bİrevsel dİndarligin boyutlari -...
TRANSCRIPT
BİREVSEL DİNDARLIGIN BOYUTLARI ve
• • • #
INANÇ-DAVRANlŞ . ETKIL.J.:ŞIMI
The Dimensions of lndividual Religiosity and Faith-Behaviour lnteraction
Hasan KAYIKLIK*
Özet i
Çalışmanın birinci bölümünde dindarlığı daha iyi anlaya-bilmek için ileri sürülen bdyutlandırma çalışmaları ele alınmakla ve daha sonra zihinsel süreçler ve duygusal süreçler olmak üzere iki dindarlık boyutu önerilmektedir. İkinci bölümde inanç-davranış etkileşimi çelişki kuramı bağlamında değerlendirilmektedir. Son olarak adı geçen dindarlık boyutlarıyla davranışlar arasında ortaya çıkan çeiişki arasındaki ilişki üzerinde durulmaktadır.
Anahtar Kelimeler
Din, psikoloji, dindarlık, dindarlık boyuttan, çelişki
Giriş
Din psikologları, dindarlık olgusunu, daha sistematik bir biçimde ele alinabilmesi ve daha iyi
,. anlaşılabilmesi için çeşitli boyutlarıyla deger- .: lendirirler. Burada birbirinden ayrılması gereken konu, dinin boyutları ile dindarlığın boyutlandır. Hiç kuşkusuz, salt din üzerine yapılacak bir degerlendirme ile dindarlık üzerine yapılacak bir . değerlendirme birbirinden farklılık arz edecektir. "Din" deyince daha çok kutsal bir öi:ıreti anlaşılırken; "dindarlıf{' deyince söz konusu kutsal öğretinin insan hayatında canlanması akla gelmektedir. Makalede konu, din psikolojisi bakış açısıyla ele alınacağından, meselenin ikinci yönü, yani dindarlık üzerinde durulacakbr .. Bu bağlamda önce dindarlıgın boyutları tartışılırken, insanın psikolojik yapısı temel alınarak yeni bir boyutlandırma denemesi · yapılacak ve daha sonra inanç-davranış etkileşimi psikolojik açıdan
değerlendirilecektir.
Konu, yerli . ve yc;ıbancı kaynaklar taranarak ku~sal çerçevede ·incelenecek ve bir tarbşmayla son bulacaktır. .
Dciç.Dr., Çukurova Ü. İla.hiyat Fak., [email protected]
Absıra ct
In the first chapter of the article, the studies about understanding religiosity are evaluated and · then dimension of cognitive process religiosity and dimension of sentimental process religiosity are suggested. In the second chapter, faith-behavior interaction is discussed in context of contradiction theory. Finally the contradiction between previously mentioned religiosity dimensions and behavior is explained. ·
Key Words
Religion, psychology, religiosity. religiosity dimensions, contradiction
Dindarlığın Boyutları
Sosyal bilimciler insanla beraber var olan ve bir bakıma onun aynlmaz bir parçası olarak varlıgını sürdüren din üzerine çok çeşitli çalışmalar yapmışlar, onu anlamak için farklı yaklaşım biçimleri sergilemişlerdir. Bazılan doi:ırudan dini anlamaya çalışırken, bazılan onun insan hayalındaki yerini belirlemek için çaba harcamışlardır. Aslında bunlan birbirinden tamamen ayırmak pek mümkün görülmemekle birlikte, yapılan çalışmalann farklı disipliniere ait kişilerin adını taşıması, birbirinden tamamen ayn imiş gibi görülmelerine neden olmuştur. Bu nedenle, konuyu, farklı disipliniere mensup bilim adamlannın çalışmalanndan örnekler vererek ortaya koymanın işlevsel olacağını düşünüyoruz.
Konuya, din bilimlerinin çeşitli alanlanyla ilgilenen ama daha çok dinler tarihçisi olarak bilinen Ninnian Smart'ın görüşleriyle başlayalım. Smart'a göre dinin anlaşılması üç açıdan önemlidir: 1) Din insan deneyimlerinin hayati öğelerinden biridir. 2) Günümüzün çoğulcu kültürünün değerlerini ve anlamlannı yakalayabilmek için bunlara temel oluşturan dünya görüşlerini bilmeye ihtiyacımız vardır. 3) Birey olarak ahenk ve duygusal doyumu yakalamaya çalışabiliriz ki bu, büyük kültür ve medeniyetlerin düşünce ve uygulamalannı anlamakla yakından ilgi-
İSLAMi ARAŞTIRMALAR DERGisi. CİLT: 19, SAYI: 3, 2006, Sayfa: 491-499, tSSN 1300-0373, TEK-DA V
'·
HASAN KA YlKLIK
lidir (1998: 10). Buradan dinin insanın yaşam alanında büyük bir yere sahip, kültür dünyasını oluşturmada etkili ve bireysel ahenk ve duygusal doyuma ~laşmada _önemli olduğu sonucuna varabii i riz. Insanın iç ve dış etkinlik alanında böylesine geniş ve güçlü bir yere sahip olan dinin aniaşılmaya çalışılması, bir arılarnda · insanın hem psikolojik hem de sosyal bir bütün olarak aniaşılma çabası olarak de~erlendirilebilir. Bu denli geniş bir etki alanı bulunan dinin anlaşılması için bazı boyutlandırma çalışmalan yapılmıştır. Şimdi onlara geçebiliriz.
Smart (1982: ll) dinin ~dece gözle görebildigirniz merasimler, ibadethaneler ve sanat eserlerinden ibaret olmadı~ını, bunlann öneminin anlaşılması için bunlan yapan ve yaşayan kimselerin deruni hayatlannın incelenmesi ve de~erlendirilmesi gerektigini ileri sürer. , Buna göre dini hayatın görülen ve görtllmeyen yönleri vardır. Buradan hareketle; dinsel yaşayış'bir anlamda soyut ve somut olmak üzere çok genel bir sınıflama ile ele alınabilir; ama ona daha iyi nüfuz edebilmek için daha ayrintılı bir boyutlandırmaya ihtiyaç vardır. ·
Bu ba~lamda Smart'ın dini boyutlandırma çalışmalannı şöyle özetleyebiliriz.
Tecrübe ve Duygu Boyutu (The Experiential and Emotiona/ Dimension): Dinler tarihine göz atb~ımızda, dinlerin oluşum ve gelişiminde tecrübenin büyük bir güç ve önem arz ettiği gerçegine tanık oluruz. Tecrübe ve duygular dinin di~er boyutlannı besleyen kaynaklardır. Duygusuz ritüel, so~uk ve nesnel; korkusuz ve merhametsiz ~reti, kuru; duyanlan harekete geçirmeyen hikayeler, etkisiz ve güçsüzdür. Bundan dolayı dini anlamada kutsal uyanışt, asude banşı, içsel dinamizm uyandırmayı, canlı boşlugu, . aşk akışını, ümit doguran duygulan anlamaya çalışmak önerrilidir (Smart, 1998: 14). Buradan anlaşılı:naktadır ki dindarlı~ın önemli boyutlanndan biri, dinin insanın duygu dünyasında oluşturduğu canlılık ve dinamizmdir. Farklı bir şekilde ifade etmek gerekirse insanıli duygulannı harekete geçirmeyen iman soğuk, kuru, etkisiz, güçsüz ve donuk bir dinsel yaşayış biçiminde kendini göstermektedir. Esasen böyle bir inancın bireyi olumlu yönde etkil~me ve biçimlendirme gücünün sınırlı kalacagı ileri sürülebilir. Bunun da ötesinde içselleştirilemeyen, adeta birey üzerinde egreti bir şekilde duran dinsel inanç, varoluşu anlamlandıramadığı gibi insanın anlam arayışına da cevap veremeyecektir. Daha doğrusu böyle bir olasılık her zaman mevcuttur.
Hikaye veya Mitsel Boyutu (Jhe Narrative or Mythic Dimension): Çoğu zaman tecrübe~ sadece ritüelle değil hikaye şeklinde ve mitsel olarak ifade edilir. Bu boyut dinin tasvir ve aniatı (narrative) tarafıdır. Bunlar çeşitli konulara ve peygamberlere ilişkin olaylan işler. Herhangi bir dinin ufuk açıcı
492
hikayeleri, tarih tarafından doğrulanabilir de doğrulanamaz da (Sriıart, 1998: 15). İslam kültüründe "kıssa" diye ifade edilen dinsel hikayeler, Allah'ın birliği, ahiret inancı, felaket ve sıkıntılara dayanma gücü, teselli, sabır, tevekkül, dini ve ahlaki ibret (Öztürk, 2006: 36) gibi konularda insaiu yönlendirmeye çalışan kutsal metinlerdir. Bu metirılerin, inananiann dini-ahlaki yaşantıianna çok önemli bir katkısı vardır. İnanç, ibadet ve ahlak esaslannın sembo-· lik bir dille ifade edildiği bu metinler, hem bilişsel hem de duygusal arılarnda insanı etkileyici bir yapı ve içeriğe sahiptir. Söz konusu metinlerde dile getiri· len olay ve durumlann tarihsel bir gerçekliğinin olup olmaması, inanan insan açısından fazla bir önem taşımamaktadır. Zira burada asıl önemli olan husus, verilmek istenen mesajdır. Ancak inanan insan için anlablanlann tarihsel gerçekliğinin bilimsel · olarak kanıtlanmasından çok onun kabulfenilmesi önemlidir.
Ötjretise/ ve Felsefi Boyut (Doctrinal and Pfiilosophical Dimension): Dinin aniatı boyutunu destekleyen öğretiler bütün büyük dinlerde önemli bir yer tutmaktadır. Çürıkü inanç, er ya da geç toplumsal gerçeğe uyum sağlamak zorundadır. Bundan dolayı dini liderlerin çoğu iyi eğitimlidir ve inancın ' temelleri için entelektüel altyapı ararlar (Smart, 1998: 17). Doktıinler bir anlamda mitsel ve sembolik olarak ifade edilen dinsel inanç ve ibadetleri sistemleştirme, netleştirme ve akli olarak açıklama girişimleridir (Smart, .1982: 19). Ö~reti ve felsefi düşünce, hem dinlerin kutsal metinlerinde hem de bu metinler üzerine yapılan yorumlarda bulunur ve dini kabul eden insanın düşünce dünyasının derinliğine göre hayata yansır. Bir başka ifadeyle ~reti ve felsefenin tamamı bütün inananiann hayatında sürekli aynı etkiyi yapmaz. Etkinin belirleyicisi, büyük ölçüde inanan insanın düşünce gücünün yatay ve dikey uzanımlandır.
Etik ve Hukuki Boyut (Jhe Ethlcal and Legal Dimension}: Dinin anlab ve öğreti boyutlan geleneksel de~erleri etkiler. Eğer gelenek dinin koyduğu kurallarla etkileşim içinde olursa, buna dinin ahlaki boyutu diyebiliriz (Smart, 1998: 18). Çünkü bireyin davranışlan ile ilgili olan ahlak kurallaoru belirleme ve biçimlendirmede dinlerin çok etkili olduklan insani ve toplumsal bir gerçektir (Smart, 1982: 19). Tolstoy bu gerçe~i "Ahlak, dinin önerdiği yaşayış biçimine dahildir ve hiçbir anlamda dinden aynlamaz" (Tolstoy, 1999: 90) diye ifade eder. Yalın bir biçimde söylemek gerekirse din inanan insan için birtakım davranış kurallan koyar ve bu kurallann bir kısmı ahlak, bir kısmı hukuk, bir kısmı da hein ahlak hem de hukukla ilgili olarak insan hayatında yer alır.
Toplumsal ve Kurumsal Boyut (Jhe Social and lnstitutional Dimension): Bir inanç sistemini anlamak için onun toplumdaki yansımasma bakmamız
..
gerekir. Din ile toplum arasındaki ilişki çok farklı şekillerde ortaya çıkabilir. O bazen resmi din, bazen yaygın bir mezhep, bazen de sosyal hayatla ilişkiyi kesen dini bir tecrübe olabillr (Smart, 1998: 19-20). Bu boyut dinin toplumsal yapıyı etkileyici rolüne vurgu yapmaktadır. Berger'in (1993: 58-59) de ifade ettiği gibi, din "insanın dünya kurma girişiminde stratejik bir rol oynamıştır ... Din aynca beşeri düzenin, varlığın bütününe yansıtıldığını da ima eder. Başka bir deyişle din, evrenin tamamını insan açısından manidar bir varlık olarak kavramanın cüretkar bir girişimidir".
Görüldüğü gibi dinin toplumsal boyutu ile diğer boyutlan birbirinden çok farklıdır. Toplumsal boyut, diniri kurumsallaşmış biçimidir ve ancak bu şekilde içinde bulunduğu toplumu etkiler. Öte yandan d inin öğreti, aniatı ve etik. boyutları, bireyin hayatının şekillenmesine yönelil$. amaçlan ve ahirete ilişkin düşünceleri ifade eder.~Buna karşın toplumsal boyut, dinin insan hayatında şekillenişini ve dinsel kurum-
. lannın etkinlik tarzlarını gösterir (Smart, 1982~ 21). Din bireyin yaşamında olduğu kadar toplumun hayatında da etkin bir yere sahiptir. O toplumsal ilişkileri, toplumsal kurumlan ve gelenekleri etkileyen, onlara yön veren bir güce sahiptir. Bu özelliği ile din toplumun ve toplumu ayakta tutan kurumların ayni~ maz bir parçasıdır.
Maddi Boyut {The Material Dimension): Dinin toplumsal ve kurumsal boyutu binalar, sanat eserleri gibi farklı biçimlerde somut olarak caı:ılanır. Allah aşkındır, ama dinin maddi tezahürleri, inananiann kutsala yaklaşımlannda büyük önem arz eder {Smart, 1982: 21). Cami, kilise, havra gibi ibadet yerleri, çeşitli süsleme ve hat eserleri, dinsel anlam taşıyan kıyafetler ve benzeri motifler, dinin insan hayatındaki maddi boyutuna örnek olarak görülebilir. Dinin maddi tezahürleri sadece bunlardan ibaret değildir. Eliade'ın (1991: 46) işaret ettiği gibi inanan insan için doğada bulunan her şey kutsal bir görünüm ifade edebilir. Çünkü dindar insanın en önemli arzusu "tanrısal bir dünya"da yaşamaktır, bunun için yapılması gereken iş, "'kutsal mekanlar oluşturmak, daha geniş anlamda evrendeki varlıklan kutsallaştırmaktır.
Yukanda sıralanan boyutlara bakıldığında
Smart'ın dinin boyutlan ile dindarlığın boyutlannı birbirinden ayırmadığı görülmektedir. Çünkü Smart'ın dinin boyutları üzerinde dururken bir anlamda dindarlığın boyutlarını açıkladığı, kullandığı örneklerden kolayca anlaşılmaktadır.
Buna karşın Glöck doğrudan dindarlığın boyutııi"iı üzennde durur. Ona göre dinsel düşünce ve bağlılıklar tam olarak aniaşılmak isteniyorsa, insanın genel olarak dindar olabilece~darklı fortTılar dikkate
' BiREYSEL DİNDARLIGIN BOYUTLARI ...
alınmalıdır (Giock, 1998: 253). Stark ve Glock (Stark and Glock, 1978: 256-257) buradan hareketle dindarlığı beş boyutta değerlendirir:
İnanç Boyutu {The Belief Dimension): Dindar insan dinin öğretilerinin doğruluğunu kabul eder. Her din, mensuplannın onaylamasını beklediği bir inanç bütününü bünyesinde taşfr.~Fakat inançların içeİik ve genişliği, din1er arasında olduğu gibi aynı dinin gelenekleri arasında da çeşitlilik gösterir.
Dinsel Uygulama Boyutu (Religious Practice Dimension): Bu boyut, ibadet (ritüel) ve bağlılıklan (devotion) içerir. Ritüel, ayinleri, resmi dinsel eylemleri ve dinin mensuplarından beklenen dinsel uygularnalan içerir. Bağlılık da buna' .. benzer bir şeydir, ama bir anlamda çok farklıdır. Ritü~l genellikle halk tipidir ve biçimseldir. Ama bütün dinlerde kişisel ibadetlerin, kendiliğinden ve gayri resmi olanlan da vardır.
Tecrübe Boyutu {The Experience Dimension): Dinsel tecrübe, inanç ve uygulamalarla ilişkili ama onlardan daha hassas ve daha kapalı olan bir yaşantıdır. Dindar bir insan, yüce gerçeğin öznel bilgisine ulaşabilir ve bazı ilişki duygulan yaşayabilir. Bu duygular ise Allah'la iletişimi sağlar. Bununla beraber her dinde, en azından, minimum seviyede bireysel dindarlığın bir işareti olarak bir takım öznel dinsel değerler yer alır.
Bilgi Boyutu (fhe Knowledge Dimer.ısion): Her insan dinin inanç, ibadet ve ahlaka ilişkin temel kurallarını bilir. Bilgi ve inanç boyutu birbiriyle doğrudan ilişkilidir. Çünkü bir inancın kabulü için bilgi ön koşuldur. Bununla beraber inanç bilgiyi takip etmez ve dolayısıyla bilgi de inanca bağlı değildir . Hatta bir kişi gerçekten anlamaksızın inanabitir, yani, iman az bir bilgi üzerine de temellenebilir.
Etki Boyutu (fhe Consequences Dimension): Bu boyut diğer dört boyuttan farklıdır. E~ boyutu, bireyin gün be gün yaşadıgı dinsel bilgi, tecrübe, uygulama ve inançlann etkilerini ifade ederken, teolojik anlamda "iş" kavramını akla getirir. Dinler, müntesiplerinin nasıl düşünmesi ve davranması gerektiği konusunda bir takım kurallar koymakla birlikte, bu kurallann insan hayatındaki yaygınlık durumu, bireyin dine olan ilgi ve bağlılığı ile ilgilidir.
İlk dört boyut, dinsel bağlılığı belirlemek için tam bir referans çerçevesi oluşturabilir. Analitik zeminde dindarlığın bu dört görünümünü var saymak mümkün olmakla birlikte, onların arasındaki ilişki
deneye dayalı veri olmaksızın açıklanamaz. Fakat şu açıktır ki, bir boyutta dindar olmak, diğer boyutta da dindar olmak anlamına gelmez. Ancak belirtmek gerekir ki, inanç boyutu dindarlığın olmazsa olmaz unsurlanndan olmakla birlikte, dindarlık için tek başına yeterli değildir. Bazı dinlerde, uygulama
. 493
'·
HASAN KA YlKLlK
boyutu ikindi öneme sahipken, tecrübe boyutu birincil bir deger arz edebilir. Dindarlıgm bu dört görünümü, toplum tarafından aynı seviyede görülmeme]<le birlikte, hepsinin ayn bir 'degeri vardır. Bundan dolayı dindarlıgı anlamak için yapılan kuşatıcı bir çalışma, boyutlann tamamını dikkate almalıdır (Stark and Glock, 1978: 258). Daha önce ifade ettigirniz gibi bu boyutlan daha da arbrmak ya da eksiltmek mümkündür. Konuya hangi açıdan ve hangi amaçla yaklaşıldığı önemlidir. Nitekim G. w: Allport ve M. Ross "Personal Religious Orientation and Prejudice" (1 967) adlı çalışi)ıalannda, dindarlıgın güdülerini dikkate alarak derQnf dindarlık ve dış beklentiye yönelik dindarlık• olmak üzere iki boyutlu bir dindarlık modeli üzerinde dururlar ve bu boyutlan şöyle açıklarlar: "Öznel dinin iki kutbunu ifade etmenin en açık biçimi, içsel olarak güdülenen bireyin kendi dirlİni ya·şarken; dışsal olarak güdülenen bireyiİl dinini kullandığıni söylemektir ... Dış bek/entiye yönelik dindarlık eğilimine sahip kişiler, kendi amaçlan için dini kullanma özelliğine sahiptirler. Dış beklentiye yönelik ilgiler, her zaman, çıkar sağlayıcı ve faydacıdır. Bu özelliğe sahip insanlar, dini, güvenlik, teselli ve sosyalite sağlama ve ilgi çekme, statü ve masumiyet elde etmenin bir yolu olarak çok kulla'ruşlı bulabilirler. Bu özellikteki insanlarda benimsenen inanç, birinci derecedeki ihtiyaçlara göre şekil alır. Teolojik terimlerle ifade edilirse, dış beklentiye yönelik dinsel güdüye sahip birey Tannya yönelir ama benliğinden vazgeçmez. Denini güdülere sahip kişiler ana güdülerini dinde bulurlar. Diğer ihtiyaçlar, güçlü olsalar bile onlann daha önemsiz olduğu düşünülür ve mümkün olduğunca dinsel inanç ve emirlerle uyumlu hale getirilmeye çalışı !ır. Birey · kabul ettiği inancı, içselleştirmek ve tam olarak yaşamak için çaba harcar, yani o, dinini yaşar" (AIIport and Ross, 1968: 242-243; 1970: 71-72).
DerQni ve dış beklentiye yönelik dindarlıgın farkını belirtmek üzere Allport'un eseı;lerinde çokça tekrarlanan "Dış beklentiye yönelik dindarlar dinini kullanır, derani dindarlar dinini yaşar' (AIIport and Ross, 1968: 242) önermesi konuyu kısa, açık ve anlamlı bir şekilde ortaya koymaktadır. Nitekim Beit-Hallahmi (1 989: 63), Allport'un denini dindar tipini, kalbini ve ruhunu inancına veren (veya inancı, kalbine ve ruhuna giren) "gerçek inanan"; dış bek-
• Daha önce yaptıgırruz bir çalışmada (Kayıklık, 2000), kavramiann kök anlamlanndan hareketle "intrinsic" için "içedönük" ve "extrinsic" için "dışadönük" kavramlannı kullanmıştık. Aynı kavramlan "içgüdümlU" ve "d.ışgUdUmiU"
diye karşılayanlar da var (Hökelekli, 1993). Ancak daha sonra bu kavramların Allport'un dUşünce sistemindeki anlamlannı esas alarak "derürı1' ve "dış beklenöye yönelilt olarak karşılanmasının daha uygun olacagı~ı dUşündük.
494
lentiye yönelik dindar tipini de, dışsal saygınlık kazanmak için dinin akidelerine sadece sahte bağlılık gösteren "din hayranı" diyerek açıklar. Diğer taraftan denini ve dış beklentiye yönelik dindarlık aynmının bireyin dinsel davranışlannı kapsamaktan· daha çok, onun davranışlannın güdülerini açıklamaya çalıştıgını (Stark and Glock, 1978: 259) ileri sürenler de vardır.
Batson ve Ventis, deninf ve dış beklentiye yönelik dindarlıktan farklı olarak üç boyutlu bir dindarlık modeli ileri sürdüler. Bu dindarlık boyutlannı araç (mean), amaç (end) ve arayış (quest) olarak adlandırdılar. Buradaki araç ve amaç dindarlıklan, Allport'un derQnfve dış beklentiye yönelik dindarlıklan ile yaklaşık aynı özellikleri taşırken, arayış dindarlığı bunlara ek olarak daha çok varoluşsal sorular diye adlan: dırdığımız "İnsan nereden geliyor? Nereye gidiyor? Amacı nedir? Hayatın anlamı nedir?" gibi sorulara cevap aramaya dayanan dindarlık alanını ifade etmektedir. Yazariann kendi ifadesiyle, "aşkın gerçeğe açık bir inanç olabilir ya da olamaz, ama bireyin yaşamında dinsel bir boyut olan aşkın bir gerçek vardır" (Batson and Ventis, 1982: 149-150) ve varoluşsal sorulann cevaplannı burada aramak gerekir.
von Hügel dini anlayış biçimlerinden hareket ederek üç boyutlu bir dindarlık biçimi üzerinde durur: 1) Çocukluk dönemi kazanımianna dayanan geleneksel ya da tarihsel dindarlık, 2) Soyutlama, kanıtlama ve düşünme kapasiteleri ile ortaya çıkan rasyonel ya da sistematik dindarlık, 3) Görülen etkinliklerio ve içsel yaşantılann olgunlaşmasına dayanan sezgisel ya da iradi dindarlık (Wulf, 1997: 213). Bunlar bir anlamda dindarlığır:ı geleneksel, rasyonel ve sezgisel boyutlan olarak düşünülebilir.
İslam kültüründe ise dindarlık iman, ibadet ve ahlak olmak üzere üç boyutta ele alınır.
İman, dinin ilkelerine gönülden inanmak, baglanmak, teslim olmak anlamına gelirken; ibadet inanılan ilkelerin birey-Allah ilişkisi alanını; ahlak ise bireyöteki ilişkisi alanını ifade etmektedir. Diger bir ifade ile ibadet ve ahiakın kaynağı iman, imanın canlanmasını ve güçlenınesini sağlayan ise ibadet ve ahUıktır.
Buraya kadar üzerinde durdugumuz düşünceleri genel olarak bir sınıflamaya tabi tuttuğumuzcia üç farklı grubun ortaya çıktığını görüyoruz. Bu gruplan dinin boyutlan, dindarlığın boyutlan ve bir açıdan dindarlığın boyutlan bir başka açıdan dinsel yaşayış biçimleri olarak adlandırabiliriz.
1) Dinin Boyutlan: Başta da ifade ettiğimiz gibi N. Smart'ın sınıflamasını dinin boyutlan olarak değerlendirmek doğru olmakla birlikte onun ileri sürdüğü Tecrübe-Duygu, Hikaye-Mitsel, ÖğretiselFelsefi, Etik-Hukuki, T oplurnsal-Kunımsal, Maddi boyutlan, dindarlığın boyutlanndan ayırmak kolay
değildir. Nitekim bu boyutl~rdan bazılannın, Glock ve Stark'ın ileri sürdüğü dindarlığın boyutlarından bazılan ile 'örtüştüğü görülmektedir. Çünkü dinin boyutları olarak adlandırılan hususlar, inanan insanın algılama ve yaşama alanina girdiği andan itibaren, birbirinden farklı olmakla birlikte bazen dindarlığın tezahürleri bazen de dinsel yaşayışın boyutlan olarak kavramlaştınlmaktadır.
2) Dindarlığın Boyutları: Glock ve Stark'ın ileri sürdüğü boyutlar, inanan insandan hareketle belirİendiği için dindarlığın boyutlan olarak daha anlaşılır bir özellik arz etmektedir. İnanç, uygulama, tecrübe, bilgi ve etki boyutları, dinin insan hayatında yer bulan uzanıİnlan, bir başka deyişle dinin insan yaşamında canlanması olarak değerlendirilebilir. Aynı şekilde İslam kültüründeki iman, ibadet ve ahlak sınıflaması da dinin insan hayatındaki görünümü olması açisından dindarlığın boyutlan olarak düşünülebilir.
3) Üçüncü grubu oluşturanlar ise bazı yönleriyle dinsel yaşayışırı boyutları, bazı yönleriyle dinsel yaşayış biçimleri olarak dikkat çekmektedir. Örneğin · Allport'un ikili modelini değerlendirmeye aldığımızda hem dinsel yaşayış biçimi hem de dindarlığın boyutlan olduğunu söyleyebiliriz. Derunl ve dış beklentiye yönelik dindarlık sınıflaması, dindarlığın farklı kutupIanna işaret etmesi açısından dindarlık biÇimi olarak değerlendirilebilirken; dinsel yaşayışırı her iki alana da uzanabileceğini göstermesi açısından dindarlığın boyutlan olarak ele alınabilir. Batson ve · Ventis'in ileri sürdüğü üçlü model de aynı şekilde yorumlanabilir.
,. Dindarlığı Boyutlandırmada Yeni Bir Açılıma Doğru
Dindarlığın boyutlan ile ilgili olarak ileri sürülen görüşler, daha çok düşünce sahibinin bakış açısı ile belirlenmektedir. YUkarıda görüldüğü gibi, Smart dinin daha çok fenomenlerin~ vurgu yaparken, hem İslam kültürü hem de Glock ve Stark sosyal ve psikolojik yönüne, Allport, Batson ve Ventis ise psikolojik tarafına ağırlık vermektedir. Btı.nu bir arılarnda normal karşılamak gerekir. ÇünkÜ her insanın, olaylan, .durumları ya da şeyleri kendi donanımlan doğrultusunda değerlendirmesi doğal bir sür~çtir.
Konuyu psikolojik alana taşıyıp, dinin insanın ruh dünyasına uzanımına ve 9rada canlanmasına baktığımızda dindarlığın iki ana temele dayandığını görmekteyiz. Din bir taraftan insanın . akıl yürütme, sorgulama, yorumlama, anlamiandırma gibi etkinliklerinin ağırlıkt~ olduğu bilişsel süreçlere; diğer ta.raftan is~ bağlaİıma, dayanma, güvenme, sığınma, sevriıe, ümitlenme gibi etkinliklerio kendini gösterdiği duygusal süreçlere dayanmaktadır. O'l'ralde bu bitişsel ve duygusal süreçlerden h~reketle dindarlığın iki
BiREYSEL DİNDARUGIN BOYUTLARI ...
temel boyutunun olduğunu ileri sürebiliriz. Nitekim yukanda üzerinde durulan boyutlandırma çalışmalarının da aslında bu iki boyuta dayandığını görmekteyiz.
Şimdi yukanda zÜ{redilen dindarlık boyutlannın bilişsel ve duygusal boyutlar içi(ideki yeri üzerinde durabiliriz. İlk olarak h~m Smart'ta hem de Glock ve Stark'ta gördüğümüz bilgi boyutunu değerlendirelim. Bilindiği gibibilgi boyutu, bireyin benimsediği dine ilişkin temel . bilgileri içermektedir. Yani birey, inandığı dinin iman, ibadet ve ahlak kurallanna ilişkin temel öğretilerini bilir. Bu bilgi edinme ve bunlar üzerinde akıl yürütme, bitişsel ~üreçlerle ilgilidir. Diğer bir ifadeyle dine iliş.kin bilgi, bilişsel süreçler boyutu içerisinde yer alır. ~
Dinin tecrübe boyutunu değerlendirdiğimizde onun duygusal süreçler boyutu ile çok iç içe bir yaşam alanı olduğunu görürüz. Dinsel tecrübe, kutsalla kurulan ilişkide öznel yaşantılan ifade eder ve burada daha çok duygusal yaşayışlar etkin rol oynar. Dolayısıyla tecrübe boyutu duygusal süreçler boyutu içinde yer alır. ·
Dinsel inanç ve uygulamaların, insanın doğrudan dinsel olmayan davranışianna tesirini ifade eden etki boyutu, bilinen .bir fikrin hayata geçirilmesi ya da duygusal bir bağlılığın davranışlara yön vermesi olarak düşünülürse, onun, ya bilişsel ya da duygusal süreçler boyutu içinde yer aldığını görürüz.
Allport'un derunl ve dış beklentiye yönelik dindarlık ve Batson ve Ventis'in araç, amaç, arayış dindarlıklan da aynı şekilde bazı yönlerden bilişsel
süreçlerle, bazı yönlerden de duygusal süreçlerle ilgili gözükmektedir.
Konuya psikolojik açıdan bakıldığında dindarlığın bilişsel süreçler ve duygusal süreçler olmak üzere iki boyutta ele alınması ve femellendirilmesinin, dinsel yaşayışlann anlaşılması ve açıklanması açısından bü· yük kolaylık sağlayacağı ifade edilebilir. Çünkü insanın bütün yaşayışları, zengin ve farklı özellikler barındıran yaratılışına dayanır. İnsanın doğasını anladığımııda onun diğer yaşayışiarını olduğu gibi dinsel yaşayışiarını da anlanz. Bazı insanlar doğası gereği yaşamlarını daha çok bilişsel özellikleri üzerine temellendirirken; bazılan ise duygusal özellikleri üzerihe temellendirirler. Böyle oliınca insanın dinsel yaşayışı ya bilişsel süreçlerle ya da duygusal süreçlerle canlanır. Bu ise dindarlığın iki psikolojik boyutunu oluşturur.
Bilişsel Süreçler Boyutu: Dini algılamak,
öğrenmek, hakkında bilgi sahibi olmak, düşünmek, yorum yapmak, onun insan hayatındaki yerini belirlemeye çalıŞmak birçok bilişsel etkinliği gerektirir ve bu etkinlikler birçok insan tarafından da sıkça yapılır. Yine Allah'ın sıfatlannı anlamaya ve açıklamaya
495
'·
-·-.. ···- ·--~-~
HASAN KA YlKLIK
çalışmak ve onlarla ilgili düşünceler üretmek bilişsel süreçlerin bir sonucudur. Çünkü inanılan dinin kurallannı aniayıp onlardan bir sonuca git:neye çalışmak zihinsel eylemlerle gerçekleştirilir. Teolojik olarak ifade etmek gerekirse, dine ilişkin ilmihal bilgileri ögrenmek, dualar ezberlemek, kelam ve fıkıh alanında çalışmalar yapmak, dindarlığın . bitişsel süreçler boyutu kapsamında değerlendirilebilir.
Bilişsel süreçler, i§leyiş biçimi11in bir gereği olarak kanıt peşinde koşar. O, kanıtladığını kabul eder, kanıtlayamadığını reddeder ya da yeni kanıtlar arar (Goleman, 2004: 367). Bu iŞieyiş biçimi dinsel değerler için de geçerlidir. Bilişsel süreçler boyutunda inanan insan, Tannnın varlığı, dinin gerekliliği ve hükümlerinin geçerliliği gibi konularda kanıt arar.
Duygusal Süreçler poyutu: Dindar olmak için bir din hakkında' bilgi ·sahibi olmak gereklidir ama tek başına yeterli değildir. Bilinen değerlere bağlılık ve teslimiy.et dindarlığın "olmazsa o/mai'lanndaİıdır. Bağlanma ve teslim olma ise duygusal süreçlerdir. Dindarlığın duygusal süreçler· boyutunu sadece bağlanma ve teslim olmayla sınırlayamayız. İslami bir dil kullanmak gerekirse, AJiah'ı ve peygamberi sevmek, ibadetlerde içtenlik, ihlas, fedakarlık, korku, ümit gibi dinin \ıazgeçemediği duygular, dindarlığın tamamlayıcılan olarak inananlar tarafından yaşanmaktadır. Nitekim bu duygular, insaniann dinsel yaşayışlannda o kadar etkilidirler ki, insan normal
_ olarak hangi duygulan daha fazla beslemiş ve geliştirmişse din o duygunun belirtileriyle canlanır. Eğer bir insan duygu dürıyasında sevgiyi geliştirmişse sevecen bir dindar, içtenliği geliştirmişsesamimi bir dindar, fedakarlığı geliştirmişse fedakar bir dindar, ümidi gelişti~işse ümitvar bir dindar olarak kendini ortaya koyar. Hatta korkuyu geliştirmişse korkak bir dindar, saldırganlığı geliştirmişse saldırgan bir dindar, kini geliştirmişse kindar bir dindar görürıümü çizer. Uysal tarafından yapılan bir araşbnnada bu düşürıceleri destekler mahiyette sonuçlara ulaşılmışbr. Çalışmada kendilerini "çok dindar" olarak ifade edenlerin, saldırganlık ölçeğinden yüksek puan aldıklan görülmüştür. Araşbrmacı, çok dindar olanların saldırganlık puanlannın yüksek olmasını, dine değil denekierin eğitim ve yetişme tarzına (1 996: 133), yani çevresel koşullara bağlayarak aç~klamaya çalışmışbr. Bu, bireyin saldırganlık puanın yüksek olmasının, onu geliştirdiği duygulada ilişkili - olduğu anlamına gelir ki, böyle kişilerin -dindarlığı, söz konusu duygulann ·etkisinden tamamen kurtulamaz, hatta büyük ölçüde o duygulann etkisinde kalır.
Goleman, duygusal süreçlerin çalışma biçiı:nini özetle şöyle açıklar: Duygusal süreçlerle hareket eden insan, inançlannı mutlak doğrular olarak kabul eder ve inançlanna ters düşen hiçbir kanıb dikkate
496
almaz. Mantıksal açıdan doğru olan tezler bile, duygusal inançla uyumlu değilse bir anlam taşımaz. Bir anlamda "duygular kendi kendilerini doğrular" {2004: 367). Bunun bir sonucu olarak dindarlığın duygusal süreçler boyutu, kanıtiara dayanmaktan çok, kabul, teslimiyet, bağlanma gibi yaşayışlarla beslenir ve canianır.
İnanç-Davranış Etkileşimi
Genelde canlı bir organizmanın, özelde de insanın "gösterdiği her türlü tepki"yi, "çevrede ve/veya çevreyle olan ilişkisinde değişiklik yaratan eylemleri", açık olarak görürısürı ya da (Budak, 2003: 191) görürımesin, davranış olarak adlandırabiliriz. Bu şekilde ifade edilen davranışın nedenlerini araştırdığımız zaman karşımıza "dürtü", "güd\1", "güdülenme", gibi kavramlar çıkmaktadır. Bunlar insan davranışlannın altında yatan nedenleri açıklamak için kullanılan kavrarnlardır. Açlık, susuzluk, cinsellik gibi fizyolojik kökenli güdülere "dürtü" adı verilirken, insana özgü yüksek dürtüler "ihtiyaç" olarak ifade edilmektedir. Bunlar insanı uyanr ve belirli bir amaca · doğru yönelmesini sağlar
{Cüceloğlu, 1994: 229-230).
İnsan basit gibi görülen gürılük davranışlannı yapmadan önce ya da yaptıktan sonra, söz konusu davranışiann kendi donanımlarına, daha açık bir ifadeyle duygu ve düşürıce dürıyasının kalıpianna uyup uymadığını denetler. Çürıkü insanın sahip
· olduğu donanımlar, ona birtakım davranış kalıplan sunar. İnsanın içinde yaşadığı toplum, sahip olduğu ahlaki değerler ve inandığı din; bu davranış kurallannı belirleyen temel öğelerdir.
Bizim burada özerinde duracağımız konu, bireyin davranışlan ile inanmış olduğu dinin koyduğu kurallar arasındaki ilişki bağlamında yoğunlaşacakbr.
Bilindiği gibi her din, mensuplan için davranış kurallan koyar, davranış kalıplan üretir ve yaşanan olaylara ilişkin açıklamalar yapar. Din bir anlainda
· davranış için güdü işlevi ·görür. Eğer dinin koyduğu kurallar ile insanın davranışlan birbirine ters düşerse normatıf tutarsızlık ortaya çıkar (Kehrer, 1998: 100). Diğer taraftan inançtan tamamenannmış bir deneyimden bahsetmek zordur. Bu anlamda dindar olmak, sadece kuramsal inançlara sahip olma meselesi değil, insanın davranışianna yön veren inançlara s9-hip olması (Ward, 2002: 38) anlamına. gelir. Bu, inancın şu ya da bu şekilde insanın davranışlannı etkilemesini akla getirir. Etki düzeyini belirlemek zor olmakla birlikte insan davranışlarında inancının izlerini bulmak mümk,ürıdür. İnanılan değer, bazen davranışların ana nedeni olabileceği gibi, bazen de ikincil hatta daha tali bir neden olarak insanın yapıp etmelerinde etki kaynağı işlevi görebilir.
..
Zaten her insan bilişsel ve/veya duygusal olarak ba~landı~ı d~~erlere uygun davranışlar sergilemek, yani inandı~ı de~erlerin norrnlanna göre yaşamak ister. E~er bunu başanrsa, hem bitişsel hem de duygusal dünyasıyla davranışlan uyumlu bir birey sıfatıyla kendi içinde tutarlı oldu~unu düşünür ve kendisiyle barışık olur. Dinin istedi~i de budur. Bir başka deyişle, din kendi mensuplanndan, koyduğu kurallara uygun yaşamasını ister ve insan bu şekilde yaşayınca ortada herhangi bir sorun yoktur.
Sorun, birey inandığı ve bağlandığı değerlerin koydu~u kurallara uygun davranmadı~ı ya da aykın davrandı~ı zaman ortaya çıkar ki bu bilişsel çelişki olarak ifade edilir. Biliş "bir kişinin bilgisine sahip olduğu her şey" diye tanımlanır ve bunlar olgular, inançlar, fikirler ya da herhangi bir şey olabilir. Bir bitiş diğerinin tersini ger~ktiriyorsa bu bilişler arasında
J · çelişki var demektir (Fr.eedman ve ark., 1993: 464). Ama bizim burada üze.nnde duracağımız çelişki biçimi iki düşünce arasındaki çelişkiden daha çok, inançla davranış arasında ortaya çıkan çelişkiyle ilgilidir.
Birey inandığı değere ters bir davranışta bulunduğu zaman kendisini rahatsız eden bir çelişki yaşar. Bu çelişkiden kurtulmanırı yolu, ya davranışı
değiştirmek ya da bilgiyi değiştirmektir (Peker, 1989: 45). Bilgi manevi alana yönelik olduğundan, bilgiyi üreten insanın kendisi olmadığı için onu değiştirmesi çok zor olabilir. Geriye kalan diğer seçenek ise davranışı değiştirmektir. Davranış alışkanlık halini almış ve insana haz veriyorsa, onu değiştirmek de kolay olmayacaktır. Bu koşullarda zihinsel olarak rahatsız olan birey, muhtemelen bu rahatsızlıktan kurtulmak için ya bilgi dünyasındaki dinsel kuralları bilinç alanından uzaklaştırarak rahatlamaya çalışacak ya da savunma mekanizmalarından yararlanacaktır. Örneğin, inandığı din alkol kullanmayı yasakladığı halde alkol kullanan bir kişi, dinin koydu~ kural aklına geldikçe bundan rahatsız olacaktır. Öyleyse bu rahatsızlıktan kurtulmanın birinci yolu alkol yasağına ilişkin dinsel kuralı, bilinç alanından bilinçaltına göndererek rahatlaıııaktır. İkinci yol ise insanı çelişki ve suçluluk duygulanndan kurtarmada etkili bir yol olan savunma mekanizmalanndan birine başvurmaktır. Alkol kullanan kişi, bunu kendince ussallaştırabilir. Dinin alkol kullanmayı, bireyin kendisine ve çevresine zarar verdiği için yasakladığmı, halbuki kendisinin ne kendisine ne de çevresine zarar verecek düzeyde alkol kullanmadı~ını ve bunun Allah'ın geniş merhameti içinde bağışlanacağını ileri sürerek rahatlayabilir. Benzer bir açıklamayı ibadet için · de yapabiliriz. İbadetin, ~andığı ditıin bir emri olduğunu bildi~i halde ibadet etmeyen bir kişi, bu çelişkinin verdiği rahatsızlıktan kurtulmak için ibadet yapması gerekti~ine ilişkin i':lancı ya bilinçaltına göndererek rahatlayacak ya da savunma
BIREYSEL DİNDARLIÖIN BOYUTLARI...
mekanizmalarından birine müracaat edecektir. Ussallaşbrmaya başvuran biri bu durumu şöyle ifade edebilir: "İbadet insanın ahlaken olgunlaşması için yapılan dinsel bir eylemdir. Ben iyi niyetli ve temiz kalpli bir insan olduğuma göre ibadet yapmama gerek yoktur". İnsan bu dü~lerle kendince çelişkiden kurtulacak ve rahatlayacaktır.
Bu noktada konuyu daha açık ve anlaşılır hale getirebilmek için birinci bölümde ortaya koymaya çalıştı~ımız dindarlığın boyutlarıyla ilişkilendirmek gerekmektedir. Burada üzerinde durulan boyutların tamamını tekrar ele almak yerine, bizim önerdiğimiz bitişsel süreçler ve duy,gusal sUreçler boyutları bağlamında konuyu tartışi';ıak daha uygun olabilir. Çünkü dindarlığı psikolojik anlamda ortaya koymak için bireyin iç dünyasına, yani özellikle duygularına ve zihinsel etkinliklerine yönelmek zorunlu bir durumdur. Ancak bu şekilde dinin boyutlarıyla dindarlığın boyutlan birbirinden ayrılabilir.
Dindarlı~ı bilişsel süreçler boyutunda yaşayan bir insan yukarıdaki yöntemteri kullanarak çelişkilerinden belirli bir ölçüde kurtulabilir. Fakat dindarlığı duygusal süreçler boyutunda yaşayan bir insan için çelişkilerden kurtulmak o kadar kolay değildir. Çünkü "duygusal süreçler dindarı", dine jlişkin bazı bilgilere sahip olmak, bazı' duaları ezberlemek, dinle ilgili akli açıklamalar yapmaktan daha ileri yaşayışlara sahiptir. O, bilgilerini özümsemiş, benimsemiş, ezberlediği duaların kuru bir ezber olmasından öte.ruh dünyasını ısıtan ve aydınlatan kaynaklar olmasını sa~lamış ve dinin her türlü kuralına gönülden bağlanmıştır. Bu bağlılık ve teslimiyet bireyi inandığı dinin kurallanna mümkün olduğunca uymaya ve onları canlı tutmaya götürür. Eğer birey bu kurallardan herhangi birini, herhangi bir nedenle ihmal etmişse çelişkiyle birlikte yoğun bir pişmanlık ve huzursuzluk yaşayabilir. "Duygusal süreçler dindan" için bu pişmanlık ve huzursuzluktan kurtulmanın yolu ise bilinçaltına ya da savunma mekanizmalanndan birine sığınmak değil, aynı davranışı bir daha sergilemernek olur. Dinsel alanyazında tevbe olarak ifadesini bulan, yapılan bir yanhştan dolayı pişmanlık duyarak bir daha aynı yanlış (inanılan dinin kurallanna aykın) davranışı sergilemernek üzere insanın kendisine ve Allah 'a söz vennesi, diye ifade edebileceğimiz bu yaşayış, duygusal süreçler dindannın çıkış yoludur. inanan insan ancak bu şekilde kendisiyle ve Tannsıyla banş içinde bulunur. Bu durumdaki birey, · duyguları, düşünceleri ve inancının gerekleri ile uyum ve bütünlük içinde yaşarnını sürdürür.
S onuç
Görüldüğü gibi insanın temel ve ayrılmaz özelliklerinden biri olan dindarlık, onu ele alan ve inceleyen kişinin bakış açısına göre çeşitli boyutlara
497
1 ,
- . ---·- - -......--
HASAN KA YlKLIK
aynlabilmektedir. Konuya sosyolog toplumsal ilişkiler ve kurumlar açısından yaklaşırken, dinler tarihçisi tarihsel bağlamda onu incelemekte, psikolog ise bireysel perspektiften değerlendirmeye çalışmaktadır. Biz alanımız gereği konuyu psikolojik bir bakış açısıyla ele aldığımızda, bireyin hayabrida canlandıktan sonra psikolojinin araşbrma kapsamına giren din, dindarlık adını almakta ve bireyin yaşarn alanIanna kaynaklık eden donanımlar bağlamında değer-lendirilmektedir. · ·
Bu bağlamda dindarlığın iki t~n:ıel boyuta ayrılmasının, onun anlaşılması ve yoruinlanması açısın· dan kolaylık sağlaması beklenmektedir. Nitekim genel manada insanın diğer davranışlannı anlamaya çalışırken de davranışiann . hangi düşünce ve duyguya dayandığı konusu gündeme gelir. Hal böyle olunca dindarlığı, .ihsanın bilişsel ve duygusal süreç~ leri ile temelienelirmek v~ bilişsel süreçler üzerinde anlam bulan dindarlık ve duygusal süreçlerle anlam bulan dindaflık olarak gündeme taşımak, isabetli bir düşünce ve iş olsa gerektir. Burada bu boyutların birbiıinden tamamen bağımsız olmadığını ve inanan bir insanda her iki boyutun da bulunduğunu ancak, hangi boyut- daha etkin ise insanın o boyut bağlamında dindarlığı yaşadığını belirtmeliyiz. Kuşkusuz diğer boyutlandırmalar da anlamlı ve yararlıdır. Ancak din psikolojisi çalışmalannda böyle bir boyutlandırmanın daha uygun olacağı düşünülebilir. ÇünKü psikoloji, insan davranışlannı daha çok bireyin iç dünyası ile ilişkisi içinde incele· mektedir. Hal böyle olunca, din psikolojisinin de insanın dinsel davranışlanrıı, dinsel tecrübelerini, kısacası bireysel dinsel yaşayışlanrıı, onun psikolojik yapısı bağlamında değerlendirmesi, beklenen ve kaçınılmaz bir durumdur. Bu düşünce bizi, insanın dinsel daVraruşlannı, onun bütün psikolojik yaşanblan ile ilişki içinde ele almaya zorlayabilir. Ancak bütüncül bir yaklaşım doğru olmakla birlikte, dinsel yaşayışın daha iyi çözümlenebilmesi ve anlaş~abilmesi için, dinsel yaşayışı, insanın ruh dünyasının temel öğeleri olan bilişsel ve duygusal süreçlerle ilişkisi bağlamında anlamaya ve açıklamaya çalışmak, bilimselliğin bir gereği olarak daha sistematik olacakbr.
Burada bitişsel ve duygusal süreçlerin bireyin dinset· yaşayışını belirlemede büyük ölçüde etkin olduğunu ifade ederken, dinin söz konusu süreçten hiç etkilemediğini, ifade · etmek istemiyoruz. Şüphesiz din girdiği ve canlandığı bireyin ruh dünyasında bir etki alanı bulur ve oradan insanın yaşam alanianna tesir eder. Ancak bizim üzerinde durduğumuz konu, dinin insanın ruh dünyasına yerIeşirken hangi donanımtanrı etkisinde kaldığı meselesidir. Çünkü din, bireyin hangi donanımlannın et" kisinde kalıyorı;a, o donanımtarla canlanacak, gelişe-
498
cek, yaşanacak ve dış dünyaya yansıyacaktır.
Bir anlamda dindarlığın yansıması olarak görülen davranışlann, dinsel değerlere uymaması, diğer bir ifadeyle inanç-davranış etkileşiminde bir tutarsızlık görülmesi, inanan insan için bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Davranışın inanca uymaması hali, insanı rahatsız etmektedir. Psikolojik bir dil kullanmak gerekirse davranışın, bilgi ve inançla birbirine uymaması ya da aykın olması, tutarsızlık ya da çelişki doğurmaktadır. Genel beklenti, insanın inanç ve bilgilerine uygun davranışlar sergilemesidir. Böyle tutarlı davranış sergileyemeyen kişi, her şeyden önce kendisi çelişki yaşamakta ve yaşanan bu çelişkinin bir sonucu olarak ortaya çıkan rahatsızlıktan kurtul· manın yollannı aramaktadır.
Çelişkiden kurtulmanın yolu savunma mekanizmalanndan birini ya da birkaçını kullanmak olarak ifade edilir. Oysa dinsel alanda, inananların sıkça başwrduğu, çelişki, tutarsızlık ve bunların doğurduğu gerilirnden kurtulmanın yolu olarak, içten pişmanlık ve bir daha yapmamak üzere söz vermeye dayanan tevbe önerilir.
Kaynaklar
Allport, G. W., (1970), Gordon Allport: The Man and His ldeas, (Richard 1. Evans ile söyleşi), New York: E. P. Dutton &
· Co., Ine.
Allport, G. W., and Ross, J. M., (1968), "Personal ReUgious Orientation and Prejudice''. in The Person in Psychology: Selected Essays, Bostan: Beacon Press.
Batson, C. D. and Ventis W. L., (1982), The Religious Experience: A Social Psycho/ogical Perspective, New York :and Oxford: Oxford University Pres.
Batson, C., D., Schoenrade, P., Ventis, W., L., (1993), .Religion and the lndividual: A Social Psychological Perspective, New York and Oxford: Oxford University Press.
Beit·Hallahmi, B., (1989), Prolegomena to the Psychological Study of Religion, London and T oronto: Associated University Press.
Berger, P., (1993), Dinin Sosyal Gerçekli!]i, (Çeviren: A. Coşkun), İstanbul: İnsan Yayınlan.
Cüceloglu, D., (1994), Insan ve Davranışı: Psikolojinin Temel Kavramlan, istanbul: Remzi Kitabevi.
Biade, M., (1991), Kut.sal ve Dindışı, (Çeviren: M. A. Kılıçbay), Ankara: Gece Yayınlan.
Freedman, J. L., Sears, D. O., Carismith j. M., (1993), Sosyal Psikoloji, (Çeviren: A. Dönmez), Ankara: Imge Kitabevi.
Glock, C. Y. (1998), "Dindarlıgın Boyutlan Üzerine", (Çev: M. E. Köktaş), Din Sosyo/ojisi içinde, (Der: Y. Aktay, M. E. Köktaş), Konya: Vadi Yayınlan.
Goleman, D., (2004), Duygusal Zeka: Neden IQ'dan Daha Onemlidir?, (Çeviren: B. S. YUksel), istanbul: Varlık Yayınlan.
Hökelekli, H. (1993), Din Psikolojisi, Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınlan.
..
Kehrer, G. (1998), "Din ve Toplum", Din Sosyolojisi, (Ed. ve Çev.: Y. Aktay, M. E. Köktaş), Ankara: Vadi Yayınlan. '
Öztürk, M., (2006); Kıssalann Dili, Ankara: Ki tabiyat
Peker, H., (1989), '1man-İbadet Ilişkisi", Din Ögreömi Dergisi, Sayı: 19, s.40-46.
Smart, N. (1982), The Religious Experience o(Mankind, . Glasgow: William CoUins Sons & Co. Ltd.
Smaİt, N. (1998), The World Religions, Cambridge: Cambridge University Pres.
Stark, R. and Glock, C. Y. (1978). "Dimeıisions of Religious Commitment", in Sociology of Religion, (Ed. R .
BİREYSEL DİNDARLIÖIN BOYUTLARI ...
Robertson), Middlesex: Penguin·Books Ltd.
Tolstoy, L, N. (1999), Din Nedir, (Çeviren: M. Çiftkaya), Istanbul: Kaknüs.
Uysal, V., (1996), Din Psikolojisi Açısından Dini Tutum, Davranış ve Şahsi,yet Ö;eUikleri, İstanbul : Marmara Üniversitesi Ilahiyat FakUltesi Vakfı Yayınla~ ~·,
· Ward, K. (2002). "Anlam Meselesi ve Din", Dünya Dinlerinde Ha;rcJbn Anlamı, (Yayına Hazırlayan: J. Runzo ve N. M. Martin), (Çev.: G. Varun), İstmbul: Say Yayınlan.
Wulff, D., M., (1997), Psychology of Religion: Classic and Contemporary Viwes, New York: John Wiley & Sons, Ine.
499
1,