MENEMEN
TİCARET
ODASI İRAN ÜLKE RAPORU 2019
Menemen Ticaret Odası’nın İran ile olan ikili
ilişkilerine ve iş gezilerine istinaden siz değerli
üyelerimiz adına birçok ticari sektörlerin de yer aldığı
İran Ülke Raporu hazırlanmıştır. İran İslam
Cumhuriyeti ile yapılacak veya yapılmış olan ticari
çalışmalarda Odamız ile irtibata geçebilir ve sizlere
destek olmaktan mutluluk duyacağımızı bilmenizi
isteriz.
Tüm veriler Türkiye Cumhuriyeti Ticaret Bakanlığı verilerine dayanmaktadır. Bölgemizde yer alan sektör ve gerçekleştirilmesi muhtemel çalışmalar derlenerek hazırlanmıştır.
İRAN EKONOMİSİNİN SEKTÖREL DEĞERLENDİRMESİ
Not 1: Ülkedeki sektörlere ilişkin Müşavirliğimizce hazırlanan detaylar raporlar, notun
sonunda yer almaktadır.
I. GENEL GÖRÜNÜM
İran ekonomisi devletçi politikaların yoğun olduğu, petrol ve gaz ihracatının ekonominin
performansında önemli bulunduğu bir yapıdadır. Devletin halen 477 civarında fabrikasıyla
önemli bir ekonomik aktör olarak yer aldığı görülmektedir. Devletin yanı sıra, devletin ve ülke
güvenlik aygıtının uzantıları ile dini vakıfların ekonomik yaşamda önemli bir yer tuttuğu
görülmektedir.
İran’ın uzun yıllardır kendine yeterliliği vurgulaması neticesinde tarım, sanayi ve hizmet
sektörlerinde belirgin bir kapasitesi oluşmuştur. Özel sektör, küçük ölçekli üretim, çiftçilik,
orta-ölçekli inşaat projeleri, çimento üretimi, madencilik, emlak, ulaşım, perakende gibi kimi
alanlarda kendisine yer edinebilmiştir.
Tablo 1. İran Ekonomisinde GSYİH İçinde Sektörlerin Payı
2014
(%)
2015
(%)
2016
(%)
2017
(%)
Hizmetler/GSYİH 50,7 56,7 56,6 55,5
Tarım/GSYİH 9,7 10,4 9,6 9,5
Sanayi/GSYİH
(İmalat/GSYİH)
39,6
(13,7)
32,9
(12,3)
33,8
(11,9)
35
(11,9)
Kaynak: Dünya Bankası (2019 Ekim)
II. SEKTÖRLER
a. Tarım ve Hayvancılık
İran’da işgücünün yaklaşık dörtte birinin istihdam edildiği tarım sektörüne son yıllarda
yapılan yatırımlar, ürün geliştirme, paketleme ve pazarlama çalışmaları yeni ihraç pazarlarının
yaratılmasına olanak tanımıştır. İklim ve toprak çeşitliliği açısından şanslı bir ülke olan
İran’da tarımsal üretim, genel olarak ülkenin kuzeyindeki ve batısındaki verimli arazilerde
gerçekleştirilmektedir.
Ülkenin başlıca tarım ürünleri; buğday, arpa, mısır, pirinç gibi hububatlar ile şekerpancarı ve
şekerkamışı, meyveler (üzüm, elma), narenciye, hurma, fıstık, pamuk ve soğandır. Patates,
soya fasulyesi, pirinç ve buğday ile bazı sebze türleri üretiminde ilerleme sözkonusudur.
Hurma ve fıstık ile bazı sebze ve meyveler ihraç edilmektedir.
Hazar Denizi’nden elde edilen havyar, dünya pazarlarında önemli bir yer almaktadır. Kırmızı
ve beyaz et (tavukçuluk, yumurta), bal ve süt sektörü de gelişmektedir.
İran Tarım Bakanlığı verilerine göre, İran’ın gıda ihtiyacının %80’i ülke içinde üretilmektedir.
Tarım alanlarının ancak %40’ının düzenli olarak sulanabilmesi, fiyat kontrolleri ve ihracata
yönelik sübvansiyonlar, sektördeki üretimi ve rekabeti etkileyen başlıca faktörlerdir.
İran Sanayi Bakanlığının 24 Eylül 2018 tarihli Kararı uyarınca, aşağıda belirtilen ürünlerin
ithalatında vergi muafiyeti yürürlüğe konmuştur. Buğday, pirinç, arpa, mısır, soya, Bakliyat
(mercimek, bezelye, fasulye), Kırmızı et, Küçük ve büyükbaş canlı hayvan, Yumurta, Her
türlü yağlı tohumlar, Tereyağı, Kağıt (baskı, yazı ve gazete için), Ham petrol türevleri, Lastik
ve kauçuk, Muhtelif tıbbi ilaç (insan ve hayvan için).
b. Sanayi
İran ekonomisinin enerjiye dayalı yapısının kırılarak sanayi üretiminin çeşitlendirilmesi
hedeftir. Bu amaçla ülkede “Direniş Ekonomisi” adı verilen bir strateji kapsamında ülke içi
üretimin artırılması hedeflenmektedir. Ülkede uygulanan gümrük tarifeleri ortalama %25
civarındadır. Bunun yanı sıra, birçok üründe ithalat yasaklamaları bulunmaktadır. Bu durum,
ülke sanayisinin korumacı bir şekilde yapılanmasına neden olmuş, ayrıca yerel lobilerin
güçlenmesini de beraberinde getirmiştir.
Ekonomide oluşan bu yapı, teknoloji açığının yüksek olduğu, yerel tüketici tarafından
benimsenmeyen, ithal ürünlere talebin üst seviyede bulunduğu, kalitesi ve uluslararası alanda
rekabet edemeyen bir sanayiye yol açmıştır. Ülke içindeki üretimin artırılması amacıyla
yoğun bir makine ithalatı talebi bulunmaktadır.
Ülkedeki sanayi sektörü; petrol, petrokimyasallar, gübreler, otomobil, sodyum hidroksit,
tekstil, çimento, çelik vb inşaat malzemeleri, gıda işleme (özellikle şeker ve bitkisel yağ
üretimi), mobilya ve metal işleme sektörleri ile halıcılık ve mücevherat gelişme
göstermektedir.
Sanayi kuruluşlarının yaklaşık yarısı Tahran ve çevresinde yoğunlaşmaktadır.
c. Hizmetler
İran ekonomisinde hizmet sektörünün GSYİH içindeki payının gelişmekte olan diğer ülkelere
benzer şekilde %55 civarında olduğu görülmektedir.
Hizmet sektörünün oralama büyüme hızının yılda %2,4 olduğu belirtilmektedir. Ülkede önde
gelen hizmet sektörleri, konaklama ve restoran-kafe işletmeciliği; ulaşım, iletişim ve
depolama; finansal hizmetler; emlak ve müteahhitlik; kamu hizmetleridir.
d. Maden
İran’ın başlıca doğal kaynakları olan petrol ve doğalgaz rezervleri haricinde; çinko, bakır,
demir, uranyum, kurşun, krom, manganez, kömür, sülfür ve altın gibi madenler bakımından
da zengindir. İran, dünyanın en büyük çinko, ikinci büyük bakır rezervine ve ayrıca
dokuzuncu büyük demir rezervlerine sahiptir.
İran'da madencilik sektörünün yeterince geliştiği söylenemez. Maden yataklarının
geliştirilmesi Hükümetin öncelikleri arasında yer almakta ve bu nedenle sektörde yatırımlar
teşvik edilmektedir. Ekipman, "know-how" ve yatırım imkânı sağlayan yabancı firmalar için
önemli imkanların mevcudiyetinden söz edilebilir. Bu sektörden Sanayi, Ticaret ve Madenler
Bakanlığı sorumludur ve alt kuruluşlara sahip olan holding yapısındaki IMIDRO başta olmak
üzere birçok devlet şirketi aracılığıyla faaliyet
göstermektedir. (IMIDRO: http://imidro.gov.ir/index.php)
Önemli rezervlerin varlığına karşılık İran'ın dünya maden üretimindeki yeri %1,5'in altındadır
ve bu nedenle madeni varlıkların İran ekonomisine kazandırılabilmesi için yabancı teknoloji
ve sermayeye gereksinim duyulmaktadır.
SEKTÖR RAPORLARI
a. Tarım
T.C Tahran Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği Tahran, 11 Ekim 2018 1 İran Tarım, Gıda
ve Hızlı Tüketilen Gıda Sektörü Not: Bu notta sektör hakkında genel bilgilendirme yapılması
amaçlanmakta olup, bilgilerin halihazırda yürürlükte olan ambargo koşulları da dikkate
alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
1. Tarım ve Gıda Sektörü
Tarım, İran ekonomisinin en önemli sektörlerinden birisidir. İran'da 20 milyon hektarlık
ekili arazi olmak üzere 50 milyon hektarlık çiftlik bulunmaktadır. Ülke arazisinin yaklaşık
%20'si tarıma elverişlidir. Ülke topraklarının %4’ü sulu tarıma, %8’i kuru tarıma, %20’si
ekilebilir tarıma, geri kalan kısmı ise diğer tarım olanaklarına sahiptir. Tarım sektörü
GSYİH'nın %11'ini oluşturmakta ve nüfusun %23'ünü istihdam etmektedir. Başlıca gıda
üreten bölgeler Hazar bölgesi ve kuzeybatı vadileridir. İklim koşullarının çeşitliliği, geniş bir
ürün çeşitliliğine izin vermekle birlikte temel olarak sulama ve iyi ekim konusunda çeşitli
zorluklar bulunmaktadır. Geçmiş dönemdeki yaptırımlar da ürün çeşitliliğinin azalmasını
beraberinde getirmiştir. Gelenekselden modern tarıma geçiş, ekipman, altyapı ve sulama
sistemlerinin modernizasyonunu gerektirmektedir. Bu amaçla hükümet tarafından tarım
sektörünün gelişimi için Ulusal Kalkınma Fonu tarafından finanse edilmek üzere 10 milyar
dolar ayrılmıştır.
Ülkede son 10 yıldır kuraklık sıkıntısı bulunmaktadır. İran yılda ortalama 250 mm
yağış almakta ve bu haliyle dünya ortalaması olan 800 mm’nin oldukça altında kalmaktadır.
Dahası, yağışlar bölgesel olarak eşit dağılmamaktadır. Hükümetin kurumsallaştırmış olduğu
“Direniş Ekonomisi” İran’ın kendi kendine her alanda yeterli olmasını savunmakta ve tarım
sektöründe bu durum su rezervlerinin aşırı kullanılmasını beraberinde getirmektedir. Diğer
taraftan, su kaynakları çelik gibi ağır sanayilerin ihtiyacı için de yönlendirilmektedir. Düşük
yağış oranı ve verimsiz sulama sistemlerine rağmen Hükümet tarafından gıda üretimi ve
ihracatı yaygın şekilde teşvik edilmektedir. Öyle ki, İran’da su tüketiminin %50’si tarım
sektörü tarafından gerçekleştirilmekte, bununla birlikte sektörün GSMH’ye katkısı %11
dolayında kalmaktadır. Öte yandan, 2018 yılı yazında kuraklık kaynaklı ölümler gerçekleşmiş
olup, önümüzdeki dönemde soruna ilişkin etkili bir çözüm getirilemediği takdirde İran’da
sorunun insani boyutunun artacağı değerlendirilmektedir.
Su sıkıntısına ek olarak İran'daki tarım, modası geçmiş tarım teknikleri, yanlış gübre
uygulamaları, zayıf toprak kalitesi, yetersiz nadas süreleri ve arazinin aşırı kullanımından
kaynaklı sorunlarla karşı karşıyadır. Sektör, çoğu 10 hektardan küçük çiftçilerin sahibi olduğu
paçal arazi yapısına sahip olup, bu durum ölçek ekonomisini uygulamayı zorlaştırmakta ve
kırsal yoksulluğu derinleştirmektedir. Ayrıca, dağınık dağıtım kanalları aracıların
komisyonlarını artırmakta ve fiyatların istikrarsız bir yapıda seyretmesine zemin
oluşturmaktadır.
Tarım alanında kullanılan makinelerin çoğu yerel üreticiler tarafından üretilmektedir.
Sektörde faaliyet gösteren firmalardaki devlet payı oldukça yüksek olup, bu durum korumacı
politikaları da beraberinde getirmiştir. İran’daki hemen her sektörde olduğu gibi bu sektörde
T.C Tahran Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği Tahran, 11 Ekim 2018 2 de teknoloji açığı
dikkat çekicidir. Ayrıca, sulama sistemleri, su transfer boruları, kontrol üniteleri, atık suyun
toplanması ve geri dönüşümü, besi çiftlikleri için otomasyon sistemleri, seracılık, pirinç ekimi
makineleri ve bahçe aletlerinde de yenilikçi ürünlere ihtiyaç duyulmaktadır.
Hükümet buğday gibi belli ürünlerde belirli fiyattan alım garantileri vermektedir.
Ayrıca, çiftçilere traktör temini gibi uygulamalar da bulunmaktadır. Bunun yanı sıra, sulama
sistemlerinin modernizasyonu için hükümet tarafından çalışmalar yapılmaktadır. Yılda 100
milyon tondan fazla gıda ürünü üretilen İran’da gıda pazarının yıllık 50 milyar dolar hacminin
olduğu tahmin edilmektedir. Bununla birlikte İran pazarı, korumacı yapısı, düşük şeffaflık ve
aşırı regüle edilmiş haliyle yatırımcıların pazara girişte karşılaşabileceği sorunları da içinde
barındırmaktadır. İran’da üretilen tarım ürünleri incelendiğinde sıcaklık dalgalanmaları ve
ekilebilir arazinin azlığına rağmen ürün çeşitliliğin yüksek olduğu görülmektedir. Buğday,
arpa, pirinç, mısır, hurma, incir, nar, kavun, üzüm, sebze, pamuk, şeker, pancar, şeker kamışı,
fındık, zeytin, baharat, kuru üzüm, çay, tıbbi otlar gibi ürünler İran’da yaygın bir şekilde
üretilmektedir. Bunun yanı sıra İran, dünyanın en büyük fıstık ve safran üreticisidir. İran’ın
1979 İslam Devrimi’nden bu yana tarım ve gıda alanında kendine yeterli bir ülke olma
tutkusu bulunmakta olup, bu durum gıda sektörünün hükümet tarafından aşırı regüle
edilmesine, bu sektörlerde hükümete bağlı kuruluşların etkisinin artmasına, İran’ın dış ticaret
rejiminin vergiler ve kotalarla korumacı bir şekilde yapılandırılmasına neden olmuştur. İran’ın
tüm bu çabalarına rağmen bu sektörlerde dış ticaret açığı vermeye devam ettiği ve başta
Hindistan’dan olmak üzere gıda ithalatı yaptığı görülmektedir. İran’ın sebzelerde birçok
üründe kendine yeter bir modele erişebildiği, tavuk eti, süt ve peynirde herhangi bir ithalatının
olmadığı değerlendirmeleri yapılmaktadır. Kırmızı et, tereyağı, balık, meyve ve buğdayda ise
kendine yeterliğin yakın dönemde gerçekleşmesinin zor olduğu belirtilmekte, özellikle
hayvan yemi hammaddelerindeki %70’lik dışa bağımlılığın değişmesinin oldukça zor olduğu
dile getirilmektedir. İşlenmiş gıda sektöründeki çeşitliliğin ise oldukça az olduğu, sektöre
yapılacak yenilikçi ve modern teknoloji yatırımlarıyla ürün çeşitliliğinin sağlanmasının
önemli fırsatları beraberinde getirebileceği değerlendirilmektedir. Öte yandan, İran’da
işlenmiş gıdada gümrük vergilerinin oldukça yüksek olduğu, düşük katma değerli paketleme
tesisi bile kurulsa paketlenecek ham ürünün vergisinin oldukça azaldığı görülmektedir. Bu
durum, İran’ın iç pazarını ithalatçılara şartlı şekilde açma uygulamalarının bir örneğidir. Son
olarak, ilerleyen dönemde İran’ın gıdada kendine yeterliğinin birçok sebepten dolayı giderek
risk altına gireceği ve İran’ın bu sektörde liberalleşme politikaları izleyebileceği ifade
edilmektedir. Tarım sektörü Mart 2016-Mart 2017 arasında yerli üretim hacmini %13,5
artırmış ve ticaret açığı azalmıştır. İran Resmi Haber Ajansı IRNA'nın bildirdiğine göre,
İran’ın tarım sektöründeki ticaret açığı geçen yıl 3,4 milyar dolar olmuştur. Geçtiğimiz yıl
içinde ithal edilen ana tarım ürünleri ise 1,4 milyar dolar değerinde hayvan yemi, 909 milyon
dolar değerinde soya fasulyesi ve 690 milyon dolar değerinde pirinçten oluşmaktadır. İran'ın
gıda ithalatı, bir önceki yıla göre sırasıyla hacim olarak %14, değer olarak ise %13 oranında
azalmıştır.
Yine IRNA’ya göre, İran’ın ihracatı geçtiğimiz yıl içinde değer bazında %8’lik bir
artışla 80'den fazla ülkeye 2,7 milyar dolar değerinde yaklaşık 1,2 milyon ton gıda ürününün
satılması şeklinde gerçekleşmiştir. İran’ın ihracatında en önemli kalemi süt ürünleri T.C
Tahran Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği Tahran, 11 Ekim 2018 3 oluşturmaktadır. Bu
sektörde İran yıllık hacimde %9,3 artışla 387 bin tona, değerde ise %19'luk artışla 634 milyon
dolar gelire ulaşmıştır. Süt ürünlerinin yanında, tatlılar, çikolata, bisküvi ve benzeri ürünler ile
domates salçası, sıvı yağlar, meyve suları ve meyve konsantreleri, komposto ve konserve
yiyecekler, maden suyu ve makarnaların İran’ın ihracatına konu olan önde gelen kalemler
olduğu görülmektedir. Gıda ihracatının ülkeler bazında incelenmesinden ise Basra
Körfezi’ndeki ülkeler, Orta Asya ülkeleri, Rusya, Avrupa ve Amerika’daki ülkelerin ihracatta
öne çıktığı görülmektedir. Irak’a yapılan 900 milyon dolarlık ihracatın ise İran’ın toplam gıda
ihracatının %15’ine denk geldiği anlaşılmaktadır. İran’ın Rusya’ya gıda ihracatı ise 2016
yılında 140 milyon dolardan, 2017 yılında 450 milyon dolara ulaşmıştır. Her ne kadar İran
pazarında gıda ürünlerinin satışı sıkı kurallara ve pazara giriş engellerine tabi olsa da,
makarna, sos, jöle şekeri, bisküvi, sakız, çikolata, ton balığı, baharat, meyve suyu, komposto,
farklı türde bitkisel yağlar, zeytinyağı gibi ürünler Tayland, Singapur, İtalya, İspanya, Türkiye
gibi ülkelerden İran’a farklı yollardan girmektedir. İran, tarım sektöründeki ticaret açığını
azaltmak amacıyla geçtiğimiz yıl içinde bir dizi tedbir almıştır. Alınan tedbirler arasında
pirinç ve şekerin ithalat vergisinin artırılması, yabancı meyvelerin ithalatının önlenmesi,
bitkisel yağ ve yağlı tohum ithalatının kontrol edilerek yerel üretimin güçlendirilmesi,
hayvancılık ve balıkçılık ürünlerinin ihracatının teşvik edilmesi ve stratejik buğday
rezervlerinin artırılması bulunmaktadır. İran’da gıda sanayisi istihdama olan %16,8’lik
katkısıyla ülkedeki en önde gelen sektör olarak dikkat çekmektedir.
Ülkede %56’sı küçük ölçekli olmak üzere 11.200’den fazla gıda sanayisine ilişkin
tesis olduğu tahmin edilmektedir. Tüm sektörlerde dile getirilen en önemli sorunlardan birisi
olarak gösterilen krediye erişimde de gıda sanayisinin de önemli sıkıntıları olduğu sektör
temsilcilerince dile getirilmektedir. Ayrıca, ambalajlama teknolojisinde yenilikçi yöntemlerin
uygulanmasına ihtiyaç duyulduğu belirtilmektedir. Bunun yanı sıra, İran’daki üretim
maliyetlerinin devlet desteklerine rağmen uluslararası piyasalarda rekabetçi olmadığı dile
getirilmektedir. İran’daki tüketici davranışları incelendiğinde ise İranlıların ekmeği sevdiği,
her bir İranlının yılda 160 kilogram ekmek tükettiği görülmektedir. Uluslararası istatistiklerde
ise her bir tüketicinin yılda 25 kilogram ekmek tükettiği bilinmektedir. Aynı şekilde İranlılar
yılda 21- 24 kilogram arası şeker tüketmekte ve bu rakam uluslararası alanda geçerli kabul
edilen 5 kilogram yıllık ortalama şeker tüketiminin oldukça üstünde yer almaktadır. Tuz
tüketiminde Dünya Sağlık Örgütü ortalama yıllık tüketimin 10 gram olduğunu belirtmektedir.
İranlıların tuz tüketiminin de dünya ortalamasının 3 katı olduğu belirtilmektedir. İran’da
ayrıca karbonatlı içeceklerin tüketimi oldukça yaygındır.
Ortalama bir İranlının yılda 42 litre karbonatlı içecek tükettiği belirtilmektedir. Bu
rakam, uluslararası ortalama olan 10 litrenin dört katından fazladır. Meşrubatlar bakımından
ise İran’ın Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesinde Suudi Arabistan’dan sonra 2,8 milyar dolar
yıllık pazar büyüklüğüyle en büyük ikinci pazar olduğu belirtilmektedir. Zeytinyağı, süt,
pirinç, et ve yumurta tüketiminde ise İranlıların dünya ortalamasının altında kaldığı
belirtilmektedir. Tüketici davranışlarına yönelik yapılacak son bir değerlendirme de,
tüketicilerin geleneksel ürünlerden ziyade ambalajlı ürünlere giderek daha fazla ilgi
gösterdiğidir. T.C Tahran Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği Tahran, 11 Ekim 2018 4
Sektördeki dağıtım kanalları incelendiğinde yiyecek ve içeceğin %94’ünün ortalama 50-100
metrekare büyüklüğü olan ve sayıları 200.000’i bulan geleneksel marketlerde satıldığı
görülmektedir. Bu marketlerdeki ortalama ürün çeşitliliğinin 800 civarında olduğu
belirtilmektedir. Manavların da yine geleneksel şekilde çalıştığı görülmektedir. Modern
organize perakendeciliğin İran’da yeterince gelişmediği, Hükümetin bunu geliştirmek için
çalışmalar yaptığı bilinmesine rağmen yerel lobilerin etkisiyle yeterli ivmenin yakalanamadığı
görülmektedir. Bugün İran’da modern organize perakendeciliğin yalnızca %6 dolaylarında
olduğu tahmin edilmektedir. Perakende sektöründeki bu durum, fiyatlama ve dağıtımda
gelenekselliğin ve aracıların etkili olmasını da beraberinde getirmektedir.
2. İran Hızlı Tüketilen Gıda Sektörü
Oldukça genç bir nüfusa sahip İran’da hızlı tüketilen gıda kültürünün (fast food-hızlı
yemek) giderek artan bir şekilde yaygınlaştığı görülmektedir. İranlılar, sadece yemek için
değil, bir boş zaman aktivitesi ve sosyalleşme aracı olarak da hızlı yemek kültürünü
benimsemeye başlamıştır. Resmi istatistiklere göre İranlıların restoranlarda yılda 6,3 milyar
dolar harcadığı, bu rakamın hızlı bir ivmeyle yukarıya doğru artış gösterdiği belirtilmektedir.
Öte yandan, İranlı restoranların üçte birinin hızlı yemek sektöründe yoğunlaştığı tahmin
edilmektedir. Restoranlarda yapılan harcamaların incelenmesinden en yüksek gelire sahip ilk
%10’luk dilimin yılda ortalama 1.300 dolar, en alt gelire sahip %10’luk kesimin ise 41 dolar
harcadığı görülmektedir. Ülke çapında toplam 60.000 restoranın bulunduğu (üçte biri hızlı
yemek sektöründe) tahmin edilmektedir. Sektörün yapısı incelendiğinde ise zincir
mağazaların gelişmediği görülmektedir. Sektörün yapısına ilişkin belirtilmesi gereken bir
diğer husus da, arz kanalları ve insan kaynağı kalitesinin yetersizliğidir. Çeşitlilik ve kalite
bakımından ise sektörün orta düzeyde yer aldığı değerlendirilmektedir. Yüksek kaliteli ve
marka değeri olan restoranların hızlı gıda sektörünün yalnızca %5’ini, orta kaliteli
restoranların %30-40’ını oluşturduğu, geri kalan restoranların ise oldukça düşük kalitede
hizmet gösterdiği dile getirilmektedir. İran’da sektörün yoğunlaştığı bölgeler ise başta Tahran
olmak üzere, Şiraz, İsfahan, Meşhed ve Tebriz gibi büyük şehirlerdir. Büyük şehirlerde
uluslararası seviyede ünlenmiş hızlı gıda markalarının taklit edildiği restoranlar göze
çarpmaktadır. İran’da restoran açabilmek için Polis, Belediye, Sağlık Bakanlığı ve Esnaf
Birliği olmak üzere dört idareden izin alınması gerekmektedir. Sektörün İran’da sosyal
etkileri olabilecek bir sektör olduğu gerçeğinden hareketle, izin süreçlerinde Polis’in rolünün
küçümsenmemesi gerekmektedir. Son olarak, İran’daki tatillerin sıklığı sektör için büyüme
potansiyelini de beraberinde getirmektedir. Öyle ki, Türkiye’de hafta sonu tatilleri dahil tüm
tatiller yılda ortalama 116 gün iken İran’da 174 güne erişmekte ve bu durum hızlı gıda ve
restoran sektörü için fırsatlar sunmaktadır.
2.1. Sektördeki Ana Oyuncular
Ali Farzami, 2000 yılında kurulan Haida fast-food şirketinin sahibidir. Müşterilerine
farklı sandviçler sunmaktadır. Haida, İran'da yaklaşık 50 şubeye ulaşmış olup, ürün
portföyünde çok az çeşitliliğe sahiptir. Ortalama sandviç fiyatı 2,5 dolardır. T.C Tahran
Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği Tahran, 11 Ekim 2018 5 Boof, 1995 yılında kurulmuştur.
45’i İran'da (çoğu Tahran'da) ve bir tanesi de Malezya'da 46 şubesi bulunmaktadır. Ortalama
sandviç fiyatı 2,77 dolardır. Ata Ghotbi, 2005 yılında kurulan Atavich’in sahibidir. Atavich,
İran'da 35 şubeye sahiptir. Firma endüstriyel mutfak ekipmanlarını kullanmakta ve firmanın
etkili standart iş süreçleri bulunmaktadır. Ortalama sandviç fiyatı 3,80 dolardır. Shila 2001
yılında kurulmuş olup, sağlıklı yiyecekler sunmaya odaklanmıştır. Tahran'da yaklaşık 8 şubesi
ve yönetim danışmanlığı için ayrı bir şirketi bulunmaktadır. Ortalama sandviç fiyatı 2,63
dolardır. Kuveyt markası olan Super Star, 2004 yılında İran'ın en hızlı fast food kuruluşu
olmak amacıyla kurulmuştur. Kızartılmış tavuk ve farklı türde sandviçler sunan 8 şubesi
bulunmaktadır. Çocuklara hitap eden heyecan verici bir düzen ve iç mekana sahiptir.
Ortalama sandviç fiyatı 2,77 dolardır. Shahram Fakhar, 2003 yılında kurulan Pedare Khoob
hızlı gıda şirketinin sahibidir. Pedare Khoob, İran'da 27 şubeye sahiptir. Pedare Khoob için
yaklaşık 1.500 kişi çalışmaktadır. Ürün gamı olarak pizza, sandviç, İtalyan yemekleri ve
salatalar sunulmaktadır. Ortalama fiyatı 2,66 dolardır. İran’da pasta ve ekmek sektöründe
faaliyet gösteren en önemli oyuncu Nane Seher firmasıdır. Firma 1971 yılında kurulmuş olup,
pasta ve ekmek üzerine makine üretimi de dahil ekmek ürünlerinin tüm sektörlerinde faaliyet
göstermektedir. Firmanın ülke çapında 13 mağazası bulunmaktadır. Hızlı gıda sektörünün
özellikleri incelendiğinde İran'da sınırlı sayıda hızlı gıda seçeneğinin olduğu görülmektedir.
Tüketicilerin halihazırda sınırlı seçenekleri olduğu için pazara farklı bir yaklaşımla girmek
önem arz etmektedir. Ürün kalitesi ve mağaza tasarımı anlamında da ilerlemeler son dönemde
olmasına rağmen halen gidilmesi gereken uzun bir yol bulunmaktadır. Tedarik zincirlerinin
dağınık yapısı sektörün ilerlemesinin önündeki en önemli engel olarak görülmektedir.
Sektörde yer alan işçilerin hizmet içi eğitimlerinin yaygınlaştırılması gerektiği dile
getirilmektedir. Son olarak, sektördeki başarı için en önemli nokta, ana nüfus
yoğunlaşmalarının ve alım gücünün yüksek olduğu yerlerde restoranların açılmasıdır. Öyle ki,
2.000 restoranın ve 22 semtin bulunduğu Tahran’da restoranların yarısı 4 semtte
yoğunlaşmıştır.
3. İran Tarım, Gıda ve Hızlı Gıda Pazarındaki Fırsatlar
3.1. Tarım Sektöründeki Fırsatlar
Verimli sulama ekipman ve yöntemleri hükümet tarafından teşvik edilmekte ve bu sektörde
faaliyet gösteren firmalarımız için önemli fırsatlar bulunmaktadır.
İran’da geleneksel olarak şehirlerin içinden geçen açık su kanalları ile sulamada kullanılan
açık kanalların yer altına alınması için hükümet tarafından destekler verilmektedir. T.C
Tahran Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği Tahran, 11 Ekim 2018 6
Su tüketiminin azaltılması amacıyla kimi bölgelerde hükümet tarafından güneş enerjisi
tarlaları kurulması teşvik edilmektedir. Bu sektörde faaliyet gösteren firmalar için İran,
şebekeye satış tarifelerinin yüksekliği ile önemli bir potansiyel barındırmaktadır. 3.2. Gıda ve
Gıda Sanayisi Sektöründeki Fırsatlar
Gıda işleme ve paketlemede yenilikçi makinelere oldukça yoğun bir talep bulunmaktadır.
Ürün farklılaştırmasına yarayacak gıda katkı maddelerine ilgi yoğundur.
Güçlü marka ve konseptlerle spesifik ürünlerle İran pazarına İranlı ortaklarla ve lisans
anlaşmalarıyla girilmesi önemli bir ticari potansiyeli de beraberinde getirebilecektir. İran
pazarında iş yaparken etkili hukuki ve mali danışmanlık alınmasının önemli olduğu
değerlendirilmekte, marka ve iş modeli taklitlerinden bu sayede korunulabileceği
düşünülmektedir.
İran’da tüketilen tereyağının %80-90’ı her yıl ithal edilmektedir.
İran’daki yemin %70’i ithal edilmektedir. Hayvan yemi ihracatının kazançlı olabileceği
değerlendirilmektedir.
Soğuk hava depoları ve frigorifik araçlara yoğun bir talep bulunmakta olup, sektörde yoğun
iş fırsatları olduğu görülmektedir.
İran’ın Dünya Ticaret Örgütü üyesi olmamasından dolayı belirlediği keyfi gümrüklerden
kaçınılabilmesi için İran’da düşük katma değerde bile paketleme vb. işlemlerin yapılmasının
pazara girişi kolaylaştıracağı değerlendirilmektedir. 3.3. Hızlı Gıda Sektöründeki Fırsatlar
• İran’da hızlı gıda sektöründe ürün, iş süreci, hizmet ve organizasyonel yenilik bağlamında
önemli açıklar bulunmaktadır. İran pazarının bu bakımdan ülkemiz firmaları için iyi bir
fiyatlama ve reklamla iyi potansiyele sahip olduğu değerlendirilmektedir. 4. Sonuç ve
Değerlendirme İran, tarım, gıda ve hızlı gıda sektörlerinde Ortadoğu’daki en büyük
pazarlardan birisi durumundadır. İran’ın uzun yıllardır süren izolasyonu birçok sektörde
olduğu gibi bu sektörlerde de teknoloji ve inovasyon açığını beraberinde getirmiştir.
Ülkede uygulanan ‘Direniş Ekonomisi’ kendine yeterliliği ön plana çıkarmış, ülkenin
kaynaklarının etkin olmayan şekilde ve sürdürülebilirlikten uzak kullanımına neden olmuş,
sistemin bir noktada tıkanacağı öngörülerini güçlendirmiştir. İran’ın önümüzdeki dönemde
belirtilen sektörlerde açılım yapması ve kaynaklarının daha etkili kullanılmasının sağlanması
beklenmektedir. Bu noktada, ülkemiz firmalarının girişimcilik, teknoloji, yenilikçilik
kapasitesiyle İran pazarında güçlü bir yer edinebileceği değerlendirilmektedir. Ayrıca, iki
ülkenin birlikte çalışma T.C Tahran Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği Tahran, 11 Ekim 2018
7 kültürünün, düşünce dünyasının ve damak tatlarının benzemesi firmalarımız için önemli
avantajlar getirmektedir. Bununla birlikte, İran’a ihracat yapan firmalarımızın gıda, kozmetik,
ilaç ve tıbbi cihaz ihracatında İran Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsat alması uygulaması İran
pazarına girişte önemli bir engel olmakta, Sağlık Bakanlığı ruhsat başvurularını almakta ama
olumlu ya da olumsuz sonuçlandırmamaktadır. Bu durum, İran’a ihracat yapmayı bu
sektörlerimiz için kısıtlamaktadır.
İran’ın içinden geçtiği yaptırımlar döneminde ticaret imkanlarınınn büyük ölçüde
azalmasının bu sorunun çözümü konusunda Türkiye tarafından yeni girişimler başlatılması
için fırsat sunmaktadır. Sorunun ticaret diplomasisi kanalıyla çözülmesi, iki ülke arasındaki
belirtilen sektörlerdeki ilişkilerin kapsamlı bir ivme kazanmasını beraberinde getirecektir.
Özellikle İran’ın geçmiş yaptırımlar döneminde Hindistan ile yaptığı barter benzeri bir
modelin ülkemiz ile de uygulanabilmesinin sağlanmasının İran’a olan ticaret açığımızın
azalmasına katkı sağlayacağı değerlendirilmektedir. Bu çerçevede, iki ülke arasındaki ticari
ilişkilerin Tercihli Ticaret Anlaşmasının yanı sıra barter gibi mekanizmalar ile ihracatçımızın
karşılaştığı ruhsat sorunlarını da gündeme getirecek şekilde ele alınmasında ve
önceliklendirilmesinde fayda bulunmaktadır.
Son olarak, her sektörde olduğu gibi bu sektörlerde de İran ile iş yapmak isteyen
firmalarımızın başta Müşavirliğimiz olmak üzere muhtelif bilgi kaynakları ile danışarak
hareket etmesinde, ülkenin içinde bulunduğu siyasi-ekonomik konjonktürün, ülkenin kendine
has özelliklerinin dikkate alınmasında ve faaliyetlerini ülkeyi bilen, güvenilir
danışmanlık/hukuk firmaları eşliğinde sürdürmelerinde büyük fayda olduğu düşünülmektedir.
T.C Tahran Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği Tahran, 11 Ekim 2018 8 Not: İran’dan tarımsal
ürün ithalatı yapacak firmalarımızın aşağıdaki hususa ve tabloya dikkat edilmesi
gerekmektedir. "İran Ticaret, Sanayi ve Maden Bakanlığının 96/05/25-96-490268 No’lu
yazısıyla İran İslam Cumhuriyeti Gümrüğüne gönderdiği yazıda, 06/11/2018 tarihinden
itibaren ihracata konu olan meyve ve sebzelerde, ekteki tabloda yer alan paketleme
koşullarına uyulduğu takdirde, ürünün çıkış izni verilmektedir."
İRAN TEKSTİL, HALI VE DERİ SEKTÖRLERİ RAPORU
T.C
Tahran Büyükelçiliği
Ticaret Müşavirliği Tahran, 17 Şubat 2019
İRAN TEKSTİL, HALI, DERİ SEKTÖRLERİ RAPORU
Not: Bu notta sektör hakkında genel bilgilendirme yapılması amaçlanmakta olup, bilgilerin
halihazırda yürürlükte olan ambargo koşulları da dikkate alınarak değerlendirilmesi
gerekmektedir.
A. TEKSTİL
1. Genel Görünüm
İran'daki tekstil ve giyim endüstrisi son yıllarda gerek pazar gerek üretimde
dalgalanmalar yaşamıştır. Tekstil sektöründe kaçakçılığın yoğun olması en büyük sorunlardan
biri olarak gösterilmektedir. Ülkede tekstil sektörünün büyüklüğünün, kişi başına yıllık 140
dolar harcama ile yılda 11-12 milyar $ civarında olduğu tahmin edilmektedir. Bu rakamın 6
milyar $’ının resmi veya kaçak yollardan ülkeye ithal edildiği, geri kalanının ise ülkedeki
üretimle sağlandığı belirtilmektedir.
İran Sanayi, Ticaret ve Madenler Bakanlığı’nın yayımladığı istatistiklere göre, tekstil
sektöründe 9.818 üretim tesisi bulunmaktadır. Bu tesisler ülkedeki toplam işletme sayısının
%11’ine tekabül etmektedir. Firmaların yoğunlaşmalarına bakıldığında Doğu Azerbaycan’da
tekstil fiberleri, ayakkabı, el halısı; Erdebil’de deri; İsfahan’da hazır giyim ve makine halısı;
Kaşan’da el halısı; Meşhed’de deri; Tahran’da ise hazır giyim alt sektörlerinin geliştiği
görülmektedir. Ayakkabıda Tebriz, İsfahan, Meşhed ve Tahran şehirleri İran genelinde ön
plana çıkmaktadır. İran’ın ilk ayakkabı müzesi Tebriz’de kurulmuştur. Tebriz’de hâlihazırda
1.600 adet ayakkabı satış mağazası bulunmaktadır.
İran’da yılda 510 bin ton giyim tüketimi olmakta, üretim kapasitesi ise 300-320 bin ton
arasında bulunmakta ve yaklaşık 1.500 sanayi tesisinde 30.000 kişi çalışmaktadır. Küçük
ölçekli atölyelerin sayısının ise 15-16 bin civarında olduğu belirtilmektedir. Sektörün yan
kollarla birlikte toplamda 500 bin kişiye istihdam sağladığı dile getirilmektedir. Hükümetin
hedefinin ise sektörde toplam 1 milyon istihdam sağlamak olduğu yetkililerce dile
getirilmektedir.
Tekstil üretimine ilişkin resmi istatistik paylaşılmamaktadır. Ülkedeki tüketimin %30-
50 arasının yerel üreticilerle karşılandığı tahmin edilmektedir. Tekstil sektörünün ana
hammaddeleri olan pamuk ve sentetik ipliklerde İran’ın yıllık toplam talebi 120 bin ton
civarında olup, bunun 70-80 bin ton arası ülke içinde üretilmekte, geri kalanı ise ithal
edilmektedir. Artan üretim maliyetleri, kuraklık ve çiftçilerin ekim konusundaki isteksizliği
nedeniyle son dönemde pamukta üretim rakamları düşmüştür.
Ev tekstilinde özellikle perde sektöründe firmalarımızın önemli yatırımları bulunmakta
olup, İran’daki perde piyasasının %80’inin Türk firmalarının ürünleriyle sağlandığı
görülmektedir. Son dönemde İran’da bazı yerel firmaların da piyasaya girdiği belirtilmesine
rağmen bu firmaların hala ülkemiz yatırımcılarının ürünleriyle rekabet edemediği ifade
edilmektedir. Bu sektörde İran’da üretim yapan firmalarımızın ülkemize hammadde
bağımlılığın %50 civarında olduğu, boya gibi kimyasallarda ise %100’e ulaştığı sektör
temsilcilerince belirtilmektedir. Çarşaf ve örtüde son dönemdeki ithalat kısıtlamalarının
firmalarımızın İran’a ihracatını önemli ölçüde azalttığı görülmektedir. Döşemelik tekstil
sektöründe ise İran’da önemli bir üretici bulunmamakta olup, ürünlerin Çin ve Türkiye’den
geldiği görülmektedir. Çin’in Kunlun Bankası’nın son dönemde İran pazarına ilişkin insani
ticaret dışındaki ödemelere aracılık etmeyeceğini açıklaması nedeniyle döşeme tekstili
pazarında firmalarımızın öne geçeceği tahmin edilmektedir.
Sınai iplik sektörün ihtiyaç duyduğu diğer bir hammaddedir. Bu üründe, İran’ın geniş
petrol kaynakları ve petrokimya sanayisinin gelişmişliği nedeniyle ülke içindeki tüm talep
yerel
kaynaklarca karşılanmaktadır. Bu üründe İran’daki rekabetçi fiyatlar nedeniyle ülkemizin de
önemli bir alıcı olduğu görülmektedir.
Son olarak, İran Hükümeti tarafından son dönemde tekstil, hazır giyim, deri, ayakkabı
ürünleri ile bu sektörlere yönelik bazı makinelerin ithalatı yasaklanmıştır. Hükümet tarafından
Vision 2025 planı doğrultusunda tekstil ve hazır giyim sektörleri potansiyel vaat eden
sektörler
olarak sınıflandırılmış durumdadır. Plan genel olarak bu sektörlerde teknolojik ilerlemeyi ve
üretim artışlarını hedeflemektedir.
2. Sektörün Dış Ticareti
İran’ın 2017 yılında 3.800 ton ağırlığında 48,4 milyon $’lık tekstil ihracatı yaptığı, bu
rakamın bir önceki yıla göre hacimde %2,6 oranında, değerde ise %3,9 oranında bir artışa
tekabül ettiği görülmektedir. Ülke ihracatının %63’lük kısmı Irak’a, %22,4’lük kısmı ise
Afganistan’a gerçekleştirilmiştir. Diğer önemli tekstil ihracat pazarları ise, Kırgızistan,
Türkmenistan ve Azerbaycan olmuştur. İthalatta ise Çin, Türkiye, BAE ve Almanya’nın ana
ülkeler olduğu görülmektedir. İran yılı olan 1397 yılının ilk dokuz ayında İran’ın tekstil
ihracatının düşük Riyal değeri nedeniyle %28 artış gösterdiği belirtilmektedir.
Bununla birlikte, tekstil ürünlerinin ithalatının genel olarak kaçak yollarla yapıldığı
belirtilmektedir. Ülkede yabancı tekstil ürünlerinin ithalatı yüksek talepten dolayı artış
eğilimindedir.
İran Gümrük İdaresi istatistiklerine göre, 2017 yılında 59,1 milyon $’lık giyim ithalatı
yapan İran, söz konusu rakamın %64’lük kısmını Türkiye’den (yaklaşık 38 milyon $)
gerçekleştirmiştir. Türkiye’yi Çin, Almanya ve BAE sırasıyla %10, % 9 ve %7'’lik paylarla
takip etmektedir. Öte yandan, gümrük istatistiklerine göre, 2018'in ilk 8 ayında ülkenin hazır
giyim ve konfeksiyon ithalatının yaklaşık 13,3 milyon $ olduğu belirtilmektedir.
Trademap istatistiklerine bakıldığında ise, İran’ın 2017’deki hazır giyim ve
konfeksiyon ithalatının 59,1 milyon $ olduğu belirtilmekte iken, İran ile ticaret yapan ülkeler
tarafından bildirilen rakamlar, söz konusu ticaret hacminin 856 milyon $ olduğunu
göstermektedir.
Rapora göre, en yüksek istatistiksel fark Çin'de görülmektedir. İran Gümrük İdaresi
istatistikleri, 2017'de bu ülkeden 6,2 milyon $ giyim eşyası ithalatını gösterirken, Çin, 2017'de
İran'a yaklaşık 493 milyon $ tutarında mal ihraç ettiğini belirtmektedir. Bu durum, yaklaşık
487 milyon $’lık bir fark anlamına gelmektedir. Ülke ile ticarette en önemli fark 6104 GTİP
numaralı (kadınlar ve kız çocuklar için takım elbiseler, takımlar, ceketler, elbiseler,
etekler, pantolon etekler, pantolonlar, askılı ve üst ön parçası olan tulumlar, kısa pantolonlar
ve şortlar) ürünlerde ortaya çıkmaktadır.
İran istatistiklerinde Çin’den 6104 GTİP numaralı ithalatına yönelik gümrük verileri
1,1 milyon $ iken, Çin’e göre söz konusu tarife üzerinden yapılan ticaret hacminin 101,5
milyon
$ olduğu dile getirilmektedir. İran'ın ithalatı ve İran ile ticaret yapan ülkelerin ihracat
rakamları
arasındaki istatistiksel fark, BAE, Türkiye ve Hindistan için de önemli düzeydedir. İran'ın
Gümrük İdaresi istatistikleri, bu ülkelerden yapılan hazır giyim ve konfeksiyon ithalatının
sırasıyla 4,3 milyon $, 38,3 milyon $ ve 91 bin $ olduğunu açıklamıştır. Söz konusu ülkeler
İran'a yapılan giyim ihracatlarının sırası ile 95 milyon $, 19 milyon $ ve 17 milyon $
olduğunu
belirtmektedir.
İstatistiksel analiz, İran gümrüklerinin ve İran'ın giyim sektöründe ithal ettiği malların
rapor ettiği en yüksek istatistiksel farkın 6104 tarife koduyla ilgili olduğunu göstermektedir.
Öte yandan, açıklanan veriler, ülkeden 1396'da (59,1 milyon $) hazırgiyim ithalatının
ülkenin hazır giyim tüketim pazarının yalnızca %1,1'ini oluşturduğunu ve pazarın geri
kalanının yurt içinden üretimle karşılandığını göstermekte olup, bu rakamların gerçekçi
olmadığı ifade edilmektedir. Aynı şekilde, ticaret yapılan ülkelerin belirttiği ihracat rakamları,
İran hazırgiyim ve konfeksiyon pazarının yaklaşık %16,6'sının resmi ve gayriresmi ithalat
yoluyla karşılandığını göstermektedir. Sektör kuruluşlarınca yapılan değerlendirmelerde ise
pazarın talebinin %60’ının yabancı firmaların ürünleriyle karşılandığı ifade edilmektedir.
Ayrıca, son dönemde İran’da yaşanan devalüasyon nedeniyle halkın alım gücünün
azalmasından dolayı Türk ürünlerinin fiyatlarının yüksekliği nedeniyle talep edilmediği,
bunun
yerine daha düşük kaliteli Çin ürünlerine yönelik bir talebin oluştuğu belirtilmektedir. İran’da
yolcu çıkış harçlarında geçtiğimiz yıl içinde yapılan astronomik artış nedeniyle sınır
illerimizden gerçekleştirilen bavul ticaretinde de düşüş gözlemlenmektedir.
3. Hükümet Politikaları
İran’da birçok sektörde devletin üretici olarak baskın olmasının aksine bu sektörde özel
sektörün ağırlığı dikkat çekmektedir. Karar alma ve mevzuat düzenleme konusunda ise
ekonominin diğer tüm alanlarında olduğu gibi devletin baskın rolü bulunmaktadır. Bu noktada
İran Devleti tarafından, başta ülkedeki üretimi destekleyici ve gümrük vergilerini
artırıcı/ithalatı kısıtlayıcı mevzuat düzenlemeleri ve finansal desteklerle sektörün
yapılandırılmasına çalışılmaktadır. Bununla birlikte, devlete ait Polyacryl Iran Public
Corporation firmasının önemli bir suni elyaf üretim kapasitesine sahip olduğu Mostazafan ve
Jandbazan Vakıfları tekstil sektöründe de aktiftir.
İran, tekstil sektörünün uluslararası pazarlara girebilmesi için modernleştirme adımları
atmaktadır. Özellikle Azerbaycan ve Bağımsız Devletler Topluluğu dahil olmak üzere, komşu
ülkelere giyim ürünleri ihracatını artırmak için çalışmalar yapılmaktadır.
İran Ticaret, Sanayi ve Madenler Bakanlığı tarafından, ülkede ürünlerini satmak isteyen
yabancı tekstil markalarının İranlı aracılar kullanılmadan doğrudan İran’daki şirketleri veya
sözleşme yapılarak distribütörlük verilen acentaları aracılığıyla Bakanlığa ithalat izni
başvurusu yapması zorunlu kılınmıştır. Ayrıca, yabancı markaların ithalatlarının ilk yılı için
%20’sini İran’da üretmesi ve iki yıl içinde de İran’da ürettiği tekstil ürünlerinin %50’sini
ihraç
etmesi zorunlu kılınmaktadır. Adıgeçen Bakanlık tarafından yapılan açıklamada, şu ana kadar
çoğunluğu ülkemiz firması olan 14 yabancı firmanın bu şartları kabul ettiği belirtilmektedir.
Bununla birlikte, sektörde faaliyet gösteren firmalardan uygulamada karşılaşılan
sorunlar nedeniyle İran’da iş yapmayı bıraktıklarına ilişkin bilgiler iletilmektedir.
Yaptırımların başlamasından önce İran’da 250 civarında yabancı tekstil markasının
bulunduğu,
Hükümetin içerideki üretimi önceleyen yaklaşımı ve yaptırımların etkisiyle birçok firmanın
pazardan çekildiği ifade edilmektedir.
Son olarak Hükümet tarafından Tahran İmam Humeyni Havalimanı yakınında 190
hektar büyüklüğünde tekstil sektörüne yönelik faaliyet gösterecek bir sanayi bölgesi
oluşturulmuştur. Bölgede 300 civarında tekstil firmasının yer alması hedeflenmektedir.
Oteller,
tasarım merkezleri ve sektöre yönelik eğitim verecek kurumların da bölgede yer alması
planlanmaktadır.
4. Sektördeki Sorunlar
İran’da tekstil sektöründe yüksek düzeyde kaçakçılık olduğu belirtilmektedir. Tekstil,
Hazırgiyim ve Deri Sanayisi Birliği ülkedeki yabancı ürünlerin %90’ının kaçak olduğunu
belirtirken, Tekstil İhracatçıları ve Üreticileri Birliği ve Tahran Hazırgiyim Birliği’nin yaptığı
çalışmalarda ülkeye yılda 6,2 milyar $’lık tekstil ürününün kaçak olarak girdiği ifade
edilmektedir. Tahran Ticaret, Sanayi ve Madenler Odası tarafından yapılan açıklamada
kaçağın
nedenleri olarak yerel üreticilerin rekabetçi olmayan ve yüksek fiyatlarla üretim yapmalarının
yanısıra markalaşmadaki eksiklikler ile sektördeki trendlerden uzak üretim yapılması
gösterilmektedir.
İran Tekstil Sanayileri Birliği tarafından yapılan açıklamada, yerli üreticilerin yüksek
fiyatlardan dolayı sıkıntılarla karşılaştığı, yerel üreticilerin hammaddeye erişimde sıkıntılar
yaşadığı, pamukta ülkenin üretiminin 40 bin tonda kaldığı ve 110 bin ton pamuğun ithal
edildiği, pamuk ithalatındaki verginin %10 gibi yüksek bir düzeyde olduğu, nihai ürünlerdeki
KDV oranının ise İran şartlarında oldukça yüksek olan %9 olduğu belirtilmektedir. Yerel
üreticiler tarafından hammadde teminindeki fiyat dalgalanmalarında döviz kurlarından ziyade
yerel lobilerin etkili olduğu, hammadde tedariği sağlayan çok az sayıdaki yerel üreticinin
fiyatları maniple ettiği ifade edilmektedir. Öte yandan, Çin’in İran’la ticaretteki ödemelere
aracılık eden Kunlun Bankası’nın insani ticaret dışındaki işlemleri durdurmasının sektördeki
hammaddenin önemli bölümünün ithal edildiği Çin’den hammadde akışını durma noktasına
getirdiği belirtilmektedir. İran’ın sektörde özellikle tekstil elyafı ve selüloz elyafında ithalat
bağımlılığı bulunmaktadır.
Sektördeki en önemli sorunlardan birisi olarak yabancı rakiplerin İran piyasasında
yeterince olmamasının rekabeti engellemesi gösterilmektedir. İran tekstil ürünlerinin ortalama
%30 daha yüksek fiyata mal olduğu belirtilmektedir. Bu noktada, İranlı üreticilerin düşük
kaliteli ürün ürettiği, tüketicinin bu ürünleri talep etmediği ve ithal ürünlere yöneldiği ifade
edilmektedir. Tekstil makinelerinin eski olması ve sektördeki teknoloji açığının İranlı
tüketicilerin beklentilerini karşılamaktan uzak olduğu, bu sektördeki üretim altyapısının
yenilenmeye ihtiyaç duyduğu, firmaların ise krediye erişimdeki kısıtlardan dolayı yenilenme
yatırımlarını yapamadığı belirtilmektedir. Yenileme yatırımı yapan firmalarda ise yeni
teknoloji makineleri kullanabilecek nitelikli eleman sıkıntısı bulunduğundan personelin
Türkiye tarafından eğitilmesi talep edilmektedir. Bununla birlikte, sektörde tamamen iç
üretime dayanmayı hedefleyen İran’ın 2017 yılının ilk dokuz ayında 347 milyon $’lık tekstil
makinesi ithal ettiği, 2016 yılında ise toplamda bu rakamın 194 milyon $ olduğu
görülmektedir.
Makine sektöründeki ithalat talebinin yakın dönemde yaptırımların etkisiyle azalması
beklense
de, tamamen korunan bir sektör olan tekstilde makine sektöründe yeni ihracat olanaklarının
oluşabileceği değerlendirilmektedir.
İran’da tasarım konusunda da büyük bir açığın bulunduğu, İranlı üreticilerin Batılı ve
Türk tekstil ürünlerini taklit ettiği, sektördeki eğitim kurumlarının nitelikli eleman
yetiştiremediği ve tasarımların piyasa odaklı olmadığı ifade edilmektedir.
Sektörün bir diğer sorunu olarak da hem toptan hem perakende alanında verimsiz ve
geleneksel dağıtım kanallarının bulunması gösterilmektedir. Aracıların çokluğu ve Hükümetin
ölçek ekonomisiyle çalışmayı engelleyen yaklaşımının fiyatların aşırı yükselmesine neden
olduğu belirtilmektedir.
5. Tüketici Davranışları
İran’da gündelik kıyafetler oldukça yaygın olup, erkekler tarafından genelde pantolon
ve uzun kollu gömlek tercih edilmektedir. İşyerlerinde kot pantolon genellikle uygun
görülmemektedir. Erkekler genelde günlük iş kıyafetlerini tercih etmektedir. İslam
Devrimi’nden sonra ülkede kravat yasaklanmış olmasına rağmen günümüzde bu kısıtlamanın
neredeyse uygulanmadığı, erkeklerin iş toplantılarında veya düğünlerde az da olsa kravat
taktığı görülmektedir. Erkek butikleri erkek modelleri reklamlarında yer aldırmakta ve
defileler
organize etmektedir. İranlı erkeklerin ortalama boyunun 1,73 cm., kilolarının ise 76 olduğu,
kadınlarda ise bu rakamların sırasıyla 1,65 ve 65 olduğu görülmektedir.
Genç kızlar kısa ceketleri ve bedene oturan yelekleri tercih etmektedir. Yazlık
kıyafetlerde kumaşlar daha ince ve kesimler dekolteli olmaktadır. Farklı renklerdeki kaşmir
eşarplar yaygın şekilde kullanılmaktadır. Başörtülerde çiçek desenleri sıklıkla tercih
edilmektedir. İranlı kadınlar genelde uzun boylu olmayıp, topuklu ayakkabı giymeyi
sevmektedir.
İran’da pazarlık çok yaygın bir şekilde görülmekte ve genelde mağaza sahibiyle yapılan
konuşmalar %10-15 oranında bir indirimle son bulmaktadır. İran’daki dağıtım kanallarının
gelenekselliği göz önünde bulundurulduğunda, alışverişlerde pazarlık hususunun dikkate
alınmasında fayda olmaktadır. Bununla birlikte, son dönemde AVM perakendeciliği
popülaritesini artırmaktadır. Özellikle genç nesil ve üst gelir grubundaki tüketiciler AVM’leri
öncelikli tercih eden gruplar arasında yer almaktadır. Son dönemde orta gelir grubuna yönelik
AVM’lerin de arttığı görülmektedir. Perakendeciler markalarını görsel anlamda daha iyi
konumlandırdıkları için AVM’lerde öncelikli olarak bulunmak istemektedir. AVM’lerde
mağazaların genelde 40-50 m²’lik küçük dükkanlar şeklinde yapılandığı görülmektedir. Bavul
ticareti yoluyla birçok tekstil ürününün bu mağazalarda satıldığı, özellikle kadın kıyafetlerinin
sosyal medya üzerinden talep toplama yoluyla pazarlandığı ve bavul ticareti ile geldikten
sonra
mağazalardan temin edildiği görülmektedir. Öte yandan, tüketiciler nezdinde yabancı
firmaların malının yurt içinde üretilmesinden ziyade yurtdışından gelmiş olmasının daha
muteber olduğu gözlemlenmektedir.
İran’da şehirlerde bir ya da birkaç tane ana alışveriş caddesi bulunmakta ve bu
caddelerde sektörel yoğunlaşmalar göze çarpmaktadır. Mağazalar gece geç saatlere kadar açık
olmasına rağmen alışverişin genellikle öğleden sonra okul ve çalışma saatleri bitiminde
yapıldığı görülmektedir.
İran tüketicisi yeni trendleri ve modayı takip etmeyi sevmekte olup, moda ve kaliteye
verilen önem gün geçtikçe artmaktadır. Trendler için tüketicinin başvurduğu en yaygın kanal
internet olmaktadır. Digistyle, Bamilo, Modiseh, Shixon ve Dolichi gibi internet sitelerinde
tekstil ürünlerine yönelik satış gerçekleşmektedir. Ülkenin kapalı ekonomik modelinin ithal
malları özendirdiği, gelir grubu yüksek kesim arasında ithal mal talebinin oluşmasına katkı
sağladığı görülmekte olup, bu kesime yönelik yapılacak pazarlamada özel olma hissinin
vurgulanmasında fayda olacağı değerlendirilmektedir.
Tahran Ticaret Odası Ekonomik İşler Başkanlığı’nın hazırladığı bir raporda İran’da
kentsel alanlarda yaşayan hane halkının kıyafet ve ayakkabı için yılda ortalama 1 milyon 200
bin Toman (yaklaşık 120 $), kırsal kesimdeki hane halkının ise yaklaşık 813 bin Toman
(yaklaşık 81 $) harcadığı belirtilmektedir. Ailelerin bütçelerinin 2016 yılında ortalama
%4,5’ini tekstil ve hazır giyim ürünlerine ayırdıkları, yaptırımlar sonrasında yaşanan
devalüasyon nedeniyle alım gücünün azalmasıyla bu rakamın ortalama %1,5-2’ye düşmesinin
beklendiği ifade edilmektedir. Aile bütçesinde tekstil ve hazır giyime ayrılan paydaki bu
düşüş
küresel ortalamanın altında kalınması anlamına gelmektedir.
6. İş ve Yatırım Fırsatlarına İlişkin Değerlendirme
İran’da Hükümetin uyguladığı kendine yeterli olmayı öngören “Direniş Ekonomisi”
isimli modelden dolayı ülkeye tekstil ithalatı resmi olarak yasaktır. Buna rağmen, gerek bavul
ticareti gerek yasal olmayan yollardan ülkeye oldukça yoğun bir şekilde tekstil ürünlerinin
girdiği görülmektedir.
Yabancı yatırımcıların ülkede yatırım yapması öncelendirilmekte ve kimi firmalar
tarafından ithalat yasaklarının aşılması ve rekabetçi girdi maliyetleri yüzünden İran pazarında
üretim yapılması için çalışmalar yapılmaktadır. Halen bazı önde gelen tekstil firmalarımızın
İran pazarında yer aldığı ve Türk tekstil ürünlerinin kalite algısının yüksekliği ile birleşerek,
oldukça iyi bir marka konumlaması yaptığı görülmektedir.
Bu noktada, ülkede yatırım yapmak isteyen firmalarımızın aşağıdaki hususlara dikkat
etmesinde fayda bulunmaktadır.
İran’da tekstil sektörü az gelişmiş olup, sektör genelinde eğitimli iş gücü yok denecek
kadar azdır. Bununla birlikte, yabancı bir şirkette ve markada çalışma isteği özellikle genç
nüfusta oldukça yüksektir. Genç nüfusun kendilerine fırsat tanındığında öğrenmeye açık
olduğu gözlenmiştir. Ayrıca, çalışanların iş verimliliğinin kırsaldan şehre geçişte arttığı tespit
edilmiştir. İran’da çalışma ahlakının orta seviyede olduğu göz önünde bulundurularak, etkili
hizmet içi programlarla çalışan sadakati ve verimliliğinin artırılabileceği
değerlendirilmektedir.
Emek yoğun bir sektör olan tekstile ilişkin olarak İran işgücü piyasası
değerlendirildiğinde, sektörde çalışanların diğer işçilerden ortalama %7 daha az kazanç
sağladığı belirtilmektedir. İran’da çalışanların genel olarak çalışma saatlerine sadık olduğu
görülmektedir. İşgücüne ilişkin diğer düzenlemelere bakıldığında, günlük ortalama çalışma
süresinin 8 saat olduğu, yasalar gereği bir gün içerisinde fazla mesainin 4 saat ile sınırlı
bulunduğu, maaşların kanunen resmi gösterilmesinin önem arz ettiği, fazla mesai
uygulamasında mesai ücretinin normal saat ücretinin gece mesaileri için %23, hafta sonu
mesaileri için %40 olduğu, ilk yıldan itibaren işçilere minimum 24 iş günü yıllık izin
kullandırılması gerektiği, fabrika çalışanlarına yılda iki maaş ikramiye verilmesinin zorunlu
bulunduğu görülmektedir. Öte yandan, firmalarımızca işgücü maliyetlerine ilişkin
değerlendirme yapılırken, hafta sonları dahil yılda ortalama 170 gün civarında tatil olduğu göz
önünde bulundurulmalıdır.
Ülkede ürün tedarik sürecinde zorluklar ve maliyetlendirmede sıkıntılar bulunmaktadır.
Perakendeci için yasal yollarla yapılan gümrük işlemlerinde ürün bedelinin %50-100’üne
yakın
taşıma maliyeti ortaya çıkmaktadır. Yüksek maliyetler markaları fiyatlandırmada
zorlamaktadır. Gümrük mevzuatının karmaşıklığı süreçleri uzattığından sezon açılışları ve
sezon içerisinde dönemsel ürün girişlerinde ciddi sıkıntılar oluşabilmektedir. Gümrük
mevzuatının belirsiz ve karmaşıklığından dolayı sezon sonu elde kalan stokların Türkiye’ye
gönderilmesi oldukça zor bir süreç gerektirmektedir. Outlet yapısının halen ülke genelinde
gelişmemiş olması perakendecilerin stok yönetiminde çok dikkatli olmasını gerektirmektedir.
İran’a sektörde ihracat yapmak isteyen firmalarımızın ise hammadde ve makine
ihracatına yoğunlaşmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir. Hammadde alanında İran’ın
Çin’e bağımlı olduğu, son dönemde Çin’in Kunlun Bankası’nın ödemelere aracılık etmediği
ve İran’ın hammadde ithalatında sorunlarla karşılaştığı bilinmektedir. Tekstil makineleri
ithalatında da Avrupalı firmaların İran pazarında son dönemde yaptırımlardan dolayı etkisinin
zayıfladığı görülmektedir. Çinli makine üreticilerinin ise İranlı firmalar tarafından son çare
olarak değerlendirildiği görülmektedir. Bu noktada, firmalarımızca tekstil sektöründe
hammadde ve makine ihracatına yönelik çalışmalar yapılmasında fayda görülmektedir.
B. HALI
1. Genel Görünüm
Geleneksel İran el yapımı halıları, İran’ın en önemli katma değerli ürünlerinden
birisidir. Sektörün kullandığı hammaddenin %98’lik kısmının ülke içinde üretildiği ifade
edilmektedir. Sektörün özellikle kırsal kesimde sağladığı istihdam olanakları nedeniyle İran
Devleti tarafından teşvik edildiği görülmektedir. Sektörün İran’da doğrudan veya dolaylı
olarak 2,5 milyon kişinin istihdamına katkı sağladığı belirtilmektedir.
Dünya Fikri Mülkiyet Hakları Örgütü’ne (WIPO) göre İran’da 22 bölgeye ait
tescillenmiş el yapımı halı bulunmaktadır. İran’da halıyla ilgili Ticaret, Sanayi ve Maden
Bakanlığı’na bağlı İran Ulusal Halı Merkezi (https://www.incc.ir/en) faaliyet göstermektedir.
İran, dünyada el halısı üretiminin 3/4'ünü tek başına gerçekleştirmekte olup, en büyük
el yapımı halı üreticisi ve ihracatçısıdır. İran’daki el halısı üretimi yıllık 3 milyon m²’ye
ulaşmaktadır. Sektörün İran’ın petrol dışı ihracatında önemli bir yeri bulunmaktadır. İran’da
üretilen halıların yalnızca %5’i iç pazarda satılmakta, geri kalanı başta gelişmiş ülkelere
olmak
üzere ihraç edilmektedir.
İran makine halı üretiminin ise 650 üretim birimi bulunan Kaşan’da yoğunlaştığı ve
Kaşan’ın İran’ın makine halı üretim birimlerinin %75’ine ev sahipliği yaptığı görülmektedir.
Makine halısındaki yıllık üretimin 80-85 milyon m² olduğu belirtilmektedir. Doğu
Azerbaycan
Eyaleti’nde ise 1.450 adet halı dokuma atölyesi ve 133 halı tasarımcısı bulunmaktadır.
2. Sektörün Dış Ticareti
İran Gümrük İdaresi verilerine göre 2017 yılında İran’ın el halısı ihracatı 345 milyon $
olmuştur. İran’ın el halısı ihracatında halı ithalatına yaptırım uygulanmadığı dönemlerde ABD
birinci sırada yer almaktadır. Almanya, BAE, Lübnan, ÇHC ve Pakistan diğer önde gelen
ihraç
pazarlarındandır. Yılda ortalama 120 milyon adet ihraç edilen İran’ın el halıları 80’den fazla
ülkeye ulaşmaktadır.
ABD’nin KOEP’ten çekilerek İran’a yönelik yaptırımları yeniden uygulaması ve
İran’ın el halısı ürünlerinin ABD’ye ithalini yasaklaması nedeniyle sektörün ihracatı 2018
yılında %20 düşmüştür. ABD, İran halılarının %35’inin ihraç edildiği en önemli pazar
olduğundan yaptırımların sektöre etkisinin oldukça şiddetli olacağı ve önümüzdeki dönemde
yaptırımların etkisinin artacağı değerlendirilmektedir.
İran Gümrük İdaresi istatistiklerinden 2017 yılında 55.500 ton ağırlığında 306,5 milyon
$’lık makine halısı ihraç ettiği görülmektedir. İran’ın makine halılarının orta ve düşük kalitede
olduğu ve genellikle gelir düzeyi düşük gruplara yönelik üretim gerçekleştirdiği
belirtilmektedir. İran’ın makine halısında ana ihraç pazarlarının Arap ülkeleri, Afganistan,
Ukrayna, Azerbaycan, Rusya ve ÇHC olduğu belirtilmektedir. İran’ın ÇHC, Türkiye,
Hindistan ve Belçika’dan sonra dünyadaki en önemli beşinci makine halısı ihracatçısı olduğu
bilinmektedir.
3. İş ve Yatırım Fırsatlarına İlişkin Değerlendirme
İran’ın el halılarına dönük ABD yaptırımlarından dolayı İranlı halı ihracatçılarının
üçüncü ülkelerdeki aracılar vasıtasıyla satışlarını sürdürmeye çalıştıkları görülmektedir. Bu
noktada, ülkemizdeki aracı firmaların bu ürünlerin satışlarına aracılık edebileceği
değerlendirilmektedir.
Öte yandan, İran’ın makine halısı üretimindeki teknoloji açığı dikkate alınarak, bu
ülkeye yönelik halı makineleri satışının yapılabileceği düşünülmektedir. Ayrıca, makine
halısında hammadde olarak kullanılan tekstil malzemelerinin ihracatında da önemli bir
potansiyel olduğu görülmektedir.
Firmalarımızın İran ile iş yaparken ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarının firmalarına
olası etkilerini göz önünde bulundurmaları ve ödemelerini garanti altına alacak şekilde
çalışmaları önem arz etmektedir.
C. DERİ
1. Genel Görünüm
Deri sektörü İran’da en fazla potansiyel vaat eden sektörlerin başında gelmektedir. İran,
dünyada en fazla ham deri satan ülkelerin başında gelmektedir. Özellikle Tebriz, Şiraz ve
Horasan’ın deri sektöründe önde gelen eyaletlerin başında olduğu görülmektedir. Tebriz
yakınlarındaki Çarmşahr (deri şehri) Sanayi Sitesi, İran’ın deri üretiminde en önemli
merkezlerinden birisi olup, İran’da deri sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin %46’sı
adıgeçen sanayi sitesinde faaliyet göstermekte ve sitede bulunan küçük ölçekli yaklaşık 300
atölyede 3 binden fazla kişi çalışmaktadır. İran’da Mashad Deri firmasının Tahran ve
Meşhed’de yoğunlaşmakla birlikte ülke genelinde 55 adet mağazası bulunmaktadır.
(https://www.mashadleather.com/)
Tabaklanmış deri ve salambor üretiminde 400’den fazla üretici bulunmakta, çoğunlukla
%15 gibi düşük kapasitede çalışmakta ve yılda 120 bin kişi sektörde istihdam edilmektedir.
Hafif ve ağır deri üretiminde ise İran’ın dünyadaki payı sırasıyla %1,5 ve %0,05 olup,
500’den
fazla üretim birimi bulunmaktadır. Hafif deri üretiminin 80 milyon m² feet, ağır deri
üretiminin
ise 100 milyon m² feet olduğu belirtilmektedir. Deri ve salamborun %85’i ihraç edilmekte,
geri
kalanı ise ülke içinde kullanılmaktadır. Türkiye’nin ardından İran, 20 milyon koyun, keçi,
inek
ve deve tabaklanmış derisiyle bölgedeki ikinci salambor üreticisi ve yarı bitmiş ürün
ihracatçısıdır.
İran’da poliüretan, polivinil klorid içerikleri gibi tüm hammaddeler ile sentetik ve doğal
her türlü deri ürünü ülke içinden temin edilebilmektedir.
Son dönemde yerel üreticilerin etkili markalama ve pazarlama yapmaya başladıkları
görülmekte olup, bazı firmaların başta Rusya olmak üzere deri ürünlerinin yoğun talep
edildiği
ülkelere yönelik yeni ihracat pazarlarına da açıldığı bilinmektedir.
İran Gümrük İdaresi istatistiklerine göre, İran 1396'da (Miladi Takvim ile 2017) 35,3
milyon $’lık ayakkabı ithal etmiştir. Çin, Türkiye ve BAE sırasıyla %37, %28 ve %21’lik
payla
İran'ın en fazla ayakkabı ithal ettiği ülkeler olarak öne çıkmaktadır. Halbuki ihracat yapan
ülkelerin İran’a adı geçen sektördeki ihracatlarının toplamının 314 milyon $ olduğu
görülmektedir.
İran ayrıca, 1396 yılında 35,3 milyon $’lık ayakkabı ithalatı gerçekleştirmiş olup, bu
rakam ülke ayakkabı pazarının %2,5'ine tekabül etmektedir. Diğer ülkelerin İran’a yaptıkları
ayakkabı ihracatı rakamlarının incelenmesinden ise toplam ayakkabı ithalatının 314 milyon $
olduğu görülmektedir. Bu rakam ülke ayakkabı pazarının yaklaşık %22'sinin resmi yollardan,
geri kalanının ise gayri resmi yollardan yapılan ithalatla karşılandığını göstermektedir.
2. Sektörün Dış Ticareti
a. İthalat
İran’ın deri ithalatı oldukça kısıtlı olup, son beş yılda ortalama 0,6 milyon $’lık deri
ithalatının olduğu görülmektedir. Türkiye, Almanya ve Hindistan’ın İran’a bitmiş deri
ürünleri
ihraç eden ana ülkeler olduğu görülmektedir.
b. İhracat
İran Gümrük İdaresi’nin son beş yılda deri ürünleri ihracatına yönelik açıkladığı
rakamlardan ortalama 80 milyon $’lık deri ürünleri ihracatının yapıldığı, ana ihraç ülkelerinin
ise İtalya, Türkiye, Pakistan ve Hong Kong olduğu görülmektedir.
3. Sektördeki Sorunlar
İran dünyadaki en eski ayakkabı üreticilerinden olup, deri ayakkabılarının ülke içinde
ve dünyada önemli bir bilinirliği bulunmaktadır. Bununla birlikte, uzun yıllardır süren
yaptırımların özellikle teknoloji transferine etkisi, firmaların krediye erişememesi, etkili
pazarlama kanallarının kurulamaması gibi nedenlerle sektörün rekabet gücü giderek
azalmaktadır. KOEP sonrasında yaptırımların kalkmasıyla birlikte birçok Avrupa ülkesiyle
sektöre teknoloji transferini öngören anlaşmalar yapılmasına rağmen ABD’nin İran’a yönelik
yaptırımları yeniden uygulamaya koyacağını açıklamasının ardından bahse konu anlaşmaların
askıya alındığı görülmektedir.
Sektördeki değer zincirinin tam olarak kurulamadığı, deri dışında ara malı olarak
kullanılan kimyasal ürünler dahil birçok ürünün yurtdışından ithal edildiği, bu ürünlerin bir
kısmında kalite standartlarının oluşturulamadığı, bu durumun nihai ürünün kalitesini
düşürdüğü, Hükümetin sektördeki değer zinciri kurulması için çalışmalar yapması gerektiği
ifade edilmektedir.
Hükümet tarafından geçtiğimiz dönemde çıkarılan çalışan sayısı başına vergi
yükümlülüğü öngören düzenlemenin de emek yoğun bir sektör olan deri sanayisini olumsuz
etkilediği, firmaların vergi yükünün düzenleme öncesine göre sekiz kat arttığı, bunun da
rekabet gücünü oldukça olumsuz etkilediği sektör temsilcilerince dile getirilmektedir. Ayrıca,
markaların daha fazla vergi vermesini içeren düzenlemelerin hayata geçirilmesinin de markalı
satış yapan firmaların üzerindeki vergi yükünü artırdığı belirtilmektedir. Ülkede outlet
kültürünün gelişmemesi ve belediyelerin outletler için yüksek vergiler talep etmesinin de
sektörün stok yönetimi konusunda sıkıntılarla karşılaşmasına neden olduğu ifade
edilmektedir.
4. Hükümet Politikaları
İran’da hükümetin son dönemde sektördeki kaçakçılığın önüne geçilmesi, yerel
üretimin artırılması, markalama kapasitesinin güçlendirilmesi için çalışmalar yaptığı
görülmektedir. Hükümet tarafından son dönemde deri ürünlerinin ülkeye girişi sıkı kontrol
altına alınmış, ürünlerin gümrük vergileri yükseltilmiş, bir kısım ürünün ise ülkeye ithalatı
yasaklanmıştır.
Hükümet tarafından ayrıca, İran Ulusal Standartlar Örgütü’nün sektöre yönelik
düzenlemeler yapması için Uluslararası Standartlar Kurumu ile yakın ilişki kurması ve
adı geçen örgütün içinde etkili bir şekilde yer alınması sağlanmıştır. Hükümet yetkilileri
tarafından bahse konu çalışmaların ülkedeki ürünlerin kalitesi hakkında tüketicilerin etkili bir
şekilde bilgilendirilmesi ve yerel üreticilerin uluslararası standartlarda üretim yapması olduğu
açıklanmıştır.
5. İş ve Yatırım Fırsatlarına İlişkin Değerlendirme
Deri sektöründe faaliyet gösteren firmalarımızla yapılan görüşmelerde, İran’da sektörde
tasarım ve koleksiyon oluşturmaya dönük hizmet ihracatı gerçekleştirilebileceği ifade
edilmektedir.
Öte yandan, İran’dan ithalat gerçekleştirmek isteyen firmalarımızın tekstil, konfeksiyon ve
deri ürünlerinin ithalatında ülkemizin uygulamakta olduğu gözetim uygulamalarına dikkat
etmesinde fayda bulunmaktadır.
T.C Tahran Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği Tahran, 15 Mayıs 2019
İRAN SU SORUNU VE FİRMALARIMIZ İÇİN İŞ İMKANLARI
Not: Bu notta sektör hakkında genel bilgilendirme yapılması amaçlanmakta olup, bilgilerin
halihazırda yürürlükte olan ambargo koşulları da dikkate alınarak değerlendirilmesi
gerekmektedir.
1.Genel Durum
İran’da çevre sorunları oldukça karmaşık bir yapıdadır. Uzun yıllar süren
ambargolardan ve içe kapalı ekonomik yapıdan dolayı otomotiv sektöründe ortalama araç
motoru teknolojisinin 30 yaşında olduğu görülmektedir. Eski teknoloji ile üretilen
otomobillerin sera gazı emisyonunun yüksek olması ve toplu taşımanın gelişmemiş
olmasından dolayı kişisel araç kullanımının yüksekliği İran’daki hava kirliliğini ve buna bağlı
astım gibi hastalıkları artıran bir unsur olarak öne çıkmaktadır. Gelişmiş petrokimya
endüstrisinin varlığı ve atık dönüşüm teknolojisi ve uygulamalarının yetersizliği neticesinde
İran’ın dünyada kişi başına en fazla plastik atığı çıkaran ülkelerin başında geldiği
görülmektedir.
Belirtilen çevre sorunlarına ek olarak, İran’da uzun yıllardır önemli kuraklık ve buna
bağlı su krizi yaşanmaktadır. Yolsuzluk, kötü yönetim, sulama tekniklerindeki hatalı
uygulamalar, etkili çalışan demokratik mekanizmaların eksikliği gibi nedenlerden kaynaklı
olarak ülke nüfusunun önemli bir kısmının yoğun su stresi yaşadığı belirtilmektedir. Ülke
yönetiminin başındaki Dini Lider’in vurguladığı başta tarımsal ürünlerde olmak üzere kendine
yeterliliği ön plana çıkaran ve “Direniş Ekonomisi” adı verilen ekonomik modelin su
kaynaklarının kullanımında önemli sıkıntıları beraberinde getirdiği bilinmektedir.
İran’ın yaşadığı su krizinin önemli iç ve dış siyasal yansımaları bulunmaktadır. Ülke
içinde birçok eyalette gerek tarımda kullanılmak üzere gerek temiz içme suyuna erişimde
karşılaşılan sorunlar nedeniyle şiddet boyutuna varan isyanlar çıkabilmektedir. Su stresi
yaşayan nüfusun önemli bir kısmının İran’ın nüfusunun yarısını teşkil eden azınlık
bölgelerinde olması, soruna etnik bir boyut da katmaktadır. Tarım alanları açmak amacıyla
gerçekleştirilen çalışmalar sonucunda ortaya çıkan ormansızlaşmanın ülkedeki flora ve fauna
çeşitliliğine zarar verdiği görülmektedir. Ayrıca, ülke içindeki tarımsal nüfusun su
kaynaklarına erişememesinden dolayı göç ettiği, sosyolojik yapının hızlı bir değişim
gösterdiği, göçler nedeniyle şehir nüfusunun hızlı şekilde arttığı, göçle gelen nüfusa yeni
istihdam alanları açılamadığı için bu nüfusun önemli bir istikrarsızlık unsuru olduğu ifade
edilmektedir.
İran’ın karşılaştığı çevre sorunlarına ilişkin özellikle eğitimli gençler arasında önemli
bir tepki doğmuş durumdadır. Ülkedeki çevre bilincinin hızla yükseldiği, 2009 yılındaki
ideolojik yeşil hareketten ziyade ekolojik bir yeşil hareketin ortaya çıkmaya başladığı, bu
hareketin hızlı bir yükseliş eğiliminde bulunduğu görülmektedir. Rejimin yeşil harekete
giderek artan düzeyde sertlikle yaklaşmasına rağmen eleştirilerini de göz ardı etmeyerek
çevre sorununun çözümüne yönelik çalışmaları kısmen de olsa hayata geçirmeye başladığı
görülmektedir.
Gelinen noktada İran’da, su krizinin birçok farklı etkeni barındıran karmaşık bir
yapısının bulunduğu, bunun yalnızca İran içinde değil, bölgede de önemli etkilerinin
olabileceği belirtilmektedir. Bahse konu etkilerin ticari boyutlarını değerlendirmek üzere
yapılan bu çalışma, İran’ın karşılaştığı su krizinin nedenlerini, hükümetin bu krizin üstesinden
gelmek için uyguladığı politikaları ve su krizinin ülkemiz firmaları için oluşturabileceği iş
fırsatlarını ele almaktadır.
2.Sorunlar
ABD tarafından İran’daki su krizine ilişkin düzenlenen bir panelde, İran’daki kişi
başına düşen su miktarının 1979 yılında gerçekleşen devrimden bu yana yarı yarıya azaldığı,
içilebilir su talebinin ise ülkenin büyük bölümünde arzdan ⅓oranında yüksek olduğu ifade
edilmektedir. Sri Lanka merkezli Uluslararası Su Yönetimi Enstitüsü tarafından yapılan
açıklamada, İran nüfusunun %90’dan fazlasının yüksek veya çok yüksek su stresi yaşayan
nüfusu oluşturduğu, bunun küresel ortalamanın iki-üç katı rakamlara denk geldiği, İran’ın
dünya nüfusunun %1’ine ev sahipliği yapmasına rağmen dünya temiz su kaynaklarının
yalnızca %0,3’üne sahip olduğu belirtilmektedir. Dünya Kaynaklar Enstitüsü’nün bir
tahminine göre, İran’ın önümüzdeki 20 yıl içinde yüksek stresli su sıkıntısı yaşayan ülkeler
arasında olacağı belirtilmektedir. Devrimi takip eden yıllar içinde nüfusun 34 milyondan 80
milyonun üzerine çıkmasının ana etken olduğu bu rakamlara, ülkenin düşük yağış kuşağında
bulunması da eklenmiştir. Son 15 yılda yaşanan kuraklığın da İran’daki su krizini
derinleştirdiği görülmektedir.
Ülkeye yönelik uluslararası yaptırımlar nedeniyle kendine yeterliliği ana ekonomik
model olarak belirleyen İran’da tarımsal üretimin hızlı bir şekilde artırılmasına çalışıldığı
görülmektedir. İranlı yetkililer bugün buğday gibi stratejik ürünlerde kendine yeterliliğe
erişildiğine ilişkin açıklamalar yapmaktadır. Bununla birlikte, tarımsal üretimde kendine
yeterliliğin ülkedeki ormansızlaşmayı artırdığı, flora ve faunaya zarar verdiği, devrimden
bu yana ülkedeki bio-çeşitliliğin %85 azaldığı gibi yorumlara rastlanmaktadır. Sektörün
ülke su kapasitesinin %92’sini kullandığı tahmin edilmektedir. İranlıların kültürel olarak çok
su gerektiren süt ürünleri, et, mısır ve pirinç gibi gıda maddelerini tüketmeyi sevmesi sorunu
tarımsal alandaki yüksek oranda su kullanımından kaynaklanan sorunu derinleştirmektedir.
Tarımsal alanlarda su kullanımının etkili bir şekilde yapılmadığı, irrasyonel sulama
yöntemlerinin kullanıldığı, toprağın tuzlanması gibi süreçlerle karşılaşıldığı, ürün çıktısı
başına sektördeki su kullanımının dünya ortalamasının %30 üzerinde olduğu görülmektedir.
Merkezi bir su yönetim politikasının olmamasının tarımda kullanılan sulama tekniklerinin
başında yer altı sularının kullanımını getirdiği görülmektedir. Devrimden önce ülkede 80
bin civarında olduğu tahmin edilen yeraltı sularının çekilmesiyle yapılan tarımın, bugün 330
bini kaçak olmak üzere 650 bin kuyuyla yapıldığı belirtilmektedir. Bu durum, ülke çapında
göçükler ortaya çıkmasına neden olmakta, Tahran gibi şehirlerin etrafında devasa boyuttaki
göçükler sıkça fotoğraflanmakta ve sosyal medyada paylaşılmaktadır.
Hane halklarının da su tüketimi konusunda bilinçsiz davrandığı görülmektedir. Öyle
ki, İranlı bir hane halkının su kullanım miktarı, dünya ortalamasının %70 üzerindedir. Bu
miktaren kalabalık şehir olan Tahran’da daha da artmaktadır. Ülkede ortalama kişi başı su
tüketimi günlük 250 litre iken, Tahran’da bu rakam günlük 400 litredir. İranlıların suya ilişkin
genel inancı dini motiflerden etkilenmekte olup, bu durum çiftçilerin ve hane halkının su
tüketim alışkanlıklarının değişmesini engellemektedir.
İran Devleti’nin birçok konuda olduğu gibi su konusunda da dünyada en
kapsamlı sübvansiyonları uygulayan ülkelerin başında gelmesi ülkedeki su krizini
derinleştirmektedir. Halen İran’da etkili bir abonelik sistemi yoktur. Suyun fiyatı
devletin sağlamış olduğu sübvansiyonlar nedeniyle ya yoktur ya da oldukça azdır. Bu
durum, ülkedeki su kaynaklarının israfını beraberinde getirmektedir.
İran’daki su altyapısının önemli oranda eskimiş olduğu, rejim tarafından bu altyapının
yenilenmesine yeterince kaynak aktarılmadığı, bu durumun altyapıdan sızan sularda
önemli kaçaklara neden olduğu, bu kaçağın boyutunun ⅓ oranında olduğu
görülmektedir. Şehir su şebekelerinde suya talebin yüksek olduğu dönemlerde sık sık
kesintilerle karşılaşılabilmektedir. Bu durum, ülkede hidrofor kullanımını ve su
depolamayı artırmakta ve bir kısır döngünün oluşmasına neden olmaktadır. Apartmanlarda
şehir şebekesinde yeterli su basıncı olmamasından dolayı üst katlara su çıkamamakta, bulaşık
veya çamaşır makineleri basınç olmamasından dolayı çalışmamaktadır. Bunun doğal
sonucunda hidroforlaşma giderek hızlı bir şekilde artmaktadır.
Ülkedeki su krizini derinleştiren bir diğer etmen ise kötü yönetim ve yolsuzluk olarak
gösterilmektedir. Müteahhitlik sektöründe etkili bir güç olan Devrim Muhafızları’nın Hatem
Al-Anbiya şirketine verilen ihaleler ile devrimden bu yana yılda ortalama 15 olacak şekilde
600’den fazla baraj yapılmıştır. Devrim öncesinde 7 tarihi baraj, 14 de modern barajın olduğu
İran’da, devrimden sonra yapılan baraj sayısının yüksekliği dikkat çekicidir. Gerek
kuraklıktan dolayı gerek hatalı planlamalar neticesinde bu barajların önemli bir kısmının
kullanılmadığı görülmektedir. Barajların suyun yanı sıra hidro-elektrik üretiminde de
verimsiz olduğu belirtilmektedir. Bu barajların çevreye verdiği zararların yanı sıra nüfusun
önemli bir kısmının da marjinalize edilmesine yol açtığı değerlendirmeleri mevcuttur.
Yapılan barajlar ve hatalı su kullanımı nedeniyle Şiraz’da bulunan Bakhtegan Gölü 10 yıl
önce kurumuştur. Urumiye Gölü ise kurumaya yüz tutmuş durumda olup, 15 yıl içinde yüzey
alanının %90 küçüldüğü belirtilmektedir.
Hükümetlerin uyguladığı popülist politikaların da çevre sorunlarını derinleştirdiği
görülmektedir. Başta su ihtiyacı yüksek demir-çelik gibi sanayilerin İsfahan gibi yanlış
bölgelerde konumlandırıldığı bilinmektedir. Bugün İran’da zaten güçlü olan lobiciliğin
etkisiyle tüm sektörlerdeki paydaşların su konusunda ülke genel çıkarına hitap etmeyecek de
olsa lobi yaptığı görülmektedir. Örneğin 2018 yazında İsfahan Eyaleti’nin tüm vekilleri
eyaletin su sıkıntılarına hükümet tarafından etkili çözüm sağlanmadığı gerekçesiyle istifa
etmiştir. İsfahan Ticaret, Sanayi ve Madenler Odası ise hazırladığı bir raporda, Zayandeh-
Roud Havzasında yaşayan insanların %40’ına tekabül eden 2 milyon insanın karşılaşılan su
krizinden dolayı gelirlerinden olacağını açıklayan bir rapor yayımlamıştır. Diğer eyaletlerde
de benzer sorunlar ve lobilere rastlanmaktadır. Birçok eyalette ise vatandaşlar tarafından
suya ilişkin şiddete varacak şekilde eylemler yapılabilmektedir.
Bunların sonucunda ortaya çıkan göçlerin İran’ın demografik ve sosyolojik yapısını
önemli ölçüde değiştirmesi beklenmektedir. Tarım sektörü İran’da toplam istihdamın
%17’sini karşılamaktadır. Tarım eski Bakanı Issa Kalantari 2015 yılında, ülkede önümüzdeki
25 yıl içinde 50 milyon insanın kuraklık ve su sıkıntısına bağlı sebeplerle göç etmek zorunda
kalacağını ifade etmiştir. Kimi raporlara göre, halihazırda 16 milyon İranlı su sıkıntısına bağlı
olarak ülke içinde yer değiştirmiş durumdadır. Su sıkıntısının, başta Arap nüfusun çoğunlukta
olduğu Basra Körfezi kenarındaki Huzistan eyaleti ile ülkenin Güneydoğusundaki Beluçların
yaşadığı bölgelerde olmak üzere çeşitli etnik grupların yaşamları üzerine önemli etkileri
olabileceği ve bu grupların daha önceki eylemlerinde olduğu gibi sisteme yönelik tepkilerinin
su sıkıntısı üzerinden yansıyabileceği değerlendirilmektedir.
Gelinen noktada ülkede, kurumuş göller ve nehirler, su isyanları, suya erişemediği için
yerinden olmuş insanlar, Meclis’te eyalet millletvekilerinin toplu istifası, kurumuş
nehirler üzerindeki iskanların bu yıl Şiraz’da gerçekleşen sel felaketi gibi can ve mal
kayıplarına neden olması İran’ın günlük tartışmaları haline gelmiştir. Ulusal Su Günü’ne
katılan bir konuşmacının ifade ettiği gibi, 5 yıl içinde su tüketiminin %20, 15 yıl içinde ise
%40 azaltılmaması durumunda İran’ın istikrarı önemli ölçüde zedelenecektir.
3.Hükümetin Yaklaşımı
İran’da çevre sorunlarının en önemli nedenlerinden birisinin ülkedeki kapsamlı
sübvansiyonlar olduğu bilinmektedir. Bunun yanı sıra, yaygın bir yolsuzluğun olması da
çevre sorunlarını derinleştiren bir faktör olarak öne çıkmaktadır. Hükümetin ülkedeki çevre
sorununa ilişkin yapıcı çalışmalarda bulunmasına rağmen ülke devlet yönetimindeki ikili yapı,
kimi güçlerin yerleşik çıkarları ve şeffaflığın olmamasından dolayı istenen ilerleme
sağlanamamaktadır. Bununla birlikte, reformcu olarak nitelenen Ruhani Hükümeti
tarafından çevre sorunlarının çözümü için bazı ilerlemeler kaydedilmiştir.
Ruhani Hükümeti ilk olarak ülkedeki baraj yapımlarının durdurulmasını sağlamıştır.
Bu çalışmalar neticesinde yapımı planlanan 14 baraj planı iptal edilmiştir. Hükümet
tarafından baraj yapımı yerine su dağıtım kanallarının iyileştirilmesi, buharlaşma yoluyla su
kaybının azaltılması çalışmalarının uygun olacağı vurgulanmış ve çalışmalar bu amaca
yönelik hayata geçirilmeye başlanmıştır. Ayrıca, ülkeye modern sulama sistemlerinin ithal
edilmesi cesaretlendirilmiş, çiftçilerin su sayacı takmaları zorunlu kılınmış, yeni yeraltı su
kuyuları açılması izne bağlanmıştır. Diğer taraftan, hükümet yüzlerce kaçak kuyuyu
kapattırmış, kırsalda ve sanayi bölgelerinde atık su tesisleri kurulmasına öncelik vermiş,
çiftçilerin daha az su isteyen safran ve çamfıstığı gibi tarımsal ürünlere yönelmesi
sağlanmıştır. Hükümet tarafından son olarak 23 kişilik bir uzmanlar grubu oluşturularak
suyun etkili kullanımı üzerine çalışmalar yapılması için bir yol haritası çıkarılması
sağlanmıştır.
Ayrıca, su sıkıntısı yaşayan kimi bölgelerde çiftçilerin tarlalarını ekmesi yerine
bu tarlalarda güneş enerjisinden elektrik üretimi yapılması için teşvikler verilmiş, üretilen
elektriğe ise alım garantisi sağlanmıştır. İran’da güneş panelleri ile elektrik üretimi
sektörünün geçtiğimiz yıl %70 büyüdüğü, ülkede 85 büyük ölçekli, 1.850 küçük ölçekli
yenilenebilir enerji tesisi kurulduğu, toplam kapasitenin şu anda 637 MW’a ulaştığı,
431 MW’lık tesisin kurulma aşamasında olduğu, 2022’de toplam 1.000 MW’lık üretim
kapasitesine erişilmesinin planlandığı belirtilmektedir. Kuraklıktan dolayı İsfahan gibi
bazı eyaletlerde pirinç ekimi yasaklanan çiftçilerin güneş paneli çiftlikleri kurması için
hükümet tarafından 20 yıl şebekeye alım garantisi gibi teşvikler verilmiştir. Halen İran’ın
kırsal kesiminde 1.000 küçük ölçekli yenilenebilir enerji tesisinin kurulmasına devam
edildiği belirtilmektedir. İran’da Enerji Bakanlığı’na bağlı Yenilenebilir Enerji ve Enerji
Verimliliği İdaresi (SATBA) yetkilisi tarafından yapılan bir açıklamada, sektörde son
iki yılda yerli yatırımcılar tarafından 940 milyon dolar, yabancı yatırımcılar tarafından
ise 2013’ten bu yana 1,7 milyar dolar tutarında yatırım yapıldığı, İran’ın şebekeye satış
garantilerinde dünyada en yüksek fiyat veren ülkelerden birisi olduğu, ülkede son dönemde
ortaya çıkan döviz krizine kadar SATBA tarafından alıcılara düzenli olarak ödeme yapıldığı
belirtilmektedir.
İran’da hemşehrilik yaklaşımı toplumsal yapıda ve siyasette oldukça belirleyici
unsurlardan biridir. Rafsancani döneminde Zayandeh Nehri’nin sularının Yazd’e
aktarılması ülkede hala süren eleştirileri beraberinde getirmiştir. Aynı şekilde Ruhani de
Semnan Bölgesi’ne su getirmek için çalışmalar yapmaktadır. Ruhani tarafından, Hazar Denizi
ve Basra Körfezi’nden getirilen suların arıtılarak, boru hattı kanalıyla ülke içlerine
getirilmesine ilişkin bir proje sürekli olarak gündeme getirilmektedir. İki projenin toplam
maliyetinin 6 milyar dolar civarında olacağı ifade edilmektedir. Bununla birlikte, projeye
yönelik yapılan eleştirilerin başında, bahse konu suyun arıtılmasının ardından ülke içlerine
taşınmasının maliyetinin oldukça yüksek olduğu, ülkenin halen doğalgaz üretim
kapasitesinin %10’unun sadece suyun taşınması için kullanılacağı, projenin bu haliyle
rasyonel olmaktan uzak olduğu belirtilmektedir. Ruhani Hükümeti ayrıca, ülke çapında atık su
arıtma tesislerinin kurulmasına yönelik çalışmalar yapılmasını teşvik etmekte olmasına
rağmen bunun yetersiz olduğu sıklıkla vurgulanmaktadır. Deniz suyunun arıtılarak ülke içine
getirilmesine karşı çıkanlar, ülke içinde atık su arıtım altyapısının güçlendirilmesini, atık su
kullanımı konusundaki bilincin artırılmasını, hane tüketimi, park sulamaları ve
endüstriyel kullanım için farklılaştırılmış kalitelerde su sağlanmasına dönük çalışmaların
yapılmasını önermektedir.
4.Sonuç ve Değerlendirme
İran’da su sorunu giderek artan oranda ülke gündeminin ilk sıralarına
oturmaktadır. Sorunun ulusal ve uluslararası boyutları bulunmaktadır. Su sorununun ülkemiz
firmaları için bazı fırsatlar oluşturabileceği değerlendirilmektedir.
İran Hükümetindeki farklı kuruluşlar tarafından petrol, doğalgaz ve elektrik
karşılığında müteahhitlik firmaları tarafından proje üstlenimi gerçekleştirilmesine ilişkin
tekliflere rastlanmaktadır. Ülkemizdeki pazarı doyum noktasına ulaşmakta olan atık su
yönetim tesisleri kurulmasına ilişkin faaliyetler yürüten şirketlerin İran’da enerji karşılığı
proje üstlenebilmesi için, ülkemizdeki enerji sektörünü düzenleyici kuruluşlarla irtibat
halinde İran’dan alınabilecek enerjinin ithalatına ilişkin süreçlerle ilgili olarak
görüşmeler yapmasının uygun olabileceği değerlendirilmektedir. İran’dan enerji
ithalatının bedelinin müteahhitlik projelerinde hak ediş ödemesi olarak yapılabilmesine
ilişkin bir takas mekanizması kurulabilmesi durumunda firmalarımızın İran pazarında
önemli projeler üstlenebileceği değerlendirilmektedir. Bununla birlikte, bu konuda
firmalarımızın önündeki en önemli sorun ekonomik ambargodur.
Su krizinin firmalarımız için öne çıkarabileceği diğer bir fırsat ise tarımdaki verimliliği
artıracak modern zirai ilaçlar, makine ve sulama tekniklerinin gerektirdiği ekipman ve hizmet
ihracatı için fırsatlar sağlayabileceğidir. İran Hükümeti’nin söz konusu ekipmanın ithalatına
olumlu yaklaştığı ve çiftçileri cesaretlendirdiği görülmektedir.
Hükümetin su sıkıntısı yaşanan bölgelerde çiftçilerin yenilenebilir enerji üretim tarlaları
kurulmasına ilişkin verdiği destekler göz önünde bulundurularak, bu sektörde iş yapan
firmalarımızın da İran’da proje üstlenebileceği ve ülkemiz için ihracat olanakları oluşabileceği
değerlendirilmektedir.
Öte yandan, İran’a yatırım yapmayı düşünen firmalarımızın fabrikalarının kuruluşu için
yer tespiti yaptıklarında suya erişim imkanının daha kolay olduğu bölgelerde yatırım yapmayı
dikkate almalarında ve özellikle suya çok ihtiyaç duyan ürünlerin üretimi bahse konuysa detaylı
fizibilite araştırması yapılmasında fayda görülmektedir. Halen hatalı yer seçiminde bulunan
birçok yatırımın tankerlerle su taşımak zorunda kaldığı bilinmekte ve bahse konu husus
yatırımcı toplantılarında bir sorun olarak sıklıkla dile getirilmektedir.
T.C. Tahran Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği 02/12/20191
İran Bankacılık Sistemi, INSTEX ve NIMA Raporu
1.Tarihçe ve Mevcut Durum
İran’ın bankacılık sektörünün geçmişi bir asır öncesine kadar gitmekte olup, modern
bankacılık sistemi İran’a yabancılar tarafından getirilmiş, 1920’li yıllarda yabancılar sektöre
tamamen hakim olmaya başlamıştır. İran Merkez Bankası (İMB)faaliyetine1960 yılında
başlamasının ardından yabancıların bankacılık sistemindeki payının en fazla %35 ile
sınırlandırılması kararlaştırılmıştır.
İran’da Devrim öncesi finansal sektör kamu ve özel bankaların sıkı bir şekilde devlet
tarafından denetim altında tutulduğu, faizlerin devlet baskısıyla düşük tutularak altyapı
projelerine aktarıldığı bir yapıda oluşmuştur. Şah rejimi tarafından banka kredileri Şah’ın
önemli gördüğü projelere aktarılmıştır. Devrimin ertesinde ise ülkedeki tüm bankacılık
sektörü millileştirilmiş, faizler baskı altına alınmış ve hükümet tarafından belirlenmeye
başlanmıştır. Bu durumun ülkenin finansal sisteminin gelişimini olumsuz yönde etkilediği
görülmektedir. Zaman içinde finansal sistemde bazı açılımlar yapılmış olsa bile reformların
hızının istenen seviyenin çok uzağında kaldığı ve finans sektöründe İran’ın birçok yapısal
sorununun olmaya devam ettiği ifade edilmektedir.
Ülkede halen 30banka ve 5 kredi kurumu vardır. Bankalar ülkedeki şirketler için ana
kredi kaynağıdır. Bankacılık sektörünün Gayri Safi Milli Hasıla içindeki payı%2,5’tir.Ülkede
uygulanan kiralama bedeli oranı en fazla %20 olarak belirlenmiştir. İran, bankacılık
hizmetlerinin penetrasyonundaise Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesinde ikinci sıradadır.
İMB verilerine göre, İranlıların %74’ünün banka hesabı bulunmaktadır. Ülkede borsaya kote
edilen banka sayısı 20’dir. Hükümetin online bankacılık hizmetlerinin yaygınlaşmasına ilişkin
kararlı tutumu neticesinde ülke içindeki online hizmetlerin uluslararası standartların üstünde
olduğu belirtilmektedir. Ülkedeki bankacılık işlemlerinin sayısının 2015 yılında 5,06
milyar adet olarak gerçekleştiği açıklanmıştır.
İran’ın finans ve bankacılık alanındaki uygulamalarında Şii Hukuku ekolü
uygulanmaktadır. İran'da İslami finansın başlangıcı, dünyanın diğer yerlerindeki gibi talep
yönlü olmak yerine emir komuta zinciri içerisinde gerçekleşmiştir. Devrimi izleyen süreçte,
Haziran 1979'da tüm İran banka ve sigorta sistemi millileştirilmiş, dört ay sonra 36 banka ve
16 tasarruf kuruluşundan oluşan sistem, zorunlu birleşme işlemine tabi tutularak dokuz farklı
banka altında toplanmıştır. Devrimin ardından 1983 yılında çıkarılan Faizsiz Bankacılık
Kanunuyla İslami Bankacılık sistemi hayata geçirilmiştir. Kanun, İslami içtihatla uyumlu
faizsiz borç vermeyi düzenlemekte ve yabancı dövizler dahil her türlü borç verme işlemini
kapsamaktadır.
Dahası İran Anayasası’nın 44’üncü maddesindeki kısıtlayıcı hükümler nedeniyle
İran'da özel sektöre ait banka uzun süre kurulamamıştır. Bankacılık sektöründeki kısmi
liberalleşme 2001 yılında başlamıştır.
Günümüzde İran’ın bankacılık sisteminin teorik olarak tamamen şeriatla uyumlu
olduğu, bu haliyle dünyada Sudan ile birlikte %100 şeriatla uyumlu olan iki ülkeden birinin
İran olduğu, uygulamada ise konvansiyonel bankacılığa benzer şekilde çalışıldığı
bilinmektedir. İslami bankacılık uygulaması İran’da varlıklara ve zarara ortak olmayı
içermekte ve sabit bir geliri garanti altına almaktadır. İran’daki İslami Bankacılık
uygulamalarının toplam varlığının dünya toplam İslami bankacılık uygulamaları içindeki
toplam varlığın %40’ını oluşturduğu ifade edilmektedir.
Bankacılık sisteminde düzenleyici rolü olan İMB tarafından kredi tahsis rehberleri,
kredi faiz tavanları gibi rehberler yayınlasa da, bankaların kredi faiz tavanlarına uymadıkları
görülmektedir. İslami bankacılığın tam haliyle uygulanmaya çalışılmasının da İMB’nin para
politikalarını yönetirken seçeneklerini sınırlandırdığı bağımsız uzmanlarca ifade edilmektedir.
İran bankacılık sistemindeki önde gelen paydaşlara bakıldığında ise, İMB, Planlama
ve Yönetim Örgütü, Bankacılık ve Finans Araştırma Örgütü, Hazine ve Maliye Bakanlığı,
Tahran Borsası, Kredi Kooperatifleri ve Bilgi-İşlem Şirketlerinin olduğu görülmektedir.
Bankalar, kredi kuruluşları, kiralama şirketleri ve fonlar ise sistemde yer alan işletmelerdir.
2.İran Merkez Bankası (Bank Markazi-ye Jomhouri-ye Islami-ye Iran)
İMB 1960 yılında kurulmuş olup, ülkedeki para ve kredi politikalarının genel
ekonomiyle uyum içinde çalışmasından sorumludur. İMB’nin görevleri ilgili mevzuatında
aşağıdaki şekilde tanımlanmıştır:
Piyasadaki para arzının yönetimi,
Tüm banka ve kredi kurumlarının mevzuata uygun şekilde kurulmasını ve
denetlenmesini sağlamak,Döviz işlemlerine ilişkin mevzuatın oluşturulması, döviz
ödemeleri hususunda garantilerin sağlanması, döviz ticaretinin denetlenmesi,
Altın işlemleri için mevzuatın oluşturulması ve denetlenmesi, İran Riyali’nin
ülkeden çıkışının ve ülkeye girişinin denetimi,
Devlete bağlı tüm kurum ve kuruluşların hesaplarının tutulması, bu kurum ve
kuruluşların bankacılık işlemlerinin ülke içinde ve dışında denetimini yapmak ve
denetlemek,
İran ile IMF arasındaki tüm işlemlerin yapılması,
İran ile diğer devletler arasındaki tüm parasal işlemler için onay ve işlemlerin
yapılması,
Devlete bağlı tüm kurumlara kredi sağlanması ve devlet borçlanması için
taahhüt verilmesi,
Altın ve gümüşün alım ve satımının yapılması,
İran Devleti ve bağlı kuruluşlarının yurtdışında hesap açabilmesi.
Görüleceği üzere, İMB’nin para politikaları ve belirli durumlarda reel ekonomi
üzerindeki yetkileri oldukça kapsamlıdır.
İMB’nin internet sitesinde bankanın dört ana hedefi aşağıdaki şekilde tanımlanmıştır:
Ulusal paranın değerini korumak,
Ödemeler dengesini sağlamak,
Ticari işlemlere aracılık etmek,
Ülkenin büyüme potansiyelini geliştirmek.
Bununla birlikte, İMB’nın gelişmiş ülkelerde olduğu gibi bağımsız bir para politikası
tasarlayabilme gücü olmadığı, İMB’nin açık piyasa işlemleri yapmasının geleneksel olarak
önemli oranda hükümet tarafından kısıtlandığı, hükümetin istediği zaman İMB’ye para
basması konusunda baskı yapabildiği görülmektedir. Bu yönüyle İMB, hükümetin tam
kontrolü altında faaliyet göstermektedir. Hükümet ayrıca, İran Meclisi’nin de onayıyla katılım
bonoları adı verilen bonoların basılması için de İMB’ye talimat verebilmektedir. Geçtiğimiz
dönemlerde, İMB’nın bağımsız olması konuları kapsamlıca tartışılmasına rağmen, hükümet
ve Anayasayı Koruyucular Konseyi arasındaki anlaşmazlıklar neticesinde buhusus
gerçekleştirilememiştir.
İMB’nin dış ticaret işlemleri içindeki rolü oldukça önemlidir. Uluslararası finansal
sistemden önemli ölçüde yalıtılmış bulunan İran finansal sisteminde bankalar ve
yetkilendirilmiş sarraflar aracılığıyla önemli büyüklükte dış ticaret işlemlerine aracılık
edilebilmektedir. İMB, sarraflara ruhsat veren yetkili kurumdur. Halen ülkede 426 adet sarraf
faaliyet göstermektedir. Sarraflar iki türlü ruhsatlandırılmaktadır. İlk türdeki sarraflar yalnızca
nakit alışverişi ve değerli taşlar konusunda alım-satım yapabilir ve uluslararası ticarete ilişkin
döviz muameleleri yapamamaktadır. Bu gruptaki sarrafların asgari sermaye yeterliliklerinin
küçük şehirler için 1 milyar IRR(100.000 USD), büyük şehirler için ise 2 milyar IRR(200.000
USD) olması gerekmektedir. İkinci gruptaki sarraflar ise, nakit alışverişinin yanısıra ülke içi
banka havale/EFT’leri ve uluslararası ticarete ilişkin işlemleri yapabilmektedir. Bu gruptaki
sarrafların asgari sermayelerinin 20 milyar IRR(yaklaşık 2 milyon USD) olması mecburiyeti
vardır. Bankaların ve mali kuruluşların sarraflık bürosu açması için ilk olarak ayrı bir şirket
kurmaları ve ikinci grup sarraflık şeklinde ruhsat almaları gerekmektedir. Serbest bölgelerde
sarraflık açılabilmesi Serbest Bölge İdaresi’nin onayı ve İMB’ye önerisi ile mümkündür. Her
iki grupta yer alan sarrafların ruhsat süreleri ilk olarak 1 yıl olarak düzenlenmekte, sonrasında
ise her sarraf özelinde İMB’nin süre uzatımına ilişkin kararı esas alınmaktadır. Sarrafların
Genel Müdürlerinin İMB tarafından onaylanması zorunludur. Bankaların ve mali kuruluşların
sarraflık faaliyetinde bulunması durumunda, taahhüt ettikleri sermayenin %30’unun nakde
dönüşebilir bir biçimde olması zorunluluğu bulunmaktadır.
İMB ayrıca bünyesinde bulunan Döviz Tahsisleri Genel Müdürlüğü ile de dış ticaret
işlemlerinde önemli rol oynamaktadır. İran’da ithalat yapmak isteyen Ticaret Kartı (Kart-e
Bazargani) sahipleri, ilk olarak ithalatını yapmak istedikleri proforma faturayı İMB’ye
sunmakta, İMB’den alınacak uygunluk onayından sonra İMB’nin göstereceği İran içindeki
muhabir bankanın hesabına proforma faturada belirtilen meblağın IRR karşılığını yatırmakta,
İMB tarafından daha sonra bahse konu ithalat için döviz tahsis edilmekte ve gerek
yurtdışındaki muhabir bankalar gerek bazı durumlarda sarraflar aracılığıyla döviz intikali
gerçekleşmektedir.
3.Döviz Kurları ve Kredi Konseyi
Döviz Kurları ve Kredi Konseyi para ve bankacılık konularındaki en yüksek karar
organıdır. 27 Mayıs 1960 tarihli Kanun kapsamında kurulmuş olup, ana görevleri aşağıdaki
şekildedir.
• İMB Başkanı ile işbirliği içinde çalışmak,
• Para ve Bankacılık Kanunu’na uygun olarak bankacılık işlemlerini
yönetmek ve denetlemek,
• Hangi işlemlerin bankacılık işlemi sayılacağına karar vermek,
• Banka ve kredi kurumlarına lisans vermek.
Kurul bu görevlerini yerine getirebilmek için İran’daki tüm bankalardan bazı kişisel
verilerin korunması dışında gerekli bilgi ve belgeleri isteyebilecek yetkiyle donatılmıştır.
Ülkedeki tüm bankalar, Konsey’in oluşturduğu mevzuata uymakla yükümlüdür.
4.Bankaların Sınıflandırılması
Ülkedeki bankaların incelenmesinden, 20 özel banka, 5 uzmanlaşmış devlet bankası, 3
ticari devlet bankası, 2 Garzolhasaneh Bankası (Kâr Amacı Gütmeyen İslami Fonlar) olmak
üzere toplam 30 bankanın olduğu görülmektedir. Ülkede ayrıca 5 kredi kuruluşu da
bulunmaktadır. İranlı bankaların yurtdışındaki şube sayılarının ise 50 civarında olduğu
belirtilmektedir. İran’daki yabancı bankaların %40 payla İranlı bankalara ortak olabileceği
görülmektedir. Herhangi bir yabancı bankanın İran’daki bir bankaya ortak olabilmesi için
asgari 5 milyon Avro yatırım yapması gerekmektedir.
Ticari bankaların şube ve personel sayılarına ilişkin İran Ekonomi Bakanı tarafından
yapılan bir değerlendirmede, nüfusun büyüklüğüne göre İran’da en fazla 12 bin banka
şubesinin olması gerektiği, İran’da ise 24 bin civarında banka şubesi bulunduğu, sorunu
derinleştiren bir unsur olarak ise, kimi yerlerde banka şubelerinin yetersiz kaldığı, kimi
yerlerde ise fazla olduğu, bu durumun bankaların operasyonel maliyetlerini artırdığı
ifade edilmiştir. Ekonomi Bakanı tarafından devamla, elektronikleşmiş bir dünyada İran gibi
bir ülkede bu kadar banka çalışanı sayısının olmasının da uygun olmayacağı ifade edilmiştir.
Sektör temsilcileriyle yapılan görüşmelerde, İran’daki faizsiz bankacılık
uygulamasından dolayı mudilerin işletme gelir-giderlerine katılım şeklinde bir gelire sahip
olmasının öngörüldüğü, faizlerin serbest piyasada oluşmasının yerine devlet tarafından
belirlenmesinin bankaları operasyonel maliyetlerini artırabilecek şekilde gelir elde
etmeye çalışma yönünde teşvik ettiği, bu durumun şube ve çalışan sayısını artırma yönünde
etkide bulunduğu ifade edilmiştir. Şubelerin dağılımına ilişkin yapılan değerlendirmelerde,
İMB’nın büyükşehirlerde şube açılmasına izin vermediği, bunun yerine mali hizmetlerin
taşraya yayılmasına çalıştığı ifade edilmiştir.
Ülkede bankacılık alanında son dönemde yapılmaya çalışılan en önemli reformlardan
birisinin orduya bağlı finansal kurumların tümünün birleştirilmesi oluşturmaktadır. Dini
Lider’in talimatıyla başlatılan çalışma çerçevesinde, Bank Sepah, Ansar Bank, Bank Hekmat
Iranian, Mehr Eqtesad Bank, Ghavamin Bank ve Kosar Credit Institution isimli kuruluşlar
Bank Sepah bünyesinde birleştirilmiştir. Bu kuruluşların toplamda 24 milyon müşterisi ve
17,9 milyar dolarlık varlığı, 10,8 milyar dolarlık ise yükümlülüğü bulunmaktadır.
Birleşmeyle birlikte Bank Sepah’ın şube sayısı 1.600’den 4.500’e, çalışan sayısı ise
15.000’den 43.000’e çıkacaktır.
Hükümetin planları arasında Bank of Industry and Mine, Export Development Bank of
Iran, Tose'e Taavon (Kooperatiflerin Geliştirilmesi) Bankası ve Bank Keshavarzi
(ZiraatBankası) bankalarını sektörel kalkınma bankaları olarak üretici ve ihracatçılara uygun
koşullu kredi temin etmek üzere yeniden yapılandırmak bulunmaktadır. Bank Maskan’inise
Kalkınma Bankacılığı olarak dönüştürülmesi ve büyük ölçekli kalkınma projelerini fonlayan
bir yapıya çevrilmesi planlanmaktadır.
Garzolhasaneh Bankaları (İyilik/hatır/güzellik İçin Borç Verme Bankaları) ülkede
oldukça yaygın durumdadır. Bu durum, ülkedeki gölge bankacılık uygulamalarının
yaygınlaşmasının ana nedenlerinden birisidir. Ülkedeki bu tip bankaların bir kısmı İMB’nin
ruhsat verdiği ve denetimini yaptığı resmi bankalar kanalıyla işletilmekte olup, sayısı oldukça
azdır. Ülkedeki 4.000 civarındaki Garzolhasaneh Bankasının önemli bir kısmı ise İran
Kooperatifler Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılmakta ve denetimi adıgeçen Bakanlık
tarafından yapılmaktadır. Bu bankalar, genel olarak bonus biriktirme ve çekiliş yaparak para
yatırılmasını teşvik etmektedir. Çekilişlerde evlenme yardımı, altın, Kerbela ve Meşhed gibi
hac ziyaretleri ödüller olabilmektedir. Bu bankaların önemli bir kısmı hac ziyaret
mekanlarında tanıtım ofisleri açmakta ve insanların para yatırmasını teşvik etmeye
çalışmaktadır. Bu bankaların özellikle dini turizmde önemli bir yeri bulunan Meşhed
civarında yaygın olduğu görülmektedir.
5.İran’dakiBankacılık Hizmetleri
İran’da bankacılık hizmetleri genel olarak İMB’nin sektörün her kesimine sağladığı
lisanslarla yürütülmektedir. İMB, bankacılık alanındaki tüm yazılımları toplam 1.200
mühendisi bulunan devlet şirketi ICS aracılığıyla yaptırmaktadır. Bu firma, İMB’nin
belirlediği stratejilere uygun tüm uygulamaları üretmek ve bakımını yapmakla yükümlüdür.
İran’da “PSP’lerin PSP’si”(Ödeme Hizmet Sağlayıcısı) mahiyetinde Türkiye’deki
Bankalararası Kart Merkezi’ne benzeyen SHETAB isimli bir yapı bulunmaktadır. SHETAB,
farklı birçok “switch”in bağlandığı ana PSP mahiyetindedir. İran’daki tüm bankalar
SHETAB’ın üyesidir. ATM, pos ve diğer tüm finansal işlemler SHETAB üzerinden
gerçekleştirilmektedir. Sisteme kaydolan tüm firmaların SHETAB’ın belirlediği standartlara
uyumlu olması gerekmektedir. SHETAB’a bağlı bazı PSP’ler 150 milyon IRRüstü transfer
işlemlerine izin veren SATNA; 30-150 milyon arasında para transferlerine izin veren
PAYA’dır. 50 milyon üstü tüm işlemlerin sağlandığı PSP’deki verilerin denetim amacıyla
İran Maliye Bakanlığı’na iletilmesi zorunludur. Çeklerin kontrol edilebildiği bir PSP de
CHEKAVEK’tir.
İran’da pos cihazı kullanımı oldukça yaygındır. Ülkede 7 milyon civarında pos cihazı
olduğu belirtilmektedir. Seyyar satıcıların bile pos cihazı olmadan rekabet edemediği
bir ekonomik ortam bulunduğundan dolayı, pos cihazlarına yoğun bir ilgi vardır. Bununla
birlikte, en düşük model pos cihazının 200 dolar olması ve pos cihazlarından bankaların işlem
başına çok düşük komisyonlar alması neticesinde yatırıma geri dönüşlerin azlığı gibi
nedenlerle bankaların yeni pos cihazı almakta tereddüt ettiği görülmektedir. Pos cihazlarına
ilişkin yapılan bir değerlendirmede, ülkede halen 11 firmanın pos cihazı için lisansının
bulunduğu, 2005 yılından beri yeni lisans verilmediği ifade edilmiştir. Ülkedeki pos
cihazlarının yaklaşık yarısının Bank Mellat’a ait olduğu görülmektedir.
Hükümetin nakit para kullanımını azaltmaya dönük çalışmaları bulunmakta ve halkın
debit kart kullanımı teşvik edilmektedir. İran nüfusunun %92’sinin debit kartının bulunduğu
ve bu oranla İran’ın dünyada en fazla debit kart penetrasyonuna sahip ülkelerden birisi olduğu
ifade edilmektedir. İran’da günde ortalama 240 milyon bankacılık işlemi gerçekleştirildiği, bu
rakamla dünyada ilk 10 ülke arasında yer aldığı görülmektedir.
Ülkede bankamatiklerden çekilebilecek günlük para limiti yaklaşık 19 dolara tekabül
eden 2.000.000 IRR’dir. Pos cihazından yapılan işlemlerde herhangi bir komisyon kesintisi
yapılmamaktadır. Pos cihazındaki komisyonları İMB’nın üstlendiği, sürecin daha önceki
reform çalışmalarında tüketiciye yansıtılmasına ilişkin çalışmaların başarısızlıkla ve bazı
durumlarda çarşı esnafının protestolarıyla sonuçlandığı anlaşılmaktadır. Ülkede kredi kartı
oldukça kısıtlı bir şekilde uygulanmakta, nüfusun yalnızca %3’lük bir kesiminin kredi kartının
bulunduğu ifade edilmektedir. Uluslararası finansal sistemden yalıtılmışlıktan dolayı
ülke içinde kartlar yurtdışında geçmemekte, uluslararası kredi kartları ise İran içinde
kullanılamamaktadır.
Ülkedeki bankamatik sayısının 54.000 civarında olduğu tahmin edilmektedir.
Bankamatiklerin tümünden başka banka kartları ile para çekilmesi mümkün bulunmaktadır.
İngilizce veya diğer dillerde hizmet sunan bankamatik sayısı oldukça sınırlıdır. Yabancı
dillerde hizmet veren bankamatiklerin İngilizce ve Arapça hizmet sunduğu bilinmektedir.
Özellikle küçük şehirlerde ATM ihtiyacının yoğun olduğu görülmektedir. Ülkede toplam 72
bin ATM’ye daha ihtiyaç olduğu belirtilmektedir. ATM’lerin yaklaşık %70’inin banka
şubeleri içinde bulunduğu (ülkemizde bu oranın %30 olduğu ifade edilmektedir), benzin
istasyonu, vb. alanlarda ATM bulunmadığı, genelde şube dışındaki ATM’lerin kasap-bakkal
gibi dükkanların içinde yer aldığı görülmektedir. İMB tarafından büyükşehirlerde banka
şubesi açılmasının yasaklanmasına benzer şekilde ATM konulması da yasaklanmıştır.
ATM’lerde ülkemizde bir dönem uygulanmış Sarı Nokta uygulamasına benzer şekilde
her ATM’nin diğer banka müşterileri tarafından kullanılabilmesine imkan tanınmaktadır.
Müşteriden herhangi bir ücret kesintisi olmayan bu sistemde komisyonu bankalar
üstlenmekte ve kendi aralarında mahsuplaşmaktadır.
Ülkedeki e-ticarete ilişkin durum incelendiğinde, gelişmekte olan diğer pek çok pazara
benzer şekilde İran’ın e-ticaret sektörünün hızla popülerlik kazandığı görülmektedir. Halen
İran’da 9 bin civarında kayıtlı online perakende sitesi bulunmaktadır. Ülkede henüz tüm
alışverişlerin %0,7’sinin e-ticaret üzerinden gerçekleştiriliyor olmasına rağmen büyüme
hızının oldukça yüksek olduğu, 2020 yılında tüm alışverişlerin %3’ünün e-ticaret üzerinden
yapılacağının tahmin edildiği belirtilmektedir. Özellikle gençler arasında e-ticaretin hızlı bir
şekilde yayıldığı bilinmektedir. Ülkedeki en büyük e-ticaret sitesi %75’lik pazar payıyla
Digikala’dır.
İran’damobil bankacılık uygulamaları oldukça gelişmiştir. İran’da mobil uygulama,
start-up ve fintech şirketlerinin bankacılık alanında işlemlerine başlayabilmesi için İMB
tarafından bankacılık işlemlerini yürütmek üzere yetkilendirilmiş olan Shaparak şirketi
ile anlaşma imzalaması ve belirli hukuki ve teknik standartları sağlaması gerekmektedir.
Ülkede en yaygın kullanılan mobil bankacılık uygulaması Asan Pardakht (Farsça’da “kolay
ödeme” anlamına gelmektedir) isimli uygulamadır. Ülkedeki en modern altyapıya sahip
bankalardan birisi olan SamanBank’ın piyasa değeri yaklaşık 150 milyon dolar iken, Asan
Pardakht’ın piyasa değeri 1 milyar dolardır. Asan Pardakht’ın %60’ı Keshavarzi
Bankası’nındır. Asan Pardakht, ülkenin en büyük e-ticaret sitesi Digikala ile DigiPay, en
büyük taksi çağırma uygulaması Uber benzeri Snapp ile de SnappPay gibi uygulamaların
sürükleyicisi olup, pazarda hakim durumdadır. Bu uygulamanın pos cihazı terminali sayısı
bakımından ülkede 10. sırada olmasına rağmen, işlem hacmi bakımından üçüncü sırada
olduğu görülmektedir. Asan Pardakht’ın ayrıca sim kart ile çalışan kablosuz pos
terminalleri içinGSM lisansı bulunmaktadır. Buna benzer uygulamaların tümü GSM
operatörlerine yükleme yapma, herhangi iki banka arasında çok küçük bir ücretle para
transferi (havale-EFT) olanağı, fatura ödeme, uçak veya tren bileti alma, trafik cezası
ödeme, sigorta veya kasko hizmetlerini alabilme, adli hizmet veya noter hizmeti ücretlerini
ödeme, bağış hizmetleri gibi tüm hizmetleri tek bir uygulama üzerinden sunabilmektedir.
6.İran Ulusal Kalkınma Fonu (National Development Fund of Iran)
Petrol ve doğalgaza bağımlı bir ekonomisi olan İran’da enerji fiyatlarının uluslararası
piyasalarda dalgalanması nedeniyle ekonomide oluşabilecek riskleri en aza indirmek ve kriz
zamanlarında fonda biriken paranın otomatik stabilizatör işlevi görmesini sağlamak amacıyla
diğer enerji zengini ülkelere benzer şekilde bir fon oluşturulması 2000 yılında
gerçekleştirilmiştir. İlk aşamada adı Petrol İstikrar Fonu olan fonun tek amacı bütçenin açık
verdiği dönemlerde açıkları kapatmak olarak belirlenmiş, gelir kaynağı olarak ise sadece
petrol gelirlerinden her yıl belirlenecek bir oranın fona aktarılması öngörülmüştür.
Oluşturulan yapının istenen verimlilikte çalışmaması nedeniyle bu yapıya son verilmiştir.
Petrol İstikrar Fonu’nun tecrübelerinden edinilen deneyimle 2011yılında İran Ulusal
Kalkınma Fonu kurulmuştur. Fonun gelirleri petrol, gaz ve petrokimya ihracatından her yıl
belirlenecek oranlarda aktarılacak şekilde yeniden oluşturulmuştur. Bu oran yıllar içinde
değişiklik gösterebilmektedir. 2013 yılında %23 olarak belirlenen oran, 2016 yılında %32,
2017 yılında %30, 2018 yılında ise %20 olarak belirlenmiştir. Bu fonun amaçları
incelendiğinde, gelecek nesillerin faydasına olacak şekilde petrol gelirlerinin verimli
yatırımlara yöneltilmesi, kırsal kalkınmaya destek sağlanması, İran’ın sanayi altyapısının
modernleştirilmesi için özel sektöre, kooperatiflere ve iş dünyasına krediler verilmesi gibi
çalışmaların olduğu görülmektedir. Kredilerin verilmesinde bankalar
yetkilendirilmektedir. İran Merkez Bankası da fonun izniyle bankalara fonun hesabından
döviz tahsisleri yapmaktadır.
Kredilerin fonun amaçları doğrultusunda bankalar, rafine kurulumu yada
modernizasyonu, çelik fabrikaları, enerji santralleri, sulama projeleri, kırsal kalkınma projeleri
gibi alanlara verildiği görülmektedir. Kredi kullanımının 2018 yılı ilk çeyreğindeki verileri
incelendiğinde, 214 milyon dolarlık kullandırım yapıldığı, kullandırımın 22 banka kanalıyla
gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Bu yönleriyle İran Ulusal Kalkınma Fonu’nun ülkedeki
bankacılık sistemi için önemli bir kaldıraç rolü üstlenebildiği görülmektedir.
7.Sektördeki Sorunlar
Ülkedeki bankacılık sisteminin en önemli sorunları olarak yoğun devlet kontrolü ve
müdahalesi; bankaların sermaye yapısının devlet, yarı-devlet, devlet bağlı şirketler tarafından
kontrol edilmesi; gölge bankacılık ve lisansı olmayan finansal kuruluşların yaygınlığı; zayıf iç
denetim standartları; düzenleyici ve uygulayıcı çerçevedeki eksiklikler gösterilmektedir.
Hükümetin sektördeki baskınlığının ana nedeni olarak, sektörü sosyal politikaların
oluşturulmasında krediler ve uzmanlaşmış bankalarıyla bir kaldıraç olarak görme eğiliminde
olması yatmaktadır.
7.1.Başarısız Özelleştirme Uygulamaları
2011 yılından itibaren bankacılık sektöründe özelleştirme uygulamaları yapılmaya
başlansa da, özelleştirilen bankaların büyük çoğunluğunun devlet veya devlete bağlı şirketler
aracılığıyla yine hükümet kontrolünde kaldığı, şeffaf özelleştirme süreçlerinin yürütülmediği,
yolsuzluk ve kayırmacılık gibi uygulamaların özelleştirilen bankaların zayıf kalmasına yol
açtığı ifade edilmektedir. Öte yandan, tüm özelleştirme çalışmalarına rağmen ülkedeki
bankacılık sektöründe hükümetin doğrudan payının %35, dolaylı payının ise %70
olduğu görülmektedir.
7.2.Gölge Bankacılık Uygulamaları
Bankacılık sektöründeki diğer bir önemli sorun ise gölge bankacılık uygulamalarının
yaygınlığıdır. Bu durum, lisanslı bankaların etkili çalışmasının önündeki en önemli
engellerden birisini oluşturmaktadır. Lisansı olmayan finansal kuruluşların bazılarının
devlete bağlı işletmelere, orduya, bazı vakıflara ait olması durumu daha da
karmaşıklaştırmaktadır. Gölge bankacılık kurumları resmi bankalarla agresif bir şekilde faiz
yarışına girebilmekte ve zaman zaman bu durumlar küçük ölçekli finansal krizlere neden
olabilmektedir. İMB’nın gölge bankacılık uygulamaları üzerindeki yetkisini artırmaya
çalıştığı görülse de, ülkedeki kurumsal yapılanmanın karmaşıklığı nedeniyle bu sürecin
oldukça uzun yıllar alabileceği değerlendirilmektedir. Bununla birlikte, son dönemde
atılan adımlarla gölge bankacılık uygulamalarının tüm finansal işlemler içindeki hacminin
%25’ten %10’a düşürüldüğü ifade edilmektedir.
7.3.SWIFT Sisteminden Çıkarılma
İran’daki bankacılık sektörü bankalar arasındaki uluslararası mesajlaşma sistemi olan
SWIFT’ten önemli ölçüde yalıtılmış durumdadır. İlk olarak 2012 yılı Mart ayında İranlı 30
banka bu sistemden çıkarılmıştır. Nükleer Anlaşma olarak Kapsamlı Ortak Eylem Planının
(KOEP) uygulamaya geçmesiyle Ocak 2016’dan itibaren İranlı birçok bankanın SWIFT
sistemine entegrasyonu yeniden gerçekleştirilmiştir. Bununla birlikte, birçok yabancı banka
İranlı bankalarla işlem yapmada çekimser davranmaya devam etmiştir. ABD’nin İran’a
yönelik yaptırımları yeniden uygulayacağını açıklamasının ardından İranlı bankalar 2018 yılı
Kasım ayında yeniden SWIFT sisteminden çıkarılmıştır. Halen sınırlı sayıda İranlı banka
SWIFT sistemi ile insani ticaret adı verilen gıda, ilaç ve tıbbi cihaz ticaretine ilişkin işlemlere
aracılık edebilmektedir. Öte yandan, İMB de ABD’nin yaptırımlardan sorumlu kurumu olan
Hazine Bakanlığı tarafından OFAC listesine alınmıştır. Ayrıca, her ne kadar İranlı bankalar
SWIFT sistemine belirli bir dönem dahil edilmiş olsa da, ABD’nin 1995 yılından beri İran’a
uygulamış olduğu dolar transferi yasağından dolayı etkili çalışan bir mekanizmadan söz
edilememiştir. Yaptırımların yeniden uygulanmasının ardından İran tarafından da dış
ticaret işlemlerinde dolar seçeneği kaldırılmış durumdadır.
İran, SWIFT sistemine alternatif olarak SEPAM adı verilen bir mekanizmayı hayata
geçirmiştir. İranlı yetkililer sık sık ABD’nin tek taraflı yaptırımlarını tanımayan ve İran ile
ticareti sürdürmek isteyen ülkelerle bu sistem üzerinden ticarete aracılık yapılabileceği
çağrıları yapmakta olmasına rağmen henüz Rusya dışında bu sistemi kullanan ülkenin
olmadığı görülmektedir. Rusya’da bulunan Visa ve Mastercard benzeri bir yapı olan
MIR isimli uygulamanın İran’daki SHETAB ile bağlantısının sağlandığı, bu sayede İran ve
Rus banka kartlarının iki ülkede işlem yapabilmesinin önünün açılabileceği, ayrıca finansal
işlemlere de aracılık edilebileceği ifade edilmektedir. Zaman zaman basında Rus
bankalarla bu sistem üzerinden ticarete aracılık edilmeye başlandığı ifade edilse de, bu
sistemin büyük ölçekli bir ticareti kapsayamayacağı değerlendirilmektedir.
7.4.Sermaye Yeterlilik Oranlarının Düşüklüğü ve Denetim Eksikliği
Bankacılık sistemindeki sorunlara ilişkin basına yansıyan bir haberde, İMB’nin sabit
varlıkların bankanın toplam varlıkları içinde %30’u aşmaması ilkesi bulunmasına rağmen bu
orana bankalar tarafından uyulmadığı; sermaye yeterlilik oranlarında da BASEL III
kriterlerinde bulunan en az %10 ilkesinin İran’daki bankalar için %2-5 arasında değiştiği, bu
durumun bankacılık sistemini kırılgan hale getiren unsurlardan olduğu ifade edilmiştir. Öte
yandan, İran’daki bankaların varlıkları içinde likit olmayan varlıkların da önemli bir miktar
oluşturduğu, bankaların likit olmayan varlıkları nakite dönüştürmekte zorlandıkları, bu
durumun bilançolarını bozucu etkide bulunduğu ifade edilmektedir.
İran’da bankacılıkta uluslararası denetimlerin yapılamadığı, bunun en önemli
nedenlerinden birisinin bu alanda çalışan denetim firmalarının İran’a hizmet vermek
istememesi olduğu görülmektedir. Bununla birlikte, İran’ın kendi bankacılık altyapısını
uluslararası standartlar çerçevesinde yapılandırmak için yoğun çalışmalar gerçekleştirdiği
sektör temsilcilerince ifade edilmiştir.
7.5.Çoklu Kur, Çift Haneli Enflasyonlar ve Kronik Devalüasyonlar
Bankacılık sistemindeki sorunların en önemlilerinden birisi de çoklu döviz kuru
sistemi, çift haneli enflasyon ve kronik devalüasyonlardır. İran’da Devrim’in olduğu 1979
yılında 1 dolar yalnızca 70,6 IRR’dir. Bugün ise uzun yıllardır sürmekte olan hatalı ekonomi
politikaları ve uluslararası alanda yaşanan yalnızlaşma neticesinde yaşanan devalüasyonlar
nedeniyle 1 dolar serbest piyasada 120.000 IRR’ye eşit hale gelmiştir. Ayrıca İran’da birçok
farklı kurun ortaya çıkması da döviz piyasasındaki kronik sorunlardan birisidir.
İran’daki döviz politikalarındaki kronik sorunların arkasında genel olarak, işsizlik ve
enflasyonla ilgili hatalı politikalar, nükleer politikada diretilmesi ve beraberinde gelen
uluslararası yalnızlaşma, Riyal’in değerli tutulmasının hükümetler ve vatandaşlar için prestij
unsuru olması, dış baskılar altında hükümetlerin resmi kuru destekleyebileceğine ilişkin
inancın kalmaması gibi unsurlar bulunmaktadır. Ayrıca, özel sektörün kullanabileceği üretim
odaklı krediler için mevduat faizlerinin enflasyonun altında kalacak şekilde
baskılanması, bütçe açıklarının finansmanı için vergi reformları yapılması yerine bankalardan
borçlanılması veya hazine bonolarına yaslanılması, sübvansiyonların bütçe açıklarına yüksek
katkısı, yoğun likidite artışı gibi politikalar neticesinde bütçe açıklarının GSMH’nin %4’üne
ulaşması gibi nedenlerle ortaya çıkan inatçı bir enflasyon da IRR’nin değerinin sürekli olarak
aşınmasına yol açmaktadır.
7.6.Mali Eylem Görev Gücü ve İran Bankacılık Sistemi
İran’da finansal sistemi etkileyecek ve dolayısıyla bankacılık sektörünün küresel
sistemden izolasyonunu daha da şiddetlendirecek önemli bir husus, İran’ın hükümetler arası
bir örgüt olan ve OECD altında oluşturulmuş bulunan Mali Eylem Görev Gücü’nün
(FATF) belirlediği standartların sağlanması ve uluslararası sözleşmelere uyumu konusunda
çekimser davranmasıdır. FATF, düzenli olarak finansal sistemle ilgili öneriler vermekte ve
bu öneriler uluslararası finansal sistemin işleyişinde standart olarak kabul görmektedir.
Ülkelerin FATF'ın tavsiyelerine uyumu, kara para aklama ve terörizmin finansmanı ile
mücadeledeki etkinliği, FATF, Uluslararası Para Fonu ya da Dünya Bankası tarafından
değerlendirilmektedir. FATF’ın karar alma organı üç yılda bir Ekim ayında toplanmakta
olup, önümüzdeki ay içinde toplanması beklenmektedir. FATF’ın amacı, ülkeleri kara para
aklama ile mücadele, terörizmin finansmanını önleme ve kitle imha silahlarının çoğalmasını
engellemek için yasal, düzenleyici ve operasyonel tedbirleri uygulamaya ikna etmektir.
FATF tarafından belirlenen 29 sayılı “Tavsiye Kararı”, ülkelerin kara para aklama ve
terörün finansmanı hakkında bilgi almak ve toplamak için bağımsız bir mali istihbarat
birimi kurmaları ve komisyonun raporunu uluslararası toplumla paylaşmalarını
gerektirmektedir.
Halen 198 ülke, FATF’ın önerilerini tam olarak uygulamak için en üst düzeyde
taahhütte bulunmuştur. FATF tarafından yapılan 29 Haziran 2018 tarihli bildiride, İran ve
Kuzey Kore, uluslararası finansal sistemin işleyişinde risk taşıyan iki ülke olarak
belirlenmiştir. İran, FATF’ın hazırladığı gri listede yer almakta olup, 2018 yılı Ekim ayındaki
toplantıya kadar gerekli yasal düzenlemeleri gerçekleştirmezse kara listeye alınacağı
belirtilmiştir. Takip eden üç FATF toplantısında İran’ın gerekli düzenlemeleri yapmasına
ilişkin ek süre tanınmış, bunun ardından FATF, üyelik çerçevesinde görüşülen yasa
tasarılarının onaylanması için İran'a son kez olmak üzere 13.10.2019 itibariyle başlamak
üzere dört aylık bir süre vermiştir.
İran'ın FATF’a üyeliği çerçevesinde halen onaylanmamış iki yasa tasarısı, Sınır aşan
Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'ne (Palermo Sözleşmesi) taraf
olunmasına ilişkin yasa tasarısı ve Terörizmin Finansmanının Önlenmesine (CFT) Dair
Uluslararası Sözleşme'ye taraf olunmasına ilişkin yasa tasarısıdır. Bu yasalar İran
Meclisi’nden geçmesine rağmen, İran’da yasa hükmü kazanabilmesi için Anayasayı Koruma
Kurulu (AKK) tarafından da onaylanmak zorundadır. AKK ve hükümet arasında bahse konu
yasa tasarıları hakkında çekişme yaşandığı için yasa tasarısı Devlet Uzlaştırma
Konseyi'ne(DUK-AKK ile Meclis arasında yasama sürecine ilişkin ortaya çıkabilecek
uyuşmazlıkların giderilmesi amacıyla kurulmuştur) havale edilmiştir. Son olarak Palermo
Sözleşmesi'ne taraf olunmasına ilişkin yasa tasarısının ele alınması için gereken bir yıllık
süre sona ermiştir. Gelişmenin ardından,yasa tasarısının ele alınması için gereken sürenin
dolmasının DUK'un söz konusu tasarı hakkında olumsuz görüş belirlediği anlamına geldiğine
veya DUK herhangi bir görüş belirtmeden süre dolduğu için yasa tasarısının onaylanmış
sayıldığına dair iki farklı görüş ortaya atılmıştır. Gelinen aşamada, konu hakkındaki
belirsizlik devam etmektedir.
Terörizmin Finansmanının Önlenmesine (CFT) Dair Uluslararası Sözleşme'ye
taraf olunmasına ilişkin yasa tasarısının da ele alınmak üzere DUK'ta beklediği
belirtilmektedir. Konuyla ilgili İran siyasetindeki iç tartışmalar devam etmektedir. Hükümet
kanadı bu konuda yetkinin kendilerinde olduğunu savunurken, muhafazakar kesim
hükümetin yetkisinin bulunmadığını ileri sürmektedir. Tartışmalar esnasında AKK ve
DUK’un yeri, Meclis’in işlevsiz kalması gibi uzun zamandır reformcuların dile getirmiş
olduğu Anayasa revizyonu hususu da yoğun bir şekilde dile getirilmiş, ülkede FATF
yasa tasarıları kapsamında kutuplaşma oluşmuştur.
Bahse konu düzenlemelerin halen geçmemiş olması ve önümüzdeki uzatma
döneminde de geçmeme ihtimalinin yüksek oluşu, İran’ın uluslararası finansal sistemdeki
izolasyonunu derinleştirecektir. FATF’in alacağı önlemler uluslararası yaptırımlar gibi
çalışmakta olup, bu durumun İran’daki ekonomik belirsizliği daha da artırması
beklenmektedir. FATF’ın kara listesine alınmasının İran’ın Batı ülkelerinin yanı sıra Rusya
ve Çin ile ilişkilerini de önemli ölçüde kısıtlayacağı değerlendirilmektedir. Rusya ve Çinli
yetkililer, İran ile ticaretin sürmesi konusunda FATF düzenlemelerine uyumu
vurgulamaktadır. Avrupa Birliği’nin de KOEP taahhütlerine bağlı kalması koşuluyla İran’la
ticareti sürdürmek amacıyla oluşturduğu INSTEX mekanizmasının çalışması için FATF
düzenlemelerine uyumu vurguladığı görülmektedir.
FATF’in kabul edilmesi gerektiğine ilişkin İMB tarafından birçok açıklama
yapılmaktadır. Görüşme yapılan bankacılık yetkililerinden, FATF henüz kabul edilmemiş olsa
bile İMB’nin bankaları FATF standartlarına kabüle zorladığı ve sözleşmelerin bu şekilde
düzenlendiği bilgisi alınmıştır.
Bununla birlikte, bağımsız analistlerce FATF standartlarına uyum konusunun İran’ın
önümüzdeki dönemde en önemli açmazlarından birisi olacağı belirtilmektedir. FATF
düzenlemelerine uymazsa, İran bankacılık sisteminin küresel finansal sistemden tamamen
izole edilebileceği, bu durumun ülkenin petrol gelirini uluslararası ve hatta kendi ulusal
ekonomisine aktarmanın neredeyse imkansız hale gelmesine neden olabileceği ifade
edilmektedir. İran’ın düzenlemelere uymasının ise finansal sistemde bağımsız denetim
yapılmasını beraberinde getireceği ve halen kaotik durumda olan bankacılık sisteminin
de yaptırımlarla karşılaşabileceği belirtilmektedir. Ayrıca, geçmiş dönemlerde uygulanan
ambargoların üstesinden gelinmesinde etkili rol oynayan bankacılıktaki karışıklığın
giderilmesinin de ambargo altında bulunan İran’ın elini zayıflatacağı ifade edilmektedir. Son
olarak, İran’ın ülke dışındaki bazı gruplara sağladığı desteğin ortaya çıkması gibi olasılıkların
da İran’ı uluslararası arenada yalnızlaştırabileceği değerlendirilmektedir.
8.ABD’nin Bankacılık Sistemindeki İran Yaptırımları ve İran İşlemlerinden
Dolayı Ceza Alan Bankalar
ABD, finansal sistemdeki hegemonyasını kullanarak İran’ı finansal sistemden izole
etmek için yaptırımlar uygulamaktadır. Bu çerçevede:
• İran’ın ABD finansal sistemine erişmesi yasaklanmıştır. Ayrıca, ABD
Doları’nın İran’a doğrudan transferi yasaklanmıştır. Bununla birlikte, ABD
Doları’nın ABD dışındaki diğer bankalar kanalıyla aktarılması serbest
bırakılmıştır.
• Yaptırım listesindeki İranlılarla iş yapan yabancı bankalara yaptırımlar
KOEP’ten sonra da kalmasına rağmen bazı İranlı bankalar listeden çıkarılmış
durumda idi. ABD’nin KOEP’ten ayrılması sonrasında bu bankalar yeniden
yaptırım listesine eklenmiştir.
• Yaptırımlar kapsamında İranlı tüccarların akreditif açması da engellenmiştir.
İnternetten elde edilen (www.americanbanker.com) verilere göre, ABD Hazine
Bakanlığı tarafından bugüne kadar İranila veya İran’ın içinde bulunduğu ülke gruplarıyla
işlem yapan BNP Paribas Bankası 8,9 milyar dolar; HSBC Bankası 1,3 milyar dolar, ING
Bank 619 15milyon dolar; Credit Suisse Bankası 536 milyon dolar; Lloyds TSB Bankası 350
milyon dolar; Barclays Bankası 298 milyondolar cezaya çarptırılmıştır.
9.İranlı Bankaların Küresel Finansal Sistemdeki Yeri
İranlı bankaların yurtdışında şube açabilmesi için ilk başta İMB’den izin alması
gerekmektedir. Bu izin alma süreci içinde bankanın İran iç piyasasında en az beş yıllık
deneyiminin bulunması ve döviz işlemleri yapma yetkisinin de olması gerekmektedir(İran iç
piyasasında yer alan bazı bankalara döviz işlem yapma yetkisi tanınmamıştır). Bankanın son
üç yılında kâr etmiş olması gerekli şartlardan bir diğeridir. Dışarıda kurulacak şube,
ana şubenin sermayesinin şube başına %5’ini, toplamda ise %20’sini geçmemelidir.
Yurtdışında kurulacak şube için İran Dışişleri Bakanlığı’ndan da uygunluk yazısı alınması
gerekmektedir. İMB’nin yurtdışındaki şubeleri denetleme yetkisi bulunmaktadır.
İranlı bankaların 2001 yılında yurtdışındaki şube sayısı 57 iken, 2005 yılında bu rakam
49’a düşmüştür. 2007 yılında İran’a yönelik uluslararası yaptırımların uygulanmaya
başlamasının ardından İran’ın yurtdışında faaliyet gösteren tüm bankaları kapanmıştır. KOEP
ile birlikte yaptırımların kalkmasının İranlı bankaların hızlı bir şekilde yurtdışında
şubeleşmeye gittiği görülmüş, ABD’nin yaptırımları yeniden uygulamaya başlayacağını
açıklamasının ardından bazı şubeler kapanmış, bazıları ise faaliyetlerini önemli ölçüde
azaltmıştır.
İranlı bankaların uluslararası sistemde rekabet edecek gücü bulunmamaktadır. İran’ın
Dünya Ekonomik Forumu tarafından hazırlanan Küresel Rekabetçilik Endeksindeki finansal
sisteme ilişkin değerlendirmede İran, 141 ülke arasında 123. sırada yer almıştır. Alt
göstergeler bakımından incelendiğinde İran, özel sektöre ülke içinden sağlanan
kredilerde 53. sırada; bankaların risk/sermaye yeterlilik oranlarında 141. sıradadır.
Sıralamadaki bu konumu, İran bankacılık sisteminin zayıflığını göstermesi açısından
önemlidir.
10.Yabancı Bankaların İran Finans Sistemindeki Yeri
Yabancı bankaların İran’da faaliyetlerini sürdürmesine ilişkin gereklilikler, İMB
tarafından yayınlanan mevzuatla düzenlenmektedir. Bu mevzuat kapsamında yabancı bir
bankanın İran’da faaliyet gösterebilmesi için en az üç yıllık geçmişi olması, temsilcilik için en
az 5 milyon Avro’luk, şube açması için ise 10 milyon Avro’luk bir sermaye yatırımı yapması
gerekmektedir. Yabancı bankanın şube olarak açılması halinde mevduat toplayabilmesi, ilk yıl
için mümkün bulunmamaktadır. Sonraki iki yıl ise, hukuki kimliği olan yapıların bankada
birikim ve mevduat hesabı açabileceği hüküm altına alınmıştır. Sonraki yıl için ise İMB’dan
onay alınması kaydıyla mevduat ve birikim hesapları tüm hukuki ve gerçek kişiler için
açılabilir. Bununla birlikte, bankanın toplayabildiği mevduat miktarının munzam karşılık oranı
1’e 12 olmalıdır. Yabancıların İranlı bankalardan sermaye edinebilme şartları ise, kurumlar için
%10, bireyler için ise %5 ile sınırlandırılmıştır.
İran’da serbest bölgelerde bankacılık faaliyetlerinin yapılabilmesi de düzenlenmiştir.
Her ne kadar serbest bölgede olsa da, bankacılık faaliyetleri İslami Bankacılıkla %100 uyumlu
olmak zorundadır. Bununla birlikte, serbest bölgelerdeki bankacılık faaliyetlerinde 20 yıl vergi
muafiyeti, esnek istihdam düzenlemeleri, artırılmış yasal güvence ve korumalar, %100 payla
yabancı banka kurulabilmesi imkanı bulunmaktadır.
İran’daki yabancı bankalar ve temsilcilikleri aşağıdaki listede yer almakta olup, söz
konusu bankalar ABD’nin İran’a yönelik başlattığı ambargoyu müteakiben çalışmalarını
önemli oranda durdurmuştur.
11.INSTEX Mekanizması
Nükleer Anlaşma olarak bilinen Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP), ABD, İngiltere,
Fransa, Çin, Rusya ve Almanya ile İran (P5+1) arasında imzalanmıştır. ABD’nin 8 Mayıs 2018
tarihinde KOEP’ten çekileceğini açıklamasının ardından, anlaşmanın diğer taraflarının
KOEP’teki yükümlülüklerine sadık kalmaya çalıştığı görülmektedir. Anlaşma’nın Avrupa
Birliği ayağında Fransa, Almanya ve İngiltere bulunmaktadır. Bu ülkeler tarafından İran’la olan
ticaretin sürdürülmesi amacıyla SWIFT sistemine alternatif olacak şekilde INSTEX adı verilen
bir mekanizma oluşturulmuştur. INSTEX’e AB ülkeleri ve diğer ülkelerin de katılabileceği
ifade edilmiştir. Mekanizmanın ilk aşamada insani ticareti kapsaması, ilerleyen zamanlarda ise
yaptırımlar kapsamında olmayan diğer ürünlerin dahile dilmesi beklenmektedir. AB’nin
INSTEX mekanizmasının kurulmasına ilişkin İran’ın Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu
ile tam işbirliğinde bulunması ve KOEP kapsamındaki nükleer gerekliliklere uyması ile
başta kara para aklama ve terörizmin finansmanı ile ilgili FATF’a ilişkin mevzuatları
uyarlaması şartları bulunmaktadır. Özellikle FATF’a ilişkin düzenlemelerin İranlı
muhafazakar çevrelerde ulusal savunma doktrininde önemli gedikler açacağı gerekçesiyle
karşı çıkılmaktadır.
INSTEX’e herhangi bir bankanın aracılık etmesi beklenmemekte, bunun yerine bir
Merkez Bankası’nın yetkilendirilmesi hedeflenmektedir. Büyük şirketlerin de INSTEX içinde
yer almasının ABD’nin ikincil yaptırımlarından çekinmelerinden dolayı mümkün olmadığı,
sistemin çalışması durumunda bile büyük oranda KOBİ mahiyetinde firmaların sistemde yer
alacağı, bunun da İran’ın sistemden beklentisi olan özellikle büyük şirketler aracılığıyla
teknoloji transferi gibi konularda yetersiz kalacağı değerlendirilmektedir.
ABD’nin INSTEX sistemine ilişkin oluşturduğu belirsizlik ortamı ve gerektiğinde
INSTEX mekanizmasını kullanan kişi veya firmalara ilişkin ikincil yaptırımları
uygulayabileceği uyarısı nedeniyle sistemin etkisiz kaldığı görülmektedir. Ayrıca, sistemde
petrolün olmayacağı hususu INSTEX yekililerince ifade edilmiştir. Bu durum, İran ürünlerinin
Avrupa pazarında rekabetçi bir şekilde yer alamayacağı gerçeğiyle birleşince mekanizmanın
işlerlik kazanmış olmasına rağmen önemli bir ticari hacme sahip olamayacağı, bunun en önemli
nedeninin ise İran’ın havuzda birikecek dövizinin olmaması olduğu değerlendirilmektedir.
INSTEX’e ilişkin 21 Ekim 2019 tarihinde İMB Başkanı tarafından Al-Monitor’e
verilen demeçte, şu ana kadar INSTEX üzerinden yalnızca 4 milyon Avro’luk tıbbi cihaz
ithalatının gerçekleşebildiği ifade edilmiştir. Devamla, INSTEX’in arkasındaki ülkelerin
sıklıkla yaptırıma tabi olmayan ürünlerin olması gerektiğini vurguladıklarını, bu haliyle ise
sistemin yaptırım uygulanacak ürünlerin ticareti için düzenlenmiş özel amaçlı araç olmaktan
çıkacağı, INSTEX’in petrol ticareti olmadan işlemesinin mümkün olamayacağı, AB’nin
ABD’den bağımsız davranmayı göze alamaması nedeniyle ilerlemediği ve INSTEX’in
geleceğine ilişkin iyimser olmak için ortada bir nedenin bulunmadığı ifade edilmiştir.
İran kamuoyunda, AB’nin İran’ı KOEP’te tutmaya çalışmasına ilişkin müşevviklerin
oldukça az olduğu, INSTEX mekanizmasının etkili işlemediği ve İran’ın beklentilerine cevap
vermediği, ABD ve AB’nin İran Devrimi’ni baskı altında tutmak için iyi polis/kötü polis rolünü
paylaştıkları yönünde yaygın eleştiriler bulunmaktadır. İran’ın KOEP çerçevesinde taahhüt
ettiği yükümlülüklerde de adım adım azaltmalar gerçekleştirdiği ve uranyum zenginleştirme
çalışmalarına devam ettiği görülmektedir. Kamuoyunda zaman zaman İran’ın Nükleer
Silahların Yaygınlaşmasını Önleme Anlaşması’ndan (Non-Proliferation Treaty) çıkması gibi
öneriler tartışılmakta ve bu husus INSTEX’in geleceğini daha da belirsizleştirmektedir.
Genel olarak bakıldığında INSTEX’in etkili bir şekilde faaliyete geçebilmesinin uzun
ve zorlu bir süreci gerektirdiği ve mekanizmanın taraflarının beklentilerini karşılamaktan uzak
kalacağı değerlendirilmektedir.
12.NIMA Sistemi
ABD Yaptırımlarının 2018 yılı içinde yeniden devreye girmesinin ardından İran’da
büyük ölçekli döviz kuru dalgalanması yaşanmış, hükümet tarafından bu dalgalanmayla başa
çıkabilmek için kapsamlı önlemler alınmaya çalışılmıştır. Hükümetin özellikle %50’lere
yaklaşan enflasyonu dizginlemek için çoklu kur sisteminde kurlar arasındaki makasın
açılmasına rağmen direttiği görülmektedir. Bu noktada, ilk aşamada 25 kalem ürün ve hizmette
resmi kur olan 1 Dolar=42.000 IRR olacak şekilde döviz tahsisi yapılmış olup, bu tahsisler
piyasa kuru olan 1 Dolar=120.000IRR’nin oldukça altında kalmaktadır. Zaman içinde
İMB’nin tahsis edebileceği döviz miktarının azalması ve kamuoyundaki eleştiriler nedeniyle
25 kalemlik listede değişiklikler yapılmış ve birçok ürün grubu listeden çıkarılmıştır. Halen
İran Hükümeti tarafından ülkedeki fiyat artışlarının hafifletilmesi amacıyla pirinç, soya
küspesi, mısır, arpa, ham şeker, yarı katı ve sıvı yemeklik yağlar ile ham yağlar olmak üzere7
üründe resmi kurdan ithalatı için döviz tahsis edilmektedir(Son Güncelleme Tarihi:
28/11/2019).
Hükümet tarafından piyasa kurunun altında belirlenen diğer bir kur ise NİMA kurudur.
İran’da muhasebesi şeffaf olan bütün şirketler NİMA kurunu kullanmak zorundadır. NİMA
sistemi kısaca, ihracat yapan İranlı firmaların dövizini sisteme yüklemesi ve ithalat yapmak
isteyen firmalara bu sistem üzerinden satması esasına dayanmaktadır. Bununla birlikte, birçok
firmanın ihracat bedelini (iki ay içinde ülkeye getirmesi ve sisteme yüklemesi zorunluluğu
bulunmasına rağmen)sisteme getirmediği görülmekte ve bu husus kamuoyunda sıkça
eleştirilmektedir. İhracatçı firmalar dövizlerini sisteme yüklese bile döviz talebinde bulunan
ithalatçıların aracılar olmadan döviz temin edemediği ve aracılara %15’ler civarında
komisyonlar ödeyebildiği, bu komisyonların da muhasebeleştirilmesinin mümkün olmadığı, bu
nedenle sorunlarla karşılaşıldığı ifade edilmektedir.
NİMA sistemine petrokimya ürünü ihracatçıları gelirinin %60’ını (%10’unu serbest
piyasa kurundan sarraflarda bozdurabilir), petrokimya dışındaki ihracatçılar ise %50’sini
(%20’sini serbest piyasa kuru üzerinden sarraflarda bozdurabilir) kaydetmek zorundadır.
İhracatçı firmalar meblağlarla kendi firmaları için ürün, hammadde, makine veya teçhizat
ithalatı yapabilmektedir. İhracatçıların döviz yükümlülükleri bir önceki yıldaki ihracat
rakamlarına göre belirlenmektedir.
İhracatçıların dövizi ülkeye getirme yükümlülüğü küçük ölçekli ihracatçılar için
azaltılmıştır. İhracatı 1 milyon dolara kadar olan firmaların dövizi ülkeye getirse de serbest
piyasadan bozdurabilmesi veya ithalat için kullanabilmesi mümkündür. İhracatı 1-3 milyon
dolar arası olanlar ihracat gelirlerinin %40’ını NİMA’ya yatırmak zorundadır. Bu grup, serbest
piyasada en fazla 1,5 milyon dolar bozdurabilmektedir. İhracatı 3-10 milyon dolar arasında
olanlar %40’ını NİMA’ya yatırmak zorunda olup, en fazla 2 milyon dolar serbest piyasada
bozdurabilmektedir. İhracatı 10 milyon doların üzerinde olanlar ise en fazla 4 milyon dolarını
serbest piyasada bozdurabilmekte ve ihracat gelirinin %70’ini NİMA’ya yatırmak zorundadır.
Günlük olarak belirlenen NİMA kurları https://www.sanarate.ir/Default.aspx sitesinden takip
edilebilmektedir..
Sitede yayınlanan kurlar, yayınlandığı günün bir gün öncesinin ağırlıklı ortalama işlem
kurudur. Satış kuru “offer”’dan kur satın alınmaktadır. Sitede bulunan Sana Weighted Average
Cash, yurtdışına gidecek kişiler, yurtdışında öğrenim görenlerin eğitim masraflarını ödeyecek
kişilere, belge karşılığı sağlanan döviz kuru fiyatıdır. Sana Weighted Average (TT)ise üretici
firmaların ithalat borçlarını ödemek için satın aldıkları dövizin fiyatıdır. Üretici firmalar Sana
Weighted Average (TT)kurunu kullanmak zorundadır.
İran’daki serbest kurlara İran’da yasaklı durumda bulunan www.bonbast.com isimli
siteden ulaşılabilmektedir. Serbest kurlar sabah 11.00 ve öğlen 14.00’de güncellenmekte ve bu
sitede yayınlanmaktadır.
13.Kriptopara Uygulaması ve İran
Uzun yıllardır yaptırımlar altında yaşayan ve finansal sistemden dışlanmış bulunan
İran’da yaptırımların üstesinden gelmek için Kripto para uygulamalarının yaygınlaştırılması
konusunda tartışmalar yaşanmaktadır. İMB tarafından yayınlanan bir yönetmelik çerçevesinde
kripto para uygulamalarının genel çerçevesi belirlenmiştir. Kripto para konusunda İran
Araştırmaları Merkezi tarafından yayınlanmış bulunan güncel bir araştırma bulunmakta olup,
bahse konu araştırmada İran’daki kripto para uygulamalarının, tüm detayları ele alınmaktadır.
Araştırmaya https://iramcenter.org//d_hbanaliz/iranda-kripto-para.pdf adresinden
ulaşılabilmektedir.
14.Genel Değerlendirme
İran’da bankacılık sistemi Devrim’in ardından millileştirilmiş, 2001 yılından itibaren
ise kısmi bir özelleştirmeye tabi tutulmuştur. Bununla birlikte, İran’da hala devletin bankacılık
sektöründeki baskın rolü devam etmektedir. Uluslararası finansal sistemden önemli ölçüde
yalıtılmış bulunan İran finansal sistemi, devletin ekonomideki ve finansal sistemdeki baskınlığı
nedeniyle birçok sorunla karşı karşıya kalmaktadır. Orta ve uzun vadede bahse konu sorunların
çözülmek yerine derinleşmesi ve büyük ölçekli bir bankacılık krizinin ortaya çıkması ihtimali
uzmanlarca ifade edilmektedir.
Öte yandan, dış ticaret işlemlerine aracılık etmekte de yalıtılmışlıktan dolayı sorunlar
yaşayan İran bankacılık sistemi, SEPAM ve INSTEX gibi araçlarla açılımlar yapmaya
çalışmakta olmasına rağmen söz konusu açılımlar istenen etkiyi yaratmamaktadır. Önümüzdeki
dönemde, karşılıklı güvensizlik, uygulamanın diğer taraflarındaki ülke, şirket veya kurumların
ABD’nin olası yaptırımlarından çekinmeleri gibi nedenlerle bu açılımların etkili olması
konusunda tereddütler oluşmaktadır. Sorunu derinleştiren bir diğer konunun da FATF’a ilişkin
düzenlemelerin İran’da bir türlü yasalaşamaması ve bu durumun ülke finansal sisteminin daha
da yalıtılmasına neden olacak bir sürece evrilebilmesi ihtimalidir.
Tüm bunlara rağmen, İran bankacılık sisteminin kendisini uluslararası standartlara
uyum konusunda hızla iyileştirmeye, sistemdeki tıkanıkların üzerine gitmeye ve yeniden
yapılandırmaya odaklandığı görülmekte olup, bunların bankacılık sektörüne ilişkin
önümüzdeki dönemde kısmi iyileşmelere katkı sağlaması beklenmektedir.
Fintech şirketleri olarak nitelenen İranlı şirketlerin de dünyadaki uygulamaları takip
etmelerinin yanı sıra oldukça yenilikçi çalışmalar yaptığı görülmekte olup, bahse konu
çalışmaların takip edilmesinde yarar olacağı görülmektedir.
Rapordaki maruz hususlar çerçevesinde ülkemizdeki finansal kuruluşların ABD
yaptırımlarının da etkisini de göz önünde bulundurarak İranlı finansal kuruluşlarla temaslarını
oldukça dikkatli bir şekilde yapılandırmalarının uygun olacağı değerlendirilmektedir.