avrupa birliği su Çerçeve direktifi işığında sel taşkın...
TRANSCRIPT
Avrupa Birliği Su Çerçeve Direktifi
Işığında Sel - Taşkın Haritalama
Çalışmaları
Erkan GÜLER
Harita Y. Mühendisi
Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü
AB Su Çerçeve Direktifi: Tarihçe
Teknolojinin ilerlemesi, su
kaynaklarından azami faydanın
sağlanmasına aracı olmakla birlikte,
bu ilerlemeye paralel olarak
sanayileşmenin ve şehirleşmenin de
artması beraberinde “çevre kirliliği”ni
ve özellikle “su kirliliği”ni gündeme
getirmiştir. Su kirliliğinin giderek
önemli boyutlara ulaşması, ülkeleri bu
konuda ciddi önlemler almaya
zorlamış, bu da bu alanda pekçok
mevzuatın oluşması sonucunu
doğurmuştur.
AB Su Çerçeve Direktifi: Tarihçe
Su kaynakları yönünden oldukça şanslı sayılabilecek Avrupa Birliği içmesuyu
yetersizliği, kuraklık ve su baskınları gibi ciddi su problemleri ile
karşılaşmamıştır. Buna rağmen Avrupa’nın su kalitesi ve su yönetimi pek iyi
durumda değildir
Avrupa Birliği su politikasının tarihi gelişimi 3 döneme ayrılabilir:
1.Dönem: Ana temanın “halk sağlığı” olduğu ve 1970-1980’li yılları kapsayan
bu dönemde içme suyu kalitesi, yüzme suyu kalitesi ile su ürünleri üretim
alanlarındaki su kalitesi ile ilgili düzenlemeler getirilmiştir.
2. Dönem: 1990’lı yıllarda esas olarak “kirliliğin azaltılması” amaçlanmış ve su
kaynakları ile ilgili en büyük yasal düzenlemelerden birisi olan kentsel atıksu
arıtma ve nitrat direktifleri kabul edilmiştir.
AB Su Çerçeve Direktifi: Tarihçe
3. Dönem: 2000’li yıllar ve sonrası için ana
tema “bütünleşik yönetim ve sürdürülebilir
kullanım”, yasal düzenlemeler ise Su
Çerçeve Direktifi ve bu temel direktifle
içme ve yüzme suyu direktiflerinin
entegrasyonu olarak öngörülmektedir.
Daha önceki direktiflerin aksine tüm su
kaynaklarını kapsayan Su Çerçeve
Direktifi, su kaynaklarının korunmasında
bütünleşik yaklaşım getirmekte, kaynak
ıslahı ve sürdürülebilir kullanım olanağı
sağlamakta ve şüphesiz geniş ve uzun
vadeli etkilere sahip olması
beklenmektedir
AB Su Çerçeve Direktifi: Tanım
Avrupa Birliği’nde su kaynaklarının korunması ve yönetimine ilişkin mevzuat AB
mevzuatı içerisinde çok önemli bir yer tutmakta olup bu alanda yirmiyi aşkın
direktif bulunmaktadır. Bu direktifler arasında en önemlisi ise 23 Ekim 2000
tarihli ve 2000/60/EC sayılı “Su Çerçeve Direktifi ”dir.
Su Çerçeve Direktifi, Avrupa Birliği Ülkelerinde uygulanan pek çok su direktifini
birleştirmek, Avrupa çapında entegre su yönetimini sağlamak, çeşitli önlem ve
önerileri içeren bir çeşit ‘çatı su yönetimi’ direktifidir. AB Su çerçeve direktifinin
nihai hedefi tüm Avrupa’daki suların iyi ekolojik ve kimyasal duruma gelmesinin
sağlanmasıdır.
AB Su Çerçeve Direktifi: Tarihler
Avrupa
AB Su Çerçeve Direktifi: Ana Prensipler
Suyun adil ücretlendirilmesi:
Su diğerleri gibi bir ticari varlık değildir ve bir miras olarak görülmelidir. Ancak,
su hizmetlerinin maliyetlerinin karşılanması için ücretlendirilmesi gerekmektedir.
Bu, suyun sürdürülebilir kullanımını sağlayacaktır. Direktifin prensibi kirletenlerin
ödemesidir, çünkü sonuçta birileri kirlilik için ödemek zorunda kalmaktadır.
Sürdürülebilir su kullanımı:
Birçok insan aktivitesi suyu etkilemektedir. Bu durum suyun korunması ve
kirliliklerden kaçınılmasının önemini göstermektedir. Suya olan ihtiyacın artıyor
olması da en önemli ve dikkate alınması gereken bir durumdur. Bu nedenle,
gelecek kuşaklar için yeterli su sağlayabilmek ve suyun yüksek kalitede olması
için SÇD iyi bir şekilde uygulanmalıdır
AB Su Çerçeve Direktifi: Ana Prensipler
Uluslararası İşbirliği ve Yeni Su Birliği:
Su kütleleri sınırlarda durmadığı için suyu yönetmenin en iyi yolu SÇD’ne göre
uluslararası işbirliğidir. SÇD, bir havzadaki tüm ortakların yakın işbirliği içinde
nehir havzalarını yönetmelerini gerektirmektedir. Bu durum, ilgili ülkelerin verilen
zaman aralıklarında, SÇD’ nin net hedeflerine ulaşacak ortak bir Nehir Havza
Yönetim Planı oluşturmaları gerektiği anlamına gelmektedir.
Su herkesin konusudur:
Farklı ülkelerin su kaynaklarını korumak amacıyla işbirliği yapmak zorunda
oldukları gibi farklı sektörlerden aktörlerin de işbirliği yapmaları gerekmektedir.
Su, evler, endüstri, tarım ve benzeri amaçlarla kullanıldığı için tüm paydaşların
yasal hedeflere katılmaları gerekmektedir.
AB Su Çerçeve Direktifi: Ana Prensipler
Su hassas bir kaynaktır:
Su kaynakları tarım, endüstri ve evsel gibi birçok kullanımdan etkilenmektedir.
Esas olarak SÇD, kirlilik kaynaklarının kaynaklarında engellenmesini ve tüm
kirlilik kaynaklarının sürdürülebilir kontrolü için bir mekanizma oluşturulmasını
gerektirmektedir. Direktif, yeraltı sularını da korumakta ve kalite ve kantitesi için
kesin hedefler getirmektedir. Nehirler, göller ve kıyı suları için de kesin ekolojik
hedefler getirmektedir. Günümüzde yüzey ve yeraltı sularının birçoğu kirlenmiş
olsa da, SÇD ile hepsinin 2015 yılına kadar “iyi durum”a gelmesi
hedeflenmektedir.
AB Su Çerçeve Direktifi: Gereklilikler
KURUMSAL GEREKLİLİKLER:
• Entegre yaklaşım, su yönetimi planlama ve geliştirilmesinde yakın işbirliği ve
koordinasyon gerektirmektedir. Sektörel bir yaklaşım ile SÇD hedeflerine
ulaşılamaz. Su yönetimi konularında doğrudan ve dolaylı yetki ve sorumluluğu
olan farklı kamu kurumları yakın işbirliği içinde olmalıdır.
• Tüm sulara (yüzeysel, kıyı ve deniz, yeraltı suları) entegre bir şekilde
değinilmelidir.
• SÇD’ne göre su yönetimi sadece devletin görevi değildir. Devlet lider olmalı
ancak tanımlanan tüm paydaşların da katılımını sağlamalıdır.
AB Su Çerçeve Direktifi: Gereklilikler
KURUMSAL GEREKLİLİKLER:
• Yakın ve etkin işbirliği ve danışmanlık için “bilgi” paylaşılmalıdır.
• Ekonomik araçlar, kirleten öder ve tam maliyet geri dönüşümü ilkeleri
geliştirilmelidir. • Su kullanımı ve kirliliği, su kalitesi ve kantitesini sınırlararası
etkilediğinden uluslararası işbirliği gerekmektedir.
AB Su Çerçeve Direktifi: GerekliliklerPLANLAMA GEREKLİLİKLERİ:
SÇD’nin en önemli özelliklerinden birisi “nehir
havza yönetimi” olarak adlandırılan tek bir su
kaynakları yönetim sistemi getirmesidir. Buna
göre kaynaklar idari veya politik sınırlara göre
değil, doğal coğrafik ve hidrolojik esaslara göre
belirlenecek “nehir havza bölgeleri”ne ayrılarak
yönetilecektir. Bazıları ulusal sınırları da
aşabilecek her bir “nehir havza bölgesi” için bir
“nehir havzası yönetim planı” hazırlanması ve 6
yılda bir güncelleştirilmesi gerekmektedir. Bu
aynı zamanda koordinasyon gereksinimlerini de
ortaya koyacaktır.
AB Su Çerçeve Direktifi: Türkiye
perspektifiAB adaylık sürecinde olan Türkiye’nin çevre faslı kapanış kriterlerinden bir tanesi
SÇD’nin uyumlaştırılması ve 25 havza için nehir havza yönetim planlarının
tamamlanmasıdır. Bu kapsamda ülkemizde çalışmalar gerçekleştirilmekte olup
“Su Havzalarının Korunması ve Yönetim Planlarının Hazırlanması Hakkında
Yönetmelik” 17.10.2012 tarihli ve 28444 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe girmiştir. Söz konusu Yönetmeliğe uygun bir şekilde 2023 yılına kadar
25 havza için nehir havza yönetim planlarının tamamlanması hedeflenmektedir.
25 havza için Nehir Havza Yönetim Planları hazırlanırken çevresel hedefler
belirlenecek ve önlemler programı oluşturulacaktır. SÇD’nin 4. Maddesinde
‘çevresel hedefler’ tanımlanmaktadır. Çevresel hedeflerle amaçlanan; sucul çevre
için yüksek bir koruma düzeyi sağlayarak uzun dönemli sürdürülebilir su
yönetiminin sağlanmasıdır. SÇD’nin genel amacı 2015 yılına kadar iyi su
durumunun sağlanması ve sularda oluşacak herhangi bir bozulmanın
önlenmesidir. Ayrıca belli şartlar altında alınabilecek muafiyetler de Direktifin aynı
maddesinde açıklanmaktadır.
Nehir Havza Yönetim Planı
Avrupa Birliği Su Çerçeve Direktifi diğer su
yönetim direktiflerinden farklı olarak entegre
nehir havza yönetimi olgusunu getirmiştir.
Nehir havza yönetimi yaklaşımının
özellikleri;
• havza bazında bir yaklaşımdır;
• farklı tip ve formdaki sulara dikkat
gerektirir;
• arazi ve su kaynakları ilişkisine önem
verir;
• doğal sınırlamaların, sosyal ve ekonomik
ihtiyaçların, politik ve idari süreçlerin
entegrasyonunu gerektirir.
Nehir Havza Yönetim Planı
AB Su Çerçeve Direktifi, herbir nehir havzası için bir Nehir
Havzası Yönetim Planı (NHYP) oluşturulmasını
gerektirmektedir. Bu NHYP birçok analiz sonucunda ortaya
çıkmak da ve 2015’de iyi duruma ulaşmak için alınması
gereken önlemleri göstermektedir.
Nehir havzası yönetimi yaklaşımının önemli bir yanı, su
yönetiminin farklı bir şekilde organize olmasıdır. Nehir
havzasının sınırları genellikle idari sınırlar ile
örtüşmemektedir. Bunun yanında su yönetimi ile ilgili yetkiler
birçok organizasyon arasında paylaşılmış durumdadır. Bu
durum, su yönetimi ile ilgilenen organizasyonlar arasında,
idari ve organizasyonel sınırlar arasında, işbirliği
mekanizmasının gelişmesini gerektirmektedir.
Nehir Havza Yönetim Planı: Aşamalar
1. Nehir havzasının karakterizasyonu;2. İnsan aktivitelerinin önemli baskı ve etkilerinin özeti;3. Koruma alanlarının belirlenmesi ve haritalandırılması; 4. İzleme ağlarının haritası;5. Çevresel hedefler listesi; 6. Ekonomik analiz; 7. Önlemler programı; 8. Daha detaylı önlemelerin listelenmesi ve özetlenmesi; 9. Kamuoyu bilgilendirilmesi ve danışılması ölçeğinin ve
sonuçlarının özeti; 10. Yetkili otoritelerin listesi; 11. Kamuoyundan arka plan bilgisi ve yorum edinmek için
irtibat noktalarının ve prosedürlerin belirlenmesi.
SÇD – NHYP ; Karakterizasyon
Su Çerçeve Direktifi doğrultusunda bir havza yönetim planı oluşturmak
için ilk adım havzanın karakterizasyonudur. Tüm diğer aktiviteler için bir
çerçeve oluşturur ve üç kısımdan oluşur:
• Tüm havzanın genel karakterizasyonu;
• Yüzey suyu kütlelerinin karakterizasyonu;
• Yeraltı suyu kütlelerinin karakterizasyonu.
SÇD – NHYP ; Karakterizasyon
Genel karakterizasyon :
Genel karakterizasyon, karakterizasyon süreci için bir başlangıç niteliğindedir.
Genel karakterizasyon, havzanın genel özellikleri, havza yönetim planını
hazırlarken hangi faktörlerin rol alacağı hakkında genel bir fikir edinebilmek için
bir araçtır. Genel karakterizasyonun diğer bir fonksiyonu da, daha detaylı
karakterizasyon ve analizlere temel oluşturmasıdır. Örneğin, arazi kullanımları
ve buralardaki su kullanımlarının ilişkisini ortaya koyabilir. Genel
karakterizasyonun ana konuları aşağıdaki gibi sıralanabilir:
− havzadaki gelişmelerin tarihsel sıralaması;
− havzadaki en baskın arazi kullanımlarının tanımlanması;
− havzanın jeolojisinin genel bir tanımı;
− havzanın hidromorfolojisinin genel bir tanımı.
Genel karakterizasyona, genel bir fikir sağlaması için, bir arazi kullanım haritası
veya jeoloji haritası eşlik edebilir. Bu bölüm birkaç sayfa olacağından daha
detayına girilmesi gerekmemektedir.
SÇD – NHYP ; Karakterizasyon
Yüzey suları :
Su Çerçeve Direktifi doğrultusunda tüm yüzey sularının karakterizasyonu tüm
su kütlesi üzerinden yapılacağı için öncelikle bu su kütlelerinin tanımlanması
gerekmektedir. Sadece kayda değer ölçülerdeki sular (alt havza > 10 km2 , göl
> 0,5 km2 ) karakterize edilecektir. Küçük ölçüdeki sular birbirlerine eklenecek
veya karakterizasyon dışında bırakılacaktır. Tanımlanan herbir su kütlesinin
yerlerini ve sınırlarını gösteren bir liste (ve harita) bu adımın çıktısı olacaktır.
SÇD – NHYP ; Tipoloji
Taşkın Direktifi
Avrupa Birliği taşkınlar konusuna son yıllarda taşkınların sıklığının ve yoğunluğunun
artış göstermesinden dolayı daha fazla ilgi göstermektedir. AB Su Çerçeve
Direktif’inden altı yıl sonra, taşkınlarla ilgili yasal süreci başlatmıştır.
Avrupa Birliği Komisyonu’nun 18 Ocak 2006’da teklif ettiği “Taşkın Risklerinin
Değerlendirilmesi ve Yönetimi” başlıklı Taşkın Direktifi Avrupa Birliği
Parlamentosu ve Bakanlar Konseyi’nin kararıyla 23 Ekim 2007 tarihinde kabul
edilmiştir. Bu Direktif AB coğrafyasında taşkın yönetimi ile ilgili benimsenen genel
ilkeleri ve yaklaşımları içermektedir
Taşkın Direktifi
Sadece 1998 ve 2004 yılları arasında Avrupa’da 100’den fazla büyük taşkın
meydana gelmiş, özellikle Tuna ve Elbe nehirlerinde felaketlere yol açmıştır.
700 kişinin yaşamını yitirdiği, yarım milyon insanın yerinden edildiği, 25 milyar
Avro tutarında mali kayba neden olan taşkınlar özellikle 2005 yılında Avusturya,
Bulgaristan, Fransa, Almanya, Çek Cumhuriyeti ve Romanya’da bu rakamı da
aşan zararlara yol açmıştır. 2003 Avrupa Çevre Ajansı Raporunda , Çek
Cumhuriyeti , Romanya ve Türkiye’nin son yıllardaki taşkınlardan Gayri Safi
Milli Hasıla’ya oranı bakımından en olumsuz etkilenen üç ülke olduğu yer
almıştır.
Türkiye, AB Taşkın Direktifi’nin üye ülkeler Bulgaristan ve Yunanistan tarafından
uygulanmasını yakından takip ederek, Direktif’e uyum için gerekli hazırlıkları
yapmaktadır.
Taşkın Direktifi
AB Komisyonu, Taşkın Direktifi’nin amacını , taşkınların insan sağlığına,
çevreye, altyapı ve yatırımlara olan zararlarının riskini azaltmak ve yönetmek
olarak tanımlanmıştır. Direktif taşkın ve risklerini çok yönlü sonuçları açısından
ele alarak değerlendirmektedir.
AB Taşkın Direktifi, Su Çerçeve Direktifi’nin bütüncül yaklaşımıyla uyum
içindedir. AB Su Çerçeve Direktifi nehir havzalarında sınır aşan düzeyde
eşgüdümlü politikalar öngörmektedir,
AB Taşkın direktifinde özel olarak taşkınlara değinilmediği görülmektedir. Bu
anlamda Taşkın Direktifi, Su Çerçeve Direktifi’ni tamamlayıcı nitelikte bir
direktiftir.
Taşkın Direktifi
AB Taşkın Direktifi’nin sınıraşan sularla ilgili benimsediği yaklaşım Meriç
Nehri havzası için önemlidir. AB Komisyonu sınıraşan taşkınların ciddiyetini
ve önemini şöyle vurgulamaktadır;
“Avrupa’daki birçok nehrin sınıraşan nehir olması, Avrupa çapındaki
kararlı uygulamaların önemini artırmakta, taşkın korumayı ileri seviyelere
taşıyabilmektedir. Nehir havzaları sadece Birlik içindeki politik sınırlarda
bitmez; çoğu nehir havzası ve kıyı alanları farklı ülkelerle paylaşılmaktadır.
Bu şartlar altında taşkın riskini sadece Birlik sınırları içinde
değerlendirmek ve böyle bir yönetim yaklaşımı benimsemek teknik ve
ekonomik olarak akılcı değildir.”
Taşkın Direktifi: Temel Prensipler
HAZIRLIK : Taşkın tahmin ve erken uyarı sistemlerinin oluşturulması, halkın ve
yetkili birimlerin taşkın hususunda bilinçlendirilmesi hedeflenmektedir.
ÖNLEME : Taşkın riskinin minimum düzeye indirilmesi ve/veya taşkın Önleme
riskinden kaçınılması hedeflenmektedir.
KORUMA : Yapısal olmayan önlemlerin öncelikli olması kaydıyla yapısal
önlemlerle beraber taşkının afet boyutuna ulaşma ihtimalinin ve/veya etkilerinin
azaltılması hedeflenmektedir.
ACİL DURUM MÜDAHALESİ: Taşkının halk, altyapı tesisleri, ekonomik öğeler
ve çevre üzerindeki etkilerinin azaltılması ile koordineli olarak sivil savunma
faaliyetlerinin planlanmasını hedeflemektedir.
NORMALLEŞME VE GÖZDEN GEÇİRME:Taşkın yaşandıktan sonra normal
şartlara mümkün olan en kısa sürede dönmeyi ve taşkın risk yönetim
planlarının gözden geçirilerek güncelleştirilmesini hedeflemektedir...
Taşkın Direktifi: Taşkın Yönetim Planları
Taşkın yönetim planı,bir bölgeye ait taşkın öncesinde, taşkın esnasında ve
taşkın sonrasında alınması gereknen önlemler, risk yönetimi ve görev
dağılımlarını içeren kapsamlı bir etüt çalışmasıdır.
Taşkın Yönetim Planlarında genel olarak;
Taşkın öncesinde;
• Taşkınla ilgili Kurumların yapması gereken çalışmalar değerlendirilir,
• Taşkın etkilerini en az düzeye indirecek şekilde yapısal olan ve yapısal
olmayan çalışmaları alternatifleri ile birlikte değerlendirilir,
• Erken uyarı sistemlerinin kurulması aşamasına geçiş için gerekli ölçüm ağı
incelenir,
• Halkın taşkın hususunda eğitim ihtiyacı değerlendirilerek eksiklikler tespit
edilir ve bu eksikliklerin giderilmesi için kurumlar tarafından yapılması
gereken çalışmalar belirlenir,
Taşkın Direktifi: Taşkın Yönetim Planları
Taşkın anında:
• Taşkınla ilgili Kurumların yapması gereken çalışmalar değerlendirilir ve
gerekli öneriler oluşturulur,
• Taşkın anında tahliye edilmesi planlanan insan ve diğer canlıların sayıları
belirtilir.
• Taşkın anında tahliye edilecek insan ve diğer canlıların tahliye yolları ve
tahliye merkezleri alternatifleri ile birlikte belirlenir.
Taşkından sonra:
• Taşkınla ilgili Kurumların yapması gereken çalışmalar değerlendirilir,
• Taşkın yaşandıktan sonra alınması gereken tedbirler belirlenir,
• Taşkın yaşandıktan sonra sosyo-ekonomik çalışmalar değerlendirilir ve
öneriler oluşturulur.
Taşkın Direktifi
ve
Taşkın Haritaları
Taşkın Haritalama Çalışmaları:
Taşkın duyarlılık ve risk haritaları, gerek Taşkın Direktifi çerçevesinde gerek
şehir planlama ve afet müdahale çalışmalarında tehlikenin engellenmesi yada
iyi sonuçlar verecek şekilde evrilmesine olanak sağlayacak şekilde
kullanılmaktadırlar.
Taşkın duyarlılık haritalarının doğru ve uygulanabilir olması 2 temel unsura
bağlıdır;
1- Taşkın modeli
2- Model ve haritada kullanılacak verinin doğruluğu
Taşkın Direktifi
ve
Taşkın Haritaları
Sel / Taşkın Modeli:
Günümüzde pek çok sel ve taşkın tahmin modeli bulunmakla beraber Su
Çerçeve Direktifi ve Taşkın Direktifi bu konuda herhangi bir yazılım veya modeli
adres göstermemektedir.
HEC-RAS ,HEC-HMS ve Arc Hydro gibi hidrolojik modellerle çalışan pek çok sel
/ taşkın model yazılımı çeşitli ülkelerde ve kullanılmaktadırlar. Seçilecek modelin
çalışma yapılacak alanın karakterine uygun ve elde bulunan verilere göre
belirlenmesinde yarar bulunmaktadır.
Taşkın Direktifi
ve
Taşkın Haritaları
Günümüzde Coğrafi Bilgi Sistemlerinin (GIS) pek çok konuda kullanılmaya
başlamasıyla beraber GIS tabanlı sel / taşkın modelleri daha popüler hale
gelmiştir. GIS bazlı sistemlerin sahip olduğu güçlü analiz ve sorgu yetenekleri
sayesinde pek çok analiz yapılabilmekte, ilgili sonuçlar tematik haritalarla
sunulabilmektedir.
Taşkın Direktifi
ve
Taşkın HaritalarıModel seçimi sırasında dikkat edilmesi
gereken bir diğer husus modelin kalibrasyon
durumudur. Ticari, akademik yada farklı
amaçlarla üretilmiş bir hidroloji modelinin bir
test sahasında mutlaka denenmesi ve çıkan
sonuçlara göre kalibre edilmesi
gerekmektedir. Çıkan doğruluk yüzdesi bu
modelin başka çalışmalardaki
kullanılabilirliğini gösterir.
Modelin kalibrasyonu sırasında kullanılan veri
setleri de yine uygulamada kullanacağımız
veriler açısından önelidir.
Taşkın Direktifi
ve
Taşkın Haritaları
Model ve haritada kullanılacak verinin doğruluğu :
Seçilen modelin doğruluğu ve işlevselliği nekadar üst düzeyde olursa olsun
kullanılacak veri setlerinin güncelliği ve doğruluğu yeterli değilse modelin yanlış
sonuçlar üretme riski vardır. Özellikle sayısal yükseklik modeli ve drenaj ağı gibi
verilerin doğruluğu ve uygun ölçekte olması kritik öneme sahiptir.
Özellikle parça parça ve farklı tarih ve üreticilere sahip verilerin toplanması
düzenlenmesi ve aynı standarda getirilmesi ayrı bir sorundur. Çalışma
yapılacak alanın belirlenmesinden sonra bu veri madenciliği işleminin süratle
başlamasında yarar görülmektedir.
Taşkın Direktifi
ve
Taşkın Haritaları
Taşkın Risk / Duyarlılık Haritaları :
İlgili hidrolojik modelin sonuçları genellikle tematik haritalar ile sunulur. Özellikle
GIS tabanlı sistemlerde katman yapılar ile modelin çıktılarının üzerine idari
sınırlar, meteoroloji istasyon noktaları gibi veriler eklenip çıktı halinde ilgili birim
yada kişilere verilebilir. Taşkın risk haritaları son ürün olup daha detaylı
çalışmalar yapılır (ekonomik risk, çevresel risk.vb gibi). Bahsi geçen haritalar
normal kartografik özelliklere sahip olur ve GIS tabanlı bir sistem de
çalışılıyorsa altlık olarak yüksek çözünürlüklü hava fotoğrafları eklenerek
sunulabilir.
Taşkın Direktifi
ve
Taşkın Haritaları
Taşkın risk ve duyarlılık haritalarının ölçekleri çalışma
alanına göre değişmekle beraber genel olarak;
• Kırsal alanlarlarda 1/25 000 ve daha büyük ölçekli
• Yerleşim merkezlerinde 1/ 5000 ve daha büyük
ölçekte
• Detay çalışma alanlarında (akış üzerinde etki
yaratan köprü vs gibi alanlarda) 1/1000 ve daha
büyük ölçekli haritalar kullanılır.
Teşekkürler