, İzmir: sobİad hukuk ve İktisat araştırmaları …...1986 yılında james m. buchanan’ın...

134

Upload: others

Post on 29-Jul-2020

5 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel
Page 2: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

2 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

TTÜÜRRKKİİYYEE’’DDEE

AANNAAYYAASSAALL İİKKTTİİSSAATT EELLEEŞŞTTİİRREELL GGÖÖRRÜÜŞŞLLEERRİİNN EELLEEŞŞTTİİRRİİSSİİ

Prof.Dr. Coşkun Can Aktan

Page 3: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 3

SOBİAD :: SOSYAL BİLİMLER ARAŞTIRMALARI DERNEĞİ

HUKUK VE İKTİSAT ARAŞTIRMALARI MERKEZİ

SOBİAD-HİAM Hukuk ve İktisat Yaklaşımı kapsamına dahil tüm disiplinlerde araştır-malar yapılmasını; konferans, panel, forum ve benzeri etkinlikler düzenlenmesini des-teklemek amacıyla Sosyal Bilimler Araştırmaları Derneği (SOBİAD) bünyesinde oluş-

turulmuş bir merkezdir.

:: Kamu Tercihi :: Anayasal İktisat :: Kurumsal İktisat :: Regülasyon İktisadı :: :: Mülkiyet Hakları İktisadı :: İşlem Maliyetleri İktisadı ::: :::

SOSRES:: THE SOCIAL SCIENCES RESEARCH SOCIETY

The CENTER FOR STUDY OF LAW AND ECONOMICS (CSLE )

The Center for Study of Law and Economics (CSLE) is an initiative of the Social Sci-ences Research Society (SOSRES), a non-governmental research organization based in Turkey. The objective of the CSLE is to promote high-quality research in the fields at

the interface of law and economics.

Public Choice :: Constitutional Economics :: Institutional Economics :: Regulatory Economics :: Economics of Property Rights :: Economics of Transaction Costs ::: :::

[email protected] www.sobiad.org

Copyright © 2020, Sosyal Bilimler Araştırmaları Derneği

Bu kitabın her türlü yayın hakkı Sosyal Bilimler Araştırmaları Derneği (SOBİAD)’ne aittir. SOBİAD’ın izni olmadan tanıtım amaçlı toplam bir sayfayı geçmeyecek alıntılar hariç olmak üzere, hiçbir şekilde kitabın tümü veya bir kısmı herhangi bir ortamda ya-yımlanamaz ve çoğaltılamaz.

SOBİAD Hukuk ve İktisat AraştırmalarıYayınları

ISBN 978-605-69931-7-6

Tavsiye Edilen Referans Bilgisi: Aktan, Coşkun Can (Ed.) 2020.Türkiye’de Anayasal İktisat (Eleştirel Görüşlerin Eleşti-risi), İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi Yayınları.

Page 4: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

4 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

ÖNSÖZ 20 Yıl Önce ve 20 Yıl Sonra :

Değişen Ne Oldu ? Ya Da Değişen Ne Olacak?

2002 yılında yayınlanan Anayasal İktisat başlığını taşıyan kitabımın önsözünde şunları yazmıştım: 1

“1986 yılında Amerikalı iktisatçı James M. Buchanan’ın Nobel Ekonomi Ödü-lü’nü kazanmasının hemen ardından kendisinden sağladığım bir akseptans ile ‘misafir bilim adamı’ (visiting scholar) statüsünde Kamu Tercihi Araştır-maları Merkezi (Center for Study of Public Choice)’ne doktora tez çalışmala-rımı sürdürmek üzere gitme fırsatım oldu. Daha önce kamu maliyesi konu-sundaki bazı çalışmalarını okuduğum Buchanan’la ilk kez orada tanışma fır-satım oldu. Kasım 1987’den Haziran 1989’a kadar bu merkezde çalışmala-rımı sürdürdüm. Çalıştığım merkezde henüz anavatanı olan ABD’de dahi çok sınırlı bir aka-demik topluluk tarafından bilinen Anayasal İktisat (Constitutional Econo-mics) araştırma alanında okuma ve araştırma imkanım oldu. O tarihte böy-lesine bir araştırma disiplini henüz Türkiye’de bilinmiyordu. Benim Mer-kez’de bulunduğum yıllarda o dönemde Anayasa Mahkemesi üyesi olan sayın Prof.Dr.Vural Savaş merkeze kısa süreli bir ziyarette bulundu. Türkiye’ye dö-nüşünde öğrendikleri ile oldukça yararlı bir anayasal iktisat monografisi ya-yınladı. Ülkeme döndüğüm tarihten itibaren Kamu Tercihi (Public Choice) ve Anaya-sal İktisat (Constitutional Economics) konularında çalışmalarımı sürdür-düm. Bir çok genç meslektaşımın çalıştığım merkeze ‘misafir araştırmacı’ olarak gitmesini teşvik ettim ve yardımcı oldum. Bu arada meslektaşlarımın katkıları ile bazı derleme eserleri yayınlama imkanımız oldu. Lisans-üstü dü-zeyinde anayasal iktisat konularında tezler yazılmasını ve bu bilim dalı üze-rinde çalışma yapmak isteyen öğrenci ve meslektaşlarımı daima teşvik ettim. … Ülkemizde maalesef aradan geçen 15 yıllık zaman zarfında konu ile derin-den ilgilenmeyen bir çok meslektaşımız anayasal iktisat felsefesine ve benim kişisel yazılarıma karşı oldukça yüzeysel ve muhalif makaleler yayınlamış-lardır. Çalışmaların bir çoğu ciddi bir literatür taramasına dayanmaksızın kaleme alınmıştır. Bazı yazarların dil üslubu ise oldukça kırıcı ve eleştirileri yapıcı değil yıkıcı olmuştur. Fakat bu çalışmaların her halükarda yararlı ol-

1 Aktan, C.C. 2002. Anayasal İktisat. Ankara: Siyasal Kitabevi.

Page 5: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 5

duğuna inanıyorum. Ancak, meslektaşlarımızın büyük çoğunluğunun ve hat-ta hemen tamamının anayasal iktisat konusunda literatürden bihaber eleşti-ri yazıları kaleme almalarına ve beyanatlarda bulunmalarına gerçekten üzüldüğümü itiraf etmeliyim. Öte yandan Türkiye’de anayasa hukukçuları-nın hemen hiç birinin bu geçen zaman zarfında anayasal iktisada ilgi duy-mamalarının gerçekten izah edilecek bir yanı olmadığını düşünüyorum. Na-sıl olur da anayasacılık teorisini böylesine ciddi bir şekilde ele alan anayasal iktisat araştırma alanına anayasa hukukçularımız ilgi göstermemişlerdir? Doğrusu bu sualin cevabını da merak ediyorum? Yine çok ilginç bir tespitimi de burada yazmakta yarar görüyorum. Türki-ye’de anayasal iktisat yaklaşımına muhalif bazı akademisyenler bu yeni araştırma alanını ‘yeni sağ ideolojisi’ olarak ele almakta ve ciddi muhalefet-te bulunmaktadırlar. Daha çok sosyalist ve devletçi temele dayalı olan bu fi-kirlerin sahiplerinin lisans-üstü eğitim ve tez aşamalarında ve özellikle do-çentlik sınavlarında gösterdikleri tepkiler bazı meslektaşlarımızı bu alanda çalışma yapmaktan alıkoymaktadır. Bu tavır dolayısıyla genç bilim adamları kariyerleri için rizikolu gördükleri bir araştırma alanından uzaklaşmakta-dırlar. Bu görüşler genç meslektaşlarımız tarafından bizlere iletilmektedir. Şüphesiz bu akademik iklim değişecektir. İleriki yıllarda bu satırları okuyan meslektaşlarımızın bugün içinde bulunduğumuz konumu anlamaları sanıyo-rum pek de kolay olmayacaktır. Ben Türkiye’de anayasal iktisat tarihine geçmesi için bu satırları burada yazmayı gerekli görüyorum. Bırakınız ana-yasal-kurumsal değişimi gerçekleştirmeyi, fikirlere dahi tahammül edeme-yen insanların bulunduğu bir ortamda toplumsal dönüşümü gerçekleştirmek sabır ve mücadele istiyor.”

Yukarıdaki satırların yazıldığı yılların üzerinden yaklaşık 20 yıl geçti. Peki bu geçen yıllarda ne değişti? Kamu tercihi ve anayasal iktisat araştırma programı alanında Türkiye’de ne mesafe kaydedildi? Bu kitap içerisinde Türkiye’de anayasal iktisadın geçmiş 30 yıllık tarihini okuyarak alınan mesafenin ne olduğu konusunda değerlen-dirme ve yorumlar yapılabilir. Bundan bir 20 ya da 30 yıl sonra Türkiye’de acaba değişen ne olacak-tır doğrusu merak ediyorum. Fazlasıyla iyimser değilim. Eskiden en azından hukuk, iktisat, siyaset bilimi alanlarında kendilerini fazlasıy-la kanıtlamış çok kıymetli bilim insanlarımız vardı. Hukukçularımız, siyaset bilimcilerimiz kendi uzmanlık alanlarında kıymetli eserler ortaya koydular ve bir çokları bu hayata veda edip gittiler. Ülkemizde hukukçularımız ve anayasa hukukçularımızın ekseriyeti disiplinler-arası araştırma geleneğine uzak oldukları için hukuk ve iktisat ara-

Page 6: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

6 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

sındaki münasebete ilgi duymamışlar yada mesafeli bir duruş sergi-lemişlerdir. Bu nedenle hukuk ve iktisat (law and economics) litera-türünü de eserlerine taşıyamamışlardır. Ama şimdi öyle değil!... Yeni kuşak maalesef zahmete katlanmadan, emek vermeden “kes-kopyala-yapıştır” kolaycılığını ve basitçilik yolunu tercih ederek yayınlar yapmaya devam etmektedir. Türkiye’de bir 20 ya da 30 yıl sonra kamu tercihi ve anayasal iktisat alanında çalışmaların ne durumda olduğunu anlamak ve değerlen-dirmek için bu yaptığım tespitlerin önemli olduğunu düşünüyorum. Bu cümlelerimin tarihe not düşmek açısından da yararlı olacağı ka-naatindeyim. Ömrüm vefa ederse bir 20 yıl sonraki “manzara-i umu-muiye nedir?” diye bakmak ve görüşlerimi kaleme almak isterim. 2002 yılında yayınlanan Anayasal İktisat kitabımın önsözünde yazı-lanlar ve bu kitabın önsözünde yazdıklarım… Acaba bir yirmi yıl sonra ne değişecek?

Coşkun Can Aktan

İzmir 2020

Page 7: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 7

İÇİNDEKİLER Önsöz ……………………………………………………………………………………….….4 Anayasal Hukuk ve Anayasal İktisat (Türkiye’de Anayasa Hukukçularının “Anayasal İktisat” Araştırma Programına Dair İlgisizlikleri/Bilgisizlikleri Üzerine Eleştirel Bir Yazı) ………………..…8 Türkiye’de Kamu Tercihi İktisadı ve Anayasal Politik İktisat (Türkiye’de İktisatçılar, Siyaset Bilimcileri ve Anayasa Hukukçuları Kamu Tercihi ve Anayasal Politik İktisada Neden İlgisiz ve Kayıtsız Kalmışlardır?) ………………………………………32 Anayasal İktisat Felsefesi ve Ekonomik Anayasa Reform Önerilerine Yönelik Eleştirilere Cevaplar (I) ……………………………..…47 Anayasal İktisat Felsefesi ve Ekonomik Anayasa Reform Önerilerine Yönelik Eleştirilere Cevaplar (II) ……………………………....75 Ekonomik Anayasa Reformuna Kim(ler), Niçin Karşi Çıkıyor?……..117 Turgut Özal’ın Anayasal Demokrasi ve Anayasal İktisat Üzerine Düşünceleri………………………………………....128

Page 8: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

8 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

ANAYASAL HUKUK ve ANAYASAL İKTİSAT Türkiye’de Anayasa Hukukçularının “Anayasal İktisat”Araştırma

Programına Dair İlgisizlikleri/Bilgisizlikleri Üzerine Eleştirel Bir Yazı2

I.GİRİŞ

"Hukuk konusundaki cehaletleri dolayısıyla cezadan muaf olan sadece hukukçulardır."3

—Jeremy Bentham

Ignorantia juris non excusat. “Hukukta cehaletin mazareti olmaz.”4

Ignorantia iuris nocet

“Hukuk bilmemek zararlıdır.” 1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel ekonomi ödülü ile onur-landırılmasının üzerinden yaklaşık 35 seneye yakın bir zaman geçti. Geçen bu 30 küsur sene zarfında ülkemiz anayasa hukukçularının Anayasal İktisat adı verilen araştırma programına ilgisiz kaldıklarını görmek fazlasıyla şaşırtıcı bir durumdur. Varsayalım ki, anayasa hukukçularımız bu araştırma alanını çalışma-ya değer görmemişlerdir. Peki, hukukçularımız hukuk ve iktisat ara-sında bağ kurarak Nobel kazanan diğer iktisatçıların çalışmalarına

2 C.C.Aktan, “Anayasal Hukuk ve Anayasal İktisat Türkiye’de Anayasa Hukukçuları-nın“Anayasal İktisat” Araştırma Programına Dair İlgisizlikleri/Bilgisizlikleri Üzerine Eleştirel Bir Yazı”, Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi, Cilt 11, No 1, 2019. 3 Bentham’a atfedilen bu sözün orijinali şu şekildedir: “Lawyers are the only persons in whom ignorance of the law is not punished.” Bu sözü belki şu şekilde de tercüme etmek doğru olabilir: "Sadece hukukçular hukuku bilmemekten dolayı cezalandırılmazlar." Bu söz tüm ikincil kaynaklarda Bentham’a atfedilir. Ancak bu sözün gerçekten Bentham’a ait olmadığına dair kesin bir referans bilgisi mevcut değildir. 4 “Hukukta cehaletin (bilgisizliğin) izahı ya da mazareti kabul edilmez” sözü hukukçu-lar dahil herkes için geçerlidir. Biz buradaki sözü farklı bir manada yorumluyoruz.

Page 9: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 9

ilgi göstermişler midir? Sadece Buchanan değil, onun dışında yakla-şık 10’un üzerinde Nobel ekonomi ödülü sahibi iktisatçı Hukuk ve İktisat arasında bağ kurarak muhtelif araştırma programlarının geliş-tirilmesine öncülük etmişlerdir. Kurallar, kurumlar ve hukuk üzeri-ne ciltler dolusu kitaplar yazan Friedrich A. Von Hayek; kurallar ve kurumlar ile ekonomik performans arasındaki ilişkiyi inceleyen Do-uglas C. North; mülkiyet hukukunun iktisadi analizini yapan Ronald H. Coase; hukuk, yönetim ve işlem maliyetleri konusunu inceleyen Oliver E. Williamson; kamusal regülasyonların ve hukuk mevzuatı-nın iktisadi analizi yapan George J. Stigler; suç ve ceza iktisadına kat-kılar sunan Gary S. Becker bunlar arasında sayılabilir (Aktan, 2018; 2000). Tekrar soralım: hukukçularımız ve anayasa hukukçularımız Nobel kazanmış bu bilim insanlarını geliştirdikleri araştırma alanla-rına ilgi göstermişler midir? Nobelite’yi bir tarafa bırakalım ve “O’nu da geçtik diyelim”; pekala hukukçularımız ve bu çerçevede anayasa hukukçularımız hukuk ve iktisat (law and economics) ve hukukun iktisadi analizi (economic analysis of law) alanında dünyada en fazla atıf alan bilim insanlarının (Richard A. Posner, Ronald M. Dworkin, Guido Calabresi, Richard A. Epstein, Cass R. Sunstein, Steven Shavell, Richard Cooter vd) araş-tırmalarına ilgi göstermişler midir? (Shapiro, 2000). Yaklaşık 30 yıldan bu yana Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştır-ma programı üzerinde çalışmalarımı sürdürüyorum.5 Türkiye’de hu-kukçularımızın iktisat bilimine; daha dar anlamda anayasa hukukçu-larımızın da Anayasal İktisat araştırma programına hiçbir şekilde ilgi göstermediklerini söyleyebilirim. İlgisizliğin kaçınılmaz sonucu bilgisizlik, yani cehalettir. Ancak hukuk doktrininde “ignorantia legis neminem excusat” ya da “ignorantia juris non excusat” adı verilen bir kural vardır. Yani hukuku bilmemek mazeret değildir. Bir sade vatandaşın bir hukuk kuralını ihlal ettikten sonra “ben yasayı bilmiyordum ki!” mazereti ile yargıç karşısına çıkıp ajitasyon yaparak affını istemesi kabul edilebilir mi? Eğer yargıç is-

5 Bu alandaki çalışmalarımın bir çoğu şu kitap içerisinde yer almaktadır: Aktan, 2019a.

Page 10: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

10 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

tisna yaratıp vatandaşı bir defaya mahsus affederse o zaman yargı-cın bu kararı “communis error facit jus” e dönüşür.6 Buradan hareketle bir anayasa hukukçusunun felsefi temelleri Locke, Madison, Jefferson gibi aydınlanma çağı filozoflarının görüşlerine dayalı olan “anayasal iktisat” konusuna ilgisizliği ve netice olarak bilgisizliği (cehaleti) kabul edilebilir mi? Bunun kabulü şu anlama gelir: “ignorantia iuris nocet” (Hukuk bilmemek zararlıdır). Bu yazımızda anayasa hukukçularımızın anayasal iktisat öğretisine olan ilgisizliklerinin nedenleri ve kaynaklarını anlamaya çalışacağız. Daha sonra da ülkemizde bazı anayasa hukukçularının hiçbir şekilde kapsamlı bir araştırma yapmadan anayasal iktisada yönelik ön yargı-lı ideolojik “beyanat”larının; yüzeysel açıklama ve yorumlarının eleş-tirel tahlilini yapacağız. II. HUKUKÇULAR İKTİSADA NEDEN İLGİSİZLER?

“Hukukçu, hukuk ilminin mahiyetinden çıkan esaslara göre, münhası-ran, hukuk addedilen kaidelerin, ezcümle nasıl zuhur ettiklerini, bunla-rın hangi şartlar içinde muteber olduklarını, birbirlerine nasıl bağlan-

dıklarını, ayrı hukuk sistemlerinin nasıl kurulduklarını mütalâa eder. Yani, hukuk kaidelerinin zaman, mekân, şahıs ve madde itibariyle mu-

teberlik sahalarının tâyini ile meşgul olur. Hukukçunun, hukukçu sıfati-le, kaideler âleminden dışarı çıkmasına cevaz yoktur… Hukukun temeli

hakkındaki bütün münakaşalar, hukuk ilminin dışındadır. Bunlarla, sosyologlar, filozoflar, ahlâkçılar, ilâhiyatçılar, elhasıl hukukçudan

başka herkes iştigal edebilir...” —Mehmet Ali Aybar

(Aybar, 1941:956)

6 “Communis error facit jus”, eski Roma döneminde kullanılan Latince bir deyimdir ve bire-bir Türkçe’ye “genel hatalar, hukuk yaratır” şeklinde tercüme edilebilir. Hukuk doktrini açısından bu sözün anlamı şu şekilde yorumlanabilir. Eğer, yasama ya da yü-rütme organı bazı yanlış uygulamaları benimser ve kabul ederse bu zaman içerisinde mevzuata yerleşir ve bir alışkanlık haline dönüşerek kötü bir hukuk sistemini kuramsal-laştırır.bkz. Aktan, 2019b:43.

Page 11: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 11

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde görev yapmış ve aynı za-manda siyaset adamı olarak aktif görevler almış olan Mehmet Ali Aybar (1908-1995)’ın yukarıdaki sözleri geleneksel hukukçuların bakış açısını yansıtan fevkalade güzel bir örnektir. Alıntı yapmamızın nedeni sözü önemsediğimiz için değil, muhafazakar “hukuki poziti-vizm” bakış açısının ne denli katı-üslupta olduğunu anlatmak içindir. Hukuki pozitivizm ve bu doktrini benimseyenler ve eleştirenlerin görüşü bu çalışmanın konusu değildir. Ancak “muhafazakar” hukuki pozitivizm tarihsel gelişimi itibariyle bir yönüyle yazılı hukuk kural-larının üstünlüğüne vurgu yaparken, diğer taraftan da hukukun diğer sosyal bilimlerden bağımsız bir alan olduğu görüşünü benimsemiştir. Hukukçuların sadece ülkemizde değil, genel olarak diğer sosyal ve beşeri bilimlerle olan münasebetler konusunda fazlasıyla tutucu ol-duğu pekala bilinmektedir. Profesör Turgut Tan ülkemizde 1972 yı-lında Ekonomi Hukuku konusunda ilk kez bir makale kaleme alırken “… hala eski bilgi ve yöntemlerle yeni ve karmaşık sorunlara çözüm aramakta direnirsek, hukuk bilimini tutuculuk töhmeti altında kal-maktan bir süre daha kurtaramayız” (Tan, 1972 :42) şeklinde bir tav-siye ve uyarıyı yazmayı ihmal etmemiştir. Tan’ın bu ifadeleri fevka-lade doğru bir tespittir. Turgut Tan muhtemelen meslektaşlarının, Ekonomi Hukuku alanındaki çalışmalarına tepki göstereceklerini dü-şünerek bu açıklamayı yapmıştır. Tan’ın ekonomi ve hukuk üzerine bu ilk çalışmasının üzerinden bir yarım asır geçmiştir ve maalesef o günden bu yana hukukçularımız kendilerini “tutuculuk töhmeti” suç-lamasından kurtaramamışlardır. Hukukçularımız Aybar’ın 1942 yı-lında “Hukukçunun, hukukçu sıfatiyle, kaideler âleminden dışarı çık-masına cevaz yoktur. Hukukun temeli hakkındaki bütün münakaşalar, hukuk ilminin dışındadır” düsturuna uygun hareket etmişlerdir. Özetle, ülkemiz açısından hukukçuların sosyal bilimlere ve iktisat bilimine olan ilgisizliklerinin gerisinde yatan ilk neden bu şekilde açıklanabilir. III. MESELENİN ÖZÜ, “HUKUKÇU KAFASI” İLE Mİ İLGİLİ?

“…tipik hukukçu kafası. Bu kafa, alâkalı ekonomik meselelerin pek çoğunu ihmal eder ve hukukçunun, eğer doğru kanunlara sahip olsay-

Page 12: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

12 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

dık dünyanın problemlerinin hepsinin çözülebileceği yolundaki kanaa-te ulaşır. Pazar güçlerini anlayan ve Pazar güçlerine saygı gösteren

hukukçu bulmak bekârlığı anlayan ve bekârlığa saygı gösteren bir be-bek giysisi üreticisi bulmak kadar zordur. Hukuk eğitimi almış bir kafa,

pazar güçlerini yenmenin asla mümkün olmadığını, yalnızca onların beklenmedik şekillerde isbat-ı vücut etmek üzere çarpıtılabileceğini

kavrayamaz.”7 Hukukçuların iktisat bilimine olan ilgisizliklerinin gerisinde yatan bir başka neden acaba “hukukçu kafası” ile mi ilgilidir? “Tipik hukukçu kafası” ifadesi değersiz bir suçlama ya da karalamadan mı ibarettir? Hukukçulara yönelik sözkonusu nitelemenin gerisinde kanaatimizce, hukukçuların yürürlükte olan hukuk kuralları dahilinde karar verme, diğer sosyal bilimler ile yakın münasebetler konusunda tutucu olma, disiplinler-arası çalışma geleneğine sahip olmama, kanunlarda yazılı olan hükümlerin dışına çıkmama, meselelere at gözlüğü ile bakma ve saire sebepler yatmaktadır. Tartışmaya ve eleştiriye pekala açık olan bu değer yargılarının ülkemizdeki hukukçularımız ve daha özelde anayasa hukukçularımız (geneline şamil olmamakla beraber) için geçerli olduğunu ifade edebiliriz. Bu kısa açıklamalardan sonra şimdi biraz daha konumuza yaklaşarak ülkemiz açısından bazı değerlendirmeler yapabiliriz. Öncelikle tespi-timizi bir kez daha ortaya koymaya çalışalım: Ülkemizde anayasa hukuku alanında çalışan anayasa hukukçularımız anayasal iktisat adı verilen araştırma programı neyi araştırıyor ve ne (ler) öneriyor nok-tasında literatüre dayalı bilimsel bir makale kaleme almış değildir. Anayasa hukuku alanında tanınmış ve “otorite” olarak isimlendirilen anayasa hukukçularımızın hiç biri maalesef anayasal iktisat alanı ile ilgili uzaktan-yakından ilgilenmemişlerdir. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk anayasa hukukçularını (Ali Fuat Başgil, Hüseyin Nail Kubalı, Bülent Nuri Esen, Tarık Zafer Tunaya, Muammer Aksoy, İsmet Giritli, Münci Kapani, Server Tanilli, İlhan Arsel gibi isimler) yukarıdaki kapsamda değerlendirmenin yanlış olacağı kana-atindeyiz. Zira bu isimlerin yaşadığı yıllarda doğrusu anayasa ve

7 Bu sözler Avustralya’da Sydney Morning Herald gazetesinin ekonomi editörü tarafın-dan yazılmıştır.( 25 Mayıs 1981) Bkz. Veljanovski, 2016:10.

Page 13: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 13

ekonomi ilişkisi henüz yabancı literatürde bile incelenen bir konu değildi. Oysa 1960 ve sonrası yıllarda tanınmış/ isim yapmış anayasa hukuk-çularımızın, 1961 ve 1982 anayasalarının hazırlanmasında Anayasa Komisyonu Başkanlığı ve üyeliği görevlerinde bulunmuş olanların ya da en azından Anayasa Hukuku başlığı altında bir kitap yayınlamış olan anayasa hukukçularımızın hiç biri (Orhan Aldıkaçtı, Mümtaz Soysal, Bülent Tanör, Erdoğan Teziç, İbrahim Ö. Kaboğlu, A. Şeref Gözübüyük, Cem Eroğul, Yavuz Sabuncu, Necmi Yüzbaşıoğlu, Mustafa Erdoğan, Burhan Kuzu, Kemal Gözler, Ergun Özbudun, Bakır Çağlar, Zafer Üskül, Necmi Yüzbaşıoğlu, Süheyl Batum ve diğerleri.) anayasal iktisat alanına ilgi göstermemişlerdir. Bunların dışında ülkemizde hukuk felsefesi ve hukuk doktrini alanla-rında çok değerli eserler vermiş olan hukukçularımız (Vecdi Aral, Adnan Güriz, Niyazi Öktem, Kemal Gözler vd.); özel hukuk ve kamu hukukunun muhtelif alanlarında “otorite” olarak kabul edilen hukuk-çularımız (Sait Güran, Kemal Oğuzman, Köksal Bayraktar, İl Han Özay, Yavuz Abadan, Baki Kuru, Turgut Akıntürk, Fikret Eren vd.) üzülerek söyleyelim ki “hukuk ve iktisat yaklaşımı”, “hukukun iktisadi analizi”, “kurumsal iktisat”, “mülkiyet hukukunun iktisadi analizi”, “sözleşme hukukunun iktisadi analizi”, “haksız fiil hukukunun iktisadi analizi” gibi araştırma konularının hiç birine ilgi göstermemişlerdir. Gerçek durum bundan ibarettir. İsimlerini sayamadığımız, ihmal et-tiğimiz veya unuttuğumuz pek çok kıymetli hukukçumuzun da maa-lesef hukuk ve iktisat arasındaki yakınlaşmadan doğan disiplinlere ilgilerinin olmadığını söyleyebiliriz. Anayasa hukukçularımızın (ve genel olarak hukukçularımızın) ana-yasal iktisada ilgisiz kalmalarının hiçbir şekilde hoşgörü ile karşıla-nabilecek bir yanı yoktur. Bu ilgisizliğin gerisinde yatan sebep eğer tembellik, atalet ve rehavet ise bunu anlayabiliriz. Ancak ülkemizde hiçbir ciddi araştırma yapmadan yüzeysel ifadelerle anayasal iktisa-da “neo-liberal düşüncenin planı”,8 “küresel emperyalizmin anayasa

8 Çağan, N. 2013. “Neo-Liberalizmin ‘Anayasal Ekonomi’ Yaklaşımı”, içinde: Prof.Dr. İsmail Türk’e Armağan, Editörler: Tuncer Bulutay, Selim Soydemir, Dilek Özkök Çu-bukçu, Ankara: Mülkiyeliler Birliği Yayını.

Page 14: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

14 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

projesi”, “küresel güçlerin rotasını belirlediği ve empoze ettiği düşün-ce”9 “kompradorun hukuk hamlesi”10, “demokrasiyi anayasa ile kuşat-mak yönünde bir düşünce seferberliği”11 gibi fevkalade yanlış suçla-malar yöneltilmiştir. Bu ifadeler bazı hukukçularımız ve anayasa hu-kukçularımıza aittir. IV. TÜRKİYE’DE ANAYASA HUKUKÇULARININ “ANAYASAL İKTİ-SAT” KONUSUNDA BAZI DEĞERLENDİRME ve YORUMLARI Anayasal iktisat, anayasacılık felsefesinin tohumlarından yeşeren bir yaklaşımdır. Dahası anayasacılık akımlarının doğmasının ilk ve asıl sebebi siyasi olduğu kadar iktisadidir. 15 Haziran 1215 Magna Carta Libertatum’un ilan edilmesinin nedenlerinden birisi ve belki de en önemlisi vergileme güç ve yetkisinin kötüye kullanılmış olmasıdır. “Temsilsiz vergileme olmaz” mücadelesi diğer anayasacılık hareketle-rine bir başlangıç olmuştur. ABD’nin bağımsızlık mücadelesi ve ana-yasacılık hareketinin başlangıcı da yine vergileme olmuştur ve dola-yısıyla iktisadi-mali bir neden olarak karşımıza çıkmaktadır. Anayasa hukukçularımızın en azından anayasacılık hareketlerini tetikleyen olayların başlangıcının anayasa ve iktisat (maliye) arasındaki ilişkiler olduğunu ihmal etmiş olmaları doğrusu çok büyük bir eksikliktir. Anayasal iktisat; iktidarların vergileme, harcama, borçlanma ve saire güç ve yetkilerini istismar edebileceklerini ve bunun önlenmesi için bir takım anayasal kuralların önemli ve gerekli olduğunu savunan bir iktisadi düşüncedir. Kamu tercihi öğretisinin iktisat bilimine arma-ğan ettiği “devlet başarısızlığı”, “siyasal süreçte enformasyon sorunla-rı” vs. konular anayasal iktisadın önerilerinin temelini oluşturmakta-dır (Aktan, 2019).

9 Yüzbaşıoğlu, N. 2009. Anayasa ve Ekonomi”, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakül-tesi Dergisi. 2009/1. 10 Güler, B. S. 2003. “Kompradorun Hukuk Hamlesi, Anayasal İktisat, Kayseri: Kara-han Kitabevi. 11 Caniklioğlu M. D. 2009. "Liberal İktisadın Anayasa Tasarımına Bir Bakış ve Anaya-sacılık Açısından Bir Değerlendirme”, DEÜ Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 11, Özel Sayı.

Page 15: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 15

Siyasal süreçte eksik ve aksak enformasyon sorunları çıkmamış olsa; bir başka ifadeyle seçim ve oylama mekanizması optimal sonuçlar çıkarmış olsa o zaman iktidarın sınırlandırılması gibi bir öneriye ge-rek olmazdı? Ya da seçilmiş insanların dürüstlük ve ahlak ilkelerinden uzaklaşma-yacakları gibi bir durum sözkonusu olabilse o zaman da iktidarın sınırlandırılması gibi bir öneriye gerek olmazdı? Anayasal iktisadın temel önermesi anayasacılık felsefesinin temeli olan iktidarın sınırlandırılmasından başka bir şey değildir. Anayasanın doğuş sebebi ve varlık gerekçesi iktidarın meşruiyetini sağlamlaştırmak; iktidarın güç ve yetkilerinin hukuk kuralları dahi-linde kullanılmasını sağlamaktır. Hal böyle iken Anayasa Hukuku alanında kitaplar yazmış olan anaya-sa hukukçularımızın en azından kitaplarının son baskılarına anayasal iktisat konusunda bir bölüm eklemeleri ve konuyu irdelemeleri doğ-ru bir yaklaşım olacakken onlar ilgisizliği tercih etmişlerdir. Az sayıda anayasa hukukçumuz ise sadece ve sadece kendilerine ya-pılan davet üzerine yaptıkları konuşmalarda ve/veya kapsamlı bir literatür taramasına dayalı olmayan birkaç makale içerisinde anaya-sa hukukunu yüzeysel olarak değerlendirmişlerdir. Şimdi anayasal iktisat üzerine görüş açıklayan anayasa hukukçularımızın bakış açı-larını ortaya koymaya çalışalım. Ülkemizde anayasal iktisat konusunda açık ve anlaşılır olmayan ilk eleştirel ifadeler anayasa hukukçusu Prof. Dr. Bakır Çağlar tarafından dile getirilmiştir. Cumhuriyet tarihi boyunca Türk anayasa hukukçu-ları arasında yazdığı anayasa hukuku kitabına “Anayasa Bilimi” (Çağ-lar, 1989) adını veren tek hukukçu olan Bakır Çağlar’ın anayasal de-mokrasi üzerine muhtelif makaleleri de mevcuttur.12 Yazılarında

12 Bkz. Çağlar, B. 1988. "Demokrasi Krizi ve Terapiler: Kriz İdeolojileri Ve Kriz İdeo-lojilerinin Hukuk Dilinde İfadesi: ‘İktisat Politikası Anayasası’ Üzerine Bir İki Not", Toplum ve Bilim , Sayı, 42. s. 105-110. Ayrıca bkz. Çağlar, B. 1990. "Anayasa Mah-kemesi Kararlarında Demokrasi", Anayasa Yargısı Dergisi, Ankara, Anayasa Mahke-

Page 16: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

16 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

kullandığı terminoloji ve yazı üslubu ile kendine münhasır olan Çağ-lar’a göre “anayasa, basit gerçeği ile, politiği hukuka dönüştürme, önce siyasi sonra da sosyal sistemi kurumsallaştırma işlemidir. Kısaca Ana-yasa, Devlet-Toplum münasebetlerini düzenler. ... (anayasal iktisat) ise Devlet-Toplum münasebetlerini yeniden şekillendirme formülleridir. Anayasal revizyonizmin bu ideolojilerin bünyesel özelliği olmasının sebebi budur.” (Çağlar,1988:10) Ülkemizde anayasal iktisat konusunda doğrudan ilk değerlendirme-ler Prof.Dr. Ergun Özbudun tarafından yapılmıştır. 1992 yılında dü-zenlediğimiz bir konferansa tarafımızca davet edilen Prof.Dr. Ergun Özbudun anayasal iktisat konusuna şu eleştirileri yöneltmiştir: (1992:4) Ekonomi politikalarının genel çerçevesinin katı anayasa kuralları ile belirlenmesi, siyasi partilere büyük ölçüde tek tip bir ekonomi politika-sı empoze eder. (…) Bu durum siyasal partilerin belli ve ayırdedilebilir proğramlarla seçmen karşısına çıkmaları, seçmenin tercih ettiği parti-nin hükümet olarak tam yetki ve sorumlulukla bu proğramı bir seçim dönemi boyunca uygulaması, ertesi seçimlerde de bu uygulamanın ba-şarı derecesine göre seçmenler tarafından ya ödüllendirilmesi veya cezalandırılması şeklinde özetlenebilecek olan “sorumlu parti hüküme-ti” (responsible party government) modelini de tahrip eder. Anayasal sınırlamalar yüzünden proğramını tam uygulayamayan bir iktidar partisi, kolayca ve haklı olarak bu başarısızlığın sorumluluğunu ana-yasaya yıkabilir. Bu nedenle, seçimlerin, seçimler yoluyla parti sorum-luluğunu gerçekleştirmeleri gerekir. Özbudun’u takiben anayasal iktisada yönelik eleştiri sayın Prof.Dr. Fevzi Demir tarafından yönetilmiştir. Anayasa Hukuku ile ilgili yayınlanmış bir kitabı olan ve aynı zaman-da üniversitede Anayasa Hukuku dersleri veren sayın Prof.Dr.Fevzi Demir’in 1997 yılında bir sempozyumda Anayasal İktisat ile ilgili görüşleri hayli ilginç ve doğrusu şaşırtıcı ifadelerdir: (Demir,1997)

mesi Yayınları, Cilt 7, 1990. Aslında fevkalade değerli bir eğitim geçmişi olan Çağ-lar’ın bir metodolojisi ve sistematiği olmadığından, ayrıca yazılarının konusu ve içeri-ğindeki karışıklıklardan ötürü yazılarını anlama güçlüğü sözkonusudur.

Page 17: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 17

Devlet; ‘iç borcumuz çok, dış borcumuz çok, enflasyon almış başın git-miş, bütçe açıkları veriyor’ diyerek bana ‘onurlu bir yaşam düzeyi’ sağlamaktan vazgeçemez. Ancak Anayasada ‘para basmanın’ sınırını belirlerseniz, ‘iç ve dış borçları sınırlarsanız’ bunun acısını kimden çıkaracak? Bunun külfetini kim çekecek? Yani sigortanın açıklarını bugün devlet diyelim ki ‘para basarak’ veya ‘iç ve dış borç alarak’ ara-cılığıyla karşılıyor; karşılarken de, hiç olmazsa beni ‘belirli bir yaşam düzeyinin’ altına düşürmüyor. Ama şayet bu sınırlamayı Anayasa’da yaparsanız, bunun külfetini tamamiyle, size, emeklilere ve ücretlilere yükleyecek demektir. (s.67) Anayasaya koyacağınız bu tür hükümlerle, esas itibariyle siyasi parti-lerin haraket alanlarını da daraltıyorsunuz. (s.68) ...iktidarlara düşen yeni kaynaklar yaratmaktır. Onların görevi budur; yeni bir takım politikalar üretmektir. Örneğin, Anayasal iktisatçılar “anayasal çizgiler içinde sıkıştırılmış iki partiden’ bahsediyor; iki par-tili sistemden, hem de üstelik birbirine benzeyen iki partiden bahsediyorlar. (s.70.) Diyelim ki, aşırı noktalarda borçlandınız. Yıl içinde bütçe uygulamaları sırasında öngörülenin çok üzerine çıktınız, anayasa ihlal edildi; o zaman ne olacak? Nasıl bir yaptırım uygulayacaksınız? Bu arada, izle-nen politikaların ve hükümet proğramlarının iptali yolunda Anayasa Mahkemesine mi başvuracağız. O zaman Anayasa Mahkemesi, siyasi iktidarların ekonomi politikalarına da mı karışacak? (s.70.) Prof. Özbudun’un ve Prof. Demir’in bu açıklamalarına eleştirilerimiz daha önce yayınlanan bir makalemizde ayrıntılı olarak özetlenmiştir (Aktan, 1999). Bu bakımdan bu açıklamalara karşı açıklamalarımızı burada tekrarlamayacağız. Bu iki anayasa hukukçumuz dışında anayasal iktisat konusunda kısa bir değerlendirme Prof. Kemal Gözler tarafından yapılmıştır. Gözler

Page 18: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

18 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Türk Anayasa Hukuku kitabında anayasal iktisat konusuna üç parag-raf ayırmıştır:13 … bazı neo-liberal iktisatçıların savundukları “anayasal iktisat” veya “iktisat politikası anayasası” yolundaki görüşler de anayasa hukuku açısından yerinde değildir. Bu görüşler, vergilendirme, bütçe, para basma gibi bazı konularda devlet müdahalesini sınırlandıran bazı libe-ral ilke ve kurumların anayasaya konulmasını savunmaktadır. Kanı-mızca, iktisat politikası gibi fevkalâde tartışmalı bir alanda anayasa-nın siyasal iktidarı böylesine sınırlandırması çok partili demokrasi il-kesiyle bağdaşır nitelikte değildir. Her siyasal parti aynı iktisat politi-kasını uygulamak zorunda kalacak ise, çok partililiğin bir anlamı kal-maz. Pek muhtemelen böylesine sınırlamaların olmadığı bir sistemde bazı hükûmetlerin vergilendirme, bütçe, para basma alanlarındaki bazı yetkilerini anayasal iktisatçıların iddia ettiği gibi kötüye kullana-bilirler. Ancak kanımızca, bu kötüye kullanmanın bu şekilde engellen-mesi düşüncesi hukuken savunulamaz. Zira iktisat politikaları da, ana-yasal sistem de insan eseridir. Evrensel, değişmez, ebedî ve ezelî bir tabiî hukuk düzenin veya insana yaratılmış bir statü veren ilâhî bir düzenin mevcut olduğu varsayımı kabul edilmedikçe, insanlar ve keza bu insanların çoğunluğunun rızasına dayanan siyasal iktidarın yanıl-ma hakkı vardır. Siyasal iktidar belki yanlış bir politika uygulayacak-tır. Ancak unutulmamalıdır ki, demokratik mantıkta, kendinden (per se) doğru ve yanlışlar yoktur; neyin doğru, neyin yanlış olduğuna nihaî tahlilde halk karar verir. Sonuç olarak bizim anayasal sistemimizde siyasal iktidar, devletçi ikti-sat politikaları izleyebileceği gibi, liberal iktisat politikaları da izleye-bilir. Anayasamızda seçimleri kazanan bir partinin devletçi politikalar izlemesini, yeni vergiler koymasını, para basmasını emreden bir hüküm yoktur. Tersine, anayasal sistemimizde, seçimleri kazanan liberal bir parti neo-liberal politikalar izleyebilir; yeni vergi koymak yerine mev-cut vergileri ortadan kaldırabilir; para arzını sınırlandırabilir. Demok-

13 Gözler, K. 2000. Türk Anayasa Hukuku, Bursa, Ekin Kitabevi Yayınları, 2000. Biz yazarın online sitesinden yararlanmış bulunuyoruz. Sözlerin anlamını bozmamak ve çarpıtmamak için tamamını aynen aktarıyoruz. Bkz http://www.anayasa.gen.tr/sosyaldevlet.htm

Page 19: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 19

ratik sistemimizde, liberal bir partinin bunları yapabilmesinin koşulu, seçimleri kazanmasıdır. “Anayasal iktisat” veya “iktisat politikası ana-yasası” anlayışı ise, bu amaçlara seçim kazanmadan da ulaşılmasını hedeflemektedir. Bu yönüyle bu görüşleri demokrasi ilkesiyle bağdaş-tırmak güçtür. Tarihsel olarak anayasacılığın özünde devlet karşısında bireylerin te-mel hak ve özgürlüklerinin korunması düşüncesi yatar. Devletin birey için bir şeyler yapması düşüncesi (sosyal haklar, sosyal devlet) de, dev-leti iktisat politikası bakımından sınırlandırma düşüncesi (anayasal iktisat, iktisat politikası anayasası ) de kanımızca klasik, liberal anaya-sacılık anlayışıyla uyum içinde değildir. Kemal Gözler’in anayasal iktisat konusunda devasa literatürü ince-leme gereği duymadan yapmış olduğu bu ifadeler ve neredeyse kul-landığı cümlelerin tamamı bizde derin bir hayal kırıklığı yaratmış-tır.14 “Bazı neo-liberal iktisatçıların savundukları” şeklinde ideolojik bir önyargı ile sözlerine başlayan Gözler’e göre siyasal iktidarlar pek tabii olarak güç ve yetkilerini kötüye kullanabilirler ve “siyasal ikti-darın yanılma hakkı vardır.” O’na göre “bu kötüye kullanmanın bu şekilde engellenmesi düşüncesi hukuken savunulamaz.” Gözler’e göre siyasilerin güç ve yetkilerinin doğru ve/veya yanlış olarak kullanıldı-ğına nihai olarak halk karar verir; seçimler yoluyla onları ödüllendi-rir ve/veya cezalandırır. Eserleri ile derin bir anayasa hukuku bilgi-sine sahip olduğunu düşündüğümüz bir anayasa hukukçusunun bu sözlerini hayretler içinde okuduğumuzu bir kez daha belirtelim. Bu konuda ilave bir şeyler söylemenin gereksiz olacağını düşünüyorum. Tamamen benzer görüşler Ergun Özbudun tarafından “sorumlu parti hükümeti” kavramıyla ifade edilmiştir. Özbudun uluslararası yayın-

14 Profesör Kemal Gözler, genç kuşak anayasa hukukçularımız arasında müstesna bir yeri olan, velut, doğruları söylemek konusunda ilkelerine bağlı ve eleştirel kaleme sahip olan bir bilim insanıdır. Takdiri fazlasıyla hak eden bu değerli anayasa hukukçumuzun anayasal iktisat üzerine görüşlerini okuduğumuzda çok derin bir hayal kırıklığı yaşadı-ğımızı ifade etmek isteriz.

Page 20: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

20 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

ları olan, ülkemizde en fazla atıf almış olan anayasa hukukçularımız-dan birisidir. Kemal Gözler ise “duayen” anayasa hukukçularını ka-naatimce birkaç adım aşan Türkiye’nin en verimli/üretken hukukçu-larının başında gelir. Özbudun ve Gözler’in eleştirileri doğrusu affedi-lir değildir. Büyük hukukçuların büyük sözler söylemeleri beklenir. Her iki anayasa hukukçumuz da “madem demokrasi var ve madem demokrasilerde de seçim var; o zaman bırakalım onlar hata ve yanlış yapsınlar; nasıl olsa sorumluluklarının bedelini bir sonraki seçimlerde öderler” demeye getirmektedirler. Tekrar ve altını çizerek söyleyelim ki, bu sözler doçentlik ünvanı için makale yazan Dr. Öğretim üyesi ya da mesleğine henüz yeni başlamış “naif” bir araştırma görevlisi tara-fından yazılmış değildir. Öyle olsa hoşgörü ile karşılarız ve bu sayfa-lara da taşıma gereği duymayız. En azından benim zihnimden “sili-nemez” bu sözler (söz uçar, yazı kalır) çok fazla değer atfettiğimiz iki kıymetli anayasa hukukçumuz tarafından ifade edilmiştir. John Locke15, David Hume16, John Stuart Mill17 James Madison18, Thomas Jefferson19, John Adams20 gibi anayasal demokrasi ve ana-

15 “…yasama ya da yüksek otorite günübirlik kararnameler ile değil; önceden halkın bilgisine sunulmuş ve ilan edilmiş, tarafsız ve doğru yargıçlar tarafından korunan yer-leşik daimi kurallarla bağlıdır.” Alıntı şu eserden yapılmış ve tarafımızca asıl anlamı bozmayacak şekilde kısaltılarak tercüme edilmiştir: Locke, J. 1764. Two Treatises of Government, ed. Thomas Hollis (London: A. Millar et al.). https://oll.libertyfund.org/titles/222 16 “Herhangi bir devlet sistemini anayasa ile sınırlarken ve kontrol ederken her insan hilekar olarak varsayılmalı ve eylem ve davranışlarında özel çıkarından başka bir ama-cının olmayacağı düşünülmelidir.” Bkz. Hume, D. 1985. On the Independency of Parliament, Essays, Moral, Political, and Literary, Indianapolis: Liberty Classics, s. 42. Yaptığımız çeviri mot-a-mot değildir ve eksik olduğunun farkındayız. Orijinal söz için bkz: http://files.libertyfund.org/pll/quotes/427.html 17 “Anayasal Devlet İlkesi, siyasal gücü elinde bulunduran kimselerin bu güçlerini kötüye kullanabileceklerinin varsayılmasını şart koşar.” Mill, J. S. 1977. Considerati-ons on Representative Government, vol 19 of Essays on Politics and Society, Collected Works, Toronto: University of Toronto Press,. s. 505. 18 “Devlet insan tabiatının bütün özellikleri ile yansımasından başka bir şey değil mi-dir? Eğer, insanlar melek olsalardı, o zaman devlete gerek olmazdı. Eğer melekler insanları yönetselerdi, o zaman da devleti kontrol etmeye ve sınırlamalar getirmeye gerek olmazdı.” Madison, J. 1788. "The Structure of the Government Must Furnish the Proper Checks and Balances Between the Different Departments", Independent Journal, February 6, 1788. The Federalist No 51. https://www.constitution.org/fed/federa51.htm

Page 21: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 21

yasacılık felsefesinin kurucuları ve öncüleri acaba bu sözleri yattıkla-rı mezarlarında duysalar huzur içinde uyuyabilirler mi acaba? İki-Üç asır öncesindeki bu anayasal bilgeliği (constitutional wisdom) anla-yamamış ya da kavrayamamış olmak doğrusu benim açımdan kabul edilebilir ve dahası affedilebilir değildir. Özbudun ve Gözler’in sözle-ri aydınlanma çağı bilge insanlarının kemiklerini sızlatacak kadar vahim sözlerdir. Ülkemizde Özbudun, Demir ve Gözler dışında anayasal iktisat konu-sunda görüş belirten bir başka anayasa hukukçusu Profesör Necmi Yüzbaşıoğlu’dur. Yüzbaşıoğlu, “Anayasa ve Ekonomi” başlığını taşı-yan çalışmasında (2009) anayasal iktisat öğretisine şu eleştirileri yöneltmektedir: 2008 krizine kadar gelen sürece bir göz attığımızda, ekonomik anaya-sa anlayışının yön verdiği ve küresel güçlerin empoze ettiği ekonomik ilkeler çerçevesinde, devletin sınırlarının anayasayla daraltılıp ekono-mik alanda manevra kabiliyetinin kısıtlanmasının, en belirgin etkileri-ni, ulus devlet kavramı üzerinde yarattığı aşınmada görüyoruz. (s.12.) Bütçe, vergi ve para gibi ekonomi politikası araçları tektipleştirilip, sınırları anayasa ile çizilerek etkinliği azaltılmakta; birey toplumsal üretimden ve kamu hizmetlerinden katkısı oranında pay alan ve yarar-lanan müşteri konumuna sokulmaktadır. (s.13.) Oysa ekonomi ve ekonomik ilişkiler, toplumsal yaşamın dış unsurlara en açık ve en dinamik alanını oluşturur. Böyle olunca, bu en dinamik alanı, belli bir iktisat teorisinin gerekleri doğrultusunda anayasaya hapsetmek, uygulamada karşımıza iki olasılık çıkarabilir. Bunlardan biri ekonomik yaşamın katı anayasal kurallarla dondurulması, diğeri ise ekonomik yaşamın dinamizminin, doğal gelişiminin anayasa kural-

19 “Güç sözkonusu olduğunda, insanlara fazla güvenme ve onları anayasanın zincirle-rine bağla.” Jefferson, T. 1798. Draft of the Kentucky Resolutions: October. bkz: http://www.yale.edu/lawweb/avalon/jeffken.htm. Ayrıca bkz. https://teachingamericanhistory.org/library/document/draft-of-the-kentucky-resolutions/ 20 “Bütün insanlarda bir tehlike mevcuttur. Özgür bir devlet için tek kural şu olmalıdır: Güce sahip olan herkes halkın özgürlüğü için bir tehlikedir.” Adams, J. 1772. Notes for an Oration in Braintree Massachussetts (Spring 1772) Bkz: http://johnadamsweb.com/adamsquotes.html

Page 22: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

22 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

larının dışına çıkmasıdır. Birinci olasılıkta çoğulcu demokrasi, ikinci olasılıkta anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı zarar görür. (s.13.) Bazı iktisat politikalarının uygulanması bakımından, politikacıya veya devlet organlarına güvensizlikten hareketle, sözgelimi bütçe denkliği, dış ve iç borçlar, para basımı, transfer ödemeleri gibi konularda, ana-yasaya konulan kurallarla getirilen kayıtlama ve sınırlamalara uyul-madığı veya bunların yerine getirilmediği durumlarda, nasıl bir yaptı-rım uygulanabileceği sorunu ekonomik anayasacılığın belki de en zorlu problemidir. Uyulmadığında yaptırım uygulama imkanı olmayan bir kuralın anayasada yer almasının, anayasanın temel norm niteliği, üs-tünlüğü ve bağlayıcılığı ile bağdaşmayacağı açıktır. (s.13-14.) Necmi Yüzbaşıoğlu makalesinde anayasal iktisat literatürüne tek bir referans bile sunmadan yazdığı makalesinde21 konuya kendi ideolo-jik öneyargısı ile bakmıştır ve anayasal iktisat felsefesini “küresel güçlerin rotasını belirlediği, içinde ekonomik anayasa teorisini savu-nanların da bulunduğu, neo (yeni) liberal devlet anlayışı” (s.13-14) olarak değerlendirmiştir. Yüzbaşıoğlu “mali kurallar”, “maliye politi-kası kuralları”, “mali anayasa”, “kamu maliyesinde sürdürülebilirlik” ve saire konusundaki devasa literatürü hiç incelemeden yüzeysel eleştirilerde bulunmuştur. Mevcut literatür kuralların gerekçesi, ku-ralların tasarımı, katı-esnek kurallar; yaptırımlar vs konularında faz-lasıyla açıklayıcı ve ikna edici bilgiler sunmaktadır. Kuralların etkin-liği konusunda da yapılmış onlarca ampirik çalışma mevcuttur. De-ğerli hocamızın zihninde mevcut olan ideolojik ön yargı (“anayasal iktisat neo-liberallerin ve küresel güçlerin empoze ettiği bir projedir”) kendilerini kendi doğrularına taşıyacak sonuçlara götürmektedir. Aynı ideolojik ön yargıyı bir çok hukukçumuz ve anayasa hukukçu-muzda görmek mümkündür. Muhtelif üniversitelerde Anayasa Hu-kuku dersleri vermiş olan Profesör Meltem Caniklioğlu’nun anayasal iktisada yönelik eleştirilerinde de bu ideolojik ön yargının çok daha aşırı dozda varlığı dikkat çekmektedir. Caniklioğlu’nun eleştirilerini de kısaca özetemeye çalışalım: (Caniklioğlu, 2009)

21 Sadece V. F. Savaş’ın şu makalesine yer verilmiştir. Bkz. Savaş, V. 1989. “Anayasa-larda Ekonomik Hak ve Özgürlükler”, Anayasa Yargısı, 6.bası, Ankara.

Page 23: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 23

Caniklioğlu, anayasal iktisadı “demokrasiyi anayasa ile kuşatmak yö-nünde bir düşünce seferberliği” (2009:1497) olarak adlandırmaktadır. O’na göre anayasal iktisat “liberalizmin ilkelerine göre biçimlenmiş bir liberal devlet ve buna uygun anayasal koridorlar açmak için düşünül-müş bir anayasa tasarımıdır.” (2009:1563) Caniklioğlu’nun anayasal iktisada olan bu önyargılı duruşu onun li-beralizme olan aşırı antipatisinden kaynaklanmaktadır. Yaptığı eleş-tirilerin gerisinde bu duruşu ve ideolojisi çok belirgindir. Caniklioğlu, anayasal iktisadın sosyal devlet uygulamalarını; anayasal kuralların ise dinamik ekonomiyi etkisiz hale getirmeye yönelik olduğunu be-lirtmektedir: …ekonomik yaşam ve ekonomik ilişkiler gibi toplumsal sistemin en di-namik alanını ayrıntılı kurallar halinde ve belli bir iktisat ideolojisi doğrultusunda anayasalara hapsetmek iki ihtimali ortaya çıkarıyor: Ya ekonomik yaşam katı anayasal kurallarla dondurulacak, ya da içerdiği katı kurallara rağmen ekonominin doğal gelişimini engelleye-meyen anayasal rafa kaldırılacaktır. Her iki ihtimal de anayasal devlet idealini köklü biçimde sarsan sonuçlar doğurmaya uygun ortamlar yaratır. (2009:1562) …devlet müdahalesine duyulan tepki çerçevesinde geliştirilen, refah politikalarını etkisizleştirmeye yönelik bu strateji. (2009:1563) Caniklioğlu’nun fazlasıyla emek verilmiş çalışmalarının değersiz ve önemsiz olduğunu söylemek doğru olmaz. Caniklioğlu en azından diğer anayasa hukukçularının yaptığı gibi konuyu araştırmadan be-yanatlarda bulunma hatasından kendisini kurtarmıştır. Kaldı ki, yap-tığı çalışmada anayasal iktisat felsefesinin özünü gayet güzel bir şe-kilde ifade etmiştir: Anayasal bir hükümet keyfi hükümetin tam karşıtı olarak, iktidarda olanların kendi istekleri ve yetenekleri ile ancak sınırlanabilen bir hü-kümet değil, anayasa ile sınırlandırılmış bir hükümet demektir. Anaya-sallık kavramının arkasında yatan özgün düşünce de hükümeti sınır-landırmak ve yönetenlerin yasa ve kurallara uymasını sağlamaktır. (2009:1546-47)

Page 24: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

24 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Caniklioğlu’nun bu ifadelerini her kelimesi ile doğru bulduğumuzu; anayasacılık felsefesi ve anayasal demokrasi düşüncesini fevkalade doğru yansıttığını söyleyebiliriz. Caniklioğlu’nun temel sorunu libe-ralizme olan antipati ve bunun da ötesinde nefret duygularını anaya-sal iktisat felsefesi ile bağdaştırmış olmasıdır. Caniklioğlu, devletin küçültülmesi (devletin görev ve fonksiyonlarının daraltılması; devle-tin güç ve yetkilerinin daraltılması) önerisini sosyal devlet anlayışına zarar verecek bir kötülük olarak değerlendirmekte ve buradan hare-ketle anayasal iktisada karşı bir duruş sergilemektedir. Caniklioğ-lu’nin içine düştüğü zihinsel çelişkisi (cognitive disonance) oldukça yaygın bir zihinsel yanılgı (cognitive bias) örneğidir. Yani kişi aslında bir tarafta doğru olan bir şeyi bilmekte ve söylemekte; ancak zihnin-de yer alan bir başka saplantı ya da önyargı dolayısıyla doğru ile yan-lışı birbirine karıştırmaktadır. Caniklioğlu’nun yukarıda yaptığı ta-nıma hangi hukukçu ya da anayasa hukukçusu itiraz edebilir ki? V.SONSÖZ

“Hukukçular Leviathan’ın koridorlarında nefes alarak yaşayan insan-lardır ve bu yüzden hukuk, tek başlarına hukukçulara bırakılmayacak

kadar önemlidir.”22 — James M. Buchanan

Anayasa hukukçularına “anayasa” dersi verecek bir yüksek ehliyete sahip olduğum iddiasında olamam. Ehliyetin resmi tescil belgesi dip-lomadır ve kazanılmış ünvanlardır; gayri-resmi tescilli olmayan bel-gesi ise bilgidir. Diploma ve ünvanın insana otomatik olarak bilgi ve bilgelik kazandırmadığı pek tabiidir. Bilgiye ulaşmanın ilk adımı me-rak ve ilgi; bunu takiben de okumak ve çalışmaktır. Haddimi bilerek ve çizmeyi aşmamaya özen göstererek ülkemizde anayasa hukukçularımızın “anayasal iktisat” araştırma programına dair ilgisizliklerini/bilgisizliklerini analiz etmeye çalıştım. Bu sonuç bölümünde düşüncelerimin genel bir özetini sunarak çalışmamı ta-mamlamak istiyorum.

22 Buchanan: 1974:484. Sözün önemine binaen orijinalini de yazmakta yarar görüyoruz: “But law is far too important to be left to the lawyers, especially since lawyers come increasingly to man the corridors of Leviathan.”

Page 25: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 25

1.Hukukçularımız “hukuk ve iktisat” arasındaki tüm yaklaşımlara (kurumsal iktisat, anayasal iktisat, hukukun iktisadi analizi vs.) gere-ken ilgiyi göstermemişlerdir. 2.Hukukçularımızın iktisat bilimine olan ilgisizliğinin ana sebebi muhtemelen iktisadın hukuka bir şey katmayacağına dair bir önyar-gıya sahip olmalarıdır. 3.Anayasa hukukçularımız “hukuk ve iktisat” yaklaşımının bir parça-sını oluşturan “anayasal iktisat” alanına hiçbir şekilde hak ettiği ilgiyi göstermemişlerdir. 4.Anayasa hukukçularımızın anayasal iktisada olan ilgisizliğin bir değil, pek çok sebepleri vardır. Bunları şu şekilde özetleyebiliriz: -İlk sebep sadece anayasa hukukçuları ile değil, genel olarak hukuk-çuların “tutuculuk” eğilimleri ile ilgilidir. Anayasa hukukçularımızdan Tarık Zafer Tunaya (1916-1991) yayınlamış olduğu Anayasa Hukuku (1969) kitabında “…Anayasa Hukuku, teknik hukuk cenderesine sıkış-tırılmaktan ve içine kapanık ve statik bir sosyal bilim kolu olmaktan çıkalı hayli zaman olmuştur. Bugünün Anayasa Hukuku, siyasal ve sos-yal gerçeği, tüm olarak ve her yönüyle, incelemek zorundadır” derken anayasa hukukunun “içine kapanık” olduğunu açık sözlerle ifade et-miştir (1969:31-32). -Ülkemizde hukukçular ve anayasa hukukçularının ekseriyeti “dev-letçilik” ve “sosyal devlet” düşüncesine bağlı bir ekolden ya da okul-dan gelmektedirler. Anayasal iktisadın devletin görev ve fonksiyon-larının, güç ve yetkilerinin hukuk kuralları ile sınırlandırılması öneri-lerini kendi sahip oldukları ideolojiye ters bularak karşı çıkmaktadır-lar. Nitekim anayasal iktisada muhalif olanlar sıklıkla anayasal ikti-sadın “neo-liberal emperyalist güçlerin” projesi olduğunu ifade etmiş-lerdir. - Genel bir ifade ile mahkeme koridorlarında ömürlerini geçirmiş olan hukukçuların (ve özellikle yargıçların) beyinlerinin “hukuki po-zitivizm” ile yıkandığını söylemek ve “hakların” değil, öncelikle Levi-athan’ın gardiyanlığını yaptıklarını ifade etmek haksız bir suçlama

Page 26: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

26 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

olmayabilir. Anayasal iktisat felsefesinin kurucusu olarak kabul edi-len J. M. Buchanan’ın ifadesiyle “hukukçular Leviathan’ın koridorla-rında nefes alarak yaşayan insanlardır.” (Buchanan, 1974:484) Ül-kemiz açısından da durum farklı değildir. Ülkemizde hukukçuların (ve anayasa hukukçularının) ekseriyeti için “laiklik” ve “cumhuri-yet”in korunması hukukun ve hukuk devletinin ana gayesidir. Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafya ve tarihsel tecrübeler hukuk-çularımızın bu kaygılarının yersiz olduğunu söylemeye imkan bı-rakmamaktadır. Tarihsel çerçeve dahilinde bakıldığında Türkiye’nin siyasal islamcılık, dincilik, irtica ve saire tehdit ve tehlikelerden ta-mamen uzak olduğunu söylemek elbette saflık olur. Bu bakımdan hukukçularımızın laiklik konusundaki hassasiyetleri her zaman tak-dire şayan olmuştur. Acaba hukukçularımız aynı hassasiyeti birey hakları için göstermiş-ler midir? Anayasacılık felsefesinin ve bu çerçevede anayasaların temel amacı “devleti korumak” değil; “bireyi devlete karşı korumak-tır.” Laiklik gayesi ulvi bir gayedir ve bu gaye için devletin gardiyan-lığını yapmak elbette değerli bir mücadeledir; ancak hukuk kuralları ile sınırlandırılmamış bir Leviathan’ın birey hak ve özgürlükleri için ne derece büyük bir tehlike olduğunu da unutmamak gerekir. Ülke-mizde hukukçuların ve anayasa hukukçularımızın bu ikinci konuda yeterli bir mücadele verdikleri söylenemez. Türkiye’nin bir “hukuk devleti” mi, yoksa “kanun devleti” mi; Türkiye’nin bir “anayasal dev-let” mi, yoksa “anayasalı devlet” mi olduğu konularında görüşlerini ve eleştirilerini en güçlü şekilde ortaya koyması gereken kişiler en başta hukukçular olmalıdır. Anayasal hukuk devleti ve anayasal demokrasi hukuk kuralları ile sınırlandırılmış devlet yönetimi demektir. Anaya-sa, iktidarın eylem ve kararlarını hukuk kuralları ile sınırlayan bir belgedir. Anayasanın amacı Leviathan’ın büyümesine ve güçlenmesi-ne izin vermek değil; tam aksine Leviathan’a gem vurmaktır. 18. Yüzyılın bilgi insanlarının görüşleri ile kabul ve onay gören slogan şu olmuştur: Devletin güç ve yetkilerine gem vurmak. (Bridling the passi-ons of the sovereign). Ancak ülkemizde anayasa hukukçularımızın bu felsefeyi yeterince anladıklarını gösteren karineler maalesef mevcut değildir.

Page 27: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 27

- Ülkemizde hukukçuların (ve anayasa hukukçularının) önemli bir kısmının bilimsel kimliklerinin dışında bir partizan (veya parti sem-patizanı) kimlikleri vardır. Herhangi bir anayasa hukukçumuzun öz-geçmişinde bilimsel yayınlarını gölgede bırakan bir partizan kimlik ve ideoloji bağımlılığı olduğunu inkar etmek yada gözardı etmek saf-lık olur. Saygın bir hukukçunun ya da anayasa hukukçusunun aka-demik özgeçmişinde kitapları, makaleleri, bildirileri, atıf sayıları vs. önemli bir yer tutmalıdır. Partizanlığa bulaşmış olan akademisyenle-rin hem tarafsızlıkları hem de bilimsel temelleri sarsılır. Ülkemizde maalesef muhtelif nedenlerle (askeri darbe dönemlerinde anayasa komisyonu başkan ve üyeliği görevlerinde bulunma, partizan bir dil ve davranışa sahip bir milletvekili olma vs.) siyaset ve/veya devlet yönetimine dahil olmuş anayasa hukukçularımızın tarafsızlıkları ve saygınlıkları ister istemez ortadan kalkmıştır. Hiçbir insan ideolojilerden bağımsız değildir; “anayasa hukukçuları-nın ideolojisi olmaz” demek saflık olur. Bir anayasa hukukçusu sağ ya da sol, milliyetçi ya da muhafazakar bir siyasal partinin mensubu olabilir. Televizyonda konuşan bir hukukçu/anayasa hukukçusu eğer sahip olduğu bilimsel kimliğini gölgede bırakacak bir dile ve eyleme sahipse onun tarafsızlığından ve saygınlığından artık söz edilemez. Hukuk açısından “tarafsızlık” fevkalade önemli ve değerlidir. Özetle ve sonuç olarak ben de diyorum ki, siz madem hukukçusunuz, o zaman Hukuk ve İktisat (Law and Economics) konusundaki devasa literatüre gözlerinizi kapayamazsınız. Örneğin, bugün gelişmiş ülke-lerde hukukçular ve iktisatçılar gerektiğinde ciddi bilimsel tartışma-lara da girerek hukuk ve iktisat arasındaki yakınlaşmaya katkılar sunmaktadırlar. Tutucu bir “hukukçu kafası” ile hukuk ve iktisat ara-sındaki yakınlaşmadan doğan araştırma programlarına kapı kapan-maz. İdeolojik ön yargılar ve saplantılardan hareketle okumadığımız ve araştırmadığımız bir yeni araştırma programına cehaletle dolu suçlamalar (“anayasal iktisat küresel güçlerin ve neo-liberallerin ana-yasayı ve demokrasiyi kuşatma projesidir”) yöneltilmez. Birbirine benzer Anayasa hukuku ders kitapları yazmakla anayasa hukukçusu olunmaz. Askeri darbelerin anayasa hukuku danışmanı ve yazmanı olmakla da tarihe saygın bir anayasa hukukçusu mirası bırakılamaz. İktidarın ya da muhalefetin “partizan” anayasa hukuk-

Page 28: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

28 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

çusu olmakla da saygın bir anayasa hukukçusu kimliği muhafaza edi-lemez. Literatürü takip etmeyen, okumayan, yazmayan ve 20-30 yıl öncesinde alınmış bir anayasa hukuku profesörü ünvanı ile mesleğe veda eden bir hukukçu/anayasa hukukçusu da olunmaz. Hukukçularımızın ve anayasa hukukçularımızın pek de hoşuna git-meyecek ve onları fazlasıyla kızdıracak şeyler yazdığımın farkında-yım. “Hukukçu değil ki?”, “anayasal hukukundan ne anlar ki?” gibi haksız ve yersiz suçlamalara muhatap olacağımı biliyorum. Ancak benim Buchanan’dan öğrendiğim şu olmuştur: “hukuk, tek başlarına hukukçulara bırakılmayacak kadar önemlidir.” (1974:484.) Büyük hukukçu Marcus Tillius Cicero’nun dediği gibi hukuk “ne insanların fikirlerinin bir ürünüdür ne de halkın bir kararıdır, bütün evrene hük-meden ebedi ve ezeli bir şeydir.” (Cicero; 2017:25) Altını çizerek belirtmek isterim ki, “anayasal iktisat” önerilerini sa-vunurken hiçbir zaman bir “saplantı” içerisinde asla kalmadım ve kalmak da istemem. Anayasal iktisat konularındaki yazılarım dolayı-sıyla “anayasa” ve dolayısıyla “hukuk” a çok fazla önem atfettiğim pekala doğrudur. Ancak formel kurallardan çok daha önemli olan informel kurallar ve kurumlardır. Hukuk formel kurallar; ahlak ise informel kurallardır. İnformel kuralların ve kurumların ihmal edil-mesinin kaçınılmaz sonucu daha fazla hukuktur. Bu bakımdan ku-rumsal iktisadın “informel kurallar ve kurumlar” vurgusunun anaya-sal iktisadın “formel anayasal kurallar ve kurumlar” vurgusundan daha önemli olduğunu düşünüyorum. Anayasal İktisat felsefesinin yeni Kurumsal İktisat felsefesinin ayrılmaz bir parçası olduğuna ina-nıyorum. Bundan yaklaşık 20 yıl önce yayınlanmış olan 700 küsur sayfadan oluşan Anayasal İktisat (2002) kitabımı şu sözlerle tamamlamıştım: “De maximis non curat lex. (Hukuk her şeye çare değildir.) Bu sözü burada tekrarlamak istiyorum: Hukuk her şeye çare değildir. Anayasal kurallar mucizevi bir ilaç değildir. Anayasada yer alan bağ-layıcı kurallar tek başına iktidarı sınırlandırmak için yetmez. Keyfi yönetimleri engellemek konusunda anayasal kurallar her zaman ve

Page 29: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 29

her yerde beklenen ve arzu edilen sonuçlar da üretmeyebilir. İktida-rın güç ve yetkilerini sınırlayacak anayasal hukuk devleti ilkeleri fev-kalade önemlidir ve gereklidir; ama her şeye çare değildir. Önemli olan formel ve informel kurallar ve kurumların bir arada tesis edil-miş olmasıdır. İçinde ahlak, erdem, vicdan olmayan insanlar için hu-kuk kuralları bir dereceye kadar geçerli ve etkili olabilir. Sadece for-mel-yazılı kurallar koyarak, zorlama yoluna başvurarak, korkutarak, cezalandırarak vs. suretiyle doğru sonuçlara ulaşılamaz. Tüm bu açıklamaların ardından sözlerimizi anayasacılık felsefesinin kurucularından biri olan James Madison’un sözlerini tekrarlayarak tamamlayalım: “Devlet insan tabiatının bütün özellikleri ile yansımasından başka bir şey değil midir? Eğer, insanlar melek olsalardı, o zaman devlete gerek olmazdı. Eğer melekler insanları yönetselerdi, o zaman da devleti kontrol etmeye ve sınırlamalar getirmeye gerek olmazdı.”23 Kaynaklar

Adams, J. 1772. Notes for an Oration in Braintree Massachussetts (Spring 1772) Bkz: http://johnadamsweb.com/adamsquotes.html

Aktan, C.C. 1999. “Anayasal İktisat Felsefesi ve Ekonomik Anayasa Reform Önerilerine Yönelik Eleştirilere Cevaplar (I) Yeni Türkiye Dergisi, Eylül-Ekim 1999. Sayı 29. s.688-705.

Aktan, C.C. 2002. Anayasal İktisat. Ankara: Siyasal Kitabevi.

Aktan, C. C. 2018. İktisadi Düşünce ve Yeni İktisat Okulları, Ankara: Seçkin Yayınları.

Aktan, C.C. 2019a. Kamu Tercihi İktisadı ve Anayasal Politik İktisat, Ankara: Seçkin Yayınları.

Aktan, C. C. 2019b. Mali Ayrımcılık, Ankara: Seçkin Yayınları.

23 Madison, J. 1788. "The Structure of the Government Must Furnish the Proper Checks and Balances Between the Different Departments", Independent Journal, February 6, 1788. The Federalist No 51. https://www.constitution.org/fed/federa51.htm

Page 30: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

30 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Aktan, C.C. (Ed.) 2020. Nobelite: Hukuk ve İktisat Yaklaşımının Öncü-leri, İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi Yayınları.

Aybar, M. A. 1941. “Şe'niyetçi Telâkkilere Karşı, Şûrî Bir Hukuk Telâkkisinin Müdafaasına Teşebbüs”, İstanbul Hukuk Fakültesi Mec-muası, cilt VH, sayı 4, yıl 1941.

Bastiat, F. 2017. Hukuk, Çev. A. Yayla & Y. Arsan, Ankara: Liberte Ya-yınları. 6.b.

Bentham, J. 2004. Theory of Legislation; by Jeremy Bentham. Trans-lated from the French of Etienne Dumont, by Richard Hildreth, 2 vols., rept. Bristol: Thoemmes Continuum, 2004.

Caniklioğlu M. D. 2009. "Liberal İktisadın Anayasa Tasarımına Bir Bakış ve Anayasacılık Açısından Bir Değerlendirme”, DEÜ Hukuk Fa-kültesi Dergisi, Cilt: 11, Özel Sayı.

Cicero, M. T. 2017. “Kanunların Doğası”, içinde: Aktan, C. C., 2017, Özgürlük Felsefesi, Ankara: Hukuk Yayınları.

Çaglar, B. 1989. Anayasa Bilimi, İstanbul, BFS Yayınları.

Demir, F. 1997. “Anayasa Hukuku ve Anayasal İktisat, Anayasa Te-kniği Açısından Bir Değerlendirme”, içinde: Türkiye İşçi Emeklileri Cemiyeti, Anayasa- Sosyal Devlet ve Sosyal Güvenlik Sorunları Semp-ozyumu, 10-11 Nisan 1997. Ankara.

Hume, D. 1985. On the Independency of Parliament, Essays, Moral, Political, and Literary, Indianapolis: Liberty Classics.

Jefferson, T. 1798. Draft of the Kentucky Resolutions: October. bkz: http://www.yale.edu/lawweb/avalon/jeffken.htm. Ayrıca bkz. https://teachingamericanhistory.org/library/document/draft-of-the-kentucky-resolutions/

Locke, J. 1764. Two Treatises of Government, ed. Thomas Hollis (London: A. Millar et al.). https://oll.libertyfund.org/titles/222

Madison, J. 1788. "The Structure of the Government Must Furnish the Proper Checks and Balances Between the Different Departments", Independent Journal, February 6, 1788. The Federalist No 51.

Mill, J. S. 1977. Considerations on Representative Government, vol 19 of Essays on Politics and Society, Collected Works, Toronto: Univer-sity of Toronto Press,.

Page 31: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 31

Shapiro, F. R. 2000. "The Most-Cited Legal Scholars," The Journal of Legal Studies 29, no. S1 (January 2000): 409-426.

Özbudun, E. 1992. “Anayasa Hukuku Açısından Ekonomik Anayasa”, içinde: Ekonomik Anayasa Sempozyumu, DEÜ-IIBF Maliye Bölümü tarafından düzenlenen sempozyum, 28-29 Mayıs 1992. Ankara: Ta-kav Matbaası, 1992.

Tan, T., 1972. Ekonomik Hukuk ve Ekonomik Kamu Hukuku, Amme İdaresi Dergisi, 5 (1): 15-42.

Tunaya, T. Z. 1969. Siyasal Kurumlar ve Anayasa Hukuku, 2.baskı. İstanbul, Araştırma, Eğitim, Ekin Yayınları.

Yüzbaşıoğlu, N. 2009. Anayasa ve Ekonomi”, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi - 2009/1.

Veljanovski, Cento. 2016. Hukuk ve Ekonomi (Çev.: A. Yayla). Ankara: Liberte.

Page 32: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

32 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

TÜRKİYE’DE KAMU TERCİHİ İKTİSADI ve

ANAYASAL POLİTİK İKTİSAT

Türkiye’de İktisatçılar, Siyaset Bilimcileri ve Anayasa Hukukçuları Kamu Tercihi ve Anayasal Politik İktisada Neden İlgisiz ve Kayıtsız

Kalmışlardır?24

I.GİRİŞ Türkiye’de iktisatçılar, siyaset bilimcileri ve anayasa hukukçuları kamu tercihi ve anayasal politik iktisada neden ilgisiz ve kayıtsız kalmışlardır? Acaba bu sual, üzerinde bir makale yazmaya değecek kadar bir öneme sahip midir? Unuttuğumuz ve/veya görmek iste-mediğimiz bazı önemli konuları hatırlatmakta yarar görüyoruz: 1.Kamu tercihi, iktisat bilimininde bir büyük devrimi gerçekleştir-miştir. Geleneksel iktisat ya da ana-akım iktisat olarak bilinen Neo-klasik iktisat ve onun bir devamı olan Keynezyen iktisat “piyasa ba-şarısızlığı teorisi”nden hareketle devlet müdahaleciliğini savunmuş-tur. Kamu tercihi ise iktisat biliminde bu teoriye alternatif olarak “devlet başarısızlığı teorisi”ni geliştirmiştir. Kamu tercihi iktisatçıları piyasa başarısızlığı teorisini tamamen reddetmemekle beraber dev-letin piyasa ekonomisine yapacağı müdahalelerin ve düzenlemelerin olumsuz sonuçlarını görmemize yardımcı olmuşlardır. 2.Özel mülkiyet ve rekabetçi piyasalara yer vermeyen merkezi plan-lamaya dayalı sosyalist ekonomilerin yanlışlarını en etkili biçimde işleyen iki iktisat okulu bulunmaktadır: Avusturya iktisat okulu ve kamu tercihi iktisatçılarından oluşan Virginia politik iktisat okulu. Bir zamanlar “aydın” ya da “entellektüel” adı verilen üniversite hoca-larının hararetle savunduğu sosyalizm/komünizm modeli pratikte

24 Aktan, C.C. 2019. “Türkiye’de Kamu Tercihi İktisadi ve Anayasal Politik İktisat (Türkiye’de İktisatçılar, Siyaset Bilimcileri ve Anayasa Hukukçuları Kamu Tercihi ve Anayasal Politik İktisada Neden İlgisiz ve Kayıtsız Kalmışlardır?)”, Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi, Cilt 11. Sayı 2.

Page 33: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 33

vahim bir şekilde yıkılmıştır. Peki bu “entellektüel-akademik ahmak-lığın” terk edilmesinde gerçek miras kimlere aittir? Devletçilik dü-şüncesinin yanlışlarını görmemizi sağlayanlar kimler olmuştur? Ka-mu tercihi iktisatçılarının bu konuda öncü bir role sahip oldukları yadsınamaz bir gerçektir. “Kamu tercihi devrimi” (public choice revo-lution)25 denilen bu değişimi anlamak ve hatırlamak fevkalade önem-lidir ve değerlidir. 3.Kamu tercihi teorisinin sonuçlarından hareketle geliştirilen anaya-sal politik iktisat ise kamu ekonomisinde ve kamu yönetiminde ku-ralların ve kurumların önemini en etkili biçimde işleyen ilk iktisadi düşünce okuludur. Freiburg hukuk ve iktisat okulu, piyasa ekonomi-sinin iyi ve doğru bir şekilde işlemesi için gerekli olan kurallar ve kurumlara vurgu yaparken; kamu tercihi iktisatçıları devletin eko-nomideki görev ve fonksiyonlarının, güç ve yetkilerinin sınırlarını çizmeye yönelik kurallar ve kurumlar oluşturulmasının önemi üze-rinde durmuşlardır. Anayasal politik iktisat yaklaşımında anayasacı-lık felsefesinin çok önemli ve değerli bir yeri bulunmaktadır. Siyasal karar alma sürecinin ve anayasal kurallar ve kurumların ana-lizini yapan kamu tercihi ve anayasal politik iktisat, ekonomi bilimini siyaset bilimi ve anayasa hukuku ile buluşturan önemli araştırma programlarıdır. 1986 yılında bu iki araştırma programı James M. Buchanan nezdinde Nobel Ekonomi Ödülü ile onurlandırılmıştır. Kamu tercihi ve anayasal politik iktisat aradan geçen bu 35 yıllık sü-re zarfında özellikle gelişmiş ülkelerde önemli mesafeler kat eder-ken, Türkiye’de bu alanlarda akademik anlamda doğrusu kayda de-ğer hiç bir önemli gelişme sağlanamamıştır. Durum makalemizin alt başlığında ifade edildiği şekildedir: Türkiye’de iktisatçılar, siyaset bilimcileri ve anayasa hukukçuları kamu tercihi ve anayasal politik iktisada ilgisiz ve kayıtsız kalmışlardır. Peki ama neden?

25 Bkz. Lemiuex,2004; Gwartney & Wagner, 1988; Gwartney, 2013; Rowley,2015.

Page 34: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

34 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

II.KAMU TERCİHİ ve ANAYASAL POLİTİK İKTİSAT Kamu Tercihi, 18. Yüzyıl sosyal, siyasal ve iktisadi felsefelerini yeni-den yorumlayan bir yaklaşımdır. “Politikanın iktisadi analizi” olarak da adlandırılan kamu tercihi, siyasal karar alma sürecinde rol alan tüm aktörlerin (seçmenler, çıkar ve baskı grupları, siyasetçiler, bü-rokratlar) tıpkı piyasa ekonomisindeki aktörler gibi kendi özel çıkar-larını maksimize etme eğiliminde olduğu varsayımından hareket et-mektedir. “Politik iktisat” olarak da ifade edilen kamu tercihi inter-disipliner bir araştırma programıdır. Politik iktisat, iktisat biliminin metodolojisi, araç ve varsayımları altında siyaset bilimi (politika) konularını incelemektedir. (Şekil-1) Anayasal Politik İktisat (anayasal iktisat) ise devletin iktisadi alanda-ki görev ve fonksiyonlarının, güç ve yetkilerinin «anayasal» kurallar ile sınırlandırılmasının felsefi, ahlaki ve teorik temellerini inceleyen bir multi-disipliner araştırma alanıdır. Anayasal politik iktisat adın-dan da anlaşılacağı üzere üç disiplini buluşturmaktadır: İktisat, Siya-set (Politika) ve Hukuk. (Şekil-2) Şekil-1: Kamu Tercihi ( Politik İktisat)

Page 35: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 35

Şekil-2: Anayasal Politik İktisat (Anayasal İktisat)

Kamu tercihi ve anayasal politik iktisat deyim yerindeyse “ikiz kar-deşler”dir; kamu tercihi “tanı”; anayasal politik iktisat ise “tedavi” olarak yorumlanabilir. Kamu tercihi iktisatçılarına göre kamu eko-nomisinde yaşanan problemlerin ya da hastalıkların temel sebebi aşırı büyümüş ve genişlemiş devlettir. Çözüm ise sürekli bir şekilde büyüyen ve genişleyen devlete gem vurmaktır. Anayasal politik ikti-sat, Leviathan’a (görev ve fonksiyonları aşırı büyümüş; güç ve yetki-leri sınırlandırılmamış devlet) gem vuracak anayasal kuralların ve kurumların analizi ile ilgilenmektedir.26 III. TÜRKİYE’DE KAMU TERCİHİ ve ANAYASAL POLİTİK İKTİSAT 1988 yılından bu yana “kamu tercihi” (public choice) ve “anayasal politik iktisat” (constitutional political economy) adı verilen araştırma programları üzerinde çalışmalar yapıyorum. Bundan yaklaşık 30 yıl öncesinde Türkçe literatürde kamu tercihi sadece ve sadece birkaç Kamu Ekonomisi başlığını taşıyan kitaplar içerisinde sınırlı sayıda sayfa içerisinde incelenen bir konu idi. Bunların başında Kenan Bulu-toğlu’nun Kamu Ekonomisi (2008) kitabı geliyordu. İleriki yıllarda Güneri Akalın (2017), Orhan Şener (2017) ve diğer az sayıda maliye bilim insanları tarafından yazılmış Kamu Ekonomisi başlığını taşıyan

26 Bu konuda kapsamlı bilgiler için bkz.Aktan, 2002, 2019a.

Page 36: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

36 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

kitaplar içerisinde kamu tercihi hakkında kısa bazı bilgiler bulabil-mek mümkün olabildi.27 Türkiye’de iktisatçıların (ve maliyecilerin) kamu tercihi adı verilen araştırma programına ilgileri 30 yıl öncesin-den günümüze sadece ve sadece bunlarla sınırlı oldu. Kamu tercihi, nihayetinde iktisat biliminin bir alt disiplini olmasına rağmen Türkiye’de geçen 30 yıl içerisinde iktisatçılarımız bu konuya maalesef hiçbir şekilde ilgi göstermemişlerdir. Kamu Tercihi adı veri-len araştırma programından doğan Anayasal iktisat adı verilen araş-tırma programı için de benzer şeyler söylenebilir. Profesör Vural F. Savaş’ın 1988 yılında yayınladığı Anayasal İktisat (2003) bu alanda ilk ve öncü bir çalışma oldu.28 Geçen 30 yıl içerisinde Vural F. Savaş dışında bilebildiğimiz kadarıyla ülkemizde tek bir iktisatçı bile ana-yasal iktisat alanında ne bir kitap, ne de üzerinde ciddi emekler ve-rilmiş bir makale yayınlamamıştır. Türkiye’de kamu tercihi ve anayasal iktisat’ın 30 yıllık muhasebesini yaptığımda şu tespitleri yapabiliyorum: 1.1986 yılında Nobel ekonomi ödülü ile taltif edilen ve onurlandırılan bir araştırma programına en başta iktisatçılarımız neden ilgi duy-mamışlardır? Keynezyen iktisat okulu sonrasındaki tüm iktisat okul-ları içerisinde önemli ve saygın bir konumu olan kamu tercihi iktisa-dı adı verilen araştırma programı ülkemizde niçin iktisatçıların gün-deminde olmamıştır? Geleneksel iktisat biliminin temel ilkelerini, varsayımlarını, metodolojisini adeta sil baştan yeniden yorumlayan

27 Bkz. Bulutoğlu, K. 2008. Kamu Ekonomisi, İstanbul: Maliye ve Hukuk Yayınları, 7.b. 2008. Akalın, G. 2017. Kamu Ekonomisi, Orion Kitabevi, 2017; Şener, O. 2017. Kamu Ekonomisi, İstanbul: Beta Basım, 13.b. 2017. 28 Burada bir önemli tespiti de yapmış olalım. Profesör Savaş fazlasıyla takdire değer bu çok kıymetli kitabının maalesef devamını getir(e)medi. Keynezyen İktisat Yıkılırken, İktisatın Tarihi, Piyasa Ekonomisi ve Devlet, Politik İktisat ve diğer kitapları ile ülke-mizde iktisat bilimine eşsiz katkılar sunan Profesör Savaş’ın Anayasal İktisat çalışması-nı yarım soluklu bırakıp kamu tercihi ve anayasal iktisat alanındaki çalışmalardan uzak-laşmasının büyük bir kayıp olduğunu düşünüyorum. Keşke Profesör Savaş büyük heye-canla kaleme aldığı kitabında savunduğu fikirlerin devamını getirebilseydi. Savaş emek-li olduktan sonra iktisat bilimi üzerine derin birikimini bir tarafa bıraktı ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi ve Atatürkçülük üzerine bazı kitaplar yayınlamaya başladı.

Page 37: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 37

bu önemli iktisat disiplinine neden iktisatçılarımız ilgisiz ve duyarsız kalmışlardır? 2.Ülkemizde kamu tercihi, iktisat biliminden ziyade kamu maliyesi ve kamu ekonomisi alanında çalışmalar yapan maliyecilerin bir araş-tırma konusu olarak düşünülmüş olmasına rağmen Türkiye’de ta-nınmış maliye bilim insanları konuya niçin ilgisiz kalmışlardır? Ör-neğin, yaklaşık 40 yıldan bu yana her yıl yapılmakta olan Türkiye Maliye Sempozyumu’nda kamu tercihi araştırma programının bir tek yıl dahi “özel araştırma programı” olarak ele alınıp incelenmemiş olması fevkalade üzüntü verici değil midir? Türkiye Maliye Sempoz-yumlarında geçen 40 yıl içerisinde kamu tercihi ve anayasal iktisat alanlarında kaç tane bildiri sunulmuştur? 3.Denilebilir ki, kamu tercihi araştırma programının bir yarısı iktisat ise diğer yarısı siyaset bilimidir. Kamu tercihi araştırma programı siyaset bilimi ve kamu yönetimi disiplinlerinin bakış açılarını çok ciddi manada sorgulamıştır. Türkiye’de siyaset bilimi ve kamu yöne-timi alanlarında görev yapan akademisyenlerin kamu tercihinin önemli katkılarını görmezden gelerek siyaset, devlet, kamu yönetimi vs. konularında kitap ve makale yazmaya devam etmeleri garipsene-cek bir durumdur. 4.Aynı şekilde anayasal politik iktisat adı verilen araştırma progra-mının bir yarısı iktisat ise diğer yarısı hukuktur. İlginç olan, şaşırtıcı olan ve bir o kadar da üzücü olan ülkemizde anayasa hukukçularının “anayasal iktisat” adı verilen araştırma programlarına hiçbir şekilde ilgi duymamış ve kanaatimce bilinçli olarak gözardı etmiş olmaları-dır.29 5. Aslında hukukçuların anayasal iktisada özel olarak ilgisiz olmaları diye bir şey sözkonusu değildir. Ülkemizde hukuk fakültelerinde gö-rev yapan bilim insanları anayasal iktisat yanısıra, kurumsal iktisat, regülasyon iktisadı, mülkiyet hakları iktisadı, işlem maliyetleri ikti-sadı, suç ve ceza iktisadı gibi hukuk ve iktisat yaklaşımı (law and economics approach) adı verilen inter-disipliner araştırma alanları-

29 Bu konuda kapsamlı bir eleştirel yazımız için bkz. Aktan:2019b.

Page 38: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

38 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

na hiçbir şekilde ilgi göstermemişlerdir. Bu saydığımız disiplinler hukuk ve iktisat arasındaki yakınlaşma ve evlilik sayesinde ortaya çıkmış araştırma programlarıdır. 1969 yılından günümüze en az 10 Nobel ekonomi ödülü sahibi hukuk ve iktisat arasındaki ilişkiye doğ-rudan ve/veya dolaylı katkılar sunmuşlardır. Hayek, Stigler, Bucha-nan, Becker, Coase, North, Williamson, Ostrom, Tirole, Hart gibi ikti-satçılar hukuk ve iktisat arasında kurmuş olduğu bağ dolayısıyla No-bel ekonomi ödülü ile onurlandırılmışlardır (Aktan,2000). Nobel Vakfı’nın resmi sitesinde ödül gerekçelerine bakıldığında bu çok açık olarak görülebilir. Bunun dışında ABD’nde Richard Posner ve Guido Calabresi gibi hem yargıç hem de akademisyen kimliğine sahip olan kişilerin öncülüğünde gelişen “hukukun iktisadi analizi” (economic analysis of law) ve bu çerçevede muhtelif araştırma programlarına (haksız fiil hukukunun iktisadi analizi, sözleşme hukukunun iktisadi analizi vs.) Türk hukukçularının maalesef bir ilgisi olmamıştır.30 Başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerde 1960’lı ve özellikle 1970’li yıllardan itibaren Hukuk ve İktisat alanındaki yakınlaşma neticesinde devasa bir literatür oluşmuştur. Bizim ülkemiz açısından sormak istediğimiz soru şudur: Hukuk fakültelerinde görev yapan bilim insanlarımız “hukuk ve iktisat yaklaşımı” adı verilen araştırma programları üzerinde kaç tane kitap ya da makale yazmışlardır? Ül-kemizde hukuk ve iktisat alanında hangi sayıda konferans ya da pa-nel düzenlemiştir? Anayasa hukukçuları ile ilgili tespitimizin bir ben-zerini diğer alanlarda çalışmalar yapmış olan hukukçularımız için de söyleyebiliriz. Biz Neredeyiz? Onlar Nerede? Haziran-2019 yılı itibariyle Google Chrome aracılığıyla Türkçe ve İngilizce anahtar kelimeler üzerinden yaptığımız basit bir analiz bile ülkemizde kamu tercihi ve anayasal iktisat konularının henüz emekleme aşamasında olduğunu göstermektedir. (bkz. Tablo-1, 2 ve 3) Tablodaki veriler çok açık olarak göstermektedir ki, Türkçe’de kamu tercihi ile ilgili araştırma yapacakların ulaşabilecekleri sağ-

30 Ülkemizde bu alanda eserler ortaya koymuş tek isim Kerem Cem Sanlı’dır. Bkz. Sanlı, 2007, 2015.

Page 39: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 39

lam ve güvenilir bilgi31 değil, sadece arama motorları üzerinden yapacakları “ham bilgi” seviyesi bile fevkalade düşüktür. Ayrıca aşağıdaki tablolarda verilen anahtar kelimelere (.pdf) eklentisi ya-pıldığında ülkemizde kamu tercihi ve anayasal iktisat konularında erişilebilecek tam metin makale sayısının oldukça sınırlı olduğu pekala görülebilir. Şüphesiz asıl olan kantite değil, kalitedir. Ancak kaliteden bağımsız sayısal karşılaştırmalar bile bize bilimin gelişme düzeyi ile ilgili olarak eksik de olsa fikir verebilir. Sunduğumuz tab-lolardaki rakamsal karşılaştırmalar Türkiye’de kamu tercihi ve anayasal iktisat adı verilen araştırma programlarının gelişme düze-yi hakkında açık bir bilgi ortaya koymaktadır. Tablo 1: Kamu Tercihi İle İlgili Anahtar Kelimelerde Veri Trafiği (Türkçe ve İngilizce Google Hit Sayısı Karşılaştırması)

Türkçe Hit Sayısı İngilizce Hit Sayısı Kamu Tercihi 13.500 Public Choice 2.810.000 Kamu Tercihi Teorisi

4920 Public Choice Theory

362.000

Kamu Tercihi İktisadı

1020 Public Choice Economics

42.900

Kaynak: Google taraması (01.05. 2019) Tablo 2: Anayasal İktisat İle İlgili Anahtar Kelimelerde Veri Trafiği (Türkçe ve İngilizce Google Hit Sayısı Karşılaştırması)

Türkçe Hit Sayısı İngilizce Hit Sayısı Anayasal İktisat 9340 Constitutional

Economics 76.100

Anayasal Politik İktisat

1400 Constitutional Political Economy

128.000

Mali Anayasa 1430 Fiscal Constitu-tion

80.100

Parasal Anayasa 632 Monetary Consti-tution

14.200

Kaynak: Google taraması (01.05. 2019) Önemle belirtelim ki, kamu tercihi ve anayasal iktisat alanında aka-demik (bilimsel) çalışmaların son derece yetersiz olması sadece bu disiplinlere özgü değildir. Kamu tercihi ve anayasal iktisat esasen

31Sağlam ve güvenilir bilgiden kastımız hakemlik sürecinden geçmiş kaliteli bilimsel dergilerde yayınlanan makale sayısıdır. Bilimsel veri tabanlarında “indekslenen” ve özeti yayınlanan bilimsel dergileri kastediyoruz.

Page 40: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

40 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

hukuk ve iktisat yaklaşımı (law and economics approach) adı verilen bir araştırma programının alt disiplini olarak ele alınabilir. Regülas-yon iktisadı, kurumsal iktisat, mülkiyet hakları iktisadı, işlem mali-yetleri iktisadı, suç ve ceza iktisadı ve saire disiplinler için de durum farklı değildir. Google Chrome üzerinden Hukuk ve İktisat yaklaşımı üzerine basit bir tarama yapılması bile durumu her yönüyle gözler önüne sermektedir (Tablo-3). Ülkemizde hukukçuların henüz Hukuk ve İktisat yaklaşımına ilgi göstermedikleri aşikar bir gerçektir. İkti-sadi konuların hukuki analizi ve/veya hukukun iktisadi analizi üzeri-ne araştırma yapan iktisatçıların sayısı ise yok denecek kadar azdır. Tablo 3: Hukuk ve İktisat İle İlgili Anahtar Kelimelerde Veri Trafiği (Türkçe ve İngilizce Google Hit Sayısı Karşılaştırması)

Türkçe Hit Sayısı İngilizce Hit Sayısı Hukuk ve İktisat 44.500 Law and Econo-

mics 30.800.000

Kaynak: Google taraması (01.05. 2019) Öte yandan Google “hit sayısı” karşılaştırması dışında ülkemizde Go-ogle Akademik (https://scholar.google.com.tr/) verileri analiz edildi-ğinde 200 üzerinde üniversitesi olan kocaman 80 milyonluk bir ül-kede kendisini Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat alanında çalışmalar yapan bilim insanı olarak tanımlayan bir tek iktisatçının olmaması nasıl izah edilebilir? Özetle ve sonuçla, Türkiye’de dar anlamda kamu tercihi ve anayasal politik iktisat, geniş anlamda “Hukuk ve İktisat” (Law and Econo-mics) adı verilen araştırma programları üzerinde yapılan bilimsel araştırmaların sayısı fevkalade sınırlıdır. Henüz bu disiplinler üze-rinde ciddi emek verilerek yazılmış kitap sayısı yok denecek sevi-yededir. Aynı şekilde doktora tezi, makale vs. sayısı da oldukça ye-tersizdir. IV.SONUÇ İnter-disipliner (daha da ötesinde multi-disipliner) araştırma prog-ramları olan kamu tercihi ve anayasal politik iktisat sadece iktisat bilimine değil siyaset bilimine, siyaset felsefesine, anayasa hukukuna vs. çok farklı boyutlar katmış; yeni kavramlar ve yeni perspektifler kazandırmıştır. Bugün tüm dünyada devletin iktisadi hayattaki rolü

Page 41: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 41

ve fonksiyonlarının daraltılması ve özelleştirme felsefesi sadece sağ ideolojilerin değil, sol ideolojilerin de kabul etmek zorunda kaldıkları bir gerçektir. İktisat biliminde hakim olan “piyasa başarısızlığı” teori-sinin yıkılmasında en büyük pay hiç şüphesiz “devlet başarısızlığı” teorisini geliştiren kamu tercihi okuluna aittir. Özelleştirme felsefe-sinin gerisinde yatan devlet başarısızlığı teorisi tek başına iktisat bilimine eşsiz ve çok önemli bir katkı olmasına rağmen iktisatçıları-mız bu gerçeği görmezden gelmişlerdir. Kamu tercihi ve anayasal politik iktisat siyaset biliminin ve anaya-sa hukukunun temel konularına da oldukça farklı bakış açıları ge-liştirmiştir. Denilebilir ki bugün her ne kadar siyaset bilimi ve ka-mu yönetimi alanında çalışan bilim insanları bilinçli olarak gör-mezden gelseler ya da kabul etmeseler de kamu tercihi, geleneksel siyaset bilimini kökünden sarsmıştır. Bugün siyaset biliminin ko-nuları çok daha geniş bir perspektifle kamu tercihi alanında ince-leme konusu yapılmaktadır. Siyasal karar alma süreci, seçim ve oylama, siyasal sistemler, siyasal iktidar, muhalefet partileri, seç-men davranışları, demokrasi, bürokrasi, çıkar ve baskı grupları ve daha pek çok konu aslında siyaset biliminin temel araştırma konu-ları olmasına rağmen bu alanların her birine kamu tercihi iktisat-çılarının çok farklı yaklaşım ve katkıları olmuştur. Bugün siyaset bilimi ve kamu tercihi disiplinleri birbirlerinin tamamlayıcısı ol-muştur ve bunu görmezden gelmek ve inkar etmek mümkün de-ğildir. Kamu tercihi ve anayasal politik iktisat demokrasi teorisinin geliş-mesine de çok ciddi katkılar sunmuştur. Kamu tercihi, modern de-mokrasilerde yaşanan sorunların tahlili ve çözüm önerileri konula-rında siyaset biliminden çok daha ileri bir aşamadadır. Anayasa hukukçularının anayasaya bakış açısı da anayasal iktisatçı-lar tarafından ciddi biçimde eleştirilmektedir. Sözleşmecilik (cont-ractarianism) ve anayasacılık (constitutionalism) felsefeleri maale-sef geleneksel anayasa hukuku araştırmalarında unutulmuş ve ana-yasalar devletin görev ve fonksiyonlarını tanımlayan bir doküman olarak ele alınmaya başlanmıştır. Her ne kadar anayasa hukukçuları bu gelişmelere ilgisiz ve kayıtsız görünseler de anayasal politik ikti-sat bir disiplin olarak saygınlığını çoktan tescillemiştir.

Page 42: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

42 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Türkiye’de bundan bir 30 yıl sonrasında acaba durum değişecek mi-dir? İktisatçılarımız fazlasıyla soyut, gerçek yaşamdan kopuk, aşırı teorik, gereksiz ve abartılı biçimde kullanılan grafiklerden, model-lerden, matematiksel araştırmalardan uzaklaşıp iktisat bilimini bir “kasvetli bilim” (dismal science) olmaktan kurtarabilecekler midir? İktisatçılarımız acaba iktisat biliminin kurucusu olarak kabul ettiği-miz Adam Smith ve onun izindeki 18. Yüzyıl filozoflarının bilgeliğinin önemini ve değerini kavrayabilecekler midir? İktisatçılarımız, siyaset bilimcilerimiz ve anayasa hukukçularımız devletin meşruiyetini sor-gulayan aydınlanma filozoflarının sahip olduğu o derin bilgeliğin far-kına varacaklar mıdır? İktisatçılarımız, siyaset bilimcilerimiz ve ana-yasa hukukçularımız devleti “gereksiz bir kötülük” değil, devleti “ge-rekli bir kötülük” olarak ele alan ve “sınırlı devlet” felsefesini savunan liberal politik iktisadın değerini ve önemini acaba anlayabilecekler midir? Burada yaptığım açıklamalar dolayısıyla haksız bir eleştiriye maruz kalmamak için bir başka kitabımda yazdığım şu notu burada tekrar-lamak isterim: (Aktan, 2018: 398) İktisat biliminde kutsal bir din yaratmak ne kadar yanlış ise bir iktisat okulunun bağnaz ve yobaz bir takipçisi olmak da o kadar yanlıştır. Ben kamu tercihi ve anayasal politik iktisat araştırma programının “kutsal iktisat mezhebi” olduğunu falan ilan etmiyorum. Mülkiyet hakları iktisadı, işlem maliyetleri iktisadı, regülasyon iktisadı ve di-ğer hukuk ve iktisat okuluna dahil olan tüm araştırma programları en az kamu tercihi ve anayasal iktisat kadar önemlidir. Virginia poli-tik iktisat okulu yanısıra diğer iktisat okullarının (Chicago hukuk ve iktisat okulu, Avusturya iktisat okulu vs.) katkıları da fevkalade önemli ve değerlidir. İktisat biliminde “kutsal mezhepçilik” saplantısı ne kadar yanlışsa “müritlik” de bir o kadar yanlıştır. Ne Mises, ne Hayek; ne Friedman ne de Buchanan tek başlarına insanlara doğru yolu gösterecek bir bilgeliğe sahip değillerdir ve olamazlar da…

Page 43: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 43

Meslektaşlarımızın haksız ve gereksiz suçlamalarına bir malzeme olmamak için şunu da açık olarak ifade etmek isterim. Douglass C. North’un ekonomi açısından informel kurallar ve kurumların önemi-ne yaptığı vurgu Buchanan’ın formel (anayasal) kuralların önemine yaptığı vurgudan çok daha önemlidir. Bir başka ifadeyle yeni kurum-sal iktisat, anayasal politik iktisattan bir adım daha öndedir ve daha fazla önemlidir. Yeni kurumsal iktisat, anayasal politik iktisadı da kapsayan bir “haşmetli nehir”dir.32 Hayek, Buchanan, Coase, North, Williamson, Stigler, Becker, Ostrom ve diğer pek çok “büyük akıl” bu haşmetli nehire su taşıyan dere kaynaklarında çalışmalarını sürdür-müşlerdir. Türkiye açısından sonuç olarak şunları ifade ederek çalışmamı ta-mamlamak istiyorum: 1.Türkiye’de genel olarak iktisatçılar, siyaset bilimcileri, hukukçular henüz hukuk ve iktisat (law and economics) adı verilen araştırma programlarından bihaberdirler; konuya ilgisiz ve aynı zamanda bilgi-sizdirler. 2. Türkiye’nin özel koşulları, Türkiye siyaseti ve Türkiye ekonomisi kamu tercihi ve anayasal politik iktisat konuları için adeta bir labora-tuvardır. Türkiye’de siyasetin işleyişinde, siyasal kurumların karar ve eylemlerinde, hukuk sisteminde, devlet-piyasa ilişkilerinde vs.33 kamu tercihi ve anayasal politik iktisat adı verilen araştırma prog-ramlarından öğrenilecek çok, ama çok şey vardır. Böyle olmasına

32 Yeni kurumsal iktisadın kurucularından biri olan R. H. Coase’un şu cümlesi önemli-dir. “Fakat haşmetli bir nehrin kaynağının küçük bir dere olduğunu ve gücünü gövdesi-ne katılan nehir kollarından aldığını unutmamak gerekir.” (Coase, 1998:72) 33Partizan bir dil ve gözden uzak her aklı selim insan Türkiye’de siyasal karar alma sürecinin işleyişindeki aksaklıklar ve eksiklikleri pekala inkar etmez ve edemez. Türki-ye’de kural ve kurumlar yerine iradi-takdiri yönetimin geçerli olması, devletin piyasa ekonomisinin işleyişine anlık-günlük keyfi müdahalelerde bulunması, devletin giderek büyümesi, devlet müdahalelerinin yaygınlaşması, iktidarın etkin bir biçimde sınırlandı-rılmamış olması, gerçek anlamda bir hukuk devleti ve hukukun üstünlüğünün tesis edi-lememiş olması, gerçek anlamda bir demokrasinin var olmayışı, bireysel hak ve özgür-lüklerin etkin biçimde korunmaması ve daha pek çok sorun ötedenberi varolmuştur ve halen de devam etmektedir. Bu sorunlar mevcut iktidara değil, tüm geçmiş yönetimlere yapılabilecek bir eleştiridir.

Page 44: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

44 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

rağmen bilim insanlarının bu önemli araştırma programlarına olan ilgisizliğini ve bilgisizliğini izah etmek ve anlamak kolay değildir. Bilimsel araştırmada konu seçimi bile en azından “sorumluluk ahlakı” ile ilgili bir meseledir. Önemsiz-gereksiz, soyut-karmaşık, anlamsız-manasız pek çok konuyu alıp üzerinde sözümona “doktora tezi yazı-yorum” diye pek çok yılı heba eden genç araştırmacıların Türkiye’nin temel meselelerinden birisini ele alıp, o konuda çalışma yapmaların-dan; bir dev yapının inşasına ya da onarımına bir “tuğla” koymala-rından daha büyük bir sorumluluk ahlakı olabilir mi? Örneğin, siyasal iktidarın güç ve yetkilerinin sınırsızca ve keyfice kullanımının tehli-kelerine işaret eden bir araştırma eğer ülkemiz için elzem bir mesele ise bu konunun etraflıca bilimsel araştırmalara konu olması gerek-mez mi? İradi-takdiri-ihtiyari iktisat politikalarının tahrip edici so-nuçlarını dikkate alarak kurallara dayalı iktisat politikası üzerinde çalışmak doğru bir tercih olmaz mı? Piyasa ekonomisi ve kamu eko-nomisinin iyi işlemesine yönelik kuralları ve kurumları araştırmak doğru olmaz mı? Yeni kurumsal iktisat (ve bu çerçevede anayasal politik iktisat) kural-lar ve kurumların önemini bizlere anlatmaya çalışan bir yaklaşımdır. Maalesef iktisatçılarımız, siyaset bilimcilerimiz, hukukçularımız bunu henüz anlamış ve kavramış bir noktada bulunmamaktadırlar. Bir tarafta değersiz-önemsiz konular üzerine çalışmalar yapma eği-limi; öte tarafta değerli-önemli konulara gösterilen ilgisizlik ve kayıt-sızlık... Bu irrasyoneliteyi anlamakta fazlasıyla zorlandığımı ifade etmek isterim.34 İktisat, siyaset bilimi ve hukuk alanlarında araştır-ma yapan bilim insanlarının kamu tercihi ve anayasal politik iktisat araştırma programlarının sunduğu bilgeliğe ilgisiz ve kayıtsız kalma-

34 Bu konu İngilizce’de çok anlamlı bir sözle ifade edilebilir: the relevance of irrelevant research / the irrelevance of relevant research. Meslektaşlarımızın verdiğimiz mesajı anlamalarını ve çarpıtmamalarını temenni ediyoruz. Çok daha açık bir dille ifade etmek isteriz. Örneğin, bugün mikro/makro iktisat ders kitaplarında gerçek dünyada hiç bir değeri olmayan pek çok lüzümsuz grafiklerle konular anlatılmaktadır. Öte yandan pro-fesyonel iktisatçıların iktisat dergilerinde aşırı matematik/ekonometri kullanarak yapmış olduğu ampirik çalışmaların önemli bir kısmı da yine gerçek dünyadan fazlasıyla uzak-tır. Bilimsellik adı altında iktisatçıların “bilimcilik” uğraşlarının bir değerinin olmadığı-nı düşünüyoruz.

Page 45: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 45

larının doğru olmadığını düşünüyorum. Kamu tercihi ve anayasal politik iktisadın asla ve asla bağnaz ve yobaz bir takipçisi olmayalım, ama en azından 18. Yüzyılın erdemle yıkanmış bilgeliğini hatırlaya-lım ve o yoldan sapmadan ilerleyelim derim…

“Kamu tercihi sosyal bilimlerde bir mucize ya da yeni bir keşif olarak ortaya çıkmadı. Bu feraset ya da kavrayışın gerisinde insan doğasını

anlamak ve siyasal alanda nasıl işlediğini gözlemlemek yatmaktadır. Adam Smith ve diğer klasik politik iktisat düşünürlerinin; James Madi-son ve diğer kurucu önderlerin bilgeliği geçen iki yüzyılda entelektüel

ahmaklık sayesinde unutuldu. Kamu tercihinin katkısı bu bilgeliğin tekrar keşfedilmesinden ve modern politikaya bu ‘politik iktisat’ bakış

açısının uyarlanmasından başka bir şey değildir.”35 James M. Buchanan

Kaynaklar

Akalın, G. 2017. Kamu Ekonomisi, Orion Kitabevi.

Aktan, C.C. 2002. Anayasal İktisat. Ankara: Siyasal Kitabevi.

Aktan, C. C. 2018. İktisadi Düşünce ve Yeni İktisat Okulları, Ankara: Seçkin Yayınları.

Aktan, C.C. 2019a. Kamu Tercihi İktisadı ve Anayasal Politik İktisat, Ankara: Seçkin Yayınları. Aktan, C.C. 2019b. “Anayasal Hukuk ve Anayasal İktisat -Türkiye’de Anayasa Hukukçularının ‘Anayasal İktisat’ Araştırma Programına Dair İlgisizlikleri/ Bilgisizlikleri Üzerine Eleştirel Bir Yazı”, Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi , Cilt 11, No 1, 2019.

Aktan, C.C. (Ed.) 2020. Nobelite: Hukuk ve İktisat Yaklaşımının Öncü-leri, İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi Yayınları.

35Buchanan, J. M. 2003. “Public Choice: The Origins and Development of a Research Program”, Center for Study of Public Choice at George Mason University.

Page 46: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

46 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Buchanan, J. M. 2003. “Public Choice: The Origins and Development of a Research Program”, Center for Study of Public Choice at George Mason University.

Bulutoğlu, K. 2008. Kamu Ekonomisi, İstanbul: Maliye ve Hukuk Ya-yınları, 7.b.

Coase, R. H. 1998. “The New Institutional Economics” The American Economic Review, Vol. 88, No. 2, Papers and Proceedings of the-Hundred and Tenth Annual Meeting of the American Economic Asso-ciation (May, 1998), pp.72-74.

Gwartney, J. and R.E. Wagner, "The Public Choice Revolution." The Intercollegiate Review, Vol. 23, no. 2 (Spring 1988), pp. 17-26.

Gwartney, J. 2013. “The Public Choice Revolution in the Textbooks”, Cato Policy Report, May-June 2013.

Lemiuex, P. 2004. “Public Choice Revolution”, Regulation, Fall, 2004.

Rowley, C. 2015. Economics and Politics: The Public Choice Revolu-tion, New York: Routledge.

Sanlı, K. C., 2007. Haksız Fiil Hukukunun Ekonomik Analizi Hukuk ve Ekonomi Öğretisi, İstanbul: Arıkan Yayınları.

Sanlı, K. C., 2015. Hukuk ve Ekonomi Perspektifinden Sözleşme Hu-kuku ve Sözleşme Yaptırımlarının Ekonomik Analizi, İstanbul: On İki Levha Yayıncılık.

Savaş, V.F. Anayasal İktisat, 3.b. İstanbul: Avcıol Basım Yayım, 2003.

Şener, O. 2017. Kamu Ekonomisi, İstanbul: Beta Basım, 13.b.

Page 47: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 47

ANAYASAL İKTİSAT FELSEFESİ ve

EKONOMİK ANAYASA REFORM ÖNERİLERİNE

YÖNELİK ELEŞTİRİLERE CEVAPLAR (I) ∗

“Onları bir saat dinlemek, yeni fikirlere, yeni gerçeklere, yeni duygulara, yeni tutumlara, yaşama biçimlerinin yeni işaretlerine

tamamen kapalı zihinlerin fanatik hoşgörüsüzlüğünü bütün çıplaklığıyla gözler önünde serdi. Asla okumadıkları kitapları, asla tanımadıkları insanları, asla anlayamadıkları fikirleri ve isimlerini

telafuz bile edemedikleri doktrinleri yerden yere vurdurlar.”

Richard Wright

I.GİRİŞ

Devletin ekonomik alandaki güç, yetki, görev ve fonksiyonlarının anayasal normlarla sınırlandırlımasını savunan Anayasal Iktisat (Constitutional Economics) dünyada son yıllarda gerek akademik çevrelerde, gerekse siyasi çevrelerde büyük ilgi görüyor. Ülkemizde bu alanda üniversite çevrelerinde bilimsel çalışmaların arttığı, siya-sal partilerin ve sivil toplum kuruluşlarının konuya ilgisinin mevcut olduğu gözlemleniyor. Ülkemizde bazı kişi ve kurumlar anayasal ikti-sadın önerilerine olumlu bakarken, bazı kesimler ise bu önerileri olumsuz buluyor ve eleştiriyor. Bu araştırmada ülkemizde anayasal iktisat yaklaşımını eleştirenlerin görüşleri özetlenecek ve yöneltilen eleştiriler tarafımızca değerlendirilerek cevaplanmaya çalışılacaktır. Çalışmamızın amacı “polemik” yapmak değil; bilimsel ahlak kuralları çerçevesinde konuyu tartışmaktır.

∗ C.Can Aktan, “Anayasal İktisat Felsefesi ve Ekonomik Anayasa Reform Önerilerine Yönelik Eleştirilere Cevaplar (I) Yeni Türkiye Dergisi, Eylül-Ekim 1999. Sayı 29. s.688-705.

Page 48: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

48 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

II. ANAYASAL İKTİSAT VE EKONOMİK ANAYASA ÖNERİLERİNE YÖNELTİLEN ELEŞTİRİLER

Ülkemizde Anayasa kavramı genellikle anayasa hukukçuları tarafın-dan “devletin yapısı, örgütlenmesi ve işleyişine ilişkin kuralları içe-ren bir belge” olarak tarif edilir 36 Ülkemizde ilk anayasa olan 20 Ocak 1921 tarihli anayasanın başlığı da esasen yukarıdaki tanıma uygundur. Teşkilat-ı Esasiye Kanunu adını taşıyan Cumhuriyetin ilk anayasası devlet teşkilatına ilişkin bir “üst yasa” hüviyetinde düşü-nülmüştür.

Ülkemizde anayasa hukukçularının eserlerinde sıkça rastladığımız yukarıdaki tanım günümüz açısından oldukça yetersiz kalmıştır. Zira, anayasa sadece devletin temel yapısını, örgütlenişini gösteren bir üst yasa olmanın ötesinde bir anlam taşımaktadır.

Tarihsel açıdan çok eskilere kadar uzanmakla beraber anayasalar esasen 18. ve 19. yüzyıldaki anayasacılık hareketlerinin sonucunda ortaya çıkmışlardır. Anayasacılığın temel amacı mutlakiyetçiliği sı-

36 Ülkemizde anayasa hukukçularının anayasa”ya bakış tarzları tamamen geleneksel anayasacılığı yansıtır. Mümtaz Soysal, Anayasanın Anlamı adını taşıyan kitabında Ana-yasayı “bir devletin kuruluşunu, örgütlenişini ve işleyişini düzenleyen kurallar bütünü” olarak tarif etmektedir. Bkz.,: Mümtaz Soysal, 100 Soruda Anayasanın Anlamı, 8.b. Istanbul: Gerçek Yayınevi ,1990.s.7. ; Erdoğan Teziç, Anayasa Hukuku adlı kitabında “Anayasa, bir devletin temel yapısını, kuruluşunu, iktidarın devrini ve devlet iktidarı karşısında bireylerin özgürlüklerini düzenleyen belgedir” şeklinde bir tanım yapmakta-dır. Bkz: Erdoğan Teziç, Anayasa Hukuku, 2.b. Istanbul: 1991. s.6. ; Şeref Gözübüyük ise Anayasa Hukuku başlığını taşıyan eserinde “Anayasa, devletin temel yapısını, örgüt-lenişini ve işleyişini düzenleyen kuralları gösterir” yanımını yapmaktadır. Bkz: A.Şeref Gözübüyük, Anayasa Hukuku, Ankara: 5.b. Turhan Kitabevi, 1995. Ülkemizde Anaya-sa Mahkemesi de anayasa kavramını yukarıdaki tanımlarla benzer şekilde ele almakta-dır: “Anayasa, devletin yapısının temelidir. Devlet kuruluşlarının yapısı ve düzeni, bu kuruluşların yetkileri be birbirleriyle olan ilişkileriyle karşılıklı durumları devlet ve kişilerin ödevleri, bu hukuksal yapının bütününü oluştururlar.” Anayasa Mahkemesi Kararı, E.1973/19, K.1975/87. Bkz: Teziç: a.g.e. s. 6. Kanaatimizce yukarıdaki tanımlar normatif anayasa hukuku açısından yetersiz tanımlar-dır. Mevcut anayasaların “teşkilat anayasası”olma özelliği mevcuttur. Yani, mevcut anayasalarda devlet teşkilatının oluşumu ve görevleri yeralmaktadır. Halbuki, anayasa devletin (iktidarın) güç ve yetkilerini sınırlayan bir belge olmalıdır. Anayasada devletin görev ve fonksiyonlarını saymak, bireylerin hak ve özgürlüklerinin güvence altına alın-ması için yeterli değildir. Anayasa, devletin güç ve yetkilerini sınırlayacak ve birey hak ve özgürlüklerini güvence altına alacak bir belge olarak düzenlenmelidir.

Page 49: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 49

nırlamak ve insanların hak ve özgürlüklerini güvence altına almaktır. Bu anlamda 19. yüzyılda bir çok ülkede yaygınlaşan yazılı anayasala-rın temel amacı iktidarı sınırlamak ve böylece bireyin haklarını gü-vence altına almaktır. Bu açıdan değerlendirildiğinde anayasayı “dev-let teşkilatını açıklayan üst hukuk kuralları” olarak anlamak son de-rece yetersizdir.

İkinci olarak, anayasalar her ne kadar başlangıçta siyasi haklar uğru-na verilen mücadeleler sonucunda ortaya çıkmışsa da günümüz açı-sından anayasaları sadece siyasi hakları güvence altına alan bir belge olarak görmek de doğru değildir. Insanların temel “siyasal hakları ve özgürlükleri” olduğu kadar, temel “ekonomik hak ve özgürlükleri”nin de bulunduğu anlayışı artık günümüzde evrenesl düzeyde kabul görmektedir.

Çağdaş anayasacılık, bireylerin hem siyasi, hem de ekonomik hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınmasını savunan bir yaklaşımdır. Oysa, bir çok ülkede ve bu arada ülkemizde çağdaş anayasacılık anla-yışının gerisinde “geleneksel anayasacılık” anlayışı hakim olmuştur. Geleneksel anayasacılık anlayışı, yukarıda da belirtildiği üzere devlet teşkilatını açıklayan, devletin görev ve fonksiyonlarını, bireylerin ise siyasi alandaki hak ve özgürlüklerinin anayasalarda düzenlenmesini savunan bir yaklaşımı ifade etmektedir. Oysa çağdaş anayasacılık yaklaşımında asıl önemli olan bireyin hem siyasal, hem de ekonomik hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınması, bunun için de zorun-lu bir şart olan devletin güç ve yetkilerinin sınırlandırılmasıdır.

Osmanlı imparatorluğunda ilk anayasacılık hareketlerinden günü-müze değin Türkiye Cumhuriyetinde gerçek anlamda iktidarı etkin bir şekilde sınırlayan ve bireylerin hak ve özgürlüklerini yine etkin bir şekilde koruyan bir anayasacılık anlayışı hakim olmamıştır. Ül-kemizde yürülükte kalan tüm anayasalar “siyasal anayasa” hüviye-tinde düşünülmüş ve hazırlanmıştır. Anayasa hukukçularının eserleri incelendiğinde de genel olarak anayasayı bir “teşkilat anayasası” ola-rak ele aldıkları; ekonomik anayasa yaklaşımına ise mevcut eserlerde yer verilmediği, konunun bilinmediği, bazı anayasa hukukçularının ise bu konudaki görüşlerinin eksik ve konu ile ilgili literatürden son derece habersiz olunduğunu ortaya koymaktadır. Aşağıda Türk ana-yasa hukukçularının anayasaya ve ekonomik anayasa yaklaşımına bakış açılarını ortaya koyacağız:

Page 50: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

50 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Ülkemizde tanınmış anayasa hukukçularından biri olan ve anayasa konusunda kimi çevrelerce uzman ve otorite bir isim olarak takdim edilen Prof.Dr.Mümtaz Soysal “100 Soruda Anayasanın Anlamı” başlığını taşıyan kitabında anayasayı şu şekilde tanımlamaktadır:

“Anayasa, bir devletin kuruluşunu, örgütlenişini ve işleyişini düzenle-yen kurallar bütünüdür.” 37 Soysal’ın bu tanımı bize göre geleneksel anayasacılık anlayışına uygun bir tanımdır. Soysal’ın aynı kitabındaki şu ifadeleri ise onun, gerçekten iktisat bilimini hukuk biliminden ta-mamen ayrı olarak düşünen bir “geleneksel hukukçu” olduğunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Mümtaz Soysal’ın şu açıklamaları konumuz açısından önem taşımaktadır:

“Demokratik anayasaların genellikle her türlü ekonomik politikayı uygulamaya elverişli bir çerçeve oluşturması beklenir. Çünkü, anayasa çerçevesinde çeşitli siyasal partiler iktidara gelecekler, yasalarla ve yürütme kararlarıyla kendi proğram ve politikalarını uygulamaya ça-lışacaklardır. Fakat 1961 Anayasasından beri, ekonomik politikaya ilişkin çeşitli hükümleri Anayasaya koymak, kapsamı gitgide genişle-yen bir alışkanlık durumuna gelmiştir. Neye yaradığı ve neyi önlediği pek belli olmayan bir alışkanlıktır bu...” 38

Soysal yukarıdaki ifadeleriyle demokratik bir anayasanın, siyasal iktidarların kendi isteklerine göre iktisat politikası araçlarını kul-lanmaya uygun bir çerçeve oluşturması gereğinden sözetmektedir. Soysal’a göre anayasada iktisat politikalarına ilişkin kurallara yer verilmesi doğru değildir, zira ona göre “siyasal partiler iktidara gele-cekler, yasalarla ve yürütme kararlarıyla kendi proğram ve politika-larını uygulamaya çalışacaklardır.” Soysal’ın 8. baskısı yapılan ve 1990 yılında yeniden gözden geçirilerek yayınlanan kitabında anaya-sa alanındaki yeni fikirlerin ve yaklaşımların izlenmediği görülmek-tedir. En başta kitabında ekonomik anayasa konusunda direkt olarak bir analiz ve değerlendirme bulunmamaktadır.

Mümtaz Soysal’a benzer bir yaklaşımı yine ülkemizin tanınmış ana-yasa hukukçularından birisi olan Prof.Dr.Ergun Özbudun’un şu gö-rüşlerinde buluyoruz:

37 Soysal, a.g.e. s.7. 38 Soysal a.g.e. s.363.

Page 51: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 51

“Ekonomi politikalarının genel çerçevesinin katı anayasa kuralları ile belirlenmesi, siyasi partilere büyük ölçüde tek tip bir ekonomi politika-sı empoze eder. Günümüzün batı dünyasında siyasi partiler arasındaki en önemli görüş farklarının daha çok ekonomik politikalar alanında yoğunlaştığı düşünülürse, böyle bir anayasal kısıtlama partileri birbir-lerine benzer ekonomik politikalar izlemeye zorlar; dolayısıyla partile-rarası yarışmanın anlamı bir ölçüde ortadan kalkmış olur. Seçmenler, farklı parti proğramları arasında bir tercih yapma imkanından yoksun kalırlar. Bu durum siyasal partilerin belli ve ayırdedilebilir proğram-larla seçmen karşısına çıkmaları, seçmenin tercih ettiği partinin hü-kümet olarak tam yetki ve sorumlulukla bu proğramı bir seçim dönemi boyunca uygulaması, ertesi seçimlerde de bu uygulamanın başarı de-recesine göre seçmenler tarafından ya ödüllendirilmesi veya cezalan-dırılması şeklinde özetlenebilecek olan “sorumlu parti hükümeti” (res-ponsible party government) modelini de tahrip eder. Anayasal sınırla-malar yüzünden proğramını tam uygulayamayan bir iktidar partisi, kolayca ve haklı olarak bu başarısızlığın sorumluluğunu anayasaya yıkabilir. Bu nedenle, seçimlerin, seçimler yoluyla parti sorumluluğunu gerçekleştirmeleri gerekir.” 39

Özbudun bu görüşlerini “Anayasa Hukuku Açısından Ekonomik Ana-yasa” başlığını taşıyan bir makalesinde ifade etmektedir. Özbudun’un görüşleri çok açık ve net olarak sayın Soysal’ın görüşleri ile paralel-dir. Bize göre Özbudun’un ve Soysal’ın gözden kaçırdıkları çok önem-li bazı noktalar vardır:

1. Ilk olarak ekonomik anayasa oluşturulmasının amacı iktidarların vergileme, borçlanma ,para basma gibi ekonomik yetkilerinin anaya-sal normlarla sınırlandırılmasıdır. Özbudun’un “siyasi partilere bü-yük ölçüde tek tip bir ekonomi politikası empoze eder” eleştirisi bu bakımdan çok yersiz ve anlamsızdır. Ekonomik Anayasa, siyasal par-tilere ekonomik politikası empoze etmez; sadece siyasal partilerin ekonomi politikası araçlarını anayasada belirtilen sınırlar çerçeve-sinde kullanmaları gerektiğini emreder.

39 Ergun Özbudun, “Anayasa Hukuku Açısından Ekonomik Anayasa”, Içinde: Ekono-mik Anayasa Sempozyumu, DEÜ-IIBF Maliye Bölümü tarafından düzenlenen sempoz-yum, 28-29 Mayıs 1992. Ankara: Takav Matbaası, 1992. s.4.

Page 52: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

52 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

2. İkinci olarak, Özbudun’un ekonomik anayasa “partileri birbirine benzer ekonomik politikalar izlemeye zorlar” ifadesi de doğru değil-dir. Ekonomik anayasa, ekonomik düzenin genel kurallarını oluştur-mayı amaçlar. Yoksa, siyasal partilere “siz, tarımda, sanayide, enerji-de şu politikaları uygulayacaksınız” demez. Bu son derece anlamsız olur. Ekonomik anayasa sadece oyunun genel kurallarının oluştu-rulmasının gereği üzerinde durur.

Şu basit sorunun cevabı çok önemlidir: “Hükümetlerin para basma yetkileri sınırlandırılmalı mıdır?” Anayasal iktisatçılar, geleneksel anayasa hukuçularından farklı olarak para basma yetkisinin anayasal normlarla sınırlandırılması gereği üzerinde durur. Bu tür bir anaya-sal normu “partileri birbirine benzer ekonomik politikalar izlemeye zorlar” şeklinde algılamak kanaatimizce konunun pek iyi bilinmeme-si dolayısıyla yapılan yorumdan kaynaklanmaktadır.

Prof. Özbudun’un yukarıdaki fikirleri, Türk Anayasa Hukuku başlığını taşıyan kitabının hemen ilk sahifesindeki ifadeleriyle uyuşmamakta-dır. Özbudun’un aşağıdaki ifadeleri gerçek anayasacılığın temelini çok iyi bir şekilde ortaya koymaktadır:

“Osmanlı imparatorluğu, devlet yönetimi sistemi bakımından, mutlak bir monarşiydi. Padişahın yetkilerini sınırlandıracak hukuk kuralları ve bu kuralları etkili kılacak mekanizmalar yoktu.” 40 Özbudun’un yu-karıdaki görüşleri ekonomik anayasa oluşturulmasının altında yatan nedenleri çok iyi bir şekilde ortaya koymaktadır. Mutlak bir mo-narşide sınırsız yetkileri olan bir padişahın yetkilerinin sınırlandı-rılması ne kadar gerekli ise demokrasilerde de sınırsız yetkileri olan siyasal iktidarların yetkilerinin sınırlandırılması o kadar gerekli ve zaruridir.”

Yukarıdaki örnekler ülkemizde anayasa hukukçularının Anayasal İktisat ve Ekonomik Anayasa konusundaki literatürden kısmen ha-bersiz, kısmen de yetersiz bilgiye sahip olduklarını göstermektedir.

Halen Demokratik Sol Parti milletvekili olan ve vergi hukuku alanın-daki çalışmaları ile tanınan Profesör Nami Çağan’ın ekonomik ana-yasa konusundaki eleştirileri ise şu şekildedir:

40 Ergun Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, Ankara: Yetkin Yayınları, 4.b. s. 3.

Page 53: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 53

“Anayasal iktisatçılarca ileri sürülen bir kısım önermeler çekici görün-mekle birlikte, temelde yeni sağ ideolojiyi devletin resmi ideolojisi hali-ne getirmek amacı açık olarak ortaya çıkmaktadır. Anayasa ile liberal olmayan hükümetlere de liberal ekonomi politikasını dayatmaya ça-lışmak, demokratik düşünceye aykırı bir otoriter bir yaklaşımdır. Dev-letin ekonomik sınırlarının anayasada belirlenerek hükümetlerin asli görevleri olan politika alanlarını daraltmak, politikacıları da mekanik görev yapan teknisyenler konumuna getirir.” 41

Sayın Çağan yazısının son kısmında ise şu uyarıyı yapmaktadır: “ana-yasal iktisat tartışmalarının, yanlış değerlendirmelerle, ülkeyi yanlış yönlere götürebileceği kuşkusunu taşıyorum.”

Prof.Çağan’ın anayasal iktisada yönelttiği eleştiriler kanaatimce son derece anlamsız ve gerçek dışıdır. Bir kere, anayasal iktisat, Çağan’ın yeni sağ olarak adlandırdığı ideolojiyi devletin resmi ideolojisi haline getirme amacında değildir. Anayasal iktisadın amacı ekonomik düze-nin genel kurallarını oluşturmaktır. Anayasal iktisatçılar, serbest pi-yasa ekonomisi ve demokrasinin temel kural ve kurumlarını benim-semektedirler. Bu bakımdan, örneğin; özel mülkiyet anayasal iktisat-çılar tarafından en temel insan haklarından birisi olarak kabul edilir. Temel insan haklarının da anayasal güvence altında olması savunu-lur. Özel mülkiyet düzenine karşı olan ve kollektif mülkiyeti savunan-ların anayasal iktisadın önerilerini hoş karşılamayacakları pek tabii-dir. Ancak, “özel mülkiyet” bugün evrensel bir değer ve temel insan hakkı olarak kabul edilmektedir. Bir kısım insanın bu temel insan hakkını kabul etmemeleri, bu hakkın anayasal güvence altına alın-maması anlamına gelmez. Özetle, anaysal iktisat, sayın Çağan’ın dü-şündüğü tarzda liberal ekonomi politikalarını hükümetlere dayat-maz. Anayasal iktisat, liberal ekonominin ve demokrasinin kısaca “liberal demokrasi”nin temel ilke ve kurumlarının anayasada güven-ce altına alınmasını savunur.

Son olarak devletin asli görevi Çağan’ın düşündüğü gibi “politika yap-mak” değildir. Devletin asli görevi insanların can ve mal güvenlikle-

41 Nami Çağan, “Anayasal Iktisat Olur mu?” Milliyet, Düşünenlerin Düşüncesi köşesi, 1992. ((Bu gazete kupürünü kesmekle birlikte hangi gün yayınlandığını yazmayı ma-lesef unuttum. )

Page 54: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

54 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

rini korumaktır. Devletin asli görevi vatandaşların hak ve özgürlük-lerini korumaktır.

Öte yandan, Prof.Nami Çağan’ın yukarıdaki görüşlerini 1982 yılında yayınlanan ve Vergilendirme Yetkisi başlığını taşıyan doçentlik te-zindeki görüşleri ile karşılaştırdığımızda bazı önemli sonuçlara ula-şabiliyoruz. Çağan bu kitabında şöyle demektedir:

“Vergide hukuk fikri, ilk kez, siyasal iktidarı ellerinde bulunduranların sınırsız güçlerinin sınırlandırılmaya başlaması ile ortaya çıkmıştır. Vergileme yetkisinin sınırlandırılması, demokratik düzenin temeli ol-muş ve bu düzenin gelişmesine olanak yaratmıştır. Parlementoların yasama yetkilerinin kökeninde; vergilendirme gücünün sınırlandırıl-ması konusundaki savaşımlar vardır... Vergilendirme yetkisi, bir kamu hukuku kavramı olarak, devlete yalnız haklar değil, uymak zorunda olduğu belli ödevler de yükler. Bu ödevler vergilendirme yetkisinin sı-nırlarını oluşturur.”42

Çağan bu ifadelerinin hemen devamında şöyle demektedir:

“Vergileme yetkisinin niteliği, özellikleri ve kapsamı anayasal kurallar-la belirlenir. Bu yetkinin kullanılma biçimi ve sınırları çoğu kez anaya-salarda belirlenir.”43

Çağan’ın bu ifadeleri yeterince anlaşılır ve açıktır. Çağan’ın yukarıda-ki ifadeleri kanaatimce son derece doğru tesbitlerdir. Çağan’ın ana-yasal iktisada yönelttiği eleştirilere bakıldığında bu sözleri ile tutarlı olmadığı ortaya çıkmaktadır. Kanaatimce, Çağan, temsil ettiği siyasal parti ve siyasi görüşleri dolayısıyla anayasal iktisat felsefesine ön-yargılı yaklaşmakta ve “yeni sağ” ideolojisini temsil etttiği gerekçe-siyle anayasal iktisada karşı olduğunu belirtmektedir.

Ülkemizin tanınmış maliyecilerinden biri olan Prof. Bedi N. Feyzioğ-lu ise Milliyet gazetesinde “Düşünenler Düşüncesi” köşesinde yayın-lanan bir makalesinde ekonomik anayasa yaklaşımına şu eleştirileri yöneltmektedir:

“Asrımızın liberal piyasa ekonomisinin gelişmesinde kullanılan yeni ekonomik terminolojiden olan “globalleşme’ veya Altricht anlaşmaları

42 Nami Çağan, Vergilendirme Yetkisi, Istanbul: Kazancı Hukuk Yayınları, 1982. s.5. 43 Çağan, a.g.e. s. 6.

Page 55: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 55

gibi belgelerde belirlenen devletin iktisadi ve mali yetkilerinin sınır-landırılması ile ilgili bazı yeni hükümlerin de anayasalarda yer alma-sını anlayışla karşılamak mümkün ise de, bir ülkenin başarılı sevk ve idaresi için hükümetlerin ekonomik ve mali kararlar almalarında ana-yasal hükümlerle bu derecede sık boğaz edilmesinin gereğini anlamak ve kabul etmek mümkün görülmemektedir.” 44

Sayın Feyzioğlu’nun anayasal iktisada bakış açısı ise biraz farklıdır: Sayın Feyzioğlu yukarıdaki sözleri ile bir taraftan devletin iktisadi ve mali yetkilerinin anayasa ile sınırlandırılmasının “anlayış-la” karşılanabileceğini söylemekte; öte yandan ise hükümetlerin ekonomik ve mali karar almalarında anayasal hükümlerle “sık boğaz” edilmemeleri gerektiğini belirtmektedir. Feyzioğlu’nun sözlerinde altını çizmemiz gereken bir ifade bulunmaktadır: “bir ülkenin başarı-lı sevk ve idaresi için....” Anayasal iktisatçılar, ekonomik düzenin ge-nel kurallarını anayasa ile belirlemek suretiyle ülkenin başarılı sevk ve idaresinin mümkün olacağını savunmaktadırlar. Sınırsız devletin, keyfiyete dönüşeceğini ve yozlaşacağını ifade etmektedirler. Sayın Feyzioğlu ise anayasal iktisadın hükümetleri “sıkboğaz” edeceğini ve ülkenin başarılı sevk ve idaresini engelleyeceğini düşünmektedir.

Sabah gazetesi yazarlarından Prof. Dr. Mehmet Altan ise Ekonomik Panorama dergisinde ekonomik anayasa yaklaşımına son derece il-ginç bazı eleştiriler yöneltmektedir:

“Ben prensip olarak parlementonun, parlemento üstündeki bir güç tarafından denetlenmesine, parlementonun tasarruflarının anayasal yaptırımlara hedef olmasına karşıyım. Parlementonun alacağı ekono-mik kararlara anayasal sınırların getirilmesi, anti-demokratik, seçkin-ci, tepeden inmeci bir yaklaşım olur. Diyelim, bir parti “ben enflasyonist politikalarla büyümeyi sağlayacağım” diye ortaya çıkarsa, “senin proğramın anayasaya aykırı” diye yasaklayacağız mı? Türkiye’de yete-rince yasak var, bir de ekonomik yasaklar getirmeyelim. Ayrıca, eko-nomik anayasa bana mantıki gelmiyor. Temelinde Batı’daki “vergi vermeyelim” düşüncesi yatıyor. Bu düşünce, Türkiye’ye kamu açıklarını anayasal düzenlemelerle önleyelim olarak yansıyor... Bence, partileri

44 Bedii Feyzioğlu, “Ekonomik Anayasa ve Anayasal Iktisat” Milliyet, Düşünenlerin Düşüncesi köşesi, 1992. ((Bu gazete kupürünü kesmekle birlikte hangi gün yayın-landığını yazmayı malesef unuttum. )

Page 56: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

56 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

ve parlementonun ekonomik kararlarını sınırlamak ve denetlemek için düzenlemeler yapmak yerine, sürekli ve düzenli üretimi sağlayacak ,her yurttaşı vergi mükellefi yapacak, siyasi formasyonlar üretmek ge-rekiyor. ... Ekonomik Anayasa gibi bir “reform”la bu bürokratik yapıyı güçlendirmek bana mantıki gelmiyor. Bence ekonomik anayasa yerine liberal bir parti için girişimde bulunulsaydı daha anlamlı olurdu.” 45

Açıkça ifade etmeliyim ki, sayın Altan’ın yukarıdaki sözlerini 1992 yılında okuduğum zaman hayretler içinde kalmıştım. Sayın Altan’ın görüşleri ile ilgili düşüncelerimi aşağıda özetlemek istiyorum:

1. Bir kere sayın Altan’ın bilgi sahibi olmadığı anlaşılan bir konuda sırf popüler gazeteci kimliğini biraz daha ön plana çıkarmak için bir demeç vermesi bana göre son derece yanlış bir davranıştır. Bilgisizlik insanı gerçekten zor durumlara düşürebilir ve düşürmektedir de!.. Aydın olarak adlandırılan ve bir büyük gazetede yazılar yazarak güya “halkı bilgilendiren ve aydınlatan” bir yazarın yukarıdaki sözleri onun demokrasi’yi ne kadar yanlış bildiğini ortaya koymaktadır. Bir akademisyenin bilmediği ve belki de adını ilk kez duyduğu bir konu-da mutlaka gazetecilere bir şeyler söylemesi gerekmez!... Sayın Al-tan’ın eleştirileri anayasal iktisat konusundaki literatürden tamamen habersiz olduğunu çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Bugün dünyada ekonomi, siyaset bilimi, hukuk ve diğer sosyal bilimler ala-nında çalışan tanınmış bir çok bilim adamı, anayasal iktisat konusuna önemli katkılarda bulunmaktadırlar. Nobel ekonomi ödülü kazanmış bir çok insanın çalışmalarını görmezlikten gelerek sadece gazetede “popüler” bir yazar olmak uğruna verilen demeçler sanırım insanı küçük düşürmektedir.

Sayın Altan görünürde ülkemizde cumhuriyetin ve demokrasinin en güçlü savunucularından birisidir. Gerçekten de bazı konularda gaze-tedeki köşesinde demokrasinin temel değerleri üzerine güzel yazılar yazmaktadır. Ancak, bu mücadele yanısıra Altan’ın şu ifadesi onun demokrasinin ne anlama geldiğini gerçekten tam olarak bilmediğini ortaya koymaktadır: Sayın Altan şöyle diyor: “Ben prensip olarak parlementonun, parlemento üstündeki bir güç tarafından denetlen-mesine, parlementonun tasarruflarının anayasal yaptırımlara hedef olmasına karşıyım.” Sayın Altan’a Montesquieu’nun “ güç gücü kont-

45 Mehmet Altan “Seçkinci Bir Yaklaşım”, E.Panorama, 31 Mayıs 1992.

Page 57: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 57

rol etmelidir” (power ought to serve as a check to power.”) sözü ile neyi anlatmaya çalıştığını sormak gerekir!... “Kuvvetler ayrılığı ne demektir?” diye sormak gerekir...

Sahte demokrasi taraftarlarının ya da başka bir ifadeyle demokrasiyi savunmakla birlikte “gerçek” demokrasi” nin ne anlama geldiğini bilmeyenlerin yaptıkları önemli bir hata “parlementonun üstünlü-ğü”nden söz etmeleridir. Altını çizerek belirtelim ki, “parlementonun üstünlüğü” diye bir şey sözkonusu olamaz. “Yargının üstünlüğü”nden de sözedilemez. Ancak hukukun üstünlüğünden sözedilebilir.

Ülkemizde Anayasal İktisat alanında çalışmalar yapan ve ülkemizde iktisat bilimi alanında çok değerli eserleri bulunan Prof. Vural Savaş kitabında bu konuyu şu şekilde eleştirmektedir:

“Parlementonun en yüksek organ olması; onun dilediği alanı dilediği gibi düzenleyebilecek sınırsız bir otoriteye sahip olduğu anlamına gel-mez.” 46 Savaş, konuyu şu sözleriyle çok güzel bir şekilde ortaya koymaktadır:

“Parlementonun üstünlüğü ilkesi, tarihi gelişimi içinde, padişah, sultan, kral, imparator ve benzeri monarklara karşı parlementoların “halkın temsilcisi” olarak ortaya çıkmasından kaynaklanmıştır. “Üstünlük” iddiası monarka karşıdır ve monarkın yetkilerini sınırlamak amacıyla savunulmuştur. Ingiltere parlementosunun 1768 yılında mutlak ege-menlik sahibi olduğunun ilan edilmesiyle, bu ilke bütün demokratik ülkelere “parlementonun üstünlüğü” ilkesi olarak yayılmıştır.”47

2. Sayın Altan inanılması güç bir iddiada daha bulunmaktadır. Şöyle demektedir: “Parlementonun alacağı kararlara anayasal sınırların getirilmesi anti-demokratik, seçkinci, tepeden inmeci bir yaklaşım olur.” Anayasal demokrasiye gönülden inanan ve bu yolda mücadele eden bir araştırmacı olarak bu ifadelerin gerçek demokrasiye ne ka-dar ters olduğunu belirtmeliyim. Anayasal iktisadın kurucularından Nobel Ekonomi ödülü James M. Buchanan’ın sözleri ile anayasal de-mokrasinin ne olduğunu aktarmaya çalışalım:

“Içinde yaşadığımız yüzyılda ‘demokrasi’ duygusal bir kavram olarak kullanılmaktadır. Yapısı, amacı ve işleyişi tamamen farklı olan politik

46 Vural Savaş, Anayasal Iktisat, Izmir: Takav Matbaası, 1993, s.30. 47 Savaş, a.g.e. s.30.

Page 58: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

58 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

rejimlere demokrasi kelimesi yakıştırılmaktadır. Mevcut durumuyla, demokrasi terimi tamamen boş bir anlam ihtiva etmektedir. ‘Anayasal’ kelimesi, ‘demokrasi’ kelimesinin bir öneki olarak kullanılmalıdır. Demokrasinin temel ilkelerinden birisi olan bireysel özgürlük, ancak kollektif faaliyetlerin alanı ve çerçevesinin anayasal normlarla sınırlandırılması halinde bir anlam ihtiva edebilir.”

Sayın Altan’ın Anayasal iktisadın “antidemokratik” olduğunu söyle-mesi kanımca son derece haksız bir eleştiridir.

3. Sayın Altan eleştirisinde devamla şöyle diyor: “Diyelim, bir parti ‘ben enflasyonist politikalarla büyümeyi sağlayacağım’ diye ortaya çıkarsa, ‘senin proğramın anayasaya aykırı’ diye yasaklayacağız mı? Türkiye’de yeterince yasak var, bir de ekonomik yasaklar getirmeye-lim” Bir kez daha belirtelim ki, anayasal iktisadın bu tür önerilerde bulunması diye bir şey sözkonusu değildir. Anayasal iktisat, iyi bir sosyal ve ekonomik düzen için ekonomide bazı genel kuralların ana-yasada yer almasını ve özellikle siyasal iktidarların para basma, ver-gileme, harcama gibi yetkilerinin sınırlandırılması gerektiği üzerinde durmaktadır.

4. Altan’ın bir diğer eleştirisi ise şu şekildedir: “Ekonomik Anayasa gibi bir “reform”la bu bürokratik yapıyı güçlendirmek bana mantıki gelmiyor. Bence ekonomik anayasa yerine liberal bir parti için girişim-de bulunulsaydı daha anlamlı olurdu” Altan’ın bu ifadesini de hayretle okuduğumu belirtmek istiyorum.

Anayasal iktisat konusunda başka yazarların da görüşleri bulunuyor. Ülkemizde tanınmış iktisat profesörlerinden Gülten Kazgan “Anaya-sa ve Ekonomi “ başlıklı bir yazısında şöyle demektedir:

“Itiraf edelim ki, anayasal iktisat anlayışı bize demokrasiyi kısıtlayan bir yaklaşım gibi gelmişti önceleri. Ama gelip giden iktidarların davra-nışlarını görünce, galiba başka çare yok diye düşünmeye başladık.” 48

Sayın Kazgan, bu “itirafı”nın ardından ülkemiz için şu önerilerde bu-lunuyor:

“Hükümetler, şimdi yüksek oranda kısa vadeli iç borç- dış borç alıyor, bu da dönüp dolaşıp tekrar para arzını genişletici bir süreç yaşatıyor.

48 Gülten Kazgan, “Anayasa ve Ekonomi”, Yeni Yüzyıl 25 Mayıs 1995.

Page 59: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 59

Bu bakımdan ‘kamu kesimi borçlanma gereğini’ GSMH’nın yüzde 6-7’si gibi bir oranla sınırlamayı bir anayasa maddesine dönüştürmekte yarar olabilir.”

Anayasal iktisat konusunda Bolu İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Uğur Eser’in eleştirileri Toplum ve Bilim dergisinde yayınlanan bir makalesinde yeralmaktadır. Aynı yazar bu yazısını bazı ufak düzeltmeler ve eklemelerle Mülkiyeliler Birliği Dergisi’nde de yayınlamıştır. Aşağıda Eser’in konu hakkındaki eleştirlerini ele alacağız:49

“Tümüyle bir ‘ekonomik anayasa’ görünümünde olan yeni anayasa, tüm toplumsal sorunlar ekonomik sorunlardan ibaretmiş gibi, toplumu ekonomik yasalarla yönetmenin kurallarını belirlerken, diğer taraftan belirli kural ve yöntemlerden ibaret saydığı politikayı salt bir hükümet oluşturma biçimi olarak değerlendirmektedir. ..Iktisat politikalarını salt bir teknik önlemler demeti olarak almak ve başarısını siyasal ikti-darların insiyatifleri ile açıklamak yanlış olur.” 50

Bu eleştiriye karşı hemen şunu belirtelim ki, Anayasal iktisat, hiç bir zaamn tüm toplum sorunlarını ekonomik sorunlardan ibaretmiş gibi göstermeye kalkışmamaktadır. Bu son derece eksik ve yanlış bir değerlendirmedir. Sayın Eser’in “iktisat politikalarını salt bir teknik önlemler demeti olaral almak” şeklindeki ifadesi pek açık ve anlaşılır bir ifade değildir. Anayasal iktisat, siyaset bilimi, hukuk, felsefe, ahlak ve sosyoloji gibi bir çok sosyal bilimden geniş olarak istifade eden bir interdisipliner araştırma alanıdır.

Eser yazısında ayrıca şu eleştirlere de yer vermektedir:

“Ekonominin kendi doğal yasaları içinde politikadan bağımsız işlediği-ni söyleyerek politika ile ekonomiyi ayrı ayrı alanlarda göstermeye çalışan bu yaklaşım ekonomiden politikaya yönelik tek yönlü bir belir-leme ile tüm süreçleri iktisadileştirmektedir.” 51

Eser’in bu eleştirisi de son derece anlamsızdır. Zira, anayasal iktisat-

49 Uğur Eser, “Iktisat Politikası Anayasası ve Bir ‘Anayasal Reform’ Önerisi Üzerine Düşünceler” (Toplum ve Bilim:1990-1991); “Anayasal Iktisat ya da Yeni Liberalizmin Iktisadi Kriz Kuramı Üzerine Düşünceler.” (Mülkiyeliler Birliği Dergisi:Ekim-1991). 50 Eser, a.g.m. s.44. 51 Eser, a.g.m. s.44.

Page 60: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

60 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

çılar, ekonominin politikadan bağımsız işlediğini söylememekte, ak-sine kamu ekonomisi kararlarının politik süreç içerisinde oluştuğunu ifade etmektedirler. Anayasal iktisatçılar, politika ile ekonomiyi bir-birinden ayrı alanlar olarak göstermeye çalışmamaktadırlar. Tam aksine, Kamu Tercihi (Public Choice) ve Anayasal Iktisat araştırma alanı aynı zamanda Politikanın Ekonomik Analizi olarak da adlandı-rılmaktadır.

Sayın Eser’in diğer eleştirileri de şu şekildedir: 52

“İktisat Politikası Anayasası (IPA) meşrulaştırmaya çalıştığı liberal politikalar ile tüm toplumsal-politik ve ekonomik sorunları teknik bir soruna (iktisatçıların sorununa) indirgerken, iktisat politikalarına da nötr(yansız), bir amaç yüklemektedir.”

“Politikanın (ve demokrasinin ) tanımını ve sınırlarını daraltan böyle bir yaklaşımla demokrasilerin ahlaki temellerini oluşturan bireysellik ve özgürlük değerlerinin korunması güçleşebileceği gibi, toplumların kendi geleceklerini belirlemeleri de olanaksız hale gelir.”

“Güncel sorunların nedenlerini demokrasinin işleyişine bağlamak ve çözümü politik alanı sınırlandırmak da görmek yerine, politik gücü bireylerin doğrudan sahiplenip kullanabildikleri, onlara politik yaşama doğrudan ve aktif bir biçimde katılabilme olanağı tanıyan, çoğulcu, katılımcı bir toplum ve demokrasi düşüncesini yerleştirmek gerekiyor.”

Sayın Eser’in yukarıdaki görüşlerini de açıkça önemsiz eleştiriler olarak görüyorum: Tüm toplumsal, politik ve ekonomik sorunları teknik bir soruna indirgemek gibi bir eleştiri son derece asılsız ve haksızca yapılmış bir eleştiridir. Ikinci olarak, politik alanın hukuk kuralları ile daraltılması, birey özgürlüklerini sınırlandırmaz, aksine güvence altına alır. “Toplumların kendi geleceklerini belirlemeleri de olanaksız hale gelir” ifadesini ise anlamsız bir ifade olarak görüyo-rum.

Eser’in “o halde, çözüm nedir?” şeklinde kendisine yöneltilebilecek soruyu ise “bireylerin politik yaşama aktif olarak katılımının sağlan-masıdır” şeklinde cevaplamaktadır. Eser’in “rasyonel seçmenlerin ilgisizliği” (rational voter irrelavanve) ve rasyonel seçmenlerin bilgi-sizliği (rational voter ignorance) kavramlarından pek haberdar ol-

52 Eser, a.g.m. s.45-46.

Page 61: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 61

madığı dikkat çekmektedir. Seçmenlerin bir kısmının siyasete ve kamusal kararların alınmasına karşı kayıtsız-ilgisiz kalacaklarını ve bir kısım seçmenin ise bilgisiz(cahil) olabileceklerini ve bu şekilde demokrasini her zaman gerçek birey tecihlerini yansıtmayacağını hatırlamak gerekir. Demokrasinin yozlaşmasının önlenmesi için katı-lımcı demokrasi gerekli ama yeterli değildir. Demokrasi için gerken koşullardan birisi, hem de en önemlisi iktidarın sınırlandırılmasıdır. Seçmenler bilgili ve ilgili olsalar dahi, siyasal iktidarların güç ve yet-kilerini her zaman kötüye kullanma tehlikesi mevcuttur.

Büyük düşünürlerden David Hume’un şu sözü gerçekten çok büyük anlam taşır:

“Her insanın bir hilekar olarak varsayılması doğru bir politik ilkedir.” (“It is therefore, a just political maxim, that every man must be supposed a knave”)

Sosyal sözleşme felsefesinin kurucularından Jean-Jacques Rous-seau’da şu ifadesiyle çok önemli bir mesaj vermektedir:

“Eğer insanlar Tanrı olsaydı, kendilerini demokratik olarak yönetebilirlerdi. O halde, mükemmel devlet insanlara göre değildir.”

Özgürlük felsefesini en iyi işleyen düşünürlerden birisi olan John Stuart Mill ise şöyle demektedir:

“Anayasal devlet ilkesi, siyasal gücü elinde bulunduran kimselerin bu güçlerini kötüye kullanabileceklerinin varsayılmasını şart koşar.”

Bu sözler, bize devletin güç ve yetkilerinin niçin sınırlandırılması gerektiğini çok güzel bir şekilde açıklamaktadır.

Son olarak Sayın Eser’in makalesinin dipnotunda yazılı şu ifadeler de gerçekten şaşırtıcıdır:

“Gerçekte, Yeni Liberal-Muhafazakar düşüncede, ekonomik bunalım-dan sorumlu tutulan politik başarısızlıkları demokrasi fazlası ile açık-layan ve otoriter bir yönetimin sözcülüğünü yapanlara da rastlanmak-la birlikte, J.Buchanan ve diğer Yeni Liberal iktisatçılar demokrasinin varlığına karşı çıkmıyorlar.” 53

Eser’in yukarıdaki ifadeleri gerçekten çok şaşırtıcı ... Zira, anayasal

53 Eser, a.g.m. s.49.

Page 62: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

62 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

iktisatçılar, devletin başarısızlıklarını (government failure) “demok-rasi fazlası” ile açıklamazlar. Buchanan ve diğer anayasal iktisatçılar, devletin başarısızlıklarını sınırsız demokrasi ve siyasal iktidarların sınırsız güç ve yetkilere sahip olmaları ve sınırsız hükümet müdaha-leleri ile açıklarlar. Dahası Eser’in Buchanan ve diğer liberal iktisatçı-larla ilgili olarak “demokrasinin varlığına karşı çıkmıyorlar” ve “de-mokrasiyi başlı başına bir amaç olarak görmüyorlar” ifadesi gerçek-ten yanlış ve bilgisizce yazılmış bir ifadedir. Kulaktan dolma bilgilerle veya bir-kaç makale okumakla Buchanan’ı “demokrasinin varlığına karşı çıkmıyor” diye yorumlamak gerçekten insafsızca ve haksızca yapılmış bir eleştiridir. Hayek, Friedman ve Buchanan gibi Nobel ekonomi ödülü sahibi iktisatçılar içinde yaşadığımız yüzyılda demok-rasinin en güçlü savunucuları olmuşlardır.

Anayasal Iktisat yaklaşımına ilişkin bir diğer eleştiri Hacettepe Üni-versitesi, Iktisadi ve Idari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Prof.Dr. Erdal Türkkan’dan geldi. Türkkan 1996 yılında yayınlanan Ekonomi ve Demokrasi adlı kitabında geniş ölçüde kamu tercihi ve anayasal iktisat yaklaşımlarından istifade ederek açıklamalarını sürüdürüyor . Türkkan kitabının sonuç bölümünde çok kısa olarak anayasal iktisat yaklaşımını değerlendiriyor ve bazı eleştiriler yöneltiyor:

“Buraya kadar yapılan açıklamalar, demokrasinin ekonomik kurum ve kurallarının anayasal bir zorunluluk haline getirilmesinin anlamlı ol-madığını ortaya koymaktadır. Ilk olarak aslında mevcut anayasalar-daki temel hükümler, demokrasinin ekonomik kurum ve kurallarına uyulmasını zorunlu hale getirici niteliktedir. Bu nedenle bu konularda belki cezai hükümleri oluşturan bazı yasal düzenlemeler yararlı olabi-lir. Diğer taraftan belki de anayasalarda yapılması gereken değişiklik-ler, sözde “sosyal devlet” anlayışı çerçevesinde siyasi iktidarları popü-list ve voluntarist politikalar izlemeye iten ve devletin ekonomiye mü-dahale alanını genişleten hükümlerin kaldırılması amacına yönelik olmalıdır. “54

Türkkan bu açıklamalarının ardından şöyle demektedir:

“Anayasal ekonomi, demokrasinin ekonomi boyutunu statik bir şekilde ele alma eğilimindedir ve demokratikleşmenin bir süreç olduğu gerçeği ile uyuşmamaktadır. Diğer bir ifade ile anayasal ekonomide üstü açık

54 Erdal Türkkan, Ekonomi ve Demokrasi, Ankara: Turhan Kitabevi, 1996;350.

Page 63: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 63

veya kapalı bir biçimde, devletin sınırlandırılarak katılaştırılması görüşü hakimdir.”

Türkkan her ne kadar kitabında bireysel özgürlüklerin korunması için devletin sınırlandırılması temasını işliyorsa da bunun anayasal sınırlamalarla yapılması konusunu eleştirmektedir. Türkkan’ın açık-lamalarında gördüğüm eksiklikler şunlardır:

1. İlk olarak Türkkan’ın “demokrasinin ekonomik kurum ve kuralla-rının anayasal bir zorunluluk haline getirilmesinin anlamlı olmadığı” görüşü demokrasi taraftarlarını hayrete düşürecek bir görüştür. De-mokrasi, şüphesiz bir siyasal kültür meselesidir. Ancak, demokrasi-nin temel kurum ve kurallarının anayasalarda güvence altına alınma-sı zorunludur. Türkkan’ın görüşleri “anayasaya niçin gerek vardır” sorusunu gündeme getirmektedir. Anayasalara gerek vardır, çünkü insanların temel hak ve özgürlüklerinin anayasalarda güvence altına alınması zorunludur. Anayasal güvencelerin olmadığı ortamlarda devlet, insanların en temel hak ve özgürlüklerini ihlal edebilir. Bu bakımdan elbette demokrasinin temel değerlerinin ve ilkelerinin anayasalarda yeralması gereklidir.

2. İkinci olarak sayın Türkkan’ın ifade ettiğinin aksine “mevcut ana-yasalardaki temel hükümler, demokrasinin ekonomik kurum ve ku-rallarına uyulmasını zorunlu hale getirici nitelikde “ değildir. Gerçek anayasalar ile sahte anayasaları birbirine karıştırmamak gerekir. Bugün, bir çok ülkede anayasalar yürürlükte bulunmaktadır. Bu an-lamda sözkonusu ülkeler “anayasalı devlet” olmalarına karşın bu ülkelerde birey hak ve özgürlükleri etkin bir şekilde güvence altına alınmış değildir. En başta ülkemiz “anayasalı devlet” olarak adlandı-rılabilir, ancak “anayasal devlet” olarak adlandırılamaz. Bu bakım-dan, Türkkan’ın görüşlerine hiç bir şekilde katılmıyorum. Türkkan’ın anayasada yeralan konularda cezai “bazı yasal düzenlemeler yararlı olabilir” düşüncesini de paylaşmıyorum. Anayasal hükümlerin ancak anayasal yaptırımlarla korunacağına inanıyorum.

Siyasal kültürün de ihmal edilmemesi gerektiği düşüncesindeyim. Bu konuda, yazılı bir anayasanın hak ve özgürlükleri “mükemmel” bir şekilde koruyamayacağı gerçeğini de gözardı etmemeliyiz. Ingiliz

Page 64: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

64 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Siyaset bilimci John Gray’in Sınırlı Devlet (Limited Government) adlı eserindeki şu sözlerine bir ölçüde katılıyorum: 55

“Bireysel özgürlükleri korumada bir anayasanın etkinliği, yalnızca ekonomik ve politik gücün etkinliğine değil, aynı zamanda korunması öngörülen halkın siyasi kültürüne de dayalıdır.”

John Gray’in şu sözününün de doğru olduğuna inanıyorum:

“Hiç bir anayasa, eğer ekildiği toprak, tiranik veya barbar kültürüyle beslenmişse, yeşermez, hatta kök bile salmaz.”

Özetle, anayasa kadar siyasal kültür de önem taşımaktadır. Şüphesiz, her güzel çiçek her yerde yetişmez. Çiçekleri seven ve koruyan insan-ların varlığı da gereklidir...

3. Türkkan ayrıca şöyle demektedir: “Anayasal ekonomi, demokrasi-nin ekonomi boyutunu statik bir şekilde ele alma eğilimdedir.” Tam aksine, anayasal iktisat yaklaşımını savunanlar günümüz anayasala-rının eski ve geri kalmışlığından yakınarak, demokrasilerde siyasal iktidarların güç ve yetkilerinin sınırlandırılmamasının sonuçta eko-nomik sorunları ve yozlaşmaları beraberinde getirdiğini belirtmek-tedirler.

Anayasal iktisat konusunda bana çeşitli toplantılarda ve derslerimde öğrencilerin yönelttiği şu soru üzerinde durmamız gerektiğine inanı-yorum. “Anayasada devletin para basma, borçlanma, vergileme yetki-lerini sınırlandırdığımızda, konjonktür değiştiğinde mevcut anayasa bu durumda yetersiz kalmayacak mıdır? Anayasa statik bir konuma gelmeyecektir.” Bu sorularda şüphesiz çok büyük bir doğruluk ve haklılık payı vardır.

Anayasaların “sert” ya da “yumuşak/esnek” olmaları konusu anayasa hukukunun önemli tartışma konularından birisidir. Anayasanın ko-lay kolay değiştirilemez bir yapıda olması, bazen çağın ve günün koşullarına uyulamaması sorununu beraberinde getirirken; anayasa-ların kolayca değiştirilebilir olması da “ anayasaların yozlaşması tehlikesini beraberinde getirmektedir. Bu sorun sadece ekonomik anayasa ile alakalı bir sorun değil, siyasal anayasa niteliğini taşıyan günümüz anayasalarının da bir sorunudur. Önemle belirtelim ki,

55 Bkz : Coşkun Can Aktan, 21. Yüzyıl Için “Yeni” Toplumsal Sözleşme. Istanbul: T Yayınları, 1994.

Page 65: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 65

Anayasada ekonomik alandaki hükümlerin çok genel ve hemen he-men tüm konjonktüre paralel bir şekilde düzenlenmesi pekala mümkündür. Savaş ve büyük ekonomik depresyon dıurumlarında anayasanın değiştirilmesinin kolaylaştırılması anayasal hükümlerle pekala düzenlenebilir.

Ülkemizde maliye alanında uzman olan Prof.Dr.Sevim Görgün ve Prof.Dr.Ömer Faruk Batırel de anayasal iktisat yaklaşımına çeşitli eleştiriler yöneltmektedirler. Prof. Görgün’ün eleştirileri şu şekilde-dir:

“Anayasanın bir iktisadi plan niteliği kazanması yalnız devletin iktisadi tercihlerini değil, bireyin iktisadi özgürlüğünü, anayasaların sık sık değişmemesi gerektiği gözönüne alınacak olursa, gelecek kuşakları da kapsayacak şekilde sınırlar. Bu tür bir ekonomik düzeni serbest piyasa ekonomisi olarak nitelemek mümkün değildir. Iktisadi anayasa ancak kumanda ekonomilerinde uygulanabilir.” 56

Görgün yukarıdaki açıklamalarında ekonomik anayasası, bireylerin özgürlüklerini sınırlandıracak bir yaklaşım olarak ele almaktadır. Aşağıdaki ifadelerinde de bu görüşleri tekrarlanmaktadır:

“Yapılması gereken demokratik sistem içinde mevcut denetim meka-nizmalarını güçlendirmektir. Bu da anayasa ile kurumların özerkliğini ve kişisel özgürlüğü sınırlayarak değil artırarak ve başta partiler olmak üzere demokratik örgütleşmenin yayılmasını özendirerek mümkün olur.”57

Görgün bu açıklmaları ile ekonomik anayasa yaklaşımına tamamen karşı olduğunu, bu yaklaşımın sadece birey özgürlüklerini sınır-landırmakla kalmayıp “ kurumların özerkiliği”ni de sınırlandıracağını iddia etmektedir. Kanaatimce, Görgün hükümetlerin ve bürokrasinin mevcut iktisat politikalarını kendi bağımsız (özerk) kararları ile uygulamaları gerektiğini savunmaktadır. Görgün, demokrasilerde siyasal iktidarların sahip olduğu güç ve yetkilerini kötüye kullanabil-ecekleri varsayımını gözardı etmektedir. Görgün makalesinde şöyle yazmaktadır:

56 Sevim Görgün,” Anayasal Borçlanma Politikası ve Devletin Borçlanma Yetkisinin Sınırlandırılması” içinde: Ekonomik Anayasa Sempozyumu, 28-29 Mayıs 1992. Anka-ra. s.151. 57 Görgün, a.g.m.s. 152.

Page 66: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

66 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

“Kamu harcamalarının, kamu hizmetlerinin ve ekonomiye kamu müd-ahalesinin artmasını politikacılar ve bürokratların öz çıkarlarını kor-umaya yönelik kararları ile izah etmek, sorunu çok basite indirgemek olur.”58

Prof.Görgün, kamu tercihi teorisinin gerçekten anşaılması çok basit olan bir önermesini (“politikacılar da insandır ve kendi özel çıkar-larını gözetirler”) önermesini konuyu açıklamak açısından yeterli bulmamakta ve bu “sorunu çok basite indirgemek olur” eleştirisini yapmaktadır.

Prof.Görgün anayasal iktisadın devletin sınırlandırılması görüşünü de kabul etmemekte; devlet müdahalesinin gerekli olduğunu, dahası devlet müdahalesinin esnek olması gereğinden sözetmektedir. Gör-gün’ün kendi ifadeleri ile açıklayalım:

“Toplumun refahının artması için kamu hizmetelri üretimi ve ekono-miye müdahale zorunludur. Müdahalenin etkin olabilmesi için esnek olması gerekir.” 59

Prof.Batırel ise anayasal iktisatçıların önerilerine çeşitli eleştiriler yöneltmektedir. Batırel’in görüşlerini aşağıda kendi ifadeleriyle özet-lemeye çalışalım:

“Liberal-muhafazakar yaklaşım çerçevesinde kamu kesimi başarısızlıklarını önlemek amacıyla Leviathan türü bir devlette bütçe gücünün sınırlanması ve denk bütçe yapılması önerilerinin gerekçeleri tutarlı görünmekle birlikte yapılan inceleme sonucunda tek belirleyici olarak kabul edilmemiştir.Gerekçeler içinde yalnızca merkezileşme ve açık bütçenin, bütçe hacmi üzerindeki etkisinin anlamlı olduğu tesbit edilmiştir.”60

Batırel, halen mevcut 1982 anayasasında “zımni denk bütçe “ il-kesinin mevcut olduğunu da belritmektedir:

“Türkiye 1961 ve 1982 Anayasalarında devletin sosyal ve ekonomik ödevlerine sınır koyarak ve bu sınırı 1982 Anayasasında zımni denk

58 Görgün, a.g.m.. s. 150. 59 Görgün, a.g.m. s. 150. 60 Ömer Faruk Batırel, “Anayasal Bütçe Politikası ve Denk Bütçe Önerisi”, Ekonomik Anayasa Sempozyumu, 28-29 Mayıs 1992. s.145.

Page 67: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 67

bütçe ilkesi haline getirerek, bütçe sınırlamasını anayasal olarak kabul etmiştir”61

Batırel, 1982 Anayasasında yeralan “Devlet, sosyal ve ekonomik al-anlarda, Anayasa ile belirlenen görevlerini, ekonomik istikrarın ko-runmasını gözeterek, mali kaynakların yeterliliği ölçüsünde yerine getirir.” hükmünü devlet harcamalarını sınırlayacak bir kural olarak yorumlamaktadır. Kanaatimce, bu tür bir sembolik anayasa hükmünü “zımni denk bütçe ilkesi” olarak olarak ele almak doğru değildir. Nitekim, ülkemizde bu anayasa hükmünün devlet har-camalarını sınırlandırıcı hiç bir etkisi sözkonusu değildir.

III. ANAYASAL İKTİSAT KONUSUNDA OLUMLU GÖRÜŞLER

Ülkemizde Anayasal Iktisat konusu üzerinde en kapsamlı araştır-maların Marmara Üniversitesi öğretim üyesi, Iktisadi ve Idari Bilim-ler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Vural Savaş tarafından yapıldığını biliyoruz. Prof. Savaş’ın 1989 yılı başında yayınladığı Anayasal Iktisat başlığını taşıyan kitap bu alanda yazılmış ilk kitaptır. Prof. Savaş konunun ülkemiz gündemine getirilmesinde katkısı olan ilk kişidir. Dahası, Prof. Savaş konuyu Anayasa Mahkemesi tarafından düzenlenen sempozyumlarda da ele almış ve konunun tartışılmasın-da büyük katkısı olmuştur.

Savaş dışında konu ile ilgilenen akademisyenlerin bir kısmı halen Dokuz Eylül Üniversitesi, Iktisadi ve Idari Bilimler Fakültesi’nde görev yapmaktadırlar. Bu üniverisitede çalışan akademisyenlerin katkısı ile 1991 yılında Kamu Tercihi ve Anayasal Iktisat adıyla bir kitap yayına hazırlanmış, 1992 yılında ise Ekonomik Anayasa başlığını taşıyan bir uluslararası sempozyum düzenlenmiştir.

Aşağıda anayasal iktisat konusunu olumlu bir yaklaşımla ele alan bazı siyaset adamı ve akademisyenlerden söz edeceğiz. Hemen belir-telim ki, sayın Vural Savaş’ın görüşlerini burada özetlemeye gerek görmüyoruz. Zira, kendisi kitap ve araştırmalarıyla bu araştırma alanını ülkemizde en kapsamlı olarak inceleyen akademisyendir. Bunun yerine, konu hakkında görüşlerini açıklayan bazı kişilerin yaklaşımını ele almakta yarar görüyoruz.

61 Batırel, a.g.m. s. 146.

Page 68: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

68 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Ülkemizde 1980 sonrasında Türk siyasi hayatına damgasını vuran, Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak görev yapan Turgut Özal’ın ölü-münden önceki bir kaç yıl içerisinde anayasal iktisat konusu ile il-gilendiğini yaptığı konuşmalardan biliyoruz. Konu hakkında Özal’ın görüşlerini ele almadan önce Çankaya köşkünde bu konudaki ge-lişmeleri Özal’ın danışmanı olarak görev yapan Prof.Dr.Ahmet Kılıçbay’dan aktarmaya çalışalım. Kılıçbay 1989 yılında Çankaya’dan Ekonomiye Bakış adlı kitabında James M. Buchanan’ın ve anayasal iktisat konusunun Özal’ın danışmaları ile yaptığı toplantılarda ele aldığını belirtmektedir. Ahmet Kılıçbay şöyle yazmaktadır:

“Anayasal Iktisat ekolünün temsilcisi özellikle Nobel Ödülü sahibi Prof.Buchanan’ın görüşlerinin tahlil edildiği Amerika’nın ünlü fikir dergisi olan Dialogue’u ekonomik durum toplantısından önce Cumhur-başkanına takdim ettim, tanıttım ve toplantıda bu konuya da yer vere-ceğimi ifade etttim. Cumhurbaşkanı isteğimi kabul ettiği gibi dergideki bu önemli makalenin tercüme edilerek kendisine verilmesi için ilgililere talimat verdi”62

“Anayasal iktisat, Buchanan ekolünün öngördüğünden farklı olarak fakat fikri özünü koruyarak Türkiye’de yararlı olabilir mi? Bu sorunun en azından sorulmuş olmasının bu konuda düşünmeye başlamış bulunmanın yararlı olacağını Cumhurbaşkanına ifade ettim.... Cum-hurbaşkanı Buchanan hakkında bu önemli makalenin tercümesini alıkoydular.” 63

Sayın Kılıçbay’ın açıkladığı üzere Anayasal Iktisat konusu Çankaya Küşkündeki ekonomi durum toplantısında Buchanan’ın Nobel ödülünü kazanmasından sonra tartışılmıştır. Özal’ın siyasal iktidar-ların ekonomik alandaki güç ve yetkilerinin anayasal normlarla sınır-landırılması konusundaki düşüncelerini esasen Izmir Ticaret O-dasında yaptığı bir konuşma sırasında ele aldığını görüyoruz. Özal bu toplantıda şöyle demektedir:

“Acaba yönetime seçtiğiniz insanlara bütün yetkiyi verecek misiniz? Acaba meclise de sizin seçtiğiniz insanlara biz bütün yetkiyi vermeli miyiz, yoksa başka bir mukavele mi düşünmemiz lazım? 2000’li yılllara

62 Ahmet Kılıçbay, Çankaya’dan Ekonomiye Bakış, Milliyet Yayınları, Ankara: 1989;125-26. 63 Kılıçbay, a.g.e. s. 130-31.

Page 69: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 69

giderken acaba bu yönetimlere geçirdiğimiz insanlara, ‘biz sana bütün yetkiyi veremeyiz, sen ancak şu sahada oynayabilirsin’ mi diyeceğiz. Ben tahmin ediyorum ki, bu ikinci söylediğimiz önem kazanacak. Seçtiğimiz insanlara sonsuz yetki veremezsiniz. Eğer bir ülkede serbest bir fikir ortamı, serbest bir pazar varsa, bu yetkilerin sınırlı olması la-zımdır. Eninde sonunda, o noktaya doğru bütün ülkelerin gideceğini tahmin ediyorum. .. Mümkün olduğu kadar yetkilerin sınırlandırılması lazımdır... Belki günün birinde bütün bunların hepsi oluşturulacak konuşulacak. Anayasal düzen yapılacak, hangi yetkilerin kullanılabile-ceğini çok net olarak orada göstermek lazımdır.” 64

Özal’ın bu konuşmasındaki sözleri açık bir şekilde onun anayasal iktisadın önerilerini savunduğunu göstermektedir. Özal, 21. yüzyılda anayasal düzen ile hükümetlerin güç ve yetkilerinin sınırlandılrl-masının önem kazanacağını belirtmektedir.

Ekonomik Anayasa konusu ülkemizde ilk kez 1994 yılında Devlet eski Bakanı, Zonguldak Milletvekili Güneş Müftüoğlu’nun Doğru Yol Partisinde yaptığı bir konuşmada dile getirilmiştir . Böylece ilk kez anayasal iktisat konusu parlementoda bir parti tarafından tar-tışılmıştır: Müftüoğlu grup konuşmasında şu önerilerde bulun-muştur:

“Iç borçlanma, dış borçlanma, para basmak, özelleştirme ve transfer ödemelerine anayasada açıkça yer verilmeli, siyasi iktidarların bu konularda hoyratça davranmalarına izin verilmemelidir... Bugüne dek ülkemiz ekonomik düzenlemeleri içermeyen anayasalarla yönetildi. Bu nedenle yeni anayasa çalışmalarımızda Iktisat Politikası Anayasası veya Ekonomik Anayasa hükümlerine yer verilmesini grubumuzun saygıdeğer üyelerinin, komisyonda görevli sayın milletvekillerinin ve tüm kamuoyunun takdirlerine arz ediyorum.” 65

Sayın Müftüoğlu bu konuşmasında açık bir şekilde “ekonomik ana-yasa”dan sözetmekte ve ülkemizde anayasal reform çalışmalarında anayasal iktisadın önerilerinden yararlanılması gerektiğinden sö-

64 Izmir Ticaret Odası, 8.Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın Izmir Ticaret Odasındaki Ko-nuşmaları, 24 Aralık 1992. s.15-16. 65 Zonguldak Milletvekili Güneş Müftüoğlu’nun Grup Konuşması: Ekonomik Anayasa, 10 Haziran 1994. (Bu metin yayınlanmamıştır. Sayın Müftüoğlu’nun görev yaptığı sırada sekreterinden faks aracılığıyla elde etmiş bulunmaktayım. )

Page 70: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

70 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

zetmektedir.

Bunların dışında ülkemizde TISK ve TÜSIAD da ekonomik anayasa konusu ile yakından ilgilenmiştir. Türkiye Işveren Sendikaları Kon-federasyonu’nun 1992 yılı çalışma raporunda ekonomik anayasa konusunda başlıca şu görüşlere yer verilmiştir:

“Anayasalar ülkelerin ekonomik sistemlerini de belirleyen ve istikrar içinde gelişmelerini sağlayan belgeler olmalıdır. Anayasanın bütününe ilişkin temel görüşümüz günümüzde anayasaların sadece ülkelerin siyasi yapısını ve devlet şeklini belirleyen, demokratik hak ve özgür-lüklerle ilgili hükümlere yer veren birer belge olduğu şeklindeki klasik anlayışın geçerliliğini yitirdiği, bunun yanında anayasaların ülkelerin ekonomik sistemlerini belirleyen ve onların istikrar içinde gelişmesini sağlayacak hükümlere yer veren belgeler olması gerektiği şeklinde özetlenebilir. Diğer bir ifadeyle, “Ekonomik Anayasa” fikrinden hareket ederek ekonomide devlet küçülmeli, ferdi teşebbüsün ve rekabetin ön plana çıkmasına imkan verecek şeklide anayasa biçimlendirilmelidir. Bu hedeflere dönük ve yönlendirici bir istikrarlı Anayasa istikrarlı eko-nomi politikalarının uygulanmasını da sağlamış olacaktır. “ 66

TÜSIAD da 1991 yılında ekonomik anayasa konusunu ele almış ve bu konu üyelerin Çeşme’de yaptığı Yüksek Istişare Konseyi toplantısın-da ele alınmıştır. TÜSIAD eski Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Bülent Eczacıbaşı toplantı sonrasında basına yaptığı açıklamalarda şöyle demektedir:

“Demokrasilerde iktidarın elinde bazı yetkiler var. Para basma yetkisi, kanun koyma yetkisi, vergi alma yetkisi. Bakıyoruz ki burada toplum siyasetçilere verdiği yetki konusunda sınırlamalar koymazsa siyasetçi-ler bu yetkileri kullanırken toplumun uzun vadeli çıkarlarına aykırı davranışlarda bulunuyorlar... Anayasal ekonomi bazı koşullar ortaya konmasını öneriyor. Siz seçimle iktidara geldiniz, ülkeyi yöneteceksiniz. Şu koşulları sizinle anlaşmaya bağlayalım diyor.” 67

Bülent Eczacıbaşı ayrıca 1992 yılında Görüş dergisinde “Toplumun Katılımına Açık Anayasa” başlığını taşıyan yazısında şöyle demektedir:

66 TISK, 18. Olağan Genel Kurul Çalışma Raporu, Ankara: 1992, s.15. 67 Bülent Eczacıbaşı’nın demeci. Cumhuriyet, 17.7.1991.

Page 71: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 71

“Anayasal Ekonomi kavramı Türkiye için başlangıçta belki uygulanabi-lirliği bulunan nitelikte katkılar getirmeyebilir; ne var ki, Türkiye’nin ‘yeterince denenmemiş’ yaklaşımlara kapalı olması gerektiği görüşüne katılmadığımızı belirtmeliyiz.” 68

1996 yılında TÜSIAD’ın yine Yüksek Istişare Toplantısı’nda ekono-mik anayasa önerileri tartışılmıştır. Milliyet gazetesinde “Ekonomiye Anayasa Şart” başlığını taşıyan haberde şöyle denilmektedir:

“TÜSIAD üyelerinin ekonomiye çeki düzen verecek bir sistemin olması gerektiğini beliriterek, ekonomiye bir anayasa şart diyerek öncelikle şu konuların altını çizdiler: Bütçe açığının ve kamu borçlarının GSMH’ya oranı yasal olarak sınırlanmalı...” 69

Her ne kadar TÜSIAD Ekonomik Anayasa konusu üzerinde fazla durmamışsa da, konunun tartışılmasına bir ölçüde katkıda bulun-muştur.

Merkez Bankası eski Başkanlarından Dr.Rüşdü Saracoğlu ise direkt olarak ekonomik anayasayı belirtmese de yaptığı açıklamada devle-tin para basma konusundaki yetkilerinin anayasa ile düzenlenmesini belirtmektedir. Saraçoğlu şöyle demektedir:

“Avrupa standartlarında bir Merkez Bankası oluşturmak ve paranın anayasasını yazmak zorundayız. Temelinde kamu açıklarının kolayca finanse edilmesine yol açan parasal hukukumuzu değiştirmek yatmak-tadır.” 70

Eski Büyükelçilerden ve Milliyet Gazetesi yazarlarından Şükrü Elek-dağ’ın 5 Kasım 1995 tarihinde genel seçim öncesi yazdığı yazı da çok önem taşımaktadır: Elekdağ Milliyet gazetesindeki köşesinde eko-nomik anayasa kavramından sözetmemekle beraber şöyle demektedir:

“Iktidarları bir mali disiplin içine sokmanın ancak Anayasa’ya şu yolda hükümler konmasıyla sağlanması mümkündür: Dengeli bütçe yapıl-

68 Bülent Eczacıbaşı, “Toplumun Katılımına Açık Bir Anayasa”, Görüş Dergisi, Mayıs-1992. s. 15. 69 “Ekonomiye Anayasa Şart”, Milliyet, 22 Haziran 1996. 70 “Saracoğlu:Paramıza anayasa yazmalıyız.” Hürriyet, 14 Aralık 1995.

Page 72: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

72 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

ması ve TBMM’nin Büte üzerinde tam denetime sahip olması.. Dış bor-cun koşullara bağlanması ve iç borca sınır getirilmesi.” 71

Hacettepe Üniversitesi, Iktisadi ve Idari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Prof.Dr. Güneri Akalın ise anayasal iktisadın önerilerinin ül-kemizde uygulanabileceği belirten bir tebliği Anayasa Mahkemesi tarafından düzenlenen bir sempozyumda sunmuştur. Akalın bu tebliğinde denk bütçe ilkesinin, vergileme yetkisinin, para basma yetkisinin anayasalarda düzenlenmesi ve sınırlanması gereği üzerin-de durmaktadır. 72

Ülkemizde Işletme Bilimi alanında çalışmaları bulunan Prof.Dr. İlter Akat ise “Bize Gereken Bir Iktisadi Anayasadır” başlığını taşıyan bir yazısında şöyle demektedir:

“Siyasi anayasalar yanında, kamu harcamaları ve kamu borçlan-malarında mali sınırlamalar yapmak suretiyle ülkenin geleceğini te-minat altına alan bir iktisadi anayasa üzerinde ciddi çalışmalar yapma zamanı gelmiştir.” 73

Son olarak Istanbul Üniversitesi, Siyasal Bilimler Fakültesi öğretim üyelerinden Anayasa Hukuku alanında çalışmalar yapan Prof.Dr. Bakır Çağlar’ın Anayasal Iktisat konusundaki düşüncelerini özet-leyelim. Çağlar’ın “Kriz Ideolojileri ve Kriz İdeolojilerinin Hukuk Dilinde İfadesi: “İktisat Politikası Anayasası” Üzerine Bir Iki Not” başlığını taşıyan makalesindeki görüşleri şu şekildedir:

“Anayasa, basit gerçeği ile, politiği hukuka dönüştürme, önce siyasi sonra da sosyal sistemi kurumsallaştırma işlemidir. Anayasal revi-zyonizmin bu ideolojilerin bünyesel özelliği olmasının sebebi budur. ‘İktisat Politikası Anayasası’ revizyonist teorilerden sadece biridir, diri-len politika ‘Hukuk’u da diriltmiştir” 74

71 Şükrü Elekdağ,” Kamu Kaynaklarının Çılgınca Yağmalanması”, Milliyet, 5 Kasım 1995. 72 Güneri Akalın, “Anayasamızın Piyasa Ekonomisi Ile Uyumlaştırılması: Mali ve Eko-nomik Hükümler Ile Sosyal ve Ekonomik Hak ve Ödevlerin Yeniden Düzenlenmesi” Anayasa Yargısı, Cilt 11, Ankara: AÜ Basımevi, s. 71-87. 73 Ilter Akat, “Bize Gereken Iktisadi Anayasadır”, Türkiye Iktisat Gazetesi. 1992. 74 Bakır Çağlar, “Demokrasi Krizi ve Terapiler: Kriz Ideolojileri ve Kriz Ideolojilerinin Hukuk Dilinde Ifadesi: “Iktisat Politikası Anayasası” Üzerine Bir Iki Not”, Toplum ve Bilim, Yaz-1988, s. 105-110.

Page 73: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 73

Çağlar’ın makalesindeki ifadeleri çok açık ve anlaşılır olmamakla bir-likte anayasal iktisada olumlu olarak baktığı izlenimini vermektedir. Çağlar’ın yazı uslubu ve görüşleri malesef konunun anlaşılmasını güçleştirmektedir.

IV. SONUÇ

Bu araştırmamızda geçtiğimiz yıllarda ülkemizde üzerinde konuşul-maya ve tartışılmaya başlanan Anayasal Iktisat ve Ekonomik Anaya-sa konusunda anayasa hukukçularının, iktisatçıların, maliyecilerin, siyaset adamlarının görüş ve düşüncelerini incelemiş bulunuyoruz. Önemle belirtelim ki, konunun tartışılması şüphesiz çok yararlıdır. Bu alanda olumlu ya da olumsuz tartışmalar anayasal iktisadın öneri-lerinin daha etraflıca anlaşılmasına imkan sağlayacaktır. Ancak, dik-katimizi çeken şudur ki, ülkemizde bir akademik ünvana sahip olan bazı öğretim üyelerimizin konu ile ilgili bir araştırma yapmadan görüş beyan ettikleri görülmektedir. Bilmemek ayıp değildir... Öğrenmeden ve bilgi sahibi olmadan görüş bildirmek ve yazmak ise doğru bir yaklaşım değildir. Bu konudaki literatürü okumadan ve araştırma yapmadan konuya yüzeysel, duygusal ve önyargılı yaklaşımlarda bulunmak kesinlikle bilimsel bir tutum ve davranış değildir.

Altını çizerek belirtmeliyiz ki, dünyada “yeni” global gerçekler bizim diğer konularda olduğu gibi anayasa konusundaki geleneksel bakış açımızı da mutlaka değiştirecektir. Gelenekselcilik, bir gün mutlaka değişime mağlup olacaktır. Ülkemizde tanınmış anayasa hukukçularından Mümtaz Soysal’ın şu sözleri geleneksel anaya-sacılığı yansıtan güzel bir örnektir. Soysal çok sayıda baskısı yapılan Anayasanın Anlamı başlığını taşıyan kitabında şöyle demektedir:

“Anayasalar, yaşandıkça canlanıp; eskitildikçe yenilenip değer ka-zanır.”75

Soysal gibi düşünen gelenekselci anayasa hukukçuları ülkemizde bir çok alanda olduğu gibi gerçek anayasal reform için mücadeleyi bazen aktif, bazen de pasif tavırları ile engellemektedir. Anayasalar kutsal, dokunulmaz bir belge değildir. Anayasalar, Soysal’ın görüşlerinin tam aksine yaşandıkça onları yazan insanlar gibi yaşlanırlar. Anaya-

75 Sosyal, a.g.e., s.405.

Page 74: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

74 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

sal demokrasi için büyük mücadeleler veren Thomas Jefferson’ın aşağıdaki sözleri bu açıdan çok anlamlıdır.

“Bazı insanlar anayasaların önünde saygıyla eğilir, onları yalnızca bir sığınak gibi görür ve el sürülemeyecek kadar kutsal sayar. Anayasaları yazan eski kuşak insanlara insanüstü bir bilgelik atfeder ve onların yazdıklarının hiç bir zaman değiştirilemeyeceğini kabul eder. Kuşkusuz, biz anayasalarda ve yasalarda sık sık ve denenmemiş değişiklikler yapılmasını savunuyor değiliz, ama biz aynı zamanda yasaların ve kurumların insan aklının ilerlemesiyle el ele gitmesi gere-ktiğini biliyoruz...Yeni keşifler yapıldıkça, yeni gerçekler aydınlığa çıktıkça ve koşulların değişmesiyle birlikte tarz ve görüşler de değiştikçe, kurumların da ilerlemesi ve zamana ayak uydurması gere-kir.”76

Bir başka düşünür Henry Ward Beecher ise şöyle demektedir:

“Kanunlar ve kurumlar sürekli olarak eskimeye eğilimlidir. Saatler gibi, yasalar ve kurumlar da temizlenmeli ve zamana göre ayarlan-malıdır.”

Önemle belirtelim ki, Jefferson’ları, Madison’ları okumayanlar elbette gerçek anayasacılığın ne demek olduğunu anlayamazlar ve ka-vrayamazlar. Locke, Hume, Mill, Montesquieu, Rousseau gibi büyük düşünürlerin eserlerini okumadan; iktidarın sınırlandırılmasına yö-nelik özgürlük mücadelelerini ve bu mücadelelerin bir kazanımı olan ve bugün evrensel bidirgeler olarak kabul edilen özgürlük döküman-larını okumadan anayasal demokrasiyi ve anayasal iktisadı anlamak kolay değildir.

76 Bkz: Alvin ve Heidi Toffler, Yeni Bir Uygarlık Yaratmak, Istanbul: Övünel Matbaa-cılık, 1995.

Page 75: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 75

ANAYASAL İKTİSAT FELSEFESİ ve

EKONOMİK ANAYASA REFORM ÖNERİLERİNE

YÖNELİK ELEŞTİRİLERE CEVAPLAR (II) ∗

“Düşünmeksizin çalışmak, boşa zaman harcamaktır;

öğrenmeksizin düşünmekse tehlikeli...” Konfüçyüs

“Büyük düşünceler daima sıradan düşünenlerin

şiddetli tepkisine hedef olur.” Albert Einstein

I.GİRİŞ

1980’li yılların sonlarına doğru ülkemizde akademik çevrelerde ince-lenmeye başlanan Anayasal İktisat Teorisi ve Ekonomik Anayasa yaklaşımı, ileriki yıllarda hem akademik alanda bir çok bilim adamı ve araştırmacının ilgisini çekerek bu alanda araştırmalar yapılmaya başlanmış, bunun yanısıra sivil toplum kuruluşları ve siyasi çevrele-rin de konuya yakın ilgileri artmıştır.

Anayasal İktisat ve Ekonomik Anayasa yaklaşımı ile ilgili olarak bu-güne değin konuyu bilen- bilmeyen bir çok akademisyen değişik yo-rumlar ve değerlendirmeler yapmışlardır. Anayasal iktisat yaklaşı-mına yöneltilen eleştirileri 1996 yılında yayınlanan kapsamlı bir ya-

∗ C.Can Aktan, “Anayasal İktisat Felsefesi ve Ekonomik Anayasa Reform Önerilerine Yönelik Eleştirilere Cevaplar (II) Yeni Türkiye Dergisi, Eylül-Ekim 1999. Sayı 29. s.705.

Page 76: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

76 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

zımızda cevaplamış bulunuyoruz. 1 Aradan geçen zaman zarfında genel olarak anayasal iktisat teorisine – ve bu arada özel olarak be-nim konu ile ilgili yayınlanmış araştırmalarıma yeni bazı itirazlar ve eleştiriler yöneltilmiştir.

Bu yazımda 1996 yılı ve sonrasında genel olarak ekonomik anayasa yaklaşımına, özel olarak da benim konu ile ilgili akademik çalışmala-rıma yöneltilen eleştirileri cevaplamaya çalışacağım. Amacımız kişi-lerle polemiklere girmek değil, sözkonusu anayasal iktisat teorisinin ve bu teori çerçevesinde geliştirilen ekonomik anayasa önerilerinin ülkemizde daha iyi anlaşılmasına ışık tutmaktır.

II. ANAYASAL İKTİSADA MUHALİF GÖRÜŞLER

Bu bölümde anayasal iktisada yönelik eleştirileri özetleyerek, bu eleştiriler hakkında görüşlerimizi sunmaya çalışağız.

Anayasal Devlete Karşı Polis Devleti Önerisi...

1 Mart 1997 tarihinde Radikal gazetesinde Forum köşesinde anaya-sal iktisat konusunda iki adet eleştirel yazı yayınlandı. Yazıların biri Doç.Dr.Ahmet Çakmak, diğeri ise Doç.Dr. Hülya Kirmanoğlu tarafın-dan kaleme alınmıştı.

Sayın Ahmet Çakmak’ın anayasal iktisada yönelik eleştirisi şu cüm-lelerinden açıkça anlaşılmaktadır:

“Bir grup Amerikalı iktisatçı ve onların peşine takılan diğerleri ekonomiyi politikacıların elinde oyuncak olmaktan kurtarmak için hukukun devreye sokulmasının gerekli olduğu keşfinde bulundular. Aslında iktisatçıların ekonomi yönetimi konusunda söyledikleri laflar da çok azdır. Ekonomik büyümenin gerektirdiğinden fazla para basılmasın ve bunun doğal uzantısı olarak da devlet bütçesi denk olsun. Eğer bunlar yapılmazsa enflasyon olur. Bütün söyledikleri esas olarak bunlardan ibarettir. Bunların yerine getirilemeyişini de politikacıların davranışlarına bağlarsanız anayasaya maddeler koyarak politikacıların ellerini bağlama önerisi gerekçesini bulmuş olur...Anayasaya para basma kuralları ya da bütçe kuralları üzerinde madde koyup koymamayı tartışmadan önce vergi yasaları hakkında

1 Bkz: Coşkun Can Aktan, “Anayasal İktisat ve Ekonomik Anayasa Önerilerine Yönelik Eleştiriler ve Karşı Cevaplar”, Banka ve Ekonomik Yorumlar Dergisi, Aralık-1996.

Page 77: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 77

konuşalım. İşte size yasa ama uygulanmıyor. Demek ki yasal müdahale de çare değil. Bunun suçu da mı politikacıların?”2

Sayın Çakmak yazısına şu şekilde devam etmektedir:

“...yasal sınırlamalarla politikacıların bu eğilimlerini frenleme önerisi ortaya atılmış. Bu önerinin somut ifadesi olarak da para basma konu-sunun anayasal düzeyde kurallara bağlanması isteniyor. Bence bu nok-tada hata var. Dikkat edilirse son zamanlarda tüm dünyada bu arada ülkemizde para basma yoluna gitmekten kaçınma eğilimi epey arttı. Politikacıların bu konuda eskisi kadar suistimal içinde oldukları söy-lenemez. Ama vergi cephesinde durum aynı değil. Orada tersine vergi toplamama eğilimi artmış durumda. O nedenle bu işi politikacıların etki alanının dışına çıkarmak gerekiyor. Bağımsız ve güçlü yetkilerle donatılmış bir vergi idaresi kurulabilir, vergi polisi ihdas edilebilir vb. Bakalım o zaman ne olacak?”

Çakmak yazısını şu cümlelerle bitiriyor:

“Vergi idaresi ve vergi polisi önerisini onun için ortaya attım. Biraz “madem öyle işte böyle” yapmak istemedim...Eminim bu tartışma tak-kelerin düşmesine katkıda bulunacaktır.”

Açıkça söylemek gerekirse adını ilk kez duyduğum ve akademik der-gilerde ismine daha önce rastlamadığım Doç.Dr. Ahmet Çakmak’ın bir bilim adamına yakışmayacak tarz ve uslupta kaleme aldığı yazısı için gerçekten üzüldüm.

Anayasal İktisat alanında uzun yıllardır çalışmalar yapan bir aka-demisyen olarak sayın Çakmak’ın yer yer hakaret içeren ifadelerini esefle karşılıyorum. Üniversitede görev yapan bir kimse olarak uslup ve yazı stilini doğrusu kendisine yakıştırmıyorum. Çakmak yazısında anayasal iktisat alanında çalışma yapan araştırmacıları “ukalalık”, “iki yüzlülük”le suçlamakla kalmıyor, bu kimseleri “bir grup Ameri-kalı iktisatçının arkasına takılan müritler” olarak yorumluyor. Yazısının sonunda ise “eminim bu tartışma takkelerin düşmesine kat-kıda bulunacaktır.” ifadesini kullanıyor. Okuyucuların bu üniversite mensubunun yazısını bulup, okumalarını tavsiye ediyorum!..

2 Ahmet Çakmak, “İktisatçının Tuhaf Dünyası”, Radikal Gazetesi, 1.3.1997.

Page 78: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

78 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Sayın Çakmak’ın hiç de cididiye alınmayacak eleştirilerine cevap ola-rak şu genel düşüncelerimi okuyucularla paylaşmak istiyorum:

Üniversitelerde bugün ciddi anlamda bilimle meşgul olmayan, doçent, profesör gibi ünvanlar için zoraki çalışmalar yapan pek çok kimsenin varolduğunu biliyoruz. Bugün üniversiteler öylesine deje-nere olmuştur ki, bazı üniversite mensupları eğitim ve araştırma yapmadan üniversite dışında her türlü faaliyetle meşgul olmak-tadırlar. Bir kısım profesörlerimiz de asıl görevleri olan bilimsel araştırma çalışmalarını yapmak yerine köşe yazarlığı ile gazeteciliğe başlamışlardır. Son yıllarda bu kimselerin sayısı süratle artmıştır. Şüphesiz, bir bilim adamının bilgilerini gazetelerde yazılar yazarak kamuoyuna aktarması çok önemli ve değerli bir çabadır. Ancak, bilim adamının asıl işi “bilimsel araştırma” yapmaktır. Bir kısım tembel akademisyenlerimiz ise kendileri çalışmadıkları gibi son derece meşakkatli bir iş yapan bilim adamlarına kıskançlık ve saire neden-lerden dolayı çamur atmakla tatmin olmaya çalışmaktadırlar.

Anayasal iktisat yaklaşımını doğru olarak anlamak için bazı açıkla-malar yapmakta yarar görüyorum. Anayasal iktisat şunu söylüyor: Bizi yöneten insanlar yeniden seçilebilmek için sahip oldukları güç ve yetkileri kötüye kullanma eğilimde olabilirler. Siyasal iktidarlar, özellikle seçim öncesinde oy potansiyeli taşıyan kesimlere dağıtıkları seçim rüşvetleri ile kamu harcamalarının artmasına neden olmak-tadırlar. İktidarlar, artan kamu harcamalarını da oy kaybetmemek için vergi ile değil, vergi-dışı finansman araçları ile finanse etmeye çalışmaktadırlar. Vergi dışı finansmanla kastedilen ise borçlanma ve para basmadır. Her ikisi de kısa vadede seçmenin canını yakmayacak, aksine kısa vadede seçmenin çıkarına uygun olan ara-çlardır. Kamu harcamalarının borçlanma ile finanse edilmesi, borç ve faiz yükünün artmasına ve neticede kamu açıklarının daha da genişmesine neden olur. Kamu harcamalarının para basma ile fi-nanse edilmesi ise enflasyon sorununu ortaya çıkarır. Siyasal iktidar-ların seçim öncesindeki davranışları ile seçim sonrasındaki davranışları farklıdır. Seçim öncesinde oy uğruna halka bol vaat ve transferlerde bulunan siyasal iktidarlar, seçim sonrasında bozulan ekonomik dengeleri düzeltebilemek için kaçınılmaz olarak vergi ve zam gibi araçlara başvururlar.

Devletin piyasa ekonomisine maliye politikası araçları (harcama, vergi, borçlanma vs.) ve para politikası araçları (para basma, açık

Page 79: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 79

piyasa işlemleri, devlet bankalarından sağlanan krediler vs) ile müdahalede bulunması piyasa ekonomisindeki tüm dengeleri altüst eder. En başta vergi, piyasa ekonomisinin işleyişi üzerinde çok öne-mli etkileri olan bir iktisat politikası aracıdır. Vergiler, teşebbüs ve mülkiyet özgürlüğünü sınırlayan, insanların yatırım yapma, çalışma, ve tasarruf etme isteklerini doğrudan etkileyen bir araçtır. Vergi yükünün artamasına paralel olarak ekonomik büyüme yavaşlar, ne-tice olarak vergileme kapasitesi ve vergileme potansiyeli darala-cağından vergi gelirleri de azalır. Tekrar belirtelim, ağır vergiler sa-nayi ve ticaret üzerinde son derece tahripkar sonuçlar doğurur.

İşte anayasal iktisadın önerilerinden birisi vatandaşları ağır vergiler altında ezmemek, bireylerin doğal hak ve özgürlükleri olarak kabul ettiğimiz teşebbüs ve mülkiyet özgürlüğünü daraltmamak için devle-tin sahip olduğu vergileme yetkisini hukukla sınırlandırmaktır. Özgürlük tarihini okuyanlar, devletin sahip olduğu vergileme yet-kisini nasıl kötüye kullandığını çok iyi bilirler. “Temsilsiz vergileme olmaz” ilkesi kolay elde edilmiş bir slogan değildir!.. Kralların keyfi vergileme yetkilerini hukukla sınırlandırmak için yapılan mücadeleri asla ve asla unutmamalıyız... Günümüzde temsili demokrasilerde vergileme yetkisi, krallardan alınmış parlementoya devredilmiştir. Peki, parlamentonun sınırsız vergileme yetkisi olur mu? Parlemento istediği türde vergileri koyma hakkına sahip midir? Vergi oranlarını vergi adaletini sağlamak iddiasıyla istedikleri şekilde bir aşağı, bir yukarı çekebilirler mi? Oy kazanmak uğruna keyfice vergi afları çıka-rabilirler mi? “Çok kazanandan çok, az kazanandan az” vergi sloganı ile vergi sistemini her istedikleri an değiştirme hakkına sahip mi-dirler? Vergi kanunlarının çok sık değiştirilmesi ekonomik birimlerin kararları üzerinde ne tür sonuçlar doğurur?

Tüm bu sorular üzerinde detaylı olarak durmak ve düşünmek ge-rekir... Bazı vergi dairelerinin önünde “Vergi Kalkınmanın Temelidir” diye yazar. Oysa bu sözü kayıtsız doğru olarak kabul edersek o za-man daha fazla vergi alarak ekonomik büyüme ve kalkınmayı gerçe-kleştirebiliriz!.. Ancak doğru olan bu değildir. Bana göre, ağır vergiler kalkınmanın önündeki en büyük engeldir. Sınırsız vergileme, “yasal hırsızlık”tan başka bir şey değildir. Vergileme yetkisinin sınır-landırılmadığı bir ülkelde vergiler, halk üzerinde baskı ve tazyik o-luşturur. Neticede “vergi sömürüsü” dediğimiz bir noktaya geliriz.

Page 80: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

80 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Mali Devlet, ya da Vergi Devleti’nin en büyük özelliği vergi sömür-üsüdür.

Sayın Çakmak’ın istediği de sanırım böylesi bir vergi devletidir. Sayın Çakmak, yazısında vergileme yetkisinin sınırlandırılmasını “poli-tikacıların ellerini bağlama” operasyonu olarak yorumluyor ve bunun doğru olmadığını, aksine “bağımsız ve güçlü yetkilerle do-natılmış bir vergi idaresi kurulabilir, vergi polisi ihdas edilebilir.” öne-risinde bulunuyor. Hem bağımsız, hem güçlü!... Bu iki kelimeyi de polis devleti zihniyetini benimseyen insanların kullanabileceğini düşünüyorum.

Tekrar, ifade edelim; sınırsız vergileme yasal hırsızlık ya da haraçtan başka bir şey değildir. İkinci olarak, ağır vergiler ekonomik kalkın-manın önündeki en büyük engeldir. Vergi oranlarını artırarak, daha fazla gelir toplanacağını sanmak trajik bir yanılgıdır. Vergilemede “iki kere iki dört etmez!.” Bu sözün anlamı şudur, vergi oranları bir nokt-adan sonra artırıldığında vergi gelirleri artmaz, aksine azalır.3

Vergileme yetkisinin anayasada sınırlandırılmasına yönelik öneriler-den önce vergilerin mikro ve makro ekonomik etki ve sonuçlarını çok iyi bir şekilde tahlil etmemiz gerekir. Verginin “yasal” olma ö-zelliğinden önce “meşru” olması önemlidir. Kanun devleti ya da polis devleti anlayışında ihdas edilen her vergi “yasal”lık özelliğini taşır, ancak “meşruluk” özelliğini taşımayabilir. Vergilerin meşruiyyeti için en başta vergileme ile ilgili bazı temel ilkelere ve kurallara uyulması gerekir. Vergilerin ağır olmaması gerekir. Vergilerin önceden hangi konular üzerinden alınacağı ve oranlarının belirli olması önem taşır. Aynı şekilde, vergi ile ilgili kanunların çok sık değişmemesi gerekir.

Peki vergileme yetkisi hukukla nasıl sınırlandırılabilir? Bu konudaki önerilerimi detaylara girmeden aşağıda maddeler halinde sıralamak istiyorum.

1.Vergilerin ne üzerinden alınacağı, yani verginin konusunun anayasada açık olarak belirlenmesinin gerekli olduğunu düşünüyo-rum. Aksi takdirde, çöp vergisi, yazlık vergisi, net aktif vergisi, eko-nomik denge vergisi, deprem vergisi gibi “yasal” olmanın ötesinde

3 Vergi oranları ile vergi gelirleri arasındaki ilişkiler ile ilgili olarak detaylı bilgiler şu çalışmamızda yeralmaktadır: Coşkun Can Aktan, Politik İktisat, Ankara: Takav Matba-ası, 1994.

Page 81: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 81

meşru olmayan keyfi vergilerle her zaman karşılaşabiliriz. Piyasa ekonomisinde en önemli ilkelerden birisi “öngörülebilirlik” (pre-dictability) dir. Gelecekte ne sürprizlerle karşılaşacağını bilmeyen müteşebbisler ve yabancı yatırımcılar doğal olarak yatırım yapmaz-lar.

2.Vergilerin konularının anayasada tek oranlı olarak belirlenmesinin gerekli olduğunu düşünüyorum. Bu radikal önerinin pek çok haklı gerekçeleri bulunuyor. Artan oranlı vergiler, sanılanın aksine ver-gilemede etkinliği ve adaleti gerçekleştiremeyecek vergilerdir.

3.Merkezi devletin ve yerel yönetimlerin vergileme yetkisinin anayasada ayrı ayrı ve açık olarak belirlenmesinin gerekli olduğunu düşünüyorum.

4.Toplam vergi yükünün sınırının anayasada belirlenmesinin pekala mümkün olduğu kanaatindeyim.

Bugün dünyada eski geleneksel vergileme ilkelerinin ve vergileme tekniklerinin giderek önemini kaybettiğini görüyoruz. Her alanda olduğu gibi değişimi arzulayanlar ve değişimin gerisinde kalmak istemeyenler kamu maliyesi alanındaki değişim trendini ve bunun arkasında yatan gerçekleri de gözardı etmiyorlar.

Anayasal İktisat ve Ekonomik Anayasa gibi kavramlarla yeni tanışan insanların bu yeni yaklaşıma tepki göstermelerini çok normal karşılıyorum. Bilgi sahibi olmadan, o konudaki devasa literatürü okuma zahmetine katılmadan, bir kaç gazete haberi ya da Türkçe makale okumakla yetinerek eleştiriler yöneltmeyi çok doğru bul-muyorum. Bilgisizliğin değişimin önündeki en büyük engel olduğunu düşünüyorum. Okumadan yazma alışkanlığının çok yanlış olduğu düşüncesindeyim.

Anayasal İktisata Çeşitli Eleştiriler...

Ülkemizde tanınmış maliye profesörlerinden Halil Nadaroğlu, Kamu Maliyesi Teorisi başlığını taşıyan ders kitabında anayasal iktisat ko-nusuna şu eleştiriyi yöneltmektedir:

“günümüzde piyasa ekonomisi lehindeki yaygın görüşlere rağmen, dev-letin ekonomik plandaki faaliyetlerinin anayasalarda sıkı bir biçimde sınırlandırılmasını öngören anayasal iktisat görüşü belli istikametteki

Page 82: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

82 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

bir ideolojiyi anayasal hale getirmenin sebep olacağı sakıncalarından ötürü akademik çevrelerde yeterince benimsenmemiştir.” 4

Hemen belirtmeliyim ki, sayın Nadaroğlu anayasal iktisat konusuna ancak Kamu Maliyesi Teorisi başlığını taşıyan kitabının 8. Baskısında (1992.) yer vermiştir. Sayın Nadaoğlu’na katılmadığım noktalar şun-lardır:

1.Anayasal iktisat hiçbir şekilde bir “bir ideolojiyi anayasal hale ge-tirmenin sebep olacağı sakıncalardan ötürü” değil, tam aksine ko-nunun ülkemizde akademik çevrelerde bilinmemesi dolayısıyla yete-rince benimsenmemiştir. Oysa İngilizce bilimsel literatür bir akade-misyenin belki de bir ömrü boyunca çalışması gereken hacimde ve derinlikte araştırmalar ile doludur. Tekrar ifade edelim ki, anayasal iktisat konusu sayın Nadaroğlu’nun kitabı da dahil olmak üzere Türkçe literatüre daha yeni girmektedir.

2.İkinci olarak anayasal iktisat önerilerinin “ideolojik” olduğunu söylemek pek anlamlı değildir. Anayasal iktisat bir düşünce felsefesi ya da düşünce akımıdır. Önemli olan bu felsefenin eksikliklerini ortaya koymaktır.

Gazi Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof.Dr.Sinan Sönmez de benzer şekilde kamu tercihi ve anayasal iktisat yaklaşımını “ideolo-jik” olarak değerlendirmekte ve bu tür “yeni liberal politikaların nihai hedefi sosyal devleti ve sosyal refah devletini giderek tasfiye etmektir.” demektedir. 5

Benzer bir ifadeyi de eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ve halen Orman Bakanı olan Prof.Dr.Nami Çağan’ın şu ifadelerinde bulabi-liyoruz:

“Yeni sağ ideolojinin ekonomik anayasa yaklaşımı, dünya çapında çeşitli devletlerde uygulanan ekonomi politikalarını tekeli altına alma-yı ve sosyal devlet kavramını silmeyi hedeflemektedir. Anayasal ik-tisatçıların devletin ekonomik sınırlarının anayasada belirlenmesi ile ilgili bazı görüşleri ilk bakışta çekici görünmektedir. Ancak bu

4 Halil Nadaroğlu, Kamu Maliyesi Teorisi, 8.b. İstanbul: Beta, 1992. S. 113. 5 Sinan Sönmez, “Kamu İktisadi Teşebbüslerinin Gelişimi ve Krizin Etkileri”, içinde: Türkiye’de Sanayileşmenin Yeni Boyutları ve KİT’ler”, Korkut Boratav ve Ergun Türkcan (Ed.), İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1993.209.

Page 83: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 83

yaklaşımın temel amacı, yeni sağın ekonomik görüşlerini devletin resmi ideolojisi haline getirmektir. Bu ideolojiyi liberal olmayan siyasal iktidarlara dayatmaya kalkışmak ise otoriter bir bakış açısıdır. Her siyasal iktidarım ekonomik anayasaya uyma zorunluluğu, siyasal parti ve siyasal tercih farklılıklarını ortadan kaldırır. Bu çeşit bir liberalizmi “otoriter liberalizm “ olarak nitelendirmek yanlış olmasa gerektir.”6

Sayın Çağan, bu kadarıyla da yetinmeyerek anayasal iktisadın “anti-demokratik” bir yaklaşım olduğunu belirtmektedir: “Anayasal ik-tisatçılar, hükümetlerin temel yetkileri olan iktisat politikası belirleme yetkisini onların ellerinden almak istediklerinden anti-demokratik bir yaklaşım içindedirler...Devletin ekonomik sınırlarını, her devletin siya-sal sistemi içinde belirlediği parlamento ve hükümet, kendi değer yargıları doğrultusunda saptar”. (s. 130.)

Sayın Çağan’ın bir parlamento üyesi olarak demokrasinin gerçek an-lamını bilmediğini düşünüyorum. Parlamentonun yetkilerinin sınırsız olması gerektiğini savunan Çağan, hükümetlerin kendi değer yargılarına göre güç ve yetkilerini kullanabilecekleri görüşündedir. Sayın Çağan’ın politikacı kimliğinin olmadığı bir dönemde hazırladığı doçentlik tezi parlamentoların güç ve yetkilerinin niçin sınırlanması gerektiğini vurgulayan ifadelerle doludur. Sayın Çağan’ın doçentlik tezindeki şu görüşlerine sonuna kadar katılıyorum:

“Vergide hukuk fikri, ilk kez, siyasal iktidarı ellerinde bulunduranların sınırsız güçlerinin sınırlandırılmaya başlaması ile ortaya çıkmıştır. Vergileme yetkisinin sınırlandırılması, demokratik düzenin temeli ol-muş ve bu düzenin gelişmesine olanak yaratmıştır. Parlementoların yasama yetkilerinin kökeninde; vergilendirme gücünün sınırlandırıl-ması konusundaki savaşımlar vardır... Vergilendirme yetkisi, bir kamu hukuku kavramı olarak, devlete yalnız haklar değil, uymak zorunda olduğu belli ödevler de yükler. Bu ödevler vergilendirme yetkisinin sınırlarını oluşturur.”7

Bu ifadeleriyle sayın Çağan, anayasal iktisada yönelttiği eleştirileri ile tutarlı değildir.

6 Nami Çağan, “Yeni Sağın Ekonomik Anayasa Yaklaşımı”, Ekonomide Durum Dergi-si, Bahar/Yaz 1997. S. 130. 7 Nami Çağan, Vergilendirme Yetkisi, Istanbul: Kazancı Hukuk Yayınları, 1982. s.5.

Page 84: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

84 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Abant İzzet Baysal Üniveristesi öğretim üyelerinden sayın Uğur Eser de sayın Çağan gibi düşünmektedir ve “anayasal iktisat... anti-sosyal olmanın yanında anti-demokratik bir toplum projesidir” görüşünü savunmaktadır. 8

Türk-İş’in Görüşü ve Anayasal İktisat Dosyası...

Türk-İş tarafından yayınlanan Ekonomide Durum başlığını taşıyan dergide anayasal iktisat ve ekonomik anayasa yaklaşımı ile ilgili ola-rak Türk-İş Yönetim Kurulu’nun şu görüşleri dikkat çekmektedir: Anayasal iktisat “son zamanda işveren dünyasının çok ilgi gösterdiği ve ilk bakışta kulağa hoş gelen bir alanı kapsıyor. Devletin ekonomik gücünün anayasa hükümleriyle sınırlandırılmasının sözcülüğünü yapan aşırı liberal bir anlayışın ürünü olarak gündemde canlı tutul-mak isteniyor. Ancak devletin özellikle ve öncelikle sosyal har-camalarının kısılması ve bunların geliştirilmesinin önlenmesi bakımından çalışan kesimlerin çıkarlarına taban taban ters düşüyor.” 9 Türk-İş Araştırma Müdürü sayın Prof.Dr. Oğuz Oyan da dergi içinde benzer görüşleri savunuyor. Sayın Oyan daha da ileri giderek “anaya-sal iktisat yaklaşımı neo-liberal akımının oldukça militan bir kanadını oluşturanlarca savunuluyor.” (s.7) ifadesinden sonra anayasal iktisa-dın “işçi sınıfının ve tüm çalışan kesimlerin sosyal kazanımlarını geri-letmeye yönelen saldırgan bir sınıfsal özel sahip” (s.8.) ifadesini kullanıyor.

Aynı dergideki bir başka yazısında sayın Oyan “Türkiye’de devletin hala küçültülmesini savunan dış ve iç çevreler, bu arada “’ekonomik anayasa’ taraftarları, çok dar bir bakış açısının veya sığ sınıfsal re-flekslerin tutsağı olmuş gözükmektedirler” demektedir. 10

8 Uğur Eser, “Anayasal İktisat ya da Yeni Liberal Siyasal İktisat’ın ‘Ekonomik Anaya-sa’ Önerisi Üzerine”, Ekonomide Durum Dergisi, Bahar/Yaz 1997. S.143. Sayın Eser’in bu makalesinde yeralan görüşlerine benzer düşünceleri daha önce bir başka dergi de yayınlanmıştır. Eser’in görüşlerine yönelik eleştirilerim için bkz: Coşkun Can Aktan, “Anayasal İktisat ve Ekonomik Anayasa Önerilerine Yönelik Eleştiriler ve Karşı Cevap-lar”, Banka ve Ekonomik Yorumlar Dergisi, Aralık-1996. 9 Türk İş Yönetim Kurulu, “Sunuş” Ekonomide Durum Dergisi, Bahar/Yaz 1997. S.5. 10 “Oğuz Oyan, “Değişen Dünyada Değişmeyen Devlet mi?” Ekonomide Durum Dergi-si, Bahar/Yaz 1997. S.20.

Page 85: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 85

Sayın Oyan’ın kullandığı “militan”, “dar bakış açısı”, “sığ” gibi ka-vramları, ciddi bir bilimsel araştırma alanına haksızca yöneltilmiş ve eleştiri sınırlarını aşan hakaret düzeyinde ifadeler olarak görüyorum. Sayın Oyan’ın anayasal iktisat yaklaşımı ile ilgili bilimsel eleştirilerini dergide maalesef bulamıyoruz!... Dergide Anayasal İktisat dosyası başlığı altında başka akademisyenler tarafından anayasal iktisat ve ekonomik anayasa yaklaşımına çeşitli eleştiriler yöneltiliyor. Bu eleştirileri de kısaca özetlemeye çalışalım.

Türk-iş tarafından yayınlanan Ekonomide Durum dergisinde ekono-mik anayasa yaklaşımını eleştiren iktisatçılardan Hülya Kirmanoğlu “Anayasal İktisat Kimin İçin?” başlığını taşıyan yazısında “ esas olarak A.B.D. ve diğer bazı gelişmiş Batı ülkelerinde ortaya çıkmış olan anaya-sal iktisat fikri, çoğunluk olan alt-orta gelir grubu ücretli kesimin, azınlık olan üst gelir grubu sermaye kesimini ‘sömürmesi‘nin önlenme-si fikrine dayanmaktadır.” açıklamasını yaptıktan sonra yazısını şu cümlelerle bitirmektedir “kanımızca, anayasal iktisatçıların Türkiye gibi bir ülkede savunmaları gereken, denk bütçe yerine denk bütçe ile birlikte eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik haklarının anayasal güvence altına alınması olmalıdır. Çünkü bu alanlar piyasanın kuşatması altındadır ve oy kaygısı ile davranan politikacılar çıkarlarını bu kuşatmayı daha da pekiştirme yönünde bulmaktadırlar.”11

Kirmanoğlu’nun anayasal iktisada yönelik eleştirilerinin temelinde, anayasal iktisat önerilerinin zenginlerin çıkarlarını korumaya yöne-lik olduğu iddiası yatmaktadır. Bu görüşün hiçbir haklılık ve doğruluk payı yoktur, çünkü anayasal iktisatçılar; geliştirdikleri rant kollama teorisi ile büyüyen ve genişleyen devletin en fazla çıkar gru-plarının ve zengin kesimlerin işine yarayacağını belirtmektedirler. Anayasal iktisatçılar, azınlık haklarının korunması ve çoğunluk des-potizminin ortadan kaldırılması için çözüm olarak devletin sınır-landırılmasını önermektedirler.

11 Bkz: Hülya Kirmanoğlu, “Anayasal İktisat Kimin İçin?”, Ekonomide Durum Dergisi, Bahar/Yaz 1997. S. 147-154. Sayın Kirmanoğlu aynı tezlerini özet olarak şu yazısında da dile getirmektedir: Hülya Kirmanoğlu, “Sosyal Güvenlik Hakları Anayasal Güvenceye Alınmalı”,Radikal Gazetesi, 1.3.1997. ; Kirmanoğlu’nun konu ile ilgili bir başka yazısı için bkz: Hülya Kirmanoğlu, “Maliye Teorisi İçinde Farklı Bir Yaklaşım: Kamusal Tercihler Ekolü”, İÜ:İF. Maliye Araştırma Merkezi Konferansları, Prof.Dr.Orhan Dikmen’e Armağan. İstanbul: 1997.

Page 86: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

86 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Bunun dışında anayasal iktisatçılar, oy potansiyeli dolayısıyla siyasal iktidarlarla “al gülüm-ver gülüm” ilişkisi içerisinde olan “ortanca seçmen” kesimlerin, zaman içerisinde seçim rüşvetleri talebinin ge-nişlemesi neticesinde kamu harcamalarının da zorunlu olarak artacağı tespitinde bulunmaktadırlar. Bu tür seçmen taleplerinin de-vlet tarafından “bedava” karşılanması bugün içinde yaşadığımız eko-nomik sorunların ana kaynaklarından birisidir. Bu konuda Hacettepe Üniversitesi öğretim üyelerinden sayın Prof.Dr.Güneri Akalın’ın ay-nen katıldığım şu tespitlerini burada aktarmakta yarar görüyorum:

“Demokrasiye geçişimizden bu yana açık bütçe politikası güdülmesinin nedeni, genelde seçmenlerin yüzde 80’inin gelir vergisi mükellefi olma-yışıdır. Götürülük ve muafiyetlerden yararlanarak ve kayıt dışı kalarak gelir vergisi ödemeyen köylü ve esnaf çoğunluğu, destekleme alım-larını, kredileri, ucuz girdileri, vs. kullanarak devlet bütçesini meşru bir talana çevirmektedir. Esnaf ve köylü, seçmen çoğunluğunu, yani ortança seçmeni oluşturduğu için, vergilerin tabana yayılması mümkün olamamaktadır.” 12

Özetle, sayın Kirmanoğlu’nun gözden kaçırdığı önemli noktalardan birisi siyasal karar alma sürecinde örgütlenmiş ya da örgütlenmemiş tüm çıkar gruplarının (zenginlerin oluşturdukları dernekler, ticaret ve sanayi odaları ve bunların üst birlikleri, örgütlenmemiş ortanca seçmen grupları vs.) rant kollama faaliyetleri ve bedavacılık taleple-ridir.

Sayın Kirmanoğlu’nun eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik haklarının anayasal düzeyde garanti altına alınması önerisini de asla doğru bulmuyorum. Anayasa insanların negatif haklarını etkin bir şekilde koruması gereken bir belgedir. Yoksa anayasa, insanların her türlü ihtiyaçlarını (yemek, içmek, yatmak, okumak, doktora gitmek vs.) karşılamayı taahhüt eden bir belge asla olamaz. İnsan ihtiyaçları (human needs) ile insan haklarını (human rights) birbirine karıştır-mamak gerekir. Ülkemizde maalesef sosyal devlet taraftarlarının yanılgıya düştükleri en önemli hususlardan birisi budur. Bedava

12 Güneri Akalın’ın düşünceleri şu kaynaktan aktarılmıştır: Şahin Alpay, “Enflasyon şampiyonluğu kutlu olsun!”, Milliyet, 19 Aralık 1996. Akalın’ın bu konuda bilimsel bir makalesi için bkz: “Anayasal İktisada Analitik Bir Yaklaşım: Kamu Maliyesinde Beda-vacılık Sorunu, Kamu Açıkları ve Enflasyon İle İlişkisi” Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 3, 1994. S.74-79.

Page 87: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 87

eğitim, sağlık, sosyal güvenlik hizmetlerini sunan bir devleti kim fin-anse edecektir? Çalışan, üreten, ekonomiye katkıda bulunan kesimler mi!... Bakınız, bu konuda 8. Cumhurbaşkanımız Turgut Özal neler söylemektedir:

“Şimdi misal vereyim. Sosyal güvenlik sistemi, sosyal sigorta sistemi kanunla hallediliyor. Siz şunları vereceksiniz. Sigortalıysanız sonunda sizlere sosyal sigorta sistemi şöyle bir emekli maaşı verecek. O da sene-den seneye artıyor. Şu hastanelerde bakılacaksınız, iyi güzel de, bir hesap kitap meselesi. Yani aktuarya hesabı dediğimiz hesaplama ile ilgilidir. Sizin yatırdığınız para, aldığınız karşılığında, belli bir süre sonunda ölünceye kadar bunlardan istifade edeceksiniz. Eğer bu den-geli değilse, birisi bu açığı kapatacak demektir. Şimdi ne olur, herkes devletin cebinden bir şey almak ister. Ondan sonra da parmaklar kalkar, parlamentoda sosyal güvenlik sistemi batacak noktaya kadar gelir. Yirmi sene hizmet verirsiniz. Yirmi sene sonra, otuzbeş-kırk sene bundan faydalanmak istersiniz. Ne olur versin, canım devlet, deriz. Hesabı kitabı yoksa, bunun parasını kim verecek, yine sizler vereceksi-niz. Bu noktada o devlet dedikleri de yetersiz kalır. Neticede ya en-flasyonla ödersiniz ya artan vergilerle ödersiniz. Başka türlü mümkün değildir. Devletin ayrı bir hazinesi yok. Hepsi bu insanların çalışmasın-dan meydana gelen sonuçlara bağlıdır. Sonunda herkes hiç farkında olmadan cebinden verecektir. Başkasının hesabıyla, başkasının parmak kaldırmasıyla sizin cebinizden parayı alır başkasına verebilir. Şimdi bu hak mıdır? Adalet midir? İşte bu anormal yetkilerin verilip verilmeme-sinin münakaşa edilmesi lazım.”13

Sayın Özal’ın İzmir Ticaret Odası’nda yaptığı bir konuşmadan yaptı-ğımız bu alıntı hiç şüphesiz sosyal devlet taraftarlarının hoşuna git-meyecektir!...

Türk-İş dergisinde sayın Prof.Dr.Tülay Arın’ın 65 sayfadan oluşan çalışmasındaki eleştirileri de kısaca özetlemekte yarar bulunmakta-dır.14 Sayın Arın, makalesinde ağırlıklı olarak TİSK tarafından yayın-lanan Ekonomik Anayasa ve TÜSİAD tarafından yayınlanan Optimal Devlet adlı çalışmaları incelemekte ve bu çalışmalara çeşitli eleştiri-

13 İzmir Ticaret Odası, 8.Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın İzmir Ticaret Odasındaki Konuşmaları, 24 Aralık 1992. S.16. 14 Tülay Arın, “Anayasal İktisat ve Refah Devleti: TİSK ve TÜSİAD’ın Asgari Devlet Raporlarının Eleştirisi”, Ekonomide Durum Dergisi, Bahar/Yaz 1997. S. 41-106.

Page 88: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

88 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

ler yöneltmektedir. Bu çalışmaların yazarı sayın Coşkun Can Aktan için şu ifadeleri kullanmaktadır:

“Coşkun Can Aktan son birkaç yıldır sürdürülen bu kampanyanın yürütücülerinden birisidir.” (s. 51.)

Sayın Arın’ın makalesindeki temel eleştirilerini birkaç ana başlık al-tında özetlemek mümkündür:

• “Anayasal iktisat doktrininin esas saldırı hedefi, gelişmiş kapitalist devletlerde ulusal gelirin çok önemli bir kısmını harcayan ve giderek artma eğilimi gösteren sosyal harcamalar olmuştur.” (49.)

• “Rapor sadece belli bir iddiya sahiptir ve seçmenlerin ve siyasal ikti-darların ellerine geçirdikleri güç ve yetkilerini, keyfi, popülist, basiret-siz, sorumsuz şekilde mutlaka kötüye kullanacaklarını savunmakta-dır.” (s.56.)

• “Kamusal tercihler kuramı gelişmiş kapitalist ülkeler için, esas ola-rak da Amerika Birleşik Devletleri’nde, bu ülkeye yönelik olarak gelişti-rilmiş olmasıdır."”(s.60.)

Sayın Arın’ın anayasal iktisat yaklaşımına başlıca eleştirisi bu yakla-şımın, sosyal devlet anlayışını, dolayısıyla sosyal hakları sınırlamayı ve hatta ortadan kaldırmayı hedefleyen bir ideolojik akım olduğu yönünde odaklaşmaktadır. Sayın Arın’a göre “herkese ‘insanca’ bir yaşam tarzını mümkün kılacak haklar ve sosyal koruma, ancak güçlü bir kollektif karar ağı ve güçlü bir icra erki ile, yani gerekli kurumların kurulması ve işletilmesi ile sağlanabilir.” (s. 93.) Çalışmasının ileriki sayfalarında da “TİSK ve TÜSİAD’ın anayasal iktisat gibi bir temelde ‘Türkiye’deki sosyal refah devletinin yıkılması gerektiğini” savunduk-ları ifadesi yeralmaktadır. (s. 103.)

İkinci olarak, sayın Arın, Ekonomik Anayasa ve Optimal Devlet raporlarında savunulan Toplumsal Uzlaşma Konseyi oluşturulması önerisini eleştirmekte ve bunun bir tür “korporatizm” ve “anayasal faşizm” olduğunu iddia etmektedir. (s. 67-68.) Arın’ın düşüncelerini kendi ifadeleriyle akataralım:

“Toplumsal uzlaşma konseyi’nin Türkiye’de kurulması için uğraşan odakların başında TİSK gelmiştir. TİSK bu kuruluşu esas olarak en-düstri ilişkilerinde ‘uzlaşma’ amacıyla savunmuştur. Asıl amacı işçi

Page 89: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 89

haklarını sınırlandırmak idi. Şimdi de böyle bir konsey sosyal hakların sınırlandırılması amacıyla önerilmektedir.” (s. 66.)

Arın, makalesinde ağırlıklı olarak Toplumsal Uzlaşma Konseyi tara-fından çağdaş bir anayasa hazırlanması önerisini de eleştirmekte ve şöyle demektedir:

“...kollektif kararların alınması ile ilgili kuralların saptanmasını son derece antidemokratik bir ‘konsey’e teslim etmeyi önerecek kadar per-vasız ve/veya bilgisiz olabilmektedirler.” (s. 103.)

Kanaatimce sayın Arın’ın 65 sayfalık çalışmasında anayasal iktisadın temel tezlerine yönelik başkaca bir eleştiri bulunmamaktadır. Söyle-nen, anayasal iktisadın sosyal devleti ortadan kaldırmaya yönelik bir planlı saldırı hareketi olduğu ve bunun gerisinde de bunu finanse eden sermaye çevreleri (TİSK ve TÜSİAD) ve bu kampanyayı akade-mik düzeyde sürdüren bir kısım öğretim üyeleri gelmektedir. Bu ça-lışmanın yazarı için de “kampanyanın yürütücülerinden birisi” de-mektedir.

Bir kere sayın Oğuz Oyan’ın “militan”, sayın Tülay Arın’ın “kampan-yacı”, “pervasız” gibi kelimelerini gerçekten hoş karşılamıyorum!... Bu kelimeler bizzat tarafıma yöneltilmiş olduğu için şu açıklamayı yap-makta yarar görüyorum. Bir akademisyen olarak Türkiye’nin gün-demine yeni fikirleri ve yeni yaklaşımları taşımaktan büyük gurur duyuyorum. Eğer yazılarım akademik alanda, iş aleminde ve siyasi çevrelerde tartışılacak boyutlarda ise hakaret edilmek yerine takdir edilmeyi beklerim. Sayın Arın, tam 65 sayfa (neredeyse bir kitap bo-yutunda!) yazma zahmetine katlanmışsa, ben kendisine teşekkür ederim... Görüş ve önerilerimi eleştirmesinden “demek ki, eleştirme-ye değer görüşlerimiz var...” diye düşünerek memnun olurum. Ancak, bunu yaparken militan, kampanyacı, pervasız gibi kelimeleri kullan-manın gereksiz olduğunu düşünüyorum.

By zorunlu açıklamayı yaptıktan sonra sayın Arın’ın makalesinde değindiği iki konu ile ilgili düşüncelerimi bir kez daha aktarmak ge-reğini duyuyorum.

Arın’ın anayasal iktisadın “sosyal devleti ortadan kaldırmaya yönelik” bir haraket olduğu düşüncesinin eksik ve yanlış bilgilenmeden kaynaklandığı kanaatindeyim. Anayasal iktisat, “sosyal devlet düşmanı” ve sosyal devletin kaldırılmasını savunan bir

Page 90: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

90 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

yaklaşım asla değildir. Anayasal iktisat sadece devletin ekonomi içerisinde görev ve fonksiyonlarının genişlemesinin ve devlet müdahaleciliğinin artmasının tehlikelerine işaret etmektedir. Önemle ve altını çizerek belirtelim ki, anayasal iktisat sosyal refah devletinin kaldırılmasını değil, sosyal devlet anlayışı içerisindeki bazı sosyal hizmetlerin ve sosyal yardımların daraltılması gerektiğini savunmaktadır. Bu yazının amacı sosyal devlet konusunu detaylarıyla tartışmak değildir. Burada bizim sözylememiz gereken şudur: Bugün değişen dünyada kamusal hizmetlerin tanımı ve kapsamı da değişmiştir ve değişmektedir. Aynı şekilde devletin geleneksel “müteşebbis”, “gelirin yeniden dağılımını sağlayıcı” görev ve fonksiyonları bugün ciddi anlamda sorgulanmaktadır. Geçmiş yıllardaki tecrübeler ışığında geleneksel refah devleti anlayışı ve çeşitli devletlerdeki uygulamaları (Almanya, İsveç vs.) bugün ciddi bir değişim içerisindedir. İşte buradan hareketle, anayasal iktisatçılar devletin rolü ve görevlerinin yeniden tanımlanması ve sınırlandırılması gerektiğini savunmaktadırlar.

Arın’ın Toplumsal Uzlaşma Konseyi (Ekonomik ve Sosyal Konsey) ile ilgili düşüncelerini ise tamamen yanlış buluyorum. TİSK tarafından yayınlanan çalışmamda anayasanın bir toplumsal sözleşme belgesi olduğunu, bu yüzden de kurucu meclisler yerine toplumun tüm ke-simlerini temsil eden bir Toplumsal Uzlaşma Konseyi tarafından ha-zırlanması düşüncesini savundum. 15 Konu ile ilgili Prof.Dr.Vural Savaş’ın aynı dergide yazılı sözlerinin Arın’ı ikna etmeyeceğini bili-yorum, fakat yine de aktarmakta yarar görüyorum:

“Demokratik rejimin iki unsurundan biri “görüş ve düşünce ayrılığı” diğeri de “hoşgörü ve uzlaşma” dır. Bu unsurların bir arada bulunması, ancak konuların ilgililer arasında enine boyuna tartışılması ile müm-kündür. Siyasal iktidarın ekonomik konularda isabetli kararlar alabil-mesi, özel sektörün isteklerini ve ihtiyaçlarını doğru biçimde ve zama-nında tespit edebilmesine bağlıdır. Böyle bir imkan, "Ekonomik ve Sos-yal Konsey” adı ile oluşturulacak bir anayasal kuruluşla sağlanabilir.

15 Bunu söylerken de hiçbir zaman “pervasızlık” ile suçlanacağım doğrusu aklıma bile gelmezdi!... Bu tür basit suçlamalara daha fazla karşılık vermenin gereksiz zaman kaybından başka bir şey olmayacağını düşünüyorum.

Page 91: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 91

Böyle bir kurum, siyasi iktidarın hem yerinde kararlar almasına hem de anayasal sınırlar içinde kalmasına yardımcı olur.”16

Türk İş dergisinde eleştirel yazısı yayınlanan bir diğer akademisyen ise sayın Prof.Dr.İzzetin Önder’dir. Sayın Önder’in yazısında tespit edebildiğim bazı noktaları aktarmak istiyorum:17

• “Keynesgil politikalar talep canlandırıcı, anayasal iktisat ise arz-yönlü politikalar içermekle ilk anda birbirinden farklı gibi algılanmak-la beraber, detaylı bir analizde bu iki yaklaşımın da yine özdeş olduğu anlaşılmaktadır.” (s.117.)

• “Amerika Birleşik Devletileri’nde ve gelişmiş ekonomilerin işleyiş biçimi üzerine kurgulanmış olan anayasal iktisat, Keynesgil sistem ile ilgili görüşleri reddederek piyasa süreçlerini mutlak bir gerçek gibi kabul ederken, para arzının dışsal (egzojen) bir olgu olduğu kabulünü yapmıştır. Anayasal iktisatçılar böyle bir kabul yaparak, örtülü olarak sistemi aklamaya çalışmaktadır. ..Anayasal iktisat, sistem dinamikleri-ni incelemek ve sistemin işleyiş bozukluklarının parasal sonuçlarından siyasal iradeyi sorumlu tutma yolunu seçmiş görünmektedir.” (s.118.)

• “Anayasal iktisadı gelişmekte olan ekonomilere uygulamak, sadece sistemsel hataları gözardı etmekle değil, fakat gelişme aşamasındaki ekonomilerde kamu kesiminin de rolünü ihmal etmek anlamına gel-mektedir.” (s.118.)

• “Anayasal iktisadın en güçlü olduğu konu, kamu kesimi borçlanma gereksiniminin minimal düzeye çekilmesi, hatta olası koşullarda sıfır-lanmasıdır. Ancak anayasal iktisat bu sonucu, öncelikle harcamaları kısarak gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Anayasal iktisat en haklı ol-duğu konuda da ekonominin güçlü kesiminin yanında yeralmaktadır. Günümüz ekonomilerinde kamu harcamaları sınırlanarak, kamu açığı sınırlanamamaktadır.” (s. 119.)

Sayın Önder bana göre yazısında hiçbir kayda değer ciddi eleştiri yö-neltmemekte, fakat kendi yazısında eleştirilecek pek çok cümle bu-

16 Vural Savaş, “Anayasal Ekonomi”, Ekonomide Durum Dergisi, Bahar/Yaz 1997. S. 26. 17 Bkz: İzzetin Önder, “Anayasal İktisat”, ”, Ekonomide Durum Dergisi, Bahar/Yaz 1997. S.107-123.

Page 92: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

92 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

lunmaktadır... Yazısındaki son cümleler ise şöyledir: “Kamusal açık-lar, kamu kesimin büyüklüğüne ve/veya israfa bağlanamaz. ...Kamu kesimi hacmi ile etkinlik ve israf sorunları karıştırılmamalıdır.” (s. 122.)

Sayın İzzetin Önder’in keynezyen iktisat ile anayasal iktisadın birbiri ile “özdeş” olduğu ifadesini anlamış değilim!... Anayasal iktisadın ge-lişmiş ülkeler için geçerli bir yaklaşım olduğu iddiasının da hiçbir haklı gerekçesi bulunmamaktadır. Anayasal iktisat, sorumsuz politi-ka uygulamalarını engellemek, kamu ekonomisinde mali ve parasal disiplini sağlamak amacına yöneliktir. Bu tür disiplinsizliklerin ve sorumsuzlukların oldukça yaygın olduğu gelişmekte ve az gelişmiş ülkelerde anayasal iktisat önerilerinin uygulanmaması için hiçbir neden bulunmamaktadır. Sayın Önder, “günümüz ekonomilerinde kamu harcamaları sınırlanarak, kamu açığı sınırlanamamaktadır.” ve “kamusal açıklar, kamu kesimin büyüklüğüne ve/veya israfa bağla-namaz” sözlerinin iktisat bilimi gerçeğine tamamen ters düşünceler olduğunu düşünüyorum. Lisans öğrencilerimiz dahi artık bu basit doğrular üzerinde tartışma gereğini duymuyorlar kanaatindeyim...

Anayasa ve Sosyal Devlet Sempozyumu...

Türk-iş’in Anayasal İktisat Dosyası’nı bu şekilde özetledikten sonra şimdi de 1997 yılında Türkiye İşçi Emeklileri Cemiyeti sponsor-luğunda düzenlenen bir sempozyumda ekonomik anayasa ya-klaşımına yöneltilen eleştirileri özetlemeye çalışalım.

Sempozyumda bir bildiri sunan Prof.Dr.Hüsnü Erkan’ın anayasal iktisada yönelik eleştirileri şu şekildedir:

“İki farklı üniversiteden iki hocamız, ABD’de Buchanan isimli bir ikti-satçı hocanın yanına gittiler, Virginia Okulu diye bilinen okulda do-kuzar ay kaldıktan sonra kendileri önce ‘ekonomik anayasa’ kavramıy-la değil, ‘Anayasal İktisat’ adı altında bir kavramla Türkiye’ye geldiler. Bunlar, konuyu önce dar çerçevede biliyorlardı, konunun içeriğini yete-rince bilmiyorlardı ve ‘anayasal iktisat’ adı altında dediler ki: ‘efendim, işte toplumda ekonomik sorunlar çözülemiyor..Bunları çözmek için Anayasa’ya bazı maddeler konulması gerekir.”18

18 Hüsnü Erkan, “Ekonomik Anayasa; Anayasal İktisat ve Sosyal Devlet: Kavram, İçerik ve Felsefeleri”, içinde: Türkiye İşçi Emeklileri Cemiyeti, Anayasa- Sosyal Devlet ve Sosyal Güvenlik Sorunları Sempozyumu, 10-11 Nisan 1997. Ankara: 1997. S.50.

Page 93: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 93

Erkan, bu küçümseyici ifadelerinden sonra ekonomik anayasa yakla-şımına karşı olduğunu şu şekilde ifade ediyor:

“Anayasal iktisatçılar diyor ki, ‘ekonomiyle ilgili ilkeler, borçlanmayla, vergiyle ve buna benzer bir takım maddeler anayasada yer alsın’. Hal-buki ekonomiyle ilgili düzenleme, devletle ilgili olmayıp, vatandaşlar arasındaki özel hukuk alanıyla ilgilidir. Bireyler arasındaki ekonomik ilişkiler, bir üst otoritenin düzenlenmesi biçimindeki ‘devlet anayasası’ içinde yeralmaz. .. Devleti düzenleyen anayasaya ben ‘politik anayasa’ ya da ‘devlet anayasası’ diyorum. Halbuki, ekonomiye ilişkin düzenle-meler, daha alttaki yasalarda düzenlenir. Örneğin, para basmayla ilgili kuralları Merkez Bankası Yasasında düzenlersiniz. Vergi ile ilgili kural-ları Vergi Yasasında düzenlersiniz...” (s.55.)

Erkan, benim doğrusu hayretler içinde okuduğum ve yazdığım bu cümlelerini şu şekilde sürdürüyor: “

“...Ekonomik ilişkiler daha kolay değişebilen, daha rahat düzenlene-bilen, yaşamın daha hızlı değişmesiyle şekillenebilen, yasalar, tüzükler, yönetmelikler düzeyinde düzenlenirler.” (s. 56)

Erkan devamla “onun için, bu yüzeysel, bu slogancı, bu ideolojik ya-klaşımları bir yana bırakmamız gerekiyor.” diyerek anayasal iktisat teorisinin çok da önemsenmeye değer olmadığını küçümseyici ke-limeleriyle ifade ediyor.

Erkan, bir gazetedeki yazısında ise şöyle yazıyor:

“Türkiye bir çözümsüzlük yumağı içinde yuvarlanmaktadır... Bu denli köklü çözümler için sloganlara alışmış insanlarımız yine ucuz ve sihirli çözümler arıyor ve bekliyorlar. Bu çerçevede bazıları “başkanlık siste-mi” veya “anayasal iktisat” gibi sihirli ve tek boyutlu çözümler öneriyorlar. ..Eğer sorunlar anayasa değiştirmekle çözülseydi, sanırım dünyanın en sorunsuz ülkesi olurduk. Zira en çok anayasa değiştiren ülkelerden birisiyiz.” 19

Erkan Türkiye’nin sorunlarının anayasal iktisat gibi “derinliği olma-yan”, “slogancı”, yüzeyselci”, “ideolojik” yaklaşımlarla çözülemeye-ceğini ifade ediyor ve yazısının sonunda Almanya’da olduğu gibi so-

19 Hüsnü Erkan, “TOPSES 2”, Gazete Ege, 23.1.1997.

Page 94: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

94 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

syal piyasa ekonomisi yaklaşımının ülkemizde uygulanmasının altını çiziyor.

Sayın Erkan’ın eleştirileri ile ilgili olarak düşüncelerimi maddeler halinde yazmak istiyorum:

• Bir kere sayın Erkan gibi bilimsel düzeyde bugüne değin ciddi araştırmalar yayınlamış bir bilim adamının, kendi bilgi alanının dışındaki bir bilimsel litaratürü küçümseyici ve aşağılayıcı ifadeler kullanmasının kesinlikle yanlış olduğunu düşünüyorum. Yazısında kullandığı “Buchanan’cı ekol”, “slogancı”, “ideolojik”, “yüzeysel” vs. gerçekten gereksiz olarak kullanılmış kelimelerdir. Erkan, Alman-ya’da Freiburg Üniversitesi’nde doktora çalışması yapmış ve gerçek-ten de Freiburg İktisat Okulu’nun Ekonomik Anayasa yaklaşımını ülkemize bilimsel yazılarıyla taşımış tek bilim adamıdır. Ancak, Er-kan’ın, Virginia Politik İktisat Okulu’nun ekonomik anayasa yaklaşımını okuduğu birkaç makale ile değerlendirip, devasa bilimsel literatürü küçümsemeye hakkı olmadığını düşünüyorum.

• Uslup konusundaki bu eksiklik yanısıra sayın Erkan’ın asıl önemli olan anayasal iktisada yönelik eleştirileridir. Sayın Erkan’ın eleştiri-leri benim açımdan son derece hayret uyandırıcı ifadelerdir. Er-kan’ın, ekonomiyle ilgili düzenlemelerin anayasada değil, yasalar, tüzükler ve yönetmelikler ile yapılacağını ifade etmesi gerçekten il-ginçtir. Sayın Erkan anayasayı “politik anayasa” olarak düşündüğünü belirterek ekonomik ilişkilerin “daha kolay değişebilen, daha rahat düzenlenebilen yasalar, tüzükler, yönetmelikler düzeyinde..” yapıl-masını savunmaktadır.

Sayın Erkan’ın yukarıdaki değerlendirmelerinin çok önem taşımadığı düşüncesindeyim. Sayın Erkan’ın eğitim aldığı Freiburg Okulu’nun ve Ordo liberalizminin kurucuları olan Walter Eucken, Franz Böhm gibi iktisatçı ve hukukçularının görüşleri ile anayasal iktisatçıların görüşleri arasında çok büyük yakınlık ve paralellik bulunmaktadır. Gerek Freiburg Okulu, gerekse Virginia Okulu düzen için kuralların önemini savunan öğretilerdir. Freiburg okulu, piyasa ekonomisinde düzenin sağlanmasına ilişkin kurallar ve kurumların önemini sa-vunurken; Virginia okulu kamu ekonomisinde düzen için kural ve kurumların oluşturulmasının gerekli olduğunu savunmaktadır. Sayın Erkan, Ordo liberallerinin düzen teorisini çok iyi bilen bir akademi-syen olarak, “yüzeysel” olduğu iddiasında bulunduğu anayasal iktisat

Page 95: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 95

yaklaşımına maalesef kendisi “yüzeysel” eleştiriler yöneltmektedir. 20 Türkiye İşçi Emeklileri Cemiyeti tarafından düzenlenen sempozyum-da Ekonomik Anayasa yaklaşımını eleştiren Prof.Dr.Fevzi Demir’in eleştirilerini de ana başlıkları ile aktardıktan sonra konuyla ilgili görüşlerimizi sunmaya çalışalım.

Anayasa Hukuku ile ilgili bir de yayınlanmış kitabı olan ve aynı zamanda üniversitede Anayasa Hukuku dersleri veren sayın Demir’in Anayasal İktisat ile ilgili görüşleri kendi ifadeleriyle şu şekildedir:

“...Anayasalar, devletin sadece işleyişini, egemenliğin kullanılışını ve bu arada vatandaşların hak ve özgürlüklerini tanzim eden metinlerdir. Ama esas iş, tamamiyle uygulayıcılardadır. Onun için.. anayasadan medet ummaktan çok, kanaatimce bizzat kendimizden medet ummaya bakmak zorundayız.” 21

“Devlet; ‘iç borcumuız çok, dış borcumuz çok, enflasyon almış başını gitmiş, bütçe açıkları veriyor’ diyerek bana ‘onurlu bir yaşam düzeyi’ sağlamaktan vazgeçemez. Ancak Anayasada ‘para basmanın’ sınırını belirlerseniz, ‘iç ve dış borçları sınırlarsanız’ bunun acısını kimden çıkaracak? Bunun külfetini kim çekecek? Yani sigortanın açıklarını bugün devlet diyelim ki ‘para basarak’ veya ‘iç ve dış borç alarak’ ara-cılığıyla karşılıyor; karşılarken de, hiç olmazsa beni ‘belirli bir yaşam düzeyinin’ altına düşürmüyor. Ama şayet bu sınırlamayı Anayasa’da yaparsanız, bunun külfetini tamamiyle, size, emeklilere ve ücretlilere yükleyecek demektir.” (s.67)

“Anayasaya koyacağınız bu tür hükümlerle, esas itibariyle siyasi parti-lerin haraket alanlarını da daraltıyorsunuz.” (s.68)

20 Freiburg iktisat okulu öğretisinin geliştirildiği ünlü Albert Ludwigs Üniversitsi (Frei-burg Üniversitesi) ve Walter Eucken Enstitüsü’nde Temmuz-Ağustos 1999 tarihlerinde misafir araştırmacı olarak çalışmalar yapmış bulunuyorum. Freiburg iktisat okulu’nun iktisat bilimine çok önemli katkılarda bulunmuş bir iktisadi düşünce okulu olduğunu belirtmek isterim. 21 Fevzi Demir, “Anayasa Hukuku ve Anayasal İktisat, Anayasa Tekniği Açısından Bir Değerlendirme”, içinde: Türkiye İşçi Emeklileri Cemiyeti, Anayasa- Sosyal Devlet ve Sosyal Güvenlik Sorunları Sempozyumu, 10-11 Nisan 1997. Ankara: 1997. S.71.

Page 96: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

96 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

“..iktidarlara düşen yeni kaynaklar yaratmaktır. Onların görevi budur; yeni bir takım politikalar üretmektir. Örneğin, Anayasal iktisatçılar “anayasal çizgiler içinde sıkıştırılmış iki partiden’ bahsediyor; iki par-tili sistemden, hem de üstelik birbirine benzeyen iki partiden bahsediyorlar.” (s.70.)

“Diyelim ki, aşırı noktalarda borçlandınız. Yıl içinde bütçe uygula-maları sırasında öngörülenin çok üzerine çıktınız, anayasa ihlal edildi; o zaman ne olacak? Nasıl bir yaptırım uygulayacaksınız? Bu arada, izlenen politikaların ve hükümet proğramlarının iptali yolunda Anaya-sa Mahkemesine mi başvuracağız. O zaman Anayasa Mahkemesi, siyasi iktidarların ekonomi politikalarına da mı karışacak?”

Sayın Fevzi Demir bu eleştirilerden sonra Türkiye’nin sorunlarının çözülmesi için şu görüş ve önerilerini sunuyor:

“Başta örgütlenme özgürlüğü olmak üzere, tüm demokratik hakları bu kitlelere tanınarak siyasi partiler ve siyasi iktidarlar üzerinde baskı grubu oluşturması, hem demokrasiyi iyi çalıştıracak hem de bu yolla sağlanacak denge ve ‘sosyal adalet’ sayesinde ülkede huzur pekiştiril-miş olacaktır.” (s.79)

Sayın Demir’in yukarıdaki düşüncelerine hiçbir şekilde katılmıyorum ve şu hususları belirtmek istiyorum:

Ülkemizde anayasa hukukçularının genel eğilim olarak anayasayı yanlış tarif ettiklerini düşünüyorum. Anayasa devlet hakları ve insan haklarını ve bunun sınırlarını belirleyen bir dökümandır. Benim bun-ca yıl çalışmalarım sonunda yapabileceğim belki de en iyi tanım bu olabilir. Anayasayı “devletin sadece işleyişini, egemenliğin kullanılışını ve bu arada vatandaşların hak ve özgürlüklerini tanzim eden metinler” şeklinde tanımlamanın tamamen yanlış değil, fakat eksik olduğunu düşünüyorum.22 Anayasanın en önemli fonksiyonu

22 Sayın Demir’in Anayasa Hukukuna Giriş başlığını taşıyan ders kitabında da tanımın eksik oduğunu düşünüyorum: “Birinci anlamda anayasa, toplumun siyasi yapısını o-luşturan temel organların, kuruluşunu, işleyişini, görev ve yetkilerini, kişilerin devlet karşısındaki temel hak ve özgürlüklerini düzenleyen kuralları ve ilkeleri ifade et-mektedir. Anayasanın bu anlamına’maddi anlamda anayasa’ denilmektedir....İkinci anlamda anayasa, devletin temel yapısını oluşturan organları, bu organların kuruluş ve işleyişlerini, kişilerin temel hak ve özgürlüklerini düzenleyen üstün bir kanunu ifade etmektedir. Anayasanın bu anlamına ‘şekil anlamda anayasa’ denilmektedir. Bkz. Fevzi Demir ve Şükrü Karatepe, Anayasa Hukukuna Giriş, İzmir: 1986. S.3.

Page 97: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 97

“devlet hakları”nın sınırını ve çerçevesini belirlemektir. Anayasal hukuk devleti’nin anlamı, devlet haklarının ve birey haklarını tanım-lamak ve sınırlarını çizmektir.

İkinci olarak, sayın Demir’in savunduğu devlet anlayışından kay-naklanan görüşlerinin doğru olmadığını düşünüyorum. Sayın De-mir’e göre devletin temel görevlerinden birisi vatandaşlara “onurlu bir yaşam düzeyi” sağlamaktır ve devlet bu amaç uğruna ekonomik güç ve yetkilerini sınırsızca kullanabilir ve kullanmalıdır da!... Sayın Demir’e göre devletin para basma yetkisini, iç ve dış borçlanma yet-kilerini sınırlandırırsak eğer, bunun yükünü dar gelirli emekliler ve ücretliler karşılayacaktır!... Tam aksine, bana göre bugün devletin sorumsuzca ve sınırsızca borçlanmasının faiz yükünü dar gelirliden başka kimse çekmemektedir!... Yine devletin sorumsuzca merkez bankası kaynaklarını kullanarak harcamalarını finanse etmesinin sonucunda ortaya çıkan enflasyon altında ezilen, dar gelirliden başkası değildir!...

Sayın Demir’in “siyasi partilerin haraket alanlarını da da-raltıyorsunuz” eleştirisi doğru bir eleştiridir, zira anayasal iktisat yaklaşımının temel amaçlarından birisi siyasal süreçte oyunun kuralları dahilinde oynanmasını sağlamaktır.

Anayasal iktisatçılar sayın Demir’in ifade ettiği gibi “anayasal çizgiler içinde sıkıştırılmış iki partiden” asla bahsetmemektedirler ve böylesi-ne bir öneriyi de benimsememektedirler. Amerika Birleşik Devletle-ri’nde bugün iki büyük parti vardır ve bu tamamen tabii bir gelişme içinde ortaya çıkmıştır. Bu konunun anayasal iktisadın önerileri ile bir ilgisi olmadığını düşünüyorum.

Sayın Demir’in anayasal iktisada yönelttiği en anlamlı eleştiri “anayasal sınırlamalara hükümetlerin uymaması haline ne yapılacağı” sorusudur. Bu konuda sayın Demir’in eleştirisi son derece anlamlıdır. Ancak sayın Demir’in “anayasa ihlal edildi, o zaman ne olacak?” soru-sundan önce “siyasal iktidarlar güç ve yetkilerini ihlal ederlerse ne yapılmalı?” sorusuna cevap vermesi gerekir düşüncesindeyim. Hukukun üstünlüğü ilkesi gereği, parlamentonun da anayasa ve yasa-lara uygun hareket etmesi gerekir. Parlamentonun güç ve yetkisini sınırsızca ve sorumsuzca kullanma hakkı olmamalıdır. Anayasal de-mokrasi’nin anlamı budur... Tabii burada sorun, eğer siyasilerin anayasada belirtilen güç ve yetkilerini ihlal etmeleri halinde ne

Page 98: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

98 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

yapılacağı sorusudur. Bana göre çözüm, anayasa mahkemesi karar-larına bu yönde saygı göstermekten geçer. Eski anayasa mahkemesi üyesi ve anayasal iktisat yaklaşımını savunan iktisatçıların başında gelen sayın Prof.Dr.Vural Savaş bu konuda şöyle demektedir:

“Demokratik bir sistem içinde siyasi iktidarın anayasa sınırları dışına çıkma tehlikesini en etkin biçimde önlemek, ‘anayasa yargısı’nı işlet-mek ile mümkündür. Bunun için de Anayasa Mahkemesi’ne başvurmak yetkisi bütün mesleki kuruluşlara tanınmalıdır.” 23

Son olarak Prof.Dr.Ali Nazım Sözer’in yukarıda belirtilen semp-ozyumda anayasal iktisat yaklaşımına yönelik eleştirilerini ve bu eleştiriler hakkında bizim düşüncelerimizi özetleyelim.

Sayın Sözer yazısında daha ziyade anayasal iktisat yaklaşımını sosyal devlet açısından değerlendirmekte ve anayasal iktisadın sosyal dev-leti ortadan kaldırmaya yönelik bir girişim olduğunu vurgulamaktad-ır. Yazısında ağırlıklı olarak ülkemizdeki sosyal sorunların önemini vurgulayan Sözer, Türkiye’de sosyal devletin gerekliliğinin altını çizmektedir.

Sayın Sözer yazısında anayasal iktisat yaklaşımının temel tezleri ile ilgili konulara eleştiri yöneltmemektedir. Sadece “anayasal iktisat düşüncesi ortaya çıkış gerekçelerinin bir kısmı bakımından fevkalade haklıdır.“ ifadesini kullanmaktadır.24 Bu cümlelerin hemen devamın-da “...toplumdaki yolsuzlukların ve sorunların kaynağı olarak sosyal devletin gösterilmesi, dolayısıyla onu hedef gösterip kaldırılmasını istemek, hem ülke topraklarını hem de onun üzerinde yaşayan insan-larımızı gözden çıkarmak demektir. Sosyal devlet ideali Anadolu’nun ve Türk Toplumu’nun güvencesidir” şeklinde ifadeler yeralmaktadır.

Yukarıda belirttiğim hususu burada bir kez daha belirtmek gereğini duyuyorum: Anayasal iktisat, “sosyal devlet düşmanı” ve sosyal dev-letin kaldırılmasını savunan bir yaklaşım asla değildir. Anayasal ik-tisat sadece devletin ekonomi içerisinde görev ve fonksiyonlarının genişlemesinin ve devlet müdahaleciliğinin artmasının tehlikelerine

23 Vural Savaş, “Anayasal Ekonomi”, Ekonomide Durum Dergisi, Bahar/Yaz 1997. S. 39. 24 Ali Nazım Sözer, “Anayasal İktisat ve Sosyal Devlet”, içinde: Türkiye İşçi Emeklileri Cemiyeti, Anayasa- Sosyal Devlet ve Sosyal Güvenlik Sorunları Sempozyumu, 10-11 Nisan 1997. Ankara: 1997. S.101.

Page 99: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 99

işaret etmektedir. Anayasal iktisat sosyal refah devletinin kaldırıl-masını değil, sosyal devlet anlayışı içerisindeki bazı sosyal hizmetle-rin ve sosyal yardımların daraltılması gerektiğini savunmaktadır. Sayın Sözer, sayın Tülay Arın, sayın Nami Çağan ve diğer pek çok akademisyen gibi anayasal iktisat teorisini “sosyal devlet düşmanı” bir yaklaşım olarak ele almakta ve kanaatimce konuya önyargı ile bakarak anayasal iktisadın savunduğu temel tezleri dikkate almama-kta ve gözden kaçırmaktadır.

Vergileme yetkisi sınırsız olamaz!...

Öte yandan, Dokuz Eylül Üniversitesi öğretim üyelerinden Zeynep Arıkan’ın çeşitli tarihlerde konu ile ilgili yazılarının bir kısmında anayasal iktisat önerilerini desteklediği, bir kısmında ise konuya pek sıcak bakmadığını anlaşılmaktadır. Arıkan, 1996 yılında yayınlanan makalesinde şöyle yazmaktadır: 25

“Çağdaş demokratik devletlerde anayasa vergilendirme yetkisinin çerçevesini çizmeye çalışan ve bu yetkiyi sınırlayan bir takım hükümler içerir.” “(s.15.)

Aynı çalışmanın ileriki sayfalarında ise “Vergi anayasasının Türkiye gibi gelişimini tam anlamıyla tamamlamamış bir ülkede uygulanma şansı fazla değildir. Vergi anayasasının Türkiye’de tam anlamıyla uygulanması sözkonusu olmasa bile vergilendirme yetkisine Anayasa ile belli sınırlamalar getirilmelidir. Bu sınırlandırmalar vergi anayasası mahiyetinde olmasa da vergi anayasasını destekleyici ma-hiyette olmalıdır. Örneğin, mahalli idarelerin vergilendirme yetkisinin anayasal bir temele dayandırılması önemlidir.”(s.25-26.)

Arıkan, makalesinin sonunda ise şu cümlelere yer vermektedir:

“Türkiye’nin sorunu sadece kanun maddeleri ile çözümlenebilecek nite-likte değildir, eğer öyle olsaydı şimdiye kadar pek çok şey yapılırdı. Ka-nuni düzenlemelerin mutlaka olması gerekir. Daha da önemlisi bu düzenlemelerin toplum ihtiyaçlarına cevap vermesi ve uygulamaya geçirilmesi gerekir. Aksi takdirde anayasal ilkeler sadece bir aldat-maca işlevi görürler. Bu nedenle soruna sadece hukuki açıdan değil, siyasal, sosyal ve ekonomik açıdan da eğilmek gerekir.” (s.26.).

25 Zeynep Arıkan, “ Türk Vergi Düzenine Anayasal Yaklaşım”, DEÜ-İİBF Dergisi, Cilt 11, Sayo 1, 1996. S.15-28.

Page 100: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

100 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Arıkan bir başka makalesinde ise “vergi anayasası devletin vergilen-dirme yetkisinin anayasal normlarla sınırlandırılmasını amaçlayan çağdaş bir demokrasi anlayışının gerçekleştirilmesi konusunda önemli bir adımdır. İdareci rolünü iyi oynayacak insanların seçiminden de önemlisi anayasal-yasal ve kurumsal çerçevenin yeniden düzenlenmesi gereğidir.” 26 (s.101-102.) demektedir.

Aynı makalenin devamında ise “Anayasada vergi anayasasına benzer sınırlandırmalar getirilmelidir” (s.115.) ifadesine yer verilmekte ve Türkiye’de vergilendirme yetkisinin anayasal düzeyde sınırlandırl-masına yönelik bazı önerilerde bulunulmaktadır.

Sayın Arıkan’ın makalesinde bazı çelişkilerin olduğu açıkça görülmektedir. Arıkan kimi yazılarında konunun Türkiye için çok gerekli ve önemli bir reform olduğunu yazmakta, kimi yerde ise anayasal iktisat önerilerine karşı olduğunu ifade etmektedir. Arıkan, anayasal iktisadın ekonomik gelişme ile bağlantısının olduğunu da düşünmektedir. Yazısında “vergi anayasasının Türkiye gibi gelişimini tam anlamıyla tamamlamamış bir ülkede uygulanma şansı fazla değildir.” ifadesi yeralmaktadır. Kanaatimce, Arıkan’ın iddiasının tam aksine ekonomik gelişmenin hızlandırılması için ağır vergi yükünün ortadan kaldırılması son derece önem taşımaktadır. Bunun için de vergileme yetkisinin sınırlandırılmasının şart olduğunu düşünüyo-rum.

Yukarıda belirttiğimiz akademisyenlerden Sayın Ahmet Burçin Ye-reli bir başka yazısında ekonomik anayasanın Türkiye açısından cid-di bir ihtiyaç olduğunu belirtmekte ve ülkemiz için Ekonomik Anaya-sa önerilerinde bulunmaktadır.27

Diğer Eleştiriler...

Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) tarafından ül-kemizde bütçe reformu konusunda yayınlanan bir çalışma içerisinde de anayasal iktisat önerilerini hem destekleyen, hem de eleştiren ifadeler yeralmaktadır:

26 Zeynep Arıkan, “Vergilendirmede Demokrasi”, Vergi Sorunları Dergisi, Nisan-1998. S. 92-104. ; Aynı görüşler şu yazıda da görülmektedir: Zeynep Arıkan, “Vergilendirme yetkisi sınırlandırılmalı”, Radikal Gazetesi, 18.2.1997. 27 Ahmet Burçin Yereli, “Türkiye’de Demokrasinin Siyasal İktisadı ve Ekonomik Anayasa”, Yeni Türkiye Dergisi, sayı 13, 1997. S. 298-301.

Page 101: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 101

“Önce bütçe sistemi reformuna rakamsal anayasal kısıt ile sınırlı gören anlayışın eleştirisini yapalım: Bütçe sistemi reformunun diğer unsur-ları olmadan, rakamsal anayasal kısıtlar fiili bağlayıcılık getirmez, popülist ve partizan harcamalar için başka kulp bulunur; harcamalar bütçe dışına taşınır veya muhasebe oyunları ile gizlenir.”28

Sözkonusu çalışmayı hazırlayan İzak Atiyas ve Şerif Sayın, bu görüşleri savunurken aynı çalışmanın 45. Sayfasında ise “siyasal ik-tidarların ihtiyariliği arttırmak üzere faaliyetleri bütçe dışına çıkarma dürtüsü çok güçlü olduğundan, bunu bir anayasa maddesi ile düzenle-mek gerekir.” demektedirler ve şu anayasa maddesi önerisinde bulunmaktadırlar:

“Devletin ve kamu iktisadi teşebbüsleri dışındaki kamu tüzel kişilerinin harcamaları yıllık devlet bütçesi ile yapılır. Devlet bütçesi, devletin tüm faaliyetlerinin bütün mali boyutlarını kapsar.” (s.45.)

Anayasal iktisat önerilerine karşı çıkan sayın Atiyas ve Sayın, aynı çalışmalarında anayasal bütçe reformunu savunmaları şaşırtıcıdır. Sayın Atiyas ve Sayın yukarıdaki önerilerinde “bütçe sistemi refor-munun diğer unsurları olmadan rakamsal anayasal kısıtlar filli bağlayıcılık getirmez...” ifadesini kullanmaktadırlar. Fakat aynı çalışmanın ileriki parağrafında “...rakamsal anayasal kısıtlar, daha kapsamlı bir bütçe sistemi reformunun bir parçası olarak ele alınabi-lir” (s.49.) demektedirler. Bu ifadeye bizim de katıldığımızı belirtmek isteriz.

Atiyas ve Sayın, aynı parağrafın hemen sonunda yine görüşleri ile çelişkili şu ifadeyi kullanmaktadırlar: ”Öte yandan, ciddi bir bütçe sistemi reformu rakamsal anayasal kısıtlara gerekliliği de önemli ölçüde azaltacaktır.” (s.49.) Yine çalışmalarında ülkemizde bütçe sisteminin reformu konusunda “kalıcı ve sürdürülebilir düzeltmeleri gerçekleştirmenin tek yolu, oyunun kurallarında ciddi reformlar yap-maktan geçmektedir.” (s.34) demektedirler ki, bu anayasal iktisat yaklaşımının temel felsefesinden başka bir şey değildir.

Bir başka eleştiri de yeminli mali müşavir M.Metin Kökovacı taraf-ından yöneltilmektedir. Sayın Kükovacı, “Kamu Tercihi Teorisi ve

28 TESEV, Siyasi Sorumluluk, Yönetsel Sorumluluk ve Bütçe Sistemi, (Hazırlayan: İzak Atiyas ve Şerif Sayın), İstanbul:1997.s. 49.

Page 102: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

102 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Kamu Finansmanı” başlığını taşıyan yazıda şu görüşlerini dile getir-mektedir.

“Kamu tercihi teorisyenleri tarafından ortaya atılan ekonomik işleyişin bir yasal zemine oturtulması gereği; uygulamada çoğu zaman bir an-lam ifade etmemektedir. Bu bakımdan yasaların varlığının değil, yasa-ları uygulayıcı konumdaki kişi ve kurumların doğrultusunun daha ö-nemli olduğu düşüncesindeyiz.” 29

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyelerinden Esfender Korkmaz ise İstanbul Ticaret gazetesinde “Ekonomik Anayasa Öneri-si Tutmadı” başlıklı yazısında ekonomik anayasa konusundaki görüşlerini şu şekilde ifade etmektedir:

“Şimdi önerilen ekonomik anayasa, fert ile devletin ekonomik ilişkileri-ni düzenlemekle kalmıyor, aynı zamanda seçmenin, seçmenden siyasi yetki almış olan politikacının ve nihayet, ekonomi yönetiminin konjon-ktüre göre politika uygulamasını da engelliyor. Yani sadece piyasa e-konomisine değil, demokrasiye de müdahale etmeyi öngörüyor.”30

Açıkça söylemek gerekirse sayın Korkmaz’ın bırakınız yazısındaki ifadelerini, yazı başlığını dahi doğru bulmadığımı belirtmek isterim. Bir fikir, yoğurt değildir ki akşam mayalayasın ve sabah kalktığında tutmuş olsun!... Yeni ve radikal fikirlerin kabul görmesi için elbette zamana gerek vardır. Türkiye henüz konu ile ilgili bilgilenme aşa-masındadır. Benim kanaatime göre hiçbir şey zamanı gelmiş fikir kadar güçlü değildir... Ülkemizde yüzeysel değil, daha derin ve engin bilgi ile bu değişimin bir gün mutlaka başarılacağına ben gönülden inanıyorum. Sayın Korkmaz’ın ekonomik anayasa’nın hem demokrasi hem de piyasa ekonomisine aykırı olduğu iddiasını ise çok yersiz buluyorum. Ekonomik anayasanın temel amacı demokrasi ve piyasa ekonomisinin temel kural ve kurumlarının oluşturulmasından başka bir şey değildir.

Ankara Üniversitesi öğretim üyelerinden Nahit Töre ise anayasal iktisada genellikle yöneltilen eleştirilere katılıyor ve şunları yazıyor: “Ekonomik Anayasa anlayışı diye adlandırılan görüş, hükümetlerin

29 M. Metin Kökovacı, “Kamu Tercihi Teorisi ve Kamu Finansmanı”, Dünya Gazetesi, Ek, 7 Kasım 1997. S.7. 30 Esfender Korkmasz, “Ekonomik Anayasa Önerisi Tutmadı”, İstanbul Ticaret Ga-ze5tesi, 20.12.1996. s. 2.

Page 103: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 103

elini kolunu anayasalara konulacak hükümlerle bağlamayı amaçlıyor. Söz gelişi, bütçe açığının milli gelirin en çok yüzde kaçı olabileceği, Hazine’nin Merkez Bankası’ndan en çok ne kadar avans çekebileceği gibi konuların birer anayasa maddesi ile düzenlenmesinin, hükümet savurganlığını önleyebileceği ve dolayısısıyla enflasyonu makul düzey-lere çekebileceği umuluyor.” 31

Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyelerinden Ziya Öniş de anayasal iktisat önerilerinin gelir dağılımının bozuk olduğu ülkelerde uygulanmasının mümkün olmadığını, bu tür ülkelerde devletin geli-rin yeniden dağılımı politikaları uygulaması gerektiğini savunmakt-adır. Öniş, şöyle demektedir:

“Gelir ve servet dağılımındaki adaletsizliklerin ve demokratik kurum-ların yetersiz olduğu toplumlarda devletin neoliberal anayasal ik-tisatçılar tarafından savunulduğu gibi gelirin yeniden dağılımı politi-kalarından devletin kendisini geri çekmesi mümkün görün-memektedir.” 32

Sayın Öniş’in ifadesinden devletin, gelirin yeniden dağılımını sağlayacak araç ve politikalarla ekonomiye müdahale etmesi gerek-tiği görüşünü savunduğu anlaşılmaktadır. Kanaatimce, “devletin gelir dağılımında adaletin sağlanması konusunda rolünün olması gerek-tiği” tezinden hareketle anayasal iktisadın tüm önerilerinin geçersiz olduğunu savunmak yerinde değildir. Anayasal iktisatçıların önerile-ri gelir dağılımında adaletin sağlanması amacının ötesinde ekonomi-de istikrar ve düzen sağlanması amacına da yönelik bulunmaktadır. Sayın Öniş’in bu açıdan düşüncelerini paylaşmadığımı belirtmek istiyorum. Tek başına gelir dağılımında adalet sağlama amacına yö-nelik iktisat politikalarının diğer amaçlar (ekonomide istikar sağla-ma, ekonomide etkinlik vs.) üzerindeki olumsuz etkilerinin gözardı edilmemesi gerekir. Kaldı ki, anayasal iktisatçılar, gelirin yeniden dağılımı politikalarını bütünüyle reddetmemekte, daha ziyade devle-tin gelir dağılımında adalet sağlama amacıyla uygulayacağı politi-kaların ortaya çıkaracağı olumsuz etkilere dikkat çekmektedirler.

31 Nahit Töre, “Enflasyon ve Anayasa”, Finansal Forum Dergisi, 31 Aralık 1996. S. 7. 32 Ziya Öniş, “Democracy, Populism and Chronic Inflation in Turkey: The Post Libera-lization Experience”, Yapı Kredi Economic Review, vol 8, No 1, June, 1997, s.45.

Page 104: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

104 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Abant İzzet Baysal Üniversitesi Öğretim Üyesi Mehmet Hüseyin Bil-gin ise bir yazısında anayasal iktisadın Türkiye için uygun bir öneri olmadığını şu cümlelerle ifade etmektedir:

“Anayasal düzeyde de olsa, herhangi bir toplumun ekonomik ve poli-tik yapısı bilinmeden anayasal kurallar önermek gerçekçi bir yaklaşım değildir. Bir başka ifadeyle, Türkiye’de (ve Türkiye gibi gelişmekte olan hatta gelişmiş ülkelerde) “Anayasal Reform” önerisinin uygulanabilir-liği sınırlıdır. Dolayısıyla yapılması gereken, demokratik sistem içine mevcut katılım ve denetim mekanizmalarını güçlendirmektir. Zira, Türkiye’nin ekonomik ve politik sorunlarının çözümü, politik yapının örgütlenme biçiminde ve yönetimindedir.” 33

Sayın Bilgin’in “herhangi bir toplumun ekonomik ve politik yapısı bi-linmeden...” ifadesi son derece anlamsızdır ve aşırı muhafazakar bir yaklaşımı yansıtmaktadır. Anayasal iktisadın sadece gelişmiş ülkel-erde uygulanabileceğini söylemenin ikna edici ve haklı gerekçeler-inin ortaya konulması gereklidir. Çeşitli yazılarımızda ifade ettiğimiz gibi ekonomik ve siyasal sorunların çözümü tek başına etkin katılım ve denetim mekanizmaları ile sağlanamaz. Türkiye, bu açıdan çok güzel bir laboratuvardır. Siyasal iktidarların güç ve yetkilerini kötüye kullanmalarını önleyecek “kurallar” (denetime ilişkin kuralar da da-hil olmak üzere) oluşturulması, aynı zamanda bireylerin ve sivil toplum kuruluşlarının hak ve özgürlüklerini savunacak bilince sahip olmaları da önem taşımaktadır.

III. ANAYASAL İKTİSAT KONUSUNDA OLUMLU DEĞERLENDİRMELER

Anayasal İktisat yaklaşımını ve ekonomik anayasa önerilerini savun-an akademisyenlerin ve sivil toplum kuruluşlarının önerilerini de burada kısaca özetlemek istiyoruz. 34

Ülkemizde ekonomik anayasa önerilerini çok açık olarak savunan sivil toplum kuruluşlarının başında Türkiye İşveren Sendikaları Kon-

33 Mehmet Hüseyin Bilgin, “Politik Yozlaşma ve Anayasal İktisat ”, İktisat Dergisi, Şubat 1998,s. 63. 34 Burada 1996 yılı ve sonrasındaki görüşleri özetleyeceğiz. Önceki yıllarda üllemizde ekonomik anayasa önerilerini destekleyen görüşler için bkz: Coşkun Can Aktan, “Ana-yasal İktisat ve Ekonomik Anayasa Önerilerine Yönelik Eleştiriler ve Karşı Cevaplar”, Banka ve Ekonomik Yorumlar Dergisi, Aralık-1996.

Page 105: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 105

federasyonu (TİSK) gelmektedir. TİSK, 1996 yılında Coskun Can Aktan tarafından kaleme alınan Ekonomik Anayasa başlığını taşıyan bir çalışmayı 34. Kuruluş yıldönümünde Ankara’da bir panel ile ka-moyuna sunmuştur. Bu toplantıda TİSK Başkanı Refik Baydur şu açıklamalarda bulunmuştur.

“Biz Türk işverenleri olarak, öteden beri ekonomik sorunlarımızın an-cak piyasa ekonomisi koşulları içinde giderilebileceği görüşünü sa-vunuyoruz. Diğer bir ifadeyle, EKONOMİK ANAYASA fikrinden hareket ederek devletin fonksiyonunu ve işleyiş kurallarını günümüzün ihtiyaçları doğrultusunda gözden geçirmesini, ekonomik faaliyetlerini mümkün olan hızda ve sürede sona erdirecek çağdaş dünyadaki yeni rolüne uygun şekilde düzenleyici fonksiyon icra etmesini istiyoruz.” 35

TİSK Genel Sekreteri Kubilay Atasayar ise “çağa ve onun getirdiği rekabete ayak uydurmanın yolu, ekonomik istikrar içinde büyümeden geçmektedir. Madem ki, siyasal iktidarlar istikrar sağlayamıyor, o hal-de kendilerine bu konuda ‘rehberlik’ edecek bazı anayasal düzenleme-ler ve kriterler getirmeliyiz. Bu aynı zamanda ‘hukuk devleti’nin de bir gereğidir.” demektedir. 36

TİSK tarafından düzenlenen Ekonomik Anayasa toplantısında pane-listlerden işadamı Bülent Eczacıbaşı, Prof.Dr.Nejat Erk, Prof.Dr.Güneri Akalın ekonomik anayasa önerilerini destekleyici konuşmalar yapmışlardır. Toplantıya katılan gazeteci Şahin Alpay ise görüşlerini Milliyet gazetesinde şu ifadelerle özetlemiştir:

“Anayasaya hükümetlerin para basma, vergileme, harcama yapma ve borçlanma yetkilerine sınır getiren; açık bütçe politikaları izlemelerini önleyen hükümlerin konması, sosyal demokrat partileri gereksiz hale getirir mi? Bu sorunun en iyi muhatapları herhalde Avrupa Birliğine katılmak isteyen AB üyesi ülkelere benzere kısıtlamalar getiren Maas-tricht kriterlerine onay veren Avrupa sosyal demokrat partiler olmalı. Benim görebildiğim kadarıyla onlar, globalleşen ve bütünleşen dünya ekonomisinde sosyal demokrat iktidarların görevini kamu har-camalarını, dolayısıyla vergileri ve kamu borçlarını arttırmak ve sınırsız para basma yetkisini ellerinde tutmak olarak görmüyorlar.” 37

35 Refik Baydur, Ekonomik Anayasa Paneli Açış Konuşması, (Broşür), s.6. 36 Kubilay Atasayar, “Ekonomik Anayasa İhtiyacı”, İşveren Dergisi, Aralık 1996. S. 2. 37 Şahin Alpay, “Enflasyon şampiyonluğu kutlu olsun!”, Milliyet, 19 Aralık 1996.

Page 106: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

106 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Ülkemizde Prof.Dr.Vural Savaş dışında konuyu bilimsel araştırmaları ile destekleyen akademisyenlerden birisi de sayın Prof. Dr. Güneri Akalın’dır. Akalın yazılarında anayasal iktisadın temel önerilerini desteklemektedir. 38 Celal Bayar Üniversitesi öğretim üyelerinden Ramazan Gökbunar’ın da çeşitli yazılarında anayasal iktisat öneriler-ini desteklediğini burada not edelim. 39

1996 yılında Cumhurbaşkanlığı, Devlet Denetleme Kurulu üyeleri tarafından hazırlanan bir raporda da ekonomik anayasanın Türkiye için bir ihtiyaç haline geldiği şu sözlerle vurgulanmaktadır:

“İç ve dış borçlanmanın vardığı büyüklük ve kısa dönemlerde birbirin-den çok farklı koşullarda yapılan borçlanma uygulamaları, konuya ayrı bir ciddiyet kazandırmıştır. Bu itibarla, kamu borçlanmasının koşullar ve uygulama yönünden “Ekonomik Anayasa” düzeyinde yasal düzenlemelere tabi tutulması tam bir ihtiyaç haline gelmiştir.” 40

Bu ifadelerde “yasal düzenlemelere tabi tutulması” ifadesi yeralırken aynı raporun 203. sayfasında bu defa şu cümle yeralmaktadır:

“Devletin iç ve dış borçlanmasına ilişkin genel esaslar ve sınırlamalar anayasa veya yasalar ile belirlenmelidir.” ifadesi yeralmaktadır. An-laşılan o ki, ekonomik anayasa önerisi Cumhurbaşkanlığı makamı tarafından da yakından izleniyor ve dahası bu konuda uygulamanın yapılması öneriliyor.

38 Bkz: Güneri Akalın, “Anayasamızın Piyasa Ekonomisi İle Uyumlaştırılması: Mali ve Ekonomik Hükümler İle Sosyal ve Ekonomik Hak ve Ödevlerin Yeniden Düzenlenme-si”, Anayasa Yargısı, Cilt 11, Ankara: 1995; Güneri Akalın, “Anayasal İktisat ve Türki-ye İçin Ekonomik Anayasa Önerisinin Değerlendirilmesi”, Vergi Dünyası, Sayı 185, Ocak-1997. ; Güneri Akalın, “Türkiye’de Piyasa Ekonomisine Geçiş, Anayasamız ve Anayasal İktisat”, Yeni Türkiye Dergisi, sayı 13, Yıl 1997. 39 Ramazam Gökbunar, “Anayasal Vergi Politikası Yaklaşımı”, Maliye Yazıalrı, Ekim-Aralık 1993. ; Ramazam Gökbunar, “Anayasal İktisadın Vergi Reform Önerisi”, MÜ. Maliye Araştırma ve Uygulama Merkezi, Prof.Dr.Salih Şanver’e Armağan içinde. 1998.; Ramazam Gökbunar, “Anayasal İktisadın Maliye Politikası Yaklaşımı”, Yönetim ve Ekonomi Dergisi, Yıl 1995, Sayı 1; Ramazam Gökbunar, “Kamu Finansmanında Demokratikleşme ve Ekonomik Anayasa Önerisi”, DEÜ. Hukuk Fakültesi, Şükrü Pos-tacıoğlu’na Armağan İçinde: İzmir- 1997. Sayın Gökbunar’ın bu makaleleri esasen birbirinin benzeridir ve değişik isimler altında yayınlanmış makalelerdir. 40 Cumhurbaşkanlığı, Devlet Denetleme Kurulu, “Yolsuzlukla Mücadeleye Yardımcı Olmak Maksadıyla Alınması Gereken Tedbirlere İlişkin İnceleme Raporu”, Anka-ra:Başbakanlık Basımevi, 1996.

Page 107: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 107

Devlet eski bakanı, Zonguldak Eski Milletvekili ve Doğru Yol Partisi eski Grup Başkanı Güneş Müftüoğlu İç Borç Maratonu başlığını taşıyan kitapçıkta Türkiye’nin borç tuzağından kurtulması için radi-kal çözüm olarak ekonomik anayasa oluşturması gerektiğini belirt-mektedir. Sayın Güneş Müftüoğlu şöyle demektedir:

“Hesapsız, kitapsız, sınırsız iç borçlanma sonucu yapılacak ana para ve faiz ödemeleri şimdiden önümüzdeki yılları sarmıştır. Öyle ki bu hızla gidildiğinde, soruna bir neşter vurulmadığında, çocuklarımızın torun-ları bu borçları miras olarak alacaklarıdır... 1994 yılı Mayıs ayında Doğru Yol Partisi grubunda tartışmaya açmak istediğimiz; ancak tar-tışılmayan, daha sonra basında yer alan EKONOMİK ANAYASA öneri-miz, ciddiye alınabilseydi, torunlarımızın çocuklarının ödemek zorunda kalacakları iç ve dış borç sorunu ile karşı karşıya kalmazdık.”41

Eski Milli Eğitim Bakanlarından ve halen Demokratik Sol Parti Mil-letvekili olan Hikmet Uluğbay’da ülkemizde iç ve dış borçlanmanın anayasal sınırlarının konulması gerektiğini şu cümlelerle savunuyor:

“Dış borç çözümünde akıllı olmamız lazım. Akıllı olmaya başlayacağımız ilk nokta bir altın kural...harcama kanunlarımızı çıkarırken milletvekillerimize karşılığını kimden ne şekilde alacaklarını belirtmek sorumluluğunu yüklemediğimiz takdirde borç yönetimi diye bir politikayı uygulayabilmemiz ve içine sık sık düştüğümüz sorunlardan kurtulabilmemiz mümkün değildir.... bütçe açıklarının tahsil edilen vergi hasılatının yüzde üçünü aşamayacağı kuralını Anayasa kuralı haline getirmek gerekir.” 77

Benzer bir görüş bir başka akademisyen Ferhat Başkan Özgen ta-rafından şu ifadelerle savunulmaktadır:

“İç borçların sınırlandırılması için kapsamlı bir reform yapılmalıdır. Sadece borçların değil, aynı zamanda, kamu harcamalarının, vergile-me yetkisinin, para arzının da anayasal düzeyde sınırlandırılması sağlanmalıdır. Denk bütçe kuralı ve bütçenin genellik ve birlik ilkeleri anayasa ile güvence altına alınmalıdır. Merkez Bankası’nın

41 Güneş Müftüoğlu, İç Borç Maratonu, Ankara: TBMM Vakfı Ofset Tesisi, 1998. S.20. 77 Hikmet Uluğbay, “Devlet Borç Yönetimi”, İşletme ve Finans, sayı 111, Haziran 1995, s.24.

Page 108: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

108 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

bağımsızlığı kuralı, mali federalizm, serbest rekabet ve serbest dış tica-rete ilişkin kurallar anayasada yeralmalıdır.” 78

Kırıkkale Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyelerinden Ömer Demir, Kurumcu İktisat başlığını taşıyan kitabın-da “hükümetlerin iktisadi kararlarının anayasal düzeyde sınırlanması çok olumsuz bir yaklaşım olarak değerlendirilmemelidir” dedikten sonra anayasal iktisadın anti-demokratik olduğu iddialarına şu ceva-bı vermektedir:

“Demokrasi teorisi açısından bakıldığında da, ilke düzeyinde bile, böyle bir düzenlemenin sorun yaratacağı ileri sürülemez. Kuşkusuz halk ira-desinden alınan desteğin zaman süreci içinde ne düzeyde sürekli kal-dığının nasıl belirlenebileceği, devredilen iradeye ne derece sadık kalındığının denetiminin nasıl yapılacağı da ayrı bir tartışma konusu-dur. Çünkü, şekli bazı unsurların (birden fazla siyasal parti, düzenli aralıklarla seçim, gizli oy, açık sayım vs) yerine getirilmesi halk irades-inin yüzde yüz tecelli ettiğini hiçbir zaman garantilemez. Üstelik siya-sal katılımın düşük olduğu, seçimlerin parti proğramlarının yarıştırıl-masından çok reklam mantığına uygun olarak yürütüldüğü ortam-larda, demokratik süreçler, örgütlenmiş azınlıkları örgütlenmemiş çoğunluğa egemen kılabilir, veya çoğunluk diktatoryasına sebebiyet verebilir.Şayet öyle olmasaydı, anayasaya hiçbir açıdan gerek kalma-zdı. Bu nedenle anayasal kısıtların niteliğine bakılmaksızın, sırf kısıt getirmesinden dolayı otoriter nitelik taşıdığını söylemek doğru değil-dir.” 79

Celal Bayar Üniversitesi öğretim üyelerinden Süreyya Sakınç ise “anayasal sınırlar içinde devletin görevleri ve fonksiyonları yeniden gözden geçirilerek, hükümetlerin anayasal yükümlülükler altında, değiştiremeyecekleri mali ve ekonomik kısıtlamaların getirilmesi kaçınılmaz görünmektedir. Böylece merkezi hükümetin tek otorite olmaktan çıkarılması ve yürütme erkinin daha alt kadamedeki yö-netimler ile paylaştırılması gerekmektedir.”80 görüşünü savunmaktad-ır.

78 Ferhat Başkan Özgen, “Türkiye’de İç Borç Sorunu ve İç Borçların Sınırlandırılması”, Yeni Türkiye Dergisi, sayı 27. 1999. S.371-372. 79 Ömer Demir, Kurumcu İktisat, Ankara: Vadi Yayınları, 1996. 80 Süreyya Sakınç, Kamusal Mali Yerinden Yönetim ve Yerel Kamusal Malların Sunu-munda Etkinlik, Manisa: Emek Matbaacılık, 1998. S.39.

Page 109: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 109

TÜSİAD tarafından yayınlanan “Türkiye İçin Yeni Bir Orta Vadeli İstik-rar Proğramına Doğru” başlığını taşıyan rapor içerisinde eski Merkez Bankası başkanlarından Rüşdü Saraçoğlu şunları yazmaktadır:

“İstikrar sağlanabilmesi için öncelikle bütçe disiplininin sağlanması esas olmalıdır. Ancak elinde para basma imkanı olan popülist poli-tikacılar böyle bir disipline ne ölçüde uyarlar? O halde bütçe disiplinini sağlamanın ilk koşulu hükümetin para arzını belirleme konusundaki yetkisinin kaldırılmasıdır.”(s.203). 81

Dikkat edilirse sayın Saraçoğlu, politikacıların para arzını belirleme yetkisinin sınırlanmasının ötesinde “kaldırılmasından” sözet-mektedir.

Aynı rapor içerisinde Hasan Ersel ve M.Ercan Kumcu ise mali disip-lin için anayasal düzenlemeler yapılması gereği üzerinde durmaktad-ırlar. Onlara göre “finansman açığı vermeyen bir bütçe yapılması zorunluluğu Anayasa maddesi olarak getirilebilir.” (s. 185)

Halen Merkez Bankası Başkanı görevini sürdüren Gazi Erçel de kamu açıklarının mutlaka hukuk kuralları ile sınırlandırılması görüşünü savunmakta, ancak hukuki sınırlamanın “anayasal” değil, “yasal” düzenlemeler ile gerçekleştirilmesini önermektedir. Gazi Erçel’in basına yansıyan görüşleri şu şekildedir:

“...Kamu açıklarının ne olacağının, parlamentonun da desteğiyle çıkarılacak bir yasayla belirlenmesi gerekir.”82

Anayasal Sınırlama mı? Yoksa Yasal Sınırlama mı?

1996 yılında TÜSİAD tarafından yayınlanan “Türkiye’de Kamu Har-camaları ve Kamu Borçlanması” başlığını taşıyan rapor, ülkemizde bozulan kamu maliyesi dengelerini analiz ediyor ve mali disiplinin sağlanması için bazı önerilerde bulunuyor. TÜSİAD raporu, ülkemiz-de her geçen yıl daha da artan bütçe açıklarının ve borçlanmanın artık dayanılmaz sınırlara ulaştığını ve bunun makro-ekonomide yol

81 Bkz: TÜSİAD, Türkiye İçin Yeni Bir Orta Vadeli İstikrar Proğramına Doğru, İstan-bul: 1996. 82 Sabah Gazetesi, “Erçel:Kamu açıkları ancak kanunla kapatılabilir.”, 15.3.1994.

Page 110: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

110 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

açtığı sorunları rakamlarla ortaya koyuyor. Raporda, mali disiplinin sağlanması için başlıca şu öneriler yeralıyor: 83

• Temel makro-ekonomik büyüklükler (kamu harcamaları, bütçe açığı, iç ve dış borçlar vs.) için önceden hedeflerin tayin edilmesini öngören yasal düzenlemeler yapılmalı. Raporda bu konuda Avrupa Birliğe’ne üye ülkelerin Ekonomik ve Parasal Birlik için Maastricht Anlaşmasında üzerinde uzlaştıkları kriterlerin ve hedeflerin esas alınması gerektiği belirtiliyor. Bu konudaki hedeflere ulaşılıp ulaşılmadığının hükümet tarafından kamuoyuna düzenli aralıklarla açıklanması isteniyor.

• Yıllık bütçe uygulamasına son verilerek, bütçenin birden çok yıl için kanunlaştırılması önerisinde bulunuluyor.

Tüm kamu kurum ve kuruluşlarının borçlanma yetkilerinin sınır-landırılması gereği üzerinde duruluyor. Raporda “kamunun iç ve dış borçlanmasına kesin rakamsal (düzey ve oran olarak) sınırlamalar getirilmelidir” ifadesine yer veriliyor.

Kamu harcamalarında ve özellikle cari harcamalarda disiplin sağlanması için “ek bütçe” uygulamasına son verilmesi gerektiği üze-rinde duruluyor.

Kamu kurum ve kuruluşlarının harcamalarının bağımız denetim fir-maları tarafından incelenmesi önerisi savunuluyor.

Hükümet ile üst düzey kamu ve kuruluşlarının yöneticileri arasında “performans sözleşmesi” imzalanması gerektiği,belirli hedeflere ulaşamayan yöneticilerin görevlerine son verilmesi gerektiği belir-tiliyor.

• Ve son olarak raporda “yukarıdaki hususların yasal hüküm haline getirilmesi yararlı olacaktır” ifadesine yer veriliyor. 84

83 TÜSİAD, Türkiye’de Kamu Harcamaları ve Kamu Borçlanması, (Haz: Faruk Selçuk ve Anjaritta Rantanen),İstanbul:1996. 84 Raporun hazırlandığı dönemde TÜSİAD’ın görüşleri olarak “Ekonomiye Anayasa Şart” başlığını taşıyan bir haberde yeralan görüşleri de burada aktarmakta yarar var. Haberde yeralan TÜSİAD önerisi şu şekilde:“TÜSİAD üyeleri ekonomiye çeki düzen verecek bir sistemin olması gerektiğini belirterek, ekonomiye bir anayasa şart diyerek öncelikle şu konuların altını çizdiler: Bütçe açığının ve kamu borçlarının GSMH’ya oranı yasal olarak sınırlanmalı.” (Milliyet, 22.6.1996.)

Page 111: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 111

TÜSİAD raporunun 59. Sayfasında ise “anayasal sınırlama” ifadesi de yeralıyor: “Açıktır ki, kamu borçları ya da kamu açıklarının belli bir limitin altında kalmasını sağlayabilmenin bir yolu, bütçe açığı ve kamu borçlanmasına yasal ya da anayasal sınırlamalar koymaktır.” (s.59.)Dikkate edilirse yazarlar, “yasal ya da anayasal sınırlamalar” ifadesini kullanmaktadırlar. Ancak raporda yukarıda da ifade edildiği gibi “yasal sınırlama” önerisi ağırlık taşımaktadır.

TÜSİAD raporunu hazırlayanlardan Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi Faruk Selçuk ve Anjariitta Rantanen’in rapordaki teşhislerine tamamen katılmakla birlikte tedavi için önerilerini açıkça yeterli görmüyorum. Önerileriyle ilgili eleştirilerimi ve kendi önerilerimi yine maddeler halinde sıralamak istiyorum:

Bir kere mali disiplinin yasal düzenlemelerle sağlanabileceğine kesinlikle inanmıyorum. Mali disiplin için raporda da belirtildiği üze-re siyasi kararlılık gereklidir. Oysa politikacılardan bizim bu ka-rarlılığı ve basireti görmemiz bugüne değin mümkün olmamıştır. Bundan sonra olacağına da “şüpheci” bakıyorum.

Mali disiplinin sağlanması için yasal düzenlemelerin politikacılar tarafından çok kolayca değiştirilebileceğini ve bu yüzden fayda sağlamayacağı inancındayım. Gerek mali disiplin için, gerekse para-sal disiplin için hükümetlerin harcama, vergileme, borçlanma ve para basma yetkilerinin anayasa içerisinde düzenlenmesinin bir zorun-luluk olduğuna inanıyorum. Denk bütçe ilkesinin (veya zaman içeri-sinde denk bütçe uygulamasına geçmek üzere sürdürülebilir bütçe açığının) anayasada mutlaka, ama mutlaka yer almasının mali so-rumluluk ahlakının bir gereği olduğunu düşünüyorum. ABD anayasasını kaleme alan büyük devlet adamı Thomas Jefferson’ın “politikacıları zaptetmenin tek yolu onları anayasaya zincirlemektir” sözünün önemini anlamalı ve gereğini yapmalıyız diye düşünüyo-rum. Yasaları delen politikacıların anayasaları da hiç sayacaklarını öne süreceklere, ben “toplum sözleşmesi”nin ne anlama geldiğini sormak isterim!..

Sözkonusu raporda iç ve dış borçlanmaya yasal sınırlamalar getiril-mesi savunuluyor. Ancak bunun da çok havada kalan bir öneri olduğunu düşünüyorum. Bunun yerine, iç ve dış borçların GSMH’ya oranının (toplam borç yükü) belirli bir yüzdeyi geçemeyeceğinin (örneğin, Maastricht kriterinde olduğu gibi yüzde 60 olarak)

Page 112: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

112 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

anayasada yer almasının daha doğru olduğunu düşünüyorum. Zihinl-erde soru işareti bıraksa da, bu konudaki önerilerimizi bu kısa yazı kapsamında tartışmamızın mümkün olmadığını okuyucuların an-layışla karşılamasını temenni ediyorum.

Yine mali disiplin için bütçenin genellik ve birlik ilkelerinin önem taşıdığına inanıyorum. Tüm kamu harcamalarının ve gelirlerin tek bir bütçede yeralması (birlik ilkesi) ve önceden belirli gelirlerin, belirli harcamalara tahsis edilmemesi (genellik ilkesi) gerekir. Ayrıca, bütçeleme tekniği açısından “gelirlerin harcamalardan önce yasama organı tarafından onaylanması”nın da mali disiplin için fayda sağlayacağına inanıyorum.

Diğer Olumlu Görüşler...

Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD)’ın 1998 yılında yayınlan-an basın bildirisinde anayasal iktisat önerilerini destekleyen şu ifadeler yeralmaktadır:

“Devletin para basma yetkisini ne şekilde kullanacağı ve para arzını hangi sınırlar içerisinde arttırabileceği hukuk kuralları ile sınır-landırılmalı.”85

Anavatan Partisi’nin gençlik kolları tarafından kurulan Arı Grubu 86 tarafından yayınlanan Ekonomik Anayasa başlıklı bir kitapçık içeri-sinde de ülkemizde Ekonomik Anayasa’ya ihtiyaç olduğu belir-tilmektedir. Bu kitapçığın yazarı Dr.Can Fuat Gürlesel çalışmasında “Türkiye’de kamu kesiminde “Mali Disiplin” sağlanması ve böylece e-konomide kalıcı istikrarın temini için yapılacak düzenlemeleri kapsayacak bir EKONOMİK ANAYASA”nın gerekli olduğu belirtmekte ve ülkemizde ekonomik anayasanın uygulanmasına yönelik çeşitli öneriler sunmaktadır. 87

Anavatan Partisi milletvekili ve çeşitli dönemlerde bakanlık yapmış bulunan Dr.Işın Çelebi de ekonomik anayasa önerilerini destekle-mekte ve bir yazısında “devletin güç ve yetkilerinin rasyonel ve akılcı

85 TÜGİAD, Genç Bakış Dergisi, Mart 1998. 86 Bu grup daha sonra isim değiştirerek Arı Düşünce ve Toplumsal Gelişim Derneği adı altında bağımsız bir sivil toplum kuruluşuna dönüşmüştür. 87 Arı Grubu, Ekonomik Anayasa (Hazırlayan: Can Fuat Gürlesel), İstanbul: 1998. S.2.

Page 113: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 113

bir çizgiye gelmesinin temin edilmesi için Ekonomik Anayasa hazır-lanmalı...” görüşünü savunmaktadır. 88

Prof.Dr. Eser Karakaş’ın da anayasal iktisat yaklaşımını destekle-diğini aşağıdaki ifadelerinden anlıyoruz:

“Entelektüel orijinini James Buchanan’a borçlu olduğumuz ‘Anayasal İktisat’ ekolü 90’lı yılların Avrupa’sında ‘de facto’ kazanılan bu hakları ‘de jure’ elde etme girişimi olarak da nitelendirilebilir. Buchanan ve arkadaşları, özellikle üç konu üzerinde ısrarla durmaktadırlar:

a)Para arzının artış oranının reel kesimde yaşanan ekonomik büyü-meye endekslenmesi (enflasyonist baskının sonu),b) Kamu kesimi fin-ansman açıklarının GSYİH’nın belirli bir oranını aşmaması,c)Kamu borç yükünün GSMH’ya oranına bir tavan saptanması...Bu üç konuda yapılacak anayasal düzenlemeler ekonomideki muhtemel istik-rarsızlıklara son verecektir.” 89

Çukurova Üniversitesi öğretim üyelerinden Ahmet Fazıl Özsoylu ise anayasal iktisat önerilerini sadece yolsuzlukları önlemek için değil, yeraltı ekonomisinin daraltılması için de önem taşıdığını düşün-mektedir. Özsoylu’nun görüşlerini kendi ifadeleriyle aktaralım:

“Türkiye’de kamu sektörünün son derece kötü yönetildiği ve yurt-taşların taleplerini karşılamadığı ayrıca yolsuzluk ve yer altı ekonomi-sinin temel nedeni olduğu yaygın kanaattir. Çarpıcı olan durum Tür-kiye’de kamu kesiminin genişlemesi ile tüm aksakslıkların daha fazla derinleşmesi ve önem kazanmasıdır... Bu durum ancak siyasal gücün sınırlanması ile çözümlenebilir. Bu sınırlama ise toplumda birlikte yaşayan bireylerin, temel hak ve özgürlüklerini sınırlamayan, negatif özgürlük kavramının ön planda tutulduğu, temelinde sosyal sözleşme felsefesinin uygulama bulduğu “Anayasal İktisat” anlayışının hayata geçirilmesi ile olanaklıdır. Böylece hem devletin, hem de bireylerin siyasal ve asıl önemlisi ekonomik hak, yetki, görev ve sorumlulukları belirlenmiş ve sınırlanmış olacaktır.” 90

88 Işın Çelebi, “1997 Bütçesi Halkın ve Piyasanın Güvenoyunu Almalı”, Yeni Yüzyıl Gazetesi, 25 Ekim 1996. 89 Eser Karakaş, “Devlet-Ekonomi İlişkileri Üzerine Bazı Düşünceler”, Maliye Araştır-ma Merkezi Konferansları, 36. Seri, İstanbul: 1994. S. 166. 90 A.Fazıl Özsoylu, Yer altı Ekonomisi, Ankara: Akçağ yayınları, 1999. S. 157-58.

Page 114: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

114 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Öte yandan, PETLAS Genel Müdürü sayın Adnan Şahin “Ekonomi Politikalarının Anayasa İle Sınırlandırılması” başlığını taşıyan yazısında ekonomik anayasa önerileri desteklemekte ve şöyle demektedir: “bugün çağdaş demokrasilerde siyasetin ekonomi üzerin-deki olumsuz etkilerini azaltmanın tek etkili yolu ekonomik anayasa oluşturmaktır.” 91

TÜSİAD eski genel sekreteri Ertuğrul İhsan Özol da “anayasa ve diğer kanunlara... AB’de Maastricht koşullarında olduğu gibi minu-mum limitler konulmalıdır” 92 görüşünü savunmakta ve ülkemizde bütçe açıklarının, büyüyen iç ve dış borçların ancak bu önlemlerle çözümleneceğini savunmaktadır.

Celal Bayar Üniversitesi öğretim elemanlarından Birol Kovancılar ise ülkemizde ekonomik sorunların ortadan kaldırılması için “anaya-sa reformu ve dolayısıyla anayasal kurallar yoluyla, popülist davranış stratejilerine anayasal sınırlamalar getirilmesi de ... bir çözüm önerisi olabilir.” görüşünü ifade etmektedir. 93

Bilebildiğimiz kadarıyla ülkemizde anayasal iktisat teorisine ilgi duyup bu konuda araştırmalar yapan bir anayasa hukukçusu bulun-mamaktadır. Sadece liberal anayasacılık felsefesini kavramış bulunan ve bu konuda çok değerli yazıları bulunan Prof.Dr. Mustafa Erdoğan 1996 yılında yayınlanan Anayasal Demokasi başlığını taşıyan kitabında “anayasal iktisat” konusuna sadece bir sayfadan az bir yer ayırmıştır.94 Erdoğan, her ne kadar açık ifadelerle anayasal iktisat önerilerini savunan ifadelerine yer vermiyorsa da sözkonusu kitabı ve diğer yazılarındaki görüşleri anayasal iktisat felsefesine uygun görüşlerdir. Örneğin, bir yazısından yaptığımız şu alıntı onun düşünce felsefesini açık olarak ortaya koymaktadır:

“Bugün devlete atfedilebilecek olan, sadece, evrensel moral ve hukuk çerçevesinde, ulusal topluma şamil (meşru) kararları alma ve uygula-

91 Adnan Şahin, “Ekonomik Politikaların Anayasa İle Sınırlandırılması”, Yeni Türkiye Dergisi, sayı 27, 1999. S. 473. 92 Ertuğrul İhsan Özol, “Siyasal Rüşvet ve Yolsuzlukla Savaş Yolları”, Finansal Forum Gazetesi, 30.1.1998. s.5. 93 Birol Kovancılar, “Çağdaş Liberal Düşüncede Demokratik Karar Alma Mekanizması ve Bütçe Harcamalarında Poplist Eğilimler”, Yönetim ve Ekonomi Dergisi, yıl 1997, sayı 3, s. 225. 94 Mustafa Erdoğan, Anayasal Demokrasi, Ankara: Siyasal Kitabevi, 1996.

Page 115: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 115

ma gücü ve yetkisidir. Onun içindir ki, egemenliğin devletin gücünün sınırsız olması anlamına geldiğini ve devletin toplumu hizaya sokmak yetkisi bulunduğunu söylemeye devam edenlere kesinlikle kanmamalı, tersine onlara cesaretle karşı koymalıyız...Devletin sivil topluma üstün-lüğünü dayatan bu mutlak egemenlik öğretisinin somut anlamı, sisyal ve bürokratik keyfiliğin egemenliği demektir.”95

IV. SONUÇ

Bu yazımızda Anayasal İktisat Teorisi ve bu teori çerçevesinde sa-vunulan Ekonomik Anayasa Reformu ile ilgili olarak olumlu ve o-lumsuz görüşleri özetlemiş bulunuyoruz. Türkiye’de 1990’lı yılların başında akademik bazı çalışmalarla gündeme gelmiş bulunan anaya-sal iktisat yaklaşımına maalesef özellikle “bilgisizlik”ten kaynaklanan çok yersiz ve anlamsız, dahası hakaret düzeyinde bazı eleştiriler yö-neltilmiştir. Hiç kimsenin aynı şekilde düşünme zorunluluğu yoktur; bir başka ifadeyle herkes farklı şekilde düşünme hakkına ve özgür-lüğüne sahiptir. Bu bilim dünyasındaki kişiler için de geçerlidir. So-syal bilimlerde çeşitli nedenlerle “subjektivizm”in doğruluğuna inan-an birisi olarak, insanların değer yargılarının çoğunlukla mevcut bilgi düzeyleri ile sınırlı olduğu ve çevre faktörünün de önem taşıdığını düşünüyorum. Nihayetinde bilim adamları dahi, mevcut “bilgi” düzeyleri kadar objektif oldukları iddiasında bulunabilirler!...

Şüphesiz, bilim adamları diğer insanlardan farklı olmadıklarından değer yargılarından arındırılmış şekilde düşünmeleri kenidlerinden beklenemez. Fakat, bana göre bilim adamlarından beklenen bir konu hakkında önce bilgi sahibi olmaları ve daha sonra konu hakkında yazı yazmaya kalkışmaları, görsel ya da yazılı basına konu ile ilgili beyanatlarda bulunmalarıdır. Bu hususun son derece önem taşıdığı düşüncesindeyim. Kamu Tercihi (Public Choice) ve Anayasal Politik İktisat (Constitutional Political Economy) alanındaki devasa litera-türü okuma zahmetine katlanmadan makale yazma cesaretini göste-ren pek çok akademisyen bana göre sonuçta bilgi düzeylerini ortaya koymuşlardır. Tüm içtenliğimle ifade etmeliyim ki, beni en çok üzen husus, mesleği “bilimsel araştırmalar” yapmak olan akademisyenle-rin bilgi sahibi olmaksızın konu hakkında görüş ve önerilerde

95 Mustafa Erdoğan, “Egemenlik: Çağdışı Bir Kavram”, içinde: Mustafa Erdoğan, De-mokrasi, Laiklik, Resmi İdeoloji, Ankara: 1995. S. 93.

Page 116: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

116 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

bulunmalarıdır. Bu yazının kaleme alınmasının esas amacı da esasen “derin bilgi” (profound knowledge) donanımı olmaksızın “yüzeysel bilgi” ile yazılmış yazılara cevap vermektir. Fakat, ne olursa olsun katılmadığımız ve paylaşmadığımız fikirlere her zaman saygı duymamız gerektiğini önemle belirtmek isterim. Doğrulara, ancak bilgi sahibi olarak, öğrenerek ve tartışarak ulaşılabilir.

Page 117: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 117

EKONOMİK ANAYASA REFORMUNA

KİM(LER), NİÇİN KARŞI ÇIKIYOR? ∗

Bu kısa yazımızda bugüne değin, ülkemizde anayasal iktisat felsefesi ve ekonomik anayasa reformuna eleştiri yöneltenlerin bir tahlilini yapmak istiyorum. Türkiye için son derece önemli olduğuna inandı-ğımız Ekonomik Anayasa reformuna ve bu reform önerilerinin te-mellerini oluşturan Anayasal Politik İktisat’a kim(ler) ve niçin karşı çıkıyor?

Bu konudaki görüşlerimizi kısa maddeler halinde özetleyebiliriz:

(a) Anayasal iktisat felsefesine ve ekonomik anayasa reformuna eleş-tiri yöneltenlerin konuyu ya hiç bilmedikleri ya da yeterince konu hakkında bilgilenmeksizin yorum ve değerlendirmeler yaptıkları anlaşılmaktadır. Anayasal iktisat araştırma alanı ile ilgili olarak “de-vasa” literatürden habersiz olan, konu hakkında araştırma yapma ve okuma zahmetine katlanmayan bir kısım insanlar, konuyu sadece kendi “bilgi sınırları” içerisinde değerlendirmekte ve yorum yapmak-tadırlar. Büyük Hun İmparatoru Attila’ya atfen söylenen bir söz bili-yorum: “yüzeysel amaçlar, yüzeysel sonuçlar doğurur.” 96 Bu sözün anlamı ve mesajı oldukça açıktır. Herhangi bir konuya yüzeysel bak-tığımız ve derinlemesine inceleme yapmadığımız takdirde yüzeysel sonuçlara ulaşmamız kaçınılmaz olacaktır. İnsanlar her geçen gün giderek büyüyen bilgi altında adeta ezildiklerinin farkında olmadan kendi dar bilgi sınırları içerisinde bazı şeyleri bildiklerine inanmak-tadırlar ya da öyle sanmaktadırlar. Sokrat’ın daha ilk çağda söylen-miş ve yaşadığımız bilgi çağında çok büyük anlam ifade eden bir sö-zünü de burada aktarmak istiyorum. Sokrat diyor ki, “ben onlardan daha bilginim, çünkü onlar hiç bir şey bilmedikleri halde bildiklerini sanıyorlar, ben ise bilmiyorum ama, bildiğimi de sanmıyorum, demek

∗ C.Can Aktan, „Ekonomik Anayasa Reformuna Kimler Niçin Karşı Çıkıyor)?” Yeni Türkiye Dergisi, Eylül-Ekim 1999. Sayı 29. s.613-620. 96 Wess Roberts, Hun İmparatoru Atilla’nın Liderlik Sırları, İstanbul: İlgi Yayıncı-lık,1989. s. 134.

Page 118: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

118 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

ki ben onlardan daha bilgiliyim, çünkü bilmediklerimi bildiğimi sanmı-yorum.” 97

Doğrusunu söylemek gerekirse, bilgi okyanusunda hepimiz çok kolay boğulacak “bilgisiz” balıklara benziyoruz... Ben kendimi her geçen gün büyüyen bilgi karşısında Sokrat’ın ifade ettiği anlamda “bilgisiz” olarak görüyorum... Her güne başladığımda yeni bir şeyler öğrenme-nin heyacanını yaşıyorum. Bilmediklerimi öğrenmek için çalışıyo-rum... Bilmediklerim hakkında yorum yapmıyorum...

Ülkemizde, maalesef adı bilim adamı olarak nitelendirilen bir çok akademisyenin; bir kısmının “okumaz- yazmaz”; bir kısmının “okur- yazmaz” (yazma tembeli); bir kısmının çok hayret edilecek şekilde “okumaz-yazdırır!” (asistanlarına ders kitabı ya da makale yazdıran hocaları bu kategoriye koyuyorum!) olduğunu çok iyi biliyoruz. Ne yazıktır ki, “okur-yazar” insanlarımızın sayısı çok azdır !... “okur-yazar” ların bir kısmı ise anayasal iktisat alanında olduğu gibi muh-temelen bir kaç Türkçe makaleyi okuyarak eleştiri yöneltebilmekte-dirler.

(b) Benim kanaatim, ülkemizde disiplinlerarası (interdisipliner) ça-lışma eğiliminin yaygın olmaması dolayısıyla, bir alanda çalışma ya-panlar sadece kendi disiplinlerinin dar bakışı içerisinde kalmakta, geniş bir ufuktan konuyu değerlendirememektedirler. Bilginin hızla büyüdüğü “bilgi çağında”, insanın kendisini çok dar bir araştırma alanına hapsetmesi bu kimselerin vizyonlarının da dar olması netice-sini doğurmaktadır. Ben inanıyorum ki, günümüzde bırakınız inter-disipliner çalışmayı “multi-disipliner” çalışmak bir zorunluluk halini almıştır. Ülkemizde üniversitelerde hala tek bir alanda uzmanlaşma-yı benimseyen ve bunu tatbik eden araştırmacılar ağırlıktadır. Ben bu yaklaşımı “Taylorist bilimcilik !” olarak adlandırıyorum. Oysa, be-nim kanaatim, örneğin bir sosyal bilim dalında çalışan bilim adamı-nın en başta diğer sosyal bilim dalları ile yakından ilgili olması, hatta müsbet bilimlere de kapalı olmaması gerekir. 17 ve 18. yüzyılda ya-şamış büyük filozofların ekonomi, siyaset bilimi, ahlak, sosyoloji ile çok yakından ilgilendiklerini biliyoruz. Aklıma gelen ilk örnek Kant’tır. Eleştirel felsefenin babası olarak kabul ettiğimiz Immanuel

97 Coşkun Can Aktan, 21. Yüzyıl İçin Yeni Toplumsal Sözleşme, İstanbul: Mart Matba-acılık, 1994. S.124.

Page 119: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 119

Kant’ın bırakınız ahlak ve felsefeyi, fizik ve astronomi alanında yaz-dığı eserler bizim için şaşırtıcı olmamalıdır!...

Özetle, interdisipliner ve bugün için daha da gerekli olan multidispli-ner çalışma olmadan olayları geniş bir perspektifden değerlendirme imkanımız olamaz. Bu konuda ülkemizde “anayasa hukuku” alanında çalışma yapan akademisyenlerin durumu örnek gösterilebilir. Ülke-mizde, “anayasa hukuku” alanında çalışmalar yapan profesörlerin bir çoğunun “ekonomi” bilimini, kendi alanlarının tamamen dışında görmelerinden dolayı olaylara bakış açıları son derece yetersiz kal-maktadır. Ülkemizde 1990’lı yılların başlarından bu yana anayasal iktisat alanında yaptığımız çalışmalara anayasa hukukçularının ilgisi maalesef çok yetersiz düzeyde kalmıştır. Türkiye’nin tanınmış ana-yasa hukukçuları arasında sayabileceğimiz Mümtaz Soysal, Ergun Özbudun, Erdoğan Teziç gibi isimler konuya ilgi göstermemişlerdir. Türkiye’de anayasa hukuku alanında yazılmış eserlerde, “anayasa” ve “ekonomi” arasındaki ilişki maalesef bugüne değin analiz edilmemiş-tir.

Yukarıdaki eleştirilerim sadece anayasa hukuku alanında çalışan akademisyenler ve uygulamacılar için değil, iktisatçılar, maliyeciler, yönetim bilimcileri için de geçerlidir.

(c) Ülkemizde üniversitelerde iktisat eğitiminde verilen müfredatın “Keynezyen İktisat” ağırlıklı olması dolayısıyla müdahaleci devlet anlayışını benimseyenlerin açoğunlukta olduğunu görüyoruz. Key-nezyen iktisat’ı Batı’daki ders kitaplarından yer yer tercüme ederek kendi ders kitaplarına monte eden hocalarımız, öğrencilerine çok uzun yıllar piyasa ekonomisinin kötü olduğunu ve piyasanın başarı-sızlıklarının devlet müdahalesi ile ortadan kaldırılacağını öğretmiş-lerdir. Bugün üniversitelerimizde okutulan makro-iktisat, iktisat po-litikası, maliye politikası, para politikası ve saire ders kitapları önem-li ölçüde Keynezyen makro iktisat yaklaşımını yansıtmaktadır. Key-nezyen iktisadın yıkılması ile ortaya çıkan yeni iktisadi düşünceler (monetarizm, arz-yönlü iktisat, kamu tercihi ve anayasal iktisat, vs.) ise ülkemizde ders kitaplarına daha yeni yeni girmekte ve incelen-mektedir.

(d) Anayasal iktisada eleştiri yönelten bir başka grup olarak “muha-fazakar-milliyetçi” kesimlerin yaklaşımını gösterebilirim. Muhafaza-kar çevrelerin yeni yaklaşımlara “şüpheci” bakışları; milliyetçi kesim-

Page 120: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

120 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

lerin ise hemen her konuda “bunlar bizim milli değerlerimize uymaz” ya da “kendi milli modelimizi geliştirmeliyiz” türünden eleştirileri bilinmektedir. Muhafazakarlık, her zaman değişime “şüphe” ile bak-ma eğiliminde olmuştur. Muhafazakarlık, en kısa ve öz olarak “mev-cut hukuki durumun ve kurulu düzenin (Status Quo) muhafazası” ola-rak tanımlanabilir. Abraham Lincoln’un “Muhafazakarlık nedir? Eski ve denenmişe hayran olmak, yeni ve denenmişe muhalif olmak değil midir?” sözü muhafazakar düşünceyi çok güzel bir şekilde özetlemek-tedir. Gerçekten de, muhafazakarlar, yeniliklere ve değişime daima karşı olma eğiliminde olmuşlardır. Ülkemizde bazı muhafazakar ve milliyetçi çevrelerin anayasal iktisat ve benzeri yeni fikirlere karşı olduklarını biliyoruz.

(e) Anayasal iktisada bilgisizce yöneltilen eleştirilerin bir diğeri de sözde demokrasi savunucularından gelmektedir. “Demokrasi cahille-ri” olarak adlandıracağım bu kimseler, halkın seçtiği temsilcilerinin güç ve yetkilerinin sınırlandırılmasının “anti-demokratik” olduğu iddiasındadırlar. Bir kere bu kimselerin “gerçek demokrasi”nin ne anlama geldiğini bilmediklerine şüphe yoktur. Demokrasi, halkın seçtiği kimselerin keyfi yönetimi değildir ve olamaz. Tarihin her say-fası bize halkı temsil eden yöneticilerin güç ve yetkilerini kötüye kul-landıklarını gösteren örneklerle doludur. Siyasal güç, devasa bir güç-tür. Siyasal güç sınırlandırılmadığı takdirde yöneticilerin sahip ol-dukları güçlerini kötüye kullanabilmeleri sözkonusu olabilir. Hukuk devleti, yöneticilerin eylem ve davranışlarının hukuk kuralları ile sınırlandırılması demektir. Aksi halde, birey hak ve özgürlüklerinin her zaman ihlal edilmesi sözkonusu olabilir. Demokrasilerin günü-müzde yozlaşmasının en önemli nedenlerinden birisi halkın temsici-lerinin güç ve yetkilerini kötüye kullanmalarında aranmalıdır. Gü-nümüzde adına demokrasi denilen siyasal yönetim biçiminde ege-menlik esasen halkın elinde değil, güya halkı temsil eden bir siyasal iktidarın, daha da kötüsü bu siyasal iktidarın başında bulunan liderin elindedir. Parti Egemenliği ya da Lider diktası adını verdiğimiz bu yozlaşma, demokrasilerin günümüzde nasıl gizli bir otokrasiye ya da oligarşiye dönüştüğünün açık göstergesidir.

Bunların dışında, “siyasal ilgisizlik” ve “siyasal bilgisizlik” adını ver-diğimiz faktörler seçim ve oylama mekanizmasının hiç bir zaman halkın hür iradesini yansıtmayacağını bize açıklamaktadır. “Halkın hür iradesini temsil eden seçilmişlerin güç ve yetkilerini sınırlamak

Page 121: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 121

anti-demokratikdir” demek koca bir cehaletten başka bir şey değildir. Halkın okuma yazma oranının ve kültür seviyesinin düşük olduğu, aynı zamanda halkın siyasete ilgisiz ve kayıtsız olduğu bir toplumda sandığın içinden çıkan sonucu “milli irade” diye yorumlamak çok büyük bir hata ve yanılgıdır. Hele hele seçim sistemindeki çarpık-lıklar dolayısıyla çok düşük bir oy oranı ile seçilen kimseleri halkın gerçek temsilcisi olarak ele almak ve değerlendirmek büsbütün yan-lıştır. Böylesine bir sistemi sadece “çoğunluk despotizmi” olarak ad-landırmak mümkündür.

Özetle, siyasal ilgisizlik, siyasal bilgisizlik, çoğunluk despotizmi, parti egemenliği, lider diktası, siyasal gücün kötüye kullanılması tehlikesi ve saire nedenler, bizim “sınırlı demokrasi”yi savunmamız için fazla-sıyla yeterlidir... Sınırlı demokrasi, ya da anayasal demokrasi (consti-tutional democracy)’yi savunanların en başında hiç şüphesiz anaya-sal iktisatçılar gelmektedir.

(f) Anayasal iktisada, “insan” a bakış açısı dolayısıyla da bazı eleştiri-ler yöneltilmektedir. Bazı kimseler, devlet yönetimdeki yozlaşmanın ancak “iyi insan”lar ile ortadan kaldırılabileceği düşüncesindedirler. Ahlaklı ve erdemli yöneticilerin iş başına getirilmesi halinde devlet yönetiminde yaşanan yozlaşmaların ortadan kalkacağı iddia edil-mektedir. İyi insanların “iyi sistemleri” oluşturacağı ve sistemi yoz-laştırmayacağı savunulmaktadır. Bu yaklaşımı savunanların bir kısmı din ve ahlak faktörünü ön plana çıkararak “inanç sahibi ahlaklı birey-ler işbaşına gelirse her sorun ortadan kalkar” düşüncesindedirler.

Bu yaklaşımın son derece eksik olduğu kanaatindeyim. Bir kere insan doğası itibariyle özel çıkarına düşkün olan ve gücü elinde tutmayı seven bir yaratıktır. İkinci olarak, iyi bir sosyal düzen inşaa etmek için “insan kalitesi” yeterli olmaz, sistemin ve donanımın da kaliteli olması gerekir. Düşününüz ki, bir şirkette çok iyi eğitilmiş ve aynı zamanda ahlak ve erdem sahibi birisini çalıştırıyorsunuz. Bu kişiden istediğiniz performansı elde edebilmeniz için “sistem kalitesi”nin ve “donanım kalitesi”nin iyi olması gerekir. Bilgisayar kullanımını çok iyi bilen birisine ancak çok iyi donanımı olan bir bilgisayar vererek daha iyi sonuçlar alabilirsiniz. Bu da yetmez, bilgisayar kullanıcısına en başta bir insan olarak değer vermek, onu motive etmek, ödüllen-dirmek gerekir. Bunlar organizasyondaki sistem kalitesinin sadece bir yönünü oluşturur. Dikey, hiyerarşik bir organizasyon yapısında; çalışanların takdir edilmediği, ödüllendirilmediği, yükselme

Page 122: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

122 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

kriterlerinin açık ve anlaşılır olmadığı bir organizasyon sisteminde tek başına “insan kalitesi” organizasyonel performansın artırılması için yeterli olmaz. Organizasyonda sistem, insan ve donanım kalitesini asıl yaratacak olan “liderlik ve yönetim kalitesi”dir. Eğer lider ve üst yönetim kalitesiz ise muhtemelen o organizasyonda sistem kalitesi de bozuk olacaktır. Bozuk olan bir sistemde kalitesiz ve liyakatsız insanların istihdam edilmesi sözkonusu olabilecektir. Özetle, iyi bir sosyal düzen oluşturmak için hem insan, hem de sistem kalitesini bir arada düşünmek gerekir.

Anayasal iktisatçılar, şüphesiz “kural ve kurumların iyileştirilmesini” savunan bir yaklaşımdır. Ancak bu ifadeden hareketle anayasal ikti-sadın, insanın topluma daha da faydalı olmasını sağlayacak “eğitim”, “ahlak ve erdem” gibi değerlere önem vermediğini savunmak asla doğru değildir. Anayasal iktisadın temel varsayımlarından birisi, “in-sanın doğası gereği kendi özel çıkarına yönelik rasyonel davranışlar-da bulunacağı” görüşüdür. Anayasal iktisatçılar, kural ve kurumların yerleşik olduğu, bir başka ifadeyle oyunun kurallarının çok iyi bir şekilde tespit edildiği durumlarda oyuncuların bu kurallar dahilinde hareket edeceğini kabul etmektedirler. Çok basit bir örnek vererek konuyu daha iyi açıklayabiliriz. Ülkemizde uzun yıllar devlet memur-luğuna giriş, memur ihtiyacı olan kurumların ve bu kurumların yöne-ticilerinin takdirine bağlı bulunmakta idi. Devlet memuriyetine giriş şartlarına ilişkin kurallar oluşturulmadığı için her hükümet döne-minde yeni kadrolar yaratılmış ve bu kadrolara torpille liyakatsız kişiler yerleştirilmiştir. Oysa bu son derece vahim sonuçları olan so-runun çözümü, siyasilerin ve bürokratların keyfi davranışlarını, güç ve yetkilerini kötüye kullanmalarını engelleyecek “kuralların” oluştu-rulmasıdır. Nitekim, uzun yıllardan sonra ülkemizde devlet memur-luğu giriş sınavının merkezi bir sınav birimi tarafından yapılması kabul edilmiş, siyasilerin ve bürokratların güç ve yetkilerini suiisti-mal etmeleri önlenmiştir. Bu örnekten ulaşılan sonuçlar şunlardır:

• İnsan doğası gereği en başta kendi eş ve çocuklarını, ve daha sonra akrabalarını, eş ve dostlarını kayırabilir.

• Eğitimli, ahlak ve erdem sahibi insanların kayırma yapmayacakla-rı iddiasında bulunmak gerçekçi değildir.

Page 123: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 123

• Kural ve kurumların yerleşmiş olduğu durumlarda kayırmacılık azalır. Kural ve kurumların bulunmadığı durumlarda ise suiistimaller artar, güç ve yetki sahibi kimseler nüfuzlarını kötüye kullanabilirler.

Bir kez daha altını çizerek belirtelim ki, burada bizim anlatmak iste-diğimiz ve vermek istediğimiz mesaj sistemin, insan faktöründen daha fazla önemli olduğu iddiası değildir. Anayasal iktisatçılar, “sis-temin, insan faktöründen daha az önemli olmadığı” görüşünü taşırlar ve iyi bir oyun için hem oyuncuların, hem de oyunun kurallarının iyileştirilmesini savunurlar.

Tüm bu açıkladıklarımızı devlet adını verdiğimiz devasa organizas-yon için de düşünebiliriz. Tekrarlamak gerekirse, iyi bir devlet için iyi yöneticiler tek başına yeterli değildir. İyi kurallar da gereklidir. İşte anayasal iktisat, insan faktörünün önemini ihmal etmeksizin “iyi kurallar” oluşturulmasının gereği üzerinde durur.

Anayasal Refoma Direnç...

Buraya kadar ülkemizde anayasal iktisat felsefesine ve ekonomik anayasa reformuna karşı olan kesimleri ve/veya faktörleri kısmen özetlemiş bulunuyoruz. Anayasal iktisat felsefesinin kurucusu James M. Buchanan “Anayasal Reforma Muhalefetin Kaynakları” başlığını taşıyan bir yazısında anayasal reforma karşı olan grupları ve/veya muhalefet kaynaklarını şu şekilde sınıflandırmaktadır:98

♦ Anayasal Cehalet (Constitutional illetreacy). Buchanan’a göre bazı kimseler anayasacılığın gerçek anlamını bilmediklerinden anayasal reforma karşı direnmektedirler.

♦ Siyasal Statüko. Buchanan,mevcut kurulu düzenden çıkarı olan kesimlerin anayasal reforma direndiklerini belirtmektedir. Bu çerçevede siyasal iktidar ve bürokrasi güç ve yetkilerinin daraltılmasını öneren anayasal reforma aktif olarak ya da pasif olarak direnmektedirler.

98 James M. Buchanan, “Sources of Opposition to Constitutional Reform”, in: Richard McKenzie (ed.), Constitutional Economics –Constraining the Economic Powers of Government-, Mass: Lexington Books, 1984. Pp.21-34. Bu makalenin Türkçe Çevirisi için bkz: James M. Buchanan, Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat, İzmir: Aklıselim Mat-baası, 1991. S.346-370.

Page 124: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

124 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

♦ Özel Çıkar. Buchanan’a göre “özel çıkar” sadece siyasal statüko için geçerli değil, aynı zamanda mevcut kurulu düzen içinde güç ve nüfuz sahibi kesimler için de geçerlidir.

♦ Anayasa Hukukçuları. Anayasa hukukçularının bir kısmı “anayasal iktisat” araştırma alanını bilmemektedirler. Bundan başka, mesleki anlamda mevcut anayasa ve hukuk sistemi içinde kazanç elde eden kişiler bu reforma muhalefet edebilirler.

♦ Çoğunlukçuluk (majoritarianism). Buchanan, demokrasinin genellikle “çoğunluğun iktidarı” anlamında anlaşılması ve bu anlayışın yaygın olması dolayısıyla bazı kişiler ya da kesimlerin parlamentoların ve siyasal iktidarların güç ve yetkilerini sınırlandırmanın yanlış olacağını inancına sahip olduğunu belirtmektedir.

♦ Evrimci rasyonalizm. Buchanan, evrimci rasyonalizm (evolutionary rationalism) felsefesini savunanların da genellikle insan tarafından planlanmış radikal reformlara karşı çıktığını belirtmektedir. Bu anlamda evrimci rasyonalistler, "yapıcı rasyonalizm” (constructive rationalism) ilkesini savunan anayasal iktisatçıların reform önerilerin doğal olarak karşı çıkmaktadırlar. Bir anlamda “muhafazakarlık” da bu kategori içinde düşünülebilir.

Buchanan’ın yaptığı bu sınıflamadan esinlenerek bizim yaptığımız bir sınıflama Tablo-1 içinde yeralmaktadır. Bu sınıflamaya milliyetçi-muhafazakar kesimler; sosyalist-marksist- ideolojiye bağlı olanlar; geleneksel sosyal demokrasi ve sosyal devlet anlayışını benimseyenler vs. kesimler de ilave edilmiştir.

Page 125: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 125

Tablo: Ekonomik Anayasa Reformuna Kim(ler) ve Niçin Karşı Çıkıyor?

Kim(ler) Karşı Çıkıyor?

Niçin Karşı Çıkıyor(lar)?

1.Bilgisizler Konu hakkında “derin bilgi” (profound knowledge) sahibi olmadıklarından; yüzeysel bilgi sahibi olduklarından,

Bilimsel bilgiye değil “dogma” lara ve ideolojile-re daha fazla değer verdiklerinden,

Önyargılı düşündüklerinden.

2.Statüko

2.1.Siyasal İktidar

2.2.Bürokrasi

2.3.Çıkar Grupları

Siyasal güçten mahrum kalmak istemediklerin-den,

Sahip oldukları makam, mevki, prestij, sosyal imkanlar (lojman vs.) mahrum kalmak isteme-diklerinden,

Devletin yarattığı rantlardan mahrum kalmak istemediklerinden.

3.Sahte Demokrasi Taraftarları

Gerçek demokrasinin tam anlamını bilmedikle-rinden ve kavrayamadıklarından,

“Ekonomik Anayasa, halkın hür iradesine ipotek koyar” düşüncesinde olduklarından,

Halkın seçtiği temsilcilerin güç ve yetkilerini sınırlamanın “anti demokratik” olacağını dü-şündüklerinden.

4.Geleneksel Ana-yasa Hukukçuları

Anayasayı “siyasal anayasa” hüviyetinde gör-düklerinden,

Anayasal iktisat konusunu bilmediklerinden,

Page 126: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

126 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

Ekonomik hak ve özgürlüklerin önemini kavra-yamadıklarından.

5.Aşırı Milliyetçiler Tek doğrunun “milli-yerel” olmasını düşündük-lerinden,

Ekonomik anayasanın Batı orijinli bir fikir oldu-ğu ön yargısı ile haraket ettiklerinden.

6.Muhafazakarlar Yeni fikirlere karşı şüpheci ve tutucu oldukla-rından, iyi bir sosyal düzen için “insan” faktörü-ne “sistem” faktöründen daha fazla önem ver-dikleri için.

7.Sosyalizm/ Ko-munizm Taraftar-ları

Özel mülkiyet düzenine inanmadıklarından,

Merkezi bir otorite tarafından ekonominin yön-lendirilmesi ve yönetilmesine inandıklarından,

Anayasal iktisatçıların savunduğu piyasa eko-nomisinin “vahşi kapitalizm” olduğuna inandık-larından.

8.Faşizm Taraf-tarları

Devlet birey için değil, “birey, devlet için vardır” felsefesine inandıklarından ve bireyciliği red-dettiklerinden.

9.Sosyal Demok-ratlar ve Gelenek-sel Sosyal Devlet Anlayışını Savu-nanlar

Anayasal iktisatın “sosyal devlete” düşman bir ideoloji olduğuna inandıklarından, müdahaleci-müteşebbis-dağıtıcı devlet felsefesine inandık-larından, Anayasal iktisatın önerilerinin “anti-demokratik” ve “anti sosyal” olduğuna inandık-larından.

10. Diğer Kişiler ... -Ekonomik sorunların çözümünün “iyi yönetim-etkin denetim-aktif katılım” olduğuna inandık-larından,

-Sabit fikirli olduklarından.

Page 127: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 127

Sonsöz

Anayasal İktisat Teorisi ve ve Ekonomik Anayasa yaklaşımının Tür-kiye için çok yeni bir araştırma alanı olduğunu belirtmemiz gerekir. Bu konuda Türkçe literatür son derece yetersizdir, bununla birlikte son yıllarda yapılan çalışmalarla gelişme trendi içerisindedir. Büyük İngiliz düşünürlerinden John Locke’un çok doğru bulduğum bir sö-zünü burada yazmak istiyorum: Locke diyor ki: “yeni fikirlere daima şüphe ile bakılır ve herhangi bir neden olmadan genellikle karşı çıkılır. Çünkü, yeni fikirler yaygın değildir.” Gerçekten de, tarihsel temelleri 17. yüzyılın büyük filozoflarından biri olan John Locke (1632-1706) ‘a kadar uzanan anayasal iktisat yaklaşımına, eleştiri yöneltenlerin önemli bir kısmı “derin bilgi” (profound knowledge) ile değil “yüzey-sel bilgi” ile konuyu değerlendirmekte ve yorumlar yapmaktadırlar. İnsanın doğasında mevcut olan “yeni şeylere tepkisel davranma” eği-liminin fikirler için de geçerli olduğuna şüphe yoktur!... Yeni fikirlere karşı “muhafazakar tutum” ve “bilgisizlik” dışında, “statüko ve özel çıkar” da anayasal reformun önündeki en önemli engeldir.

Bigotizmin ve doğmatizmin dar sınırlarını aşmalıyız; öğrenmeliyiz ve “derin bilgi” ile düşünmeliyiz ; muhafazakarlığın esiri olmamalı, yeni fikirlere açık olmalıyız; ve statükonun tiranlığı altında ezilmemek için gerçek anayasal reform (genuine constitutional reform) için mücadele etmeliyiz.

Page 128: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

128 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

TURGUT ÖZAL’IN ANAYASAL DEMOKRASİ

ve

ANAYASAL İKTİSAT ÜZERİNE DÜŞÜNCELERİ *

“...gelecek dünyada acaba nasıl bir sisteme doğru gidelim, anayasamı-

za yazarken, bir takım konuların meclislerin bile yetkisinde olmayacağını yazabilir miyiz?”

“...seçtiğimiz insanlara sonsuz yetki veremezsiniz. Onu söylemek

istiyorum. Eğer bir ülkede serbest bir fikir ortamı, serbest bir pazar varsa, bu yetkilerin sınırlı olması lazımdır.”

“Bazı meseleleri ben münakaşa edilsin diye ortaya atıyorum. Mümkün olduğu kadar yetkilerin sınırlandırılması lazımdır.”

Turgut Özal

Rahmetli Özal’ın Cumhurbaşkanı olarak görev yaptığı sırada danış-manlığını yapmış bulunan Prof.Dr.Ahmet Kılıçbay, anılarını “Çanka-ya’dan Ekonomiye Bakış” adlı kitabında toplamış ve kitap Milliyet yayınları arasında yayınlanmıştır. Bu kitapta Prof.Kılıçbay, Özal ile yaptığı toplantılarda sayın cumhurbaşkanına her zaman yeni fikirleri taşımaya ve aktarmaya çalıştıklarını ve Özal’ın da bu yeni fikirlere çok büyük ilgi duyduğunu yazmaktadır.

Kılıçbay, kitabında 1986 yılında Nobel Ekonomi Ödülü’nü kazanmış bulunan James M. Buchanan’ın öncülüğünde geliştirilen Kamu Terci-hi (Public Choice) ve Anayasal İktisat (Constitutional Economics) teorisinin bir toplantıda Cumhurbaşkanı’na aktarıldığını ve rahmetli Özal’ın da konuya büyük ilgi gösterdiğini belirtmektedir. Kılıçbay kitabında “Prof.J.Buchanan Ekonomik Durum Toplantısında” başlığını taşıyan yazısında şöyle yazmaktadır:

“Bu başlığı görenlerin Çankaya’da Ekonomik Durum Toplantısı’nda

Page 129: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 129

Prof.Buchanan’ın bizzat ve fiilen katıldıkları sonucunu çıkarmaları doğaldır. Şimdiden böyle bir şey olmadığını, Buchanan’ın kendisinin değil, fikirlerinin, görüşlerinin toplantıda ele alındığı belirtmek iste-rim....Anayasal iktisat ekolünün temsilcisi özellikle Nobel Ödülü sahibi Prof.Buchanan’ın görüşlerinin tahlil edildiği Amerika’nın ünlü fikir dergisi olan “Dialogue”u ekonomik durum toplantısından önce Cum-hurbaşkanı’na takdim ettim, tanıttım ve toplantıda bu konuya da yer vereceğimi ifade ettim. Cumhurbaşkanı isteğimi kabul ettiği gibi der-gideki bu önemli makalenin tercüme edilerek kendisine verilmesi için ilgililere talimat verdi.” 99

Bu ifadeler Cumhurbaşkanı Özal’ın belki de Prof. Buchanan ve Ana-yasal İktisat yaklaşımı ile ilk tanışmasıydı. Ancak daha sonraki yıllar-da Özal’ın yaptığı konuşmalarda satır aralarında anayasal demokrasi ve anayasal iktisat ile ilgili olarak Türk toplumuna çok önemli bazı mesajlar verdiğini düşünüyorum.

24 Aralık 1992 tarihinde İzmir Ticaret Odası’nın davetlisi olarak yap-tığı konuşmada çok açık olarak Anayasal Demokrasi ve Anayasal İkti-sat yaklaşımı ile ilgili önemli sözler söyledi.

Şimdi uzun alıntılar yapmak pahasına Özal’ın kendi cümlelerini ay-nen aktarmak istiyorum. Özal, İzmir Ticaret Odası Meclis Salonu’nda şöyle diyordu:

“Devletin veya yönetimin veyahut da sizin seçtiğiniz insanların hepsini birden kavrayalım. Meclisin ve sizin rolünüz ayrıdır. Bunların arasındaki ayrım nerededir, bu konu çok iyi bilinmiyor ülkemizde. Bir kısım insanlarımız, devleti baba olarak görmeye devam ediyor. Çok yanlış. Modern bir ülkede artık devlet, baba olarak görülmüyor. Bu iş geçmiştir. Çünkü baba olarak gördüğünüz zaman benim bir tabirim var, eline bir gün sopayı alır sizi döver; bir şey diyemezsiniz. Eğer baba olarak görüyorsanız, bu bitmiştir. Devlet netice itibariyle, milletin ortaya koyduğu müesseselerden ibarettir. İkinci bir şey daha var, acaba yönetime seçtiğiniz insanlara bütün yetkiyi verecek misiniz? Bugünkü kafamızda olan suallerden birisi budur. Acaba gerek mec-lislerde sizin seçtiğiniz insanlara biz bütün yetkiyi verdik mi yoksa başka bir mukavele mi düşünmemiz lazım? 2000’li yıllara giderken

99 Ahmet Kılıçbay, Çankaya’dan Ekonomiye Bakış, İstanbul: Milliyet Yayınları, 1989. S. 125-126.

Page 130: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

130 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

acaba bu yönetimlere geçirdiğimiz insanlara, biz sana bütün yetkiyi vermeyiz, sen ancak şu sahada oynayabilirsin mi diyeceğiz? Ben tahmin ediyorum ki, bu ikinci söylediğimiz önem kazanacak. Her konunun yönetim tarafından düzenlenmesi diye bir yoruma gittiğiniz zaman, serbestlikle ilişkinizi kesersiniz. Yönetimler sonunda bürokrasiyle beraber her konuyu düzenlemeye kalkarlar. Her konu da düzenlenmeye kalkılırsa oradaki serbestlik, gelişme imkanları, tıkanma noktasına gelir. Tabii ben temel standartlar, halkın sağlığı vs. gibi konular için konuşmuyorum. Burada da fazla aşırıya gitmemek lazım. Çok misalleri vardır.

Bakınız misal vereyim; dışardan pamuk ipliği getiriyordunuz; yarın hükümet karar verdi, pamuk ipliğine kocaman bir fon koydu, ondan sonra siz bu pamuk ipliğini getiremezsiniz, birçok yerlerden çok yüksek fiyatla pamuk ipliği almaya mecbur olursunuz. Ondan sonra da bu yaptığınız bezi satamazsınız. Şimdi bu yetkiyi verecek misiniz? Suallerden birisi budur. Bir vergi koyuyorsunuz. Bu vergiyi mesela 20 misline kadar artırma yetkisini, arabaların özelliğine göre aldı. Acaba hükümetlerin bu kadar yetki alması gerekli midir? Bunları hep düşünmek mecburiyetindeyiz. Yani seçtiğimiz insanlara sonsuz yetki veremezsiniz. Onu söylemek istiyorum. Eğer bir ülkede serbest bir fikir ortamı, serbest bir pazar varsa, bu yetkilerin sınırlı olması lazımdır. Eninde sonunda, o noktaya doğru bütün ülkelerin gideceğini tahmin ediyorum. Çünkü bu türlü düşünce her şeyin sizin seçtiğiniz insanlar tarafından yönetilmesi sonucunu getirir ki, ben şunu düşünüyorum; sizin işinizi onlar sizden daha mı iyi yapıyor? Siz işinizi herkesten daha iyi biliyorsunuz. O vakit de serbestlik meselesini çok iyi düşünmek lazım. Serbestlik sadece lafta kalmamalıdır. Sistem de öyle olmalıdır. Sistem onun dışına götürülmemelidir. Sonuç olarak, belki ileride münakaşa edilecektir. Bazı meseleleri ben münakaşa edilsin diye ortaya atıyorum. Mümkün olduğu kadar yetkilerin sınırlandırılması lazımdır. İster bu, parlamenter sistem olsun, ister başkanlık sistemi olsun, ne sistem olursa olsun, her şey, her konu, kanunla halledilemez. Halledilmesi de doğru değildir.” 100

Özal’ın iktidarın güç ve yetkilerinin sınırsız olamayacağı konusunda-

100 İzmir Ticaret Odası, 8.Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın İzmir Ticaret Odasındaki Konuşmaları, 24 Aralık 1992. S.14-15.

Page 131: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 131

ki görüşleri çok açık ve anlaşılırdır. Özal, devletin sınırlandırması (iktidarın sınırlandırılması) ile birey özgürlükleri arasında çok yakın bir ilişki olduğunu kavramış ve “eğer bir ülkede serbest bir fikir orta-mı, serbest bir pazar varsa, bu yetkilerin sınırlı olması lazımdır” de-mektedir.

Özal konuşmasını şu sözleriyle sürdürmüştür:

“Şimdi misal vereyim. Sosyal güvenlik sistemi, sosyal sigorta sistemi kanunla hallediliyor. Siz şunları vereceksiniz. Sigortalıysanız sonunda sizlere sosyal sigorta sistemi şöyle bir emekli maaşı verecek. O da sene-den seneye artıyor. Şu hastanelerde bakılacaksınız, iyi güzel de, bir hesap kitap meselesi. Yani aktuarya hesabı dediğimiz hesaplama ile ilgilidir. Sizin yatırdığınız para, aldığınız karşılığında, belli bir süre sonunda ölünceye kadar bunlardan istifade edeceksiniz. Eğer bu den-geli değilse, birisi bu açığı kapatacak demektir. Şimdi ne olur, herkes devletin cebinden bir şey almak ister. Ondan sonra da parmaklar kal-kar, parlamentoda sosyal güvenlik sistemi batacak noktaya kadar ge-lir. Yirmi sene hizmet verirsiniz. Yirmi sene sonra, otuzbeş-kırk sene bundan faydalanmak istersiniz. Ne olur versin, canım devlet, deriz. He-sabı kitabı yoksa, bunun parasını kim verecek, yine sizler vereceksiniz. Bu noktada o devlet dedikleri de yetersiz kalır. Neticede ya enflasyonla ödersiniz ya artan vergilerle ödersiniz. Başka türlü mümkün değildir. Devletin ayrı bir hazinesi yok. Hepsi bu insanların çalışmasından mey-dana gelen sonuçlara bağlıdır. Sonunda herkes hiç farkında olmadan cebinden verecektir. Başkasının hesabıyla, başkasının parmak kaldır-masıyla sizin cebinizden parayı alır başkasına verebilir. Şimdi bu hak mıdır? Adalet midir? İşte bu anormal yetkilerin verilip verilmemesinin münakaşa edilmesi lazım.” (s.16.)

Özal bu son derece doğru tespitleri yaptıktan sonra gelecekte gerçek bir anayasal reformun yapılması gerektiğini şu sözleriyle vurgula-maktadır:

“Belki günün birinde bütün bunların hepsi oturulacak konuşulacak. Doğru düzgün bir şey yapılacak. Anayasal düzen yapılacak, hangi yet-kilerin kullanılabileceğini çok net olarak orada göstermek lazımdır önce. Gelecek dünyanın çok farklı olduğu kanaatindeyim. Çünkü çok daha kaliteli insana hitap ediyoruz. O gözüküyor. Ve sizden sonra gele-cek nesiller, sizin çocuklarınız, torunlarınız, muhakkak ki çok daha ileri bir toplum meydana getireceklerdir. O toplum düzeninin hazırlıklarını

Page 132: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

132 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

şimdiden yapmak lazım. Şimdiden münakaşa etmeye başlamak lazım. Çünkü batı toplumlarının en önemli hususiyetleri bu gibi konuları mü-nakaşa ederler ve sonunda bir karara bağlarlar. Biz devamlı olarak kopya etmeye alışmışızdır. Ama artık kopya etmeyelim, biz kendimiz üretelim. Bu gibi şeyleri kendi kendimize düşünelim ve üretelim diye söylemek istiyorum.”(s.16.)

Özal, henüz kendisinin dahi belki yeni tanıştığı bu fikirlerin toplumda tartışılmasının önem taşıdığını belirtmektedir. Özal’ın yukarıdaki konuşmasında altı çizilmesi gerekli olan bir cümle şudur: “Anayasal düzen yapılacak, hangi yetkilerin kullanılabileceğini çok net olarak orada göstermek lazımdır..” Özal, geleceğin dünyasının çok daha fark-lı olacağını ve bu nedenle bizim vakit kaybetmeden bu yeni dünya düzeni içinde yerimizi almamız gerektiğini belirtmektedir.

Rahmetli Özal, aynı tarihte İzmir’de İzmir Ticaret Odası Meclis Üyele-ri ve iş adamları ile akşam yemeğinde bir araya gelmiş ve bir konuş-ma daha yapmıştır. Bu konuşmada da anayasal demokrasi ile ilgili olarak şu önemli mesajları vermiştir:

“Siyasi sistemlerde acaba bütün bu yetkileri yani millet ve fert olarak sahip olduğunuz hakları, sınırdayken kanunlar çıkararak hepsini bir yasama organına veyahut da türlü kararnameler çıkararak bir icra organına verme yetkisine sahip miyiz? Acaba bunları sınırlamalı mıyız? Yani yetki verdiğiniz insanlar her şeyi yapmaya kadir midirler? Yoksa herşeyi yapamazlar mı? Bunları düşünmek lazım, çünkü gelecek dünyada en önemli unsur, ferdin bizzat kendisi olacaktır. İnsana dönük olacağız, insan işin merkezine geliyor. Bunu düşündüğünüz zaman, insanın haklarını sınırlayacak bir takım sistemlere iyi bakmanız lazım. Geçmişten gelen bu siyasi sistemlerin acaba bir yerde limitasyonu olmalı mıdır? İsviçre’de biliyorsunuz, belli konuları hep referandumdan geçirirler. Tabii biz de öyle yapalım demek istemiyorum, ama gelecek dünyada acaba nasıl bir sisteme doğru gidelim, anayasamıza ya-zarken, bir takım konuların meclislerin bile yetkisinde olmayacağını yazabilir miyiz? Bu insanların en tabii yetkileridir. Bu özel hukuktur; Bunlara devletin veyahut da devletin bir organının müdahalesi bahis konusu değildir, gibi şeyler yazılabilir mi diye düşünelim. Fikir adamlarının bunları biraz daha iyi düşünmesi lazım geldiği kanaatindeyim.” (s.56.)

Özal’ın düşünce felsefesinde bireyin ve birey haklarının önem taşıdı-

Page 133: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

Türkiye’de Anayasal İktisat 133

ğını daha önceki pek çok konuşmasında da bulabiliyoruz biliyoruz.101

Özal III. İzmir İktisat Kongresi’nde devletin sınırları konusunda şu şekilde bir görüşü ortaya atmaktadır: “İster Sosyal Sigorta sistemi, ister Kamu İktisadi Teşebbüsleri, ister vergiler yoluyla olsun, devletin topladığı ve kullandığı kaynaklar milli gelirin yüzde otuzunu geçme-melidir.“102 Dikkat edilirse Özal, piyasa ekonomisinin gelişmesi için kamu ekonomisinin alanının sınırlı olmasını çok açık olarak savun-maktadır.

Turgut Özal anayasal iktisat ve kurumsal iktisat gibi kural ve kurum-lara önem veren düşünce felsefelerinin görüşleri ile paralel düşün-düğünü de bir başka yazısında şu şekilde ifade etmektedir: “Sistem iyi kurulduğu takdirde, hangi ülkede olursa olsun, işi iye gidecektir. ...1945’de iki Almanya ayrılıyor. Ama 1945’de ayrıldıkları zaman, bu iki Almanya, aynı Almanya idi. İnsanlar aynı insanlardır, aynı Alman, aynı karakter. 1989’da bu iki Almanya tekrar birleşti. Şimdi bakın, 1989-90’a geldiğiniz zaman, iki Almanya arasında korkunç bir fark var. İn-sanlardan değil bu! Aynı insanlar. ...Demek ki bu ikisi arasındaki fark da sistem farkıdır.”103

Sonsöz

Rahmetli Turgut Özal, Mustafa Kemal Atatürk’den sonra bir vizyon ve fikir adamı olarak gördüğüm tek Cumhurbaşkanı’ydı.104 Türk

101 Özal’ın düşünce felsefesi ile ilgili olarak bkz: Coşkun Can Aktan, “Özal’ın Değişim Modeli ve Değişime Direnen Güçlerin Tahlili”, Türkiye Günlüğü, sayı 40, Mayıs- Hazi-ran 1996. Özal’ın görüşleri ile ilgili daha detaylı bilgi için bkz: Mehmet Barlas, Turgut Özal’ın Anıları, İstanbul: Sabah Kitapları, 1994.; Türk Kadınını Güçlendirme Vakfı, Değişim Belgeleri, Ankara: 1993. 102 Mehmet Barlas, Turgut Özal’ın Anıları, İstanbul: Sabah Kitapları, 1994. S. 254. 103 Mehmet Barlas, Turgut Özal’ın Anıları, İstanbul: Sabah Kitapları, 1994. S. 306. 104 Rahmetli Özal, çok takdir ettiğim bir lider olmakla beraber kendisinin hukuka uygun olmayan bazı davranışlarını, aile yapısını ve uyguladığı ekonomi politikalarını çeşitli kitap ve yazılarımda eleştirmiş bulunuyorum. Bkz: Özal’ın uyguladığı ekonomi politi-kalarına yönelik eleştirilerim için bkz: Coşkun Can Aktan, Gerçek Liberalizm Nedir? İstanbul: Mart Yayıncılık, 1994. Ayrıca bkz: Coşkun Can Aktan, “Turgut Özal : Liberal Reformist miydi? Yeni Türkiye Dergisi, Ocak-Şubat 1999. Yıl 5, Sayı 25. S. 459-462. 1980 sonrasında yolsuzlukların yaygınlaşmasında, hayali ihracat ve saire hırsızlıkların yaygınlaşmasında Özal hükümeti’nin kabahatinin olduğunu düşünüyorum. Bkz: Coşkun Can Aktan, Politik Yozlaşma ve Kleptokrasi- 1980-1990 Dönemi- İstanbul: Afa - İstan-bul: Afa Yayınları, 1992.

Page 134: , İzmir: SOBİAD Hukuk ve İktisat Araştırmaları …...1986 yılında James M. Buchanan’ın Kamu Tercihi ve Anayasal İktisat araştırma alanına katkıları dolayısıyla Nobel

134 SOBİAD: Hukuk ve İktisat Araştırmaları Merkezi

halkına farklı ve yeni görüşleri sunabilen bir liderdi. Özal’ın çeşitli toplantılarda yaptığı konuşma metinlerini okuyanlar, onun gerçekten yenilikçi, yeni fikirleri öğrenmeye ve tartışmaya açık bir kişiliğe sahip olduğunu görebilirler.

Özal, bana göre Anayasacılık felsefesini günümüz liderleri arasında anlayabilmiş tek siyaset adamıydı. Özal’ın bu yazıda uzun alıntılarla özetlediğimiz düşünceleri son derece önem taşımaktadır.

Özal’ın “belki günün birinde... Anayasal düzen yapılacak, hangi yetkile-rin kullanılabileceğini çok net olarak orada göstermek lazımdır...” sözlerinden hemen sonra “gelecek dünyanın çok farklı olduğu kanaat-indeyim” sözlerinin çok büyük değer taşıdığını düşünüyorum.

Keşke diğerleri de, Özal kadar “gelecek dünyanın çok farklı olacağını düşünebilse...” Düşünmek, vizyon demektir... Vizyon, doğru reform-ları yapabilecek bir ufka sahip olmak demektir. Yeni ufuklara sahip olmadan yapacağımız her şey bir aksiyondan ibarettir, o kadar!...

21. yüzyıla çok az bir zaman kala şu görüşlerimi burada yinelemek istiyorum.

21. Yüzyıl “gerçek demokrasi” ve “piyasa ekonomisi” ilkeleri-ne dayalı bir LİBERAL DEMOKRASİ çağı olacaktır.

21. Yüzyıl, temsili demokrasinin yeniden tanımlandığı ve “temsili vekalet” ilkesinin değil “sınırlı vekalet” ilkesinin geçerli ola-cağı bir ANAYASAL DEMOKRASİ çağı olacaktır.

21. Yüzyıl “politikacıların egemenliği” değil, bireyin ve sivil toplumun önem kazanacağı bir yeni yüzyıl olacaktır.