uluslararasiisamveri.org/pdfdrg/d138879/2004/2004_kamberid.pdfbey (1902-1949), ikinci başkan...
TRANSCRIPT
ULUSLARARASI .. .. .
TURK DUNYASI INANÇ . . .
MERKEZLERI KONGRESI . .
BILDIRILERI
23-27 EYLÜL 2002
MERSİN
ANKARA - 2004
UYGURLAR VE UYGUR KİMLİGİ
Dr. Dolkun KAMBERİ*
Giriş
Büyük siyasetçiler mutlaka bir gün bu dünyadan göç üp gidecek; belki de en güçlü İrnparatorluklar yeni nesillerin zihinlerinde hiçbir iz bırakmaksızın çökecekler, fakat hikmet, medeniyet ve kültürel miras tarih boyunca insanlar
arasında nesilden nesile intikal ederek hayati rolünü oynamaya devarn edecektir.
Bugün Uygurların ülkesi, Asya'mn merkezinde yer alan Tarım, Junghar ve Turfan havzalarından oluşur. Bu bölge doğu-batı arasındaki ticaret yollan üzerindeki uygun coğrafi konumu, Greko-Romen medeniyetiyle Hint Budist kültürü, Orta ve Doğu Asya gelenekleri arasındaki bağlayıcı durumun
dan ötürü ilk dönemlerden itibaren büyük önem kazanmıştır. Tarih boyunca devam eden ticaret ve kültürel alışveriş, Uygur bölgesine dilsel, ırksal ve
dinsel tolerans bakırnınd~ kozmopolit bir karakter kazandırmıştır. Uygur kültürü ve sanatı sadece geleneksel kültür mirası ve onun korunıİıası temelinde gelişmemiş aynı zamanda doğu ve batı arasında değişimlerle de gelişimini devarn ettirmiştir.
Uygur ülkesi ismi jeopolitik bir konumdan ziyade coğrafi bir bölgeyi if~de eder. Bu bölge Orta Asya'mn doğusunda yer~- Bölgenin yaklaşık yüz ölçümü doğudan batıya 2000 km, kuzeyden güneye de 1650 km' dir. Uy
gur ülkesi, Çinin yaklaşık l/6'dir ve şu andaÇininen büyük otonam bölge-
* DoJkun Kaınberi master ve doktora derecelerini Columbia Üniver~itesinden alan ve Doktora sonrası çalışmalarını ise Pennsylvania üniversitesinde tamamlayan bir kültür antropologudur. Uzmanlık alanı 1pek Yolu. arkeolojisi ve medeniyetidir. Mesleki kariyerinde Üniversite öğretim üyeliği. müze müdürlüıtü ve alan arkeologu olarak çalışmıştır. İpek Yolu kültürü tarihi, dinleri, dilleri, ' sanat ve arkeolojisi üzerine çeşitli dillerde
yayınlanmış pek çok eseri vardır. Yine o, Los Angeles doğal tarih müzesi ve Pennsylvania Üniversitesinde misafir ögretim üyeliğinde bulunmuş; "Antik Ipek Yolu Boyunca Tarih ve
Arkeoloji':, "Orta Asya lmparatorluklannın Tarih ve Kültürü", "Ortaçağ Türk Dilleri ve Edebiyatı", "Modem Uygur ve Özbek Dilleri" gibi dersler venniştir.
663
sidir. Uygur bölgesi kuzey doğudan güney batıya doğru uzanır ve Orta Asya'nın büyük bir bölümünü kapsar. ... Komşulan, Moğolistan, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Afganistan, Pakistan, Tibet ve Hindistan'dır.
Uygur bölgesi sadece Orta Asya'daki üç büyük emperyal ülkenin kavşağın
da yer alan stratejik konumuyla değil, eşsiz coğrafi güzellikleri, zengin doğal kaynaklan ve kendine özgü iklimiyle de dikkat çeker. Bölgenin sert iklimi eski türbeler, mumyalar, ören yerleri, Budist mağaralardaki sayısız kültürel kalıntılar ve yer altı hazinelerinin korunmasına yardım etmiştir. Burada, uzmanlarınca iyi bilinen Tarun ve· Turfan havzalarındaki tarihl kentlerdeki kazılarda ortaya çıkan, 17 farklı dilde yazılmış 24 değişik yazıt vardır.I
Değişik dönemlerde insanlar bu bölgeyi farklı biçimlerde isimlendirmiş
lerdir; örneğin, burası Çin kaynaklannda "Batı Bölgesi" olarak anılıiken; batı literatüründe ise "Uyguristan", "Doğu Türkistan", "Çin Türkistanı" veya "Çin Orta Asyası" diye bilinir. 1884 yılında Çindeki King hanedanlığı hükümeti bu bölge için, "Yeni Bölge" anlamına gelen "Sincan" adım kullanmaya
başlarmştır. 1955 yılından sonra ise, bölgeye Çin hükümeti tarafından "Sincan Uygur Özerk Bölgesi" denilmiştir.
1 temmuz 1990 tarihli Çin resmi sayırnlanna göre Uygur bölgesinin toplam nüfusu 15 milyon civarındadır. Bu nüfusun, yaklaşık yüzde 60'ı Uy
gurlardap., yaklaşık yüzde 30'u da Çinlllerden oluşuyordu. 2000 yılı resmi Çin istatistiklerine göre ise, bölgede Uygurca konuşanların sayısı yaklaşık 9 milyondur, ancak bağunsız kaynaklara göre Uygur nüfusu yaklaşık 16 milyon civarındadır. Son 10 yıllık dönemde Han Süla.Iesinden gelen bölgedeki Çinli nüfusun %32 aramoda arttığı görülür. Halbuki 1949 yıllarında Uygurlar, bölgedeki toplam nüfusun %90'dan fazlasını oluştururken, Çinliler ise Uygur ülkesinin yaklaşık 5 milyonluk sayılanyla nüfusun % 5'ini teşkil edi
yorlardı. Bu durumda bölgedeki Çinli nüfusun 2000 yılı itibariyle% 500 arttığı dikkati çekmektedir.
Hali hazırda Orta Asya'daki toplululdar arasındaki devletsiz Uygurlar asırlardan beri bölgedeki en büyük grubu oluşturmaktadır. Onlar zengin edebi sanata, güçlü ekonomiye ve orduya, hükümet işlerini yürütebilecek bir
Dolkun Kamberi, "Xinjiang yeqinqi zaman arheologiyisi ... " Xinjiang ijtima-i panlar latqiqao, No.I,J 984. s.60-70.
664
devlete ve farklı problemierin çözümünde digerlerine yardımcı olabilecek bir idareye sahiptiler. Bu durum, onlara devlet işlerini düzenli biçimde yürütme hatta gerektiğinde değişik problemlerio çözümü için komşu topluluklara yardım etme imkanı vermiştir. Uygurlar ve ataları M.Ö.II.-M.S.II. yüzyıllarda Hunlar, m.-V. asırda Gürgen'de ve nihayet 522-744 yılları arasında Türk im
paratorlukların idaresi altında yaşadılar. Bunlann dışında elbette Uygurlann kendi kurdukları devletler de vardır ki bunlar şöyle sıralanabilir;
744-840 Uygur İli
840-1250 İdikent Uygur
X.asır-XIII. asır Uygur Karalehan
XIII-XVI Uygur Çağatay
1514-1678 Yerkent Uygur Hanlığı
XVII. asır sonlanndan XIX. asır sonlarına kadar Kumul-Turfan Uygur Beyliği ve
ı 820- ı 877 yıllannda Çin King Hanedanlığına kadar süren Yakup Bey li ği
Aynca Uygurlar, Uygur ülkesirıi 1933'te Doğu Türkistan, 1944-1949 yılları arasında da Doğu Türkistan Cumhuriyeti olarak ilan etmişlerdir. Doğu Türkistan Devlet Başkanı Alihan Türe 1946' da Stalin tarafından Rusya 'ya geri çağnlmış, 1976 yılına kadar Taşkent'te tutulmuştur. Halefi Ahmet Can
Kasım (1914-1949), Doğu Türkistan GenelKurmay Başkanı General İshak Bey (1902-1949), ikinci başkan General Dalil.kan Sugurbayev (1902-ı949) ve
Doğu Türkistan merkezt hükümet üyesi Abdülkecim Abbasov (1921-1949) 22 Ağustos 1949 tarihinde Pekin yolunda esrarengiz bir uçak kazasında öldüler. Reformlar süresince hem Rusya hem de Çin hükümetleri Uygur ülkesindeki Çin ordusunun, bölgenin demokratikleşmesi, özgürce seçimlere olanak yaratılması, bölgeye en ileri düzeyde özerklik tanınması, Sincan' ın yeniden
iman, hatta Uygurlann yakın gelecekteki bağımsızlığını temin için bulunduğunu tekrar tekrar ifade etrnişlerdir.2 TıpkıZhang Zhi Zhong'un 1946 yılın-
2 Zhang Zhizhong, Chung Dihua Huitan Dao Xinjiang Heping Jiefang, Urumchi, Xinjiang Renming Chubanshe. 1987, s. l66-167.
665
da Urumçi'de Çin Uluslan Topluluğu zirvesinde verdiği sözler gibi.
1950'den sonra çok kereler Çin'deıa.._::devrimci komünist hareketi" gelenek
sel kültürün hemen hemen her alanına el atmış, özellikle de kültürel devrim süresince Uygur ülkesi açısından hayatı önemi haiz eserler darmadağın edil
miştir. Devrimciler Uygur kültürünün hemen her bakımdan Çin kültüründen
farklı olduğunu görmüşlerdi. Öyle ki, farklılık yazı sisteminden, sanat, ede
biyat, örf ve adetler, tarih, din, dil, müzik, dans, şarkı, ti.irkü, düşünme tarzı,
insaniann giyim tarzı, fiziksel görünüşleri, ev dekorasyonu ve yeme-içme
kültürüne kadar uzanıyordu. Kültürel devrimciler yapabildikleri ve güç yeli
rebildikleri her şeyi sımrladılar.3
Uygur kimliğini ortaya koymanın yanı sıra, bu yazınırı bir diğer amacı
da ABD ve Birleşmiş Milletierin dikkatini Uygurların problemlerine çek
mektir. Son günlerde Çin idaresi, Uygur ülkesini Çinlileştirme süreci başlat
mıştır. Bu nedenle yazırmz, aynı zamanda Uygur kimliğini daha iyi kavrama
mızı sağlayacak bir delil de teşkil eder. Zira çoğu zaman birincil kaynaklara
dayalı bilgi bulunrnayışı önemli konuların yeterince anlaşılınasım engeller.
Uygurlann asırlar önce Ortaçağdaki -meşhur Uygur kralı tahta çıktığında
krallığımn geleceği ile ilgili büyük bir teklif ileri sürdü. Kral bunu, halkına
manzum olarak sundu:
"man sanlarga boldum Qaghan, alaling ya taqi qalqan.
tamgha bolsun bizga buyan, kök böra bolsunghil uran.
tömür yidalar bol orman, aw yarda yürüsün qulan
taqi taluy taqi müran, kün tugh bolghil, kök qurqanç ... "
"Ben sizin için kral oldum. Şimdi oklarımzı ve kalkanlarımzı alın. Sem
bolümüz bize şans getirsin. Mavi kurt totemimiz olsun. Silahlarınız ve zırh
larımz sık bir orman olsun. Orada yabani atlar üzerinde av yapılsın. Irmak
lar ve dereler vatanımıza aksın. Dilerim ki güneş bizim kraliyet semboli\müz,
3 Merkezi hükümet, Uygur ülkesinde dış dünyanın pek bilmedi~i bir çok planlar yaptı. Hükümet Uygurlann, Kazaklann ve Kırgızların yazı sistemini de~iştirdi, değişik seviyede
Uygur aydınına 20 yıl içerisinde üç kere farklı cezalar verdi. Dahası, Doğu Türkistan asker
lerini Çin ordusuna katarak yeniden organize ettiler ve eski Do~u Türkistan birliklerinin.
üst düzey komutanları 1966'dan sonra birer birer ortadan kaldınldı(Yazarın kendi gözlemleri).
666
gökyüzü de sancağıımı olsun." Kral, aynca bir bildiri daha yazdı ve onu dört
bir yöne gönderdi. Bu bildiride de şöyle yazılmıştı: "man uyghuming qakha
ni bolaman kim yarning tört bulungining qakhani bolsam kerak tutur ... " "Ben
bir Uygur kralıyım. Dünyanın hana ihtiyacı vardır ve ben dünyanın dört bir
yanının kralı olmalıyım ... "4 ,
Uygur kelimesinin sözlük anlamı, birleştirme demektir. Fakat o, birleşik,
koalisyon veya federasyon şeklinde de tercüme edilebilir. Bu isim ilk olarak,
Orhun-Göktürk kitabeleri ve erken devir Uygur yazıtlannda görülür. Bu kav
ram dalı~ sonra ortaçağdaki Uygur, Maniheist ve Sogd yazıtlanmn yanı sıra Uygur, Karahan ve Çağatay dönemi Arapça eserlerde de bulunur. Bu Orta
Asya formlarından başka aynı terim değişik dönemlere ait farklı Çince me
tinlerde de yüzden fazla şekilde bulunur. 5
Uygurlar ve onların atalan, rnilattan önce birinci bin yıldan bu yana Or
ta Asya'da yaşayan en eski gruplardan birisidir. Onların atalan Çin tarihi
kaynaklannda Tann dağlarının kuzeyinde, Selenga ve Orhun ırmaklan civa
nnda yaşayan kimseler olarak "Chi Die" ."Xiong Nu" "Ding Ling" ve "Gao
Che" isimleriyle anılırlar. Bu bölgeler daha sonralan Uygur İmparatorluğu
olarak bilinir. Uygurlar eski ipek yolu boyunca ve Çin tarihinde derin izler
bırakmışlardır.
Uygurlar, diğer bozkır halklarından önce yerleşik hayata geçmiş ve şe
hirler kurmuşlardır. Arkeolojik kazılar ve tarihi kayıtlardan elde edilen bel
geler göstermektedir ki, Uygurlann büyük çoğunluğu şehirlerde yaşıyordu ve
bunlar Budist ve Maniheist kültürleri kabul etmişlerdi. 8-ll. yy arasında Uy
gurlann komşulanyla dini ve kültürel ilişkilerine dair Uygur yazmalan da or
taya koymaktadır ki, bu kültürel tecrübe Ortaçağ Uygur kültürünün geliş
mesine katkıda bulunmuştur. Nitekim Uygur edebiyatıma önemli bir kısmı
aslı Türk dilinde olmayan Budist metinlecin tercümesine aynlmıştır. İşte Or
taçağ Uygur dilinde farklı dillerden pek çok yabancı kelimenin olmasının te
mel nedenlerinden biri budur.
4 Qadiınqi Uyghur Yazma Yadikarlaridin TaBanına, Uruınchi: Khalq Nashriyati, Ed.by Abdukeyim Khoja 1983. Orij inal metin içi n bkz. s. 123· 1 5l.(Dolkun Kaınberi tarafından İngilizce'ye çevrilmiştir. )
5 Bkz. DolJ...-un Kamberi. "A Survey of Uyghur Dokuınents from Turpan and Their tınpor-tance for Asian and Central Eurasian history" Central Asian Survey (1999), 18(3). s. 283.
667
İlk devir ortaçağ Uygurlan ve hanedanlıklan hakkında yazan Profesör
Denis Sinor şöyle diyor: "Uygur Tü~ri idaresindeki Koço hanedanlığı(İdikut Uygur hanedanlığı) çok kültürlü ve çok dilli bir devlet olup pek çok dini
anlayışın barışçıl bir şekilde bir arada yaşamasına imkan sağlamıştır. Onlar
Ortaçağ merkez Avrasya' da eşine rastlanmayan bir yaşam standardına ulaş
mışlardı. "6 O, şöyle devam ediyor: "Müslüman olmayan Türk topluluklan
nın hiçbiri Uygurlann ulaştığı medeniyet seviyesine ulaşamamıştır. Dahası
onlar pek çok bakımdan Müslüman Türk kültüründen daha ileri düzeyde bii
kültür yaratmışlardır. Görsel sanatlarda onlar kaynağı Türk olamayan bir ge
leneği sürdürmüşler ve onu ileri düzeylere götürmüşlerdir. Öte yandan kul
landıklan yazı hem doğuda hem de batıda büyük kabul görmüştür. Hiç şi.ip
hesiz ki, Uygurlar orta Avrasya tarihinin en parlak devirlerinden birini yaz
mışlardır. "7
Uygur aydınları, gerek geçmişte gerekse günümüzde yüzlerce yıldan be
ri Uygur kültürünün izlerini sosyal ve politik baskılardan kurtarmaya, yaşat
maya ve yeniden inşa etmeye çalışmaktadırlar. Bunun tipik bir örneği, Nisan
1877'de Yakup Bey'in8 öldürülmesinden sonra ortaya çıkan Rusya ve
Çin' in Uyguristan' daki sekiz yıllık müdahaleleri süresince yaşanmıştır. Son
olarak 1884'de King hanedanlığı, Mançu merkez hükümetinin Ruslarla gizli
bir anlaşma yapması sonucunda bütün bölge Uygur ülkesi ve Sincan bölgesi
adıyla iki emperyal güç arasında paylaşıldı. Bölge King hanedanlığı tarafın
dan çok acımasız bir şekilde yönetildi. Daha sonra onların yerine yeni mer
kezi hükümet temsilcileri9 ·iş başına geldi. Onlar da yaklaşık 20 yıl boyunca
Uyguristanda zulüm yaptılar ve bu zulüm soorasında Uygur edebiyatımn ve
aydınlannın hızlı bir şekilde yok olmasma neden oldular. 10 Bu satırların ya
zan da bu gerçekleri kendi atalanndan bizzat öğrenmiştir. İşte bu zulümlere
6 Denis Sinor, 1969, s. !20.
7 Denis Sinor, 1969. s. 121.
8 Yak up Bey ( 1 820-1 877), Uyguristan' daki Yak up Bey Hanedanlı~ının ( 1 864-1888) kurucusudur. Türkiye bu hanedanlıgı 1872'de tanıdı. Ingiliz kraliçesi krallı~ııı mirasını
tanıdı~ına dair ilki 1870'de ikincisi 1873'de olmak üzere iki Ingiliz delegasyonu yolladı (Boulger, The Life of Yakup Beg, London, 11!78, bölüm 1 1 ).
9 Saypidin Azizi. Ömür Dastan, Beijing, Millatlar Nashriyatı, 1990, .~. 1 19-124.
10 Saypidin Azizi, 1990. s. 35 1-360.
668
tipik bir örnek, Kaşgar yakınlanndaki Tijan isimli bir köyde yaşanmıştır.
1910-1928 yıllan arasında idareciler burada elliden fazla kimseyi tutuklamış,
onlann büyük çoğunluğu bir daha geri dönmeıniştir. Şüphesiz onlann hepsi
edebiyatçı değildi, onlann bazılan zengin, bir kısmı da cengaverdi. Söz ko
nusu dönemde göstermelik olarak,birkaç caminin açık tutulmasının dışında
bütün bölgedeki Uygur kültürü ve sosyal faaliyetleri neredeyse tamamen yok edilmişti. ll Son olarak, birkaç Uygur aydını liderliğinde Kaşgar ayaklanma
sı başladı. Uygurlar merkezi hükümetin zalim idarecilerini görevden uzaklaş
tırdı ve 1933'de yeni Doğu Türkistan Cumhuriyetini kurdular. Uyguristanda
yaşanan kültürel rönesans Uygurlann yeni modern döneme girmelerine yar
dım etti. 1933'den sonra Kasımcan Kanberi'nin önderliğinde Uygurlar ede
biyat ve sanatta bir rönesans yaşadı. O, Gülce şehrinde bir tiyatro grubu oluş
turdu ve. daha sonra bu grup diğer Uygur illerinde de değişik oyunlar icra et
ti. Bundan başka o, "gherip-sanarn" operası ve değişik piyesler yazdı. Bir
çok oyun yönetti, onları sahneledi bir kısmında da aktör olarak rol aldı. O, ay
nı zamanda çağdaş Uygur tarihinde ilk kez kadınların sahneye çıkmalarına imkan hazırladı.12 Cumhuriyetin Rusya'nın yardımıyla Çin hükümeti tara
fından devrilınesinden sonra Uygurlar kendi kültürlerini geliştirme imkanı
nı kaybettiler. On yıl sonra Uygurlar yeniden kendi hak ve özgürlüklerine ka
vuştular ve Uygur ülkesinde bir kere daha yeni bir kültürel gelişme sağlaya
cak Doğu Türkistan Cumhuriyetini(l944-1949) kurdular.
Uygurlar son derece zor şartlardan geçtiler ve insanlık tarihinde eşi ben
zeıi görülmeyen haskılara maruz kaldılar. Uygur aydınlan çok çalıştı ve her
fırsatı kullanarak Uygur kültürel mirasının başanlı bir şekilde nesilden nesi
le ·intikal e tınesini sağladılar.
Uygurların Dili
Tarihsel olarak Türk halkı yaygın biçimde Uygur edebiyat dilini kullan
dı. Uygur hanlığı döneminde 8. asırdakullanılan eski Uygur dili eski Türkçe
olarak isimle~dirilen Orhun-Yenisey yazıtlannın diliyle aynıdır. Aynı şekil-
11 Araştırmacı bu bilgileri Uygur tarihçisi Abduqııdir Aji(l902-1986)'den öğrenmiştir.
l2 Xinjiang Tıırikh Mııteryıılliri. Unımchi. Xinjiang Khalq Na~hriyatı.I990,27. Sani.s. 200-
211.
669
de İdikut Uygur hanlığının edebiyat dili ile kağanlık dönemi Uygur edebiyat
dili arasında çok büyük bir fark yoktur.
Bu 'dunım, 8. asırdan önce kullanılan eski Türk edebiyat dilinin gerçek
te Uygur Edebiyat dili olduğunu gösterir. Bilindiği gibi 14. asra kadar eski
Uygur edebiyat dili Türk topluluklan arasında yaygın idi. Nitekim Karnusu 'i
Alem yazan Şemsettin Sami ~öyle der: "Uygurlar kültürel açıdan en geli~miş
topluluk olduğu için onların dili Türk topluluklan arasındaki yaygın edebiyat
dili idi. Çağatay Han'ın iktidara gelmesinden sonra Uygur dili Çağatay dili
olarak isimlendirilmiş ve yine yaygınlığını korumuştur."13 Burad;ı tarih,
edebiyat, din, içerik ve Uygur yazısında kullanılan materyaller olmak üzere
Uygur dilini beş farklı döneme ayırdım.
1- Tarih öncesi Uygur dili: MÖ 6. asır öncesine aittir. Bu dönem hakkında bu güne kadar Uygurda hiçbir yazılı materyal bulunamamıştır. Fakat: bu
dil, Uygur sözlü edebiyatı, deyimler, atasözleri, halk hikayeleri, ti.irküler,
destanlar ve mitoloji gibi değişik edebiyat türleri vasıtasıyla bizlere kadar
gelmiştir.
2- Eski Uygur dili: MÖ 6- MS 10 yy arası. Büyük ölçüde Altay dil gele
neğinin etkilerinden uzak, İslam öncesi döneme ait eserlerden oluşur.
3- Ortaçağ Uygur Dili: MS 10-15 yy arası. Arap ve Fars dillerinin güçli.\
etkilerinin görüldüğü İslami eserlerden oluşur.
4- Çağda~ Uygur Dili: MS 16. yy dan 19. yy sonuna kadar ki dönem.
5- Modem Uygur Dili: 19. yy sonundan günümüze kadar ki dönem.
Modem Uygur dili Türk dilinin doğu grubunu oluşturan Ural-Altay dil
ailesi içerisinde yer alır. Altı temel Türk lehçesinde Türkçe ve Azeri dilleri,
Kazak-Kırgız dilleri, Uygur Özbek dilleri birbirine yakındır. Öyle ki bu ikili
gnıplardan birini konuşarı insanlar diğeri ile de iletişim kurabilir. Modern
Uygur dilinin güney ve kuzey lehçesi olmak üzere iki temel lehçesi vardır.
2000 yılı resmi Çin istatistiklerine göre aıia dillerini konuşarı Uygur nüfusu
10 milyon civarındadır. Bunların büyük çoğunluğu Çin idaresindeki Uygur
özerk bölgesinde yaşar. Bunun yarıı sıra Orta Asya cumhuriyetlerinde ve
l3 Khamit Tömür, Chghatay Tili, Qasghar Uyghur Nashriyatı, 1987'de yayınlandı , !i. 2.
670
Türkiye' de yaşayan ve Uygur dilini konuşan topluluklann sayısı dikkate de
ğerdir; aynca Rusya, Moğolistan, Pakistan, Afganistan ve çeşitli batı ülkele
rinde Uygur dilini konuşan daha küçük gruplara rastlamak mümkündür. Uy
gur özerk bölgesi kanununa göre standart Uygur dili 1955'den bu yana Uy
gur özerk bölgesinin yönetiminin ~esmi dili olarak hizmet eder. Geniş Orta
Asya bölgesinde 10 milyondan fazla hala Uygur dilini konuşan insan bulun
masına ve en az 2000 yıldan daha fazladır, çok zengin bir edebi mirasa sahip
olmasına rağmen Uygur dili uluslararası topluluk tarafından büyük ölçüde
ihmal edilmiştir. Rusça, Almanca ve İsveç dilinde kaleme alınnuş birkaç ilk
dönem eseri istisna tutulursa Uygur dili ve edebiyatı üzerine hemen hiçbir ba
tılı yayının ve eğitim kurumunun olmadığı söylenebilir. Uygurlar orta çağdan
günümüze en az 8 farklı yazı sisterrii. kullanmışlardır. Şu anda onlar Arapça
yazı karakterlerine dayalı modern Uygur yazı sistemirıi kullanmaktadırlar.
Uygur Kültürü
Uygurlar Orta Asya'nın yerli hallclandır. Onlar eşsiz bir kültür ortaya
koymuşlar ve Asya edebiyatının, tıbbının, mirnarisinin, müziğinin, şarkısı
nın, dansının ve aynı zamanda güzel sanatlarının gelişmesine önemli bir kat
kı sağlarruşlardır. Uygur ekonomisi beyaz enerji üzerine kuruludur; Uygurlar
tarafından 2000 yıl önce" icat edilen muhteşem sulama sistemi sayesinde bu
kurak bölgenin her tarafında pirirıç, buğday, pamuk ve meyve üretimi yapıl
ması mümkün hale gelmiştir. Uygur topraklan zengin petrol ve yer altı ma
denlerine sahiptir .
. Genel olarak konuşmak gerekirse, İdikut Uygurlan bütün komşularıyla
dostane ilişkiler içerisinde olmuşlardır. Turpan havzasında henüz yeterince
gün ışığına çıkanlmarruş deliller göstermektedir ki, İdikut Uygur krallığı
asırlarca Orta Asya'da bir Budist Kültür merkezi olmuştur. 10. asırda Sung
hanedam elçisi Wang Yande 981-984 yıllan arasında İdikut Uygurlarını zi
yaret etmiş ve burada gördüğü medeniyetin yüksekliğinden hayli etkilenmiş
ti. Uygur krallığı hakimiyetindeki Kuçar ve İdikut'ta yüzlerce tapınak, Tur
pan şehrinde de onlarca kütüphane, imarethane ve diğer hayır kurumlan
mevcuttu.14 Bu durum, hem Uyguristan 'daki arkeolajik kazılarda hem de
14 Geng Shemin, 1983, s. 5, s. 19.
671
Uygurlann tarihi dokümanlannda açıkça gösterilmiştir. Aynı şekilde Turpan İdikut Uygur hanlığında keşfedilen duvar resimleri ve el yazmalannda bu kültürlü hayat tarzı ve Uygur medelliyetinin süreklili~ini gösteren tasvirler mevcuttur. Örne~n Turpan da keşfedilen duvar resimleri Uygurlann artistik resirrıleridir; resimlerde zarifbayanlar ve ellerinde uzun saplı çiçekler taşıyan iyi giyinmiş erkekler tasvir edilmiştir. Bunların yanı sıra antik İdikut ve Yer
gül şehirlerinde daha pek çok sanat eserlerinin ve el yazmalannın oldu~u da muhakkaktır. Daha sonralan 13. asırda Taoist Chang-Chun, Cengiz Han'ı ziyarete giderken Uygur Hanedanlığının topraklanndan geçmiş ve o da onun zenginliğine hayran kalmiştır. Zira bu bölgede bütün topraklar çok uzaklar
dan getirilen suyla sulanmaktaydı. O, yine burada artistler ve müzisyenler tarafından eğlendirilmiş, kendisine şarap· ve harika çiçekler sunulmuş, a~rlı-ğı 30 kiloyu bulan karpuzlar ikram edilmiştir. 15 ·
Ortaçağ Uygur atasözü: "öküz adaqı bolghıncha buzaghu bashi bolsa yig"l6
Modern Uygur atasözü: "öküz ayighi bolghıcha mozay beshi bolsa
yakshi"
Öküze tırnak olmaktansa bir buzağıya baş olmak daha iyidir. Başka bir
ifadeyle büyük bir gölde küçük bir kurbağa olmaktansa küçük bir gölde
büyük bir kurba~a olmak daha iyidir.
İşte bu sözler özgürlük ve ba~msızlık ülküsünü ifade eder. İşte bu söz,
aynı zamanda bir kimsenin başkalannın büyük veya zengin olduğuna aldır
maksızın kendi başına bağımsızca karar vermesini de ifade eder. Bireyi hiz
metçi olmaktansa küçük ,veya fakir bir grup bile olsa orada lider olmaya teş
vik eder. Baskı altında yaşamak yerine her şeye kendi başına karar vermesi
ni ister. Kaşgarlı Mahmut Ortaçağ Uygur atasözlerini ll. yy'da topladı.
Okuyuculanmız yukandaki Ortaçağ atasözünü modern alanıyla mukayese
edebilirler. Bu söz .1000 yıldan beri Uygurlar arasında hala yaygındır ve o,
hala aynı formda ve aynı anlamdadır.
15 Deııis Siııor, 1969 . . ~. 118-119. 16 Makhınut Qa~hgari, Türki Tillar Divanı, Uruınchi, Xinjiaııg Khalq Nashriyau, I 981.
672
Orta çag Uygurlan uzun yıllar mücadele ederek, şehirler kurup kendi kültürel ve tanmsal hayatlanın geliştirerek sonunda bağımsızlıklanru kazandılar. Y tıkandaki atasözünde de dile getirildiği şekilde Ortaçağdaki Orta Asya kültürünün gelişimine bir temel oluşturdular. Bundan dolayı onlar Orta Asya'da güçlü bir imparatorluk ktı~!iular ve bütün Ortaçağ süresince Orta Asya'nın diğer topluluklan içerisinde lider konumunda oldular. Böylece, ·orta
çağ Uygur edebiyatı hızlı bir gelişme gösterdi. Kanaatimizce, arkeolajik olarak henüz keşfedilmemiş erken dönem Uygur yazılan bu dönemdeki Uygur kültürel arka planını, sosyal faaliyetlerini, dini yaşarrunı, şehir kültürünün daha iyi anraşılmasını sağlayacaktır. Bütün bunlann varlıgı, Uygurlann diğer gruplarla yakın bir ilişki içerisinde olduğunu ve tarihte büyük bir kültürel alışverişte bulunduklanru gösterir. Bu dönemlerde ortaya konulan bazı çalışmalar şunlardır:
1- Maitri smriti, 2-Altun Yaruk, 3-Samso Acharining Terjimali, 4- Sekiz Yükmek, 5-Abidarim Koshvardi Sutra, 6-Guan Shi Im Pusar, 7-Linhua
Chakchak Uza !tigi Yaratighi Atlıgh Sutra, 8-Amitabha Sutra, 9-Aryarajavavadaka Sutra, 10-Mahamegha Sutra, 11- Kshanti Qılguluğ Nom, 12- Kimqoki Vajiracchetika Sutra, 13-Tishastwustik Sutra, 14-Yitigen Sutra, 15-Amita
yus Sutra, 16-Agamas Sutra, 17- Prajna -Aparamita Sutra, 18-Dashak.rma Budaawtanamal Sutra 19-Lailitaristara Sutra, 20-Yogacharyabhuni Sastra, 21- Nagarjuna Liligig Ötlemeg Taqshut, 22-!nsadi Sutra, 23-Mahamayuri
Sutı·a, 24-Manijushirinama Samgiti Sutra, 25- Jataka ve Awadana Story, 26-Alqu Ayıgh Yawuz Yollarigh Artuqrak Uz Aritdaclü Sutra, 27-Mahapaya Utlusin Yanturmish Sutra, 28-Alqu Anchulayu Kalmishlarning Ushnirlaqshanlarintin Önrrıish Ati Kötirilrrıish Sitatapadra Atlıgh Utsuqmaqsiz Darni, 29-0ğuz Name, 30- Chastana ilig Beg, 31- İkki Tigin Yıkayisi ve diğerleri ...
Uygurl~r, muhteşem bir yazı sistemi oluşturdular ve komşu topluluklar arasında eşsiz bir edebiyat türü ortaya koydular. Ortaçağ Uygur kültürü bilhassa hakanlan Bilge Bögü Arslan döneminde (MS.759-779) emsalsiz bir
· gelişme göstermiştir. Uygurlar MS.618 ve 907 yıllarında iki kez Tang hanedanlığına askeri yardımda bulunmuş ve onu derin politik çekişmelerden kurtarmak suretiyle siyasi ve ekonomik güçlerine yeniden kavuşmalannı sağla
rrııştır.17 Gerek İdikut Uygur Hanedanlığı döneminde (M$.605-850-1250)
1? Araştıonanın ''Tarihte Uygurların ÇöküşU" bölümüne bakınız.
673
gerekse bu dönem öncesinde Uygurlar, sadece siyasi bakımdan değil, ekonomik ve kültürel hayatta da önemli gelişmeler elde etmişlerdir. Onlar !pek Yolu ticaretine önemli katkılar yaprruş; aynca yerel Buddist sanatlar yaratmanın ötesinde Orta Asya literatürüne de önemli katkıda bulunmuşlardır. 1 8 Uygurların güvenirliği onların yerel gücünü arttırrruştır. Yine onlar, sadece güçlü siyasi lideriere değil, kültür sahasında da gelişmiş bir kültür düzeyine erişebilmişlerdir. Öyle ki Uygurlann kültürel başarılan sadece kısa bir dönernin
değil, çağlar boyu devam eden çabaların sonunda elde edilmiştir.
"M.S.400'den sonra y;ıklaşık yüz elli yıl Kuzey Kore'den Karaşar'a ka
dar olan bütün Orta Asya bölgesi Juan-Juanlann (Jurjan) hakimiyeti altında
kalrruş ve Uygurlann atalanKao-che (Kangqılar) onların teb'ası olarak yaşa
rruşlardır." 19
Ben Ortaçağa ait Turfan-Bezeklik'te kazılarda çıkartılan bir şiiri deşifre
ettim. Söz konusu şürde yazar, muhtemelen uzakta yaşayan akrabası için de
rin bir özlem ve muhabbet duymaktadır. Şair yakımnı sadece selamlamakla
kalmaz, aynı zamanda çok çalışmasını ve başarıyla geri dönmesi konusunda
ona tavsiyede bulunur. Bu şiir aym zamanda Ortaçağ Uygurlannın ilme ba
kış açılarını yansıtır. Onlar bilginin büyük bir onur ve mutluluk kaynağı ol
duğuna· inanıyorlardı. Kısacası, çok güzel biçimde kaleme alınrruş bu şür Or
taçağ Uygurlannın eğitime cre-büyük önem verdiklerini gösterir.
Bu belgenin asıl sayfa sayısı 80.T.B.L 522; sayfa ebadı 37.5x3 cm' dir.
Belge Tlirfan Müzesinde saklanmaktadır.
ı . Hangi konuyu çalıştığın önemli değil,
2. Daha çok düşün, dikkatli ol, gösteriş yapma.
3. Uğraştığın her konuyu di~_atli araştır ve sabırlı ol,
4. Seçkin olmanın yegane yolu budur.
5. Ben onu umutla okudum ve size gönderdim.
l8 Araştırınanın "Uygur Drama Kültüründe Önemli Bir Özellik Olarak Sanat" bölümüne
bakınız.
19 Colin Mackerras,l972, s. 8.
674
Şüphesiz Uygur kültürü sadece geçmişteki yeri bakımından önemli de
ğildir ve o, sonsuza kadar yaşayacaktır. O kültür, Uygur Masharap sanatında
veya müzelerde saklanan parçalarda görüldüğü gibi çağdaş edebi formlardan
biri haline gelecektir. Seçkin araştırmacı ve okuyucular bunun gibi Ortaçağ
sanatlarının ihtişarnı karşısında hayranlık duymaya devam edeceklerdir. Or
taçağ Uygur kültürünün değeri nakkında ne söylenirse söylensin veya onun
araştınlması konusunda ne tür tavır takınılırsa takınılsın, hızlı sosyal değiş
meler geleneksel kültürü değiştirmekten geri kalmaz. Dolayısıyla o kültür,
özellikle kültürel etkinlikler ve sahne sanatları vasıtasıyla halkların kültürel
kimliklerini koruma konusunda çağdaş medeniyete de büyük katkı sağlaya
caktır.
Uygur Sanatı
Özel fonksiyonları ve yaygınlıklan nedeniyle sanatlann, Orta Asya kül
tür tarihinde halk eğitiminde güçlü etkileri olmuştur. Dolayısıyla böyle ma
teryaller, Uygur medeniyeti ve felsefesinin anlaşılması bakımından son dere
ce önemlidir. Uygurlar kültürel kimliği hem edebiyatta canlı tutmuş hem de
kültürel geleneği ve geleneksel kültürü günümüze kadar devam ettirmiş ve
geliştirmiş tir.
Uygurlar müzik, şarkı ve dans alanında renkli ve zengin bir geçmişe sa
hiptir. Uygurlar, olağanüstü başarılar elde etmiş, küçük el sanatlan ve diğer
eserlerinde kendi eşsiz kültürlerine özgü çizim teknikleri ve süsleme tarzlan
geliştirmişlerdir. Özellikle, giyim, mücevherat, ayakkabı ve bot yapımı, ye
menilerin işlenmesi, yatak ve masa örti.ileri, kilim ve battaniye desenleri, yas
tıklar, duvar resimleri, semer ve eğer takımları, bıçaklar ,müzik aletleri, at
gemleri, dolap, pencere gibi muhtelif yapı süslemeleri gibi eserlerde bu sana
tın tipik örneklerini görmek mümkündür. Bu süslemeler farklı bitkiler, hay
vanlar ve manzara resimlerinin yanı srra muhtelif geometrik şekillerden olu
şuyordu. Öyle ki, onlar biçim, kompozisyon, konu ve örnek olma bakımın
dan eşsiz eserlerdi. Uygurlara ait, Budist ve Manibeİst tapınakların duvar re
simleri ve Uygur bölgesindeki arkeotojik kazılarda elde edilen bulgular Uy
gur sanat ve mimarisinin kaynaklan konusunda bizlere bilgi vermektedir.
Erken dönem Ortaçağ Uygur Budist sanat merkezlerinden en önemlile
rinden biri olan Bezeklik manastın Turlan havzasının yaklaşık 40 km doğu-
675
sunda Yalkun dağındaki Murtuk ırmağı vadisinde yer alır. Öyle ki bu yapıya
ait kalıntilarda tiyatro sahnesinin izleri hala görülebilmektedir. Manastıra ait
mağaralar, söz konusu vadinin batı yanında yaklaşık 1 km. boyunca uzan
maktadır. Burada şu anda 83 mağara mevcuttur, bunların 40 taneden fazlası
duvar resimleriyle süslenmiştir. Bu resimlerin toplam alanı yaklaşık 1200
metrekaredir. Ayakta kalan mağaraların büyük çoğunluğu Uygur İdikut han
lığı dönemine aittir. Ortaçağ Uygur kültürünün önemli bir niteliği olan Uy
gur Budist sanatını ortaya koymak ve tahlil edebilmek için bu mağaralardaki
duvar resimleri incelenmelidir.
Alman arkeolog A. Von Le Coq bu duvar resimlerinin birçoğunu kesmiş
ve yüzlerce parçayı Berlin' e götürrnüştür. Dünya Uygur Budist sanatının es
tetik yönüne hayran kalmıştır. Bezeklik Budist manastınndaki sanatın Uy
gur-Budist sanatlannın en seçkin temsilcisi, en önemli parçası ve en iyi ko
nınrnuşu olduğu konusunda bütün uzmanlar arasında uzlaşma vardır. 1914
sonlannda Bezeklik'i ziyaret eden İngiliz arkeolog Aurel Stein, çeşitlilik ve
sanat özellikleri bakırnından Turfao havzasının diğer bölgelerinde yapılan
hiçbir bulgunun Dunhang Bin Budda mağarasının zengin antik resimlerine
çok benzeyen Bezeklik 'teki mağara duvar resimleriyle mukayese edilemeye
ceğini dile getirrn.iştir.20 Profesör Albert Grünwedel(1856-1935) 2 nisan
1906 tarihli mektubunda şöyle yazıyor. "Yıllardır, Roma İmparatorluk sana
tının Uzak Doğuya ulaşmasında önemli·rol oynayan Budist sanatının gelişim
süreci konusunda güvenilir bir varsayım bulmaya çalışıyorum. Burada gör
düklerim· hayallerimin de ötesine geçmiştir. Çünkü burada Kızıl da, bazıları
çok eski ve şaheser olmak üzere hemen hepsi freskolarla süslü 300 civarında
mağara vardır. Keşke bütün bu freskoları kopya edebilmek için yeterli im
kanlara sahip olabilseydirn"21
Uygur Müziği
Uygur aydınlari, kültürün devamı iç~. mücadele ettiler ve Uygur kültür
reformcuları da Uygur medeniyetinin korunması ve kültürel bakımdan yeni
lenmesi için ön ayak oldular. Bu konudaki en önemli delillerden birisi, Ma-
20 M. Aurel Stein. Ruins of Desert Calhay, New York. Dover Publications Ine. s. 353-363. 21 Along the Ancient Silk Routes, New York, The Metropolitan Museum of Art, 1982, s. 41.
676
kam'ın klasik örneklerinin geri dönüşü, Uygur şarkı ve danslarının da bir
kere daha Uygur ülkesinde tarih sahnesinde görülmesidir. Makam Orta Asya
halklan arasında çok yaygındır ve çok iyi korunmuştur. Makam bir mi,izik
mirası ve 16. yy' da Abdürreşid ve Arnannisa Han idaresinde yeniden ortaya
konulan Uygur tiyatro kültürünün;-uzun ömürlü bir kompozisyonudur. Yer
kent-Uygur hanlığırun(1514-1678) kurucusunun oğlu olan Kral Abdurre
şid(l533-1570), Makam'ın bestekar ve güftecisi tanınmış Uygur kadın sanat
çısı Amanonisa Han(1534-1567)22 ile Uyguristan'da 16. yy' da ortaya çıkan
kültürel yenilenme süresince Makam' ı kompoze etti ve geliştirdi.
Orijinal Makam metinleri, temelde Uygur halk şarkılan ve sözlü
edebiyatındau oluşur; daha sonra bunların yerini Ata yi, Muhammed Sakkaki,
Lutfı(l366- 1465) ve Nevai gibi düşünür ve şairlerin yazılan almıştır. Bu dü
şünürler Moğol istilasındaİı sonra Uygurların kültürelısialıatçılan ve reform
culanydı. Onlar, Orta Asya' daki edebi rönesansa önemli katkıda bulundular.
Uygur edebiyatının gelişim seyri o dÇ>nemde bütün Asya bölgesindeki diğer
halkların tarihiyle büyük bir benzerlik gösterir. Araplar ve İranlılar 13-15.
asırlar arsında edebiyat tarihini her zamankinden daha fazla etkilediler. Uy
gur toplumu, Çağatay Han'ın sülalesinden gelen yöneticiler döneminde kül
türel bir zayıflama ile yüz yüze geldi. Zamanla Makam, çağdaş Uygur tari
hinde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı.23 Birçok Uygur müzisyeni,
çok iyi çalıştı ve Makam'ı günümüze kadar korudu.
22 ·Bkz. Uyghur on lkki Muqam Haqqida, Urumchi, Xinjiang Khalq Nashriyati,J992, s. 342-347.
23 Bkz. Mola lsmetulla Mujizi. Tawarikhi Musiqiyum(Muzisyenler Tarihi). Bu eser 1854 yılında Uyguristan'ın Hotan şehrinde kaleme alınmıştır. Yazar eserinin önsözünde Hotan hükümdarı Ali Şir Hekim'in emriyle bu kitabı yazdıgını ifade etmektedir. O, eserinde 17 tanınmış müzisyen hakkında bilgi vermiştir. Bunlar içerisinde kraliçe Arnannisa Han burada yer alan müzisyenlerin en sonuncusu ve 16. yy ortalanndaki tek kadın müzisyendir. Yazar eserinin sonunda şunlan söylemektedir: "Bunlara ilaveten her bir asırda, her bir şehirde yüzlerce hatta binlerce müzisyen vardır. Eğer biz bunlann her birine kitabımızda yer verseydik bunlan kitaba sığdırmak mümkün olmazdı. Bu nedenle biz binlerce mi.izisyen, şarkı ve enstrümandan sadece önemli ve meşhur olanlannı seçtik ve bunlan kısaca sizlere tanıtmaya çalıştık." Aynı şekilde bkz. Abdushukir Muhammat Imin, "Amannisa Khan He Shi Er Muqan" Si Chou Zhi Lu Yue W u Yi Shu, Urumchi, Xinjing Remin Ch u B an Sh i, 1 985,s. 32-35.
677
Örneğin ı950'de tanınmış Uygur halk müzisyenlerinden Turdi Akhun(188ı-ı956) Kaşgarda yaşadığı dönemlerde Makam'ı tamamen ezberden okumuş ve söyleyebilmiştir. Turdi Akhun aristokrat ve müzikle uğraşan bir
Uygur ailede dünyaya geldi. ı 950' de Akhun ve hemşerileri söz konusu müzisyen ailenin dört nesiini net olarak hatırlayabiliyorlardı. Bunlar sırasıyla, Büyük dedeleri İbrahim Akhun, Onun oğlu Asım Akhun, Oğlu Kavul Akhun ve Turdi'nin babası Tevekkul Akhun idi. Söz konusu bu aristokrat müzisyen aile yaklaşık beş asır ötesine, Yerkent Uygur hanlığı dönemine (ı514- ı678)
kadar uzanıyordu. Eğer İhrayim Aklı un' un babası aynı zamanda bir halk müzisyeni de olsaydı, o da söz konusu dönernin Uygur şair ve düşi.inürü Niza
middin Ali Şir Nevai (ı44ı-ı50ı)gibi tanınan bir kişi olurdu.24 Böyle bir
varsayım, Nevai'nin birçok şiirinin niçin Makam güftesi oluşturdu.ğunu da açıklayabilirdi. Şüphesiz, eski makam güfteleri şiirleri sadece Turdi Aklıtın tarafından İcra edilen Nevai'nin şiirlerden oluşmuyor bunun yanı sıra kendi döneminde ezbere okunan sayısız beyitten oluşuyordu. Muhtemelen Turdi Akhun bu şiirleri doğrudan doğruya sözlü olarak kendi atalarından elde etmişti. İşte bu durum, Uygur makarnının ı6. asır makam derleyicisi ve bestekarı Arnannisa Han'ın sosyal faaliyetleri ile Uygur makarnı arasındaki sürekli ilişkiyi gösterir.
Söz konusu aristokrat mi.izisyen ailenin üyeleri 5 nesil boyunca Lütfi ve Nevai'nin eserlerinden modern nesillere paha biçilmez müzik mirasını ve şiir geleneğini sunmuşlardır. Bu aristokrat hayat tecrübesi aynı zamanda
Arnannisa Han'dan ı950'lere kadar uzanan Uygur müzisyenleri tarihindeki bir boşluğu da doldurmuştur. Zira bu konuda neredeyse hiçbir delil yoktur. ı 951- ı 954 yıllarında tanınmış Uygur sanatçısı Kasımcan Kanberi(l9 10-1956) nin katkısı ve yönlendirmesiyle Kaşgar'dan Turdi Akhun önderliğinde bir Uygur halk müzisyenleri topluluğu oluşturulmuş ve bu grup klasik Uygur müzik makarnını yok olmaktan kurtarmıştır.26 Bugün klasik Uygur ma-
24 Ali Şir Nevai Herat'ta Bir Uygur Bakshi ailesinin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babasının adı Ghiyasidin Kichik idi. Bkz. Uyghudarda Kila~ik Adabiyat, Urumchi, Xinjiang YashlarOsmurlar Nashriyatı.l988,s. 35 ı.
25 Bkz. Xinjiang Tarikh Materyalliıi, Urumchi, Xinjiang Khalq Nashriyatı, 1990, c.27. s. 200-211.
26 Amatjan Hamidi, "On lkki Muqam Tarikhidiki Yengi Namayanda" in the Uyghur on ikki
Muqam haqqida. Urumchi, Xinjiang Khalq Nashriyatı, 1992, s. 458-477.
678
karnı çağdaş Uygur-Orta Asya müzik kaynağının temeli olarak işlev görmek
tedir.
Uygurların Dini Kimliği
Ortaçağ Uygurlannın dini hayatını öğrenmenin en uygun yolu, onların dini pratiklerine bakmaktır denilebilir. Ortaçağ Uygur yazıtlannı araştıran
pek çok araştırmacı hali hazırda dini hayatın ve dini sembolizmin önemini
vurgulamaktadır. Dini bağlılıklarm rituel niteliği ve gözlemci katılımın öne
mi dini bağlamdaki sosyo-kültürel etkinlikleri çok önemli kılar. MuhtelifUy
gur dini metinlerindeki sembolik anlatımlar ve dramatik metaforlar hem din
anlayışını gösterir, hem de İlk-Ortaçağ döneminden bu güne dini edebiyatın
Uygur kimliği üzerindeki ~tkisini izah eder.
Her şeyden önce Ortaçağ dönemi resmi dini uygulamalar, hem belli
formdaki belirli dini kurumsal eylemleri, hem de belirli bir formu olmayan
faaliyetleri kapsar. Günlük dualar veya manastır, tapınak, cami gibi belirli
mekanlarda veya bunların dışında verilen dini öğretiler ya da sokaklarda do
ğal olarak kendiliğinden sürekli değişen sınıflara verilen bilgileri kapsar.
Formlan, biçimleri farklı olmakla birlikte bütün dini faaliyetlerde tarihsel
olarak bir grup katılırnı·.söz konusudur. Bu demektir ki, dini faaliyetlere ka
tılan herkes o ibadete katılanların nasıl davranmalan gerektiğini bildiren
benz~r metinlere göre davranır. Bu metinler, katılımcıların söz konusu ibadet
sırasında nasıl davranacaklan nerede ve ne zaman dua edileceği veya inanç
ların nasıl ifade edecekleri konusunda bilgi verir. İnsanlar kötülüklerden ko
ruhmak ve Tanrının rahmetine sığınmak için özel olarak giyinider ve bir ta
kım hazı~lıklar yaparlar. Bu dini uygulamalardan bazılan ve onlarla ilgili ha
zırlıklar çok eskiye dayanır. Örneğin, ben Uyguristan'daki binlerce yıl önce
sine ait kabirierde çok iyi muhafaza edilmiş yaklaşık 3000 yıllık mumyalar
keşfettim. Bunlardan erkek cesedinin üzerinde koyu mor yünden yapılmış kı
sa bir ceket ve uzun bir pantolon var idi. Bayan cesedinin üzerinde ise, topuk
Iara kadar inen, sadece yakası açık koyu kahverengi bir giysi mevcuttu.
Ayaklannda rengarenk yün çoraplar ve dize kadar çıkan beyaz ceylan deri
sinden botlar vardı. Yüzlerindeki spiral güneş sembollerini içeren makyajın
izleri hala görülebiliyordu. Türbede bulunan üzerieri koyu san renk boyalı iki adet küçük kemik kaşık da bu makyajlann öldükten sonra cesetlere uygulan-
679
dığım gösterir. Mezardan çıkanlan diğer bazı törensel objeler ise ateş sembo
lü olarak da kullamlan ipiikti ve b~armş demetleri kırmızı yün iplikle bağ
lanmış ve çatallı dallara asılrmştı. 27
Dahası, tarihi deliller göstermektedir ki, dini seremoniler, kurumsal di
ni faaliyetler ve resmi ayinler daha ziyade Uygur ülkesinde gelişti. Ortaçağ
da, ilkbahardaki Budist festivali süresince resmi dini törenler Kotan şehrin
deki 14 büyük manastırda düzenleniyordu. Bu törenler esnasında insanlar bü
yük Bu dda tasvirleri ve muhtelif Budist figürleriyle süslenmiş renkli bayrak
lar taşırlardı. Bu törenler 14 gün stirerdi, Kotan kralından siviilere kadar tö
renlere katılan herkes resmi töreniere iştirak eder ve yapılan bu resmi ayinler
dini literatüre yeni eserler kazandırrmştır. Resmi dini törenler günümüze ka
dar Uygur ülkesinde yaygınlığını sürdürmüştür ve bu törenler bir drama tar
zında icra edilir. Resmi kutlamalar, dini festivallerde ve daha aynntılı olarak
ilkbahar ve sonbahardaki tabiat şenlikleri sırasında yapılır. Bu kutlamalarda
insanların eğlendirilmesinin yam sıra Tannya veya: Tannlara da saygı ve hür
metler sunulur. Tören alayları tapınaktan tapınağa veya camiden camiye kü
çük değişiklikl~r gösterebilir. İzleyiciler açısından bu törenler özel bir anlam
taşımaktan öte, sadece eğlenceden ibarettir. Etnologlar da bu törenierin içeri
ği konusunda sistematik açıklamalar önermeselerde onların dini önemini ka
bul etmişlerdir. Bölgedeki törensel unsurların standart hale gelişi belirli bir
takım inançların var olduğunu gösterir, hatta tabular ve ziyaret edilen tapı
nakların tannlarıyla ilgili yapılması gereken zorunlu ibadetler bu törenlerde
yapılanların eğlenceden daha öte bir anlam taşıdığım ortaya koyar. Uygula
malardan bazılan anlarrum tamamen yi tirmiş olsalar ve diğer bazıları da ço
ğunlukla eğlence amaçlı icra ediliyor olsalar bile hem katılımcıların hem de
izleyicilerin kendileri hakkında bir şeyler söyleyebildikleri dini törenler, te
mel bir oyun formu olarak görülebilir.
Uygur Budizmi ve onun sanatıyla ilgili gelişmeler Uygur kültürünün
önemli bir özelliğidir. Kızıl, Kumtura, Bezekli.k, Sikkim, Murtuk ve Uygur
ülkesindeki diğer Budist manastırlardaki Uygur kültürüne ait Budist mirası
Uygur medeniyetinin çok önemli bir unsurudur. Gotoma Budda'nın ilk bu-
27 Dolkun Kambeıi, The Three Thousand year Old Charchan Man Preserved at Zaghunluq, Sino-Platonik Papers, No 44, January, 1994, Department of Asian and Middle Eastem Studies University of Pennsylvania (a separete booklet).
680
dist öğretisi muhtemelen 6. asırda başlamış olmasına rağmen bu öğretiyle il
gili en eski yazmalar çok daha sonralciı dönemlere aittir. Budizm konusunda
ki ilk bağuns_ız delil Maurya hükümdan Asoka dönemine aittir (M.Ö.273-
232). Asoka'nın kaya kitabeleri en eski Hint taribi kayıtlandır. Temelde bu
yazıtlar dharma olarak isimlendirjlen amentüyü açıklar. Dharma tıpkı Bu
dizm gibi bir değerler ve görevler sistemiydi.
Gotoma Budda kuzey doğu Hindistan'da Saleya sülalesinin prens Sidd
hartha'sı olarak doğdu. Onun ilkeleri ilk olarak Bralıman dininin eleştirisi
şeklinde .ortaya çıktı. Budizm terimi bunun yanı sıra Budda'nın ölümünden
sonra değişik ekollerce propaganda edilen mualıhar yorumları da içerir. Bu
ekallerin en önemli iki tanesi Hinayana ve Mahayana mektepleridir. Budda,
genellikle onun mensup olduğu soydan kaynaklanan ve saleyaların bilgesi an
lamına gelen Sakyamuni unvanıyla da bilinir. Budist efsaneler göre Maitreya
gelecek buddadır.28
Budist düşünce dünyadakl diğer felsefi sistemlere benzerlik gösterir. Bu
dist dini önderleri gelecekte mükemmellik, barış, mutluluk, zenginlik, özgür
lük, ümit ve saf ülkeyi(Sukhavati) vadeder. Budist anlayışa göre eğer insan
lar bu dünyada iyi işler yaparsa gelecekte yeniden doğacaklardır. Bu neden
le en dindar budistler farklı formlar ve aracılar kullanarak gelecek bu dda Ma
itreya'nın sonsuz inayetini ve merhametini överler ve yaymaya çalışırlar. İş
te bundan dolayıdır ki, Orta Asya ve Uygurdaki budist tarihi içerisinde orta
ya çıkan gelecek budda Maitreya ile ilgili pek çok efsane, naat, şiir ve drarna
gibi edebi eserler vardır. Budizm içerisinde Sakyarnuni'den sonra en tanın
mış ve en önemli figür haline gelen, Maitreya muhtemelen 7-8. asırlara ta
rihlenen Uygur Budist yazıtlarında da görülür. Ancak arkeolajik deliller gös
termektedir ki, Maitreya inancı MÖ 2. asırdan itibaren çok yaygındı. Maitre
ya zengin Orta ve Doğu Asya budist mirasının zirvesini sembolize eder. Bü
tün Budist rahipleri gelecek Budda'nın gelişinin bütün yaratıkları hayatın sı
kıntılarından kurtaracağını ve yer yüzünde tam bir adalet, barış ve mutluluk
kuracağını kabul ederler. 29
28 Buddisim Art and Faith, Edited by W.Zwalf,London, British Museum Publications, 1985,
s. 9-16,26,32
29 Maitrisimit, ı 988, s. 1.
681
"Her din, her kültür ve her medeniyet karakteristik bir geçmiş anlayışıy
la birlikte özel bir gelecek görüşü~ sahiptir. Bu geçmiş ve gelecek anla
yışı, onun bugünü anlaması ve anlamlandırmasını etkiler."30 Tarihsel bakım
dan Budizm, Ortaçağ Uygurlannın tasavvurlan, sanatlan, ideolojileri ve de
ğerler alanı olan kültürü etkiledi ve şekillendirdi. Budizm ve onun sanatı Uy
gur bölgesi vasıtasıyla Çin'e girdiği içindir ki, Uygur bölgesi tıpkı Hindistan
ve Gandhara bölgesi gibi Çin Budizmi ve sanatlannın temel kaynaklanndan
biri haline geldi.
Uygurlar Budizrnirı yanı sıra, Maniheizm'e de inandılar. Bu nedenle Ma
niheizm Ortaçağ Uygur kültürel gelişiminin en önemli unsurlanndan biridir.
Mani dini, 3. asırda Zerdüştilik, Budizm ve Hıristiyanlığın etkisi altında Ma
ni (MS 216-174 veya 176) tarafından ihdas edilmiştir. Mahiyeti itibariyle dU
alist olan bu din ışık ve karanlık arasında sürekli var olan bir çatışmaya da
yanır. I. Şapur dönernirıde (241-272) Sasani İmparatorluğunun koruması al
tına giren bu din I. Behram tarafından sapık ilan edilmiş ve yasaklanrnıştır.
Bu sürecin sonunda dinin kurucusu olan Mani idam edilmiştir. Gerek Ma
ni'nin yaşadığı dönemde gerekse onun ölümünden sonra maniheizm Mısır,
St~riye, Kuzey Afrika ve daha sonraki dönemlerde Avrupayakadar yayılrnış
ur.31 Resmi Çin kaynaklanna göre M;aniheizm Orhun ırmağı havzasındaki
Uygurlar arsında MS. 762 yıllannda yayılmıştır. Halbuki, Turfao'daki kazı
larda ortaya çıkarılan Manibeİst Uygur dokümanlan tahminen MS 6. asır or
talarına tarihlenmektedir. Mani, birbiriyle çatışan şu iki prensibin varlığına
inanıyordu, bunlar; ışık ve karanlık; iyilik ve kötülük ilkeleriydi. Mani'ye gö
re maddi dünya ve özellikle insan bedeni karanlığın yanında yer aldı. O, za
manın üç devrede ele alınması gerektiğini düşündü; birinci devrede iyilik ve
kötülük birbirinden ayrıydı, ikinci dönemde bu iki ilke birbiriyle kaynaştı,
üçüncü devrede ise onlar yeniden aynlacaktır. İkinci devrede insan, beden ve
ruh olarak var oldu ve onun temel vazifesi tüm maddi unsurlardan kendisini
soyutlamaktı. Bu, oiıu büyük temizleme Slİ;recine götürecekti. Mani böyle bir
durumun üçüncü dönemde ortaya çıkacağını düşünüyordu. İşte o zaman gel-
30 Maitreya, The Fuıure Buddha, Edited by Alan Sponberg and Helen Hardacre, Chambridge.
Chambridge University Press, 1988. s. 1.
31 Ren Ju Yu. Zong Jiao Zi Dian, Shanghai Ci Shu Chu Ban She, 198l,s. 1140.
682
diğinde kendilerini maddi dünyadan soyutlamayı başarabilenler ışık iliyann
da yaşayacaklar, başarısız olanlar ise karanlık diyarda kalacaklardır.32
Uygur Taribi
Uygurlar ve ataları, MÖ. I: bin yıldan beri Orta Asya'da yaşayan ve
Türkçe konuşan en eski topluluklardan biridir. Onların geçmişi, antik İpek
Yolu boyunca yaşamış eski halklara dayandınlabilir. Zaten bu bölge sonra
dan Uygur İmparatorluğun topraklan olmuştur. Uygurlann sosyal ve kültürel
etkinlikleri Bronz ve Demir çağları ya da Ortaçağ ve modern dönemlere ait tarim ve arkeolajik materyallerde bulunabilir.
Ortaçağ Uygurlannın öncüleri M.S.605 yıllannda tarih sahnesine çıkma
dan önce bile, dünyaca ünlü İpek Yolu, sadece Doğu ile Batı arasında bir ti
caret ve göç güzergahı olmamış, aynı zamanda kültürel etkileşimiere imkan
veren bir koridor işlevi görmüştür. Uyguristan33 ise İpek Yolu'nun geçtiği
en önemli bölgelerden biridir.
M.S. 757 yıllarında Tang sülalesinin askeri komutanlanndan biri olan
An Lusban saldmya geçti ve gücünü arttırdı. 744'de 200.000 kişilik bir kuv
vetle Tang, Chang-An'ın başkentine doğru yürüdü; yol üzerindeki doğu böl
gesi başkenti Loyang'ı ·aldı ve kendini 756 senesinde bu bölgenin biiki.imda-
32 Araştırmacılar temelde, Uygurlann MS 762'de Maniheizm'i kabul ettiklerine delil olarak
Dokuz Uygur Yazıtlarının Çince versiyonunun tarihsel metinlerini kullandılar. Gerçekte onlar. metni bağlaını dışında ele aldılar ve tüm kaynakları göz önünde bulundurmadılar.
·Nitekim, şimdiye dek bu çalışmalarda kullanılan kaynaklardan oldukça farklı çıkarımlar
elde edilmesi mümkündür. Üstelik, söz konusu kaynaktaki ilgili paragrafın bir cümlesi
düzgün olarak açıklanmamıştır. Bu cümle şu şekilde tercüme edilebilir: "Geçmişteki
cehalet ne~eniyle Bu dda bizim için kurtancı ruh olarak görüldü." Bu cümle gösterir ki ,
Uygurlar Maniheizm1i kabul etmelerinden bir süre önce Budizm'e
inanıyorlardı.(Kamberi,l995).
33 Uygııristan, -ki Orta Çağ Uygur yazıtlarında Uygur eli şeklindedir-"Uygur Ülkesi" demek
tir. Uyguristan ismi bu araştırmada jeopolitik bir terimden ziyade coğrafi bir bölge adı olarak kullanılmıştır. Uyguristan Orta Asya'nın doğusunda yer almaktadır ve şu anda
Çin 'in en büyük eyaleti durumundadır. Bu bölge zaman süreci içerisinde Çin kaynaklannda
"Batı Bölgesi", batılı kaynaklarda ise "Do~u Türkistan", "Çin Tlirkistanı". ''Çin Orta
Asyası" gibi değişik isimlerle anılmıştır.l.884'den itibaren Çin'deki King Hanedanlığı
yönetimi Uyguristan'a "Yeni Bölge" anlamına gelen "Sincan" ismini vermiştir. 1 955'den
sonra ise Çin hükümeti tarafından "Sincan Uygur Özerk Bölgesi" ismi verilmiştir.
683
n ilan etti. Tang hanedanlığı ise, ona karşı general Gou Ziyi kamutasında bir
ordu gönderdi. Ancak bu ordu isy~~-An Lushan tarafından çok kısa sürede
bozguna uğratıldı. Böylece An Lushan Chang-An'ı ele geçirdi. Ancak impa
rator Xuan Zong Si-Chuan'a kaçtı. Oğlu prens Li Heng de kuzeydoğudaki
Shan-Xi'ye kaçtı. Bu sırada Tang kraliyet ailesi Uygur Imparatorundan yar
dım istedi. Buna karşılık, hem lmparator kızını Uygur Bugu Kağan'a eş ola
rak vermeyi hem de 10.000 top ipek vermeyi kabul etti. Aynca gelecek yıl
larda iki ülke arasında ipek ve at ticaretinin yapılması konusunda anlaşma
imzalandı. 34
Uygurlar aynı hanedana ikinci önemli yardımlarını da 762 yılında yap
tılar. Bu sırada diğer bir komutan Shi SiMing yine merkezi Tang yönetimi
ne karşı isyan etti. O, kendine bağlı askerlerle birlikte Hebei'den güneye doğ
ru ilerledi, San Irmağı geçti ve Orta Vadi'ye girdi. Tang Hanedanlığı'nın do
ğu başkenti Luoyang'ın yanısıra Heyang ve Huai-Zhou gibi önemli şehirleri
de ele geçirdi. Bunun üzerine Tang sülalesi b!r kere daha siyasi ve askeri
kontrolü kaybetti. Öyle ki, isyankar vali ve ordusu neredeyse Tang Hanedan
lığının tamarnını kontrolleri altına almışlardı. Bu sırada yeni irrıparator Dai
Zong (Liyu) Uygurları hemen yardıma çağırdı. Bunun üzerine Uygur Kağa
nı Tangn ll Bilge Bögü Han ordusunu Çin'e gönderdi. Shi Siming mağlup
edilerek yönetim yeniden Tang sülaJ.esine iade edildi. Uygurlar onların
Chang- An ve Luoyang' da yeniden idareyi ele geçirmelerinde yardımcı ol
dular. Bununla birlikte Tang sülalesi kızlarını Uygurlara gelin vermenin dı
şında ticaret konusundaki vaatlerini yerine getirmediler. Nitekim Uygur im
paratorluğu çöktüğü dönemde bile Tang yönetiminin Uygurlara hala binler
ce top ipek borcu vardı.
Farklı Çin kaynaklarında bu tarihi olay konusunda pek çok kayıt vardır.
Bu kayıtlardan birisi şöyledir: "Uygur imparatorluğu yüz yıldan daha uzun
bir süre Tang sülalesiyle barış içinde yaşadı. Bu sülalenin bir elçisi Tibetli ge
neral Shangchi Shiner' e şunları söyler: "Uygurlar bizim ülkemizi felaketler
den kurtarmak için pek çok yardımda bulundular; yine onlar hiçbir zaman va
tanımızı işgal etmeyi düşünmediler. Uygurlarla Tang hanedanlığı arasında
34 Turghun A1mas, Uyghur1ar, Urumçi, Xinjiang Yash1ar-Osmur1ar Nashriyati, 1989, s. 681 -700. Ve. bkz. Jiu Tang Shu. Juan 217, "Hui Gu Zhuan" Beijing. Zhong Hua shu Jiu,1972.
684
ipek ve at ticareti anlaşması imzalandı. Bu anlaşmada Uygurlar her zaman
alacaklı, Tang yönetimi ise her zaman borçluydu. Bu durum, Uygur hüküm
darlığmın çö~üşüne kadar devam etti. "35
MS 840'dan sonra gerek iç politik çekişmeler gerekse Kırgız ve Tang
sülalesi gibi dış güçlerin saldırılar:ı'somıcunda Uygurlann siyasi önemi büyük
ölçüde kayboldu . Tang idaresinde yaşamış olan herkes, Uygurlann güçlü ol
dukları dönemlerde iki kere onları ciddi iç felaketten nasıl kurtardığını halen
hatırlaT. Uygurlar, daha ciddi problemlerle karşılaşınca, Tang hanedanlığı ani
bir fırsat ~le geçirdi ve birikmiş borçlarını temizlemek için güç kullandı. 36
Tang hanedanlığı Uygurlar ile Kırgızlar arsındaki mücadeleyi kendi le
hine kullandı. Onlar, Tang topraklarına kaçmak isteyenleri önlemek için Uygurlarla olan sınırımn bazı bölümlerini kapattı. Uygurlara yardım elini uzat
mak yerine onları tamamıyla ortadan kaldırmak için mücadeleye başladılar
ve onlara arkadan saldırdılar. 843 yılında Çin'de Uygurlara ait Maniheist mi
ras tahrip edildi. Maniheist kitap ve resimler meydanlarda yakıldı. Uygur
kentlerinde yaşayan insanlar Çinliler gibi giyinmeye zorlandı. Dönemin Çin
hükümdan tarafından yayınlanan bir fermanda onların nihai amacı şu şekilde ifade edilmektedir: "Artık Uygurlar mağlup edilmiştir. Onların kökü mut
laka kazınmalıdır. u37
Böylece Uygür imparatorluğunun merkezi gücü çöktü. Bu tarihsel olay,
Uygurların çağdaş dünyamn en medelli halk ve topluluklarından biri olarak
kalmalan yolunda önemli bir fırsatı kaybetmelerine yol açtı. Ancak merkezi
idarenin çöküşü, Uygur medeniyetinin de bu tarihte ortadan kalktığı anlarru
na.gelmez. Niçin? Çi.inkü Uygurlar daha o dönemde bir şehir kültürüne, ileri
bir medeniyete ve saraylannda çok sayıda entelektüele sahiptiler. Ve onlar
aynı zamanda çağdaş Uygur ülkesinde çok sağlam bir altyapı ve kırsal yöne
tim sistemi geliştirmişlerdi. Elde edilen deliller, daha önceden bazı araştırma
cılarca ortaya atılan ve Uygurlan medeni bir bölgeyi istila etmiş barbarlar
35 Feng Jia Shen, Mu Sou Lo, Mu Guang Wen, Wei Wu Er Zu Shi Lao Jian Bian. Beijing, 1955,s.l5.
36 Turghun Almas, Uyghurlar, Uruınçi, Xinjiang Yashlar-Osınurlar Nashriyati, 1989, s. 681-700. Ye, bkz. Jiu Tang Shu, Juan 217, "Hui Gu Zhuan"
37 Den is Sinor, Inner Asia, Blooınington, Indiana Universty Publications, 1969,s, 1 17.
685
olarak tanımlayan görüşleri çi.irütrnektedir. Aksine, onlar merkezi gücü değiştirdiler, yani sadece başkenti d~ğ!!. diger bütün Uygur şehirlerinin iman konusunda çaba sarfettiler. İşte bu yüzdendir ki, özel hiçbir çaba sarfetmeden merkezi otoritenin kırsal bölgelerde de büyük ölçüde desteklenmesini başarabildiler. Uygur yönetiminin kendi halkına güç kullandığı konusunda hiçbir tarihi belge yoktur. Halbuki Uygur tarihiyle ilgili pek çok kalıntı ve bel
ge vardır. Bu belgelerden bir k.ısrru önce Kırgızistan'a götürülmüş; daha sonra da bu günkü Uygur ülkesine getirilmiştir. Aynca bu konuda Tang döneminin Çinli tarihçilerio geride bıraktığı zengin tarihi materyal de mevcuttur. Bu belgelerde dönemin Uygur tarihi ile ilgili aynntılı kayıtlar mevcuttur.
Uygurlar merkezi yönetimi ve hayatta kalan gruplan hali hazırdaki Uygur ülkesine naklettikten sonra da medeniyet merkezlerini birleştirrnişler; Uygur Karahanlığı ve İdikut Uygur hanlıklannı kurarak medeniyet konusundaki gelişmelerini devarn ettirmişlerdir. Bu hanlıklar, Uyguristan'ın güney ve doğu bölgelerinde kurulmuş ve onlar yönetimi yeniden organize etmenin veya yeniden kurmanın yanı sıra kendi kültürlerini daha da geliştirmişlerdir.
Öyle ki, onlar bu bölgeyi Mogol istilasından önce bir kere daha Orta Asya'nın medeniyet merkezleri haline getirmişlerdir.
Cengiz Han, 13. asırda (1219-1225) bütün Avrasya'yı ele geçirdi. Bu savaşlarda sayısız şehirler, kültürler ve antik değerler yok oldu. Tıpkı diğer Orta Asya halklan gibi Uygurlar da Moğollann siyasi ve sosyal baskılan nedeniyle kültürel hayatlarını tamamen değiştirmeye zorlandı. Aslında Uygurlar miladi 960 yıllarında İslamiyeti kabul ettiklerinde :fi.İai bakımdan da
değişmişlerdi. Ancak, ne Çinliler ne de İranlılar, Araplar veya Moğollar Uygurlan tamamen asimile edebilmiştir. Dolayısıyla onlar 13-14. yy larda da varlıklannı sürdürrnüşlerdir.
Moğollann Uygur medeniyetini tahrip etmesini bir araştırmacı şöyle tasvir eder: "Çok iyi bilinmektedir ki, Moğol istilası nedeniyle Uygur medeniyeri uzun süte varlığım devam ettU:ernedi. Bu yüzden, Turfao'da elde edilen belgelerin tarihi 13. asırdan sonraya ait olamaz. Çok kesin olmarnakla birlikte denilebilir ki, burada elde edilen çok iyi basılmış belgelerin bir kısrru - belki de büyük çoğunluğu- 13. asır ve 14. asnn başianna aittir. Zira bu
dönernde Uygur yazı ve basım sanatı zirveye ulaşrruştı. Bu sanatın ne kadar geriye gittiği ·ise tartışma konusudur. Belki o, Tun-huang veya daha erken
686
dönemlere kadar uzanıyordu . Ancak şurası açıktır ki, burada söz konusu alandaki gelişmelerle ilgili çok sayıda ilkel basım veya yazım özellikleri sergileyen belge!er vardır. Bazı araştırmacılar ise Uygur dilindeki yazılı belgelerin çoğunu daha erken dönemlere atfederler. Bunun da nedeni, 9-10. asırlarda Uygur medeniyetini zirveye .çıkmış olmasıdır. "38
Uygur kültürel mirasını koruma ve Uygurlann kendi kültürel kimlik
lerini devam ettirme konusunda öncülük yapmış pek çok Uygur bilim adamı vardır. Bunlar M.S. VII-XII. asırlar arasında Tonyukuk, Yola Tegin, Zekek Begen, T?Jlgri Bögü El Bilge, Singqu Sali, Chü Taşıgen, Pirtanrakşit, Kiki
Korsa, Sultan Saltuk Buğra, Yusuf Has Hacip, Malırnut Kaşgari, Barçuk Arat ve Ahmet Yüknekl; XIII-XVI. asırlarda ise, Atay!, Sekaki, Lütfi ve
Nevayl' dir. Onlar Ortaçağın ilk devirlerinden beri Uygur kültürel ve etnik kimliğinin korunması konusunda önemli roller oynarnışlardır. Bu nedenle aniann isimleri ve çalışmalan hem Uygur hem de Orta Asya kültür tarihlerinde yer alır.
Her tarihçi bilir ki, Uygur tarihiyle ilgili pek çok belge bugüne kadar
henüz gün yüzüne çıkmamış, belki de hiçbir zaman çıkmayacaktır.
Dolayısıyla sayısız Uygur bilim adamı ve Orta Asya medeniyetine önemli
katkılan olan Arslan Hanlar gibi nice liderler sessizce göçüp gitmişlerdir. Maalesef onlan, kendi halklan bile tanımaz. Çünkü tarihte onlara ait bir mezar bile yoktur. Bununla birlikte, bir Uygur şairinin aşağıdaki şürinde geçmişle bugünü birleştirmesi giöi, şüphesiz o kahramanların izleri ve isimleri de bir gün mutlaka Orta Asya halklannca hatırlanacaktır.
iZ
"1. Bizler çok gençtik, at sırtında yolculuk yaptığımızda,
2. Bugün de at üzerinde yoldadır, tonınlanmız da.
3. Bizler üç beş kişiydik kervanla yola çıktığırnızda,
4. Büyük bir kervan haline geldik ve çöllerde izler bıraktık şimdilerde.
3S Thomas Francis Carter ve L. Carrington Goodrich, The Invention of Printing in Ch ina and lt~ Spread Westward, second edition, the Ronald Press Company, New York, 1988, bkz. s. 143- 14.
687
5. Bazen dağlardan geçsek bile ha.J.a çöllerdedir izimiz,
6. Nice arslan yürekliler39 k:aldı, çöllerde, ovalarda mezarsız, türbesiz.
7. Ilgınların kırıruzıya döndüğü alanlar demez mi "bırak, mezarsız"
8. Goncalar ve çiçekler sarar, mezarlarımızı seherde ve baharda.
9. lzler kaldı, hanlar kaldı, her şey var ama çok uzaklarda,
1 O. Fırtınalar kopsa ve bütün kumulların yerini değiştirse de örtemez
bizim izimizi.
ll. Atlan yorulsa, halsiz düşse de kervan durmadan gider,
12. Bir gün torunlarımız veya onlann çocuklan mutlaka bu izi bulacak-tır,
13. Ne olursa olsun."40
Bu şiir Uygur tarihini çok güzel özetlemektedir. Zira, burada hem Uygur
toplumunun yaşadığı değişimler ifade edilmekte hem de Uygur
mede11iyetinin sürekli gelişimi dile getirilmektedir.
Uygurların Vatanı
Uygur mitolojisine göre insanlar Uygur-Ülkesini "üç dağın sardığı üç
vadi" olarak isimlendirir. Tann Dağlan Uygur ülkesini iki farklı coğrafi böl
geye ayınr: Kuzeyde Yarış havzası, güneyde ise Tarım havzası. Turfan hav
zası ve Kumul bölgeleri de Tann Dağlannın uzakdoğu kısımlanna uzanır ve
bunlar Dunhuang Buddist mağaralarına bitişiktir. Tarım havzasının ortasında
0.32 milyon kilometre kare hacirnli Taklamakan Çölü yer alır. Dünyanın en
39 Arslan kelimesi tarihte Uygur liderleri için un van olarak kullanılmakla birlikte, burada kul
lanılmasının nedeni yazarın yeni nesillere Uygurların tarihteki liderlerini ve bağımsızlıklarını hatırlatma düşiincesidir. Bumlnla birlikte pek çok Uygur kralı da tıpkı
Arslanlar gibi hiçbir iz bırakmaksızın bu dünyadan göçüp giuniştir. Ancak mevsim bahara
döner dönmez, yani uygun siyasi şartlar ortaya çıkar çıkmaz. bu "Arslanlar'ın İsim leri" de
halkı tarafından ilelebet hatırlanacaktır. 40 Abctirehim Öktiir,l984. Ay~ntılı bilgi için bkz. "A Gentle, New Allegory by an Older
Uyghur Autor". Edward Allworth ve Gulamettin Patha tarafından çevrildi ve şerhedildi,
Central and Inner Asian Studies, New York, c.l. 1987. s. 107-116.
688
eski medeniyetlerinden biri ve Yotkan, Aksepil, Tokoz Saray, Niya, K.ıroran,
Lekelik, Subeksi ve Miran gibi Uygur şehir rnedeniyeti örneklerinin en zen
ginleri Taklamakan Çölünün kurnlarına görnülrnüştüL 2000 kilometre uzun
luğundaki Tarım ırmağı bu çölü ikiye ayırır. Innağın iki yakasında verimli
tarım alanları yer alır. İşte Uygurlaf eşsiz medeniyetlerini buralarda meydana
getirmiştir. Uygur halkı arasında Taklamakan Çölü "içerisine girenirı bir daha
çıkamadığı bir yer" olarak bilinir. Bununla birlikte, taklamakan kelimesinin sözlük anlamı, "üzüm bağı"; tarım ise, "ekip biçilen yer" demektir. Coğrafi
şartlar, t~h boyunca Uygurların Tann Dağlarının kuzey ve güneyindeki ovalarda yer alan şehirlerde yaşarnaya mecbur bırakmıştır. Üstelik bu durum,
kuzey ve güney Uygurlarının lehçeleri arasında farklılıkların dağınasına da
yol açmıştır.
Uygur ülkesi tipik kurak kara ikliminin etkisindedir. Aynca altın,
gümüş, kömür, doğal gaz, petrol ve çeşitli madenler bakımından oldukça
zengindir. Bugünlerde Çin'in 40 milyar dolarlık Tarım havzasından Şang
hay' a uzanan boru hattı yap rm aşarnasındadır. Bu hat Tarım havzasındaki
doğal gazı Çin'in doğu salıiline ulaştıracaktır. Çin'in Tarım Havzası Petrol
Şirketi müdür yardımcısı Sun Lomgde 6 Haziran 2002'de şöyle diyordu:
Taklamakan Çölü'nün 'll.!IOda yaklaşık 28.4 milyar metreküplük gaz rezervi
vardır; buradaki üç bölgenin toplam rezervi Çin'in 30 yıllık ihtiyacım kar
şılayabilecektir. Çin ni.çin ilk olarak Tarım havzasındaki şehirlere boru hattı
döşernerniştir? Halbuki böyle bir hat diğerine göre daha ucuz, daha kolay ve
daha hızlı olacaktır. Aynca büyük oranda kar aa· sağlayacaktır. Bunun cevabı kolaydır; çünkü bu şehirlerde yaşayan nüfusun çoğunluğu Uygurdur. Bundan
dolayı Çin hükümeti, öncelikle Çin Han süla.lesinin işine yarayacak, batıdan
doğuya uzanan 4250 kilometre uzunluğundaki 40 milyar dolarlık yatınmı ter
cih etmektedir.
Sonuç
Arkeolajik kazılar ve tarihsel kayıtlar göstermektedir ki Uygur Ülkesi,
Uygur ve Orta Asya hazinelerinin en önemli deposudur. Gerçekten dünyada
belli bir dönemde din, dil, kültür ve sanat açısından Uygur Ülkesi kadar çeşit
lilik gösteren çok az bölge vardır. Şamanizm, Buddizm, Maniheizm, Nes
turi1ik ve İslam Uygur Ülkesinde Uygur etnik külderiyle beraber yan yana
689
veya birbiri peşi sıra varolmuştur. Uygurlar Orta Asya'nın yerli halklandır; Orta Asya kültürüne ciddi katkılar-yapan eşsiz bir kültür ve sanat ortaya koy
muşlardır. Uygur. aydınlan X. asırdan bu yana kendi kültürel kimliklerini korumak ve geliştirmek arzusundadır. Uygur kimliğini anlamanın en uygun
yolu Uygur tarih ve kültürünü öğrenmektir.
ll Eylül'den sonra Çin, Orta Asya sınırlanndaki askeri yığınağını arttır
dı. Uygur halkını kontrol için Uygur Ülkesinin büyük şehirlerine daha fazla
silahlı sivil ve askeri birlikler gönderdi. Bu nedenle bölgede hali hazırda ger
gin olan durumu daha da · gerginleştirdi. Çin otoritesi, Uygur muhaliflerine
karşı şiddet politikasını arttırdı. Onlar, Orta Asya devletlerine ve Pakistan'a terörist olarak adlandırdıkları Uygur muhaliflerini geri vermeleri konusunda
baskı yapmaktadır. Çin hükümeti Uygurlan basitçe terörist olarak isfmlendir
mekte 1930'larda ve 40'larda kurulmuş iki çağdaş Doğu Türkistan Cum
huriyetini de teröriZinin kaynağı olarak görmektedir. Halbuki biz biliyoruz
ki, "terörizm" ve "terörist" kavramlan tarih boyunca ne Uygur dilinde ne de
genel Uygur kültüründe yer almıştır. Çağdaş Uygurca da bu tür olaylan ifade
için do~udan doğruya İngilizceden ödünç alınmış kavramlar kullanılmak
tadır.
Son zamanlarda Urumçi'de rahatsız edici haberler yayılmaktadır. Sincan
Üniversitesi, 1 Eylül 2002 tarihinden sonra Uygur öğrencilere temel dersleri
Çince olarak vermeyi planlamaktadır ve bu nedenle Uygurca kitaplar Kaş
gar'da yakılmıştır. Uygur ülkesiyle ilgili bu haberler üzerine hiçbir Uygur
açıkça yorum yapmaya cesaret edememektedir. Ancak sürgündeki Uygur
toplumundan bu plana karşı şiddetli bir reaksiyon vardır. Insanlar geçen
Mayıs ayında Kaşgar' da binlerce Kitabın tahrip edildiği ne tanık olmuştur.
Devlet destekli Kaşgar Uygur yayınevi "Hunlann Kısa Tarihi" ve "Eski Uy
gur Edebiyatı" isimli 128 kitabı aynmcılığı köri.iklediği iddiasıyla yakmıştır.
Aynı şekilde "Eski Uygur Sanatı" isimli eserin 32320 kopyası da aynlıkçı
dini inançlan desteklediği iddiasıyla y~ştır. Bir Uygur bu durumu şöyle
ifade ediyor: "Bu Uygurca kitapların yakılması, Uygur halkının yakılması
gibidir. Zira, Çin anayasasına göre bile bu Uygurca eserler Uygur kültürel
mirasının bir parçası olarak korunmak zorundadır." Resmi Kaşgar Günlüğü
ve Kaşgar Uygur yayınevi 330 dan fazla kitabın yayınlamasını yasaklarnış ve
daha önceden yayınlanan bazı kitaplann da yeni haskılanna izirı vermemiş
tir. Diğer bir Uyguraydınıda bu durumu şöyle anlatmaktadır: "Bu Uygurca
690
kitaplann yakılması Hitler'in veya Maa'nun Çin kültür devrimi sırasında
yaktıklannı hatıra getirmektedir."
Uygur Kimliğinin muhtelif veehelerini aynntılı olarak inceledikten son
ra, kesinlikle diyebilirim ki; Uygur medeniyetini ihmal etmek Orta Asya
medeniyetini ihmal etmektir; Oria Asya medeniyetini ihmal etmek Asya
medeniyetini ihmal etmektir; Asya medeniyeti ihmal etmek Dünya
medeniyetini ihmal etmektir. Başka bir ifadeyle Uygur kültürel mirasını yok
etmek dünya kültürel mirasını yok etmektir.
Şimdi uluslararası toplumun Uygurlar ve Tibetlilerin karşı karşıya kal
dığı siyasi, ekonomik, kültürel ve dini aynıncılığa ve baskılara daha fazla
dikkat etmesinin zamanıdır. Yaygın insan haklan ihlalleri, aynıncı uy
gulamalar, gelir dağılımındaki eşitsizlik, ekonomik ve kültürel alandaki bas
kılar ve işsizlik Çin'deki 10 milyona yakın her bir Uygur ailesini çok yakın
dan etkilemektedir. Uygur kültürünü leurtarmak dünya kültürünü leurtarmak gibidir.
Dikkatiniz ve davetirıiz için teşekkür ederim.
(Çev:Doç. Dr. Ali İhsan YİTİK)
691