balkan savai’ndan lozan’a yunanİstan’da ekallİyet...

39
Tarih Okulu Dergisi (TOD) Journal of History School (JOHS) Haziran 2018 June 2018 Yıl 11, Sayı XXXIV, ss. 453-491. Year 11, Issue XXXIV, pp. 453-491. DOI No: http://dx.doi.org/10.14225/Joh1272 Geliş Tarihi: 27.04.2018 Kabul Tarihi: 01.06.2018 BALKAN SAVAŞI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET SORUNU VE MÜSLÜMAN NÜFUS Esra ÖZSÜER Öz Eski bir Osmanlı taşrası olan Yunanistan, 1821 Mora İsyanı ve 1881 Teselya’nın alınmasına kadar, Hıristiyan nüfusa oranla daha az Müslüman nüfusun olduğu heterojen bir Balkan coğrafyasıydı. Fakat her iki dönemden sonra bu coğrafyada Müslüman nüfus ya öldürüldüklerinden ya da tehcire zorlandıklarından neredeyse yok oldu. Balkan Savaşları’ndan sonra topraklarını genişleten Yunanistan, özellikle kendi sınırları içine dâhil ettiği ve üçte biri Müslümanlardan oluşan Makedonya toprakları ile yeniden etnik ve dini mozaiği farklı bir kimliğe büründü. Ancak XIX. yüzyıl başlarında Balkanlarda ortaya çıkan etnik kimlik uyanışları ve milliyetçi ideoloji bölge azınlıkları için çalkantılı bir dönemi de beraberinde getirdi. Osmanlı’da dinsel ayrıma göre belirlenen Millet Sistemi yerini ulus-devlet modelinde şekillenen ve etnik kimlik ayrımına dayalı yeni bir siyasi anlayışa bırakmıştı. Etnik fanatizm ile hareket eden Yunanlar, bölge Müslümanlarına sadece sosyal baskı kurmuyor aynı zamanda onları göçe zorlayarak mal varlıklarına da el koyuyordu. Balkan Savaşları’ndan sonra Osmanlı ile imzalanan ve Yunanistan’da yaşayan Müslüman nüfusun mülkiyet, dinî mabetler, dil ve eğitim sorunlarına düzenleme getiren Atina Anlaşması bile bölgedeki etnik çatışmaları engelleyemedi. Milliyetçi ideolojinin etkisiyle Yunanistan topraklarında yaşayan Müslüman nüfusu milli bütünün dışında yabancı bir organ gibi algılayan Yunanlar, özellikle I. Dünya Savaşı süresince demokratik bir ülke imajıyla Müslüman azınlığı büyük güçlere karşı birer propaganda aracı olarak kullandı. Bu siyasi hedefin amacı Venizelos’un Megali İdea ile yola çıktığı Anadolu toprakları için tasarlanmış bir ön yatırımdı. 1912-1920 yılları arasında Yunan topraklarında yaşayan Müslüman nüfus, Bu makale 2-4 Aralık 2015 tarihleri arasında I. Dünya Savaşının 100. Yılında Balkanlar ve Göç başlıklı uluslararası kongrede sunulmuş bildirimin kapsamı genişletilmiş halidir. Dr. Öğr. Üyesi, İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü.

Upload: others

Post on 15-Jul-2020

6 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: BALKAN SAVAI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET …isamveri.org/pdfdrg/D03601/2018_34/2018_34_OZSUERE.pdfUluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu II, Bildiriler,

Tarih Okulu Dergisi (TOD) Journal of History School (JOHS)

Haziran 2018 June 2018

Yıl 11, Sayı XXXIV, ss. 453-491. Year 11, Issue XXXIV, pp. 453-491.

DOI No: http://dx.doi.org/10.14225/Joh1272

Geliş Tarihi: 27.04.2018 Kabul Tarihi: 01.06.2018

BALKAN SAVAŞI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET

SORUNU VE MÜSLÜMAN NÜFUS

Esra ÖZSÜER

Öz

Eski bir Osmanlı taşrası olan Yunanistan, 1821 Mora İsyanı ve 1881 Teselya’nın

alınmasına kadar, Hıristiyan nüfusa oranla daha az Müslüman nüfusun olduğu heterojen

bir Balkan coğrafyasıydı. Fakat her iki dönemden sonra bu coğrafyada Müslüman nüfus

ya öldürüldüklerinden ya da tehcire zorlandıklarından neredeyse yok oldu. Balkan

Savaşları’ndan sonra topraklarını genişleten Yunanistan, özellikle kendi sınırları içine

dâhil ettiği ve üçte biri Müslümanlardan oluşan Makedonya toprakları ile yeniden etnik

ve dini mozaiği farklı bir kimliğe büründü. Ancak XIX. yüzyıl başlarında Balkanlarda

ortaya çıkan etnik kimlik uyanışları ve milliyetçi ideoloji bölge azınlıkları için çalkantılı

bir dönemi de beraberinde getirdi. Osmanlı’da dinsel ayrıma göre belirlenen Millet

Sistemi yerini ulus-devlet modelinde şekillenen ve etnik kimlik ayrımına dayalı yeni bir

siyasi anlayışa bırakmıştı. Etnik fanatizm ile hareket eden Yunanlar, bölge

Müslümanlarına sadece sosyal baskı kurmuyor aynı zamanda onları göçe zorlayarak

mal varlıklarına da el koyuyordu. Balkan Savaşları’ndan sonra Osmanlı ile imzalanan

ve Yunanistan’da yaşayan Müslüman nüfusun mülkiyet, dinî mabetler, dil ve eğitim

sorunlarına düzenleme getiren Atina Anlaşması bile bölgedeki etnik çatışmaları

engelleyemedi. Milliyetçi ideolojinin etkisiyle Yunanistan topraklarında yaşayan

Müslüman nüfusu milli bütünün dışında yabancı bir organ gibi algılayan Yunanlar,

özellikle I. Dünya Savaşı süresince demokratik bir ülke imajıyla Müslüman azınlığı

büyük güçlere karşı birer propaganda aracı olarak kullandı. Bu siyasi hedefin amacı

Venizelos’un Megali İdea ile yola çıktığı Anadolu toprakları için tasarlanmış bir ön

yatırımdı. 1912-1920 yılları arasında Yunan topraklarında yaşayan Müslüman nüfus,

Bu makale 2-4 Aralık 2015 tarihleri arasında I. Dünya Savaşının 100. Yılında Balkanlar ve Göç

başlıklı uluslararası kongrede sunulmuş bildirimin kapsamı genişletilmiş halidir. Dr. Öğr. Üyesi, İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü.

Page 2: BALKAN SAVAI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET …isamveri.org/pdfdrg/D03601/2018_34/2018_34_OZSUERE.pdfUluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu II, Bildiriler,

Esra Özsüer

[454]

Osmanlı Devleti ve Yunanistan arasında sürekli değişim gösteren siyasî portre içine

sıkışmış bir çözümsüzlük örneği olarak varlık gösterdi. Lozan’a kadar belli hukukî

düzenlemelerin getirilmediği azınlıklar sorunu bölgede yaşayan Müslümanların sosyal

ve kültürel hayatını zora sokan ve kimi zaman göç etmek zorunda bırakan sosyolojik bir

vaka halini aldı.

Bu makalede Yunan arşiv belgeleri ve kaynakları ışığında 1912-1920 yılları

arasında Yunan topraklarında yaşayan Müslüman nüfusun dil, din, mülkiyet ve eğitim

sorunları sosyolojik, siyasi ve tarihsel bir perspektifle değerlendirilmeye çalışılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Göç, Yunanistan, Azınlıklar, Balkanlar, Balkan Savaşları,

Lozan.

The Problem Of Administration In Greece And The Muslim Population

From Balkan War To Lausanne

Abstract

Greece which is a former Ottoman provincial was a heterogeneous Balkan

geography that less Muslim population compared to Christians until 1821 Mora

Rebellion and seizing Thessaly in 1881. But Muslim population has disappeared after

these periods, for they were killed or enforced to immigration. Greece has a new

complexion that has ethnical and religious mosaic with annexation of Macedonian

region after Balkan Wars where the population was consisted of 2 of 3 Christians and 1

of 3 Muslims. Turbulent times have come for the minorities of the region by

awakenings of ethnical identities and nationalist ideology which emerged in Balkans at

the beginning of 19th century. Millet System which was determined according to

religion has replaced with a system formed according to discrimination of ethnical

nationality in Ottoman State. Greeks were not just put social pressure on Muslims in the

region who have had rights in Ottoman domination, but also compelled them to

migration and dispossess their properties. Athens Agreement that was signed with

Ottoman State after Balkan Wars which has arranged property, religious sanctuaries,

and language and education problems couldn’t prevent the ethnical conflicts. Greeks

who accepted Muslim population as a foreigner organ that would be penetrates into

their national body were used Muslim minority as a mean of propagandize with a

democratically country image to huge powers. The aim of this political goal was a

preliminary investment for Asia Minor territory which was formed with Megali Idea of

Venizelos. Muslim population in Greeks territory between 1912-1920 has become a

deadlock which was squash into a changing political portrait of Ottoman State with

Greece. Minority problems which haven’t have legal regulations until the Treaty of

Lausanne have become a sociological matter of fact that put into difficult the social and

cultural lives of Muslims and also sometimes enforce them to immigration.

Page 3: BALKAN SAVAI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET …isamveri.org/pdfdrg/D03601/2018_34/2018_34_OZSUERE.pdfUluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu II, Bildiriler,

Balkan Savaşı’ndan Lozan’a Yunanistan’da Ekalliyet Sorunu ve Müslüman Nüfus

[455]

In this article, language, religion, ownership and education problems of Muslim

population who has lived in Greece territory 1912-1920 will be assessed in a

sociological, political and historical perspective in the light of archive documents and

main sources of Greece.

Key Words: Migration, Greece, Minorities, Balkans, Balkans War, Lausanne.

Giriş

XIX. yüzyılda Avrupa’da yaşanan ekonomik ve teknolojik gelişim,

fabrikaya dayalı üretim şeklinin gelişmesiyle birlikte hammadde ihtiyacının

karşılanması ve yeni pazarların bulunması yönünde sömürgecilik hareketini

hızlandırdı.1 Sanayi Devrimi’nden sonra ağır sanayi hamleleri başlatan Avrupa

Devletleri, XVIII. yüzyıldan beri askeri, siyasi, iktisadi gücünü yitirmeye

başlayan Osmanlı Devleti’nin toprakları üzerinde ekonomik rekabetin

oluşmasına sebebiyet verdi.2 Avrupa’nın hammadde arayışları ve sömürge

edinme yarışı, bununla birlikte sömürgelerine giden yolları güvenlik altında

tutma çabası, Osmanlı Devleti’ni bu rekabet ortamında hedef haline getirdi.

XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti kademesindeki eğitim, ordu, mali ve siyasi

dengelerin Avrupa’daki güç denge unsurlarının karşısında zayıflaması,

Avrupa’nın “Doğu” olarak tanımladığı Türkiye için “hasta adam”

nitelendirmesini de kaçınılmaz kıldı. Avrupa’nın yeni bir siyasi ivme kazandığı,

Osmanlı’nın ise bu ivmenin gerisinde kaldığı dönemin en önemli mücadelesi

Avrupa’yı ve Anadolu’yu Türklerden arındırma projesi olarak bilinen Doğu

Sorunu/Şark Meselesi3 idi. Türklerin savunmada, Avrupa’nın taarruzda olduğu

1 Paul Kennedy, Büyük Güçlerin Yükseliş ve Çöküşleri, Türkiye İş Bankası yay., Ankara 2011,

s. 185-190.

2 XVII. yüzyıldan sonra Avrupa’nın bilim ve teknolojik gelişimlerine ayak uyduramayan ve

duraklama dönemine giren Osmanlı Devleti, bazı ıslahat/modernizasyon çalışmalarıyla devlet

içindeki mevcut durağanlığı değiştirmeye yönelik ciddi adımlar atmış olsa da başarılı bir

sonuç elde edemedi. Avrupa’ya adaptasyon sürecinde gerek XVII. yüzyıldan itibaren Celali

İsyanları olarak bilinen Anadolu’daki iç karışıklıklar, gerek Avrupa ve Asya’da yapılan uzun

savaşlar, gerek sosyal ve iktisadi bunalımlar modern devleti kurtarma yönündeki köklü

değişimleri engelledi. XIX. yüzyılla birlikte Avrupa’da değişen kuvvet dengesi gitgide

zayıflayan Osmanlı Devleti için aşılması zor bazı siyasi sorunları da beraberinde getirdi.

Nitekim dönemin emperyalist Avrupa devletleri “hasta adam” olarak nitelendirdiği Osmanlı

Devleti’ne ait toprakları paylaşma hususunda kendi aralarında da bir yarışa girerek farklı güç

kutuplarının oluşmasına neden oldu. Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, 1914-1995,

Timaş yay., İstanbul 2014, s. 51-66.

3“Doğu/Şark”, Batı’nın Avrupa merkezci (Eurocentric) bakış açısıyla tanımladığı dünya sınırları

içerisinde, Avrupa sınırının bittiği coğrafyada, Türkleri tanımlamak için kullanılan bir kavram

olmuştur. “Doğu Sorunu/Şark Meselesi” ise farklı tarihçilerin farklı yorumlarıyla açıklanmaya

Page 4: BALKAN SAVAI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET …isamveri.org/pdfdrg/D03601/2018_34/2018_34_OZSUERE.pdfUluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu II, Bildiriler,

Esra Özsüer

[456]

bu dönemde Doğu Sorunu, Türklerin Viyana’da mağlup olduğu 1683’ten sonra

yeni bir sürece girdi.4 Planlanan gaye; Balkanlardaki Hıristiyan milletleri istiklal

teminiyle isyana teşvik ederek Balkanları Osmanlı hâkimiyetinden kurtarmak,

Türkleri tamamen Balkan coğrafyasından atmak ve Anadolu’yu paylaşarak

Türkleri bu bölgeden çıkarmaktı.5 Bu nedenle XIX. ve XX. yüzyıl arasında

cereyan eden Osmanlı ve Avrupa arasındaki mücadelenin temelinde de

ekseriyetle Doğu Sorunu bulunuyordu. Tarihi menşei eski olmasına karşın ilk

defa 1815 Viyana Kongresinde6 siyasal bir terim olarak kullanılan Doğu

Sorunu, Osmanlı Devleti’nin sona ermesine kadar, siyasi bir paylaşım projesi

şeklinde varlığını korudu.7 Viyana Kongresi ile Avrupa’da kurulan denge, XIX.

yüzyılda milliyetçilik akımının Avrupa merkezinin dışına çıkarak yayılmasına

da olanak sağladı. Osmanlı Devleti’nin Avrupa’daki toprakları sayılan

Balkanlar’da hızla yayılan bu milliyetçi tezahür, beraberinde isyan süreçlerini

çalışılmıştır. Örneğin, tarihçi Albert Sorel Türklerin Asya’dan Avrupa’ya geçişinden sonra

ortaya çıkan Türk-Avrupa mücadelesinin, Türk korkusu (Türkofobi) ile beraber ilk “Doğu

Sorununu” oluşturduğunu ifade etmiştir. Edward Deriyo ve Borjva gibi tarihçiler ise “Doğu

Sorununu” dini boyuta indirgeyerek Müslüman ve Hıristiyan çatışması olarak göstermiştir.

Yine bir başka görüşe göre “Doğu Sorunu” Yunanların Perslere karşı savaşmalarıyla ortaya

çıkmış ve Arapların Bizans’a karşı koymalarıyla devam etmiştir. Ancak tüm farklı

tanımlamaların tek ortak noktası “Doğu Sorunu” olarak adlandırılan meselenin Türklerin

Avrupa’ya ayak basması ile başladığı yönündedir. Bu doğrultuda düşünüldüğünde tarihin belli

dönemlerinde farklı tanımlamalarla ifade edilen “Doğu Sorununun” hedefinde her zaman

Türklerin Avrupa’dan çıkarılması bulunmaktadır. Raif Karadağ, Şark Meselesi, Emre yay.,

İstanbul 2005, s. 7-23, Şayan Ulusan, “Şark Meselesi’nden Sevr’e Türkiye”, Çağdaş Türkiye

Araştırmaları Dergisi, c.VIII/18-19, Bahar-Güz/2009, İzmir 2010, s. 230-231.

4“Doğu Sorunu” ile ilgili olarak iki safhadan bahsetmek mümkündür. İlk safha Avrupa’nın

savunmada Türklerin taarruzda olduğu 1071-1683 yılları arasındaki dönemdir. Bu dönemde

Avrupa için “Doğu Sorunun” esasında Türkleri Anadolu’ya sokmamak ve durdurmak,

Türklerin Rumeli’ye geçişi ile birlikte Avrupa içlerine doğru ilerleyişine mani olmak vardır.

İkinci safha ise Türklerin Viyana kapılarına kadar ilerleyip 1683 tarihinde mağlup olmasıyla

başlar ve 1920 Milli Mücadele dönemine kadar devam eder. Ahmet Halaçoğlu, Balkan Harbi

Sırasında Rumeli’den Türk Göçleri (1912-1913), TTK yay., Ankara 2014, s. 9-10.

5 Bayram Kodaman, Şark Meselesi Işığı Altında Sultan Abdülhamid’in Doğu Anadolu

Politikası, Orkun yay., İstanbul 1983, s. 163-164.

6 Rusya, İngiltere, Avusturya ve Prusya’nın katılımıyla gerçekleşen Viyana Kongresi, her ne

kadar 1805-1815 Napolyon Savaşları sonrasında değişen Avrupa siyasi haritasını yeniden

düzenlemek ve siyasi dengeyi tekrardan kurmak gayesiyle toplansa da, kongre bu amacın

dışına çıkarak Osmanlı Devleti ile ilgili politik kararların alınmasıyla sonuçlanmıştır. Konuyla

ilgili kapsamlı bir çalışma için bkz: Coşkun Üçok, Siyasal Tarih (1789-1960), Ankara

Üniversitesi Hukuk Fakültesi yay., Ankara 1978, s. 45-64.

7 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, c. V, Türk Tarih Kurumu, Ankara 2011, s. 203-204.

Page 5: BALKAN SAVAI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET …isamveri.org/pdfdrg/D03601/2018_34/2018_34_OZSUERE.pdfUluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu II, Bildiriler,

Balkan Savaşı’ndan Lozan’a Yunanistan’da Ekalliyet Sorunu ve Müslüman Nüfus

[457]

ve etnik kökene dayalı ulus yapılanması8 ile Osmanlı Devleti’nden ayrılmaları

beraberinde getirdi.

XIX. ve XX. yüzyılda Doğu Sorunu olarak adlandırılan Osmanlı

topraklarını paylaşım projesi, Avrupalı devletlerin Balkanlardaki Hıristiyan

tebaayı kendi çıkarları doğrultusunda Osmanlı aleyhinde kışkırtması ile yeni bir

hız kazandı. Böylelikle Türklerin Balkanlardan tamamen atılmasıyla ilgili fikir

birliği de icraata geçmiş oldu. XIX. yüzyıl başlarında Balkanlar’da çıkan

karışıklığın baş aktörü Rusya, Panslavizm politikasıyla bölge üzerinde tam

hâkimiyet kurmak için kışkırtmalarını sürdürdü.9 93 Harbi olarak bilinen

Osmanlı-Rus Savaşı (1877-1878) sonunda imzalanan Ayastefanos Antlaşması10

(1878) neticesinde Rusya, Balkanlar’da kendi çıkarlarına uygun bir hâkimiyet

alanı yaratmıştı. Rusya’nın Balkan Slavları üzerindeki kışkırtıcı rolü ve

dönemin etnik kimliğe dayalı ulusçuluk anlayışı sadece merkezi coğrafya ile

sınırlı olmayan, bu coğrafyanın dışında kendilerinden olan insanları da içine

alan toprakları elde ederek Büyük Yunanistan, Büyük Bulgaristan, Büyük

Sırbistan gibi “Büyük” devlet kurma hayalleriyle yeni bir Balkan milliyetçiliği

oluşturmuştu.11

Balkanlar’daki milliyetçilik kavramı liberal Batı

milliyetçiliğinden ziyade Panislavist Rusların tutucu ve dine dönük siyasal

görüşleri etkisinde olgunlaşmıştı.12

XIX. yüzyılın ikinci yarısından sonra Balkanlarda artan milliyetçilik

hareketlerinin temelinde Osmanlı himayesi altında yaşayan farklı ulusların tek

vatan, tek bayrak ideolojisiyle kurmak istedikleri ulus-devlet yapılanması kadar,

8 Ernest Gellner, Language and Solitude: Wittgenstein, Malinowski and the Habsburg

Dilemma, Cambridge University Press, United Kingdom 1998, s. 21-26.

9 Bilgin Çelik, “Büyük Güçlerin Balkanlardaki Rolü: Balkan İttifakının Kökenleri ve Sonuçları”,

Uluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu II, Bildiriler, c. I, Celal Bayar

Üniversitesi yay., Manisa 2010, s. 314.

10 Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşması sonucunda Rusya’nın Balkanlar’da tam hâkimiyet

kazanması İngiltere, Avusturya, Almanya gibi büyük Batılı Devletlerin Akdeniz politikalarına

zarar gelmesi husunda endişelendirdi. Milletlerarası komisyonda antlaşma maddelerinin

yeniden gözden geçirilme talebi ile 1878 yılında Berlin Kongresi’nde toplanıldı. 13 Temmuz

1878 tarihinde imzalanan ve Ayastefanos Anlaşmasına ile kıyaslandığında Osmanlı

Devleti’nin de menfaatler elde ettiği Berlin Antlaşması sonucunda Osmanlı, Balkanlar’daki

varlığını bir süre daha sürdürebilme olanağı sağladı. Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, c.

VIII, TTK yay., Ankara 2011, s. 64-66, 76-77.

11 Meltem Begüm Saatçi, “Balkan Ulusçuluklarına Dair Bir Değerlendirme: Farklı Uluslar Farklı

Usuller”, Karadeniz Araştırmaları, c. VI/23 (Güz 2009), s. 16. 12 Kemal Karpat, Osmanlı’dan Günümüze Etnik yapılanma ve Göçler, Timaş yay., İstanbul

2013, s. 150.

Page 6: BALKAN SAVAI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET …isamveri.org/pdfdrg/D03601/2018_34/2018_34_OZSUERE.pdfUluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu II, Bildiriler,

Esra Özsüer

[458]

“Pax Ottomana”13

döneminin sona ermesi de bulunuyordu. “Pax Ottomana”nın

sonuna gelinmesiyle birlikte emperyalist Batı güçleri bu bölgenin mozaiği kabul

edilen dinsel ve etnik farklılığı,14

Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’daki nüfuzunu

sekteye uğratacak aleyhte politikaların oluşturulmasında etkin biçimde

kullanmıştı. Osmanlı Devleti’nin dağılma sürecini oluşturan bu dönemde,

Balkan coğrafyasında kaybedilen topraklar aynı zamanda İmparatorluk

çevresinde etnik kimliğe dayalı ve ulus-devlet anlayışıyla kurulan yeni Balkan

devletlerinin ortaya çıkmasına olanak sağladı. Ancak Avrupa'da ciddi toprak

kaybına rağmen, yüzyılın başında Osmanlı İmparatorluğu hala önemli bir güçtü

ve kendi kontrolü altında bulunan topraklarda, 1897 yılındaki nüfus verilerine

göre, farklı milletlerden yaklaşık 39,096,294 insan yaşıyordu. Vergi amacıyla

hükümet tarafından doğrudan kontrol edilenlerin sayısı ise 19,050,307 olarak

belirlenmişti. Nüfusun %74’ünü Müslümanlar, %26’sını da gayrimüslimler

oluşturuyordu.15

Ayestafanos Antlaşması ile Bulgaristan’ın sınırları içine

Makedonya’nın katılması, Sırbistan’ın bağımsızlığını alması ve topraklarını

sürekli genişletme çabası, Berlin Antlaşması sonucunda Bulgaristan’ın hayal

kırıklığı yaşaması, yine Yunanistan’ın Osmanlı Devleti aleyhine toprak

kazanma gayesi, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun Balkanlar’daki

yayılmacı politikasına karşı Rusya’nın Panslavizm politikasıyla Slav

devletlerini kışkırtma girişimleri, Balkan Savaşları’nın çıkma sebebi olarak

gerekli alt yapıyı sağlamıştı.16

Üstelik Osmanlı Devleti dış politikasında bu

karmaşayla uğraşırken iç politikasında da siyasi istikrarın rotasını değiştiren bir

hadise olarak 31 Mart Vakası, II. Abdülhamid’in İttihatçılar tarafından tahttan

13 Osmanlı barışı olarak bilinen Pax Ottomana, tarihteki Roma barışının (Pax Romanna) benzer

bir modeli olarak Osmanlı Devlet düzenine tabi olan milletlerin mevcut istikrar ve uyumunu

tanımlamak için kullanılır. Millet sistemi (Müslimler ve gayri Müslimler) üzerine kurulu

Osmanlı idari yapısında süregelen barış ve eşitlik sloganı, II. Meşrutiyet yıllarında çürümeye

başlamış ve Balkan Savaşları da bu sistemin sonunu getirmiştir. İlber Ortaylı, Osmanlı Barışı,

Timaş yay., İstanbul 2014, s. 11-12.

14 Makedonya’nın etnik ve sosyal durumu karışıktı. Manastır, Kosova ve Selanik vilayetleri (ki

bu üç vilayet Makedonya’yı meydana getirmekteydi) halkı canlı bir etnografya müzesini

andırıyordu. Türkler, Arnavutlar, Bulgarlar, Sırplar, Ulahlar, Yahudiler yan yana yaşamakta

fakat din, mezhep, dil ve kültürlerini korudukları için aralarında kimlik cüzdanlarında yazılı

Osmanlı kelimesi dışında ortak bağıntıları bulunmamaktaydı. Enver Ziya Karal, Osmanlı

Tarihi, c. IX, TTK yay., Ankara 2011s. 250. 15 Stanford J. Shaw-Ezel Kural, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, E yay., İstanbul

2000, s. 291-292.

16 Halaçoğlu, a.g.e., s. 14.

Page 7: BALKAN SAVAI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET …isamveri.org/pdfdrg/D03601/2018_34/2018_34_OZSUERE.pdfUluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu II, Bildiriler,

Balkan Savaşı’ndan Lozan’a Yunanistan’da Ekalliyet Sorunu ve Müslüman Nüfus

[459]

indirilmesi ile sonuçlandı. II. Meşrutiyet’in (1908) ilanından sonra ülke

yönetiminde söz sahibi olan İttihatçıların miras aldığı Makedonya ve Kiliseler

Sorununun çözümüne yönelik çıkarılan Kiliseler Kanunu17

(1910) Balkan

Devletleri arasında Osmanlı Devleti’ne karşı bir ittifakın kurulmasına da

yardımcı oldu. 8 Ekim 1912’de Karadağ, 17 Ekim’de Bulgaristan ve Sırbistan,

19 Ekim’de Yunanistan Osmanlı Devleti’ne karşı savaş açtı. Osmanlı

Devleti’nin büyük bir yenilgiye uğradığı I. Balkan Savaşı sonunda imzalanan

Londra Antlaşması gereği Osmanlı Devleti Midye-Enez çizgisinin batısında

kalan Avrupa topraklarını kaybetti.

Balkan Savaşları sonrasında değişen Balkanların siyasi haritası, bu

coğrafya üzerinde yeni bir sorununun yaşanmasını da gündeme getirdi. Balkan

devletlerinin haritada topraklarını genişlettiği, Türkiye’nin ise bir hayli

küçüldüğü18

yeni Balkan sınırlarındaki Müslüman unsurun büyük çoğunluğu,

Osmanlı hâkimiyetinden çıkarak Balkan Devletleri idaresine geçti. Osmanlı

hâkimiyeti zamanında geniş ölçüde Müslüman nüfusu içinde barındıran

Makedonya topraklarındaki değişimin en ağır bedelini çeşitli baskı ve

usulsüzlüklerle mücadele etmek zorunda kalan Müslüman azınlıklar ödedi.

Balkan topraklarından kaçmak zorunda bırakılan pek çok Müslüman azınlık,

çeşitli yollardan Osmanlı hâkimiyetinin geçerli olduğu topraklara sığınmak

amacıyla, vatan bildiği bu coğrafyadan topluca göç etmeye başladı.19

17 Bulgar kilisesinin Rum-Ortodoks kilisesinden ayrıldığı tarihten beri Makedonya’da birçok

kilise ve mektebin kime ait olduğu meselesinden doğan “kiliseler sorunu” Balkan devletlerinin

kendi aralarında Osmanlı Devleti’ne karşı birleşmelerini önleyen baş meseleydi. Tahtta kaldığı

süre boyunca II. Abdülhamid Balkan Devletleri arasındaki bu anlaşmazlıkları körükleyerek

onların Osmanlı Devleti’ne karşı ittifak kurmasını da engellemeye çalışmıştı. Ancak İttihat ve

Terakki yönetimi Balkan Devletleri arasındaki anlaşmazlıkların en önemlisi olan kiliseler

meselesini çıkardığı bir kanunla çözüme ulaştırarak Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistan’daki

bu konudaki anlaşmazlıkların giderilmesini sağladı. İttihat ve Terakki döneminde yapılan ve

Balkan Harbi’ni teşvik edici hatalardan biri sayılan böylesi bir çözüm anlayışı Balkan

Devletleri’nin Osmanlı aleyhinde birleşmesini kolaylaştırmış ve sonrasında da savaş ilan

etmişti. Cevdet Küçük, “Balkan Savaşı”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, c. V,

1992, s. 23; Ayrıca bkz: Halaçoğlu, a.g.e., s. 17-21.

18 Osmanlı Devleti Balkan Savaşları sonunda Avrupa’daki topraklarının %83’ünü nüfusunun da

%69’unu kaybetmiştir. Shaw & Kural, a.g.e., s. 359. 19 Aleksandros Pallis’in verdiği bilgilere göre I. Balkan Savaşı’ndan (1912) 1923 Türk-Yunan

Zorunlu Nüfus Mübadelesine kadar Makedonya topraklarında 2.300.000 ile 2.500.000

arasında değişen Türk, Yunan ve Bulgar göçü olmuştur. Yine Makedonya topraklarında Ekim

1912’den 1924 yılının sonuna kadar savaş, sürgün vb sebeplerden dolayı toplam 17 göç

hareketi meydana gelmiştir. A. A. Pallis, “Racial Migrations in the Balkans During the year

1912-1924”, The Geographical Journal, Vol: 66, No: 4 (Oct. 1925), s. 316-317.

Page 8: BALKAN SAVAI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET …isamveri.org/pdfdrg/D03601/2018_34/2018_34_OZSUERE.pdfUluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu II, Bildiriler,

Esra Özsüer

[460]

1. Mora İsyanından Balkan Savaşlarına Yunanistan’da Müslüman

Sınıf (1821-1912)

Çağdaş Yunan tarihini başlatan 1821 Mora İsyanı, Osmanlı Devleti’ne

karşı verilen sekiz senelik silahlı mücadelenin sonunda, İoannis Kapodistrias

hükümeti önderliğinde, Orta Yunanistan toprakları üzerinde, Yunanistan adıyla

yeni bir devletin kurulması ile sonuçlandı.20

Osmanlı hâkimiyetinden çıkan bu

bölgede yeni siyasi yönetim Yunan krallığına ait olduğundan söz konusu sınırlar

dâhilinde yaşayan Müslümanlar için de göç, kaçınılmaz bir süreç olarak

başlamış oldu. Mora İsyanı patlak vermezden önce bağımsız Yunan devletinin

ilk topraklarını oluşturan Peleponez (Mora) ve Rumeli bölgesinde (Orta

Yunanistan) yaklaşık 90.000 Müslüman nüfus bulunuyordu.21

Bu Müslüman

grup, Türklerden, Müslüman Arnavutlardan ve İslamiyet’e geçen yerli

Hıristiyan halktan (dönmeler) oluşmaktaydı. Daha çok merkez bölgelerde

yaşayan Müslüman topluluklar yoğunlukla Eğriboz Adası, Attik ve Messinya

Bölgesinde (Kyparissia) ikamet eden şehirli sınıftı ve ekseriyetle bu sınıfa dâhil

olanlar Osmanlı’nın bölgeye tayin ettiği asker ve memurlardı. Ancak, Mora

İsyanından başlayarak 1830 Londra Müzakeresinin ilk protokolü gereğince

Yunanistan’ın bağımsız devlet olarak tanınmasına kadarki sürede, bölgede

çıkan karışıklık ve savaş ortamı, Müslümanları ya bu topraklardan tahliye

edilmeye ya da Osmanlı’nın hâkimiyeti altında kalan topraklara göç etmeye

zorladı.22

1833 Mart ayında Yunan topraklarından son Osmanlı askerinin

ayrılması ile birlikte can ve mal güvenliği sorunuyla yüzleşmek durumunda

kalan Müslüman nüfus, Yunanistan’ın ilk bağımsız devlet topraklarından

kendilerine ait malları ve mülkleri satarak ayrılmak zorunda kaldı.23

Nitekim

20 Şerafettin Turan, “1829 Edirne Antlaşması”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya

Fakültesi Dergisi, Cilt: 9, Sayı: 1-2 (1951), s. 119.

21 Giannis N. Gklavinas, Oı Mousoulmanikoı Plithismoı stin Ellada (1912-1923), Apo tin

ensomatosi stin antallagi [İlhaktan Mübadeleye Yunanistan’da Müslüman Nüfus (1912-

1923)], Ekdotikos Oıkos Ant. Stamouli, Thessaloniki 2013, s. 15; Aleksandre Popovic,

Balkanlarda İslam, İnsan yay., İstanbul 1995, s. 299. 22 1821 Mora İsyanı sırasında bölgedeki Türklerin dramı ile ilgili çalışma için bkz: Ali Fuat

Örenç, Balkanlarda İlk Dram. Unuttuğumuz Mora Türkleri ve Eyaletten Bağımsızlığa

Yunanistan, Babiali Kültür yay., İstanbul 2011, s. 97-116; George Castellan, Balkanların

Tarihi, Milliyet yay., İstanbul 1993, s. 301.

23 Her ne kadar 1830 Londra Protokolü, 1832 İstanbul Antlaşması ve yine 1830-1833 yılları

arasında imzalanan diğer uluslararası anlaşmalar Müslüman nüfus ile ilgili dini özgürlüklere

saygı, kişilerin can ve mal güvenliğini koruma altına alacak madde hükümlerini içerse de,

bölgede yaşayan Müslümanlar, özellikle Rumeli ve Eğriboz Adasında ikamet edenler, bu

Page 9: BALKAN SAVAI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET …isamveri.org/pdfdrg/D03601/2018_34/2018_34_OZSUERE.pdfUluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu II, Bildiriler,

Balkan Savaşı’ndan Lozan’a Yunanistan’da Ekalliyet Sorunu ve Müslüman Nüfus

[461]

1821 yılında Yunanistan’ın genel nüfusu 938.765 iken 1838’de 752.077’ye

gerilemişti.24

Nüfustaki bu değişim oranının çok büyük bir kısmını bölgedeki

karışıklık sebebiyle göç etmek zorunda kalan veya öldürülen Müslümanlar

oluşturuyordu.25

1833 yılından sonra yeni kurulan Yunan Devleti sınırlarında başta

Eğriboz ve Halkis yerleşim bölgesi olmak üzere sadece 400 Müslüman ikamet

etmekteydi.26

1827-1837 yılları arasında Mora ve Eğriboz’dan göçen

Müslümanların bir kısmı Tesalya ve Makedonya’ya, diğer bir kısmı da Çeşme

ve Seferihisar civarına yerleştirildi.27

2 Temmuz 1881 İstanbul Antlaşması ile

Müslüman nüfusun daha fazla yoğunlukta olduğu Teselya ve Arta’nın

Yunanistan topraklarına katılması sonucunda Yunan Krallığı içindeki

Müslüman nüfusun sayısı büyük oranda artış gösterdi. Yunanistan Genel

Kurmay arşiv kayıtlarına göre 1878 yılında 330.000 nüfusu olan Teselya’nın

yaklaşık 40.000’ini Müslümanlar oluşturuyordu, Müslümanlar bu bölgede başta

Larissa, Tyrnavos, Farsala, Dömeke, Kardiça, Volos, Almiros, Tırhala

şehirlerinde ikamet etmekteydi. Oysa Yunanistan’da ilk resmi envanterlere

göre, 1881 Eylül’ünde yapılan nüfus sayımında, Yunan Krallık toprakları içinde

yer alan Teselya ve Arta’da Müslüman nüfus 24.195 olarak belirlenmişti.28

Teselya bölgesindeki Müslüman nüfusun 1878 yılı ile kıyaslandığında

büyük bir azalma göstermesinin başlıca nedeni bölgede yaşayan Müslümanların

değişen sosyo-ekonomik dengelerden olumsuz etkilenmesi ve topraklarının

Yunanistan’a geçmesinden duyduğu büyük korku idi. 1907’de Teselya’da

Müslüman nüfus 3.516 iken, 1911’de bu sayı 2.895 olarak azalma göstermişti.29

1881 yılında Teselya’nın Yunanistan’a dâhil olması sonucunda Müslüman

azınlığın Yunan Krallığı içinde can ve mal güvenliğini sağlayacak maddelerin

İstanbul Antlaşması içine dâhil edilmesi aslında Yunanistan’ın ilk defa

antlaşmalara itibar etmeyip can güvenliklerinin tehlikeye girebileceği endişesiyle bölgedeki

mal varlıklarını elden çıkarıp toplu bir şekilde Yunanistan’dan ayrılmışlardır. Gklavinas,

a.g.e., s. 15. 24 N. J. Svonoros, Yunanistan Nüfusu ve Yunanistan Nüfus Sayımları, Çeviren: M. Galip,

Başvekalet İstatistik Umum Müdürlüğü yay., İstanbul 1936, s. 14. 25 George Castellan, Balkanların Tarihi, Milliyet yay., İstanbul 1993, s. 301.

26 Nicole Immigs, “Between emigration and participation: New Muslim minorities in Greece

1881-1886”, Journal of Muslim Minority Affairs, vol. XIX/4, 2009, s. 511-522. 27 Mehmet Yılmaz, “Balkan Savaşı’ndan Sonra Türkiye’den Yunanistan’a Rum Göçleri”, Selçuk

Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı: 10, (2011), s. 15.

28 Gklavinas, a.g.e., s. 15-16.

29 Gklavinas, a.g.e., s. 16.

Page 10: BALKAN SAVAI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET …isamveri.org/pdfdrg/D03601/2018_34/2018_34_OZSUERE.pdfUluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu II, Bildiriler,

Esra Özsüer

[462]

“Müslüman sorunu” kavramı ile tanışmasını da gündeme getirmişti. Bilhassa

Teselya’nın merkezi olan Yenişehir’den binlerce Müslüman Anadolu’ya göç

ederek Batı Anadolu’nun sahil kasabalarına ve Antalya civarına iskân edildi.30

1830-1911 yılları arasında Yunanistan’da değişen siyasi haritanın

Müslüman nüfus kimliğini olumsuz etkilemesi ve aynı zamanda can güvenliği

endişesi, bölgedeki göç dalgalarının büyük oranda artmasına sebebiyet verdi.

Ancak Yunanistan’da Müslüman nüfusun bir “sorun” olarak gündeme gelmesi

Balkan Savaşları ile ortaya çıkan bir durumdu. Çünkü bu döneme kadar

Yunanistan sınırları içinde yer alan Müslüman nüfus, bir sorun olarak ele

alınabilecek çoğunlukta değildi. 1912-1913 Balkan Savaşları sonrasında

Yunanistan’ın genişleyen yüz ölçümü ile birlikte artan Müslüman nüfusu,

beraberinde Yunanistan’da Müslüman azınlık sorununun da ortaya çıkmasına

neden oldu. Özellikle kendi nüfuz alanına dâhil olan Müslüman azınlığın Yunan

Devleti ile nasıl bir bütünlük göstereceği ve yine bu azınlığın Yunan Devletinin

güvenliği açısından herhangi bir tehdit oluşturup oluşturmayacağı endişesi

Yunanistan’ın önemli siyasi sorunlardan biri olarak devlet kademesinde yerini

aldı.

2. Balkan Savaşları ve Sonrasında Yunanistan’da Müslüman

Ekalliyet

Balkan Savaşları öncesinde Osmanlı İmparatorluğu içinde tek bir etnik

kimlikten oluşan nüfus çok az bölgede mevcuttu. Neredeyse imparatorluk

sınırının tamamına yakınında farklı etnik grupların bir arada yaşadığı heterojen

yapılanma söz konusuydu. Örneğin Osmanlı hâkimiyet döneminde yaklaşık

olarak 2.500.000 nüfusun yaşadığı tüm Makedonya topraklarında 900.000

Müslüman, 900.000 Hıristiyan bulunuyordu.31

Müslümanlar ve Hıristiyanlar

konuştukları dillere göre ayrıldığında ise farklı alt grupları oluşturmaktaydı.

Örneğin Makedonya toprakları üzerinde İspanyolca ya da İbranice konuşan

90.000 Yahudi nüfus da vardı. Tüm bu dini, etnik ve dilsel farklılıkların

yarattığı bir sonuç olarak XIX. yüzyıl sonlarında diplomaside Makedonya

topraklarını tanımlamada kullanılan ifade “Makedonya salatası” idi.32

30 Yılmaz, a.g.m., s. 16. 31 Tasos Kostopoulos, Polemos kaı Ethnokatharsi, İ Ksexasmeni plevra mias dekaetous

ethnikis eksormisis, 1912-1922 [Savaş ve Soykırım. On senelik Ulusal Bir saldırının

Unutulmuş Tarafı (1912-1922] Vivliorama, Athina 2007, s. 25.

32 Kostopoulos, a.g.e., s. 25-26; Pallis, a.g.m., s. 316. Lev Troçki’nin Balkan coğrafyası üzerinde

yaptığı bir tren yolculuğunda sarfettiği “Doğu! Doğu! Ne kadar çok değişik insan, kıyafet,

Page 11: BALKAN SAVAI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET …isamveri.org/pdfdrg/D03601/2018_34/2018_34_OZSUERE.pdfUluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu II, Bildiriler,

Balkan Savaşı’ndan Lozan’a Yunanistan’da Ekalliyet Sorunu ve Müslüman Nüfus

[463]

2.a. Müslümanlar:

Türkçe konuşan Müslümanlar

Arnavutça konuşan Müslümanlar (Alvanites)

Ulahça konuşan Müslümanlar

Slavca konuşan Müslümanlar (Pomaklar)

Yunanca konuşan Müslümanlar (Valaades, Turkogıanniotes,

Turkokritiki)

Romence konuşan Müslümanlar (Türk Çingeneleri)

2.b. Hıristiyanlar:

Yunanca konuşan Hıristiyanlar

Slavca konuşan Hıristiyanlar

a. Patrikhaneye bağlı olanlar (Slavca konuşan Yunanlar)

b. Bulgar Eksarhiasına bağlı olanlar (Bulgarlar, Sırplar,

Makedonlar)

Arnavutça konuşan Hıristiyanlar (Arvanites)

Ulahça konuşan Hıristiyanlar

Türkçe konuşan Hıristiyanlar (Gagavuzlar)

Balkan Savaşları sonrasında Yunanistan'ın yüzölçümü 64.786 km2’den

108.606 km2’ye çıkmış,

33 yine 2.666.000 olan nüfusu da 2 kat artarak

4.363.000'e yükselmişti.34

Böylesi bir durum Yunanistan için iki önemli sonucu

da beraberinde getirmişti. İlk olarak Yunanistan, 1830 yılında resmen kurulan

Yunan krallık topraklarını iki kat büyütmesi neticesinde çok daha güçlü bir

Yunanistan görüntüsüne sahip olmuştu. Yunan kaynaklarında Nees Hores (Yeni

etnik grup ve kültür bir arada” sözleri de bu tezi destekler niteliktedir. Mark Mazower,

Bizans’ın Çöküşünden Günümüze Balkanlar, Alfa yay., İstanbul 2010, s. 37. 33 Svoronos’un verdiği bilgiye göre Yunanistan 1913 yılında topraklarını 63.606 km2’den 121.794

km2’ye ulaştırmıştır. N. J. Svoronos, Yunanistan Nüfusu ve Yunanistan Nüfus sayımları,

Başvekalet İstatistik Umum Müdürlüğü yay., İstanbul 1936, s. 12-13.

34 Apostolos V. Vakalopoulos, Nea Elliniki İstoria, 1204-1985 [Çağdaş Yunan Tarihi, 1204-

1985], Vanias, Thessaloniki 1987, s. 350.

Page 12: BALKAN SAVAI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET …isamveri.org/pdfdrg/D03601/2018_34/2018_34_OZSUERE.pdfUluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu II, Bildiriler,

Esra Özsüer

[464]

Bölgeler)35

olarak tanımlanan bu nüfus alanı içinde Yedi Adalar (1864), Teselya

(1881), Epir (1913), Ege Adaları (1913), Girit (1913), Güney Makedonya

(1913) bulunuyordu. İkinci olarak da özellikle etnik, dinsel ve dilsel bir mozaik

olan Makedonya topraklarının Yunan topraklarına dâhil olması sonucunda

Yunanistan, büyük oranda Müslüman nüfusu içinde barındıran bir ulus olmuştu.

Balkan coğrafyasında yaşayan Müslümanlar anadil, etnik köken ve dinsel

mezhep bakımından da belli bir homojenliğe sahip değildi.

I. Balkan Savaşı (1912) sonrasında Yunanistan topraklarına katılan

Makedonya topraklarında 470.000-480.000 civarında Müslüman nüfus

yaşıyordu.36

Özellikle Kavala ve Drama gibi bölgelerde Müslüman nüfus diğer

bölgelere oranla daha fazlaydı. 1913-1915 yılları arasında ise Yunanistan

topraklarında Müslüman nüfus hızla azalmaya başladı. Yunan kaynaklarında

verilen istatistikî bilgilere göre37

bu tarihler arasında 110.000 Müslüman

Türkiye’ye göç etti.38

1915-1920 yılları arasında Makedonya topraklarında

bulunan 316.300 Müslüman’dan 37.000’i, yani nüfusun yaklaşık %29'una

yakını, Osmanlı ülkesine gitmek için bölgeden ayrıldı.39

Türk kaynaklarında ise

Büyük Savaş öncesinde Yunanistan'ın idaresi altına giren Trakya, Makedonya

ve Epir'den Osmanlı topraklarına göç eden Müslüman nüfus 200.000'den fazla

olarak belirtilmişti.40

Makedonya'daki Müslüman nüfusun %20'si şehirli, %80'i ise köylü idi.

Bu bölgede yaşayan Müslüman nüfusun 264.400'ünün ana dili Türkçeydi.

35 27 Haziran 1832 İstanbul Anlaşması ile kesin sınırlarını belirleyen Yunanistan'ın ilk

topraklarından Mora, Rumeli ve Kiklad Adaları'na Palies Hores (Eski Bölgeler); sonrasında

Yunanistan'a katılan topraklara ise Nees Hores (Yeni Bölgeler) adı verilmektedir. 36 Aleksandros A. Pallis, Statistiki Meleti peri ton filetikon metanastevseon Makedonias kaı

Thrakis kata tin periodo 1912-1924, [1912-1924 yıllarında Trakya ve Makedonya’daki

Irk Göçlerine Dair İstatiksel Bir Çalışma], Tipografeıo Ioan. Vartsou, Athinaı 1925, s. 11-

12.

37 Türk ve Yunan kaynaklarında yer alan istatistiksel bilgiler birbirlerinden çok fazla farklılık

gösteren veriler içermesinden dolayı her iki istatistiksel bilgiler karşılaştırmalı olarak makalede

sunulmuştur. Yunan kaynaklarındaki istatistiksel veriler Aleksandros A. Pallis’in “Statistiki

Meleti peri ton filetikon metanastevseon Makedonias kaı Thrakis kata tin periodo 1912-1924”

[1912-1924 yıllarında Trakya ve Makedonya’daki Irk Göçlerine Dair İstatiksel Bir Çalışma]

kitabındaki referans bilgilere göre oluşturulmuş; Türk kaynaklarındaki istatistiksel veriler de

Ahmet Halaçoğlu’nun “Balkan Harbi sırasında Rumeli’den Türk Göçleri” ve Justin Mc

Carthy’nin “Ölüm ve Sürgün, Osmanlı Müslümanlarının Etnik Kıyımı (1821-1922)”

kitaplarında yer alan rakamlar doğrultusunda makalede kullanılmıştır. 38 Gklavinas, a.g.e., s. 23.

39 A.g.e., s. 23, 24.

40 Halaçoğlu, a.g.e., s. 38.

Page 13: BALKAN SAVAI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET …isamveri.org/pdfdrg/D03601/2018_34/2018_34_OZSUERE.pdfUluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu II, Bildiriler,

Balkan Savaşı’ndan Lozan’a Yunanistan’da Ekalliyet Sorunu ve Müslüman Nüfus

[465]

Türkçe konuşan Müslümanları Yörükler ve Konya'dan göç eden Koniari adında

iki grup oluşturuyordu. Müslümanların 13.000’i Makedonca, 12.800’ü

Arnavutça, 11.700’ü Yunanca, 7.800’ü Bulgarca, 1200’ü Ulahça ve 5400’ü

Romence konuşuyordu.41

Slav dillerini konuşan ve Çıtaklar olarak adlandırılan

Müslümanlar ise sonradan İslamiyet’i seçen gruptu. Bu gurubun içinde

Bulgarca konuşan Pomaklar da vardı. Az da olsa Arnavutça konuşan

Müslümanlar ile Valaades42

denilen ve ana dilleri Yunanca olan Müslümanlar

da Makedonya toprakları içinde varlık göstermekteydi. Ulahça konuşan

Müslümanlar ki bu grup 1759'da İslamiyet’e geçmişti, Karacovaliler adıyla

anılıyordu.43

Aynı zamanda Selanik’te yaşayan 15.000 Müslüman, XVII.

yüzyılda Haham Sabbatai Zevi önderliğinde İslamiyet’e geçmiş Selanik

Yahudileriydi (dönmeler).44

XIX. yüzyılda Avusturya-Macaristan'ın Bosna

Hersek'i ilhak etmesinden sonra Osmanlı Devleti tarafından Makedonya

topraklarına yerleştirilen Bosna Müslümanları ve Çerkezler de bölgedeki diğer

Müslüman gruptu. Makedonya bölgesinde yaşayan Müslümanlar çoğunlukla

Sünni mezhebindendi. Aralarında büyük oranda Bektaşi ve Mevleviler de vardı.

Bektaşi grup, Türklerin dışında daha çok İslamiyet’i seçmiş Arnavutlar,

Pomaklar ve Valaadeslerden oluşuyordu. Özellikle bu üç grup Bektaşiliği

Müslümanlığın esnek kolu olarak görmeleri ve bir şekilde Hıristiyanlığı

çağrıştırmalarından dolayı seçmişlerdi. Ancak Makedonya topraklarındaki bu

farklı mozaik, 1923 Türk-Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesiyle sona ermiş45

ve

Yunan kaynaklarında 1926 yılına ait verilere göre Yunan Devleti’ne dahil olan

Makedonya topraklarında yaşayan Müslüman nüfus 2000 olarak belirlenmişti.46

Balkan Savaşları sonrasında Yunan topraklarına dâhil olan Epir

bölgesinde ise 40.000/45.000 civarında Müslüman nüfus vardı. Nüfus

41 Gklavinas, a.g.e., s. 25.

42 Bugün ataları Valaades olan Müslüman grubun 1923 Nüfus Mübadelesiyle İstanbul ve Konya

çevresinde ikamet ettikleri ifade edilmektedir. Apostolos Vakalopoulos, Istoria tis

Makedonias 1354-1833 [Makedonya Tarihi (1354-1833)], Thessaloniki 1969, s. 319-327.

43 Bugün Malkara'da yaşayanların Müslümanların atalarının Müslüman Ulah olan Karacovaliler

olduğu söylenmektedir. Vakalopoulos, a.g.e., s.328.

44 François Georgeon, İ “Selanik” ton mousoulmanon kaı ton ntonmedon [ Müslümanlar ve

Dönmelerin Şehri Selanik], Ekati, Athina 1994, s. 127-130. 45 Konu ile ilgili kapsamlı bir çalışma için bkz: Kemal Arı, Suyun İki Yanı: “Mübadele”, Tarih

Vakfı Yurt yay., İstanbul 2015; Renee Hirschon, Ege’yi Geçerken. 1923 Türk-Yunan

Zorunlu Nüfus Mübadelesi, İstanbul Bilgi Üniversitesi yay., İstanbul 2007.

46 Aleksandros A. Pallis, Statistiki Meleti peri ton filetikon metanastevseon Makedonias kaı

Thrakis kata tin periodo 1912-1924 [1912-1924 yıllarında Trakya ve Makedonya’daki

Irk Göçlerine Dair İstatiksel Bir Çalışma], Tipografeıo Ioan. Vartsou, Athinaı 1925, s. 16.

Page 14: BALKAN SAVAI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET …isamveri.org/pdfdrg/D03601/2018_34/2018_34_OZSUERE.pdfUluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu II, Bildiriler,

Esra Özsüer

[466]

Mübadelesi öncesinde 24.070'e düşen bu oran, 1928’de yapılan sayıma göre

19.244 olarak belirlenmişti.47

Batı Trakya'dan sonra Yunanistan'ın Epir

bölgesinde mevcudiyet gösteren Müslüman nüfusun en büyük sebebi Arnavut

Müslümanların mübadeleye dâhil edilmemesiydi. Epir'de yaşayan Müslümanlar

genellikle Arnavut Müslümanlar, Müslüman Çingeneler ve Yanya'da Yunanca

konuşan ve Yunanca karakterlerle Osmanlı Türkçesi yazan gruptan

oluşuyordu.48

Balkan Savaşları sonrasında Yunanistan'a katılan ve Ege

Adaları'ndan biri olan Lesvos'un Midilli şehrinde, Yunan kaynaklarına göre,

1912'den önce 18.177 Müslüman nüfus ikamet etmekteydi. Ancak adanın

Yunan hâkimiyetine geçmesinden sonra Osmanlı topraklarına göç eden

Müslümanlar, 1923 Lozan Antlaşmasından sonra 7500'e düşmüş ve mübadele

sona erdiğinde adada sadece 87 Müslüman kalmıştı.49

Benzer oranlar diğer Ege

Adaları için de geçerli bir durumdu. Ege Adalarında oturan Müslümanlar

çoğunlukla Türkçe ve Yunanca dillerini konuşan Türklerden oluşuyordu.

Girit'te ise 1881'de Müslüman nüfus, 73.234 iken 1911'de adanın

Yunanistan'a ilhakından az bir süre önce bu oran 27.852'ye düşmüştü.50

Yunan

kaynaklarında bunun en önemli nedeni adada Osmanlı'ya karşı meydana gelen

ayaklanmalar sonucunda Müslüman nüfusun korku ve güvensizlik yaşamasıydı.

Köyden şehre göçen Müslümanlar, adada daha çok Kandiye, Hanya, Resmo

gibi şehir merkezlerine yönelmişlerdi. 1920 yılında Girit’te yaklaşık 19.181

Müslüman nüfus varken mübadele sonrasında bu sayı 197 olarak kaldı.51

Girit

Müslümanları Yunanca kaynaklarda adanın Osmanlı hâkimiyetine geçmesinden

sonra Müslümanlığı seçen Yunanlar olarak gösterilmekteydi. Bu Müslümanlar

Arapça karakterle Yunanca yazan52

ve daha çok Mevlevi ve Bektaşi olan Giritli

Türklerdi (Turkokritiki).

47 Gklavinas, a.g.e., s. 30.

48 Konstantinos Tsitselikis (edt.), Glosses, alfavita kaı ethniki ideologia stin Ellada kaı

Valkania [Diller, Alfabeler ve Yunanistan ve Balkanlarda Milli İdeoloji], Kritiki, Athina

1999, s. 31-37.

49 Gklavinas, a.g.e., s. 39.

50 Gklavinas, a.g.e., s. 40. 1897 Girit isyanları sırasında da binlerce Giritli Müslüman bölgeden

göç etmek zorunda kaldı. Girit’ten göçen Müslümanların büyük çoğunluğu önce İzmir’e,

sonrasında Çanakkale’den Adana’ya kadarki sahil bölgelerine yerleştirildiler. Bölgede Giritli

Müslümanları yerleştirecek boş yer kalmadığından büyük bir kısmı Suriye ve Trablusgarp’a

gönderildi. Yılmaz, a.g.m., s. 16. Ayrıca konu hakkında detaylı bilgi için bkz: Ayşe Nükhet-

Nuri Adıyeke, Fethinden Kaybına Girit, Babıali Kültür yay., İstanbul 2006.

51 Glavinas, a.g.e., s. 42

52 İskender Özsoy, İki vatan yorgunları, Mübadele Acısını yaşayanlar Anlatıyor, Bağlam

yay., İstanbul 2007, s. 54-87.

Page 15: BALKAN SAVAI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET …isamveri.org/pdfdrg/D03601/2018_34/2018_34_OZSUERE.pdfUluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu II, Bildiriler,

Balkan Savaşı’ndan Lozan’a Yunanistan’da Ekalliyet Sorunu ve Müslüman Nüfus

[467]

Balkan Savaşları öncesinde Trakya topraklarında nüfusun yaklaşık

%55'ini oluşturan Müslüman nüfus, 640.000 civarındaydı. Şemseddin Sami’nin

“Kamüs’ül Alam” adlı eserinde Batı Trakya’da (Gümülcine, Sultanyeri,

Ahiçelebi, Robçoz, Eğridere, İskeçe) yaşayan Müslümanların sayısı 206.914

olarak belirlenmişti.53

Balkan Savaşları sonrasında Bulgaristan'a verilen Batı

Trakya, 1913-1919 yılları arasında Bulgaristan'ın sınırları içine dâhilken; Doğu

Trakya da Osmanlı Devleti'ne ait bir toprak parçasıydı. 1920 Sevr Antlaşması

ile Yunanistan'a geçen Batı Trakya'da Yunan kaynaklarına göre 74.730

Müslüman nüfus bulunuyordu.54

Yunan istatistiklerinin verdiği bilgiye göre

mübadele kapsamına girmeyen Batı Trakya'da 1926 yılında 94.723 Müslüman

nüfus yaşıyordu.55

Batı Trakya'da yaşayan Müslümanlar çoğunlukla İskeçe,

Gümülcine ve Dedeağaç bölgesinde ikamet eden Sünni ve Bektaşi

Müslümanlarıydı.

2.1. Balkan Savaşlarından Lozan’a (1912-1923) Yunanistan’dan

Müslüman Göçleri

Balkan Savaşları Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’daki hâkimiyetini sona

erdiren ve Avrupa’daki topraklarının %83’ünü, nüfusunun da %69’unu

kaybetmesine neden olan büyük bir yenilgiydi. Böylesi bir tarihi yenilginin arka

planında ise Osmanlı’nın dağılma sürecine girmesi ile birlikte Balkan

milliyetçiliğine sarılan yeni ulus devletlerin, Batılı büyük devletlerin de

desteğini alarak, Osmanlı’ya karşı yürüttükleri aleyhte faaliyetleri bulunuyordu.

Balkan Savaşları sonunda Osmanlı ile Balkan devletleri arasında imzalanan

Bükreş Antlaşması (1913) ve diğer antlaşmalar (Yunanistan ile Atina,

Bulgaristan ile İstanbul Antlaşması) neticesinde Balkanlar’da yeni bir siyasi

harita oluşmuş ve bu yeni haritada Yunanistan, Sırbistan ve Romanya’nın

sınırları tamamen, Bulgaristan’ın sınırları da, Bükreş ve İstanbul Konferansı

kararlarıyla, kısmen değişmişti. Tüm Balkan Devletleri Balkan Savaşları

sonucunda bir şekilde karlı çıkmış, Osmanlı Devleti ise Balkanlardaki Türk-

53 İlker Alp, “Batı Trakya Türkleri”, Atatürk Araştırmaları Merkezi Dergisi, c. IX/33, Ankara

1996, s. 615.

54 Gklavinas, a.g.e., s. 35. Bu oran Türk kaynaklarında ise 129.120 kişi olarak gösterilmiştir. Alp,

a.g.m., s. 618.

55 Konstantinos Tsitselikis (edt.), İ ellinotourkiki antallagi ton plithismon. Ptiches mıas

ethnikis singrousis [Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi. Ulusal bir Çatışmanın Boyutları],

Kritiki, Athina 2006, s. 46.

Page 16: BALKAN SAVAI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET …isamveri.org/pdfdrg/D03601/2018_34/2018_34_OZSUERE.pdfUluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu II, Bildiriler,

Esra Özsüer

[468]

İslam kimliğinin büyük bir kısmını kaybetmişti.56

Özellikle Bulgaristan ve

Yunanistan hâkimiyetine geçen Balkan topraklarında yaşayan Müslümanlar,

yapılan antlaşma hükümlerine aykırı olarak idaresi altına girdikleri yeni

devletlerin hükümet ve halkları tarafından çeşitli baskılara uğramış ve bu

topraklardan tüm mal ve mülklerini bırakarak Osmanlı Devleti’ne göç etmek

zorunda bırakılmıştı.57

Örneğin 1912 yılında Yunanların Selanik, Sırpların

Üsküp ve Manastır, Bulgarların Kavala ve Selanik’e doğru askeri ilerleyişi

bölgedeki yaklaşık 10.000 Müslümanın panik içinde Türkiye’ye göç etmesine

neden olmuştu.58

Elbette ki Balkan coğrafyasındaki Müslüman göç hareketleri59

1912 Balkan Savaşları ile başlamamış, öncesinde de Osmanlı Devleti’nin

Avrupa’daki topraklarını kaybettiği her seferde bu bölgeden yeni göç dalgaları

oluşmuştu.60

Kesin sonuçlara ulaşamamakla birlikte XIX. yüzyılın son

çeyreğinde Balkanlar’dan, (1867’de Sırbistan’dan, 1878-1879’da

Bulgaristan’dan, 1879’da Bosna Hersek’ten, 1897’de Yunanistan’dan) yaklaşık

1.000.000 Müslüman göç etmek zorunda kalmıştı.61

Balkan Savaşları her ne kadar Makedonya topraklarını özgürleştirmek

amacıyla harekete geçilmiş bir eylem gibi görünse de özünde Müslüman nüfusa

56 Balkanlar, Osmanlıların toprak kaybetmeye başladığı ilk bölgeydi. Bu da Osmanlı’da öfke ve

ihanete uğramışlık duygusu yaratmıştı. Maria Todorova, Balkanları Tahayyül Etmek,

İletişim yay., İstanbul 2015, s. 110. 57 Balkan Savaşları sonunda Yunanistan ve Bulgaristan ile imzalanan antlaşmalarda Müslüman

azınlığı koruma hakları ile ilgili detaylı bir çalışma için bkz: Stephanos Katsikas, “Millets in

Nation-States: The Case of Greek and Bulgarian Muslims, 1912-1923”, Nationalities Papers,

vol. XXXVII/2, 2009, s. 177-201. 58 Pallis, a.g.m., s. 317. 59 Balkan Savaşları sırasında Makedonya topraklarında sadece Müslüman göçleri gerçekleşmedi.

1912-1913 yılları arasında bölgeden Sırp, Bulgar ve Yunan nüfusu da göç etmek zorunda

kaldı. Örneğin II. Balkan Savaşı’nda (1913) Bulgaristan ve diğer Balkan Müttefikleri arasında

çıkan çatışmada Selanik’e bağlı ilçelerden büyük oranda Bulgar nüfus, Bulgar ordusunun

çekilmesiyle birlikte, Bulgaristan’a göç etti. Yine 1913 yılı sonunda imzalanan Bükreş

Antlaşması ile Bulgarlara devredilen Cuma-i Bala, Razlık, Melnik, Nevrokop ve

Ustrumca’dan yaklaşık 5000 Yunan, Yunanistan tarafına ait Makedonya topraklarına göç etti.

Aynı yıl Sırplara bırakılan Manastır, Gevgeli ve Doiran’dan 5000 Yunan Selanik, Florina ve

Kilkis’e yerleştirildi. 1913-1914 yılları arasında, Bükreş Antlaşması gereği, tüm Yunan nüfus

Batı Trakya’dan ayrılmak zorunda bırakıldı. Bunlardan 40.000’i Yunan tarafına ait

Makedonya topraklarına, geri kalan kısmı da Palies Hores denilen bölgelere yerleştirildiler.

Pallis, a.g.m., s. 317-318. 60 Kemal Karpat, Osmanlı Nüfusu, (1830-1914), Timaş yay., İstanbul 2010, s. 151-160. 61 1878-1884 yılları arasında 812.193 Müslüman, 1884-1897 yılları arasında da 202. 822

Müslüman Türkiye’ye göç etmişti. Barbara Jelavich, History of Balkans. Twentieth

Century, Volume II, Cambridge University Press, New York 1983, s. 81.

Page 17: BALKAN SAVAI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET …isamveri.org/pdfdrg/D03601/2018_34/2018_34_OZSUERE.pdfUluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu II, Bildiriler,

Balkan Savaşı’ndan Lozan’a Yunanistan’da Ekalliyet Sorunu ve Müslüman Nüfus

[469]

karşı yapılan bir Haçlı seferi mantığı bulunuyordu.62

Özellikle I. Balkan Savaşı,

Balkan coğrafyasında Müslümanlığı yok etme çabası olarak da algılanmaktaydı.

Balkan Savaşları sırasında yapılan katliamlar, o yıllarda, ırk harpleri denilen

cinstendi ve Müslümanları öldürüp kaçmaya zorlayanlarının amacının,

Balkanlardan Türk izini silmek olduğu da belli oluyordu.63

Düzenli ordular,

isyancılar, komitalar ve yerli Hıristiyan halk, savunmasız Müslüman halk

üzerinde her tür baskı ve zulmü gösterdiklerinden Müslüman halk için tek

kurtuluş yolu Osmanlı Devleti topraklarına kaçmaktı. I. Balkan Savaşı ile

Müslüman halka yapılan baskı ve zulümler64

Balkanlar’da kurulan komitacılık

hareketiyle adeta birer faciaya dönüşmüştü. Balkan Savaşları ile ilgili hatıratını

yazan William M. Sloane, Yunan komitacıları cinayet ve yağmayla beslenen,

barbarlıkta kimseden geri kalmayan vahşi haydutlar olarak tanımlıyordu.65

Yine

İngiliz raporlarında Kavala ve Drama bölgelerinde, komitacıların ve yerli

Hıristiyan halkın elinden cefa çekmemiş tek bir Türk köyü kalmadığından,

birçok Türk köyünde erkeklerin kitle halinde katledildiğinden, ırza geçme ve

talan gibi vakaların meydana geldiğinden bahsediliyordu.66

7 Şubat 1913

tarihli Macar gazetesi Anap, Makedonya’da 100.000 Müslüman’ın kılıçtan

geçirilerek öldürüldüğünü belirtmekteydi.67

Pek çok Müslüman köy

yağmalanmış, yakılmış, camiler yıkılmıştı.68

Sırp, Bulgar ve Yunan çeteler

Müslümanları camilere, samanlıklara, kahvehanelere doldurup diri diri

yakmıştı. Öyle ki Balkan Savaşları sırasında Yunan ordusunun başında bulunan

veliaht Konstantin, kuzeni Paola’ya yazdığı 3 Kasım 1912 tarihli mektubunda

Yunan ordusunun mezalimini şu sözlerle dile getirmekteydi: “Yanniça’ya

hücum saldırısıyla girdiğimizde neler olduğunu tahmin edersin sanırım. Ya da

bence tahmin bile edemezsin. Ben dahi sana bunu tarif edemem. Abartılı

62 Kostopoulos, a.g.e., s. 35. 63 Justin McCarthy, Ölüm ve Sürgün, Osmanlı Müslümanlarının Etnik Kıyımı (1821-1922),

TTK yay., Ankara 2014, s. 147, 160. 64 Balkanlarda Müslümanlara yapılan zulümler bilhassa Balkan Savaşları sırasında çok daha

şiddetli bir hal almıştı. İskeçe’de 3000, Siroz’da 20.000 Müslüman, Bulgarlar tarafından

katledildi. Savaş sırasında yakalanan Bulgar esirlerinin birçoğunun cebinde küpe ve yüzüklerle

süslü kadın kulak ve parmakları bulunmuş, Bulgar ordusu Edirne’den çıkmadan önce de zorla

evlere girip tecavüzler gerçekleştirmişti. Yunanlar, Selanik’e bağlı pek çok köyü yakmış ve

şehirdeki tüm Türk gazetelerin basılmasını da yasaklamıştı. Halaçoğlu, a.g.e., s. 48-55. 65 William M. Sloane, Bir Tarih Laboratuvarı Balkanlar, Süreç yay, İstanbul 1987, s. 193. 66 McCarthy, a.g.e., s. 147. 67 Bilal Şimşir, “Bulgaristan Türkleri ve Göç Sorunu”, Bulgaristan’da Türk Varlığı Bildiriler,

TTK yay., Ankara 1992, s. 53. 68 Lev Troçki, Balkan Savaşları, Türkiye İş Bankası yay., İstanbul 2013, s. 338.

Page 18: BALKAN SAVAI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET …isamveri.org/pdfdrg/D03601/2018_34/2018_34_OZSUERE.pdfUluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu II, Bildiriler,

Esra Özsüer

[470]

boyutta korkunçtu olaylar…”69

Yunan ordularının girdiği Makedonya’daki

diğer bölgelerde de buna benzer vakalar yaşanmıştı. Bunlar adeta bölgedeki

Müslüman nüfusa yapılan hınç ve öfke girişimiydi. Nitekim veliaht

Konstantin’in kuzeni Paola’ya yazdığı bir diğer mektupta da Yunan mezalimi

net bir biçimde ifade ediliyordu: “Bugün bir Türk şehrini ve iki Türk köyünü

yakmak zorunda kaldık. Bazı Türk köylülerini de bize ateş açtıkları için

öldürdük.”70

Batılı gözlemcilere göre Balkan savaşlarında 200.000’in üzerinde

Müslüman öldürülmüştü.71

Bölgede kıran kırana bir savaşın olması

Müslümanların burada yaşamasını engelleyen önemli bir faktördü. Üstelik

bölgedeki Müslümanların Osmanlı ordusunun tarafında yer alması ve onlara

destek vermesi Osmanlı Devleti’nin savaşı kaybetme olasılığında can

güvenliklerini de tehlikeye düşürecek bir sonuç yaratıyordu. Yine bu konudaki

başka bir güvensizlik, Hıristiyan komşularının Osmanlı hâkimiyet dönemindeki

toplumsal düzenin/geçmişin acısını çıkaracak intikam eylemlerinde bulunma

ihtimaliydi. Balkan Savaşları, ama özellikle I. Balkan Savaşı, sadece askeri

kuvvetlerin karşılıklı savaşı değil aynı zamanda Hıristiyan ve Müslüman

nüfusun da birbiriyle çatıştığı bir savaştı. Osmanlı hâkimiyetinin sona erdiğini

anlayan bir grup Hıristiyan, Müslüman varlığını yok etmeye yönelik ciddi

eylemlerde bulunmuştu. Çünkü Balkan Savaşlarından sonra Makedonya

topraklarının Yunanistan’a geçmesi ile yeni bir süreç başladığına inanılıyordu.

Avrupa’ya uyum sağlamaya çalışan Yunanistan’ın, eski ve mazi olarak gördüğü

Osmanlı mimarisini yok etmek çabası beraberinde pek çok cami, bedesten,

mezar ve mahallelerin yıkılmasıyla sonuçlanmıştı. Osmanlı kalıntılarına sahip

olmak Yunanistan için bir anlamda gericilik sayılıyordu ve mimari eserlerin

yıkılması da Yunanistan’ın şehircilik projesinin bir parçasıydı. Böylece

Yunanistan, devletin bu mimari politikası sonucunda Avrupai bir şehir düzeni

oluşturabilecekti. Ancak Yunan devlet kademesinde söz konusu politikayla

ilgili iki farklı görüş mevcuttu. Örneğin Girit valisi, Hanya, Kandiye,

Resmo’daki Osmanlı mezarlıklarını şehrin görüntüsünü bozan viraneler olarak

gördüğünden, istimlâk etmek istiyordu. Yine aynı şekilde Florina valisi de yeni

bir şehircilik planlamasıyla Osmanlı görüntüsünden şehrin kurtarılması

69 Kostopoulos, a.g.e., s. 38. 70 A.g.e., s. 39. 71 McCarthy, a.g.e., s. 150.

Page 19: BALKAN SAVAI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET …isamveri.org/pdfdrg/D03601/2018_34/2018_34_OZSUERE.pdfUluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu II, Bildiriler,

Balkan Savaşı’ndan Lozan’a Yunanistan’da Ekalliyet Sorunu ve Müslüman Nüfus

[471]

gerekliliğini savunuyordu.72

Öte yandan Aleksandros Papathanasiou gibi

politikacılar bu görüşlerin tam aksine Osmanlı mimarisinin yıkılmasını

şovenizm ve çağ dışılık olarak tanımlıyor ve Osmanlı mimarisini Yunanistan’ın

milli varlığı sayıyordu.73

Dönemin bir diğer önemli sorunu Hıristiyan halkın bunca zamandır bir

arada yaşadığı Müslüman komşularına karşı olumsuz tavır ve hareket içerisine

girmesiydi. Hıristiyanların bazıları izinsiz ve çoğu zaman da bunu kendinde hak

görerek Müslümanların evlerine ya da dükkanlarına giriyor, Müslüman

mahalleleri ateşe veriyordu. Öyle ki İngiltere’nin Manastır konsolos yardımcısı,

İngiliz Dış işlerine gönderdiği yazılı raporunda Manastır’da bulunan Müslüman

mahalle ve köylerinin %80’ine yakınının yakıldığını bildirmişti.74

Yine o dönem

veliaht olan Konstantin de Doğu Makedonya ve Trakya’da (Drama, Dedeağaç,

Edirne) Yunanların Bulgarlarla işbirliği içinde Müslüman köylerini

yağmaladığını ifade etmişti. Camiler ya kiliseye dönüştürülüyor ya da

cephanelik, kahvehane, kabare gibi inanca küfre varan mekânlar olarak

kullanılıyordu. Hıristiyanların cami içinde içki içip müzikli eğlence

düzenlemesi, Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasında büyük kavgaların

çıkmasına neden oluyordu. Yine Müslüman mezarlıkları içinde hayvanların

otlatılması, tuvalet olarak kullanılması, ezan okuyan müezzinin sarığının

çıkarılması gibi çirkin hadiselerin yaşanması bu manada ciddi sorunların

oluşmasına yol açmaktaydı.75

Bu nedenle Balkan Savaşları sırasında farklı

türden kaygılar ve yaşanılan sıkıntılar bölgedeki Müslüman göçlerini daha fazla

hızlandırmıştı. Öte yandan Balkan Hıristiyanları, Müslümanların topraklarını ve

mal varlıklarını ele geçirmek arzusuyla, kaçan Müslümanların geri dönmesini

engellemek ve kalanların da gitmesini sağlamak için çeşitli siyasi eylemlerde

bulunmuştu.76

Balkan Savaşları sonunda yaklaşık 300.000 Müslüman 1912-

72 1914 yılında Selanik’in İngiltere Başkonsolosu bu durumu şöyle değerlendirmiştir:

“Yunanistan küçük bir ülkeyken büyük bir yerleşim yerine dönüştü. Bu yüzden hâkimiyetini

sona erdirecek her adımı durdurmak gerekliliğine inanıyor. Yunanistan’ın bu girişimi sadece

şovenizm ve kibirli haliyle açıklanabilir.” Gklavinas, a.g.e., s. 288. 73 Mark Mazower, Selanik Hayaletler Şehri, Hıristiyanlar, Müslümanlar ve Yahudiler, Alfa

yay., İstanbul 2010, s. 467-468. 74 Gklavinas, a.g.e., s. 299. 75 A.g.e., s. 312-313. 76 McCarthy, a.g.e., s. 160.

Page 20: BALKAN SAVAI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET …isamveri.org/pdfdrg/D03601/2018_34/2018_34_OZSUERE.pdfUluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu II, Bildiriler,

Esra Özsüer

[472]

1915 yılları arasında Balkanlardan Türkiye’ye göç etmek zorunda kaldı.77

Bu

sayının 122.665’i sadece Yunanistan’dan göçen Müslümanlardan oluşuyordu.78

Balkan Savaşları sona erdiğinde de Balkan topraklarından Müslüman

göçleri devam etti. Bunun temel nedenlerinden biri de bölgenin yeni söz sahibi

olan devletinin siyasi yönetim anlayışıydı. Döneme hâkim olan ideolojide tüm

Balkan devletlerinde “siyasi moda” olarak değerlendirilebilecek milliyetçilik

akımı yabancı unsurlardan arınmış homojen bir ulus-devlet oluşturma çabasıydı.

Devletin ideolojik olarak kullandığı tek enstrüman da Balkan coğrafyasında

Hıristiyanların kısmen özümsedikleri milliyetçi unsurlardı. Devlet kademesinde

alınan bazı önlemler, Müslüman nüfusu göç etmeye mecbur bırakacak kadar

ağır hükümlerden oluşuyordu. Üstelik Müslümanlara getirilen zorunlu ordu

hizmeti, sahip olduğu mülklere karşı devletin koruyuculuğuna güvenilmemesi,

Müslümanları sosyal, ekonomik ve politik alanda dışlayan uygulamaların

varlığı, bölgedeki Müslüman göçlerini de kaçınılmaz kılıyordu. Göçlerin bir

diğer önemli nedeni de bölgede yaşayan Hıristiyan komşuların Müslümanlara

karşı oluşturdukları davranış biçimleriydi. Hıristiyan nüfus, Müslümanlara karşı

her tür psikolojik baskıyı gösteriyor ve tüm bu rahatsızlık veren ortam devlet

kademelerinde göz ardı ediliyordu. Toprakları talan, malları gasp edilen,

tarlaları, evleri yakılan pek çok Müslüman, evsiz, yiyeceksiz kaldığından açlık

ve hastalıkla mücadele etmek zorunda kalmıştı. Müslüman kadınlara çoğu

zaman onur kırıcı davranışlar sergileniyordu. Savaş sonunda teslim olan

Osmanlı memur ve askerleri ise sıradan vatandaşlara kıyasla çok daha kötü

muameleye tabi tutulmuşlardı. Özellikle Hıristiyanlar için Türk askerleri

Osmanlı egemenliğinin de sembolü olarak görüldüğünden eskiye yönelik nefret

ve kin duyguları bu kötü muamelenin de temel çıkış noktasını oluşturuyordu.79

Göçleri doğuran sebeplerden bir diğeri de ekonomikti. Mülklerini ve

Osmanlı Devleti zamanında sahip olduğu hakları kaybeden Müslümanlar yeni

düzen içinde ya fakirleşmiş ya da ikinci sınıf vatandaşlığa düşmüşlerdi. Yunan

krallığı içinde yaşadıkları din ve eğitim alanlarındaki sorunlar Müslüman nüfusa

sıkıntı yaratan diğer önemli etmenlerdi. Balkan Savaşları genel çerçevede

bakıldığında etnik ve dini bir savaştı. Bu yüzden sadece ordu değil halk da bu

savaşın içine dâhil olmuştu. “Ya sev ya terk et” mantığıyla geliştirilen azınlık

77 Arnold Joseph Toynbee, Türkiye’de ve Yunanistan’da Batı Meselesi, Yeditepe yay., İstanbul

2007, s. 161. 78 A.g.e., s. 161. 79 McCarthy, a.g.e., s. 152.

Page 21: BALKAN SAVAI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET …isamveri.org/pdfdrg/D03601/2018_34/2018_34_OZSUERE.pdfUluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu II, Bildiriler,

Balkan Savaşı’ndan Lozan’a Yunanistan’da Ekalliyet Sorunu ve Müslüman Nüfus

[473]

politikalarında Müslüman azınlıklar üzerinde belirgin bir baskı kurulmuştu.

Osmanlı hâkimiyet döneminde Hıristiyanların işçi olarak yanında çalıştığı

çiftlik ağaları eski güçlerini kaybetmiş ve pek çok Hıristiyan grup geçmişin acı

intikamını alma güdüsüyle bu mal ve mülklere el koyma çabası içine

girmişlerdi. Yunan bürokrasi alanında Müslümanların feslerini çıkarma

zorunluluğu hakaret olarak algılandığından pek çok kez kavgaya dönük

olayların yaşanması gündeme geliyordu. Silah arama bahanesiyle girilen

Müslüman evlerde namahreme yapılan saygısızlık yine çeşitli karmaşanın

yaşanmasına sebebiyet vermekteydi. Hıristiyan halkın Müslümanlara yaptığı her

tür iftira, suç ve adaletsizlik, Yunan mahkemelerince çözümsüz bırakılıyordu.

Tüm bu ağır yaşam koşulları Müslümanların Balkan coğrafyasından göç

etmesini zaruri kılmaktaydı. Müslüman halkın çoğu ya doğrudan doğruya kendi

imkânları dâhilinde bölgeden ayrılıyordu ya da en yakın liman şehirlerine

gelerek oradan kara ve deniz yoluyla Osmanlı topraklarına göç ediyordu.

Göçmenler Selanik, Kavala, Alonya, Preveze, Dedeağaç gibi limanlarda

toplanarak buradan tren ya da gemilerle başta İzmir ve İstanbul olmak üzere

Antalya, Mersin, İskenderun gibi Anadolu’nun çeşitli sahil vilayetlerine

geçmekteydi.80

Sadece Selanik’ten Anadolu’ya gitmek üzere 40.000 civarında

göçmen toplanmıştı.81

Osmanlı Devleti’nin elinde çok sayıda göçmeni

Anadolu’ya taşıyacak gemi olmamasından dolayı Mısır, Romanya, Avusturya,

Rusya, İtalya, Belçika, İngiltere ve Yunanistan’dan gelen takviye gemilerle

göçmenlerin Anadolu’ya nakli sağlanmaktaydı. Dönemin önemli taşıma

vasıtalarından biri sayılan trenlerden ise asker sevkiyatı ve demiryolu hatlarının

yetersizliği dolayısıyla büyük ölçüde faydalanılamamıştı. Kara yoluyla yapılan

göçlerin çoğunda göçmenler özellikle yolda komitacıların saldırısına uğramış ve

çoğu da bu saldırılarda öldürülmüştü. Öte yandan göçmen toplanma

merkezlerinde baş gösteren kolera ve çiçek hastalığı gibi salgın hastalıkların

yanı sıra açlık problemi de Müslümanlar için önemli ölçüde baş edilmesi

gereken zorluklardı. Tarihçi Toynbee’nin de ifade ettiği üzere Balkan

Savaşlarının iki kurbanı vardı. İlki Balkan (Rumeli) Türkleri, diğeri de Anadolu

Rumlarıydı. Dönemin Selanik Britanya Başkonsolosu James Morgan da yazdığı

raporda Müslüman Türk ve Hıristiyan Rumların mevcut durumdan nasıl

etkilendiğini şu ifadelerle dile getirmekteydi: “Müslüman göçmenler Osmanlı

hâkimiyet topraklarına vardığında Anadolu ve Doğu Trakya’da yaşayan Yunan

80 Halaçoğlu, a.g.e., s. 70-71, 82. 81 A.g.e., s. 75.

Page 22: BALKAN SAVAI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET …isamveri.org/pdfdrg/D03601/2018_34/2018_34_OZSUERE.pdfUluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu II, Bildiriler,

Esra Özsüer

[474]

nüfusa misilleme yapmaya başladı. Bu göçmenler akrabalarının ve

tanıdıklarının Yunanlar tarafından katledildiği taze anılarla Osmanlı

topraklarına gelmişti. Tüm bunlar onlara acı çektiren ve perişan eden

anılardan oluşuyordu. Açlık, parasızlık ve umutsuzluk ortamı onlara Anadolu

Rumlarına saldırmayı haklı gerekçe olarak gösteriyordu. Aynı olaylar zinciri

Anadolu’dan göçen Rum nüfusun Yunanistan’daki Müslüman gruba yaptığı

eylemin bir anlamda tekrarıydı. Neye maruz kaldılarsa orada da aynısını

gerçekleştirdiler.”82

Her ne kadar Yunanistan’da Balkan Savaşları sırasında etkin bir göç

hareketi başlamış olsa da dönemin başbakanı Eleftherios Venizelos, toplu

Müslüman göçlerine karşı önlem alınması gerektiğini düşünüyor ve

Müslümanların Makedonya’dan ayrılmasını sıcak karşılamıyordu. Venizelos’un

bu siyasetinin iki önemli sebebi vardı. İlk olarak Makedonya toprakları üzerinde

yaşayan Müslümanlar, çoğunlukla tarımla uğraşan çiftçi grubuydu. Böylesi bir

toplu göç Yunanistan’ın tarım ekonomisine ciddi zararlar verebilirdi.

Dolayısıyla Venizelos, özellikle Müslümanları, Makedonya toprakları sınırında

tutma gayreti içine girmişti. Müslümanların pasaportlarına engel koyarak ya da

bölgeden gitmek için farklı bahanelerle yazılan dilekçeleri işleme almayarak

göçe mani olmaya çalışmıştı.83

Yunan arşiv kayıtlarındaki bilgiye göre Florina

(Batı Makedonya) valisinin Venizelos’a gönderdiği dilekçede, göçlerin

yoğunlukta olduğu ve ne yapılması gerektiği sorusu sorulmuştu. Venizelos’un

verdiği cevap ise Müslümanların Anadolu topraklarında hayal ettikleri durumun

olmadığına ve gittiklerinde hayal kırıklığına uğrayacaklarına dair tavsiyelerde

bulunulması yönündeydi.84

Hatta 17 Mayıs 1915 tarihinde başbakan Venizelos

kısa bir süreliğine Makedonya topraklarından Müslüman göçlerini yasaklayarak

bu konuda tedbir de almıştı.85

1914 yılında Makedonya topraklarından

Türkiye’ye 100.000-115.000 arasında Müslüman göçü gerçekleşmişti. Göç

edenlerin çoğu Batı Trakya ve Anadolu’nun batı sahillerine yerleştirilmişti.86

Müslüman göçlerinin yasaklanmasının temel iki nedeni Yunan tarım

ekonomisinin zarar görmemesi ve Yunanistan göçü ile Anadolu topraklarındaki

82 Kostopoulos, a.g.e., s. 68. 83 Gklavinas, a.g.e., s. 73. 84 Istoriko Archeıo Makedonias, Archeıo Genikis Dikoısis Makedonias [Makedonya Tarih

Arşivi, Makedonya Genel İdare Arşivi], Fakelos 70. 85 Istorıko Archeıo İpourgeıou Eksoterıkon Kentriki İpiresia [Dışişleri Bakanlığı Arşivi

Merkez Hizmet Birimi], 1914, Fakelos A/19 d. 86 Pallis, a.g.m., s. 318.

Page 23: BALKAN SAVAI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET …isamveri.org/pdfdrg/D03601/2018_34/2018_34_OZSUERE.pdfUluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu II, Bildiriler,

Balkan Savaşı’ndan Lozan’a Yunanistan’da Ekalliyet Sorunu ve Müslüman Nüfus

[475]

Rumların da göç ettirilme bahanesinin oluşmamasıydı. Neticede her iki ülkede

karşılıklı düzenlenen komisyonlarla bir çözüm üretilmeye çalışılmıştı. Dağınık

düzende ilerleyen göçleri engellemek ve sistemli bir göç hareketi yaratmak

amacıyla İttihat ve Terakki hükümeti, Mayıs 1914 yılında, İzmir vilayetindeki

Rumlarla Makedonya bölgesindeki Müslümanların “gönüllü ve karşılıklı”

değişimi ile ilgili Yunan hükümet yetkililerine bir öneri sunmuştu. Aydın

vilayeti ve Doğu Trakya’da tarımla uğraşan Hıristiyan nüfusa karşılık

Makedonya ve Epir’de tarımla uğraşan Müslüman nüfus, ülke tarımının

olumsuz etkilenmemesi için karşılıklı değiş tokuş edilecekti. Bu vesileyle Türk

ve Yunanların dâhil olduğu ortak bir kurul (Karma Komisyon) oluşturma kararı

alındı. Türk tarafını elçi Şükrü Bey ve Muhtar Bey; Yunan tarafını da

Dışişlerinde görevli elçiler Konstantin Dimaras ve Georgios Tsorbatzoglou

temsil edecekti. Türk tarafı açısından böyle bir münazara özellikle

Yunanistan’daki Müslüman nüfusu mezalimden korumak amacıyla atılmış

önemli bir adımdı.87

Aynı gerekçe Yunan tarafı için de geçerli bir durumdu.

Nitekim Venizelos da 22 Aralık 1914 tarihinde yaptığı meclis konuşmasında

Anadolu’daki Rum nüfusu korumak amacıyla bu görüşmeleri kabul ettiğini

ifade etmişti.88

İlk olarak 14 Temmuz 1914 tarihinde İzmir’de toplanan kurul,

daha sonra Eylül 1914’de İstanbul’da tekrar toplanmış ancak görüşmelerden

hiçbir olumlu sonuç çıkmamıştı. Aralık 1914’deki görüşmeler de sonuçsuz

kaldığı için sona erdirilmişti.89

Coğrafi açıdan sınırlı ve gönüllülük tabanlı bir

nüfus değişimini şart koşan anlaşma planları gayri resmi yapıldığından bu

anlaşma ile ilgili kesin ve net bilgiler bulunmamaktaydı. Öte yandan anlaşmanın

nasıl şekillendiği ve ne derece uygulandığı da meçhuldü.90

Bu süre zarfında göç

eden Müslümanlar ise çoğunlukla yasa dışı yollarla Yunanistan topraklarından

ayrılmışlardı. Ancak Venizelos’un Müslüman azınlıklarla ilgili geliştirdiği

politikaya destek vermeyen diğer politikacılar ve basın yayın organları

Venizelos’a karşı olumsuz beyanatlarda bulunuyordu. Örneğin 4 Şubat 1913

tarihli Embros (İleri) ve 12 Ekim 1914 tarihli İho tis Makedonias

(Makedonya’nın Sesi) gazetelerinde yer alan makalelerde Yunanistan’dan

Müslümanların kovulması yönünde haberler yer almıştı.

87 Yusuf Halaçoğlu, “Yunanistan’ın Osmanlı Devleti’ne karşı takip ettiği siyaset 1885-1918”,

Türk Dünyası Araştırmaları, c. I/6, (Haziran 1980), s. 22-33. 88 Tsitselikis, a.g.e., s. 125-128. 89 Yannis G. Mourelos, “The 1914 persecutions and the first attempt at an Exchange of Minorities

between Greece and Turkey”, Balkan Studies, vol. XXVI/2, Thessaloniki 1985, s. 389-413. 90 Onur Yıldırım, Diplomasi ve Göç, İstanbul Bilgi Üniversitesi yay., İstanbul 2016, s. 33-34.

Page 24: BALKAN SAVAI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET …isamveri.org/pdfdrg/D03601/2018_34/2018_34_OZSUERE.pdfUluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu II, Bildiriler,

Esra Özsüer

[476]

Balkan Savaşlarından sonra Osmanlı Devleti ile Yunanistan arasında

imzalanan Atina Antlaşması (1 Kasım 1913) gereğince Yunanistan’ı terk etmek

isteyen bir Müslüman üç yıl içinde Yunan vatandaşlığını değil Osmanlı

vatandaşlığını tercih ettiğini beyan etmek zorundaydı. Ancak 1916 Kasım’ında

Fransa’nın General Sarrail önderliğinde Selanik’te geçici hükümet kurması91

ve

Fransa ordusunun Makedonya’yı kendi teftişi altına alması, Müslüman nüfusun

bölgeden ayrılmasını zorlaştıran bir başka etki yaratmıştı. Nitekim Atina

Antlaşması’nda yer alan bu üç senelik mecburi vatandaşlık seçimi, 1916

yılındaki şartlar nedeniyle 1920 yılına ertelenmişti. Makedonya’da mevcut

savaş şartlarının dışında Venizelos hükümeti, Yunan ekonomisindeki dengelerin

değişmemesi adına Yunanistan’da bulunan Müslümanların Osmanlı

vatandaşlığını seçmemeleri için her tür yolu deniyordu. Venizelos, Yunan

vatandaşlığını seçen Müslümanların askerlikten muaf tutulacağına, ellerinden

alınan mülklerin/toprakların geri iade edileceğine dair pek çok vaatte

bulunmuştu. Söz konusu vaatlerin temelinde ise Megali İdea fikrinin

gerçekleştirilmesi vardı. Ekonomik kaygının çok daha ötesinde Büyük Savaş

sonunda Megali İdea’nın hayata geçirebilecek bir fikir olması Venizelos’u

Yunanistan’ın dış politikasında Müslüman azınlığı siyasi bir hamle olarak

düşünmesine neden olmuştu. Venizelos, Yunanistan’ı Müslüman unsurları

içinde barındıran bir güç olarak da tanımlıyordu. Venizelos’un Avrupai ve

modern Yunanistan tasarısı içinde “Müslüman öğe” her zaman varlık

göstermeliydi. Avrupa benzeri bir Yunanistan’ın varlığı ancak Yunan devletinin

Müslüman azınlığa sahip çıkması ve onu kendinden bir parça olarak kabul

etmesiyle mümkün olabilirdi.92

Nitekim 1906 yılında Girit meclisinde yaptığı

konuşmada da bu düşüncesini çok önceden ortaya koymuştu: “Yunan

krallığının büyümesi büyük Yunanistan’ın sahip olduğu farklı etnik ve din

grupları içinde barındırmaksızın gerçekleşemez. Öteki nüfus (dinden dolayı)

büyük Yunanistan’ın sınırları içinde var olan dini ötekiden yani

Müslümanlardan oluşmalıdır. Hayalini kurduğumuz Yunanistan’ı oluşturma

91 22 Eylül 1915 tarihinde Antant’ın doğu deniz filosu Selanik’e demirlemiş ve buraya geçici

asker çıkarmıştı. İlk başlarda amaç bir askeri işgal olmayıp sadece Sırbistan’a yardım etmek

için bölgeyi geçiş yolu olarak kullanmak olsa da sonrasında karar değiştirilmiş ve Selanik’te

Fransız General Maurice Sarrail’in başkanlığında Yunanları canından bezdiren katı bir Fransız

yönetim kurulmuştu. Dimitris Mihalopoulos, O Ethnikos Dihasmos, İ Alli Diastasi [Ulusal

Bölünme, Öteki Boyut], Ekdoseis Trohalia, Athina 1997, s. 23-15. 92 Rena Stavridi Patrikiou, Oı fovoı enos aıona [Bir asrın korkuları], Metaihmio, Athina 2008,

s. 196-239.

Page 25: BALKAN SAVAI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET …isamveri.org/pdfdrg/D03601/2018_34/2018_34_OZSUERE.pdfUluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu II, Bildiriler,

Balkan Savaşı’ndan Lozan’a Yunanistan’da Ekalliyet Sorunu ve Müslüman Nüfus

[477]

gücümüz de varken, Yunanistan’ın Müslüman bir güç olma hedefinin de var

olduğunu söyleyebiliriz.”93

I. Dünya Savaşı sonunda Osmanlı toprakları üzerindeki Doğu Sorunu ile

bağlantılı olarak Yunanistan’ın toprak talebinde bulunduğu Trakya ve Anadolu

gibi bölgelerde Müslüman nüfusun yoğun olması, Venizelos için dış politikada

Yunanistan’ın Müslüman azınlığa karşı adaletli ve tarafsız olduğunun bir ispatı

olacaktı. Böylesi bir ispat da Büyük Güçler’in Yunanistan’ın Müslümanların

olduğu toprakları yönetebileceğine inanması demekti. Şayet, Müslümanlar bir

arada ve hızlı bir şekilde Yunan topraklarını terk ederse, Büyük Güçler

Yunanistan’a azınlık politikaları konusunda kuşku dolu gözlerle bakacaktı. Tüm

bu nedenler Venizelos’un Müslüman azınlık üzerindeki politikasını belirleyen

temel kıstaslardı. Bu sebeple Venizelos, bölgeden Müslüman göçlerini

engelleyebilecek her tür siyasi adımı atmaktan geri kalmamıştı. Ancak

Venizelos’un tüm çabaları ve önerileri Müslümanlar açısından sonucu

değiştirmedi. Müslümanlar hızlı bir şekilde Makedonya topraklarından Osmanlı

topraklarına göç etmeye devam etti. Venizelos, bu politikasını

gerçekleştirebilmek için 1919 yılında yeni bir politik hamle daha yaptı. Sevr

Antlaşması kapıdaydı ve Yunanistan bu siyasi atmosfer içinde Yunanistan’ın

dış politikasında durumu değerlendirebilecek adımları atarak mevcut düzen

içinden karlı çıkabilirdi. 1919-1920 yılları arasında Paris’te bulunan Venizelos,

Paris Barış Görüşmeleri sırasında Avrupa’nın Balkanlar’da barışın tesisine

büyük önem verdiğini anlamıştı. Bunu fırsata dönüştürmek isteyen Yunan

başbakan, Yunanistan’ın demokratik yönünü ön plana çıkarmak ve Avrupa’yı

buna ikna etmek amacıyla Yunan Devleti’nin el koyduğu Müslümanlara ait mal

ve mülkleri geri verme kararı aldı. Dönemin hükümet başkanı Repoulis’e 18

Mayıs 1919 tarihinde verdiği yazılı emirde Müslümanlara mülklerinin iade

edilmesini istiyordu. Ayrıca Venizelos’un, Yunanistan’dan savaş sebebiyle göç

eden Müslümanları Yunanistan’a geri alabileceğine ve Yunan hükümetinin de

gerekli maddi desteği sağlayabileceğine dair beyanatı da vardı. 94

Venizelos’un

tüm bu kararlarının temelinde ise Yunanistan’ın Müslümanlara adaletli

93 Episimos Efimeris tis Kritikis Politeıas [Girit Resmi Gazetesi], Tomos D, Sinedriasıs 33, 25

Noemvriou 1906, Stenografimena praktıka tis B Sintaktikis ton Kriton Sinelevseos, en Xanioıs

1912, s. 779. 94 Venizelos’un bu konudaki emir yazısı için bkz: Istorıko Archeıo İpourgeıo Eksoterıkon

Kentriki İpiresia [Dışişleri Bakanlığı Arşivi Merkez Hizmet Birimi], Fakelos A/5.

Page 26: BALKAN SAVAI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET …isamveri.org/pdfdrg/D03601/2018_34/2018_34_OZSUERE.pdfUluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu II, Bildiriler,

Esra Özsüer

[478]

davrandığını Avrupa’ya ispat etme çabası bulunuyordu.95

Bir başka ifadeyle

Venizelos, siyasi propaganda aracı olarak Müslümanları kullanıyordu.96

Bu

dönemde Venizelos ve hükümetin yaptığı tüm siyasi propaganda çalışmaları

İngiliz Başbakanı Loyd George’un “Yunanistan Doğu’da Türkiye’nin en doğru

mirasçısıdır” sözleriyle de destek görmüştü.97

Ancak yerel yönetimlerin

95 Yunanistan’ın I. Dünya Savaşı sona erdiğinde en büyük diplomatik kaygısı Trakya

topraklarının akıbeti ile ilgiliydi. Venizelos, Bulgaristan Meclisi içindeki Müslüman

milletvekilleriyle bu konuda bir işbirliği içine girerek Avrupa’ya Bulgaristan’a karşı daha

demokratik bir Yunanistan imajı sağlamak niyetindeydi. Bunun üzerine Gümülcine

milletvekili İsmail Hakkı Bey önderliğinde Batı Trakya’dan 8 milletvekili, 31 Aralık 1918

tarihinde Fransız Generali Franchet d’ Espérey ve Venizelos’a, Anadolu ve Trakya

topraklarındaki Müslüman nüfusa karşı, Yunan hukukunun ve Yunan ordusunun adaletli

olduğunu ispatlamak amacıyla bir muhtıra göndermişti. Yazılan muhtırada Trakya

Müslümanlarının da Bulgarlardan korunması talep edilmekteydi. Böylelikle Venizelos, bu

muhtıra ile Avrupa’ya Yunan hükümetinin Müslüman azınlığın haklarına saygı gösterdiğini de

ispatlamış oluyordu. Archeıo Eleftheriıou Venizelou, ELİA [Venizelos Arşivi, Yunanistan

Edebiyat ve Tarih Arşivi] Fakelos:9, İpofakelos 9.1, Elliniki Stratiotiki Apostoli stin

Voulgaria (1918-1919), İpomnima Mousoulmanon Voulefton Ditikis Thrakis pros ton Stratigo

Franchet d’ Espérey) [Bulgaristan’daki Yunan Askeri Heyeti (1918-1919), General Franchet

d’ Esperey’e Batı Trakya Müslüman Milletvekillerinin Muhtırası (1918-1919)]. 96 Yunan propagandasının en zirve dönemi Venizelos’un Paris Barış Görüşmeleri için Paris’te

bulunduğu 1919-1920 yılları arasında gerçekleşti. Yunanistan bu propaganda çalışmalarını

işlevsel kılmak için Avrupa’da çıkan aleyhte gazete ve makaleleri yalanlayacak haberler

yayınlayacak, Yunanistan lehine broşür ve kitap basacak ve Yunanistan dışında yaşayan

Yunanlardan anavatan Yunanistan’a bağlanmak istediklerine dair muhtıralar toplayacaktı.

Bunun dışında bir diğer propaganda aracı da Makedonya topraklarındaki Müslüman

azınlıklardı. Yunan ordusunu ve Yunan hukukunu Müslüman azınlığa karşı son derece adil ve

kusursuz göstermeyi hedefleyen bu propaganda çalışması aslında Makedonya ve Batı

Trakya’yı talep eden Bulgaristan’ın Müslüman azınlığa karşı uyguladığı mezalimi de

kanıtlamaya yönelikti. I. Balkan Savaşı sonunda Londra Barış Konferansında konuşulan

konulardan biri Serres, Drama ve Kavala’nın Yunanistan’a mı yoksa Bulgaristan’a mı

verileceği sorunuydu. Yunanistan bu toprakları kendisinin alabilmesi için Bulgarların

Müslüman azınlığa ciddi mezalim yaptığını vurgulayan propaganda çalışmalarına başladı.

Ocak 1913’te Doğu Makedonya topraklarında oturan Müslüman ve Hıristiyanlara bölgenin

Yunanistan’a verilmesi yönünde protesto bildirileri yayınlamasında destek verdi. Yunan

Dışişleri Bakanlığı tarafından yönlendirilerek Müslümanlar tarafından yazılan bu muhtıralar

aslında tam olarak gerçeği de yansıtmamaktaydı. Çoğunlukla kullanılan ifadeler ya zorla ya da

etik olmayan yollarla kaleme alınmıştı. Bazılarını Yunan hükümeti kendi kaleme alıyor altını

da Müslümanlara imzalatıyordu. Nitekim 1919 yılında Venizelos bu muhtıraların artık

gönderilmemesini çünkü Avrupa’nın bu muhtıralara inanamayarak alay ettiğini ifade etmişti.

İngiltere’nin Selanik Başkonsolosu, 1914 yılında İstanbul’a gönderdiği mektupta “Muhtıraları

okuyan biri, Makedonya’nın Müslümanlar için cennet olduğunu sanır” ifadesiyle üstü kapalı

durumla alay da etmişti. Gklavinas, a.g.e., s. 256-258. 97 Ioannis Mazarakis Aınian, “O Eleftherios Venizelos kaı oı ethnikes mas dıekdikiseıs sti

Sindiaskepsi tis Eırinis” [Eleftherios Venizelos ve Barış Müzakerelerinde Ulusal

Page 27: BALKAN SAVAI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET …isamveri.org/pdfdrg/D03601/2018_34/2018_34_OZSUERE.pdfUluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu II, Bildiriler,

Balkan Savaşı’ndan Lozan’a Yunanistan’da Ekalliyet Sorunu ve Müslüman Nüfus

[479]

Müslümanlara karşı ön yargılı olması devletin üst yönetiminde alınan kararları

uygulamasını zorlaştırmaktaydı. Dolayısıyla bu tasarı siyasi çerçevenin dışına

çıkamadığı gibi tam tersi sonuçları da beraberinde getirmişti. Yerel yönetimlerin

Müslümanlara karşı olumsuz tavır ve tutumlarından Makedonya’daki bazı

müftülerin (Selanik, Drama, Serres) kendisine gönderdiği 8.12.1919 tarihli

muhtırayla haberdar olan Venizelos, bakanlar kurulana yazdığı mektupta

durumun derhal düzeltilmesini şu sözlerle talep ediyordu: “Yunan bürokrasisi

tedavi edilemez bir körlükte. Bu kör bürokrasi ulusal amaçları engelleyebilmek

için elinden gelen her şeyi yapmaktan geri kalmıyor. Sizden ricam bu konuda

gerekli önlemleri almanız ve yerel yönetimlerin bu tür eylemler yapmasına izin

vermemenizdir.”98

Venizelos’un Müslüman azınlıklara yönelik politikası her ne kadar

Yunan halkı içinde ciddi sorun yaratsa da Venizelos bu politik adımında

oldukça ısrarcıydı. Yunan arşiv kayıtlarının verdiği bilgiye göre Bulgaristan’dan

Yunanistan’a (Trakya) 29.500 Müslüman geri dönmüştü. Ancak Venizelos’un

devletin üst kademesinde aldığı politik kararlar uygulamada başarısız olduğu

için Müslüman nüfus ile ilgili atılan çoğu adım da sonuçsuz kalmıştı. Devletin

üst kademesinden gelen emirlere rağmen halk ve yerel yönetimler keyfi

uygulamalarına devam ediyor, Müslümanlara karşı her tür aşağılama, şiddet ve

baskıyı sürdürüyorlardı. Özellikle asker ve jandarma, Müslümanlara en kötü

davranan grubu oluşturuyordu. Bu nedenle Venizelos’un Müslümanlarla ilgili

politikası yerel yönetimlerin elinde başarısız sonuçlar doğurmuştu. 19 Nisan

1914 tarihinde büyükelçi Galip Kemali, Nea İmera (Yeni Gün) gazetesine

verdiği röportajda, Venizelos hükümetinin Müslümanlara yönelik politikasında

oldukça iyi olduğunu, ancak zıt görüşe sahip yerel yönetimlerden ötürü bu

politikanın desteklenmediğini ve Venizelos’un da bu konuda yalnız bırakıldığını

ifade etmişti.99

Venizelos’un Müslümanlarla ilgili politikası 1922 yılına kadar

sürmüş, sonrasında Türk-Yunan Savaşının (Milli Mücadele) başlamasıyla

mevcut durum çok daha kötü bir hal almıştı. Yunanistan’dan en büyük göç

dalgası da 30 Ocak 1923 Lozan Antlaşması ile gerçekleşti. 1923’den 1926

Taleplerimiz], Simposio gıa ton Eleftherio Venizelo, Praktika, ELİA-Mouseıo Benaki,

Athina 1988, s. 253. 98 Gklavinas, a.g.e., s. 143-144. 99 A.g.e., s. 281.

Page 28: BALKAN SAVAI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET …isamveri.org/pdfdrg/D03601/2018_34/2018_34_OZSUERE.pdfUluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu II, Bildiriler,

Esra Özsüer

[480]

yılına kadar Yunanistan’dan toplamda 360.000 Müslüman, Anadolu

topraklarına göç etti.100

Yunanistan’da Müslüman nüfusta en yoğun göç dalgası 1912-1914 yılları

arasında olduğundan en fazla nüfus azalması da yine bu dönem aralığında

meydana gelmişti. Osmanlı arşiv kayıtlarına göre 1912-1913 yıllarında 68.947,

1914-1915 yıllarında 53.718, 1916-1917 yılları arasında 1.252 Müslüman,

Osmanlı topraklarına gelmişti. 1918-1919 tarihleri arasında bu sayı 6.736 iken,

1919-1920 yılları arasında 12.536 olarak belirlenmişti.101

Her ne kadar

Yunanistan I. Dünya Savaşına fiilen dâhil olmasa da, Antant güçlerinin

Yunanistan’ı işgali ve Yunanistan’daki siyasi dengelerin karışıklığı Müslüman

nüfusu fazlasıyla etkilemişti. Fransa’nın Selanik’te yönetim kurması, Almanya

ve Bulgaristan’ın Doğu Makedonya’yı işgal etmesi, Yunanistan’ın I. Dünya

Savaşı sırasında yaşadığı Ulusal Bölünme, Haziran 1917’de Yunanistan’ın

savaşa katılması ve 1919-1922 Türk-Yunan Savaşı (Milli Mücadele) tüm bu

göçlerin yaşanmasına ve Müslüman azınlık açısından şartların daha kötü bir hal

almasına sebebiyet vermişti.

Türk ve Yunan kaynakları Müslümanların göçünü birbirine taban tabana

zıt ifadelerle açıklamaktaydı. Yunan kaynaklarının büyük bir kısmı, Türk

kaynaklarının aksine Yunan mezaliminden hiç bahsetmeksizin bölgede yaşanan

Müslüman göçlerini sadece Müslümanların korkaklıklarıyla açıklama gayreti

içine girmişti. Yunan orduları karşısında panikleyen ve abartılı korku yaşayan

Müslümanların, bölgeden göç etmeleri Yunan ordularının mezalimi olarak

aktarılmıyor tam aksine, Yunan ordularının Müslüman azınlığa iyi davrandığı

yönünde bilgiler veriliyordu. Dönemin Yunanistan İçişleri Bakanlığında üst

düzey bir memurun verdiği bilgiye göre, göç eden Müslümanlar tamamen

kendi sorumlulukları dâhilinde evlerini barklarını terk etmişlerdi.102

Benzer

ifadeler dönemin Makedonya valisi Konstantin Raktivan’ın beyanatında da dile

getirilmişti: “Pek çok Müslüman göçmen konvoyu savaşın başlarında

Makedonya’nın farklı bölgelerinden Selanik’e vardılar. Selanik’te toplanan

göçmenlerin sayısı hızla artıyordu ama hiçbiri şehirden ayrılmıyordu. Bunun

sebebi Yunan ordusunun herkesçe bilinen nezaketi ve Yunan adaletinin

koruyuculuğuydu. Müslüman göçmenler bu kibar ve koruyucu tutumu Bulgar

100 Mihri Belli, Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi. Ekonomik Açıdan Bir Bakış,

Çeviren: Müfide Pekin, Belge yay., İstanbul 2006, s. 31-33. 101 Toynbee, a.g.e., s. 161. 102 Toynbee, a.g.e., 64.

Page 29: BALKAN SAVAI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET …isamveri.org/pdfdrg/D03601/2018_34/2018_34_OZSUERE.pdfUluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu II, Bildiriler,

Balkan Savaşı’ndan Lozan’a Yunanistan’da Ekalliyet Sorunu ve Müslüman Nüfus

[481]

mezalimiyle karşılaştırdığında Yunan tarafının Müslüman azınlığa ne kadar iyi

davrandığını daha iyi anlıyordu. Bu yüzden Selanik’e giden Müslümanlar ilgi

ve alakadan o kadar memnundu ki buradan ayrılmak bile istemiyordu.”103

Yunan kaynaklarında Müslüman göçlerinin bir diğer sebebi de Kuran-ı Kerim

ile açıklanmaya çalışılıyordu. Bir Müslüman dini inançlarını ve dini

yükümlüklerini yerine getirme hususunda herhangi bir engelle ya da zorlukla

karşılaştığında Darül Harp topraklarından Darül İslam topraklarına göç etmeye

mecburdu.104

Yunan kaynakları tarafından verilen bilgiye göre Müslümanların

göçü İslam hukuku üzerinden yorumlanarak Müslümanların kendi istekleri

neticesinde Yunan topraklarını terk ettiği yönündeydi.105

3. Yunanistan’da Müslüman Azınlığın Hukuki Hakları

22 Ocak 1830 “Peri aneksartisias tis Ellados” (Yunanistan’ın özgürlüğü

hakkında) başlığıyla imzalanan Londra protokolünde Yunanistan’da ikamet

eden Müslüman azınlıkları koruma ve mülklerini güvence altına almakla ilgili

maddeler bulunmaktaydı. Fakat ilk kurulan Yunan krallığında bu döneme kadar

öldürülme, sürgün gibi sebeplerden ötürü Müslüman kalmadığından yasanın

etkin kullanılması da söz konusu olmamış, tipik bir protokol maddesi olarak

kalmıştı. İlk kez Yunanistan’da Müslüman azınlık konusu 20 Haziran 1881

tarihinde imzalanan İstanbul Antlaşmasıyla gündeme gelmişti. “Peri

prosartiseos tis Thessalias kaı tmimatos İpiru stin Ellada” (Yunanistan’da Epir

ve Teselya’nın bağımsızlığı hakkında) maddesinde geçen Müslüman azınlıkları

korumaya yönelik içerik, Müslümanların yaşam hakkı, itibarı, dini, gelenek-

göreneklerini koruma altına alma, yasalar karşısında Yunan vatandaşlarıyla aynı

hak ve özgürlüklere sahip olmayı kapsamaktaydı. Ancak bu maddelerin

özellikle mülk ile ilgili kısmı uygulamada pek çok sıkıntının da yaşanmasına

neden olmuştu.106

Bir başka sorun da Müslüman azınlığın aile ve miras

konularında İslam hukukuna göre mi yoksa Yunan krallığının yeni anayasasına

bağlı hükümlere göre mi değerlendirme kapsamında tutulacağı konusuydu.

103 K. Th. Dimaras (edit), Konstantinos Raktivan, Engrafa kaı simioseıs ek tis protis ellinikis

dıoıkiseos tis Makedonias (1912-1913) [Konstantinos Raktivan, Makedonya’nın ilk

Yunan yönetiminden yazılı notlar ve belgeler (1912-1913)], Eteria Makedonikon Spoudon,

Thessaloniki 1951, s. 45-46. 104 İbrahim Kalın, İslam kaı Disi [İslam ve Batı], Ekdoseıs Papazisi, Athina 2012, s. 130-132. 105 Gklavinas, a.g.e., s. 66. 106 Müslüman azınlıkların mülkleri ile ilgili hukuksal bir değerlendirme için bkz: Dimitris

Christopoulos (edt), Nomika zitimata thriskeutikis eterotitas stin Ellada [Yunanistan’da

dini azınlıkların hukuksal talepleri], Kritiki, Athina 1999.

Page 30: BALKAN SAVAI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET …isamveri.org/pdfdrg/D03601/2018_34/2018_34_OZSUERE.pdfUluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu II, Bildiriler,

Esra Özsüer

[482]

Balkan Savaşlarından sonra Balkanlar’da yeni sınırların oluşması ve farklı ulus-

devletlerin Londra ve Bükreş Antlaşmalarıyla ortaya çıkması azınlıkları da içine

alan yeni sorunları gündeme getirmişti. 1 Kasım 1913 tarihinde Osmanlı ile

Yunanistan arasındaki savaşı sonlandıran Atina Antlaşması’nda “Peri irinis”

(barış hakkında) maddesi Yunanistan’da Müslüman azınlıkların hak ve

özgürlüklerini korumaya yönelik hükümler içermekteydi.107

Antlaşma içinde

yer alan maddelerdeki hükümlere göre:

1. Müslümanların antlaşma imzalanmadan önce işlediği hafif

suçlar affedilecekti.

2. Balkan Savaşlarıyla Yunanistan’a katılan topraklarda (Nees

Hores) yaşayan Osmanlı vatandaşları Yunan vatandaşı olacak ancak isteyenler

Osmanlı vatandaşlığını da seçebilecekti. Bu seçim 3 sene içerisinde yapılacak

ve seçimini Osmanlı vatandaşlığı yönünde kullananlar Yunan topraklarından

ayrılmak zorunda kalacaktı.

3. Müslümanların Osmanlı hâkimiyet döneminde alınan

mülklerine ait tapular Yunan devletince tanınacaktı.

4. Yunanistan krallığından ayrılan Müslüman azınlık, geride

kalan mülklerinin kullanım hakkına sahip olacaktı.

5. Yunanistan’da yaşayan Müslüman azınlığın hak ve özgürlükleri

koruma altına alınacaktı.

6. Dini özgürlük kapsamında Yunan devlet bütçesinden Atina’da

bir, Yunanistan’ın diğer fakir bölgelerinde yer alan köylerde de 4 cami inşa

edilecekti.

7. Müslümanların kendi okullarında Türkçe eğitim olacak, zorunlu

olarak Yunan dilinde de eğitim verilecekti.108

Atina Antlaşması özellikle Yunanistan’da muhalif seslerin çıkmasına

olanak sağlamıştı. Dini özgürlükleri içine alan Antlaşmanın içindeki Atina’da

cami inşası ile ilgili madde pek çok Yunan politikacının karşıt görüş bildirdiği

bir durum yaratmıştı. Müslüman azınlığa belli ayrıcalıklar veren bu antlaşmanın

temel hedefinde Venizelos’un dış politikasında Müslüman azınlığı bir

107 Atina Antlaşmasının perde arkasında yaşananlar ve müzakerelerle ilgili kapsamlı bir çalışma

için bkz: Helen Gardikas Katsiadakis, Greece and the Balkan İmbroglio. Greek foreign

policy, 1911-1913, Syllogos Pros Diadosin Ophelimon Biblion, Athina 1995. 108Archeıo Eleftheriou Venizelou, ELİA [Venizelos Arşivi, Yunanistan Edebiyat ve Tarih

Arşivi], Fakelos:6, İpofakelos 6.3, Simvasis Athinon, Keimena ton Simvaseon Eirinis

Londinou kaı Athinon pros epikirosi apo ti Vouli. [Atina Sözleşmesi, Meclis tarafından

onaylanacak Atina ve Londra Barış Sözleşmesi]

Page 31: BALKAN SAVAI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET …isamveri.org/pdfdrg/D03601/2018_34/2018_34_OZSUERE.pdfUluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu II, Bildiriler,

Balkan Savaşı’ndan Lozan’a Yunanistan’da Ekalliyet Sorunu ve Müslüman Nüfus

[483]

propaganda unsuru olarak kullanması bulunuyordu. Nitekim 11 Kasım 1913

tarihinde Venizelos’un mecliste yaptığı konuşmada bu gaye net olarak şöyle

ifade edilmişti: “Balkan Savaşları sonrasında elde ettiğimiz yeni topraklar

üzerinde Müslüman nüfusu barındırmamız Yunanistan’ın menfaatine bir durum

yaratacaktır. Böylesi bir durum ise bize tarım ve elit vatandaşlık açısından

oldukça büyük fayda sağlayacaktır.”109

Ancak Venizelos’un tüm çabaları ve

konuyla ilgili ısrarı bu antlaşmanın hayata geçirilmesinde başarılı olamadı. Bu

antlaşma maddeleri sadece kâğıt üzerinde kaldı. I. Dünya Savaşı sonrasında

imzalanan Sevr Antlaşmasında da Müslüman azınlıklarla ilgili herhangi olumlu

bir gelişme yaşanmadı. Sadece 1923 yılında imzalanan Lozan Antlaşmasının

37. ve 45. maddeleri Azınlıkların hak ve özgürlüklerinin karşılıklı korunmasına

yönelik bir karardı.

3.1. Müslüman Ekalliyet ve Mülk Sorunu

Balkan Savaşlarından sonra Nees Hores adıyla Yunanistan’a katılan

Makedonya topraklarında tarım alanları ciddi bir problem oluşturuyordu. Bunun

en önemli sebebi bölgede yaşayan Hıristiyan nüfusun Osmanlı hâkimiyetinden

çıkan toprakları ata mirası kabul edip kendilerine ait olduğunu iddia etmesiydi.

Osmanlı’nın, atalarından kalan bu toprakları işgal ettiğini düşünen Hıristiyanlar,

Müslümanların elinden sahip olduğu mülkleri zorla almak için çeşitli yollara

başvuruyordu. Bölgedeki Hıristiyanların gerek tehdit, gerek baskı gerekse

öldürerek el koyduğu mülkler, Müslümanlar tarafından değerinin çok altında

satılmaktaydı. Üstelik bu bölgede yaşayan Yunan halkın yanı sıra Anadolu’dan

Yunanistan’a göçen Rumlar da mülklerde hak iddia ediyor ve kendi aralarında

büyük sorunların yaşanmasına neden oluyordu.

Yunan Devletinin genel tutumu, bölgeden Müslüman göçlerini, Hıristiyan

nüfusu da göz ardı etmeden, engellemekti. Mal-mülk ile ilgili düzenlemeler ya

da el konulan mülklerin geri iadesi gibi konular özellikle seçim dönemlerinde

Venizelistler ve anti-Venizelistler tarafından sanki ortak bir kararmışçasına

seçim vaadi olarak kullanılıyordu. Müslüman azınlığın mülklerle ilgili en büyük

sıkıntısı ise Büyük Savaş yıllarında yaşanmıştı. I. Dünya Savaşı’nda

Yunanistan’ın Antant, Türkiye’nin de Merkez Güçler ile birlikte olması,

Yunanistan ve Türkiye arasında konuyla ilgili yeni bir kararın alınmasına

sebebiyet vermişti. Selanik’te kurulan geçici hükümet tarafından 10 Aralık 1916

tarihinde çıkarılan emirle Osmanlı vatandaşlığını seçmiş olan Müslümanların

109 Gklavinas, a.g.e., s. 109.

Page 32: BALKAN SAVAI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET …isamveri.org/pdfdrg/D03601/2018_34/2018_34_OZSUERE.pdfUluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu II, Bildiriler,

Esra Özsüer

[484]

mülklerine savaş hali gerekçesiyle el konulacaktı. Selanik geçici hükümetinin

bu emri başta sadece kendi nüfuz alanı olan Makedonya topraklarındaki

Müslümanlara ait mülkler için geçerli idi. Ancak Kral Konstantin’in

devrilmesinden sonra Atina hükümetinin başına geçen Venizelos, 18 Kasım

1917 tarihinde, bu emri tüm Yunanistan için geçerli kılmıştı.

I. Dünya Savaşı sona erdiğinde ise Büyük Güçlere karşı adaletli bir

Yunanistan imajı çizmek isteyen Venizelos, Müslüman nüfusa karşı eskisinden

farklı, olumlu bir politika geliştirmişti. 1919-1920 yılları arasında Paris’te

bulunan Venizelos, Yunanistan’ın demokratik yönünü ön plana çıkarmak ve

Avrupa’yı da buna ikna etmek amacıyla Müslümanlara ait mülklerin geri iadesi

konusunda harekete geçmiş ancak yerel yönetimler tarafından uygulanamadığı

için bu siyasi girişimi başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Müslüman azınlıkların

Yunanistan sınırları içindeki mülkleri ile ilgili konu 1923 yılında imzalanan

Lozan Antlaşmasının 9. ve 10. Maddelerinde kesin çözüme kavuşturuldu. Bu

doğrultuda mübadele edilen Müslüman ve Hıristiyan azınlık, sahip olduğu

mülkleri göç ettikleri topraklarda bırakacak ve karşılığında da Türk ve Yunan

Hükümetleri tarafından kaybettiği mülklerine karşı zarar bedeli bir tazminat

ödenecekti. Mübadele sonrasında ise Makedonya topraklarında sadece 2000

Müslüman kalmıştı. Mülk ile ilgili düzenlemeler ise Yunan devlet kademesinde

önemli bir yer teşkil etmemişti.110

3.2. Müslüman Ekalliyet ve Eğitim Sorunu

Balkan Savaşlarından sonra Müslüman azınlık için bir diğer önemli sorun

eğitim alanında yaşanmıştı. Balkan Savaşları sonrasında Yunanistan’ın

kazandığı Makedonya topraklarında ana dili Yunanca olmayan grubun oldukça

fazla olması eğitim alanındaki sorunun temel nedeniydi. Yunan Devleti kendi

içindeki bu yeni grubu, Yunan eğitim sistemi içine nasıl dâhil edeceği

konusunda sorun yaşıyordu. Yunanistan, uluslararası antlaşmalarda yer alan din

ve dil serbestliğini destekleyen maddelerin dışına çıkmadan dengeli bir politika

izlemek zorundaydı. Ancak Yunan Devleti’ne sonradan katılan Makedonya

topraklarındaki Müslüman azınlığı kendi ulus vücuduna dâhil etme hususunda

çok hevesli olmadı. Yunanistan bilhassa Slav dillerini konuşan Hıristiyanlara

Yunan etnik bilincini aşılama gayreti içine girmişti. Slav grup, Ortodoks

kimliğine sahip olması sebebiyle Müslümanlara oranla daha önemli bir

110 Gklavinas, a.g.e., s. 154.

Page 33: BALKAN SAVAI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET …isamveri.org/pdfdrg/D03601/2018_34/2018_34_OZSUERE.pdfUluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu II, Bildiriler,

Balkan Savaşı’ndan Lozan’a Yunanistan’da Ekalliyet Sorunu ve Müslüman Nüfus

[485]

yerdeydi.111

Yunan Devleti, Müslüman azınlığın Yunan ulus bilincine dahil

olmasının zor, hatta neredeyse imkânsız olduğunu düşündüğünden, Müslüman

azınlıklara eğitim alanında çok fazla destek vermemişti. Öte yandan Avrupa’ya

demokratik bir Yunanistan imajı çizmek için Müslümanların kendi ana dillerini

öğrenmelerine ve eğitimlerine de engel olmamıştı.

1913’te imzalanan Atina Antlaşması’ndaki hükümler gereği ana dili

Yunanca olmayan Müslüman azınlığın okullardaki eğitim dili Türkçe olacak,

fakat aynı zamanda zorunlu olarak Yunanca da eğitim görecekti. Atina

Antlaşmasında iki tür okullarla ilgili mevzuat oluşturulmuştu. İlk grup Yunan

devleti bütçesiyle açılan vakıf okullarıydı. Antlaşma gereği bu okulların

kapanmaması kararlaştırılmıştı. İkinci grup Müslüman nüfusun olduğu yerleşim

yerlerindeki Yunan devlet okullarıydı. Bu okullarda din ve Türkçe hariç diğer

tüm dersler Yunancaydı. Tarih ve coğrafya dersleri de Müslüman nüfusun

tepkisini çekmeyecek ölçüde gerekli değişiklikler temel alınarak okutulacaktı.

Ancak, antlaşma metni içine dâhil edilen tüm eğitim mevzuatı pratikte

uygulanamayıp kâğıt üzerinde kaldı. Örneğin 1914 yılında Makedonya

topraklarında bulunan Müslüman okullarının sayısı 639 idi.112

Bu sayı daha

sonraki süreçte gitgide azaldı ve çoğu okul da kapanarak eğitim faaliyetini

durdurdu.

1923 Türk-Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesine kadar Müslüman

okulların varlığından bahsetmek zordu. Yunan Devleti’nin destek vermediği

okullar savaşlardan dolayı harap haldeydi ve antlaşmalara rağmen görmezden

geliniyordu. Eğitim, camilerde yapılıyor kitap olarak da Kuran-ı Kerim

okutuluyordu. Yunan Devleti ne okul müfredatının oluşturulmasında ne de

Müslüman azınlığa yönelik okul kitaplarının çıkarılmasında yardımcı oluyordu.

Yunan Devleti, vakıf okullarına da gerekli parasal yardımı sağlamıyordu.

Lozan’da ise Müslüman azınlık ile ilgili eğitim konusu değişmiş ve özellikle

antlaşma içinde yer alan 40. ve 41. maddelerle Müslüman azınlıkların eğitimiyle

ilgili günümüzde de geçerli olan düzenlemeler getirilmişti. 1920 yılına kadar

Batı Trakya’da 86 Medrese eğitim veriyordu. 1922’de Küçük Asya

Bozgunundan Lozan’a kadar eğitim devlet eliyle sona erdirilmişti.113

Lozan’dan

111 Nitekim devlet eğitimi ulusal homojenliğin kurulması aşamasında en büyük silah olarak

kullanılmaktadır. Anna Frangoudaki-Thalia Dragona (edt.), Ti eınaı i patrida mas?

Ethnokentrismos stin ekpedevsi [Vatanımız Nedir? Eğitimde Ulusmerkezcilik],

Aleksandreia, Athina 1997, s. 13. 112 Glavinas, a.g.e., s. 207. 113 Glavinas, a.g.e., s. 214.

Page 34: BALKAN SAVAI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET …isamveri.org/pdfdrg/D03601/2018_34/2018_34_OZSUERE.pdfUluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu II, Bildiriler,

Esra Özsüer

[486]

sonra Batı Trakya’da 3.819 Müslüman öğrencinin yer aldığı 128 Müslüman

okul eğitim-öğretimine devam etmişti.114

SONUÇ

1821 Mora İsyanı sonrasında bağımsızlaşan ilk Yunanistan toprakları

üzerinde yaşayan Müslümanların Osmanlı hâkimiyet bölgelerine doğru göç

etmeleri, bölgedeki Müslüman nüfusun sayıca az olması nedeniyle büyük

ölçekli bir göç hareketi değildi. 1881 yılında Teselya’nın Yunanistan

topraklarına dâhil olması ve İstanbul Antlaşması ile Müslüman azınlıkların

Yunan krallığı içinde güvenliğini sağlayacak maddelerin yer alması, ilk defa

Yunanistan’da Müslüman nüfusun varlığını gündeme getirmişti. Ancak,

Yunanistan’ın resmi kuruluş tarihi olarak bilinen 1830 yılından 1912 Balkan

Savaşlarına kadarki süre aralığında, Yunanistan’da sorun olarak ele alınabilecek

bir Müslüman nüfusun varlığından da bahsedilmiyordu. 1912-1913 Balkan

Savaşları sonunda Makedonya topraklarının bir kısmını kendi topraklarına katan

Yunanistan’da, Müslüman azınlıkların hak ve hürriyetleri ile ilgili mesele ilk

defa resmi düzeyde devlet kademesinde yerini aldı. Özellikle Osmanlı

hâkimiyet döneminden sonra Yunanistan’ın yeni siyasi anlayışı içinde bir

azınlık sorunu olarak gündeme gelen Müslümanlar, çoğu zaman gerek devletin,

gerek bölge Hristiyanlarının baskı ve şiddetine maruz kalmalarından ötürü zor

şartlar altında bu topraklardan göç etmeye başladı. Müslümanların sahip olduğu

mülklere bölgede yaşayan Hıristiyan nüfusun el koyması, baskı ve şiddetin

devletin alt bürokrasisinde devam etmesi, ibadethanelere yapılan hakaret içerikli

davranışlar, işgal edilen topraklarda yaşanan askeri mezalimler Müslümanlara

Makedonya topraklarında yaşam alanı bırakmayan temel etkenlerdi. Yunanistan

topraklarında Balkan Savaşlarından itibaren başlayan ve adeta kanayan bir yara

kabul edilen Müslüman göçleri, I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla çok daha kötü

bir döneme girmiş ve Milli Mücadele dönemi süresince de Müslümanlar,

Makedonya topraklarında büyük acılar yaşamışlardı.

Sonuç itibariyle savaşların acı sonucu sayılan göçler, her iki ülkenin

azınlıklarında, günümüze kadar uzanan belli çözümsüzlükleri içinde barındıran

bir sorun olarak hala devam etmektedir. İki kere yabancı olan göçmenler göç

ettikleri topraklarda da belli zorluklar yaşamış ve çoğu zaman Öteki olarak

114 K. Tsioumis, “İ mousoulmaniki meıonotita tis Ditikis Thrakis kaı oı ellinotourkikes sxeseis

(1923-1940)”, [Batı Trakya’daki Müslüman Azınlık ve Türk-Yunan İlişkileri (1923-1940)]

Didaktoriki Dıatrivi (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Thessaloniki 1994, s. 155-158.

Page 35: BALKAN SAVAI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET …isamveri.org/pdfdrg/D03601/2018_34/2018_34_OZSUERE.pdfUluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu II, Bildiriler,

Balkan Savaşı’ndan Lozan’a Yunanistan’da Ekalliyet Sorunu ve Müslüman Nüfus

[487]

kabul edilmişlerdir. Yunanistan’dan göçen Müslümanlar, Anadolu topraklarında

“muhacir” ya da “gavur tohumu” sıfatıyla ötekileştirilirken aynı durum

Anadolu’dan göçen Rumların Yunanistan’da “yoğurtla vaftiz edilmişler” veya

“Türk tohumu” olarak dışlanmasına da sebebiyet vermiştir. Büyük emperyalist

kavganın en büyük zarar görenleri de kuşkusuz yerinden yurdundan kökü

sökülen göçmenler olmuştur.

KAYNAKÇA

Arşiv Kaynakları (Yunanistan)

Istoriko Archeıo Makedonias, Archeıo Genikis Dikoısis Makedonias

Istorıko Archeıo İpourgeıou Eksoterıkon, Kentriki İpiresia

Archeıo Eleftheriou Venizelou, Elliniko Logotehniko kaı Archeio

Kitaplar

ADIYEKE, Ayşe Nükhet-Nuri, Fethinden Kaybına Girit, Babıali

Kültür yay., İstanbul 2006.

ARI, Kemal, Suyun İki Yanı: “Mübadele”, Tarih Vakfı Yurt yay.,

İstanbul 2015.

ARMAOĞLU, Fahir, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, 1914-1995, Timaş yay.,

İstanbul 2014.

BELLI, Mihri, Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi. Ekonomik

Açıdan Bir Bakış, Çeviren: Müfide Pekin, Belge yay., İstanbul 2006.

CASTELLAN, George, Balkanların Tarihi, Milliyet yay., İstanbul

1993.

CHRİSTOPOULOS, Dimitris (edit), Nomika zitimata thriskeutikis

eterotitas stin Ellada, Kritiki, Athina 1999.

FRANGOUDAKİ, Anna-DRAGONA, Thalia (edit), Ti eınaı i patrida

mas, Ethnokentrismos stin ekpaıdevsi, Aleksandreia, Athina 1997.

GARDİKAS KATSİADAKİS, Helen, Greece and the Balkan

İmbroglio. Greek foreign policy, 1911-1913, Athens: Syllogos Pros Diadosin

Ophelimon Biblion, Athina 1995.

GELLNER, Ernest, Language and Solitude: Wittgenstein, Malinowski

and the Habsburg Dilemma, Cambridge University Press, United Kingdom

1998.

Page 36: BALKAN SAVAI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET …isamveri.org/pdfdrg/D03601/2018_34/2018_34_OZSUERE.pdfUluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu II, Bildiriler,

Esra Özsüer

[488]

GEORGEON, François, İ “Selanik” ton mousoulmanon kaı ton

ntonmedon, Thessaloniki 1850-1918, i poli ton Evraion kaı i afipnisi ton

Valkanion, Athina 1994.

GKLAVİNAS, Giannis N., Oı Mousoulmanikoı Plithismoı stin Ellada

(1912-1923), Apo tin ensomatosi stin antallagi, Ekdotikos Oıkos Ant.

Stamouli, Thessaloniki 2013.

HALAÇOĞLU, Ahmet, Balkan Harbi Sırasında Rumeli’den Türk

Göçleri (1912-1913), Türk Tarih Kurumu, Ankara 2014.

HİRSCHON, Renee, Ege’yi Geçerken. 1923 Türk-Yunan Zorunlu

Nüfus Mübadelesi, İstanbul Bilgi Üniversitesi yay., İstanbul 2007.

JELAVICH, Barbara, History of Balkans. Twentieth Century, Volume

II, Cambridge University Press, New York 1983

KALIN, İbrahim, İslam kaı Disi, Ekdoseıs Papazisi, Athina 2012.

KARADAĞ, Raif, Şark Meselesi, Emre Yayınları, İstanbul 2005.

KARAL, Enver Ziya, Osmanlı Tarihi, c. V, Türk tarih Kurumu, Ankara

2011.

_________________, Osmanlı Tarihi, c. IX, Türk tarih Kurumu, Ankara

2011.

KARPAT, Kemal, Osmanlı’dan Günümüze Etnik yapılanma ve

Göçler, Timaş yay., İstanbul 2013.

_________________, Osmanlı Nüfusu, (1830-1914), Timaş yay.,

İstanbul 2010.

KENNEDY, Paul, Büyük Güçlerin Yükseliş ve Çöküşleri, Türkiye İş

Bankası Yayınları, Ankara 2011.

KODAMAN, Bayram, Şark Meselesi Işığı Altında Sultan

Abdülhamid’in Doğu Anadolu Politikası, İstanbul 1983.

KOSTOPOULOS, Tasos, Polemos kaı Ethnokatharsi, İ Ksexasmeni

plevra mias dekaetous ethnikis eksormisis, 1912-1922, Vivliorama, Athina

2007.

MAZOWER, Mark, Selanik Hayaletler Şehri, Hıristiyanlar,

Müslümanlar ve Yahudiler, Alfa, İstanbul 2010.

_________________, Bizans’ın Çöküşünden Günümüze Balkanlar,

Alfa yay., İstanbul 2010.

MCCARTHY, Justin, Ölüm ve Sürgün, Osmanlı Müslümanlarının

Etnik Kıyımı (1821-1922), TTK, Ankara 2014.

Page 37: BALKAN SAVAI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET …isamveri.org/pdfdrg/D03601/2018_34/2018_34_OZSUERE.pdfUluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu II, Bildiriler,

Balkan Savaşı’ndan Lozan’a Yunanistan’da Ekalliyet Sorunu ve Müslüman Nüfus

[489]

MİHALOPOULOS, Dimitris, O Ethnikos Dihasmos, İ Alli Diastasi,

Ekdoseis Trohalia, Athina 1997.

ORTAYLI, İlber, Osmanlı Barışı, Timaş Yayınları, İstanbul 2014.

ÖRENÇ, Ali Fuat, Balkanlarda İlk dram. Unuttuğumuz Mora

Türkleri ve Eyaletten Bağımsızlığa Yunanistan, Babıali Kültür yay., İstanbul

2011.

ÖZSOY, İskender, İki vatan yorgunları, Mübadele Acısını yaşayanlar

Anlatıyor, Bağlam yay., İstanbul 2007.

PALLİS, Aleksandros A., Statistiki Meleti peri ton filetikon

metanastevseon Makedonias kaı Thrakis kata tin periodo 1912-1924,

Tipografeıo Ioan. Vartsou, Athinaı 1925.

POPOVİC, Aleksandre, Balkanlarda İslam, İnsan yay., İstanbul 1995.

RAKTİVAN, Konstantinos, Engrafa kaı simioseıs ek tis protis ellinikis

dıoıkiseos tis Makedonias (1912-1913), Thessaloniki 1951.

SHAW, Stanford J.-Kural, Ezel, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern

Türkiye, E Yayınları, İstanbul 2000.

SLOANE, William M., Bir Tarih Laboratuvarı Balkanlar, Süreç yay.,

İstanbul 1987.

STAVRİDİ PATRİKİOU, Rena, Oı fovoı enos aıona, Metaihmio, Athina

2008.

SVORONOS, N. J., Yunanistan Nüfusu ve Yunanistan Nüfus

sayımları, Başvekalet İstatistik Umum Müdürlüğü yay., İstanbul 1936

TODOROVA, Maria, Balkanları Tahayyül Etmek, İletişim yay.,

İstanbul 2015.

TOYNBEE, Arnold Joseph, Türkiye’de ve Yunanistan’da Batı

Meselesi, Yeditepe yay., İstanbul 2007.

TROÇKİ, Lev, Balkan Savaşları, Türkiye İş Bankası yay., İstanbul

2013.

TSİTSELİKİS, Konstantinos (edit), İ ellinotourkiki antallagi ton

plithismon. Ptiches mıas ethnikis singrousis, Kritiki, Athina 2006.

________________________ (edit), Glosses, alfavita kaı ethniki

ideologia stin Ellada kaı Valkania, Kritiki, Athina 1999.

TSIOUMIS, K., “İ mousoulmaniki meıonotita tis Ditikis Thrakis kaı oı

ellinotourkikes sxeseis (1923-1940)”, Didaktoriki Dıatrivi (Yayınlanmamış

Doktora Tezi), Thessaloniki 1994.

Page 38: BALKAN SAVAI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET …isamveri.org/pdfdrg/D03601/2018_34/2018_34_OZSUERE.pdfUluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu II, Bildiriler,

Esra Özsüer

[490]

ÜÇOK, Coşkun, Siyasal Tarih (1789-1960), Ankara Üniversitesi Hukuk

Fakültesi Yayınları, Ankara 1978.

VAKALOPOULOS, Apostolos, Nea Elliniki İstoria, 1204-1985,

Vanias, Thessaloniki 1987.

_________________________, Istoria tis Makedonias 1354-1833,

Thessaloniki 1969.

YILDIRIM, Onur, Diplomasi ve Göç, İstanbul Bilgi Üniversitesi yay.,

İstanbul 2016.

Makaleler

ALP, İlker, “Batı Trakya Türkleri”, Atatürk Araştırmaları Merkezi

Dergisi, c. IX/33, Ankara 1996, s. 613-644.

ÇELİK, Bilgin, “Büyük Güçlerin Balkanlardaki Rolü: Balkan İttifakının

Kökenleri ve Sonuçları”, Uluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu

II, Bildiriler, c. I, Celal Bayar Üniversitesi yay., Manisa 2010, s. 314-323.

HALAÇOĞLU, Yusuf, “Yunanistan’ın Osmanlı Devleti’ne karşı takip

ettiği siyaset 1885-1918”, Türk Dünyası Araştırmaları, c. I/6, (Haziran 1980), s.

22-33.

IMMİGS, Nicole, “Between emigration and participation: New Muslim

minorities in Greece 1881-1886”, Journal of Muslim Minority Affairs, vol.

XIX/4, 2009, s. 511-522.

KATSİKAS, Stephanos, “Millets in Nation-States: The case of Greek and

Bulgarian Muslims, 1912-1923”, Nationalities Papers, vol. XXXVII/2, 2009, s.

177-201.

KÜÇÜK, Cevdet, “Balkan Savaşı”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam

Ansiklopedisi, c. V, İstanbul 1992, s. 23-25.

MAZARAKİS AINİAN, Ioannis, “O Eleftherios Venizelos kaı oı

ethnikes mas dıekdikiseıs sti Sindiaskepsi tis Eırinis”, Simposio gıa ton

Eleftherio Venizelo, Praktika, ELİA-Mouseıo Benaki, Athina 1988, s. 245-264.

MOURELOS, Yannis G., “The 1914 Persecutions and the First Attempt

at an Exchange of Minorities between Greece and Turkey”, Balkan Studies, vol.

XXVI/2, Thessaloniki 1985, s. 389-413.

SAATÇİ, Meltem Begüm, “Balkan Ulusçuluklarına Dair Bir

Değerlendirme: Farklı Uluslar Farklı Usuller”, Karadeniz Araştırmaları, c.

VI/23 (Güz 2009), s. 13-28.

ŞİMŞİR, Bilal, “Bulgaristan Türkleri ve Göç Sorunu”, Bulgaristan’da

Türk Varlığı Bildiriler, TTK yay., Ankara 1992, s. 47-66.

Page 39: BALKAN SAVAI’NDAN LOZAN’A YUNANİSTAN’DA EKALLİYET …isamveri.org/pdfdrg/D03601/2018_34/2018_34_OZSUERE.pdfUluslararası Balkanlarda Türk Varlığı Sempozyumu II, Bildiriler,

Balkan Savaşı’ndan Lozan’a Yunanistan’da Ekalliyet Sorunu ve Müslüman Nüfus

[491]

TURAN, Şerafettin “1829 Edirne Antlaşması”, Ankara Üniversitesi Dil

ve Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi, Cilt: 9, Sayı: 1-2 (1951), s. 111-151.

ULUSAN, Şayan, “Şark Meselesi’nden Sevr’e Türkiye”, Çağdaş Türkiye

Araştırmaları Dergisi, c. VIII/18-19, Bahar-Güz 2009, İzmir 2010, s. 229-256.

YILMAZ, Mehmet, “Balkan Savaşı’ndan Sonra Türkiye’den

Yunanistan’a Rum Göçleri”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları

Dergisi, Sayı: 10, (2011), s. 13-33.

Süreli Yayınlar

Episimos Efimeris tis Kritikis Politeıas, Tomos D, Sinedriasıs 33, 25

Noemvriou 1906, Stenografimena praktıka tis B Sintaktikis ton Kriton

Sinelevseos, en Xanioıs 1912.