geleneksel mimari uygulamalarının yorumlanması

6
6 th International Advanced Technologies Symposium (IATS’11), 16-18 May 2011, Elazığ, Turkey 75 Interpration of Traditional Architectural Applications Abstract — The cities, environments and buildings we live in have been the result of change since old times. In the course of time, together with the changes in the socio-culture and value judgments, all of the economic and technological changes have reflected into architecture. As a result, in the urban environment and architectural residences, the contemporary solutions have been provided. Yet, these solutions do not make people happy in structure, form and appearance. In this study, it has been tried to examine today’s designs, and interpret traditional urban and architectural designs in order to light the way for future’s designs. KeywordsTraditional architecture, Turkish house I. GİRİŞ APAY bir çevre insanların, fizyolojik ihtiyaçları ile amaçlarını gerçekleştirmeleri için gerekli özel davranış örüntülerini sergileyerek, insanların ihtiyacı olan, psikolojik koşulları, belli simgesel ve etkileyici görevleri karşılamalıdır. Yapay bir çevrenin kendinden beklenenleri verebilmesi, geçmişten esinlenerek geleceğe ışık tutabilmesi için, eski kent ve mimari mekanların karakteristikleri ile geçmişinin iyi bilinmesi gerekir. Kentin yeri, jeomorfolojik yapısı ve tarihi gelişiminde kentsel mekanda insanların beklentilerinin kentsel çevre ve oluşumunun problem kaynağı olduğunu özellikle burada vurgulamak gerekir. Özellikle hızlı nüfus artışı, ekonomik ve sosyolojik bakımlardan pek çok sorunu da beraberinde getirmektedir. Fakat bugün için nüfus artışı olmayan kentlerde de pek çok sorunlar vardır. Konu, bina ölçeğinde düşünülürse, ikinci, üçüncü evini yaptıran, acil bir eve gereksinimi olmayan bir kişinin yaptırdığı binalarda da mimari değerler açısından pek çok çarpıklıklar vardır. Bu çarpıklıklar genellikle strüktürde, görünüşte, mekan zenginliğinin olmayışında görülmektedir. Bugün eski mimari eserlerden hayranlıkla söz ettiren eskiden uygulanmış prensiplerin günümüz ve gelecek yılların mimari ürünlerine ışık tutması düşüncesinden hareketle bu çalışma yapılmıştır. II. ESKİ MİMARİ MEKANLARIN YAPISAL ÖZELLİKLERİ Eski Türk kent mekanları ve mimari mekanlarının oluşumuna etki eden faktörler vardır. Bu faktörler etkilerini, hem kentsel, hem de kırsal alanlarda göstermişlerdir. Jeolojik, sosyolojik ve iklimsel verilerden etkilenerek ortaya çıkan kentsel çevre planlaması ve mimari mekanların karakteristikleri, Türkiye’de bölgelere göre değişiklik göstermektedir. Yapılarda “rüzgar istikametleri ve tercih edilen güneş yönleri Anadolu’dan Çin’e kadar bütün Asya topraklarında kentin ve konutun planlamasında en önde gelen faktör olmuştur [1]. Bu hususlar ve malzeme tekniklerinin icaplarına sıkı sıkıya bağlılık Anadolu Türk evi için, en önemli özellik olmuştur. Torosların güneyinde, özellikle kıyı bölgelerindeki iklim ile yüksek platolardaki iklim arasındaki farkların konut mimarisine yansıdığı görülür. Eski kentsel mimari ve konut mimarisindeki değişiklikler bir bütün olarak incelendiğinde, tasarımda, strüktürde, uygulamada ve prensip1erde bazı ortak karakteristiklerin olduğu göze çarpmaktadır. Anadolu’da eski kentsel mimari ve konut mimarisinde ortak karakteristikler şunlardır: A. Eski Mimari Ürünlerin Strüktürel Özellikleri Zengindir Eski mimarı yapılarda strüktür, yapının bulunduğu bölgenin coğrafi, sosyal, ekonomik, jeolojik ve iklimsel yapısına göre değişmektedir. Yapılar ya taş ya da ahşap iskeletli dolgu (kil) yapı ve sıva olarak yapılmıştır. Duvarların yapısında kullanılan taşların büyüklüğü ortalama bir ölçünün dışına çıkmaz. Özellikle taşların uzunluğu yüksekliğine oranla oldukça fazladır. Hatta taşların tuğla gibi yontulduğu da görülmektedir [2]. Yapıda stabiliteyi sağlamak için duvarların aralarına hatıl olarak ahşap elemanların atıldığı ya da duvarın ana yapım malzemesinden değişik cins ve özelliklerde yassı karakterli malzemeler kullanıldığı görülmektedir. Bilindiği üzere hatıllar ahşap, beton, betonarme, taş vb. malzemelerden yapılabilir. Hatılların, duvarlarda stabiliteyi sağlama yanında, yukarıdan gelen yükleri dağıtma gibi işlevleri vardır (Şekil 1). Eski Türk mimari ürünlerinde açıklıkların geçilmesi, yassı çatı (dam), çatı, kubbe ve tonoz gibi yöntemlerden biri uygulanarak gerçekleştirilmiştir. Yassı çatıların uygulama yönteminde; kalınlığı yetersiz ve bundan dolayı sık aralıklarla Geleneksel Mimari Uygulamaların Yorumlanması S. Oymael 1 , H. Kıran Çakır 2 , Ö. Sallı Bideci 3 1 Trakya Üniversitesi, Edirne, Türkiye, [email protected] 2 Trakya Üniversitesi, Edirne/Türkiye, [email protected] 3 Kırklareli Üniversitesi, Kırklareli/Türkiye, [email protected] Y

Upload: independent

Post on 18-Nov-2023

0 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

6th International Advanced Technologies Symposium (IATS’11), 16-18 May 2011, Elazığ, Turkey

75

Interpration of Traditional Architectural

Applications Abstract — The cities, environments and buildings we live in

have been the result of change since old times. In the course of time, together with the changes in the socio-culture and value judgments, all of the economic and technological changes have reflected into architecture. As a result, in the urban environment and architectural residences, the contemporary solutions have been provided. Yet, these solutions do not make people happy in structure, form and appearance. In this study, it has been tried to examine today’s designs, and interpret traditional urban and architectural designs in order to light the way for future’s designs.

Keywords— Traditional architecture, Turkish house

I. GİRİŞ

APAY bir çevre insanların, fizyolojik ihtiyaçları ile amaçlarını gerçekleştirmeleri için gerekli özel davranış

örüntülerini sergileyerek, insanların ihtiyacı olan, psikolojik koşulları, belli simgesel ve etkileyici görevleri karşılamalıdır.

Yapay bir çevrenin kendinden beklenenleri verebilmesi, geçmişten esinlenerek geleceğe ışık tutabilmesi için, eski kent ve mimari mekanların karakteristikleri ile geçmişinin iyi bilinmesi gerekir.

Kentin yeri, jeomorfolojik yapısı ve tarihi gelişiminde kentsel mekanda insanların beklentilerinin kentsel çevre ve oluşumunun problem kaynağı olduğunu özellikle burada vurgulamak gerekir. Özellikle hızlı nüfus artışı, ekonomik ve sosyolojik bakımlardan pek çok sorunu da beraberinde getirmektedir. Fakat bugün için nüfus artışı olmayan kentlerde de pek çok sorunlar vardır.

Konu, bina ölçeğinde düşünülürse, ikinci, üçüncü evini yaptıran, acil bir eve gereksinimi olmayan bir kişinin yaptırdığı binalarda da mimari değerler açısından pek çok çarpıklıklar vardır. Bu çarpıklıklar genellikle strüktürde, görünüşte, mekan zenginliğinin olmayışında görülmektedir. Bugün eski mimari eserlerden hayranlıkla söz ettiren eskiden uygulanmış prensiplerin günümüz ve gelecek yılların mimari ürünlerine ışık tutması düşüncesinden hareketle bu çalışma yapılmıştır.

II. ESKİ MİMARİ MEKANLARIN YAPISAL ÖZELLİKLERİ

Eski Türk kent mekanları ve mimari mekanlarının oluşumuna etki eden faktörler vardır. Bu faktörler etkilerini, hem kentsel, hem de kırsal alanlarda göstermişlerdir. Jeolojik, sosyolojik ve iklimsel verilerden etkilenerek ortaya çıkan kentsel çevre planlaması ve mimari mekanların karakteristikleri, Türkiye’de bölgelere göre değişiklik göstermektedir.

Yapılarda “rüzgar istikametleri ve tercih edilen güneş yönleri Anadolu’dan Çin’e kadar bütün Asya topraklarında kentin ve konutun planlamasında en önde gelen faktör olmuştur [1]. Bu hususlar ve malzeme tekniklerinin icaplarına sıkı sıkıya bağlılık Anadolu Türk evi için, en önemli özellik olmuştur. Torosların güneyinde, özellikle kıyı bölgelerindeki iklim ile yüksek platolardaki iklim arasındaki farkların konut mimarisine yansıdığı görülür.

Eski kentsel mimari ve konut mimarisindeki değişiklikler bir bütün olarak incelendiğinde, tasarımda, strüktürde, uygulamada ve prensip1erde bazı ortak karakteristiklerin olduğu göze çarpmaktadır. Anadolu’da eski kentsel mimari ve konut mimarisinde ortak karakteristikler şunlardır:

A. Eski Mimari Ürünlerin Strüktürel Özellikleri Zengindir Eski mimarı yapılarda strüktür, yapının bulunduğu bölgenin

coğrafi, sosyal, ekonomik, jeolojik ve iklimsel yapısına göre değişmektedir. Yapılar ya taş ya da ahşap iskeletli dolgu (kil) yapı ve sıva olarak yapılmıştır. Duvarların yapısında kullanılan taşların büyüklüğü ortalama bir ölçünün dışına çıkmaz. Özellikle taşların uzunluğu yüksekliğine oranla oldukça fazladır. Hatta taşların tuğla gibi yontulduğu da görülmektedir [2].

Yapıda stabiliteyi sağlamak için duvarların aralarına hatıl olarak ahşap elemanların atıldığı ya da duvarın ana yapım malzemesinden değişik cins ve özelliklerde yassı karakterli malzemeler kullanıldığı görülmektedir. Bilindiği üzere hatıllar ahşap, beton, betonarme, taş vb. malzemelerden yapılabilir. Hatılların, duvarlarda stabiliteyi sağlama yanında, yukarıdan gelen yükleri dağıtma gibi işlevleri vardır (Şekil 1).

Eski Türk mimari ürünlerinde açıklıkların geçilmesi, yassı çatı (dam), çatı, kubbe ve tonoz gibi yöntemlerden biri uygulanarak gerçekleştirilmiştir. Yassı çatıların uygulama yönteminde; kalınlığı yetersiz ve bundan dolayı sık aralıklarla

Geleneksel Mimari Uygulamaların Yorumlanması

S. Oymael1, H. Kıran Çakır2 , Ö. Sallı Bideci3

1Trakya Üniversitesi, Edirne, Türkiye, [email protected] 2Trakya Üniversitesi, Edirne/Türkiye, [email protected]

3Kırklareli Üniversitesi, Kırklareli/Türkiye, [email protected]

Y

Geleneksel Mimari Uygulamaların Yorumlanması

76

yerleştirilmiş olan dörtgen ya da daire kesitli ahşaplardan (ki bu ahşap elemanlar genelde katran ağacından yapılmıştır) oluşmuş bir yatak üzerine, dikine istikamette çalı çırpı, ağaç dalları, ağaç kabuğu ya da tahta kaplanmıştır. Bu sistem üzerine ise balçık, balçığın güneş ışınlarından çatlamasını, üzerinde dolaşanların fiziki etkilerinden zarar görmelerini önlemek için taş kırıkları serilmiştir [2].

Şekil 1: Bina cephesinde hatıl görünüşü.

Çatı yapımında kaplamalar ve eğim iklime bağlı olarak

değişir. Alaturka kiremitlerle yapılan kırma çatılar, Doğu Anadolu Bölgesi dışında hemen hemen tüm bölgelerde görülebilmektedir. Toprak dolgulu yassı çatı türü ise genelde Orta Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’nde görülür (Şekil 2).

Şekil 2: Eski mimari yapılarda yassı çatı.

Kapıların eşik kısımlarında, balçık tabanın bozulmasını

önlemek için ahşap elemanlar, kapıların iki yanında ise dikine yonu taşlar kullanılmıştır. Kapı pencere açıklıklarının geçilmesinde kullanılan taş kemerler ya da ahşap lentolar eski Türk evlerinin karakteristiklerindendir.

Eski Türk mimari yapılarında temel strüktüründe de değişik uygulamalar görülmektedir. Büyük ve ağır yapılarda temeller, önce sağlam bir zemine kadar açılan temel çukurlarına yerleştirilen ahşap ızgaralar üzerine oturtulmuştur. Konut yapıları gibi küçük yapı temelleri ise, sağlam zemine kadar

açılan çukurlara taş dolgu şeklinde yapılmıştır. Fakat yapılarda temelin büyük kaya-taş zemin üzerine oturtulmasının daima tercih edildiği anlaşılmaktadır [2]. Şekil 3 ve 4’te kayalık zemine oturtulmuş eski bir Türk evi görülmektedir.

Şekil 3: Kayalık zemine oturtulmuş eski Türk evi-Harput.

Şekil 4: Eski mimari yapılarda hatıl, döşeme kirişlemesi ve

temel strüktürü [2].

B. Eski Nesillerin Yaşam Tarzı Sonucu Mekanlar Büyük ve Sayıca Fazla Tutulmuştur Bugün için geçersiz olmakla birlikte, eskiden büyük ataerkil

bir aile yapısı sonucu aile büyüklükleri 30 kişiye kadar çıkabilmekte idi. Bu durum, Türklerde yeni bir ikamet prensibini ortaya çıkarmıştır. Aşağıda (Şekil 5), bu yeni ikamet prensibine örnek olarak bir ev planı verilmiştir. Dış görünüş bakımından Diyarbakır evleri ile akrabalık göstermesine karşın, Ankara’dan örneklediğimiz bu planda iki mutfak görülmektedir. Ailede baba, evlendirdiği oğlunu kendi gözetiminde bağımsız yaşama hazırlamak istemesi iki mutfaklı tasarımın çıkış noktasıdır. Bu nedenle iç bahçenin üst ve alt kısımlarındaki her iki binanın içinde birer mutfak

S. Oymael, H. Kıran Çakır, Ö. Sallı Bideci

77

oluşturularak birer bütün sağlanmıştır. Bu çözüm, haremlik ve selamlıkla açıklanamaz. Çünkü haremlik-selamlıkta iki mutfağa gerek yoktur.

Şekil 5: İki mutfaklı bir ev- Ankara [1].

C. İç Mimaride Hareketli (Knestezik) Mekan Anlayışı Sağlanmıştır Eski Türk evlerinin bir diğer özelliği de merkezi sofadır.

Sofa, hacimlerin mekan hiyerarşisinde en büyük yeri tutar ve üç tarafı sedirle çevrilmiştir. Büyük odalar/merkezi sofalar, ilk bakışta insana psikolojik ve fizyolojik rahatsızlık verecek gibi görünmektedir. Oysa hane halkı sayısının büyüklüğü karşısında ve hareketli (knestezik) mekan uygulamasıyla bu negatifsel yönler pozitife dönüşmüştür.

Kavranılmayacak ölçüde büyük bir sofanın ortasında durulduğunda bir korku ve bir boşluk hissedilir; insana bir ürperti gelir. Bu korku ve ürpertiyi yenmek ve nerede olunduğunu bilmek için mekanlar kavrayabilir bir hale getirilir. O mekanda yükselme, inişlilik ve çıkışlılık gibi kademelenmeler, hareketlenmeler, dalgalanmalar yapılır. Sofalarda yaklaşık +100 cm kot oluşturarak zemin kotundan yukarıya sofa platformuna çıkılması ve aynı zamanda bodruma inilmesi, yukarıda açıklanan knestezik (hareketli) uygulamanın bir sonucudur. Şekil 6’da knestezik mekan anlayışına uygun bir örnek görülmektedir [4].

Şekil 6: Hareketli mekan anlayışına uygun

eski Türk evi [2].

D. Eski Mimari Mekanlarda İç Mekanın Dışarıya Bağlantısı Kısıtlıdır Bu konuya, “mahremiyet” kavramına göre düzenlenmiş

olduğu şeklinde bakılabilir. Dışarıdan konut içinin gözükmesi

kesinlikle istenmez. Pencerelerde kepenklerin varlığı, cami içlerinde kadınlar kısmının ahşap ve benzeri perdelerle ayrılması, bu düşüncenin ürünüdür.

Eski mimari binalarda serbest plan ve cephe uygulanmış olup, yapılar arası ilişkiler düzenli değildir. İnsani ölçüler de tam uygulanmamıştır. Kapı pencere boyutları ile merdivenlerde rıht yükseklikleri örnek olarak verilebilir. Yapılarda simetri de yoktur. Eski Türk mimarisinde ortak mekan olgusu, Anadolu hanlarında, kervansaraylarda, camili, medreseli, aşevli hastaneli, büyük komplekslerde ve konut mimarisinde görülür. Buna dışa kapalılık denir. Örneğin; Topkapı Sarayı’nda ortak mekan olgusu düşüncesinden hareketledir ki, hepsinin birleştiği ortak avlu oluşturulmuştur. Bu da içedönüklüktür.

E. Eski Mimari Konut Tasarımlarında Yol-Bina ilişkileri Anlamlı Bulunabilir Eski mimari tasarımlarından yansıyan, 19. yüzyıl sonu

oluşumundan kalan örneklerde, sokaktan binaya iki şekilde ulaşıldığı görülür: Birincisinde; parsel içinde avlulu düzende yer alan konuta, yoldan avluya girilerek ve avludan geçilerek ulaşılabilmektedir. Bu oluşumda yüksek bahçe duvarları ile avlu, sokaktan ayrıldığından; yol kenar çizgileri, bir diğer ifadeyle sokak mekanı belirleyen duvar öğeleri, avlu giriş kapılarının ve parsellerin gelişigüzel biçimlerine uyarak gelişmiş, insan ölçeği bakımından en güzel avluya dönük yaşantıyı simgelemiştir. İkincisinde ise; parsel içinde avlulu düzene karşın yapının yol kenarında yer alması ile konuta, ya avludan ya da doğrudan yoldan girilebilmektedir. Bu oluşumda yol mekanını genellikle ve zaman zaman cumbalı, iki katlı yapılar ve yüksek bahçe duvarları ile daha zengin bir perspektif kazanmaktadır [5]. Şekil 7’de yüksek bahçe duvarlı eski bir Türk evi görülmektedir.

Şekil 7: Yüksek bahçe duvarlı eski bir Türk evi-Safranbolu. Sokak ve bina boyutları arasındaki ilişkilerden olmak üzere;

dar sokak ölçülerine karşın yol kenarları 2-2,5 m yükseklikte bahçe (avlu) duvarları ile; ya da bir katlı ek hizmet (müştemilat) binaları ile; biraz daha geniş sokaklarda ise yüksek bahçe duvarları ve yer yer iki katlı, cumbalı konutlar ile çevrelendiği; yani, yolların yaya ve hayvan ulaşımına uygun boyutlandırıldığı görülmektedir (Şekil 8).

Geleneksel Mimari Uygulamaların Yorumlanması

78

Şekil 8: Eski Türk kent mekanlarında bina-yol ilişkilerinin

insan ölçeğinde karşılaştırılması- Safranbolu. Yollara, sadece bir ulaşım aracı olarak bakılmamalı,

insanlara bir an olsun yorgunluklarını unutturmak ve onları yürürken bile rekreasyon düzeyine çıkarabilmek için yollarda rahatlatıcı düzenlemeler yapmak gerekir. İyi düzenlenmiş bir yol, yürürken insanın yaratıcı, dingin, psikolojik olarak dengeli olmasını sağlar. Yolların bina grupları arasındaki tasarımları yapılırken, konunun bir bütün olarak incelenmesi gerekir. Rasyonel bir çözüm bulmak ve değişik alternatifler tasarlayabilmek için yol ve bina grupları arasındaki ilişkiyi gözardı etmemek gerekir.

Eski kent mekanlarını birbirine bağlayan yollarda, davetkarlık diyebileceğimiz kavisler, eğrilikler vardır. Bu yapı içinde gezen insan için, "bu virajın (kavisin) arkasında ne var acaba?" diye, merak kaynağı olmaktadır. Suyun fizik akışında bir kural vardır; “su hiç bir zaman dar açılı dönmez”. Bu kuralın kentsel mekanlarda uygulanmaması sonucu, sokakların/caddelerin birbirlerine dar açılı birleşmesi, görünüş bakımından hoş olmadığı gibi, insan psikolojisi üzerinde de olumsuz etkiler yapmakta, insan ve araç trafiğinin sağlıklı akışını bozmaktadır. Eski kent mekanlarında bu ve benzeri uygulamaları genelde göremeyişimiz, eski kent mekanlarının olumlu yanlarından biridir (Şekil 9), [2].

Şekil 9: Eski Türk kent mekanlarında bina-yol ilişkisi, keskin köşe dönmelere rasyonel bir çözüm örneği –

Safranbolu.

F. Eski Kentsel Mimaride İçe Dönüklük Prensibi Sonucu Çıkmaz Sokaklar Oluşmuştur Temelde mahremiyet ve onun sonucu içe dönük bir karakter

yapısına sahip olan müslüman Türklerin bu düşünce yapısı, kentsel mimaride çıkmaz sokaklar olarak somutlaşmıştır. Kapalılık, içe dönüklük, İslam dininin insan ve onun mimari ürünlerine yansımasının çıkış noktasını oluşturur. İslam

dininde cennet, insanlara sunduğu pek çok güzelliklerin, nimetlerin yanında kapalı bir mekansal alan olarak algılanmaktadır.

G. Konut Mimarisinde Süslemecilik Temel Prensibine Uygun Hareket Edilmiştir Eski Türk mimari mekanları üzerinde sanatın etkilerini,

özellikle mimari dekorasyonda izlemek mümkündür. Süsleme; sarayların, medreselerin, camilerin dış cephelerinde, konutların saçaklarında büyük ölçüde yer alır. Ele geçen bu süslerin bir kısmı mermer tozu ve alçıdan yapılmış bir harca, yani stukoya işlenmiştir [6]. Eski mimari konutların merkezi yerinde bulunan Sofa’nın duvarları ve gömme dolap kapakları ile tavanları, zengin ahşap süslemelerle bezenmiştir. Şekil 10’da sofanın iç duvarlarının süsleri, oymalı dolaplar/külahlı olarak görülmektedir [3]. Fakat bu noktada; temel prensibin süslemecilik olmayıp, insanlara başka mesajlar vermek olduğu düşünülebilir.

Şekil 10: Sofanın iç duvarlarında süsler, oymalı dolap ve

külahlı ocak.

H. Pis-Su Tesisatı Her Konut Ünitesinin içinde Çözümlenmiştir Eski kent mekanlarında pis suların yok edilmesi kentsel

alanda ve konutlarda olmak üzere iki ayrı sistemde düşünülür. Konutlarda mutfak mekanlarından ve banyo dolaplarından gelen pis sular, avludaki "çağ" denilen, pis su çukurlarına akıtılır. Şekil 11’de eski Anadolu mimarlığında yapılmış olan pis su sızıntı çukurları “çağ”lar görülmektedir. “Çağ”, mümkün olduğu kadar derin, dairesel, yukarı doğru daralan, harçsız kuru taş duvardan, su sızdırma kabiliyeti fazla zeminlere yapılmıştır. Pis suyun toprak tarafından emdirilmesi temel prensiptir. Ancak, temiz su kaynaklarına olan uzaklığın gözetilmemiş olması, temiz su kaynaklarının kirlenme olasılığı, sağlıksız bir durum yaratmaktadır.

Eski mimari mekan tasarımında helalar (ayak yolu) kesinlikle avluda, oturulan mekanın dışında yapılmıştır. Kuru moloz taş duvardan inşa edilmiş hela çukurlarının üstü ahşap elemanlarla kapatılmış, üzerine toprak doldurularak zemin seviyesi sağlamıştır. Hela çukuruna akıtılan pis suyun da zemine sızdırılması düşünülmüştür. Çukurların dolması halinde, mekanik el aletleri ile temizleme yapılmaktadır. Kent düzeyinde kanalizasyon tesisatına rastlanmamaktadır. Yağan yağmur ve eriyen kar sularının yeraltına sızması, yakında (varsa) bir dereye, nehre, denize akıtılması serbest bırakılmıştır.

S. Oymael, H. Kıran Çakır, Ö. Sallı Bideci

79

Şekil 11: Eski Anadolu mimarlığında pis su sızıntı çukurları

“çağ” [2].

I. Kentsel Yapıda Temiz Su Gereksinimi ya Kanallarla ya da Borularla Sağlanmıştır Hititler zamanında (M.Ö. 1900-1200) kaynak sularını kente

iletmek için kil borular döşendiği bilinmektedir. Yalnız, birbirine geçen boruların aralarından sızmayı önlemek için, boruların kil bir tabaka içine yatırılmasından başka bir önlem alınmamıştır. Temiz su kentsel alanda yeraltı suları ya da kuyulardan sağlanmıştır (Şekil 12, 13). Kentlerde temiz su gereksiniminin karşılanması için, mahallelerin genelde meydan yerlerine çeşmeler inşa edilmiştir [2].

Şekil 12: Troya’da bir su kuyusu [2].

Şekil 13: Tell Halaf’ta kuyu ve kaynak suyu haznesi [2].

İ. Eski Türk Mimari Mekanlarında Banyo Bugünün Çağdaş Yapılarına Işık Tutacak Şekilde Çözümlenmiştir Eskiden her mekanın içinde banyo (gusülhane)

dolapları/hacimleri vardı. (Şekil 14), [3]. Amacı köklü bir insan temizliğine hizmet etmek olmayan bu banyolar (gusülhane dolapları), dışarıya (pis-su tesisatına) duvar delinerek bağlanmıştır. Banyo dolapları; eski konutlarda aile yapısının büyük olmasının getirdiği bir zorunluluktur. Çok banyolu çözümlere 16. ve 17. yüzyıllarda da rastlanmaktadır. Aslantaş’da sarayda ve Fildişi Evi’nde birbirine benzeyen, iyi korunmuş beş yıkanma odası bulunmuştur [2]. Fakat bu ve benzeri bağımsız düzenlenmiş banyo hacimlerine eski Türk evlerinde pek nadir rast1anmaktadır.

Şekil 14: Eski Türk evinde banyo dolabı, banyo Kazanı ve su takımları [3].

III. SONUÇ VE ÖNERİLER

Geleneksel yapılar fiziksel ve niteliksel olarak incelendiğinde: belli yerel özelliklerinin hem fırsatlar yarattığı, hem de pek çok açıdan kısıtlılık yarattığı görülür. Geleneksel yerleşim dokusu ve yapıların varlığı günümüzde uygun tasarımlar yapmak için örnek teşkil edebilir. Bu husus, kültürümüzün sonraki nesillere aktarılması ve dünya milletlerine tanıtılması açısından ayrıca öneme sahiptir. Geleneksel uygulamalar kentsel kimlik oluşumunda, kültürel mirasın korunması ve sürdürülebilirliğinde vazgeçilemez unsurlardır.

Geleneksel Mimari Uygulamaların Yorumlanması

80

Eski kentsel alanlardan ve ürünlerden elde edilecek geçerli parametrelerin, bugünün mimarisine ışık tutması, modern tasarımların yaratılabilmesi için;

a. Mevcut binaların (yeni imar afları/imar kuralları ile) kat adetleri arttırılmamalı,

b. Eski mimari ürünler/yapılar işlevleri dışında kullanılmamalı, korunmalı,

c. Yapılaşmada ışıksız, havasız mekanlar oluşturulmamalı, d. Yapı alanı parseller arasında TAKS/KAKS ile yeşil

alanlar korunmalı, e. Binalarda, projesinin dışında cephe değişimlerine izin

verilmemeli, f. İnsanoğlunun ayakta kalabilmesi için tek seçenek olan

"çeşitlilik" sağlanmalı [8], g. Mimari mekanlar değişen işlevsel ve sosyo-ekonomik gereksinimlere uyum sağlayabilmeli, inşa edilmiş formlar bu uyumu yansıtabilmeli [7],

h. Gelenekselden yola çıkan yeni tipolojiler elde edilmeli, i. Taşınmaz kültür varlıkları olan bu binaların, muhafaza,

bakım, onarım, restorasyon, fonksiyon değiştirme işlemlerinde ilgili yönetmelikler yeniden ele alınmalı,

j. Geçmişten geleceğe köprü vazifesi gören tabiat ve kültür varlıklarının korunması için gerek örgün ve gerekse yaygın eğitim faaliyetlerinde bulunulmalı,

k. Koruma altına alınan binaların onarım imkanları, merkezi ve yerel yönetimler tarafından geliştirilmelidir.

KAYNAKLAR [1] Egli, E., Geschichte des Stadte baues, Zürih, 1958 [2] Neumann, R. (Çev: Baral Mara), Eski Anadolu Mimarlığı, Türk Tarih

Kurumu, Ankara, 1975 [3] Günay, R., Geleneksel Safranbolu Evleri ve Oluşumu, Pan Matbaacılık

ve Limited, Ankara, 1981 [4] Tola, A. S., Kasa Dayalı His ve Mekana Yansıması, İstanbul, 1974 [5] Aysu, M. E., Eski Kent Mekanlarını Düzenleme İlkeleri, İDMM

Akademisi Baskı Atölyesi, İstanbul, 1977 [6] Yelkin, S. K, Türk Mimarisi, Bilgi Basımevi, Ankara, 1970 [7] Başakman, M., Kentsel Değişme Dinamiklerinde Uyarlık Sağlamaya

Yönelik Çözümler, D.E.Ü. Basımevi, 1985 [8] Observateur, A., İnsanoğlunun Ayakta Kalabilmesi İçin Tek Seçenek

Çeşitliliktir, Yapı Dergisi, Sayı: 88, İstanbul, 1989 [9] Richards, J. M., Mock, E. M. (Çev: Abdullah Kuran), Modern Mimarlığa

Giriş, ODTÜ Mimarlık Fakültesi, Ankara, 1966