“cengiz han ve moğol İmparatorluğu”, orta asya türk tarihi, ed. ali ahmetbeyoğlu,...

22
4 Amaçlarımız Bu üniteyi tamamladıktan sonra; Moğollar’ın kökenini, dilini, tarihini ve kültürünü tanıyabilecek, Cengiz Han’ın hayatını ve faaliyetlerini anlatabilecek, Moğol istilası ve bu istilanın İslam medeniyeti üzerindeki etkilerini açıklaya- bilecek, Moğol İmparatorluğu’nun tarihini özetleyebilecek, Moğol İmparatorluğu’nun vârisleri olan İlhanlı Devleti, Çağatay Hanlığı, Öge- deyliler ve Altın Ordu Devleti tarihini anlatabilecek bilgi ve becerilere sahip olacaksınız. Anahtar Kavramlar İçindekiler Orta Asya Türk Tarihi Cengiz Han ve Moğol İmparatorluğu MOĞOLLAR’IN KÖKENİ MOĞOL İMPARATORLUĞU’NUN KURULUŞU VE GENİŞLEMESİ CENGİZ HAN’DAN SONRA MOĞOL İMPARATORLUĞU MOĞOL İMPARATORLUĞU’NUN VARİSLERİ Moğollar Cengiz Han Moğol İmparatorluğu Moğol İstilası İlhanlı Devleti Çağatay Hanlığı Ögedeyliler Altın Ordu Devleti ORTA ASYA TÜRK TARİHİ

Upload: marmara

Post on 29-Nov-2023

4 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

w

4Amaçlarımız

Bu üniteyi tamamladıktan sonra;Moğollar’ın kökenini, dilini, tarihini ve kültürünü tanıyabilecek,Cengiz Han’ın hayatını ve faaliyetlerini anlatabilecek,Moğol istilası ve bu istilanın İslam medeniyeti üzerindeki etkilerini açıklaya-bilecek,Moğol İmparatorluğu’nun tarihini özetleyebilecek,Moğol İmparatorluğu’nun vârisleri olan İlhanlı Devleti, Çağatay Hanlığı, Öge-deyliler ve Altın Ordu Devleti tarihini anlatabilecekbilgi ve becerilere sahip olacaksınız.

Anahtar Kavramlar

İçindekiler

Orta Asya Türk Tarihi Cengiz Han ve Moğol İmparatorluğu

• MOĞOLLAR’INKÖKENİ• MOĞOLİMPARATORLUĞU’NUNKURULUŞUVEGENİŞLEMESİ

• CENGİZHAN’DANSONRAMOĞOLİMPARATORLUĞU

• MOĞOLİMPARATORLUĞU’NUNVARİSLERİ

• Moğollar• CengizHan• Moğolİmparatorluğu• Moğolİstilası

• İlhanlıDevleti• ÇağatayHanlığı• Ögedeyliler• AltınOrduDevleti

ORTA ASYA TÜRK TARİHİ

MOĞOLLAR’IN KÖKENİ Moğollar, Ural-Altay dil ailesinin Altay koluna mensupturlar. Dilleri eski Mançuca-Tun-guzca, Türkçe ve Korece ile gramer ve kelime ilişkisine sahiptir. Milâdî VI. yüzyıldan önceki tarihleri oldukça karanlıktır. Moğol adı kaynaklarda ilk defa VII. yüzyılda Çin’in T’ang sülalesi resmî tarihleri Chiu T’ang-shu ve Hsin T’ang-shu’da “Mêng-wu” ve “Mêng-wa” şeklinde, Proto-Moğol Shih-wei kabile grupları arasında önemsiz küçük bir kabile adı olarak zikredilmiştir. Bununla birlikte bu ismin devlet ve hanedan adı olarak kullanılması ancak Cengiz Han zamanında, millet adı olarak kullanılması ise çok daha sonra olmuştur.

Arkeolojik kazılarda elde edilen bilgilere göre, Moğol asıllı kabileler daha M.Ö. II. bin yıldan itibaren Türk boylarının doğusunda yer almakta ve Tula nehrinin kaynakları her iki ırk arasında sınır teşkil etmekteydi. Bu dönemde Moğollar, Tula nehrinin kaynaklarından itibaren Mançurya’nın batı ve güneybatısına kadar yayılmışlardı. Asya Hunları’ndan itiba-ren Moğollar ile Türkler arasındaki ilişkilerin arttığı görülmektedir. Hun devletinin yıkıl-masından sonra Asya’da ortaya çıkan güç boşluğu M.S. III. yüzyılın başlarından VI. yüzyı-lın ortalarına kadar Moğol asıllı Hsien-piler tarafından doldurulmuştur. M.S. VI. yüzyılın ortalarından itibaren evvela Göktürkler’in daha sonra da Uygurlar’ın hâkimiyetine giren Moğollar, bu dönemde Türk kültürü ve devlet geleneklerinden önemli ölçüde etkilenmiş-lerdir. Özellikle yazı kültürlerinin önemli bir kısmını Uygurlar’dan almışlardır.

Milâdî X.-XII. yüzyıllarda Moğol asıllı kabileler tarafından Kuzey Çin ve İç Asya’da Cürcen, Kitan ve Kara-hıtaylar gibi devletler kurulmakla birlikte, Moğollar’ın dünya tari-hinde önemli bir rol oynamaları ancak Cengiz Han tarafından Moğol İmparatorluğu’nun kurulması ile olmuştur. XII. yüzyıla gelindiğinde Moğollar, bugünkü Moğolistan coğraf-yası ile Kuzey Sibirya’da dağınık kabileler halinde umumiyetle birbirleriyle mücadele ede-rek yaşamaktaydılar.

Moğollar hangi dil ailesine mensuptur? Açıklayınız.

MOĞOL İMPARATORLUĞU’NUN KURULUŞU VE GENİŞLEMESİ Cengiz İmparatorluğu’nu kuran Moğollar, gerek Çin gerekse İslâm ve Avrupa kaynak-larında “Tatar” adıyla zikredilmişlerdir. Onlar hakkında en tafsilâtlı bilgileri veren Çin kaynakları bu dönemde Tatarlar’ı üçe ayırmaktadır. Çin seddinin hemen kuzeyinde yarı yerleşik bir hayat yaşayan “Ak Tatarlar” Çin kültürünün bariz tesiri altında idiler. Cengiz Han’ın da mensup olduğu “Kara Tatarlar” Gobi Çölü’nün kuzeyinde göçebe bir hayat sür-mekteydiler. Moğolistan ile Baykal Gölü’nün daha kuzeyinde yaşayan “Barbar Tatarlar”

Cengiz Han ve Moğol İmparatorluğu

1

Orta Asya Türk Tarihi74

ise avcılık yaparak yaşamlarını devam ettirmekteydiler. Cengiz Han’ın dünyaya geldiği ve çocukluğunun geçtiği Onon ve Kerülen nehirleri arasındaki saha, “Kara Tatarlar” ile “Barbar Tatarlar” arasındaki sınırı teşkil etmekteydi. Dünya tarihinin en büyük impara-torluğunun kurucusu olan Cengiz Han, XII. yüzyıl ortalarında Kara Tatarlar’a mensup küçük bir kabile reisinin oğlu olarak dünyaya gelmiştir.

Cengiz Han’ın Hayatı ve Faaliyetleri Cengiz Han milâdî 1155 yılında Onon nehrinin sağ kıyısında yer alan Dülün-Boldok’ta dünyaya geldi. Asıl adı Temüçin’dir. Babası Kıyat boyundan Yesügey Bahadır, annesi ise Merkit boyundan Hö’elün’dür. Babası oğluna daha önce yenerek esir aldığı bir Tatar kabi-lesinin reisi olan Temüçin’in (Türkçe: “demirci”) adını koydu. Temüçin henüz on iki yaşın-dayken Tatarlar tarafından zehirlenen babasını kaybetti. Bu hadiseden bir süre sonra da ailesiyle birlikte kabilesi tarafından terk edildi. Annesi, üç erkek kardeşi, bir kız kardeşi ve iki üvey kardeşiyle birlikte hayatta kalabilmek için büyük bir mücadele vermek zorunda kaldı. Aile, son derece zor şartlar altında avcılık ve balıkçılık yaparak hayatta kaldı. Temü-çin daha çocuk yaşta babası tarafından nişanlandığı Ungirat kabilesinden Dey-Seçen’in kızı Börte Ucin ile evlendi. Ancak kısa süre sonra Börte, Merkitler tarafından kaçırıldı. Kendisi ise Burhan-Haldun dağlarına kaçarak hayatını kurtarabildi. Kerayitler’in şefi Tuğrul (Ong Han) ve Cacirat kabilesinden Camuka’nın yardımıyla Merkitler’i yenerek eşini kurtardı.

1195 yılında çok sayıda kabile Temüçin’e katıldı. 1197 yılında Merkitler üzerine yü-rüyerek onları ağır bir hezimete uğrattı ve Merkit beyi Tokta-beki’yi öldürttü. Çeşitli itti-faklar kurarak 1199 yılında Nayman hükümdarını, 1200 yılında Tayciyutlar’ı, 1201 yılın-da Cacirat beyi Camuka’yı ve 1202 yılında Tatarlar’ı mağlup ettikten sonra 1203 yılında kendisine suikast tertip eden Camuka, Tuğrul ve Senggün’ü yenilgiye uğratarak ortadan kaldırdı. 1204 yılında Nayman ve Merkitler’i bir kez daha hezimete uğrattı. 1205 yılında Tangutlar üzerine sefer düzenleyen Temüçin 1206 yılına gelindiğinde artık şahsi güç ve kabiliyetine dayanarak önemli rakiplerinin tamamını bertaraf etmiş ve bütün Moğollar’ı tek bir devletin çatısı altında toplamayı başarmıştı. Peş peşe kazandığı bu zaferlerden son-ra Moğolistan’ın tamamına hâkim olan Temüçin, 1206 yılında Onon nehri kenarında top-lanan kurultayda dokuz parçalı ak tuğ dikilerek “Cengiz” (Moğolca: Çinggiz) unvanı ile han ilan edildi ve bozkırların en güçlü hükümdarı durumuna geldi.

Han ilan edildikten sonra askerî seferlerine devam eden Cengiz, 1207 yılında Tan-gutlar üzerine ikinci defa sefere çıktı. Yine aynı yıl Kırgızlar’ı, 1208 yılında Merkitler’i ve Naymanlar’ı hâkimiyetine aldıktan sonra, 1209 yılında Uygur hükümdarı İdikut’u ken-disine bağladı. 1210 yılında Tangutlar üzerine üçüncü defa sefere çıktıktan sonra, 1211 yılında Yedi-su’nun kuzeyinde bulunan Karluk hükümdarı Arslan Han’ı kendisine tabi kıldı. Böylece 1211 yılına gelindiğinde, Moğolistan’ın yanı sıra Orta Asya’nın önemli bir kısmı da Cengiz Han’ın hâkimiyeti altında birleşmişti.

Cengiz Han askerî seferlerden arta kalan zamanında yaptığı idari, içtimai ve askerî düzenlemelerle Moğollar’ı tarihlerinde ilk kez düzenli bir teşkilata kavuşturdu. Moğollar’ı cihan hâkimiyeti telâkkisi altında yeni bir nizama soktuğu gibi, idari yapıyı da yeniden düzenledi. Kendisine sadık, disiplinli bir ordu meydana getirdi. Umumiyetle eski töre ve geleneklerden istifade ederek idari, hukuki ve askerî yapıyı tanzim eden yasalar (yasa, yasak) koydu. Otuz üç defter halinde tanzim edilen bu yasalar devlet hazinesinde sak-lanmaktaydı. Yazı kültürü de Moğollar arasında ilk kez bu dönemde yaygınlık kazandı. Neticede aldığı sert tedbirler ve koyduğu yasalarla, yüzyıllardır birbiriyle mücadele eden küçük kabile topluluklarından teşkilatlı bir devlet yaratmayı başardı.

Cengiz Han 1211 yılında yüzünü bu kez Kuzey Çin’e hâkim olan Kin Devleti’ne çevir-di. Moğol ordusu peş peşe kazandığı zaferlerin ardından 1214 yılında Pekin önlerine ulaş-

4. Ünite - Cengiz Han ve Moğol İmparatorluğu 75

tı. Sulh yapıldıysa da savaş kısa süre sonra yeniden başladı. Pekin uzun bir muhasaranın ardından 1215 yılında teslim olmak zorunda kaldı. Cengiz Han ertesi yıl Moğol orduları-nın komutasını Mukalı’ya bırakarak Moğolistan’a döndü. Kin Devleti’ne karşı yürütülen savaş ancak Ögedey Han zamanında 1234 yılında tamamlanabildi.

Cengiz Han 1216-1217 yıllarında İli vadisindeki Almalıg hükümdarını kendisine bağ-ladı. Ardından da 1218 yılında Cebe Noyan vasıtasıyla eski düşmanı Nayman hükümdarı Küçlüg’ün hâkimiyetine giren Kara-hıtay topraklarını ele geçirdi.

Temüçin hangi kurultayda Cengiz Han unvanını alarak bozkırların en güçlü hükümdarı du-rumuna gelmiştir? Açıklayınız.

Cengiz Han’ın hayatını ve faaliyetlerini daha ayrıntılı incelemek için şu çalışmaya müracaat ediniz: W. Barthold, “Cengiz Han”, Milli Eğitim Bakanlığı İslam Ansiklopedisi, III, s. 91-98.

Moğol İstilası Kara-hıtay topraklarının ele geçirilmesi, Cengiz Han’ı batıda Hârezmşâhlar Devleti ile komşu yapmıştı. 1218 yılında yaklaşık 450 Müslüman tacirden oluşan bir Moğol ticaret kafilesinin Hârezmşâh topraklarında bulunan Otrar’da saldırıya uğraması üzerine Cengiz Han 1219 yılında güçlü bir orduyla Hârezmşâhlar Devleti’ne karşı harekete geçti. Sayıca daha kalabalık bir orduya sahip olduğu anlaşılan Hârezmşâhlar hükümdarı ‘Alâ’u’d-dîn Muhammed, güçlü surlara sahip olan şehirlerin göçebe Moğollar tarafından, uzun süre muhasara edilseler dahi ele geçirilemeyeceğini düşünüyordu. Bu sebeple Moğollara kar-şı bir meydan savaşı vermektense, kalabalık ordusunu şehirlere taksim ederek savunma savaşı yapmayı tercih etti. Ancak Kuzey Çin’deki savaşlarda şehir muhasaraları üzerine tecrübe kazanan Moğol ordusu, önce Otrar ve Hocend, ardından da Buhârâ ve Semer-kand gibi önemli Mâverâünnehir şehirlerini bir biri ardına ele geçirdi. Direnen şehirler-de halkın önemli bir kısmı kılıçtan geçirildi. Kadın ve çocuklar tutsak alındı. Neticede Hârezmşâh kuvvetleri, küçük Moğol birliklerine karşı bazı geçici başarılar kazansalar da, asıl Moğol ordusu hiçbir savaşta yenilmedi. Cengiz Han, oğullarından Ögedey ve Çağatay’ı Hârezmşâhlar’ın başkenti Gürgenç’e, Tuluy’u ise Horâsân’a gönderdi.

Bu durumda mücadeleyi anlamsız gören ‘Alâ’u’d-dîn Muhammed, hiçbir savaşa girme-den firar etme yoluna gitti. Moğollar’ın eline geçme korkusuyla Horâsân üzerinden Irak-ı Acem’e, oradan da Mâzenderân’a geçti. Son olarak Hazar Denizi’ndeki Abeskûn adasına sığındı. Kısa süre sonra da Aralık 1220 tarihinde burada vefat etti. Yerine sultan ilan edilen oğlu Celâleddîn Hârezmşâh (1220-1231) yaklaşık on yıl boyunca Kuzey Hindistan, Irak-ı Acem ve Azerbaycan’da başarılı bir şekilde mücadele verdiyse de, çabaları Moğolları dur-durmaya yetmedi.

Hârezmşâhlar Devleti’nin sona ermesiyle Moğollar’ın önünde batı yolu açıldı. Merv, Nîşâbûr, Belh, Tirmiz ve Herât gibi önemli Horâsân şehirleri peş peşe Moğollar’ın eline geçti. Bu esnada Gazne ve Sind bölgesine yürüyen Cengiz Han, burada tutunmaya çalışan Celâleddîn Hârezmşâh’ın direnişini kırdı. Bu sırada Horâsân üzerinden Irak-ı Acem ve Azerbaycan’a giren Cebe ve Sübütey komutasındaki bir Moğol ordusu da ardında viraneye çevrilmiş bir ülke bırakarak Kafkasya’ya ulaşmıştı. Kafkaslar’dan Karadeniz’in kuzeyine geçen Cebe ve Sübütey 31 Mayıs 1222 tarihinde Kalka’da bazı Rus prensleri tarafından da desteklenen Kıpçak ordusunu feci bir hezimete uğrattı. Volga Bulgarları’nı da mağlup ettikten sonra Hazar Denizi’nin kuzeyinden dolaşarak Orta Asya’da Cengiz Han’ın yanına ulaştı. Dört yıllık bir sürede yaklaşık 20.000 kilometre mesafenin katedildiği bu sefer, dün-ya tarihinin en dikkate değer askerî harekâtlarından birini teşkil etmektedir.

Yasa (yasak): Cengiz Han tarafından konulan ve Moğol İmparatorluğu’nda sonraki dönemlerde de titizlikle uygulanmaya devam eden kanun ve yasaklar.

2

Orta Asya Türk Tarihi76

İran coğrafyasında Cebe ve Sübütey’in seferini 1224 yılında yağma ve tahrip amaç-lı başka seferler takip etti. Nihayet Celâleddîn Hârezmşâh’ın son önemli direnişini 1228 yılında İsfahân şehri önlerinde kıran Moğollar, kendi hâkimiyetlerini tanıyan Fârs Ata-begliği idaresindeki Güney İran dışında, bütün Orta ve Batı İran’ı yağmaladılar. Halkının önemli bir kısmını öldürdükten sonra da, harabeye dönen bu ülkeyi birkaç yıl kendi ka-derine terk ettiler.

Moğollar karşısında sayıca daha kalabalık bir orduya sahip olan Hârezmşâh Muhammed, neyi düşünerek ordusunu şehirlere taksim etmiş ve savunma savaşı yapmayı tercih etmiştir? Açıklayınız.

Moğol İstilasının İslâm Dünyasına Etkileri Moğol istilası dünya tarihinin gördüğü en büyük yağma, katil ve tahrip hareketlerinden bi-risidir. İstilâ neticesinde Çin, Orta Asya, Yakındoğu ve Doğu Avrupa’nın etnik, demografik ve kültürel yapısı yeniden şekillenmiştir. Moğol istilası esnasında bilhassa Mâverâünnehir, İran, Irak ve Anadolu şehirleri büyük zarar görmüştür. İslâm medeniyetinin gelişmesinde önemli rol oynayan Merv, Nîşâbûr, Gürgenç ve Rey gibi pek çok büyük şehir adeta hari-tadan silinmiştir. Birbirinden bağımsız kaynakların rivayetlerine göre, milyonlarca insan Moğollar tarafından katledilmiştir. Sadece Merv ve çevresinde katledilen insanların sayısı bir rivayete göre 700.000, diğer bir rivayete göre ise 1.300.000 kişi olarak kaydedilmiştir. Yine, Nîşâbûr ve çevresinde katledilenlerin sayısı 1.747.000, Herât’ta katledilenlerin sayısı 1.600.000, Bağdad’ın ele geçirilmesi esnasında katledilenlerin sayısı ise 800.000 kişi ola-rak verilmiştir. XIV. yüzyılda yaşayan ve kendisi de bir İlhanlı bürokratı olan Hamdullâh Mustevfî-yi Kazvînî bu tahribatı şu çarpıcı cümlelerle tasvir etmektedir: “Dünya eğer bin yıl hiç zarar görmeden kalsa, yine de Moğol istilasının zararlarını telafi etmek ve vaziye-ti eski haline getirmek mümkün olmayacaktır” (Hamdullâh Mustevfî-yi Kazvînî, 1915, s. 27). Hadiselere çağdaş olan İslam dünyasının en büyük tarihçilerinden İbnu’l-Esîr, el-Kâmil fî’t-târîh isimli eserinde Moğol istilasıyla ilgili şunları yazmaktadır: “Tatarlar’ın, di-ğer adıyla Moğollar’ın İslam diyarına girişleri hadisesini kaleme almaktan yıllarca çekinip durdum. Bu olayları kaydetmeyi hiç de istemiyordum. Bazen bunu yazmanın gereğine inanıyor, bir adım ileri atarken iki adım geri atıp vazgeçiyordum. İslam’ın ve Müslüman-ların ölüm haberini ve başlarına gelen büyük felaketi yazmak kimin kolayına gidebilir? Kim bu büyük felaketin yazılmasını ve anlatılmasını kolay görebilir? Keşke annem beni doğurmasaydı, keşke bu büyük felaketten evvel ölüp gitseydim! Adım ve sanım unutul-saydı da bu olayla karşılaşmasaydım, böyle bir olayı yaşamasaydım! Yakın dostlarımdan bazıları sürekli olarak Moğollar’ın İslam diyarını istilasını yazmam hususunda bana ısrar edip duruyor ve beni teşvik ediyorlar, ben ise bu büyük felaketi kaleme almaktan sürek-li çekinip duruyordum; fakat sonunda böyle mühim bir tarihî olayı yazmamanın da bir fayda sağlamayacağını kabul ettim. Bu büyük ve dehşet verici olay, muazzam musibet, gün ve gecelerimizi kararttı, hayatımızı perişan etti, bölgede yaşayan bütün insanları ve özellikle Müslümanları kökünden kazıdı. Şayet birisi çıkar da ‘Cenab-ı Allah’ın Hz. Âdem’i yarattığı günden bugüne kadar bu büyük felaketin benzeri görülmüş ve yaşanmış değildir’ derse mutlaka doğru söylemiş olacaktır. Moğol istilası felaketini yazan tarihler bu olayı bütün dehşetiyle ne kadar anlatıp dursalar, yine de kıyısından kenarından geçmemişlerdir diyebilirim… Cenab-ı Allah’tan temennimiz, bu dünya ayakta durduğu müddetçe kıya-met kopuncaya kadar, belki Ye’cûc ve Me’cûc olayı hariç, inşallah bir daha böyle büyük bir musibet ve dehşet verici bir felaketin insanların başına gelmemesidir. Dünyanın sonlarına doğru zuhur edecek olan Deccâl, kendisine tabi olan insanlara dokunmayacak, fakat ken-disine muhalefet edenleri ise yok edecektir. Ama Moğollar yeryüzünde hiç kimseyi sağ

3

4. Ünite - Cengiz Han ve Moğol İmparatorluğu 77

bırakmadılar. Kadınları, erkekleri, küçük yaştaki çocukları toptan katliama uğrattılar; hat-ta hamile kadınların karınlarını deşerek taşıdıkları ceninleri bile öldürdüler” (İbnu’l-Esîr, XII, 1991, s. 316-317). Bu cümleler Moğol istilasının boyutlarını ve bu istilanın insanların psikolojisinde yarattığı derin etkiyi göstermesi açısından önemlidir.

Moğol istilası Yakındoğu coğrafyasının etnik ve demografik yapısını alt üst etmiştir. İstila ile birlikte Yakındoğu coğrafyasına yeni göçebeler girmiştir. Göç ve katliamlar sebe-biyle etnik yapı yerlilerin aleyhine değişmiştir. Göçebe kültür etkinliğini artırırken, şehir hayatı ve kültürü gerilemiştir. Tarımda kullanılan su sedleri ve sulama kanalları tahrip edilmiş, üretim faaliyetleri azalmış, ticaret sekteye uğramış, dolayısıyla da Yakındoğu coğ-rafyasında büyük bir ekonomik çöküş yaşanmıştır. Şehir ve kasabalarda yaşayan ve eski kültür ve geleneklerin temsilcileri konumunda olan pek çok köklü aile, vatanlarının Mo-ğollar tarafından tahrip edilmesi üzerine, farklı coğrafyalara göç etmek zorunda kalmıştır. Göç etme fırsatı bulamayan pek çok âlim, şair ve edip ise Moğol istilası esnasında hayatını kaybetmiştir. İstilâya uğrayan yerlerdeki medreseler, kütüphaneler, vakıf eserleri ve ilim merkezleri tahrip edilmiştir. Moğol istilası, katliamlardan kurtulan insanların psikoloji-sinde derin izler bırakmıştır. İstilanın yarattığı karanlık tablo, toplumda dünyevî hayattan kaçış ve kendine güvensizlik şeklinde tezahür etmiştir. Bu önemli gelişme İslam dünyasın-da ilmî faaliyetlerin sekteye uğraması, akli ilimlerin gerilemesi ve dinî-tasavvufî hareket-lerin güçlenerek gelişmesi için uygun bir zemin oluşturmuştur. Bütün bu gelişmeler İslâm medeniyetinin “altın çağ”ının sonunu hazırlamıştır.

Moğol istilası, tıpkı Orta Asya ve İran coğrafyası gibi Anadolu’nun etnik yapısının yeniden şekillenmesinde de önemli rol oynamıştır. Türkmen boylarının Anadolu’ya göçü Moğol istilasından sonra oldukça hızlanmıştır. Moğollar karşısında tutunamayan pek çok Türk boyu, İran yaylası üzerinden Anadolu’ya göç etmiştir. Anadolu’ya giren bu kalaba-lık kitleler uçlara doğru çekilerek Anadolu’nun Türkleşmesinde ve Türkmen beyliklerinin kurulmasında önemli rol oynamışlardır. Kalabalık Türkmen kitlelerinin yanı sıra, memle-ketlerinin Moğollar tarafından yakılıp yıkıldığını gören pek çok İranlı da Anadolu’ya sığı-narak Selçuklu Devleti’nin hizmetine girmiştir. Bu gelişmeler bir yandan Anadolu’da şehir hayatını İran kültür muhitinin tesirine sokarken, diğer yandan uçlarda Türkmenler’in etkinliklerini artırmalarına sebep olmuştur. Türkmen boylarının yavaş yavaş uç bölgele-rinde toplanması, sonraki dönemlerde aralarında Osmanlı Beyliği’nin de bulunduğu uç beyliklerinin ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır.

Moğollar karşısında tutunamayan pek çok Türk boyu İran üzerinden hangi coğrafyaya göç etmiştir? Açıklayınız.

Cengiz Han’ın Son Yılları ve Ölümü 1224 yılında Hârezmşâhlar Devleti arazisini tamamen ele geçiren Cengiz Han yaklaşık beş yıl süren batı seferi esnasında yıpranmış ve yorgun düşmüştü. Bu esnada ebedî yaşamın sırlarını bildiğini düşündüğü Çinli Taoist rahip Ch’ang-Ch’un’u huzuruna davet ederek ondan “ölümsüzlüğün sırrı”nı talep etti. Ancak Ch’ang-Ch’un’dan “hayatı uzatmanın çare-leri vardır; ama ölümün çaresi yoktur” cevabını aldı.

1225 yılında Moğolistan’a dönen Cengiz Han avlanırken attan düşerek ağır şekilde yara-landı. Henüz tam olarak iyileşemeden, itaatten ayrılan Tangutlar’ı cezalandırmak için 1225-1226 yılı kışında Gobi Çölü’nü geçerek yeni bir sefere çıktı. Tangutlar’ın idari merkezi kuşatıl-dı. Seferde rahatsızlığı yeniden nükseden Cengiz Han, Tangut merkezi teslim olmadan birkaç gün önce, Tsin-chou şehri yakınlarında 18 Ağustos 1227 tarihinde öldü. Cesedi Moğolistan’a taşınarak Onon ve Kerülen nehirlerinin doğduğu Burhan-Haldun dağlarında bir yere def-nedildi. Defin yeri eski Türk ve Moğol hükümdarlarının defninde umumiyetle âdet olduğu üzere gizli tutuldu. Kesin olarak nereye defnedildiği bugün hâlâ bilinmemektedir.

4

Orta Asya Türk Tarihi78

Cengiz Han dış görünüş olarak; uzun boylu, iri yapılı, sağlam vücutlu, geniş alınlı, uzun sakallı ve yeşil-ela gözlü idi. Uzun bir mücadelenin ardından bütün Moğollar’ı tek bir bayrak altında birleştirmeyi başarmış ve dünya tarihinin tüm zamanlarda gördüğü en büyük imparatorluğu kurmuştu. Öldüğü sırada Moğollar’ın toplam nüfusunun bir buçuk

milyon, Moğol ordusunun mevcudunun ise ancak yüz elli bin civarında olduğu tahmin edilmektedir.

Cengiz Han özel hayatında gösteriş ve şaşaadan uzak durmuş, nispeten sade bir şekilde yaşamayı ter-cih etmiştir. Kaynaklarda zikredildiğine göre, en büyük mutluluğu, yendiği düşmanlarının atlarına binmek ve hanımlarını öpmekti. En karakteristik özelliklerinden biri de, ihanet edenlere karşı duyduğu nefretti: Zor duruma düşen efendilerine ihanet ederek kendisine yaranmak isteyenleri derhal idam ettirir; efendilerine sonuna kadar sadık kalanları ise kendi hizmetine alarak ödüllendirirdi.

Cengiz Han’ın hanımı Börte’den doğan dört oğlu ve beş kızı vardı. Kurduğu muazzam imparatorluğu Mo-ğol veraset kaidelerine göre sağlığında oğulları arasında taksim etmiş ve her bir oğluna önemli görevler vermiş-

ti: En büyük oğlu Cuci av işlerinden sorumlu idi. İkinci oğlu Çağatay yasanın uygulan-masına nezaret etmekteydi. Üçüncü oğlu Ögedey ülkenin dâhilî işlerini yürütürken, en küçük oğlu Tuluy askerî işleri tanzim etmekteydi.

Cengiz Han ne zaman vefat etmiş ve cesedi nereye defnedilmiştir? Açıklayınız.

CENGİZ HAN’DAN SONRA MOĞOL İMPARATORLUĞU Cengiz Han daha sağlığında, mülâyim karakteri ve şefkâtli tutumu ile ön plana çıkan Ögedey’i veliaht tayin etmişti. Cengiz Han’ın vefatının ardından, verasetin kurultay tara-fından onaylanmasına kadar, devleti Cengiz Han’ın en küçük oğlu Tuluy idare etti. Öge-dey ancak 1229 yılı ilkbaharında Kerülen nehrindeki Kodege adasında tertip edilen büyük kurultayın ardından, vasiyet gereğince, kardeşi Çağatay ve amcası Otçigin Noyan tarafın-dan ellerinden tutulmak suretiyle kağan olarak tahta oturtuldu.

Ögedey Han (1227-1241) Ögedey gençlik yıllarından itibaren Cengiz Han’ın muhtelif askerî seferlerine katılarak ve ülkenin dâhilî işlerini düzenlemekle görevlendirilerek askerî ve idari alanlarda önemli tecrübe kazanmıştı. Muazzam bir cülûs töreni ile tahta çıktıktan sonra ilk iş olarak genel af ilan etti. Ardından da hazinenin kapısını açtırarak pek çok bağış ve ihsânda bulun-du. Dâhilî idareyi yeniden tanzim ettikten sonra da uzun zamandır duraklayan fetihle-ri dört istikâmette yeniden başlattı: Bu amaçla 1231 yılında bizzat kendisi Çin’e yürüdü. Kuzey Çin’de bulunan Kin Devleti’nin toparlanma çabaları boşa çıkartıldı. Bu devletin başkenti Kai-fong-fu uzun bir kuşatmanın ardından Mayıs 1233 tarihinde ele geçirildi. Son Kin hükümdarı Nin-kia-su 1234 yılında intihar edince bu devletin toprakları Moğol hâkimiyetine girdi. Kin Devleti’nin ilhakının ardından Song Devleti’ne karşı 1235 yılında üç ayrı ordudan oluşan yeni kuvvetler gönderildi. Bu kuvvetler Kuzey Çin’de önemli başa-rılar elde etmesine rağmen, Çin’in tamamının istilası Ögedey zamanında tamamlanama-dı. Ögedey zamanında doğuda başka bir ordu Kore’ye gönderildi. Kore bu ordu tarafından 1236 yılında baştanbaşa istila edildi.

5

Resim 4.1

Cengiz Han’ın Çin’de XIV. Yüzyıl Başlarında İpek Üzerine Mürekkep ve Boya ile Yapılmış Resmi, (Taipei Ulusal Saray Müzesi).

4. Ünite - Cengiz Han ve Moğol İmparatorluğu 79

Ögedey, batıda daha Cengiz Han zamanında planlanan Yakındoğu seferi için Çurma-gan Noyan’ı İran’a gönderdi. Bu cephede, cesareti ve kahramanlığı ile ön plana çıkan, an-cak aynı ölçüde siyasi ve idari maharete sahip olmayan Celâleddîn Hârezmşâh, Yassı Çe-men Savaşı’nda (1230) Türkiye Selçuklu sultanı ‘Alâ’u’d-dîn Keykubâd karşısında hezimete uğradığı zaman, gerçekte uzun mücadelesinin de sonunu tayin etmiş oluyordu. Neticede Celâleddîn, Çurmagan Noyan kumandasındaki Moğol kuvvetleri karşısında başarılı ola-madı ve 1231 yılında Meyyâfarikîn yakınlarında hayatını kaybetti. Böylece Yakındoğu’da Moğol hâkimiyetinin kalıcı hale gelmesinin önü açıldı. Mugan ve Arrân’a yerleşen Çurma-gan Noyan, İran ve Azerbaycan’daki Moğol hâkimiyetini daha da kuvvetlendirdi. Askerî harekâta devam ederek 1231 yılında Diyârbekir ve Mardin, 1232 yılında Gürcistan, 1233 yılında da Gence’yi ele geçirdi. Ögedey bu başarıların ardından 1236 yılında Selçuklu sul-tanı ‘Alâ’u’d-dîn Keykubâd’a bir ferman (yarlıg) ve payza göndererek ondan tabi (il) ol-masını istedi. Görünüşe göre bu teklif sultan tarafından geri çevrilmedi. Ögedey’in son zamanlarında Çurmagan Noyan’ın felç olması üzerine yerine Baycu Noyan tayin edildi. Hızlı bir harekâtla Doğu Anadolu’ya giren Baycu Noyan 1243 yılında kendisinin üç katı büyüklüğündeki Türkiye Selçuklu Devleti ordusunu Kösedağ’da feci bir bozguna uğrattı. Savaşın sonunu dahi beklemeyen Sultan II. Gıyâsu’d-dîn Keyhusrev ancak firar ederek hayatını kurtarabildi. Bu yenilginin ardından, Anadolu’da yaklaşık bir asır devam edecek olan Moğol hâkimiyeti başlamış oldu. Ögedey döneminde İran’ın idaresi Cin-temür, Kör-göz ve onun katlinden sonra da Argûn Aka gibi valilere bırakıldı.

Ögedey üçüncü cepheyi Deşt-i Kıpçak ve Doğu Avrupa’da açtı. 1236 yılında Deşt-i Kıpçak’a gönderilen ve kendi oğulları Güyük ve Kada’an başta olmak üzere pek çok Mo-ğol şehzâdesininde katıldığı Cuci’nin oğlu Batu komutasındaki güçlü Moğol ordusu ciddi bir direnişle karşılaşmaksızın Doğu Avrupa’ya girdi. Volga nehrini geçen Moğol ordusu Volga Bulgarları, Kıpçaklar ve Alanlar’ın direnişini kırarak Doğu Avrupa’da ilerlemeye başladı. Moğollar’a tabiiyeti reddeden Kiev Rus knezi II. Yuri hezimete uğratılarak Ryazan tahrip edildi. Kolomna ve Moskova şehirleri de ateşe verildi. 1240 yılında Kiev’in de ele geçirilmesiyle Ruslar tamamen hâkimiyete alınmış oldu. İlerleyişine devam eden Moğol ordusunun ilk kolu Polonya topraklarına sızarken, ikinci kol Karpatlar’a girdi. Üçüncü bir kol ise Tuna nehri havzası boyunca ilerlemekteydi. Polonya ordusu Legnica, Macar ordusu ise Mohi savaşlarında hezimete uğratıldı. Moğollar karşısında tutunamayan Macar kralı IV. Bela firar etmek zorunda kaldı. Kısa sürede Orta Avrupa’nın önemli bir kısmı Moğol ordusu tarafından istila edildi. Avusturya, Macaristan, Dalmaçya ve Polonya top-rakları Moğol hâkimiyetine girdi. Moğol orduları bu başarılardan sonra Almanya kapı-larına dayandı. Artık Moğollar’ın önünde Batı Avrupa yolu tamamen açılmış oluyordu. Moğol ordusu karargâhında İtalya veya İspanya’yı istila planlarının yapıldığı bir sırada, Moğolistan’dan Ögedey Han’ın ölüm haberi geldi. Moğol şehzâde ve komutanlarının yeni hanın seçileceği kurultaya katılabilmesi için askerî harekâta son verildi. Pek çok Moğol şehzâdesi ve komutanı başkent Karakorum’a dönse de Batu, Karadeniz’in kuzeyinde kaldı. Doğu ve Orta Avrupa tarihinde derin izler bırakan bu müthiş sefer, Avrupa’da Moğollar ile ilgili efsaneler oluşmasına sebep olmuştur.

Ögedey döneminde dördüncü ve son cephe, Tair Bahadır’ın görev aldığı Gûr, Gazne ve Afganistân idi. 1241 yılında Afganistan’a gönderilen Tair Bahadır komutasındaki bir Mo-ğol ordusu, Herât ve Sîstân’ın ardından Lahor şehrini ele geçirerek halkını katletti. Böylece Moğol orduları Hindistan kapılarına dayanmış oldu. Bu başarılı askerî harekâtlar, Moğol İmparatorluğu’nun tıpkı Cengiz Han devrinde olduğu gibi, Ögedey devrinde de hızlı bir şekilde genişlemesine sebep oldu.

Ögedey, kılıçla ele geçirilen ve harabeye çevrilen geniş ülkelerde dâhilî idarenin tanzi-mini Çin ve Türkistan’da Ye-lü ts‘u-ts‘ai, Mahmûd Yalavaç ve oğlu Mes‘ûd Beg, İran’da da

Orta Asya Türk Tarihi80

Cin-temür ve Körgöz gibi bürokratlar vasıtasıyla yaptı. Mahmûd-i Târâbî’nin Buhârâ’daki tehlikeli isyanı (1237-1238) istisna edilirse, istila edilen yerlerde Moğol hâkimiyetini teh-dit edebilecek ciddi bir muhalefet hareketi ortaya çıkmadı. Bu durum Cengiz Han zama-nında vuku bulan feci katliam ve tahribatın yaralarının bir dereceye kadar sarılmasını sağ-ladı. İçeride ve dışarıda ciddi bir problemle karşılaşmayan Ögedey’in dâhilî siyasetteki en önemli icraatı mâliye, haberleşme ve posta işlerinin teşkilatlandırılması oldu: Cengiz Han zamanında hızlı bir büyüme gösteren imparatorlukta dâhilî istikrarın kurulması ancak vergi işlerinin düzenlenmesi ve merkez ile taşra arasında sıkı bir irtibatın tesisi ile müm-kündü. Ögedey’in icraatı da bu yönde oldu. Yine, bu dönemde, hükümdara bağlı merkezî ordu yeniden yapılandırıldığı gibi, göçebe hayat tarzının rahatlıkla devam ettirilebilmesi için de tedbirler alındı.

Ögedey yaklaşık on iki yıllık icraatının umumî bir değerlendirmesini yaptığı 1240 yı-lının yedinci ayındaki kurultayın ardından 11 Aralık 1241 tarihinde içtiği fazla şarabın tesiriyle uykuda öldü. Cesedi, Yukarı İrtiş’teki karlı Bûldâk-Kâsîr dağına defnedildi. İslâm kaynaklarının da belirttiği üzere; mutedil, cömert ve şefkâtli bir hükümdardı. İmâra önem vermekteydi. Karakorum şehrinin imârı ve muhtelif yerlerde su kuyuları açtırılması bu dö-neme rastlamaktadır. Kaynaklarda onun İslâm’a ilgisinden ve Müslümanlar’a karşı yakınlı-ğından bahsedilmiştir. Öyle ki, bazı kaynaklarda bâtınen Müslüman olarak gösterilmiştir.

Ögedey, aile üyelerinin idareye aktif katılımına dayanan bir siyaset takip etti: Müşterek yönetim geleneklerine sadık kaldığı gibi, önemli kararlarda bilhassa ağabeyi Çağatay’ın fik-rine müracaat etti. Muhtelif zamanlarda tertip ettiği büyük kurultaylar vasıtasıyla umumî icraatı gözden geçirdi. Moğol hükümdarlarının pek çoğu gibi içkiye aşırı düşkündü.

Ögedey Han tarafından 1236 yılında Deşt-i Kıpçak üzerinden Doğu Avrupa’ya gönderilen, pek çok Moğol şehzâdesinin de katıldığı ordunun komutasını kim yürütmüştür? Açıklayınız.

Güyük Han (1246-1248) Ögedey sağlığında evvelâ üçüncü oğlu Küçü’yü, onun vefatından sonra da Küçü’nün bü-yük oğlu Şiremün’ü veliaht tayin etmişti. Ögedey’in ölümünden sonra hanımı Töregene

Hatun (1241-1246) kurultayın toplanarak yeni hanın seçimine kadar yaklaşık beş yıl süreyle idareye hâkim oldu. Töregene, 1246 yılında toplanan kurultayda, Ögedey tarafından veliaht tayin edilen Şiremün’ün yerine, kendi oğlu Güyük (1246-1248)’ü “büyük han” seçtirmeyi başardı.

Nasturîlik’ten önemli ölçüde etkilenen Güyük, etrafında Hıristiyan danışmanlara yer verdi. Hıristiyan vezîri Çinkay’ın tesirinde kalarak, Hıristiyanlar’ı diğer dinlerin mensupların-dan üstün tuttu. Özellikle de Müslümanlar’a karşı düşmanca davrandı. Öyle ki, kaynaklarda tanınmış bir Budist rahibin (to-yin) Güyük’ün huzuruna gelerek ondan bütün Müslümanlar’ın hadımlaştırılmasına dair bir ferman aldığı, ancak daha sonra korkunç bir köpek tarafından parçalandığı için, bu ilâhî kaza-dan etkilenen Güyük’ün fermanını iptal ettiği kaydedilmekte-dir. Güyük’ün İslam’a karşı düşmanlığından istifade eden Hı-ristiyanlar, bu dönemde Müslümanlar’a karşı sert hücumlarda bulunmuşlardır.

Güyük’ün büyük han seçilmesi Cuci’nin oğlu Batu tarafın-dan tepkiyle karşılandı. Aralarında Doğu Avrupa seferinde başlayan bir anlaşmazlık var-dı. Batu, Cengiz Han tarafından yapılan taksimata dayanarak babasının hissesine düşen

6

Resim 4.2

Güyük Han’ın 1246 Yılında Papa IV. Innocento’ya Gönderdiği Farsça Mektubun Giriş Kısmı, (Vatikan Gizli Arşivi, Vatikan).

4. Ünite - Cengiz Han ve Moğol İmparatorluğu 81

Deşt-i Kıpçak ve Karadeniz’in kuzeyine hâkim olmuştu. Bu durumda Güyük ile Batu’nun çarpışması kaçınılmazdı. Güyük, Batu ile mücadeleye hazırlandığı bir sırada öldü. Aklî ve bedenî hastalıklara mübtela, içkiye ve kadına aşırı düşkün olan Güyük’ün erken ölümü, Moğol İmparatorluğu’nun parçalanmasını engelledi.

Batu, Güyük’ün ölümünden sonra Cengiz hanedanının en yaşlısı ve en güçlüsü olarak “büyük han”ı seçmek için hanedan üyelerini Aladağ yakınlarındaki Ala-Kamak mevkiine davet etti. Bu esnada idare Güyük’ün hanımı Oğul-gaymış ve Çinkay’ın elinde idi. Ala-Kamak’taki toplantıda Batu’nun etkisiyle Cengiz Han’ın en küçük oğlu Tuluy’un soyundan gelen Möngke’nin “büyük han” olmasına karar verildi.

Möngke Han (1251-1259) Batu’nun desteğini ve onayını alan Möngke, 1251 yılında Karakorum’da toplanan kurultayın ardından büyük han olarak resmen tahta çıktı. Batu’nun kararının, hanedanın Ögedey ve Çağatay kolunun pek çok üyesi tarafından memnuniyetle karşılanmadığı anlaşılmaktadır. Tahta iyice yerleşen Möngke on tümenlik (100.000 kişi) güçlü bir orduyu kendisine muhalif olan Çağatay ve Ögedey uluslarının gücünü kırmak ve hâkimiyet alanını Cuci ulusunun topraklarına kadar genişletmek için Türkistan’a gönderdi. Çağatay hanedanından Yesü-Möngke (1246-1251)’yi azlederek yerine önce Kara Hülâgü, onun vefatından sonra da he-nüz çocuk yaştaki Mubârekşâh’ı tayin etti. Bu şekilde Cengiz hanedanının Çağatay ve Öge-dey kollarından kendisine muhalif olanları bertaraf ederek hâkimiyetini iyice pekiştirdi.

Möngke her bölgeyi, o bölgenin kendi mahalli ananelerine göre yönetmek düşüncesin-deydi. Bunun için büyük hanın sarayına her dinin ve milletin temsilcisi niteliğinde İranlılar, Çinliler, Uygurlar, Tibetliler ve Tangutlardan adamlar alındı. Her bir bölgeye gönderilen fermanlar, o bölgenin dilinde ve alfabesinde, kadim gelenekler üzerine kaleme alınmaktay-dı. Yine bu dönemde mali yapı ıslah edildiği gibi, vergiler de yeniden düzenlendi.

XIII. yüzyılın ortalarına gelindiğinde Moğol İmparatorluğu artık tek bir merkezden yönetilemeyecek kadar büyümüştü. Möngke aşırı genişleyen imparatorluğu daha kolay yönetebilmek için kardeşlerinden Kubilay’ı Çin’e, Hülâgü’yü ise İran’a gönderdi. Başlan-gıçta coğrafi ve idari zorunlulukların yarattığı bu durum, hanedan içerisindeki anlaş-mazlıkların artmasına paralel olarak Moğol hâkimiyetinin zamanla birbirinden bağım-sız parçalara ayrılmasına zemin hazırladı. İran’a giren Hülâgü 654/1256 yılında Alamût, 656/1258 yılında da Bağdad’ı ele geçirdikten sonra Azerbaycan merkez olmak üzere İran, Anadolu ve Irak’ta yaklaşık bir asır hüküm sürecek olan İlhanlı Devleti’ni kurdu.

Möngke tarafından Çin’in fethiyle görevlendirilen Kubilay, güneyden yürüttüğü askerî harekâtla Tay krallığını ele geçirdi. Ardından da Vietnam’a hâkim oldu. Bu esnada asıl Moğol ordusu da Çin içlerinde hızla ilerlemekteydi. Möngke 1257 yılında bizzat Çin’deki Moğol ordusunun başına geçti. Ancak bu esnada vuku bulan salgın hastalıklar askerî harekâtı olumsuz etkiledi. Möngke de bu esnada öldü.

Sert bir mizaca sahip olan Möngke, eski Moğol geleneklerini ve yaşam tarzını koruma-ya gayret etti. Annesi gibi Nasturî olmakla birlikte Budizm ve Taoizm’e ilgi duydu. Bunun-la birlikte, bütün din ve inançlara hoşgörü ile yaklaştı.

Kubilay Kağan (1260-1294) Moğol İmparatorluğu’nun son büyük hanı olan Kubilay Kağan, Cengiz Han’ın en küçük oğlu Tuluy ile büyük hatun Sorkaktani Beki’nin ikinci oğlu olarak 23 Eylül 1215 tarihin-de dünyaya geldi. Çocukluğunda iyi bir eğitim alan Kubilay, ağabeyi Möngke zamanında Şan-si ve Honan eyaletlerinin idaresi ve Sung hanedanı hâkimiyetinde bulunan Çin’in fet-hiyle görevlendirildi. 1253 yılında Nan-çan devletine son verdi. 1259 yılında Möngke’nin vefatı üzerine Sung Devleti ile barış yaparak Moğolistan’a döndü ve en küçük kardeşi Arık

Orta Asya Türk Tarihi82

Böke ile taht mücadelesine girişti. Taraftarları tarafından 1260 yılında kağan ilan edildik-ten sonra Gobi Çölü kenarında yapılan bir savaşta kardeşi Arık Böke’yi mağlup etti (1261). Taht iddiasıyla ortaya çıkan Ögedey’in torunu Kaydu (öl. 1301)’yu da bertaraf etti.

Kubilay Kağan, tahta yerleştikten sonra Moğol İmparatorluğu’nun idari yapısını yeni-den tanzim etti. Başkenti 1260 yılında Orhon vadisindeki Karakorum’dan eski Çin baş-kenti Yen-kin yakınlarında kurduğu Han-balık (“han şehri”, bugünkü Pekin) şehrine taşı-dı. İran’ın idaresini Hülâgü’nün oğlu Abâkâ’ya, Cuci ulusunun idaresini Batu’nun torunu Mengü-temür’e, Çağatay ulusunun idaresini ise Mubârekşâh’a verdi. Uzun bir mücade-leden sonra 1276 yılında Sung hanedanına son vererek Çin’in yegâne hâkimi durumuna geldi ve Çin tarihinin resmî yirminci sülalesi olan Yüan hanedanını (1271-1368) kurdu. Doğrudan ya da kendisine tabi hanlıklar vasıtasıyla doğuda Büyük Okyanus’tan batıda Akdeniz ve Doğu Avrupa’ya kadar uzanan geniş bir imparatorluğa hükmetti.

Tarihte Çin’in tamamına hükmeden ilk yabancı hükümdar olan Kubilay Kağan, Moğol İmparatorluğu’nu daha da genişletebilmek için pek çok askerî sefer düzenledi. 1277-1287 yılları arasında Birmanya’ya düzenlenen dört sefer başarıyla neticelendi. Hint Okyanu-su’ndaki bazı adalar itaate alındı. Buna karşın Kasım 1274 tarihinde yaklaşık 900 gemi ve 15.000 asker ile başlatılan Japonya’yı istila teşebbüsü, sonraki iki denemeye rağmen, 1285 yılında başarısızlıkla sonuçlandı. Hindiçini’ye karşı 1280 ve Java’ya karşı 1292 yılında baş-latılan askerî harekâtlarda da ciddi bir başarı elde edilemedi.

Çocukluğunda iyi bir tahsil görmüş olan Kubilay Kağan saltanatı boyunca ilim, kültür ve edebiyatı himaye etti. Kendisi Budizm’i kabul ederek bu dini yaymaya gayret etse de, diğer dinlere karşı müsamahalı davrandı. İdari, mali ve zirai alanlarda pek çok yeni düzen-lemede bulundu. İdarî teşkilatı yeniden tanzim ederek ülkeyi on iki eyalete ayırdı. Ülkede umumi bir nüfus sayımı yaptırdı. Yolların emniyetini tesis ederek posta teşkilatını yeniden düzenledi. Çiftçilere tohum ve tarım aletleri dağıtmak suretiyle zirai faaliyetleri teşvik etti. Bu düzenlemeler sayesinde, Moğol istilasının Çin’de yarattığı tahribatın olumsuz izlerini kısmen de olsa silmeyi başardı.

Kubilay Kağan 18 Şubat 1294 tarihinde 79 yaşında vefat etti. Yaptığı izdivaçlardan kırk yedi oğlu ve çok sayıda kızı dünyaya gelmişti. Vefatından sonra tahta torunu Temür Ol-caytu Kağan (1294-1307) geçti. Kubilay Kağan görünüş olarak orta boylu, açık kırmızı tenli, siyah gözlü ve sağlam yapılı idi. Çağdaş kaynaklar tarafından cesur bir savaşçı, usta bir komutan ve bilge bir hükümdar olarak tasvir edilmiştir. Kışları umumiyetle Han-balık yazları ise Kay-ping-fu’da geçirir, Mart başlarından Mayıs ortalarına kadar avlanır, Eylül ayındaki doğum gününü büyük bir törenle kutlardı. Güç ve ihtişamı onu sık sık gören Venedikli seyyah Marco Polo (öl. 1324) tarafından “insan, toprak ve hazine bakımından dünyanın en güçlüsü” ve “Hz. Âdem’den bugüne kadar hiç görülmedik ölçüde güçlü” şek-linde tasvir edilmiştir.

Tarihte Çin’in tamamına hükmeden ilk yabancı hükümdar kimdir? Açıklayınız.7

4. Ünite - Cengiz Han ve Moğol İmparatorluğu 83

Moğol İmparatorluğu’nun Sonu Kubilay Kağan, Moğol İmparatorluğu’nun son büyük hükümdarı olmuştur. Onun ve-fatından sonra İlhanlı ve Altın Ordu hükümdarları büyük hana olan tabiiyet bağlarını yavaş yavaş koparmışlardır. Moğol hâkimiyeti Çin’de Kubilay’ın halefi Temür Olcaytu Kağan’ın ölümünden sonra önemli bir varlık gösterememiştir. Moğollar, batıda olduğu gibi Uzakdoğuda da çok geçmeden yerleşik kültürün tesirine girmişlerdir. XIV. yüzyı-lın ortalarına gelindiğinde Moğol idaresi Çin’de artık parçalanmanın eşiğine gelmiştir. Moğol İmparatorluğu’nu Çin’den yönetme teşebbüsü, Yüan hanedanının son hükümda-rı Togan-Temür’ün 10 Eylül 1368 tarihinde Pekin’i terk ederek Moğolistan’a çekilmesi ile son bulmuştur. Çin’deki Moğol hâkimiyetinin sona ermesinden sonra Biligtü Kağan, Karakorum’u yeniden başkent haline getirmişse de, güçlü bir hâkimiyet kurmayı başara-mamıştır. Moğollar sonraki yüzyıllarda, Moğolistan topraklarında muhtelif kabile ve ka-bileler federasyonu halinde, çoğu kez birbirleriyle savaşarak yaşamaya devam etmişlerdir.

Moğol İmparatorluğu’nu Çin’den yönetme teşebbüsü ne zaman ve nasıl son bulmuştur? Açıklayınız.

MOĞOL İMPARATORLUĞU’NUN VARİSLERİCengiz Han, kurduğu büyük imparatorluğun topraklarını sağlığında hanımı Börte’den doğan dört oğlu arasında taksim etmişti: En büyük oğlu Cuci’ye Batı Sibirya ve Deşt-i

8

Resim 4.3Moğol İstilası

Kaynak: Osman Gazi Özgüdenli, “Moğollar”, DİA, XXX, 2005, s. 227

Orta Asya Türk Tarihi84

Kıpçak’ı verirken, ikinci oğlu Çağatay İli nehrinin güneyini, üçüncü oğlu Ögedey ise Tar-bagatay, Emil ve Kobuk hudutları ile yukarı İrtiş havzasını almıştı. Baba ocağı Moğolistan’ı ise, eski Moğol gelenekleri uyarınca en küçük oğlu Tuluy’a bırakmıştı. İmparatorluğun tamamının idaresini Ögedey’e bıraktığı için, söz konusu taksimat imparatorluğun müs-takil devletlere bölünmesi anlamına gelmiyordu. Ancak hanedanın sonraki üyeleri, ba-balarının miras hakkına dayanarak, gittikçe müstakil devletlere doğru evrilecek olan bir yönetim anlayışını benimsediler. Bütün bu gelişmeler, Moğol İmparatorluğu’nda zamanla dört farklı hanedanın teşekkül etmesine sebep oldu: İlhanlılar, Çağataylılar, Ögedeyliler, Altın Ordu. Başlangıçta imparatorluğun tamamını idare eden büyük hanlara bağlı olan bu hanedanlar, zamanla hükmettikleri bölgelerin müstakil hâkimleri durumuna geldiler. Hatta öyle ki, kimi zaman güç ve nüfûz mücadelesine girdikleri amcazâdelerine karşı, komşu devletlerle ittifak yapmaktan kaçınmadılar.

İlhanlı Devleti Möngke Han, aşırı genişleyen imparatorluğu daha kolay idare edebilmek için kardeşle-rinden Kubilay’ı Çin’e, Hülâgü’yü ise İran’a göndermişti. Hülâgü’nün beraberindeki ciddi miktarda Moğol ile birlikte 1256 yılında Ceyhûn nehrini geçerek Horâsân’a girmesiyle Yakındoğu’da Moğol hâkimiyetinin ikinci devresi başlamış oldu. Hülâgü evvela 1256 yılında Alamût’u ele geçirerek buradaki İsmâîlî hâkimiyetine, ardından da 1258 yılında Bağdad’a girerek Abbâsî hilâfetine son verdi. Esir edilen son Abbâsî halifesi el-Musta’sım-billâh (1242-1258) bir kilime sarıldıktan sonra atların ayakları altında ezilmek suretiyle feci şekilde öldürüldü.

Hülâgü böylece Hazar Denizi’nin güney sahilleri hariç, bütün İran’da siyasi birliği ye-niden tesis etti. Ardından da tarih boyunca İran’a hâkim olan bütün büyük devletlerin yaptığı gibi, askerî harekâtı Suriye üzerine yönlendirdi. Ancak, Suriye’deki Moğol ilerleyişi Memlûk hükümdarı Sultan Rukneddîn Baybars tarafından 3 Eylül 1260 tarihinde ‘Ayn Câlût’ta durduruldu. Halefi Abâkâ Han (1265-1282) zamanında bu yöndeki yeni teşeb-büsler de sonuçsuz kaldı. Abâkâ devrinde İlhanlılar, Kafkaslar’da Altın Ordu, Horâsân’da da Çağatay hanlıklarıyla siyasi mücadeleye girdiler. Bununla birlikte, bugünkü İran, Azer-baycan, Anadolu ve Irak üzerindeki İlhanlı hâkimiyeti zamanla iyice güçlendi.

Suriye istikâmetindeki Moğol yayılması, yeni denemelere rağmen, Memlûklar tara-fından durduruldu. Aynı yayılma batıda Selçuklular’ın Kösedağ Savaşı’ndan sonra (1243) tabi devlet konumuna gelmesiyle Bizans hududunda da nihayete erdi. Moğol genişlemesi kuzey ve doğu sınırlarında sadece durmakla kalmadı, ciddi tehdit ve düşmanlarla da yüz yüze geldi. Bu düşmanlardan Altın Ordu hanları Azerbaycan, Çağataylılar ise Horâsân üzerinde hâkimiyet iddiasında bulunmakta idiler. Bu iki hanlık zaman zaman ciddi istila teşebbüsleri ile İlhanlılar’ı daima tehdit altında tuttular.

Hariçte bu tehditlerle karşı karşıya kalan İlhanlılar, dâhilde de yerleşik bir coğrafya-ya hâkim olan savaşçı bir göçebe topluluğun yüz yüze gelmesi muhtemel bütün sorunları kuvvetle yaşadılar: Vergi, muhasebe ve maliye alanında muayyen bir sistemin tesisi uzun zaman aldı ve bu sistem ancak köklü bir bürokrasi geleneğine sahip olan yerli bürokratlar vasıtasıyla kurulabildi. Harabeye çevrilen geniş coğrafyada istikrarlı bir iktisadi sistemin ya-ratılabilmesi ancak ciddi sorunların çözümüne bağlı idi. Göçebe bir geleneğin vârisleri olan ilk İlhanlı hükümdarları bu sorunlara gerekli ilgi ve alâkayı gösteremediler. Özellikle askerî fütûhat ve bu fütûhatın yarattığı yağma ve ganimetin durması, İlhanlı hükümdarları ile Moğol komutanlarının masraflarının karşılanmasını güçleştirdi. Moğol idarecilerinin yerli halk üzerindeki zorbalık ve zulümleri ile ağır vergiler halkın durumunu iyice zorlaştırdı.

Bütün bunlar birleştiğinde, XIII. yüzyılın son çeyreğine gelindiğinde İlhanlılar, özel-likle dışta askerî fütûhatın durması ve üst üste yaşanan askerî başarısızlıklar, içte ise sosyal

4. Ünite - Cengiz Han ve Moğol İmparatorluğu 85

değişim ve kültürel farklılaşmanın tetiklediği ciddi bir buhran ile karşı karşıya kaldılar. Abâkâ’nın kardeşi ve halefi Ahmed Teküder (1282-1284) İslâmiyet’i kabul etti. Ancak şah-sına ve icraatına tepki olarak doğan ve yeğeni Argûn’un liderliğinde birleşen önemli bir muhalefet hareketi ile karşı karşıya kaldı. Tahtının yanı sıra hayatını da kaybetti. Argûn Han (1284-1291), hükümdarlığının büyük han Kubilay Kağan tarafından tasdik olun-duğuna dair ferman (yarlıg)’ın ulaşmasından sonra, 14 Nisan 1286 tarihinde gelenekler mucibince resmen hükümdarlık tahtına çıktı. Siyasi ve idari işleri, tahtı ele geçirmesin-de önemli rolü bulunan Emîr Bûkâ’ya bıraktı. Eski Sâhib-dîvân Şemsu’d-dîn-i Cuveynî, Abâkâ Han’ı zehirlemek suçuyla idam edildi. Bunu mutlak yetkilere sahip olan ve devlet işlerinin kontrolünü eline geçiren Emîr Bûkâ’nın başına buyruk hareketleri ve hükümdarı değiştirmek için girdiği komplolar yüzünden, yakınlarıyla birlikte katledilmesi takip etti. Argûn, Budist din adamlarına yakın bir hükümdardı. Bazı rivayetlere göre bu din adam-ları tarafından kendisine verilen bir ilaç neticesinde iyice bitkin düşerek hastalandı. Bu esnada Moğol emîrleri ile arası açıldı. Ordugâhta büyük karışıklıklar çıkıp vezîr Sa‘du’d-devle’nin katledildiği bir sırada, 10 Mart 1291 tarihinde vefat etti.

Argûn Han zamanında İlhanlı ülkesinde rahatsızlık yaratan büyük sorunlardan hemen hemen hiçbiri çözülememişti. 23 Temmuz 1291 tarihinde tahta çıkan Argûn’un kardeşi Geyhâtû (1291-1295), Sadru’d-dîn-i Zencânî’yi Sadr-i Cihân unvanı ile Sâhib-dîvânlık makamına getirdi. Devlet işlerinin tamamını onun uhdesine bıraktı. Devlet hazinesini cömert bir şekilde çevresindekilere dağıtmaya başladı. Devlet erkânı ve emîrlerin bu ko-nudaki uyarılarına kulak asmadı. Bunun yanı sıra içki ve kadınlara düşkünlüğü sebebiyle devlet işleriyle ilgilenmeye fırsat bulamıyordu. Neticede birkaç yıl içerisinde devlet ha-zinesi tamamen boşaldı. Buna hazinenin içerisine düştüğü nakit para sıkıntısını karşıla-mak için tedavüle konulan kâğıt para (çâv) reformunun başarısızlıkla neticelenmesi ve çeşitli sebeplerle emîrlerin hükümdara olan güvenlerinin sarsılması da eklenince, muha-lifler Şehzâde Bâydû’nun etrafında birleştiler. Mağlûbiyetin kaçınılmaz olduğunu gören Geyhâtû, bir zamanlar valilik yaptığı Anadolu’ya firar ettiyse de, yolda yakalanarak 1 Ni-san 1295 tarihinde idam edildi.

Bâydû, Geyhâtû’nun hizmetinde bulunan pek çok emîri derhal katlettirdi. Ardından da Hemedân şehri yakınlarında resmen İlhanlı tahtına oturdu. Yayınladığı bir yarlıg (ferman) ile, Geyhâtû’nun hükümdarlığın gereklerini yerine getirmede hatalar yaptığı ve “Cengiz Yasası”nı değiştirdiği için; şehzâde, hatun ve emîrlerin müşterek müdahalesiy-le bertaraf edildiğini, yerine de kendisinin tahta çıkartıldığını bildirdi. Ardından önemli makamlara yeni tayin ve atamalarda bulundu. Ancak, tam bu esnada Argûn Han’ın oğlu Gâzân’ın muhalefetiyle karşılaştı.

Bâydû’yu bertaraf ederek İlhanlı tahtına çıkan Gâzân Han (1295-1304) şehzâdeliğinde ânî bir kararla İslâmiyet’i kabul etmişti. Gâzân’ın tahta çıkmasıyla birlikte İslâmiyet, İl-hanlı Devleti’nin resmî dini haline geldi. İslâmiyet’i kabul eden Moğollar, Yakındoğu kültürünün tesirine girmekte gecikmediler. Doğudaki büyük han Kubilay Kağan’ın 1294 yılındaki vefatının ardından, artık akrabalık derecesi oldukça zayıflayan amcazadeleriyle tâbiiyet bağlarını koparan Gâzân, bozkır ananelerinin yanında, aynı zamanda İslâmî ve İranî esaslara dayanan bir devletin temellerini attı. Özellikle vergi, mâliye ve para stan-dartları alanlarında yeni düzenlemelere gitti. Bunu zirai, hukuki, idari ve sosyal düzen-lemeler takip etti. Reformlar, İlhanlı mâliyesinde nisbî bir rahatlama yarattı. Gâzân aynı zamanda Moğol emîrleri ve vergi tahsildârlarının halka yaptığı zorbalık ve zulümlerin önüne geçmek istedi. Bütün bu düzenlemeler Yakındoğu’da bulunan Moğollar’ın yerleşik kültür ile temasını hızlandırdı. Tarihî kaynaklar Gâzân, Olcaytu ve Ebû Sa‘îd gibi İlhanlı hükümdarlarının, Moğol yazısının yanı sıra Farsça’yı da iyi derecede bildiklerine işaret etmektedir. Dış siyasette dedeleri Hülâgü ve Abâkâ’nın izinden giden Gâzân, Memlûklar ile savaşı devam ettirdi. Memlûklar’a karşı 1299 ve 1301 yıllarında düzenlediği iki askerî

Sâhib-dîvân: İlhanlı Devleti’nde bürokrasinin en tepesinde yer alan görevli, vezîr.

Çâv: İlhanlı Devleti’nde Geyhâtû (1291-1295) zamanında uygulamaya konulan, ancak başarısızlıkla sonuçlanan kâğıt para.

Yarlıg: Moğol hükümdarlarının resmî fermanı.

Orta Asya Türk Tarihi86

sefer başarıyla neticelendiyse de, 1303 yılında tertip ettiği üçüncü sefer İlhanlı ordusunun tam bir hezimetiyle sonuçlandı.

Gâzân yenilgiden yaklaşık bir yıl sonra, 17 Mayıs 1304 tarihinde vefat etti. İlhanlı tah-tına kardeşi Sultan Olcaytu (1304-1316) geçti. İlk iş olarak, Gâzân tarafından Tebrîz’de hapsedilen Memlûk elçilerini bir jest olarak Mısır’a gönderdi. Memlûk devletinden vuku bulan önemli ilticalar Olcâytû’yu 1313 yılında yeni bir Memlûk seferine sevk ettiyse de, bu sefer hudutta bulunan Rahbe kalesinin ele geçirilmesinden başka bir netice vermedi. Ağabeyinin sıradışı yeteneklerinden hiçbirine sahip olmayan Olcaytu’nun en önemli ba-şarısı, 1307 yılında dağlık ve ormanlık Gîlân bölgesini ilk kez İlhanlı topraklarına katması oldu. Ancak ekonomik alanda Gâzân tarafından bin bir güçlükle kurulan para standartları korunamadı. Yine, Gâzân’ın vasiyetine rağmen, İlhanlı devleti için hayatiyet arz eden re-formlar da devam ettirilemedi.

Olcaytu’nun 13 Aralık 1316 tarihindeki vefatının ardından tahta çocuk yaşta bulunan oğlu Ebû Sa‘îd (1317-1335) çıktı. Güç bir kez daha Moğol emîrlerinin eline geçti. İlhanlı ha-nedanın son önemli hükümdarı olan Ebû Sa’îd, hükümdarlığının ilerleyen yıllarında Moğol emîrlerinin gücünü kırmayı başardıysa da, 1335 yılında yerine hiçbir erkek evlat bırakma-dan genç yaşta vefat etti. İlhanlı Devleti, Ebû Sa‘îd’in vefatını müteakip ortaya çıkan taht mücadeleleri neticesinde tarihe karıştı. Yakındoğu’daki Moğol kabileleri İlhanlı Devleti’nin yıkılmasından sonra ciddi bir varlık gösteremedi. İç savaşlar ve taht mücadeleleri Moğol ba-kiyesi kabilelerin gücünü iyice tüketti. Batı İran, Azerbaycan ve Anadolu’da bulunan Moğol bakiyeleri, XIV. yüzyıl sonlarına doğru yerlerini Karakoyunlular ve Akkoyunlular gibi Türk-men zümrelerine terk ederek yavaş yavaş tarih sahnesinden çekildiler. Moğollar’dan Orta Kızılırmak vadisini yurt tutan ve XV. yüzyıl başlarında Timur tarafından Mâverâünnehir’e götürülen “Kara Tatarlar” dışındaki unsurlar, yavaş yavaş yerli halka karışarak kayboldu.

İlhanlı hâkimiyeti, onca olumsuzluğun yanında, bilhassa ilk yarım asırdaki yağma ve tahribat döneminin atlatılmasından sonra, Yakındoğu’da bazı olumlu izler de bıraktı: Bilhassa Gâzân Han devrinde İlhanlı ülkesinde büyük bir imâr faaliyeti başlatıldı. Özel-likle başkent Tebrîz bu imâr faaliyetinden fazlasıyla nasibini aldı. İlhanlı hâkimiyetinin merkezi olan Azerbaycan’da Ucân, Gâzâniyye, Mahmûd-âbâd, Rab‘-i Reşîdî ve Sultâniyye gibi yeni yerleşim merkezleri kuruldu. İran tarih yazıcılığının en önemli eserleri İlhanlı sarayı ile irtibatta olan müverrihler ya da bu devletin hizmetindeki bürokratlar tarafından kaleme alındı. İlhanlı vergi ve mâliye usulû, bu coğrafyada daha sonra kurulan mahallî hâkimiyetler tarafından aynen benimsendi. Çin’den Akdeniz’e kadar geniş bir coğrafya-nın tek bir devletin sınırları içerisinde birleştirilmesi, doğu-batı ticaretinin gelişmesi ve Çin kültürünün Yakındoğu’ya taşınması için uygun bir zemin hazırladı. Bu dönemde pek çok eser Çince’den Farsça’ya tercüme edildi. Aynı tesirler, başta minyatür olmak üzere güzel sanatlar alanında daha belirgin bir şekilde hissedildi. Türk-Moğol giyim tarzı, Mo-ğol hâkimiyetine girmeyen Suriye ve Mısır gibi ülkelerde dahi taklit edilmeye başlandı. İlhanlı hükümdarları astronomi ilmine ilgi duydular ve bu yöndeki çalışmaları teşvik ettiler. Bu dönemde İslâm dünyasının en büyük rasathanelerinden birisi olan Merâga Rasathanesi’nin yanı sıra, Tebrîz’de de astronomiyle ilgili çalışmalar yapmak üzere bir ra-sathane kuruldu.

İlhanlı ülkesindeki imar faaliyetleri hakkında ayrıntılı bilgi için şu makalelere müracaat ediniz: Osman G. Özgüdenli, “XIV. Yüzyılda Tebrîz’de Bir Hayır ve Kültür Kurumu: Şenb-i Gâzân (Gâzâniyye)”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, Sayı 37, (2002), s. 253-289; Osman G. Özgüdenli, “Bir İlhanlı Şehir Modeli: Rab‘-i Reşîdî’de Meslekler, Gö-revliler ve Ücretler”, Esnaf ve Ekonomi, (İ.Ü.E.F. Tarih Araştırma Merkezi Esnâf ve Ekonomi Semineri), I, İstanbul 2003, s. 164-189.

Rasathane: Astrolojik gözlemler yapmak ve takvim hazırlamak için kurulan gökyüzü gözlem evi.

4. Ünite - Cengiz Han ve Moğol İmparatorluğu 87

Suriye istikâmetindeki Moğol ilerleyişi ilk defa kim tarafından ve ne zaman durdurulmuştur? Açıklayınız.

Çağatay Hanlığı Cengiz Han yaptığı taksimde, Türkistan’ın önemli bir bölümünü oğullarından Çağatay’ın idaresine bırakmıştı. Batı Türkistan’a hâkim olan Çağatay, hâkimiyetindeki bölgelerde dengeli bir idare takip etti. Kardeşi Ögedey’in ölümünden birkaç ay sonra, 1242 yılında ve-fat etti. Kendisine veliaht tayin ettiği oğullarından Mö’etüken ve Bildişini daha babalarının sağlığında öldüğü için, Mö’etüken’in oğlu Kara Hülâgü (1241-1246) Çağatay’ın yerine tah-ta çıkarıldı. Ancak büyük han Güyük tarafından “oğul sağ iken torunun tahta çıkmasının doğru olmadığı” gerekçesiyle tahttan indirildi. Yerine Çağatay’ın hayatta kalan en büyük oğlu olan Yesü-Möngke (1246-1251) tahta çıkarıldı. Büyük han Möngke, Yesü-Möngke’yi azlederek yerine Kara Hülâgü’yü tayin etti. Ancak onun kısa süre sonra vefat etmesi üze-rine, bu kez Cengiz hanedanından İslâmiyet’i kabul eden ilk şahsiyet olan Mubârekşâh’ı Çağatay ulusunun başına getirdi. Mubârekşâh henüz çocuk yaşta olduğu için, annesi Er-gene Hatun ona nâiblik etmekteydi. Möngke’nin ölümünden sonra Arık Böke ile Kubilay arasında ortaya çıkan taht kavgalarından istifade eden Çağatay Han’ın torunu ve Baydar’ın oğlu Algu (1260-1266), Hârezm ve Afganistan’ın yanı sıra Çu ve Yedisu havzalarını da ele geçirdi. Böylece Algu, Çağatay hanlığının gerçek anlamda kurucusu oldu.

Algu’nun 1266 yılındaki vefatından sonra Çağatay tahtına yeniden Mubârekşâh çık-tıysa da, Kubilay Kağan’ın desteğini alan Barak (1266-1271) tahtı ele geçirmeyi başardı. İslâmiyet’i kabul ederek Gıyâsu’d-dîn lakabını aldı. Çağatay hanlığı XIII. yüzyılın son çey-reğinde Ögedeyliler’den Kaydu’nun (öl. 1301) nüfuzuna girdi. Barak’ın oğlu Tuva (1282-1307) Ögedeyliler’in tâbiiyetinden kurtularak Çağataylılar’ın hâkimiyetini yeniden kurdu.

Çağataylılar, Tuva’nın oğlu Esen Buka (1309-1320) zamanında bu kez büyük han Temür Olcaytu Kağan’ın yüksek hâkimiyetini tanımak zorunda kaldılar. Kebek Han (1320-1326) zamanında ülkenin siyasi merkezi Yedisu bölgesinden Mâverâünnehir’e kaydı. Kebek’in ölümünden sonra tahta çıkan kardeşi Tarmaşirin (1326-1334), İslâmiyet’i kabul ederek ‘Alâ’u’d-dîn lâkabını aldı. Bu dönemde İslâmiyet Moğollar arasında hızla yayıldı. Ancak Tarmaşirin 1334 yılında tahttan indirilerek öldürüldü. Tarmaşirin’in öldürülmesiyle başla-yan karışıklıklar yaklaşık otuz yıl devam etti. Bu dönemde Çağatay hanlığı biri yerleşik ve Müslüman halkın çoğunlukta olduğu Mâverâünnehir kolu, diğeri de atlı ve göçebe unsur-ların çoğunlukta olduğu Moğolistan kolu olmak üzere iki kısma ayrıldı. Moğolistan kolu-nun merkezi İli havzasına taşınırken, Mâverâünnehir kolunun merkezi Karşı (Nahşeb) idi.

Çağatay hanlığı etnik, sosyal ve kültürel saiklerin tesiriyle XIV. yüzyılın ikinci yarısın-dan itibaren hızlı bir “Türkleşme” sürecine girdi. Türkmen beylerinin gücünün giderek arttığı Mâverâünnehir kolunun hâkimiyeti, kendisi de Türkmen asıllı olan Emîr Kazgan’ın (1346-1358) eline geçti. Bu kol 1370’lerde Mâverâünnehir’e hâkim olan Emîr Timur’un hâkimiyetine girdi. Bununla birlikte Timurlular tarafından tayin edilen Çağatay hanedan üyeleri ismen de olsa XV. yüzyıla kadar hükümdarlık yapmaya devam ettiler. XV. yüzyıl ortalarına gelindiğinde, Çağatay hanlığında “Moğol” kimliğinden geriye, Cengiz Han’a dayanan han şecerelerinden başka bir şey kalmadı. Çağatay hanlığının Almalıg, Aksu ve Kaşgar’ı merkez edinen doğu kolu ise, iyice zayıflamakla birlikte varlığını XVII. yüzyıl sonlarına kadar devam ettirmeyi başardı.

Cengiz hanedanından İslâmiyet’i kabul eden ilk şahsiyet kimdir? Açıklayınız.10

9

Orta Asya Türk Tarihi88

Ögedeyliler Güyük’ün 1248 yılındaki ölümünden sonra “büyük hanlık” Batu’nun etkisi ile Ögedey kolundan Tuluy koluna geçmişti. Möngke, Türkistan’a gönderdiği kalabalık bir ordu ile husumet beslediği Ögedey kolunun gücünü iyice kırdı. Ögedeyliler’in en aktif üyesi Kay-du (öl. 1301) uzun mücadelelerden sonra 1267 ve 1269 yıllarında Çağataylılar’dan Barak’ı yenerek İli ve Kaşgarya bölgesini ele geçirdi. Çağataylılar’ı kendine bağladıktan sonra Orta Asya’nın hâkimi durumuna geldi. Kubilay Kağan ile uzun sürecek bir mücadeleye girişti ise de başarılı olamadı. Kaydu’nun oğlu Çapar babasının izinden giderek mücadeleyi de-vam ettirdi. Ancak 1303 yılında Çağataylılar’dan Tuva ile birlikte büyük han Temür Ol-caytu Kağan’a bağlılığını bildirdi. Çapar, Tuva’nın ölümünden sonra tahta çıkan Kebek’e taarruz ettiyse de, 1309 yılında yenilerek büyük hana sığındı. Böylece Tarbagatay ve Emil merkez olmak üzere yaklaşık kırk yıl boyunca Orta Asya’daki gelişmelerde önemli rol oy-nayan Ögedeyliler’in hâkimiyeti son bulmuş oldu. Ögedey’in neslinden gelen hanlar Kâbil ve Kuzey Hindistan’da bir süre daha hükümdarlık yapmaya devam etmişlerdir.

Altın Ordu Devleti Cengiz Han batı seferi esnasında Hârezm’in zaptından sonra en büyük oğlu Cuci’ye “İrtiş’in batısında Moğol atlarının çiğnediği bütün toprakları” vererek onu bu bölgeleri idare etmekle görevlendirmişti. Babasından altı ay kadar önce ölen Cuci’nin mirası oğlu Batu’ya intikal etti. Cuci’nin soyundan gelen hanların idare ettiği Altın Ordu Devleti iki buçuk asrı aşkın bir süre Karadeniz’in kuzeyine ve Deşt-i Kıpçak’a hâkim oldu. Altın Ordu Devleti’nin tarihi aşağıda beşinci ünitede müstakil olarak incelenecektir.

4. Ünite - Cengiz Han ve Moğol İmparatorluğu 89

ÖzetMoğollar’ın kökenini, dilini, tarihini ve kültürünü tanımakMoğollar, Ural-Altay dil ailesinin Altay koluna men-supturlar. Dilleri eski Mançuca-Tunguzca, Türkçe ve Korece gibi dillerle akrabadır. Moğol adı kaynaklarda ilk defa VII. yüzyılda Çin’in T’ang sülalesi resmî ta-rihleri Chiu T’ang-shu ve Hsin T’ang-shu’da “Mêng-wu” ve “Mêng-wa” şeklinde, Proto-Moğol Shih-wei kabile grupları arasında küçük bir kabile adı olarak geçmektedir. Bu ismin devlet ve hanedan adı olarak kullanılması Cengiz Han zamanında, millet adı olarak kullanılması ise çok daha sonra olmuştur. Moğol asıllı kabileler daha M.Ö. II. bin yıldan itibaren Türk boy-larının doğusunda yer almakta ve Tula nehrinin kay-nakları her iki ırk arasında sınır teşkil etmekteydi. Hun devletinin yıkılmasından sonra Asya’da ortaya çıkan güç boşluğu M.S. III. yüzyılın başlarından VI. yüzyılın ortalarına kadar Moğol asıllı Hsien-piler tarafından doldurulmuştur. M.S. VI. yüzyılın ortalarından itiba-ren evvela Göktürkler’in, daha sonra da Uygurlar’ın hâkimiyetine giren Moğollar, bu dönemde Türk kül-türünden ve devlet geleneklerinden önemli ölçüde etkilenmişlerdir. Milâdî X.-XII. yüzyıllarda Moğol asıllı kabileler tarafından Kuzey Çin ve İç Asya’da Cür-cen, Kitan ve Kara-hıtaylar gibi devletler kurulmak-la birlikte, Moğollar’ın dünya tarihinde önemli bir rol oynamaları ancak Cengiz Han tarafından Moğol İmparatorluğu’nun kurulmasıyla olmuştur.

Cengiz Han’ın hayatını ve faaliyetlerini anlatmakCengiz Han 1155 yılında Onon nehrinin sağ kıyısın-da yer alan Dülün-Boldok’ta dünyaya geldi. Asıl adı Temüçin’dir. Babası Kıyat boyundan Yesügey Bahadır, annesi ise Merkit boyundan Hö’elün’dür. Daha on iki yaşındayken Tatarlar tarafından zehirlenen babası-nı kaybetti. Ailesiyle birlikte kabilesi tarafından terk edildi. Son derece zor şartlar altında avcılık ve ba-lıkçılık yaparak hayatta kaldı. Uzun mücadelelerden sonra 1206 yılında Onon nehri kenarında toplanan kurultayda “Cengiz” unvanı ile han ilan edildi ve boz-kırların en güçlü hükümdarı durumuna geldi. Askerî seferlerden arta kalan zamanında yaptığı idari, içti-mai ve askerî düzenlemelerle Moğollar’ı tarihlerinde ilk kez düzenli bir teşkilata kavuşturdu. Eski töre ve geleneklerden istifade ederek idari, hukuki ve askerî yapıyı tanzim eden yasalar (yasa, yasak) koydu. Al-dığı sert tedbirler ve koyduğu yasalarla, yüzyıllardır

birbiriyle mücadele eden küçük kabile toplulukların-dan teşkilatlı ve düzenli bir devlet yaratmayı başardı. 1211 yılında Kuzey Çin’e hâkim olan Kin Devleti’ne karşı başlattığı savaş ancak Ögedey Kağan zamanında tamamlanabildi. Moğol ticaret kafilesinin Hârezmşâh topraklarında bulunan Otrar’da saldırıya uğraması üzerine 1219 yılında güçlü bir orduyla Hârezmşâhlar’a karşı harekete geçti. Türkistan, İran ve Afganistan’ı zabtederek Hârezmşâhlar Devleti’nin son verdi. 1225 yılında Moğolistan’a döndü. Çıktığı Tangut seferi esnasında 18 Ağustos 1227 tarihinde öldü. Cesedi Moğolistan’a taşınarak Onon ve Kerülen nehirlerinin doğduğu Burhan-Haldun dağlarına defnedildi.

Moğol istilası ve bu istilanın İslam medeniyeti üzerin-deki etkilerini açıklamakYaklaşık 450 Müslüman tâcirden oluşan bir Moğol ti-caret kafilesinin 1218 yılında Hârezmşâh toprakların-da bulunan Otrar’da saldırıya uğraması üzerine Cen-giz Han 1219 yılında güçlü bir orduyla Hârezmşâhlar Devleti’ne karşı harekete geçti. Hârezmşâh Muham-med Moğollar ile meydan savaşı yapmaktansa, ordu-sunu şehirlere taksim ederek savunma savaşı yapmayı tercih etti. Ancak Moğol ordusu önce Otrar ve Hocend, ardından da Buhârâ ve Semerkand gibi önemli şehirleri bir biri ardına ele geçirdi. Artık mücadeleyi anlamsız gören Hârezmşâh Muhammed firar etme yoluna gitti ve Hazar Denizi’ndeki Abeskûn adasında Aralık 1220 tarihinde vefat etti. Oğlu Celâleddîn Hârezmşâh yak-laşık on yıl boyunca Kuzey Hindistan, Irak-ı Acem ve Azerbaycan’da başarılı bir şekilde mücadele verdiyse de, çabaları Moğollar’ı durdurmaya yetmedi. Merv, Nîşâbûr, Belh, Tirmiz ve Herât gibi önemli Horâsân şe-hirleri peş peşe Moğollar’ın eline geçti. Cebe ve Sübütey komutasında Horâsân üzerinden Azerbaycan’a giren bir Moğol ordusu Kafkaslar’dan Karadeniz’in kuzeyine geçerek Kalka’da bir Kıpçak ordusunu hezimete uğrattı.

Moğol istilası esnasında özellikle Mâverâünnehir, Hârezm, İran ve Irak şehirleri büyük zararlar gördü. Birbirinden bağımsız kaynakların rivayetlerine göre, milyonlarca insan Moğollar tarafından katledildi. Mo-ğol istilasına uğrayan yerlerdeki medreseler, kütüpha-neler, vakıf eserleri ve ilim merkezleri tahrip edildi. İstilanın yarattığı karanlık tablo, toplumda dünyevi hayattan kaçış ve kendine güvensizlik şeklinde tezahür etti. Bu önemli gelişme İslam dünyasında ilmî faaliyet-lerin sekteye uğramasına, aklî ilimlerin gerilemesine

1

2

3

Orta Asya Türk Tarihi90

ve dinî-tasavvufî hareketlerin güçlenerek gelişmesine zemin hazırladı. Bütün bu gelişmeler İslâm medeniye-tinin “altın çağ”ının sonunu hazırladı. Moğol istilası, Anadolu’nun etnik yapısının yeniden şekillenmesinde de önemli rol oynadı. Türkmen boylarının Anadolu’ya göç ederek yavaş yavaş uç bölgelerinde toplanmalarına sebep oldu. Bu durum sonraki dönemlerde aralarında Osmanlılar’ın da bulunduğu uç beyliklerinin ortaya çıkmasına zemin hazırladı.

Moğol İmparatorluğu’nun tarihini özetlemekCengiz Han’ın vefatından sonra Moğol İmparatorluğu tahtına 1229 yılında Ögedey çıktı. Ögedey zamanında uzun zamandır duraklayan fetihler dört istikâmette yeniden başladı: Ögedey 1231 yılında bizzat kendisi Çin’e yürüyerek Kin Devleti’nin topraklarını Moğol hâkimiyetine kattı. Batıya gönderdiği Çurmagan No-yan, İran ve Azerbaycan’daki Moğol hâkimiyetini daha da güçlendirdi. 1236 yılında Deşt-i Kıpçak’a gönderi-len Cuci’nin oğlu Batu komutasındaki Moğol ordusu Doğu ve Orta Avrupa’yı ele geçirdi. 639/1241 yılında Afganistan’a gönderilen Tair Bahadır komutasındaki bir Moğol ordusu da Herât ve Sîstân’ın ardından La-hor şehrini zapt etti. Mülâyim bir karaktere sahip olan Ögedey mâliye, haberleşme ve posta işlerini yeniden düzenledi. Ögedey’in 1241 yılındaki ölümünden yeni hanın seçimine kadar geçen yaklaşık beş yıl boyunca Moğol İmparatorluğu’nun yönetimini Töregene Ha-tun (1241-1246) üstlendi. Güyük, 1246 yılında topla-nan kurultayda “büyük han” seçildi. Silik bir şahsiye-te sahip olan Güyük’ün 1248 yılındaki erken ölümü, Moğol İmparatorluğu’nun parçalanmasını engelledi. Tuluy’un oğlu Möngke, Cuci’nin oğlu Batu’nun etki-siyle 1251 yılında büyük han seçildi. Möngke, haneda-nın Çağatay ve Ögedey kollarından kendisine muhalif olanları bertaraf ederek hâkimiyetini iyice pekiştirdi. Möngke, aşırı genişleyen imparatorluğu yönetebil-mek için, kardeşlerinden Kubilay’ı Çin’e, Hülâgü’yü de İran’a gönderdi. Möngke’nin 1259 yılındaki ölümü üzerine tahta Kubilay Kağan çıktı. Başkenti 1260 yı-lında Karakorum’dan Han-balık (Pekin) şehrine ta-şıdı. Uzun bir mücadeleden sonra 1276 yılında Sung hanedanına son vererek Çin’in yegâne hâkimi duru-muna geldi. Çin tarihinin resmî yirminci sülalesi olan Yüan hanedanını kurdu. Doğrudan ya da kendisine tabi hanlıklar vasıtasıyla doğuda Büyük Okyanus’tan batıda Akdeniz ve Doğu Avrupa’ya kadar uzanan geniş bir imparatorluğa hükmetti. Kubilay Kağan’ın 1294 yılındaki ölümünden sonra tahta torunu Temür Olcaytu Kağan çıktı. Moğol hâkimiyeti Temür Olcay-tu Kağan’ın 1307 yılındaki ölümünden sonra Çin’de

önemli bir varlık gösteremedi. Togan-Temür’ün 10 Eylül 1368 tarihinde Pekin’i terk ederek Moğolistan’a çekilmesiyle Çin’deki Moğol hâkimiyeti son buldu.

Moğol İmparatorluğu’nun vârisleri olan İlhanlı Devle-ti, Çağatay Hanlığı, Ögedeyliler ve Altın Ordu Devleti tarihini anlatmak

Cengiz Han, kurduğu büyük imparatorluğun toprak-larını sağlığında dört oğlu arasında taksim etmişti: En büyük oğlu Cuci’ye Batı Sibirya ve Deşt-i Kıpçak’ı verirken, ikinci oğlu Çağatay İli nehrinin güneyini, üçüncü oğlu Ögedey ise Tarbagatay, Emil ve Kobuk hudutları ile yukarı İrtiş havzasını almıştı. Bu taksim daha sonra Moğol İmparatorluğu içerisinde İlhanlı Devleti, Çağatay Hanlığı, Ögedeyliler ve Altın Ordu Devleti’nin teşekkül etmesine sebep olmuştur.

Möngke Han, Moğol tahtına çıkışının ardından kar-deşlerinden Kubilay’ı (1260-1294) Çin’e gönderirken, Hülâgü’yü (1256-1265) de batı fütûhatını yönetmek üzere İran’a tayin etti. 1256 yılında Ceyhûn nehrini geçerek Horâsân’a giren Hülâgü, İran, Azerbaycan, Anadolu ve Irak’ta yaklaşık bir asır hüküm sürecek olan İlhanlı Devleti’ni kurdu. Gâzân Han’ın 1295 yı-lında İslâmiyet’i kabul etmesiyle İlhanlılar, Yakındoğu kültürünün tesirine girdiler. İlhanlı Devleti Ebû Sa’îd Han’ın 1335 yılında yerine hiçbir erkek evlat bıraka-madan vefat etmesi üzerine ortaya çıkan taht müca-deleleri neticesinde tarihe karıştı.

Cengiz Han yaptığı taksimde, Türkistan’ın önemli bir bölümünü oğullarından Çağatay’ın idaresine bırak-mıştı. Çağataylılar, yaklaşık bir buçuk asır boyunca Türkistan ve Mâverâünnehir’e hâkim oldular. Çağa-tay hanlığı etnik, sosyal ve kültürel faktörlerin tesi-riyle XIV. yüzyılın ikinci yarısından itibaren hızlı bir “Türkleşme” sürecine girdi.

Ögedeyliler, 1248 yılında Güyük’ün vefatından sonra büyük hanlığı Batu’nun etkisi ile Tuluy koluna kap-tırdılar. Ögedeyliler’den Kaydu ve oğlu Çapar büyük hanlığı ele geçirebilmek için uzun mücadelelere gir-diyse de, başarılı olamadı. Ögedeyliler hâkimiyet alanlarını XIV. yüzyıl başlarında kaybettiler.

Cengiz Han batı seferi esnasında en büyük oğlu Cuci’ye Batı Sibirya ve Deşt-i Kıpçak’ı vermişti. Cuci’nin so-yundan gelen hanların idare ettiği Altın Ordu Devleti iki buçuk asrı aşkın bir süre Karadeniz’in kuzeyine ve Deşt-i Kıpçak’a hâkim oldu. Altın Ordu Devleti’nin tarihi aşağıda beşinci ünitede müstakil olarak incele-necektir.

4

5

4. Ünite - Cengiz Han ve Moğol İmparatorluğu 91

Kendimizi Sınayalım1. Moğolca aşağıdaki dil ailelerinden hangisine mensuptur?

a. Samib. Hint-Avrupac. Ural-Altayd. Kafkase. Çin

2. Moğollar ile mücadele eden iki Hârezmşâh hükümdarı aşağıdakilerden hangisinde birlikte ve doğru olarak verilmiştir?

a. Muhammed-Celâleddînb. Atsız-Celâleddînc. Tekiş-Muhammedd. İl-Arslan-Muhammede. Tekiş-Celâleddîn

3. Aşağıdakilerden hangisi Moğol istilasının etnik ve kültü-rel yapının şekillenmesinde oynadığı rollerden biri değildir?

a. Yakındoğu’da göçebe kültürün ağırlık kazanmasıb. Türkmen boylarının Anadolu’ya göçünün hızlanmasıc. Moğolca’nın Yakındoğu’da resmî dil hâline gelmesid. Ülkeleri istila edilen pek çok İranlı’nın Anadolu’ya

sığınmasıe. Anadolu’nun Türkleşmesinin hızlanması

4. Moğol İmparatorluğu’nun kurucusu Cengiz Han hangi tarihte vefat etmiştir?

a. 1224b. 1227c. 1230d. 1233e. 1236

5. İlhanlı Devleti’nde İslâmiyet’in yayılması hangi hüküm-dar döneminde olmuştur?

a. Olcaytu Hanb. Gâzân Hanc. Hülâgü Hand. Abâkâ Hane. Argûn Han

6. Aşağıdakilerden hangisi Moğol istilasının Yakındoğu’da bıraktığı menfi izlerden biri değildir?

a. Milyonlarca insan Moğollar tarafından katledilmiştir.b. Kütüphaneler ve ilim merkezleri tahrip edilmiştir.c. İslâm dünyasında mezhep savaşları artmıştır.d. İslâm medeniyetine büyük bir darbe vurulmuştur.e. Şehir hayatı ve kültürü gerilemiştir.

7. Cengiz Han’ın Hârezmşâhlar’a karşı harekete geçmesinde etkili olan hadise hangisidir?

a. Kara-hıtay topraklarının Moğollar tarafından ele ge-çirilmesi

b. Mâverâünnehr’in Hârezmşâhlar tarafından ele geçi-rilmesi

c. ‘Ayn Calût Savaşıd. Moğol ticaret kafilesinin Hârezmşâh topraklarında

saldırıya uğramasıe. Hârezmşâh hükümdarı ‘Alâ’u’d-dîn Muhammed’in

Balasagun’a ordu sevk etmesi

8. XIII. yüzyıl ortalarında Moğol İmparatorluğu’nun hane-dan üyeleri arasında paylaşılmasının en önemli sonucu ne olmuştur?

a. Moğol hâkimiyetinin zamanla birbirinden bağımsız parçalara ayrılmasına zemin hazırlaması

b. Moğollar’ın hâkimiyetinin Mısır’a kadar genişlemesic. Moğol İmparatorluğu’nda ekonomik refahın artmasıd. İslâmiyet’in Moğollar arasında yayılmasıe. Kültürel çeşitliliğin artması

9. İlhanlı Devleti’nin kurucusu aşağıdaki hükümdarlardan hangisidir?

a. Güyük Hanb. Abâkâ Hanc. Gâzân Hand. Hülâgü Hane. Kubilay Kağan

10. İlhanlılar’ın büyük hanlardan tamamen kopmasında et-kili olan en önemli hadise nedir?

a. İlhanlılar’a karşı kurulan Altın Ordu-Memlûk ittifakıb. Gâzân Han’ın İslamiyet’in kabulüc. Cengiz Han’ın torunları arasındaki iç savaşlard. Kaydu ile büyük han Kubilay Kağan arasındaki şid-

detli savaşlare. İlhanlılar’ın İran ve Anadolu’ya hâkim olmaları

Orta Asya Türk Tarihi92

Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı Sıra Sizde Yanıt Anahtarı1. c Yanıtınız yanlış ise “Moğollar’ın Kökeni” konusunu

yeniden gözden geçiriniz.2. a Yanıtınız yanlış ise “Moğol İstilâsı” konusunu yeni-

den gözden geçiriniz.3. c Yanıtınız yanlış ise “Moğol İstilâsının İslâm Dünya-

sına Etkileri” konusunu yeniden gözden geçiriniz.4. b Yanıtınız yanlış ise “Cengiz Han’ın Son Yılları ve

Ölümü” bölümünü tekrar okuyunuz.5. b Yanıtınız yanlış ise “İlhanlı Devleti” konusunu yeni-

den gözden geçiriniz.6. c Yanıtınız yanlış ise “Moğol İstilâsının İslâm Dünya-

sına Etkileri” konusunu yeniden gözden geçiriniz.7. d Yanıtınız yanlış ise “Moğol İstilâsı” konusunu yeni-

den gözden geçiriniz.8. a Yanıtınız yanlış ise “Möngke Han (1251-1259)” ko-

nusunu yeniden gözden geçiriniz.9. d Yanıtınız yanlış ise “İlhanlı Devleti” konusunu yeni-

den gözden geçiriniz.10. b Yanıtınız yanlış ise “İlhanlı Devleti” konusunu yeni-

den gözden geçiriniz.

Sıra Sizde 1 Moğollar, Ural-Altay dil ailesinin Altay koluna mensuptur.

Sıra Sizde 2 Temüçin 1206 yılında Onon nehri kenarında toplanan ku-rultayda Cengiz Han unvanını alarak bozkırların en güçlü hükümdarı durumuna gelmiştir.

Sıra Sizde 3 Moğollar karşısında sayıca daha kalabalık bir orduya sahip olan Hârezmşâh Muhammed, güçlü surlara sahip olan şehir-lerin göçebe Moğollar tarafından, uzun süre muhasara edil-seler dahi, ele geçirilemeyeceğini düşünerek ordusunu şehir-lere taksim etmiş ve savunma savaşı yapmayı tercih etmiştir.

Sıra Sizde 4 Moğollar karşısında tutunamayan pek çok Türk boyu İran üzerinden Anadolu’ya göç etmiştir.

Sıra Sizde 5 Cengiz Han, 1225-1226 yılında çıktığı Tangut seferi esnasın-da 18 Ağustos 1227 tarihinde vefat etmiş, cesedi Moğolistan’a taşınarak Onon ve Kerülen nehirlerinin doğduğu Burhan-Haldun dağlarında bir yere defnedilmiş ve defin yeri eski Türk ve Moğol hükümdarlarının defninde umumiyetle âdet olduğu üzere gizli tutulmuştur.

Sıra Sizde 6 Ögedey Han tarafından 1236 yılında Deşt-i Kıpçak’a gönde-rilen ordunun komutasını Cuci’nin oğlu Batu yürütmüştür.

Sıra Sizde 7 Tarihte Çin’in tamamına hükmeden ilk yabancı hükümdar Kubilay Kağan’dır.

Sıra Sizde 8 Moğol İmparatorluğu’nu Çin’den yönetme teşebbüsü, Yüan hanedanının son hükümdarı Togan-Temür’ün 10 Eylül 1368 tarihinde Pekin’i terk ederek Moğolistan’a çekilmesi ile son bulmuştur.

Sıra Sizde 9 Suriye istikâmetindeki Moğol ilerleyişi ilk defa Memlûk hü-kümdarı Sultan Rukneddîn Baybars tarafından 3 Eylül 1260 tarihinde ‘Ayn Câlût’ta durdurulmuştur.

Sıra Sizde 10 Cengiz hanedanından İslâmiyet’i kabul eden ilk şahsiyet Çağataylılar’dan Mubârekşâh’tır.

4. Ünite - Cengiz Han ve Moğol İmparatorluğu 93

Yararlanılan KaynaklarAknerli, G. (1954). Moğol Tarihi, Türkçe terc. H. D. Andre-

asyan, İstanbul. Allsen, T. T., (1987). Mongol Imperialism: The Policies of

the Grand Qan Möngke in China, Russia, and the Isla-mic Lands, 1251-1259, London.

Anonim (1986). Monghol-un Niuça Tobça’an, (Moğolların Gizli Tarihi), Türkçe terc. Ahmet Temir, Ankara.

Barthold, V. V., (1980). Moğol İislstilasına Kadar Türkistan, haz. H. D. Yıldız, İstanbul.

Barthold, W., (1963). “Cengiz Han”, İA, III, s. 91-98.Biran, M. (1997). Qaidu and the Rise of the Independent

Mongol State in Central Asia, London.Cuveynî (1998). Târîh-i cihân-güşâ, Türkçe terc. Mürsel Öz-

türk, Ankara. Cuzcânî (1363/1984). Tabakât-i Nâsirî, neşr. ‘Abdu’l-Hayy

Habîbî, II, Tahran.Ebu’l-Kâsim ‘Abdullâh el-Kâşânî (1348/1969), Târîh-i

Olcâytû, neşr. Mehîn Hamblî, Tahran.Gökalp, C. (1973). Çin Kaynaklarına Göre Shih-Wei Kabi-

leleri, Ankara.Gregory, E. (Bar Hebraeus), (1987). Abû’l-Farac Tarihi,

Türkçe terc. Ömer Rıza Doğrul, II, Ankara.Grousset, R. (1993). Bozkır İmparatorluğu: Attila-Cengiz

Han-Timur, Türkçe terc. R. Uzmen, İstanbul.Hamdullâh Mustevfî-yi Kazvînî (1364/1985). Târîh-i guzîde,

neşr. ‘Abdu’l-Huseyn Nevâ’î, Tahran.Hamdullâh Mustevfî-yi Kazvînî (1915). Nuzhetu’l-kulûb,

neşr. G. Le Strange, London.İbnu’l-Esîr (1991). el-Kâmil fî’t-ta’rîh, Türkçe terc. A. Özay-

dın, İslam Tarihi, XII, İstanbul.Carpini, J.P. (2000). Moğol Tarihi ve Seyahatnâme, 1245-

1247, Türkçe terc. Ergin Ayan, Trabzon.Kafalı, M. (1993). “Cengiz Han”, DİA, VII, s. 367-369.Kafesoğlu, İ.(1956). Harezmşâhlar Devleti Tarihi, Ankara.Lech, K. (1968). Das Mongolische Weltreich: al-‘Umarî’s

Darstellung der mongolischen Reiche in seinem Werk Masâlik al-absâr fî mamâlik al-amsâr, Wiesbaden.

Nan, L.C. (1975). Ch’ang-Ch’un’un Batı (Moğolistan Moğo-listan, Türkistan ve Afganistan) Seyahatnamesi, (1221-1224), (Doktora Tezi), İstanbul.

Marco Polo (2004). Dünyanın Hikâye Edilişi: Harikalar Kitabı, M. Türkçe terc. Z. Zühre İlkgelen, I-II, İstanbul.

Meng-Ta pei lu – Hei Ta shi lu, (2012). Cengiz İmparatorlu-ğu Hakkında İlk Tarih Kayıtları, Türkçe terc. Ankhba-yar Danuu, yay. haz. Mustafa Uyar, İstanbul.

Morgan, D. (1986). The Mongols, Oxford. Morgan, D. (1993). “Mongols”, EI2, VII, s. 230-235.

Özgüdenli, O. G. (2006). Ortaçağ Türk-İran Tarihi Araştır-maları, İstanbul.

Özgüdenli, O. G. (2009). Moğol İranında Gelenek ve Deği-şim: Gâzân Hân ve Reformları (1295-1304), İstanbul.

Özgüdenli, O. G. (2005). “Moğollar”, DİA, XXX, s. 225-229.Reşîdu’d-dîn Fazlullâh (1373/1994). Câmi‘u’t-tevârîh, neşr.

M. Rûşen-M. Mûsevî, I-IV, Tahran. Reuven, A.P. (1996). Mongols and Mamluks: The Mamluk-

Ilkhânid War, 1260-1281, Cambridge.Rossabi, M. (1988). Khubilai Khan: His Life and Times, Los

Angeles-London.Rossabi, M. (2008). Kubilay Han’ın Seyyahı: Rabban Savma

ve Doğudan Batıya İlk Yolculuk, Türkçe terc. Ekin Uş-şaklı, İstanbul.

Roux, J. P. (2001). Moğol İmparatorluğu Tarihi, Türkçe terc. A. Kazancıgil-A. Bereket, İstanbul.

Spuler, B. (1943). Die Goldene Horde: Die Mongolen in Russland 1223-1502, Leipzig.

Spuler, B. (1985). Die Mongolen in Iran, Leiden.Sümer, F. (1969). “Anadolu’da Moğollar”, Selçuklu Araştır-

maları Dergisi, I, s. 1-147.Şîrîn Beyânî (1367-1375/1988-1996), Dîn u devlet der-

İrân-i ‘ahd-i Mogûl, I-III, Tahran.Tiesenhausen, W. De (1941). Altın Ordu Devleti Tarihine

Ait Metinler, Türkçe terc. İsmail Hakkı İzmirli, İstanbul.Vassâf (1338/1959). Târîh-i Vassâf, yay. Muhammed

İsfahânî, Tahran.Vladimirtsov, B. Y. (1987), Moğollar’ın Içtimai Teşkilatı:

Moğol Göçebe Feodalizmi, Türkçe terc. Abdülkadir İnan, Ankara.

Weiers, M. (2004). Geschichte der Mongolen, Stuttgart.Wilhelm von Rubruk (2001). Moğollar’ın Büyük Hanına

Seyahat 1253-1255, Türkçe terc. Ergin Ayan, İstanbul.Yuvalı, A. (1994). İlhanlılar Tarihi, I, Kuruluş Devri, Kay-

seri.Yuvalı, A. (1993). “Çağatay Hanlığı”, DİA, VIII, s. 177-178.