bÜlten 5 (hazİran)

8
MERHABA Dünyada ve ülkemizde çok yoğun çalkantılar, değişimler yaşanıyor. Avrupa, Amerika kaynıyor. Emekçiler ayakta. Kriz- lerin faturasını emekçi halklara çıkartma çabalarına karşı direniyorlar. Fransa’da Sarkozy, Yunanistan’da Papendreu, İtalya’da Berlusconi iktidarı kaybettiler. Alman- ya’da Merkel de hayırlısıyla gidici. İspanya, Portekiz sırada, darısı bizimde başımıza. Gelenlerin gidenleri aratmaması için toplumsal muha- lefet örgütlerinin, sendikaların ayakta olmaları, taleplerini güçlü bir şekilde ifade ediyor ve elde ediyor olmaları gerekir. Türkiye’de sosyal devlet, demokrasi, hukuk, eşitlik, özgürlük, emek, sendikal haklar, ifade ve örgütlenme özgür- lüğü, temsilde adalet ve hatta genel olarak ‘ADALET’ peri- şan durumda. Var mı yok mu belli değil. Dünyada kriz oluyor. Kemer sıkma politikaları devre- ye girmesi gündeme geliyor. Karşı çıkabilenler var. Bizde kemerler sıkıla sıkıla kemerde yeni delikler açıldı, sıkılacak yer kalmadı, karşı çıkabilenlerin sesi dahi duyulamıyor. Bizim ülkemizde kriz olmadığından bahsediliyor. Son 30 yılda emeği ile geçinenler kemer sıkarak, yoksullaşarak krizin faturasını peşin ödüyorlar. Buna ilave son 10 yılda (2002 yılında) Asgari ücret 26 gram altın değerinde iken (2012 yılında) 6 gram altın değerine gerilemiştir. Halk yok- sullaşırken 39 Dolar milyarderi yaratmışız. Neyin krizi, zen- ginler daha zengin, yoksullar daha yoksul olmuş ve devam ediyor. 12 Eylül faşizminin sebebi ve sonucu Türkiye’de yara- tılan iş hayatı ve sendikal yaşam hükümetlerin ve işveren çevrelerinin ne kadar işine geldiği şu cümlede açıkça görü- lüyor. ‘ Barajları indirir, noter şartını kaldırır, sendikaların önünü açarsak, bu ekonomimizi olumsuz etkiler. Hatta ideo- lojik sendikalar kurulabilir.’ Ucuz emeğe, kalitesiz hizmete ve devlet desteğine dayalı ‘ UCUZ TURİZM POLİTİKASI’ duvara dayandı, dibe vurdu. Türkiye’yi ‘’UCUZ EMEK-UCUZ TURİZM’’ diye pazar- layanlar 2012 yılı başında rakip ülkelerde de fiyat kırmala- rıyla karşılaşınca müşteri kaybetmeye, doluluk kaybetmeye başladılar. Sezon iyi başlamadı. Herkes kara kara düşünü- yor. Ülkemize ucuz turist getiren acenteler şimdi biraz daha ucuzluk isteyecekler. ‘‘ Rakiplerinizden pahalısınız’’ diyecekler. ‘’ Mecburen o ülkelere götüreceğiz turistleri’’ di- yecekler. Bu defa cennet ülkemizin değerli turizm işletmecileri nerelerden tasarruf yaratsınlar ki, biraz daha ucuza satış yaptıkları halde, para kazanabilsinler. İşçiler zaten açlık sınırı altında günde 12- 14 saat, sigortalı- sigortasız çalıştırılıyor. Etin, sütün, yiyeceğin, içe- Mayıs 2012 Sayı: 5 DİSK Genel Başkanı Erol Ekici’nin, kamu emekçilerinin toplu sözleşme görüşmeleri ve 23 Mayıs grev hazırlıklarına ilişkin ba- sın açıklaması: Türkiye sendikal hak ihlallerinin en yoğun olarak yaşandığı ül- kelerden biri konumunda ve her yıl ILO’nun “kara listesi”nde yerini alıyor. Özgür bir toplu pazarlık sistemi yok. Grev hakkı, 12 Eylül faşist cuntasının çıkarttığı yasalarla, işçi statüsünde çalışan, sendikalı küçük bir grubun, o da son derece uzun prosedürler sonucunda uygulama olanağı bulduğu, neredeyse ulaşılmaz bir hak konu- munda. Oysa grev hakkını yasaklayan yasalarda ısrar edenler, grevin değil grev yasaklarının, hak arayışının önünü kesme gay- retinin gayri meşru olduğunu bilmeliler. Kamu emekçileri, KESK öncülüğünde yasaklara, hak gasplarına karşı verdikleri uzun ve kararlı mücadele sonucunda sendikal- laşma (Debamı sayfa 3 de)

Upload: devrimci-turizm-iscileri-sendikasi

Post on 31-Mar-2016

241 views

Category:

Documents


1 download

DESCRIPTION

DEVRİMCİ TURİZİM İŞÇİLERİ SENDİKASI

TRANSCRIPT

Page 1: BÜLTEN 5 (HAZİRAN)

MERHABA

Dünyada ve ülkemizde çok yoğun çalkantılar, değişimler yaşanıyor. Avrupa, Amerika kaynıyor. Emekçiler ayakta. Kriz-lerin faturasını emekçi halklara çıkartma çabalarına karşı direniyorlar. Fransa’da Sarkozy, Yunanistan’da Papendreu, İtalya’da Berlusconi iktidarı kaybettiler. Alman-ya’da Merkel de hayırlısıyla gidici. İspanya, Portekiz sırada, darısı bizimde başımıza. Gelenlerin gidenleri aratmaması için toplumsal muha-lefet örgütlerinin, sendikaların ayakta olmaları, taleplerini güçlü bir şekilde ifade ediyor ve elde ediyor olmaları gerekir. Türkiye’de sosyal devlet, demokrasi, hukuk, eşitlik, özgürlük, emek, sendikal haklar, ifade ve örgütlenme özgür-lüğü, temsilde adalet ve hatta genel olarak ‘ADALET’ peri-şan durumda. Var mı yok mu belli değil. Dünyada kriz oluyor. Kemer sıkma politikaları devre-ye girmesi gündeme geliyor. Karşı çıkabilenler var. Bizde kemerler sıkıla sıkıla kemerde yeni delikler açıldı, sıkılacak yer kalmadı, karşı çıkabilenlerin sesi dahi duyulamıyor. Bizim ülkemizde kriz olmadığından bahsediliyor. Son 30 yılda emeği ile geçinenler kemer sıkarak, yoksullaşarak krizin faturasını peşin ödüyorlar. Buna ilave son 10 yılda (2002 yılında) Asgari ücret 26 gram altın değerinde iken(2012 yılında) 6 gram altın değerine gerilemiştir. Halk yok-sullaşırken 39 Dolar milyarderi yaratmışız. Neyin krizi, zen-ginler daha zengin, yoksullar daha yoksul olmuş ve devam ediyor. 12 Eylül faşizminin sebebi ve sonucu Türkiye’de yara-tılan iş hayatı ve sendikal yaşam hükümetlerin ve işveren çevrelerinin ne kadar işine geldiği şu cümlede açıkça görü-lüyor. ‘ Barajları indirir, noter şartını kaldırır, sendikaların önünü açarsak, bu ekonomimizi olumsuz etkiler. Hatta ideo-lojik sendikalar kurulabilir.’ Ucuz emeğe, kalitesiz hizmete ve devlet desteğine dayalı ‘ UCUZ TURİZM POLİTİKASI’ duvara dayandı, dibe vurdu. Türkiye’yi ‘’UCUZ EMEK-UCUZ TURİZM’’ diye pazar-layanlar 2012 yılı başında rakip ülkelerde de fiyat kırmala-rıyla karşılaşınca müşteri kaybetmeye, doluluk kaybetmeye başladılar. Sezon iyi başlamadı. Herkes kara kara düşünü-yor. Ülkemize ucuz turist getiren acenteler şimdi biraz daha ucuzluk isteyecekler. ‘‘ Rakiplerinizden pahalısınız’’ diyecekler. ‘’ Mecburen o ülkelere götüreceğiz turistleri’’ di-yecekler. Bu defa cennet ülkemizin değerli turizm işletmecileri nerelerden tasarruf yaratsınlar ki, biraz daha ucuza satış yaptıkları halde, para kazanabilsinler. İşçiler zaten açlık sınırı altında günde 12- 14 saat, sigortalı- sigortasız çalıştırılıyor. Etin, sütün, yiyeceğin, içe-

Mayıs 2012 Sayı: 5

DİSK Genel Başkanı Erol Ekici’nin, kamu emekçilerinin toplu sözleşme görüşmeleri ve 23 Mayıs grev hazırlıklarına ilişkin ba-sın açıklaması: Türkiye sendikal hak ihlallerinin en yoğun olarak yaşandığı ül-kelerden biri konumunda ve her yıl ILO’nun “kara listesi”nde yerini alıyor. Özgür bir toplu pazarlık sistemi yok. Grev hakkı, 12 Eylül faşist cuntasının çıkarttığı yasalarla, işçi statüsünde çalışan, sendikalı küçük bir grubun, o da son derece uzun prosedürler sonucunda uygulama olanağı bulduğu, neredeyse ulaşılmaz bir hak konu-munda. Oysa grev hakkını yasaklayan yasalarda ısrar edenler, grevin değil grev yasaklarının, hak arayışının önünü kesme gay-retinin gayri meşru olduğunu bilmeliler. Kamu emekçileri, KESK öncülüğünde yasaklara, hak gasplarına karşı verdikleri uzun ve kararlı mücadele sonucunda sendikal-laşma (Debamı sayfa 3 de)

Page 2: BÜLTEN 5 (HAZİRAN)

ceğin sahtesi zaten kullanılıyor. Gıda zehirlenmeleri zar zor basından kaçırılıyor, örtbas ediliyor. Devlete vergiyi sigortayı İsterlerse ödüyor, istemezlerse ödemiyorlar. Elektrik, su vs. aynen öyle. Peki, nereden tasarruf edip nasıl daha ucuza satabilecekler? Nasıl kar edecekler? Benim aklıma gelen öneriler şöyle: 1-İşçileri 16 saatten de fazla çalıştırın, asgari ücreti dahi ödemeyin. 2-Artık çifte bordro dahi yapmayın, direk sigortasız çalıştırın. 3-Devlete vergi ve sigorta pirimi ödemek zorunda kalmayın. 4-Yöneticiler dışındaki tüm görevleri, stajyer öğrencilere be-dava yaptırın, işçi çalıştırmayın. 5-Personele üniforma yaptırmayın. Herkes kendi elbisesi ile çalışsın. 6-İşçilere yemek, kahvaltı, çay uygulamalarını derhal kaldı-rın. 7-Personel servis otobüsleri uygulamasını kaldırın. 8-Personel lojmanı uygulamasını kaldırın. 8-Sigorta primleri, vergiler, elektrik, su gibi ödemeleri af çıka-na kadar bekletin, ödemeyin. 10- Müşterilere ucuz sucuk, sosis ( kilosu 3 TL ) gibi ürünler-le yemek yaptırın. 11- İçki şişelerini kendi arzu ettiğiniz ürünlerle doldurun. 12- Semt pazarlarında akşam satılmayan sebze meyveleri pazarcılar döküyor. Yoksul halk bunları topluyor. Otel satın almaları bu saatlerde semt pazarlarına uğrasın, halkımızla birlikte toplama dönemine geçsin. 12-Avrupa’da, dünyada emeğiyle geçinenler, yöneticileri zorluyor. Bu durum kabul edilemez. Patronlar kulübü daya-nışmaya geçmeli, BM ve NATO’ dan müdahale kararı çıkar-tılarak direnen emekçiler derhal bastırılmalı. 13- Sendikalar Türkiye’nin istikrarını, ekonomisini olumsuz etkiliyor. Bunları toptan kapatın. Sizler düze çıkana, doyana kadar toplu iş sözleşmesi, sosyal devlet, hak, hukuk, adalet tatile çıksın. Şimdi bu duruma düşmüş ve düşecek olan oteller ve işlet-meler var. Bunun yanında örnek alınabilecek işletmelerde var. İşçi hakları bakımından çok iyi durumda olmasalar da en azından ’TURİZMİ DOĞRU UYGULAMA’ diye bir dertleri, bir çabaları var. Bu bile Ülkemizin, Turizmin ve TURİZM İŞ-ÇİLERİNİN geleceği açısından çok önemli ve takdir edilmeli-dir.

Ülkemizi ve turizm sektörünü bu duruma düşürmek istemeyenler, sağduyu sahibi işletmeciler, yatırımcılar ve yöneticiler; bu gidişatın sonu yok! Sürdürülebilir değil!

Emekçiler, işçiler, turizm çalışanları; bu durum en fazla sizi etkiliyor.‘ Şişman zayıflayana kadar’

Zayıf ölüyor. Bu kötü gidişi durdurmanın, döndürmenin yolu:

Emeğin, emekçinin hakkını vererek, ülkenin ‘ DENİZ, KUM, GÜNEŞ’ diye özetlenen zenginliklerinden çok daha değerli ‘ KÜLTÜR VE DOĞAL ZENGİNLİKLER’ inide turizme kazan-dırıp, çeşitlendirerek, kaliteyi ve hizmeti yükselterek ‘ UCUZ EMEK, KALİTESİZ ÜRÜN, KALİTESİZ HİZMET, UCUZ TURİZM’ den derhal vazgeçmektir.

Emekçiler, işçiler, turizm çalışanları; siz haklarınızı isterseniz, alırsanız, bu iflasa doğru gidişi siz durdurabilirsi-niz.

Bu değirmenin suyu ucuz emek cennetinden geliyor. Siz açlığa, geleceksizliğe razı olmazsanız bu rezillik devam edemez. Elele verelim, değiştirelim.

Mustafa YAHYAOĞLU

Dev-Turizm-İş Sendikası Genel Başkanı

Tankınız ne güçlü generalim, Siler süpürür bir ormanı, Yüz insanı ezer geçer. Ama bir kusurcuğu var; İster bir sürücü. Bombardıman uzağınız ne güçlü generalim, Fırtınadan tez gider, filden zorlu. Ama bir kusurcuğu var; Usta ister yapacak. İnsan dediğin nice işler görür, generalim, Bilir uçurmasını, öldürmesini, insan dediğin. Ama bir kusurcuğu var; Bilir düşünmesini de.

BERTOLT BRECHT

Devrimci turizm işçileri sendikası aylık ücretsiz bülten. Sahibi: Mustafa Safvet YAHYAOĞLU Yazı işleri Müdürü: Burhan KAYAOĞLU Basıldığı yer: Can Ajans

Adres: Üçgen mahallesi Anafartalar cad.Saraçoğlu iş merkezi 78/93 ANTALYA Tel: 0242 244 69 96- 0533 553 12 79 Web: http://devturizmis.org Mail: [email protected]

Page 3: BÜLTEN 5 (HAZİRAN)

(Başı 1. Sayfada) haklarını kazandılar. Bu hak alma sürecin-de kamu emekçilerinin sendikal hareketinin önünü kesmek isteyenler, bugün kamu erki yolu ile güçlendirildiler. 12 Eylül Referandumu’nda kamu emekçile-rine toplu sözleşme adı altında yeni yasak-ları müjdeleyenler, önceki yasanın bile ge-risinde bir düzenlemeyi meclisten geçirdi-ler. İşçi sınıfının tüm emekçilere mücadele mirası olan grev hakkını, kamu emekçileri-ne kullandırmamak amacıyla bir yasal çer-çeve oluşturmaya çalıştılar. Yaptıkları dü-zenleme ile yandaş sendikacılık hükümet işbirliği ile kamu emekçilerinin özgür irade-sini hiçe saymak çabasına girdiler. Bugün kamu emekçilerine dayatılan %3+3 dayatması bu çabanın ürünüdür. Yandaş-lıkta yarışanlar, işçi sınıfının 1 Mayıs kutla-malarını devlet töreni haline getirmek iste-yenler, 1 Mayıs kürsüsünde bakan konuş-turarak zam alacaklarını sananlar, sınıfla değil, sermaye dostu hükümetle dayanış-ma içine girenler, kamu emekçilerinin mü-cadele geçmişinden bir parça bir şey öğ-renmemiş olanlar, kapalı kapılar ardında da zam pazarlığı yürütüyorlar. Kamu emekçisine önerilen 3+3 artış 1 Ma-yıs alanında işçilerle, emekçilerle, ezilenler-le değil, hükümetle kutlama yapmak iste-yenlerin, niyet beyanıdır. DİSK, haksızlığa boyun eğmeyen, mücade-leci kamu emekçilerinin yanındadır. DİSK, kamu emekçilerinin insanca yaşanacak ücret, güvenceli istihdam başta olmak üze-re talepleri için en demokratik hakları olan grev haklarını kullanmalarını desteklemek-tedir. “Grev hakkının ne zaman nasıl ortaya çıktı-ğı bellidir. Ben böyle bir hakkın ortaya çık-tığını düşünmüyorum” diyen Başbakan’a işçi sınıfının mücadele tarihine bakmasını öneririz çünkü grev hakkı, gücünü yasalar-dan değil, işçi sınıfının mücadele mirasın-dan almaktadır. Grev hakkı, iktidarın, ser-mayenin karşısında yegane gücü birliği olan emekçilerin gereksinim duydukların-da, hak almak için başvurdukları en etkili silahtır. Bu hakkın kullanımını hükümet değil, emekçilerin kendi özgür iradesi belir-ler. Haksızlık varsa, grev haktır. DİSK olarak kamu emekçilerinin 23 Mayıs grevini selamlıyoruz. Yaşasın kamu emekçilerinin grevli, toplu-sözleşmeli sendikal hak alma mücadelesi!..

Meydana gelen kazada otel çalışanlarını taşıyan otobüs devrildi, 3’ü ağır 16 kişi

yaralandı.

Kaza 16 Mayıs 2012 Saat 07.00 sıralarında Antalya- Kemer karayolunun Topçam

Mevkii’nde meydana geldi. Kemer’deki Crystal Flora Beach Oteli’nin çalışanlarını

taşıyan 07 YJ 548 plakalı otobüsün sürücüsü Salih Enginsel, yağıştan kayganlaşan

yolda direksiyon kontrolünü yitirdi. Devrilen otobüstekiler bir anda kendilerini can

pazarında buldu.

Kaza haberi duyulur duyulmaz sağlık birimlerinden hemen ambulanslar sevk edildi,

tedbir amaçlı olarak da Antalya Büyükşehir Belediyesine’ ne ait İtfaiye Kurtarma

ekiplerine haber verildi. Yerde yardım bekleyen yaralılara ilk müdahaleyi yoldan

geçen vatandaşlar yaptı. Kazayı öğrenip olay yerine gelen otel çalışanlarının yakın-

ları sağlık görevlilerinin sedyelerini alarak yaralıların ambulanslara taşınmasına

yardım etti. Yaralılar Antalya’daki çeşitli hastanelere götürüldü.

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, idam edilişlerinin 40. Yılında ülkenin pek çok noktasında düzenlenen etkinlikler ve yürüyüş-lerle anıldı.

Page 4: BÜLTEN 5 (HAZİRAN)

Türkiye de çalışma yaşamında, emekçile-rin kazanımlarının zirvesi 12 Eylül 1980 di, diyebiliriz. 80 öncesi emekçiler lehine gelişen denge 1980 faşist darbeyle son verildi. 90 lı yıllarla beraber Sovyet ve Sosyalist blok un yıkılması ile emekçilerin hak gaspları da hız kazandı. Tüm dünyada ve Türkiye de sendikasız-laştırma çabaları işverenler açısından bü-yük ölçüde başarıldı. Dünyanın birçok bölgesinde sendikacılığın gerilemesi, de-ğişen ekonomik ve siyasi koşullarla açık-lanmaya çalışılsa da devletin ve işveren-lerin sendikalara karşı düşmanca ve şüp-heci yaklaşımı, endüstri ilişkilerinde geç-mişten bu yana yaygın olarak görülen bir durumdur. SGK’nin Nisan 2011 verileri dikkate alın-dığında Türkiye’de toplam 10 milyon 314 bin 95 kayıtlı işçi çalışıyor. Bu işçilerin 922 bin 188’i bir işçi sendikasına üye bu-lunuyor. Bu veriler çerçevesinde sendika-laşma oranı yüzde 8.94’e karşılık geliyor. Oysa 1980 öncesi 50 milyonluk Türkiye de 2 milyon 500 bin sendikalı işçi vardı. 1980’den bu yana süre giden sendikasız-laştırma süreci, 2000’li yıllarda da devam etmiştir. Özelleştirme, taşeronlaştırma, esnek istihdam, dar, yasakçı ve adeta sendikalaşmayı zorlaştıran yasal mevzuat gibi sendikal örgütlenmeyi zayıflatan poli-tikaların yanı sıra, özellikle özel sektörde işverenlerin hukuka aykırı uygulamalarla işçilerin sendikalaşmasını engellemesi ve hükümetlerin buna göz yumması, Türki-

ye’de sendikal örgütlenmenin her geçen yıl erimesine yol açmaktadır.

Türkiye’de 2000’li yıllarda ciddi bir

ekonomik büyüme yaşandığı öne sü-

rülmektedir. Bu ekonomik büyümenin

niteliği tartışmalıdır. Çünkü bu büyü-

me, istihdam yerine işsizlik yaratan bir

büyümedir. Türkiye’de yalnızca işsizlik

oranı değil, işsizlikte geçen süreler de

artmıştır. İşsiz sayısı ve oranındaki

artışa, işsizlikte geçen sürelerindeki

artışın da eşlik etmesi ile birlikte, işsiz-

lik sorunu daha da katmerleşmiştir.

HAK IHLALLERI ARTIYOR, ÇALIŞMA KOŞUL-LARI AĞIRLAŞIYOR 2000’li yıllar boyunca işçilerin çalışma koşulları daha da ağırlaşmış; hak ihlalleri artmıştır. Ekonomik büyüme politikasını ve “rekabet gücünü” ucuz işçilik ve yo-ğun emek sömürüsü üzerine kuran Türki-ye ekonomisinde, daha az işçiyle daha çok üretim yapma felsefesi üzerine kur-gulanan üretim süreçleri, kaçınılmaz ola-rak daha ağır çalışma koşulları ve hak ihlallerini de beraberinde getirmektedir. Özellikle sendikasız işyerlerinde İş Yasası ile belirlenen asgari çalışma koşul-ları dahi uygulanmamakta; işyerinde ça-lışma koşullarını mevzuat değil işverenler belirlemektedir.

Yasal sınırların üzerinde çalışma süre-

leri, ödenmeyen fazla mesailer, yıllık

ücretli izin ve hafta tatili hakkının kısıt-

lanması, ücretlerden keyfi kesinti ya-

pılması, ücretlerin geç veya eksik

ödenmesi, hatta hiç ödenmemesi, si-

gorta primlerinin gerçek ücret yerine

asgari ücretten yatırılması ya da eksik

yatırılması gibi hak ihlalleri, yaygın

olarak yaşanmaktadır.

TÜRKIYE’DE ÇALIŞANLARIN YAKLAŞIK %41'I KAYITDIŞI ÇALIŞIYOR. Kayıt dışı istihdam, esasen ülkemizin en başta gelen sorunları arasında yer almak-tadır. TUİK’in Kasım 2011 dönemi için açıklanan verilerine göre, toplam istih-dam sayısı 24 milyon 267 bin olmasına

karşın, aynı dönemde yaptığı işten ötürü herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna kayıtlı olmadan çalışanların %40,7 olarak gerçekleşmiştir. 2012 yılının ilk altı aylık döneminde ge-çerli olan sigorta primine esas kazanç (asgari ücret) üzerinden kabaca bir he-saplama yapıldığında Maliye ve SGK’nın yıllık vergi ve sigorta primi kaybının yak-laşık 50 milyar lira olduğunu söyleyebili-

riz. Belki dünyanın hiçbir ülkesinde kayıt dışı istihdamın tamamen sıfırlanması mümkün olmamakla birlikte, ülkemiz için %41 seviyesindeki oranın makul olduğu-nu söylemek de mümkün değildir. GÜVENCESIZLIK ARTIYOR. Özel sektördeki işçilerin büyük çoğun-

luğu da iş güvencesinden yoksun bi-

Page 5: BÜLTEN 5 (HAZİRAN)

çimde çalışmaktadır. . 2000’li yıllarda

taşeronlaştırma özel sektörde de hızla

yaygınlaşmış; özellikle büyük ölçekli

işyerlerinde temizlik, güvenlik, yemek-

hane gibi yardımcı işler taşeron şirket-

lere devredilmiş, birçok işletmede asıl

işler de taşerona verilmiştir. Özel sek-

törde taşeron şirketlerde, iş güvence-

sinden yoksun biçimde çalışan işçi sa-

yısı bilinmemekle birlikte; taşeronda

çalışan işçilerin sayısının yüz binlerle

hatta milyonlarla ifade edilebileceği

söylenebilir. Öte yandan hızla gelişen

hizmetler sektöründe marketçilik alanı

başta olmak üzere “firma elemanı”

uygulaması hızla yaygınlaşmakta; ta-

şeronlaştırmanın yanı sıra “firma ele-

manı” uygulaması ile de güvencesiz

istihdam artmaktadır.

“Torba Yasa”nın onaylanması ile yasal

zemine kavuşan ‘’esnek çalışma’’ modeli çalışanlar aleyhine işverenler

dengelerini yeniden kurmaya başladı-

lar. Daha az istihdam, daha çok sömü-

rü anlamına gelen esnekliğin yaygın-

laştırılmasını, gençlerin sömürüsünü ve

işçilerinin işlerini hedef alan torba ya-

sa, istihdamın yapısında önemli deği-

şimler yaratacak bir özelliğe sahiptir.

Torba yasa ile Stajyerlerin ve 16-18

yaş gençlerin ücretleri düşürülmekte,

25 yaş altı gençlerin deneme süreleri

uzatılmaktadır. Ayrıca çalışma hakkının

gasp edilmesi, işten çıkartılma, iş bula-

mama karşılığında işçilere ücret öden-

mesi için ayrılan kaynak, işverenlerin

daha fazla yağmasına açılmaktadır.

KIDEM TAZMİNATININ GASPINA ZEMİN HAZIRLANIYOR. Temel ihtiyaçlara ve hizmetlere ardı ardı-na zamlar geliyor, vergiler artırılı-yor. İşçi ve emekçilerin hakları ellerin-den alınıyor. Ücretler düşürülüyor, çalış-ma ve yaşama koşuları kötüleştiriliyor. Bizlere güvencesiz, kuralsız çalışma daya-tılıyor. Şimdi de mücadeleyle kazandığımız ve 75 yıl boyunca kullandığımız kıdem tazmina-tımıza göz diktiler. Kıdem tazminatımız Fona devredilerek sermayeye (patronlara) peşkeş çekilmek isteni-yor. Aylık kıdem tazminatının bugünkü karşılığı yüzde 8,3’tür. Oysa Fona devir sonrası şirketlerden sadece yüzde 3’lük prim kesintisi yapılması düşünülüyor. Bu durum açıkça gösteriyor ki, işçinin alaca-ğı tazminat yüzde 64 oranında azalacak. Halen, sermaye tarafından işten atılma yanında, işyerinin taşınması, işçinin aske-re gitmesi, kadın işçinin evlenmesi, 15 yıl ve 3600 prim gününü doldurması, çalış-ma koşullarında değişiklik yapılması, iş-verenlerin işçiyi taciz etmesi gibi 20’yi aşkın nedenle kıdem tazminatı alabiliyo-ruz. Oysa yeni düzenlemeyle kıdem taz-minatı sadece emeklilik ve ölüm halinde verilecek. Kıdem tazminatı işten çıkarmayı da zor-laştırmaktadır. Fon söz konusu olduğun-

da, patronlar istediği anda, istediği sayı-da işçiyi kolayca işten çıkarabilecek-tir. Çünkü artık işten çıkartırken tazminat ödemesi gerekmeyecektir. Fonla birlikte her an işten çıkarılma korkusuyla daha kötü koşullarda çalışmak zorunda kalaca-ğız. Hak arayabilmenin yoları da tıkanmaya çalışılıyor. Hak gaspına uğrayan veya haksız bir biçimde işten atılan bir emekçi-nin yasal olarak hak aramak için mahke-melere başvurmazının önü tıkanıyor. Zor ve düşük ücretlerle çalışan emekçilerin dava açabilmek için mahkeme haçlarını peşin ödemesi zorunluluğu getirildi. Yak-laşık 1000 TL tutarında olan bu miktarı asgari ücretle çalışan bir işçinin peşin olarak ödeyebilmesi neredeyse imkansız. Bu karanlık tablonun oluşmasının temel nedeni 1980’lerden bu yana uygulana gelen yeni liberal politika-lardır. Küresel kapitalizmin yeni li-beral politikaları, daha çok işsizlik, daha çok güvencesizlik ve daha çok sömürüden başka bir şey getirme-mektedir “Milyonlar aç, milyonlar işsiz, işte kapita-list sisteminiz” teması bu süreci özetler niteliktedir. “Gündüzlerinde sömürülme-yen, gecelerinde aç yatılmayan” günlere olan özlemimiz ve inancımız, bu karanlık tabloyu değiştirmeye yönelik mücadele-mizde her geçen vücut bulacaktır…

Page 6: BÜLTEN 5 (HAZİRAN)

Anadolu’nun herhangi bir kentinden ya da kasabasın-dan gelen, 2 yıllık turizm meslek yüksek okulu mezunu olan herhangi bir kadın hum-malı bir iş arama mücadele-sinden sonra Antalya da (Turizm in başkenti) iş bul-muştur.Kişi adı ya da tesis adının çok önemli olmadığını vurgulamak istiyorum özellik-le..Uygulamalar birbirine ya-kındır nede olsa.. Muhtemelen mevsimlik iş ol-duğu için ev tutma gibi bir lüksü yoktur.Tesisin personel lojmanlarında kalacak-

tır.Yeme ,içme gibi temel ge-reksinimleri karşılanacak-tır.Oldukça karlı Bir anlaşma gibi gelir ilk baş-ta çalışanımıza.. Sezon açılır.Yeterince eleman yoktur.Malzeme eksiktir.Bu eksiklerin telafisi çoğu zaman çalışanın daha fazla çalışma-sıyla kapatılmak istenir.Eğer komi ise tabak azdır.Room maid ise çarşaf, havlu az-dır.Çamaşırhane de ise kim-yasalı kısıtlı kullanması gere kir.Mutfakta ise Az malze-meyle çok yemek hazırlamak zorundadır ve müşteri mem-nuniyeti gibi bir sorumluluğu

da vardır. Çalışma saatlerinin pat-ronlara endeksli olduğu günler yaşıyoruz turizm iş kolunda. Gidip gelen işçiler gün bitiminde servislerine bi-nip evlerine giderler.Ama per-sonel lojmanında kalanlar “HAZIR ASKER” dir.Hizmet adına açılan her gedik lojmanda kalan perso-nel ile doldurulur.”sen loj-manda kalıyorsun birkaç saat yardım et arkadaşlarına diye başlayan cümlelerin sonu gelmez olur.Lojmanda kalan eleman

çoğu zaman antraklı çalı-şır.Açıkçası onun mesaisi pek bitmez.Yoğunluk aza-lır.Dinlenmeye gönderi-lir.Yoğunlu artar çağrılır.. 14 saatten az olmamakla bir-likte ,16 saati bulur mesaisi. Lojman koşulları tesislere gö-re değişse de bir insanın sos-yal alan genişliği göz önüne alınmaz. Mantık daha çok kişiyi bir arada yatırabilmek, barındıra-bilmektir.Yemek saatleri belli-dir.Odalar sıcak ya da soğuk-tur.

Müşterilere gösterilen özen-den çok uzaktır kullanılan malzeme. Sıcak su her zaman bulunmaz.Etrafı yasaklarla örülüdür. Arada bir denetlenir odalar… Size de çok tanıdık geldi değil mi bu uygulama-lar. Okulların tatil dönemi gelince bu kalabalığa bir de stajyerler katılır.Onlar daha kötü koşul-larda kalırlar.Genellikle kör odalar diye tarif edilen güneş görmeyen havasız yerlerde kalırlar.

Kabaca lejyoner olarak ta-nımlayabileceğimiz( lojmanda kalan) turizm emekçileri Tür-kiye’nin Çalışma hayatının gün geçtik-çe kötüleşen ,emek sömürü-sünün ,yatılı hale gelmiş şek-lidir. BU ZİNCİRİ KIRMAK İÇİN SENDİKAL HAKLARIMIZ İSTİYORUZ!! HEMEN ŞİMDİ ‘

Fatma KAYAOĞLU

Page 7: BÜLTEN 5 (HAZİRAN)

Sosyal Sigortalar Kanu-nuna göre iş kazası, aşağıdaki hal ve durum-lardan birinde meydana gelen ve sigortalıyı he-men veya sonradan be-dence veya ruhça özüre uğratan olaydır. a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla, c) Sigortalının, işveren tarafından görev ile başka bir yere gönderil-mesi yüzünden asıl işini yapmaksızın geçen za-manlarda, d) Emzikli kadın sigor-talının çocuğuna süt vermek için ayrılan za-manlarda, e) Sigortalıların, işve-rence sağlanan bir taşıt-la işin yapıldığı yere toplu olarak götürülüp getirilmeleri sırasında " İş kazası geçiren işçinin sigortalı ya da sigorta-sız olması, işçi aleyhine bir durum yaratmaya-caktır. İş kazası sonra-sında, işçiyi sigortasız çalıştırıldığının tespit edilmesi halinde SGK’nın yaptığı bütün masrafları işveren öder. İş Kazasından dolayı, işçinin işverene dava açma hakkında zaman aşımı 10 yıldır.

İş kazasına uğrayan iş-çiye her gün için geçici iş göremezlik ödeneği verilir. İş Kazası sebebiyle ge-çici iş göremezlik maaşı alan bir işçi çalışmaya devam ederse, normal bir çalışan gibi sigorta primlerini ödemeye de-vam eder. İşçiye aldığı yüksek tutarlı olan aylı-ğın tamamı, düşük tu-tarlı olan aylığın yarısı verilir.

Sosyal Sigortalar Kanunu’-nun 54'üncü maddesine göre; Malullük, yaşlılık, ölüm sigortaları ve vazife malullüğü ile iş kazası ve meslek hastalığı sigortasın-dan hak kazanılan aylık ve gelirler birleşirse, sigortalı-ya veya hak sahibine bu aylık veya gelirlerden yük-sek olanın tamamı, az ola-nın yarısı, eşitliği halinde

ise iş kazası ve meslek hastalığından bağlanan ge-lirin tümü, malullük, vazife malullüğü veya yaşlılık ay-lığının yarısı bağlanır. Yani, bir sigortalıda iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık halle-rinden birkaçı birleşirse, geçici iş göremezlik ödeneklerinden en yük-seği verilir. İş kazasının bildirilmesi: İş yeri sınırlarında gerçek-leşen iş kazalarında İşve-ren, o yer yetkili kolluk kuvvetlerine derhal ve Ku-ruma da en geç kazadan sonraki üç işgünü içinde,( iş kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde, iş kazasının öğrenildiği ta-rihten itibaren başlar) İşveren tarafından yürütül-mekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve he-sabına bağımsız çalışıyor-sa; kendisi tarafından, bir ayı geçmemek şartıyla ra-hatsızlığının bildirim yap-maya engel olmadığı gün-den sonra üç işgünü için-de, iş kazası ve meslek hasta-lığı bildirgesi ile doğrudan ya da taahhütlü posta ile Kuruma bildirilmesi zorun-ludur.

Page 8: BÜLTEN 5 (HAZİRAN)