antonio gramsci'yi anlamak
TRANSCRIPT
YILMAZ 1
Orta Doğu Teknik Üniversitesi
Middle East Technical University
Medya ve Kültürel Çalışmalar
Media and Cultural Studies
Kültürel Çalışmalara Giriş
Introduction to Cultural Studies
Araştırma Konusu: Antonio Gramsci
Research: Antonio Gramsci
Tarih: 05.06.2014
Date: 05.06.2014
Teslim Edecek: Umut Can Yılmaz
Submitted by: Umut Can Yılmaz
Teslim Edilecek: Assoc. Prof. Dr. Necmi Erdoğan
Submitted to: Assoc. Prof. Dr.Necmi Erdoğan
Bahar 2013-2014
Spring 2013-2014
YILMAZ 2
İçindekiler
1.Ödevin Amacı ......................................................................................................................... 3
2.Gramsci’yi Tanımak ................................................................................................................ 3
3.Gramsci’yi Anlamak ............................................................................................................... 5
3.1 Devlet ve Sivil Toplum ..................................................................................................... 6
3.2 İdeoloji .............................................................................................................................. 7
3.3 Hegemonya ....................................................................................................................... 8
3.4 Ortak Duyu ve Folklor ...................................................................................................... 9
3.5 Popüler Kültür ................................................................................................................ 11
3.6 Etkileri ve Etkilendikleri ................................................................................................ 12
4.Sonuç ..................................................................................................................................... 13
5.Kaynakça ............................................................................................................................... 14
YILMAZ 3
1.Ödevin Amacı
Kültürel çalışmalara giriş dersinde makalesini okuduğumuz Gramsci’yi anlatmaya
çalışacağım. Nasıl 20.yy’ın en önemli Marksistlerinden olduğunu, kısaca hayatını ve en
önemlisi fikirlerini anlatacağım. Ödevimi hazırlarken, başta dersimizde okuduklarımız olmak
üzere ODTÜ kütüphanesinden ulaştığım Gamsci’nin yazdıkları ya da onun hakkında
yazılanlardan yararlanacağım. Bu düşüncelerimi internet kaynakları ve derste tuttuğum notlar
ile güçlendireceğim.
2.Gramsci’yi Tanımak
İtalya’nın Sardunya adasında bir kış akşamı doğduğunda ne o nede çevresindekiler
ortaya bu kadar değerli fikirler atacak bir filozof olacağını bilmezken takvimler 22 Ocak
1891’i gösteriyordu. Kimse farkında değildi çünkü babası alt düzey bir memur ve yedi çocuğa
bakma zorunluluğu olan bir annenin çocuğuydu. Kardeşleri ile beraber Gramsci ailesi geçim
sıkıntısı çekiyordu. Öyle ki bu sebep yüzünden eğitimine devam edememişti ve fakat parlak
bir öğrenci olma umudundan hiçbir zaman vazgeçmemişti. Giuseppe Fiori Bir Devrimcinin
Yaşamı adlı kitabında “Antonio tapudan arta kalan bütün zamanını Latince çalışmaya verdi.
İşler iyi olduğunda okula dönme umudunu tamamıyla yitirmemişti. Ghilarza’da yitirdiği iki
yılda umutsuz kalmamak için kendini eğitti.”(2009: 29) diye bahseder. Roma’da gözlerini
son kez kapatana kadar kırk altı senelik bir hayat sürecek olan ve birçok değerli yapıt
bırakacak olan Gramsci’nin öncelikle hayatından biraz internet araştırmalarım biraz
okuduğum makalelerden ve kitaplardan yararlanarak kısaca bahsedeceğim. Parlak bir öğrenci
olarak burs kazanan Gramsci Torino Üniversitesinde felsefe ve filoloji eğitimi almak için
YILMAZ 4
Sardunyadan ayrılır. Bu yıllarda Antonio Labriola, Rodolfo Mondolfo, Benedette Croce gibi
filozofların düşünceleri ile tanışır. Bu düşünceler Marksist’tir. Onun Torino’ya geldiği yıllar
Fiat ve Lancia firmalarının şehrin köylerinden avuç avuç insanları işçi yapmak için topladığı
döneme denk gelir. Bu dönemde sendikalar kurulmaya başlar ve sınıfsal, toplumsal çelişkiler
daha görünür olur. Aslında bir bakıma denilebilir ki Gramsci o dönemde fikirlerine etki
edecek olan gelişmelerin tam ortasında yer alır. Aklında olan ise yaşayıp büyüdüğü Sardunya
kültürünü kaybetmemektir. Bu hedefi için Fiat ve Lancia fabrikalarına işçi olarak gelen
Sardunyalı işçilerle dostluklar kurar.
1913 sonlarına doğru İtalya sosyalist partisine katılır ve partinin resmi yayın organı
Avanti gazetesinin editörü olur. Gazetelerde aldığı görevler ona bu alanda ün kazanır. 1915
yılında siyasi hayatının yoğunlaşması ve yaşadığı maddi sıkıntılar onu eğitimini bırakmaya
zorlar. 1919 yılında ise Türkçeye Yeni Dünya olarak çevirebileceğimiz Ordine Nuovo adlı
haftalık sosyalist dergiyi çıkartmaya başlar. 1921 yılında kurulan İKP (İtalyan komünist
partisi) temsilcisi olarak Rusya’ya gider. Bu gelişmelerin ardından parti başkanı seçilen
Gramsci, 1924 yılında Venedik seçimlerinde milletvekili seçilir. 1926 yılında faşist Mussolini
hükümetinin olağanüstü hal ilan etmesiyle Gramsci milletvekilli dokunulmazlığına rağmen
hapse atılır. Tek kişilik hücresinde cezasını çekmeye başlar. Bu dönemde hep araştırır, okur
ve yazar. İKP ile bağlantısını koparmamıştır. Hapishane defterleri adlı en ünlü eserini bu
dönemde yazar. Hastalıkları artması üzerine beraat eder ve iki sene sonra ölür.
Sonuç olarak tarihin akışına bu kadar etki edebilmiş fikirlere sahip olan Gramsci’nin
hayatı pek kolay geçmemiş denilebilir. Sürekli okuması ve araştırması sayesinde bugün
bizlerim sürekli okumamızı ve araştırmamızı sağlayacak fikirlere imza atmış olan
Gramsci’nin şimdi okuyacağınız kısımda fikirlerini inceleceğim.
YILMAZ 5
3.Gramsci’yi Anlamak
Aynı zamanda Antonio A.Santucci’nin de kitabının ismi olan bu başlığımın altında
Gramsci’nin fikirlerinden bahsedeceğim. Kimlerden etkilendiği ve kimleri etkilediği ile ilgili
bilgiler vereceğim. Santucci kitabına şu şekilde başlar;
“1986 yılının sonunda yayımlanan bir araştırma, Antonio Gramsci’nin dünya
çapındaki sanat ve toplum bilimler literatüründe en fazla alıntılanan 250 yazardan biri
olduğunu ortaya koymuştu. Bu, yıllardan beri iyi bilinen bir şey, doğruluyor: Yalnızca
İtalya’da değil, dünyanın her yerinde bu ünlü komünist aydın hakkında yüzlerce kitap ve
binlerce deneme ve makale kaleme alındı.”(2011: 27)
Bu noktada çok açık bir şekilde anlıyoruz ki birazdan anlatmaya çalışacağım
Gramsci’nin fikirleri birçok akademik makaleye, kitaba vb. konu olmuştur yahut Gramsci’nin
düşünüşleri alıntılanmıştır. Benimde yer yer anladığım ve anlatmaya çalıştığım noktalarda
Gramsci’nin alıntılarına yer vereceğim ödevimin Gramsci’yi anlamak kısmında onun ortaya
attığı kavramlara değineceğim.
YILMAZ 6
3.1 Devlet ve Sivil Toplum
Devlet dar anlamıyla toplumdaki meşru şiddet kullanımına sahip tekeldir. Gramsci ise
şöyle açıklar; devlet yalnızca baskıya, zora, şiddete başvurmak, bunları kullanmak ve bunların
tehdidi ile insanları yönetmekten ibaret bir özellik göstermez modernlikle beraber devlet
eğitici, pedagog bir hale gelir yani yalnızca gece bekçiliği yapan bir devletten çok aynı
zamanda insanları eğiten yönlendiren bir devlet ortaya çıkar. Modernlikten önceki baskıya,
şiddete başvuran devlet için burada zor(queasiness) ve hâkimiyet, tahakküm(domination)
olmak üzere iki kavram ile karşılaşıyoruz.
Gramsci’nin gelişkin olduğunu söylediği sivil toplum iktidarın temelini oluşturuyor.
Önemli bir Marksist olan Gramsci’nin Marx’tan ayrıldığı bu nokta Serpil Sancar’ın
İdeolojinin Serüveni adlı kitabında şöyle yorumlanmış;
“Gramsci, sivil toplum kavramını Marx’tan farklı olarak, üretim etkinliğinin dışında
kalan ve “özel” olarak adlandırılan kurumların hepsini kapsayan bir alan olarak tanımlar.
Felsefi, edebi, sanatsal, kültürel, vb. toplumsal pratiklerin alanı olan sivil toplum, esas olarak
entelektüel ve moral düzeyde ideolojinin işleme alanıdır ve ideolojik mücadele pratikleri
bağlamında doğrudan hegemonyanın alanı olmuştur.”(2008: 32)
Yani sivil toplum konusunda birbirinden farklı tanımlara sahipler. Marx için sivil toplum,
maddi iktisadi ilişkiler alanında sınıfların oluşmasıyken Gramsci’ye baktığımız zaman tanım
yoğurularak sivil toplumun içine ailenin, sendikaların, medyayın, klisenin koyulmuş olduğu
bir hal alır. İktidarın modern toplumda kurulduğunu ama doğrudanda devletle de özdeş
sayılamayacağının düşünülmesi gerektiğini söyler. Gramsci’nin sivil toplumun içine kattığı
unsurlarda geçerli olan kavramlar ise rıza(consent) ve önderliktir (leadership). Toparlayacak
olursak karşımıza şu şekilde bir formül çıkabilir;
YILMAZ 7
Devlet = siyasal toplum + sivil toplum
Devlet= Tahakküm, hâkimiyet, egemenlik(domination) + önderlik(leadership, hegemonya) +
zor(queasiness) + rıza(consent).
Dolayısıyla modern toplumda devlet yalnızca zorla değil aynı zamanda rızayla da toplumsal
ilişkileri düzenler.
3.2 İdeoloji
Gramsci’nin ideoloji ile ilgili kavrayışından kısaca bahsetmek isterim. Gramsci
Marksist’tir. Dolayısıyla ideoloji teorisi ile ilgili bir tartışma yaparken Marx’ın tanımlarından
birinden yararlandı. O tanım ise ekonomi politiğinin eleştirisine katkının önsözünde yer alan
şu tanımdır; “They organize human masses they form terrain which man will acquire a
conciseness of their position struggle.”(1883: Preface) Gramsci ideolojiyi insanların,
kitlelerin, örgütlendikleri, kendi konumlarının bilincine vardıkları ve hareket, mücadele
ettikleri biçimler olarak düşünür. Dolayısıyla daha tarafsız illa ve yalnızca egemen ideolojiden
ibaret değildir.
YILMAZ 8
3.3 Hegemonya
Gramsci’nin hegemonya ile kast ettiği şey basitçe bir takım fikirlerin, egemen sınıfın
çıkarlarının, ideolojisinin başka insanlar tarafından da aynen kabul edilmesi ve onlara
yayılması dolayısıyla bir endoktrinasyon değildir. Böyle bir egemen ideolojinin varlığını da
reddetmeden hegemonyanın biraz daha karışık bir analizi olduğunu söyler. Kısaca açıklamak
gerekirse Gramsci’nin hegemonya ile ilgili analizi; bir toplumdaki entelektüel(düşünsel),
ahlaki(moral), kültürel önderliktir. Detaylandıracak olursak hegemonyanın anlattığı şey
Gramscinin değişiyle a “cultural-social unity through which a multiplicity of dispersed wills,
with heterogeneous aims, are wielded together with a single aim, on the basis of an equal and
common conception of the World”(1971: 349) açıklanabilir. Buna ek olarak Gramsci’nin
değişiyle “Great importance is assumed by the general question of language, that is, the
question of collectively attaining a single cultural climate.” (1971: 349) Buradaki dil kavramı
ile anlaşılması gereken ise tek bir kültürel iklimin yaratılması, buna ulaşılmasıdır. Bu şekilde
işleyecek bir ahlaki, kültürel, düşünsel birliğin yaratılmasıdır. Dolayısıyla halkın aynı dille
konuşması, aynı sözcükleri aynı biçimde anlamlandırması, dünyaya aynı gözle bakması,
hedeflerinin buluşturulması ve bunların tek bir hedefe yöneltilmesi. Gramsci bu şekilde
tanımlamalar yaptıktan sonra hegemonyanın nasıl yaratılması ile ilgili olarak ise şunları
söyler; her şeyden önce bir hegemonya kurabilmek maddi iktisadi çıkarla ilişkilidir. Bu
sebeple o toplumdaki maddi ve iktisadi çıkarlar ve orada ortaya çıkan temel toplumsal sınıflar
ancak böyle bir hegemonyayı kurabilir. Çünkü insanlarda böyle bir birlik yaratabilmek
maddiyat ile ilgilidir. Hegemonyanın gerçekleşmesi basitçe bir ideological domination
durumu değildir. Böyle bir durum elbette ki vardır ve fakat bir önderlik etme ve tek bir
kültürel iklim yaratma durumunun gerçekleşmesi daha ağır basar. Bu bir ideolojinin herkes
tarafından aynen kabul edilmesi durumu değildir. Çünkü ideolojilerin üzerinde hareket ettiği
YILMAZ 9
bir zemin vardır. Yapılması gereken ise o zeminin yeniden yoğurulması, işlenmesi ve
eklemlenmesidir. Gramsci’nin değişi ile “a process of differentiation and change”(1971: 195)
yani farklılaşma ve değişim süreci gereklidir. Daha önceden o toplumda ikincil olan
unsurların birincil hale geldiği, birincil olan unsurların ikincil hale geldiği süreçtir.
Dolayısıyla tümüyle yepyeni, başka bir düzen kurmak ve yerleştirmek değil, öncesinde var
olan bir takım unsurları almak ve yeniden yoğurarak bir kültürel iklim oluşturmaktır. Son
olarak hegemonya aslında her türlü kumaş kullanılarak oluşturulmuş yamalı bir bohçadır. Bu
yüzden çelişkilidir. İçinde bilimsel unsurlar yer alırken aynı zamanda bilim dışı hurafeler, eski
bir takım tarikat inançlarının da yer alabildiği bir karmaşadır. Bu şekilde olmasına rağmen bir
yığın değildir. Bunu düzenleyen bir mantık söz konusudur.
3.4 Ortak Duyu ve Folklor
Tam da bu noktadan ortak duyu(common sense) ve folklor(folklore) gibi kavramlar
karşımıza çıkar. Gramsci’ye göre folklorun; bölük pörçük, parçalı, daha önceki tarihsel
devirlerde hâkim olmuş ideolojilerin, inançların, kanıların etkililerinin de olduğu, günümüzün
bir takım moda akımlarının izlerinin de kendini gösterebildiği, birbirinden farklı, çelişkili
inançların, kanıların ve anlamların iç içe geçebildiği bir alan olarak düşünülmesi gerektiğini
söyler. Kısacası Gramsci’nin folklor ile kast ettiği şey dünyayı ve hayatı kavrayış tarzıdır.
Ortak duyu ise felsefi folklor yani halk arasında yüzyıllar önceki bir takım inançların hala bir
şekilde etkisini koruduğu, egemen fikirlerin etkilerinin de olduğu ve alternatif fikirlerin içinde
yer bulabildiği çelişkili, bölük pörçük, parçalı bir yapı. Kısacası Gramsci’nin ortak duyu ile
kast ettiği şey taş devri ve new age unsurların aynı anda içinde barındırabilmesi. Gramsci
aslında ortak duyuyu Roma şehrine benzetir. Çünkü orada eski Roma kalıntıları da vardır ama
YILMAZ 10
üstüne yeni binalar da çıkılmıştır. Yani 20. yüzyıl'ın başından kalan binalara da
rastlayabilirken, günümüz mimarisini de görebiliriz. Dolayısıyla Roma şehri de tıpkı ortak
duyu gibi çelişkili, bölük pörçük, tümüyle homojen olmayan bir yapıya sahiptir. Burada kritik
nokta; hegemonyanın gerçekleşmesinin ancak folklorun yeniden işlenmesine, yoğurulmasına,
onun belli unsurlarının öne çıkartılmasına, yeni unsurlar eklemlenmesine bağlı olmasıdır.
Tam burada atasözlerini düşünebiliriz. Çok eski zamanlarda yaygınlaşmış bir hikayeden çıkan
bir sözün atasözü haline gelmesi ve aynı zamanda başka devirlerden de gelen atasözlerinin
yarattığı bir karmaşa ve çelişki vardır. Örneğin fazla mal göz çıkarmaz sözüne baktığımızda
kazanabildiğini kazan, bol bol sahiplen derken azıcık aşım dertsiz başım sözü ise tam tersi bir
anlama gelmektedir. Bu iki atasözünü incelediğimizde bir bütünlük oluşturmadığını görürüz.
Dolayısıyla ortak duyu tam da bu anlamıyla çelişkilidir. Bunları yeniden yoğurmak,
eklemlemek, ikincil öğelerini birincil hale getirmek gereksinimi tam da bu noktada ortaya
çıkar.
Folkloru incelediğimiz zaman görürüz ki folklor her zaman egemen kültüre(dominant
culture) bağımlı bir özellik gösterir. Gramsci bunu “Folklore has always been tied to the
culture of the dominant class”(1985: 194) sözleriyle açıklamıştır. Fakat bu tümüyle egemen
sınıfın kültüründen ibaret olması anlamına gelmez. Kültürler ile ilgili Gramsci açısından
temel bir konu İtalya bağlamındadır. İtalya’da halkın tükettiği kültürel ürünlerle aydınların
tükettikleri birbiriyle aynı değildir. İtalyan halkının yaptıklarını aydınlar okumuyor, aydınların
yaptıklarını halk okumuyor. İtalya için temel sorunu burada buluyor. Temel olarak mesele bir
national popular real yaratmak, bu iki farklı kültürü sosyalizm açısından da buluşturmak.
Halkın kendisi anlamıyor ama hissediyor, aydınlar ise anlıyor ama hissedemiyor. Gramsci bu
ikisini bir araya getirmek istiyor (anlamayı ve düşünmeyi).
YILMAZ 11
3.5 Popüler Kültür
Gramsci’nin özel olarak meşgul olduğu şey popüler kültürdür. Halkın düşünüş tarzını
anlamaya çalışır ve buralara hegemonyanın nasıl gerçekleşebileceği sorusuna cevap arar.
Gramsci, Stuart Hall’ın yapacak olduğu “nedir popüler kültür” tartışmasına giriş niteliği
taşıyan ve şarkılarla ilgili olan bir tartışma yapmıştır. Bu bağlamda şarkıların üç başlıkla
incelenmesi gerektiğini söyler.
1. “songs composed by the people and for the people” halk tarafından ve halk için
üretilmiş şarkılar.
2. “songs composed for the people but not for the people” halk tarafından üretilmiş
ama halk için olmayan şarkılar.
3. “songs written neither for the people nor for the people but which the people adult”
ne halk tarafından ne de halk için üretilmiş ve fakat halkın benimsediği şarkılar.
Dolayısıyla Gramsci, bütün popüler şarkıların bu üçüncü başlığa girdiğini söyler.
Gramsci popüler kültür denilenin resmi toplumla ve egemen kültürle bir ilişki içinde
olarak, onların sahip olduğu dünya ve hayat kavrayışıyla gerilim içinde düşünülmesi
gerektiğini söyler. Bir taraftan ona tabi ama aslında başka bir taraftan da onunla çelişkili
unsurları içinde barındıran kültür, tam bunların gerçekleştiği alan Gramsci’ye göre popüler
kültür olarak açıklanıyor. Çünkü hegemonya asla tamamlanan biten bir süreç değil hep
üzerine yeniden çalışılması gereken bir süreç. Hegemonya dâhilinde hiçbir zaman insanların
ebediyen ikna edildikleri, bu düzeni ve statükoyu sonsuza dek rıza gösterecekleri
düşünülmemelidir. Dolayısıyla bu düzen kendini daimi kılmaz. Sürekli ve sürekli yeniden
işlenmesi gerekir. Tam da ona aykırı unsurlar, muhalif, onunla çelişen unsurların aslında aynı
zamanda boy verdiği, yeşerdiği bir alandır popüler kültür.
YILMAZ 12
3.6 Etkileri ve Etkilendikleri
Gramsci’yi etkileyenler olduğu gibi etkileyenler de olmuştur. Başta Kar Marx,
Friedrich Hegel olmak üzere Antonia Labriola’dan İtalya’nın ilk önemli Marksist kuramcısı
olması nedeniyle etkilenmiştir. Benedetto Crove ise anti-Marksist bir düşünür olarak
Gramsci’nin eleştirel düşüncelerine maruz kalmıştır. Georges Sorel ise faşizmi kurumsal
manada ilk ortaya koyan kişidir. Gramsci yukarıda bahsettiğim bütün bu konularla ilgili
fikirlerini ortaya atarken burada saydığım düşünürlerden etkilenmiştir. Öyle ki ideoloji ile
ilgili yaptığı tanımı Marx’a dayanır. Yer yer Marx ile ayrı düştüğü noktalar olsa da sivil
toplum tanımı gibi Gramsci en önemli Marksistlerdendir.
Birde madalyonun diğer yüzü var. 20. yüzyılın başlarında yaşamış olan en önemli
Marksist düşünür olarak bahsettiğimiz Gramsci’nin elbette ki etkileri olmuştur. Örneğin Louis
Althusser bir Fransız Marksist olarak Gramsci’den etkilenmiştir. Althusser’in ideolojik devlet
aygıtları ile ilgili tartışması aslında Gramsci’den gelir. Onun “hegemonic apparatus” denilen
dinin, sendikanın, medyanın içinde yer aldığı aygıtlar yani o toplumdaki düzeni, yeniden
üretimi, toplumsal uyumu sağlayan mekanizmalar. Stuart Hall yakın zamanda yaşamını
yitiren ve İngiltere’de çalışmalarını sürdürmüş kültürel teorisyen, sosyolog popüler kültür ile
ilgili yaptığı araştırmalarda Gramsci’den etkilenmiştir.
YILMAZ 13
4.Sonuç
Gramsci’nin bu bahsetmiş olduğum tartışma konularını şu şekilde sonuca
bağlayabilirim; hegemonya, ideolojiyi sadece yayarak değil, halkın sahip olduğu duyuş ve
düşünüş biçimleri ile temasa geçerek gerçekleşir. Basit bir enjeksiyon, beyin yıkama ya da
benzeri bir durum değildir. İnsanların sahip olduğu kanılara, fikirlere, sembollere, değerlere
hitap eder. Halkın söylenilenlere inandıkları ve dolayısıyla bu yolu benimsedikleri ama bu
süreçte dönüştükleri, ikna edildikleri bir biçimde işleyişi vardır. Dolayısıyla hegemonya bir
popüler rızadır(consent). Halkın onayının, rızasının basitçe beyin yıkanarak değil, onlara
kendi anlam dünyalarını bulduklarını düşündüren bir şekilde alınmasıyla gerçekleşir. Tam da
bu noktada folklor, ortak duyu kavramlarının önemi ortaya çıkar. Gramsci’ye göre aslında
yeni bir kültür ancak bu şekilde yaratılabilir. Bambaşka değerleri, kodları öne sürmek değil
hali hazırda kritik olanları dönüştürmek, eski unsurları yeniden düzenlemek ve yeniden anlam
katmaktır. Gramsci’ye göre insanlar ideolojiyle aktif bir şekilde ilişki kurar. İnsanlar
kendilerine sunulan hikâyeler hakkında düşünür ve kendilerini bu yolla bulurlar. Gramsci bu
noktada sokaktaki adan için herkes filozoftur ya da entelektüeldir, bir felsefeye sahiptir der.
İdeolojilerin etkili olması sokakta hali hazırda felsefesi olan insanı yeniden işlemek ve
yoğurmakla olur. Basitçe endoktrinasyon değildir. Araştırmamı Benedetto Fontana’nın
Hegemonya ve İktidar(Gramsci ve Machiavelli arasındaki ilişki üzerine) adlı kitabından bir
alıntı yaparak bitirmek isterim;
“Gramsci’ye göre hegemonya, temel öğesi rıza ve ikna olan entelektüel ve ahlaki bir
liderlik olarak tanımlanmıştır. Bir toplumsal grubun ya da sınıfın; öğretilmelerinin nüfusun
genelince evrensel olarak geçerli olduğu kabul edildiği kültürel ve ideolojik inanç sistemlerini,
toplumun geneline anlatmak ve yaymak gibi hegemonik bir rolü olduğu söylenebilir.”(2013:
272)
YILMAZ 14
5.Kaynakça
Fiori, Giuseppe. Antonio Gramsci Bir Devrimcinin Yaşamı. Çev. Kudret Emiroğlu. İstanbul:
İletişim Yayınları, 2009.
Fontana, Benedetto. Hegemonya ve İktidar. Çev. Onur Gayretli. İstanbul: Kalkedon Yayınları,
2013.
Gramsci, Antonio. Selections From Cultural Writings. Çev. William Boelhower. Haz. David
Forgas. Cambridge: Harvard University Press, 1985.
Gramsci, Antonio. Selections From the Prision Notebook. Çev., Haz. Quintin Hoare ve
Goffrey Nowell Smith. London: Lawrence and Wishart, 1971.
Marx, Karl. A Contribution to the Critique of Political Economy. Çev. Maurice Dobb ve S.
W. Ryazanskaya. Moscow, Progress Publishers, 1970.
Sancar, Serpil. İdeolojinin Serüveni. Ankara: İmge Kitabevi, 2008.
Santucci, Antınio. Gramsci’yi Anlamak. Çev. Selim Sezer. İstanbul: Kalkedon Yayınları,
2011.