diğer kayıplar - alman soykırımı tercüme güven beker
DESCRIPTION
II.Dünya Savaşı'nda müttefiklerin Alman askerlerine uyguladıkları soykırım hakkında yegane kitap. Halka uygulanan kısmı için ise David Irving'e müracaat ediniz. Gerçek soykırım Almanlara uygulandı. Gerçek tarihi ders kitaplarından ve tekelci basından öğrenemezsiniz. Yayıncı talep ettiği takdirde kitabı kaldırırım.Only Turkish document about German genocide that I know of. I'll delete upon publisher's request.TRANSCRIPT
DĠĞER KAYIPLAR
Planlanan Ölüm - Kayıp Milyon Geceyarısı Vardiyası
II. Dünya SavaĢı‟ndan sonra, Fransız ve Amerikalıların
ellerinde Alman Esirlerin Kitlesel Ölümleriyle ilgili bir
AraĢtırma
James Bacque
Stoddart
BaĢrahip Franz Stock ve
Victor Gollancz
anısına
Hemcinslerimize karşı
en büyük günah
onlardan nefret etmek değil,
onlara kayıtsız kalmaktır;
asıl zalimlik budur.
George Bernard Shaw, ġeytanın Müridi
ALMANYA‟NIN BÖLGELERĠ 1945
ABD‟nin Almanya‟da 200 kadar kampı vardı. 1945
yazında Fransız Bölgesi oluĢturulduğu zaman, en az
beĢi Fransız Ordusu tarafından devralındı.
FRANSA 1945
Fransızların, Fransa‟da ve Almanya‟daki bölgelerinde
dağılmıĢ 1.600‟den fazla kampı vardı. Çoğu savaĢtan
sonra ABD Ordusundan devralınmıĢtı.
Çevirmenin Önsözü
Nisan 2010 tarihinde Avusturya Teufenbach‟a yaptığım bir gezide, ev sahibemin masasında aĢağıda resmini sunduğum Almanca “Der Geplante
Tod - PlanlanmıĢ Ölüm – Amerikan ve Fransız Kamplarındaki SavaĢ Esiri Almanlar 1945 1946” (James Bacque) kitabını gördüm.
Kanadalı bir araĢtırmacı gazeteci ve yazar olan James Bacque,
Amerikan Ġngiliz ve Fransız arĢivlerinde yaptığı titiz araĢtırma sonucunda, daha II.Dünya SavaĢı ortasında, Roosevelt ve Churchill‟in Kanada‟da
buluĢarak, savaĢ sonrasında Alman Milletini nasıl imha edeceklerinin planlarını yaptıklarını ortaya çıkartır.
Bu planlar, savaĢ biter bitmez uygulamaya konulmuĢ ve 4 milyon Alman, aralarında kadın, çocuk ve yaĢlılar da olmak üzere, kamplara
alınmıĢ ve ölecek kadar (!) yiyecek verilerek, 1 milyonu imha edilmiĢtir. ĠĢin ilginç tarafı, bugüne kadar böyle bir SOYKIRIM‟ın, bırakın Türkiye‟yi,
Almanya‟da bile bilinmediğidir. Yaptığım özel araĢtırmalarımda, ki Almanya‟da değiĢik kesimlerden Alman ve Türk tanıdıklarımdan hiçbiri bu
olayı bildiğini söyleyememiĢtir. Bir ilginç taraf da, Avusturya‟da beni misafir eden ev sahibemin kocası
- ki öleli çok az oldu – bu kamplardan, iri yapılı olmasına rağmen 47 Kg olarak kurtulabilmiĢ birisi olması.
Bu olayı Türk Kamuoyuna duyurmak gerektiğini düĢünerek, kitabı
tercüme ettim. Ekleri ve Dipnotları ile 195 sayfayı bulan, tamamı Amerikan, Kanada, Ġngiliz, Fransız ve Alman ArĢivlerinden kazıyarak
çıkartılan belgelerle yazılmıĢ olan kitabı bilgilerinize sunuyorum.
Güven BEKER ÇeĢmealtı, 8 Mayıs 2012
İçindekiler
Bu kitapla ilgili Başlıca Olaylar ı Kısaltmalar ııı Dr. Ernest F. Fisher‟in Önsözü vı
GiriĢ 1 1 Almanya‟nın Kaderini Belirlemek 4 2 Barınaksız 11 3 Kamuoyuna açıklama yok 19 4 Galibin Gaddarlığı 26 5 Yaz Açlığı 35 6 Yardıma Geçit Yok 49 7 YavaĢ Ölüm Kampları 61 8 Cesetleri Kireçleme 68 9 Seranın Ġçinde 78 10 Ġngiliz ve Kanadalılar 99 11 Efsane, Yalanlar ve Tarih 106 12 KaĢla Gözle 119 Ekler GiriĢ 127
Ek 1 Amerikan Kamplarındaki Diğer Kayıplar 128 Ek 2 ETO Tıbbî Tarihi 139 Ek 3 Merkez Komutanlığı Raporları 145 Ek 4 SHAEF – USFET Belgeleri 146 Ek 5 2 Haziran Tutarsızlığı: SHAEF G3‟ü ve General Lee ile General Littlejohn 147 Ek 6 Tutsak Sayısında Tutarsızlık, 2 Haziran ve 8 Eylül 1945 148 Ek 7 Geceyarısı Vardiyası 149 Ek 8 Bremen Çevrili Bölgesindeki SavaĢ Esirleri (SCOFOR Kuvvetleri) 150
Ek 9 Ġngiliz Tutarsızlığı 150 Notlar 152 Ziyaret Edilen ArĢivler 175 Kaynak Dizini 176 TeĢekkürler 178 Fihrist 179
Bu Kitapla İlgili Başlıca Olaylar
1939
1 Eylül: Almanya Polonya‟ya saldırıyor.
3 Eylül: Ġngiltere ve Fransa Almanya‟ya savaĢ ilân ediyor.
10 Eylül: Kanada Almanya‟ya savaĢ ilân ediyor.
17 Eylül: Rusya Polonya‟yı iĢgal ediyor.
1939-1940 KıĢı
Polonyalı Subayların Ruslar tarafından Katin‟de kılıçtan geçirilmesi.
1940
21 Haziran: Fransa‟nın yenilgisi, teslim olması ve bölünmesi. 1.500.000 kadar Fransız
askerinin SavaĢ Esiri olarak Almanya‟da tutulması.
1941
Haziran: Almanya Rusya‟ya saldırıyor.
Aralık: Japonya ABD‟ne saldırıyor. Hitler ABD‟ne savaĢ ilân ediyor.
1942
Ağustos: Kanadalıların Dieppe baskını. Kanadalılar Almanları, Dieppe‟de alınan esirleri
zincire vurmakla suçluyor; Almanlar Kanadalıları aynı gaddarlıkla itham ediyor.
Kasım: Müttefikler Kuzey Afrika‟ya çıkıyor.
1943
Ocak: Churchill ve Roosevelt Kazablanka‟da buluĢuyor ve Almanya‟nın koĢulsuz teslimi
için çağrı yapıyor.
Mayıs: Mihver Kuvvetleri Tunus‟ta teslim oluyor. Harpte bugüne kadarki en büyük esir
alma. Eisenhower Marshall‟a, “Ne yazık ki, daha fazlasını öldüremedik” diye yakınıyor.
Kasım-Aralık: Tahran Konferansı, Stalin ve Roosevelt savaĢtan sonra vurulacak 50.000
Alman subayının ölümüne kadeh kaldırıyor; Elliott Roosevelt çok daha fazlasının
vurulmasına içiyor ve ABD Ordusu bunu destekleyecektir diyor. Churchill odadan dıĢarı
kaçıyor.
1944
ġubat: Eisenhower, General Everett S. Hughes‟ı özel yardımcı olarak atıyor.
6 Haziran, D-Day [D-Günü] : Amerikan, Ġngiliz ve Kanada Kuvvetleri Normandiya‟yı ele
geçiriyorlar.
Eylül: Quebec Konferansı; Morgenthau‟nun Alman Endüstrisini imha etme planı,
Roosevelt ve Churchill tarafından parafe ediliyor. Müttefikler Ren Havzasına eriĢiyorlar.
Morgenthau Planı üzerinde gazete tartıĢmaları patlıyor.
Ekim: Stalin, Moskova‟da Churchill‟le Morgenthau Planı üzerinde anlaĢıyor.
4 Kasım: Hughes Eisenhower‟a, esirlerin yiyecek tayın paylarıyla ilgili bütün emirlerin gizli
tutulmasını öneriyor.
1945
ġubat: Yalta Konferansı; Roosevelt, Churchill ve Stalin Almanya‟nın parçalanması ve
savaĢ tazminatlarını tartıĢıyorlar.
10 Mart: Eisenhower, Cenevre SözleĢmesini bozan, savaĢ esirlerine ölümcül DEF satüsü
veren emri parafe edip, imzalıyor. Paris‟te ABD‟nin Cenevre SözleĢmesine uyduğunu
belirten bir konuĢma yapıyor.
ı
Nisan: CCS, ABD elinde bulunan bazı savaĢ esirlerine DEF statüsü uygulanmasına onay
veriyor, fakat Ġngilizler bu uygulamaya karĢı çıkıyor. Littlejohn esir tayınlarını azaltıyor.
8 Mayıs: Almanya teslim oluyor. ABD, Ġsviçre‟nin Alman savaĢ esirleri için Koruyucu
Kuvvet durumunu, Cenevre SözleĢmesine aykırı olarak, kaldırıyor. Eisenhower
Churchill‟e, savaĢ esiri tayınlarını azalttığını ve daha da azaltabileceğini söylüyor.
Patton tutsakları seri bir Ģekilde serbest bırakıyor. Eisenhower generallerine, savaĢ
esirlerinin serbest bırakılmasının durdurulması emrini veriyor. SavaĢ esiri tayınları
tekrar azaltılıyor.
Haziran: General Lee, Eisenhower Karargâhı tarafından açıklanan tutarsız esir sayılarına
Ģiddetle karĢı çıkıyor (2 Haziran). Littlejohn, sayıları Ģimdi 4.000.000‟u bulan savaĢ
esirlerini doyuramamaktan yakınıyor. Birçok savaĢ esiri, gizlice, yiyeceksiz ve
barınaksız ölümcül DEF durumuna geçiriilyor. Alman sivillerinin, savaĢ esirlerini
beslemelerine engel olunuyor. Siviller de açlıktan ölmeye baĢlıyor. ICRC Almanya‟ya
yiyecek gönderme giriĢiminde bulunuyor, fakat trenler ABD Ordusu tarafından geri
gönderiliyor. Kanada BaĢbakanı King, Alman savaĢ esirlerinden Cenevre SözleĢmesi
korumasının kaldırılmasından yakınıyor. Ġngiliz DıĢiĢleri Bakanlığı kendisini susturuyor.
Temmuz: ABD savaĢ esirleri, ölümcül halde Fransız Ordusuna devrediliyorlar. Yzb.Julien,
bir Amerikan kampının Buchenwald* ‟e benzediğini söylüyor.
Ağustos: Eisenhower‟in imzaladığı bir emir, geri kalan bütün savaĢ esirlerinin ölümcül
DEF statüsüne geçirilmesini öngörüyor. Ölüm oranı derhal yukarı fırlıyor. General
Littlejohn, Eisenhower„a, ABD Ordu tayını aldığı farzedilen 1.500.000 kiĢinin hiçbir Ģey
almadığı yolunda yazılı Ģikâyette bulunuyor. ICRC, Almanya‟ya gönderilmesine izin
verilmeyen gıdanın vericilerine geri iadesi için zorlanıyor.
Eylül: ICRC‟den Jean-Pierre Pradervand, de Gaulle‟e, son günlerde ABD Ordusundan
Fransızlara devredilen savaĢ esirlerinin, yardım hemen ulaĢmazsa, çok geçmeden
öleceklerini belirtiyor. Fransız gazeteleri Pradervand‟ın öyküsünü yazıyorlar.
Eisenhower ve General Smith, ABD‟nin suçluluğunu reddediyorlar. New York Times,
Fransız kamplarındaki kötü koĢulları bildiriyor; gözde röportajcı Drew Middleton‟dan,
yeni ziyaret edilen ABD kampları için ses yok.
10 Ekim: Littlejohn Eisenhower‟a, ABD Ordusundaki gıda fazlasını belirten ve gıdanın
ABD‟ne gönderilmesini öneren bir rapor yazıyor.
1945-46: ABD, elindeki esirleri 1946 sonuna doğru sıfırlamaya doğru gidiyor. Fransızlar,
1946 yılı boyunca, yüzbinlerce esiri elde tutmaya devam ediyorlar, 1949‟a kadar
ellerindekilerini kademeli olarak sıfıra indiriyorlar.
1947-1950‟ler: ABD esir kampları kayıtlarının çoğu yok ediliyor. Almanlar, savaĢ sonunda
hayatta olan 1.700.000‟den fazla askerin, hiçbir zaman evlerine dönmediğini
saptıyorlar. Müttefiklerin hepsi sorumluluğu reddediyor; ABD, Ġngiltere ve Fransa,
kamplardaki vahĢetten Rusya‟yı sorumlu tutuyorlar.
1960‟lar-1972: Willy Brandt‟ın yönetimindeki Batı Alman DıĢiĢleri Bakanlığı, ABD
kamplarındaki vahĢeti reddeden kitapları destekliyor. ABD senatörleri, vahĢetten dolayı
Rusları suçluyorlar, fakat ABD kampları için hiçbir Ģey söylemiyorlar.
1980‟ler: ICRC, ABD ve Fransız kampları hakkında araĢtırma yapanlara gerekli belgeleri
vermeyi reddediyor ve Fransa‟daki baĢdelegeleri olan Pradervand hakkında bilgileri
olmadığını iddia ediyor. ICRC, Nazi ölüm kamplarıyla ilgili belge araĢtırması için iki
baĢka araĢtırmacıya, arĢivlere girme izni veriyor. Ġngiltere Savunma Bakanlığı,
Ġngiltere Kabine görevlisinin emrine rağmen, yazara, Phillimore‟un önemli raporunu
vermeyi reddediyor. Willy Brandt, ABD gaddarlıklarının sansürlenmesi ve vahĢeti
gizleyen kitaplara destek verilmesindeki rolünün tartıĢılmasını reddediyor.
---------------------------------------------------------------
*Buchenwald: Almanya‟da Weimar yakınlarında, en büyük Nazi kamplarından biri (ç.n.)
ıı
Kısaltmalar Ad Sec Advance Section: (ABD Ordusu) cepheye en yakın (Ġleri Bölge). Belsen (Bergen-Belsen): Ġngilizlerin ortaya çıkardığı Nazi Toplama Kampı.
Boche: Almanlar için argo deyim. Buchenwald: Amerikalıların ortaya çıkardığı Nazi Toplama Kampı.
CCS Combined Chiefs of Staff: Ġngiliz ve ABD EĢ Kurmay BaĢkanlığı. Ġngiltere tarafı, Kanada‟yı da temsil ediyordu.
CIGS Chief of the Imperial General Staff, UK.: Ġmparatorluk Genelkurmay BaĢkanı (Büyük Britanya-Ġngiltere).
Com. Z. Communications Zone: ABD Ordusu Geri Bölgesi. CRALOG Council of Relief Agencies Licenced to Operate in Germany:
Almanya‟da ÇalıĢmaya Yetkili Yardım KuruluĢları Konseyi (ABD). Dachau: Nazi Toplama Kampı.
D-Day: D-Günü, Müttefiklerin Normandiya‟ya çıkartma yaptıkları Gün,
6 Haziran 1944. DEF Disarmed Enemy Forces: SilahsızlandırılmıĢ DüĢman Kuvvetleri.
Kuzeybatı Avrupa‟da ABD Ordusunun elindeki bazı Alman SavaĢ Esirleri. Bunlar Cenevre SözleĢmesine göre iĢlem görmemiĢlerdi.
DP Displaced Person: Yer DeğiĢtirmiĢ Birey. ETO European Theater of Operations: Avrupa Harekât Alanı(ABD Ordusu).
ETOUSA European Theater of Operations: Avrupa Harekât Alanı (ABD Ordusu).
Holding Power: SavaĢ Esirlerini göz altında “Tutan Kuvvet”. ICRC International Committee of the Red Cross: Ġsviçre‟de yerleĢik,
Cenevre SözleĢmesine göre Kızılhaç ideallerini temsil eden ve Kızılhaç esaslarını uygulayan, Uluslararası Kızılhaç Komitesi.
JCS Joint Chiefs of Staff: ABD Genelkurmay BaĢkanlığı. JCS 1067 ve 1067/6: Eisenhower‟e bildirilen, Zaferden sonra Ordunun
Almanlara karĢı yürüteceği davranıĢ ile ilgili direktifler.
Länder: Almanya‟daki eyalet veya iller. Midnight Shift: Geceyarısı Vardiyası Daha kötü Ģartlara sevkedildiklerini
saklamak için, SavaĢ Esirleri istatistiklerinin gizlice değiĢtirilmesi mesaisi (yazarın deyimi).
Military Governor (OMGUS, Office of Military Governor, United States): Askerî Vali (ABD Askeri Valilik Makamı) Teslim sonrası, ABD tarafından,
kendi bölgesinde yürütülen Almanya Yönetimi. Eisenhower bu görevde Kasım 1945 ortasına kadar kaldı, yerini General Clay aldı.
Missing Million: Kayıp Milyon, Haziran 1945‟de ABD Ordu kayıtlarından silinen SavaĢ Esirleri.
MP Military Police: Askerî Ġnzibat (ABD)
ııı
MTOUSA Mediterranean Theater of Operations: Akdeniz Harekât Alanı
(ABD). OKW Oberkommando Wehrmacht: Alman Silahlı Kuvvetler BaĢkomutanlığı.
POW Prisoners of War: Cenevre SözleĢmesiyle korunduğu varsayılan
SavaĢ Esirleri (SvEs). Bazı belgeler PW kısaltmasını kullanır. Protecting Power Under the Geneva Convention: “Koruyucu Kuvvet”,
Cenevre SözleĢmesi uyarınca, SavaĢ Esirlerinin, uyruğunda sayıldığı Devlet Kuvveti.
PWE Prisoner of War Enclosure: SavaĢ Esirleri ÇevrilmiĢ Bölgesi (ABD). PWTE Prisoner of War Temporary Enclosure: SavaĢ Esirleri Geçici ÇevrilmiĢ
Bölgesi (ABD). SCOFOR: Bremen yakınında konuĢlanmıĢ Müttefik Kuvvetler.
SEP Surrendered Enemy Personnel: Teslim olmuĢ DüĢman Personeli. Ġngiliz ve Kanadalılarca, Cenevre SözleĢmesinin tam olarak uygulanma
niyetinde olunmayan Alman SavaĢ Esirleri için kullanılan deyim. SHAEF Supreme Headquarters, Allied Expeditionary Force: Mütttefik Seferî
Kuvvetler BaĢkomutanlık Karargâhı. 14 Temmuz 1945‟e kadar, kuzeybatı Avrupa‟daki bütün Müttefik ordularının komutanlık
örgütlenmesi (Ġtalya hariç). Bu tarihten sonra ABD Ordusu sadece
USFET, Ġngilizler 21.Ordu Grubu (daha sonra Ren Ġngiliz Ordusu veya
BAOR) olarak örgütlendi.
S.S. (Schutzstaffel): Nazi Partisinin Koruyucu Güç veya Seçkin Koruma Birlikleri.
Tommies: Ġngiliz askerleri için argo deyim. TPM ve PM Theater Provost Marshal: Alan Merkez Komutanlığı (AMK).
Personel, esirler, vb‟nin hukuk iĢlerinden sorumlu Ordu birimi. TSFET Theater Service Forces: Alan Hizmet Kuvvetleri, Avrupa Alanı (ABD
Ordusu, Avrupa). 21.Army Group: 21. Ordu Grubu (daha sonra Ren Ġngiliz Ordusu)
Montgomery komutasında, baĢlıca Ġngiliz ve Kanadalı Birlikler. UNRRA United Nations Relief and Rehabilitation Administration: BirleĢmiĢ
Milletler Yardım ve ĠyileĢtirme Yönetimi. U.S Army Rations - ABD Ordu Tayınları: A tayını normal garnizon tayını;
B: transit geçiĢte kullanılacak olan kısıtlı A tayını; C ve K: piĢirme
gerektirmeyen A tipi benzeri, arazi tayını; 1‟de 10 tayını: tipi C‟ye benzer fakat 10 kiĢilik bir manganın 1 günlük tayınıdır.
USFET United States Forces, European Theater: Avrupa Alanı ABD Kuvvetleri.
VE Day : Victory in Europe Day : VE-Günü, Avrupada Zafer Günü, 8 Mayıs 1945.
WASt *: Resmî Alman Ġzleme Birimi, Berlin. Zone (of the) Interior: Ġç Bölge, Amerikan Ordu Argosunda ABD.
---------------------------------------- * WASt WehrmachtsAuskunftSTelle für Kriegsverluste und Kriegsgefangene Alman
Silahlı Kuvvetleri SavaĢ kayıpları ve SavaĢ Esirleri Ġzleme Birimi (ç.n.)
ıv
Başlıca Karakterler:
Barnes, Yb. Valentine: Merkez Komutan Yardımcısı, Ad Sec Com Z.
Beasley, Alb.Charles H.: ABD Ordu Sağlık BaĢkanı, ETO. Buisson, General: Fransız Ordusu SavaĢ Esirleri Biriminin Komutanı.
Churchill, Winston S.: II.Dünya SavaĢı süresince Ġngiltere BaĢbakanı. Clay, General Lucius: 1945 Kasımından itibaren Eisenhower‟ın yerine
Almanya‟nın Askerî Yöneticisi. Devers, General Jacob L.: 1945‟de ABD 6.Ordu Grubu Komutanı.
Dönitz, Karl: Büyük Amiral, Alman Deniz Kuvvetleri Komutanı, Hitler‟in ölümünden sonra Almanya Führer‟i.
Eden, Anthony: Ġngiltere DıĢiĢleri Bakanı. Eisenhower, Dwight D.: SHAEF BaĢkomutanı. Washington‟da ABD
Genelkurmay BaĢkanlığındaki General George C. Marshall‟a bağlı. Fisher, Alb Ernest F.: 1945‟de ABD 101. Hava Ġndirme Tümeninde Tğm.,
sonradan ABD Ordusunda Kıdemli Tarihçi. de Gaulle, Charles: Hür Fransa‟nın lideri, daha sonra Fransa
CumhurbaĢkanı.
Hitler, Adolf: II.Dünya SavaĢı süresince Almanya Führer (lider)‟i. Huber, Max: ICRC BaĢkanı, Cenevre.
Hughes, General Everett S.: ABD Ordusunda. Eisenhower‟ın arkadaĢı. Hull, Cordell: Roosevelt‟in DıĢiĢleri Bakanı.
Juin, Alphonse: Fransız Ordusu Generali. King William Lyon Mackenzie: Kanada BaĢbakanı.
Lee, Korgeneral J.C.H.: Com Z Komutanı, Avrupa. Littlejohn, General Robert: Eisenhower‟ın SHAEF Lojistik BaĢkanı, General.
Luttichau, Charles von: SavaĢtan sonra ABD uyruğu olan ve ABD Ordusu için Tarih yazan, eski Alman Silahlı Kuvvetleri mensubu.
Marshall, General George C. : II. Dünya SavaĢı sırasında ABD Ordusu Genelkurmay BaĢkanı, Eisenhower‟ın Komutanı.
Montgomery, Mareşal Bernard Law: SHAEF‟e bağlı 21. Ordu Grubunda Ġngiliz ve Kanada Orduları Komutanı.
Morgenthau, Henry C.: II.Dünya SavaĢı sırasında ABD Maliye Bakanı.
Patton, General George C.: ABD 3.Ordu Komutanı. Pradervand, Jean-Pierre: 1945-46‟da ICRC Fransız delegasyon baĢkanı.
Reckord, Tümgeneral Milton A.: ETO Avrupa Harekât Alanı Merkez Komutanı. Roosevelt, Franklin D.: II.Dünya SavaĢı sırasında ABD BaĢkanı.
Smith, General Walter Bedell: Eisenhower‟ın SHAEF‟de ve Temmuz 1945‟den sonra USFET‟te Kurmay BaĢkanı.
Stalin, Josef: II.Dünya SavaĢı sırasında Sovyetler Birliği BaĢkanı. Stimson, Henry L.; Roosevelt‟in Savunma Bakanı.
Tedder, Arthur W., Hv.Mareşal: Eisenhover‟ın SHAEF‟de BaĢkomutan Yardımcısı.
Truman, Harry: Roosevelt‟ten sonraki ABD BaĢkanı. White, Harry Dexter: ABD Maliye Bakanlığında Morgenthau‟nun Yardımcısı.
v
Önsöz
1945 Nisan sonuna doğru, Batı Cephesinin çoğu yerinde, top seslerinin
gürlemesi kesilmiĢti. Müttefiklerin dikenli tellerle çevrili bölgelerine doğru, sürüler halinde yürüyen, silahları alınmıĢ, yorgun Alman askerlerinin
milyonlarca çift botunun sürüme sesinden baĢka bir ses duyulmuyordu. PeriĢan düĢman müfrezeleri, kırsal alana kaçmadan ve sonunda Müttefik
askerlerce yakalanmadan önce, birkaç yaylım ateĢi denemesi yapıyordu. Batıdakiler kitle halinde teslim olurken, özellikle son haftalarda doğu
cephesinde sağ kalan Wehrmacht birlikleri, mümkün olduğu kadar çok arkadaĢlarının Ruslardan kaçabilmesi için, ilerleyen Kızıl Orduya
direniyordu.
Bu, Reich MareĢali Göring‟in batı‟da teslim olmasından sonra, Adolf Hitler tarafından BaĢkomutan olarak atanan Büyük Amiral Dönitz‟in
komutasındaki Alman Yüksek Komutanlığının son stratejisiydi. Alman görüĢüne göre, bu strateji, milyonlarca Alman askerini, General
Dwight Eisenhover‟in baĢkomutanlığındaki Batılı Müttefiklerin, daha merhametli ellerine bıraktıklarına inanan bir tutumdu. Ancak, General
Eisenhover‟in sadece Nazi Rejiminden değil, aslında Alman olan her Ģeyden, berbat ve saplantılı nefreti göz önüne alındığında, bu inanç
ümitsiz bir kumardı. BeĢ milyondan fazla Alman askeri, Amerikan ve Fransız bölgelerinde, birçoğu tam anlamıyla omuz omuza, dikenli tel kafes
ardına tıkılmıĢlardı. Altlarındaki toprak kısa zamanda, pislik ve hastalık bataklığına dönmüĢtü. Açık havada, en ilkel sağlık koĢullarından mahrum,
yetersiz beslenen savaĢ esirleri, kısa süre sonra, açlık ve hastalıktan ölmeye baĢladılar. 1945 Nisanında baĢlamak üzere, ABD Ordusu ve
Fransız Ordusu, çoğu Amerikan kamplarında olmak üzere, yaklaĢık bir
milyon insanı yok ettiler. Amerikan Ġç SavaĢı sırasında, Andersonville‟de Konfederasyon yönetimindeki hapishanede yaĢanan dehĢetten beri,
Amerikan askerî kontrolünde böyle bir zulüm görülmemiĢti. 40 yıldan fazla bir süredir, bu eĢi benzeri görülmemiĢ trajedi Müttefikler arĢivlerinde saklı
yatıyor. En sonunda bu muazzam savaĢ suçu nasıl gün yüzüne çıktı? Ġlk ipuçları
1986‟da yazar James Bacque ve yardımcısı tarafından ortaya çıkartıldı. YaklaĢık 1600 mülteciyi Nazilerden kurtaran bir Fransız DireniĢçisi olan
Raoul Laporterie hakkındaki bir kitabı araĢtırırken, 1946‟da Laporterie ile arkadaĢ olan eski bir Alman askeriyle röportaj yaptılar. Laporterie, Hans
vı
Goertz adlı bu adamı ve bir arkadaĢını, 1946‟da Fransız esir kampından
çıkartmıĢ ve onlara, kendi mağaza zincirinde terzi olarak iĢ vermiĢti. Goertz, “Laporterie benim hayatımı kurtardı, zira bu kamptakilerin yüzde
25‟i bir ay içinde ölmüĢtü. Neden mi öldüler? Açlık, dizanteri, hastalıktan.”
diye açıklamada bulunmuĢtu. Goertz‟ün tutulduğu kampın kayıtlarında, ulaĢabildiği kadarıyla, Bacque,
Paris Vincennes‟daki Fransız Ordu arĢivlerindeki ICRC kayıtlarına göre, kendisinin 1600 kiĢilik üçlü bir grubun içinde olduğunu ve her üç grubun
da aynı derecede kötü Ģartlarda bulunduğunu saptadı. Çok geçmeden, ABD kontrolündeki kamplarda da, kitle ölümlerinin ilk güvenilir kanıtına
ulaĢtılar. Bu kanıt, ordu kayıtlarında “Diğer Kayıplar” diye kibar bir baĢlık altında bulundu. Bu terimin korkunç anlamı, Bacque‟a, SHAEF‟in Alman
ĠĢleri Biriminde eski bir amir olan Alb Philip S. Lauben tarafından, çok geçmeden açıklanmıĢtı.
1987 baharında Bay Bacque ve ben, Washington‟da buluĢtuk. Sonraki aylarda, Millî ArĢivlerde ve Virginia Lexington‟daki George C. Marshall
Vakfında, ortaya çıkardığımız kanıtları birleĢtirmek için birlikte çalıĢtık. ABD ve Ġngiliz yönetimlerinin en üst seviyesinde, 1944‟de yapılan planlar,
bir dünya gücü olan Almanya‟nın, bir köylü toplumu ekonomisine
indirgenmesini, tabii bunun milyonlarca sivilin açlıktan ölmesi demek olmasına rağmen, ilk ve son kez tahrip edilmesi kararlılığını ifade
ediyordu. Bugüne kadar, tarihçiler Müttefik Liderlerin, kamu direnci karĢısında, yıkıcı planlarını çok geçmeden iptal ettiklerini kabul ediyorlardı.
Eisenhower‟in nefreti, askerî bürokrasinin uyumlu kanallarından geçerek, Amerikan askerî tarihinde benzeri olmayan bir ölüm kampları
dehĢetine neden oldu. Bu nefretin feci sonuçları karĢısında SHAEF resmi makamlarının gösterdiği duyarsızlık ise, ABD Ordusunun bu iĢle iliĢkisinin
en acı yönüdür. 1945‟de Amerikalıların büyük çoğunluğunun, bu kadar çok silahsız
Alman‟ın savaĢtan sonra kökünün kazınması arzusunda olduğu su götürmezdi. Bu dehĢetin boyutu, bu ölümlerin, Alman Ordusunun Haziran
1941 ile Nisan 1945 arasında batıda sebep oldukları ölümlerden, çok çok daha fazla olduğunun kavranmasıyla anlaĢılabilir. Okuyacağınız öyküde bu
trajedinin örtüsü kaldırılmaktadır.
Dr. ERNEST F. FISHER JR. ALBAY
ABD ORDUSU (EMEKLĠ) ARLINGTON, VIRGINIA, 1988
vıı
Giriş
Uzun süredir, yardımcım* ve ben bulduklarımıza neredeyse inanamıyorduk. Bir Fransız Belediye Binasının çatı katında, içlerinde Alman
savaĢ esirlerinin tutulduğu kampların ölüm listelerini içerdiğine inandığımız tozlu dosya kutularını aĢağı çekiyorduk, fakat listeleri bulamadık. BoĢ
oluĢlarını, o beldede savaĢ sonrasındaki iĢgücü eksikliğine bağladık. Kampta gömdüğü Alman savaĢ esirlerinin sayısında iki defa çeliĢen Fransız
Papazın huzursuz gözlerinin sebebinin suçluluktan değil, Fransız kamplarının üzücü olaylarından olduğunu varsaydık. 1945'‟de bir Kızılhaç
görevlisinin, Ordu‟nun kendisine, açlıktan kıvranan savaĢ esirlerine yiyecek hazırlaması için gerekli yakıtı vermek istemediğini bildiren Ģikâyet
mektubu önemli bir bulguydu; fakat yanına düĢülen “C’est fait” yani “iĢlem tamam” notu, bize yakıtı alabildiğini düĢündürdü. Bu Kızılhaç Görevlisinin
daha sonraki mektubunda, verilen söze rağmen yakıtı alamadığını bildiren
nota ulaĢtık. Fransız papazın bulunduğu kamptaki Fransız nöbetçiler, ölü sayısının, papazın kabul ettiğinin çok üstünde olduğunu belirttiler. Gün
geçtikçe ortaya çıkan daha bir sürü kanıt, bizi çok zor bir ruh durumuna soktu. Toplumumuzun liderleri, insanlığa karĢı, inanmak istemediğimiz
korkunç bir suç iĢlemiĢlerdi. Her gün tarihimiz hakkında bize anlatılan tatlı yalanlarla korkunç hakikat arasında seçim yapmak zorunda kalıyorduk.
Fransa‟daki araĢtırmamızın ilk bölümünü bitirdiğimiz zaman, bu kamplardaki felâketi, Ģüpheye yer bırakmayacak Ģekilde görmüĢtük.
Amerikan trajedisiyle ilgili birçok küçük kanıt bulmuĢtuk. Bu araĢtırmaya Washington‟da devam etmemiz gerektiğine karar verdik. Gerçi, ABD
Ordusunun, kendi acımasızlıklarının kanıtlarını saklayacağına ihtimal de vermiyorduk. Pennsylvania Caddesindeki ABD Millî ArĢivlerinde “Haftalık
SavaĢ Esiri ve SilahsızlandırılmıĢ DüĢman Kuvvetleri Raporu” baĢlıklı belgelere ulaĢtık. Her raporda, Fransız istatistiklerinin paralelinde
istatistikler içeren “Diğer Kayıplar” baĢlığı mevcuttu.
Bu yeterliydi, tabii sadece bize. Diğer Kayıplar sadece ölümler demekti bizim için, fakat ölüm kelimesi yoktu ortada. Onun dıĢında, bildiğimiz her
Ģey birbirini tutuyordu. KodlanmıĢ hakikat karĢımızdaydı; fakat bu kodu kim çözecekti?
AraĢtırırken, Alb. Philip S. Lauben‟in kapısına geldim. Albayın adı SHAEF (Müttefik Seferî Kuvvetler BaĢkomutanlık Karargâhı) gizli belge dağıtım
listesinde bulunuyordu. Kendisi, en kritik aylarda, savaĢ esirlerinin transferi ve memleketlerine gönderilmesiyle görevli, SHAEF Alman ĠĢleri
Birim Amiriydi. O yönden olanları bildiğinden emindim. Oturma odasında, sakin olmaya çalıĢarak, belge fotokopilerini Albayın
--------------------------------------------------- * Adının gizli kalmasını istedi.
1
önüne açtım. Ġlk bir iki dakikada söyleyecekleri, ya bir yıldan fazla süredir
yaptıklarımızı sıfırlayacak veya büyük bir tarihî buluĢ yaptığımızı kanıtlayacaktı. Lauben ve ben, baĢlıkları tek tek inceleyerek, “Diğer
Kayıplar”a geldik. Lauben, bunlar “ Ölümler ve firarlar” dedi.
“Kaç firar? diye sordum. “Çok çok az” diye cevap verdi. Daha sonra bu firarların binde birden çok
daha az olduğunu saptadım. Bu Ģüphe götürmez güvenli kanıt ile, bu konunun etrafındaki diğer
bilgileri, bu kitabın çerçevesi içinde toparlamak mümkün oldu. Kapsamın çok geniĢ olması ve bazı savaĢ esiri belgelerinin daha
düzenlenirken eksik yapılmıĢ olması, ölü sayısının daima tartıĢılır konumda olmasına yol açacaktır. Birçok kayıt 1950‟lerde yok edilmiĢ veya “örtmece”
yapılarak, gizlenmiĢtir. Hakikatin üstü, birçok katmanlı yalan örtüsüyle derinlere gömülmüĢtür.
Avrupa‟daki savaĢın sona ermesinden az önce, Nisan 1945‟de, her yaĢtan, büyük sayıda erkek, daha az sayıda kadın ve çocuğun, Amerikan
ve Fransız kamplarında, sağlıksız koĢullar altında hastalıktan, açlıktan öldükleri Ģüphe götürmez. Kurbanların sayısı hiç Ģüphesiz 800.000‟in
üstünde, hemen hemen kesinlikle 900.000‟in üstünde, ve büyük olasılıkla
da bir milyondan fazladır. Ölümleri, esirleri hayatta tutmaya yeterli kaynakları var olan subaylarca bilinçli olarak amaçlanmıĢtır. Ordu,
Amerikan kamplarındaki esirlere yardım eli uzatan kuruluĢların, baĢvurusunu reddetmiĢtir. Bütün bu olanlar, zamanında gizlenmiĢ ve
Kızılhaç, Le Monde ve Le Figaro hakikati açıklamaya teĢebbüs edince de yalanlanmıĢtır. Kayıtlar yok edilmiĢ, değiĢtirilmiĢ ve gizli tutulmuĢtur. Bu
durum günümüzde de aynen devam etmektedir. Fransa ve ABD‟nin müttefiki olan Kanada ve Ġngiltere de, milyonlarca
savaĢ esirini, aynı SHAEF komutanlığı emrindeyken tutsak aldı; bunun için, onların kamplarında da olayla ilgili delil aradık. Ġngiliz ve Kanada
kamplarındaki Almanların kaderi tam açık değil, ama benzer gaddarlığın izleri görünmüyor. Ordulardan, Uluslararası Kızılhaç Komitesinden (ICRC),
ve bazı savaĢ esirlerinden gelen kıt bilgiler, bunların hemen tamamının makul derecede sağlıklı oldukları yolunda. Bunlara bir istisna, 1945‟de
ABD tarafından Ġngilizlere devredilen yaklaĢık 400.000 esir ki; bu
insanların birçoğu transfer sırasında ölmek üzereydiler. Kanada Ordusu, 1988‟de Ġngiliz Hükümetinden, Ġngilizler elindeki Alman esirler hakkında
Phillimore‟un önemli raporunu istedi. Ġngilizler, raporun “hâlâ kullanımda” olduğunu öne sürerek, isteği geri çevirdi. Fiilen, Avrupa‟da Kanadalı ve
Ġngilizlerin ellerindeki milyonlarca Alman savaĢ esirine davranıĢlarıyla ilgili, Ottawa ve Londra arĢivlerinde hiçbir Ģey kalmamıĢtır. Nazi toplama
kamplarında malzeme arayan iki yazara, bu yakında arĢivlerini açan Cenevre‟deki Uluslararası Kızılhaç Komitesi, benim aynı arĢivlerde Ġngiliz
ve Kanada savaĢ esir kampları hakkındaki raporları incelemek için yaptığım baĢvuruyu geri çevirdi. Aynı ICRC, bu konudaki mektupları
görmem için gerekli izini vermeyi, bu isteğim Kanada Ordusu ve Kanada
2
Kızılhaçı kanalıyla iletildiği halde, defalarca reddetti. Hem Ġngilizler hem de Kanadalılar, Amerikan kamplarında neler
hazırlandığının farkındaydılar. Ġngilizler, en az bir kampta yaĢanan
gaddarlıklara tanık olmuĢlardı. Kanada Yönetimi, sadece birisinde durumu protesto etti.
Ġnsancıl, özgür basın ve özgür yasamanın değeri, bu kitabın ana amacıdır.
Her Ģeyden önce, dört kiĢiye özel teĢekkür borçluyum. Alb.Philip S.
Lauben‟in dürüstlüğü ve cesareti olmaksızın, bu hakikat ortaya çıkarılamazdı. Bu kitap, Alb.Ernest F. Fisher‟e anlamlı bir önsözden çok
daha fazla Ģey borçludur. Önce 101. Hv Ġndirme Tümeninde Teğmen, sonra Orduda Albay Olan Ernest Fisher, aynı zamanda seçkin bir ordu
tarihçisidir. ABD Ordusu Askerî Tarih Merkezinde kıdemli tarihçi görevindeyken yazılan Cassino to the Alps incelemesinin de yazarıdır. Ernest
Fisher beni yönlendirecek tecrübeye sahipti, bunu da cömertçe yaptı. Karısı Elsa ile birlikte, ABD Millî ArĢivinde belgeleri incelemek için saatlerce
çalıĢtı. ”ETO Tıbbî Tarihi” baĢlıklı kritik belgeyi bulan da kendisidir. Bu
evrakı ve diğer bir sürü belgeyi incelemek için, Washington, Suitland, Maryland ve Lexington, Virginia‟da beraber oturup çalıĢtık. Cesur, bilge,
alçakgönüllü bir insan olan Ernest Fisher, memleketinin gözdesi, titiz bir bilim adamı ve sadık bir dosttur.
Beni hiçbir zaman kısıtlamayan ve her zaman destek olan Elisabeth için: ġimdi ejderha ol, sevinç yoldadır.
ġüphesiz birçok bilim adamı bu kitapta kusurlar bulacaktır; onlar benim kusurlarımdır. EleĢtirilerini ve ileride yapacakları araĢtırmaları sevinçle
karĢılarım. Bunlar, bize uzun bir yalanlar gecesinden sonra, gerçeğe ulaĢmamızı sağlayacaktır.
JAMES BACQUE
TORONTO, 1989
3
1
ALMANYA‟NIN KADERĠNĠ BELĠRLEMEK
MareĢal Josef Stalin, yemek masasında, savaĢtan sonra elli bin Alman subayını toplayıp, kurĢuna dizmek istediğini söyledi. Winston
Churchill Ģiddetle öfkelendi. ”Böyle bir rezillikle, Memleketimin ve benim Ģerefimizi lekelemektense burada bahçeye çıkartılıp hemen Ģimdi kurĢuna
dizilmeyi tercih ederim.” dedi bağırarak. Franklin Roosevelt, bu iki eski düĢman arasındaki kinin arttığını görerek, saçma bir uzlaĢma önerdi:
49.000 esir vurulsun. Bu iki kuvvetli müttefikiyle yaptığı kritik toplantıda ev sahibi olan Stalin, masadaki dokuz kiĢiye kurnazca bir anket uyguladı.
BaĢkanın oğlu ve ABD Ordusunda tuğgeneral olan Elliott Roosevelt, “yalnız bu elli bin için değil…daha yüzbinlerce Nazi‟ye de ölüm” diye kadeh
kaldırdı. Churchill, hayretler içinde, “ve eminim ABD Ordusu bunu destekleyecektir” diye eklediğini duydu. Söylenenden hoĢnut Stalin, genç
Roosevelt‟i kucaklayarak, “Almanların ölümüne içelim” diye kadehini kaldırdı.
Churchill ayağa fırladı. Elliott Roosevelt‟e, “Ne dediğinizin farkında
mısınız siz?” diya haykırdı. “Böyle bir Ģeye nasıl cesaret ediyorsunuz?” Ziyafet salonundan fırladı, yandaki karanlık boĢ odaya kendini attı.
1943‟de Tahran‟daki Rus Elçiliğini barındıran binanın yabancısıydı. Kendi birliklerinden çok uzaktı ve Ġngilizlerin Ģimdiye kadar sahip olduğu en iyi
Amerikalı dosta, öfkeyle sırtını dönmüĢtü; fakat yaptığına piĢman değildi. Bir süre sonra, omuzunda bir el hissetti. Stalin orada, Molotov ile birlikte
ayakta duruyordu. Diktatör pek sevecen görünüyordu. Hepsi Ģakaydı, diye açıkladı, ciddî değildik, hadi gel.
Churchill salona döndü; fakat ne o zaman, ne de daha sonra “arkasında gizlenmiĢ ciddî niyet olmadığına” inanmadı.1
Stalin‟in söylediğinin anlamı için, ne Roosevelt ne de Churchill‟in kafasında Ģüpheye yer yoktu. 1940 yılında, Polonya‟da Katin‟de, Polonyalı
subayların binlercesinin, teslim olduktan sonra Ruslar tarafından katledildikleri ve uluslararası mahkemenin sonuçları hakkında, Churchill
daha önce Roosevelt‟e bilgi vermiĢti.*
-----------------------------------
* Rusya 1939‟da Hitler‟le anlaĢarak Polonya‟ya saldırdı.
4
1943 sonuna doğru Tahran‟da toplanan bu konferansa kadar, Ġngiliz ve
Amerikalıların bu büyük mücadeleye giriĢmekten ne umdukları hakkında hiç kafa yorulmamıĢtı. Churchill ile Roosevelt‟in daha önceki buluĢmaları
bazı beylik lâflarla geçiĢtirilmiĢ, fakat hiçbir zaman batı demokrasilerinin
iyi niyetlerinin ifadesinden ileri gitmemiĢti. Müttefiklerin açık amacı, savaĢı kazanmaktı. Daha sonra, Ocak 1943‟de Kazablanka‟da Churchill ile
buluĢmasında Roosevelt, hemen hiç danıĢmadan, Almanya ve Japonya‟ya sunulacak koĢulların sadece “kayıtsız Ģartsız teslim” olacağını açıkladı.
Kamplardaki felâket bu terimin altında yılan gibi kıvrılmıĢ bekliyordu; zira kayıtsız Ģartsız teslim, Alman yönetiminin ortadan kaldırılması anlamına
geliyordu; bu da Cenevre SözleĢmesiyle üstlenilen, savaĢ esirlerinin korunmasını da içeren, antlaĢma yapma haklarının iptali demekti. Stalin
bu terimi beğenmemiĢti. Bunun üzerine dıĢiĢleri bakanları, Kasım 1943‟de Moskova‟da toplanarak, Almanya‟nın savaĢ sonrası durumunu irdeleyecek
ve gerekirse parçalayacak olan Avrupa DanıĢma Komisyonunu kurdular.*2 1943 yılı için, Avrupa‟yı Norveç‟in kuzey ucundan Akdeniz‟in ortasına,
Ġspanya sınırından Rusya‟nın içlerine kadar iĢgal etmiĢ olan Almanlar için, bu iĢ ivedi bir durum olmaktan uzaktı.
Bu iĢin planlayıcılarının karĢılaĢtıkları çıkmaz, Avrupa tarihinin
neredeyse bir asırlık sorunuydu. Almanya o kadar saldırgandı ki, bütün diğer güçler can korkusu duyuyorlardı. Kendilerini Almanlara karĢı nasıl
koruyacaklardı? YenilmiĢ bir Almanya‟nın görüntüsü bile Müttefik planlayıcıları korkutuyordu; Almanya‟nın bir yüzyıl içinde ikinci defa
küllerinden doğarak, bir Üçüncü Dünya SavaĢını baĢlatabileceğini öngörebiliyorlardı. Bu nasıl önlenebilirdi? Churchill ve Ġngilizler, Almanya‟yı
yeteri kadar zayıflatarak, Rusya‟ya karĢı, iĢe yarar bir uydu haline getirmeyi düĢündüler.3 Amerikalılar ikiye bölünmüĢtü, kimisi ılımlı, kimisi
de intikamcı bir barıĢ taraftarıydı. Roosevelt ise, değiĢik zamanlarda her iki yönde fikir bildiriyordu.
Komisyonun görevini ciddî olarak üstlenen ilk Amerikan hükümet görevlisi, Maliye Bakanı Henry C. Morgenthau oldu. 1944 yazında
Avrupa‟ya yaptığı bir yolculuk sırasında, Morgenthau BaĢkomutan Dwight Eisenhower komutasındaki Müttefiklerin, Almanya‟ya girmek için bir takım
ön planları olduğunu, fakat bir kez oraya vardıklarında, ne yapacaklarını
bilmediklerini anladı. Ġngiliz DıĢiĢleri Bakanı Anthony Eden, kendisine Tahran Konferansı tutanaklarından, Almanya‟nın parçalanması önerisi
üzerinde yapılan tartıĢmaları okudu. Orada kimse bunun nasıl gerçekleĢtirileceğini bilememiĢti. Morgenthau, bu Ġngiliz bezginliğini
anlayamamıĢtı. Eden orada olduğu için alınan kararları anlamıĢ; fakat kendi adamı, Avrupa DanıĢma Komisyonunda Ġngiltere‟yi temsil eden Sir
William Strang, onun talimatlarını dinlemiyordu.4
-------------------------------------------------
* Almanya‟nın; Rus, Ġngiliz, Amerikan ve Fransız olmak üzere dört Müttefik bölgesine
bölünmesinin baĢlangıcı bu komisyonla oluĢturuldu.
5
Morgenthau sadece Mütttefik Seferî Kuvvetler BaĢkomutanı General
Dwight Eisenhower‟dan memnundu. Komutan Almanya‟ya girince “katı davranma” taraftarıydı.5
Morgenthau, Beyaz Saray‟da Roosevelt‟e, Avrupa DanıĢma
Komisyonunun bu iĢ için hiçbir plan yapmadığını rapor etti. BaĢkana, “Hiç kimse Almanya‟ya, sizin istediğiniz doğrultuda, nasıl katı davranılacağını
incelemiyor” dedi. Roosevelt “Bana Churchill ile otuz dakika verin, bu iĢi düzeltirim” diye cevap verdi. “Almanya‟ya karĢı katı olmamız lâzım,
Almanya derken Nazi‟leri kastetmiyorum, Alman halkı demek istiyorum. Ya Alman halkını kısırlaĢtırmamız, veya geçmiĢte yaptıkları gibi insan
yetiĢtirmeye devam etmelerini önleyecek Ģekilde davranmamız gerekir.” 6 BaĢkanın karısı Eleanor Roosevelt‟e göre, “Franklin‟in Vicdanı” olan
Henry Morgenthau, Almanya‟ya katı davranma yöntemlerini belirlemek üzere hemen çalıĢmaya baĢladı. Birkaç gün sonra Roosevelt, planlarını
Churchill‟e anlatması için, Morgenthau‟yu Quebec City‟ye davet etti.
Morgenthau 13 Eylül 1944 tarihinde, Quebec‟de, büyük adamların fikirlerine ortak olmak üzere, yağmur altında trenden indiği zaman, tuhaf
bir ruh halindeydi. Özellikle DıĢiĢleri Bakanlığının görev kapsamı içinde
olan, Almanya için plan politikasına yardım için oradaydı; ancak DıĢiĢleri Bakanı Cordell Hull Quebec‟de yoktu. Hull, Tahran Konferansında da
bulunamamıĢtı. Görmek istemesine rağmen, Tahran Konferansı tutanakları bile kendisine gösterilmemiĢti.7 Tutanakların bir kısmı, Roosevelt
dıĢiĢlerini kendi elinde tutmak istediği için zaten yazıya dökülmemiĢti. – ġimdi de Henry Morgenthau‟dan planıyla birlikte gelmesini istemiĢti.
Morgenthau, bu çağrının, Roosevelt‟in Churchill‟i, Almanya‟ya katı davranmaya ikna etmeyi baĢaramadığından yapıldığını zannediyordu.
Roosevelt, savaĢ sonrasında Almanya‟ya karĢı ne yapacağını bilememekten ĢaĢkın, “vicdan”ına –Morgenthau- karar için yönelmiĢti.
Zaman daralıyordu. Almanya‟nın batısındaki Aachen Ģehri, General Eisenhower‟ın öncü tanklarının hemen karĢısındaydı. Kanada ve Ġngiliz
Orduları, Benelüks ülkelerinden geçerek kuzeydoğuya doğru kükrüyordu. Bu sırada Morgenthau ve Churchill‟in kıdemli danıĢmanı Lord Cherwell,
Müttefiklerin Alman sınırına ulaĢtıklarında ne yapacaklarını tartıĢmak
üzere, buluĢtular. Morgenthau‟nun çantasındaki kesin fikir, Almanya‟nın endüstrisini ve madenlerini imha ederek, “köylüleĢtirilmesi” idi. Dünyanın
sanayileĢmiĢ milletlerinin en geliĢmiĢi, muazzam bir çiftliğe dönüĢtürülecekti. Alman sanayisi kısmen, kendini besleyecek yeterli
toprağı olmayan bir nüfusun gıda ithalatını karĢılayabilmek için büyümüĢtü. Hitler buna çözüm için, doğudaki toprakları “Alman pullukları”
için ele geçirmeyi önermiĢti. Rusya ve Polonya‟nın kazanımları ile Almanya‟nın alanı daralmıĢ olacaktı. Bu sırada, bu topraklardan gelecek
Alman göçmenlerle ülkenin batısındaki nüfus artacaktı. Sanayi tabanı tahrip edilirse kitlesel açlık oluĢacaktı. Cordell Hull‟a göre “Morgenthau
Planı, Almanya‟da toprak dıĢında her Ģeyi yok edecek ve Almanlar bu toprak üzerinde yaĢamak zorunda kalacaklar. Bu da, Alman nüfusunun
6
yüzde 60‟ının yaĢamını sürdürmesine yetecek, diğer yüzde 40 ise ölecek
demekti.” Hull burada, yaklaĢık yirmi milyon sivil Alman‟ın ölümünden söz etmektedir. 8
Morgenthau ve baĢarılı yardımcısı Harry Dexter White, Churchill üstüne
atlamadan, görüĢlerini hazırlamaya çok az zaman bulabildiler. Quebec City‟deki Kalede aynı gece yenen yemekte Churchill, Almanya‟yı hemen
tartıĢmak istedi. Roosevelt Morgenthau‟ya dönerek, planını açıklamasını istedi. Hull‟ın görmüĢ olduğu Ģeyi, Churchill de anında anladı. White‟a
göre, Churchill planın “doğaya aykırı, Hristiyanlığa aykırı ve gereksiz” 9 olduğunu söyledi. HaĢin bir Ģekilde, “Ġngiltere‟yi ölü bir bedene
zincirlemek anlamına gelen” bir planı tartıĢmaya mı bu kadar yolu teptiğini sordu. ABD Deniz Kuvvetlerinden Oramiral Land planı tamamen
destekliyordu. Morgenthau‟ya destek olmak için masaya yumruğunu kuvvetlice vurdu. O gece için tartıĢma yarıda kesildi.
O gece, Quebec‟in canlandırıcı havasında yürürken, Morgenthau ve Churchill‟in danıĢmanı Lord Cherwell, Churchill‟in direncini kırmak için bir
plan yaptılar. Cherwell, Morgenthau, Roosevelt, Churchill, Ġngiliz DıĢiĢleri Bakanı Anthony Eden ve yardımcısı Cadogan‟ın katıldığı bir sonraki
toplantıda, Almanya problemi yeniden gündeme geldi. Churchill bir önceki
görüĢmenin tutanaklarını istedi. Tutanakların hazır olmadığı bahanesinde anlaĢmıĢ olan Cherwell ve Morgenthau, Churchill‟den durumu özetlemesini
istediler. Ön hazırlıksız konuĢma ve ayrıntıları hatırlama yeteneğiyle öjvünen Churchill, tutanakları Almanya‟ya karĢı öncekinden daha sert bir
üslupla özetledi. Cherwell bunu önceden tahmin etmiĢti. Morgenthau hevesle, eğer Alman sanayisi imha edilirse, Ġngiliz üreticileri için yeni
pazarlar açılacağını belirtti. Kaynaklar için rekabet azalacaktı. Bütün bunlar tabii ki Amerikalılar ve Fransızlar için de geçerliydi.
Morgenthau Almanların açlıktan öleceği fikrini reddetti. Daha sonra, Roosevelt‟in onayıyla 1945‟de yayınlanan “Germany Is Our Problem Almanya
Bizim Sorunumuzdur” adlı kitabında, Morgenthau savaĢ öncesi Almanyasının, kendi ekmeğinin yüzde 98,2‟sini, patates ve Ģekerinin
tamamını, sebzesinin yüzde 92,3‟ünü, et ve kümes hayvanlarının yüzde 96,7‟sini ve sütünün tamamını ürettiğini yazdı. Almanya sınırlarının
önerilen yeni-düzenlenmesiyle, bunların sadece ortalama yüzde 14‟ü yok
olacaktı.10
Ekonomik verilerle ikna olan Churchill, Ģimdi Morgenthau ve Cherwell‟e
yanaĢmıĢtı. Anthony Eden ĢaĢkına döndü. “Bunu yapamazsınız” diye bağırdı. “Her Ģeyden önce, siz ve ben alenen bunun tam tersini söyledik.”
Uzun bir tartıĢmadan sonra, Churchill Eden‟i susturdu: “ġimdi ümit ederim ki Anthony, bunun hakkında SavaĢ Kabinesinde hiçbir Ģey
yapmazsınız, tabii bunu sunmaya bir Ģansınız olursa… Her Ģeyden önce, halkımın geleceği tehlikede; kendi halkımla Alman halkı arasında tercih
yapmam gerekiyorsa, doğal olarak kendi halkımı seçerim.”11 Morgenthau konferanstan ”müthiĢ mutlu” olmuĢtu ve Ģöyle diyordu:
“ĠĢe baĢlarken almak istediğimizin hepsini aldık.” Sonunda WSC ve FDR parafları bulunan gizli bildiri12 Ģöyle diyordu:
7
BaĢkanla BaĢbakan arasında yapılan görüĢmede ele alınan,
Almanya‟nın yeniden silahlanmasını engelleyecek en iyi önlemler arasında, Ruhr ve Saar bölgelerinin gelecekteki düzeninin oluĢturulması
gelmektedir.
Almanya‟daki metalürji, kimya ve elektrik sanayilerinin, barıĢtan savaĢ durumuna dönüĢtürülmesindeki kolaylık, acı bir deneyimle bizi
etkilemiĢti zaten. Ayrıca, Almanların Rusya ve diğer komĢu Müttefiklerin sanayi tesislerinin önemli bir bölümünü tahrip ettiğini de hatırlamalıyız.
Bu zarara uğramıĢ ülkelerin de gördükleri zararı karĢılamak üzere, gerekli makinaları götürmeleri de haklarıdır. Ruhr ve Saar bölgeleri
sanayisinin de iĢlevlerinin durdurulması ve kapatılması, bu nedenle Ģarttır. Dünya örgütü emrinde bir kuruluĢ tarafından, bu iki bölgenin
sanayi kuruluĢlarının sökülmesinin denetlenmesi ve bir bahaneyle, yeniden iĢletmeye geçmeleri önlenmelidir.
Ruhr ve Saar‟daki savaĢ sanayisini yok etmek için hazırlanan bu program, Almanya‟yı öncelikle, köylü karakterde bir tarım ülkesi haline
getirmeyi öngörmektedir. BaĢbakan ve BaĢkan bu program üzerinde anlaĢmıĢlardır.
OK
FDR WSC
16 Eylül 1944.
Parafe edildikten hemen sonra, bu bildiri ABD Kabinesinde yoğun bir biçimde tartıĢıldı. Cordell Hull: “Quebec‟teki bu geliĢme, dıĢiĢleri bakanlığı
kariyerimde beni en çok kızdıran olay olmuĢtur. Morgenthau planı sızdırılırsa, ki kaçınılmaz bir sonuçtur, binlerce Amerikalının hayatına mal
olacak acı sonlu bir Alman direniĢine yol açacaktır.”13 diye konuĢtu. Sızmalar baĢlayınca, basının gücü ve kamuoyunun tutumu hemen
ortaya çıktı. Plana karĢı olanlar, Morgenthau ve Roosevelt‟in kelleleri için, basın yoluyla doğrudan seçmenlere yönelirlerse, bozgunu sağlamada
Ģanslarının olacağını biliyorlardı. Hull‟ın düĢündüğü gibi, kamuoyu tepkisi, hemen tamamen intikam karĢıtıydı.14 Washington Post’tan Drew Pearson,
New York Times‟den Arthur Krock ve diğer birçok yazar, planın kapsamını,
kapalı kapılar ardında yükselen tartıĢmaların ince detaylarına varana kadar ortaya koydular.
Minnesota, St.Paul‟de yayınlanan Pioneer Press, planın ana fikrini yedi paragrafta, dokunaklı bir Ģekilde yıktı: “BaĢkan Roosevelt‟in resmî
bildirilerinde, hataları örtbas etme yönünde, dolambaçlı ve aldatıcı olma eğilimi var.” BaĢkan, sızdırılan Morgenthau Planı hakkında kamuoyunu ve
basını aldatmak için, Morgenthau Planının resmî politika olmadığını gösteren, baĢka konuda bir bildiri yayınladı. Gazete Ģöyle devam ediyordu:
“Bütün dünya biliyor ki, Herr Goebbels [Hitler‟in propaganda bakanı] bu planın bütün Almanların kulağına gittiğini gördü. Bu, yenilgide beklenen
Ģeydir diye açıkladı. Bu ABD‟nin Almanya‟ya uygulayacağı plandır… Tam bu sıralarda, General Eisenhower Almanya hava sahasında, masum insanlara
8
misilleme yapılmayacağına söz veren broĢürler atıyordu… En etkili karĢı
propaganda, Goebbels yerine Washington‟dan geldi.” Gazete Ģöyle sonuç çıkartıyordu: “Gerçekleri gizlemek için yetkisini kullandığından,
açıklamasının aksi kanıtlanamaz… [fakat] [planı] inkâr etmek zorunda
kalmıĢtır.” Kaliforniya‟da San Francisco Chronicle, alayla “Her zaman bir birimin bir diğerinin özel iĢine burnunu sokma alıĢkanlığı olan bu
Hükümette, her anlaĢmazlıkta olduğu gibi, bu sefer de çözüme gidildi.”15
Roosevelt kısa süre sonra kendini, suçlamadan tamamen sıyırdı.
Savunma Bakanı Henry L. Stimson‟a, sırıtarak “Henry bir gaf yaptı”16 dedi; sanki Churchill ile imzaladıkları bildirideki paraflar FDR değil de HCM
imiĢ gibi. Roosevelt tartıĢmalardan kaçınmaya çalıĢıyordu, hayatının son altı
ayında çok güçsüz düĢmüĢtü. Ayrıca ürkütücü derecede unutkan olmuĢtu. Morgenthau, anladığından emin olmak için, önemli noktaları en az bir defa
tekrarlamak zorunda kalıyordu. Quebec‟te dostu Churchill ile imzaladığı bildirinin feci sonuçlarını anlamadığını itiraf ediyordu. Stimson “Almanya‟yı
öncelikle, köylü karakterde bir tarım ülkesi haline getirmeyi” ifadesini içeren üç cümleyi kendisine okudu. Stimson‟a göre Roosevelt
“sersemlemiĢti”. “Bunu nasıl parafe ettiğim hakkında hiç fikrim yok
dedi.”17 Bu olay 3 Ekimde, imzadan üç haftadan daha az bir süre geçtiğinde olmuĢtu.
Yabancı bir milletin geleceğini planlamadaki garip güçlükler, Roosevelt‟in acayip açıklamalarıyla aydınlanıyordu. Hudson nehri
kıyılarında, Dutchess County‟nin ulu ormanlarında gezindiği mutlu yıllarını sevecenlikle anıyordu. “Almanya‟nın 1810‟lara geri gitmemesi için hiçbir
sebep yok… Tamamen rahat yaĢayabilirler, fakat Ģatafatları olmayacaktır.”18 Ondokuzuncu yüzyıl baĢlarında Dutchess County‟de
“insanların nasıl evde dokunmuĢ yünle yaĢamlarını sürdürdüğünü” düĢünüyordu. ġayet Almanlar gıda sıkıntısı çekerse, onları ordu
mutfaklarından doyurabiliriz diyordu BaĢkan. Bazı kavramlarda bazen çok mutlu olabiliyordu, örneğin kömür sorununu çözmenin çok basit olduğunu
farkettiği zaman. “ Kömür madenlerini iĢletmek için üç Alman iĢadamıyla bir komite atarım; Kömürü çıkartmazlarsa onları vururuz.”19
Stalin, Ekimin ortasında Moskova‟da Churchill‟in özetlediği Morgenthau Planını kabul etti. Churchill‟in dediği gibi, ”Rusların Alman makine parkını
götürme niyetleri, Almanya‟nın bıraktığı boĢluğu doldurmada Ġngiltere‟nin gösterdiği ilgi ile uyum içindeydi. Bu sadece adalet idi.”20 Churchill,
Morgenthau Planınn iyi bir yöntem olduğuna SavaĢ Kabinesini ikna etmekte daha çok zorlanmıĢtı. Planın Ġngiltere‟deki baĢlıca savunucusu,
Morgenthau‟nun arkadaĢı Lord Cherwell, Eden‟in Avrupa‟daki açlık için endiĢelenmesinin çok yanlıĢ olduğunu iddia ederek, Anthony Eden‟i çok
kızdırdı. Churchill Eden‟i yumuĢatmak için devreye girmek zorunda kaldı. Ġngilizler, zararı karĢılama, parçalama gibi Almanya‟nın ana sorunlarının
çözümü hakkında, ġubat 1945‟deki Yalta Konferansına kadar kararsız kaldılar.
9
Washington‟da Roosevelt‟in onayı için verilen uğraĢ, sonuç alınmaksızın
bütün kıĢ boyunca sürdü; çünkü alınan karar birkaç haftadan fazla sürmüyordu. Roosevelt Ģimdi, en son görüĢtüğü Ģahsın kararını kabul
etme eğilimindeydi. Bazen dalgın görünüyor; bazen de baĢ belâsı bir ruh
halinde olduğunu söylüyor ve Almanya‟ya da baĢ belâsı olmaya karar veriyordu. Zaman içinde üç Müttefik Lider tekrar Yalta‟da buluĢtu; konu
çok önemliydi. Almanya‟nın önemli bir kısmı Müttefiklerin eline geçmiĢti. Çöken Alman ordusunun her iki cephede de tutsak edilmesinin ilk büyük
örnekleri yaĢanıyordu. Daha Ģimdiden batı cephesinde yüzbinlerce Alman, esir kamplarına tıkılmıĢtı. Ġngiliz, Kanadalı ve Amerikalılar, üçü de,
Cenevre SözleĢmesinin imzacılarıydı. Esirlerine, yazdıkları insanî hükümlere uygun olarak davranacaklarını açıkça taahhüt etmiĢlerdi. Bu
hükümler, her iki tarafın elindeki rehinelere misilleme yapılması tehdidi nedeniyle, daha da önem kazanıyordu. Almanya‟da tutulan 2.000.000
Batılı Müttefike karĢı, yaklaĢık 700.000 Alman, Batılı Müttefiklerin elindeydi. 1942‟de Dieppe‟e yapılan Kanada baskınından sonra, bu
tehdidin acı sonuçları açıkça görülmüĢtü. Kanadalılar ve Almanlar, zincirlenen esirlere misilleme olarak esirlerin zincirlendiğiyle ilgili, karĢılıklı
gaddarlık suçlamaları yapmıĢlardı.
Müttefik ordularının öncelikle Almanya‟yı iĢgaline karar verilmiĢ, fakat onları yönetmek için açık bir hareket tarzı belirlenmemiĢti. Eisenhower,
belirsiz bir Ģekilde, “onlara hoyrat davranacağım” demiĢti. Müttefik rehineler serbest kalınca, Alman esirlere “hoyrat” ve “katı” davranmak ne
anlama gelecekti? Ordu kayıtsız Ģartsız teslim olduğunda, bütün bir millete “hoyrat” ve “kaba” davranmak ne anlama gelecekti?
Bunlar, sadece üç Müttefik liderin karar vereceği konulardı. Washington, Londra ve Moskova‟dan gelerek, Kırım-Yalta‟da 1945 ġubatında buluĢtular.
10
2
BARINAKSIZ
“Orduların [Ruslar] Batıya doğru ilerlemesinden önce, her yerde yollar boyunca,
40 mil uzunluğunda kollar halinde kaçan, Alman kadın ve çocuk kafilelerinin hikâyelerinden kalbim hüzünlendi. Bunu hak ettiklerine inanıyordum; fakat bu
gözümün önünden gitmiyordu. Bütün bu dünyanın sefaleti beni ürkütüyordu.” 1
-- WINSTON CHURCHILL
Winston Churchill, Almanların kaderini görünce, kendi vatandaĢları
için korkuya kapılmıĢtı. 1945 ġubatında Yalta‟da baĢlayan Üç Büyükler savaĢ konferansında, intikamcı bir ruh halinde değildi. Roosevelt,
arabasından Almanların çekilirken yaptığı yıkıma bakakalmıĢtı. Stalin‟i görür görmez, bu yıkımın kendisini “Almanlara karĢı her zamankinden
daha çok kana susamıĢ” yaptığını söyledi. Stalin, cevapla, kendisinin daha hiçbir Ģey görmemiĢ olduğunu, Ukrayna‟daki yıkımın çok daha kötü
olduğunu söyledi. Roosevelt Ģöyle cevap verdi: ”Umarım, Alman Ordusunun 50.000 subayının infazı için kadeh kaldırmayı yeniden teklif
edersiniz.”2
Ertesi gün, ikinci oturumda, Almanya‟nın geleceği konusu ele alındığında; Stalin Müttefik dostlarına, Almanya‟nın, barıĢ isteyen herhangi
bir Alman anti-Nazi grubunun belirtileceği bölünme planında anlaĢıp anlaĢamayacaklarını sordu. Churchill, bölünmeye karĢı olduğunu
belirtmeksizin, bunda bir fayda görmediğini söyledi. Konferansın sonuna doğru Stalin, konuyu tekrar gündeme getirdi ve Churchill‟i, kuvvetli bir
Almanya‟yla iĢ yapmak istediği için parçalanmaya karĢı çıkmakla suçladı. Churchill daha önceden Roosevelt‟e “Dover‟ın beyaz yarlarıyla Rusya‟nın
beyaz karları arasında”3 kuvvetli bir millet bulunmasından korktuğunu söylemiĢti. Almanya‟nın, daha önce savaĢ tazminatının ağırlığından
çöktüğü gibi, bu sefer kan kaybından çökmesinde fayda görmüyorum, diye cevabı yapıĢtırdı. ġimdilik sürüncemede kalan Parçalama veya Morgenthau
Planı, savaĢ tazminatlarını daha da külfetli duruma getirecek diye ekledi. Roosevelt bir uzlaĢma önerdi; üç dıĢiĢleri bakanı otuz gün içinde
Almanya‟nın parçalanması için bir plan hazırlayacaklardı. Almanya‟nın
11
geleceği hakkındaki önemli kararlar bir kere daha ertelenmiĢti; fakat Stalin
bu sefer tazminat sorununun bir komiteye bırakılmasına izin vermeyecekti. Kelimeler dökülürken sinirinden eklemleri beyazlaĢana kadar sandalyesini
sıkmıĢtı; Rusya‟nın, Almanya tarafından uğratıldığı ağır tahribata karĢılık,
tazminat almaya hakkı olduğunda ısrar etti. Moskova‟dan Polonya hududuna kadar olan uzun uçuĢta, kullanılabilir durumda tek bir ev
görmemiĢti. Churchill ve Roosevelt, “tartıĢma tabanı olarak” 20 milyar $‟ı isteksizce kabul ettiler. AnlaĢılacak miktarın yarısını Rusya alacaktı. Ancak
savaĢtan sonraki tazminatlar için gerekli büyük esir iĢçi gereksinimini karĢılayacak savaĢ esirleri için, Stalin‟in tutumu çok üstünkörüydü. Daha
sonra, Roosevelt‟in özel yardımcısı Harry Hopkins, Rusya‟nın aldığı savaĢ esirlerini ne yapacaksınız sorusuna, belirsiz bir Ģekilde, iĢe süreceğimizi
düĢünüyorum diye cevap verdi.4 Churchill‟in belirttiği mültecilere kısa zamanda Wehrmacht‟ın
milyonlarca askeri dahil oldu; batıda bir sığınağa kaçar gibi Ruslardan kaçıyorlardı. 1940-41‟in kibirli ve insafsız ordusu Wehrmacht, artık doğu
cephesinde imha edilmiĢti: Ģimdi askerlerinin yarısı ergenler veya 35 yaĢ üstü erkeklerdi; bunların birçoğu kendilerine, Ruslardan daha iyi
davranacaklarına inandıkları Batılı Müttefiklere doğru kaçıyorlardı.
SavaĢ sürdüğü müddetçe, Eisenhower ve kurmayları, Cenevre SözleĢmesine göre bütün savaĢ esirlerinin bakımı ve beslenmesinden
sorumludur. Bu esirlere davranıĢları, büyük ölçüde Hitler‟in kendi kamplarındaki yaklaĢık iki milyon Fransız, Amerikalı, Ġngiliz ve Kanadalı
askere yaptıklarına dayanmaktadır. Batılı askerlerin yanında milyonlarca Rus da ellerine düĢmüĢtür. Almanların uyguladığı acımasız Ģartlar
nedeniyle Rusların birçoğu Ģimdi ölü sayılmaktadır.5 Cenevre SözleĢmesi savaĢ esirlerine davranıĢ kurallarını düzenlemiĢti; ancak tek zorlama,
esirlere karĢı misilleme tehdidi oluyordu. Eisenhower, 1943 Mayısındaki Kuzey Afrika‟daki Müttefik zaferinden
sonra, yakınıyordu: Bize Harp Okulunda, taĢınması zor olduğu zaman savaĢ esirlerine ne yapacağımız öğretilmedi.6 Kansas Fort Leavenworth
Harp Okulunda beraber okuduğu eski arkadaĢı General Everett S. Hughes‟den yardım istedi.
Hughes Eisenhower‟in özel yardımcısı olarak atandı. Paris, Ağustos
1944‟de kurtulduktan sonra, burada kurulan HaberleĢme Bölge Karargâhında (Com Z) görevlendirildi.7 Ġnsan gücü yedekleme, savaĢ esiri
tayınları ve Avrupa Harekât Alanı (ETO) lojistiğinden sorumlu General J.C. Lee üzerinde gözetim görevi yapacaktı. Eisenhower‟in lojistik karargâhında
bir subay olan Buel F. Weare, “Kimse ne yaptığını bilmiyordu, ama çok Ģey baĢardı” diyecekti. “Yakın çevreden biriydi” diye eklemiĢti.8
Hughes uzun boylu, etkileyici, asık suratlı, görünüĢte sessiz biriydi. Eisenhower Hughes‟a tamamen güveniyordu. Onun üstün yeteneklerine ve
dürüstlüğüne inanmıĢtı. Hughes Eisenhower‟in kaĢ göz iĢaretleriyle ve asasıyla iĢi yönetmesini kavramıĢtı.9 Hughes Eisenhower ailesinde de
sıcak karĢılanmıĢtı. Ona “Everett Amca” diyorlardı.10 Eisenhower, Hughes‟ın orduda yükselmesi için birçok yönden yardım
12
etmiĢti. Örneğin 1944 ġubatında Eisenhower Washington‟daki General
McNarney‟den, General Hughes‟ı SHAEF‟e* yanına, Avrupa‟ya göndermesini istedi: “General Hughes‟ı bu alanda çok avantajlı bir Ģekilde
kullanabilirim. Derhal gönderilmesi için gerekli emirleri…”11 Hughes
Eisenhower‟e yardım etmesi için hemen Avrupa‟ya tayin edildi. Orada, Eisenhower‟in deyimiyle “onun gözü kulağı” oldu.12
Eisenhower Hughes‟a güveniyordu, çünkü sadık, etkili ve en önemlisi, ağzı sıkıydı. Bu ağzı sıkılık Eisenhower için hayatî önemdeydi; çünkü “aynı
sonuçları verecek dolaylı yollar varken, kendi katkısını gerektirecek doğrudan yolları kullanmayı” asla sevmezdi.13 Daha ileri dönemde BaĢkan
Yardımcısı Richard M. Nixon‟ın da belirttiği gibi, bu özelliği 1944‟de, Eisenhower Avrupa‟da SHAEF‟i yönettiği süreçte, tam anlamıyla geliĢmiĢti.
General George S. Patton da, Beatrice Patton‟a yazdığı bir mektupta aynı yorumu yapmıĢtı.14 TartıĢmalı konularda aklından geçenin bilinmesini
sevmeyen Eisenhower‟ın ağzından bir karar elde etmek çok zordu, diyordu Patton, “SavaĢı kazara sürdürmek [ve] hile ile baĢarmak cehennem
azabıdır.” Eisenhower‟ın torunu David‟in yazdığı gibi, Eisenhower “desteklediği önerilere bile Ģüphecilikle veya kesin bir hayır ile karĢı koyma
alıĢkanlığı geliĢtirmiĢti.” General Lucius Clay “Bu yolla birçok zayıf kiĢiyi
ortaya çıkardığını görmüĢtü” diye açıklıyordu.15 Bu metod, dolaylı görev yapmasını bilen zeki astların çalıĢmasını
gerektiriyordu. “Açık ve doğrudan emir verebileceği durumda bile, belli ki dolambaçlı yollardan gitmeyi tercih ediyordu. Gizlilikle hareket
ediyordu.”16 Bazen emirleri o kadar belirsiz oluyordu ki, ertesi gün açıklama yayınlamak zorunda kalıyordu. Bu düĢ kırıklığı onu bazen
korkunç öfkeli yapıyordu. Hughes‟ın 21 Temmuz 1944‟de kaydettiği gibi, “Bu adam deli. Sadık kalacağı emirler yayınlamıyor. Gene masaya vurup,
bağırıp çağıracak.”17
Hughes‟ın büyük etkisi, evet vardı, fakat doğrudan yetkisi çok azdı.
Zekice yöntemleri, hareket tarzını gizliyordu. Örneğin, Eisenhower‟ın emriyle** tayınların azaltılmasına rağmen, verilen emir yürümemiĢti.
Genç subaylar baĢlangıçta isteksizlik gösteriyordu; yazılı emir isterlerse, Hughes Eisenhower‟ın imzası olmadan razı olamazdı. Bu hareket tarzı
o kadar yerleĢmiĢti ki, Ekim 1945‟te, propaganda amacıyla özel bir esir
beslenmesi emri verildiğinde, görevli subay emre uymak için Eisenhower‟ın yazılı emrini görmek istedi.*** Böylece uygulamada, yazılı
emir olmaksızın, temel gıda ve diğer erzakın reddi yapılamaz hale dönüĢmüĢtü. Hiçbir Ģey yapılmadan her Ģey yapılmıĢtı.
Eisenhower, Hughes‟ı atadığı 24 ġubat 1944 tarihli emrinde, onun yetkilerini de gayet açık bir Ģekilde belirtmiĢti. Eisenhower Ģöyle yazmıĢtı:
------------------------------------------
* Müttefik Seferî Kuvvetler BaĢkomutanlığı SHAEF, Eisenhower emrinde bütün
kuzeybatı Avrupa‟daki ABD, Fransız, Kanada ve Ġngiliz kuvvetlerini kapsıyordu.
** Bölüm 5‟e bakınız.
*** Bölüm 8‟e bakınız.
13
”Üzerinde durulacak noktalar, denetim yönünden ziyade danıĢmanlıkla
ilgili durumlar olacaktır. Bunları sorumlu komutanlarla tartıĢtıktan sonra, kanaatinize göre Alan Komutanı olarak benim kararımı gerektiren konuları
bana getiriniz.”18
Kendisinin yetkili biyografi yazarı olan Stephen Ambrose , “Eisenhower, Montgomery‟yi diğer birçok konudan ziyade, lojistik yönünden kontrol
ediyordu” diye belirtiyordu. “Montgomery, Eisenhower‟ın emirlerini çok geniĢ bir bakıĢ açısıyla ele alıyor ve özünde kendi eğilimlerini uyguluyordu;
fakat hiç yoktan ikmal sağlayamazdı. Eisenhower‟ın kendisine vermeyi uygun gördüğü malzeme miktarıyla sınırlanmıĢ çerçeve içinde boğuĢmaya
mecburdu.19 Eisenhower‟ın kurmay baĢkanı Bedell Smith, “Kendisine yakın değiĢik birliklerin ihtiyaçları ve verilen görevleriyle, sadece o,
bireysel harekât için ikmal ve birlik ayırabilirdi” diye yazıyordu. Eisenhower‟ın Hughes‟ın düĢünce silsilesine ve ağzı sıkılığına inancı
tamdı. 1944‟ün yazında, Hughes‟ın önerisine katılarak önemli bir emri tekrar yazdı; buna rağmen, esas emirden bir gün sonra can sıkıcı bir
açıklama yayınlaması gerekmiĢti. Hughes, Eisenhower‟a doğrudan bağlı çok az subaydan biriydi. Bu, onlara tartıĢmalı konularda ihtiyatlı olmayı
sağlıyordu. Eisenhower Hughes‟ı, ”bütün birliklerin, kuruluĢların ve ETOUSA
[ABD Ordusu Avrupa Harekât Alanı]‟nın Avrupa ABD Ordusu karargâhındaki subay ve erlerle danıĢmak ve görüĢmek üzere
yetkilendirmiĢti.” Kendi büyük deneyimiyle, diğerlerini uyarmak ve Eisenhower‟ın bizzat kendisine de insan gücü, ikmal ve örgütlenme
hakkında tavsiyelerde bulunmak göreviydi. Bu çok özel ve geniĢ kapsamlı görevle, Hughes istediği yere gidebilir, istediği kimseyle görüĢebilirdi.
Sorguladığı herkimse, cevap vermek veya Eisenhower‟ı gücendirme riskine girmek zorundaydı.20 Hughes‟ın ihtiyatla ele aldığı konular çeĢitli ve
hassas konulardı: “içki temini”; uzun yolculuklarda Eisenhower‟a eĢlik eden, Ģoförü ve bazen de sekreteri Kay Summersby; Patton‟ın
patavatsızlıkları ve savaĢ esirlerinin tayınları. Bütün bunları, kendisine General George S. Patton‟ın verdiği bir Fransız not defterine, günlüğünün
1945 bölümüne not etmiĢti. Hughes ve Eisenhower, savaĢ esirlerinin tayınlarını, 4 Ağustos 1944
tarihinde, Ġngiltere‟de Widewing yakınındaki SHAEF karargâhında yaptıkları
bir yürüyüĢ sırasında tartıĢtılar. “Ormanda Ike, Kay, Tedder* ile uzun bir konuĢma yaptık. Ike‟a yer değiĢtirmeler, savaĢ esirleri vb hakkında bilgi
verdim; Lee‟nin iĢgücünü kullanma yönteminden yakındım. O tam bir Uluslararası Rotaryendir. Ike benim göreve devam etmemi istiyor – Lee‟ye
güvenmediğini söylüyor.” Bu önemliydi, zira titiz General J.C.H.Lee (takma adı Jesus Christ Himself Ġsa Mesih‟in Kendisi), ikmal sistemindeki yetkiyi
elinde bulunduruyordu ve Avrupa Harekât Alanı (ETO) lojistiğinden sorumluydu. Eisenhower, Özel Yardımcısı Hughes kanalıyla, lojistik ve
birçok diğer alanda istediği kiĢisel görüĢü elde ediyordu.
------------------------------------------- * Ġngiliz Hava MareĢali Arthur W.Tedder Eisenhower‟ın BaĢkomutan Yardımcısıydı.
14
Hughes savaĢ esirlerinin tayınlarına olağanüstü ilgi gösteriyordu.
Cenevre SözleĢmesi hükmüne göre savaĢ esirlerinin ABD birlikleriyle aynı standartta beslenme ve barınma sağlanması gerekiyordu. Kendisi tayınları,
emrindeki ikmal subaylarının bu gereklere göre saptadığı düzeyden sürekli
aĢağı çekiyordu. ĠĢte bunun içindir ki, Hughes 31 Mayıs 1943 tarihinde, günlüğüne, “Alman savaĢ esirlerinin tayınlarını kısmakta… zorluk
çekiyorum” diye not düĢmüĢtü.21 1944 Sonbaharında, Hughes ve Eisenhower beraber oldukları uzun bir
öğle yemeğinde, gene savaĢ esirlerinin tayınlarını tartıĢtılar. Durum Eisenhower için tam bir baĢ ağrısı olmuĢtu. Genelkurmay BaĢkanı George
C. Marshall‟a 18 Eylülde “Bu arada, bizim savaĢ esiri* kitlemiz ciddî bir sorun oluĢturuyor” demiĢti.22 Bu problem Marshall veya Eisenhower için
yeni değildi. Mayıs 1943‟de Eisenhower Marshall‟a Müttefiklerin Tunus‟ta esir aldığı yüzbinlerce Alman askeri ile ilgili zorluklardan yakınmıĢtı.
Eisenhower Evrakı‟nın değiĢik resmî baskılarından silinen bir mektup dipnotunda “Ne yazık ki, daha fazlasını öldüremedik.” diyordu.23
Hughes Eisenhower‟a “savaĢ esirlerinin beslenmesiyle ve içki teminiyle ilgili hiçbir emir yayınlamaması” için tavsiyede bulundu.24 Hughes 24
Kasım Cuma günü, Avrupa‟da emrindeki bir subaya çektiği bir mesajda,
enine boyuna gizlilik gereğini belirtiyordu: “SavaĢ esirlerinin tayını hakkında, personeliniz veya kendi görüĢünüzü kâğıt üzerinde
belirtmeyiniz.” Bundan baĢka, hiçbir subay, “AK‟yı (Alan Komutanı Eisenhower) kötü duruma düĢürecek bir Ģey yapmamamız lâzım” gibi
sözler sarf etmemelidir. Bir hafta sonra, Hughes günlüğüne, “John‟un makamında savaĢ esirleri tayınları için toplantı.” (Olasılıkla Hughes‟ın
dıĢında bir el, ETO‟nun lojistik baĢkanı olarak Eisenhower‟ın ikmal iĢleriyle görevli Robert Littlejohn anlamında “John” için “Littlejohn” diye eklemiĢti.)
“Sonuç olarak savaĢ esirlerinin daha az beslenmesi ve Fransızların ulaĢamadığı miktarın onlara verilemeyeceği fikrini kabul ettirdim.” Ertesi
Pazartesi bu toplantı sonucunu Eisenhower‟a doğrudan iletti. “SavaĢ esiri tayınını azaltma talimatını, dikkatli olması uyarısıyla, Littlejohn‟a
ilettim.”25
Hughes, Fransa‟da özel treniyle dolaĢan, büyük ayıcık gibi birisi olan
Littlejohn‟u sevmiĢti. Kahvaltı için nerede durursa, sabah raporu önünde
hazırdı. Hughes özenle, Littlejohn‟un sadakat duygusu üzerinde çalıĢtı. 18 Ocakta, Littlejohn‟un lüks treniyle gitmek varken, “arabayla eve
dönmeye” zorlandığını, yorgun argın not etmiĢti. Üstelik arkadaĢları Brad, Hodges ve Simpson‟ı da göremeyecekti. “Codman ile bir Buick arabada
yedi saat” diye yakınıyordu.** “Stenay yakınında bir savaĢ esiri kampında durduk. Almanları, tam B tayını yerken bulduk. Bakalım bu sorunu
çözebilecek miyim?” Çözmesi gereken baĢka bir sorun daha vardı; Lee ------------------------------------------
* 1 Ekimde, Elindeki toplam savaĢ esiri 205.337 veya komutasındaki ABD Avrupa
Ordusu mevcudunun yaklaĢık yüzde altısı idi.
** ArkadaĢları General Bradley, Simpson ve Hodges. Charles R.Codman, Patton‟ın
karargâhında görevliydi.
15
görünüĢe göre, geri bölgelerde, savaĢ esir kamplarının nöbet ve koruma
hizmetleri gibi çok düĢük öncelikli haller için çok asker kullanıyordu. Lee uçak veya arabayla gittiği zaman bile, treni kendisini takip ediyor
diye not düĢmüĢtü Hughes. Uçağını, kahvaltısı için portakal getirmeye sık
sık Kuzey Afrika‟ya gönderiyordu. Hughes‟ın garip notları arasında, Reims‟deki ĢaĢırtıcı sayıda kayıtlı fahiĢe (3.000), Eisenhower‟ın Cannes‟a
gittiği sıla izni partileri (12), Eisenhower‟dan gelen Kay için ipek çorap istekleri ve sızdırabildiği Ġskoç viski kasalarının sayısı (15), savaĢ
esirlerinin tayınlarını azaltmak için gösterdiği çabalar da sıklıkla belirtiliyordu.26
Hughes‟ın Eisenhower için oynadığı kritik rol, bizzat Eisenhower tarafından 25 ġubat 1944 tarihinde, General Somervell‟‟e çektiği telgrafta
belirtilmiĢtir. Hughes‟ın Washington‟a geri gönderilmesini isteyen General Somervell‟e, “Hizmetinden mahrum kalmak istemiyorum. Bu Ģartlarda onu
kaybetmek benim için can sıkıcı olur. Bu konuda yardımcı olamayacağım için üzgünüm” diyordu.27
1944 sonlarına doğru, ABD cephesindeki savaĢ esirlerinin idaresi çok kötü durumdaydı. Patton‟ın hızlı hareket eden Üçüncü Ordusundaki
General Bruce Clarke, hiç muhafız ayıramadığından, esirlerin silahlarını
alıp, tanklarının paletleri altında eziyor, sonra geriye Fransa‟ya doğru yürümeleri için muhafızsız olarak serbest bırakıyordu.28 Teslim olanların
pek çoğu Fransız siviller tarafından dövülüyordu. ġubat 1945‟de Alan Merkez Komutanlığında görevli Alb.R.J.Gill, 17.417 kiĢilik bir sevkiyattan
sadece 7.004 savaĢ esirinin komutanlığa ulaĢtığından yakınıyordu.29 Mart ayında birçok kere, Amerikan nöbetçiler, Almanya‟dan gelen savaĢ esiri
vagonlarını açtıklarında, içerdekileri ölü buldular. 16 Martta Mailly le Camp‟da 104‟ü ölü bulundu. Ayrıca Attichy‟de de 27 esir ölmüĢtü.30
Bunlarla uğraĢmak Almanlardan özür dilemek gerektireceği için, Eisenhower‟ı öfkelendiriyordu. Sevkleri sırasında, yük vagonlarında
“kazara boğulan” Almanların ölümüyle ilgili yaptığı soruĢturma hakkında Washington„daki Marshall‟a “Bu sefer yapacak bir Ģey yok gibi görünüyor”
diye yazmıĢtı.31 Müttefik esirlere karĢı misilleme korkusu gene de, ordunun savaĢ esirlerine davranıĢını düzeltmek için yeterli değildi. Daha
sonra baĢka bir olayda gene bazı Almanlar ölmüĢtü; olasılıkla savaĢ
hemen hemen sona erdiği için ve artık misilleme tehlikesi kalmadığı için, Eisenhower özür dilemedi.
Esirleri korumakla görevli Alan Merkez Komutanı Tümgeneral Milton A. Reckord, “Alman savaĢ esirlerinin ölümüyle sonuçlanan bu iki olayın….
personel eksikliğinden olduğunu” Eisenhower‟a bildirdi. “Bu eksiklik o kadar ciddî ve o kadar sürekliydi ki, savaĢ esirleriyle ilgili her iĢlemde,
olağanüstü önem kazanıyordu.”32 Reckord, artan esir yükünü, Harekât Alanı Karargâhı yoluyla Savunma
Bakanlığına yazmıĢtı; fakat bir aydan fazla bir süre geçtiği halde cevap alamadı. Sorunun bir kısmı, Ġngiliz ve Kanadalıların, ABD‟den üstlerine
almaları gereken savaĢ esiri yükü için, sorumluluk kabul etmemelerinden kaynaklanıyordu. Reckord, ilerideki olası ölümler için, sert bir uyarıyla
16
bitirdi: “ETO, SHAEF ve Savunma Bakanlığı üst makamlarına endiĢelerini
belirtti. ABD‟nin dünya kamuoyunda karĢı duramayacağı protestolar hatta misillemeler olasıydı. BaĢarısızlıktan üst makamlar da etkileneceğine
göre,… aynı üst makamların, personel takviyesinin normal kanallardan
yürümediğini de bilmeleri gerekir.” Eisenhower Almanlardan nefret ediyordu. Karısı Mamie‟ye Eylül 1944‟de
yazdığı bir mektupta, “Neden?” diyordu. “Çünkü Alman bir canavardır.” Ağustos ayında, Washington‟daki Ġngiliz büyükelçisinin önünde, Alman
Genelkurmayının 3.500 dolayındaki subayının tamamının "imha edilmesi" gerekir diyordu. Bu tasfiye, belediye baĢkanlarından yukarı doğru bütün
Nazi partisi liderleri, artı bütün Gestapo üyelerini kapsamalıdır.33 Bu sayı yaklaĢık 100.000 kiĢi demekti. Yemekteki misafirleriyle, savaĢ sonrasında
Ruslara hareket özgürlüğü verilirse, iĢin doğal akıĢında gideceğinde, fikir birliğine vardılar. Eisenhower, Almanya‟nın, istila edilen her bir ülkeye bir
bölge olmak üzere, bölünmesi gerektiğini söyledi. Böylece hak yerini bulacaktı.34
Ġngiliz ve Kanadalılar savaĢarak Hollanda‟ya ilerlerken, Alman hatları gerisinde sıkıĢan Hollandalı siviller için açlık tehlikesi belirmiĢti. Eisenhower
Almanlara, Hollandalılara gıda yardımı yapılmasını teklif etti. Marshall‟a,
“Ivır zıvır Ģeylerle iĢim bitti; Hollandalıların acısını arttırma korkusuyla kendimi tutuyorum ama, Almanlar oyunu kuralına göre oynamazsa,
yönümü oraya çevirdiğim an, canlarına okuma niyetindeyim.” diyordu.35 Almanlar can havliyle savaĢtıkça, toplama kamplarındaki dehĢeti gördükçe
Alman adıyla doğmuĢ olmasından utanacak kadar, Almanlara karĢı nefreti artıyordu.36
Avrupa‟daki savaĢ sonrası kaosun yol açacağı devrimlerin, Amerikan kayıplarını veya daha baĢka özverileri geçersiz kılacağı korkusuyla, uzak
görüĢlü Roosevelt, eski dostu Sam Rosenman‟ı dünya gıda durumunu incelemekle görevlendirdi. Roosevelt özellikle Fransa‟daki bir kaostan
korkuyordu. Eğer ülke aç kalırsa, komünistler, kapitalizmi yıkacağına inandıkları son bir devrimi kolayca ateĢleyebileceklerdi. Bazı yetkililer daha
Ģimdiden, bütün Avrupa‟da huzursuzluk yaratan “Dünya Gıda Açığı” tehlikesinden dem vuruyorlardı. ġubat 1945‟de Tuğgeneral T.J.Davis
Eisenhower‟ı uyardı: “[Alman esirlere] savaĢ esiri statüsü tanımak gibi ağır
bir taahhüdün altına girilmemelidir.”37 Nisan ayında Rosenman baĢkana “nakliyeden ziyade tedarikte açık,38 yakın gelecekte kısıtlayıcı etken
olacaktır” diye rapor veriyordu. Gizemli bir Ģekilde, “Askerî gereklilik olmadıkça, levazım malzemesinin SHAEF tarafından yönlendirme veya
dağıtımı yapılmayacaktır”39 diye ekliyordu. Burada iki gariplik vardı. Biri evvelce göz ardı edilen aslında bütün siviller için, Almanlar hariç, yeterli
gıda olduğu iması; diğeri SavaĢ sonrası Almanya‟daki sivilleri kasteden “askerî gereklilik” sözü. Rosenman, tıpkı baĢkan ve Eisenhower gibi, belli
ki, Alman siviller arasında açlığın yaratacağı huzursuzluğu ordunun bastırmak zorunda kalacağını düĢünüyordu. Tehlike, tahsis edilen tayın
toplamından belliydi: Alman siviller için, tüm kaynaklardan gelecek en fazla yiyecek, ”yaklaĢık olarak insan baĢına günde 1500 kalori olacaktı.”
17
DeğiĢik uzmanlara göre, bir eriĢkinin yatarak, hiçbir iĢ yapmadan, sadece
öz-bakımını yaparak, hayatta kalması için gerekli en az miktar, günde 1.800 ile 2250 kalori arasında değiĢir.40
Dünya Gıda Açığı kavramı, ilk olarak General Hughes tarafından Kuzey
Afrika‟da 1943‟de yayıldı. 1945‟de Ģöyle yazıyordu: “Dünya Gıda Açığından bahsedilmeye baĢlandı. Ben çok önce belirttim. Kuzey Afrika‟da
baĢladım.”41 O zaman ve daha sonraları açık yiyecekte değildi. ġimdi Batı Almanya olarak bilinen bölgede nüfus, Mayıs 1945‟de aynı bölgede,
doğudan gelen mülteciler nedeniyle Alman nüfusun her gün artmasına rağmen, 1939‟dakinden yüzde 4 azdı.42 Batı Almanya, Fransa, Ġngiltere,
Karada ve ABD birleĢik bölgesinde, aynı fizik bölgede 1939‟da olandan çok daha fazla buğday hazırdı; çünkü Kuzey Amerika ve Ġngiltere‟deki artan
buğday üretimi, Almanya‟nın batısında ve Fransa‟daki üretim kaybından çok daha yüksek olmuĢtu. 1943-44 ve 1944-45 ürün yıllarında,
Kanada‟daki buğday ürünü fazlası 440 milyon kile olmuĢtu. ABD‟de de durum aynıydı. Mısırda da büyük bir ürün fazlası vardı. Patates ürünü,
1945‟de Almanya‟nın batısında yüzde otuz düĢerken, tüm bölgede göreceli olarak az miktarda azalmıĢtı.43 Buna rağmen, Fransa‟da 1944‟deki
buğday ürünü, tüketimden 500.000 ton daha fazlaydı.44 Churchill‟in Mart
1945‟de Roosevelt‟e bildirdiği gibi, hiçbir yerde buğdayaçığı yoktu; Avrupa‟daki birçok kiĢi için ise Ģeker, et ve bazı yağların kıtlığı
hissediliyordu.45 ABD Tarımsal DıĢ ĠliĢkiler Dairesinin Ekim 1945 verilerine göre, dünya ölçeğinde,* 1945-46 ürün yılı için ölçülen kiĢi
baĢına kalori birimli gıda üretimi, 1935-39 yılları ortalama üretiminin yüzde 90‟ı olarak saptanmıĢtı.46
Mart ayı içinde, Almanya Ruslarla batılı Müttefikler arasında pestil gibi ezilirken, Eisenhower tarafından parafe edilen ve imzalanan bir mesaj,
Cenevre SözleĢmesinden korkutucu bir sapma öneriyordu: Almanya‟nın teslim olmasından sonra, ordu tarafından beslenmeyecek yeni bir savaĢ
esiri sınıfının oluĢturulması. 10 Mart tarihli mesaj, “Bütün Müttefik savaĢ esirlerinin [Müttefiklerin elindeki Almanlar anlamında] ve yer değiĢtirmiĢ
insanların beslenme ve korunma sorumluluğunun Alman makamlarına verilmesi hedeflenmiĢse de, oluĢması muhtemel kaos durumunda,
imkânlarının yetersiz kalacağı ve Müttefiklerin esirler ülkelerine
gönderilene kadar, çok büyük miktarlarda yiyecek temin etme zorunluluğuyla karĢılaĢacağı öngörülmüĢtür. Alman Silahlı Kuvvetleri savaĢ
esrilrine[metinde aynen], üs birlikleriyle eĢit ölçüde tayın sağlamayı gerektirecek ilâve taahhüt, bütün Alman kaynakları dağıtılsa bile,
Müttefiklerin gücünün üstünde olacaktır. Üstelik, Alman Silahlı Kuvvetlerini sivil nüfusun eriĢebileceği tayının çok üstünde bir seviyede doyurmak hoĢ
karĢılanmaz.” VE Day (Avrupa‟da Zafer Günü) sonrasında alınacak esirler “SilahsızlandırılmıĢ DüĢman Kuvvetleri” (DEF) diye anılacaktır. “Bunlar
tahliyelerini beklerken, Müttefik Kuvvetler gözetiminde, Alman Ordusu tarafından yönetilecek ve korunacaktır.” Mesaj, “Mevcut planlar bu
temelde hazırlanmıĢtır. Onayınıza arz olunur.”47 diye bitmekte.
* Daha etraflı bir gıda tartıĢması için, Bölüm 6 ve 8‟e bakınız
18
3
KAMUOYUNA AÇIKLAMA YOK
26 Nisan 1945‟de,Eisenhower‟ın DEF (SilahsızlandırılmıĢ DüĢman
Kuvvetleri) durumunu hayata geçiren 10 Mart tarihli emrine cevap olarak EĢ Kurmay BaĢkanlarından(CCS) gelen bir telgraf mesajı,1 Reims‟deki
SHAEF makinalarında takırdadı. EĢ Kurmay BaĢkanları sadece Amerikalıların
elindeki SavaĢ Esirleri “SvEs” için DEF durumunu onaylıyorlardı. CCS‟nin Ġngiliz tarafı, Amerikan planını kendi esirleri için kabul etmeyi reddetmiĢti.
Eisenhower tarafından öngörülen belli baĢlı koĢullar Ģunlardı:
….B) SilahsızlandırılmıĢ Alman birliklerinin beslenme ve korunmasından Almanlar sorumludur.
C) Kabul edilen yöntem, savaĢ suçlularına, aranmakta olan Alman personele veya Alman Silahlı Kuvvetlerinde olup güvenlik nedeniyle
tutulanlar arasında olan diğer kiĢilere uygulanmaz. Bu gibi Ģahısları, SvEs olarak değil, Ģüpheli savaĢ suçlusu olarak veya askerî emniyet nedeniyle
hapsetmeye devam edeceksiniz. Bunlar Müttefik Kuvvetler tarafından doyurulup barındırılacaklar. Bunların üzerinde Alman makamlarının hiçbir
kontrolü olmayacaktır. D) Alman Silahlı Kuvvetleri veya silahsızlandırılmıĢ birlikler hakkında
kamuoyuna asla açıklama yapılmayacaktır.
Bu hüküm uyarınca, Cenevre SözleĢmesini çiğneme durumu gizli
kalıyordu. Mesajın Ġkinci Bölümünde Ģu okunuyordu: “AĢağıdaki ifade Ġngiliz EĢ
Kurmay BaĢkanlığınca eklenmiĢtir… ġayet Ġngiltere daha fazla savaĢ esiri isterse… bu personel silahsızlandırılmıĢ birlikler grubuna alınmayacaktır.“
Son bölümde ise “Yenilgiden sonra hiçbir sebeple SvEs‟ne ilâve Alman bildirilmeyecek… bunlar SHAEF‟in Almanya dıĢındaki iĢgücü ihtiyaçları için
kullanılacaktır.” Amerikalılarla yürütülen DEF önlemindeki anlaĢmanın reddi,
Müttefiklerin Ģimdiye kadar yürüyen karĢılıklı iĢbirliğinden ĢaĢırtıcı bir sapma oluĢturmuĢtur. Ġngilizler, yükü daha adilane paylaĢmak için,
Amerikalılardan savaĢ esiri kabul etmeye mecburdular. Amerikalılar,
19
Ġngilizlerin böyle davranmasını haklı bulabilirlerdi; peĢinen savaĢ esirlerini
reddetmek ağır hakaret olacaktı. Ġngilizler gibi Amerikalılar da, DEF durumundaki Almanların iĢe uygun olmayacaklarını biliyorlardı. Büyük
olasılıkla, ölmek üzere olacaklardı.
Muhalif Ġngilizler, Cenevre SözleĢme belgesine göre iĢlem yapamayacakları savaĢ esirlerine Amerikan terimi DEF‟i kullanmamaya
bile karar vermiĢlerdi. Kendi teslim sonrası SvEs‟ini diğerlerinden ayırmak için, “teslim olmuĢ düĢman personeli” (SEP) terimini kullandılar.
Amerikan DEF‟inin kabul edilmesinin Ġngilizler tarafından reddi, Amerikalı Kurmay BaĢkanları tarafından yorumsuz kabul edilmiĢ; fakat
SHAEF‟deki ABD‟li subaylar tarafından hoĢ karĢılanmamıĢtır. “Eisenhower” imzalı bir mesaj, “Ġngilizler daha küçük yükleriyle,2 daha yüksek
standartları sağlıyorlar; bu durum Amerikan pozisyonuna zarar veriyor.”3
diye yakınıyordu. Bu tarihte Amerikalıların esirlerine davranıĢında,
Ġngilizlerin davranıĢıyla aynı olmaması için bir neden yoktu; ABD kaynakları, ele geçirilen stoklarla, artık yeterliden de öteydi.4
SavaĢ suçluları, casuslar ve Ġngiliz ve Amerikalıların yaĢamalarını uygun gördükleri ileri teknoloji bilim adamları gibi bazı değerli esirler için düĢünce
ayrılığı yoktu. Bunlar gerçekte “wanted” (aranan-istenen) diye
adlandırılıyordu; diğerleri zaten “not wanted” istenmeyenlerdi. Hem Ġngilizler hem de Amerikalılar bu “istenen” esirlerin DEF grubuna dahil
olmasını istemiyorlardı. Onlara barınak, yiyecek sağlanmalı ve Müttefik kuvvetlerce yönetilmeliydiler.5 Bu düzen, hem Ģüphelilerin daha sonra
yargılanmaları için ayrılıp aynı yerde toplanmasına, hem de DEF durumu Ģartlarından korunmalarına olanak sağlıyordu. Dikkatin ünlü suçlular
üzerine odaklanmasıyla, DEF esirleri arasında kalmaları önleniyordu. DEF
kamplarındaki Ģartların, Avrupa ve Kuzey Amerika‟daki* Müttefik
kamuoyunca kabul edilemez olduğu, Eisenhower‟a EĢ Kurmay BaĢkanları tarafından gönderilen emirle kanıtlanmaktadır: “Alman silahlı kuvvetleri
veya silahsızlandırılmıĢ birlikler hakkında kamuoyuna açıklama yapılmayacaktır.” SavaĢ esirleriyle ilgili planlar hakkında Ģimdiden yalan
söyleyen Eisenhower için, bu emir hemen hemen Ģarttı. Paris‟teki bir basın konferansında, “Eğer Almanlar normal insan gibi mantıklı düĢünüyorlarsa,
ABD ve Ġngiltere‟nin bütün tarihleri boyunca yenilen düĢmana cömert
davrandıklarını kavrayacaklardır. Cenevre SözleĢmesinin bütün Ģartlarına uyuyoruz.”6 diyordu.
ABD Yönetimi ve ABD Ordusunun, uyduklarını tekrar edip durdukları 7 bu SözleĢme, savaĢ esirleri için üç önemli hak sağlıyordu: Esirler, Esir Alan
Kuvvet (ABD) üs veya esir toplama birlikleriyle aynı standartta yedirilecek ve barındırılacaktır. Mektup gönderme ve alma hakları olacaktır.
Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) delegeleri tarafından ziyaret edilme hakları olacaktır. Bu delegeler daha sonra gizlice Koruyucu Kuvvete
------------------------------------------ *ABD‟nin iĢgal politikalarının kınandığı belgeler arasında, 1946‟da Senatör Henrick
Shipstead‟in konuĢması da vardır: “Alman halkının imhasını öneren Morgenthau Planı,
Amerika‟nın ebedî utanç abidesidir.” (Kongre tutanakları, Senato, 15 Mayıs 1946,
s.5039.)
20
(Alman Yönetimi) ve ABD yetkililerine rapor vereceklerdir. Kötü davranma
durumunda, Koruyucu Kuvvet, açığa çıkarma veya misilleme ile tehdit edebilir.8
Amerikalıların elindeki Alman esirlere davranıĢ sorumluluğu Avrupa‟daki
ABD Ordu komutanlarınındır. Bu sorumluluk, yönetimin sadece politik kontrolündedir. Gerçekten de, esirlere davranıĢ hakkındaki bütün kararlar,
ABD‟nin Avrupa Ordusu tarafından alınıyordu. Yalnız, hepsi de SözleĢmeyi bozan, üç istisna vardı: ICRC delegelerinin ABD kamplarını gezmesinin
engellenmesi kararı, (yasak Ġngiliz ve Kanada kamplarını da kapsıyordu); Fransa‟ya savaĢ tazminatı olarak iĢgücü temini için SvEs‟nin devrine ABD-
Ġngiltere eĢ-kararı,* bu, Fransızların SözleĢmeye uymasını sağladı; ve bazı esirlerin, kendi istekleri dıĢında Rusya‟ya gönderilme kararı. SözleĢmeyi
bozan en önemli karar ise, Eisenhower tarafından tasarlanan ve CCS tarafından onaylanan DEF durumu oluĢturulmasıydı.
Eisenhower‟ın belirttiği, Almanların kendilerini beslemekten alıkoyacak “kaos”un bir kısmı da Müttefiklerin bizzat kendileri tarafından
yaratılıyordu; çünkü yardım kuruluĢları da dahil olmak üzere, merkezî Alman kurumlarını boĢaltıyorlardı. Morgenthau Planının Ģart koĢtuğu gibi,
500‟den fazla kalem içeren bir listenin üretimini engelliyor veya ortadan
kaldırıyorlardı.9 ġimdi mesajda, ordunun “Alman Otoriteleri”ne sorumluluk vermesi söyleniyordu; ancak yönetim, ordu, Alman Kızılhaçı‟nı
da içeren yardım kuruluĢları ve önemli ticaret unsurları ortadan kaldırıldığı için, yönetimi sürdürecek “Alman otoritesi” kalmamıĢtı.
Amerikan askerleri, yenilen Almanları Ruhr bölgesinin moloz yığınları arasında kuĢatırken, Washington‟daki takım elbiseli bürokratlar, bu
Almanlar için, Eisenhower‟ın ne yapması gerektiğini tartıĢıyorlardı. DıĢiĢleri, Maliye ve Savunma Bakanlıkları temsilcileri, bu parlak ılık
baharda, günlerce bir araya geldiler ve Almanya‟nın Üç Büyüklerce ucu açık bırakılan kaderinin ayrıntılarına karar verdiler. Yazdıkları JCS 1067
yönergesi, Eisenhower‟a Almanya‟daki bütün kurumlar için izlemesi gereken hareket tarzını belirtiyordu. Merkezi hükümeti, Nazi partisini,
Wehrmacht‟ı feshedecek, okulları, üniversiteleri, radyo istasyonlarını, gazeteleri kapatacak; hatta askerlerine, emretme dıĢında, Almanlarla
konuĢmayı bile yasaklayacaktı. Bu yönergenin içine, Morgenthau Planının
büyük kısmı, yazı ve ruh olarak, dahil edilmiĢti. ĠĢin büyük kısmı, üç Maliye temsilcisi, Harry Dexter White, Frank Coe ve Harry Glasser‟ ın
eseriydi. Nisana doğru, Müttefikler, Almanya‟nın dumanı tüten yıkıntılarında
tehlikenin, militarizmin ani yükseliĢi değil, hastalıklı bir umutsuzluğun yol açacağı bir komünist darbe olduğunu gördüler. Bu tehdit hem Roosevelt
hem de Eisenhower‟ı endiĢelendirdi. Askerî Vali Lucius Clay‟e10 göre, bu “Kartaca BarıĢı”** tam da JCS 1067‟nin amacıydı.11 JCS 1067 üzerinde
------------------------------------------ * Fransızlar, genelde ABD Ordusundan 1.750.000 esir istediler, fakat sadece 730.000
(muhtemelen 886.000) aldılar.
** Romalılarca Kartaca‟ya zorla kabul ettirilen barıĢ anlaĢması tam bir yok etmeydi.
Hiç bir Ģey yetiĢmesin diye toprağı tuzladılar.
21
çalıĢan üç Maliye temsilcisini izleyen, DıĢiĢleri Bakanlığı memuru Howard
Trivers, daha sonra Ģöyle diyordu:
“Komite müzakereleri sırasında, bu Maliye temsilcileri sürekli
ve ısrarla, Almanya‟nın parçalanması ve sanayici Almanya‟nın çoban otlağına dönüĢtürülmesi görüĢünü savundular. Ġçtenlikle, Maliye
Bakanı Henry Morgenthau‟nun görüĢlerini temsil ediyorlardı. Daha sonra, Sovyet talimatlarıyla mı hareket ettiklerini, hakikaten bir
komünist hücreler [metinde aynen] üyesi olup olmadıklarını merak ettim. O zaman Stalin, düĢmanlarının Alman halkı değil, Naziler
olduğunu bildiriyordu; bu düĢmanlıklardan sonra, Alman milleti ve devleti bütünlük içinde devam edecektir diyordu. Sovyetler,
Komünistlerden ve savaĢ esirlerinden oluĢan bir Özgür Almanya Komitesi kurmuĢlardı. Bir de, gelecek için aynı görüĢü savunan
Alman Subayları [esir subaylar] Derneği kurulmuĢtu. Amerikan Komünistlerini, Almanya‟nın parçalanması ve köylüleĢtirilmesini ve
Amerikan politikasını bu çizgilere oturtmak için yüksek sesle desteklemekle görevlendirmek, tipik Sovyet politikası ve
uygulamasıydı. Bu yolda, Amerikalıların aksine, Sovyetler
Almanlara, kendilerini Alman millî davasının baĢ destekçisi olarak tanıtabilirler. Tabii, en son amaçları, önceleri örtülü olsa da,
Komünist yönetimli bir BirleĢik Almanya kurmak olacaktır.
Son olarak, White, Chiang-Kai-Shek‟in Çin‟inin ekonomisini çökertmek giriĢimiyle, Senato‟nun altın politikası üzerindeki talimatları dinlemeyen
yıkıcı biri olarak ortaya çıktı.13 12 Nisan‟da Roosevelt‟in öldüğü günden bir gece evvel Morgenthau,
Georgia - Warm Springs‟de idi. BaĢkanın ona politika hakkında son sözleri, “Henry %100 arkandayım.”14 oldu. Böylece Almanya‟ya Kartaca BarıĢı
dayatan bu plan, Roosevelt‟in ölümü sırasında Almanlara karĢı yürütülen ABD politikasında önemli bir unsur oldu. Bütün diğer politikalarla birlikte,
bu plan da yeni baĢkan Harry S. Truman tarafından benimsendi ve sürdürüldü. Yeni baĢkan, Roosevelt‟in ölümünden sonra birkaç ay
boyunca, ABD politikasında veya kabinede hiçbir önemli değiĢiklik
yapmadı. 21 Nisan 1945 günü, Eisenhower imzalı bir baĢka SHAEF mesaj,
Marshall‟a, yeni esir bölgelerinin “barınma veya baĢka kolaylık sağlamayacağını…” bildiriyordu. “Bu bölgelerin iyileĢtirilmesi esirler
tarafından”, “”yerel malzeme kullanılarak” sağlanacaktır.” Bu “bölgeler” dikenli tellerle çevrilmiĢ açık alanlardır ve “SavaĢ Esirleri Geçici ÇevrilmiĢ
Bölgesi” (PWTE) adı verilmiĢtir, diye devam ediyordu. Bunlar tabii ki dikenli tellerle, ıĢıldaklarla, nöbetçi kuleleriyle ve makinalı tüfeklerle
çevrilmiĢti, ama geçici değildi. SavaĢ esirlerine “yerel malzeme kullanarak” barınak sağlama izni bir tarafa, 1 Mayısta yayınlanan ordu mühendisliği
emri15 ile özellikle kamplarda barınak sağlamak yasaklandı. ġayet Marshall‟a gönderilen yerel malzemeyle kendi kendilerine barınak
22
sağlamaktan bahseden mesaj söylenen anlamı taĢısaydı, mühendis emri
hiçbir zaman yayınlanmazdı; çünkü Marshall‟a gönderilen mesajı doğrudan iptal ediyordu. Emir yürürlükte kaldı.16
Kamplarda çadır, yiyecek, dikenli tel, tıbbî malzeme, vb kıtlığı ordunun
ikmal eksikliğinden değil, ikmal isteklerinin reddedilmesindendi. Napoli ve Marsilya‟daki muazzam malzeme yığınlarını gördükten sonra, 19 Martta
Hughes “[Marsilya] Napoli‟den farkı yok; asla kullanamayacağımız kadar çok malzeme. Gözün alabildiğince” diyordu. Ġki gün sonra Ģöyle devam
ediyordu:” Littlejohn savaĢ esirlerinin tayınını kestiği için, ABD ve ETO‟dan baskı gördüğünü söylüyor. Ike ile gecikmeden görüĢmesini öneririm. Ike
onu desteklemiyor olabilir.”17 Bir hafta sonra, Littlejohn Savunma Bakanlığıyla hâlâ konuyu karara bağlayamadığı için, Hughes‟ın yorumu,
“Sanıyorum hepsi Cenevre SözleĢmesinden korkuyor” olmuĢtu. ICRC delegeleri henüz Cenevre SözleĢmesine göre kampları rapor
vermek için geziyorlardı. Almanların elindeki Müttefik esirlere misilleme olasılığı, bu dönemde SHAEF‟de çok gündemde bir sorundu. Eisenhower 18
ġubatta EĢ Kurmay BaĢkanlarına Ģöyle bir mesaj çekiyordu: Almanlar Müttefik esirlerini, olağandıĢı sıkıntı ve tehlikeye sokacak Ģekilde,
Ruslardan uzaklaĢtırıp, güneye ve batıya sevk ediyorlar. “ABD ve Ġngiliz
yönetimlerinin, Koruyucu Kuvvet* kanalıyla Alman yönetimine önerilerde bulunmasını teklif ediyorum… Alman kuvvetleri, savaĢ esirlerini yeterli
erzakla serbest bırakmalı ve… sembolik bir liste veya serbest bırakılanların yeterli tanımlaması kamp liderine verilmeli, bir kopyası da
Koruyucu Kuvvete ulaĢtırılmalıdır.” Bütün bunlar, bir esir kampının sıradan iĢlerine ve Cenevre SözleĢmesine uyan değiĢik güçlerin rolüne
aĢinalığını gösteriyordu. “Bu çok acil bir konudur.”18 diye bitiriyordu. Hughes‟ın 21 Marttaki varsayımına karĢın, Littlejohn, tayınları azaltmak
için Washington‟dan kısa sürede onay aldı. Hughes‟ın günlüğü, Eisenhower‟ın Littlejohn‟un eylemini savunmak için doğrudan devreye girip
girmediğini belirtmiyor, fakat Littlejohn‟u “bildiğim en iyi Ġkmal Subayı” diye vasıflandıran Eisenhower, telgraf kayıtlarına göre, ona karĢı çıkmadı.
Littlejohn 23 Nisanda tayınları tekrar azaltmıĢtı. Bu iĢlem, Eisenhower‟ın iyi dostu Harry C. Butcher‟ın günlüğüne yazdığı gibi, “Avrupa Alanındaki
bütün sorunları General Ike‟a bırakan” EĢ Kurmay BaĢkanlarının genel
politikasıyla uyumluydu.19
Merkez Komutan Yardımcısı Yb. Valentine M. Barnes, “Bu muazzam sayıda SvEs‟ni doğru dürüst doyurmak için elbette yeterli tayın yoktu” diye
yazmıĢtı. Kendisi, savaĢ esirlerinin çoğunluğunun tutulduğu, Ġleri Bölge Merkez Komutanlığı Tarihi kitabının yazarıdır. Merkez Komutanlığı savaĢ
esirlerinden sorumlu olduğu için, Barnes‟in, tarihi yazdığı zaman, Nisan ayında ABD Ordu depolarında sürüyle çadır ve gıda mevcut olduğunu
bilmesi gerekir.20 22 Nisanda, Ordunun Avrupa stoklarında, beĢ milyon kiĢi için, günde adam baĢına 4.000 kalori sağlayacak, 50 günlük dengeli
------------------------------------------- *Bu tarihte Alman yönetimi yerine Ġsviçre Koruyucu Kuvvet iĢlevini yürütüyordu.
23
beslenme tayını vardı; oysa bu sırada “asker” kategorisinde sadece
2.600.000 kiĢi besleniyordu. Daha sonraki 50 gün için de, dengesiz olmak Ģartıyla, yeterli tayın elde mevcuttu.21 Bu 100 günlük stok seviyesi yaz
boyunca aynı kaldı. General Smith‟e göre, “Ruhr bölgesi teslim alındığında
ikmal maddesi boldu…Bir yığın cephane vardı… Bazı yerlerde yiyecek pek boldu. Bazılarında ise kiler boĢtu.”22
Barnes adamlarının gayretlerini ciddiyetle anlatıyor: ”Nisan ayında, yüzbinlerce savaĢ esirine “varillerle” su getirmek için, gece gündüz
yüzlerce mil yol teptiler.”23 Adamları su varilleriyle etrafta dolanırken, esas Alman ve Amerikan levazımına el sürülmüyordu. SavaĢ esirlerini
örtecek bir yığın yedek çadır, aynı zamanda Alman yiyecek, tıbbî malzeme ve çadırı mevcuttu. “Büyük miktarlarda Alman levazımı ortaya
çıkarılmıĢtı…[fakat] ele geçen gerekli malzemenin ortaya çıkması, onların askerî birlikler veya Sivil ĠĢler için kullanılmasını garanti etmiyordu.”24
Arazideki ikmal subayları, esirler için gereken malzemeleri, komuta eden generaller dağıtımı reddettikleri için, alamıyorlardı.25 Alan Merkez
Komutanı Reckord‟un uyarısı arĢivlerden baĢka hiçbir yerde iz bırakmadan kaybolmuĢtu. Esirler için gerekli nöbetçiler, su, gıda, çadır, yer, dikenli tel;
kısaca her Ģey ölümcül derecede kıt tutulmuĢtu. Ren nehri üzerindeki
Rheinberg Kampının çevresi altı mil uzunluktaydı, 17 Nisanda açıldığında hiç yiyecek yoktu.26 Nisan ortasında açılan diğer büyük “Ren Ovası”
kamplarında olduğu gibi, baĢlangıçta ne nöbetçi kuleleri, ne çadır, ne bina, ne yemek piĢirme olanağı, ne su, ne de tuvalet vardı. Yeterli dikenli tel
bile yoktu. Adam baĢına resmî alan payı 16 m² olarak öngörülmüĢtü, fakat Rheinberg ve diğerlerinde, bir süre için, bu alanın beĢte biri ile yarısı
arasında olmuĢtu.27 Bazı kamplar o kadar kalabalıktı ki, uzanmak bile imkânsızdı. Bir kamptaki durum Ģöyle rapor edilmiĢti: “18 numaralı Kıta
Merkezî SvEs Bölgesinde en yüksek mevcut 32.902 esir olmuĢtur. 18 numaralı Kıta Merkezî SvEs Bölgesinin barındırma kapasitesinin 6-8.000
SavaĢ Esirini geçmediğine dikkatinizi çekerim.”28 Bütün bunlar, savaĢ esiri sayısının tahminleri geçmediği sürede
olmuĢtur. 21 Nisanda, “Eisenhower” imzalı bir SHAEF mesajıyla, Marshall‟a esir edilenlerin “bütün beklentileri aĢtığı” bildirilmiĢtir. Ay sonunda
ordunun elinde 2.050.000 esir olacağına dair, Nisan baĢındaki tahmin29
yüzde 99‟dan daha doğru çıkmıĢtır.30 30 Nisanda ordunun Avrupa‟da 2.062.865 savaĢ esiri vardır.31 Nisan ayında büyük bir akın olacağı
yönünde bir yığın uyarının varlığı bilinmektedir.32 Nisanda baĢlayan feci aĢırı kalabalık, hastalık, barınaksızlık, kötü
beslenme, Almanya‟daki ABD kamplarında kural halindeydi. Bu da Almanya‟nın elindeki milyonlarca Müttefik rehineye karĢı misilleme riskini
hayli arttırıyordu. Tam bu sırada, bazı Alman toplama kamplarında, muhafızlar, Müttefikler oralara ulaĢmadan önce mümkün olduğu kadar çok
insandan kurtulmak için, öldürme oranını hızlandırdılar. Eğer Almanlar, DEF planın öğrenselerdi, bunu, Eisenhower‟ın hayıflandığı umutsuz mukavemeti
uzatmak için propaganda olarak kullanırlardı. Nisan baĢlarında Ren nehri boyunca uzanan Amerikan kamplarındaki
24
Ģartlar, iki ABD Ordusu Albayı, James B. Mason ve Charles H. Beasley tarafından incelendi:
20 Nisan, karla karıĢık yağmurla, kemiklere kadar iĢleyen soğukla, fırtınalı bir gündü. Rüzgâr kuzeyden Ren vadisi boyunca esir
bölgelerinin bulunduğu düz araziye kadar her Ģeyi savuruyordu. Dikenli teller arkasında, ısınmak için birbirlerine sokulmuĢ, dehĢet verici bir
görüntüde, 100.000 bezgin, cansız, pasaklı, sıska, boĢ gözlerle bakan insan, gri arazi üniformaları içinde ve bileklerine kadar çamura batmıĢ
halde. ġurada burada görülen kirli beyaz lekeler, dikkatli bakıldığında kafaları, kolları sargılı veya gömlekleriyle ayakta dikilen esirlerdi. Alman
Tümen Komutanı askerlerin en az iki gündür hiçbir Ģey yemediklerini ve susuzluğun en büyük sorun olduğunu bildirdi – yalnız 200 metre
uzakta, Ren nehri neredeyse yatağından taĢmak üzereydi.33
Kampın içindeki görüntü daha da kötüydü.
Nisan 1945‟de yüzbinlerce Alman askeri, hastaneden hastalar, kolu
bacağı kesilmiĢ olanlar, kadın yardımcı personel ve siviller yakalanmıĢtı… Rheinberg‟deki tutuklunun biri 80 yaĢın üstündeydi, diğeri sadece 9
yaĢında… Çıldırtan açlık, kıvrandırıcı susuzluk yoldaĢlarıydı ve hepsi dizanteriden öldüler. Zalim bir gökyüzü onları haftalar boyunca kırbaç gibi
inen yağmurla dövdü... Kolu bacağı olmayanlar yüzergezerler gibi çamur içinde sürünerek donuyorlardı. Gökyüzü kadar çıplak, gün be gün ve
geceler boyu, Rheinberg kumlarında çaresiz yattılar veya bitkin halde, çökmekte olan oyuklarında sonsuz bir uykuya daldılar.34
25
4
GALĠBĠN GADDARLIĞI
Goethe’nin ruhu, kutsal bir ruh beni canlı tutuyor.
- MEÇHUL BĠR SAVAġ ESĠRĠ
Gece; ıĢıldaklar, kör eden ıĢıklarını, gölgeli oyuklarında yatan insanların üzerinde gezdiriyordu. IĢıldakların aydınlattığı patikaların çok
üstünde duran koyu gölgeleri seçmek zordu. Ġnsanlar bütün gece oyuklar arasında, kaygan kenar boyunca, ayaklarını sürüyerek, su için sıraya
giriyorlardı. Charles von Luttichau silah arkadaĢlarından birinin hemen
yanında, çukurunda yatıyor ve Fransa‟ya sevk edilmeden önce, serbest kalıp kalamayacağını merak ediyordu. Adamlar uykuda kâbus görüp
haykırıyorlardı. Ertesi gün için muhafızlarla Ģansını tekrar denemeye karar verdi. Ġngilizcesini tekrarlayarak “Yarı Amerikalıyım” diye düĢündü.
“Annem Amerikalı. Kendimi size bırakıyorum. Ben buraya ait değilim. Yarı Amerikalıyım.”*
SavaĢta esir edilmemiĢti. Evinde hava değiĢimindeyken isteyerek, evini iĢgal etmek üzere olan ABD birliklerine teslim oldu; olmasaydı gizli örgüt
direniĢçisi olmakla suçlanabilirdi. Ren üzerinde Remagen yakınındaki Kripp kampı için, “Hemen hiç
yiyeceksiz, açıkta, dikenli telle çevrili olarak sıkıĢık, tıkıĢ tıkıĢ bir kampta tutuluyorduk.” diye anlatmıĢtı.
Tuvaletler, dikenli tel çitlere bitiĢik hendekler üzerine fırlatılmıĢ
kütüklerden ibaretti. Uyumak için, bütün yapabildiğimiz zeminde
ellerimizle bir çukur kazmak ve çukurda birbirimize sarılmaktı. Birbirimize çok yakın sıkıĢık durumdaydık. Hastalık nedeniyle, insanlar
------------------------------------------ * Von Luttichau üç ay Kripp‟de dayandı. Daha sonra Washington‟a gitti. ABD Ordusu için
askerî tarih kitabı yazdı.
26
toprağın üstüne dıĢkılıyorlardı. Kısa zaman sonra birçoğumuz, önce
pantolonlarımızı çıkaramayacak kadar zayıf düĢmüĢtük. Böylece elbiselerimize mikrop bulaĢıyordu; üzerinde yürüdüğümüz,
oturduğumuz ve yattığımız çamur da aynı durumdaydı. Önceleri
yağmurdan baĢka hiç suyumuz yoktu, birkaç hafta sonra bir taĢırma borusundan gelen az bir suya kavuĢtuk. Bir çoğumuzun suyu içeri
taĢıyacak kabı yoktu; saatlerce, bazen bütün gece sıra bekledikten sonra ancak birkaç avuç dolusu suya kavuĢuyorduk. Kazılan
çukurlardan çıkan yumuĢak toprağın üstünde, çukurlar arasında yürümek zorundaydık; böylelikle kolayca bir çukura düĢebiliyorduk,
fakat çıkması çok zor oluyordu. Bu ilkbaharda, Ren nehrinin bu bölgesinde yağmur hemen hemen devamlı yağıyordu. Günlerin
yarıdan fazlası yağmurluydu. Günlerin çoğunda hiç yiyeceğimiz olmuyordu. Geri kalanında küçük K tayını alıyorduk. Paketlerden
gördüğüm kadarıyla, kendi adamlarına verdiklerinin onda birini bize veriyorlardı. Böylece sonunda, normal ABD Ordu tayınının belki de
yüzde beĢini alabiliyorduk. Amerikalı kamp komutanına Cenevre SözleĢmesini çiğniyorsunuz diye yakınacak oldum, “SözleĢmeyi unut;
hiçbir hakkınız yok”1 diye cevap verdi.
Birkaç gün içinde, kampa sağlıklı giren insanlardan bir kısmı öldü. Bizimkilerin birçok ölüyü kampın kapısına doğru sürüklediklerini
gördüm. Orada kamyonlara birbiri üstüne atıldıklarını ve sonra uzağa götürüldüklerini gördüm.2
Köyünü uzaktan görebilen 17 yaĢında bir erkek çocuğu dikenli tel
çit yanında her gün ağlıyordu. Bir sabah esirler kendisini çitin dibinde vurulmuĢ olarak buldular. Cesedi, muhafızlar tarafından kaldırılıp tellere
asılmıĢ ve ibret için orada bırakılmıĢtı. Esirler cesedin önünden yürümeye zorlanıyordu. Birçoğu ”Mörder, Mörder [katil, katil]!” diye bağırıyordu.3
Misilleme olarak, kamp komutanı esirlere üç gün kıt tayın uyguladı. ”Zaten çok aç olan ve güçsüzlükten zor hareket edebilen bizler için, bu korkunç
bir cezaydı, birçoğumuz için ölüm demekti.”4 Komutanın savaĢ esirlerini cezalandırmak için tayınları kısması ilk defa olmuyordu.
Er Heinz T.* Amerikalılar 18 Nisanda koğuĢuna girdiklerinde, hastanede
18 yaĢını henüz doldurmuĢtu. Bütün hastalar Bad Kreuznach kampına götürülmüĢtü. Heinz‟ın üstünde bir Ģort, yanı sıra ayakkabıları ve bir
gömlek vardı. Yüz binlercesiyle beraber Bad Kreuznach‟a tıkıldı. Kamp, batıdaki alçak tepeler dizisiyle dar bir köy yolu arasında uzanan bir
alandaydı. Burada haftalarca barınaksız, neredeyse hiç yiyeceksiz, az su ile tutuldu. Mektup veya durumlarından haberdar olan birinden bir iĢaret
yoktu. Adamların birçoğu doğu cephesi kaçağı olduğu için, esas birliklerinde değillerdi; çok azı birbirini tanıyordu.
-------------------------------------------
*SavaĢ esirinin adı, isteği üzerine gizli tutulmuĢtur.
27
“Amerikalılar bize çok boktan davranıyorlardı,” diyordu Heinz T.
BaĢlangıçta, kampta henüz ağaçlar varken, bazı adamlar ateĢ yakmak için dallar kesmeyi becerdi. Muhafızlar ateĢin söndürülmesini emretti. Birçok
kampta, korunmak için zeminde çukur açmak yasaktı. “Yemek için sadece
ot vardı,” diye hatırlıyordu. Bazıları bir ceviz ağacına tırmanmıĢtı, yapraklara ulaĢınca, sigara niyetine içecek veya yiyeceklerdi. Birkaç defa
tepemizde, devamlı dönen ve yavaĢ uçan bir uçak belirdi. Bir Amerikan dergisi veya gazetesi için fotoğraflarının çekildiğinin farkına vardılar.
Ayakları ĢiĢtiği için ayakkabılarını çıkarttı. ġiĢlik biraz azalınca, tekrar giymeye çalıĢtı, fakat sığdıramadı; gece baĢının altına tıktı. Birinin içine
Amerikalıların esirlere verdiği küçük kahve poĢetini koymuĢtu. “Eve giderken bu kahveyi götürürüm, çok sevinirler.” diye düĢünmüĢtü. Bir
sabah kalktığında ayakkabılar da kahve de gitmiĢti. Ağladı.5 Kamptaki en genç kiĢi değildi tabii. Altı yaĢlarında çocuklar, gebe
kadınlar, 60‟ın üzerinde erkekler, bu kamptaki savaĢ esirleri arasındaydı. DEF kamplarında hiç kayıt tutulmadığından ve savaĢ esiri kayıtlarının çoğu
1950‟lerde,6 imha edildiğinden, kaç sivilin hapsedildiği bilinmiyor; fakat Fransız tutanaklarına göre, Amerikalıların kendilerine devrettiği, sözde
iĢgücü olarak verilen, yaklaĢık 100.000 kiĢi içinde 32.640 kadın, çocuk ve
yaĢlı erkek vardı.7 Yb.Valentine Barnes, Bad Kreuznach raporunu hazırlarken, 22 Nisanda “A-3 bölgesinde bir kadın savaĢ esirinin kız çocuğu
doğurduğunu not etmiĢti.”8 Bir tank tamir teknisyeni olan George Weiss, “Ren bölgesindeki kamp o
kadar kalabalıktı ki, doğru dürüst uzanamıyorduk bile. Bütün gece birbirimize dayanarak oturuyorduk; fakat su eksikliği her Ģeyden kötüydü.
Üç buçuk gün süresince hiç su bulamadık. Kendi çiĢimizi içtik. Tadı berbattı, fakat ne yapabilirdik? Bazıları yere çöküp, biraz nem bulabilmek
için toprağı yaladılar. O kadar halsizdim ki, zaten dizlerimin üzerinde duruyordum, sonunda içecek biraz su bulduk. Bu su gelmeseydi ölürdüm
sanıyorum; fakat Ren nehri tel çitin hemen dıĢındaydı. Nöbetçiler telden bize su ve sigara sattılar. Bir sigara 900 marktı. Binlercesini ölürken
gördüm. Cesetleri kamyonlarla taĢıdılar.” diye anlattı.9 Bu tarihte Bad Kreuznach‟daki esirler, planlanandan üç kat fazlayı
bulmuĢtu.10 Toprak ve giysiler o kadar çok enfekte olmuĢtu ve insanlar
zaten o kadar halsizdi ki, devamlı dikenli tel yakınında toplanmaları çok tehlikeli oluyordu. Bu kamplarda septisemi (kan zehirlenmesi) nedeniyle
ölümler çok yüksekti.11 Bad Kreuznach‟da geçirdiği bir aydan sonra, Heinz T. buradaki Ģartlara
rağmen, çok insanın ölmediğine kanaat getirdi; söylentiye göre, 2.000.000 esirle beraber Fransızlara verilmiĢti. Söylenti tamamen de yanlıĢ
sayılmazdı: Fransızlar Amerikalılardan aslında 1.700.000 esir istemiĢlerdi, fakat Ģimdi Fransa‟daki savaĢ hasarının giderilmesine yardım için,
1.300.000 esir pazarlığı yapıyorlardı. Etrafta açlıktan can çekiĢen, ödemden her tarafları ĢiĢmiĢ, lime lime giysileri, sıska yüzleri ve sürünen
yürüyüĢleriyle dolaĢan esirlere bakarak, Heinz “Fransızlara garip bir hediye” diye düĢündü. Sonra da Brötanya‟da Rennes‟e götürülmek üzere
28
trene bindirildi.
Rheinberg kasabasındaki çocuklardan, on yaĢındaki Herbert Thelen‟e, kasabanın üç kilometre batısındaki kampta tutulan babasına yiyecek
götürmesine izin verilmiĢti. Oğlan, kampı çevreleyen yolun üstündeki çit
içinde oturan babasına, yemeği tel örgü dıĢından uzatıyordu. Thelen, kamp çevresinde bu tür ayak iĢi yapan baĢka birini hiç görmemiĢti.12
Tutsaklardan biri, yazdığı notu bir taĢ parçasına sarıp Rheinberg‟e giden yola doğru savurmuĢtu. Rheinberg‟li biri bu notu buldu ve sakladı. Artık
kararmıĢ olan bu kahverengi ambalaj kâğıdının üstünde Ģöyle yazıyordu: “Sevgili okuyucu, lütfen lütfen bize iki yoldaĢ, bir paket içinde piĢmiĢ
patates ile tuz gönder. Çok açız. Kampın çevre yolunda, nöbetçi kulesinin yanında bekliyoruz. Lütfen paketin üstüne ÇvĢ. Jakob Lohr, Kamp E. diye
yaz.”13 50 yaĢında, felsefe doktoru olan bir çavuĢ, Rheinberg‟de* tuvalet
kâğıdına mürekkepli kalemle not aldığı günlüğünde Ģunları yazıyordu:
Rheinberg Kampı, 17 Mayıs 1945
Genellikle toprakta yatıyorum. Sıcakta bir toprak çukuruna sürünüyorum.
Bir parkam ve postallarım var. Kulaklarımın üstüne kadar çektiğim kasketim ve içinde gümüĢ bir kaĢık ve çatalımın durduğu sırt çantamı
yastık olarak kullanıyorum. Bir sağanak yağıĢta, toprak çukurumun bir duvarı üzerime çöktü. Parkam ve çoraplarım sırılsıklam oldu.
Gece olunca kamp içinde durmadan dolaĢıyorum. Ayın yükseliĢini
seyrediyorum. Yakındaki ormandan bülbüllerin ötüĢünü dinliyorum. Goethe‟nin Ģiirlerini ezberden okuyorum. Uykuya dalmamak için, kendi
kendime “Nietzsche‟nin yaĢamı ve teorisi”ni tartıĢıyorum.
YoldaĢ askerler tutsak olmaktan yakınıyorlar. Onlara, dikenli tellere yoğunlaĢmayıp, aksine aradan dıĢarıya bakmalarını öğütlüyorum.
Sıklıkla “DüĢünceler özgürdür, onları kim sezebilir…” Ģarkısını söylüyorum.
Özellikle tutsaklarla ilgili dizelerde keyifleniyorum.
AkĢamları, Ģarkı söylemeyi sevenler, Alman halk Ģarkıları söylüyorlar.
ġarkı söylemek insanları birleĢtiriyor.
Her akĢam Protestan ve Katolik ayinleri yapılıyor, fakat inançlarının dar görüĢlülüğü beni tatmin etmiyor.
------------------------------------------ *Esir adının açıklanmasını istemedi. Günlüğünden bölümler Kurt W. Böhme, Die
deutschen Kriegsgefangenen in französischer Hand, Band 13, Die deutshen
Kriegsgefangenen des Zweiten Weltkrieges. (München. Verlag Ernst und Werner
Gieseking). II.Dünya SavaĢındaki Alman SavaĢ Esirleri kitabının 13. Bölümünde,
Fransızların elindeki Alman SavaĢ Esirleri kısmında yayınlandı.
29
“Beyin gücü tekniği” konusuyla araya giriyorum. Kendimi öğrencilerime ders verirken hayal ediyorum. Belki de “Bir entelektüel iĢçinin çalıĢma
alanı” baĢlıklı bir kitapçık yazabilirim.
Evde olsam edebî kaynaklar kullanabilirdim. Burada kampta, yalnızca
düĢüncelerim var ve hafızama tâbî olmak zorundayım, fakat sadece kitap bilgisi beĢ para etmez.
Yeni plan: kendi ibadet kitabımı yazmak. Değerli bulduğum Ģeyler
baĢkalarına da bir anlam ifade edebilir.
Bu kampta olduğum için Tanrıya Ģükrediyorum. Buradan baĢka hiçbir yerde, düĢüncelerim arasında bu kadar kendimden geçemezdim veya
insanoğlunu bütün çıplaklığıyla göremezdim. Ne de kazananların böyle acımasız olabileceklerine inanabilirdim.
Rheinberg, 19 Mayıs 1945
Protestan akĢam duası: bağnaz tutum – Kutsal Ruhu karĢılamaya hazır olmalıyız.
Sol elimin iki parmağı iltihaplandı. Genç bir tıp öğrencisi baĢparmağımı
sardı. ĠyileĢme olmazsa, asker hastanesine gönderecekler. Genç öğrenciyle askerler arasındaki moral bozukluğunu tartıĢtık.
Çocuklarımla ilgili son arzum: köy hayatıyla kuvvetli ve canlı bir bağ
sürdürmek görevleri olmalı. Bütün atalarım köylüydü. Çocuklarım mümkün olursa toprak sahibi olmalı ve çiftçiliği öğrenerek topraktan geçimini
sağlamalı. Üniversite öğrenimine yeterli olmayanlar çiftçi olmalı.
Sevgili karım için düĢüncelerim.
Naziler, havacılar, topçular ve tankçılar, galiba iĢçi görevi için kampı terk
ediyorlar. ArkadaĢlar arasında uzun tartıĢmalar, hangi kaderin tercihi konusunda: kampta açlıktan ölmek mi, arada daha fazla yiyecek bulma
umudu olan dıĢarıda çalıĢmak mı? Bazı adamlar kamptan kaçmaya çalıĢıyorlar. Bazısı yakalanıyor, bir kısmı kurtuluyor. Deneyen az. Biri bana
anlattı: ”On kiĢi dikenli teli aĢtık. Bir gürültü koptu. Nöbetçi üzerimize ateĢ açtı. Biri ileri koĢtu, diğeri geri döndü. Kaçaklarla kovalamaca baĢladı.
Birkaçı ellerini kaldırıp teslim oldu. Hiç merhamet etmeden vurdular. Kendimi yere attım ve ölü taklidi yaptım. Nöbetçi beni tekmeledi, ben hiç
kımıldamadım. Gidince de telin altından içeriye, kampa sızdım. KaçıĢ baĢarısız oldu ama ben hâlâ yaĢıyorum.”
Ezbere daha çok Ģiir bilmediğime yanıyorum.
30
Meditasyon: Tanrı aĢktır, aĢk Tanrı‟dır; Tanrı gerçektir, gerçek Tanrı‟dır;
Tanrı Ģefkattır, Ģefkat Tanrı‟dır; Tanrı kusursuzluktur, kusursuzluk Tanrı‟dır. (Goethe)
Rheinberg, 22 Mayıs 1945 Hafif yağmur. Toprak çukurumda kaldım. Islak.
Karton kutunun hikâyesi: Tayınlarımız kampa karton kutularla getiriliyor. Bu kutular açılınca bir tür yatak oluyor. 120 santim boyunda ve vücut
geniĢliğinde olan bu kartonlar, ıslak zeminde güzel yalıtım sağlıyor. Doktor, her gün bunlardan 25 kadarını, çadırı, battaniyesi veya parkası
olmayanlara veriyor. Doğru söylemek gerekirse, parkam olduğu için bunu hakketmiyordum. Bir tane edinmeyi denediğim ilk gün sabah sekizde,
sırada 25 adam kuyruk yapmıĢtı bile. Ertesi sabah kalk borusundan da evvel, 6:30‟da sıraya girdim. ġanslı ben! Kartonuma kavuĢtum. Mutlu bir
Ģekilde, koltuğumun altına sıkıĢtırıp, çukuruma sürükledim. Bundan sonrası için o benim ödülümdü. Hep bir aradaydık.
Wolfgang Iff, Rheinberg‟de belki 10.000 kiĢilik kendi altbölümünde,
hergün 30-40 beden dıĢarı sürükleniyordu, diye anlatıyor.14 Iff, mezar
kazıcı birlik görevlisi olarak, olan biteni iyi görebiliyordu. Ek yiyecek alabiliyor ve ölüleri kamp kapısına kadar sürükleyip dıĢarı çıkartıyordu.
Oradan el arabalarıyla birkaç büyük çelik garaja taĢıyorlardı. Orada Iff ve grubu, ölülerin elbiselerini soyuyorlar, künyelerinin yarısını koparıp alıyor,
bedenleri onbeĢ yirmisini bir arada uzatıp, üzerlerine on kürek kireç atıyor, sonra onların da üzerine, yüksekliği bir metreyi bulana kadar yenilerini
getiriyorlar ve Ģahsî eĢyaları Amerikalılar için bir torbaya koyup, geri geliyorlardı. Bazı cesetlerde Nisanın dondurucu gecelerinde oluĢmuĢ siper
ayağı donmalarında geliĢen kangren izlerini görmek mümkündü. On onbeĢ tanesi de, tuvalet çukurunun üstündeki hendeğe uzatılmıĢ tomruklara
tutunmak için çok kuvvetsiz olan ve düĢerek boğulan 14 yaĢındaki erkek çocuğu gibi, boğularak ölmüĢtü. Bazısı çıkartılmıĢtı; pislik bazılarına
yattıkları yerde bulaĢmıĢtı. Bazen günde 200 tanesi ölüyordu. Iff, aynı büyüklükteki diğer bölümlerde de, günde 60-70 cesedin dıĢarı çıkartıldığını
görmüĢtü. “ Sonra kamyonlar bu üzücü yükü taĢıdılar. Ne kadar ürkütücü
bir görüntü.” diyordu Iff.15 SavaĢ esirlerine, cesetlerin ne olduğu hiçbir zaman söylenmedi; fakat 50‟lerdeki Alman inĢaat ekipleri ve 80‟lerdeki
mezar kazıcılar, Rheinberg‟de tabutsuz ve mezar olduğunu gösteren bir iĢaret olmaksızın, insan kemikleri ve toplu halde Alman Ordusu II Dünya
SavaĢı künyeleri bulunan toplu mezarlar ortaya çıkardılar.16 Eski ABD BaĢsavcısı Francis Biddle‟a göre, ölülerden alınan saat ve
mücevherler Almanya‟daki büyük karaborsayı besliyordu. Berlin‟deki Tiergarten bölgesinde, karaborsayı gezdikten sonra, kızına “müthiĢ
…Binlerce insan takas yapıyordu. Bizim makinist saatini 400 $‟a ve beĢ karton sigarayı, kartonu 100 $‟dan sattı. Rehberimiz dün bize, saat
satarak 8.000 $ kazandığını ve Potsdam Konferansında görevli Gizli Servis elemanıyla parayı gönderdiğini ve bununla Michigan‟da bir çiftlik satın
31
alacağını söyledi. GörünüĢe göre saatler ölen Almanlardan gelmiĢti.”
demiĢti.17 Rheinberg‟teki sorunun bir bölümü, uzun süredir kalabalıktandı. 300
metre en ve boydaki bir kampın 10.000 kiĢi alacağı varsayılmıĢtı; fakat
baĢlangıçta 30.000 kiĢi içeri tıkılmıĢtı. Bu durum adam baĢına 3 m² yer demekti.
Esir Thelen oğluna, dikenli çit arkasından, günde 330 ile 770 arası insanın öldüğünü fısıldadı.18 O zaman kamp 100.000 ile 120.000 arası
esir barındırıyordu. Rheinberg kilisesi, Köln BaĢpiskoposuyla birlikte, Amerikan kamp
komutanlığını protesto etti. Söylentinin yayılmasıyla BaĢpiskopos doğrudan Papa XII.Pius‟a da yazdı. Hitler‟in ölüm kamplarına da ilgisiz kalan Papa,
aynı tutumu sürdürdü.
Nasıl oldu da, subaylar ve doktorlar, bütün bu olanları gördükleri halde en ufak bir ilgi ve endiĢe göstermediler? Vurdumduymaz açıklamaları ve
istatistikleri, raporlarla, protestolarla, esirlerin günlükleri ve sanat eserleriyle, din adamlarının talepleriyle ve Diğer Kayıplar grubuna sokulan
muazzam ölüm sayılarıyla ĢaĢırtıcı bir tezat oluĢturuyor.
Hayat kurtarmak için eğitilmiĢ zeki ve açık bir kiĢinin günlük durum raporlarını okuduğumuzda, bu ruh halinin nasıl oluĢtuğu hakkında bir fikir
sahibi olabiliriz. Alb.C.H.Beasley, Alb.Mason ile birlikte yazdığı, bir Ren kampı Nisan raporunda, 30 Nisanda Rheinberg‟in halini Ģöyle anlatmıĢ:
“Bu kamp iyi düzenlenmiĢ ve pürüzsüz bir Ģekilde yönetiliyor. Son 48 saatte yedi ölüm vakası oldu… Sinzig‟de iddiaya göre kötü hava
Ģartlarından ölen beĢ kiĢi vardı.19 “Ġddiaya göre” terimi anlamlıdır. Raporlar Beasley‟e, kendi kendilerini
gaddarlıkla suçlamada çıkarları olmayacak kamp komutanlarından geliyordu. Peki Beasley neden “iddiaya göre” terimini kullanmıĢtı?
Esirlerin, Beasley‟in kendi tanımıyla, bu aynı kamplarda esirlerin üstlerinde bir gömlekle, yağan sulu karda donduklarını belirttiği için, onların
korunmadığını biliyordu. Böylece esas nedeni belirtmeden hava Ģartlarından ölüm fikrine güvenmemesi çok önemlidir. Raporu
yalanlamıyor, özündeki suçlamayı reddediyordu. Beasley hava Ģartlarını
“iddiaya göre” diye nitelerken, suçlamaya inanılırlık vermek istemiyordu. Garip Ģekilde, raporundaki birkaç satırda, az çok da olsa hava Ģartlarına
bağlı ölümü doğruluyor ve Ģöyle tarif ediyor “yaĢlı ve sakatların, maruz kaldıkları kötü hava Ģartlarında yaĢamalarıı imkânsız. Yedi yüzü çadırlarda.
Sinzig‟te de yaĢlı, sakat ve hastalar da var.” Gene Beasley‟in, görünüĢte çok sayıda (700kiĢi) esirin sığınacak yerinin
olduğunu, geri kalan 90.000‟inin ise hiçbir Ģeyi olmadığına değinmeksizin, belirtmesi önemlidir.
Beasley‟in kullandığı “Pürüzsüz yönetilen” veya “iyi düzenlenmiĢ” ifadeleri genelde bir tek Ģey anlamına gelir: esirleri, muhafızları ve bütün
Almanya‟yı tehdit edecek bir tifüs salgınının patlak vermesini önlemek için, savaĢ esirlerinin üstüne DDT püskürtmek.20 Beasley, yapabildiğince,
32
gördüğü durum hakkında doğruyu söylemekten kaçınmak istiyordu; zira orduya karĢı suçlamalarda bulunmak istemiyordu.
Bu raporda Beasley, “Rheinberg‟deki PWTE (SavaĢ Esirleri Geçici
ÇevrilmiĢ Bölgesi)‟yi destekleyen” Linfort 9.Sahra Hastanesi için 1600 battaniye emri verdiğini belirtiyor. ABD Ordu Sağlık BaĢkanının bu
söylediklerine bakarsak, Rheinberg‟deki hastaları kabul eden ve hayat kurtarmak için uğraĢan bir Linfort Hastanesi anlarız; oysa aslında orada bu
sürede doğru dürüst bir hastane yoktur. 10 Mayısta kamp komutanı zorla ikna edilerek, hastalar için kampın bir kenarında birkaç çadır kurma izni
alınabilmiĢtir. Bn. Greta Schweitzer, Bn. Herte Brandt ve Papaz Borgmann‟ın yalvarmalarıyla, Linfort‟daki birkaç evin hastaneye
dönüĢtürülmesine izin çıkmıĢtır. Kadro oluĢturma, kaynak sağlama ve yürütülmesi tamamen sivil Almanlar tarafından yapılacaktır. Daha sonra
bazı ilaçlar da verilmiĢtir; belki de sadece DDT. Beasley telefonda duyduklarını rapor ederken, belki de ABD Ordu
“hastanesi” denilen yerlerin çoğunun ölümcül durumdaki hastaların diğerlerinden gizlendiği ve tedavisiz ölüme bırakıldığı, mezarlarına uygun
yakınlıkta yerler olduğunu bilmiyordu.21
Beasley‟e, olanlara mazeret bulması, saptırması, örtbas etmesi için yoğun baskı vardı. Bu kamplardaki ölüm ve hastalıklar için geniĢ ölçekli
özel bir araĢtırma yapan Sağlık BaĢkanlığındaki subay arkadaĢları, aslında saptadıkları ölüm oranının sadece %11‟ini bildirmiĢlerdi.22
Beasley istese de tam dürüst olamazdı. Günlük rapor verilmesi, kamplar arasındaki uzun mesafeler, bozuk yollar nedeniyle, kampları her gün
denetlemek isteyen Beasley veya bir baĢkası için, olanaksızdı. 30 Nisan tarihli raporu, çeyrek milyon savaĢ esirinin durumunu iki sayfada
özetliyordu. Bütün alabildiği, çitlerin içindeki mikroplu çamura cilâlı botlarını
değdirmek istemeyen bezgin kamp komutanından gelen telefon haberleriydi. Beasley‟in telefon emirlerine karĢın, Remagen‟deki kamp
kapılarına “Tifüs Vardır, YaklaĢmayın” levhaları konmuĢtu.23 Beasley‟in, Rheinberg ve Remagen‟deki iki gün için verdiği ölü
sayıları,24 esirlerin, düzetilmiĢ ETO anketinin, 12.Ordu Grubunun ve
USFET(Avrupa Alanı ABD Kuvvetleri)‟in* verdiği sayılardan çok düĢüktür. Ya Beasley doğrudur ya da diğerleri. Belki de Beasley‟in, baĢ edemediği
örtbas etme iĢlemine teslim olarak yıkılması, burada baĢlıyordu. Kayıtsızlıkta karar kılmıĢtı, çünkü doğru olmadığını bildiği Ģeyleri rapor
etmek zorundaydı. Beasley bu durumdan hiç mi hiç sorumlu değildi; onlarla uğraĢmak istiyor, fakat ümidini yitirmeye baĢlıyordu. BaĢlıca ölüm
sebebi olan dizanteri için, “Özel kitle sağlık önlemleri alınması gerekir. Eldeki malzemeyle, gerekli görülen standarda yaklaĢamayız bile.”25
diyordu. Bu tarihte, 30 Nisanda, henüz gördüğü eğitime sadıktı: tıbbî ------------------------------------------
* USFET Eisenhower‟ın komutasındaki Avrupa‟daki ordunun resmî adı. 14 Temmuz
1945‟de dağıtılmasına kadar SHAEF‟in bir ögesiydi.
33
malzeme isteğinde bulunduğunu not etmiĢti. Görünürde bunların kamplara
teslim edileceğinden ümitliydi. Tabii açlık, aĢırı kalabalık ve kötü hava Ģartları gibi fizik nedenler için bunlar, bir tedavi değil ancak geçici çare
olabilirdi.
Görülüyor ki, Beasley kısa zamanda belirtileri, kampları tedaviye uğraĢtığını, fakat hastalık, acımasız kayıtsızlık için hiçbir Ģey yapamadığını
anlamıĢtı. Birkaç hafta içinde, Beasley 9.Sahra Hastanesi için daha önce yaptığı iyimser battaniye isteğini not ediyordu, “PWTE‟lere hizmet veren
hastaneler için portatif karyola, battaniye, seyyar mutfak ve yemekhane malzemesine Ģiddetle ihtiyaç vardır. Lojistik BaĢkanlığıyla görüĢüldü, bu
kalemlerin hiçbirinin mevcut olmadığı iddia edildi.” Beasley değiĢiyor: evvelce baĢkalarının fark ettiği acımasızlık ileri sürülüyordu; Ģimdi kendisi
Ģüphe ediyor. Hiçbir Ģeyin mevcut olmadığını “iddia eden” BaĢkanın sözünden açık olarak kuĢkulanılıyor. Beasley “üst düzey subaylar”ın alaycı
kayıtsızlığından bıkmıĢ görünüyor.26 Beasley, belki de olanların nedenine inanamadığı için protesto
etmemiĢtir. Ġnsanın içinde fesatlık yoksa, baĢkasına nadiren kötülüğü kondurabilir.
34
5
YAZ AÇLIĞI
15 Mayısta General Eisenhower ve BaĢbakan Churchill savaĢ esiri
tayınlarının azaltılması hakkında konuĢtular. Churchill esir tayınlarının ölçeği hakkında bir uzlaĢma istedi; çünkü yakında Ġngilizlerin et
istihkakında bir azaltmayı duyurmak zorundaydı. “En iyi Ģekilde tasarruf
edeceğimiz bu kaynaklardan mümkün olduğunca besleneceklerinden” emin olmak istiyordu. Eisenhower “konuyu dikkatle incelediğini” belirtti.
Kendisine 2.150 kalori gerektiği söylenmiĢti; fakat bunu zaten 2.000‟e indirmiĢti. “Arada esirlerin ölçeğinin, Müttefik birliklerininkinden daha aĢağı
düĢtüğü oluyor” dedi. (ABD birlikleri için günde 4.000 kaloriydi.) Bütün durumu ilerde incelemeyi planlıyordu; “daha fazla azaltmanın mümkün
olup olmadığına bakacaktı.”1 ABD Ordu doktorlarının gözü önünde açlıktan ölmekte olan savaĢ esirlerinin tayınlarını azaltmaktan bahsediyordu.2
Bundan az sonra tayınlar azaltıldı.3 Bazı esirler, ABD ve ele geçen Alman stoklarından az da olsa faydalanmaya devam ettiler. Milyon sayıda
olan ve ismen var olan POW (SavaĢ Esiri SvEs) statüleri nedeniyle biraz da olsa yiyecek alabilen diğerleri, gizlice DEF durumuna geçirildikleri için,
haklarını ve tayınlarını kaybettiler. Bu kiĢiler, Eisenhower‟ın belirttiği 2.000 kaloriden çok daha az, bazen yarısından da az gıda alıyorlardı.4
Eisenhower‟ın Churchill‟e söylemediği, ordunun DEF durumundakileri hiç
beslemediği, veya günde 2.000 kaloriden çok daha az verdikleri savaĢ esirlerine ise, tayında azaltmaya gittikleriydi. Emirler, “C, K ve 1‟de 10
Harekât tayınları son çare olarak kullanılacaktır.” diyordu. “Bunları kullanmadan önce bütün geçici önlemler alınacaktır.” Bu tarihte 2.000
kalori en üst seviyeydi ve ancak Alman kaynakları yetersiz kalırsa, ABD levazımından karĢılanacaktı. Aynı Ģekil, Münih civarındaki 7.Ordu
bölgesinde de uygulanmıĢtı.5 Bu emirler sadece resmen “Elde” olan tutsaklar için geçerliydi.
DEF durumuna yeniden sınıflandırma, esirlerin yeni kamplara taĢınmasını veya kendilerine sivil Alman levazımı temini için yeni
örgütlenme gerektirmiyordu. Esirler oldukları yerde kaldılar ancak barınakları yoktu. Esas olan, bir yazı makinası tıkırdamasıyla, kıt ABD
35
Ordu tayınının da durdurulmasıydı. Bütün savaĢ alanında, sadece Patton‟ın ordusu, Mayıs ayında önemli
sayıda tutsağı serbest bırakarak, birçoğunu açlıktan ölmekten kurtardı.
Bradley ve Lee de 13 Mayısta, savaĢ esirlerinin serbest bırakılması emrini verdiler.6 Ancak Eisenhower imzalı SHAEF emri, onları 15 Mayısta iptal
etti.7 Sonuçta, sorumlu olduğu esirlerin açlıktan ölmesinden endiĢe eden titiz General Lee, Paris‟teki karargâhından Frankfurt‟taki SHAEF karargâhına
zehir zemberek bir telgraf çekti:
Bu karargâh, harekât alanında tutulan savaĢ esirlerine gereken tayının dağıtımı için uygun esasların saptanmasında hayli zorluk
çekmektedir. Eldeki savaĢ esirleri, tahmin edilen tutsak sayısından çok fazladır; bu nedenle de Ġç Bölgeden [ABD] daha önce talep edilen tayın
sayısını çok aĢmaktadır. ġu anki tayın durumu, hem Harekât Alanında hem de Ġç Bölgede, çok kritik seviyededir. SavaĢ esirlerine en az tayın
seviyesini tutturmak için gerekli ek istihkak, sağlam ve eksiksiz bir gerekçe olmaksızın Ġç Bölgeden elde edilemez. Eldeki savaĢ esirleri için
bu karargâh tarafından değiĢik istekler yapılmıĢtır… öyle ki tayınlar için
yapılan isteklerin karĢılanması için Savunma Bakanlığı ile uygun esaslar saptanmıĢtır. Bu karargâhtan gelen isteklere cevap olarak… SHAEF
tarafından Harekât Alanında tutulan savaĢ esiri sayılarını gösteren değiĢik raporlar yayınlanmıĢtır.
Daha sonra, en son SHAEF raporlarını sıralıyor.8
Telgraf… 31 Mayıs günü Elde 1.890.000 SavaĢ Esiri ve 1.200.000
SilahsızlandırılmıĢ Alman Kuvveti. Bu karargâhta mevcut en iyi bilgiler: Com Z‟deki savaĢ esirleri 910.980, Com Z Geçici ÇevrilmiĢ Bölgelerinde
1.002.422 ve 12.Ordu Grubu bölgesinde 965.135, toplam 2.878.537. Ayrıca ALMANYA ve AVUSTURYA SilahsızlandırılmıĢ Alman Kuvvetleri
1.000.000.9
Durum ĢaĢırtıcıydı: Lee, ABD Ordu kamplarında SHAEF‟in kabul
ettiğinden bir milyon daha fazla esir bulunduğunu söylüyordu. Lee, Esir Kampları ve DEF‟lerde 3.878.537 kiĢi olduğunu söylerken, SHAEF G3‟ü
[Harekât ġb.Md.] aynı gün, 2 Haziran, için “Elde”ki SavaĢ Esiri ve DEF sayısı olarak yalnızca 2.927.614 kiĢiyi bildiren ilk tabloyu yayınlıyordu. Bu
tablo Lee‟nin esirleri besleme amacını ortadan kaldırıyordu; çünkü kampların tayınına temel olacak bilgi, SHAEF G3‟ünün verdiği sayı olacaktı.
Aslında aynı günde yayınlanan Alan Merkez Komutanlığının iki raporu arasında tutsakların ortadan kaybolduğunu görebiliriz. Alan Merkez
Komutanlığı günlük raporlarının sonuncusu, 2 Haziranda elde 2.870.400 savaĢ esiri olduğunu söylüyor. Yeni haftalık rapor serisinin, aynı gün
yayınlanan ilk raporu ise, elde sadece 1.836.000 kiĢi olduğunu söylüyor. Lee akıntıya kürek çekiyordu: SHAEF basitçe vicdanlı sayıları boĢlamıĢtı.
36
ABD Ordusu Alan Merkez Komutanlığı’nın 2 Haziran 1945 tarihli günlük Savaş Esiri raporlarının sonuncusunda, 6.Ordu tarafından tutulanlar da
dahil olmak üzere, savaş esiri olarak sınıflandırılan toplam 2.870.400 tutsak mevcudu görülüyor. (ABD Millî Arşivleri)
37
ABD Ordusu Merkez Komutanlığı’nın, 2 Haziran 1945 tarihli, Haftalık Savaş
Esiri raporlarının ilki, aynı gün yazılan günlük raporda gösterilen bir milyondan fazla tutsağı hesap dışı tutuyor. (ABD Millî Arşivleri)
38
39
Yapacağı daha fazla bir Ģey yoktu. Bir milyon daha az olduğunu bildiği
halde, tayın sayısını, SHAEF G3‟ünün kendisine verdiği “Elde”ki tutsak sayısına göre hesaplamak zorundaydı.10 Bu kayıp bir milyon insan,
bundan böyle, diğer savaĢ esirlerinden ayırt etmek için “Kayıp Milyon”
olarak anılacaktır. Bu, tayınların azaltılmasının bir yoluydu. Bir diğeri, Haziran ve Temmuz
aylarında, SvEs statüsündeki esirlerin gizlice DEF durumuna geçiriliĢi sırasında, ordu saymanlığının bir takım garip iĢlemleriydi. USFET
saymanlığının, Haziran-Temmuz döneminde tuhaf uygulamaları oldu: Cumartesi gece yarısı sona eren haftalık dönem kapanıĢ bilançosu, bir
sonraki haftanın açılıĢ sayısıyla tam aynı olması gerekirken, bir saniye sonra baĢlayan yeni hafta bilanço sayısı, saymanın uygun gördüğü
herhangi bir rakamla baĢlıyordu. 2 Hazirandan 28 Temmuza kadar, nakledilen ve tahliye olanlarla, son gündeki “Elde” olan esir sayısı
baĢlangıçtaki “Elde” olan sayısındaki düĢüĢten 588.533 daha fazlaydı.* Bu “Gece Yarısı Vardiyası” sıradan gözlemciden sahtekârca gizlenmiĢti; çünkü
USFET tabloları haftalık açılıĢ değil, sadece kapanıĢ bilançosunu ve onu oluĢturan iĢlemleri gösteriyordu. Böylece masum izleyici, açılıĢ
bilançosunun gereksiz tekrar yapmamak için atlandığını varsayıp, asla
doğru olmayacak rakamlarla çalıĢmaya baĢlayacaktı; çünkü yüzbinlerce insan, saymanların kaprisine göre eklenip çıkartılıyordu. Ancak rakamlar,
özenli bir Ģekilde, grup grup, birçok seri için hafta hafta kontrol edilince, aldatma yavaĢça belirginleĢiyordu.
Bu insan ikmali oyunu, saymanların kafasından çıkmadı. Hayalî tutsak icat etmek için bir nedenleri yoktu, zaten yapmadılar da. DEF toplamı, yeni
tutsak gelmediği halde artınca, eldeki savaĢ esirleri, gönderilenlerden daha çok azaldı; bu da bildirilen tek fireydi. 2 Haziran-28 Temmuz dönemi
içinde, eldeki savaĢ esiri sayısı gönderilenlerden daha çok, 586.003 kiĢi küçüldü; aynı dönemde DEF kamplarındaki elde sayısı 588.533 arttı.
Bu feci SvEs statüsünden, felâketle eĢ DEF durumuna geçiĢ, kasıtlı olarak haftalarca sürdürülmüĢ; haftalık SvEs ve DEF raporlarında mantıklı
dengeyi tutturmak için, haftalarca titiz bir çalıĢma yürütülmüĢtür. SvEs statüsünden “kaydırılan”larla DEF durumuna “kabul edilen”ler arasındaki
tutarsızlık sadece % 0,43‟dür. Bu aldatma çok baĢarılı olmuĢtu. Alman
bilim adamları da dahil olmak üzere, bütün dünyaya açıklanan belgeler, aradan on yedi yıl geçmesine rağmen, keĢfedilmeden kaldı.
KaĢla gözle – yazılı emir olmaksızın – yayılan bu hareket tarzı, meydana gelen ölümlerle uğraĢan subayları, önce ĢaĢırttı, sonra yıldırdı,
sonra da tüketti. Bu durum, resmî Army History of World War II II.Dünya SavaĢı Ordu Tarihi‟nde temiz bir Ģekilde, üstü kapalı olarak yazılmıĢtı.
“ADSEC [Ġleri Bölge], bu dönemde [Mayıs baĢı] normal istek yollarının gerekli malzemeyi sağlayamayacağını ve el konmuĢ stokların, ordu
kaynaklarından ancak özel rica ile, o da belirli miktarda elde edilebileceğini gayet iyi biliyordu.”11 Arazide, savaĢ esirlerinden sorumlu subaylar,
------------------------------------------ * Ek 5‟e bakınız.
40
önce normal yollardan istekte bulundular, fakat hayatta kalmaları için
gerekli en az erzakın da çok altında tayın alabildiler. Ġleri Bölge Ġkmal ġubesinde görevli Alb. Smithers, 27 Nisanda, Lojistik BaĢkanı Robert
Littlejohn‟a özel bir rica mektubu yazdı: “15.Ordu‟dan gelen 750 ton bir
tarafa, hiçbir erzak alınmadı, zaten bir Ģey de beklemiyorum. Aldığımız beğenilen Sınıf II ve IV [tayınlar] tamamen Orduların göz yummasıyla,
sempatik ikmalle gelebildi. SavaĢ esirlerinin akınıyla, bize gelen isteklere oranla çok yetersiz kaldı. Bu miktarları arttırabilmek için,
Komutanlığımızda her türlü tedbiri almamıza rağmen, çok az sonuç alabildik.”12 23 Mayıs günü, Lojistik BaĢkanı Littlejohn, iyi arkadaĢı,
Kurmay BaĢkan Yardımcısı, G4 [Lojistik ġb.Md.] Bob Crawford‟a, “Bu 3.000.000 esiri beslemeye devam edemeyeceğimi biliyorum” dedi. Gerekli
giyecek ve çadır gibi kamp malzemesinin de ikmalini yapamayacağını belirtti; Savunma Bakanlığı bunların hiçbirini vermiyordu. “Gerçekten de,
taleplerimin birkaçı onaylanmadı.” Elde bir yığın olan mevcut stoklardaki çadırlardan neden vermediğini söylemiyor.13 Aynı zamanda SHAEF‟deki
arkadaĢı ABD Ordusunda Tümgeneral olan Ray Barker‟dan, sorunu incelemesi için bir yardımcı atanmasını istedi.14 30 Mayıs‟ta General
Barker sorunu ele aldı ve Eisenhower‟ın Kurmay BaĢkanı Bedell Smith‟e,
“ġimdi Müttefiklerin elinde çok büyük sayılara ulaĢan SavaĢ Esirlerinin ve silahsızlandırılmıĢ Alman kuvvetlerinin beslenme ve bakım problemi acil
hale geldi.” dedi.15 Statü değiĢikliği yaparak sorumluluktan kaçmanın, en gerçekçi subayların akıllarında bile, unutulabilir bir hayal ürünü olduğu
burada görülüyor: Barker, yalnız savaĢ esirlerinin değil, bütün tutsakların beslenmesinden bahsediyor. Oysa tavsiyesi, onların yalnız beslenmesi
değil aynı zamanda salıverilmeleridir. “Ancak bu terhis, Almanya dıĢındaki yeniden yapılanma için BirleĢmiĢ Milletlerin iĢgücü gereksinimine de imkân
vermelidir.”16 Bu nedenle EĢ Kurmay BaĢkanlıklarına, ivedi cevap istenen bir telgraf çekilmiĢtir; çünkü daha önce çekilen mesaja hiçbir
cevap alınamamıĢtır. Ertesi gün “Eisenhower” imzalı bir telgraf Washington‟a Ġngilizlerin,
esirlerin yarı yarıya bölüĢülmesi anlaĢmasına uymadıklarını bildiriyor ve esir problemine dikkati çekiyordu. Telgrafta ellerinde, olması gerekenden
935.000, belki de daha fazla Alman bulunduğundan ve bunlardan sorumlu
olduklarından yakınılıyordu; fakat bir sonraki cümle kendi kendisiyle çeliĢiyordu: “ABD onlar için ortalama 150.000 sayısını öngörmüĢtü.”
Telgraf Ģöyle bitiyordu: “Nakledilmeleri, çok ciddî olan durumu kısmen düzeltecektir…. Acilen önerilir.”17 Eisenhower imzasıyla, 4 Haziranda
Washington‟a gönderilen telgrafta, halen Avrupa‟da tutulan büyük sayıdaki SvEs ve silahsızlandırılmıĢ düĢman kuvvetlerinin “Erken devrinin bir an
evvel iĢleme konulması zorunludur” deniyordu.18 Bu telgrafın neden çekildiğini anlamak zordur. Abilene, Londra ve Washington arasında
yaĢanan yoğun telgraf trafiğinde bu telgrafın iĢi nedir bilinmez. Eisenhower daha birkaç gün öncesinde Bradley, Lee ve Patton‟ın DEF
durumundakileri salıvermesine engel olmuĢtur. EĢ Kurmay BaĢkanlarının 26 Nisan tarihli mesaj emri, Eisenhower‟a esir alma veya alınanları elde
41
tutma emri değil, aksine VE Day (Avrupa‟da Zafer Günü)‟den sonra,
çalıĢtırmak için bile olsa, daha baĢka esir almaması yönündeydi. Yine de Ordu bugünden sonra 2.000.000 DEF ele geçirmiĢti. Washington‟a esirlerin
salıverilmesine izin için telgraf çekilmesine gerek yoktu, çünkü Patton
zaten yirmi yedi günde yarım milyon insanı serbest bırakmıĢtı; eğer bütün ABD Ordusu esirleri Patton‟la aynı oranda salıvermiĢ olsaydı, bütün
Almanlar, Haziran sonunda gitmiĢ olacaklardı. Ancak 2 Hazirana kadar sadece %10‟u yani 500.000 kiĢi salıverilmiĢti. 8 Eylüle kadar da 2.200.000
kiĢi gönderilmiĢti. Diğer (Avrupa‟daki bütün Harekât Alanlarında Amerikalılara teslim olan toplam esirlerin) 3.700.000‟i19 ise hâlâ
kamplarda veya ölmüĢ, veya Ġngiliz veya Fransız sorumluluğuna devredilmiĢti.
MareĢal Montgomery, Amerikalıların yüklendikleri muazzam esir sayısının, askerî zorunluluktan değil, boĢ gururdan olduğuna inanıyordu.
Nisan ayında Bradley‟in önüne bütün Almanya, fiilen savunmasız olarak serildiği zaman, “12.Ordu Grubunun Ruhr bölgesini temizleme harekâtını
durdurdu… bazı gururlu avcıların Ġskoçya avlarında parça hesabı yaptıkları gibi, esir sayısı – çanta – sayma gibi bir Amerikan saplantısına kendini
kaptırdı.”20 Daha sonra Bradley Ģöyle yazacaktı: “En ivedi görevim
[Nisan baĢında] Ruhr bölgesini silip süpürmekti. Allah‟tan, Ruhr çemberinde sıkıĢan hemen bütün Almanlar, savaĢmadan teslim oldular.
18 Nisana gelindiğinde toplam esir sayısı, istihbaratın tahmininin iki katı olmuĢtu: 317.000. Bu sayı, Rusların Stalingrad‟da esir aldığı veya bizim
Tunus‟ta esir ettiğimiz Alman kuvvetinden daha büyüktü.”21 General Patton için, esir alma sportmence bir olaydı; onun için
kitabında gururla, savaĢ sırasında esir aldıklarını sayıyor; barıĢ döneminde kuĢatılanları ise, sayıları milyonlara vardığı halde, hesaba katmıyor.22
Eisenhower, 4 Mayısta ek erzak isteğinde bulundu.23 Sonra, ikmal gelmek
üzereyken, “Almanya‟da Askerî harekâta zarar verecek”24 bir karıĢıklık olursa, dağıtılması için izin istedi. “ġimdiki kritik levazım açığının sadece
Harekât Alanında değil, ABD‟deki bütün subayların, silah altındaki erlerin ve sivil memurların da tayınında %10 kesinti gerektirdiğine” değindi.25
Dünya Gıda Açığının sadece orduyu değil, bütün ABD‟ni etkilediği kabul
ediliyordu. Aslında hiç olmadığı kadar buğday ve mısır fazlalığı vardı ve patates üretimi de hiç olmadığı kadar yüksekti.* Avrupa Lojistik
BaĢkanlığının Nisan raporunda gösterilen, 100 günlük ihtiyat tayını, günde 4.000 kaloriden beĢ milyon kiĢi için yeterliydi.26 Haziran ayında
Korgeneral A.E.Grasett tarafından SHAEF için yapılan en önemli durum incelemesi, “Almanya‟nın batısındaki mevcut gıda durumunun kritik
olduğunu söylüyordu. Gene de ithal edilen 630.000 ton buğdayın gelecek hasada kadar Alman sivillerinin minimum gıda gereksinimini karĢılayacağı
tahmin ediliyordu.”27 Grasett‟in kafasında, buğdayın orada isteneceğine yönelik bir Ģüphe yoktu. Zaten önceden planlandığı gibi, gelmeye
baĢlamıĢtı, ve o yaz öngörüldüğü gibi gelmeye de devam etti. ------------------------------------------
* Bölüm 2, not 46‟ya bakınız. 42
Tayınlarda varsayılan yüzde 10 azalma, açlıktan kıvrananları değil,
safları doyuran bir propaganda lokması oldu. Tğm.Fisher günlük 4.000 kalorilik ordu tahsislerinde bir azalma görmemiĢti; “Birkaç gün
Bastogne‟daki dıĢında, G4 kayıtlarının da gösterdiği gibi 28, her zaman bir
yığın yiyeceğimiz oldu. Tayınlarda azalma hiç duymadım” diyordu. Le Havre‟da 106.Tümen değiĢtirme komutanlığında, 4.000 ABD askerinden
sorumlu Alb.Henry C.Settle, “O kadar çok yiyeceğimiz vardı ki, nereye koyacağımızı bilemiyorduk” diye açıkladı. “Sorunumuz onları
piĢirmedeydi.”29 Genel lojistik kayıtları da bireysel deneyimleri doğruluyor. Orduda, kamplardaki açlığa karĢın, büyük bir yiyecek fazlalığı
vardı.30 ABD Ordu personeli hesabındaki fazlalık, aslında Eisenhower‟ın ABD Ordu personeli tayınlarının kısıldığını söylediğine denk gelen sürede
artmıĢtı. Bu dönemde ABD ve yerel (Alman) kaynaklardan gelen gıdada % 7 artıĢ vardı.31
Washington‟a gıda açığını bildiren telgraf yağmurundan birkaç gün sonra, sorunu tartıĢmak için SHAEF Ekonomi Biriminde bir toplantı yapıldı.
Ordunun ve Amerikan Kızılhaçı‟nın üst düzey temsilcileri, sivil Yer DeğiĢtirmiĢ Bireylere (DPs) mevcut Kızılhaç yiyecek paketlerini nasıl
ulaĢtıracaklarını tartıĢıyorlardı. SHAEF‟den Yb.Bailey, SHAEF‟in “ek yiyecek
maddesine büyük bir ihtiyaç duymadığını”, fakat Avrupa‟daki durumun kıĢa doğru zorlaĢacağını söyledi. Avrupa‟da 13.000.000 Kızılhaç yiyecek
paketi vardı; her biri kiĢi baĢına bir ay süre için 500 kalori sağlayabilirdi.32 Ek olarak Fransızlarda da, genel hesaba katılmayan 1.600.000 paket
vardı. Avrupa‟nın açlıktan ölen kitlelerini beslemek için gıdasız kalmak bir
yana, ordu Temmuz baĢlarında Çekler ve Almanlar da dahil olmak üzere, Avrupalılardan yiyecek alıyordu; göya bununla esirler beslenecekti.
Lojistik BaĢkanlığının tedarik rakamlarına göre,33 Haziran ayında Ordu, ABD‟den ve yerel kaynaklardan savaĢ esirleri için yaptığı istekten biraz
daha fazla günlük tayın (5.000) çıkartmıĢtı; ancak Temmuz ayında esirlerin hesabında büyük bir günlük fazlalık görünüyordu. Ordu, “ABD ve
yerel kaynaklar”dan, Temmuz ayında, esirlere verdiğinden 2.500.000 daha fazla tayın teslim almıĢtı. Ağustos ayında bu rakam 3.000.000‟a çıktı.34
“yerel kaynaklar” terimi Almanlardan temin edilen yiyecek anlamındadır;
bu da önemli bir açık oluĢturmaktaydı. Bunun sonucunda da, ICRC‟ye göre, mülteciler açlıktan ölüyordu.35 Almanya‟nın Fransız iĢgal bölgesinde
görevli Fransız Yb.Bacque, birliklerinin birinden öfkeli bir mesaj aldı: Bir Amerikan baskın timi yerel köylülerin 100 koyununa el koymuĢtu.36
DıĢiĢleri bakanlığı, Haziran ayında Savunma Bakanlığına dert yanıyordu: Çekoslovakya‟da Domazlice ve Hosfoun‟da 100.000 kutu konserve et,
tonlarca kurutulmuĢ bezelye ve Ģeker, sığır sürüsü ve 700 damızlık at ganimet olarak müsadere edilmiĢti.37 Durum tarafsız bir gözlemci olan
Fransız diplomatı M.Layeillon tarafından Paris‟e Ģöyle bildirilmiĢti: “Müttefikler [arasında bulunan yetkililer] Almanya‟da konuĢlanmıĢ birlikleri
ikmal için yapılan isteklere göz yummuĢlardır… Bunlar hatırı sayılır toplamlara ulaĢmıĢtır.”38
43
General Littlejohn da “yerli [Alman yiyecek] stoklarının korunmasının
zorunlu ve çok önemli olduğunu; kıĢ boyunca ve baharda önemli bir açık oluĢacağını söylüyordu. ”Ağustosta Littlejohn, Lee‟nin Mayıs ayında
söylediğinin aynısını tekrar etti: Ordu, evvelce elinde olandan daha az
sayıda savaĢ esiri bildiriyordu. Neler olup bittiğini anlamak için ordu bölgelerine yaptığı kapsamlı bir tren yolculuğundan sonra, 27 Ağustosta
Alan Hizmet Kuvvetleri genel komutanlığına, durumu uzun bir muhtırayla sundu 39: Ordunun verileri çok “hatalı”, beslenmesi gereken kiĢilerin
doğru sayısı, bildirilenden 1.550.000 daha fazladır. “Resmî istek sayısı olan 3.700.000 ile, bu sayı 5.250.000‟i bulmaktadır.” diye yazdı. Elde
tutulan SavaĢ Esirlerinin durumunu ve SavaĢ Alanından geri dönecek ABD personelinin yerini alacak iĢgücü için, ordu ihtiyaçlarını incelemek
gerekiyordu. Ancak böylece, ABD‟den tayın talebi için, yetkili olarak iĢlem yapılabilirdi. “SvEs sayısına, silahsızlandırılmıĢ Almanlara, yer değiĢtirmiĢ
bireylere ve sivillere yönelik kesin veriler, sorumlu olan Amerikan Kuvvetlerince toparlanmalı ve yayınlanmalıdır; ancak o zaman
BaĢkanlığımızca hazırlanan tayın istekleri yürürlüğe konabilir. Bizim sorumluluğumuzun eksiksiz açıklanması da bunun içinde olmalıdır.” diye
“Ģiddetle tavsiye ediyordu”. Amerikan bölgesindeki 960.000 Yer
DeğiĢtirmiĢ Birey, Sivil ĠĢler depolarından desteklenen yerli stoklardan besleniyordu, [bunlar da zaten kısmen „yerel ikmal‟den karĢılanıyordu].40
Littlejohn sadece Almanya‟daki açıktan endiĢesini belirtiyor; orduda, Ġç Bölgede veya dünyada, tahmin edilen veya halen var olan bir açıktan söz
etmiyordu. Ordunun elinde o kadar çok yiyecek vardı ki, Ġngiltere‟de bir depo dolusu malzeme levazım listesinden kazara düĢülünce, üç ayda
farkına varılmamıĢtı.41 Avrupa‟daki ordu tayınlarında yaklaĢık %6‟lık sürekli fazlalık, bolluk içinde açlıktan ölen kamplardaki 800.000 kiĢiyi 100
gün hayatta tutmaya yeterli gıda (fazladan günde 1.300 kalori) sağlardı. Esirlere yiyecek ulaĢtırma yolundaki engel hâlâ, tayına bağlama
rakamlarındaki hataydı. Bunu düzeltmeye çalıĢan Lee‟nin 2 Haziran tarihli azarlamasında da buna dikkat çekilmiĢti. Littlejohn‟un – kararlı, iyi kaleme
alınmıĢ, ivedi – notunda bir kere daha, rakamları düzelterek sorunun giderilmesi öneriliyordu. Ağustosta da, Haziranda olduğu gibi, bu yüksek
düzeyde gayretin kamplardaki tayına bağlama sorunu üzerinde bir etkisi
olmadı. Ölüm oranı yeni yapılandırılan DEF‟lerde 8 Eylülden sonra da artmaya devam etti.
Kampların sefaleti, ordunun yüksek kademesini kirleten moral
sefaletten ileri geliyordu. Bu subaylar tutsakları o kadar küçümsüyorlardı ki, herhalde kendilerini suçlanmaktan kurtarmak için, kaygı içinde notlarını
yazarken,42 emirleri altındakiler en az altı olayda Alman sivillerin kamptaki esirlere yiyecek getirmelerine karĢı çıkmıĢlardı.43 Tğm.Fisher‟e,
1945 yazında Frankfurt yakınındaki kamplarda, kocalarına yemek getirmek için izin isteyen birçok kadın, geri çevrildiklerini söylemiĢlerdi.
Rheinberg‟de, kampa yemek getirmek için izin alabilen tek sivil, on yaĢındaki Herbert Thelen‟di. Dietersheim‟da, Fransızlar tarafından 1945‟de
44
devralınan üç ABD Ordu kampındaki, açlıktan ölmek üzere olan esirlere
– o zaman bol olan – yerel kaynaklardan hiçbir takviye yapılmamıĢtı.44 Bütün ABD kamplarını kapsayan en kötü etkili yasak, Kızılhaç yiyecek
paketlerinin savaĢ esirlerine gönderilmesine karĢı çıkan Savunma
Bakanlığının tutumu oldu.45 Bu yasak, Avrupa‟daki kamplarda bulunan savaĢ esirlerine, ABD‟deki Alman tutsakların yapmak istedikleri giysi ve
yiyecek bağıĢlarını da kapsayacak Ģekilde geniĢletildi. Maliye Bakanı Frederick M.Vinson, ABD‟deki Almanların, Kızılhaç‟a yapacakları herhangi
bir bağıĢın Avrupa esir kamplarına gönderilmesinin belirtilmesini yasakladı.46
Postanın reddedilmesi hayatın reddedilmesiydi. Aynı Ģey, savaĢ sırasında, Almanların elindeki Müttefik esirler, yiyeceklerinin çoğunu
Kızılhaç‟dan posta yoluyla alırken de olmuĢtu. Kızılhaç‟ın değiĢik ülkelerden topladığı fazlalık yiyecek paketlerine SHAEF elkoymuĢtu.47 Ne olursa olsun,
Ordu, Alman kaynaklarından DEF kamplarındaki insanlar için sağlanacak yiyecek miktarına bir kısıtlama getirmiĢti. “Bu insanlar günlük,
çalıĢmayanlar için 1.150 kalori, çalıĢanlar için ise 1.850 kalorilik gıda alabilirlerdi.”48 Bu onları, özellikle barınak ve temiz su yokluğu göz
önüne alınırsa, oldukça kısa zamanda ölüme mahkûm etmekti.
Almanya‟daki mal darlığı, kısmen dıĢsatım için üretimin engellenmesinden oluĢuyordu; bu kısa zamanda yeniden kurulabilirdi:
8 Mayısta Almanya‟nın üretim kapasitesinin %75‟i, hâlâ çalıĢır durumdaydı. Darlığın bir kısmı, çok sayıda olası iĢçinin tutsak edilmesi
veya ölmesindendi. Gelen ekinin iĢlenmesi için gerekli kömür yoktu; nakliye ve tarla iĢleri için de durum aynıydı. Çok daha fazla tahrip olmuĢ
ve nüfusu kalabalık olan Ġngiliz bölgesinde, Alman buğday ve çavdar mahsulü ĢaĢırtıcı bir Ģekilde yüksek oranda, normalin %70‟i üzerinde
geliyordu; çünkü Ġngilizler, hasatta yardım etmeleri için Barleycorn Harekâtı ile tutsakları süratle serbest bırakmıĢlardı.49
4 Ağustosta, ABD kamplarında halen “elde” tutulan esirler, ölüm, nakil ve serbest bırakma nedeniyle, toplam tutsakların ancak %50‟si kadar
kaldığında, Eisenhower imzalı tek bir cümlelik emir, bütün savaĢ esirlerini mümkün olan en kötü Ģartlara mahkûm etti. “Derhal geçerli olmak üzere,
Almanya‟daki ABD iĢgal bölgesinde, ABD sorumluluğunda tutulan bütün
Alman kuvvetleri unsurları, SvEs statüsünde değil, silahsızlandırılmıĢ düĢman kuvvetleri olarak sayılacaklardır.”50 Hiçbir gerekçe verilmemiĢtir.
Artık DEF durumunda kabul edilen savaĢ esirleri için, ölüm oranı birkaç hafta içinde dört kat artmıĢtır; 8 Eylüle kadar haftalık yüzde 0,2‟den,
haftalık yüzde 0,8‟e çıkmıĢtır.51 Eisenhower Almanların yararsız direniĢine, hayatlarını boĢa harcadıkları
için üzülmüĢtü. ġimdi ise, Almanlar savaĢ sırasında öldüklerinden çok daha çabuk ölüyordu. Kuzeybatı Avrupa‟da, Haziran 1941‟den Nisan 1945‟e
kadar olan bütün çarpıĢmalarda öldürülenlerden en az 10 misli daha fazla Alman, Fransız ve Amerikan kamplarında öldü.52
Berbat bir kayıtsızlık, aĢağı doğru, güvenlik personeline ve hatta kamplara atanmıĢ askerî doktorlara kadar yayıldı. Bir yığın fazla gıda
45
kullanılmadan dururken, 4.000 kalorili subaylar, ölüm detaylarını
incelemek üzere kampları geziyordu. AraĢtırmanın genel raporunda, doktorlar, ölüm nedenlerini acı veren bir kesinlikle belirttiler; halbuki
birçok vakada bu sonuçlar ancak, açlıktan ölen, ağır kokular yayan,
tehlikeli bedenler üzerinde yapılacak otopsiyle belirlenebilirdi.53 Ölüm sayısı toplamları dıĢında, herhangi bir acıma, hakaret veya korku notu
içermeyen bu raporlar tutarlı ayrıntılarıyla bir gerçeklik göstermektedir. Doktorlar Ģartlardan sorumlu değillerdi; sadece etkileri iğrenç ayrıntılarına
kadar inceliyorlardı. Mayıs ayı boyunca 80.583 kiĢinin bulunduğu kamplardaki vizitelerden toplanan Vincent Anjini, Uyuz, diĢeti iltihabı gibi
özel belirtilerin, yaĢayanlardaki oranını kaydettiler. Ren nehri boyunca uzanan kamplarda, 1 Mayıs ile 15 Haziran arasında, Askerî Doktorlar,
hayatlarında Ģimdiye kadar gördüklerinden 80 defa daha yüksek olan, korkunç bir ölüm oranı kaydettiler. Verimli bir Ģekilde, ölüm nedenlerini,
Ģu kadar dizanteri ve ishalden, Ģu kadar tifo, tetanoz, septisemi, hepsi ortaçağdan beri görülmemiĢ oranlarda, saptadılar. Tıbbî terimler bile tanık
oldukları felâketle zorlanmıĢtı: insanlar “aĢırı zayıflamadan” veya “yorgunluktan” öldü diye rapor verilmiĢti. BaĢlıca üç öldürücü, ishal ve
dizanteri (aynı grup gibi kabul edilmiĢ), kalp hastalığı ve akciğer iltihabı
idi. Bu doktorların hazırladığı araĢtırmanın gösterdiği gibi, doğrudan kötü hava Ģartlarına, aĢırı kalabalığa ve sağlık önlemlerinin olmamasına
bağlanabilecek diğer nedenler de önemli öldürücü etkenlerdi.54 ETO doktorları, esirlerin yalnız yüzde 9,7 ile 15 kadarının, aĢırı zayıflık ve
vücudun susuz kalması ve “bitkinlik” gibi gıda eksikliğine açıkça bağlı nedenlerden öldüklerini saptadılar. Diğerleri, Ģüphesiz açlıkla daha da
ağırlaĢan kötü Ģartlara maruz kalmaktan hastalanıp ölmüĢlerdi. Raporun dikkat çektiği gibi, “Bu verileri değerlendirirken, tutsakların yaĢ gruplarını
da göz önüne almak gerekir. YaĢları on dörtten(14), ellinin(50) epey üstüne kadar uzanıyordu. Çoğu bitkin bir durumda yakalanmıĢtı. Diğerleri
zaten hastanede yatan hastalardı. Kötü hava Ģartlarına maruz kalma, kampların aĢırı kalabalığı ve gıda ve temizlik eksikliği, bunların hepsi bu
yüksek oranlarda rol oynadı.”55 AraĢtırmayı yapan doktorlar, Genç Heinz T. gibi “eski hastalar”ın hasta yataklarından alındıklarını ve hasta hasta,
yarı çıplak, dikenli tel kafeslerine, çamur içinde uyumaya gönderilirken,
aynı hastanelerde binlerce yatağın boĢ durduğunu bildikleri halde gayet sakindi.56
Bu sözde hastanelerin 57 rakamlarına bakarken, ETO araĢtırma doktorları, birçok hastalık için oranlar kaydettiler, fakat “bitkinlik” veya
beslenme bozukluğu ile ilgili hiçbir Ģey yazmadılar. Yaygın görülenler, bu sözde kabullerin yüzde 85‟ini oluĢturan, solunum yolları hastalıkları, ishal
ve dizanteri idi. Bunlar açlıktan çok, pislik ve kötü hava Ģartlarından oluyordu.
Bu veriler, hatırlanmalıdır ki, DEF‟lerden değil, esir kamplarından alınmıĢtır. 1 Mayıs gibi erken bir tarihte, görünüĢte iyi bakılan savaĢ
esirleri, yılda yüzde 30 gibi bir oranda kendilerini öldüren Ģartlara daha o zaman maruz kalmıĢlardı.58 DEF‟lerdeki ölüm nedenleri için yapılmıĢ bir
46
araĢtırma izine rastlanmamıĢtır; fakat sağ kalanların tanıklığından,
koĢulların, ETO Tıbbî AraĢtırmasıyla belirlenen SvEs kamplarıyla aynı olduğu açıktır; sadece beslenme yönünden daha da beterdiler.59
Doktorlar, veciz olarak “Bu kamplardaki durum, diğer komutanlıklardaki
çevrilmiĢ bölgelerle özgün olarak aynıdır.”60 diye not düĢmüĢlerdi. Diğer subaylar tuzaklarında ölmekte olan tutsaklara umursamazlıkla baktılar.
Ġleri Bölge Merkez Komutanı, geri zekâlı General Hollar, 20 Mayıstaki bir toplantıda SavaĢ Esirleri Geçici ÇevrilmiĢ Bölgelerindeki durumu tartıĢtı.
Toplantıyı, 106. Tümenden gelen raporların ilerleme gösterdiği bilgisiyle açtı. “Toplam doluluk, bugünün raporlarına göre, boĢaltma, serbest
bırakma, kayıplar, vb ile 25.000 kadar düĢecek”61 Ancak, daha sonra kendi Merkez Komutanlığı makamınca aynı gün için verilen raporlarda ne
serbest bırakma, ne boĢaltma görünüyordu; sadece Fransızlara en çok 1.374 kiĢinin nakli vardı.62 Merkez Komutanlığı raporları o kadar yarım
yamalak yapılmıĢtı ki, Hollar‟ın belirttiği düĢüĢün olup olmadığı belli değildi; fakat 27-30 Mayıs arası dört günde, Hollar‟ın belirttiği sayıda hiçbir
düĢüĢ olmadı. Hollar‟ın yaptığı aynı toplantıda, ayın 27‟sinde Rheinberg‟deki definler,
herhalde 26‟sında ölenler için 10, Sinzig‟de 32, Bingen‟de 24 olarak
bildirilmiĢtir (yıllık defin oranı* yüzde 6,7 ile yüzde 27 arası). “Defin” terimi özel olarak toplu mezarlara gömmeyi perdelemek için kullanılmıĢ
olabilir;63 çünkü Merkez komutanlığı raporlarında SvEs ölüm sayıları farklıdır. Bunlar 25-26 Mayıs için, Alan Merkez Komutanlığı raporlarının
hangisine inandığınıza bağlı olarak, 0 veya 191‟dir. Raporda her iki rakam da yazılı: fakat Hollar‟ın toplantısında sunulan definlerin toplam sayısı 66.
Ayrıca, Hollar‟ın Merkez Komutanlığı makamından verilen raporlarda 26 Mayıs için evvelce verilen 156 sayısı, hemen sonra sadece 60 olarak
düzeltilmiĢtir. Bu karmakarıĢık ölüm sayıları için General Hollar‟ın tek yorumu, “Sinzig‟in son birkaç günde Piskolojik [metinde aynen] SavaĢ
Bültenlerini alıp almadığını merak ediyorum. Bir bakar mısınız?” Ġkmalin ölümcül yokluğundan sorumlu bir albaya, “Dünkü toplantıdan bugüne
kalan önemli bir konu var mıydı G4?” diye sordu. Ve Alb.Lockett “Bir Ģey yok Komutanım.” diye cevap verdi.
Soruna gösterilen özen, Alb.Stedman‟la General Hollar‟ın karĢılıklı
görüĢmelerinde fark edilebilir. Stedman 106.Tümene verilen, bütün esir gruplarının serbest bırakılması emrinin, “hemen tüm savaĢ esirlerini
kapsadığını” fark etmiĢti. “Tümeni batağa sokmuyor muyuz?” diye sordu. General Hollar, Stedman‟ın ne sorduğunu bile fark etmemiĢti; çünkü
106.Tümenin, grupların tanımı için uyarıldığı cevabını verdi. Görünürde, hemen bütün esirlerin bırakılması emrini verdiğinin farkında değildi. Sonra
da ekledi: “Onları batağa sokmadan önce, makinaları ayağa kaldırmalarını isterim.” Bu sözlere, Alb.Viney, “büyük sayıda sivil de var ellerinde” diye
ekleme yaptı. Hollar, onlar hakkında emir gelir gelmez boĢaltılacaklar, ------------------------------------------
* Yılık oran, okurun diğer istatistiklerle karĢılaĢtırabilmesi için böyle verilmiĢtir.
(Tek bir gün rakamı normalde bir yıl tahmini için gerçekçi olamaz.)
47
dedi. Onlar hakkındaki emir hiç yazılmadı veya baĢka bir uygulama
yapılmadı; çünkü Temmuz ve Ağustos aylarında, Fransızlar onları devralmaya baĢladığında, bu kamplarda hâlâ, içlerinde kadın ve çocukların
da bulunduğu siviller bulunuyordu. Bu karmaĢanın içinde, Hollar
statükonun korunması için sıkı bastırıyordu. Tğm.R.H.Burbage, Charles von Luttichau‟nun tutulduğu kampla ilgili
Ģöyle yazıyor: “Sağlık BaĢkanı ile Koruyucu Tıp Amiri, dün Remagen PWTE
[SavaĢ Esirleri Geçici ÇevrilmiĢ Bölgesi]‟ne yaptıkları iki(2) günlük
denetlemeden döndüler. Çok sayıda tutsağın derin siperlerde yattığı ve günlerdir viziteye veya yemek yemeğe çıkmadıkları anlaĢıldı.” Rapor,
planlanan fakat uygulanmayan tedbirleri sıralıyor.64 Kamplardaki tahribat söylentileri orduda yayılınca, herkes olduğunca
uzak durmak istedi. Sağlık astsubay teknisyen çavuĢ olan B.K.Zobrist, “ArkadaĢ, bu kamplardan kötü kokular geliyor” dedi. “Bunlardan
olduğunca uzak durmamız söylendi, çünkü çok kötü düzenlenmiĢler ve ikmal eksiklikleri var.”65
VE Day (Avrupa‟da Zafer Günü)‟den sonra SHAEF‟in dayattığı sansür, çarpıĢmalar sırasındakinden daha sıkıydı. New York Times bu tutuma
Ģiddetle karĢı çıkıyordu, 27 Mayıs bakısında baĢ sayfada Ģunlar vardı:
“Amerikan halkı, bilmeye hakkı olduğu Ģeylerden yoksun bırakılıyor…. Öyle anlaĢılıyor ki, savaĢacak düĢman kalmadığı için, yüksek rütbeli subaylar,
vakitlerinin büyük kısmını, savaĢ muhabirlerinin hareketlerini ve etkinliklerini sınırlamak için yönergeler yazmaya harcıyorlar.”
Eisenhower bu hususta oldukça açıktı. Amerikan gazete editörleriyle yaptığı bir toplantıda, “Karargâhıma akredite muhabirleri her zaman yarı-
kurmay subayım gibi gördüm.” demiĢti.66 “Bu iyi gazetecilik değildi,” dedi, Kanadalı savaĢ muhabiri Charles Lynch. “Hiç gazetecilik değildi.”67
Mayıs sonuna kadar, ABD kamplarında, atom bombasından HiroĢima‟da ölenlerden daha fazlası, öldü. Basına bir kelime aksetmedi.
48
6
Yardıma Geçit Yok
ABD Yönetimi, Amerika‟nın Cenevre SözleĢmesi yükümlülüklerine
doğrudan karĢı koyarak, Uluslararası Kızılhaç Komitesinin kamplara girip savaĢ esirleriyle görüĢmesine izin vermeyi reddetti. ICRC AnlaĢmaya göre,
savaĢ esirlerini kamplarda ziyaret edebilir ve sonra Tutan Kuvvet ve Koruyucu Kuvvet‟e gizlice bilgi verebilir. SavaĢın sonuna doğru, Alman
yönetimi dağılmaya baĢladığı zaman ABD, Ġsviçre Yönetimine, Koruyucu Kuvvet rolünü Almanlardan devralması için yetki verdi;1 böylece
görünüĢte, savaĢtan sonra ICRC kampları ziyaret etmeye devam edebilecek ve Ġsviçre yönetimine rapor verecekti. Durdurulması gereken
buydu. Bunu yapma olanağının doğduğu ilk gün 8 Mayıs, VE Day, Alman yönetiminin ortadan kaldırıldığı gün oldu. DıĢiĢleri Bakanlığının,
Washington‟daki Ġsviçre temsilcisine, hükümetinin Koruyucu Kuvvet görevinden affedildiğini bildiren notu,2 8 Mayıs tarihini taĢıyordu. Bu iĢ
kotarılınca, DıĢiĢleri Bakanlığı ICRC‟ye, artık bilgi verilecek bir Koruyucu Kuvvet olmadığına göre, ziyaretlere devamın da anlamsız olduğunu iletti.
SavaĢın bitiminden sadece birkaç gün sonra Marshall, Eisenhower‟a “artık
Alman çıkarlarını gözetecek bir Koruyucu Kuvvet kalmadığı” sinyalini verdi. Bunun için Alman esirlerle ilgili bir konunun iletilmesi diye bir Ģey
olamazdı.3 Bu telâĢla DıĢiĢleri Bakanlığı, Ġsviçre yönetiminin ICRC‟nin rapor verdiği Koruyucu Kuvvet olduğunu görmezlikten gelmiĢti. Alman
yönetiminin ortadan kalkması, Koruyucu Kuvvetin rolünü daha az değil, daha çok gerekli hale getirmiĢti, fakat DıĢiĢleri Bakanlığı buna aldırmadı.
Fransızları zora sokan ABD-Ġngiliz istekleri, Fransız yönetiminin savaĢ tazminatı olarak kendilerine devredilen esirler için Cenevre SözleĢmesine
uyması gibi durumlara da aldıran yoktu. DıĢiĢleri Bakanlığı bir taraftan Cenevre SözleĢmesini tamamen göz ardı ederken, diğer taraftan
Ġsviçrelilere, dalga geçer gibi, esirlere “Cenevre SözleĢmesi hükümlerine uygun”4
49
davranmaya devam edeceklerini bildirmiĢti. SözleĢmeyi dıĢlarken kabul
eden bu çeliĢkili davranıĢ, ICRC‟yi ve Ġsviçre yönetimini SözleĢme konusunda aldatan DıĢiĢleri ve Savunma Bakanlıklarının, 1945‟le 1946
baĢlarındaki kendine özgü davranıĢlarıydı.
Bu hareket tarzı, Almanlar için feci sonuçlar doğurdu. Tutsaklar, tarafsız gözlemcilerle baĢ baĢa, neler olup bittiğini anlatma haklarını
kaybetmiĢlerdi.5 Müttefik esirler salınınca, Alman tutsaklar için tek koruyucu olarak, Müttefik komutanların insafı ve Batı Kamuoyu kalmıĢtı.
DıĢiĢleri ve Savunma Bakanlıklarıyla SHAEF, bu kamuoyu baskısının ciddî tehlike olduğunu bildikleri için, süratle ve gizlice bunu yok etme yoluna
gittiler. Almanya‟dan gelen batılı raporlarına Ģiddetli sansür ve saptırma
uygulandı. SvEs ve DEF kampları yıllarca, kurbanları dıĢında herkese gizli kaldı. Ġsviçre‟nin devre dıĢı bırakılmasıyla kaybolan diğer bir önemli hak
da, postaydı. Tutsakların yeterli gıda elde etmek için tek Ģansları ve kendilerinden haber verme ve evden haber alma hakları da kaybolmuĢtu.6
Kamplardan dıĢarı, tarafsız gözlemcilere hiçbir haber sızmadı; kamplardan içeri çok az yardım girebildi.
ICRC‟nin görevden alınmasına Müttefik tarafında tek önemli protesto,
Kanada BaĢbakanı William Lyon Mackenzie King‟den geldi. Mayıs ayında San Francisco‟da BirleĢmiĢ Milletler kuruluĢ konferansında, Anthony
Eden‟la tartıĢmalardan sonra, Londra‟ya DıĢiĢleri Bakanlığına yazılı olarak itiraz etti; Ġsviçrelilerin Koruyucu Kuvvet rolünden alınmasını istemiyordu.
King‟e göre “UzlaĢmada kesin olarak kabul edilen, savaĢ esirlerinin her zaman için, yakınma ve araĢtırma için baĢvurabilecekleri bir Koruyucu
Kuvvetin olmasıdır. Tutan Kuvvet için de, esirlerle meĢgul olacak tarafsız bir temsilcinin bulunması bir avantajdır… Tutan Kuvvetin, hakem olan
temsilciyi kötüye kullanmaması için de temiz bir geçmiĢinin olması gerekir.” DıĢiĢleri Bakanlığına Ġsviçre‟nin, “Alman savaĢ esirleri ve
Kanada‟da gözaltına alınanların refahıyla, bir Alman yönetimi oluĢana kadar ilgilenmeye devam etmesini” istediğini söyledi. Eğer Ġsviçreliler
bununla ilgilenmezlerse, yetkiliyi özel görevlendirerek resmî olmayan bir Ģekilde incelemeyi sürdürebilirlerdi. “Ayrıca ekleyebilirim ki, Ġsviçre
Yönetimi insanî yardım faaliyetlerinde bitmez tükenmez ilgisini her zaman
göstermiĢ; temsilcileri, geçmiĢ anlaĢmazlık yılları boyunca da birçok ülkede insancıl görevlerini sürdürmüĢtür. Bu yönüyle, Kanada yönetimi, bu
isteği Ġsviçre hükümetine iletmesi için özendirilmiĢtir.”7 diye bitirdi. Ġngilizler, zeki sömürgeciyi çabucak susturdular ve sabırla SSCB, Ġngiliz,
ABD ve geçici Fransız yönetimlerinin hepsinin, Alman yönetiminin ortadan kaldırılmasında anlaĢtıklarını anlattılar. SavaĢ esirlerinin çıkarlarının Ġsviçre
tarafından geçici olarak temsili gibi bir açık kapı bırakmak tehlikeli olurdu. Kimin içindi bu tehlike? Tabii ki Fransız ve ABD yönetimleri için. Londra‟da
DıĢiĢleri Bakanlığında, ağırbaĢlı lütfuyla, W.St.C.H.Roberts, Esquire*, C.M.G., M.C., Almanya‟ya karĢı izlenecek politikada ne varsa, “Alman
------------------------------------------ * Adlî görevliler veya yüksek rütbeli memurlar içien kullanılan bir lakap (ç.n.)
50
yönetiminin, bir deliğe düĢmüĢ gibi, yok olmasına bağlı” olduğunu belirtti.
Bu fikir, Ġngiliz, SSCB, Fransız ve ABD yönetimlerinin, “Alman hükümetinin sahip olduğu bütün güçleri de içine alan yetkileriyle birlikte devralmasını
gerektiriyordu.” FO‟ya (Foreign Office – DıĢiĢleri Bakanlığı) göre, herhangi
bir görev tutarsızlığı, yasal düzenlemeye zarar verecektir. “Gördüğünüz gibi bu gerekçeler genel anlamdadır ve Alman savaĢ esirlerinin çıkarları
kadar diğer Alman çıkarlarını da koruma amaçlıdır.” Katı gerçeğin üstünde uçurulan Foreign Offce balonu, Kanadalıların, bu Almanların, düĢmanları
tarafından kendilerinin yapacağından daha iyi korunacağına inanacağı üzerine kurulmuĢtu. W.St.C.H.Roberts, kurbanların koruyucularının
kaldırılmasının, kurbanların hayrına olacağı kavramını ileri sürdüğünün herhalde farkında değildi. Rheinberg ve Thorée‟de tutsaklara neler
yapıldığını görmek, bu yasalara titizlikle uyma emrinin, Almanları değil Amerikalı ve Fransızları korumak üzere, alaycı bir biçimde ele alındığına
hiç Ģüphe bırakmaz. Roberts, Mackenzie King‟le bir Ģeyi de tartıĢmayı ihmal etmiĢtir: ICRC‟nin ABD kamplarından Fransızlara nakledilen
tutsaklara yapılan ziyaret raporlarını almakta ısrar eden ABD yönetiminin, Koruyucu Kuvvet rolüne soyunması gibi bir garip durum. Üstelik bu durum
Alman yönetiminin içindeki tehlikeli alevi de canlı tutuyordu.
Roberts‟ın mektubunun alaycı ifadesi, birkaç ay içinde, Ġngiliz Avam Kamarasında DıĢiĢleri MüsteĢarının açıklamasıyla ortaya konmuĢtu:
”Almanya bir devlet olarak sona ermemiĢtir, sadece Almanya yüksek otoritesinin kullanımı Müttefik Kuvvetler tarafından üstlenilmiĢtir.
Majestelerinin Hükümeti, Cenevre SözleĢmesinin standartlarının, mevcut Ģartlarda uygulanabildiği kadarıyla, Alman esirlere uygulanmasına
devamın doğru olduğunu düĢünmektedir.”8 SözleĢmenin çetrefilli maskaralıklarına rağmen, Ġngiliz ve Kanadalılar,
Kanada veya Ġngiltere‟de tutulan hemen tüm Almanlara, SvEs statüsünü uyguladılar. Amerikalılar, ABD, Ġngiltere ve Ġtalya‟da tuttukları az sayıda
esire, Kızılhaç ziyareti hakkı tanımadılar; fakat genelde bu tutsaklara iyi davrandılar. ICRC‟nin sorusuna, ABD, esirlere davranıĢlarını SözleĢmeye
sıkı bağlılıkla sürdürmekten baĢka bir düĢünceleri olmadığı Ģeklinde cevap verdi.9 Yuvarlak konuĢmalar, sivil Almanlara yardım gitmesini önleyecek
Ģekilde devam etti. ICRC iki arada bir derede kalmıĢtı: tutsaklara davranıĢa
veya Koruyucu Kuvvetin bulunmamasına genel bir protesto yaparsa, Müttefikler savaĢ esirleri veya sivillere baĢka yerde yardım etmelerini
yasaklayarak misilleme yapabilirdi. ICRC bu yüzden kendini özel protestolarla sınırladı; böylece Müttefikler bunu görmezden
gelebiliyorlardı.10 ġubat 1946‟ya gelindiğinde, “ABD Bölgesindeki Alman çocuklarına ve hastalara yardım getiren ICRC – ve diğer yardım kuruluĢları
– hâlâ ABD tarafından engelleniyordu.11 Askerî BaĢsavcılık Uluslararası Hukuk Biriminden Alb.Charles
Fairman‟e göre, ABD Savunma Bakanlığı, “Alman Silahlı Kuvvetlerinin kayıtsız Ģartsız teslim olmasına ve Alman yönetiminin ortadan
kaldırılmasına rağmen, Cenevre SözleĢmesinin hâlâ uygulanabilir olması teorisini” desteklemektedir. Ancak Fairman tatmin olmamıĢtı. “Diğer
51
taraftan Savunma Bakanlığı SözleĢmenin bazı Ģartlarını yok sayan
eylemlere onay verdi. SvEs‟nin beslenmesi, tabii ki „üslerdeki birliklerin tayınıyla nicelik ve nitelik yönünden aynı‟ olmayacaktır.”
Fairman (=Adil adam) en azından yazdığı mektupta isminin hakkını
verdi. Etkili bir Ģekilde Madde 15 ile bitirdi: “Alman milleti – siviller, silahsızlandırılmıĢ Alman birlikleri, SvEs – Ģimdi Müttefik milletlerin
elindedir. Kendilerine adil, akıllı ve tutarlı bir plana göre davranılmalıdır. Bu birimin, baĢından beri kabul ettiği gibi, Cenevre SözleĢmesinin bütün
Ģartları bu yeni duruma uygulanamayacaksa, gene de bizim kontrol sistemimiz mantıklı ve adil olmalıdır. ġu andaki hukuksal durum o kadar
karıĢık hale gelmiĢtir ki, birimimize görüĢ için yönlendirilen sorunlara sağlıklı bir öneride bulunmak zordur. Bu nedenle, bütün sorun tekrar
gözden geçirilmeli ve alınacak tedbirler akılcı, adil ve kalıcı bir yönteme dayanmalıdır.”12 Kimse Fairman‟i ciddiye almadı.
O ilkbaharda sayıları 2.000.000‟u bulan Fransız, Amerikan, Ġngiliz ve Kanadalı tutsaklar, hürriyete giden yolda Alman tel örgülerini terk
ederken, Kızılhaç onları karĢılıyordu. Ellerinde Ġsviçre‟deki depolarda bekleyen milyonlarca yiyecek paketi arasından alınmıĢ tayınlar vardı.
Dönen esirler, kamplara gönderilen yiyecek paketleriyle hayatlarını
kurtaran Kızılhaç‟a teĢekkür ettiler. Almanlardan günde yaklaĢık 1.500 kalori almıĢlardı. Hayat kurtaran diğer 2.000 de postayla, genelde Fransa,
Kanada ve ABD‟den gelmiĢti. Fransız aileler, yıllarca kendi gıdalarından kestiklerini, Almanya‟da tutuklu 1.500.000 askerine postalamıĢtı. Bu
yiyecek paketlerinin üretimi ABD‟de Nisan 1945‟de durdu, fakat yaklaĢık 10.000.000‟u ABD‟den Avrupa‟ya doğru yoldaydı.13
Kızılhaç‟ın etkinliği bir tek rakamla kanıtlanmıĢtı: Amerikan Kızılhaç‟ının Mayıs 1945‟deki haber bültenine göre, tutsak olan insanların %95‟ten
fazlası sağ salim evlerine dönüyordu.14 Hepsi sağlıklıydı, tabii yalnız yiyecek paketleri değil, aynı zamanda postayla güvenli bir Ģekilde gelen
giyecek ve ilaçlar sayesinde.
Diğer yardım kuruluĢları, YMCA, Unitarian‟lar, çeĢitli kilise grupları ve Amerikan Dostları Hizmet Komitesi (Quakers) gibileri, hepsi de Almanya‟ya
ekipler göndermeye uğraĢıyorlardı. Ġngiltere, Fransa ve Kanada‟dan, Ġngiliz
Dostları ve millî Kızılhaç Dernekleri, Ģimdiye kadar hepsinin Almanya‟daki kendi bölgelerinde gözlemcileri ve sivillere yardım eden iĢçileri vardı. Fakat
ABD Ordusu Amerikan yardım ekiplerinin, Amerikan bölgesine giremeyeceklerini bildirmiĢti.15 Daha önceden Avrupa‟ya gelmiĢ ve
Fransa, Ġtalya veya Belçika‟da çalıĢmakta olan ABD ekipleri, birden, evvelce ABD Ordusundan satın aldıkları benzin veya araç lastiklerini
almaya artık izin verilmediğini gördüler; oysa bütün savaĢ sırasında bu satıĢlar yapılıyordu.16 Almanya‟daki ABD bölgesi, Aralık 1945‟e kadar
bütün yardım malzemesine kapatılmıĢtı. Bu tarihten sonra hafif bir düzelme görüldü.17
Bu hareket tarzının sorgulanmasına cevap olarak ABD Ordusu, yardım kuruluĢlarına, ABD bölgesindeki Alman sivillere yardım ulaĢtırma görevini
52
kendilerinin yüklendiğini bildirdi. Tutsaklara yardım sorununun ortaya
çıkmasına izin verilmedi; zaten yardım kuruluĢlarının hiçbirinin durumu öğrenmesine izin verilmemiĢti. Ordu, gelecekte ordu destekli bir yardım
kuruluĢunun, Almanya‟da çalıĢmaya yetkili Yardım KuruluĢları Konseyi
(CRALOG)‟nin bu görevi yapacağını bildirdi. ġimdilik bu iĢi tek baĢına ordu sürdürecek, BirleĢmiĢ Milletler Yardım ve ĠyileĢtirme Kurumu (UNNRA)
görev yapmaya baĢlayınca bırakacaktı. Ne CRALOG ne de UNNRA, 1945 yılı içinde Alman sivillere bir yardımda bulunamadı. UNNRA zaten tamamen
ordu kontrolünde, ABD Ordusunun bir kuruluĢu gibi çalıĢıyordu. ABD Savunma Bakanlığı 4 Mayıs 1945‟de ABD elindeki bütün Alman
savaĢ esirlerine posta geliĢ ve gidiĢini yasaklamıĢtı.18 Temmuz ayında Uluslararası Kızılhaç Komitesi, durumu düzeltmek için bir plan
önerdiğinde19 reddedildi. Kızılhaç Almanya‟daki Müttefik esirlerine yiyecek gönderirken, ABD kamplarına göndermesi yasaklandığı zaman,
Ġngilizler Temmuz-Ağustos‟ta posta iletiĢimini yeniden açtı.20 Cenevre‟de ICRC, önceleri Nazizm‟in demokrasilerin baĢarısıyla
yıkıldığında, Avrupa‟daki bütün savaĢ esirlerinin durumunun düzeleceğine inandı.21 Merkezî Avrupa‟da, özellikle Almanya‟daki milyonlarca evsiz
erkek, kadın ve çocuklara yardım için el uzatmaya kalktılar. Geleceğin ilk
uğursuz iĢareti, garip bir Ģekilde Kuzey Amerika‟dan geldi. Delegeler, Müttefik esirler serbest kalır kalmaz, Alman savaĢ esirlerinin tayınlarının
kesildiğini haber verdiler.22 Daha sonra Mayıs sonu veya Haziran baĢında, Uluslararası Kızılhaç Komitesi, Ġsviçre‟deki depolarında bekleyen 100.000
tondan fazla yiyecekten, iki yük trenini yükledi.23 Bu trenleri, savaĢ sırasında Alman yönetimince saptanmıĢ normal yoldan, her ikisi de
Amerikan bölgesinde kalan Mannheim‟a birini, diğerini de Augsburg‟a gönderdi. Trenler son duraklarına vardıklarında, beraber giden görevlilere,
ABD ordu subayları, depoların dolu olduğunu ve trenlerin geri gitmesi gerektiğini söylediler. Trenler dolu olarak Ġsviçre‟ye döndü. ġaĢkına dönen
Uluslararası Kızılhaç Komite BaĢkanı Huber, araĢtırmaya baĢladı. Uzun bir araĢtırmadan sonra, Ağustos ayında, DıĢiĢleri Bakanlığına,
belki de Kızılhaç‟ın bir büyük güce ilettiği en aĢağılayıcı mektubu yazdı. Durumu hesaba katarak, dikkat çekecek kadar hoĢgörülü bir ifade
kullanmıĢtı. Huber, SHAEF‟in emriyle 1945 baharında dolu olarak Ġsviçre‟ye
geri gönderilen Kızılhaç yiyecek trenlerinden bahsetti. Huber Ģöyle dedi:
Avrupa‟daki düĢmanlıklar sona erdiğinde, Uluslararası Kızılhaç Komitesi, her gruptan savaĢ esirlerinin durumlarını düzeltmek için her
gayreti gösterdi. Müttefik Orduları tarafından kurtarıldıktan sonra, hepsinin konumları “eski-savaĢ esiri” olmuĢtu. Bu Ģartlardan
oluĢacak zorlukları önceden görerek, Komitemiz eski-esirlerin sıkıntılarını mümkün olduğu kadar azaltmak için, Müttefik askerî
yetkililerle bir yardım planı yapmak istedi. Büyük ölçüde yardım getirirken, aynı zamanda Ġsviçre ve diğer ülkelerde birikmiĢ stokları
eritmenin akılcı bir yolu olduğunu gösterecekti. [Uluslararası Kızılhaç‟ın, yer değiĢtirmiĢ BirleĢmiĢ Milletler bireylerine
53
– hiçbiri Alman değildi - yardım için yaptığı giriĢimlere, SHAEF‟in nasıl
zorluk çıkardığını anlattı.] Bu arada, toplanma bölgeleri ve Yer DeğiĢtirmiĢ Birey kamplarında
görevli Müttefik subaylarıyla yapılan birçok görüĢme, Almanya‟daki
tıbbî görevlerdeki temsilcilerimizden gelen raporlar ve özellikle kamplardan bizzat bize doğrudan ulaĢan istekler, Almanya‟daki
yüzbinlerce değilse de onbinlerce yer değiĢtirmiĢ bireyin acil yardım ihtiyacına Ģahitlik etmektedir. Bütün bunlardan, Müttefik ordularının
yetkili birimlerinin, Ġngiliz-Amerikan merkez ofisine yaptığı isteklerin, yaygın gereksinimlerle orantılı olmadığı sonucuna varıyoruz…. Bunun
sonucunda, Uluslararası Komitenin insancıl görevi itibarsız hale gelme tehlikesiyle karĢı karĢıyadır.* Bize teslim edilen yardım kaynaklarının
uygun kullanımı sorumluluğumuz, sipariĢlerin yerine getirilmesindeki kısıtlamalarla bağdaĢmamaktadır. Bu da, gerekli gördüğümüz yardımı
sağlamada bizi güçsüz bırakmaktadır. Resmî isteklerimiz ya hiç karĢılanmadı, ya da çok gecikmeli olarak geldi. Almanya‟daki Müttefik
ordular tarafından söz verildiği varsayılan, fakat bize hiçbir zaman verilmeyenler yerine, kendi trenlerimizle Almanya‟da dağıtım yaptık.
Daha sonra, değiĢik varıĢ yerlerindeki teslim alacak kiĢilerin, bu
gönderilerin dağıtımı için özel bilgilendirilmediklerini gördük. Depolar dolu olduğu zaman da, trenlerimiz geri çevrildi. Dolup taĢan depolar,
önceki isteklerin dağıtımının sürüncemede kaldığının pozitif kanıtıydı. (Mannheim ve Augsburg‟da yaĢanan olaylar)**…. Ġngiliz-Amerikan
depolarındaki… Müttefik yetkililerin düzeni, bu stokların ve ulaĢım imkânlarının sağlayabileceklerine oranla, düzelme sağlanmasında
baĢarısız kaldı. Pratik deneyimler gösterdi ki,… iĢgal ordusunun normal ihtiyaçları,
ayrıca ulaĢımın bozulmasıyla oluĢan genel gıda açığı sonucu, [ordular] Alman topraklarında yaĢayan Baltıklı, Bulgar, Macar, Ġtalyan, Romen
ve vatansızlara en düĢük tayını bile ayıramadılar. Böylece, yukarıda belirtilen Ģartların bize seçenek bırakmadığını,
yönetimlere ve ilgili Kızılhaç derneklerine etraflıca belirterek, yakın geleceğimiz için büyük kaygı duyduğumuzu iletiriz. Hemen kullanılabilir
durumda ve büyük miktarlarda yardım kaynağımız dururken ve
Almanya‟daki, birçok yer değiĢtirmiĢ birey kamplarının giderek büyüyen kötü durumunu bilerek, pasif bir Ģekilde beklemek kurumumuzun
gelenekleriyle uyuĢmaz.24
DıĢiĢleri Bakanlığından Albert E.Clattenburg, Huber‟in mektubunun
orduya yorumsuz aktarılmasını önerdi. Aylarca sonra, Huber‟e, yanlıĢ bilgi ------------------------------------------
* Almanya‟nın bir kısmındaki genel kanı, SvEs veya sivillere “Kızılhaç‟ın hiçbir Ģey
yapamayacağı”ydı. (Yazarın, 1945‟de Almanya‟daki bir kampın yakınında yaĢamıĢ
Peter Hoffman‟la 1988‟de yaptığı söyleĢi. Profesör Hoffman halen Montreal‟de
yaĢıyor.)
** Huber bu olayların bu Ģehirlerde meydana geldiğini belirtiyor.
54
ve kaçamaklarla dolu bir cevap, Washington‟a geldi. Eisenhower imzalı
mektup, Kasım ayında Genelkurmay BaĢkanlığına, Ordunun Amerikan ve Ġngiliz Kızılhaç‟ı ile yaptığı anlaĢmanın, Kızılhaç yiyecek maddelerinin
düĢman bireyleri için kullanılmasını yasakladığını bildiriyordu.25
AnlaĢmanın içinde böyle bir yasaklama gözükmüyor. Gerçekten de Ġngilizler, milliyetlerine bakmaksızın herkesi beslemek üzere, kendi
paylarına, her biri bir kiĢiyi bir hafta boyunca doyuracak, on üç milyon paketi çekmiĢlerdi bile.26 Mektubu yazan, “Ġsviçre‟deki yiyecek stoklarına
Ģimdiye kadar hiç ihtiyaç duymadığı halde”, “Ġsviçre‟deki depoları tasfiyeye hevesli” ICRC‟ye soylu bir Ģekilde yardım öneriyordu; sanki depoların
boĢaltılması Kızılhaç‟ın amacıymıĢ gibi. ICRC‟nin Almanya‟da görev yapmasını sağlayan bir anlaĢmanın olmadığı
iddiası doğru değildi. ICRC, ABD Ordusu tarafından Almanya‟daki Alman olmayanlara yardıma izin vermeye yetkili kılınan UNNRA ile bir anlaĢma
yapmıĢtı.27 Bu görev, mülteciler uzmanı Malcolm J. Proudfoot tarafından da onaylanmıĢtı. Proodfoot Ģöyle yazmıĢtı: “Bu gönüllü yardım organları,
yapılan yardım iĢlerinde ve Almanya‟nın batı bölgelerinde ve Avusturya‟da yer değiĢtirmiĢ bireyler için malzeme temininde çok değerli katkılarda
bulundular.”28
Marshall‟a gönderilen yalanla dolu mesajın yazarı, Huber‟in çektiği sıkıntıları da bilmezden geliyordu: “Mister HUBER‟in Almanya‟daki, eski-
düĢman, Alman uyruklu olmayan yer değiĢtirmiĢ bireylerin ihtiyacı için mevcut stokların bir kısmını kullanabilmek için izin alamadıklarına iliĢkin
baĢvuru için, bizde Uluslararası Kızılhaç Komitesinden bir istek yapıldığıyla ilgili bir bilgi yoktur. Böyle bir istek olsaydı da, Kızılhaç stoklarının düĢman
veya eski-düĢman bireylerce kullanılması anlaĢmayla engellendiği için, uygun görülemezdi.” Bu tabii, 15 Haziranda, SHAEF, Ġngiliz Kızılhaçı ve
Amerikan Kızılhaçı arasında yapılan anlaĢma için, kesinlikle doğru değildi. Aksine, özellikle “paketler zamanı geldiğinde, askerî kanallardan, yer
değiĢtirmiĢ bireylere veya ivedi durumlarda Kızılhaç‟la görüĢüldükten sonra diğer alıcılara dağıtılmaya yöneliktir”. AnlaĢmanın baĢka bir
bölümünde de, paketler “ivedi durumlarda diğer bireylere de verilebilir”29 kaydı vardı. Kızılhaç‟ın bütün geleneklerine aykırı olarak, açlıktan ölen
insanları milliyetleri yüzünden doyurmamak için baĢka bir anlaĢma var
idiyse, mutlaka, Almanlara her türlü yardımı yasaklayan ordu tarafından dayatılmıĢtır. Ne olursa olsun, Almanya‟daki 40 uyruk için, Almanları da
dıĢlamadan, Ġngiliz programı uygulanmaya baĢlamıĢtı.30 USFET mesajı, Kızılhaç‟ın açlık çeken kiĢilere yemek vermemek için anlaĢtığı imasıyla,
bütün Kızılhaç birimlerine acımasız bir iftira olmuĢtu. Huber‟in mektubu buna kesinlik ve Ģiddetle karĢı çıktı: “Yardım sağlamada bizi güçsüz
bırakan ciddî kısıtlamalar” nedeniyle Kızılhaç‟ın insancıl görevine gölge düĢmekte ve güven yitirmektedir; çünkü [Kızılhaç‟ın elinde çok miktarda
ve hemen ulaĢtırılabilecek yardım malzemesi varken], Almanya‟da hâlâ yüzbinlerce yer değiĢtirmiĢ birey acil yardım beklemektedir.”31
Huber Ģimdi, ordu dağıtılmasını reddettiği için, elindeki yiyeceği asıl sahiplerine geri vermeye zorlanmaktaydı. O kadar çok yiyecek vardı ki,
55
bunları, ilk kaynakları Paris ve Brüksel‟e geri götürmek için binlerce tren
vagonu gerekiyordu. Bu gereksiz iĢ nedeniyle Fransa‟nın demiryolu sistemini tıkadığı için özür diledi. Cenevre‟de biriktirilmiĢ 30.000 tondan
fazla yükü götürmek için, Cenevre‟de ICRC‟ye ait 500 kamyondan baĢka, fazladan kamyon istemek zorunda kaldı; Bu depolarda, gönderenler
tarafından, Müttefik savaĢ esirleri gibi özel hedef belirtilmemiĢ yardım malzemeleri vardı. 32
USFET, Eisenhover‟ın imzası üzerine, Huber‟in söylediklerini sakince gözardı etti. Oysa Huber sadece, kazanacak bir Ģeyi olmayan insanların
deneyimlerini belirtmiĢti, ABD Ordusunu ve Eisenhower‟ı kötülediği için ise çok Ģey kaybedebilirdi. USFET Marshall‟a, “Ġsviçre‟deki Uluslararası Kızılhaç
Komitesinin depolarındaki iĢlemler, yeterli ulaĢım ve kapalı depolama alanı yokluğundan ve Almanya ve KurtarılmıĢ Bölgelerdeki gereksinmeler için
stokların yeterli olması nedeniyle durdurulmuĢtur.”33 diye bildirdi. Bu Ģen yalanlara Marshall‟dan bir ses çıkmadı; baĢka bir yazıĢma da olmadı.
“Dünya Gıda Açığı” Ģimdi Kızılhaç Gıda Fazlalığı‟na dönüĢmüĢtü.
Eisenhower, Almanya‟nın Amerikan bölgesinde Kasıma kadar süren kritik aylar süresince askerî valilik görevini yürüttü. Bu süreçte Ordu, Almanlara
her türlü yardımın ulaĢmasını engellemek için elinden geleni yaptı. Eisenhower, Amerikan Dostları Hizmet Komitesi (Quakers) yetkili sekreteri
Clarence E.Pickett ile birçok yazıĢma yapmıĢtı. Bu belgelerin 40‟larda, 50‟lerde ve 70‟lerde yapılan ayıklanması, cezalandırma politikasının Alman
sivillere de nasıl yayıldığını açık olarak ortaya çıkartmıĢtır. Pickett, Quakers‟ın Almanya‟ya gelip hizmet ve yardım görevi yapması için izin
isteğinde bulundu. Bu konuda, daha önce doğunun ölüm kamplarına gönderilecek Yahudiler ve siyasî tutuklular da içinde olmak üzere, birçok
mülteciye yardım ettikleri için, çok tecrübeliydiler. Quakers Almanya‟ya gitmek, çocukları doyurmak ve mümkün olursa onları aileleriyle
buluĢturmak istiyordu; bir sürü yetime, evlat edinecek ana baba bulmak niyetindeydi; çünkü Pickett‟e göre çocuklar Almanya‟nın geleceği için tek
ümitti. Eisenhower isteği, telgrafla Washington‟da Marshall‟a iletti ve
gerçekte iznin reddedilmesi için emir verilmesini istedi: “Bazı sorumlulukları Amerikan Sivil KuruluĢlarına vererek, Almanya‟ya yardımı
daha karıĢık hale getirmek akıllıca görünmüyor; bu, sonunda Ordunun desteğini gerektirecektir…. Amerikan Dostları Hizmet Komitesi gibi
kuruluĢların, geçmiĢte bu tür sosyal yardım iĢlerini yürütmedeki yeteneklerini gösterdikleri ve yardım personelini eğittikleri bilinmekle
birlikte, bu görevin Alman sosyal yardım kuruluĢlarına verilmesi gerektiği kanısındayız.”34
Böylece intikamın adı, görev oluyordu. Quakers‟ın çocuklara yardımını önlemek için, Eisenhower, Almanların yapmak istedikleri fakat
engellendikleri “görev”i hatırlatıyordu. Marshall‟a söz ettiği “Alman KuruluĢları” aslında yoktu; çünkü Almanya‟nın ABD bölgesinde, ya
56
yasaklanmıĢlar veya büyük ölçüde kısıtlanmıĢlardı; bir yıldan fazla da
böylece kaldılar. Ocak 1946‟da Cenevre‟deki toplantıda, bir Kızılhaç temsilcisi, “Açıkça söylemek gerekirse, bir Alman Kızılhaçı yoktur” dedi;
çünkü Müttefikler tarafından ortadan kaldırılmıĢtı.35 Ġkinci bir Amerikan
temsilcisine göre de, Amerikan bölgesindeki Almanlar, Kızılhaçı yeniden kurmak için üç defa giriĢimde bulunmuĢlar, fakat hiçbirinde de
baĢaramamıĢlardı. Fransız ve Ġngiliz bölgelerinde ise, hem ICRC hem de yerel Alman Kızılhaçı çalıĢır durumdaydı. Ne olursa olsun, Almanlar genel
olarak, 1.550 kaloriden az resmî günlük tayınlarıyla zaten açtılar; onu da her zaman tam alamıyorlardı.36 Bu nedenle çocuklar için de hiçbir zaman
yeterli yiyecek yoktu. Bir milyondan fazla kiĢiye varan sayıyla Ordunun sırtına binen yük gibi, Quakers da ancak birkaç düzine çalıĢanla yardım
öneriyordu. Marshall‟a gönderdiği mesajın sonunda Eisenhower, her Ģeyin gizli tutulmasını istiyor. Bu da bize, ileri sürdüğü görüĢlerin aslında neye
dayandığı hakkında bir fikir veriyor. Telgrafını “gizli” damgasıyla çekerken, “Bu tür konular Amerikan kamuoyunda tepki yaratabilir, bunun için
Savunma Bakanlığının politikasını gösteren bir açıklama yapılması iyi olur. Ben de buna göre hareket eder ve bundan sonra gelecek istekleri de böyle
karĢılayabilirim.” diye de eklemiĢti.
Marshall, bunu ABD Genelkurmay BaĢkanlığına arzetti*. Onlar da Amerikan Quakers‟ı ABD bölgesinden uzak tutması için Eisenhower‟a emir
vermesini söylediler.37 Buna göre de, Eisenhower Pickett‟e “Alman uyrukluların bakımının, Askerî Valilik gözetiminde, Alman sosyal yardım
kurumlarının sorumluluğuna verildiği bilgisini verdi. Özel Alman sosyal yardım kurumlarının yeniden etkinleĢtirme yetkisi için bir yönerge
yayınlanacaktı.” Reddedilmesini sağladığı teklif için, takdir ve teĢekkürlerini bildirdi ve mektubunu “içtenlikle” diyerek imzaladı. Mektup
gönderildi. Hiçbir Quakers geri gitmedi.38 Eisenhower, Amerikan kamuoyunun bu politikaları asla
onaylamayacağını düĢünmekte haklıydı. 1945 sonbaharında Avrupa‟daki orduda yapılan bir ankette, ABD askerlerinin yüzde 58‟inin, Almanlara acil
yardım olarak yapılan yiyecek yardımlarını onayladığı görüldü.39 Kızılhaç gibi YMCA da, bütün savaĢ boyunca tutsak kamplarını ziyaret
etti; 1945 yazında Fransa‟daki ekibin baĢkanı Tracy Strong‟un deyimiyle,
”milliyetlerine, ırk ve dinlerine bakmaksızın” onlara yardım eli uzattılar.40 YMCA bütün savaĢ boyunca yaptığı gibi, ordudan araç lastiği ve benzin
satın alma giriĢiminde bulununca, istek reddedildi. New York‟da YMCA
-------------------------------------------
* JCS (Joint Chiefs of Staff) ABD Genelkurmay BaĢkanlığı. Kara, Deniz ve Hava
Kuvvetlerinin eĢit sayıda subayla temsil edildiği bir kuruluĢ. BaĢkan (Genelkurmay
BaĢkanı) üyelere danıĢarak ve Savunma Bakanının onayını alarak, orduya stratejik
hedefler verir. ABD BaĢkanınının baĢ askerî danıĢmanıdır.
CCS (Combined Chiefs of Staff) EĢ (BirleĢik) Kurmay BaĢkanlığı. II.Dünya SavaĢı
sırasında Ġngiliz Kurmay BaĢkanları komitesiyle ABD JCS üyelerinin bir araya gelip,
kara ve deniz kuvvetleri arasındaki koordinasyonu sağlamakla görevlendirilen bir
kuruluĢ. (ç.n.)
57
SavaĢ Esirlerine Yardım Biriminden D.A.Davis, ĢaĢkın vaziyette,
9 Temmuzda Savunma Bakanlığına yazarak, ordudan aldıkları bütün malların parasını ödemeyi önerdi; böylece Fransa‟daki ABD kamplarındaki
Alman tutsakların tümü beslenebilirdi.41 Ġzin isteği ABD Ordusu tarafından
reddedildi. Birçok olası ilginç belge gibi, ordunun cevabı da Savunma Bakanlığı kayıtlarında yoktur; fakat açıktır ki, Strong‟un Birimi Fransa‟da
görev yaptığı halde, “Alman uyruklular yararına” uğraĢ veren “Alman olmayan gönüllü yardım kurumlarının” hepsine uygulanan evrensel
yasaktan nasibini almıĢtır.42 YMCA‟nın Fransa‟da çalıĢması önemli değildi; ordu, tutsaklara yardım yasağını oraya da geniĢletmiĢti; o tarihte baĢka
bir yerden elde edilemeyecek gerekli malzemenin verilmesi basitçe reddedilmiĢti.
insanlara “uyruklarına bakılmaksızın” yardım amacıyla Almanya‟ya giren sivil yardım kurumlarına karĢı ordunun genel tutumu için, Amerikan
Dostları Hizmet Komitesi Avrupa Delegesi Stephen Cary‟nin görüĢü çok açık: “Beceriksiz ve kısıtlayıcı tutumlarından çok üzgünüz.” Amerikan
Dostları, Ġngiltere ve Fransa‟daki kardeĢleri Ġngiliz ve Fransız bölgelerine göreve giderken, oturup seyretme durumunda kalmıĢlardır.43
Eisenhower‟ın yerine askerî vali olarak atanan ve Kasım 1945‟de göreve baĢlayan Lucius Clay, Ģöyle yazdı: “Almanya dıĢsatım için üretim
yapamazsa aç kalır… [fakat] bu adımları atmamız sadece engellenmiyor, Kontrol Konseyinde anlaĢma oluncaya kadar, birçok alanda üretimin
durdurulması gerekiyor; bu anlaĢma da basit bir veto ile süresiz olarak engellenebilir.” Clay‟in, JCS 1067 direktifini değiĢtirme gayretleri “ancak
sınırlı ölçüde baĢarılı” oldu. Sadece enflasyonu önlemek için para politikasında değiĢiklikler yapma izni elde etti. “JCS 1067‟nin, iĢgalin ilk
ayları boyunca Almanya‟daki harekâtlarımıza hâkim olan Kartaca BarıĢı‟nı öngördüğü kesindi.”44
Morgenthau„nun önerdiği Alman üretiminin tahribi, ABD‟yi düĢük maliyetli yerel kaynaklardan yoksun bırakırken, aynı zamanda aç
Almanları, komünist seçeneğini de düĢünmeye zorladı. Amerikalıların, Alman yağ ve benzinine, ele geçirdikleri kamyon ve arabalar için yedek
parçaya, sivil ve SvEs Alman iĢgücüne ve yiyeceğe ihtiyacı vardı. Böylece,
esir kamplarında hayat ve iĢgücü kaybı, yalnız Almanları değil Amerikalıları da cezalandırdı. Bütün bunlar, 1945 yazında Washington‟da, Morgenthau,
Savunma Bakanlığı arz ve tedarik daire baĢkanı General Brehon Somervell ve Morgenthau‟nun kurmaylarının katıldığı yoğun bir toplantıda ortaya
saçıldı. Somervell yaklaĢık 500 kalem içeren bir listeyi tartıĢmaya açmıĢtı. Listede Almanlarca üretimi yasaklanan, makine yağı da vardı. Morgenthau
bu kalemin yasaklar listesinden çıkartılmasına direnince, Somervell: “BeĢ yüzün içinde bir kalemi dert etmezsiniz diye düĢünüyorum” dedi. TartıĢma
Ģöyle devam etti:
M: Bu tür iĢ yapmayı sevmiyorum. S: Görebildiğim kadarıyla, açık sözlüsünüz. Siz bir Ģeye
58
inanıyorsunuz, biz ise bir diğerine.
M: Bu inanma sorunu değil. Ben sorunu kendime güven gibi değil mantığıma uygunluk gibi algılıyorum.
S: Mantığa uygunlukla ilgili bir sorun olduğunu sanmıyorum; ancak sizin
düĢündüğünüz mü mantıklı, bizimki mi, bu sorgulanabilir. M: Bunun için Eisenhower‟dan bir istek yok…
S: ĠĢin içinden çıkamıyorum… bu tartıĢmanın sebebi nedir? Hilldring* bu sabah geç vakit beni aradı. Ona, neyi savunduğunuzu bilmediğimi
söyledim. Diğer bir deyiĢle, kurulunuzun yağ üretiminin devamını istediğini bilebilirsem, bu sonuca götürecek protokole uymak için
özel bir görüĢümüz olmayacaktır…. Ġstediğimiz tek Ģey yağın akması için gerekli anlaĢmaya varmaktır. Hepsi bu….
M: Bu kadar çok baĢka önemli Ģey varken, sorunu yalnızca yağa indirgeyemezsiniz; bir yığın önemli Ģey…
S: Var olan yağ kaynaklarını kullanmayı beceremezsek, çok savsak duruma düĢeriz. Bu durumu bu ülkeye veya diğer ülkelere nasıl
açıklayabilirsiniz, bilmiyorum… M: Orduyla iliĢki konusu bende kötü bir izlenim bıraktı.
S: Bundan hepimiz üzgünüz… Öfkelenmeye Ģüphesiz gerek yok.
Morgenthau kendisini en kötü durumda görmeye kararlıydı. Almanları
cezalandırmaya yönelik giriĢimlerinde engellenmiĢti, en sonunda patladı: “Görmüyor musunuz? Ben bir Ģeyi öğrendim, bunu tekrarlamayacağım. Ġki
aydır bu toplantıları yapıyorum ve sonunda bütün bu maddeler önüme getiriliyor. Fransızlar açlıktan ölüyor ve donuyor ve bütün bunlara yalnız
ben direniyorum, sonra da o yanlıĢ bu yanlıĢ. Churchill parlamentoda kürsüye geliyor ve yaptığı harika iĢ nedeniyle Lord Keynes‟e teĢekkür
ediyor ve bana bir satır bile yok. Benden bu kadar!”45 Bu olaydan kısa süre sonra, Harry Truman sakince istifasını kabul etti.
General Somervell‟in ĢaĢkınlığı, bir Ģeyden haberi olmayan çok sayıda Amerikalının gösterdiği tepkiye örnektir. Bir diğeri de Almanlara katı
davranmanın avukatlığını yapan General Hilldring‟dir; gene de bazı üretimin serbest bırakılmasının ABD‟nin çıkarına olacağını söyleyebilmiĢtir:
”Almanya‟da, ABD‟nin ithalât masraflarını karĢılamak için yeterli döviz
biriktirme gibi bazı beklentiler var.... Bunu sağlamak için, sivilleĢtirme programımızı tehlikeye atmadan, ihracatı desteklememiz ve
canlandırmamız gerekir. Evde bir takım itirazlar yükselecektir; [bu fikir] FEA [Foreign Economic Administration DıĢ Ekonomi Yönetimi] tarafından
desteklenecektir, fakat Maliye karĢı çıkacaktır.”46
“Almanları açlıktan öldürmek manevî olarak bize zarar vermekte” ana fikri, Ġngiliz yayımcı Victor Gollancz gibi az sayıda uzak görüĢlü insanın konusu
------------------------------------------ * Tümgeneral J.H.Hilldring 1943‟den itibaren ABD Savunma Bakanlığı Sivil ĠĢler
Bölüm BaĢkanlığı yaptı.
59
olmuĢtu. Gollancz 1946‟da Ġngiliz bölgesindeki sivilleri ziyaret etti ve “Aç
Almanları doyurmak istiyorum, onları doyurmak istemem politika icabı değil, çünkü onlar için üzülüyorum. Bu düĢüncede tek olmadığıma da
eminim.” diye yazdı. AteĢli kitapçığın baĢlığı “Kaderlerine terk etmek:
Açlığın Ahlâkı” olmuĢtu.47 Almanların Yahudi düĢmanlığından çok çekmiĢ olan Gollancz, Ģöyle yazmıĢtı: “Sıradan insanımıza bakarsanız, merhamet
ve insaf utanç vericidir ve kendi çıkarımız en temel ahlâkî görevdir…. Almanya‟da bir salgın benim için dayanılmaz… çünkü, onu yaĢayan
insanlar için dehĢet verici.” Gollancz, Almanya‟daki Ġngiliz bölgesi askerî valisi MareĢal
Montgomery‟nin, intikamcı politikacıları yatıĢtırmak için, iki yüzlü bir gaddarlık gösterisi yaptığını düĢünmüĢtü; Montgomery Ģöyle demiĢti:
“Azman Almanların kemerlerini sıkmaları gerekir, Ġngiltere‟den Almanları beslemek için yiyecek getiremem.” Tabii BaĢbakan Clement Attlee‟ye,
Ġngilizlerin Almanya‟ya yiyecek takviyesi yapmasını öneren de Montgomery‟dir. Bu öneri de kabul görmüĢtür. Fransız ve Amerikalıların
hareket tarzı, Ġngiliz bölgesine göre, daha da büyük bir açlıktır. Ġngilizler, Alman siviller için günde 1.550 kaloriyi toparlarken48, Amerikalılar sadece
1.275‟i kıvırıyor,49 ve Fransızlar ise sadece 950 ile yetiniyorlardı.50
Ġngiliz bölgesinde, Gollancz‟a göre sonuç, siviller arasında yaygın açlıktan ölümlerdi. Yüksek sivil ölüm oranı, eskiden yılda yüzde 1,2 olan
Ġngiltere oranından yüzde 80 daha yüksekti.51 Bu da yalnız Ġngiliz bölgesinde açlığın yılda 220.080 ölüme yol açtığını gösteriyordu. Bu
bölge, ABD‟li General Hilldring‟in Almanların bol keseden beslendiğini düĢündüğü alandı. Fransız bölgesinde, resmî tayın, Belsen ölüm
kampındaki tayından biraz fazlaydı. Gollancz bu konuda birden fazla yazarın düĢüncelerini Ģöyle toparladı:
”Bütün bunları yazmak hiç de zevk değildi. Bunları yükselen bir utanç duygusuyla yazdım. Bu duyguyu, okurlarımın birçoğu, umarım ki büyük
çoğunluğu paylaĢacaktır.”52 Gollancz gibi azimli insanların tepkileriyle, 1946‟da Ġngiliz bölgesindeki
Alman tayınlarında düzelme görüldü. 1946‟daki bir DıĢiĢleri Bakanlığı bildirisi durumu “Ģüphesiz endiĢe verici” diye değerlendirdi. “Tayın
seviyeleri daha zorlayıcı kesintilere uğrarsa, Komiteye de bilgi verdiğimiz
gibi, bir ay içinde tahıl depoları neredeyse tükenmiĢ olacak; bunu da bir felâket izleyecektir. Büyük Alman Ģehirlerinin nüfusunun büyük bir kısmı,
bir beslenme afetiyle yüz yüze gelecektir. Komite, bu afetin büyüklüğü ve bunun sonuçlarının Batı Avrupa‟nın düzelmesini ciddî olarak
geciktirmesinden ve olasılıkla siyasî geliĢmeyi bozmasından korkuyor.”53 Kuzey Amerika‟dan tahıl daha büyük miktarda akmaya baĢladı. 1946
sonuna doğru, Kanada‟nın tahıl stokları, on yıllardır olan seviyenin en altına, yaklaĢık 67 milyon kileye düĢtü. Amerikan tahıl fazlası da sert bir
düĢüĢ yaĢadı.54 Marshall Planına yol açan ruh hali değiĢimi baĢlıyordu.
60
7
YavaĢ Ölüm Kampları
Yzb.Julien, eski Amerikan kampında, delik deĢik olmuĢ toprakta,
canlı cenazelerin arasında ihtiyatla yürürken düĢündü, “Tam Buchenwald ve Dachau gibi.”1 Alayıyla, Troisième Régiment de Tirailleurs Algériens
(3.Cezayir Keskin NiĢancılar Alayı), Almanya‟ya karĢı savaĢmıĢtı. Almanlar
Fransa‟yı harabeye çevirmiĢti, fakat o, asla böyle bir intikam almayı düĢünmemiĢti. “YaĢayan iskeletlerle dolu” çamurlu bir zemin; bazısı o
bakarken ölmüĢtü, diğerleri Temmuzun sıcağı olmasına rağmen, bir parça kartonun altına sıkıĢmıĢtı. Çukurlarda yatan kadınlar, açlık ödemiyle komik
bir gebe görüntüsü veren ĢiĢkin karınlarıyla, onu süzüyorlardı; yaĢlı erkekler, uzun gri saçlarıyla fersiz gözlerle onu seyrettiler; altı yedi
yaĢında çocuklar açlıktan oluĢmuĢ rakun halkalarıyla, cansız gözlerle ona bakıyorlardı. Julien nereden baĢlayacağını bilemiyordu. Dietersheim‟da
32.000 kiĢinin bulunduğu bu kampta hiç yiyecek bulamadı. “Hastanedeki” iki Alman doktor, Kurth ve Greck, sıcak Temmuz güneĢinde kirli
battaniyeler üzerine uzatılmıĢ, ölmekte olan bir sürü hastaya bakmaya çalıĢıyordu. Yerde Amerikalıların giderken aldıkları çadırların izleri vardı.*
Julien hemen 7.Bölük subaylarını görevlendirdi; hemen bırakabilecekleri çaresizleri ve sivilleri belirleyeceklerdi. Dietersheim çevresindeki beĢ
kampta toplanmıĢ bu 103.500 kiĢi, Temmuz ayında ABD tarafından
Fransızlara tazminat için devredilen, sözde iĢgücünün bir parçasıydı; Fransızlar, bunların arasında yaĢlı erkekler, kadınlar, sekiz yaĢından küçük
------------------------------------------- * Yzb.Rousseau komutasında bir Fransız birliği, 10 Temmuzda, Julien gelmeden 17 gün
önce, Dietersheim‟ı devraldı. Rousseau, geldiği zaman kampın daha beter olduğunu
söyledi. Ġngiliz ve Amerikalılar, en fazla Temmuz-Eylül 1945 arasında, Fransızlara
yaklaĢık 860.000 esir teslim etti. Fransızlar esirleri, savaĢ sırasında ülkelerinin uğradığı
zararın giderilmesine yardım için istemiĢlerdi. Ġngiliz ve Amerikalılar, Fransızların
Cenevre SözleĢmesine kesinlikle uymasında anlaĢıp, bunu sağladılar. Amerikalılar
tarafından tutulan savaĢ esirlerinin çoğu, 1945 Temmuzunda Fransız bölgesi olacak
olan Alman kısmındaki beĢ kamptaydı. Geri kalanın çoğu Fransa‟daki Thorée les Pins
gibi ABD kamplarındaydı. Toplam devirin tam rakamı, Fransız ve Amerikalıların tuttuğu
farlı kayıtlara göre yüzde 10 gibi bir değiĢiklik göstermektedir.
61
çocuklar, sekiz ondört arası oğlanlar, ölümcül hasta ve sakatların
toplamının 32.640 olduğunu saptadılar. Bunların hepsi hemen serbest bırakıldı. Dah sayım sürerken Julien, Neustadt‟daki sahra karargâhına
telefon etti. Komutanı, ona hemen yiyecek göndereceğini, fakat onun da
köyden gıda sağlamasını söyledi.2 Dietersheim Belediye BaĢkanı beldenin kadınlarını topladı; hepsi kampa
yiyecek götürmeye koĢtular; o akĢam tutsakların birer dilim ekmek ve birer erikleri olmuĢtu. Hechtsheim‟da paçavralara bürünmüĢ yüzlerce
iskelet yerlerde sürünüyordu. Onlar da, ĠĢgal Kuvvetleri Komutanına toplama kamplarını hatırlattı. Raporunda kampları “bagnes de mort lents” –
yavaĢ ölüm kampları diye adlandırdı.3 Toplamda Fransızlar, o yaz Amerikalılardan devir aldıkları kamplarda erkek, kadın ve çocuk olarak,
hepsi “yürekler acısı durumda” 166.000 kiĢi buldu. 1945 yazında ABD tarafından devredilen ve hayatta kalan yüzbinlerce tutsak hakkında
Vincennes‟da hiçbir rapor yok. Julien ve bir Fransız ICRC temsilcisinin raporu (aĢağıya bakınız), eldeki yegâne belgeler.
Julien ve silah arkadaĢı Yzb.Rousseau arasındaki kavga, kampı devraldıktan hemen sonra yeniden baĢlamıĢtı. Julien‟in komutanına göre
kavganın nedeni, Rousseau‟nun 7.Bölük subaylarına zehirli sataĢmalarıydı.
Dietersheim‟da olanları duyunca, Rousseau durumu görmeye gelmiĢti. Bingen‟deki hastaneden Julien‟in aldığını düĢündüğü, Röntgen cihazını
sorma bahanesi de hazırdı. Kamp kapısının önünde dururken Alman kadınlar da yiyecek getiriyorlardı. Rousseau anlaĢılan, Almanları
Ģımartıyorsun diyerek Julien‟le alay etmiĢti. Julien Rousseau‟yu kızdıran bir Ģeyler söyledi; Rousseau da hemen tabancasıyla kadınlara ateĢ etti.
Fransız ordu raporu burada bitiyor.4 Daha sonraki soruĢturmada Rousseau‟nun, kadınları vurmaktan askerî mahkemede yargılandığına
iliĢkin bir bilgi yok. Subayların kavgasından, volkan külü gibi rastgele etrafı sarıp, bilgileri saklamak üzere dökülenler bunlar. Fransız ordu
tarihçileri yönünden, Fransız anlayıĢını veya Amerikan vahĢetini kayda geçirmek için bir istek yok.
KıĢa kadar sürünen uzun soruĢturma sırasında, Rousseau Julien‟in Almanlara davranıĢını, kendi hareket tarzı gibi yürütmeyi baĢardı.
Kendisini ifade etmesi istendiğinde, Julien,”ülkemi harap edenlere karĢı
çarpıĢtım; Almanları bana verilen görev gereği besledim, yoksa Boche‟un hoĢuna gitmek için yapmadım. Bunun yanında, ordunun savaĢ esirleri
biriminden tekrar tekrar uyarıldığım için, esirlere iyi bir diyet sağlamak uğruna yapılan bağıĢları almak için gayret sarf ettim. Kamptaki karmaĢa
nedeniyle oluĢan ilk gıda krizinde, komĢu köylere çağrı yaptım ve bunu tekrarlamak zorunda kaldım, çünkü resmî ordu tayını günlük kiĢi baĢına
sadece 800 kaloriydi.” Bu açlıktan ölme seviyesi, Belsen‟deki Nazi Toplama kampı ortaya çıkarıldığında da aynıydı. Bu tayın, Fransız ordusu tarafından
SvEs‟ne kendi kaynaklarından paylaĢtığı tek örnekti, diğerleri hep Alman kaynaklarından geldi. Julien uğraĢlarında “Alman Yetkililerden” ve Ģimdi
Fransızların devraldığı bölgede çalıĢan Kızılhaç Komitesinden yardım gördüğünü söyledi. 1 Ağustosta yüzde 90‟dan fazla tutsak çadıra
62
kavuĢmuĢtu. Birkaç hafta içinde, çok yönlü tedbirlerle, Fransızlar
geldiğinde zirve yapıp günde 30‟a varan ölü sayısı, yarıdan daha aĢağıya düĢmüĢtü.
Burada tutsakları kurtaran, temelde Julien‟in kendine verilen göreve
inancıyla beraber, Fransız ordusunun sağladığı yiyecek ve bakım, yerel Almanların sağladığı yiyecek ve Kızılhaç‟ın bakımı oldu. Gereken düzen
buydu. Bunun baĢarılı olduğunu Julien kanıtladı. Fransızlar içeri girdiğinde, kampların durumundan, Amerikalıların neyi esirgediği çok açıktı.
Dietersheim‟a yakın Kripp kampında, Charles von Luttichau, Temmuz baĢında bir sabah, kamp komutanını ikna için uğraĢmaya karar verdi:
Serbest bırakılmalı ve esir iĢçi olarak Fransızlara verilmemeliydi. Von Luttichau, kamp komutanının, savaĢ sırasında Almanların iĢlediği suçlar
nedeniyle, bütün Almanlara karĢı önyargılı olduğundan emindi; bu yüzden bu sefer de baĢaracağından pek ümitli değildi. 1988‟e kadar kimin
sayesinde serbest bırakıldığını öğrenemedi. Çok uzakta Paris‟te, SHAEF geri karargâhında Alb.Philip S.Lauben‟in keskin gözü sayesinde kurtulmuĢtu.
Sabırsız, keskin mantıklı, alaycı bir mizah duygusu olan Lauben, serbest bırakılan esirleri evlerine götürecek, yıldız iĢaretli Amerikan kamyonlarının
sorumlusuydu. Aynı kamyonlarda, Ģanssız olanlar kısa süre sonra sınırı
geçecek ve yıllarca sürecek yeni bir esaret hayatına adım atacaklardı. Bu nakiller, Laubens‟in usta organizasyonuna rağmen yavaĢ gidiyordu;
çünkü görünürde amirleri, tutsaklar hakkında akıllarına yatan herhangi bir Ģeyi, gerçeği kontrol etmeden söyleyebiliyorlardı. Bir Amerikalı General,
Fransızların teslim alacakları Alman bölgesinde halen Amerikan kamplarında yaklaĢık 275.000 tutsak bulacakları sözünü vermiĢti; Fransız
ve Amerikalılar uzun süredir bu rakamı “Ġncil kelâmı” kabul ediyordu. Lauben bunun, kampları hiç görmemiĢ bir Fransız generalin uzaklardan
yürüttüğü bir tahminle ortaya attığı bir rakam olduğunu belirtmek zorunda kaldı. Lauben, aslında devir baĢladığında sadece 170.000 kiĢi vardı diye
belirtti. Lauben‟e göre, General Blanc‟ın, Fransız ordusu sadece 100.000 iĢe yarar adam esir aldı Ģeklindeki açıklaması “uluslararası ölçüde büyük
bir hırsızlık kokmaktaydı.” SHAEF daha önce Fransa‟nın tutsaklarının 235.000 olduğunu bildirmiĢti. ABD yönetimi devir yapılacak tutsak
sayısını, Fransızların kendi esir aldıkları rakamı temel alarak hesaplıyordu;
Fransızlar ne kadar az esir sayısı bildirirlerse, istenen sayıya ulaĢmak için, Amerikalılardan o kadar çok esir isteyeceklerdi. Bu sayı da hâlâ
görüĢülüyordu. Böylece, Lauben‟in gördüğü gibi, Fransızlar Amerikalılardan 135.000 köle daha çalmak istiyordu.5 Fransızlarla Amerikalılar arasında
teslim sırasında yaĢanan tipik karıĢıklığa örnek olan bu aritmetik, SvEs‟nin lehine sonlandı; kesinlikle 35.000 ve belki daha da fazlası, Fransızlara
gönderilmedi, aksine serbest bırakıldı. Birkaç gün sonra, kamyonlar kamp kapısına yığıldığında von Luttichau‟ ya da evine gidebileceği söylendi.
Dietersheim çevresindeki kamplar da, Amerikalılardan Fransızlara devredilen diğer kamplar gibiydi. Almanya ve Fransa‟daki Amerikan
kamplarında karĢılaĢılan korkunç Ģartlar, subaylar tarafından Fransız Ordu Karargâhına bildirildi. Marsilya‟da teslim alınan 1.000 kiĢiden 287‟si, o
63
zamanın komik Fransız standartlarından bile daha kötü durumda, yani
tamamen yetersiz bulunmuĢtu. Sainte-Marthe‟da 700‟ün yalnız 85‟i çalıĢabilir durumdaydı. Siershahn‟daki durumu bildiren Fransız ordu
raporunda, tutsaklar arasında 15 yaĢın altında 400 çocuk bulunduğu,
bunların bir kısmının da 8 yaĢından küçük olduğu yazılıydı. Kampta ayrıca kadınlar ve 50 yaĢ üstünde erkekler vardı. Belçika‟da Mons yakınında
Erbiseul‟de Fransızların teslim aldığı insanların yüzde 25‟i, yazılı Ģikâyetlere göre “déchets” çöp‟tü. Hechtsheim‟daki eski ABD kampında bulunan
insanların üçte ikisi açlıktan ölmek üzereydi. Bu sefer Fransız MareĢali Alphonse Juin, Amerikalılara, oradaki insanların çoğunun Dachau ve
Buchenwald‟dakiler gibi açlıktan enkaza döndüklerinden yakınıyordu.6 ABD Ordusunda Bnb.William H.Haight, esirler Fransız ordusuna
devredilirken, kendi ordusunun duygusuz tutumuyla çileden çıkmıĢtı. Ekim ayında, Oise Ara Bölge Komutanı saygıdeğer Tuğgeneral Charles O.
Thrasher hakkında yeminli ifade vermiĢti. General bir toplantıda esirlerin bir ay önce devredilmesiyle ilgili olarak Fransızlara hakaret etmiĢti.7
Haight‟in Bnb.William G.Downey önünde verdiği yeminli ifadesinde Ģunlar vardı: Thrasher, subaylarına, ”Beyler bazı Alman esirlerimizi Fransızlara
devrediyoruz.” Stenografa dönerek ekledi, ”Bunları kaydetme,” sonra
Fransız Ġrtibat Subayına bakındı. Onu bulunca, bir tebessümle, “Peki Beyler, nasıl olsa söyleyeceğim. Kurtulmak istediğimiz bazı tutsaklar var.
En iyi durumda olanların hepsini tutmamız lâzım, kendi iĢimizi ancak böyle gördürebiliriz. Fransızlara vereceklerimizi seçerken, daha yaĢlılarına, kötü
durumda olanlarına, kötü iĢçilere bakın – iyilerini kendimize ayırmalıyız. Sanıyorum beni anlıyorsunuz. Beyler, ne yapmanız gerektiğini
bildiğinizden eminim – daha fazla söze gerek yok.” Gülümsedi ve toplantıyı bitirdi.8
Fransız yönetiminde rastgele atıĢlarda artıĢ var gibi görünüyor; her iki ordu tarafından giriĢilen örtbas etme eylemleri tabloyu saptırıyor tabii. Ne
olursa olsun, Nisan* ayındaki Yb.Barnes‟in “Doğal olmayan nedenlerle 27 ölüm” raporu çok aĢıldı: Andernach‟da sarhoĢ Fransız subaylarının jiplerini
kampa sürerek bağıra çağıra, güle, Sten makineli tabancalarıyla esirlere ateĢ etmesi sonucu, bir gecede 47 ölü, 55 yaralı.9 Bir Fransız subay, yerel
Alman Kızılhaç‟ının esirleri bir trende beslemesine izin vermedi, oysa
yemek Kızılhaç‟la Fransız kamp komutanı tarafından ayarlanmıĢtı.10 Bir kampta Fransız nöbetçiler, kaçma giriĢimi bahanesiyle 10 esiri vurdu.
3.Cezayir‟den Tğm.Soubeiray, komutanına kendi eliyle bir protesto mektubu yazdı; adamlar “Almanlardan çok çektikleri için, düzenli orduda
görülmeyecek, dayanılmaz gaddarlıklar” yapıyorlardı.11 108.Piyade Alayındaki Ģiddet çok yükselmiĢti; Bölge komutanı General Billotte,
adamlarını hizaya sokmaktan ümidi kesen Alay K. Yb. de Champvallier‟nin uyarısıyla, alayın dağıtılmasını önerdi.12
------------------------------------------
* Barnes bunu 18 Mayısta rapor etti. (Merkez Komutanlığı Tarihi, Ad Sec, ComZ;
RG332 Box22, NARS).
64
Bu esirleri Almanya‟dan Fransa‟ya taĢıyan trenler çok kötüydü;
trenlere komuta eden subaylar, sivillerin esirlerin kötü durumunu görebileceği korkusuyla, Fransa‟daki istasyonlarda trenlerin durmaması
için emirler verdiler. Harp okulu öğrencisi Jean Maurice, Hechtsheim‟dan
çıkardığı bir konvoyu anlatıyordu.13 Maurice raporunda, tutsakları vagonlarında tutmak zordu, çünkü vagonlar açık ve hava çok kötüydü diye
anlatıyor. Birçok kez tren tünellerden geçerken durmaya zorlandı, esirler vagonlardan kaçtılar. Karanlık tünelde Fransızlar ateĢ açıp birkaçını
öldürdü – Maurice kaç kiĢi olduklarını bilmiyordu, çünkü cesetleri orada köpekler için bırakmıĢlardı. Willingen‟de Maurice, biri ölü ve biri de ölmek
üzere olan esiri “istasyon peronunda” bıraktı. Ağustos sonunda Paris‟in batısındaki Thorée les Pins‟deki kampa bir
tren dolusu esir geldi. Kampın kenarındaki yan hatta alınan trende, dört ölü vardı; en az 40‟ı hemen “hastaneye” yatırıldı. Eskiden ahır olan bu
binada, insanların en azından bir çatısı, döĢemesi ve duvarları vardı. Ġlk olarak I.Dünya SavaĢında süvari kıĢlası olarak yapılmıĢ olan Thorée, savaĢ
sırasında esir kampına dönüĢtürülmüĢtü. Burada önce Almanlar, sonra Fransızlar kalmıĢtı; Ģimdi gene Almanlar kalacaktı.* 12.000 kiĢi için
yapılmıĢsa da, zaman zaman en az 18.000 kiĢi kalmıĢtır. Nöbetçilerin çoğu
burada köyde yaĢamıĢtır, böylece yerel gelenek o zamanki Ģartları unutmamıĢtır. Eylül 1945‟de savaĢ esirlerini örten sansür, burada
çözülmeye baĢlamıĢtır. 1945 yaz sonuna doğru, ICRC Fransız temsilcilerinin baĢkanı,14 Jean-
Pierre Pradervand diye biri, Thorée les Pins‟deki Fransız kampını denetlemeye gitti. Kamp zaten, yanıbaĢındaki köyde, dile düĢmüĢ Alman
ölüm kampı Buchenwald olarak anılıyordu. Thorée les Pins‟e adım attığında, yığınla esir penceresiz ahırların
etrafına toplandı. Kimisi toprakta yatıyor, diğerleri ilgisiz, çimento duvarlara yaslanmıĢtı. Fransız kamp komutanı Zalay‟e göre, iki bini zaten
bitmiĢti, hiçbir Ģey onları kurtaramazdı. Yirmisi o gün, Pradervand oradayken öldü. Tabut yoktu, yakındaki bir çiftçinin tarlasına götürüp
gömdüler. Diğer altı bin kadarı, o kadar kötü durumdaydı ki, derhal yiyecek, barınak, elbise ve tıbbî bakım sağlanmazsa, bir iki ay içinde
ölecekti. Geri kalan hepsi yetersiz beslenmiĢti. Çoğu bu durumdayken,
birkaç gün önce Amerikan sorumluluğundan devralınmıĢtı. Pradervand doğrudan, de Gaulle‟e baĢvurmaya karar verdi. SavaĢın
sonuna yakın, ICRC‟nin baĢardığı ilginç bir kurtarma operasyonu nedeniyle, de Gaulle‟ün kendisine minnettar kalmıĢ olabileceğini düĢünmüĢtü.
Uluslararası Kızılhaç Komitesi Resmî BaĢkanı Carl J.Burckhardt ve Reich Güvenlik Ofisi baĢkanı Ernst Kaltenbrunner buluĢmuĢlardı.
Ravensbruck‟taki rezil Nazi kampından, içlerinde birçok kadın ve Yahudi bulunan binlerce Fransız sivil ülkelerine dönebilmelerini tartıĢacaklardı.
------------------------------------------ * ġimdi bir Ordu Eğitim Merkezidir. Kampa dar bir yoldan girilir, iki Ģeritli anayolla
devam edince, dikenli tel kapıdan ve tren yolundan geçilir. Solda kamp komutanının
karargâhı, onun ötesinde, esirlerin kaldığı penceresiz ahır sıraları uzanır.
65
12 Mart 1945‟de, Avusturya‟da Liechtenstein sınırına yakın Feldkirch‟de
buluĢtular.15 Gizli tutulan buluĢma Fransız Kızılhaçı için bir baĢarı oldu, çünkü savaĢın son bulmasından haftalarca önce, Ravensbruck ve diğer
kamplardan on binden fazla tutsak serbest kaldı.
De Gaulle, Burckhardt ve Pradervand‟a hem baĢarılı gayretleri, hem de Fransız halkının gözünde artan takdir için teĢekkür etti. Bu olay, de
Gaulle‟ün geçici yönetimine, henüz anketlerde denenmemiĢ bir onaylama sağlamıĢtı.16 De Gaulle, Eylül ayında Pradervand kendisine telefonla
defalarca konuĢmaya veya makamında görüĢmeye çalıĢtığı zaman, bunları soğuk bir Ģekilde göz ardı etti. Bundan sonra Pradervand, Cenevre‟deki
Uluslararası Kızılhaç Komitesiyle temasa geçti ve eyleme geçilmesini istedi. Müttefik orduları dıĢında herhangi bir yere giden ve tutsakların
durumuyla ilgili ilk anlamlı haber, Washington‟da DıĢiĢleri Bakanlığında bir masaya, 14 Eylül 1945 günü 17:05‟de ulaĢtı. Telgraf, Cenevre‟den
imzasız, fakat Pradervand‟ın Cenevre‟deki Uluslararası Komiteye söylediklerini temel alarak yazılmıĢ ve açık olarak, yani Ģifrelenmeden
gönderilmiĢti.17 Çarpıcı bir belge oluĢturuyordu:
Uluslararası Kızılhaç Komitesi Fransa delegelerinden korkutucu sağlık
raporları Amerikan kamplarından Fransızlara binlerce Alman tutsak Temmuz Ağustos aylarında. Almanya ve Mons Belçikadan büyük sayıda
tutsak nakledildi aynı zamanda Fransadan Normandiya üssü Delta üssü ve CCE 15 Le Croutoy geldi. Fransız kampları aĢırı zayıflık eksik gıda
sonucu Fransız yetkililerin iĢçi ayırma belirleme olasılığı yok. Sonuç Fransız kamplarında aĢırı nüfus. Yetkililer gerekli sağlık tedbirleri eksik.
21 Ağustos 1945 bildirisi bakınız. Uluslararası Kızılhaç Komitesi kaygılı. ABD Yönetimi gerekli tedbirleri (ilk elde) malzeme yardımı birçok esir
yiyecek, ilaç, giyecek, bot, battaniye, sabun gerekiyor, (ikinci olarak) sonraki nakiller esirlerin nakil sonrası uygun yaĢam Ģartları garanti ise
yapılması öneri, (üçüncü olarak) Alman tutsaklar için yayınlanan 29 Haziran 1945 emre uyulması, ABD Avrupa‟daki Amerikan kamplarında
esir tayınını arttırma uzun süreyi yetersiz beslenme ve genel sağlık durumunun ağırlaĢması önlenmesi. Uluslararası Kızılhaç Komitesi
bu baĢvuruyu nezaketle dikkate aldığı ABD Yönetimine minnettar.
Intercroix Rouge M976.
Bu ileti birkaç gün içinde, Henry W.Dunning‟in etkili açıklamasına ekli olarak yetkililerin masalarına ulaĢmıĢtı. Pradervand‟ın ifadesine göre
Dunning çok özenli ve ayrıntılara inen biriydi. Dunning Amerikan Kızılhaç SvEs Biriminden, Washington‟daki Amerikan Kızılhaç Merkezine, 5 Eylülde
Ģöyle yazıyordu: “Fransa‟daki Alman SavaĢ Esirlerinin durumu çok umutsuz hale gelmiĢtir ve kısa zamanda açık bir skandal halini alacaktır.
Geçtiğimiz hafta boyunca, daha önce Almanların tutsağı olan birçok Fransız, bana telefon ederek, Fransız Yönetiminin Alman savaĢ esirlerine
uygulamakta olduğu davranıĢı protesto etti. Oise Ara Bölge Komutanı General Thrasher, alan temsilcilerimizden birine, Paris‟e gelip aynı konuda
66
benimle görüĢmesini söylemiĢ. Bayan Dunning, Bourges‟dan dönüĢünde,
orada her hafta onlarca Alman tutsağın öldüğünü bildirdi. Pradervand‟ı gördüm, o da bana Fransa‟daki Alman tutsakların durumunun, birçok
yerde Alman toplama kamplarından beter olduğunu söyledi. Bana insan
iskelet fotoğrafları ve Fransız kamp komutanlarından gelen mektuplar gösterdi. Komutanlar, Fransız yönetiminden hiç yardım alamadıklarını
belirtiyor ve gıda yokluğundan ölen tutsakları görmeye dayanamadıkları için, görevden alınmalarını istiyorlardı. Pradervand, Fransız yönetiminde
herkese baĢvurdu, fakat boĢuna”18 ABD Ordusu, Büyükelçi Jefferson Caffery‟ye ICRC telgrafının bir
kopyasını göndererek, kendisinden yardım istedi. Caffery Washington‟a, askerî ataĢesine “etraflı bir araĢtırma” için emir verdiğini ve sonuç
raporunu telgrafla iletti. Büyükelçi için hazırladığı raporda Yb.Andrew P.Fuller Ģöyle yazıyordu: General Larkin‟le görüĢtüm, esirlerin
devredildiğini doğruladı. Daha önce onlara verilen (1944‟de) “cömert tayının” Fransız makamlarınca ve Fransız basınınca çok eleĢtirildiğini ve
sonuçta günde 2.000 kaloriye indirildiğini iddia etti; SavaĢ esirleriyle beraber uygun tayınlar da devredildi, fakat bunlar esirler devredilirken tez
elden “yok oldu”. Tutsaklar, Fransız tıp yetkililerince muayene edildi ve
sağlıklı olarak devir yapıldı diye devam etti; ayrıca “bu Kızılhaç raporu, tutsakları kötü durumda bulan ve olayı aynen kendisine iletildiği gibi kabul
eden, alan temsilcilerinden biri tarafından yazılmıĢtır” diye iddia etti.. Gene Fuller tarafından yazılmıĢ ve bu kez Eisenhower‟ın Kurmay BaĢkanı
General Walter Bedell Smith‟e gönderilmiĢ baĢka bir raporun kopyası vardı; raporda, tutsaklar devir sırasında kalın paltolar, battaniyelerle iyi
donatılmıĢtı, ilaçları vardı ve fizik durumları iyiydi; Fransızlar Cenevre SözleĢmesine uymayı kabul ettiler ve kendileriyle konuĢtuğum ABD
subayları “ABD Ordusu devredilen tutsaklara davranıĢları yönünden tamamen temize çıkmıĢtır.” diye ifade ettiler, deniyordu.19
Fakat Müttefik kamplarındaki korkunç Ģartlar hakkındaki söylentiler Paris‟te yayılıyordu; belki de Pradervand‟a yardım eden 15 temsilciden biri
sayesinde. Serge Bromberger adında genç biri, Fransa‟da en çok etkili gazetelerden Le Figaro tarafından bu iĢi araĢtırmak için atanmıĢtı.
67
8
Cesetleri Kireçleme
Benim yaptığımı söyleyemezsin
Sallama
Bana kanlı perçemlerini…
MACBETH, Üçüncü Perde
Le Figaro, Müttefiklerin zafer kutlamalarına haberi getirdi; haber Banquo‟nun hayaleti gibi karĢılandı. Önce inanılmazken, sonra kamplarda
açlıktan ölenleri görmüĢ olan rahip, Peder Le Meur gibi kusursuz tanıkların güvenilir ifadesiyle, gazete ikna edilmiĢti.
Eylül ayında yayınlanan Le Figaro‟nun öyküsü, sansürlü ve ikinci elden
olmasına rağmen çok çarpıcıydı; ikinci eldendi, çünkü Fransız yönetimi gazetecilerin kamplara girmesini reddetmiĢti. Muhabir Serge Bromberger
Ģöyle yazdı: “En ciddî kaynak, tutsakların fizik durumunun kötüden çok, içler acısı olduğunu doğruladı. Ġnsanlar, hastalıktan değil de açlıktan
ölenlerin oranının korkunç olduğundan ve ortalama 35-45 kilo ağırlıkları olan kiĢilerden bahsediyor. BaĢta bütün bunların doğruluğundan kuĢku
duyduk, fakat bize birçok kaynaktan baĢvuru geldi; Tutsakların din görevlisi yardımcısı Peder Le Meur‟ün ifadesini göz ardı edemedik.”
Le Figaro’nun görüĢtüğü, Fransız kamplarından sorumlu General Buisson, tutsakların günde sadece 900-1.000 kalori aldıklarını kabul etti. “Doktorlar
bize bunun, hiç kımıldamadan yatan bir kiĢinin çabuk ölmemesi için ancak yetecek bir tayın olduğunu söylediler” dedi Buisson.1 Kamplara giriĢ iznini
reddeden Buisson, yine de Bromberger‟in incelemesi için fotoğraflar verdi; fakat bunları basması yasaktı. Bromberger bunların “iskelete benzer”
olduğunu yazdı. General acele ekledi: ”Bu resimler çekildikten sonra
düzelme oldu”; fakat bundan önce, soğuk günlerde “felâketti”. Gizemli bir Ģekilde ekledi: “Umarım çok geç kalmamıĢızdır; yıkıcı kayıplar olmadan
doğru rotamızı buluruz.” Fransız sorumluluğuna bırakılan esirlerin kaynağı olarak Amerikalıları gösterdi, ancak durumlarının nedenini havada bıraktı.
68
Bromberger de bulduklarının can alıcı özetini, Amerikalıları suçlamadan
yapıyor. Sonra, sevimli ve çok sempatik Buisson‟la görüĢtükçe, giderek adamın büyüsüne ve zamanın önyargısına karĢı koyamıyor. Buisson ona
“toutes les précisions désirables” bütün gerekli ayrıntıları vermiĢti. Buisson
sinsice sorunu kabulleniyor, fakat üzülme numarası yaparak, yakında düzeleceği ümidini belirtiyordu. Her yerde korkunç bir gıda sıkıntısı olduğu
tabii ki anlaĢılıyordu. Le Figaro öyküyü, besili, safkan atlarla Longchamp hipodromunda yapılacak yarıĢ ilânıyla yan yana yayınladı, tabii bu rastlantı
değildi. 26 Eylülde sabırlı Pradervand, dikkate değer bir mektupla, de Gaulle‟ün
ilgisini çekmeyi yeniden denedi; bu mektup daha sonraki tartıĢmaların temelini oluĢturacaktı.2 Pradervand baĢlıyor:
Sayın Generalim,
Eylülün 3‟ünde, bana huzurunuza kabul Ģerefini vermeniz için baĢvurmuĢtum; Fransızların elindeki Alman tutsakların durumuyla ilgili
bilgi vermek istiyordum. Bu tutsakların sayısı Ģimdi 600.000‟i buldu. Ġki yüz bini, aĢağıdaki nedenlerle çalıĢamaz durumdadır:
a) 50.000‟i Cenevre SözleĢmesi gereğince ülkelerine geri gönderilmek
zorundadır (organları alınmıĢ olanlar, kör, deli, veremli, vb) ve b) 150.000‟i ağır beslenme bozukluğundan.
Bu 200.000 kiĢinin durumu yiyecek, giyecek ve sağlıksız koĢullar yönünden çok risklidir; karamsarlık korkusu olmaksızın denebilir ki, kıĢı
çıkartamayacaklardır. Genel durumu göstermek için, izninizle La Flèche yakınında Thorée
les Pins‟deki kamptan bahsetmek istiyorum; durumu ekteki fotoğraflardan da göreceksiniz. Thorée‟deki bu kampta 20.000 esir
bulunmaktadır. Bunların 13.000‟i yetersiz beslenmiĢ olmakla birlikte, çalıĢacak durumdadır. Yedi bini ise çok hastadır. Bunlardan,
a) 2.000‟i o kadar kötü durumdadır ki, olasılıkla, ne tür tedavi yapılırsa yapılsın, birkaç ay içinde ölecektir (Alman doktorlar bile tedaviden
pes etmiĢtir); b) 2.000‟i doğru beslenme, özellikle kan plazması enjeksiyonlarıyla
düzeltilebilecek beslenme yetersizliği vakalarıdır;
c) 3.000‟inin ağır derecede beslenme yetersizliği olup, özel beslemeyle kurtarılabileceklerdir. Temsilcilerimizden birinin yaptığı ziyaret
gününde Thorée‟de yirmi ölü vardı, fakat artık tabut kalmamıĢtı. Thorée‟deki bu kamp, genel durumu bütün açıklığıyla ortaya
sermektedir. Bu iĢi yoluna sokmak için ivedi ve güçlü hareket Ģarttır. Üç aydır bu sorunla boğuĢtuğum için, izin verirseniz, size aĢağıdaki
tedbirleri önermek istiyorum: 1) Yönetim yeni kotaları kabul edecek duruma gelene kadar, nakiller
askıya alınmalı; 2) Askerî yetkililerle anlaĢarak, Fransız, Amerikan ve Ġngiliz
bölgelerindeki, iyileĢmeyecek tutsaklar ivedilikle ülkelerine gönderilmeli;
69
3) Kurtarılabilecek tutsaklara ek gıda verilerek, bunlar kademeli olarak
istek yapılan iĢlere sevk edilmeli; 4) Yönetimin zaten elinde bulunan yiyecek ve giysiler, bazı tutsaklara
dağıtılmalı. ( Bunlar genellikle toprak üstünde uyumakta ve ortalama
dört kiĢiye bir battaniye düĢmektedir.) Böylece bu 200.000 gereksiz boğazın yönetime maliyeti ortadan
kalkacak ve felâket tehdidi önlenecektir. Bu ağır görev için, Uluslararası Kızılhaç Komitesi elindeki mütevazi
imkânlarla yapabileceği kadarıyla, emrinizdedir. Uluslararası Kızılhaç Komitesinin elinde, Alman Kızılhaçından kalan
bazı para kaynakları, ABD‟deki Alman tutsakların komiteye yaptığı bağıĢlar ve Fransızların elindeki savaĢ esirlerinin yaptığı bazı bağıĢlar
var. Bu değiĢik kaynaklarla Komitemiz, Fransızların elindeki Alman tutsaklar için yiyecek, giysi ve ilaç satın almaya hazırdır.
Ayrıca de Gaulle‟e, Fransız yönetiminin emrine üç kamyon ve büyük
miktarda ilaç vereceğini söylüyor. Benzin için Savunma bakanlığından defalarca istekte bulunduğunu fakat hiç alamadığını belirterek, yakıt
istiyor. Cenevre‟de SvEs, Sürgün ve Mülteciler Bakanlığının elinde büyük
miktarda yiyecek paketinin olduğunu bildirerek; Komitenin, bunları tutsaklara teslim etmek üzere, satın almaya hazır olduğunu belirtiyor.
Yönetim bu parayla esirlere giysi satın alabilir diyor. Uluslararası yasaya göre, Amerikalıların esirleri Fransızlara teslim etmekle, onlara karĢı
sorumluluklarından kaçamayacağını belirtiyor. Bu durum daha önce de 21 Ağustos 1945 tarihli bildiriyle değiĢik yönetimlere iletilmiĢti.
Hâlâ Vincennes arĢivlerinde duran, Pradervand‟ın daktiloyla yazılmıĢ mektubunun kenarında, yakıt isteğinin yanında, de Gaulle‟ün el yazısıyla
“C’est fait yapıldı. ”3 yazılı. Fakat üç ay sonra ICRC hâlâ yakıt derdindeydi. Fransız ordusu üzerinde kopacak fırtına, her an Amerikalıları da
yutabilirdi; bunun için ICRC ile ilgili her türlü güçlük hemen giderildi. Birkaç gün içinde General Lee‟ye, Fransızların elindeki esirler için bir basın
toplantısı yapması emri verildi. Bu toplantıda General Lee, “Uluslararası Kızılhaç Komitesi bu malzemenin hayat kurtaracağını ve yersiz acıları
önleyeceğini belirttiği için, bu yiyecekleri gönderiyoruz.” diye belirtti.4
Eisenhower‟ın imzasıyla Alb.Lauben‟e emirler geldi. Fransızlarla hemen bir toplantı yapıp sorunla ilgilenmesi isteniyordu. Lauben, 26 Eylülde
Paris‟te Cambon sokağı no 41‟de, ABD‟li ve Fransız 20 yüksek rütbeli subayın katıldığı toplantıya baĢkanlık etti. Bu toplantıda, Amerikalı ve
Fransızlar alaycı suçlamalarla birbirleriyle kıyasıya yarıĢtılar ve ikiyüzlü bahanelerle esirlere nasıl daha iyi bakarız diye tartıĢtılar.5 Fransızların baĢ
temsilciliğini, kendisi de yakın zamana kadar Almanların esiri olan Tümgeneral Buisson yapıyordu; Ģimdi Mihver Devletleri SvEs‟nin genel
yöneticiydi. Fransızlar, Fransa‟da esir iĢçi olarak çalıĢtırılmak üzere 1.750.000 kiĢilik isteklerini tekrarladılar. Buisson da, devredilen yaklaĢık
450.000 kiĢiden en az 50.000‟inin çalıĢmak için “yeterli fizik Ģartlara getirilemeyeceğine” dikkat çekti. Bu açıkça, bu insanları iĢ Ģartlarına
70
uydurmak için hiçbir Ģey yapılamayacağı, yani ya ölmüĢ ya da yakında
ölecek durumda oldukları anlamına geliyordu. Bu ĢaĢırtıcı ifade
Amerikalılar tarafından sakince kabul edildi. Alb.Lauben kürsüden Buisson‟a, esirlere Cenevre SözleĢmesi uyarınca
bakılacağına söz vermesi için baskı yaptı. Buisson ABD‟nin tutsaklar için giysi sağlamasını istedi. Lauben, ABD‟nin ilk giysi dağıtımı için “sorumluluk
alacağını” belirtti. Buisson, bunu Fuller‟in daha önce nakledilen esirlere verildiğini söylediği malzeme sanarak Amerikalıların giysi sağlayacağı
anlamını çıkardı. Bundan cesaret bularak, Amerikalıların “insanlık aĢkına” “dokunaklı bir çağrı” yaptı. Bunu, açlıktan ölen sivil Almanlardan kaynak
toplayarak Fransa için çalıĢan esirleri doyurmakla gösterebilirlerdi. Ġnsancıl çağrısını, Fransızların esirlerden, eğer onlar ölürse, bir fayda
sağlayamayacaklarını belirterek noktaladı. ABD‟nin cevabı da, Lauben‟in, alaycı bir adam diye düĢündüğü
Alb.Albrecht‟ten geldi. O da, “esirlerin Fransa‟nın soğuğundan ölmeyeceğini düĢünüyordu; aksi halde daha fazla esir devri gerekecekti.”
General Buisson‟a, ABD‟nin bütün gücüyle böyle bir musibeti önlemek için
her Ģeyi yapacağı garantisini verdi; çünkü esirlerin soğuktan ölmesinden cidden korkuluyordu – Cenevre SözleĢmesine göre buna izin verilemezdi.
Fransızlar, esirlerle aileleri arasında posta hizmetinin kurulmasını istediler, fakat Alb. Lauben, bunu tartıĢmaya yetkili olmadığını belirtti.
Esirlere giysi temini için sivillerce bir kampanya yürütülmesini Alman Kızılhaçından istemeye de izinli değildi. Toplantının genel sonucu, bütün
tartıĢmalı konuları etkisiz hale getirirken, Fransızların yardım isteklerini ertelemek olmuĢtu.
Bundan sadece bir gün sonra, Pradervand aniden Frankfurt‟a, Eisenhower‟ın kurmay baĢkanı Bedell Smith ile görüĢmeye çağırıldı.
Pradervand Smith‟e, Thorée les Pins‟de çekilen fotoğrafları verdi. Smith bunları aldı ve hemen Eisenhower‟ın makam odasına daldı.6 Pradervand
buluĢmayı anlatıyor: “28 Eylülde, makamınızda, durumun tam bir görüntüsünü vermeye çalıĢtık. General Buisson‟un açıklama sınırları içinde
kaldık. Thorée kampında çekilen fotoğrafları size gösterdik; daha sonra
onları size yolladık ve alındı haberi adınıza, G1 [Personel ġb.Md.] Alb.H.E.Kessenger tarafından imzalandı.”7 (Bunlar Amerikalılardan
Fransızlara yeni devredilen açlıktan ölmekte olan esirlerin fotoğraflarıydı. Abilene‟deki Smith koleksiyonunda birçok esir fotoğrafının arasında bunlar
saklanmamıĢtı.) Pradervand, Smith‟in yapmaya söz verdiği üç eylem için özellikle
minnettardı. Birincisi Fransızlar Cenevre SözleĢmesine uyacak duruma gelene kadar, bütün yeni devirlerin durdurulmasıydı. Amerikalıların, derhal
yardım edilmezse kıĢın ölecek diye hesabettiği 200.000 hasta insanı geri alacaklarını düĢündüğü için memnundu. Pradervand‟ın böyle düĢünmesinin
sebebi, çok hasta olanların Cenevre SözleĢmesi uyarınca derhal ülkelerine gönderilme zorunluluğuydu. Son olarak Pradervand, Amerikalıların
71
Fransızlara devrettiği bütün esirler için “genel bir yardım süreci”
baĢlatmaya söz verdiği için, Smith‟e minnettardı. En sonunda Fransızlar ve Amerikalıları esirlere insanca davranmaya ikna edebildiğini düĢünüyordu.
Paris‟e döndüğünde, Pradervand, “Ġnsancıl anlayıĢı ve Cenevre
SözleĢmesinin ABD tarafından imzalanmasından doğan yükümlülüklerini yerine getirmedeki hızı nedeniyle” 8, Smith‟e derin Ģükranlarını yazdı.
Bu ümitler, birkaç gün sonra Paris‟teki Amerikan Büyükelçiliğinde ABD subaylarının toplantısında, görünüĢe göre doğrulanmıĢtı; Alb.Renfroe,
Alb.Lauben‟e Alan G4‟ü ile ek yiyecek tayınları konusunu görüĢmesini söyleyecekti. Böylece günde 1.006 kalori olan Fransız tayınları arttırılmıĢ
olacaktı.9 Bu tartıĢmalar sürerken, General Littlejohn, orduyu rahatsız eden
elindeki fazlalığın “varlığından” nasıl kurtulabileceğini düĢünüyordu.10
“Bu alanda bazı kalemlerde önemli fazlalıklar var; bunlar, VE Day‟den
sonra esirlerin çabuk boĢaltılması, ABD askerî kuvvetinin hızla dağıtılması, kurtarılan müttefik uyrukluların ABD kuvvetlerince kullanılmasında hızlı
düĢüĢ ve Fransız ordusunun ikmal sorumluluğunun sona ermesi gibi nedenlere bağlı. Gerekenden, günde 3.000.000 tayından daha fazlası
verildi… Ben aldım… Öylece gıda giriĢi [ABD‟den] ayarlandı.” Ordunun
elinde tutması gereken 100 günlük erzak üzerine, 39 günlük daha birikti. Böylece Ekim 1945‟de, Alandaki fazla erzak yaklaĢık yüzde 39‟u buldu; bu
da 139 günlük erzak demekti. ABD‟deki fazlalık o kadar çoktu ki, Littlejohn “Meyve suyu tayınlarımızın arttırılmasını istediler, ayrıca taze yumurta,
taze meyve, patates ve tereyağı ihtiyaçlarımızı ABD kaynaklarından sağlayabileceğimizii ve almamız gerektiğini bildirdiler” diye not düĢmüĢtü.
Mektup, fazlalıklardan nasıl kurtulacaklarını tartıĢarak devam ediyor; bazı subaylar ABD‟ye geri göndermeyi öneriyorlar.
Buna rağmen, tutsaklar aç kalmaya devam ettiler. Le Monde, Jacques Fauvet‟nin heyecan verici öyküsünü yayınladı: “Bugün nasıl Dachau‟dan
söz ediliyorsa, on yıl içinde bütün dünyada Saint Paul d‟Égiaux gibi kamplardan söz edilecek”; orada Temmuz sonunda Amerikalılardan
devralınan 17.000 kiĢi o kadar çabuk ölüyordu ki, birkaç hafta içinde 200 kiĢilik iki mezarlık tamamen doldu. Eylül sonunda ölüm oranı günde 10,
veya yılda yüzde 21‟i bulmuĢtu. Fauvet intikam sorusuna doğrudan
saldırıyordu: “Ġnsanlar, Almanların da bizim adamlarımızı beslemede çok titiz olmadıklarını söyleyecekler ama, Cenevre SözleĢmesini
çiğnedilerse bile, onların örneğini izlememizi haklı çıkarmaları zor görünüyor…. Almanlara vereceğimiz en iyi hizmet onları taklit etmektir
diye hep söylenir, böylece bir gün bizi tarihin yargısı önünde bulacaklardır; fakat Fransa katıksız Ģerefinden daha yüksek bir ideale sadık kalmalıdır….
Biz baĢka zamanların ve yerlerin kabahatlerini sürdürmek için acı çekip savaĢmadık.”11
Bu, Yzb.Julien gibi kampların içine girenlerin kullandığı bir dil le yazılmıĢ tek haber yorumu oldu. Fauvet, görünüĢte kendi sözleriyle baĢlayan
tarihin yargısı hariç, her Ģeyde haklıydı. Paris‟teki Amerikan büyükelçisi Jefferson Caffery durumun, Avrupa‟daki
72
Amerikan saygınlığı, Eisenhower‟ın itibarı, Ordunun Ģerefi yönünden
tehlike yarattığının tabii farkındaydı. Washington‟a Savunma Bakanlığına çok dikkatli olunması için bir uyarı gönderdi.12 Amerikan Büyükelçiliği,
Charles de Gaulle ve General Buisson‟un iĢbirliğiyle ve yandaĢ basının
alkıĢlarıyla, USFET kurmayları tarihin yargısını önceden oluĢturmaya baĢladılar. Zemini büyük dikkatle hazırladılar. Eisenhower, Eylül sonunda
Fransızlara devirleri durdurduğunu bizzat açıkladı. Bu baĢarılı bir ikili vuruĢ olmuĢtu; çünkü hem kendisi, kalan esirleri Fransızlardan korumuĢ oluyor,
hem de kusuru onların üzerine yıkıyordu. Amerikalılar ciddî misilleme tehlikesiyle karĢı karĢıyaydılar, çünkü
BaĢkan Truman ve Büyükelçi Caffery yakın zamanda, hakarete hastalık derecesinde duyarlı General de Gaulle‟ü aĢağılamıĢtı. Gerçekten de,
DıĢiĢleri Bakanı Georges Bidault, “[ABD yönetiminin] amour propre onurumuzu yaralayacak bir adım atmayacağını hararetle umuyorum. Bizi
tatsız bir fait accompli oldu bitti ile yüzyüze bırakmayın, çünkü bu konuda yardım etmek istiyorum”13 dedi. Tabii Amerikalılara sunabileceği tek
yardım, onları basından korumak olacaktı; fakat de Gaulle Ģimdi, Amerikalılarla ilgili hakikati söyleyecek olursa kendi ordusu tarafından da
hırpalanacaktı. Ġntikam peĢinde koĢmak, ona, prestij, silah, gıda ve ilerde
devredilecek esirler yönünden de pahalıya mal olacaktı. Birkaç ay önce, savaĢın son günlerinde Fransız birlikleri, Val d‟Aosta‟yı ve Nice‟in
kuzeyinde bazı Ġtalyan bölgelerini ele geçirdiği zaman, de Gaulle Amerikalıların sopasını hissetmiĢti. Truman, de Gaulle‟e birliklerini geri
çekmesini söylemiĢti. Aksi halde Amerikan silahlarının sevkini unutması gerekecekti. Oysa, de Gaulle‟ün bu silahlara, hem Ho Chi Minh‟e karĢı
Vietnam‟da, hem de Suriye‟yi Ġngilizlerden devralmak için Suriye‟de ihtiyacı vardı. De Gaulle çarketti, silah akıĢı devam etti.14
De Gaulle Ģimdi bir kere daha çark ediyordu, SavaĢ esirleri için yaptığı basın toplantısında ılımlı bir dil kullandı. Rahatlayan Amerikalılar onun
hoĢgörüsünü övdü.15 Amerikan silahları yanında yiyecek de akmaya devam etti.
Jefferson Caffery‟nin rahatladığı, de Gaulle‟ün basın toplantısını anlatan telgrafının Savunma Bakanlığına giden kopyasından da anlaĢılıyordu.
Caffery bildiriyor: “Basın toplantısında bu konu sorulduğunda, de Gaulle
oldukça ölçülü bir cevap verdi. Sorunun karmaĢık olduğunu ve Ģimdiye kadar yalnızca Fransız yönetiminin hatasından kaynaklanmıĢ gibi
sunulduğunu görmüĢtü. Bunu reddederek, „Müttefik Ordularının yüz yüze geldiği zor Ģartların sonucunda, Fransa‟ya devredilen çok sayıda tutsak çok
yetersiz koĢullarla karĢılaĢmıĢtır…. Her iki tarafın gösterdiği iyi niyetle, bu konunun insancıl ve gerçekçi bir uzlaĢmayla sonlanacağını umuyorum‟ diye
noktayı koydu.” Caffery, “Güvenilir kaynaklardan Fransız iddialarında doğruluk payı
olduğunu öğrenmiĢtim. Fransız iĢgal bölgesinde bizim Fransızlara devrettiğimiz birçok Alman savaĢ esirinin çok kötü fizik Ģartlarda
olduklarını söylemiĢlerdi. Bir çözüm arayan Fransız ve Amerikan yetkililerince gösterilen anlayıĢ ve iyi niyete inanıyorum; fakat karĢılıklı
73
suçlamalar bir kampanya halini alırsa, bunun sonuca faydası olmayacağı
açıktır. Fransız basınının, bu sorunun üstüne gitmek için her yolu deneme tehlikesi her zaman vardır. Askerî yetkililerin bunu akıllarında tutması ve
Fransızları suçlamaya çalıĢmaması, aksine karĢılıklı anlayıĢ ve iyi niyetle
zor ve karıĢık sorunların çözüleceğini görmeleri gerekir.”16 diyordu. Caffery‟nin telgrafı cesetleri kireçliyor. Tutsaklara yardım eden tek Ģeyin
karĢılıklı bir yığın suçlama olduğu açıktı. Caffery, her ne kadar tutsakları “Cenevre SözleĢmesinin metnine ve ruhuna” uygun tatminkâr bir çözüme
götürmeyi düĢündüğünü iddia ediyorsa da, sadece “yüksek düzeydekiler”in prestijini tartıĢıyor. Prestiji korumak her Ģeydir, tutsaklar hiçbir Ģey.
Amerikalılar sadece Vietnam‟a silah ikmaline razıydılar, kampları kınamaya asla. USFET bu sefer baĢka bir halkla iliĢkiler vuruĢu becerdi.
Ordu ivedi bir soruĢturmayla, gereken kireç kovalarını buldu. Sonra “soruĢturma” Eisenhower‟ın imzasıyla, suçlamayı azaltırken,
Fransızlara yönlendiren sert bir açıklama Ģeklinde sunuldu. Açıklama Ģöyleydi: “Intercross [International Red Cross] Uluslararası Kızılhaç‟ın,
uzun süren yetersiz beslenme nedeniyle aĢırı bitkin halde Fransız kamplarına devredilen büyük sayıda tutsak bulunduğuyla ilgili iddialar
hakkında yaygın araĢtırmalar yapıldı. Devir iĢlemine katılan Amerikan ve
Alman görevlilerden birçok kanıt toplandı. Sonuçta, devredilenlerde görülen aĢırı zayıflığın, - bunların arasında yaklaĢık 2.000 ümitsiz vaka da
vardır – Amerikan kaynaklarından devredildikten sonra, Fransız sorumluluğundayken oluĢan beslenme ve diğer bakım eksiklikleri
nedeniyle oluĢtuğu kesin sonucuna varıldı. SavaĢ tazminatı iĢgücü olarak Fransa‟ya devredilen bütün esirlere Ģahsî giyim eĢyası, iki battaniye veya
bir battaniye ile bir palto, iki haftalık tayın, iki haftalık ilaç verilmiĢti. Devir ve kabul iĢlemleriyle görevli Amerikan ve Fransız subaylarının gözünden
kaçmıĢ önemsiz sayıda esir dıĢında, hepsi fizik durum olarak iĢ görmeye uygundu.”17
Devir iĢlemlerine katılmıĢ veya bu ve bunun gibi “soruĢturmalar”da bulunmuĢ subayların tanıklığı, Eisenhower‟ın açıklamalarının, yalanlananlar
dıĢında, hiçbirinin doğru olmadığını gösteriyor. Daha önce, 1945 baharında bir soruĢturma kuruluna katılan Tğm.Fisher, herĢeyin nasıl örtbas
edildiğini görünce dehĢete kapılmıĢtı.18 Daha sonra Alb.Lauben, Vosges
bölgesindeki Amerikan ve Fransız kamplarının çok kötü durumda olduğunu söyledi; “Vosges tam bir büyük ölüm kampı gibiydi”19 dedi. Eisenhower‟ın
kurmay baĢkanı ve Jefferson Caffery20 birkaç gün içinde Kızılhaç‟ın bazı iddialarının doğru olduğunu gizlice itiraf ettiler. Bütün bunlar, ne orduyu
inatla inkârdan vazgeçirdi, ne de bu öyküyü bilen herhangi bir gazeteciyi, daha ileri araĢtırma yapmak için harekete geçirdi.
Pradervand‟ın Smith‟den güvence aldığını düĢündüğü eylemler hiçbir zaman gerçekleĢmedi veya kalıcı bir etkisi olamadan iptal edildi. Devirler,
Fransızlar soğuk hava nedeniyle askıya alınmasını kendileri istedikleri halde, durdurulmadı.21 Würzburg‟dan 19 Ekimde Amerikalılar 15.000 esiri
bir Fransız kampına gönderdi.22 Fransız kampındaki Ģartlar o zaman da eskisi gibiydi. Marshall‟a giden Eisenhower imzalı mesaj devirlerin
74
1 Kasımda yeniden baĢlamasını öneriyordu. Bu sırada Pradervand‟ın
Smith‟e insancıl anlayıĢı nedeniyle teĢekkürlerini bildiren mektubu Frankfurt yolunda postadaydı. Marshall USFET mesajını bir gün sonra
onayladı.23 En az 20.000 Alman esir daha, 29 Kasımda Fransız kömür
madenlerine yollanma emri aldı.24 Yılın sonunda Fransız kamplarındaki iğrençlik ve açlığa rağmen, bir 100.000‟lik grup da yola koyulmuĢtu.25
Devirler durmaksızın devam ederken, 1946 yılı yarılandığında, Fransız kamplarında insanlar açlıktan ve hastalıktan ölmeye devam ediyordu.
Fransa‟daki ICRC temsilcisi, Ekim 1946‟da Savunma Bakanlığına, Fransız kamplarındaki durumun ağırlığına dikkat çekerek, “son altı ayda Ģartlarda
hiçbir iyileĢme olmadığı” için uyardı. Bildiri, Savunma Bakanlığına “ağır bir uyarı”ydı; “azaltılmıĢ tayın ve yetersiz giysi… yüzünden esirlerin çoğunun,
kıĢın kötü Ģartlarına dayanabilmesi beklenemez” diyordu.26 Amerikalılara geri gönderilmesi beklenen hasta saysı, Pradervand‟ın ilk
belirttiği, yüksek sesle dillendirilen 200.000‟den, sessizce kabul edilen 100.000‟e, oradan da hiç duyurulmayan 52.000‟e düĢmüĢtü.27
Pradervand esirlerin ABD kamplarına dönmesinin fayda sağlayacağını ummuĢtu; fakat orada karĢılaĢtıkları Ģartlar Eylüldeki kadar kötüydü,
1946‟da da aynı olacaktı. Böylece haftalık yüzde 2,6‟lık bir ölüm oranına
ulaĢtılar, yani durum en kötü Fransız kamplarındaki kadar berbattı.28 Smith‟in vaat ettiği genel yardım; sabun, bit ilacı ve azıcık yiyecek olup
çıkmıĢtı. Smith, yaklaĢık 606.000 kiĢiye, 13 gün için, günde 140g tayın sağlayacağını belirtmiĢti,29 fakat erzakı çıkartacak olan General Lee, 10
Kasımda, sadece 100.000 tutsağın ek tayın alabileceğini söyledi. ġimdiye kadar esir tayınları için emirlerin verilme yönteminde çok dikkatliydi; gene
kaĢla gözle verilen emirlerle henüz baĢlayan özel beslenmeyi, “yazılı emir” olmadıkça sürdüremezdi.30 Alb.Lauben 1987‟de Ģöyle toparlıyordu:
“Esirlerin durumundan dehĢete düĢmüĢtüm, fakat ek gıda getirildiğini hiç hatırlamıyorum.”31 Ne olursa olsun, ABD kamplarına dönen tutsakların
hiçbiri için “ek gıda” devam etmedi. Kimse bundan Pradervand‟a söz etmedi, zira sunulan gıda hayatlarını birkaç hafta için uzatacaktı. Sonra
açlık gene devam edecekti.32 Ek gıda haberleri gıdadan ziyade balondu. ABD Ordusunun Kızılhaç ve Pradervand‟a karĢı alaycı tutumu gün gibi
ortadaydı; zira Avrupa‟daki ordu depolarında, ICRC‟den Mayıs ayında
alınan 13.500.000 yüksek proteinli Kızılhaç paketi hâlâ duruyordu ve hiç dağıtılmamıĢtı. 17 Kasımda Ordu hâlâ bunları ne yapacağını
düĢünüyordu.33 Her paket ortalama 12.000 kalori içeriyordu. ġimdi ölmüĢ bulunan 700.000 kadar Alman‟ı, ek 1.000 kaloriyle sekiz ay hayatta
tutacak kadar yeterli gıda vardı. Olasılıkla yalnızca ICRC paketleri bu insanları 1946 baharına kadar yaĢatacaktı.
Mayıs ayında sansüre karĢı esip gürleyen New York Times, çok değerli özgürlüğünü, Ģimdi kendi araĢtırması için kullanmıyordu. Times 11 Ekimde
baĢladığı dört öyküyü çıkarırken, sorunu özetledi.34 Gazetenin yıldız yazarlarından Drew Middleton bu büyük bulgunun yorumunu, Figaro‟nun
öyküsünü uysalca özetleyerek yaptı. Times‟den hiç kimse gidip, haberlerin esas kaynağı Pradervand‟la görüĢme zahmetine girmedi. 13, 14 ve 20
75
Ekimde Frankfurt ve Paris‟ten gelen öyküler Caffery ve Bedell Smith
sayesinde oluĢan efsaneyi körükledi. Frankfurt‟tan gelen Ekim öykülerinde, USFET subaylarının Times‟e anlattıkları kabullenilmiĢ ve basılmıĢtı. BaĢka
hiçbir kaynak belirtilmedi. Bu örtbas etme, “Bütün savaĢ alanında
Fransızların devralmasından sonra dört ile altı hafta arasında kamplarda kalan Amerikalı subaylar, astsubaylar ve erlerle yapılan yüzlerce söyleĢi”
baĢlığını taĢıyordu. Drew Middleton‟a göre, alıĢılmıĢ “güvenilir kaynak” bu söyleĢilerin Alman subay ve erleriyle yapılanlarla desteklendiğini
söylemiĢti. Middleton, bu Alman subay ve erlerinden milyonlarcasının Frankfurt‟taki masasından 60 Km uzaklıkta, kolay eriĢeceği 50 ABD
kampında olduğunu bilmesi gerekiyordu; yaklaĢık bir milyon kadarı da Almanya‟da evlerindeydi; fakat hiçbir yerde de, kendi yapabileceği
araĢtırma için neden ordunun sözünü doğru kabul ettiğini açıklamıyordu.35 Middleton, Fransızların tutsaklardan tayın çaldıklarını, Amerikalıların,
Fransızların kötü davrandığı 90.000 esiri geri alıp ek gıda ile besleyerek yeniden hayata kavuĢturmayı kabul ettiklerini söylüyor. Times, yalnız
ABD‟nin Cenevre SözleĢmesine uyduğunu değil, aynı zamanda esirler için Uluslararası Kızılhaç Komitesine “büyük miktarda ordu tayını”
devrettiklerini bildiriyor, “çünkü General Eisenhower ve kıdemli kurmay
subayları, ABD ordusunun esir aldığı tutsakların sağlığını gözetme yükümlülüğü olduğuna inanıyorlar”. Times, Fransız kamplarındaki bir deri
bir kemik kalmıĢ insan sıraları fotoğraflarını Dachau‟dakilerle kıyaslayan “bir kaynak” bulmuĢtu. Pradervand‟ınkilere benzeyen fotoğrafların
yanısıra, Yzb.Julien‟in Amerikan kampının Dachau ve Buchenwald‟a benzediğine iliĢkin gözlemi Times‟de ĢaĢırtıcı bir Ģekilde ortaya çıkıyordu,
suçlama Fransızlara yönelmiĢti. Yalnız Ģimdi “bir kaynak”a dayandırılıyordu. Times, “Bu fotoğrafların incelenmesinin USFET‟deki bakıĢ
açısını keskinleĢtirdiğini” bilmekle beraber bir açıklama getirmiyordu. ġimdi subaylar, Fransız kamplarındaki bir deri bir kemik kalmıĢ insan
sıraları fotoğraflarını görmekle, derinden yaralanmıĢtı. “Birçok yüksek rütbeli subayın, Fransızların esir aldığı tutsaklara davranıĢ Ģeklinin,
ordunun onurunu lekelemiĢ olduğunu hissettiğini söylemek abartı olmaz.” Times‟in adamı, ordu karargâhında onurun lekelendiğini algılamıĢ, fakat
ziyaret ettiğini söylediği kamplarda açlıktan ölmüĢ insanların cesetlerini
görmeden geçmiĢtir. Middleton, USFET subaylarının söylediklerini neden bu kadar uysalca
kabul ediyor? 1988‟de kampları tartıĢırken, Middleton yazara 1945 yazında biri Gotha yakınında diğeri Bad Kreuznach‟da, iki kampı gezdiğini söyledi.
Önce tutsakların iyi beslenmiĢ olduklarını belirtti. Bunun üzerine yazar, ABD kamplarında yarım milyondan fazla esirin öldüğünü saptadığını
söyledi ve basılmadan önce okuyabilmesi için elle yazdığı metni verdi; böylece Middleton kendini savunabilecekti. “Benim için meraklanma” dedi
Middleton. Yazarın “o zaman meydana gelen bazı kötü olayları yazarın ortaya çıkarabilmesine” ĢaĢmadığını söyledi. Sonra da, kampları bizzat
gezmediğini, sadece “arabayla yanından geçirdiklerini” ekledi.36 Pradervand‟ın açıklamalarının kimse tarafından tartıĢılmaması kayda
76
değer. Bundan aylarca sonra, büyükelçiliklerden anavatana veya ordular
arasındaki telgraflardaki rakamlar tamamen doğru olarak alıntılanmıĢtır. Sorulacak tek soru, sanık kimdir sorusudur? BaĢka hiç kimse sorumluyu
bulmak için bir araĢtırma yapmamıĢtır, ne Fransız ordusu, ne Kızılhaç, ne
bir gazeteci, tabii ne de bir Alman. Pradervand, tarihte bir saman alevi gibi parlamıĢ ve sonra kaybolmuĢtur.
Pradervand‟ın açıklamalarından sonra, bir gazeteci için, Fransa veya Almanya‟da, bir kamp yakınındaki bir köyü ziyaret etmek ve köylülerle
konuĢmak çok kolay olurdu; fakat hiç kimse, Pradervand‟a itiraz etmek veya bulgularını doğrulamak üzere böyle bir ziyareti kaleme almadı.
USFET‟teki bu “güvenilir kaynak” tan, binlerce insanın ölümüne yol açan, Smith‟in vaatlerine karĢı bu sansasyonel ihanet hakkında, Le Monde veya
Times‟de hiçbir Ģey yer almadı. 30 Ağustosa kadar iki milyondan fazla insan tahliye edildiği halde, görünüĢe göre Ren nehrinin batısında tek bir
söyleĢi gazetelere haber olmadı. Hiç kimse bir kamp komutanıyla veya nöbetçiyle, binlerce din adamından biriyle, profesörlerle, bakanlarla,
öğretmenlerle, doktorlarla, kamplardan Ģimdi kurtulmuĢ olan kadın ve çocuklarla röportaj yapmadı. Hiç kimse mairies veya Rathäuser
belediyelerde kanuna göre kaydedilmesi gereken ölüm belgelerini sormayı
düĢünmedi. ĠĢlerin baĢladığı 1945 yılından bu yana 43 yıl hiçbir Ģey değiĢmedi. Pradervand döneminde Frankfurt‟tan pek de uzakta
yaĢamayan Charles von Luttichau da sorgulanmayan milyonların içindeydi. Yıllar sonra Luttichau ABD uyruğu olup, ABD ordusu için tarih yazarken
bile, yaĢadıklarını Amerikalılara tekrar tekrar anlatırken, kimse onun öyküsüne inanmadı. O anda sıcağı sıcağına yaratılmıĢ olan durum zamanla
soğudu, katılaĢtı ve tarih oldu. Almanya‟da 200‟den fazla ABD kampı vardı. Almanya‟daki Fransız
bölgesi ile Fransa‟dakilerin toplamı ise, 1.600‟den fazla Fransız kampına ulaĢıyordu. Kampların felâket alanları olduğu, her iki ordu tarafından geniĢ
ölçüde biliniyordu. Bu durum, Le Figaro ve Pradervand tarafından yaratılan üç haftalık heyecan dıĢında, hiç dıĢarıya yansıtılmamıĢtı. Onlar korkunç
vahĢeti embriyo halindeyken ortaya çıkardılar. Zarını soymak, hayatlarının öyküsünü yazmalarını sağlayacaktı, fakat yapmadılar. Neden esas öyküyü
güvenilir kaynağıyla beraber sürdürmede bu kadar isteksizlik vardı?
Gazeteciler, Hitler‟in Almanları gibi “bilmiyorduk” demeyi istemiyorlar idiyse, yalnız iki neden olabilir: Umursamıyorlardı veya onaylıyorlardı.
77
9
Seranın Ġçinde
“Fransız cezaevi sistemi, içinde gizlenecek
hiçbir şey olmayan, cam bir sera gibidir.”
- TÜMGENERAL BUISSON
Fransız kamplarını denetleyen Uluslararası Kızılhaç Komitesi, 1945 ve 1946‟da defalarca, koĢulların “yetersiz,” “rahatsız edici,” “korkutucu,”
çok nadir olarak da tatmin edici olarak bildirdi. Kızılhaç, La Chauvinerie ve Montreuil-Bellay‟deki iki kampı kötü bellemiĢti. Bu kamplarda Eylül
1945‟de, önce Amerikalılar tarafından hapsedilmiĢ binlerce kadın ve çocuk
vardı. ICRC bu yaĢlı erkek, kadın ve çocukların tifüsten öldüklerini ve pek yakında hastalığın civardaki Fransız sivillere de yayılacağını bildirdi.1
1946 Ekiminin sonunda, Uluslararası Kızılhaç Komitesi “Ģu andaki durumun korkutucudan da öte olduğunu” bildirdi. “Alman savaĢ esirlerinin
yarıdan fazlasının giysileri yetersiz ve ağır hastalık tehlikesi vardır; kıĢın kötü koĢullarına dayanma olanağı yoktur. Bu koĢullarda kıĢ boyunca
yüksek sayıda ölüm beklenmelidir.”2 diye ekledi. Aynı Ģekilde bir bildiri 1947‟de, aynı dehĢetli uyarıyla tekrarlanmıĢtı.3 Kızılhaç veya ABD Ordusu
gibi dıĢ kaynaklardan gelen iddialara cevap vermek için, Fransız yüksek makamlarınca sorulduğunda, genellikle herhangi bir yeterli Ģartlar raporu,
Fransız subaylarından geliyordu. Bütün bunlara karĢın, ABD Ordusu 1946 baĢında, en az 101.000 tutsağı daha teslim etti. Ġngilizler de Ocak 1946‟da
bir 30.000 daha gönderdi.4 Amerikalıların bu adamları felâkete gönderdikleri açıktı. Fransızların, Ģartları düzeltmek için evvelce verdikleri
sözleri yerine getirmedeki baĢarısızlıkları biliniyordu. “Fransız
makamlarının süregelen hareketsizliği nedeniyle, tekrar tekrar dikkatleri çekilmiĢ ve Savunma Bakanlığının eksiklikleri gidermesi için, ordunun
aracılık yapması önerilmiĢtir.” Ayrıca yeni devredilenlerin hepsinin en kısa zamanda ülkelerine gönderilmesi istenmiĢtir.5 Bu satırları yazan General
John T.Lewis, kendi açık yanını kapatmak için bu öneriyi yapmıĢ olmalıdır;
78
çünkü Fransızların, Cenevre SözleĢmesine uymadıklarının Amerikalılarca
dile getirilmesine hiç hoĢgörüsü yoktur. Sık sık, evlerine değil çalıĢmaya gönderileceklerini söyledikleri esirlere, Ģimdi ülkelerine gideceklerini
söyleyemezlerdi. Lewis belli ki ABD Ordusunun görüntüsünü düzeltmek
istiyordu: Daha önce baĢarısız olan önerileri tekrarlayıp duruyordu. Amerika‟nın gelecekte Vietnam SavaĢına karıĢmasının ilk zayıf ipucu bu
kamplarda meydana çıkar. Fransızlar, kasıtlı olarak esirlerden bazılarını aç bırakarak, Fransız Yabancı Lejyonunda “gönüllü” olarak görev yapmaya
zorladılar. Vietnam‟da savaĢan Lejyonerlerin çoğu 1945 ve 1946 yıllarında Amerikalılar tarafından Fransızlara devredilen Almanlardı.6
Bütün 1945 yılı boyunca ve 1946‟nın büyük bölümünde Pradervand, sürekli değiĢen Amerikan bürokrasi ağında, Fransızların tutsaklarına
yardım etmek için çabaladı. YaklaĢımı temiz kalpliydi. General ve diplomatlara adalet, namus, cömertlik prensiplerini hatırlattı; bunların yol
açtığı yükümlülükleri belirtti ve her zaman esirlerin ivedi gereksinimlerini düĢünerek yardım önerdi. Diplomatlar, prensiplerin yokluğunun açığa
çıkması korkusuyla, yönetmekle yükümlü oldukları durumdan habersiz, yeni zorluklar uydurmak için kıvranıyorlardı.
Yeni DıĢiĢleri Bakanı James F.Byrnes, ABD yönetiminin savaĢ esirleri
politikasının “Cenevre SözleĢmesi ruhuna tamamen uygun olduğunu ve devirlerin ancak karĢı tarafın SözleĢme koĢullarına tamamen uyduğuna
yönelik yeterli kanıt olunca yapılacağını” söyledi.7 Pradervand‟ın yönlendirmesiyle, Uluslararası Komite BaĢkanı Max Huber, Ocak ayında
Byrnes‟e bir mektup yazarak “memnuniyetini bildirdi”. Pradervand zekice bir plan tasarladı. Bunu bir mektupla DıĢiĢleri
Bakanlığı Özel Projeler Biriminde Eldred D.Kuppinger‟e iletti.8 Her zamanki gibi Amerikalılara “hiç kuĢkusuz‟un faydası” diyebileceğimiz bir
giriĢle baĢlayan bir mektup gönderdi: “Hiç kuĢkusuz biliyorsunuzdur, Ģimdi Fransız sorumluluğunda olan Alman savaĢ esirlerinin durumu çok kritik
hale gelmiĢtir.” Uluslararası Kızılhaç Komitesi, Pradervand kanalıyla tutsaklara yardıma çalıĢmaktadır; bu kısmen, esirlerin yiyecek satın
alınması için kendisine verdikleri parayla olmaktadır. Bu büyük olasılıkla, dünya tarihinde en zor kazanılan paradır. Bir tutsağın dediğine göre, bir
tüp diĢ macunu satın alabilmek için altı ay para biriktirmiĢtir.
Pradervand‟ın sorunu paranın kısıtlanmasıydı. Kuppinger buna bir çözüm bulabilir miydi? Pradervand bir yol önerdi; bu sefer verileni baĢka
bir baĢvuru için dayanak yapmayacağına da söz verdi. Kuppinger bu öneriyi Byrnes‟e yönlendirdi; o da yeni Savunma Bakanı Robert
Patterson‟a yazarken öneride bulundu: “ġu anda Paris‟teki Amerikan yetkililerinin, daha önce devirleri yapılmıĢ savaĢ esirlerinin, eğer
gerekiyorsa Ģartlarının düzeltilmesi için, Fransız askerî yetkilileriyle görüĢmesi uygun olur…” vb.
Tutsaklar öldükçe, daha baĢka tartıĢmalar da sürüp gitti. 13 Haziran 1946‟da, Kuppinger Ģahane bir dönüĢle, “Amerikan yetkilileri Komitenin
istediği malzemeleri Fransız frankı karĢılığı teslim edemezler.” diyerek Pradervand‟ı reddetti. Sonra da, bunula birlikte diyerek, inanıyoruz ki,
79
Avrupa’da savaşın sona ermesinden üç gün sonra, savaş esirleri ABD bölgesi
içinde kalan Dallien’de, korunmak için toprak çukurlar kazıyorlar. (ABD Ordu Fotoğrafı)
80
Ren nehri üzerinde Sinzig’teki kamplarda, 12 Mayısta ABD Askerî Doktorlarının saptadığı ölüm oranı yıllık yüzde 30’du (ABD Ordu Fotoğrafı)
81
Ren nehri kıyısındaki kamplarda su kıtlığı nedeniyle oluşan kuyruklar
bazen bütün gece sürüyordu. (Rheinberg Şehir Arşivleri)
Yağmurdan sonra ölüm oranları, barınma yokluğu nedeniyle, çok artıyordu. Ren nehri
boyunca 1945 baharı çok nemli ve soğuk geçmişti.
82
ABD Ordusu hemen hiç yemek pişirme imkânı sağlamamıştı; esirler bir şeyler
uydurmuştu. (Rheinberg Şehir Arşivleri)
Esirin resim yazısında “Köyüm Rheinberg” okunuyor. (Rheinberg Şehir Arşivleri)
83
Arka plandaki çadır “hastane” olabilir. (Rheinberg ġehir ArĢivleri)
Rheinberg’deki çevre tel örgüsü 9 Km uzunluğundaydı. (Rheinberg ġehir ArĢivleri)
84
Bitkin düşmüş esirler, toprak çukurlar arasındaki dar ve kaygan
çamurlu patikalardan sıklıkla düşüyorlardı. (Rheinberg Şehir Arşivleri)
Birçok esir toprak çukurlarında yatarken öldü. (Rheinberg Şehir Arşivleri)
85
Işıldaklar gece tellere tırmanan genç bir tutsağı yakaladılar. Vurdular onu. Diğer esirler
“katil, katil” diye bağırdılar; sonunda kamp komutanı tayınlarını üç gün için tümden
kaldırdı; bu da daha fazla ölüme yol açtı.
86
Engellenen mektup: Rheinberg’deki Amerikan kampında, bir esir taşa sardığı bir notu
çevre tel örgüden dışarı attı. Notta okuyana tuz ve pişmiş patates getirmesi rica
ediliyordu; çünkü “Korkunç derecede açız.” Kahverengi ambalaj kâğıdına yazılmış,
Jacob Lohr’un imzaladığı not, Rheinberg’de şehir arşivlerinde saklanıyor. Lohr’un sağ kalıp
kalmadığı bilinmiyor.
87
“Komitenin istekleri bu bağlamda, maddenin 9. Bölümünde özde birleĢti”;
bu Ģık, esirlere – sivil karaborsayla rekabet halinde – daha önce izin verilen yiyecekleri satın almaya izin verebilir veya vermeyebilir.
Kamplara az miktarda gelen Fransız veya Amerikan yiyeceği, tutsaklara
ulaĢana kadar, hırsızlık nedeniyle eriyordu. Sonra karaborsada ortaya çıkıyordu.9 Bordeaux‟nun güneydoğusunda Bascons Belediye BaĢkanı
Raoul Laporterie, tuhafiye mağazaları zincirinde iki Alman savaĢ esirine iĢ vermiĢti. Laporterie, Bordeaux‟nun güneydoğusunda, birçok kampın
bulunduğu Landes bölgesindeki durum hakkında, General de Gaulle‟e sert bir mektup yazdı. Gelmekte olan misillemeye aldırmadan, Laporterie
Ģunları söylüyordu: “Fransız ordusu köylüyü ĢaĢkına çeviriyor ve hayal kırıklığına uğratıyor. Köylü kendi üstlerine yıkılan isteklerin Ģehirlerdeki acı
durumu gidermediğini görüyor. Bunun açıklaması, askerî yönetimin ihtiyaçları diye yapılan isteklerin gerekenden çok fazla abartıldığıdır; bütün
bunlardan çıkan sonuç, ordu ihtiyaç fazlasının karaborsaya gitmesidir.”
Mayıs 1946‟da, DıĢiĢleri Bakanlığı hâlâ ABD ve Fransız kamplarındaki tutsaklara posta hizmetini baĢlatmakta ihtiyatlı idi. DıĢiĢleri Bakanlığı
Genel Sekreteri Dean Acheson, Ticaret Bakanı Henry A. Wallace‟e,
“Yiyecek ve giysi paketi gönderebilmek için bir yol bulunması hakkında ABD halkında yoğun istek vardır.”10 diye yazdı. Nasıl olmuĢtu da
Washigton‟da masasının baĢından kalkmayan saygıdeğer Acheson, bu “ABD halkında yoğun isteği” fark etmiĢti. ġimdiye kadar bilinmeyen bu
isteği, ilk keĢfeden ve belki de tetikleyen Pradervand‟dan öğrenmiĢti. Daha sonra Acheson, DıĢiĢleri Bakanı Byrnes‟e, Fransızların Amerikalıları ikna
etmek için iĢbirliğinden memnun olacaklarını söyleyebildi.11 MareĢal Juin‟in Pradervand‟a yazdığı, bu öneriye soğuk bakılmadığını bildiren
mektubun bir kopyasını da ekledi. ĠĢte böylece, savaĢın bitmesinden bir yıl sonra, nihayet tutsaklar posta almaya baĢladılar. Bir Quaker gözlemcisi:
“Aylardır bir haber alamayan bu insanların sevinci görülmeye değerdi” diyecekti.12
Fransızlar kendi aç‟larından çok az faydalanabildiler. Fransa‟da Ocak 1946‟da, yarım milyondan biraz fazla insan, ordular veya sivil ekonomi için
sözde çalıĢır durumdaydı. Bunların çoğu yarı aç, kötü giyimli, bitkin olarak,
normal verimle çalıĢmaktan uzaktı. Diğer 124.000 ise çalıĢamayacak kadar hastaydı.13 1945 yazında Bordeaux yakınında Buglose‟da, ölmek üzere
olan 600 adam, donup kalan köy sakinlerinin gözü önünde, trenden düĢmüĢtü; bunlardan 87‟si o kadar kötü durumdaydı ki, kampa kadar iki
kilometre yürüyüĢ onları öldürdü. Kampta geri kalanlar lime lime olmuĢ çaputlarının içinde, kırık ve kirli pencerelerinden nemli çam ormanlarına
bakıyorlardı. Belki de daha önce Rennes‟de, Fransız muhafızlarının anlattığı güzel hikâyeyi düĢünüyorlardı: “Güneye üzüm toplamaya gidiyorsunuz.”
Kendilerini güneĢli bağlarda, olgun üzümleri ağızlarına doldururken hayal etmek kolaydı. Üzümler olgunlaĢtı, fakat onlar için kimse gelmiyordu; o
zaman burada kalmanın tek nedeninin ölmek olduğunu fark ettiler. Birçoğu öldü. Labouheyre yakınındaki bir çalıĢma kampında, insanların
88
yüzde 25‟i Ocak ayında açlık, dizanteri veya baĢka hastalıklardan öldü.14
Dizanteri o kadar kötüydü ki, Fransızlardan da ölenler oldu. Labouheyre‟deki iĢ orman iĢiydi, fakat ancak iri kıyım oduncuların
yapabileceği geleneksel ağaç kesme ve devirme iĢleviydi. Muhafızların
birçoğu, ormana çalıĢmaya götürdükleri tutsakların durumundan utanıyordu.15 Esirlerin büyük kısmının hemen hiç iĢ tecrübesi yoktu, onun
için risk altındaydılar. Açlık, kötü ayakkabılarla veya yalınayak, iĢ bilmezlik nedeniyle çok sık yaralanıyorlardı. Bir kere yaralanan da çabucak
ölüyordu. Bu çalıĢma ekiplerinde birçok insan öldü. Çevre köylerden ve çiftliklerden toparlanmıĢ iyi kalpli bu muhafızlar,
birçoğu yakın zamanda kendileri de Almanya‟da esir oldukları halde, intikam almayı düĢünmediler. Onlara iĢkence yapmadılar, kötü davranıĢta
bulunmadılar; mümkün olduğu kadar onları yalnız bıraktılar. Bazısı aç Almanları beslemek için kendi evinden yiyecek getirdi. Ġki Alman, eğer
yakın çiftlikte yaĢayan muhafız bize her gün bir litre süt getirmeseydi, açlıktan ölürdük dedi.16
Heinz T. Kreuznach‟ı Mayıs ayında terk etti. Hasta ve açlıktan ölen
arkadaĢlarıyla dolu tren yükünün, Amerikalıların Fransızlara garip bir
hediyesi diye düĢünüyordu. Hâlâ üstünde hastanede ele geçtiğinde giydiği Ģort vardı. Yalınayaktı. Güler yüzlüydü. 18 yaĢındaydı.
Hastaneden, yeni ameliyat olmuĢ olanlarla birlikte çıkarıldık. Hepimizi
birden yüklediler. Ren nehrini, geçici Roosevelt Anı Köprüsüyle geçtik. Açık vagonlarda doğrudan aĢağı suya baktığımızı hatırlıyorum. Köprü
pek sağlam görünmediğinden korkunçtu. Günlerden 8 Mayıstı. Etrafta zaferlerini kutlayan bir sürü Amerikalı havacı vardı.
Sadece doğum yılımı gösteren bir kimlik belgem vardı, 1927. Benim 16 yaĢında olduğumu görürlerse belki salarlar diye düĢündüm, onun için
7‟yi 9 yaptım. Hiçbir Ģey değiĢmedi. Bu onları durdurmadı, beni de Fransa‟ya götürdüler. Fransa‟da esirlere iyi bakılan Amerikan kampları
olduğunu duyduk. Reims‟de trafiği Almanların kontrol ettiğini duyduk, hatta Fransız Ģoförleri azarlamıĢlardı, bu da Fransızları çok kızdırmıĢtı.
Daha sonra Rennes‟e gittik; iki ay sonra da Fransızlara teslim edildik.
Bizimle beraber trene yiyecek de verdiler. Etiketlerde 1‟de 10 yazıyordu. Biz de 10 kiĢiye 1 gün yetecek gıda diye düĢündük; fakat biz
30 kiĢiydik, yolumuz bir gün sürecek diye hesap ettik; fakat üç günden fazla, hiç dıĢarı çıkmadan, üstümüzden kilitli yol gittik. Vagondaki
çatlaklardan nerede olduğumuzu çıkartmaya çalıĢıyorduk. Birisi bir an Eiffel kulesini gördüğünü söyledi, fakat Paris‟i göremedi. Üç gün sonra
da Rennes‟e vardık. Kampta 100.000‟den fazla tutsak vardı, Ģehrin nüfusu da o kadardı. Barakalarda haftalardır ilk defa gördüğümüz
yataklar vardı, üç katlı ahĢap ranzalar, ne bir hasır, ne bir örtü. Tahtaların üstünde yattık. Yakalandığımızdan bu yana ilk defa
üstümüzde bir çatı oluyordu. Kreuznach‟da toprak üstünde üç hafta geçirmiĢtik, bir ateĢ yakmaya veya çukur kazmaya izin yoktu, gün boyu
89
bütün iĢimiz birazcık su için sıra beklemekti. Suyu köylüler getirip
varillere koyardı. Daha varillere girmeden suyun hepsi bitiyordu, çünkü insanlar, borularda delik açıp daha önce almak istiyorlardı. Yokluk olan
her yerde bu böyle.
Ciddî bir tayın eksikliği vardı. Bezelye verildiği zaman önce sayıp paylaĢılıyordu; geriye kalan için herkes bekliyordu, adam baĢı altı tane
düĢtüyse, altı buçuk alana kadar bekleniyordu. Rennes‟de yaklaĢık sekiz ay kaldık. Bu aylar boyunca neden Fransa‟ya
getirildiğimizi anladık. Fransa‟nın askere ihtiyacı vardı. Çinhindi‟nde, Cezayir‟de büyük sorunları vardı ve Yabancı Lejyonlarına adam
arıyorlardı. Aramıza Fransızlar için çalıĢan Alman ajanlar sokmuĢlardı ve asker toplamaya çalıĢıyorlardı.
Amerikalılar kampları terk ederken Fransızlara rezil iĢler yaptılar. Fransızlar öcünü bizden alıyorlardı. Amerikalıların yaptığı ilk iĢ, asker
hastanesinde ne varsa almak oldu. Camları kırdılar, ısınma sistemini söktüler. Fransızlar sadece seyrettiler. Onlar da bir sürü çimentoyu alıp
nehre boĢalttılar. Amerikalılar tam aĢağılıktı. Fransızların kendi aldıkları esirler çok daha iyi durumdaydı.
Norveç‟ten gelen baĢka bir grup esir vardı. Ġngilizler tarafından
Almanya üzerinden getirilmiĢlerdi. Evlerine gideceklerini zannettikleri için koca torbalar taĢımıĢlardı, Sonunda Fransa‟ya geldiler. 1946 yılıydı.
Bizim kampa geldiklerinde iyi beslenmiĢ görünüyorlardı. Almanya üzerinden mi geldiniz deyince evet dediler. Ġngilizler, birisi kaçınca
aldırmayıp, öteki tarafa bakmıĢlar. Norveç‟teyken savaĢ bittikten sonra da, silahlıymıĢlar. Belirli bir bölgede, bütün eĢyalarıyla beraber
kalmıĢlar. Yabancı Lejyona katılan askerler, yakında bizim görebileceğimiz
baĢka bir kampa alındı. Birkaç haftada, daha iyi beslendiklerinden daha güçlü duruma geldiler, biz ise her gün biraz daha zayıflıyorduk. Futbol
oynamaya ve Ģarkı söylemeye baĢladıklarını görebiliyorduk ve biz hemen yanı baĢlarındaydık.
Bir üniversite matematik profesörüyle tanıĢtım, bana özel matematik dersi vermeye baĢladı. Barakalardan birinde bir bez parçası buldum,
onun üstüne yazabiliyordum. Yazdığım her Ģeyi anlıyordum, fakat siler
silmez, hafızamdan da silindiğini anladım. Olanları hatırlayamamak, bu bitkinliğin ilk belirtisiydi. Korkunç bir Ģeydi, sildiğim an, Ģimdi yazıp
anladığım bir Ģeyi hatırlayamıyordum. Bunalıma girmedim, bu sadece kötü beslenmeye bağlıydı. Kampta benden daha büyük olan
arkadaĢlarım, Almanya‟ya döndüklerinde anne babama, bunalıma girmediğim için her zaman neĢeli olduğumu ve morallerini yükselttiğimi
yazmıĢlar. Nasıl baĢarabildiğimi bilmiyorum. KıĢın kendimizi kampta bulduğumuz zaman, bir korunma felsefesi geliĢtirmiĢtim. Bizi ABD‟ye
göndereceklerini düĢünüyorduk. Sonra burada uzun süre kalacağımızı anladım. Herkesin kendi savunma yöntemi vardır. Kendi kendime,
tamam dedim; Tutsaklık diye bir film yapacağız, ben bir oyuncuyum; istediğim zaman dıĢarı gidebilirim, fakat böyle yapınca para alamam.
90
Film bitene kadar devam edeceğim. Berlin‟de gençlik filmlerinde biraz
oyunculuk yaptığım için, iĢlerin nasıl yürüdüğünü biraz biliyordum. ĠĢte bu kadar. Bir yığın Fransız Rennes tren yolu yanındaki yolda bize sabit
bakıĢlarla bakardı, bakıĢırdık; sonunda kendi kendime dedim ki, tam bir
hayvanat bahçesi, bir farkla, maymunlar hangi tarafta, onu bilmiyoruz. Sonunda gördüm ki, dikenli çit bizim dıĢarı çıkmamıza engel değil,
Tam aksine dıĢardakilerin içeri girmesine engel. Bunlar bir Ģeylere tutunmak istediğinizde gereken küçük destekler. Daha sonra, iyice bitkin
düĢtüğümüzde, en ufak hareketle bayıldığımızda, kaç saat baygın kalacağımızı hesaplamaya baĢladık. Beslenme yetersizliği öyle bir
seviyeye geldi ki, çabuk yapılan her hangi bir hareket bayılmamıza yol açıyordu. Ġlk defa baĢıma geldiğinde, hiçbir Ģey yapmadan, kesinlikle hiç
bir Ģey yapmadan, güneĢin altında oturuyorduk; Kendi kendime söylediğimi hatırlıyorum, hepimiz toprağın üstünde güneĢte
oturduğumuza göre, tamam, çorba vaktine kadar daha altı saat var, yapacak hiç bir Ģey de olmadığına göre, ne bir kitap veya baĢka bir Ģey,
öyleyse dedim, kolumla küçük hızlı bir hareket yaparsam üç saatliğine kendimden geçerim; ayrı Ģeyi tekrar yaparsam bu da bir üç saat eder,
yani toplam altı saat. Baygın kaldığım altı saat de esirlik sürecimden
sayılmaz. Yemek o kadar sınırlıydı ki, insanlar genelde hep hasta oluyordu,
hastalanınca da sizi hastaneye götürüyorlardı. Hastaneye gidenlerin geri döndüğünü de hiç görmüyordunuz. Rennes‟deki yüz bin tutsaktan
bayağı bir ölen yüzdesi vardı, bu da kayda değer bir sayı yapardı; fakat hiçbir mezarlık göremedim.
Hiç bir zaman Kızılhaç‟ı görmedik, bizi denetlemeye kimse gelmedi; ancak iki yıl sonra bize battaniye getirdiler. Ġlk geldiklerinde 1947 yılıydı.
Binalar arasındaki otları yiyorduk. Fransızlar sadece Fransa‟daki kamplardan sorumlu değillerdi, çünkü Almanya‟da kötü tedaviden sakat
kalmıĢ bir yığın Alman‟ı da bize getirdiler. Yüzbinlerce insanı bir alana toplayıp, onları nasıl besleyeceğinizi hesap etmezseniz, durum çok
ciddidir. Sonunda bir köye çalıĢmaya gönderildik. 20 kiĢiydik, birimiz güya
aĢçı olacaktı, fakat iĢten her dönüĢümüzde aĢçı her Ģeyi yemiĢ oluyordu.
Bir gün, daha baĢtan, sorumlu muhafız bize, tamam dedi, size yiyecek bir Ģeyler ayarlayacağım, fakat Ģimdilik bu odada patatesler var. Odada
koca bir patates yığını vardı ve biz kaç tane alabileceğimizi sorduk; o da, istediğiniz kadar alın dedi. Herbirimiz ikiĢer kilo patates aldık, suda
kaynattık ve sanırım bütün patatesleri bir günde yedik. Muhafız geri geldiğinde hiç patates kalmadığını gördü ve orada en az 150 kilo patates
vardı dedi. 20 kiĢi hepsini eritmiĢti. Tuz yoktu, onun için üstlerine odun külü serptik. Çok yemekten hepimiz koca midelerle hasta olduk.
Rennes‟e geldiğimizde, Almanlar kendi aralarında, gıda kıtlığı çok ciddî olduğu için, 18 yaĢ altındakilere çifte tayın vermeye karar verdiler.
Bizim kamptaki 3.000 kiĢi içinde 150 kadar 15, 16 veya 17 yaĢında olan vardı. Ben namuslu adamım, Fransızlara ve Amerikalılara hep yalan
91
söyledim, fakat kendi yurttaĢlarıma söyleyemezdim, onun için 18
olduğumu açıkladım. Yemin edebilirim ki, hiç önemi yoktu; iki defa hiçbir Ģey, o da karın doyurmuyordu. Bu gençlere aynı zamanda bütün
öğretmenleri seferber ettik, derslerle oyalamaya çalıĢtık, ama bir çoğu
hiç ilgilenmedi. BaĢlangıçta, ben de birkaç derse gittim, herkes sırayla sunum yapacaktı, fakat çocuklar beni görünce, bu ufaklık ne arıyor
burada dediler. Kendi kendime, burada ölsem bile, asla Yabancı Lejyona gitmem
dedim. SavaĢta sağ kalıp, Berlin‟deki bombardımanı yaĢadıktan sonra ve Amerikalılarla Almanya‟da hemen hemen silahsız dövüĢtükten sonra,
sağ kaldığıma o kadar mutluydum ki, esirliği bile bir ceza gibi görmedim.17
Tutsak numarası 1503477, Werner Steckelings‟in*, ömrünün kalan
bölümünde, Fransa ve Fransızlardan nefret etmek için kuvvetli nedenleri vardı; bu ömür de uzun olacağa benzemiyordu.18 Açlıktan ölmek üzere
toprak çukurunda yattığı Heilbronn‟daki büyük Amerikan kampından Ağustos ayında güney Fransa‟da Rivesaltes‟a geldi. Su kıttı. Bir keresinde,
su tankerini getiren Fransız Ģoför, kapının dıĢında tankın musluğunu açmıĢ
ve içerdeki susamıĢ insanların çığlıklarına gülerek, suyu çamurların içine akıtmıĢtı. Her gün 80 kiĢilik barakalarda üç veya dört veya beĢ kiĢi
ölüyordu. Bazı günler, 20 cesedin kapıya çekilmesine yardımcı oluyordu. Kasım ayında, Bouches du Rhône‟daki Aubagne‟a nakledildi. Kamyon bir
kasabada durduğunda, Steckelings kaldırımda bir ekmek parçası gördü. TelaĢla, geçen bir Fransız adama iĢaret etti. Adam ekmeği çitaların
arasından uzatırken “Monsieur, je connais la vie Bayım ben hayatı bilirim” dedi.
Aubagne‟daki yeni kampın takma adı “Ölüm Orgu” idi. Barakalar rüzgârda inildiyordu. Steckelings‟in kafası traĢlıydı, “Fransızlar bizden
nefret ettiği için” diyordu, “Saf nefret.” Kafası dazlaktı, 36 kilo geliyordu ve 19 yaĢındaydı. Hâlâ Ģaka yapabiliyordu. Okuma yazması olmayan genç
bir tutsak, annesinden gelen mektubu okuması için Steckelings‟e baĢvurdu. Beraber oturdular ve Steckelings yüksek sesle mektubu
okumaya baĢladı. Diğer genç oğlan uzanıp Steckelings‟in kulaklarını
elleriyle kapattı. Steckelings “Ne oluyor?” diye sordu. Diğeri cevap verdi: “Annemin bana söylediklerini duymaman gerekir.”
Bir düzine kadar tutsakla beraber, kuzeye bir gübre fabrikasına gönderilince hayatı kurtuldu. Orada bir Fransız aileyle tanıĢıp, arkadaĢ
oldular; aile ona giysiler, yiyecek ve dostluğunu verdi. Onu kızlarının düğününe davet ettiler. Orada üç yıl çalıĢtı, sonra serbest bırakıldı.
Sorgues‟daki bu aileyle yaĢadıkları, onun Fransa‟ya karĢı hislerini tam anlamıyla değiĢtirdi. “Bana karĢı çok iyiydiler. Kamptaki Fransızlar bize çok
-------------------------------------------
* Steckelings, yazarla bir söyleĢi yapmadan önce, “Size bazı korkunç Ģeyler yanında bazı
iyi Ģeyler söyleyeceğim. Ġyi ve kötü, hepsini basacağınıza söz vermelisiniz.” demiĢti.
92
zalimdi ama, bunu bir kenara bırakmıĢtım, çünkü dıĢarıya çıktığımızda birçok Fransız bize çok iyi davranmıĢtı. Bir milletin ne olup ne olmadığını
aile ortamında anlıyorsunuz.” Steckelings o zamandan sonra, bu insanları
birçok defa ziyaret etti, onlara hediyeler götürdü, onlardan hediyeler aldı. Birçok tutsak, kamp kapıları açılıp Fransız köy ve çiftliklerindeki evlere
gitme izni verildiğinde, ölümden hayata geçiĢ yapmıĢtı. Fransız kamplarından sağ kurtulan tutsakların çoğunun, sivil Fransızların, özellikle
çiftçi ve köylülerin cömertliği sayesinde kurtuldukları, gerçeğe uygun bir tahmindir.
Fransızların kendi esir aldıkları veya Ġngiliz ve Amerikalılardan devraldıkları tutsak sayısı, Kasım 1945‟e girerken, yaklaĢık 900.000‟i
bulmuĢtu. Bunlardan 255.953‟ü, birkaç ay tutsaklıktan sonra, Kasım ayına gelindiğinde, artık hesapta yoktu.19 1946 Martında ise, Fransız
istatistiklerinde yeni bir baĢlık belirdi, “Perdus Pour Raisons Divers DeğiĢik Nedenlerle Kayıplar”; listede 167.000 kiĢi vardı. Bu baĢlık hangi sonu
belirtiyordu? Olası birkaç son vardı. Birisi, Kampların Amerikalılarca devri sırasında
yaĢanan karıĢıklık sırasında, sayım yapılmadan serbest bırakılmıĢ olmaları.
Bu çok düĢük bir olasılık, çünkü Fransızlar bu adamları çalıĢtırmayı düĢünüyorlardı, bu nedenle elde tutmayı isteyeceklerdi. Bunun yanında,
serbest bırakılacakların Almanya‟ya gönderilme iĢi için araçların ayarlanması gerekeceğinden, sayılmaları Ģarttı.
Diğer bir son da, eksik kiĢilerin kaçmıĢ olmasıydı. Fransızlar trenlerden, kamyonlardan ve vb‟nden kaçıĢlar bildirmiĢlerdi, fakat tutsakların çoğu
onlara Fransa‟da, çok hasta durumda, belgeleri olmaksızın paçavralar içinde teslim edilmiĢti. Fransızca bilmiyorlardı, paraları yoktu, nerede
olduklarını bilmiyorlardı ve baĢlangıçta yerel halk çok düĢmanca davranıyordu.
ParaĢütçü Alfred Tappen bunlardan biriydi. Ağustos 1944‟de Paris‟in kuzeyinde yakalanmıĢ ve sonra kamptan kaçmıĢtı; fakat daha sonra
hayatını tehlikeye atarak yeniden kampa girdi. Ekim 1944‟de Alençon yakınında bir Amerikan kampındaydı, iyi davranılıyordu ama çok açtılar.
BaĢka bir tutsağın yardımıyla, tel örgünün altından sürünerek, alaca
karanlıkta, bir hendeğe kendini attı. Çite yakın bir bahçeden elma topladı ve karanlıkta gene tel örgüye geldi. ArkadaĢının çadırına bir elma fırlattı.
ArkadaĢı girebilmesi için tel örgüyü kaldırttı. Elmayla dolu paraĢütçü pantolonu Ģimdi çok havaleli olduğu için dikenli tele takıldı. Bir an için
telde her Ģeyin bittiğini sandı, nöbetçi geldiğini duyup bir mermiyle iĢini bitirebilirdi. Sonunda kumaĢ yırtıldı ve salimen içeri kaydı.
Tappen geri gelmiĢti, çünkü “Yardım olmadan kaçmaya çalıĢmada bir yarar görmedim.”20 SavaĢ sırasında veya sonrasında, kaçaklar için tehlike
aynıydı. Büyük sayıda esirin düĢman Fransa‟yı boydan boya geçerek, korunan bir sınırı yardımsız aĢıp gidebilmiĢ olmalarına, olasılıklar
düĢünmek yerine hayırlı yolculuklar dilemek gerekir. Fransız ve Amerikan kamplarından kaçma olasılığı, istatistiksel olarak göz ardı edilebilir.
93
Diğer bir hata ihtimali, yanlıĢ sayılmıĢ olmalarıdır. Juin, Amerikalıların
bildirimlerinde yüzde 30‟u bulan hatalardan bahsediyor; ancak teslim edilenlerin fazla mı eksik mi bildirildiğini belirtmiyor. Bu karıĢıklık
durumunda, hassas hesap yapılamaz. Birçok yanlıĢ birbirini götüreceğine
göre, rakamların yanlıĢlıkla doğru olması bile mümkündür. Devredilenlerin toplam sayısının, Fransız ve Amerikan kaynaklarında kabataslak aynı
olması da, rakamın doğru olduğunu düĢündürüyor. Kamplarda sabit duran bu küçük sayıda insanı saymanın kolaylığı, Fransızların, devir yolculukları
bittikten sonra yaptıkları sayımın doğru olmasını mantıklı kılıyor. Ne olursa olsun, bu rakamlar, Amerikalılarınki de dahil olmak üzere, eldeki en
inanılır sonuçlardır; çünkü hem iki tarafta da en tepeden gelen kaynaklardır, hem de kabaca birbirini doğrulamaktadır. Toplam teslim
alınanların sayısı üzerinde Amerikalılar ve Fransızlara arasında hiç anlaĢmazlık olmamıĢtır. Juin, toplamı irdelemeden hataları belirtmiĢ
olduğundan, bu rakamların en azından genel bir fikir verme açısından güvenilirliği vardır.
En arkada incelenecek son, ölümdür. Thorée les Pins‟de sayı, Pradervand‟ın yaz sonunda bildirdiği 20.000‟den, 10 Kasımda Bölge
Komutanının belirttiği 15.600‟e düĢmüĢtür.21 Kayıp 4.400 kiĢiden hiçbiri
Amerikalılara geri dönmemiĢtir. 1 Kasımdan evvel hiçbirinin diğer kamplara gönderilmediği kesin olmasa da inandırıcıdır, çünkü Amerikalılar
Ekim ayında, hasta olanları geri alacağız demiĢtir; bunlardan da Thorée‟de bir yığın vardır. Fransızlar, bu gereksiz adamları diğer kamplara
göndermek değil, onlardan kurtulmak istemiĢlerdir. Komutan Zalay Pradervand‟a, Ağustos ayında, en az 2.000 kiĢinin çok
hasta olduğunu ve artık onlar için hiç ümit kalmadığını söylemiĢtir. Bir Alman esir tarafından yalnızca kampın bir bölümü için tutulan liste,
Ağustos-Ekim döneminde 400‟den fazla ölüyü isimleriyle doğruluyor.22 Kamp muhafızlarından Thorée‟li Robert Langlais altı ay süreyle mezar
kazıcı olarak çalıĢmıĢ ve Ağustostan Ekime kadar olan sürede, günde ortalama 15 cesedin gömülmesine yardımcı olmuĢtur.23
Pradervand‟a göre, büyük ihtimalle ölecek olan 200.000 kiĢinin, yaklaĢık 52.000‟i 24 Amerikalılara geri gönderilmiĢ; geride Fransız
kamplarında 148.000 esir kalmıĢtır. O kıĢ, Amerikalılar, Kızılhaç ve bazı
Fransız yakınmalarından da bildiğimiz gibi, Fransız kampında hiçbir düzelme olmamıĢtır. Kalan 148.000 kiĢinin, öngörüldüğü gibi ölmüĢ olması
kesin gibi görünmektedir. Basının tehdidiyle tetiklenen, pısırık öç alma ve ikiyüzlü endiĢe arasında
kalan Fransız politikasının kararsızlığı, bir tek Ģahıs üzerinde ĢekillenmiĢti: bir Alman din adamı, BaĢrahip Franz Stock.25 Stock Fransa‟ya savaĢ
sırasında, Fransa‟daki Alman hapishanelerinde tutulan Fransızlara vaaz vermek için gelmiĢti. Kendi yurttaĢlarının Hıristiyanlık dıĢı davranıĢlarından
ĢaĢkına dönen Stock, her DireniĢçi vurulduğunda, ölüm olaylarıyla ilgili gizli notlar tutmuĢtu. Kitabında yüzlerce ölümün ayrıntıları vardı. SavaĢtan
sonra bu kitap, ölülerin aileleri için bilgi kaynağı oldu. Almanlara, esirlerin Ģartlarının düzeltilmesi için yalvardı; kendisi de destek ve dinî rahatlama
94
sağladı. Müttefikler kazanmaya ve Almanlar, düĢmanla yer değiĢtirip,
kamplara doldurulmaya baĢlayınca, kendisi de yurttaĢlarını izleyerek tutsaklığa yürüdü. ĠĢgal sırasındaki karıĢık durumu nedeniyle, tam bir
Alman gibi kabul edilmedi, fakat Alman savaĢ esirleri arasında küçük bir
papaz okulu açması için yardım aramasına izin verildi. Fransız ordusu, diğer papazlara, esirlere vaaz vermeleri için izin verdi. GörünüĢe bakılırsa,
bu iĢi, esirlerin rahatça ölebilmeleri için ayarlamıĢlardı. Stock kendisini, Fransız veya Alman nefretinin yüzeyselliğiyle kısıtlamak istemiyordu.
Dikenli tele değil, arasındaki boĢluklara bakıyordu. Kısa zamanda binleri bulan genç öğrencileri, bozulan Hıristiyanlığı yeniden kurmak için
Almanya‟ya döndü. Stock, hasta kalbine ve kamplardaki korkunç yaĢam Ģartlarına karĢın,
oralarda üç yıl geçirdi; öğrencilerini eğitti, posta servisinin yeniden çalıĢması, daha iyi yiyecek ve giysi sağlamak, Fransızlara acılı günlerinde
yaptığının aynısını yapmak için uğraĢ verdi. Sonunda, 1948 yılında, Paris Saint-Germain-des-Prés Bulvarında, bir hapishaneye bağlı hastanede,
bitkin, bir deri bir kemik bir halde öldü. Stock ve diğer birçoklarını erken mezara götüren Ģartları yöneten Tümgeneral Buisson bir akbaba gibi
cenaze törenine geldi. Sonraları Papa Jean XXIII olan Piskopos Roncalli,
mezarının baĢında, Stock‟un dayanma gücünden ve iyiliğinden bahsetti; fakat Buisson, bu sözlerin ve Stock‟un ölüm haberinin gazetelerde
yayınlanmasını yasakladı. Stock‟u tanıyan yaĢlı bir kadın, yanı baĢında, yüksek sesle “Scandale, scandale Skandal, skandal” diye bağırıyordu.
Fransızların elindeki Alman esirlerle ilgili istatistiklerin kaynağı, yıllarca,
SavaĢ Esirleri Biriminin Komutanı Tümgeneral Buisson‟un kendi kendisini övdüğü kitapçık olmuĢtu. Bütün kitabının özetini Ģık bir Ģekilde özdeyiĢte
belirtmiĢti: Fransız cezaevi sistemi, içinde gizlenecek hiçbir Ģey olmayan, cam bir sera gibidir.26
Ġçine dikkatlice bir bakalım. Biz Seraya yaklaĢınca, kayboluyor; yerinde Buisson, kendi tanımıyla
dikiliyor: Bunun açık bir sera olduğunu söylüyor (ancak biz ziyaret edemiyoruz), tutsaklarla hevesle söyleĢi yapan gazetecilerin uğultusunu
(kendilerini göremesek de) iĢitiyoruz; coĢkulu tanıklıklarını anlatıyorlar (ne
yazık ki elimizde yok); Kızılhaç‟ın “feci” olarak tanımladığı - rahat Ģartlarını teĢekkürle doğruluyorlar.
Buisson kendi propagandasına yenik düĢme eğiliminde görünüyor; örneğin Mart 1946‟da “savaĢ esiri sayımız doruğa ulaĢmıĢtır, 800.000‟i
geçtik,” dedikten sonra, 39 sayfalık yavan sözün sonunda, bunu belleğinden tamamen siliyor. Sonra da bize, “Ekim 1945‟de Fransızların
elindeki esirler 870.000 kiĢiyle zirve yaptı” diyor. 174 sayfa ilerde, bu sefer baĢka bir Ekim toplamı buluyoruz: 741.239.
Buisson iki grup esir daha ekliyor, biri 380.000 ve diğeri 275.000; toplamını da bize 638.000 olarak veriyor.27 Bu, rahatlıkla alınan toplam
esir sayısını düĢürüyor; böylece korkmaya baĢladığı ölüm sayılarını azaltmıĢ oluyor; yönetimine de sıkıntı vermekten kurtulmuĢ oluyor.
95
Her ihtimale karĢı, sayfa 221‟de bizim için bazı teselli edici ölüm
toplamlarını icat ediyor. 1944‟ten 1948‟e kadar olan beĢ yılda, 24.161 esirin öldüğünü söylüyor. Diyelim ki, yılda 2.000.000‟dan fazla esir hesap
ediyordu (bu, bir milyonun iki yıl için tutulması demektir), bu ölü sayısı
yılda yüzde 1,2 anlamına gelir; bu da esirlerin yiyeceksiz, giysisiz, ilaçsız, vb‟siz yaĢama yeteneği için çok Ģey ifade eder. Ancak Buisson yüzde
1,2‟den memnun değildir: ölümlerin 18.416‟sını savaĢ yaralanmalarına bağlar, böylece yaralanmamıĢ olanları 5.745‟e düĢürür. Bu sayı Buisson
için tatmin edicidir, fakat yaralanmamıĢ esirler için yıllık yüzde 0.28 oranı baĢka hiç kimseye inandırıcı gelmez. Dinlenmedeki ABD ordu personelinin
kıyaslanabilir ölüm oranı 0,38 bulunmuĢtur.28 Böylece Buisson‟a inanan birisi, açlıktan sürünen, paçavralara sarınmıĢ, ilaçsız, evinden uzak,
yenilgiden çaresiz, ailesinden haber alamayan, sonunu göremediği bir tutsaklığa mahkum insanların, dinlenen, muzaffer, barıĢ zamanında iyi
beslenmiĢ ABD birliklerinden daha uzun yaĢayacaklarına da inanmak zorundadır. Bu ancak kaybedenin zafere ulaĢtığı, savaĢ karĢıtı bir roman
konusu olabilir. Buisson‟un güvenilir bir tanık olmadığı açıktır. Maschke serilerinden
tanınan Kurt Böhme gibi ona bağlı yazarlara da güvenilmez; bunlar,
Buisson‟un becerikli istatistiklerini Ģurada burada bazı Ģüpheler belirterek yeniden üretmektedirler.29
Fransız kamplarındaki toplam ölüm sayısını bulmak için ”Missing / Not
Accounted For” Kayıp/Ne Olduğu Bilinmeyen, sayısını belirlemek gerekir,
çünkü burada Fransızların, tıpkı Amerikalılar gibi, ihtiyatsız oldukları görülüyor. Fransızların 1 Kasım 1945‟teki toplam giriĢ sayısı, SHAEF‟e göre,
kendi esir aldıkları 280.629‟da kalmıĢtır; bundan sonra 724.442 esir de Amerikalılar tarafından devredilmiĢtir,30 buna ek olarak 25.000 de Ġngiliz
ve Kanadalılardan gelmiĢtir, hepsinin toplamı 1.030.071 olmuĢtur. Notes
Documentaires et Études de Secrétariat d’État DıĢiĢleri Bakanlığı Sekreterliği
Belgesel Notlar ve AraĢtırmalar kayıtlarında, eldeki esir sayısı 719.936, giden/hesaba giren 310.135. 31 YaklaĢık 30.000 ile 60.000 Almanya‟da
ABD kamplarından devralınırken hemen orada serbest bırakıldı. Geriye 250.135 ile 280.135 arası Kayıp/Ne Olduğu Bilinmeyen kaldı.
ġubat 1946‟da, toplam giriĢ, Amerikalılara dönüĢler nedeniyle biraz
düĢtüğünden, Ģimdi 1.009.629 olmuĢtu. Bu sayı, düzmece Amerikan-Ġngiliz devir rakamı olan 729.00032 ‟in üstüne ilk esir almalarla oluĢmuĢtu.
Bu tarihte ancak 770.000 sayısı açıklanabilirdi.33 Geriye, Kayıp/Ne Olduğu Bilinmeyen toplam sayısı olarak 239.629 kiĢi kaldı. Burada, Fransız
yönetimi kitapçığı, belki de bilmeyerek, ürkütücü bir Ģekilde, USFET‟in sözcük seçimine benzer bir dil kullanıyor; 167.000 Kayıp/Ne Olduğu
Bilinmeyen terimi yerine, Perdus Pour Raisons Diverses, DeğiĢik Nedenlerle Kayıplar, deyimini koyuyor.
Perdus Pour Raisons Diverses deyiminin Ģifresini çözmek için önemli bir anahtar, Pradervand‟ın gözlemlediği 600.000 esirin 200.000‟inin, Ģartlar
iyileĢmezse öleceğiyle ilgili öngörüsüdür. ġartlarda kayda değer bir düzelme olmadığı kesin olduğuna göre, Pradervand‟ın öngörüsü büyük
96
olasılıkla doğrulanmıĢ oldu.
Kısmen Buisson‟a, kısmen SHAEF‟e ve Notes Documentaires et Études’e dayanan, 1948 yılı kapsamlı sonuç rakamlarına göre, Fransızların savaĢ
alanında aldığı esirler, artı Amerikalılardan gelenler, artı Ġngilizlerden
devredilenler, artı Kuzey Afrika‟dan gelenlerle, toplam savaĢ esiri sayısı 1.072.629‟u bulmuĢtur. Bu toplamın yukarıda bildirilen rakamlardan
değiĢik olması, genelde Kuzey Afrika‟dan, buradaki 1943* Alman yenilgisinden sonra Müttefiklerden devralınanlar nedeniyledir. Buisson,
ülkelerine dönenlerin en son rakamının 628.388 ve Serbest ĠĢçi konumunda bırakılanların 130.000 olduğunu söylüyor. Bu toplam 758.388
sayısından geriye 314.241 Kayıp/Ne Olduğu Bilinmeyen, rakamı kalıyor. Buisson‟un, 314.241 kiĢi içinden “on binlercesi” sayılmadan ve
hesaplanmadan34 ülkelerine gönderilmiĢtir, cümlesi çok kaypaktır ve bu noktada, neler olduğunu bilmek isteyen herhangi biri daha ileri gidemez.
Çok belirsiz olan bu cümle, en az 20.000 en çok 100.000 anlamına gelebilir ve esas büyük rakamı temelinden yıkar; böylece bizim, vahĢetin
esas boyutunu açık olarak görmemizi engeller. Tarih iĢte böyle yönlendirilmiĢtir.
Neyse ki, ülkelerine gönderilen insan sayısının atlanması ve açıklama
yokluğunun maksatlı olduğunu ve bu nedenle bir Ģeyi saklamaya yönelik olduğunu kanıtlayabiliriz.
Esir sayısı Fransa için oldukça önemliydi. 1944 sonundan itibaren, zaman zaman müttefiklerine, Fransa‟nın yeniden inĢası için esir isteklerini
ilettiler. Amerikalılardan, önce 1.750.000 kiĢi istediler, sonra ne alabilirlerse razı oldular. Buisson‟dan, ÇalıĢma Bakanlığında Büro ġefi
M.Simon‟dan gelen raporlar ve Notes Documentaires içindeki bilgiler, bütün Fransa‟da onlarca iĢ kolunda, aydan aya, kaç iĢçinin çalıĢtığını
göstermektedir. Toplamları, yuvarlamadan, birler hanesine kadar vermektedir. Böylece Fransızların kamplarındaki insan kitlelerini yalnız
sayabildiklerini değil, aynı zamanda iyi saydıklarını da biliyoruz. Ülkelerine geri gönderilenleri saymadaki – veya saydıklarını bildirmedeki –
baĢarısızlıkları, yayınladıkları toplamlardan düĢtüklerini biliyoruz; bunları Fransa‟nın lehine arttırmaya çalıĢtıklarının da bilincindeyiz; bütün bunlar
istenmeden yapılan iĢler olamaz. Bütün diğer alt toplamlar dikkatlice not
edilirken, ülkelerine geri gönderilenleri bildirmemenin tek gerekçesi, asıl toplamları gizlemektir. Bunun için tek inandırıcı neden ölümleri gizlemek
olur. Bu sayı da o kadar yüksektir ki, gizlemeye değer. Böylece, bu kamplarda kaç kiĢinin öldüğünü büyük bir kesinlikle söylemek olanaksızsa
da, Fransızlara yeterli kaygı ve sıkıntı verdiği kesindir. Diğer kanıtlar bize bu resmi biraz daha netleĢtirmeyi sağlıyor.
-------------------------------------------
* Görünürde Ġngilizler, 1946 yılında Fransızlara 30.000 ve Amerikalılar da 101.000 esir
daha devrettiler. Birçok kayıt kayıp olduğundan, bu devirin bir kısmının veya hepsinin
Fransızlarca alınan sayının toplamında var olup olmadığını söylemek imkânsızdır.
Yukarıda gösterilen toplam, birçok seçeneğin en düĢük olanıdır.
97
AĢağıdaki tablo, Pradervand‟ın bulduklarını yeterince destekliyor:
James Bacque‟ın 1986‟da incelediği altı Fransız kampındaki ve bir tane
Le Monde‟un, Eylül 1945‟de bildirdiği Ölüm oranı.
Kadro Ölüm Ölüm Oranı Devre
(yıllık) (aylar) Thorée les Pins…. 12.000 2.520 % 42 5-6
Marsilya (Hastane) 800 450 % 100 3 Buglose 800 250 % 37,5 10
Labouheyre 600 221 % 37 12 Daugnague/Pissos 800 400 % 100 6
Rivesaltes 2.400 1.350 % 100 3 Saint Paul d‟Égiaux 17.000 400 9,4 3
Saint Pauil d‟Égiaux (17.000) 300 21,4 1 Toplamlar 34.400 5.891 % 30
Buna ek olarak, gizli bir Fransız yönetim raporu, Barlin‟de 3.000 esirin
tutulduğu ordu kampında, ölüm oranını yıllık yüzde 37 olarak bildiriyor.35
Toulouse yakınında 2.000 kiĢilik bir kampta, Ocak 1946‟da, bir Quaker
yardım ekibi, üç haftada 600 kiĢinin öldüğünü saptadı.36 Le Monde‟un Saint Paul d‟Égiaux‟ya yaptığı iki ziyareti de katarsak,
toplam incelenen sayısı 51.400 oluyor.37
Ölüm oranı için Saint Paul d‟Égiaux‟ya yapılan iki ziyaret kullanılabilirse de, örneğin büyüklüğünü görmek için, birisi kullanılmalıdır. Bu nedenle, bu
büyüklük 34.400 veya bugüne kadar toplam tutulanın yüzde 3,4‟üdür. Pradervand‟ın Kızılhaç örneği o zamanki toplam tutulanların yaklaĢık yüzde
80‟iydi veya herhangi bir zamanda Fransız sisteminden geçmiĢ olan tutsak sayısının yüzde 60‟ını buluyordu.
Tüm ölüm oranı, esir-aylar (esir sayısı X ay esaret sayısı) puanı, toplam ölümler karĢısında, yılda yüzde 41,7 veya haftada yüzde 0,8‟dir.
Yukarıdaki bütün diğer bilgiler, bu örneklerle birlikte incelendiğinde,
Fransız kamplarının tutsaklar için bir felâket olduğuna hiç Ģüphe yoktur. Toplam Kayıp/Ne Olduğu Bilinmeyen sayısıyla, Pradervand‟ın öngördüğü
toplam sayı arasında bir rakam kadar esir, bu tutsaklık sonucu öldü; veya Amerikan tutsaklığı sonucu oluĢan güçsüzlük ve hastalık sonucu
kaybedildi. Pradervand‟ı ve yukarıdaki tabloyu inceleyerek, toplamın, bu kesinlik aralığına düĢtüğünü söyleyebiliriz: 1945 ile 1948 yılları arasında
Fransız tutsaklığı sisteminde 314.241‟den çok ve 167.000‟den az olmamak üzere insanlar ölmüĢtür.
98
10
Ġngiliz ve Kanadalılar
SavaĢın sonunda, Almanya‟nın kuzeyinde, Ġngiliz ve Kanadalılar
ilginç bir durumla karĢılaĢtılar: Kendilerine teslim olmaya can atan Almanlardan çok daha az sayıdaydılar. Yüzbinlerce Alman ormanlarda,
bodrumlarda gizleniyordu. “Aç ve ürkek, tahıl tarlalarında bizden elli adım uzakta yatıyorlar, önümüze atlayıp ellerini havaya kaldırmak için uygun
zamanı kolluyorlardı.” 2.Kanada Tümeni, 2.Antitank Alayı‟ndan Yzb.H.F. McCullough, kuzeydeki savaĢta, Almanların teslim sırasında yaĢadığı
karmaĢanın tanımını yapıyordu1: “Garip bir durumdu, kırda baĢıboĢ dolaĢıyorlar, engel yok; ahırlarda veya tarlalarda uyuyorlar… Tabii evlere
el koyduk, Wangerooge adasındaki oteli devraldık. Almanlar çok disiplinliydiler ve bizim tarafla onlarınki arasında hiç düĢmanlık yoktu. Biz
tabii çok daha azdık fakat biz silahlıydık, onlarda ise silah yoktu. Onlara çok az önem verdik.”
Bu garip Ģartlarda, McCullough duyduğu öyküye sorgulamadan inandı: 8 Mayıs VE Day‟den sonra, silahlı bir Alman askeri ve bir Kanadalı, geçici
mühimmat ikmal deposunun dıĢında beraber nöbet tutmuĢlardı. Kanadalı
Ģöyle düĢünmüĢtü: “SavaĢ bitti, bu sivil halka güven duygusu verecektir… Birlikler terhise bu kadar yakınken, fazladan kaybetmek istemeyecekler ve
saldırganca davranmayacaklar”2
SavaĢ sırasında, Kanadalılar tutsakları için çabucak dikenli telle
çevirdikleri bölgeler inĢa ettiler; ilk birkaç gün için barınakları ve iyi mutfakları yoktu. Dieppe yakınındaki kamplardan birinde, 1944
sonbaharında, “tarlalar arasında kurulmuĢ kampa binlerce insanı tıkmıĢlardı.” Bu esirlere derhal yiyecek verildi, yeterli içecekleri vardı ve
bir iki gün içinde çadırlara kavuĢtular. Bu durumu bildiren Alman esir, Toronto‟dan Werner Heyne, bu kampta hiç ölüm olmadığını söyledi. Bir ay
sonra, Ġngiltere‟ye daha iyi durumdaki kamplara gönderilmiĢlerdi.3 SavaĢ sonunda Almanya‟nın kuzeyinde, Amerikalılar gibi, Ġngiliz ve
99
Kanadalılar da baĢlangıçta, esir aldıkları ĢaĢılacak sayıda Wehrmacht
askeri için, yemek ve barınak bulmakta zorluk çektiler. MareĢal Montgomery‟nin kuzey Almanya‟daki 21.Ordu Grubuna, bir buçuk günde,
yarım milyon Alman teslim olmuĢtu.4 VE Day‟den hemen sonra, Ġngiliz ve
Kanadalıların toplam esir sayısı, 2.000.000‟u bulmuĢtu. Kanada ordusu tarafından ele geçirilen bölgelerde yağma baĢlamıĢtı bile. Montgomery
yağmayı çabuk bastırdı; “Bu yiyecek ve canlı hayvan yağmasını durdurmak için ivedi hareket. Askerlere, Almanlardan Ģimdi aldıkları
herhangi bir yiyeceğin, daha sonraki bir tarihte, Ġngilizlerin zararına olacağı anlatılması.”5 emrini verdi. Overijsche‟deki Ġngiliz kampı dıĢında
(aĢağıya bakınız), Ġngiliz ve Kanada kamplarında kısa zamanda, esirlere oldukça iyi sağlık Ģartlarında, yeterli yiyecek ve barınak sağlandı.
Ġngilizler, Amerikalılardan DEF kabul etmeyeceklerini söylemiĢ olmalarına rağmen, gerçekte Amerikan savaĢ esiri kamplarından
yüzbinlerce hasta, açlıktan ölmek üzere olan insan aldılar. Bunlar arasında Rheinberg kampında dizanteri ve tifüsten titreyen OnbaĢı Helmut Liebich
de vardı.6 Baltık denizinde Peenemünde* hava savunma deneme grubunda çalıĢmakta olan Liebich, 17 Nisanda Amerikalılar tarafından,
orta Almanya‟da, Gotha yakınında esir alınmıĢtı. Gotha DEF kampında
çadır filan yoktu, sadece bildiğimiz dikenli tel çitle çevrilmiĢ ve balçığa dönmüĢ bir alan. Ġlk gün az bir tayın verdiler, sonrasında onu bile yarıya
indirdiler. O yarım tayını almak için, bir de sıra dayağı yemek gerekiyordu. Öne eğilmiĢ, muhafız sıraları arasında sopa yiyerek yemeklerine doğru
koĢuĢturuyorlardı. 27 Nisanda daha batıya, Heidesheim‟daki ABD kampına nakledildiler. Burada günlerce hiç yemek verilmedi, sonra da çok az
verilmeye baĢlandı. Kötü hava Ģartları, açlık ve susuzluktan insanlar ölmeye baĢladı. Bir gece, yağmur yağarken, Liebich, kumlu yumuĢak bir
toprakta açılan çukurların kenarlarının yatan insanların üstüne çöktüğünü gördü; o kadar zayıftılar ki, dıĢarı çıkmayı baĢaramadılar. Onları göçükten
çıkartmaya uğraĢtı ama, o kadar çoktular ki. Diğerleri ulaĢana kadar boğularak öldüler. Liebich çöktü ve ağladı. “Ġnsanların birbirlerine bu kadar
acımasız olabileceğini inanamazdım.” Kendi bölümü olan B Kampından, her gün 10 ile 30 arasında ceset çıkartıldığını görüyordu. O bölümde
baĢlangıçta 5.200 kadar esir vardı. Bir esirin, diğerinin küçücük ekmek
parçasını alabilmek için, onu öldüresiye dövdüğünü gördü. Mayıs baĢında Heidesheim‟da tifüs salgını baĢladı. 13‟ünde, Liebich, Bad
Kreuznach yakınında Bingen-Budesheim‟daki ABD esir kampına nakledildi. Burada da Liebich‟e, barınak, yiyecek, su, ilaç veya yeterli yerleri olmayan
200.000 ile 400.000 arası esir olduğunu söylediler. Kısa süre sonra dizanteriye yakalandı. Tifüs de olduğu söylendi. AteĢten
sayıklarken, esirlerin doğum yerlerine göre ayrılmasına yardımı istendi. Elbe nehrinin doğusundan olan esirlerin hepsinin, Fransa‟ya gidecek
kamyon konvoylarına gönderildiğini fark etti. Liebich muhafızlara vardiya sonunda, kendisinin Westphalia‟dan olduğunu söyledi. Westphalia Ġngiliz
------------------------------------------- *Baltık Denizinde, V2 roketlerinin yapıldığı Usedom adasında bir köy. (ç. n.)
100
bölgesinde kalmıĢtı.
Günlüğünü bir kenara bıraktı, artık yazabilmek için çok halsizdi. Yarı baygın halde, gene bir üstü açık vagona bindirildi. 60 kiĢi arasında Ren
nehri boyunca, Hollanda içlerine doğru, kıvrıla kıvrıla gittiler. Hollandalılar
köprülerin üstünde esirlerin baĢlarına taĢ yağdırmak için bekliyorlardı. Arada Amerikan muhafızlar, Hollandalıları kaçırmak için uyarı ateĢi
açıyorlardı. Üç gece sonra tutsak arkadaĢları, onun Rheinberg‟deki devasa ABD kampına yalpalayarak girmesine yardım ettiler. Gene barınacak yer
ve yiyecek yoktu. Sonunda azıcık yiyecek geldi, ama o da kokmuĢtu. Esirler,
“Rheinberg‟de 35 gün açlık çektiklerini, 15 gün ise hiç yiyecek verilmediğini” söylediler. Bu durumdaki bir kampta, Mayıs 1945‟de, ölüm
oranı yıllık yüzde 30 civarındaydı.7 Kampların hiç birinde esirler için bir barınak görmedi. Liebich, kampların hiç birinde kayda geçmedi ve
sayılmadı. Günlük tutan insanlar, sadece muhafızları kızdırmayacağını düĢündükleri bilgileri yazdılar; çünkü olan biteni not eden esirlerin
cezalandırıldıklarını duymuĢlardı.8 Haziran ayında bir gün, Liebich ateĢ sanrıları sırasında, “Tommies”
(Ġngilizler)‟in geldiğini gördü. “Sayılıyorduk, tekrar sayılıyorduk, sanırım ilk
hafta içinde altı yedi defa sayıldık. Beni Linfort‟taki hastaneye gönderdiler.” Bu arada, boyu 1m76 olan Liebich 44 kilo geliyordu. Brandt,
Schweitzer ve Borgmann hastanelerinde yapılan hayat kurtarıcı bakımı, ömrünün sonuna kadar minnetle hatırladı. Yapılan iyi iĢin büyük payını
Ġngilizlere bağladı. “Bir çatı altında, gerçek bir yatakta olmak harikaydı. Yeniden insan gibi davranılıyordu. Tommies bize arkadaĢ gibi
davranıyordu.” Ġngilizler Rheinberg kampını Haziran ortasında devralmaya geldiler.
Rheinberg‟deki eski esirlerin o günle ilgili olarak anlattıklarına göre, Amerikalılar, Ġngilizler gelmeden önce son eylem olarak, toprak
çukurlarında canlı insanlar varken, kampın o bölümünü buldozerlerle dümdüz yapmıĢtı.9 Bu olaydan, esirlerin anlattıkları dıĢında, kimsenin
haberi yoktu. Basına yansıyabilmesi için 44 yıl gerekmiĢti. Bu nedenle, Ġngiliz subaylarından hiçbirinin basına bu durumu bildirmediği, doğru bir
varsayım olur. AnlaĢılan, ICRC temsilcisinin Mayıstaki ziyaretine rağmen,
Rheinberg‟deki koĢullar kamuoyuna kesinlikle duyurulmamıĢtır.10 Linfort‟da insanlara her gün yemek veriliyordu, ancak birçoğu için artık
çok geçti. Ölümler birkaç hafta daha devam etti. Liebich‟in yattığı odada, her yatak, orada kaldığı birkaç hafta boyunca üç dört defa dolup boĢaldı;
ancak hayatta kalabilen sadece oydu. Liebich Tommies‟leri bunun için suçlamadı. Ona göre, “Tommies‟lerle düzen gelmiĢti. DeğiĢiklik geceyle
gündüz gibiydi. Onlar hayatımı kurtardılar.” ĠyileĢince Rheinberg‟e geri gönderdiler, tekrar sayıldı, birkaç hafta sonra da serbest bıraktılar.
Amerikalılar, Ġngiliz 21.Ordu Grubu Komutanlarına, Ġngilizlerin Ģu anda kampta bulduklarından daha fazla esiri devrettiklerini söylediler. Sayıdaki
çeliĢki, olasılıkla, sayılmadan giden ölülerden çıkmıĢtı.11 Bu “Ġngiliz ÇeliĢkisi” hesaba katıldığında, 21.Ordu Grubu tutsakları içinde, elde edilen
101
toplamlar arasında düĢük bir fark kalıyor, bu da kamplarındaki düĢük ölüm
oranını gösteriyor. Ġngiliz kamplarındaki düĢük ölüm oranına bir örnek de, USFET G3‟ünün kayıtlarına göre, Ġngilizlerin elinde bulunan Bremen
bölgesindeki tutsak sayılarında, Ağustos-Eylül 1945 arasında kayda değer
bir düĢüĢ olmadığıdır.12 Hepsinden daha anlamlı olan da, USFET
kayıtlarında bu dönemler içinde hiç “Diğer Kayıplar” yokken, ABD
kamplarında çok yüksek Diğer Kayıplar rakamları kaydedilmiĢtir. Genellikle Alman olan, SvEs‟ni veya SEP (teslim olmuĢ düĢman
personeli – savaĢ esiri statüsünde olmayan tutsaklar)‟leri gözetim altında tutan birçok Kanadalı muhafızı da içeren onlarca tanık vardı. Bunlar
arasında, biri dıĢında tümü, kötü davranıĢ olmadığını, yaĢayacak kadar yeterli yiyecek ve ilk birkaç günden sonra yeterli yer, yeterli su ve hepsini
koruyacak çadır olduğunu belirtmiĢlerdi. ġimdi Ontario-Markham‟da yaĢayan eski tutsak A.Bodmar, kendisine iyi bakıldığını söylüyordu, fakat
dedikodulara göre de, bin ile beĢ bin arası tutsağın çabucak öldüğü bir Ġngiliz kampı vardı.13
Bu açlıktan ölen insanlar söylentisi, yalnız kamp sistemi içinde değil, postayla da yayıldı; çünkü 1945 Ağustosunda, Ġngilizler bütün tutsaklar
için posta hizmetini yeniden kurmaya baĢlamıĢtı.14 Almanya‟da Marki von
Baden, Times‟in yayımcısı Robert Barrington-Ward‟a Nisan 1946‟da, tutsak Bodmar‟ın bildirdiği Ġngiliz kampından yakındı. Marki Ģöyle diyordu:
Ġngilizlerin kontrolündeki bazı kamplardaki üzücü durumu bildiren
haberler aldığım için bu satırları yazıyorum. Bilgiler Ostende yakınında Kıdemli Alman subaylarının tutulduğu bir kamp ile Almanya‟nın
kuzeyinde siyasî tutsakların bulunduğu kamplar hakkında. Güvenilir bilgiler mevcut: bir film yapılsa Belsen filmine rakip olur.
Benin esas derdim hayatları kurtarmak. Bazı tutsaklar suçlu olabilir, fakat eminim ki hepsi açlıktan ölmeyi hak edecek kadar suçlu değildir;
birçoğu gerçekten de masumdur. Ġngiltere‟nin iyi Ģöhreti için de kaygılanıyorum – bunu düzeltmek ve
Alman Gençliğini aydınlatmak gerekir. Bize tekrar tekrar soruyorlar: Müttefikler Hıristiyanlıklarında samimi mi?
Samimi duygularımla, BERTHOLD
Marki von Baden
Bu mektup ses getirdi; çünkü Barrington-Ward kısmen, old boys eski kurtlar grubunda yaygın dağıtımını sağlamıĢtı. Chichester Lord-Piskoposu,
Lordlar Kamarasında söz alarak Ģu soruyu sordu:
Sayın Lordlar, özel bilgi aldığım bir sorun hakkında saygıyla Majestelerinin Yönetiminden bilgi almak istiyorum. Sorum Ģudur:
Belçika ve Almanya‟nın Ġngiliz bölgesinde Alman sivil tutuklular ve Alman savaĢ esirleri için, Ġngiliz kontrolündeki bazı kamplardaki
102
koĢullar hakkında Basında ve baĢka yerlerde çıkan açıklamalardan
haberlerinin olup olmadığı; bu açıklamaların doğruluğuna iliĢkin soruĢturmaların yapılıp yapılmadığı; ve bu soruĢturma sonuçlarının
bir an evvel kamuya açıklanıp açıklanmayacağı.
Lord Nathan, parlamento savunma bakanlığı müsteĢarı olarak buna
cevap verdi: Soru Belçika‟daki savaĢ esiri kampları ise, derhal soruĢturma açıldı, aksaklık raporları dikkate alındı. Bir soruĢturma mahkemesi Ģimdi
Belçika‟da, Ġngiliz Ren Ordusu Komutanlığının korumasında çalıĢıyor… en kısa zamanda bir sonuç alınmasını bekliyoruz.15
Olan Ģuydu, bir bürokrasi yanlıĢlığı sonucu bir kampta tutsak tayınları bir ay süreyle feci Ģekilde kısılmıĢtı.16 ICRC gözlemcisi M.E.Aeberhard‟a
göre, bir iki haftada “en az” 200 kiĢi ölmüĢtü; Belçika‟da birkaç Ġngiliz SEP
(teslim olmuĢ düĢman personeli) kampını gezmiĢ, özellikle Aralık 1945‟de
Overijsche kampında olmak üzere, çok üzücü Ģartlarla karĢılaĢmıĢtı.*17 Avam Kamarası, Lordlar Kamarası, Times ve Observer‟deki makalelerle
teĢvik edilen soruĢturma subayları, sonuca gittiler. Von Baden‟ın suçlamaları açık olarak doğrulanmıĢtı; yalnız bir yetkili Belsen
kıyaslamasını saçma bulmuĢtu. Tayınların düzeltilmesinin, olay açığa
çıkmadan sağlandığı Ģimdi gözler önüne serilmiĢti; bir ay içinde ölümler durmuĢtu. Kızılhaç, “Bizim giriĢimimizden sonra Ġngiliz yetkililerinin süratle
durumu düzeltmeye giriĢtiği ve 1945 Aralık ayının ikinci haftasında bunu baĢardıklarını görmekten memnun olduk.” diye belirtti.18
SavaĢ sırasında ve sonrasında Ġngiltere‟deki kamplarda tutulan Alman savaĢ esirlerinin yeniden eğitiminden sorumlu Alb.Henry Faulk‟a göre,
örtbas etme diye bir Ģey görülmedi, çünkü buna gerek yoktu. Faulk, Belçika ve Almanya‟daki Ġngiliz kamp sistemini yürüten insanların
tutsakları iyi sağlık Ģartlarında yaĢattıklarından emindi. Belçika‟daki Ġngiliz kampları için, ICRC genellikle bunu doğruluyor; ancak bazı önemli
istisnalar da var. Faulk kitabında, Alman yazar A.Mitscherlich‟in Alman esirlerin Belçika‟daki Müttefik kamplardan bir veya ikisindeki çok kötü
Ģartlardan acı acı yakındıklarını anlatan satırlardan alıntı yapıyor; bu kamplar belki de istisnalar içindeydi: “Ġnsanlık dıĢı davranıĢlar, çok kötü
Ģartlarda aç bırakılma ve iĢkence görme; [esirler tarafından] haksızlık,
insanlığa karĢı iĢlenen bir suç gibi görülüyordu…. Bu onları toplama kamplarının kurbanlarıyla aynı duruma koyuyordu. „Diğerlerinin‟
suçlandıkları aynı Ģeyleri yaptıkları sonucuna götürüyordu.”19 Marki von Baden olayını ayyuka çıkaran propaganda, Overijsche dıĢında,
SEP kamplarında gereksiz ölüm sahneleri yaĢandığını göstermiyor. Posta serbestçe ulaĢtığı için, sansürün bir kamptan bir diğerine değiĢtiğine iliĢkin
bir olasılık da yok. Aslında Marki von Baden‟in Overijsche‟den haberdar olmasının, bir esir mektubu sayesinde olduğu açık.20 Ġngilizleri harekete
----------------------------------------------- * Bu ziyaret, ICRC temsilcilerinin 1945‟de anakaradaki Ġngiliz kamplarının genel
durumundan farklı gördükleri birkaç örnekten biridir.
103
geçirmek için gereken, propaganda değildi. Kızılhaç‟ın mektubu bunu
gösteriyor: durum, Parlamentoda sorular dile getirilmeden evvel düzeltilmiĢti.
Bütün bunlar, Nisan ayında, Amerikalıların DEF kamplarından
Almanların alınmasının, EĢ Kurmay BaĢkanlığının Ġngiliz üyelerince reddedilme nedenini gösteriyor; çünkü Ġngilizler kendi tutsaklarının, DEF
kamplarında kaçınılmaz olan kötü hava Ģartlarına maruz kalma ve açlıktan zarar görmelerini istemiyorlardı. Eğer Ġngilizler Nisan ayında kendi
SEP‟lerini, Eisenhower‟ın 10 Mart mesajları ve sonraki emirlerinde belirtilen Amerikan DEF‟leri koĢullarında tutmayı planlamıĢ olsalardı, aynı
koĢullarda tutulan esirleri reddetmeye nedenleri olmayacaktı. Diğer bir deyimle, Almanlara kötü davranmayı kendileri de planlamıĢ olsalardı,
ölmek üzere olan Almanları Amerikalılardan kabul etmeye zor karĢı çıkarlardı. OnbaĢı Liebich ve Rheinberg‟deki diğer binlercesine davranıĢları,
ölmek üzere olan Almanları Amerikalılardan almaya zorlansalar bile, onlara Amerikan uygulamasını sürdürmediklerini gösteriyor.
Ġngiliz tutumu, insancıl ilkelere saf bağlılıktan veya yenilmiĢ cesur düĢmanı sportmence savunma değildi. ġimdi Müttefiklerin kontrolünde
olan Almanların gücünü korumakta kuĢkucu bir bencillik vardı. George
S.Patton gibi Ġngilizler de, Avrupa için gelecekteki bir kavgada, Rusya‟ya karĢı Almanlarla birleĢmeye zorlanabileceklerinin farkındaydılar. Mayıs
1945‟de Almanları süratle serbest bırakan Patton da böyle düĢünüyordu.21 Ġngilizler de kendilerine teslim olmuĢ personel için, 1946 baharında sadece
68.000 kalana kadar hepsini salıverdiler.22 Ġngilizler Patton‟dan bir adım daha ileri gittiler: aylarca Norveç‟te teslim aldıkları 300.000 ile 400.000
arası Almanı silahlarıyla birlikte, eğitimlerinde serbest bıraktılar. Stalin, Postdam‟da bunun için Churchill‟le alay etti.23 Churchill bu bilgiyi
kurnazca inkâr etti. Kısa zaman sonra bunlardan bir kısmı, trenle kuzey Almanya‟daki Ġngiliz kamplarına, bir kısmı da Fransa‟daki Fransız
kamplarına gönderildi. Heinz T.‟nin söylediği gibi, SEP statülerine rağmen, Ağustos‟ta Rennes‟deki Fransız kampına, ordularının hayalete dönmüĢ
kalıntılarının arasına geldiklerinde, sağlıklı ve iyi beslenmiĢtiler.24 Amerikalıların aksine, Ġngilizler hemen her zaman SEP‟lerinin gıdasının,
Alman kaynaklardan aldıkları SvEs tayınına eĢit nicelik ve nitelikte
olmasına dikkat ettiler. SvEs tayınları da zaten yeterliydi. Politika icabı, yeterli yer, çadır, su ve diğer ihtiyaçları da karĢıladılar.25
Alb.Faulk kendi seviyesinde de, politikanın gayet açık olduğunu doğruladı. “Savunma Bakanlığı her zaman gelecek savaĢı hesaplardı.
Bunun için, geçmiĢteki bir Ġngiliz savaĢ esirine davranıĢın gelecekteki bir savaĢta kötü örnek oluĢturmaması için çok çok dikkat ederlerdi. Bunun için
de SEP‟lerden acele kurtulmaya baktılar.”26
SavaĢ sonrası Almanya‟sının acı karmaĢasında, gözden ırak
karargâhında milyonlarca sivili yönetmeye çalıĢan Montgomery, kısa zamanda, savaĢ süresindeki “Hunları hırpalama” dürtüsünü kaybetmiĢti.*
------------------------------------------- * Hun: Ġngilizcede olumsuz anlamda Almanları nitelemek için kullanılır. (ç.n.)
104
Ekimde Londra‟ya bir telgraf çekti: Yiyecek durumunun gelecekteki
yansımaları için her türlü durumun Komuta Merkezince incelendiğinden emin olmak istedim. Bunu yapmamın görevim olduğunu düĢünüyorum.
Almanları, insancıl davranıĢ dıĢında, savunmaktan kaçınıyorum.
Kemerlerini sıkmak zorundalar; fakat Belsen‟den daha düĢük bir tayın vermemiz gerektiğini de düĢünmüyorum.”27
Ġngiliz politikası, ABD Savunma Bakanlığı Sivil ĠĢler Bölüm BaĢkanı General Hilldring‟te derin bir gücenme hissi uyandırdı. 4 Eylül 1945‟de
DıĢiĢleri Bakanlığına, “EĢ Kurmay BaĢkanlıklarının talimatlarının doğrudan ihlâli ile Ġngilizler bölgelerinde malzeme, özellikle yiyecek savurganlığı
yapmaktadır.” diye yazdı. Almanları beslemekte dört dörtlük rekabeti önlemek için, “Amerikalılar ABD‟de satın alınan yiyeceğin ordu tarafından
kontrol edildiğinden emin olmalıdırlar.” Ġngilizlerin kendi bölgelerinde iyi iĢ yaparak saygınlık kazanmalarından kaygılanıyordu; çünkü yiyecek
dıĢalımını ödemek için Ruhr bölgesinin kömürü ellerindeydi. “General Clay bunda ABD Ordusunun Almanya‟daki konumu için büyük tehlike görüyor.”
Amerikalılar Almanya‟da yiyecek dağıtımı için Ġngilizlere hareket özgürlüğü vermemelidir ve devam ediyordu: “General Clay‟in görüĢlerine tamamen
katılıyorum.”28
Ġngiliz politikası hakkında tarafsız bir görüĢ, de Gaulle‟e bir Fransız diplomat tarafından sunulmuĢtur. Aralık 1945‟de iletilen bu raporda, Ġngiliz
bölgesindeki sivil Almanların “Ġngilizlerin katı fakat hoĢgörülü politikasını takdir ettiklerini söylüyordu. Hamburg kentinde, nüfusun son üç ayda
400.000 daha artmasına rağmen, yiyecek durumu yeterliden de daha iyidir.”29
Ġngiliz ve Kanadalılar 500.000 ton Kanada buğdayını, muhtemel kıtlığa karĢı, stoklamakla meĢgulken, ABD Ordusu böyle bir kıtlığın nasıl olup da
meydana gelebileceğini sorguluyordu. Bir cevap almak olası değildi. General Hilldring, “Sadece ABD Askerî Yönetiminin [Almanlar için]
tayınları mantıklı bir düzeye indirme yönünde gerçek isteği var.” dedi. Hilldring için bu, politika meselesiydi. Dünya Gıda Açığı için tavrını haklı
göstermeye çalıĢmıyordu; çünkü DıĢiĢleri Bakanlığına, ABD‟de bir un fazlası olduğunu açıkça belirtmiĢti.
Ġngiliz iĢgali baĢlarken, 21.Ordu Grubunun askerleri, mülkî idare
görevinin sıkıcı ve engelleyici olacağından endiĢe ediyorlardı. Gollancz gibi, etraflarında gördükleri bütün acıları gidermeye kalkıĢınca, tutumları kısa
sürede değiĢti. Bu konuda en saygın ve yetkili uzmanlardan biri olan F.S.V.Donnison‟a durumu açıkladılar: “Askerî yönetimle iliĢkileri zamanla
koptuğunda, Ģimdiye kadar yaptıkları en faydalı görev olduğunu anlayacaklar. Etkili dürüstlük ve titiz ahlâkî değerleri olan, arkasında
değerli hizmet sicili bırakmıĢ bir adam Ģöyle not düĢmüĢtü: „Özel ve dürüstçe düĢündüğümde, hayatımda yaptığım, gerçekten zahmete değer
tek iĢ olarak görüyorum.‟ Böyle doygunluk ve huzur veren herhangi bir Ģeyin, zahmete değer ve iyi yapılmıĢ olmasına inanmak güç.”30
105
11
Efsane, Yalanlar ve Tarih
“Olmayabilen, olamaz.”
- CHRISTIAN MORGENSTERN
Kitleler TARĠH yapar. TARĠH”te kitleleri görürüz, sanatta ise yüzleri. Sanatta tek bir birey bir tabloyu, bir piyesi, bir filmi, bir kitabı canlandırır;
fakat tarihte, birey genelde kitlenin simgesi olarak önemlidir. Kamplarda büyük sayıda ölümler olmasaydı, bir kamplar tarihi
olamazdı. Bütün Amerikalı ve Fransızların yapmak zorunda olduğu, Büyük Sayıyı örtbas etmek ve böylece suçlarının bilinmesinin yayılmasını ve tarih
olmasını önlemekti. Bunu yapmak kolaydı, çünkü Büyük Sayıyı yalnız kendileri biliyordu. Ve öyle de yapıldı.
Büyük Sayıyı örtbas edince, Amerikalılar ve Fransızlar baĢka bir sayı uydurmak zorunda kaldılar; çünkü kimsenin ölmediğine veya hiç sayım
yapılmadığına kimseyi inandıramazlardı. Sadece yuvayı terk edemeyecek korkunç derecede büyük sayı, bu sayımın yapılamaması için kuvvetli bir
neden olabilirdi. Bunun için, Küçük Sayıyı buldular. Bu sayı o kadar
küçüktü ki, basit aritmetik bilgisi ve kıyaslamalı ölüm oranı bilgisi olan biri, buna belki bir an için inanabilirdi. Açlıkla pençeleĢen insanlar için Buisson,
barıĢ zamanında iyi beslenen askerlerde görülecek ölüm oranından daha düĢük bir oran bildirmiĢti. Amerikalılar, Rheinberg‟deki Ģehir yetkililerine
kampta ölenler için 614 sayısını bildirmiĢlerdi. Bu sayı, kendi gizli “Diğer Kayıplar” toplamının otuzda birinden daha düĢük bir sayıydı. Almanlar
Küçük Sayıyı kabul ettiler, çünkü kendi kampları için veya savaĢ için suçluluk duyuyorlardı. Küçük Sayı aĢağılanma hislerini azaltıyordu. Üstelik
Almanlar, yenenleri, özellikle de müttefikleri olduktan sonra, kızdırmak istemiyorlardı. Onları alıĢtırmanın birçok yolundan biri de, bu konu
hakkındaki yalanlarını kabul etmekti; ne olursa olsun bu durum, Almanların Nazi toplama kampları sorumluluğunu aklamaya olanak
sağlamıyordu; ancak, değiĢtirilme olanağı da yoktu. Birkaç yıl içinde,
106
Küçük Sayı‟dan Ģüphe etmek örtülü bir kalleĢlik haline geldi.
Amerikalılardan Ģüphe eden iyi bir Alman, ipso facto kendiliğinden, her iki devletin düĢmanı oluyordu. Böylece Amerikalılar, üstelik suçlanmadan
affedildiler.
Birçok Alman bir Büyük Sayının olduğuna inandı, ama asla bilemedi. Küçük Sayıyı bildiler ama inanmadılar. Ġnancı yok eden bu duygu
çeliĢmesi, birçok Almanın düĢünme tipine özgüdür. Amerikan vahĢeti hakkında doğruyu söyleyememe, Nazi kamplarından habersiz olmanın
uğursuz yankısıdır. Eisenhower‟ı iyi tanıyan bir general 1945‟de, onun Almanlara karĢı “neredeyse Gestapo metodları” kullandığını yazdı. Adı
George S.Patton‟du.1 Bugünün bu Alman duygu karmaĢası, Rheinberg‟de savaĢ esirleriyle
ilgili bir konuĢmada ortaya çıktı. Orada, Rathaus‟u [Belediye Binası] ziyaretim sırasında, baĢkanla ve bir kısım kasaba halkıyla ölümleri
tartıĢtım. Bana 614 sayısını söylediler. O sayıya inanmadığımı söyledim. Onlar da inanmadıklarını söylediler. “Neden o sayıyı belirtiyorsunuz peki?”
dedim. “Bir Ģey söylememiz lâzım.” dediler. Sorulara bu Ģekilde dürüst olmayan cevaplar vermek yalan söylemek
sayılmaz, çünkü gerçek bilinmiyor. Rheinberg halkı bir gizin hesabını
vermek için bir hikâye anlatıyor. Diğer bir deyimle bir efsane yaratıyorlar. Yirminci asırda efsanenin iĢlevlerinden biri de, ideallerimize ihanet eden
liderleri göklere çıkartmak. Ġhanet ne kadar büyükse, onu gizlemek için uydurulan efsane de o kadar büyük oluyor. Suçlu Hitler, Büyük Yalan‟ın
arkasına saklandı; Gulag‟ların pek çok günahı Stalin‟in altı katlı bina boyunca yapılan gülen portresinin arkasına gizlendi. Fransız medeniyetinin
ve 1945‟deki Amerikan cömertliğinin ideallerine ihanet eden liderler görünüĢe göre birçok efsaneyle korunuyorlardı. Müttefiklerin, Atlantik
ġartı‟nda ilan edilen yüce savaĢ hedefleri, Dünya Nakliye Sıkıntısı ve Dünya Gıda Açığı bu efsanelerdendi. Almanya'ya gelince bu efsaneler çok
daha derine iniyordu. Batı dünyasında, Almanya dıĢında ölümcül bir gıda açığı yoktu. Almanya‟nın açığına, kısmen Müttefikler neden olmuĢtu:
Yiyecek istekleri, iĢçilerin tutuklanmasıyla oluĢan iĢgücü açığı ve dıĢsatım endüstrisinin yok edilmesi. Her ne kadar Efsane, Müttefiklerin esirleri
neden besleyemediğini açıklıyorsa da, kamplardaki ölümlerin çoğu açlıktan
değil, tel örgü, çadır, su, muhafızlar, Kızılhaç, posta, vb elde hazır malzeme ve hizmetin ölümcül eksikliğinden meydana gelmiĢti.2
Dünya Çadır Açığı, veya Dünya Tel Örgü açığı, veya Dünya Kızılhaç Açığı, veya Dünya Muhafız Açığı, veya Dünya Yer Açığı, veya Dünya Su
Açığı, veya Dünya Posta Açığı haberleri içeren hiçbir mesaj Atlantik‟i aĢamadı. Yalnız Müttefiklerin depolarındaki yiyecek miktarı değil, fakat
Kuzey Amerika‟da, özellikle de ABD‟deki ĢaĢılacak bolluk, ölümcül yokluk kavramını anlamsız kılardı. II.Dünya SavaĢı sonunda, batı dünyasının
üçüncü büyük üretim yapan ülkesi Kanada, küçük nüfusuna rağmen, o kadar zengindi ki, Ġngiltere‟ye, en az 3.468.000$, 1945 değeriyle yaklaĢık
6.000.000$‟lık büyük bir hediyeyi, yiyecek ve para olarak verdi.3 ABD‟de 1945‟de dünyanın en zengin ülkesi olarak, GSMH [Gayri Safi Millî Hasıla],
107
savaĢ sırasında yüzde 50 artmıĢtı. ABD dünya gemilerinin yarısından
fazlasına, dünya üretim kapasitesinin yarısından fazlasına, en yüksek tarımsal üretime ve en büyük altın rezervine, dünya toplamının yaklaĢık
dörtte üçüne (20.000.000.000$) sahipti.4 Amerika‟nın Ġngiltere‟ye
cömertliği 25.000.000.000$ gibi ĢaĢırtıcı bir rakama ulaĢmıĢtı.5 SHAEF mesajlarına göre, Müttefiklerin Cenevre SözleĢmesine
uyamaması, Dünya Gıda Açığındandı ve baĢka bir neden yoktu. Eğer niyet Müttefik yiyeceğini idareli harcarken, mümkün olan insancıl davranıĢ
tedbirlerini almak olsaydı, öyle ki yıllardır Almanlar tarafından soyulanlar önce beslenir; kısaca tutsaklardan, özgürlükleri dıĢında hiçbir Ģey
esirgenmezdi. Müttefiklerin askerleri, savaĢ suçlularını belirlemek için bir iki haftadan fazla tutmalarına gerek yoktu; fakat ABD Ocak 1946‟da,
toplam Wehrmacht askerlerinin ancak yaklaĢık yüzde 36 ile 40 kadarını salmıĢtı.6
Dünya Gıda Açığı efsanesi tutunca, ABD ve Fransız kamplarına ulaĢan küçük miktarlarda yiyecek, “zamanın karıĢık koĢullarında” mümkün olan
en çok, diye tanımlandı. Açık hakikaten olsaydı, Ġngiliz ve Kanada kamplarındaki esirlerin sağ kalmaları mucize olurdu, diye kimse
düĢünmedi. Bu da, Pradervand‟ın açıklamasından sonra bile, esirlere
kimsenin aldırmadığını gösterir. Efsanenin alt metni, Almanları kendi ölümleri nedeniyle suçluyordu. Bu yıkıma sebep olmasalardı, Dünya Gıda
Açlığı olmayacaktı. Kamplar hakkındaki propaganda öyküleri, Amerikan ve Fransız
kaynaklarından beslenen kontrollü Alman basınına ulaĢtığında, Alman aileler, erkekleri hakkındaki haberlerden ümitsiz, inanmaya meyilliydiler.
Erkeklerinden gelecek doğrudan haberlerin yokluğunda, avutucu herhangi bir bilgi kırıntısına, kaynağı ne kadar Ģüpheli olursa olsun, inanmamak
zordu. Bunun içinde, iyi haberler alma isteği ve bunu sağlamak için kuvvetli nedenler vardı. Yarı ölü insanlar serbest bırakıldığında ise, görgü
tanıklarıyla propaganda arasında çatıĢma baĢladı. Tanıkların ifadesi, sadece kulaktan kulağa tekrarlandığı için güvenilirliğini kaybetti. Küskün
ağızlardan, Ģüpheli söylenti konumuna girdi; ayrıca basılı olmanın ağırlığı da yoktu. Bu ağırlığın ne olduğu, 11 Ağustos 1945 tarihinde Alb.Lauben‟in
eline geçen aĢağıdaki raporda görülüyor:
AĢağıdaki, Almanya Schalding Kampından bir muhabirin ilettiği
gazete haberi. Schalding‟te hayat böyle! Bir Bavyera kabasının kenarındaki küçük çayırda sıkıĢtırılmıĢ yirmi bin Alman savaĢ esiri.
Birkaç çit, birkaç çadır, bir savaĢ esiri kamp nüvesi. Geçen zamanla kimse ilgilenmiyor. Sadece bir çağrı var, tek bir kelime: „Tahliye.‟
Sonunda 17 Haziran 1945 geldi çattı. Ġlk bin Alman savaĢ esiri kampı terk ediyor ve eve gidiyor. Her gün yeni çadırlar, yeni görevler. Her
gün ABD Ordularının iĢgal ettiği bölgenin değiĢik yerlerinden yeni insanlar geliyor, fakat bir engelleme yok. Tahliye olan savaĢ esirleriyle
dolu kamyonlar peĢ ĢeĢe hareket ediyorlar. Dört hafta boyunca yirmi bin Alman ailelerine yollanıyor. Sonra, bütün bu Ģamatanın ortasında,
108
Passau‟nun yakınında Schalding‟e gidiĢ. Yeni yer, her türlü konaklama
imkânıyla düzenlenmiĢ; büyük barakalar, iki bin kiĢinin her birine bir yatak. Temizlik ihtiyaçları savaĢ esirlerince karĢılanmıĢ; ilgiyle ve
gayretle yapmıĢlar. Ġyi bir aĢçı (eski Berlin Adlon Otel aĢçısı), kamp
sakinleri için, yeterli ve hiç de tekdüze olmayan bir yemek çeĢidi sağlıyor. Amerikan ve Alman Kamp yöneticileri, bütün savaĢ esirlerini
olduğunca erken tahliyeye çalıĢıyor. Yakın akrabalarına gönderilemeyen bazı eski Alman askerleri, yerel çiftliklere veya canlı çalıĢma yerlerine
kefaletle serbest gidiyorlar, tabii eğlence de olacaktır.7
Bu garip “Almanya, Schalding Kampından Muhabir” haberi, tuhaf Ġngilizceyle bir araya gelince, uysal bir Alman‟ın yerel kullanım için yazdığı
bir haber olduğunu düĢündürüyor. Ordunun kendi gazetesi, Stars and
Stripes da koroya katıldı. “7 GI [General Infantry Piyade Eri] ve 2.000.000
SavaĢ Esirinin Komutanı Albay” baĢlığıyla, kadrolu yazarı Na Deane Walker, 20 Kasım 1945 günü neĢeyle Ģöyle diyordu: “SavaĢ Esirleri
DanıĢma Bürosunda [PWIB: Prisoner of War Information Bureau], bir tutsağın yerini saptamak sadece iki dakikamızı aldı. Büroda „Arananlar‟ bölümünde
görevli, çarpıcı derecede genç eski çavuĢ, Alman Yahudisiydi. Bütün ailesi
Naziler tarafından öldürülmüĢtü. Frankfurt doğumlu Amerikan vatandaĢı Helmut Stern, ana babasının katillerini bulmak için yaptığı araĢtırmayı
baĢarıyla sonuçlandırmıĢ ve iki Ģüphelinin tutuklanmasını istemiĢti.” Walker‟ın dediğine göre, “PWIB‟nin bilgi kayıtları iyi – bütün tanık ve
soruĢturmalara göre, aranan suçluların yüzde 80‟i kayıt altında. Bu bilgiler, G2 [Ġstihbarat ġb.Md.], Askerî Savcı, SavaĢ Suçları Komisyonu ve SavaĢ
Suçluları ve Emniyet ġüphelileri Merkez Sicil [CROWCASS: Central Register
of War Criminals and Security Suspects]‟den akıyor. Bunlar 2.000.000 SavaĢ
Esirinin ana listesi olarak PWIB‟de kayıt altında. ġu günlerde, Fransızlar da 500.000 esiri tekrar Amerikalılara devrettikleri için, bunlar da listeye
eklenecek.” Bu bol yanlıĢlı haberin hiç tutar yeri yok.8 Ordu, DEF
kamplarındaki esirlerin birçoğunun, hikâyelerinden vazgeçtik, isimlerinden
bile habersizdi. Na Deane Walker tarafından övülen aynı SavaĢ Esirleri DanıĢma Bürosu, DıĢiĢleri Bakanlığına, kamplardaki yeni gömülen
5.000‟den fazla ölünün künyeleri hakkında bilgisi olmadığını, daha yeni
bildirmiĢti. Büro, DıĢiĢleri Bakanlığı Özel SavaĢ Sorunları Birimine, 5.122 kimliği bilinmeyen ölü Alman personelinin defin raporlarının gönderildiğini
bildirmiĢti: “Ölenlerin kimlikleri saptanamadığından, ölüm listesi gönderilememiĢtir. Yukarıdaki raporlar, Alman çıkarlarını gözeten
Koruyucu Kuvvet yerine büronuza iletilmektedir.”9 Örtbas etmenin ilk Ģartı, bilgiyi sıkı sıkıya hapsetmekti. Milyonlarca
insanı ilgilendiren bu kadar yaygın bir olay nasıl kapatılabilirdi? Rheinberg‟deki kamp Linfort‟a giden anayol üzerindeydi. Kampın
çevresindeki dikenli tel çit, dokuz kilometre uzunluğundaydı. Ġçinde çoğu zaman 100.000‟in üstünde insan bulunuyordu. Serbest bırakılan veya
Ġngiliz ve Fransızlara devredilenler, orada olup bitenleri yayacaklardı. Kamp haberlerinin Almanlardan gizlenemeyeceği açıktı, fakat basında
109
kamuya açık her türlü tartıĢma yasaklandı. Bunun bıraktığı boĢlukta ordu,
efsaneyi baskıya verdi. Almanya içinde her Ģeyi Eisenhower veya yardımcıları yürütüyordu.
Böylece sansürü uygulamak çok daha kolaydı. Gazeteler, radyo
istasyonları, hatta sinemalar, ABD bölgesinde çalıĢabilmek için ruhsat almak zorundaydılar. Uzun bir süre için, serbestlik yoktu ama serbest
propaganda çoktu. Ordu bilgi akıĢını çok iyi denetliyordu; Fransız ICRC temsilcilerinin
baĢkanı Jean-Pierre Pradervand, yazarla 1989‟daki görüĢmesine kadar, orada 1945 sonunda Amerikan kampları olduğunu öğrenememiĢti. Bu
kamplarda, Mayıs 1945‟de 750.000‟den fazla tutsak vardı. Ordu basının söylediklerini yakından izliyordu. Titiz, sık ve geniĢ
kapsamlı bu ordu raporları, Eisenhower ve kurmaylarının, kamuoyundaki saygınlıklarını incelemekte ve basının kendi yarattığı izlenimlere ilgilerini
göstermektedir. “Olumlu” ve “Olumsuz” alt baĢlıklarıyla yayınlanan bu raporların, geniĢ bir Ģekilde dağıtımı yapılıyordu. Patton, Eisenhower‟ın
generallerine verdiği bir öğle yemeğinde, konu hakkında yaptığı uyarıları kaydetmiĢti: “Ike duygusal bir ifadeyle, düĢmanlıklar henüz devam
ederken önemli olan disiplin ve düzendi, fakat Ģimdi düĢmanlıklar bittiğine
göre, önemli olan – anlaĢılan doğru veya yanlıĢ olsun - dünya kamuoyuyla birlikte olmaktır.”10
Patton ayrıca günlüğüne, Eisenhower ordu hakkında herhangi bir kamu soruĢturmasına baĢvurulduğu zaman, subaylarından nasıl bir bağlılık
beklediğini gayet açık belirtmiĢti, diye not düĢmüĢtü. “Öğle yemeğinden sonra, bize gizli bir Ģekilde, herhangi birimizin bir Kongre Komisyonuna
çağırılması durumunda, dayanıĢma gereğinden söz etti…. Bir örgütlenme Ģekli… ortaya koydu. Ġçimizden hiç biri tam kabul etmemiĢken,
görüĢlerimize karĢı çıkmayıp, genel bir kabul görmeyle yetindi.”11 Böyle bir Kongre soruĢturması korkusu, ordu karargâhında bile
uygulanan örtbas etme iĢleminin mantıklı açıklamasıdır. Sahte SHAEF-
USFET karargâh belgelerinin hepsi GĠZLĠ damgalıydı; bu sayede oynama
yapılan belgelere, gizli sınıflamasına rağmen ulaĢmaya çalıĢan insanları yanıltmak mümkün olacaktı. Bu insanlar iki gruptu: Yüksek düzeyde
güvenlik belgesi olan Amerikalılar ve gelecek kuĢaklar. Bu iĢleri kimler
yaptıysa, Amerikalıların neler olup bittiğini öğrenmelerini önlemek için, yüksek düzey güvenlik belgesine gereksinmeleri vardı.
Aldatılması gereken sadece Kongre değildi. Bazı subaylar da güvenlik riski ortaya koymuĢ olabilir – örneğin, General Patton. Bütün önyargıları
için, Patton en üst düzeyde ordu onurunu ve Amerikan halkının temel cömertliğini simgeliyordu. Bunu en yalın bir Ģekilde, Alan Askerî Savcısının
sorusuna verdiği cevapta gösterdi: Bütün bu konuĢmalarda [askerî birliklere] savaĢ esirlerine uygun davranıĢ gereğini vurguladım, hem
hayatlarına hem özelliklerine. Benim olağan ifadem… “Öldürebildiğiniz bütün Almanları öldürün, fakat onları bir duvarın önüne dizip katletmeyin.
SavaĢırlarken öldürün onları. Birisi teslim olduktan sonra, kendisine Kara SavaĢı Kurallarına göre davranılmalıdır. Siz de teslim olacak kadar
110
deliyseniz, teslim olduğunuzda size nasıl davranılmasını umuyorsanız öyle
davranınız. Amerikalılar düĢen insanın diĢlerine tekme atmaz.”12 Eisenhower‟ın Alman karĢıtı tutumundan açıkça yakınıyordu: “Yaptığımız,
Avrupa‟da yarı modern bir devleti tümüyle yıkıp, Rusya‟nın hepsini
yutmasına yol açıyoruz.”13
General Buisson 1948‟de Fransız esir kamplarındaki örtbas etme görevini, Mihver SavaĢ Esirleri Birimi hesabıyla birlikte tamamladı. Ġhtiyatlı bir
Ģekilde Fransız yönetiminde dolaĢarak, cezaevi hizmetindeki adamlarının “yüksek ekonomik ve insancıl değerde bir görev yaptıklarını” belirtti.
“Yüksek sorumlulukları vardı; bazen, sayıları çok az olduğundan, ezici bir yük altında çalıĢtılar; fakat asla askerî eğitimlerini unutmadılar…. Bu
sayede hakları yenmedi – önce onları eleĢtirenler, sonra birden SavaĢ Esirleri Biriminin, Fransız Ordusunun gururu olduğunu kabul ettiler.” Bir
reklâm ajansı çığırtkanı gibi, birimin, tutsaklardan, kamplarda gördükleri iyi davranıĢ nedeniyle birçok teĢekkür mektubu aldıklarını söylüyordu.14
Amerikalılar da böyle eğlenceli haberleri destekliyorlardı; Almanya‟daki bazı kamp komutanlarının, salınan esirlerden geri dönüp yiyecek ve
barınma için baĢvuranları geri çevirdikleri öyküsünü yayıyorlardı.
Sansür ve sıkıyönetim yerine, Basın özgürlüğüne demokrasiye inanan sivil yöneticiler, yenik Almanlara baĢka türlü davranma yolunu seçtiler.
Robert Murphy, Eisenhower Askerî Vali olarak görev yaptığı birkaç ay süresince*, onun sivil politik danıĢmanlığını yapmıĢtı. Murphy, kamplardan
birine yaptığı ziyarette, “gördüklerinden ürkmüĢtü”. “Bizim tutsaklar da neredeyse Nazi esir kamplarında gördüklerim kadar cansız ve bir deri bir
kemikti. Genç komutan, bize sakin bir Ģekilde, tutukluları kasten açlık diyetine koyduğunu, „Bu Naziler kendi ilaç dozlarını alıyorlar.‟ sözleriyle
açıkladı. Doğru davrandığına o kadar inanmıĢtı ki, durumu kendisiyle tartıĢmadık. Biz çıktıktan sonra, tıbbî direktör bana, „Bu kamp Amerika‟nın
Almanya‟daki politikasını mı temsil ediyor?‟ diye sordu. Tabii ki hayır dedim, durum derhal düzeltilecek. Kamp Ģartlarını Clay [General Lucius] „e
anlattım, sessizce zalim genç subayı görevden aldı.15 Generallere ülke yönetimini vermek, politikacılara orduyu yönettirmek kadar aptalcadır.
Almanya‟da, 1945‟den sonra, milyonlarca yaĢam öyküsü vardı, fakat tarih yoktu. Millet dört kısma bölününce, tarihi de politik uyuĢmazlık, sansür,
örtbas etme ve Amerika ile Fransa‟yı eleĢtirme korkusuyla parçalanmıĢtı. Bu konuda akıllı bir kamuoyu oluĢmadı, çünkü görüĢ ifadesi yasaktı.
Almanya‟nın iĢgali, iĢgal altında bir zihniyete yol açmıĢtı; bu da sağduyuyu mantıksız denetime boyun eğdirmek demekti.
Bunu uygulamak daha kolaydı, çünkü Almanlar otoriteye kayıtsız Ģartsız güvenmek için eğitilmiĢlerdi. Bu durum, Bavyeralı Ģair Christian
Morgenstern tarafından güzel bir Ģekilde hicvedilmiĢti: ġiirde, iri yarı bir
köylü olan Korf bir sokakta yürürken, kendisine bir araba çarpar. Korf,
* Eisenhower‟ın yerine, Kasım 1945‟de General Lucius Clay getirildi.
111
sersemlemiĢ, her tarafı çürük içinde, ne olduğunu anlayamadan,
yalpalayarak evin yolunu tutar. Islak havlulara sarılmıĢ halde, hukuk kitaplarına karıĢtırırken, o sokağa arabaların girmesinin yasak olduğunu
keĢfeder. Bu nedenle, Korf kendisine çarpanın bir araba olamayacağına
karar verir; çünkü “Olmayabilen, olamaz.” Kendi kendine bunun bir rüya olduğunu söyler. Böylece yaralı Almanlar da, böyle Ģeyleri kendi kendimize
yapamayacağımıza inandığımıza göre, böyle Ģeyleri yapmadığımıza da inanıyoruz dediler.
ĠĢgal baĢladıktan sonraki ĢaĢkınlıkta, Ġngilizler söylentilere karĢı bir kampanya baĢlattı. Kampanyanın önemini tartıĢmak için yapılan bir
toplantıda, bir Alman Bürgermeister (Belediye BaĢkanı) kalktı ve “Herr
Oberstleutnant (Sayın Yarbayım), bu soruna bir çözüm var. Söylentilere
karĢı resmî yalanlamaları Neue Hannoversche Kurier ve Nachrichtenblatt‟ta yayınlatalım. Askerî Yönetim bu yalanlamaların okunması için bir emir
çıkartsın.16 Sonra Askerî Yönetim, yalanlamalara inanılması için ayrı bir emir yayınlasın.” dedi. Bölgeler ve açık sansür kalktıktan sonra da durum
pek düzelmedi, çünkü bu rejimde oluĢan davranıĢlar, halkın tarihi olmuĢtu bile.
Bu tarihe karĢın, karılar ve kocalar, erkek ve kız kardeĢler, çocuklar ve
ana babalar, akrabalarının 1947‟ye kadar hâlâ belli olmayan sonlarını bulup çıkarmak istediler. Haziran ve Temmuz ayları boyunca, ABD
bölgesindeki üç güney Alman eyaleti, geri gönderilen Alman SvEs‟leri hakkında ilk kapsamlı kaydı gerçekleĢtirmeye çalıĢtı. Hâlâ gözaltında olan
savaĢ esirleri, ölü olarak bildirilenler, kayıplar ve serbest bırakılanlar hakkında var olan verileri bir araya getirdiler.17 Ġncelemede, savaĢ öncesi
Almanya‟da doğmuĢ olan en az 2.107.500 kiĢinin hâlâ evine dönmemiĢ olduğu görüldü. YaklaĢık yarım milyon insan SvEs olarak kaydedilmiĢti;
gerisi basitçe kayıptı. Ġnceleme, kayıpların yüzde 90‟ının en son doğu cephesinde görüldüğü sonucunu gösterir gibiydi; fakat bu araĢtırmada
birkaç önemli eksiklik vardı. Birincisi, kayıp rakamları, yalnız Amerikan bölgesinden toplanan kısmî sayıların bütün silahlı kuvvetlere yansıma
rakamlarıydı. Bu kısmî sayılar, Almanların küçük bir kısmının savaĢ öncesinde yaĢadığı bölgelerden elde edilmiĢti.18 Ġkincisi, rakamların
hiçbirisi Alman ordusu savaĢ emri kayıtlarından ve Kriegstagbuch (Harp
Ceridesi) „dan alınmamıĢtı; oysa bunlar ABD Ordusunun elindeydi ve Nisan 1945‟e kadar bütün Alman birliklerinin düzenini gösteriyordu. Ġnceleme
sadece ABD bölgesindeki postane gibi halka açık yerlere gönderilen bildirilere verilen gönüllü cevaplara bağlıydı. Genellikle kayıp kiĢinin
ailesinin aldığı son haberlere dayanıyordu; bu haberler de ulaĢtığı zaman, aylar geçmiĢ olabiliyordu. Ordudaki arkadaĢlarınca görüldüğü haberleri de,
bu görülüĢünden sonrası bilinmediğinden, bir değeri olmuyordu. Son görülüĢü veya son mektubu ile birliğinin teslim oluĢ tarihi arasındaki
zaman dilimi de bilinemiyordu. ġimdi Almanya Soğuk SavaĢ hatlarıyla bölünmüĢtü. Ġnceleme, Almanlar arasında, kayıp akrabalarının çoğunun
Rusya‟da tutsaklıkta öldüğü veya Sovyetler Birliğinde hücre hapsinde tutulduğu inanıĢını destekliyordu.
112
ĠnanıĢ, savaĢ sonu gerçeğiyle uyuĢmadı. Hitler‟in yerine geçen Büyük
Amiral Dönitz, OKW (Oberkommando Wehrmacht/ Alman Silahlı Kuvvetler BaĢkomutanlığı)‟na, doğu cephesini mümkün olan en az kuvvetle tutmaları
ve bütün kalan kuvvetlerle batıda teslim olmaları emrini verdi.19 Toplam
olarak 9.000.000 Alman,20 savaĢ sırasında, Batılı Müttefikler tarafından kamplarda toplandı. 7.600.000‟den fazlası, kuzey Avrupa ve Almanya‟da
yakalanan SvEs, teslim olmuĢ düĢman personeli (SEP) veya silahsızlandırılmıĢ düĢman kuvvetleri (DEF) olarak sayıldı; oysa Ruslar
sadece 1.856.983 ile 2.040.744 esir aldıklarını bildirdiler.21 Amerikalılar, Ġngilizler ve Fransızlar, Rusları bildirdiklerinden çok daha fazla esir almakla
suçladılar; bunda üstü kapalı olarak öldürdükleri suçlaması vardı. Ruslar, Müttefik Kontrol Konseyinin 1946 ve 1947 toplantılarında22 ve daha
sonraki yıllarda BirleĢmiĢ Milletlerde ve Amerikan Senatosunda,23 SvEs politikaları nedeniyle eleĢtirildi.
En baĢta, Amerikalılar suçlamayı, eleĢtirilere göğüs gerecek güçte olan Fransızlara yüklemeye çalıĢtılar. ABD Senatörü Knowland, 1947 yılında
Senatoda, Fransız kampları hakkında konuĢurken, tehlikeli hakikatten kıl payı kurtuldu: “Çok dikkatli olmazsak, önümüzdeki yıllarda sıkıntı
çekebiliriz; Amerikan kuvvetleri tarafından alınan bazı esirlerin, Nazi
Almanya‟sındaki toplama kamplarına atılan savaĢ esirlerinden farklı durumda olmadıkları gösterilebilir.”24 Daha sonra Senatör Morse, ünlü
köĢe yazarı Dorothy Thompson‟ın makalesini okuyarak kayda geçirdi. O da Fransız kamplarının durumuyla ilgili yaĢadığı Ģoku ve dehĢeti anlatıyordu:
“Bu ülke, bizim rızamız ve suç ortaklığımızla ve Cenevre SözleĢmesine meydan okuyarak, [esirleri] köle iĢçi olarak, Nürnberg‟de Herr Sauckel‟e
[idam edilmiĢti] karĢı kullanılan aynı köle iĢçi tanımlamasıyla, kullanmaktaydı… BaĢkan Roosevelt‟in Eylül 1944‟de Alman halkına özel
güvence verdiğini çok azımız hatırlıyor: „Müttefikler köle ticareti yapmıyorlar.‟ Sadece bir avuç insan mı görüyor, Almanya‟yı yenmekle,
kendimiz için Hitler standartlarını ve metotlarını kabul ettiğimizi, Hitler‟in galip geldiğini?” diye açıkça soruyordu.
Savunma Bakanlığı, Senatör Knowland‟i kurnazca bilgilendirdi: “1947 yılında 2.216.000 esir salıverilmiĢtir, ancak 24.834‟ü halen Amerikan
gözetimindedir. Bundan baĢka, “600.000” de Fransızlara devredilmiĢtir.”
Knowland konuĢmasında, Savunma Bakanlığı kendisine bildirmediği için, asıl tutuklanan sayısına değinmemiĢtir. Bu rakamın bilinmesi, toplam ölü
sayısını ele verme tehlikesi taĢıyordu. ICRC‟ye de yanlıĢ bilgi verilmiĢti; bu da Almanların iz sürmesini
engelliyordu. Alman ailelerden gelen baĢvurulara cevap verebilmek için ICRC, 1948‟de Amerikan Ordusundan kayıp kayıtlarını istedi; yalnız 3,5
milyon DEF ve 600.000 savaĢ esiri alındığı bildirildi.25 Bu rakam, savaĢ dönemi ABD toplam tutuklama sayısından 1,8 milyon daha azdı. 1947
incelemesiyle bir araya gelince, bu rakamlar Rusların üstüne çöken bir radyoaktif bulut gibi ölümcül bir Ģüphe yarattı. Bu yalana bir doğru
görüntüsü vermek için, ICRC mektubu ABD tarafından kopyalanarak, diğer “belgeler”le birlikte bir armağan gibi Koblenz‟deki Bundesarchiv‟e (Federal
113
ArĢivler) gönderildi; bugüne kadar da gerçek gibi kamuoyuna sunuldu.
Böylece Knowland‟e, ABD Senatosu‟na, ICRC ve dünyaya, Amerikalıların asıl rakamdan 1.800.000 ile 3.100.000 daha az esir sayısı olduğu izlenimi
verilmiĢti.
Hiçbir kuruluĢ bu rakamları itiraz etmeye cesaret edemedi. Kayıplar hakkında konuĢmaktan herkes çekiniyordu.
Fakat ölülerin aileleri konuĢtular. Federal Almanya Cumhuriyeti Yönetimi oluĢturulduktan sonra, ortak sesleri duyulmaya baĢladı. ġansölye
Konrad Adenauer, Bundestag Federal Parlamentoda 1950‟de konu hakkında bir açıklama yaptı. Batı Almanya‟daki evlerine dönmeyen ve sonları belli
olmayan 1.407.000 asker vardı. Adenauer “1.407.000 SvEs olarak kayıtlı veya kayıp, 190.000 kayıp sivil ve 69.000 hâlâ Müttefik savaĢ suçluları
kampında tutulduğu söylenen tutsak mevcut.” dedi.26 Soğuk SavaĢ 1950‟lerde daha da soğuyunca, SHAEF-USFET subaylarının
esas gizledikleri daha da önem kazandı. Millî suçluluk hissi, kiĢisel olanlarla birlikte gömüldü, ABD ve Fransa kendi gaddarlıklarını, Rus Gulaglarında
ölenlerin daha da üstüne yığabildi. ġimdi kayıpların büyük kısmının sorumlusu Ruslardır kanısı yayılmaktaydı. Almanya‟da, Arthur Smith‟in,
Heimkehr aus dem Zweiten Weltkrieg, Ġkinci Dünya SavaĢından Eve DönüĢ
kitabında yazdığı gibi, “Almanya‟nın savaĢ esirlerinin bulunduğu yerler sır olmaktan çıkacaktır.”27 Tabii Fransızlar ve Amerikalılar kampları
hakkında doğruyu söyleselerdi, hiç böyle bir sır olmayacaktı. 1972‟de ünlü Senatör O.Eastland, Senatoda Rusları, milyonlarca Alman
savaĢ esirini “korkunç” Ģartlarda gizlice tutmakla suçladı. Kongre Kütüphanesinde dıĢiĢleri uzmanı Samuel C.Oglesby‟nin araĢtırmasından
sonra, Eastland bilgiç bir Ģekilde Komünistleri suçladı: “Ġkinci Dünya SavaĢında savaĢ esirlerine Sovyet davranıĢı sicilleri ile Kore SavaĢı
sırasındaki Çin ve Korelilerin savaĢ esirlerine yaptıkları, Vietnam Komünistlerinin üzücü davranıĢlarından daha korkunçtur.” DanıĢmanı
Oglesby‟e göre, SSCB, “1950 yılında sayamadığı 1.952.000 Alman savaĢ esirini elinde bulunduruyordu.”28 Bu doğruysa, Rusların belirtmiĢ olduğu
SvEs ölü veya kayıp sayısının neredeyse yüzde 100‟ü olur.29
Soğuk SavaĢın karĢılıklı suçlamaları Alman ailelerini ve dostlarını
ilgilendirmiyordu. Onlar hâlâ akrabalarını ve arkadaĢlarını bulmak, hiç
değilse yazgılarını öğrenmek istiyorlardı. Yönetim, bütün sorulara cevap getiren Dr.Erich Maschke‟nin yayınladığı kitap serilerine destek veriyordu.
Bu seri kitaplara Batı Alman Yönetimi parasal destek sağlıyordu ve ayrıca Willy Brandt‟ın DıĢiĢleri Bakanlığı da sansür görevini yapıyordu. Serilerin
yayım amacı, Brandt‟ın 25 Nisan 1969‟da Bundestag‟ta yaptığı açıklamada açıkça görülebilirdi. Brandt Ģöyle diyordu: “Ġlk iki cilt çıktıktan sonra,
DıĢiĢlerinin onayıyla, kitapları DıĢiĢleri Onay Damgası ile yayınlama kararı alındı.… Bu damga gösteriĢsiz bir yayında yanlıĢ anlamaları önleyecektir…
Kamuoyunda, içerde ve dıĢarda, Federal Cumhuriyetin uzlaĢma gayretlerini boĢa çıkaracak ve eski yaraları kanatacak bir tartıĢma
engellenmiĢ olacaktır.”30
114
Bu serilerde, Kurt W.Böhme‟nin Die Deutschen Kriegsgefangenen in
Amerikanischer Hand Amerikalıların Elindeki Alman SavaĢ Esirleri kitabında, ABD Ordusunun savaĢ süresinde tutsak aldığı sayıyı toplam 3.761.431
olarak bildirdiği not edilmiĢti. Doğru sayıya ulaĢmak için, ABD‟nin Kuzey
Afrika, Ġtalya ve kuzey Avrupa‟daki toplam esir sayısına, 2.000.000‟dan daha fazla bir sayı eklemek gerekiyordu. Alman yazara, ABD Ordusu bir
de, Rheinberg‟de kamp Amerikalıların kontrolünde olduğu sekiz haftada sadece 438 kiĢinin öldüğünü bildirmiĢti.31 Bu da ölüm oranının yılda
yüzde 3,16 olduğu anlamına geliyordu. Aynı dönem için, ABD Ordusu doktorları o bölgede kamplardaki ölümü, yılda yüzde 30,6 olarak gizlice
rapor etmiĢlerdi. Yazar, altı kamp için, zaman dilimlerini belirtmeden, ölüm oranları
hakkında değiĢik yüzdeler verdiği için, taraflılığı doğal. Tam tanımlanmasa da, zaman dilimleri bir yıldan çok daha az, bu durum sahte bir Ģekilde
düĢük oran veriyor.32 Böylece yazar bizi kendi sonucuna götürüyor: “Doğru ölüm oranını bulmak olası değilse de, kitlesel ölüme inanmak için
kesin bir neden yoktur.” Birkaç satır aĢağıda, kendi sonucunda bütün durumdan toplam bir oran vererek, kendisiyle çeliĢiyor: “SavaĢ esirlerinin
beĢte dördünün öldüğü doğuya kıyasla, batıda sadece yüzde bir idi.
Sonuç: Yerel yönetimlerce de doğrulandığı gibi, Batıda toplu ölüm yok.” Fransızlar Almanlarla, Ģimdi ciddî Soğuk SavaĢ propagandası
sayılabilecek bir iĢbirliği yapıyordu.33 General Buisson Böhme‟ye, 1948‟de Fransızların teslim aldıkları bütün esirler için açıklama yaptıklarını söyledi.
Bu durum, Fransa‟nın müttefiki Almanya tarafından ödenen kitapta sadakatle belirtilmiĢti; fakat DıĢiĢleri Bakanlığının 1946 Mart ayı
raporunda, ġubat 1946‟da toplam DeğiĢik Nedenlerle Kayıplar (Perdus Pour
Raisons Diverses) sayısının 167.000‟i geçtiği hakkındaki bilgiden tek satır
yoktu.34 Böhme gene de, Buisson‟un akıl almaz istatistiği hakkında ağlamaklı bir soru sorabildi: “KaçıĢlar dıĢındaki kayıpların sayısı ne
kadardır?” Tabii cevap çıkmadı. Böylece, Buisson‟un kitabı gibi Maschke serilerinin de kamuoyunu
karıĢtırmasına izin verilmedi. Alman yazarlar, ölüm kamplarını gezerken, genellikle geceyi gördüler, sisi duydular. “Ilımlı yayınlar” hazırlandı.
Sadece 431 nüsha satıldı. Bunlar da genellikle üniversitelere ve araĢtırma
kütüphanelerine verildi. Hiçbir tartıĢma çıkmadı. Sakıncalı gerçekler, Amerikan kitaplarındaki kayıtlardan da silindi.
Eisenhower‟ın Mayıs 1943‟de Marshall‟a gönderdiği “Ne yazık ki, daha fazlasını öldüremedik” yazılı dipnot da, sözde güvenilir Papers of Dwight
David Eisenhower Eisenhower‟ın Evrakı‟nda bulunan mektubun basılan nüshalarından silinmiĢti. Bu, olasılıkla Savunma Bakanlığı emriyle oldu.
Bu not, Eisenhower‟ın Marshall‟la yazıĢmalarını içeren Dear General baĢlıklı kitaptan da kaldırılmıĢtı.35
General Eisenhower‟ın kalın biyografisinde, torun David Eisenhower Ģöyle yazıyor: “Almanya‟daki durum acımasızdı. Eisenhower durumu
ortaya koydu: Yiyecek stokları düĢüktü. Aylık 175.000 ton buğday ve un gerekiyordu….Alman SvEs ise özel bir durumdu. Cenevre SözleĢmesine
115
göre, SvEs‟ne, esir toplama birlikleri ve sivillerle aynı tayının verilmesi
gerekiyordu. Bu tayın kanunen 2.000 kaloriden 1.500‟e indirilebilirdi. Birlikler ağır görev yaptıklarından, Eisenhower‟ın fikrine göre, günde 1.500
kalorilik bir tayın yetersizdi.”36 Okuyucunun ĢaĢkınlıkla göreceği gibi,
Eisenhower insan beslenmesinde değerli bir uzman. Amerikan beslenme ölçülerine göre, savaĢ esirlerine, 2.000 veya 1.500 değil, ABD üs
birliklerine verilen günlük 4.000 kalori verilmesinin sakıncalı durumundan, bir ara yol bularak kurtulmak istiyor. Buna torun
Eisenhower‟ın bir de eklemesi var; kendisinin Churchill‟e, azalttığını söylediği tayınları, torun arttırdığını belirtiyor.37
Efsane yaratma olayı, Profesör Arthur L.Smith tarafından bir adım daha ileriye taĢınıyor; yazar kitabında, geri dönen Alman savaĢ esirlerini
anlatıyor. Smith Almanlar için bir Koruyucu Kuvvet olmamasına hayıflanıyor; bu yokluğu “II.Dünya SavaĢına katılanların büyük sayısına”
bağlıyor.38 Bunda, DıĢiĢleri Bakanlığının 9 Mayıs 1945‟de, Ġsviçre yönetimini bu rolden affetme kararını değil, Maschke‟nin yazdıklarını öne
çıkarıyor. Almanya‟nın posta hizmetini baĢlatma zorluklarıyla ilgili uzun tartıĢmalar içinde, Ġngilizlerin kamplara bile Temmuz-Ağustos 1945‟de
posta ulaĢtırdığından bahsetmiyor. Amerikan kamplarında, DıĢiĢleri
Bakanlığının dayattığı posta yasağından da hiçbir Ģey duymuyoruz. Amerikan terbiye ve cömertliğinin savunucusu olarak Smith, bu nitelikleri
DEF tutumunda da buluyor; bunun “kılık değiĢtirmiĢ bir lütuf” olduğunu söylüyor;39 bunun birçok tutsak için çabuk bir eve dönüĢ olduğunu iddia
ediyor. Esirlerin yüzde 60-64‟ünün, Ocak 1946‟da hâlâ kamplarda veya ölmüĢ olduğunu ise unutuyor. Genellikle bu kitapta, Fransız ve Rusların
hataları açık olarak görülüyor, fakat ABD‟ninkiler hiç belirtilmiyor. Maschke‟nin yatıĢtırıcı serilerinde bile birtakım ipuçları ortaya konurken,
ABD kamplarının korkunç Ģartlarından hiç bahsedilmiyor. Gerçeğin yokluğunda, Almanlar çok önceden efsanelere inanmaya
baĢladılar. Bir tanesi açlıktı, ne olursa olsun gıda açığı ve karıĢıklık nedeniyle meydana gelmiĢ ve iyi kalpli Amerikalılar tarafından mümkün
olduğunca giderilmiĢti. Bütün olanaksızlıklar içinde elden gelenin en iyisi yapılmıĢtı. ArĢivci ve tarihçi olan bir Alman, yazara, Amerikalıların
kendilerinin de yeterli gıdaları olmadığını söylemiĢti. Sonradan böyle bir
bilgiyi hiçbir kitap veya belgede görmediğini kabul etti.40 Bu Alman yarasının özel kabuğu, bugün kaĢındığı zaman tepki
genellikle, suçlu bir öfke oluyor. “SavaĢ sırasında bizim yaptığımıza bak” diye genel bir cevap alınıyor. Kamplarda adaletin yerini kör intikam aldığı
gibi, burada da Bazı Almanlarda adaletin yerini suçluluk alıyor. Bazı sorumlu Almanların zihnindeki bir diğer karıĢıklık da, mini neo-Nazi
partisini cesaretlendirmekten kaçınmak, Fransa ve Amerika‟nın ölüm kampları gibi bazı doğruları yayınlamaktan daha önemlidir. Yazara
Toronto, Washington, Zürih, New York, Londra ve Paris‟te aynı zamanda Almanya‟da tekrarlanan bu garip hesaba göre, Nazizm tehlikesi o kadar
büyüktür ki, ne gizlerlerse gizlesinler, kendi yalanlarımıza sıkı sıkıya sarılmamız gerekiyor. Uygun Gerçek ve Sakıncalı Gerçek diye iki ayrı
116
varsayım öngören bu garip kavram, gerçeğin bir özelliğinin, kendi
çıkarınıza göre tanımlanabilir olması anlamına gelmekte. Yani bu savaĢ akıllarımızı bu dereceye kadar yozlaĢtırmıĢ.
Bu efsane oluĢumunun tek faydalı yönü, milletin yaptıkları nedeniyle
suçluluk duygusunu Alman bilincinin en derinlerine çakmak olmuĢtu; fakat Nazi kampları için suçluluk, kaçınılmaz olarak, zihinlerinde Müttefik
kamplarından nefretle birleĢmiĢti. Almanlar, içinde yaĢadıkları için, neye benzediğini bildikleri kamplarda, Amerikalı ve Fransızların yaptıklarından
kendileri için temize çıkma unsuru buluyorlardı. Suçları için, Müttefiklerin kendilerini cezalandırmasını haklı bulduklarını kabul ederlerse;
Müttefiklerin cezalandırılmayan savaĢ suçları için intikam aramaları da haklı bulunurdu. Bu intikam isteğini yerine getirmek mümkün
olmadığından, bir günah keçisi aranıyordu. Bu neo-Nazizmde ve Amerikan karĢıtlığında da ortaya çıkıyor.
ġimdi birçok Alman‟ın hissettiği, kampların sadece acı bir ders aldıkları bir cezalandırma yöntemi olmadığıdır. Bu, protesto etmeye cesaret
edemedikleri haksız bir cezalandırmadır. Bu ancak Fransız veya Amerikalıların amacı olabilirdi; kör intikamdan daha faydalı bir Ģeye
yönelmiĢ olsalardı, Almanların gitmesini ve bir daha hiç suç iĢlememelerini
isterlerdi. “Diğerleri [Müttefikler], [Almanların]suçlandıkları aynı Ģeyleri
yapıyorlardı.” diyordu kamplardan dönen esirler. “Ġnsanlığa karĢı iĢlenen bu suç, sıklıkla sadece bağıĢlanamaz olarak kabul edilir; aldatma ve iki
yüzlülük olarak kınanır; aynı zamanda suç konusunda kendilerinin aklanmasına yarar. Çektikleri haksızlıkları unutmazlar ve birçoğu da
unutmak istemezler. Diğerlerinin kendi günahlarını unutmasını beklerler. Sıkıca bağlandıkları bu olumsuz tutum, elden geldiği kadar, Ģimdiye kadar
sürdürülmüĢ, evdeki Ģartlarda Almanların verdiği konferanslarda bile dinlenmesi reddedilmiĢtir [bu Nazilerin ölüm kamplarında sivillere
yaptığının aynısıdır].”41 Cezalandırma politikası, Amerikan halkının geliĢigüzel intikama karĢı
olduğunu açığa çıkardı; Morgenthau Planının bütün ülkede kınanması da bunu gösteriyordu. Fransız kamp komutanlarının 1945‟de kitle halinde
istifaları ile Fransız ailelerinin Alman tutsaklara yardımları, Fransa‟daki
benzer yaygın tutumun anlamlı kanıtıdır. Aslına bakarsanız, Fransızlar kıyaslanamaz bir biçimde daha fazla çekmiĢtir. Cezalandırma politikası
aslında, kendi içinde de çeliĢkilidir. Gizlilik, genç Almanların daha yaĢlılara güya verilen dersleri, açık olarak öğrenmemeleri anlamına geliyordu.
Alman ölüm kamplarını kendi batağından bakarak kınayan, Fransız veya Amerikalı olsun, ikiyüzlü galibin öğretisine saygı olası değildi.
Ülkelerinin onurunu ve emniyetini tehlikeye atmalarına rağmen, en intikamcı subaylar için bile, bu kamplarda Fransa veya Amerika için hiç
yarar olmadığı açıktır. Sadece kendi duyguları bastırılacaktır; diğerleri intikam zevkinden yoksun kalacaktır.
Kamplar, gereksiz oldukları öğretisinden baĢka bir Ģey vermedi. Kimse gaddarlıktan adalet öğrenemezdi. Kamplar ve örtbas etme, Müttefikler
117
için de tehlikeli olmuĢtu. Sorumlu subaylar kontrolden çıkmıĢtı, örnek
olamazlardı ve ABD ve Fransa‟nın güvenlik ve onuruna çok tehlikeli duruma gelmiĢlerdi. Mümkünse kamplardan uzak durması söylenen ÇavuĢ
Zobrist gibi, ABD Ordusundaki birçok yiğit asker ülkeye geri gönderilmiĢti;
çünkü kendi komutanları hakkında korkunç Ģeyler biliyorlardı. 40‟lı yıllarda hem ABD hem de Fransa‟da, subay hizipleri ve yüksek konumdaki
yetkililerin, yönetimlerini devirmek için eĢi görülmemiĢ giriĢimleri vardı; kuvvetin bu gizli kötüye kullanımının, bununla ilgili olmadığından emin
olunabilir mi? Almanya‟da bile, örtbas etme tam bir baĢarıydı. Öyle ki, bir Alman
araĢtırmacı, tanıklardan, bazı kamplardaki vahĢeti duyduğunda, Alman arĢivlerinde, Amerikalıların Cenevre SözleĢmesine uydukları veya en
azından gayret sarf ettikleri yönünde, çürütülmesi olanaksız kanıtlarla karĢılaĢıyordu. Böylece, Koblenz‟e bir ziyaretten sonra, tanık ifadeleri ne
kadar doğru olursa olsun, kitlesel ölümleri düĢündüren ölüm oranları bütün Amerikan ve Fransız kamp sistemine eĢit olarak bölündüğü için, Amerikan
ve Fransızlar sorumlu görünmüyordu. Dönemin belgelere yansıyan, millî arĢivlerde saklanmıĢ, kitaplarda doğrulanmıĢ ve asla tartıĢılmamıĢ
politikası, esirlere Almanların kendilerince yaratılmıĢ acı Ģartlarda,
mümkün olduğu kadar düzgün davranmak olarak kabul görmüĢtü. Bir felâketin yaĢandığına inanan birisi için bile, bu araĢtırmayı sürdürmek
anlamsız görünüyor.42 Bunu Almanlar yapamadıysa bile, sırada Fransızlar, Amerikalılar, Ġngiliz
ve Kanadalılar vardı. Eisenhower ve de Gaulle için onlarca beğeni dolu kitap yayınlanmıĢken, bu iĢin yapılmamıĢ olarak kalması, Lewis Lapham‟ın
parlak cümlesinde gerçeği gösteriyor: “Yağcı basının sürekli mırıldanması dıĢında, bakıĢ açısı sıradan ve acımasızdır.”43
Kahramanlarının baĢına haleleri ustaca konduruveren yazarlar, eserlerinin anlamını bozmadan gerçeği belirtemezler. Kahramanları
olmaksızın bu yazarlar hiçbir Ģeydir; çünkü gerçek onlara bir Ģey ifade etmez. Elias Canetti tarihçilerin kahramanları nasıl gördüklerini Ģöyle
belirtiyor: “Gerçeğin burada herhangi bir yüceliği yoktur. Yıkıcı olduğu kadar utanç vericidir.”44 Ölüler “boĢuna katledilmiĢtir, tamamen
boĢuna.” Utançla saklanan katiller için, intikam bile yeterli açıklama
olamaz; yaptıkları ne övünme ne de sevinç kaynağıdır. Canetti “Genellikle gücün desteklediği ve uyandırmak istediği terör, kurbanların kitle sayısına
bağlıdır. … [Generalin] Ün ve gücü ölü sayısıyla büyür. Tarihteki bütün fatihler bu yolu izlemiĢlerdir. Bütün erdemler sonradan onlarla
bağdaĢtırılmıĢtır.”
“Ne yazık ki, daha fazlasını öldüremedik.”
118
12
KaĢla Gözle
Bu ölümler kasıtlı mıydı, yoksa esirleri sağ tutabilmek Fransa ve
Amerika‟nın gücünü aĢıyor muydu? Güçlerini aĢıyorduysa neden onları hemen salıvermediler?
10 Mart 1945 tarihli DEF konulu mesaj, Amerikan hareket tarzının
çok daha önceden, büyük sayıda esir alınmadan, saptandığını göstermektedir.* SavaĢ biter bitmez, tutsakları barınaksız ve yiyeceksiz
bırakmak ABD Ordu politikasıydı. Asıl yiyecek, su, barınak, vb yoksunluğu, Beasley ve Mason‟ın belirlediği gibi, haftalar önce baĢlamıĢtı. ABD
Ordusunda bir yığın çadır fazlası olmasına rağmen, 1 Mayıstan baĢlayarak PWTE‟lerin barınaksız olarak yapımına giriĢilmesi, benimsenen hareket
tarzıydı.1 Ġlk tutsaklar, 4 Mayısta, VE Day‟den dört gün önce, savaĢ esiri statüsünden çıkartılmıĢtı. Mayıs ayı boyunca, savaĢ esirlerini statülerinden
çıkartmak, bu nedenle de almakta oldukları tayını kesmek genel hareket tarzı olmuĢtu. 4 Ağustosa kadar bütün kalan esirlerin herĢeyden yoksun
bırakılması hareket tarzıydı. Sivil yiyecek kaynakları ve yardım kuruluĢlarının SvEs‟lerine, DEF ve sivil Almanlara ulaĢmasını önlemek
hareket tarzıydı.2 14 Temmuza kadar ABD kamplarındaki esirlerin sağlığıyla ilgili bütün
kararlar, SHAEF‟deki ABD Ordu karargâhında alınıyordu. Temmuzun
14‟ünde, SHAEF dağıtılınca, ABD Ordusu, eskisi gibi aynı komutanlık emrinde devam etti. Eisenhower, önceden bir SHAEF BaĢkomutanı bir de
Avrupa Alanı ABD Kuvvetleri Komutanı (USFET) olmak üzere iki komutanlık görevini yürütürken, artık yalnız Amerikan komutanlığını sürdürecekti.
Aynı Ģekilde General Smith, SHAEF‟de ve USFET‟de Kurmay BaĢkanıyken, Ģimdi sadece USFET‟de Kurmay BaĢkanlığına devam edecekti. Böylece, 14
Temmuz yönetim değiĢikliği sonrasında da, Avrupa‟daki Amerikan Kuvvetlerinde bir devamlılık vardı.
Eisenhower hem SHAEF‟in örgütlenmesinde hem de USFET‟deki yönetimin sürdürülmesinde BaĢkomutanlık yaptı. Bunun için, onun bilgisi
olmadan büyük bir karar alınması veya büyük bir uygulama değiĢikliği -------------------------------------------
* Mesajın aslı DE parafını taĢıyordu.
119
yapılması olası değildi. “Eisenhower ve kurmayları soğukkanlı ve güvenilir;
inanılmaz büyük konuları en etkin Ģekilde halledebilirler.” diyordu General George C.Marshall. Yeteneklerini görmüĢtü.3 Bazı Ģeyler kuĢkusuz
dikkatinden kaçmıĢtı, emrindeki sadık ve becerikli subayların da
dikkatinden kaçmıĢ olabilirdi. Eisenhower, erlerin dans sponsorluğu,4 hangi bölgede hangi rütbede subayın hangi marka arabaya bineceği 5 gibi,
ince ayrıntılara dikkat ediyordu. Kendi yazmadığı veya taslağını bizzat hazırlamadığı bütün önemli telgrafları okuyordu. Bir geziden sonra
makamına geldiğinde, ilk yaptığı iĢlerden biri bütün gelen ve giden telgrafları, yalnız konuları değil bütün içeriğiyle okumaktı.6
SavaĢın bitiminden bir iki hafta sonra, bütün Müttefikler, tutsaklara sahip olmak istedi. Bu kamplarda birçok kadın ve çocuk da olmak üzere,
büyük sayıda Alman‟ı tutmak için, hiçbir ordu veya yönetimin bir zorunluluğu yoktu. Özellikle Fransızlar, alacakları sayıyı, yararlı bir Ģekilde
kullanacakları kadarına ayarlayabilirlerdi. Bütün bunlardan, orduların esirlerle tamamen boğulmuĢ olmadıkları gayet açık olarak anlaĢılır.
DEF‟lerin doğrudan açlık nedeniyle büyük sayıda kayıp verdikleri Ģüphesizdir. Ancak SvEs ve DEF‟lerin ölümlerinin büyük çoğunluğu sağlık
önlemlerinin yokluğu ve aĢırı kalabalıktan olmuĢtur. Nispeten küçük bir
yüzde “aĢırı zayıflıktan ve kötü hava Ģartları”ndan (yüzde 10-15 kadarı) ve çok büyük sayıda da akciğer iltihabı, dizanteri ve ishal, solunum yolu
hastalıkları vb‟nden ölmüĢtür. Bu olanları önleyebilecek, elde hazır malzeme ve hizmet varken, bunların verilmesinin reddini ne açıklayabilir?
EĢ Kurmay BaĢkanlarının aldığı üç ana politik kararın ikisi –esirlerin diğer milletlere devri ve Ġsviçre‟nin Koruyucu Kuvvet görevinden affına
bağlı olarak ICRC‟nin korumasının kaldırılması- esirleri erken ölüme mahkûm etmedi. DEF durumunun kabulü, Almanların esirleri
besleyemeyeceği inancıyla yapılmıĢ olmakla beraber, büyük açlık riski taĢıyordu; ama kötü hava Ģartlarına maruz kalma, dizanteri veya aĢırı
kalabalıktan kitlesel ölüm hesaba katılmamıĢtı. Ordunun SvEs kitlelerini yok etmesi için, hiçbir mesaj Atlantik‟i aĢmamıĢtı. Kitlesel ölümler
Savunma Bakanlığının veya Yönetimin politikası olamazdı; olsaydı Ġtalya‟daki Alman esirler de, en masse kitleler halinde ölmüĢ olurlardı. ABD
Kurmay BaĢkanları açıkça kamplardaki insanların zayıf olmalarını
beklediler, fakat daha kötüsünü umduklarına ait bir kanıt bulunmuyor. Oysa Avrupa‟da, olay yerindeki subaylar birçok mesajda, durumun “kritik”
ve “çok ciddî” olduğunu belirtti. Bu mesajlara bir temel göstermek zor, ancak subayların felâkete karĢı uyardıklarını kayda geçirmiĢ olma isteği,
denebilir. Uyarılar hemen hemen hiç samimî olmayabilir, çünkü her yerde yeterli ikmal mevcuttu. ġimdiye kadar Savunma Bakanlığının veya Kurmay
BaĢkanlarının orduya, esirlerin yararına elinde bulunan ikmal maddelerini kullanmaması için emir verdiğiyle ilgili bir belge bulunmadı. Aslında,
Lojistik BaĢkanlığının Raporlarında aksi belirtiliyordu; çünkü Washington‟ın gönderdiği veya Almanya‟da “üretilen” yiyecek, ordu tarafından alıkonuyor
ve depolamada bir fazlalık görülüyordu. Ordu sadece Avrupa‟daki aç sivilleri doyurmak için mi yiyecek
120
biriktiriyordu? Böyle bir Ģey olsaydı, esirler hemen salıverilir veya
tutsaklara gerekli çadırlar gönderilir, yanında temiz su ve ilaç verilirdi; hepimizin bildiği gibi, gıda eksikliği, kötü hava Ģartlarına maruz kalan veya
önemsiz hastalıklarla zayıf düĢmüĢ insanlarda çok daha tehlikelidir. Ordu
yiyecek stoklarını korumanın en iyi yolu, tutsakları çabucak serbest bırakmaktı; fakat 1 Ocak 1946'da, ABD'nin üç savaĢ alanında, toplam
5.900.000 kadar esirin, sadece yüzde 36-40'ı serbest bırakılmıĢtı.7 Kalanı ya Fransız kamplarında, ya ölmüĢ, ya Ġngiliz kamplarında, ya da Elde
tutuluyordu. Ġtalya'daki, General Mark Clark komutasındaki ABD Ordusunun elinde bulunan 291.000 esirin sağlam bir Ģekilde hayatta
kalması, 1945'de Avrupa'daki ABD Ordu Komutanları için bunun mümkün olduğunu göstermektedir.8 Bu esirler hakkında, hiç kimse tarafından bir
kötü davranıĢ yapıldığı ileri sürülmemiĢtir. Bu esirler Ġtalya'dan dönüĢlerinin hemen ardından, Almanya'da bir ABD kampında
tartıldıklarında, hiçbirinin kilosu normalden aĢağı ölçülmemiĢ, oysa Almanya'da tutulanların "hepsi normalin altında" bulunmuĢtu.9
1945'de Almanya'da milyonlarca esiri hayatta tutmanın mümkün olduğu, Ġngiliz ve Kanada deneyimiyle görülmüĢtür. 1945-46'da, Belçika
Overijsche'deki Ġngiliz kampında yaklaĢık 400 esirin dikkatsizlikten doğan
bir açlık sorunu dıĢında, Ġngiliz ve Kanadalılar için barıĢ zamanında bir vahĢet olayı ileri sürülmemiĢtir.
ABD kamplarındaki esirlerin sivil ortama bırakılmıĢ olsalardı, çok daha büyük yaĢama Ģansları olacağı saptanmıĢtır: 1945-46'da Ġngiliz bölgesinde
sivil ölüm oranı yüzde 3,5-5 arası olurken10 ABD kamplarında oran yüzde 30 veya daha yüksek bulunmuĢtur.
Almanya'da ordunun sorumlu olduğu açıktır; bunun kazayla olmadığı da açıktır. Öyleyse orduda bu iĢten kim sorumludur?
Sorumlu Eisenhower'dır. Alman ordusunun esir alınması, doyurulması, serbest bırakılması, devredilmesi, hepsi ordu tarafından yapılmıĢtır. SHAEF
telgraflarındaki DE parafı, DEF politikasını baĢından beri bildiğini ve belki de tasarladığını kanıtlamaktadır.11
Eisenhower sıklıkla, gücünü tayınları kontrol etmek için kullandı. Bunu, adını taĢıyan mesaj veya emirlerde görüyoruz; örneğin 16 Mayıs tarihli
mesajında "Almanya'daki kritik yiyecek durumu nedeniyle, ivedi durumları
karĢılamak için, zamanında önlem almam gerekiyor." "Benim görüĢüme göre durum onu gerektiriyorsa" diyerek, EĢ Kurmay BaĢkanlarından
yeniden izin almaksızın "Almanya içinde" ithal yiyecek dağıtımı için, yetki istiyordu; Bu yaklaĢım, Almanların üstüne titrediğinden değil, "askerî
operasyonu gerektirecek" isyanlara engel olmak içindi. 6 Haziranda izin verildi.12 Ekim ayında Truman'ın, yer değiĢtirmiĢ birey kampları için
baĢlattığı soruĢturmaya cevap olarak, Eisenhower kendisi bir araĢtırma baĢlattı; buna bağlı olarak Truman'a "Son olarak, belirlenen merkezlerdeki
yer değiĢtirmiĢ bireyler için, günlük yiyecek kalori toplamını, kiĢi baĢına 2.300'e çıkardım" diye bildirdi.13
General Littlejohn, 27 Ağustos'ta kamplardaki 1.550.000 aç insan için yazmakta olduğu mektup için tam bir ikilem içindeydi. Olayı çok büyütürse
121
meslektaĢlarını tehdit etmiĢ olacak, çok basite indirgerse, insanlar gereksiz
yere açlığa talim edeceklerdi. Ġçgüdüsel olarak kendini koruyor olabilirdi veya durumu düzeltmeye çalıĢacaktı. Her iki durumda da yemek sorununa
önerdiği çözüm açıktı. Ordunun bütün yapacağı, açlar için ABD'den yiyecek
isteği yapmaktı. ABD'den yiyecek gelme imkânı olmasa, böyle bir öneriye dikkat çekmek gereksizdi. Notunda, açları doyurmada kuĢkulu veya
samimî olsun, Littlejohn hâlâ gerçekten bir Ģeyler yapmıĢ olduğu izlenimini bırakmak istiyordu. Soruna, ordunun, yönetimin ve basının,
yürümeyeceğini bildikleri bir çözüm önerse, böyle bir izlenim bırakamazdı. Littlejohn hiçbir yerde, felâketten kimin sorumlu olduğunu belirtmiyor.
Sadece ordu verilerinin "hatalı" olduğu yorumunu yapıyor. SoruĢturma, sorumluluk, disiplin, sıkıyönetim iması yok. Elbette, genç subaylar bunu
Komutanın isteğine ters olarak yapmıĢ olsalardı, ordunun gereksiz talepleri yüzünden oluĢan gıda açığı sivil huzursuzluk yaratacak, bu durumda da
soruĢturma emri verecekti. Littlejohn'un hiçbir Ģey yapmamıĢ olması, belki de aldırmadığını gösteriyordu; belki de durumu zaten biliyordu, bundan
dolayı da kısmen sorumluydu veya kim yapmıĢ olursa olsun, çok yüksekte olduğu için dokunamayacağını biliyordu. Diğer bir deyimle bu kiĢi
Eisenhower'dı.
Yine de, Avrupa'daki ABD Ordusu hâlâ çok büyüktü, karıĢık görevleri vardı. Bunların bir kısmı için, örneğin büyük sayıda sivili beslemek için, hiç
tasarlanmamıĢtı. Bir Ģekilde, bir subaylar hizbinin bu hareket tarzını, Eisenhower'ın bilgisi ve izni olmadan, tasarlamıĢ ve uygulamaya koymuĢ
olması mümkün müydü? Bu varsayım hazırlandığı andan itibaren, birçok nedenle sorun olabilir.
Birincisi, Eisenhower, DEF hareket tarzını mutlaka biliyordu ve belki de Mart ayında kendisi oluĢturmuĢtu. EĢ Kurmay BaĢkanlarına gönderdiği
mesajda, Almanların DEF'leri besleyemeyeceğini açık olarak öngörmüĢtü. BaĢkanların bu politikayı, Ġngilizlerin uğursuz çekinceleri olmakla birlikte,
onayladığını da biliyordu. Böyle bir entrika var idiyse, savaĢ esirleri tayınlarıyla bu kadar
ilgilenen Hughes da iĢin içinde olmalıydı. Her hafta savaĢ esiri ölümlerini bildiren SHAEF-UFSET raporlarının dağıtım listeleri, bu iĢin içindekilerin
birden fazla olduğunu açığa çıkarıyordu. Other Losses Diğer Kayıplar
örtmecesinin lânetli bilgilerini, iki general, dört albay, üç binbaĢı, bir yüzbaĢı ve adı verilmeyen dokuz birim baĢkanı, düzenli olarak alıyorlardı.
Bunların dıĢında, Smith, Littlejohn, Hughes, Barker ve Crawford da neler olup bittiğini mutlaka biliyorlardı. Ordu komutanları da bilgi sahibi
olmalıydılar, çünkü ilk Diğer Kayıplar listeleri onların karargâhlarından SHAEF‟e gelmiĢti. Bundan dolayı, en az 23 subay durumdan haberdardı.
Hughes eğer yalnız veya hizbiyle birlikte hareket etmiĢ olsaydı, arkadaĢının isteğine karĢın, onun için büyük bir risk oluĢturduğunu bilirdi.
Sadece kendini tatmin etmiĢ olurdu. Eisenhower‟ın ona duyduğu güvene ihanet etmiĢ olurdu. Üstelik Eisenhower Hughes‟a güvenmeyi, kamplar
Jean Pierre Pradervand, Le Figaro ve Le Monde tarafından hayal meyal ortaya çıktıktan sonra da sürdürmüĢtü.
122
Hizip ayrıca, çadır gereçlerinden sorumlu subayların, zengin
depolarından çadır çıkartmaması için gayret sarfetti.14 Yeterli dikenli tel, kereste, su borusu ve pompa vb olduğunu bilen mühendislerin, bunları
kullanması engellendi. Sağlık Sınıfı yeterli sahra hastanesi açmamaya ikna
edildi veya emirle engellendi. Birileri hasta esirlerin boĢ yataklara yatırılmasını engelledi. Postanın gidiĢ geliĢi engellendi. BaĢka birileri
Alman yiyeceğinin kampların çoğuna ulaĢmasını önledi; bunlardan üç tanesi, Dietersheim bölgesinde, 3.Cezayir Alayından Yzb.Julien'in ortaya
çıkardığı, biri Kripp'de, biri Rheinberg'de, biri de Gotha yakınında olanlardı. Gazete muhabirleri bütün kamplardan uzak tutuldu. Kayıtlar, 1945'de ve
sonrasında, Washington'da incelendi ve imha edildi. SHAEF'de birileri, Eisenhower'ın tanımadığı birileri, Savunma Bakanlığına giderek, DıĢiĢleri
Bakanlığının, Uluslararası Kızılhaç Komitesinin kampları ziyaretini engellemesini sağladı. BaĢka birileri bunu Ġngilizlerle koordine etti, bu ise
Kanada BaĢbakanının protestosunu susturdu. Bütün bunlar, Littlejohn'a göre, yoğun çabalar gerektirmiĢti. General Ekim ayında kurmaylarını,
yaptıkları iyi iĢ nedeniyle kutluyordu; çünkü "tayın isteklerini mümkün olduğu kadar dikkate almayarak, ABD gıda kaynaklarındaki yükü
azaltmıĢlardı."15
Ordudaki Eisenhower'dan baĢka birisinin, durumdan sorumlu olduğu varsayımına gelince, Pradervand'ın açığa çıkardıklarından sonra,
Eisenhower'ın baĢka bir soruĢturma emri verdiği, sonuçta gerçeğin bulunamadığı ve bir yalanlar serisi yayınlandığı, Eisenhower'ın da bunların
yalan olduğunu bilmediği düĢünülebilir. Astlarının neler yaptığından hâlâ habersiz olan Eisenhower, iĢleri oluruna bırakmıĢ olabilir; çünkü
Almanya'daki kampların çoğunda, kötü hava Ģartlarına maruz kalanların, açlık Ģartlarının da aynen devam ettiği, birçok raporla sabittir. Yine de
Eisenhower, savaĢtan çok sonra kaleme aldığı Crusade in Europe Avrupa'daki Haçlı Seferi kitabında, Ģöyle yazıyordu: "O zaman [1945
Baharı] bu kadar çok sayıda savaĢ esiriyle baĢa çıkabilecek yönetsel ve lojistik örgütlenmemiz vardı; bu tutsaklar bize, birlik manevra ve
taarruzlarında geçici olarak sorun olmuĢtu."16 Ve bütün bu olup bitenler, General MacArthur'un "Ordudaki en iyi
subay" dediği adamın komutası altında cereyan etti.
EĢ Kurmay BaĢkanları, DEF hareket tarzını 26 Nisanda onaylamıĢtı; bu yönden Eisenhower'ın, esirlere yiyecek vermeme emrini bu onaya
dayanarak uyguladığına inandığı, su götürmez.* EĢ Kurmay BaĢkanları da Ģüphesiz DEF politikasından Eisenhower kadar sorumluydular.
Eisenhower'ın bu emirleri kendi kendine yazdığı ve onay gelene kadar, yedi hafta boyunca uyguladığına da Ģüphe yoktur.
------------------------------------------ * Birçok ABD'li subay, Mayıs ayında "Savunma Bakanlığına" yaptıkları zorunlu ikmal
maddesi isteklerinin reddedildiğinden yakınmıĢtı. Kimin reddettiği açık değil; ancak
bu kiĢinin, Frankfurt'taki SHAEF'den veya Washington'daki Savunma Bakanlığından
birisi olması gerekir.
123
Eisenhower, esir tayınlarının azaltılması gerektiğine inanmakta tek
baĢına değildi. 15 Mayıs'ta Churchill ile yaptıkları toplantıda, Ġmparatorluk Genelkurmay BaĢkanı Sir Alan Brooke Ģöyle diyordu: "Bütün dünyada gıda
açığı olduğunu bildiğimiz bugünün Ģartlarında, Alman savaĢ esirlerini,
Ġngiliz ve Amerikan birlikleriyle aynı ölçüde beslememiz yanlıĢ olur. Yaygın açlık önlenmek isteniyorsa, düĢman birliklerinin tayınını en az düzeye
indirmek esastır." Bu bağlamda "Müttefik Askerî Yönetimi altındaki Alman sivillerin ölçüsü 1500 kaloridir." diye de belirtti.17
Belli ki, Ġngiliz-Kanada kamplarıyla Amerikalıların kampları arasındaki fark, sadece Ġngiliz-Kanada kamplarındaki daha iyi beslenme değildi. Tam
kanıtlanamamakla beraber, Ġngiliz-Kanada kamplarındaki daha yüksek hayatta kalma oranının, varsayılan Dünya Gıda Açığı ile hiç ilgisi olmadığı
aslında kesindir. Ġngiliz-Kanada kamplarındaki tutsaklara, barınak, yeterli yer, yeterli temiz su, daha iyi hasta bakımı, vb sağlanmıĢtı. Amerikan
kamplarındaki esirler, geceleri kamplarından dıĢarı, taĢa sarılmıĢ mesajlar atıyorlar, yemek getirilmesi için yalvarıyorlardı; oysa Ġngiliz kamplarında
düzenli olarak mektup alabiliyorlardı. Kanada Ordusu, en az bir Alman birliğine bütün telefon araç gerecini elinde tutma ve hatta radyo vericisini
kullanma izni vermiĢti.18 Birkaç ay içinde de, Ġngiliz ve Kanada
kamplarındaki tutsaklar, ziyaretçi kabul etmeye baĢlamıĢtı.19
Bütün bu hüzünlü dosya içinde, tek eksik kalan önemli konu, Alman
sivillerin, esirlerle kendi yetersiz tayınlarını paylaĢmalarını önleyenin kim olduğuydu. Almanların engellenmesini görebildik, göremediğimiz,
birilerinden gelen, sivillerin yardımını engelleyen bir emir; bu da, geniĢ kapsamlı ve bugüne kadar süregelen örtmeyi gördüğümüzde, hiç sürpriz
olmuyor. Bu emrin bir Ģekilde, birileri tarafından verildiği, kampların durumundan belli.
Bütün bunların suçu, en baĢta Eisenhower ile birlikte, Smith ve Hughes‟un omuzlarındadır.20 Sadece genç subaylara, gerek gördüklerini
depolardan alma izni verilmiĢ olsaydı, birçok hayat kurtulurdu. Esirler için planlanmıĢ 13.500.000 Kızılhaç yiyecek paketinin dağıtımına izin verilmiĢ
olsaydı, açlıktan ölmüĢ olanlar aylarca, belki de bir yıldan fazla hayatta kalırdı. ĠĢgücü için hiç gerekmeyenlerin serbest bırakılması için verilecek
tek bir emir, ölüm oranını, yüzde 30‟lar üzerinden çabucak, yüzde 3,5 olan
sivil ölüm oranına kadar düĢürürdü. Yardım kuruluĢlarının kampları ziyaretlerine izin vermek, acımasız Ģartlara karĢı kamunun protesto
fırtınasına yol açacak; bu da aynı zamanda, çalıĢanları ve politikacıları durumu düzeltmeye zorlayacaktı. Ġznin bu nedenle verilmediği de
söylenebilir. Yukardaki belgeden de, Smith ve Hughes‟dan yardım gören Eisenhower‟ın, bütün bu olacakları önlemede öncü rol oynadığı açıktır.
Ölümcül Ģartlar, Littlejohn‟un dediği gibi, “büyük gayretlerle” yaratılmıĢtır. General Littlejohn, neler olup bittiğini Ağustos ayında, belki de daha
erken öğrendi, ancak önlemek için çok az Ģey yaptı. General Lee, görevi gereği, elinden geleni yapmıĢ gibi görünüyor. General Patton, yoluna
konan bütün engellere rağmen, ölenleri serbest bırakmak için elinden geleni yapmıĢ görünüyor. Morgenthau Almanları cezalandırmak için
124
elinden geleni yaptı. Hull, Somervell ve Stimson Alman sorununa, değiĢik
yollarla yapıcı yaklaĢımlar aradılar. Roosevelt çok değiĢken olduğu için anlaĢılmaz biri olarak, son günlerinde, sağlam bir yöntem yoksunu olarak
göründü; Morgenthau, Hull ve Stimson‟ı, ezilmiĢ bir düĢman için gereksiz
tartıĢmalara sürükledi. Kayıtlarda, Marshall veya Truman‟ın bu konuda ne bildikleri, Ģimdiye kadar ortaya çıkmadı. Her ikisi de teknik olarak
sorumluydu; neler olup bittiğini, ikisinin de bilmediği olası, ancak bu kanıtlanamadı.
Buisson kitabında, Fransız kampları için bütün sorumluluğu kabul ediyor.
Bunun, o zor günlerde, kampların olabildiğince iyi yönetildiğine yönelik her bildirim için, suçun kabulü anlamında olmadığı açık. ÇalıĢma Bakan
Yardımcısı Simon ve Ministère des Affaires Étrangère DıĢiĢleri Bakanlığı kayıtları, kendisini yanlıĢlıkla açığa çıkarmaya yardım etti, çünkü
bürokratların, çalıĢmalarını, Buisson‟un suçsuzluk hayallerine değil, bilinen olaylara dayandırması zorunluydu.
De Gaulle‟ün, kamplar hakkında Pradervand‟ın 26 Eylül 1945‟de kendisine yazmasından önce, bilgisinin olduğu büyük olasılıktır; çünkü
kendisi hem ordunun komutanıdır, hem de savaĢ sırasında,
Ravensburg‟dan Fransız sivillerin serbest bırakılması için yapılan görüĢmelerde Pradervand‟ı yaptığı yardımdan, biliyor ve hatırlıyordu.
Yönetimin baĢı ve ordunun komutanı olarak, de Gaulle, sorunu kurmay baĢkanı MareĢal Alphonse Juin ile tartıĢmıĢ olmalıdır; Juin kamplardaki
hassas durum hakkında iyi bilgilendirilmiĢti. Juin‟den durumu öğrenen de Gaulle, Pradervand‟la görüĢmeyi kabul etmedi ve kampların durumu
hakkında Ekim baĢında, dünya basınına dikkat çeken, ölçülü bir demeç verdi. Bu demeci, ABD‟ye karĢı kendini tutma baĢarısı nedeniyle, ABD
Büyükelçisi Caffery‟den büyük övgü aldı; Amerika‟nın binlerce tonluk savaĢ malzemesine ve her gün gelen gıdaya bağımlı bir adamdan, baĢka türlü
davranması beklenemezdi. Bu kendini tutma, sonuç olarak General de Gaulle‟ün, kontrolünü çalkantılı Fransa‟nın tümüne yaymasını sağladı;
1940‟da kaybettiği bütün colonial gloire sömürgeci görkemini yeniden kazandı. De Gaulle‟ün görevi buydu; bir milyon kadar Alman savaĢ esirinin
kaderinin hiç önemi yoktu.
Juin ordudan, 1945 sonbaharındaki durum için, çok sayıda rapor istedi. Vincennes‟da bunların çok azı duruyor. Duranların hepsi, beklendiği gibi,
kampların düzelmekte olduğunu, büyük çaba gösterildiğini, vb belirtiyor. Fransa‟nın askerî bölgelerindeki kampların çoğu burada gösterilmiyor;
özellikle de Alb.Lauben‟in anlattığı Vosges‟daki “büyük ölüm kampı”ndan hiçbir kayıt yok.
General George S.Patton‟a göre, Juin ilke olarak Almanlardan intikam almak peĢinde değildi. Churchill ve Patton gibi, o da Almanlarda yarar
görmüĢtü. Ağustos 1945‟de Paris‟te, akĢam yemeğinde Alphonse, George‟a “Gerçekten Ģanssızlık.” diyordu. “Ġngiliz ve Amerikalılar
Avrupa‟nn tek güvenilir ülkesini tahrip ettiler –Fransa‟yı kastetmiyorum- onun için, Ģimdi Rus komünizminin ilerleyiĢi için yol açılmıĢtır.”21
125
Fransız kamplarındaki esirlerin çoğu, belki de hepsi, baĢlarının üstünde
bir çatı bulmuĢlardı, çoğu Amerikan kamplarındaki kötü hava Ģartları sonrasında, 1945 sonbaharında paçavralar içindeydiler. Bir kısmı,
de Gaulle‟ün Almanya‟da 1945 sonunda baĢlattığı küçük bir kampanyayla
bazı giyeceklere kavuĢtular. Uluslararası Kızılhaç Komitesi, mevcut 1.600 kampın küçük bir kısmını denetlemek için izin alabildi. Denetlenen az
sayıda kampta22 açlık ve kötü beslenmenin devam ettiği, Fransa‟nın toparlanmasına rağmen, 1947‟ye kadar sürdüğü bildirildi. Açlık çeken
insanlar için yiyecek vardı, fakat gıdanın büyük kısmı karaborsada subaylar tarafından satılıyordu. Namuslu adamların ĢaĢkınlığı ve hayal
kırıklığı içindeki Bascons Belediye BaĢkanı Raoul Laporterie de, meslek hayatını tehlikeye atarak, de Gaulle‟ü eleĢtirmiĢ, bundan da sıkıntı
çekmiĢti. Böylece bir anlamda bütün Fransız toplumu suçluydu. Elbette çoğu
Fransız, kamplarda çekilenleri biliyordu, ama bir Ģey yapmadı. Gazetelerdeki protesto, kamplardaki zorbalıklara oranla, hiç denecek kadar
azdı. Bu karanlık vahĢete direnç, hiçbir yerde, la mission civilisatrice medenileĢtirme görevi ile gururlu milletin vicdanını uyandırmaya yetmedi.
De Gaulle, açlıktan ölmekte olan tutsaklara yeni esirler eklemeyi
keserek, kolayca birçok ölüme engel olabilirdi. Juin, kendisini bunu yapmaya ikna edebilirdi. Buisson bir dereceye kadar kendisi de kurbandı.
Tepedeki adamların zorladığı, boĢ ve kötü politikayla, hem kendisi hem de tutsakları harcanmıĢtı. Bu adamlar, de Gaulle ve Juin‟di. ġeref kiminse
utanç da onundu.
Kara SavaĢı Kuralları, Cenevre SözleĢmesi, Uluslararası Kızılhaç Komitesi, Amerikan ve Fransız halkının büyük çoğunluğunun ortak ahlâk anlayıĢı,
Ġngiliz ve Kanadalıların dürüstlüğü, hür basın, hepsi iflas etti. Bizim için kahraman olan insanlar, gizlice, elimizde çaresiz duran herkesin üstünden,
ölümün gücünü ele geçirdikleri için iflas ettiler. Yüksek rütbeli subayları, onları durduramadığı veya kamuya açıklayamadıkları için iflas ettiler.
Akranları veya astları bir Ģey söylemedi. Fransız basını çok az Ģey bildirdi veya yalan söyledi. Amerikan basını hiçbir Ģey bildirmedi veya yalan
söyledi. Ġngiliz ve Kanadalılar hazır beklediler ve seyrettiler. Söz açılınca,
çekinmeden konuĢanlar, Jean-Pierre Pradervand, Jacques Fauvet ve Victor Gollancz oldu.
Bu insanlarla beraber, BaĢrahip Stock ve Marki von Baden gibi çok az sayıda insan, diğerlerince alaycı bir Ģekilde sömürülen ülkülerine inanmaya
devam ettiler. Ġnandıkça bunun huzurunu hissettiler; Almanları kurtarmak için çalıĢırken ödü kopan, fakat iĢ bitince “Bu ömrümde yaptığım hakikaten
zahmete değer tek iĢti.” diyen meçhul Ġngiliz askeri gibi huzur içinde oldular. Amerikalı ve Fransız komutanlar, kötülüğün zevkini kendilerine
saklarken, intikamcı gaddarlıklarını sürdürmüĢlerdi. ġimdi de, hepimizin savaĢtığımızı sandığımız belâya doğru batıyorlardı. Ġyi niyet ve hoĢgörü
ilkelerine sahip olan bütün bu insanlar içinde, amansız ikiyüzlülüğü olan grubu savunacak kimse yoktu. Açık olarak erdemimizin zaferini kutlarken,
onu gizlice kaybetmeye baĢlamıĢtık. 126
Ekler
GĠRĠġ
Hem Fransız hem de Amerikan kamplarında, ölü sayılarını kesin olarak saptamak
mümkün olmadı. Kayıtların tahrip edilmesi, zamanında ve sonradan yapılan oynamalar,
gerçek zaman karıĢıklıkları – hepsi bu kusurda rol oynadı. Ölüm oranlarını, teknik olarak,
dört ondalık hanesine kadar saptamak mümkün olurdu, ancak anlamsız ve yapay sonuç
ortaya çıkacaktı; çünkü bazı ordu rakamlarıyla açık olarak oynanmadıysa bile, olasılıkla
yuvarlamalar yapılmıĢ ve bunun için son basamağa kadar gösterilmemiĢti.
Bu sayfalardaki genel doğru, en yetkili kaynaklardan gelen, birçok temel sayılara
dayanmaktadır. BaĢka kaynaklardan gelen baĢka rakamlarla doğrulanmıĢtır. Yazar, en
önemli temel sayının – ABD kuvvetlerince Elde Tutulan toplam esir sayısı - doğru
olduğuna inanmaktadır. Bu sayı, Haziran 1944‟de baĢlayan, savaĢın diğer bilgileriyle
uyuĢan diğer sayıların karĢılaĢtırılmasından çıkmıĢtır. Sayı doğal olarak tutarlıdır – alt
grupları, ölüm sayıları dıĢında birbiriyle tamamen uyuĢmaktadır. Toplam tutsak sayılarının
esas ögesi General Bradley ve diğer baĢkaları tarafından verilmiĢtir, gördüğümüz gibi,
yalnız SHAEF G3‟ü tarafından tartıĢılmıĢtır. Diğer bir temel sayı, Amerikalıların Fransızlara
devrettiği esir sayısıdır. Her iki ordu da bu rakamın ne olduğunda kabaca anlaĢmıĢlardır.
Diğer konularda, özellikle esirlere davranıĢta birbirlerine karĢı söylenilenler içinde
tereddütlü yerler vardır. USFET ve Fransız Ordusu tarafından verilen, serbest bırakılan ve
ülkelerine gönderilen sayıları, genellikle doğrudur.
Genellikle ölüler konusunda veya ölüm oranının saptanabileceği sayılar üzerinde, ABD
(ve Fransız) Ordu sayıları, ya doğru değil veya eksiktir. Örneğin, USFET tablolarında,
Other Losses Diğer Kayıplar kaleminde hiçbir zaman birikimli toplam verilmemiĢtir. Hem
SvEs hem de DEF‟ler için Diğer Kayıplar kalemi uzun süreler boyunca kaybolmaktadır.
Amerikan (ve Fransız) ordusunun elindeki Kayıp/Ne Olduğu Bilinmeyen esirlerin bu
kitap için çıkartılan toplamları, olasılıkla yüzde beĢ daha azdır. Yazarın tahminine göre,
her iki Kayıp toplamları, her ordu kampındaki meydana gelen ölüm sayısından çok daha
fazladır. Hepsi birleĢtirildiğinde, 1947‟deki Alman Kayıp/Ne Olduğu Bilinmeyen sayısından
daha düĢük çıkmaktadır. ABD Ordusundaki Diğer Kayıplar alt toplamları olasılıkla
düĢüktür. Bu durum, Ordunun Diğer Kayıplar kaleminde gösterilen sayıdan daha fazla bir
sayıyı hesaplama beceriksizliğinden olabilir. Aynı durum Fransızlar için de geçerlidir.
Ordunun sayılarının düĢük olduğunu düĢündüren diğer bir neden de, bu kitapta bildirilen
ölümlerin içinde, savaĢın sonunda sağ kurtulan 1.700.000 Alman askerinin, hiçbir Ģekilde
Müttefiklerin hiçbiri tarafından sayılmamıĢ olmasıdır. Kayıp/Ne Olduğu Bilinmeyen sayıları
ölümleri de içermekte, fakat hem Fransız hem Amerikan kampları için, sadece olası alt
sınırı tanımlamaktadır. 1947-50 dönemi, Alman Kayıp/Ne Olduğu Bilinmeyen sayıları,
olası üst sınırı tanımlamaktadır.
Amerikan Ģıkkında, ölüm sayıları genellikle doğrudan gözlemlere dayandırılabilir.
AĢağıdaki ölüm sayıları, ABD Ordusu tarafından yayınlanan bütün sayılardan, doğruya en
yakın olandır. Fransız veya Amerikan kaynaklarına dayanan, sağduyu veya esirlerin
deneyimlerine dayanmaksızın verilen herhangi bir sayı da daha sağlıklı olamaz.
Bu sayıların doğruluğu, ince ayrıntılarda değil, yaygın genellemededir. Eksik olabilir,
fakat daha önce saklanan, önemli bir olay olduğunu gösterdiği kesindir. Dikkate değer bir
Ģey olmadığını varsaydığımız bir yerde, bir felâket ortaya çıkmıĢtır.
127
Ek 1
AMERĠKAN KAMPLARINDAKĠ DĠĞER KAYIPLAR
VahĢetin ilk adımı örtmecedir. SvEs ve DEF‟lerin durum raporlarında, açlık aĢırı zayıflık
olmuĢ, kitle ölümleri Diğer Kayıplar* adını almıĢtır. Amerikalılar hiçbir DEF raporunda
ölüm kelimesini kullanmamıĢlardır; sanki aylarca süren tutsaklıkları boyunca, DEF‟lerdeki
milyonlarca esirden kimsenin ölmediğine inandırmak ister gibidirler. Almanlar yıllarca
sonra, Müttefiklerin istatistiklerine giren milyonlarca insandan neden hiç iz olmadığını
sormaya baĢladıklarında, örtmece, kelimelerden sayılara geçmiĢti.
Bunun için, istatistiklerin iki yaprağı vardır: zamanında yapılan örtmeceli istatistikler
ve sonradan Almanlara söylenen yalanlar. Bu Ek yalnızca zamanın istatistikleriyle ilgilidir.
Amerikalıların tuttuğu istatistikler, toplam ölüm sayılarını değiĢtirmekte veya elde olan
tutsak sayısını düĢürmekte ve gerektiğinde ölümcül DEF durumu uygulamaları gibi ölüm
nedeni olacak durumları, gözden uzak tutmaktadır. Genelde, Amerikan tarafında esir
sayısı, diğer ülkelere gönderme ve serbest bırakma gibi konular, tutarlı, akla yakın ve
kesin olarak görünmekte, Fransız tarafında ise buna daha az rastlanmaktadır. Ancak,
henüz temel belgeler gizliyken, 1950‟lerde, ABD Ordusu, uydurma tutsak sayıları
yayınlamaya baĢladı; bu da Ģüpheleri kamplardan Ruslara doğru yönlendirdi. Sayıların
görüldüğü değiĢik belgeler üzerindeki yorumlar için, diğer Ek‟lere, özellikle 3 ve 4
numaralılara bakılabilir.
Kayıtların İncelenmesi
Bu kitapta sadece, Avrupa‟daki SHAEF alanındaki (Kuzeybatı Avrupa) Amerikan
kuvvetlerinin esir aldığı insanların ölüm istatistiklerini inceliyoruz; yani Ġtalya, Sicilya veya
Kuzey Afrika harekâtlarında esir alınan toplam 600.000 esir, bu sayının içinde değil. SvEs
ve DEF** durumlarının kayıtlarından geri kalan belgeler, D-Day‟de (6 Haziran 1944,
Normandiya Çıkarması) baĢlıyor ve zafere (8 Mayıs 1945) ve sonra 1 Ocak 1946‟ya kadar
devam ediyor. Bu zaman aralığı, altı alt kayıt dönemine bölünebilir.
1. D-Day’den 1 Nisan 1945’e. Esirlere yeterli bakım sağlandı, büyük sayıda ölüm
olmadı. Ölümler Alan Merkez Komutanlığınca (AMK) kaydedildi. AMK ölüm
toplamları, diğer güvenilir raporlara göre o kadar tutarsızdı ki, bunlar kapsama
alınmadı. Bu dönemde hiç DEF durumunda esir yoktu.
2. 1 Nisan - 8 Mayıs (VE Day). AMK ayrıntılı raporlar tuttu, fakat ölüm toplamları
gene güvenilir değildi. 4 Mayısta birçok tutsağa DEF durumu resmen uygulandı.
3. 8 Mayıs - 2 Haziran. Bu dönemde birçok kiĢi, SavaĢ Esiri durumundan DEF
durumuna geçirildi, fakat ayrıntılı DEF kayıtları, sadece 12.Ordu Grubunda ve
ancak 19 Mayısta baĢlatıldı. BaĢkaca ayrıntılı DEF kaydı bulunamadı. (AMK bu
dönemde SavaĢ Esiri kayıtlarını tuttu; fakat kayıtlar, ölümler yönünden güvenilir
değildi; bu yüzden burada ve kitaptaki baĢka bir dönem için kullanılmadı.) SHAEF-
USFET kayıtları kasıtlı olarak saptırılmıĢ ve bir milyon esir gizlenmiĢti. Biz bunlara
Kayıp Milyon adını verdik.
4. 2 Haziran – 4 Ağustos. 2 Haziranda SHAEF G3 ġubesi, SavaĢ Esiri ve DEF‟ler için
ayrıntılı kayıt tutmaya baĢladı. Ġngiliz ve Amerikan kamplarındaki SvEs ve DEF
gruplarındakiler için, Elde tutulanlar, Serbest Bırakılanlar tabloları oluĢturuldu.
----------------------------------
* Fransız kamplarında, inanition (açlık): cachexie (aĢırı zayıflık); mort (ölüm):
perdu (kayıp) olmuĢtur.
** Sonraki sayılar EK 2 ve 3‟teki belgelerden alınmıĢtır.
128
SHAEF Alman İşleri Birim Amiri Alb. Philip S.Lauben, “Diğer Kayıplar” teriminin ne olduğunu yazara 1987’de açıkladı. Lauben’in adı sol altta
görünüyor.
129
Kuzeybatı Avrupa’daki Müttefik Kuvvetlerin SHAEF için, 11 Haziran tarihli resmî toplam esir sayısı (Akdeniz bölgesi ve İtalya dışında). Alttaki elyazısı
notta okunan: “Alb.Kessinger, Birçok girişimden sonra, harekâtlar için,
olası resmî savaş esiri sayısı olarak, buna ulaşabildik. S.May (veya Nay).”
130
12.Ordu Grubu, Silahsızlandırılmış Düşman Kuvvetleri(DEF) Raporu.
1-10 Haziran için birikimli toplam, Diğer Kayıplar’ın 138.136’yı bulduğunu
gösteriyor. 12.Ordu Grubundaki eldeki DEF sayısı, sıfırdan, 8 Mayısta görülen sayıya ulaşmış. Görülen Salıverme’lerin çoğu Patton’ın 3.Ordsu
tarafından yapılmıştı.
131
Bu durum 14 Temmuza kadar sürdü. Bu tarihte USFET, SHAEF‟in yerini aldı ve
Ġngilizler kendi kayıtlarını tutmaya baĢladılar.1 SHAEF veya USFET kayıtlarında,
hiçbir Devir (ölümcül DEF statüsüne geçiĢi de içeren) veya Diğer Kayıplar
görünmüyordu. Kayıp Milyon‟u da hesaba katarak, ABD tarafındaki toplam sayı,
diğer ordu istatistikleriyle ve bu kitaptaki ölüm toplamlarıyla tutarlıydı. Ġngiliz
tarafında 14 Temmuza kadar, Elde Tutulan sayısı arttığı için, toplam sayı süratle
artıĢ göstermiĢti; bu görünüĢte, ABD tarafından gelen devirlerle olmuĢtu. Sonra bu
sayılar düĢtü; anlaĢılan, Amerikalılardan devralınan kamplarda ABD Ordusunun
söylediği kadar çok insan yoktu. (Ek 9‟a bakınız).
5. 4 Ağustos – 8 Eylül. USFET, 14 Temmuzda SHAEF‟in görevini devralınca, sadece
ABD kamplarındaki esirleri belgelemeye baĢladı; bunların içinde, SvEs ve DEF
gruplarının Devirleri ve Diğer Kayıplar‟ı da vardı.
6. 8 Eylül 1945 – 1 Ocak 1946. Bu dönem, sadece karıĢık bazı kayıtlarla
belgelenebilmiĢtir; ancak ne Elde toplamları, ne Fransızlara Devirler, ne de
Fransızlardan geri dönenler, kayıtlarda görülmemektedir.
Toplam ölümleri hesaplayabilmek için, korkunç Ģartlarda yaĢayan “Elde Tutulan”
sayıları çok büyükken ve Diğer Kayıplar listeleri yokken, bu büyük açığı doldurabilmek
için, bir takım tahminler yapmak gerekiyordu. Bu açıklar 1 Nisandan 2 Hazirana kadar
SavaĢ Esirleri grubunda; 2 Hazirandan 4 Ağustosa kadar ise, hem SvEs hem de DEF
gruplarında görülüyordu. Son olarak da, 8 Eylül-1 Ocak dönemi için tahminler yapıldı.
Kamp dıĢında oluĢan, fakat kamp Ģartlarının yol açtığı ölümler için, baĢka bir listeleme
verildi.
Gerçek ölüm sayısının hesaplanmasında iki yoldan biri seçildi. Bazı dönemler için,
ordunun verdiği ölü sayısı olan Diğer Kayıplar sayılarını topladık. Bu sayılar bazı dönemler
için hem SvEs hem de DEF‟ler için tutulmuĢtu, Diğer dönemler için, Ordu istatistiklerinde
verilen, bilinen Elde var olan esir sayısına göre ölüm oranı, değerini kullanarak
hesapladık.
“Elde” Sayıları
8 Mayıs VE Day-Zafer gününde, Avrupa‟daki “Elde” esir sayısı 2.874.897‟yi bulmuĢtu.2
Yukarıda belirtildiği gibi, 4 Mayıs ve sonrasında, pekçok eski savaĢ esiri DEF durumuna
geçirildi ve bu arada yeni esirler de DEF statüsüne alındı. Esir almalar 2 Haziranda durdu,
böylece bu zamana kadar, DEF ve SvEs toplamları sabit hale gelmiĢ oldu. 2 Haziran aynı
zamanda, Alan Merkez Komutanlığının (AMK) günlük raporlarının haftalık gönderilmeye
baĢlandığı tarihti; G3 de Ġngiliz ve Amerikan kamplarındaki SvEs ve DEF‟lerin Elde ve
Serbest BırakılmıĢ sayılarını gösteren çizelgeleri bu tarihte yayınlamaya baĢladı. Elde
sayılarını veren, 2 Haziran tarihli ilk SHAEF G3 çizelgesi, yanlıĢlıkla Elde SvEs ve DEF
toplam sayısını 2.927.614 olarak belirtmiĢti. General J.C.H.Lee‟den gelen bir mektup bu
sayıyı 3.878.000 olarak düzeltiyor.
Ağustos-Eylüldeki Açıklanmamış Artışlar
USFET‟in haftalık SvEs-DEF çizelgeleri (5.Dönem) Ağustos-Eylülde 331.016 tutsak artıĢı
gösteriyor, fakat bu artıĢın kaynağını belirtmiyor. Bunlar ABD‟den gelmiĢ olamazlar,
çünkü ABD‟den geriye büyük çapta nakiller Kasıma kadar baĢlamamıĢtı.3 Ağustos-Eylülde
Amerikan kamplarına gelmiĢ olarak kaydedilen sayıyı bulmak için, Ġtalya‟daki (MTOUSA)
ABD Ordu kamplarında da yeterli insan yoktu – MTOUSA kamplarında Haziran ayında
sadece 291.000 esir vardı. Ne olursa olsun, Ġtalya‟dan nakledildiği tahmin edilen sayı,
Temmuzun ilk yarısında sadece 30.000 olmuĢtu ve hepsi tekrar ülkelerine gönderildi, yani
serbest bırakıldı.4 Bu sayı bile esasında tamamen serbest bırakılmamıĢtı. Norveç‟e
132
gelince, orada da esir sayısı 301.729 idi.5 Norveç‟teki bazı, belki de bütün esirler, SHAEF
toplamları içinde, Bremen çevrili bölgesini içeren SCOFOR baĢlığıyla, zaten sayıldığı için,
artıĢın Norveç‟ten kaynaklanma olasılığı da azalıyordu (Ek 8‟e bakınız). Bu artıĢlar için,
Kayıp Milyon‟dan baĢka kaynak yoktur. Kayıtlar imha edildiği için, kayıp milyonu
oluĢturan diğer 600.000 kadar esirin sonu bilinemiyor.
Defter Tutma Ordu, defter tutmayla, bu kadar yanıltıcı ise, neden uğraĢtı? Diğer yönetimlerle esirlerin
iĢgücü olarak devri için görüĢmeler sürerken, Ordu da kendi amaçları için, Almanları
iĢgücü olarak kullanıyordu.6 YaklaĢık 400.000 ile 600.000 arası esir 1945 yılında, değiĢik
amaçlarla kullanılmaktaydı. Devirlerin düzenli olması için, “Elde” toplamlarının bilinmesi
önemliydi. Amerikan sahtekârlıkları ölümleri öyle bir Ģekilde gizledi ki, Elde sayıları
yararını yitirmedi. Örneğin, Geceyarısı Vardiyası, bir Ģekilde tayınların azaltılmasını ve
barınak sağlanmasını reddederken, Elde olan esirlerin toplam sayısına dokunmuyordu.
II.Dünya Savaşı Süresince Müttefiklerin Toplam Alman Esir Sayısı 7
Kuzeybatı Avrupa‟da 2 Haziran 1945‟e kadar
ABD……………………………………………………………………5.224.310
Fransız………………………………………………………………….280.629
Ġngiliz/Kanadalı…………………………………………………1.739.900
Ġtalya ve Avusturya‟da 17 Mayıs 1945‟ kadar
Ġngiliz/Kanadalı………………………………………………….1.134.000
ABD……………………………………………………………………….291.000
Kuzey Afrika‟da
Ġngiliz/ABD…(çoğu ABD‟de tutulan)…………………..371.000
Müttefikler SavaĢ Dönemi Toplamı…………………………..9.040.839
Ayrıca 100.000 ile 4000.000 kadarı olasılıkla Kanada, Norveç ve Ġngiltere‟de tutuldu.
Kayıtları tam ve ayrıntılı olmadığından, iki kere sayılmayı önlemek için bunlar toplam dıĢı
bırakıldı.
Kuzeybatı Avrupa‟daki toplam ABD Esirleri………….5.224.310
Almanya‟yla savaĢ boyunca ABD toplamı 8………...5.886.310
Ele geçirilen Savaş Esirleri
6 Haziran 1944 - 8 Mayıs 1945 arasında, Komutan General Bradley‟e 9 göre, 12.Ordu
Grubu, 3.486.153 SvEs ele geçirdi. AMK‟na göre, 6.Ordu Grubu (o da SHAEF bünyesinde)
8 Mayıs 1945‟e kadar 684.128 esir ele geçirdi. Hepsinin toplamı 4.170.281‟i buldu. 2
Haziranda, ölümler, serbest bırakmalar ile diğer gruplara ve ülkelere nakillerle, hâlâ Elde
olan SvEs toplamı sadece 1.816.929 kalmıĢ ve süratle de düĢmekteydi. 4 Ağustostan
sonra bütün SvEs‟leri DEF iĢlemi gördü; buna rağmen – anlaĢılmaz Ģekilde – SvEs olarak
ayrı kayıt devam etti. USFET çizelgelerinin son günü olan 8 Eylülde, toplam Elde sayısı
678.641‟e düĢmüĢtü. 4 Ağustostan sonra hiçbir SvEs durumunu koruyamadığı için,
sadece daha önceden salıverilen 372.496 esir bütün esirlikleri süresince SvEs olarak
iĢlem gördüler; gerçi 4.170.281‟i esirlik sürelerine bu statüyle baĢlamıĢtı.10
Silahsızlandırılmış Düşman Kuvvetleri(DEF) Yuvarlaması/SvEs Statüsünden Döndürülenler
En kötü davranılan Alman tutsaklar olan DEF grubu sayısı, 4 Mayısta ilk defa SvEs‟nin DEF
olacağı bildirildiği zaman, sıfırdan 2 Haziranda 2.126.545‟e fırladı (“Elde” + “Serbest
133
Kalanlar” + “Devredilenler” + “Diğer Kayıplar”). Sayılar Temmuz ve Ağustos boyunca
dalgalanmıĢ, sonunda 8 Eylülde, 378.555 Elde civarına sabitlenmiĢti. DEF‟lerin çoğu
Almanya‟da tutulmuĢ ve bu kitapta söz edilen bütün DEF‟ler 12.Ordu Grubu tarafından
muhafaza edilmiĢti. 10 Mayısa kadar, 684.128 SvEs ele geçiren 6.Ordu Grubunun, birkaç
yüzbin DEF de ele geçirmiĢ olacağı açıktır (aĢağıda “Kayıp Milyon” a bakınız). Aynı
zamanda, 1945 sonlarında Avusturya kamplarında Ģartlar çok kötü olduğundan, 6.Ordu
Grubundaki tutsakların çoğunun DEF konumunda tutulduğu sonucunu çıkarabiliriz. Bu
kitapta, tutsakların ilk olarak DEF sayılmaya baĢladığı tarih olarak, hesaplama kolaylığı
için, 8 Mayıs kabul edilmiĢtir; oysa DEF durumuna ilk geçiĢ aslında 4 Mayıstır. 8 Mayıs
9 Haziran arası için gösterilen DEF sayısı, bu dönem için ölüm oranını hesaplamak için
kullanılmamıĢtır, çünkü Ordu Diğer Kayıplar baĢlığı altında ölü sayısı saptamıĢtır.
Kayıp Milyon
Üçüncü grup, hem SvEs hem de DEF‟i kapsayan “Kayıp Milyon” grubudur. Bunlar hemen
hemen kesinlikle, AMK‟nın günlük raporlarının 2 Haziranda, haftalık rapor haline geçiĢi
sırasında, 6.Ordunun kayıttan düĢülen esirleridir.
Ölü Sayılarının Açıklaması
SvEs kamplarındaki Ölüm oranı, ABD Ordu Sağlık BaĢkanlığı gözlemcilerince yakından
izleniyordu; 1945 Mayıs ve Haziran baĢında, kamplarda 80.583 SvEs vardı. Bu oran yıllık
yüzde 30 veya aylık yüzde 2,6 bulunmuĢtu (Ek 2‟ye bakınız). Kamplarda Ağustos-Eylül
döneminde gözlenen ve Diğer Kayıplar olarak bildirilen ölüm oranı da aylık yüzde 2,6 idi.
Buradan, 9 Haziran-28 Temmuz arası döneminin büyük bölümü için, Ordu, SvEs
kamplarında Diğer Kayıplar listesi bildirmediği halde, ölüm oranı sabit bir Ģekilde yüzde
2,6 olarak devam etmiĢtir sonucu çıkmaktadır. 1 Nisan-8 Mayıs ve 8 Eylül 1945-1 Ocak
1946 dönemlerinde, yanılmayı önlemek için, bu kitapta oran, haftada yüzde 0,3 olarak
kabul edilmiĢtir. Ordu tarafından doğrudan bildirilen Diğer Kayıplar sayısı ile birlikte (artı
aĢağıda gösterilen 1 Nisan-8 Mayıs arası toplamı 28.585) ölülerin sayısı, 8 Mayıs- 8 Eylül
arası için 145.208 oluyor; bunların 23.459‟u Ordunun doğrudan saydıklarıdır.
Kulaktan dolma ifadeler, kamplardaki ölüm oranlarının çok yüksek olduğunu belirtiyor.
Charles von Luttichau Kripp‟teki kendi kamp bölümünde, esirliğinin baĢladığı bahar içinde,
yüz kiĢiden yaklaĢık 5-10‟unun öldüğünü söylemiĢti. Kendi bölümünde ölümler normalden
daha az olmuĢtu, çünkü esirlerin çoğu 20-30 yaĢları arasında genç subaylardı ve
birbirlerine çok yardım ediyorlardı. SvEs kampının geri kalan bölümünde, ölüm oranının
yüzde 10‟dan çok daha yüksek olduğunu düĢünüyordu – bu da aylık olarak, yaklaĢık
yüzde 5,5 ile 6,9 arası bir orana denk gelir.
DeğiĢik baĢka tanıklar, dıĢarı götürülürken gördükleri veya taĢınmasına yardım ettikleri
cesetleri temel alan tahminler yürütmektedirler. Günlük gördüklerinin ortalaması,
sonradan ABD Ordu belgelerinde kayıtlı, kamptaki esir sayılarıyla karĢılaĢtırıldı. Bad
Kreuznach‟daki SvEs kampında da oran, aylık yüzde 4,2-5,4 arasıydı. Heidesheim‟da,
kampı Amerikalılardan devralan Fransız Ordusundan Yzb.Julien‟e göre, oran aylık yüzde 3
idi; Remagen kampında yüzde 5,5-10 arası, Rheinberg‟deki kampta ise aylık yüzde 3 ile
15 arasındaydı.
SvEs Kamplarında Ölümlerin Belirlenmesi
Bu dönem için ortalama Elde tutulan sayısı 1.755.198 idi*. AMK bu dönemde, yıllık 1,3
ölüm oranına karĢılık gelen 2.397 ölüm sayısı bildirmektedir – açlık çeken, üst üste
yığılmıĢ, kötü hava Ģartlarında bırakılmıĢ insanlar için inandırıcı bir sayı değil.
---------------------------------------------------
* AMK‟nın 1-11 Nisan sayıları ve 12.Ordu Grubu ve SHAEF G1‟inin 8 Mayıs
rakamlarından çıkartılmıĢtır.
134
1 Mayısta baĢlatılan ETO incelemesinde, Askerî doktorların saptadıkları ölüm oranlarıyla
da uyuĢmuyor.
AĢağıda kalın puntolarla verilen sayılar, doğrudan ABD Ordu belgelerinden alınmıĢtır.
Diğerleri, aksine kayıt yoksa, Ordunun bildirdiği ölüm oranlarının, gene Ordunun bildirdiği
Elde sayılarına uygulanmasıyla hesaplanmıĢtır.
1 Nisan – 8 Mayıs (VE Day , Zafer Günü)
38 gün tutulan 1.755.198 esir için, haftalık % 0.3 oranla,
toplam ölüm sayısı……………………………………………………..28.585
8 Mayıs – 9 Haziran
32 gün tutulan 1.742.388 esir için, haftalık % 0.6 oranla (ETO Tıbbî Tarih rakamı)
toplam ölüm sayısı………………………………………………………47.791
9 Haziran – 8 Eylül
Tarih Elde Diğer Kayıplar
(Haftalık % 0,6 ölüm oranı ile)
16 Hazirana kadar 1.462.032 8.772
23 Hazirana kadar 1.399.794 8.399
30 Hazirana kadar 1.271.567 7.629
Ara toplam 24.800
7 Temmuza kadar 850.630 5.104
14 Temmuza kadar 836.117 5.017
21 Temmuza kadar 849.621 5.098
28 Temmuza kadar 892.354 5.354
Ara Toplam 20.573
Ağustostan Eylüle kadar (USFET raporlarından
doğrudan alınan Diğer Kayıplar toplamları) 23.459
TDPLAM 9 Haziran – 8 Eylül 68.832
SvEs kamplarında 1 Nisan-8 Eylül 1945 Toplam Ölüm
(28,585 + 47.791 + 68.832)…………………………………………………………………145.208
Silahsızlandırılmış Düşman Kuvvetleri (DEF) Kamplarındaki Ölümler
12.Ordu Grubu raporlarında, DEF‟ler için de, Ölümler 8 Mayıstan 10 Hazirana kadar, Diğer
Kayıplar olarak bildirilmiĢtir; ancak bunlar SHAEF raporlarına yansımamıĢtır. 12.Ordu
Grubu raporlarında, ölüm oranı haftalık yüzde 2,6‟dır. Ordu, 28 Temmuz - 4 Ağustos
haftasında, ölüm oranı haftalık yüzde 2,9 iken, yeniden Diğer Kayıplar‟ı rapor etmeye
baĢlamıĢtır. Ağustos-Eylül döneminde, ortalaması yüzde 2,15 olmuĢtur. Toplam ölümlerin
tahmini için, Diğer Kayıplar‟ın bildirilmediği 11 Haziran – 27 Temmuz dönemi
değerlendirmesinde, Mayıs-Haziran Ordu haftalık ölüm oranı olan yüzde 2,6 kullanılmıĢtır.
Bilinen DEF toplamlarına uygulamak için, yani 8 Mayıs – 8 Eylül arası 310.992 esir
toplamından 192.502‟si Ordu tarafından doğrudan sayılmıĢtır.
8 Mayıs – 8Eylül arası
(Kalın puntolarla gösterilenler, ABD Ordusu tarafından verilen ölü sayılarıdır. Diğerleri,
tutuklanan DEF‟lerin Ordu tarafından bildirilen sayılarına, Ordu ölüm oranlarının yazar
tarafından uygulanmasıyla elde edilenlerdi. Kalın puntoyla gösterilen toplam esir sayıları
da ABD Ordu belgelerinden alınmıĢtır.) Bütün ölüm oranları, dönemin öncesi ve
sonrasında bildirilen Ordu oranlarından hesaplanmıĢ ve toplanmıĢtır.
135
Tarih Elde Diğer Kayıplar Ölüm
haftalık Oranı
9 Hazirana kadar 127.286 2,6
16 Hazirana kadar 849.688 22.092 2,6
23 Hazirana kadar 709.463 18.446 2,6
30 Hazirana kadar 609.102 15.837 2,6
Ara Toplam 56.375
7 Temmuza kadar 684.467 17.796 2,6
14 Temmuza*kadar 601.134 15.629 2,6
21 Temmuza kadar 568.192 14.773 2,6
28 Temmuza kadar 535.251 13.917 2,6
Ara Toplam 62.115
4 Ağustosa kadar 885.951 26.064 2,9
11 Ağustosa kadar 754.090 5.129 0,7**
18 Ağustosa kadar 388.799 3.949 1,0**
25 Ağustosa kadar 368.808 10.700 2,9
Ara Toplam 45.842 1,9***
1 Eylüle kadar 359.452 6.323 1,8*
8 Eylüle kadar 378.555 13.051 3,4*
Ara Toplam 19.374 2,7***
TOPLAM 310.992
Kayıp Milyon içindeki Ölümler
Kayıp Milyon, AMK 2 Haziranda, günlük rapordan haftalığa geçince, görünmez oldu. AMK
kayıtlarından kaybolan sayı 1.042.537 idi. SHAEF ile General Lee arasında, 2 Haziranda
tartıĢılan sayı 950.923 idi. Bu sayı, 2 Haziran 4 Ağustos dönemi için, Kayıp Milyon
kavramında, burada kullandığımız baĢlangıç sayısıydı.
8 Mayıs – 2 Haziran
8 Mayısla 2 Haziran arasında Kayıp Milyon‟daki ölüm oranı açık değil, bunun için bu
dönem hesaba katılmadı. Aslında, 12.Ordu Grubu yetki alanında DEF konumunda iĢlem
görmüĢ olsalardı, ilk dört haftada 104.000‟i ölmüĢ olurdu. SvEs gibi davranılsa, o zaman
24.000‟i ölürdü.
2 Haziran – 4 Ağustos
2 Haziran 4 Ağustos arasında kayıtlarda görülmedikleri için, Kayıp Milyonun SvEs mi,
yoksa DEF durumunda mı tutulduklarını bilemiyoruz. SHAEF-USFET kayıtlarında kabul
edilen oran kadar DEF, gene aynı oranda da SvEs sayısında olduklarını kabul ediyoruz.
Bunun için, toplam Kayıp Milyon ölüm oranını da, SHAEF-USFET‟in 2 Haziran-4 Ağustos
dönemi için verdiği toplam esirlerin ölüm oranıyla aynı olduğunu kabul ediyoruz.
4 Ağustos – 8 Eylül
Bu dönem için USFET SvEs ve DEF çizelgelerinde, Kayıp Milyondan ne kadarının,
bildirilmekte olan toplam esir sayısının içinde olduğu belli değil. Bunun için Kayıp
Milyondan ne kadarının 8 Eylülde hâlâ kayıp olduğunu bilemiyoruz. Bu nedenle, Kayıp
------------------------------------------ * 7-28 Temmuz arası değerlendirmeleri yazar tarafından yapılmıĢtır. Beraber ele
alındığında, 7 – 28 Temmuz arasındaki farklar, Ordu sayılarındakilerle aynıdır.
** Ölüm oranlarında görünen farklar yuvarlamadan oluĢmuĢtur.
*** Ortalama
136
Milyon ölümleri için, bu döneme iliĢkin her hangi bir sayı gösterilmedi. Ağustos-Eylül
dönemi için hesaba katılmayan ölü sayısı olasılıkla 10.000 dolayında. 2 Haziranda baĢlayan SHAEF G3‟ünün esir kayıtlarına göre, bu dönem içinde, SvEs/DEF
ortalama oranı, 60/40‟dır. 2 Hazirandan sonra 12.Ordu Grubu (baĢlıca 6.Ordu Grubu
anlaĢılır) dıĢında, baĢka komutanlıklarca tutulan, SvEs veya DEF kaydı yoktur. 6.Ordu
Grubu da aslında önce SHAEF, sonra da USFET komutasındadır. Buradan, Kayıp Milyonun
yüzde 60‟ının (yaklaĢık 570.554 kiĢi) haftada yüzde 0,6 SvEs oranıyla öldüğünü; diğer
yüzde 40‟ın da (yaklaĢık 380.369 kiĢi) haftada yüzde 2,6 DEF oranıyla can verdiğini
söyleyebiliriz. Kayıp Milyon içindeki SvEs‟nin, dokuz hafta içinde haftada yüzde 0,6
oranıyla, ölü sayısı 30.810 olur. 380.369 DEF içindeki haftada yüzde 2,6 oranla dokuz
haftada ölecek sayısı da 89.006 olur. Toplam ölü sayısı 119.816‟yı bulur.
8 Eylül 1945 – 1 Ocak 1946 arasında Kamplarda olan Ölümler ve
Serbest Bırakma veya Devir sonrasındaki Ölümler
Yzb.Julien ve J.P.Pradervand‟ın tanıklıklarından, serbest bırakma sonrasında da ölümlerin
haftalarca yüksek sayıda kaldığını biliyoruz. ġartlar düzelir düzelmez, esirliğin etkileri
kaybolmuyordu. Bergen-Belsen‟deki Nazi kampında sağ kalanların çoğu, Ġngilizler
tarafından özenle hastanede tedavi edilmiĢ, gene de yüzde 35-40 kadarı, serbest
kaldıktan birkaç hafta sonra ölmüĢtü. Mayıs 1945‟de Almanya Bassum‟daki 7 numaralı
Kanada Ordu Hastanesinde, toplama kamplarından salınan, çoğu ileri derecede beslenme
yetersizliği olan 556 sivil tedavi gördü. Kanadalı doktorların bütün çabalarına rağmen, 31
tanesi 25 gün içinde öldü. Bu sayı, toplama kampından sağ kurtulanların yüzde 5,6‟sı
veya baĢka deyimle, aylık yüzde 6,8‟lik bir ölüm oranıydı.
Pradervand, Amerikalıların Thorée les Pins‟de Fransızlara devrettiği esirlerin üçte
birinin çok hasta olduğunu söylemiĢti; o kadar hastaydılar ki, çalıĢacak durumları
olmadığı gibi, kısa zamanda da öleceklerdi. Ölüm oranı yıllık 40,5‟ten fazla veya aylık 3,4
bulunmuĢtu. O kadar hastaydılar ki, Pradervand, yaĢam koĢulları ivedilikle düzeltilmezse,
bu kıĢı çıkaramayacakları kanısındaydı. 1945 sonbaharında Amerikalılar, benzer durumda
olan 52.000 kiĢiyi, Fransızlardan geri aldılar. Bu hastaların en hastası grubundakilerden,
Pradervand‟ın öngördüklerinin yarısı öldü ve ölü sayısına 26.000 kiĢi daha eklendi.
1945-46 döneminde, ABD kamplarındaki açlık Ģartlarını belirten birçok rapordan, ne
SvEs‟nin ne de DEF‟lerin, kıĢ boyunca, daha önceki dönemden fazla yiyecek almadıkları
açıkça anlaĢılıyor. Birçok raporda baĢlı baĢına bazı kamplar suçlanıyor; Uluslararası
Kızılhaç Komitesi temsilcisi tarafından da doğrulanan, bir DıĢiĢleri Bakanlığı yetkilisinin
mektubunda, 1946 Ocak ayında samimi bir Ģekilde, “Avrupa Alanında Alman SvEs‟nin
tutulduğu Ģartlar, bizi Cenevre SözleĢmesine uymama suçlamasıyla karĢı karĢıya
bırakacak” diye belirtiliyor. Merkez esir bölgelerini gezen Alb.Tom F.Whayne, Ocak
1946‟da, kamplar için, “Fena halde kalabalık ve salgın hastalık için her Ģart hazır” diye
bildiriyordu. ICRC Fransa‟dan, Ordu Avusturya ve Berlin‟den, ABD‟nin elde tuttuğu
esirlerin açlıktan öldüklerini bildiriyorlardı.
8 Eylül – 8 Ekim arası bir ayda, elde tutulanların sayısı aynı kaldı, Ģartlar da hemen
hemen aynıydı; bunun için DEF ve SvEs‟nin Ağustos-Eylül dönemiyle aynı oranda ölmeye
devam ettikleri sonucuna varıldı. 11 Ağustos - 8 Eylül arası dört haftada, Diğer Kayıplar
toplamı 34.023 olmuĢtu; böylece 8 Eylül - 8 Ekim arası için de aynı sayının eklenmesi
gerekiyordu. 8 Ekim – 1 Ocak dönemi için, esir sayısı bir milyondan fazlayı bulunca,
ölçülü bir tahminle, aylık ölüm oranının yarı yarıya, yüzde 3,2‟ye düĢtüğünü söyleyebiliriz.
Yüzde 3,2 tahmini, yaklaĢık 90.000 ölü toplam sayısı oluĢturuyor.
Serbest bırakılan esirler de tutsaklığın etkileriyle öldüler. Burada, bu ölümlerin serbest
bırakılmadan sonra bir ay daha, aylık yüzde 3,2 oranında devam ettiği kabul edildi.
8 Eylülde serbest bırakılan yaklaĢık 2.100.000 esir içindeki toplam ölümler de, bu
hesapla, tahminen 67.200 oluyor. Bu sayınını içinde, Fransa, Ġngiltere veya diğer
Müttefiklere devredilen, bir milyondan fazla esirin içindeki ölümler yok.
137
ABD Ordu Kamplarındaki Davranışlara Bağlı Ölüm Toplamları (Diğer ordu bölgelerine
veya diğer devletlere devirler dışında)
Fransa‟dan Özel DönüĢler …………………………………………………….. 26.000
Eylül-Ekim ABD Kampları………………………………………………………. 34.023
Ekim-Ocak ABD Kampları …………………………………………………….. 90.000
Serbest Bırakılan SvEs arasında …………………………………………….. 67.200
TOPLAM …………………………………………………………………………………..217.223
En Son Ölü Sayısı
SvEs (Eylül 1945‟e kadar)………………………………………………………...145.208
DEF (Eylül 1945‟e kadar) …………………………………………………..…..310.992
Kayıp Milyon (SvEs) 2 Haz-2Ağst ………………………………………..….….30.810
Kayıp Milyon (DEF) 2 Haz-2Ağst …………………………………………..…. 89.006
Ara Toplam ……………………………………………………………………………... 576.016
Kamplardaki DavranıĢa bağlanabilecek
Ölümler (Eylül 1945 – Ocak 1946)…………………..…………………..…..217.223
TOPLAM Ölümler………………………………………………………………….……..793.239
138
Ek 2
ETO TIBBÎ TARĠHĠ
AĢağıdaki notlar, “Avrupa Harekât Alanı Tıbbî Tarihi” cilt 14, RG332, Box166, Millî
ArĢivler, Washington D.C., (Suitland, Maryland) kitabındaki birçok çizelgeye
dayanmaktadır. Çizelgeler, daha önce 1945 Mayıs-Haziran döneminde, Avrupa Alanında
ABD Ordu Sağlık BaĢkanlığınca yapılan bir araĢtırmadan alınmıĢtır. Çizelgeler 140. ve
141. sayfalarda gösterilmiĢtir.
Tablo X’daki Esir sayısı İçeriği
Tablo X, altı hafta süresince incelenen yaklaĢık 80.583 esir arasındaki, baĢlıca ölüm
sebepleriyle ölüm sayısını vermektedir. Kapsam içindeki esir sayısı, Tablo X baĢında
yazılan metinde, yanlıĢ olarak verilmiĢtir. Metin, incelemenin 70.000 esiri kapsadığını
belirtmektedir, fakat tablo içindeki asıl sayı-oran sayısı bölümü, incelemenin 80.583 kiĢi
üzerinde yapıldığın göstermektedir. Örneğin, 1.000 kiĢideki hastaneye kabul oranı, yıllık
468 olarak bildirilmiĢtir. Soldaki kabuller sütunu, bu temelde yıllık 37.713 kabul olduğunu
göstermektedir; yani incelemede kabaca 80.583 esir olmalıdır. Her üç grupta dıĢdeğer
hesaplandığında, incelenen sayı olarak değiĢik bir esir sayısı bulunuyor. Hepsi 81.000‟e
yakındır; bunun için 80.583 sayısı alınmıĢtır. Bunu daha sonra, esirler arasındaki ölüm
sayısını bulmak için temel alarak kullandığımızda, ölüm oranı daha düĢük anlamına
gelecek, bunun için ETO Tıbbî Tarihi metninde verilen 70.000 sayısını kullandığımızda,
beklenen ölüm sayıları daha düĢük olacak.
Ġncelenen ABD birliklerinin sayısı hiçbir yerde belirtilmemiĢ, fakat bunu her olay için,
verilen bir grubun asıl sayısını binde oranına bölerek kolayca hesaplayabiliriz. Bunu
uyguladığımızda, tablonun ABD birlikleri tarafının, ya 268.333 (hastalık nedeniyle ölüm)
ile 287.187 (yaralanma sonucu ölüm) arasında değiĢen farklı incelemelere dayandığını
veya istatistiksel olarak güvenilir olmadığını görüyoruz. Ordu istatistiklerindeki bu
zorluklar çok özgün ve genellikle kamplardaki ölüm oranını ortaya çıkarmayı engelliyor.
Tablo IX – Esir Ölüm Oranı Yanlış, Çünkü Matematik Olarak Olanaksız
Tablo X‟da, esirlerin hastalıktan ölüm oranı altı hafta için 2.304 olarak veya 19.968 yıllık
olarak gösterilmiĢ, bu da yıllık yüzde 25 ölüm oranı yapıyor. Hemen yukarısında, Tablo
IX‟da ise ölüm oranı bir yılda yüzde 3,42 olarak veriliyor. Hangisi doğru?
Tablo IX‟da birçok büyük, birçok da küçük hata var. En önemli hata; hastalık,
yaralanma ve savaĢ yarası ölümlerini gösteren bölümdeki esir ölüm oranı sayılarında
yapılmıĢ. Eğer rapor gerçekse, yazarının, incelediği değiĢik kamplardaki altı haftalık esir
ölümleri sayısıyla baĢlamıĢ olması gerekir. Her bölüm için, bir tam sayı olması gerekir
(yani 64 olur ama 64,5 olamaz); çünkü söz konusu olan insandır. Sonra bütün tam
sayıları altıya bölüp, sonucu 52 ile çarpacak ve tablodaki sayıyı bulacaktır. Temel aldığı
bir tam sayıdan baĢlayarak, verdiği sayılara ulaĢmak olanaksızdır. Örneğin, Yaralanma
sonucu ölümler için, altı haftadan yansıtılarak yıllık 98 sayısına ulaĢıldığı söyleniyor; oysa
98 bölü 52 eĢittir 1,8846; bunu altıyla çarparsak 11,308 olur. Böylece temel olarak
alınabilecek sayı 6 haftada ölen 11 insan olur; Fakat 11‟i 6‟ya bölüp, sonucu 52 ile
çarptığımızda 95 çıkar. (Temel olarak 12 esir sayısını alırsak, onun yansıması da 104
olur.) Hastalıklar için de aynı durum: 6 haftada 318 ölünün en yakın yansıması 2.756‟dır;
fakat raporda 2.754 sayısı veriliyor. (Yazarın çalıĢtığını belirttiği 6 haftalık ve 52 haftalık
dönemler yerine, tek günlerle çalıĢtığımızda, - yani en yakın bölünebilir tam sayıyı 42‟ye
bölüp, 365‟le çarparak – gene yazarın elde ettiğini söylediği sayıyı bulamayız.) Virgülden
sonra üç hane bile gitsek, tam sayıyla baĢladığımızda, Tablo IX sonuçlarını bulamayız.
139
Avrupa Harekât Alanı Tarihi kitabının Teknik Tıbbî Veriler Bölümü, Daktilo
edilmiş Metin. (Alb.Fisher tarafından Washington’daki Millî Arşivler’de bulunmuştur.)
140
Ren nehri boyunca, 23 ABD SvEs Kampındaki 80.583 esirin, Mayıs-Haziran
dönemi incelemesine dayanan sayılar. Bu inceleme, ETO Tarihi, Tablo IX ve X’dan özetlenmiştir.
141
Mayıs-Haziran 1945 tarihlerinde, Sağlık Başkanlığı tarafından yapılan
80.583 SvEs incelemesinin aslını tamamlamak için gerekli kısımlar önceki
sayfalarda ve Stanhope Bayne-Jones (yukarıdaki)yazısındadır (II.Dünya Savaşında Koruyucu Tıp Tarihi, Cilt IX, Washington, 1969).
142
Ölüm toplam sayısı olarak, 2.868 ya yanlıĢtır veya kazara doğru çıkmıĢtır. Bunun için,
Tablo X ve Tablo IX arasında, ölüm oranlarını seçmekte, Tablo X tercihimizdir.
Tablo IX – Ölüm Oranı yanlıştır; çünkü Tablo X ile bağdaşmamaktadır.
Tablo IX‟daki ikinci hata, ölüm oranlarını Tablo X‟a uyarladığımızda çıkan komik
sonuçlardır. Tablo IX‟daki ölüm oranı doğruysa, o zaman Tablo X‟daki esirler için de
geçerli olması gerekir; her iki tablo da aynı zaman diliminde, aynı kamplar ve aynı esirler
için yapılmıĢtır. Tablo X için incelenen esir sayısı, 560.899 olmalıdır, çünkü Tablo X‟un altı
haftada en az 2.304 olan ölüm sayısı, yıllık toplam 19.968 olmaktadır. Ölüm oranı yıllık
yüzde 3,56 olan ve 19.968 ölü veren esir sayısı da 560.899 olmalıdır. Bu demektir ki,
560.899 esirlik ikinci bir araĢtırma vardır; bu araĢtırmada sadece hastalık, yaralanma ve
savaĢ yarası ölüm nedeni olarak gösterilmiyor; aynı zamanda en az yirmi bireysel
hastalıktan ölüm sayıları var ve alt toplamlar veriliyor. ETO Sağlık BaĢkanının, aynı
zamanda, iki ayrı araĢtırma emri vermiĢ olması anlamsız. Sağlık BaĢkanı için, böyle
önemli ve ince ayrıntılı, diğerinden yedi defa daha büyük boyda bir araĢtırmayı, ölüm
nedenlerinin oranları gibi önemsiz bir konuda tamamlanmamıĢ bir rapor için kullanması
da anlamsız. Ölüm oranlarını göz önüne almamak veya daha küçük ve yetersiz bir
incelemeye bu oranları bırakmak da bir tuhaf. BaĢkanın, aynı baĢlıklar altında tablolar
için, aynı kamp sistemi içinde, tam aynı dönemde, böyle anlamlı bir değiĢikliği
açıklamadan, böyle değiĢik büyüklükteki iki grubu inceletmesi de mantıklı değil. Bunun
için, bir tek araĢtırma olduğundan neredeyse kesinlikle eminiz. Farklı sonuçların olması,
incelenen değiĢik iki grup esir olmasından kaynaklanmıyor; aksine bir tablo bu sonuçları
doğru olmayan bir Ģekilde veriyor. Biz Tablo IX‟daki, ölüm oranlarını uydurmak için
yapılan ara toplamların yanlıĢ olduğunu zaten biliyoruz. Aksini gösteren yeni bir kanıt
olmadığına göre, Ģimdi yıllık toplam yüzde 3,5 ölüm oranının yanlıĢ olduğundan eminiz.
Tablo X‟un da daha doğru ve esirler arasındaki yıllık ölüm oranının en az yüzde 25
olduğundan da kuĢkumuz yok.
Tablo IX‟daki toplam ölümler için yüzde 3,56‟lık sayının yanlıĢlığı artık kesindir;
Tablo X, eksik olmakla birlikte, olabildiğince tercih edilmelidir ve SvEs arasında yıllık en
az yüzde 25 ölüm oranını göstermektedir. ETO Tıbbî Tarihi kitabının yazarı da, Tablo XI
(a) ve (b)‟deki (burada gösterilmemiĢtir) hastalık oranlarını gizlemiĢtir – oysa o sözde
hastanelerdeki ölüm oranlarının saptanması için en iyi bilgi kaynağıdır. Tablo XI için
yapılan, yüzbinlerce SvEs‟ni kapsayan ve 10 ay süren çok uzun ve ayrıntılı araĢtırma
süresince, raporun yazarı, bir ölüm oranı vermiyor, bulmak için bir yöntem sağlamıyor.
Uyuz veya streptokoka bağlı boğaz ağrısı için oranlar bildiriliyor, fakat en önemli olay
olan ölüm oranı için bir Ģey denmiyor. Diğer bir önemli oran, taburcu iĢlemleri için de bir
oran verilmiyor. Oysa, Sağlık BaĢkanının, hastanelerinin tedavi için ne yaptığını bilmek
isteyeceği apaçık ortada. Fakat taburcu oranları, ölüm oranları gizlenmek isteniyorsa,
tabii ki verilemez; çünkü ölümler, kabullerden taburcular çıkartılırsa, kolayca
belirlenebilir. Yazar için ölüm oranlarının önemli olduğu, baĢlıca ölüm nedenleri olarak on
iki hastalığı ayrı bir tabloda sıralamasından belli. Böyle büyük bir araĢtırmada ölüm
oranının dikkatsizlikten atlanmıĢ olması olası değil.
Bu Tarihi yazanın, bilgileri örtbas ederek ölüm oranını gizlediği açık. Nasıl olduysa, bu
bilgi, ETO Tıbbî Tarihi‟nin dayandığı özgün raporu kullanan Stanhope Bayne-Jones‟un bir
makalesinde ortaya çıkıyor. (Stanhope Bayne-Jones, “Enemy Prisoners of War DüĢman
SavaĢ Esirleri,” Special Fields, Preventive Medicine in World War II Özel Alanlar, II.Dünya
SavaĢında Koruyucu Tıp, cilt 9. [Washington:1969], Ordu Bölümü, s.341‟e bakınız.)
Bayne-Jones, ETO Tıbbî Tarihi‟nin temel aldığı aynı özgün incelemeden alıntı yapıyor,
fakat ölüm toplamlarını da katıyor. GörünüĢte gizlemeyi sürdürmek için, incelenen esir
toplamını vermiyor, ancak toplamı ETO Tıbbî Tarihi‟nde bulduğumuz için, parçaları
birleĢtirince bütün ortaya çıkıyor.
Bayne-Jones Tablosunda, altı haftada hastalıktan ölüm toplamı 2.754 olarak
bildiriliyor. Bu sayı, ETO Tarihi‟nde de hastalık için gösterilenle aynı. Bu son kanıt parçası,
143
ETO Tıbbî Tarihi yazarının, sadece altı haftalık SvEs ölüm sayılarını, bir yıla uyarlanmıĢ
gibi, kopya ettiğini gösteriyor. Böylece görünüĢe göre, hastalık için ölüm oranını, yıllık
yüzde 29,7‟den 3,42‟ye çekmiĢ oluyor. Tarih yazarının olasılıkla, Tablo X‟u tam olarak
göstermemesinin nedeni de bu. Tablo X‟un doğru toplamı olan 2.754, aynı sayıyı aldatıcı
bir Ģekilde Tablo IX‟da da kullandığını ortaya çıkaracaktı.
Esir ölümlerinin üç grubu (hastalık, yaralanma, savaĢ yarası), Bayne-Jones‟un bütün
hastalık ölümlerinin toplam sayısı 2.754 ile toplandığında, 2.868 sayısı bulunuyor. Bu
sayı, 80.583 SvEs için, haftalık yüzde 0,59319 „luk bir ölüm oranı yapıyor. Bu 0,6‟ya
yuvarlanarak, Ordu Ölüm sayılarının görülmediği bu kitapta, uygulanan ölüm oranı
oluyor.
Bu kitapta, her üç ölüm grubu (hastalık, yaralanma, savaĢ yarası) toplam ölüm oranını
belirlemekte kullanılıyor; çünkü savaĢ yaralarının çoğu, kamplarda oluĢmamasına karĢın,
normal Cenevre SözleĢmesi Ģartlarında, kolaylıkla tedavi olurdu. Ne olursa olsun, savaĢ
yarası nedeniyle ölümler, toplamın sadece yüzde 0,6‟sını buluyordu.
Tablo IX‟da hastalık ölüm oranı değiĢtirildiği için, yaralanma ve savaĢ yarası oranları
da olasılıkla aĢağı çekilerek, oynanmıĢ ve ölüm oranı düĢürülmüĢtür. Ne olursa olsun,
günümüze kadar kalan belgelerde doğru sayılar bulunamadı. Gene de, hepsi bir arada,
toplam gösterilenin yüzde 4‟ünden daha aĢağıda olduğunu biliyoruz. Sonuç olarak,
hastalığın doğru oranı, görünen yaralanma ve savaĢ yarası oranıyla birlikte
hesaplandığında, Ordunun kamplardaki savaĢ esirlerinin ölü sayısıyla tam olarak
çakıĢmaktadır. Böylece haftalık yüzde 0,59319 oranı ikinci bir Ordu kaynağı tarafından ve
aynı zamanda esirlerin kendileri tarafından doğrulanmıĢ oluyordu.
144
Ek 3
MERKEZ KOMUTANLIĞI RAPORLARI
SavaĢ Esirleri Durum Raporları baĢlıklı bu belgeler, Avrupa Harekât Alanı Merkez
Komutanlığı karargâhı tarafından yayınlanmıĢtır. 2 Hazirana kadar günlük olarak
yayınlanmıĢ, daha sonra haftalık raporlar verilmiĢtir. D-Day (6 Haziran 1944)‟den
baĢlayıp, 25 Ağustos 1945‟e kadar SavaĢ Esirlerinin (DEF‟lerin değil) ayrıntılı dökümünü
verir. Bunlar çok ayrıntılı raporlardır, ancak özellikle ölümleri bildirirken, hatasız değildir.
2 Hazirana kadar bildirilen SvEs toplam ölümü 4.500‟dür; sonrasında 25 Ağustosa kadar
4.790 daha bildirilmiĢtir. ABD Ordu Sağlık BaĢkanlığı subayları, altı haftalık süre içinde,
SvEs kamplarında 80.000 esir içinde, 2.868 ölüm saptarken, Alan Merkez Komutanlığı
(AMK), ortalama 1.700.000 esir içinde sadece 4.540 ölüm rapor etmiĢtir. Ġncelemeyi
yapan doktorların bulduğu ölüm oranı, yıllık yüzde 30‟un üzerindeydi; fakat Merkez
Komutanlığı oranı, Mayısın birkaç günü için, yıllık yüzde 0,36 olmuĢ, ortalaması yüzde 2,4
bildirilmiĢti. Daha sonra yazın, USFET rakamları Diğer Kayıplar adı altında, yıllık yüzde 30
ölüm oranı gösterirken, AMK raporları, Temmuz sonundan baĢlayarak her hafta, yıllık
yüzde 1,8 ile en düĢük olarak yıllık yüzde 0,36 arası oranlar sergiliyordu. Dinlenmedeki
ABD Ordu personelinin, barıĢ dönemindeki ölüm oranı yüzde 0,4 olurken, bu orana
inanmak olası değildir. Mart ayında da aynı durum yaĢandı, ölüm oranı 0,75 olarak
bildirildi. Tekrar Nisan ayında yıllık yüzde 0,67 görüldü.
BaĢka bir gariplik de, Ġngiliz ve Rus bölgelerine nakiller yanında, ABD bölgesine de
nakillerin gösterilmiĢ olmasıdır. Oysa ABD bölgesi zaten ETO‟nun içindeydi ve bu nedenle
esirler hiçbir zaman nakledilmemiĢti. Bu ne anlama gelebilir? Neden sistemden kayıp
olarak, sistemin dıĢına nakil olarak bildirilmiĢlerdi? “ABD bölgesine nakiller” kaleminin
ölümlerin örtmecesi olduğu, doğru bir tahmindir; çünkü toplamları, USFET raporlarındaki
Diğer Kayıplar sayılarına çok yakındır. Bu kitapta hiçbir ölüm sayısı, bu tahmine
dayandırılmamıĢtır.
2 Haziranda bir milyon SvEs‟nin, hiçbir not düĢülmeden atlanması, bu raporların
kullanım Ģeklinin kendine özgü örneğidir: Orduya gerekli bilgi korunurken,
Washington‟dan gelecek bir denetçiye de düzmece bir görüntü verilecektir. Bu Kayıp
Milyon Ģıkkında, Ordu önceden aldığı fazla esir iĢçi elindeyken, cimri istifçi gibi, bir milyon
olası iĢçiyi de, kimse bilmeden, yedek olarak tutmak istiyordu.
Bu raporlarda daha bir sürü yanlıĢ var. Ad Sec Ġleri Bölge Merkez Komutanlığındaki
kıdemli subaylardan General Hollar, bir toplantıda 20.000 kiĢilik bir tahliyeyi bildirdiği bir
günde, AMK raporları 2.000‟in altında bir sayı bildiriyor. 25-26 Mayıs günleri için, AMK
raporlarının değiĢik sayfalarında, iki farklı ölüm sayısı veriliyor. Her iki sayı da, General
Hollar‟ın o gün için verdiği toplamla çeliĢiyor.
Zaman ilerledikçe, hesaplardaki derbederlik artıyor, bir aylık gecikmeli raporlar
yayınlanıyor; son iki hafta içinse hiç toplam sayı bildirilmiyor. Genellikle yöntemler ve
terimler, hiç açıklama yapılmadan değiĢtiği için, sayıların yorumlanması çok zorlaĢıyor;
bir haftanın verileri, baĢka bir haftanın toplamlarına ekleniyor; temel olarak verilen
rakamlar (yani verilince artık değiĢtirilmemesi gerekenler) geriye dönük olarak, açıklama
olmaksızın değiĢtiriliyor. Ġki değiĢik bölgedeki kamplarda, değiĢik günlerde aynı sayıda
insanın hastaneye kabul sayısı görülüyor (örneğin, 2 Haziran, sonra gene 9 Haziran,
sonra tekrar 16 Haziran ve daha sonra 30 Haziran). Hakikaten inanmak zor.
Bu raporları uydurmak, en azından ölü bölümünde, baĢ döndürücü bir iĢ olmalıydı.
9 Mayısta nöbetçi olan istatistikçiler, bir kamp bölgesindeki ara toplam olan 478 sayısını,
alanın kalan bölgelerindeki ölümlere ekleyerek, 375 sayısını bulmuĢlardı. Bir bütünü,
parçalarının birinden daha küçük üretme becerisi, AMK makamının, yüksek rütbeliler için
yaptığı sihirli çalıĢmaydı. Bu durum, VE Day Zafer günü sarhoĢluğundan da değildi, çünkü
bu Ģekilde bütün yaz devam etti.
145
Ek 4
SHAEF – USFET BELGELERĠ
Bu SHAEF-USFET belgelerinin içinde, 12.Ordu Grubundan gelen günlük raporlarla birlikte,
SvEs ve DEF‟ler hakkında, General J.C.H.Lee, General Omar Bradley gibi generallerden
gelen değiĢik mektuplar vardır. Bu belgelerde, 8 Mayıs – 10 Haziran arasında, DEF‟lerin
Diğer Kayıpları bildirilmektedir. Sonra 4 Ağustosa kadar bir boĢluk vardır. Bu boĢluk
süresince, SvEs ve DEF‟lerin Diğer Kayıpları, USFET‟in haftalık SvEs-DEF raporlarında
belirtilmiĢtir. Haziran-Temmuz boĢluğu, kısmen SHAEF belgeleriyle doldurulmuĢtur.
Bunlar, Londra ve Kansas, Abilene‟deki Kamu Kayıtları Bürosunda bulunmuĢtur;
içeriklerinde Diğer Kayıplar olmamakla beraber, Ġngiliz/Kanada ve ABD‟nin Elde, Devir ve
Serbest Bırakma toplamları vardır.
Ġngiliz/Kanada kamplarıyla ilgili SHAEF raporları ve yanısıra, kampların eski esir
ifadeleri, bu kamplarda toplu ölümler olmadığını düĢündürmektedir. Bremen çevrili
bölgesinde bulunan ve sonrasında Ġngiliz sorumluluğuna verilen SCOFOR DEF grubunda,
Ağustos haftaları boyunca, hiçbir Ģekilde Diğer Kayıplar grubu görülmemektedir. Oysa
daha önce USFET‟in SvEs-DEF raporlarında görülüyordu.
Bnb.May‟in 11 Haziran 1945 tarihli, toplam SavaĢ Esiri ve DEF‟lerin durumundan
yakınan raporu (2 Haziran ile ilgili olarak buraya alınmıĢtır), bu belgelerin çoğu NARS,
National Archives and Records Service Millî ArĢiv ve Kayıt Bürosu, Washington‟da
bulunmaktadır. Alb.Lauben‟in adı bu belgelerde bulunmuĢtur.
146
Ek 5
2 HAZĠRAN TUTARSIZLIĞI: SHAEF G3‟ü ve
GENERAL LEE ile GENERAL LITTLEJOHN
Lee‟nin 2 Haziranda bildirdiği, Avrupa SHAEF alanındaki ABD kamplarındaki Elde esir
sayısı olan 3.878.537 rakamı, 1947‟de yayınlanan Ordu BaĢ Tarihçisinin raporunda da*
görülüyor. Bu rapora göre, 18 Mayısta 12.Ordu ve 6.Ordu Gruplarının kamplarında, Eldeki
SvEs ve DEF sayısı 4.000.101 olmuĢtu. Lee‟nin elde ettiği bir baĢka kanıt da, SHAEF‟in
baĢka bir bölümünden, G1 ġubesinden gelen, 11 Haziran 1945 tarihli, ABD resmî harekât
raporuydu; buna göre esir sayısı 5,224.310** olmuĢtu. 2 Haziranda ölmüĢ bulunan,
serbest bırakılan, devredilen veya boĢaltılan – diğer bir deyiĢle, yakalanan fakat
2 Haziranda Elde olmayan – insan sayısı, toplam yakalanan sayısından çıkartıldığında,
bulunan rakam Elde sayısıdır. 2 Haziranda sayılanlar 1.405.881‟dir. Yakalanan 5.224.310
sayısından çıkartılınca, geriye 3.818.429 Elde kalır. Bu sayı da Lee‟nin verdiği rakama çok
yakındır.
Lee‟yi haklı çıkaran son kanıt da, SHAEF G3‟ünün 2 Haziran‟daki, Elde olan insanlarla,
8 Eylüldeki USFET‟in açılıĢ sayısını kıyaslamasıydı. 2 Hazirandaki açılıĢ sayısı olan
2.927.614 Elde rakamına, Ağustos-Eylül döneminin 331.016 toplamı da eklenmiĢti;
böylece kamplarda yaĢayan toplam esir sayısı 3.258.630 olmuĢtu. Fakat Ordu 8 Eylülde,
elinde 3.694.513 kiĢi olduğunu söyledi, yani 435.883 fazlası vardı. Ordunun 8 Eylülde,
Haziranda elinde olandan daha fazla esiri olması, ancak 2 Haziranda elinde kabul
ettiğinden daha fazla esir olmasıyla mümkündü, Lee de buru söylüyordu. Bütün bunlar,
General Littlejohn‟un evvelce bahsedilen raporunda doğrulanmıĢtı. General, Ağustos
ayında, Ordunun beslemekte olduğundan, 1.500.000 daha fazla insanı beslemekten
sorumlu olduğunu söylemiĢti.***
---------------------------------------------------
* “Alman Silahlı Kuvvetlerinin Silahsızlanma ve Terhisi,” BaĢ Tarihçi Makamı,
Frankfurt am Main,1947, s.39. Fotokopisi yazarın elinde, Prof.Art Smith‟in izniyle,
California Devlet Üniversitesi, Los Angeles, California.
** 2-9 Haziran haftası için, yeni tutsak sayısı SHAEF veya AMK‟nın hiçbir Ģubesi
tarafından verilmemiĢtir; fakat bazı belirtiler nedeniyle, geçen zaman az olmadığı
için, büyük çapta tutuklamaların çok önce bitmiĢ olduğu açıktır. Bu hafta içinde,
12.Ordu Grubunun DEF sayısı 104.584 artmıĢtır; fakat bu, olasılıkla DEF durumuna
geçirilen SvEs nedeniyledir.
*** Littlejohn‟dan Komutana, HQ TSFET, 27 Ağustos 1945. Lojistik BaĢkanlığı Kayıtları,
NARS, Washington.
147
Ek 6
Tutsak sayısında Tutarsızlık, 2 Haziran ve 8 Eylül 1945
2 Haziranda Eldeki Esirlerin sayısı, Ordunun 8 Eylüldeki hesabına uygun muydu?
Elde‟ki SvEs 2 Haziran …………………………………………………………….…….1.816.929
DEF‟ler …………..………………….…………………………………………………….1.110.685
Elde‟ki toplam esirler ……………………………………………………………………….2.927.614
Eklenenler 2 Haziran – 8 Eylül …………………………………………………. 331.016
TOPLAM ESĠRLER Hesaba girecek …………………………………………………3.258.630
2 Haziran – 8 Eylül Hesaba girenler
Diğer Kayıplar* …………………………………………………………………………………..125.758
Elde 8 Eylül ………………………………………………………………………………… 1.055.078
Tahliye Edilen** Dönem içinde ………………………………………………………. 1.560.587
Devredilen*** Dönem içinde ……………………………………………….……. 953.090
TOPLAM HESABA GĠREN ……………………………………………………………………3.694.513
Toplam Hesaba girecek………………………………………………………………………3.258.630
Toplam Hesaba giren …………………………………………………………………………3.694.513
Fazladan Hesaba giren ………………………………………………………………………. 435.883
Bunun anlamı, eğer iĢlem sayıları doğru, Elde sayıları en sonda doğru ise; Ordu,
kontrolünde olduğunu söylediğinden 435.883 daha fazla esiri elinde tutuyordu. Bunların
biryerlerden gelmiĢ olması gerekirdi. Çözüm için (kamplarda 2 Haziranda, ordunun var
olduğunu söylediğinden daha fazla insan vardı), 5. Bölümdeki Kayıp Milyon konusuna
bakınız.
---------------------------------------------------
* Bunlar Ordunun hesaba soktuğu Diğer Kayıplar. (Yazarınkiler değil)
** Salıverilenler, 8 Eylül toplamı olan 2.090.174 - 529.586 = 1.560.588.
*** USFET Çizelgesi: 8 Eylüldeki SvEs sayısı 751.996 + DEF sayısı 68.832, +
Avusturya‟daki ABD Ordusuna 4 Ağustosta, kayıp olarak gösterilen, özel devir
132.262. Toplam = 953.090.
148
Ek 7
GECEYARISI VARDĠYASI
SHAEF-USFET‟in defter tutma sistemi kendine özgüydü. Hafta içindeki iĢlemlerin haftalık
kapanıĢ bilançosunun, bir sonraki haftanın açılıĢ bilançosunu tutması Ģart değildi.
Sol sütundaki Elde sayıları SHAEF-USFET‟in DEF tablosundaki haftabaĢı sayılarıdır.
Böylece, örneğin 16-23 Haziran haftasında, haftabaĢındaki toplam Elde sayısı 849.688
iken, hafta içinde tahliyelerle 262.411 azalmıĢ, yani haftasonunda cumartesi
geceyarısında sadece 587.277 kalması gerekir. Ancak bir saniye sonra, eğer bir sonraki
hafta içindeki iĢlemler hafta sonunda görülen sonucu veriyorsa, Elde sayısı 709.463
olmalıdır. Böylece,122.186 (709.463‟ten 587.277 çıkararak elde edilen fark) geceyarısı
eklenmek zorundadır; yoksa tahliye rakamı yanlıĢ çıkar. Ordunun tahliye rakamlarını
değiĢtirmekte, daha düĢük tahliye sayısı göstermekte çıkarı olamaz. Geceyarısı
Vardiyasını açıklayabilecek, geri kalan üç olasılık arasında – tahliye sayıları dikkatsizlik
sonucu yanlıĢ yazılmıĢ, kiĢiler Kayıp Milyon‟dan eklenmiĢ, veya sistemdeki baĢka bir
yerden gelmiĢ Ģıkları içinde, üçüncüsü tercih edilmiĢtir; çünkü ikinci bir “Geceyarısı
Vardiyası” savaĢ esirlerinden uzakta yürüyebilir. Kamplarından uzaktaki SvEs vardiyası,
2 Haziran-28 Temmuz döneminde 586.003 sayısını bulmaktadır. Bu toplam, DEF
kamplarına gelen Geceyarısı gruplarının sayısına çok yakındır (588.533); bu nedenle bu
olasılık tercih edilmiĢtir. Buna ek olarak, Temmuz ayı için Lojistik BaĢkanlığı, ay sonunda
900.000 kiĢi daha az besleyeceğiz diye bildiriyordu; artık onlar ABD sorumluluğunda
değildi. Bildiride tahliye edildikleri belirtilmiyordu. Bundan anlaĢılan, hâlâ
kamplardaydılar, fakat artık beslenmeyeceklerdi. Yani bir zamanlar beslenen savaĢ
esirleriydiler.
Geceyarısı Vardiyası, 2 Haziran – 28 Temmuz
DEF toplamlarına nasıl eklenmişlerdi?
(Bu tablo, DEF‟lerin haftalık sayılarını gösteren SHAEF-USFET G1 Çizelgelerinden
alınmıĢtır.)
ELDE Hafta Tahliye Gereken Haftasonu Gcyr.Vardiyada Haftalar
BaĢı Haftada Haftasonu Sayısı eklenen
Sonucu
1.110.685 356,934 753.751 849.688 95.937 Hzr 2-16
849.688 262.411 587.277 709.463 122.186 Hzr 16-23
709.463 152.153 557.310 609.102 51.792 Hzr 23-30
609.102 104.383 504.719 684.467 179.748 Hzr 30-Tem 7
684.467 115.605 568.862 601.134 32.272 Tem 7-14
601.134 172.481 428.653 535.241 106.598 Tem 14-28
TOPLAM. Mevcut ve Sayılmayan…………………………………………………………………… 588.533
SvEs sayısından nasıl çıkarıldılar
2 Haziran, SvEs Elde‟si, SHAEF G3 Çizelgesi ………………………….……….……………1.816.929
28 Temmuz, SvEs Elde‟si……………………………………………………………………………….. 892.354
Azalma …………………………………………………………………………………………………………… 924.575
Dönemde daha az gösterilen Tahliye sayısı……………………………………………………. 338.572
Kayıp ve sayılmayan (DEF statüsüne geçirilmiĢ) …………………………………………… 586.003
149
Ek 8
BREMEN ÇEVRĠLĠ BÖLGESĠNDEKĠ SAVAġ ESĠRLERĠ
(SCOFOR KUVVETLERĠ)
Bu insanlar, kuzey Almanya‟da bir liman kenti olan Bremen yakınında, Bremen Çevrili
Bölgesinde tutsak alınmıĢtı. Yerleri Ġngiliz Bölgesinde kalıyordu. Haziran ve Temmuzda
SHAEF‟den alınan, burada sözü edilen ilk raporlarda, ABD ve Ġngiliz Elde sayılarından ayrı
olarak bildirilmiĢlerdi. Bu kitaptaki ölü sayılarını hesaplamakta kullanılan DEF toplamlarına
katılmamıĢlardı. Eylüldeki USFET toplam Elde sayılarında görüldükleri için, burada hesaba
katıldılar. Bu grup için Diğer Kayıplar sayısı verilmediğinden, toplam ölü sayısını
etkilemiyorlar.
Ek 9
ĠNGĠLĠZ TUTARSIZLIĞI
ABD-SHAEF Tutsak kayıtlarına göre Ġngilizlere devredilmesi gereken 456.408 esirin
tamamı, görünüĢe göre, 16-23 Haziran döneminde Ġngilizlerin saydığı gruba girmediler.
Ġngiliz sayıları aĢağıdaki gibidir:
2 Haziran sayılan toplamı ……………………………………………………………..1.978.521
9 Haziran raporları kayıp - - - - -
16 Haziran ……………………………………………………………………………………… 2.447.849
23 Haziran ……………………………………………………………………………………… 2.171.343
30 Haziran ……………………………………………………………………………………… 2.187.146
7 Temmuz ……………………………………………………………………………………. 2.195.985
2 Haziranla 16 Haziran arasında, görünüĢe göre, ABD devrine bağlı olarak, 469.328‟lik
bir artıĢ var. Mayıs ve Haziran baĢında, 12.Ordu Grubu DEF rakamları SayılmıĢ Esir
toplamında tam 456.408 düĢüĢ gösteriyor, karĢısına da Ġngilizlere devir diye not
düĢülmüĢ. Böylece 12.Ordu Grubu bu sürede, göze çarpan 456.408 esirin hepsini
devretmiĢ görünüyor. Fakat 16 Haziranda Ġngiliz SayılmıĢ Esir Toplamı 469.328, sonra
23 Haziranda yalnız 206.304; bundan sonra da aynı yerde sabit kalıyor. Daha önce
gördüğümüz gibi, SayılmıĢ Esir Toplamı, bir kiĢi bile değiĢmemesi gerekir. Neden
değiĢiyor?
Bir açıklama, sayıların yalnız Elde olanları ifade ettiği ve Ġngilizlerin bunları
hesabedilebilir olarak kabul ettikleridir. Bu yaĢamsal bir sayıdır, ölümlerden baĢka
herĢeyden önemlidir; çünkü beslenmesi gereken bir sayıdır. Aynı zamanda bir gün
Kızılhaç tarafından, veya dünya kamuoyu ve yeniden canlanan Almanya veya kendi
komutanları tarafından hesap sorulacak bir sayıdır. Eğer kötü davranıldığını ve teslim
almadıkları insanlar için hesap sorulmayacağını düĢünürlerse, onları sadece tahliye edilmiĢ
veya nakledilmiĢ gösteremezler; çünkü bu, onları daha önceden aldıklarını gösterir.
Kampların düĢündükleri kadar dolu olmadığını görünce, yapılacak en basit Ģeyin, haftanın
sonunda, Elde olduğu varsayılan esir rakamını görmezden gelmek olduğunu farkettiler.
Haftanın açılıĢ bilançosunda, en düĢük doğru rakamı girdiler. Bu açılış bilanço rakamı
SHAEF hesaplama sisteminde hiç gösterilmedi. Sadece haftalık iĢlemler ve sonuçlar
gösterildi. Bjylece aĢağı ve yukarı oynamalar yapmak çok kolaydı ve bunları belirlemek
150
çok zordu. BaĢka hiçbir Ģey yapmaya gerek yoktu. YaĢamsal sayı Ģimdi doğruydu.
ABD sayılarına, ölümler ve ölüm nedenleriyle ilgili herhangi bir konuda asla
güvenilmez. Oysa Ġngiliz sayıları, en azından hesabedilenler için, 23 Hazirandan ileriye
dönük olarak, yüzde 1 tutarlılıkla, sabit kaldı. Bunun için, bildirilen 456.408 insandan
kaçının devredildiği konusu havadadır. Ġngiliz rakamları daha güvenilir görünüyor. Hayatta kalan esirler, Ġngilizlerin
kendilerini, özellikle Rheinberg‟teki devirden sonra, sıkça saydığını belirtiyorlar.
Rheinberg‟te Herr Liebich‟in gözüyle gördüğümüz gibi, ABD kampları korkunç
Ģartlardaydı. Ġnsanlar hasta, toprak zemin üzerinde yatıyor, çukurlarda ölüyordu. Bu
kargaĢa içinde Ġngilizler, sayımı tam olarak yapamamıĢ olabilirler, ancak Herr Liebich‟in
dediği gibi, hayat kurtarmak için ellerinden geleni yaptılar. Ġngilizler, olasılıkla baĢlangıçta
ABD rakamlarını kabul ettiler ve kendi kafa sayımlarını yapana kadar da onları kullandılar.
Ġngiliz Tutarsızlığı dediğimiz durum da o zaman ortaya çıktı. Bu durum, 16 Haziranda
sayılanların 2.447.849‟dan, 23 Hazirandaki 2.171.343‟e olan ani düĢüĢü açıklayabilir.
Ancak o tarihte kendi sayımlarını yapabilmiĢlerdir. Bu, Sayılanların toplamındaki düĢüĢ,
açıklanamayan Elde sayılarının düĢüĢüyle aynıdır. 16-23 Haziran haftası için, Ġngilizlerin,
hafta baĢında 2.363.226 Elde sayıları vardı. Hafta boyunca hiç tahliye yapmadılar; bunun
için ertesi haftanın baĢlangıç Elde sayısı aynı olması gerekirdi. Ancak Elde sayısı
2.033.788 görünüyordu. ĠĢte bu fark, ABD‟nin kâğıt üstünde yaptığı sayıyla, Ġngilizlerin
yaptığı olası kafa sayımı arasındaki farktan oluĢuyordu. Eğer Amerikalılar kitaplarda
gösterilenlerden daha az devir yapmadılarsa, Ġngiliz rakamlarındaki ani düĢüĢ için bir
açıklamamız yok. Bütün bu nedenlerle, bütün Ġngiliz rakamları tercih edilmelidir.
Devir için doğru Ġngiliz rakamı nedir? Son üç haftanın Ġngiliz sayılarının ortalaması
alındığında, toplam hesabedilenler 2.184.825‟dir. Temel alınan bu rakamdan, 2 Haziran
açılıĢ bilançosu 1.978.521 çıkarıldığında, Ġngilizlerin kafa sayımıyla buldukları 206.304
sayısna eĢit sonuç bulunacaktır.
Cevaplanması gereken bir soru daha vardır. Tüm bunlar doğruysa, 456.408 ile
206.304‟ün farkı olan 250.104 adama ne oldu? Bu adamlar neredeydi? Bazısı olasılıkla
ölmüĢtü. Kalanı da, belki Kayıp Milyon gibi, 4 Ağustostan baĢlamak üzere aynı sona
gidiyordu.
151
Notlar
1
ALMANYA‟NIN KADERĠNĠ BELĠRLEMEK 1. Tahran Hikâyesi, Winston S.Churchill, Closing the Ring, The History of the Second World
War II.Dünya SavaĢıTarihi, cilt 5 (Boston: Houghton Mifflin,1951), s.330;
ve Elliott Roosevelt, As He Saw It‟ den derlenmiĢtir.(New York: Duell Sloan ve
Pierce,1946), s.190.
2. Winston Churchill, Closing the Ring, s.265.
3. Bernard Law Montgomery Evrakı, 87-1, “Almanya‟nın ĠĢgali üzerine Notlar.”
4. BaĢkanlık Günlüğü, Morgenthau Evrakı, cilt 6, 19 Ağustos 1944, Franklin Roosevelt
Kitaplığı, Hyde Park, New York.
5. John Morton Blum, Roosevelt and Morgenthau (Boston: Houghton Mifflin,1970), s.591.
6. BaĢkanlık Günlüğü, Morgenthau Evrakı, cilt 6, 19 Ağustos 1944, Hyde Park.
7. BaĢkanlık Günlüğü, Morgenthau Evrakı, cilt 6, 19 Ağustos 1944, Hyde Park.
8. The Memoirs of Cordell Hull (New York: Macmillan,1948), s.1617.
9. Bakanlık dosyaları için Andıç, Harry D.White, BaĢkanlık Günlüğü, Quebec Box,
13 Eylül 1944, Hyde Park.
10. Henry C. Morgenthau, Germany is Our Problem (New York: Harper and Brothers, 1945).
11. Blum, Roosevelt and Morgenthau, s.596.
12. Henry L.Stimson ve McGeorge Bundy içinde yeniden basılmıĢtır. On Active Service in
Peace and War (New York: Harper), s.576.
13. The Memoirs of Cordell Hull, s.1614.
14. “Basının çoğu Morgenthau‟ya Ģiddetle saldırdı.” Stimson ve Bundy, On Active Service,
s.580.
15. Her iki gazete de 30 Eylül 1944 tarihlidir ve kopyaları Hopkins-Sherwood Evrakı‟nda,
Box333, dosya 1, Hyde Park.
16. Stimson ve Bundy, On Active Service, s.581.
17. Stimson ve Bundy, On Active Service, s.581.
18. Blum, Roosevelt and Morgenthau, s.590.
19. Blum, Roosevelt and Morgenthau, s.621.
20. Churchill‟in Stalin‟le görüĢmesi, Moskova, 17 Ekim 1944, Martin Gilbert Road to
Victory, Winston S.Churchill 1941-1945 (Londra: Heinemann, 1986), s.1024.
21. KonuĢma Andıcı, DıĢiĢleri Bakanlığı, 15 Kasım 1944, RG43, II.Dünya SavaĢı
Konferansları, Box3, DıĢiĢleri Bakanlığı ArĢivleri, Washington.
2
BARINAKSIZ
1. Churchill‟den Clementine Churchill‟e, Yalta‟dan. Martin Gilbert, Road to Victory, Winston
S.Churchill 1941-45, s.1167.
2. Bu paragrafın tümü Kırım Konferansı Tutanaklarına dayanır, 4 ġubat 1945. RG443,
II.Dünya SavaĢı Konferansları, Box3, s.1. ABD Millî ArĢivleri, Washington.
3. BaĢkanlık Günlüğü, Morgenthau Evrakı, cilt 6, 25 Ağustos 1944, s.1391.
4. Robert E.Sherwood, Roosevelt ve Hopkins (New York: Harper and Row, 1948), s.905.
5. Report of the ICRC on its Activities During the Second World War (Cenevre: Mayıs 1948).
6. Dwight D.Eisenhower, Crusade in Europe (New York: Da Capo Press, 1983), s.386.
7. Everett S. Hughes‟un Savunma Bakanlığı biyografisi, 9 Eylül 1946‟ya kadar, Kongre
Kitaplığı.
152
8. Müttefik BaĢkomutanlığı Evrakından alıntı, 1943-45, The War Between Generals için,
David Irving‟in Reel Five‟ından toparlanmıĢ. Microform Academic Publishers, East
Ardsley, England‟tan elde edilebilir.
9. Eisenhower‟ın yaĢam öyküsü yazarı Ġngiliz Piers Brendon, onun komuta etme
yöntemi, “kaĢla gözle yürüttüğü bir liderlik, kaçamak manevralı bir stratejiydi.”
diyordu. Piers Brendon, Ike (New York: Harper and Row,1986), s.178.
10. David Eisenhower, Eisenhower at War (New York: Random House, 1987), s.299.
11. General McNarney‟e KiĢiye Özel, “Eisenhower” imzalı. ETOUSA Giden Evrak, 10 ġubat
1944. NARS.
12. Eisenhower‟dan Marshall‟a, 3 Mart 1944, Eisenhower Evrakı, s.1760.
13. Richard M.Nixon, Six Crises (Londra: W.H.Allen, 1962), s.161.
Bu dolaylı yaklaĢımın bir baĢka örneği, 1944‟de Eisenhower ile Hughes arasında
yürütülen değiĢ tokuĢtur.
Ağustos baĢında, Henry C.Morgenthau‟nun Eisenhower ile, Almanlara karĢı
yürütülecek politikayı konuĢtuğu günden bir veya birkaç gün sonra, Eisenhower
Hughes‟ı acele telefona çağırdı. Gizli görevle ABD‟ye gitmesini istedi. Hughes, Ģifreli
bir mektupla konuĢmalarını destekledi:
Sevgili Ike,
Telefondaki dikkatli olmam uyarın, sağır kulaklara denk gelmedi. ABD‟ye dönüĢ
izni istemeden önce, sorunu etraflıca düĢündüm ve çok dikkatli olmam gerektiğini
saptadım.
Ben sizin için çalıĢıyorum ve bir uyumsuzluk gösterirsem, bütün yapılması
gerekenleri baĢaramam. Benim görev yöntemimden bir yakınma almadığınızı
belirttiniz. Bunun doğru olduğunu biliyorum, ilgililer benim bir yakınmam olmadığını
ve benim, bu görevin en iyi Ģekilde üstesinden gelmek için çalıĢtığımı biliyorlar.
Bradley, Patton ve Lee bana güvenir görünüyorlar. Lee, ona yardım ettiğimi ve
kendim için çalıĢmadığımı biliyor. ABD konusunda içiniz rahat olsun. Sorunu anlıyorum
ve söz veriyorum. Suları bulandırmam.
Ayrılmadan önce sizi görmek ve konu hakkında konuĢmak istiyorum. BaĢarılı
olamazsam, bu mektup düĢüncelerimi aksettirmiĢ olacaktır.
Saygılarımla arzederim,
Everett
Özel olarak saklanmıĢ bu mektup, Eisenhower ve Hughes‟ın yazılı iletiĢimlerinde,
ne kadar dikkatli olduklarını gösteriyor. Olasılıkla Hughes, amirini ve kendini
Almanlara karĢı değil, Amerikalılara karĢı koruyordu. (Hughes Evrakı‟ndan, ms
koleksiyonu, Kongre Kitaplığı.)
14. Patton‟dan Beatrice Patton‟a, 3 Eylül 1944. Martin Blumenson, The Patton Papers, cilt 2
(Boston: Houghton Mifflin, 1974), s.538.
15. D.Eisenhower, Eisenhower at War, s.640.
16. Brendon, Ike, s.178.
17. Hughes Günlüğünden, Kongre Kitaplığı.
18. The Papers of Dwight Eisenhower, Alfred D.Chandler ve Stephen E.Ambrose (Baltimore:
1970, Johns Hopkins University Press, 1970), cilt 3, s.1748. Hughes‟ın Eisenhower‟a
gitmeksizin onu etkilemede önemli gücü var; bunu Bradley ve Lee‟ye 1944 yazındaki
davranıĢında da görüyoruz. Bradley‟i Lee‟nin kendini beğenmiĢliğine karĢı da uyarıyor;
küçük bir notla, Savunma Bakanlığında özel bir görevle bulunan General Henry
S.Aurand‟ın iĢine son verdi; oysa Aurand, önemli bir General olan Smith‟in de
dostuydu. Hughes o kadar güçlüydü ki, Aurand bu onur kırıcı davranıĢı, eski dostu
Smith‟e yakınamadı bile.
19. Stephen E.Ambrose, The Supreme Commander: The War Years of General Dwight
D.Eisenhower (Garden City: Doubleday, 1970) s.512.
20. 24 ġubat 1944, Eisenhower Papers, cilt 3, s.1748, 1760.
21. Bu ve diğer bütün alıntılar, Hughes Evrakı, Kongre Kitaplığı, Washington, Elyazması
Bölümü kopyalarından, yazar ve Alb.Fisher tarafından hazırlanan kopyalardandır.
153
Mikrofilmler, Microfilm Academic Publishers (David Irving Evrakı içinde), East Ardsley,
Wakefield, WF3 2JN, West Yorkshire, Ġngiltere adresinden alınabilir.
22. Dear General: Eisenhower’s Wartime Letters to Marshall, John Patrick Hobbs yayını
(Baltimore: The Johns Hopkins Press, 1971), s.205.
23. Bu not, Eisenhower‟ın Marshall‟a gönderdiği, 25 Mayıs 1943 tarihli özgün mektubun
karbon kopyası üzerine daktiloyla yazılan dipnot olarak görülmektedir, Marshall
Corespondence, Abilene. Aynı zamanda George C.Marshall Foundation, Lexington,
Virginia. Notta, gerideki üslere esirlerin nakil zorluğu belirtilmektedir. Eisenhower
Mektupları‟nın en az iki baskısından kaldırılmıĢtır. Bölüm 11, Not 35‟e bakınız.
24. Hughes Günlüğü. 4 Kasım 1944.
25. Günlükte, kimin kime, dikkatli ol dediği açık değildir.
26. Komik ve önemsiz Ģeylerin not düĢülmesi, hepsi Hughes Günlüğü‟nde 1944-45 kıĢına
ait değiĢik tarihlerdedir.
27. Eisenhower Papers, s.2497.
28. Yazarın General Clarke ve Alb.Fisher‟la röportajı, Washington, 1987.
29. Alb.R.J.Gill AMK, Ġleri Bölge Karargâhı, 17 ġubat 1945. RG331 Box26.
30. Merkez Komutanlığı Bölüm Tarihi, Ad Sec ComZ, Mayıs 1945, Yb.Valentine M.Barnes
Jr. imzalı; NARS, 332 Box22, USNA, Washington.
31. Eisenhower‟dan Marshall‟a, 18 Mart 1945. RG386.6/10, 31.6, NARS, Washington.
32. Tümg.Milton A.Reckord, ABD Ordusu AMK‟ndan G1‟e, ETO, 20 Mart 1945. RG331,
Box26, NARS, Washington.
33. SavaĢ sırasındaki son Alman verilerine göre, savaĢ öncesi Almanya sınırları içinde,
1941‟de, 63.343 Rathäuser Belediye Binası, yani en az aynı sayıda belediye baĢkanı
vardı. Gestapo onbinlerce diye bildirmiĢti.
34. Yzb. Harry C.Butcher, My Three Years With Eisenhower (New York: Simon and Schuster,
1946), s.610.
35. Eisenhower‟ın Marshall‟a özel mektubu, 27 Nisan 1945. Eisenhower Kitaplığı, Abilene.
36. Stephen E.Ambrose tarafından bildirilmiĢtir, Dr.Ernest F.Fisher ile konuĢma,
Washington, Aralık 1987.
37. Tuğg. T.J.Davis, SHAEF, 1 ġubat 1945. RG331, Box26, NARS, Washington.
38. Fransız demiryolu izleme sisteminin yüzde 93‟ten fazlası 1945 baharında, çalıĢır
durumdaydı. Toplantı Tutanakları, Rosenman raporu, Box30, Hyde Park. DıĢiĢleri
Bakanlığı Meclis Komitesinin kullanımı için ABD Yönetimince de bastırıldı.
Mayıs 1945‟de, Almanya‟ya komĢu kuzeydoğu Fransa bölgesinden geçen ikmal
malzemesinin taĢınması için, ABD Ordu nakliye kabiliyetinin, ġubat ayındakine göre
sadece yüzde 70‟i kullanılıyordu. Diğer bir deyiĢle, barıĢ ile düĢen ordu ihtiyacı
nedeniyle, ordunun arkasında büyük bir taĢıma kapasitesi kullanılmadan yatıyordu.
Günlük Tonaj Raporları, Ad Sec Com Z Karargâhı, 13 Mayıs 1945. RG332 Box25,
NARS, Washington. Ayrıca Bykofsky ve Larson, The Technical Services; The
Transportation Corps Operations Overseas. Seriler, The United States Army in World War II
(Kara Kuvvetleri, 1957).
Okyanuslarda 1945 yılında, daha önce hiç olmadığı kadar çok ticaret gemisi vardı.
Çoğu Amerikalı olan Müttefik gemi yapımcıları, 1942-43 yılları içinde, onbeĢ ayda,
bütün savaĢ boyunca Almanlar tarafından batırılan gemilerden daha fazlasını
ürettiler. Lloyds Tescil 1939-1940-1941, 1945-1946; Samuel Eliot Morison, The
Battle of the Atlantic (Boston: Atlantic Little Brown, 1961).
39. Rosenman‟ın ABD BaĢkanına Raporu, 26 Nisan 1945, Hyde Park.
40. “Beslenme Uzmanlarının genel kanısına göre, 20-30 yaĢlarında 70 kiloluk eriĢkin bir
erkeğin hayatta kalabilmesi için gerekli günlük kalori, yaklaĢık 1.800 kaloridir. Bu
seviyeyi, uygun ısı, hareket, hava Ģartları, giysi ve genel sağlık durumu etkiler.”
Dr.A.B.Miller, Koruyucu Tıp ve Biyoistatistik Bölümü, Toronto Üniversitesi, Yazarla
konuĢmasından.
41. Highes‟un Günlüğü, 11 Nisan 1945.
42. 1939‟da nüfus 39.351.000 iken, 1 Ocak 1946‟da Ġngiliz, Fransız ve ABD
Bölgelerindeki birleĢik nüfus, 40.311.000 olmuĢtu. Bu sayıya, 8 Mayıs 1945‟den
154
sonra mülteci olarak gelen yaklaĢık 2.493.000 kiĢi de dahildi. Yani Mayıs 1945 esas
nüfusu 37.818.000 idi. Bu da 1939 sayımından 1.533.000 kiĢi (yüzde 4) daha az
demekti. Malcolm J.Proudfoot, European Refugees 1939-52 (Londra: Faber and Faber,
1957), Tablo 40.
43. 1945‟de buğday üretimi, 1939‟a kıyasla, birleĢik alanda 12.100.000 ton artmıĢtı. Bu
artıĢ, Almanya‟da 1945 yılındaki bir yıllık toplam açığın üç katıydı. Fazlalıklar, bütün
Batı Avrupalılar doyurulduktan sonra hesaplanmıĢtı. Mısır için toplam artıĢ 7.400.000
ton olmuĢtu. 1945‟deki 17.000.000 ton toplam Fransız-Alman patates açığı (1939
yılınınki 1945‟den daha düĢük), 7.000.000 tonluk Kuzey Amerika-Ġngiltere artıĢı ile
kısmen karĢılanmıĢtı. Üretim sayıları, B.R.Mitchell‟in, International Historical
Statistics: The Americans and Australasia (Londra: Macmillan, 1983); ve Mitchell,
European Historical Statistics, 1750-1975 (Macmillan). Buğday fazlası rakamları.
International Wheat Council, Haymarket House, Haymarket, Londra, 1955.
44. General McSherry‟den ( SHAEF) Yargıç Rosenman‟a, 15 Mart 1945. Rosenman Papers,
Hyde Park. Belçika‟nın 1944 yılı buğday ürünü normaldi.
45. Churchill‟den Roosevelt‟e, C911, 16 Mart 1945. Churchill and Roosevelt, The Complete
Correspondence (Princeton University Press, 1984), ciilt3, s.570.
46. Dünya Gıda Rakamları John C.Campbell, The United States in World Affairs 1945-1947
(New York: Harper and Broühers, 1947, s.323.
47. Eisenhower‟dan EĢ Kurmay BaĢkanlarına, 10 Mart 1945. RG331, NARS, Washington
ve SHAEF telgraf kayıtları, Abilene. Bu mesaj SHAEF telgraf kayıtlarında DE parafıyla
görünüyor.
3
KAMUOYUNA AÇIKLAMA YOK
1. SHAEF Telgraf (gelen) kayıtları, 26 Nisan 1945, Abilene‟de DE paraflı.
2. Bu tarihte, SHAEF‟in vurucu gücünün yaklaĢık yüzde 29‟unu oluĢturan Ġngiliz ve
Kanadalılar, esirlerin aĢağı yukarı yüzde 19‟unu aldılar. 11 Haziranda esirlerin son
toparlamasında, Ġngiliz ve Kanadalılan yüzde 29‟unu, Amerikalılar yüzde 68‟ini ve
Fransızlar da geri kalanını aldılar. Ġngiliz ve Kanadalılar ayrıca savaĢın sonunda büyük
sayıda tutsakla karĢı karĢıya kaldılar. Mayıs ayı baĢında, bir buçuk günde, yaklaĢık
500.000 esir ele geçirdiler.
3. Eisenhower‟dan Marshall‟a, 21 Nisan 1945. RG331, SHAEF, G4, Exec.Sec. 383.6 POW,
cilt 4, NARS, Washington.
4. Ordunun çadır fazlası vardı, ayrıca 100 günlük yiyecek fazlası da bulunuyordu. Bu
bölümdeki 20 numaralı nota bakınız.
5. CCS‟den Eisenhower‟a, 25 Nisan 1945. RG331 387-4, NARS, Washington. Aynı
zamanda, Telgraf (gelen) kayıtlarında, Abilene, DE paraflı, alınıĢı 26 Nisan.
6. Yzb. Harry C.Butcher, My Three Years with Eisenhower, s.789.
7. DıĢiĢleri Bakanı (o tarihte DıĢiĢleri Bakanlığı Genel Sekreteri) Dean Acheson, ICRC‟ye,
Cenevre SöjzleĢmesine göre, DEF‟lerin bile SvEs gibi iĢlem gördüğünü söyledi. “Bu
tutsaklara [DEF ve SEP] SvEs statüsü verilmesi, bu yönetimin politikasıdır….. Bütün
askerî personel için …. Cenevre SözleĢmesine uygun Ģartlar sağlanmaktadır.”
Acheson‟dan E.Gloor‟a, ICRC, Cenevre, 17 Mart 1947. 740.00114 EW/2-1447,State.
8. AnlaĢmalar No.846, Prisoners of War, Convention Between the United States of America and
Other Powers. Cenevre‟de 27 Temmuz 1929 tarihinde imzalanmıĢ. ABD Yönetimi
Basımevi, Washington, 1932.
9. Morgenthau Günlüğü (Çin), cilt 2 (New York: Da Capo Press yeni baskısı, 1974). ABD
Yönetimi Basımevi orijinal baskı yeni basımı, Yargıçlar Komitesi yetkisiyle, ABD
Senatosu. Bölüm 6‟ya da bakınız.
10. Clay, Kasım 1945‟de Eisenhower‟ın yerine geçti.
155
11. Lucius D.Clay, Decision in Germany (Doubleday), 1950, s.19.
12. Trivers Evrakı, Box1, Truman Kitaplığı, Independence, Missouri. Harvard mezunu ve
Heidelberg eski öğrencisi olan Trivers, DıĢiĢleri Bakanlığına 1941‟de girdi. JCS 1067
üstünde White ve arkadaĢları ile birlikte çalıĢtı. JCS 1067‟nin bir bölümü, Truman
tarafından Potsdam‟a götürüldü, orada Amerikan politikası önerilerine temel olarak
kullanıldı.
White‟ın komünist olduğunu düĢünenler arasında, Trivers yalnız değildi. Dallas
Üniversitesinde Tarih Bölümü BaĢkanı olan Anthony Kubek, The Morgenthau Diaries
(Washington: Yargıçlar Komitesi, ABD Senatosu, ABD Yönetimi Basımevi,1965)
önsözünde, “En sonunda Mr.White‟ın bir komünist ajanı olduğu meydana çıkmıĢtır.”
diye yazmıĢtı.
Prof. Stephen Ambrose, White‟ın ABD‟nin Çin politikasını alt üst etmesiyle ilgili
olarak, White için: “Onun komünist olduğuna hiç Ģüphe yoktur; fakat Milliyetçi Çin‟in
çöküĢüne yol açtığı… Ģüphesiz olmasını istediği ve elinden geleni yaptığı,
Ģüphesiz bir darbe planladığını asla kabul etmem; White‟ın Chiang‟ı tek baĢına
devirdiği fikri ise komiktir…” Yazara mektup, Ekim 1988.
13. The Morgenthau Diaries, cilt 1, Anthony Kubek‟in önsözü, p.iv.
14. BaĢkanlık Günlüğü, 11 Nisan 1945, Resim 1503, Hyde Park.
15. PWTE ĠnĢasında Öncelikler, 1 Mayıs 1945, Ad Sec Com Z Karargâhı, Mühendislik
Birimi. ABD Ordusu. RG332 Box12, NARS, Washington.
16. Daha çok dikenli tel emirleri arasında, Altı Öncelik, “PWTE‟lerde [SvEs Geçici ÇevrilmiĢ
Bölgesi] barınma sağlanmayacak” Ģartı getiriyordu. Ad Sec Com Z Karargâhı,
Mühendislik Birimi: PWTE ĠnĢaatlarında Öncelikler baĢlıklı emirler, 1 Mayıs 1945.
Eisenhower ve General J.C.H.Lee, her ikisi de, değiĢik zamanlarda, Almanlar için
“barınak gerekli değildir” diye belirtmiĢlerdir. Yaz ortasında bir Merkez Komutanlığı
Raporu, “esirlerin %20‟den daha azı, kapalı yerdedir” diye belirtiyordu.
17. Hughes Günlüğü, 21 Mart 1945.
18. Eisenhower Papers, s.2485.
19. Butcher, My Three Years with Eisenhower, s.639.
20. “VE-Day Zafer gününe gelindiğinde… Avrupa kıta birliklerinin yalnız %50‟sinin çadır
gereçleri eksikti, ikmal yeterliydi.” William Ross ve Charles Romanus, The
Quartermaster Corps: Operations in the War Against Germany. The United States Army in
World War II (Washington: The United States Army, 1965).
Avrupa‟da ABD Ordusu için 5.500.000 metreden fazla su geçirmez pamuklu branda
üretildi; 8 Mayıstan Ağustos 1945‟e kadar, orduya 40.000 yeni çadır teslim edildi.
GeliĢim raporları, TSFET,Ağustos 1945, Abilene.
21.Tayınların hemen tamamı, standart ABD A tipi tayındı. Toplamın yarısı, hazır, yeterli
ölçüde protein, sebze, tahıl içeren dengeli mönü Ģeklindeydi; diğer yarısı dengeli
mönü haline getirilmemiĢ benzer yiyeceklerdi. Lojistik Raporları, 22 Nisan 1945
tarihli Kıtadaki Tayınların Durumu. Nisan 1945 GeliĢim Raporları, Bölüm 1, Sayfa
70‟de. Aynı 100 günlük fazla, Lojistik Raporlarında, Haziran ve Temmuz ayları için de
belirtilmiĢti. DDE Evrakı, NARS, Abilene, Kansas.
22. Walter Bedell Smith Eisenhower’s Six Great Decisions (New York: Longmans Green and
Co., 1956), s.172.
23. ETO Tıbbî Tarihi, NARS, Washington. Ek 1‟e bakınız.
24. Ross ve Romanus, The Quartermaster Corps, s.537.
25. General J.C.H.Lee, 7 Nisan 1945‟de, kamplarla ilgili genel bir emirde, Alman SvEs için
“barınak gerekli değildir.” diye belirtti. RG331, 383.6 Box156, NARS, Washington.
26. Heinz Janssen, Memories of a Time of Horror (Rheinberg: Town of Rheinberg, Germany,
1988).
27. Merkez Komutanlığı Tarihi, 18 Mayıs 1945, s.4. RG332 Box22, NARS, Washington.
28. Merkez Komutanlığı Raporu, tarihsiz. RG332 Box22, NARS, Washigton.
29. Bu mesaj Marshall‟a, 30 Mayıs için SHAEF‟in esir sayısını 1.150.000 olarak
öngördüğünü söylüyordu; toplam sayı 2.500.000‟i bulacaktı. Buna karĢın, AMK, 8
Nisanda, 30 Mayıs için ABD sorumluluğunda olacak esir sayısını, “eğer Rus
156
Ordusunun karĢısındaki birlikler, ABD Kuvvetlerine teslim olmayı seçerlerse”
3.500.000 olarak hesaplamıĢtı. Almanlar da zaten bunu yapıyorlardı; Ruslar daha
sonra, Müttefiklerin Almanları kendilerine karĢı döndürmek için, bir komplo
kurduklarından Ģüpheleneceklerdi.
30. Alb.R.J.Gill, AMK G1‟inden Eisenhower‟a, 10 Nisan 1945. RG331 383.6 Box26, NARS,
Washington.
31. Günlük SvEs Raporu, AMK (Alan Merkez Komutanlığı), 30 Nisan.
32. ABD Ordusu, 2 Haziranda, Nisan baĢında öngörülen 3-3,5 milyon esirden çok daha
azıyla uğraĢıyordu. SHAEF subayları Eisenhower‟a, Nisan ayında, Mayıs sonunda,
batıya kaçıĢın boyutuna bağlı olarak, 3-3,5 milyon esir alacaklarını söylemiĢlerdi.
Ġtalya‟yı kapsamayan Avrupa SHAEF bölgesinde (DEF‟ler dıĢında) 30 Mayısta, Elde esir
sayısı 2.879.874 oldu. Haftalık SvEs ve DEF raporları, SHAEF G3 ve AMK, NARS,
Washington.
33. “ABD Ordusuna ait bir Alman SvEs kampına ziyaret”, Alb.James Mason, Tbp.- ABD
Ordusu (Emekli) ve Alb.Charles H.Beasley, Tbp.- ABD Ordusu (Emekli);
“Kitlesel SvEs Tıbbî Düzenlemeleri.” Özgün baskısı The Medical Surgeon, cilt 107, no.6
(Aralık,1950), s.437.
34. Heinz Janssen, Kriegsgefangenen in Rheinberg (Rheinberg ġehri, Almanya, 1988).
4
GALĠBĠN GADDARLIĞI
1. Yazarın Röportajları 1987-88, von Luttichau ile, Washington D.C.
2. Washington‟dan Charles von Luttichau‟nun 1988‟de yazara yaptığı açıklamalar, diğer
birçok esir tarafından doğrulanmıĢtır. YağıĢlı ilkbahar, o dönemin kuzey Almanya için
hava durumu raporlarını da içeren bir Kanada Ordusu Harp Ceridesi tarafından teyit
edilmiĢti. Ölümlerin çabuk baĢlaması, ABD Ordusu ETO Tıbbî Tarihi Mayıs-Haziran
bölümünün bir incelemesinde doğrulanmıĢtı. (Ek 1). Yer darlığı, 1945 baharında Ren
havzasındaki kamplarda oluĢan aĢırı yığılmayı bildiren birçok ABD Ordu raporuyla
doğrulanmıĢtı. Toplu mezar iddiaları, savaĢ sonu bulgularıyla kanıtlanmıĢtı. Not 16‟ya
bakınız.
3. Gertrude Maria Schuster, Die Kriegsgefangenenlager Galgenberg und Bretzenheim (Bad
Kreznach, 1985), s.40-41.
4. Gertrude Maria Schuster, a.g.e.
5. Yazarın Heinz T. ile, Mavis Gallant eĢliğinde röportajı, Paris, Haziran 1986.
6. Kıdemli ArĢivci Eddy Reese,“Resmî kayıt sayılmayan bütün kamp belgeleri 1950‟lerde
imha edilmiĢtir,” dedi, NARS, Washington, Yazarla röportaj, 1986.
7. 3.Cezayir Keskin NiĢancılar Alayından Yzb.Julien‟in raporu. Bölüm 7‟yle bakınız.
8. Merkez Komutanlığı Birimi Tarihi, Ġleri bölge Com Z, Valentine Barnes. NARS,
Washington.
9. Yazarın, Toronto‟dan George Weiss ile yaptığı röportaj, 1988.
10. Barnes, s.4.
11. ETO Tıbbî AraĢtırması‟na bakınız, Ek 1.
12. Yazarla görüĢme, 1987.
13. Heinz Janssen, Memories of a Time of Horror.
14. Thelen‟e göre, herbirinde 10.000 kiĢi bulunan on veya onbir kamp vardı. Röportaj,
Kasım 1987.
15. Iff ile yapılmıĢ bir röportajdan, Kasım 1987. Aynı zamanda Janssen‟den, s.468.
16. Kaynak: Rheinberg ġehir ArĢiv Görevlisi Heinz Janssen ile yazarın konuĢması; ġehir
mezarlığındaki görevliyle görüĢme; yazara Berlin WASt‟tan gelen, Rheinberg Belediye
Sicil Memurunun gönderdiği 7 Ocak 1966 tarihli yazının fotokopisini içeren bir
mektup; WASt‟a verilen bilgiye göre, eski Rheinberg PWTE bölgesinde, bir metre
157
derinlikte tabutsuz ve mezar iĢareti olmayan yanyana üç insan iskeleti bulunmuĢtur. 17. Francis Biddle Evrakı, Konferans Notları, Uluslararası Askerî Mahkeme Evrakı, George
Arents AraĢtırma Kitaplığı, Syracuse, New York, 2 Ekim 1945 giriĢli. Tarih, savaĢ
bittikten çok sonraya ait olduğu için, Almanların savaĢ yaralanması sonucu
ölmediklerini gösteriyor. Ne olursa olsun, Fransız ve Amerikan kamplarında ölümler,
o tarihte, batı cephesinde, geçen dört savaĢ yılının bütün Wehrmacht savaĢ
yaralanmalarından, sekiz ile on kat daha fazlaydı. Bölüm 5 Not 52‟ye bakınız.
18. Yazarın Thelen ile röportajı, Rheinberg, Kasım 1987.
19. Günlük PWTE Durum Raporu, 30 Nisan, Alb.C.H.Beasley, ABD Ordusu Sağlık BaĢkanı.
RG332 Box17, NARS, Washington.
20. Beasley ve diğerleri, durum raporlarında birçok kez, SvEs‟lerine DDT
püskürtüldüğünü belirtiyorlar. ETO Tıbbî Tarihine de bakınız: “SvEs kamplarında
hastalıktan koruma, öncelikle esirlere DDT püskürtülmesi yönündedir.” Kaynak
belgesi Ek 1‟de.
21. Wuppertal‟den Dr. Siegfried Enke, yazara, Fransa‟daki Fransız ve Amerikan
Hastanelerindeki deneyimlerini anlattı. Oralarda hasta bakmıĢtı. Fransız ve Amerikan
hastanelerinde bir yıldan fazla esirlik süresince hep çok ağır hastalarla uğraĢmıĢ,
fakat hiç ölü görmemiĢti. Bunun nedeni, ölmek üzere olanların gerçek hastaneden,
“hastaneye” götürülmesiydi. Onları tekrar hiç göremedi. Kendisine bir otopsi yapması
veya bir ölüm belgesi imzalaması için hiçbir istek gelmedi.
Linfort “hastane” bilgileri, Heinz Janssen‟in Anılarından aktarılmıĢtır.
22. Ek 2‟ye bakınız.
23. Taslak PWTE Durum Raporu, 30 Nisan, Beasley, NARS, Washington.
24. Ġki kamp için verilen yıllık yüzde 0,3 oranı, 1 Mayıs-15 Haziran 1945 döneminde ABD
birliklerinde görülen yüzde 0,4 ölüm oranından daha düĢüktür. Bu örnek doğal
olarak, yıllık bir yansıma yapmak için çok çok küçüktür: burada belirtilmesinin
nedeni, çok düĢük bir oran olarak Beasley‟den bir yorum almak içindir, ancak böyle
bir durum yoktur. Bu tek bir örnek de değildir, birçok baĢka rapor inanılmayacak
kadar düĢük ölüm oranları vermekte, fakat raporların kendi belirttikleri Ģartlarda
bunun olanaksızlığı da görülmektedir.
25. Beasley, 30 Nisan.
26. Beasley, a.g.e.
5
YAZ AÇLIĞI
1. 15 Mayıs 1945, Churchill, Eisenhower ve MareĢal Sir Alan Brooke CIGS (Ġngiltere
Genelkurmay BaĢkanı) toplantısının Tutanakları. RG59 740.00119, Almanya‟nın
Kontrolü 161445, Box3666, DıĢiĢleri Bakanlığı ArĢivleri, Washington. Tırnak iĢaretleri,
Tutanaktan doğrudan alınan sözlerde kullanılmıĢtır. BaĢbakan Churchill‟in personeli
tarafından hazırlanan Tutanak, katılanların sözlerini yorumlamaktadır.
MareĢal Brooke, “Dünya Gıda Açığı yaĢanırken, Alman SvEs‟nin Ġngiliz ve
Amerikan birlikleriyle aynı seviyede beslenmesinin yanlıĢ olacağını” belirtti. “Yaygın
açlığın önüne geçmek isteniyorsa, düĢman birlikleri ve sivillerinin tayınlarının en
düĢük düzeyde tutulması gerekir. Bu, 1.550 kaloriyle eĢit olmalıdır.” Bu resmî
1.500 kalorilik tayın, yaĢam için gerekli 1.800 ve üzeri seviyenin, en azından
kırsal bölgede eĢten dosttan, karaborsadan, çöplerden, aile stoklarından destek
alabilecek siviller için bile çok düĢük olduğu göz önüne alınmadı. SvEs ve DEF‟lerin
tabii ki bu olanağı yoktu. ABD Bölgesinde, 1945‟in sonuna doğru sivillerin tayını
sadece 1.350 kalori olmuĢtu.
Eisenhower‟ın DEF‟lere karĢı tutumundan, onlara bu tayın seviyesini bile
uygulamadığı açıktır.
158
2. ETO Tarihi, Ek 2‟ye bakınız
ABD Ordu Sağlık BaĢkanlığı, sağlıklı, iyi giyimli ve ısıtılmıĢ barınakta bulundurulan
ve hiç iĢ yapmayan bir eriĢkinin, hayatını sürdürebilmesi için en az günlük 2.000
kalori gereksiniminin olduğuna inanıyordu. ABD Kuvvetlerinin SvEs‟lerine DavranıĢ
SoruĢturması, 7 Ocak 1946, RG332 383.6/10 NARS, Washington.
3. Lojistik BaĢkanlığı Raporları, Temmuz 1945, Abilene.
4. 2 Haziranda ABD Ordu kamplarında bulunan SvEs ortalama tayın dağıtımı, buralarda
bulunduğu bildirilen, aslında bu sayıdan çok daha kalabalık olan esirlerin ancak
yüzde 54‟üne yetecek kadardı. ETO Lojistik BaĢkanlığı Tarihi, s.335, NARS, Suitland,
Maryland.
Haziran ortalarında, ordu 2.900.000 ABD askerini ve yaklaĢık 650.000 sivil,
Fransız Müslüman ve Rusu besliyordu. Bu noktada, tayın listesinde esir kadrosu
1.421.559 olarak görünüyordu; oysa SHAEF G3 raporunda “Elde” olarak 2.300.000,
buna ek olarak da bildirilmeyen bir milyon daha vardı (Bölüm 5‟e bakınız). Böylece
Eisenhower‟ın Churchill‟e söylediği esirlerin günde 2.000 kalori aldığı sözü, bütün
3.300.000 elde olanlara dağıtılırsa, günde 840 kalori düĢüyordu. Bu da daha sonra
azaltılmıĢtı.
5. Tuğgeneral R.B.Lovett, “By Command of General Eisenhower,” 20 Mayıs. 383.6-2.
Bradley‟den SHAEF‟e gönderilen, 16 Mayıs. 383.6-4. NARS, Washington.
6. 12.Ordu Grubundan Telgraf, ilgililere, 13 Mayıs, 383.6-4, NARS.
7. SHAEF Merkezden Eisenhower imzalı, 6.Ordu Grubuna, 6.Ordu Grubu kayıtlarında,
NARS. Martin Blumenson‟a göre, Patton‟ın kamplardaki durumu bildiğinden, SHAEF‟deki
subayların isteklerine karĢın, birçok esiri hayatlarını kurtarmak için serbest
bıraktığını “varsaymak mantıklıdır”. Yazarın Blumenson‟la röportajı, 1988.
8. 19 Mayısta SHAEF bildirdi: ”Alanda 2.880.000 SvEs ve 1.000.000 silahsızlandırılmıĢ
Alman kuvveti var.” SHAEF‟in bildirdiği ikinci sayı, 29 Mayısta, “Elde” 2.090.000 SvEs
ve 1.208.000 silahsızlandırılmıĢ Alman kuvveti. Lee‟den SHAEF‟e, not 9‟a bakınız.
9. Lee‟den SHAEF‟e 2 Haziran 1945. RG331, SHAEF G1 Admin Sec, 383.6 1/2, NARS,
Washington.
10. Lojistik BaĢkanlığı Raporları Haziran (Temmuzda yayınlanmıĢ), SHAEF G3‟ünün SvEs
sayısını düĢürmesinin etkisi görülüyor. Çıkartılan tayın sayısı 900.000 azaltılmıĢ.
Lojistik BĢk. Raporları, Temmuz 1945, Abilene.
Lee‟nin haklı olduğunun bir baĢka kanıtı, Alan Merkez Komutanlığının 2 Haziran
için verdiği Haftalık Toplam 2.870.400 rakamıdır. Bu sayı 12.Ordu Grubunun tuttuğu
2 Haziran 1.110.685 DEF sayısı ile toplandığında, 3.981.085 olur ki, bu da Lee‟nin
3.878.537 sayısına çok yakındır. Frankfurt am Main‟daki Ordu BaĢ Tarihçisi makamı
da, 1947‟de, Avrupa‟da 18 Mayıs 1945 tarihinde “Elde” olan esir sayısı yaklaĢık
4.000.101‟di demiĢtir.
11. William F.Ross ve Charles F.Romanus, The Quartermaster Corps: Operations in the War
Against Germany s.634.
12. Smithers‟den Littlejohn‟a, 27 Nisan 1945. History of QM Ad Sec, s.36-37. Ross ve
Romanus‟ta alıntılanmıĢ.
13. “VE Day‟de … Avrupa kıta birliklerinin yalnız %50‟sinin çadır gereçleri eksikti, ikmal
yeterliydi.” Ross ve Romanus, s.634.
14. Littlejohn‟dan SHAEF‟deki Crawford‟a, 23 Mayıs 1945. NARS, Washington.
15. Tümgeneral R.W.Barker „dan Smith‟e, 30 Mayıs. NARS, Washington.
16. Fransızlar önce 1.750.000 Alman istediler. Sonra bu 750.000‟e çekildi. Müttefikler
tarafından, ücretsiz yeniden yapılanma için kullanılan Alman sayısı, hiçbir zaman
toplam 1.900.000‟i geçmedi.
17. Eisenhower‟dan Marshall‟a, AGWAR‟a kopyalanmıĢ, 31 Mayıs 1945. RG333, Box30.
18. Eisenhower‟dan CCS‟ye, 4 Haziran 1945, SHAEF Telgraf kayıtları, Abilene.
19. Ek 1‟e bakınız.
20. Nigel Hamilton, Monty (Londra: Hamish Hamilton, 1986 Sceptre Edition), s.462.
Açıklama Hamilton‟un.
21. Omar N.Bradley, A General’s Life (New York: Simon and Schuster,1983), s.423.
159
22. George S.Patton Jr., War As I Knew It (New York: Bantam Books,1980), s.314. 23. Eisenhower‟dan CCS‟ye, 4 Mayıs 1945. SHAEF Telgraf (giden) kayıt, Abilene.
24. Eisenhower‟dan CCS‟ye, 16 Mayıs 1945. SHAEF Telgraf (giden) kayıt, Abilene.
25. Eisenhower‟dan Marshall‟a, 31 Mayıs 1945. RG333 Box30, NARS, Washington.
26. Lojistik BaĢkanlığı Raporları, Nisan, Abilene.
27. Grasett‟ten Smith‟e, 8 Haziran 1945. Grasett daha sonra, savaĢ öncesi Almanya‟sının
yüzde 85 kendine yeterli olduğunu ve Ģimdi Batı Almanya‟yı oluĢturan bölgelerin,
yüzde 60-70 oranında kendi kendine yeteceğini belirtti. SavaĢ önces Almanya‟sının
beslenme düzeni günde kiĢi baĢına 3.000 kalori olduğuna göre, aynı nüfusla (Mayıs
1945‟de biraz daha düĢüktü), üretim normale dönünce, batı Almanya günde kiĢi baĢı
1.800-2.000 kaloriyle, kendini geçindirebilirdi. Batı Almanya‟da genelde ekilen
toprakların yüzde 97‟si, o bahar ekilebildi. Ġngilizlerin 1945‟de uyguladıkları
Barleycorn harekâtı, her üç bölgede de geçerli olsaydı, batı Almanya, 1945 yazında,
normalin yaklaĢık yüzde 70‟ini veya günlük 1.260-1.400 kaloriyi üretmiĢ olacaktı.
Nüfusu 50.000‟in üstünde olan birçok Ģehirde, resmî tayın günlük ancak 700-1.190
kaloriydi. “Bazen bu ölçüler bile tutturulamıyordu,” diye ekledi. Smith Koleksiyonu,
II.Dünya SavaĢı, Box37, Abilene.
28. Lojistik GeliĢim Raporları‟na bakınız, Nisan, Abilene.
29. Yazarla röportaj, Ekim 1987.
30. Lojistik GeliĢim Raporları, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz 1945. Her ay gittikçe artan
ve bütün ordu için 100 günlük elde toplamını aĢan bir erzak görünüyor. Bütün
raporlar Abilene‟de.
31. Lojistik Raporları, 30 Haziran, Abilene, s.81.
32. SHAEF G5 [Sivil ĠĢler ġb.] toplantı raporu, 13 Haziran 1945, Paris, değiĢik Kızılhaç
temsilcileriyle. NARS, Washington.
33. Littlejohn‟dan Eisenhower‟a, 10 Ekim. RG92, QMG (Lojistik), Genel YazıĢma, Konu
Dosyaları 1936-1945, Box587, NARS, Washington.
34. Littlejohn‟dan Eisenhower‟a, a.g.e.
35. “ĠĢgal ordusunun normal ihtiyaçları, ayrıca ulaĢımın bozulmasıyla oluĢan genel gıda
açığı sonucu, bu Almanlar, topraklarında yaĢayan Baltıklı, Bulgar, Macar, Ġtalyan,
Romen ve vatansızlara en düĢük tayını bile ayıramadılar.” Max Huber‟den DıĢiĢleri
Bakanlığına, 30 Ağustos 1945. (GeliĢi 27 Eylül.) 800.142/-92745, Bakanlık, NARS,
Washington.
36. Guilliano‟dan Bacque‟a, 7 Eylül 1945, 11 P60, (11 P165 olabilir), Vincennes.
37. Savunma Bakanlığından SHAEF‟e gönderilmiĢ, 9 Haziran, SHAEF Telgraf Kayıtları,
9 Haziran 1945, Abilene.
38. Series Y Internationale 1944-49, Y59-2, cilt 363, Kasım 45-Mayıs 46, s.169, (Ekim).
Quai d‟Orsay, Paris.
39. Littlejohn‟dan K.‟a TSFET Karargâhı, 27 Ağustos 1945. Loj. kayıtları, NARS,
Washington.
40. Lojistik Raporları, ETO, Haziran, Temmuz 1945, Abilene.
41. RG332 dosya 333.5/20, NARS, Washington.
42. Eisenhower‟ın dostu General Everett S.Hughes 28 Mart 1945 tarihli günlüğünde, bazı
subayların SvEs tayınlarının azaltılmasına direndiklerini söylüyor, “Sanırım hepsi
Cenevre SözleĢmesinden korkuyor.” Hughes Günlüğü, Elyazması Bölümü, LC Library
of Congress Kongre Kütüphanesi, Washington.
43. Ernest F.Fisher‟den yazara, Mayıs 1988. Bu, yazara Rheinberg‟deki Almanlar
tarafından da söylenmiĢti. 1945‟de Ulm yakınındaki bir kampa komĢu yaĢayan McGill
Üniversitesinden Prof. Peter Hoffmann da, bunu kısmen doğruladı. ABD Ordusunun,
esir kamplarının hemen dıĢında, kendi sofralarından artan yiyecekleri kasten yaktığını
görmüĢtü. “Almanlar arasında, Kızılhaç‟ın esirlere hiçbir Ģey yapamayacağı iyi
biliniyordu,” demiĢti. Almanların kampa yiyecek götürdüklerini hiç görmemiĢti.
44. Bölüm 7‟ye bakınız.
45. Washington‟daki ICRC temsilcisi E.W.Meyer tarafından anlatılmıĢtı. Edwin Plitt‟e
mektup, DıĢiĢleri Bakanlığı, 26 Temmuz 1945. 711.62114 MAIL/7-2645, Bakanlık,
160
Bölüm 6‟ya bakınız.
46. Vinson‟dan DıĢiĢleri Bakanına, 28 Kasım 1945. 740.62114/11-2845, Bakanlık.
47. Dunning of Amcross‟dan SHAEF G1‟ine, 29 Mayıs.383.6/6 Box27, NARS, Washington.
Huber to State‟e de bakınız, a.g.e.
48. Littlejohn‟a bilgi notu, 20 Temmuz 1945, R.F.C. harfleriyle yazan subayın kampların
durumunu anlatması, Sağlık BaĢkanlığından Alb.W.Griffith ve Yzb.C.R.VerMurlen‟in
araĢtırması. RG332, ETO Tarih Bölümü, USFET Dosyaları, Lojistik ġb. Harekât
Raporları, Box 586-599, NARS, Washington.
49. F.S.V.Donnison, Civil Affairs and Military Government North-West Europe1944-1945 Sivil
ĠĢler ve Askerî Yönetim, Kuzey Batı Avrupa 1944-1945 (Londra: H.M.Stationary
Office, Kraliyet Millî ArĢivi, 1961), s338. Almanya‟nın üretim rakamları,
Morgenthau‟dan alınmıĢtır, Germany Is Our Problem.
50. Eisenhower‟dan Doğu ve Batı Askerî Bölge Komutanlarına, 4 Ağustos 1945. RG332
U.S.Theaters of War, World War II ABD II.Dünya SavaĢı SavaĢ Alanları, SGS* 370.01
NARS, Washington.
51. Haftalık SvEs ve DEF raporu, USFET G1. Sonradan DEF adı verilen SvEs‟lerinin
yiyeceği, ölüm oranlarının da gösterdiği gibi, emir gereği azaltılırken, bir sebeple
USFET belgelerinde durum görülmüyor. Eski SvEs‟leri kayıtlarda, eski DEF‟lerden ayrı
olarak, SvEs olarak görülüyor. Bölüm 11‟e de bakınız.
52. Charles von Luttichau, yazara, 80.719 Almanın, 22 Haziran 1941‟den 31 Mart 1945‟e
kadar, batı cephesindeki çarpıĢmalarda öldüğünü söylüyor. Bu tarihten sonra Alman
kayıtlarında bilgi yok. Kaynak: Percy E.Schramm, ed., Die Kriegstagbüche des
Oberkommandos der Wehrmacht [Alman Silahlı Kuvvetler BaĢkomutanlığı Harp
Cerideleri], Cilt 8, s.1515.
53. Ek 2‟ye bakınız.
54. Ek 2‟ye bakınız.
55. ETO Tıbbî Tarihi, s.91.
56. Haziran ayında, 9uncu, 12nci, 28inci, 50nci, 61inci, 62nci, 78inci Sahra
Hastanelerinde ve 77nci Tahliye Hastanesinde toplam 1.062 boĢ yatak vardı; ayrıca
Frankfurt‟taki 180inci Genel Hastanede 391 boĢ (yüzde 40 boĢ oranı) yatak daha
bulunuyordu. Haziran ayında, “PWTE‟yi destekleyen hastaneler” denen bu yerlerde
16.229 yatak boĢtu. Günlük Ad Sec Raporu, 18 Haziran 1945. RG332 Box15, NARS,
Washington.
57. Wuppertal‟li Dr.Enke‟nin tanıklığına bakınız, Bölüm 4, not 21.
58. Ek 2‟ye bakınız.
59. Ek 2‟de etraflıca anlatılan ETO Tıbbî Tarihinden. Ekin de gösterdiği gibi, bu raporun,
kampların en kötü özelliklerini, yüksek oranda açlık da dahil olmak üzere, örtmeye
çalıĢtığı hatırlanacaktır; yani tam güvenilir değildir. Örneğin, açlık için, “aĢırı zayıflık
ve sıvı kaybı” veya “bitkinlik” olarak örtmece yapılmıĢtır. Barınak yokluğu, “aĢırı
güneĢ ıĢığına maruz kalma” olarak karĢımıza çıkmaktadır. Fakat ölüm nedenlerinin
oranlarını bozan özel bir durum olmadığı için, ölüm oranı düĢük tutulmuĢ; bu yönden
rapor faydalı bir rehber olmuĢ – oranlar olasılıkla hiç değiĢtirilmemiĢtir.
60. “SvEs kamplarında hastalıktan korunma, doğrudan tutsakların üstüne DDT
püskürtülerek yapılmıĢtır.” DDT tifüsü önlemek içindi ve kendi adamlarına da
geçebileceğini biliyorlardı. Cilt 14, ETO Tıbbî Tarihi, NARS, Washington.
Stanhope-Bayne Jones, Special Fields Özel Alanlar cilt 9, Alb.Robert S.Anderson, ed.,
Preventive Medicine in World War II II.Dünya SavaĢında Koruyucu Hekimlik kitaplarında
da konu edilmiĢtir (Washington: Kara Kuvvetleri, 1969).
61. PWTE Konferans Notları, 28 Mayıs, Hollar et Al. RG332 Box22, NARS, Washington.
62. Günlük SvEs Raporu, AMK.
63. Birçok Alman, toplu mezarlar bildiriyor. Bölüm 4, not 16‟ya bakınız.
64. 10 Mayıs 1945 tarihli Raporun baĢlığı “Ad Sec Com Z Karargâhı, Sağlık ġubesi
Günlük Faaliyet Raporu” NARS, Washington.
-----------------------------------------------------
* SGS Secretary, General Staff: Genelkurmay Sekreterliği. (ç.n.)
161
65. Yazarla röportaj, 1988. Zobrist, Ģu anda Harry S.Truman Kitaplığı Müdürü,
Independence, Mo (Missouri).
66. Philip Knightley alıntı, The First Casualty (New York ve Londra: Harcourt Brace
Jovanovich), s.315.
67. Knightley alıntı, s.333. Yazarla konuĢmada tekrarlanmıĢ, ġubat 1988.
6
YARDIMA GEÇĠT YOK 1. RG59 Bakanlık Onlu Dosyalama 1945-49 740.581112a/1-146 ve 740.62114/6-445
Box59 ile 740.62114/3-2045.
2. Bakanlıktan Büyükelçiliğe, Paris, 12 Mayıs 1945. 740.62114/5-445. Bakanlık.
Tuğgeneral R.W.Berry‟nin Savunma Bakanlığı, Kurmay BaĢkan Yardımcısına
gönderdiği, 9 Mayıs 1945 tarihli Andıca da bakınız. RG383.6 NARS, fotokopisi
Reel 370, Madde 5369, Lexington. Berry‟nin bilgi notu, Herrick‟in Bakanlığın Özel
SavaĢ Sorunları adlı özel uyarılarını özetliyor.
3. Marshall‟dan Eisenhower‟a telgraf, alınıĢı 17 Mayıs 1945, NARS, Washington.
4. Not 2‟ye bakınız.
5. SözleĢmeye göre, Ziyarete gelen ICRC delegesi, esirlerin temsilcisiyle özel olarak
görüĢecek, sonra kampın durumunu ICRC‟ye bildirecek, o da durumu Koruyucu
Kuvvete (SavaĢ Esirlerinin ülke yönetimi) ve Esir Alan Kuvvete, esirleri elinde tutan
ordunun yönetimine iletecektir. Hiç kimse bu raporları görmedi. 1988‟de ICRC, hâlâ
bu raporları özel araĢtırmacıların incelemesine açmayı reddediyordu.
6. Not 22‟ye bakınız.
7. FO Dosyası 9161219. PRO*, Kew, Londra.
8. Mr.McNeil, Bir soruya cevap, 5 Kasım 1945, Hansard. Achilles‟den Bakanlığa, 7 Kasım
1945. 740.62144/11-745. Bakanlık.
9. DıĢiĢleri Bakanı James F.Byrnes‟in, 4 Ekim 1945‟te ICRC BaĢkanı Max Huber‟e verdiği
güvence, birçok örneğin en önde gelenidir. Huber‟in cevabı “Yönetiminizin politikasının
Cenevre SözleĢmesinin ruhuna tam bir uyum içinde olduğunu….. büyük bir
memnuniyetle görüyoruz.” Huber‟den Byrnes‟e, 9 Ocak 1946. Bakanlık. (Ayrıca RG59
Box3971 NARS, Washington.) Diğerlerinin yanında, Bakanlık Genel Sekreteri Dean
Acheson da ABD‟nin Cenevre SözleĢmesine uyduğunu doğruladı.
10. Amerikalıların görmezden geldiği özel protestoların en önemlisi de, Huber‟in DıĢiĢleri
Bakanlığına yazdığı uzun mektuptur, 30 Ağustos 1945. 800.142/9-2745, Bakanlık.
(Ayrıca RG332 Bo 7, NARS, Washington.)
11. R.A.Haccius, ICRC, Cenevre, Bnb.T.R.Crawford‟a, Savunma Bakanlığı, Londra,
15 ġubat 1946. FO 371/55738.
12. Fairman‟den General Betts‟e, 28 Mayıs 1945. 383.6/3-4 Resim 16 0979, NARS.
13. Kesin kaynak belli değil, olasılıkla RG112 Box167, NARS, Washigton. Evrak baĢlığı,
Amerikan Kızılhaç‟ıyla iĢ yapan “Paketleme Merkezi” . Kopyaları Bakanlığa
gönderilmiĢ, 1945. Ayrıca ABD Ordusunda Yzb.Burdick (RG112 Box167)‟in
Almanya‟da esirken hayatının Ġngiltere, Kanada ve ABD‟den gönderilen yiyecek
paketleriyle kurtulduğunu belirttiği rapor.
14. Bu oran Savunma Bakanlığının bildirdiği yüzdedir (1948‟de ölüm oranının yüzde 1,26
olduğunu bildirmiĢlerdi. RG407 AG055, 26 Ağustos 1948) Kızılhaç da aynı coranı
bildirmiĢtir. SHAEF Evrakı, NARS, Washington. Ayrıca Maurice Pate‟in Prisoner of War
Relief makalesi, ABD Kızılhaçı, Gilbert Redfern‟in (Amcross) 9 Mayıs 1945‟de,
Bakanlıktaki Kuppinger‟e gönderdiği mektuba eklenmiĢtir.
--------------------------------------------------
* PRO Public Records Office Devlet ArĢivleri Kurumu. (ç.n.)
162
15. “ABD Ordusu yardım için zorluk çıkardı.” Dostlar‟ın Almanya‟ya giriĢlerine 1946 baharına kadar izin verilmedi. AFSC* Avrupa delegesi Stephen Cary ile yazarın
röportajı, 1986.
16. Tracy Strong‟un Bnb.H.G.Hyde‟a mektubu, 3 Temmuz 1945; Paul Anderson‟un
Strong‟a telgrafı, 30 Haziran 1945; D.A.Davis (YMCA)‟in DıĢiĢleri Bakanlığına
mektubu, Temmuz, hepsi Bakanlık ArĢivlerinde.
17. Gösterilen gerekçe, yardım gönderilerinin, Alman yaĢam standartlarını diğer Avrupa
devletlerinin ortalama seviyesine çekme politikasından, geri çekilmeye eğilim
yaratabileceği idi. Earl F.Ziemke, The U.S.Army in Occupation of Germany (Washington:
Askerî Tarih Merkezi, 1975), s.410.
18. ICRC Washington temsilcisi E.W.Meyer‟in anlatımı, Savunma Bakanlığında Edwin
Plitt‟e mektup, 26 Temmuz 1945. 711.62114 MAĠL/7-2645. Bakanlık.
19. E.W.Meyer ICRC, Edwin Plitt‟e, Bakanlık, 18 numaralı nota bakınız.
20. FO 939 Madde 448 ve 469, PRO Devlet ArĢivleri Kurumu, Londra.
21. Huber‟den Bakanlığa, 30 Ağustos 1945, Not 10‟a bakınız.
22. “Mayıs 1945‟e kadar, yani bütün Kamp Komutanlarına tayınların kısılması için emirler
yayınlanıncaya kadar, yiyecek yeterliydi.” ABD‟deki ICRC‟nin etkinlikler raporu.
Kızılhaç arĢivleri, Savunma Bakanlığı, NARS, Washington.
23. Huber‟den Bakanlığa, 30 Ağustos 1945.
24. Huber‟den Bakanlığa, 30 Ağustos 1945.
25. Eisenhower‟dan Marshall‟a, 2 Kasım 1945, RG332 Box7, NARS.
26. 15 Haziran 1945 tarihli Kızılhaç Malzemelerinin kullanılıĢı ile ilgili politikanın
Açıklaması; bir tarafta SHAEF, diğer tarafta Amerikan ve Ġngiliz Kızılhaç Dernekleri
olmak üzere, Kızılhaç yiyecek paketleri “acil durumda alıcılara verilebilir”. Almanları
da içeren Yer DeğiĢtirmiĢ Bireyler grubu bu yardımın dıĢındadır. ArĢivlerde bulunan,
orduyla iki Kızılhaç Derneği arasındaki tek anlaĢma budur. Genelde ve ayrıntıda,
“Eisenhower” imzalı cevaptaki tanıma uymaktadır, tabii dikkat çekilen oynamalar
dıĢında. Özgün belge Amerikan Kızılhaç ArĢivlerinde, Washington, RG200 Box1017.
RG200 fotokopisi mevcut, ARC American Red Cross kayıtları, 619.2/01, NARS.
27. “31 Temmuzda, aĢağıdaki yedi gönüllü yardım kuruluĢu, UNRRA ile anlaĢmıĢlardır,
Uluslararası Kızılhaç [ve diğer altısı].” Malcolm J.Proudfoot, European Refugees,
1939-52, s.187.
28. Proudfoot, European Refugees, s.187.
29. Fazlalık SvEs erzakının kullanımı için Andıç, 25 Haziran 1945, BRC, ARC ve
SHAEF arasında; BRC, ARC ve 13 SHAEF subayına kısıtlı dağıtım. RG200, Amerikan
Kızılhaç Kayıtları, NARS, Washington.
30. Üç Kızılhaç‟ın temsilcilerinin resmî olmayan toplantı tutanakları, Cenevre, 14-15 Ocak
1946, RG200 Box1016, NARS, Washington.
31. Huber‟den Bakanlığa, 30 Ağustos 1945.
32. “ICRC malzemesini taĢımada özellikle kullanılan Demiryolu katarları, Ģimdi 211
Fransız ve 56 Belçika kkaynaklı vagondan oluĢuyor. Her iki bölüm de gelecek aylar
için, Cenevre-Paris ve Cenevre-Brüksel gidiĢ geliĢ seferleri için ayarlandı.
Merkezimizde toplanan yardım malzemelerini sahiplerine geri götürecekler.” GidiĢ
dönüĢ için bir hafta hesabıyla, iki ayda 2.136 vagonluk yük oluyor. Huber‟den
Bakanlığa, 30 Ağustos 1945.
33. Eisenhower‟dan Savunma Bakanlığına, 2 Kasım 1945, RG332, Box7.
34. Pickett, Eisenhower ve Marshall arasında 13 Temmuzda baĢlayan yazıĢma, Eylül
ortasına kadar devam ediyor. Eisenhower‟ın kararlardaki kiĢisel rolünden Ģüphesi
olanlar ve kendi karargâhının seçimi olacağını düĢünenler için, NARS‟daki dosyalardan
bir kopya, Eisenhower‟ın kendi imzasını taĢımaktadır. Hepsi NARS‟da, Washington.
35. Amerikan, Fransız ve Ġngiliz Kızılhaç Derneklerinin temsilcilerinin, resmî olmayan
toplantı tutanakları, Cenevre, 14 Ocak 1946. Amerikan Kızılhaç‟ından Mr.Dayton‟ın
konuĢması.
---------------------------------------------------
* AFSC American Friends Service Committee Amerikan Dostları Hizmet Komitesi. (ç.n.)
163
36. Bu resmî tayını birçok kaynak doğruluyor; bunların arasında en tarafsızı da, Paul R.Porter‟ın Raporu. “Essen bölgesinde kömür madencilerine günlük sadece 900 kalori
veriliyordu.” Paul R.Porter evrakı, Independence,Mo.
37. EĢ Kurmay BaĢkanlarından Eisenhower‟a, 3 Eylül 1945. RG332 Box37 (SGS-USFET
Dosya no.312), NARS, Washington.
38. Eisenhower‟dan Pickett‟e, 19 Eylül 1945. Tam metin yok, fakat olasılıkla bu konudaki
diğer mektuplaĢmalar ile birlikte, RG332 Box37, NARS, Washington.
39. RG332 Box19, NARS, Washington.
40. Strong‟dan ABD Ordusunda Bnb.G.H.Hyde‟a, Özel Hizmetler Birimi, 3 Temmuz 1945.
740.00114 EW/7-945, Bakanlık.
41. Davis‟ten Bakanlığa, 4 Temmuz 1945, 740.00114 EW/7-945, Bakanlık, Washington.
42. General Lucius Clay‟den Savunma Bakanlığına, 30 Ekim 1945. RG332 Box37.
Kaynakça 383.7/11, NARS, Washington.
43. Yazarın Stephen Cary ile röportajı, Kasım 1986.
44. Lucius D.Clay, Decision in Germany (New York: Doubleday, 1950), s.18-19.
45. Morgenthau Diary (Çin) cilt 2, s.1529. Bu metindeki Somervell, Morgenthau ve
diğerlerinden olan alıntılar Morgenthau Diary‟den.
46. Hilldring‟den Bakanlığa, RG59, 3726A, NARS, Washington.
47. Gollancz‟dan bu ve sonraki alıntılar ve Belsen kaynakçası, Victor Gollancz‟ın Leaving
Them to Their Fate Kendi Kaderlerine Bırakmak: The Ethics of Starvation Açlığın Ahlâkı
(Londra: Victor Gollancz, 1946) kitapçığından alınmıĢtır. Bu bölümdeki Alman
tayınlarıyla ilgili bütün istatistikler Gollancz‟dandır.
48. Donnison, Civil Affairs and Military Government Sivil ĠĢler ve Askerî Yönetim, s.338.
49. JCS Bilgi notu 1662 BaĢkana, 27 Nisan 1946. RG260 Box16, Clay Evrakı, NARS,
Washington.
50. Bugünkü Üretimden SavaĢ Tazminatı ve ġimdiki Ekonomik Politika, RG332 Box22,
NARS, Washington.
51. Gollancz, Leaving Them to Their Fate Kendi Kaderlerine Bırakmak.
52. Gollancz, Leaving Them to Their Fate Kendi Kaderlerine Bırakmak.
53. FO1050, Devlet ArĢivleri Kurumu, Kew, Londra.
54. Kuzey Amerika ürün fazlası, Avrupa‟nın bütün gereksinimleri karĢılandıktan sonra,
1945 sonunda 173 milyon kile, yaklaĢık 5.140.000 tondu. Uluslararısı Buğday
Konseyi, Haymarket House, Haymarket, Londra, 1955.
Açlığa yakın bir tayını sürdürmek için, Ġngilizlerin 1945 Almanya gıda açığı
tahminleri (açık, dıĢardan getirmek demekti), Eylül 1945‟den Eylül 1946‟ya kadar
olan yaklaĢık 4.440.000 ton idi. Bu toplam, Kuzey Amerika fazlasının yaklaĢık yüzde
87‟si oluyordu. R.Mitcell, International Historical Statistics (Londra: Macmillan, 1983.)
7
YAVAġ ÖLÜM KAMPLARI
1. Üçüncü Cezayir Keskin NiĢancılar Alayından Yzb.Julien‟in Raporu, Box11 P60,
Vincennes. Bu bölümde Julien‟den alınan bütün bilgiler, bu rapor veya Box11 P65,
Vincennes.
2. Box11 P65, Vincennes.
3. Yb.de La Bosse, Üçüncü Cezayir Keskin NiĢancılar Alayı, Komutana, II. Kolordu, 15
Eylül. Box11 P60, Vincennes. Ek olarak, Juin‟den Lewis‟e 3470 numaralı gönderiye
kopyalanmıĢ, 15 Ekim 1945, Caffery‟den Bakanlığa, NARS, Washington.
4. Yb.Sury, Üçüncü Cezayir Keskin NiĢancılar Alayı, raporu, 31 Aralık 1945. Box11 P60,
Vincennes.
5. General Paul‟e Andıç, 7 Temmuz, Lauben‟den. NARS, Washington.
6. Amerikan kötü davranıĢının neden olduğu, bütün bu zayıflık, halsizlik raporları,
164
değiĢik subaylardan Juin‟e vb. Box11 P165, 7 P40 ve 11 P60, Vincennes. Yazar
tarafından tercüme edilmiĢtir.
Juin‟in General John T.Lewis‟e yakınması, USFET Fransa görevi, 11 Ekim, Savunma
Bakanlığı ArĢivlerinde, mektup 3470, Caffery‟den Bakanlığa, NARS, Washington.
7. Thrasher‟ın emrine rağmen, Haight ve Bnb.William G.Downey‟in belirttiğine göre, not
tutulmuĢtu. RG332.6/1 Box50, NARS, Washington.
8. RG332 383.6/1 Box50, NARS.
9. Yb.Gobillard‟ın, Coblence [Koblenz] Askerî Valisine raporu, 27 Ağustos 1945. Box11
P60, Vincennes.
10. Tğm.Himmeur‟ün Üçüncü Cezayir Keskin NiĢancılar Alayından, Komutanı Yzb.‟ya
mektubu, Eylül 1945. Box11 P60, Vincennes.
11. Tğm.Soubeiray‟in mektubu, Üçüncü Cezayir Keskin NiĢancılar Alayı, 3 Eylül 1945.
Box11 P60, Vincennes.
12. 30 Ağustos 1945‟de Billotte‟tan Deuxième Bureau* Ġkinci Büro‟ya, Paris. Bağlantı açık
değil, Box11 P60 veya 11 P165, Vincennes.
13. Maurice Raporu, 14 Ağustos 1945. Yazar tarafından tercüme edilmiĢtir. Vincennes.
14. Jean-Pierre Pradervand, Ağustos 1944‟de, Paris kurtarıldığı zaman, Kuzey Afrika‟da
ICRC temsilcilerinin baĢkanıydı. Fransa ICRC baĢkanlığına atanınca, Ocak 1945‟de bu
göreve baĢladı. Ocak 1946‟ya kadar bu görevde kaldı. Bu sürede, II.Dünya SavaĢı
sırasında, sorunlarıyla ilgili olarak, en geniĢ millî kadroya sahipti; 1947‟da sayıları
112‟yi bulmuĢtu. Thorée hakkındaki rapor, Pradervand‟ın da Gaulle‟e yazdığı mektup
içine eklenmiĢti, 26 Eylül, Box7 P40, Vincennes.
15. André Durand, From Sarajevo to Hiroshima, History of the International Committee of the
Red Cross Saraybosna‟dan HiroĢima‟ya, Uluslararası Kızılhaç Komitesi Tarihi
(Cenevre: Henry Dunant Enstitüsü, 1984), s.593.
16. Durand, From Sarajevo to Hiroshima, s.593.
17. Bu bölümde bahsedilen telgraf ve ona bağlı belgelerin hepsi, Savunma Bakanlığı
ArĢivlerindedir, NARS, Washington.
18. Dunning‟den Bakanlığa, 5 Eylül 1945. Asıl alıntı kayıp. Savunma Bakanlığı ArĢivleri,
Washington.
19. Caffery‟den Bakanlığa, 25 Eylül 1945. 740.62114/9-2545 CS/LE. Bakanlık.
8
CESETLERĠ KĠREÇLEME
1. Le Figaro 22 ve 29 Eylül 1945.
2. Pradervand‟dan de Gaulle‟e, 26 Eylül 1945. Box7 P40, Vincennes.
3. Bu yazının, de Gaulle‟ün el yazısı olmadığı, yazarın elindeki mektup fotokopisini
okuyan, Londra‟dan Prof. M.R.D.Foot tarafından doğrulanmıĢtır.
4. Lee‟den USFET Merkeze, 10 Kasım 1945. RG383.6/1 NARS, Washington.
5. USFET kurulu Konferans Tutanakları, Paris; Fransız ve ABD Orduları arasında,
Alman SvEs‟lerinin bölgelerarası devri, 22 Eylül 1945. Box7 P40, Vincennes. Lauben
ve arkadaĢlarının kaynakları, bu konferansın tutanaklarına dayanmaktadır.
6. Toplantıda, “Bazı SvEs kamplarında çekilen fotoğrafları General Smith‟e uzattı.
General Smith bu fotoğrafları Eisenhower‟a verdi.” Konferans Tutanakları, Kurmay
BaĢkanı, G1, 28 Eylül 1945. Caffery‟den Bakanlığa, 740.62114/10-545, Bakanlık.
Kızılhaç arĢivlerinde bu resimler yok. Cenevre‟deki Uluslararası Kızılhaç Komitesinde
bunların kopyaları yok. Bu resimler Vincennes‟daki Fransız Ordu ArĢivlerine giden
dosyalarda da, Washington‟daki ABD Ordu ArĢivlerinde veya Abilene‟deki Eisenhower
-------------------------------------------------------
* Deuxième Bureau Fransız Askerî Ġstihbarat KuruluĢu. (ç.n.)
165
Kütüphanesinde de yok. Pradervand bunları yazara, Haziran 1989‟da doğruladı. 7. Pradervand‟dan Smith‟e, 23 Ekim, Paris. 383.6/1, NARS, Washington.
8. Pradervand‟dan Smith‟e, 23 Ekim.
9. Tümgeneral A.W.Kenner‟e bilgi, ABD Ordusu Sağlık BaĢkanı, TSFET Karargâhı,
4 Ekim1945. 383.6/1, NARS, Washington.
10. Littlejohn‟dan Eisenhower‟a, 10 Ekim RG92, Lojistik BaĢkanlığı Makamı, Genel
YazıĢma, Konu dosyaları 1936-45. Box587, NARS, Washington.
11. Le Monde, 30 Eylül-1 Ekim 1945. Millî Kütüphane, Paris.
12. Caffery‟den Bakanlığa, yaklaĢık 7 Ekim. NARS.
13. Caffery‟den Bakanlığa, 5 Ekim 1945. 740.62114/10-55, Bakanlık.
14. DeğiĢik kaynaklardan, özellikle Charles de Gaulle‟den, The Complete War Memoirs,
1940-1946 (New York: Simon ve Schuster, 1955).
15. Caffery‟den Bakanlığa, 13 Ekim, 1945. 70.6211/10-1345. Bakanlık ArĢivleri, NARS,
Washington.
16. Caffery‟den Bakanlığa, 13 Ekim 1945.
17. Eisenhower‟dan AGWAR‟a Ekim 1945 (Tarih kesin değil). Bundesarchiv, Koblenz.
18. Yazarla görüĢme, 1987.
19. Alb.Lauben‟den yazara, Kasım 1987.
20. Caffery‟den Bakanlığa, 13 Ekim 1945.
21. Uluslararası Y Serileri 1944-49, cilt 604, s.P000062, Quai D‟orsay.
22. Uluslararası Y Serileri 1944-49, cilt 604, s.P000020, Quai D‟orsay.
23. Marshall‟dan Eisenhower‟a, 2 Kasım 1945. Marshall Kütüphanesi, Lexington.
24. Lee‟den USFET Merkeze. 383.6/1, NARS, Washington.
25. General Buisson, Historique du Service des Prisonniers de Guerre de L’Axe, 1943-48 Mihver
SavaĢ Esirleri Birimi Tarihçesi (Paris: Ministère de la Défense Nationale Millî Savunma
Bakanlığı, 1948).
26. ICRC Fransa Temsilcisinden alıntı General McNarney‟e bilgi, 12 Kasım 1946, RG332
DF 383.6, NARS, Washington. Aynı zamanda, Kurmay BaĢkanı Makamına Gizli Rapor,
Dosya No. 383.6/1 cilt 1, 1 Ocak 1946. RG332 Box120.
27. K.Royall, Savunma Bakanlığı Genel Sekreterinden BaĢkan Truman‟a, 31 Aralık 1945.
Beyaz Saray Merkez Dosyasında, Independence, Mo.
28. Ek 1‟e bakınız.
29. Adı geçen yiyecek 1.212 ton. Smith‟den Pradervand‟a, 19 Ekim 1945. RG383.6/1,
NARS, Washington.
30. Lee‟den UFSET Merkeze, 10 Kasım 1945. 383.6/1, NARS, Washington.
31. Lauben‟in yazarla konuĢması, 1987.
32. Lewis‟den Eisenhower‟a, 13 Ekim 1945. 383.6/1 SHAEF Evrakı, NARS, Washington.
ICRC daha sonra, “Amerikan Komutanlığının” 3.000 ton yiyeceği, tarih
belirtmeksizin, hazır ettiğini söyledi. SHAEF, Kızılhaç‟ın elindeki stoklara elkoymuĢ ve
esirlere devretmiĢti. André Durand, From Sarajevo to Hiroshima, s.645.
33. ETO USFET Emir Subaylığı Bölümü, Onlu Dosyalama, 1945, Box430-442. 17 Kasım
1945. NARS, Washington. Daha önce, bir SHAEF subayı 13.000.000 paket olarak
bildirmiĢti. Diğer 500.000, olasılıkla Müttefik askerî personelin dönüĢünden sonra,
onların ihtiyacı olmadığı düĢüncesiyle, depoya geri gönderilmiĢti.
34. New York Times, 11,13,14,20 Ekim 1945. New York Halk Kütüphanesinde.
35. Middletone öyküleri, Frankfurt sıralamasıyla, Times‟de, yukarıda belirtildiği gibi, Ekim
1945‟de yayınlanmıĢtır.
36. Middletone‟la röportaj, New York, Haziran 1988.
166
9
SERANIN ĠÇĠNDE
1. Z Serileri, Avrupa-Almanya 1944-49, Prisonniers de Guerre, cilt 22, s.3, 18 Eylül
1945. Archives de la Ministère des Affaires Etragères DıĢiĢleri Bakanlığı ArĢivleri. Quai
d‟Orsay, Paris. Aynı zamanda, Alb.Whitted, ABD Ordusu, Andıcında adı geçen ICRC
raporu, 765041, Koblenz ve General Lewis Raporu, Paris, Ekim 1946. RG332 DF
383-6, NARS, Washington.
2. ICRC‟nin Alman SvEs Genel Raporu, Paris, 31 Ekim, 1946. RG332 DF 383-6, NARS,
Washington.
3. SvEs Länderrat Ana Komite toplantısında, ABD Ordusunda Alb.Whitted‟ın Andıcı,
Stuttgart, 28 Kasım 1947, ICRC‟den Bay Meyer‟in Kızılhaç raporu alıntısyla.
Bundesarchiv, Koblenz, Batı Almanya. Bu belge, Bundesarchiv‟den ABD yönetimi
(veya ordusu) tarafından kopyalanmıĢ birçokları gibi, Fransız kamplarına ciddî
eleĢtiriler getiriyor. Yazar, ABD tarafından Almanya‟ya gönderilen belgeler arasında,
ABD kamplarını eleĢtiren hiçbir Ģey bulamadı; ancak Vincennes‟daki Fransız Ordu
ArĢivlerinde bir yığın bu tür eleĢtiri raporu vardır.
4. Uluslararsı Y Serileri, 1945-49, P000149, Quai d‟Orsay, Paris.
5. Not 1‟de General John T.Lewis‟den Avrupa Alanı ABD Kuvvetleri Komutanına (USFET).
6. “1946‟da, 20.000 Lejyon askerinin yaklaĢık yüzde 60‟ı Alman‟dı. Arthur L.Smith Jr.
Warrior Without Honor: Germany’s War Veterans 1945-49 Onursuz SavaĢçı: Almanya‟nın
Muharip Gazileri. Ġngilizce elyazması 2. Bölüm, sayfa 70. Almanca Heimkehr aus dem
Zweiter Weltkrieg II.Dünya SavaĢından Eve DönüĢ adıyla yayınlanmıĢ (Stuttgart:
Deutsche Verlags-Anstalt, 1985).
7. Huber‟den Bakanlığa, 9 Ocak 1946. RG59 Box3971, NARS, Washington.
8. Pradervand, Kuppinger, Byrnes ve arkadaĢları arasındaki mektupların hepsi, DıĢiĢleri
Bakanlığı ArĢivlerindedir., NARS, Washington. 740 Dosyada tarihleriyle sıralanmıĢtır.
9. Raoul Laporterie‟den General de Gaulle‟e, Haziran 1946. Raoul Laporterie özel arĢivi,
Grenade sur l‟Adour, Landes, Fransa.
10. Acheson‟dan Wallace‟a, 1 Mayıs 1946. 740.62114/4-2346, Bakanlık.
11. Acheson‟dan Byrnes‟a, 23 Nisan 1946. 740.62114/4, Bakanlık.
12. Roger C.Wilson, Quaker Relief (Londra: George Allen ve Unwin), s.156.
13. Notes Documentaires et Études, No.270, 26 Mart 1946, s.7. Quai d‟Orsay, Paris.
1945 sonunda, Avrupa‟da ABD Elinde hâlâ 1.000.000 SvEs vardı. Bunlara ek
olarak, 400.000 de ABD‟de veya Avrupa‟ya gelmek üzere yolda olan vardı.
Bunlardan 400.000‟i Avrupa‟daki ABD Ordusu için, iĢçi, Ģoför, yükleme iĢçisi,
marangoz, teknisyen olarak çalıĢıyordu; böylece Amerikalı personel evlerine
dönebiliyordu. (ABD‟deki 400.000‟in çoğu tarlalarda, ormanda ve madenlerde
çalıĢıyordu.) Ġngilizlerin elindeki yarım milyon esir-iĢçi de eklenirse, yaklaĢık
1.900.000 kiĢi, savaĢın verdiği zararı gidermek veya Almanlar Fransa‟da
iktidardayken çalınan eĢyanın bir kısmını yerine koymak için çalıĢıyordu.
14. ve sonra gelen sayfalar. Mart 1966‟da Bonn‟da, SvEs Hans Goertz‟ün yazara
anlattıkları.
15. Yazarın 1986 yılında, M.Cazaux, Raphael Conqueré, Labat ve Marc gibi kamp
muhafızlarıyla yaptığı röportajlar, Labouheyre, Buglose ve çevresindeki bölgeler.
16. Raphael Conqueré ile röportaj, Buglose, 1986.
17. Mavis Gallant ve yazarın, Heinz T. ile yaptığı röportaj.
18. Werner Steckelings ile yazarın röportajları, Straelen, Batı Almanya, 1986 ve 1988.
19. Buisson, Historique, s.37-41. Buisson‟un rakamları, 1945‟deki devirler için ABD
Ordusunun verdiği rakamları, aĢağı yukarı doğruluyor. ABD Ordsuna göre, 9 Ekimde
yaklaĢık 724.000 kiĢi devredilmiĢti. Temmuz ayında Fransızların tahliye ettikleri,
Dietersheim‟daki 30.000 kadın, çocuk, ölümcül hasta ve ihtiyar erkek; Buisson‟un,
Fransızların ABD kamplarına geri gönderdiğini iddia ettiği 70.000 hasta; buna ek
167
olarak Buisson‟a göre Kasım ayında geri kalan 638.000 kiĢi göz önüne alındığında, Fransızlar tarafından kabul edilenlerin sayısının 738.000 olması gerekir. Buisson‟un
70.000 hasta insanın geri gönderildiği iddiası, Royall‟ın Truman‟a (Not 24) geri
gönderilenler yaklaĢık 52.000‟dir ifadesiyle çürütülmektedir. Bu örnekte, - en düĢük
ölüm sayısını verecek – en düĢük sayı kullanılmıĢtır.
20. Tappen‟in tahmini doğruydu. Cherbourg‟daki bir çalıĢma kıtasına verildi, orada 1945
Noel öncesi serbest kalana kadar, Amerikalılar tarafından iyi davanıldı. Alfred Tappen
ile yazarın röportajı, Toronto, 1988.
21. Yb.Sarda de Caumont‟un denetleme raporu, 10 Kasım 1945, Savunma Bakanlığna,
Vincennes.
22. Liste Thorée les Pins ġehir ArĢivlerindedir. Listenin kapsadığı kamp oranı
verilmemiĢtir; fakat liste bütün kampı kapsayamaz, çünkü günde oniki kiĢiden
fazlasının öldüğü Ağustos veya Eylül için gün belirtilmemiĢtir; oysa Pradervand
orada olduğu gün 20 kiĢinin öldüğünü söylemiĢtir.
23. Yazarla görüĢme, Thorée les Pins, 1986.
24. Kenneth C.Royall, Savunma Bakanlığı Genel Sekreterinden BaĢkan Truman‟a, Aralık
1945. Beyaz Saray Merkez, Independence.
25. Stock‟un öyküsü, burada da belirtildiği gibi, birçok yazılı kaynaktan derlenmiĢtir; en
baĢlıcası Erich Kock l’Abbé Franz Stock, (Paris: Casterman, 1966).
26. Buisson, Historique du Service des Prisonniers de Guerre de l’Axe 1943-1948 Mihver SavaĢ
Esirleri Birimi Tarihçesi (Paris: Ministère de la Défense Nationale, Millî Savunma
Bakanlığı, (Paris, 1948 özel dağıtım).
27. Buisson, Historique, s.41.
28. ETO Tıbbî Tarihi, cilt 14, NARS, Washington. Ek 2‟ye bakınız.
29. Bu, Dr.Erich Maschke‟nin genel yayın yönetmenliğinde yayınlanan bir seri kitaptır.
1970 baĢlarında Almanya‟da yayınlanan bu seride, her iki dünya savaĢında Alman
SvEs‟nin öyküsünü ve sonunu yazmak için birçok yazar görev aldı. Serilerin baĢlığı
Zur Geschichte der deutschen Kriegsgefangenen des Zweiten Weltkrieges. II.Dünya
SavaĢındaki Alman SavaĢ Esirlerinin Öyküleri. (Bielefeld: Verlag Ernst ve Werner
Gieseking).
30. Smith, 9 Ekim; USFET çizelgeleri ve Juin, 27 Ekim, hepsi evvelce belirtilmiĢti.
31. Notes Documentaires et Etudes, 26 Mart 1946, Secrétariat d’État-DıĢiĢleri Bakanlığı
Sekreterliği, Paris. DıĢiĢleri Bakanlığı ArĢivleri, Quai d‟Orsay, Paris.
32. Buisson, Historiques, s.48, ve Kenneth C.Royall‟den Truman‟a, 31 Aralık 1945. Beyaz
Saray Merkez Dosyaları, Gizli Dosyalar, Harry s.Truman Kütüphanesi, Independence.
33. Notes Documentaires, s.8.
34. Buisson, Historiques, s.240. Ayrıca Eklerdeki istatistik çizelgelerinin genel baĢlıklarına
bakınız.
35. B Serileri Amérique, 1944-52, États Unis. Cilt 79, s.78-79. Quai d‟orsay, Paris.
36. Roger C.Wilson, Quaker Relief, s.154.
37. Thorée les Pins için, tanık Langlais, 18(günlük)x180(gün) ve 12(günlük)x150(gün)
hesabıyla 3.240 ile 1.800 arası ölüm olduğunu belirtiyor. Kızılhaç‟ın 17.000 ile
20.000 arası olarak verdiği sayıyla, Fransız Ordusunun sayısı olan 12.000 arasındaki
fark, olasılıkla Pradervand‟ın öngördüğü ölümler nedeniyledir. Aynı zamanda
kamptan dıĢarı nakillerle de oluĢmuĢ olabilir.
Rivesaltes: Tanık Werner Steckeling, Issum-Batı Almanya, 80 kiĢilik barakalarda,
hergün 3-5 kiĢinin öldüğünü söylemiĢtir. Ayrıca, birçok gün de 20 ölü olduğunu
eklemiĢtir. Görülen sayı, bütün kampta günde 15‟ten 90 günde 1.350 ölüdür.
Marsilya: Tanık Hubert Heyer, Düsseldorf, orada olduğu sürede, hergün 3-6
kiĢinin öldüğünü söyledi. Burada oran günde beĢti.
Labouheyre ve Daugnague/Pissons ve Buglose bilgileri, yazar tarafından,
muhafızlardan, yerel kayıtlardan, mezar listelerinden ve bir canlı tanıktan elde
edilmiĢtir.
Saint Paul d‟Égiaux. Rapor, Le Monde‟da 30 Eylül-1 Ekimde yayınlanmıĢtır. (“Reel
Two”nun Sonu, Le Monde mikrofilm, Bibliothèque Nationale, Millî Kütüphane, Paris.
168
10
ĠNGĠLĠZ ve KANADALILAR 1. Yazarla konuĢmasından, Toronto, 1987.
2. H.F.McCullough, West Hill, Ontario, yazara mektubu, Mart 1988.
3. Werner Heyne ile yazarın görüĢmesi, Nisan 1988.
4. Nigel Hamilton, Monty, cilt 3, s.523.
5. Montgomery‟den 1. ve 2. Kanada Ordu Komutanlarına, 22 Mart 1945. RG24, cilt 10
651, 215.C, NAC, Ottawa.
6. OnbaĢı Liebich‟in anlattıkları, Rheinberg‟de Kasım 1987‟de yazarın yaptığı bir
röportajdan alınmıĢtır.
7. Ek 1‟e bakınız. Hayatta kalan birisinin söylediğine göre, yıllık yüzde 30‟dan çok daha
yüksekti.
8. Yazar ve araĢtırma yardımcısı tarafından Herr Liebich‟le yapılan röportajdan, Kasım
1987, Rheinberg, Batı Almanya.
9. Yazarın, Rheinberg ġehir ArĢiv Görevlisi Heinz Janssen ve Belediye Sicil Memuru Herr
W.Hucklekemke ve yardımcısı Anja Kiechle ile yaptığı röportaj, Kasım 1987.
10. Françoise Perret, ICRC, yazara mektubu, 21 Haziran 1987. ICRC yazara bu raporu
görme izni vermedi. ABD DıĢiĢleri Bakanlığı ArĢivlerinde bu raporun kopyası yok.
Benzer raporların, Cenevre SözleĢmesine göre, her zaman Koruyucu Kuvvet‟e
gönderilmesi gerekiyor.
11. Ek 9‟a bakınız, Ġngiliz Tutarsızlığı.
12. USFET Haftalık SvEs ve DEF Raporu, RG331 Box26, 383.6/1-3, NARS, Washington.
13. Ġngiliz veya Kanada kampında böyle toplu ölüm öyküsü, yazarın iki yıl süren
araĢtırmasında karĢılaĢtığı tek örnektir; Avrupa‟daki Amerikan, Fransız, Ġngiliz ve
Kanada kamplarında yaĢamıĢ - muhafızlar, hayatta kalanlar, bir din adamı ve kamp
Komutanı – gibi yüzden fazla insanla yaptığı röportajlar da bu araĢtırma içindedir.
14. Wehrmacht‟ta er olan Alfred Nutt, Hamburg yakınında Stade Bölgesinde bir
kamptaydı. Annesine Temmuz ayında bir mektup yazdı. Mektup annenin eline
Ağustos ayında geçti. Alfred, birkaç hafta sonra “iyi durumda” serbest bırakıldı.
Nutt‟un kardeĢi Hans, Edmonton ve Alberta ile röportaj, Aralık 1988.
15. FO 916/1433 PRO, Londra.
16. “Kıdemli Ġngiliz subaylar, Belçika kamplarındaki Ģartlar için son suçlamayı kabul
ettiler. Sonuç olarak kamplara yeterli ikmal yapılmamıĢtı. Daha sonra, bir
Savunma Bakanlığı yetkilisi, Ġngiliz yükümlülüklerinin Cenevre SözleĢmesine uygun
olarak yerine getirilmemesinin affedilemez bir hata olduğunu belirtti.” Alb.Henry
Faulk‟un yazara gönderdiği fakstan alıntıdır, 4 Nisan 1989. 2.7.1946 tarihli
Hansard*‟a da bakınız.
17. DıĢiĢleri Bakanlığına ICRC Raporu, Londra, Ocak 1946. FO916, No.1433, PRO, Londra.
18. ICRC Mektubu, Savunma Bakanlığı MüsteĢarına, 17 Nisan 1945. FO916 No.1433,
PRO Londra.
19. Mitscherlich, Haas ve Seemann, Bericht über eine Befragung heimkehrender deutscher
Kriegsgefangener.(IYMCA). Henry Faulk, Group Captives (Londra: Chatto and Windus,
1977). Faulk, SvEs‟nin görüĢlerinin Ġngiliz kamplarına uyduğuna inanmıyor.
20. Von Baden kaynağını belirtmiyor. Kaynağın ya tahliye edilen bir esir veya kampta
olan birisi olması gerekir. Kaynağı saklaması Times‟e yazdığı mektubun değerini
azaltabilir; von Baden‟in kaynağı gizlemek için kuvvetli bir nedeni olduğu açıktır.
Kaynağı saklamasının sebebi, mektubun hâlâ kampta olan ve misillemeden korkan
bir esirden gelmesi olmalıdır.
----------------------------------------------------
* Hansard, Ġngiliz Parlamento görüĢmelerinin basılı kopyaları. Bu isim bu kopyaları ilk
basan ve yayınlayan Thomas Curson Hansard‟dan gelmektedir. (ç.n.)
169
21. 2 Haziran 1945‟de, Patton‟ın 12.Ordu Grubuna bağlı 3.Ordusu, 12.Ordu Grubunun
elindeki 457.985 DEF‟in 406.926‟sını (yüzde 89) serbest bıraktı. SHAEF G1 DEF
Raporları, RG331 Box26, 383.6/3-17, NARS, Washington.
22. FO 371/55742. PRO, Londra. 1946 baharında, Ġngilizlerin elindeki yaklaĢık 400.000
SvEs, Britanya Adalarında çalıĢıyordu.
23. Postdam Konferans Tutanakları, RG43 BoxBA, NARS, Washington.
24. Heinz T. ile röportaj. Bölüm 4‟e bakınız. Alb.Lauben, SHAEF temsilcisi olarak
Norveç‟e, bu esirlerin devredilmesini düzenlemek için gitti.
25. Cenevre SözleĢmesinin yiyecekle ilgili 11. Maddesi, resmi bir Ġngiliz politika
incelemesinde “Yiyecek niceliği ayrı tutulmak Ģartıyla uygulanmalıdır. SvEs ve SEP,
Savunma Bakanlığının onayladığı seviyede iĢlem görmelidir” diye ayrıcalıklı
duruma getirilmek isteniyordu. Bu kural dıĢı durum isteğinin nedeni, Ġngilizlerin
Cenevre SözleĢmesini uygulayacak seviyede yeterli gda stoku olmamasındandı;
çünkü bu seviye, hayatta kalmayı sağlayacak ölçünün çok çok üstündeydi.
SvEs‟lerinin sağlıklı görünüĢlerinden açıkça görüldüğü gibi tayınları, SEP‟leri de,
Barınaklarının kötülüğüne rağmen, sağlıklı tutacak kadar iyiydi. Ek A GHQ CMF*
mektup 6 Temmuz 1946. FO 371/55742, PRO, Londra.
26. Yazarla konuĢma, Nisan 1988.
27. Bernard Law Montgomery Evrakı (BLM Evrakı) 127/54, Ġmparatorluk SavaĢ Müzesi,
Londra.
28. Hilldring‟ten Bakanlığa, 4 Eylül 1945. RG59, 3726A, NARS, Washington.
29. Uluslararası Y Serileri Y51-1, Kasım-Aralık 1945. Cilt 283, s.241. Ġnceleme ve
AraĢtırmalar Genel Müdürlüğü, DıĢiĢleri Bakanlığı, Quai d‟Orsay, Paris.
30. F.S.V.Donnison, Civil Affairs and Military Government, North West Europe, Sivil ĠĢler ve
Askerî Yönetim, Kuzey Batı Avrupa 1944-46, s.465.
11
EFSANE, YALANLAR ve TARĠH
1. Martin Blumenson, The Patton Papers Patton Evrakı.
2. ETO Tıbbî Tarihi‟ne göre. Ek 1‟e bakınız.
3. Rakamlardaki oynama, Kanada cömertliğinin muhasebe kayıtlarını ne kadar
çarpıttığını bilmememizdendir. H.Duncan Hall, North American Supply Kuzey Amerika
Ġkmali (Londra: H.M.Stationary Office [Kraliyet Millî ArĢivi], 1955).
4. Paul Kennedy, The Rise and Fall of the Great Powers Büyük Güçlerin YükseliĢ ve ÇöküĢü
(New York: Random House, 1988); s.461 ve 475, Fontana Yayınları.
5. Hall, North American Supply.
6. USFET Haftalık SvEs ve DEF Raporu, 8 Eylül 1945. RG331 Box26, 383.6/1-3. NARS,
Washington. 11 Hazirandaki SHAEF toplam yakalanan sayısı olarak bildirilen
5.224.310‟a, ABD‟de tutulan fakat Akdeniz SavaĢ Alanında esir edilmiĢ olan
400.000 ve buna ek olarak, Ġtalya‟da yakalanan ve orada tutulan 291.000 esiri de
eklemek gerekir. ABD Avrupa‟da Ocak 1946‟ya gelindiğinde hâlâ Eylül 1945‟de
olduğu gibi, 1.000.000‟un üstünde esiri elinde tutmaktadır. Serbest bırakılanlar da,
toplam yakalananların yüzde 36‟sı olduğuna göre, sayıca aynı olmalıdırlar. Ocak
ayında ABD‟den Avrupa‟ya geri gönderilen esirleri (ki sayıları çok azdı), önce Ġtalya‟da
tutulan birkaç yüzbin tutsakla dengelemek olanaksızdı; bunlar da zaten Temmuz
1945‟den baĢlayarak, Avusturya ve Almanya‟daki ABD kamplarına gönderilmiĢlerdi.
Bu tutsaklar, bu kitaptaki ölüm toplamlarının hiçbirine dahil edilmedi.
----------------------------------------------------
* GHQ General HeadQuarters Genel Karargâh
CMF Central Mediterranean Force Merkez Akdeniz Kuvveti (ç.n.)
170
7. RG332, 383.6.10 Box51, NARS, Washington.
8. The Stars and Stripes, 20 Kasım 1945, RG332, NARS.
9. Yb.H.N.Kirkman, SavaĢ Esirleri DanıĢma Büro Amiri, Bakanlığa, 20 Ağustos 1945,
711.62114/8-2045, Bakanlık, Washington. Bu 5.122 defin raporunun hiçbiri DıĢiĢleri
Bakanlığı arĢivlerinde bulunamadı.
10. Blumenson, Patton Papers Patton Evrakı, s.784.
11. Blumenson, Patton Papers Patton Evrakı, s.702. “Bir örgütlenme Ģekli ortaya koydu”
ile baĢlayıp “genel bir kabul görmeyle yetindi” diye biten bölüm, Günlük‟ten alıntıdır,
10 Mayıs 1945.
12. Blumenson, Patton Papers Patton Evrakı, s.732.
13. Blumenson, Patton Papers Patton Evrakı, Bölüm 40.
14. Buisson, Historique Tarihçe.
15. Robert Murphy, Diplomat Among Warriors Savaşçılar Arasında Bir Diplomat (New York:
Doubleday, 1964), s.294.
16. F.S.V.Donnison, Civil Affairs and Military Government Sivil ĠĢler ve Askerî Yönetim,
s.240.
17. Smith, Warrior Without Honor Onursuz SavaĢçı, Bölüm 3.
18. Smith, Warrior Without Honor Onursuz SavaĢçı.
19. Charles B.Macdonald, The Last Offensive Son Hücum (Washington: ABD Ordusu Askerî
Tarih Birim BaĢkanlığı,1973). Forrest C.Pogue, The Supreme Command, BaĢkomutanlık
(Washington:Kara Kuvvetleri, Askerî Tarih Birim BaĢkanlığı, 1984), s.472-73.
Bnb.L.F.Ellis, Victory in the West Batıda Zafer, cilt 2. (Londra: H.M.Stationary Office
Kraliyet Millî ArĢivi, 1968), s.339.
20. Ek 1‟ bakınız.
21. Daha önce belirtilen SHAEF SvEs ve DEF tutsak sayısı. Ayrıca Böhme, Die deutschen
Kriegsgefangenen in amerikanischer Hand Amerikalıların Elindeki Alman SavaĢ Esirleri,
cilt 15 E.Maschke, ed., Zur Geschichte der deutschen Kriegsgefangenen des Zweiten
Weltkrieges II.Dünya SavaĢındaki Alman SavaĢ Esirlerinin Öyküleri, s.196, Sovyetler
Birliğinin, Ocak 1947‟de Elde 1.019.155 SvEs tuttuğunu belirtiyor. Müttefiklerin Ocak
1947‟de (Not 22‟ye bakınız) Ruslar için geçerli saydıkları, serbest bırakılacak 837.828
esir de eklenince, Rusların 8 Mayıs 1945‟de yakaladıkları toplam esir sayısı,
1.856.983 oluyor.
22. Ruslar, Ocak 1947‟de bir Müttefik Kontrol Yetkililer toplantısında, bu tarihte 837.828
esiri ülkelerine gönderdiklerini söylediler. O zaman bu sayı diğer Müttefikler
tarafından kabul edildi ve kayda geçirildi. Oysa, Rusların diğer bildirimleri toplantıda
tartıĢıldı, reddedildi ve sonunda yayınlanan ortak bildiride kayda geçirilmedi. ACA
Allied Authority Control toplantısı, Ocak 1947. FO 371/64154 131432 PRO.
23. Yearbook of the United Nations BirleĢmiĢ Milletler Yıllığı, 1950, s.565, ve Communist
Treatment of Prisoners of War Komünistlerin SavaĢ Esirlerine DavranıĢı, USGPO*,
1972.
24. Kongre Kayıtları – Senato, s.1675 (1947).
25. Yb.A.D.Poinier, GSC**, ABD Ordusu, Almanya, Dr.G.Hoffmann‟a, ICRC Berlin,
19 Mart 1948. 765041, Koblenz.
26. Adenauer‟in Bundestag Alman Federal Parlamentosundaki açıklaması, 5 Mayıs 1950.
Helmut M.Fehling, One Great Prison Bir Büyük Hapisane kitabına alıntı (Boston: The
Beacon Press, 1951), s.138.
27. Smith, Warrior Without Honor Onursuz SavaĢçı, Bölüm 3.
28. Communist Treatment of Prisoners of War Komünistlerin SavaĢ Esirlerine DavranıĢı,
A Historical Survey Tarihî Bir Ġnceleme (Washington: U.S.Government Printing Office,
1972).
29. Stalin, 1945 yazında Moskova‟da Hopkins‟e, Rusların yaklaĢık 2.000.000 esiri
çalıĢtırdıklarını söyledi. Stalin‟in henüz her iki taraf da, Hitler‟i devirme onurunu en
---------------------------------------------------
* USGPO United States Government Printing Office ABD Devlet Matbaası. (ç.n.)
** GSC Government Security Clearing Devlet Güvenlik SoruĢturma Kurumu. (ç.n.)
171
geniĢ Ģekilde üzerine almaya çalıĢtığı için, doğru sayıyı küçük göstermeye ihtiyacı
yoktu. Ancak, birçok Amerikan yazarının, tarih veya basılmıĢ kaynak göstermeksizin
Tass‟a dayandırdıkları bir rapora göre, Ruslar 3.000.000 Alman‟ı esir almıĢlardı.
Eğer bu doğruysa, 1947‟de Müttefiklerce doğru kabul edilen 837.828 tahliye edilen
sayısına göre Ruslar, Soğuk SavaĢ konuĢma tarzına göre, “sayamadıkları” esirlerin
yaklaĢık yüzde 73‟ünü öldürmüĢlerdi. Oysa bunlar barıĢ zamanında iĢe yarayacaktı.
30. Böhme, Die deutschen Kriegsgefangenen Alman SavaĢ Esirleri, s.33 ve devamı.
31. Böhme, Die deutschen Kriegsgefangenen Alman SavaĢ Esirleri. Böhme‟nin kaynağı,
1960‟lardaki Washington ABD Ordu ArĢivleriydi; alıntı yapılan Rheinberg‟deki daha
yüksek sayılar, 1947‟de yerel ABD Ordu Komutanlığı tarafından verilmiĢti.
32. Bu kitapta, Rheinberg kampındaki ölüm oranı doğru veri olarak kabul edilmiĢtir,
çünkü kampın Amerikan idaresinde bulunduğu süre bilinmektedir; 15 Haziran 1945‟e
kadar tam 61 gün.
33. Buisson, Historique Tarihçe.
34. Notes Documentaires Belgesel Notlar.
35. The Papers of David Eisenhower Eisenhower‟ın Evrakı yayımcı yardımcılarından Joseph
Hobbs, yazara örtbas etmenin olası kaynağını, Ağustos 1988‟de yapılan röportajda
belirtmiĢti. ( Mektubun aslı George C.Marshall AraĢtırma Kütüphanesinde, Lexington,
Virginia. Joseph Patrick Hobbs‟un Dear General adlı kitabı, John Hopkins Press
tarafından 1971‟de yayınlanmıĢtır.)
36. David Esienhower, Eisenhower at War Eisenhower SavaĢta, s.810.
37. Churchill Eisenhower Toplantı Tutanakları, 15 Mayıs 1945, Bölüm 12‟ye bakınız.
38. Smith, Warrior Without Honor Onursuz SavaĢçı, s.22.
39. Smith, Warrior Without Honor Onursuz SavaĢçı, s.1.
40. Yazarın yaptığı görüĢme 1987. Yazar tanığı değil düĢüncesini eleĢtirmek istediği için,
adını gizli tutmuĢtur.
41. Mitscherlich ve arkadaĢları. Bölüm 10‟a bakınız.
42. Bu, yazar ve yardımcısının Koblenz‟i ziyaretleri sırasında oldu. Fransız kamplarındaki
vahĢet soruĢturmalarının izini sürerken, Amerikalıların böyle Ģeyler yapacaklarına
inanmadık. Amerikan ölüm kampları için yeterli ipucu bulunca, Toronto‟dan, bize
daha yakın olan Washington‟a gitmeye karar verdik; orada da, “Diğer Kayıplar”
baĢlıklı belgeyi bulduk.
43. Lewis Lapham, Money and Class in Amerika Amerika‟da Para ve Sınıf (New York:
Weidenfeld and Nicolson, 1988).
44. Elias Canetti, The Conscience of Words Kelimelerin Vicdanı, Joachim Neugroschel
(Londra: Andre Deutsch, 1986), s.21-22.
12
KAġLA GÖZLE
1. PWTE‟lerin ĠnĢasında Öncelikler, 1 Mayıs 1945. RG332 Box12, Washington.
2. “Alman olmayan gönüllü yardım kuruluĢlarının, Alman uyrukluların yararına
Amerikan iĢgal bölgesinde görev yapmasına izin verilmiyordu.” OMGUS‟dan Office of
Military Governor United States Askerî Vali, Clay imzasıyla, WARCAD‟a 30 Ekim 1945.
Clay “General Eisenhower tarafından gösterilen tek kararlılık” diyerek baĢlayan
paragrafta, Eisenhower‟ın daha önceden saptadığı etraflı politikayı açıklıyor. RG332,
NARS, Washington.
3. Marshall‟dan Roosevelt‟eden alıntı Ambrose, The Supreme Commander, s.424.
4. The Eisenhower Paper, Alfred D.Chandler ve Stephen E.Ambrose yayını, s.1750.
5. Eisenhower Papers, s.2529.
6. Ambrose, The Supreme Commander, s.592. Pogue, The Supreme Command, s.63:
172
“BaĢkomutanın imzası açılmıĢ birçok yazıĢma konusu, imzalanmadan kurmay baĢkanı
tarafından yayınlanmıĢtır. General Eisenhower‟ın bütün eylemlerden haberi olması
için, kurmay baĢkanlığı genel sekreteri (Smith), gelen ve giden bütün mesajlar için
özel bir kayıt sistemi hazırlamıĢtı; hergün kontrol edilebiliyordu.”
7. Haftalık SvEs ve DEF Raporu, G1 USFET, 8 Eylül 1945. RG331 Box26 383.6/1-3, NARS,
Washington. (Yukarıdaki) metin, bütün savaĢ alanlarında yakalanmıĢ ve ABD ve
Avrupa‟da tutulan Almanlara değinmektedir. 5.900.000 toplamının 2.200.000‟i Ekim
baĢında tahliye edillmiĢti. Avrupa‟da “Elde” olan toplam, Ocak 1946‟da da aynı olduğu
ve görünürde ABD‟den hiçbir tahliye yapılmadığı için (Smith), Ocak ayında yalnız
yüzde 36‟nın serbest bırakıldığı büyük olasılıktır. Ocak 1947‟de birkaç suçlu dıĢında
hepsi serbest bırakılmıĢtır.
8. Alb.Ernest F.Fisher, Cassino to the Alps Cassino‟dan Alplere, (Washington: Askerî Tarih
Merkezi, Kara Kuvvetleri.)
9. Yb.Herbert Pollack‟ın Raporu, MC Sağlık BaĢkanlığından TSFET Karargâhına, Sağlık
BaĢkanı, 31 Ağustos, s.348, Lojistik BaĢkanlığı Tarihi. NARS, Suitland, Md(Maryland).
10. Gollancz, Leaving Them to Their Fate Kendi Kaderlerine Bırakmak.
11. Eisenhower Evrakı, s.2208.
12. CCS‟den Eisenhower‟a, 6 Haziran. SHAEF telgraf gelen kayıtlarında, 6 Haziran,
Abilene.
13. Eisenhower‟dan Truman‟a, Ekim 1945, Eisenhower Evrakında, cilt 6, s.416.
14. “VE Day‟de … Avrupa kıta birliklerinin yalnız %50‟sinin çadır gereçleri eksikti, ikmal
yeterliydi.” Ross ve Romanus, Lojistik BaĢkanlığı, s.634.
15. Littlejohn‟dan Eisenhower‟a, 10 Ekim 1945, RG92, Genel Lojistik Dairesi, Genel
YazıĢma, Konu Dosyası 1935-45, Box587, NARS, Washington.
16. Dwight Eisenhower, Crusade in Europe Avrupa‟da Haçlı Seferi, s.386.
17. Churchill, Eisenhower ve Brooke arasındaki toplantının Tutanakları, 15 Mayıs 1945,
Mrk. K‟nından Eisenhower‟a RG59, 740.00119, Box3666, Bakanlık.
18. Yb.B.W.Grover, 1.Kanada Piyade Tümeni, 13 Mayıs. 142.11009 (D2), Kanada Ordu
Karargâhı, Ottawa.
19. Bnb.B.J.Guimond, 2/7 Kanada Piyade Tugayı, 142.11009 (D2), Kanada Ordu
Karargâhı, Ottawa.
20. Eisenhower‟ın Hughes‟ın hizmetine ne kadar çok değer verdiği, generalin bizzat
kendisi tarafından 25 ġubat 1948‟de ifade edilmiĢtir. ġöyle yazıyordu:
“Sevgili Everett,
Bu bir veda mektubu değildir. Dostluğumuzun yaĢadığımız sürece devam edeceğini
biliyorum, eğer akıllı bir öğüte gereksinimim olur veya zor bir iĢin yapılması
gerekirse, yardımını istemekten daha iyi bir Ģey yapamam. Sadık ve paha biçilmez
hizmetin için sonsuz takdirlerimi ifade etmek isterim. Kuzey Afrika‟dan Almanya‟ya,
bütün savaĢlar boyunca, savaĢ alanındaki sorun gidericim ve kiĢisel temsilcim olarak,
senin gibi, meslekî yeteneğe, sağduyuya ve niteliklere sahip birisiyle çalıĢtığım için
çok Ģanslıydım. Bu yorucu yıllar boyunca, omuzlarımdaki yükü paylaĢtığın için, sana
ne kadar teĢekkür etsem azdır. Gelecekte sana sağlık ve mutluluk ve üstleneceğin
görevlerde baĢarılar dilerim. Her Ģeyin en iyisini hak ediyorsun.” (Hughes
Evrakı‟ndan, LC Library of Congress Kongre Kütüphanesi, Washington.)
21. George S. Patton‟ın Günlüğü, 18 Ağustos 1945.
22. Fransa‟daki ICRC temsilcisi, 1945 yılında “yaklaĢık” 60 kampı, toplam 70 kez, buna ek
olarak üç hastaneyi ziyaret ettiğni söyledi. Sivil Nazilerin tutulduğu altı gözaltı kampı
da ziyaret edilmiĢti. 1946‟da 80 kampa 100 ziyaret yapılmıĢtı. ICRC‟den Françoise
Perret‟nin yazara mektubu, Ocak 1987.
173
Ek I
1. PRO‟da bu kayıtlar yoktu.
2. AMK, RG112, Box316, NARS, Washington.
3. Arthur L.Smith, Heimkehr Yurda DönüĢ.
4. MareĢal Alexander‟dan SHAEF‟e Fwd, 9 Haziran. 383.7/4, NARS, Washington.
5. SHAEF G1, Günlük DEF raporu 26 Mayıs WO 291/1451, PRO, Londra.
6. SHAEF-USFET Evrakı Temmuz-Eylül.
7. Kaynaklar: NW Europe Kuzeybatı Avrupa: SHAEF G1, 2 Haziran, a.g.e.; Italy-South
Austria Ġtalya-Güney Avusturya: MareĢal Alexander‟dan SHAEF‟e; Gelen Kayıt, 8 Mayıs
ve 17 Mayıs 1945, Abilene. Germans in the US ABD‟deki Almanlar: Daniel Costelle,
Les Prisonniers Mahkumlar (Paris: Flammarion, 1975), s.208.
8. Bu bölümdeki bütün sayılar, evvelce alıntı yapılan kaynaklardandır; yani Merkez
Komutanlığı Raporları, SHAEF G1 ve G3 Raporları, SHAEF-USFET Haftalık DEF-SvEs
Raporları ve ETO Tıbbî Tarihi. SHAEF‟in son tutsak alma raporundaki resmî esir
sayısına göre 5.224.310 olan toplam rakam, 11 Haziran 1945 tarihlidir.
Bu kitapta, bu sayı 2 Haziran gibi kabul edilmiĢtir, çünkü 2 Haziranla 11 Haziran
arasında önemli bir yakalama olmamıĢtır. Ġtalya ve Kuzey Afrika‟da alınan esirler bu
sayıya – SHAEF de dahil etmediği için - eklenmemiĢtir.
SHAEF alanında toplam yakalanan sayısı, olasılıkla 5.224.310‟dan daha fazladır.
12.Ordu Grubunda, General Bradley 8 Mayısta 3.486.154 SvEs aldığını bildirmiĢtir.
Bu sayıya, 25 Mayısta kesin olarak 834.057 DEF, artı tahminen 231.350 kiĢi daha
eklenmiĢtir. Devers‟in 6.Ordu Grubu 8 Mayısta 684.128 esir daha toparlamıĢtır.
Bütün bunların toplamı olan 5.235.689 sayısı da SHAEF‟in resmî rakamını
doğrulamaktadır. Devers olasılıkla birkaç yüzbin DEF‟i de bu arada tutsak almıĢtır;
bunların hiçbiri buradaki toplama eklenmemiĢtir. XVIIIinci Hava Ġndirme Kolordusu
yaklaĢık 400.000 kiĢi esir almıĢtır; Bradley‟in 25 Mayısta SHAEF Karargâhına ilettiği
mesajın kenarında elyazısıyla düĢülen nota göre bunlar ABD sorumluluğunda
kalacaktır. Bunlar burada hesaba katılmamıĢtır, çünkü bir kısmı veya belki de hepsi
SCOFOR-Bremen Çevrili Bölgesi baĢlığıyla bildirilen SvEs‟leri içinde sayılmıĢ olabilir.
9. RG331 383.6/1-2, NARS, Washington.
10. Önceki paragraftaki bütün istatistikler, SHAEF G1 evrakından, RG331, Box26,
383.6/1-3, NARS ve SHAEF Karargâh G3 evrakı, Abilene ile Merkez Komutanlığının o
dönem Raporlarından, RG112, Box316, 383.6, NARS. toparlanmıĢtır.
174
Ziyaret Edilen Arşivler
Abilene. Dwight Eisenhower Kütüphanesi, Abilene Kansas. Telgraf (gelen) ve (giden)
Kayıtları: kurmayları tarafından Eisenhower için hazırlanan, gelen ve giden mesajların
kaydedildiği özel kayıt sistemidir.
Buglose. Fransa‟da, St.Paul les Dax‟da Buglose ġehir ArĢivleri.
The Citadel. (General Mark Clark Evrakı) Charleston, Güney Carolina.
Hyde Park. Roosevelt Kütüphanesi, Hyde Park, New York.
Independence. Harry Truman Kütüphanesi, Independence, Missouri.
IWM. Imperial War Museum Ġmparatorluk SavaĢ Müzesi.
Koblenz. Bundesarchiv, Koblenz. (Batı Alman Millî ArĢivleri.)
Labouheyre. Labouheyre ġehir ArĢivleri, Fransa.
Laporterie. Raoul Laporterie ArĢivleri, Grenade sur l‟Adour, Fransa.
LC. Kongre Kütüphanesi, Washington.
Lexington. George C.Marshall Kütüphanesi, Lexington, Virginia.
NARS. National Archives and Records Service Millî ArĢivler ve Kayıtlar Kurumu (Genellikle
Washington, bazen Suitland, Maryland.)
Ottawa. Kanada Millî ArĢivleri.
PRO. Public Records Office Devlet ArĢivleri Kurumu, Londra. (Ġngiliz Millî ArĢivleri.)
Quai d‟Orsay. DıĢiĢleri Bakanlığı ArĢivleri, Paris.
State. Savunma Bakanlığı ArĢivleri, Washington.
Syracuse. George Arents Kütüphanesi, Syracuse, New York.
Thorée les Pins. Thorée les Pins ġehir ArĢivleri, Fransa.
Vincennes. Kara Kuvvetleri ArĢivleri (Fransız Askerî ArĢivleri), Paris.
ArĢivlerdeki Belgelerin kaynakçaları eksiksiz değil. Bazısında, bir raporun yazarı, tarihi ve
gidiĢ yeri ve yanısıra bulunduğu yer belirtilmiĢ. Belgenin tam yerini belirtmek her zaman
olası değildi, kutu numaraları bazen yazılmamıĢ, bazen de alınan notlar sonradan
kaybolmuĢtu. Bu durum ilerde yapılacak araĢtırmalar için bir sıkıntı yaratabilir; bunun için
özür diliyorum. Gene de, kutu numarası olmayan belgeler, verilen açıklama ile ilgili
arĢivde bulunabilir. Bildirilen bazı insanların ilk adlarını bulmak her zaman olası değildi,
çünkü birçok ordu raporunda rütbe ve soyadı verilmiĢti.
175
Kaynak Dizini
Ambrose, Stephen E. The Supreme Commander. New York: Doubleday,1970.
Anderson, Robert S., ed. Medical Supply in World War Two. Washington: Department of the
Army, 1968.
Blum, John Morton. Years of War: From the Morgenthau Diaries. Boston: Houghton Mifflin,
1967.
Blumenson, Martin. The Patton Papers 1940-1945. Boston: Houghton Mifflin.
Böhme, Kurt W. Die deutschen Kriegsgefangenen in amerikanischer Hand. In Maschke, Erich,
ed. Zur Geschichte der deutschen Kriegsgefangenen des Zweiten Weltkrieges.
Bielefeld and Münih: Verlag Ernst ve Werner Gieseking.
Böhme, Kurt W. Die deutschen Kriegsgefangenen in französischer Hand. In Maschke, a.g.e.
Bradley, Omar N. A General’s Life. New York: Simon and Schuster.
Brendon, Piers. Ike. New York: Harper and Row, 1986.
Buisson, Tümgeneral. Historique du Service des Prisonniers de Guerre de’Axe (1943-1948).
Paris: Ministère de la Défense Nationale, 1948.
Butcher, Harry C. My Three Years With Eisenhower. New York: Simon and Schuster, 1946.
Byrnes, James F. Speaking Frankly. New York: Harper and Brothers, 1947.
Campbell, John C. The United States in World Affairs. New York: Harper and Brothers, 1947.
Chandler, Alfred D. and Stephen E. Ambrose, ed. The Papers of Dwight D. Eisenhower.
Baltimore: The John Hopkins Press, 1970.
Churchill, Winston S. Closing the Ring. Boston: Houghton Mifflin, 1951.
Clay, Lucius D. Decision in Germany. New York: Doubleday, 1950. Committee on the
Judiciary, U.S.Senate. The Morgenthau Diaries. Washington: U.S. Government
Printing Office, 1965.
Costelle Daniel. Les Prisonniers. Paris: Flammarion, 1975.
De Gaulle, Charles. The Complete War Memories. New York: Da Capo Press, 1984.
Donnison, F.S.V. Civil Affairs and Military Government, North West Europe 1944-46. Londra:
H.M.Stationary Office [Kraliyet Millî ArĢivi], 1966.
Durand, André. From Sarajevo to Hiroshima: History of ICRC. Geneva: Henry Dunant
Institute, 1984.
Eisenhower, David. Eisenhower at War 1943-1945. New York: Random House, 1986.
Eisenhower, Dwight D. Crusade in Europe. New York: Da Capo Press, 1983.
Faulk, Henry. Group Captives. Londra: Chatto and Windus, 1977.
Fisher, Ernest F. Jr. Monte Cassino to the Alps. Washington: Center for Military History,
Department of the Army.
Gilbert, Martin. Winston Churchill: Road to Victory, 1941-1945. Londra: Heinemann, 1986.
Gollancz, Victor. Leaving Them to Their Fate. Londra: Gollancz, 1946.
Hall, H. Duncan. North American Supply. Londra: HMSO, 1955.
Hamilton, Nigel. Monty, Field Marshal, 1944-1976. Londra: Hamish Hamilton, 1986.
Hull, Cordell. Memoirs. New York: Macmillan, 1948.
The International Wheat Council. “World Wheat Statistics.” Londra: Haymarket House,
Nisan 1955.
Irving, David. The War Between the Generals. Londra: Allen Lane, Penguin Books, 1981.
Janssen, Heinz. Kriegsgefangenen in Rheinberg. Rheinberg: Stadt Rheinberg, 1988.
Kimball, Warren F., ed. Churchill and Roosevelt: The Complete Correspondence. Princeton:
Princeton University Press.
Knightley, Philip. The First Casualty. New York: Harcourt Brace Jovanovich.
Kock, Erich. L’Abbé Franz Stock. Paris: Casterman, 1966.
Maschke, Erich, ed. Zur Geschichte der deutschen Kriegsgefangenen des Zweiten Weltkrieges
(birkaç cilt). Bielefeld ve Münih: Verlag Ernst und Werner Gieseking.
Mitchell, R. International Historical Statistics. Londra: Macmillan, 1983.
Mitchell, R. European Historical Statistics. Londra: Macmillan.
Morgenthau, Henry C. Germany Is Our Problem. New York: Harper and Brothers,1945.
Morgenthau, Henry C. Morgenthau Diary. New York: Da Capo Press, 1974.
176
Murphy, Robert. Diplomat Among Warriors. New York: Doubleday, 1964.
Nixon, Richard M. Six Crisis. Londra: W.H.Allen, 1962.
Patton, George S. War As I Knew It. New York: Bantam Books, 1980.
Pogue, Forrest C. The Supreme Command. Washington: Department of the Army, 1954.
Proudfoot, Malcolm J. European Refugees 1939-1952. Londra: Faber and Faber, 1957.
Roosevelt, Elliott. As He Saw It. New York: Duell Sloan and Pierce, 1946.
Ross, William and Charles Romanus, The Quartermaster Corps, Operations in the War Against
Germany. Washington: The U.S.Army 1965.
Schuster, Gertrude Maria. Die Kriegsgefangenenlager Galgenberg und Bretzenheim. Bad
Kreuznach, 1985.
Sherwood, Robert E. Roosevelt and Hopkins. New York: Harper and Row, 1948.
Smith, Arthur L.Jr. Churchill’s German Army. Beverly Hills: Sage Publications.
Smith, Arthur L. Heimkehr aus dem Zweiten Weltkrieg. Stuttgart: Deutsche Verlags-
Anstalt, 1985. (Kitabın Ġngilizce baskısı, Warriors Without Honor: Germany’s War
Veterans 1945-49 baĢlığıyla yayınlanmıĢtır.)
Smith, Jean Edwards. The Papers of General Lucius D. Clay. cilt 1. Bloomington: Indiana
University Press.
Smith, Walter Bedell. Eisenhower’s Six Great Decisions. Londra: Longman‟s, 1956.
Ziemke, Earl F. The U.S. Army in the Occupation of Germany 1944-1946. Washington: Center
of Military History, 1975.
177
Teşekkürler
Bize yardım edenler, Grenade‟de birçok arkadaĢ ve arkadaĢın arkadaĢları; özellikle Raoul
Laporterie ve eĢi Laure, aynı zamanda kızları Irene ve damatları Roger. Dominique ve
Nicole Houdy de, orada geçirdiğimiz harika günlerde çok büyük yakınlık gösterdiler.
Toronto‟da Jack McClelland bana bir kontrat teklif etti ve herĢey çok umutsuz
görünürken, oldukça büyük bir avans verdi. Charles von Luttichau, Martin Blumenson ve
Washington‟dan Ed Cowan‟a sonsuz teĢekkürler ediyorum. ArkadaĢlarım John
F.M.Hunter, Michael Marrus ve kuzenim Toronto‟dan Alan G.Watson‟a önemli önerileri için
teĢekkürler. Washington‟dan saygıdeğer Douglas MacArthur II‟a öğretici çıkıĢlarına
Ģükranlarımı sunuyorum. Aynı zamanda, Washington Millî ArĢivleri çalıĢanlarına,
Vincennes‟daki Fransız Ordu ArĢivlerine ve Londra‟daki Ģahane Devlet ArĢivleri Kurumuna
teĢekkürler ediyorum. Kanada Ordusu Tarih Biriminden Lisa Dillon ve Dr.Norman
Hillmer‟e, Ottawa‟daki belgeleri bulabilmem için ve Ġsviçre ve Londra‟daki belgelere
ulaĢabilmem için yaptıkları yardımlara taĢekkür ediyorum. Ottawa‟da, bana kıymetli
kitaplarını ödünç veren Naomi Roberts‟e teĢekkür ediyorum. Toronto‟da Charles Israel‟e
1946‟daki Almanya hakkındaki özel bilgisi ve uzman okuması için; Tom Summerville,
Noreen ve Charles Taylor‟a yıllar boyu süren sabırlı öğütleri için teĢekkür ediyorum.
Joanne Collie, M.R.D. Foot ve Londra‟lı Brian Griffith‟e güzel sohbetleriniz,
misafirperverliğiniz ve yardımlarınız için Ģükranlarımı sunuyorum. Glasgow‟lu Alb.Henry
Faulk, bana her türlü yardımı esirgemeyen Londra ve Toronto‟dan Roy ve Ria McMurtry‟ye
teĢekkürler. Los Angeles‟ten Prof.Arthur L.Smith‟e, tezimin kendi yazdığıyla çeliĢtiğini
bildiği halde, cömert yardımseverliğini ve dürüst uyarıların esirgemediği için teĢekkür
borçluyum. Aynı Ģekilde, David Irving, kendi Soykırım teorileri ve Churchill konusundaki
bazı teorilerine karĢı olduğumu bile bile, çok değerli bilgilere ulaĢmamı sağladı. Eric Koch,
kitabın ana konularından en az birine karĢı olduğu halde, danıĢma ve tercümede bana
yardımcı oldu.
Montreal‟li Prof. Peter Hoffmann‟a, uzmanca yardımı ve ciddî akademik rehberliğinden
ötürü çok teĢekkür borçluyum. Beni hem cesaretlendirdi hem de, henüz kitap inanılır
duruma gelmeden güvendi.
Bizi yanlıĢlıkla Avrupa‟daki ilk uzun ve zorlu yolculuğumuza iten Hans Goertz‟e, Danke
schön. Aynı zamanda Frankfurt‟ta Petra Post ve Martina Rassmann, Wuppertal‟de
Dr.Siegfried Enke ve eĢi, Rheinberg‟de ve yakınında Werner Steckelings, Klaus
Birkenhauer ve Anja Kiechle ve birçok Alman tutsak ve Kanadalı muhafızlara, bana
röportaj için zamanlarını ayırdıkları için teĢekkürler. Bana, kolay olmadığını bile bile
yardım eden Alman temsilcim Corry Theegarten-Schlotterer ve sevgili dostum Zürih‟li
Ruth Liepman‟a Ģükranlarım. Paris‟ten Lory Thicke ve Mavis Gallant‟a, Mille fois merci.
Independence‟ten Ben Zobrist ve Jane McClain‟e ve Abilene‟den Marlene Campbell‟e de
teĢekkürler. Toronto‟da Stoddart Yayıncılık ve Berlin‟de Ullstein‟daki yardımsever
insanlardan çok faydalı öğütler aldım. Doktor Anthony ve Rick Miller ile değerli
düzenleme yardımları için Christy ve Ben Bacque‟a özel teĢekkürler.
Lily Lake‟de, doğruyu tercih eden Adama da özel teĢekkürler.
178
Fihrist
Aachen, 6 Buisson, General, 68-71,73,95-97,106,
Abilene, 41,71 111,115,125
Acheson, Dean, 88, Burbage, R.H., 48
Adenauer, Konrad, 114 Burckhardt, Carl J., 65,66
Aeberhard, M.E., 103 Butcher, Harry,C., 23
Albrecht Alb., 71 Byrnes, James F., 79,88
Alençon, 93
Ambrose, Stephen E., 14 Caffery, Jefferson, 67,72-74,76,125
Andernach, 64 Canetti, Elias, 118
Attichy, 16 Cannes, 16
Attlee, Clement, 60 Cary, Stephen, 58
Aubagne, 92 Cenevre SözleĢmesi, 5,10,12,15,18-20,
Augsburg, 53,54 27,49,66,70-72,79,126
Champvallier, Yb., 64
Bacque, Yb., 43 Cherwell, Lord, 6,7,9
Bad Kreuznach, 27,28,76,100 Chiang Kai Shek, 22
Baden, Berthold von, 102,103 Chichester, Lord Piskopos, 102
Bailey, Yb., 43 Churchill, Winston S., 4-7,9,11,12,18,35,
Barker, Ray, 41,122 59,104,116,124
Barlin, 98 Clark, Mark, 121
Barnes, Valentine M., 23,24,28,64 Clarke, Bruce, 16
Barrington-Ward, Robert, 102 Clattenburg, Albert E., 54
Bascons, 88,126 Clay Lucius, 13,21,58,105,111
Bastogne, 43 Codman, Charles, 15
Beasley, Charles H., 25,32-34,119 Coe, Frank, 21
Belsen, 60,62 Crawford, Robert, 122
Berlin, 31
Bidault, Georges, 73 Dachau, 61,64,72,76
Biddle, Francis, 31 Daugnague/Pissos, kamp, 168
Billotte, General, 64 Davis, D.A., 58
Bingen, 47,62 Davis, T.J., 17
Bingen-Budesheim, 100 De Gaulle, Charles, 65,66,70,73,105,
Blanc, General, 63 118,125,126
Bodmar, A., 102 Delta, üssü kampı, 66
Böhme, Kurt W., Dieppe, 10,99
Bordeaux, 88 Dietersheim, 44,61-63,123
Borgmann, Papaz, 33 Domazlice, 43
Bouches du Rhône, 92 Donnison, F.S.V., 105
Bourges, kamp, 67 Downey, William G., 64
Bradley, Omar, 36,41,42 Dönitz, Karl, 113
Brandt, Herte, 33 Dunning, Henry W., 66
Brandt, Willy, 114 Dutchess County, 9
Bremen, 102
Bromberger, Serge, 67-69 Eastland, James O., 114
Brooke, Alan, 124 Eden, Anthony, 5,7,9,50
Brötanya, 28 Eiffel kulesi, 89
Brüksel, 56 Eisenhower, David, 115
Buchenwald, Eisenhower, Dwight D., 5,6,12-21,23,35,
Buglose, 88 41,45,56,57,71,74,110,118,121-123
179
Eisenhower, Mamie (Bn.Eisenhower), 17 Koblenz, 113,118
Elbe Nehri, 100 Korf, Morgenstern Ģiir karakteri, 111
Erbiseul, kamp, 64 Köln BaĢpiskoposu, 32
Kripp, 26,63
Fairman, Charles, 51,52 Krock, Arthur, 8
Faulk, Henry, 103-104 Kuppinger, Eldred, D., 79
Fauvet, Jacques, 72,126
Feldkirch, 66 La Chauvinerie, kamp, 78
Fisher, Ernest,F., 3 La Flèche, 69
Fort Leavenworth, 12 Labouheyre, kamp, 88,89
Frankfurt, 36,44,71,75-77,109 Land, Emory S., 7
Fuller, Andrew, P., 67,71 Landes, 88
Langlais, Robert, 94
Gill, R.J., 16 Lapham, Lewis, 118
Glasser, Harry, 21 Laporterie, Raoul, 88,126
Goebbels, Josef, 8,9 Larkin, General, 67
Goethe Johann 29,31 Lauben, Philip S., 1-3,63,70-72,74,75,
Gollancz, Victor, 59,60,105,126 108,125
Gotha, 76,100,123 Layeillon, M., 43
Grasett, A.E., 42 Le Croutoy, kamp, 66
Le Figaro, 2,67-69,77,122
Haight, William H., 64 Le Havre, 43
Hamburg, 105 Le Meur, Peder, 68
Hannoversche Kurier, 112 Le Monde, 2,72,77,98,122
Hechtsheim, 62,64,65 Lee, J.C.H., 12,14-16,36,41,44,70,
Heidesheim, 100 75,124
Heilbronn, 92 Lewis, John T., 78,79
Heyne, Werner, 99 Liebich, Helmut, 100,101,104
Hilldring, J.H., 59,60,105 Littlejohn, Robert, 15,23,41,44,121-124
Hitler, Adolf, 6,8,12,32,77,107,113 Lockett, ABD Alb., 47
Ho Chi Minh, 73 Lohr, Jakob, 29,87
Hollar, Gordon C., 47,48 Londra, 10,41,50,105,116
Hopkins, Harry, 12 Luttichau, Charles von, 26,48,63,77
Hosfoun, 43 Lynch, Charles, 48
Huber, Max, 53,55,79
Hudson Nehri, 9 MacArthur, Douglas, 123
Hughes, Everett S., 12-16,18,23,122,124 Mailly le Camp, 16
Hull, Cordell, Mannheim, 53,54
Markham, 102
ICRC, 2,20,21,23,43,49-51,55,56,65,70,75, Marshall Planı, 60
101,113 Marshall, George C., 15,49,57,75,125
Iff, Wolfgang, 31 Marsilya, 23,63
Maschke, Erich, 96,114-116
John XXIII, Papa, 95 Mason, James B., 25,32,119
Juin, Alphonse, 64,88,94,125,126 Maurice, Jean, 65
Julien, Yzb., 61-63,72,76,123 McCullough, H.F., 99
McNarney, Joseph, 13
Kaltenbrunner, Ernst, 65 Michigan, 31 Kansas, 12 Middleton, Drew, 75,76
Katin, 4 Mitscherlich, A., 103
Kessenger, H.E., 71 Molotov, Vyacheslav Tahran‟da, 4
Keynes, Lord, 59 Mons, 64,66
Kırım, 10 Montgomery, Bernard Law, 14,42,60,
King, Mackenzie, 50,51 100,104
Knowland, ABD Senatörü, 113,114 Montreuil-Bellay, kamp, 78
180
Morgenstern, Christian, 111 Roosevelt, Elliott, 4-7,9-11,17,21,125
Morgenthau Planı, 6,3,9,11,20,21,117 Roosevelt, Franklin D., 7,9,11,17,21,125
Morgenthau, Henry C., 5-8,22,58,59,124 Rosenman, Sam, 17
Morse, Wayne, 113 Rousseau Yzb., 61,62
Moskova, 5,9,10,12 Ruhr Bölgesi, 8,24,42,105
Murphy, Robert, 111
Münih, 35 Saint Paul d‟Égiaux, 72,98
San Francisco, 50
Napoli 23 San Francisco Chronicle, 9
Nathan, Lord, 103 Sauckel, Fritz, 113
Neustadt, 62 Schalding, 108,109
New York, 57,116 Schweitzer, Greta, 33
New York Times, 8,48,75 Settle, Henry C., 43
Nice, 73 Shipstead, Henrick, 20
Nietzsche, Friedrich, 29 Siershahn, 64
Nixon, Richard M., 13 Simon, M., 97,125
Normandiya üs kampı, 66 Sinzig, 32,47
Nürnberg, 113 Smith, Arthur L., 114
Smith, Walter Bedell, 14,24,71,75,119,
Observer, 103 122,124
Oglesby, Samuel C., 114 Somervell, Brehon, 16,58,59,125
Oise Nehri, 64,66 Sorgues, 92
Ostende, 102 Soubeiray, Tğm., 64
Overijsche, 100,103,121 St. Paul, Minnesota, 8
St.Paul Pioneer Press, 8
Paris, 12,20,63,70,72,79,95,125 Stalin, Josef, 4,5,9,11,12,22,104
Passau, 109 Stalingrad, 42
Patterson, Robert, 79 Sainte Marthe, kamp, 64
Patton, George S., 13,36,42,104,107,110 Steckelings, Werner, 92,93
Patton, Beatrice, 13 Stedman, Alb., 47
Pearson, Drew 8 Stenay, kamp, 15
Peenemünde, 100 Stern, Helmut, 109
Pickett, Clarence E., 56 Stimson, Henry L., 9,125
Pius XII, Papa, 32 Stock, Franz, 94,95,126
Postdam Konferansı, 104 Strang, William, 5
Pradervand, Jean-Pierre, 65-67,69,71,75, Strong, Tracy, 57,58
125,126 Summersby, Kay, 14
Proudfoot, Malcolm J., 55
T., Heinz, 27,28,46,89,104
Quebec, 6,7,8,9 Tahran, 4,5,6
Tappen, Alfred, 93
Ravensbruck, 65,66,125 Tedder, Arthur, 14
Reckord, Milton A., 16,24 Thelen, Herbert, 29,44
Reims, 16,19,89 Thelen, esir, 29,32
Remagen, 26,33,48 Thompson, Dorothy, köĢe yazarı, 113
Renfroe, Alb., 72 Thorée, 51,61,65,71,94
Rennes, 28,88-91,104 Thrasher, Charles O., 64
Ren Nehri, 24,25,28,89 Toronto, 99,116
Rheinberg, 24,25,29-33,44,51,87,100,101, Toulouse, kamp, 98
106,107,115,123 Trivers, Howard, 22
Rivesaltes, 92 Truman, Harry S., 22,59,73,121,125
Roberts, W.ST.C.H., 50,51 Tunus, 15,42
Roncalli, Piskopos, 95
Roosevelt Anı Köprüsü, 89 Ukrayna, 11
Roosevelt, Eleanor, 6
181
Val d‟Aosta, 73 Weiss, George, 28
Vincennes, 62,70,125 Westphalia, 100
Viney, Alb., 47 White, Harry Dexter, 7,21.22
Vinson, Frederick M., 45 Widewing, Ġngiltere, 14
Vosges, ölüm kampları, 74,125 Willingen, 65
Würzburg, 74
Walker, Na Deane, 109
Wallace, Henry A., 88 Yabancı Lejyon, 79,90,92
Wangerooge, adası, 99 Yalta Konferansı, 9,10,11
Warm Springs, Georgia,
Washington, 1,9,10,13,16,23,41,58,66,123 Zalay, 65,94
Washington Post, 8 Zobrist, B.K., 48,118
Weare, Buel F., 12 Zürih, 116.
182