avys.omu.edu.tr · web view2020/02/18 · bu nedenle alternatif enerji kaynakları geliştirme...
TRANSCRIPT
1
1. MİKROBİYAL FİZYOLOJİ-I
Fermente süt ürünleri ve alkollü içeçek üretimlerinin içeren geleneksel fermentasyon
işlemleri binlerce yıldır gerçekleştirilmektedir. Bu işlemlerin bilimsel yönleri ilk defa
150 yıldan daha az zaman önce çalışılmıştır. Endüstriyel mikrobiyolojinin ortaya
çıkışı çoğunlukla Pasteur’un çalışmalarıyla başlamıştır. 1673 Anton van
Leeuwenhoek mikroskop ile protozoa ve bakterileri keşfetmiştir. Protozoa ve
bakterilerin fermentasyonda rol oynayabileceğini açıklayan ilk bilim adamıdır. 1856
yılında Louis Pasteur mikroorganizmaların fermentasyondan sorumlu olduklarını
kesin bir şekilde tanımlamıştır. Pasteur’un yayınları, Etudes sur le Vin (1866), Etudes
sur la Biere (1876) ve diğer bilim insanları endüstriyel fermentasyon işlemlerinin
gelişmesi için önemli katkılar sağlamışlardır. Hansen tarafından izole edilen ve
Carlsberg Mayası No:1 (Saccharomyces cerevisiae) olarak adlandırılan bir maya
kullanılmasıyla saf suşla bira üretimi ilk defa 1883 yılında çalışılmıştır. 20. yüzyılın
başlarında, bu alanda daha fazla ilerleme nispeten yavaştı. Yüzyılın başlarında,
kanalizasyonun büyük ölçekli arıtımında, kentsel topluluklarda halk sağlığının önemli
ölçüde iyileştirilmesini sağlayan büyük ilerlemeler olmuştur. Bununla birlikte,
tanıtılacak ilk yeni endüstriyel ölçekli fermantasyon işlemi, Weizmann (1913-15)
tarafından Clostridium acetobutylicum bakterisi kullanılarak geliştirilen aseton-butanol
fermantasyonuydu. 1920'lerin başlarında, lifli bir mantar (küf), Aspergillus niger
kullanarak, sitrik asit üretimi için endüstriyel bir fermantasyon işlemi de başlatıldı.
Fermentasyon teknolojisindeki diğer yenilikler 1940’lı yıllarda 2. Dünya Savaşı
sırasında penisiline duyulan hayati ihtiyaç sebebiyle bu antibiyotiği üretmek için
gösterilen çabalar sayesinde büyük ölçüde hız kazanmıştır. Üretim, sadece küçük
ölçekli yüzey kültür yönteminden büyük ölçekli sıvı kültür fermentasyonuna hızlı bir
şekilde ilerlememiş, bunun yanında hem besiyeri hem de mikrobiyal suşun
gelişmesinde büyük ilerlemelere yol açmıştır. Kazanılan bilgiler çok sayıdaki diğer
fermentasyon endüstrisilerinin başarılı gelişmesi üzerine büyük etkilere sahiptir.
2
Milstein ve Kohler’in 1970’lerin başlarında öncülük etmesiyle gerçekleşen son
yıllardaki ilerlemeler, analitik amaçlı, hastalık tanısında, tedavi etmede ve saflaştırma
çalışmaları için monoklonal antikorların üretilebilmelerini içermektedir. Bununla
birlikte büyük gelişmelerin çoğu son 20 yıldan bu yana genetik mühendisliğinde
büyük çaptaki gelişmeleri takiben gerçekleşmiştir. Bu teknoloji, genlerin bir
organizmadan diğerine aktarılmasına ve suş geliştirilmesi üzerine yeni yaklaşımlara
imkan sağlamaktadır.
Mikroorganizmaların kullanıldığı önemli alanlar; hücre kütle gelişimi, gelişim
hızı, birçok durumdaki atık ucuz substrat kaynaklarını kullanabilme kolaylığı, çok
çeşitlilikte ürün üretebilme potansiyeline sahip olmaları nedeniyle faydalı olarak kabul
edilmişlerdir. Ayrıca, bu canlıların çok hızlı bir şekilde genetik değişiklik geçirme
yetenekleri fermentasyon endüstrilerinde yeni ürün ve hizmetler için hemen hemen
sınırsız imkanları ortaya çıkarmıştır. Genel anlamdaki bir üretim, fermentasyon
öncesi işlemler (upstream, FÖİ) ile fermentasyon sonrası işlem (downstream, FSİ)
aşamalarını içermektedir. Fermentasyon öncesi işlemler, fermentasyonunu içeren ve
buna sebep olan tüm faktörler ile ilişkili olup üç temel alandan meydana gelmektedir.
3
Şekil 1. Fermentasyon işlemlerinin özeti
A) Üretici Mikroorganizmalar
Önemli faktörler: başlangıç olarak uygun endüstriyel mikroorganizmaların sağlanması
amacıyla doğru strateji, verimlilik ve verim değerlerinin artırılması için suş
geliştirilmesi, suş saflığının muhafazası, güvenilir bir inokülasyonunun hazırlanması,
işlemin ekonomik etkinliğinin iyileştirilmesi. Örnek olarak, hedef bileşiği gereğinden
fazla üreten stabil mutant suşların üretimi verilebilir. Bazı mikrobiyal ürünler, aktif
gelişme boyunca üretilen aminoasitler, organik asitler, vitaminler, alkol ve aseton gibi
endüstriyel solventler gibi birincil metabolitlerdir. Bununla beraber, en önemli
endüstriyel ürünlerin çoğu gelişme için esansiyel olmayan alkaloidler ve antibiyotikler
gibi ikincil metabolitlerden oluşmaktadır. Bu bileşikler mikrobiyal biyokütler üretiminin
en üst seviyeye ulaşmasında sonra (idiofaz) kesikli kültürün durağan fazında
üretilirler.
B) Fermentasyon Sonucu
Besiyeri ortamının optimizasyonu, verimin ve faydanın en yüksek seviyede
sağlanması için proses geliştirilmesiyle birlikte, uygun maliyetli karbon ve enerji
kaynaklarının ve diğer temel besleyici maddelerin seçimi hayati önem taşımaktadır.
Birçok durumda endüstriyel besiyeri ortamının temelini özellikle şeker işleme atıkları,
lignoselülozik atıklar, peyniraltı suyu ve mısır maserasyon sıvısı gibi diğer endüstriyel
işlemlerin atık ürünleri oluşturmaktadır.
4
C. Fermentasyon İşlemi
Endüstriyel mikroorganizmaalar, organizmanın gelişmesi veya hedef bir mikrobiyal
ürünün üretim şartlarının optimize edilmesi amacıyla genellikle titiz bir şekilde
kontrollü şartlarda gelişime bırakılır. Mikrobiyal metabolitlerin sentezi çoğu zaman
çok sıkı olarak mikrobiyal hücre tarafından regüle edilir. Sonuç olarak yüksek verim
eldesi amacıyla, özellikle baskılama (repression) ve geri besleme inhibisyonu
(feedback) gibi düzenleyici mekanizmaları tetikleyen çevre şartlarından
kaçınılmalıdır. Fermentasyonlar genellikle birkaç bin litre kapasiteli büyük
fermentörlerde gerçekleştirilir. Fermentasyon işleminin şekli (kesikli, kesikli-besleme
veya sürekli sistem), gerekli ise havalandırma ve karıştırma yöntemi ve ölçek
büyütme işlemleri için uygulanan yaklaşımların fermentasyon performansı üzerine
büyük etkileri vardır.
Geleneksel fermentasyon sonrası işlemler (FSİ), fermentasyonun devamındaki
tüm temel basamakları içermektedir. Bunlar arasında; hücre hasatlama, hücre
parçalanması, hücre ekstaktlarından veya gelişme ortamından ürün saflaştırması ve
sonlandırma işlemleri bulunmaktadır. FSİ işlemler ile entegre yürütülen fermentasyon
çalışmalarının yapıldığı girişimler de bulunmaktadır. FSİ’ de ürünün stabil formun
korunması sağlanırken aynı zamanda saflaştırılması için hızlı ve etkili yöntemler
kullanılmalıdır. Bazı ürünler saf olmayan formlarında stabil olmadıkları ve eğer hızlı
bir şekilde saflaştırılmazsa istenmeyen modifikasyonlara maruz kalabildiklerinden
dolayı bu yöntemlerin hızlı etkili olarak uygulanması çok önemlidir. İşlem esnasında
ortaya çıkan tüm atık ürünlerin güvenli ve bertaraf edilmeleri ekonomik olmalıdır.
5
1. FERMENTASYON ÜRÜNLERİ
Fermentasyon işlemlerin tamamının maliyeti, ham madde ve sarf malzemeler,
altyapı, işçilik ve bakım ile birlikte sabit ücretler, iş sermayesi harcamaları, fabrika
genel üretim giderleri ve işletme giderlerinden etkilenir. Fermentasyon ürünleri;
yüksek hacim, düşük değerli ürünler ve düşük hacim, yüksek değerli ürünler olmak
üzere kapsamlı bir şekilde iki kategoriye ayrılır. İlk kategori için örnekler çoğu gıda ve
içecek fermentasyon ürünlerini içerirken, son kategoride ise bazı saf kimyasallar ve
eczacılıkla ilgili ürünler yer almaktadır.
1.1. Gıda, içecekler, gıda katkı maddeleri ve takviyeleri
Laktik asit bakterilerinin süt içerisindeki aktivitelerinin bir sonucu olarak sütün tadının,
tekstürünün değişmesiyle uzun süreli ürün stabilitesini kazanan fermente süt ürünleri
ve bira ve şarap gibi alkollü içiceklerin üretiminde çeşitli bitkisel kaynaklardan elde
edilen şekerleri, etanole fermente eden mayalardan faydalanılır. Çoğu işlemlerde S.
cerevisiae gibi tek bir türün suşları kullanılır ve bu mayanın diğer suşları ekmek
hamuru üretimim için ekmek mayası olarak görev yapmaktadır. Mikrobiyal aktivite
sonucunda oluşan çok sayıda organik asit gıda üretiminde ve çok geniş bir aralıkta
diğer endüstriyel amaçlar için kullanılır. Asetik asitin insan tarafından ilk defa
kullanımı, asetik asit bakterileri tarafından alkollü içeceklerin oksidasyonunun bir
sonucu olarak sirke üretiminde gerçekleşmiştir. Diğer bir aerobik fermantasyon ise
ipliksi bir mantar olan A. niger tarafından üretilen, çok sayıda gıda ve gıda dışı
uygulamalara sahip, büyük bir endüstriyel fermentasyon ürünü olan sitrik asit
üretimidir. Ayrıca, insan gıdası ve hayvan yemlerinde takviye olarak kullanılan amino
asit ve vitaminlerin çoğu özellikle yüksek verimli aşırı üretim yapan suşların
6
geliştirilmesi ile oluşturulan mikroorganizmalar tarafından çoğunlukla da en ekonomik
yolla üretilmektedir. Buna ilave olarak, bazı mikroorganizmalar, insan ve hayvan
tüketimine uygun iyi besinsel karakteristiklere sahip proteinlerin, yüksek miktarlarını
içermektedirler. Tek hücre proteini (THP) olarak bilinen bu ürün düşük maliyetli
karbon kaynakları ile çok geniş aralıktaki birçok mikroorganizma tarafından
üretilebilmektedir.
1.2. Sağlık-bakım ürünleri
Antibiyotikler endüstriyel mikroorganizmalar tarafındaan üretilen en önemli
bileşiklerdir. Bunların çoğu özellikle aktinomisetler gibi flamentli mantar ve bakteriler
tarafından sentezlenen ikincil metabolitlerdir. Bu zamana kadar 4000’den fazla
sayıda antibiyotik izole edilmiştir. Fakat sadace 50 kadarı antimikrobiyal kemoterapi
amacıyla düzenli olarak kullanılmaktadır. En iyi bilinen ve muhtemelen medikal olarak
en sık kullanılan antibiyotikler, B-Laktamlar, penisilinler ve sefalosporinler ve bunları
takiben aminoglikozidler ve tetrasiklinlerdir. Bu ilaçların yanlış ve fazla kullanımı
sebebiyle son yıllarda büyük bir problem olmaya başlayan belirlenmiş antibiyotiklere
karşı olan direnç sebebiyle yeni antibiyotikler için hala bir arayış bulunmaktadır.
Mikrobiyal fermentasyon ve/veya biyodönüşüm yoluyla elde edilen eczalıkla ilgili
diğer önemli ürünler alkaloidler, steroidler ve aşılardır. Çok yakın geçmişte, insülin,
interferon ve insan büyüme hormonu gibi tedavi amaçlı rekombinat insan proteinleri,
çok geniş sayıda mikroorganizmalar tarafından üretilmektedir.
1.3. Mikrobiyal Enzimler
7
Mikrobiyal enzimler özellikle de ekstraselüler hidrolitik enzimler, birçok spesifik gıda
ve gıda dışı ürünlerin üretiminde veya işlem yardımcısı olarak önemli görevlere
sahiptir. Örnek olarak proteazlar yıkama tuzlarına katkı olarak, birada protein
bulanıklığının giderilmesinde ve mikrobiyal rennet olarak peynir üretiminde yoğun bir
şekilde kullanılırlar. Çok sayıda karbonhidrazlardan ise nişastadan çeşitli şeker
şuruplarının üretiminde faydalanılmaktadır.
1.4. Endüstriyel kimyasallar ve yakıtlar
Fermentasyon için sağlanan endüstriyel hammadde kimyasalları, çeşitli alkoller,
aseto gibi solventler, organik asitler, polisakkaritler, lipidler ve plastik üretimindeki
hammaddeleri içermektedir. Bu fermentasyon ürünlerinin bazıları gıda üretiminde de
uygulama alanlarına sahiptir. Özellikle petrol gibi fosil yakıtlar muhtemelen
önümüzdeki 50-150 yılda tükenmiş olacaktır. Bu nedenle alternatif enerji kaynakları
geliştirme ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Günümüzde metan ve etanol başlıca enerji
kaynakları olmasına rağmen hidrojen, etan, propan ve bütanol gibi diğer potansiyel
yakıtlar da mikroorganizmalar tarafından üretilmektedir.
1.5. Mikroorganizmaların çevresel rolleri
Mikroorganizmalar, bir bileşiği degrade etme yeteneğine sahip farklı karışık
mikrobiyal popülasyonlardaki metabolik aktivitelerinden yararlanılması sebebiyle
özellikle atık su arıtımında önemlidirler. Kanalizasyon sularındaki iki temel amaçtan
bir tanesi, özellikle su kaynaklı hastalıklardan kolera gibi hastalıklara yol açan tüm
patojenik mikropların öldürülmesidir. İkinci amaç ise atık sulardaki organik
8
maddelerin çoğunlukla metan ve karbondiokside dönüştürülmesi ve böylece çevreye
güvenli bir şekilde boşaltılabilecek bir son atık suyun üretilmesidir. Mikrobiyal temelli
‘temiz teknoloji’, Thiobacillus ve Sulfolobus türlerinin varlığında yakıtların
desülfirizasyonunda ve düşük dereceli mineral madenleri ve atıklardan metallerin
(bakır, demir, uranyum ve çinko gibi) ekstraksiyonunda gittikçe artarak
kullanılmaktadır. Çevresel biyolojik kontrol, sentetik kimyasal pestisitlere güvenin
azaltılması çabalarında mikroorganizmaların kullanıldığı başka bir alandır. Bakteri,
mantar, protozoa ve virüsler, bazı insan ve hayvan hastalıkları taşıyıcıları ile birlikte
tarımsal ürünlerde fungal, böcek ve nematod zararlılarının kontrolünde biyokütle ve
hücre ürünlerinin üretimi amacıyla yetiştirilmektedir.
2. MİKROBİYAL HÜCRE YAPISI VE FONKSİYONU
Hücre tüm canlı organizmaların temel birimidir. Canlıların çoğu tek hücreliyken
diğerleri hücre özelleşmesini sağlayan çok hücreli formlarda bulunur. Tüm hücreler
sıvı bir matriks ile doludur ve temel olarak lipit ve proteinlerden oluşmuş sitoplazmik
zar ile çevrilidir. Hücreler ayrıca, protein sentezinde rol alan ribozomlarla birlikte
genetik bilginin fiziksel taşıyıcı olan nükleik asitleri bulundururlar. Hücreler iki
kategoriye ayrılırlar: arkeler ve öbakteriler prokaryotik, fungi, protozoa, algler, diğer
bitkiler ve hayvanlar ökaryotiktir.
Prokaryotik hücrelerin çapı normal olarak 5 µm’den küçüktür. Membrana bağlı
organelleri nadiren bulundururlar. Çoğu prkaryotik hücre, hücrenin nükleotid olarak
adlandırılan bçlgesinde yer alan deoksiribonükleik asitten (DNA) oluşan tek bir
kromozom bulundurur. Kromozom genellikle dairesel olmakla birlikte bazı
prokaryotlarda lineerdir. Prokaryotik ribozomlar 70S’tir (Svedberg birimi). Hemen
9
hemen bütün prokaryotların, genellikle bir miktar peptidoglikan içeren hücre duvarları
ya da sitoplazmik membranın dışında bulunan hüce zarfları vardır. Bu duvarın dış
kısmında, kapsül ya da yapışkan bir kabuğa ve ökaryot hücrelerinkinden daha az
karmaşık olan itici flagellalara sahip olabilirler. Prokaryotlarda hücre bölünmesi
genelde, basit ikiye bölünme şeklinde gerçekleşir. Prokaryotlar filogenetik akrabalık
çalışmalarına dayanarak iki farklı gruba ayrılmıştır. Bu gruplar arkaebakteriler ya da
arkeler ve öbakterilerdir.
Şekil 2. Prokaryotik mikrobiyal hücrenin başlıca yapılarını gösteren şematik gösterim
2.1. Arkeler
Çoğu arkeler erken yaşam formlarının dayandığı düşünülen ortamlara benzeyen aşırı
uç ortamlarda yaşarlar. Halofiller (yüksek tuz konsantrasyonuna adapte olmuş),
10
metanojenler (metan üreticileri) ve termofiller (yüksek sıcaklıklara adapte olmuş)
olmak üzere üç temel fizyolojik tipleri bulunur ve bunların bazıları aynı zamanda
barofildir (yüksek basınca adapte olmuş).Arkeler, nispeten öbakterilerin DNA’sının
yarısından daha azını içeren küçük genomlara sahiptirler. Arkelerin enzimleri ile
ayrıca dikkat çekicidir. Bütün prokaryotlar başlangıçta hücre duvarı/zarf yapısı
tarafından belirlenen Gram boyama prosedüründeki karakteristiklerine göre alt
gruplara ayrılabilir. Arkeal hücre duvarı kompozisyonu büyük ölçüde deişkendir,
bazıları Gram-pozitif özellik gösterirken, bazıları Gram-negatiftir. Hücre duvarı
bileşenleri, özgün polimerler, metanokondroitin ve psödomureini içerdiğinden
öbakterilerinkinden oldukça farklıdır. Ayrıca ayırt edici membran lipitlerine sahiptirler.
Arkeler 3 alemde sınıflandırılabilirler.
a. Euryarchaeota ; Matanobacterium ve Methanosarcina gibi başlıca metanojenleri ve
Halobacterium ve Halococcus gibi aşırı halofil türleri içerir.
b. Crenarchaeota ; çoğunlukla aşırı barofil ve termofil olan Pyrodictium, Pyrolobus,
Sulfolobus ve Thermoproteus organizmaları içerir.
c. Korarchaeota; hipertermofildirler ve henüz saf kültür olarak izole edilmemişlerdir.
2.2. Öbakteriler
Öbakteri 12 alt gruba ayrılabilen çok çeşitli bir gruptur. Bununla birlikte, hemen
hemen tüm endüstriyel bakteriler, proteobakteriler ve Gram pozitif öbakterilerden
sadece ikisinde bulunur. Proteobacteria, a, b, g, d ve e olmak üzere beş gruba
ayrılan büyük bir Gramnegatif bakteri krallığıdır. Bunlar arasında mor fotosentetik
bakteriler ve fotosentetik olmayan akrabalar, özellikle Enterobacteriaceae (örn.
11
Escherichia coli) ile birlikte Hipomikrobium, Nitrobacter, Pseudomonas,
Thiobacillusand Vibrio bulunur. Gram-pozitif öbakteriler iki ana alt bölümden oluşur:
(a) bu baz çiftinin organizmanın DNA'sındaki oranına atıfta bulunan ve Bacillus,
Clostridium, Lactobacillus, Leuconostoc'u içeren düşük guanin (G) sitozin (C) grubu,
Staphylococcus, Streptococcusand Mycoplasma; ve (b) aktinomisetler (fi lamantous
bakteriler, örneğin Streptomyces), Corynebacterium, Mycobacteriumand Micrococcus
içeren yüksek GC grubu. Az sayıda endüstriyel bakteri örneği içeren diğer alt gruplar
aşağıdaki gibidir.
2.3. Escherichia coli
1885 yılında Alman bakteriolog Theodor Escherich tarafından keşfedilmiştir. Başlıca
yaşama alanı, insan kalın bağırsağı ve diğer sıcak kanlı hayvanların sindirim
sisteminin alt bölümüdür. Bazı suşları özellikle yenidoğan bebekler ve hayvan
yavruları için problem olabilecek ishale neden olan gıda ve su kaynaklı hastalıklara
yol açabilir. E. coli’nin biyokimyası, fizyolojisi ve genetiği hakkında kapsamlı bir bilgi
birikimi bulunmaktadır. Tüm bu bilgiler ve organizmanın 20 dk gibi düşük bir ikiye
katlanma süresi ile çabuk büyüme hızına sahip olması, E. coli’nin önemli bir
endüstriyel mikroorganizma haline gelmesine yol açmıştır. E.coli, moleküler biyoloji
çalışmalarında model olarak yaygın bir şekilde kullanılmakta ve gen klonlama
deneylerinde çou kez ideal bir konukçu olarak düşünülmektedir. Bunun sonucu
olarak, başka organizmalardan elde edilen heterolog protein üretimi için çok faydalı
olduğu kanıtlanmıştır. Bununla birlikte, E. coli’den protein salgılanması sahip olduğu
hücre membranının doğasından ötürü daha sorunlu olurken Gram-pozitif bakterilerde
çoğu kez daha kolay gerçekleşmektedir.
12
E. Coli bir Gram-negatif fakültatif anaerob olup, üyeleri çoğu kez
enterobakteriler ya da enterik bakteriler olarak anılan Enterobacteriaceae
familyasında yer alır. Hücreler, yaklaşık 0.3-1.0 µm uzunluğunda kısa düz çubuklar
şeklindedirler ve normal uzunluklarının yaklaşık iki katına uzadıktan sonra ikiye
bölünme ile çoğalırlar. Escherichia cinsinin üyeleri oksidaz-negatiftirler (sitokrom c
oksidazı olmayan) ve başlıca ürünleri laktat, asetat, süksinat ve format olacak şekilde
karışık asit fermentasyonunu gerçekleştirirler. Format, daha ileri düzeyde H2 ve CO2
oluşumuna kadar parçalanabilmektedir.
2.3.1. Dış membran
Gram-negatif bakteriyel hücrelerin dış kaplamaları, Gram-pozitif bakterilerin hücre
duvarlarından daha karmaşık olduklarından, genellikle duvarlar yerine zarflar olarak
adlandırılır (Şekil 1.2a). Esasen hücreyi koruyan ve sertlik sağlayan iki katmandan
oluşurlar. En dıştaki tabaka, yaklaşık 7-8 nm kalınlığında, lipopolisakkarit ve
mukopeptid içeren dış zar olarak adlandırılır. Bu yapı, yüklü veya yüksüz küçük
moleküllerin hareketini engellemez ve hücre / sitoplazmik zardan (aşağıya bakınız)
daha geçirgendir, ancak hidrofobik moleküllere ve proteinlere bir engeldir. İçinde
küçük moleküllerin geçebileceği yaklaşık 1-2 nm çapında dar kanallar oluşturan üç alt
birimden oluşan porin proteinleri içerir. Spesifik olmayan gözenekler, 600-700Da'ya
kadar moleküllerin geçişine izin verirken, spesifik gözeneklerin 5000Da'ya kadar bir
veya daha fazla madde için bağlanma yerleri vardır. Zarfın lipopolisakkarit bileşenleri,
hücrenin deterjanlardan ve diğer antimikrobiyal ajanlardan korunmasında etkilidir. En
yaygın dış zar proteini, dış zar boyunca uzanan ve alttaki peptitoglikana bağlanan
Braun'un lipoproteindir.
13
Hareketli suşların kamçıları hücreyi sulu ortamdan geçirir. INE. coli, fl agellae,
peritriköz bir düzenleme olarak adlandırılan tüm hücre etrafında düzenlenirken, diğer
bakterilerin polar agellaları veya alternatif özel düzenlemeleri vardır. Her fl agellum,
protein fl agellinden oluşan birkaç mikrometre uzunluğundadır ve dış zar tabakasına,
dört halkadan oluşan bir bazal gövde yoluyla tutturulmuştur. Ek olarak, 5-7nm
çapında ve 400nm uzunluğunda kısa saç benzeri çıkıntılar olan dış zara fi brils (fi
mbriae veya pili) eklenebilir. E. coli'nin bağırsak epitelyumu gibi yüzeylere
yapışmasını sağlarlar.
Bazı suşlar ayrıca dış zarın dışında bulunan ve polisakkaritlerden oluşan
kapsüllere sahiptir. Üretimleri yerel ortamdaki kimyasal ve fiziksel koşullardan
etkilenir. Bu ekzopolisakkaritler, belirli moleküllere bir bariyer sağlayabilir, kurumaya
karşı koruma sağlayabilir veya patojenik suşların konakçı hücre yüzeylerine
bağlanmasına yardımcı olabilir.
Şekil 3. Tipik gram-negatif ve gram-pozitif hücre membranlarının şematik gösterimi
14
2.3.2. Peptidoglikan ve periplazmik boşluk
Gram-negatif bakterilerin dış membranı içinde ve lipoprotein yoluyla kovalent olarak
bağlanan, yaklaşık 2-3 nm kalınlığında ince bir peptitoglikan tabakasıdır. Hücre
zarfının sadece% 5-10'unu oluşturur ve birçok Gram pozitif bakterinin duvarlarındaki
20-25 peptitoglikan tabakasına kıyasla bir ila üç tabakadan oluşur. Bununla birlikte,
çok önemli bir yapısal bileşendir. Peptiglikan tabakası eksik olduğunda, bakteri
hücreleri şişebilir ve sonuçta patlayabilir (bakınız Bölüm 3, Peptidoglikan
biyosentezi).
Peptitoglikan, yaklaşık 12-15 nm genişliğindeki alttaki periplazmik boşluğa
uzanır. Bu bölge boş değildir, bir dizi protein, bağlayıcı protein, kemoreseptör ve
çeşitli enzimler içerir. Bağlayıcı proteinler, belirli maddelerin membrana bağlı
taşıyıcılarına götürülerek hücreye taşınmasını başlatır. Kemoreseptörler, bir hücrenin
çekiciye doğru ve itici kimyasallardan uzağa hareketi olan kemotakside yer alır.
Hidrolitik enzimler, özellikle alkalin fosfataz, nükleazlar ve proteazlar, sitoplazmadan
periplazmaya salgılanır ve normal olarak dış zardan geçemedikleri için hücreye yakın
tutulur. Büyük geçirimsiz besin maddelerinin hücre zarı boyunca hücreye taşınabilen
daha küçük moleküllere ayrılması ile ilişkilidir (bakınız Bölüm 2, Besin alımı). Bazı
detoksifiye edici ve savunma enzimleri de burada bulunur; penicillinase.
Hücre (sitoplazmik) membran Periplazmik boşluğun altında sitoplazmik matrisi
çevreleyen iç hücre (sitoplazmik) membran bulunur (Şekil 1.2a). Bu yapı, besinlerin
girişini ve iyonların ve daha büyük bileşiklerin salgılanmasını kontrol ederek oldukça
seçicidir. Membran, esas olarak fosfatidil etanolaminden oluşan bir lipit çift tabakası
şeklindedir. Hem laktoz geçirgenliği gibi taşıma proteinleri hem de moleküllerin ve
15
yüklü iyonların hücrelere girişini seçici olarak kontrol eden gözeneklerden oluşan
gözeneklerle serpiştirilir. Sitokromlar ve diğer elektron transfer proteinleri dahil olmak
üzere solunum proteinleri de bu zarın içinde bulunur.
2.3.3. Sitoplazmik matris ve hücre içeriği
Sitoplazmik matris, pH 7.6-7.8'de tutulur, hücre içi ve hücre dışı pH arasındaki
farklar, elektron taşınması ve solunumla ilişkili birincil proton pompaları tarafından
kontrol edilir. Metabolik ara maddeler ve katabolik ve anabolik metabolizma için
gerekli enzimler ve koenzimler içerir (bkz. Bölüm 3). Protein sentezi makineleri, hem
transkripsiyon hem de translasyon, burada da bulunur. Bu, DNA'nın genetik kodunun
haberci RNA'ya (mRNA) kopyalanması için RNA polimerazları ve 18000 civarında
ribozomu ve mRNA mesaj dizilerini proteinlere dönüştürmek için RNA'ları transfer
etmeyi içerir. Kromozom, hücre hacminin yaklaşık% 10'unu kaplayan nükleoid
bölgede bulunur. Yaklaşık 4600kbp'den oluşan, 4000'den fazla geni oluşturan ve
çoğaltma orijininde veya replikasyonun başlangıcında hücre zarının iç kısmına
bağlanan, tek zincirli, çift sarmallı bir DNA molekülüdür. Bu DNA molekülü yaklaşık 1
mm uzunluğunda ve 1 nm kalınlığındadır, ancak ilişkili proteinler tarafından yoğun bir
şekilde katlanır ve sarılır ve stabilize edilir.
Plazmidler, nispeten küçük dairesel ekstrakromozomal DNA molekülleri de
mevcut olabilir. Bunlar arasında doğurganlık (F) faktörü, direnç (R) plazmidleri ve
kolikinler, spesifik antibakteriyel bakteriyosinleri kodlayan Col plazmidleri bulunur.
E'nin enteropatojenik suşlarında. coliat en az iki toksinin plazmid kodlu olduğu
bilinmektedir. Polisakkarit glikojen, karbon ve enerjinin ana deposudur ve sitoplazmik
16
matris içindeki inklüzyon cisimcikleri olarak görülebilir. Belirli koşullar altında
ozmoprotektif betainler (N, N, N-trimetil glisin) de birikir.
2.4. Pozitif Bakteri, Bacillus subtilis
Bacillus cinsi çok sayıda çeşitli, çubuk şeklinde, kemoheterotrofik, Gram pozitif
bakteriden oluşur. Bu hücreler genellikle 0.5-2.5 mm genişliğinde ve 1.2-10 mm
uzunluğunda E. coli'den biraz daha büyüktür. Bazı türler kesinlikle aerobiktir, diğerleri
fakültatif anaeroblar veya mikroaerofiliktir, ancak hepsi katalaz pozitiftir (bkz. Bölüm
2). Bacillus türleri ayrıca olumsuz çevresel koşullara dirençli olan ve hayatta kalma ve
yayılma için seçici bir avantaj sağlayan oval veya silindirik endosporlar üretir (Şekil
1.3). Cinsin birkaç üyesi, özellikle enzim, antibiyotik (bacitracin, gramicidin ve
polimiksin) ve insektisit kaynakları olarak önemli endüstriyel rollere sahiptir.
B. subtilis genellikle su, hava ve ayrışan bitki kalıntılarından geri kazanılan
yaygın bir toprak mikroorganizmasıdır. Bu bakteri, akrabalarının bazılarından,
özellikle de B. anthracis, şarbonun nedeninden farklı olarak herhangi bir hastalık
özelliğine sahip olmadığından iyi huylu olarak kabul edilir. Bu mikroorganizma
tarafından üretilen hücre dışı enzimler, çeşitli doğal substratların ayrışmasını sağlar
ve besin döngüsüne katkıda bulunur. Bu enzimlerin birçoğu ticari olarak
sömürülmektedir ve B. subtilis endüstriyel enzimlerin, özellikle amilazların ve
proteazların üretimi için yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu amilazların bazıları nişasta
modifikasyon işlemlerinde yaygın olarak kullanılır ve proteazlar biyolojik deterjanlarda
temizleme yardımcıları olarak kullanılır. B. subtilis'in ayrıca ince kimyasalların,
özellikle nükleosidlerin, vitaminlerin ve amino asitlerin üretimi için çok yararlı olduğu
kanıtlanmıştır ve bazı suşlar, mantar patojenlerine karşı mahsulün korunmasında
17
kullanılmaktadır. Bu bakteri aynı zamanda heterolog proteinlerin üretimi için değerli
bir klonlama konakçısıdır.
B. subtilis'in onu E. coli'den ayıran temel özellikleri hücre duvarı yapısı ve spor
üretme kabiliyetidir. B. subtilis hücre duvarları Gram-pozitif bakterilerin tipikidir, E. coli
gibi Gram-negatif bakterilerinkinden çok daha az karmaşıktır. Bunlar 20-50nm
kalınlığındadır ve basitçe bazı lipit, protein ve teikoik asit ile ilişkili 20-25 tabaka
peptidoglikandan oluşur (Şekil 1.2b). Teikoik asit, gliserol fosfat, ribitol fosfat ve diğer
şeker fosfatların ayırt edici bir anyonik polimeridir. Peptidoglikanın N-asetilmuramik
asit birimlerine veya alttaki hücre zarının lipitlerine kovalent olarak bağlanır. Bu
bileşen Gram-negatif bakterilerde bulunmaz. Hücre duvarının dışında B. subtil, hem
ve hem de l-glutamik asit birimlerini içeren bir polipeptit kapsülü üretir. Flagellae
mevcut olabilir ve agelüle edilmiş formlar kemotaksi yapabilir. B. subtilis kromozomu,
4188kbp'de E. coli'ninkinden biraz daha küçüktür, ancak diğer hücre içi özellikler
benzerdir. Bununla birlikte, yukarıda belirtildiği gibi, büyük bir fark, bu cinsin
üyelerinin spor oluşturma yeteneğidir (Şekil 1.3). Vejetatif hücreler büyümeye ve
besinler sınırlanıncaya kadar ikili bölünmeye bölünmeye devam eder. Besin
maddelerinin yoksunluğu, henüz bilinmeyen bir kimyasal sinyal yoluyla sporu
başlatır. Eşit olmayan hücre bölünmesi, hücrenin bir kutbunun yakınında asimetrik bir
septum oluşumu ile daha küçük bir öngörü hücresi ve daha büyük bir ana hücre
üretir. Ana hücre, öngörü yutmaya devam eder. Daha sonra sünnetin etrafında bir
peptitoglikandan oluşan bir primordial duvar oluşturulur ve bu daha sonra spor
çimlendiğinde ortaya çıkan vejetatif hücrenin hücre duvarı haline gelir. Bu primordial
duvar, daha sonra spor korteksi olarak bilinen çok daha kalın bir kompleks
peptidoglikan tabakasıyla kaplanır. Bu korteks, muramik asit kalıntılarının% 50'sinden
fazlasının muramik asit dlactam olarak bulunduğu benzersiz bir spora özgü
kompozisyona sahiptir. Korteks birikimini takiben, yapı son olarak bir proteinli
18
kaplama içine kapatılır ve çevreleyen ana hücre, sporu serbest bırakmak için ölür ve
parçalanır. Bu sporlar son derece uykudadır, metabolizma eksikliği gösterir ve
kuruma, ısı, radyasyon ve sert kimyasal işlemlere karşı oldukça dirençlidir. Uzun süre
yaşayabilirler. Uygun büyüme koşulları altında spor, bitkisel bir hücre oluşturmak için
çimlenir.
Şekil 4. Tipik bir endosporun yapısı
2.5. Funguslar
Çeşitli habitatları işgal eden çeşitli ökaryotik mikroorganizmalar grubudur. Mantar
türlerinin çoğunluğu men lamentohus hiflerden oluşur ve sıklıkla küf olarak
adlandırılırken, daha sonra tarif edilecek olan mayalar tek hücreli mantarlardır.
Bilinen binlerce türden nispeten az sayıda men lamantous mantar endüstriyel
amaçlarla kullanılmaktadır (Tablo 1.1). İpliksi mantarlar fotosentetik değildir ve sıkı
kemoheterotrofik emici beslenmeye sahiptir (bkz. Bölüm 2). Birçoğu, karşılaşılan
karmaşık polimerik molekülleri emilebilen daha küçük birimlere parçalamak için bir
dizi hidrolitik enzim salgılar. Çoğu ölü hayvan veya bitki kalıntıları kullanan
saprofitiktir. Bazıları bitkilerin veya hayvanların fakültatif parazitleridir ve bazıları diğer
19
organizmalarla simbiyotik ve karşılıklı ilişki oluşturur; bir liken (bir mantar, mikobiyont,
bir alg, phycobiont ile simbiyotik bir ilişki içinde) oluşturmak için bir alg ile.
İpliksi mantarlar, uygun çevre koşulları altında çimlenen hipha veya dağınık
spor parçalarından kaynaklanır. Hypha, dakikada birkaç mikrometreye kadar olan
hızlarda hızla büyüyebilir. Bununla birlikte, genellikle besinlerin emilmesi için yüzey
alanını en üst düzeye çıkaran çevredeki küçük bir artış vardır. Genellikle besin
kaynaklarının çevresinde ve içinde kurulan ve makroskopik bitkisel miselyum olarak
yapısal olarak organize edilmiş iç içe geçmiş paspaslar oluşturmak için dallanırlar.
Daha yüksek mantarlarda, mantarlar, rizomorflar, sklerotia ve stromata'nın meyve
gövdeleri gibi büyük karmaşık katı yapıları üretmek için hifeler birlikte toplanabilir.
Bireysel hifeler türlere bağlı olarak 1–15 mm çapındadır. Hücre duvarları, bazı
lipit ve protein bileşenleriyle birlikte% 80-90 polisakkaritten oluşur. Bazı düşük
mantarlar dışında, polisakkarit esasen eklembacaklı dış iskeletlerde bulunana
benzer, güçlü ve esnek bir malzeme olan b-1,4-bağlı N-asetilglukosamin birimlerinin
doğrusal bir polimeri olan kitinin mikro ils brilleridir. Maya hücresi duvarlarının aksine
(bkz. Sf.16), glukan ve mannan nispeten küçük bileşenlerdir. Glukanlar çoğunlukla
büyüyen hipal uçlara yerleştirilir. Burada hücre duvarları sadece 50nm
kalınlığındadır, ancak uç duvarın arkasında kitin daha fazla birikmesi ile 125nm'ye
kadar artar.
Mantar hiphaları aseptat veya septat olabilir. Aseptat mantarlarının hifasında
çapraz duvarlar yoktur ve bu hücreler koenzositik olarak adlandırılır. Bu, sitokinesis
(hücre bölünmesi) olmadan tekrarlanan nükleer bölünmeden kaynaklanan çok
çekirdekli bir durumdur. Septat mantarlarının hifeleri, organeller ve diğer hücresel
20
materyallerin hücreden hücreye taşınmasına izin veren gözenekler içeren septa adı
verilen çapraz duvarlarla hücrelere ayrılır (Şekil 1.4). Mantarların hücresel organelleri
tipik olarak ökaryotiktir ve özellikle mitokondri, ribozomlar ve küçük veziküller ile dolu
büyüyen hipal uçlarla özellikle ilişkilidir. Ek olarak, hifler, normalde glikojen, lipit ve
volüt (bir metafosfat polimeri) içeren depolama ürünleri içeren çok sayıda vakuole
sahip olma eğilimindedir.
Mantar kromozomları ve çekirdekleri nispeten küçüktür ve nükleer bölünme
diğer ökaryotların çoğundan biraz farklıdır. Mitoz sırasında nükleer zarf, içinde
bulunan mil ile sağlam kalır. Çoğaltılmış kromozomların ayrılmasından sonra, nükleer
zarf iki yeni çekirdek oluşturacak şekilde daralmakta ve bu sırada işmili
kaybolmaktadır. Her ne kadar fungal hyhae ve sporlar normalde haploid olsa da,
cinsel yaşam döngülerindeki geçici diploid aşamalar dışında, bazı miseller ayrı
kökenlerin hifasının füzyonundan kaynaklanan genetik olarak heterojen olabilir. Bu
gibi durumlarda, her hipha, aynı miselyumun farklı kısımlarına ayrılmış halde
kalabilen veya mayoz bölünme olaylarına benzer bir süreçte genleri karıştırabilen ve
hatta değiş tokuş edebilen çekirdeklere katkıda bulunur.
Çoğu mantar, çok sayıda tek hücreli spor salarak çoğalır. Bu propagüller geniş
bir alana rüzgar veya su ile yayılır. Uzun süre stabildir, ancak çevresel koşullar ve
substrat uygunsa çimlenir. Mantarlara bağlı olarak sporların aseksüel olarak
oluşturulabileceği çeşitli yollar vardır (Şekil 1.5). Oluşum şekilleri blastospor,
sporangiospor, conidiospor ve benzeri olup olmadığını belirler. Spor taşıyan yapıların
şekil ve düzenindeki değişiklikler genellikle mantar tanımlaması için bir temel olarak
kullanılır.
21
Mantarlardaki cinsel döngü, diğer ökaryotik organizmalardakinden farklıdır, bu
eşzamanlı, zıt çiftleşme suşlarının haploid hücrelerinin cinsel birleşmesi, + ve -,
zamanla ayrılmış iki aşamada gerçekleşir: ilk, plazmogami, sitoplazmanın füzyonu,
bir süre takip etti daha sonra karyogami ile çekirdeklerin birleşmesi. Plazmogamiyi
takiben, her ebeveyn suşundan haploid çekirdeklerinin eşleştirilmesiyle bir dikaryon
oluşur, ancak çekirdek çiftleri hemen kaynaşmaz. Bir dikaryon içindeki bu nükleer
çiftler ayrı kalabilir ve uzun süre eş zamanlı olarak bölünmeye devam edebilir.
Sonunda, doğrudan mayoz bölünmeye maruz kalan ve sonuçta genetik olarak çeşitli
haploid sporlar üreten bir diploid hücre oluşturmak için kaynaşırlar. Geleneksel olarak
bilinen 100000 mantar türü, özellikle cinsel sporlarını nasıl ve nerede ürettiklerine
bağlı olarak dört ana sınıfa ayrılmıştır.
Şekil 5. Septalı fungal hifin şematik gösterimi
22
Şekil 6. Koenositik ipliksi funguslardan Mucor sporlanmasındaki spor oluşumu ve
Septalı ipliksi funguslardan Penicillium konidiyumu
2.6. Fikomisetler
Mastigomycotina (zoosporic, hareketli sporlar) ve Zygomycotina (zygosporic) olarak
alt bölümlere ayrılmış alt mantarlardır. En basit mantarlardır ve bitkisel hifeleri
aseptattır. Mastigomycotina, su kalıpları, Saprolegnia ve önemli bitki patojenleri
Pythium ve Phytophthora'yı içerir. Alışılmadık şekilde hücre duvarları, diğer glukanlar
veya kitin ile birlikte selülozdan oluşur. Zygomycotina'nın endüstriyel olarak önemli
üyeleri arasında, bazı geleneksel gıda fermantasyonlarında kullanılan Mucor,
Rhizomucor ve Rhizopus türleri ve tüm hücre ve enzim biyo dönüşümleri bulunur.
Eşeysiz üreme, dik hipha veya sporangioforların uçlarında sakre sporangia
oluşumuyla sonuçlanır (Şekil 1.5a). Yüzlerce haploid spor, sporangium içinde mitoz
ile üretilir ve bunlar rüzgarda dağılır. Karşıt çiftleşme türlerinin cinsel üreme miselinde
her biri birkaç haploid çekirdeği içeren gametangia oluşturur. + Ve - gametangia'nın
plazmogamisi ve haploid çekirdeklerinin eşleştirilmesi, dikaryotik bir zygosporangium
23
oluşumuyla sonuçlanır. Bu yapı metabolik olarak inaktiftir ve kurumaya dirençlidir.
Koşullar uygun hale geldiğinde, eşleşmiş çekirdekler arasında karyogami oluşur ve
ortaya çıkan diploid çekirdekler haploid sporları üretmek için mayoz geçirir.
2.7. Ascomycetes veya Ascomycotina (kese mantarları)
Bu, en büyük mantar sınıfıdır ve birçok endüstriyel fermantasyon işleminde kullanılan
mayaları içerir. Endüstriyel ve ticari rolleri olan diğer lamentous üyeler Neurospora
türleri, Claviceps türleri ve Morchellaspecies (morels) ve Tuberspecies (truf es) dahil
önemli yenilebilir mantarlardır. Hiphaları septattır ve eşeysiz üremede, özel hiphaların
(konidioforlar) uçları genellikle rüzgarla dağılmış haploid conidiospores zincirlerini
oluşturur. Cinsel sporlar veya ascosporlar, meyve veren bir vücut veya ascocarp
içine alınabilen kese benzeri bir ascus içinde bulunur. Saccharomyces cerevisiae gibi
mayalar, cinsel üreme sırasında bir ascus eşdeğerini ve asidüel üreme sırasında
konidiosporların oluşumuna benzer bir şekilde çoğu tomurcuğun eşdeğerini üretir
(aşağıya bakınız). Bununla birlikte, bazı mayalar, özellikle Schizosaccharomyces
türleri, tomurcuklanmaz, ancak bakterilere benzer şekilde ikili krize uğrar.
2.8. Basidiomycetes veya Basidiomycotina (kulüp mantarları)
Bu bölümün üyeleri septat hiphaları üretir ve cinsel haploid basidiosporları basidia
adı verilen kulüp şeklindeki yapılara aittir. Bazı durumlarda, bunlar mantarlarda
olduğu gibi büyük cinsel meyve veren organlarda, basidiokarplarda bulunur; Agaricus
bisporus (mantar) ve Lycoperdon türleri (puf topları). Diğer endüstriyel olarak önemli
24
basidiyomisetler, biyo-bozunma ve biyo-bozunma işlemlerinde yer alan bazı odun
çürüyen mantarlardır; Phanerochaete chrysosporium (beyaz çürük). Bu bölüme
ayrıca önemli bitki patojenleri olan paslar ve foklar da dahildir.
2.9. Deuteromycetes veya Deuteromycotina ('kusurlu' mantarlar)
Bu bölüm, tanımlanmış bir cinsel (mükemmel) aşamadan yoksun oldukları veya
gözlemlenmedikleri için birlikte gruplandırılmış yaklaşık 25000 türden oluşan farklı bir
grup içerir. Bu grubun, ascus aşaması henüz keşfedilmemiş veya evrim sırasında
kaybolmuş olan askomisetlerin konidial aşamalarını temsil edebileceği
varsayılmaktadır. Genetik çalışma ve gerinim gelişimi için önemli olduğu kanıtlanan
bazı türlerde paraseksüellik gösterilmiştir. Endüstriyel açıdan önemli birçok mantar,
Aspergillus, Sefalosporium, Fusarium, Penicillium ve Trichoderma türleri dahil olmak
üzere deuteromiketler olarak sınıflandırılır.
2.10. Mayalar
Mayalar, özellikle S. cerevisiae, endüstriyel mikroorganizmalar olarak büyük
katkılarından dolayı özel ilgi çekicidir. "Maya" terimi, filogenetik bir sınıflandırma
yerine tek hücreli bir form anlamına gelir. Mantarların yaşam döngülerinin baskın
olarak lamantous olabilen, ancak maya-küf dimorfizmi sergileyen tek hücreli bir fazını
tanımlamak için kullanılabilir. Bir formdan diğerine yapılan değişiklikler genellikle
25
mevcut beslenme koşullarından etkilenir. Bununla birlikte, bu terim daha çok pişirme
veya demleme mayaları gibi sadece tek hücreli bir faza sahip olan mantarlar için
genel bir isim olarak kullanılır. Bu gerçek mayalar ve endüstriyel öneme sahip
birçokları, ascomycetes üyesi S. cerevisiae suşlarıdır.
Bazı mayalar endüstriyel ve gıda kullanımlarına sahiptir ve bazıları, özellikle S.
cerevisiae, GRAS (genellikle güvenli kabul edilir) statüsüne sahiptir. S. cerevisiae
suşları en iyi bilinen ve ticari olarak önemli mayalardır ve uzun zamandır alkollü
içecekler ve mayalı ekmek üretmek için kullanılmaktadır. Şimdi bunlar aynı zamanda
yakıt etanolü, tek hücreli protein, enzimler ve heterolog proteinler gibi diğer bazı
fermantasyon ürünlerinin üretiminde, ör. insan insülini. Ek olarak, S. cerevisiae
moleküler genetik araştırmalarında model sistem olmuştur, çünkü replikasyon,
rekombinasyon, hücre bölünmesi ve metabolizmanın temel mekanizmaları memeliler
de dahil olmak üzere yüksek ökaryotlara çok benzerdir.
2.10.1. Hücre Büyüme ve Maya Yaşam Döngüsü
Saccharomyces cinsinin üyeleri, elipsoidal olarak küresel olan ve yaklaşık 1-7 mm
genişliğinde ve 5-10 mm uzunluğunda değişen hücreler üretir. Birden fazla
kromozom seti içeren poliploid endüstriyel suşlar, bu aralığın daha büyük ucunda
olma eğilimindedir. Maya hücresi, içinde enzimler, depolama granülleri, birkaç farklı
tipte organel ve membran sistemleri içeren sitoplazmik matrisi içine alan, hücre zarı
olan kalın bir duvarla çevrilidir. Eşeysiz hücre bölünmesi, bir anne hücresinden bir kız
hücresinin tomurcuklanmasını içerir ve hücre büyümesi, büyük ölçüde tomurcuk
gelişimi ile ilişkilidir.
26
Şekil 7. Tomurcuklanan bir maya hücresinin şematik gösterimi
2.10.2 Hücre Duvar Yapısı
Bazı mayalar, koruyucu bir fonksiyona sahip olabilen veya yüzeylere bağlanmaya
yardımcı olabilecek hücre duvarının dışında sümüklü polisakkarit kapsülleri geliştirir.
Hücre duvarının kendisi yaklaşık 100-200 nm kalınlığındadır ve bir hücrenin kuru
ağırlığının% 15-25'ini içerir. Duvar malzemesinin yaklaşık% 80-90'ında ana
bileşenleri, bazı proteinlerle birlikte polisakkaritler glukan, fosfomannan ve kitindir
(Şekil 1.7). Glukan, hücre zarına bitişik iç duvarda mukavemet sağlayan mikro-briller
formunda, ağırlıklı olarak b-1,3 bağlantıları olan, b-bağlı glikoz birimlerinin oldukça
dallı bir polimeridir. Heksoz şeker mannozunun dallı bir polimeri olan fosfomannan,
hücre duvarının dışına doğru yerleştirilir. Kitin, maya duvarının %1'inden daha azını
oluşturabilir ve öncelikle tomurcuk izlerinin çevresinde bulunur. Duvardaki tomurcuk
27
izlerinin sayısı, bir hücrenin kaç kez tomurcuklandığını gösterir ve asla aynı yerde iki
kez meydana gelmediklerinden, bir hücrenin 'yaşını' tahmin etmek için
kullanılabilirler. Protein duvarı bileşenleri hem yapısal hem de enzimatiktir; ilki büyük
ölçüde mannan ile ilişkilidir. Burada ve periplazmada bulunan enzimler, duvar
biyosentezi ve hücre zarını geçemeyen substratların hidrolizi ile ilişkili olanları içerir.
Bunlar arasında sükroz kullanımıyla ilişkili bir mannoprotein olan glukanaz,
mannanaz, lipaz, alkalin fosfataz ve invertaz bulunur.
Hücrelerin flokülasyonu bazı mayalarda yaygın bir özelliktir ve özellikle bazı
endüstriyel suşlar için önemlidir. Floklar, ayrılmamış tomurcukların zincirleri değil,
hücre kümeleridir. Formation oc oluşumu için iki ana teori vardır. İlk olarak, bir
kalsiyum iyonunun iki hücreyi negatif yüklü hücre duvarı bileşenleri yoluyla bağladığı
kalsiyum köprüleme ile ilgilidir. Bu teori için destek, çelatların kenetleme maddesi
etilendiamin tetraasetik asit (EDTA) tarafından dağıldığı gözleminden gelir. İkincisi,
protein-karbonhidrat bağlanmasını içeren lektin hipotezi, bir hücrenin yüzey
proteininin bitişik bir hücre üzerindeki bir mannoz tortusuna bağlanmasını önerir. Bu
hipotez, şekerin, özellikle mannozun, formation oc oluşumunu inhibe etmesi
gerçeğiyle desteklenmektedir. Ek olarak, fi mbria olarak adlandırılan 0.1-10 mm'lik
proteinli hücre duvarı çıkıntıları, birçok suşta mevcuttur ve fl okülasyon dahil olmak
üzere hücre-hücre etkileşimleri ile ilişkili olabilir.
28
Şekil 8. Maya hücre duvarı ve hücre membranının yapısal şematik gösterimi
2.10.2. Hücre Membran Yapısı
Hücre duvarı ve alttaki zar arasında, yukarıda belirtilen enzimler de dahil olmak
üzere, duvardan kaçamayan salgılanmış proteinler içeren 3.5-4.5 nm'lik bir
periplazmik boşluk vardır. Hücre zarı, hücreye giren ve çıkan tüm malzemeleri kontrol
eder ve hücre duvarı biyosentezini yönettiği düşünülmektedir. Maya hücresi zarları,
diğer hücrelerinki gibi, esas olarak, yaklaşık 7.5 nm kalınlığında, lipit moleküllerinin
kuyruktan kuyruğa hizalanmasından kaynaklanan bir lipit iki tabakasından oluşur
(Şekil 1.7). Bu, hidrofobik lipit 'kuyruklarını' sandviçleyen iç ve dış hidrofilik bölgeler
29
üretir. Lipid bileşenleri mono-, di- ve trigliseritler, gliserofosfatidler ve sterollerden
oluşur. Doymamış sterol bileşenleri arasında prokaryotik hücre zarlarında
bulunmayan ergosterol ve zimosterol bulunur. Membran stabilizasyonu ve membran
sertliği için hayati öneme sahiptir ve biyosentezleri için moleküler oksijen gereklidir.
Membran lipit bileşimi büyüme koşullarına bağlı olarak değişir ve ayrıca hücrenin
etanole toleransını etkiler. Örneğin, demleme suşlarının pişirme suşlarına göre daha
yüksek seviyelerde fosfatidil kolin içerdiği bulunmuştur.
Lipid çift tabakası içinde ve içinde, hem yapısal hem de fonksiyonel protein
molekülleri, küçük bir karbonhidrat kısmı ile birlikte bulunur. Protein bileşenleri
çözünen taşınmaya karışabilir veya harici uyaranlara yanıt veren ve sonuçta bir dahili
tepki başlatan sinyal iletim bileşenleridir. Membranla ilişkili enzimler arasında,
şekerler ve amino asitler gibi bileşiklerin taşınması için bir dizi izin; çözünmüş madde
taşınması için enerji sağlayan membran boyunca proton-itici kuvvetin üretilmesinden
sorumlu sistemler ile birlikte adenosin trifosfatazlar (ATPazlar) ile birlikte. Duvar
sentezleyen enzimler de vardır. Örneğin, kitin sentetaz, gerektiğinde proteolitik
bölünme ile aktive edilen aktif olmayan bir formda bulunur.
2.10.3. Çekirdek
Gözenekleri düzenli aralıklarla yerleştirilmiş bir çift zar ile çevrilidir. Bu organel,
hücresel DNA'nın çoğunluğunu (% 80-85) içerir; geri kalan kısım mitokondri veya
sitoplazmada dairesel moleküller halinde bulunur (aşağıya bakınız). S. cerevisiae'nin
haploid hücreleri, tipik bir bakteriden 3-10 kat daha fazla ve memeli hücrelerinden
yaklaşık 100-150 kat daha az yaklaşık 12000kbp DNA içerir. Nükleer DNA, bazik
histon proteinleri ile ilişkilidir ve 150-2500 kb / s'den oluşan 16 doğrusal kromozom
30
formundadır. 6000'den fazla gen tanımlanmıştır, ancak yaklaşık% 50'sinin bilinmeyen
bir işlevi vardır. Çekirdeğe bağlı, hem çekirdeğe hem de sitoplazmik matrise geçen
mikrotübüllere sahip bir plak olarak adlandırılan bir yapıdır. Hayvan hücrelerinin
sentriollerine benzer bir şekilde işlev görür ve çoğaltılmış kromozomların mitoz
sırasında ayrıldığı mili oluşturur.
2.10.4. Mitokondri
Tamamen gelişmiş mitokondri sadece aerobik olarak büyüyen mayalarda bulunur.
Anaerobik koşullar altında bunlar, promitokondri olarak adlandırılan basit yapılardır,
çünkü anaerobik büyüme, farklılaşmalarını indükler. Tamamen gelişmiş organeller,
çift zar ile çevrelenmiş, çubuk şeklinde küreseldir. İç zar, elektron taşınması ve
oksidatif fosforilasyonla ilgili proteinlere sahiptir ve cristae adı verilen daha sıkı
benzeri yapılar oluşturmak için organelin lümenine katlanır. Lümenin içinde,
trikarboksilik asit (TCA) döngüsü, ribozomlar ve mitokondriyal proteinlerin yaklaşık%
10'unu kodlayan 75 kb'lik dairesel DNA moleküllerinin enzimlerinin çoğunu içeren sıvı
bir matris bulunur.
"Petite" maya mutantları mitokondriden yoksundur ve bu nedenle solunum
yetmezler. Sadece fermentatif olarak büyüyebilirler ve katı ortamda kolonileri vahşi
tip kolonilere kıyasla çok küçüktür, bu nedenle isimleri.
2.10.5. Diğer Organeller ve Sistoplazmik Yapılar
31
Sitoplazmik matris ayrıca ribozomlar, çeşitli tek zara bağlı organeller ve vakuoller,
mikrotübüller ve mikro ments lamentlerden oluşan bir hücre iskeleti ve ayrıntılı bir
membran sistemi olan endoplazmik retikulum içerir. Endoplazmik retikulum, hücre
zarı ve mitokondrinin dış zarı ile süreklidir. Vezikül üretimi ile diğer ökaryotların Golgi
cisimlerine benzer şekilde ilişkilidir, ancak maya aparatı daha az tanımlanmıştır.
Olgunlukta hücre, daha küçük vakuollerin füzyonundan kaynaklanan büyük bir
vakuole sahiptir. Bu hidrolitik enzimler içerebilir ve ayrıca belirli besinler için bir depo
görevi görür.
Peroksizomlar ve glikoksizomlar dahil olmak üzere mikrobodylar, çeşitli spesifik
enzimleri içeren membrana bağlı organellerdir. Peroksizomlar katalaz ve çeşitli
oksidazlar içerir ve glikoksizomlar katalaz ve glikoksilat döngüsünün enzimlerine
sahiptir. Peroksizomların sayısı ve boyutu, ortama ve mevcut besin maddelerine
bağlı olarak değişir. Örneğin, metilotropik mayalar (örneğin Pichia pastoris) metanol
gibi C1 substratları üzerinde yetiştirildiğinde, bu substratın metabolizması için gerekli
metanol oksidaz, katalaz ve diğer enzimleri içeren birkaç büyük peroksizom
geliştirirler.
Mayaların sitoplazmik depolama granülleri çoğunlukla lipit veya karbonhidrat
içerir. İkincisi, indirgeyici uçları (1–1-a-glukopiranosido-a-glikopiranosid) ile bağlanan
iki glikoz tortusunu içeren polisakarit glikojeni ve disakkarit trehaloz içerir. Bu
karbonhidratlar bir maya hücresinin kuru ağırlığının% 40'ını oluşturabilir. Glikojen
baskın depolama maddesidir, ancak trehaloz oranı aerobik koşullar altında ve belirli
stresler altında artar. Açlık ve solunum adaptasyonu dönemlerinde glikojenin rolü
olduğu düşünülürken, trehaloz sadece ilkinde yer alabilir.
32
S. cerevisiae'nin sitoplazmik matrisi ayrıca kromozom dışı 2mm plazmidin 50-
60 kopyasını içerebilir. Bununla birlikte, bu plazmidlerin içerdiği tek bilgi kendi
bakımları içindir. Onlara sahip olan hücrelere bariz bir avantaj sağlamazlar. Bununla
birlikte, dönüşüm süreçleri yoluyla mayaların genetik modifikasyonunda çok yararlı
vektörler olduklarını kanıtlamışlardır. Bazı suşlarda başka kromozom dışı elemanlar
da bulunmuştur ve bunlar virüs benzeri çift-sınıflı doğrusal RNA moleküllerini içerir.
33
KAYNAKÇA
Endüstriyel Mikrobiyolojiye Giriş, Michael J. Waites, Neil L. Morgan, John S. Rockey,
Gary Higton Çeviri Editörü Doç. Dr. İrfan TURHAN, Palme Yayıncılık 2015.