uluslararasiisamveri.org/pdfdrg/d138879/2004/2004_kamberid.pdfbey (1902-1949), ikinci başkan...

30
ULUSLARARASI .. .. . TURK DUNYASI INANÇ . . . MERKEZLERI KONGRESI . . BILDIRILERI 23-27 EYLÜL 2002 ANKARA - 2004

Upload: others

Post on 26-Sep-2020

4 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_KAMBERID.pdfBey (1902-1949), ikinci başkan General Dalil.kan Sugurbayev (1902-ı949) ve Doğu Türkistan merkezt hükümet üyesi

ULUSLARARASI .. .. .

TURK DUNYASI INANÇ . . .

MERKEZLERI KONGRESI . .

BILDIRILERI

23-27 EYLÜL 2002

MERSİN

ANKARA - 2004

Page 2: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_KAMBERID.pdfBey (1902-1949), ikinci başkan General Dalil.kan Sugurbayev (1902-ı949) ve Doğu Türkistan merkezt hükümet üyesi

UYGURLAR VE UYGUR KİMLİGİ

Dr. Dolkun KAMBERİ*

Giriş

Büyük siyasetçiler mutlaka bir gün bu dünyadan göç üp gidecek; belki de en güçlü İrnparatorluklar yeni nesillerin zihinlerinde hiçbir iz bırakmaksızın çökecekler, fakat hikmet, medeniyet ve kültürel miras tarih boyunca insanlar

arasında nesilden nesile intikal ederek hayati rolünü oynamaya devarn ede­cektir.

Bugün Uygurların ülkesi, Asya'mn merkezinde yer alan Tarım, Junghar ve Turfan havzalarından oluşur. Bu bölge doğu-batı arasındaki ticaret yolla­n üzerindeki uygun coğrafi konumu, Greko-Romen medeniyetiyle Hint Bu­dist kültürü, Orta ve Doğu Asya gelenekleri arasındaki bağlayıcı durumun­

dan ötürü ilk dönemlerden itibaren büyük önem kazanmıştır. Tarih boyunca devam eden ticaret ve kültürel alışveriş, Uygur bölgesine dilsel, ırksal ve

dinsel tolerans bakırnınd~ kozmopolit bir karakter kazandırmıştır. Uygur kültürü ve sanatı sadece geleneksel kültür mirası ve onun korunıİıası teme­linde gelişmemiş aynı zamanda doğu ve batı arasında değişimlerle de gelişi­mini devarn ettirmiştir.

Uygur ülkesi ismi jeopolitik bir konumdan ziyade coğrafi bir bölgeyi if~de eder. Bu bölge Orta Asya'mn doğusunda yer~- Bölgenin yaklaşık yüz ölçümü doğudan batıya 2000 km, kuzeyden güneye de 1650 km' dir. Uy­

gur ülkesi, Çinin yaklaşık l/6'dir ve şu andaÇininen büyük otonam bölge-

* DoJkun Kaınberi master ve doktora derecelerini Columbia Üniver~itesinden alan ve Doktora sonrası çalışmalarını ise Pennsylvania üniversitesinde tamamlayan bir kültür antropologudur. Uzmanlık alanı 1pek Yolu. arkeolojisi ve medeniyetidir. Mesleki kariye­rinde Üniversite öğretim üyeliği. müze müdürlüıtü ve alan arkeologu olarak çalışmıştır. İpek Yolu kültürü tarihi, dinleri, dilleri, ' sanat ve arkeolojisi üzerine çeşitli dillerde

yayınlanmış pek çok eseri vardır. Yine o, Los Angeles doğal tarih müzesi ve Pennsylvania Üniversitesinde misafir ögretim üyeliğinde bulunmuş; "Antik Ipek Yolu Boyunca Tarih ve

Arkeoloji':, "Orta Asya lmparatorluklannın Tarih ve Kültürü", "Ortaçağ Türk Dilleri ve Edebiyatı", "Modem Uygur ve Özbek Dilleri" gibi dersler venniştir.

663

Page 3: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_KAMBERID.pdfBey (1902-1949), ikinci başkan General Dalil.kan Sugurbayev (1902-ı949) ve Doğu Türkistan merkezt hükümet üyesi

sidir. Uygur bölgesi kuzey doğudan güney batıya doğru uzanır ve Orta As­ya'nın büyük bir bölümünü kapsar. ... Komşulan, Moğolistan, Rusya, Kazakis­tan, Kırgızistan, Tacikistan, Afganistan, Pakistan, Tibet ve Hindistan'dır.

Uygur bölgesi sadece Orta Asya'daki üç büyük emperyal ülkenin kavşağın­

da yer alan stratejik konumuyla değil, eşsiz coğrafi güzellikleri, zengin do­ğal kaynaklan ve kendine özgü iklimiyle de dikkat çeker. Bölgenin sert ik­limi eski türbeler, mumyalar, ören yerleri, Budist mağaralardaki sayısız kül­türel kalıntılar ve yer altı hazinelerinin korunmasına yardım etmiştir. Burada, uzmanlarınca iyi bilinen Tarun ve· Turfan havzalarındaki tarihl kentlerdeki kazılarda ortaya çıkan, 17 farklı dilde yazılmış 24 değişik yazıt vardır.I

Değişik dönemlerde insanlar bu bölgeyi farklı biçimlerde isimlendirmiş­

lerdir; örneğin, burası Çin kaynaklannda "Batı Bölgesi" olarak anılıiken; ba­tı literatüründe ise "Uyguristan", "Doğu Türkistan", "Çin Türkistanı" veya "Çin Orta Asyası" diye bilinir. 1884 yılında Çindeki King hanedanlığı hükü­meti bu bölge için, "Yeni Bölge" anlamına gelen "Sincan" adım kullanmaya

başlarmştır. 1955 yılından sonra ise, bölgeye Çin hükümeti tarafından "Sin­can Uygur Özerk Bölgesi" denilmiştir.

1 temmuz 1990 tarihli Çin resmi sayırnlanna göre Uygur bölgesinin toplam nüfusu 15 milyon civarındadır. Bu nüfusun, yaklaşık yüzde 60'ı Uy­

gurlardap., yaklaşık yüzde 30'u da Çinlllerden oluşuyordu. 2000 yılı resmi Çin istatistiklerine göre ise, bölgede Uygurca konuşanların sayısı yaklaşık 9 milyondur, ancak bağunsız kaynaklara göre Uygur nüfusu yaklaşık 16 mil­yon civarındadır. Son 10 yıllık dönemde Han Süla.Iesinden gelen bölgedeki Çinli nüfusun %32 aramoda arttığı görülür. Halbuki 1949 yıllarında Uygur­lar, bölgedeki toplam nüfusun %90'dan fazlasını oluştururken, Çinliler ise Uygur ülkesinin yaklaşık 5 milyonluk sayılanyla nüfusun % 5'ini teşkil edi­

yorlardı. Bu durumda bölgedeki Çinli nüfusun 2000 yılı itibariyle% 500 art­tığı dikkati çekmektedir.

Hali hazırda Orta Asya'daki toplululdar arasındaki devletsiz Uygurlar asırlardan beri bölgedeki en büyük grubu oluşturmaktadır. Onlar zengin ede­bi sanata, güçlü ekonomiye ve orduya, hükümet işlerini yürütebilecek bir

Dolkun Kamberi, "Xinjiang yeqinqi zaman arheologiyisi ... " Xinjiang ijtima-i panlar latqiqao, No.I,J 984. s.60-70.

664

Page 4: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_KAMBERID.pdfBey (1902-1949), ikinci başkan General Dalil.kan Sugurbayev (1902-ı949) ve Doğu Türkistan merkezt hükümet üyesi

devlete ve farklı problemierin çözümünde digerlerine yardımcı olabilecek bir idareye sahiptiler. Bu durum, onlara devlet işlerini düzenli biçimde yürütme hatta gerektiğinde değişik problemlerio çözümü için komşu topluluklara yar­dım etme imkanı vermiştir. Uygurlar ve ataları M.Ö.II.-M.S.II. yüzyıllarda Hunlar, m.-V. asırda Gürgen'de ve nihayet 522-744 yılları arasında Türk im­

paratorlukların idaresi altında yaşadılar. Bunlann dışında elbette Uygurlann kendi kurdukları devletler de vardır ki bunlar şöyle sıralanabilir;

744-840 Uygur İli

840-1250 İdikent Uygur

X.asır-XIII. asır Uygur Karalehan

XIII-XVI Uygur Çağatay

1514-1678 Yerkent Uygur Hanlığı

XVII. asır sonlanndan XIX. asır sonlarına kadar Kumul-Turfan Uygur Beyliği ve

ı 820- ı 877 yıllannda Çin King Hanedanlığına kadar süren Yakup Bey li ği

Aynca Uygurlar, Uygur ülkesirıi 1933'te Doğu Türkistan, 1944-1949 yılları arasında da Doğu Türkistan Cumhuriyeti olarak ilan etmişlerdir. Doğu Türkistan Devlet Başkanı Alihan Türe 1946' da Stalin tarafından Rusya 'ya geri çağnlmış, 1976 yılına kadar Taşkent'te tutulmuştur. Halefi Ahmet Can

Kasım (1914-1949), Doğu Türkistan GenelKurmay Başkanı General İshak Bey (1902-1949), ikinci başkan General Dalil.kan Sugurbayev (1902-ı949) ve

Doğu Türkistan merkezt hükümet üyesi Abdülkecim Abbasov (1921-1949) 22 Ağustos 1949 tarihinde Pekin yolunda esrarengiz bir uçak kazasında öldü­ler. Reformlar süresince hem Rusya hem de Çin hükümetleri Uygur ülkesin­deki Çin ordusunun, bölgenin demokratikleşmesi, özgürce seçimlere olanak yaratılması, bölgeye en ileri düzeyde özerklik tanınması, Sincan' ın yeniden

iman, hatta Uygurlann yakın gelecekteki bağımsızlığını temin için bulundu­ğunu tekrar tekrar ifade etrnişlerdir.2 TıpkıZhang Zhi Zhong'un 1946 yılın-

2 Zhang Zhizhong, Chung Dihua Huitan Dao Xinjiang Heping Jiefang, Urumchi, Xinjiang Renming Chubanshe. 1987, s. l66-167.

665

Page 5: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_KAMBERID.pdfBey (1902-1949), ikinci başkan General Dalil.kan Sugurbayev (1902-ı949) ve Doğu Türkistan merkezt hükümet üyesi

da Urumçi'de Çin Uluslan Topluluğu zirvesinde verdiği sözler gibi.

1950'den sonra çok kereler Çin'deıa.._::devrimci komünist hareketi" gelenek­

sel kültürün hemen hemen her alanına el atmış, özellikle de kültürel devrim süresince Uygur ülkesi açısından hayatı önemi haiz eserler darmadağın edil­

miştir. Devrimciler Uygur kültürünün hemen her bakımdan Çin kültüründen

farklı olduğunu görmüşlerdi. Öyle ki, farklılık yazı sisteminden, sanat, ede­

biyat, örf ve adetler, tarih, din, dil, müzik, dans, şarkı, ti.irkü, düşünme tarzı,

insaniann giyim tarzı, fiziksel görünüşleri, ev dekorasyonu ve yeme-içme

kültürüne kadar uzanıyordu. Kültürel devrimciler yapabildikleri ve güç yeli­

rebildikleri her şeyi sımrladılar.3

Uygur kimliğini ortaya koymanın yanı sıra, bu yazınırı bir diğer amacı

da ABD ve Birleşmiş Milletierin dikkatini Uygurların problemlerine çek­

mektir. Son günlerde Çin idaresi, Uygur ülkesini Çinlileştirme süreci başlat­

mıştır. Bu nedenle yazırmz, aynı zamanda Uygur kimliğini daha iyi kavrama­

mızı sağlayacak bir delil de teşkil eder. Zira çoğu zaman birincil kaynaklara

dayalı bilgi bulunrnayışı önemli konuların yeterince anlaşılınasım engeller.

Uygurlann asırlar önce Ortaçağdaki -meşhur Uygur kralı tahta çıktığında

krallığımn geleceği ile ilgili büyük bir teklif ileri sürdü. Kral bunu, halkına

manzum olarak sundu:

"man sanlarga boldum Qaghan, alaling ya taqi qalqan.

tamgha bolsun bizga buyan, kök böra bolsunghil uran.

tömür yidalar bol orman, aw yarda yürüsün qulan

taqi taluy taqi müran, kün tugh bolghil, kök qurqanç ... "

"Ben sizin için kral oldum. Şimdi oklarımzı ve kalkanlarımzı alın. Sem­

bolümüz bize şans getirsin. Mavi kurt totemimiz olsun. Silahlarınız ve zırh­

larımz sık bir orman olsun. Orada yabani atlar üzerinde av yapılsın. Irmak­

lar ve dereler vatanımıza aksın. Dilerim ki güneş bizim kraliyet semboli\müz,

3 Merkezi hükümet, Uygur ülkesinde dış dünyanın pek bilmedi~i bir çok planlar yaptı. Hükümet Uygurlann, Kazaklann ve Kırgızların yazı sistemini de~iştirdi, değişik seviyede

Uygur aydınına 20 yıl içerisinde üç kere farklı cezalar verdi. Dahası, Doğu Türkistan asker­

lerini Çin ordusuna katarak yeniden organize ettiler ve eski Do~u Türkistan birliklerinin.

üst düzey komutanları 1966'dan sonra birer birer ortadan kaldınldı(Yazarın kendi gözlem­leri).

666

Page 6: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_KAMBERID.pdfBey (1902-1949), ikinci başkan General Dalil.kan Sugurbayev (1902-ı949) ve Doğu Türkistan merkezt hükümet üyesi

gökyüzü de sancağıımı olsun." Kral, aynca bir bildiri daha yazdı ve onu dört

bir yöne gönderdi. Bu bildiride de şöyle yazılmıştı: "man uyghuming qakha­

ni bolaman kim yarning tört bulungining qakhani bolsam kerak tutur ... " "Ben

bir Uygur kralıyım. Dünyanın hana ihtiyacı vardır ve ben dünyanın dört bir

yanının kralı olmalıyım ... "4 ,

Uygur kelimesinin sözlük anlamı, birleştirme demektir. Fakat o, birleşik,

koalisyon veya federasyon şeklinde de tercüme edilebilir. Bu isim ilk olarak,

Orhun-Göktürk kitabeleri ve erken devir Uygur yazıtlannda görülür. Bu kav­

ram dalı~ sonra ortaçağdaki Uygur, Maniheist ve Sogd yazıtlanmn yanı sıra Uygur, Karahan ve Çağatay dönemi Arapça eserlerde de bulunur. Bu Orta

Asya formlarından başka aynı terim değişik dönemlere ait farklı Çince me­

tinlerde de yüzden fazla şekilde bulunur. 5

Uygurlar ve onların atalan, rnilattan önce birinci bin yıldan bu yana Or­

ta Asya'da yaşayan en eski gruplardan birisidir. Onların atalan Çin tarihi

kaynaklannda Tann dağlarının kuzeyinde, Selenga ve Orhun ırmaklan civa­

nnda yaşayan kimseler olarak "Chi Die" ."Xiong Nu" "Ding Ling" ve "Gao

Che" isimleriyle anılırlar. Bu bölgeler daha sonralan Uygur İmparatorluğu

olarak bilinir. Uygurlar eski ipek yolu boyunca ve Çin tarihinde derin izler

bırakmışlardır.

Uygurlar, diğer bozkır halklarından önce yerleşik hayata geçmiş ve şe­

hirler kurmuşlardır. Arkeolojik kazılar ve tarihi kayıtlardan elde edilen bel­

geler göstermektedir ki, Uygurlann büyük çoğunluğu şehirlerde yaşıyordu ve

bunlar Budist ve Maniheist kültürleri kabul etmişlerdi. 8-ll. yy arasında Uy­

gurlann komşulanyla dini ve kültürel ilişkilerine dair Uygur yazmalan da or­

taya koymaktadır ki, bu kültürel tecrübe Ortaçağ Uygur kültürünün geliş­

mesine katkıda bulunmuştur. Nitekim Uygur edebiyatıma önemli bir kısmı

aslı Türk dilinde olmayan Budist metinlecin tercümesine aynlmıştır. İşte Or­

taçağ Uygur dilinde farklı dillerden pek çok yabancı kelimenin olmasının te­

mel nedenlerinden biri budur.

4 Qadiınqi Uyghur Yazma Yadikarlaridin TaBanına, Uruınchi: Khalq Nashriyati, Ed.by Abdukeyim Khoja 1983. Orij inal metin içi n bkz. s. 123· 1 5l.(Dolkun Kaınberi tarafından İngilizce'ye çevrilmiştir. )

5 Bkz. DolJ...-un Kamberi. "A Survey of Uyghur Dokuınents from Turpan and Their tınpor-tance for Asian and Central Eurasian history" Central Asian Survey (1999), 18(3). s. 283.

667

Page 7: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_KAMBERID.pdfBey (1902-1949), ikinci başkan General Dalil.kan Sugurbayev (1902-ı949) ve Doğu Türkistan merkezt hükümet üyesi

İlk devir ortaçağ Uygurlan ve hanedanlıklan hakkında yazan Profesör

Denis Sinor şöyle diyor: "Uygur Tü~ri idaresindeki Koço hanedanlığı(İdi­kut Uygur hanedanlığı) çok kültürlü ve çok dilli bir devlet olup pek çok dini

anlayışın barışçıl bir şekilde bir arada yaşamasına imkan sağlamıştır. Onlar

Ortaçağ merkez Avrasya' da eşine rastlanmayan bir yaşam standardına ulaş­

mışlardı. "6 O, şöyle devam ediyor: "Müslüman olmayan Türk topluluklan­

nın hiçbiri Uygurlann ulaştığı medeniyet seviyesine ulaşamamıştır. Dahası

onlar pek çok bakımdan Müslüman Türk kültüründen daha ileri düzeyde bii

kültür yaratmışlardır. Görsel sanatlarda onlar kaynağı Türk olamayan bir ge­

leneği sürdürmüşler ve onu ileri düzeylere götürmüşlerdir. Öte yandan kul­

landıklan yazı hem doğuda hem de batıda büyük kabul görmüştür. Hiç şi.ip­

hesiz ki, Uygurlar orta Avrasya tarihinin en parlak devirlerinden birini yaz­

mışlardır. "7

Uygur aydınları, gerek geçmişte gerekse günümüzde yüzlerce yıldan be­

ri Uygur kültürünün izlerini sosyal ve politik baskılardan kurtarmaya, yaşat­

maya ve yeniden inşa etmeye çalışmaktadırlar. Bunun tipik bir örneği, Nisan

1877'de Yakup Bey'in8 öldürülmesinden sonra ortaya çıkan Rusya ve

Çin' in Uyguristan' daki sekiz yıllık müdahaleleri süresince yaşanmıştır. Son

olarak 1884'de King hanedanlığı, Mançu merkez hükümetinin Ruslarla gizli

bir anlaşma yapması sonucunda bütün bölge Uygur ülkesi ve Sincan bölgesi

adıyla iki emperyal güç arasında paylaşıldı. Bölge King hanedanlığı tarafın­

dan çok acımasız bir şekilde yönetildi. Daha sonra onların yerine yeni mer­

kezi hükümet temsilcileri9 ·iş başına geldi. Onlar da yaklaşık 20 yıl boyunca

Uyguristanda zulüm yaptılar ve bu zulüm soorasında Uygur edebiyatımn ve

aydınlannın hızlı bir şekilde yok olmasma neden oldular. 10 Bu satırların ya­

zan da bu gerçekleri kendi atalanndan bizzat öğrenmiştir. İşte bu zulümlere

6 Denis Sinor, 1969, s. !20.

7 Denis Sinor, 1969. s. 121.

8 Yak up Bey ( 1 820-1 877), Uyguristan' daki Yak up Bey Hanedanlı~ının ( 1 864-1888) kuru­cusudur. Türkiye bu hanedanlıgı 1872'de tanıdı. Ingiliz kraliçesi krallı~ııı mirasını

tanıdı~ına dair ilki 1870'de ikincisi 1873'de olmak üzere iki Ingiliz delegasyonu yolladı (Boulger, The Life of Yakup Beg, London, 11!78, bölüm 1 1 ).

9 Saypidin Azizi. Ömür Dastan, Beijing, Millatlar Nashriyatı, 1990, .~. 1 19-124.

10 Saypidin Azizi, 1990. s. 35 1-360.

668

Page 8: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_KAMBERID.pdfBey (1902-1949), ikinci başkan General Dalil.kan Sugurbayev (1902-ı949) ve Doğu Türkistan merkezt hükümet üyesi

tipik bir örnek, Kaşgar yakınlanndaki Tijan isimli bir köyde yaşanmıştır.

1910-1928 yıllan arasında idareciler burada elliden fazla kimseyi tutuklamış,

onlann büyük çoğunluğu bir daha geri dönmeıniştir. Şüphesiz onlann hepsi

edebiyatçı değildi, onlann bazılan zengin, bir kısmı da cengaverdi. Söz ko­

nusu dönemde göstermelik olarak,birkaç caminin açık tutulmasının dışında

bütün bölgedeki Uygur kültürü ve sosyal faaliyetleri neredeyse tamamen yok edilmişti. ll Son olarak, birkaç Uygur aydını liderliğinde Kaşgar ayaklanma­

sı başladı. Uygurlar merkezi hükümetin zalim idarecilerini görevden uzaklaş­

tırdı ve 1933'de yeni Doğu Türkistan Cumhuriyetini kurdular. Uyguristanda

yaşanan kültürel rönesans Uygurlann yeni modern döneme girmelerine yar­

dım etti. 1933'den sonra Kasımcan Kanberi'nin önderliğinde Uygurlar ede­

biyat ve sanatta bir rönesans yaşadı. O, Gülce şehrinde bir tiyatro grubu oluş­

turdu ve. daha sonra bu grup diğer Uygur illerinde de değişik oyunlar icra et­

ti. Bundan başka o, "gherip-sanarn" operası ve değişik piyesler yazdı. Bir

çok oyun yönetti, onları sahneledi bir kısmında da aktör olarak rol aldı. O, ay­

nı zamanda çağdaş Uygur tarihinde ilk kez kadınların sahneye çıkmalarına imkan hazırladı.12 Cumhuriyetin Rusya'nın yardımıyla Çin hükümeti tara­

fından devrilınesinden sonra Uygurlar kendi kültürlerini geliştirme imkanı­

nı kaybettiler. On yıl sonra Uygurlar yeniden kendi hak ve özgürlüklerine ka­

vuştular ve Uygur ülkesinde bir kere daha yeni bir kültürel gelişme sağlaya­

cak Doğu Türkistan Cumhuriyetini(l944-1949) kurdular.

Uygurlar son derece zor şartlardan geçtiler ve insanlık tarihinde eşi ben­

zeıi görülmeyen haskılara maruz kaldılar. Uygur aydınlan çok çalıştı ve her

fırsatı kullanarak Uygur kültürel mirasının başanlı bir şekilde nesilden nesi­

le ·intikal e tınesini sağladılar.

Uygurların Dili

Tarihsel olarak Türk halkı yaygın biçimde Uygur edebiyat dilini kullan­

dı. Uygur hanlığı döneminde 8. asırdakullanılan eski Uygur dili eski Türkçe

olarak isimle~dirilen Orhun-Yenisey yazıtlannın diliyle aynıdır. Aynı şekil-

11 Araştırmacı bu bilgileri Uygur tarihçisi Abduqııdir Aji(l902-1986)'den öğrenmiştir.

l2 Xinjiang Tıırikh Mııteryıılliri. Unımchi. Xinjiang Khalq Na~hriyatı.I990,27. Sani.s. 200-

211.

669

Page 9: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_KAMBERID.pdfBey (1902-1949), ikinci başkan General Dalil.kan Sugurbayev (1902-ı949) ve Doğu Türkistan merkezt hükümet üyesi

de İdikut Uygur hanlığının edebiyat dili ile kağanlık dönemi Uygur edebiyat

dili arasında çok büyük bir fark yoktur.

Bu 'dunım, 8. asırdan önce kullanılan eski Türk edebiyat dilinin gerçek­

te Uygur Edebiyat dili olduğunu gösterir. Bilindiği gibi 14. asra kadar eski

Uygur edebiyat dili Türk topluluklan arasında yaygın idi. Nitekim Karnusu 'i­

Alem yazan Şemsettin Sami ~öyle der: "Uygurlar kültürel açıdan en geli~miş

topluluk olduğu için onların dili Türk topluluklan arasındaki yaygın edebiyat

dili idi. Çağatay Han'ın iktidara gelmesinden sonra Uygur dili Çağatay dili

olarak isimlendirilmiş ve yine yaygınlığını korumuştur."13 Burad;ı tarih,

edebiyat, din, içerik ve Uygur yazısında kullanılan materyaller olmak üzere

Uygur dilini beş farklı döneme ayırdım.

1- Tarih öncesi Uygur dili: MÖ 6. asır öncesine aittir. Bu dönem hakkın­da bu güne kadar Uygurda hiçbir yazılı materyal bulunamamıştır. Fakat: bu

dil, Uygur sözlü edebiyatı, deyimler, atasözleri, halk hikayeleri, ti.irküler,

destanlar ve mitoloji gibi değişik edebiyat türleri vasıtasıyla bizlere kadar

gelmiştir.

2- Eski Uygur dili: MÖ 6- MS 10 yy arası. Büyük ölçüde Altay dil gele­

neğinin etkilerinden uzak, İslam öncesi döneme ait eserlerden oluşur.

3- Ortaçağ Uygur Dili: MS 10-15 yy arası. Arap ve Fars dillerinin güçli.\

etkilerinin görüldüğü İslami eserlerden oluşur.

4- Çağda~ Uygur Dili: MS 16. yy dan 19. yy sonuna kadar ki dönem.

5- Modem Uygur Dili: 19. yy sonundan günümüze kadar ki dönem.

Modem Uygur dili Türk dilinin doğu grubunu oluşturan Ural-Altay dil

ailesi içerisinde yer alır. Altı temel Türk lehçesinde Türkçe ve Azeri dilleri,

Kazak-Kırgız dilleri, Uygur Özbek dilleri birbirine yakındır. Öyle ki bu ikili

gnıplardan birini konuşarı insanlar diğeri ile de iletişim kurabilir. Modern

Uygur dilinin güney ve kuzey lehçesi olmak üzere iki temel lehçesi vardır.

2000 yılı resmi Çin istatistiklerine göre aıia dillerini konuşarı Uygur nüfusu

10 milyon civarındadır. Bunların büyük çoğunluğu Çin idaresindeki Uygur

özerk bölgesinde yaşar. Bunun yarıı sıra Orta Asya cumhuriyetlerinde ve

l3 Khamit Tömür, Chghatay Tili, Qasghar Uyghur Nashriyatı, 1987'de yayınlandı , !i. 2.

670

Page 10: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_KAMBERID.pdfBey (1902-1949), ikinci başkan General Dalil.kan Sugurbayev (1902-ı949) ve Doğu Türkistan merkezt hükümet üyesi

Türkiye' de yaşayan ve Uygur dilini konuşan topluluklann sayısı dikkate de­

ğerdir; aynca Rusya, Moğolistan, Pakistan, Afganistan ve çeşitli batı ülkele­

rinde Uygur dilini konuşan daha küçük gruplara rastlamak mümkündür. Uy­

gur özerk bölgesi kanununa göre standart Uygur dili 1955'den bu yana Uy­

gur özerk bölgesinin yönetiminin ~esmi dili olarak hizmet eder. Geniş Orta

Asya bölgesinde 10 milyondan fazla hala Uygur dilini konuşan insan bulun­

masına ve en az 2000 yıldan daha fazladır, çok zengin bir edebi mirasa sahip

olmasına rağmen Uygur dili uluslararası topluluk tarafından büyük ölçüde

ihmal edilmiştir. Rusça, Almanca ve İsveç dilinde kaleme alınnuş birkaç ilk

dönem eseri istisna tutulursa Uygur dili ve edebiyatı üzerine hemen hiçbir ba­

tılı yayının ve eğitim kurumunun olmadığı söylenebilir. Uygurlar orta çağdan

günümüze en az 8 farklı yazı sisterrii. kullanmışlardır. Şu anda onlar Arapça

yazı karakterlerine dayalı modern Uygur yazı sistemirıi kullanmaktadırlar.

Uygur Kültürü

Uygurlar Orta Asya'nın yerli hallclandır. Onlar eşsiz bir kültür ortaya

koymuşlar ve Asya edebiyatının, tıbbının, mirnarisinin, müziğinin, şarkısı­

nın, dansının ve aynı zamanda güzel sanatlarının gelişmesine önemli bir kat­

kı sağlarruşlardır. Uygur ekonomisi beyaz enerji üzerine kuruludur; Uygurlar

tarafından 2000 yıl önce" icat edilen muhteşem sulama sistemi sayesinde bu

kurak bölgenin her tarafında pirirıç, buğday, pamuk ve meyve üretimi yapıl­

ması mümkün hale gelmiştir. Uygur topraklan zengin petrol ve yer altı ma­

denlerine sahiptir .

. Genel olarak konuşmak gerekirse, İdikut Uygurlan bütün komşularıyla

dostane ilişkiler içerisinde olmuşlardır. Turpan havzasında henüz yeterince

gün ışığına çıkanlmarruş deliller göstermektedir ki, İdikut Uygur krallığı

asırlarca Orta Asya'da bir Budist Kültür merkezi olmuştur. 10. asırda Sung

hanedam elçisi Wang Yande 981-984 yıllan arasında İdikut Uygurlarını zi­

yaret etmiş ve burada gördüğü medeniyetin yüksekliğinden hayli etkilenmiş­

ti. Uygur krallığı hakimiyetindeki Kuçar ve İdikut'ta yüzlerce tapınak, Tur­

pan şehrinde de onlarca kütüphane, imarethane ve diğer hayır kurumlan

mevcuttu.14 Bu durum, hem Uyguristan 'daki arkeolajik kazılarda hem de

14 Geng Shemin, 1983, s. 5, s. 19.

671

Page 11: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_KAMBERID.pdfBey (1902-1949), ikinci başkan General Dalil.kan Sugurbayev (1902-ı949) ve Doğu Türkistan merkezt hükümet üyesi

Uygurlann tarihi dokümanlannda açıkça gösterilmiştir. Aynı şekilde Turpan İdikut Uygur hanlığında keşfedilen duvar resimleri ve el yazmalannda bu kültürlü hayat tarzı ve Uygur medelliyetinin süreklili~ini gösteren tasvirler mevcuttur. Örne~n Turpan da keşfedilen duvar resimleri Uygurlann artistik resirrıleridir; resimlerde zarifbayanlar ve ellerinde uzun saplı çiçekler taşıyan iyi giyinmiş erkekler tasvir edilmiştir. Bunların yanı sıra antik İdikut ve Yer­

gül şehirlerinde daha pek çok sanat eserlerinin ve el yazmalannın oldu~u da muhakkaktır. Daha sonralan 13. asırda Taoist Chang-Chun, Cengiz Han'ı ziyarete giderken Uygur Hanedanlığının topraklanndan geçmiş ve o da onun zenginliğine hayran kalmiştır. Zira bu bölgede bütün topraklar çok uzaklar­

dan getirilen suyla sulanmaktaydı. O, yine burada artistler ve müzisyenler tarafından eğlendirilmiş, kendisine şarap· ve harika çiçekler sunulmuş, a~rlı-ğı 30 kiloyu bulan karpuzlar ikram edilmiştir. 15 ·

Ortaçağ Uygur atasözü: "öküz adaqı bolghıncha buzaghu bashi bolsa yig"l6

Modern Uygur atasözü: "öküz ayighi bolghıcha mozay beshi bolsa

yakshi"

Öküze tırnak olmaktansa bir buzağıya baş olmak daha iyidir. Başka bir

ifadeyle büyük bir gölde küçük bir kurbağa olmaktansa küçük bir gölde

büyük bir kurba~a olmak daha iyidir.

İşte bu sözler özgürlük ve ba~msızlık ülküsünü ifade eder. İşte bu söz,

aynı zamanda bir kimsenin başkalannın büyük veya zengin olduğuna aldır­

maksızın kendi başına bağımsızca karar vermesini de ifade eder. Bireyi hiz­

metçi olmaktansa küçük ,veya fakir bir grup bile olsa orada lider olmaya teş­

vik eder. Baskı altında yaşamak yerine her şeye kendi başına karar vermesi­

ni ister. Kaşgarlı Mahmut Ortaçağ Uygur atasözlerini ll. yy'da topladı.

Okuyuculanmız yukandaki Ortaçağ atasözünü modern alanıyla mukayese

edebilirler. Bu söz .1000 yıldan beri Uygurlar arasında hala yaygındır ve o,

hala aynı formda ve aynı anlamdadır.

15 Deııis Siııor, 1969 . . ~. 118-119. 16 Makhınut Qa~hgari, Türki Tillar Divanı, Uruınchi, Xinjiaııg Khalq Nashriyau, I 981.

672

Page 12: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_KAMBERID.pdfBey (1902-1949), ikinci başkan General Dalil.kan Sugurbayev (1902-ı949) ve Doğu Türkistan merkezt hükümet üyesi

Orta çag Uygurlan uzun yıllar mücadele ederek, şehirler kurup kendi kültürel ve tanmsal hayatlanın geliştirerek sonunda bağımsızlıklanru kazan­dılar. Y tıkandaki atasözünde de dile getirildiği şekilde Ortaçağdaki Orta As­ya kültürünün gelişimine bir temel oluşturdular. Bundan dolayı onlar Orta Asya'da güçlü bir imparatorluk ktı~!iular ve bütün Ortaçağ süresince Orta As­ya'nın diğer topluluklan içerisinde lider konumunda oldular. Böylece, ·orta­

çağ Uygur edebiyatı hızlı bir gelişme gösterdi. Kanaatimizce, arkeolajik ola­rak henüz keşfedilmemiş erken dönem Uygur yazılan bu dönemdeki Uygur kültürel arka planını, sosyal faaliyetlerini, dini yaşarrunı, şehir kültürünün da­ha iyi anraşılmasını sağlayacaktır. Bütün bunlann varlıgı, Uygurlann diğer gruplarla yakın bir ilişki içerisinde olduğunu ve tarihte büyük bir kültürel alışverişte bulunduklanru gösterir. Bu dönemlerde ortaya konulan bazı çalış­malar şunlardır:

1- Maitri smriti, 2-Altun Yaruk, 3-Samso Acharining Terjimali, 4- Sekiz Yükmek, 5-Abidarim Koshvardi Sutra, 6-Guan Shi Im Pusar, 7-Linhua

Chakchak Uza !tigi Yaratighi Atlıgh Sutra, 8-Amitabha Sutra, 9-Aryarajava­vadaka Sutra, 10-Mahamegha Sutra, 11- Kshanti Qılguluğ Nom, 12- Kimqo­ki Vajiracchetika Sutra, 13-Tishastwustik Sutra, 14-Yitigen Sutra, 15-Amita­

yus Sutra, 16-Agamas Sutra, 17- Prajna -Aparamita Sutra, 18-Dashak.rma Budaawtanamal Sutra 19-Lailitaristara Sutra, 20-Yogacharyabhuni Sastra, 21- Nagarjuna Liligig Ötlemeg Taqshut, 22-!nsadi Sutra, 23-Mahamayuri

Sutı·a, 24-Manijushirinama Samgiti Sutra, 25- Jataka ve Awadana Story, 26-Alqu Ayıgh Yawuz Yollarigh Artuqrak Uz Aritdaclü Sutra, 27-Mahapaya Utlusin Yanturmish Sutra, 28-Alqu Anchulayu Kalmishlarning Ushnirlaqs­hanlarintin Önrrıish Ati Kötirilrrıish Sitatapadra Atlıgh Utsuqmaqsiz Darni, 29-0ğuz Name, 30- Chastana ilig Beg, 31- İkki Tigin Yıkayisi ve diğerleri ...

Uygurl~r, muhteşem bir yazı sistemi oluşturdular ve komşu topluluklar arasında eşsiz bir edebiyat türü ortaya koydular. Ortaçağ Uygur kültürü bil­hassa hakanlan Bilge Bögü Arslan döneminde (MS.759-779) emsalsiz bir

· gelişme göstermiştir. Uygurlar MS.618 ve 907 yıllarında iki kez Tang hane­danlığına askeri yardımda bulunmuş ve onu derin politik çekişmelerden kur­tarmak suretiyle siyasi ve ekonomik güçlerine yeniden kavuşmalannı sağla­

rrııştır.17 Gerek İdikut Uygur Hanedanlığı döneminde (M$.605-850-1250)

1? Araştıonanın ''Tarihte Uygurların ÇöküşU" bölümüne bakınız.

673

Page 13: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_KAMBERID.pdfBey (1902-1949), ikinci başkan General Dalil.kan Sugurbayev (1902-ı949) ve Doğu Türkistan merkezt hükümet üyesi

gerekse bu dönem öncesinde Uygurlar, sadece siyasi bakımdan değil, ekono­mik ve kültürel hayatta da önemli gelişmeler elde etmişlerdir. Onlar !pek Yo­lu ticaretine önemli katkılar yaprruş; aynca yerel Buddist sanatlar yaratmanın ötesinde Orta Asya literatürüne de önemli katkıda bulunmuşlardır. 1 8 Uygur­ların güvenirliği onların yerel gücünü arttırrruştır. Yine onlar, sadece güçlü siyasi lideriere değil, kültür sahasında da gelişmiş bir kültür düzeyine erişe­bilmişlerdir. Öyle ki Uygurlann kültürel başarılan sadece kısa bir dönernin

değil, çağlar boyu devam eden çabaların sonunda elde edilmiştir.

"M.S.400'den sonra y;ıklaşık yüz elli yıl Kuzey Kore'den Karaşar'a ka­

dar olan bütün Orta Asya bölgesi Juan-Juanlann (Jurjan) hakimiyeti altında

kalrruş ve Uygurlann atalanKao-che (Kangqılar) onların teb'ası olarak yaşa­

rruşlardır." 19

Ben Ortaçağa ait Turfan-Bezeklik'te kazılarda çıkartılan bir şiiri deşifre

ettim. Söz konusu şürde yazar, muhtemelen uzakta yaşayan akrabası için de­

rin bir özlem ve muhabbet duymaktadır. Şair yakımnı sadece selamlamakla

kalmaz, aynı zamanda çok çalışmasını ve başarıyla geri dönmesi konusunda

ona tavsiyede bulunur. Bu şiir aym zamanda Ortaçağ Uygurlannın ilme ba­

kış açılarını yansıtır. Onlar bilginin büyük bir onur ve mutluluk kaynağı ol­

duğuna· inanıyorlardı. Kısacası, çok güzel biçimde kaleme alınrruş bu şür Or­

taçağ Uygurlannın eğitime cre-büyük önem verdiklerini gösterir.

Bu belgenin asıl sayfa sayısı 80.T.B.L 522; sayfa ebadı 37.5x3 cm' dir.

Belge Tlirfan Müzesinde saklanmaktadır.

ı . Hangi konuyu çalıştığın önemli değil,

2. Daha çok düşün, dikkatli ol, gösteriş yapma.

3. Uğraştığın her konuyu di~_atli araştır ve sabırlı ol,

4. Seçkin olmanın yegane yolu budur.

5. Ben onu umutla okudum ve size gönderdim.

l8 Araştırınanın "Uygur Drama Kültüründe Önemli Bir Özellik Olarak Sanat" bölümüne

bakınız.

19 Colin Mackerras,l972, s. 8.

674

Page 14: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_KAMBERID.pdfBey (1902-1949), ikinci başkan General Dalil.kan Sugurbayev (1902-ı949) ve Doğu Türkistan merkezt hükümet üyesi

Şüphesiz Uygur kültürü sadece geçmişteki yeri bakımından önemli de­

ğildir ve o, sonsuza kadar yaşayacaktır. O kültür, Uygur Masharap sanatında

veya müzelerde saklanan parçalarda görüldüğü gibi çağdaş edebi formlardan

biri haline gelecektir. Seçkin araştırmacı ve okuyucular bunun gibi Ortaçağ

sanatlarının ihtişarnı karşısında hayranlık duymaya devam edeceklerdir. Or­

taçağ Uygur kültürünün değeri nakkında ne söylenirse söylensin veya onun

araştınlması konusunda ne tür tavır takınılırsa takınılsın, hızlı sosyal değiş­

meler geleneksel kültürü değiştirmekten geri kalmaz. Dolayısıyla o kültür,

özellikle kültürel etkinlikler ve sahne sanatları vasıtasıyla halkların kültürel

kimliklerini koruma konusunda çağdaş medeniyete de büyük katkı sağlaya­

caktır.

Uygur Sanatı

Özel fonksiyonları ve yaygınlıklan nedeniyle sanatlann, Orta Asya kül­

tür tarihinde halk eğitiminde güçlü etkileri olmuştur. Dolayısıyla böyle ma­

teryaller, Uygur medeniyeti ve felsefesinin anlaşılması bakımından son dere­

ce önemlidir. Uygurlar kültürel kimliği hem edebiyatta canlı tutmuş hem de

kültürel geleneği ve geleneksel kültürü günümüze kadar devam ettirmiş ve

geliştirmiş tir.

Uygurlar müzik, şarkı ve dans alanında renkli ve zengin bir geçmişe sa­

hiptir. Uygurlar, olağanüstü başarılar elde etmiş, küçük el sanatlan ve diğer

eserlerinde kendi eşsiz kültürlerine özgü çizim teknikleri ve süsleme tarzlan

geliştirmişlerdir. Özellikle, giyim, mücevherat, ayakkabı ve bot yapımı, ye­

menilerin işlenmesi, yatak ve masa örti.ileri, kilim ve battaniye desenleri, yas­

tıklar, duvar resimleri, semer ve eğer takımları, bıçaklar ,müzik aletleri, at

gemleri, dolap, pencere gibi muhtelif yapı süslemeleri gibi eserlerde bu sana­

tın tipik örneklerini görmek mümkündür. Bu süslemeler farklı bitkiler, hay­

vanlar ve manzara resimlerinin yanı srra muhtelif geometrik şekillerden olu­

şuyordu. Öyle ki, onlar biçim, kompozisyon, konu ve örnek olma bakımın­

dan eşsiz eserlerdi. Uygurlara ait, Budist ve Manibeİst tapınakların duvar re­

simleri ve Uygur bölgesindeki arkeotojik kazılarda elde edilen bulgular Uy­

gur sanat ve mimarisinin kaynaklan konusunda bizlere bilgi vermektedir.

Erken dönem Ortaçağ Uygur Budist sanat merkezlerinden en önemlile­

rinden biri olan Bezeklik manastın Turlan havzasının yaklaşık 40 km doğu-

675

Page 15: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_KAMBERID.pdfBey (1902-1949), ikinci başkan General Dalil.kan Sugurbayev (1902-ı949) ve Doğu Türkistan merkezt hükümet üyesi

sunda Yalkun dağındaki Murtuk ırmağı vadisinde yer alır. Öyle ki bu yapıya

ait kalıntilarda tiyatro sahnesinin izleri hala görülebilmektedir. Manastıra ait

mağaralar, söz konusu vadinin batı yanında yaklaşık 1 km. boyunca uzan­

maktadır. Burada şu anda 83 mağara mevcuttur, bunların 40 taneden fazlası

duvar resimleriyle süslenmiştir. Bu resimlerin toplam alanı yaklaşık 1200

metrekaredir. Ayakta kalan mağaraların büyük çoğunluğu Uygur İdikut han­

lığı dönemine aittir. Ortaçağ Uygur kültürünün önemli bir niteliği olan Uy­

gur Budist sanatını ortaya koymak ve tahlil edebilmek için bu mağaralardaki

duvar resimleri incelenmelidir.

Alman arkeolog A. Von Le Coq bu duvar resimlerinin birçoğunu kesmiş

ve yüzlerce parçayı Berlin' e götürrnüştür. Dünya Uygur Budist sanatının es­

tetik yönüne hayran kalmıştır. Bezeklik Budist manastınndaki sanatın Uy­

gur-Budist sanatlannın en seçkin temsilcisi, en önemli parçası ve en iyi ko­

nınrnuşu olduğu konusunda bütün uzmanlar arasında uzlaşma vardır. 1914

sonlannda Bezeklik'i ziyaret eden İngiliz arkeolog Aurel Stein, çeşitlilik ve

sanat özellikleri bakırnından Turfao havzasının diğer bölgelerinde yapılan

hiçbir bulgunun Dunhang Bin Budda mağarasının zengin antik resimlerine

çok benzeyen Bezeklik 'teki mağara duvar resimleriyle mukayese edilemeye­

ceğini dile getirrn.iştir.20 Profesör Albert Grünwedel(1856-1935) 2 nisan

1906 tarihli mektubunda şöyle yazıyor. "Yıllardır, Roma İmparatorluk sana­

tının Uzak Doğuya ulaşmasında önemli·rol oynayan Budist sanatının gelişim

süreci konusunda güvenilir bir varsayım bulmaya çalışıyorum. Burada gör­

düklerim· hayallerimin de ötesine geçmiştir. Çünkü burada Kızıl da, bazıları

çok eski ve şaheser olmak üzere hemen hepsi freskolarla süslü 300 civarında

mağara vardır. Keşke bütün bu freskoları kopya edebilmek için yeterli im­

kanlara sahip olabilseydirn"21

Uygur Müziği

Uygur aydınlari, kültürün devamı iç~. mücadele ettiler ve Uygur kültür

reformcuları da Uygur medeniyetinin korunması ve kültürel bakımdan yeni­

lenmesi için ön ayak oldular. Bu konudaki en önemli delillerden birisi, Ma-

20 M. Aurel Stein. Ruins of Desert Calhay, New York. Dover Publications Ine. s. 353-363. 21 Along the Ancient Silk Routes, New York, The Metropolitan Museum of Art, 1982, s. 41.

676

Page 16: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_KAMBERID.pdfBey (1902-1949), ikinci başkan General Dalil.kan Sugurbayev (1902-ı949) ve Doğu Türkistan merkezt hükümet üyesi

kam'ın klasik örneklerinin geri dönüşü, Uygur şarkı ve danslarının da bir

kere daha Uygur ülkesinde tarih sahnesinde görülmesidir. Makam Orta Asya

halklan arasında çok yaygındır ve çok iyi korunmuştur. Makam bir mi,izik

mirası ve 16. yy' da Abdürreşid ve Arnannisa Han idaresinde yeniden ortaya

konulan Uygur tiyatro kültürünün;-uzun ömürlü bir kompozisyonudur. Yer­

kent-Uygur hanlığırun(1514-1678) kurucusunun oğlu olan Kral Abdurre­

şid(l533-1570), Makam'ın bestekar ve güftecisi tanınmış Uygur kadın sanat­

çısı Amanonisa Han(1534-1567)22 ile Uyguristan'da 16. yy' da ortaya çıkan

kültürel yenilenme süresince Makam' ı kompoze etti ve geliştirdi.

Orijinal Makam metinleri, temelde Uygur halk şarkılan ve sözlü

edebiyatındau oluşur; daha sonra bunların yerini Ata yi, Muhammed Sakkaki,

Lutfı(l366- 1465) ve Nevai gibi düşünür ve şairlerin yazılan almıştır. Bu dü­

şünürler Moğol istilasındaİı sonra Uygurların kültürelısialıatçılan ve reform­

culanydı. Onlar, Orta Asya' daki edebi rönesansa önemli katkıda bulundular.

Uygur edebiyatının gelişim seyri o dÇ>nemde bütün Asya bölgesindeki diğer

halkların tarihiyle büyük bir benzerlik gösterir. Araplar ve İranlılar 13-15.

asırlar arsında edebiyat tarihini her zamankinden daha fazla etkilediler. Uy­

gur toplumu, Çağatay Han'ın sülalesinden gelen yöneticiler döneminde kül­

türel bir zayıflama ile yüz yüze geldi. Zamanla Makam, çağdaş Uygur tari­

hinde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı.23 Birçok Uygur müzisyeni,

çok iyi çalıştı ve Makam'ı günümüze kadar korudu.

22 ·Bkz. Uyghur on lkki Muqam Haqqida, Urumchi, Xinjiang Khalq Nashriyati,J992, s. 342-347.

23 Bkz. Mola lsmetulla Mujizi. Tawarikhi Musiqiyum(Muzisyenler Tarihi). Bu eser 1854 yılında Uyguristan'ın Hotan şehrinde kaleme alınmıştır. Yazar eserinin önsözünde Hotan hükümdarı Ali Şir Hekim'in emriyle bu kitabı yazdıgını ifade etmektedir. O, eserinde 17 tanınmış müzisyen hakkında bilgi vermiştir. Bunlar içerisinde kraliçe Arnannisa Han bura­da yer alan müzisyenlerin en sonuncusu ve 16. yy ortalanndaki tek kadın müzisyendir. Yazar eserinin sonunda şunlan söylemektedir: "Bunlara ilaveten her bir asırda, her bir şehirde yüzlerce hatta binlerce müzisyen vardır. Eğer biz bunlann her birine kitabımızda yer verseydik bunlan kitaba sığdırmak mümkün olmazdı. Bu nedenle biz binlerce mi.izisyen, şarkı ve enstrümandan sadece önemli ve meşhur olanlannı seçtik ve bunlan kısaca sizlere tanıtmaya çalıştık." Aynı şekilde bkz. Abdushukir Muhammat Imin, "Amannisa Khan He Shi Er Muqan" Si Chou Zhi Lu Yue W u Yi Shu, Urumchi, Xinjing Remin Ch u B an Sh i, 1 985,s. 32-35.

677

Page 17: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_KAMBERID.pdfBey (1902-1949), ikinci başkan General Dalil.kan Sugurbayev (1902-ı949) ve Doğu Türkistan merkezt hükümet üyesi

Örneğin ı950'de tanınmış Uygur halk müzisyenlerinden Turdi Ak­hun(188ı-ı956) Kaşgarda yaşadığı dönemlerde Makam'ı tamamen ezberden okumuş ve söyleyebilmiştir. Turdi Akhun aristokrat ve müzikle uğraşan bir

Uygur ailede dünyaya geldi. ı 950' de Akhun ve hemşerileri söz konusu mü­zisyen ailenin dört nesiini net olarak hatırlayabiliyorlardı. Bunlar sırasıyla, Büyük dedeleri İbrahim Akhun, Onun oğlu Asım Akhun, Oğlu Kavul Akhun ve Turdi'nin babası Tevekkul Akhun idi. Söz konusu bu aristokrat müzisyen aile yaklaşık beş asır ötesine, Yerkent Uygur hanlığı dönemine (ı514- ı678)

kadar uzanıyordu. Eğer İhrayim Aklı un' un babası aynı zamanda bir halk mü­zisyeni de olsaydı, o da söz konusu dönernin Uygur şair ve düşi.inürü Niza­

middin Ali Şir Nevai (ı44ı-ı50ı)gibi tanınan bir kişi olurdu.24 Böyle bir

varsayım, Nevai'nin birçok şiirinin niçin Makam güftesi oluşturdu.ğunu da açıklayabilirdi. Şüphesiz, eski makam güfteleri şiirleri sadece Turdi Aklıtın tarafından İcra edilen Nevai'nin şiirlerden oluşmuyor bunun yanı sıra kendi döneminde ezbere okunan sayısız beyitten oluşuyordu. Muhtemelen Turdi Akhun bu şiirleri doğrudan doğruya sözlü olarak kendi atalarından elde et­mişti. İşte bu durum, Uygur makarnının ı6. asır makam derleyicisi ve beste­karı Arnannisa Han'ın sosyal faaliyetleri ile Uygur makarnı arasındaki sürek­li ilişkiyi gösterir.

Söz konusu aristokrat mi.izisyen ailenin üyeleri 5 nesil boyunca Lütfi ve Nevai'nin eserlerinden modern nesillere paha biçilmez müzik mirasını ve şi­ir geleneğini sunmuşlardır. Bu aristokrat hayat tecrübesi aynı zamanda

Arnannisa Han'dan ı950'lere kadar uzanan Uygur müzisyenleri tarihindeki bir boşluğu da doldurmuştur. Zira bu konuda neredeyse hiçbir delil yoktur. ı 951- ı 954 yıllarında tanınmış Uygur sanatçısı Kasımcan Kanberi(l9 10-1956) nin katkısı ve yönlendirmesiyle Kaşgar'dan Turdi Akhun önderliğin­de bir Uygur halk müzisyenleri topluluğu oluşturulmuş ve bu grup klasik Uy­gur müzik makarnını yok olmaktan kurtarmıştır.26 Bugün klasik Uygur ma-

24 Ali Şir Nevai Herat'ta Bir Uygur Bakshi ailesinin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babasının adı Ghiyasidin Kichik idi. Bkz. Uyghudarda Kila~ik Adabiyat, Urumchi, Xinjiang Yashlar­Osmurlar Nashriyatı.l988,s. 35 ı.

25 Bkz. Xinjiang Tarikh Materyalliıi, Urumchi, Xinjiang Khalq Nashriyatı, 1990, c.27. s. 200-211.

26 Amatjan Hamidi, "On lkki Muqam Tarikhidiki Yengi Namayanda" in the Uyghur on ikki

Muqam haqqida. Urumchi, Xinjiang Khalq Nashriyatı, 1992, s. 458-477.

678

Page 18: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_KAMBERID.pdfBey (1902-1949), ikinci başkan General Dalil.kan Sugurbayev (1902-ı949) ve Doğu Türkistan merkezt hükümet üyesi

karnı çağdaş Uygur-Orta Asya müzik kaynağının temeli olarak işlev görmek­

tedir.

Uygurların Dini Kimliği

Ortaçağ Uygurlannın dini hayatını öğrenmenin en uygun yolu, onların dini pratiklerine bakmaktır denilebilir. Ortaçağ Uygur yazıtlannı araştıran

pek çok araştırmacı hali hazırda dini hayatın ve dini sembolizmin önemini

vurgulamaktadır. Dini bağlılıklarm rituel niteliği ve gözlemci katılımın öne­

mi dini bağlamdaki sosyo-kültürel etkinlikleri çok önemli kılar. MuhtelifUy­

gur dini metinlerindeki sembolik anlatımlar ve dramatik metaforlar hem din

anlayışını gösterir, hem de İlk-Ortaçağ döneminden bu güne dini edebiyatın

Uygur kimliği üzerindeki ~tkisini izah eder.

Her şeyden önce Ortaçağ dönemi resmi dini uygulamalar, hem belli

formdaki belirli dini kurumsal eylemleri, hem de belirli bir formu olmayan

faaliyetleri kapsar. Günlük dualar veya manastır, tapınak, cami gibi belirli

mekanlarda veya bunların dışında verilen dini öğretiler ya da sokaklarda do­

ğal olarak kendiliğinden sürekli değişen sınıflara verilen bilgileri kapsar.

Formlan, biçimleri farklı olmakla birlikte bütün dini faaliyetlerde tarihsel

olarak bir grup katılırnı·.söz konusudur. Bu demektir ki, dini faaliyetlere ka­

tılan herkes o ibadete katılanların nasıl davranmalan gerektiğini bildiren

benz~r metinlere göre davranır. Bu metinler, katılımcıların söz konusu ibadet

sırasında nasıl davranacaklan nerede ve ne zaman dua edileceği veya inanç­

ların nasıl ifade edecekleri konusunda bilgi verir. İnsanlar kötülüklerden ko­

ruhmak ve Tanrının rahmetine sığınmak için özel olarak giyinider ve bir ta­

kım hazı~lıklar yaparlar. Bu dini uygulamalardan bazılan ve onlarla ilgili ha­

zırlıklar çok eskiye dayanır. Örneğin, ben Uyguristan'daki binlerce yıl önce­

sine ait kabirierde çok iyi muhafaza edilmiş yaklaşık 3000 yıllık mumyalar

keşfettim. Bunlardan erkek cesedinin üzerinde koyu mor yünden yapılmış kı­

sa bir ceket ve uzun bir pantolon var idi. Bayan cesedinin üzerinde ise, topuk­

Iara kadar inen, sadece yakası açık koyu kahverengi bir giysi mevcuttu.

Ayaklannda rengarenk yün çoraplar ve dize kadar çıkan beyaz ceylan deri­

sinden botlar vardı. Yüzlerindeki spiral güneş sembollerini içeren makyajın

izleri hala görülebiliyordu. Türbede bulunan üzerieri koyu san renk boyalı iki adet küçük kemik kaşık da bu makyajlann öldükten sonra cesetlere uygulan-

679

Page 19: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_KAMBERID.pdfBey (1902-1949), ikinci başkan General Dalil.kan Sugurbayev (1902-ı949) ve Doğu Türkistan merkezt hükümet üyesi

dığım gösterir. Mezardan çıkanlan diğer bazı törensel objeler ise ateş sembo­

lü olarak da kullamlan ipiikti ve b~armş demetleri kırmızı yün iplikle bağ­

lanmış ve çatallı dallara asılrmştı. 27

Dahası, tarihi deliller göstermektedir ki, dini seremoniler, kurumsal di­

ni faaliyetler ve resmi ayinler daha ziyade Uygur ülkesinde gelişti. Ortaçağ­

da, ilkbahardaki Budist festivali süresince resmi dini törenler Kotan şehrin­

deki 14 büyük manastırda düzenleniyordu. Bu törenler esnasında insanlar bü­

yük Bu dda tasvirleri ve muhtelif Budist figürleriyle süslenmiş renkli bayrak­

lar taşırlardı. Bu törenler 14 gün stirerdi, Kotan kralından siviilere kadar tö­

renlere katılan herkes resmi töreniere iştirak eder ve yapılan bu resmi ayinler

dini literatüre yeni eserler kazandırrmştır. Resmi dini törenler günümüze ka­

dar Uygur ülkesinde yaygınlığını sürdürmüştür ve bu törenler bir drama tar­

zında icra edilir. Resmi kutlamalar, dini festivallerde ve daha aynntılı olarak

ilkbahar ve sonbahardaki tabiat şenlikleri sırasında yapılır. Bu kutlamalarda

insanların eğlendirilmesinin yam sıra Tannya veya: Tannlara da saygı ve hür­

metler sunulur. Tören alayları tapınaktan tapınağa veya camiden camiye kü­

çük değişiklikl~r gösterebilir. İzleyiciler açısından bu törenler özel bir anlam

taşımaktan öte, sadece eğlenceden ibarettir. Etnologlar da bu törenierin içeri­

ği konusunda sistematik açıklamalar önermeselerde onların dini önemini ka­

bul etmişlerdir. Bölgedeki törensel unsurların standart hale gelişi belirli bir

takım inançların var olduğunu gösterir, hatta tabular ve ziyaret edilen tapı­

nakların tannlarıyla ilgili yapılması gereken zorunlu ibadetler bu törenlerde

yapılanların eğlenceden daha öte bir anlam taşıdığım ortaya koyar. Uygula­

malardan bazılan anlarrum tamamen yi tirmiş olsalar ve diğer bazıları da ço­

ğunlukla eğlence amaçlı icra ediliyor olsalar bile hem katılımcıların hem de

izleyicilerin kendileri hakkında bir şeyler söyleyebildikleri dini törenler, te­

mel bir oyun formu olarak görülebilir.

Uygur Budizmi ve onun sanatıyla ilgili gelişmeler Uygur kültürünün

önemli bir özelliğidir. Kızıl, Kumtura, Bezekli.k, Sikkim, Murtuk ve Uygur

ülkesindeki diğer Budist manastırlardaki Uygur kültürüne ait Budist mirası

Uygur medeniyetinin çok önemli bir unsurudur. Gotoma Budda'nın ilk bu-

27 Dolkun Kambeıi, The Three Thousand year Old Charchan Man Preserved at Zaghunluq, Sino-Platonik Papers, No 44, January, 1994, Department of Asian and Middle Eastem Studies University of Pennsylvania (a separete booklet).

680

Page 20: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_KAMBERID.pdfBey (1902-1949), ikinci başkan General Dalil.kan Sugurbayev (1902-ı949) ve Doğu Türkistan merkezt hükümet üyesi

dist öğretisi muhtemelen 6. asırda başlamış olmasına rağmen bu öğretiyle il­

gili en eski yazmalar çok daha sonralciı dönemlere aittir. Budizm konusunda­

ki ilk bağuns_ız delil Maurya hükümdan Asoka dönemine aittir (M.Ö.273-

232). Asoka'nın kaya kitabeleri en eski Hint taribi kayıtlandır. Temelde bu

yazıtlar dharma olarak isimlendirjlen amentüyü açıklar. Dharma tıpkı Bu­

dizm gibi bir değerler ve görevler sistemiydi.

Gotoma Budda kuzey doğu Hindistan'da Saleya sülalesinin prens Sidd­

hartha'sı olarak doğdu. Onun ilkeleri ilk olarak Bralıman dininin eleştirisi

şeklinde .ortaya çıktı. Budizm terimi bunun yanı sıra Budda'nın ölümünden

sonra değişik ekollerce propaganda edilen mualıhar yorumları da içerir. Bu

ekallerin en önemli iki tanesi Hinayana ve Mahayana mektepleridir. Budda,

genellikle onun mensup olduğu soydan kaynaklanan ve saleyaların bilgesi an­

lamına gelen Sakyamuni unvanıyla da bilinir. Budist efsaneler göre Maitreya

gelecek buddadır.28

Budist düşünce dünyadakl diğer felsefi sistemlere benzerlik gösterir. Bu­

dist dini önderleri gelecekte mükemmellik, barış, mutluluk, zenginlik, özgür­

lük, ümit ve saf ülkeyi(Sukhavati) vadeder. Budist anlayışa göre eğer insan­

lar bu dünyada iyi işler yaparsa gelecekte yeniden doğacaklardır. Bu neden­

le en dindar budistler farklı formlar ve aracılar kullanarak gelecek bu dda Ma­

itreya'nın sonsuz inayetini ve merhametini överler ve yaymaya çalışırlar. İş­

te bundan dolayıdır ki, Orta Asya ve Uygurdaki budist tarihi içerisinde orta­

ya çıkan gelecek budda Maitreya ile ilgili pek çok efsane, naat, şiir ve drarna

gibi edebi eserler vardır. Budizm içerisinde Sakyarnuni'den sonra en tanın­

mış ve en önemli figür haline gelen, Maitreya muhtemelen 7-8. asırlara ta­

rihlenen Uygur Budist yazıtlarında da görülür. Ancak arkeolajik deliller gös­

termektedir ki, Maitreya inancı MÖ 2. asırdan itibaren çok yaygındı. Maitre­

ya zengin Orta ve Doğu Asya budist mirasının zirvesini sembolize eder. Bü­

tün Budist rahipleri gelecek Budda'nın gelişinin bütün yaratıkları hayatın sı­

kıntılarından kurtaracağını ve yer yüzünde tam bir adalet, barış ve mutluluk

kuracağını kabul ederler. 29

28 Buddisim Art and Faith, Edited by W.Zwalf,London, British Museum Publications, 1985,

s. 9-16,26,32

29 Maitrisimit, ı 988, s. 1.

681

Page 21: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_KAMBERID.pdfBey (1902-1949), ikinci başkan General Dalil.kan Sugurbayev (1902-ı949) ve Doğu Türkistan merkezt hükümet üyesi

"Her din, her kültür ve her medeniyet karakteristik bir geçmiş anlayışıy­

la birlikte özel bir gelecek görüşü~ sahiptir. Bu geçmiş ve gelecek anla­

yışı, onun bugünü anlaması ve anlamlandırmasını etkiler."30 Tarihsel bakım­

dan Budizm, Ortaçağ Uygurlannın tasavvurlan, sanatlan, ideolojileri ve de­

ğerler alanı olan kültürü etkiledi ve şekillendirdi. Budizm ve onun sanatı Uy­

gur bölgesi vasıtasıyla Çin'e girdiği içindir ki, Uygur bölgesi tıpkı Hindistan

ve Gandhara bölgesi gibi Çin Budizmi ve sanatlannın temel kaynaklanndan

biri haline geldi.

Uygurlar Budizrnirı yanı sıra, Maniheizm'e de inandılar. Bu nedenle Ma­

niheizm Ortaçağ Uygur kültürel gelişiminin en önemli unsurlanndan biridir.

Mani dini, 3. asırda Zerdüştilik, Budizm ve Hıristiyanlığın etkisi altında Ma­

ni (MS 216-174 veya 176) tarafından ihdas edilmiştir. Mahiyeti itibariyle dU­

alist olan bu din ışık ve karanlık arasında sürekli var olan bir çatışmaya da­

yanır. I. Şapur dönernirıde (241-272) Sasani İmparatorluğunun koruması al­

tına giren bu din I. Behram tarafından sapık ilan edilmiş ve yasaklanrnıştır.

Bu sürecin sonunda dinin kurucusu olan Mani idam edilmiştir. Gerek Ma­

ni'nin yaşadığı dönemde gerekse onun ölümünden sonra maniheizm Mısır,

St~riye, Kuzey Afrika ve daha sonraki dönemlerde Avrupayakadar yayılrnış­

ur.31 Resmi Çin kaynaklanna göre M;aniheizm Orhun ırmağı havzasındaki

Uygurlar arsında MS. 762 yıllannda yayılmıştır. Halbuki, Turfao'daki kazı­

larda ortaya çıkarılan Manibeİst Uygur dokümanlan tahminen MS 6. asır or­

talarına tarihlenmektedir. Mani, birbiriyle çatışan şu iki prensibin varlığına

inanıyordu, bunlar; ışık ve karanlık; iyilik ve kötülük ilkeleriydi. Mani'ye gö­

re maddi dünya ve özellikle insan bedeni karanlığın yanında yer aldı. O, za­

manın üç devrede ele alınması gerektiğini düşündü; birinci devrede iyilik ve

kötülük birbirinden ayrıydı, ikinci dönemde bu iki ilke birbiriyle kaynaştı,

üçüncü devrede ise onlar yeniden aynlacaktır. İkinci devrede insan, beden ve

ruh olarak var oldu ve onun temel vazifesi tüm maddi unsurlardan kendisini

soyutlamaktı. Bu, oiıu büyük temizleme Slİ;recine götürecekti. Mani böyle bir

durumun üçüncü dönemde ortaya çıkacağını düşünüyordu. İşte o zaman gel-

30 Maitreya, The Fuıure Buddha, Edited by Alan Sponberg and Helen Hardacre, Chambridge.

Chambridge University Press, 1988. s. 1.

31 Ren Ju Yu. Zong Jiao Zi Dian, Shanghai Ci Shu Chu Ban She, 198l,s. 1140.

682

Page 22: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_KAMBERID.pdfBey (1902-1949), ikinci başkan General Dalil.kan Sugurbayev (1902-ı949) ve Doğu Türkistan merkezt hükümet üyesi

diğinde kendilerini maddi dünyadan soyutlamayı başarabilenler ışık iliyann­

da yaşayacaklar, başarısız olanlar ise karanlık diyarda kalacaklardır.32

Uygur Taribi

Uygurlar ve ataları, MÖ. I: bin yıldan beri Orta Asya'da yaşayan ve

Türkçe konuşan en eski topluluklardan biridir. Onların geçmişi, antik İpek

Yolu boyunca yaşamış eski halklara dayandınlabilir. Zaten bu bölge sonra­

dan Uygur İmparatorluğun topraklan olmuştur. Uygurlann sosyal ve kültürel

etkinlikleri Bronz ve Demir çağları ya da Ortaçağ ve modern dönemlere ait tarim ve arkeolajik materyallerde bulunabilir.

Ortaçağ Uygurlannın öncüleri M.S.605 yıllannda tarih sahnesine çıkma­

dan önce bile, dünyaca ünlü İpek Yolu, sadece Doğu ile Batı arasında bir ti­

caret ve göç güzergahı olmamış, aynı zamanda kültürel etkileşimiere imkan

veren bir koridor işlevi görmüştür. Uyguristan33 ise İpek Yolu'nun geçtiği

en önemli bölgelerden biridir.

M.S. 757 yıllarında Tang sülalesinin askeri komutanlanndan biri olan

An Lusban saldmya geçti ve gücünü arttırdı. 744'de 200.000 kişilik bir kuv­

vetle Tang, Chang-An'ın başkentine doğru yürüdü; yol üzerindeki doğu böl­

gesi başkenti Loyang'ı ·aldı ve kendini 756 senesinde bu bölgenin biiki.imda-

32 Araştırmacılar temelde, Uygurlann MS 762'de Maniheizm'i kabul ettiklerine delil olarak

Dokuz Uygur Yazıtlarının Çince versiyonunun tarihsel metinlerini kullandılar. Gerçekte onlar. metni bağlaını dışında ele aldılar ve tüm kaynakları göz önünde bulundurmadılar.

·Nitekim, şimdiye dek bu çalışmalarda kullanılan kaynaklardan oldukça farklı çıkarımlar

elde edilmesi mümkündür. Üstelik, söz konusu kaynaktaki ilgili paragrafın bir cümlesi

düzgün olarak açıklanmamıştır. Bu cümle şu şekilde tercüme edilebilir: "Geçmişteki

cehalet ne~eniyle Bu dda bizim için kurtancı ruh olarak görüldü." Bu cümle gösterir ki ,

Uygurlar Maniheizm1i kabul etmelerinden bir süre önce Budizm'e

inanıyorlardı.(Kamberi,l995).

33 Uygııristan, -ki Orta Çağ Uygur yazıtlarında Uygur eli şeklindedir-"Uygur Ülkesi" demek­

tir. Uyguristan ismi bu araştırmada jeopolitik bir terimden ziyade coğrafi bir bölge adı olarak kullanılmıştır. Uyguristan Orta Asya'nın doğusunda yer almaktadır ve şu anda

Çin 'in en büyük eyaleti durumundadır. Bu bölge zaman süreci içerisinde Çin kaynaklannda

"Batı Bölgesi", batılı kaynaklarda ise "Do~u Türkistan", "Çin Tlirkistanı". ''Çin Orta

Asyası" gibi değişik isimlerle anılmıştır.l.884'den itibaren Çin'deki King Hanedanlığı

yönetimi Uyguristan'a "Yeni Bölge" anlamına gelen "Sincan" ismini vermiştir. 1 955'den

sonra ise Çin hükümeti tarafından "Sincan Uygur Özerk Bölgesi" ismi verilmiştir.

683

Page 23: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_KAMBERID.pdfBey (1902-1949), ikinci başkan General Dalil.kan Sugurbayev (1902-ı949) ve Doğu Türkistan merkezt hükümet üyesi

n ilan etti. Tang hanedanlığı ise, ona karşı general Gou Ziyi kamutasında bir

ordu gönderdi. Ancak bu ordu isy~~-An Lushan tarafından çok kısa sürede

bozguna uğratıldı. Böylece An Lushan Chang-An'ı ele geçirdi. Ancak impa­

rator Xuan Zong Si-Chuan'a kaçtı. Oğlu prens Li Heng de kuzeydoğudaki

Shan-Xi'ye kaçtı. Bu sırada Tang kraliyet ailesi Uygur Imparatorundan yar­

dım istedi. Buna karşılık, hem lmparator kızını Uygur Bugu Kağan'a eş ola­

rak vermeyi hem de 10.000 top ipek vermeyi kabul etti. Aynca gelecek yıl­

larda iki ülke arasında ipek ve at ticaretinin yapılması konusunda anlaşma

imzalandı. 34

Uygurlar aynı hanedana ikinci önemli yardımlarını da 762 yılında yap­

tılar. Bu sırada diğer bir komutan Shi SiMing yine merkezi Tang yönetimi­

ne karşı isyan etti. O, kendine bağlı askerlerle birlikte Hebei'den güneye doğ­

ru ilerledi, San Irmağı geçti ve Orta Vadi'ye girdi. Tang Hanedanlığı'nın do­

ğu başkenti Luoyang'ın yanısıra Heyang ve Huai-Zhou gibi önemli şehirleri

de ele geçirdi. Bunun üzerine Tang sülalesi b!r kere daha siyasi ve askeri

kontrolü kaybetti. Öyle ki, isyankar vali ve ordusu neredeyse Tang Hanedan­

lığının tamarnını kontrolleri altına almışlardı. Bu sırada yeni irrıparator Dai­

Zong (Liyu) Uygurları hemen yardıma çağırdı. Bunun üzerine Uygur Kağa­

nı Tangn ll Bilge Bögü Han ordusunu Çin'e gönderdi. Shi Siming mağlup

edilerek yönetim yeniden Tang sülaJ.esine iade edildi. Uygurlar onların

Chang- An ve Luoyang' da yeniden idareyi ele geçirmelerinde yardımcı ol­

dular. Bununla birlikte Tang sülalesi kızlarını Uygurlara gelin vermenin dı­

şında ticaret konusundaki vaatlerini yerine getirmediler. Nitekim Uygur im­

paratorluğu çöktüğü dönemde bile Tang yönetiminin Uygurlara hala binler­

ce top ipek borcu vardı.

Farklı Çin kaynaklarında bu tarihi olay konusunda pek çok kayıt vardır.

Bu kayıtlardan birisi şöyledir: "Uygur imparatorluğu yüz yıldan daha uzun

bir süre Tang sülalesiyle barış içinde yaşadı. Bu sülalenin bir elçisi Tibetli ge­

neral Shangchi Shiner' e şunları söyler: "Uygurlar bizim ülkemizi felaketler­

den kurtarmak için pek çok yardımda bulundular; yine onlar hiçbir zaman va­

tanımızı işgal etmeyi düşünmediler. Uygurlarla Tang hanedanlığı arasında

34 Turghun A1mas, Uyghur1ar, Urumçi, Xinjiang Yash1ar-Osmur1ar Nashriyati, 1989, s. 681 -700. Ve. bkz. Jiu Tang Shu. Juan 217, "Hui Gu Zhuan" Beijing. Zhong Hua shu Jiu,1972.

684

Page 24: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_KAMBERID.pdfBey (1902-1949), ikinci başkan General Dalil.kan Sugurbayev (1902-ı949) ve Doğu Türkistan merkezt hükümet üyesi

ipek ve at ticareti anlaşması imzalandı. Bu anlaşmada Uygurlar her zaman

alacaklı, Tang yönetimi ise her zaman borçluydu. Bu durum, Uygur hüküm­

darlığmın çö~üşüne kadar devam etti. "35

MS 840'dan sonra gerek iç politik çekişmeler gerekse Kırgız ve Tang

sülalesi gibi dış güçlerin saldırılar:ı'somıcunda Uygurlann siyasi önemi büyük

ölçüde kayboldu . Tang idaresinde yaşamış olan herkes, Uygurlann güçlü ol­

dukları dönemlerde iki kere onları ciddi iç felaketten nasıl kurtardığını halen

hatırlaT. Uygurlar, daha ciddi problemlerle karşılaşınca, Tang hanedanlığı ani

bir fırsat ~le geçirdi ve birikmiş borçlarını temizlemek için güç kullandı. 36

Tang hanedanlığı Uygurlar ile Kırgızlar arsındaki mücadeleyi kendi le­

hine kullandı. Onlar, Tang topraklarına kaçmak isteyenleri önlemek için Uy­gurlarla olan sınırımn bazı bölümlerini kapattı. Uygurlara yardım elini uzat­

mak yerine onları tamamıyla ortadan kaldırmak için mücadeleye başladılar

ve onlara arkadan saldırdılar. 843 yılında Çin'de Uygurlara ait Maniheist mi­

ras tahrip edildi. Maniheist kitap ve resimler meydanlarda yakıldı. Uygur

kentlerinde yaşayan insanlar Çinliler gibi giyinmeye zorlandı. Dönemin Çin

hükümdan tarafından yayınlanan bir fermanda onların nihai amacı şu şekil­de ifade edilmektedir: "Artık Uygurlar mağlup edilmiştir. Onların kökü mut­

laka kazınmalıdır. u37

Böylece Uygür imparatorluğunun merkezi gücü çöktü. Bu tarihsel olay,

Uygurların çağdaş dünyamn en medelli halk ve topluluklarından biri olarak

kalmalan yolunda önemli bir fırsatı kaybetmelerine yol açtı. Ancak merkezi

idarenin çöküşü, Uygur medeniyetinin de bu tarihte ortadan kalktığı anlarru­

na.gelmez. Niçin? Çi.inkü Uygurlar daha o dönemde bir şehir kültürüne, ileri

bir medeniyete ve saraylannda çok sayıda entelektüele sahiptiler. Ve onlar

aynı zamanda çağdaş Uygur ülkesinde çok sağlam bir altyapı ve kırsal yöne­

tim sistemi geliştirmişlerdi. Elde edilen deliller, daha önceden bazı araştırma­

cılarca ortaya atılan ve Uygurlan medeni bir bölgeyi istila etmiş barbarlar

35 Feng Jia Shen, Mu Sou Lo, Mu Guang Wen, Wei Wu Er Zu Shi Lao Jian Bian. Beijing, 1955,s.l5.

36 Turghun Almas, Uyghurlar, Uruınçi, Xinjiang Yashlar-Osınurlar Nashriyati, 1989, s. 681-700. Ye, bkz. Jiu Tang Shu, Juan 217, "Hui Gu Zhuan"

37 Den is Sinor, Inner Asia, Blooınington, Indiana Universty Publications, 1969,s, 1 17.

685

Page 25: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_KAMBERID.pdfBey (1902-1949), ikinci başkan General Dalil.kan Sugurbayev (1902-ı949) ve Doğu Türkistan merkezt hükümet üyesi

olarak tanımlayan görüşleri çi.irütrnektedir. Aksine, onlar merkezi gücü de­ğiştirdiler, yani sadece başkenti d~ğ!!. diger bütün Uygur şehirlerinin ima­n konusunda çaba sarfettiler. İşte bu yüzdendir ki, özel hiçbir çaba sarfetme­den merkezi otoritenin kırsal bölgelerde de büyük ölçüde desteklenmesini ba­şarabildiler. Uygur yönetiminin kendi halkına güç kullandığı konusunda hiç­bir tarihi belge yoktur. Halbuki Uygur tarihiyle ilgili pek çok kalıntı ve bel­

ge vardır. Bu belgelerden bir k.ısrru önce Kırgızistan'a götürülmüş; daha son­ra da bu günkü Uygur ülkesine getirilmiştir. Aynca bu konuda Tang dönemi­nin Çinli tarihçilerio geride bıraktığı zengin tarihi materyal de mevcuttur. Bu belgelerde dönemin Uygur tarihi ile ilgili aynntılı kayıtlar mevcuttur.

Uygurlar merkezi yönetimi ve hayatta kalan gruplan hali hazırdaki Uy­gur ülkesine naklettikten sonra da medeniyet merkezlerini birleştirrnişler; Uygur Karahanlığı ve İdikut Uygur hanlıklannı kurarak medeniyet konusun­daki gelişmelerini devarn ettirmişlerdir. Bu hanlıklar, Uyguristan'ın güney ve doğu bölgelerinde kurulmuş ve onlar yönetimi yeniden organize etmenin ve­ya yeniden kurmanın yanı sıra kendi kültürlerini daha da geliştirmişlerdir.

Öyle ki, onlar bu bölgeyi Mogol istilasından önce bir kere daha Orta As­ya'nın medeniyet merkezleri haline getirmişlerdir.

Cengiz Han, 13. asırda (1219-1225) bütün Avrasya'yı ele geçirdi. Bu savaşlarda sayısız şehirler, kültürler ve antik değerler yok oldu. Tıpkı diğer Orta Asya halklan gibi Uygurlar da Moğollann siyasi ve sosyal baskılan ne­deniyle kültürel hayatlarını tamamen değiştirmeye zorlandı. Aslında Uygur­lar miladi 960 yıllarında İslamiyeti kabul ettiklerinde :fi.İai bakımdan da

değişmişlerdi. Ancak, ne Çinliler ne de İranlılar, Araplar veya Moğollar Uy­gurlan tamamen asimile edebilmiştir. Dolayısıyla onlar 13-14. yy larda da varlıklannı sürdürrnüşlerdir.

Moğollann Uygur medeniyetini tahrip etmesini bir araştırmacı şöyle tasvir eder: "Çok iyi bilinmektedir ki, Moğol istilası nedeniyle Uygur medeniyeri uzun süte varlığım devam ettU:ernedi. Bu yüzden, Turfao'da elde edilen belgelerin tarihi 13. asırdan sonraya ait olamaz. Çok kesin olmarnakla birlikte denilebilir ki, burada elde edilen çok iyi basılmış belgelerin bir kısrru - belki de büyük çoğunluğu- 13. asır ve 14. asnn başianna aittir. Zira bu

dönernde Uygur yazı ve basım sanatı zirveye ulaşrruştı. Bu sanatın ne kadar geriye gittiği ·ise tartışma konusudur. Belki o, Tun-huang veya daha erken

686

Page 26: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_KAMBERID.pdfBey (1902-1949), ikinci başkan General Dalil.kan Sugurbayev (1902-ı949) ve Doğu Türkistan merkezt hükümet üyesi

dönemlere kadar uzanıyordu . Ancak şurası açıktır ki, burada söz konusu alandaki gelişmelerle ilgili çok sayıda ilkel basım veya yazım özellikleri ser­gileyen belge!er vardır. Bazı araştırmacılar ise Uygur dilindeki yazılı bel­gelerin çoğunu daha erken dönemlere atfederler. Bunun da nedeni, 9-10. asır­larda Uygur medeniyetini zirveye .çıkmış olmasıdır. "38

Uygur kültürel mirasını koruma ve Uygurlann kendi kültürel kimlik­

lerini devam ettirme konusunda öncülük yapmış pek çok Uygur bilim adamı vardır. Bunlar M.S. VII-XII. asırlar arasında Tonyukuk, Yola Tegin, Zekek Begen, T?Jlgri Bögü El Bilge, Singqu Sali, Chü Taşıgen, Pirtanrakşit, Kiki

Korsa, Sultan Saltuk Buğra, Yusuf Has Hacip, Malırnut Kaşgari, Barçuk Arat ve Ahmet Yüknekl; XIII-XVI. asırlarda ise, Atay!, Sekaki, Lütfi ve

Nevayl' dir. Onlar Ortaçağın ilk devirlerinden beri Uygur kültürel ve etnik kimliğinin korunması konusunda önemli roller oynarnışlardır. Bu nedenle aniann isimleri ve çalışmalan hem Uygur hem de Orta Asya kültür tarih­lerinde yer alır.

Her tarihçi bilir ki, Uygur tarihiyle ilgili pek çok belge bugüne kadar

henüz gün yüzüne çıkmamış, belki de hiçbir zaman çıkmayacaktır.

Dolayısıyla sayısız Uygur bilim adamı ve Orta Asya medeniyetine önemli

katkılan olan Arslan Hanlar gibi nice liderler sessizce göçüp gitmişlerdir. Maalesef onlan, kendi halklan bile tanımaz. Çünkü tarihte onlara ait bir mezar bile yoktur. Bununla birlikte, bir Uygur şairinin aşağıdaki şürinde geç­mişle bugünü birleştirmesi giöi, şüphesiz o kahramanların izleri ve isimleri de bir gün mutlaka Orta Asya halklannca hatırlanacaktır.

iZ

"1. Bizler çok gençtik, at sırtında yolculuk yaptığımızda,

2. Bugün de at üzerinde yoldadır, tonınlanmız da.

3. Bizler üç beş kişiydik kervanla yola çıktığırnızda,

4. Büyük bir kervan haline geldik ve çöllerde izler bıraktık şimdilerde.

3S Thomas Francis Carter ve L. Carrington Goodrich, The Invention of Printing in Ch ina and lt~ Spread Westward, second edition, the Ronald Press Company, New York, 1988, bkz. s. 143- 14.

687

Page 27: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_KAMBERID.pdfBey (1902-1949), ikinci başkan General Dalil.kan Sugurbayev (1902-ı949) ve Doğu Türkistan merkezt hükümet üyesi

5. Bazen dağlardan geçsek bile ha.J.a çöllerdedir izimiz,

6. Nice arslan yürekliler39 k:aldı, çöllerde, ovalarda mezarsız, türbesiz.

7. Ilgınların kırıruzıya döndüğü alanlar demez mi "bırak, mezarsız"

8. Goncalar ve çiçekler sarar, mezarlarımızı seherde ve baharda.

9. lzler kaldı, hanlar kaldı, her şey var ama çok uzaklarda,

1 O. Fırtınalar kopsa ve bütün kumulların yerini değiştirse de örtemez

bizim izimizi.

ll. Atlan yorulsa, halsiz düşse de kervan durmadan gider,

12. Bir gün torunlarımız veya onlann çocuklan mutlaka bu izi bulacak-tır,

13. Ne olursa olsun."40

Bu şiir Uygur tarihini çok güzel özetlemektedir. Zira, burada hem Uygur

toplumunun yaşadığı değişimler ifade edilmekte hem de Uygur

mede11iyetinin sürekli gelişimi dile getirilmektedir.

Uygurların Vatanı

Uygur mitolojisine göre insanlar Uygur-Ülkesini "üç dağın sardığı üç

vadi" olarak isimlendirir. Tann Dağlan Uygur ülkesini iki farklı coğrafi böl­

geye ayınr: Kuzeyde Yarış havzası, güneyde ise Tarım havzası. Turfan hav­

zası ve Kumul bölgeleri de Tann Dağlannın uzakdoğu kısımlanna uzanır ve

bunlar Dunhuang Buddist mağaralarına bitişiktir. Tarım havzasının ortasında

0.32 milyon kilometre kare hacirnli Taklamakan Çölü yer alır. Dünyanın en

39 Arslan kelimesi tarihte Uygur liderleri için un van olarak kullanılmakla birlikte, burada kul­

lanılmasının nedeni yazarın yeni nesillere Uygurların tarihteki liderlerini ve bağımsızlıklarını hatırlatma düşiincesidir. Bumlnla birlikte pek çok Uygur kralı da tıpkı

Arslanlar gibi hiçbir iz bırakmaksızın bu dünyadan göçüp giuniştir. Ancak mevsim bahara

döner dönmez, yani uygun siyasi şartlar ortaya çıkar çıkmaz. bu "Arslanlar'ın İsim leri" de

halkı tarafından ilelebet hatırlanacaktır. 40 Abctirehim Öktiir,l984. Ay~ntılı bilgi için bkz. "A Gentle, New Allegory by an Older

Uyghur Autor". Edward Allworth ve Gulamettin Patha tarafından çevrildi ve şerhedildi,

Central and Inner Asian Studies, New York, c.l. 1987. s. 107-116.

688

Page 28: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_KAMBERID.pdfBey (1902-1949), ikinci başkan General Dalil.kan Sugurbayev (1902-ı949) ve Doğu Türkistan merkezt hükümet üyesi

eski medeniyetlerinden biri ve Yotkan, Aksepil, Tokoz Saray, Niya, K.ıroran,

Lekelik, Subeksi ve Miran gibi Uygur şehir rnedeniyeti örneklerinin en zen­

ginleri Taklamakan Çölünün kurnlarına görnülrnüştüL 2000 kilometre uzun­

luğundaki Tarım ırmağı bu çölü ikiye ayırır. Innağın iki yakasında verimli

tarım alanları yer alır. İşte Uygurlaf eşsiz medeniyetlerini buralarda meydana

getirmiştir. Uygur halkı arasında Taklamakan Çölü "içerisine girenirı bir daha

çıkamadığı bir yer" olarak bilinir. Bununla birlikte, taklamakan kelimesinin sözlük anlamı, "üzüm bağı"; tarım ise, "ekip biçilen yer" demektir. Coğrafi

şartlar, t~h boyunca Uygurların Tann Dağlarının kuzey ve güneyindeki ovalarda yer alan şehirlerde yaşarnaya mecbur bırakmıştır. Üstelik bu durum,

kuzey ve güney Uygurlarının lehçeleri arasında farklılıkların dağınasına da

yol açmıştır.

Uygur ülkesi tipik kurak kara ikliminin etkisindedir. Aynca altın,

gümüş, kömür, doğal gaz, petrol ve çeşitli madenler bakımından oldukça

zengindir. Bugünlerde Çin'in 40 milyar dolarlık Tarım havzasından Şang­

hay' a uzanan boru hattı yap rm aşarnasındadır. Bu hat Tarım havzasındaki

doğal gazı Çin'in doğu salıiline ulaştıracaktır. Çin'in Tarım Havzası Petrol

Şirketi müdür yardımcısı Sun Lomgde 6 Haziran 2002'de şöyle diyordu:

Taklamakan Çölü'nün 'll.!IOda yaklaşık 28.4 milyar metreküplük gaz rezervi

vardır; buradaki üç bölgenin toplam rezervi Çin'in 30 yıllık ihtiyacım kar­

şılayabilecektir. Çin ni.çin ilk olarak Tarım havzasındaki şehirlere boru hattı

döşernerniştir? Halbuki böyle bir hat diğerine göre daha ucuz, daha kolay ve

daha hızlı olacaktır. Aynca büyük oranda kar aa· sağlayacaktır. Bunun cevabı kolaydır; çünkü bu şehirlerde yaşayan nüfusun çoğunluğu Uygurdur. Bundan

dolayı Çin hükümeti, öncelikle Çin Han süla.lesinin işine yarayacak, batıdan

doğuya uzanan 4250 kilometre uzunluğundaki 40 milyar dolarlık yatınmı ter­

cih etmektedir.

Sonuç

Arkeolajik kazılar ve tarihsel kayıtlar göstermektedir ki Uygur Ülkesi,

Uygur ve Orta Asya hazinelerinin en önemli deposudur. Gerçekten dünyada

belli bir dönemde din, dil, kültür ve sanat açısından Uygur Ülkesi kadar çeşit­

lilik gösteren çok az bölge vardır. Şamanizm, Buddizm, Maniheizm, Nes­

turi1ik ve İslam Uygur Ülkesinde Uygur etnik külderiyle beraber yan yana

689

Page 29: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_KAMBERID.pdfBey (1902-1949), ikinci başkan General Dalil.kan Sugurbayev (1902-ı949) ve Doğu Türkistan merkezt hükümet üyesi

veya birbiri peşi sıra varolmuştur. Uygurlar Orta Asya'nın yerli halklandır; Orta Asya kültürüne ciddi katkılar-yapan eşsiz bir kültür ve sanat ortaya koy­

muşlardır. Uygur. aydınlan X. asırdan bu yana kendi kültürel kimliklerini korumak ve geliştirmek arzusundadır. Uygur kimliğini anlamanın en uygun

yolu Uygur tarih ve kültürünü öğrenmektir.

ll Eylül'den sonra Çin, Orta Asya sınırlanndaki askeri yığınağını arttır­

dı. Uygur halkını kontrol için Uygur Ülkesinin büyük şehirlerine daha fazla

silahlı sivil ve askeri birlikler gönderdi. Bu nedenle bölgede hali hazırda ger­

gin olan durumu daha da · gerginleştirdi. Çin otoritesi, Uygur muhaliflerine

karşı şiddet politikasını arttırdı. Onlar, Orta Asya devletlerine ve Pakistan'a terörist olarak adlandırdıkları Uygur muhaliflerini geri vermeleri konusunda

baskı yapmaktadır. Çin hükümeti Uygurlan basitçe terörist olarak isfmlendir­

mekte 1930'larda ve 40'larda kurulmuş iki çağdaş Doğu Türkistan Cum­

huriyetini de teröriZinin kaynağı olarak görmektedir. Halbuki biz biliyoruz

ki, "terörizm" ve "terörist" kavramlan tarih boyunca ne Uygur dilinde ne de

genel Uygur kültüründe yer almıştır. Çağdaş Uygurca da bu tür olaylan ifade

için do~udan doğruya İngilizceden ödünç alınmış kavramlar kullanılmak­

tadır.

Son zamanlarda Urumçi'de rahatsız edici haberler yayılmaktadır. Sincan

Üniversitesi, 1 Eylül 2002 tarihinden sonra Uygur öğrencilere temel dersleri

Çince olarak vermeyi planlamaktadır ve bu nedenle Uygurca kitaplar Kaş­

gar'da yakılmıştır. Uygur ülkesiyle ilgili bu haberler üzerine hiçbir Uygur

açıkça yorum yapmaya cesaret edememektedir. Ancak sürgündeki Uygur

toplumundan bu plana karşı şiddetli bir reaksiyon vardır. Insanlar geçen

Mayıs ayında Kaşgar' da binlerce Kitabın tahrip edildiği ne tanık olmuştur.

Devlet destekli Kaşgar Uygur yayınevi "Hunlann Kısa Tarihi" ve "Eski Uy­

gur Edebiyatı" isimli 128 kitabı aynmcılığı köri.iklediği iddiasıyla yakmıştır.

Aynı şekilde "Eski Uygur Sanatı" isimli eserin 32320 kopyası da aynlıkçı

dini inançlan desteklediği iddiasıyla y~ştır. Bir Uygur bu durumu şöyle

ifade ediyor: "Bu Uygurca kitapların yakılması, Uygur halkının yakılması

gibidir. Zira, Çin anayasasına göre bile bu Uygurca eserler Uygur kültürel

mirasının bir parçası olarak korunmak zorundadır." Resmi Kaşgar Günlüğü

ve Kaşgar Uygur yayınevi 330 dan fazla kitabın yayınlamasını yasaklarnış ve

daha önceden yayınlanan bazı kitaplann da yeni haskılanna izirı vermemiş­

tir. Diğer bir Uyguraydınıda bu durumu şöyle anlatmaktadır: "Bu Uygurca

690

Page 30: ULUSLARARASIisamveri.org/pdfdrg/D138879/2004/2004_KAMBERID.pdfBey (1902-1949), ikinci başkan General Dalil.kan Sugurbayev (1902-ı949) ve Doğu Türkistan merkezt hükümet üyesi

kitaplann yakılması Hitler'in veya Maa'nun Çin kültür devrimi sırasında

yaktıklannı hatıra getirmektedir."

Uygur Kimliğinin muhtelif veehelerini aynntılı olarak inceledikten son­

ra, kesinlikle diyebilirim ki; Uygur medeniyetini ihmal etmek Orta Asya

medeniyetini ihmal etmektir; Oria Asya medeniyetini ihmal etmek Asya

medeniyetini ihmal etmektir; Asya medeniyeti ihmal etmek Dünya

medeniyetini ihmal etmektir. Başka bir ifadeyle Uygur kültürel mirasını yok

etmek dünya kültürel mirasını yok etmektir.

Şimdi uluslararası toplumun Uygurlar ve Tibetlilerin karşı karşıya kal­

dığı siyasi, ekonomik, kültürel ve dini aynıncılığa ve baskılara daha fazla

dikkat etmesinin zamanıdır. Yaygın insan haklan ihlalleri, aynıncı uy­

gulamalar, gelir dağılımındaki eşitsizlik, ekonomik ve kültürel alandaki bas­

kılar ve işsizlik Çin'deki 10 milyona yakın her bir Uygur ailesini çok yakın­

dan etkilemektedir. Uygur kültürünü leurtarmak dünya kültürünü leurtarmak gibidir.

Dikkatiniz ve davetirıiz için teşekkür ederim.

(Çev:Doç. Dr. Ali İhsan YİTİK)

691