zeugma antik kenti

11
1 ZEUGMA ANTİK KENTİ Anadolu coğrafyası tarihsel dönemler boyunca çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmıştır. Bir çok kent, Anadolu coğrafyasının uygun iklim yapısı ve ticarete elverişli konumu sonucu insanların buralara kalıcı olarak yerleşmesi sonucu kurulmuştur. Bu kentler genellikle insanların suya olan gereksinimi ve suyun çok yönlü faydalarından yararlanılma isteğiyle nehir veya akarsu kıyılarına inşa edilmiştir. Zeugma antik kenti de bunlardan biridir ve bize o dönemin ince işçiliği ve modern sanatı hakkında mozaikleriyle, ev tipleriyle birlikte detaylı bilgiler sunmaktadır. Zeugma Antik Kenti, Anadolu’da kurulan diğer antik kentlerden biraz daha geç kurulmuştur. Örneğin Smyrna’daki Ephesos Antik Kenti günümüzden 8.000 yıl önce, Aksaray’daki Acemhöyük günümüzden 5.000 yıl önce kurulurken Zeugma günümüzden 2.300 yıl önce gibi bir zamanda kurulmuştur. Zeugma’nın bir diğer önemi de Birecik Barajı’nın tehlike teşkil etmesi sebebiyle yapılan Kurtarma Çalışmaları’dır. Kurtarılan Mozaikler Gaziantep’teki Zeugma Mozaik Müzesi’nde sergilenmektedir. Gaziantep ili, Nizip İlçesi, Balkıs/Belkıs köyü batısında, Fırat Nehri’nin iki yakası üzerine kurulu antik kent, Fırat’ın batı yakasındaki Selevka’da yapılan kazılarda, Paleolitik Çağ’a ait kesici taş aletler ele geçmiştir. Ayrıca Belkıs Köyü Doğusu’nda çıkarılan Tunç Çağı Mezarlığı, (Nekropolis) bölgede M.Ö. 3000’den beri yerleşimin olduğunu göstermektedir. Yerleşme, karşılıklı iki kent olarak Helenistik Dönem’de kurulmuştur. Antik yazarlardan Appian, güneyde kalan, Fırat’ın batı yakasındaki kentin Büyük İskender’in komutanlarından I. Seleukos Nikator tarafından ve Suriye yöneticisi olmasının hemen ardından, yaklaşık M.Ö. 300 yıllarında kurulduğunu bildirir. Zeugma’nın Tarihi ve Kent Yapısı Seleukos tarafından ilk kuruluşu sırasında Zeugma, birbirine köprü ile bağlı olan ve Fırat nehrinin iki yakasında karşılıklı duran ikiz kentlerden oluşmaktaydı. Nehrin batı kısmı komutandan dolayı Seleukeia, doğu kısmı ise Persli karısından dolayı Apamea olarak adlandırılmıştır. MÖ 162’de, başkentini Samosata’da (Samsat) kuran ve Seleukos İmparatorluğu’nu yıkan bir soy olarak Hellenistik Kommagene Krallığı ortaya çıkmıştır. Kentin yerleşim planında Zeugma, Seleukos-Pers kültürel kesişim noktası olarak yer alır. Bu, M.Ö. 1. yüzyıl boyunca, Geç Hellenistik Kommagene Kralı I. Antiokhos için özellikle önemli bir konu olmalıdır. Bir tarafta genetik olarak Persli, diğer tarafta Seleukoslu olan, Antiokhos’un resmi duruşu ve dini politikası, her iki kültürü birleştiren unsurlardır. Antiokhos’un, aslında Hellenik ve Zerdüşti inanç sistemlerinin bağdaştırıcısı olan resmi dini, birleştirilen Grek ve Pers tanrı / tanrıçalarının tapınımını geliştirmiştir. Birbirleriyle bağdaştırılmış kültlere sahip olarak, Kral, muhtemelen krallıkla birlikte kimliklendirilen çeşitli etnik gruplara başvurarak birçok sosyal kimliği oluşturmayı hedeflemiş olabilir. Kommagene Krallığı, muhtemelen Pers ve Hellenistik kültürel evrenle doğrudan bağlantılı olan jeopolitik nedenlerle bu şekilde yapmak zorunda kalmıştır. Zeugma’da karşılaşılan Hellenistik kent ve kült merkezlerinin çoğu Antiokhos zamanına tarihlenir. Kentin kült merkezlerinden elde edilen arkeolojik buluntuların ortaya çıkardığı verilere göre kent,

Upload: ankarauniversitesi

Post on 16-Nov-2023

0 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

1

ZEUGMA ANTİK KENTİ

Anadolu coğrafyası tarihsel dönemler boyunca çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmıştır. Bir çok kent, Anadolu coğrafyasının uygun iklim yapısı ve ticarete elverişli konumu sonucu insanların buralara kalıcı olarak yerleşmesi sonucu kurulmuştur. Bu kentler genellikle insanların suya olan gereksinimi ve suyun çok yönlü faydalarından yararlanılma isteğiyle nehir veya akarsu kıyılarına inşa edilmiştir. Zeugma antik kenti de bunlardan biridir ve bize o dönemin ince işçiliği ve modern sanatı hakkında mozaikleriyle, ev tipleriyle birlikte detaylı bilgiler sunmaktadır.

Zeugma Antik Kenti, Anadolu’da kurulan diğer antik kentlerden biraz daha geç kurulmuştur. Örneğin Smyrna’daki Ephesos Antik Kenti günümüzden 8.000 yıl önce, Aksaray’daki Acemhöyük günümüzden 5.000 yıl önce kurulurken Zeugma günümüzden 2.300 yıl önce gibi bir zamanda kurulmuştur. Zeugma’nın bir diğer önemi de Birecik Barajı’nın tehlike teşkil etmesi sebebiyle yapılan Kurtarma Çalışmaları’dır. Kurtarılan Mozaikler Gaziantep’teki Zeugma Mozaik Müzesi’nde sergilenmektedir.

Gaziantep ili, Nizip İlçesi, Balkıs/Belkıs köyü batısında, Fırat Nehri’nin iki yakası üzerine kurulu antik kent, Fırat’ın batı yakasındaki Selevka’da yapılan kazılarda, Paleolitik Çağ’a ait kesici taş aletler ele geçmiştir. Ayrıca Belkıs Köyü Doğusu’nda çıkarılan Tunç Çağı Mezarlığı, (Nekropolis) bölgede M.Ö. 3000’den beri yerleşimin olduğunu göstermektedir. Yerleşme, karşılıklı iki kent olarak Helenistik Dönem’de kurulmuştur. Antik yazarlardan Appian, güneyde kalan, Fırat’ın batı yakasındaki kentin Büyük İskender’in komutanlarından I. Seleukos Nikator tarafından ve Suriye yöneticisi olmasının hemen ardından, yaklaşık M.Ö. 300 yıllarında kurulduğunu bildirir.

Zeugma’nın Tarihi ve Kent Yapısı

Seleukos tarafından ilk kuruluşu sırasında Zeugma, birbirine köprü ile bağlı olan ve Fırat nehrinin iki yakasında karşılıklı duran ikiz kentlerden oluşmaktaydı. Nehrin batı kısmı komutandan dolayı Seleukeia, doğu kısmı ise Persli karısından dolayı Apamea olarak adlandırılmıştır. MÖ 162’de, başkentini Samosata’da (Samsat) kuran ve Seleukos İmparatorluğu’nu yıkan bir soy olarak Hellenistik Kommagene Krallığı ortaya çıkmıştır. Kentin yerleşim planında Zeugma, Seleukos-Pers kültürel kesişim noktası olarak yer alır. Bu, M.Ö. 1. yüzyıl boyunca, Geç Hellenistik Kommagene Kralı I. Antiokhos için özellikle önemli bir konu olmalıdır. Bir tarafta genetik olarak Persli, diğer tarafta Seleukoslu olan, Antiokhos’un resmi duruşu ve dini politikası, her iki kültürü birleştiren unsurlardır. Antiokhos’un, aslında Hellenik ve Zerdüşti inanç sistemlerinin bağdaştırıcısı olan resmi dini, birleştirilen Grek ve Pers tanrı / tanrıçalarının tapınımını geliştirmiştir. Birbirleriyle bağdaştırılmış kültlere sahip olarak, Kral, muhtemelen krallıkla birlikte kimliklendirilen çeşitli etnik gruplara başvurarak birçok sosyal kimliği oluşturmayı hedeflemiş olabilir.

Kommagene Krallığı, muhtemelen Pers ve Hellenistik kültürel evrenle doğrudan bağlantılı olan jeopolitik nedenlerle bu şekilde yapmak zorunda kalmıştır. Zeugma’da karşılaşılan Hellenistik kent ve kült merkezlerinin çoğu Antiokhos zamanına tarihlenir. Kentin kült merkezlerinden elde edilen arkeolojik buluntuların ortaya çıkardığı verilere göre kent,

2

Krallığın Fırat’taki bu iki dünyası arasındaki önemli pozisyonuna göre, Antiokhos gücünün Grek ve Pers kültürel alanlarının birleştirilmesinde kilit rol oynamış olmalıdır. Fırat üzerindeki Seleukeia ve aynı zamanda da Zeugma olarak bilinen kent, MÖ 63’te Seleukos ve Armenia’dan Roma’ya geçmiştir. Antiokhos’un MÖ 64’te Roma Generali Pompei ile Parthialılara karşı müttefik olmasından dolayı, Pompei Roma topraklarını güvende tutmak için Zeugma’yı Kommagene topraklarına ekler. MÖ 31’de, Roma İmparatoru Augustus’un hükümdarlığında, Kommagene Krallığı bir Roma eyaleti oluşturmuştur. Antiokhos Hanedanlığı, MS 72’de Vespasian tarafından tahttan indirilene kadar, torunları tarafından devam ettirilmiştir ve Kommagene Suriye’de Roma yetki alanının bir parçası olmuştur.

MS 1. yüzyılda Zeugma temel alınarak, Lejyon 10. Fretensis (MÖ 40’da Augustus tarafından kurulmuştur, ana lejyon üssü Kudüs’tür, arması domuzdur) ve Lejyon IV. Scythica (MÖ 42’de Marcus Antonius tarafından kurulmuştur, ana lejyon üssü Gaziantep’tir, arması oğlaktır) olarak adlandırılan iki Roma lejyonu ile birlikte, kentin stratejik önemi ve kozmopolit doğası daha da artmıştır. Ticaret yolları üzerindeki önemli pozisyonu ve gidiş-geliş yoğunluğu nedeniyle, Romalılar tarafından giriş vergisi almak için Zeugma seçilmiştir.

Zeugma, askeri ve dini merkezli bir kent olmanın yanı sıra, önemli bir ticaret kenti olarak da işlevini sürdürmüş ve gelişmiştir. İyi bilinen yapıların çoğu; M.Ö. 1. yüzyıl Antiokhos zamanı ve kentin MS 253’te Sasani Kralı Shapur tarafından yağmalandığı M.S. 3. yüzyıl arasındaki döneme tarihlenir. Sasani yağmalamasının ardından, kent yeniden yerleşim görmüş fakat eski zamanlarındaki gibi olamamıştır. Yazılı kaynaklar, Zeugma’dan, birçok ülkenin piskoposunun ikamet ettiği yer olarak bahseder. Bununla birlikte, buluntuların çoğu, 2000 yılında Packard Beşeri Bilimler Enstitüsü’nün (Packard Humanities Institute) sponsorluğuyla yapılan daha geniş kapsamlı kurtarma kazıları sırasında ortaya çıkarılmıştır. Bu kazılar, tüm Apamea’nın ve Seleukeia’nın bir kısmının su taşkınına maruz kalmak üzere olmasından dolayı, oldukça zor koşullarda yürütülmüştür. Birkaç Roma yerleşim kompleksi kazılmış ve bunlar içerisinde bulunan mozaikler ve freskler Gaziantep Müzesi’ne taşınmıştır. Pers ve Hellenistik kültür dünyaları arasında doğal bir sınır ve kesişim noktası olmasıyla ilişkili stratejik pozisyonundan dolayı Antik Zeugma; çeşitlilik gösteren etnik yapıların, dinlerin ve mesleklerin temsilcileri arasında alışılmış kültürlerarası çatışmalara sahne olmuştur. Bunlar, bölgesel Sami nüfusunu, Greko-Makedon göçmenlerini, esnafları ve kentin imparatorluğa katılımından sonra orada yaşayan eski askerleri, lejyonerleri ve memurları, buna ilaveten Fırat Nehri’ni geçerken buradan geçmiş olması muhtemel seyyahları da içine alır.

Dolayısıyla, Zeugma’daki, Arkeolojik bulguları, tarihsel konteksteki gelişimiyle birlikte kombine ederek birçok bilim dalına çağrı yapan araştırmalarda, kenti büyüleyici kılan maddi kültür, kültürel sentez, senkretizm, kimliklerin çeşitliliği ve belirsizliği ile karakterize edilmiştir. Zeugma’daki buluntuların en belirgin bölümü, esas Roma kentinde Hellenistik yerleşimin genişlemesi ile aynı zamana, MÖ 1. yüzyıldan MS 3. yüzyıla kadarki döneme tarihlenir. Zeugma’nın bu dönemdeki değişimi ile ilgili araştırmamız kentin dokusuna, mimarisi ve şehir yaşamına, dinine, gömü geleneği ve aile içi yaşamına ait olan mimari dekorasyona odaklanmıştır. Mimari unsurlar, mozaikler, heykeltraşlık eserleri, sikkeler ve kentte yürütülen kazılarda ele geçen yazıtlar, daha önce bölgedeki diğer önemli kentlerden

3

elde edilerek yayınlanan buluntularla karşılaştırılarak bir çerçeve içinde değerlendirilmiştir. Arkeolojik bulgulara dayalı olarak, ikiz kentler Seleukeia ve Apamea, en az üç grup halinde kenti çevreleyen duvarlara sahiptir. Arkeolojik bulgular, Agora olarak adlandırılan Hellenistik kent merkezinin, düz bir zeminin çıkıntılı bir parçası üzerinde Fırat Nehri’ne hâkim bir noktada uzandığını gösterir.

Kurtarma çalışmaları sırasında bir Ticaret Yapısı ortaya çıkmıştır. Çoğu mimari parçanın daha geç dönemlerde ya orijinal dizayna sahip ya da sonradan eklenmiş olan birkaç İon ve Korint düzenindeki parçayla birlikte yeniden kullanılmış olmasına rağmen, birkaç Dor ve İon düzenindeki parça Ticaret Yapısı’nın stoasının Dor düzeninde olduğu fikrini verir. Ticaret yapısının ve agoranın çevresindeki toprak dolguda bulunan seramikler, M.Ö. geç 4. yüzyıl ve 3. yüzyıla ait, kalıp yapımı kâseler ve ithal sırlı çanak-çömlekleri içerir. Bu seramikler, kentin Seleukos tarafından kuruluşu sırasında, bu alanın hâlihazırda kentin ticaret merkezi ve halk merkezi olduğunu ortaya koyar. Odalardan birinde, neredeyse 65 bin civarında bulla bulunmuştur veya mühür tomarları için kullanılan kil baskılar ele geçirilmiştir. M.Ö. geç 1. yüzyıldan M.S. 3. yüzyıla kadarki dönemdeki kullanımlarında; şairleri, filozofları, tarihçileri ve mitolojik figürleri içeren diğer önemli figürlerin yanı sıra Geç Hellenistik ve Roma hükümdarlarının portrelerini de taşırlar. Odaların kullanımı, MS 253’te Sasani saldırısının neden olduğu bir yangınla sona ermiştir. Ticaret yapısı içindeki bu arşiv odası, muhtemelen ticari iş yürütülen bir alan veya kent sakinlerinin kredi sözleşmeleri yaptıkları yer olan Chrematisteria’dır. Agora’nın kuzey ucunda, dörtgen duvarların içerisinde geniş yuvarlak bir yapının kalıntıları, olasılıkla bir Temenos, bulunmuştur. Yapı, yuvarlak sütun sırası oluşturmak için kullanılan sütunların temellerini tahrip etmiştir. Bu yapının çevresinde ele geçen iki stel, bu yuvarlak yapının I. Antiokhos zamanındaki bir Temenos olduğu düşüncesini güçlendirir. Arka tarafta yazıtı olan stelin bir yüzünde sol tarafta yer alan tasvirde, Antiokhos, Tanrı Apollon ile el sıkışır pozisyondadır. Yazıtta, Antiokhos, kendisinin yeni kült alanı için göreve başladığını duyurur ve kutsal bir alanı üç tanrıyla - Zeus Oromastes (Ahuramazda), Apollo Mithras Helios Hermes (Apollo), ve Artagnes Hermes Ares (Herakles) - tanımlar. Bu yapının ne işlevinin ne de tarihinin belli olmasına rağmen, steller, mekânın, hükümdar kültü ve Antiokhos tarafından kaynaştırılan tanrılar için bir temenos olarak yapıldığını gösterir.

Kentin en önemli kült alanlarından biri, ilk kazı çalışmaları 2008 yılında başlayan, tepesinde tapınaklı bir kutsal alanın da bulunduğu Belkıs Tepe’nin en üst noktasında yer alır. Bu düz alan, kentin en erken burcuyla örtüşen, düzensiz, çokgen bir yapı oluşturur. Strabon’un Seleukeia’yı “Mezopotamya’nın iç kalesi” olarak tanımlaması göz önünde bulundurulursa, bu kalenin Hellenistik Dönem’de inşa edildiği düşünülebilir. Belkıs Tepe’nin en erken katmanları için herhangi bir tarih öne süremediğimiz halde, bazı Demir Çağı çanak çömlek parçaları yüzeyden toplanmış ve 2008 yılında tapınakta açılan, Belkıs Tepe’nin MÖ 9. ve 8. yüzyıllarda işgal edildiğini gösteren çukurlarda bulunmuştur. Belkıs Tepe’nin Demir Çağı dini yapısına dikkat çeken, Demir Çağı’na ait Samice bir yazıt son yıllarda bulunmuş olan bir bazalt blok üzerine yazılmıştır. Neredeyse düz olan bu akropolis platosunda bir tapınak yer alır. Bugün, sadece podyum kısmı görülebilmektedir. Bununla birlikte, bazı mimari parçalar yüzeyden bulunmuştur. Tapınak, MS 2. ve 3. yüzyıla ait Roma sikkelerinde betimlenen kentin en önemli anıtsal yapılarından biri, prostylos planlı bir tapınak olmalıdır.

4

Tapınakta bulunan kült heykeli ve Roma Dönemi’nden günümüze ulaşan nümizmatik buluntular temel alınarak, tapınağın, Tyke, Zeus Kataibates’e veya Kommageneli bir şahısa ithafen yapılmış olabileceği konusunda çeşitli düşünceler vardır. Belkıs Tepe’de iki parçaya ayrılmış şekilde bulunan kült heykeli, önceleri, Tykhe olarak tanımlanmıştır ve bu nedenle Tykhe kentin tek ana tanrıçası olarak ileri sürülmektedir. Figürün önceleri Tykhe olarak kimliklendirilmesine rağmen, heykeli belirli bir Tanrıça olarak tanımlayacak yeterli somut veriler yoktur. Geçen yıl yapılan son araştırmalar, tahtın sağlam kalmış sağ tarafının önündeki çukuru da içermiştir ve tanrıçanın olası kimliği için ipucu sunabilecek bir buluntu gün ışığına çıkarmıştır.

Bu, hassas bir şekilde oyulmuş, tahtın sağ tarafına konumlandırılmış kanatlı bir erkek arslan kabartmasıdır. Kedigillerin fiziksel özelliklerini belirlemek oldukça zor görünse de, hafif eğik başının analizi, onu sfenks veya grifondan1 farklı kılar. Açık ağzı ve çene özellikleri, derin göz çukurları, başındaki ve göğsünün üstündeki yele kısımları belirgindir ve bu onu kanatlı bir aslan olarak tanımlamamızı sağlar. Kanatlı-aslan figürü, Antik Sami dünyasında olduğu gibi Antik İran ve Makedonya’da da alışılagelmiş bir tasvirdir. Zeugma kanatlı aslanı, muhtemelen, Tanrıça’nın kimliğini, Ana Tanrıça ve Astarte/Anahita veya Hera veya Atargatis olarak tanımlamaya yardımcı olan dinsel bir refakat varlığıdır. Bu tanımlama belirsiz ve karmaşık görünebilir fakat Samosata civarından Lucian da, Atargatis ya da Suriye’ye özgü Tanrıça’nın, Greklerin farklı kişilikler yüklediği ve farklı isimlerle bilinen birçok üstünlüğü ve gücü içinde barındıran betimlemesini yaparken ayrıntılı niteliklerini anlatarak aynı şekilde kafa karıştırır. Geçen yılki çalışmaların en önemli buluntularından biri, daha önce bahsettiğim bazalt üzerine yazılmış Demir Çağı yazıtıdır. Sami dilinde, muhtemelen Aramice veya bölgede veya Kuzey Suriye’de Sam’al’da (Zincirli) konuşulan Samalice dilinde yazılmıştır.

Bu yazıt, Belkıs Tepe’deki kültlerin karakterine dair birçok soruyu beraberinde getirir. Çünkü Sama’al bölgesinin baş tanrısı, Greklerde karşılığı Zeus olan kuzeybatı Sami fırtına ve yağmur tanrısı Hadad idi. Tapınaktaki kazılar, Tykhe olarak bilinen heykelle aynı boyutta olan diğer bir oturan ve tahta çıkan kült heykeli parçasını gün ışığına çıkarmıştır. Figür himation2 giyer ve muhtemelen altında khiton3 vardır. Figürün örtülü olan kalça kısmı ve alt kısmını içeren korunmuş parçaları bir koltukta yastık üzerinde oturur gibidir. Üst gövde bel kısmından itibaren kırıktır ve figürün bacakları birkaç parçaya bölünmüş gibidir ve şuan eksiktir. Bu oturan iki kült heykeli, muhtemelen aynı zamana tarihlenir fakat tarih belli değildir, gene de ilk değerlendirmeler Hellenistik Dönem’i, olasılıkla M.Ö. 1. yüzyılı işaret eder. Kült heykelleri burada, farklı etniklerin yerleştiği bu sınır kentine kuşkusuz anlam kazandıran, yerli Mezopotamya, Sami ve Pers tanrı/tanrıçalarının Hellenistik betimleme, sentez veya seçilmiş karışımı olabilir.

Evler, içinde sahiplerinin kültürel, kurumsal, etnik ve sosyal kimliklerini barındıran özel yaşam alanlarıydı. Aslında, kimliklendirmeyle ilişkili sorularımız için oldukça önemli veriler sunmaktadırlar. Daha küçük buluntular, alanların günlük kullanımına dair bazı ipuçları

1 ‘’Baş ve kanatları kartal, gövdesi ise aslan biçiminde olan mitolojik yaratık.’’2‘’ Eski Yunan’da pamuktan yapılmış, kadınlar ve erkeklerin giydiği dikdörtgen biçimindeki pelerin.’’3 ‘’Eski Yunan’da giyilen ketenden yapılmış, omuz üzerinden tutturulan dikişsiz giysi.’’

5

sunarken özellikle mimari dekorasyon, ev sahiplerinin zevki, yaşam biçimi ve zihinsel dünyasını yansıtma özelliğine sahiptir. Zeugma’daki mozaikleriyle iyi bilinen Roma evleri, esnaflar, Roma yöneticileri ve eski askerler gibi çeşitli sosyal statüye sahip kişilere ait olmalıdır. Şehirlerin çoğu ikamet alanlarından oluşur. Genel olarak evler, Grek ve Roma yerleşim mimarisi bir kombinasyonunu sergiler. Roma unsurları Hellenistik evlere, Roma dönemi boyunca inşa edilen evlerin Grek unsurlarını da içerdiği dönemde, MS 1. yüzyıl başlarında eklenmeye başlamıştır. Zeugma’da Roma evlerini süsleyen mozaikler, Samosatalı Zosimos gibi sanatçıların çalışmalarıyla birlikte bugün Gaziantep Müzesi’nde sergilenmektedir. Genellikle, Zeugma’da MS 2. – 3. yüzyıllara tarihlenen Roma evlerinde bulunan figürsel mozaikler, Grek mitolojisinden sahneler betimler, bazılarında Grekçe yazılar vardır. Özel sahneler seçmek için çeşitli etmenler rol oynamış olmalıdır. Bilinen hikâyeleri betimleyen sahneler, evlerin sahiplerine ait olan kişiye özel düşünsel alanda uygulanan sahne kategorisine girer. Bu nedenle kişiye özel bir alanda yer verilecek olan sahnenin seçiminde birincil faktör sahnenin işlevidir. Örneğin, avluda impluvia4 olarak bilinen sığ havuzlar veya peristildeki5 açık alanlar için, genellikle suyla ilişkili sahneler seçilmiştir. Burada görüldüğü gibi, Danae Evi olarak adlandırılan yerde impluvium olarak işlev gören peristil alanı betimleyen mozaik, Danae ve Perseus’un Seriphos kıyısında bir balıkçı tarafından kurtarılış anını betimler. Benzer bir şekilde, Poseidon ve Okeanos Evleri olarak adlandırılan peristil alandaki mozaikler su tanrı/ tanrıçalarını ve su yaratıklarını betimler. Hyginus’un Masallar (Fabulae) adlı eserinde bahsedilen, Theonoe ve Leukippe’i yani kendi kız kardeşine aşık olan bir kadını anlatan destanı konu alan bir mozaik, triclinium6 veya akşam yemeği odasının merkez emblematasında bulunmuştur. Ünlü oyun yazarlarının benzer hikâyeleri ve oyunları, özellikle tricliniumlarda (akşam yemeği salonlarında) akşam yemeği sonrası eğlencesi olarak yerini alan ezberden okumalar için oldukça popülerdir. Mozaikler üzerine son araştırmalar, yazıtlar ışığında daha yakından incelendiği zaman karakterlerin kişiliğini açığa çıkarmıştır, Theonoe mozaiği ve eksik olan tiyatro oyununu temsili arasında olası bir ilişkiyi gösterir. Bu gibi eğlenceler için Antakya’nın da ünlü olduğunu hesaba katarsak, benzer tipteki eğlencelerin Zeugma’daki evlerin tricliniumlarında da ünlü olduğunu tahmin edebiliriz. Zeugma’dan gelen “eğlence düzenleyen kişiler ve diğerlerine’’’e örnek, Dura-Europos’taki dippinto yazıtında yer alır, Zeugma’nın, evlerde özel akşam yemeği partileri düzenleyen benzer eğlence düzenleyicileri için bir merkez konumunda olduğuna işaret eder.

Plutarch, Menander’in oyunlarının triclinium’daki ziyafetlerde çok sık canlandırıldığından bahseder. Örneğin, misafir kabul salonunda bulunan ve Menander’in bu ünlü oyununu betimleyen Synaristosai mozaiği, Zeugma’daki düşünsel alanın doğası için iyi bir işarettir. Dahası, bu sahneler muhtemelen, ev sahiplerinin zihinsel sınıfını misafirlerine betimlemek için seçilmiştir. Kazı yapılan diğer bir Roma evinde, Grek mitolojisinin 9 mousasını (ilham perileri) betimleyen bir mozaik bulundu. Bu mozaik, muhtemelen akşam yemeği odası olan merkez emblematayı süslemekteydi. Yazarlar, şairler, müzisyenler, tarihçiler ve filozoflar için esin kaynağı olan 9 mousa, clipea olarak bilinen madalyonlar üzerinde betimlenmiştir. Merkezdeki ana madalyon üzerinde, Kalliope onu çevreleyen diğer 4 ‘’Antik Roma yapılarının avlusunda bulunan, çatıdan akan suyun toplandığı ve alttaki sarnıca aktarıldığı yapılardır.’’5 ‘’Etrafı surlarla çevrili avlu.’’6 ‘’Latince yemek yeme odası’’

6

mousalarla birlikte betimlenmiştir. Diğer bir evde, peristil yanındaki vestibule, Dionysos ve Ariadne’nin düğününü konu alan bir mozaikle süslenmiştir; köleler düğün hediyeleri getirmekte ve müzisyenler bu düğünü kutlamaktadırlar. Burada, Dionysos ve Ariadne mozaiğinin, akşam yemeğine veya şölene yaklaşan misafirleri selamlayan bir sahne olarak işlev gördüğünü görüyoruz. Zeminde Dionysos ve Ariadne ile dekore edilmiş olan vestibule, Ksenephon’un eseri ‘Şölen’de betimlendiği gibi akşam yemeği eğlencelerinin sonunda oynanan Dionysos ve Ariadne ile kişileştirilen pandomim oyunlarının oynandığı yer, kabul ve gösteri odası olarak işlev görmüş olmalıdır. Mozaikler olasılıkla evin sahibini, misafirlere belirgin bir fikir vermek için doğrudan ve yaratıcı olarak sunulmuş, düşünsel ve mitolojik temalarla ilişkilendirir. Oysa kültürel kimlik kendilerine özgü kültürel, etnik kimliklerini biçimlendiren ve sosyal statülerini tanımlayan kalıba uymak zorundadır. Şehri bölen ve diğer önemli şehirlerle bağlayan antik yolların çevresinde yer alan Zeugma nekropolleri, bu yoğun kullanımı olan yolların kavşak noktasında yer alan sosyo-kültürel kimliklerin çeşitliliğini ortaya koyar.

Nekropollerde, M.Ö. geç 3. yüzyıl ve bazı mezarların M.S. 3. yüzyıla kadar kullanımından dolayı, M.S. 3. yüzyıl arasındaki döneme ait gömü geleneklerinin çeşitliliği belirgin bir şekilde görülmektedir. Bu zincir, Erken Greko-Makedonyalı Grek sakinlerinin kayaya oyma lahit mezarlarından, Geç Hellenistik ve Erken İmparatorluk Dönemi Tümülüsleri, Geç Hellenistik ve Erken İmparatorluk Dönemi lokulus tipi mezarlar, İmparatorluk Dönemi’nden kayaya oyma arkosolium mezar odalarına kadar gider. Hellenistik Nekropoller kentin doğu kısmında, MS 2. ve 3. yüzyıla Roma yerleşim bölgesi altında kalır. Kavşak noktasındaki bu sınır kentinin kozmopolit nüfusunun talebiyle ilişkili olarak çeşitli gömü tipleri bir arada bulunmaktadır. Ev içi ve mezar konteksleri7 içinde bugüne kadar bulunan yazıtlar ve grafiti, çoğu kişi isimlerinin Grekçe olduğunu gösterir. Bununla birlikte genellikle Sami kökenlidirler.

İkinci grup Latin isimlerinden oluşur. Bugüne kadar sadece bir tane Yahudi ismi karşımıza çıkmıştır. İki tane eski Suriye yazıtı vardır, biri Seleukeia’dan diğeri ise MS 191’e tarihlenen Apamea Nekropolü’nden bulunmuştur. Roma Dönemi mezar sahipleri, kayaya oyma mezar odaları üzerinde portre kabartmalarıyla betimlenirler. Kazınmış kimlikler ve kendilik tasarımı çeşitlidir. Bunlar, Doğu Grek ve Kuzey Suriye’nin heykeltraşlık eserlerinin ikonografik âdetini ve ayrıca Batı Roma Dünyasının cenazeyle ilişkili portre heykeltıraşlığını takip eder.

1996 ve 2000 yıllarındaki kazılardan sonra yapılan kısa ve kısıtlı kazı çalışmasında Zeugma’nın merkezinde yer alan tiyatro ortaya çıkarılmıştır. Zeugma Tiyatrosu bize Zeugma tarihi hakkında önemli bilgiler vermektedir. Buna göre kent M.S. 5. Yüzyıla kadar tamamıyla terk edilmiştir. Çünkü bu tarihlerden sonra hiçbir bulguya rastlanılmamıştır. Yapılan kazılarda Zeugma Tiyatro’sunun amfi tiyatro tarzındaki oturma sıraları ortaya çıkarılmıştır. Bu tiyatro kalıntıları jeolojik nedenlerden dolayı Ege’deki tiyatrolar kadar sağlam kalamamıştır. Çünkü Zeugma nispeten çöl iklimine yakın bir iklime sahip ve bu nedenle de taş yapısı fazla sağlam değildir.

7 ‘’Kemer, veya evin içindeki bağlantı noktalarının olduğu sütunlar.’’

7

Zeugma, Tiyatro Yapıları.

Zeugma’nın Konumu

8

Mozaikler

9

Resim 1. Mousalar

Resim 2. Polyhymnia

10

Resim 3. Çingene Kızı. Zeugma’nın simgesi haline gelen Çingene Kızı mozaiğinin ne yazık ki büyük bir kısmı tahrip olmuş bir halde ortaya çıkarılmıştır.

Resim 4. Synaristösai Mozaiği

11

Kaynakça

C. Abadie-Reynal et al.,’’Zeugma Tiyatrosu Kazısı’’, Kazı Sonuçları Toplantısı 27.1, (2006), 331-338.

K. Görkay, ‘’Zeugma Roma Dönemi Konutları’’ Arkeoloji ve Sanat/Journal of Archeology & Art 141 (Eylül-Aralık 2012), VII-XVII.

K. Görkay. ‘’Yeni Araştırmalar Işığında Zeugma’’, Türk Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü Haberler (Mayıs 2012/Sayı 34).

K. Görkay, ‘’Zeugma’’, Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, Cilt 3, sf. 1653, Y.E.M. Yayınları, İstanbul, 1997.

K. Görkay, ‘’Zeugma Fırat’ın Köprüsü’’, Aktüel Arkeoloji, 17, (2010), sf. 144-151.

R. Ergeç, ‘’Belkıs/Zeugma Kurtarma Kazısı 1992’’, Müze Kurtarma Kazıları Semineri 4, 1994, 321-327

Yasemin Er, Klasik Arkeoloji Sözlüğü,