selÇuk Üniversitesi .. · 236 . dr. m. salt Şlmşek müfessirl.er, 'bu ôyet, peygamber...
Post on 20-Sep-2020
8 Views
Preview:
TRANSCRIPT
.. ; .
. . . . . .
. t~ 1 -
·· -,. .
..• SELÇUK ÜNiVERSiTESi . . . ·: . -
iLAHiYAT ' FAK0~ TESi DERGiSi .
SAYI : 2 . · YIL : 1986
- ·~- -
KUR'AN'DA NESH MESELESi
Dr. M. Sait ŞiMŞEK
Son peygamber Muhammed (s.a.v.)in en büyük mucizesi Kur'an'dır. Mucize~ olmasının yanında insana yüklenmiş sorumluluklarının talimatı·
nı ve insan eğitimini de içerir. Bu nedenle diğer mucizelerden farklıdır.
Ayrıca ötekiler gibi geçici değil, kıyamete kadar kalıcıdır. Ogj.in meydan okuduğu gibi bugün de ·meydan okumaktadır. Meydan acık. Benzerini ge· tireceğini evham eden buyursun cobalosın. En azından bir suresine ben· zer getirsin.
Kur'an'ın inişi yirmiüc yıla yakın devam etmiştir. Her inen ôyet veya ôyetler gurubu vahiy kôtipleri tarafındon yazılıyordu. Her Ramazan ayında o· yıla kadar inmiş olan ôyetleri Resulülloh (s.a.v.) Cebrail'le birlikte gözden geçiriyordu. (1)
.1
Bazen yıllar önce inen birkoc ôyet, yıllar sonra inen kimi ôyetlerle birleşerek bir sureyi teşkil ediyordu. (2) Bir surenin tamamlanması dokuz yıl sürebiliyordu. (3) Kur'ar:ı, böyle böyle ve ayni zamanda herbiri bir konuyu hedef olan 114 sure ile tamamlanmış oldu. Yirmiüc yıl devam eden bu süreç içerisinde Kur'an'ın ne beloğot ve fesahotinde, ne verdiği hoberlerde, ne hükümlerinde ne de diğer hususlarda bir çelişkiye rastlamak mümkündür.
«Kur'an'ı tedebbür etmiyorlar mı? Eğer Allah'tan başkası tarafından olsaydı , onda birbirini tutmaz çok şey bulurlordı.» (4)
1) Ebu Şame, Şihabuddin, el-Mürşidü'l-Veciz ila Ulumin Teteallaku bi'I-Kitahi'I-Aziz, Beyrut- 1975, s. 21- 22.
2) Mesela el-Enfal süresinin 30-36. ayetleri Mekke'de, geri kalan ayetlerinin tamamı Medine'de inmiştir. (bk. el-Kurtubi, el-Cami'li AhkAmi'l-Kur'an, Beyrıııt-1985, · VII. 360).
3) el-Bakara suresinin tamamlanması, Medine dönemi boyunca devam etmiştir. (elKurtubi, I. 152). 4) 4 Nisa: 82.
236 . Dr. M. Salt Şlmşek
Müfessir l.er, 'bu ôyet, Peygamber (s.a.v.)in peygamberliğine Kur'an'ın delil olduğunu ifade etmektedir' diyorlar. (5) Allah bu ôyetle meydan okuyar. Muhammed'in peygamberlik iddiasında yalancı olduğunu söyliyorsanız eğer, Kur 'an'ı inceden ineeye inceleyip düşünün. insan mahsulü ise mutlaka onda bir çelişki bulursunuz. Ama bulamayacaksınız. O halde Kur'an'ın beşer işi olmadığını, herşeyin yaratıcısı ve herşeyi bilen Allah'tan geldiğini kabul edin.
Müfessirler, Kur'an'da çelişki ve birbirini nakzeden ôyetlerin bulunmadığını bu ôyetin tefsiri münasebetiyle söylemelerine rağmen. ne gariptir ki, 'Kur'an'dan kimi ôyetlerin kimilerine ters düştüğünü' söyler ve bunlar arasında neshin olduğunu ileri sürerler. (6) ResQiüllah (s.a.v.)den «ŞU
ôyet, şu ôyeti neshetmiştir» şeklinde sahih hiçbir rivayet bulunmamasına rağmen .. . Bu nedenle neshi gündeme get irmek istedik. Gerçekte Kur'an'da nesh var mıdır? Neshe kail olanların , buna dair ileri sürdükleri delillerin neshe delaleti kesin midir?
«NESH»iN LUGAT MANASI
Nesh kelimesinin lugat manaları : a -- Y-uketmek: izaıe etmek. Araplar,
«Güneş gölgeyi yok etti: onu giderdi» demek isterler. (7) Hacc sOresinin
52. ôyetinde: '(\~\_D-~J· \b-!J i jL\...~\~ .. ..\ .. ._ '! L ..
«Allah, şeytanın ilka ett iğ ini nesheder, sonra kendi ôyetlerini sabit kılan> buyurulurken bu mana kastedilmektedir. (8)
b - Yazmak. Yüce Allah : j)-_:,_.:.;5'\.. ~ lf=~l «Şüphe yok ki neler yapıyor idiyseniz Biz (hepsini meleklere) neshettiriyorduk.» (9) ôyetinde bu mana kastedilmektedir. (10)
5) bk. er-Riizi, et-Tefsiru'l-Kebir, Tahran (tarihsiz), X, 196; el-Kurtubi, V. 290; İbnu Kesir, Tefsiru'l-Kur'ani'l-Azim, Kahire (tarihsiz), II. 320.
6) Gerçi neshe kail olanlar, neshin bir çelişki olmadıjtını; çünkü ilmi, olmuş ve olacak herşeyi kn.ışatan Allah tarafından önceden planlanmış oldu~unu söylerler . Lakin neshi kabul edecek . olursak , Allah 'ın önceden bunu bilmiş olması ve planlanmış olması,
Kur'an 'da biribirleriyle çelişen hükümlerin mevcudiyeti vakıasını ortadan kaldır·
m az. 7) İbnu Faris, Ebu'I-Hasen Ahmed, Mu'cemu Mekayisi'l-Lu~a. Mısr - 1972, V. 474; 'Ebu
Hileli el-Askeri. el-Furfıku'l-Luıaviyye, Kum - 1353 h., s. 240 ; et-Tehanevi, Keşfu İstilahati'l-FunOn, İsianbul-1984, II. 1377.
8) ez-Zerkeşl, el-Burhan fi Ulfuni'l-Kur'an, Beyrut (tarihsiz), IL 29; Ra~ib el-İsfahlıni , el-Müfredat , s. 490.
9) 45 Casiye: 29. 10) Ra~ıb el-İsfaMni, el-Müfredat, s. 490.
Kur'an'da Nesh Meselesi 237
c - Bir şeyi bir yerden başka bir yere aktarmaya da nesh denil
mektedir. Araplcır. « ı.-; t;_~ ~. » <<Kitabı neshettim
derken. «k·itabı başka bir yere yazdım; onu lstinsah ettim» anlamını kastederler. (11]
«NESH»iN iSTiLAH MANASI
Neshin istilahta ne anlama geldiği hususunda farklı görüşler vardır. Coğunluğa göre «Şer'i bir hükmün yine şer'i bir hükümle kaldırılması
dır.» (12) Neshedilen hükümle amel edilmez. (13)
Me~sOh: Hükmü kaldırılmış olan şer'i delile, nasih: MensOh'un hükmünü kaldıran delile, bu olaya da nesh deniyor.
Nesh konusunu irdelerken hedefimiz, yukarıya aldığımız tarif doğrultusunda Kur'an bünyesinde böyle bir neshin mevcut olup olmadığını tesbit etmektir.
Önce nesh taraftarlarının bu konuda söylediklerini özetlemeye çalışacağız.
NESH TARAFTAALARININ DELiLLERi J
"" Kur'an'da neshin mevcudiyetini ileri sürenlerin delillerini şöylece maddeliyebiliriz :
o - Nesh taraftarlarının en kuvvetli gibi görünen delilleri :
'4
«Bir ôyetin yerini başka bir ôyetle değiştirdiğimizde, -ki Allah ne indirdi-ğini gayet iyi bilir- onlar, (Muhammed'e): 'Sen sadece uyduruyorsun' derler. Hayır, öyle değildir. ama onların çoğu bunu bilmezler.» (14) ôyetidir. (15)
ll) Ebu Hilal el-Askeri, a.g.e., s. 240; ez-Zamahşeri, Esasu'l-Bela~e. Kahire-1960, s. 952. Bakara suresinin 106. ayetinde geçen «nesh» kelimesini, Levh-i Mahfıiz'dan Kur'an'ın indirilmesi şeklinde tefsir edenlerin görüşleri bu lugavi manaya yakındır. .
12) el-Cürcani, Seyyd Şerif, Ta'rifat, s. 110; ez-Zerkani. Abdu'l-Azim, Menahilu'l-İt'fan , Mısr (tarihsiz), Il. 72.
13) es-SuyOti, el-Itkan, Mısr-l978, II. 28. 14) 16 Nahl: 101. 15) ez-Zerkeşi, el-Burhan, II. 22; ez-Zerkani, Menahilu'l-İrfan, Il. 89.
238 Dr. M. Sait Simşek
b - ikinci delilleri :
·.-:;'. ... ~~ 1 ·· ı \1-· \ , .. j . t 1... J 1 1..--:: ,. ' _, ";...r--v ..:.:ı I.J ~ ~ ,· fi.~-rl .ı.J.I\_,~\j~ "~\U ~·~\.J
. j~ .. ~~~..:.S'J. «Biz daha . iyisini veya benzerini getirmedikçe bir ôyeti neshetmez veya onu unutturmayız.» (16) ôyetidir. (17)
c - Nesh taraftarlarından bazılarının ileri sürdüğü «Allah dilediğini siler, dilediğini bırakır; ummu'l-kitap dır.» (18) ôyetidir. (19)
ücüncü bir delil: O'nun katında-
d --,- Bu konuda icma bulunduğu ve vakıa olarak da hükmü mensQh ôyetlerin Kur'an'da mevcut olduğu ve bunun da fiili bir delil ·teşkli ettiği. (20)
e - Neshle ilgili haberler. • ·
f - Akli deliller.
. DELiLLERiN T ARTlŞMASI
a - Nesh taraftarlarının en kuvvetli gibi görünen delillerinin: «Bir ôyetin yerini başka bir ôyetle değiştirdiğlmizde ... » ôyeti olduğunu söylemiştik .
Bir ôyetin anlamını tesbit etmek icin dikkat edilecek birtakım husQslar var. Biz burada bunlardon ikisine dikkat çekmek istiyoruz :
Bir kez, nesh taraftarlarının kabul ettikleri, «neshe medar olan alanın ahkôm ayetleri olduğu» (21) görüşünden hareketle bu ayet in· bu alana hitap etmediği rahatlıkla tesbit edilebilir. Çünkü ayet mekki olup Mekke'-
16) 2 Bakara: 106.
17) ez-Zerkeşi , a.g.e ., II. 22; ez-Zerkani, a.g.e., II. 89. 18) 13 Ra'd: 39.
19) bk. es-Serahsi, Ebü Bekr Muhammed b. Ahmed, Usıllu's-Serahsi, İstanbul-1984, II. 59-60; ez-Zerkani, Menahilu'l-İrfş..n, II. 89. ·
20) ez-Zerkani, Menahilu'l-İrfan, II. 89.
21) es-Serahsi, a .g.e., II. 60; ez-Zerkeşi, el-Burhan, II. 23; es-Suyuti, el-ltkan, II. 27.
Kur'an'da Nesh Meselesi 239
de neshe medar olan ahkômla ilgili ôyetler henüz ınıyor olmadığından
ôyette geçen değiŞ,tirmeden maksat nesh olamaz. (22)
Dikkat çekmek istediğimiz ikinci husus, dil ile ilgilidir. Ayette «bir ôyetin yerini başka bir ôyetle değiştirdiğmizde» buyurulmaktadır. O halde sözkonusu edilen şey, ôyetlerin yer değiştirmesidir. Yer değiştirme ise, ya mekônla veya zamanla ilgili bir husOstur.
Yer değişikliğ inden maksat mekôn olduğu varsoyıldığında, Kur'an diğer kitaplardan farklı olarak toplu inmemiş; peyderpey inmiştir. Yahudi
-ve Hiristiyanlar. ilôhi k·itapların toplu okırak inişine alışık olduklarından, Kur'anfın peyderpey inişine karşı çıkıyor ve müşriklere de, ilôhi kitapların toplu olarak indiğini; K.ur'an'ınsa toplu gelmediğini, dolayısiyle Muhammed'in onu kendi indinden, olaylara uygun bir şekilde uydurduğunu söyliyorlardı. Nitekim bu şekildeki itirazları yine mekki bir sOrede dile ge· tirilmektedir: <<inkôr edenler: 'Kur'an ona "bir defada indirilmeli değil miydif' dediler.» (23) Oysa Kur'an peyderpey iniyordu. ResOiüllah (s.a.v.), vahiyden aldığı emirle inen ôyetlerin, hangi sOranin neresine yerleştireceğini vahiy kôtiplerine bildiriyordu. Sonra inen ôyetler, önce inen ôyetlerden sOre içerisinde daha öne alınabiliyordu. Böylece sCırede takdimte'hir gibi bir tertip değişikliği .meydana geliyordu. Yani ôyetlerin yerleri değişiyordu. Ehl-i Kitabın veyo.!itiraz konusunda onlardan taktik öğrenen müşriklerin bu duruma itiraz etmiş olmaları muhtemeldir. Böylece ôyetin bu durumu dile getiriyor olması ihtimal dahilindedir.
Ayette kastedilenin, bu anlattığımız yer değişikliği ihtimali gözönünde bulundurulmakla birlikte zaman değişikliğinin kastedilmiş olması ihtimali daha kuvvetli görünmektedir. Şöyle ki :
Ayette sözkonusu edilen «ôyet»ten maksat risa/ettir. Yani Muhammed (s.a.v.)in peygamber olarak gönderilmesiyle Hz. MCısô ile Hz. isa'nın risalet dönemlerinin son bulduğu ve yerlerine Muhammed (s.a.v.)in risa.
~ -Jetinin kaim olduğu ifade edilmektedir. Nitekim sözkonusu ettiğ imiz ôye-tin inişi , Mekke'nin son dönemlerinde olmuştur ve bu dönemde müşrikler, Medine'deki Ehl-i Kitapla ilişki kurmuş. islôma karşı koyma hususunda onlardan yardım istemeye başlamışlardı. Bu ôyetle de, artık Yahudilerle Hiristiyaniarın doneırılerinin son bulduğu; Muhammed'e indirilen şeriatle, şeriatlerinin neshedildiği ifade edilmektedir. Bunun Hicretten kısa
22) İsmail Cerrahoğlu, Tefsir Usülü, s. 123. İbnu Abbas'tan €elen bir rlvayete göre ilk nesh olayı, kıblenin de~işmesidir. (bk. İbnu Kesir, I. 227; es-Suyuti, el-Itkan, II. 32). Kıble de~işikli/ti, Hicretten bir buçuk sene sonra oldu~na göre Mekke 'de inen bu &yetin neshle bir ilgisi yoktur. Çünkü ayette vukubulacak bir olay deitil, vukubulmuş bir olay dile getirilmektedir.
23) 25 Furkan: 32.
240 Dr •. M. Sait Şimşek
bir müddet önce vurguianmış olmdsı da önemlidir. Çünkü Hicret olayıyle müslümanlar yahudi ve hiristiyaniaria direkt olarak yüzyüze geleceklerdir. Böylece şimdiden müslümanlara, önceki şeriatierin neshedildiği haber verilmiş olmaktadır .
. Bir sonraki ôyet de bu tezi destekler mahiyettedir. Sözkonusu ôyet- · te: «Biz onların, 'ona bir insan öğretiyor' dediklerini biliyoruz. Hak'tan saparak kendisine yöneldikl.eri adamın dili a'cemi (Arapça değil)dir. Bu ise apaçık Arapça bir dildir.» (24)
Ayette sözü edilen .a 'ceminin hiristiyan bir Rum genci olduğunu rivoyetlerden anlıyoruz. (26) Bu ôyetle sanki şöyle denmek isteniyor: «Siz bir taraftan Muhammed'in getirdiği şeriatin, şeriatınızı neshetmesini hazmedemiyor; 'Muhammed'in şeriatı da Allah'tan ise, bize gelenin aynısı olması gere~irdi' gibi varsayımlar ileri sürüyor ve öyleyse 'Muhammeq Kur'an'ı uyduruyor' diyorsunuz. Bu ittiranız tutmayınca da yüzseksen derecelik bir dönüş yapıyor ve 'Muhammed bunları kendiliğinden uyduramaz ki, olsa olsa bir hiristiyan ona öğretiyor' diyorsunuz.» Böylece bu iki ôyetle Ehl-i Kitabın tamamen biribiriyle · çelişen iki itirazları dile getirilmektedir.
Netice olarak sözkonusu ettiğimiz ôyette ister yer değişikliği, ister zaman değişikliği kastedilmiş olsun bu calışmanrn hedefi dışında - birşey.
Ayetin, Kur'an bünyesinde neshle ilgisinin olup olmadığını tesbit etmeye çalıştık ve ne iniş dönemi yönünden, ne de dil yönünden ôyetin böyle bir neshle ilgisinin olmadığını. gördGk.
b - Kur'an'da neshin bulunduğunu ileri sürenlerin ikinci delilleri: <<Biz daha wisini veya benzerini getirmedikes bir ôyeti neshetmez veya onu unutturmayız» ôyetiydi.
Dikkatli bir değerlendirmeye tabi tutulduğunda bu ôyetin de Kur'an'da neshin bulunduğuna delil olamayacağı anlaşılocaktır. Şöyle ki :
Ayetin, Kur'an'da neshi sözkonusu ettiğini kabul etsek bile, mevcudiyetine kesin delil olamayacağı ortadadır. Meôlihden de anlaşılacağı gibi nesh bir şarto bağlanmıştır. Nesh sözkonusu olacak olursa «daha iyisi veya benzeri getirilerek olacağı» anlatılmaktadır. Kur'an'da bu usiOpla ifade edilen· nice şort vardır ki, vukubulmamıştır. RosOiüllah (s.a.v.)e_ hitaban inen: «Yeryüzünde bulunanların çoğuno uyacak oltJrsan, seni Allah'ın yolundon saptırırlar» (26) ôyetiyle «Andolsun, eğer (AIIah'a} ortak koşa cak· olursan, omelin boşa çıkacak ve ziyana · uğrayanlardan olacak-
24) 16 Nahl : 103. 25) bk. İbnu Kesir, IV. 523. 26) 6 En'am: 116.
Kur'aıı'da· Nesh Meselesi 24J
sın» (27) ôyeti bunlardandır. Hôşô ki Peygamber (s.a.v.), Allah 'ın emirlerinden yüz çevirmiş ve yeryüzündekilerin çoğunluğuna uymuş olsun veya Allah'a ortak koşmuş bulunsun. Kaldı ki ôyet, Hicretten kısa bir müddet sonra inmiştir ve o zamana kadar, nesh taraftarlarının da kabul ettiği gibi neshe konu olan ahkôm ôyetleri inmiş değildir. ·
O halde bu ôyette neyin neshi anlatılıyor?
Önce sıyak ve sıbaka bakalım. Sözkonusu ôyet, Yahudilerin durumlarını anlatan bir bölümde geçiyor. Yahudiler, peygamberlerin kimisini ydlanlamış, kimisini de öldürmüşler. (Ayet: 87). Kendilerine indirilen Kitaptan 'tşlerine geleni almış, gerisini atmışlar. Allah'ın emirlerine isyan etmişler. Maddeye ve dünya hayatına puta tapanlardan daha düşkün olmalarına rağmen, kendilerinin hep hak üzere olduklarını savunmuşlar.
(92- 96. ôyetler).
Neshin sözkonusu edildiği ôyetten hemen önceki ôyette ise şöyle buyurulmaktadır: «Kitap ehlinden ve Allah'a eş koşanlardan inkôr edenler. Rabbinizden size iyilik gelmesini istemezler. Allah, rahmetini dilediğine tahsis eder. Allah büyük nimet sahibidir.» (Ayet: 105).
Yahudilerin karşı çıktıkları iyilikten maksat, peygamberlik veya is-. 1
lômdır. {28) Muhammed (s.a.v.)'ttı, Hz. ısmail'in soyundan olmasını haz-medemiyorlardı. Peygamber bizim soyumuzdan olmalıydı diyorlardı. (29) Bu nedenle islôma ve Peygamberimizin peygamberliğine toptan karşı çı
kıyor ve görüşlerini isbatıamak icin çeşitli safsatalar uyduruyorlardı. Tevrat, Allah tarafından gönderilmiştir ve hiçbir hükmü değişemez. Allah hiç yaptığını bozar mı? Söylediğini geri alır mı? Verdiği hükümden; koyduğu kanundan cayar mı? diyorlardı . (30)
Ayetin «Allah, rahmetini dilediğine tahsis eder» kısmında geçen «rahmet» kelimesinden maksat da vahiydir. Bu konuda er-Rôzi (öl. 606/ 1209) şöyle demetttedir: «Ayette sözkonusu edilen 'iyilik'ten maksat. vahiydir. Yüce Allah'ın: 'Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar?' (31) sözü bunun delilidir. Yani onlar vahiy konusunda kendilerini daha hak sahibi görüyorlar ve sizi kıskanıyorlar. Vahyiri size gelmesini istemiyorlar.
27) 39 Zümer: 6.5. 28) el-Maturidi, Etfı Mansik. Te'vi!atu Ehli's-Sünne, Kahirel197l, I. 243; el-Kurt.ubi, el-
Cami'li Ahkami'l-Kur'an, II. 61.
29) el-Maturidi, Tevilat, I. 243.
30) Elmalılı M. Harndi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, İ~tanbul-1979, I. 456. 31) 43 Zuhruf: 32. ( F. : 16)
242 Dr. M. Sait Şimşek
işte Allah, bu kıskançlığın etkili olamayacağını, rahmet ve ihsanını dilediğine tahsis edeceğini böylece belirtmiş oluyor.» (32)
O halde bu ôyetten hemen sonra gelen ve neshi sözkonusu eden · ôyetteki «nesih»ten maksat, Tavrat'ın ve kendisiyle birlikte diğer kitapların neshi olmalıdır.
Bir de, neshedilen Hz. MCısô şeriatının ve sonraki peygamberlerin bir kıblesi var: Kudüs. Gerçi Kudüs, mukaddes bir yerdir ve birçok peygamberin_ kıblesi olmuştur. Lakin bu kıbleden önce, kı b le olarak secif.miş bir diğer yer vardı. ibadet · icin kurulmuş ilk yerdir bu. Hem orası son Pey·gamberin yurdudur da. Müslümanlar, bundan böyle namazlarında oraya yöneleceklerdir. Ancak Yahudiler, kıble değişlkliğini büyük bir fırsat bilerek: «Muhammed, ashabına her gün başka birşey emrediyor, yapin dediği bir şeye bir müddet sonra yapmayın diyor» (33} şekliıııde yaygara koparmaya çalışmışlardır. işte bunun üzerine: «Biz daha iyisini veya benzerini getirmedikce bir ôyeti neshetmez veya unutturmayız ... » ôyeti inmiştir. Nitekim ôyetin indiriliş sebebinin bu olduğunu bildiren rivayetler de vardır. (34}
Nesiile ilgili ôyetten önceki ôyetler teemmül ile okunduklarında yukarıda söylediklerimiz kolaylıkla anlaşılabilecektir. Nitekim neshle ilgili ôyetten sönra.J<i ôyetler de bunu teyid etmektedir:
<-;Doğrusu biz seni, gerçekle müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Cehennem halkından sen sorumlu değilsin. Yahudiler: 'Hiristiyanlar bir esas üzerinde değiller', dediler. Hiristiyanlar da:· 'Yahudiler bir esas üzerinde değiller,' dediler. Oysa hepsi de k[tabı okuyorlar. Cahiller de tıpkı onların dedikleri gibi demişlerdi. Artık kıyamet günü Allah ayrılığa düştükleri şeyde, aralarında hüküm verecektir. Allah'ın mescidlerinde, AIJah'ın adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına calışandan daha zalinı kim vardır. ( ... ) Doğu da, batı da Allah'ındır. Nereye dönerseniz Allah'ın rızası oradadır. (113- 115. ôyetler).
Bu ôyetlerd~. geemiş şeriatıerin neshedilme gerekcelerini anlatıyor gibidir. Ayetlerde, sözkonusu edilen husus ise, görüldüğü gibi kıble meselesidir.
O halde neshten söz eden ôyette neshin konusu, Kur'an'ın kendi bünyesinde bir nesh değildir. Aksine, geemiş şeriatierin ve onlara sem-
32) Razi, III. 225.
33) Vahidi, Ebu'I-Hasen Ali b. Ahmed, Esbıl.bu'n-Nuzul, Mısr-1968, s. ~9; Ebu Hayyan, Ebu Abdiilah Muhammed b. Yusuf, el-Bahru'l-Muhit, I. 341.
34) Ayni kaynaklar ve ayni sayfalar.
Kur'an'da Nesh Mfselesi 243 - - --- ---·-·--- -
bol olan Kudüs'e yönelmenin neshedilmesi; bunun yerine de Kôbe'ye yö-·nelmenin emredilmesidir. Yani s()zkonusu ettiğimiz ôyette geçen «AYET» kelimesinden geemiş şeriatler ve onlara sembol olan Kudüs'e yönelmedir. Kaldı ki, Kur'an'ın hiçbir yerinde «ôyet» kelimesi müfred olarak kullanıldığında Kur'an ôyeti kastedilmiş değildir. Kur'an ôyetleri icin hep «ôyôt: ôyetlim> şeklinde çoğul kullanılmıştır. Müfessirler müfred kullanışıyla sadece neshe delil olarak ileri sürdükleri sözkonusu ettiğimiz eyetlerde «ôyet»ten maksadın Kur'an ôyeti olduğunu söylemişler. Oysa görüldüğü gibi bu ôyetlerde de, Kur'an ôyeti kastedilmemektedir.
c - Nesh taraftarlarından bazılarının, neshin delilleri arasında saydıklarıt «Allah d ilediğini siler, dilediğini bırakır; Ummu'I-Kitab O'nun ka-
.'
tındadır» ôyetine gelince, bu ôyetin de neshe delil olması mümkün değil-dir. Şöyle ki :
Ayetin geçtiği Ra'd sOresinin Medeni olduğunu söyleyenler olmakla birlikte Mekki olduğunu söyleyenler de vardır (35) ve Mekki olduğunu
söyleyGnlerin görüşü daha kuvvetlidir. Çünkü sOrenin usiOb ve mühtevası, daha çok Mekki sarelere benzemektedir. (36) SOre, tamamen müşrik
leri hedef almakta; tevhid, peygamberlik ve kıyamet günü gibi itikadi konulardan bahsetmektedir. SOre. Mekki olunca - daha önce de belirttiği
miz g!bi - Mekke'de neshe. medar ôhkôm ôyetleri inmiş değildi.
Ayrıca ôyetin sıyak ve sıbakı da, Kur'an bünyesinde bir nesh le ilgisinin olmadığını acıkca ortaya koymaktadır. SOre, sık sık müşriklerin ResOIüllah (s.a.v.) in peygamberliğine karşı yaptıkları itirazları dile getirmekte ve bu itirazıcra cevap vermektedir.
Sözkonusu ôyetten hemen önceki ôyette: «Andolsun ki senden ön~ ce de. peygamberler gönderdik. Onlara da eşler ve cocuklar verdik. Allah ' ın izni olmadan hiçbir peygamber bir ôyet (mucize} getiremezdi. Her ecelin kitabı vardır» (37) buyurulmaktadır. Ayette, Peygamberimizden ön-
~ . ce de, peygamberlerin gelip geçtiği; dönemlerinin bittiği haber verilmek-tedir. Arap dilinde zaman zaman kullanılan bir ifade tarzına dayanarak ôyetin «Her ecelin kitabı vardır» sözlerinde takdim-te'hirin sözkonusu olduğunu söyleyen müfessirler de vardır (38) ki, onların dediklerine göre ôyetin bu kısmının anlamı: «Her kitabın eceli (belirlenmiş bir süresi} vardır» şeklindedir.
Böylece bu ôyetin de, Kur'an bünyesinde bir neshe delil olamayaca-
35) bk. Kurtubi, V. 278; Elmalılı, IV. 2940. 36) Seyyid Kutub, F i Zilali'l-Kur'an, Beyrut-1971, V. 63. 37) 13 Ra 'd: 38. 38) el-Ferra', Maani'l-Kur'an, Beyrut-1980.
_244 _______ _ __ _ Dr. M. Sait Ş1mşek
ğı açıkca belirlenmiş olmaktadır. Bu ôyette Allah. her risalet icin bir ecel biçtiğini, geçmiş risaletlerin dönemlerinin son bulduğunu; sözkonusu risaletleri gönderen kendisi olduğuna göre, hükümlerine son vermenin de, kendisine ait birşey olduğunu. ancak bunu yaparken katında mevcut bir kitap (plôn-proğram) dahilinde yaptığını belirtmektedir.
Dolayısiyle bu ôyette de, «Kur'an'ın, geçmiş risaletleri neshettiği belirtilmektedir.» (39)
d - Nesh taraftarlarını~ bu konuda icma bulunduğu iddialarına gelince, bu iddia da tutarlı değildir. Çünkü:
1 - Alimierin ve özellikle seletin nesh telakkileri bi ribirinden farklıdır. Meselô ed-Dahhak'e göre nesh unutturma, ibnu Ebi Hatim'e göre indirilmeyen manasındadır. (40) Bazılarına göre de, Levh-i MahfGz'dan indirilmesi olayına denir. (41)
Böylece bu görüşlerde olanlar. Kur'an bünyesinde bir neshi kabul etmiyorfar demektir.
2 - Neshe koi! olanların, neshinde ittifak ettikleri hiçbir ôyet yoktur. MensOh ôyetferin sayısı. müfessirden müfessire değişmektedir. Bu bile. icma iddiasının delil olmaktan uzak olduğunu göstermeye kôfidir.
3 - Meseleye kendi cağımız acısından bakacak olursak, bu iddianın bizce de müdellel olması icin, islôm ilim mirasının tamamının günyüzüne cıkması gerekir. Kaldı ki böyie bir iddia, elimizdeki kaynaklara da ters düşmektedir.
4 - Bazı kaynaklarda seletin neshi, mutlakın takyidi, ômmın tahsisi, mübhem ve mücmelin tebyini için de kullandıkları ifade edilmektedir. (42) Böyle bir rivayet ve değerlendirme, ister - istemez neshle ilgili seleften yap ılan tüm rivayetlerin sadece bu anlamlarda kullanılmış olabileceği görüşünü hatırlatmaktadır.
5 - Hepsinden önemlisi. neshin mevcudiyeti, makalemizin başına
aldığımız ve Kur'an'da çelişkinin bulunmadığını bildiren ôyete mühalittir.
e - Nesh taraftarlarının dayand ıkları haberlerden bir kacı şöyle:
ibnu Abbas'tan nakledilen bir rivayete göre, Hz. Ömer (r.a.) şöyle demiştir:
39) İbnu Kesir, IV. 369. 40) bk. İbnu Kesir, I: 215-216 . . 41) bk. ez-Zerkeşi, el-Burhan, II. 30. 42) bk. İbnu'l-Arabi, EbU Bekr Muhammed b. Abdillah, Ahkfunu'I-Kur'an, Mısr-1957,
I. 205; el-Kasim!, Mehasinu't-Te'vil, I. 33.
Kur'an'da Ncsh Meselesi 245
«Bizim en düzgün Kur'an okuyanımız Übey'dir. En Isabetli büküm ve~ renimiz de Ali'dir. Şüphesiz biz, Übey b. Ka'b'ın usulü kıraat ve edôsından çoğunu unutuyoruz. Bununla beraber Übey: 'Ben, RasOiüllah (s.a.v.) den işittiğim hiçbir şey i bırakmam ve unutmam' iddiasındadır. Halbuki Aziz ve Celil olan Allah Teôlô: 'Biz bir ôyeti nesheder veya te'hir edersek .. .' buyurmuştur.» (43)
Buhôri'nin naklettiği bu haber dikkatlice değe~lendirilecek olursa, şu anda elimizde bulunan Kur'an'ın bünyesinde neshin bulunduğuna değil, bulunmadığına delildir. Bu habere göre Hz. Ömer, neshi unutturma anlamında almaktadır ve Übeyy'in o unutturulmuş ôyetleri (44) hatırlamasının fnümkün olmadığını ifade etmektedir.
Nesh taraftarlarının ileri sürdükleri bir rivayet de, Hz. Ali ile ilgilidir. Bu rivayette Hz. Ali, KOfe'de halka vaaz veren bir kıssacıyla karşılaşmış ve halkın şikôyeti üzerine bu kıssacıyı hesaba çekip nôsih ile mensuhu bilip bilmediğini sormuş ve o da bilmediğini söyleyince vaaz vermesini yasaklamıştır. (45)
Bu haber de, Kur'an-ı Kerim'de neshin bulunduğuna delil olamaz. Biz biliyoruz ki o dönemlerde halka kıssa anlatan kıssacıların kullandıkları malzeme daha çok israiliyôt cinsindendi. Daha çok israili haber ve kıssaları anlatıyorlardı. Büyük-~bi r ihtimalle bu vaiz de, Kur'an kıssalarıyla Tevrat'ta anlatılan kıssaları biribirine karıştınyar ve Ehl-i Kitabın eserlerini vaazlarına esas alıyordu. Böylece Hz. Ali, bu sözleriyle geçmiş kitapların Kur'an'la neshedildiklerini bildiriyordu. Değilse, vaaz vermekle meşgul bir kıssacının Kur'an bünyesinde bir nôsih - mensOhla ne ilgisi olabilir?
Nesh taraftarları, bu iki rivayet! daha çok· esas qlmakla birlikte bun~ ların yanısıra başka rivayetler de naklederler. Ancak tevatür yoluyla bize gelen Kur'an ôyetlerinin ôhôd haberlere dayanilarak neshedilmiş sayıl~
ması doğru değifdir. Kaldı ki selef nesh derken gercekten bizim kasdettiğimiz neshi. mi kastediyordu? Ayrıca RasOiüllah (s.a.v.)den nakledilen bazı hadisler var ki bunlardan neshin olamayacağını cıkarmak mümkündür. Bu rivayetlerin birindde RasCılüllah (s.a.v.) bir ôyet hususunda tartışma~ ya giren bir cemaatin yan ına gelmiş ve: «Size ne oluyarı Sizden önceki
43) ez-Zebidi, Zeynuddin. Tecrid-i Sarih Terceme~i. Ankara-1974, XL 43-44. 44) Nesh taraftarlarının rnensfihları taksim ederken biı· kısmının da «hem tilaveti ve hem
de hükmü mens(lh olanlar» olduklarını söylerler. Bu haber, buna delil olabilir. Bu konuda başka rivayetler de vardır. Bu rivayetler kabul edilse bile, elimiz'de mevcut Kur'an'da mensuhurt br.ılundu~na delil olmamakla birlikte bu tür haberleri de ihtiyatla karşılamak gerekir.
45) ez-Zerkeşi, el-Burhan, II. 29.
Z46 Dr. M. Sait Simşek
milletler böyle dovranmoklo; peygamberlerine mühalefet etmekle ve Kitabın bir kısmını bir kısmıyla çarpıştırmakla helôk oldu. Muhakkak ki Kur'an, bir kısmı bir kısmını yalanlar olarak · inmedi, aksine birbirini doğrular olarak indi. Ondan anladığınızla amel edin ve bilmediğinizi bilenine havale edin.» (46) buyurmuşt1,1r.
Gerçi neshi kabul eden müfessirler. bunun, Kur'an'ın biribirini yalanlaması anlamına gelmediğini söylerler ama şer'i bir nass, başka şer'i bir nassla uzlaşamıyor ve bfri, diğerinin hükmünü kaldırıyorsa, ister-istemez aralarında bir çelişki vardır sonucu çıkar.
f - Nesh taraftarlarının Ileri sürdükleri akli deliliere gelince, özet olarak şöyle derler :
Şeriatten maksat. insanların maslahatlarının gözetilmesidir. M9slahatlar ise. zaman ve mekôna göre değişiklikler arzeder. O halde hükümlerin de zamanla değişmesi normaldir ve gereklidir. (47)
Söyledikleri doğrudur. Lakin «nôsih, mesuhun hükmünü ebediyyen kaldırır dersek, bu makul izahın pratikte uygulanabilirliği mümkün olur mu? Yoksa bu esneklik sadece Asr-ı Saadet icin mi geçerli? Veya Asr-ı
Saadette oluşan şartların tekrar sözkonusu olomoyocoğına dair bir garantimiz mi var?
Mesele, zaman ve zemin meselesidir. Her ôyet, kendi şartları içerisinde geçerlidir.
SONUC
1 - Kur'an'da çelişki bulunmadığındon nesh de yoktur. 2 - Kur'an, geçmiş şeriatleri neshetmiştir. Nesh taraftarlarının,
Kur'an bünyesinde bir neshe delil olarak ileri sürdükleri ôyetler, geçmiş şeriatierin neshini dile getirmektedir.
3 -Ne bir ôyet, ne de RasOiüllah (s.a.v.)den rivayet edilen sahlh bir hadiste «ŞU ôyet, şu ôyeti neshetmiştinı şeklinde bir ifade yoktur.
4 - Nôsih- mensQh diye nitelenen ôyetlerin herbiri kendi şartları
içerisinde yürürlüktedir. 5 - Kur'an bünyesinde neshin mevcudiyetine dair icma yoktur. 6 - Nesh taraftarlarının ittifak ederek şu ôyet mensOhtur dedikle
ri bir ôyet mevcut değildir. 7 - Nesh taraftarlarının kendileri. ôyetlerin ictihadla mensCıh sayı
lamayacağını söyliyorlar. RasCılüllah (s.a.v.)den «ŞU ôyet, şu ôyeti neshetmiştinı şeklinde sahih bir rivayet bulunmadığıno göre, mensQh sayı
lan ôyetlerin ictihadla mensüh sayıldıkları açıktır.
46) Ahmed b. Hanbel , Müsned, II. 181. 47) Ebu's-Sufid, Muhammed b. Ahmed el-İmadi, İrşadu'l-Akli's-Selim, Mısr, (tarihsiz),
I. 143.
......
t 1= i i· r :. f . . . . •• t i 1_. t-- ~ : !':: r t.. t! Gs ~.. ,_ r 1' C..
\ ~-, 1 C- t ~ 1. l- 1:. - s [ f } c.. .t "\, 5" . c_ s:: • · ~· 4 '-- f \.
c. t ·~ 1 . I' .c- t ~ • .. ..:. II"L' ,. • - ~ aL '- • - ,. . . {i . 1 ~ -ı •• f. - <\ r ç.. '-. . -{. . -· t:: •• c.. ~ J _: ~- .: E t :{ .G• j_ l \;. t ~ .f [ 'tT . :; ~· f İ <; .1:_ r: t:' '[ F_.. ~\ 1. .r• ~ ~ ;-.. . . ~ t r· ;- c.. ~ - ..:. C· t . ) t.
1. - -"r.' . \i, ' '
't. ' '! i 1 '- 1 G.. _.. ~ • "' . 1. . c. r~ ;-_ : . f '1• J - .... • l! : ·t~~ ~· t. ~ ;_ ·c:.... İ c~ .c- .r . •• P. 'l!. r:. c.. c_ ~ -· . .. t!. F ~ • i "• . <\.. !... • - - ~- ~ • - t ': ~-
G. t' - ~- _.. c- G. G... •• G.. • c.:..ı ~ - ·• ~ rz· ~.. f. . ~ f- ~-:r. t . {1:ı_1 ~'§;<L ~· r:.ı [. f C· l '\ 'Ç_ 'c; C ,f• ~ · G. Ç' ,ı t 1 .c-
• ...... -: ~· f'l' !' : ~· '- . - ~ ' v ·~, i_ ~ C· C.:..C ;: f'J ~ ~ l:.. q· ~ <\ \- ' Q· ., '1.. ~ • •• ı.:. l!. 'l ·ı. - c.. -. .c- '- l:.. l. f , I• f. G.. '!:: .c· cr - C·
i-; '! f. ~ r.. li .c-: t .,.- ~ e ~ .r·( --; f l ~ ~ ~- 't . t! • }--' ~ ~ l. (( .t • C. l ~ • . ~ l ç_ -~t:' t.. •l!,. - • \a ~ ..:. - - e:r.-. c. ...... - •• t:.'-_ . ~
C,. C· :_ G. ~- . - f! r. . J: . ~ ~ (i ' J.• .f"· c. " • '-- ı· • f- '-- ~ . . . - . '"; ~ !' • t! .:- ~ ~ ~ .c- rı· l' • . . c. ~· f• l ~· • [' : ( . rz· • . İ .e. ~ .t'r (:: '--· C· E .e. t: ı 't r 't 1' ı ı c. t 1- ( .l- ~- ~ Ci" 't. - ~ t. - • - ~ - ~ . · ~ t -· ç c: ı ~ ~ ~ . c· - f. h l'· ı ~ ;. rt:. ..
i. } ~ ;p• ~ • • ($• 'r - ~ - t! -· ~ J ~ • . • .... ı:. ~ . t· - ~ ~ ~ C- f .... - ~ t. .... . -l ~ ~ ~.. . r." -•'- .. ıt ~ l· · · C· r t·
.t•'-"'•'-- r ~-· • -··. -• !1:
ı;ı::
ı; 'il).
~ C· ııı r ; r:: lt [ ı -r f"
~
"] r ~ -C· (i . 1 . . t· . -r l . .
r :· t . Ç· 'b \ ~ 1- t· c.. .. ı r \f; ~ ı.. "' - ıt C· l ı . I· - (. '· ,... ~- l [ ln ı t; r ". .r-· ~ t. (.. 1 j- "'- ~ ~ . - - - - t: ~ -ı 5 c ~ ' >f 'i .t -L c;·A C· i- t - ç ~1 ı j: [ \. 't.. ..t.
.f [. ı- ri· ~- l ~ .t"· 1-. ~ l.n ; i ı+ ~ ·. r: ~-\ . ~ ı. ı. r ~ ı ~ t ~ r Ç· .E: . ~ '· '· ~ "' } · "' L 1 ..t. - t C· ı "(;; [ ç· l ~ fi_ . k r'- ~ : f: ~ . ~ (_ "'~ ~ 7' t r ~ t ı; . 8 .f f [ ..t. Ç. ı, n G.. - n- ~ ~ , . r:'l · - C· o,; • "' r· ' ·_ 't- ~ l· : ~ c. f r ()· '· l C· G... - f. f Cı_ C· . t. : b\ 1 ~~ f. G.. '(_ \ >f - -..."' f. l. . . -ı -~ 1 1 'i r. ~: "' "\..- 1
f . E ~.ı..-; .. - r· . 1 ~· = "" "' "' • l.:. c. f. · . "" -(, "'-n - (i -Ç ( .rf I• "'- \j 1 Ç G.. - • C· t'. '- - ~ t- - ' · ~ .•. . • t r ıÇ <t s ~- ~ 't' r ~ C;_ f• Z.• T . 'j • (;'!: t ~- "'-:• ~ ~n rf ~ 1_ ~ ••. ~- 5 ·. t. f 1. s. ı r q: ı.. ~ ı. f: ~ f ~ } ~ ı \j. r . ~ ~ Ç: ro -r , . ı r : C· ~ f . c.:.. rı· ~ ı .
n· 1 ·l l. 1: r -ı ·}c· ~ f. r . ' f Ir (:_ ;_ ..:. • .r-
l - · ..t. ... ı· l.r--. l -· . . . - c.. • _ f- · f C.. ı. .* t· '. . _: C;_~ • ı - ... 'f.• tr.- - : t r.-r I· r~-f .. \ <:..1 t~ ~~tt ~. 1 f ı. ~- ~ "' t i: c ~ t \ '- ~ t "' ~ . ~ . l .... l ~ ~ _. \j - ~ -- - ~- ı· '~ - (.
~ QO
t:ı "!"'
[S:
r 1! -'l
1 a "" <1> ~
top related