Download - Birlemiş Milletler ve Diplomasi Ocak 2014
1
2
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
MODEL BİRLEŞMİŞ MİLLETLER TOPLULUĞU
RESMİ DERGİSİ
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER VE DİPLOMASİ
Topluluk Danışmanı: Doç. Dr. Kürşad Turan
Topluluk Başkanı: Onur Ersezen
Editör: Doç. Dr. Kürşad Turan
Yayın Yönetmeni: Sami Burgaz
Yazarlar: Nazire Yudar, Rafet Yıldırım
Mert Mutlu, Emre Kuyucu, Sami Burgaz
Tasarım: Sami Burgaz
İLETİŞİM
Gazi Üniversitesi,
İktisadi İdari Bilimler Fakültesi
gumun.gazi.edu.tr
© 2014, Tüm Hakları Saklıdır
3
Tarihte Bu Ay
5
Aylık Gündem 6
A’dan Z’ye Model Birleşmiş Milletler Simülasyonu Sami Burgaz
8
Çıkar İlişkileri ve Ortak Kültür Bağlamında Türk
Dış Politikası Rafet Yıldırım
10
Staj Rehberi Nazire Yudar
12
Uluslararası İlişkiler ve Türkiye Mert Mutlu
16
Dünya Siyaseti ve Türk Dış Politikası Emre Kuyucu
18
4
Sevgili okurlar,
Gazi Üniversitesi Model Birleşmiş Milletler Topluluğu’nun hazırladığı “BM ve
Diplomasi” dergisinin ilk sayısını sizlerle paylaşmanın mutluluğu içerisindeyim.
Başkanlığını yürüttüğüm Model Birleşmiş Milletler Topluluğu, yönetim kurulumu-
zun ve değerli üyelerimizin katkılarıyla her geçen gün mensubu olduğu Gazi Üni-
versitesi’nin marka değerine yakışacak ve yüceltecek adımları hızla atmakla be-
raber, diğer öğrenci topluluklarına da öncülük eden örnek bir topluluk olmaya de-
vam etmektedir.
Dergimizde her ay yerel, bölgesel ve küresel çaptaki uluslararası sorunları,
dünya tarihine yön veren uluslararası çaptaki olayları, insanlığa ve barışa hizmet
eden örgütleri ve dergi amaçları doğrultusunda yaptığımız röportajları yayımlaya-
cağız. Dergimizde yer alan akademik makalelerin okurların uluslararası olaylar
hakkındaki bilgilerini arttırmanın yanında dünyaya farklı bir açıdan bakmasına
yardımcı olacağını ümit ediyorum.
Derginin hazırlanmasında ve yayımlanmasında emeği geçen tüm Gazi Üni-
versitesi yöneticilerini, personelini ve öğrencilerini kalbi duygularımla selamlıyor,
saygılarımı sunuyorum.
Onur ERSEZEN
Topluluk Başkanı
Öğrenci topluluklarının kuruluşundaki emekleri ve topluluk faaliyetlerine verdikleri desteklerden dola-
yı Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Süleyman Büyükberber’e ve Öğrenci Topluluklarından Sorumlu Rektör
Danışmanı Sayın Prof. Dr. Emin Kuru’ya teşekkürü borç biliriz.
5
24 OCAK 1965
İngiltere’nin savaş zamanı
başbakanı Winston Churchill
(1874-1965) vefat etti.
21 OCAK 1793
Fransa Kralı Lo-
uis XVI Fran-
sa'nın işgali için
yabancı ülkeler-
le işbirliği yap-
mak suçundan giyotin ile idam
edildi.
1 OCAK 1958
Ortak Pazarı
olarak bilinen
AET (Avrupa Ekonomik Toplulu-
ğu) ticaretin önündeki engelleri
kaldırmak ve ticaret politikala-
rını koordine etmek amacıyla,
Belçika, Fransa, Batı Almanya,
İtalya, Lüksemburg ve Hollanda
tarafından kuruldu.
10 OCAK 1920
Uluslararası anlaşmazlıkların
çözümünde, silahlanmaların
azaltılması ve gelecekteki sa-
vaşların önlenmesi amacı ile Milletler Cemiyeti
resmen kuruldu. 41 ülke temsilcisi ile ilk Meclis
on ay sonra Cenevre'de toplandı. 20'den fazla
ülke daha sonra cemiyete katıldı.
16 OCAK 1991
ABD önderliğinde Müt-
tefik savaş uçakları
Irak hava savunma sistemine karşı
büyük bir operasyon başlattı. Çöl Fır-
tınası Operasyonu ile Irak’ta savaş
başlamıştı.
31 OCAK 1943
Hitler’in Alman askerleri
İkinci Dünya Savaşı'nda
Stalingrad'da ilk büyük
yenilgisine uğradı. Sta-
lingrad Savaşı sırasında, 160.000 Alman askeri öl-
dürüldü ve 90.000 asker esir düştü. Mareşal Fried-
rich von Paulus teslim olan ilk Alman mareşal ola-
rak tarihe geçti.
30 OCAK 1933
Adolf Hitler
Cumhurbaşka-
nı Paul von
Hindenburg tara-
fından Almanya Şansöl-
yesi olarak atandı.
6
01.01 Lübnan’da İran Elçiliğine
yapılan saldırıdan sorumlu El
Kaide bağlantılı Abdullah Azzam
Tugayları lideri Bin Muhammed
El Mecid yakalandı. (Reuters)
01.01 Singapur’da Sinabung
volkanı patladı. 19.000’den faz-
la insan yerinden edindi.(ABC
News)
02.01 Silahlı kabile üyeleri ve
IŞID militanları bir mülteci kampı-
nın kaldırılması sonrası patlak
veren şiddet olayları sonrası
Irak’ın Felluce ve Ramadi şehirle-
rini ele geçirdi. (AFP)
02.01 2006’dan beri komadan
bulunan eski İsrail Devlet Baş-
kanı Ariel Sharon, böbrek yet-
mezliği sonucunda durumu
kritikleşti. (CNN)
03.01 Mısır’da Müslüman Kar-
deşler taraftarları, polis ve karşıt
gruplar arsında çıkan çatışmalar
sonucu 13 kişi öldü. (Reuters)
03.01 Paraguay, Sahra Demok-
ratik Arap Cumhuriyeti’ni tanı-
ma bildirgesini geri çekti. (The
Maghreb Daily)
04.01 Irak hükümeti, İslamcı Mili-
tanlar ile arasında çıkan çatışma-
lar sonucu Felluce üzerindeki
kontrolünü kaybetti. (Al Jazeera)
06.01 Çek Cumhuriyeti Dışişleri
Bakanı Jan Kohout, 1 Ocak’ta
Filistin büyükelçisi Jamal al-
Jamal’in ölümüne sebep olan
patlamanın akabinde elçilikte
yasadışı silahlarının bulunma-
sını sert bir dille kınadı. Diplo-
matik İlişkiler Hakkında Viyana
Sözleşmesi ciddi şekilde ihlal
edildiğine vurgu yaptı. (Miami
Herald)
06.01 ABD Senatosu Federal
Rezerv’in yeni başkanı olarak
Janet Yellen onayladı; Yellen, bu
göreve gelen ilk kadın oldu.
(Washington Post)
07.01 Infanta Cristina, İspanya
Kralı Juan Carlos I’un en küçük
kızı hakım tarıfından vergi ka-
çakçılığı ve kara para aklama
suçundan mahkemeye ifade
verdi (Euronews)
08.01 Şüpheli iki El Kaide militanı
Güney Yemen’in Hadhramaut
bölgesinde Amerikan insansız
hava uçağı saldırısı tarafından
öldürüldü. (Reuters)
09.01 Afganistan hükümeti,
Amerikan hükümetinin güven-
lik tehdidi oluşturabilecekleri
itirazlarına rağmen, hapishane-
lerindeki 72 Taliban savaşçısını
salıverdiğini duyurdu (ABC
News)
09.01 Tunus Başbakanı Ali Lara-
yedh istifa ederek Tunus’ta yeni
seçimlerin yapılmasının önünü
açtı. Seçimlere İslamcı Ennadha
partisi ve seküler muhalif partileri
arasında bir anlaşma doğrultu-
sunda yapılacak. ( LA Times)
09.01 Manchester City futbol
takımında oynayan Fildişi Sa-
hilli Yaya Toure yılın Afrikalı
Futbolcusu ödülünü kazandı.
(CNN)
10.01 Çin Halk Cumhuriyeti Gü-
ney Çin Denizi'nde "balıkçı izin"
kuralını uygulamaya sokarak,
ABD, Filipinler ve Vietnam’ı hayal
kırıklığına uğrattı. (The Guardian)
11.01 Israil’in eski başbakanı
Ariel Sharon 8 yıldır içinde bu-
lunduğu komada felç geçirerek
85 yaşında vefat etti. (BBC
News)
13.01 FIFA, Kosova futbol takımı-
na (eski Yugoslavya devletleri
hariç) FIFA’ya tam üye devletlere
karşı uluslararası müsabakalar
oynamasına izin verdi. (FIFA)
14.01 Rusya 1982’den bu yana
ilk kez bir ABD’li gazeteciyi
sınırdışı etti. Sınırdışı edilen
gazeteci : David Satter (The
Guardian)
15.01 Mısırlı seçmenler yeni ana-
yasa için sandık başında. Yeni
anayasa dinle dayalı siyasi parti-
lerin yasaklanması, kadınlara eşit
hakların tanınması, azınlık hakla-
rının korunması gibi maddeler
içeriyor. (Fox News)
17.01 Avustralya, insan kaçak-
çılarına karşı sürdürdüğü Ege-
men Sınırlar Operasyonu sıra-
sında Endonezya’nın karasula-
rını ihlal ettiği için özür diledi.
(Sydney Morning Herald)
7
18.01 Yemen’de Iran’lı diplomat
öldürüldü. Olay başkent San’a
elçilik yakınlarında silahlı adamlar
t a ra f ında gerçek leş t i r i l d i .
(Reuters)
19.01 Euromaidan’da şiddetli
çatışmalar. Yeni anti-protesto
yasalarına tepki olarak başla-
yan protestolar şiddete dönüş-
tü. (BBC News)
19.01 Birleşik Arap Emirlikleri’nin
Başbakanı Şeyh Muhammed Bin
Raşid Al Maktum 18-30 yaş arası
erkekler için zorunlu askerlik hiz-
m e t i n i d u y u r d u .
(ArabianBusiness.com)
20.01 Türkiye-Suriye sınırında
isyancıların elinde bulundrudu-
ğu bir noktada iki bomba yüklü
araç patladı. Patlamalarda en
az 16 kişi ölürken, Türkiye ve
Suudi destekli isyancılar ara-
sında çatışmalar devam ediyor
(Reuters)
20.01 Dünya Ekonomik Forumu
başladı. Dünya liderleri İsviçre'nin
Davos kendine buluşuyor. (ABC
News)
20.01 İran'a karşı bazı yaptırım-
lar varılan nükleer anlaşması
ile Avrupa Birliği ve Amerika
Birleşik Devletleri tarafından
kaldırılır. (The Washington
Post)
21.01 Hükümet karşıtı eylemler
devam ederken Tayland hüküme-
ti Bangkok ve çevre illerde 60
günlük olağanüstü hal ilan etti.
(BBC)
22.01 NASA ve Ulusal Okyanus
ve Atmosfer İdaresi tarafından
bağımsız olarak yayınlanan
yeni veriler, küresel ısınma eği-
limin devam ettiğini gösteriyor.
(ABC News)
24.01 Mısır’da şiddet devam edi-
yor. Başkent Kahire’de 3 bomba
patladı, 5 ölü var. (BBC)
24.01 Euromaidan’da başlayan
h u z u r s u z l u k U k r a y -
na’nın Khmelnitsky, Zhytomyr,
Cherkasy, Lviv, Ternopil, Ivan
oFrankivsk, Lutsk, Rivne andC
hernivtsi şehirlerine yayıldı.
(National Post)
25.01 Beş Mısır elçilik personeli
Libya’nın başkenti Trablus’ta ka-
çırıldı. (The Guardian)
25.01 Çinli Li Na kadınlar final
maçında Slovak Dominika Ci-
bulková 7-63, 6-0 yenerek
Avustralya açığın şampiyonu
oldu. (Sydney Morning Herald)
26.01 ABD ordusu güney Soma-
li’de bir araca füze saldırısı dü-
zenleyerek Al Şebab terör grubu-
na üye Sahal Iskudhuq ve şofö-
rünü öldürdü. (Fox News)
26.01 Avustralya Açık erkeler
final maçında Stanislas
Wawrinka, Rafael Nadal’ı 6-3, 6-
2, 3-6, 6-3 şampiyon oldu. (BBC
Sports)
27.01 Mısır Askeri yönetim organı
Temmuz 2013'te darbe gerçek-
leştirerek Cumhurbaşkanı Mu-
hammed Morsi deviren Mareşal
Abdel Fattah el-Sisi’nin seçimler-
de cumhurbaşkanlığı adaylığını
onayladı (BBC)
28.01 Ukrayna Başbakanı My-
kola Azarov, Cumhurbaşkanı
Viktor Yanukoviç’e istifasını
sundu. İstifanın ardından kabi-
nede tevekkül etti. Parlamento
protestoların başlamasına se-
bep olan eylem karşıtı kanunla-
rı ilga etti. (CBC, BBC, NBC)
29.01 NSA’nin küresel dinleme
belgelerini sızdıran Edward
Snowden Nobel Barış Ödülü'ne
aday gösterildi. (Bloomberg)
30.01 Altı intihar bombacısı
Bağdat’ta bulunan Irak Ulaştır-
ma Bakanlığını ele geçirdi. Gü-
venlik güçleri Bakanlığı kontrol
altına alana kadar teröristler en
az 24 rehine öldürdü. (Reuters).
8
M odel Birleşmiş Milletler (Model United Nations, MUN) , eğitim kurumlarının öğrenci
delegeler çıkararak belli ülkeleri ve Birleşmiş Milletler kurumlarını temsil ettikleri eğit-
sel bir simülasyondur. Genelde konferans, panel, çalıştay veya forum usulüyle yürütülen toplan-
tıları içerir.
H er yıl dünya çapından yüz binlerce lise ve üniversite öğrencisi,
Birleşmiş Milletler üye devletlerin Devlet Başkanı, Dışişleri Bakanı,
vb. rollerini üstlenerek güncel dünya sorunlarına çözüm arama olanağı
sağlamaktadır. Her konferanstan önce katılımcılar, konferansta temsil
edecekleri ülkenin dış politikası ve konferansta tartışacakları konular gö-
rüşü üzerine detaylı araştırmalar yaparak konferansa hazırlanırlar. Bunlara
ek olarak, tartışılacak konuyla ilgili olarak Birleşmiş Milletler’ in daha önce
yayınladığı bildirgeler, konu üzerine düzenlediği konferanslar ve yaptığı
diğer tüm çalışmalar hakkında geniş çaplı bir araştırma yaparlar.
K onferanslara hazırlanma aşamasında MUN toplulukları büyük rol
oynamaktadır zira bir Model Birleşmiş Millet-
ler topluluk üyesinin; kulübünün belirli aralıklarla düzenlediği gelişim etkin-
liklerinin (örneğin tartışma pratikleri, diplomatik dil eğitimi) etkisiyle konfe-
ranslarda, okulunu ve topluluğunu her geçen gün daha iyi temsil edebile-
cek duruma gelir.
U luslararası Model Birleşmiş Milletler konferanslarını temel amacı
ise farklı milletlerden gençleri bir araya getirerek güncel dünya
sorunlarına çözüm araması için onları teşvik eder ve onlara ortam sağlar.
Bu vesileyle gençlerin dünyada olup bitenler hakkında bilgi sahibi olma-
sı ve farklı kültürler haklında bilgi alışverişi amaçlanır. Ayrıca bu çapta
konferansların çok büyük bölümünün çalışma dilinin İngilizce olması,
katılımcıların yabancı dillerini geliştirmeleri için önemli rol oynar. Aynı
zamanda Uluslararası konferanslar farklı mil-
letlerden çok sayıda katılımcının ortak bir paydada buluşmasını sağ-
layarak, katılımcıların farklı milletlerden arkadaş edinmelerinde
önemli rol oynar. Bu konferanslar genel olarak yerel ve ulusal çapta
A’DAN Z’YE
MODEL BİRLEŞMİŞ MİLLETLER
Yazar: Sami Burgaz
2012 itibariyle dünya
çapında yaklaşık 400
MUN konferansı
düzenlemektedir.
9
lise ve üniversitelerde bulunan MUN toplulukları ile daha kurumsal bir şekilde
uluslararası boyutta MUN dernekleri tarafından düzenlenir.
B unlara ek olarak, Model Birleşmiş Milletler’ in kimi özellikleri, katılımcıla-
rın kişisel gelişimlerine önemli katkılarda bulunur. Aynı zamanda Model
Birleşmiş Milletler çalışmaları, katılımcıların özgeçmişlerinde uluslararası kabul
gören birer aktivite olarak yer almaktadır. Sosyal bilimlere ilgi duyan öğrencile-
rin kendilerini tanımalarına ve ileride yönelecekleri alan-
lar hakkında daha geniş bilgi sahibi olmalarına yardımcı
olur.
1990’lı yıllarda küçük topluluklar halinde başlayan MUN etkinlikleri
Birleşmiş Milletler Türkiye ofisinin de desteğini alarak bugün MUN
konusunda ülkemizin dünyanın en itibarlı MUN konferanslarından
birini düzenleyen ülkeler arasında yer almasını sağlamıştır. 2008
yılında yine Birleşmiş Milletler’ in desteğini alarak kurulan Model Birleşmiş Milletler Derneği,
Türkiye’de lise ve üniversite düzeyinde uygulanan MUN kulüplerinin etkinliklerini tek çatı altın-
da toplamayı hedefleyerek yola çıkmışlardır. Ayrıca Model Birleşmiş Milletler Derneği dünyada
tek eğitim konferansı olan EurasiaMUN düzenleyerek bir ilke imza atmıştır. Böylelikle ülke içeri-
sindeki lise ve üniversitelere ulaşmayı başararak ülkemizin en büyük MUN konferansı olan
MUNTR’ye olan ilginin artmasını sağlamışlardır.
TÜRKİYE’DE MUN
NMUN (New York, ABD):
Bu konferans kırk yılı aşkın bir süredir devam eden bir konferanstır.
Her yıl ABD’nin sayılı üniversitelerinin katıldığı konferansta katılımcılar
güncel konulara çözüm aramaktadır.
THIMUN (Lahey, Hollanda):
İlk kez 1968’de düzenlenen bu konferans yaklaşık yarım yüzyıl sonra
MUN camiasında bir dünya lideri haline gelmiş durumda.
WorldMUN (Her yıl farklı bir ülke):
1991 Harvard Üniversitesi öğrencileri tarafından başlatılan bu konferans
her yıl farklı bir ülkede düzenlenmektedir. Dünyanın en büyük seyahat
eden Model Birleşmiş Milletler konferansı olarak bilinen WorldMUN, her
yıl altmıştan fazla ülkeden gelen 2000 üniversite ve lisansüstü öğrencile-
rin ilgisini çekmektedir. Prag, Bejin, Singapur, Melbourne, Amsterdam
gibi şehirler yanı sıra 2001 yılında İstanbul, Koç Üniversitesinde de dü-
zenlenmiştir.
DÜNYADA MUN
10
T arihsel süreç içerisinde toplumların maddi ve manevi
bağlamda oluşturduğu, süreklilik arz eden durumlar
kültürü meydana getirir. Aynı dili konuşma, ortak
inanış, ortak yaşam tarzı kültürü meydana getiren
bazı ögelerdir. Toplumun gen kodları diyebileceğimiz tüm bu
kültürel yapıtaşları bireysel olduğu kadar, toplumsal karar
alma aşamasında da etkilidir. Buradan hareketle kültürün iç ve
dış tehditlere karşı toplumu bir arada tutmak, toplum
dinamizmini sağlamak gibi etkileri olduğunu söylemek mümkündür. Zaman içerisinde
‘devlet’ olgusunun meydana gelmesi ve ortak kültüre sahip insan topluluklarının ‘millet’
kavramı adı altında devlet kurması; ortak kültürün ulus devletlerin temel taşlarından biri
olduğunu göstermektedir.
K ültür, içerde devletin istikrarını sağlamanın yanında o devletin dış
politikalarında da etkili bir konumdadır. Geçmişten günümüze
uluslararası ilişkilerde uygulanan politikalar, zaman zaman sahip
olunan ortak kültürün ekseninde oluşturulmuştur. Rusya’nın ‘Slav
Irklarını Birleştirme’ adı altında Balkanlarda izlediği ‘Panslavizm Politikası’,
Almanya’nın İkinci Dünya Savaşı öncesi
Avrupa’da uyguladığı politikalar, Mısır’ın
bütün Arapları bir çatı altında toplamak için
Ortadoğu’da izlediği p o l i t i k a l a r b u
durumun örneklerini teşkil etmektedir.
Kültürün pratikteki bu kullanımı tarihteki
Türk devletlerinin politikalarında da yer
bulmuştur. Kavimler Göç'ünden sonra
Türk milleti farklı coğrafyalara yayılmış
ve bu coğrafyalarda devletler kurmuş ve
her biri birer aktör olarak uluslararası arenada yer almıştır. Bu aktörler bazen
kozmopolit bir yapıya sahip olmalarına rağmen ortak bir kültüre sahip olmanın verdiği
yakınlık sebebiyle ortak politikalar izlemişlerdir. Günümüzde Türkiye de kozmopolit bir
yapıya sahip olduğu halde ‘kültür milliyetçiliği’ kavramı adı altında dünya üzerindeki
diğer Türk devletleriyle ilişkilerini ilerletmeye çalışmaktadır. Peki Türkiye’nin bu
politikalarındaki yöntemleri realist midir? Romantik midir?
11
S oğuk Savaş sonrasında S.S.C.B’nin dağılmasıyla birlikte Orta Asya’da yeni Türk
devletleri ortaya çıkmış; bölgesel ve küresel alanda varlıklarını hissettirmeye
başlamışlardır. Türkiye bu devletlerle bağımsızlıklarını kazandıktan hemen
sonra kültürel çalışmalar yapmaya başlamış fakat bu çalışmalar özveri ve
süreklilikten yoksun olduğu için devamı gelmemiştir. Ortak eğitim programları günümüzde
sekteye uğramış bir haldedir ve Türkiye’nin bölgede izlediği politika yetersizdir. (Bunlar için
kaynak göstermen lazım) Türk devletlerinin arasında kültür bağı olsa da bu Türk
cumhuriyetlerinin liderlerinin dağılan Sovyetlerin bünyesindeki eski komünist liderler olması
sebebiyle politik, ekonomik işbirliği ve eğitim alanındaki ortaklıkları daha çok Rusya eksenlidir. Bu
sebeple Türkiye bu ilişkiler denklemi içinde kendine rol biçememektedir. Aynı ulusun farklı iki
‘ulus devlet’ çatısı altında birbiriyle ilişkiler kurması uluslararası bağlamda çıkar çatışmalarını
beraberinde getirdiği için Türkiye’nin ‘kültür birliği’ adı altında izlediği politikaları daha çok
realiteye dayandırması gerekmektedir. Geçmişte Almanya ve Rusya bu tür politikalar izlemiştir
fakat onların politikası kültür ekseninde olmasına rağmen reel parametreler daha ağır bastığı için
belirli dönemlerde başarı elde ettikleri aşinadır. Türkiye’nin elinde bulunan araçları uluslararası
arenada kullanamaması, izlediği politikaların diplomasi çerçevesinde bir paradoks halini alması
prestij kaybına neden olmakta, dünya Türklerinin haklarını ‘uluslararası hukuk’ bağlamında
yeterince savunamaması Türkiye’nin bu devletler nezdinde güvenilirliğini azaltmaktadır. Bu
bağlamda Bulgaristan’da Türklere yapılanlar karşında Türkiye’nin BM
bünyesinde yeterince aktif olamaması ve 1 milyonu aşkın insanın
Türkiye’ye getirilmesini, Çin’in Uygur özerk bölgesindeki Türklere
yapılanlar karşısında Çin ile ekonomik ilişkileri öne sürerek
uluslararası hukuk platformunda yetersiz kalınmasını örnek verebiliriz.
“Kültür milliyetçiliği” adı altında yapılan çalışmalar sadece belirli
ülkelerle belirli alanlarda sınırlı kalmakta, kapsayıcı ve ihtiyaçlara
c e v a p v e r e n b i r p o l i t i k a i z l e n e m e m e k t e d i r .
G ünümüz dünyası hızla ekonomik küresel bir entegrasyona girmektedir.
Türkiye’nin kültür bağı bulunan bağımsız ülkeler ve özerk halde yaşayan
topluluklar bu yeni düzen içinde varlığını sürdürebilmek için ‘güvenilirlik’
esasına dayanarak ülkemizle ilişkilerini dinamik tutmak zorundadır. Aynı
şekilde Türkiye de özellikle uluslararası ticaret ve küresel ekonomi bağlamında bölgesinde ve
dünyada sözü geçen bir devlet olmak için bu ülkelerle temas halinde olmalıdır. Bu temaslar
realiteye dayanmalı ve devletin çıkarları göz önüne alınarak ‘kültür milliyetçiliği’ kavramı adı
altında yapılan ortaklıklar içerde refah getirmeli, kurulan ilişkilerin yansımaları uluslararası
arena da azalan prestiji artırmaya yönelik olmalıdır.
S onuç olarak Türkiye, realist yaklaşımlar yerine romantik ve özveriden yoksun
çalışmalar yapmaya devam ederse hatalar tekrarlanacak, bu da zamanla bir
kısır döngü halini alacaktır. Ortak kültüre sahip olduğu devletler ve topluluklar
üzerindeki politikalarını uygulamadan önce bölgedeki gelişmeleri iyi analiz
etmeli, uygulayacağı stratejiler yerinde olmakla birlikte ‘süreklilik’ esasına dayanmalıdır.
12
ULUSLARARASI İLİŞKİLER ALANINDA STAJ İMKÂNI Yazar: Nazire Yudar
Uluslararası ilişkiler öğrencileri için staj imkânı çok sınırlı ancak zorunlu uygulama
olmadığından staj yapmak önemli. Staj yapabilmek için sahip olduğunuz özellikler,
bildiğiniz diller, ülkeniz dışındaki olaylara olan ilginiz, yurt dışındaki haberleri takip
etmeniz, kendi alanınızla ilgili bir hedefe sahip olmanız ve kendinizi iyi şekilde ifade
edebilmeniz önemli. Uluslararası ilişkiler öğrencileri için staj yapmanın diğer bölümlere
nazaran daha önemli olduğunu düşünüyorum. Bunun sebebi zorunluluk olmaması ve
az sayıda kurum olması nedeniyle başvuranların belli bir elemeye
tabi tutulmasından kaynaklanıyor. Staj yapmış bir uluslararası
ilişkiler öğrencisi, hiç staj yapmamış olanlara göre en azından
deneyim kazanmış olur ve bunun yanında özgeçmişine de katkısı
olur. Staj veren kurumların birçoğunun Ankara’ da olmasından
dolayı ve kalacak yer imkânı sağlanmadığı için Ankara’ da
öğrenim görenler bu konuda daha avantajlı görünüyor.
Ankara’ da staj imkânı bulunan kuruluşlar şu şekilde sıralanabilir; Dışişleri
Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi (SAM) Yaz Okulu Programı, ORSAM,
SETA, USAK(Uluslararası Stratejik Araştırma Kurumu) , 21. Yüzyıl Türkiye
E n s t i t ü s ü .
Dışişleri Bakanlığı’nda çalışmak isteyenler için de Dışişleri Bakanlığı Stratejik
Araştırmalar Merkezi (SAM) Yaz Okulu Programı var. Dışişleri Bakanlığı, bakanlık
çalışmaları hakkında genel bilgiler vermek ve dış politikaya ilgi duyan gençlere
diplomasi mesleğine ilişkin ön bilgiler kazandırmak amacıyla Ankara’da Temmuz ayının
başında bir yaz okulu gerçekleştiriyor. Bu yaz okuluna, üniversitelerin Dışişleri Bakanlığı
tarafından her yıl açılan meslek memurluğu sınavına
girebilecek bölümlerinde okuyan ikinci ve üçüncü sınıf
öğrencileri katılabiliyor. Yaz okulunda, uluslararası ilişkiler
derslerinin yanı sıra protokol ve müzakere teknikleri gibi
mesleğe ilişkin programlar uygulanıyor. Yaz okuluna
başvuruda bulunmak için aşağıdaki şartları taşımak
gerekiyor. Bu şartlar; T.C. Vatandaşı olmak, 27 yaşından
gün almamış olmak, dört yıllık bir lisans programının
13
2. veya 3. sınıf öğrencisi olmak ve en az 2.75 not ortalamasına sahip olmaktır.
2013 senesinde yapılan yaz okulunda; bu şartları taşıyan adayların başvurularını, Türk
Dış Politikasına Genel Bir Bakış konusunda yazdıkları, en fazla 500 kelimelik İngilizce
makale ile birlikte, 3 – 16 Haziran 2013 tarihleri arasında Bakanlığın web sitesi
üzerinden çevrimiçi olarak yapmaları istendi. Bakanlık çevrimiçi başvuru dışında
gerekli görüldüğü takdirde mülakat yapabiliyor. Dışişleri Bakanlığı görevlilerinin
birinci derece akrabaları bu programa başvuramıyor. Bu da bakanlıkta akrabası
olmayan başarılı öğrenciler için büyük bir fırsat. Kurs bitiminde genel bir
değerlendirme sınavı yapılarak, sınavda başarılı olan öğrencilere sertifika veriliyor.
ORSAM( Ortadoğu Stratejik Araştırma Merkezi)’ nde
dört staj dönemi vardır. Bu kurumda staj yapmak
Ortadoğu’ ya yönelik araştırma yapmak isteyenler için
faydalı olabilir. Staj programı, ORSAM’daki çalışma
düzeni, stajyerlerin ilgi alanları ve araştırma faaliyetlerine
ayırabilecekleri süre dikkate alınarak yürütülmektedir.
Staj süresince katılımcılar, ORSAM tarafından belirlenen
araştırma alanlarında muhtelif çalışmalar yapmaktadırlar.
Başvuru sahiplerinden, ORSAM’ da iki tam gün ya da dört yarım günden daha az
olmamak kaydıyla mesai yapmaları beklenmektedir. Uzaktan staj talepleri kabul
edilmemektedir. Mesai saatleri (hafta içi) 09.00-17.00’dır.Bölgesel dillerde (Arapça,
Farsça, Kürtçe, İbranice vs.) haber-yorum izleme kapasitesi tercih nedenidir. Staj
taleplerinde, Türkiye ve yurtdışındaki üniversitelerin uluslararası ilişkiler, siyaset bilimi,
sosyoloji, iktisat, hukuk, tarih, felsefe, Modern diller (İngilizce, Arapça, vb.) ve mütercim-
tercümanlık bölümlerinin lisans (2./3./4. sınıf) ve yüksek lisans programlarında öğrenim
gören öğrencilere öncelik tanınmaktadır. Başvuru için istenen belgeler; özgeçmiş, niyet
mektubu ve Ortadoğu'nun siyasi, toplumsal ve ekonomik meselelerine ya da
gündemine ilişkin 800-1000 kelime aralığında analitik bir inceleme yazısı.
Bunlara ek olarak, varsa yabancı dil bilgisine ilişkin belge, referans mektupları ve
n o t d ö k ü m l e r i d e i l e t i l e b i l i r .
SETA Vakfı( Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı) ‘ nın yıl içinde
staj\kurs imkânı var ve bunun yanında düzenli olarak seminerler düzenleniyor. Stajlarda
yoğun araştırma ve tartışma gruplarına dâhil olma imkânı buluyorsunuz. Ayrıca
alanınızla ilgili daha fazla bilgi sahibi olacağınız ve
araştırmanın tekniklerini de öğrenebileceğiniz bir kurum.
Stajı yapabilmeniz için öncelikle SETA’ nın sitesindeki staj
başvuru formunu doldurmanız gerekiyor. Güz döneminde
staj imkânı veriyor. Başvuru formunda okul hayatınızla ilgili
14
bilgiler ve üç referans isteniyor. Önemli olan ise bu referanslar gösterilmeden
başvuru formu tamamlanamıyor olması. O yüzden başvuruyu yapmadan alanınızla
ilgili kişilerden referans almakta fayda var. Kurs dönemi 6 hafta ve kursu başarıyla
tamamlayan öğrencilere sertifika veriliyor. Kurs programı dışında seminer programı da
faydalı olabilir. Bunun içinde yine siteden başvuru formu dolduruluyor. Bahar ve güz
döneminde seminer programı düzenleniyor. Ayrıca hafta içi ya da hafta sonu
seminerlerini seçme imkânınız da var. Burada yine bilgilerinizi yenileyebilir ve yeni
şeyler öğrenme imkânı bulabilirsiniz. Hem staja hem de seminerlere sınırlı sayıda
kişi kabul edildiğini de eklemekte fayda var.
USAK( Uluslararası Stratejik Araştırma Kurumu) tüm yıl boyunca staj
başvurularını kabul eder. Staj dönemleri toplamda 4 haftalık olup her ayın başında
yeni stajyer grupları programa katılım sağlar. Başvurular staj yapılmak istenilen
dönemin en geç bir ay öncesinde gönderilmelidir. Üniversitelerin yüksek lisans ve
doktora öğrencileri öncelikli olmak üzere tecrübelerini geliştirmek isteyen lisans
öğrencileri başvuruda bulunabilir. USAK’ ın faaliyetleri dikkate
al ındığında üniversiteler in Uluslararası İlişkiler, Siyaset
Bilimi ve Kamu Yönetimi, Sosyoloji, Alan Çalışmaları,
İktisat ve İşletme, Mütercim Tercümanl ık Bö lümler i
öncelikli olmakla birlikte sosyal b i l i m l e r i n d e ğ i ş i k
disiplinlerinde akademik eğitim almış/almakta olan kimseler,
USAK faaliyetlerinde yetenek ve b i l g i b i r i k i m i n i
kanıtlayabilmeleri durumunda başvuruda bulunabilirler. USAK’
ta staj ve eğitim faaliyetleri ücretli ve burslu olmak üzere iki türlüdür.
Staj ve eğitim programları her ayın ilk haftasında başlar. Staj başvurusu için istenen
belgeler; niyet mektubu, özgeçmiş, iki adet referans mektubu.
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’ nde, Uluslararası
İlişkiler, Kamu Yönetimi, Siyaset Bilimi, Tarih, Filoloji,
Güvenlik Bilimleri, Sosyoloji, İletişim, Gazetecilik, Halkla
İlişkiler bölümlerinden birinde doktora, yüksek lisans,
lisans öğrencilerine staj imkânı veriliyor. Staj programı
aylık, dönemlik, uzun süreli stajyerlik olarak
yapılabilmektedir. Staj’ da verilen görev kişinin
özelliklerine göre belirlenmektedir ve staj döneminin %
70’ i ne katılan stajyerlere sertifika veriliyor. Staj
başvurusu için internet üzerinden başvuru formunun
doldurulmasının yanında niyet mektubu, not dökümü, fotoğraf, özgeçmiş isteniyor.
Başvuru bizzat adrese yapılabileceği gibi internet sitesi üzerinden de başvuru
yapılabiliyor. Stajyerin görevlerinden bazıları; 21. YYTE Kütüphanesi’ ni düzenlemek ve
günlük olarak, Türk ve dünya basının taraması ve çalıştıkları bölge haberlerinin e-posta
yoluyla uzmanlara yollanmasıdır.
15
3-8 MART MUNTR 2014 MODEL BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KONFERANSI
12 MART T.C. AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI TEKNİK GEZİSİ
19 MART T.C. DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI TEKNİK GEZİSİ
26 MART BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ENFORMASYON MERKEZİ TEKNİK GEZİSİ
23 NİSAN 23 NİSAN LÖSEMİLİ ÇOCUKLARLA ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK
BAYRAMI KUTLAMALARI
30 NİSAN TÜRKİYE - POLONYA İLİŞKİLERİ 600 YIL
6-8 MAYIS GAZİ ÜNİVERSİTESİ BM GÜNLERİ
13-16 MAYIS GaziMUN MODEL BİRLEŞMİŞ MİLLETLER / AVRUPA KONSEYİ SİMULAS
YONU
gumun.gazi.edu.tr
gazimun.org
facebook.com/gazimun
facebook.com/groups/gazimun
twitter.com/gazimun
youtube.com/gazimun
16
Uluslararası ilişkiler kavramı ilk çağlarda, ilk devletlerin ortaya
çıkmasını temel alsa da bu kavram, ulus-devlet anlayışından
itibaren, yani Fransız Devriminden sonra belirginleşmeye
başlamıştır. Devletlerin birbiri ile arasında gelişen ekonomik, askeri, siyasi ve günümüzde esas
etken olan ticari alandaki ilişkilerin belli başlı yöntemler ve karşılıklı çıkar çerçevesinde,
karşılıklı savaş veya barış yoluyla yapılan her fiil Uluslararası İlişkilerdir. Bir diğer anlamda;
devletlerarası güç ve rekabet yarışı da denilebilir.
Ortaçağdan 1900’lü yıllara kadar askeri güç asıl hedef iken,1900’lerden itibaren ise
yerini ekonomik güce bırakmıştır. Günümüzde güç kavramı “yumuşak güç” (soft power)
olarak nitelendirilmiştir. Yumuşak güç; üzerinde etki kurma yöntemiyle bir kişi ya da topluluk
üzerinde söz sahibi olma, dediğini yaptırma yeteneğidir. Eylemsel müdahale içermemesi
bağlamında kaba kuvvetten ayrılır.
Uluslararası ilişkilerin tarihine bakıldığında, Roma imparatorluğunun parçalanmasının
ardından Avrupa’da birçok kraliyet veya prenslik yönetimi ele alınan devlet ve devletçikler
kurulmuştur. O dönemlerde özellikle şehir devletleri ve prenslikler arasında sık sık güç ve
birbirine karşı iktidar bağlamında savaşlar görülmüştür. Bunu şu şekilde nitelendirebiliriz.
Ortaçağda kraliyet, şehir devletleri, prenslikler döneminde uluslararası ilişkilerin başlıca aktörü
Papalık ve Hanedanlarken, 1700’lü yıllardan sonra devletler olmaya başlamıştır.20. yy.
içerisinde bunun yerini uluslararası örgütler almış, 2000’li yıllardan günümüze kadar ise
uluslararası örgütler ve buna benzer örgütler aktörlüğü devralmaya başlamıştır. Birleşmiş
Milletler Teşkilatı (BM) bu bağlamda, günümüz dünyasında uluslararası ilişkileri yapılandırma
ve etkilemede en önemli uluslararası aktörlerden biridir. Popülaritesi yüksek kişilerin
uluslararası ilişkilerde rol alması her zaman görülmesine rağmen hiçbir zaman temel aktör
olarak yer almamıştır. Bunlar sadece devletlerarası sorunların çözümüne dolaylı olarak katkı
sağlamışlardır.
Uluslararası ilişkileri günümüzde belirleyen birkaç aktör vardır. Bunlar:
1. Devletler
2. Uluslararası Örgütler ( İki tip uluslararası örgüt vardır. Bunlardan biri uluslararası
kuruluşlar üyeleri egemen devletler ve diğer uluslararası devletlerarası kuruluşlar olan
resmi kuruluşlardır. Diğeri ise sivil toplum kuruluşları 3; uluslararası düzeyde
sendika, vakıf , dernek türünde faaliyet gösteren özel kuruluşlardır. )
3. Sivil-Toplum Kuruluşları
4. Çok Uluslu Şirketler
5. Gruplar
6. Uluslararası bakışta popülaritesi olan kişiler
17
Bu çerçevede; Türkiye 20. Yüzyılda
tarih sahnesine adım atmış modern bir ulus-
devlettir. Türkiye bu asırda Avrasya
üzerinde egemen olan sekiz çok uluslu
imparatorluk yapısından birisi olan Osmanlı
Devleti’nin mirası üzerinde kurulmuş
modern bir ulus-devletidir. 1923 yılında
Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan
Türkiye’nin uluslararası politikaları ve
ilişkileri çok geniş bir yelpazede
çerçevelenmiştir. Osmanlı Devletinden
kalan miras; inançsal köken, etnik köken,
siyasi politikalar, ekonomik ilişkiler ve bu alanlara verilebilecek bir kaç örnektir. Türkiye
Cumhuriyeti kurulduktan sonra coğrafyasında batı medeniyetinin bütün hukuki, siyasal ve
ekonomik sistem temellerine oturmuştur. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra BM (Birleşmiş
Milletler) ‘ye ve askeri bir örgüt olan NATO’ya üye olmuştur. Her şey rayına oturmuş bir şekilde
işlerken Soğuk Savaş sonrası Batı ülkelerinin Türkiye’ye karşı olan yaklaşımı ve siyasi desteği
giderek azalmıştır. Bu düzen bugün hâlâ aynı şekilde sürmektedir. Bugün Akdeniz’de bulunan
ada ülkeleri bile Avrupa Birliğine (AB) üye olurken, Türkiye uzun zamandır Avrupa Birliği (AB)
karşısında aday konumundadır ve bunun daha uzun yıllar bu şekilde kalacağı
öngörülmektedir.
Türkiye’nin dış politikasında son yıllarda bir değişim gözlenmektedir. Türkiye kendi
bölgesindeki pasif aktör olma rolünden ayrılıp, son günlerde etkin aktör olma yolunda yeni bir
adım atmıştır. Bu düzlemde Asya-Afrika-Avrupa arasındaki meselelerde, doğrudan ilgisini
belirterek çatışma söz konusu olan konularda çözüm arayışına gitmiştir. Bu bakışta Türkiye
sadece batıya yönelik eski dış politikasını terk ederek kendi bölgesinde etkin aktör olma
gayesinde yeni bir dış politika sistemi geliştirmiştir. 5 Örnek olarak; 21, yy.’ da Arap
dünyasındaki gelişmelerde ilişkilerini oluşturmuştur. Bu Batı ittifakından ve barışçıl sistemden
kopmak anlamına gelmemektedir. Yine Batı sisteminde Avrupa ülkeleri ile ilişkileri sağlamda
tutmak ve aynı zamanda Doğu ile Batı arasında bir köprü görevi görmek amaçlanmıştır.
Tarih boyunca güç kavramı tıpkı güneş gibi doğudan batıya doğru ilerlemiştir. Bu
kavram Ortaçağ başlarından sonra Anadolu’da görülürken, Avrupa’da Sanayi Devriminden
sonra küresel gücün kendi coğrafyasında etkinleştiği görülmüştür. 20. yüzyılın başlarından
sonra Amerika kıtasında belirgin olan güç küresel boyutu doruğuna
taşımıştır. Günümüzde her ne kadar belirgin olmasa da güç ya da
yenidünya sisteminde “yumuşak güç” (soft power) kavramı
doğudan batıya doğru giden istikametinde Çin’e kaymıştır.
Uluslararası İlişkiler sisteminin, her yeni devirde yeni bir güç niteliği
ve coğrafyası değiştirmesi kaçınılmazdır. Türkiye, günümüzde
kendi yumuşak güç (soft power) sistemiyle coğrafyasında etkin rol
oynamaya çalışmaktadır. Bu politikanın sonucunu en iyi belirleyen
faktör zaman olacaktır.
Yazar: Mert Mutlu
18
B ireyler tarih boyunca güvenlik konusunda birbir-
lerini hep bir tehdit olarak görmüşlerdir. Bu teh-
dit hali ise bireylerin korunma içgüdülerini hare-
ket geçirerek, onların toplumlar haline gelmelerine yol
açmıştır. Millet haline gelen insanların, topluma birleşti-
rici bir üst kimlik kazandırmasını sağlayan Milliyetçilik
duyguları gelişmiştir. Bununla birlikte Dil kavramı yine
toplumu birbirine bağlayan bir kavram olarak dikkat
çekmektedir. Zaman zaman ise birleştirici unsur olarak,
Din kullanılmıştır. Lakin ulusçu kavramlar dünya üzerin-
de etkisini arttırdıkça etkinliğini kaybetmiştir.
T oplumlar ise bir üst otorite olan Devlet’i meyda-
na getirip güvenliklerini, bazen kişilere, bazen gruplara, bazen ise kurumlara
devretmişlerdir. Bireyler için devlet içindeki çatışmalar ve şiddet tehdit haline
gelmiştir. Devletler için ise, başka toplumlar tehdit unsurudur.
D evletlerin uluslararası arenada güvenliklerini sağlamaya çalışması ve güçlü ol-
ma idealleri, devletleri ittifaklar kurmaya itmiştir. Güçlü olanın ezici üstünlüğü-
ne karşı denge unsuru olarak müttefik haline gelmeleri söz konusu olmuştur.
İttifaklar arası anlaşmazlıklar sonucunda yıkıcı sonuçlara ulaşan Dünya Savaşları meyda-
na gelmiştir. Özellikle bu savaşlardan sonra ABD uluslararası sistemde daha etken bir
konuma gelmiştir. 2. Dünya savaşından sonra ise dünya kutuplaşmaya, iki farklı blok
oluşumuna sahne olmuştur. Bu bloklardan
birisi Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği
ve Doğu Avrupa ülkeleri, bir diğeri ise Ame-
rika Birleşik Devletleri ile Batı Avrupa ülkele-
ridir.
19
B u dönemde uluslararası arena diplomatik
düellolara sahne olmuştur. Amerika Bir-
leşik Devletlerinin 32. Başkanı olan
Franklin Delano Roosevelt, Sovyetler Birliği lideri
olan Josef Stalin ile anlaşma yoluna gitme politi-
kası güderek dünyanın çift kutuplu hale gelme-
sini engellemek istemiştir. Ancak ölümünden
sonra yerine gelen Harry Truman aynı politik tavırlarda bulunmamıştır. İkinci Dünya
Savaşının hızlı sonuçlandırılması adına Japonya’ya atom bombası atılmasını onaylamış-
tır. Yine Truman döneminde son bulan 2. Dünya Savaşının ardından Batı bloğu NATO
örgütünü kurmuştur, Doğu bloğu ise Varşova Paktına imza atmıştır. Böylece soğuk sa-
vaş dönemi olarak adlandıracağımız, dünyayı düello sahnesi haline getiren dönem
b a ş l a m ı ş b u l u n m a k t a d ı r .
T ürkiye’nin blok seçimi ise Truman döneminde meydana gelmiştir. ABD Genel
Kurmay Başkanı George Catlett Marshall, Avrupa Kalkınma Projesini yürürlüğe
koyarak Türkiye’ye maddi yardımda bulunmuştur. Karşılığında ise Milli Şeflik ve
Köy Enstitüleri gibi Sovyet esintisi uygula-
maların kaldırılmasının istenmesi sebebiyle,
Türkiye’nin batı bloğuna kaydığı söylenebi-
l i r . -
T ruman’dan sonra başa gelen
Dwight David Eisenhower’da aynı
politika üzerinden görevini sürdür-
müştür. Kendisinden sonra gelen John Fitz-
gerald Kennedy barışçı, ılımlı bir düşünceye
sahip olmuştur. Lakin suikasta kurban git-
miş olması da, kendisi gibi düşünmeyenle-
rin Amerika’da ne kadar söz sahibi oldukla-
r ı n ı g ö s t e r m e k t e d i r .
B u iki büyük güç arasındaki çekişme, dünya üzerindeki birçok küçük devletin de
kaderini etkilemiştir. İki kutuplu bu sistemde güç dengesi; iki bloğun –özellikle
de blok liderlerinin- ulusal etki, kapasite ve güçlerini arttırma yolu ile gerçek-
leşmiştir. Büyük bir silahlanma yarışı içine girmeleri, birbirlerine karşı caydırıcı güç ol-
20
ma özelliği göstererek; dünya üzerinde büyük felaketlerle sonuçlanabilecek kutuplar
a r a s ı s a v a ş ı e n g e l l e m i ş t i r .
B u dönemin sona ermesi Sosyalist bloğun dağıl-
masıyla birlikte ABD’nin zaferi olarak sonuçlan-
mıştır. İki kutuplu sistemin son bulması üzerine,
ABD Başkanı Bush’un, Körfez Krizi sırasında dile getirdi-
ği “Yeni Dünya Düzeni” başlamıştır. Sovyetlerin parça-
lanması üzerine Rusya dış politikada pasif hale gelip iç
politikaya yönelmesi sonucu Dünya üzerinde ABD’nin
tek süper güç olarak kalması kaçınılmaz olmuştur. Bu dönemde ABD’nin, Irak’ın Kuveyt’i
işgali sonrasında BM mekanizmasını ve Bosna-Hersek krizi sürecinde uyguladığı çifte
standartlara ve tezatlıklara rağmen NATO’yu devreye sokması ile uluslararası arenanın
tek hâkimi konumunda olduğunu kanıtlamıştır. Ancak bu dönem çok uzun sürmemiştir.
Özellikle 11 Eylül saldırısı sonrasında ABD’nin uluslararası arenada prestij kaybetmesi ve
dünyanın egemen tek kutup tarafından idare edilmediği veya edilemeyeceği algısı dün-
y a k a m u o y u n d a b ü y ü k b i r y a n k ı y a p m ı ş t ı r .
A BD’nin Orta Doğu (Irak) ve Orta Asya da (Afganistan) egemenliğini yavaş yavaş
kaybetmesi üzerine, Rusya, Çin, Hindistan, Japonya ve AB gibi küresel güç olma
potansiyeline sahip aktörler, ABD’nin uluslararası arenada rakipleri konumuna
gelmişlerdir.
B u güçlerin yanı sıra Türkiye, İran, Brezilya, Endo-
nezya, Venezüella gibi bölgesel güçler ise yine
uluslararası arenada söz sahibi olmaya başla-
mışlardır. Türkiye ise bölgesel bir güç olarak, Küresel
güçlerin Satranç tahtası (Orta Doğu) üzerinde pay ka-
pabilmek, söz sahibi olabilmek adına çabalamaktadır.-
Bu dönem, dünyanın tek kutuplu idaresinden çıkıp di-
namik, dengeli ve çok aktörlü bir döneme girdiğini
göstermektedir.
B u dönüşüm sonrasında, Ülkeler ittifaklar kurma-
ya başlamıştır. Arjantin, Bolivya, Brezilya, Şili Ko-
lombiya, Ekvator, Guyana, Paraguay, Peru, Suri-
nam, Uruguay ve Venezüella arasında Güney Amerika
21
Uluslararası Birliği (UNASUR) kurulmuştur. Çin, Rusya, Kazakistan, Özbekistan ve Taci-
kistan arasında Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) kurulmuştur. Gürcistan, Ukrayna, Özbe-
kistan, Azerbaycan ve Moldova arasında ise GUUAM kurulmuştur.
T ürkiye ise her ne kadar AB’ye girmeye uğraşsa da son yıllarda sıkça duyduğu-
muz “eksen kayması” yaşamaktadır. Erdoğan’ın Kazakistan Cumhurbaşkanı Nur-
sultan Nazarbayev’i Avrasya Birliği için araması ve özellikle 24
Ekim 2013’te, Nazarbayev’in, Türkiye’nin üyeliğini tartışma-
ya açması merak uyandırmış- tır. Lakin Avrasya Birliğinde
Türkiye’ye yer yoktur. Zira Rusya, eski Sovyet Birliğini
ayaklandırma amacı gütmekte- dir. Bunun yanı sıra Ermenis-
tan’ın da bu birliğe girmek istemesi ve hali hazırda AB ile müzakere sürecimiz
büyük engeller teşkil etmektedir. Ve Türkiye’nin de Avrasya Birliğine girmesi durumun-
da, birlikteki Slav nüfusunun %54’e kadar düşmesi sebebiyle bu süreç çok zor gözük-
mektedir-
K üreselleşen dünyada ittifaklar ve devletler birbirlerine olan bağımlılık hallerini
giderek arttırmakta. Bunun sonucu olarak da sıcak savaş dönemleri geride bı-
rakılıp, ekonomik ve sosyo-kültürel savaşlar uluslararası arenada sahne göster-
meye başlamıştır. Gelecek ise muamma bir durumdadır.
S üreç bu haldeyken adalet, insan hakları, eşitlik gibi meseleler Doğu bloğunda da
Batı bloğunda da hala önemsenmemekte. -Doğu ile Batı arasındaki fark ise Do-
ğu’nun bu konuları ikinci plana atmasıdır.- Dünyanın geleceği tartışılır bir durum-
da. Lakin hangi devlet, hangi blokta yer alırsa alsın dünya yüz yıllardır asıl yöneticileri
olan şirketler ve elitler tarafından yönetilmeye devam etmekte ve edecektir de. Petrol
şirketleri ve bankalar faiz aracılığıyla servetin belirli ellerde kalmasını sağlarken üretim
ve tüketim hızına fayda sağlar gibi gözükmekte ancak arka planda baltalamaktadır. Ka-
pitalist sistem serbest piyasa ekonomisi adı altında sömürüsünü yıllardır yapmakta ol-
duğu gibi yıllarca da yapacak gibi görünüyor. Kapitalist sistem ne yazık ki küreselleşen
dünyanın dayattığı bir sistemdir ve bunun dışına çıkmak pek olası değildir. Zira sosya-
list sistemle idare edilen devletler dahi kapitalist sisteme yaklaşmaya başlamıştır.
T ürkiye Cumhuriyeti ise kurulduğu ilk zamanlardan itibaren liberal ekonomik sis-
teme ılımlı yaklaşmış olsa da kapital (üretim) yetersizliğinden dolayı yıllarca pa-
zar olmaktan kurtulamamıştır. Ancak son yıllarda her geçen gün güçlenen libe-
ral profili bize gelecek adına, nasıl bir toplumda yaşayacağımızın sinyallerini vermekte-
dir.
Yazar: Emre Kuyucu