diğer kayıplar - alman soykırımı tercüme güven beker

195

Upload: st3792

Post on 25-Jul-2015

213 views

Category:

Documents


18 download

DESCRIPTION

II.Dünya Savaşı'nda müttefiklerin Alman askerlerine uyguladıkları soykırım hakkında yegane kitap. Halka uygulanan kısmı için ise David Irving'e müracaat ediniz. Gerçek soykırım Almanlara uygulandı. Gerçek tarihi ders kitaplarından ve tekelci basından öğrenemezsiniz. Yayıncı talep ettiği takdirde kitabı kaldırırım.Only Turkish document about German genocide that I know of. I'll delete upon publisher's request.

TRANSCRIPT

Page 1: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER
Page 2: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

DĠĞER KAYIPLAR

Planlanan Ölüm - Kayıp Milyon Geceyarısı Vardiyası

II. Dünya SavaĢı‟ndan sonra, Fransız ve Amerikalıların

ellerinde Alman Esirlerin Kitlesel Ölümleriyle ilgili bir

AraĢtırma

James Bacque

Stoddart

BaĢrahip Franz Stock ve

Victor Gollancz

anısına

Hemcinslerimize karşı

en büyük günah

onlardan nefret etmek değil,

onlara kayıtsız kalmaktır;

asıl zalimlik budur.

George Bernard Shaw, ġeytanın Müridi

Page 3: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

ALMANYA‟NIN BÖLGELERĠ 1945

ABD‟nin Almanya‟da 200 kadar kampı vardı. 1945

yazında Fransız Bölgesi oluĢturulduğu zaman, en az

beĢi Fransız Ordusu tarafından devralındı.

Page 4: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

FRANSA 1945

Fransızların, Fransa‟da ve Almanya‟daki bölgelerinde

dağılmıĢ 1.600‟den fazla kampı vardı. Çoğu savaĢtan

sonra ABD Ordusundan devralınmıĢtı.

Page 5: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Çevirmenin Önsözü

Nisan 2010 tarihinde Avusturya Teufenbach‟a yaptığım bir gezide, ev sahibemin masasında aĢağıda resmini sunduğum Almanca “Der Geplante

Tod - PlanlanmıĢ Ölüm – Amerikan ve Fransız Kamplarındaki SavaĢ Esiri Almanlar 1945 1946” (James Bacque) kitabını gördüm.

Kanadalı bir araĢtırmacı gazeteci ve yazar olan James Bacque,

Amerikan Ġngiliz ve Fransız arĢivlerinde yaptığı titiz araĢtırma sonucunda, daha II.Dünya SavaĢı ortasında, Roosevelt ve Churchill‟in Kanada‟da

buluĢarak, savaĢ sonrasında Alman Milletini nasıl imha edeceklerinin planlarını yaptıklarını ortaya çıkartır.

Bu planlar, savaĢ biter bitmez uygulamaya konulmuĢ ve 4 milyon Alman, aralarında kadın, çocuk ve yaĢlılar da olmak üzere, kamplara

alınmıĢ ve ölecek kadar (!) yiyecek verilerek, 1 milyonu imha edilmiĢtir. ĠĢin ilginç tarafı, bugüne kadar böyle bir SOYKIRIM‟ın, bırakın Türkiye‟yi,

Almanya‟da bile bilinmediğidir. Yaptığım özel araĢtırmalarımda, ki Almanya‟da değiĢik kesimlerden Alman ve Türk tanıdıklarımdan hiçbiri bu

olayı bildiğini söyleyememiĢtir. Bir ilginç taraf da, Avusturya‟da beni misafir eden ev sahibemin kocası

- ki öleli çok az oldu – bu kamplardan, iri yapılı olmasına rağmen 47 Kg olarak kurtulabilmiĢ birisi olması.

Bu olayı Türk Kamuoyuna duyurmak gerektiğini düĢünerek, kitabı

tercüme ettim. Ekleri ve Dipnotları ile 195 sayfayı bulan, tamamı Amerikan, Kanada, Ġngiliz, Fransız ve Alman ArĢivlerinden kazıyarak

çıkartılan belgelerle yazılmıĢ olan kitabı bilgilerinize sunuyorum.

Güven BEKER ÇeĢmealtı, 8 Mayıs 2012

Page 6: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

İçindekiler

Bu kitapla ilgili Başlıca Olaylar ı Kısaltmalar ııı Dr. Ernest F. Fisher‟in Önsözü vı

GiriĢ 1 1 Almanya‟nın Kaderini Belirlemek 4 2 Barınaksız 11 3 Kamuoyuna açıklama yok 19 4 Galibin Gaddarlığı 26 5 Yaz Açlığı 35 6 Yardıma Geçit Yok 49 7 YavaĢ Ölüm Kampları 61 8 Cesetleri Kireçleme 68 9 Seranın Ġçinde 78 10 Ġngiliz ve Kanadalılar 99 11 Efsane, Yalanlar ve Tarih 106 12 KaĢla Gözle 119 Ekler GiriĢ 127

Ek 1 Amerikan Kamplarındaki Diğer Kayıplar 128 Ek 2 ETO Tıbbî Tarihi 139 Ek 3 Merkez Komutanlığı Raporları 145 Ek 4 SHAEF – USFET Belgeleri 146 Ek 5 2 Haziran Tutarsızlığı: SHAEF G3‟ü ve General Lee ile General Littlejohn 147 Ek 6 Tutsak Sayısında Tutarsızlık, 2 Haziran ve 8 Eylül 1945 148 Ek 7 Geceyarısı Vardiyası 149 Ek 8 Bremen Çevrili Bölgesindeki SavaĢ Esirleri (SCOFOR Kuvvetleri) 150

Ek 9 Ġngiliz Tutarsızlığı 150 Notlar 152 Ziyaret Edilen ArĢivler 175 Kaynak Dizini 176 TeĢekkürler 178 Fihrist 179

Page 7: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Bu Kitapla İlgili Başlıca Olaylar

1939

1 Eylül: Almanya Polonya‟ya saldırıyor.

3 Eylül: Ġngiltere ve Fransa Almanya‟ya savaĢ ilân ediyor.

10 Eylül: Kanada Almanya‟ya savaĢ ilân ediyor.

17 Eylül: Rusya Polonya‟yı iĢgal ediyor.

1939-1940 KıĢı

Polonyalı Subayların Ruslar tarafından Katin‟de kılıçtan geçirilmesi.

1940

21 Haziran: Fransa‟nın yenilgisi, teslim olması ve bölünmesi. 1.500.000 kadar Fransız

askerinin SavaĢ Esiri olarak Almanya‟da tutulması.

1941

Haziran: Almanya Rusya‟ya saldırıyor.

Aralık: Japonya ABD‟ne saldırıyor. Hitler ABD‟ne savaĢ ilân ediyor.

1942

Ağustos: Kanadalıların Dieppe baskını. Kanadalılar Almanları, Dieppe‟de alınan esirleri

zincire vurmakla suçluyor; Almanlar Kanadalıları aynı gaddarlıkla itham ediyor.

Kasım: Müttefikler Kuzey Afrika‟ya çıkıyor.

1943

Ocak: Churchill ve Roosevelt Kazablanka‟da buluĢuyor ve Almanya‟nın koĢulsuz teslimi

için çağrı yapıyor.

Mayıs: Mihver Kuvvetleri Tunus‟ta teslim oluyor. Harpte bugüne kadarki en büyük esir

alma. Eisenhower Marshall‟a, “Ne yazık ki, daha fazlasını öldüremedik” diye yakınıyor.

Kasım-Aralık: Tahran Konferansı, Stalin ve Roosevelt savaĢtan sonra vurulacak 50.000

Alman subayının ölümüne kadeh kaldırıyor; Elliott Roosevelt çok daha fazlasının

vurulmasına içiyor ve ABD Ordusu bunu destekleyecektir diyor. Churchill odadan dıĢarı

kaçıyor.

1944

ġubat: Eisenhower, General Everett S. Hughes‟ı özel yardımcı olarak atıyor.

6 Haziran, D-Day [D-Günü] : Amerikan, Ġngiliz ve Kanada Kuvvetleri Normandiya‟yı ele

geçiriyorlar.

Eylül: Quebec Konferansı; Morgenthau‟nun Alman Endüstrisini imha etme planı,

Roosevelt ve Churchill tarafından parafe ediliyor. Müttefikler Ren Havzasına eriĢiyorlar.

Morgenthau Planı üzerinde gazete tartıĢmaları patlıyor.

Ekim: Stalin, Moskova‟da Churchill‟le Morgenthau Planı üzerinde anlaĢıyor.

4 Kasım: Hughes Eisenhower‟a, esirlerin yiyecek tayın paylarıyla ilgili bütün emirlerin gizli

tutulmasını öneriyor.

1945

ġubat: Yalta Konferansı; Roosevelt, Churchill ve Stalin Almanya‟nın parçalanması ve

savaĢ tazminatlarını tartıĢıyorlar.

10 Mart: Eisenhower, Cenevre SözleĢmesini bozan, savaĢ esirlerine ölümcül DEF satüsü

veren emri parafe edip, imzalıyor. Paris‟te ABD‟nin Cenevre SözleĢmesine uyduğunu

belirten bir konuĢma yapıyor.

ı

Page 8: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Nisan: CCS, ABD elinde bulunan bazı savaĢ esirlerine DEF statüsü uygulanmasına onay

veriyor, fakat Ġngilizler bu uygulamaya karĢı çıkıyor. Littlejohn esir tayınlarını azaltıyor.

8 Mayıs: Almanya teslim oluyor. ABD, Ġsviçre‟nin Alman savaĢ esirleri için Koruyucu

Kuvvet durumunu, Cenevre SözleĢmesine aykırı olarak, kaldırıyor. Eisenhower

Churchill‟e, savaĢ esiri tayınlarını azalttığını ve daha da azaltabileceğini söylüyor.

Patton tutsakları seri bir Ģekilde serbest bırakıyor. Eisenhower generallerine, savaĢ

esirlerinin serbest bırakılmasının durdurulması emrini veriyor. SavaĢ esiri tayınları

tekrar azaltılıyor.

Haziran: General Lee, Eisenhower Karargâhı tarafından açıklanan tutarsız esir sayılarına

Ģiddetle karĢı çıkıyor (2 Haziran). Littlejohn, sayıları Ģimdi 4.000.000‟u bulan savaĢ

esirlerini doyuramamaktan yakınıyor. Birçok savaĢ esiri, gizlice, yiyeceksiz ve

barınaksız ölümcül DEF durumuna geçiriilyor. Alman sivillerinin, savaĢ esirlerini

beslemelerine engel olunuyor. Siviller de açlıktan ölmeye baĢlıyor. ICRC Almanya‟ya

yiyecek gönderme giriĢiminde bulunuyor, fakat trenler ABD Ordusu tarafından geri

gönderiliyor. Kanada BaĢbakanı King, Alman savaĢ esirlerinden Cenevre SözleĢmesi

korumasının kaldırılmasından yakınıyor. Ġngiliz DıĢiĢleri Bakanlığı kendisini susturuyor.

Temmuz: ABD savaĢ esirleri, ölümcül halde Fransız Ordusuna devrediliyorlar. Yzb.Julien,

bir Amerikan kampının Buchenwald* ‟e benzediğini söylüyor.

Ağustos: Eisenhower‟in imzaladığı bir emir, geri kalan bütün savaĢ esirlerinin ölümcül

DEF statüsüne geçirilmesini öngörüyor. Ölüm oranı derhal yukarı fırlıyor. General

Littlejohn, Eisenhower„a, ABD Ordu tayını aldığı farzedilen 1.500.000 kiĢinin hiçbir Ģey

almadığı yolunda yazılı Ģikâyette bulunuyor. ICRC, Almanya‟ya gönderilmesine izin

verilmeyen gıdanın vericilerine geri iadesi için zorlanıyor.

Eylül: ICRC‟den Jean-Pierre Pradervand, de Gaulle‟e, son günlerde ABD Ordusundan

Fransızlara devredilen savaĢ esirlerinin, yardım hemen ulaĢmazsa, çok geçmeden

öleceklerini belirtiyor. Fransız gazeteleri Pradervand‟ın öyküsünü yazıyorlar.

Eisenhower ve General Smith, ABD‟nin suçluluğunu reddediyorlar. New York Times,

Fransız kamplarındaki kötü koĢulları bildiriyor; gözde röportajcı Drew Middleton‟dan,

yeni ziyaret edilen ABD kampları için ses yok.

10 Ekim: Littlejohn Eisenhower‟a, ABD Ordusundaki gıda fazlasını belirten ve gıdanın

ABD‟ne gönderilmesini öneren bir rapor yazıyor.

1945-46: ABD, elindeki esirleri 1946 sonuna doğru sıfırlamaya doğru gidiyor. Fransızlar,

1946 yılı boyunca, yüzbinlerce esiri elde tutmaya devam ediyorlar, 1949‟a kadar

ellerindekilerini kademeli olarak sıfıra indiriyorlar.

1947-1950‟ler: ABD esir kampları kayıtlarının çoğu yok ediliyor. Almanlar, savaĢ sonunda

hayatta olan 1.700.000‟den fazla askerin, hiçbir zaman evlerine dönmediğini

saptıyorlar. Müttefiklerin hepsi sorumluluğu reddediyor; ABD, Ġngiltere ve Fransa,

kamplardaki vahĢetten Rusya‟yı sorumlu tutuyorlar.

1960‟lar-1972: Willy Brandt‟ın yönetimindeki Batı Alman DıĢiĢleri Bakanlığı, ABD

kamplarındaki vahĢeti reddeden kitapları destekliyor. ABD senatörleri, vahĢetten dolayı

Rusları suçluyorlar, fakat ABD kampları için hiçbir Ģey söylemiyorlar.

1980‟ler: ICRC, ABD ve Fransız kampları hakkında araĢtırma yapanlara gerekli belgeleri

vermeyi reddediyor ve Fransa‟daki baĢdelegeleri olan Pradervand hakkında bilgileri

olmadığını iddia ediyor. ICRC, Nazi ölüm kamplarıyla ilgili belge araĢtırması için iki

baĢka araĢtırmacıya, arĢivlere girme izni veriyor. Ġngiltere Savunma Bakanlığı,

Ġngiltere Kabine görevlisinin emrine rağmen, yazara, Phillimore‟un önemli raporunu

vermeyi reddediyor. Willy Brandt, ABD gaddarlıklarının sansürlenmesi ve vahĢeti

gizleyen kitaplara destek verilmesindeki rolünün tartıĢılmasını reddediyor.

---------------------------------------------------------------

*Buchenwald: Almanya‟da Weimar yakınlarında, en büyük Nazi kamplarından biri (ç.n.)

ıı

Page 9: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Kısaltmalar Ad Sec Advance Section: (ABD Ordusu) cepheye en yakın (Ġleri Bölge). Belsen (Bergen-Belsen): Ġngilizlerin ortaya çıkardığı Nazi Toplama Kampı.

Boche: Almanlar için argo deyim. Buchenwald: Amerikalıların ortaya çıkardığı Nazi Toplama Kampı.

CCS Combined Chiefs of Staff: Ġngiliz ve ABD EĢ Kurmay BaĢkanlığı. Ġngiltere tarafı, Kanada‟yı da temsil ediyordu.

CIGS Chief of the Imperial General Staff, UK.: Ġmparatorluk Genelkurmay BaĢkanı (Büyük Britanya-Ġngiltere).

Com. Z. Communications Zone: ABD Ordusu Geri Bölgesi. CRALOG Council of Relief Agencies Licenced to Operate in Germany:

Almanya‟da ÇalıĢmaya Yetkili Yardım KuruluĢları Konseyi (ABD). Dachau: Nazi Toplama Kampı.

D-Day: D-Günü, Müttefiklerin Normandiya‟ya çıkartma yaptıkları Gün,

6 Haziran 1944. DEF Disarmed Enemy Forces: SilahsızlandırılmıĢ DüĢman Kuvvetleri.

Kuzeybatı Avrupa‟da ABD Ordusunun elindeki bazı Alman SavaĢ Esirleri. Bunlar Cenevre SözleĢmesine göre iĢlem görmemiĢlerdi.

DP Displaced Person: Yer DeğiĢtirmiĢ Birey. ETO European Theater of Operations: Avrupa Harekât Alanı(ABD Ordusu).

ETOUSA European Theater of Operations: Avrupa Harekât Alanı (ABD Ordusu).

Holding Power: SavaĢ Esirlerini göz altında “Tutan Kuvvet”. ICRC International Committee of the Red Cross: Ġsviçre‟de yerleĢik,

Cenevre SözleĢmesine göre Kızılhaç ideallerini temsil eden ve Kızılhaç esaslarını uygulayan, Uluslararası Kızılhaç Komitesi.

JCS Joint Chiefs of Staff: ABD Genelkurmay BaĢkanlığı. JCS 1067 ve 1067/6: Eisenhower‟e bildirilen, Zaferden sonra Ordunun

Almanlara karĢı yürüteceği davranıĢ ile ilgili direktifler.

Länder: Almanya‟daki eyalet veya iller. Midnight Shift: Geceyarısı Vardiyası Daha kötü Ģartlara sevkedildiklerini

saklamak için, SavaĢ Esirleri istatistiklerinin gizlice değiĢtirilmesi mesaisi (yazarın deyimi).

Military Governor (OMGUS, Office of Military Governor, United States): Askerî Vali (ABD Askeri Valilik Makamı) Teslim sonrası, ABD tarafından,

kendi bölgesinde yürütülen Almanya Yönetimi. Eisenhower bu görevde Kasım 1945 ortasına kadar kaldı, yerini General Clay aldı.

Missing Million: Kayıp Milyon, Haziran 1945‟de ABD Ordu kayıtlarından silinen SavaĢ Esirleri.

MP Military Police: Askerî Ġnzibat (ABD)

ııı

Page 10: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

MTOUSA Mediterranean Theater of Operations: Akdeniz Harekât Alanı

(ABD). OKW Oberkommando Wehrmacht: Alman Silahlı Kuvvetler BaĢkomutanlığı.

POW Prisoners of War: Cenevre SözleĢmesiyle korunduğu varsayılan

SavaĢ Esirleri (SvEs). Bazı belgeler PW kısaltmasını kullanır. Protecting Power Under the Geneva Convention: “Koruyucu Kuvvet”,

Cenevre SözleĢmesi uyarınca, SavaĢ Esirlerinin, uyruğunda sayıldığı Devlet Kuvveti.

PWE Prisoner of War Enclosure: SavaĢ Esirleri ÇevrilmiĢ Bölgesi (ABD). PWTE Prisoner of War Temporary Enclosure: SavaĢ Esirleri Geçici ÇevrilmiĢ

Bölgesi (ABD). SCOFOR: Bremen yakınında konuĢlanmıĢ Müttefik Kuvvetler.

SEP Surrendered Enemy Personnel: Teslim olmuĢ DüĢman Personeli. Ġngiliz ve Kanadalılarca, Cenevre SözleĢmesinin tam olarak uygulanma

niyetinde olunmayan Alman SavaĢ Esirleri için kullanılan deyim. SHAEF Supreme Headquarters, Allied Expeditionary Force: Mütttefik Seferî

Kuvvetler BaĢkomutanlık Karargâhı. 14 Temmuz 1945‟e kadar, kuzeybatı Avrupa‟daki bütün Müttefik ordularının komutanlık

örgütlenmesi (Ġtalya hariç). Bu tarihten sonra ABD Ordusu sadece

USFET, Ġngilizler 21.Ordu Grubu (daha sonra Ren Ġngiliz Ordusu veya

BAOR) olarak örgütlendi.

S.S. (Schutzstaffel): Nazi Partisinin Koruyucu Güç veya Seçkin Koruma Birlikleri.

Tommies: Ġngiliz askerleri için argo deyim. TPM ve PM Theater Provost Marshal: Alan Merkez Komutanlığı (AMK).

Personel, esirler, vb‟nin hukuk iĢlerinden sorumlu Ordu birimi. TSFET Theater Service Forces: Alan Hizmet Kuvvetleri, Avrupa Alanı (ABD

Ordusu, Avrupa). 21.Army Group: 21. Ordu Grubu (daha sonra Ren Ġngiliz Ordusu)

Montgomery komutasında, baĢlıca Ġngiliz ve Kanadalı Birlikler. UNRRA United Nations Relief and Rehabilitation Administration: BirleĢmiĢ

Milletler Yardım ve ĠyileĢtirme Yönetimi. U.S Army Rations - ABD Ordu Tayınları: A tayını normal garnizon tayını;

B: transit geçiĢte kullanılacak olan kısıtlı A tayını; C ve K: piĢirme

gerektirmeyen A tipi benzeri, arazi tayını; 1‟de 10 tayını: tipi C‟ye benzer fakat 10 kiĢilik bir manganın 1 günlük tayınıdır.

USFET United States Forces, European Theater: Avrupa Alanı ABD Kuvvetleri.

VE Day : Victory in Europe Day : VE-Günü, Avrupada Zafer Günü, 8 Mayıs 1945.

WASt *: Resmî Alman Ġzleme Birimi, Berlin. Zone (of the) Interior: Ġç Bölge, Amerikan Ordu Argosunda ABD.

---------------------------------------- * WASt WehrmachtsAuskunftSTelle für Kriegsverluste und Kriegsgefangene Alman

Silahlı Kuvvetleri SavaĢ kayıpları ve SavaĢ Esirleri Ġzleme Birimi (ç.n.)

ıv

Page 11: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Başlıca Karakterler:

Barnes, Yb. Valentine: Merkez Komutan Yardımcısı, Ad Sec Com Z.

Beasley, Alb.Charles H.: ABD Ordu Sağlık BaĢkanı, ETO. Buisson, General: Fransız Ordusu SavaĢ Esirleri Biriminin Komutanı.

Churchill, Winston S.: II.Dünya SavaĢı süresince Ġngiltere BaĢbakanı. Clay, General Lucius: 1945 Kasımından itibaren Eisenhower‟ın yerine

Almanya‟nın Askerî Yöneticisi. Devers, General Jacob L.: 1945‟de ABD 6.Ordu Grubu Komutanı.

Dönitz, Karl: Büyük Amiral, Alman Deniz Kuvvetleri Komutanı, Hitler‟in ölümünden sonra Almanya Führer‟i.

Eden, Anthony: Ġngiltere DıĢiĢleri Bakanı. Eisenhower, Dwight D.: SHAEF BaĢkomutanı. Washington‟da ABD

Genelkurmay BaĢkanlığındaki General George C. Marshall‟a bağlı. Fisher, Alb Ernest F.: 1945‟de ABD 101. Hava Ġndirme Tümeninde Tğm.,

sonradan ABD Ordusunda Kıdemli Tarihçi. de Gaulle, Charles: Hür Fransa‟nın lideri, daha sonra Fransa

CumhurbaĢkanı.

Hitler, Adolf: II.Dünya SavaĢı süresince Almanya Führer (lider)‟i. Huber, Max: ICRC BaĢkanı, Cenevre.

Hughes, General Everett S.: ABD Ordusunda. Eisenhower‟ın arkadaĢı. Hull, Cordell: Roosevelt‟in DıĢiĢleri Bakanı.

Juin, Alphonse: Fransız Ordusu Generali. King William Lyon Mackenzie: Kanada BaĢbakanı.

Lee, Korgeneral J.C.H.: Com Z Komutanı, Avrupa. Littlejohn, General Robert: Eisenhower‟ın SHAEF Lojistik BaĢkanı, General.

Luttichau, Charles von: SavaĢtan sonra ABD uyruğu olan ve ABD Ordusu için Tarih yazan, eski Alman Silahlı Kuvvetleri mensubu.

Marshall, General George C. : II. Dünya SavaĢı sırasında ABD Ordusu Genelkurmay BaĢkanı, Eisenhower‟ın Komutanı.

Montgomery, Mareşal Bernard Law: SHAEF‟e bağlı 21. Ordu Grubunda Ġngiliz ve Kanada Orduları Komutanı.

Morgenthau, Henry C.: II.Dünya SavaĢı sırasında ABD Maliye Bakanı.

Patton, General George C.: ABD 3.Ordu Komutanı. Pradervand, Jean-Pierre: 1945-46‟da ICRC Fransız delegasyon baĢkanı.

Reckord, Tümgeneral Milton A.: ETO Avrupa Harekât Alanı Merkez Komutanı. Roosevelt, Franklin D.: II.Dünya SavaĢı sırasında ABD BaĢkanı.

Smith, General Walter Bedell: Eisenhower‟ın SHAEF‟de ve Temmuz 1945‟den sonra USFET‟te Kurmay BaĢkanı.

Stalin, Josef: II.Dünya SavaĢı sırasında Sovyetler Birliği BaĢkanı. Stimson, Henry L.; Roosevelt‟in Savunma Bakanı.

Tedder, Arthur W., Hv.Mareşal: Eisenhover‟ın SHAEF‟de BaĢkomutan Yardımcısı.

Truman, Harry: Roosevelt‟ten sonraki ABD BaĢkanı. White, Harry Dexter: ABD Maliye Bakanlığında Morgenthau‟nun Yardımcısı.

v

Page 12: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Önsöz

1945 Nisan sonuna doğru, Batı Cephesinin çoğu yerinde, top seslerinin

gürlemesi kesilmiĢti. Müttefiklerin dikenli tellerle çevrili bölgelerine doğru, sürüler halinde yürüyen, silahları alınmıĢ, yorgun Alman askerlerinin

milyonlarca çift botunun sürüme sesinden baĢka bir ses duyulmuyordu. PeriĢan düĢman müfrezeleri, kırsal alana kaçmadan ve sonunda Müttefik

askerlerce yakalanmadan önce, birkaç yaylım ateĢi denemesi yapıyordu. Batıdakiler kitle halinde teslim olurken, özellikle son haftalarda doğu

cephesinde sağ kalan Wehrmacht birlikleri, mümkün olduğu kadar çok arkadaĢlarının Ruslardan kaçabilmesi için, ilerleyen Kızıl Orduya

direniyordu.

Bu, Reich MareĢali Göring‟in batı‟da teslim olmasından sonra, Adolf Hitler tarafından BaĢkomutan olarak atanan Büyük Amiral Dönitz‟in

komutasındaki Alman Yüksek Komutanlığının son stratejisiydi. Alman görüĢüne göre, bu strateji, milyonlarca Alman askerini, General

Dwight Eisenhover‟in baĢkomutanlığındaki Batılı Müttefiklerin, daha merhametli ellerine bıraktıklarına inanan bir tutumdu. Ancak, General

Eisenhover‟in sadece Nazi Rejiminden değil, aslında Alman olan her Ģeyden, berbat ve saplantılı nefreti göz önüne alındığında, bu inanç

ümitsiz bir kumardı. BeĢ milyondan fazla Alman askeri, Amerikan ve Fransız bölgelerinde, birçoğu tam anlamıyla omuz omuza, dikenli tel kafes

ardına tıkılmıĢlardı. Altlarındaki toprak kısa zamanda, pislik ve hastalık bataklığına dönmüĢtü. Açık havada, en ilkel sağlık koĢullarından mahrum,

yetersiz beslenen savaĢ esirleri, kısa süre sonra, açlık ve hastalıktan ölmeye baĢladılar. 1945 Nisanında baĢlamak üzere, ABD Ordusu ve

Fransız Ordusu, çoğu Amerikan kamplarında olmak üzere, yaklaĢık bir

milyon insanı yok ettiler. Amerikan Ġç SavaĢı sırasında, Andersonville‟de Konfederasyon yönetimindeki hapishanede yaĢanan dehĢetten beri,

Amerikan askerî kontrolünde böyle bir zulüm görülmemiĢti. 40 yıldan fazla bir süredir, bu eĢi benzeri görülmemiĢ trajedi Müttefikler arĢivlerinde saklı

yatıyor. En sonunda bu muazzam savaĢ suçu nasıl gün yüzüne çıktı? Ġlk ipuçları

1986‟da yazar James Bacque ve yardımcısı tarafından ortaya çıkartıldı. YaklaĢık 1600 mülteciyi Nazilerden kurtaran bir Fransız DireniĢçisi olan

Raoul Laporterie hakkındaki bir kitabı araĢtırırken, 1946‟da Laporterie ile arkadaĢ olan eski bir Alman askeriyle röportaj yaptılar. Laporterie, Hans

Page 13: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Goertz adlı bu adamı ve bir arkadaĢını, 1946‟da Fransız esir kampından

çıkartmıĢ ve onlara, kendi mağaza zincirinde terzi olarak iĢ vermiĢti. Goertz, “Laporterie benim hayatımı kurtardı, zira bu kamptakilerin yüzde

25‟i bir ay içinde ölmüĢtü. Neden mi öldüler? Açlık, dizanteri, hastalıktan.”

diye açıklamada bulunmuĢtu. Goertz‟ün tutulduğu kampın kayıtlarında, ulaĢabildiği kadarıyla, Bacque,

Paris Vincennes‟daki Fransız Ordu arĢivlerindeki ICRC kayıtlarına göre, kendisinin 1600 kiĢilik üçlü bir grubun içinde olduğunu ve her üç grubun

da aynı derecede kötü Ģartlarda bulunduğunu saptadı. Çok geçmeden, ABD kontrolündeki kamplarda da, kitle ölümlerinin ilk güvenilir kanıtına

ulaĢtılar. Bu kanıt, ordu kayıtlarında “Diğer Kayıplar” diye kibar bir baĢlık altında bulundu. Bu terimin korkunç anlamı, Bacque‟a, SHAEF‟in Alman

ĠĢleri Biriminde eski bir amir olan Alb Philip S. Lauben tarafından, çok geçmeden açıklanmıĢtı.

1987 baharında Bay Bacque ve ben, Washington‟da buluĢtuk. Sonraki aylarda, Millî ArĢivlerde ve Virginia Lexington‟daki George C. Marshall

Vakfında, ortaya çıkardığımız kanıtları birleĢtirmek için birlikte çalıĢtık. ABD ve Ġngiliz yönetimlerinin en üst seviyesinde, 1944‟de yapılan planlar,

bir dünya gücü olan Almanya‟nın, bir köylü toplumu ekonomisine

indirgenmesini, tabii bunun milyonlarca sivilin açlıktan ölmesi demek olmasına rağmen, ilk ve son kez tahrip edilmesi kararlılığını ifade

ediyordu. Bugüne kadar, tarihçiler Müttefik Liderlerin, kamu direnci karĢısında, yıkıcı planlarını çok geçmeden iptal ettiklerini kabul ediyorlardı.

Eisenhower‟in nefreti, askerî bürokrasinin uyumlu kanallarından geçerek, Amerikan askerî tarihinde benzeri olmayan bir ölüm kampları

dehĢetine neden oldu. Bu nefretin feci sonuçları karĢısında SHAEF resmi makamlarının gösterdiği duyarsızlık ise, ABD Ordusunun bu iĢle iliĢkisinin

en acı yönüdür. 1945‟de Amerikalıların büyük çoğunluğunun, bu kadar çok silahsız

Alman‟ın savaĢtan sonra kökünün kazınması arzusunda olduğu su götürmezdi. Bu dehĢetin boyutu, bu ölümlerin, Alman Ordusunun Haziran

1941 ile Nisan 1945 arasında batıda sebep oldukları ölümlerden, çok çok daha fazla olduğunun kavranmasıyla anlaĢılabilir. Okuyacağınız öyküde bu

trajedinin örtüsü kaldırılmaktadır.

Dr. ERNEST F. FISHER JR. ALBAY

ABD ORDUSU (EMEKLĠ) ARLINGTON, VIRGINIA, 1988

vıı

Page 14: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Giriş

Uzun süredir, yardımcım* ve ben bulduklarımıza neredeyse inanamıyorduk. Bir Fransız Belediye Binasının çatı katında, içlerinde Alman

savaĢ esirlerinin tutulduğu kampların ölüm listelerini içerdiğine inandığımız tozlu dosya kutularını aĢağı çekiyorduk, fakat listeleri bulamadık. BoĢ

oluĢlarını, o beldede savaĢ sonrasındaki iĢgücü eksikliğine bağladık. Kampta gömdüğü Alman savaĢ esirlerinin sayısında iki defa çeliĢen Fransız

Papazın huzursuz gözlerinin sebebinin suçluluktan değil, Fransız kamplarının üzücü olaylarından olduğunu varsaydık. 1945'‟de bir Kızılhaç

görevlisinin, Ordu‟nun kendisine, açlıktan kıvranan savaĢ esirlerine yiyecek hazırlaması için gerekli yakıtı vermek istemediğini bildiren Ģikâyet

mektubu önemli bir bulguydu; fakat yanına düĢülen “C’est fait” yani “iĢlem tamam” notu, bize yakıtı alabildiğini düĢündürdü. Bu Kızılhaç Görevlisinin

daha sonraki mektubunda, verilen söze rağmen yakıtı alamadığını bildiren

nota ulaĢtık. Fransız papazın bulunduğu kamptaki Fransız nöbetçiler, ölü sayısının, papazın kabul ettiğinin çok üstünde olduğunu belirttiler. Gün

geçtikçe ortaya çıkan daha bir sürü kanıt, bizi çok zor bir ruh durumuna soktu. Toplumumuzun liderleri, insanlığa karĢı, inanmak istemediğimiz

korkunç bir suç iĢlemiĢlerdi. Her gün tarihimiz hakkında bize anlatılan tatlı yalanlarla korkunç hakikat arasında seçim yapmak zorunda kalıyorduk.

Fransa‟daki araĢtırmamızın ilk bölümünü bitirdiğimiz zaman, bu kamplardaki felâketi, Ģüpheye yer bırakmayacak Ģekilde görmüĢtük.

Amerikan trajedisiyle ilgili birçok küçük kanıt bulmuĢtuk. Bu araĢtırmaya Washington‟da devam etmemiz gerektiğine karar verdik. Gerçi, ABD

Ordusunun, kendi acımasızlıklarının kanıtlarını saklayacağına ihtimal de vermiyorduk. Pennsylvania Caddesindeki ABD Millî ArĢivlerinde “Haftalık

SavaĢ Esiri ve SilahsızlandırılmıĢ DüĢman Kuvvetleri Raporu” baĢlıklı belgelere ulaĢtık. Her raporda, Fransız istatistiklerinin paralelinde

istatistikler içeren “Diğer Kayıplar” baĢlığı mevcuttu.

Bu yeterliydi, tabii sadece bize. Diğer Kayıplar sadece ölümler demekti bizim için, fakat ölüm kelimesi yoktu ortada. Onun dıĢında, bildiğimiz her

Ģey birbirini tutuyordu. KodlanmıĢ hakikat karĢımızdaydı; fakat bu kodu kim çözecekti?

AraĢtırırken, Alb. Philip S. Lauben‟in kapısına geldim. Albayın adı SHAEF (Müttefik Seferî Kuvvetler BaĢkomutanlık Karargâhı) gizli belge dağıtım

listesinde bulunuyordu. Kendisi, en kritik aylarda, savaĢ esirlerinin transferi ve memleketlerine gönderilmesiyle görevli, SHAEF Alman ĠĢleri

Birim Amiriydi. O yönden olanları bildiğinden emindim. Oturma odasında, sakin olmaya çalıĢarak, belge fotokopilerini Albayın

--------------------------------------------------- * Adının gizli kalmasını istedi.

1

Page 15: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

önüne açtım. Ġlk bir iki dakikada söyleyecekleri, ya bir yıldan fazla süredir

yaptıklarımızı sıfırlayacak veya büyük bir tarihî buluĢ yaptığımızı kanıtlayacaktı. Lauben ve ben, baĢlıkları tek tek inceleyerek, “Diğer

Kayıplar”a geldik. Lauben, bunlar “ Ölümler ve firarlar” dedi.

“Kaç firar? diye sordum. “Çok çok az” diye cevap verdi. Daha sonra bu firarların binde birden çok

daha az olduğunu saptadım. Bu Ģüphe götürmez güvenli kanıt ile, bu konunun etrafındaki diğer

bilgileri, bu kitabın çerçevesi içinde toparlamak mümkün oldu. Kapsamın çok geniĢ olması ve bazı savaĢ esiri belgelerinin daha

düzenlenirken eksik yapılmıĢ olması, ölü sayısının daima tartıĢılır konumda olmasına yol açacaktır. Birçok kayıt 1950‟lerde yok edilmiĢ veya “örtmece”

yapılarak, gizlenmiĢtir. Hakikatin üstü, birçok katmanlı yalan örtüsüyle derinlere gömülmüĢtür.

Avrupa‟daki savaĢın sona ermesinden az önce, Nisan 1945‟de, her yaĢtan, büyük sayıda erkek, daha az sayıda kadın ve çocuğun, Amerikan

ve Fransız kamplarında, sağlıksız koĢullar altında hastalıktan, açlıktan öldükleri Ģüphe götürmez. Kurbanların sayısı hiç Ģüphesiz 800.000‟in

üstünde, hemen hemen kesinlikle 900.000‟in üstünde, ve büyük olasılıkla

da bir milyondan fazladır. Ölümleri, esirleri hayatta tutmaya yeterli kaynakları var olan subaylarca bilinçli olarak amaçlanmıĢtır. Ordu,

Amerikan kamplarındaki esirlere yardım eli uzatan kuruluĢların, baĢvurusunu reddetmiĢtir. Bütün bu olanlar, zamanında gizlenmiĢ ve

Kızılhaç, Le Monde ve Le Figaro hakikati açıklamaya teĢebbüs edince de yalanlanmıĢtır. Kayıtlar yok edilmiĢ, değiĢtirilmiĢ ve gizli tutulmuĢtur. Bu

durum günümüzde de aynen devam etmektedir. Fransa ve ABD‟nin müttefiki olan Kanada ve Ġngiltere de, milyonlarca

savaĢ esirini, aynı SHAEF komutanlığı emrindeyken tutsak aldı; bunun için, onların kamplarında da olayla ilgili delil aradık. Ġngiliz ve Kanada

kamplarındaki Almanların kaderi tam açık değil, ama benzer gaddarlığın izleri görünmüyor. Ordulardan, Uluslararası Kızılhaç Komitesinden (ICRC),

ve bazı savaĢ esirlerinden gelen kıt bilgiler, bunların hemen tamamının makul derecede sağlıklı oldukları yolunda. Bunlara bir istisna, 1945‟de

ABD tarafından Ġngilizlere devredilen yaklaĢık 400.000 esir ki; bu

insanların birçoğu transfer sırasında ölmek üzereydiler. Kanada Ordusu, 1988‟de Ġngiliz Hükümetinden, Ġngilizler elindeki Alman esirler hakkında

Phillimore‟un önemli raporunu istedi. Ġngilizler, raporun “hâlâ kullanımda” olduğunu öne sürerek, isteği geri çevirdi. Fiilen, Avrupa‟da Kanadalı ve

Ġngilizlerin ellerindeki milyonlarca Alman savaĢ esirine davranıĢlarıyla ilgili, Ottawa ve Londra arĢivlerinde hiçbir Ģey kalmamıĢtır. Nazi toplama

kamplarında malzeme arayan iki yazara, bu yakında arĢivlerini açan Cenevre‟deki Uluslararası Kızılhaç Komitesi, benim aynı arĢivlerde Ġngiliz

ve Kanada savaĢ esir kampları hakkındaki raporları incelemek için yaptığım baĢvuruyu geri çevirdi. Aynı ICRC, bu konudaki mektupları

görmem için gerekli izini vermeyi, bu isteğim Kanada Ordusu ve Kanada

2

Page 16: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Kızılhaçı kanalıyla iletildiği halde, defalarca reddetti. Hem Ġngilizler hem de Kanadalılar, Amerikan kamplarında neler

hazırlandığının farkındaydılar. Ġngilizler, en az bir kampta yaĢanan

gaddarlıklara tanık olmuĢlardı. Kanada Yönetimi, sadece birisinde durumu protesto etti.

Ġnsancıl, özgür basın ve özgür yasamanın değeri, bu kitabın ana amacıdır.

Her Ģeyden önce, dört kiĢiye özel teĢekkür borçluyum. Alb.Philip S.

Lauben‟in dürüstlüğü ve cesareti olmaksızın, bu hakikat ortaya çıkarılamazdı. Bu kitap, Alb.Ernest F. Fisher‟e anlamlı bir önsözden çok

daha fazla Ģey borçludur. Önce 101. Hv Ġndirme Tümeninde Teğmen, sonra Orduda Albay Olan Ernest Fisher, aynı zamanda seçkin bir ordu

tarihçisidir. ABD Ordusu Askerî Tarih Merkezinde kıdemli tarihçi görevindeyken yazılan Cassino to the Alps incelemesinin de yazarıdır. Ernest

Fisher beni yönlendirecek tecrübeye sahipti, bunu da cömertçe yaptı. Karısı Elsa ile birlikte, ABD Millî ArĢivinde belgeleri incelemek için saatlerce

çalıĢtı. ”ETO Tıbbî Tarihi” baĢlıklı kritik belgeyi bulan da kendisidir. Bu

evrakı ve diğer bir sürü belgeyi incelemek için, Washington, Suitland, Maryland ve Lexington, Virginia‟da beraber oturup çalıĢtık. Cesur, bilge,

alçakgönüllü bir insan olan Ernest Fisher, memleketinin gözdesi, titiz bir bilim adamı ve sadık bir dosttur.

Beni hiçbir zaman kısıtlamayan ve her zaman destek olan Elisabeth için: ġimdi ejderha ol, sevinç yoldadır.

ġüphesiz birçok bilim adamı bu kitapta kusurlar bulacaktır; onlar benim kusurlarımdır. EleĢtirilerini ve ileride yapacakları araĢtırmaları sevinçle

karĢılarım. Bunlar, bize uzun bir yalanlar gecesinden sonra, gerçeğe ulaĢmamızı sağlayacaktır.

JAMES BACQUE

TORONTO, 1989

3

Page 17: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

1

ALMANYA‟NIN KADERĠNĠ BELĠRLEMEK

MareĢal Josef Stalin, yemek masasında, savaĢtan sonra elli bin Alman subayını toplayıp, kurĢuna dizmek istediğini söyledi. Winston

Churchill Ģiddetle öfkelendi. ”Böyle bir rezillikle, Memleketimin ve benim Ģerefimizi lekelemektense burada bahçeye çıkartılıp hemen Ģimdi kurĢuna

dizilmeyi tercih ederim.” dedi bağırarak. Franklin Roosevelt, bu iki eski düĢman arasındaki kinin arttığını görerek, saçma bir uzlaĢma önerdi:

49.000 esir vurulsun. Bu iki kuvvetli müttefikiyle yaptığı kritik toplantıda ev sahibi olan Stalin, masadaki dokuz kiĢiye kurnazca bir anket uyguladı.

BaĢkanın oğlu ve ABD Ordusunda tuğgeneral olan Elliott Roosevelt, “yalnız bu elli bin için değil…daha yüzbinlerce Nazi‟ye de ölüm” diye kadeh

kaldırdı. Churchill, hayretler içinde, “ve eminim ABD Ordusu bunu destekleyecektir” diye eklediğini duydu. Söylenenden hoĢnut Stalin, genç

Roosevelt‟i kucaklayarak, “Almanların ölümüne içelim” diye kadehini kaldırdı.

Churchill ayağa fırladı. Elliott Roosevelt‟e, “Ne dediğinizin farkında

mısınız siz?” diya haykırdı. “Böyle bir Ģeye nasıl cesaret ediyorsunuz?” Ziyafet salonundan fırladı, yandaki karanlık boĢ odaya kendini attı.

1943‟de Tahran‟daki Rus Elçiliğini barındıran binanın yabancısıydı. Kendi birliklerinden çok uzaktı ve Ġngilizlerin Ģimdiye kadar sahip olduğu en iyi

Amerikalı dosta, öfkeyle sırtını dönmüĢtü; fakat yaptığına piĢman değildi. Bir süre sonra, omuzunda bir el hissetti. Stalin orada, Molotov ile birlikte

ayakta duruyordu. Diktatör pek sevecen görünüyordu. Hepsi Ģakaydı, diye açıkladı, ciddî değildik, hadi gel.

Churchill salona döndü; fakat ne o zaman, ne de daha sonra “arkasında gizlenmiĢ ciddî niyet olmadığına” inanmadı.1

Stalin‟in söylediğinin anlamı için, ne Roosevelt ne de Churchill‟in kafasında Ģüpheye yer yoktu. 1940 yılında, Polonya‟da Katin‟de, Polonyalı

subayların binlercesinin, teslim olduktan sonra Ruslar tarafından katledildikleri ve uluslararası mahkemenin sonuçları hakkında, Churchill

daha önce Roosevelt‟e bilgi vermiĢti.*

-----------------------------------

* Rusya 1939‟da Hitler‟le anlaĢarak Polonya‟ya saldırdı.

4

Page 18: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

1943 sonuna doğru Tahran‟da toplanan bu konferansa kadar, Ġngiliz ve

Amerikalıların bu büyük mücadeleye giriĢmekten ne umdukları hakkında hiç kafa yorulmamıĢtı. Churchill ile Roosevelt‟in daha önceki buluĢmaları

bazı beylik lâflarla geçiĢtirilmiĢ, fakat hiçbir zaman batı demokrasilerinin

iyi niyetlerinin ifadesinden ileri gitmemiĢti. Müttefiklerin açık amacı, savaĢı kazanmaktı. Daha sonra, Ocak 1943‟de Kazablanka‟da Churchill ile

buluĢmasında Roosevelt, hemen hiç danıĢmadan, Almanya ve Japonya‟ya sunulacak koĢulların sadece “kayıtsız Ģartsız teslim” olacağını açıkladı.

Kamplardaki felâket bu terimin altında yılan gibi kıvrılmıĢ bekliyordu; zira kayıtsız Ģartsız teslim, Alman yönetiminin ortadan kaldırılması anlamına

geliyordu; bu da Cenevre SözleĢmesiyle üstlenilen, savaĢ esirlerinin korunmasını da içeren, antlaĢma yapma haklarının iptali demekti. Stalin

bu terimi beğenmemiĢti. Bunun üzerine dıĢiĢleri bakanları, Kasım 1943‟de Moskova‟da toplanarak, Almanya‟nın savaĢ sonrası durumunu irdeleyecek

ve gerekirse parçalayacak olan Avrupa DanıĢma Komisyonunu kurdular.*2 1943 yılı için, Avrupa‟yı Norveç‟in kuzey ucundan Akdeniz‟in ortasına,

Ġspanya sınırından Rusya‟nın içlerine kadar iĢgal etmiĢ olan Almanlar için, bu iĢ ivedi bir durum olmaktan uzaktı.

Bu iĢin planlayıcılarının karĢılaĢtıkları çıkmaz, Avrupa tarihinin

neredeyse bir asırlık sorunuydu. Almanya o kadar saldırgandı ki, bütün diğer güçler can korkusu duyuyorlardı. Kendilerini Almanlara karĢı nasıl

koruyacaklardı? YenilmiĢ bir Almanya‟nın görüntüsü bile Müttefik planlayıcıları korkutuyordu; Almanya‟nın bir yüzyıl içinde ikinci defa

küllerinden doğarak, bir Üçüncü Dünya SavaĢını baĢlatabileceğini öngörebiliyorlardı. Bu nasıl önlenebilirdi? Churchill ve Ġngilizler, Almanya‟yı

yeteri kadar zayıflatarak, Rusya‟ya karĢı, iĢe yarar bir uydu haline getirmeyi düĢündüler.3 Amerikalılar ikiye bölünmüĢtü, kimisi ılımlı, kimisi

de intikamcı bir barıĢ taraftarıydı. Roosevelt ise, değiĢik zamanlarda her iki yönde fikir bildiriyordu.

Komisyonun görevini ciddî olarak üstlenen ilk Amerikan hükümet görevlisi, Maliye Bakanı Henry C. Morgenthau oldu. 1944 yazında

Avrupa‟ya yaptığı bir yolculuk sırasında, Morgenthau BaĢkomutan Dwight Eisenhower komutasındaki Müttefiklerin, Almanya‟ya girmek için bir takım

ön planları olduğunu, fakat bir kez oraya vardıklarında, ne yapacaklarını

bilmediklerini anladı. Ġngiliz DıĢiĢleri Bakanı Anthony Eden, kendisine Tahran Konferansı tutanaklarından, Almanya‟nın parçalanması önerisi

üzerinde yapılan tartıĢmaları okudu. Orada kimse bunun nasıl gerçekleĢtirileceğini bilememiĢti. Morgenthau, bu Ġngiliz bezginliğini

anlayamamıĢtı. Eden orada olduğu için alınan kararları anlamıĢ; fakat kendi adamı, Avrupa DanıĢma Komisyonunda Ġngiltere‟yi temsil eden Sir

William Strang, onun talimatlarını dinlemiyordu.4

-------------------------------------------------

* Almanya‟nın; Rus, Ġngiliz, Amerikan ve Fransız olmak üzere dört Müttefik bölgesine

bölünmesinin baĢlangıcı bu komisyonla oluĢturuldu.

5

Page 19: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Morgenthau sadece Mütttefik Seferî Kuvvetler BaĢkomutanı General

Dwight Eisenhower‟dan memnundu. Komutan Almanya‟ya girince “katı davranma” taraftarıydı.5

Morgenthau, Beyaz Saray‟da Roosevelt‟e, Avrupa DanıĢma

Komisyonunun bu iĢ için hiçbir plan yapmadığını rapor etti. BaĢkana, “Hiç kimse Almanya‟ya, sizin istediğiniz doğrultuda, nasıl katı davranılacağını

incelemiyor” dedi. Roosevelt “Bana Churchill ile otuz dakika verin, bu iĢi düzeltirim” diye cevap verdi. “Almanya‟ya karĢı katı olmamız lâzım,

Almanya derken Nazi‟leri kastetmiyorum, Alman halkı demek istiyorum. Ya Alman halkını kısırlaĢtırmamız, veya geçmiĢte yaptıkları gibi insan

yetiĢtirmeye devam etmelerini önleyecek Ģekilde davranmamız gerekir.” 6 BaĢkanın karısı Eleanor Roosevelt‟e göre, “Franklin‟in Vicdanı” olan

Henry Morgenthau, Almanya‟ya katı davranma yöntemlerini belirlemek üzere hemen çalıĢmaya baĢladı. Birkaç gün sonra Roosevelt, planlarını

Churchill‟e anlatması için, Morgenthau‟yu Quebec City‟ye davet etti.

Morgenthau 13 Eylül 1944 tarihinde, Quebec‟de, büyük adamların fikirlerine ortak olmak üzere, yağmur altında trenden indiği zaman, tuhaf

bir ruh halindeydi. Özellikle DıĢiĢleri Bakanlığının görev kapsamı içinde

olan, Almanya için plan politikasına yardım için oradaydı; ancak DıĢiĢleri Bakanı Cordell Hull Quebec‟de yoktu. Hull, Tahran Konferansında da

bulunamamıĢtı. Görmek istemesine rağmen, Tahran Konferansı tutanakları bile kendisine gösterilmemiĢti.7 Tutanakların bir kısmı, Roosevelt

dıĢiĢlerini kendi elinde tutmak istediği için zaten yazıya dökülmemiĢti. – ġimdi de Henry Morgenthau‟dan planıyla birlikte gelmesini istemiĢti.

Morgenthau, bu çağrının, Roosevelt‟in Churchill‟i, Almanya‟ya katı davranmaya ikna etmeyi baĢaramadığından yapıldığını zannediyordu.

Roosevelt, savaĢ sonrasında Almanya‟ya karĢı ne yapacağını bilememekten ĢaĢkın, “vicdan”ına –Morgenthau- karar için yönelmiĢti.

Zaman daralıyordu. Almanya‟nın batısındaki Aachen Ģehri, General Eisenhower‟ın öncü tanklarının hemen karĢısındaydı. Kanada ve Ġngiliz

Orduları, Benelüks ülkelerinden geçerek kuzeydoğuya doğru kükrüyordu. Bu sırada Morgenthau ve Churchill‟in kıdemli danıĢmanı Lord Cherwell,

Müttefiklerin Alman sınırına ulaĢtıklarında ne yapacaklarını tartıĢmak

üzere, buluĢtular. Morgenthau‟nun çantasındaki kesin fikir, Almanya‟nın endüstrisini ve madenlerini imha ederek, “köylüleĢtirilmesi” idi. Dünyanın

sanayileĢmiĢ milletlerinin en geliĢmiĢi, muazzam bir çiftliğe dönüĢtürülecekti. Alman sanayisi kısmen, kendini besleyecek yeterli

toprağı olmayan bir nüfusun gıda ithalatını karĢılayabilmek için büyümüĢtü. Hitler buna çözüm için, doğudaki toprakları “Alman pullukları”

için ele geçirmeyi önermiĢti. Rusya ve Polonya‟nın kazanımları ile Almanya‟nın alanı daralmıĢ olacaktı. Bu sırada, bu topraklardan gelecek

Alman göçmenlerle ülkenin batısındaki nüfus artacaktı. Sanayi tabanı tahrip edilirse kitlesel açlık oluĢacaktı. Cordell Hull‟a göre “Morgenthau

Planı, Almanya‟da toprak dıĢında her Ģeyi yok edecek ve Almanlar bu toprak üzerinde yaĢamak zorunda kalacaklar. Bu da, Alman nüfusunun

6

Page 20: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

yüzde 60‟ının yaĢamını sürdürmesine yetecek, diğer yüzde 40 ise ölecek

demekti.” Hull burada, yaklaĢık yirmi milyon sivil Alman‟ın ölümünden söz etmektedir. 8

Morgenthau ve baĢarılı yardımcısı Harry Dexter White, Churchill üstüne

atlamadan, görüĢlerini hazırlamaya çok az zaman bulabildiler. Quebec City‟deki Kalede aynı gece yenen yemekte Churchill, Almanya‟yı hemen

tartıĢmak istedi. Roosevelt Morgenthau‟ya dönerek, planını açıklamasını istedi. Hull‟ın görmüĢ olduğu Ģeyi, Churchill de anında anladı. White‟a

göre, Churchill planın “doğaya aykırı, Hristiyanlığa aykırı ve gereksiz” 9 olduğunu söyledi. HaĢin bir Ģekilde, “Ġngiltere‟yi ölü bir bedene

zincirlemek anlamına gelen” bir planı tartıĢmaya mı bu kadar yolu teptiğini sordu. ABD Deniz Kuvvetlerinden Oramiral Land planı tamamen

destekliyordu. Morgenthau‟ya destek olmak için masaya yumruğunu kuvvetlice vurdu. O gece için tartıĢma yarıda kesildi.

O gece, Quebec‟in canlandırıcı havasında yürürken, Morgenthau ve Churchill‟in danıĢmanı Lord Cherwell, Churchill‟in direncini kırmak için bir

plan yaptılar. Cherwell, Morgenthau, Roosevelt, Churchill, Ġngiliz DıĢiĢleri Bakanı Anthony Eden ve yardımcısı Cadogan‟ın katıldığı bir sonraki

toplantıda, Almanya problemi yeniden gündeme geldi. Churchill bir önceki

görüĢmenin tutanaklarını istedi. Tutanakların hazır olmadığı bahanesinde anlaĢmıĢ olan Cherwell ve Morgenthau, Churchill‟den durumu özetlemesini

istediler. Ön hazırlıksız konuĢma ve ayrıntıları hatırlama yeteneğiyle öjvünen Churchill, tutanakları Almanya‟ya karĢı öncekinden daha sert bir

üslupla özetledi. Cherwell bunu önceden tahmin etmiĢti. Morgenthau hevesle, eğer Alman sanayisi imha edilirse, Ġngiliz üreticileri için yeni

pazarlar açılacağını belirtti. Kaynaklar için rekabet azalacaktı. Bütün bunlar tabii ki Amerikalılar ve Fransızlar için de geçerliydi.

Morgenthau Almanların açlıktan öleceği fikrini reddetti. Daha sonra, Roosevelt‟in onayıyla 1945‟de yayınlanan “Germany Is Our Problem Almanya

Bizim Sorunumuzdur” adlı kitabında, Morgenthau savaĢ öncesi Almanyasının, kendi ekmeğinin yüzde 98,2‟sini, patates ve Ģekerinin

tamamını, sebzesinin yüzde 92,3‟ünü, et ve kümes hayvanlarının yüzde 96,7‟sini ve sütünün tamamını ürettiğini yazdı. Almanya sınırlarının

önerilen yeni-düzenlenmesiyle, bunların sadece ortalama yüzde 14‟ü yok

olacaktı.10

Ekonomik verilerle ikna olan Churchill, Ģimdi Morgenthau ve Cherwell‟e

yanaĢmıĢtı. Anthony Eden ĢaĢkına döndü. “Bunu yapamazsınız” diye bağırdı. “Her Ģeyden önce, siz ve ben alenen bunun tam tersini söyledik.”

Uzun bir tartıĢmadan sonra, Churchill Eden‟i susturdu: “ġimdi ümit ederim ki Anthony, bunun hakkında SavaĢ Kabinesinde hiçbir Ģey

yapmazsınız, tabii bunu sunmaya bir Ģansınız olursa… Her Ģeyden önce, halkımın geleceği tehlikede; kendi halkımla Alman halkı arasında tercih

yapmam gerekiyorsa, doğal olarak kendi halkımı seçerim.”11 Morgenthau konferanstan ”müthiĢ mutlu” olmuĢtu ve Ģöyle diyordu:

“ĠĢe baĢlarken almak istediğimizin hepsini aldık.” Sonunda WSC ve FDR parafları bulunan gizli bildiri12 Ģöyle diyordu:

7

Page 21: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

BaĢkanla BaĢbakan arasında yapılan görüĢmede ele alınan,

Almanya‟nın yeniden silahlanmasını engelleyecek en iyi önlemler arasında, Ruhr ve Saar bölgelerinin gelecekteki düzeninin oluĢturulması

gelmektedir.

Almanya‟daki metalürji, kimya ve elektrik sanayilerinin, barıĢtan savaĢ durumuna dönüĢtürülmesindeki kolaylık, acı bir deneyimle bizi

etkilemiĢti zaten. Ayrıca, Almanların Rusya ve diğer komĢu Müttefiklerin sanayi tesislerinin önemli bir bölümünü tahrip ettiğini de hatırlamalıyız.

Bu zarara uğramıĢ ülkelerin de gördükleri zararı karĢılamak üzere, gerekli makinaları götürmeleri de haklarıdır. Ruhr ve Saar bölgeleri

sanayisinin de iĢlevlerinin durdurulması ve kapatılması, bu nedenle Ģarttır. Dünya örgütü emrinde bir kuruluĢ tarafından, bu iki bölgenin

sanayi kuruluĢlarının sökülmesinin denetlenmesi ve bir bahaneyle, yeniden iĢletmeye geçmeleri önlenmelidir.

Ruhr ve Saar‟daki savaĢ sanayisini yok etmek için hazırlanan bu program, Almanya‟yı öncelikle, köylü karakterde bir tarım ülkesi haline

getirmeyi öngörmektedir. BaĢbakan ve BaĢkan bu program üzerinde anlaĢmıĢlardır.

OK

FDR WSC

16 Eylül 1944.

Parafe edildikten hemen sonra, bu bildiri ABD Kabinesinde yoğun bir biçimde tartıĢıldı. Cordell Hull: “Quebec‟teki bu geliĢme, dıĢiĢleri bakanlığı

kariyerimde beni en çok kızdıran olay olmuĢtur. Morgenthau planı sızdırılırsa, ki kaçınılmaz bir sonuçtur, binlerce Amerikalının hayatına mal

olacak acı sonlu bir Alman direniĢine yol açacaktır.”13 diye konuĢtu. Sızmalar baĢlayınca, basının gücü ve kamuoyunun tutumu hemen

ortaya çıktı. Plana karĢı olanlar, Morgenthau ve Roosevelt‟in kelleleri için, basın yoluyla doğrudan seçmenlere yönelirlerse, bozgunu sağlamada

Ģanslarının olacağını biliyorlardı. Hull‟ın düĢündüğü gibi, kamuoyu tepkisi, hemen tamamen intikam karĢıtıydı.14 Washington Post’tan Drew Pearson,

New York Times‟den Arthur Krock ve diğer birçok yazar, planın kapsamını,

kapalı kapılar ardında yükselen tartıĢmaların ince detaylarına varana kadar ortaya koydular.

Minnesota, St.Paul‟de yayınlanan Pioneer Press, planın ana fikrini yedi paragrafta, dokunaklı bir Ģekilde yıktı: “BaĢkan Roosevelt‟in resmî

bildirilerinde, hataları örtbas etme yönünde, dolambaçlı ve aldatıcı olma eğilimi var.” BaĢkan, sızdırılan Morgenthau Planı hakkında kamuoyunu ve

basını aldatmak için, Morgenthau Planının resmî politika olmadığını gösteren, baĢka konuda bir bildiri yayınladı. Gazete Ģöyle devam ediyordu:

“Bütün dünya biliyor ki, Herr Goebbels [Hitler‟in propaganda bakanı] bu planın bütün Almanların kulağına gittiğini gördü. Bu, yenilgide beklenen

Ģeydir diye açıkladı. Bu ABD‟nin Almanya‟ya uygulayacağı plandır… Tam bu sıralarda, General Eisenhower Almanya hava sahasında, masum insanlara

8

Page 22: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

misilleme yapılmayacağına söz veren broĢürler atıyordu… En etkili karĢı

propaganda, Goebbels yerine Washington‟dan geldi.” Gazete Ģöyle sonuç çıkartıyordu: “Gerçekleri gizlemek için yetkisini kullandığından,

açıklamasının aksi kanıtlanamaz… [fakat] [planı] inkâr etmek zorunda

kalmıĢtır.” Kaliforniya‟da San Francisco Chronicle, alayla “Her zaman bir birimin bir diğerinin özel iĢine burnunu sokma alıĢkanlığı olan bu

Hükümette, her anlaĢmazlıkta olduğu gibi, bu sefer de çözüme gidildi.”15

Roosevelt kısa süre sonra kendini, suçlamadan tamamen sıyırdı.

Savunma Bakanı Henry L. Stimson‟a, sırıtarak “Henry bir gaf yaptı”16 dedi; sanki Churchill ile imzaladıkları bildirideki paraflar FDR değil de HCM

imiĢ gibi. Roosevelt tartıĢmalardan kaçınmaya çalıĢıyordu, hayatının son altı

ayında çok güçsüz düĢmüĢtü. Ayrıca ürkütücü derecede unutkan olmuĢtu. Morgenthau, anladığından emin olmak için, önemli noktaları en az bir defa

tekrarlamak zorunda kalıyordu. Quebec‟te dostu Churchill ile imzaladığı bildirinin feci sonuçlarını anlamadığını itiraf ediyordu. Stimson “Almanya‟yı

öncelikle, köylü karakterde bir tarım ülkesi haline getirmeyi” ifadesini içeren üç cümleyi kendisine okudu. Stimson‟a göre Roosevelt

“sersemlemiĢti”. “Bunu nasıl parafe ettiğim hakkında hiç fikrim yok

dedi.”17 Bu olay 3 Ekimde, imzadan üç haftadan daha az bir süre geçtiğinde olmuĢtu.

Yabancı bir milletin geleceğini planlamadaki garip güçlükler, Roosevelt‟in acayip açıklamalarıyla aydınlanıyordu. Hudson nehri

kıyılarında, Dutchess County‟nin ulu ormanlarında gezindiği mutlu yıllarını sevecenlikle anıyordu. “Almanya‟nın 1810‟lara geri gitmemesi için hiçbir

sebep yok… Tamamen rahat yaĢayabilirler, fakat Ģatafatları olmayacaktır.”18 Ondokuzuncu yüzyıl baĢlarında Dutchess County‟de

“insanların nasıl evde dokunmuĢ yünle yaĢamlarını sürdürdüğünü” düĢünüyordu. ġayet Almanlar gıda sıkıntısı çekerse, onları ordu

mutfaklarından doyurabiliriz diyordu BaĢkan. Bazı kavramlarda bazen çok mutlu olabiliyordu, örneğin kömür sorununu çözmenin çok basit olduğunu

farkettiği zaman. “ Kömür madenlerini iĢletmek için üç Alman iĢadamıyla bir komite atarım; Kömürü çıkartmazlarsa onları vururuz.”19

Stalin, Ekimin ortasında Moskova‟da Churchill‟in özetlediği Morgenthau Planını kabul etti. Churchill‟in dediği gibi, ”Rusların Alman makine parkını

götürme niyetleri, Almanya‟nın bıraktığı boĢluğu doldurmada Ġngiltere‟nin gösterdiği ilgi ile uyum içindeydi. Bu sadece adalet idi.”20 Churchill,

Morgenthau Planınn iyi bir yöntem olduğuna SavaĢ Kabinesini ikna etmekte daha çok zorlanmıĢtı. Planın Ġngiltere‟deki baĢlıca savunucusu,

Morgenthau‟nun arkadaĢı Lord Cherwell, Eden‟in Avrupa‟daki açlık için endiĢelenmesinin çok yanlıĢ olduğunu iddia ederek, Anthony Eden‟i çok

kızdırdı. Churchill Eden‟i yumuĢatmak için devreye girmek zorunda kaldı. Ġngilizler, zararı karĢılama, parçalama gibi Almanya‟nın ana sorunlarının

çözümü hakkında, ġubat 1945‟deki Yalta Konferansına kadar kararsız kaldılar.

9

Page 23: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Washington‟da Roosevelt‟in onayı için verilen uğraĢ, sonuç alınmaksızın

bütün kıĢ boyunca sürdü; çünkü alınan karar birkaç haftadan fazla sürmüyordu. Roosevelt Ģimdi, en son görüĢtüğü Ģahsın kararını kabul

etme eğilimindeydi. Bazen dalgın görünüyor; bazen de baĢ belâsı bir ruh

halinde olduğunu söylüyor ve Almanya‟ya da baĢ belâsı olmaya karar veriyordu. Zaman içinde üç Müttefik Lider tekrar Yalta‟da buluĢtu; konu

çok önemliydi. Almanya‟nın önemli bir kısmı Müttefiklerin eline geçmiĢti. Çöken Alman ordusunun her iki cephede de tutsak edilmesinin ilk büyük

örnekleri yaĢanıyordu. Daha Ģimdiden batı cephesinde yüzbinlerce Alman, esir kamplarına tıkılmıĢtı. Ġngiliz, Kanadalı ve Amerikalılar, üçü de,

Cenevre SözleĢmesinin imzacılarıydı. Esirlerine, yazdıkları insanî hükümlere uygun olarak davranacaklarını açıkça taahhüt etmiĢlerdi. Bu

hükümler, her iki tarafın elindeki rehinelere misilleme yapılması tehdidi nedeniyle, daha da önem kazanıyordu. Almanya‟da tutulan 2.000.000

Batılı Müttefike karĢı, yaklaĢık 700.000 Alman, Batılı Müttefiklerin elindeydi. 1942‟de Dieppe‟e yapılan Kanada baskınından sonra, bu

tehdidin acı sonuçları açıkça görülmüĢtü. Kanadalılar ve Almanlar, zincirlenen esirlere misilleme olarak esirlerin zincirlendiğiyle ilgili, karĢılıklı

gaddarlık suçlamaları yapmıĢlardı.

Müttefik ordularının öncelikle Almanya‟yı iĢgaline karar verilmiĢ, fakat onları yönetmek için açık bir hareket tarzı belirlenmemiĢti. Eisenhower,

belirsiz bir Ģekilde, “onlara hoyrat davranacağım” demiĢti. Müttefik rehineler serbest kalınca, Alman esirlere “hoyrat” ve “katı” davranmak ne

anlama gelecekti? Ordu kayıtsız Ģartsız teslim olduğunda, bütün bir millete “hoyrat” ve “kaba” davranmak ne anlama gelecekti?

Bunlar, sadece üç Müttefik liderin karar vereceği konulardı. Washington, Londra ve Moskova‟dan gelerek, Kırım-Yalta‟da 1945 ġubatında buluĢtular.

10

Page 24: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

2

BARINAKSIZ

“Orduların [Ruslar] Batıya doğru ilerlemesinden önce, her yerde yollar boyunca,

40 mil uzunluğunda kollar halinde kaçan, Alman kadın ve çocuk kafilelerinin hikâyelerinden kalbim hüzünlendi. Bunu hak ettiklerine inanıyordum; fakat bu

gözümün önünden gitmiyordu. Bütün bu dünyanın sefaleti beni ürkütüyordu.” 1

-- WINSTON CHURCHILL

Winston Churchill, Almanların kaderini görünce, kendi vatandaĢları

için korkuya kapılmıĢtı. 1945 ġubatında Yalta‟da baĢlayan Üç Büyükler savaĢ konferansında, intikamcı bir ruh halinde değildi. Roosevelt,

arabasından Almanların çekilirken yaptığı yıkıma bakakalmıĢtı. Stalin‟i görür görmez, bu yıkımın kendisini “Almanlara karĢı her zamankinden

daha çok kana susamıĢ” yaptığını söyledi. Stalin, cevapla, kendisinin daha hiçbir Ģey görmemiĢ olduğunu, Ukrayna‟daki yıkımın çok daha kötü

olduğunu söyledi. Roosevelt Ģöyle cevap verdi: ”Umarım, Alman Ordusunun 50.000 subayının infazı için kadeh kaldırmayı yeniden teklif

edersiniz.”2

Ertesi gün, ikinci oturumda, Almanya‟nın geleceği konusu ele alındığında; Stalin Müttefik dostlarına, Almanya‟nın, barıĢ isteyen herhangi

bir Alman anti-Nazi grubunun belirtileceği bölünme planında anlaĢıp anlaĢamayacaklarını sordu. Churchill, bölünmeye karĢı olduğunu

belirtmeksizin, bunda bir fayda görmediğini söyledi. Konferansın sonuna doğru Stalin, konuyu tekrar gündeme getirdi ve Churchill‟i, kuvvetli bir

Almanya‟yla iĢ yapmak istediği için parçalanmaya karĢı çıkmakla suçladı. Churchill daha önceden Roosevelt‟e “Dover‟ın beyaz yarlarıyla Rusya‟nın

beyaz karları arasında”3 kuvvetli bir millet bulunmasından korktuğunu söylemiĢti. Almanya‟nın, daha önce savaĢ tazminatının ağırlığından

çöktüğü gibi, bu sefer kan kaybından çökmesinde fayda görmüyorum, diye cevabı yapıĢtırdı. ġimdilik sürüncemede kalan Parçalama veya Morgenthau

Planı, savaĢ tazminatlarını daha da külfetli duruma getirecek diye ekledi. Roosevelt bir uzlaĢma önerdi; üç dıĢiĢleri bakanı otuz gün içinde

Almanya‟nın parçalanması için bir plan hazırlayacaklardı. Almanya‟nın

11

Page 25: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

geleceği hakkındaki önemli kararlar bir kere daha ertelenmiĢti; fakat Stalin

bu sefer tazminat sorununun bir komiteye bırakılmasına izin vermeyecekti. Kelimeler dökülürken sinirinden eklemleri beyazlaĢana kadar sandalyesini

sıkmıĢtı; Rusya‟nın, Almanya tarafından uğratıldığı ağır tahribata karĢılık,

tazminat almaya hakkı olduğunda ısrar etti. Moskova‟dan Polonya hududuna kadar olan uzun uçuĢta, kullanılabilir durumda tek bir ev

görmemiĢti. Churchill ve Roosevelt, “tartıĢma tabanı olarak” 20 milyar $‟ı isteksizce kabul ettiler. AnlaĢılacak miktarın yarısını Rusya alacaktı. Ancak

savaĢtan sonraki tazminatlar için gerekli büyük esir iĢçi gereksinimini karĢılayacak savaĢ esirleri için, Stalin‟in tutumu çok üstünkörüydü. Daha

sonra, Roosevelt‟in özel yardımcısı Harry Hopkins, Rusya‟nın aldığı savaĢ esirlerini ne yapacaksınız sorusuna, belirsiz bir Ģekilde, iĢe süreceğimizi

düĢünüyorum diye cevap verdi.4 Churchill‟in belirttiği mültecilere kısa zamanda Wehrmacht‟ın

milyonlarca askeri dahil oldu; batıda bir sığınağa kaçar gibi Ruslardan kaçıyorlardı. 1940-41‟in kibirli ve insafsız ordusu Wehrmacht, artık doğu

cephesinde imha edilmiĢti: Ģimdi askerlerinin yarısı ergenler veya 35 yaĢ üstü erkeklerdi; bunların birçoğu kendilerine, Ruslardan daha iyi

davranacaklarına inandıkları Batılı Müttefiklere doğru kaçıyorlardı.

SavaĢ sürdüğü müddetçe, Eisenhower ve kurmayları, Cenevre SözleĢmesine göre bütün savaĢ esirlerinin bakımı ve beslenmesinden

sorumludur. Bu esirlere davranıĢları, büyük ölçüde Hitler‟in kendi kamplarındaki yaklaĢık iki milyon Fransız, Amerikalı, Ġngiliz ve Kanadalı

askere yaptıklarına dayanmaktadır. Batılı askerlerin yanında milyonlarca Rus da ellerine düĢmüĢtür. Almanların uyguladığı acımasız Ģartlar

nedeniyle Rusların birçoğu Ģimdi ölü sayılmaktadır.5 Cenevre SözleĢmesi savaĢ esirlerine davranıĢ kurallarını düzenlemiĢti; ancak tek zorlama,

esirlere karĢı misilleme tehdidi oluyordu. Eisenhower, 1943 Mayısındaki Kuzey Afrika‟daki Müttefik zaferinden

sonra, yakınıyordu: Bize Harp Okulunda, taĢınması zor olduğu zaman savaĢ esirlerine ne yapacağımız öğretilmedi.6 Kansas Fort Leavenworth

Harp Okulunda beraber okuduğu eski arkadaĢı General Everett S. Hughes‟den yardım istedi.

Hughes Eisenhower‟in özel yardımcısı olarak atandı. Paris, Ağustos

1944‟de kurtulduktan sonra, burada kurulan HaberleĢme Bölge Karargâhında (Com Z) görevlendirildi.7 Ġnsan gücü yedekleme, savaĢ esiri

tayınları ve Avrupa Harekât Alanı (ETO) lojistiğinden sorumlu General J.C. Lee üzerinde gözetim görevi yapacaktı. Eisenhower‟in lojistik karargâhında

bir subay olan Buel F. Weare, “Kimse ne yaptığını bilmiyordu, ama çok Ģey baĢardı” diyecekti. “Yakın çevreden biriydi” diye eklemiĢti.8

Hughes uzun boylu, etkileyici, asık suratlı, görünüĢte sessiz biriydi. Eisenhower Hughes‟a tamamen güveniyordu. Onun üstün yeteneklerine ve

dürüstlüğüne inanmıĢtı. Hughes Eisenhower‟in kaĢ göz iĢaretleriyle ve asasıyla iĢi yönetmesini kavramıĢtı.9 Hughes Eisenhower ailesinde de

sıcak karĢılanmıĢtı. Ona “Everett Amca” diyorlardı.10 Eisenhower, Hughes‟ın orduda yükselmesi için birçok yönden yardım

12

Page 26: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

etmiĢti. Örneğin 1944 ġubatında Eisenhower Washington‟daki General

McNarney‟den, General Hughes‟ı SHAEF‟e* yanına, Avrupa‟ya göndermesini istedi: “General Hughes‟ı bu alanda çok avantajlı bir Ģekilde

kullanabilirim. Derhal gönderilmesi için gerekli emirleri…”11 Hughes

Eisenhower‟e yardım etmesi için hemen Avrupa‟ya tayin edildi. Orada, Eisenhower‟in deyimiyle “onun gözü kulağı” oldu.12

Eisenhower Hughes‟a güveniyordu, çünkü sadık, etkili ve en önemlisi, ağzı sıkıydı. Bu ağzı sıkılık Eisenhower için hayatî önemdeydi; çünkü “aynı

sonuçları verecek dolaylı yollar varken, kendi katkısını gerektirecek doğrudan yolları kullanmayı” asla sevmezdi.13 Daha ileri dönemde BaĢkan

Yardımcısı Richard M. Nixon‟ın da belirttiği gibi, bu özelliği 1944‟de, Eisenhower Avrupa‟da SHAEF‟i yönettiği süreçte, tam anlamıyla geliĢmiĢti.

General George S. Patton da, Beatrice Patton‟a yazdığı bir mektupta aynı yorumu yapmıĢtı.14 TartıĢmalı konularda aklından geçenin bilinmesini

sevmeyen Eisenhower‟ın ağzından bir karar elde etmek çok zordu, diyordu Patton, “SavaĢı kazara sürdürmek [ve] hile ile baĢarmak cehennem

azabıdır.” Eisenhower‟ın torunu David‟in yazdığı gibi, Eisenhower “desteklediği önerilere bile Ģüphecilikle veya kesin bir hayır ile karĢı koyma

alıĢkanlığı geliĢtirmiĢti.” General Lucius Clay “Bu yolla birçok zayıf kiĢiyi

ortaya çıkardığını görmüĢtü” diye açıklıyordu.15 Bu metod, dolaylı görev yapmasını bilen zeki astların çalıĢmasını

gerektiriyordu. “Açık ve doğrudan emir verebileceği durumda bile, belli ki dolambaçlı yollardan gitmeyi tercih ediyordu. Gizlilikle hareket

ediyordu.”16 Bazen emirleri o kadar belirsiz oluyordu ki, ertesi gün açıklama yayınlamak zorunda kalıyordu. Bu düĢ kırıklığı onu bazen

korkunç öfkeli yapıyordu. Hughes‟ın 21 Temmuz 1944‟de kaydettiği gibi, “Bu adam deli. Sadık kalacağı emirler yayınlamıyor. Gene masaya vurup,

bağırıp çağıracak.”17

Hughes‟ın büyük etkisi, evet vardı, fakat doğrudan yetkisi çok azdı.

Zekice yöntemleri, hareket tarzını gizliyordu. Örneğin, Eisenhower‟ın emriyle** tayınların azaltılmasına rağmen, verilen emir yürümemiĢti.

Genç subaylar baĢlangıçta isteksizlik gösteriyordu; yazılı emir isterlerse, Hughes Eisenhower‟ın imzası olmadan razı olamazdı. Bu hareket tarzı

o kadar yerleĢmiĢti ki, Ekim 1945‟te, propaganda amacıyla özel bir esir

beslenmesi emri verildiğinde, görevli subay emre uymak için Eisenhower‟ın yazılı emrini görmek istedi.*** Böylece uygulamada, yazılı

emir olmaksızın, temel gıda ve diğer erzakın reddi yapılamaz hale dönüĢmüĢtü. Hiçbir Ģey yapılmadan her Ģey yapılmıĢtı.

Eisenhower, Hughes‟ı atadığı 24 ġubat 1944 tarihli emrinde, onun yetkilerini de gayet açık bir Ģekilde belirtmiĢti. Eisenhower Ģöyle yazmıĢtı:

------------------------------------------

* Müttefik Seferî Kuvvetler BaĢkomutanlığı SHAEF, Eisenhower emrinde bütün

kuzeybatı Avrupa‟daki ABD, Fransız, Kanada ve Ġngiliz kuvvetlerini kapsıyordu.

** Bölüm 5‟e bakınız.

*** Bölüm 8‟e bakınız.

13

Page 27: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

”Üzerinde durulacak noktalar, denetim yönünden ziyade danıĢmanlıkla

ilgili durumlar olacaktır. Bunları sorumlu komutanlarla tartıĢtıktan sonra, kanaatinize göre Alan Komutanı olarak benim kararımı gerektiren konuları

bana getiriniz.”18

Kendisinin yetkili biyografi yazarı olan Stephen Ambrose , “Eisenhower, Montgomery‟yi diğer birçok konudan ziyade, lojistik yönünden kontrol

ediyordu” diye belirtiyordu. “Montgomery, Eisenhower‟ın emirlerini çok geniĢ bir bakıĢ açısıyla ele alıyor ve özünde kendi eğilimlerini uyguluyordu;

fakat hiç yoktan ikmal sağlayamazdı. Eisenhower‟ın kendisine vermeyi uygun gördüğü malzeme miktarıyla sınırlanmıĢ çerçeve içinde boğuĢmaya

mecburdu.19 Eisenhower‟ın kurmay baĢkanı Bedell Smith, “Kendisine yakın değiĢik birliklerin ihtiyaçları ve verilen görevleriyle, sadece o,

bireysel harekât için ikmal ve birlik ayırabilirdi” diye yazıyordu. Eisenhower‟ın Hughes‟ın düĢünce silsilesine ve ağzı sıkılığına inancı

tamdı. 1944‟ün yazında, Hughes‟ın önerisine katılarak önemli bir emri tekrar yazdı; buna rağmen, esas emirden bir gün sonra can sıkıcı bir

açıklama yayınlaması gerekmiĢti. Hughes, Eisenhower‟a doğrudan bağlı çok az subaydan biriydi. Bu, onlara tartıĢmalı konularda ihtiyatlı olmayı

sağlıyordu. Eisenhower Hughes‟ı, ”bütün birliklerin, kuruluĢların ve ETOUSA

[ABD Ordusu Avrupa Harekât Alanı]‟nın Avrupa ABD Ordusu karargâhındaki subay ve erlerle danıĢmak ve görüĢmek üzere

yetkilendirmiĢti.” Kendi büyük deneyimiyle, diğerlerini uyarmak ve Eisenhower‟ın bizzat kendisine de insan gücü, ikmal ve örgütlenme

hakkında tavsiyelerde bulunmak göreviydi. Bu çok özel ve geniĢ kapsamlı görevle, Hughes istediği yere gidebilir, istediği kimseyle görüĢebilirdi.

Sorguladığı herkimse, cevap vermek veya Eisenhower‟ı gücendirme riskine girmek zorundaydı.20 Hughes‟ın ihtiyatla ele aldığı konular çeĢitli ve

hassas konulardı: “içki temini”; uzun yolculuklarda Eisenhower‟a eĢlik eden, Ģoförü ve bazen de sekreteri Kay Summersby; Patton‟ın

patavatsızlıkları ve savaĢ esirlerinin tayınları. Bütün bunları, kendisine General George S. Patton‟ın verdiği bir Fransız not defterine, günlüğünün

1945 bölümüne not etmiĢti. Hughes ve Eisenhower, savaĢ esirlerinin tayınlarını, 4 Ağustos 1944

tarihinde, Ġngiltere‟de Widewing yakınındaki SHAEF karargâhında yaptıkları

bir yürüyüĢ sırasında tartıĢtılar. “Ormanda Ike, Kay, Tedder* ile uzun bir konuĢma yaptık. Ike‟a yer değiĢtirmeler, savaĢ esirleri vb hakkında bilgi

verdim; Lee‟nin iĢgücünü kullanma yönteminden yakındım. O tam bir Uluslararası Rotaryendir. Ike benim göreve devam etmemi istiyor – Lee‟ye

güvenmediğini söylüyor.” Bu önemliydi, zira titiz General J.C.H.Lee (takma adı Jesus Christ Himself Ġsa Mesih‟in Kendisi), ikmal sistemindeki yetkiyi

elinde bulunduruyordu ve Avrupa Harekât Alanı (ETO) lojistiğinden sorumluydu. Eisenhower, Özel Yardımcısı Hughes kanalıyla, lojistik ve

birçok diğer alanda istediği kiĢisel görüĢü elde ediyordu.

------------------------------------------- * Ġngiliz Hava MareĢali Arthur W.Tedder Eisenhower‟ın BaĢkomutan Yardımcısıydı.

14

Page 28: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Hughes savaĢ esirlerinin tayınlarına olağanüstü ilgi gösteriyordu.

Cenevre SözleĢmesi hükmüne göre savaĢ esirlerinin ABD birlikleriyle aynı standartta beslenme ve barınma sağlanması gerekiyordu. Kendisi tayınları,

emrindeki ikmal subaylarının bu gereklere göre saptadığı düzeyden sürekli

aĢağı çekiyordu. ĠĢte bunun içindir ki, Hughes 31 Mayıs 1943 tarihinde, günlüğüne, “Alman savaĢ esirlerinin tayınlarını kısmakta… zorluk

çekiyorum” diye not düĢmüĢtü.21 1944 Sonbaharında, Hughes ve Eisenhower beraber oldukları uzun bir

öğle yemeğinde, gene savaĢ esirlerinin tayınlarını tartıĢtılar. Durum Eisenhower için tam bir baĢ ağrısı olmuĢtu. Genelkurmay BaĢkanı George

C. Marshall‟a 18 Eylülde “Bu arada, bizim savaĢ esiri* kitlemiz ciddî bir sorun oluĢturuyor” demiĢti.22 Bu problem Marshall veya Eisenhower için

yeni değildi. Mayıs 1943‟de Eisenhower Marshall‟a Müttefiklerin Tunus‟ta esir aldığı yüzbinlerce Alman askeri ile ilgili zorluklardan yakınmıĢtı.

Eisenhower Evrakı‟nın değiĢik resmî baskılarından silinen bir mektup dipnotunda “Ne yazık ki, daha fazlasını öldüremedik.” diyordu.23

Hughes Eisenhower‟a “savaĢ esirlerinin beslenmesiyle ve içki teminiyle ilgili hiçbir emir yayınlamaması” için tavsiyede bulundu.24 Hughes 24

Kasım Cuma günü, Avrupa‟da emrindeki bir subaya çektiği bir mesajda,

enine boyuna gizlilik gereğini belirtiyordu: “SavaĢ esirlerinin tayını hakkında, personeliniz veya kendi görüĢünüzü kâğıt üzerinde

belirtmeyiniz.” Bundan baĢka, hiçbir subay, “AK‟yı (Alan Komutanı Eisenhower) kötü duruma düĢürecek bir Ģey yapmamamız lâzım” gibi

sözler sarf etmemelidir. Bir hafta sonra, Hughes günlüğüne, “John‟un makamında savaĢ esirleri tayınları için toplantı.” (Olasılıkla Hughes‟ın

dıĢında bir el, ETO‟nun lojistik baĢkanı olarak Eisenhower‟ın ikmal iĢleriyle görevli Robert Littlejohn anlamında “John” için “Littlejohn” diye eklemiĢti.)

“Sonuç olarak savaĢ esirlerinin daha az beslenmesi ve Fransızların ulaĢamadığı miktarın onlara verilemeyeceği fikrini kabul ettirdim.” Ertesi

Pazartesi bu toplantı sonucunu Eisenhower‟a doğrudan iletti. “SavaĢ esiri tayınını azaltma talimatını, dikkatli olması uyarısıyla, Littlejohn‟a

ilettim.”25

Hughes, Fransa‟da özel treniyle dolaĢan, büyük ayıcık gibi birisi olan

Littlejohn‟u sevmiĢti. Kahvaltı için nerede durursa, sabah raporu önünde

hazırdı. Hughes özenle, Littlejohn‟un sadakat duygusu üzerinde çalıĢtı. 18 Ocakta, Littlejohn‟un lüks treniyle gitmek varken, “arabayla eve

dönmeye” zorlandığını, yorgun argın not etmiĢti. Üstelik arkadaĢları Brad, Hodges ve Simpson‟ı da göremeyecekti. “Codman ile bir Buick arabada

yedi saat” diye yakınıyordu.** “Stenay yakınında bir savaĢ esiri kampında durduk. Almanları, tam B tayını yerken bulduk. Bakalım bu sorunu

çözebilecek miyim?” Çözmesi gereken baĢka bir sorun daha vardı; Lee ------------------------------------------

* 1 Ekimde, Elindeki toplam savaĢ esiri 205.337 veya komutasındaki ABD Avrupa

Ordusu mevcudunun yaklaĢık yüzde altısı idi.

** ArkadaĢları General Bradley, Simpson ve Hodges. Charles R.Codman, Patton‟ın

karargâhında görevliydi.

15

Page 29: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

görünüĢe göre, geri bölgelerde, savaĢ esir kamplarının nöbet ve koruma

hizmetleri gibi çok düĢük öncelikli haller için çok asker kullanıyordu. Lee uçak veya arabayla gittiği zaman bile, treni kendisini takip ediyor

diye not düĢmüĢtü Hughes. Uçağını, kahvaltısı için portakal getirmeye sık

sık Kuzey Afrika‟ya gönderiyordu. Hughes‟ın garip notları arasında, Reims‟deki ĢaĢırtıcı sayıda kayıtlı fahiĢe (3.000), Eisenhower‟ın Cannes‟a

gittiği sıla izni partileri (12), Eisenhower‟dan gelen Kay için ipek çorap istekleri ve sızdırabildiği Ġskoç viski kasalarının sayısı (15), savaĢ

esirlerinin tayınlarını azaltmak için gösterdiği çabalar da sıklıkla belirtiliyordu.26

Hughes‟ın Eisenhower için oynadığı kritik rol, bizzat Eisenhower tarafından 25 ġubat 1944 tarihinde, General Somervell‟‟e çektiği telgrafta

belirtilmiĢtir. Hughes‟ın Washington‟a geri gönderilmesini isteyen General Somervell‟e, “Hizmetinden mahrum kalmak istemiyorum. Bu Ģartlarda onu

kaybetmek benim için can sıkıcı olur. Bu konuda yardımcı olamayacağım için üzgünüm” diyordu.27

1944 sonlarına doğru, ABD cephesindeki savaĢ esirlerinin idaresi çok kötü durumdaydı. Patton‟ın hızlı hareket eden Üçüncü Ordusundaki

General Bruce Clarke, hiç muhafız ayıramadığından, esirlerin silahlarını

alıp, tanklarının paletleri altında eziyor, sonra geriye Fransa‟ya doğru yürümeleri için muhafızsız olarak serbest bırakıyordu.28 Teslim olanların

pek çoğu Fransız siviller tarafından dövülüyordu. ġubat 1945‟de Alan Merkez Komutanlığında görevli Alb.R.J.Gill, 17.417 kiĢilik bir sevkiyattan

sadece 7.004 savaĢ esirinin komutanlığa ulaĢtığından yakınıyordu.29 Mart ayında birçok kere, Amerikan nöbetçiler, Almanya‟dan gelen savaĢ esiri

vagonlarını açtıklarında, içerdekileri ölü buldular. 16 Martta Mailly le Camp‟da 104‟ü ölü bulundu. Ayrıca Attichy‟de de 27 esir ölmüĢtü.30

Bunlarla uğraĢmak Almanlardan özür dilemek gerektireceği için, Eisenhower‟ı öfkelendiriyordu. Sevkleri sırasında, yük vagonlarında

“kazara boğulan” Almanların ölümüyle ilgili yaptığı soruĢturma hakkında Washington„daki Marshall‟a “Bu sefer yapacak bir Ģey yok gibi görünüyor”

diye yazmıĢtı.31 Müttefik esirlere karĢı misilleme korkusu gene de, ordunun savaĢ esirlerine davranıĢını düzeltmek için yeterli değildi. Daha

sonra baĢka bir olayda gene bazı Almanlar ölmüĢtü; olasılıkla savaĢ

hemen hemen sona erdiği için ve artık misilleme tehlikesi kalmadığı için, Eisenhower özür dilemedi.

Esirleri korumakla görevli Alan Merkez Komutanı Tümgeneral Milton A. Reckord, “Alman savaĢ esirlerinin ölümüyle sonuçlanan bu iki olayın….

personel eksikliğinden olduğunu” Eisenhower‟a bildirdi. “Bu eksiklik o kadar ciddî ve o kadar sürekliydi ki, savaĢ esirleriyle ilgili her iĢlemde,

olağanüstü önem kazanıyordu.”32 Reckord, artan esir yükünü, Harekât Alanı Karargâhı yoluyla Savunma

Bakanlığına yazmıĢtı; fakat bir aydan fazla bir süre geçtiği halde cevap alamadı. Sorunun bir kısmı, Ġngiliz ve Kanadalıların, ABD‟den üstlerine

almaları gereken savaĢ esiri yükü için, sorumluluk kabul etmemelerinden kaynaklanıyordu. Reckord, ilerideki olası ölümler için, sert bir uyarıyla

16

Page 30: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

bitirdi: “ETO, SHAEF ve Savunma Bakanlığı üst makamlarına endiĢelerini

belirtti. ABD‟nin dünya kamuoyunda karĢı duramayacağı protestolar hatta misillemeler olasıydı. BaĢarısızlıktan üst makamlar da etkileneceğine

göre,… aynı üst makamların, personel takviyesinin normal kanallardan

yürümediğini de bilmeleri gerekir.” Eisenhower Almanlardan nefret ediyordu. Karısı Mamie‟ye Eylül 1944‟de

yazdığı bir mektupta, “Neden?” diyordu. “Çünkü Alman bir canavardır.” Ağustos ayında, Washington‟daki Ġngiliz büyükelçisinin önünde, Alman

Genelkurmayının 3.500 dolayındaki subayının tamamının "imha edilmesi" gerekir diyordu. Bu tasfiye, belediye baĢkanlarından yukarı doğru bütün

Nazi partisi liderleri, artı bütün Gestapo üyelerini kapsamalıdır.33 Bu sayı yaklaĢık 100.000 kiĢi demekti. Yemekteki misafirleriyle, savaĢ sonrasında

Ruslara hareket özgürlüğü verilirse, iĢin doğal akıĢında gideceğinde, fikir birliğine vardılar. Eisenhower, Almanya‟nın, istila edilen her bir ülkeye bir

bölge olmak üzere, bölünmesi gerektiğini söyledi. Böylece hak yerini bulacaktı.34

Ġngiliz ve Kanadalılar savaĢarak Hollanda‟ya ilerlerken, Alman hatları gerisinde sıkıĢan Hollandalı siviller için açlık tehlikesi belirmiĢti. Eisenhower

Almanlara, Hollandalılara gıda yardımı yapılmasını teklif etti. Marshall‟a,

“Ivır zıvır Ģeylerle iĢim bitti; Hollandalıların acısını arttırma korkusuyla kendimi tutuyorum ama, Almanlar oyunu kuralına göre oynamazsa,

yönümü oraya çevirdiğim an, canlarına okuma niyetindeyim.” diyordu.35 Almanlar can havliyle savaĢtıkça, toplama kamplarındaki dehĢeti gördükçe

Alman adıyla doğmuĢ olmasından utanacak kadar, Almanlara karĢı nefreti artıyordu.36

Avrupa‟daki savaĢ sonrası kaosun yol açacağı devrimlerin, Amerikan kayıplarını veya daha baĢka özverileri geçersiz kılacağı korkusuyla, uzak

görüĢlü Roosevelt, eski dostu Sam Rosenman‟ı dünya gıda durumunu incelemekle görevlendirdi. Roosevelt özellikle Fransa‟daki bir kaostan

korkuyordu. Eğer ülke aç kalırsa, komünistler, kapitalizmi yıkacağına inandıkları son bir devrimi kolayca ateĢleyebileceklerdi. Bazı yetkililer daha

Ģimdiden, bütün Avrupa‟da huzursuzluk yaratan “Dünya Gıda Açığı” tehlikesinden dem vuruyorlardı. ġubat 1945‟de Tuğgeneral T.J.Davis

Eisenhower‟ı uyardı: “[Alman esirlere] savaĢ esiri statüsü tanımak gibi ağır

bir taahhüdün altına girilmemelidir.”37 Nisan ayında Rosenman baĢkana “nakliyeden ziyade tedarikte açık,38 yakın gelecekte kısıtlayıcı etken

olacaktır” diye rapor veriyordu. Gizemli bir Ģekilde, “Askerî gereklilik olmadıkça, levazım malzemesinin SHAEF tarafından yönlendirme veya

dağıtımı yapılmayacaktır”39 diye ekliyordu. Burada iki gariplik vardı. Biri evvelce göz ardı edilen aslında bütün siviller için, Almanlar hariç, yeterli

gıda olduğu iması; diğeri SavaĢ sonrası Almanya‟daki sivilleri kasteden “askerî gereklilik” sözü. Rosenman, tıpkı baĢkan ve Eisenhower gibi, belli

ki, Alman siviller arasında açlığın yaratacağı huzursuzluğu ordunun bastırmak zorunda kalacağını düĢünüyordu. Tehlike, tahsis edilen tayın

toplamından belliydi: Alman siviller için, tüm kaynaklardan gelecek en fazla yiyecek, ”yaklaĢık olarak insan baĢına günde 1500 kalori olacaktı.”

17

Page 31: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

DeğiĢik uzmanlara göre, bir eriĢkinin yatarak, hiçbir iĢ yapmadan, sadece

öz-bakımını yaparak, hayatta kalması için gerekli en az miktar, günde 1.800 ile 2250 kalori arasında değiĢir.40

Dünya Gıda Açığı kavramı, ilk olarak General Hughes tarafından Kuzey

Afrika‟da 1943‟de yayıldı. 1945‟de Ģöyle yazıyordu: “Dünya Gıda Açığından bahsedilmeye baĢlandı. Ben çok önce belirttim. Kuzey Afrika‟da

baĢladım.”41 O zaman ve daha sonraları açık yiyecekte değildi. ġimdi Batı Almanya olarak bilinen bölgede nüfus, Mayıs 1945‟de aynı bölgede,

doğudan gelen mülteciler nedeniyle Alman nüfusun her gün artmasına rağmen, 1939‟dakinden yüzde 4 azdı.42 Batı Almanya, Fransa, Ġngiltere,

Karada ve ABD birleĢik bölgesinde, aynı fizik bölgede 1939‟da olandan çok daha fazla buğday hazırdı; çünkü Kuzey Amerika ve Ġngiltere‟deki artan

buğday üretimi, Almanya‟nın batısında ve Fransa‟daki üretim kaybından çok daha yüksek olmuĢtu. 1943-44 ve 1944-45 ürün yıllarında,

Kanada‟daki buğday ürünü fazlası 440 milyon kile olmuĢtu. ABD‟de de durum aynıydı. Mısırda da büyük bir ürün fazlası vardı. Patates ürünü,

1945‟de Almanya‟nın batısında yüzde otuz düĢerken, tüm bölgede göreceli olarak az miktarda azalmıĢtı.43 Buna rağmen, Fransa‟da 1944‟deki

buğday ürünü, tüketimden 500.000 ton daha fazlaydı.44 Churchill‟in Mart

1945‟de Roosevelt‟e bildirdiği gibi, hiçbir yerde buğdayaçığı yoktu; Avrupa‟daki birçok kiĢi için ise Ģeker, et ve bazı yağların kıtlığı

hissediliyordu.45 ABD Tarımsal DıĢ ĠliĢkiler Dairesinin Ekim 1945 verilerine göre, dünya ölçeğinde,* 1945-46 ürün yılı için ölçülen kiĢi

baĢına kalori birimli gıda üretimi, 1935-39 yılları ortalama üretiminin yüzde 90‟ı olarak saptanmıĢtı.46

Mart ayı içinde, Almanya Ruslarla batılı Müttefikler arasında pestil gibi ezilirken, Eisenhower tarafından parafe edilen ve imzalanan bir mesaj,

Cenevre SözleĢmesinden korkutucu bir sapma öneriyordu: Almanya‟nın teslim olmasından sonra, ordu tarafından beslenmeyecek yeni bir savaĢ

esiri sınıfının oluĢturulması. 10 Mart tarihli mesaj, “Bütün Müttefik savaĢ esirlerinin [Müttefiklerin elindeki Almanlar anlamında] ve yer değiĢtirmiĢ

insanların beslenme ve korunma sorumluluğunun Alman makamlarına verilmesi hedeflenmiĢse de, oluĢması muhtemel kaos durumunda,

imkânlarının yetersiz kalacağı ve Müttefiklerin esirler ülkelerine

gönderilene kadar, çok büyük miktarlarda yiyecek temin etme zorunluluğuyla karĢılaĢacağı öngörülmüĢtür. Alman Silahlı Kuvvetleri savaĢ

esrilrine[metinde aynen], üs birlikleriyle eĢit ölçüde tayın sağlamayı gerektirecek ilâve taahhüt, bütün Alman kaynakları dağıtılsa bile,

Müttefiklerin gücünün üstünde olacaktır. Üstelik, Alman Silahlı Kuvvetlerini sivil nüfusun eriĢebileceği tayının çok üstünde bir seviyede doyurmak hoĢ

karĢılanmaz.” VE Day (Avrupa‟da Zafer Günü) sonrasında alınacak esirler “SilahsızlandırılmıĢ DüĢman Kuvvetleri” (DEF) diye anılacaktır. “Bunlar

tahliyelerini beklerken, Müttefik Kuvvetler gözetiminde, Alman Ordusu tarafından yönetilecek ve korunacaktır.” Mesaj, “Mevcut planlar bu

temelde hazırlanmıĢtır. Onayınıza arz olunur.”47 diye bitmekte.

* Daha etraflı bir gıda tartıĢması için, Bölüm 6 ve 8‟e bakınız

18

Page 32: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

3

KAMUOYUNA AÇIKLAMA YOK

26 Nisan 1945‟de,Eisenhower‟ın DEF (SilahsızlandırılmıĢ DüĢman

Kuvvetleri) durumunu hayata geçiren 10 Mart tarihli emrine cevap olarak EĢ Kurmay BaĢkanlarından(CCS) gelen bir telgraf mesajı,1 Reims‟deki

SHAEF makinalarında takırdadı. EĢ Kurmay BaĢkanları sadece Amerikalıların

elindeki SavaĢ Esirleri “SvEs” için DEF durumunu onaylıyorlardı. CCS‟nin Ġngiliz tarafı, Amerikan planını kendi esirleri için kabul etmeyi reddetmiĢti.

Eisenhower tarafından öngörülen belli baĢlı koĢullar Ģunlardı:

….B) SilahsızlandırılmıĢ Alman birliklerinin beslenme ve korunmasından Almanlar sorumludur.

C) Kabul edilen yöntem, savaĢ suçlularına, aranmakta olan Alman personele veya Alman Silahlı Kuvvetlerinde olup güvenlik nedeniyle

tutulanlar arasında olan diğer kiĢilere uygulanmaz. Bu gibi Ģahısları, SvEs olarak değil, Ģüpheli savaĢ suçlusu olarak veya askerî emniyet nedeniyle

hapsetmeye devam edeceksiniz. Bunlar Müttefik Kuvvetler tarafından doyurulup barındırılacaklar. Bunların üzerinde Alman makamlarının hiçbir

kontrolü olmayacaktır. D) Alman Silahlı Kuvvetleri veya silahsızlandırılmıĢ birlikler hakkında

kamuoyuna asla açıklama yapılmayacaktır.

Bu hüküm uyarınca, Cenevre SözleĢmesini çiğneme durumu gizli

kalıyordu. Mesajın Ġkinci Bölümünde Ģu okunuyordu: “AĢağıdaki ifade Ġngiliz EĢ

Kurmay BaĢkanlığınca eklenmiĢtir… ġayet Ġngiltere daha fazla savaĢ esiri isterse… bu personel silahsızlandırılmıĢ birlikler grubuna alınmayacaktır.“

Son bölümde ise “Yenilgiden sonra hiçbir sebeple SvEs‟ne ilâve Alman bildirilmeyecek… bunlar SHAEF‟in Almanya dıĢındaki iĢgücü ihtiyaçları için

kullanılacaktır.” Amerikalılarla yürütülen DEF önlemindeki anlaĢmanın reddi,

Müttefiklerin Ģimdiye kadar yürüyen karĢılıklı iĢbirliğinden ĢaĢırtıcı bir sapma oluĢturmuĢtur. Ġngilizler, yükü daha adilane paylaĢmak için,

Amerikalılardan savaĢ esiri kabul etmeye mecburdular. Amerikalılar,

19

Page 33: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Ġngilizlerin böyle davranmasını haklı bulabilirlerdi; peĢinen savaĢ esirlerini

reddetmek ağır hakaret olacaktı. Ġngilizler gibi Amerikalılar da, DEF durumundaki Almanların iĢe uygun olmayacaklarını biliyorlardı. Büyük

olasılıkla, ölmek üzere olacaklardı.

Muhalif Ġngilizler, Cenevre SözleĢme belgesine göre iĢlem yapamayacakları savaĢ esirlerine Amerikan terimi DEF‟i kullanmamaya

bile karar vermiĢlerdi. Kendi teslim sonrası SvEs‟ini diğerlerinden ayırmak için, “teslim olmuĢ düĢman personeli” (SEP) terimini kullandılar.

Amerikan DEF‟inin kabul edilmesinin Ġngilizler tarafından reddi, Amerikalı Kurmay BaĢkanları tarafından yorumsuz kabul edilmiĢ; fakat

SHAEF‟deki ABD‟li subaylar tarafından hoĢ karĢılanmamıĢtır. “Eisenhower” imzalı bir mesaj, “Ġngilizler daha küçük yükleriyle,2 daha yüksek

standartları sağlıyorlar; bu durum Amerikan pozisyonuna zarar veriyor.”3

diye yakınıyordu. Bu tarihte Amerikalıların esirlerine davranıĢında,

Ġngilizlerin davranıĢıyla aynı olmaması için bir neden yoktu; ABD kaynakları, ele geçirilen stoklarla, artık yeterliden de öteydi.4

SavaĢ suçluları, casuslar ve Ġngiliz ve Amerikalıların yaĢamalarını uygun gördükleri ileri teknoloji bilim adamları gibi bazı değerli esirler için düĢünce

ayrılığı yoktu. Bunlar gerçekte “wanted” (aranan-istenen) diye

adlandırılıyordu; diğerleri zaten “not wanted” istenmeyenlerdi. Hem Ġngilizler hem de Amerikalılar bu “istenen” esirlerin DEF grubuna dahil

olmasını istemiyorlardı. Onlara barınak, yiyecek sağlanmalı ve Müttefik kuvvetlerce yönetilmeliydiler.5 Bu düzen, hem Ģüphelilerin daha sonra

yargılanmaları için ayrılıp aynı yerde toplanmasına, hem de DEF durumu Ģartlarından korunmalarına olanak sağlıyordu. Dikkatin ünlü suçlular

üzerine odaklanmasıyla, DEF esirleri arasında kalmaları önleniyordu. DEF

kamplarındaki Ģartların, Avrupa ve Kuzey Amerika‟daki* Müttefik

kamuoyunca kabul edilemez olduğu, Eisenhower‟a EĢ Kurmay BaĢkanları tarafından gönderilen emirle kanıtlanmaktadır: “Alman silahlı kuvvetleri

veya silahsızlandırılmıĢ birlikler hakkında kamuoyuna açıklama yapılmayacaktır.” SavaĢ esirleriyle ilgili planlar hakkında Ģimdiden yalan

söyleyen Eisenhower için, bu emir hemen hemen Ģarttı. Paris‟teki bir basın konferansında, “Eğer Almanlar normal insan gibi mantıklı düĢünüyorlarsa,

ABD ve Ġngiltere‟nin bütün tarihleri boyunca yenilen düĢmana cömert

davrandıklarını kavrayacaklardır. Cenevre SözleĢmesinin bütün Ģartlarına uyuyoruz.”6 diyordu.

ABD Yönetimi ve ABD Ordusunun, uyduklarını tekrar edip durdukları 7 bu SözleĢme, savaĢ esirleri için üç önemli hak sağlıyordu: Esirler, Esir Alan

Kuvvet (ABD) üs veya esir toplama birlikleriyle aynı standartta yedirilecek ve barındırılacaktır. Mektup gönderme ve alma hakları olacaktır.

Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) delegeleri tarafından ziyaret edilme hakları olacaktır. Bu delegeler daha sonra gizlice Koruyucu Kuvvete

------------------------------------------ *ABD‟nin iĢgal politikalarının kınandığı belgeler arasında, 1946‟da Senatör Henrick

Shipstead‟in konuĢması da vardır: “Alman halkının imhasını öneren Morgenthau Planı,

Amerika‟nın ebedî utanç abidesidir.” (Kongre tutanakları, Senato, 15 Mayıs 1946,

s.5039.)

20

Page 34: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

(Alman Yönetimi) ve ABD yetkililerine rapor vereceklerdir. Kötü davranma

durumunda, Koruyucu Kuvvet, açığa çıkarma veya misilleme ile tehdit edebilir.8

Amerikalıların elindeki Alman esirlere davranıĢ sorumluluğu Avrupa‟daki

ABD Ordu komutanlarınındır. Bu sorumluluk, yönetimin sadece politik kontrolündedir. Gerçekten de, esirlere davranıĢ hakkındaki bütün kararlar,

ABD‟nin Avrupa Ordusu tarafından alınıyordu. Yalnız, hepsi de SözleĢmeyi bozan, üç istisna vardı: ICRC delegelerinin ABD kamplarını gezmesinin

engellenmesi kararı, (yasak Ġngiliz ve Kanada kamplarını da kapsıyordu); Fransa‟ya savaĢ tazminatı olarak iĢgücü temini için SvEs‟nin devrine ABD-

Ġngiltere eĢ-kararı,* bu, Fransızların SözleĢmeye uymasını sağladı; ve bazı esirlerin, kendi istekleri dıĢında Rusya‟ya gönderilme kararı. SözleĢmeyi

bozan en önemli karar ise, Eisenhower tarafından tasarlanan ve CCS tarafından onaylanan DEF durumu oluĢturulmasıydı.

Eisenhower‟ın belirttiği, Almanların kendilerini beslemekten alıkoyacak “kaos”un bir kısmı da Müttefiklerin bizzat kendileri tarafından

yaratılıyordu; çünkü yardım kuruluĢları da dahil olmak üzere, merkezî Alman kurumlarını boĢaltıyorlardı. Morgenthau Planının Ģart koĢtuğu gibi,

500‟den fazla kalem içeren bir listenin üretimini engelliyor veya ortadan

kaldırıyorlardı.9 ġimdi mesajda, ordunun “Alman Otoriteleri”ne sorumluluk vermesi söyleniyordu; ancak yönetim, ordu, Alman Kızılhaçı‟nı

da içeren yardım kuruluĢları ve önemli ticaret unsurları ortadan kaldırıldığı için, yönetimi sürdürecek “Alman otoritesi” kalmamıĢtı.

Amerikan askerleri, yenilen Almanları Ruhr bölgesinin moloz yığınları arasında kuĢatırken, Washington‟daki takım elbiseli bürokratlar, bu

Almanlar için, Eisenhower‟ın ne yapması gerektiğini tartıĢıyorlardı. DıĢiĢleri, Maliye ve Savunma Bakanlıkları temsilcileri, bu parlak ılık

baharda, günlerce bir araya geldiler ve Almanya‟nın Üç Büyüklerce ucu açık bırakılan kaderinin ayrıntılarına karar verdiler. Yazdıkları JCS 1067

yönergesi, Eisenhower‟a Almanya‟daki bütün kurumlar için izlemesi gereken hareket tarzını belirtiyordu. Merkezi hükümeti, Nazi partisini,

Wehrmacht‟ı feshedecek, okulları, üniversiteleri, radyo istasyonlarını, gazeteleri kapatacak; hatta askerlerine, emretme dıĢında, Almanlarla

konuĢmayı bile yasaklayacaktı. Bu yönergenin içine, Morgenthau Planının

büyük kısmı, yazı ve ruh olarak, dahil edilmiĢti. ĠĢin büyük kısmı, üç Maliye temsilcisi, Harry Dexter White, Frank Coe ve Harry Glasser‟ ın

eseriydi. Nisana doğru, Müttefikler, Almanya‟nın dumanı tüten yıkıntılarında

tehlikenin, militarizmin ani yükseliĢi değil, hastalıklı bir umutsuzluğun yol açacağı bir komünist darbe olduğunu gördüler. Bu tehdit hem Roosevelt

hem de Eisenhower‟ı endiĢelendirdi. Askerî Vali Lucius Clay‟e10 göre, bu “Kartaca BarıĢı”** tam da JCS 1067‟nin amacıydı.11 JCS 1067 üzerinde

------------------------------------------ * Fransızlar, genelde ABD Ordusundan 1.750.000 esir istediler, fakat sadece 730.000

(muhtemelen 886.000) aldılar.

** Romalılarca Kartaca‟ya zorla kabul ettirilen barıĢ anlaĢması tam bir yok etmeydi.

Hiç bir Ģey yetiĢmesin diye toprağı tuzladılar.

21

Page 35: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

çalıĢan üç Maliye temsilcisini izleyen, DıĢiĢleri Bakanlığı memuru Howard

Trivers, daha sonra Ģöyle diyordu:

“Komite müzakereleri sırasında, bu Maliye temsilcileri sürekli

ve ısrarla, Almanya‟nın parçalanması ve sanayici Almanya‟nın çoban otlağına dönüĢtürülmesi görüĢünü savundular. Ġçtenlikle, Maliye

Bakanı Henry Morgenthau‟nun görüĢlerini temsil ediyorlardı. Daha sonra, Sovyet talimatlarıyla mı hareket ettiklerini, hakikaten bir

komünist hücreler [metinde aynen] üyesi olup olmadıklarını merak ettim. O zaman Stalin, düĢmanlarının Alman halkı değil, Naziler

olduğunu bildiriyordu; bu düĢmanlıklardan sonra, Alman milleti ve devleti bütünlük içinde devam edecektir diyordu. Sovyetler,

Komünistlerden ve savaĢ esirlerinden oluĢan bir Özgür Almanya Komitesi kurmuĢlardı. Bir de, gelecek için aynı görüĢü savunan

Alman Subayları [esir subaylar] Derneği kurulmuĢtu. Amerikan Komünistlerini, Almanya‟nın parçalanması ve köylüleĢtirilmesini ve

Amerikan politikasını bu çizgilere oturtmak için yüksek sesle desteklemekle görevlendirmek, tipik Sovyet politikası ve

uygulamasıydı. Bu yolda, Amerikalıların aksine, Sovyetler

Almanlara, kendilerini Alman millî davasının baĢ destekçisi olarak tanıtabilirler. Tabii, en son amaçları, önceleri örtülü olsa da,

Komünist yönetimli bir BirleĢik Almanya kurmak olacaktır.

Son olarak, White, Chiang-Kai-Shek‟in Çin‟inin ekonomisini çökertmek giriĢimiyle, Senato‟nun altın politikası üzerindeki talimatları dinlemeyen

yıkıcı biri olarak ortaya çıktı.13 12 Nisan‟da Roosevelt‟in öldüğü günden bir gece evvel Morgenthau,

Georgia - Warm Springs‟de idi. BaĢkanın ona politika hakkında son sözleri, “Henry %100 arkandayım.”14 oldu. Böylece Almanya‟ya Kartaca BarıĢı

dayatan bu plan, Roosevelt‟in ölümü sırasında Almanlara karĢı yürütülen ABD politikasında önemli bir unsur oldu. Bütün diğer politikalarla birlikte,

bu plan da yeni baĢkan Harry S. Truman tarafından benimsendi ve sürdürüldü. Yeni baĢkan, Roosevelt‟in ölümünden sonra birkaç ay

boyunca, ABD politikasında veya kabinede hiçbir önemli değiĢiklik

yapmadı. 21 Nisan 1945 günü, Eisenhower imzalı bir baĢka SHAEF mesaj,

Marshall‟a, yeni esir bölgelerinin “barınma veya baĢka kolaylık sağlamayacağını…” bildiriyordu. “Bu bölgelerin iyileĢtirilmesi esirler

tarafından”, “”yerel malzeme kullanılarak” sağlanacaktır.” Bu “bölgeler” dikenli tellerle çevrilmiĢ açık alanlardır ve “SavaĢ Esirleri Geçici ÇevrilmiĢ

Bölgesi” (PWTE) adı verilmiĢtir, diye devam ediyordu. Bunlar tabii ki dikenli tellerle, ıĢıldaklarla, nöbetçi kuleleriyle ve makinalı tüfeklerle

çevrilmiĢti, ama geçici değildi. SavaĢ esirlerine “yerel malzeme kullanarak” barınak sağlama izni bir tarafa, 1 Mayısta yayınlanan ordu mühendisliği

emri15 ile özellikle kamplarda barınak sağlamak yasaklandı. ġayet Marshall‟a gönderilen yerel malzemeyle kendi kendilerine barınak

22

Page 36: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

sağlamaktan bahseden mesaj söylenen anlamı taĢısaydı, mühendis emri

hiçbir zaman yayınlanmazdı; çünkü Marshall‟a gönderilen mesajı doğrudan iptal ediyordu. Emir yürürlükte kaldı.16

Kamplarda çadır, yiyecek, dikenli tel, tıbbî malzeme, vb kıtlığı ordunun

ikmal eksikliğinden değil, ikmal isteklerinin reddedilmesindendi. Napoli ve Marsilya‟daki muazzam malzeme yığınlarını gördükten sonra, 19 Martta

Hughes “[Marsilya] Napoli‟den farkı yok; asla kullanamayacağımız kadar çok malzeme. Gözün alabildiğince” diyordu. Ġki gün sonra Ģöyle devam

ediyordu:” Littlejohn savaĢ esirlerinin tayınını kestiği için, ABD ve ETO‟dan baskı gördüğünü söylüyor. Ike ile gecikmeden görüĢmesini öneririm. Ike

onu desteklemiyor olabilir.”17 Bir hafta sonra, Littlejohn Savunma Bakanlığıyla hâlâ konuyu karara bağlayamadığı için, Hughes‟ın yorumu,

“Sanıyorum hepsi Cenevre SözleĢmesinden korkuyor” olmuĢtu. ICRC delegeleri henüz Cenevre SözleĢmesine göre kampları rapor

vermek için geziyorlardı. Almanların elindeki Müttefik esirlere misilleme olasılığı, bu dönemde SHAEF‟de çok gündemde bir sorundu. Eisenhower 18

ġubatta EĢ Kurmay BaĢkanlarına Ģöyle bir mesaj çekiyordu: Almanlar Müttefik esirlerini, olağandıĢı sıkıntı ve tehlikeye sokacak Ģekilde,

Ruslardan uzaklaĢtırıp, güneye ve batıya sevk ediyorlar. “ABD ve Ġngiliz

yönetimlerinin, Koruyucu Kuvvet* kanalıyla Alman yönetimine önerilerde bulunmasını teklif ediyorum… Alman kuvvetleri, savaĢ esirlerini yeterli

erzakla serbest bırakmalı ve… sembolik bir liste veya serbest bırakılanların yeterli tanımlaması kamp liderine verilmeli, bir kopyası da

Koruyucu Kuvvete ulaĢtırılmalıdır.” Bütün bunlar, bir esir kampının sıradan iĢlerine ve Cenevre SözleĢmesine uyan değiĢik güçlerin rolüne

aĢinalığını gösteriyordu. “Bu çok acil bir konudur.”18 diye bitiriyordu. Hughes‟ın 21 Marttaki varsayımına karĢın, Littlejohn, tayınları azaltmak

için Washington‟dan kısa sürede onay aldı. Hughes‟ın günlüğü, Eisenhower‟ın Littlejohn‟un eylemini savunmak için doğrudan devreye girip

girmediğini belirtmiyor, fakat Littlejohn‟u “bildiğim en iyi Ġkmal Subayı” diye vasıflandıran Eisenhower, telgraf kayıtlarına göre, ona karĢı çıkmadı.

Littlejohn 23 Nisanda tayınları tekrar azaltmıĢtı. Bu iĢlem, Eisenhower‟ın iyi dostu Harry C. Butcher‟ın günlüğüne yazdığı gibi, “Avrupa Alanındaki

bütün sorunları General Ike‟a bırakan” EĢ Kurmay BaĢkanlarının genel

politikasıyla uyumluydu.19

Merkez Komutan Yardımcısı Yb. Valentine M. Barnes, “Bu muazzam sayıda SvEs‟ni doğru dürüst doyurmak için elbette yeterli tayın yoktu” diye

yazmıĢtı. Kendisi, savaĢ esirlerinin çoğunluğunun tutulduğu, Ġleri Bölge Merkez Komutanlığı Tarihi kitabının yazarıdır. Merkez Komutanlığı savaĢ

esirlerinden sorumlu olduğu için, Barnes‟in, tarihi yazdığı zaman, Nisan ayında ABD Ordu depolarında sürüyle çadır ve gıda mevcut olduğunu

bilmesi gerekir.20 22 Nisanda, Ordunun Avrupa stoklarında, beĢ milyon kiĢi için, günde adam baĢına 4.000 kalori sağlayacak, 50 günlük dengeli

------------------------------------------- *Bu tarihte Alman yönetimi yerine Ġsviçre Koruyucu Kuvvet iĢlevini yürütüyordu.

23

Page 37: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

beslenme tayını vardı; oysa bu sırada “asker” kategorisinde sadece

2.600.000 kiĢi besleniyordu. Daha sonraki 50 gün için de, dengesiz olmak Ģartıyla, yeterli tayın elde mevcuttu.21 Bu 100 günlük stok seviyesi yaz

boyunca aynı kaldı. General Smith‟e göre, “Ruhr bölgesi teslim alındığında

ikmal maddesi boldu…Bir yığın cephane vardı… Bazı yerlerde yiyecek pek boldu. Bazılarında ise kiler boĢtu.”22

Barnes adamlarının gayretlerini ciddiyetle anlatıyor: ”Nisan ayında, yüzbinlerce savaĢ esirine “varillerle” su getirmek için, gece gündüz

yüzlerce mil yol teptiler.”23 Adamları su varilleriyle etrafta dolanırken, esas Alman ve Amerikan levazımına el sürülmüyordu. SavaĢ esirlerini

örtecek bir yığın yedek çadır, aynı zamanda Alman yiyecek, tıbbî malzeme ve çadırı mevcuttu. “Büyük miktarlarda Alman levazımı ortaya

çıkarılmıĢtı…[fakat] ele geçen gerekli malzemenin ortaya çıkması, onların askerî birlikler veya Sivil ĠĢler için kullanılmasını garanti etmiyordu.”24

Arazideki ikmal subayları, esirler için gereken malzemeleri, komuta eden generaller dağıtımı reddettikleri için, alamıyorlardı.25 Alan Merkez

Komutanı Reckord‟un uyarısı arĢivlerden baĢka hiçbir yerde iz bırakmadan kaybolmuĢtu. Esirler için gerekli nöbetçiler, su, gıda, çadır, yer, dikenli tel;

kısaca her Ģey ölümcül derecede kıt tutulmuĢtu. Ren nehri üzerindeki

Rheinberg Kampının çevresi altı mil uzunluktaydı, 17 Nisanda açıldığında hiç yiyecek yoktu.26 Nisan ortasında açılan diğer büyük “Ren Ovası”

kamplarında olduğu gibi, baĢlangıçta ne nöbetçi kuleleri, ne çadır, ne bina, ne yemek piĢirme olanağı, ne su, ne de tuvalet vardı. Yeterli dikenli tel

bile yoktu. Adam baĢına resmî alan payı 16 m² olarak öngörülmüĢtü, fakat Rheinberg ve diğerlerinde, bir süre için, bu alanın beĢte biri ile yarısı

arasında olmuĢtu.27 Bazı kamplar o kadar kalabalıktı ki, uzanmak bile imkânsızdı. Bir kamptaki durum Ģöyle rapor edilmiĢti: “18 numaralı Kıta

Merkezî SvEs Bölgesinde en yüksek mevcut 32.902 esir olmuĢtur. 18 numaralı Kıta Merkezî SvEs Bölgesinin barındırma kapasitesinin 6-8.000

SavaĢ Esirini geçmediğine dikkatinizi çekerim.”28 Bütün bunlar, savaĢ esiri sayısının tahminleri geçmediği sürede

olmuĢtur. 21 Nisanda, “Eisenhower” imzalı bir SHAEF mesajıyla, Marshall‟a esir edilenlerin “bütün beklentileri aĢtığı” bildirilmiĢtir. Ay sonunda

ordunun elinde 2.050.000 esir olacağına dair, Nisan baĢındaki tahmin29

yüzde 99‟dan daha doğru çıkmıĢtır.30 30 Nisanda ordunun Avrupa‟da 2.062.865 savaĢ esiri vardır.31 Nisan ayında büyük bir akın olacağı

yönünde bir yığın uyarının varlığı bilinmektedir.32 Nisanda baĢlayan feci aĢırı kalabalık, hastalık, barınaksızlık, kötü

beslenme, Almanya‟daki ABD kamplarında kural halindeydi. Bu da Almanya‟nın elindeki milyonlarca Müttefik rehineye karĢı misilleme riskini

hayli arttırıyordu. Tam bu sırada, bazı Alman toplama kamplarında, muhafızlar, Müttefikler oralara ulaĢmadan önce mümkün olduğu kadar çok

insandan kurtulmak için, öldürme oranını hızlandırdılar. Eğer Almanlar, DEF planın öğrenselerdi, bunu, Eisenhower‟ın hayıflandığı umutsuz mukavemeti

uzatmak için propaganda olarak kullanırlardı. Nisan baĢlarında Ren nehri boyunca uzanan Amerikan kamplarındaki

24

Page 38: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Ģartlar, iki ABD Ordusu Albayı, James B. Mason ve Charles H. Beasley tarafından incelendi:

20 Nisan, karla karıĢık yağmurla, kemiklere kadar iĢleyen soğukla, fırtınalı bir gündü. Rüzgâr kuzeyden Ren vadisi boyunca esir

bölgelerinin bulunduğu düz araziye kadar her Ģeyi savuruyordu. Dikenli teller arkasında, ısınmak için birbirlerine sokulmuĢ, dehĢet verici bir

görüntüde, 100.000 bezgin, cansız, pasaklı, sıska, boĢ gözlerle bakan insan, gri arazi üniformaları içinde ve bileklerine kadar çamura batmıĢ

halde. ġurada burada görülen kirli beyaz lekeler, dikkatli bakıldığında kafaları, kolları sargılı veya gömlekleriyle ayakta dikilen esirlerdi. Alman

Tümen Komutanı askerlerin en az iki gündür hiçbir Ģey yemediklerini ve susuzluğun en büyük sorun olduğunu bildirdi – yalnız 200 metre

uzakta, Ren nehri neredeyse yatağından taĢmak üzereydi.33

Kampın içindeki görüntü daha da kötüydü.

Nisan 1945‟de yüzbinlerce Alman askeri, hastaneden hastalar, kolu

bacağı kesilmiĢ olanlar, kadın yardımcı personel ve siviller yakalanmıĢtı… Rheinberg‟deki tutuklunun biri 80 yaĢın üstündeydi, diğeri sadece 9

yaĢında… Çıldırtan açlık, kıvrandırıcı susuzluk yoldaĢlarıydı ve hepsi dizanteriden öldüler. Zalim bir gökyüzü onları haftalar boyunca kırbaç gibi

inen yağmurla dövdü... Kolu bacağı olmayanlar yüzergezerler gibi çamur içinde sürünerek donuyorlardı. Gökyüzü kadar çıplak, gün be gün ve

geceler boyu, Rheinberg kumlarında çaresiz yattılar veya bitkin halde, çökmekte olan oyuklarında sonsuz bir uykuya daldılar.34

25

Page 39: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

4

GALĠBĠN GADDARLIĞI

Goethe’nin ruhu, kutsal bir ruh beni canlı tutuyor.

- MEÇHUL BĠR SAVAġ ESĠRĠ

Gece; ıĢıldaklar, kör eden ıĢıklarını, gölgeli oyuklarında yatan insanların üzerinde gezdiriyordu. IĢıldakların aydınlattığı patikaların çok

üstünde duran koyu gölgeleri seçmek zordu. Ġnsanlar bütün gece oyuklar arasında, kaygan kenar boyunca, ayaklarını sürüyerek, su için sıraya

giriyorlardı. Charles von Luttichau silah arkadaĢlarından birinin hemen

yanında, çukurunda yatıyor ve Fransa‟ya sevk edilmeden önce, serbest kalıp kalamayacağını merak ediyordu. Adamlar uykuda kâbus görüp

haykırıyorlardı. Ertesi gün için muhafızlarla Ģansını tekrar denemeye karar verdi. Ġngilizcesini tekrarlayarak “Yarı Amerikalıyım” diye düĢündü.

“Annem Amerikalı. Kendimi size bırakıyorum. Ben buraya ait değilim. Yarı Amerikalıyım.”*

SavaĢta esir edilmemiĢti. Evinde hava değiĢimindeyken isteyerek, evini iĢgal etmek üzere olan ABD birliklerine teslim oldu; olmasaydı gizli örgüt

direniĢçisi olmakla suçlanabilirdi. Ren üzerinde Remagen yakınındaki Kripp kampı için, “Hemen hiç

yiyeceksiz, açıkta, dikenli telle çevrili olarak sıkıĢık, tıkıĢ tıkıĢ bir kampta tutuluyorduk.” diye anlatmıĢtı.

Tuvaletler, dikenli tel çitlere bitiĢik hendekler üzerine fırlatılmıĢ

kütüklerden ibaretti. Uyumak için, bütün yapabildiğimiz zeminde

ellerimizle bir çukur kazmak ve çukurda birbirimize sarılmaktı. Birbirimize çok yakın sıkıĢık durumdaydık. Hastalık nedeniyle, insanlar

------------------------------------------ * Von Luttichau üç ay Kripp‟de dayandı. Daha sonra Washington‟a gitti. ABD Ordusu için

askerî tarih kitabı yazdı.

26

Page 40: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

toprağın üstüne dıĢkılıyorlardı. Kısa zaman sonra birçoğumuz, önce

pantolonlarımızı çıkaramayacak kadar zayıf düĢmüĢtük. Böylece elbiselerimize mikrop bulaĢıyordu; üzerinde yürüdüğümüz,

oturduğumuz ve yattığımız çamur da aynı durumdaydı. Önceleri

yağmurdan baĢka hiç suyumuz yoktu, birkaç hafta sonra bir taĢırma borusundan gelen az bir suya kavuĢtuk. Bir çoğumuzun suyu içeri

taĢıyacak kabı yoktu; saatlerce, bazen bütün gece sıra bekledikten sonra ancak birkaç avuç dolusu suya kavuĢuyorduk. Kazılan

çukurlardan çıkan yumuĢak toprağın üstünde, çukurlar arasında yürümek zorundaydık; böylelikle kolayca bir çukura düĢebiliyorduk,

fakat çıkması çok zor oluyordu. Bu ilkbaharda, Ren nehrinin bu bölgesinde yağmur hemen hemen devamlı yağıyordu. Günlerin

yarıdan fazlası yağmurluydu. Günlerin çoğunda hiç yiyeceğimiz olmuyordu. Geri kalanında küçük K tayını alıyorduk. Paketlerden

gördüğüm kadarıyla, kendi adamlarına verdiklerinin onda birini bize veriyorlardı. Böylece sonunda, normal ABD Ordu tayınının belki de

yüzde beĢini alabiliyorduk. Amerikalı kamp komutanına Cenevre SözleĢmesini çiğniyorsunuz diye yakınacak oldum, “SözleĢmeyi unut;

hiçbir hakkınız yok”1 diye cevap verdi.

Birkaç gün içinde, kampa sağlıklı giren insanlardan bir kısmı öldü. Bizimkilerin birçok ölüyü kampın kapısına doğru sürüklediklerini

gördüm. Orada kamyonlara birbiri üstüne atıldıklarını ve sonra uzağa götürüldüklerini gördüm.2

Köyünü uzaktan görebilen 17 yaĢında bir erkek çocuğu dikenli tel

çit yanında her gün ağlıyordu. Bir sabah esirler kendisini çitin dibinde vurulmuĢ olarak buldular. Cesedi, muhafızlar tarafından kaldırılıp tellere

asılmıĢ ve ibret için orada bırakılmıĢtı. Esirler cesedin önünden yürümeye zorlanıyordu. Birçoğu ”Mörder, Mörder [katil, katil]!” diye bağırıyordu.3

Misilleme olarak, kamp komutanı esirlere üç gün kıt tayın uyguladı. ”Zaten çok aç olan ve güçsüzlükten zor hareket edebilen bizler için, bu korkunç

bir cezaydı, birçoğumuz için ölüm demekti.”4 Komutanın savaĢ esirlerini cezalandırmak için tayınları kısması ilk defa olmuyordu.

Er Heinz T.* Amerikalılar 18 Nisanda koğuĢuna girdiklerinde, hastanede

18 yaĢını henüz doldurmuĢtu. Bütün hastalar Bad Kreuznach kampına götürülmüĢtü. Heinz‟ın üstünde bir Ģort, yanı sıra ayakkabıları ve bir

gömlek vardı. Yüz binlercesiyle beraber Bad Kreuznach‟a tıkıldı. Kamp, batıdaki alçak tepeler dizisiyle dar bir köy yolu arasında uzanan bir

alandaydı. Burada haftalarca barınaksız, neredeyse hiç yiyeceksiz, az su ile tutuldu. Mektup veya durumlarından haberdar olan birinden bir iĢaret

yoktu. Adamların birçoğu doğu cephesi kaçağı olduğu için, esas birliklerinde değillerdi; çok azı birbirini tanıyordu.

-------------------------------------------

*SavaĢ esirinin adı, isteği üzerine gizli tutulmuĢtur.

27

Page 41: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

“Amerikalılar bize çok boktan davranıyorlardı,” diyordu Heinz T.

BaĢlangıçta, kampta henüz ağaçlar varken, bazı adamlar ateĢ yakmak için dallar kesmeyi becerdi. Muhafızlar ateĢin söndürülmesini emretti. Birçok

kampta, korunmak için zeminde çukur açmak yasaktı. “Yemek için sadece

ot vardı,” diye hatırlıyordu. Bazıları bir ceviz ağacına tırmanmıĢtı, yapraklara ulaĢınca, sigara niyetine içecek veya yiyeceklerdi. Birkaç defa

tepemizde, devamlı dönen ve yavaĢ uçan bir uçak belirdi. Bir Amerikan dergisi veya gazetesi için fotoğraflarının çekildiğinin farkına vardılar.

Ayakları ĢiĢtiği için ayakkabılarını çıkarttı. ġiĢlik biraz azalınca, tekrar giymeye çalıĢtı, fakat sığdıramadı; gece baĢının altına tıktı. Birinin içine

Amerikalıların esirlere verdiği küçük kahve poĢetini koymuĢtu. “Eve giderken bu kahveyi götürürüm, çok sevinirler.” diye düĢünmüĢtü. Bir

sabah kalktığında ayakkabılar da kahve de gitmiĢti. Ağladı.5 Kamptaki en genç kiĢi değildi tabii. Altı yaĢlarında çocuklar, gebe

kadınlar, 60‟ın üzerinde erkekler, bu kamptaki savaĢ esirleri arasındaydı. DEF kamplarında hiç kayıt tutulmadığından ve savaĢ esiri kayıtlarının çoğu

1950‟lerde,6 imha edildiğinden, kaç sivilin hapsedildiği bilinmiyor; fakat Fransız tutanaklarına göre, Amerikalıların kendilerine devrettiği, sözde

iĢgücü olarak verilen, yaklaĢık 100.000 kiĢi içinde 32.640 kadın, çocuk ve

yaĢlı erkek vardı.7 Yb.Valentine Barnes, Bad Kreuznach raporunu hazırlarken, 22 Nisanda “A-3 bölgesinde bir kadın savaĢ esirinin kız çocuğu

doğurduğunu not etmiĢti.”8 Bir tank tamir teknisyeni olan George Weiss, “Ren bölgesindeki kamp o

kadar kalabalıktı ki, doğru dürüst uzanamıyorduk bile. Bütün gece birbirimize dayanarak oturuyorduk; fakat su eksikliği her Ģeyden kötüydü.

Üç buçuk gün süresince hiç su bulamadık. Kendi çiĢimizi içtik. Tadı berbattı, fakat ne yapabilirdik? Bazıları yere çöküp, biraz nem bulabilmek

için toprağı yaladılar. O kadar halsizdim ki, zaten dizlerimin üzerinde duruyordum, sonunda içecek biraz su bulduk. Bu su gelmeseydi ölürdüm

sanıyorum; fakat Ren nehri tel çitin hemen dıĢındaydı. Nöbetçiler telden bize su ve sigara sattılar. Bir sigara 900 marktı. Binlercesini ölürken

gördüm. Cesetleri kamyonlarla taĢıdılar.” diye anlattı.9 Bu tarihte Bad Kreuznach‟daki esirler, planlanandan üç kat fazlayı

bulmuĢtu.10 Toprak ve giysiler o kadar çok enfekte olmuĢtu ve insanlar

zaten o kadar halsizdi ki, devamlı dikenli tel yakınında toplanmaları çok tehlikeli oluyordu. Bu kamplarda septisemi (kan zehirlenmesi) nedeniyle

ölümler çok yüksekti.11 Bad Kreuznach‟da geçirdiği bir aydan sonra, Heinz T. buradaki Ģartlara

rağmen, çok insanın ölmediğine kanaat getirdi; söylentiye göre, 2.000.000 esirle beraber Fransızlara verilmiĢti. Söylenti tamamen de yanlıĢ

sayılmazdı: Fransızlar Amerikalılardan aslında 1.700.000 esir istemiĢlerdi, fakat Ģimdi Fransa‟daki savaĢ hasarının giderilmesine yardım için,

1.300.000 esir pazarlığı yapıyorlardı. Etrafta açlıktan can çekiĢen, ödemden her tarafları ĢiĢmiĢ, lime lime giysileri, sıska yüzleri ve sürünen

yürüyüĢleriyle dolaĢan esirlere bakarak, Heinz “Fransızlara garip bir hediye” diye düĢündü. Sonra da Brötanya‟da Rennes‟e götürülmek üzere

28

Page 42: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

trene bindirildi.

Rheinberg kasabasındaki çocuklardan, on yaĢındaki Herbert Thelen‟e, kasabanın üç kilometre batısındaki kampta tutulan babasına yiyecek

götürmesine izin verilmiĢti. Oğlan, kampı çevreleyen yolun üstündeki çit

içinde oturan babasına, yemeği tel örgü dıĢından uzatıyordu. Thelen, kamp çevresinde bu tür ayak iĢi yapan baĢka birini hiç görmemiĢti.12

Tutsaklardan biri, yazdığı notu bir taĢ parçasına sarıp Rheinberg‟e giden yola doğru savurmuĢtu. Rheinberg‟li biri bu notu buldu ve sakladı. Artık

kararmıĢ olan bu kahverengi ambalaj kâğıdının üstünde Ģöyle yazıyordu: “Sevgili okuyucu, lütfen lütfen bize iki yoldaĢ, bir paket içinde piĢmiĢ

patates ile tuz gönder. Çok açız. Kampın çevre yolunda, nöbetçi kulesinin yanında bekliyoruz. Lütfen paketin üstüne ÇvĢ. Jakob Lohr, Kamp E. diye

yaz.”13 50 yaĢında, felsefe doktoru olan bir çavuĢ, Rheinberg‟de* tuvalet

kâğıdına mürekkepli kalemle not aldığı günlüğünde Ģunları yazıyordu:

Rheinberg Kampı, 17 Mayıs 1945

Genellikle toprakta yatıyorum. Sıcakta bir toprak çukuruna sürünüyorum.

Bir parkam ve postallarım var. Kulaklarımın üstüne kadar çektiğim kasketim ve içinde gümüĢ bir kaĢık ve çatalımın durduğu sırt çantamı

yastık olarak kullanıyorum. Bir sağanak yağıĢta, toprak çukurumun bir duvarı üzerime çöktü. Parkam ve çoraplarım sırılsıklam oldu.

Gece olunca kamp içinde durmadan dolaĢıyorum. Ayın yükseliĢini

seyrediyorum. Yakındaki ormandan bülbüllerin ötüĢünü dinliyorum. Goethe‟nin Ģiirlerini ezberden okuyorum. Uykuya dalmamak için, kendi

kendime “Nietzsche‟nin yaĢamı ve teorisi”ni tartıĢıyorum.

YoldaĢ askerler tutsak olmaktan yakınıyorlar. Onlara, dikenli tellere yoğunlaĢmayıp, aksine aradan dıĢarıya bakmalarını öğütlüyorum.

Sıklıkla “DüĢünceler özgürdür, onları kim sezebilir…” Ģarkısını söylüyorum.

Özellikle tutsaklarla ilgili dizelerde keyifleniyorum.

AkĢamları, Ģarkı söylemeyi sevenler, Alman halk Ģarkıları söylüyorlar.

ġarkı söylemek insanları birleĢtiriyor.

Her akĢam Protestan ve Katolik ayinleri yapılıyor, fakat inançlarının dar görüĢlülüğü beni tatmin etmiyor.

------------------------------------------ *Esir adının açıklanmasını istemedi. Günlüğünden bölümler Kurt W. Böhme, Die

deutschen Kriegsgefangenen in französischer Hand, Band 13, Die deutshen

Kriegsgefangenen des Zweiten Weltkrieges. (München. Verlag Ernst und Werner

Gieseking). II.Dünya SavaĢındaki Alman SavaĢ Esirleri kitabının 13. Bölümünde,

Fransızların elindeki Alman SavaĢ Esirleri kısmında yayınlandı.

29

Page 43: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

“Beyin gücü tekniği” konusuyla araya giriyorum. Kendimi öğrencilerime ders verirken hayal ediyorum. Belki de “Bir entelektüel iĢçinin çalıĢma

alanı” baĢlıklı bir kitapçık yazabilirim.

Evde olsam edebî kaynaklar kullanabilirdim. Burada kampta, yalnızca

düĢüncelerim var ve hafızama tâbî olmak zorundayım, fakat sadece kitap bilgisi beĢ para etmez.

Yeni plan: kendi ibadet kitabımı yazmak. Değerli bulduğum Ģeyler

baĢkalarına da bir anlam ifade edebilir.

Bu kampta olduğum için Tanrıya Ģükrediyorum. Buradan baĢka hiçbir yerde, düĢüncelerim arasında bu kadar kendimden geçemezdim veya

insanoğlunu bütün çıplaklığıyla göremezdim. Ne de kazananların böyle acımasız olabileceklerine inanabilirdim.

Rheinberg, 19 Mayıs 1945

Protestan akĢam duası: bağnaz tutum – Kutsal Ruhu karĢılamaya hazır olmalıyız.

Sol elimin iki parmağı iltihaplandı. Genç bir tıp öğrencisi baĢparmağımı

sardı. ĠyileĢme olmazsa, asker hastanesine gönderecekler. Genç öğrenciyle askerler arasındaki moral bozukluğunu tartıĢtık.

Çocuklarımla ilgili son arzum: köy hayatıyla kuvvetli ve canlı bir bağ

sürdürmek görevleri olmalı. Bütün atalarım köylüydü. Çocuklarım mümkün olursa toprak sahibi olmalı ve çiftçiliği öğrenerek topraktan geçimini

sağlamalı. Üniversite öğrenimine yeterli olmayanlar çiftçi olmalı.

Sevgili karım için düĢüncelerim.

Naziler, havacılar, topçular ve tankçılar, galiba iĢçi görevi için kampı terk

ediyorlar. ArkadaĢlar arasında uzun tartıĢmalar, hangi kaderin tercihi konusunda: kampta açlıktan ölmek mi, arada daha fazla yiyecek bulma

umudu olan dıĢarıda çalıĢmak mı? Bazı adamlar kamptan kaçmaya çalıĢıyorlar. Bazısı yakalanıyor, bir kısmı kurtuluyor. Deneyen az. Biri bana

anlattı: ”On kiĢi dikenli teli aĢtık. Bir gürültü koptu. Nöbetçi üzerimize ateĢ açtı. Biri ileri koĢtu, diğeri geri döndü. Kaçaklarla kovalamaca baĢladı.

Birkaçı ellerini kaldırıp teslim oldu. Hiç merhamet etmeden vurdular. Kendimi yere attım ve ölü taklidi yaptım. Nöbetçi beni tekmeledi, ben hiç

kımıldamadım. Gidince de telin altından içeriye, kampa sızdım. KaçıĢ baĢarısız oldu ama ben hâlâ yaĢıyorum.”

Ezbere daha çok Ģiir bilmediğime yanıyorum.

30

Page 44: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Meditasyon: Tanrı aĢktır, aĢk Tanrı‟dır; Tanrı gerçektir, gerçek Tanrı‟dır;

Tanrı Ģefkattır, Ģefkat Tanrı‟dır; Tanrı kusursuzluktur, kusursuzluk Tanrı‟dır. (Goethe)

Rheinberg, 22 Mayıs 1945 Hafif yağmur. Toprak çukurumda kaldım. Islak.

Karton kutunun hikâyesi: Tayınlarımız kampa karton kutularla getiriliyor. Bu kutular açılınca bir tür yatak oluyor. 120 santim boyunda ve vücut

geniĢliğinde olan bu kartonlar, ıslak zeminde güzel yalıtım sağlıyor. Doktor, her gün bunlardan 25 kadarını, çadırı, battaniyesi veya parkası

olmayanlara veriyor. Doğru söylemek gerekirse, parkam olduğu için bunu hakketmiyordum. Bir tane edinmeyi denediğim ilk gün sabah sekizde,

sırada 25 adam kuyruk yapmıĢtı bile. Ertesi sabah kalk borusundan da evvel, 6:30‟da sıraya girdim. ġanslı ben! Kartonuma kavuĢtum. Mutlu bir

Ģekilde, koltuğumun altına sıkıĢtırıp, çukuruma sürükledim. Bundan sonrası için o benim ödülümdü. Hep bir aradaydık.

Wolfgang Iff, Rheinberg‟de belki 10.000 kiĢilik kendi altbölümünde,

hergün 30-40 beden dıĢarı sürükleniyordu, diye anlatıyor.14 Iff, mezar

kazıcı birlik görevlisi olarak, olan biteni iyi görebiliyordu. Ek yiyecek alabiliyor ve ölüleri kamp kapısına kadar sürükleyip dıĢarı çıkartıyordu.

Oradan el arabalarıyla birkaç büyük çelik garaja taĢıyorlardı. Orada Iff ve grubu, ölülerin elbiselerini soyuyorlar, künyelerinin yarısını koparıp alıyor,

bedenleri onbeĢ yirmisini bir arada uzatıp, üzerlerine on kürek kireç atıyor, sonra onların da üzerine, yüksekliği bir metreyi bulana kadar yenilerini

getiriyorlar ve Ģahsî eĢyaları Amerikalılar için bir torbaya koyup, geri geliyorlardı. Bazı cesetlerde Nisanın dondurucu gecelerinde oluĢmuĢ siper

ayağı donmalarında geliĢen kangren izlerini görmek mümkündü. On onbeĢ tanesi de, tuvalet çukurunun üstündeki hendeğe uzatılmıĢ tomruklara

tutunmak için çok kuvvetsiz olan ve düĢerek boğulan 14 yaĢındaki erkek çocuğu gibi, boğularak ölmüĢtü. Bazısı çıkartılmıĢtı; pislik bazılarına

yattıkları yerde bulaĢmıĢtı. Bazen günde 200 tanesi ölüyordu. Iff, aynı büyüklükteki diğer bölümlerde de, günde 60-70 cesedin dıĢarı çıkartıldığını

görmüĢtü. “ Sonra kamyonlar bu üzücü yükü taĢıdılar. Ne kadar ürkütücü

bir görüntü.” diyordu Iff.15 SavaĢ esirlerine, cesetlerin ne olduğu hiçbir zaman söylenmedi; fakat 50‟lerdeki Alman inĢaat ekipleri ve 80‟lerdeki

mezar kazıcılar, Rheinberg‟de tabutsuz ve mezar olduğunu gösteren bir iĢaret olmaksızın, insan kemikleri ve toplu halde Alman Ordusu II Dünya

SavaĢı künyeleri bulunan toplu mezarlar ortaya çıkardılar.16 Eski ABD BaĢsavcısı Francis Biddle‟a göre, ölülerden alınan saat ve

mücevherler Almanya‟daki büyük karaborsayı besliyordu. Berlin‟deki Tiergarten bölgesinde, karaborsayı gezdikten sonra, kızına “müthiĢ

…Binlerce insan takas yapıyordu. Bizim makinist saatini 400 $‟a ve beĢ karton sigarayı, kartonu 100 $‟dan sattı. Rehberimiz dün bize, saat

satarak 8.000 $ kazandığını ve Potsdam Konferansında görevli Gizli Servis elemanıyla parayı gönderdiğini ve bununla Michigan‟da bir çiftlik satın

31

Page 45: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

alacağını söyledi. GörünüĢe göre saatler ölen Almanlardan gelmiĢti.”

demiĢti.17 Rheinberg‟teki sorunun bir bölümü, uzun süredir kalabalıktandı. 300

metre en ve boydaki bir kampın 10.000 kiĢi alacağı varsayılmıĢtı; fakat

baĢlangıçta 30.000 kiĢi içeri tıkılmıĢtı. Bu durum adam baĢına 3 m² yer demekti.

Esir Thelen oğluna, dikenli çit arkasından, günde 330 ile 770 arası insanın öldüğünü fısıldadı.18 O zaman kamp 100.000 ile 120.000 arası

esir barındırıyordu. Rheinberg kilisesi, Köln BaĢpiskoposuyla birlikte, Amerikan kamp

komutanlığını protesto etti. Söylentinin yayılmasıyla BaĢpiskopos doğrudan Papa XII.Pius‟a da yazdı. Hitler‟in ölüm kamplarına da ilgisiz kalan Papa,

aynı tutumu sürdürdü.

Nasıl oldu da, subaylar ve doktorlar, bütün bu olanları gördükleri halde en ufak bir ilgi ve endiĢe göstermediler? Vurdumduymaz açıklamaları ve

istatistikleri, raporlarla, protestolarla, esirlerin günlükleri ve sanat eserleriyle, din adamlarının talepleriyle ve Diğer Kayıplar grubuna sokulan

muazzam ölüm sayılarıyla ĢaĢırtıcı bir tezat oluĢturuyor.

Hayat kurtarmak için eğitilmiĢ zeki ve açık bir kiĢinin günlük durum raporlarını okuduğumuzda, bu ruh halinin nasıl oluĢtuğu hakkında bir fikir

sahibi olabiliriz. Alb.C.H.Beasley, Alb.Mason ile birlikte yazdığı, bir Ren kampı Nisan raporunda, 30 Nisanda Rheinberg‟in halini Ģöyle anlatmıĢ:

“Bu kamp iyi düzenlenmiĢ ve pürüzsüz bir Ģekilde yönetiliyor. Son 48 saatte yedi ölüm vakası oldu… Sinzig‟de iddiaya göre kötü hava

Ģartlarından ölen beĢ kiĢi vardı.19 “Ġddiaya göre” terimi anlamlıdır. Raporlar Beasley‟e, kendi kendilerini

gaddarlıkla suçlamada çıkarları olmayacak kamp komutanlarından geliyordu. Peki Beasley neden “iddiaya göre” terimini kullanmıĢtı?

Esirlerin, Beasley‟in kendi tanımıyla, bu aynı kamplarda esirlerin üstlerinde bir gömlekle, yağan sulu karda donduklarını belirttiği için, onların

korunmadığını biliyordu. Böylece esas nedeni belirtmeden hava Ģartlarından ölüm fikrine güvenmemesi çok önemlidir. Raporu

yalanlamıyor, özündeki suçlamayı reddediyordu. Beasley hava Ģartlarını

“iddiaya göre” diye nitelerken, suçlamaya inanılırlık vermek istemiyordu. Garip Ģekilde, raporundaki birkaç satırda, az çok da olsa hava Ģartlarına

bağlı ölümü doğruluyor ve Ģöyle tarif ediyor “yaĢlı ve sakatların, maruz kaldıkları kötü hava Ģartlarında yaĢamalarıı imkânsız. Yedi yüzü çadırlarda.

Sinzig‟te de yaĢlı, sakat ve hastalar da var.” Gene Beasley‟in, görünüĢte çok sayıda (700kiĢi) esirin sığınacak yerinin

olduğunu, geri kalan 90.000‟inin ise hiçbir Ģeyi olmadığına değinmeksizin, belirtmesi önemlidir.

Beasley‟in kullandığı “Pürüzsüz yönetilen” veya “iyi düzenlenmiĢ” ifadeleri genelde bir tek Ģey anlamına gelir: esirleri, muhafızları ve bütün

Almanya‟yı tehdit edecek bir tifüs salgınının patlak vermesini önlemek için, savaĢ esirlerinin üstüne DDT püskürtmek.20 Beasley, yapabildiğince,

32

Page 46: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

gördüğü durum hakkında doğruyu söylemekten kaçınmak istiyordu; zira orduya karĢı suçlamalarda bulunmak istemiyordu.

Bu raporda Beasley, “Rheinberg‟deki PWTE (SavaĢ Esirleri Geçici

ÇevrilmiĢ Bölgesi)‟yi destekleyen” Linfort 9.Sahra Hastanesi için 1600 battaniye emri verdiğini belirtiyor. ABD Ordu Sağlık BaĢkanının bu

söylediklerine bakarsak, Rheinberg‟deki hastaları kabul eden ve hayat kurtarmak için uğraĢan bir Linfort Hastanesi anlarız; oysa aslında orada bu

sürede doğru dürüst bir hastane yoktur. 10 Mayısta kamp komutanı zorla ikna edilerek, hastalar için kampın bir kenarında birkaç çadır kurma izni

alınabilmiĢtir. Bn. Greta Schweitzer, Bn. Herte Brandt ve Papaz Borgmann‟ın yalvarmalarıyla, Linfort‟daki birkaç evin hastaneye

dönüĢtürülmesine izin çıkmıĢtır. Kadro oluĢturma, kaynak sağlama ve yürütülmesi tamamen sivil Almanlar tarafından yapılacaktır. Daha sonra

bazı ilaçlar da verilmiĢtir; belki de sadece DDT. Beasley telefonda duyduklarını rapor ederken, belki de ABD Ordu

“hastanesi” denilen yerlerin çoğunun ölümcül durumdaki hastaların diğerlerinden gizlendiği ve tedavisiz ölüme bırakıldığı, mezarlarına uygun

yakınlıkta yerler olduğunu bilmiyordu.21

Beasley‟e, olanlara mazeret bulması, saptırması, örtbas etmesi için yoğun baskı vardı. Bu kamplardaki ölüm ve hastalıklar için geniĢ ölçekli

özel bir araĢtırma yapan Sağlık BaĢkanlığındaki subay arkadaĢları, aslında saptadıkları ölüm oranının sadece %11‟ini bildirmiĢlerdi.22

Beasley istese de tam dürüst olamazdı. Günlük rapor verilmesi, kamplar arasındaki uzun mesafeler, bozuk yollar nedeniyle, kampları her gün

denetlemek isteyen Beasley veya bir baĢkası için, olanaksızdı. 30 Nisan tarihli raporu, çeyrek milyon savaĢ esirinin durumunu iki sayfada

özetliyordu. Bütün alabildiği, çitlerin içindeki mikroplu çamura cilâlı botlarını

değdirmek istemeyen bezgin kamp komutanından gelen telefon haberleriydi. Beasley‟in telefon emirlerine karĢın, Remagen‟deki kamp

kapılarına “Tifüs Vardır, YaklaĢmayın” levhaları konmuĢtu.23 Beasley‟in, Rheinberg ve Remagen‟deki iki gün için verdiği ölü

sayıları,24 esirlerin, düzetilmiĢ ETO anketinin, 12.Ordu Grubunun ve

USFET(Avrupa Alanı ABD Kuvvetleri)‟in* verdiği sayılardan çok düĢüktür. Ya Beasley doğrudur ya da diğerleri. Belki de Beasley‟in, baĢ edemediği

örtbas etme iĢlemine teslim olarak yıkılması, burada baĢlıyordu. Kayıtsızlıkta karar kılmıĢtı, çünkü doğru olmadığını bildiği Ģeyleri rapor

etmek zorundaydı. Beasley bu durumdan hiç mi hiç sorumlu değildi; onlarla uğraĢmak istiyor, fakat ümidini yitirmeye baĢlıyordu. BaĢlıca ölüm

sebebi olan dizanteri için, “Özel kitle sağlık önlemleri alınması gerekir. Eldeki malzemeyle, gerekli görülen standarda yaklaĢamayız bile.”25

diyordu. Bu tarihte, 30 Nisanda, henüz gördüğü eğitime sadıktı: tıbbî ------------------------------------------

* USFET Eisenhower‟ın komutasındaki Avrupa‟daki ordunun resmî adı. 14 Temmuz

1945‟de dağıtılmasına kadar SHAEF‟in bir ögesiydi.

33

Page 47: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

malzeme isteğinde bulunduğunu not etmiĢti. Görünürde bunların kamplara

teslim edileceğinden ümitliydi. Tabii açlık, aĢırı kalabalık ve kötü hava Ģartları gibi fizik nedenler için bunlar, bir tedavi değil ancak geçici çare

olabilirdi.

Görülüyor ki, Beasley kısa zamanda belirtileri, kampları tedaviye uğraĢtığını, fakat hastalık, acımasız kayıtsızlık için hiçbir Ģey yapamadığını

anlamıĢtı. Birkaç hafta içinde, Beasley 9.Sahra Hastanesi için daha önce yaptığı iyimser battaniye isteğini not ediyordu, “PWTE‟lere hizmet veren

hastaneler için portatif karyola, battaniye, seyyar mutfak ve yemekhane malzemesine Ģiddetle ihtiyaç vardır. Lojistik BaĢkanlığıyla görüĢüldü, bu

kalemlerin hiçbirinin mevcut olmadığı iddia edildi.” Beasley değiĢiyor: evvelce baĢkalarının fark ettiği acımasızlık ileri sürülüyordu; Ģimdi kendisi

Ģüphe ediyor. Hiçbir Ģeyin mevcut olmadığını “iddia eden” BaĢkanın sözünden açık olarak kuĢkulanılıyor. Beasley “üst düzey subaylar”ın alaycı

kayıtsızlığından bıkmıĢ görünüyor.26 Beasley, belki de olanların nedenine inanamadığı için protesto

etmemiĢtir. Ġnsanın içinde fesatlık yoksa, baĢkasına nadiren kötülüğü kondurabilir.

34

Page 48: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

5

YAZ AÇLIĞI

15 Mayısta General Eisenhower ve BaĢbakan Churchill savaĢ esiri

tayınlarının azaltılması hakkında konuĢtular. Churchill esir tayınlarının ölçeği hakkında bir uzlaĢma istedi; çünkü yakında Ġngilizlerin et

istihkakında bir azaltmayı duyurmak zorundaydı. “En iyi Ģekilde tasarruf

edeceğimiz bu kaynaklardan mümkün olduğunca besleneceklerinden” emin olmak istiyordu. Eisenhower “konuyu dikkatle incelediğini” belirtti.

Kendisine 2.150 kalori gerektiği söylenmiĢti; fakat bunu zaten 2.000‟e indirmiĢti. “Arada esirlerin ölçeğinin, Müttefik birliklerininkinden daha aĢağı

düĢtüğü oluyor” dedi. (ABD birlikleri için günde 4.000 kaloriydi.) Bütün durumu ilerde incelemeyi planlıyordu; “daha fazla azaltmanın mümkün

olup olmadığına bakacaktı.”1 ABD Ordu doktorlarının gözü önünde açlıktan ölmekte olan savaĢ esirlerinin tayınlarını azaltmaktan bahsediyordu.2

Bundan az sonra tayınlar azaltıldı.3 Bazı esirler, ABD ve ele geçen Alman stoklarından az da olsa faydalanmaya devam ettiler. Milyon sayıda

olan ve ismen var olan POW (SavaĢ Esiri SvEs) statüleri nedeniyle biraz da olsa yiyecek alabilen diğerleri, gizlice DEF durumuna geçirildikleri için,

haklarını ve tayınlarını kaybettiler. Bu kiĢiler, Eisenhower‟ın belirttiği 2.000 kaloriden çok daha az, bazen yarısından da az gıda alıyorlardı.4

Eisenhower‟ın Churchill‟e söylemediği, ordunun DEF durumundakileri hiç

beslemediği, veya günde 2.000 kaloriden çok daha az verdikleri savaĢ esirlerine ise, tayında azaltmaya gittikleriydi. Emirler, “C, K ve 1‟de 10

Harekât tayınları son çare olarak kullanılacaktır.” diyordu. “Bunları kullanmadan önce bütün geçici önlemler alınacaktır.” Bu tarihte 2.000

kalori en üst seviyeydi ve ancak Alman kaynakları yetersiz kalırsa, ABD levazımından karĢılanacaktı. Aynı Ģekil, Münih civarındaki 7.Ordu

bölgesinde de uygulanmıĢtı.5 Bu emirler sadece resmen “Elde” olan tutsaklar için geçerliydi.

DEF durumuna yeniden sınıflandırma, esirlerin yeni kamplara taĢınmasını veya kendilerine sivil Alman levazımı temini için yeni

örgütlenme gerektirmiyordu. Esirler oldukları yerde kaldılar ancak barınakları yoktu. Esas olan, bir yazı makinası tıkırdamasıyla, kıt ABD

35

Page 49: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Ordu tayınının da durdurulmasıydı. Bütün savaĢ alanında, sadece Patton‟ın ordusu, Mayıs ayında önemli

sayıda tutsağı serbest bırakarak, birçoğunu açlıktan ölmekten kurtardı.

Bradley ve Lee de 13 Mayısta, savaĢ esirlerinin serbest bırakılması emrini verdiler.6 Ancak Eisenhower imzalı SHAEF emri, onları 15 Mayısta iptal

etti.7 Sonuçta, sorumlu olduğu esirlerin açlıktan ölmesinden endiĢe eden titiz General Lee, Paris‟teki karargâhından Frankfurt‟taki SHAEF karargâhına

zehir zemberek bir telgraf çekti:

Bu karargâh, harekât alanında tutulan savaĢ esirlerine gereken tayının dağıtımı için uygun esasların saptanmasında hayli zorluk

çekmektedir. Eldeki savaĢ esirleri, tahmin edilen tutsak sayısından çok fazladır; bu nedenle de Ġç Bölgeden [ABD] daha önce talep edilen tayın

sayısını çok aĢmaktadır. ġu anki tayın durumu, hem Harekât Alanında hem de Ġç Bölgede, çok kritik seviyededir. SavaĢ esirlerine en az tayın

seviyesini tutturmak için gerekli ek istihkak, sağlam ve eksiksiz bir gerekçe olmaksızın Ġç Bölgeden elde edilemez. Eldeki savaĢ esirleri için

bu karargâh tarafından değiĢik istekler yapılmıĢtır… öyle ki tayınlar için

yapılan isteklerin karĢılanması için Savunma Bakanlığı ile uygun esaslar saptanmıĢtır. Bu karargâhtan gelen isteklere cevap olarak… SHAEF

tarafından Harekât Alanında tutulan savaĢ esiri sayılarını gösteren değiĢik raporlar yayınlanmıĢtır.

Daha sonra, en son SHAEF raporlarını sıralıyor.8

Telgraf… 31 Mayıs günü Elde 1.890.000 SavaĢ Esiri ve 1.200.000

SilahsızlandırılmıĢ Alman Kuvveti. Bu karargâhta mevcut en iyi bilgiler: Com Z‟deki savaĢ esirleri 910.980, Com Z Geçici ÇevrilmiĢ Bölgelerinde

1.002.422 ve 12.Ordu Grubu bölgesinde 965.135, toplam 2.878.537. Ayrıca ALMANYA ve AVUSTURYA SilahsızlandırılmıĢ Alman Kuvvetleri

1.000.000.9

Durum ĢaĢırtıcıydı: Lee, ABD Ordu kamplarında SHAEF‟in kabul

ettiğinden bir milyon daha fazla esir bulunduğunu söylüyordu. Lee, Esir Kampları ve DEF‟lerde 3.878.537 kiĢi olduğunu söylerken, SHAEF G3‟ü

[Harekât ġb.Md.] aynı gün, 2 Haziran, için “Elde”ki SavaĢ Esiri ve DEF sayısı olarak yalnızca 2.927.614 kiĢiyi bildiren ilk tabloyu yayınlıyordu. Bu

tablo Lee‟nin esirleri besleme amacını ortadan kaldırıyordu; çünkü kampların tayınına temel olacak bilgi, SHAEF G3‟ünün verdiği sayı olacaktı.

Aslında aynı günde yayınlanan Alan Merkez Komutanlığının iki raporu arasında tutsakların ortadan kaybolduğunu görebiliriz. Alan Merkez

Komutanlığı günlük raporlarının sonuncusu, 2 Haziranda elde 2.870.400 savaĢ esiri olduğunu söylüyor. Yeni haftalık rapor serisinin, aynı gün

yayınlanan ilk raporu ise, elde sadece 1.836.000 kiĢi olduğunu söylüyor. Lee akıntıya kürek çekiyordu: SHAEF basitçe vicdanlı sayıları boĢlamıĢtı.

36

Page 50: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

ABD Ordusu Alan Merkez Komutanlığı’nın 2 Haziran 1945 tarihli günlük Savaş Esiri raporlarının sonuncusunda, 6.Ordu tarafından tutulanlar da

dahil olmak üzere, savaş esiri olarak sınıflandırılan toplam 2.870.400 tutsak mevcudu görülüyor. (ABD Millî Arşivleri)

37

Page 51: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

ABD Ordusu Merkez Komutanlığı’nın, 2 Haziran 1945 tarihli, Haftalık Savaş

Esiri raporlarının ilki, aynı gün yazılan günlük raporda gösterilen bir milyondan fazla tutsağı hesap dışı tutuyor. (ABD Millî Arşivleri)

38

Page 52: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

39

Page 53: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Yapacağı daha fazla bir Ģey yoktu. Bir milyon daha az olduğunu bildiği

halde, tayın sayısını, SHAEF G3‟ünün kendisine verdiği “Elde”ki tutsak sayısına göre hesaplamak zorundaydı.10 Bu kayıp bir milyon insan,

bundan böyle, diğer savaĢ esirlerinden ayırt etmek için “Kayıp Milyon”

olarak anılacaktır. Bu, tayınların azaltılmasının bir yoluydu. Bir diğeri, Haziran ve Temmuz

aylarında, SvEs statüsündeki esirlerin gizlice DEF durumuna geçiriliĢi sırasında, ordu saymanlığının bir takım garip iĢlemleriydi. USFET

saymanlığının, Haziran-Temmuz döneminde tuhaf uygulamaları oldu: Cumartesi gece yarısı sona eren haftalık dönem kapanıĢ bilançosu, bir

sonraki haftanın açılıĢ sayısıyla tam aynı olması gerekirken, bir saniye sonra baĢlayan yeni hafta bilanço sayısı, saymanın uygun gördüğü

herhangi bir rakamla baĢlıyordu. 2 Hazirandan 28 Temmuza kadar, nakledilen ve tahliye olanlarla, son gündeki “Elde” olan esir sayısı

baĢlangıçtaki “Elde” olan sayısındaki düĢüĢten 588.533 daha fazlaydı.* Bu “Gece Yarısı Vardiyası” sıradan gözlemciden sahtekârca gizlenmiĢti; çünkü

USFET tabloları haftalık açılıĢ değil, sadece kapanıĢ bilançosunu ve onu oluĢturan iĢlemleri gösteriyordu. Böylece masum izleyici, açılıĢ

bilançosunun gereksiz tekrar yapmamak için atlandığını varsayıp, asla

doğru olmayacak rakamlarla çalıĢmaya baĢlayacaktı; çünkü yüzbinlerce insan, saymanların kaprisine göre eklenip çıkartılıyordu. Ancak rakamlar,

özenli bir Ģekilde, grup grup, birçok seri için hafta hafta kontrol edilince, aldatma yavaĢça belirginleĢiyordu.

Bu insan ikmali oyunu, saymanların kafasından çıkmadı. Hayalî tutsak icat etmek için bir nedenleri yoktu, zaten yapmadılar da. DEF toplamı, yeni

tutsak gelmediği halde artınca, eldeki savaĢ esirleri, gönderilenlerden daha çok azaldı; bu da bildirilen tek fireydi. 2 Haziran-28 Temmuz dönemi

içinde, eldeki savaĢ esiri sayısı gönderilenlerden daha çok, 586.003 kiĢi küçüldü; aynı dönemde DEF kamplarındaki elde sayısı 588.533 arttı.

Bu feci SvEs statüsünden, felâketle eĢ DEF durumuna geçiĢ, kasıtlı olarak haftalarca sürdürülmüĢ; haftalık SvEs ve DEF raporlarında mantıklı

dengeyi tutturmak için, haftalarca titiz bir çalıĢma yürütülmüĢtür. SvEs statüsünden “kaydırılan”larla DEF durumuna “kabul edilen”ler arasındaki

tutarsızlık sadece % 0,43‟dür. Bu aldatma çok baĢarılı olmuĢtu. Alman

bilim adamları da dahil olmak üzere, bütün dünyaya açıklanan belgeler, aradan on yedi yıl geçmesine rağmen, keĢfedilmeden kaldı.

KaĢla gözle – yazılı emir olmaksızın – yayılan bu hareket tarzı, meydana gelen ölümlerle uğraĢan subayları, önce ĢaĢırttı, sonra yıldırdı,

sonra da tüketti. Bu durum, resmî Army History of World War II II.Dünya SavaĢı Ordu Tarihi‟nde temiz bir Ģekilde, üstü kapalı olarak yazılmıĢtı.

“ADSEC [Ġleri Bölge], bu dönemde [Mayıs baĢı] normal istek yollarının gerekli malzemeyi sağlayamayacağını ve el konmuĢ stokların, ordu

kaynaklarından ancak özel rica ile, o da belirli miktarda elde edilebileceğini gayet iyi biliyordu.”11 Arazide, savaĢ esirlerinden sorumlu subaylar,

------------------------------------------ * Ek 5‟e bakınız.

40

Page 54: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

önce normal yollardan istekte bulundular, fakat hayatta kalmaları için

gerekli en az erzakın da çok altında tayın alabildiler. Ġleri Bölge Ġkmal ġubesinde görevli Alb. Smithers, 27 Nisanda, Lojistik BaĢkanı Robert

Littlejohn‟a özel bir rica mektubu yazdı: “15.Ordu‟dan gelen 750 ton bir

tarafa, hiçbir erzak alınmadı, zaten bir Ģey de beklemiyorum. Aldığımız beğenilen Sınıf II ve IV [tayınlar] tamamen Orduların göz yummasıyla,

sempatik ikmalle gelebildi. SavaĢ esirlerinin akınıyla, bize gelen isteklere oranla çok yetersiz kaldı. Bu miktarları arttırabilmek için,

Komutanlığımızda her türlü tedbiri almamıza rağmen, çok az sonuç alabildik.”12 23 Mayıs günü, Lojistik BaĢkanı Littlejohn, iyi arkadaĢı,

Kurmay BaĢkan Yardımcısı, G4 [Lojistik ġb.Md.] Bob Crawford‟a, “Bu 3.000.000 esiri beslemeye devam edemeyeceğimi biliyorum” dedi. Gerekli

giyecek ve çadır gibi kamp malzemesinin de ikmalini yapamayacağını belirtti; Savunma Bakanlığı bunların hiçbirini vermiyordu. “Gerçekten de,

taleplerimin birkaçı onaylanmadı.” Elde bir yığın olan mevcut stoklardaki çadırlardan neden vermediğini söylemiyor.13 Aynı zamanda SHAEF‟deki

arkadaĢı ABD Ordusunda Tümgeneral olan Ray Barker‟dan, sorunu incelemesi için bir yardımcı atanmasını istedi.14 30 Mayıs‟ta General

Barker sorunu ele aldı ve Eisenhower‟ın Kurmay BaĢkanı Bedell Smith‟e,

“ġimdi Müttefiklerin elinde çok büyük sayılara ulaĢan SavaĢ Esirlerinin ve silahsızlandırılmıĢ Alman kuvvetlerinin beslenme ve bakım problemi acil

hale geldi.” dedi.15 Statü değiĢikliği yaparak sorumluluktan kaçmanın, en gerçekçi subayların akıllarında bile, unutulabilir bir hayal ürünü olduğu

burada görülüyor: Barker, yalnız savaĢ esirlerinin değil, bütün tutsakların beslenmesinden bahsediyor. Oysa tavsiyesi, onların yalnız beslenmesi

değil aynı zamanda salıverilmeleridir. “Ancak bu terhis, Almanya dıĢındaki yeniden yapılanma için BirleĢmiĢ Milletlerin iĢgücü gereksinimine de imkân

vermelidir.”16 Bu nedenle EĢ Kurmay BaĢkanlıklarına, ivedi cevap istenen bir telgraf çekilmiĢtir; çünkü daha önce çekilen mesaja hiçbir

cevap alınamamıĢtır. Ertesi gün “Eisenhower” imzalı bir telgraf Washington‟a Ġngilizlerin,

esirlerin yarı yarıya bölüĢülmesi anlaĢmasına uymadıklarını bildiriyor ve esir problemine dikkati çekiyordu. Telgrafta ellerinde, olması gerekenden

935.000, belki de daha fazla Alman bulunduğundan ve bunlardan sorumlu

olduklarından yakınılıyordu; fakat bir sonraki cümle kendi kendisiyle çeliĢiyordu: “ABD onlar için ortalama 150.000 sayısını öngörmüĢtü.”

Telgraf Ģöyle bitiyordu: “Nakledilmeleri, çok ciddî olan durumu kısmen düzeltecektir…. Acilen önerilir.”17 Eisenhower imzasıyla, 4 Haziranda

Washington‟a gönderilen telgrafta, halen Avrupa‟da tutulan büyük sayıdaki SvEs ve silahsızlandırılmıĢ düĢman kuvvetlerinin “Erken devrinin bir an

evvel iĢleme konulması zorunludur” deniyordu.18 Bu telgrafın neden çekildiğini anlamak zordur. Abilene, Londra ve Washington arasında

yaĢanan yoğun telgraf trafiğinde bu telgrafın iĢi nedir bilinmez. Eisenhower daha birkaç gün öncesinde Bradley, Lee ve Patton‟ın DEF

durumundakileri salıvermesine engel olmuĢtur. EĢ Kurmay BaĢkanlarının 26 Nisan tarihli mesaj emri, Eisenhower‟a esir alma veya alınanları elde

41

Page 55: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

tutma emri değil, aksine VE Day (Avrupa‟da Zafer Günü)‟den sonra,

çalıĢtırmak için bile olsa, daha baĢka esir almaması yönündeydi. Yine de Ordu bugünden sonra 2.000.000 DEF ele geçirmiĢti. Washington‟a esirlerin

salıverilmesine izin için telgraf çekilmesine gerek yoktu, çünkü Patton

zaten yirmi yedi günde yarım milyon insanı serbest bırakmıĢtı; eğer bütün ABD Ordusu esirleri Patton‟la aynı oranda salıvermiĢ olsaydı, bütün

Almanlar, Haziran sonunda gitmiĢ olacaklardı. Ancak 2 Hazirana kadar sadece %10‟u yani 500.000 kiĢi salıverilmiĢti. 8 Eylüle kadar da 2.200.000

kiĢi gönderilmiĢti. Diğer (Avrupa‟daki bütün Harekât Alanlarında Amerikalılara teslim olan toplam esirlerin) 3.700.000‟i19 ise hâlâ

kamplarda veya ölmüĢ, veya Ġngiliz veya Fransız sorumluluğuna devredilmiĢti.

MareĢal Montgomery, Amerikalıların yüklendikleri muazzam esir sayısının, askerî zorunluluktan değil, boĢ gururdan olduğuna inanıyordu.

Nisan ayında Bradley‟in önüne bütün Almanya, fiilen savunmasız olarak serildiği zaman, “12.Ordu Grubunun Ruhr bölgesini temizleme harekâtını

durdurdu… bazı gururlu avcıların Ġskoçya avlarında parça hesabı yaptıkları gibi, esir sayısı – çanta – sayma gibi bir Amerikan saplantısına kendini

kaptırdı.”20 Daha sonra Bradley Ģöyle yazacaktı: “En ivedi görevim

[Nisan baĢında] Ruhr bölgesini silip süpürmekti. Allah‟tan, Ruhr çemberinde sıkıĢan hemen bütün Almanlar, savaĢmadan teslim oldular.

18 Nisana gelindiğinde toplam esir sayısı, istihbaratın tahmininin iki katı olmuĢtu: 317.000. Bu sayı, Rusların Stalingrad‟da esir aldığı veya bizim

Tunus‟ta esir ettiğimiz Alman kuvvetinden daha büyüktü.”21 General Patton için, esir alma sportmence bir olaydı; onun için

kitabında gururla, savaĢ sırasında esir aldıklarını sayıyor; barıĢ döneminde kuĢatılanları ise, sayıları milyonlara vardığı halde, hesaba katmıyor.22

Eisenhower, 4 Mayısta ek erzak isteğinde bulundu.23 Sonra, ikmal gelmek

üzereyken, “Almanya‟da Askerî harekâta zarar verecek”24 bir karıĢıklık olursa, dağıtılması için izin istedi. “ġimdiki kritik levazım açığının sadece

Harekât Alanında değil, ABD‟deki bütün subayların, silah altındaki erlerin ve sivil memurların da tayınında %10 kesinti gerektirdiğine” değindi.25

Dünya Gıda Açığının sadece orduyu değil, bütün ABD‟ni etkilediği kabul

ediliyordu. Aslında hiç olmadığı kadar buğday ve mısır fazlalığı vardı ve patates üretimi de hiç olmadığı kadar yüksekti.* Avrupa Lojistik

BaĢkanlığının Nisan raporunda gösterilen, 100 günlük ihtiyat tayını, günde 4.000 kaloriden beĢ milyon kiĢi için yeterliydi.26 Haziran ayında

Korgeneral A.E.Grasett tarafından SHAEF için yapılan en önemli durum incelemesi, “Almanya‟nın batısındaki mevcut gıda durumunun kritik

olduğunu söylüyordu. Gene de ithal edilen 630.000 ton buğdayın gelecek hasada kadar Alman sivillerinin minimum gıda gereksinimini karĢılayacağı

tahmin ediliyordu.”27 Grasett‟in kafasında, buğdayın orada isteneceğine yönelik bir Ģüphe yoktu. Zaten önceden planlandığı gibi, gelmeye

baĢlamıĢtı, ve o yaz öngörüldüğü gibi gelmeye de devam etti. ------------------------------------------

* Bölüm 2, not 46‟ya bakınız. 42

Page 56: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Tayınlarda varsayılan yüzde 10 azalma, açlıktan kıvrananları değil,

safları doyuran bir propaganda lokması oldu. Tğm.Fisher günlük 4.000 kalorilik ordu tahsislerinde bir azalma görmemiĢti; “Birkaç gün

Bastogne‟daki dıĢında, G4 kayıtlarının da gösterdiği gibi 28, her zaman bir

yığın yiyeceğimiz oldu. Tayınlarda azalma hiç duymadım” diyordu. Le Havre‟da 106.Tümen değiĢtirme komutanlığında, 4.000 ABD askerinden

sorumlu Alb.Henry C.Settle, “O kadar çok yiyeceğimiz vardı ki, nereye koyacağımızı bilemiyorduk” diye açıkladı. “Sorunumuz onları

piĢirmedeydi.”29 Genel lojistik kayıtları da bireysel deneyimleri doğruluyor. Orduda, kamplardaki açlığa karĢın, büyük bir yiyecek fazlalığı

vardı.30 ABD Ordu personeli hesabındaki fazlalık, aslında Eisenhower‟ın ABD Ordu personeli tayınlarının kısıldığını söylediğine denk gelen sürede

artmıĢtı. Bu dönemde ABD ve yerel (Alman) kaynaklardan gelen gıdada % 7 artıĢ vardı.31

Washington‟a gıda açığını bildiren telgraf yağmurundan birkaç gün sonra, sorunu tartıĢmak için SHAEF Ekonomi Biriminde bir toplantı yapıldı.

Ordunun ve Amerikan Kızılhaçı‟nın üst düzey temsilcileri, sivil Yer DeğiĢtirmiĢ Bireylere (DPs) mevcut Kızılhaç yiyecek paketlerini nasıl

ulaĢtıracaklarını tartıĢıyorlardı. SHAEF‟den Yb.Bailey, SHAEF‟in “ek yiyecek

maddesine büyük bir ihtiyaç duymadığını”, fakat Avrupa‟daki durumun kıĢa doğru zorlaĢacağını söyledi. Avrupa‟da 13.000.000 Kızılhaç yiyecek

paketi vardı; her biri kiĢi baĢına bir ay süre için 500 kalori sağlayabilirdi.32 Ek olarak Fransızlarda da, genel hesaba katılmayan 1.600.000 paket

vardı. Avrupa‟nın açlıktan ölen kitlelerini beslemek için gıdasız kalmak bir

yana, ordu Temmuz baĢlarında Çekler ve Almanlar da dahil olmak üzere, Avrupalılardan yiyecek alıyordu; göya bununla esirler beslenecekti.

Lojistik BaĢkanlığının tedarik rakamlarına göre,33 Haziran ayında Ordu, ABD‟den ve yerel kaynaklardan savaĢ esirleri için yaptığı istekten biraz

daha fazla günlük tayın (5.000) çıkartmıĢtı; ancak Temmuz ayında esirlerin hesabında büyük bir günlük fazlalık görünüyordu. Ordu, “ABD ve

yerel kaynaklar”dan, Temmuz ayında, esirlere verdiğinden 2.500.000 daha fazla tayın teslim almıĢtı. Ağustos ayında bu rakam 3.000.000‟a çıktı.34

“yerel kaynaklar” terimi Almanlardan temin edilen yiyecek anlamındadır;

bu da önemli bir açık oluĢturmaktaydı. Bunun sonucunda da, ICRC‟ye göre, mülteciler açlıktan ölüyordu.35 Almanya‟nın Fransız iĢgal bölgesinde

görevli Fransız Yb.Bacque, birliklerinin birinden öfkeli bir mesaj aldı: Bir Amerikan baskın timi yerel köylülerin 100 koyununa el koymuĢtu.36

DıĢiĢleri bakanlığı, Haziran ayında Savunma Bakanlığına dert yanıyordu: Çekoslovakya‟da Domazlice ve Hosfoun‟da 100.000 kutu konserve et,

tonlarca kurutulmuĢ bezelye ve Ģeker, sığır sürüsü ve 700 damızlık at ganimet olarak müsadere edilmiĢti.37 Durum tarafsız bir gözlemci olan

Fransız diplomatı M.Layeillon tarafından Paris‟e Ģöyle bildirilmiĢti: “Müttefikler [arasında bulunan yetkililer] Almanya‟da konuĢlanmıĢ birlikleri

ikmal için yapılan isteklere göz yummuĢlardır… Bunlar hatırı sayılır toplamlara ulaĢmıĢtır.”38

43

Page 57: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

General Littlejohn da “yerli [Alman yiyecek] stoklarının korunmasının

zorunlu ve çok önemli olduğunu; kıĢ boyunca ve baharda önemli bir açık oluĢacağını söylüyordu. ”Ağustosta Littlejohn, Lee‟nin Mayıs ayında

söylediğinin aynısını tekrar etti: Ordu, evvelce elinde olandan daha az

sayıda savaĢ esiri bildiriyordu. Neler olup bittiğini anlamak için ordu bölgelerine yaptığı kapsamlı bir tren yolculuğundan sonra, 27 Ağustosta

Alan Hizmet Kuvvetleri genel komutanlığına, durumu uzun bir muhtırayla sundu 39: Ordunun verileri çok “hatalı”, beslenmesi gereken kiĢilerin

doğru sayısı, bildirilenden 1.550.000 daha fazladır. “Resmî istek sayısı olan 3.700.000 ile, bu sayı 5.250.000‟i bulmaktadır.” diye yazdı. Elde

tutulan SavaĢ Esirlerinin durumunu ve SavaĢ Alanından geri dönecek ABD personelinin yerini alacak iĢgücü için, ordu ihtiyaçlarını incelemek

gerekiyordu. Ancak böylece, ABD‟den tayın talebi için, yetkili olarak iĢlem yapılabilirdi. “SvEs sayısına, silahsızlandırılmıĢ Almanlara, yer değiĢtirmiĢ

bireylere ve sivillere yönelik kesin veriler, sorumlu olan Amerikan Kuvvetlerince toparlanmalı ve yayınlanmalıdır; ancak o zaman

BaĢkanlığımızca hazırlanan tayın istekleri yürürlüğe konabilir. Bizim sorumluluğumuzun eksiksiz açıklanması da bunun içinde olmalıdır.” diye

“Ģiddetle tavsiye ediyordu”. Amerikan bölgesindeki 960.000 Yer

DeğiĢtirmiĢ Birey, Sivil ĠĢler depolarından desteklenen yerli stoklardan besleniyordu, [bunlar da zaten kısmen „yerel ikmal‟den karĢılanıyordu].40

Littlejohn sadece Almanya‟daki açıktan endiĢesini belirtiyor; orduda, Ġç Bölgede veya dünyada, tahmin edilen veya halen var olan bir açıktan söz

etmiyordu. Ordunun elinde o kadar çok yiyecek vardı ki, Ġngiltere‟de bir depo dolusu malzeme levazım listesinden kazara düĢülünce, üç ayda

farkına varılmamıĢtı.41 Avrupa‟daki ordu tayınlarında yaklaĢık %6‟lık sürekli fazlalık, bolluk içinde açlıktan ölen kamplardaki 800.000 kiĢiyi 100

gün hayatta tutmaya yeterli gıda (fazladan günde 1.300 kalori) sağlardı. Esirlere yiyecek ulaĢtırma yolundaki engel hâlâ, tayına bağlama

rakamlarındaki hataydı. Bunu düzeltmeye çalıĢan Lee‟nin 2 Haziran tarihli azarlamasında da buna dikkat çekilmiĢti. Littlejohn‟un – kararlı, iyi kaleme

alınmıĢ, ivedi – notunda bir kere daha, rakamları düzelterek sorunun giderilmesi öneriliyordu. Ağustosta da, Haziranda olduğu gibi, bu yüksek

düzeyde gayretin kamplardaki tayına bağlama sorunu üzerinde bir etkisi

olmadı. Ölüm oranı yeni yapılandırılan DEF‟lerde 8 Eylülden sonra da artmaya devam etti.

Kampların sefaleti, ordunun yüksek kademesini kirleten moral

sefaletten ileri geliyordu. Bu subaylar tutsakları o kadar küçümsüyorlardı ki, herhalde kendilerini suçlanmaktan kurtarmak için, kaygı içinde notlarını

yazarken,42 emirleri altındakiler en az altı olayda Alman sivillerin kamptaki esirlere yiyecek getirmelerine karĢı çıkmıĢlardı.43 Tğm.Fisher‟e,

1945 yazında Frankfurt yakınındaki kamplarda, kocalarına yemek getirmek için izin isteyen birçok kadın, geri çevrildiklerini söylemiĢlerdi.

Rheinberg‟de, kampa yemek getirmek için izin alabilen tek sivil, on yaĢındaki Herbert Thelen‟di. Dietersheim‟da, Fransızlar tarafından 1945‟de

44

Page 58: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

devralınan üç ABD Ordu kampındaki, açlıktan ölmek üzere olan esirlere

– o zaman bol olan – yerel kaynaklardan hiçbir takviye yapılmamıĢtı.44 Bütün ABD kamplarını kapsayan en kötü etkili yasak, Kızılhaç yiyecek

paketlerinin savaĢ esirlerine gönderilmesine karĢı çıkan Savunma

Bakanlığının tutumu oldu.45 Bu yasak, Avrupa‟daki kamplarda bulunan savaĢ esirlerine, ABD‟deki Alman tutsakların yapmak istedikleri giysi ve

yiyecek bağıĢlarını da kapsayacak Ģekilde geniĢletildi. Maliye Bakanı Frederick M.Vinson, ABD‟deki Almanların, Kızılhaç‟a yapacakları herhangi

bir bağıĢın Avrupa esir kamplarına gönderilmesinin belirtilmesini yasakladı.46

Postanın reddedilmesi hayatın reddedilmesiydi. Aynı Ģey, savaĢ sırasında, Almanların elindeki Müttefik esirler, yiyeceklerinin çoğunu

Kızılhaç‟dan posta yoluyla alırken de olmuĢtu. Kızılhaç‟ın değiĢik ülkelerden topladığı fazlalık yiyecek paketlerine SHAEF elkoymuĢtu.47 Ne olursa olsun,

Ordu, Alman kaynaklarından DEF kamplarındaki insanlar için sağlanacak yiyecek miktarına bir kısıtlama getirmiĢti. “Bu insanlar günlük,

çalıĢmayanlar için 1.150 kalori, çalıĢanlar için ise 1.850 kalorilik gıda alabilirlerdi.”48 Bu onları, özellikle barınak ve temiz su yokluğu göz

önüne alınırsa, oldukça kısa zamanda ölüme mahkûm etmekti.

Almanya‟daki mal darlığı, kısmen dıĢsatım için üretimin engellenmesinden oluĢuyordu; bu kısa zamanda yeniden kurulabilirdi:

8 Mayısta Almanya‟nın üretim kapasitesinin %75‟i, hâlâ çalıĢır durumdaydı. Darlığın bir kısmı, çok sayıda olası iĢçinin tutsak edilmesi

veya ölmesindendi. Gelen ekinin iĢlenmesi için gerekli kömür yoktu; nakliye ve tarla iĢleri için de durum aynıydı. Çok daha fazla tahrip olmuĢ

ve nüfusu kalabalık olan Ġngiliz bölgesinde, Alman buğday ve çavdar mahsulü ĢaĢırtıcı bir Ģekilde yüksek oranda, normalin %70‟i üzerinde

geliyordu; çünkü Ġngilizler, hasatta yardım etmeleri için Barleycorn Harekâtı ile tutsakları süratle serbest bırakmıĢlardı.49

4 Ağustosta, ABD kamplarında halen “elde” tutulan esirler, ölüm, nakil ve serbest bırakma nedeniyle, toplam tutsakların ancak %50‟si kadar

kaldığında, Eisenhower imzalı tek bir cümlelik emir, bütün savaĢ esirlerini mümkün olan en kötü Ģartlara mahkûm etti. “Derhal geçerli olmak üzere,

Almanya‟daki ABD iĢgal bölgesinde, ABD sorumluluğunda tutulan bütün

Alman kuvvetleri unsurları, SvEs statüsünde değil, silahsızlandırılmıĢ düĢman kuvvetleri olarak sayılacaklardır.”50 Hiçbir gerekçe verilmemiĢtir.

Artık DEF durumunda kabul edilen savaĢ esirleri için, ölüm oranı birkaç hafta içinde dört kat artmıĢtır; 8 Eylüle kadar haftalık yüzde 0,2‟den,

haftalık yüzde 0,8‟e çıkmıĢtır.51 Eisenhower Almanların yararsız direniĢine, hayatlarını boĢa harcadıkları

için üzülmüĢtü. ġimdi ise, Almanlar savaĢ sırasında öldüklerinden çok daha çabuk ölüyordu. Kuzeybatı Avrupa‟da, Haziran 1941‟den Nisan 1945‟e

kadar olan bütün çarpıĢmalarda öldürülenlerden en az 10 misli daha fazla Alman, Fransız ve Amerikan kamplarında öldü.52

Berbat bir kayıtsızlık, aĢağı doğru, güvenlik personeline ve hatta kamplara atanmıĢ askerî doktorlara kadar yayıldı. Bir yığın fazla gıda

45

Page 59: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

kullanılmadan dururken, 4.000 kalorili subaylar, ölüm detaylarını

incelemek üzere kampları geziyordu. AraĢtırmanın genel raporunda, doktorlar, ölüm nedenlerini acı veren bir kesinlikle belirttiler; halbuki

birçok vakada bu sonuçlar ancak, açlıktan ölen, ağır kokular yayan,

tehlikeli bedenler üzerinde yapılacak otopsiyle belirlenebilirdi.53 Ölüm sayısı toplamları dıĢında, herhangi bir acıma, hakaret veya korku notu

içermeyen bu raporlar tutarlı ayrıntılarıyla bir gerçeklik göstermektedir. Doktorlar Ģartlardan sorumlu değillerdi; sadece etkileri iğrenç ayrıntılarına

kadar inceliyorlardı. Mayıs ayı boyunca 80.583 kiĢinin bulunduğu kamplardaki vizitelerden toplanan Vincent Anjini, Uyuz, diĢeti iltihabı gibi

özel belirtilerin, yaĢayanlardaki oranını kaydettiler. Ren nehri boyunca uzanan kamplarda, 1 Mayıs ile 15 Haziran arasında, Askerî Doktorlar,

hayatlarında Ģimdiye kadar gördüklerinden 80 defa daha yüksek olan, korkunç bir ölüm oranı kaydettiler. Verimli bir Ģekilde, ölüm nedenlerini,

Ģu kadar dizanteri ve ishalden, Ģu kadar tifo, tetanoz, septisemi, hepsi ortaçağdan beri görülmemiĢ oranlarda, saptadılar. Tıbbî terimler bile tanık

oldukları felâketle zorlanmıĢtı: insanlar “aĢırı zayıflamadan” veya “yorgunluktan” öldü diye rapor verilmiĢti. BaĢlıca üç öldürücü, ishal ve

dizanteri (aynı grup gibi kabul edilmiĢ), kalp hastalığı ve akciğer iltihabı

idi. Bu doktorların hazırladığı araĢtırmanın gösterdiği gibi, doğrudan kötü hava Ģartlarına, aĢırı kalabalığa ve sağlık önlemlerinin olmamasına

bağlanabilecek diğer nedenler de önemli öldürücü etkenlerdi.54 ETO doktorları, esirlerin yalnız yüzde 9,7 ile 15 kadarının, aĢırı zayıflık ve

vücudun susuz kalması ve “bitkinlik” gibi gıda eksikliğine açıkça bağlı nedenlerden öldüklerini saptadılar. Diğerleri, Ģüphesiz açlıkla daha da

ağırlaĢan kötü Ģartlara maruz kalmaktan hastalanıp ölmüĢlerdi. Raporun dikkat çektiği gibi, “Bu verileri değerlendirirken, tutsakların yaĢ gruplarını

da göz önüne almak gerekir. YaĢları on dörtten(14), ellinin(50) epey üstüne kadar uzanıyordu. Çoğu bitkin bir durumda yakalanmıĢtı. Diğerleri

zaten hastanede yatan hastalardı. Kötü hava Ģartlarına maruz kalma, kampların aĢırı kalabalığı ve gıda ve temizlik eksikliği, bunların hepsi bu

yüksek oranlarda rol oynadı.”55 AraĢtırmayı yapan doktorlar, Genç Heinz T. gibi “eski hastalar”ın hasta yataklarından alındıklarını ve hasta hasta,

yarı çıplak, dikenli tel kafeslerine, çamur içinde uyumaya gönderilirken,

aynı hastanelerde binlerce yatağın boĢ durduğunu bildikleri halde gayet sakindi.56

Bu sözde hastanelerin 57 rakamlarına bakarken, ETO araĢtırma doktorları, birçok hastalık için oranlar kaydettiler, fakat “bitkinlik” veya

beslenme bozukluğu ile ilgili hiçbir Ģey yazmadılar. Yaygın görülenler, bu sözde kabullerin yüzde 85‟ini oluĢturan, solunum yolları hastalıkları, ishal

ve dizanteri idi. Bunlar açlıktan çok, pislik ve kötü hava Ģartlarından oluyordu.

Bu veriler, hatırlanmalıdır ki, DEF‟lerden değil, esir kamplarından alınmıĢtır. 1 Mayıs gibi erken bir tarihte, görünüĢte iyi bakılan savaĢ

esirleri, yılda yüzde 30 gibi bir oranda kendilerini öldüren Ģartlara daha o zaman maruz kalmıĢlardı.58 DEF‟lerdeki ölüm nedenleri için yapılmıĢ bir

46

Page 60: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

araĢtırma izine rastlanmamıĢtır; fakat sağ kalanların tanıklığından,

koĢulların, ETO Tıbbî AraĢtırmasıyla belirlenen SvEs kamplarıyla aynı olduğu açıktır; sadece beslenme yönünden daha da beterdiler.59

Doktorlar, veciz olarak “Bu kamplardaki durum, diğer komutanlıklardaki

çevrilmiĢ bölgelerle özgün olarak aynıdır.”60 diye not düĢmüĢlerdi. Diğer subaylar tuzaklarında ölmekte olan tutsaklara umursamazlıkla baktılar.

Ġleri Bölge Merkez Komutanı, geri zekâlı General Hollar, 20 Mayıstaki bir toplantıda SavaĢ Esirleri Geçici ÇevrilmiĢ Bölgelerindeki durumu tartıĢtı.

Toplantıyı, 106. Tümenden gelen raporların ilerleme gösterdiği bilgisiyle açtı. “Toplam doluluk, bugünün raporlarına göre, boĢaltma, serbest

bırakma, kayıplar, vb ile 25.000 kadar düĢecek”61 Ancak, daha sonra kendi Merkez Komutanlığı makamınca aynı gün için verilen raporlarda ne

serbest bırakma, ne boĢaltma görünüyordu; sadece Fransızlara en çok 1.374 kiĢinin nakli vardı.62 Merkez Komutanlığı raporları o kadar yarım

yamalak yapılmıĢtı ki, Hollar‟ın belirttiği düĢüĢün olup olmadığı belli değildi; fakat 27-30 Mayıs arası dört günde, Hollar‟ın belirttiği sayıda hiçbir

düĢüĢ olmadı. Hollar‟ın yaptığı aynı toplantıda, ayın 27‟sinde Rheinberg‟deki definler,

herhalde 26‟sında ölenler için 10, Sinzig‟de 32, Bingen‟de 24 olarak

bildirilmiĢtir (yıllık defin oranı* yüzde 6,7 ile yüzde 27 arası). “Defin” terimi özel olarak toplu mezarlara gömmeyi perdelemek için kullanılmıĢ

olabilir;63 çünkü Merkez komutanlığı raporlarında SvEs ölüm sayıları farklıdır. Bunlar 25-26 Mayıs için, Alan Merkez Komutanlığı raporlarının

hangisine inandığınıza bağlı olarak, 0 veya 191‟dir. Raporda her iki rakam da yazılı: fakat Hollar‟ın toplantısında sunulan definlerin toplam sayısı 66.

Ayrıca, Hollar‟ın Merkez Komutanlığı makamından verilen raporlarda 26 Mayıs için evvelce verilen 156 sayısı, hemen sonra sadece 60 olarak

düzeltilmiĢtir. Bu karmakarıĢık ölüm sayıları için General Hollar‟ın tek yorumu, “Sinzig‟in son birkaç günde Piskolojik [metinde aynen] SavaĢ

Bültenlerini alıp almadığını merak ediyorum. Bir bakar mısınız?” Ġkmalin ölümcül yokluğundan sorumlu bir albaya, “Dünkü toplantıdan bugüne

kalan önemli bir konu var mıydı G4?” diye sordu. Ve Alb.Lockett “Bir Ģey yok Komutanım.” diye cevap verdi.

Soruna gösterilen özen, Alb.Stedman‟la General Hollar‟ın karĢılıklı

görüĢmelerinde fark edilebilir. Stedman 106.Tümene verilen, bütün esir gruplarının serbest bırakılması emrinin, “hemen tüm savaĢ esirlerini

kapsadığını” fark etmiĢti. “Tümeni batağa sokmuyor muyuz?” diye sordu. General Hollar, Stedman‟ın ne sorduğunu bile fark etmemiĢti; çünkü

106.Tümenin, grupların tanımı için uyarıldığı cevabını verdi. Görünürde, hemen bütün esirlerin bırakılması emrini verdiğinin farkında değildi. Sonra

da ekledi: “Onları batağa sokmadan önce, makinaları ayağa kaldırmalarını isterim.” Bu sözlere, Alb.Viney, “büyük sayıda sivil de var ellerinde” diye

ekleme yaptı. Hollar, onlar hakkında emir gelir gelmez boĢaltılacaklar, ------------------------------------------

* Yılık oran, okurun diğer istatistiklerle karĢılaĢtırabilmesi için böyle verilmiĢtir.

(Tek bir gün rakamı normalde bir yıl tahmini için gerçekçi olamaz.)

47

Page 61: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

dedi. Onlar hakkındaki emir hiç yazılmadı veya baĢka bir uygulama

yapılmadı; çünkü Temmuz ve Ağustos aylarında, Fransızlar onları devralmaya baĢladığında, bu kamplarda hâlâ, içlerinde kadın ve çocukların

da bulunduğu siviller bulunuyordu. Bu karmaĢanın içinde, Hollar

statükonun korunması için sıkı bastırıyordu. Tğm.R.H.Burbage, Charles von Luttichau‟nun tutulduğu kampla ilgili

Ģöyle yazıyor: “Sağlık BaĢkanı ile Koruyucu Tıp Amiri, dün Remagen PWTE

[SavaĢ Esirleri Geçici ÇevrilmiĢ Bölgesi]‟ne yaptıkları iki(2) günlük

denetlemeden döndüler. Çok sayıda tutsağın derin siperlerde yattığı ve günlerdir viziteye veya yemek yemeğe çıkmadıkları anlaĢıldı.” Rapor,

planlanan fakat uygulanmayan tedbirleri sıralıyor.64 Kamplardaki tahribat söylentileri orduda yayılınca, herkes olduğunca

uzak durmak istedi. Sağlık astsubay teknisyen çavuĢ olan B.K.Zobrist, “ArkadaĢ, bu kamplardan kötü kokular geliyor” dedi. “Bunlardan

olduğunca uzak durmamız söylendi, çünkü çok kötü düzenlenmiĢler ve ikmal eksiklikleri var.”65

VE Day (Avrupa‟da Zafer Günü)‟den sonra SHAEF‟in dayattığı sansür, çarpıĢmalar sırasındakinden daha sıkıydı. New York Times bu tutuma

Ģiddetle karĢı çıkıyordu, 27 Mayıs bakısında baĢ sayfada Ģunlar vardı:

“Amerikan halkı, bilmeye hakkı olduğu Ģeylerden yoksun bırakılıyor…. Öyle anlaĢılıyor ki, savaĢacak düĢman kalmadığı için, yüksek rütbeli subaylar,

vakitlerinin büyük kısmını, savaĢ muhabirlerinin hareketlerini ve etkinliklerini sınırlamak için yönergeler yazmaya harcıyorlar.”

Eisenhower bu hususta oldukça açıktı. Amerikan gazete editörleriyle yaptığı bir toplantıda, “Karargâhıma akredite muhabirleri her zaman yarı-

kurmay subayım gibi gördüm.” demiĢti.66 “Bu iyi gazetecilik değildi,” dedi, Kanadalı savaĢ muhabiri Charles Lynch. “Hiç gazetecilik değildi.”67

Mayıs sonuna kadar, ABD kamplarında, atom bombasından HiroĢima‟da ölenlerden daha fazlası, öldü. Basına bir kelime aksetmedi.

48

Page 62: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

6

Yardıma Geçit Yok

ABD Yönetimi, Amerika‟nın Cenevre SözleĢmesi yükümlülüklerine

doğrudan karĢı koyarak, Uluslararası Kızılhaç Komitesinin kamplara girip savaĢ esirleriyle görüĢmesine izin vermeyi reddetti. ICRC AnlaĢmaya göre,

savaĢ esirlerini kamplarda ziyaret edebilir ve sonra Tutan Kuvvet ve Koruyucu Kuvvet‟e gizlice bilgi verebilir. SavaĢın sonuna doğru, Alman

yönetimi dağılmaya baĢladığı zaman ABD, Ġsviçre Yönetimine, Koruyucu Kuvvet rolünü Almanlardan devralması için yetki verdi;1 böylece

görünüĢte, savaĢtan sonra ICRC kampları ziyaret etmeye devam edebilecek ve Ġsviçre yönetimine rapor verecekti. Durdurulması gereken

buydu. Bunu yapma olanağının doğduğu ilk gün 8 Mayıs, VE Day, Alman yönetiminin ortadan kaldırıldığı gün oldu. DıĢiĢleri Bakanlığının,

Washington‟daki Ġsviçre temsilcisine, hükümetinin Koruyucu Kuvvet görevinden affedildiğini bildiren notu,2 8 Mayıs tarihini taĢıyordu. Bu iĢ

kotarılınca, DıĢiĢleri Bakanlığı ICRC‟ye, artık bilgi verilecek bir Koruyucu Kuvvet olmadığına göre, ziyaretlere devamın da anlamsız olduğunu iletti.

SavaĢın bitiminden sadece birkaç gün sonra Marshall, Eisenhower‟a “artık

Alman çıkarlarını gözetecek bir Koruyucu Kuvvet kalmadığı” sinyalini verdi. Bunun için Alman esirlerle ilgili bir konunun iletilmesi diye bir Ģey

olamazdı.3 Bu telâĢla DıĢiĢleri Bakanlığı, Ġsviçre yönetiminin ICRC‟nin rapor verdiği Koruyucu Kuvvet olduğunu görmezlikten gelmiĢti. Alman

yönetiminin ortadan kalkması, Koruyucu Kuvvetin rolünü daha az değil, daha çok gerekli hale getirmiĢti, fakat DıĢiĢleri Bakanlığı buna aldırmadı.

Fransızları zora sokan ABD-Ġngiliz istekleri, Fransız yönetiminin savaĢ tazminatı olarak kendilerine devredilen esirler için Cenevre SözleĢmesine

uyması gibi durumlara da aldıran yoktu. DıĢiĢleri Bakanlığı bir taraftan Cenevre SözleĢmesini tamamen göz ardı ederken, diğer taraftan

Ġsviçrelilere, dalga geçer gibi, esirlere “Cenevre SözleĢmesi hükümlerine uygun”4

49

Page 63: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

davranmaya devam edeceklerini bildirmiĢti. SözleĢmeyi dıĢlarken kabul

eden bu çeliĢkili davranıĢ, ICRC‟yi ve Ġsviçre yönetimini SözleĢme konusunda aldatan DıĢiĢleri ve Savunma Bakanlıklarının, 1945‟le 1946

baĢlarındaki kendine özgü davranıĢlarıydı.

Bu hareket tarzı, Almanlar için feci sonuçlar doğurdu. Tutsaklar, tarafsız gözlemcilerle baĢ baĢa, neler olup bittiğini anlatma haklarını

kaybetmiĢlerdi.5 Müttefik esirler salınınca, Alman tutsaklar için tek koruyucu olarak, Müttefik komutanların insafı ve Batı Kamuoyu kalmıĢtı.

DıĢiĢleri ve Savunma Bakanlıklarıyla SHAEF, bu kamuoyu baskısının ciddî tehlike olduğunu bildikleri için, süratle ve gizlice bunu yok etme yoluna

gittiler. Almanya‟dan gelen batılı raporlarına Ģiddetli sansür ve saptırma

uygulandı. SvEs ve DEF kampları yıllarca, kurbanları dıĢında herkese gizli kaldı. Ġsviçre‟nin devre dıĢı bırakılmasıyla kaybolan diğer bir önemli hak

da, postaydı. Tutsakların yeterli gıda elde etmek için tek Ģansları ve kendilerinden haber verme ve evden haber alma hakları da kaybolmuĢtu.6

Kamplardan dıĢarı, tarafsız gözlemcilere hiçbir haber sızmadı; kamplardan içeri çok az yardım girebildi.

ICRC‟nin görevden alınmasına Müttefik tarafında tek önemli protesto,

Kanada BaĢbakanı William Lyon Mackenzie King‟den geldi. Mayıs ayında San Francisco‟da BirleĢmiĢ Milletler kuruluĢ konferansında, Anthony

Eden‟la tartıĢmalardan sonra, Londra‟ya DıĢiĢleri Bakanlığına yazılı olarak itiraz etti; Ġsviçrelilerin Koruyucu Kuvvet rolünden alınmasını istemiyordu.

King‟e göre “UzlaĢmada kesin olarak kabul edilen, savaĢ esirlerinin her zaman için, yakınma ve araĢtırma için baĢvurabilecekleri bir Koruyucu

Kuvvetin olmasıdır. Tutan Kuvvet için de, esirlerle meĢgul olacak tarafsız bir temsilcinin bulunması bir avantajdır… Tutan Kuvvetin, hakem olan

temsilciyi kötüye kullanmaması için de temiz bir geçmiĢinin olması gerekir.” DıĢiĢleri Bakanlığına Ġsviçre‟nin, “Alman savaĢ esirleri ve

Kanada‟da gözaltına alınanların refahıyla, bir Alman yönetimi oluĢana kadar ilgilenmeye devam etmesini” istediğini söyledi. Eğer Ġsviçreliler

bununla ilgilenmezlerse, yetkiliyi özel görevlendirerek resmî olmayan bir Ģekilde incelemeyi sürdürebilirlerdi. “Ayrıca ekleyebilirim ki, Ġsviçre

Yönetimi insanî yardım faaliyetlerinde bitmez tükenmez ilgisini her zaman

göstermiĢ; temsilcileri, geçmiĢ anlaĢmazlık yılları boyunca da birçok ülkede insancıl görevlerini sürdürmüĢtür. Bu yönüyle, Kanada yönetimi, bu

isteği Ġsviçre hükümetine iletmesi için özendirilmiĢtir.”7 diye bitirdi. Ġngilizler, zeki sömürgeciyi çabucak susturdular ve sabırla SSCB, Ġngiliz,

ABD ve geçici Fransız yönetimlerinin hepsinin, Alman yönetiminin ortadan kaldırılmasında anlaĢtıklarını anlattılar. SavaĢ esirlerinin çıkarlarının Ġsviçre

tarafından geçici olarak temsili gibi bir açık kapı bırakmak tehlikeli olurdu. Kimin içindi bu tehlike? Tabii ki Fransız ve ABD yönetimleri için. Londra‟da

DıĢiĢleri Bakanlığında, ağırbaĢlı lütfuyla, W.St.C.H.Roberts, Esquire*, C.M.G., M.C., Almanya‟ya karĢı izlenecek politikada ne varsa, “Alman

------------------------------------------ * Adlî görevliler veya yüksek rütbeli memurlar içien kullanılan bir lakap (ç.n.)

50

Page 64: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

yönetiminin, bir deliğe düĢmüĢ gibi, yok olmasına bağlı” olduğunu belirtti.

Bu fikir, Ġngiliz, SSCB, Fransız ve ABD yönetimlerinin, “Alman hükümetinin sahip olduğu bütün güçleri de içine alan yetkileriyle birlikte devralmasını

gerektiriyordu.” FO‟ya (Foreign Office – DıĢiĢleri Bakanlığı) göre, herhangi

bir görev tutarsızlığı, yasal düzenlemeye zarar verecektir. “Gördüğünüz gibi bu gerekçeler genel anlamdadır ve Alman savaĢ esirlerinin çıkarları

kadar diğer Alman çıkarlarını da koruma amaçlıdır.” Katı gerçeğin üstünde uçurulan Foreign Offce balonu, Kanadalıların, bu Almanların, düĢmanları

tarafından kendilerinin yapacağından daha iyi korunacağına inanacağı üzerine kurulmuĢtu. W.St.C.H.Roberts, kurbanların koruyucularının

kaldırılmasının, kurbanların hayrına olacağı kavramını ileri sürdüğünün herhalde farkında değildi. Rheinberg ve Thorée‟de tutsaklara neler

yapıldığını görmek, bu yasalara titizlikle uyma emrinin, Almanları değil Amerikalı ve Fransızları korumak üzere, alaycı bir biçimde ele alındığına

hiç Ģüphe bırakmaz. Roberts, Mackenzie King‟le bir Ģeyi de tartıĢmayı ihmal etmiĢtir: ICRC‟nin ABD kamplarından Fransızlara nakledilen

tutsaklara yapılan ziyaret raporlarını almakta ısrar eden ABD yönetiminin, Koruyucu Kuvvet rolüne soyunması gibi bir garip durum. Üstelik bu durum

Alman yönetiminin içindeki tehlikeli alevi de canlı tutuyordu.

Roberts‟ın mektubunun alaycı ifadesi, birkaç ay içinde, Ġngiliz Avam Kamarasında DıĢiĢleri MüsteĢarının açıklamasıyla ortaya konmuĢtu:

”Almanya bir devlet olarak sona ermemiĢtir, sadece Almanya yüksek otoritesinin kullanımı Müttefik Kuvvetler tarafından üstlenilmiĢtir.

Majestelerinin Hükümeti, Cenevre SözleĢmesinin standartlarının, mevcut Ģartlarda uygulanabildiği kadarıyla, Alman esirlere uygulanmasına

devamın doğru olduğunu düĢünmektedir.”8 SözleĢmenin çetrefilli maskaralıklarına rağmen, Ġngiliz ve Kanadalılar,

Kanada veya Ġngiltere‟de tutulan hemen tüm Almanlara, SvEs statüsünü uyguladılar. Amerikalılar, ABD, Ġngiltere ve Ġtalya‟da tuttukları az sayıda

esire, Kızılhaç ziyareti hakkı tanımadılar; fakat genelde bu tutsaklara iyi davrandılar. ICRC‟nin sorusuna, ABD, esirlere davranıĢlarını SözleĢmeye

sıkı bağlılıkla sürdürmekten baĢka bir düĢünceleri olmadığı Ģeklinde cevap verdi.9 Yuvarlak konuĢmalar, sivil Almanlara yardım gitmesini önleyecek

Ģekilde devam etti. ICRC iki arada bir derede kalmıĢtı: tutsaklara davranıĢa

veya Koruyucu Kuvvetin bulunmamasına genel bir protesto yaparsa, Müttefikler savaĢ esirleri veya sivillere baĢka yerde yardım etmelerini

yasaklayarak misilleme yapabilirdi. ICRC bu yüzden kendini özel protestolarla sınırladı; böylece Müttefikler bunu görmezden

gelebiliyorlardı.10 ġubat 1946‟ya gelindiğinde, “ABD Bölgesindeki Alman çocuklarına ve hastalara yardım getiren ICRC – ve diğer yardım kuruluĢları

– hâlâ ABD tarafından engelleniyordu.11 Askerî BaĢsavcılık Uluslararası Hukuk Biriminden Alb.Charles

Fairman‟e göre, ABD Savunma Bakanlığı, “Alman Silahlı Kuvvetlerinin kayıtsız Ģartsız teslim olmasına ve Alman yönetiminin ortadan

kaldırılmasına rağmen, Cenevre SözleĢmesinin hâlâ uygulanabilir olması teorisini” desteklemektedir. Ancak Fairman tatmin olmamıĢtı. “Diğer

51

Page 65: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

taraftan Savunma Bakanlığı SözleĢmenin bazı Ģartlarını yok sayan

eylemlere onay verdi. SvEs‟nin beslenmesi, tabii ki „üslerdeki birliklerin tayınıyla nicelik ve nitelik yönünden aynı‟ olmayacaktır.”

Fairman (=Adil adam) en azından yazdığı mektupta isminin hakkını

verdi. Etkili bir Ģekilde Madde 15 ile bitirdi: “Alman milleti – siviller, silahsızlandırılmıĢ Alman birlikleri, SvEs – Ģimdi Müttefik milletlerin

elindedir. Kendilerine adil, akıllı ve tutarlı bir plana göre davranılmalıdır. Bu birimin, baĢından beri kabul ettiği gibi, Cenevre SözleĢmesinin bütün

Ģartları bu yeni duruma uygulanamayacaksa, gene de bizim kontrol sistemimiz mantıklı ve adil olmalıdır. ġu andaki hukuksal durum o kadar

karıĢık hale gelmiĢtir ki, birimimize görüĢ için yönlendirilen sorunlara sağlıklı bir öneride bulunmak zordur. Bu nedenle, bütün sorun tekrar

gözden geçirilmeli ve alınacak tedbirler akılcı, adil ve kalıcı bir yönteme dayanmalıdır.”12 Kimse Fairman‟i ciddiye almadı.

O ilkbaharda sayıları 2.000.000‟u bulan Fransız, Amerikan, Ġngiliz ve Kanadalı tutsaklar, hürriyete giden yolda Alman tel örgülerini terk

ederken, Kızılhaç onları karĢılıyordu. Ellerinde Ġsviçre‟deki depolarda bekleyen milyonlarca yiyecek paketi arasından alınmıĢ tayınlar vardı.

Dönen esirler, kamplara gönderilen yiyecek paketleriyle hayatlarını

kurtaran Kızılhaç‟a teĢekkür ettiler. Almanlardan günde yaklaĢık 1.500 kalori almıĢlardı. Hayat kurtaran diğer 2.000 de postayla, genelde Fransa,

Kanada ve ABD‟den gelmiĢti. Fransız aileler, yıllarca kendi gıdalarından kestiklerini, Almanya‟da tutuklu 1.500.000 askerine postalamıĢtı. Bu

yiyecek paketlerinin üretimi ABD‟de Nisan 1945‟de durdu, fakat yaklaĢık 10.000.000‟u ABD‟den Avrupa‟ya doğru yoldaydı.13

Kızılhaç‟ın etkinliği bir tek rakamla kanıtlanmıĢtı: Amerikan Kızılhaç‟ının Mayıs 1945‟deki haber bültenine göre, tutsak olan insanların %95‟ten

fazlası sağ salim evlerine dönüyordu.14 Hepsi sağlıklıydı, tabii yalnız yiyecek paketleri değil, aynı zamanda postayla güvenli bir Ģekilde gelen

giyecek ve ilaçlar sayesinde.

Diğer yardım kuruluĢları, YMCA, Unitarian‟lar, çeĢitli kilise grupları ve Amerikan Dostları Hizmet Komitesi (Quakers) gibileri, hepsi de Almanya‟ya

ekipler göndermeye uğraĢıyorlardı. Ġngiltere, Fransa ve Kanada‟dan, Ġngiliz

Dostları ve millî Kızılhaç Dernekleri, Ģimdiye kadar hepsinin Almanya‟daki kendi bölgelerinde gözlemcileri ve sivillere yardım eden iĢçileri vardı. Fakat

ABD Ordusu Amerikan yardım ekiplerinin, Amerikan bölgesine giremeyeceklerini bildirmiĢti.15 Daha önceden Avrupa‟ya gelmiĢ ve

Fransa, Ġtalya veya Belçika‟da çalıĢmakta olan ABD ekipleri, birden, evvelce ABD Ordusundan satın aldıkları benzin veya araç lastiklerini

almaya artık izin verilmediğini gördüler; oysa bütün savaĢ sırasında bu satıĢlar yapılıyordu.16 Almanya‟daki ABD bölgesi, Aralık 1945‟e kadar

bütün yardım malzemesine kapatılmıĢtı. Bu tarihten sonra hafif bir düzelme görüldü.17

Bu hareket tarzının sorgulanmasına cevap olarak ABD Ordusu, yardım kuruluĢlarına, ABD bölgesindeki Alman sivillere yardım ulaĢtırma görevini

52

Page 66: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

kendilerinin yüklendiğini bildirdi. Tutsaklara yardım sorununun ortaya

çıkmasına izin verilmedi; zaten yardım kuruluĢlarının hiçbirinin durumu öğrenmesine izin verilmemiĢti. Ordu, gelecekte ordu destekli bir yardım

kuruluĢunun, Almanya‟da çalıĢmaya yetkili Yardım KuruluĢları Konseyi

(CRALOG)‟nin bu görevi yapacağını bildirdi. ġimdilik bu iĢi tek baĢına ordu sürdürecek, BirleĢmiĢ Milletler Yardım ve ĠyileĢtirme Kurumu (UNNRA)

görev yapmaya baĢlayınca bırakacaktı. Ne CRALOG ne de UNNRA, 1945 yılı içinde Alman sivillere bir yardımda bulunamadı. UNNRA zaten tamamen

ordu kontrolünde, ABD Ordusunun bir kuruluĢu gibi çalıĢıyordu. ABD Savunma Bakanlığı 4 Mayıs 1945‟de ABD elindeki bütün Alman

savaĢ esirlerine posta geliĢ ve gidiĢini yasaklamıĢtı.18 Temmuz ayında Uluslararası Kızılhaç Komitesi, durumu düzeltmek için bir plan

önerdiğinde19 reddedildi. Kızılhaç Almanya‟daki Müttefik esirlerine yiyecek gönderirken, ABD kamplarına göndermesi yasaklandığı zaman,

Ġngilizler Temmuz-Ağustos‟ta posta iletiĢimini yeniden açtı.20 Cenevre‟de ICRC, önceleri Nazizm‟in demokrasilerin baĢarısıyla

yıkıldığında, Avrupa‟daki bütün savaĢ esirlerinin durumunun düzeleceğine inandı.21 Merkezî Avrupa‟da, özellikle Almanya‟daki milyonlarca evsiz

erkek, kadın ve çocuklara yardım için el uzatmaya kalktılar. Geleceğin ilk

uğursuz iĢareti, garip bir Ģekilde Kuzey Amerika‟dan geldi. Delegeler, Müttefik esirler serbest kalır kalmaz, Alman savaĢ esirlerinin tayınlarının

kesildiğini haber verdiler.22 Daha sonra Mayıs sonu veya Haziran baĢında, Uluslararası Kızılhaç Komitesi, Ġsviçre‟deki depolarında bekleyen 100.000

tondan fazla yiyecekten, iki yük trenini yükledi.23 Bu trenleri, savaĢ sırasında Alman yönetimince saptanmıĢ normal yoldan, her ikisi de

Amerikan bölgesinde kalan Mannheim‟a birini, diğerini de Augsburg‟a gönderdi. Trenler son duraklarına vardıklarında, beraber giden görevlilere,

ABD ordu subayları, depoların dolu olduğunu ve trenlerin geri gitmesi gerektiğini söylediler. Trenler dolu olarak Ġsviçre‟ye döndü. ġaĢkına dönen

Uluslararası Kızılhaç Komite BaĢkanı Huber, araĢtırmaya baĢladı. Uzun bir araĢtırmadan sonra, Ağustos ayında, DıĢiĢleri Bakanlığına,

belki de Kızılhaç‟ın bir büyük güce ilettiği en aĢağılayıcı mektubu yazdı. Durumu hesaba katarak, dikkat çekecek kadar hoĢgörülü bir ifade

kullanmıĢtı. Huber, SHAEF‟in emriyle 1945 baharında dolu olarak Ġsviçre‟ye

geri gönderilen Kızılhaç yiyecek trenlerinden bahsetti. Huber Ģöyle dedi:

Avrupa‟daki düĢmanlıklar sona erdiğinde, Uluslararası Kızılhaç Komitesi, her gruptan savaĢ esirlerinin durumlarını düzeltmek için her

gayreti gösterdi. Müttefik Orduları tarafından kurtarıldıktan sonra, hepsinin konumları “eski-savaĢ esiri” olmuĢtu. Bu Ģartlardan

oluĢacak zorlukları önceden görerek, Komitemiz eski-esirlerin sıkıntılarını mümkün olduğu kadar azaltmak için, Müttefik askerî

yetkililerle bir yardım planı yapmak istedi. Büyük ölçüde yardım getirirken, aynı zamanda Ġsviçre ve diğer ülkelerde birikmiĢ stokları

eritmenin akılcı bir yolu olduğunu gösterecekti. [Uluslararası Kızılhaç‟ın, yer değiĢtirmiĢ BirleĢmiĢ Milletler bireylerine

53

Page 67: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

– hiçbiri Alman değildi - yardım için yaptığı giriĢimlere, SHAEF‟in nasıl

zorluk çıkardığını anlattı.] Bu arada, toplanma bölgeleri ve Yer DeğiĢtirmiĢ Birey kamplarında

görevli Müttefik subaylarıyla yapılan birçok görüĢme, Almanya‟daki

tıbbî görevlerdeki temsilcilerimizden gelen raporlar ve özellikle kamplardan bizzat bize doğrudan ulaĢan istekler, Almanya‟daki

yüzbinlerce değilse de onbinlerce yer değiĢtirmiĢ bireyin acil yardım ihtiyacına Ģahitlik etmektedir. Bütün bunlardan, Müttefik ordularının

yetkili birimlerinin, Ġngiliz-Amerikan merkez ofisine yaptığı isteklerin, yaygın gereksinimlerle orantılı olmadığı sonucuna varıyoruz…. Bunun

sonucunda, Uluslararası Komitenin insancıl görevi itibarsız hale gelme tehlikesiyle karĢı karĢıyadır.* Bize teslim edilen yardım kaynaklarının

uygun kullanımı sorumluluğumuz, sipariĢlerin yerine getirilmesindeki kısıtlamalarla bağdaĢmamaktadır. Bu da, gerekli gördüğümüz yardımı

sağlamada bizi güçsüz bırakmaktadır. Resmî isteklerimiz ya hiç karĢılanmadı, ya da çok gecikmeli olarak geldi. Almanya‟daki Müttefik

ordular tarafından söz verildiği varsayılan, fakat bize hiçbir zaman verilmeyenler yerine, kendi trenlerimizle Almanya‟da dağıtım yaptık.

Daha sonra, değiĢik varıĢ yerlerindeki teslim alacak kiĢilerin, bu

gönderilerin dağıtımı için özel bilgilendirilmediklerini gördük. Depolar dolu olduğu zaman da, trenlerimiz geri çevrildi. Dolup taĢan depolar,

önceki isteklerin dağıtımının sürüncemede kaldığının pozitif kanıtıydı. (Mannheim ve Augsburg‟da yaĢanan olaylar)**…. Ġngiliz-Amerikan

depolarındaki… Müttefik yetkililerin düzeni, bu stokların ve ulaĢım imkânlarının sağlayabileceklerine oranla, düzelme sağlanmasında

baĢarısız kaldı. Pratik deneyimler gösterdi ki,… iĢgal ordusunun normal ihtiyaçları,

ayrıca ulaĢımın bozulmasıyla oluĢan genel gıda açığı sonucu, [ordular] Alman topraklarında yaĢayan Baltıklı, Bulgar, Macar, Ġtalyan, Romen

ve vatansızlara en düĢük tayını bile ayıramadılar. Böylece, yukarıda belirtilen Ģartların bize seçenek bırakmadığını,

yönetimlere ve ilgili Kızılhaç derneklerine etraflıca belirterek, yakın geleceğimiz için büyük kaygı duyduğumuzu iletiriz. Hemen kullanılabilir

durumda ve büyük miktarlarda yardım kaynağımız dururken ve

Almanya‟daki, birçok yer değiĢtirmiĢ birey kamplarının giderek büyüyen kötü durumunu bilerek, pasif bir Ģekilde beklemek kurumumuzun

gelenekleriyle uyuĢmaz.24

DıĢiĢleri Bakanlığından Albert E.Clattenburg, Huber‟in mektubunun

orduya yorumsuz aktarılmasını önerdi. Aylarca sonra, Huber‟e, yanlıĢ bilgi ------------------------------------------

* Almanya‟nın bir kısmındaki genel kanı, SvEs veya sivillere “Kızılhaç‟ın hiçbir Ģey

yapamayacağı”ydı. (Yazarın, 1945‟de Almanya‟daki bir kampın yakınında yaĢamıĢ

Peter Hoffman‟la 1988‟de yaptığı söyleĢi. Profesör Hoffman halen Montreal‟de

yaĢıyor.)

** Huber bu olayların bu Ģehirlerde meydana geldiğini belirtiyor.

54

Page 68: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

ve kaçamaklarla dolu bir cevap, Washington‟a geldi. Eisenhower imzalı

mektup, Kasım ayında Genelkurmay BaĢkanlığına, Ordunun Amerikan ve Ġngiliz Kızılhaç‟ı ile yaptığı anlaĢmanın, Kızılhaç yiyecek maddelerinin

düĢman bireyleri için kullanılmasını yasakladığını bildiriyordu.25

AnlaĢmanın içinde böyle bir yasaklama gözükmüyor. Gerçekten de Ġngilizler, milliyetlerine bakmaksızın herkesi beslemek üzere, kendi

paylarına, her biri bir kiĢiyi bir hafta boyunca doyuracak, on üç milyon paketi çekmiĢlerdi bile.26 Mektubu yazan, “Ġsviçre‟deki yiyecek stoklarına

Ģimdiye kadar hiç ihtiyaç duymadığı halde”, “Ġsviçre‟deki depoları tasfiyeye hevesli” ICRC‟ye soylu bir Ģekilde yardım öneriyordu; sanki depoların

boĢaltılması Kızılhaç‟ın amacıymıĢ gibi. ICRC‟nin Almanya‟da görev yapmasını sağlayan bir anlaĢmanın olmadığı

iddiası doğru değildi. ICRC, ABD Ordusu tarafından Almanya‟daki Alman olmayanlara yardıma izin vermeye yetkili kılınan UNNRA ile bir anlaĢma

yapmıĢtı.27 Bu görev, mülteciler uzmanı Malcolm J. Proudfoot tarafından da onaylanmıĢtı. Proodfoot Ģöyle yazmıĢtı: “Bu gönüllü yardım organları,

yapılan yardım iĢlerinde ve Almanya‟nın batı bölgelerinde ve Avusturya‟da yer değiĢtirmiĢ bireyler için malzeme temininde çok değerli katkılarda

bulundular.”28

Marshall‟a gönderilen yalanla dolu mesajın yazarı, Huber‟in çektiği sıkıntıları da bilmezden geliyordu: “Mister HUBER‟in Almanya‟daki, eski-

düĢman, Alman uyruklu olmayan yer değiĢtirmiĢ bireylerin ihtiyacı için mevcut stokların bir kısmını kullanabilmek için izin alamadıklarına iliĢkin

baĢvuru için, bizde Uluslararası Kızılhaç Komitesinden bir istek yapıldığıyla ilgili bir bilgi yoktur. Böyle bir istek olsaydı da, Kızılhaç stoklarının düĢman

veya eski-düĢman bireylerce kullanılması anlaĢmayla engellendiği için, uygun görülemezdi.” Bu tabii, 15 Haziranda, SHAEF, Ġngiliz Kızılhaçı ve

Amerikan Kızılhaçı arasında yapılan anlaĢma için, kesinlikle doğru değildi. Aksine, özellikle “paketler zamanı geldiğinde, askerî kanallardan, yer

değiĢtirmiĢ bireylere veya ivedi durumlarda Kızılhaç‟la görüĢüldükten sonra diğer alıcılara dağıtılmaya yöneliktir”. AnlaĢmanın baĢka bir

bölümünde de, paketler “ivedi durumlarda diğer bireylere de verilebilir”29 kaydı vardı. Kızılhaç‟ın bütün geleneklerine aykırı olarak, açlıktan ölen

insanları milliyetleri yüzünden doyurmamak için baĢka bir anlaĢma var

idiyse, mutlaka, Almanlara her türlü yardımı yasaklayan ordu tarafından dayatılmıĢtır. Ne olursa olsun, Almanya‟daki 40 uyruk için, Almanları da

dıĢlamadan, Ġngiliz programı uygulanmaya baĢlamıĢtı.30 USFET mesajı, Kızılhaç‟ın açlık çeken kiĢilere yemek vermemek için anlaĢtığı imasıyla,

bütün Kızılhaç birimlerine acımasız bir iftira olmuĢtu. Huber‟in mektubu buna kesinlik ve Ģiddetle karĢı çıktı: “Yardım sağlamada bizi güçsüz

bırakan ciddî kısıtlamalar” nedeniyle Kızılhaç‟ın insancıl görevine gölge düĢmekte ve güven yitirmektedir; çünkü [Kızılhaç‟ın elinde çok miktarda

ve hemen ulaĢtırılabilecek yardım malzemesi varken], Almanya‟da hâlâ yüzbinlerce yer değiĢtirmiĢ birey acil yardım beklemektedir.”31

Huber Ģimdi, ordu dağıtılmasını reddettiği için, elindeki yiyeceği asıl sahiplerine geri vermeye zorlanmaktaydı. O kadar çok yiyecek vardı ki,

55

Page 69: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

bunları, ilk kaynakları Paris ve Brüksel‟e geri götürmek için binlerce tren

vagonu gerekiyordu. Bu gereksiz iĢ nedeniyle Fransa‟nın demiryolu sistemini tıkadığı için özür diledi. Cenevre‟de biriktirilmiĢ 30.000 tondan

fazla yükü götürmek için, Cenevre‟de ICRC‟ye ait 500 kamyondan baĢka, fazladan kamyon istemek zorunda kaldı; Bu depolarda, gönderenler

tarafından, Müttefik savaĢ esirleri gibi özel hedef belirtilmemiĢ yardım malzemeleri vardı. 32

USFET, Eisenhover‟ın imzası üzerine, Huber‟in söylediklerini sakince gözardı etti. Oysa Huber sadece, kazanacak bir Ģeyi olmayan insanların

deneyimlerini belirtmiĢti, ABD Ordusunu ve Eisenhower‟ı kötülediği için ise çok Ģey kaybedebilirdi. USFET Marshall‟a, “Ġsviçre‟deki Uluslararası Kızılhaç

Komitesinin depolarındaki iĢlemler, yeterli ulaĢım ve kapalı depolama alanı yokluğundan ve Almanya ve KurtarılmıĢ Bölgelerdeki gereksinmeler için

stokların yeterli olması nedeniyle durdurulmuĢtur.”33 diye bildirdi. Bu Ģen yalanlara Marshall‟dan bir ses çıkmadı; baĢka bir yazıĢma da olmadı.

“Dünya Gıda Açığı” Ģimdi Kızılhaç Gıda Fazlalığı‟na dönüĢmüĢtü.

Eisenhower, Almanya‟nın Amerikan bölgesinde Kasıma kadar süren kritik aylar süresince askerî valilik görevini yürüttü. Bu süreçte Ordu, Almanlara

her türlü yardımın ulaĢmasını engellemek için elinden geleni yaptı. Eisenhower, Amerikan Dostları Hizmet Komitesi (Quakers) yetkili sekreteri

Clarence E.Pickett ile birçok yazıĢma yapmıĢtı. Bu belgelerin 40‟larda, 50‟lerde ve 70‟lerde yapılan ayıklanması, cezalandırma politikasının Alman

sivillere de nasıl yayıldığını açık olarak ortaya çıkartmıĢtır. Pickett, Quakers‟ın Almanya‟ya gelip hizmet ve yardım görevi yapması için izin

isteğinde bulundu. Bu konuda, daha önce doğunun ölüm kamplarına gönderilecek Yahudiler ve siyasî tutuklular da içinde olmak üzere, birçok

mülteciye yardım ettikleri için, çok tecrübeliydiler. Quakers Almanya‟ya gitmek, çocukları doyurmak ve mümkün olursa onları aileleriyle

buluĢturmak istiyordu; bir sürü yetime, evlat edinecek ana baba bulmak niyetindeydi; çünkü Pickett‟e göre çocuklar Almanya‟nın geleceği için tek

ümitti. Eisenhower isteği, telgrafla Washington‟da Marshall‟a iletti ve

gerçekte iznin reddedilmesi için emir verilmesini istedi: “Bazı sorumlulukları Amerikan Sivil KuruluĢlarına vererek, Almanya‟ya yardımı

daha karıĢık hale getirmek akıllıca görünmüyor; bu, sonunda Ordunun desteğini gerektirecektir…. Amerikan Dostları Hizmet Komitesi gibi

kuruluĢların, geçmiĢte bu tür sosyal yardım iĢlerini yürütmedeki yeteneklerini gösterdikleri ve yardım personelini eğittikleri bilinmekle

birlikte, bu görevin Alman sosyal yardım kuruluĢlarına verilmesi gerektiği kanısındayız.”34

Böylece intikamın adı, görev oluyordu. Quakers‟ın çocuklara yardımını önlemek için, Eisenhower, Almanların yapmak istedikleri fakat

engellendikleri “görev”i hatırlatıyordu. Marshall‟a söz ettiği “Alman KuruluĢları” aslında yoktu; çünkü Almanya‟nın ABD bölgesinde, ya

56

Page 70: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

yasaklanmıĢlar veya büyük ölçüde kısıtlanmıĢlardı; bir yıldan fazla da

böylece kaldılar. Ocak 1946‟da Cenevre‟deki toplantıda, bir Kızılhaç temsilcisi, “Açıkça söylemek gerekirse, bir Alman Kızılhaçı yoktur” dedi;

çünkü Müttefikler tarafından ortadan kaldırılmıĢtı.35 Ġkinci bir Amerikan

temsilcisine göre de, Amerikan bölgesindeki Almanlar, Kızılhaçı yeniden kurmak için üç defa giriĢimde bulunmuĢlar, fakat hiçbirinde de

baĢaramamıĢlardı. Fransız ve Ġngiliz bölgelerinde ise, hem ICRC hem de yerel Alman Kızılhaçı çalıĢır durumdaydı. Ne olursa olsun, Almanlar genel

olarak, 1.550 kaloriden az resmî günlük tayınlarıyla zaten açtılar; onu da her zaman tam alamıyorlardı.36 Bu nedenle çocuklar için de hiçbir zaman

yeterli yiyecek yoktu. Bir milyondan fazla kiĢiye varan sayıyla Ordunun sırtına binen yük gibi, Quakers da ancak birkaç düzine çalıĢanla yardım

öneriyordu. Marshall‟a gönderdiği mesajın sonunda Eisenhower, her Ģeyin gizli tutulmasını istiyor. Bu da bize, ileri sürdüğü görüĢlerin aslında neye

dayandığı hakkında bir fikir veriyor. Telgrafını “gizli” damgasıyla çekerken, “Bu tür konular Amerikan kamuoyunda tepki yaratabilir, bunun için

Savunma Bakanlığının politikasını gösteren bir açıklama yapılması iyi olur. Ben de buna göre hareket eder ve bundan sonra gelecek istekleri de böyle

karĢılayabilirim.” diye de eklemiĢti.

Marshall, bunu ABD Genelkurmay BaĢkanlığına arzetti*. Onlar da Amerikan Quakers‟ı ABD bölgesinden uzak tutması için Eisenhower‟a emir

vermesini söylediler.37 Buna göre de, Eisenhower Pickett‟e “Alman uyrukluların bakımının, Askerî Valilik gözetiminde, Alman sosyal yardım

kurumlarının sorumluluğuna verildiği bilgisini verdi. Özel Alman sosyal yardım kurumlarının yeniden etkinleĢtirme yetkisi için bir yönerge

yayınlanacaktı.” Reddedilmesini sağladığı teklif için, takdir ve teĢekkürlerini bildirdi ve mektubunu “içtenlikle” diyerek imzaladı. Mektup

gönderildi. Hiçbir Quakers geri gitmedi.38 Eisenhower, Amerikan kamuoyunun bu politikaları asla

onaylamayacağını düĢünmekte haklıydı. 1945 sonbaharında Avrupa‟daki orduda yapılan bir ankette, ABD askerlerinin yüzde 58‟inin, Almanlara acil

yardım olarak yapılan yiyecek yardımlarını onayladığı görüldü.39 Kızılhaç gibi YMCA da, bütün savaĢ boyunca tutsak kamplarını ziyaret

etti; 1945 yazında Fransa‟daki ekibin baĢkanı Tracy Strong‟un deyimiyle,

”milliyetlerine, ırk ve dinlerine bakmaksızın” onlara yardım eli uzattılar.40 YMCA bütün savaĢ boyunca yaptığı gibi, ordudan araç lastiği ve benzin

satın alma giriĢiminde bulununca, istek reddedildi. New York‟da YMCA

-------------------------------------------

* JCS (Joint Chiefs of Staff) ABD Genelkurmay BaĢkanlığı. Kara, Deniz ve Hava

Kuvvetlerinin eĢit sayıda subayla temsil edildiği bir kuruluĢ. BaĢkan (Genelkurmay

BaĢkanı) üyelere danıĢarak ve Savunma Bakanının onayını alarak, orduya stratejik

hedefler verir. ABD BaĢkanınının baĢ askerî danıĢmanıdır.

CCS (Combined Chiefs of Staff) EĢ (BirleĢik) Kurmay BaĢkanlığı. II.Dünya SavaĢı

sırasında Ġngiliz Kurmay BaĢkanları komitesiyle ABD JCS üyelerinin bir araya gelip,

kara ve deniz kuvvetleri arasındaki koordinasyonu sağlamakla görevlendirilen bir

kuruluĢ. (ç.n.)

57

Page 71: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

SavaĢ Esirlerine Yardım Biriminden D.A.Davis, ĢaĢkın vaziyette,

9 Temmuzda Savunma Bakanlığına yazarak, ordudan aldıkları bütün malların parasını ödemeyi önerdi; böylece Fransa‟daki ABD kamplarındaki

Alman tutsakların tümü beslenebilirdi.41 Ġzin isteği ABD Ordusu tarafından

reddedildi. Birçok olası ilginç belge gibi, ordunun cevabı da Savunma Bakanlığı kayıtlarında yoktur; fakat açıktır ki, Strong‟un Birimi Fransa‟da

görev yaptığı halde, “Alman uyruklular yararına” uğraĢ veren “Alman olmayan gönüllü yardım kurumlarının” hepsine uygulanan evrensel

yasaktan nasibini almıĢtır.42 YMCA‟nın Fransa‟da çalıĢması önemli değildi; ordu, tutsaklara yardım yasağını oraya da geniĢletmiĢti; o tarihte baĢka

bir yerden elde edilemeyecek gerekli malzemenin verilmesi basitçe reddedilmiĢti.

insanlara “uyruklarına bakılmaksızın” yardım amacıyla Almanya‟ya giren sivil yardım kurumlarına karĢı ordunun genel tutumu için, Amerikan

Dostları Hizmet Komitesi Avrupa Delegesi Stephen Cary‟nin görüĢü çok açık: “Beceriksiz ve kısıtlayıcı tutumlarından çok üzgünüz.” Amerikan

Dostları, Ġngiltere ve Fransa‟daki kardeĢleri Ġngiliz ve Fransız bölgelerine göreve giderken, oturup seyretme durumunda kalmıĢlardır.43

Eisenhower‟ın yerine askerî vali olarak atanan ve Kasım 1945‟de göreve baĢlayan Lucius Clay, Ģöyle yazdı: “Almanya dıĢsatım için üretim

yapamazsa aç kalır… [fakat] bu adımları atmamız sadece engellenmiyor, Kontrol Konseyinde anlaĢma oluncaya kadar, birçok alanda üretimin

durdurulması gerekiyor; bu anlaĢma da basit bir veto ile süresiz olarak engellenebilir.” Clay‟in, JCS 1067 direktifini değiĢtirme gayretleri “ancak

sınırlı ölçüde baĢarılı” oldu. Sadece enflasyonu önlemek için para politikasında değiĢiklikler yapma izni elde etti. “JCS 1067‟nin, iĢgalin ilk

ayları boyunca Almanya‟daki harekâtlarımıza hâkim olan Kartaca BarıĢı‟nı öngördüğü kesindi.”44

Morgenthau„nun önerdiği Alman üretiminin tahribi, ABD‟yi düĢük maliyetli yerel kaynaklardan yoksun bırakırken, aynı zamanda aç

Almanları, komünist seçeneğini de düĢünmeye zorladı. Amerikalıların, Alman yağ ve benzinine, ele geçirdikleri kamyon ve arabalar için yedek

parçaya, sivil ve SvEs Alman iĢgücüne ve yiyeceğe ihtiyacı vardı. Böylece,

esir kamplarında hayat ve iĢgücü kaybı, yalnız Almanları değil Amerikalıları da cezalandırdı. Bütün bunlar, 1945 yazında Washington‟da, Morgenthau,

Savunma Bakanlığı arz ve tedarik daire baĢkanı General Brehon Somervell ve Morgenthau‟nun kurmaylarının katıldığı yoğun bir toplantıda ortaya

saçıldı. Somervell yaklaĢık 500 kalem içeren bir listeyi tartıĢmaya açmıĢtı. Listede Almanlarca üretimi yasaklanan, makine yağı da vardı. Morgenthau

bu kalemin yasaklar listesinden çıkartılmasına direnince, Somervell: “BeĢ yüzün içinde bir kalemi dert etmezsiniz diye düĢünüyorum” dedi. TartıĢma

Ģöyle devam etti:

M: Bu tür iĢ yapmayı sevmiyorum. S: Görebildiğim kadarıyla, açık sözlüsünüz. Siz bir Ģeye

58

Page 72: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

inanıyorsunuz, biz ise bir diğerine.

M: Bu inanma sorunu değil. Ben sorunu kendime güven gibi değil mantığıma uygunluk gibi algılıyorum.

S: Mantığa uygunlukla ilgili bir sorun olduğunu sanmıyorum; ancak sizin

düĢündüğünüz mü mantıklı, bizimki mi, bu sorgulanabilir. M: Bunun için Eisenhower‟dan bir istek yok…

S: ĠĢin içinden çıkamıyorum… bu tartıĢmanın sebebi nedir? Hilldring* bu sabah geç vakit beni aradı. Ona, neyi savunduğunuzu bilmediğimi

söyledim. Diğer bir deyiĢle, kurulunuzun yağ üretiminin devamını istediğini bilebilirsem, bu sonuca götürecek protokole uymak için

özel bir görüĢümüz olmayacaktır…. Ġstediğimiz tek Ģey yağın akması için gerekli anlaĢmaya varmaktır. Hepsi bu….

M: Bu kadar çok baĢka önemli Ģey varken, sorunu yalnızca yağa indirgeyemezsiniz; bir yığın önemli Ģey…

S: Var olan yağ kaynaklarını kullanmayı beceremezsek, çok savsak duruma düĢeriz. Bu durumu bu ülkeye veya diğer ülkelere nasıl

açıklayabilirsiniz, bilmiyorum… M: Orduyla iliĢki konusu bende kötü bir izlenim bıraktı.

S: Bundan hepimiz üzgünüz… Öfkelenmeye Ģüphesiz gerek yok.

Morgenthau kendisini en kötü durumda görmeye kararlıydı. Almanları

cezalandırmaya yönelik giriĢimlerinde engellenmiĢti, en sonunda patladı: “Görmüyor musunuz? Ben bir Ģeyi öğrendim, bunu tekrarlamayacağım. Ġki

aydır bu toplantıları yapıyorum ve sonunda bütün bu maddeler önüme getiriliyor. Fransızlar açlıktan ölüyor ve donuyor ve bütün bunlara yalnız

ben direniyorum, sonra da o yanlıĢ bu yanlıĢ. Churchill parlamentoda kürsüye geliyor ve yaptığı harika iĢ nedeniyle Lord Keynes‟e teĢekkür

ediyor ve bana bir satır bile yok. Benden bu kadar!”45 Bu olaydan kısa süre sonra, Harry Truman sakince istifasını kabul etti.

General Somervell‟in ĢaĢkınlığı, bir Ģeyden haberi olmayan çok sayıda Amerikalının gösterdiği tepkiye örnektir. Bir diğeri de Almanlara katı

davranmanın avukatlığını yapan General Hilldring‟dir; gene de bazı üretimin serbest bırakılmasının ABD‟nin çıkarına olacağını söyleyebilmiĢtir:

”Almanya‟da, ABD‟nin ithalât masraflarını karĢılamak için yeterli döviz

biriktirme gibi bazı beklentiler var.... Bunu sağlamak için, sivilleĢtirme programımızı tehlikeye atmadan, ihracatı desteklememiz ve

canlandırmamız gerekir. Evde bir takım itirazlar yükselecektir; [bu fikir] FEA [Foreign Economic Administration DıĢ Ekonomi Yönetimi] tarafından

desteklenecektir, fakat Maliye karĢı çıkacaktır.”46

“Almanları açlıktan öldürmek manevî olarak bize zarar vermekte” ana fikri, Ġngiliz yayımcı Victor Gollancz gibi az sayıda uzak görüĢlü insanın konusu

------------------------------------------ * Tümgeneral J.H.Hilldring 1943‟den itibaren ABD Savunma Bakanlığı Sivil ĠĢler

Bölüm BaĢkanlığı yaptı.

59

Page 73: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

olmuĢtu. Gollancz 1946‟da Ġngiliz bölgesindeki sivilleri ziyaret etti ve “Aç

Almanları doyurmak istiyorum, onları doyurmak istemem politika icabı değil, çünkü onlar için üzülüyorum. Bu düĢüncede tek olmadığıma da

eminim.” diye yazdı. AteĢli kitapçığın baĢlığı “Kaderlerine terk etmek:

Açlığın Ahlâkı” olmuĢtu.47 Almanların Yahudi düĢmanlığından çok çekmiĢ olan Gollancz, Ģöyle yazmıĢtı: “Sıradan insanımıza bakarsanız, merhamet

ve insaf utanç vericidir ve kendi çıkarımız en temel ahlâkî görevdir…. Almanya‟da bir salgın benim için dayanılmaz… çünkü, onu yaĢayan

insanlar için dehĢet verici.” Gollancz, Almanya‟daki Ġngiliz bölgesi askerî valisi MareĢal

Montgomery‟nin, intikamcı politikacıları yatıĢtırmak için, iki yüzlü bir gaddarlık gösterisi yaptığını düĢünmüĢtü; Montgomery Ģöyle demiĢti:

“Azman Almanların kemerlerini sıkmaları gerekir, Ġngiltere‟den Almanları beslemek için yiyecek getiremem.” Tabii BaĢbakan Clement Attlee‟ye,

Ġngilizlerin Almanya‟ya yiyecek takviyesi yapmasını öneren de Montgomery‟dir. Bu öneri de kabul görmüĢtür. Fransız ve Amerikalıların

hareket tarzı, Ġngiliz bölgesine göre, daha da büyük bir açlıktır. Ġngilizler, Alman siviller için günde 1.550 kaloriyi toparlarken48, Amerikalılar sadece

1.275‟i kıvırıyor,49 ve Fransızlar ise sadece 950 ile yetiniyorlardı.50

Ġngiliz bölgesinde, Gollancz‟a göre sonuç, siviller arasında yaygın açlıktan ölümlerdi. Yüksek sivil ölüm oranı, eskiden yılda yüzde 1,2 olan

Ġngiltere oranından yüzde 80 daha yüksekti.51 Bu da yalnız Ġngiliz bölgesinde açlığın yılda 220.080 ölüme yol açtığını gösteriyordu. Bu

bölge, ABD‟li General Hilldring‟in Almanların bol keseden beslendiğini düĢündüğü alandı. Fransız bölgesinde, resmî tayın, Belsen ölüm

kampındaki tayından biraz fazlaydı. Gollancz bu konuda birden fazla yazarın düĢüncelerini Ģöyle toparladı:

”Bütün bunları yazmak hiç de zevk değildi. Bunları yükselen bir utanç duygusuyla yazdım. Bu duyguyu, okurlarımın birçoğu, umarım ki büyük

çoğunluğu paylaĢacaktır.”52 Gollancz gibi azimli insanların tepkileriyle, 1946‟da Ġngiliz bölgesindeki

Alman tayınlarında düzelme görüldü. 1946‟daki bir DıĢiĢleri Bakanlığı bildirisi durumu “Ģüphesiz endiĢe verici” diye değerlendirdi. “Tayın

seviyeleri daha zorlayıcı kesintilere uğrarsa, Komiteye de bilgi verdiğimiz

gibi, bir ay içinde tahıl depoları neredeyse tükenmiĢ olacak; bunu da bir felâket izleyecektir. Büyük Alman Ģehirlerinin nüfusunun büyük bir kısmı,

bir beslenme afetiyle yüz yüze gelecektir. Komite, bu afetin büyüklüğü ve bunun sonuçlarının Batı Avrupa‟nın düzelmesini ciddî olarak

geciktirmesinden ve olasılıkla siyasî geliĢmeyi bozmasından korkuyor.”53 Kuzey Amerika‟dan tahıl daha büyük miktarda akmaya baĢladı. 1946

sonuna doğru, Kanada‟nın tahıl stokları, on yıllardır olan seviyenin en altına, yaklaĢık 67 milyon kileye düĢtü. Amerikan tahıl fazlası da sert bir

düĢüĢ yaĢadı.54 Marshall Planına yol açan ruh hali değiĢimi baĢlıyordu.

60

Page 74: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

7

YavaĢ Ölüm Kampları

Yzb.Julien, eski Amerikan kampında, delik deĢik olmuĢ toprakta,

canlı cenazelerin arasında ihtiyatla yürürken düĢündü, “Tam Buchenwald ve Dachau gibi.”1 Alayıyla, Troisième Régiment de Tirailleurs Algériens

(3.Cezayir Keskin NiĢancılar Alayı), Almanya‟ya karĢı savaĢmıĢtı. Almanlar

Fransa‟yı harabeye çevirmiĢti, fakat o, asla böyle bir intikam almayı düĢünmemiĢti. “YaĢayan iskeletlerle dolu” çamurlu bir zemin; bazısı o

bakarken ölmüĢtü, diğerleri Temmuzun sıcağı olmasına rağmen, bir parça kartonun altına sıkıĢmıĢtı. Çukurlarda yatan kadınlar, açlık ödemiyle komik

bir gebe görüntüsü veren ĢiĢkin karınlarıyla, onu süzüyorlardı; yaĢlı erkekler, uzun gri saçlarıyla fersiz gözlerle onu seyrettiler; altı yedi

yaĢında çocuklar açlıktan oluĢmuĢ rakun halkalarıyla, cansız gözlerle ona bakıyorlardı. Julien nereden baĢlayacağını bilemiyordu. Dietersheim‟da

32.000 kiĢinin bulunduğu bu kampta hiç yiyecek bulamadı. “Hastanedeki” iki Alman doktor, Kurth ve Greck, sıcak Temmuz güneĢinde kirli

battaniyeler üzerine uzatılmıĢ, ölmekte olan bir sürü hastaya bakmaya çalıĢıyordu. Yerde Amerikalıların giderken aldıkları çadırların izleri vardı.*

Julien hemen 7.Bölük subaylarını görevlendirdi; hemen bırakabilecekleri çaresizleri ve sivilleri belirleyeceklerdi. Dietersheim çevresindeki beĢ

kampta toplanmıĢ bu 103.500 kiĢi, Temmuz ayında ABD tarafından

Fransızlara tazminat için devredilen, sözde iĢgücünün bir parçasıydı; Fransızlar, bunların arasında yaĢlı erkekler, kadınlar, sekiz yaĢından küçük

------------------------------------------- * Yzb.Rousseau komutasında bir Fransız birliği, 10 Temmuzda, Julien gelmeden 17 gün

önce, Dietersheim‟ı devraldı. Rousseau, geldiği zaman kampın daha beter olduğunu

söyledi. Ġngiliz ve Amerikalılar, en fazla Temmuz-Eylül 1945 arasında, Fransızlara

yaklaĢık 860.000 esir teslim etti. Fransızlar esirleri, savaĢ sırasında ülkelerinin uğradığı

zararın giderilmesine yardım için istemiĢlerdi. Ġngiliz ve Amerikalılar, Fransızların

Cenevre SözleĢmesine kesinlikle uymasında anlaĢıp, bunu sağladılar. Amerikalılar

tarafından tutulan savaĢ esirlerinin çoğu, 1945 Temmuzunda Fransız bölgesi olacak

olan Alman kısmındaki beĢ kamptaydı. Geri kalanın çoğu Fransa‟daki Thorée les Pins

gibi ABD kamplarındaydı. Toplam devirin tam rakamı, Fransız ve Amerikalıların tuttuğu

farlı kayıtlara göre yüzde 10 gibi bir değiĢiklik göstermektedir.

61

Page 75: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

çocuklar, sekiz ondört arası oğlanlar, ölümcül hasta ve sakatların

toplamının 32.640 olduğunu saptadılar. Bunların hepsi hemen serbest bırakıldı. Dah sayım sürerken Julien, Neustadt‟daki sahra karargâhına

telefon etti. Komutanı, ona hemen yiyecek göndereceğini, fakat onun da

köyden gıda sağlamasını söyledi.2 Dietersheim Belediye BaĢkanı beldenin kadınlarını topladı; hepsi kampa

yiyecek götürmeye koĢtular; o akĢam tutsakların birer dilim ekmek ve birer erikleri olmuĢtu. Hechtsheim‟da paçavralara bürünmüĢ yüzlerce

iskelet yerlerde sürünüyordu. Onlar da, ĠĢgal Kuvvetleri Komutanına toplama kamplarını hatırlattı. Raporunda kampları “bagnes de mort lents” –

yavaĢ ölüm kampları diye adlandırdı.3 Toplamda Fransızlar, o yaz Amerikalılardan devir aldıkları kamplarda erkek, kadın ve çocuk olarak,

hepsi “yürekler acısı durumda” 166.000 kiĢi buldu. 1945 yazında ABD tarafından devredilen ve hayatta kalan yüzbinlerce tutsak hakkında

Vincennes‟da hiçbir rapor yok. Julien ve bir Fransız ICRC temsilcisinin raporu (aĢağıya bakınız), eldeki yegâne belgeler.

Julien ve silah arkadaĢı Yzb.Rousseau arasındaki kavga, kampı devraldıktan hemen sonra yeniden baĢlamıĢtı. Julien‟in komutanına göre

kavganın nedeni, Rousseau‟nun 7.Bölük subaylarına zehirli sataĢmalarıydı.

Dietersheim‟da olanları duyunca, Rousseau durumu görmeye gelmiĢti. Bingen‟deki hastaneden Julien‟in aldığını düĢündüğü, Röntgen cihazını

sorma bahanesi de hazırdı. Kamp kapısının önünde dururken Alman kadınlar da yiyecek getiriyorlardı. Rousseau anlaĢılan, Almanları

Ģımartıyorsun diyerek Julien‟le alay etmiĢti. Julien Rousseau‟yu kızdıran bir Ģeyler söyledi; Rousseau da hemen tabancasıyla kadınlara ateĢ etti.

Fransız ordu raporu burada bitiyor.4 Daha sonraki soruĢturmada Rousseau‟nun, kadınları vurmaktan askerî mahkemede yargılandığına

iliĢkin bir bilgi yok. Subayların kavgasından, volkan külü gibi rastgele etrafı sarıp, bilgileri saklamak üzere dökülenler bunlar. Fransız ordu

tarihçileri yönünden, Fransız anlayıĢını veya Amerikan vahĢetini kayda geçirmek için bir istek yok.

KıĢa kadar sürünen uzun soruĢturma sırasında, Rousseau Julien‟in Almanlara davranıĢını, kendi hareket tarzı gibi yürütmeyi baĢardı.

Kendisini ifade etmesi istendiğinde, Julien,”ülkemi harap edenlere karĢı

çarpıĢtım; Almanları bana verilen görev gereği besledim, yoksa Boche‟un hoĢuna gitmek için yapmadım. Bunun yanında, ordunun savaĢ esirleri

biriminden tekrar tekrar uyarıldığım için, esirlere iyi bir diyet sağlamak uğruna yapılan bağıĢları almak için gayret sarf ettim. Kamptaki karmaĢa

nedeniyle oluĢan ilk gıda krizinde, komĢu köylere çağrı yaptım ve bunu tekrarlamak zorunda kaldım, çünkü resmî ordu tayını günlük kiĢi baĢına

sadece 800 kaloriydi.” Bu açlıktan ölme seviyesi, Belsen‟deki Nazi Toplama kampı ortaya çıkarıldığında da aynıydı. Bu tayın, Fransız ordusu tarafından

SvEs‟ne kendi kaynaklarından paylaĢtığı tek örnekti, diğerleri hep Alman kaynaklarından geldi. Julien uğraĢlarında “Alman Yetkililerden” ve Ģimdi

Fransızların devraldığı bölgede çalıĢan Kızılhaç Komitesinden yardım gördüğünü söyledi. 1 Ağustosta yüzde 90‟dan fazla tutsak çadıra

62

Page 76: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

kavuĢmuĢtu. Birkaç hafta içinde, çok yönlü tedbirlerle, Fransızlar

geldiğinde zirve yapıp günde 30‟a varan ölü sayısı, yarıdan daha aĢağıya düĢmüĢtü.

Burada tutsakları kurtaran, temelde Julien‟in kendine verilen göreve

inancıyla beraber, Fransız ordusunun sağladığı yiyecek ve bakım, yerel Almanların sağladığı yiyecek ve Kızılhaç‟ın bakımı oldu. Gereken düzen

buydu. Bunun baĢarılı olduğunu Julien kanıtladı. Fransızlar içeri girdiğinde, kampların durumundan, Amerikalıların neyi esirgediği çok açıktı.

Dietersheim‟a yakın Kripp kampında, Charles von Luttichau, Temmuz baĢında bir sabah, kamp komutanını ikna için uğraĢmaya karar verdi:

Serbest bırakılmalı ve esir iĢçi olarak Fransızlara verilmemeliydi. Von Luttichau, kamp komutanının, savaĢ sırasında Almanların iĢlediği suçlar

nedeniyle, bütün Almanlara karĢı önyargılı olduğundan emindi; bu yüzden bu sefer de baĢaracağından pek ümitli değildi. 1988‟e kadar kimin

sayesinde serbest bırakıldığını öğrenemedi. Çok uzakta Paris‟te, SHAEF geri karargâhında Alb.Philip S.Lauben‟in keskin gözü sayesinde kurtulmuĢtu.

Sabırsız, keskin mantıklı, alaycı bir mizah duygusu olan Lauben, serbest bırakılan esirleri evlerine götürecek, yıldız iĢaretli Amerikan kamyonlarının

sorumlusuydu. Aynı kamyonlarda, Ģanssız olanlar kısa süre sonra sınırı

geçecek ve yıllarca sürecek yeni bir esaret hayatına adım atacaklardı. Bu nakiller, Laubens‟in usta organizasyonuna rağmen yavaĢ gidiyordu;

çünkü görünürde amirleri, tutsaklar hakkında akıllarına yatan herhangi bir Ģeyi, gerçeği kontrol etmeden söyleyebiliyorlardı. Bir Amerikalı General,

Fransızların teslim alacakları Alman bölgesinde halen Amerikan kamplarında yaklaĢık 275.000 tutsak bulacakları sözünü vermiĢti; Fransız

ve Amerikalılar uzun süredir bu rakamı “Ġncil kelâmı” kabul ediyordu. Lauben bunun, kampları hiç görmemiĢ bir Fransız generalin uzaklardan

yürüttüğü bir tahminle ortaya attığı bir rakam olduğunu belirtmek zorunda kaldı. Lauben, aslında devir baĢladığında sadece 170.000 kiĢi vardı diye

belirtti. Lauben‟e göre, General Blanc‟ın, Fransız ordusu sadece 100.000 iĢe yarar adam esir aldı Ģeklindeki açıklaması “uluslararası ölçüde büyük

bir hırsızlık kokmaktaydı.” SHAEF daha önce Fransa‟nın tutsaklarının 235.000 olduğunu bildirmiĢti. ABD yönetimi devir yapılacak tutsak

sayısını, Fransızların kendi esir aldıkları rakamı temel alarak hesaplıyordu;

Fransızlar ne kadar az esir sayısı bildirirlerse, istenen sayıya ulaĢmak için, Amerikalılardan o kadar çok esir isteyeceklerdi. Bu sayı da hâlâ

görüĢülüyordu. Böylece, Lauben‟in gördüğü gibi, Fransızlar Amerikalılardan 135.000 köle daha çalmak istiyordu.5 Fransızlarla Amerikalılar arasında

teslim sırasında yaĢanan tipik karıĢıklığa örnek olan bu aritmetik, SvEs‟nin lehine sonlandı; kesinlikle 35.000 ve belki daha da fazlası, Fransızlara

gönderilmedi, aksine serbest bırakıldı. Birkaç gün sonra, kamyonlar kamp kapısına yığıldığında von Luttichau‟ ya da evine gidebileceği söylendi.

Dietersheim çevresindeki kamplar da, Amerikalılardan Fransızlara devredilen diğer kamplar gibiydi. Almanya ve Fransa‟daki Amerikan

kamplarında karĢılaĢılan korkunç Ģartlar, subaylar tarafından Fransız Ordu Karargâhına bildirildi. Marsilya‟da teslim alınan 1.000 kiĢiden 287‟si, o

63

Page 77: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

zamanın komik Fransız standartlarından bile daha kötü durumda, yani

tamamen yetersiz bulunmuĢtu. Sainte-Marthe‟da 700‟ün yalnız 85‟i çalıĢabilir durumdaydı. Siershahn‟daki durumu bildiren Fransız ordu

raporunda, tutsaklar arasında 15 yaĢın altında 400 çocuk bulunduğu,

bunların bir kısmının da 8 yaĢından küçük olduğu yazılıydı. Kampta ayrıca kadınlar ve 50 yaĢ üstünde erkekler vardı. Belçika‟da Mons yakınında

Erbiseul‟de Fransızların teslim aldığı insanların yüzde 25‟i, yazılı Ģikâyetlere göre “déchets” çöp‟tü. Hechtsheim‟daki eski ABD kampında bulunan

insanların üçte ikisi açlıktan ölmek üzereydi. Bu sefer Fransız MareĢali Alphonse Juin, Amerikalılara, oradaki insanların çoğunun Dachau ve

Buchenwald‟dakiler gibi açlıktan enkaza döndüklerinden yakınıyordu.6 ABD Ordusunda Bnb.William H.Haight, esirler Fransız ordusuna

devredilirken, kendi ordusunun duygusuz tutumuyla çileden çıkmıĢtı. Ekim ayında, Oise Ara Bölge Komutanı saygıdeğer Tuğgeneral Charles O.

Thrasher hakkında yeminli ifade vermiĢti. General bir toplantıda esirlerin bir ay önce devredilmesiyle ilgili olarak Fransızlara hakaret etmiĢti.7

Haight‟in Bnb.William G.Downey önünde verdiği yeminli ifadesinde Ģunlar vardı: Thrasher, subaylarına, ”Beyler bazı Alman esirlerimizi Fransızlara

devrediyoruz.” Stenografa dönerek ekledi, ”Bunları kaydetme,” sonra

Fransız Ġrtibat Subayına bakındı. Onu bulunca, bir tebessümle, “Peki Beyler, nasıl olsa söyleyeceğim. Kurtulmak istediğimiz bazı tutsaklar var.

En iyi durumda olanların hepsini tutmamız lâzım, kendi iĢimizi ancak böyle gördürebiliriz. Fransızlara vereceklerimizi seçerken, daha yaĢlılarına, kötü

durumda olanlarına, kötü iĢçilere bakın – iyilerini kendimize ayırmalıyız. Sanıyorum beni anlıyorsunuz. Beyler, ne yapmanız gerektiğini

bildiğinizden eminim – daha fazla söze gerek yok.” Gülümsedi ve toplantıyı bitirdi.8

Fransız yönetiminde rastgele atıĢlarda artıĢ var gibi görünüyor; her iki ordu tarafından giriĢilen örtbas etme eylemleri tabloyu saptırıyor tabii. Ne

olursa olsun, Nisan* ayındaki Yb.Barnes‟in “Doğal olmayan nedenlerle 27 ölüm” raporu çok aĢıldı: Andernach‟da sarhoĢ Fransız subaylarının jiplerini

kampa sürerek bağıra çağıra, güle, Sten makineli tabancalarıyla esirlere ateĢ etmesi sonucu, bir gecede 47 ölü, 55 yaralı.9 Bir Fransız subay, yerel

Alman Kızılhaç‟ının esirleri bir trende beslemesine izin vermedi, oysa

yemek Kızılhaç‟la Fransız kamp komutanı tarafından ayarlanmıĢtı.10 Bir kampta Fransız nöbetçiler, kaçma giriĢimi bahanesiyle 10 esiri vurdu.

3.Cezayir‟den Tğm.Soubeiray, komutanına kendi eliyle bir protesto mektubu yazdı; adamlar “Almanlardan çok çektikleri için, düzenli orduda

görülmeyecek, dayanılmaz gaddarlıklar” yapıyorlardı.11 108.Piyade Alayındaki Ģiddet çok yükselmiĢti; Bölge komutanı General Billotte,

adamlarını hizaya sokmaktan ümidi kesen Alay K. Yb. de Champvallier‟nin uyarısıyla, alayın dağıtılmasını önerdi.12

------------------------------------------

* Barnes bunu 18 Mayısta rapor etti. (Merkez Komutanlığı Tarihi, Ad Sec, ComZ;

RG332 Box22, NARS).

64

Page 78: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Bu esirleri Almanya‟dan Fransa‟ya taĢıyan trenler çok kötüydü;

trenlere komuta eden subaylar, sivillerin esirlerin kötü durumunu görebileceği korkusuyla, Fransa‟daki istasyonlarda trenlerin durmaması

için emirler verdiler. Harp okulu öğrencisi Jean Maurice, Hechtsheim‟dan

çıkardığı bir konvoyu anlatıyordu.13 Maurice raporunda, tutsakları vagonlarında tutmak zordu, çünkü vagonlar açık ve hava çok kötüydü diye

anlatıyor. Birçok kez tren tünellerden geçerken durmaya zorlandı, esirler vagonlardan kaçtılar. Karanlık tünelde Fransızlar ateĢ açıp birkaçını

öldürdü – Maurice kaç kiĢi olduklarını bilmiyordu, çünkü cesetleri orada köpekler için bırakmıĢlardı. Willingen‟de Maurice, biri ölü ve biri de ölmek

üzere olan esiri “istasyon peronunda” bıraktı. Ağustos sonunda Paris‟in batısındaki Thorée les Pins‟deki kampa bir

tren dolusu esir geldi. Kampın kenarındaki yan hatta alınan trende, dört ölü vardı; en az 40‟ı hemen “hastaneye” yatırıldı. Eskiden ahır olan bu

binada, insanların en azından bir çatısı, döĢemesi ve duvarları vardı. Ġlk olarak I.Dünya SavaĢında süvari kıĢlası olarak yapılmıĢ olan Thorée, savaĢ

sırasında esir kampına dönüĢtürülmüĢtü. Burada önce Almanlar, sonra Fransızlar kalmıĢtı; Ģimdi gene Almanlar kalacaktı.* 12.000 kiĢi için

yapılmıĢsa da, zaman zaman en az 18.000 kiĢi kalmıĢtır. Nöbetçilerin çoğu

burada köyde yaĢamıĢtır, böylece yerel gelenek o zamanki Ģartları unutmamıĢtır. Eylül 1945‟de savaĢ esirlerini örten sansür, burada

çözülmeye baĢlamıĢtır. 1945 yaz sonuna doğru, ICRC Fransız temsilcilerinin baĢkanı,14 Jean-

Pierre Pradervand diye biri, Thorée les Pins‟deki Fransız kampını denetlemeye gitti. Kamp zaten, yanıbaĢındaki köyde, dile düĢmüĢ Alman

ölüm kampı Buchenwald olarak anılıyordu. Thorée les Pins‟e adım attığında, yığınla esir penceresiz ahırların

etrafına toplandı. Kimisi toprakta yatıyor, diğerleri ilgisiz, çimento duvarlara yaslanmıĢtı. Fransız kamp komutanı Zalay‟e göre, iki bini zaten

bitmiĢti, hiçbir Ģey onları kurtaramazdı. Yirmisi o gün, Pradervand oradayken öldü. Tabut yoktu, yakındaki bir çiftçinin tarlasına götürüp

gömdüler. Diğer altı bin kadarı, o kadar kötü durumdaydı ki, derhal yiyecek, barınak, elbise ve tıbbî bakım sağlanmazsa, bir iki ay içinde

ölecekti. Geri kalan hepsi yetersiz beslenmiĢti. Çoğu bu durumdayken,

birkaç gün önce Amerikan sorumluluğundan devralınmıĢtı. Pradervand doğrudan, de Gaulle‟e baĢvurmaya karar verdi. SavaĢın

sonuna yakın, ICRC‟nin baĢardığı ilginç bir kurtarma operasyonu nedeniyle, de Gaulle‟ün kendisine minnettar kalmıĢ olabileceğini düĢünmüĢtü.

Uluslararası Kızılhaç Komitesi Resmî BaĢkanı Carl J.Burckhardt ve Reich Güvenlik Ofisi baĢkanı Ernst Kaltenbrunner buluĢmuĢlardı.

Ravensbruck‟taki rezil Nazi kampından, içlerinde birçok kadın ve Yahudi bulunan binlerce Fransız sivil ülkelerine dönebilmelerini tartıĢacaklardı.

------------------------------------------ * ġimdi bir Ordu Eğitim Merkezidir. Kampa dar bir yoldan girilir, iki Ģeritli anayolla

devam edince, dikenli tel kapıdan ve tren yolundan geçilir. Solda kamp komutanının

karargâhı, onun ötesinde, esirlerin kaldığı penceresiz ahır sıraları uzanır.

65

Page 79: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

12 Mart 1945‟de, Avusturya‟da Liechtenstein sınırına yakın Feldkirch‟de

buluĢtular.15 Gizli tutulan buluĢma Fransız Kızılhaçı için bir baĢarı oldu, çünkü savaĢın son bulmasından haftalarca önce, Ravensbruck ve diğer

kamplardan on binden fazla tutsak serbest kaldı.

De Gaulle, Burckhardt ve Pradervand‟a hem baĢarılı gayretleri, hem de Fransız halkının gözünde artan takdir için teĢekkür etti. Bu olay, de

Gaulle‟ün geçici yönetimine, henüz anketlerde denenmemiĢ bir onaylama sağlamıĢtı.16 De Gaulle, Eylül ayında Pradervand kendisine telefonla

defalarca konuĢmaya veya makamında görüĢmeye çalıĢtığı zaman, bunları soğuk bir Ģekilde göz ardı etti. Bundan sonra Pradervand, Cenevre‟deki

Uluslararası Kızılhaç Komitesiyle temasa geçti ve eyleme geçilmesini istedi. Müttefik orduları dıĢında herhangi bir yere giden ve tutsakların

durumuyla ilgili ilk anlamlı haber, Washington‟da DıĢiĢleri Bakanlığında bir masaya, 14 Eylül 1945 günü 17:05‟de ulaĢtı. Telgraf, Cenevre‟den

imzasız, fakat Pradervand‟ın Cenevre‟deki Uluslararası Komiteye söylediklerini temel alarak yazılmıĢ ve açık olarak, yani Ģifrelenmeden

gönderilmiĢti.17 Çarpıcı bir belge oluĢturuyordu:

Uluslararası Kızılhaç Komitesi Fransa delegelerinden korkutucu sağlık

raporları Amerikan kamplarından Fransızlara binlerce Alman tutsak Temmuz Ağustos aylarında. Almanya ve Mons Belçikadan büyük sayıda

tutsak nakledildi aynı zamanda Fransadan Normandiya üssü Delta üssü ve CCE 15 Le Croutoy geldi. Fransız kampları aĢırı zayıflık eksik gıda

sonucu Fransız yetkililerin iĢçi ayırma belirleme olasılığı yok. Sonuç Fransız kamplarında aĢırı nüfus. Yetkililer gerekli sağlık tedbirleri eksik.

21 Ağustos 1945 bildirisi bakınız. Uluslararası Kızılhaç Komitesi kaygılı. ABD Yönetimi gerekli tedbirleri (ilk elde) malzeme yardımı birçok esir

yiyecek, ilaç, giyecek, bot, battaniye, sabun gerekiyor, (ikinci olarak) sonraki nakiller esirlerin nakil sonrası uygun yaĢam Ģartları garanti ise

yapılması öneri, (üçüncü olarak) Alman tutsaklar için yayınlanan 29 Haziran 1945 emre uyulması, ABD Avrupa‟daki Amerikan kamplarında

esir tayınını arttırma uzun süreyi yetersiz beslenme ve genel sağlık durumunun ağırlaĢması önlenmesi. Uluslararası Kızılhaç Komitesi

bu baĢvuruyu nezaketle dikkate aldığı ABD Yönetimine minnettar.

Intercroix Rouge M976.

Bu ileti birkaç gün içinde, Henry W.Dunning‟in etkili açıklamasına ekli olarak yetkililerin masalarına ulaĢmıĢtı. Pradervand‟ın ifadesine göre

Dunning çok özenli ve ayrıntılara inen biriydi. Dunning Amerikan Kızılhaç SvEs Biriminden, Washington‟daki Amerikan Kızılhaç Merkezine, 5 Eylülde

Ģöyle yazıyordu: “Fransa‟daki Alman SavaĢ Esirlerinin durumu çok umutsuz hale gelmiĢtir ve kısa zamanda açık bir skandal halini alacaktır.

Geçtiğimiz hafta boyunca, daha önce Almanların tutsağı olan birçok Fransız, bana telefon ederek, Fransız Yönetiminin Alman savaĢ esirlerine

uygulamakta olduğu davranıĢı protesto etti. Oise Ara Bölge Komutanı General Thrasher, alan temsilcilerimizden birine, Paris‟e gelip aynı konuda

66

Page 80: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

benimle görüĢmesini söylemiĢ. Bayan Dunning, Bourges‟dan dönüĢünde,

orada her hafta onlarca Alman tutsağın öldüğünü bildirdi. Pradervand‟ı gördüm, o da bana Fransa‟daki Alman tutsakların durumunun, birçok

yerde Alman toplama kamplarından beter olduğunu söyledi. Bana insan

iskelet fotoğrafları ve Fransız kamp komutanlarından gelen mektuplar gösterdi. Komutanlar, Fransız yönetiminden hiç yardım alamadıklarını

belirtiyor ve gıda yokluğundan ölen tutsakları görmeye dayanamadıkları için, görevden alınmalarını istiyorlardı. Pradervand, Fransız yönetiminde

herkese baĢvurdu, fakat boĢuna”18 ABD Ordusu, Büyükelçi Jefferson Caffery‟ye ICRC telgrafının bir

kopyasını göndererek, kendisinden yardım istedi. Caffery Washington‟a, askerî ataĢesine “etraflı bir araĢtırma” için emir verdiğini ve sonuç

raporunu telgrafla iletti. Büyükelçi için hazırladığı raporda Yb.Andrew P.Fuller Ģöyle yazıyordu: General Larkin‟le görüĢtüm, esirlerin

devredildiğini doğruladı. Daha önce onlara verilen (1944‟de) “cömert tayının” Fransız makamlarınca ve Fransız basınınca çok eleĢtirildiğini ve

sonuçta günde 2.000 kaloriye indirildiğini iddia etti; SavaĢ esirleriyle beraber uygun tayınlar da devredildi, fakat bunlar esirler devredilirken tez

elden “yok oldu”. Tutsaklar, Fransız tıp yetkililerince muayene edildi ve

sağlıklı olarak devir yapıldı diye devam etti; ayrıca “bu Kızılhaç raporu, tutsakları kötü durumda bulan ve olayı aynen kendisine iletildiği gibi kabul

eden, alan temsilcilerinden biri tarafından yazılmıĢtır” diye iddia etti.. Gene Fuller tarafından yazılmıĢ ve bu kez Eisenhower‟ın Kurmay BaĢkanı

General Walter Bedell Smith‟e gönderilmiĢ baĢka bir raporun kopyası vardı; raporda, tutsaklar devir sırasında kalın paltolar, battaniyelerle iyi

donatılmıĢtı, ilaçları vardı ve fizik durumları iyiydi; Fransızlar Cenevre SözleĢmesine uymayı kabul ettiler ve kendileriyle konuĢtuğum ABD

subayları “ABD Ordusu devredilen tutsaklara davranıĢları yönünden tamamen temize çıkmıĢtır.” diye ifade ettiler, deniyordu.19

Fakat Müttefik kamplarındaki korkunç Ģartlar hakkındaki söylentiler Paris‟te yayılıyordu; belki de Pradervand‟a yardım eden 15 temsilciden biri

sayesinde. Serge Bromberger adında genç biri, Fransa‟da en çok etkili gazetelerden Le Figaro tarafından bu iĢi araĢtırmak için atanmıĢtı.

67

Page 81: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

8

Cesetleri Kireçleme

Benim yaptığımı söyleyemezsin

Sallama

Bana kanlı perçemlerini…

MACBETH, Üçüncü Perde

Le Figaro, Müttefiklerin zafer kutlamalarına haberi getirdi; haber Banquo‟nun hayaleti gibi karĢılandı. Önce inanılmazken, sonra kamplarda

açlıktan ölenleri görmüĢ olan rahip, Peder Le Meur gibi kusursuz tanıkların güvenilir ifadesiyle, gazete ikna edilmiĢti.

Eylül ayında yayınlanan Le Figaro‟nun öyküsü, sansürlü ve ikinci elden

olmasına rağmen çok çarpıcıydı; ikinci eldendi, çünkü Fransız yönetimi gazetecilerin kamplara girmesini reddetmiĢti. Muhabir Serge Bromberger

Ģöyle yazdı: “En ciddî kaynak, tutsakların fizik durumunun kötüden çok, içler acısı olduğunu doğruladı. Ġnsanlar, hastalıktan değil de açlıktan

ölenlerin oranının korkunç olduğundan ve ortalama 35-45 kilo ağırlıkları olan kiĢilerden bahsediyor. BaĢta bütün bunların doğruluğundan kuĢku

duyduk, fakat bize birçok kaynaktan baĢvuru geldi; Tutsakların din görevlisi yardımcısı Peder Le Meur‟ün ifadesini göz ardı edemedik.”

Le Figaro’nun görüĢtüğü, Fransız kamplarından sorumlu General Buisson, tutsakların günde sadece 900-1.000 kalori aldıklarını kabul etti. “Doktorlar

bize bunun, hiç kımıldamadan yatan bir kiĢinin çabuk ölmemesi için ancak yetecek bir tayın olduğunu söylediler” dedi Buisson.1 Kamplara giriĢ iznini

reddeden Buisson, yine de Bromberger‟in incelemesi için fotoğraflar verdi; fakat bunları basması yasaktı. Bromberger bunların “iskelete benzer”

olduğunu yazdı. General acele ekledi: ”Bu resimler çekildikten sonra

düzelme oldu”; fakat bundan önce, soğuk günlerde “felâketti”. Gizemli bir Ģekilde ekledi: “Umarım çok geç kalmamıĢızdır; yıkıcı kayıplar olmadan

doğru rotamızı buluruz.” Fransız sorumluluğuna bırakılan esirlerin kaynağı olarak Amerikalıları gösterdi, ancak durumlarının nedenini havada bıraktı.

68

Page 82: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Bromberger de bulduklarının can alıcı özetini, Amerikalıları suçlamadan

yapıyor. Sonra, sevimli ve çok sempatik Buisson‟la görüĢtükçe, giderek adamın büyüsüne ve zamanın önyargısına karĢı koyamıyor. Buisson ona

“toutes les précisions désirables” bütün gerekli ayrıntıları vermiĢti. Buisson

sinsice sorunu kabulleniyor, fakat üzülme numarası yaparak, yakında düzeleceği ümidini belirtiyordu. Her yerde korkunç bir gıda sıkıntısı olduğu

tabii ki anlaĢılıyordu. Le Figaro öyküyü, besili, safkan atlarla Longchamp hipodromunda yapılacak yarıĢ ilânıyla yan yana yayınladı, tabii bu rastlantı

değildi. 26 Eylülde sabırlı Pradervand, dikkate değer bir mektupla, de Gaulle‟ün

ilgisini çekmeyi yeniden denedi; bu mektup daha sonraki tartıĢmaların temelini oluĢturacaktı.2 Pradervand baĢlıyor:

Sayın Generalim,

Eylülün 3‟ünde, bana huzurunuza kabul Ģerefini vermeniz için baĢvurmuĢtum; Fransızların elindeki Alman tutsakların durumuyla ilgili

bilgi vermek istiyordum. Bu tutsakların sayısı Ģimdi 600.000‟i buldu. Ġki yüz bini, aĢağıdaki nedenlerle çalıĢamaz durumdadır:

a) 50.000‟i Cenevre SözleĢmesi gereğince ülkelerine geri gönderilmek

zorundadır (organları alınmıĢ olanlar, kör, deli, veremli, vb) ve b) 150.000‟i ağır beslenme bozukluğundan.

Bu 200.000 kiĢinin durumu yiyecek, giyecek ve sağlıksız koĢullar yönünden çok risklidir; karamsarlık korkusu olmaksızın denebilir ki, kıĢı

çıkartamayacaklardır. Genel durumu göstermek için, izninizle La Flèche yakınında Thorée

les Pins‟deki kamptan bahsetmek istiyorum; durumu ekteki fotoğraflardan da göreceksiniz. Thorée‟deki bu kampta 20.000 esir

bulunmaktadır. Bunların 13.000‟i yetersiz beslenmiĢ olmakla birlikte, çalıĢacak durumdadır. Yedi bini ise çok hastadır. Bunlardan,

a) 2.000‟i o kadar kötü durumdadır ki, olasılıkla, ne tür tedavi yapılırsa yapılsın, birkaç ay içinde ölecektir (Alman doktorlar bile tedaviden

pes etmiĢtir); b) 2.000‟i doğru beslenme, özellikle kan plazması enjeksiyonlarıyla

düzeltilebilecek beslenme yetersizliği vakalarıdır;

c) 3.000‟inin ağır derecede beslenme yetersizliği olup, özel beslemeyle kurtarılabileceklerdir. Temsilcilerimizden birinin yaptığı ziyaret

gününde Thorée‟de yirmi ölü vardı, fakat artık tabut kalmamıĢtı. Thorée‟deki bu kamp, genel durumu bütün açıklığıyla ortaya

sermektedir. Bu iĢi yoluna sokmak için ivedi ve güçlü hareket Ģarttır. Üç aydır bu sorunla boğuĢtuğum için, izin verirseniz, size aĢağıdaki

tedbirleri önermek istiyorum: 1) Yönetim yeni kotaları kabul edecek duruma gelene kadar, nakiller

askıya alınmalı; 2) Askerî yetkililerle anlaĢarak, Fransız, Amerikan ve Ġngiliz

bölgelerindeki, iyileĢmeyecek tutsaklar ivedilikle ülkelerine gönderilmeli;

69

Page 83: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

3) Kurtarılabilecek tutsaklara ek gıda verilerek, bunlar kademeli olarak

istek yapılan iĢlere sevk edilmeli; 4) Yönetimin zaten elinde bulunan yiyecek ve giysiler, bazı tutsaklara

dağıtılmalı. ( Bunlar genellikle toprak üstünde uyumakta ve ortalama

dört kiĢiye bir battaniye düĢmektedir.) Böylece bu 200.000 gereksiz boğazın yönetime maliyeti ortadan

kalkacak ve felâket tehdidi önlenecektir. Bu ağır görev için, Uluslararası Kızılhaç Komitesi elindeki mütevazi

imkânlarla yapabileceği kadarıyla, emrinizdedir. Uluslararası Kızılhaç Komitesinin elinde, Alman Kızılhaçından kalan

bazı para kaynakları, ABD‟deki Alman tutsakların komiteye yaptığı bağıĢlar ve Fransızların elindeki savaĢ esirlerinin yaptığı bazı bağıĢlar

var. Bu değiĢik kaynaklarla Komitemiz, Fransızların elindeki Alman tutsaklar için yiyecek, giysi ve ilaç satın almaya hazırdır.

Ayrıca de Gaulle‟e, Fransız yönetiminin emrine üç kamyon ve büyük

miktarda ilaç vereceğini söylüyor. Benzin için Savunma bakanlığından defalarca istekte bulunduğunu fakat hiç alamadığını belirterek, yakıt

istiyor. Cenevre‟de SvEs, Sürgün ve Mülteciler Bakanlığının elinde büyük

miktarda yiyecek paketinin olduğunu bildirerek; Komitenin, bunları tutsaklara teslim etmek üzere, satın almaya hazır olduğunu belirtiyor.

Yönetim bu parayla esirlere giysi satın alabilir diyor. Uluslararası yasaya göre, Amerikalıların esirleri Fransızlara teslim etmekle, onlara karĢı

sorumluluklarından kaçamayacağını belirtiyor. Bu durum daha önce de 21 Ağustos 1945 tarihli bildiriyle değiĢik yönetimlere iletilmiĢti.

Hâlâ Vincennes arĢivlerinde duran, Pradervand‟ın daktiloyla yazılmıĢ mektubunun kenarında, yakıt isteğinin yanında, de Gaulle‟ün el yazısıyla

“C’est fait yapıldı. ”3 yazılı. Fakat üç ay sonra ICRC hâlâ yakıt derdindeydi. Fransız ordusu üzerinde kopacak fırtına, her an Amerikalıları da

yutabilirdi; bunun için ICRC ile ilgili her türlü güçlük hemen giderildi. Birkaç gün içinde General Lee‟ye, Fransızların elindeki esirler için bir basın

toplantısı yapması emri verildi. Bu toplantıda General Lee, “Uluslararası Kızılhaç Komitesi bu malzemenin hayat kurtaracağını ve yersiz acıları

önleyeceğini belirttiği için, bu yiyecekleri gönderiyoruz.” diye belirtti.4

Eisenhower‟ın imzasıyla Alb.Lauben‟e emirler geldi. Fransızlarla hemen bir toplantı yapıp sorunla ilgilenmesi isteniyordu. Lauben, 26 Eylülde

Paris‟te Cambon sokağı no 41‟de, ABD‟li ve Fransız 20 yüksek rütbeli subayın katıldığı toplantıya baĢkanlık etti. Bu toplantıda, Amerikalı ve

Fransızlar alaycı suçlamalarla birbirleriyle kıyasıya yarıĢtılar ve ikiyüzlü bahanelerle esirlere nasıl daha iyi bakarız diye tartıĢtılar.5 Fransızların baĢ

temsilciliğini, kendisi de yakın zamana kadar Almanların esiri olan Tümgeneral Buisson yapıyordu; Ģimdi Mihver Devletleri SvEs‟nin genel

yöneticiydi. Fransızlar, Fransa‟da esir iĢçi olarak çalıĢtırılmak üzere 1.750.000 kiĢilik isteklerini tekrarladılar. Buisson da, devredilen yaklaĢık

450.000 kiĢiden en az 50.000‟inin çalıĢmak için “yeterli fizik Ģartlara getirilemeyeceğine” dikkat çekti. Bu açıkça, bu insanları iĢ Ģartlarına

70

Page 84: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

uydurmak için hiçbir Ģey yapılamayacağı, yani ya ölmüĢ ya da yakında

ölecek durumda oldukları anlamına geliyordu. Bu ĢaĢırtıcı ifade

Amerikalılar tarafından sakince kabul edildi. Alb.Lauben kürsüden Buisson‟a, esirlere Cenevre SözleĢmesi uyarınca

bakılacağına söz vermesi için baskı yaptı. Buisson ABD‟nin tutsaklar için giysi sağlamasını istedi. Lauben, ABD‟nin ilk giysi dağıtımı için “sorumluluk

alacağını” belirtti. Buisson, bunu Fuller‟in daha önce nakledilen esirlere verildiğini söylediği malzeme sanarak Amerikalıların giysi sağlayacağı

anlamını çıkardı. Bundan cesaret bularak, Amerikalıların “insanlık aĢkına” “dokunaklı bir çağrı” yaptı. Bunu, açlıktan ölen sivil Almanlardan kaynak

toplayarak Fransa için çalıĢan esirleri doyurmakla gösterebilirlerdi. Ġnsancıl çağrısını, Fransızların esirlerden, eğer onlar ölürse, bir fayda

sağlayamayacaklarını belirterek noktaladı. ABD‟nin cevabı da, Lauben‟in, alaycı bir adam diye düĢündüğü

Alb.Albrecht‟ten geldi. O da, “esirlerin Fransa‟nın soğuğundan ölmeyeceğini düĢünüyordu; aksi halde daha fazla esir devri gerekecekti.”

General Buisson‟a, ABD‟nin bütün gücüyle böyle bir musibeti önlemek için

her Ģeyi yapacağı garantisini verdi; çünkü esirlerin soğuktan ölmesinden cidden korkuluyordu – Cenevre SözleĢmesine göre buna izin verilemezdi.

Fransızlar, esirlerle aileleri arasında posta hizmetinin kurulmasını istediler, fakat Alb. Lauben, bunu tartıĢmaya yetkili olmadığını belirtti.

Esirlere giysi temini için sivillerce bir kampanya yürütülmesini Alman Kızılhaçından istemeye de izinli değildi. Toplantının genel sonucu, bütün

tartıĢmalı konuları etkisiz hale getirirken, Fransızların yardım isteklerini ertelemek olmuĢtu.

Bundan sadece bir gün sonra, Pradervand aniden Frankfurt‟a, Eisenhower‟ın kurmay baĢkanı Bedell Smith ile görüĢmeye çağırıldı.

Pradervand Smith‟e, Thorée les Pins‟de çekilen fotoğrafları verdi. Smith bunları aldı ve hemen Eisenhower‟ın makam odasına daldı.6 Pradervand

buluĢmayı anlatıyor: “28 Eylülde, makamınızda, durumun tam bir görüntüsünü vermeye çalıĢtık. General Buisson‟un açıklama sınırları içinde

kaldık. Thorée kampında çekilen fotoğrafları size gösterdik; daha sonra

onları size yolladık ve alındı haberi adınıza, G1 [Personel ġb.Md.] Alb.H.E.Kessenger tarafından imzalandı.”7 (Bunlar Amerikalılardan

Fransızlara yeni devredilen açlıktan ölmekte olan esirlerin fotoğraflarıydı. Abilene‟deki Smith koleksiyonunda birçok esir fotoğrafının arasında bunlar

saklanmamıĢtı.) Pradervand, Smith‟in yapmaya söz verdiği üç eylem için özellikle

minnettardı. Birincisi Fransızlar Cenevre SözleĢmesine uyacak duruma gelene kadar, bütün yeni devirlerin durdurulmasıydı. Amerikalıların, derhal

yardım edilmezse kıĢın ölecek diye hesabettiği 200.000 hasta insanı geri alacaklarını düĢündüğü için memnundu. Pradervand‟ın böyle düĢünmesinin

sebebi, çok hasta olanların Cenevre SözleĢmesi uyarınca derhal ülkelerine gönderilme zorunluluğuydu. Son olarak Pradervand, Amerikalıların

71

Page 85: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Fransızlara devrettiği bütün esirler için “genel bir yardım süreci”

baĢlatmaya söz verdiği için, Smith‟e minnettardı. En sonunda Fransızlar ve Amerikalıları esirlere insanca davranmaya ikna edebildiğini düĢünüyordu.

Paris‟e döndüğünde, Pradervand, “Ġnsancıl anlayıĢı ve Cenevre

SözleĢmesinin ABD tarafından imzalanmasından doğan yükümlülüklerini yerine getirmedeki hızı nedeniyle” 8, Smith‟e derin Ģükranlarını yazdı.

Bu ümitler, birkaç gün sonra Paris‟teki Amerikan Büyükelçiliğinde ABD subaylarının toplantısında, görünüĢe göre doğrulanmıĢtı; Alb.Renfroe,

Alb.Lauben‟e Alan G4‟ü ile ek yiyecek tayınları konusunu görüĢmesini söyleyecekti. Böylece günde 1.006 kalori olan Fransız tayınları arttırılmıĢ

olacaktı.9 Bu tartıĢmalar sürerken, General Littlejohn, orduyu rahatsız eden

elindeki fazlalığın “varlığından” nasıl kurtulabileceğini düĢünüyordu.10

“Bu alanda bazı kalemlerde önemli fazlalıklar var; bunlar, VE Day‟den

sonra esirlerin çabuk boĢaltılması, ABD askerî kuvvetinin hızla dağıtılması, kurtarılan müttefik uyrukluların ABD kuvvetlerince kullanılmasında hızlı

düĢüĢ ve Fransız ordusunun ikmal sorumluluğunun sona ermesi gibi nedenlere bağlı. Gerekenden, günde 3.000.000 tayından daha fazlası

verildi… Ben aldım… Öylece gıda giriĢi [ABD‟den] ayarlandı.” Ordunun

elinde tutması gereken 100 günlük erzak üzerine, 39 günlük daha birikti. Böylece Ekim 1945‟de, Alandaki fazla erzak yaklaĢık yüzde 39‟u buldu; bu

da 139 günlük erzak demekti. ABD‟deki fazlalık o kadar çoktu ki, Littlejohn “Meyve suyu tayınlarımızın arttırılmasını istediler, ayrıca taze yumurta,

taze meyve, patates ve tereyağı ihtiyaçlarımızı ABD kaynaklarından sağlayabileceğimizii ve almamız gerektiğini bildirdiler” diye not düĢmüĢtü.

Mektup, fazlalıklardan nasıl kurtulacaklarını tartıĢarak devam ediyor; bazı subaylar ABD‟ye geri göndermeyi öneriyorlar.

Buna rağmen, tutsaklar aç kalmaya devam ettiler. Le Monde, Jacques Fauvet‟nin heyecan verici öyküsünü yayınladı: “Bugün nasıl Dachau‟dan

söz ediliyorsa, on yıl içinde bütün dünyada Saint Paul d‟Égiaux gibi kamplardan söz edilecek”; orada Temmuz sonunda Amerikalılardan

devralınan 17.000 kiĢi o kadar çabuk ölüyordu ki, birkaç hafta içinde 200 kiĢilik iki mezarlık tamamen doldu. Eylül sonunda ölüm oranı günde 10,

veya yılda yüzde 21‟i bulmuĢtu. Fauvet intikam sorusuna doğrudan

saldırıyordu: “Ġnsanlar, Almanların da bizim adamlarımızı beslemede çok titiz olmadıklarını söyleyecekler ama, Cenevre SözleĢmesini

çiğnedilerse bile, onların örneğini izlememizi haklı çıkarmaları zor görünüyor…. Almanlara vereceğimiz en iyi hizmet onları taklit etmektir

diye hep söylenir, böylece bir gün bizi tarihin yargısı önünde bulacaklardır; fakat Fransa katıksız Ģerefinden daha yüksek bir ideale sadık kalmalıdır….

Biz baĢka zamanların ve yerlerin kabahatlerini sürdürmek için acı çekip savaĢmadık.”11

Bu, Yzb.Julien gibi kampların içine girenlerin kullandığı bir dil le yazılmıĢ tek haber yorumu oldu. Fauvet, görünüĢte kendi sözleriyle baĢlayan

tarihin yargısı hariç, her Ģeyde haklıydı. Paris‟teki Amerikan büyükelçisi Jefferson Caffery durumun, Avrupa‟daki

72

Page 86: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Amerikan saygınlığı, Eisenhower‟ın itibarı, Ordunun Ģerefi yönünden

tehlike yarattığının tabii farkındaydı. Washington‟a Savunma Bakanlığına çok dikkatli olunması için bir uyarı gönderdi.12 Amerikan Büyükelçiliği,

Charles de Gaulle ve General Buisson‟un iĢbirliğiyle ve yandaĢ basının

alkıĢlarıyla, USFET kurmayları tarihin yargısını önceden oluĢturmaya baĢladılar. Zemini büyük dikkatle hazırladılar. Eisenhower, Eylül sonunda

Fransızlara devirleri durdurduğunu bizzat açıkladı. Bu baĢarılı bir ikili vuruĢ olmuĢtu; çünkü hem kendisi, kalan esirleri Fransızlardan korumuĢ oluyor,

hem de kusuru onların üzerine yıkıyordu. Amerikalılar ciddî misilleme tehlikesiyle karĢı karĢıyaydılar, çünkü

BaĢkan Truman ve Büyükelçi Caffery yakın zamanda, hakarete hastalık derecesinde duyarlı General de Gaulle‟ü aĢağılamıĢtı. Gerçekten de,

DıĢiĢleri Bakanı Georges Bidault, “[ABD yönetiminin] amour propre onurumuzu yaralayacak bir adım atmayacağını hararetle umuyorum. Bizi

tatsız bir fait accompli oldu bitti ile yüzyüze bırakmayın, çünkü bu konuda yardım etmek istiyorum”13 dedi. Tabii Amerikalılara sunabileceği tek

yardım, onları basından korumak olacaktı; fakat de Gaulle Ģimdi, Amerikalılarla ilgili hakikati söyleyecek olursa kendi ordusu tarafından da

hırpalanacaktı. Ġntikam peĢinde koĢmak, ona, prestij, silah, gıda ve ilerde

devredilecek esirler yönünden de pahalıya mal olacaktı. Birkaç ay önce, savaĢın son günlerinde Fransız birlikleri, Val d‟Aosta‟yı ve Nice‟in

kuzeyinde bazı Ġtalyan bölgelerini ele geçirdiği zaman, de Gaulle Amerikalıların sopasını hissetmiĢti. Truman, de Gaulle‟e birliklerini geri

çekmesini söylemiĢti. Aksi halde Amerikan silahlarının sevkini unutması gerekecekti. Oysa, de Gaulle‟ün bu silahlara, hem Ho Chi Minh‟e karĢı

Vietnam‟da, hem de Suriye‟yi Ġngilizlerden devralmak için Suriye‟de ihtiyacı vardı. De Gaulle çarketti, silah akıĢı devam etti.14

De Gaulle Ģimdi bir kere daha çark ediyordu, SavaĢ esirleri için yaptığı basın toplantısında ılımlı bir dil kullandı. Rahatlayan Amerikalılar onun

hoĢgörüsünü övdü.15 Amerikan silahları yanında yiyecek de akmaya devam etti.

Jefferson Caffery‟nin rahatladığı, de Gaulle‟ün basın toplantısını anlatan telgrafının Savunma Bakanlığına giden kopyasından da anlaĢılıyordu.

Caffery bildiriyor: “Basın toplantısında bu konu sorulduğunda, de Gaulle

oldukça ölçülü bir cevap verdi. Sorunun karmaĢık olduğunu ve Ģimdiye kadar yalnızca Fransız yönetiminin hatasından kaynaklanmıĢ gibi

sunulduğunu görmüĢtü. Bunu reddederek, „Müttefik Ordularının yüz yüze geldiği zor Ģartların sonucunda, Fransa‟ya devredilen çok sayıda tutsak çok

yetersiz koĢullarla karĢılaĢmıĢtır…. Her iki tarafın gösterdiği iyi niyetle, bu konunun insancıl ve gerçekçi bir uzlaĢmayla sonlanacağını umuyorum‟ diye

noktayı koydu.” Caffery, “Güvenilir kaynaklardan Fransız iddialarında doğruluk payı

olduğunu öğrenmiĢtim. Fransız iĢgal bölgesinde bizim Fransızlara devrettiğimiz birçok Alman savaĢ esirinin çok kötü fizik Ģartlarda

olduklarını söylemiĢlerdi. Bir çözüm arayan Fransız ve Amerikan yetkililerince gösterilen anlayıĢ ve iyi niyete inanıyorum; fakat karĢılıklı

73

Page 87: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

suçlamalar bir kampanya halini alırsa, bunun sonuca faydası olmayacağı

açıktır. Fransız basınının, bu sorunun üstüne gitmek için her yolu deneme tehlikesi her zaman vardır. Askerî yetkililerin bunu akıllarında tutması ve

Fransızları suçlamaya çalıĢmaması, aksine karĢılıklı anlayıĢ ve iyi niyetle

zor ve karıĢık sorunların çözüleceğini görmeleri gerekir.”16 diyordu. Caffery‟nin telgrafı cesetleri kireçliyor. Tutsaklara yardım eden tek Ģeyin

karĢılıklı bir yığın suçlama olduğu açıktı. Caffery, her ne kadar tutsakları “Cenevre SözleĢmesinin metnine ve ruhuna” uygun tatminkâr bir çözüme

götürmeyi düĢündüğünü iddia ediyorsa da, sadece “yüksek düzeydekiler”in prestijini tartıĢıyor. Prestiji korumak her Ģeydir, tutsaklar hiçbir Ģey.

Amerikalılar sadece Vietnam‟a silah ikmaline razıydılar, kampları kınamaya asla. USFET bu sefer baĢka bir halkla iliĢkiler vuruĢu becerdi.

Ordu ivedi bir soruĢturmayla, gereken kireç kovalarını buldu. Sonra “soruĢturma” Eisenhower‟ın imzasıyla, suçlamayı azaltırken,

Fransızlara yönlendiren sert bir açıklama Ģeklinde sunuldu. Açıklama Ģöyleydi: “Intercross [International Red Cross] Uluslararası Kızılhaç‟ın,

uzun süren yetersiz beslenme nedeniyle aĢırı bitkin halde Fransız kamplarına devredilen büyük sayıda tutsak bulunduğuyla ilgili iddialar

hakkında yaygın araĢtırmalar yapıldı. Devir iĢlemine katılan Amerikan ve

Alman görevlilerden birçok kanıt toplandı. Sonuçta, devredilenlerde görülen aĢırı zayıflığın, - bunların arasında yaklaĢık 2.000 ümitsiz vaka da

vardır – Amerikan kaynaklarından devredildikten sonra, Fransız sorumluluğundayken oluĢan beslenme ve diğer bakım eksiklikleri

nedeniyle oluĢtuğu kesin sonucuna varıldı. SavaĢ tazminatı iĢgücü olarak Fransa‟ya devredilen bütün esirlere Ģahsî giyim eĢyası, iki battaniye veya

bir battaniye ile bir palto, iki haftalık tayın, iki haftalık ilaç verilmiĢti. Devir ve kabul iĢlemleriyle görevli Amerikan ve Fransız subaylarının gözünden

kaçmıĢ önemsiz sayıda esir dıĢında, hepsi fizik durum olarak iĢ görmeye uygundu.”17

Devir iĢlemlerine katılmıĢ veya bu ve bunun gibi “soruĢturmalar”da bulunmuĢ subayların tanıklığı, Eisenhower‟ın açıklamalarının, yalanlananlar

dıĢında, hiçbirinin doğru olmadığını gösteriyor. Daha önce, 1945 baharında bir soruĢturma kuruluna katılan Tğm.Fisher, herĢeyin nasıl örtbas

edildiğini görünce dehĢete kapılmıĢtı.18 Daha sonra Alb.Lauben, Vosges

bölgesindeki Amerikan ve Fransız kamplarının çok kötü durumda olduğunu söyledi; “Vosges tam bir büyük ölüm kampı gibiydi”19 dedi. Eisenhower‟ın

kurmay baĢkanı ve Jefferson Caffery20 birkaç gün içinde Kızılhaç‟ın bazı iddialarının doğru olduğunu gizlice itiraf ettiler. Bütün bunlar, ne orduyu

inatla inkârdan vazgeçirdi, ne de bu öyküyü bilen herhangi bir gazeteciyi, daha ileri araĢtırma yapmak için harekete geçirdi.

Pradervand‟ın Smith‟den güvence aldığını düĢündüğü eylemler hiçbir zaman gerçekleĢmedi veya kalıcı bir etkisi olamadan iptal edildi. Devirler,

Fransızlar soğuk hava nedeniyle askıya alınmasını kendileri istedikleri halde, durdurulmadı.21 Würzburg‟dan 19 Ekimde Amerikalılar 15.000 esiri

bir Fransız kampına gönderdi.22 Fransız kampındaki Ģartlar o zaman da eskisi gibiydi. Marshall‟a giden Eisenhower imzalı mesaj devirlerin

74

Page 88: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

1 Kasımda yeniden baĢlamasını öneriyordu. Bu sırada Pradervand‟ın

Smith‟e insancıl anlayıĢı nedeniyle teĢekkürlerini bildiren mektubu Frankfurt yolunda postadaydı. Marshall USFET mesajını bir gün sonra

onayladı.23 En az 20.000 Alman esir daha, 29 Kasımda Fransız kömür

madenlerine yollanma emri aldı.24 Yılın sonunda Fransız kamplarındaki iğrençlik ve açlığa rağmen, bir 100.000‟lik grup da yola koyulmuĢtu.25

Devirler durmaksızın devam ederken, 1946 yılı yarılandığında, Fransız kamplarında insanlar açlıktan ve hastalıktan ölmeye devam ediyordu.

Fransa‟daki ICRC temsilcisi, Ekim 1946‟da Savunma Bakanlığına, Fransız kamplarındaki durumun ağırlığına dikkat çekerek, “son altı ayda Ģartlarda

hiçbir iyileĢme olmadığı” için uyardı. Bildiri, Savunma Bakanlığına “ağır bir uyarı”ydı; “azaltılmıĢ tayın ve yetersiz giysi… yüzünden esirlerin çoğunun,

kıĢın kötü Ģartlarına dayanabilmesi beklenemez” diyordu.26 Amerikalılara geri gönderilmesi beklenen hasta saysı, Pradervand‟ın ilk

belirttiği, yüksek sesle dillendirilen 200.000‟den, sessizce kabul edilen 100.000‟e, oradan da hiç duyurulmayan 52.000‟e düĢmüĢtü.27

Pradervand esirlerin ABD kamplarına dönmesinin fayda sağlayacağını ummuĢtu; fakat orada karĢılaĢtıkları Ģartlar Eylüldeki kadar kötüydü,

1946‟da da aynı olacaktı. Böylece haftalık yüzde 2,6‟lık bir ölüm oranına

ulaĢtılar, yani durum en kötü Fransız kamplarındaki kadar berbattı.28 Smith‟in vaat ettiği genel yardım; sabun, bit ilacı ve azıcık yiyecek olup

çıkmıĢtı. Smith, yaklaĢık 606.000 kiĢiye, 13 gün için, günde 140g tayın sağlayacağını belirtmiĢti,29 fakat erzakı çıkartacak olan General Lee, 10

Kasımda, sadece 100.000 tutsağın ek tayın alabileceğini söyledi. ġimdiye kadar esir tayınları için emirlerin verilme yönteminde çok dikkatliydi; gene

kaĢla gözle verilen emirlerle henüz baĢlayan özel beslenmeyi, “yazılı emir” olmadıkça sürdüremezdi.30 Alb.Lauben 1987‟de Ģöyle toparlıyordu:

“Esirlerin durumundan dehĢete düĢmüĢtüm, fakat ek gıda getirildiğini hiç hatırlamıyorum.”31 Ne olursa olsun, ABD kamplarına dönen tutsakların

hiçbiri için “ek gıda” devam etmedi. Kimse bundan Pradervand‟a söz etmedi, zira sunulan gıda hayatlarını birkaç hafta için uzatacaktı. Sonra

açlık gene devam edecekti.32 Ek gıda haberleri gıdadan ziyade balondu. ABD Ordusunun Kızılhaç ve Pradervand‟a karĢı alaycı tutumu gün gibi

ortadaydı; zira Avrupa‟daki ordu depolarında, ICRC‟den Mayıs ayında

alınan 13.500.000 yüksek proteinli Kızılhaç paketi hâlâ duruyordu ve hiç dağıtılmamıĢtı. 17 Kasımda Ordu hâlâ bunları ne yapacağını

düĢünüyordu.33 Her paket ortalama 12.000 kalori içeriyordu. ġimdi ölmüĢ bulunan 700.000 kadar Alman‟ı, ek 1.000 kaloriyle sekiz ay hayatta

tutacak kadar yeterli gıda vardı. Olasılıkla yalnızca ICRC paketleri bu insanları 1946 baharına kadar yaĢatacaktı.

Mayıs ayında sansüre karĢı esip gürleyen New York Times, çok değerli özgürlüğünü, Ģimdi kendi araĢtırması için kullanmıyordu. Times 11 Ekimde

baĢladığı dört öyküyü çıkarırken, sorunu özetledi.34 Gazetenin yıldız yazarlarından Drew Middleton bu büyük bulgunun yorumunu, Figaro‟nun

öyküsünü uysalca özetleyerek yaptı. Times‟den hiç kimse gidip, haberlerin esas kaynağı Pradervand‟la görüĢme zahmetine girmedi. 13, 14 ve 20

75

Page 89: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Ekimde Frankfurt ve Paris‟ten gelen öyküler Caffery ve Bedell Smith

sayesinde oluĢan efsaneyi körükledi. Frankfurt‟tan gelen Ekim öykülerinde, USFET subaylarının Times‟e anlattıkları kabullenilmiĢ ve basılmıĢtı. BaĢka

hiçbir kaynak belirtilmedi. Bu örtbas etme, “Bütün savaĢ alanında

Fransızların devralmasından sonra dört ile altı hafta arasında kamplarda kalan Amerikalı subaylar, astsubaylar ve erlerle yapılan yüzlerce söyleĢi”

baĢlığını taĢıyordu. Drew Middleton‟a göre, alıĢılmıĢ “güvenilir kaynak” bu söyleĢilerin Alman subay ve erleriyle yapılanlarla desteklendiğini

söylemiĢti. Middleton, bu Alman subay ve erlerinden milyonlarcasının Frankfurt‟taki masasından 60 Km uzaklıkta, kolay eriĢeceği 50 ABD

kampında olduğunu bilmesi gerekiyordu; yaklaĢık bir milyon kadarı da Almanya‟da evlerindeydi; fakat hiçbir yerde de, kendi yapabileceği

araĢtırma için neden ordunun sözünü doğru kabul ettiğini açıklamıyordu.35 Middleton, Fransızların tutsaklardan tayın çaldıklarını, Amerikalıların,

Fransızların kötü davrandığı 90.000 esiri geri alıp ek gıda ile besleyerek yeniden hayata kavuĢturmayı kabul ettiklerini söylüyor. Times, yalnız

ABD‟nin Cenevre SözleĢmesine uyduğunu değil, aynı zamanda esirler için Uluslararası Kızılhaç Komitesine “büyük miktarda ordu tayını”

devrettiklerini bildiriyor, “çünkü General Eisenhower ve kıdemli kurmay

subayları, ABD ordusunun esir aldığı tutsakların sağlığını gözetme yükümlülüğü olduğuna inanıyorlar”. Times, Fransız kamplarındaki bir deri

bir kemik kalmıĢ insan sıraları fotoğraflarını Dachau‟dakilerle kıyaslayan “bir kaynak” bulmuĢtu. Pradervand‟ınkilere benzeyen fotoğrafların

yanısıra, Yzb.Julien‟in Amerikan kampının Dachau ve Buchenwald‟a benzediğine iliĢkin gözlemi Times‟de ĢaĢırtıcı bir Ģekilde ortaya çıkıyordu,

suçlama Fransızlara yönelmiĢti. Yalnız Ģimdi “bir kaynak”a dayandırılıyordu. Times, “Bu fotoğrafların incelenmesinin USFET‟deki bakıĢ

açısını keskinleĢtirdiğini” bilmekle beraber bir açıklama getirmiyordu. ġimdi subaylar, Fransız kamplarındaki bir deri bir kemik kalmıĢ insan

sıraları fotoğraflarını görmekle, derinden yaralanmıĢtı. “Birçok yüksek rütbeli subayın, Fransızların esir aldığı tutsaklara davranıĢ Ģeklinin,

ordunun onurunu lekelemiĢ olduğunu hissettiğini söylemek abartı olmaz.” Times‟in adamı, ordu karargâhında onurun lekelendiğini algılamıĢ, fakat

ziyaret ettiğini söylediği kamplarda açlıktan ölmüĢ insanların cesetlerini

görmeden geçmiĢtir. Middleton, USFET subaylarının söylediklerini neden bu kadar uysalca

kabul ediyor? 1988‟de kampları tartıĢırken, Middleton yazara 1945 yazında biri Gotha yakınında diğeri Bad Kreuznach‟da, iki kampı gezdiğini söyledi.

Önce tutsakların iyi beslenmiĢ olduklarını belirtti. Bunun üzerine yazar, ABD kamplarında yarım milyondan fazla esirin öldüğünü saptadığını

söyledi ve basılmadan önce okuyabilmesi için elle yazdığı metni verdi; böylece Middleton kendini savunabilecekti. “Benim için meraklanma” dedi

Middleton. Yazarın “o zaman meydana gelen bazı kötü olayları yazarın ortaya çıkarabilmesine” ĢaĢmadığını söyledi. Sonra da, kampları bizzat

gezmediğini, sadece “arabayla yanından geçirdiklerini” ekledi.36 Pradervand‟ın açıklamalarının kimse tarafından tartıĢılmaması kayda

76

Page 90: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

değer. Bundan aylarca sonra, büyükelçiliklerden anavatana veya ordular

arasındaki telgraflardaki rakamlar tamamen doğru olarak alıntılanmıĢtır. Sorulacak tek soru, sanık kimdir sorusudur? BaĢka hiç kimse sorumluyu

bulmak için bir araĢtırma yapmamıĢtır, ne Fransız ordusu, ne Kızılhaç, ne

bir gazeteci, tabii ne de bir Alman. Pradervand, tarihte bir saman alevi gibi parlamıĢ ve sonra kaybolmuĢtur.

Pradervand‟ın açıklamalarından sonra, bir gazeteci için, Fransa veya Almanya‟da, bir kamp yakınındaki bir köyü ziyaret etmek ve köylülerle

konuĢmak çok kolay olurdu; fakat hiç kimse, Pradervand‟a itiraz etmek veya bulgularını doğrulamak üzere böyle bir ziyareti kaleme almadı.

USFET‟teki bu “güvenilir kaynak” tan, binlerce insanın ölümüne yol açan, Smith‟in vaatlerine karĢı bu sansasyonel ihanet hakkında, Le Monde veya

Times‟de hiçbir Ģey yer almadı. 30 Ağustosa kadar iki milyondan fazla insan tahliye edildiği halde, görünüĢe göre Ren nehrinin batısında tek bir

söyleĢi gazetelere haber olmadı. Hiç kimse bir kamp komutanıyla veya nöbetçiyle, binlerce din adamından biriyle, profesörlerle, bakanlarla,

öğretmenlerle, doktorlarla, kamplardan Ģimdi kurtulmuĢ olan kadın ve çocuklarla röportaj yapmadı. Hiç kimse mairies veya Rathäuser

belediyelerde kanuna göre kaydedilmesi gereken ölüm belgelerini sormayı

düĢünmedi. ĠĢlerin baĢladığı 1945 yılından bu yana 43 yıl hiçbir Ģey değiĢmedi. Pradervand döneminde Frankfurt‟tan pek de uzakta

yaĢamayan Charles von Luttichau da sorgulanmayan milyonların içindeydi. Yıllar sonra Luttichau ABD uyruğu olup, ABD ordusu için tarih yazarken

bile, yaĢadıklarını Amerikalılara tekrar tekrar anlatırken, kimse onun öyküsüne inanmadı. O anda sıcağı sıcağına yaratılmıĢ olan durum zamanla

soğudu, katılaĢtı ve tarih oldu. Almanya‟da 200‟den fazla ABD kampı vardı. Almanya‟daki Fransız

bölgesi ile Fransa‟dakilerin toplamı ise, 1.600‟den fazla Fransız kampına ulaĢıyordu. Kampların felâket alanları olduğu, her iki ordu tarafından geniĢ

ölçüde biliniyordu. Bu durum, Le Figaro ve Pradervand tarafından yaratılan üç haftalık heyecan dıĢında, hiç dıĢarıya yansıtılmamıĢtı. Onlar korkunç

vahĢeti embriyo halindeyken ortaya çıkardılar. Zarını soymak, hayatlarının öyküsünü yazmalarını sağlayacaktı, fakat yapmadılar. Neden esas öyküyü

güvenilir kaynağıyla beraber sürdürmede bu kadar isteksizlik vardı?

Gazeteciler, Hitler‟in Almanları gibi “bilmiyorduk” demeyi istemiyorlar idiyse, yalnız iki neden olabilir: Umursamıyorlardı veya onaylıyorlardı.

77

Page 91: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

9

Seranın Ġçinde

“Fransız cezaevi sistemi, içinde gizlenecek

hiçbir şey olmayan, cam bir sera gibidir.”

- TÜMGENERAL BUISSON

Fransız kamplarını denetleyen Uluslararası Kızılhaç Komitesi, 1945 ve 1946‟da defalarca, koĢulların “yetersiz,” “rahatsız edici,” “korkutucu,”

çok nadir olarak da tatmin edici olarak bildirdi. Kızılhaç, La Chauvinerie ve Montreuil-Bellay‟deki iki kampı kötü bellemiĢti. Bu kamplarda Eylül

1945‟de, önce Amerikalılar tarafından hapsedilmiĢ binlerce kadın ve çocuk

vardı. ICRC bu yaĢlı erkek, kadın ve çocukların tifüsten öldüklerini ve pek yakında hastalığın civardaki Fransız sivillere de yayılacağını bildirdi.1

1946 Ekiminin sonunda, Uluslararası Kızılhaç Komitesi “Ģu andaki durumun korkutucudan da öte olduğunu” bildirdi. “Alman savaĢ esirlerinin

yarıdan fazlasının giysileri yetersiz ve ağır hastalık tehlikesi vardır; kıĢın kötü koĢullarına dayanma olanağı yoktur. Bu koĢullarda kıĢ boyunca

yüksek sayıda ölüm beklenmelidir.”2 diye ekledi. Aynı Ģekilde bir bildiri 1947‟de, aynı dehĢetli uyarıyla tekrarlanmıĢtı.3 Kızılhaç veya ABD Ordusu

gibi dıĢ kaynaklardan gelen iddialara cevap vermek için, Fransız yüksek makamlarınca sorulduğunda, genellikle herhangi bir yeterli Ģartlar raporu,

Fransız subaylarından geliyordu. Bütün bunlara karĢın, ABD Ordusu 1946 baĢında, en az 101.000 tutsağı daha teslim etti. Ġngilizler de Ocak 1946‟da

bir 30.000 daha gönderdi.4 Amerikalıların bu adamları felâkete gönderdikleri açıktı. Fransızların, Ģartları düzeltmek için evvelce verdikleri

sözleri yerine getirmedeki baĢarısızlıkları biliniyordu. “Fransız

makamlarının süregelen hareketsizliği nedeniyle, tekrar tekrar dikkatleri çekilmiĢ ve Savunma Bakanlığının eksiklikleri gidermesi için, ordunun

aracılık yapması önerilmiĢtir.” Ayrıca yeni devredilenlerin hepsinin en kısa zamanda ülkelerine gönderilmesi istenmiĢtir.5 Bu satırları yazan General

John T.Lewis, kendi açık yanını kapatmak için bu öneriyi yapmıĢ olmalıdır;

78

Page 92: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

çünkü Fransızların, Cenevre SözleĢmesine uymadıklarının Amerikalılarca

dile getirilmesine hiç hoĢgörüsü yoktur. Sık sık, evlerine değil çalıĢmaya gönderileceklerini söyledikleri esirlere, Ģimdi ülkelerine gideceklerini

söyleyemezlerdi. Lewis belli ki ABD Ordusunun görüntüsünü düzeltmek

istiyordu: Daha önce baĢarısız olan önerileri tekrarlayıp duruyordu. Amerika‟nın gelecekte Vietnam SavaĢına karıĢmasının ilk zayıf ipucu bu

kamplarda meydana çıkar. Fransızlar, kasıtlı olarak esirlerden bazılarını aç bırakarak, Fransız Yabancı Lejyonunda “gönüllü” olarak görev yapmaya

zorladılar. Vietnam‟da savaĢan Lejyonerlerin çoğu 1945 ve 1946 yıllarında Amerikalılar tarafından Fransızlara devredilen Almanlardı.6

Bütün 1945 yılı boyunca ve 1946‟nın büyük bölümünde Pradervand, sürekli değiĢen Amerikan bürokrasi ağında, Fransızların tutsaklarına

yardım etmek için çabaladı. YaklaĢımı temiz kalpliydi. General ve diplomatlara adalet, namus, cömertlik prensiplerini hatırlattı; bunların yol

açtığı yükümlülükleri belirtti ve her zaman esirlerin ivedi gereksinimlerini düĢünerek yardım önerdi. Diplomatlar, prensiplerin yokluğunun açığa

çıkması korkusuyla, yönetmekle yükümlü oldukları durumdan habersiz, yeni zorluklar uydurmak için kıvranıyorlardı.

Yeni DıĢiĢleri Bakanı James F.Byrnes, ABD yönetiminin savaĢ esirleri

politikasının “Cenevre SözleĢmesi ruhuna tamamen uygun olduğunu ve devirlerin ancak karĢı tarafın SözleĢme koĢullarına tamamen uyduğuna

yönelik yeterli kanıt olunca yapılacağını” söyledi.7 Pradervand‟ın yönlendirmesiyle, Uluslararası Komite BaĢkanı Max Huber, Ocak ayında

Byrnes‟e bir mektup yazarak “memnuniyetini bildirdi”. Pradervand zekice bir plan tasarladı. Bunu bir mektupla DıĢiĢleri

Bakanlığı Özel Projeler Biriminde Eldred D.Kuppinger‟e iletti.8 Her zamanki gibi Amerikalılara “hiç kuĢkusuz‟un faydası” diyebileceğimiz bir

giriĢle baĢlayan bir mektup gönderdi: “Hiç kuĢkusuz biliyorsunuzdur, Ģimdi Fransız sorumluluğunda olan Alman savaĢ esirlerinin durumu çok kritik

hale gelmiĢtir.” Uluslararası Kızılhaç Komitesi, Pradervand kanalıyla tutsaklara yardıma çalıĢmaktadır; bu kısmen, esirlerin yiyecek satın

alınması için kendisine verdikleri parayla olmaktadır. Bu büyük olasılıkla, dünya tarihinde en zor kazanılan paradır. Bir tutsağın dediğine göre, bir

tüp diĢ macunu satın alabilmek için altı ay para biriktirmiĢtir.

Pradervand‟ın sorunu paranın kısıtlanmasıydı. Kuppinger buna bir çözüm bulabilir miydi? Pradervand bir yol önerdi; bu sefer verileni baĢka

bir baĢvuru için dayanak yapmayacağına da söz verdi. Kuppinger bu öneriyi Byrnes‟e yönlendirdi; o da yeni Savunma Bakanı Robert

Patterson‟a yazarken öneride bulundu: “ġu anda Paris‟teki Amerikan yetkililerinin, daha önce devirleri yapılmıĢ savaĢ esirlerinin, eğer

gerekiyorsa Ģartlarının düzeltilmesi için, Fransız askerî yetkilileriyle görüĢmesi uygun olur…” vb.

Tutsaklar öldükçe, daha baĢka tartıĢmalar da sürüp gitti. 13 Haziran 1946‟da, Kuppinger Ģahane bir dönüĢle, “Amerikan yetkilileri Komitenin

istediği malzemeleri Fransız frankı karĢılığı teslim edemezler.” diyerek Pradervand‟ı reddetti. Sonra da, bunula birlikte diyerek, inanıyoruz ki,

79

Page 93: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Avrupa’da savaşın sona ermesinden üç gün sonra, savaş esirleri ABD bölgesi

içinde kalan Dallien’de, korunmak için toprak çukurlar kazıyorlar. (ABD Ordu Fotoğrafı)

80

Page 94: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Ren nehri üzerinde Sinzig’teki kamplarda, 12 Mayısta ABD Askerî Doktorlarının saptadığı ölüm oranı yıllık yüzde 30’du (ABD Ordu Fotoğrafı)

81

Page 95: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Ren nehri kıyısındaki kamplarda su kıtlığı nedeniyle oluşan kuyruklar

bazen bütün gece sürüyordu. (Rheinberg Şehir Arşivleri)

Yağmurdan sonra ölüm oranları, barınma yokluğu nedeniyle, çok artıyordu. Ren nehri

boyunca 1945 baharı çok nemli ve soğuk geçmişti.

82

Page 96: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

ABD Ordusu hemen hiç yemek pişirme imkânı sağlamamıştı; esirler bir şeyler

uydurmuştu. (Rheinberg Şehir Arşivleri)

Esirin resim yazısında “Köyüm Rheinberg” okunuyor. (Rheinberg Şehir Arşivleri)

83

Page 97: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Arka plandaki çadır “hastane” olabilir. (Rheinberg ġehir ArĢivleri)

Rheinberg’deki çevre tel örgüsü 9 Km uzunluğundaydı. (Rheinberg ġehir ArĢivleri)

84

Page 98: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Bitkin düşmüş esirler, toprak çukurlar arasındaki dar ve kaygan

çamurlu patikalardan sıklıkla düşüyorlardı. (Rheinberg Şehir Arşivleri)

Birçok esir toprak çukurlarında yatarken öldü. (Rheinberg Şehir Arşivleri)

85

Page 99: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Işıldaklar gece tellere tırmanan genç bir tutsağı yakaladılar. Vurdular onu. Diğer esirler

“katil, katil” diye bağırdılar; sonunda kamp komutanı tayınlarını üç gün için tümden

kaldırdı; bu da daha fazla ölüme yol açtı.

86

Page 100: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Engellenen mektup: Rheinberg’deki Amerikan kampında, bir esir taşa sardığı bir notu

çevre tel örgüden dışarı attı. Notta okuyana tuz ve pişmiş patates getirmesi rica

ediliyordu; çünkü “Korkunç derecede açız.” Kahverengi ambalaj kâğıdına yazılmış,

Jacob Lohr’un imzaladığı not, Rheinberg’de şehir arşivlerinde saklanıyor. Lohr’un sağ kalıp

kalmadığı bilinmiyor.

87

Page 101: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

“Komitenin istekleri bu bağlamda, maddenin 9. Bölümünde özde birleĢti”;

bu Ģık, esirlere – sivil karaborsayla rekabet halinde – daha önce izin verilen yiyecekleri satın almaya izin verebilir veya vermeyebilir.

Kamplara az miktarda gelen Fransız veya Amerikan yiyeceği, tutsaklara

ulaĢana kadar, hırsızlık nedeniyle eriyordu. Sonra karaborsada ortaya çıkıyordu.9 Bordeaux‟nun güneydoğusunda Bascons Belediye BaĢkanı

Raoul Laporterie, tuhafiye mağazaları zincirinde iki Alman savaĢ esirine iĢ vermiĢti. Laporterie, Bordeaux‟nun güneydoğusunda, birçok kampın

bulunduğu Landes bölgesindeki durum hakkında, General de Gaulle‟e sert bir mektup yazdı. Gelmekte olan misillemeye aldırmadan, Laporterie

Ģunları söylüyordu: “Fransız ordusu köylüyü ĢaĢkına çeviriyor ve hayal kırıklığına uğratıyor. Köylü kendi üstlerine yıkılan isteklerin Ģehirlerdeki acı

durumu gidermediğini görüyor. Bunun açıklaması, askerî yönetimin ihtiyaçları diye yapılan isteklerin gerekenden çok fazla abartıldığıdır; bütün

bunlardan çıkan sonuç, ordu ihtiyaç fazlasının karaborsaya gitmesidir.”

Mayıs 1946‟da, DıĢiĢleri Bakanlığı hâlâ ABD ve Fransız kamplarındaki tutsaklara posta hizmetini baĢlatmakta ihtiyatlı idi. DıĢiĢleri Bakanlığı

Genel Sekreteri Dean Acheson, Ticaret Bakanı Henry A. Wallace‟e,

“Yiyecek ve giysi paketi gönderebilmek için bir yol bulunması hakkında ABD halkında yoğun istek vardır.”10 diye yazdı. Nasıl olmuĢtu da

Washigton‟da masasının baĢından kalkmayan saygıdeğer Acheson, bu “ABD halkında yoğun isteği” fark etmiĢti. ġimdiye kadar bilinmeyen bu

isteği, ilk keĢfeden ve belki de tetikleyen Pradervand‟dan öğrenmiĢti. Daha sonra Acheson, DıĢiĢleri Bakanı Byrnes‟e, Fransızların Amerikalıları ikna

etmek için iĢbirliğinden memnun olacaklarını söyleyebildi.11 MareĢal Juin‟in Pradervand‟a yazdığı, bu öneriye soğuk bakılmadığını bildiren

mektubun bir kopyasını da ekledi. ĠĢte böylece, savaĢın bitmesinden bir yıl sonra, nihayet tutsaklar posta almaya baĢladılar. Bir Quaker gözlemcisi:

“Aylardır bir haber alamayan bu insanların sevinci görülmeye değerdi” diyecekti.12

Fransızlar kendi aç‟larından çok az faydalanabildiler. Fransa‟da Ocak 1946‟da, yarım milyondan biraz fazla insan, ordular veya sivil ekonomi için

sözde çalıĢır durumdaydı. Bunların çoğu yarı aç, kötü giyimli, bitkin olarak,

normal verimle çalıĢmaktan uzaktı. Diğer 124.000 ise çalıĢamayacak kadar hastaydı.13 1945 yazında Bordeaux yakınında Buglose‟da, ölmek üzere

olan 600 adam, donup kalan köy sakinlerinin gözü önünde, trenden düĢmüĢtü; bunlardan 87‟si o kadar kötü durumdaydı ki, kampa kadar iki

kilometre yürüyüĢ onları öldürdü. Kampta geri kalanlar lime lime olmuĢ çaputlarının içinde, kırık ve kirli pencerelerinden nemli çam ormanlarına

bakıyorlardı. Belki de daha önce Rennes‟de, Fransız muhafızlarının anlattığı güzel hikâyeyi düĢünüyorlardı: “Güneye üzüm toplamaya gidiyorsunuz.”

Kendilerini güneĢli bağlarda, olgun üzümleri ağızlarına doldururken hayal etmek kolaydı. Üzümler olgunlaĢtı, fakat onlar için kimse gelmiyordu; o

zaman burada kalmanın tek nedeninin ölmek olduğunu fark ettiler. Birçoğu öldü. Labouheyre yakınındaki bir çalıĢma kampında, insanların

88

Page 102: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

yüzde 25‟i Ocak ayında açlık, dizanteri veya baĢka hastalıklardan öldü.14

Dizanteri o kadar kötüydü ki, Fransızlardan da ölenler oldu. Labouheyre‟deki iĢ orman iĢiydi, fakat ancak iri kıyım oduncuların

yapabileceği geleneksel ağaç kesme ve devirme iĢleviydi. Muhafızların

birçoğu, ormana çalıĢmaya götürdükleri tutsakların durumundan utanıyordu.15 Esirlerin büyük kısmının hemen hiç iĢ tecrübesi yoktu, onun

için risk altındaydılar. Açlık, kötü ayakkabılarla veya yalınayak, iĢ bilmezlik nedeniyle çok sık yaralanıyorlardı. Bir kere yaralanan da çabucak

ölüyordu. Bu çalıĢma ekiplerinde birçok insan öldü. Çevre köylerden ve çiftliklerden toparlanmıĢ iyi kalpli bu muhafızlar,

birçoğu yakın zamanda kendileri de Almanya‟da esir oldukları halde, intikam almayı düĢünmediler. Onlara iĢkence yapmadılar, kötü davranıĢta

bulunmadılar; mümkün olduğu kadar onları yalnız bıraktılar. Bazısı aç Almanları beslemek için kendi evinden yiyecek getirdi. Ġki Alman, eğer

yakın çiftlikte yaĢayan muhafız bize her gün bir litre süt getirmeseydi, açlıktan ölürdük dedi.16

Heinz T. Kreuznach‟ı Mayıs ayında terk etti. Hasta ve açlıktan ölen

arkadaĢlarıyla dolu tren yükünün, Amerikalıların Fransızlara garip bir

hediyesi diye düĢünüyordu. Hâlâ üstünde hastanede ele geçtiğinde giydiği Ģort vardı. Yalınayaktı. Güler yüzlüydü. 18 yaĢındaydı.

Hastaneden, yeni ameliyat olmuĢ olanlarla birlikte çıkarıldık. Hepimizi

birden yüklediler. Ren nehrini, geçici Roosevelt Anı Köprüsüyle geçtik. Açık vagonlarda doğrudan aĢağı suya baktığımızı hatırlıyorum. Köprü

pek sağlam görünmediğinden korkunçtu. Günlerden 8 Mayıstı. Etrafta zaferlerini kutlayan bir sürü Amerikalı havacı vardı.

Sadece doğum yılımı gösteren bir kimlik belgem vardı, 1927. Benim 16 yaĢında olduğumu görürlerse belki salarlar diye düĢündüm, onun için

7‟yi 9 yaptım. Hiçbir Ģey değiĢmedi. Bu onları durdurmadı, beni de Fransa‟ya götürdüler. Fransa‟da esirlere iyi bakılan Amerikan kampları

olduğunu duyduk. Reims‟de trafiği Almanların kontrol ettiğini duyduk, hatta Fransız Ģoförleri azarlamıĢlardı, bu da Fransızları çok kızdırmıĢtı.

Daha sonra Rennes‟e gittik; iki ay sonra da Fransızlara teslim edildik.

Bizimle beraber trene yiyecek de verdiler. Etiketlerde 1‟de 10 yazıyordu. Biz de 10 kiĢiye 1 gün yetecek gıda diye düĢündük; fakat biz

30 kiĢiydik, yolumuz bir gün sürecek diye hesap ettik; fakat üç günden fazla, hiç dıĢarı çıkmadan, üstümüzden kilitli yol gittik. Vagondaki

çatlaklardan nerede olduğumuzu çıkartmaya çalıĢıyorduk. Birisi bir an Eiffel kulesini gördüğünü söyledi, fakat Paris‟i göremedi. Üç gün sonra

da Rennes‟e vardık. Kampta 100.000‟den fazla tutsak vardı, Ģehrin nüfusu da o kadardı. Barakalarda haftalardır ilk defa gördüğümüz

yataklar vardı, üç katlı ahĢap ranzalar, ne bir hasır, ne bir örtü. Tahtaların üstünde yattık. Yakalandığımızdan bu yana ilk defa

üstümüzde bir çatı oluyordu. Kreuznach‟da toprak üstünde üç hafta geçirmiĢtik, bir ateĢ yakmaya veya çukur kazmaya izin yoktu, gün boyu

89

Page 103: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

bütün iĢimiz birazcık su için sıra beklemekti. Suyu köylüler getirip

varillere koyardı. Daha varillere girmeden suyun hepsi bitiyordu, çünkü insanlar, borularda delik açıp daha önce almak istiyorlardı. Yokluk olan

her yerde bu böyle.

Ciddî bir tayın eksikliği vardı. Bezelye verildiği zaman önce sayıp paylaĢılıyordu; geriye kalan için herkes bekliyordu, adam baĢı altı tane

düĢtüyse, altı buçuk alana kadar bekleniyordu. Rennes‟de yaklaĢık sekiz ay kaldık. Bu aylar boyunca neden Fransa‟ya

getirildiğimizi anladık. Fransa‟nın askere ihtiyacı vardı. Çinhindi‟nde, Cezayir‟de büyük sorunları vardı ve Yabancı Lejyonlarına adam

arıyorlardı. Aramıza Fransızlar için çalıĢan Alman ajanlar sokmuĢlardı ve asker toplamaya çalıĢıyorlardı.

Amerikalılar kampları terk ederken Fransızlara rezil iĢler yaptılar. Fransızlar öcünü bizden alıyorlardı. Amerikalıların yaptığı ilk iĢ, asker

hastanesinde ne varsa almak oldu. Camları kırdılar, ısınma sistemini söktüler. Fransızlar sadece seyrettiler. Onlar da bir sürü çimentoyu alıp

nehre boĢalttılar. Amerikalılar tam aĢağılıktı. Fransızların kendi aldıkları esirler çok daha iyi durumdaydı.

Norveç‟ten gelen baĢka bir grup esir vardı. Ġngilizler tarafından

Almanya üzerinden getirilmiĢlerdi. Evlerine gideceklerini zannettikleri için koca torbalar taĢımıĢlardı, Sonunda Fransa‟ya geldiler. 1946 yılıydı.

Bizim kampa geldiklerinde iyi beslenmiĢ görünüyorlardı. Almanya üzerinden mi geldiniz deyince evet dediler. Ġngilizler, birisi kaçınca

aldırmayıp, öteki tarafa bakmıĢlar. Norveç‟teyken savaĢ bittikten sonra da, silahlıymıĢlar. Belirli bir bölgede, bütün eĢyalarıyla beraber

kalmıĢlar. Yabancı Lejyona katılan askerler, yakında bizim görebileceğimiz

baĢka bir kampa alındı. Birkaç haftada, daha iyi beslendiklerinden daha güçlü duruma geldiler, biz ise her gün biraz daha zayıflıyorduk. Futbol

oynamaya ve Ģarkı söylemeye baĢladıklarını görebiliyorduk ve biz hemen yanı baĢlarındaydık.

Bir üniversite matematik profesörüyle tanıĢtım, bana özel matematik dersi vermeye baĢladı. Barakalardan birinde bir bez parçası buldum,

onun üstüne yazabiliyordum. Yazdığım her Ģeyi anlıyordum, fakat siler

silmez, hafızamdan da silindiğini anladım. Olanları hatırlayamamak, bu bitkinliğin ilk belirtisiydi. Korkunç bir Ģeydi, sildiğim an, Ģimdi yazıp

anladığım bir Ģeyi hatırlayamıyordum. Bunalıma girmedim, bu sadece kötü beslenmeye bağlıydı. Kampta benden daha büyük olan

arkadaĢlarım, Almanya‟ya döndüklerinde anne babama, bunalıma girmediğim için her zaman neĢeli olduğumu ve morallerini yükselttiğimi

yazmıĢlar. Nasıl baĢarabildiğimi bilmiyorum. KıĢın kendimizi kampta bulduğumuz zaman, bir korunma felsefesi geliĢtirmiĢtim. Bizi ABD‟ye

göndereceklerini düĢünüyorduk. Sonra burada uzun süre kalacağımızı anladım. Herkesin kendi savunma yöntemi vardır. Kendi kendime,

tamam dedim; Tutsaklık diye bir film yapacağız, ben bir oyuncuyum; istediğim zaman dıĢarı gidebilirim, fakat böyle yapınca para alamam.

90

Page 104: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Film bitene kadar devam edeceğim. Berlin‟de gençlik filmlerinde biraz

oyunculuk yaptığım için, iĢlerin nasıl yürüdüğünü biraz biliyordum. ĠĢte bu kadar. Bir yığın Fransız Rennes tren yolu yanındaki yolda bize sabit

bakıĢlarla bakardı, bakıĢırdık; sonunda kendi kendime dedim ki, tam bir

hayvanat bahçesi, bir farkla, maymunlar hangi tarafta, onu bilmiyoruz. Sonunda gördüm ki, dikenli çit bizim dıĢarı çıkmamıza engel değil,

Tam aksine dıĢardakilerin içeri girmesine engel. Bunlar bir Ģeylere tutunmak istediğinizde gereken küçük destekler. Daha sonra, iyice bitkin

düĢtüğümüzde, en ufak hareketle bayıldığımızda, kaç saat baygın kalacağımızı hesaplamaya baĢladık. Beslenme yetersizliği öyle bir

seviyeye geldi ki, çabuk yapılan her hangi bir hareket bayılmamıza yol açıyordu. Ġlk defa baĢıma geldiğinde, hiçbir Ģey yapmadan, kesinlikle hiç

bir Ģey yapmadan, güneĢin altında oturuyorduk; Kendi kendime söylediğimi hatırlıyorum, hepimiz toprağın üstünde güneĢte

oturduğumuza göre, tamam, çorba vaktine kadar daha altı saat var, yapacak hiç bir Ģey de olmadığına göre, ne bir kitap veya baĢka bir Ģey,

öyleyse dedim, kolumla küçük hızlı bir hareket yaparsam üç saatliğine kendimden geçerim; ayrı Ģeyi tekrar yaparsam bu da bir üç saat eder,

yani toplam altı saat. Baygın kaldığım altı saat de esirlik sürecimden

sayılmaz. Yemek o kadar sınırlıydı ki, insanlar genelde hep hasta oluyordu,

hastalanınca da sizi hastaneye götürüyorlardı. Hastaneye gidenlerin geri döndüğünü de hiç görmüyordunuz. Rennes‟deki yüz bin tutsaktan

bayağı bir ölen yüzdesi vardı, bu da kayda değer bir sayı yapardı; fakat hiçbir mezarlık göremedim.

Hiç bir zaman Kızılhaç‟ı görmedik, bizi denetlemeye kimse gelmedi; ancak iki yıl sonra bize battaniye getirdiler. Ġlk geldiklerinde 1947 yılıydı.

Binalar arasındaki otları yiyorduk. Fransızlar sadece Fransa‟daki kamplardan sorumlu değillerdi, çünkü Almanya‟da kötü tedaviden sakat

kalmıĢ bir yığın Alman‟ı da bize getirdiler. Yüzbinlerce insanı bir alana toplayıp, onları nasıl besleyeceğinizi hesap etmezseniz, durum çok

ciddidir. Sonunda bir köye çalıĢmaya gönderildik. 20 kiĢiydik, birimiz güya

aĢçı olacaktı, fakat iĢten her dönüĢümüzde aĢçı her Ģeyi yemiĢ oluyordu.

Bir gün, daha baĢtan, sorumlu muhafız bize, tamam dedi, size yiyecek bir Ģeyler ayarlayacağım, fakat Ģimdilik bu odada patatesler var. Odada

koca bir patates yığını vardı ve biz kaç tane alabileceğimizi sorduk; o da, istediğiniz kadar alın dedi. Herbirimiz ikiĢer kilo patates aldık, suda

kaynattık ve sanırım bütün patatesleri bir günde yedik. Muhafız geri geldiğinde hiç patates kalmadığını gördü ve orada en az 150 kilo patates

vardı dedi. 20 kiĢi hepsini eritmiĢti. Tuz yoktu, onun için üstlerine odun külü serptik. Çok yemekten hepimiz koca midelerle hasta olduk.

Rennes‟e geldiğimizde, Almanlar kendi aralarında, gıda kıtlığı çok ciddî olduğu için, 18 yaĢ altındakilere çifte tayın vermeye karar verdiler.

Bizim kamptaki 3.000 kiĢi içinde 150 kadar 15, 16 veya 17 yaĢında olan vardı. Ben namuslu adamım, Fransızlara ve Amerikalılara hep yalan

91

Page 105: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

söyledim, fakat kendi yurttaĢlarıma söyleyemezdim, onun için 18

olduğumu açıkladım. Yemin edebilirim ki, hiç önemi yoktu; iki defa hiçbir Ģey, o da karın doyurmuyordu. Bu gençlere aynı zamanda bütün

öğretmenleri seferber ettik, derslerle oyalamaya çalıĢtık, ama bir çoğu

hiç ilgilenmedi. BaĢlangıçta, ben de birkaç derse gittim, herkes sırayla sunum yapacaktı, fakat çocuklar beni görünce, bu ufaklık ne arıyor

burada dediler. Kendi kendime, burada ölsem bile, asla Yabancı Lejyona gitmem

dedim. SavaĢta sağ kalıp, Berlin‟deki bombardımanı yaĢadıktan sonra ve Amerikalılarla Almanya‟da hemen hemen silahsız dövüĢtükten sonra,

sağ kaldığıma o kadar mutluydum ki, esirliği bile bir ceza gibi görmedim.17

Tutsak numarası 1503477, Werner Steckelings‟in*, ömrünün kalan

bölümünde, Fransa ve Fransızlardan nefret etmek için kuvvetli nedenleri vardı; bu ömür de uzun olacağa benzemiyordu.18 Açlıktan ölmek üzere

toprak çukurunda yattığı Heilbronn‟daki büyük Amerikan kampından Ağustos ayında güney Fransa‟da Rivesaltes‟a geldi. Su kıttı. Bir keresinde,

su tankerini getiren Fransız Ģoför, kapının dıĢında tankın musluğunu açmıĢ

ve içerdeki susamıĢ insanların çığlıklarına gülerek, suyu çamurların içine akıtmıĢtı. Her gün 80 kiĢilik barakalarda üç veya dört veya beĢ kiĢi

ölüyordu. Bazı günler, 20 cesedin kapıya çekilmesine yardımcı oluyordu. Kasım ayında, Bouches du Rhône‟daki Aubagne‟a nakledildi. Kamyon bir

kasabada durduğunda, Steckelings kaldırımda bir ekmek parçası gördü. TelaĢla, geçen bir Fransız adama iĢaret etti. Adam ekmeği çitaların

arasından uzatırken “Monsieur, je connais la vie Bayım ben hayatı bilirim” dedi.

Aubagne‟daki yeni kampın takma adı “Ölüm Orgu” idi. Barakalar rüzgârda inildiyordu. Steckelings‟in kafası traĢlıydı, “Fransızlar bizden

nefret ettiği için” diyordu, “Saf nefret.” Kafası dazlaktı, 36 kilo geliyordu ve 19 yaĢındaydı. Hâlâ Ģaka yapabiliyordu. Okuma yazması olmayan genç

bir tutsak, annesinden gelen mektubu okuması için Steckelings‟e baĢvurdu. Beraber oturdular ve Steckelings yüksek sesle mektubu

okumaya baĢladı. Diğer genç oğlan uzanıp Steckelings‟in kulaklarını

elleriyle kapattı. Steckelings “Ne oluyor?” diye sordu. Diğeri cevap verdi: “Annemin bana söylediklerini duymaman gerekir.”

Bir düzine kadar tutsakla beraber, kuzeye bir gübre fabrikasına gönderilince hayatı kurtuldu. Orada bir Fransız aileyle tanıĢıp, arkadaĢ

oldular; aile ona giysiler, yiyecek ve dostluğunu verdi. Onu kızlarının düğününe davet ettiler. Orada üç yıl çalıĢtı, sonra serbest bırakıldı.

Sorgues‟daki bu aileyle yaĢadıkları, onun Fransa‟ya karĢı hislerini tam anlamıyla değiĢtirdi. “Bana karĢı çok iyiydiler. Kamptaki Fransızlar bize çok

-------------------------------------------

* Steckelings, yazarla bir söyleĢi yapmadan önce, “Size bazı korkunç Ģeyler yanında bazı

iyi Ģeyler söyleyeceğim. Ġyi ve kötü, hepsini basacağınıza söz vermelisiniz.” demiĢti.

92

Page 106: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

zalimdi ama, bunu bir kenara bırakmıĢtım, çünkü dıĢarıya çıktığımızda birçok Fransız bize çok iyi davranmıĢtı. Bir milletin ne olup ne olmadığını

aile ortamında anlıyorsunuz.” Steckelings o zamandan sonra, bu insanları

birçok defa ziyaret etti, onlara hediyeler götürdü, onlardan hediyeler aldı. Birçok tutsak, kamp kapıları açılıp Fransız köy ve çiftliklerindeki evlere

gitme izni verildiğinde, ölümden hayata geçiĢ yapmıĢtı. Fransız kamplarından sağ kurtulan tutsakların çoğunun, sivil Fransızların, özellikle

çiftçi ve köylülerin cömertliği sayesinde kurtuldukları, gerçeğe uygun bir tahmindir.

Fransızların kendi esir aldıkları veya Ġngiliz ve Amerikalılardan devraldıkları tutsak sayısı, Kasım 1945‟e girerken, yaklaĢık 900.000‟i

bulmuĢtu. Bunlardan 255.953‟ü, birkaç ay tutsaklıktan sonra, Kasım ayına gelindiğinde, artık hesapta yoktu.19 1946 Martında ise, Fransız

istatistiklerinde yeni bir baĢlık belirdi, “Perdus Pour Raisons Divers DeğiĢik Nedenlerle Kayıplar”; listede 167.000 kiĢi vardı. Bu baĢlık hangi sonu

belirtiyordu? Olası birkaç son vardı. Birisi, Kampların Amerikalılarca devri sırasında

yaĢanan karıĢıklık sırasında, sayım yapılmadan serbest bırakılmıĢ olmaları.

Bu çok düĢük bir olasılık, çünkü Fransızlar bu adamları çalıĢtırmayı düĢünüyorlardı, bu nedenle elde tutmayı isteyeceklerdi. Bunun yanında,

serbest bırakılacakların Almanya‟ya gönderilme iĢi için araçların ayarlanması gerekeceğinden, sayılmaları Ģarttı.

Diğer bir son da, eksik kiĢilerin kaçmıĢ olmasıydı. Fransızlar trenlerden, kamyonlardan ve vb‟nden kaçıĢlar bildirmiĢlerdi, fakat tutsakların çoğu

onlara Fransa‟da, çok hasta durumda, belgeleri olmaksızın paçavralar içinde teslim edilmiĢti. Fransızca bilmiyorlardı, paraları yoktu, nerede

olduklarını bilmiyorlardı ve baĢlangıçta yerel halk çok düĢmanca davranıyordu.

ParaĢütçü Alfred Tappen bunlardan biriydi. Ağustos 1944‟de Paris‟in kuzeyinde yakalanmıĢ ve sonra kamptan kaçmıĢtı; fakat daha sonra

hayatını tehlikeye atarak yeniden kampa girdi. Ekim 1944‟de Alençon yakınında bir Amerikan kampındaydı, iyi davranılıyordu ama çok açtılar.

BaĢka bir tutsağın yardımıyla, tel örgünün altından sürünerek, alaca

karanlıkta, bir hendeğe kendini attı. Çite yakın bir bahçeden elma topladı ve karanlıkta gene tel örgüye geldi. ArkadaĢının çadırına bir elma fırlattı.

ArkadaĢı girebilmesi için tel örgüyü kaldırttı. Elmayla dolu paraĢütçü pantolonu Ģimdi çok havaleli olduğu için dikenli tele takıldı. Bir an için

telde her Ģeyin bittiğini sandı, nöbetçi geldiğini duyup bir mermiyle iĢini bitirebilirdi. Sonunda kumaĢ yırtıldı ve salimen içeri kaydı.

Tappen geri gelmiĢti, çünkü “Yardım olmadan kaçmaya çalıĢmada bir yarar görmedim.”20 SavaĢ sırasında veya sonrasında, kaçaklar için tehlike

aynıydı. Büyük sayıda esirin düĢman Fransa‟yı boydan boya geçerek, korunan bir sınırı yardımsız aĢıp gidebilmiĢ olmalarına, olasılıklar

düĢünmek yerine hayırlı yolculuklar dilemek gerekir. Fransız ve Amerikan kamplarından kaçma olasılığı, istatistiksel olarak göz ardı edilebilir.

93

Page 107: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Diğer bir hata ihtimali, yanlıĢ sayılmıĢ olmalarıdır. Juin, Amerikalıların

bildirimlerinde yüzde 30‟u bulan hatalardan bahsediyor; ancak teslim edilenlerin fazla mı eksik mi bildirildiğini belirtmiyor. Bu karıĢıklık

durumunda, hassas hesap yapılamaz. Birçok yanlıĢ birbirini götüreceğine

göre, rakamların yanlıĢlıkla doğru olması bile mümkündür. Devredilenlerin toplam sayısının, Fransız ve Amerikan kaynaklarında kabataslak aynı

olması da, rakamın doğru olduğunu düĢündürüyor. Kamplarda sabit duran bu küçük sayıda insanı saymanın kolaylığı, Fransızların, devir yolculukları

bittikten sonra yaptıkları sayımın doğru olmasını mantıklı kılıyor. Ne olursa olsun, bu rakamlar, Amerikalılarınki de dahil olmak üzere, eldeki en

inanılır sonuçlardır; çünkü hem iki tarafta da en tepeden gelen kaynaklardır, hem de kabaca birbirini doğrulamaktadır. Toplam teslim

alınanların sayısı üzerinde Amerikalılar ve Fransızlara arasında hiç anlaĢmazlık olmamıĢtır. Juin, toplamı irdelemeden hataları belirtmiĢ

olduğundan, bu rakamların en azından genel bir fikir verme açısından güvenilirliği vardır.

En arkada incelenecek son, ölümdür. Thorée les Pins‟de sayı, Pradervand‟ın yaz sonunda bildirdiği 20.000‟den, 10 Kasımda Bölge

Komutanının belirttiği 15.600‟e düĢmüĢtür.21 Kayıp 4.400 kiĢiden hiçbiri

Amerikalılara geri dönmemiĢtir. 1 Kasımdan evvel hiçbirinin diğer kamplara gönderilmediği kesin olmasa da inandırıcıdır, çünkü Amerikalılar

Ekim ayında, hasta olanları geri alacağız demiĢtir; bunlardan da Thorée‟de bir yığın vardır. Fransızlar, bu gereksiz adamları diğer kamplara

göndermek değil, onlardan kurtulmak istemiĢlerdir. Komutan Zalay Pradervand‟a, Ağustos ayında, en az 2.000 kiĢinin çok

hasta olduğunu ve artık onlar için hiç ümit kalmadığını söylemiĢtir. Bir Alman esir tarafından yalnızca kampın bir bölümü için tutulan liste,

Ağustos-Ekim döneminde 400‟den fazla ölüyü isimleriyle doğruluyor.22 Kamp muhafızlarından Thorée‟li Robert Langlais altı ay süreyle mezar

kazıcı olarak çalıĢmıĢ ve Ağustostan Ekime kadar olan sürede, günde ortalama 15 cesedin gömülmesine yardımcı olmuĢtur.23

Pradervand‟a göre, büyük ihtimalle ölecek olan 200.000 kiĢinin, yaklaĢık 52.000‟i 24 Amerikalılara geri gönderilmiĢ; geride Fransız

kamplarında 148.000 esir kalmıĢtır. O kıĢ, Amerikalılar, Kızılhaç ve bazı

Fransız yakınmalarından da bildiğimiz gibi, Fransız kampında hiçbir düzelme olmamıĢtır. Kalan 148.000 kiĢinin, öngörüldüğü gibi ölmüĢ olması

kesin gibi görünmektedir. Basının tehdidiyle tetiklenen, pısırık öç alma ve ikiyüzlü endiĢe arasında

kalan Fransız politikasının kararsızlığı, bir tek Ģahıs üzerinde ĢekillenmiĢti: bir Alman din adamı, BaĢrahip Franz Stock.25 Stock Fransa‟ya savaĢ

sırasında, Fransa‟daki Alman hapishanelerinde tutulan Fransızlara vaaz vermek için gelmiĢti. Kendi yurttaĢlarının Hıristiyanlık dıĢı davranıĢlarından

ĢaĢkına dönen Stock, her DireniĢçi vurulduğunda, ölüm olaylarıyla ilgili gizli notlar tutmuĢtu. Kitabında yüzlerce ölümün ayrıntıları vardı. SavaĢtan

sonra bu kitap, ölülerin aileleri için bilgi kaynağı oldu. Almanlara, esirlerin Ģartlarının düzeltilmesi için yalvardı; kendisi de destek ve dinî rahatlama

94

Page 108: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

sağladı. Müttefikler kazanmaya ve Almanlar, düĢmanla yer değiĢtirip,

kamplara doldurulmaya baĢlayınca, kendisi de yurttaĢlarını izleyerek tutsaklığa yürüdü. ĠĢgal sırasındaki karıĢık durumu nedeniyle, tam bir

Alman gibi kabul edilmedi, fakat Alman savaĢ esirleri arasında küçük bir

papaz okulu açması için yardım aramasına izin verildi. Fransız ordusu, diğer papazlara, esirlere vaaz vermeleri için izin verdi. GörünüĢe bakılırsa,

bu iĢi, esirlerin rahatça ölebilmeleri için ayarlamıĢlardı. Stock kendisini, Fransız veya Alman nefretinin yüzeyselliğiyle kısıtlamak istemiyordu.

Dikenli tele değil, arasındaki boĢluklara bakıyordu. Kısa zamanda binleri bulan genç öğrencileri, bozulan Hıristiyanlığı yeniden kurmak için

Almanya‟ya döndü. Stock, hasta kalbine ve kamplardaki korkunç yaĢam Ģartlarına karĢın,

oralarda üç yıl geçirdi; öğrencilerini eğitti, posta servisinin yeniden çalıĢması, daha iyi yiyecek ve giysi sağlamak, Fransızlara acılı günlerinde

yaptığının aynısını yapmak için uğraĢ verdi. Sonunda, 1948 yılında, Paris Saint-Germain-des-Prés Bulvarında, bir hapishaneye bağlı hastanede,

bitkin, bir deri bir kemik bir halde öldü. Stock ve diğer birçoklarını erken mezara götüren Ģartları yöneten Tümgeneral Buisson bir akbaba gibi

cenaze törenine geldi. Sonraları Papa Jean XXIII olan Piskopos Roncalli,

mezarının baĢında, Stock‟un dayanma gücünden ve iyiliğinden bahsetti; fakat Buisson, bu sözlerin ve Stock‟un ölüm haberinin gazetelerde

yayınlanmasını yasakladı. Stock‟u tanıyan yaĢlı bir kadın, yanı baĢında, yüksek sesle “Scandale, scandale Skandal, skandal” diye bağırıyordu.

Fransızların elindeki Alman esirlerle ilgili istatistiklerin kaynağı, yıllarca,

SavaĢ Esirleri Biriminin Komutanı Tümgeneral Buisson‟un kendi kendisini övdüğü kitapçık olmuĢtu. Bütün kitabının özetini Ģık bir Ģekilde özdeyiĢte

belirtmiĢti: Fransız cezaevi sistemi, içinde gizlenecek hiçbir Ģey olmayan, cam bir sera gibidir.26

Ġçine dikkatlice bir bakalım. Biz Seraya yaklaĢınca, kayboluyor; yerinde Buisson, kendi tanımıyla

dikiliyor: Bunun açık bir sera olduğunu söylüyor (ancak biz ziyaret edemiyoruz), tutsaklarla hevesle söyleĢi yapan gazetecilerin uğultusunu

(kendilerini göremesek de) iĢitiyoruz; coĢkulu tanıklıklarını anlatıyorlar (ne

yazık ki elimizde yok); Kızılhaç‟ın “feci” olarak tanımladığı - rahat Ģartlarını teĢekkürle doğruluyorlar.

Buisson kendi propagandasına yenik düĢme eğiliminde görünüyor; örneğin Mart 1946‟da “savaĢ esiri sayımız doruğa ulaĢmıĢtır, 800.000‟i

geçtik,” dedikten sonra, 39 sayfalık yavan sözün sonunda, bunu belleğinden tamamen siliyor. Sonra da bize, “Ekim 1945‟de Fransızların

elindeki esirler 870.000 kiĢiyle zirve yaptı” diyor. 174 sayfa ilerde, bu sefer baĢka bir Ekim toplamı buluyoruz: 741.239.

Buisson iki grup esir daha ekliyor, biri 380.000 ve diğeri 275.000; toplamını da bize 638.000 olarak veriyor.27 Bu, rahatlıkla alınan toplam

esir sayısını düĢürüyor; böylece korkmaya baĢladığı ölüm sayılarını azaltmıĢ oluyor; yönetimine de sıkıntı vermekten kurtulmuĢ oluyor.

95

Page 109: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Her ihtimale karĢı, sayfa 221‟de bizim için bazı teselli edici ölüm

toplamlarını icat ediyor. 1944‟ten 1948‟e kadar olan beĢ yılda, 24.161 esirin öldüğünü söylüyor. Diyelim ki, yılda 2.000.000‟dan fazla esir hesap

ediyordu (bu, bir milyonun iki yıl için tutulması demektir), bu ölü sayısı

yılda yüzde 1,2 anlamına gelir; bu da esirlerin yiyeceksiz, giysisiz, ilaçsız, vb‟siz yaĢama yeteneği için çok Ģey ifade eder. Ancak Buisson yüzde

1,2‟den memnun değildir: ölümlerin 18.416‟sını savaĢ yaralanmalarına bağlar, böylece yaralanmamıĢ olanları 5.745‟e düĢürür. Bu sayı Buisson

için tatmin edicidir, fakat yaralanmamıĢ esirler için yıllık yüzde 0.28 oranı baĢka hiç kimseye inandırıcı gelmez. Dinlenmedeki ABD ordu personelinin

kıyaslanabilir ölüm oranı 0,38 bulunmuĢtur.28 Böylece Buisson‟a inanan birisi, açlıktan sürünen, paçavralara sarınmıĢ, ilaçsız, evinden uzak,

yenilgiden çaresiz, ailesinden haber alamayan, sonunu göremediği bir tutsaklığa mahkum insanların, dinlenen, muzaffer, barıĢ zamanında iyi

beslenmiĢ ABD birliklerinden daha uzun yaĢayacaklarına da inanmak zorundadır. Bu ancak kaybedenin zafere ulaĢtığı, savaĢ karĢıtı bir roman

konusu olabilir. Buisson‟un güvenilir bir tanık olmadığı açıktır. Maschke serilerinden

tanınan Kurt Böhme gibi ona bağlı yazarlara da güvenilmez; bunlar,

Buisson‟un becerikli istatistiklerini Ģurada burada bazı Ģüpheler belirterek yeniden üretmektedirler.29

Fransız kamplarındaki toplam ölüm sayısını bulmak için ”Missing / Not

Accounted For” Kayıp/Ne Olduğu Bilinmeyen, sayısını belirlemek gerekir,

çünkü burada Fransızların, tıpkı Amerikalılar gibi, ihtiyatsız oldukları görülüyor. Fransızların 1 Kasım 1945‟teki toplam giriĢ sayısı, SHAEF‟e göre,

kendi esir aldıkları 280.629‟da kalmıĢtır; bundan sonra 724.442 esir de Amerikalılar tarafından devredilmiĢtir,30 buna ek olarak 25.000 de Ġngiliz

ve Kanadalılardan gelmiĢtir, hepsinin toplamı 1.030.071 olmuĢtur. Notes

Documentaires et Études de Secrétariat d’État DıĢiĢleri Bakanlığı Sekreterliği

Belgesel Notlar ve AraĢtırmalar kayıtlarında, eldeki esir sayısı 719.936, giden/hesaba giren 310.135. 31 YaklaĢık 30.000 ile 60.000 Almanya‟da

ABD kamplarından devralınırken hemen orada serbest bırakıldı. Geriye 250.135 ile 280.135 arası Kayıp/Ne Olduğu Bilinmeyen kaldı.

ġubat 1946‟da, toplam giriĢ, Amerikalılara dönüĢler nedeniyle biraz

düĢtüğünden, Ģimdi 1.009.629 olmuĢtu. Bu sayı, düzmece Amerikan-Ġngiliz devir rakamı olan 729.00032 ‟in üstüne ilk esir almalarla oluĢmuĢtu.

Bu tarihte ancak 770.000 sayısı açıklanabilirdi.33 Geriye, Kayıp/Ne Olduğu Bilinmeyen toplam sayısı olarak 239.629 kiĢi kaldı. Burada, Fransız

yönetimi kitapçığı, belki de bilmeyerek, ürkütücü bir Ģekilde, USFET‟in sözcük seçimine benzer bir dil kullanıyor; 167.000 Kayıp/Ne Olduğu

Bilinmeyen terimi yerine, Perdus Pour Raisons Diverses, DeğiĢik Nedenlerle Kayıplar, deyimini koyuyor.

Perdus Pour Raisons Diverses deyiminin Ģifresini çözmek için önemli bir anahtar, Pradervand‟ın gözlemlediği 600.000 esirin 200.000‟inin, Ģartlar

iyileĢmezse öleceğiyle ilgili öngörüsüdür. ġartlarda kayda değer bir düzelme olmadığı kesin olduğuna göre, Pradervand‟ın öngörüsü büyük

96

Page 110: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

olasılıkla doğrulanmıĢ oldu.

Kısmen Buisson‟a, kısmen SHAEF‟e ve Notes Documentaires et Études’e dayanan, 1948 yılı kapsamlı sonuç rakamlarına göre, Fransızların savaĢ

alanında aldığı esirler, artı Amerikalılardan gelenler, artı Ġngilizlerden

devredilenler, artı Kuzey Afrika‟dan gelenlerle, toplam savaĢ esiri sayısı 1.072.629‟u bulmuĢtur. Bu toplamın yukarıda bildirilen rakamlardan

değiĢik olması, genelde Kuzey Afrika‟dan, buradaki 1943* Alman yenilgisinden sonra Müttefiklerden devralınanlar nedeniyledir. Buisson,

ülkelerine dönenlerin en son rakamının 628.388 ve Serbest ĠĢçi konumunda bırakılanların 130.000 olduğunu söylüyor. Bu toplam 758.388

sayısından geriye 314.241 Kayıp/Ne Olduğu Bilinmeyen, rakamı kalıyor. Buisson‟un, 314.241 kiĢi içinden “on binlercesi” sayılmadan ve

hesaplanmadan34 ülkelerine gönderilmiĢtir, cümlesi çok kaypaktır ve bu noktada, neler olduğunu bilmek isteyen herhangi biri daha ileri gidemez.

Çok belirsiz olan bu cümle, en az 20.000 en çok 100.000 anlamına gelebilir ve esas büyük rakamı temelinden yıkar; böylece bizim, vahĢetin

esas boyutunu açık olarak görmemizi engeller. Tarih iĢte böyle yönlendirilmiĢtir.

Neyse ki, ülkelerine gönderilen insan sayısının atlanması ve açıklama

yokluğunun maksatlı olduğunu ve bu nedenle bir Ģeyi saklamaya yönelik olduğunu kanıtlayabiliriz.

Esir sayısı Fransa için oldukça önemliydi. 1944 sonundan itibaren, zaman zaman müttefiklerine, Fransa‟nın yeniden inĢası için esir isteklerini

ilettiler. Amerikalılardan, önce 1.750.000 kiĢi istediler, sonra ne alabilirlerse razı oldular. Buisson‟dan, ÇalıĢma Bakanlığında Büro ġefi

M.Simon‟dan gelen raporlar ve Notes Documentaires içindeki bilgiler, bütün Fransa‟da onlarca iĢ kolunda, aydan aya, kaç iĢçinin çalıĢtığını

göstermektedir. Toplamları, yuvarlamadan, birler hanesine kadar vermektedir. Böylece Fransızların kamplarındaki insan kitlelerini yalnız

sayabildiklerini değil, aynı zamanda iyi saydıklarını da biliyoruz. Ülkelerine geri gönderilenleri saymadaki – veya saydıklarını bildirmedeki –

baĢarısızlıkları, yayınladıkları toplamlardan düĢtüklerini biliyoruz; bunları Fransa‟nın lehine arttırmaya çalıĢtıklarının da bilincindeyiz; bütün bunlar

istenmeden yapılan iĢler olamaz. Bütün diğer alt toplamlar dikkatlice not

edilirken, ülkelerine geri gönderilenleri bildirmemenin tek gerekçesi, asıl toplamları gizlemektir. Bunun için tek inandırıcı neden ölümleri gizlemek

olur. Bu sayı da o kadar yüksektir ki, gizlemeye değer. Böylece, bu kamplarda kaç kiĢinin öldüğünü büyük bir kesinlikle söylemek olanaksızsa

da, Fransızlara yeterli kaygı ve sıkıntı verdiği kesindir. Diğer kanıtlar bize bu resmi biraz daha netleĢtirmeyi sağlıyor.

-------------------------------------------

* Görünürde Ġngilizler, 1946 yılında Fransızlara 30.000 ve Amerikalılar da 101.000 esir

daha devrettiler. Birçok kayıt kayıp olduğundan, bu devirin bir kısmının veya hepsinin

Fransızlarca alınan sayının toplamında var olup olmadığını söylemek imkânsızdır.

Yukarıda gösterilen toplam, birçok seçeneğin en düĢük olanıdır.

97

Page 111: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

AĢağıdaki tablo, Pradervand‟ın bulduklarını yeterince destekliyor:

James Bacque‟ın 1986‟da incelediği altı Fransız kampındaki ve bir tane

Le Monde‟un, Eylül 1945‟de bildirdiği Ölüm oranı.

Kadro Ölüm Ölüm Oranı Devre

(yıllık) (aylar) Thorée les Pins…. 12.000 2.520 % 42 5-6

Marsilya (Hastane) 800 450 % 100 3 Buglose 800 250 % 37,5 10

Labouheyre 600 221 % 37 12 Daugnague/Pissos 800 400 % 100 6

Rivesaltes 2.400 1.350 % 100 3 Saint Paul d‟Égiaux 17.000 400 9,4 3

Saint Pauil d‟Égiaux (17.000) 300 21,4 1 Toplamlar 34.400 5.891 % 30

Buna ek olarak, gizli bir Fransız yönetim raporu, Barlin‟de 3.000 esirin

tutulduğu ordu kampında, ölüm oranını yıllık yüzde 37 olarak bildiriyor.35

Toulouse yakınında 2.000 kiĢilik bir kampta, Ocak 1946‟da, bir Quaker

yardım ekibi, üç haftada 600 kiĢinin öldüğünü saptadı.36 Le Monde‟un Saint Paul d‟Égiaux‟ya yaptığı iki ziyareti de katarsak,

toplam incelenen sayısı 51.400 oluyor.37

Ölüm oranı için Saint Paul d‟Égiaux‟ya yapılan iki ziyaret kullanılabilirse de, örneğin büyüklüğünü görmek için, birisi kullanılmalıdır. Bu nedenle, bu

büyüklük 34.400 veya bugüne kadar toplam tutulanın yüzde 3,4‟üdür. Pradervand‟ın Kızılhaç örneği o zamanki toplam tutulanların yaklaĢık yüzde

80‟iydi veya herhangi bir zamanda Fransız sisteminden geçmiĢ olan tutsak sayısının yüzde 60‟ını buluyordu.

Tüm ölüm oranı, esir-aylar (esir sayısı X ay esaret sayısı) puanı, toplam ölümler karĢısında, yılda yüzde 41,7 veya haftada yüzde 0,8‟dir.

Yukarıdaki bütün diğer bilgiler, bu örneklerle birlikte incelendiğinde,

Fransız kamplarının tutsaklar için bir felâket olduğuna hiç Ģüphe yoktur. Toplam Kayıp/Ne Olduğu Bilinmeyen sayısıyla, Pradervand‟ın öngördüğü

toplam sayı arasında bir rakam kadar esir, bu tutsaklık sonucu öldü; veya Amerikan tutsaklığı sonucu oluĢan güçsüzlük ve hastalık sonucu

kaybedildi. Pradervand‟ı ve yukarıdaki tabloyu inceleyerek, toplamın, bu kesinlik aralığına düĢtüğünü söyleyebiliriz: 1945 ile 1948 yılları arasında

Fransız tutsaklığı sisteminde 314.241‟den çok ve 167.000‟den az olmamak üzere insanlar ölmüĢtür.

98

Page 112: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

10

Ġngiliz ve Kanadalılar

SavaĢın sonunda, Almanya‟nın kuzeyinde, Ġngiliz ve Kanadalılar

ilginç bir durumla karĢılaĢtılar: Kendilerine teslim olmaya can atan Almanlardan çok daha az sayıdaydılar. Yüzbinlerce Alman ormanlarda,

bodrumlarda gizleniyordu. “Aç ve ürkek, tahıl tarlalarında bizden elli adım uzakta yatıyorlar, önümüze atlayıp ellerini havaya kaldırmak için uygun

zamanı kolluyorlardı.” 2.Kanada Tümeni, 2.Antitank Alayı‟ndan Yzb.H.F. McCullough, kuzeydeki savaĢta, Almanların teslim sırasında yaĢadığı

karmaĢanın tanımını yapıyordu1: “Garip bir durumdu, kırda baĢıboĢ dolaĢıyorlar, engel yok; ahırlarda veya tarlalarda uyuyorlar… Tabii evlere

el koyduk, Wangerooge adasındaki oteli devraldık. Almanlar çok disiplinliydiler ve bizim tarafla onlarınki arasında hiç düĢmanlık yoktu. Biz

tabii çok daha azdık fakat biz silahlıydık, onlarda ise silah yoktu. Onlara çok az önem verdik.”

Bu garip Ģartlarda, McCullough duyduğu öyküye sorgulamadan inandı: 8 Mayıs VE Day‟den sonra, silahlı bir Alman askeri ve bir Kanadalı, geçici

mühimmat ikmal deposunun dıĢında beraber nöbet tutmuĢlardı. Kanadalı

Ģöyle düĢünmüĢtü: “SavaĢ bitti, bu sivil halka güven duygusu verecektir… Birlikler terhise bu kadar yakınken, fazladan kaybetmek istemeyecekler ve

saldırganca davranmayacaklar”2

SavaĢ sırasında, Kanadalılar tutsakları için çabucak dikenli telle

çevirdikleri bölgeler inĢa ettiler; ilk birkaç gün için barınakları ve iyi mutfakları yoktu. Dieppe yakınındaki kamplardan birinde, 1944

sonbaharında, “tarlalar arasında kurulmuĢ kampa binlerce insanı tıkmıĢlardı.” Bu esirlere derhal yiyecek verildi, yeterli içecekleri vardı ve

bir iki gün içinde çadırlara kavuĢtular. Bu durumu bildiren Alman esir, Toronto‟dan Werner Heyne, bu kampta hiç ölüm olmadığını söyledi. Bir ay

sonra, Ġngiltere‟ye daha iyi durumdaki kamplara gönderilmiĢlerdi.3 SavaĢ sonunda Almanya‟nın kuzeyinde, Amerikalılar gibi, Ġngiliz ve

99

Page 113: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Kanadalılar da baĢlangıçta, esir aldıkları ĢaĢılacak sayıda Wehrmacht

askeri için, yemek ve barınak bulmakta zorluk çektiler. MareĢal Montgomery‟nin kuzey Almanya‟daki 21.Ordu Grubuna, bir buçuk günde,

yarım milyon Alman teslim olmuĢtu.4 VE Day‟den hemen sonra, Ġngiliz ve

Kanadalıların toplam esir sayısı, 2.000.000‟u bulmuĢtu. Kanada ordusu tarafından ele geçirilen bölgelerde yağma baĢlamıĢtı bile. Montgomery

yağmayı çabuk bastırdı; “Bu yiyecek ve canlı hayvan yağmasını durdurmak için ivedi hareket. Askerlere, Almanlardan Ģimdi aldıkları

herhangi bir yiyeceğin, daha sonraki bir tarihte, Ġngilizlerin zararına olacağı anlatılması.”5 emrini verdi. Overijsche‟deki Ġngiliz kampı dıĢında

(aĢağıya bakınız), Ġngiliz ve Kanada kamplarında kısa zamanda, esirlere oldukça iyi sağlık Ģartlarında, yeterli yiyecek ve barınak sağlandı.

Ġngilizler, Amerikalılardan DEF kabul etmeyeceklerini söylemiĢ olmalarına rağmen, gerçekte Amerikan savaĢ esiri kamplarından

yüzbinlerce hasta, açlıktan ölmek üzere olan insan aldılar. Bunlar arasında Rheinberg kampında dizanteri ve tifüsten titreyen OnbaĢı Helmut Liebich

de vardı.6 Baltık denizinde Peenemünde* hava savunma deneme grubunda çalıĢmakta olan Liebich, 17 Nisanda Amerikalılar tarafından,

orta Almanya‟da, Gotha yakınında esir alınmıĢtı. Gotha DEF kampında

çadır filan yoktu, sadece bildiğimiz dikenli tel çitle çevrilmiĢ ve balçığa dönmüĢ bir alan. Ġlk gün az bir tayın verdiler, sonrasında onu bile yarıya

indirdiler. O yarım tayını almak için, bir de sıra dayağı yemek gerekiyordu. Öne eğilmiĢ, muhafız sıraları arasında sopa yiyerek yemeklerine doğru

koĢuĢturuyorlardı. 27 Nisanda daha batıya, Heidesheim‟daki ABD kampına nakledildiler. Burada günlerce hiç yemek verilmedi, sonra da çok az

verilmeye baĢlandı. Kötü hava Ģartları, açlık ve susuzluktan insanlar ölmeye baĢladı. Bir gece, yağmur yağarken, Liebich, kumlu yumuĢak bir

toprakta açılan çukurların kenarlarının yatan insanların üstüne çöktüğünü gördü; o kadar zayıftılar ki, dıĢarı çıkmayı baĢaramadılar. Onları göçükten

çıkartmaya uğraĢtı ama, o kadar çoktular ki. Diğerleri ulaĢana kadar boğularak öldüler. Liebich çöktü ve ağladı. “Ġnsanların birbirlerine bu kadar

acımasız olabileceğini inanamazdım.” Kendi bölümü olan B Kampından, her gün 10 ile 30 arasında ceset çıkartıldığını görüyordu. O bölümde

baĢlangıçta 5.200 kadar esir vardı. Bir esirin, diğerinin küçücük ekmek

parçasını alabilmek için, onu öldüresiye dövdüğünü gördü. Mayıs baĢında Heidesheim‟da tifüs salgını baĢladı. 13‟ünde, Liebich, Bad

Kreuznach yakınında Bingen-Budesheim‟daki ABD esir kampına nakledildi. Burada da Liebich‟e, barınak, yiyecek, su, ilaç veya yeterli yerleri olmayan

200.000 ile 400.000 arası esir olduğunu söylediler. Kısa süre sonra dizanteriye yakalandı. Tifüs de olduğu söylendi. AteĢten

sayıklarken, esirlerin doğum yerlerine göre ayrılmasına yardımı istendi. Elbe nehrinin doğusundan olan esirlerin hepsinin, Fransa‟ya gidecek

kamyon konvoylarına gönderildiğini fark etti. Liebich muhafızlara vardiya sonunda, kendisinin Westphalia‟dan olduğunu söyledi. Westphalia Ġngiliz

------------------------------------------- *Baltık Denizinde, V2 roketlerinin yapıldığı Usedom adasında bir köy. (ç. n.)

100

Page 114: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

bölgesinde kalmıĢtı.

Günlüğünü bir kenara bıraktı, artık yazabilmek için çok halsizdi. Yarı baygın halde, gene bir üstü açık vagona bindirildi. 60 kiĢi arasında Ren

nehri boyunca, Hollanda içlerine doğru, kıvrıla kıvrıla gittiler. Hollandalılar

köprülerin üstünde esirlerin baĢlarına taĢ yağdırmak için bekliyorlardı. Arada Amerikan muhafızlar, Hollandalıları kaçırmak için uyarı ateĢi

açıyorlardı. Üç gece sonra tutsak arkadaĢları, onun Rheinberg‟deki devasa ABD kampına yalpalayarak girmesine yardım ettiler. Gene barınacak yer

ve yiyecek yoktu. Sonunda azıcık yiyecek geldi, ama o da kokmuĢtu. Esirler,

“Rheinberg‟de 35 gün açlık çektiklerini, 15 gün ise hiç yiyecek verilmediğini” söylediler. Bu durumdaki bir kampta, Mayıs 1945‟de, ölüm

oranı yıllık yüzde 30 civarındaydı.7 Kampların hiç birinde esirler için bir barınak görmedi. Liebich, kampların hiç birinde kayda geçmedi ve

sayılmadı. Günlük tutan insanlar, sadece muhafızları kızdırmayacağını düĢündükleri bilgileri yazdılar; çünkü olan biteni not eden esirlerin

cezalandırıldıklarını duymuĢlardı.8 Haziran ayında bir gün, Liebich ateĢ sanrıları sırasında, “Tommies”

(Ġngilizler)‟in geldiğini gördü. “Sayılıyorduk, tekrar sayılıyorduk, sanırım ilk

hafta içinde altı yedi defa sayıldık. Beni Linfort‟taki hastaneye gönderdiler.” Bu arada, boyu 1m76 olan Liebich 44 kilo geliyordu. Brandt,

Schweitzer ve Borgmann hastanelerinde yapılan hayat kurtarıcı bakımı, ömrünün sonuna kadar minnetle hatırladı. Yapılan iyi iĢin büyük payını

Ġngilizlere bağladı. “Bir çatı altında, gerçek bir yatakta olmak harikaydı. Yeniden insan gibi davranılıyordu. Tommies bize arkadaĢ gibi

davranıyordu.” Ġngilizler Rheinberg kampını Haziran ortasında devralmaya geldiler.

Rheinberg‟deki eski esirlerin o günle ilgili olarak anlattıklarına göre, Amerikalılar, Ġngilizler gelmeden önce son eylem olarak, toprak

çukurlarında canlı insanlar varken, kampın o bölümünü buldozerlerle dümdüz yapmıĢtı.9 Bu olaydan, esirlerin anlattıkları dıĢında, kimsenin

haberi yoktu. Basına yansıyabilmesi için 44 yıl gerekmiĢti. Bu nedenle, Ġngiliz subaylarından hiçbirinin basına bu durumu bildirmediği, doğru bir

varsayım olur. AnlaĢılan, ICRC temsilcisinin Mayıstaki ziyaretine rağmen,

Rheinberg‟deki koĢullar kamuoyuna kesinlikle duyurulmamıĢtır.10 Linfort‟da insanlara her gün yemek veriliyordu, ancak birçoğu için artık

çok geçti. Ölümler birkaç hafta daha devam etti. Liebich‟in yattığı odada, her yatak, orada kaldığı birkaç hafta boyunca üç dört defa dolup boĢaldı;

ancak hayatta kalabilen sadece oydu. Liebich Tommies‟leri bunun için suçlamadı. Ona göre, “Tommies‟lerle düzen gelmiĢti. DeğiĢiklik geceyle

gündüz gibiydi. Onlar hayatımı kurtardılar.” ĠyileĢince Rheinberg‟e geri gönderdiler, tekrar sayıldı, birkaç hafta sonra da serbest bıraktılar.

Amerikalılar, Ġngiliz 21.Ordu Grubu Komutanlarına, Ġngilizlerin Ģu anda kampta bulduklarından daha fazla esiri devrettiklerini söylediler. Sayıdaki

çeliĢki, olasılıkla, sayılmadan giden ölülerden çıkmıĢtı.11 Bu “Ġngiliz ÇeliĢkisi” hesaba katıldığında, 21.Ordu Grubu tutsakları içinde, elde edilen

101

Page 115: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

toplamlar arasında düĢük bir fark kalıyor, bu da kamplarındaki düĢük ölüm

oranını gösteriyor. Ġngiliz kamplarındaki düĢük ölüm oranına bir örnek de, USFET G3‟ünün kayıtlarına göre, Ġngilizlerin elinde bulunan Bremen

bölgesindeki tutsak sayılarında, Ağustos-Eylül 1945 arasında kayda değer

bir düĢüĢ olmadığıdır.12 Hepsinden daha anlamlı olan da, USFET

kayıtlarında bu dönemler içinde hiç “Diğer Kayıplar” yokken, ABD

kamplarında çok yüksek Diğer Kayıplar rakamları kaydedilmiĢtir. Genellikle Alman olan, SvEs‟ni veya SEP (teslim olmuĢ düĢman

personeli – savaĢ esiri statüsünde olmayan tutsaklar)‟leri gözetim altında tutan birçok Kanadalı muhafızı da içeren onlarca tanık vardı. Bunlar

arasında, biri dıĢında tümü, kötü davranıĢ olmadığını, yaĢayacak kadar yeterli yiyecek ve ilk birkaç günden sonra yeterli yer, yeterli su ve hepsini

koruyacak çadır olduğunu belirtmiĢlerdi. ġimdi Ontario-Markham‟da yaĢayan eski tutsak A.Bodmar, kendisine iyi bakıldığını söylüyordu, fakat

dedikodulara göre de, bin ile beĢ bin arası tutsağın çabucak öldüğü bir Ġngiliz kampı vardı.13

Bu açlıktan ölen insanlar söylentisi, yalnız kamp sistemi içinde değil, postayla da yayıldı; çünkü 1945 Ağustosunda, Ġngilizler bütün tutsaklar

için posta hizmetini yeniden kurmaya baĢlamıĢtı.14 Almanya‟da Marki von

Baden, Times‟in yayımcısı Robert Barrington-Ward‟a Nisan 1946‟da, tutsak Bodmar‟ın bildirdiği Ġngiliz kampından yakındı. Marki Ģöyle diyordu:

Ġngilizlerin kontrolündeki bazı kamplardaki üzücü durumu bildiren

haberler aldığım için bu satırları yazıyorum. Bilgiler Ostende yakınında Kıdemli Alman subaylarının tutulduğu bir kamp ile Almanya‟nın

kuzeyinde siyasî tutsakların bulunduğu kamplar hakkında. Güvenilir bilgiler mevcut: bir film yapılsa Belsen filmine rakip olur.

Benin esas derdim hayatları kurtarmak. Bazı tutsaklar suçlu olabilir, fakat eminim ki hepsi açlıktan ölmeyi hak edecek kadar suçlu değildir;

birçoğu gerçekten de masumdur. Ġngiltere‟nin iyi Ģöhreti için de kaygılanıyorum – bunu düzeltmek ve

Alman Gençliğini aydınlatmak gerekir. Bize tekrar tekrar soruyorlar: Müttefikler Hıristiyanlıklarında samimi mi?

Samimi duygularımla, BERTHOLD

Marki von Baden

Bu mektup ses getirdi; çünkü Barrington-Ward kısmen, old boys eski kurtlar grubunda yaygın dağıtımını sağlamıĢtı. Chichester Lord-Piskoposu,

Lordlar Kamarasında söz alarak Ģu soruyu sordu:

Sayın Lordlar, özel bilgi aldığım bir sorun hakkında saygıyla Majestelerinin Yönetiminden bilgi almak istiyorum. Sorum Ģudur:

Belçika ve Almanya‟nın Ġngiliz bölgesinde Alman sivil tutuklular ve Alman savaĢ esirleri için, Ġngiliz kontrolündeki bazı kamplardaki

102

Page 116: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

koĢullar hakkında Basında ve baĢka yerlerde çıkan açıklamalardan

haberlerinin olup olmadığı; bu açıklamaların doğruluğuna iliĢkin soruĢturmaların yapılıp yapılmadığı; ve bu soruĢturma sonuçlarının

bir an evvel kamuya açıklanıp açıklanmayacağı.

Lord Nathan, parlamento savunma bakanlığı müsteĢarı olarak buna

cevap verdi: Soru Belçika‟daki savaĢ esiri kampları ise, derhal soruĢturma açıldı, aksaklık raporları dikkate alındı. Bir soruĢturma mahkemesi Ģimdi

Belçika‟da, Ġngiliz Ren Ordusu Komutanlığının korumasında çalıĢıyor… en kısa zamanda bir sonuç alınmasını bekliyoruz.15

Olan Ģuydu, bir bürokrasi yanlıĢlığı sonucu bir kampta tutsak tayınları bir ay süreyle feci Ģekilde kısılmıĢtı.16 ICRC gözlemcisi M.E.Aeberhard‟a

göre, bir iki haftada “en az” 200 kiĢi ölmüĢtü; Belçika‟da birkaç Ġngiliz SEP

(teslim olmuĢ düĢman personeli) kampını gezmiĢ, özellikle Aralık 1945‟de

Overijsche kampında olmak üzere, çok üzücü Ģartlarla karĢılaĢmıĢtı.*17 Avam Kamarası, Lordlar Kamarası, Times ve Observer‟deki makalelerle

teĢvik edilen soruĢturma subayları, sonuca gittiler. Von Baden‟ın suçlamaları açık olarak doğrulanmıĢtı; yalnız bir yetkili Belsen

kıyaslamasını saçma bulmuĢtu. Tayınların düzeltilmesinin, olay açığa

çıkmadan sağlandığı Ģimdi gözler önüne serilmiĢti; bir ay içinde ölümler durmuĢtu. Kızılhaç, “Bizim giriĢimimizden sonra Ġngiliz yetkililerinin süratle

durumu düzeltmeye giriĢtiği ve 1945 Aralık ayının ikinci haftasında bunu baĢardıklarını görmekten memnun olduk.” diye belirtti.18

SavaĢ sırasında ve sonrasında Ġngiltere‟deki kamplarda tutulan Alman savaĢ esirlerinin yeniden eğitiminden sorumlu Alb.Henry Faulk‟a göre,

örtbas etme diye bir Ģey görülmedi, çünkü buna gerek yoktu. Faulk, Belçika ve Almanya‟daki Ġngiliz kamp sistemini yürüten insanların

tutsakları iyi sağlık Ģartlarında yaĢattıklarından emindi. Belçika‟daki Ġngiliz kampları için, ICRC genellikle bunu doğruluyor; ancak bazı önemli

istisnalar da var. Faulk kitabında, Alman yazar A.Mitscherlich‟in Alman esirlerin Belçika‟daki Müttefik kamplardan bir veya ikisindeki çok kötü

Ģartlardan acı acı yakındıklarını anlatan satırlardan alıntı yapıyor; bu kamplar belki de istisnalar içindeydi: “Ġnsanlık dıĢı davranıĢlar, çok kötü

Ģartlarda aç bırakılma ve iĢkence görme; [esirler tarafından] haksızlık,

insanlığa karĢı iĢlenen bir suç gibi görülüyordu…. Bu onları toplama kamplarının kurbanlarıyla aynı duruma koyuyordu. „Diğerlerinin‟

suçlandıkları aynı Ģeyleri yaptıkları sonucuna götürüyordu.”19 Marki von Baden olayını ayyuka çıkaran propaganda, Overijsche dıĢında,

SEP kamplarında gereksiz ölüm sahneleri yaĢandığını göstermiyor. Posta serbestçe ulaĢtığı için, sansürün bir kamptan bir diğerine değiĢtiğine iliĢkin

bir olasılık da yok. Aslında Marki von Baden‟in Overijsche‟den haberdar olmasının, bir esir mektubu sayesinde olduğu açık.20 Ġngilizleri harekete

----------------------------------------------- * Bu ziyaret, ICRC temsilcilerinin 1945‟de anakaradaki Ġngiliz kamplarının genel

durumundan farklı gördükleri birkaç örnekten biridir.

103

Page 117: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

geçirmek için gereken, propaganda değildi. Kızılhaç‟ın mektubu bunu

gösteriyor: durum, Parlamentoda sorular dile getirilmeden evvel düzeltilmiĢti.

Bütün bunlar, Nisan ayında, Amerikalıların DEF kamplarından

Almanların alınmasının, EĢ Kurmay BaĢkanlığının Ġngiliz üyelerince reddedilme nedenini gösteriyor; çünkü Ġngilizler kendi tutsaklarının, DEF

kamplarında kaçınılmaz olan kötü hava Ģartlarına maruz kalma ve açlıktan zarar görmelerini istemiyorlardı. Eğer Ġngilizler Nisan ayında kendi

SEP‟lerini, Eisenhower‟ın 10 Mart mesajları ve sonraki emirlerinde belirtilen Amerikan DEF‟leri koĢullarında tutmayı planlamıĢ olsalardı, aynı

koĢullarda tutulan esirleri reddetmeye nedenleri olmayacaktı. Diğer bir deyimle, Almanlara kötü davranmayı kendileri de planlamıĢ olsalardı,

ölmek üzere olan Almanları Amerikalılardan kabul etmeye zor karĢı çıkarlardı. OnbaĢı Liebich ve Rheinberg‟deki diğer binlercesine davranıĢları,

ölmek üzere olan Almanları Amerikalılardan almaya zorlansalar bile, onlara Amerikan uygulamasını sürdürmediklerini gösteriyor.

Ġngiliz tutumu, insancıl ilkelere saf bağlılıktan veya yenilmiĢ cesur düĢmanı sportmence savunma değildi. ġimdi Müttefiklerin kontrolünde

olan Almanların gücünü korumakta kuĢkucu bir bencillik vardı. George

S.Patton gibi Ġngilizler de, Avrupa için gelecekteki bir kavgada, Rusya‟ya karĢı Almanlarla birleĢmeye zorlanabileceklerinin farkındaydılar. Mayıs

1945‟de Almanları süratle serbest bırakan Patton da böyle düĢünüyordu.21 Ġngilizler de kendilerine teslim olmuĢ personel için, 1946 baharında sadece

68.000 kalana kadar hepsini salıverdiler.22 Ġngilizler Patton‟dan bir adım daha ileri gittiler: aylarca Norveç‟te teslim aldıkları 300.000 ile 400.000

arası Almanı silahlarıyla birlikte, eğitimlerinde serbest bıraktılar. Stalin, Postdam‟da bunun için Churchill‟le alay etti.23 Churchill bu bilgiyi

kurnazca inkâr etti. Kısa zaman sonra bunlardan bir kısmı, trenle kuzey Almanya‟daki Ġngiliz kamplarına, bir kısmı da Fransa‟daki Fransız

kamplarına gönderildi. Heinz T.‟nin söylediği gibi, SEP statülerine rağmen, Ağustos‟ta Rennes‟deki Fransız kampına, ordularının hayalete dönmüĢ

kalıntılarının arasına geldiklerinde, sağlıklı ve iyi beslenmiĢtiler.24 Amerikalıların aksine, Ġngilizler hemen her zaman SEP‟lerinin gıdasının,

Alman kaynaklardan aldıkları SvEs tayınına eĢit nicelik ve nitelikte

olmasına dikkat ettiler. SvEs tayınları da zaten yeterliydi. Politika icabı, yeterli yer, çadır, su ve diğer ihtiyaçları da karĢıladılar.25

Alb.Faulk kendi seviyesinde de, politikanın gayet açık olduğunu doğruladı. “Savunma Bakanlığı her zaman gelecek savaĢı hesaplardı.

Bunun için, geçmiĢteki bir Ġngiliz savaĢ esirine davranıĢın gelecekteki bir savaĢta kötü örnek oluĢturmaması için çok çok dikkat ederlerdi. Bunun için

de SEP‟lerden acele kurtulmaya baktılar.”26

SavaĢ sonrası Almanya‟sının acı karmaĢasında, gözden ırak

karargâhında milyonlarca sivili yönetmeye çalıĢan Montgomery, kısa zamanda, savaĢ süresindeki “Hunları hırpalama” dürtüsünü kaybetmiĢti.*

------------------------------------------- * Hun: Ġngilizcede olumsuz anlamda Almanları nitelemek için kullanılır. (ç.n.)

104

Page 118: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Ekimde Londra‟ya bir telgraf çekti: Yiyecek durumunun gelecekteki

yansımaları için her türlü durumun Komuta Merkezince incelendiğinden emin olmak istedim. Bunu yapmamın görevim olduğunu düĢünüyorum.

Almanları, insancıl davranıĢ dıĢında, savunmaktan kaçınıyorum.

Kemerlerini sıkmak zorundalar; fakat Belsen‟den daha düĢük bir tayın vermemiz gerektiğini de düĢünmüyorum.”27

Ġngiliz politikası, ABD Savunma Bakanlığı Sivil ĠĢler Bölüm BaĢkanı General Hilldring‟te derin bir gücenme hissi uyandırdı. 4 Eylül 1945‟de

DıĢiĢleri Bakanlığına, “EĢ Kurmay BaĢkanlıklarının talimatlarının doğrudan ihlâli ile Ġngilizler bölgelerinde malzeme, özellikle yiyecek savurganlığı

yapmaktadır.” diye yazdı. Almanları beslemekte dört dörtlük rekabeti önlemek için, “Amerikalılar ABD‟de satın alınan yiyeceğin ordu tarafından

kontrol edildiğinden emin olmalıdırlar.” Ġngilizlerin kendi bölgelerinde iyi iĢ yaparak saygınlık kazanmalarından kaygılanıyordu; çünkü yiyecek

dıĢalımını ödemek için Ruhr bölgesinin kömürü ellerindeydi. “General Clay bunda ABD Ordusunun Almanya‟daki konumu için büyük tehlike görüyor.”

Amerikalılar Almanya‟da yiyecek dağıtımı için Ġngilizlere hareket özgürlüğü vermemelidir ve devam ediyordu: “General Clay‟in görüĢlerine tamamen

katılıyorum.”28

Ġngiliz politikası hakkında tarafsız bir görüĢ, de Gaulle‟e bir Fransız diplomat tarafından sunulmuĢtur. Aralık 1945‟de iletilen bu raporda, Ġngiliz

bölgesindeki sivil Almanların “Ġngilizlerin katı fakat hoĢgörülü politikasını takdir ettiklerini söylüyordu. Hamburg kentinde, nüfusun son üç ayda

400.000 daha artmasına rağmen, yiyecek durumu yeterliden de daha iyidir.”29

Ġngiliz ve Kanadalılar 500.000 ton Kanada buğdayını, muhtemel kıtlığa karĢı, stoklamakla meĢgulken, ABD Ordusu böyle bir kıtlığın nasıl olup da

meydana gelebileceğini sorguluyordu. Bir cevap almak olası değildi. General Hilldring, “Sadece ABD Askerî Yönetiminin [Almanlar için]

tayınları mantıklı bir düzeye indirme yönünde gerçek isteği var.” dedi. Hilldring için bu, politika meselesiydi. Dünya Gıda Açığı için tavrını haklı

göstermeye çalıĢmıyordu; çünkü DıĢiĢleri Bakanlığına, ABD‟de bir un fazlası olduğunu açıkça belirtmiĢti.

Ġngiliz iĢgali baĢlarken, 21.Ordu Grubunun askerleri, mülkî idare

görevinin sıkıcı ve engelleyici olacağından endiĢe ediyorlardı. Gollancz gibi, etraflarında gördükleri bütün acıları gidermeye kalkıĢınca, tutumları kısa

sürede değiĢti. Bu konuda en saygın ve yetkili uzmanlardan biri olan F.S.V.Donnison‟a durumu açıkladılar: “Askerî yönetimle iliĢkileri zamanla

koptuğunda, Ģimdiye kadar yaptıkları en faydalı görev olduğunu anlayacaklar. Etkili dürüstlük ve titiz ahlâkî değerleri olan, arkasında

değerli hizmet sicili bırakmıĢ bir adam Ģöyle not düĢmüĢtü: „Özel ve dürüstçe düĢündüğümde, hayatımda yaptığım, gerçekten zahmete değer

tek iĢ olarak görüyorum.‟ Böyle doygunluk ve huzur veren herhangi bir Ģeyin, zahmete değer ve iyi yapılmıĢ olmasına inanmak güç.”30

105

Page 119: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

11

Efsane, Yalanlar ve Tarih

“Olmayabilen, olamaz.”

- CHRISTIAN MORGENSTERN

Kitleler TARĠH yapar. TARĠH”te kitleleri görürüz, sanatta ise yüzleri. Sanatta tek bir birey bir tabloyu, bir piyesi, bir filmi, bir kitabı canlandırır;

fakat tarihte, birey genelde kitlenin simgesi olarak önemlidir. Kamplarda büyük sayıda ölümler olmasaydı, bir kamplar tarihi

olamazdı. Bütün Amerikalı ve Fransızların yapmak zorunda olduğu, Büyük Sayıyı örtbas etmek ve böylece suçlarının bilinmesinin yayılmasını ve tarih

olmasını önlemekti. Bunu yapmak kolaydı, çünkü Büyük Sayıyı yalnız kendileri biliyordu. Ve öyle de yapıldı.

Büyük Sayıyı örtbas edince, Amerikalılar ve Fransızlar baĢka bir sayı uydurmak zorunda kaldılar; çünkü kimsenin ölmediğine veya hiç sayım

yapılmadığına kimseyi inandıramazlardı. Sadece yuvayı terk edemeyecek korkunç derecede büyük sayı, bu sayımın yapılamaması için kuvvetli bir

neden olabilirdi. Bunun için, Küçük Sayıyı buldular. Bu sayı o kadar

küçüktü ki, basit aritmetik bilgisi ve kıyaslamalı ölüm oranı bilgisi olan biri, buna belki bir an için inanabilirdi. Açlıkla pençeleĢen insanlar için Buisson,

barıĢ zamanında iyi beslenen askerlerde görülecek ölüm oranından daha düĢük bir oran bildirmiĢti. Amerikalılar, Rheinberg‟deki Ģehir yetkililerine

kampta ölenler için 614 sayısını bildirmiĢlerdi. Bu sayı, kendi gizli “Diğer Kayıplar” toplamının otuzda birinden daha düĢük bir sayıydı. Almanlar

Küçük Sayıyı kabul ettiler, çünkü kendi kampları için veya savaĢ için suçluluk duyuyorlardı. Küçük Sayı aĢağılanma hislerini azaltıyordu. Üstelik

Almanlar, yenenleri, özellikle de müttefikleri olduktan sonra, kızdırmak istemiyorlardı. Onları alıĢtırmanın birçok yolundan biri de, bu konu

hakkındaki yalanlarını kabul etmekti; ne olursa olsun bu durum, Almanların Nazi toplama kampları sorumluluğunu aklamaya olanak

sağlamıyordu; ancak, değiĢtirilme olanağı da yoktu. Birkaç yıl içinde,

106

Page 120: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Küçük Sayı‟dan Ģüphe etmek örtülü bir kalleĢlik haline geldi.

Amerikalılardan Ģüphe eden iyi bir Alman, ipso facto kendiliğinden, her iki devletin düĢmanı oluyordu. Böylece Amerikalılar, üstelik suçlanmadan

affedildiler.

Birçok Alman bir Büyük Sayının olduğuna inandı, ama asla bilemedi. Küçük Sayıyı bildiler ama inanmadılar. Ġnancı yok eden bu duygu

çeliĢmesi, birçok Almanın düĢünme tipine özgüdür. Amerikan vahĢeti hakkında doğruyu söyleyememe, Nazi kamplarından habersiz olmanın

uğursuz yankısıdır. Eisenhower‟ı iyi tanıyan bir general 1945‟de, onun Almanlara karĢı “neredeyse Gestapo metodları” kullandığını yazdı. Adı

George S.Patton‟du.1 Bugünün bu Alman duygu karmaĢası, Rheinberg‟de savaĢ esirleriyle

ilgili bir konuĢmada ortaya çıktı. Orada, Rathaus‟u [Belediye Binası] ziyaretim sırasında, baĢkanla ve bir kısım kasaba halkıyla ölümleri

tartıĢtım. Bana 614 sayısını söylediler. O sayıya inanmadığımı söyledim. Onlar da inanmadıklarını söylediler. “Neden o sayıyı belirtiyorsunuz peki?”

dedim. “Bir Ģey söylememiz lâzım.” dediler. Sorulara bu Ģekilde dürüst olmayan cevaplar vermek yalan söylemek

sayılmaz, çünkü gerçek bilinmiyor. Rheinberg halkı bir gizin hesabını

vermek için bir hikâye anlatıyor. Diğer bir deyimle bir efsane yaratıyorlar. Yirminci asırda efsanenin iĢlevlerinden biri de, ideallerimize ihanet eden

liderleri göklere çıkartmak. Ġhanet ne kadar büyükse, onu gizlemek için uydurulan efsane de o kadar büyük oluyor. Suçlu Hitler, Büyük Yalan‟ın

arkasına saklandı; Gulag‟ların pek çok günahı Stalin‟in altı katlı bina boyunca yapılan gülen portresinin arkasına gizlendi. Fransız medeniyetinin

ve 1945‟deki Amerikan cömertliğinin ideallerine ihanet eden liderler görünüĢe göre birçok efsaneyle korunuyorlardı. Müttefiklerin, Atlantik

ġartı‟nda ilan edilen yüce savaĢ hedefleri, Dünya Nakliye Sıkıntısı ve Dünya Gıda Açığı bu efsanelerdendi. Almanya'ya gelince bu efsaneler çok

daha derine iniyordu. Batı dünyasında, Almanya dıĢında ölümcül bir gıda açığı yoktu. Almanya‟nın açığına, kısmen Müttefikler neden olmuĢtu:

Yiyecek istekleri, iĢçilerin tutuklanmasıyla oluĢan iĢgücü açığı ve dıĢsatım endüstrisinin yok edilmesi. Her ne kadar Efsane, Müttefiklerin esirleri

neden besleyemediğini açıklıyorsa da, kamplardaki ölümlerin çoğu açlıktan

değil, tel örgü, çadır, su, muhafızlar, Kızılhaç, posta, vb elde hazır malzeme ve hizmetin ölümcül eksikliğinden meydana gelmiĢti.2

Dünya Çadır Açığı, veya Dünya Tel Örgü açığı, veya Dünya Kızılhaç Açığı, veya Dünya Muhafız Açığı, veya Dünya Yer Açığı, veya Dünya Su

Açığı, veya Dünya Posta Açığı haberleri içeren hiçbir mesaj Atlantik‟i aĢamadı. Yalnız Müttefiklerin depolarındaki yiyecek miktarı değil, fakat

Kuzey Amerika‟da, özellikle de ABD‟deki ĢaĢılacak bolluk, ölümcül yokluk kavramını anlamsız kılardı. II.Dünya SavaĢı sonunda, batı dünyasının

üçüncü büyük üretim yapan ülkesi Kanada, küçük nüfusuna rağmen, o kadar zengindi ki, Ġngiltere‟ye, en az 3.468.000$, 1945 değeriyle yaklaĢık

6.000.000$‟lık büyük bir hediyeyi, yiyecek ve para olarak verdi.3 ABD‟de 1945‟de dünyanın en zengin ülkesi olarak, GSMH [Gayri Safi Millî Hasıla],

107

Page 121: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

savaĢ sırasında yüzde 50 artmıĢtı. ABD dünya gemilerinin yarısından

fazlasına, dünya üretim kapasitesinin yarısından fazlasına, en yüksek tarımsal üretime ve en büyük altın rezervine, dünya toplamının yaklaĢık

dörtte üçüne (20.000.000.000$) sahipti.4 Amerika‟nın Ġngiltere‟ye

cömertliği 25.000.000.000$ gibi ĢaĢırtıcı bir rakama ulaĢmıĢtı.5 SHAEF mesajlarına göre, Müttefiklerin Cenevre SözleĢmesine

uyamaması, Dünya Gıda Açığındandı ve baĢka bir neden yoktu. Eğer niyet Müttefik yiyeceğini idareli harcarken, mümkün olan insancıl davranıĢ

tedbirlerini almak olsaydı, öyle ki yıllardır Almanlar tarafından soyulanlar önce beslenir; kısaca tutsaklardan, özgürlükleri dıĢında hiçbir Ģey

esirgenmezdi. Müttefiklerin askerleri, savaĢ suçlularını belirlemek için bir iki haftadan fazla tutmalarına gerek yoktu; fakat ABD Ocak 1946‟da,

toplam Wehrmacht askerlerinin ancak yaklaĢık yüzde 36 ile 40 kadarını salmıĢtı.6

Dünya Gıda Açığı efsanesi tutunca, ABD ve Fransız kamplarına ulaĢan küçük miktarlarda yiyecek, “zamanın karıĢık koĢullarında” mümkün olan

en çok, diye tanımlandı. Açık hakikaten olsaydı, Ġngiliz ve Kanada kamplarındaki esirlerin sağ kalmaları mucize olurdu, diye kimse

düĢünmedi. Bu da, Pradervand‟ın açıklamasından sonra bile, esirlere

kimsenin aldırmadığını gösterir. Efsanenin alt metni, Almanları kendi ölümleri nedeniyle suçluyordu. Bu yıkıma sebep olmasalardı, Dünya Gıda

Açlığı olmayacaktı. Kamplar hakkındaki propaganda öyküleri, Amerikan ve Fransız

kaynaklarından beslenen kontrollü Alman basınına ulaĢtığında, Alman aileler, erkekleri hakkındaki haberlerden ümitsiz, inanmaya meyilliydiler.

Erkeklerinden gelecek doğrudan haberlerin yokluğunda, avutucu herhangi bir bilgi kırıntısına, kaynağı ne kadar Ģüpheli olursa olsun, inanmamak

zordu. Bunun içinde, iyi haberler alma isteği ve bunu sağlamak için kuvvetli nedenler vardı. Yarı ölü insanlar serbest bırakıldığında ise, görgü

tanıklarıyla propaganda arasında çatıĢma baĢladı. Tanıkların ifadesi, sadece kulaktan kulağa tekrarlandığı için güvenilirliğini kaybetti. Küskün

ağızlardan, Ģüpheli söylenti konumuna girdi; ayrıca basılı olmanın ağırlığı da yoktu. Bu ağırlığın ne olduğu, 11 Ağustos 1945 tarihinde Alb.Lauben‟in

eline geçen aĢağıdaki raporda görülüyor:

AĢağıdaki, Almanya Schalding Kampından bir muhabirin ilettiği

gazete haberi. Schalding‟te hayat böyle! Bir Bavyera kabasının kenarındaki küçük çayırda sıkıĢtırılmıĢ yirmi bin Alman savaĢ esiri.

Birkaç çit, birkaç çadır, bir savaĢ esiri kamp nüvesi. Geçen zamanla kimse ilgilenmiyor. Sadece bir çağrı var, tek bir kelime: „Tahliye.‟

Sonunda 17 Haziran 1945 geldi çattı. Ġlk bin Alman savaĢ esiri kampı terk ediyor ve eve gidiyor. Her gün yeni çadırlar, yeni görevler. Her

gün ABD Ordularının iĢgal ettiği bölgenin değiĢik yerlerinden yeni insanlar geliyor, fakat bir engelleme yok. Tahliye olan savaĢ esirleriyle

dolu kamyonlar peĢ ĢeĢe hareket ediyorlar. Dört hafta boyunca yirmi bin Alman ailelerine yollanıyor. Sonra, bütün bu Ģamatanın ortasında,

108

Page 122: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Passau‟nun yakınında Schalding‟e gidiĢ. Yeni yer, her türlü konaklama

imkânıyla düzenlenmiĢ; büyük barakalar, iki bin kiĢinin her birine bir yatak. Temizlik ihtiyaçları savaĢ esirlerince karĢılanmıĢ; ilgiyle ve

gayretle yapmıĢlar. Ġyi bir aĢçı (eski Berlin Adlon Otel aĢçısı), kamp

sakinleri için, yeterli ve hiç de tekdüze olmayan bir yemek çeĢidi sağlıyor. Amerikan ve Alman Kamp yöneticileri, bütün savaĢ esirlerini

olduğunca erken tahliyeye çalıĢıyor. Yakın akrabalarına gönderilemeyen bazı eski Alman askerleri, yerel çiftliklere veya canlı çalıĢma yerlerine

kefaletle serbest gidiyorlar, tabii eğlence de olacaktır.7

Bu garip “Almanya, Schalding Kampından Muhabir” haberi, tuhaf Ġngilizceyle bir araya gelince, uysal bir Alman‟ın yerel kullanım için yazdığı

bir haber olduğunu düĢündürüyor. Ordunun kendi gazetesi, Stars and

Stripes da koroya katıldı. “7 GI [General Infantry Piyade Eri] ve 2.000.000

SavaĢ Esirinin Komutanı Albay” baĢlığıyla, kadrolu yazarı Na Deane Walker, 20 Kasım 1945 günü neĢeyle Ģöyle diyordu: “SavaĢ Esirleri

DanıĢma Bürosunda [PWIB: Prisoner of War Information Bureau], bir tutsağın yerini saptamak sadece iki dakikamızı aldı. Büroda „Arananlar‟ bölümünde

görevli, çarpıcı derecede genç eski çavuĢ, Alman Yahudisiydi. Bütün ailesi

Naziler tarafından öldürülmüĢtü. Frankfurt doğumlu Amerikan vatandaĢı Helmut Stern, ana babasının katillerini bulmak için yaptığı araĢtırmayı

baĢarıyla sonuçlandırmıĢ ve iki Ģüphelinin tutuklanmasını istemiĢti.” Walker‟ın dediğine göre, “PWIB‟nin bilgi kayıtları iyi – bütün tanık ve

soruĢturmalara göre, aranan suçluların yüzde 80‟i kayıt altında. Bu bilgiler, G2 [Ġstihbarat ġb.Md.], Askerî Savcı, SavaĢ Suçları Komisyonu ve SavaĢ

Suçluları ve Emniyet ġüphelileri Merkez Sicil [CROWCASS: Central Register

of War Criminals and Security Suspects]‟den akıyor. Bunlar 2.000.000 SavaĢ

Esirinin ana listesi olarak PWIB‟de kayıt altında. ġu günlerde, Fransızlar da 500.000 esiri tekrar Amerikalılara devrettikleri için, bunlar da listeye

eklenecek.” Bu bol yanlıĢlı haberin hiç tutar yeri yok.8 Ordu, DEF

kamplarındaki esirlerin birçoğunun, hikâyelerinden vazgeçtik, isimlerinden

bile habersizdi. Na Deane Walker tarafından övülen aynı SavaĢ Esirleri DanıĢma Bürosu, DıĢiĢleri Bakanlığına, kamplardaki yeni gömülen

5.000‟den fazla ölünün künyeleri hakkında bilgisi olmadığını, daha yeni

bildirmiĢti. Büro, DıĢiĢleri Bakanlığı Özel SavaĢ Sorunları Birimine, 5.122 kimliği bilinmeyen ölü Alman personelinin defin raporlarının gönderildiğini

bildirmiĢti: “Ölenlerin kimlikleri saptanamadığından, ölüm listesi gönderilememiĢtir. Yukarıdaki raporlar, Alman çıkarlarını gözeten

Koruyucu Kuvvet yerine büronuza iletilmektedir.”9 Örtbas etmenin ilk Ģartı, bilgiyi sıkı sıkıya hapsetmekti. Milyonlarca

insanı ilgilendiren bu kadar yaygın bir olay nasıl kapatılabilirdi? Rheinberg‟deki kamp Linfort‟a giden anayol üzerindeydi. Kampın

çevresindeki dikenli tel çit, dokuz kilometre uzunluğundaydı. Ġçinde çoğu zaman 100.000‟in üstünde insan bulunuyordu. Serbest bırakılan veya

Ġngiliz ve Fransızlara devredilenler, orada olup bitenleri yayacaklardı. Kamp haberlerinin Almanlardan gizlenemeyeceği açıktı, fakat basında

109

Page 123: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

kamuya açık her türlü tartıĢma yasaklandı. Bunun bıraktığı boĢlukta ordu,

efsaneyi baskıya verdi. Almanya içinde her Ģeyi Eisenhower veya yardımcıları yürütüyordu.

Böylece sansürü uygulamak çok daha kolaydı. Gazeteler, radyo

istasyonları, hatta sinemalar, ABD bölgesinde çalıĢabilmek için ruhsat almak zorundaydılar. Uzun bir süre için, serbestlik yoktu ama serbest

propaganda çoktu. Ordu bilgi akıĢını çok iyi denetliyordu; Fransız ICRC temsilcilerinin

baĢkanı Jean-Pierre Pradervand, yazarla 1989‟daki görüĢmesine kadar, orada 1945 sonunda Amerikan kampları olduğunu öğrenememiĢti. Bu

kamplarda, Mayıs 1945‟de 750.000‟den fazla tutsak vardı. Ordu basının söylediklerini yakından izliyordu. Titiz, sık ve geniĢ

kapsamlı bu ordu raporları, Eisenhower ve kurmaylarının, kamuoyundaki saygınlıklarını incelemekte ve basının kendi yarattığı izlenimlere ilgilerini

göstermektedir. “Olumlu” ve “Olumsuz” alt baĢlıklarıyla yayınlanan bu raporların, geniĢ bir Ģekilde dağıtımı yapılıyordu. Patton, Eisenhower‟ın

generallerine verdiği bir öğle yemeğinde, konu hakkında yaptığı uyarıları kaydetmiĢti: “Ike duygusal bir ifadeyle, düĢmanlıklar henüz devam

ederken önemli olan disiplin ve düzendi, fakat Ģimdi düĢmanlıklar bittiğine

göre, önemli olan – anlaĢılan doğru veya yanlıĢ olsun - dünya kamuoyuyla birlikte olmaktır.”10

Patton ayrıca günlüğüne, Eisenhower ordu hakkında herhangi bir kamu soruĢturmasına baĢvurulduğu zaman, subaylarından nasıl bir bağlılık

beklediğini gayet açık belirtmiĢti, diye not düĢmüĢtü. “Öğle yemeğinden sonra, bize gizli bir Ģekilde, herhangi birimizin bir Kongre Komisyonuna

çağırılması durumunda, dayanıĢma gereğinden söz etti…. Bir örgütlenme Ģekli… ortaya koydu. Ġçimizden hiç biri tam kabul etmemiĢken,

görüĢlerimize karĢı çıkmayıp, genel bir kabul görmeyle yetindi.”11 Böyle bir Kongre soruĢturması korkusu, ordu karargâhında bile

uygulanan örtbas etme iĢleminin mantıklı açıklamasıdır. Sahte SHAEF-

USFET karargâh belgelerinin hepsi GĠZLĠ damgalıydı; bu sayede oynama

yapılan belgelere, gizli sınıflamasına rağmen ulaĢmaya çalıĢan insanları yanıltmak mümkün olacaktı. Bu insanlar iki gruptu: Yüksek düzeyde

güvenlik belgesi olan Amerikalılar ve gelecek kuĢaklar. Bu iĢleri kimler

yaptıysa, Amerikalıların neler olup bittiğini öğrenmelerini önlemek için, yüksek düzey güvenlik belgesine gereksinmeleri vardı.

Aldatılması gereken sadece Kongre değildi. Bazı subaylar da güvenlik riski ortaya koymuĢ olabilir – örneğin, General Patton. Bütün önyargıları

için, Patton en üst düzeyde ordu onurunu ve Amerikan halkının temel cömertliğini simgeliyordu. Bunu en yalın bir Ģekilde, Alan Askerî Savcısının

sorusuna verdiği cevapta gösterdi: Bütün bu konuĢmalarda [askerî birliklere] savaĢ esirlerine uygun davranıĢ gereğini vurguladım, hem

hayatlarına hem özelliklerine. Benim olağan ifadem… “Öldürebildiğiniz bütün Almanları öldürün, fakat onları bir duvarın önüne dizip katletmeyin.

SavaĢırlarken öldürün onları. Birisi teslim olduktan sonra, kendisine Kara SavaĢı Kurallarına göre davranılmalıdır. Siz de teslim olacak kadar

110

Page 124: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

deliyseniz, teslim olduğunuzda size nasıl davranılmasını umuyorsanız öyle

davranınız. Amerikalılar düĢen insanın diĢlerine tekme atmaz.”12 Eisenhower‟ın Alman karĢıtı tutumundan açıkça yakınıyordu: “Yaptığımız,

Avrupa‟da yarı modern bir devleti tümüyle yıkıp, Rusya‟nın hepsini

yutmasına yol açıyoruz.”13

General Buisson 1948‟de Fransız esir kamplarındaki örtbas etme görevini, Mihver SavaĢ Esirleri Birimi hesabıyla birlikte tamamladı. Ġhtiyatlı bir

Ģekilde Fransız yönetiminde dolaĢarak, cezaevi hizmetindeki adamlarının “yüksek ekonomik ve insancıl değerde bir görev yaptıklarını” belirtti.

“Yüksek sorumlulukları vardı; bazen, sayıları çok az olduğundan, ezici bir yük altında çalıĢtılar; fakat asla askerî eğitimlerini unutmadılar…. Bu

sayede hakları yenmedi – önce onları eleĢtirenler, sonra birden SavaĢ Esirleri Biriminin, Fransız Ordusunun gururu olduğunu kabul ettiler.” Bir

reklâm ajansı çığırtkanı gibi, birimin, tutsaklardan, kamplarda gördükleri iyi davranıĢ nedeniyle birçok teĢekkür mektubu aldıklarını söylüyordu.14

Amerikalılar da böyle eğlenceli haberleri destekliyorlardı; Almanya‟daki bazı kamp komutanlarının, salınan esirlerden geri dönüp yiyecek ve

barınma için baĢvuranları geri çevirdikleri öyküsünü yayıyorlardı.

Sansür ve sıkıyönetim yerine, Basın özgürlüğüne demokrasiye inanan sivil yöneticiler, yenik Almanlara baĢka türlü davranma yolunu seçtiler.

Robert Murphy, Eisenhower Askerî Vali olarak görev yaptığı birkaç ay süresince*, onun sivil politik danıĢmanlığını yapmıĢtı. Murphy, kamplardan

birine yaptığı ziyarette, “gördüklerinden ürkmüĢtü”. “Bizim tutsaklar da neredeyse Nazi esir kamplarında gördüklerim kadar cansız ve bir deri bir

kemikti. Genç komutan, bize sakin bir Ģekilde, tutukluları kasten açlık diyetine koyduğunu, „Bu Naziler kendi ilaç dozlarını alıyorlar.‟ sözleriyle

açıkladı. Doğru davrandığına o kadar inanmıĢtı ki, durumu kendisiyle tartıĢmadık. Biz çıktıktan sonra, tıbbî direktör bana, „Bu kamp Amerika‟nın

Almanya‟daki politikasını mı temsil ediyor?‟ diye sordu. Tabii ki hayır dedim, durum derhal düzeltilecek. Kamp Ģartlarını Clay [General Lucius] „e

anlattım, sessizce zalim genç subayı görevden aldı.15 Generallere ülke yönetimini vermek, politikacılara orduyu yönettirmek kadar aptalcadır.

Almanya‟da, 1945‟den sonra, milyonlarca yaĢam öyküsü vardı, fakat tarih yoktu. Millet dört kısma bölününce, tarihi de politik uyuĢmazlık, sansür,

örtbas etme ve Amerika ile Fransa‟yı eleĢtirme korkusuyla parçalanmıĢtı. Bu konuda akıllı bir kamuoyu oluĢmadı, çünkü görüĢ ifadesi yasaktı.

Almanya‟nın iĢgali, iĢgal altında bir zihniyete yol açmıĢtı; bu da sağduyuyu mantıksız denetime boyun eğdirmek demekti.

Bunu uygulamak daha kolaydı, çünkü Almanlar otoriteye kayıtsız Ģartsız güvenmek için eğitilmiĢlerdi. Bu durum, Bavyeralı Ģair Christian

Morgenstern tarafından güzel bir Ģekilde hicvedilmiĢti: ġiirde, iri yarı bir

köylü olan Korf bir sokakta yürürken, kendisine bir araba çarpar. Korf,

* Eisenhower‟ın yerine, Kasım 1945‟de General Lucius Clay getirildi.

111

Page 125: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

sersemlemiĢ, her tarafı çürük içinde, ne olduğunu anlayamadan,

yalpalayarak evin yolunu tutar. Islak havlulara sarılmıĢ halde, hukuk kitaplarına karıĢtırırken, o sokağa arabaların girmesinin yasak olduğunu

keĢfeder. Bu nedenle, Korf kendisine çarpanın bir araba olamayacağına

karar verir; çünkü “Olmayabilen, olamaz.” Kendi kendine bunun bir rüya olduğunu söyler. Böylece yaralı Almanlar da, böyle Ģeyleri kendi kendimize

yapamayacağımıza inandığımıza göre, böyle Ģeyleri yapmadığımıza da inanıyoruz dediler.

ĠĢgal baĢladıktan sonraki ĢaĢkınlıkta, Ġngilizler söylentilere karĢı bir kampanya baĢlattı. Kampanyanın önemini tartıĢmak için yapılan bir

toplantıda, bir Alman Bürgermeister (Belediye BaĢkanı) kalktı ve “Herr

Oberstleutnant (Sayın Yarbayım), bu soruna bir çözüm var. Söylentilere

karĢı resmî yalanlamaları Neue Hannoversche Kurier ve Nachrichtenblatt‟ta yayınlatalım. Askerî Yönetim bu yalanlamaların okunması için bir emir

çıkartsın.16 Sonra Askerî Yönetim, yalanlamalara inanılması için ayrı bir emir yayınlasın.” dedi. Bölgeler ve açık sansür kalktıktan sonra da durum

pek düzelmedi, çünkü bu rejimde oluĢan davranıĢlar, halkın tarihi olmuĢtu bile.

Bu tarihe karĢın, karılar ve kocalar, erkek ve kız kardeĢler, çocuklar ve

ana babalar, akrabalarının 1947‟ye kadar hâlâ belli olmayan sonlarını bulup çıkarmak istediler. Haziran ve Temmuz ayları boyunca, ABD

bölgesindeki üç güney Alman eyaleti, geri gönderilen Alman SvEs‟leri hakkında ilk kapsamlı kaydı gerçekleĢtirmeye çalıĢtı. Hâlâ gözaltında olan

savaĢ esirleri, ölü olarak bildirilenler, kayıplar ve serbest bırakılanlar hakkında var olan verileri bir araya getirdiler.17 Ġncelemede, savaĢ öncesi

Almanya‟da doğmuĢ olan en az 2.107.500 kiĢinin hâlâ evine dönmemiĢ olduğu görüldü. YaklaĢık yarım milyon insan SvEs olarak kaydedilmiĢti;

gerisi basitçe kayıptı. Ġnceleme, kayıpların yüzde 90‟ının en son doğu cephesinde görüldüğü sonucunu gösterir gibiydi; fakat bu araĢtırmada

birkaç önemli eksiklik vardı. Birincisi, kayıp rakamları, yalnız Amerikan bölgesinden toplanan kısmî sayıların bütün silahlı kuvvetlere yansıma

rakamlarıydı. Bu kısmî sayılar, Almanların küçük bir kısmının savaĢ öncesinde yaĢadığı bölgelerden elde edilmiĢti.18 Ġkincisi, rakamların

hiçbirisi Alman ordusu savaĢ emri kayıtlarından ve Kriegstagbuch (Harp

Ceridesi) „dan alınmamıĢtı; oysa bunlar ABD Ordusunun elindeydi ve Nisan 1945‟e kadar bütün Alman birliklerinin düzenini gösteriyordu. Ġnceleme

sadece ABD bölgesindeki postane gibi halka açık yerlere gönderilen bildirilere verilen gönüllü cevaplara bağlıydı. Genellikle kayıp kiĢinin

ailesinin aldığı son haberlere dayanıyordu; bu haberler de ulaĢtığı zaman, aylar geçmiĢ olabiliyordu. Ordudaki arkadaĢlarınca görüldüğü haberleri de,

bu görülüĢünden sonrası bilinmediğinden, bir değeri olmuyordu. Son görülüĢü veya son mektubu ile birliğinin teslim oluĢ tarihi arasındaki

zaman dilimi de bilinemiyordu. ġimdi Almanya Soğuk SavaĢ hatlarıyla bölünmüĢtü. Ġnceleme, Almanlar arasında, kayıp akrabalarının çoğunun

Rusya‟da tutsaklıkta öldüğü veya Sovyetler Birliğinde hücre hapsinde tutulduğu inanıĢını destekliyordu.

112

Page 126: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

ĠnanıĢ, savaĢ sonu gerçeğiyle uyuĢmadı. Hitler‟in yerine geçen Büyük

Amiral Dönitz, OKW (Oberkommando Wehrmacht/ Alman Silahlı Kuvvetler BaĢkomutanlığı)‟na, doğu cephesini mümkün olan en az kuvvetle tutmaları

ve bütün kalan kuvvetlerle batıda teslim olmaları emrini verdi.19 Toplam

olarak 9.000.000 Alman,20 savaĢ sırasında, Batılı Müttefikler tarafından kamplarda toplandı. 7.600.000‟den fazlası, kuzey Avrupa ve Almanya‟da

yakalanan SvEs, teslim olmuĢ düĢman personeli (SEP) veya silahsızlandırılmıĢ düĢman kuvvetleri (DEF) olarak sayıldı; oysa Ruslar

sadece 1.856.983 ile 2.040.744 esir aldıklarını bildirdiler.21 Amerikalılar, Ġngilizler ve Fransızlar, Rusları bildirdiklerinden çok daha fazla esir almakla

suçladılar; bunda üstü kapalı olarak öldürdükleri suçlaması vardı. Ruslar, Müttefik Kontrol Konseyinin 1946 ve 1947 toplantılarında22 ve daha

sonraki yıllarda BirleĢmiĢ Milletlerde ve Amerikan Senatosunda,23 SvEs politikaları nedeniyle eleĢtirildi.

En baĢta, Amerikalılar suçlamayı, eleĢtirilere göğüs gerecek güçte olan Fransızlara yüklemeye çalıĢtılar. ABD Senatörü Knowland, 1947 yılında

Senatoda, Fransız kampları hakkında konuĢurken, tehlikeli hakikatten kıl payı kurtuldu: “Çok dikkatli olmazsak, önümüzdeki yıllarda sıkıntı

çekebiliriz; Amerikan kuvvetleri tarafından alınan bazı esirlerin, Nazi

Almanya‟sındaki toplama kamplarına atılan savaĢ esirlerinden farklı durumda olmadıkları gösterilebilir.”24 Daha sonra Senatör Morse, ünlü

köĢe yazarı Dorothy Thompson‟ın makalesini okuyarak kayda geçirdi. O da Fransız kamplarının durumuyla ilgili yaĢadığı Ģoku ve dehĢeti anlatıyordu:

“Bu ülke, bizim rızamız ve suç ortaklığımızla ve Cenevre SözleĢmesine meydan okuyarak, [esirleri] köle iĢçi olarak, Nürnberg‟de Herr Sauckel‟e

[idam edilmiĢti] karĢı kullanılan aynı köle iĢçi tanımlamasıyla, kullanmaktaydı… BaĢkan Roosevelt‟in Eylül 1944‟de Alman halkına özel

güvence verdiğini çok azımız hatırlıyor: „Müttefikler köle ticareti yapmıyorlar.‟ Sadece bir avuç insan mı görüyor, Almanya‟yı yenmekle,

kendimiz için Hitler standartlarını ve metotlarını kabul ettiğimizi, Hitler‟in galip geldiğini?” diye açıkça soruyordu.

Savunma Bakanlığı, Senatör Knowland‟i kurnazca bilgilendirdi: “1947 yılında 2.216.000 esir salıverilmiĢtir, ancak 24.834‟ü halen Amerikan

gözetimindedir. Bundan baĢka, “600.000” de Fransızlara devredilmiĢtir.”

Knowland konuĢmasında, Savunma Bakanlığı kendisine bildirmediği için, asıl tutuklanan sayısına değinmemiĢtir. Bu rakamın bilinmesi, toplam ölü

sayısını ele verme tehlikesi taĢıyordu. ICRC‟ye de yanlıĢ bilgi verilmiĢti; bu da Almanların iz sürmesini

engelliyordu. Alman ailelerden gelen baĢvurulara cevap verebilmek için ICRC, 1948‟de Amerikan Ordusundan kayıp kayıtlarını istedi; yalnız 3,5

milyon DEF ve 600.000 savaĢ esiri alındığı bildirildi.25 Bu rakam, savaĢ dönemi ABD toplam tutuklama sayısından 1,8 milyon daha azdı. 1947

incelemesiyle bir araya gelince, bu rakamlar Rusların üstüne çöken bir radyoaktif bulut gibi ölümcül bir Ģüphe yarattı. Bu yalana bir doğru

görüntüsü vermek için, ICRC mektubu ABD tarafından kopyalanarak, diğer “belgeler”le birlikte bir armağan gibi Koblenz‟deki Bundesarchiv‟e (Federal

113

Page 127: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

ArĢivler) gönderildi; bugüne kadar da gerçek gibi kamuoyuna sunuldu.

Böylece Knowland‟e, ABD Senatosu‟na, ICRC ve dünyaya, Amerikalıların asıl rakamdan 1.800.000 ile 3.100.000 daha az esir sayısı olduğu izlenimi

verilmiĢti.

Hiçbir kuruluĢ bu rakamları itiraz etmeye cesaret edemedi. Kayıplar hakkında konuĢmaktan herkes çekiniyordu.

Fakat ölülerin aileleri konuĢtular. Federal Almanya Cumhuriyeti Yönetimi oluĢturulduktan sonra, ortak sesleri duyulmaya baĢladı. ġansölye

Konrad Adenauer, Bundestag Federal Parlamentoda 1950‟de konu hakkında bir açıklama yaptı. Batı Almanya‟daki evlerine dönmeyen ve sonları belli

olmayan 1.407.000 asker vardı. Adenauer “1.407.000 SvEs olarak kayıtlı veya kayıp, 190.000 kayıp sivil ve 69.000 hâlâ Müttefik savaĢ suçluları

kampında tutulduğu söylenen tutsak mevcut.” dedi.26 Soğuk SavaĢ 1950‟lerde daha da soğuyunca, SHAEF-USFET subaylarının

esas gizledikleri daha da önem kazandı. Millî suçluluk hissi, kiĢisel olanlarla birlikte gömüldü, ABD ve Fransa kendi gaddarlıklarını, Rus Gulaglarında

ölenlerin daha da üstüne yığabildi. ġimdi kayıpların büyük kısmının sorumlusu Ruslardır kanısı yayılmaktaydı. Almanya‟da, Arthur Smith‟in,

Heimkehr aus dem Zweiten Weltkrieg, Ġkinci Dünya SavaĢından Eve DönüĢ

kitabında yazdığı gibi, “Almanya‟nın savaĢ esirlerinin bulunduğu yerler sır olmaktan çıkacaktır.”27 Tabii Fransızlar ve Amerikalılar kampları

hakkında doğruyu söyleselerdi, hiç böyle bir sır olmayacaktı. 1972‟de ünlü Senatör O.Eastland, Senatoda Rusları, milyonlarca Alman

savaĢ esirini “korkunç” Ģartlarda gizlice tutmakla suçladı. Kongre Kütüphanesinde dıĢiĢleri uzmanı Samuel C.Oglesby‟nin araĢtırmasından

sonra, Eastland bilgiç bir Ģekilde Komünistleri suçladı: “Ġkinci Dünya SavaĢında savaĢ esirlerine Sovyet davranıĢı sicilleri ile Kore SavaĢı

sırasındaki Çin ve Korelilerin savaĢ esirlerine yaptıkları, Vietnam Komünistlerinin üzücü davranıĢlarından daha korkunçtur.” DanıĢmanı

Oglesby‟e göre, SSCB, “1950 yılında sayamadığı 1.952.000 Alman savaĢ esirini elinde bulunduruyordu.”28 Bu doğruysa, Rusların belirtmiĢ olduğu

SvEs ölü veya kayıp sayısının neredeyse yüzde 100‟ü olur.29

Soğuk SavaĢın karĢılıklı suçlamaları Alman ailelerini ve dostlarını

ilgilendirmiyordu. Onlar hâlâ akrabalarını ve arkadaĢlarını bulmak, hiç

değilse yazgılarını öğrenmek istiyorlardı. Yönetim, bütün sorulara cevap getiren Dr.Erich Maschke‟nin yayınladığı kitap serilerine destek veriyordu.

Bu seri kitaplara Batı Alman Yönetimi parasal destek sağlıyordu ve ayrıca Willy Brandt‟ın DıĢiĢleri Bakanlığı da sansür görevini yapıyordu. Serilerin

yayım amacı, Brandt‟ın 25 Nisan 1969‟da Bundestag‟ta yaptığı açıklamada açıkça görülebilirdi. Brandt Ģöyle diyordu: “Ġlk iki cilt çıktıktan sonra,

DıĢiĢlerinin onayıyla, kitapları DıĢiĢleri Onay Damgası ile yayınlama kararı alındı.… Bu damga gösteriĢsiz bir yayında yanlıĢ anlamaları önleyecektir…

Kamuoyunda, içerde ve dıĢarda, Federal Cumhuriyetin uzlaĢma gayretlerini boĢa çıkaracak ve eski yaraları kanatacak bir tartıĢma

engellenmiĢ olacaktır.”30

114

Page 128: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Bu serilerde, Kurt W.Böhme‟nin Die Deutschen Kriegsgefangenen in

Amerikanischer Hand Amerikalıların Elindeki Alman SavaĢ Esirleri kitabında, ABD Ordusunun savaĢ süresinde tutsak aldığı sayıyı toplam 3.761.431

olarak bildirdiği not edilmiĢti. Doğru sayıya ulaĢmak için, ABD‟nin Kuzey

Afrika, Ġtalya ve kuzey Avrupa‟daki toplam esir sayısına, 2.000.000‟dan daha fazla bir sayı eklemek gerekiyordu. Alman yazara, ABD Ordusu bir

de, Rheinberg‟de kamp Amerikalıların kontrolünde olduğu sekiz haftada sadece 438 kiĢinin öldüğünü bildirmiĢti.31 Bu da ölüm oranının yılda

yüzde 3,16 olduğu anlamına geliyordu. Aynı dönem için, ABD Ordusu doktorları o bölgede kamplardaki ölümü, yılda yüzde 30,6 olarak gizlice

rapor etmiĢlerdi. Yazar, altı kamp için, zaman dilimlerini belirtmeden, ölüm oranları

hakkında değiĢik yüzdeler verdiği için, taraflılığı doğal. Tam tanımlanmasa da, zaman dilimleri bir yıldan çok daha az, bu durum sahte bir Ģekilde

düĢük oran veriyor.32 Böylece yazar bizi kendi sonucuna götürüyor: “Doğru ölüm oranını bulmak olası değilse de, kitlesel ölüme inanmak için

kesin bir neden yoktur.” Birkaç satır aĢağıda, kendi sonucunda bütün durumdan toplam bir oran vererek, kendisiyle çeliĢiyor: “SavaĢ esirlerinin

beĢte dördünün öldüğü doğuya kıyasla, batıda sadece yüzde bir idi.

Sonuç: Yerel yönetimlerce de doğrulandığı gibi, Batıda toplu ölüm yok.” Fransızlar Almanlarla, Ģimdi ciddî Soğuk SavaĢ propagandası

sayılabilecek bir iĢbirliği yapıyordu.33 General Buisson Böhme‟ye, 1948‟de Fransızların teslim aldıkları bütün esirler için açıklama yaptıklarını söyledi.

Bu durum, Fransa‟nın müttefiki Almanya tarafından ödenen kitapta sadakatle belirtilmiĢti; fakat DıĢiĢleri Bakanlığının 1946 Mart ayı

raporunda, ġubat 1946‟da toplam DeğiĢik Nedenlerle Kayıplar (Perdus Pour

Raisons Diverses) sayısının 167.000‟i geçtiği hakkındaki bilgiden tek satır

yoktu.34 Böhme gene de, Buisson‟un akıl almaz istatistiği hakkında ağlamaklı bir soru sorabildi: “KaçıĢlar dıĢındaki kayıpların sayısı ne

kadardır?” Tabii cevap çıkmadı. Böylece, Buisson‟un kitabı gibi Maschke serilerinin de kamuoyunu

karıĢtırmasına izin verilmedi. Alman yazarlar, ölüm kamplarını gezerken, genellikle geceyi gördüler, sisi duydular. “Ilımlı yayınlar” hazırlandı.

Sadece 431 nüsha satıldı. Bunlar da genellikle üniversitelere ve araĢtırma

kütüphanelerine verildi. Hiçbir tartıĢma çıkmadı. Sakıncalı gerçekler, Amerikan kitaplarındaki kayıtlardan da silindi.

Eisenhower‟ın Mayıs 1943‟de Marshall‟a gönderdiği “Ne yazık ki, daha fazlasını öldüremedik” yazılı dipnot da, sözde güvenilir Papers of Dwight

David Eisenhower Eisenhower‟ın Evrakı‟nda bulunan mektubun basılan nüshalarından silinmiĢti. Bu, olasılıkla Savunma Bakanlığı emriyle oldu.

Bu not, Eisenhower‟ın Marshall‟la yazıĢmalarını içeren Dear General baĢlıklı kitaptan da kaldırılmıĢtı.35

General Eisenhower‟ın kalın biyografisinde, torun David Eisenhower Ģöyle yazıyor: “Almanya‟daki durum acımasızdı. Eisenhower durumu

ortaya koydu: Yiyecek stokları düĢüktü. Aylık 175.000 ton buğday ve un gerekiyordu….Alman SvEs ise özel bir durumdu. Cenevre SözleĢmesine

115

Page 129: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

göre, SvEs‟ne, esir toplama birlikleri ve sivillerle aynı tayının verilmesi

gerekiyordu. Bu tayın kanunen 2.000 kaloriden 1.500‟e indirilebilirdi. Birlikler ağır görev yaptıklarından, Eisenhower‟ın fikrine göre, günde 1.500

kalorilik bir tayın yetersizdi.”36 Okuyucunun ĢaĢkınlıkla göreceği gibi,

Eisenhower insan beslenmesinde değerli bir uzman. Amerikan beslenme ölçülerine göre, savaĢ esirlerine, 2.000 veya 1.500 değil, ABD üs

birliklerine verilen günlük 4.000 kalori verilmesinin sakıncalı durumundan, bir ara yol bularak kurtulmak istiyor. Buna torun

Eisenhower‟ın bir de eklemesi var; kendisinin Churchill‟e, azalttığını söylediği tayınları, torun arttırdığını belirtiyor.37

Efsane yaratma olayı, Profesör Arthur L.Smith tarafından bir adım daha ileriye taĢınıyor; yazar kitabında, geri dönen Alman savaĢ esirlerini

anlatıyor. Smith Almanlar için bir Koruyucu Kuvvet olmamasına hayıflanıyor; bu yokluğu “II.Dünya SavaĢına katılanların büyük sayısına”

bağlıyor.38 Bunda, DıĢiĢleri Bakanlığının 9 Mayıs 1945‟de, Ġsviçre yönetimini bu rolden affetme kararını değil, Maschke‟nin yazdıklarını öne

çıkarıyor. Almanya‟nın posta hizmetini baĢlatma zorluklarıyla ilgili uzun tartıĢmalar içinde, Ġngilizlerin kamplara bile Temmuz-Ağustos 1945‟de

posta ulaĢtırdığından bahsetmiyor. Amerikan kamplarında, DıĢiĢleri

Bakanlığının dayattığı posta yasağından da hiçbir Ģey duymuyoruz. Amerikan terbiye ve cömertliğinin savunucusu olarak Smith, bu nitelikleri

DEF tutumunda da buluyor; bunun “kılık değiĢtirmiĢ bir lütuf” olduğunu söylüyor;39 bunun birçok tutsak için çabuk bir eve dönüĢ olduğunu iddia

ediyor. Esirlerin yüzde 60-64‟ünün, Ocak 1946‟da hâlâ kamplarda veya ölmüĢ olduğunu ise unutuyor. Genellikle bu kitapta, Fransız ve Rusların

hataları açık olarak görülüyor, fakat ABD‟ninkiler hiç belirtilmiyor. Maschke‟nin yatıĢtırıcı serilerinde bile birtakım ipuçları ortaya konurken,

ABD kamplarının korkunç Ģartlarından hiç bahsedilmiyor. Gerçeğin yokluğunda, Almanlar çok önceden efsanelere inanmaya

baĢladılar. Bir tanesi açlıktı, ne olursa olsun gıda açığı ve karıĢıklık nedeniyle meydana gelmiĢ ve iyi kalpli Amerikalılar tarafından mümkün

olduğunca giderilmiĢti. Bütün olanaksızlıklar içinde elden gelenin en iyisi yapılmıĢtı. ArĢivci ve tarihçi olan bir Alman, yazara, Amerikalıların

kendilerinin de yeterli gıdaları olmadığını söylemiĢti. Sonradan böyle bir

bilgiyi hiçbir kitap veya belgede görmediğini kabul etti.40 Bu Alman yarasının özel kabuğu, bugün kaĢındığı zaman tepki

genellikle, suçlu bir öfke oluyor. “SavaĢ sırasında bizim yaptığımıza bak” diye genel bir cevap alınıyor. Kamplarda adaletin yerini kör intikam aldığı

gibi, burada da Bazı Almanlarda adaletin yerini suçluluk alıyor. Bazı sorumlu Almanların zihnindeki bir diğer karıĢıklık da, mini neo-Nazi

partisini cesaretlendirmekten kaçınmak, Fransa ve Amerika‟nın ölüm kampları gibi bazı doğruları yayınlamaktan daha önemlidir. Yazara

Toronto, Washington, Zürih, New York, Londra ve Paris‟te aynı zamanda Almanya‟da tekrarlanan bu garip hesaba göre, Nazizm tehlikesi o kadar

büyüktür ki, ne gizlerlerse gizlesinler, kendi yalanlarımıza sıkı sıkıya sarılmamız gerekiyor. Uygun Gerçek ve Sakıncalı Gerçek diye iki ayrı

116

Page 130: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

varsayım öngören bu garip kavram, gerçeğin bir özelliğinin, kendi

çıkarınıza göre tanımlanabilir olması anlamına gelmekte. Yani bu savaĢ akıllarımızı bu dereceye kadar yozlaĢtırmıĢ.

Bu efsane oluĢumunun tek faydalı yönü, milletin yaptıkları nedeniyle

suçluluk duygusunu Alman bilincinin en derinlerine çakmak olmuĢtu; fakat Nazi kampları için suçluluk, kaçınılmaz olarak, zihinlerinde Müttefik

kamplarından nefretle birleĢmiĢti. Almanlar, içinde yaĢadıkları için, neye benzediğini bildikleri kamplarda, Amerikalı ve Fransızların yaptıklarından

kendileri için temize çıkma unsuru buluyorlardı. Suçları için, Müttefiklerin kendilerini cezalandırmasını haklı bulduklarını kabul ederlerse;

Müttefiklerin cezalandırılmayan savaĢ suçları için intikam aramaları da haklı bulunurdu. Bu intikam isteğini yerine getirmek mümkün

olmadığından, bir günah keçisi aranıyordu. Bu neo-Nazizmde ve Amerikan karĢıtlığında da ortaya çıkıyor.

ġimdi birçok Alman‟ın hissettiği, kampların sadece acı bir ders aldıkları bir cezalandırma yöntemi olmadığıdır. Bu, protesto etmeye cesaret

edemedikleri haksız bir cezalandırmadır. Bu ancak Fransız veya Amerikalıların amacı olabilirdi; kör intikamdan daha faydalı bir Ģeye

yönelmiĢ olsalardı, Almanların gitmesini ve bir daha hiç suç iĢlememelerini

isterlerdi. “Diğerleri [Müttefikler], [Almanların]suçlandıkları aynı Ģeyleri

yapıyorlardı.” diyordu kamplardan dönen esirler. “Ġnsanlığa karĢı iĢlenen bu suç, sıklıkla sadece bağıĢlanamaz olarak kabul edilir; aldatma ve iki

yüzlülük olarak kınanır; aynı zamanda suç konusunda kendilerinin aklanmasına yarar. Çektikleri haksızlıkları unutmazlar ve birçoğu da

unutmak istemezler. Diğerlerinin kendi günahlarını unutmasını beklerler. Sıkıca bağlandıkları bu olumsuz tutum, elden geldiği kadar, Ģimdiye kadar

sürdürülmüĢ, evdeki Ģartlarda Almanların verdiği konferanslarda bile dinlenmesi reddedilmiĢtir [bu Nazilerin ölüm kamplarında sivillere

yaptığının aynısıdır].”41 Cezalandırma politikası, Amerikan halkının geliĢigüzel intikama karĢı

olduğunu açığa çıkardı; Morgenthau Planının bütün ülkede kınanması da bunu gösteriyordu. Fransız kamp komutanlarının 1945‟de kitle halinde

istifaları ile Fransız ailelerinin Alman tutsaklara yardımları, Fransa‟daki

benzer yaygın tutumun anlamlı kanıtıdır. Aslına bakarsanız, Fransızlar kıyaslanamaz bir biçimde daha fazla çekmiĢtir. Cezalandırma politikası

aslında, kendi içinde de çeliĢkilidir. Gizlilik, genç Almanların daha yaĢlılara güya verilen dersleri, açık olarak öğrenmemeleri anlamına geliyordu.

Alman ölüm kamplarını kendi batağından bakarak kınayan, Fransız veya Amerikalı olsun, ikiyüzlü galibin öğretisine saygı olası değildi.

Ülkelerinin onurunu ve emniyetini tehlikeye atmalarına rağmen, en intikamcı subaylar için bile, bu kamplarda Fransa veya Amerika için hiç

yarar olmadığı açıktır. Sadece kendi duyguları bastırılacaktır; diğerleri intikam zevkinden yoksun kalacaktır.

Kamplar, gereksiz oldukları öğretisinden baĢka bir Ģey vermedi. Kimse gaddarlıktan adalet öğrenemezdi. Kamplar ve örtbas etme, Müttefikler

117

Page 131: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

için de tehlikeli olmuĢtu. Sorumlu subaylar kontrolden çıkmıĢtı, örnek

olamazlardı ve ABD ve Fransa‟nın güvenlik ve onuruna çok tehlikeli duruma gelmiĢlerdi. Mümkünse kamplardan uzak durması söylenen ÇavuĢ

Zobrist gibi, ABD Ordusundaki birçok yiğit asker ülkeye geri gönderilmiĢti;

çünkü kendi komutanları hakkında korkunç Ģeyler biliyorlardı. 40‟lı yıllarda hem ABD hem de Fransa‟da, subay hizipleri ve yüksek konumdaki

yetkililerin, yönetimlerini devirmek için eĢi görülmemiĢ giriĢimleri vardı; kuvvetin bu gizli kötüye kullanımının, bununla ilgili olmadığından emin

olunabilir mi? Almanya‟da bile, örtbas etme tam bir baĢarıydı. Öyle ki, bir Alman

araĢtırmacı, tanıklardan, bazı kamplardaki vahĢeti duyduğunda, Alman arĢivlerinde, Amerikalıların Cenevre SözleĢmesine uydukları veya en

azından gayret sarf ettikleri yönünde, çürütülmesi olanaksız kanıtlarla karĢılaĢıyordu. Böylece, Koblenz‟e bir ziyaretten sonra, tanık ifadeleri ne

kadar doğru olursa olsun, kitlesel ölümleri düĢündüren ölüm oranları bütün Amerikan ve Fransız kamp sistemine eĢit olarak bölündüğü için, Amerikan

ve Fransızlar sorumlu görünmüyordu. Dönemin belgelere yansıyan, millî arĢivlerde saklanmıĢ, kitaplarda doğrulanmıĢ ve asla tartıĢılmamıĢ

politikası, esirlere Almanların kendilerince yaratılmıĢ acı Ģartlarda,

mümkün olduğu kadar düzgün davranmak olarak kabul görmüĢtü. Bir felâketin yaĢandığına inanan birisi için bile, bu araĢtırmayı sürdürmek

anlamsız görünüyor.42 Bunu Almanlar yapamadıysa bile, sırada Fransızlar, Amerikalılar, Ġngiliz

ve Kanadalılar vardı. Eisenhower ve de Gaulle için onlarca beğeni dolu kitap yayınlanmıĢken, bu iĢin yapılmamıĢ olarak kalması, Lewis Lapham‟ın

parlak cümlesinde gerçeği gösteriyor: “Yağcı basının sürekli mırıldanması dıĢında, bakıĢ açısı sıradan ve acımasızdır.”43

Kahramanlarının baĢına haleleri ustaca konduruveren yazarlar, eserlerinin anlamını bozmadan gerçeği belirtemezler. Kahramanları

olmaksızın bu yazarlar hiçbir Ģeydir; çünkü gerçek onlara bir Ģey ifade etmez. Elias Canetti tarihçilerin kahramanları nasıl gördüklerini Ģöyle

belirtiyor: “Gerçeğin burada herhangi bir yüceliği yoktur. Yıkıcı olduğu kadar utanç vericidir.”44 Ölüler “boĢuna katledilmiĢtir, tamamen

boĢuna.” Utançla saklanan katiller için, intikam bile yeterli açıklama

olamaz; yaptıkları ne övünme ne de sevinç kaynağıdır. Canetti “Genellikle gücün desteklediği ve uyandırmak istediği terör, kurbanların kitle sayısına

bağlıdır. … [Generalin] Ün ve gücü ölü sayısıyla büyür. Tarihteki bütün fatihler bu yolu izlemiĢlerdir. Bütün erdemler sonradan onlarla

bağdaĢtırılmıĢtır.”

“Ne yazık ki, daha fazlasını öldüremedik.”

118

Page 132: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

12

KaĢla Gözle

Bu ölümler kasıtlı mıydı, yoksa esirleri sağ tutabilmek Fransa ve

Amerika‟nın gücünü aĢıyor muydu? Güçlerini aĢıyorduysa neden onları hemen salıvermediler?

10 Mart 1945 tarihli DEF konulu mesaj, Amerikan hareket tarzının

çok daha önceden, büyük sayıda esir alınmadan, saptandığını göstermektedir.* SavaĢ biter bitmez, tutsakları barınaksız ve yiyeceksiz

bırakmak ABD Ordu politikasıydı. Asıl yiyecek, su, barınak, vb yoksunluğu, Beasley ve Mason‟ın belirlediği gibi, haftalar önce baĢlamıĢtı. ABD

Ordusunda bir yığın çadır fazlası olmasına rağmen, 1 Mayıstan baĢlayarak PWTE‟lerin barınaksız olarak yapımına giriĢilmesi, benimsenen hareket

tarzıydı.1 Ġlk tutsaklar, 4 Mayısta, VE Day‟den dört gün önce, savaĢ esiri statüsünden çıkartılmıĢtı. Mayıs ayı boyunca, savaĢ esirlerini statülerinden

çıkartmak, bu nedenle de almakta oldukları tayını kesmek genel hareket tarzı olmuĢtu. 4 Ağustosa kadar bütün kalan esirlerin herĢeyden yoksun

bırakılması hareket tarzıydı. Sivil yiyecek kaynakları ve yardım kuruluĢlarının SvEs‟lerine, DEF ve sivil Almanlara ulaĢmasını önlemek

hareket tarzıydı.2 14 Temmuza kadar ABD kamplarındaki esirlerin sağlığıyla ilgili bütün

kararlar, SHAEF‟deki ABD Ordu karargâhında alınıyordu. Temmuzun

14‟ünde, SHAEF dağıtılınca, ABD Ordusu, eskisi gibi aynı komutanlık emrinde devam etti. Eisenhower, önceden bir SHAEF BaĢkomutanı bir de

Avrupa Alanı ABD Kuvvetleri Komutanı (USFET) olmak üzere iki komutanlık görevini yürütürken, artık yalnız Amerikan komutanlığını sürdürecekti.

Aynı Ģekilde General Smith, SHAEF‟de ve USFET‟de Kurmay BaĢkanıyken, Ģimdi sadece USFET‟de Kurmay BaĢkanlığına devam edecekti. Böylece, 14

Temmuz yönetim değiĢikliği sonrasında da, Avrupa‟daki Amerikan Kuvvetlerinde bir devamlılık vardı.

Eisenhower hem SHAEF‟in örgütlenmesinde hem de USFET‟deki yönetimin sürdürülmesinde BaĢkomutanlık yaptı. Bunun için, onun bilgisi

olmadan büyük bir karar alınması veya büyük bir uygulama değiĢikliği -------------------------------------------

* Mesajın aslı DE parafını taĢıyordu.

119

Page 133: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

yapılması olası değildi. “Eisenhower ve kurmayları soğukkanlı ve güvenilir;

inanılmaz büyük konuları en etkin Ģekilde halledebilirler.” diyordu General George C.Marshall. Yeteneklerini görmüĢtü.3 Bazı Ģeyler kuĢkusuz

dikkatinden kaçmıĢtı, emrindeki sadık ve becerikli subayların da

dikkatinden kaçmıĢ olabilirdi. Eisenhower, erlerin dans sponsorluğu,4 hangi bölgede hangi rütbede subayın hangi marka arabaya bineceği 5 gibi,

ince ayrıntılara dikkat ediyordu. Kendi yazmadığı veya taslağını bizzat hazırlamadığı bütün önemli telgrafları okuyordu. Bir geziden sonra

makamına geldiğinde, ilk yaptığı iĢlerden biri bütün gelen ve giden telgrafları, yalnız konuları değil bütün içeriğiyle okumaktı.6

SavaĢın bitiminden bir iki hafta sonra, bütün Müttefikler, tutsaklara sahip olmak istedi. Bu kamplarda birçok kadın ve çocuk da olmak üzere,

büyük sayıda Alman‟ı tutmak için, hiçbir ordu veya yönetimin bir zorunluluğu yoktu. Özellikle Fransızlar, alacakları sayıyı, yararlı bir Ģekilde

kullanacakları kadarına ayarlayabilirlerdi. Bütün bunlardan, orduların esirlerle tamamen boğulmuĢ olmadıkları gayet açık olarak anlaĢılır.

DEF‟lerin doğrudan açlık nedeniyle büyük sayıda kayıp verdikleri Ģüphesizdir. Ancak SvEs ve DEF‟lerin ölümlerinin büyük çoğunluğu sağlık

önlemlerinin yokluğu ve aĢırı kalabalıktan olmuĢtur. Nispeten küçük bir

yüzde “aĢırı zayıflıktan ve kötü hava Ģartları”ndan (yüzde 10-15 kadarı) ve çok büyük sayıda da akciğer iltihabı, dizanteri ve ishal, solunum yolu

hastalıkları vb‟nden ölmüĢtür. Bu olanları önleyebilecek, elde hazır malzeme ve hizmet varken, bunların verilmesinin reddini ne açıklayabilir?

EĢ Kurmay BaĢkanlarının aldığı üç ana politik kararın ikisi –esirlerin diğer milletlere devri ve Ġsviçre‟nin Koruyucu Kuvvet görevinden affına

bağlı olarak ICRC‟nin korumasının kaldırılması- esirleri erken ölüme mahkûm etmedi. DEF durumunun kabulü, Almanların esirleri

besleyemeyeceği inancıyla yapılmıĢ olmakla beraber, büyük açlık riski taĢıyordu; ama kötü hava Ģartlarına maruz kalma, dizanteri veya aĢırı

kalabalıktan kitlesel ölüm hesaba katılmamıĢtı. Ordunun SvEs kitlelerini yok etmesi için, hiçbir mesaj Atlantik‟i aĢmamıĢtı. Kitlesel ölümler

Savunma Bakanlığının veya Yönetimin politikası olamazdı; olsaydı Ġtalya‟daki Alman esirler de, en masse kitleler halinde ölmüĢ olurlardı. ABD

Kurmay BaĢkanları açıkça kamplardaki insanların zayıf olmalarını

beklediler, fakat daha kötüsünü umduklarına ait bir kanıt bulunmuyor. Oysa Avrupa‟da, olay yerindeki subaylar birçok mesajda, durumun “kritik”

ve “çok ciddî” olduğunu belirtti. Bu mesajlara bir temel göstermek zor, ancak subayların felâkete karĢı uyardıklarını kayda geçirmiĢ olma isteği,

denebilir. Uyarılar hemen hemen hiç samimî olmayabilir, çünkü her yerde yeterli ikmal mevcuttu. ġimdiye kadar Savunma Bakanlığının veya Kurmay

BaĢkanlarının orduya, esirlerin yararına elinde bulunan ikmal maddelerini kullanmaması için emir verdiğiyle ilgili bir belge bulunmadı. Aslında,

Lojistik BaĢkanlığının Raporlarında aksi belirtiliyordu; çünkü Washington‟ın gönderdiği veya Almanya‟da “üretilen” yiyecek, ordu tarafından alıkonuyor

ve depolamada bir fazlalık görülüyordu. Ordu sadece Avrupa‟daki aç sivilleri doyurmak için mi yiyecek

120

Page 134: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

biriktiriyordu? Böyle bir Ģey olsaydı, esirler hemen salıverilir veya

tutsaklara gerekli çadırlar gönderilir, yanında temiz su ve ilaç verilirdi; hepimizin bildiği gibi, gıda eksikliği, kötü hava Ģartlarına maruz kalan veya

önemsiz hastalıklarla zayıf düĢmüĢ insanlarda çok daha tehlikelidir. Ordu

yiyecek stoklarını korumanın en iyi yolu, tutsakları çabucak serbest bırakmaktı; fakat 1 Ocak 1946'da, ABD'nin üç savaĢ alanında, toplam

5.900.000 kadar esirin, sadece yüzde 36-40'ı serbest bırakılmıĢtı.7 Kalanı ya Fransız kamplarında, ya ölmüĢ, ya Ġngiliz kamplarında, ya da Elde

tutuluyordu. Ġtalya'daki, General Mark Clark komutasındaki ABD Ordusunun elinde bulunan 291.000 esirin sağlam bir Ģekilde hayatta

kalması, 1945'de Avrupa'daki ABD Ordu Komutanları için bunun mümkün olduğunu göstermektedir.8 Bu esirler hakkında, hiç kimse tarafından bir

kötü davranıĢ yapıldığı ileri sürülmemiĢtir. Bu esirler Ġtalya'dan dönüĢlerinin hemen ardından, Almanya'da bir ABD kampında

tartıldıklarında, hiçbirinin kilosu normalden aĢağı ölçülmemiĢ, oysa Almanya'da tutulanların "hepsi normalin altında" bulunmuĢtu.9

1945'de Almanya'da milyonlarca esiri hayatta tutmanın mümkün olduğu, Ġngiliz ve Kanada deneyimiyle görülmüĢtür. 1945-46'da, Belçika

Overijsche'deki Ġngiliz kampında yaklaĢık 400 esirin dikkatsizlikten doğan

bir açlık sorunu dıĢında, Ġngiliz ve Kanadalılar için barıĢ zamanında bir vahĢet olayı ileri sürülmemiĢtir.

ABD kamplarındaki esirlerin sivil ortama bırakılmıĢ olsalardı, çok daha büyük yaĢama Ģansları olacağı saptanmıĢtır: 1945-46'da Ġngiliz bölgesinde

sivil ölüm oranı yüzde 3,5-5 arası olurken10 ABD kamplarında oran yüzde 30 veya daha yüksek bulunmuĢtur.

Almanya'da ordunun sorumlu olduğu açıktır; bunun kazayla olmadığı da açıktır. Öyleyse orduda bu iĢten kim sorumludur?

Sorumlu Eisenhower'dır. Alman ordusunun esir alınması, doyurulması, serbest bırakılması, devredilmesi, hepsi ordu tarafından yapılmıĢtır. SHAEF

telgraflarındaki DE parafı, DEF politikasını baĢından beri bildiğini ve belki de tasarladığını kanıtlamaktadır.11

Eisenhower sıklıkla, gücünü tayınları kontrol etmek için kullandı. Bunu, adını taĢıyan mesaj veya emirlerde görüyoruz; örneğin 16 Mayıs tarihli

mesajında "Almanya'daki kritik yiyecek durumu nedeniyle, ivedi durumları

karĢılamak için, zamanında önlem almam gerekiyor." "Benim görüĢüme göre durum onu gerektiriyorsa" diyerek, EĢ Kurmay BaĢkanlarından

yeniden izin almaksızın "Almanya içinde" ithal yiyecek dağıtımı için, yetki istiyordu; Bu yaklaĢım, Almanların üstüne titrediğinden değil, "askerî

operasyonu gerektirecek" isyanlara engel olmak içindi. 6 Haziranda izin verildi.12 Ekim ayında Truman'ın, yer değiĢtirmiĢ birey kampları için

baĢlattığı soruĢturmaya cevap olarak, Eisenhower kendisi bir araĢtırma baĢlattı; buna bağlı olarak Truman'a "Son olarak, belirlenen merkezlerdeki

yer değiĢtirmiĢ bireyler için, günlük yiyecek kalori toplamını, kiĢi baĢına 2.300'e çıkardım" diye bildirdi.13

General Littlejohn, 27 Ağustos'ta kamplardaki 1.550.000 aç insan için yazmakta olduğu mektup için tam bir ikilem içindeydi. Olayı çok büyütürse

121

Page 135: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

meslektaĢlarını tehdit etmiĢ olacak, çok basite indirgerse, insanlar gereksiz

yere açlığa talim edeceklerdi. Ġçgüdüsel olarak kendini koruyor olabilirdi veya durumu düzeltmeye çalıĢacaktı. Her iki durumda da yemek sorununa

önerdiği çözüm açıktı. Ordunun bütün yapacağı, açlar için ABD'den yiyecek

isteği yapmaktı. ABD'den yiyecek gelme imkânı olmasa, böyle bir öneriye dikkat çekmek gereksizdi. Notunda, açları doyurmada kuĢkulu veya

samimî olsun, Littlejohn hâlâ gerçekten bir Ģeyler yapmıĢ olduğu izlenimini bırakmak istiyordu. Soruna, ordunun, yönetimin ve basının,

yürümeyeceğini bildikleri bir çözüm önerse, böyle bir izlenim bırakamazdı. Littlejohn hiçbir yerde, felâketten kimin sorumlu olduğunu belirtmiyor.

Sadece ordu verilerinin "hatalı" olduğu yorumunu yapıyor. SoruĢturma, sorumluluk, disiplin, sıkıyönetim iması yok. Elbette, genç subaylar bunu

Komutanın isteğine ters olarak yapmıĢ olsalardı, ordunun gereksiz talepleri yüzünden oluĢan gıda açığı sivil huzursuzluk yaratacak, bu durumda da

soruĢturma emri verecekti. Littlejohn'un hiçbir Ģey yapmamıĢ olması, belki de aldırmadığını gösteriyordu; belki de durumu zaten biliyordu, bundan

dolayı da kısmen sorumluydu veya kim yapmıĢ olursa olsun, çok yüksekte olduğu için dokunamayacağını biliyordu. Diğer bir deyimle bu kiĢi

Eisenhower'dı.

Yine de, Avrupa'daki ABD Ordusu hâlâ çok büyüktü, karıĢık görevleri vardı. Bunların bir kısmı için, örneğin büyük sayıda sivili beslemek için, hiç

tasarlanmamıĢtı. Bir Ģekilde, bir subaylar hizbinin bu hareket tarzını, Eisenhower'ın bilgisi ve izni olmadan, tasarlamıĢ ve uygulamaya koymuĢ

olması mümkün müydü? Bu varsayım hazırlandığı andan itibaren, birçok nedenle sorun olabilir.

Birincisi, Eisenhower, DEF hareket tarzını mutlaka biliyordu ve belki de Mart ayında kendisi oluĢturmuĢtu. EĢ Kurmay BaĢkanlarına gönderdiği

mesajda, Almanların DEF'leri besleyemeyeceğini açık olarak öngörmüĢtü. BaĢkanların bu politikayı, Ġngilizlerin uğursuz çekinceleri olmakla birlikte,

onayladığını da biliyordu. Böyle bir entrika var idiyse, savaĢ esirleri tayınlarıyla bu kadar

ilgilenen Hughes da iĢin içinde olmalıydı. Her hafta savaĢ esiri ölümlerini bildiren SHAEF-UFSET raporlarının dağıtım listeleri, bu iĢin içindekilerin

birden fazla olduğunu açığa çıkarıyordu. Other Losses Diğer Kayıplar

örtmecesinin lânetli bilgilerini, iki general, dört albay, üç binbaĢı, bir yüzbaĢı ve adı verilmeyen dokuz birim baĢkanı, düzenli olarak alıyorlardı.

Bunların dıĢında, Smith, Littlejohn, Hughes, Barker ve Crawford da neler olup bittiğini mutlaka biliyorlardı. Ordu komutanları da bilgi sahibi

olmalıydılar, çünkü ilk Diğer Kayıplar listeleri onların karargâhlarından SHAEF‟e gelmiĢti. Bundan dolayı, en az 23 subay durumdan haberdardı.

Hughes eğer yalnız veya hizbiyle birlikte hareket etmiĢ olsaydı, arkadaĢının isteğine karĢın, onun için büyük bir risk oluĢturduğunu bilirdi.

Sadece kendini tatmin etmiĢ olurdu. Eisenhower‟ın ona duyduğu güvene ihanet etmiĢ olurdu. Üstelik Eisenhower Hughes‟a güvenmeyi, kamplar

Jean Pierre Pradervand, Le Figaro ve Le Monde tarafından hayal meyal ortaya çıktıktan sonra da sürdürmüĢtü.

122

Page 136: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Hizip ayrıca, çadır gereçlerinden sorumlu subayların, zengin

depolarından çadır çıkartmaması için gayret sarfetti.14 Yeterli dikenli tel, kereste, su borusu ve pompa vb olduğunu bilen mühendislerin, bunları

kullanması engellendi. Sağlık Sınıfı yeterli sahra hastanesi açmamaya ikna

edildi veya emirle engellendi. Birileri hasta esirlerin boĢ yataklara yatırılmasını engelledi. Postanın gidiĢ geliĢi engellendi. BaĢka birileri

Alman yiyeceğinin kampların çoğuna ulaĢmasını önledi; bunlardan üç tanesi, Dietersheim bölgesinde, 3.Cezayir Alayından Yzb.Julien'in ortaya

çıkardığı, biri Kripp'de, biri Rheinberg'de, biri de Gotha yakınında olanlardı. Gazete muhabirleri bütün kamplardan uzak tutuldu. Kayıtlar, 1945'de ve

sonrasında, Washington'da incelendi ve imha edildi. SHAEF'de birileri, Eisenhower'ın tanımadığı birileri, Savunma Bakanlığına giderek, DıĢiĢleri

Bakanlığının, Uluslararası Kızılhaç Komitesinin kampları ziyaretini engellemesini sağladı. BaĢka birileri bunu Ġngilizlerle koordine etti, bu ise

Kanada BaĢbakanının protestosunu susturdu. Bütün bunlar, Littlejohn'a göre, yoğun çabalar gerektirmiĢti. General Ekim ayında kurmaylarını,

yaptıkları iyi iĢ nedeniyle kutluyordu; çünkü "tayın isteklerini mümkün olduğu kadar dikkate almayarak, ABD gıda kaynaklarındaki yükü

azaltmıĢlardı."15

Ordudaki Eisenhower'dan baĢka birisinin, durumdan sorumlu olduğu varsayımına gelince, Pradervand'ın açığa çıkardıklarından sonra,

Eisenhower'ın baĢka bir soruĢturma emri verdiği, sonuçta gerçeğin bulunamadığı ve bir yalanlar serisi yayınlandığı, Eisenhower'ın da bunların

yalan olduğunu bilmediği düĢünülebilir. Astlarının neler yaptığından hâlâ habersiz olan Eisenhower, iĢleri oluruna bırakmıĢ olabilir; çünkü

Almanya'daki kampların çoğunda, kötü hava Ģartlarına maruz kalanların, açlık Ģartlarının da aynen devam ettiği, birçok raporla sabittir. Yine de

Eisenhower, savaĢtan çok sonra kaleme aldığı Crusade in Europe Avrupa'daki Haçlı Seferi kitabında, Ģöyle yazıyordu: "O zaman [1945

Baharı] bu kadar çok sayıda savaĢ esiriyle baĢa çıkabilecek yönetsel ve lojistik örgütlenmemiz vardı; bu tutsaklar bize, birlik manevra ve

taarruzlarında geçici olarak sorun olmuĢtu."16 Ve bütün bu olup bitenler, General MacArthur'un "Ordudaki en iyi

subay" dediği adamın komutası altında cereyan etti.

EĢ Kurmay BaĢkanları, DEF hareket tarzını 26 Nisanda onaylamıĢtı; bu yönden Eisenhower'ın, esirlere yiyecek vermeme emrini bu onaya

dayanarak uyguladığına inandığı, su götürmez.* EĢ Kurmay BaĢkanları da Ģüphesiz DEF politikasından Eisenhower kadar sorumluydular.

Eisenhower'ın bu emirleri kendi kendine yazdığı ve onay gelene kadar, yedi hafta boyunca uyguladığına da Ģüphe yoktur.

------------------------------------------ * Birçok ABD'li subay, Mayıs ayında "Savunma Bakanlığına" yaptıkları zorunlu ikmal

maddesi isteklerinin reddedildiğinden yakınmıĢtı. Kimin reddettiği açık değil; ancak

bu kiĢinin, Frankfurt'taki SHAEF'den veya Washington'daki Savunma Bakanlığından

birisi olması gerekir.

123

Page 137: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Eisenhower, esir tayınlarının azaltılması gerektiğine inanmakta tek

baĢına değildi. 15 Mayıs'ta Churchill ile yaptıkları toplantıda, Ġmparatorluk Genelkurmay BaĢkanı Sir Alan Brooke Ģöyle diyordu: "Bütün dünyada gıda

açığı olduğunu bildiğimiz bugünün Ģartlarında, Alman savaĢ esirlerini,

Ġngiliz ve Amerikan birlikleriyle aynı ölçüde beslememiz yanlıĢ olur. Yaygın açlık önlenmek isteniyorsa, düĢman birliklerinin tayınını en az düzeye

indirmek esastır." Bu bağlamda "Müttefik Askerî Yönetimi altındaki Alman sivillerin ölçüsü 1500 kaloridir." diye de belirtti.17

Belli ki, Ġngiliz-Kanada kamplarıyla Amerikalıların kampları arasındaki fark, sadece Ġngiliz-Kanada kamplarındaki daha iyi beslenme değildi. Tam

kanıtlanamamakla beraber, Ġngiliz-Kanada kamplarındaki daha yüksek hayatta kalma oranının, varsayılan Dünya Gıda Açığı ile hiç ilgisi olmadığı

aslında kesindir. Ġngiliz-Kanada kamplarındaki tutsaklara, barınak, yeterli yer, yeterli temiz su, daha iyi hasta bakımı, vb sağlanmıĢtı. Amerikan

kamplarındaki esirler, geceleri kamplarından dıĢarı, taĢa sarılmıĢ mesajlar atıyorlar, yemek getirilmesi için yalvarıyorlardı; oysa Ġngiliz kamplarında

düzenli olarak mektup alabiliyorlardı. Kanada Ordusu, en az bir Alman birliğine bütün telefon araç gerecini elinde tutma ve hatta radyo vericisini

kullanma izni vermiĢti.18 Birkaç ay içinde de, Ġngiliz ve Kanada

kamplarındaki tutsaklar, ziyaretçi kabul etmeye baĢlamıĢtı.19

Bütün bu hüzünlü dosya içinde, tek eksik kalan önemli konu, Alman

sivillerin, esirlerle kendi yetersiz tayınlarını paylaĢmalarını önleyenin kim olduğuydu. Almanların engellenmesini görebildik, göremediğimiz,

birilerinden gelen, sivillerin yardımını engelleyen bir emir; bu da, geniĢ kapsamlı ve bugüne kadar süregelen örtmeyi gördüğümüzde, hiç sürpriz

olmuyor. Bu emrin bir Ģekilde, birileri tarafından verildiği, kampların durumundan belli.

Bütün bunların suçu, en baĢta Eisenhower ile birlikte, Smith ve Hughes‟un omuzlarındadır.20 Sadece genç subaylara, gerek gördüklerini

depolardan alma izni verilmiĢ olsaydı, birçok hayat kurtulurdu. Esirler için planlanmıĢ 13.500.000 Kızılhaç yiyecek paketinin dağıtımına izin verilmiĢ

olsaydı, açlıktan ölmüĢ olanlar aylarca, belki de bir yıldan fazla hayatta kalırdı. ĠĢgücü için hiç gerekmeyenlerin serbest bırakılması için verilecek

tek bir emir, ölüm oranını, yüzde 30‟lar üzerinden çabucak, yüzde 3,5 olan

sivil ölüm oranına kadar düĢürürdü. Yardım kuruluĢlarının kampları ziyaretlerine izin vermek, acımasız Ģartlara karĢı kamunun protesto

fırtınasına yol açacak; bu da aynı zamanda, çalıĢanları ve politikacıları durumu düzeltmeye zorlayacaktı. Ġznin bu nedenle verilmediği de

söylenebilir. Yukardaki belgeden de, Smith ve Hughes‟dan yardım gören Eisenhower‟ın, bütün bu olacakları önlemede öncü rol oynadığı açıktır.

Ölümcül Ģartlar, Littlejohn‟un dediği gibi, “büyük gayretlerle” yaratılmıĢtır. General Littlejohn, neler olup bittiğini Ağustos ayında, belki de daha

erken öğrendi, ancak önlemek için çok az Ģey yaptı. General Lee, görevi gereği, elinden geleni yapmıĢ gibi görünüyor. General Patton, yoluna

konan bütün engellere rağmen, ölenleri serbest bırakmak için elinden geleni yapmıĢ görünüyor. Morgenthau Almanları cezalandırmak için

124

Page 138: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

elinden geleni yaptı. Hull, Somervell ve Stimson Alman sorununa, değiĢik

yollarla yapıcı yaklaĢımlar aradılar. Roosevelt çok değiĢken olduğu için anlaĢılmaz biri olarak, son günlerinde, sağlam bir yöntem yoksunu olarak

göründü; Morgenthau, Hull ve Stimson‟ı, ezilmiĢ bir düĢman için gereksiz

tartıĢmalara sürükledi. Kayıtlarda, Marshall veya Truman‟ın bu konuda ne bildikleri, Ģimdiye kadar ortaya çıkmadı. Her ikisi de teknik olarak

sorumluydu; neler olup bittiğini, ikisinin de bilmediği olası, ancak bu kanıtlanamadı.

Buisson kitabında, Fransız kampları için bütün sorumluluğu kabul ediyor.

Bunun, o zor günlerde, kampların olabildiğince iyi yönetildiğine yönelik her bildirim için, suçun kabulü anlamında olmadığı açık. ÇalıĢma Bakan

Yardımcısı Simon ve Ministère des Affaires Étrangère DıĢiĢleri Bakanlığı kayıtları, kendisini yanlıĢlıkla açığa çıkarmaya yardım etti, çünkü

bürokratların, çalıĢmalarını, Buisson‟un suçsuzluk hayallerine değil, bilinen olaylara dayandırması zorunluydu.

De Gaulle‟ün, kamplar hakkında Pradervand‟ın 26 Eylül 1945‟de kendisine yazmasından önce, bilgisinin olduğu büyük olasılıktır; çünkü

kendisi hem ordunun komutanıdır, hem de savaĢ sırasında,

Ravensburg‟dan Fransız sivillerin serbest bırakılması için yapılan görüĢmelerde Pradervand‟ı yaptığı yardımdan, biliyor ve hatırlıyordu.

Yönetimin baĢı ve ordunun komutanı olarak, de Gaulle, sorunu kurmay baĢkanı MareĢal Alphonse Juin ile tartıĢmıĢ olmalıdır; Juin kamplardaki

hassas durum hakkında iyi bilgilendirilmiĢti. Juin‟den durumu öğrenen de Gaulle, Pradervand‟la görüĢmeyi kabul etmedi ve kampların durumu

hakkında Ekim baĢında, dünya basınına dikkat çeken, ölçülü bir demeç verdi. Bu demeci, ABD‟ye karĢı kendini tutma baĢarısı nedeniyle, ABD

Büyükelçisi Caffery‟den büyük övgü aldı; Amerika‟nın binlerce tonluk savaĢ malzemesine ve her gün gelen gıdaya bağımlı bir adamdan, baĢka türlü

davranması beklenemezdi. Bu kendini tutma, sonuç olarak General de Gaulle‟ün, kontrolünü çalkantılı Fransa‟nın tümüne yaymasını sağladı;

1940‟da kaybettiği bütün colonial gloire sömürgeci görkemini yeniden kazandı. De Gaulle‟ün görevi buydu; bir milyon kadar Alman savaĢ esirinin

kaderinin hiç önemi yoktu.

Juin ordudan, 1945 sonbaharındaki durum için, çok sayıda rapor istedi. Vincennes‟da bunların çok azı duruyor. Duranların hepsi, beklendiği gibi,

kampların düzelmekte olduğunu, büyük çaba gösterildiğini, vb belirtiyor. Fransa‟nın askerî bölgelerindeki kampların çoğu burada gösterilmiyor;

özellikle de Alb.Lauben‟in anlattığı Vosges‟daki “büyük ölüm kampı”ndan hiçbir kayıt yok.

General George S.Patton‟a göre, Juin ilke olarak Almanlardan intikam almak peĢinde değildi. Churchill ve Patton gibi, o da Almanlarda yarar

görmüĢtü. Ağustos 1945‟de Paris‟te, akĢam yemeğinde Alphonse, George‟a “Gerçekten Ģanssızlık.” diyordu. “Ġngiliz ve Amerikalılar

Avrupa‟nn tek güvenilir ülkesini tahrip ettiler –Fransa‟yı kastetmiyorum- onun için, Ģimdi Rus komünizminin ilerleyiĢi için yol açılmıĢtır.”21

125

Page 139: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Fransız kamplarındaki esirlerin çoğu, belki de hepsi, baĢlarının üstünde

bir çatı bulmuĢlardı, çoğu Amerikan kamplarındaki kötü hava Ģartları sonrasında, 1945 sonbaharında paçavralar içindeydiler. Bir kısmı,

de Gaulle‟ün Almanya‟da 1945 sonunda baĢlattığı küçük bir kampanyayla

bazı giyeceklere kavuĢtular. Uluslararası Kızılhaç Komitesi, mevcut 1.600 kampın küçük bir kısmını denetlemek için izin alabildi. Denetlenen az

sayıda kampta22 açlık ve kötü beslenmenin devam ettiği, Fransa‟nın toparlanmasına rağmen, 1947‟ye kadar sürdüğü bildirildi. Açlık çeken

insanlar için yiyecek vardı, fakat gıdanın büyük kısmı karaborsada subaylar tarafından satılıyordu. Namuslu adamların ĢaĢkınlığı ve hayal

kırıklığı içindeki Bascons Belediye BaĢkanı Raoul Laporterie de, meslek hayatını tehlikeye atarak, de Gaulle‟ü eleĢtirmiĢ, bundan da sıkıntı

çekmiĢti. Böylece bir anlamda bütün Fransız toplumu suçluydu. Elbette çoğu

Fransız, kamplarda çekilenleri biliyordu, ama bir Ģey yapmadı. Gazetelerdeki protesto, kamplardaki zorbalıklara oranla, hiç denecek kadar

azdı. Bu karanlık vahĢete direnç, hiçbir yerde, la mission civilisatrice medenileĢtirme görevi ile gururlu milletin vicdanını uyandırmaya yetmedi.

De Gaulle, açlıktan ölmekte olan tutsaklara yeni esirler eklemeyi

keserek, kolayca birçok ölüme engel olabilirdi. Juin, kendisini bunu yapmaya ikna edebilirdi. Buisson bir dereceye kadar kendisi de kurbandı.

Tepedeki adamların zorladığı, boĢ ve kötü politikayla, hem kendisi hem de tutsakları harcanmıĢtı. Bu adamlar, de Gaulle ve Juin‟di. ġeref kiminse

utanç da onundu.

Kara SavaĢı Kuralları, Cenevre SözleĢmesi, Uluslararası Kızılhaç Komitesi, Amerikan ve Fransız halkının büyük çoğunluğunun ortak ahlâk anlayıĢı,

Ġngiliz ve Kanadalıların dürüstlüğü, hür basın, hepsi iflas etti. Bizim için kahraman olan insanlar, gizlice, elimizde çaresiz duran herkesin üstünden,

ölümün gücünü ele geçirdikleri için iflas ettiler. Yüksek rütbeli subayları, onları durduramadığı veya kamuya açıklayamadıkları için iflas ettiler.

Akranları veya astları bir Ģey söylemedi. Fransız basını çok az Ģey bildirdi veya yalan söyledi. Amerikan basını hiçbir Ģey bildirmedi veya yalan

söyledi. Ġngiliz ve Kanadalılar hazır beklediler ve seyrettiler. Söz açılınca,

çekinmeden konuĢanlar, Jean-Pierre Pradervand, Jacques Fauvet ve Victor Gollancz oldu.

Bu insanlarla beraber, BaĢrahip Stock ve Marki von Baden gibi çok az sayıda insan, diğerlerince alaycı bir Ģekilde sömürülen ülkülerine inanmaya

devam ettiler. Ġnandıkça bunun huzurunu hissettiler; Almanları kurtarmak için çalıĢırken ödü kopan, fakat iĢ bitince “Bu ömrümde yaptığım hakikaten

zahmete değer tek iĢti.” diyen meçhul Ġngiliz askeri gibi huzur içinde oldular. Amerikalı ve Fransız komutanlar, kötülüğün zevkini kendilerine

saklarken, intikamcı gaddarlıklarını sürdürmüĢlerdi. ġimdi de, hepimizin savaĢtığımızı sandığımız belâya doğru batıyorlardı. Ġyi niyet ve hoĢgörü

ilkelerine sahip olan bütün bu insanlar içinde, amansız ikiyüzlülüğü olan grubu savunacak kimse yoktu. Açık olarak erdemimizin zaferini kutlarken,

onu gizlice kaybetmeye baĢlamıĢtık. 126

Page 140: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Ekler

GĠRĠġ

Hem Fransız hem de Amerikan kamplarında, ölü sayılarını kesin olarak saptamak

mümkün olmadı. Kayıtların tahrip edilmesi, zamanında ve sonradan yapılan oynamalar,

gerçek zaman karıĢıklıkları – hepsi bu kusurda rol oynadı. Ölüm oranlarını, teknik olarak,

dört ondalık hanesine kadar saptamak mümkün olurdu, ancak anlamsız ve yapay sonuç

ortaya çıkacaktı; çünkü bazı ordu rakamlarıyla açık olarak oynanmadıysa bile, olasılıkla

yuvarlamalar yapılmıĢ ve bunun için son basamağa kadar gösterilmemiĢti.

Bu sayfalardaki genel doğru, en yetkili kaynaklardan gelen, birçok temel sayılara

dayanmaktadır. BaĢka kaynaklardan gelen baĢka rakamlarla doğrulanmıĢtır. Yazar, en

önemli temel sayının – ABD kuvvetlerince Elde Tutulan toplam esir sayısı - doğru

olduğuna inanmaktadır. Bu sayı, Haziran 1944‟de baĢlayan, savaĢın diğer bilgileriyle

uyuĢan diğer sayıların karĢılaĢtırılmasından çıkmıĢtır. Sayı doğal olarak tutarlıdır – alt

grupları, ölüm sayıları dıĢında birbiriyle tamamen uyuĢmaktadır. Toplam tutsak sayılarının

esas ögesi General Bradley ve diğer baĢkaları tarafından verilmiĢtir, gördüğümüz gibi,

yalnız SHAEF G3‟ü tarafından tartıĢılmıĢtır. Diğer bir temel sayı, Amerikalıların Fransızlara

devrettiği esir sayısıdır. Her iki ordu da bu rakamın ne olduğunda kabaca anlaĢmıĢlardır.

Diğer konularda, özellikle esirlere davranıĢta birbirlerine karĢı söylenilenler içinde

tereddütlü yerler vardır. USFET ve Fransız Ordusu tarafından verilen, serbest bırakılan ve

ülkelerine gönderilen sayıları, genellikle doğrudur.

Genellikle ölüler konusunda veya ölüm oranının saptanabileceği sayılar üzerinde, ABD

(ve Fransız) Ordu sayıları, ya doğru değil veya eksiktir. Örneğin, USFET tablolarında,

Other Losses Diğer Kayıplar kaleminde hiçbir zaman birikimli toplam verilmemiĢtir. Hem

SvEs hem de DEF‟ler için Diğer Kayıplar kalemi uzun süreler boyunca kaybolmaktadır.

Amerikan (ve Fransız) ordusunun elindeki Kayıp/Ne Olduğu Bilinmeyen esirlerin bu

kitap için çıkartılan toplamları, olasılıkla yüzde beĢ daha azdır. Yazarın tahminine göre,

her iki Kayıp toplamları, her ordu kampındaki meydana gelen ölüm sayısından çok daha

fazladır. Hepsi birleĢtirildiğinde, 1947‟deki Alman Kayıp/Ne Olduğu Bilinmeyen sayısından

daha düĢük çıkmaktadır. ABD Ordusundaki Diğer Kayıplar alt toplamları olasılıkla

düĢüktür. Bu durum, Ordunun Diğer Kayıplar kaleminde gösterilen sayıdan daha fazla bir

sayıyı hesaplama beceriksizliğinden olabilir. Aynı durum Fransızlar için de geçerlidir.

Ordunun sayılarının düĢük olduğunu düĢündüren diğer bir neden de, bu kitapta bildirilen

ölümlerin içinde, savaĢın sonunda sağ kurtulan 1.700.000 Alman askerinin, hiçbir Ģekilde

Müttefiklerin hiçbiri tarafından sayılmamıĢ olmasıdır. Kayıp/Ne Olduğu Bilinmeyen sayıları

ölümleri de içermekte, fakat hem Fransız hem Amerikan kampları için, sadece olası alt

sınırı tanımlamaktadır. 1947-50 dönemi, Alman Kayıp/Ne Olduğu Bilinmeyen sayıları,

olası üst sınırı tanımlamaktadır.

Amerikan Ģıkkında, ölüm sayıları genellikle doğrudan gözlemlere dayandırılabilir.

AĢağıdaki ölüm sayıları, ABD Ordusu tarafından yayınlanan bütün sayılardan, doğruya en

yakın olandır. Fransız veya Amerikan kaynaklarına dayanan, sağduyu veya esirlerin

deneyimlerine dayanmaksızın verilen herhangi bir sayı da daha sağlıklı olamaz.

Bu sayıların doğruluğu, ince ayrıntılarda değil, yaygın genellemededir. Eksik olabilir,

fakat daha önce saklanan, önemli bir olay olduğunu gösterdiği kesindir. Dikkate değer bir

Ģey olmadığını varsaydığımız bir yerde, bir felâket ortaya çıkmıĢtır.

127

Page 141: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Ek 1

AMERĠKAN KAMPLARINDAKĠ DĠĞER KAYIPLAR

VahĢetin ilk adımı örtmecedir. SvEs ve DEF‟lerin durum raporlarında, açlık aĢırı zayıflık

olmuĢ, kitle ölümleri Diğer Kayıplar* adını almıĢtır. Amerikalılar hiçbir DEF raporunda

ölüm kelimesini kullanmamıĢlardır; sanki aylarca süren tutsaklıkları boyunca, DEF‟lerdeki

milyonlarca esirden kimsenin ölmediğine inandırmak ister gibidirler. Almanlar yıllarca

sonra, Müttefiklerin istatistiklerine giren milyonlarca insandan neden hiç iz olmadığını

sormaya baĢladıklarında, örtmece, kelimelerden sayılara geçmiĢti.

Bunun için, istatistiklerin iki yaprağı vardır: zamanında yapılan örtmeceli istatistikler

ve sonradan Almanlara söylenen yalanlar. Bu Ek yalnızca zamanın istatistikleriyle ilgilidir.

Amerikalıların tuttuğu istatistikler, toplam ölüm sayılarını değiĢtirmekte veya elde olan

tutsak sayısını düĢürmekte ve gerektiğinde ölümcül DEF durumu uygulamaları gibi ölüm

nedeni olacak durumları, gözden uzak tutmaktadır. Genelde, Amerikan tarafında esir

sayısı, diğer ülkelere gönderme ve serbest bırakma gibi konular, tutarlı, akla yakın ve

kesin olarak görünmekte, Fransız tarafında ise buna daha az rastlanmaktadır. Ancak,

henüz temel belgeler gizliyken, 1950‟lerde, ABD Ordusu, uydurma tutsak sayıları

yayınlamaya baĢladı; bu da Ģüpheleri kamplardan Ruslara doğru yönlendirdi. Sayıların

görüldüğü değiĢik belgeler üzerindeki yorumlar için, diğer Ek‟lere, özellikle 3 ve 4

numaralılara bakılabilir.

Kayıtların İncelenmesi

Bu kitapta sadece, Avrupa‟daki SHAEF alanındaki (Kuzeybatı Avrupa) Amerikan

kuvvetlerinin esir aldığı insanların ölüm istatistiklerini inceliyoruz; yani Ġtalya, Sicilya veya

Kuzey Afrika harekâtlarında esir alınan toplam 600.000 esir, bu sayının içinde değil. SvEs

ve DEF** durumlarının kayıtlarından geri kalan belgeler, D-Day‟de (6 Haziran 1944,

Normandiya Çıkarması) baĢlıyor ve zafere (8 Mayıs 1945) ve sonra 1 Ocak 1946‟ya kadar

devam ediyor. Bu zaman aralığı, altı alt kayıt dönemine bölünebilir.

1. D-Day’den 1 Nisan 1945’e. Esirlere yeterli bakım sağlandı, büyük sayıda ölüm

olmadı. Ölümler Alan Merkez Komutanlığınca (AMK) kaydedildi. AMK ölüm

toplamları, diğer güvenilir raporlara göre o kadar tutarsızdı ki, bunlar kapsama

alınmadı. Bu dönemde hiç DEF durumunda esir yoktu.

2. 1 Nisan - 8 Mayıs (VE Day). AMK ayrıntılı raporlar tuttu, fakat ölüm toplamları

gene güvenilir değildi. 4 Mayısta birçok tutsağa DEF durumu resmen uygulandı.

3. 8 Mayıs - 2 Haziran. Bu dönemde birçok kiĢi, SavaĢ Esiri durumundan DEF

durumuna geçirildi, fakat ayrıntılı DEF kayıtları, sadece 12.Ordu Grubunda ve

ancak 19 Mayısta baĢlatıldı. BaĢkaca ayrıntılı DEF kaydı bulunamadı. (AMK bu

dönemde SavaĢ Esiri kayıtlarını tuttu; fakat kayıtlar, ölümler yönünden güvenilir

değildi; bu yüzden burada ve kitaptaki baĢka bir dönem için kullanılmadı.) SHAEF-

USFET kayıtları kasıtlı olarak saptırılmıĢ ve bir milyon esir gizlenmiĢti. Biz bunlara

Kayıp Milyon adını verdik.

4. 2 Haziran – 4 Ağustos. 2 Haziranda SHAEF G3 ġubesi, SavaĢ Esiri ve DEF‟ler için

ayrıntılı kayıt tutmaya baĢladı. Ġngiliz ve Amerikan kamplarındaki SvEs ve DEF

gruplarındakiler için, Elde tutulanlar, Serbest Bırakılanlar tabloları oluĢturuldu.

----------------------------------

* Fransız kamplarında, inanition (açlık): cachexie (aĢırı zayıflık); mort (ölüm):

perdu (kayıp) olmuĢtur.

** Sonraki sayılar EK 2 ve 3‟teki belgelerden alınmıĢtır.

128

Page 142: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

SHAEF Alman İşleri Birim Amiri Alb. Philip S.Lauben, “Diğer Kayıplar” teriminin ne olduğunu yazara 1987’de açıkladı. Lauben’in adı sol altta

görünüyor.

129

Page 143: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Kuzeybatı Avrupa’daki Müttefik Kuvvetlerin SHAEF için, 11 Haziran tarihli resmî toplam esir sayısı (Akdeniz bölgesi ve İtalya dışında). Alttaki elyazısı

notta okunan: “Alb.Kessinger, Birçok girişimden sonra, harekâtlar için,

olası resmî savaş esiri sayısı olarak, buna ulaşabildik. S.May (veya Nay).”

130

Page 144: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

12.Ordu Grubu, Silahsızlandırılmış Düşman Kuvvetleri(DEF) Raporu.

1-10 Haziran için birikimli toplam, Diğer Kayıplar’ın 138.136’yı bulduğunu

gösteriyor. 12.Ordu Grubundaki eldeki DEF sayısı, sıfırdan, 8 Mayısta görülen sayıya ulaşmış. Görülen Salıverme’lerin çoğu Patton’ın 3.Ordsu

tarafından yapılmıştı.

131

Page 145: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Bu durum 14 Temmuza kadar sürdü. Bu tarihte USFET, SHAEF‟in yerini aldı ve

Ġngilizler kendi kayıtlarını tutmaya baĢladılar.1 SHAEF veya USFET kayıtlarında,

hiçbir Devir (ölümcül DEF statüsüne geçiĢi de içeren) veya Diğer Kayıplar

görünmüyordu. Kayıp Milyon‟u da hesaba katarak, ABD tarafındaki toplam sayı,

diğer ordu istatistikleriyle ve bu kitaptaki ölüm toplamlarıyla tutarlıydı. Ġngiliz

tarafında 14 Temmuza kadar, Elde Tutulan sayısı arttığı için, toplam sayı süratle

artıĢ göstermiĢti; bu görünüĢte, ABD tarafından gelen devirlerle olmuĢtu. Sonra bu

sayılar düĢtü; anlaĢılan, Amerikalılardan devralınan kamplarda ABD Ordusunun

söylediği kadar çok insan yoktu. (Ek 9‟a bakınız).

5. 4 Ağustos – 8 Eylül. USFET, 14 Temmuzda SHAEF‟in görevini devralınca, sadece

ABD kamplarındaki esirleri belgelemeye baĢladı; bunların içinde, SvEs ve DEF

gruplarının Devirleri ve Diğer Kayıplar‟ı da vardı.

6. 8 Eylül 1945 – 1 Ocak 1946. Bu dönem, sadece karıĢık bazı kayıtlarla

belgelenebilmiĢtir; ancak ne Elde toplamları, ne Fransızlara Devirler, ne de

Fransızlardan geri dönenler, kayıtlarda görülmemektedir.

Toplam ölümleri hesaplayabilmek için, korkunç Ģartlarda yaĢayan “Elde Tutulan”

sayıları çok büyükken ve Diğer Kayıplar listeleri yokken, bu büyük açığı doldurabilmek

için, bir takım tahminler yapmak gerekiyordu. Bu açıklar 1 Nisandan 2 Hazirana kadar

SavaĢ Esirleri grubunda; 2 Hazirandan 4 Ağustosa kadar ise, hem SvEs hem de DEF

gruplarında görülüyordu. Son olarak da, 8 Eylül-1 Ocak dönemi için tahminler yapıldı.

Kamp dıĢında oluĢan, fakat kamp Ģartlarının yol açtığı ölümler için, baĢka bir listeleme

verildi.

Gerçek ölüm sayısının hesaplanmasında iki yoldan biri seçildi. Bazı dönemler için,

ordunun verdiği ölü sayısı olan Diğer Kayıplar sayılarını topladık. Bu sayılar bazı dönemler

için hem SvEs hem de DEF‟ler için tutulmuĢtu, Diğer dönemler için, Ordu istatistiklerinde

verilen, bilinen Elde var olan esir sayısına göre ölüm oranı, değerini kullanarak

hesapladık.

“Elde” Sayıları

8 Mayıs VE Day-Zafer gününde, Avrupa‟daki “Elde” esir sayısı 2.874.897‟yi bulmuĢtu.2

Yukarıda belirtildiği gibi, 4 Mayıs ve sonrasında, pekçok eski savaĢ esiri DEF durumuna

geçirildi ve bu arada yeni esirler de DEF statüsüne alındı. Esir almalar 2 Haziranda durdu,

böylece bu zamana kadar, DEF ve SvEs toplamları sabit hale gelmiĢ oldu. 2 Haziran aynı

zamanda, Alan Merkez Komutanlığının (AMK) günlük raporlarının haftalık gönderilmeye

baĢlandığı tarihti; G3 de Ġngiliz ve Amerikan kamplarındaki SvEs ve DEF‟lerin Elde ve

Serbest BırakılmıĢ sayılarını gösteren çizelgeleri bu tarihte yayınlamaya baĢladı. Elde

sayılarını veren, 2 Haziran tarihli ilk SHAEF G3 çizelgesi, yanlıĢlıkla Elde SvEs ve DEF

toplam sayısını 2.927.614 olarak belirtmiĢti. General J.C.H.Lee‟den gelen bir mektup bu

sayıyı 3.878.000 olarak düzeltiyor.

Ağustos-Eylüldeki Açıklanmamış Artışlar

USFET‟in haftalık SvEs-DEF çizelgeleri (5.Dönem) Ağustos-Eylülde 331.016 tutsak artıĢı

gösteriyor, fakat bu artıĢın kaynağını belirtmiyor. Bunlar ABD‟den gelmiĢ olamazlar,

çünkü ABD‟den geriye büyük çapta nakiller Kasıma kadar baĢlamamıĢtı.3 Ağustos-Eylülde

Amerikan kamplarına gelmiĢ olarak kaydedilen sayıyı bulmak için, Ġtalya‟daki (MTOUSA)

ABD Ordu kamplarında da yeterli insan yoktu – MTOUSA kamplarında Haziran ayında

sadece 291.000 esir vardı. Ne olursa olsun, Ġtalya‟dan nakledildiği tahmin edilen sayı,

Temmuzun ilk yarısında sadece 30.000 olmuĢtu ve hepsi tekrar ülkelerine gönderildi, yani

serbest bırakıldı.4 Bu sayı bile esasında tamamen serbest bırakılmamıĢtı. Norveç‟e

132

Page 146: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

gelince, orada da esir sayısı 301.729 idi.5 Norveç‟teki bazı, belki de bütün esirler, SHAEF

toplamları içinde, Bremen çevrili bölgesini içeren SCOFOR baĢlığıyla, zaten sayıldığı için,

artıĢın Norveç‟ten kaynaklanma olasılığı da azalıyordu (Ek 8‟e bakınız). Bu artıĢlar için,

Kayıp Milyon‟dan baĢka kaynak yoktur. Kayıtlar imha edildiği için, kayıp milyonu

oluĢturan diğer 600.000 kadar esirin sonu bilinemiyor.

Defter Tutma Ordu, defter tutmayla, bu kadar yanıltıcı ise, neden uğraĢtı? Diğer yönetimlerle esirlerin

iĢgücü olarak devri için görüĢmeler sürerken, Ordu da kendi amaçları için, Almanları

iĢgücü olarak kullanıyordu.6 YaklaĢık 400.000 ile 600.000 arası esir 1945 yılında, değiĢik

amaçlarla kullanılmaktaydı. Devirlerin düzenli olması için, “Elde” toplamlarının bilinmesi

önemliydi. Amerikan sahtekârlıkları ölümleri öyle bir Ģekilde gizledi ki, Elde sayıları

yararını yitirmedi. Örneğin, Geceyarısı Vardiyası, bir Ģekilde tayınların azaltılmasını ve

barınak sağlanmasını reddederken, Elde olan esirlerin toplam sayısına dokunmuyordu.

II.Dünya Savaşı Süresince Müttefiklerin Toplam Alman Esir Sayısı 7

Kuzeybatı Avrupa‟da 2 Haziran 1945‟e kadar

ABD……………………………………………………………………5.224.310

Fransız………………………………………………………………….280.629

Ġngiliz/Kanadalı…………………………………………………1.739.900

Ġtalya ve Avusturya‟da 17 Mayıs 1945‟ kadar

Ġngiliz/Kanadalı………………………………………………….1.134.000

ABD……………………………………………………………………….291.000

Kuzey Afrika‟da

Ġngiliz/ABD…(çoğu ABD‟de tutulan)…………………..371.000

Müttefikler SavaĢ Dönemi Toplamı…………………………..9.040.839

Ayrıca 100.000 ile 4000.000 kadarı olasılıkla Kanada, Norveç ve Ġngiltere‟de tutuldu.

Kayıtları tam ve ayrıntılı olmadığından, iki kere sayılmayı önlemek için bunlar toplam dıĢı

bırakıldı.

Kuzeybatı Avrupa‟daki toplam ABD Esirleri………….5.224.310

Almanya‟yla savaĢ boyunca ABD toplamı 8………...5.886.310

Ele geçirilen Savaş Esirleri

6 Haziran 1944 - 8 Mayıs 1945 arasında, Komutan General Bradley‟e 9 göre, 12.Ordu

Grubu, 3.486.153 SvEs ele geçirdi. AMK‟na göre, 6.Ordu Grubu (o da SHAEF bünyesinde)

8 Mayıs 1945‟e kadar 684.128 esir ele geçirdi. Hepsinin toplamı 4.170.281‟i buldu. 2

Haziranda, ölümler, serbest bırakmalar ile diğer gruplara ve ülkelere nakillerle, hâlâ Elde

olan SvEs toplamı sadece 1.816.929 kalmıĢ ve süratle de düĢmekteydi. 4 Ağustostan

sonra bütün SvEs‟leri DEF iĢlemi gördü; buna rağmen – anlaĢılmaz Ģekilde – SvEs olarak

ayrı kayıt devam etti. USFET çizelgelerinin son günü olan 8 Eylülde, toplam Elde sayısı

678.641‟e düĢmüĢtü. 4 Ağustostan sonra hiçbir SvEs durumunu koruyamadığı için,

sadece daha önceden salıverilen 372.496 esir bütün esirlikleri süresince SvEs olarak

iĢlem gördüler; gerçi 4.170.281‟i esirlik sürelerine bu statüyle baĢlamıĢtı.10

Silahsızlandırılmış Düşman Kuvvetleri(DEF) Yuvarlaması/SvEs Statüsünden Döndürülenler

En kötü davranılan Alman tutsaklar olan DEF grubu sayısı, 4 Mayısta ilk defa SvEs‟nin DEF

olacağı bildirildiği zaman, sıfırdan 2 Haziranda 2.126.545‟e fırladı (“Elde” + “Serbest

133

Page 147: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Kalanlar” + “Devredilenler” + “Diğer Kayıplar”). Sayılar Temmuz ve Ağustos boyunca

dalgalanmıĢ, sonunda 8 Eylülde, 378.555 Elde civarına sabitlenmiĢti. DEF‟lerin çoğu

Almanya‟da tutulmuĢ ve bu kitapta söz edilen bütün DEF‟ler 12.Ordu Grubu tarafından

muhafaza edilmiĢti. 10 Mayısa kadar, 684.128 SvEs ele geçiren 6.Ordu Grubunun, birkaç

yüzbin DEF de ele geçirmiĢ olacağı açıktır (aĢağıda “Kayıp Milyon” a bakınız). Aynı

zamanda, 1945 sonlarında Avusturya kamplarında Ģartlar çok kötü olduğundan, 6.Ordu

Grubundaki tutsakların çoğunun DEF konumunda tutulduğu sonucunu çıkarabiliriz. Bu

kitapta, tutsakların ilk olarak DEF sayılmaya baĢladığı tarih olarak, hesaplama kolaylığı

için, 8 Mayıs kabul edilmiĢtir; oysa DEF durumuna ilk geçiĢ aslında 4 Mayıstır. 8 Mayıs

9 Haziran arası için gösterilen DEF sayısı, bu dönem için ölüm oranını hesaplamak için

kullanılmamıĢtır, çünkü Ordu Diğer Kayıplar baĢlığı altında ölü sayısı saptamıĢtır.

Kayıp Milyon

Üçüncü grup, hem SvEs hem de DEF‟i kapsayan “Kayıp Milyon” grubudur. Bunlar hemen

hemen kesinlikle, AMK‟nın günlük raporlarının 2 Haziranda, haftalık rapor haline geçiĢi

sırasında, 6.Ordunun kayıttan düĢülen esirleridir.

Ölü Sayılarının Açıklaması

SvEs kamplarındaki Ölüm oranı, ABD Ordu Sağlık BaĢkanlığı gözlemcilerince yakından

izleniyordu; 1945 Mayıs ve Haziran baĢında, kamplarda 80.583 SvEs vardı. Bu oran yıllık

yüzde 30 veya aylık yüzde 2,6 bulunmuĢtu (Ek 2‟ye bakınız). Kamplarda Ağustos-Eylül

döneminde gözlenen ve Diğer Kayıplar olarak bildirilen ölüm oranı da aylık yüzde 2,6 idi.

Buradan, 9 Haziran-28 Temmuz arası döneminin büyük bölümü için, Ordu, SvEs

kamplarında Diğer Kayıplar listesi bildirmediği halde, ölüm oranı sabit bir Ģekilde yüzde

2,6 olarak devam etmiĢtir sonucu çıkmaktadır. 1 Nisan-8 Mayıs ve 8 Eylül 1945-1 Ocak

1946 dönemlerinde, yanılmayı önlemek için, bu kitapta oran, haftada yüzde 0,3 olarak

kabul edilmiĢtir. Ordu tarafından doğrudan bildirilen Diğer Kayıplar sayısı ile birlikte (artı

aĢağıda gösterilen 1 Nisan-8 Mayıs arası toplamı 28.585) ölülerin sayısı, 8 Mayıs- 8 Eylül

arası için 145.208 oluyor; bunların 23.459‟u Ordunun doğrudan saydıklarıdır.

Kulaktan dolma ifadeler, kamplardaki ölüm oranlarının çok yüksek olduğunu belirtiyor.

Charles von Luttichau Kripp‟teki kendi kamp bölümünde, esirliğinin baĢladığı bahar içinde,

yüz kiĢiden yaklaĢık 5-10‟unun öldüğünü söylemiĢti. Kendi bölümünde ölümler normalden

daha az olmuĢtu, çünkü esirlerin çoğu 20-30 yaĢları arasında genç subaylardı ve

birbirlerine çok yardım ediyorlardı. SvEs kampının geri kalan bölümünde, ölüm oranının

yüzde 10‟dan çok daha yüksek olduğunu düĢünüyordu – bu da aylık olarak, yaklaĢık

yüzde 5,5 ile 6,9 arası bir orana denk gelir.

DeğiĢik baĢka tanıklar, dıĢarı götürülürken gördükleri veya taĢınmasına yardım ettikleri

cesetleri temel alan tahminler yürütmektedirler. Günlük gördüklerinin ortalaması,

sonradan ABD Ordu belgelerinde kayıtlı, kamptaki esir sayılarıyla karĢılaĢtırıldı. Bad

Kreuznach‟daki SvEs kampında da oran, aylık yüzde 4,2-5,4 arasıydı. Heidesheim‟da,

kampı Amerikalılardan devralan Fransız Ordusundan Yzb.Julien‟e göre, oran aylık yüzde 3

idi; Remagen kampında yüzde 5,5-10 arası, Rheinberg‟deki kampta ise aylık yüzde 3 ile

15 arasındaydı.

SvEs Kamplarında Ölümlerin Belirlenmesi

Bu dönem için ortalama Elde tutulan sayısı 1.755.198 idi*. AMK bu dönemde, yıllık 1,3

ölüm oranına karĢılık gelen 2.397 ölüm sayısı bildirmektedir – açlık çeken, üst üste

yığılmıĢ, kötü hava Ģartlarında bırakılmıĢ insanlar için inandırıcı bir sayı değil.

---------------------------------------------------

* AMK‟nın 1-11 Nisan sayıları ve 12.Ordu Grubu ve SHAEF G1‟inin 8 Mayıs

rakamlarından çıkartılmıĢtır.

134

Page 148: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

1 Mayısta baĢlatılan ETO incelemesinde, Askerî doktorların saptadıkları ölüm oranlarıyla

da uyuĢmuyor.

AĢağıda kalın puntolarla verilen sayılar, doğrudan ABD Ordu belgelerinden alınmıĢtır.

Diğerleri, aksine kayıt yoksa, Ordunun bildirdiği ölüm oranlarının, gene Ordunun bildirdiği

Elde sayılarına uygulanmasıyla hesaplanmıĢtır.

1 Nisan – 8 Mayıs (VE Day , Zafer Günü)

38 gün tutulan 1.755.198 esir için, haftalık % 0.3 oranla,

toplam ölüm sayısı……………………………………………………..28.585

8 Mayıs – 9 Haziran

32 gün tutulan 1.742.388 esir için, haftalık % 0.6 oranla (ETO Tıbbî Tarih rakamı)

toplam ölüm sayısı………………………………………………………47.791

9 Haziran – 8 Eylül

Tarih Elde Diğer Kayıplar

(Haftalık % 0,6 ölüm oranı ile)

16 Hazirana kadar 1.462.032 8.772

23 Hazirana kadar 1.399.794 8.399

30 Hazirana kadar 1.271.567 7.629

Ara toplam 24.800

7 Temmuza kadar 850.630 5.104

14 Temmuza kadar 836.117 5.017

21 Temmuza kadar 849.621 5.098

28 Temmuza kadar 892.354 5.354

Ara Toplam 20.573

Ağustostan Eylüle kadar (USFET raporlarından

doğrudan alınan Diğer Kayıplar toplamları) 23.459

TDPLAM 9 Haziran – 8 Eylül 68.832

SvEs kamplarında 1 Nisan-8 Eylül 1945 Toplam Ölüm

(28,585 + 47.791 + 68.832)…………………………………………………………………145.208

Silahsızlandırılmış Düşman Kuvvetleri (DEF) Kamplarındaki Ölümler

12.Ordu Grubu raporlarında, DEF‟ler için de, Ölümler 8 Mayıstan 10 Hazirana kadar, Diğer

Kayıplar olarak bildirilmiĢtir; ancak bunlar SHAEF raporlarına yansımamıĢtır. 12.Ordu

Grubu raporlarında, ölüm oranı haftalık yüzde 2,6‟dır. Ordu, 28 Temmuz - 4 Ağustos

haftasında, ölüm oranı haftalık yüzde 2,9 iken, yeniden Diğer Kayıplar‟ı rapor etmeye

baĢlamıĢtır. Ağustos-Eylül döneminde, ortalaması yüzde 2,15 olmuĢtur. Toplam ölümlerin

tahmini için, Diğer Kayıplar‟ın bildirilmediği 11 Haziran – 27 Temmuz dönemi

değerlendirmesinde, Mayıs-Haziran Ordu haftalık ölüm oranı olan yüzde 2,6 kullanılmıĢtır.

Bilinen DEF toplamlarına uygulamak için, yani 8 Mayıs – 8 Eylül arası 310.992 esir

toplamından 192.502‟si Ordu tarafından doğrudan sayılmıĢtır.

8 Mayıs – 8Eylül arası

(Kalın puntolarla gösterilenler, ABD Ordusu tarafından verilen ölü sayılarıdır. Diğerleri,

tutuklanan DEF‟lerin Ordu tarafından bildirilen sayılarına, Ordu ölüm oranlarının yazar

tarafından uygulanmasıyla elde edilenlerdi. Kalın puntoyla gösterilen toplam esir sayıları

da ABD Ordu belgelerinden alınmıĢtır.) Bütün ölüm oranları, dönemin öncesi ve

sonrasında bildirilen Ordu oranlarından hesaplanmıĢ ve toplanmıĢtır.

135

Page 149: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Tarih Elde Diğer Kayıplar Ölüm

haftalık Oranı

9 Hazirana kadar 127.286 2,6

16 Hazirana kadar 849.688 22.092 2,6

23 Hazirana kadar 709.463 18.446 2,6

30 Hazirana kadar 609.102 15.837 2,6

Ara Toplam 56.375

7 Temmuza kadar 684.467 17.796 2,6

14 Temmuza*kadar 601.134 15.629 2,6

21 Temmuza kadar 568.192 14.773 2,6

28 Temmuza kadar 535.251 13.917 2,6

Ara Toplam 62.115

4 Ağustosa kadar 885.951 26.064 2,9

11 Ağustosa kadar 754.090 5.129 0,7**

18 Ağustosa kadar 388.799 3.949 1,0**

25 Ağustosa kadar 368.808 10.700 2,9

Ara Toplam 45.842 1,9***

1 Eylüle kadar 359.452 6.323 1,8*

8 Eylüle kadar 378.555 13.051 3,4*

Ara Toplam 19.374 2,7***

TOPLAM 310.992

Kayıp Milyon içindeki Ölümler

Kayıp Milyon, AMK 2 Haziranda, günlük rapordan haftalığa geçince, görünmez oldu. AMK

kayıtlarından kaybolan sayı 1.042.537 idi. SHAEF ile General Lee arasında, 2 Haziranda

tartıĢılan sayı 950.923 idi. Bu sayı, 2 Haziran 4 Ağustos dönemi için, Kayıp Milyon

kavramında, burada kullandığımız baĢlangıç sayısıydı.

8 Mayıs – 2 Haziran

8 Mayısla 2 Haziran arasında Kayıp Milyon‟daki ölüm oranı açık değil, bunun için bu

dönem hesaba katılmadı. Aslında, 12.Ordu Grubu yetki alanında DEF konumunda iĢlem

görmüĢ olsalardı, ilk dört haftada 104.000‟i ölmüĢ olurdu. SvEs gibi davranılsa, o zaman

24.000‟i ölürdü.

2 Haziran – 4 Ağustos

2 Haziran 4 Ağustos arasında kayıtlarda görülmedikleri için, Kayıp Milyonun SvEs mi,

yoksa DEF durumunda mı tutulduklarını bilemiyoruz. SHAEF-USFET kayıtlarında kabul

edilen oran kadar DEF, gene aynı oranda da SvEs sayısında olduklarını kabul ediyoruz.

Bunun için, toplam Kayıp Milyon ölüm oranını da, SHAEF-USFET‟in 2 Haziran-4 Ağustos

dönemi için verdiği toplam esirlerin ölüm oranıyla aynı olduğunu kabul ediyoruz.

4 Ağustos – 8 Eylül

Bu dönem için USFET SvEs ve DEF çizelgelerinde, Kayıp Milyondan ne kadarının,

bildirilmekte olan toplam esir sayısının içinde olduğu belli değil. Bunun için Kayıp

Milyondan ne kadarının 8 Eylülde hâlâ kayıp olduğunu bilemiyoruz. Bu nedenle, Kayıp

------------------------------------------ * 7-28 Temmuz arası değerlendirmeleri yazar tarafından yapılmıĢtır. Beraber ele

alındığında, 7 – 28 Temmuz arasındaki farklar, Ordu sayılarındakilerle aynıdır.

** Ölüm oranlarında görünen farklar yuvarlamadan oluĢmuĢtur.

*** Ortalama

136

Page 150: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Milyon ölümleri için, bu döneme iliĢkin her hangi bir sayı gösterilmedi. Ağustos-Eylül

dönemi için hesaba katılmayan ölü sayısı olasılıkla 10.000 dolayında. 2 Haziranda baĢlayan SHAEF G3‟ünün esir kayıtlarına göre, bu dönem içinde, SvEs/DEF

ortalama oranı, 60/40‟dır. 2 Hazirandan sonra 12.Ordu Grubu (baĢlıca 6.Ordu Grubu

anlaĢılır) dıĢında, baĢka komutanlıklarca tutulan, SvEs veya DEF kaydı yoktur. 6.Ordu

Grubu da aslında önce SHAEF, sonra da USFET komutasındadır. Buradan, Kayıp Milyonun

yüzde 60‟ının (yaklaĢık 570.554 kiĢi) haftada yüzde 0,6 SvEs oranıyla öldüğünü; diğer

yüzde 40‟ın da (yaklaĢık 380.369 kiĢi) haftada yüzde 2,6 DEF oranıyla can verdiğini

söyleyebiliriz. Kayıp Milyon içindeki SvEs‟nin, dokuz hafta içinde haftada yüzde 0,6

oranıyla, ölü sayısı 30.810 olur. 380.369 DEF içindeki haftada yüzde 2,6 oranla dokuz

haftada ölecek sayısı da 89.006 olur. Toplam ölü sayısı 119.816‟yı bulur.

8 Eylül 1945 – 1 Ocak 1946 arasında Kamplarda olan Ölümler ve

Serbest Bırakma veya Devir sonrasındaki Ölümler

Yzb.Julien ve J.P.Pradervand‟ın tanıklıklarından, serbest bırakma sonrasında da ölümlerin

haftalarca yüksek sayıda kaldığını biliyoruz. ġartlar düzelir düzelmez, esirliğin etkileri

kaybolmuyordu. Bergen-Belsen‟deki Nazi kampında sağ kalanların çoğu, Ġngilizler

tarafından özenle hastanede tedavi edilmiĢ, gene de yüzde 35-40 kadarı, serbest

kaldıktan birkaç hafta sonra ölmüĢtü. Mayıs 1945‟de Almanya Bassum‟daki 7 numaralı

Kanada Ordu Hastanesinde, toplama kamplarından salınan, çoğu ileri derecede beslenme

yetersizliği olan 556 sivil tedavi gördü. Kanadalı doktorların bütün çabalarına rağmen, 31

tanesi 25 gün içinde öldü. Bu sayı, toplama kampından sağ kurtulanların yüzde 5,6‟sı

veya baĢka deyimle, aylık yüzde 6,8‟lik bir ölüm oranıydı.

Pradervand, Amerikalıların Thorée les Pins‟de Fransızlara devrettiği esirlerin üçte

birinin çok hasta olduğunu söylemiĢti; o kadar hastaydılar ki, çalıĢacak durumları

olmadığı gibi, kısa zamanda da öleceklerdi. Ölüm oranı yıllık 40,5‟ten fazla veya aylık 3,4

bulunmuĢtu. O kadar hastaydılar ki, Pradervand, yaĢam koĢulları ivedilikle düzeltilmezse,

bu kıĢı çıkaramayacakları kanısındaydı. 1945 sonbaharında Amerikalılar, benzer durumda

olan 52.000 kiĢiyi, Fransızlardan geri aldılar. Bu hastaların en hastası grubundakilerden,

Pradervand‟ın öngördüklerinin yarısı öldü ve ölü sayısına 26.000 kiĢi daha eklendi.

1945-46 döneminde, ABD kamplarındaki açlık Ģartlarını belirten birçok rapordan, ne

SvEs‟nin ne de DEF‟lerin, kıĢ boyunca, daha önceki dönemden fazla yiyecek almadıkları

açıkça anlaĢılıyor. Birçok raporda baĢlı baĢına bazı kamplar suçlanıyor; Uluslararası

Kızılhaç Komitesi temsilcisi tarafından da doğrulanan, bir DıĢiĢleri Bakanlığı yetkilisinin

mektubunda, 1946 Ocak ayında samimi bir Ģekilde, “Avrupa Alanında Alman SvEs‟nin

tutulduğu Ģartlar, bizi Cenevre SözleĢmesine uymama suçlamasıyla karĢı karĢıya

bırakacak” diye belirtiliyor. Merkez esir bölgelerini gezen Alb.Tom F.Whayne, Ocak

1946‟da, kamplar için, “Fena halde kalabalık ve salgın hastalık için her Ģart hazır” diye

bildiriyordu. ICRC Fransa‟dan, Ordu Avusturya ve Berlin‟den, ABD‟nin elde tuttuğu

esirlerin açlıktan öldüklerini bildiriyorlardı.

8 Eylül – 8 Ekim arası bir ayda, elde tutulanların sayısı aynı kaldı, Ģartlar da hemen

hemen aynıydı; bunun için DEF ve SvEs‟nin Ağustos-Eylül dönemiyle aynı oranda ölmeye

devam ettikleri sonucuna varıldı. 11 Ağustos - 8 Eylül arası dört haftada, Diğer Kayıplar

toplamı 34.023 olmuĢtu; böylece 8 Eylül - 8 Ekim arası için de aynı sayının eklenmesi

gerekiyordu. 8 Ekim – 1 Ocak dönemi için, esir sayısı bir milyondan fazlayı bulunca,

ölçülü bir tahminle, aylık ölüm oranının yarı yarıya, yüzde 3,2‟ye düĢtüğünü söyleyebiliriz.

Yüzde 3,2 tahmini, yaklaĢık 90.000 ölü toplam sayısı oluĢturuyor.

Serbest bırakılan esirler de tutsaklığın etkileriyle öldüler. Burada, bu ölümlerin serbest

bırakılmadan sonra bir ay daha, aylık yüzde 3,2 oranında devam ettiği kabul edildi.

8 Eylülde serbest bırakılan yaklaĢık 2.100.000 esir içindeki toplam ölümler de, bu

hesapla, tahminen 67.200 oluyor. Bu sayınını içinde, Fransa, Ġngiltere veya diğer

Müttefiklere devredilen, bir milyondan fazla esirin içindeki ölümler yok.

137

Page 151: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

ABD Ordu Kamplarındaki Davranışlara Bağlı Ölüm Toplamları (Diğer ordu bölgelerine

veya diğer devletlere devirler dışında)

Fransa‟dan Özel DönüĢler …………………………………………………….. 26.000

Eylül-Ekim ABD Kampları………………………………………………………. 34.023

Ekim-Ocak ABD Kampları …………………………………………………….. 90.000

Serbest Bırakılan SvEs arasında …………………………………………….. 67.200

TOPLAM …………………………………………………………………………………..217.223

En Son Ölü Sayısı

SvEs (Eylül 1945‟e kadar)………………………………………………………...145.208

DEF (Eylül 1945‟e kadar) …………………………………………………..…..310.992

Kayıp Milyon (SvEs) 2 Haz-2Ağst ………………………………………..….….30.810

Kayıp Milyon (DEF) 2 Haz-2Ağst …………………………………………..…. 89.006

Ara Toplam ……………………………………………………………………………... 576.016

Kamplardaki DavranıĢa bağlanabilecek

Ölümler (Eylül 1945 – Ocak 1946)…………………..…………………..…..217.223

TOPLAM Ölümler………………………………………………………………….……..793.239

138

Page 152: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Ek 2

ETO TIBBÎ TARĠHĠ

AĢağıdaki notlar, “Avrupa Harekât Alanı Tıbbî Tarihi” cilt 14, RG332, Box166, Millî

ArĢivler, Washington D.C., (Suitland, Maryland) kitabındaki birçok çizelgeye

dayanmaktadır. Çizelgeler, daha önce 1945 Mayıs-Haziran döneminde, Avrupa Alanında

ABD Ordu Sağlık BaĢkanlığınca yapılan bir araĢtırmadan alınmıĢtır. Çizelgeler 140. ve

141. sayfalarda gösterilmiĢtir.

Tablo X’daki Esir sayısı İçeriği

Tablo X, altı hafta süresince incelenen yaklaĢık 80.583 esir arasındaki, baĢlıca ölüm

sebepleriyle ölüm sayısını vermektedir. Kapsam içindeki esir sayısı, Tablo X baĢında

yazılan metinde, yanlıĢ olarak verilmiĢtir. Metin, incelemenin 70.000 esiri kapsadığını

belirtmektedir, fakat tablo içindeki asıl sayı-oran sayısı bölümü, incelemenin 80.583 kiĢi

üzerinde yapıldığın göstermektedir. Örneğin, 1.000 kiĢideki hastaneye kabul oranı, yıllık

468 olarak bildirilmiĢtir. Soldaki kabuller sütunu, bu temelde yıllık 37.713 kabul olduğunu

göstermektedir; yani incelemede kabaca 80.583 esir olmalıdır. Her üç grupta dıĢdeğer

hesaplandığında, incelenen sayı olarak değiĢik bir esir sayısı bulunuyor. Hepsi 81.000‟e

yakındır; bunun için 80.583 sayısı alınmıĢtır. Bunu daha sonra, esirler arasındaki ölüm

sayısını bulmak için temel alarak kullandığımızda, ölüm oranı daha düĢük anlamına

gelecek, bunun için ETO Tıbbî Tarihi metninde verilen 70.000 sayısını kullandığımızda,

beklenen ölüm sayıları daha düĢük olacak.

Ġncelenen ABD birliklerinin sayısı hiçbir yerde belirtilmemiĢ, fakat bunu her olay için,

verilen bir grubun asıl sayısını binde oranına bölerek kolayca hesaplayabiliriz. Bunu

uyguladığımızda, tablonun ABD birlikleri tarafının, ya 268.333 (hastalık nedeniyle ölüm)

ile 287.187 (yaralanma sonucu ölüm) arasında değiĢen farklı incelemelere dayandığını

veya istatistiksel olarak güvenilir olmadığını görüyoruz. Ordu istatistiklerindeki bu

zorluklar çok özgün ve genellikle kamplardaki ölüm oranını ortaya çıkarmayı engelliyor.

Tablo IX – Esir Ölüm Oranı Yanlış, Çünkü Matematik Olarak Olanaksız

Tablo X‟da, esirlerin hastalıktan ölüm oranı altı hafta için 2.304 olarak veya 19.968 yıllık

olarak gösterilmiĢ, bu da yıllık yüzde 25 ölüm oranı yapıyor. Hemen yukarısında, Tablo

IX‟da ise ölüm oranı bir yılda yüzde 3,42 olarak veriliyor. Hangisi doğru?

Tablo IX‟da birçok büyük, birçok da küçük hata var. En önemli hata; hastalık,

yaralanma ve savaĢ yarası ölümlerini gösteren bölümdeki esir ölüm oranı sayılarında

yapılmıĢ. Eğer rapor gerçekse, yazarının, incelediği değiĢik kamplardaki altı haftalık esir

ölümleri sayısıyla baĢlamıĢ olması gerekir. Her bölüm için, bir tam sayı olması gerekir

(yani 64 olur ama 64,5 olamaz); çünkü söz konusu olan insandır. Sonra bütün tam

sayıları altıya bölüp, sonucu 52 ile çarpacak ve tablodaki sayıyı bulacaktır. Temel aldığı

bir tam sayıdan baĢlayarak, verdiği sayılara ulaĢmak olanaksızdır. Örneğin, Yaralanma

sonucu ölümler için, altı haftadan yansıtılarak yıllık 98 sayısına ulaĢıldığı söyleniyor; oysa

98 bölü 52 eĢittir 1,8846; bunu altıyla çarparsak 11,308 olur. Böylece temel olarak

alınabilecek sayı 6 haftada ölen 11 insan olur; Fakat 11‟i 6‟ya bölüp, sonucu 52 ile

çarptığımızda 95 çıkar. (Temel olarak 12 esir sayısını alırsak, onun yansıması da 104

olur.) Hastalıklar için de aynı durum: 6 haftada 318 ölünün en yakın yansıması 2.756‟dır;

fakat raporda 2.754 sayısı veriliyor. (Yazarın çalıĢtığını belirttiği 6 haftalık ve 52 haftalık

dönemler yerine, tek günlerle çalıĢtığımızda, - yani en yakın bölünebilir tam sayıyı 42‟ye

bölüp, 365‟le çarparak – gene yazarın elde ettiğini söylediği sayıyı bulamayız.) Virgülden

sonra üç hane bile gitsek, tam sayıyla baĢladığımızda, Tablo IX sonuçlarını bulamayız.

139

Page 153: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Avrupa Harekât Alanı Tarihi kitabının Teknik Tıbbî Veriler Bölümü, Daktilo

edilmiş Metin. (Alb.Fisher tarafından Washington’daki Millî Arşivler’de bulunmuştur.)

140

Page 154: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Ren nehri boyunca, 23 ABD SvEs Kampındaki 80.583 esirin, Mayıs-Haziran

dönemi incelemesine dayanan sayılar. Bu inceleme, ETO Tarihi, Tablo IX ve X’dan özetlenmiştir.

141

Page 155: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Mayıs-Haziran 1945 tarihlerinde, Sağlık Başkanlığı tarafından yapılan

80.583 SvEs incelemesinin aslını tamamlamak için gerekli kısımlar önceki

sayfalarda ve Stanhope Bayne-Jones (yukarıdaki)yazısındadır (II.Dünya Savaşında Koruyucu Tıp Tarihi, Cilt IX, Washington, 1969).

142

Page 156: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Ölüm toplam sayısı olarak, 2.868 ya yanlıĢtır veya kazara doğru çıkmıĢtır. Bunun için,

Tablo X ve Tablo IX arasında, ölüm oranlarını seçmekte, Tablo X tercihimizdir.

Tablo IX – Ölüm Oranı yanlıştır; çünkü Tablo X ile bağdaşmamaktadır.

Tablo IX‟daki ikinci hata, ölüm oranlarını Tablo X‟a uyarladığımızda çıkan komik

sonuçlardır. Tablo IX‟daki ölüm oranı doğruysa, o zaman Tablo X‟daki esirler için de

geçerli olması gerekir; her iki tablo da aynı zaman diliminde, aynı kamplar ve aynı esirler

için yapılmıĢtır. Tablo X için incelenen esir sayısı, 560.899 olmalıdır, çünkü Tablo X‟un altı

haftada en az 2.304 olan ölüm sayısı, yıllık toplam 19.968 olmaktadır. Ölüm oranı yıllık

yüzde 3,56 olan ve 19.968 ölü veren esir sayısı da 560.899 olmalıdır. Bu demektir ki,

560.899 esirlik ikinci bir araĢtırma vardır; bu araĢtırmada sadece hastalık, yaralanma ve

savaĢ yarası ölüm nedeni olarak gösterilmiyor; aynı zamanda en az yirmi bireysel

hastalıktan ölüm sayıları var ve alt toplamlar veriliyor. ETO Sağlık BaĢkanının, aynı

zamanda, iki ayrı araĢtırma emri vermiĢ olması anlamsız. Sağlık BaĢkanı için, böyle

önemli ve ince ayrıntılı, diğerinden yedi defa daha büyük boyda bir araĢtırmayı, ölüm

nedenlerinin oranları gibi önemsiz bir konuda tamamlanmamıĢ bir rapor için kullanması

da anlamsız. Ölüm oranlarını göz önüne almamak veya daha küçük ve yetersiz bir

incelemeye bu oranları bırakmak da bir tuhaf. BaĢkanın, aynı baĢlıklar altında tablolar

için, aynı kamp sistemi içinde, tam aynı dönemde, böyle anlamlı bir değiĢikliği

açıklamadan, böyle değiĢik büyüklükteki iki grubu inceletmesi de mantıklı değil. Bunun

için, bir tek araĢtırma olduğundan neredeyse kesinlikle eminiz. Farklı sonuçların olması,

incelenen değiĢik iki grup esir olmasından kaynaklanmıyor; aksine bir tablo bu sonuçları

doğru olmayan bir Ģekilde veriyor. Biz Tablo IX‟daki, ölüm oranlarını uydurmak için

yapılan ara toplamların yanlıĢ olduğunu zaten biliyoruz. Aksini gösteren yeni bir kanıt

olmadığına göre, Ģimdi yıllık toplam yüzde 3,5 ölüm oranının yanlıĢ olduğundan eminiz.

Tablo X‟un da daha doğru ve esirler arasındaki yıllık ölüm oranının en az yüzde 25

olduğundan da kuĢkumuz yok.

Tablo IX‟daki toplam ölümler için yüzde 3,56‟lık sayının yanlıĢlığı artık kesindir;

Tablo X, eksik olmakla birlikte, olabildiğince tercih edilmelidir ve SvEs arasında yıllık en

az yüzde 25 ölüm oranını göstermektedir. ETO Tıbbî Tarihi kitabının yazarı da, Tablo XI

(a) ve (b)‟deki (burada gösterilmemiĢtir) hastalık oranlarını gizlemiĢtir – oysa o sözde

hastanelerdeki ölüm oranlarının saptanması için en iyi bilgi kaynağıdır. Tablo XI için

yapılan, yüzbinlerce SvEs‟ni kapsayan ve 10 ay süren çok uzun ve ayrıntılı araĢtırma

süresince, raporun yazarı, bir ölüm oranı vermiyor, bulmak için bir yöntem sağlamıyor.

Uyuz veya streptokoka bağlı boğaz ağrısı için oranlar bildiriliyor, fakat en önemli olay

olan ölüm oranı için bir Ģey denmiyor. Diğer bir önemli oran, taburcu iĢlemleri için de bir

oran verilmiyor. Oysa, Sağlık BaĢkanının, hastanelerinin tedavi için ne yaptığını bilmek

isteyeceği apaçık ortada. Fakat taburcu oranları, ölüm oranları gizlenmek isteniyorsa,

tabii ki verilemez; çünkü ölümler, kabullerden taburcular çıkartılırsa, kolayca

belirlenebilir. Yazar için ölüm oranlarının önemli olduğu, baĢlıca ölüm nedenleri olarak on

iki hastalığı ayrı bir tabloda sıralamasından belli. Böyle büyük bir araĢtırmada ölüm

oranının dikkatsizlikten atlanmıĢ olması olası değil.

Bu Tarihi yazanın, bilgileri örtbas ederek ölüm oranını gizlediği açık. Nasıl olduysa, bu

bilgi, ETO Tıbbî Tarihi‟nin dayandığı özgün raporu kullanan Stanhope Bayne-Jones‟un bir

makalesinde ortaya çıkıyor. (Stanhope Bayne-Jones, “Enemy Prisoners of War DüĢman

SavaĢ Esirleri,” Special Fields, Preventive Medicine in World War II Özel Alanlar, II.Dünya

SavaĢında Koruyucu Tıp, cilt 9. [Washington:1969], Ordu Bölümü, s.341‟e bakınız.)

Bayne-Jones, ETO Tıbbî Tarihi‟nin temel aldığı aynı özgün incelemeden alıntı yapıyor,

fakat ölüm toplamlarını da katıyor. GörünüĢte gizlemeyi sürdürmek için, incelenen esir

toplamını vermiyor, ancak toplamı ETO Tıbbî Tarihi‟nde bulduğumuz için, parçaları

birleĢtirince bütün ortaya çıkıyor.

Bayne-Jones Tablosunda, altı haftada hastalıktan ölüm toplamı 2.754 olarak

bildiriliyor. Bu sayı, ETO Tarihi‟nde de hastalık için gösterilenle aynı. Bu son kanıt parçası,

143

Page 157: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

ETO Tıbbî Tarihi yazarının, sadece altı haftalık SvEs ölüm sayılarını, bir yıla uyarlanmıĢ

gibi, kopya ettiğini gösteriyor. Böylece görünüĢe göre, hastalık için ölüm oranını, yıllık

yüzde 29,7‟den 3,42‟ye çekmiĢ oluyor. Tarih yazarının olasılıkla, Tablo X‟u tam olarak

göstermemesinin nedeni de bu. Tablo X‟un doğru toplamı olan 2.754, aynı sayıyı aldatıcı

bir Ģekilde Tablo IX‟da da kullandığını ortaya çıkaracaktı.

Esir ölümlerinin üç grubu (hastalık, yaralanma, savaĢ yarası), Bayne-Jones‟un bütün

hastalık ölümlerinin toplam sayısı 2.754 ile toplandığında, 2.868 sayısı bulunuyor. Bu

sayı, 80.583 SvEs için, haftalık yüzde 0,59319 „luk bir ölüm oranı yapıyor. Bu 0,6‟ya

yuvarlanarak, Ordu Ölüm sayılarının görülmediği bu kitapta, uygulanan ölüm oranı

oluyor.

Bu kitapta, her üç ölüm grubu (hastalık, yaralanma, savaĢ yarası) toplam ölüm oranını

belirlemekte kullanılıyor; çünkü savaĢ yaralarının çoğu, kamplarda oluĢmamasına karĢın,

normal Cenevre SözleĢmesi Ģartlarında, kolaylıkla tedavi olurdu. Ne olursa olsun, savaĢ

yarası nedeniyle ölümler, toplamın sadece yüzde 0,6‟sını buluyordu.

Tablo IX‟da hastalık ölüm oranı değiĢtirildiği için, yaralanma ve savaĢ yarası oranları

da olasılıkla aĢağı çekilerek, oynanmıĢ ve ölüm oranı düĢürülmüĢtür. Ne olursa olsun,

günümüze kadar kalan belgelerde doğru sayılar bulunamadı. Gene de, hepsi bir arada,

toplam gösterilenin yüzde 4‟ünden daha aĢağıda olduğunu biliyoruz. Sonuç olarak,

hastalığın doğru oranı, görünen yaralanma ve savaĢ yarası oranıyla birlikte

hesaplandığında, Ordunun kamplardaki savaĢ esirlerinin ölü sayısıyla tam olarak

çakıĢmaktadır. Böylece haftalık yüzde 0,59319 oranı ikinci bir Ordu kaynağı tarafından ve

aynı zamanda esirlerin kendileri tarafından doğrulanmıĢ oluyordu.

144

Page 158: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Ek 3

MERKEZ KOMUTANLIĞI RAPORLARI

SavaĢ Esirleri Durum Raporları baĢlıklı bu belgeler, Avrupa Harekât Alanı Merkez

Komutanlığı karargâhı tarafından yayınlanmıĢtır. 2 Hazirana kadar günlük olarak

yayınlanmıĢ, daha sonra haftalık raporlar verilmiĢtir. D-Day (6 Haziran 1944)‟den

baĢlayıp, 25 Ağustos 1945‟e kadar SavaĢ Esirlerinin (DEF‟lerin değil) ayrıntılı dökümünü

verir. Bunlar çok ayrıntılı raporlardır, ancak özellikle ölümleri bildirirken, hatasız değildir.

2 Hazirana kadar bildirilen SvEs toplam ölümü 4.500‟dür; sonrasında 25 Ağustosa kadar

4.790 daha bildirilmiĢtir. ABD Ordu Sağlık BaĢkanlığı subayları, altı haftalık süre içinde,

SvEs kamplarında 80.000 esir içinde, 2.868 ölüm saptarken, Alan Merkez Komutanlığı

(AMK), ortalama 1.700.000 esir içinde sadece 4.540 ölüm rapor etmiĢtir. Ġncelemeyi

yapan doktorların bulduğu ölüm oranı, yıllık yüzde 30‟un üzerindeydi; fakat Merkez

Komutanlığı oranı, Mayısın birkaç günü için, yıllık yüzde 0,36 olmuĢ, ortalaması yüzde 2,4

bildirilmiĢti. Daha sonra yazın, USFET rakamları Diğer Kayıplar adı altında, yıllık yüzde 30

ölüm oranı gösterirken, AMK raporları, Temmuz sonundan baĢlayarak her hafta, yıllık

yüzde 1,8 ile en düĢük olarak yıllık yüzde 0,36 arası oranlar sergiliyordu. Dinlenmedeki

ABD Ordu personelinin, barıĢ dönemindeki ölüm oranı yüzde 0,4 olurken, bu orana

inanmak olası değildir. Mart ayında da aynı durum yaĢandı, ölüm oranı 0,75 olarak

bildirildi. Tekrar Nisan ayında yıllık yüzde 0,67 görüldü.

BaĢka bir gariplik de, Ġngiliz ve Rus bölgelerine nakiller yanında, ABD bölgesine de

nakillerin gösterilmiĢ olmasıdır. Oysa ABD bölgesi zaten ETO‟nun içindeydi ve bu nedenle

esirler hiçbir zaman nakledilmemiĢti. Bu ne anlama gelebilir? Neden sistemden kayıp

olarak, sistemin dıĢına nakil olarak bildirilmiĢlerdi? “ABD bölgesine nakiller” kaleminin

ölümlerin örtmecesi olduğu, doğru bir tahmindir; çünkü toplamları, USFET raporlarındaki

Diğer Kayıplar sayılarına çok yakındır. Bu kitapta hiçbir ölüm sayısı, bu tahmine

dayandırılmamıĢtır.

2 Haziranda bir milyon SvEs‟nin, hiçbir not düĢülmeden atlanması, bu raporların

kullanım Ģeklinin kendine özgü örneğidir: Orduya gerekli bilgi korunurken,

Washington‟dan gelecek bir denetçiye de düzmece bir görüntü verilecektir. Bu Kayıp

Milyon Ģıkkında, Ordu önceden aldığı fazla esir iĢçi elindeyken, cimri istifçi gibi, bir milyon

olası iĢçiyi de, kimse bilmeden, yedek olarak tutmak istiyordu.

Bu raporlarda daha bir sürü yanlıĢ var. Ad Sec Ġleri Bölge Merkez Komutanlığındaki

kıdemli subaylardan General Hollar, bir toplantıda 20.000 kiĢilik bir tahliyeyi bildirdiği bir

günde, AMK raporları 2.000‟in altında bir sayı bildiriyor. 25-26 Mayıs günleri için, AMK

raporlarının değiĢik sayfalarında, iki farklı ölüm sayısı veriliyor. Her iki sayı da, General

Hollar‟ın o gün için verdiği toplamla çeliĢiyor.

Zaman ilerledikçe, hesaplardaki derbederlik artıyor, bir aylık gecikmeli raporlar

yayınlanıyor; son iki hafta içinse hiç toplam sayı bildirilmiyor. Genellikle yöntemler ve

terimler, hiç açıklama yapılmadan değiĢtiği için, sayıların yorumlanması çok zorlaĢıyor;

bir haftanın verileri, baĢka bir haftanın toplamlarına ekleniyor; temel olarak verilen

rakamlar (yani verilince artık değiĢtirilmemesi gerekenler) geriye dönük olarak, açıklama

olmaksızın değiĢtiriliyor. Ġki değiĢik bölgedeki kamplarda, değiĢik günlerde aynı sayıda

insanın hastaneye kabul sayısı görülüyor (örneğin, 2 Haziran, sonra gene 9 Haziran,

sonra tekrar 16 Haziran ve daha sonra 30 Haziran). Hakikaten inanmak zor.

Bu raporları uydurmak, en azından ölü bölümünde, baĢ döndürücü bir iĢ olmalıydı.

9 Mayısta nöbetçi olan istatistikçiler, bir kamp bölgesindeki ara toplam olan 478 sayısını,

alanın kalan bölgelerindeki ölümlere ekleyerek, 375 sayısını bulmuĢlardı. Bir bütünü,

parçalarının birinden daha küçük üretme becerisi, AMK makamının, yüksek rütbeliler için

yaptığı sihirli çalıĢmaydı. Bu durum, VE Day Zafer günü sarhoĢluğundan da değildi, çünkü

bu Ģekilde bütün yaz devam etti.

145

Page 159: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Ek 4

SHAEF – USFET BELGELERĠ

Bu SHAEF-USFET belgelerinin içinde, 12.Ordu Grubundan gelen günlük raporlarla birlikte,

SvEs ve DEF‟ler hakkında, General J.C.H.Lee, General Omar Bradley gibi generallerden

gelen değiĢik mektuplar vardır. Bu belgelerde, 8 Mayıs – 10 Haziran arasında, DEF‟lerin

Diğer Kayıpları bildirilmektedir. Sonra 4 Ağustosa kadar bir boĢluk vardır. Bu boĢluk

süresince, SvEs ve DEF‟lerin Diğer Kayıpları, USFET‟in haftalık SvEs-DEF raporlarında

belirtilmiĢtir. Haziran-Temmuz boĢluğu, kısmen SHAEF belgeleriyle doldurulmuĢtur.

Bunlar, Londra ve Kansas, Abilene‟deki Kamu Kayıtları Bürosunda bulunmuĢtur;

içeriklerinde Diğer Kayıplar olmamakla beraber, Ġngiliz/Kanada ve ABD‟nin Elde, Devir ve

Serbest Bırakma toplamları vardır.

Ġngiliz/Kanada kamplarıyla ilgili SHAEF raporları ve yanısıra, kampların eski esir

ifadeleri, bu kamplarda toplu ölümler olmadığını düĢündürmektedir. Bremen çevrili

bölgesinde bulunan ve sonrasında Ġngiliz sorumluluğuna verilen SCOFOR DEF grubunda,

Ağustos haftaları boyunca, hiçbir Ģekilde Diğer Kayıplar grubu görülmemektedir. Oysa

daha önce USFET‟in SvEs-DEF raporlarında görülüyordu.

Bnb.May‟in 11 Haziran 1945 tarihli, toplam SavaĢ Esiri ve DEF‟lerin durumundan

yakınan raporu (2 Haziran ile ilgili olarak buraya alınmıĢtır), bu belgelerin çoğu NARS,

National Archives and Records Service Millî ArĢiv ve Kayıt Bürosu, Washington‟da

bulunmaktadır. Alb.Lauben‟in adı bu belgelerde bulunmuĢtur.

146

Page 160: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Ek 5

2 HAZĠRAN TUTARSIZLIĞI: SHAEF G3‟ü ve

GENERAL LEE ile GENERAL LITTLEJOHN

Lee‟nin 2 Haziranda bildirdiği, Avrupa SHAEF alanındaki ABD kamplarındaki Elde esir

sayısı olan 3.878.537 rakamı, 1947‟de yayınlanan Ordu BaĢ Tarihçisinin raporunda da*

görülüyor. Bu rapora göre, 18 Mayısta 12.Ordu ve 6.Ordu Gruplarının kamplarında, Eldeki

SvEs ve DEF sayısı 4.000.101 olmuĢtu. Lee‟nin elde ettiği bir baĢka kanıt da, SHAEF‟in

baĢka bir bölümünden, G1 ġubesinden gelen, 11 Haziran 1945 tarihli, ABD resmî harekât

raporuydu; buna göre esir sayısı 5,224.310** olmuĢtu. 2 Haziranda ölmüĢ bulunan,

serbest bırakılan, devredilen veya boĢaltılan – diğer bir deyiĢle, yakalanan fakat

2 Haziranda Elde olmayan – insan sayısı, toplam yakalanan sayısından çıkartıldığında,

bulunan rakam Elde sayısıdır. 2 Haziranda sayılanlar 1.405.881‟dir. Yakalanan 5.224.310

sayısından çıkartılınca, geriye 3.818.429 Elde kalır. Bu sayı da Lee‟nin verdiği rakama çok

yakındır.

Lee‟yi haklı çıkaran son kanıt da, SHAEF G3‟ünün 2 Haziran‟daki, Elde olan insanlarla,

8 Eylüldeki USFET‟in açılıĢ sayısını kıyaslamasıydı. 2 Hazirandaki açılıĢ sayısı olan

2.927.614 Elde rakamına, Ağustos-Eylül döneminin 331.016 toplamı da eklenmiĢti;

böylece kamplarda yaĢayan toplam esir sayısı 3.258.630 olmuĢtu. Fakat Ordu 8 Eylülde,

elinde 3.694.513 kiĢi olduğunu söyledi, yani 435.883 fazlası vardı. Ordunun 8 Eylülde,

Haziranda elinde olandan daha fazla esiri olması, ancak 2 Haziranda elinde kabul

ettiğinden daha fazla esir olmasıyla mümkündü, Lee de buru söylüyordu. Bütün bunlar,

General Littlejohn‟un evvelce bahsedilen raporunda doğrulanmıĢtı. General, Ağustos

ayında, Ordunun beslemekte olduğundan, 1.500.000 daha fazla insanı beslemekten

sorumlu olduğunu söylemiĢti.***

---------------------------------------------------

* “Alman Silahlı Kuvvetlerinin Silahsızlanma ve Terhisi,” BaĢ Tarihçi Makamı,

Frankfurt am Main,1947, s.39. Fotokopisi yazarın elinde, Prof.Art Smith‟in izniyle,

California Devlet Üniversitesi, Los Angeles, California.

** 2-9 Haziran haftası için, yeni tutsak sayısı SHAEF veya AMK‟nın hiçbir Ģubesi

tarafından verilmemiĢtir; fakat bazı belirtiler nedeniyle, geçen zaman az olmadığı

için, büyük çapta tutuklamaların çok önce bitmiĢ olduğu açıktır. Bu hafta içinde,

12.Ordu Grubunun DEF sayısı 104.584 artmıĢtır; fakat bu, olasılıkla DEF durumuna

geçirilen SvEs nedeniyledir.

*** Littlejohn‟dan Komutana, HQ TSFET, 27 Ağustos 1945. Lojistik BaĢkanlığı Kayıtları,

NARS, Washington.

147

Page 161: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Ek 6

Tutsak sayısında Tutarsızlık, 2 Haziran ve 8 Eylül 1945

2 Haziranda Eldeki Esirlerin sayısı, Ordunun 8 Eylüldeki hesabına uygun muydu?

Elde‟ki SvEs 2 Haziran …………………………………………………………….…….1.816.929

DEF‟ler …………..………………….…………………………………………………….1.110.685

Elde‟ki toplam esirler ……………………………………………………………………….2.927.614

Eklenenler 2 Haziran – 8 Eylül …………………………………………………. 331.016

TOPLAM ESĠRLER Hesaba girecek …………………………………………………3.258.630

2 Haziran – 8 Eylül Hesaba girenler

Diğer Kayıplar* …………………………………………………………………………………..125.758

Elde 8 Eylül ………………………………………………………………………………… 1.055.078

Tahliye Edilen** Dönem içinde ………………………………………………………. 1.560.587

Devredilen*** Dönem içinde ……………………………………………….……. 953.090

TOPLAM HESABA GĠREN ……………………………………………………………………3.694.513

Toplam Hesaba girecek………………………………………………………………………3.258.630

Toplam Hesaba giren …………………………………………………………………………3.694.513

Fazladan Hesaba giren ………………………………………………………………………. 435.883

Bunun anlamı, eğer iĢlem sayıları doğru, Elde sayıları en sonda doğru ise; Ordu,

kontrolünde olduğunu söylediğinden 435.883 daha fazla esiri elinde tutuyordu. Bunların

biryerlerden gelmiĢ olması gerekirdi. Çözüm için (kamplarda 2 Haziranda, ordunun var

olduğunu söylediğinden daha fazla insan vardı), 5. Bölümdeki Kayıp Milyon konusuna

bakınız.

---------------------------------------------------

* Bunlar Ordunun hesaba soktuğu Diğer Kayıplar. (Yazarınkiler değil)

** Salıverilenler, 8 Eylül toplamı olan 2.090.174 - 529.586 = 1.560.588.

*** USFET Çizelgesi: 8 Eylüldeki SvEs sayısı 751.996 + DEF sayısı 68.832, +

Avusturya‟daki ABD Ordusuna 4 Ağustosta, kayıp olarak gösterilen, özel devir

132.262. Toplam = 953.090.

148

Page 162: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Ek 7

GECEYARISI VARDĠYASI

SHAEF-USFET‟in defter tutma sistemi kendine özgüydü. Hafta içindeki iĢlemlerin haftalık

kapanıĢ bilançosunun, bir sonraki haftanın açılıĢ bilançosunu tutması Ģart değildi.

Sol sütundaki Elde sayıları SHAEF-USFET‟in DEF tablosundaki haftabaĢı sayılarıdır.

Böylece, örneğin 16-23 Haziran haftasında, haftabaĢındaki toplam Elde sayısı 849.688

iken, hafta içinde tahliyelerle 262.411 azalmıĢ, yani haftasonunda cumartesi

geceyarısında sadece 587.277 kalması gerekir. Ancak bir saniye sonra, eğer bir sonraki

hafta içindeki iĢlemler hafta sonunda görülen sonucu veriyorsa, Elde sayısı 709.463

olmalıdır. Böylece,122.186 (709.463‟ten 587.277 çıkararak elde edilen fark) geceyarısı

eklenmek zorundadır; yoksa tahliye rakamı yanlıĢ çıkar. Ordunun tahliye rakamlarını

değiĢtirmekte, daha düĢük tahliye sayısı göstermekte çıkarı olamaz. Geceyarısı

Vardiyasını açıklayabilecek, geri kalan üç olasılık arasında – tahliye sayıları dikkatsizlik

sonucu yanlıĢ yazılmıĢ, kiĢiler Kayıp Milyon‟dan eklenmiĢ, veya sistemdeki baĢka bir

yerden gelmiĢ Ģıkları içinde, üçüncüsü tercih edilmiĢtir; çünkü ikinci bir “Geceyarısı

Vardiyası” savaĢ esirlerinden uzakta yürüyebilir. Kamplarından uzaktaki SvEs vardiyası,

2 Haziran-28 Temmuz döneminde 586.003 sayısını bulmaktadır. Bu toplam, DEF

kamplarına gelen Geceyarısı gruplarının sayısına çok yakındır (588.533); bu nedenle bu

olasılık tercih edilmiĢtir. Buna ek olarak, Temmuz ayı için Lojistik BaĢkanlığı, ay sonunda

900.000 kiĢi daha az besleyeceğiz diye bildiriyordu; artık onlar ABD sorumluluğunda

değildi. Bildiride tahliye edildikleri belirtilmiyordu. Bundan anlaĢılan, hâlâ

kamplardaydılar, fakat artık beslenmeyeceklerdi. Yani bir zamanlar beslenen savaĢ

esirleriydiler.

Geceyarısı Vardiyası, 2 Haziran – 28 Temmuz

DEF toplamlarına nasıl eklenmişlerdi?

(Bu tablo, DEF‟lerin haftalık sayılarını gösteren SHAEF-USFET G1 Çizelgelerinden

alınmıĢtır.)

ELDE Hafta Tahliye Gereken Haftasonu Gcyr.Vardiyada Haftalar

BaĢı Haftada Haftasonu Sayısı eklenen

Sonucu

1.110.685 356,934 753.751 849.688 95.937 Hzr 2-16

849.688 262.411 587.277 709.463 122.186 Hzr 16-23

709.463 152.153 557.310 609.102 51.792 Hzr 23-30

609.102 104.383 504.719 684.467 179.748 Hzr 30-Tem 7

684.467 115.605 568.862 601.134 32.272 Tem 7-14

601.134 172.481 428.653 535.241 106.598 Tem 14-28

TOPLAM. Mevcut ve Sayılmayan…………………………………………………………………… 588.533

SvEs sayısından nasıl çıkarıldılar

2 Haziran, SvEs Elde‟si, SHAEF G3 Çizelgesi ………………………….……….……………1.816.929

28 Temmuz, SvEs Elde‟si……………………………………………………………………………….. 892.354

Azalma …………………………………………………………………………………………………………… 924.575

Dönemde daha az gösterilen Tahliye sayısı……………………………………………………. 338.572

Kayıp ve sayılmayan (DEF statüsüne geçirilmiĢ) …………………………………………… 586.003

149

Page 163: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Ek 8

BREMEN ÇEVRĠLĠ BÖLGESĠNDEKĠ SAVAġ ESĠRLERĠ

(SCOFOR KUVVETLERĠ)

Bu insanlar, kuzey Almanya‟da bir liman kenti olan Bremen yakınında, Bremen Çevrili

Bölgesinde tutsak alınmıĢtı. Yerleri Ġngiliz Bölgesinde kalıyordu. Haziran ve Temmuzda

SHAEF‟den alınan, burada sözü edilen ilk raporlarda, ABD ve Ġngiliz Elde sayılarından ayrı

olarak bildirilmiĢlerdi. Bu kitaptaki ölü sayılarını hesaplamakta kullanılan DEF toplamlarına

katılmamıĢlardı. Eylüldeki USFET toplam Elde sayılarında görüldükleri için, burada hesaba

katıldılar. Bu grup için Diğer Kayıplar sayısı verilmediğinden, toplam ölü sayısını

etkilemiyorlar.

Ek 9

ĠNGĠLĠZ TUTARSIZLIĞI

ABD-SHAEF Tutsak kayıtlarına göre Ġngilizlere devredilmesi gereken 456.408 esirin

tamamı, görünüĢe göre, 16-23 Haziran döneminde Ġngilizlerin saydığı gruba girmediler.

Ġngiliz sayıları aĢağıdaki gibidir:

2 Haziran sayılan toplamı ……………………………………………………………..1.978.521

9 Haziran raporları kayıp - - - - -

16 Haziran ……………………………………………………………………………………… 2.447.849

23 Haziran ……………………………………………………………………………………… 2.171.343

30 Haziran ……………………………………………………………………………………… 2.187.146

7 Temmuz ……………………………………………………………………………………. 2.195.985

2 Haziranla 16 Haziran arasında, görünüĢe göre, ABD devrine bağlı olarak, 469.328‟lik

bir artıĢ var. Mayıs ve Haziran baĢında, 12.Ordu Grubu DEF rakamları SayılmıĢ Esir

toplamında tam 456.408 düĢüĢ gösteriyor, karĢısına da Ġngilizlere devir diye not

düĢülmüĢ. Böylece 12.Ordu Grubu bu sürede, göze çarpan 456.408 esirin hepsini

devretmiĢ görünüyor. Fakat 16 Haziranda Ġngiliz SayılmıĢ Esir Toplamı 469.328, sonra

23 Haziranda yalnız 206.304; bundan sonra da aynı yerde sabit kalıyor. Daha önce

gördüğümüz gibi, SayılmıĢ Esir Toplamı, bir kiĢi bile değiĢmemesi gerekir. Neden

değiĢiyor?

Bir açıklama, sayıların yalnız Elde olanları ifade ettiği ve Ġngilizlerin bunları

hesabedilebilir olarak kabul ettikleridir. Bu yaĢamsal bir sayıdır, ölümlerden baĢka

herĢeyden önemlidir; çünkü beslenmesi gereken bir sayıdır. Aynı zamanda bir gün

Kızılhaç tarafından, veya dünya kamuoyu ve yeniden canlanan Almanya veya kendi

komutanları tarafından hesap sorulacak bir sayıdır. Eğer kötü davranıldığını ve teslim

almadıkları insanlar için hesap sorulmayacağını düĢünürlerse, onları sadece tahliye edilmiĢ

veya nakledilmiĢ gösteremezler; çünkü bu, onları daha önceden aldıklarını gösterir.

Kampların düĢündükleri kadar dolu olmadığını görünce, yapılacak en basit Ģeyin, haftanın

sonunda, Elde olduğu varsayılan esir rakamını görmezden gelmek olduğunu farkettiler.

Haftanın açılıĢ bilançosunda, en düĢük doğru rakamı girdiler. Bu açılış bilanço rakamı

SHAEF hesaplama sisteminde hiç gösterilmedi. Sadece haftalık iĢlemler ve sonuçlar

gösterildi. Bjylece aĢağı ve yukarı oynamalar yapmak çok kolaydı ve bunları belirlemek

150

Page 164: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

çok zordu. BaĢka hiçbir Ģey yapmaya gerek yoktu. YaĢamsal sayı Ģimdi doğruydu.

ABD sayılarına, ölümler ve ölüm nedenleriyle ilgili herhangi bir konuda asla

güvenilmez. Oysa Ġngiliz sayıları, en azından hesabedilenler için, 23 Hazirandan ileriye

dönük olarak, yüzde 1 tutarlılıkla, sabit kaldı. Bunun için, bildirilen 456.408 insandan

kaçının devredildiği konusu havadadır. Ġngiliz rakamları daha güvenilir görünüyor. Hayatta kalan esirler, Ġngilizlerin

kendilerini, özellikle Rheinberg‟teki devirden sonra, sıkça saydığını belirtiyorlar.

Rheinberg‟te Herr Liebich‟in gözüyle gördüğümüz gibi, ABD kampları korkunç

Ģartlardaydı. Ġnsanlar hasta, toprak zemin üzerinde yatıyor, çukurlarda ölüyordu. Bu

kargaĢa içinde Ġngilizler, sayımı tam olarak yapamamıĢ olabilirler, ancak Herr Liebich‟in

dediği gibi, hayat kurtarmak için ellerinden geleni yaptılar. Ġngilizler, olasılıkla baĢlangıçta

ABD rakamlarını kabul ettiler ve kendi kafa sayımlarını yapana kadar da onları kullandılar.

Ġngiliz Tutarsızlığı dediğimiz durum da o zaman ortaya çıktı. Bu durum, 16 Haziranda

sayılanların 2.447.849‟dan, 23 Hazirandaki 2.171.343‟e olan ani düĢüĢü açıklayabilir.

Ancak o tarihte kendi sayımlarını yapabilmiĢlerdir. Bu, Sayılanların toplamındaki düĢüĢ,

açıklanamayan Elde sayılarının düĢüĢüyle aynıdır. 16-23 Haziran haftası için, Ġngilizlerin,

hafta baĢında 2.363.226 Elde sayıları vardı. Hafta boyunca hiç tahliye yapmadılar; bunun

için ertesi haftanın baĢlangıç Elde sayısı aynı olması gerekirdi. Ancak Elde sayısı

2.033.788 görünüyordu. ĠĢte bu fark, ABD‟nin kâğıt üstünde yaptığı sayıyla, Ġngilizlerin

yaptığı olası kafa sayımı arasındaki farktan oluĢuyordu. Eğer Amerikalılar kitaplarda

gösterilenlerden daha az devir yapmadılarsa, Ġngiliz rakamlarındaki ani düĢüĢ için bir

açıklamamız yok. Bütün bu nedenlerle, bütün Ġngiliz rakamları tercih edilmelidir.

Devir için doğru Ġngiliz rakamı nedir? Son üç haftanın Ġngiliz sayılarının ortalaması

alındığında, toplam hesabedilenler 2.184.825‟dir. Temel alınan bu rakamdan, 2 Haziran

açılıĢ bilançosu 1.978.521 çıkarıldığında, Ġngilizlerin kafa sayımıyla buldukları 206.304

sayısna eĢit sonuç bulunacaktır.

Cevaplanması gereken bir soru daha vardır. Tüm bunlar doğruysa, 456.408 ile

206.304‟ün farkı olan 250.104 adama ne oldu? Bu adamlar neredeydi? Bazısı olasılıkla

ölmüĢtü. Kalanı da, belki Kayıp Milyon gibi, 4 Ağustostan baĢlamak üzere aynı sona

gidiyordu.

151

Page 165: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Notlar

1

ALMANYA‟NIN KADERĠNĠ BELĠRLEMEK 1. Tahran Hikâyesi, Winston S.Churchill, Closing the Ring, The History of the Second World

War II.Dünya SavaĢıTarihi, cilt 5 (Boston: Houghton Mifflin,1951), s.330;

ve Elliott Roosevelt, As He Saw It‟ den derlenmiĢtir.(New York: Duell Sloan ve

Pierce,1946), s.190.

2. Winston Churchill, Closing the Ring, s.265.

3. Bernard Law Montgomery Evrakı, 87-1, “Almanya‟nın ĠĢgali üzerine Notlar.”

4. BaĢkanlık Günlüğü, Morgenthau Evrakı, cilt 6, 19 Ağustos 1944, Franklin Roosevelt

Kitaplığı, Hyde Park, New York.

5. John Morton Blum, Roosevelt and Morgenthau (Boston: Houghton Mifflin,1970), s.591.

6. BaĢkanlık Günlüğü, Morgenthau Evrakı, cilt 6, 19 Ağustos 1944, Hyde Park.

7. BaĢkanlık Günlüğü, Morgenthau Evrakı, cilt 6, 19 Ağustos 1944, Hyde Park.

8. The Memoirs of Cordell Hull (New York: Macmillan,1948), s.1617.

9. Bakanlık dosyaları için Andıç, Harry D.White, BaĢkanlık Günlüğü, Quebec Box,

13 Eylül 1944, Hyde Park.

10. Henry C. Morgenthau, Germany is Our Problem (New York: Harper and Brothers, 1945).

11. Blum, Roosevelt and Morgenthau, s.596.

12. Henry L.Stimson ve McGeorge Bundy içinde yeniden basılmıĢtır. On Active Service in

Peace and War (New York: Harper), s.576.

13. The Memoirs of Cordell Hull, s.1614.

14. “Basının çoğu Morgenthau‟ya Ģiddetle saldırdı.” Stimson ve Bundy, On Active Service,

s.580.

15. Her iki gazete de 30 Eylül 1944 tarihlidir ve kopyaları Hopkins-Sherwood Evrakı‟nda,

Box333, dosya 1, Hyde Park.

16. Stimson ve Bundy, On Active Service, s.581.

17. Stimson ve Bundy, On Active Service, s.581.

18. Blum, Roosevelt and Morgenthau, s.590.

19. Blum, Roosevelt and Morgenthau, s.621.

20. Churchill‟in Stalin‟le görüĢmesi, Moskova, 17 Ekim 1944, Martin Gilbert Road to

Victory, Winston S.Churchill 1941-1945 (Londra: Heinemann, 1986), s.1024.

21. KonuĢma Andıcı, DıĢiĢleri Bakanlığı, 15 Kasım 1944, RG43, II.Dünya SavaĢı

Konferansları, Box3, DıĢiĢleri Bakanlığı ArĢivleri, Washington.

2

BARINAKSIZ

1. Churchill‟den Clementine Churchill‟e, Yalta‟dan. Martin Gilbert, Road to Victory, Winston

S.Churchill 1941-45, s.1167.

2. Bu paragrafın tümü Kırım Konferansı Tutanaklarına dayanır, 4 ġubat 1945. RG443,

II.Dünya SavaĢı Konferansları, Box3, s.1. ABD Millî ArĢivleri, Washington.

3. BaĢkanlık Günlüğü, Morgenthau Evrakı, cilt 6, 25 Ağustos 1944, s.1391.

4. Robert E.Sherwood, Roosevelt ve Hopkins (New York: Harper and Row, 1948), s.905.

5. Report of the ICRC on its Activities During the Second World War (Cenevre: Mayıs 1948).

6. Dwight D.Eisenhower, Crusade in Europe (New York: Da Capo Press, 1983), s.386.

7. Everett S. Hughes‟un Savunma Bakanlığı biyografisi, 9 Eylül 1946‟ya kadar, Kongre

Kitaplığı.

152

Page 166: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

8. Müttefik BaĢkomutanlığı Evrakından alıntı, 1943-45, The War Between Generals için,

David Irving‟in Reel Five‟ından toparlanmıĢ. Microform Academic Publishers, East

Ardsley, England‟tan elde edilebilir.

9. Eisenhower‟ın yaĢam öyküsü yazarı Ġngiliz Piers Brendon, onun komuta etme

yöntemi, “kaĢla gözle yürüttüğü bir liderlik, kaçamak manevralı bir stratejiydi.”

diyordu. Piers Brendon, Ike (New York: Harper and Row,1986), s.178.

10. David Eisenhower, Eisenhower at War (New York: Random House, 1987), s.299.

11. General McNarney‟e KiĢiye Özel, “Eisenhower” imzalı. ETOUSA Giden Evrak, 10 ġubat

1944. NARS.

12. Eisenhower‟dan Marshall‟a, 3 Mart 1944, Eisenhower Evrakı, s.1760.

13. Richard M.Nixon, Six Crises (Londra: W.H.Allen, 1962), s.161.

Bu dolaylı yaklaĢımın bir baĢka örneği, 1944‟de Eisenhower ile Hughes arasında

yürütülen değiĢ tokuĢtur.

Ağustos baĢında, Henry C.Morgenthau‟nun Eisenhower ile, Almanlara karĢı

yürütülecek politikayı konuĢtuğu günden bir veya birkaç gün sonra, Eisenhower

Hughes‟ı acele telefona çağırdı. Gizli görevle ABD‟ye gitmesini istedi. Hughes, Ģifreli

bir mektupla konuĢmalarını destekledi:

Sevgili Ike,

Telefondaki dikkatli olmam uyarın, sağır kulaklara denk gelmedi. ABD‟ye dönüĢ

izni istemeden önce, sorunu etraflıca düĢündüm ve çok dikkatli olmam gerektiğini

saptadım.

Ben sizin için çalıĢıyorum ve bir uyumsuzluk gösterirsem, bütün yapılması

gerekenleri baĢaramam. Benim görev yöntemimden bir yakınma almadığınızı

belirttiniz. Bunun doğru olduğunu biliyorum, ilgililer benim bir yakınmam olmadığını

ve benim, bu görevin en iyi Ģekilde üstesinden gelmek için çalıĢtığımı biliyorlar.

Bradley, Patton ve Lee bana güvenir görünüyorlar. Lee, ona yardım ettiğimi ve

kendim için çalıĢmadığımı biliyor. ABD konusunda içiniz rahat olsun. Sorunu anlıyorum

ve söz veriyorum. Suları bulandırmam.

Ayrılmadan önce sizi görmek ve konu hakkında konuĢmak istiyorum. BaĢarılı

olamazsam, bu mektup düĢüncelerimi aksettirmiĢ olacaktır.

Saygılarımla arzederim,

Everett

Özel olarak saklanmıĢ bu mektup, Eisenhower ve Hughes‟ın yazılı iletiĢimlerinde,

ne kadar dikkatli olduklarını gösteriyor. Olasılıkla Hughes, amirini ve kendini

Almanlara karĢı değil, Amerikalılara karĢı koruyordu. (Hughes Evrakı‟ndan, ms

koleksiyonu, Kongre Kitaplığı.)

14. Patton‟dan Beatrice Patton‟a, 3 Eylül 1944. Martin Blumenson, The Patton Papers, cilt 2

(Boston: Houghton Mifflin, 1974), s.538.

15. D.Eisenhower, Eisenhower at War, s.640.

16. Brendon, Ike, s.178.

17. Hughes Günlüğünden, Kongre Kitaplığı.

18. The Papers of Dwight Eisenhower, Alfred D.Chandler ve Stephen E.Ambrose (Baltimore:

1970, Johns Hopkins University Press, 1970), cilt 3, s.1748. Hughes‟ın Eisenhower‟a

gitmeksizin onu etkilemede önemli gücü var; bunu Bradley ve Lee‟ye 1944 yazındaki

davranıĢında da görüyoruz. Bradley‟i Lee‟nin kendini beğenmiĢliğine karĢı da uyarıyor;

küçük bir notla, Savunma Bakanlığında özel bir görevle bulunan General Henry

S.Aurand‟ın iĢine son verdi; oysa Aurand, önemli bir General olan Smith‟in de

dostuydu. Hughes o kadar güçlüydü ki, Aurand bu onur kırıcı davranıĢı, eski dostu

Smith‟e yakınamadı bile.

19. Stephen E.Ambrose, The Supreme Commander: The War Years of General Dwight

D.Eisenhower (Garden City: Doubleday, 1970) s.512.

20. 24 ġubat 1944, Eisenhower Papers, cilt 3, s.1748, 1760.

21. Bu ve diğer bütün alıntılar, Hughes Evrakı, Kongre Kitaplığı, Washington, Elyazması

Bölümü kopyalarından, yazar ve Alb.Fisher tarafından hazırlanan kopyalardandır.

153

Page 167: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Mikrofilmler, Microfilm Academic Publishers (David Irving Evrakı içinde), East Ardsley,

Wakefield, WF3 2JN, West Yorkshire, Ġngiltere adresinden alınabilir.

22. Dear General: Eisenhower’s Wartime Letters to Marshall, John Patrick Hobbs yayını

(Baltimore: The Johns Hopkins Press, 1971), s.205.

23. Bu not, Eisenhower‟ın Marshall‟a gönderdiği, 25 Mayıs 1943 tarihli özgün mektubun

karbon kopyası üzerine daktiloyla yazılan dipnot olarak görülmektedir, Marshall

Corespondence, Abilene. Aynı zamanda George C.Marshall Foundation, Lexington,

Virginia. Notta, gerideki üslere esirlerin nakil zorluğu belirtilmektedir. Eisenhower

Mektupları‟nın en az iki baskısından kaldırılmıĢtır. Bölüm 11, Not 35‟e bakınız.

24. Hughes Günlüğü. 4 Kasım 1944.

25. Günlükte, kimin kime, dikkatli ol dediği açık değildir.

26. Komik ve önemsiz Ģeylerin not düĢülmesi, hepsi Hughes Günlüğü‟nde 1944-45 kıĢına

ait değiĢik tarihlerdedir.

27. Eisenhower Papers, s.2497.

28. Yazarın General Clarke ve Alb.Fisher‟la röportajı, Washington, 1987.

29. Alb.R.J.Gill AMK, Ġleri Bölge Karargâhı, 17 ġubat 1945. RG331 Box26.

30. Merkez Komutanlığı Bölüm Tarihi, Ad Sec ComZ, Mayıs 1945, Yb.Valentine M.Barnes

Jr. imzalı; NARS, 332 Box22, USNA, Washington.

31. Eisenhower‟dan Marshall‟a, 18 Mart 1945. RG386.6/10, 31.6, NARS, Washington.

32. Tümg.Milton A.Reckord, ABD Ordusu AMK‟ndan G1‟e, ETO, 20 Mart 1945. RG331,

Box26, NARS, Washington.

33. SavaĢ sırasındaki son Alman verilerine göre, savaĢ öncesi Almanya sınırları içinde,

1941‟de, 63.343 Rathäuser Belediye Binası, yani en az aynı sayıda belediye baĢkanı

vardı. Gestapo onbinlerce diye bildirmiĢti.

34. Yzb. Harry C.Butcher, My Three Years With Eisenhower (New York: Simon and Schuster,

1946), s.610.

35. Eisenhower‟ın Marshall‟a özel mektubu, 27 Nisan 1945. Eisenhower Kitaplığı, Abilene.

36. Stephen E.Ambrose tarafından bildirilmiĢtir, Dr.Ernest F.Fisher ile konuĢma,

Washington, Aralık 1987.

37. Tuğg. T.J.Davis, SHAEF, 1 ġubat 1945. RG331, Box26, NARS, Washington.

38. Fransız demiryolu izleme sisteminin yüzde 93‟ten fazlası 1945 baharında, çalıĢır

durumdaydı. Toplantı Tutanakları, Rosenman raporu, Box30, Hyde Park. DıĢiĢleri

Bakanlığı Meclis Komitesinin kullanımı için ABD Yönetimince de bastırıldı.

Mayıs 1945‟de, Almanya‟ya komĢu kuzeydoğu Fransa bölgesinden geçen ikmal

malzemesinin taĢınması için, ABD Ordu nakliye kabiliyetinin, ġubat ayındakine göre

sadece yüzde 70‟i kullanılıyordu. Diğer bir deyiĢle, barıĢ ile düĢen ordu ihtiyacı

nedeniyle, ordunun arkasında büyük bir taĢıma kapasitesi kullanılmadan yatıyordu.

Günlük Tonaj Raporları, Ad Sec Com Z Karargâhı, 13 Mayıs 1945. RG332 Box25,

NARS, Washington. Ayrıca Bykofsky ve Larson, The Technical Services; The

Transportation Corps Operations Overseas. Seriler, The United States Army in World War II

(Kara Kuvvetleri, 1957).

Okyanuslarda 1945 yılında, daha önce hiç olmadığı kadar çok ticaret gemisi vardı.

Çoğu Amerikalı olan Müttefik gemi yapımcıları, 1942-43 yılları içinde, onbeĢ ayda,

bütün savaĢ boyunca Almanlar tarafından batırılan gemilerden daha fazlasını

ürettiler. Lloyds Tescil 1939-1940-1941, 1945-1946; Samuel Eliot Morison, The

Battle of the Atlantic (Boston: Atlantic Little Brown, 1961).

39. Rosenman‟ın ABD BaĢkanına Raporu, 26 Nisan 1945, Hyde Park.

40. “Beslenme Uzmanlarının genel kanısına göre, 20-30 yaĢlarında 70 kiloluk eriĢkin bir

erkeğin hayatta kalabilmesi için gerekli günlük kalori, yaklaĢık 1.800 kaloridir. Bu

seviyeyi, uygun ısı, hareket, hava Ģartları, giysi ve genel sağlık durumu etkiler.”

Dr.A.B.Miller, Koruyucu Tıp ve Biyoistatistik Bölümü, Toronto Üniversitesi, Yazarla

konuĢmasından.

41. Highes‟un Günlüğü, 11 Nisan 1945.

42. 1939‟da nüfus 39.351.000 iken, 1 Ocak 1946‟da Ġngiliz, Fransız ve ABD

Bölgelerindeki birleĢik nüfus, 40.311.000 olmuĢtu. Bu sayıya, 8 Mayıs 1945‟den

154

Page 168: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

sonra mülteci olarak gelen yaklaĢık 2.493.000 kiĢi de dahildi. Yani Mayıs 1945 esas

nüfusu 37.818.000 idi. Bu da 1939 sayımından 1.533.000 kiĢi (yüzde 4) daha az

demekti. Malcolm J.Proudfoot, European Refugees 1939-52 (Londra: Faber and Faber,

1957), Tablo 40.

43. 1945‟de buğday üretimi, 1939‟a kıyasla, birleĢik alanda 12.100.000 ton artmıĢtı. Bu

artıĢ, Almanya‟da 1945 yılındaki bir yıllık toplam açığın üç katıydı. Fazlalıklar, bütün

Batı Avrupalılar doyurulduktan sonra hesaplanmıĢtı. Mısır için toplam artıĢ 7.400.000

ton olmuĢtu. 1945‟deki 17.000.000 ton toplam Fransız-Alman patates açığı (1939

yılınınki 1945‟den daha düĢük), 7.000.000 tonluk Kuzey Amerika-Ġngiltere artıĢı ile

kısmen karĢılanmıĢtı. Üretim sayıları, B.R.Mitchell‟in, International Historical

Statistics: The Americans and Australasia (Londra: Macmillan, 1983); ve Mitchell,

European Historical Statistics, 1750-1975 (Macmillan). Buğday fazlası rakamları.

International Wheat Council, Haymarket House, Haymarket, Londra, 1955.

44. General McSherry‟den ( SHAEF) Yargıç Rosenman‟a, 15 Mart 1945. Rosenman Papers,

Hyde Park. Belçika‟nın 1944 yılı buğday ürünü normaldi.

45. Churchill‟den Roosevelt‟e, C911, 16 Mart 1945. Churchill and Roosevelt, The Complete

Correspondence (Princeton University Press, 1984), ciilt3, s.570.

46. Dünya Gıda Rakamları John C.Campbell, The United States in World Affairs 1945-1947

(New York: Harper and Broühers, 1947, s.323.

47. Eisenhower‟dan EĢ Kurmay BaĢkanlarına, 10 Mart 1945. RG331, NARS, Washington

ve SHAEF telgraf kayıtları, Abilene. Bu mesaj SHAEF telgraf kayıtlarında DE parafıyla

görünüyor.

3

KAMUOYUNA AÇIKLAMA YOK

1. SHAEF Telgraf (gelen) kayıtları, 26 Nisan 1945, Abilene‟de DE paraflı.

2. Bu tarihte, SHAEF‟in vurucu gücünün yaklaĢık yüzde 29‟unu oluĢturan Ġngiliz ve

Kanadalılar, esirlerin aĢağı yukarı yüzde 19‟unu aldılar. 11 Haziranda esirlerin son

toparlamasında, Ġngiliz ve Kanadalılan yüzde 29‟unu, Amerikalılar yüzde 68‟ini ve

Fransızlar da geri kalanını aldılar. Ġngiliz ve Kanadalılar ayrıca savaĢın sonunda büyük

sayıda tutsakla karĢı karĢıya kaldılar. Mayıs ayı baĢında, bir buçuk günde, yaklaĢık

500.000 esir ele geçirdiler.

3. Eisenhower‟dan Marshall‟a, 21 Nisan 1945. RG331, SHAEF, G4, Exec.Sec. 383.6 POW,

cilt 4, NARS, Washington.

4. Ordunun çadır fazlası vardı, ayrıca 100 günlük yiyecek fazlası da bulunuyordu. Bu

bölümdeki 20 numaralı nota bakınız.

5. CCS‟den Eisenhower‟a, 25 Nisan 1945. RG331 387-4, NARS, Washington. Aynı

zamanda, Telgraf (gelen) kayıtlarında, Abilene, DE paraflı, alınıĢı 26 Nisan.

6. Yzb. Harry C.Butcher, My Three Years with Eisenhower, s.789.

7. DıĢiĢleri Bakanı (o tarihte DıĢiĢleri Bakanlığı Genel Sekreteri) Dean Acheson, ICRC‟ye,

Cenevre SöjzleĢmesine göre, DEF‟lerin bile SvEs gibi iĢlem gördüğünü söyledi. “Bu

tutsaklara [DEF ve SEP] SvEs statüsü verilmesi, bu yönetimin politikasıdır….. Bütün

askerî personel için …. Cenevre SözleĢmesine uygun Ģartlar sağlanmaktadır.”

Acheson‟dan E.Gloor‟a, ICRC, Cenevre, 17 Mart 1947. 740.00114 EW/2-1447,State.

8. AnlaĢmalar No.846, Prisoners of War, Convention Between the United States of America and

Other Powers. Cenevre‟de 27 Temmuz 1929 tarihinde imzalanmıĢ. ABD Yönetimi

Basımevi, Washington, 1932.

9. Morgenthau Günlüğü (Çin), cilt 2 (New York: Da Capo Press yeni baskısı, 1974). ABD

Yönetimi Basımevi orijinal baskı yeni basımı, Yargıçlar Komitesi yetkisiyle, ABD

Senatosu. Bölüm 6‟ya da bakınız.

10. Clay, Kasım 1945‟de Eisenhower‟ın yerine geçti.

155

Page 169: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

11. Lucius D.Clay, Decision in Germany (Doubleday), 1950, s.19.

12. Trivers Evrakı, Box1, Truman Kitaplığı, Independence, Missouri. Harvard mezunu ve

Heidelberg eski öğrencisi olan Trivers, DıĢiĢleri Bakanlığına 1941‟de girdi. JCS 1067

üstünde White ve arkadaĢları ile birlikte çalıĢtı. JCS 1067‟nin bir bölümü, Truman

tarafından Potsdam‟a götürüldü, orada Amerikan politikası önerilerine temel olarak

kullanıldı.

White‟ın komünist olduğunu düĢünenler arasında, Trivers yalnız değildi. Dallas

Üniversitesinde Tarih Bölümü BaĢkanı olan Anthony Kubek, The Morgenthau Diaries

(Washington: Yargıçlar Komitesi, ABD Senatosu, ABD Yönetimi Basımevi,1965)

önsözünde, “En sonunda Mr.White‟ın bir komünist ajanı olduğu meydana çıkmıĢtır.”

diye yazmıĢtı.

Prof. Stephen Ambrose, White‟ın ABD‟nin Çin politikasını alt üst etmesiyle ilgili

olarak, White için: “Onun komünist olduğuna hiç Ģüphe yoktur; fakat Milliyetçi Çin‟in

çöküĢüne yol açtığı… Ģüphesiz olmasını istediği ve elinden geleni yaptığı,

Ģüphesiz bir darbe planladığını asla kabul etmem; White‟ın Chiang‟ı tek baĢına

devirdiği fikri ise komiktir…” Yazara mektup, Ekim 1988.

13. The Morgenthau Diaries, cilt 1, Anthony Kubek‟in önsözü, p.iv.

14. BaĢkanlık Günlüğü, 11 Nisan 1945, Resim 1503, Hyde Park.

15. PWTE ĠnĢasında Öncelikler, 1 Mayıs 1945, Ad Sec Com Z Karargâhı, Mühendislik

Birimi. ABD Ordusu. RG332 Box12, NARS, Washington.

16. Daha çok dikenli tel emirleri arasında, Altı Öncelik, “PWTE‟lerde [SvEs Geçici ÇevrilmiĢ

Bölgesi] barınma sağlanmayacak” Ģartı getiriyordu. Ad Sec Com Z Karargâhı,

Mühendislik Birimi: PWTE ĠnĢaatlarında Öncelikler baĢlıklı emirler, 1 Mayıs 1945.

Eisenhower ve General J.C.H.Lee, her ikisi de, değiĢik zamanlarda, Almanlar için

“barınak gerekli değildir” diye belirtmiĢlerdir. Yaz ortasında bir Merkez Komutanlığı

Raporu, “esirlerin %20‟den daha azı, kapalı yerdedir” diye belirtiyordu.

17. Hughes Günlüğü, 21 Mart 1945.

18. Eisenhower Papers, s.2485.

19. Butcher, My Three Years with Eisenhower, s.639.

20. “VE-Day Zafer gününe gelindiğinde… Avrupa kıta birliklerinin yalnız %50‟sinin çadır

gereçleri eksikti, ikmal yeterliydi.” William Ross ve Charles Romanus, The

Quartermaster Corps: Operations in the War Against Germany. The United States Army in

World War II (Washington: The United States Army, 1965).

Avrupa‟da ABD Ordusu için 5.500.000 metreden fazla su geçirmez pamuklu branda

üretildi; 8 Mayıstan Ağustos 1945‟e kadar, orduya 40.000 yeni çadır teslim edildi.

GeliĢim raporları, TSFET,Ağustos 1945, Abilene.

21.Tayınların hemen tamamı, standart ABD A tipi tayındı. Toplamın yarısı, hazır, yeterli

ölçüde protein, sebze, tahıl içeren dengeli mönü Ģeklindeydi; diğer yarısı dengeli

mönü haline getirilmemiĢ benzer yiyeceklerdi. Lojistik Raporları, 22 Nisan 1945

tarihli Kıtadaki Tayınların Durumu. Nisan 1945 GeliĢim Raporları, Bölüm 1, Sayfa

70‟de. Aynı 100 günlük fazla, Lojistik Raporlarında, Haziran ve Temmuz ayları için de

belirtilmiĢti. DDE Evrakı, NARS, Abilene, Kansas.

22. Walter Bedell Smith Eisenhower’s Six Great Decisions (New York: Longmans Green and

Co., 1956), s.172.

23. ETO Tıbbî Tarihi, NARS, Washington. Ek 1‟e bakınız.

24. Ross ve Romanus, The Quartermaster Corps, s.537.

25. General J.C.H.Lee, 7 Nisan 1945‟de, kamplarla ilgili genel bir emirde, Alman SvEs için

“barınak gerekli değildir.” diye belirtti. RG331, 383.6 Box156, NARS, Washington.

26. Heinz Janssen, Memories of a Time of Horror (Rheinberg: Town of Rheinberg, Germany,

1988).

27. Merkez Komutanlığı Tarihi, 18 Mayıs 1945, s.4. RG332 Box22, NARS, Washington.

28. Merkez Komutanlığı Raporu, tarihsiz. RG332 Box22, NARS, Washigton.

29. Bu mesaj Marshall‟a, 30 Mayıs için SHAEF‟in esir sayısını 1.150.000 olarak

öngördüğünü söylüyordu; toplam sayı 2.500.000‟i bulacaktı. Buna karĢın, AMK, 8

Nisanda, 30 Mayıs için ABD sorumluluğunda olacak esir sayısını, “eğer Rus

156

Page 170: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Ordusunun karĢısındaki birlikler, ABD Kuvvetlerine teslim olmayı seçerlerse”

3.500.000 olarak hesaplamıĢtı. Almanlar da zaten bunu yapıyorlardı; Ruslar daha

sonra, Müttefiklerin Almanları kendilerine karĢı döndürmek için, bir komplo

kurduklarından Ģüpheleneceklerdi.

30. Alb.R.J.Gill, AMK G1‟inden Eisenhower‟a, 10 Nisan 1945. RG331 383.6 Box26, NARS,

Washington.

31. Günlük SvEs Raporu, AMK (Alan Merkez Komutanlığı), 30 Nisan.

32. ABD Ordusu, 2 Haziranda, Nisan baĢında öngörülen 3-3,5 milyon esirden çok daha

azıyla uğraĢıyordu. SHAEF subayları Eisenhower‟a, Nisan ayında, Mayıs sonunda,

batıya kaçıĢın boyutuna bağlı olarak, 3-3,5 milyon esir alacaklarını söylemiĢlerdi.

Ġtalya‟yı kapsamayan Avrupa SHAEF bölgesinde (DEF‟ler dıĢında) 30 Mayısta, Elde esir

sayısı 2.879.874 oldu. Haftalık SvEs ve DEF raporları, SHAEF G3 ve AMK, NARS,

Washington.

33. “ABD Ordusuna ait bir Alman SvEs kampına ziyaret”, Alb.James Mason, Tbp.- ABD

Ordusu (Emekli) ve Alb.Charles H.Beasley, Tbp.- ABD Ordusu (Emekli);

“Kitlesel SvEs Tıbbî Düzenlemeleri.” Özgün baskısı The Medical Surgeon, cilt 107, no.6

(Aralık,1950), s.437.

34. Heinz Janssen, Kriegsgefangenen in Rheinberg (Rheinberg ġehri, Almanya, 1988).

4

GALĠBĠN GADDARLIĞI

1. Yazarın Röportajları 1987-88, von Luttichau ile, Washington D.C.

2. Washington‟dan Charles von Luttichau‟nun 1988‟de yazara yaptığı açıklamalar, diğer

birçok esir tarafından doğrulanmıĢtır. YağıĢlı ilkbahar, o dönemin kuzey Almanya için

hava durumu raporlarını da içeren bir Kanada Ordusu Harp Ceridesi tarafından teyit

edilmiĢti. Ölümlerin çabuk baĢlaması, ABD Ordusu ETO Tıbbî Tarihi Mayıs-Haziran

bölümünün bir incelemesinde doğrulanmıĢtı. (Ek 1). Yer darlığı, 1945 baharında Ren

havzasındaki kamplarda oluĢan aĢırı yığılmayı bildiren birçok ABD Ordu raporuyla

doğrulanmıĢtı. Toplu mezar iddiaları, savaĢ sonu bulgularıyla kanıtlanmıĢtı. Not 16‟ya

bakınız.

3. Gertrude Maria Schuster, Die Kriegsgefangenenlager Galgenberg und Bretzenheim (Bad

Kreznach, 1985), s.40-41.

4. Gertrude Maria Schuster, a.g.e.

5. Yazarın Heinz T. ile, Mavis Gallant eĢliğinde röportajı, Paris, Haziran 1986.

6. Kıdemli ArĢivci Eddy Reese,“Resmî kayıt sayılmayan bütün kamp belgeleri 1950‟lerde

imha edilmiĢtir,” dedi, NARS, Washington, Yazarla röportaj, 1986.

7. 3.Cezayir Keskin NiĢancılar Alayından Yzb.Julien‟in raporu. Bölüm 7‟yle bakınız.

8. Merkez Komutanlığı Birimi Tarihi, Ġleri bölge Com Z, Valentine Barnes. NARS,

Washington.

9. Yazarın, Toronto‟dan George Weiss ile yaptığı röportaj, 1988.

10. Barnes, s.4.

11. ETO Tıbbî AraĢtırması‟na bakınız, Ek 1.

12. Yazarla görüĢme, 1987.

13. Heinz Janssen, Memories of a Time of Horror.

14. Thelen‟e göre, herbirinde 10.000 kiĢi bulunan on veya onbir kamp vardı. Röportaj,

Kasım 1987.

15. Iff ile yapılmıĢ bir röportajdan, Kasım 1987. Aynı zamanda Janssen‟den, s.468.

16. Kaynak: Rheinberg ġehir ArĢiv Görevlisi Heinz Janssen ile yazarın konuĢması; ġehir

mezarlığındaki görevliyle görüĢme; yazara Berlin WASt‟tan gelen, Rheinberg Belediye

Sicil Memurunun gönderdiği 7 Ocak 1966 tarihli yazının fotokopisini içeren bir

mektup; WASt‟a verilen bilgiye göre, eski Rheinberg PWTE bölgesinde, bir metre

157

Page 171: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

derinlikte tabutsuz ve mezar iĢareti olmayan yanyana üç insan iskeleti bulunmuĢtur. 17. Francis Biddle Evrakı, Konferans Notları, Uluslararası Askerî Mahkeme Evrakı, George

Arents AraĢtırma Kitaplığı, Syracuse, New York, 2 Ekim 1945 giriĢli. Tarih, savaĢ

bittikten çok sonraya ait olduğu için, Almanların savaĢ yaralanması sonucu

ölmediklerini gösteriyor. Ne olursa olsun, Fransız ve Amerikan kamplarında ölümler,

o tarihte, batı cephesinde, geçen dört savaĢ yılının bütün Wehrmacht savaĢ

yaralanmalarından, sekiz ile on kat daha fazlaydı. Bölüm 5 Not 52‟ye bakınız.

18. Yazarın Thelen ile röportajı, Rheinberg, Kasım 1987.

19. Günlük PWTE Durum Raporu, 30 Nisan, Alb.C.H.Beasley, ABD Ordusu Sağlık BaĢkanı.

RG332 Box17, NARS, Washington.

20. Beasley ve diğerleri, durum raporlarında birçok kez, SvEs‟lerine DDT

püskürtüldüğünü belirtiyorlar. ETO Tıbbî Tarihine de bakınız: “SvEs kamplarında

hastalıktan koruma, öncelikle esirlere DDT püskürtülmesi yönündedir.” Kaynak

belgesi Ek 1‟de.

21. Wuppertal‟den Dr. Siegfried Enke, yazara, Fransa‟daki Fransız ve Amerikan

Hastanelerindeki deneyimlerini anlattı. Oralarda hasta bakmıĢtı. Fransız ve Amerikan

hastanelerinde bir yıldan fazla esirlik süresince hep çok ağır hastalarla uğraĢmıĢ,

fakat hiç ölü görmemiĢti. Bunun nedeni, ölmek üzere olanların gerçek hastaneden,

“hastaneye” götürülmesiydi. Onları tekrar hiç göremedi. Kendisine bir otopsi yapması

veya bir ölüm belgesi imzalaması için hiçbir istek gelmedi.

Linfort “hastane” bilgileri, Heinz Janssen‟in Anılarından aktarılmıĢtır.

22. Ek 2‟ye bakınız.

23. Taslak PWTE Durum Raporu, 30 Nisan, Beasley, NARS, Washington.

24. Ġki kamp için verilen yıllık yüzde 0,3 oranı, 1 Mayıs-15 Haziran 1945 döneminde ABD

birliklerinde görülen yüzde 0,4 ölüm oranından daha düĢüktür. Bu örnek doğal

olarak, yıllık bir yansıma yapmak için çok çok küçüktür: burada belirtilmesinin

nedeni, çok düĢük bir oran olarak Beasley‟den bir yorum almak içindir, ancak böyle

bir durum yoktur. Bu tek bir örnek de değildir, birçok baĢka rapor inanılmayacak

kadar düĢük ölüm oranları vermekte, fakat raporların kendi belirttikleri Ģartlarda

bunun olanaksızlığı da görülmektedir.

25. Beasley, 30 Nisan.

26. Beasley, a.g.e.

5

YAZ AÇLIĞI

1. 15 Mayıs 1945, Churchill, Eisenhower ve MareĢal Sir Alan Brooke CIGS (Ġngiltere

Genelkurmay BaĢkanı) toplantısının Tutanakları. RG59 740.00119, Almanya‟nın

Kontrolü 161445, Box3666, DıĢiĢleri Bakanlığı ArĢivleri, Washington. Tırnak iĢaretleri,

Tutanaktan doğrudan alınan sözlerde kullanılmıĢtır. BaĢbakan Churchill‟in personeli

tarafından hazırlanan Tutanak, katılanların sözlerini yorumlamaktadır.

MareĢal Brooke, “Dünya Gıda Açığı yaĢanırken, Alman SvEs‟nin Ġngiliz ve

Amerikan birlikleriyle aynı seviyede beslenmesinin yanlıĢ olacağını” belirtti. “Yaygın

açlığın önüne geçmek isteniyorsa, düĢman birlikleri ve sivillerinin tayınlarının en

düĢük düzeyde tutulması gerekir. Bu, 1.550 kaloriyle eĢit olmalıdır.” Bu resmî

1.500 kalorilik tayın, yaĢam için gerekli 1.800 ve üzeri seviyenin, en azından

kırsal bölgede eĢten dosttan, karaborsadan, çöplerden, aile stoklarından destek

alabilecek siviller için bile çok düĢük olduğu göz önüne alınmadı. SvEs ve DEF‟lerin

tabii ki bu olanağı yoktu. ABD Bölgesinde, 1945‟in sonuna doğru sivillerin tayını

sadece 1.350 kalori olmuĢtu.

Eisenhower‟ın DEF‟lere karĢı tutumundan, onlara bu tayın seviyesini bile

uygulamadığı açıktır.

158

Page 172: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

2. ETO Tarihi, Ek 2‟ye bakınız

ABD Ordu Sağlık BaĢkanlığı, sağlıklı, iyi giyimli ve ısıtılmıĢ barınakta bulundurulan

ve hiç iĢ yapmayan bir eriĢkinin, hayatını sürdürebilmesi için en az günlük 2.000

kalori gereksiniminin olduğuna inanıyordu. ABD Kuvvetlerinin SvEs‟lerine DavranıĢ

SoruĢturması, 7 Ocak 1946, RG332 383.6/10 NARS, Washington.

3. Lojistik BaĢkanlığı Raporları, Temmuz 1945, Abilene.

4. 2 Haziranda ABD Ordu kamplarında bulunan SvEs ortalama tayın dağıtımı, buralarda

bulunduğu bildirilen, aslında bu sayıdan çok daha kalabalık olan esirlerin ancak

yüzde 54‟üne yetecek kadardı. ETO Lojistik BaĢkanlığı Tarihi, s.335, NARS, Suitland,

Maryland.

Haziran ortalarında, ordu 2.900.000 ABD askerini ve yaklaĢık 650.000 sivil,

Fransız Müslüman ve Rusu besliyordu. Bu noktada, tayın listesinde esir kadrosu

1.421.559 olarak görünüyordu; oysa SHAEF G3 raporunda “Elde” olarak 2.300.000,

buna ek olarak da bildirilmeyen bir milyon daha vardı (Bölüm 5‟e bakınız). Böylece

Eisenhower‟ın Churchill‟e söylediği esirlerin günde 2.000 kalori aldığı sözü, bütün

3.300.000 elde olanlara dağıtılırsa, günde 840 kalori düĢüyordu. Bu da daha sonra

azaltılmıĢtı.

5. Tuğgeneral R.B.Lovett, “By Command of General Eisenhower,” 20 Mayıs. 383.6-2.

Bradley‟den SHAEF‟e gönderilen, 16 Mayıs. 383.6-4. NARS, Washington.

6. 12.Ordu Grubundan Telgraf, ilgililere, 13 Mayıs, 383.6-4, NARS.

7. SHAEF Merkezden Eisenhower imzalı, 6.Ordu Grubuna, 6.Ordu Grubu kayıtlarında,

NARS. Martin Blumenson‟a göre, Patton‟ın kamplardaki durumu bildiğinden, SHAEF‟deki

subayların isteklerine karĢın, birçok esiri hayatlarını kurtarmak için serbest

bıraktığını “varsaymak mantıklıdır”. Yazarın Blumenson‟la röportajı, 1988.

8. 19 Mayısta SHAEF bildirdi: ”Alanda 2.880.000 SvEs ve 1.000.000 silahsızlandırılmıĢ

Alman kuvveti var.” SHAEF‟in bildirdiği ikinci sayı, 29 Mayısta, “Elde” 2.090.000 SvEs

ve 1.208.000 silahsızlandırılmıĢ Alman kuvveti. Lee‟den SHAEF‟e, not 9‟a bakınız.

9. Lee‟den SHAEF‟e 2 Haziran 1945. RG331, SHAEF G1 Admin Sec, 383.6 1/2, NARS,

Washington.

10. Lojistik BaĢkanlığı Raporları Haziran (Temmuzda yayınlanmıĢ), SHAEF G3‟ünün SvEs

sayısını düĢürmesinin etkisi görülüyor. Çıkartılan tayın sayısı 900.000 azaltılmıĢ.

Lojistik BĢk. Raporları, Temmuz 1945, Abilene.

Lee‟nin haklı olduğunun bir baĢka kanıtı, Alan Merkez Komutanlığının 2 Haziran

için verdiği Haftalık Toplam 2.870.400 rakamıdır. Bu sayı 12.Ordu Grubunun tuttuğu

2 Haziran 1.110.685 DEF sayısı ile toplandığında, 3.981.085 olur ki, bu da Lee‟nin

3.878.537 sayısına çok yakındır. Frankfurt am Main‟daki Ordu BaĢ Tarihçisi makamı

da, 1947‟de, Avrupa‟da 18 Mayıs 1945 tarihinde “Elde” olan esir sayısı yaklaĢık

4.000.101‟di demiĢtir.

11. William F.Ross ve Charles F.Romanus, The Quartermaster Corps: Operations in the War

Against Germany s.634.

12. Smithers‟den Littlejohn‟a, 27 Nisan 1945. History of QM Ad Sec, s.36-37. Ross ve

Romanus‟ta alıntılanmıĢ.

13. “VE Day‟de … Avrupa kıta birliklerinin yalnız %50‟sinin çadır gereçleri eksikti, ikmal

yeterliydi.” Ross ve Romanus, s.634.

14. Littlejohn‟dan SHAEF‟deki Crawford‟a, 23 Mayıs 1945. NARS, Washington.

15. Tümgeneral R.W.Barker „dan Smith‟e, 30 Mayıs. NARS, Washington.

16. Fransızlar önce 1.750.000 Alman istediler. Sonra bu 750.000‟e çekildi. Müttefikler

tarafından, ücretsiz yeniden yapılanma için kullanılan Alman sayısı, hiçbir zaman

toplam 1.900.000‟i geçmedi.

17. Eisenhower‟dan Marshall‟a, AGWAR‟a kopyalanmıĢ, 31 Mayıs 1945. RG333, Box30.

18. Eisenhower‟dan CCS‟ye, 4 Haziran 1945, SHAEF Telgraf kayıtları, Abilene.

19. Ek 1‟e bakınız.

20. Nigel Hamilton, Monty (Londra: Hamish Hamilton, 1986 Sceptre Edition), s.462.

Açıklama Hamilton‟un.

21. Omar N.Bradley, A General’s Life (New York: Simon and Schuster,1983), s.423.

159

Page 173: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

22. George S.Patton Jr., War As I Knew It (New York: Bantam Books,1980), s.314. 23. Eisenhower‟dan CCS‟ye, 4 Mayıs 1945. SHAEF Telgraf (giden) kayıt, Abilene.

24. Eisenhower‟dan CCS‟ye, 16 Mayıs 1945. SHAEF Telgraf (giden) kayıt, Abilene.

25. Eisenhower‟dan Marshall‟a, 31 Mayıs 1945. RG333 Box30, NARS, Washington.

26. Lojistik BaĢkanlığı Raporları, Nisan, Abilene.

27. Grasett‟ten Smith‟e, 8 Haziran 1945. Grasett daha sonra, savaĢ öncesi Almanya‟sının

yüzde 85 kendine yeterli olduğunu ve Ģimdi Batı Almanya‟yı oluĢturan bölgelerin,

yüzde 60-70 oranında kendi kendine yeteceğini belirtti. SavaĢ önces Almanya‟sının

beslenme düzeni günde kiĢi baĢına 3.000 kalori olduğuna göre, aynı nüfusla (Mayıs

1945‟de biraz daha düĢüktü), üretim normale dönünce, batı Almanya günde kiĢi baĢı

1.800-2.000 kaloriyle, kendini geçindirebilirdi. Batı Almanya‟da genelde ekilen

toprakların yüzde 97‟si, o bahar ekilebildi. Ġngilizlerin 1945‟de uyguladıkları

Barleycorn harekâtı, her üç bölgede de geçerli olsaydı, batı Almanya, 1945 yazında,

normalin yaklaĢık yüzde 70‟ini veya günlük 1.260-1.400 kaloriyi üretmiĢ olacaktı.

Nüfusu 50.000‟in üstünde olan birçok Ģehirde, resmî tayın günlük ancak 700-1.190

kaloriydi. “Bazen bu ölçüler bile tutturulamıyordu,” diye ekledi. Smith Koleksiyonu,

II.Dünya SavaĢı, Box37, Abilene.

28. Lojistik GeliĢim Raporları‟na bakınız, Nisan, Abilene.

29. Yazarla röportaj, Ekim 1987.

30. Lojistik GeliĢim Raporları, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz 1945. Her ay gittikçe artan

ve bütün ordu için 100 günlük elde toplamını aĢan bir erzak görünüyor. Bütün

raporlar Abilene‟de.

31. Lojistik Raporları, 30 Haziran, Abilene, s.81.

32. SHAEF G5 [Sivil ĠĢler ġb.] toplantı raporu, 13 Haziran 1945, Paris, değiĢik Kızılhaç

temsilcileriyle. NARS, Washington.

33. Littlejohn‟dan Eisenhower‟a, 10 Ekim. RG92, QMG (Lojistik), Genel YazıĢma, Konu

Dosyaları 1936-1945, Box587, NARS, Washington.

34. Littlejohn‟dan Eisenhower‟a, a.g.e.

35. “ĠĢgal ordusunun normal ihtiyaçları, ayrıca ulaĢımın bozulmasıyla oluĢan genel gıda

açığı sonucu, bu Almanlar, topraklarında yaĢayan Baltıklı, Bulgar, Macar, Ġtalyan,

Romen ve vatansızlara en düĢük tayını bile ayıramadılar.” Max Huber‟den DıĢiĢleri

Bakanlığına, 30 Ağustos 1945. (GeliĢi 27 Eylül.) 800.142/-92745, Bakanlık, NARS,

Washington.

36. Guilliano‟dan Bacque‟a, 7 Eylül 1945, 11 P60, (11 P165 olabilir), Vincennes.

37. Savunma Bakanlığından SHAEF‟e gönderilmiĢ, 9 Haziran, SHAEF Telgraf Kayıtları,

9 Haziran 1945, Abilene.

38. Series Y Internationale 1944-49, Y59-2, cilt 363, Kasım 45-Mayıs 46, s.169, (Ekim).

Quai d‟Orsay, Paris.

39. Littlejohn‟dan K.‟a TSFET Karargâhı, 27 Ağustos 1945. Loj. kayıtları, NARS,

Washington.

40. Lojistik Raporları, ETO, Haziran, Temmuz 1945, Abilene.

41. RG332 dosya 333.5/20, NARS, Washington.

42. Eisenhower‟ın dostu General Everett S.Hughes 28 Mart 1945 tarihli günlüğünde, bazı

subayların SvEs tayınlarının azaltılmasına direndiklerini söylüyor, “Sanırım hepsi

Cenevre SözleĢmesinden korkuyor.” Hughes Günlüğü, Elyazması Bölümü, LC Library

of Congress Kongre Kütüphanesi, Washington.

43. Ernest F.Fisher‟den yazara, Mayıs 1988. Bu, yazara Rheinberg‟deki Almanlar

tarafından da söylenmiĢti. 1945‟de Ulm yakınındaki bir kampa komĢu yaĢayan McGill

Üniversitesinden Prof. Peter Hoffmann da, bunu kısmen doğruladı. ABD Ordusunun,

esir kamplarının hemen dıĢında, kendi sofralarından artan yiyecekleri kasten yaktığını

görmüĢtü. “Almanlar arasında, Kızılhaç‟ın esirlere hiçbir Ģey yapamayacağı iyi

biliniyordu,” demiĢti. Almanların kampa yiyecek götürdüklerini hiç görmemiĢti.

44. Bölüm 7‟ye bakınız.

45. Washington‟daki ICRC temsilcisi E.W.Meyer tarafından anlatılmıĢtı. Edwin Plitt‟e

mektup, DıĢiĢleri Bakanlığı, 26 Temmuz 1945. 711.62114 MAIL/7-2645, Bakanlık,

160

Page 174: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Bölüm 6‟ya bakınız.

46. Vinson‟dan DıĢiĢleri Bakanına, 28 Kasım 1945. 740.62114/11-2845, Bakanlık.

47. Dunning of Amcross‟dan SHAEF G1‟ine, 29 Mayıs.383.6/6 Box27, NARS, Washington.

Huber to State‟e de bakınız, a.g.e.

48. Littlejohn‟a bilgi notu, 20 Temmuz 1945, R.F.C. harfleriyle yazan subayın kampların

durumunu anlatması, Sağlık BaĢkanlığından Alb.W.Griffith ve Yzb.C.R.VerMurlen‟in

araĢtırması. RG332, ETO Tarih Bölümü, USFET Dosyaları, Lojistik ġb. Harekât

Raporları, Box 586-599, NARS, Washington.

49. F.S.V.Donnison, Civil Affairs and Military Government North-West Europe1944-1945 Sivil

ĠĢler ve Askerî Yönetim, Kuzey Batı Avrupa 1944-1945 (Londra: H.M.Stationary

Office, Kraliyet Millî ArĢivi, 1961), s338. Almanya‟nın üretim rakamları,

Morgenthau‟dan alınmıĢtır, Germany Is Our Problem.

50. Eisenhower‟dan Doğu ve Batı Askerî Bölge Komutanlarına, 4 Ağustos 1945. RG332

U.S.Theaters of War, World War II ABD II.Dünya SavaĢı SavaĢ Alanları, SGS* 370.01

NARS, Washington.

51. Haftalık SvEs ve DEF raporu, USFET G1. Sonradan DEF adı verilen SvEs‟lerinin

yiyeceği, ölüm oranlarının da gösterdiği gibi, emir gereği azaltılırken, bir sebeple

USFET belgelerinde durum görülmüyor. Eski SvEs‟leri kayıtlarda, eski DEF‟lerden ayrı

olarak, SvEs olarak görülüyor. Bölüm 11‟e de bakınız.

52. Charles von Luttichau, yazara, 80.719 Almanın, 22 Haziran 1941‟den 31 Mart 1945‟e

kadar, batı cephesindeki çarpıĢmalarda öldüğünü söylüyor. Bu tarihten sonra Alman

kayıtlarında bilgi yok. Kaynak: Percy E.Schramm, ed., Die Kriegstagbüche des

Oberkommandos der Wehrmacht [Alman Silahlı Kuvvetler BaĢkomutanlığı Harp

Cerideleri], Cilt 8, s.1515.

53. Ek 2‟ye bakınız.

54. Ek 2‟ye bakınız.

55. ETO Tıbbî Tarihi, s.91.

56. Haziran ayında, 9uncu, 12nci, 28inci, 50nci, 61inci, 62nci, 78inci Sahra

Hastanelerinde ve 77nci Tahliye Hastanesinde toplam 1.062 boĢ yatak vardı; ayrıca

Frankfurt‟taki 180inci Genel Hastanede 391 boĢ (yüzde 40 boĢ oranı) yatak daha

bulunuyordu. Haziran ayında, “PWTE‟yi destekleyen hastaneler” denen bu yerlerde

16.229 yatak boĢtu. Günlük Ad Sec Raporu, 18 Haziran 1945. RG332 Box15, NARS,

Washington.

57. Wuppertal‟li Dr.Enke‟nin tanıklığına bakınız, Bölüm 4, not 21.

58. Ek 2‟ye bakınız.

59. Ek 2‟de etraflıca anlatılan ETO Tıbbî Tarihinden. Ekin de gösterdiği gibi, bu raporun,

kampların en kötü özelliklerini, yüksek oranda açlık da dahil olmak üzere, örtmeye

çalıĢtığı hatırlanacaktır; yani tam güvenilir değildir. Örneğin, açlık için, “aĢırı zayıflık

ve sıvı kaybı” veya “bitkinlik” olarak örtmece yapılmıĢtır. Barınak yokluğu, “aĢırı

güneĢ ıĢığına maruz kalma” olarak karĢımıza çıkmaktadır. Fakat ölüm nedenlerinin

oranlarını bozan özel bir durum olmadığı için, ölüm oranı düĢük tutulmuĢ; bu yönden

rapor faydalı bir rehber olmuĢ – oranlar olasılıkla hiç değiĢtirilmemiĢtir.

60. “SvEs kamplarında hastalıktan korunma, doğrudan tutsakların üstüne DDT

püskürtülerek yapılmıĢtır.” DDT tifüsü önlemek içindi ve kendi adamlarına da

geçebileceğini biliyorlardı. Cilt 14, ETO Tıbbî Tarihi, NARS, Washington.

Stanhope-Bayne Jones, Special Fields Özel Alanlar cilt 9, Alb.Robert S.Anderson, ed.,

Preventive Medicine in World War II II.Dünya SavaĢında Koruyucu Hekimlik kitaplarında

da konu edilmiĢtir (Washington: Kara Kuvvetleri, 1969).

61. PWTE Konferans Notları, 28 Mayıs, Hollar et Al. RG332 Box22, NARS, Washington.

62. Günlük SvEs Raporu, AMK.

63. Birçok Alman, toplu mezarlar bildiriyor. Bölüm 4, not 16‟ya bakınız.

64. 10 Mayıs 1945 tarihli Raporun baĢlığı “Ad Sec Com Z Karargâhı, Sağlık ġubesi

Günlük Faaliyet Raporu” NARS, Washington.

-----------------------------------------------------

* SGS Secretary, General Staff: Genelkurmay Sekreterliği. (ç.n.)

161

Page 175: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

65. Yazarla röportaj, 1988. Zobrist, Ģu anda Harry S.Truman Kitaplığı Müdürü,

Independence, Mo (Missouri).

66. Philip Knightley alıntı, The First Casualty (New York ve Londra: Harcourt Brace

Jovanovich), s.315.

67. Knightley alıntı, s.333. Yazarla konuĢmada tekrarlanmıĢ, ġubat 1988.

6

YARDIMA GEÇĠT YOK 1. RG59 Bakanlık Onlu Dosyalama 1945-49 740.581112a/1-146 ve 740.62114/6-445

Box59 ile 740.62114/3-2045.

2. Bakanlıktan Büyükelçiliğe, Paris, 12 Mayıs 1945. 740.62114/5-445. Bakanlık.

Tuğgeneral R.W.Berry‟nin Savunma Bakanlığı, Kurmay BaĢkan Yardımcısına

gönderdiği, 9 Mayıs 1945 tarihli Andıca da bakınız. RG383.6 NARS, fotokopisi

Reel 370, Madde 5369, Lexington. Berry‟nin bilgi notu, Herrick‟in Bakanlığın Özel

SavaĢ Sorunları adlı özel uyarılarını özetliyor.

3. Marshall‟dan Eisenhower‟a telgraf, alınıĢı 17 Mayıs 1945, NARS, Washington.

4. Not 2‟ye bakınız.

5. SözleĢmeye göre, Ziyarete gelen ICRC delegesi, esirlerin temsilcisiyle özel olarak

görüĢecek, sonra kampın durumunu ICRC‟ye bildirecek, o da durumu Koruyucu

Kuvvete (SavaĢ Esirlerinin ülke yönetimi) ve Esir Alan Kuvvete, esirleri elinde tutan

ordunun yönetimine iletecektir. Hiç kimse bu raporları görmedi. 1988‟de ICRC, hâlâ

bu raporları özel araĢtırmacıların incelemesine açmayı reddediyordu.

6. Not 22‟ye bakınız.

7. FO Dosyası 9161219. PRO*, Kew, Londra.

8. Mr.McNeil, Bir soruya cevap, 5 Kasım 1945, Hansard. Achilles‟den Bakanlığa, 7 Kasım

1945. 740.62144/11-745. Bakanlık.

9. DıĢiĢleri Bakanı James F.Byrnes‟in, 4 Ekim 1945‟te ICRC BaĢkanı Max Huber‟e verdiği

güvence, birçok örneğin en önde gelenidir. Huber‟in cevabı “Yönetiminizin politikasının

Cenevre SözleĢmesinin ruhuna tam bir uyum içinde olduğunu….. büyük bir

memnuniyetle görüyoruz.” Huber‟den Byrnes‟e, 9 Ocak 1946. Bakanlık. (Ayrıca RG59

Box3971 NARS, Washington.) Diğerlerinin yanında, Bakanlık Genel Sekreteri Dean

Acheson da ABD‟nin Cenevre SözleĢmesine uyduğunu doğruladı.

10. Amerikalıların görmezden geldiği özel protestoların en önemlisi de, Huber‟in DıĢiĢleri

Bakanlığına yazdığı uzun mektuptur, 30 Ağustos 1945. 800.142/9-2745, Bakanlık.

(Ayrıca RG332 Bo 7, NARS, Washington.)

11. R.A.Haccius, ICRC, Cenevre, Bnb.T.R.Crawford‟a, Savunma Bakanlığı, Londra,

15 ġubat 1946. FO 371/55738.

12. Fairman‟den General Betts‟e, 28 Mayıs 1945. 383.6/3-4 Resim 16 0979, NARS.

13. Kesin kaynak belli değil, olasılıkla RG112 Box167, NARS, Washigton. Evrak baĢlığı,

Amerikan Kızılhaç‟ıyla iĢ yapan “Paketleme Merkezi” . Kopyaları Bakanlığa

gönderilmiĢ, 1945. Ayrıca ABD Ordusunda Yzb.Burdick (RG112 Box167)‟in

Almanya‟da esirken hayatının Ġngiltere, Kanada ve ABD‟den gönderilen yiyecek

paketleriyle kurtulduğunu belirttiği rapor.

14. Bu oran Savunma Bakanlığının bildirdiği yüzdedir (1948‟de ölüm oranının yüzde 1,26

olduğunu bildirmiĢlerdi. RG407 AG055, 26 Ağustos 1948) Kızılhaç da aynı coranı

bildirmiĢtir. SHAEF Evrakı, NARS, Washington. Ayrıca Maurice Pate‟in Prisoner of War

Relief makalesi, ABD Kızılhaçı, Gilbert Redfern‟in (Amcross) 9 Mayıs 1945‟de,

Bakanlıktaki Kuppinger‟e gönderdiği mektuba eklenmiĢtir.

--------------------------------------------------

* PRO Public Records Office Devlet ArĢivleri Kurumu. (ç.n.)

162

Page 176: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

15. “ABD Ordusu yardım için zorluk çıkardı.” Dostlar‟ın Almanya‟ya giriĢlerine 1946 baharına kadar izin verilmedi. AFSC* Avrupa delegesi Stephen Cary ile yazarın

röportajı, 1986.

16. Tracy Strong‟un Bnb.H.G.Hyde‟a mektubu, 3 Temmuz 1945; Paul Anderson‟un

Strong‟a telgrafı, 30 Haziran 1945; D.A.Davis (YMCA)‟in DıĢiĢleri Bakanlığına

mektubu, Temmuz, hepsi Bakanlık ArĢivlerinde.

17. Gösterilen gerekçe, yardım gönderilerinin, Alman yaĢam standartlarını diğer Avrupa

devletlerinin ortalama seviyesine çekme politikasından, geri çekilmeye eğilim

yaratabileceği idi. Earl F.Ziemke, The U.S.Army in Occupation of Germany (Washington:

Askerî Tarih Merkezi, 1975), s.410.

18. ICRC Washington temsilcisi E.W.Meyer‟in anlatımı, Savunma Bakanlığında Edwin

Plitt‟e mektup, 26 Temmuz 1945. 711.62114 MAĠL/7-2645. Bakanlık.

19. E.W.Meyer ICRC, Edwin Plitt‟e, Bakanlık, 18 numaralı nota bakınız.

20. FO 939 Madde 448 ve 469, PRO Devlet ArĢivleri Kurumu, Londra.

21. Huber‟den Bakanlığa, 30 Ağustos 1945, Not 10‟a bakınız.

22. “Mayıs 1945‟e kadar, yani bütün Kamp Komutanlarına tayınların kısılması için emirler

yayınlanıncaya kadar, yiyecek yeterliydi.” ABD‟deki ICRC‟nin etkinlikler raporu.

Kızılhaç arĢivleri, Savunma Bakanlığı, NARS, Washington.

23. Huber‟den Bakanlığa, 30 Ağustos 1945.

24. Huber‟den Bakanlığa, 30 Ağustos 1945.

25. Eisenhower‟dan Marshall‟a, 2 Kasım 1945, RG332 Box7, NARS.

26. 15 Haziran 1945 tarihli Kızılhaç Malzemelerinin kullanılıĢı ile ilgili politikanın

Açıklaması; bir tarafta SHAEF, diğer tarafta Amerikan ve Ġngiliz Kızılhaç Dernekleri

olmak üzere, Kızılhaç yiyecek paketleri “acil durumda alıcılara verilebilir”. Almanları

da içeren Yer DeğiĢtirmiĢ Bireyler grubu bu yardımın dıĢındadır. ArĢivlerde bulunan,

orduyla iki Kızılhaç Derneği arasındaki tek anlaĢma budur. Genelde ve ayrıntıda,

“Eisenhower” imzalı cevaptaki tanıma uymaktadır, tabii dikkat çekilen oynamalar

dıĢında. Özgün belge Amerikan Kızılhaç ArĢivlerinde, Washington, RG200 Box1017.

RG200 fotokopisi mevcut, ARC American Red Cross kayıtları, 619.2/01, NARS.

27. “31 Temmuzda, aĢağıdaki yedi gönüllü yardım kuruluĢu, UNRRA ile anlaĢmıĢlardır,

Uluslararası Kızılhaç [ve diğer altısı].” Malcolm J.Proudfoot, European Refugees,

1939-52, s.187.

28. Proudfoot, European Refugees, s.187.

29. Fazlalık SvEs erzakının kullanımı için Andıç, 25 Haziran 1945, BRC, ARC ve

SHAEF arasında; BRC, ARC ve 13 SHAEF subayına kısıtlı dağıtım. RG200, Amerikan

Kızılhaç Kayıtları, NARS, Washington.

30. Üç Kızılhaç‟ın temsilcilerinin resmî olmayan toplantı tutanakları, Cenevre, 14-15 Ocak

1946, RG200 Box1016, NARS, Washington.

31. Huber‟den Bakanlığa, 30 Ağustos 1945.

32. “ICRC malzemesini taĢımada özellikle kullanılan Demiryolu katarları, Ģimdi 211

Fransız ve 56 Belçika kkaynaklı vagondan oluĢuyor. Her iki bölüm de gelecek aylar

için, Cenevre-Paris ve Cenevre-Brüksel gidiĢ geliĢ seferleri için ayarlandı.

Merkezimizde toplanan yardım malzemelerini sahiplerine geri götürecekler.” GidiĢ

dönüĢ için bir hafta hesabıyla, iki ayda 2.136 vagonluk yük oluyor. Huber‟den

Bakanlığa, 30 Ağustos 1945.

33. Eisenhower‟dan Savunma Bakanlığına, 2 Kasım 1945, RG332, Box7.

34. Pickett, Eisenhower ve Marshall arasında 13 Temmuzda baĢlayan yazıĢma, Eylül

ortasına kadar devam ediyor. Eisenhower‟ın kararlardaki kiĢisel rolünden Ģüphesi

olanlar ve kendi karargâhının seçimi olacağını düĢünenler için, NARS‟daki dosyalardan

bir kopya, Eisenhower‟ın kendi imzasını taĢımaktadır. Hepsi NARS‟da, Washington.

35. Amerikan, Fransız ve Ġngiliz Kızılhaç Derneklerinin temsilcilerinin, resmî olmayan

toplantı tutanakları, Cenevre, 14 Ocak 1946. Amerikan Kızılhaç‟ından Mr.Dayton‟ın

konuĢması.

---------------------------------------------------

* AFSC American Friends Service Committee Amerikan Dostları Hizmet Komitesi. (ç.n.)

163

Page 177: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

36. Bu resmî tayını birçok kaynak doğruluyor; bunların arasında en tarafsızı da, Paul R.Porter‟ın Raporu. “Essen bölgesinde kömür madencilerine günlük sadece 900 kalori

veriliyordu.” Paul R.Porter evrakı, Independence,Mo.

37. EĢ Kurmay BaĢkanlarından Eisenhower‟a, 3 Eylül 1945. RG332 Box37 (SGS-USFET

Dosya no.312), NARS, Washington.

38. Eisenhower‟dan Pickett‟e, 19 Eylül 1945. Tam metin yok, fakat olasılıkla bu konudaki

diğer mektuplaĢmalar ile birlikte, RG332 Box37, NARS, Washington.

39. RG332 Box19, NARS, Washington.

40. Strong‟dan ABD Ordusunda Bnb.G.H.Hyde‟a, Özel Hizmetler Birimi, 3 Temmuz 1945.

740.00114 EW/7-945, Bakanlık.

41. Davis‟ten Bakanlığa, 4 Temmuz 1945, 740.00114 EW/7-945, Bakanlık, Washington.

42. General Lucius Clay‟den Savunma Bakanlığına, 30 Ekim 1945. RG332 Box37.

Kaynakça 383.7/11, NARS, Washington.

43. Yazarın Stephen Cary ile röportajı, Kasım 1986.

44. Lucius D.Clay, Decision in Germany (New York: Doubleday, 1950), s.18-19.

45. Morgenthau Diary (Çin) cilt 2, s.1529. Bu metindeki Somervell, Morgenthau ve

diğerlerinden olan alıntılar Morgenthau Diary‟den.

46. Hilldring‟den Bakanlığa, RG59, 3726A, NARS, Washington.

47. Gollancz‟dan bu ve sonraki alıntılar ve Belsen kaynakçası, Victor Gollancz‟ın Leaving

Them to Their Fate Kendi Kaderlerine Bırakmak: The Ethics of Starvation Açlığın Ahlâkı

(Londra: Victor Gollancz, 1946) kitapçığından alınmıĢtır. Bu bölümdeki Alman

tayınlarıyla ilgili bütün istatistikler Gollancz‟dandır.

48. Donnison, Civil Affairs and Military Government Sivil ĠĢler ve Askerî Yönetim, s.338.

49. JCS Bilgi notu 1662 BaĢkana, 27 Nisan 1946. RG260 Box16, Clay Evrakı, NARS,

Washington.

50. Bugünkü Üretimden SavaĢ Tazminatı ve ġimdiki Ekonomik Politika, RG332 Box22,

NARS, Washington.

51. Gollancz, Leaving Them to Their Fate Kendi Kaderlerine Bırakmak.

52. Gollancz, Leaving Them to Their Fate Kendi Kaderlerine Bırakmak.

53. FO1050, Devlet ArĢivleri Kurumu, Kew, Londra.

54. Kuzey Amerika ürün fazlası, Avrupa‟nın bütün gereksinimleri karĢılandıktan sonra,

1945 sonunda 173 milyon kile, yaklaĢık 5.140.000 tondu. Uluslararısı Buğday

Konseyi, Haymarket House, Haymarket, Londra, 1955.

Açlığa yakın bir tayını sürdürmek için, Ġngilizlerin 1945 Almanya gıda açığı

tahminleri (açık, dıĢardan getirmek demekti), Eylül 1945‟den Eylül 1946‟ya kadar

olan yaklaĢık 4.440.000 ton idi. Bu toplam, Kuzey Amerika fazlasının yaklaĢık yüzde

87‟si oluyordu. R.Mitcell, International Historical Statistics (Londra: Macmillan, 1983.)

7

YAVAġ ÖLÜM KAMPLARI

1. Üçüncü Cezayir Keskin NiĢancılar Alayından Yzb.Julien‟in Raporu, Box11 P60,

Vincennes. Bu bölümde Julien‟den alınan bütün bilgiler, bu rapor veya Box11 P65,

Vincennes.

2. Box11 P65, Vincennes.

3. Yb.de La Bosse, Üçüncü Cezayir Keskin NiĢancılar Alayı, Komutana, II. Kolordu, 15

Eylül. Box11 P60, Vincennes. Ek olarak, Juin‟den Lewis‟e 3470 numaralı gönderiye

kopyalanmıĢ, 15 Ekim 1945, Caffery‟den Bakanlığa, NARS, Washington.

4. Yb.Sury, Üçüncü Cezayir Keskin NiĢancılar Alayı, raporu, 31 Aralık 1945. Box11 P60,

Vincennes.

5. General Paul‟e Andıç, 7 Temmuz, Lauben‟den. NARS, Washington.

6. Amerikan kötü davranıĢının neden olduğu, bütün bu zayıflık, halsizlik raporları,

164

Page 178: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

değiĢik subaylardan Juin‟e vb. Box11 P165, 7 P40 ve 11 P60, Vincennes. Yazar

tarafından tercüme edilmiĢtir.

Juin‟in General John T.Lewis‟e yakınması, USFET Fransa görevi, 11 Ekim, Savunma

Bakanlığı ArĢivlerinde, mektup 3470, Caffery‟den Bakanlığa, NARS, Washington.

7. Thrasher‟ın emrine rağmen, Haight ve Bnb.William G.Downey‟in belirttiğine göre, not

tutulmuĢtu. RG332.6/1 Box50, NARS, Washington.

8. RG332 383.6/1 Box50, NARS.

9. Yb.Gobillard‟ın, Coblence [Koblenz] Askerî Valisine raporu, 27 Ağustos 1945. Box11

P60, Vincennes.

10. Tğm.Himmeur‟ün Üçüncü Cezayir Keskin NiĢancılar Alayından, Komutanı Yzb.‟ya

mektubu, Eylül 1945. Box11 P60, Vincennes.

11. Tğm.Soubeiray‟in mektubu, Üçüncü Cezayir Keskin NiĢancılar Alayı, 3 Eylül 1945.

Box11 P60, Vincennes.

12. 30 Ağustos 1945‟de Billotte‟tan Deuxième Bureau* Ġkinci Büro‟ya, Paris. Bağlantı açık

değil, Box11 P60 veya 11 P165, Vincennes.

13. Maurice Raporu, 14 Ağustos 1945. Yazar tarafından tercüme edilmiĢtir. Vincennes.

14. Jean-Pierre Pradervand, Ağustos 1944‟de, Paris kurtarıldığı zaman, Kuzey Afrika‟da

ICRC temsilcilerinin baĢkanıydı. Fransa ICRC baĢkanlığına atanınca, Ocak 1945‟de bu

göreve baĢladı. Ocak 1946‟ya kadar bu görevde kaldı. Bu sürede, II.Dünya SavaĢı

sırasında, sorunlarıyla ilgili olarak, en geniĢ millî kadroya sahipti; 1947‟da sayıları

112‟yi bulmuĢtu. Thorée hakkındaki rapor, Pradervand‟ın da Gaulle‟e yazdığı mektup

içine eklenmiĢti, 26 Eylül, Box7 P40, Vincennes.

15. André Durand, From Sarajevo to Hiroshima, History of the International Committee of the

Red Cross Saraybosna‟dan HiroĢima‟ya, Uluslararası Kızılhaç Komitesi Tarihi

(Cenevre: Henry Dunant Enstitüsü, 1984), s.593.

16. Durand, From Sarajevo to Hiroshima, s.593.

17. Bu bölümde bahsedilen telgraf ve ona bağlı belgelerin hepsi, Savunma Bakanlığı

ArĢivlerindedir, NARS, Washington.

18. Dunning‟den Bakanlığa, 5 Eylül 1945. Asıl alıntı kayıp. Savunma Bakanlığı ArĢivleri,

Washington.

19. Caffery‟den Bakanlığa, 25 Eylül 1945. 740.62114/9-2545 CS/LE. Bakanlık.

8

CESETLERĠ KĠREÇLEME

1. Le Figaro 22 ve 29 Eylül 1945.

2. Pradervand‟dan de Gaulle‟e, 26 Eylül 1945. Box7 P40, Vincennes.

3. Bu yazının, de Gaulle‟ün el yazısı olmadığı, yazarın elindeki mektup fotokopisini

okuyan, Londra‟dan Prof. M.R.D.Foot tarafından doğrulanmıĢtır.

4. Lee‟den USFET Merkeze, 10 Kasım 1945. RG383.6/1 NARS, Washington.

5. USFET kurulu Konferans Tutanakları, Paris; Fransız ve ABD Orduları arasında,

Alman SvEs‟lerinin bölgelerarası devri, 22 Eylül 1945. Box7 P40, Vincennes. Lauben

ve arkadaĢlarının kaynakları, bu konferansın tutanaklarına dayanmaktadır.

6. Toplantıda, “Bazı SvEs kamplarında çekilen fotoğrafları General Smith‟e uzattı.

General Smith bu fotoğrafları Eisenhower‟a verdi.” Konferans Tutanakları, Kurmay

BaĢkanı, G1, 28 Eylül 1945. Caffery‟den Bakanlığa, 740.62114/10-545, Bakanlık.

Kızılhaç arĢivlerinde bu resimler yok. Cenevre‟deki Uluslararası Kızılhaç Komitesinde

bunların kopyaları yok. Bu resimler Vincennes‟daki Fransız Ordu ArĢivlerine giden

dosyalarda da, Washington‟daki ABD Ordu ArĢivlerinde veya Abilene‟deki Eisenhower

-------------------------------------------------------

* Deuxième Bureau Fransız Askerî Ġstihbarat KuruluĢu. (ç.n.)

165

Page 179: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Kütüphanesinde de yok. Pradervand bunları yazara, Haziran 1989‟da doğruladı. 7. Pradervand‟dan Smith‟e, 23 Ekim, Paris. 383.6/1, NARS, Washington.

8. Pradervand‟dan Smith‟e, 23 Ekim.

9. Tümgeneral A.W.Kenner‟e bilgi, ABD Ordusu Sağlık BaĢkanı, TSFET Karargâhı,

4 Ekim1945. 383.6/1, NARS, Washington.

10. Littlejohn‟dan Eisenhower‟a, 10 Ekim RG92, Lojistik BaĢkanlığı Makamı, Genel

YazıĢma, Konu dosyaları 1936-45. Box587, NARS, Washington.

11. Le Monde, 30 Eylül-1 Ekim 1945. Millî Kütüphane, Paris.

12. Caffery‟den Bakanlığa, yaklaĢık 7 Ekim. NARS.

13. Caffery‟den Bakanlığa, 5 Ekim 1945. 740.62114/10-55, Bakanlık.

14. DeğiĢik kaynaklardan, özellikle Charles de Gaulle‟den, The Complete War Memoirs,

1940-1946 (New York: Simon ve Schuster, 1955).

15. Caffery‟den Bakanlığa, 13 Ekim, 1945. 70.6211/10-1345. Bakanlık ArĢivleri, NARS,

Washington.

16. Caffery‟den Bakanlığa, 13 Ekim 1945.

17. Eisenhower‟dan AGWAR‟a Ekim 1945 (Tarih kesin değil). Bundesarchiv, Koblenz.

18. Yazarla görüĢme, 1987.

19. Alb.Lauben‟den yazara, Kasım 1987.

20. Caffery‟den Bakanlığa, 13 Ekim 1945.

21. Uluslararası Y Serileri 1944-49, cilt 604, s.P000062, Quai D‟orsay.

22. Uluslararası Y Serileri 1944-49, cilt 604, s.P000020, Quai D‟orsay.

23. Marshall‟dan Eisenhower‟a, 2 Kasım 1945. Marshall Kütüphanesi, Lexington.

24. Lee‟den USFET Merkeze. 383.6/1, NARS, Washington.

25. General Buisson, Historique du Service des Prisonniers de Guerre de L’Axe, 1943-48 Mihver

SavaĢ Esirleri Birimi Tarihçesi (Paris: Ministère de la Défense Nationale Millî Savunma

Bakanlığı, 1948).

26. ICRC Fransa Temsilcisinden alıntı General McNarney‟e bilgi, 12 Kasım 1946, RG332

DF 383.6, NARS, Washington. Aynı zamanda, Kurmay BaĢkanı Makamına Gizli Rapor,

Dosya No. 383.6/1 cilt 1, 1 Ocak 1946. RG332 Box120.

27. K.Royall, Savunma Bakanlığı Genel Sekreterinden BaĢkan Truman‟a, 31 Aralık 1945.

Beyaz Saray Merkez Dosyasında, Independence, Mo.

28. Ek 1‟e bakınız.

29. Adı geçen yiyecek 1.212 ton. Smith‟den Pradervand‟a, 19 Ekim 1945. RG383.6/1,

NARS, Washington.

30. Lee‟den UFSET Merkeze, 10 Kasım 1945. 383.6/1, NARS, Washington.

31. Lauben‟in yazarla konuĢması, 1987.

32. Lewis‟den Eisenhower‟a, 13 Ekim 1945. 383.6/1 SHAEF Evrakı, NARS, Washington.

ICRC daha sonra, “Amerikan Komutanlığının” 3.000 ton yiyeceği, tarih

belirtmeksizin, hazır ettiğini söyledi. SHAEF, Kızılhaç‟ın elindeki stoklara elkoymuĢ ve

esirlere devretmiĢti. André Durand, From Sarajevo to Hiroshima, s.645.

33. ETO USFET Emir Subaylığı Bölümü, Onlu Dosyalama, 1945, Box430-442. 17 Kasım

1945. NARS, Washington. Daha önce, bir SHAEF subayı 13.000.000 paket olarak

bildirmiĢti. Diğer 500.000, olasılıkla Müttefik askerî personelin dönüĢünden sonra,

onların ihtiyacı olmadığı düĢüncesiyle, depoya geri gönderilmiĢti.

34. New York Times, 11,13,14,20 Ekim 1945. New York Halk Kütüphanesinde.

35. Middletone öyküleri, Frankfurt sıralamasıyla, Times‟de, yukarıda belirtildiği gibi, Ekim

1945‟de yayınlanmıĢtır.

36. Middletone‟la röportaj, New York, Haziran 1988.

166

Page 180: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

9

SERANIN ĠÇĠNDE

1. Z Serileri, Avrupa-Almanya 1944-49, Prisonniers de Guerre, cilt 22, s.3, 18 Eylül

1945. Archives de la Ministère des Affaires Etragères DıĢiĢleri Bakanlığı ArĢivleri. Quai

d‟Orsay, Paris. Aynı zamanda, Alb.Whitted, ABD Ordusu, Andıcında adı geçen ICRC

raporu, 765041, Koblenz ve General Lewis Raporu, Paris, Ekim 1946. RG332 DF

383-6, NARS, Washington.

2. ICRC‟nin Alman SvEs Genel Raporu, Paris, 31 Ekim, 1946. RG332 DF 383-6, NARS,

Washington.

3. SvEs Länderrat Ana Komite toplantısında, ABD Ordusunda Alb.Whitted‟ın Andıcı,

Stuttgart, 28 Kasım 1947, ICRC‟den Bay Meyer‟in Kızılhaç raporu alıntısyla.

Bundesarchiv, Koblenz, Batı Almanya. Bu belge, Bundesarchiv‟den ABD yönetimi

(veya ordusu) tarafından kopyalanmıĢ birçokları gibi, Fransız kamplarına ciddî

eleĢtiriler getiriyor. Yazar, ABD tarafından Almanya‟ya gönderilen belgeler arasında,

ABD kamplarını eleĢtiren hiçbir Ģey bulamadı; ancak Vincennes‟daki Fransız Ordu

ArĢivlerinde bir yığın bu tür eleĢtiri raporu vardır.

4. Uluslararsı Y Serileri, 1945-49, P000149, Quai d‟Orsay, Paris.

5. Not 1‟de General John T.Lewis‟den Avrupa Alanı ABD Kuvvetleri Komutanına (USFET).

6. “1946‟da, 20.000 Lejyon askerinin yaklaĢık yüzde 60‟ı Alman‟dı. Arthur L.Smith Jr.

Warrior Without Honor: Germany’s War Veterans 1945-49 Onursuz SavaĢçı: Almanya‟nın

Muharip Gazileri. Ġngilizce elyazması 2. Bölüm, sayfa 70. Almanca Heimkehr aus dem

Zweiter Weltkrieg II.Dünya SavaĢından Eve DönüĢ adıyla yayınlanmıĢ (Stuttgart:

Deutsche Verlags-Anstalt, 1985).

7. Huber‟den Bakanlığa, 9 Ocak 1946. RG59 Box3971, NARS, Washington.

8. Pradervand, Kuppinger, Byrnes ve arkadaĢları arasındaki mektupların hepsi, DıĢiĢleri

Bakanlığı ArĢivlerindedir., NARS, Washington. 740 Dosyada tarihleriyle sıralanmıĢtır.

9. Raoul Laporterie‟den General de Gaulle‟e, Haziran 1946. Raoul Laporterie özel arĢivi,

Grenade sur l‟Adour, Landes, Fransa.

10. Acheson‟dan Wallace‟a, 1 Mayıs 1946. 740.62114/4-2346, Bakanlık.

11. Acheson‟dan Byrnes‟a, 23 Nisan 1946. 740.62114/4, Bakanlık.

12. Roger C.Wilson, Quaker Relief (Londra: George Allen ve Unwin), s.156.

13. Notes Documentaires et Études, No.270, 26 Mart 1946, s.7. Quai d‟Orsay, Paris.

1945 sonunda, Avrupa‟da ABD Elinde hâlâ 1.000.000 SvEs vardı. Bunlara ek

olarak, 400.000 de ABD‟de veya Avrupa‟ya gelmek üzere yolda olan vardı.

Bunlardan 400.000‟i Avrupa‟daki ABD Ordusu için, iĢçi, Ģoför, yükleme iĢçisi,

marangoz, teknisyen olarak çalıĢıyordu; böylece Amerikalı personel evlerine

dönebiliyordu. (ABD‟deki 400.000‟in çoğu tarlalarda, ormanda ve madenlerde

çalıĢıyordu.) Ġngilizlerin elindeki yarım milyon esir-iĢçi de eklenirse, yaklaĢık

1.900.000 kiĢi, savaĢın verdiği zararı gidermek veya Almanlar Fransa‟da

iktidardayken çalınan eĢyanın bir kısmını yerine koymak için çalıĢıyordu.

14. ve sonra gelen sayfalar. Mart 1966‟da Bonn‟da, SvEs Hans Goertz‟ün yazara

anlattıkları.

15. Yazarın 1986 yılında, M.Cazaux, Raphael Conqueré, Labat ve Marc gibi kamp

muhafızlarıyla yaptığı röportajlar, Labouheyre, Buglose ve çevresindeki bölgeler.

16. Raphael Conqueré ile röportaj, Buglose, 1986.

17. Mavis Gallant ve yazarın, Heinz T. ile yaptığı röportaj.

18. Werner Steckelings ile yazarın röportajları, Straelen, Batı Almanya, 1986 ve 1988.

19. Buisson, Historique, s.37-41. Buisson‟un rakamları, 1945‟deki devirler için ABD

Ordusunun verdiği rakamları, aĢağı yukarı doğruluyor. ABD Ordsuna göre, 9 Ekimde

yaklaĢık 724.000 kiĢi devredilmiĢti. Temmuz ayında Fransızların tahliye ettikleri,

Dietersheim‟daki 30.000 kadın, çocuk, ölümcül hasta ve ihtiyar erkek; Buisson‟un,

Fransızların ABD kamplarına geri gönderdiğini iddia ettiği 70.000 hasta; buna ek

167

Page 181: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

olarak Buisson‟a göre Kasım ayında geri kalan 638.000 kiĢi göz önüne alındığında, Fransızlar tarafından kabul edilenlerin sayısının 738.000 olması gerekir. Buisson‟un

70.000 hasta insanın geri gönderildiği iddiası, Royall‟ın Truman‟a (Not 24) geri

gönderilenler yaklaĢık 52.000‟dir ifadesiyle çürütülmektedir. Bu örnekte, - en düĢük

ölüm sayısını verecek – en düĢük sayı kullanılmıĢtır.

20. Tappen‟in tahmini doğruydu. Cherbourg‟daki bir çalıĢma kıtasına verildi, orada 1945

Noel öncesi serbest kalana kadar, Amerikalılar tarafından iyi davanıldı. Alfred Tappen

ile yazarın röportajı, Toronto, 1988.

21. Yb.Sarda de Caumont‟un denetleme raporu, 10 Kasım 1945, Savunma Bakanlığna,

Vincennes.

22. Liste Thorée les Pins ġehir ArĢivlerindedir. Listenin kapsadığı kamp oranı

verilmemiĢtir; fakat liste bütün kampı kapsayamaz, çünkü günde oniki kiĢiden

fazlasının öldüğü Ağustos veya Eylül için gün belirtilmemiĢtir; oysa Pradervand

orada olduğu gün 20 kiĢinin öldüğünü söylemiĢtir.

23. Yazarla görüĢme, Thorée les Pins, 1986.

24. Kenneth C.Royall, Savunma Bakanlığı Genel Sekreterinden BaĢkan Truman‟a, Aralık

1945. Beyaz Saray Merkez, Independence.

25. Stock‟un öyküsü, burada da belirtildiği gibi, birçok yazılı kaynaktan derlenmiĢtir; en

baĢlıcası Erich Kock l’Abbé Franz Stock, (Paris: Casterman, 1966).

26. Buisson, Historique du Service des Prisonniers de Guerre de l’Axe 1943-1948 Mihver SavaĢ

Esirleri Birimi Tarihçesi (Paris: Ministère de la Défense Nationale, Millî Savunma

Bakanlığı, (Paris, 1948 özel dağıtım).

27. Buisson, Historique, s.41.

28. ETO Tıbbî Tarihi, cilt 14, NARS, Washington. Ek 2‟ye bakınız.

29. Bu, Dr.Erich Maschke‟nin genel yayın yönetmenliğinde yayınlanan bir seri kitaptır.

1970 baĢlarında Almanya‟da yayınlanan bu seride, her iki dünya savaĢında Alman

SvEs‟nin öyküsünü ve sonunu yazmak için birçok yazar görev aldı. Serilerin baĢlığı

Zur Geschichte der deutschen Kriegsgefangenen des Zweiten Weltkrieges. II.Dünya

SavaĢındaki Alman SavaĢ Esirlerinin Öyküleri. (Bielefeld: Verlag Ernst ve Werner

Gieseking).

30. Smith, 9 Ekim; USFET çizelgeleri ve Juin, 27 Ekim, hepsi evvelce belirtilmiĢti.

31. Notes Documentaires et Etudes, 26 Mart 1946, Secrétariat d’État-DıĢiĢleri Bakanlığı

Sekreterliği, Paris. DıĢiĢleri Bakanlığı ArĢivleri, Quai d‟Orsay, Paris.

32. Buisson, Historiques, s.48, ve Kenneth C.Royall‟den Truman‟a, 31 Aralık 1945. Beyaz

Saray Merkez Dosyaları, Gizli Dosyalar, Harry s.Truman Kütüphanesi, Independence.

33. Notes Documentaires, s.8.

34. Buisson, Historiques, s.240. Ayrıca Eklerdeki istatistik çizelgelerinin genel baĢlıklarına

bakınız.

35. B Serileri Amérique, 1944-52, États Unis. Cilt 79, s.78-79. Quai d‟orsay, Paris.

36. Roger C.Wilson, Quaker Relief, s.154.

37. Thorée les Pins için, tanık Langlais, 18(günlük)x180(gün) ve 12(günlük)x150(gün)

hesabıyla 3.240 ile 1.800 arası ölüm olduğunu belirtiyor. Kızılhaç‟ın 17.000 ile

20.000 arası olarak verdiği sayıyla, Fransız Ordusunun sayısı olan 12.000 arasındaki

fark, olasılıkla Pradervand‟ın öngördüğü ölümler nedeniyledir. Aynı zamanda

kamptan dıĢarı nakillerle de oluĢmuĢ olabilir.

Rivesaltes: Tanık Werner Steckeling, Issum-Batı Almanya, 80 kiĢilik barakalarda,

hergün 3-5 kiĢinin öldüğünü söylemiĢtir. Ayrıca, birçok gün de 20 ölü olduğunu

eklemiĢtir. Görülen sayı, bütün kampta günde 15‟ten 90 günde 1.350 ölüdür.

Marsilya: Tanık Hubert Heyer, Düsseldorf, orada olduğu sürede, hergün 3-6

kiĢinin öldüğünü söyledi. Burada oran günde beĢti.

Labouheyre ve Daugnague/Pissons ve Buglose bilgileri, yazar tarafından,

muhafızlardan, yerel kayıtlardan, mezar listelerinden ve bir canlı tanıktan elde

edilmiĢtir.

Saint Paul d‟Égiaux. Rapor, Le Monde‟da 30 Eylül-1 Ekimde yayınlanmıĢtır. (“Reel

Two”nun Sonu, Le Monde mikrofilm, Bibliothèque Nationale, Millî Kütüphane, Paris.

168

Page 182: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

10

ĠNGĠLĠZ ve KANADALILAR 1. Yazarla konuĢmasından, Toronto, 1987.

2. H.F.McCullough, West Hill, Ontario, yazara mektubu, Mart 1988.

3. Werner Heyne ile yazarın görüĢmesi, Nisan 1988.

4. Nigel Hamilton, Monty, cilt 3, s.523.

5. Montgomery‟den 1. ve 2. Kanada Ordu Komutanlarına, 22 Mart 1945. RG24, cilt 10

651, 215.C, NAC, Ottawa.

6. OnbaĢı Liebich‟in anlattıkları, Rheinberg‟de Kasım 1987‟de yazarın yaptığı bir

röportajdan alınmıĢtır.

7. Ek 1‟e bakınız. Hayatta kalan birisinin söylediğine göre, yıllık yüzde 30‟dan çok daha

yüksekti.

8. Yazar ve araĢtırma yardımcısı tarafından Herr Liebich‟le yapılan röportajdan, Kasım

1987, Rheinberg, Batı Almanya.

9. Yazarın, Rheinberg ġehir ArĢiv Görevlisi Heinz Janssen ve Belediye Sicil Memuru Herr

W.Hucklekemke ve yardımcısı Anja Kiechle ile yaptığı röportaj, Kasım 1987.

10. Françoise Perret, ICRC, yazara mektubu, 21 Haziran 1987. ICRC yazara bu raporu

görme izni vermedi. ABD DıĢiĢleri Bakanlığı ArĢivlerinde bu raporun kopyası yok.

Benzer raporların, Cenevre SözleĢmesine göre, her zaman Koruyucu Kuvvet‟e

gönderilmesi gerekiyor.

11. Ek 9‟a bakınız, Ġngiliz Tutarsızlığı.

12. USFET Haftalık SvEs ve DEF Raporu, RG331 Box26, 383.6/1-3, NARS, Washington.

13. Ġngiliz veya Kanada kampında böyle toplu ölüm öyküsü, yazarın iki yıl süren

araĢtırmasında karĢılaĢtığı tek örnektir; Avrupa‟daki Amerikan, Fransız, Ġngiliz ve

Kanada kamplarında yaĢamıĢ - muhafızlar, hayatta kalanlar, bir din adamı ve kamp

Komutanı – gibi yüzden fazla insanla yaptığı röportajlar da bu araĢtırma içindedir.

14. Wehrmacht‟ta er olan Alfred Nutt, Hamburg yakınında Stade Bölgesinde bir

kamptaydı. Annesine Temmuz ayında bir mektup yazdı. Mektup annenin eline

Ağustos ayında geçti. Alfred, birkaç hafta sonra “iyi durumda” serbest bırakıldı.

Nutt‟un kardeĢi Hans, Edmonton ve Alberta ile röportaj, Aralık 1988.

15. FO 916/1433 PRO, Londra.

16. “Kıdemli Ġngiliz subaylar, Belçika kamplarındaki Ģartlar için son suçlamayı kabul

ettiler. Sonuç olarak kamplara yeterli ikmal yapılmamıĢtı. Daha sonra, bir

Savunma Bakanlığı yetkilisi, Ġngiliz yükümlülüklerinin Cenevre SözleĢmesine uygun

olarak yerine getirilmemesinin affedilemez bir hata olduğunu belirtti.” Alb.Henry

Faulk‟un yazara gönderdiği fakstan alıntıdır, 4 Nisan 1989. 2.7.1946 tarihli

Hansard*‟a da bakınız.

17. DıĢiĢleri Bakanlığına ICRC Raporu, Londra, Ocak 1946. FO916, No.1433, PRO, Londra.

18. ICRC Mektubu, Savunma Bakanlığı MüsteĢarına, 17 Nisan 1945. FO916 No.1433,

PRO Londra.

19. Mitscherlich, Haas ve Seemann, Bericht über eine Befragung heimkehrender deutscher

Kriegsgefangener.(IYMCA). Henry Faulk, Group Captives (Londra: Chatto and Windus,

1977). Faulk, SvEs‟nin görüĢlerinin Ġngiliz kamplarına uyduğuna inanmıyor.

20. Von Baden kaynağını belirtmiyor. Kaynağın ya tahliye edilen bir esir veya kampta

olan birisi olması gerekir. Kaynağı saklaması Times‟e yazdığı mektubun değerini

azaltabilir; von Baden‟in kaynağı gizlemek için kuvvetli bir nedeni olduğu açıktır.

Kaynağı saklamasının sebebi, mektubun hâlâ kampta olan ve misillemeden korkan

bir esirden gelmesi olmalıdır.

----------------------------------------------------

* Hansard, Ġngiliz Parlamento görüĢmelerinin basılı kopyaları. Bu isim bu kopyaları ilk

basan ve yayınlayan Thomas Curson Hansard‟dan gelmektedir. (ç.n.)

169

Page 183: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

21. 2 Haziran 1945‟de, Patton‟ın 12.Ordu Grubuna bağlı 3.Ordusu, 12.Ordu Grubunun

elindeki 457.985 DEF‟in 406.926‟sını (yüzde 89) serbest bıraktı. SHAEF G1 DEF

Raporları, RG331 Box26, 383.6/3-17, NARS, Washington.

22. FO 371/55742. PRO, Londra. 1946 baharında, Ġngilizlerin elindeki yaklaĢık 400.000

SvEs, Britanya Adalarında çalıĢıyordu.

23. Postdam Konferans Tutanakları, RG43 BoxBA, NARS, Washington.

24. Heinz T. ile röportaj. Bölüm 4‟e bakınız. Alb.Lauben, SHAEF temsilcisi olarak

Norveç‟e, bu esirlerin devredilmesini düzenlemek için gitti.

25. Cenevre SözleĢmesinin yiyecekle ilgili 11. Maddesi, resmi bir Ġngiliz politika

incelemesinde “Yiyecek niceliği ayrı tutulmak Ģartıyla uygulanmalıdır. SvEs ve SEP,

Savunma Bakanlığının onayladığı seviyede iĢlem görmelidir” diye ayrıcalıklı

duruma getirilmek isteniyordu. Bu kural dıĢı durum isteğinin nedeni, Ġngilizlerin

Cenevre SözleĢmesini uygulayacak seviyede yeterli gda stoku olmamasındandı;

çünkü bu seviye, hayatta kalmayı sağlayacak ölçünün çok çok üstündeydi.

SvEs‟lerinin sağlıklı görünüĢlerinden açıkça görüldüğü gibi tayınları, SEP‟leri de,

Barınaklarının kötülüğüne rağmen, sağlıklı tutacak kadar iyiydi. Ek A GHQ CMF*

mektup 6 Temmuz 1946. FO 371/55742, PRO, Londra.

26. Yazarla konuĢma, Nisan 1988.

27. Bernard Law Montgomery Evrakı (BLM Evrakı) 127/54, Ġmparatorluk SavaĢ Müzesi,

Londra.

28. Hilldring‟ten Bakanlığa, 4 Eylül 1945. RG59, 3726A, NARS, Washington.

29. Uluslararası Y Serileri Y51-1, Kasım-Aralık 1945. Cilt 283, s.241. Ġnceleme ve

AraĢtırmalar Genel Müdürlüğü, DıĢiĢleri Bakanlığı, Quai d‟Orsay, Paris.

30. F.S.V.Donnison, Civil Affairs and Military Government, North West Europe, Sivil ĠĢler ve

Askerî Yönetim, Kuzey Batı Avrupa 1944-46, s.465.

11

EFSANE, YALANLAR ve TARĠH

1. Martin Blumenson, The Patton Papers Patton Evrakı.

2. ETO Tıbbî Tarihi‟ne göre. Ek 1‟e bakınız.

3. Rakamlardaki oynama, Kanada cömertliğinin muhasebe kayıtlarını ne kadar

çarpıttığını bilmememizdendir. H.Duncan Hall, North American Supply Kuzey Amerika

Ġkmali (Londra: H.M.Stationary Office [Kraliyet Millî ArĢivi], 1955).

4. Paul Kennedy, The Rise and Fall of the Great Powers Büyük Güçlerin YükseliĢ ve ÇöküĢü

(New York: Random House, 1988); s.461 ve 475, Fontana Yayınları.

5. Hall, North American Supply.

6. USFET Haftalık SvEs ve DEF Raporu, 8 Eylül 1945. RG331 Box26, 383.6/1-3. NARS,

Washington. 11 Hazirandaki SHAEF toplam yakalanan sayısı olarak bildirilen

5.224.310‟a, ABD‟de tutulan fakat Akdeniz SavaĢ Alanında esir edilmiĢ olan

400.000 ve buna ek olarak, Ġtalya‟da yakalanan ve orada tutulan 291.000 esiri de

eklemek gerekir. ABD Avrupa‟da Ocak 1946‟ya gelindiğinde hâlâ Eylül 1945‟de

olduğu gibi, 1.000.000‟un üstünde esiri elinde tutmaktadır. Serbest bırakılanlar da,

toplam yakalananların yüzde 36‟sı olduğuna göre, sayıca aynı olmalıdırlar. Ocak

ayında ABD‟den Avrupa‟ya geri gönderilen esirleri (ki sayıları çok azdı), önce Ġtalya‟da

tutulan birkaç yüzbin tutsakla dengelemek olanaksızdı; bunlar da zaten Temmuz

1945‟den baĢlayarak, Avusturya ve Almanya‟daki ABD kamplarına gönderilmiĢlerdi.

Bu tutsaklar, bu kitaptaki ölüm toplamlarının hiçbirine dahil edilmedi.

----------------------------------------------------

* GHQ General HeadQuarters Genel Karargâh

CMF Central Mediterranean Force Merkez Akdeniz Kuvveti (ç.n.)

170

Page 184: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

7. RG332, 383.6.10 Box51, NARS, Washington.

8. The Stars and Stripes, 20 Kasım 1945, RG332, NARS.

9. Yb.H.N.Kirkman, SavaĢ Esirleri DanıĢma Büro Amiri, Bakanlığa, 20 Ağustos 1945,

711.62114/8-2045, Bakanlık, Washington. Bu 5.122 defin raporunun hiçbiri DıĢiĢleri

Bakanlığı arĢivlerinde bulunamadı.

10. Blumenson, Patton Papers Patton Evrakı, s.784.

11. Blumenson, Patton Papers Patton Evrakı, s.702. “Bir örgütlenme Ģekli ortaya koydu”

ile baĢlayıp “genel bir kabul görmeyle yetindi” diye biten bölüm, Günlük‟ten alıntıdır,

10 Mayıs 1945.

12. Blumenson, Patton Papers Patton Evrakı, s.732.

13. Blumenson, Patton Papers Patton Evrakı, Bölüm 40.

14. Buisson, Historique Tarihçe.

15. Robert Murphy, Diplomat Among Warriors Savaşçılar Arasında Bir Diplomat (New York:

Doubleday, 1964), s.294.

16. F.S.V.Donnison, Civil Affairs and Military Government Sivil ĠĢler ve Askerî Yönetim,

s.240.

17. Smith, Warrior Without Honor Onursuz SavaĢçı, Bölüm 3.

18. Smith, Warrior Without Honor Onursuz SavaĢçı.

19. Charles B.Macdonald, The Last Offensive Son Hücum (Washington: ABD Ordusu Askerî

Tarih Birim BaĢkanlığı,1973). Forrest C.Pogue, The Supreme Command, BaĢkomutanlık

(Washington:Kara Kuvvetleri, Askerî Tarih Birim BaĢkanlığı, 1984), s.472-73.

Bnb.L.F.Ellis, Victory in the West Batıda Zafer, cilt 2. (Londra: H.M.Stationary Office

Kraliyet Millî ArĢivi, 1968), s.339.

20. Ek 1‟ bakınız.

21. Daha önce belirtilen SHAEF SvEs ve DEF tutsak sayısı. Ayrıca Böhme, Die deutschen

Kriegsgefangenen in amerikanischer Hand Amerikalıların Elindeki Alman SavaĢ Esirleri,

cilt 15 E.Maschke, ed., Zur Geschichte der deutschen Kriegsgefangenen des Zweiten

Weltkrieges II.Dünya SavaĢındaki Alman SavaĢ Esirlerinin Öyküleri, s.196, Sovyetler

Birliğinin, Ocak 1947‟de Elde 1.019.155 SvEs tuttuğunu belirtiyor. Müttefiklerin Ocak

1947‟de (Not 22‟ye bakınız) Ruslar için geçerli saydıkları, serbest bırakılacak 837.828

esir de eklenince, Rusların 8 Mayıs 1945‟de yakaladıkları toplam esir sayısı,

1.856.983 oluyor.

22. Ruslar, Ocak 1947‟de bir Müttefik Kontrol Yetkililer toplantısında, bu tarihte 837.828

esiri ülkelerine gönderdiklerini söylediler. O zaman bu sayı diğer Müttefikler

tarafından kabul edildi ve kayda geçirildi. Oysa, Rusların diğer bildirimleri toplantıda

tartıĢıldı, reddedildi ve sonunda yayınlanan ortak bildiride kayda geçirilmedi. ACA

Allied Authority Control toplantısı, Ocak 1947. FO 371/64154 131432 PRO.

23. Yearbook of the United Nations BirleĢmiĢ Milletler Yıllığı, 1950, s.565, ve Communist

Treatment of Prisoners of War Komünistlerin SavaĢ Esirlerine DavranıĢı, USGPO*,

1972.

24. Kongre Kayıtları – Senato, s.1675 (1947).

25. Yb.A.D.Poinier, GSC**, ABD Ordusu, Almanya, Dr.G.Hoffmann‟a, ICRC Berlin,

19 Mart 1948. 765041, Koblenz.

26. Adenauer‟in Bundestag Alman Federal Parlamentosundaki açıklaması, 5 Mayıs 1950.

Helmut M.Fehling, One Great Prison Bir Büyük Hapisane kitabına alıntı (Boston: The

Beacon Press, 1951), s.138.

27. Smith, Warrior Without Honor Onursuz SavaĢçı, Bölüm 3.

28. Communist Treatment of Prisoners of War Komünistlerin SavaĢ Esirlerine DavranıĢı,

A Historical Survey Tarihî Bir Ġnceleme (Washington: U.S.Government Printing Office,

1972).

29. Stalin, 1945 yazında Moskova‟da Hopkins‟e, Rusların yaklaĢık 2.000.000 esiri

çalıĢtırdıklarını söyledi. Stalin‟in henüz her iki taraf da, Hitler‟i devirme onurunu en

---------------------------------------------------

* USGPO United States Government Printing Office ABD Devlet Matbaası. (ç.n.)

** GSC Government Security Clearing Devlet Güvenlik SoruĢturma Kurumu. (ç.n.)

171

Page 185: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

geniĢ Ģekilde üzerine almaya çalıĢtığı için, doğru sayıyı küçük göstermeye ihtiyacı

yoktu. Ancak, birçok Amerikan yazarının, tarih veya basılmıĢ kaynak göstermeksizin

Tass‟a dayandırdıkları bir rapora göre, Ruslar 3.000.000 Alman‟ı esir almıĢlardı.

Eğer bu doğruysa, 1947‟de Müttefiklerce doğru kabul edilen 837.828 tahliye edilen

sayısına göre Ruslar, Soğuk SavaĢ konuĢma tarzına göre, “sayamadıkları” esirlerin

yaklaĢık yüzde 73‟ünü öldürmüĢlerdi. Oysa bunlar barıĢ zamanında iĢe yarayacaktı.

30. Böhme, Die deutschen Kriegsgefangenen Alman SavaĢ Esirleri, s.33 ve devamı.

31. Böhme, Die deutschen Kriegsgefangenen Alman SavaĢ Esirleri. Böhme‟nin kaynağı,

1960‟lardaki Washington ABD Ordu ArĢivleriydi; alıntı yapılan Rheinberg‟deki daha

yüksek sayılar, 1947‟de yerel ABD Ordu Komutanlığı tarafından verilmiĢti.

32. Bu kitapta, Rheinberg kampındaki ölüm oranı doğru veri olarak kabul edilmiĢtir,

çünkü kampın Amerikan idaresinde bulunduğu süre bilinmektedir; 15 Haziran 1945‟e

kadar tam 61 gün.

33. Buisson, Historique Tarihçe.

34. Notes Documentaires Belgesel Notlar.

35. The Papers of David Eisenhower Eisenhower‟ın Evrakı yayımcı yardımcılarından Joseph

Hobbs, yazara örtbas etmenin olası kaynağını, Ağustos 1988‟de yapılan röportajda

belirtmiĢti. ( Mektubun aslı George C.Marshall AraĢtırma Kütüphanesinde, Lexington,

Virginia. Joseph Patrick Hobbs‟un Dear General adlı kitabı, John Hopkins Press

tarafından 1971‟de yayınlanmıĢtır.)

36. David Esienhower, Eisenhower at War Eisenhower SavaĢta, s.810.

37. Churchill Eisenhower Toplantı Tutanakları, 15 Mayıs 1945, Bölüm 12‟ye bakınız.

38. Smith, Warrior Without Honor Onursuz SavaĢçı, s.22.

39. Smith, Warrior Without Honor Onursuz SavaĢçı, s.1.

40. Yazarın yaptığı görüĢme 1987. Yazar tanığı değil düĢüncesini eleĢtirmek istediği için,

adını gizli tutmuĢtur.

41. Mitscherlich ve arkadaĢları. Bölüm 10‟a bakınız.

42. Bu, yazar ve yardımcısının Koblenz‟i ziyaretleri sırasında oldu. Fransız kamplarındaki

vahĢet soruĢturmalarının izini sürerken, Amerikalıların böyle Ģeyler yapacaklarına

inanmadık. Amerikan ölüm kampları için yeterli ipucu bulunca, Toronto‟dan, bize

daha yakın olan Washington‟a gitmeye karar verdik; orada da, “Diğer Kayıplar”

baĢlıklı belgeyi bulduk.

43. Lewis Lapham, Money and Class in Amerika Amerika‟da Para ve Sınıf (New York:

Weidenfeld and Nicolson, 1988).

44. Elias Canetti, The Conscience of Words Kelimelerin Vicdanı, Joachim Neugroschel

(Londra: Andre Deutsch, 1986), s.21-22.

12

KAġLA GÖZLE

1. PWTE‟lerin ĠnĢasında Öncelikler, 1 Mayıs 1945. RG332 Box12, Washington.

2. “Alman olmayan gönüllü yardım kuruluĢlarının, Alman uyrukluların yararına

Amerikan iĢgal bölgesinde görev yapmasına izin verilmiyordu.” OMGUS‟dan Office of

Military Governor United States Askerî Vali, Clay imzasıyla, WARCAD‟a 30 Ekim 1945.

Clay “General Eisenhower tarafından gösterilen tek kararlılık” diyerek baĢlayan

paragrafta, Eisenhower‟ın daha önceden saptadığı etraflı politikayı açıklıyor. RG332,

NARS, Washington.

3. Marshall‟dan Roosevelt‟eden alıntı Ambrose, The Supreme Commander, s.424.

4. The Eisenhower Paper, Alfred D.Chandler ve Stephen E.Ambrose yayını, s.1750.

5. Eisenhower Papers, s.2529.

6. Ambrose, The Supreme Commander, s.592. Pogue, The Supreme Command, s.63:

172

Page 186: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

“BaĢkomutanın imzası açılmıĢ birçok yazıĢma konusu, imzalanmadan kurmay baĢkanı

tarafından yayınlanmıĢtır. General Eisenhower‟ın bütün eylemlerden haberi olması

için, kurmay baĢkanlığı genel sekreteri (Smith), gelen ve giden bütün mesajlar için

özel bir kayıt sistemi hazırlamıĢtı; hergün kontrol edilebiliyordu.”

7. Haftalık SvEs ve DEF Raporu, G1 USFET, 8 Eylül 1945. RG331 Box26 383.6/1-3, NARS,

Washington. (Yukarıdaki) metin, bütün savaĢ alanlarında yakalanmıĢ ve ABD ve

Avrupa‟da tutulan Almanlara değinmektedir. 5.900.000 toplamının 2.200.000‟i Ekim

baĢında tahliye edillmiĢti. Avrupa‟da “Elde” olan toplam, Ocak 1946‟da da aynı olduğu

ve görünürde ABD‟den hiçbir tahliye yapılmadığı için (Smith), Ocak ayında yalnız

yüzde 36‟nın serbest bırakıldığı büyük olasılıktır. Ocak 1947‟de birkaç suçlu dıĢında

hepsi serbest bırakılmıĢtır.

8. Alb.Ernest F.Fisher, Cassino to the Alps Cassino‟dan Alplere, (Washington: Askerî Tarih

Merkezi, Kara Kuvvetleri.)

9. Yb.Herbert Pollack‟ın Raporu, MC Sağlık BaĢkanlığından TSFET Karargâhına, Sağlık

BaĢkanı, 31 Ağustos, s.348, Lojistik BaĢkanlığı Tarihi. NARS, Suitland, Md(Maryland).

10. Gollancz, Leaving Them to Their Fate Kendi Kaderlerine Bırakmak.

11. Eisenhower Evrakı, s.2208.

12. CCS‟den Eisenhower‟a, 6 Haziran. SHAEF telgraf gelen kayıtlarında, 6 Haziran,

Abilene.

13. Eisenhower‟dan Truman‟a, Ekim 1945, Eisenhower Evrakında, cilt 6, s.416.

14. “VE Day‟de … Avrupa kıta birliklerinin yalnız %50‟sinin çadır gereçleri eksikti, ikmal

yeterliydi.” Ross ve Romanus, Lojistik BaĢkanlığı, s.634.

15. Littlejohn‟dan Eisenhower‟a, 10 Ekim 1945, RG92, Genel Lojistik Dairesi, Genel

YazıĢma, Konu Dosyası 1935-45, Box587, NARS, Washington.

16. Dwight Eisenhower, Crusade in Europe Avrupa‟da Haçlı Seferi, s.386.

17. Churchill, Eisenhower ve Brooke arasındaki toplantının Tutanakları, 15 Mayıs 1945,

Mrk. K‟nından Eisenhower‟a RG59, 740.00119, Box3666, Bakanlık.

18. Yb.B.W.Grover, 1.Kanada Piyade Tümeni, 13 Mayıs. 142.11009 (D2), Kanada Ordu

Karargâhı, Ottawa.

19. Bnb.B.J.Guimond, 2/7 Kanada Piyade Tugayı, 142.11009 (D2), Kanada Ordu

Karargâhı, Ottawa.

20. Eisenhower‟ın Hughes‟ın hizmetine ne kadar çok değer verdiği, generalin bizzat

kendisi tarafından 25 ġubat 1948‟de ifade edilmiĢtir. ġöyle yazıyordu:

“Sevgili Everett,

Bu bir veda mektubu değildir. Dostluğumuzun yaĢadığımız sürece devam edeceğini

biliyorum, eğer akıllı bir öğüte gereksinimim olur veya zor bir iĢin yapılması

gerekirse, yardımını istemekten daha iyi bir Ģey yapamam. Sadık ve paha biçilmez

hizmetin için sonsuz takdirlerimi ifade etmek isterim. Kuzey Afrika‟dan Almanya‟ya,

bütün savaĢlar boyunca, savaĢ alanındaki sorun gidericim ve kiĢisel temsilcim olarak,

senin gibi, meslekî yeteneğe, sağduyuya ve niteliklere sahip birisiyle çalıĢtığım için

çok Ģanslıydım. Bu yorucu yıllar boyunca, omuzlarımdaki yükü paylaĢtığın için, sana

ne kadar teĢekkür etsem azdır. Gelecekte sana sağlık ve mutluluk ve üstleneceğin

görevlerde baĢarılar dilerim. Her Ģeyin en iyisini hak ediyorsun.” (Hughes

Evrakı‟ndan, LC Library of Congress Kongre Kütüphanesi, Washington.)

21. George S. Patton‟ın Günlüğü, 18 Ağustos 1945.

22. Fransa‟daki ICRC temsilcisi, 1945 yılında “yaklaĢık” 60 kampı, toplam 70 kez, buna ek

olarak üç hastaneyi ziyaret ettiğni söyledi. Sivil Nazilerin tutulduğu altı gözaltı kampı

da ziyaret edilmiĢti. 1946‟da 80 kampa 100 ziyaret yapılmıĢtı. ICRC‟den Françoise

Perret‟nin yazara mektubu, Ocak 1987.

173

Page 187: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Ek I

1. PRO‟da bu kayıtlar yoktu.

2. AMK, RG112, Box316, NARS, Washington.

3. Arthur L.Smith, Heimkehr Yurda DönüĢ.

4. MareĢal Alexander‟dan SHAEF‟e Fwd, 9 Haziran. 383.7/4, NARS, Washington.

5. SHAEF G1, Günlük DEF raporu 26 Mayıs WO 291/1451, PRO, Londra.

6. SHAEF-USFET Evrakı Temmuz-Eylül.

7. Kaynaklar: NW Europe Kuzeybatı Avrupa: SHAEF G1, 2 Haziran, a.g.e.; Italy-South

Austria Ġtalya-Güney Avusturya: MareĢal Alexander‟dan SHAEF‟e; Gelen Kayıt, 8 Mayıs

ve 17 Mayıs 1945, Abilene. Germans in the US ABD‟deki Almanlar: Daniel Costelle,

Les Prisonniers Mahkumlar (Paris: Flammarion, 1975), s.208.

8. Bu bölümdeki bütün sayılar, evvelce alıntı yapılan kaynaklardandır; yani Merkez

Komutanlığı Raporları, SHAEF G1 ve G3 Raporları, SHAEF-USFET Haftalık DEF-SvEs

Raporları ve ETO Tıbbî Tarihi. SHAEF‟in son tutsak alma raporundaki resmî esir

sayısına göre 5.224.310 olan toplam rakam, 11 Haziran 1945 tarihlidir.

Bu kitapta, bu sayı 2 Haziran gibi kabul edilmiĢtir, çünkü 2 Haziranla 11 Haziran

arasında önemli bir yakalama olmamıĢtır. Ġtalya ve Kuzey Afrika‟da alınan esirler bu

sayıya – SHAEF de dahil etmediği için - eklenmemiĢtir.

SHAEF alanında toplam yakalanan sayısı, olasılıkla 5.224.310‟dan daha fazladır.

12.Ordu Grubunda, General Bradley 8 Mayısta 3.486.154 SvEs aldığını bildirmiĢtir.

Bu sayıya, 25 Mayısta kesin olarak 834.057 DEF, artı tahminen 231.350 kiĢi daha

eklenmiĢtir. Devers‟in 6.Ordu Grubu 8 Mayısta 684.128 esir daha toparlamıĢtır.

Bütün bunların toplamı olan 5.235.689 sayısı da SHAEF‟in resmî rakamını

doğrulamaktadır. Devers olasılıkla birkaç yüzbin DEF‟i de bu arada tutsak almıĢtır;

bunların hiçbiri buradaki toplama eklenmemiĢtir. XVIIIinci Hava Ġndirme Kolordusu

yaklaĢık 400.000 kiĢi esir almıĢtır; Bradley‟in 25 Mayısta SHAEF Karargâhına ilettiği

mesajın kenarında elyazısıyla düĢülen nota göre bunlar ABD sorumluluğunda

kalacaktır. Bunlar burada hesaba katılmamıĢtır, çünkü bir kısmı veya belki de hepsi

SCOFOR-Bremen Çevrili Bölgesi baĢlığıyla bildirilen SvEs‟leri içinde sayılmıĢ olabilir.

9. RG331 383.6/1-2, NARS, Washington.

10. Önceki paragraftaki bütün istatistikler, SHAEF G1 evrakından, RG331, Box26,

383.6/1-3, NARS ve SHAEF Karargâh G3 evrakı, Abilene ile Merkez Komutanlığının o

dönem Raporlarından, RG112, Box316, 383.6, NARS. toparlanmıĢtır.

174

Page 188: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Ziyaret Edilen Arşivler

Abilene. Dwight Eisenhower Kütüphanesi, Abilene Kansas. Telgraf (gelen) ve (giden)

Kayıtları: kurmayları tarafından Eisenhower için hazırlanan, gelen ve giden mesajların

kaydedildiği özel kayıt sistemidir.

Buglose. Fransa‟da, St.Paul les Dax‟da Buglose ġehir ArĢivleri.

The Citadel. (General Mark Clark Evrakı) Charleston, Güney Carolina.

Hyde Park. Roosevelt Kütüphanesi, Hyde Park, New York.

Independence. Harry Truman Kütüphanesi, Independence, Missouri.

IWM. Imperial War Museum Ġmparatorluk SavaĢ Müzesi.

Koblenz. Bundesarchiv, Koblenz. (Batı Alman Millî ArĢivleri.)

Labouheyre. Labouheyre ġehir ArĢivleri, Fransa.

Laporterie. Raoul Laporterie ArĢivleri, Grenade sur l‟Adour, Fransa.

LC. Kongre Kütüphanesi, Washington.

Lexington. George C.Marshall Kütüphanesi, Lexington, Virginia.

NARS. National Archives and Records Service Millî ArĢivler ve Kayıtlar Kurumu (Genellikle

Washington, bazen Suitland, Maryland.)

Ottawa. Kanada Millî ArĢivleri.

PRO. Public Records Office Devlet ArĢivleri Kurumu, Londra. (Ġngiliz Millî ArĢivleri.)

Quai d‟Orsay. DıĢiĢleri Bakanlığı ArĢivleri, Paris.

State. Savunma Bakanlığı ArĢivleri, Washington.

Syracuse. George Arents Kütüphanesi, Syracuse, New York.

Thorée les Pins. Thorée les Pins ġehir ArĢivleri, Fransa.

Vincennes. Kara Kuvvetleri ArĢivleri (Fransız Askerî ArĢivleri), Paris.

ArĢivlerdeki Belgelerin kaynakçaları eksiksiz değil. Bazısında, bir raporun yazarı, tarihi ve

gidiĢ yeri ve yanısıra bulunduğu yer belirtilmiĢ. Belgenin tam yerini belirtmek her zaman

olası değildi, kutu numaraları bazen yazılmamıĢ, bazen de alınan notlar sonradan

kaybolmuĢtu. Bu durum ilerde yapılacak araĢtırmalar için bir sıkıntı yaratabilir; bunun için

özür diliyorum. Gene de, kutu numarası olmayan belgeler, verilen açıklama ile ilgili

arĢivde bulunabilir. Bildirilen bazı insanların ilk adlarını bulmak her zaman olası değildi,

çünkü birçok ordu raporunda rütbe ve soyadı verilmiĢti.

175

Page 189: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Kaynak Dizini

Ambrose, Stephen E. The Supreme Commander. New York: Doubleday,1970.

Anderson, Robert S., ed. Medical Supply in World War Two. Washington: Department of the

Army, 1968.

Blum, John Morton. Years of War: From the Morgenthau Diaries. Boston: Houghton Mifflin,

1967.

Blumenson, Martin. The Patton Papers 1940-1945. Boston: Houghton Mifflin.

Böhme, Kurt W. Die deutschen Kriegsgefangenen in amerikanischer Hand. In Maschke, Erich,

ed. Zur Geschichte der deutschen Kriegsgefangenen des Zweiten Weltkrieges.

Bielefeld and Münih: Verlag Ernst ve Werner Gieseking.

Böhme, Kurt W. Die deutschen Kriegsgefangenen in französischer Hand. In Maschke, a.g.e.

Bradley, Omar N. A General’s Life. New York: Simon and Schuster.

Brendon, Piers. Ike. New York: Harper and Row, 1986.

Buisson, Tümgeneral. Historique du Service des Prisonniers de Guerre de’Axe (1943-1948).

Paris: Ministère de la Défense Nationale, 1948.

Butcher, Harry C. My Three Years With Eisenhower. New York: Simon and Schuster, 1946.

Byrnes, James F. Speaking Frankly. New York: Harper and Brothers, 1947.

Campbell, John C. The United States in World Affairs. New York: Harper and Brothers, 1947.

Chandler, Alfred D. and Stephen E. Ambrose, ed. The Papers of Dwight D. Eisenhower.

Baltimore: The John Hopkins Press, 1970.

Churchill, Winston S. Closing the Ring. Boston: Houghton Mifflin, 1951.

Clay, Lucius D. Decision in Germany. New York: Doubleday, 1950. Committee on the

Judiciary, U.S.Senate. The Morgenthau Diaries. Washington: U.S. Government

Printing Office, 1965.

Costelle Daniel. Les Prisonniers. Paris: Flammarion, 1975.

De Gaulle, Charles. The Complete War Memories. New York: Da Capo Press, 1984.

Donnison, F.S.V. Civil Affairs and Military Government, North West Europe 1944-46. Londra:

H.M.Stationary Office [Kraliyet Millî ArĢivi], 1966.

Durand, André. From Sarajevo to Hiroshima: History of ICRC. Geneva: Henry Dunant

Institute, 1984.

Eisenhower, David. Eisenhower at War 1943-1945. New York: Random House, 1986.

Eisenhower, Dwight D. Crusade in Europe. New York: Da Capo Press, 1983.

Faulk, Henry. Group Captives. Londra: Chatto and Windus, 1977.

Fisher, Ernest F. Jr. Monte Cassino to the Alps. Washington: Center for Military History,

Department of the Army.

Gilbert, Martin. Winston Churchill: Road to Victory, 1941-1945. Londra: Heinemann, 1986.

Gollancz, Victor. Leaving Them to Their Fate. Londra: Gollancz, 1946.

Hall, H. Duncan. North American Supply. Londra: HMSO, 1955.

Hamilton, Nigel. Monty, Field Marshal, 1944-1976. Londra: Hamish Hamilton, 1986.

Hull, Cordell. Memoirs. New York: Macmillan, 1948.

The International Wheat Council. “World Wheat Statistics.” Londra: Haymarket House,

Nisan 1955.

Irving, David. The War Between the Generals. Londra: Allen Lane, Penguin Books, 1981.

Janssen, Heinz. Kriegsgefangenen in Rheinberg. Rheinberg: Stadt Rheinberg, 1988.

Kimball, Warren F., ed. Churchill and Roosevelt: The Complete Correspondence. Princeton:

Princeton University Press.

Knightley, Philip. The First Casualty. New York: Harcourt Brace Jovanovich.

Kock, Erich. L’Abbé Franz Stock. Paris: Casterman, 1966.

Maschke, Erich, ed. Zur Geschichte der deutschen Kriegsgefangenen des Zweiten Weltkrieges

(birkaç cilt). Bielefeld ve Münih: Verlag Ernst und Werner Gieseking.

Mitchell, R. International Historical Statistics. Londra: Macmillan, 1983.

Mitchell, R. European Historical Statistics. Londra: Macmillan.

Morgenthau, Henry C. Germany Is Our Problem. New York: Harper and Brothers,1945.

Morgenthau, Henry C. Morgenthau Diary. New York: Da Capo Press, 1974.

176

Page 190: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Murphy, Robert. Diplomat Among Warriors. New York: Doubleday, 1964.

Nixon, Richard M. Six Crisis. Londra: W.H.Allen, 1962.

Patton, George S. War As I Knew It. New York: Bantam Books, 1980.

Pogue, Forrest C. The Supreme Command. Washington: Department of the Army, 1954.

Proudfoot, Malcolm J. European Refugees 1939-1952. Londra: Faber and Faber, 1957.

Roosevelt, Elliott. As He Saw It. New York: Duell Sloan and Pierce, 1946.

Ross, William and Charles Romanus, The Quartermaster Corps, Operations in the War Against

Germany. Washington: The U.S.Army 1965.

Schuster, Gertrude Maria. Die Kriegsgefangenenlager Galgenberg und Bretzenheim. Bad

Kreuznach, 1985.

Sherwood, Robert E. Roosevelt and Hopkins. New York: Harper and Row, 1948.

Smith, Arthur L.Jr. Churchill’s German Army. Beverly Hills: Sage Publications.

Smith, Arthur L. Heimkehr aus dem Zweiten Weltkrieg. Stuttgart: Deutsche Verlags-

Anstalt, 1985. (Kitabın Ġngilizce baskısı, Warriors Without Honor: Germany’s War

Veterans 1945-49 baĢlığıyla yayınlanmıĢtır.)

Smith, Jean Edwards. The Papers of General Lucius D. Clay. cilt 1. Bloomington: Indiana

University Press.

Smith, Walter Bedell. Eisenhower’s Six Great Decisions. Londra: Longman‟s, 1956.

Ziemke, Earl F. The U.S. Army in the Occupation of Germany 1944-1946. Washington: Center

of Military History, 1975.

177

Page 191: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Teşekkürler

Bize yardım edenler, Grenade‟de birçok arkadaĢ ve arkadaĢın arkadaĢları; özellikle Raoul

Laporterie ve eĢi Laure, aynı zamanda kızları Irene ve damatları Roger. Dominique ve

Nicole Houdy de, orada geçirdiğimiz harika günlerde çok büyük yakınlık gösterdiler.

Toronto‟da Jack McClelland bana bir kontrat teklif etti ve herĢey çok umutsuz

görünürken, oldukça büyük bir avans verdi. Charles von Luttichau, Martin Blumenson ve

Washington‟dan Ed Cowan‟a sonsuz teĢekkürler ediyorum. ArkadaĢlarım John

F.M.Hunter, Michael Marrus ve kuzenim Toronto‟dan Alan G.Watson‟a önemli önerileri için

teĢekkürler. Washington‟dan saygıdeğer Douglas MacArthur II‟a öğretici çıkıĢlarına

Ģükranlarımı sunuyorum. Aynı zamanda, Washington Millî ArĢivleri çalıĢanlarına,

Vincennes‟daki Fransız Ordu ArĢivlerine ve Londra‟daki Ģahane Devlet ArĢivleri Kurumuna

teĢekkürler ediyorum. Kanada Ordusu Tarih Biriminden Lisa Dillon ve Dr.Norman

Hillmer‟e, Ottawa‟daki belgeleri bulabilmem için ve Ġsviçre ve Londra‟daki belgelere

ulaĢabilmem için yaptıkları yardımlara taĢekkür ediyorum. Ottawa‟da, bana kıymetli

kitaplarını ödünç veren Naomi Roberts‟e teĢekkür ediyorum. Toronto‟da Charles Israel‟e

1946‟daki Almanya hakkındaki özel bilgisi ve uzman okuması için; Tom Summerville,

Noreen ve Charles Taylor‟a yıllar boyu süren sabırlı öğütleri için teĢekkür ediyorum.

Joanne Collie, M.R.D. Foot ve Londra‟lı Brian Griffith‟e güzel sohbetleriniz,

misafirperverliğiniz ve yardımlarınız için Ģükranlarımı sunuyorum. Glasgow‟lu Alb.Henry

Faulk, bana her türlü yardımı esirgemeyen Londra ve Toronto‟dan Roy ve Ria McMurtry‟ye

teĢekkürler. Los Angeles‟ten Prof.Arthur L.Smith‟e, tezimin kendi yazdığıyla çeliĢtiğini

bildiği halde, cömert yardımseverliğini ve dürüst uyarıların esirgemediği için teĢekkür

borçluyum. Aynı Ģekilde, David Irving, kendi Soykırım teorileri ve Churchill konusundaki

bazı teorilerine karĢı olduğumu bile bile, çok değerli bilgilere ulaĢmamı sağladı. Eric Koch,

kitabın ana konularından en az birine karĢı olduğu halde, danıĢma ve tercümede bana

yardımcı oldu.

Montreal‟li Prof. Peter Hoffmann‟a, uzmanca yardımı ve ciddî akademik rehberliğinden

ötürü çok teĢekkür borçluyum. Beni hem cesaretlendirdi hem de, henüz kitap inanılır

duruma gelmeden güvendi.

Bizi yanlıĢlıkla Avrupa‟daki ilk uzun ve zorlu yolculuğumuza iten Hans Goertz‟e, Danke

schön. Aynı zamanda Frankfurt‟ta Petra Post ve Martina Rassmann, Wuppertal‟de

Dr.Siegfried Enke ve eĢi, Rheinberg‟de ve yakınında Werner Steckelings, Klaus

Birkenhauer ve Anja Kiechle ve birçok Alman tutsak ve Kanadalı muhafızlara, bana

röportaj için zamanlarını ayırdıkları için teĢekkürler. Bana, kolay olmadığını bile bile

yardım eden Alman temsilcim Corry Theegarten-Schlotterer ve sevgili dostum Zürih‟li

Ruth Liepman‟a Ģükranlarım. Paris‟ten Lory Thicke ve Mavis Gallant‟a, Mille fois merci.

Independence‟ten Ben Zobrist ve Jane McClain‟e ve Abilene‟den Marlene Campbell‟e de

teĢekkürler. Toronto‟da Stoddart Yayıncılık ve Berlin‟de Ullstein‟daki yardımsever

insanlardan çok faydalı öğütler aldım. Doktor Anthony ve Rick Miller ile değerli

düzenleme yardımları için Christy ve Ben Bacque‟a özel teĢekkürler.

Lily Lake‟de, doğruyu tercih eden Adama da özel teĢekkürler.

178

Page 192: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Fihrist

Aachen, 6 Buisson, General, 68-71,73,95-97,106,

Abilene, 41,71 111,115,125

Acheson, Dean, 88, Burbage, R.H., 48

Adenauer, Konrad, 114 Burckhardt, Carl J., 65,66

Aeberhard, M.E., 103 Butcher, Harry,C., 23

Albrecht Alb., 71 Byrnes, James F., 79,88

Alençon, 93

Ambrose, Stephen E., 14 Caffery, Jefferson, 67,72-74,76,125

Andernach, 64 Canetti, Elias, 118

Attichy, 16 Cannes, 16

Attlee, Clement, 60 Cary, Stephen, 58

Aubagne, 92 Cenevre SözleĢmesi, 5,10,12,15,18-20,

Augsburg, 53,54 27,49,66,70-72,79,126

Champvallier, Yb., 64

Bacque, Yb., 43 Cherwell, Lord, 6,7,9

Bad Kreuznach, 27,28,76,100 Chiang Kai Shek, 22

Baden, Berthold von, 102,103 Chichester, Lord Piskopos, 102

Bailey, Yb., 43 Churchill, Winston S., 4-7,9,11,12,18,35,

Barker, Ray, 41,122 59,104,116,124

Barlin, 98 Clark, Mark, 121

Barnes, Valentine M., 23,24,28,64 Clarke, Bruce, 16

Barrington-Ward, Robert, 102 Clattenburg, Albert E., 54

Bascons, 88,126 Clay Lucius, 13,21,58,105,111

Bastogne, 43 Codman, Charles, 15

Beasley, Charles H., 25,32-34,119 Coe, Frank, 21

Belsen, 60,62 Crawford, Robert, 122

Berlin, 31

Bidault, Georges, 73 Dachau, 61,64,72,76

Biddle, Francis, 31 Daugnague/Pissos, kamp, 168

Billotte, General, 64 Davis, D.A., 58

Bingen, 47,62 Davis, T.J., 17

Bingen-Budesheim, 100 De Gaulle, Charles, 65,66,70,73,105,

Blanc, General, 63 118,125,126

Bodmar, A., 102 Delta, üssü kampı, 66

Böhme, Kurt W., Dieppe, 10,99

Bordeaux, 88 Dietersheim, 44,61-63,123

Borgmann, Papaz, 33 Domazlice, 43

Bouches du Rhône, 92 Donnison, F.S.V., 105

Bourges, kamp, 67 Downey, William G., 64

Bradley, Omar, 36,41,42 Dönitz, Karl, 113

Brandt, Herte, 33 Dunning, Henry W., 66

Brandt, Willy, 114 Dutchess County, 9

Bremen, 102

Bromberger, Serge, 67-69 Eastland, James O., 114

Brooke, Alan, 124 Eden, Anthony, 5,7,9,50

Brötanya, 28 Eiffel kulesi, 89

Brüksel, 56 Eisenhower, David, 115

Buchenwald, Eisenhower, Dwight D., 5,6,12-21,23,35,

Buglose, 88 41,45,56,57,71,74,110,118,121-123

179

Page 193: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Eisenhower, Mamie (Bn.Eisenhower), 17 Koblenz, 113,118

Elbe Nehri, 100 Korf, Morgenstern Ģiir karakteri, 111

Erbiseul, kamp, 64 Köln BaĢpiskoposu, 32

Kripp, 26,63

Fairman, Charles, 51,52 Krock, Arthur, 8

Faulk, Henry, 103-104 Kuppinger, Eldred, D., 79

Fauvet, Jacques, 72,126

Feldkirch, 66 La Chauvinerie, kamp, 78

Fisher, Ernest,F., 3 La Flèche, 69

Fort Leavenworth, 12 Labouheyre, kamp, 88,89

Frankfurt, 36,44,71,75-77,109 Land, Emory S., 7

Fuller, Andrew, P., 67,71 Landes, 88

Langlais, Robert, 94

Gill, R.J., 16 Lapham, Lewis, 118

Glasser, Harry, 21 Laporterie, Raoul, 88,126

Goebbels, Josef, 8,9 Larkin, General, 67

Goethe Johann 29,31 Lauben, Philip S., 1-3,63,70-72,74,75,

Gollancz, Victor, 59,60,105,126 108,125

Gotha, 76,100,123 Layeillon, M., 43

Grasett, A.E., 42 Le Croutoy, kamp, 66

Le Figaro, 2,67-69,77,122

Haight, William H., 64 Le Havre, 43

Hamburg, 105 Le Meur, Peder, 68

Hannoversche Kurier, 112 Le Monde, 2,72,77,98,122

Hechtsheim, 62,64,65 Lee, J.C.H., 12,14-16,36,41,44,70,

Heidesheim, 100 75,124

Heilbronn, 92 Lewis, John T., 78,79

Heyne, Werner, 99 Liebich, Helmut, 100,101,104

Hilldring, J.H., 59,60,105 Littlejohn, Robert, 15,23,41,44,121-124

Hitler, Adolf, 6,8,12,32,77,107,113 Lockett, ABD Alb., 47

Ho Chi Minh, 73 Lohr, Jakob, 29,87

Hollar, Gordon C., 47,48 Londra, 10,41,50,105,116

Hopkins, Harry, 12 Luttichau, Charles von, 26,48,63,77

Hosfoun, 43 Lynch, Charles, 48

Huber, Max, 53,55,79

Hudson Nehri, 9 MacArthur, Douglas, 123

Hughes, Everett S., 12-16,18,23,122,124 Mailly le Camp, 16

Hull, Cordell, Mannheim, 53,54

Markham, 102

ICRC, 2,20,21,23,43,49-51,55,56,65,70,75, Marshall Planı, 60

101,113 Marshall, George C., 15,49,57,75,125

Iff, Wolfgang, 31 Marsilya, 23,63

Maschke, Erich, 96,114-116

John XXIII, Papa, 95 Mason, James B., 25,32,119

Juin, Alphonse, 64,88,94,125,126 Maurice, Jean, 65

Julien, Yzb., 61-63,72,76,123 McCullough, H.F., 99

McNarney, Joseph, 13

Kaltenbrunner, Ernst, 65 Michigan, 31 Kansas, 12 Middleton, Drew, 75,76

Katin, 4 Mitscherlich, A., 103

Kessenger, H.E., 71 Molotov, Vyacheslav Tahran‟da, 4

Keynes, Lord, 59 Mons, 64,66

Kırım, 10 Montgomery, Bernard Law, 14,42,60,

King, Mackenzie, 50,51 100,104

Knowland, ABD Senatörü, 113,114 Montreuil-Bellay, kamp, 78

180

Page 194: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Morgenstern, Christian, 111 Roosevelt, Elliott, 4-7,9-11,17,21,125

Morgenthau Planı, 6,3,9,11,20,21,117 Roosevelt, Franklin D., 7,9,11,17,21,125

Morgenthau, Henry C., 5-8,22,58,59,124 Rosenman, Sam, 17

Morse, Wayne, 113 Rousseau Yzb., 61,62

Moskova, 5,9,10,12 Ruhr Bölgesi, 8,24,42,105

Murphy, Robert, 111

Münih, 35 Saint Paul d‟Égiaux, 72,98

San Francisco, 50

Napoli 23 San Francisco Chronicle, 9

Nathan, Lord, 103 Sauckel, Fritz, 113

Neustadt, 62 Schalding, 108,109

New York, 57,116 Schweitzer, Greta, 33

New York Times, 8,48,75 Settle, Henry C., 43

Nice, 73 Shipstead, Henrick, 20

Nietzsche, Friedrich, 29 Siershahn, 64

Nixon, Richard M., 13 Simon, M., 97,125

Normandiya üs kampı, 66 Sinzig, 32,47

Nürnberg, 113 Smith, Arthur L., 114

Smith, Walter Bedell, 14,24,71,75,119,

Observer, 103 122,124

Oglesby, Samuel C., 114 Somervell, Brehon, 16,58,59,125

Oise Nehri, 64,66 Sorgues, 92

Ostende, 102 Soubeiray, Tğm., 64

Overijsche, 100,103,121 St. Paul, Minnesota, 8

St.Paul Pioneer Press, 8

Paris, 12,20,63,70,72,79,95,125 Stalin, Josef, 4,5,9,11,12,22,104

Passau, 109 Stalingrad, 42

Patterson, Robert, 79 Sainte Marthe, kamp, 64

Patton, George S., 13,36,42,104,107,110 Steckelings, Werner, 92,93

Patton, Beatrice, 13 Stedman, Alb., 47

Pearson, Drew 8 Stenay, kamp, 15

Peenemünde, 100 Stern, Helmut, 109

Pickett, Clarence E., 56 Stimson, Henry L., 9,125

Pius XII, Papa, 32 Stock, Franz, 94,95,126

Postdam Konferansı, 104 Strang, William, 5

Pradervand, Jean-Pierre, 65-67,69,71,75, Strong, Tracy, 57,58

125,126 Summersby, Kay, 14

Proudfoot, Malcolm J., 55

T., Heinz, 27,28,46,89,104

Quebec, 6,7,8,9 Tahran, 4,5,6

Tappen, Alfred, 93

Ravensbruck, 65,66,125 Tedder, Arthur, 14

Reckord, Milton A., 16,24 Thelen, Herbert, 29,44

Reims, 16,19,89 Thelen, esir, 29,32

Remagen, 26,33,48 Thompson, Dorothy, köĢe yazarı, 113

Renfroe, Alb., 72 Thorée, 51,61,65,71,94

Rennes, 28,88-91,104 Thrasher, Charles O., 64

Ren Nehri, 24,25,28,89 Toronto, 99,116

Rheinberg, 24,25,29-33,44,51,87,100,101, Toulouse, kamp, 98

106,107,115,123 Trivers, Howard, 22

Rivesaltes, 92 Truman, Harry S., 22,59,73,121,125

Roberts, W.ST.C.H., 50,51 Tunus, 15,42

Roncalli, Piskopos, 95

Roosevelt Anı Köprüsü, 89 Ukrayna, 11

Roosevelt, Eleanor, 6

181

Page 195: Diğer Kayıplar - alman soykırımı Tercüme Güven BEKER

Val d‟Aosta, 73 Weiss, George, 28

Vincennes, 62,70,125 Westphalia, 100

Viney, Alb., 47 White, Harry Dexter, 7,21.22

Vinson, Frederick M., 45 Widewing, Ġngiltere, 14

Vosges, ölüm kampları, 74,125 Willingen, 65

Würzburg, 74

Walker, Na Deane, 109

Wallace, Henry A., 88 Yabancı Lejyon, 79,90,92

Wangerooge, adası, 99 Yalta Konferansı, 9,10,11

Warm Springs, Georgia,

Washington, 1,9,10,13,16,23,41,58,66,123 Zalay, 65,94

Washington Post, 8 Zobrist, B.K., 48,118

Weare, Buel F., 12 Zürih, 116.

182