anlasana · ancak beni tanıyan herkes gibi beni neyin sinirlendirdiğini de bilirlerdi - hepsini....

22
Anlasana Courtney Milan Çeviri Belma Dehni

Upload: others

Post on 26-Aug-2020

5 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Anlasana · Ancak beni tanıyan herkes gibi beni neyin sinirlendirdiğini de bilirlerdi - hepsini. Ash Turner’ı yazmaya başladığım zaman, onun her şe- ... bütün hizmetkârlar

Anlasana

Courtney Milan

ÇeviriBelma Dehni

Page 2: Anlasana · Ancak beni tanıyan herkes gibi beni neyin sinirlendirdiğini de bilirlerdi - hepsini. Ash Turner’ı yazmaya başladığım zaman, onun her şe- ... bütün hizmetkârlar

4

Page 3: Anlasana · Ancak beni tanıyan herkes gibi beni neyin sinirlendirdiğini de bilirlerdi - hepsini. Ash Turner’ı yazmaya başladığım zaman, onun her şe- ... bütün hizmetkârlar

5

Sevgili okuyucu,

Çocukluk anılarımdan kalan en güzel anlardan birinin, sabahları erkenden kalkıp kız kardeşimle oynamak oldu-ğunu hatırlıyorum. Erkek ya da kız kardeşleri olanlar bu-radaki asıl amacın ne olduğunu daha kolay tahmin ede-bilirler; onunla kıyasıya bir dövüşe girişmek. Ben de aynı şeyi kız kardeşimle yapardım ve o hep kazanırdı.

Ailesini benim kadar çok seven başka biri olamazdı. Bana utanç veren tüm sırlarımı bilirler ve başkaları için hiçbir anlam ifade etmeyen birkaç kısa kelimeyle beni gül-dürmeyi başarırlardı. Ancak beni tanıyan herkes gibi beni neyin sinirlendirdiğini de bilirlerdi - hepsini.

Ash Turner’ı yazmaya başladığım zaman, onun her şe-yin üstesinden gelebilen iyi bir adam olacağını biliyordum - kendine büyük bir servet ve güvenli bir gelecek inşa ede-cekti ama bunu hem âşık olduğu kadını baştan çıkararak, hem de bir çiftliğin sorunlarını çözüp yöneterek yapacaktı. Ancak Ash gibi bir kahraman, üstesinden onun bile gel-mekte zorlanabileceği bir meydan okumaya ihtiyaç duyar-dı.

Bu yüzden Ash’e erkek kardeşler verdim. Kardeşleri onun geçmişteki gücünü bilen ve yine de ona gülebilen kişiler. Ve Ash kardeşlerini düşündüğünde, onlar için asla yeterince iyi olamayacağını biliyor. Aile, Ash’in en büyük gücü ve en büyük zaafı. Kardeşleri için her şeyi yapar... ve Margaret Dalrymple yakında onun bu uğurda ne kadar kalpsiz olabileceğini görecek.

Page 4: Anlasana · Ancak beni tanıyan herkes gibi beni neyin sinirlendirdiğini de bilirlerdi - hepsini. Ash Turner’ı yazmaya başladığım zaman, onun her şe- ... bütün hizmetkârlar

6

Turner’larla tanışacağınız için çok heyecanlıyım ve umarım siz de benim yazmaktan keyif aldığım gibi onların hikâyesini okumaktan keyif alırsınız.

Courtney

Page 5: Anlasana · Ancak beni tanıyan herkes gibi beni neyin sinirlendirdiğini de bilirlerdi - hepsini. Ash Turner’ı yazmaya başladığım zaman, onun her şe- ... bütün hizmetkârlar

7

BİRİNCİ BÖLÜM

Somerset, 1837

Bu ona kendini fetih yapmış bir kahraman gibi hisset-tirmişti.

Ash Turner -eskiden sadece Bay Turner’dı ama şimdi, kaderi İngiltere Parlamentosu’nun elinde olan, geleceğin Parford Dükü’ydü- atının üstündeyken tepeye ulaştı.

Önünde uzanan, kendisine miras kalacak topraklara baktı. Atının durduğu kireç taşlarıyla kaplı tepenin kavisli yolları, çevresindeki taş duvar ve çitlerle sarılmıştı. Yazın en sıcak ve bereketli dönemiydi ve elma ağaçları, inişli çıkışlı yemyeşil arazide kırmızı kümeler oluşturuyordu. Yolun kenarında küçük bir kulübe vardı. Önlerinden geç-tikleri sırada gözlerini dikip ona merakla bakan çocukların heyecanlı fısıldaştıklarını duymuştu.

Böyle merakla bakılmasına son birkaç aydır alışmıştı.Arkasından gelen erkek kardeşinin atı toprağı döverek

durdu. İnsana diğerlerinden üstün olduğunu hissettiren

Page 6: Anlasana · Ancak beni tanıyan herkes gibi beni neyin sinirlendirdiğini de bilirlerdi - hepsini. Ash Turner’ı yazmaya başladığım zaman, onun her şe- ... bütün hizmetkârlar

8

bu zirveden aşağı baktıklarında Parford Malikânesi’ni gö-rebiliyorlardı. Dört kattan ve balkon şeklindeki beş yan çıkıntıdan oluşan bir yapıydı, pencereleri güneş ışığıyla parlıyordu. Kuşkusuz biri onun gelişini gözlemesi için bir hizmetkârı görevlendirmiş olmalıydı. Birkaç dakika içinde bütün hizmetkârlar ön merdivenlerden inip, yeni efendi-leri olacak olan adamı selamlamak üzere dikkatle sıralana-caklardı.

Düklüğü çalarak ele geçirmiş olan adamı.Ash’in yüzünde alaycı bir gülümseme belirdi. Bir kere

varis oldu mu kimse bunu görmezden gelemezdi.“Bunu yapmak zorunda değilsin.” Bu sözler arkasından

gelmişti.Konuşan kardeşinden başkası değildi.Ash atının eyeri üzerinde döndü. Mark’ın yüzü ileriye

dönüktü, şaşkın bir ifadeyle aşağıdaki malikâneye bakıyor-du. Sanki yaşlanmış, birdenbire sakallı bir bilgeye dönüş-müş ama yine de sorumsuz bir oğlan çocuğu gibi görün-meye devam ediyordu.

“Bu doğru değil.” Ash, esen rüzgâr yüzünden Mark’ın sesini zorlukla duyabilmişti.

Mark ondan yedi yaş küçüktü ve bu yüzden genelde insanlar onu nadiren yetişkin olarak değerlendirirlerdi. Mark’ın hayatı boyunca deneyimlediği üzere, her zaman koruduğu can acıtıcı bir nezakete sahipti. Fiziksel olarak Ash’in tam zıddıydı - sarışındı, oysa Ash’in saçları koyu renkti; Mark ince ve uzundu, oysa Ash’in omuzları yıl-lardır çalışmaktan oldukça genişti. Ama en önemlisi Mark oldukça duygulu ve ince düşünen biriydi, oysa Ash daha ilk bakışta kirli işlerin adamı olduğunu belli ederdi. Belki

Page 7: Anlasana · Ancak beni tanıyan herkes gibi beni neyin sinirlendirdiğini de bilirlerdi - hepsini. Ash Turner’ı yazmaya başladığım zaman, onun her şe- ... bütün hizmetkârlar

9

de bu yüzden bu zafer anının ahlaki olup olmadığını dü-şünmek istediği son şeydi.

Ash başını salladı. “Benden yazın son haftalarını geçi-rebileceğin bir kır evi bulmamı istemiştin, burada huzur dolu günler geçirebilirsin.” Kollarını iki yana açıp, avuç iç-lerini havaya kaldırdı. “İşte, tam karşında duruyor.”

Vadinin aşağısındaki malikânenin ön kapısına çıkan ge-niş merdivenler boyunca hizmetçiler birbirlerini itip kaka-rak rütbelerine göre sıralanıyorlardı.

Mark, sanki bu ihtişam ve zenginlik onu hiç ilgilendir-miyormuş gibi omzunu silkti. “Shepton Mallet’taki ev de olurdu.”

Ash kendini midesine yumruk yemiş gibi hissetti. “Shepton Mallet’a geri dönmeyeceksin. Oraya asla geri dönmeyeceksin. Seni Market Cross’un orta yerinde bir tekmeyle faytondan aşağı atacağımı ve yazı geçirmen için ortadan yok olmana izin vereceğimi mi sanıyordun?”

Mark gözlerini önünde uzanan manzaradan alıp, Ash’in gözlerine dikti. “Ash kabul etmelisin ki bu, senin yüksek standartlarına göre bile biraz fazla.”

“Benim iyi bir dük olamayacağımı mı düşünüyorsun? Yoksa yazı böylesine güzel bir malikânede geçirmemizi mi onaylamıyorsun?”

Mark başını iki yana salladı. “Benim buna ihtiyacım yok. Bizim buna ihtiyacımız yok.”

Ama Ash’in ihtiyacı vardı. Kardeşinin yokluk ve yok-sunluk içinde geçirdiği çocukluk yıllarının her anını telafi etmek istiyordu. Hiçbir zaman katılamadıkları mükellef akşam yemeklerinin zevkini ona yaşatmak, ayakkabısız ge-çen kışlarda hiçbir zaman alamadığı ayakkabılardan bin-

Page 8: Anlasana · Ancak beni tanıyan herkes gibi beni neyin sinirlendirdiğini de bilirlerdi - hepsini. Ash Turner’ı yazmaya başladığım zaman, onun her şe- ... bütün hizmetkârlar

10

lercesini onun için satın almak istiyordu. Mutluluklarının garantisi olacak bu serveti elde edebilmek için hayatını ris-ke atmıştı. Artık sıra onlara gelmişti, böylece bir anlamda kendilerini tatmin etmiş olacaklardı.

Mark’ın sorduğu soruyla daldığı derin düşüncelerin-den sıyrıldı.

“Shepton Mallet huzur dolu bir yerdi,” dedi Mark, şimdiden orayı özlemişti.

“Shepton Mallet’ta hayat yok.” Ash bunu söyledikten sonra atının dizginlerini kavradı ve yavaşça aşağı malikâ-neye doğru inmeye başladı.

Mark onu takip etmesi için kısrağını hafifçe dürttü. “Hiçbir zaman doğru düşünemedin,” dedi Ash, omzu

üzerinden ona bakarak. “Richard ve Edmund Dalrymp-le artık varis olamazlar, sense dördüncü kuşaktan dükün varisisin. Bu da çok fazla üstünlüğe sahip olmak demek.”

“Geçen yılki hareketlerini böyle mi tanımlıyorsun? ‘Asla varis olamazlar’ demek.”

Ash onun bu çıkışını umursamadı. “Gençsin. Yakışık-lısın. Somerset’te düklüğe sadece bir kol boyu uzaklıkta olan genç bir adama yakın olmak için can atacak çok sayıda güzel sütçü kız olduğundan eminim.”

Mark malikânenin giriş kapısına gelmeden birkaç met-re uzaklıkta atını durdurdu. Ash bu gecikmeden dolayı bi-raz tedirginlik hissetti ama o da durdu.

“Anlat,” dedi Mark. “Dalrymple’lere ne yaptığını bana anlat. Bu iş başladığından beri onlar hakkında imalarda bu-lunup duruyorsun. Eğer bana gerçeği söyleyecek cesareti kendinde bulamıyorsan, kesinlikle yapmaman gereken bir şeyi yapmış olmalısın.”

Page 9: Anlasana · Ancak beni tanıyan herkes gibi beni neyin sinirlendirdiğini de bilirlerdi - hepsini. Ash Turner’ı yazmaya başladığım zaman, onun her şe- ... bütün hizmetkârlar

11

“Tanrı aşkına. Sanki onları öldürmüşüm gibi davranı-yorsun.”

Ama Mark, Ash’e bakmaya devam etti, mavi gözleri de-rindi. Kardeşi, güneşin altında parlayan sarı saçlarıyla kılı-cını çekip, cennetin sonsuza kadar ona yasaklanmış oldu-ğunu duyuracak olsa, bu Ash için sürpriz olmazdı. “Anlat,” diye tekrarladı Mark.

Ash kardeşinin şimdiye dek ondan çok az şey istediğini hatırladı. Oysa Mark’ın istediği her şeyi yapardı, istediği... ne varsa.

“Pekâlâ.” Kardeşinin gözlerinin içine baktı. “Kilise mahkemesine sunmadan önce Parford Dükü’nün ilk evli-liğine dair önemli bir kanıt getirdim ve böylece onun ikin-ci evliliğinin yasal olmadığı, aynı anda iki kişiyle birden evli olduğu kanıtlandı. Dolayısıyla bu evlilikten olma ço-cukları gayri meşru ilan edildi ve varis olmaları imkânsız hale geldi. Bu durumda dükün uzun yıllardır nefret ettiği, iki kez reddettiği beşinci kuzeni de yasal varisi konumu-na sahip oldu. Bu kişi de ben oluyorum.” Ash tekrar atını dürttü. “Kısacası Dalrymple’lere, bunca yıldır babalarının ne haltlar karıştırdığı hususunda gerçeği anlatmaktan baş-ka bir şey yapmadım.”

Ve bunu açıkladığından dolayı özür de dilememişti.Mark homurdanıp tekrar atına dokundu. “Ve bunu

yapmak zorunda değildin.”Ama yapmıştı. Ash gelecekten haber vermek ya da

kehanette bulunmak gibi aslı astarı olmayan sözlere pek inanmazdı ama bazen... güçlü önsezileri yüzünden, inan-dığı olmuştu. Bu konuda yapılabilecek en isabetli tanım, hayvansal bir içgüdüye sahip olduğu şeklinde ifade edi-

Page 10: Anlasana · Ancak beni tanıyan herkes gibi beni neyin sinirlendirdiğini de bilirlerdi - hepsini. Ash Turner’ı yazmaya başladığım zaman, onun her şe- ... bütün hizmetkârlar

12

lebilirdi. Sanki içinin derinliklerinde sürekli onu uyaran vahşi bir hayvan gömülüydü, bu insani zekâ ya da yıllarca süren eğitimle ulaşılabilecek bir şey değildi.

Parford hakkındaki gerçeği keşfettiğinde, kafasında ne yapacağına dair hemen bir şimşek çakmıştı: Eğer bir Par-ford olursam, sonunda kardeşlerimi kendileri için inşa et-tikleri hapishaneden kurtarabilirim.

Bu yüzden mirastan men edilen Dalrymple’ler onun hiç umrunda olmamıştı. Tabii Richard ve Edmund’ın kar-deşlerine yaptıklarını da unutmamıştı. Bu durumda onla-rın kaybı için oturup gözyaşı dökemeyecekti.

Hizmetkârlar bir araya toplanma işini tamamlamışlardı ve Ash atını o tarafa doğru yönelttiğinde, hepsi pür dikkat kesildi. Gözlerini ayırmadan sadece nazikçe tek bir yöne bakmaları ve ciddi duruşlarından iyi eğitilmiş oldukları anlaşılıyordu. Görünüşe göre malikânenin eski sahibinin onlar üzerinde uyguladığı baskıdan şikâyet etmeyecek ka-dar sorumluluklarının bilincindeydiler.

Çok yakında Ash’i de seveceklerdi. Bu hep böyle ol-muştu.

“Kim bilir?” dedi sessizce. “Belki de bu hizmetçi kız-lardan birini gözüne kestirirsin. Onların arasından birini seçebilirsin.”

Mark ona muzip bir ifadeyle baktı. “Şeytan benden uzak dur,” diyerek başını iki yana salladı.

Ash atını durdurup üzerinden yavaşça indi. Karşısında yükselen malikâne Ash’in hatırladığından daha küçük gö-rünüyordu, bal sarısı rengindeki taş duvarları, kasvetli ve sıkıcı değildi. Yıllardır Ash’in kafasında ulaşılamaz olarak yer etmiş olan muazzam yapıyla yakından uzaktan alaka-

Page 11: Anlasana · Ancak beni tanıyan herkes gibi beni neyin sinirlendirdiğini de bilirlerdi - hepsini. Ash Turner’ı yazmaya başladığım zaman, onun her şe- ... bütün hizmetkârlar

13

sı yoktu. Şimdi onun sadece bir ev olduğunu görüyordu. Büyük bir evdi, evet ama karanlık, o hep hatırladığı insanı tehdit eden bina bu değildi.

Hizmetkârlar acılı bir duruşla sıraya dizilmişlerdi. Ash onlara bir bakış attı.

Hizmetkârlar yaklaşık yüz kişi kadardı ve hepsi gri renkte giyinmişlerdi. Onları gördüğü anda mümkün ol-duğunca ciddi olması gerektiğini hissetti. Bu insanlar artık onun sorumluluğu altındaydı - ya da çok yakında olacak-lardı, dük öbür dünyaya göç ettiğinde onun görevi başla-yacaktı. Artık bu zenginlik onun istekleri doğrultusunda yönetilecek ve bir zamanlar Parford’a ait olan bu yerde onun borusu ötecekti. Bu ağır bir sorumluluktu.

O ihtiyar piçten çok daha iyi işler yapacağım.Bu kendi kendine verdiği bir söz hatta bir yemindi, bi-

naya baktı. Döndü, ona doğru yaklaşan baş uşağı selamladı. Tam o

sırada onu gördü. Merdivenlerin son sırasında duruyor-du, hemen yanındaki hizmetkârdan birkaç adım geride kalmayı tercih etmişti. Başını dimdik havada tutuyordu. Sanki tüm evren o ana kadar susmuş gibi rüzgâr bir anda yeniden esmeye başladı. Kadın gözünü ayırmadan ona ba-kıyordu ve Ash o an göğsünde mağara gibi derin bir oyuk açıldığını hissetti.

Hayatında daha önce böyle bir kadın görmemişti. Görmüş olsaydı, ona bu hissi yaşatan birini anımsardı ve bunu tüm dürüstlüğüyle itiraf ederdi. Genç kadın koyu renk saçlarını sımsıkı bağlamış ve beyaz dantel bonesinin altına gizlemiş olmasına rağmen çok güzeldi ama Ash’in ilgisini çeken onun güzelliği değildi. Ash bugüne dek ye-

Page 12: Anlasana · Ancak beni tanıyan herkes gibi beni neyin sinirlendirdiğini de bilirlerdi - hepsini. Ash Turner’ı yazmaya başladığım zaman, onun her şe- ... bütün hizmetkârlar

14

terince fazla sayıda güzel kadınla birlikte olmuştu. Belki onu çeken gözleriydi, kısık ve çelik gibi bakıyorlardı, sanki bu dünyada tüm kötülüklerin kaynağı oymuş gibi üzerine odaklanmışlardı. Belki de çenesiydi, o kadar sert ve boyun eğmez bir duruşu vardı ve o kadar kararlıydı ki çevresinde-ki tüm yüzleri kararsız ve kişiliksiz kılan bir ayna gibiydi. Ondaki bu şey her neyse, Ash’i fena halde çarpmış du-rumdaydı.

Ona, uyumsuz bir orkestradaki kakofoninin bir anda sihirli değnek değmişçesine düzelmesini anımsatıyordu. Her şeydi. Hiçbir şeydi. İçgüdüsel ve hayvani bir histi ve uzanıp Ash’i tam boğazından kavramıştı.

Ash daha önce içgüdülerini hiç yok saymamıştı - bir kez bile. Baş uşak ona doğru yaklaştığında zorlukla yutkundu.

“Son sıradaki kadın,” dedi kardeşine fısıldayarak, “sağ-dan üçüncü. O benim, ona göre.”

Kardeşi ona kaşlarını çatarak baktı ve Ash bir anda onu ateşleyen bu acayip duygudan kurtulmaya çalışıp zorlukla yutkunurken, malikânenin baş uşağı başını eğip onları se-lamlayarak kendini tanıttı. Ash derin bir nefes alıp adama odaklandı.

“Bay- yani ben... ” Uşak duraksadı, Ash’e nasıl hitap etmesi gerektiğini bilmiyordu. Dük hâlâ hayattaydı ve Ash şu an onun uzaktan bir kuzeni olsa da henüz bir un-vanı yoktu. Ancak düklüğün varisi olduğu biliniyordu. Ash adamın gözlerinden dikkatli bir hesaplama yaptığını okuyabiliyordu: Acaba gelecekte efendisi olacak bu ada-ma karşı koymak gibi bir riski göze almalı mıydı yoksa uygulanması gereken formalitelere sıkı sıkıya bağlı mı kalmalıydı?

Page 13: Anlasana · Ancak beni tanıyan herkes gibi beni neyin sinirlendirdiğini de bilirlerdi - hepsini. Ash Turner’ı yazmaya başladığım zaman, onun her şe- ... bütün hizmetkârlar

15

Ash gülümsedi. “Sadece Bay Turner demeniz yeterli. Bana nasıl hitap edeceğiniz hususunda endişelenmenize gerek yok. Ben kim olduğunu gayet iyi biliyorum.”

Uşak başını sallayarak onu doğrularken yüzündeki ger-ginlik kaybolmuş, rahatlamıştı. “Bay Turner, size hemen evi gezdireyim mi yoksa daha önce kardeşinizle birlikte serinletecek bir şeyler mi içmek istersiniz?”

Ash’in gözleri arka sıradaki kadını aradı. Bakışları bir anda onunkilerle karşılaştı, yüzünde amansız bir ifade var-dı ve bu bakış Ash’in derinden ürpermesine neden oldu. Şu an hissettiği şehvetli bir duygu değildi ama bir özlemin habercisiydi, sanki bir anda esmeye başlayan rüzgâr kula-ğına şunu fısıldıyordu: Onu. Onu seç.

“İyi şanslar,” diye mırıldandı Mark. “Ancak senden aynı derecede hoşlandığını sanmıyorum.”

Ash kararlılıkla çenesini kaldırarak ona sırıttı.“Bir şey içmek istemiyoruz,” dedi Ash yüksek sesle.

“Dinlenmek de istemiyoruz. Her şeyi bilmek istiyorum ve mümkün olduğunca detaylı bir şekilde. Parford ile de konuşmam gerekiyor. Bu yüzden vakit kaybetmesem iyi olacak.” Son kez kadına doğru bir bakış attı ve kardeşine doğru döndü. “Meydan okunmasına bayılırım.”

Taş basamakların en tepesinde duran Anna Margaret Dalrymple için atları üstünde buraya gelen iki genç adam hiçbir şey ifade etmiyordu. Ama geleceği adına çok şey ifa-de ettiklerini iyi biliyordu.

Ash Turner tahmin ettiğinden de uzun boylu ve genç-ti. Onun kıymetli taşlarla süslü sekiz atın çektiği özel bir faytonla geleceğini düşünmüştü... Hindistan’da zengin ol-

Page 14: Anlasana · Ancak beni tanıyan herkes gibi beni neyin sinirlendirdiğini de bilirlerdi - hepsini. Ash Turner’ı yazmaya başladığım zaman, onun her şe- ... bütün hizmetkârlar

16

muş sonradan görme bir Avrupalı olarak, onun şanına uy-gun, gülünç derecede kadınsı bir gösteriş merakına sahip, abartı düşkünü biri olduğunu tahmin ediyordu. Ondan her şeyini çalmış olan adam kambur, kel kafalı, küstahlık derecesinde arsız ve yüzünde sürekli küçümseyen, kibir-den başka ifade olmayan bir yaratık olmalı, diye düşün-müştü.

Ama bu adam atının üzerinde rahat ve huzurlu bir şe-kilde oturuyordu, iyi bir biniciydi ve Margaret şu ana ka-dar onun üzerinde göze hoş görünmeyen, abartılı tek bir değerli taş bile görmemişti.

Kahretsin. Bay Turner yavaşça atını ileri doğru sürdü, hizmetkârlar

-kendi adamları olarak bilmeye alışık olduğu kişileri şimdi hizmetçi olarak düşünmek onun için oldukça zordu- ge-rildi. Bunda hayret edilecek bir şey yoktu. Bu adam bir takım oyunlarla varislik hakkını elde etmişti. Eğer ağabeyi onların Parford Dükü’nün gayri meşru çocukları olduğu-na dair İngiltere Parlamentosu tarafından onanan kararı iptal ettirmeyi başaramazsa, Bay Turner yeni dük olacaktı. Ve babası öldüğünde, Margaret kendini evsiz barksız bir piç olarak bulacaktı.

Adamın atından sakince inip dizginleri seyise uzatışını seyretti. Baş uşakla konuştuğu sırada garip bir hisse kapılıp birden tedirgin oldu, onun yürürken ayaklarını sürüdüğü-nü ve iki yanında sarkıttığı ellerini belli belirsiz ovuştur-duğunu fark etti. Bu nasıl bir adamdı?

Adamın bakışları hizmetkârlar üzerinde dolaştı, sert ve acımasızdı. Sonra bir an bakışları Margaret’in üzerine odaklandı. Margaret üzerindeki gri renkteki biçimsiz hiz-

Page 15: Anlasana · Ancak beni tanıyan herkes gibi beni neyin sinirlendirdiğini de bilirlerdi - hepsini. Ash Turner’ı yazmaya başladığım zaman, onun her şe- ... bütün hizmetkârlar

17

metçi giysileri içinde ve aşağı tabakaya ait olduğunu gös-teren bonesinin altına gizlediği saçlarıyla, onun için hiçbir şey ifade etmeyen biri görünümde olmayı tercih etmişti. Ancak adam sanki hep ona bakıyordu, gözlerini üzerine dikmişti, adeta onun geçirdiği acı dolu aylar boyunca yaşa-dığı her günü biliyor gibiydi. Sanki bir zamanlar buranın yegâne sahibesiyken şimdi sıradan bir kadın olduğunu gö-rebiliyordu. Kalbi hızla çarpmaya başladı.

İçine gizlendiği bu giysiyle görünmez olmayı planla-mıştı.

Derken adam, kalabalık hizmetkâr grubunu teftiş et-mesinin ardından birden bakışlarını kaldırıp yukarı baktı ve onun bulunduğu tarafa doğru yöneldi. Margaret yanın-daki hizmetkârların nefeslerini tuttuklarını duyabiliyordu. İçinden adamın onlara alçakça laflar etmesini diledi, böy-lece hepsi ondan nefret edecekti.

Ama adam gülümsedi. Rahat ve sıradan bir yüz ifade-si takınmıştı, Margaret onun bu şekilde iyi ve neşeli bir görüntü çizmesinden rahatsız oldu. Adam kalın deriden yapılmış binici eldivenlerini çıkartıp onlara döndü.

“Burası,” dedi sesi mümkün olduğunca sakindi, “hari-ka görünüyor. Parford Malikânesi’nin İngiltere’nin en iyi hizmetkâr ekibine emanet edildiğini söyleyebilirim.”

Margaret bu sözlerin hizmetkârlar arasında neşeli bir esinti gibi dolaştığını görebiliyordu. Ne kadar kurnazca bir sırt sıvazlamaydı; böylece bütün kısılmış gözler rahatladı, kasılan eller gevşedi.

Adam ondan bir kez daha bir şeyler çalmıştı. Bu kez de ona ailesinden yadigâr kalan adamlarının güvenini ve desteğini çalmıştı.

Page 16: Anlasana · Ancak beni tanıyan herkes gibi beni neyin sinirlendirdiğini de bilirlerdi - hepsini. Ash Turner’ı yazmaya başladığım zaman, onun her şe- ... bütün hizmetkârlar

18

Bay Turner bu yapmacık tavırlarıyla aslında ne kadar zalim biri olduğunu gizlemeye çalışıyordu.

Binici pelerinini üzerinden attı, dik ve güçlü omuzla-rını ortaya çıkardı, oysa bu omuzlar yapmış olduğu alçak-ça kötülüklerin yükü altında eğilmiş olmalıydı. Baş uşağa döndü. Sanki Parford topraklarını çalmamış, sanki daha birkaç hafta önce finansal bir iş diyerek yıllardır kıskandığı miras olayını soruşturmak için buraya, Chancery’e gelme-miş gibi davranıyordu.

Hain Smith, cevap verirken rahatlamış görünüyordu. Margaret bugüne dek hep hizmetkârlarının kendisine

ait olduğunu sanmıştı. Bunca yıl annesi için çalışmalarının ardından, onların aklının hiçbir şekilde kimse tarafından çelinmeyeceğine inanmıştı.

Ama Bay Smith, Bay Turner’ın söylediği bir şeyi başını sallayıp onaylamıştı. Onun yaşlı, sadık hizmetkârı, ailesine altı nesildir hizmet eden uşağı yavaşça döndü ve Marga-ret’in olduğu yöne baktı. Elini kaldırdı ve Bay Turner da onun olduğu yöne doğru baktı. Bu kez bakışları ona sa-bitlendi ve orada kaldı. Ani bir rüzgâr esti, bileklerine ka-dar inen eteklerini savurdu, adam sanki yoğun bakışlarıyla bunu başarmıştı.

Smith’in yorumunu duyamıyordu ama tahmin edebi-liyordu. “İşte karşınızda Anna Margaret Dalrymple, ma-jestelerinin kızı. Sizin gelişinizi kardeşlerine bildirmek üzere Parford topraklarında bulunuyor. Ah, şu an sanki yaşlı dükün hemşiresiymiş gibi görünüyor, çünkü varis sıralamasını değiştirmek için babasını öldürmenizden korkuyor.”

Bay Turner elini başını götürüp sanki duyduklarına ina-

Page 17: Anlasana · Ancak beni tanıyan herkes gibi beni neyin sinirlendirdiğini de bilirlerdi - hepsini. Ash Turner’ı yazmaya başladığım zaman, onun her şe- ... bütün hizmetkârlar

19

namıyormuş gibi Margaret’e göz kırptı. Onun kim oldu-ğunu biliyordu; daha doğrusu şu an öğrenmiş olmalıydı, bu ifadeyle sürekli ona bakmasından kesinlikle öyle oldu-ğu anlaşılıyordu. Fakat adam ona doğru azametle yürüme-ye başladığında Margaret adımlarının tıpkı bir kaplanınki-ne benzediğini düşündü. Rüzgârın savurup karmakarışık ettiği saçlarını ve güçlü çenesini uzaktan seçebiliyordu. Ona doğru iyice yaklaşıp gülümsediğindeyse ağzının çev-resinde oluşan küçük kırışıklıkları bile gördü.

Bu adamın yakışıklı olmadığını söylemek için kör ol-mak gerekirdi.

Bay Turner gelip tam önünde durdu. Margaret çenesini hafifçe havaya kaldırdı, böylece onun gözlerinin içine ba-kabilecekti - keşke biraz daha uzun boylu olsaydım, diye içinden geçirdi.

Adam yüzünde eğlenen bir ifadeyle onu inceledi ve sonra, “Bayan?” diye sordu.

Smith hemen Margaret’in yanına geldi. “Ah, evet. Bay Turner, bu Bayan... ” Durdu ve bir an ona baktı, ne söyle-yeceğini bilmiyor gibiydi ve Margaret o an hizmetkârının onun sırrını açık etmemiş olduğunu anladı. Ash Turner onun kim olduğunu bilmiyordu!

“Bayan Lowell.” Reverans yapması gerektiğini hatırladı, bir hizmetkâr gibi başını eğdi. “Bayan Margaret Lowell.”

“Parford’un hemşiresi siz misiniz?”Hemşiresi, kızı. Babası hastalanıp yatağa düştükten

sonra Margaret için ikisi de aynı anlama geliyordu. Kar-deşleri Parlamentodaki miras davası için İngiltere’nin çe-şitli yerlerine dağılmak zorunda kaldıklarında, babasını bu adama karşı korumanın tek yolunun bu olduğunu düşün-

Page 18: Anlasana · Ancak beni tanıyan herkes gibi beni neyin sinirlendirdiğini de bilirlerdi - hepsini. Ash Turner’ı yazmaya başladığım zaman, onun her şe- ... bütün hizmetkârlar

20

müştü. Bakışlarını ayırmaksızın Bay Turner’ın gözlerine baktı. “Benim.”

“Onunla konuşmam gerekiyor. Smith bana onun prog-ramı konusunda çok sert olduğunuzu söyledi. Sizin için en uygun zaman hangisi?”

Adam ona öyle göz kamaştıran büyük bir gülümsemey-le bakıyordu, öyle ki Margaret koşup mutfaktaki merda-neyi kapıp ona vurmak istedi. Ancak ona karşı büyük bir nefret duysa da etkilendiği gerçekti. Aralarındaki çok az yaş farkıyla ondan büyük olduğu söylenen ama aslında ne-redeyse yaşıtı sayılan bu adam nasıl becerdiyse servetine bir çırpıda el koymuştu. Ve şimdi de dikkatini çekmenin telaşı içindeydi.

Margaret gülümseyişine karşılık vermek yerine ba-kışlarını ona dikti. “Ben sert değilim.” Omuzlarını dik-leştirip daha uzun boylu görünmeye çalıştı. “Sertlik gerekmedikçe uygulanmaz fakat üstlendiğim görevde gerçekten buna gerek duyduğuma sizi temin ederim. Majesteleri yaşlı. Hasta. Zayıf. Bazı centilmenlerin onu zor duruma sokacak saçma sapan aptallıklarıyla kendisini rahatsız edemem.”

Bay Turner’ın yüzündeki gülümseme giderek büyüdü. “Kesinlikle katılıyorum,” dedi. “Söyleyin bana Bayan- ” Bir an durdu ve ona garip, titrekçe bir göz kırptı. “Bayan Margaret Lowell, yeni işverenlerinizle konuşma tarzınız hep böyle midir yoksa bu bana özel bir şey mi?”

“Parford yaşadığı sürece, siz benim işverenim değil-siniz. Ve o- ” Sözcükler boğazında düğümlendi. Kendini topladı aksi takdirde daha gün bitmeden bu adam kim ol-duğunu anlayacaktı.

Page 19: Anlasana · Ancak beni tanıyan herkes gibi beni neyin sinirlendirdiğini de bilirlerdi - hepsini. Ash Turner’ı yazmaya başladığım zaman, onun her şe- ... bütün hizmetkârlar

21

Boğazını temizledikten sonra özenle konuşmasına de-vam etti. “Ve o bu dünyadan göçüp gittiğinde, sizin yardı-mıma ihtiyaç duyacağınızı hiç sanmıyorum. Tabii yatalak olmayı planlamıyorsanız. Bu ihtimal dahilinde mi?”

“Hem öfkeli, hem zeki,” diyerek iç çekti Bay Turner. “Yataktayken yardımınızı isteyeceğimi hiç sanmıyorum. En azından hemşirem olarak. O yüzden kesinlikle haklı-sınız.”

Adamın kirpikleri gür ve uzundu. Gölgeleri o kadar koyu duruyordu ki Margaret onun göz bebeklerini ayırt edemiyordu. Az önceki sözleriyle onunla yatmayı ima ettiğini anlaması zaman aldı. Bay Smith bundan rahat-sız olduğunu ima ederek öksürdü. Uşak her şeye kulak misafiri olmuştu, bu yakışıksız ve talihsiz bir iltifat, uy-gunsuz bir imaydı. Ne kadar korkunçtu. Ne kadar aşağı-layıcıydı.

Ash Turner pervasız bir görüntü çizmeye devam edi-yordu - şimdi de üzerindeki koyu lacivert yün kazağını ve eskimiş keten gömleğini üzerinden çıkartmıştı. Yan tarafa döndü, ışıl ışıl gülümseyerek tekrar baktı. Ne kadar baştan çıkartıcıydı.

Margaret dudaklarını birbirine bastırdı ve onun lazım-lığını boşaltmak için üzerine doğru eğildiğini hayal etti. Bu düşünce onu biraz olsun tatmin edip rahatlatmıştı.

“Söyleyin bana Bayan Lowell, Parford küçük bir sohbet edecek kadar iyi mi? Odasına kadar bana eşlik edebilirse-niz haddimi aşmayıp onu heyecanlandırmayacağımdan emin olabilirsiniz.”

“Sabahleyin uyanıktı.” Aslında Margaret’in babası Tur-ner denen o şeytan geldiğinde kendisine haber verilmesi

Page 20: Anlasana · Ancak beni tanıyan herkes gibi beni neyin sinirlendirdiğini de bilirlerdi - hepsini. Ash Turner’ı yazmaya başladığım zaman, onun her şe- ... bütün hizmetkârlar

22

için ısrar etmişti, onu derhal görmek istiyordu. “Eğer hâlâ uyanıksa, sizinle görüşmek isteyip istemediğine bakaca-ğım.”

Gitmek üzere döndü ama adam onu bileğinden yaka-ladı. Margaret isteksizce ona döndü. Teninin üzerindeki çıplak eli sıcaktı. Eldivenlerini hiç çıkartmamış olmasını diledi. Bileğini fazla sıkı tutmuyordu ancak güçlüydü.

“Son bir soru.” Bakışları birleşti. “Baş uşak sizin adınızı söylemeden önce neden tereddüt etti?”

Demek adam bunu fark etmişti. Bu gibi durumlarda söylenecek tek şey sadece gerçekti.

“Çünkü,” diyerek içini çekti Margaret, “ben bir piçim. Bu yüzden bazen bana tam olarak nasıl seslenmesi gerek-tiğini bilemiyor.”

“Ne? Aileniz yok mu? Adınızı koruyup arkanızda du-racak kimseniz yok mu? İstenmeyen taliplerinizi dövecek bir erkek kardeşiniz de mi yok?” Parmaklarıyla Marga-ret’in bileğini kavradı; bakışları aşağılara doğru kaydı, te-peden tırnağa onu süzdü, göğüslerini inceledikten sonra tekrar yüzüne baktı. “Çok yazık.” Tekrar ona gülümsedi ama sanki bunda utanılacak hiçbir şey yokmuş gibi davra-nıyordu... en azından onun için.

O gülümseyiş, o lanet olası gülümseyiş yüzünde yeni-den belirdi. Bu adam Margaret’in her şeyini alıp evinin içine kadar girmişti, şimdi de onu yatağına atmayı mı dü-şünüyordu?

Neyse ki içini çekip onun bileğini bıraktı. “Bu çok utanç verici olur. Korumasız bir kadına karşı baskı uygula-mak benim için onursuzca bir davranıştır.”

Başını iki yana salladı, neredeyse üzgündü; döndü ve

Page 21: Anlasana · Ancak beni tanıyan herkes gibi beni neyin sinirlendirdiğini de bilirlerdi - hepsini. Ash Turner’ı yazmaya başladığım zaman, onun her şe- ... bütün hizmetkârlar

23

arkasındaki kişiyi işaret etti. Bu ona eşlik eden genç adam-dı, geldiğinden beri merdivenlerin başında takdim edil-meyi bekliyordu.

“Ah, evet,” dedi. “Bayan Lowell, size kardeşimi tanı-tayım, Bay Mark Turner. Bu güzel yazı birlikte geçirmek için benimle kasabaya geldi, böylece burada yazdığı felsefe kitabını bitirebilecek.”

“Tam olarak felsefe kitabı değil.”Bay Mark Turner kardeşi gibi ince, uzundu, tam tabirle

sırım gibi denebilirdi. Ağabeyinden birkaç santim daha kı-saydı fakat onun tam zıttı olan ten rengi ve saçlara sahipti, ağabeyinden farklı olarak beyaz tenli ve sarı saçlıydı.

“Mark, bu Bayan Lowell. Parford’un hemşiresi. İnsan-lardan her zaman nefret eden ve onlara asla güven duyma-yan o yaşlı adama her şeye rağmen nazik davranabilmek için son derece sabırlı olmaya ihtiyaç duyduğundan hiç kuşkum yok.” Bay Turner sanki çok komik bir şey söyle-miş gibi sırıttı.

Bay Mark Turner, aslında ağabeyinin onu bir hiz-metçiyle tanıştırmış olmasını oldukça garip karşılamıştı - daha da kötüsü hizmetçiyi ona değil, onu hizmetçiye takdim etmişti. Dönüp ağabeyine baktı ve sitem eder gibi çok yavaşça başını iki yana sallarken sadece, “Ash,” de-mekle yetindi.

Ağabeyi uzanıp kardeşinin saçlarını karıştırarak onun-la şakalaştı. Genç adam kendisine ufak bir çocukmuş gibi davranılmasına öfkelenmedi. Margaret onun yaşının yirmi dörtten fazla olmadığını ve kendi kardeşleriyle aynı yaşta olduğunu düşündü. Ash dönüp az önce saçlarını karıştır-dığı kardeşine baktı.

Page 22: Anlasana · Ancak beni tanıyan herkes gibi beni neyin sinirlendirdiğini de bilirlerdi - hepsini. Ash Turner’ı yazmaya başladığım zaman, onun her şe- ... bütün hizmetkârlar

24

Margaret, Bay Turner ve kardeşi arasındaki tüm bu ale-ni sevgi gösterisinden tiksinmişti. O yakışıklı olmamalıy-dı. Bir insan olmamalıydı. Onda bir insana yaraşır hiçbir iyi özellik olmamalıydı.

Kesin olan bir şey vardı: Ash Turner onun için azılı bir baş belası olacaktı.