aylık müzik dosyası ocak 2013

20
01/ 01 SUNUŞ Ocak, 2011 Değerli Okurlarımız, Vakfımızın 23.sünü düzenlediği geleneksel “Onur Ödülü Altın Madalyası” Milli Eğitim Bakanlığı Şura Salonunda yapılan bir törenle, besteci, eğitimci Muammer Sun’a verildi. Muammer Sun 1960 yılından bu yana yaptığı çalışmalarla; çocuk korolarının kurulması, ilköğretim müzik derslerinin, bestecinin fikirleri doğrultusunda yeniden gözden geçirilmesi ve yazdığı 100’ün üzerinde çocuk şarkılarıyla ve yayınladığı müzik teorisi kitaplarıyla, müzik eğitiminin her alanında katkıda bulunmuş, Türkiye’deki konservatuarlarda ve müzik eğitim fakültelerinden eğitim almış birçok müzisyeninin de bu anlamda önünü açmış çok değerli bir bestecimizdir. Tören’de Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, ödülü verdikten sonra Muammer Sun: “Hayatımı müziğe vakfettim. Bu yüzden bu ödül, bir vakfın bir başka vakfa ödülü olarak değerlendirilebilir” şeklindeki konuşması, gerçekten de bugüne kadar yaptıklarının özeti niteliğindeydi. Yaptığı işlerle örnek teşkil eden Muammer Sun’ların daha çok olması dileğiyle… Bu ay müzik dosyasında Şerif Can Ünver’in “Yılın İlk Kar Tanesinin Düştüğü Gece Ankara’da” ve Elif Yoldaş’ın “Çardaş Prensesi” başlıklı konser yorumunu okuyabilirsiniz. Saygılarımla, Bahar Gökçeli Editör SCA MÜZİK VAKFI

Upload: sevda-cenap-and-muezik-vakfi

Post on 27-Mar-2016

242 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

Aylık müzik dosyası

TRANSCRIPT

Page 1: Aylık Müzik Dosyası Ocak 2013

01/ 01

SUNUŞ

Ocak,2011

Değerli Okurlarımız,

Vakfımızın 23.sünü düzenlediği geleneksel “Onur Ödülü Altın Madalyası” Milli EğitimBakanlığı Şura Salonunda yapılan bir törenle, besteci, eğitimci Muammer Sun’a verildi.

Muammer Sun 1960 yılından bu yana yaptığı çalışmalarla; çocuk korolarının kurulması,ilköğretim müzik derslerinin, bestecinin fikirleri doğrultusunda yeniden gözdengeçirilmesi ve yazdığı 100’ün üzerinde çocuk şarkılarıyla ve yayınladığı müzik teorisikitaplarıyla, müzik eğitiminin her alanında katkıda bulunmuş, Türkiye’dekikonservatuarlarda ve müzik eğitim fakültelerinden eğitim almış birçok müzisyeninin debu anlamda önünü açmış çok değerli bir bestecimizdir.

Tören’de Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, ödülü verdikten sonra MuammerSun: “Hayatımı müziğe vakfettim. Bu yüzden bu ödül, bir vakfın bir başka vakfa ödülüolarak değerlendirilebilir” şeklindeki konuşması, gerçekten de bugüne kadaryaptıklarının özeti niteliğindeydi. Yaptığı işlerle örnek teşkil eden Muammer Sun’larındaha çok olması dileğiyle…

Bu ay müzik dosyasında Şerif Can Ünver’in “Yılın İlk Kar Tanesinin Düştüğü GeceAnkara’da” ve Elif Yoldaş’ın “Çardaş Prensesi” başlıklı konser yorumunu okuyabilirsiniz.

Saygılarımla,

Bahar GökçeliEditör

SCAMÜZİK VAKFI

Page 2: Aylık Müzik Dosyası Ocak 2013

VAKIFTAN HABERLERVH 01/01

01/ 02

6 Aralık 2010 tarihinde MEB Şura Salonu’nda gerçekleştirilen Vakıf Onur Ödülü Altın MadalyaTöreni’nde Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın Muammer Sun’a ödülünün takdimi.

2010 Yılı Onur Ödülü Altın Madalya Töreni06 Aralık 2010, MEB Şura Salonu

23’üncü “Vakıf Onur Ödülü Altın Madalyası”nınMuammer Sun’averilmesine dair

KARARVakıf Yönetim Kurulu, Danışma Kurulu’nun önerisini de değerlendirerek;

2010 yılı Vakıf Onur Ödülü Altın Madalyası’nın,“Ulusal müzik geleneklerimizi temel alan değişik türlerde

verdiği eserler, eğitim müziğimizin gelişmesine önemli müzik eserive kitapları yoluyla yaptığı katkılar, yetiştirdiği öğrenciler ve

kurulmasına katkıda bulunduğu müzik kurumları’’nedeniyle Muammer Sun’a

verilmesini oybirliği ile kararlaştırmıştır.

Page 3: Aylık Müzik Dosyası Ocak 2013

Vakıf Başkanı Mehmet A. Başman’ın Konuşması

Değerli Müzikseverler,

Vakfımızın “23’üncü Onur Ödülü - Altın Madalya Töreni”ne hoş geldiniz.

Vakfımız, çoksesli müziğin ülkemizce benimsenmesine, milletimizin yaratıcılığı ile geliş-mesine, yaratılan yapıtların ve yetişen yorumcuların dünya müzik platformlarında yankıyaratmasına, tüm olanakları ile katkıda bulunmak amacı ile kurulmuştur.

Vakıfımızın sürekli etkinlikleri arasında bulunan “Vakıf Onur Ödülü - Altın Madalyası”,1989 yılında, Vakıfımız tarafından, Vakıf kurucularından Cevza And anısına idhas edi-len bir onur ödülüdür.

Bu ödül her yıl, Aralık ayı başında, düzenlenen bir törenle, Türk müzik yaşamına ola-ğanüstü katkılarda bulunmuş seçkin bir besteciye, veya bir yorumcuya, bir müzik eğitim-cisine veya bir kuruma verilmektedir.

Madalya sahiplerinin, yaşamını, kişiliğini, eserlerini ve hizmetlerini özetleyen bir arma-ğan kitap da, Vakıfça hazırlanarak, bir sonraki ödül töreninde müzikseverlere sunulmak-tadır.

2010 yılı Vakıf Onur Ödülü Altın Madalyasının,Ulusal müzik geleneklerimizi temel alan değişik türlerde verdiği eserler,eğitim müziğimizin gelişmesine eserleri ve kitaplarıyla yaptığı katkılar,

yetiştirdiği öğrenciler ve kurulmasına katkıda bulunduğu müzik kurumlarınedeniyle Muammer Sun’a verilmesi,

Vakıf Yönetim ve Danışma kurullarının, oy birliği ile kararlaştırılmıştır.

Geçen yılın “ Vakıf Onur Ödülü Altın Madalya”sı sahibi İlhan Baran için,Şefik Kahramankaptan tarafından hazırlanan Müzikte Derin Zirve adlı “ArmağanKitabı”, bugün, değerli sanatseverlere sunmakla büyük mutluluk duyuyoruz.

Bu töreni onurlandıran değerli konuklarımıza ve kadirşinas sanatseverlerimize şahsım veYönetim Kurulu adına en derin saygılarımı sunarım.

VH 01/02

01/ 03

Page 4: Aylık Müzik Dosyası Ocak 2013

Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Erdoğan Okyay’ın Konuşması

Sayın Cumhurbaşkanımız,Sevda-Cenap And Müzik Vakfı’nın Değerli Dostları,Sayın Konuklar,

Sevda-Cenap And Müzik Vakfı’nın Danışma ve Yönetim Kurullarınca ‘2010 Yılı OnurÖdülü Altın Madalyası’nın kendisine sunulması kararlaştırılan Sayın Muammer Sun,öğrencilerinin adlandırmasıyla ‘Muammer Hoca’ kimdir, ne yapmıştır, ne yapar?

Sanırım bu sorulara yanıt veremeyecek kimse yoktur aramızda. Yanıt, örneğin en azındanve çok kısaca şöyle olabilirdi: ‘’Sun, müzik yaşamımızın bir ‘âkil adamı’. Öğrencilerincebir ‘kutup yıldızı’, hatta bir ‘güneş’ olarak tanımlanıyor. Seksen yaşına merdiven dayamış(doğrusu yetmiş sekiz yaşında), Cumhuriyetimizin 1930’lu besteciler kuşağının saygın,önde gelen bir temsilcisi, halen kurduğu yayınevinin yöneticisi, BESOM (Besteciler,Orkestra Şefleri ve Müzikologlar Birliği) un kurucu başkanı, beste yapmaya devam edi-yor. Eşi çevirmen-yazar, oğlu adını her gün biraz daha duyuran genç bir besteci, kızlarıbale sanatçısı-bale öğretmeni…’’

Ben de size kısaca, Sun’un eski bir dostu olarak benim yukarıdaki soruya öznel yanıtımısunmak isterim: Benim tanıdığım besteci, öğretmen, müzik eğitimcisi, müzik düşünürü,yönetici, örgütçü, girişimci ve yazar Muammer Sun yetmiş sekiz yıla ulaşan yaşamınaneleri sığdırmış, hangi dağları aşmış, hangilerini aşamamış, düşünce sistemi ile müziğiarasındaki diyalektik nedir, kendisi ‘Atatürk Müzik Devrimi’ni nasıl algılar?

Muammer Sun, 15 yaşında girdiği Askeri Mızıka Okulu’nda müzikle ilk kez tanışmış,ama onunla çabucak özdeşmiş, bütünleşmiştir. Altınca sınıfta, subay olarak mezun olma-sına birkaç ay kala, aniden ve sırf besteciliğini daha ehil ellerde geliştirme isteği ile oku-lundan ayrılmış, Ankara Devlet Konservatuarı Kompozisyon Bölümü’ne girmiştir.

Sun burada A. Adnan Saygun’un öğrencisi olarak yetişti. Daha ilk yıl (1953), henüzMızıka Okulu’ndayken giriştiği beste yapma uğraşını, ilk eseri sayılan ‘Yurt Renkleri’’adlıpiyano parçaları ile taçlandırdı. 1960’ta okulun ‘İleri Kompozisyon Bölümü’nü pekiyiderece ile bitirip mezun olduğunda en az on eser bestelemiş, bunların bazıları basılmış,pek çoğu da seslendirilmiş genç bir besteciydi o. Konservatuara öğretmen adayı oldu, biryıl sonra da okulun koro ve koro yönetimi öğretmenliğine asaleten atandı.

Daha öğrencilik yıllarında Sun, kompozisyon derslerinin dışında özel ilgisi nedeniylegeleneksel sanat ve halk müziklerimizin yapı taşlarını, ses sistemlerini ve makam yapıla-rını daha derinlemesine öğrenmek için, bir yandan Ruşen Ferit Kam, diğer yandan da

VH 01/03

01/ 04

Page 5: Aylık Müzik Dosyası Ocak 2013

Muzaffer Sarısözen ile çalışmalar yapmıştı. Ayrıca geleneksel müziklerimizin çoksesliuygulamaları için özgün ve ulusal bir armoni sistemi (dörtlü armoni) bulmuş ve uygula-mış olan Kemal İlerici’den de özel dersler almıştı.(Bu sistem sonraları Sun’un bestelemetekniğinde önemli bir rol oynayacaktır) Tüm bu çalışmalar ve dersler, Sun’u gelenekselmüziklerimiz konusunda birinci elden kazandığı birikimlerle donatmış, onun esin kay-nağını ve besteci kimliğini belirlemiştir.

Askerlik sonrası 1967 yılından itibaren sırasıyla Sun;- MEB Kültür Müsteşarlığı Danışmanı,- GEE Müzik Bölümü Öğretmeni,- TRT Yönetim Kurulu Üyesi ve- SBF Basın-Yayın Yük.Ok., Ankara DK., İzmir DK. Ve İstanbul DK. Öğretmeni ola-

rak görev yaptı. 1982’de kendi isteği ile emekli oldu.

Bu görev yıllarına o, hiç kesintisiz sürdürdüğü beste çalışmalarının yanı sıra;- Müzik dergileri, gazeteler, kurullar, bilimsel toplantılar için kaleme aldığı yüzlerce

makale, rapor, bildiri vb. yazılar,- ‘Andıç’ adıyla basılmış ilkesel bir kamuoyu ile paylaşım duyurusu,- ‘Türkiyenin Kültür-Müzik-Tiyatro Sorunları’ adlı bir kitap,- Murat Katoğlu ile birlikte yazılmış ‘Türk Kalarak Çağdaşlaşmak’ adlı ikinci bir kitap-

sığdırdı. Yazdıklarını çok değişik ortamlarda savundu, meslekdaşlarıyla ve kamuoyu ilepaylaştı, önerilerinin gerçekleşmesi için, çalıştığı her kurumda çetin bir savaşım verdi.Bazı önerilerinin gerçekleştiğini, bazılarının ise savsaklandığını gördü, yaşadı.Gerçekleşenlerin sürdürülmesi için çalıştı, didindi.

Onun, uygulama dönük adımlarının önemli olanlarını şu başlıklar altında toparlayabiliriz:- 1963, ‘’Kültürel Sorunumuz Açısından Müzik ve Temsil Sanatları İle İlgili Andıç’’,- 1964, ‘Müzik ve Temsil Sanatları Danışma Kurulu’ için 10 imzalı bildiri sunumu,- 1967 ve 1969, TRT-Halk Müziği Derlemeleri,- 1968, ilkokul müzik dersi eğitim programı hazırlanmasına katılım,- TRT’de; ‘Merkez Müzik Dairesi’nin,

‘Ankara Radyosu Çoksesli Korosu’nun,‘Bilim-Kültür-Sanat Ödülleri Sistemi’nin kuruluş çalışmaları,‘Çocuk ve Gençlik Koroları Yönergesi’nin çıkarılışı, 160’ı aşkın Çocuk veGençlik Korosu’nun kuruluşu,

- Müzik öğretmenleri için hizmet içi yaz kurslarına katılım,- Müzik öğretmenlerinin koro yöneticiliğine hazırlanması için düzenlenen kurslara

katılım,- 1973, ‘Devlet Konservatuarı Sanatkarları Yönetmeliği’nin hazırlanması,- 1974, ‘Devlet Konservatuarları Kuruluş ve İşyeyiş Yönetmeliği’nin hazırlanması,

VH 01/04

01/ 05

Page 6: Aylık Müzik Dosyası Ocak 2013

- 1975, ‘Konservatuarlarda; ‘Nota Yazımı Dalı’ ve ‘Çalgı Yapımı Dalı’nın kurulmasınailişkin yönetmeliklerin ve ders programlarının hazırlanması,

- Çocuklar ve gençler için peşpeşe şarkı kitapları ve türkü seçkileri yayınlama,- Müzik okulları için ders kitapları ve kaynak kitaplar yayınlama… ve daha niceleri…

Yukarıda sadece başlıkları verilen tüm bu uğraşların her biri aylar, bazen yıllar süren çalış-maların, hazırlıkların (ve çoğu kez verilen savaşımların) sonucunda ortaya çıkan ürünler,topluluklar ya da kurumlar demektir. Sun, bunların sürdürülebilir olmasına büyük önemvermiş, bazılarında başarılı olmuş, bazılarında ise hayal kırıklıkları yaşamıştır.

Muammer Sun’un en büyük ve en kalıcı eseri kuşkusuz, bestecilik yaşamında hiç ara ver-meği besteleri, müzik eserleri olmuştur. Onun besteleri arasında orkestra, oda müziği,çalgı müziği eserleri, korolu eserleri, türkü düzenlemeleri, sahne müzikleri, eğitim müzik-leri, marşlar ve bando eserlerinden oluşan zengin bir eser dizini vardır. Sun’un eserlerininçoğu ve çok kez seslendirildi, seslendiriliyor, kayıtları yapıldı, pek çoğu da basıldı. Önem-li orkestra eserleri arasında örneğin; ‘Yurt Renkleri’, ‘Atlı Karınca’, ‘Demet’, ‘Bahar Şenliği’gibi süvitlerini, ‘Ulusal Egemenlik Destanı’, ‘Nazım Hikmet Destanı’, ‘Mavi Büyü’,‘Misket’, ‘On Türkü’ve sözleri T.Özakman’a ait üç bölümlü (Çanakkale – Sakarya –Büyük Taarruz) ‘Üç Destan’ adlı korolu orkestra eserlerini, bugün bölümler dinleyeceği-miz ‘Cumhuriyet’ ve ‘Kurtuluş’adlı film müzikleriyle senfonik ‘İzmir Rapsodisi’ni vediğerlerini sayabiliriz.

İster orkestra eserleri olsun, ister yazdığı başka türlerdeki zengin dağar olsun; Sun’unmüziği kolay algılanan, benimsenen ve geniş kesimlerce hemen özdeşleşilen ve sevilen,çabucak yayılmaya yatkın eserlerdir. Çünkü onlar, ulusal kültürümüzün özgün ögeleriyleörülmüş, o köklerden beslenmiş ve çağımıza taşınmış eserlerdir. Bu müzikleri Sun’a esin-leten düşünce sistemi ise onun ‘Türk Kalarak Çağdaşlaşmak’ ilkesiyle tanımladığı veAtatürk müzik devrimiyle tam tamına örtüşen bir düşünce sistemidir. Sun’un müziği budevrimin hedefine çok uygun düşen bir örnek oluşturmaktadır.

Murat Katoğlu ile birlikte hazırladığı ve yukarıdaki ilkeyi başlık yapan kitapta, kültürsorunumuz şöyle tanımlanmaktadır : ‘’Kültür sorunumuz,- Kaynağını eski kültürümüzden alan ve- evrensel verilerden yararlanan çağdaş Türk kültür ürünlerinin yaratılması, yurt yüze-

yinde yayılması, halk çoğunluğunun temelde çağdaş Türk kültür ve sanatını yaşarduruma ulaştırılmasıdır.’’

Kültür sorunumuz, özelde müzik kültürümüzün sorunuyla özdeştir.

Bu noktada, Su’un ‘Atatürk Müzik Devrimi’ konusundaki düşüncülerini de çok kısaözetlemek isterim: M. Sun, bu düşüncülerini yukarıda saydığım kitaplarında ve sayısız

VH 01/05

01/ 06

Page 7: Aylık Müzik Dosyası Ocak 2013

yazılarında ayrıntılı bir biçimde ve tekrar tekrar dile getirirken, bir yandan da sabırla, evetinatla Atatürk’ün müzikte çağdaşlaşma hedefini hem salt gelenekçilik hayranlarına, hemde çağdaşlaşmayı salt batı taklitçiliği ve öykünmeciliği olarak yorumlayanlara karşı savun-muş, yapılan bu tür yanlışlıklara parmak basmıştır. Sun’a göre Atatürk müzik devrimi ilehedeflenen çağdaş ulusal müzik kültürü, tüm müziksel geleneklerimizin toplanıp, çağdaştekniklerle harmanlanması sonucunda doğacaktır. Bu kültürün, yeni kuşaklarca yaşan-ması sağlanacaktır. Bu yeni kültür ne salt batı müziği taklitçiliği ile oluşabilirdi, ne de dünde kalan, çağımızın teknikleriyle harmanlanmayan geleneksel müziklerimizle.

Atatürk bunu en anlamlı biçimde 1 Kasım 1934 günlü TBMM’ni açış konuşmasındadile getirmişti : ‘’…ulusal ince duyguları anlatan yüksek deyişleri, söyleyişleri toplamak,onları bir gün önce genel son musıki kurallarına göre işlemek gerekir. Ancak Bu güzeydeTürk ulusal musikisi yükselebilir, evrensel musikide yerini alabilir…’’

Sun’un düşüncelerinin kaynağı, Atatürk’ün gösterdiği bu hedeftir. Onun müziği de buhedefin özgün bir örneğidir. Çağdaş ulusal müzik kültürümüzün istenilen hızda vederinlikte yaygınlaşamamasının ve kökleşememesinin nedenleri olarak gördüğü yanlış-lıkları, noksanlıkları, dağınıklıkları, sapmaları, gecikmeleri, kısır döngüleri ve sonra dayıkımları; yokedişleri ve yokoluşları Sun görmüş, yaşamış ve yüksek sesle haykırmıştır.Bugün o, yetmiş sekiz yıla sığdırdıklarını alçakgönüllülükle ve katılımcı bir söylemle dilegetiren, devirmek istediği ama deviremediği dağları da açıksözlülükle ve büyük bir din-ginlik içinde belirten bir âkil adamımız, bu topraklara kök salmış bir ulu çınarımızdır.

Kendi yayınevini yönetmekte, onu hiç yalnız bırakmayan öğrencileri arasında çalışmala-rını sürdürmektedir.

Şahsım ve Vakıf Yönetim Kurulundaki arkadaşlarım adına kendisini bir kez daha kutlu-yor, ona nice sağlıklı, mutlu ve verimli yıllar diliyorum.

VH 01/06

01/ 07

Page 8: Aylık Müzik Dosyası Ocak 2013

Genç Bestecilerin Uluslararası Tanıtımında Atılım

Musma Projesi

Sevda-Cenap And Müzik Vakfı (SCAMV), genç bestecilerin Avrupa’da tanıtımı konusun-da çok yararlı bir projenin Türkiye ayağının yürütülmesini üstlendi. Bu çerçeve’de dört yıldadört Türk bestecinin eserleri çeşitli Avrupa festivallerinde yer alacak ve birçok Avrupa ülke-sinin radyolarından yayınlanacak.

Musma Projesi2009 yılında, önde gelen on Avrupa Müzik festi-vali, Avrupa’nın genç yaratıcı bestecilerinin tanıtı-mına yönelik bir girişim başlattılar. AvrupaFestivaller Birliği (EFA), ile Avrupa YayınBirliği’nin (EBU) de katıldığı ve kısmen AvrupaBirliği fonlarıyla desteklenen bu projede şu festi-valler yer alıyor: Uluslararası Ankara MüzikFestivali, Brüksel Vlaanderen Festivali, BrnoUluslararası Müzik Festivali, Hungarofest(Macaristan), Emilia Romagna (İtalya),Ululararası Vratislavia Cantans Festivali (Polonya), Semanas de Musica da Costa de Estoril(Portekiz), Belgrad Müzik Festivali, Ljubliana Festivali (Slovenya), Festival International deMusica y Danza de Granada (İspanya).

MUSMA (Music Masters on Air) projesinin sanatsal amacı, çağdaş müziğin geniş çevre-lerde tanıtımını ve müzik dinleyicilerinin, yenilikçi müziğin çeşitli ürünlerini, tınılarınıdaha yakından tanımalarını sağlamak. Genç besteciler çok çeşitli yeniliklere imza atıyor,yeni düşünceler, görüşler ve araçlarla çağdaş müziği güçlendiriyorlar. Ancak bunlarındinleyicilere ulaşmasında güçlükler var; özellikle coğrafi ve siyasi sınırların aşılması haylizor. On Avrupa festivalinin söz konusu girişimi bu zorluğu aşmaya yönelik olarak plan-landı.

Proje çerçevesinde genç bestecilerin eserleri projeye katılan festivallerde ve ayrıca EBU’yaüye ülkelerin radyolarında seslendirilecek. Proje böylece bir “radyo yayın festivali” niteli-ği de taşıyor. Genç besteciler için, eserlerinin bir yıl içinde beş festivalde icrası ve daha çoksayıda ülkenin radyolarından yayınlanması kuşkusuz çok büyük bir fırsat niteliği taşıyor.

MUSMA Projesinin giderleri yüzde elli oranında katılan festivaller tarafından, yüzde ellioranında da AB fonlarıyla finanse ediliyor. Ankara Festivali adına bu yükümlülüğü

VH 01/07

01/ 08

Page 9: Aylık Müzik Dosyası Ocak 2013

SCAMV üstlenmiş bulunuyor. Bestecilerin seçimi, danışmalar sonucunda projeye katılanfestivallerin yöneticileri tarafından, yerel tecrübeleri çerçevesinde yapılıyor.

İlk Yıl UygulamasıMUSMA projesi 2010 yılında işlerlik kazanmıştır. Bir tür deneme niteliğindeki birinci yılfaaliyeti (1 Mayıs 2010-30 Nisan 2011dönemi) daha kısıtlı ölçekte gerçekleştirilmiştir. 2010yılında on ülkeden on besteci ve eserleri, sadece birkaç ülke arasında dolaşmıştır. Bu çerçe-vede besteci Mehmet Can Özer’in Aşure projesi, İspanya’da seslendirilmiştir. Besteci ayrıcaPortekiz’deki bir işlik çalışmasına katılmıştır. Öte yanda Polonyalı besteci MarcinMarkowicz’in eseri de, Brüksel’den sonra, 2011 Nisan’ında 28. Uluslararası Ankara MüzikFestivalinde bestecinin liderliğindeki Lutoslawski Dörtlüsü tarafından seslendirilecektir.

2011-2013 ProgramıÖnümüzdeki üç yıllık dönemde, yukarda sayılan on festivalin her yıl bir besteciye, belir-lenmiş bir tema çerçevesinde, süresi ile çalgı veya çalgıları belirli bir eser ısmarlamasıöngörülmüştür. Bu eser o festivalden başka dört festivalde daha çalınacak, ayrıca kendiülkesinde kayda alınıp EBU tarafından yayılacaktır.

Üç yıl için temalar şöylece saptanmıştır:2011- Liszt ve manzaralar2012- Muzikte uzaksıllık (Exotisme)2013- İnsan ve Müzik

Seçilen eser festivaller arasında dolaşacak fakat her festivalde yerel müzisyenler tarafındanseslendirilecektir.

Öte yandan 2011 Haziran’ında, 2011’in bütün bestecileri ve eserlerin yorumcularıGranada’da yapılacak bir işlik çalışmasında biraraya geleceklerdir.

Ülkemizin projeye katkısı olarak, 2011 yılı programında,“Liszt ve manzaralar” teması çerçevesinde, beş dakikalık birsolo piyano eseri Fazlı Orhun Orhon tarafından bestelenecek-tir Besteci, 2011 Şubat’ında teslim edilecek eser üzerinde çalış-malarını sürdürmektedir. Bu eseri Ankara’da genç piyanistSalih Can Gevrek seslendirecektir.

SCAMV, bu projeye çok önem vermekte ve gerek ulusal katkı-nın niteliği gerekse hem Ankara hem de yurt dışındaki icrala-rın yüksek düzeyde gerçekleşebilmesi için özen göstermektedir.

VH 01/08

01/ 09

Page 10: Aylık Müzik Dosyası Ocak 2013

DUYURULARD 01/01

01/ 10

Ocak Ayında Ankara’daki Konserler ve Müzik Etkinlikleri

Tarih Saat Yer Etkinlik

06-07 Perş.-Cuma 20.00 CSO CSOŞef: Raoul GruneısSolist: Vanya Milanova -ViyolaProgram: Ludwig van Beethoven KemanKonçertosu Re Majör Op.61Ludwig van Beethoven 6.Senfoni“Pastoral” Fa Majör Op.68

07 Cuma 20.00 Bilkent Konser Salonu Bilkent Senfoni OrkestrasıRuşen Güneş- Viyolaİdil Biret- PiyanoProgram: J.Brahms 2. Sonat Op.120A.Pars Viyola ve Piyano için parçaH.Berlioz “Harold İtalya’da”(Düzenleme F.Lizst ) Op.16

13 –14 Perş.- Cum 20.00 CSO CSOŞef: Raoul GruneısSolist:İdil Biret- PiyanoProgram: Bedirch Smetana“Satılmış Nişanlı” Üvertürü Franz Liszt1.Piyano Konçretosu Mi bemol MajörAnton Bruckner Senfoni Mi Majör

20-21 Perş.- Cuma 20.00 CSO CSOŞef: Emin Güven YaşlıçamTRT Çoksesli KorosuSolist: Elif Gökalp- SopranoProgram: Can AtillaKorolu Senfonik Poem

26 Çarş. 19:00 H.Ü. Kültür Merkezi Hacettepe Senfoni OrkestrasıM Salonu Şef : Prof. Erol Erdinç

Solist : Kerem Görsev Trio

27-28 Perş.- Cuma 20.00 CSO CSOŞef: Emil TabakovSolist: Svetlin Roussev -KemanProgram: Ferit Tüzün Türk KapriçyosuCamile Saint-Saens “Introduction etRondo Capriccioso”Maurice Ravel “Tzigane”Peter İlyiç Çaykovski Romeo-JulietÜvertürüPeter İlyiç Çaykovski İtalyan KapriçyosuOp.45

29 Cmt 20.00 Bilkent Konser Salonu Bilkent Senfoni OrkestrasıŞef: Işın MetinSolistler: Silver-Garburg Piyano İkilisiF.Mendelsshon 2.piyano Konçertosu MinörF. Liszt Senfonik Şiir No.13“From Cradle to Grave” S.107F. Liszt Senfonik Şiir No.5“Prometheus” S.99

Page 11: Aylık Müzik Dosyası Ocak 2013

Leipzig’te Bir Anma DinletisiHindemith ve Türkiye

Türkiye’de batı müziği eğitimi ve icrasınıngelişiminde önemli katkısı bulunan Almanbesteci, müzik eğitimcisi ve kuramcı PaulHindemith, doğumunun 115. yılındaLiepzig’teki Mendelssohn Hochschule fürMusic und Theater’de anıldı.

13 Kasım 2010 Cumartesi akşamı yapılan“Hindemith ve Türkiye” temalı toplantıyı,okulun viyola öğretim üyelerinden Prof.Tatjana Masurenko düzenlemişti.Mendelssohn Hochschule’nin yönetici veöğretim üyeleri dışında, Liepzigli müzikmeraklılarının izlediği toplantıda ilkinHindemith’in yaşam öyküsü ve müzikevrenindeki yeri üzerinde duruldu o aradaTürkiye’de müzik eğitimine katkısı dilegetirildi. Ardından, Hochschuleöğrencilerinden oluşan viyola topluluğu

Japon piyanist Miki Wada Hashimoto’nun eşliğinde Hindemith’in ve NejatBaşeğmezlerin eserlerini seslendirdiler. Programda yer alan A Adnan Saygun’un eseriyseseslendirecek sanatçının rahatsızlığı nedeniyle çalınamadı.

Prof. Masurenko’nun öğrencilerinin konser hazırlıklarına, Erasmus Programıçerçevesinde Mendelssohn Hochschule für Music’te ders veren Ankara HacettepeDevlet Konservatuarı öğretim üyesi Prof. Betil Başeğmezler de katılmıştı. Öte yandanBesteci Nejat Başeğmezler de provalarda bulunmak ve konseri izlemek üzere düzenleyenkurum tarafından Leipzig’e davet edilmişti.

Bestecimizin 2006 yılından bu yana yapılan “İznik Uluslararası Viyola Kampı”nın bitişkonserinde çalınmak üzere yazdığı ve düzenlediği parçaları, Masurenko'nunöğrencilerinin oluşturduğu "Leipziger Viola Ensemble" çaldı. Bu topluluk, iki Almandışında her biri başka bir ülkeden gelen sekiz viyolacıdan oluşmuştu.

MÜZİKSEVERİN KÖŞESİMK 01/01

01 / 11

Page 12: Aylık Müzik Dosyası Ocak 2013

Doğu ve Batının Kesişme Noktasında Yeni Bir Çalgı:Fluid Piano

Bahar Gökçeli

Geçtiğimiz ay Hacettepe DevletKonservatuar’ında “Fluid Piano” ileilgili bir tanıtım semineri düzenlendi.Seminer, çalgıyı icat eden GeoffSmith tarafından verildi veTürkiye’den piyanist, besteci HakanAli Toker seminerde çevirisiylekatkıda bulundu.

İngiliz müzisyen Geoff Smith'in"Fluid Piano" (akışkan piyano)sürgülü adını verdiği icadı;piyano/klavsen görünümüne sahip,klavyeli, akustik bir müzik aleti. En

büyük özelliği, pratik bir düzenekle, her notanın icracı tarafından her tür komayıverebilecek şekilde akortlanabilmesi. İstenirse icra sırasında da hareket ettirilebilen bu''oynak perde'' sistemi sayesinde, Fluid Piano; geleneksel Türk müziğinin otantikperdeleriyle icrasına müsait olan, bugüne dek yapılmış ilk ve tek akustik klavyeli çalgı.

5 oktav ve bir 3’lüye sahip(piyanodaki gibi 88 tuşu yok)görünüş olarak eski piyanolarabenzeyen “Fluid Piano” nun sesi,tel geriliminin piyanodakindendaha düşük olması nedeniyle farklıve akordu değiştirildiğinde perdedeğişiminin yanı sıra, tını dadeğişiyor. Bu da renklilik yaratıyor.Piyano kadar geniş bir nüansspektrumu var. Ancak en üstseviyesi piyano kadar değil. Buakustik çalgının yanlarda dapedalları var. Bu pedaller içindebulunan “arp” a ait. Arp’ın da kendiiçerisinde sürgülü bir akort

MK 01/02

01/ 12

Page 13: Aylık Müzik Dosyası Ocak 2013

mekanizması var ve diyatonik olarak 3 oktava sahip. İcra sırasında, ileri geri kayanmekanizmalar sayesinde akort değişikliğine olanak veren bu yeni çalgı, sonsuz birözgürlük tanıyor. Üstelik tampare sistemli olarak çalmak da mümkün…

Geoff Smith’in bu çalgıyı tasarlarken İngiltere’de çocukluğundan beri ilgi duyduğusantur ailesine ait “dulcimer” adlı çalgıdan esinlendiğini ve dünya müziklerine çok ilgiduyduğunu, bunun sonucunda da her çeşit akordu çalabilen, küresel nitelikte bir çalgıortaya koyma fikrinden yola çıkarak gerçekleştirdiğini söylüyor.

Tasarımından dolayı piyanodan daha kolay akort yapılabilen “Fluid Piano” nun hikayesi,aslında 10 yıl gibi uzun bir süreye dayanıyor. Yeni bir çalgı icat etmek külfetli bir işolduğu için de Geoff Smith’in gerçekten de çok zor zamanları olmuş. Bugün tek örneğibulunan “Fluid Piano” İranlı, Hintli ve Arap müzisyenlerin dikkatini çekmeyi başarmış.Üstelik İngiltere'de ve şimdiden Ramin Zoufonoun, Pam Chowhan gibi müzisyenlercekonserlerde kullanılmakta.

İçinde koma sesleri de barındırdığı için sadece Doğu, Orta Doğu ülkelerinin ilgisiniçekecek gibi görünse de icracıya ve besteciye çok renkli bir ses paleti sunduğu için Avrupaülkelerinin de ilgisini çekeceğe benziyor. İlgisini çekenler için 130.000 İngiliz Pounduolan “Fluid Piano” nun daha çok kişiye ulaşmasını istediği için, yakın zamanda çalgınınfiyatını biraz daha düşüreceğini söyleyen Geoff Smith Türkiye’ye gelme amacının “FluidPiano” yu tanıtmanın dışında bestecilere “yeni bir renk, yeni bir hayal” olmasınınönemini vurgulayarak, saygı ve hayranlık ifadeleri duyulan alkışlarla seminerini bitirdi…

MK 01/03

01/ 13

Page 14: Aylık Müzik Dosyası Ocak 2013

Yılın İlk Kar Tanesinin Düştüğü Gece Ankara’da...

Şerif Can Ünver

Yılın ilk kar tanesi düştüğü gece 10 Aralık 2010 Cuma gecesi, CumhurbaşkanlığıSenfoni Orkestrası, muhteşem bir konser gerçekleştirdi.

Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın 10 Aralık Cuma günü gerçekleştirdiği periyo-dik konseri hakkında aslında söylenecek bir şey yok. Keşke orada olsaydınız da izleseydi-niz. Oturduğum yumuşacık koltukta sanki çivilenmişçesine kalakaldım.

Eğer Gilbert Varga ismini bilmiyorsanız, babası büyük kemancı Tibor Varga ve kendi-sinden çok şey aldığını söyleyebilmek mümkün gerçekten. Müzikal yönlendiriş tarzı,müziğin yorumundaki incelikler son derece yerinde ve tutkulu, bardak dışına taşacakmışgibi ancak hiç bir damlası harcanmadan dinlenen müthiş keyifli bir konserdi.

10 Aralıktaki konserin ilk yarısında yer alan solist oldukça genç ve şöhreti ülkesinin dışı-na çıkmış bir kemancıydı. Son derece temiz entonasyonu ile dinleyenlerin dikkatinihemen toplayan, dik duruşu ve sahnedeki duruşuyla da oldukça etkileyici görünen bugenç solistin adı Eugene Ugorski. Kendisi 1989 yılında St. Petersburg’da dünyaya gelmiş.Konser sırasında da konserden önce ve sonraki kadar rahat görünmesi de bulunduğukonumu hakettiğini gösteriyordu. Daha 5 yaşındayken, hem keman hem viyola sanatçısıProf. Vesna Gruppman ile keman çalışmalarına başlamış Eugene. Öğretmeni bayanGruppman, Uluslararası J.Kocian Keman Yarışması birincisi, çok büyük keman virtüöz-lerinden David Oistrakh, Yuri Jankelevich ve Igor Bezrodny gibi isimlerin öğrencisiolmuş, doktorasını hem performans ve pedagoji üzerine Moskova konservatuarındatamamlamış, çalışmalarını başı olduğu Gruppman Uluslararası Keman Enstitüsü’ndekeman öğretmenliği yaparak sürdüren, 2002 yılında Amerikan Yaylı Çalgı ÖğretmenleriVakfı’nca Yılın Öğretmeni ödülüne layık görülmüş bir sanatçı. Eugene şu sıralar çalış-malarını bayan Vesman ile yürütmenin yanısıra, bayan Gruppman’ın eşi, hem kemansanatçısı, hem de orkestra şefi, Ukrayna asıllı, Moskova konservatuarı mezunu, LeonidKogan, Mstislav Rostropovich, Jasha Heifetz gibi efsanevi isimlerle çalışmış, dünyanın ensaygın sayılan başkemancılarından Igor Gruppman ile devam ediyormuş.

Gerçekten büyük ustalara ait bir ses rengine, ifadeye, koordinasyona ve odaklanmayasahip Eugene. Prokofief ’in iki numaralı, sol minör keman konçertosunu seslendirişiincelikli ve özenliydi. Fakat bunun dışında özenli çalışın çok ötesinde bir müzikaliteylebezenmişti. İlk başta uzun notalar üzerinde yaptığı vibrato hareketini (müzikte, telli veyaylı çalgılarda parmağın tele basarken telden çıkan sesin, elin yaptığı ekstra bir hareket-le, sesin doğal titreşiminde yaratılan yapay salınıma verilen ad) oldukça sıkı ve agresif bul-

MK 01/04

01/ 14

Page 15: Aylık Müzik Dosyası Ocak 2013

sam da, sonradan aslında daha farklı bir amaç için eser içinde o şekilde kullanıldığını kav-radım. Meğer Eugene Prokofief ’in alaycı üslubunu taklit ediyormuş. Son bölümde iyiceortaya çıkan “sağa sola sataşan, ufak ufak dalga geçen” tipik Prokofief üslubuyla bire birörtüştü. Aldığı büyük alkış için sahneye tekrar çıkan bay Ugorski Johann SebastianBach’ın sol minör sonatını seslendirdi. Prokofief ’in alaycılığından bir anda Bach’ın din-dar ve içine kapanık aydınlığının karmaşık ve girift yanlızlığını yansıtmak zorunda kal-mak her solist için biraz zaman ihtiyacı doğursa da, gencecik yaşına karşın EugeneUgorski’yi hiç zorlamadı. Başarıyla çaldığı sonatın ardından büyük alkışlarla ikinci yarı-ya çıkıldı.

İkinci yarıda konserin heyecanı biraz dahi olsa azalmadan devam etti. Cesar Franck’ın reminör senfonisini seslendiren Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasını yine GilbertVarga yönetiyordu. O kadar ateş saçan enerjik ve etkileyici bir üslubu vardı ki, hem çalan-lar hem dinleyenler sürekli bir etkileşim halindelerdi. Yönetirken bagetini kullanımı,partiler arasındaki koordinasyonu sağlayışı, grupları ve solistlerin giriş ve çıkışları dışındabalans içinde kalmalarını sağlarken kullandığı hareketler de yine kendine özgü ve gözalı-cıydı. F. Ferrara, S. Celibidache, C. Bruck gibi isimlerle çalışmış Gilbert Varga. Bununyanısıra başta babası Tibor Varga’nın kuruculuğunu yaptığı Tibor Varga Oda Orkestrası,Philharmonia Hungarica, Malmö Senfoni, Bask Ulusal Orkestrası olmak üzere, dünya-nın pek çok orkestrasında gerek ünvanlar alarak, gerek genel müzik direktörü olarakkonserler yapmış ve halen de yapmakta.

Konser dahilinde gözüme takılan birkaç unsurdan öne çıkanların başında konserin solis-ti Eugene Ugorski’nin arşe (yay) kullanımı oldu. Genel olarak konservatuarlarımızdagösterilen eğitimde arşenin tel üzerinde gezinmemesi, başladığı nokta üzerinde kalarakhareket etmeli şeklinde yer verilen uygulamanın aksine, Eugene, konser sırasında çokfazla pianissimo (düşük ses seviyesinde – düşük volume) pasajlarda, bazı piano cümlele-rin bitiminde özellikle boylu boyunca köprünün üzerine kadar arşeyi kaydırıyordu telüzerinde. Bunu yapınca küçük çaplı bir hışırtı sesi de oluşur. Eugene’de de oluşuyorduancak kendisi buna pek aldırış etmiyor gibiydi. Bunun dışında sağ kol ve arşenin genelkullanımına dair görsel bir durum dikkat çekiciydi. Eugene’in sağ kolu omzundan sankiaskıdaki bir ceketin koluna benzer bir salınım halinde ve tamamen serbest görünümesahip şekildeydi. Büyük kol hareketlerini Prokofief ’in en büyük tel aralığı atlamalı pasaj-larında bile görmek mümkün değildi. Fakat çıkan ses bu görünüşün aksine çok büyük venotalar en hızlı pasajlarda bile son derece tane tane duyulabiliyordu. Aynı zamanda deta-şe (her notaya bir arşeyi –çekerek ya da iterek- birbirine bağlanmayan notaları arka arka-ya çalma durumu) pasajlardan staccato (detaşe çalış tekniğinin karakter olarak dahahavalı, arşeyi sanki telin bir noktası üzerinde zıplatıyormuş gibi görünen çalma tekniği)pasajlara, oradan da bağlı staccato (aynı staccato pasajdaki gibi duyulan ancak bir arşe–ya çekerek ya da iterek boyunca- tekniği. Bu teknikte kullanılan arşede çalınan birden

MK 01/05

01/ 15

Page 16: Aylık Müzik Dosyası Ocak 2013

fazla nota vardır ve hepsi kısa, kesik kesik duyulacak şekilde birbiri arkasına sıralanırlar)pasajlara geçişi, dinleyenin gözleri kapalı olunca farketmesi imkansız bir hal alıyordu. Azgüç harcayarak çok verim almak prensibini oldukça iyi uygulayan bir kemancı Eugene.

İzleme fırsatı bulabileceklerin kesinlikle kaçırmamasını öneririm. Zira bu aşamada, buyaşta, bu olgunluğa sahip bir müzisyeni dinlemek eminimki dinleyiciler açısından sonderece tatmin edici ve doyurucu olacaktır. Bana ve salondaki diğer dinleyicilere bu keyfiyaşattıkları için Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın başta konserin baş kemancısıbayan Jülide Yalçın Dittgen’e ve birbirinden değerli sanatçılarına olmak üzere, orkestraşefi Gilbert Varga’ya ve küçük yaşına rağmen, olağanüstü bir performans sergileyenEugene Ugorski’ye teşekkür ederim.

MK 01/06

01/ 16

Page 17: Aylık Müzik Dosyası Ocak 2013

Macar Asıllı Ünlü Besteci Emmerich Kalman’ın "Çardaş Prensesi",Güzel Ezgileri Ve Görkemli Kostümleriyle Opera Sahnelerine 2010

Yılının Son Ayına Da Damgasını Vurdu.

Elif Yoldaş

Recep Ayyılmaz’ın sahneye koyduğu, Macar asıllı ünlü besteci Emmerich Kalman’ın LuoStain-Bela Jenbach librettosu üzerine yazdığı 1915’ lerin havasını yansıtan opereti"Çardaş Prensesi" Kasım ayında olduğu gibi Aralık ayında da seyirciyi adeta büyüledi.Zamanının halk eğlencesi olan operetler günümüzde de bir eğlence kaynağı olabileceği-ni kanıtlar nitelikteydi. O gece insanın gözünü sahnedeki ihtişamdan alması mümkünolmayan bir eser ortaya konulmuştu. Üç perdelik olan Çardaş Prensesi (Çardaş Fürstin)süre bakımından da adeta bir İtalyan operası uzunluğundaydı.

MK 01/07

01/ 17

Page 18: Aylık Müzik Dosyası Ocak 2013

Viyanalı şef Wolfgang Scheidt’ın yönetimindeki orkestra, müziği temiz seslendirdi."Çardaş Prensesi" Kalman’ın Viyana vals müziğinin yanı sıra Macar ezgileri ve gelenekselçingene müziğinin birleşimiyle harmanladığı Mustafa Erdoğan’ ın yönetimindeki koroy-suyla kulaklarda harika ezgiler yarattı. Nilgün Bilsel Demireller’in hazırladığı danslar isetam bir Viyana opereti ihtişamında rejiyle iç içe idi. İlk temsilde başrol varyete şarkıcısıSlya Varescu’yu (soprano) Funda Ateşoğlu, ikinci temsilde Selva Erdener canlandırdı.

MK 01/08

01/ 18

Page 19: Aylık Müzik Dosyası Ocak 2013

Diğer başrol Edwin (tenor) Murat Karahan idi. Her iki temsilde de başrollerin olağanüs-tü sesleri ve sahneye hakim duruşları seyirciyi adeta operete kilitledi. Operetin diğerkarakterlerinden Boni’yi (tenor) Arda Doğan ve Semih Bayraktar, Kontes Stasi’yi (sop-rano) Sema Özer ve Begüm Mengü, Feri von Kerekes’i (bariton) İnanç Makinel veBerkant Coşkun, Prens’i (Bariton) Aydın Toksoy ve Serhat Güngör, Prenses’i (soprano)Seza Deneme ve Güzin Yıldız, Generalde’yi (bariton) Emre Uluocak calandırdı.Oyuncuların çoğu“Operet dediğimiz böyle olmalı” dedirten performanslar sergilediler.

Operetin uzunluğu eğlendiriciliğini yitirmesine neden olmayışını tüm ekibe borçlu.Akılda kalan komik sahnelerden biri de; sevimli bir sürtüşme içerisinde olan Edwin veBoni’nin sahnesi olmuştu ; ‘Edwin’ in Boni'yi yakasından tutup bir hışımla havaya nere-deyse kaldırır ve Boni’(Arda Doğan) nin çırpınışı görürüz.’

Müzikleri ile Çardaş (Macarlara ait bir dans türü)’ ın özüne inmiş. Macar besteci halkmüziğinin ezgilerini ve Çingene müziğini öylesine harmanlamış ki içinde kaybolmamakmümkün değil. Üç perdede de duyduğumuz tema oyuna yedirilerek halk müziklerini kla-sik bir tarz ve armoniyle önümüze getiriyor. Örneğin bu melodi Sylva mutsuzken arka-dan duyuluyor. Aralarda duyulan Vals'lerini, Mazurkalar'ı ve Can-Can danslarını dinle-tiyor bize.

MK 01/09

01/ 19

Page 20: Aylık Müzik Dosyası Ocak 2013

Kabare yıldızı şarkıcı Slyva Varescu'yla Prens Edwin büyük bir tutkuyla birbirlerine aşık-tırlar. Ama Prens Edwin'in ailesi oğullarının Viyana'ya dönmesini ve kuzeni Kontes stasiile evlenmesini uygun bulmaktadırlar. Gelişen olaylar birçok yanlış anlaşılmalara sebebi-yet verir ve iki aşığın yolları ayrı düşer. Bir zaman sonra Prens Edwin'in ve PrensesStasi'nin nişanlarını duyurmak amacıyla parti düzenlerler fakat orada Slyva’nın başka birkimlikle oluşu işleri değiştirir…

MK 01/10

01/ 20

KKuurrssllaarr DDeevvaamm EEddiiyyoorr......•• PPiiyyaannoo•• GGiittaarr•• KKeemmaann•• YYaann FFllüütt•• ŞŞaann•• SSoollffeejj•• OOkkuull ÖÖnncceessii MMüüzziikk•• ÇÇooccuukk KKoorroossuu•• KKaaddıınnllaarr KKoorroossuu

AAddrreess:: TTuunnaallıı HHiillmmii CCaadd.. NNoo:: 111144//4488--4499KKaavvaakkllııddeerree -- AAnnkkaarraa

TTeell:: 446666 4444 2277 -- 442277 0088 5555 //1177--1188