ile görüşmesinin ardından, Rusya'nın Güney Kıbrıs'la askeri anlaşma
imzalamak istediği duyuruldu.
Rus büyükelçisi, "Elbette Güney Kıbrıs'la olabildiğince çok anlaşma imzalamak istiyoruz. Şu
anda Rusya'nın bölgedeki rolü yenileniyor. Rusya önemli bir rol oynuyor ve Rusya Devlet
Başkanı Vladimir Putin'in de söylediği gibi, (bu rol) gelecekte daha da güçlü olacak.
Bölgedeki durum karmaşık. Rusya gerilimin azalması için elinden gelen her şeyi yapacak."
ifadelerini kullandı. �
25
Osatchiy, Lillikas ile görüşmeleri sırasında gerek uluslararası gerek ikili nitelikte birçok
konuyu ele aldıklarını belirterek şu ifadeleri kullandı: Bu görüş alışverişinin büyükelçilik
açısından çok ilgi çekici olduğunu ve ülkelerimiz arasındaki ilişkilerin geliştirilmesini
arzuladığımızı vurgulamak isterim. Özellikle durumun bu kadar karmaşık olduğu bu bölgede
bu yönde çalışacağız. Bildiğiniz gibi Rusya bu durumun kolaylaştırılması için her şeyi
yapıyor. Güney Kıbrıs ve Rusya'nın, ilişkilerini daha da geliştirmeleri için birçok olanak
bulunduğu genel izlenimine sahibiz ve Sayın Lillikas ile bu izlenimlerimizi görüştük.
Güney Kıbrıs ve Rusya’dan Askeri İşbirliği Anlaşması
Güney Kıbrıs Rum yönetimi lideri Anastasiadis'in yakın bir zamanda Moskova'ya bir ziyaret
düzenlemesi planlanıyor. Ziyaret sırasında taraflar askeri bir işbirliği anlaşması imzalayacak.
Güney Kıbrıs Rum kesimi ile Rusya arasında son günlerdeki yakınlaşma dikkat çekiyor.
Taraflar arasında askeri işbirliğinin de dâhil olduğu birden fazla alanda işbirliği anlaşmaları
yapılacağı ifade ediliyor.
Fileleftheros gazetesinde yer alan habere göre, Güney Kıbrıs Rum yönetimi lideri Nikos
Anastasiadis’in Moskova’ya gerçekleştireceği ziyaret esnasında, ortak bir askeri işbirliği
anlaşması da dahil olmak üzere Rusya ile Güney Kıbrıs arasında toplam 4 anlaşmanın
imzalanabileceği belirtildi.
Güney Kıbrıs Rum kesimi tarafından yapılan açıklamada da Anastasiadis’in Moskova’ya
gerçekleştireceği ziyaretin detaylarını Rusya Büyükelçisi Stanislav Osadçiy ile Lefkoşa’da
görüştüğü, ancak kesin tarihin henüz belli olmadığı ifade edilmişti.
Anastasiadis'in Rusya'ya yapacağı ziyaret sırasında imzalanması planlanan 4 anlaşmadan en
çok dikkat çekeni askeri işbirliği anlaşması olarak ifade ediliyor. Anlaşma çerçevesinde Güey
Kıbrıs tarafının Rusya'ya bölgede imtiyaz tanıması ön görülüyor. Bu da Rusya'nın Doğu
Akdeniz'de daha fazla etkinlik göstereceği şeklinde yorumlanıyor. Diğer üç anlaşma üzerinde
ise taraflar arasındaki görüşmelerin, Anastasiadis'in ziyaretine kadar netleştirileceği
kaydediliyor.
İsrail’den Güney Kıbrıs’a Petrol Desteği
İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman Güney Kıbrıs'ın kendi kıyılarında gaz sondajı
yapma hakkının olduğunu ve Türkiye de dahil bütün ülkelerin saygı duyması gerektiğini
söyledi. Avigdor Lieberman Rum Dışişleri Bakanı Yoannis Kasulidis ile Güney Lefkoşa'da
bir araya geldi. İki bakan, Rum Dışişleri Bakanlığı'nda ortak bir basın toplantısı düzenledi.
26
Liberman bugün Kıbrıslı mevkidaşı Yannis Kasulides ile yaptığı toplantıda, "Bütün ulusların
komşularının egemenliğine saygı duymalı. Anlaşmazlıkların olduğu bölgeler için de
tartışmaların son derece gereksiz olduğunu ifade etmek isterim" dedi. Lieberman, burada
yaptığı açıklamada Güney Kıbrıs'ın Filistin dahil olmak üzere bölgede izlediği politikalardan
dolayı memnuniyetini belirtti. Ortadoğu'da son dönemde yaşanan sorunların diğer ülkelere de
sıçradığına vurgu yapan Lieberman, Akdeniz ve Avrupa ülkelerinin de bu sorunlardan
nasibini aldığını vurguladı. İsrail ile Güney Kıbrıs arasındaki işbirliğinin iki ülke için de son
derece önemli olduğunu aktaran Lieberman, ilişkilerin daha da güçlenmesinden dolayı mutlu
olduklarını dile getirdi.
AVRASYA HABER ANALİZ
Rus Ekonomisinde Kriz
1998’de büyük bir finansal kriz yaşayarak borçlarını ödeyemez hale gelen, 2008 küresel
krizinden de büyük ölçüde etkilenen Rus ekonomisi şimdi de Batılı ülkelerin Ukrayna Krizi
sonrası Rusya’ya uyguladığı yaptırımlar, petrol fiyatlarındaki düşüş ve merkez bankasının
paraya desteğini azaltması nedeniyle Rus ekonomisi zor bir dönemden geçiyor. Ruble 1998
yılındaki yeniden yapılandırmadan bu yana en düşük seviyesini görürken, Rus yönetimi
rublenin değer kaybetmesini daha çok spekülatif faktörlere bağlıyor.
Merkez Bankası Rus Rublesindeki hızlı değer kaybı ve enflasyonla mücadele amacıyla
politika faizini 11Aralık’ta bir puan artırarak yüzde 10,5'a, 15Aralık’ta da 10,5'ten yüzde
%17'ye yükseltti. Öte yandan Rusya Ekonomi Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada özellikle
inşaat ve hizmet sektörleri ile tarımdaki iş yaşamındaki yavaşlamanın ekonomide daralmaya
yol açtığı ve Rus ekonomisinin kasım ayında 5 yıl aradan sonra ilk kez daraldığı açıklandı.
Ülke ekonomisi Kasım ayında yıllık bazda yüzde 0,5küçüldü.
Ekonomi uzmanları da, petrol fiyatlarının düşük seyretmesi ve yaptırımların sürmesi halinde,
ülkede daralmanın bir trende dönüşebileceği ve rublenin daha da değer kaybedeceğini
söylüyor. Petrol ve doğalgaz Rusya’nın toplam ihracatında yüzde 68’lik paya sahip. Petrolün
varil fiyatı Mayıs ayında 115 dolar civarına kadar yükseldikten sonra yüzde 50’ye varan
düşüşle yılsonunda 60 dolar seviyesine kadar geriledi.
Petrol fiyatlarındaki düşüş ve Batı’nın uyguladığı yaptırımların etkisiyle Rus ekonomisinin
bu yılki ekonomik kaybının 140 milyar dolara ulaştığı söyleniyor. Putin’in açıkladığı
ekonomik tedbir paketi ise “sadece bir yara bandı” olarak değerlendiriliyor.
27
Öte yandan son dönemde yaşanan gerginlik aslında uzun zamandır bölge ülkelerini de
zorluyor. Rublenin hızlı düşüşü, Rusya'nın komşularını da olumsuz etkiliyor. En fazla etkiyi
gören ülke ise Ukrayna oluyor. Parası %85 değer kaybeden bu ülke, Rusya ile yaşadığı
sorunlar dışında, yüksek faiz ve Rusya yanlısı ayrılıkçılar ile de boğuşuyor. Gürcistan, ve
Rusya’nın en büyük ticaret ortaklarından Kazakistan da durumdan etkilenen ve para biriminin
değer kaybına uğradığı ülkeler arasında. Moldova, Tacikistan, Kırgızistan, Özbekistan ve
Belarus durumdan kötü etkilenen eski Sovyet ülkelerinden. Analistler, Rusya ekonomisinin
resesyona sürüklenmesinin Türkiye’ye faturasının ise 6 milyar dolara kadar çıkabileceğini
hesaplıyor.
Rusya- Abhzya Ortaklık Anlaşması
Kasım ayında Soçi’de bir araya gelen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Abhazya
Özerk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Raul Hacimba iki ülke arasında güvenlik, sosyal ve
ekonomik alanlarda işbirliğini kapsayan bir anlaşma imzalandı.
Bu anlaşmayla Rusya Abhazya'nın uluslararası ilişkilerini güçlendirecek, uluslararası
kuruluşlara üye olabilmesi için faaliyetlerde bulunacak ve özerk cumhuriyeti resmen tanıyan
ülke sayısını artırmaya çalışacak. Anlaşmayı imzalayan taraflardan birine karşı herhangi bir
devlet ya da grup tarafından saldırı (silahlı saldırı) olursa diğer taraf bu saldırıyı kendine
yapılmış kabul edip, askeri güç dahil, gereken tüm yardımı sağlayacak.
Anlaşma ayrıca, Rusya ve Abhazya ordularının en geç bir yıl
içinde "ortak savunma birliği" oluşturmasını, Abhazya ordusunun en geç 3 yıl içinde tüm
masrafları Rusya tarafından karşılanarak modernize edilmesini, Abhazya-Gürcistan sınırının
korunmasının ortak olarak yapılmasını, Rusya’nın Abhazya’ya finansal desteğini ve
Abhazların Rus vatandaşlığına geçme prosedürünün kolaylaştırılmasını içeriyor. Anlaşmanın
süresi 10 yıl olarak öngörülürken, bu süre 5'er yıllık dönemler halinde uzatılabilecek.
Gürcistan Başbakanı Irakli Garibaşvili ise söz konusu anlaşmaya tepki gösterirken,
"Rusya'nın bu davranışı Gürcistan Anayasası’na, Rusya’nın verdiği uluslararası taahhütlere,
2008'de sağlanan ateşkes anlaşması şartları ile uluslararası hukuk ilkelerine aykırıdır" dedi.
ŞİÖ Hükümet Başkanları Konseyi Toplandı
Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Hükümet Başkanları Konseyi 15 Aralık’ta Kazakistan'ın
başkenti Astana'da toplandı. Kazakistan Başbakanı Karim Massimov , toplantının ardından
28
düzenlenen basın toplantısında, örgüt içindeki ticaret, ekonomi ve insani işbirliği konularını
geniş yelpazede tartışma imkanı bulduklarını, Ukrayna krizi dahil küresel ve bölgesel
konularda samimi görüş alışverişi gerçekleştirdiklerini belirtti. Ayrıca toplantıda ŞİÖ'nün bir
parçası olarak iş konseyi ve bankalar arası derneğin oluşturulması önerilerinin ele alındığını
aktardı. Massimov, ŞİÖ'nün, eylül ayında Tacikistan'ın başkenti Duşanbe'de düzenlenen 14.
Başkanlar Konseyi Zirvesi'nin ardından yayımladığı ortak deklarasyondaki düzenlemelerin bu
toplantıdaki sonuç bildirisinde yer aldığını söyledi.
Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan tarafından 1996 yılında kurulan ŞİÖ'ye
Özbekistan 2001 yılında katıldı. İstikrar ve güvenliğin güçlendirilmesi, terörizm, bölücülük,
aşırıcılık ve uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele, ekonomik işbirliği, enerji ortaklığı, bilimsel
ve kültürel işbirliği konuları örgütün ana hedefleri arasında yer alıyor.
Dünya petrol üretim ve kullanım pazarının yarısından fazlasını elinde bulunduran ülkelerin
üye olduğu örgütte Hindistan, İran, Moğolistan ve Pakistan'ın gözlemci sıfatıyla yer alıyor.
Bununla birlikte, Duşanbe'de düzenlenen 14. Başkanlar Konseyi Zirvesi'nde örgüte kabul
tüzüğünde değişikliğe gidilmiş, gözlemci ülke statüsündeki Hindistan, İran ve Pakistan'ın
gelecek yıl ŞİÖ'ye katılabilmesinin önü açılmıştı. Bir sonraki ŞİÖ Hükümet Başkanları
Konseyi Toplantısı ise 2015'te Çin'de yapılacak.
Ukrayna’da Son Durum
Ukrayna’nın doğusunda yaşanan kriz 5 Eylül’de Belarus’un başkenti Minsk’te imzalanan
ateşkes anlaşmasına rağmen henüz çözümden uzak görünüyor. Luhansk ve Donetsk
bölgelerinde yoğunlaşan çatışmalarda bugüne dek en az 4.700 kişi yaşamını yitirdi. Yüz
binlerce insan da evlerini terk etmek zorunda kaldı. BM verilerine göre, 5 Eylül'deki
anlaşmadan bu yana da 1357 kişi öldü.
Doğuda ateşkesin sağlanması için ilk defa 5 Eylül'de, Belarus'un başkenti Minsk'te bir araya
gelen taraflar arasında, ateşkes ve rehinelerin serbest bırakılması konusunda mutabakat
sağlanmıştı. 15 Eylül’de de Ukrayna parlamentosu ülkenin doğusunda Donetsk ve Luhanks
bölgelerinin bazı kısımlarına üç yıl boyunca özerk yönetim hakkı tanıyan ve isyancılara af
getirilmesini öngören bir yasayı onayladı.
19 Eylül'de ikinci kez toplanan "Ukrayna-Rusya-AGİT Üçlü Temas Grubu", ise ateşkes
sürecinin hayata geçirilmesine ilişkin dokuz maddeden oluşan memorandumu imzaladı.
Dokuz maddelik anlaşma 30 km’lik tampon bölge oluşturulmasını, bunun için her iki tarafın
ağır silahlarını cephe hattından 15 km uzağa taşımasını, Ukrayna’nın doğusundaki bazı
29
bölgelerin askeri uçuşlara yasaklanmasını ve ‘yabancı paralı askerlerin’ her iki taraftan da
çekilmesi şartlarını da içeriyor. Buna rağmen, ayrılıkçılarla hükümet güçleri arasında sık sık
silahlı çatışmalar çıkarken, taraflar ateşkes ihlallerinde birbirlerini suçluyor.
Bu süreçte Batılı güçler Kremlin’i ayrılıkçı militanlara silah ve asker desteği sağlamakla ve
Ukrayna’daki krizi körüklemekle suçlasa da Rusya bu iddiaları reddediyor. BM İnsan Hakları
Yüksek Komiserliğinin hazırladığı raporda Ukrayna'nın doğusundaki durumu daha da vahim
hale getiren şeyin başta Rusya'dan olmak üzere yabancı ülkelerden gelen militanların
çatışmalara katılması olduğu savunuluyor. BM raporu Ukrayna ordusunu ve gönüllülerini de
eleştiriyor. Kiev yönetimi sivil yerleşim yerlerinde ağır silahlar kullanmakla suçlansa da
hükümet ve ordu bu iddiaları reddediyor.
Diğer yandan, Ukrayna’da Rusya yanlısı ayrılıkçılar, kendi kontrolleri altındaki bölgelerde
liderlerini seçmek için 20 kasım’da sandık başına gitti. Batı ve Kiev seçimlerin geçersiz ve
"gayri meşru" olduğunu söylerken, Rusya ise seçimlere destek çıkıp, sonuçları tanıyacağını
açıkladı. Seçimlerin ardından Donetsk Halk Cumhuriyeti’nde Aleksandır Zakharçenko,
Luhansk Halk Cumhuriyeti'nde ise Igor Plotnitsky cumhurbaşkanı seçildi. Bu iki bölge Ekim
sonunda yapılan Ukrayna parlamento seçimlerinde oy kullanmamıştı.
Taraflar (Ukrayna hükümeti ile ülkenin doğusundaki Rusya yanlısı ayrılıkçılar) son olarak 24
Aralık’ta Belarus’ta yeniden bir araya geldi. Ancak Rusya ve AGİT temsilcilerinin de
katıldığı görüşmeler 26 Aralık’ta kesildi. Görüşmelerin kesildiği yönündeki açıklama ise
Belarus Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılırken kararın nedeni açıklanmadı. Belarus Dışişleri
Bakanlığı Sözcüsü Dimitri Mirnçik, Fransız haber ajansı AFP'ye yaptığı açıklamada "Bugün
iletişim grupları arasında toplantı olmayacak... Ancak Belarus her zaman Minsk'i müzakere
mekânı olarak sunmaya hazırdır" dedi.
Tarafların hafta başında Minsk'te yaptığı müzakereler sırasında uzlaşıya varılan tutsak
değişimi de başladı. Anlaşma uyarınca 150 Ukrayna askeri, 220 Rusya yanlısı ayrılıkçı
karşılığında serbest bırakıldı.
‘Rusya için En Büyük Tehlike NATO’
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin yeni askeri doktorini imzaladı. Askeri doktrinde,
NATO'nun Rusya'ya komşu ülkeleri kapsayacak şekilde genişlemesi en büyük tehlike olarak
30
yer aldı. Kremlin'den yapılan açıklamada, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in ülkenin
yeni askeri doktrinini imzaladığı belirtildi.
Putin'in imzaladığı askeri doktorinde, NATO askeri kabiliyetinin eski Doğu bloku ülkelerini
kapsayacak şekilde genişlemesi Rusya için en büyük tehlike olduğu belirtildi. Putin'in imza
koyduğu askeri doktrinde bölgedeki istikrarsızlık ve terörist faaliyetlerin Rusya için önemli
bir risk oluşturduğu da ifade edildi.
Rusya Ukrayna’ya Yeniden Gaz Sevkiyatına Başlıyor
Rusya, Avrupa Birliği'nin girişimiyle Ekim sonunda varılan anlaşmayla Ukrayna'ya doğal gaz
sevkiyatına yeniden başlayacak. Anlaşma, Ukrayna üzerinden Avrupa ülkelerine gaz
sevkiyatının sürmesini de güvence altına alıyor. 4.6 milyar dolarlık anlaşma, Avrupa Birliği
ve Uluslararası Para Fonu IMF tarafından finanse edilecek. Anlaşmayla, Avrupa Birliği,
Rusya'dan alacağı doğal gaz için Ukrayna'ya kefil olacak. Avrupa Birliği Ukrayna'nın
Rusya'ya borçları konusunda da yardımcı olacak.
Avrupa Komisyonu'nun enerjiden sorumlu üyesi Günther Öttinger de Ukrayna'nın ihtiyacı
olan doğal gazın parasını ödeyebileceğine inandığını söyledi. Öttinger, doğal gaz
anlaşmasının, Rusya ile Ukrayna arasındaki gerilimin düşürülmesi için bir "umut ışığı"
olabileceğini belirtti. Rusya, borçları nedeniyle Ukrayna'ya gaz sevkiyatını durdurmuştu.
Özbekistan’da Seçim
Özbekistan 21 Aralık’ta genel seçimler için sandık başındaydı. Senato ile Yasama
Meclisi'nden oluşan Özbekistan parlamentosunun alt kanadı Yasama Meclisi'ndeki 150
sandalye için yapılan genel seçimde, dört siyasi partiden 535 aday yarıştı. Seçim yasasında
yapılan son değişiklikle ilk kez en çok oy alan parti, başbakan adayını belirleyerek devlet
başkanına takdim etme hakkını elde edecek.
Katılımın yüzde 88 olarak açıklandığı seçimlerde Liberal Demokrat Parti 47, Milli Diriliş
Partisi 28, Halk Demokrat Partisi 21 ve Adalet Sosyal Demokrat Partisi 17 milletvekilliği
kazandı. 15 milletvekili ise Özbekistan Ekoloji Hareketi'ne ayrılan kontenjandan seçildi.
Adayların hiçbirinin yüzde 50'den fazla oy alamadığı 22 seçim bölgesinde ise en çok oyu
alan iki aday arasında iki hafta içinde ikinci tur seçim yapılacak.
Seçimlere gözlemci olarak katılan AGİT Sınırlı Gözlem Misyonu Başkanı Daan Everts,
Taşkent'te düzenlediği basın toplantısında, seçimin iyi organize edildiğini ancak sürecin renkli
31
geçmediğini ve siyasi tartışmaların olmadığını vurguladı. Everts, seçime katılan dört siyasi
partinin birbirine rakip olmadığını, belki de birbirini tamamladığını kaydederek ülkedeki
siyasi ortamın farklı görüşlerin oluşmasına katkıda bulunmadığını ifade etti. Everts, başkaları
adına oy kullanma gibi bazı eksiklik ve seçim ihlallerinin gözlendiğini de vurguladı.
32