* mİmar alev Şahİn dİrenİyor: tmmob ortada yok! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/eoky038.pdf ·...

60
* MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * NURİYE VE SEMİH DİRENİYOR: KESK ORTADA YOK! * 301 İŞÇİ SOMA'DA MADENE GÖMÜLDÜ, 6 İŞÇİ 11 AYDIR TUTSAKTI: DİSK ORTADA YOK! www.yuruyus-info.org [email protected] Haftalık Dergi Sayı: 38 29 Ekim 2017 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) AÇLIĞA MAHKUM EDİLİYORUZ, DİRENİYORUZ ,0#&&$0 ,"(0 KATLEDİLİYORUZ, DİRENİYORUZ ,0#&&$0 ,"(0 GÖZALTINA ALINIYORUZ, İŞKENCELERDEN GEÇİRİLİYORUZ, TUTUKLANIYORUZ ,0#&&$0 ,"(0 İŞTEN ATILIYORUZ, DİRENİYORUZ ,0#&&$0 ,"(0 ZULME UĞRADIĞIMIZDA, BEDEL ÖDEDİĞİMİZDE ,"(0, DİRENİŞİMİZDE ,"(0 MÜCADELEMİZDE OLMAYANLAR, HALK İÇİN YOK HÜKMÜNDELER! ÇÜNKÜ YOK SAYANLAR YOK OLMAYA MAHKUMDURLAR!

Upload: others

Post on 13-Jul-2020

2 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

* MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK!* NURİYE VE SEMİH DİRENİYOR: KESK ORTADA YOK!* 301 İŞÇİ SOMA'DA MADENE GÖMÜLDÜ,6 İŞÇİ 11 AYDIR TUTSAKTI: DİSK ORTADA YOK!

www.yuruyus-info.org

[email protected]

Haftalık DergiSayı: 38

29 Ekim 2017Fiyatı: 1 TL (kdv dahil)

HALK ÇOCUKLARINA YAPILAN ZULME TUTANAKTIR KANLI GÖMLEK...TARİHE BIRAKILMIŞ BELGEDİR.

BUNUN İÇİN EL KOYAR, YOK EDER FAŞİST KATİLLER.HALKA VE TARİHE SUÇÜSTÜ YAKALANMAMAK İÇİN YENİ KATLİAMLAR,

YENİ SALDIRILAR YAPAR.AMA NE KATLİAMCILIĞINI NE İŞKENCECİLİĞİNİ GİZLEYEMİYOR ARTIK!

AÇLIĞA MAHKUM EDİLİYORUZ, DİRENİYORUZKATLEDİLİYORUZ, DİRENİYORUZ

GÖZALTINA ALINIYORUZ, İŞKENCELERDEN GEÇİRİLİYORUZ, TUTUKLANIYORUZ İŞTEN ATILIYORUZ, DİRENİYORUZZULME UĞRADIĞIMIZDA, BEDEL ÖDEDİĞİMİZDE ,

DİRENİŞİMİZDE MÜCADELEMİZDE OLMAYANLAR, HALK İÇİN YOK HÜKMÜNDELER! ÇÜNKÜ YOK SAYANLAR YOK OLMAYA MAHKUMDURLAR!

Page 2: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

www.yuruyus-info.org [email protected]

Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü:Elif ERSOYAdres: Bozkurt Mah. Baysungur Sok.Muratoğlu Çarşısı 14 D Şişli - İSTANBULOfset Hazırlık: Ozan Yayıncılık

Adres: Zübeyde Hanım Mah. FevziÇakmak Cad. 1297. Sokak No: 1 Daire: 1Sultangazi / İSTANBULTel: (0-212) 536 93 45

Mail: [email protected]

ISSN: 1305-7944

Baskı: Ezgi Matbaacılık Sanayi Cad.

Altay Sok. No: 10 Çobançeşme /

Yenibosna / İST.

Tel: (0-212) 452 23 02

Haftalık Süreli

Yerel Yayın

Siyasi Dergi

Fiyatı: 1 TL

Zaferi Kazananların Safında Olmak İçin

DEVRİMCİLİK ZORUNLULUKTUR!

BASKI, DİRENİŞLERİ DAHA DA ÇOĞALTIYOR!

Yüksel’de öğlen saldırısına polisler atlarla geldiler.Rezil kepaze oldular, dalga konusu oldular.

Korkutmak istediler ama alay konusu oldular halka.Korkmuyor artık insanlarımız faşizmden.

Zaferi de bu coşku ve motivasyonla kazanacağız.

Page 3: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

ii ç i n d e k i l e r

saldırtıyor. Rakka özgürleşmetablosu değil, işbirlikçilikresmidir!

15 Solun Köşe Taşları: FaşizminOHAL saldırısı karşısındakadın cinayetleri ve laiklikkonusunun ardına saklanmaktasfiyecilik, direnişörgütlemek ise devrimciliktir

21 Armutlu Güz Şenliği

23 Devrimcilik AkılTamirciliğidir: Değişmenintek koşulu dış nedenler,değişimin temeli ise içnedenlerdir

24 Mahalleler: Halk okullarıylagüçlenelim

26 Kondumuzu Yıkanın VillasınıYıkarız: Gecekondu sorununuyaratan düzendir. Düzendesorunun çözümü yoktur!

28 Halk Meclisleri: Halkınyaşamını, kültürünümeclislerimizleşekillendirmeliyiz

30 Milisler, MahalleninŞahanlarıdır: Milisin hayatı

31 Halkın Mühendis Mimarları:Kalıcı yaz saati uygulaması,enerji tekellerinin karlarını dakalıcılaştırıyor

33 Anti-Emperyalist Cephe haber yorum

9 Devrimciliğin Köşe Taşları:Devrimcilik, halk üzerindeideolojik hegemonya kurmamücadelesidir

10 Biz Diyoruz ki: Küçük

burjuva milliyetçiliğiçıkmazdır, faydacı,benmerkezcidir...Kullandığını sanır amakullanılır...

11 Kürdistan’da Tek YolDevrim: “Büyük savaşbaşladı dediler” iki ay önce.Şimdi “Rakka özgürleşti”diye ilan ediyor Kürtmilliyetçi hareket. ABDeğitiyor, tonlarca silah,patlayıcı, zırhlı araçladonatıyor IŞİD ile savaş adıaltında başka halklara

4 TMMOB üye sayısı 550 bin, DİSKüye sayısı 141 bin, KESK üyesayısı 236 bin... Ama yoklar.Mücadele alanlarında yoklar.Adları mühendis, mimar, tabip,işçi, kamu emekçisi örgütü;ama mühendisin, mimarın,tabiplerin, hastaların, işçinin,kamu emekçisinin yanındayoklar!

MÜCADELEMİZDE OLMAYANLARHALK İÇİN YOK HÜKMÜNDELER!

34 Halkın Sanatçıları: Yeni bir Serez

Çarşısı’na izin vermeyeceğiz!

36 Halkın Sanatçılarına-Halkın

Avukatlarına Özgürlük...

37 İki Sınıf - İki İdeoloji:

Konut sorunu

39 Kelimelerimiz: Zafer

40 Sorunlar-Çözümler: Bunalım

41 Yeni İnsan: Gönüllü insan

42 1900’lerden 2000’lere Kurtuluş

Savaşımız: Şahin Bey

44 Kökleri halkın içinde 30 yıllık bir

gelenek: HHB 5. bölüm

48 Grup Yorum’a yönelik saldırıları

milyonlara duyurmak için sen debir şey yap

49 Dünyanın en özgür insanları

direnişçilerdir. Semih dışarıdaözgür, Nuriye tutsaklıkta özgür.Çünkü onları kimse teslim alamadı!

50 Nuriye ve Semih’in 3. duruşması,

Sincan Hapishane Kampüsü’ndegörüldü.

51 Semih Özakça’yı faşizmin elinden

çekip aldık, Nuriye Gülmen’i dealacağız!

52 Avrupa’da Yürüyüş

56 Yitirdiklerimiz

58 Haberler

Mehmet Amcamız,Küçükarmutlu da, Feridun Osmanağaoğlu Gazi Cemevi ndeNURİYE VE SEMİH İÇİNSÜRESİZ AÇLIK GREVİNDE...Mehmet Amca: 0553 169 14 78Feridun Osmanağaoğlu: 0537 815 38 09ARAYIP DİRENİŞE DESTEK OLALIM

Page 4: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

BİR MİMAR, ALEV ŞAHİN DİRE-NİYOR, TMMOB ORTADA YOK.

İKİ KAMU EMEKÇİSİ, NURİYE VESEMİH DİRENİYOR, KESK ORTADAYOK.

301 İŞÇİ SOMA'DA MADENE GÖ-MÜLDÜ, 6 İŞÇİ DİRENDİ, 11 AYDIRTUTSAKTI, DİSK ORTADA YOK

SOMA'YI DİĞER MADENLERDE,İŞ YERLERİNDE İŞÇİ KATLİAMLARIİZLEDİ, NE TMMOB'Sİ, NE DİSK'İ,KESK'İ, TTB'Sİ HİÇBİRİ YOKLAR.

ADLARI MÜHENDİS, MİMAR, TA-BİP, İŞÇİ, KAMU EMEKÇİSİ ÖRGÜTÜ,AMA MÜHENDİSİN, MİMARIN, TA-BİPLERİN, HASTALARIN, İŞÇİNİN,KAMU EMEKÇİSİNİN YANINDAYOKLAR.

AÇLIĞA MAHKUM EDİLİYORUZ,DİRENİYORUZ, YANIMIZDA YOK-LAR.

KATLEDİLİYORUZ, DİRENİYO-RUZ, YANIMIZDA YOKLAR.

GÖZALTINA ALINIYORUZ, İŞKEN-CELERDEN GEÇİRİLİYORUZ, TU-TUKLANIYORUZ, YANIMIZDA YOK-LAR.

İŞTEN ATILIYORUZ, DİRENİYO-RUZ, YANIMIZDA YOKLAR

ZULME UĞRADIĞIMIZDA, BEDEL

ÖDEDİĞİMİZDE YOKLAR, DİRENİ-ŞİMİZDE YOKLAR, MÜCADELEMİZ-DE YOKLAR, HALK İÇİN YOK HÜK-MÜNDELER.

O HALDE ÖRGÜTLENMELERİMİ-ZİN BAŞINDA DA OLMAYACAKLAR

TARİH AFFETMEYECEK ONLARI,HALKLAR AFFETMEYECEK, BİZ AF-FETMEYECEĞİZ, TARİHİN YARGI-SININ KARŞISINDA HESAP VERENKONUMDA OLACAKLAR.

Alev Şahin 18 Ekim'de şöyle yazıyor;

"Günde iki kez kapısının önünde iş-kenceye uğrayanları, haftasonu yerlerdesürüklenen üyesini görmezden gelen meslekodamın resmi hesabıdır.

Mimarlar odası Ankara@mamodank"

Bir mimar Alev Şahin, işten atılmapolitikasına karşı direnişinin 250'li gün-lerinde. Mimarlar Odası’nın üyesi, amaAlev Şahin'in işten atılması da, işkencegörmesi, yerlerde sürüklenmesi de üyesiolduğu Mimarlar Odası'nın gündemi değil.Göstermelik olarak bile gündemlerine al-mıyorlar bunu. Neden? Üyelerinin yaşa-dıkları sorunlar, uğradıkları haksızlıklarodaları ilgilendirmez mi? Üyelerinin so-runlarıyla ilgilenmeyen odaların kuruluşamaçları nedir?

Hayır, tersine odaların öncelikle gö-

TMMOB; ÜYE SAYISI 550 BİN DİSK; ÜYE SAYISI 141 BİN KESK; ÜYE SAYISI: 236 BİN

AMA YOKLAR. MÜCADELE ALANLARINDA YOKLAR. ADLARI MÜHENDİS, MİMAR, TABİP, İŞÇİ, KAMU EMEKÇİSİ ÖRGÜTÜAMA MÜHENDİSİN, MİMARIN, TABİPLERİN, HASTALARIN, İŞÇİNİN,

KAMU EMEKÇİSİNİN YANINDA YOKLAR!

TARİH AFFETMEYECEK ONLARI,HALKLAR AFFETMEYECEK,

BİZ AFFETMEYECEĞİZ,TARİHİN YARGISININ KARŞISINDA

HESAP VEREN KONUMDAOLACAKLAR

Bu reformist sendika ve odayönetimlerinin üstlendikleri birdiğer misyon, devrimcileri re-formistleştirmektir. Devrimciörgütleri düzene çekmek içinbir çaba içindedirler. Sendika-lardan, odalardan devrimcileritasfiye etmek, bunun için fiilisaldırılara varan saldırılar ör-gütlemek, diğer yandan opor-tünist solu düzen içine çekmek,reformistleştirmek misyonunuyerine getirmektedirler. Kürtmilliyetçileri ve oportünizmlekurdukları ilişkiler, birliklerbu çerçevededir.

Devrimcileri odalardan, sen-dikalardan tasfiye edebilir, tes-limiyeti, uzlaşmayı örgütleye-bilirsiniz. En küçük demokratinsan duyarlılığı bile göster-meyebilirsiniz. Dünya ayağakalkmışken siz minicik boyla-rınızla ayağa kalkanların etek-lerinden tutup aşağı çekersiniz.Ancak tarih de sizi affetmeye-cek, biz de affetmeyeceğiz. Kat-ledilen madenciler de, işçilerde, açlığa yatanlar da, halk da,kentsel dönüşüm adı altındaevleri elinden alınan halk dasizi affetmeyecek. Suyu, doğasıHES ile yok edilen, ormanlarızenginlere peşkeş çekilen, tümmadenleri emperyalizme satı-lan bu halk sizi affetmeyecek.

MÜCADELEMİZDE OLMAYANLAR HALK İÇİN YOK HÜKMÜNDELER4

Page 5: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

revleri, üyelerinin uğradıkları haksız-lıklara, sistemin baskılarına, yasakla-rına, sömürü ve zulmüne karşı müca-dele etmektir, üyelerinin yanında ol-mak, sorunları için mücadele etmele-rine önderlik etmektir.

DİSK, KESK, TTB başta olmaküzere tüm reformist örgütlerin, sen-dikaların durumları da aynıdır.

ÖDP'sinden EMEP'ine, TKP'sindenHDP'sine kadar çok sayıda reformistörgüt var, kağıt üzerinde varlar, partibinalarında varlar, faşizmin demok-rasicilik oyununun fügüranı olarakvarlar, AKP'nin 12 Eylül cuntasıylahesaplaşma oyununda varlar, emper-yalist politikaların savunucusu olarakvarlar, AB emperyalizminin demokrasişovlarında işbirlikçi olarak varlar amamücadele alanlarında yoklar.

Nuriye ve Semih'in direnişinde deyoklar. Direnen olarak yoklar, direnişidestekleyen olarak yoklar. Ama direnişinkarşısında yerlerini almakta gecikmezler.KESK, Nuriye'nin direnişini destekle-meyeceğini "KESK kendi denetimindebaşlamayan bir direnişi desteklemez"cümleleriyle gerekçelendiriyordu.

O Halde Reformizmin,Halkın Emperyalizme veFaşizme Karşı Mücadelesiİçinde Yeri Neresidir?

12 Eylül cuntasına karşı direnişte

reformizm yoktur.

12 Eylül cuntasonrası, mücadeleningeliştirildiği, cunta-nın tasfiye ettiği ör-gütlenmelerin, sen-dikaların yenidenoluşturulduğu, yeni-den mücadele mev-zilerinin kazanıldığıyıllarda, reformizmbu mücadelenin için-de yoktur.

1 Mayıs kutlama-larının yasallaştırılması ve TaksimMeydanı’nın 1 Mayıs alanı olarak, 1Mayıs kutlamalarına açılması müca-delesinde reformizm yoktur.

Kamu emekçilerinin sendikalaşmamücadelesinde reformizm yoktur.

YÖK'e karşı mücadelede refor-mizm yoktur.

Gecekondu halkının mücadelesininiçinde reformizm yoktur.

Gençliğin mücadelesinin içindereformizm yoktur.

İşçilerin, kamu emekçilerinin mü-cadelesinde reformizm yoktur.

Tutsaklık koşullarındaki mücade-lede ve bu mücadelenin desteklen-mesinde reformizm yoktur. Emper-yalizm ve faşizm, hapishanelerde tut-sakları teslim almak için hücre tipihapishane, tek tip elbise gibi çokçeşitli saldırıları, çeşitli dönemlerdegündeme getirmiş, devrimci tutsaklarbu saldırılara karşı direnmiş ve saldı-rıları boşa çıkarmıştır. Bu mücadele-lerin içinde ya da destekleyen güçolarak reformizm yoktur.

Irak'ın emperyalizm tarafındanişgal edilmesine karşı mücadelede re-formizm yoktur.

İşkencelere, infazlara karşı müca-delede reformizm yoktur.

Devrimcilerin cenazelerinde re-formizm yoktur.

Reformizm, nerede bir direniş var-

sa, nerede faşizme karşı mücadelegelişiyorsa, orada mücadeleyi uzlaş-macı, icazetçi bir çizgiye sokmak içinvardır.

2000 yılında, F Tipi hapishanelergündeme getirildi, devrimci tutsaklarhücrelere atılarak teslim alınmak is-tendi. Böylece ülkemizdeki devrimcimücadeleye büyük bir darbe vurula-caktı. Devrimci tutsakların teslim alın-masından sonra, adım adım halkınher kesimine tam bir teslimiyet, sus-kunluk dayatılacaktı. DHKP-C tut-sakları bu politikaya karşı direndiler.Cephe, hem içeride, hem dışarıda,her alanda ölüm orucu eylemleriyle,oturma eylemleriyle, Ankara yürüyüşüeylemleriyle, ajitasyon-propagandaeylemlerinin tüm biçimleriyle, yolkesme eylemleriyle, her bir eylem bi-çimini pek çok kez ve değişik yerlerdehayata geçirerek, tam 7 yıl boyuncadirendi. Reformizm, bu mücadeleniniçinde yoktur. Tersine, bu mücadeleyiengellemek için elinden geleni yap-mıştır.

"Farkımızı koyduk iyi oldu", "Cep-te keklik mi sandınız?", "Aynı ma-halleden değiliz" cümleleri reformizmtarafından bu dönemde kuruldu. Bucümlelerle reformizm, F Tipi hapis-haneler saldırısı karşısında, direnendevrimcilerle hareket etmemekle, oli-garşiye, emperyalizme rüştünü ispat-lamakla övünüyordu.

Direnişte yer almadıkları gibi, di-renenlere kurumlarının kapılarını ka-

Devrimciler, o minicik boy-larınızla devrimin önünde engelolmanıza izin vermeyecekler.Siz düzenle bütünleşmekte ko-şar adım ilerlerken, halkın mü-cadele adımlarının önüne ba-rikat olanları, tasfiyeciliği, uz-laşmacılığı örgütleyenleri halkınmücadelesi silip geçecek.

29 Ekim2017

Yürüyüş

Sayı: 38

5ÇÜNKÜ; YOK SAYANLAR, YOK OLMAYA MAHKUMDURLAR!

Dergimizin 38. sayısının yayınlandığı 29 Ekim 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 235. günündeler

*Yüksel Direnişi 355. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 160. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 251. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 120. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 77. gününde*Ankara Numune Hastanesi önünde süren nöbet 35. gününde

Page 6: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

patıyorlardı. Örneğin, binlerce sendika,dernek, oda binasının olduğu ve bun-ların birçoğunun yönetiminde kendinedevrimci, demokrat, sosyalist diyenlerbulunduğu halde, açlık grevi yapacakbir tek yer bulunamaz. Reformizminkurumlarından şunun gibi cevaplaralınır;

"Sürekli baskı altındayız, şu an ...yer vermemiz de mümkün değil..."(TMMOB)

"Kapatılma kaygımız olduğu içinyer veremeyiz, ancak maddi anlamdayardım edebiliriz..." (Eğitim-Sen)

"Yapacaklarımız sınırlıdır... hüc-reler bizi ilgilendirir, ancak direk ko-numuz olmadığı için bir şey yapa-mayız..." (Mimarlar Odası)

"İçişleri Bakanlığı Halkevlerinidenetlemeye geldiği için... Zarar gör-mek istemiyoruz..." (Halkevleri GenelMerkezi)

"Kendi üzerimizde baskı var, şuan için bir şey yapmamız mümkündeğil, yer dahi veremeyiz..." (Genel-İş)

"Manevi olarak yanınızdayız, des-tekliyoruz, saldırılarda aileleri içeriyealıp sahiplenmiştik ancak bu durumdayer vermemiz de mümkün değil." (PirSultan Abdal Genel Merkezi)

İşte reformizmin, emperyalizm veoligarşinin 7 yıl sürdürdüğü büyük FTipi saldırısı, bunun karşısında Cep-he'nin 7 yıl sürdürdüğü direniş süre-cinde tarihe kaydettiği sözler bunlardır.Reformizmin tarihi böylesi utanç say-falarıyla yazılmıştır.

Direnişte yoklar, açlık grevindeyoklar, ama açlık grevi direnişçilerineverilecek yerleri de yok. Kendileridirenmezler, direnen devrimcilerin,direnen halkın direnişini engellemekiçin de ellerinden geleni yaparlar. Fa-şizme ve emperyalizme karşı direnişistemezler.

Çünkü, direniş sadece faşizminpolitikalarını bozmakla kalmaz, re-formizmin risksiz politika yapmaalanlarını da ortadan kaldırır. Faşizminsaldırıları ve direniş, halk ve halkdüşmanları arasındaki safları netleştirir.Bu netlik içinde, reformizmin devrimsaflarında yer almadığı da ortaya

çıkar. Aldıkları ta-vırlarla devrime de-ğil, düzene hizmetettikleri ortaya çıkar.Bu nedenle de dev-rimci eyleme, dire-nişe reformizm dedüşmanlaşır. Kuru-lan cümleler, aynızamanda bu düş-manlığın cümleleri-dir.

Bu cümleler, ta-rihe ve bilinçlerimize unutulmayacakşekilde kaydedilmiştir. Reformizminne olduğunu unutmamak için, bucümleleri hatırlayacağız.

SOMA'da 301 maden işçisi, ma-denin derinliklerine diri diri gömül-düler, katledildiler. Bu adı var kendiyok sendikalar yine ortada yoklardı.Katliamın yaşandığı sendikalarda ör-gütlü değillerdi. İşçileri faşist sendi-kalara bırakmışlardı. Katliam yaşandı,işçilerin yanında yine yoklardı. Ka-tillerden hesap sormak için çıkmadılarortaya, işçilerle, aileleriyle dayanış-mak, onların mücadelesini örgütlemek,onları sahiplenmek, desteklemek içinçıkmadılar ortaya. Zevahiri kurtarmakiçin yapılan açıklamalarla 301 ma-dencinin tüm dünyanın gözleri önündekatledilmesini sadece izlemekle ye-tindiler. Madenlerde işçiler katledil-meye devam etti, devam ediyor. Buişçi katliamlarına karşı bir mücade-leleri yoktur.

Siirt'te tonlarca taş yığıldığındaişçilerin üzerine, katliam olduğundabir tek Halk Cephesi gitti. Mühendislikadına bir açıklama yapmak için bileortaya çıkmadılar, ilgilenmediler.

Emperyalizm, Libya'yı, Suriye'yiişgal etti. Onlar, işgalleri alkışlayan,emperyalizmin destekçisi durumun-daydılar.

AKP faşizminin hemen tüm poli-tikalarında onu destekleyendiler. AKPfaşizmi, Kürt milliyetçi hareketi tasfiyeederken, barış oyununun içinde baş-rollerde yer almak için yarış içindey-diler. Devrimci mücadelenin tasfiyesiiçin görevden kaçmadılar.

AKP faşizmi, OHAL yasalarıylayönetmeye başladı. Sokaklar, alanlar

halka yasaklandı. Direnmediler, ses-lerini bile çıkarmadılar. Dernekler,kurumlar kapatıldı, sesleri çıkmadı.İşçiler, emekçiler işten çıkarıldılar.Bu reformist sendika ve odaların üye-leri de vardı içlerinde. Tek bir eylemörgütlemediler. İstatikçi gibi işten çı-karılan emekçilerin sayılarını tutmaklayetindiler. Nuriye ve Semih direnişbaşlattılar. Bu sendikalar direnişteyer almadıkları gibi, direnişi, üyelerinisahiplenen tek bir açıklama bile yap-madılar. Bu ancak direnişe düşman-laşmakla açıklanabilir. Aldıkları tavırbu oldu.

Alev Şahin'in belirttiği gibi, göz-lerinin önünde işkence yapılan halkı,Cephelileri görmezden geldiler. Kendiüyelerinin işkence görmesini, yerlerdesürüklenmesini görmezden geldiler.

Kendilerine devrimci, demokrat,sol, ilerici gibi bolca sıfat yakıştıranbu kurumlar, bu sıfatların tek birinibile hak etmemişlerdir.

Bu örgütlerin pratiklerinde ne ol-duğunu görmek için, programlarınabakmak yeterli. TMMOB'nin prog-ramına bakıyoruz, sempozyumlar top-lantılar çöplüğüne çevrilmiş birTMMOB görüyoruz. Çok konuşmuşama 2006-2012 yılları arasında yani6 yıl içinde sadece dört eylem yapmış..YANİ HİÇBİR ŞEY YAPMAMIŞ.

Altı senenin neredeyse iki yılı;734 günü toplantılarda geçmiş.

Altı senenin; 497 günü sempoz-yumlarda geçmiş.

284 günü kongre ve sergilerdegeçmiş.

18 günü forumlarda geçmiş.

İşte bu tabloda TMMOB ancak28 kez sokaklara çıkabilmiştir, bunların

Yürüyüş

29 Ekim2017

Sayı: 38

MÜCADELEMİZDE OLMAYANLAR HALK İÇİN YOK HÜKMÜNDELER6

Page 7: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

da 24'ü mitinglerdir. Sadece 4 güneylem yapmıştır.

TMMOB'un altı yılının genel tab-losu:

497 gün sempozyum

734 gün toplantı

284 gün kongre-sergi

18 tane forum

24 gün miting

4 tane eylem

Kim alıyor bu sempozyum, sergikararlarını? TMMOB'nin üyeleri mialıyor? Hayır, TMMOB'u toplantılar,sempozyumlar çöplüğüne dönüştürenkararları alan, TMMOB'un bürokrat-laşmış yönetimidir. Bu yönetiminhalkla bir bağı yoktur, üyeleriyle bağıyoktur. Üyelerini alınan kararlarakatan bir işleyişi yoktur. Kitleden ko-puk reformist, bürokrat yöneticilerinmeslek odalarını, sendikaları getirdiğiyer bu olmuştur. Bürokratlaşma, re-formizm küflenme, çürümedir. Sen-dikaların, odaların içini boşaltan buküflenme ve çürümedir.

İşte bu anlayışın sonucudur ki,bugün AKP iktidarı TMMOB'u ka-patmakla aynı anlama gelecek saldı-rılar geliştiriyor, ama buna karşı 550bin üyeli odadan sadece Halkın Mü-

hendis-Mimarlarının sesi çıkıyor.TMMOB'un 550 bin üyesi var. 24odada örgütlü ama TMMOB nere-deyse kapatılacak olduğu halde yap-tıkları hiçbir şey yok.

AKP hükümeti odaları da denetimealmak için yeni yasalar, uygulamalarçıkarıyor. Kimya Mühendisleri Odasıyönetimini "amaçları dışında faaliyetgösterme" gerekçesi uydurarak gö-revden aldı, "DENETÇİ" isimli birkurumlaşmayla odaları denetim altınaalma hesabı yapıyor, TMMOB yokoluşunu izlemekle yetiniyor.

"2011'de ardarda çıkan KanunHükmünde Kararnameler(KHK) ileTMMOB'un özerk ve kamu niteliğindebir meslek kuruluşu olmasını yok sa-yan düzenlemeler yapıldı. Aynı za-manda Çevre ve Şehircilik Bakanlı-ğı'na "mimarlık ve mühendislik meslekkuruluşlarına ilişkin mevzuatı hazır-lamak ve bunları denetlemek" göreviverilerek, TMMOB'un bakanlıklarabağlanmasının ilk adımı atıldı.

Ardından 2013 yılında HaziranAyaklanması'nda bir yandan milyon-larca halka saldırırken, diğer yandanda "geceyarısı operasyonuyla"TBMM'den geçirdiği torba yasa ilebu sefer İmar Yasası'nda değişiklikyaparak TMMOB'un harita, plan veprojelerde meslek odalarının vize veonay yetkisini elinden aldı. 2013 yılısonunda da odaların denetim yetkilerielinden alınarak idari ve mali yöndenbakanlıklara bağlandı.

2015 yılında ise AKP; TMMOB'unseçim sisteminden SİT alanlarınınyapılaşmaya açılmasına, kentsel dö-nüşüm saldırılarına kadar geniş birsaldırı niteliğinde olan torba yasa ta-sarısını gündemine aldı." (EOK Yü-rüyüş Sayı: 36)

İşte AKP iktidarının, odaları dadenetimine almak, kendi politikalarıdışında hareket etmesini engellemekiçin adım adım geliştirdiği bu saldırılarkarşısında tek çıkan ses Halkın Mü-

hendis Mimarları’nın sesi olmuştur.TMMOB yönetimi adım adım geliş-tirilen bu saldırılar üzerine açıklamalaryapmakla, yani yine konuşmakla ye-tinmiştir. Bu anlayışın yönetimindekiTMMOB, giderek AKP'nin eline ge-çecektir.

Reformizm, Devrim-DüzenSaflaşmasında DüzendenYana Tavır Almıştır

Yukarıda özetlediğimiz tablo, re-formizmin düzene karşı mücadeleniniçinde değil, karşısında yer aldığınıgösteren bir tablodur. Reformizm,özellikle dünyadaki revizyonist ikti-darların yıkılmasının ardından, em-peryalizmin ideolojik, pratik egemen-liğini kabul etmiş, emperyalizme iliş-kin tahlillerini değiştirerek, emperyalistsistemi kabullenmiştir. Reformizmindili artık kapitalizme karşı değildir,kapitalizmin "iyileştirilmesi" üzerinepolitika geliştirmeye başlamıştır. Re-formizm artık kapitalist sistemin sa-vunucusu durumuna gelmiştir.

Bu bakış açısı reformizmi, halktantümüyle koparmış, halkı örgütleme,halkın talepleri ve sorunlarıyla ilgisiolmayan, kendini emperyalizme vefaşizme kabul ettirmeye çalışan, em-peryalizmin desteğini almaya çalışan,demokratikleşme, hak ve özgürlüklersorunlarını emperyalist AB'ye üyelikle,emperyalizmin müdahalesiyle çözmehayalleri kuran bir anlayış ortaya çık-mıştır.

Bu anlayış, işçilerin, kamu emek-çilerinin, halkın sorunlarının çözümünü,işçilerin, kamu emekçilerinin, halkınörgütlü gücünde ve mücadelesindedeğil, emperyalist kurumlara verdikleridilekçelerde, AİHM'e açtıkları davalardagörmeye başlamıştır. Mücadele etmeyenreformist bakış açısı, faşizmin emekçihalka yönelik herhangi bir saldırısınıgöğüslememiş, geri adım attıramamıştır.Faşizm tüm saldırılarından sonuç al-mıştır. Reformizmin yönetiminde olduğu

Direnmeyen çürür, refor-mizm çürümüş, küflenmiştir.AKP faşizminin kamu emek-çilerine yönelik işten atmasaldırıları karşısında, yüz-binlerce üyesi olan KESK'insesi çıkmazken, Nuriye veSemih'in direnişi, dünyayıayağa kaldırabilmiştir. Kamuemekçilerinin direnişine ön-derlik eden, başta Nuriye veSemih olmak üzere KEC’liemekçiler olmuştur.

29 Ekim2017

Yürüyüş

Sayı: 38

7ÇÜNKÜ; YOK SAYANLAR, YOK OLMAYA MAHKUMDURLAR!

Dergimizin 38. sayısının yayınlandığı 29 Ekim 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 235. günündeler

*Yüksel Direnişi 355. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 160. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 251. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 120. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 77. gününde*Ankara Numune Hastanesi önünde süren nöbet 35. gününde

Page 8: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

sendikalar giderek tükenmişler, hemüye kaybetmiş, hem de saygınlıklarınıyitirmişlerdir.

Emperyalizmin, faşizmin saldırılarınadirenmemek, bedel ödemekten kaçmakbu sonucu ortaya çıkaran temel neden-lerdendir. Direnmeyen çürür, reformizmçürümüş, küflenmiştir. AKP faşizmininkamu emekçilerine yönelik işten atmasaldırıları karşısında, yüzbinlerce üyesiolan KESK'in sesi çıkmazken, Nuriyeve Semih'in direnişi, dünyayı ayağakaldırabilmiştir. Kamu emekçilerinindirenişine önderlik eden, başta Nuriyeve Semih olmak üzere KEC’li emekçilerolmuştur.

Çürümüş bu reformist sendika veoda yönetimlerinin artık tüm faali-yetleri bir dönem yönetim kurullarıyla,artık sadece başkanlarıyla, onlarınyaptıkları bir iki yazılı-sözlü açıklamaile sınırlıdır. OHAL sürecinden sonraartık bu da terk edilmiştir. Odalar,sendikalar, buraların yönetimine ku-rulmuş reformist patron sendikacıla-rının, oda yönetimlerinin geçim kay-nakları durumundadır.

Bu reformist sendika ve oda yö-netimlerinin üstlendikleri bir diğermisyon, devrimcileri reformistleştir-mektir. Devrimci örgütleri düzeneçekmek için bir çaba içindedirler. Sen-dikalardan, odalardan devrimcileritasfiye etmek, bunun için fiili saldırılaravaran saldırılar örgütlemek, diğer yan-dan oportünist solu düzeniçine çekmek,reformistleştirmek misyonunu yerinegetirmektedirler. Kürt milliyetçilerive oportünizmle kurdukları ilişkiler,birlikler bu çerçevededir.

Görünürde, devrimcilerle devletinarasında dururlar. Ama asıl olarakdevletten yana, devrimcilerin meşru-luğunu yok etmek için çalışırlar. 7yıllık Büyük Direniş sürecinde bunuyaptılar. Direnişin meşruluğunu yoketmek için politika geliştirdiler. Em-peryalist AB'nin, faşizmin diliyle di-renişe saldırdılar, emperyalizmin, fa-şizmin saldırısını meşrulaştırmaya ça-lıştılar.

Haziran Ayaklanması’nda, ayak-lanmayı büyütmek için değil, ayak-lanmayı söndürmek, düzen sınırlarıiçinde tutmak için çalıştılar.

Taksim'in 1 Mayıs kut-lamalarına açılması mü-cadelesinde, oligarşiningösterdiği, Taksim dışın-daki alanların meşrulaştı-rılması için çalıştılar.

DİSK, TMMOB, TTB,KESK’in, ne kendi mes-lekleri adına, ne halk içinbir mücadeleleri vardır.

Düzeniçi meşruluk dayatırlar dev-rimcilere ve böylelikle de katliamlarınzeminlerini hazırlarlar. Çünkü dev-rimcilikle düzeniçilik bir arada bu-lunmaz. Ama onlar ellerinden geleniyaparak, devrimcileri katliamlarla baş-başa bırakırlar.

1 Mayıs alanlarında bunu yaptılar.1 Mayıs mitinglerinin düzenlenme-sinde, faşizmin saldırılarına hazırlıklıgidilmesine engel olmak için, düzeniçiliği dayattılar. Sonra, faşizmin sal-dırısı karşısında kitleyi faşizmle karşıkarşıya bırakarak çekildiler, hem detertip komitesi olarak. Polis saldırdı.Devrimcilerin mücadelesiyle alanlarataşınan kitleyi, savunmasız şekildefaşizmle karşı karşıya bırakarak kaç-tılar.

Düzeniçi politikaları, kurulduklarısendika ve oda yönetimlerindeki ko-numları için yapmayacakları şey yok-tur. İhbarcılık dahil yapmışlardır. Tambir patron tavrıyla, performans dü-şüklüğü gerekçesiyle işten attıklarıCaünsel Malatyalı, TMMOB'nin yö-netimine karşı işine geri dönmek için243 gün direndi. 36 gün açlık greviyaptı. Direniş boyunca TMMOB di-renişi kırmak için, polise ihbar dahilher yöntemi denedi.

Aynı tavrı DİSK yönetimi devrimciişçi Oya Baydak'a uyguladı. Devrim-cileri DİSK'ten tasfiye etme politikalarıçerçevesinde Oya Baydak'ı işten attı.Oya Baydak direnişi sürecinde de,açıkça bu düzenin tekelci patronlarınıntavrıyla hareket etmişlerdir. Oya Bay-dak ve direnişini destekleyenlere fiilisaldırı, polise ihbar etmek dahil heryöntemi kullandılar.

Ve şimdi bir de OHAL uzatılınca,utanmadan "emekçilerin OHAL ileezilmesine izin vermeyeceklerini"açıklıyorlar. Nasıl izin vermeyecek-

siniz? Hangi mücadele pratiğinizleizin vermeyeceksiniz? Artık kimseninciddiye almadığı açıklamaları utan-madan tekrarlıyorlar.

Diğer yandan da AKP ile görüş-meler yapıyorlar. Neyin adına, ne içinbu görüşmeler?

Devrimcileri odalardan, sendikalar-dan tasfiye edebilir, teslimiyeti, uzlaşmayıörgütleyebilirsiniz. En küçük demokratinsan duyarlılığı bile göstermeyebilirsiniz.Dünya ayağa kalkmışken siz minicikboylarınızla ayağa kalkanların etekle-rinden tutup aşağı çekersiniz. Ancaktarih de sizi affetmeyecek, biz de affet-meyeceğiz. Katledilen madenciler de,işçiler de, açlığa yatanlar da, halk da,kentsel dönüşüm adı altında evleri elin-den alınan halk da sizi affetmeyecek.Suyu, doğası HES ile yok edilen, or-manları zenginlere peşkeş çekilen, tümmadenleri emperyalizme satılan bu halksizi affetmeyecek.

Devrimciler, o minicik boylarınızladevrimin önünde engel olmanıza izinvermeyecekler. Siz düzenle bütünleş-mekte koşar adım ilerlerken, halkınmücadele adımlarının önüne barikatolanları, tasfiyeciliği, uzlaşmacılığıörgütleyenleri halkın mücadelesi silipgeçecek.

İşte 550 bin üyeli TMMOB'un uz-laşmacılığını, icazetçiliğini, düzen içi-liğini bir mimar, sadece bir mimarınkesintisiz, tüm bedelleri göze alan di-renişi ezip geçmiştir.

İşte yüzbinlerce üyelik KESK'inpatron sendikacılığını iki öğretmenin,Nuriye ve Semih'in direnişi ezip geç-miştir.

Halkların kurtuluş mücadelesi debu sendika patronları ve odaların başınakurulmuş bürokrat yöneticilerin refor-mist, uzlaşmacı, teslimiyetçi ve halkadüşman anlayışınızı ezip geçecek.

Yürüyüş

29 Ekim2017

Sayı: 38

MÜCADELEMİZDE OLMAYANLAR HALK İÇİN YOK HÜKMÜNDELER8

Cansel Malatyalı’nın direnişi(Arşiv)

Page 9: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

-Bir devrimci ABD’nin gücünün si-lahında değil, halkın üzerinde kurduğukültürel-ideolojik hegemonyasında ol-duğunun bilincinde olmalıdır. Eğer, bugündünya çapında ABD egemenliğinden sözediyorsak, bunun nedeni, tek nedeni,ekonomik sömürü değil, kültürel hege-monyasındadır.

-Bir devrimci ideolojiyi donmuş birkalıba dönüştürürse, yeni gelişmeleri izahedemez hale gelir. Halkı ikna gücünüve dolayısıyla yönetebilme kapasitesiniyitirmeye başlar. Çünkü hayat durağandeğildir. Sürekli değişir. Yeni durumlar,yeni izahlar gerektirir. Bir ideoloji kendianlayışı çerçevesinde değişen olaylaraaçıklama getiremez ve bunları etkilişekilde halka kabul ettiremezse, onunbıraktığı her boşluğu diğer ideolojilerdolduracaktır.

-Bir devrimci sosyalizmin ideolojiküstünlüğünü içselleştirmelidir.

-Bir devrimci psikolojik savaşın öne-minin hangi noktada olduğunu bilmelidirEmperyalizme karşı devrimcilerin ka-zanmasını sağlayan biricik üstünlüklerini,

yani politik ideolojik üstün-lüklerini, ellerinden almayayönelik bir faaliyettir psiko-

lojik savaş.

-Bir devrimci sadece gerçeklerin söz-cülüğünü yapmalıdır. Çünkü gerçeklerdevrimcilerden yanadır. Bunun karşısında,emperyalizmin tek tutunduğu yalan vedemagojidir. Gerçekler karşısında yalanve demagojiye dayalı ne kadar karşı pro-paganda yürütülürse yürütülsün bu bellisüre etkili olsa da eninde sonunda galipgelen gerçekler olacaktır.

-Bir devrimci eğitimiyle, kültürüyle,ajitasyon-propagandasıyla, ideolojik he-gemonyasını kurar ve kendi insan tipini,yeni insanı yaratmaya çalışır. Devrimci,düzenin elinden çekip almalıdır halkımızınher bireyini.

-Bir devrimci mücadelemizin asılamacı olan, ekonomik, kültürel ve siyasalolarak burjuvazinin denetim ve yöneti-minde olan halk kitlelerini kazanmalıdır.

-Bir devrimci burjuva ideolojisinimahkum etmelidir. Sosyalist bir siyasetancak işçi, memur, köylü, öğrenci hersınıf ve tabaka içinde yürütülecek müca-dele ile mümkündür. İdeolojik hege-

monya, tüm bu alanlarda burjuva ideo-lojisiyle çatışarak mümkündür.

-Bir devrimci söylediği her sözde,yaptığı her eylemde proletaryanın enter-nasyonalist ve ihtilalci çizgisini gözet-melidir. Enternasyonalden günümüze ka-dar örnekleriyle gördük ki, lafta sosyalist,gerçekte şoven davrananlar, kitleleri bur-juvazinin ideolojik hegemonyasına teslimederek, devrim ve sosyalizm mücadelesinezarar vermektedirler.

-Bir devrimci eğitimi örgütlü çalış-manın vazgeçilmezi görmediğinde dev-rimciliği sürdüremez. Burjuva ideolojisinialt etmenin yolu, kendi ideolojik hego-manyasını kurmaktır. Burjuva ideolojisininhayatın her alanını teslim almaya çalıştığıkoşullarda kendini ve kitleleri eğitmeli-dir.

-Bir devrimci, bizim ideolojimizi halkakabul ettirmek için kıyasıya bir propagandamücadelesine girmelidir. Bu mücadeleiçin halkın düşüncelerini etkilemeye vedevrimin çıkarları doğrultusunda yönlen-dirmeye çalışmalıdır. Kısacası her ideoloji,beyinler üzerinde sürekli çalışmak ve et-kinliklerini tazelemek zorundadır. Bununda tek yolu ideolojik propagandadır.

Devrimcilik Halk Üzerinde İdeolojikHegemonya Kurma Mücadelesidir

Umudu Büyütmek İçinYürüyüşümüz Kesintisiz SürüyorHalkı Umutsuz ve YürüyüşsüzBırakmayacağız!

Sürecimizi, direnişlerimizi, politika-larımızı anlattığımız umudun sesi Yü-rüyüş dergisini, halkımıza kesintisiz bi-çimde ulaştırmaya devam ediyoruz.Düşman saldırılarının daha fazla arttığıbu süreçlerde bir an olsun halka git-mekten geri durmadık. Onlarca tutuk-lamaya, baskınlara, kurum duvarlarımızınyıkılmasına, elektronik cihazlarımızınparçalanmasına rağmen yeni sayılarımızı,yeni gündemlerimizi halka ulaştırmayadevam ettik. Geçtiğimiz günlerde yapılan

Yürüyüş dergisi dağıtımlarından derle-diklerimizi sizlerle paylaşıyoruz.

İSTANBULAvcılar: Halk Cepheliler 22 Ekim’de,

Merkez Şükrübey, Gümüş Pala ve Par-seller’de umudun sesinin dağıtımınıyaptı. Çalışma sonunda 4 Halk Cephe-li'nin katılımıyla 45 Yürüyüş dergisi,200 adet bildiri halka ulaştırıldı.

Esenyurt: Halk Cepheliler 20Ekim’de, Dörtyol Bölgesi’nde esnafa Yü-rüyüş dergisi dağıtımı yaptı. Ayrıca yapılançalışmada, açlık grevinde olan Nuriye veSemih’in durumu hakkında bilgi aktarı-lırken direniş üzerine konuşuldu. Çalışmasonunda 30 dergi dağıtıldı.

Gülsuyu: Heykel ve Okul durağı

esnafına 19 Ekim’de Yürüyüş dergisidağıtımı yapıldı. Yapılan çalışmada es-naflara Nuriye ve Semih’in direnişi, 20Ekim’de görülen mahkemenin önemive siyasi kazanımı anlatıldı. Çalışmasonunda 46 dergi halka ulaştırıldı.

Sarıgazi: Halk Cepheliler 19, 20Ekim’de gerçeğin ve umudun sesi Yü-rüyüş dergisi dağıtımı yaptı. Çalışmadagenel olarak Halk Cephesi’nin çalış-maları yansıra, Nuriye ve Semih’in di-renişi anlatıldı. Çalışma sonunda 350adet dergi halka ulaştırıldı.

Ayrıca Sarıgazi Halk Meclisi 22Ekim’de 1 Mayıs Mahallesi’nde dergidağıtımı yaptı. Çalışma sonunda 50 adetdergi halka ulaştırıldı.

29 Ekim2017

Yürüyüş

Sayı: 38

9ÇÜNKÜ; YOK SAYANLAR, YOK OLMAYA MAHKUMDURLAR!

Dergimizin 38. sayısının yayınlandığı 29 Ekim 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 235. günündeler

*Yüksel Direnişi 355. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 160. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 251. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 120. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 77. gününde*Ankara Numune Hastanesi önünde süren nöbet 35. gününde

Page 10: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

��Biz diyoruz ki; Küçük burjuvamilliyetçiliği çıkarcı, faydacıdır. Politikalarında belirleyici olan yararlanmak ve kullanmadır. Mil-liyetçiliğin gözü kördür. Çıkmazdadır, benmerkezcidir. Onurları, namusları, yer altı yer üstüzenginlikleri gibi milliyetçilikleri de satılıktır. Kredi karşılığında, borçlarının silinmesi karşılığında,dolar karşılığında her şeylerini satmaya hazırdırlar. Barzani gibi Kürt milliyetçileri Amerika’nınçıkarları için, Ortadoğu halklarına karşı, Irak halkına karşı Amerika’nın yanında savaşıyor. PKK ,YPG gibi Kürt milliyetçileri kendilerini Amerika’nın “ortağı” zannediyor. Bayraklarının yan yanadalgalanmasından gurur duyuyorlar. Gerçekte ise; ortada sadece kullanılan, dolar ya da büyüksilahlar karşılığı satın alınan bir silahlı güç vardır.

�Biz diyoruz ki; Küçük burjuva milliyetçiliği ilkesizliktir. “Emperyalizmin icazetinde”olmaktan da çıkmış, emperyalizmin askeri olmayı, emperyalizm adına, başka halkları katletmeyikabul etmiş işbirlikçilik çizgisidir. BARZANİ-TALABANİ arasındaki çatışmalara, ‘90’lı yıllarlabirlikte Irak Kürdistanı’nda bir güç olmaya çalışan PKK de katılır. PKK’nin Barzani ve Talabaniile arasındaki ilişkiler de milliyetçiliğin faydacılığına göre şekillenmiş, Ortadoğu politikacılığınıntüm “incelikleri” gösterilmiştir. Yine güncel çıkarlar, mülkiyetçilik ve dengeler ittifaklara yönvermiştir. Bu ilişkilerde kullanılma, başka güçlere bel bağlama, birbirinin kuyusunu kazma vardır.Ortaklaşılan nokta yurtseverlik değil, emperyalizmden çözüm beklemektir.

�Biz diyoruz ki; Küçük burjuva milliyetçileri emperyalizmi “dost” edinirler. Bu dostlukkuzunun kurtla dostluğudur. İlla ki bir gün o kurt, o kuzuyu boğacaktır. Küçük burjuva milliyetçilerihiçbir zaman emperyalizm “karşılıksız” sevmeyeceğini anlamaz. Çünkü tarihten ders çıkarmaz.Emperyalizm çıkarları için herkesi ve her şeyi kullanır, atar. Emperyalizm dünya halklarıyla asladost değildir. Barzani emperyalizme sırtını dayadı, kullanmak istedi, kullanıldı. Ama şimdiemperyalizm ona sırtını döndü. Saddam'ı aynı şekilde İran'a karşı kullandı sonra katletti. Amerikadün Esad iktidarını yıkmak için, IŞİD ve onun gibi işbirlikçi örgütleri kullandı. Bugün ise IŞİD’ikontrol altında tutmak ve istediği gibi kullanmak için PYD-YPG’yi kullanıyor.

�Biz diyoruz ki; Küçük burjuva milliyetçiliği mülkiyetçiliktir. Sadece kendi çıkarlarınıdüşünür. Kürt milliyetçileri “mülkü” için ABD’nin askeri olarak başka halkları katletmek dahil herşeyi yapıyor. Mülkiyetçilik, iç sorunlarını demokratik yollardan çözmelerini, halka dayanarakçözümler üretmelerini engelliyor. Çözümü birbirleriyle çatışmakta buluyorlar. Emperyalistler veişgalciler de bunu değerlendiriyorlar. Mülkiyetçi anlayışlar çatışıyor İsrail Siyonizmi ve ABD em-peryalizmi katlediyor.

�Biz diyoruz ki; Küçük burjuva milliyetçiliği tutarsızlıktır; PKK ve Barzani hareketleri hiçbirzaman tutarlı bir politik çizgiye sahip olamamıştır. Çünkü ideolojik tutarlılıkları yoktur vemilliyetçilik politikada savrulmayı da beraberinde getirmektedir. Milliyetçilik kendi gücüne,ideolojisine güvensizliktir. Kendine ve halkların gücüne olan güvensizlik milliyetçi düşünceyioradan oraya savurmakta, hangi limanda demir atacağı belirsizleşmektedir. Bir gün düşman ilanedilenler ertesi gün dost ilan edilmiş, dost ilan edilenler düşman ilan edilmiştir. Kavramların daönemi yoktur çünkü bugün hakaret eder, yarın çıkarlarına uygun düşerse, pohpohlayabilir . Birbakmışsınız “silah Kürtler’in garantisidir” denmiş, bir bakmışsınız “silahlı mücadelede ısraryanlıştır” denmiştir. Düşüncede ve pratikte bir tutarlılıkları yoktur.

�Biz diyoruz ki; Küçük burjuva milliyetçiliği gerçek anlamda Ulusların Kendi Kaderini TayinHakkını sonuna kadar savunmaz. Bu hak bedel ister, uzlaşmazlık ister. Emperyalizmle kol kola birideoloji, halkların kaderini kendinin tayin etmesini güvenceye alamaz. Ulusların kaderini tayinhakkının uygulacısı da, güvencesi de sosyalistlerdir.

Küçük Burjuva Milliyetçiliği Çıkmazdır,Faydacı, Benmerkezcidir...

Kullandığını Sanır Ama Kullanılır...Biz diyoruz ki;�

10

Page 11: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

RAKKA AMERİKANIN KARAORDUSU HALİNE GELMİŞ İŞ-BİRLİKÇİLİĞİN KÜRT HALKINAİHANETİDİR!

RAKKA, KÜRT MİLLİYETÇİHAREKETİNİN ORTADOĞUHALKLARINA KARŞI İŞLEDİĞİSUÇTUR!

RAKKA, ABD'NİN TEK BİRASKERİ ÖLMEDEN ORTADO-ĞU'YU İŞGALİDİR!

PKK-PYD-SDG'NİN "ZAFER"İRAKKA ORTADOĞU VE DÜNYAHALKLARINA ÖVÜNÇ DEĞİL,UTANÇTIR!

Rakka, Suriye'nin en büyük su hav-zalarına ve barajına sahip, başta pamukolmak üzere birçok ürünün yetiştiği zen-gin bir tarım bölgesi...

Rakka, büyük petrol rezervlerininolduğu bir enerji kaynağı..

Rakka, coğrafi olarak Deyr Ez-Zor,Haseke ve Halep arasında merkezi biryer..

Rakka, Suriye için- Irak sınırınakadar olan bölgeyi denetim altına alması,ABD için ise Suriye'nin Irak ile sınırınıkapatması ve Suriye'yi parçalaması de-mek...

ABD için Rakka, sadece Suriye'ninparçalanması ile sınırlı bir çıkar değil,aynı zamanda İran'ın Suriye ve Lübnanile kurduğu kara bağlantısının da kesil-mesi anlamına geliyor ki bu da ABD'nindünyada ve Ortadoğu bölgesinde dünyaimparatorluğu kurma planının bir parçası.

Emperyalist dayatmalarına boyun eğ-meyen İran, ABD için başlıca hedefle-rinden biri ve dize getirilmesi gerekenbir ülke.

ABD'nin Rakka'yı ele geçirme pla-nının, İran'ı kuşatma planının önemlibir adımı olduğunu bilen İran, ABDRakka operasyonuna başlayınca Irak sı-nırına kendi örgütlediği, Habdi Şabi is-mindeki özsavunma birlikleri işlevindekigüçleri yerleştirdi ve IŞİD'in hakimiyetialtındaki birçok bölgeyi ele geçirdi.Suriye Ordusu da ABD'nin kendisiniBatı Suriye ile sınırlayıp, Suriye'yi enbereketli bölgesinden bölme planını boz-mak için Deyr Ez-Zor'u ele geçirmesavaşı başlattı. Peşisıra İran orta menzillibalistik füzelerle Deyr-Ez Zor'daki IŞİDhücrelerini vurarak, Suriye'ye destekverdi. IŞİD'i Deyr Ez-Zor'a çekme planıbozulan ABD, İran'ı bir yandan uluslar-arası kuşatmaya almak, diğer yandanda IŞİD eylemleriyle istediği noktayaçekmek istedi. Hiçbir zaman kendi ül-kesinde saldırıya uğramamış olan İran'da,meclisin ve Humeyni'nin mezarı gibisembolik merkezlerin bombalanmasınınardında, bu açıdan ABD ve bölgedekiişbirlikçilerinin olduğu aşikardır.

ABD, dünyada, kendisine sadeceMarksist-Leninist temelde değil, hangiideolojik kaynaktan beslenirse beslensinanti-ABD, anti-emperyalist bir tavrınortaya çıkmasını istemiyor. Bunun içinEylül ayında BM'de Trump'ın yaptığıkonuşmada da ortaya koyduğu gibi ilk

hedefi Kuzey Kore Demokratik HalkCumhuriyeti, İran ve Venezuella... İran,Ortadoğu'daki planlarını hayata geçirirkenönüne dikilen engellerden birincisi... Su-riye saldırısının devamı olarak İran'ı ku-şatıp teslim almak, anti-emperyalist,anti-ABD cephesinden birini çökertmekistiyor. Katar krizinin altında yatan daİran idi. Katar'ın Haşdi Şabi'ye maddidestek vermesi ve İran ile ilişkileri,Katar'a uygulanan baskının asıl nedeniydi.İran'ı kuşatırken bir cepheyi de Katarüzerinden kurmak istedi ABD.

TÜRKİYE, ABD'NİN SURİ-YE'Yİ PARÇALAMA VE İRAN'IKUŞATMA, ORTADOĞU'DA HA-KİMİYETİNİ KURMA PLANINDAKULLANILMAK İSTEDİ

AMA EMPERYALİZM ORTA-DOĞU HALKLARININ VATAN-SEVER KARAKTERİNİ BİLİYOR,BUNUN İÇİN DIŞARIDAKİ DE-ĞİL, İÇERDEKİ İŞBİRLİKÇİSİY-LE HAREKET EDİYOR

ABD'nin Rakka operasyonu belir-ginleştiğinde YPG'ye tır tır silahlar dagitmeye başladı. Şu an bilinen 3500 tırsilah YPG'nin elinde. Ayrıca Kürt milli-yetçi hareketin deyimiyle Rakka'yı "öz-gürleştirdiklerinde" altlarında Amerikanjeepleri, üstlerinde Amerikan yapımı üni-formalar, ellerinde Amerikan silahlarıvardı. ABD YPG'yi, şu an bölgede enuygun kullanılacak güç olarak görüyorve üzerinde ekonomik, askeri, siyasi birkoruma kalkanı oluşturuyor. Ki Suriye

“BÜYÜK SAVAŞ BAŞLADI” DEDİLER İKİ AY ÖNCEŞİMDİ “RAKKA ÖZGÜRLEŞTİ” DİYE İLAN EDİYOR KÜRT MİLLİYETÇİ HAREKETİ ABD EĞİTİYOR, TONLARCA SİLAH , PATLAYICI, ZIRHLI ARAÇLADONATIYOR IŞİD İLE SAVAŞ ADI ALTINDA BAŞKA HALKLARA SALDIRTIYOR

RAKKA ÖZGÜRLEŞTİRME TABLOSU DEĞİL,İŞBİRLİKÇİLİK RESMİDİR

Tek Yol DevrimTek Yol DevrimKürdistan’daKürdistan’da

29 Ekim2017

Yürüyüş

Sayı: 38

11ÇÜNKÜ; YOK SAYANLAR, YOK OLMAYA MAHKUMDURLAR!

Dergimizin 38. sayısının yayınlandığı 29 Ekim 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 235. günündeler

*Yüksel Direnişi 355. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 160. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 251. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 120. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 77. gününde*Ankara Numune Hastanesi önünde süren nöbet 35. gününde

Page 12: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

ordusu Rakka çevresinde bombardımanyaptığında, bir Suriye uçağını düşürerek,YPG'ye dokunanı yakacağını anlatmayaçalıştı.

ABD, Suriye'de YPG'yi kullanmayakarar verdiğinden bu yana Türkiye sus-muyor.

Sorun, ülkesinde Kürt milliyetçiliğininbu süreçten kendisine karşı güçlenerekçıkması.

Güney Kürdistan bölgesinde Kürtyerleşimlerinin kurulması, Akdeniz'e ka-dar bir Kürt koridorunun oluşması değiltek başına. Türkiye'nin YPG'nin ABDtarafından kullanılıp, korunmasına karşıçıkmasının en temel nedeni, ABD'ninOrtadoğu'daki koçbaşı olmaya soyunmuşbir ülke olarak kendi varlığını tehlikedegörmesi. Türkiye açıkça şunu diyor..."YPG değil, gelmiş geçmiş, tarihselolarak en iyi işbirlikçin, müttefikin benim.Ben bir devletim. Beni kullan. Sen Or-tadoğu'da imparatorluğunu kur, ben desenin kapıkulun olayım." PYD ile değil,kendisiyle işbirliği yapmasını istiyor.Ancak ABD Türkiye'nin hiçbir çağrısınada, çabasına da kulak asmıyor.

Çünkü ABD'nin Suriye'den başlayarakOrtadoğu'da yeniden şekillendirmek is-tediği düzenin, yani kendi İmparatorlukdüzeninin bekasını Türkiye gibi sadıkbir işbirlikçi devlet ile değil, o bölgenin,o toprağın üzerinde yaşayan devletleş-memiş işbirlikçilerle işbirliğinde bulu-yor.

NEDEN?Çünkü emperyalizmin sömürü biçimi

yeni-sömürgeciliktir. Yeni sömürgecilikise bir ülkeyi, işgalci ordunun askeri iledeğil, işbirlikçileştirilmiş yerli ordunun,yerli üniformalı ve bayraklı askeriyleişgal etmek demektir. Türk Ordusu Su-riye'de "işgalci güçtür." Oysa YPG ül-kenin asli unsurlarından oluşmuş birgüçtür. ABD Müslüman ülkelerde Müs-lüman, Arap ülkelerinde Arap askerikullanacağını daha önce ifade etmişti.Bu konuda Yürüyüş'te şöyle yazmıştık:

"Amerika, neden kendi askerlerinisavaştırmıyor da, YPG'yi ve bölgedekidiğer bazı güçleri kullanıyor?

Birinci neden; yeni-sömürgeciliğinmantığının devamıdır: İşgalci bir güçolarak halkın karşısında olmak yerine,saldırılarını, askeri operasyonlarını iş-

birlikçilere, "yerel" güçlere yaptırıyor.İkinci neden; herkesin bildiği gibi, hal-kımızın Kore Savaşından bildiği gibi,sömürge ülke halklarının evlatlarını kul-lanmak, Amerika için daha ucuza malolur.Her biri onlarca dolara malolan Amerikanaskerleri yerine, "23 sentlik askerler"lazımdı Amerika'ya.

O da bulundu. YPG bu "göreve" talip oldu. " (EOK

Yürüyüş, Haziran 2016)Türkiye'nin kabullenmediği budur.

ABD'nin YPG'de ısrarı da budur. Ayrıca ABD'ye göre motivasyonu da

Türk Ordusu'ndan daha güçlüdür. On-yıllardır savaşıp bir sonuç alamamanınyarattığı moral bozukluğu, yüzyıllardırbölgenin tarihsel sahibi olup bir "güç"olamama baskılanması Kürt milliyetçihareketin Kobane'den başlayan ve şimdiRakka ile devam eden "özgürleştirme"sürecine dört elle sarılmasını da berabe-rinde getiriyor. Amerika’nın Avrupa veAvrasya İşlerinden Sorumlu Dış İşleriBakan Yardımcısı Jonathan Cohen'in 19Mayıs’ta düzenlenen bir panelde, YPGile ilgili bir soruya, “Bu savaştalar, çünkübu savaşta olmayı istiyorlar. Kendilerinegöre elbette motivasyonları var.” demesibu gerçeğe işaret ediyor. Dört elle sarıl-dıkları elbette ABD ile işbirlikçilik, Kürthalkına tarihsel bir ihanettir.

Kürt milliyetçilerinin Suriye toprak-larında ne aradığını, nasıl özerkliklerilan edip, kendini devrim yapmış saydığınıaçıklayabilmek için oportünist ve reviz-yonist pek çok örgütün iddia ettiği; bu,ne emperyalistler arası çelişkilerden ya-rarlanıp yapılan özerklik ya da özgürlükilanlarıdır, ne de IŞİD'e karşı bir savaştır.Bu basbayağı, kopkoyu bir işbirlikçiliktir.

Daha önceleri Kürtlerin var olduğubölgelerin IŞİD'den kurtarılması diyepazarlanan işbirlikçilik, Rakka ile açık-lanamaz haldedir elbette. Kürtlerin ya-şamadığı, Arapların ağırlıkta olduğu birbölgede Kürtlerin ne işi vardır? YPG'ninne işi vardır?

Bu IŞİD'den "Özgürleştirme"YPG'nin de "İşgal Etme" SürecidirABD IŞİD ile Geldiği Rakka'da Şimdi YPG ile Varlığını Devam Ettiriyor!

Kürt milliyetçilerinin ve peşine takı-lanların, şu an düştükleri durumu açık-

lamak için üçüncü bir yol gibi, emper-yalistler arası çelişkilerden doğan birboşluğu değerlendirmek, yeni bir yolbulunmuş olması gibi açıklamaları kabuledilemez. Hiçkimse için; düşman içinde, Kürt milliyetçileri için de, üçüncübir yol yoktur. Ya emperyalizme karşısavaşacaklar ya da emperyalizme işbirlikçiolacaklar. Ara yol yok, emperyalizminve ABD'nin bıraktığı böyle bir boşlukda yok. ABD Suriye toprakları üzerinderahat hareket edebileceği bir işbirliçi ya-ratmıştır. Kürt milliyetçileri de bunadünden gönüllü olmuştur.

Ayrıca Rakka'nın el değiştirmesindeABD için değişen sadece işbirlikçininismidir. IŞİD'i Suriye'ye süren, Suriye'yikan gölüne çeviren ABD'nin kendisidirzaten. Ki Rusya'nın yaptığı açıklamadaSDG'nin Rakka'yı boşaltması için, IŞİDile anlaştığı ve IŞİD'i çatışmasız birşekilde geri çektiğini açıklamıştı.

Erdoğan, Eylül ayında BM toplantısıiçin ABD'ye yaptığı ziyaretten bir süreönce, Rakka'ya ABD ile birlikte operas-yon yapabileceklerini açıklamıştı. TamABD ziyaretine giderken, bu kez ABDaçıklama yaptı ve bu operasyonu YPGile birlikte yapacaklarını söyledi. Yetmedi,YPG'yi ağır silahlarla donatacağı bir an-laşmayı imzaladığını açıkladı. ABD ileTürkiye ilişkileri, tüm sahte uyum gö-rüntülerine rağmen sorunlarını kustu,kusmayı sürdürüyor. Erdoğan hemABD'ye yalvar-yakar kendisini işbirlik-çilikte sağ kolu yapmasını istiyor, hemde Türkiye halklarına ABD'ye pabuç bı-rakmayan onurlu bir ülke havası vermeyeçalışıyor.

Bunun için her tür yalanı söylüyor.Eylül ayında ABD Başkanı Trump ileyaptığı ortak açıklamada simultane çe-viriye rağmen Erdoğan Türkçe yaptığıkonuşmada ABD'nin terör örgütleri ileyapılan mücadelede geçmişteki hatalarıtelafi edeceğini ümit ettiğini anlatırken,yapılan çeviride Türkiye'nin terörist ör-gütlere karşı dünyada yapılan mücadeledeyaptığı hataları tekrarlamayacağı söyle-niyordu. YPG konusunda da benzer şe-kilde Erdoğan'ın Türkçe konuşmasında"terörist" tanımı geçerken, Trump'ın ku-laklarına ulaşan İngilizce çeviride böylebir tanıma rastlanmıyordu.

İşte ABD'nin yeni-sömürgesi bir ülkeolmak ve işbirlikçi olmak böyle bir şey.

Yürüyüş

29 Ekim2017

Sayı: 38

MÜCADELEMİZDE OLMAYANLAR HALK İÇİN YOK HÜKMÜNDELER112

Page 13: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

Bırakın Türkiye'nin Rakka'nın işgalinekatılmasını, eski işgalcisine verdiği desteknedeniyle özür diletti ABD.

ABD için tek geçerli olan dünya im-paratorluğunu kurmak. Bunun için ge-reken tüm yeraltı-yerüstü zenginliklerindengelecek karları, en uygun işbirlikçileriaracılığıyla zimmetine geçirmek. Dünyahalklarının evini işgal ederken, misafirgibi başüstünde taşınmak. Dünya halk-larının çocuklarını işbirlikçileştirirken biröğretmen saygısıyla karşılanmak. Dünyahalklarının ırzına geçerken en namusluedasıyla dünyaya ahlak dersi vermek.

Dünya halklarının anti-emperyalistbilincini yok etmek, bunun için yerlihalkları kullanmak... Kim işine yararsaABD'nin koruyup kollayacağı odur. Mas-raf açısından bir farkı da yoktur. BirTürk askeri ya da bir YPG askeri... Ma-liyetleri en azından 10-15 kat daha ucuz.Hatırlanırsa, 2003'te 1 Mart'ta Irak'a askergönderilmesine onay isteyen tezkere ilebu maliyet ABD açısından gündeme gel-miş, "Amerikan ordusu Afganistan’dakibin askeri için ayda 28 milyon dolar har-cıyor, bin Türk askeri için ise 4.5 milyondolar harcanıyor. Türkiye aynı görevialtı kat ucuza yapıyor. Türkiye’nin Irak’a10 bin asker göndermesi, ABD için heray 240 milyon dolar tasarruf anlamınageliyor." diye açıklamışlardı.

YPG askerinin şu an bir Türk aske-rinden ABD açısından eksiği yok, aksinebölgenin insanları olarak avantajları vardır.Bunun için ABD Türkiye'yi bu konudahizaya getirmek için özür bile diletmiştir.Sonra da YPG'ye verilen silahların listesinivereceğini, operasyon sonrası bu silahlarıgeri alacağını söylemiş, oluşan tepkiyiyumuşatma yoluna girmiştir.

Türkiye ABD'ye rağmen Kobane veAfrin arasındaki bölgeyi kontrol etmekiçin Cerablus'a girdi. Membiç'e dönükçabaları ise bizzat ABD tarafından en-gellendi. Rusya ise Cerablus'tan aşağıyainmesine izin vermedi. Rakka operasyonuile birlikte Türkiye Afrin'e gireceğininduyurusunu sık sık yapmaya ve PYDkontrolündeki bölgelerin yakınlarına tak-viye güçler yığmaya başladı. ABD buna

da karşı çıktı ve Kürt bölgelerine ABDbayrağı çekerek Türkiye'nin saldırılarınıengelledi.

PYD bayrağının yanına dünya halk-larının katilinin bayrağının dikilmesi Kürtmilliyetçilerini rahatsız etmedi elbette.Aksine ABD ile işbirliğini IŞİD'e karşısavaşta kim yanımızdaysa ona sarılırız,diyerek meşrulaştırmaya çalıştı. Milli-yetçiliğin ilkesiz, çıkarcı karakteri yılışıkve pervasız haliyle bir kez daha Türk veKürt halklarına dayatıldı.

Ancak ABD ve AB emperyalistlerininRakka'yı özgürleştirdiğini iddia etmek,dünya halklarının aklıyla dalga geçmektir.IŞİD'i yaratan aynı emperyalistlerdir.IŞiD'in varlığına "özgürleştirme" diyerekson verdiğini iddia eden de yine ABDve Avrupa emperyalistleridir.

Rakka operasyonu, PYD'nin ABDile işbirlikçiliğe evrilen ilişkisini tümüyleaşikar hale getirmiştir.

Artık IŞİD ile mücadele diyerek buişbirliğini gerekçelendirmek ya da mazurgöstermeye çalışmak da inandırıcılığınıyitirmiştir. İşgalin başından bu yana, em-peryalistlerle işbirliğine kabul için pusudabekleyen PYD, işbirlikçilik adımlarınaödül olarak ABD korumasında, Kürt hal-kının bulunduğu bölgelerde özerklik ilanetti.

AKP, ÖSO’yu içine alarak denetimdetutmak istedi, ancak ÖSO özerkliklerinikabul etmedi. PYD'yi ÖSO içine alarakdenetime alamayınca IŞİD ile çözmekistediler ama tam bu anda ABD devreyegirdi. Halklar nezdinde oluşturulmak is-tenen "IŞİD'e karşı savaşan PYD" des-teğini ABD kullanmak istedi. Bunun içinPYD'yi IŞİD'den ve tüm diğer işbirlikçigruplardan korudu. Cihatçıların yanında,laik, "demokratik" yapısı ABD için bu-lunmaz bir fırsat oldu. Ve böylece ABDkuzu postuna bürünen bir kurt olarakSuriye topraklarında YPG'nin eğitmeni,yol göstericisi, strateji danışmanı, lojistikdesteği ve bilimum "yardımcı" misyonuyladolaşmaya başladı.

KCK: "Rakka Yeni Bir DöneminBaşlangıcıdır" Diyor

Rakka, Kürt Milliyetçi Hareketinİşbirlikçiliğinin Tescillenmesidir

SDG'nin RAKKA'ya girmesi nedeniyleKCK açıklama yaptı. Deniyor ki; ‘’De-mokratik Suriye Federasyonu bu karak-teriyle Suriye’nin birliğinin temeli ola-caktır. Bu açıdan Reqa’nın kurtuluşuylaSuriye’de yeni bir dönemin başladığınainanıyoruz. Reqa zaferiyle birlikte de-mokratikleşme temelinde yeniden şekil-lenecek Demokratik Suriye’nin yaratılmasısüreci hızlanacaktır. Arap, Kürt, Süryani,Çeçen, Dürzi, Türkmen tüm halklarınkendi kimliği ve kültürüyle yaşayacağıDemokratik Suriye, tüm Ortadoğu açı-sından örnek bir model olacaktır.’’

Suriye'deki işbirlikçi aşiretlerin, grup-ların, azınlıkların bir araya gelip ABD'ninişgalini gerçekleştirmesi "demokratik Su-riye" diye adlandırılınca işbirlikçilik de,işgalcilik de gizlenemiyor.

“Reqa’da DAİŞ’e karşı verilen savaş,bu savaşta demokratik ulus anlayışınınsomut pratikleşmesi, yeni Suriye’nin nasılolması gerektiğini ortaya koymuştur’’diyor KCK.

Suriye'nin nasıl olması gerektiğinekim karar verdi? Hangi hakla? Hangimeşrulukla? ABD mi, PKK mi? DAİŞne arıyordu Rakka'da da, PKK'lilere öz-gürleştirme imkanı tanıdı?

KCK diyor ki; “Suriye’nin birliğiningüçleneceğine, hem de demokratik Suri-ye’nin Ortadoğu’da siyasal, toplumsalve kültürel olarak çok etkili hale geleceğineinanıyoruz. Böyle bir Suriye’nin yaratıl-ması konusunda, Suriye’deki tüm halk-ların, toplulukların ve siyasal güçlerinsorumluluk duyması gerekmektedir. Suriyehalklarının son 6 yılda çektiği acılar,böyle bir demokratik Suriye yaratmaylaanlamlandırılmalıdır. Tüm Suriye halklarıözgür ve demokratik Suriye’de yaşamayıfazlasıyla hak etmişlerdir. Reqa ruhunundemokratik bir federal Suriye yarataca-ğına inanıyor, Suriye’deki tüm halklarave siyasi güçlere bu yönlü çabalarındandolayı başarılar diliyoruz.”

Son altı yılda Suriye'nin çektiği acılarasebep olanla, kol-kola dolaşan PKK-PYD'nin bizzat kendisiyken, Suriye halk-

29 Ekim2017

Yürüyüş

Sayı: 38

113ÇÜNKÜ; YOK SAYANLAR, YOK OLMAYA MAHKUMDURLAR!

Dergimizin 38. sayısının yayınlandığı 29 Ekim 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 235. günündeler

*Yüksel Direnişi 355. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 160. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 251. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 120. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 77. gününde*Ankara Numune Hastanesi önünde süren nöbet 35. gününde

Page 14: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

larını sorumluluğa davet etmek, tam an-lamıyla işbirlikçiliğin üretebileceği de-magoji olabilir. İşin özü-özeti, Suriye'ninABD tarafından parçalanması, bu par-çalanmanın ABD'nin imparatorluk plan-larını uygulanabilir hale getirmesi, PKK-PYD'nin de bu süreçte ABD'nin önündebuldozer oluşudur. Düzledikleri yollardan,ABD, botlarına tek damla kan değmeden,tek bir toz zerreciği bulaşmadan rahatçageçiyor.

Suriye Demokratik Konseyi eşbaşkanıİlham Ahmet'in IŞİD sonrası Rakka'nınyönetilmesi ve yeniden inşası için,ABD'nin uzun süreli siyasi ve finansaldesteğine ihtiyaçları olduğunu söylemesive ABD'nin bölgede kalarak garantörülke olması talebini dile getirmesi, başkanasıl açıklanabilir.

Suriye'yi bölen, Suriye'ye IŞİD'isokan, Suriye'den milyonlarca insanıngöç etmesine neden olan, Rakka'da vebirçok Suriye kentinde taş taş üstündekoymayan aynı ABD'dir. Yıktığını tamiriçin girmek, zaten yeni sömürgeciliğinta kendisidir. İşte ABD dünyayı böyleyönetiyor.

Rojova'da, Rakka'da Kürt milliyet-çilerinin açıklamaları da, ABD adınasömürgeciliği yerleştirmek için askerigücü olmayı kabul etmiş işbirlikçilikleriniteyit ediyor. Öyle ki, Katar krizininhemen ardından Salih Müslim, sorulansoruya şöyle diyor "Suudi Arabistan'laakrabalık bağı olan birçok Arap aşiretiRojova'daki bağımsız yönetimde yer alı-yor ve bundan gurur duyuyoruz..." ABDişbirlikçisi, bölgede Arap halkının da,tüm diğer halkların da düşmanı, bölgedeyaşanan katliam ve vahşetlerin sorumlusu,ABD adına birçok cinayet işleyen Suu-diler için Kürt milliyetçilerinin bu ifadesi,vıcık vıcık bir işbirliğinin itirafı değil denedir?

Emperyalizmin, ABD'nin kara gü-cünden, kara ordusuna ancak böyle terfiediliyor. Emperyalizm Kürt milliyetçi-lerinin ruhunu, beynini, askerini, savaşmagücünü, ulusallığını, dünya halklarıylaolan bağlarını böyle teslim alıyor veyok ediyor.

Emperyalizmin DünyaHalklarına Saldırılarınınİki Boyutu Var

Evet, biri ekonomik ama diğeri ideo-

lojik... Ki ideolojik hedeflerine ulaşmasızaten ekonomik hedeflerine de ulaşmasıanlamına gelecek. İstediği gibi at oyna-tacak ve istediği gibi yönetecek dünya-yı.

AMERİKA TARİHİN VE TOP-LUMLARIN AKIŞINI DURDURMAK,DONDURMAK İSTİYOR.

ABD DÜNYA HALKLARI İLEEMPERYALİZM ARASINDAKİ ÇE-LİŞKİYİ, BAŞ ÇELİŞKİYİ YUMU-ŞATMAK, HATTA VARLIĞINI UNUT-TURMAK İSTİYOR. BİLİMİ,TARİHİ,TOPLUMLARIN DEĞİŞİMİNİ Sİ-LAHLARIYLA YÖNETMEK İSTİ-YOR. AMA MÜMKÜN DEĞİL. BUÇELİŞKİ ANCAK VE ANCAK EM-PERYALİZMİN DÜNYANIN GELE-CEĞİNDEN SİLİNMESİ YA DA DÜN-YANIN FİZİKEN UZAYDA İMHAOLMASIYLA YOK OLABİLİR.

ÜTOPYAYA GEREK YOK. HERŞEY GERÇEK. HER ŞEY MİLYON-LARCA İNSANIN EMPERYALİZMTARAFINDAN KATLEDİLMİŞ OL-MASI GİBİ GERÇEK. HER ŞEYABD'NİN ONYILLARDIR YÜZLER-CE ASKERİ OPERASYONLA, DÜN-YANIN DÖRT BİR YANINDA, 150ÜLKEDE 1000 ÜS İLE DURDURA-MADIĞI ULUSAL VE SOSYAL KUR-TULUŞ MÜCADELELERİ GİBİ GER-ÇEK. HER ŞEY ABD'NİN İKİYÜZYILDIR BÖYLE SAĞLAM BİR MÜT-TEFİK BULAMADIĞINI AÇIKLA-MASI KADAR GERÇEK...

DÜNYA HALKLARI İLE EMPER-YALİZM ARASINDA ÇELİŞKİ SÜ-RÜYOR VE HER GÜN DAHA DABÜYÜYOR.

Sonuç Olarak:1- SDG'nin ABD destekli Rakka

operasyonu, ABD'nin İran'ı kuşatıp ha-vasız bırakma operasyonudur. ABD böy-lece hem İran'ın Lübnan ve Suriye ilekara bağını kesecek, hem de böyleceSuriye'yi parçalamış olacak. Rakka aynızamanda zengin bir enerji havzası, hemde bereketli bir tarım bölgesi olarakABD emperyalizminin hakimiyetine gir-miş oldu.

2- ABD, dünyada kendisine sadeceMarksist-Leninist temelde değil hangiideolojik kaynaktan beslenirse beslensinanti-ABD, anti-emperyalist bir tavrın

ortaya çıkmasını istemiyor. İran da bununiçin ABD'nin Ortadoğu'da bölüp, parça-layıp, yıkıp yoketmek istediği bir ülkeolarak ABD saldırına maruz kalıyor.

3- ABD YPG'yi şu an bölgede enuygun kullanılacak güç olarak görüyorve üzerinde ekonomik, askeri, siyasi birkoruma kalkanı oluşturuyor. Artık Kürtmilliyetçiliği Rakka operasyonuyla birlikteABD'nin işbirlikçi kara ordusu ve Kürtolmayan bir bölgeye girerek de ABDadına işgal eden bir güç haline gelmiş-tir.

4- Kürt milliyetçiliği hiçbir zafer ka-zanamamış, politikalarından bir sonuçalamamış ve Kürt halkını harekete ge-çirme gücünü kaybetmiş olması nedeniyleSuriye toprakları üzerindeki bu sahte"zafer"lere sımsıkı sarılıyor.

5- Türkiye Suriye'de kendisini kul-lanması için ABD'ye sızlanıp dursa da,türlü oyunlar çevirse de ABD YPG'yikullanmakta kararlı. Çünkü artık ABDnereyi işgal etmek istiyorsa, işgal ettiğiyerin halkını işbirlikçileştirerek işgalcihaline getirmek, böylece "savaşan halklarayardımcı" rolüne bürünmek istiyor. Bu-günün sömürü biçimi olan yeni-sömür-gecilik, tam da bunu gerektiriyor. ABDsömürü biçimine uygun hareket ediyor.

6- Rakka Kürt milliyetçi hareket içinyeni, bir dönemin başlangıcı değil işbir-likçiliğinin tescili olmuştur. Suriye'yiişgal eden, direnen Suriye'yi yakıp-yıkanişgalcinin bayrağını kendi bayrağınınyanında dalgalandırmaktan en ufak birrahatsızlık duymayacak kadar dünyahalklarının saflarını terketmiştir.

7- ABD tüm dünya halklarının başdüşmanı olduğunu unutturmak istiyor.Unutturamasa da tüm dünya halklarının,bunu kabul etmesini ve boyun eğmesiniistiyor. Emperyalizmden kurtuluş düşününbir gerçek olduğunun unutulmasını istiyor.Tarihsel ve siyasal olarak haklı olanMarksizm-Leninizmin gelecekten değilgeçmişten silinmesini, yarınlardan değiltarihten sökülmesini istiyor. Bütün çabasıbunun için. Bunu başardığında işte dünyao zaman onun çiftiği olacak, tüm dünyaonun kölesi olacak.

Direnen dünya halkları buna izinvermeyecek... Biz izin vermeyeceğiz.Ortadoğu'yu da, Balkanları da, tüm dün-yayı da Anadolu'dan sarsacağız.

Yürüyüş

29 Ekim2017

Sayı: 38

MÜCADELEMİZDE OLMAYANLAR HALK İÇİN YOK HÜKMÜNDELER114

Page 15: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

Faşizm, son bir yıldır OHAL adı altında emek-çilerin kazanılmış hak ve özgürlüklerine yönelik,pervasız bir saldırı yürütüyor. Bu noktada solungörevi OHAL saldırılarının karşısına geçerek, halksaflarının direnişini örgütlemektir. Elbette, sözkonusuolan devrimci solun görevidir. Tasfiyeci solculukise faşizmin karşısına geçip direniş örgütlemekten kaçar.Çünkü direniş demek, bedel ödemek demektir. İşte bukaçışın ifadesi olarak tasfiyeci solculuğun ne yaptığınabaktığınızda, kadın cinayetleri ve laiklik konusu ile ilgi-lendiklerini görürsünüz.

Tüm reformist ve oportünistlerin OHAL geldi gelelineredeyse tek dertleri LAİKLİK ve KADIN CİNAYETLERİoldu. Başka hiçbir konuda herhangi bir politikaları, eylemleri,gündemleri yoktur. Diyebiliriz ki, bugünün Türkiyesi'ndeki tasfiyeci solculuk, AKP faşizminin OHAL saldırılarıkarşısında anti-faşist, anti-emperyalist mücadelenin gö-revlerini tasfiye edip, yerine çarpık bir yaklaşımla elealdıkları laiklik ve kadın cinayetlerini koymuştur. Buyanıyla, tasfiyeci solculuğun mücadelenin görevlerindenkaçışının göstergesi, kadın cinayetleri ve laiklik ile ilgileniyorGİBİ yapışıdır. Bu konularda bile ciddi, yani kararlı ve uz-laşmaz değillerdir. Seslendikleri kitleyi oyalamak, aldatmak,duyarlılıkları suistimal etmek dışında yaptıkları bir şeyyoktur. Bir diğer ifadeyle OHAL saldırılarına karşı direnişörgütleyemeyen solun kendini oyalamasının ve kitlelerikandırmasının biçimi, kadın cinayetleri ve laiklik konusuolmuştur

Elbette, faşizmin saldırılarının karşısına çıkıp di-renmek ve bu amaçla politika üretmek iktidar iddiasınıyitirmiş solun yapabileceği bir şey değildir. Bu yüzdendirki, Cephe tek başına kalmaktadır. Çünkü, OHAL saldırılarınıbozguna uğratmanın yegane politikasını Cephe üretipyaşama geçirmiştir. Tasfiyeci solculuk ise mücadele so-rumluluğundan kaçmanın yolunu kadın cinayetleri velaiklik konusunda bulmuştur.

Kadın cinayetleri ve laiklik konusunda kullandıklarıdil, tamamen sivil toplumcu bir dildir. Faşizme "faşizm"diyemiyorlar. Faşizme "çılgınlık" diyorlar, faşizme aklagelen, alakasız ne kadar kelime varsa onu diyorlar. Faşizmdememek ve faşizme karşı direnmemek için "her şeyi" di-yerek, aslında hiçbir şey dememiş oluyorlar. Söylemlerinebakmak yeterlidir. Kesmedikleri ahkam yok ama yaptıkları

bir şey de yok. Faşizme karşı bir şey yapacak iddiaları,mecalleri, kararlılıkları yok.

OHAL saldırıları karşısında laiklik ve kadın cinayetleridemek en hafif deyimiyle mücadele kaçkınlığıdır. Ancakelbette bu bir sonuçtur ve sorun ideolojiktir. Emperyalizminon yıllardır uyguladığı politikaların sonuçlarıdır. Sözkonusu olan tasfiyeciliğin, sivil toplumculuğun, ülkemizsoluna 1990'lardan bu yana, emperyalizm tarafından enjekteedilmesidir. Sonuç ortadadır: Faşizmin OHAL saldırılarınakarşı politika üretemez, direniş örgütleyemez bir solculukyaratılmıştır

Tasfiyeci Solculuğun Hedefi Bağımsız veDemokratik Bir Türkiye Değil, Kimin İçin Olduğu Belirsiz "Aydınlık veGüzel Yarınlar"dan İbarettir

9-10 Eylül 2017'de gerçekleştirdikleri Laik Eğitim Ku-rultayı sonuç bildirisinin şiarı şudur: "Laiklik Şart! AydınlıkVe Güzel Yarınlar İçin Laik Ve Bilimsel Eğitim İçin OmuzOmuza!"

Bağımsız ve demokratik bir ülke diyemedikleri veböyle bir hedefleri kalmadığı için "Aydınlık Ve Güzel Ya-rınlar" diyorlar. İçi boş, sınıfsallığı reddeden kavramlarıkullanmaları bir tercihtir. Düzen içi tercihlerinin birsonucudur bu. Bağımsız ve demokratik bir ülkeden bah-setmek başka bir şeydir, ne olduğu belirsiz bir şekilde"Aydınlık ve Güzel Yarınlar"dan bahsetmek başka birşeydir. İlki halkın hedefidir, devrimcidir ve mücadeleyiiçerir. İkincisi ise TÜSİAD'ın da kullandığı bir temennidenibarettir. "Güzel Yarınlar"dan bahsediyorlar ama içinin ba-ğımsızlık ve halk iktidarıyla doldurulmadığı bir "güzel ya-rınlar" vurgusu düzen içi bir temenniden başka bir şey de-ğildir. Bu temenniyi İslamcı-MÜSİAD ve "laik"-TÜSİAD'çıkesimleriyle oligarşi de yapıyor.

Kullandığınız dil belirleyici önemdedir. Kullandığınızdil ve kavramlar esas olarak kim olduğunuzu, kime karşıolduğunuzu, ne istediğinizi ve nasıl ulaşacağınızı içerir.

Sol’un Sol’un Köşe TaşlarıKöşe Taşları

29 Ekim2017

Yürüyüş

Sayı: 38

15ÇÜNKÜ; YOK SAYANLAR, YOK OLMAYA MAHKUMDURLAR!

Dergimizin 38. sayısının yayınlandığı 29 Ekim 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 235. günündeler

*Yüksel Direnişi 355. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 160. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 251. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 120. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 77. gününde*Ankara Numune Hastanesi önünde süren nöbet 35. gününde

FAŞİZMİN OHAL SALDIRISI KARŞISINDA KADIN CİNAYETLERİ VE LAİKLİK KONUSUNUN

ARDINA SAKLANMAK TASFİYECİLİK,DİRENİŞ ÖRGÜTLEMEK İSE DEVRİMCİLİKTİR!

BİZ, DEVRİMCİ SOLCUYUZ!HDP'SİNDEN HAZİRAN HAREKETİNE,

HALKEVLERİ'NDEN EMEP'İNEONLAR İSE TASFİYECİ SOLCUDUR!

Page 16: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

Ne demek "aydınlık ve güzel yarınlar", kimin için aydınlıkve güzel? HALK İÇİN ise bunun adı BAĞIMSIZ ve DE-MOKRATİK bir yarındır. Bu noktada bağımsızlık anti-emperyalizmi, demokrasi ise anti-faşizmi içerir. Bir diğerifade ile emperyalizme ve faşizme karşı uzlaşmaz birmücadele verilmeden halklar için yarınların aydınlık vegüzel olması söz konusu değildir.

Ülkemiz solunun gelenekselleşmiş şiarıdır bu: TamBağımsız Ve Gerçekten Demokratik Türkiye... Tasfiyecisolculuğun dili bu şiara dönmemekte, kalemi bu kavramlarıyazamamaktadır. Çünkü, bağımsız ve demokratik bir ül-keden bahsetmek devrimden bahsetmektir.

Tasfiyeci solculuk artık "Faşizme Karşı Omuz Omuza"diyememektedir. "Faşizmin OHAL Saldırılarına KarşıOmuz Omuza" bile diyememektedir. Faşizm kelimesinikullanmaktan korkar haldedirler. Bunun yerine sulandırılmışbir şekilde "Laik ve Bilimsel Eğitim İçin Omuz Omuza"sloganını icat etmişlerdir.

Tasfiyeci solculuk bu çerçevede, 9-10 Eylül 2017'de“Laik Eğitim Kurultayı” düzenledi. Hemen ardından da17 Eylül 2017’de Kartal’da Laik Eğitim Mitingi’niorganize ettiler. Reformist oda, sendika, partiler hepsi biroldular hep birlikte ancak bunu yaptılar. Ama bu dazevahiri kurtarmıyor. Ne faşizmin gözünde, ne de faşizmekarşı mücadele gerçeğinin ışığında. Sahtekarlığında birsınırı var. Gelip dayandıkları yer orasıdır.

17 Eylül 2017'de Kartal'da yapılacak mitinge ortakçağrı yapmak için Haziran Hareketi, EMEP, HDP, EHP,Eğitim-Sen'in de içinde bulunduğu 13 kurum bir arayagelir. Düzenlenen basın toplantısında, ortak açıklamayıEğitim-Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Doğan okur.Ve bu açıklama boyunca faşizmden, emperyalizmden veNuriye-Semih'ten bahsedilmez. Faşizm, emperyalizm veNuriye-Semih'in direnişi yokmuş gibi davranılır.

Faşizm ve emperyalizme vurgu yapmıyorsanız, nasılbir dünyada ve ülkede yaşadığımız gerçeğinin üstünüörtmek istiyorsunuz demektir.

Değilse neden emperyalizm ve faşizm vurgusu yapıl-masın... Açık ki, tasfiyeci solculuk, emperyalizmi vefaşizmi hedefe koymaz. Görmezden gelir, göstermek is-temez ve bunun için adını bile anmaz. Çünkü sivil top-lumcudur, düzen içidir. Halka gerçekleri açıklamamak vebu gerçekler ışığında mücadaleyi yükseltmemek, tasfiyecisolculuğun varlık nedenidir.

Bakın ilgili ortak açıklamada ne diyorlar: "... Müfredatdeğişikliği, kurum açma, kapama ve ad değiştirme yönet-meliği gibi yönetmelikler eliyle, laik ve bilimsel eğitimintamamen ortadan kaldırılması yolunda birçok adım atıl-maktadır..." (12 Eylül 2017 Sendika.Org)

Yani deniyor ki; "...iyi-kötü laik ve bilimsel bir eğitimvardı ama AKP’nin onu tamamen ortadan kaldırması yo-lunda birçok adım atılmaktadır." Bir diğer ifadeyle;"...AKP öncesi ve hatta AKP'nin ilk zamanlarındaki ta-mamen ortadan kaldırılmak için adım atılmayan laikbilimsel eğitim bizim için yeterlidir."

Oysa yeni-sömürge Türkiye'nin faşist devlet yapısıiçindeki eğitim sisteminin örgütlenmiş hali gerici-faşisteğitim sistemidir. Bu eğitim sistemi laik değildir, bilimselliğiise hiç olmamıştır. Öyle olduğu içindir ki, devrimcigençlik hareketi başlangıcından bu yana gerici-faşisteğitim sistemini hedefe koymuştur

Deniyor ki; "... AKP’nin gerici-piyasacı eğitim politi-kalarını engellemeliyiz."

Bakın, engellenmek istenen faşizmin gerici-faşisteğitim sistemi değil, sadece "AKP'nin gerici-piyasacıeğitim politikaları" ile sınırlıdır. Düzen içi muhalefetolmanın sınırı ancak bu kadardır. Ve dahası gerici-faşisteğitim sistemi bile diyemez durumdadırlar. Sorunun faşistdevletin kendisinden kaynaklanan yapısal bir sorun oldu-ğunu, çözümünün de faşist devletin yıkılmasından geçtiğigerçeğini gözlerden saklıyorlar. Bu yanıyla da halkı alda-tıyorlar. İşte bunun adı sivil toplumculuktur. Kitlelerinetkilendiği, öfke duyduğu bir sorunu sivil toplumcu birşekilde ele alarak düzeniçileştiriyorlar. Oysa sorununkendisi bu düzenden kaynaklanıyor. Faşist devletin geri-ci-faşist eğitim sisteminden kaynaklanıyor. Dün de böyleydibugün de böyledir. AKP politikalarıyla sınırlı değildir bu.Unutulmasın ki, din derslerinin zorunluluğunun altındaAtatürkçü geçinen 12 Eylül generali Kenan Evren'inimzası vardır. Köy Enstitüleri’nin kapatılmasının, İmamHatiplerin açılmasının altında CHP'nin imzası vardır. Buyanıyla sorun şu ya da bu düzen partisinin politikasındanöte, bu politikaların hizmet ettiği faşist devletin gerici-faşist eğitim sistemi sorunudur. Tasfiyeci solun olancasivil toplumculuğu ile gizlemeye kalktığı da işte budur.

Tasfiyeci Solculuk Özgürlüğü AmerikanEmperyalizminden, Demokrasiyi AvrupaBirliği'nden Beklediği İçin Bağımsızlık veDemokrasi Mücadelesinin Görevlerini

Tasfiyeci solun tarihsel görevi, bağımsız vedemokratik bir Türkiye mücadelesini tasfiyeetmeye kalkmaktır. Tasfiyeye kavramlar ilebaşlıyorlar. Kavramların sınıfsal, politik, uz-laşmaz anlamlarını yok ederek düzeniçi birdili yaygınlaştırmaya çalışıyorlar. Çünkü, "ba-ğımsız ve demokratik Türkiye mücadelesi"derseniz, ülkemizin emperyalizmin yeni-sö-mürgesi olduğunu, devlet biçiminin faşizm ol-duğunu kabul ve ilan etmişsiniz demektir. Buise size anti-emperyalist, anti-faşist sorumlulukve görevler yükler. Bağımsız ve demokratikTürkiye mücadelesi demek, aynı zamandaAmerika'dan özgürlük ve Avrupa emperya-lizmden demokrasi beklememek demektir.

Yürüyüş

29 Ekim2017

Sayı: 38

MÜCADELEMİZDE OLMAYANLAR HALK İÇİN YOK HÜKMÜNDELER16

Page 17: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

Tasfiye EtmiştirYapılan açıklamada diyorlar ki; "... “Eğitim” alanının

savunulması, bizlere dayatılan geleceğe teslim olmayarak,eşit ve özgür bir Türkiye mücadelesini yükseltmek açısındanoldukça önemli ve ertelenemez bir görevdir."

Tasfiyeci solun tarihsel görevi, bağımsız ve demokratikbir Türkiye mücadelesini tasfiye etmeye kalkmaktır. Tas-fiyeye kavramlar ile başlıyorlar. Kavramların sınıfsal,politik, uzlaşmaz anlamlarını yok ederek düzeniçi bir diliyaygınlaştırmaya çalışıyorlar. Çünkü, "bağımsız ve de-mokratik Türkiye mücadelesi" derseniz, ülkemizin em-peryalizmin yeni-sömürgesi olduğunu, devlet biçimininfaşizm olduğunu kabul ve ilan etmişsiniz demektir. Bu isesize anti-emperyalist, anti-faşist sorumluluk ve görevleryükler. Bağımsız ve demokratik Türkiye mücadelesi demek,aynı zamanda Amerika'dan özgürlük ve Avrupa emperya-lizmden demokrasi beklememek demektir.

Tasfiyeci solculuk ise tam aksine, özgürlüğü Amerikanemperyalizminden, demokrasiyi Avrupa emperyalizmindenbeklemektedir. Ki ortak açıklamanın altında imzası olanHDP Amerika'dan özgürlük dilenmenin, Haziran Hareketibileşenlerinden ÖDP ise demokrasiyi Avrupa Birliği'ndenbeklemenin politikasını yapmış olmakta ne kadar övünseazdır(!) Öyle ki, ÖDP şefleri 2004 yılında AB uyumyasaları faşizmin parlamentosunda onaylandığı zaman ül-kemizde "demokratik devrim" olduğunu yazacak kadarsavrulabilmişlerdir.

Hal böyle olduğu içindir ki, bugün "Mücadelemiz eşitve özgür bir ülke yaratma mücadelesidir" demek hiçmasum değildir. Söz konusu olan Bağımsız ve DemokratikTürkiye mücadelesinin tasfiye edilme gayretinin dile vur-masından başka bir şey değildir. Ve işte bu tasfiyeciliğinönünde engel olan Cepheliler’dir. Tam da bu nedenle,HDP'sinden Haziran'ına tasfiyeci solculuğun hepsi birarada olurken, Cepheliler anti-faşist, anti-emperyalistkavgada tek başınadırlar. Tasfiyeci solculuk ise özgürlüğüAmerikan emperyalizminden, demokrasiyi AB'den beklediğiiçin bağımsızlık ve demokrasi mücadelesinin görevlerinitasfiye etmiştir.

Biz Devrimci Solcuyuz, HDP'sinden HaziranHareketine, Halkevleri'nden EMEP'ineOnlar İse Tasfiyeci Solcudur

Seçilen kavramlar önemlidir, belirleyicidir diyoruz. Kitasfiyeci solculuk sınıfsallığı reddeden bir dil kullanarakbu dili halk saflarında meşrulaştırmaya çalışmaktadır.Bakın, altına HALKEVLERİ, HAZİRAN HAREKETİ,EMEP, EHP, HDP'nin de imza attığı ortak açıklamanınson bölümünde ne diyorlar: "... Bizler, aşağıda imzası

olan kurumlar olarak; insan, toplum ve doğa yararına bireğitimi savunarak, eleştirel düşünce ve bilimin ışığında,laik ve bilimsel eğitim mücadelesini bu bilinçle yükselte-ceğiz."

Soru şudur: KİMİN yararına bir eğitimi savunuyorsu-nuz?

Tasfiyeci solculuğun bu soruya verdiği cevap yukarıdavardır. Diyorlar ki; "insan, toplum ve doğa yararına bireğitim..." burada olmayan nedir? Elbette halktır, emekçi-lerdir... Yani sınıfsallık yoktur. Deniyor ki "insan yararına."Kim bu insan? Ezen mi ezilen mi? Belirsiz... Deniyor ki"toplum yararına." Hangi toplum... Var olan toplum,kapitalist toplumdur ve bu toplum uzlaşmaz sınıf çelişkileriüzerinde yükselir. Toplumu oluşturan uzlaşmaz sınıflarınbirinin yararına olan diğerinin zararınadır. Hangisinin ya-rarına olan bir eğitimi savunuyorsunuz? Belirsiz... Hayır,aslında belirsiz değil. Konuyu bu şekilde ele almak, esasolarak egemen sınıfın işine yarar. Çünkü, burjuvazi kendisınıfsal çıkarlarını her zaman "toplumun çıkarları" diyeyutturmak ister. Tasfiyeci solculuğun yaptığı da budur. Bukadar kirli düşünmektedirler. Ezenler ile ezilenlerin çıkarınınaynı olabileceğini halk saflarında yaymaya kalkmak,tasfiyeci solcuların işidir. Onlar, bu halleriyle, halk saflarındaburjuvazinin ajanı olarak çalışan sahtekarlardır. Suretihaktan görünerek halk saflarındaki devrimci gelişimi, di-renişleri engellemeye, engelleyemediği oranda yok saymayaçalışmaktadırlar.

Bu yanıyla tasfiyeci solculuğun dün Büyük Direnişimizsırasındaki "aynı mahalleden değiliz", "farkımızı koydukiyi oldu" yaklaşımı ne anlama geliyorsa, Nuriye-Semihdirenişini görmezden gelmeye, bunu başaramadıklarınoktada ise değinip geçmeleri, ama asla katılmamaları daaynı anlama gelmektedir. Direnişi büyütme, yayma, güç-lendirme yaklaşımları yoktur, olmamıştır. Çünkü tasfiyecisol dün ve bugün "aynı mahalleden değiliz" demeye devametmektedir. Çünkü bizim "mahalle"de mücadele, onların"mahalle"de müzakere vardır. Bizim mahallede direniş,onların mahallede uzlaşma vardır. Bizim mahallede bağımsızve demokratik bir ülke mücadelesi, onların mahallesinde"eşit ve özgür bir Türkiye" temennisi vardır. Evet, aynımahalleden değiliz. Biz devrimci solcuyuz, onlar ise

29 Ekim2017

Yürüyüş

Sayı: 38

17ÇÜNKÜ; YOK SAYANLAR, YOK OLMAYA MAHKUMDURLAR!

Dergimizin 38. sayısının yayınlandığı 29 Ekim 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 235. günündeler

*Yüksel Direnişi 355. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 160. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 251. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 120. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 77. gününde*Ankara Numune Hastanesi önünde süren nöbet 35. gününde

Page 18: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

tasfiyeci solcudur

Geleceğe Sahip Çıkmanın Yolu,Faşizme Karşı Nuriye-Semih DirenişindenGeçmektedir

Tasfiyeci solcuların ortak açıklamasının sonunda "okul-larımıza, çocuklarımıza ve geleceğimize sahip çıkmak"tanbahsediyorlar ama, bir kez bile Nuriye ve Semih direni-şinden bahsetmiyorlar. Oysa çocuklarımıza ve geleceğimizesahip çıkmanın yegane yolu Nuriye-Semih'in direnişindengeçmektedir. Geleceğin yolu, işte böylesi direniş taşlarıyladöşenmektedir. Söz konusu olan, gelecek için bedelödemeyi göze alabilmektir. Tasfiyeci solculuk "yaşamkutsaldır" safsatasıyla zehirlendiği için, uğruna bedelödemeyi göze alacağı bir tek değeri, hedefi bile kalmamıştır.Oysa tarihsel bir gerçektir ki, uğruna bedel ödemeyi gözealmayanların, sahip çıkabileceği bir gelecekleri de olmaz.Faşizmin saldırıları karşısında direnme hakkını savun-mayanların, direnişçilerin yanında yer almayanların direnişörgütlemeyenlerin sahip çıkacağı bir gelecekleri yoktur.Olamaz.

O kadar üyesi ihraç edilmişken, çalışma hakkı gaspedilmişken KESK ve Eğitim-Sen bir direniş bile örgütle-memişse, bu sendikaların yönetiminde yer alan tasfiyecisolcuların kalkıp "çocuklarımıza ve geleceğimize sahipçıkmak"tan bahsetmesi ahlaksızlığın arsızlığı sayılır.

Nuriye-Semih direnişi, haksızlığa boyun eğmemenindirenişidir. Zulme karşı çıkmanın direnişidir. Direnmehakkını savunmanın direnişidir. Tasfiyeci solculuğun yap-madığı da işte budur. Tasfiyeci solculuk direnme hakkınısavunamaz. Böyle olduğu içindir ki, direniş de örgütle-yemez. Bakın HDP'sinden ÖDP'sine, HalkevlerindenTKP'sine, EMEP'ine ulaşan yelpazede tasfiyeci solcu-luğun OHAL saldırılarına karşı örgütlediği bir direnişvar mı? Yoktur! Neden? Çünkü, bedel ödemeyi gözealamıyorlar. Öyleki, örneğin Bakırköy Meydanı'ndaKESK önlüğü ile ihraç edilmelerine karşı protesto eylemiyapan reformistler, polisin "Nuriye-Semih resimlerinikaldıracaksınız" dayatmasına boyun bükmüşlerdir. Sizdaha iki direnişçinin resmine sahip çıkamıyorsunuz, hangigeleceğe sahip çıkacaksınız. Siz daha Yüksel Direnişi’nekatılmanın onuruna sahip değilken, hangi geleceğe sahipçıkabilirsiniz? Geçin bu safsatayı.

Geleceğe sahip çıkmak, gelecek için direnip savaşmaktangeçmektedir. Bugünün dünyasında geleceğin önündeengel olan emperyalist güçlerdir. Böyle olduğu içindir ki,emperyalizme karşı savaşmadan, faşizmi yerle bir etmeninmücadelesini vermeden geleceğe sahip çıkmaktan bah-setmek halkı aldatmaya çalışmaktır. Gelecek soyut birolgu değildir, gelecek için mücadele etmek ise temennilerdenoluşmaz. Gelecek devrim, gelecek için mücadele etmekise devrim için direnip savaşmaktır.

Geleceği belirlemek, geleceğe sahip çıkmak demekfaşizme karşı direnmek demektir. Bunu yapmayıp geleceğe

sahip çıkmaktan bahsediyorsanız yalan söyleyerek kitleyikandırmaya çalışıyorsunuz demektir. Oysa, gerçek orta-dadır.

Tarihsel gerçek şudur: "... Bu tarihsel direniş, zulmekarşı kararlılıkla yürüyen, ülkede koca koca örgütleri vesendikaları korkutup sindiren, hareketsizleştiren OHAL'i,bir paçavra gibi bir kenara fırlatan direniş, Türkiye'ningeleceğini belirleme misyonunu da yüklenmiştir. (Yürü-yüş-22 Ekim 2017-Sayı:37)

"... Bu direnişin Türkiye halklarının geleceğini belirlememisyonu da buradadır. Türkiye halkı, faşizm karşısındasusup sinecek mi? Yoksa, faşizme karşı direnecek, örgüt-lenecek ve savaşacak mı? Türkiye halkının kaderini belir-leyecek olan budur. Nuriye ve Semih'in başlattıkları direniş,halkın direnişine, örgütlenmesine ve savaşmasına önderliketmektedir. Bu direniş çizgisi, bu direnme kararlılığı, budirenişe önderlik eden ideoloji etrafında birleşen Türkiyehalkı, faşizmi tarihin çöp sepetine atacaktır..." (age)

Bugün halk ile faşizm arasında yaşanan irade çarpış-masının odağında Nuriye-Semih direnişi vardır. Faşizmile halk safları arasındaki tarihsel çatışmanın ana halkasıburasıdır. Bu yanıyla geleceği savunmak, Nuriye-SemihDirenişi’ne katılmak, direnişi büyütmekten geçmektedir.Tasfiyeci solculuk işte bunu yapmaktan kaçışının örtüsüolarak laiklik ve kadın cinayetlerini kullanmaktadır.

Nuriye'nin dediği gibi, "direniş faşizm ile halk arasındabir barikat" örmüştür. Ve ancak bu barikatın ardında, Nu-riyelerin yanında olanlar geleceğe sahip çıkabilirler.

Nuriye ve Semih'in talepleri karşılanamaz değil amaAKP faşizmi bunları bile karşılamayarak, halka çaresizlikve teslimiyet dayatmaktadır. Direniş var oluşu ve sürekli-liğiyle dayatılan işte bu çaresizliği, faşist irade karşısındaboyun eğişi kabul etmemektedir. Gelecek, işte böyle sa-vunulur. Tarih boyunca da böyle savunulmuştur.

Faşizmin OHAL saldırıları karşısında, hak ve özgürlükkavgasında görev Nuriye-Semih Direnişini yaymak vebüyütmek olmuştur. Tasfiyeci solculuk bunu yapmadı,yapmıyor ama bir şeyler de yapması gerekiyor elbette.Yoksa kendi kitlesi de ataletini, yılgınlığını sorgulayacaktır.Bir şeylerle "uğraşıyor" görüntüsü gerekmektedir. Ülkedeadaletsizlik alıp başını gitmektedir. Ama tasfiyeci solculuk,CHP olmadan adalet talebini bile yüksek sesle dilegetirecek durumda değildir. Bedeli vardır çünkü adalet

Yürüyüş

29 Ekim2017

Sayı: 38

MÜCADELEMİZDE OLMAYANLAR HALK İÇİN YOK HÜKMÜNDELER18

Page 19: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

istemenin. Faşizmin karşısına geçip adalet istemek, faşizmleçatışmayı, bedel ödemeyi göze almak demektir. Hayır,bunu yapamazlar. O halde ne yapmalı... Yaptıkları laikeğitim ve kadın cinayetleri protestolarıyla yetinmekoluyor. Hak ve özgürlük mücadelesinin gereklerini yerinegetirmekten kaçışın örtüsü laiklik ve kadın cinayetleriprotestolarıyla ilgilenmek oluyor.

Koca koca örgütler, sendikalar AKP'nin OHAL saldırılarıkarşısında sinmiş, yılmıştır. Tasfiyeci solculuğun bu yılgınlıkiçinde adım atacak gücü, politika üretecek dinamizmi,direniş örgütleyecek cüreti yoktur. Ama serde solculuk var,bir şeyler yapıyor görünmeleri de gerekiyor. En kolayı, enbedelsizi ne olabilir. Cevap kadın cinayetleri ve laiklikoluyor. Öyle ya, bu doğrultuda kimi protesto etkinliklerindebulunmak tehlikesizdir. Nuriye-Semih diyen tribün gruplarınabile saldırıldığı bir dönemde, Nuriye-Semih demeden solculukyapmanın yolu kadın cinayeti ve laiklik konusuna sarılmaktangeçmektedir. Nuriye-Semih demek saldırıya maruz kalmayıgetirirken "erkek şiddetine" karşı çıkmak medyatik bir özen-dirmeye tabiidir.

Tasfiyeci Solcular "Faşizm Karşısında Direnilemez" Diyor,Devrimci Solcular İse Faşizme KarşıDireniş Örgütlüyor

Tasfiyeci solculuk, AKP faşizminin OHAL saldırılarıkarşısında duramadı. Çünkü, "Faşizmin zulmü büyük, bubaskı karşısında direnilemez" diyerek dönemi en az zararlaatlatmayı seçtiler. Nasılsa yarın ortalık güllük gülistanlıkolurdu, şimdi biraz laiklik biraz da kadın cinayetleriyle il-gilenilse kendileri açısından yeterli olurdu. Akıllı solculuğun"aklı" işte böyle çalışmaktadır. Dönemi zararsız atlatma,sağlamcılık... kısaca bedel ödemekten kaçmaktır akıllısolculuğun aklının içindeki.

Nuriye-Semih direnişi bu kesimlerin yılgınlıklarını dagayet açık bir biçimde ortaya çıkartmıştır:

"... "Faşizmin zulmü büyük, bu baskı karşısında dire-nilemez" diyen, reformist, oportünist teoriler iflas etmiştir.Faşizmin zulmünün büyüklüğü, tersine milyonların bir di-reniş etrafında birleşmesini sağlamıştır. Halklar, faşizmgerçeği ile böyle çıplak karşılaştıklarında, buna karşı ör-gütlenme, mücadele etme bilincine de daha hızlı ulaşmış-lardır. Sorun halkların direnişine önderlik etme misyonununüstlenilmesidir. Halkların örgütlenmek ve savaşmak içinaradığı kanal olabilme sorunudur. Halkların faşizme karşıdirenişine, örgütlenmesine öncülük eden, yol gösterenşimdi Nuriyelerdir. Nuriye ve Semih'in direnişinin milyonlartarafından sahiplenilmesi bundandır. Bu sahiplenme, mil-yonların direniş etrafında kenetlenmesi, halkların kendi

güçlerini görmelerini de sağlamıştır. Halk Cepheliler’inmisyonu, halkın faşizme karşı direnmesine, örgütlenmesineönderlik etmektir. Cephe, halkın her kesimini, bağımsızlıkve demokrasi talepleri etrafında birleştirecek, faşizmekarşı savaştıracaktır. Halk, bu talepler etrafında gücünübirleştirecek, savaşacak ve artık emperyalizmin işgal ettiği,sömürgeleştirdiği bir ülkede faşizmle yönetilmeye de sonverecektir..." (Yürüyüş-22 Ekim 2017-Sayı:37)

Tasfiyeci solculuk ile devrimci solculuk arasındakitemel fark işte buradadır: İktidar iddiasındadır. Tasfiyecisolculuğun iktidar iddiası yani devrimciliği yoktur, bunedenle faşist iktidara boyun eğer, çatışmaz. Yenemeye-ceğini, geriletemeyeceğini düşünür. Yenemeyeceği birkavgaya girmek ona anlamsız ve gereksiz görünür. Yanidaha baştan yenilmiştir. O koca koca örgütlerin, sendikalarınbir Nuriye etmemesinin nedeni de budur. Daha baştan ye-nilmişlerdir çünkü o küflü akıllarının içinde bedel ödemektenkaçıştan başka bir şey yoktur.

Faşizmin Karşısında Nuriye-SemihlerinBayrağını Dalgalandırdığı Direniş Barikatı Var

İçinde tasfiyeci solcuların da olduğu Kadın CinayetleriniDurduracağız Platformu "Kadın Cinayetleri Neden Arttı?"sorusuna şu cevabı veriyor:

"... Toplum ilerliyor, kadınlar buna uyum gösteriyor vemodern haklarını arıyorlar. Türkiye’nin her yerinden ve herkesiminden kadın, çalışmak, eğitim almak, mutlu değilseboşanmak ya da ayrılmak, istemediği bir şeye zorlanmamak,kendi hayatı hakkında karar verebilmek istiyor. Bu kaçınılmazve geri çevrilemez bir tarihsel süreçtir, kadınlar mücadeleederek haklarına elbette kavuşacaklar. Ancak kadınlarınböyle bir bedel ödemesi gerekmiyor, bu kadar çok cankaybının sebebi; erkek egemenliğidir. Toplumun bu gerçeğinigörmek, kadınları anlamak yerine, hak arayışına şiddet ilekarşılık veriyor, ayak diriyorlar. Kadınının eşit varlığı vehakları konusunda güçlü politikalar olmayışı da, şiddeteeğilimli erkeklere cesaret kazandırıyor..."

Görüldüğü gibi kadın cinayetlerinin sebebi emperyalistsömürü ve faşist düzen olmayıp toplumun ilerleyişineayak uyduramayan "şiddete eğilimli erkekler" oluyor.Sorunu bu şekilde izah etmenin sosyolojik, bilimsel hiçbirkıymeti yoktur. Toplumsal koşulların kaynağı ve bu top-lumsal koşullar içindeki insan davranışlarının neden venasıl oluştuğu konusunda çapsız, çarpık bir bakış açısınınürünüdür bu yaklaşım.

Ülkemizdeki kadın sorunun bir yansıması olarak yaşanankadın cinayetlerini "şiddete eğilimli erkekler" ile açıklamak,aynı zamanda bu cinayetlerin gerçek suçlusu olan faşist

29 Ekim2017

Yürüyüş

Sayı: 38

19ÇÜNKÜ; YOK SAYANLAR, YOK OLMAYA MAHKUMDURLAR!

Dergimizin 38. sayısının yayınlandığı 29 Ekim 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 235. günündeler

*Yüksel Direnişi 355. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 160. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 251. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 120. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 77. gününde*Ankara Numune Hastanesi önünde süren nöbet 35. gününde

Page 20: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

düzeni aklamak anlamına gelmektedir. Katili işaret ediphedefe koymamak, cinayete ortak olmaktır. Bu yanıylakadın cinayetlerinin sorumluluğunu "şiddete meyilli er-kekler" olarak görmek hiç masum değildir. Gerçek katiliaklamaktır bu.

Elbette, sorunu yanlış tahlil edenlerin çözüm önerilerininde çarpık olması kaçınılmazdır. Bakın, "Platform'un çözümönerileri nelerdir?" sorusuna cevap olarak ne diyorlar:

"... Kadın cinayetlerinin çözümü için, dava ve mücadeletecrübemizden süzerek oluşturduğumuz, uzun bir süredirdile getirdiğimiz 5 temel talebimizin kabul edilmesini is-tiyoruz:

Cumhurbaşkanı, başbakan ve meclisteki bütün partiliderlerinin kadına yönelik şiddeti kınaması,

6284 sayılı Koruma Kanunun etkin uygulanması,

Ceza kanunu'na "ağırlaştırılmış müebbet" teklifimizinyerine getirilmesi,

Kadın Bakanlığının kurulması,

Cinsiyet ve cinsel yönelim eşitliğini esas alan yeniAnayasa talep ediyoruz..."

Neresinden tutsanız elinizde kalacak olan çözümönerileri de işte bunlar. Demek kadın cinayetlerini dur-durmak için "Cumhurbaşkanı, başbakan ve meclistekibütün parti liderlerinin kadına yönelik şiddeti kınaması"ve kimi yasal düzenlemeler yeterli olacak. Öyle mi...Yani gerçek katillerden medet umuyor ve halka da bunutavsiye ediyorlar. Oysa kadın sorununu çözecek, kadıncinayetlerini durduracak olan her yanı çürümüş olan busömürü ve zulüm düzenini baştan aşağı yıkmaktan yanidevrimden geçmektedir.

Tasfiyeci solculuk işte bu gerçeğin üzerini örterek çö-zümün düzen içinde aranmasını örgütlemektedir

Bu çarpıklığa, sığlığa tasfiyeci solcular güç vermekteve bu türden kesimlerle omuz omuza mor bayrak salla-maktadırlar. Ama ne hikmetse genç bir kadın olarak fa-şizme karşı direnen Nuriye'nin kapısının önüne gidip omor bayraklarını dalgalandırmak akıllarına bile gelme-mektedir. Neden? Çünkü orada polis saldırısı var değilmi? Bedel ödemekten kaçanların yolu elbette Nuriye'ninkapısının önünden geçmez. Onlar Yüksel Caddesi'ninadresini bilmezler... Numune Hastanesi'nin nerede ol-duğunu bilmezler... Onlar faşizme karşı direnmeyi de,direnişi de bilmek, görmek, duymak istemezler. Öyle yaNuriye'nin direnme hakkını savunmak risklidir, "KadınCinayetlerini Durduracağız" diyerek orada burada morbayrak sallamak ise tehlikesizdir. Tasfiyeci solcuların,sivil toplumcuların tercihi ise bellidir.

Faşizmin OHAL saldırısı karşısında "Kadın CinayetleriniDurduracağız" diyerek mor bayrak sallamak... FaşizminOHAL saldırısı karşısında laiklik bayrağı dalgalandırmak...Direniş kaçkınlığından başka bir şey değildir. Çatışmaktankaçarak direniş kırıcılığı yapmaktır bu. Ve fakat şu daaçık bir gerçekliktir ki, risk içermeyen konularla ilgilendikçe,

faşizmin şiddetinden uzak kalacaklarını zannedenler ya-nılmaktadır. Çünkü, faşizm doğası gereği kendisinden ol-mayan herkese düşmandır. Nuriyelerin barikatı düşürse,sıra herkese gelecektir.

Bakın, o barikatı savunan yüzlerce Halk Cepheli gözaltınaalınmış, işkenceye maruz kalmış, sayısız ev baskını, kurumbaskını yaşanmış ve yüze yakın devrimci tutuklanmıştır.Yüksel Caddesi'nde günde iki kez saldırı yaşanmaktadır.Birçok devrimci aranır duruma sokulmuştur, sokaklardasürek avı yürütülmektedir. Bedel ödenmektedir. Ama direnişikıramıyorlar. Çünkü bedel ödemek göze alınmıştır.

Bakın Nuriye ne diyordu: "... Beni burada tutarakboyun eğ diyorlar boyun eğmeyeceğim, işimi verenekadar boyun eğmeyeceğim... Onlar boyun eğ dedikçeben boyun eğmeyeceğim..."

Tasfiyeci solculuk bunu diyememiştir. Faşizmin OHALsaldırılarının karşısına geçip "boyun eğmeyeceğiz" diye-mediği için kadın cinayetleri ve laiklik konusunun ardınasaklanmayı tercih etmiştir. Faşizm onların bu korkularınıgörüyor ve bu korkuyu halk saflarına yaymaları içinonlara dokunmuyor. Çünkü, daha öncelikli bir işi var fa-şizmin. Çünkü faşizmin karşısında Nuriye-Semihlerinbayrağını dalgalandırdığı direniş barikatı var. Bütün sal-dırılarına rağmen onu aşamıyor.

SONUÇ OLARAK;

Birincisi; ülkemizin sorunu laiklik midir? Laiklik birsorun değildir. Ülkemizde, laiklik ve kadın cinayetleri dahiltüm sorunların kaynağı, faşizm ve emperyalizmdir. Laiklikhalkların değil, olsa olsa faşizm ve emperyalizme karşı mü-cadeleden kaçan reformist ve oportünistlerin sorunudur.

Kadın cinayetlerini durdurmak ise faşizmin icazetialtında mor bayrak sallamakla değil, kadını erkeğiyledevrimci mücadeleyi büyütmekten geçmektedir. Tarihselgerçek o ki, kadını tüm gücüyle devrimci mücadele bü-yütüyor, koruyor, değerlendiriyor. Bunun için daha fazlave uzlaşmaz bir tarzda anti-faşist, anti-emperyalist müca-deleye sarılmak gerekiyor.

İkincisi; faşizme karşı direnmemek faşizmin saldırıla-rından korunmak anlamına gelmez. Nuriyelerin dediğigibi onlar barikat olmasaydı, tasfiyeci solcuların laiklikdiyebilecek bir dilleri de, sesleri de kalmazdı. Direnmemekkorumaz, faşizm karşısında ancak direnmek koruyabilirbir örgütü de halkı da. Direnmek, geleceğe sahip çıkmaktır.

Faşizme karşı direnmek, faşizmi yenme iradesini halksaflarında güçlendirip örgütler ve gelecek böyle kazanı-lır.

Faşizmin OHAL saldırısı karşısında kim ne yaptı so-rusuna cevap olarak tarih şunu yazacaktır: AKP faşizmininOHAL saldırısına karşı Cepheliler bedelini ödeyerek di-rendiler, tasfiyeciler ise kadın cinayetleri ve laiklik konu-sunun ardına saklanarak direnişten kaçtılar. Tarih bunuyazacaktır, çünkü tarihi direnenler yazmaktadır.

Yürüyüş

29 Ekim2017

Sayı: 38

MÜCADELEMİZDE OLMAYANLAR HALK İÇİN YOK HÜKMÜNDELER20

Page 21: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

Kentsel Dönüşüme Karşı ArmutluGüz Şenliği 13, 14, 15 Ekim tarihlerindecoşkulu bir şekilde yapıldı. 14 yıldıryozlaşmaya ve yıkımlara karşı düzenlenenArmutlu Güz Şenliği, bu sene, KentselDönüşüme karşı “Tapularımızı İstiyoruz”denilerek yapılıyor.

80’li yıllardan sonra ekonomik zor-luklardan kaynaklı İstanbul başta olmaküzere büyük illere göçeden halk, kendi-lerine yaşayacakları evler, gecekondumahalleleri inşaa etti. Devrimcilerle bir-likte barınma-konut hakkına dayanarakArmutlu’yu inşa eden Armutlu halkı yıl-lardır evlerinin yıkımı tehdidiyle karşıkarşıya... Faşist AKP iktidarı öncelikleörgütlü bir mahalle olması ikinci olarakda boğaza nazır rantı yüksek bir konumdaolması nedeniyle Kentsel Dönüşüm Pro-jesi adı altında yıkmak istiyor Armutlu’yu.

Bu şenlik, faşist AKP iktidarının yak-laşık son bir senedir halka ve devrimcilereyönelik saldırı, gözaltı, işkence ve tu-tuklamaları üzerine yapıldı. Direnilme-seydi bu şenlik de yapılamazdı. Direnildive yapıldı. Bundan sonra daha büyükle-rinin de yapılacağına hiç kuşku yoktur.

Şenliğin her anına direnişin coşkusu,kararlılığı ve mutluluğu yansıdı. Birincigün yıkımlara karşı yapılan panel, ikincigün Halkın Mimar Mühendislerinin HalkBahçeleri ile ilgili sunumları, söylenentürküler ve çocuk resim sergisi gibi heryaştan ve her alandan insana hitap edenprogramın son gününde Nuriye ve Se-

mih’e destek açlık grevinin 120. günle-rinde olan 70 yaşındaki koca çınar Meh-met Güvel bir konuşma yaptı.

Direnişçi Mehmet Güvel sahneyeçıktığında alkışlar, sloganlar birkaç dakikasürdü; “Yaşasın Açlık Grevi Direnişimiz”,“Nuriye-Semih Yalnız Değildir”, “Halkız,Haklıyız, Kazanacağız”, “Mehmet GüvelOnurumuzdur!” sloganlarıyla karşılandı.Konuşmasının başında direnişin sembolühaline gelen Nuriye ve Semih baştaolmak üzere herkesi direnişin coşkusuylaselamlayan Güvel, sözlerine şöyle başladı:

“Sizler benim onurumsunuz. Mer-haba Sevgili, Nuriye, Semih dostları.Hepinizi Nuriye – Semih’in kahramancadirenişleri nezdinde selamlıyor, sevgi-lerimi gönderiyorum. Dostlar, size Nuriyeve Semih’in direnişini anlatacak değilim.Herkes bunu biliyor, kahramanca birdireniş yaptılar. Ne olay dinlediler, nehapishane dinlediler, ne işkence dinle-diler, ne gaz dinlediler, hepsini geçtilerve hala direnişlerini sürdürüyorlar. Nu-riye ve Semih için de Türkiye’nin vehatta dünyanın her yerinde direnişlersürüyor. Ve ben de şu anda, Nuriye veSemih’in taleplerinin kabul edilmesiiçin, süresiz açlık grevinin 107. günün-deyim. Onlar kazanıncaya kadar, onlarişlerine dönünceye kadar, ben de budirenişimi sürdüreceğim.”

70 yaşında bir direnişçi... Meydanokuyor, faşizmi alt ettiğini, kararlılığını,direnişin halkın ve tüm direnenlerin umu-

dunu büyüteceğini hersözüyle vurguluyor.

Güvel sözlerini şöy-le sürdürüyor:

“Faşist AKP hükü-meti, bu direnişi biti-rebilmek için, her türlüçareye başvurdu. On-ları tutukladılar, hap-settiler ama bitiremez-ler. Bu sefer onları sa-hiplenen, en kitlesel ey-

lemcisi, en kararlı eylemcisi olan HalkCephelileri susturamadılar ve onlar heryerde onları savunmaya ve onların ta-lepleri için her türlü bedeli göze alarakdirenmeye devam ediyor ve onun içinde neler yaptılar, geldiler onları hap-settiklerinden başka onların davalarınabakan Halkın Hukuk Bürosu, ÇağdaşHukukçular Derneği Avukatlarını top-layıp gözaltına aldılar. Ve tutukladılar.Onlara o da yetmedi, baktılar bu sefermahkeme de yaklaşıyor, Halk Cephesiçalışanları, Halk Cephesi dostları kimvarsa bir tane işbirlikçi, hain buldularBerk Ercan vasıtasıyla onları da gözal-tına alıp tutuklamaya başladılar. Yap-tıkları hiçbir şey, Nuriye ve Semih’i sa-hiplenmemize engel olamayacak. Çünküdergide de yazdılar, biz 110 kişi değilizbiz milyonlarız. Onun için de faşizmegöstermeliyiz yoldaşlar. Mutlaka bu du-ruşmaya en kitlesel bir şekilde katıl-malıyız. Ne işimiz varsa bırakmalıyız;hastalığımızı bir kenara atmalıyız, herşeyimizle, getirebileceğimiz kadar insanıda toplayıp o duruşmaya katılmalıyızki, onlara Halk Cephesinin gücünügösterelim ve Nuriye ve Semih’i faşizminelinden alıp, onların taleplerini kabulettirebilmeliyiz. Hep beraber Nuriye veSemih’in duruşmasına katılmaya davetediyorum. Onun için de herkesi buuğurda çok çalışmaya davet ediyorum.Sevgiler ve Saygılarla Yoldaşlar...”

Bu sözlerin ardından “Yaşasın Açlık

70 Yaşındaki Direnişçi: "Her Türlü Bedeli Göze Alarak Direnmeye Devam Ediyoruz!"Genç Bir Yorumcu: "Korku Duvarını Aştık, Saklanmıyoruz, Buradayız, Hodri Meydan!"

29 Ekim2017

Yürüyüş

Sayı: 38

29 Ekim2017

Yürüyüş

Sayı: 38

29 Ekim2017

Yürüyüş

Sayı: 38

21ÇÜNKÜ; YOK SAYANLAR, YOK OLMAYA MAHKUMDURLAR!

Dergimizin 38. sayısının yayınlandığı 29 Ekim 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 235. günündeler

*Yüksel Direnişi 355. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 160. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 251. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 120. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 77. gününde*Ankara Numune Hastanesi önünde süren nöbet 35. gününde

ARMUTLU GÜZ ŞENLİĞİ:

Page 22: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

Grevi Direnişimiz” sloganları tek birağızdan atıldı.

Bu coşkulu konuşmadan sonra sahnealan Grup Yorum’la coşku bir kat dahaarttı. Grup Yorum elemanlarının çoğununtutsak olmasına, İdil Kültür Merkezi’nindefalarca üst üste basılıp, dağıtılmasınave enstrümanlarının parçalanmasına rağ-

men böyle bir konserin yapılması özelbir önem taşıyor.

Böyle bir süreçte bu konserin öneminikonserde yer alan genç Yorumcular’ınifadeleriyle anlatalım: “Bu konser her-kese umut oldu, tükenmiyoruz, bitmi-yoruz, tutuklasınlar ama bakın biz yineburadayız, faşizme karşı ille kavga di-yoruz... Korku duvarını aştık, saklan-mıyoruz, buradayız, hodri meydan! Bi-tiremiyorsunuz bizi işte... Bir ayda 70tutuklama, tüm üyeleri tutsak bir müzikgrubu sahneye çıkıp ‘ille kavga’ diyor.Bu ideolojik güçtür. Moral ve ideolojikgüç bizde. Uzlaşmazlığımız tereddütsüzdevam etmemiz geri adım atmamamızbundandır...”

Grup Yorum’un şarkılarıyla kitlenincoşkusu doruğa ulaştı. İşte bu ruh, bucoşku ve kararlılık bizi zafere götürecektir.

Sonuç olarak:

Tüm baskı, zulüm politikalarına vetutuklamalara rağmen, direniyoruz. Di-renmekten asla vazgeçmeyişimiz, Ar-mutlu Güz Şenliği’ni en iyi şekilde ör-gütlememizi sağladı. Direnişçi MehmetGüvel, zafere kadar direniş kararlılığınıbir kez daha vurguladı. Susturulmayaçalışılan Grup Yorum, ‘İlle Kavga’ de-meye ve daha da güçlenmeye devamediyor. Düşman yenik, biz her gün yenizaferler kazanıyoruz. Semih’i aldığımızgibi, Nuriye’yi de zulmün elinden ala-cağız. Zaferi mutlaka kazanacağız...

Ankara Taşeron İşçi Meclisi veÇankaya Belediyesi İşçi Meclisi 22Ekim’de, DİSK Genel-İş Ankara 1No’lu Şube ile ilgili yaşananlara dairyazılı açıklama yayınladı. Yapılanaçıklamada kısaca şunlara değinildi;

“Çankaya Belediyesi alt işvereniNorm A.Ş.’de temizlik işçisi olarakçalışmaktayız. Şubat 2015’te Genelİş Sendikasına üye olduk ve işçileride üye olmaları yönünde teşvik ettik.Genel İş 1’Nolu şube yetki sayısınaulaştı ve başvuruda bulundu. Bizlerbekleme süresince bir şeylerin yanlışgittiğini düşünerek kendi aramızdagörüşmeler yaparak 15 Ağustos 2016günü, şube yönetimi ile görüşmeyegidip sürecin akıbetini sorduk ve eleş-tirilerimizi sunduk. "Çok demokratve çok devrimci" sendikacılarımızınsinirlerine dokunmuş olacak ki yapı-lanmamız lağvedilerek yerimize kay-yumlar atadılar. Bununla da yetinme-yen şube yönetimi 2 sayfadan oluşan1. bildiriyi yayınladılar. Bildiride bizlersendika yönetimini, Çankaya Beledi-yesini ve şirketi kötülediğimizi be-lirttiler. Sendikamızın şube yöneticileribununla da yetinmeyip 2. ve 3. bildiriyide yayınladılar.

Devamında 14.07.2017’de 6 aysüreyle ihraç kararı alınarak sürekliçıkarma istemiyle genel kurula sevkedilmişiz. Edilmişiz diyoruz çünküsendika tarafından bu ihraç kararının

tarafımıza gönderilmesi gerekirkendirekt firmaya gönderilmiştir.

14.10.2017 tarihinde şube disiplinkurulu ile durumu görüşmek üzeretoplantı kararı aldık. Bağışlanmaz suç-larımızın yazılı olduğu dosyayı istedik.İncelediğimiz dosyada suç olarak CHPemek bürosunun öncülüğünde düzen-lenen Türk-İş’teki taşeron konulu pa-nele katılmak. Bu suçu Genel İş’inEğitim Müdürü Faruk Bey de konuş-macı olarak katılıp işlemiş oluyor,suçlarımızdan diğeri ise Devrimci İşçiHareketi’nin kurultayına katılmak.Neden rahatsız oldunuz yoksa Dev-rimci İşçi Hareketi size bir suçunuzumu hatırlatıyor? %1 ile %4 zamlarlakapattığınız toplu sözleşmeyi eleştir-mek. Bu toplu sözleşme çok iyi iseçıkın işçinin karşısına savunun. Buülkede ifade özgürlüğünü savunduğunuiddia eden sizler bu yaptığınızla hangikonumda yer almış oluyorsunuz?

Suçumuz yanlışa yanlış demekse,sizler yan gelip yatarken taşeronakadro taleplerimizi OHAL’e rağmenalanlarda dile getirmekse, İşçi Meclislerini oluşturmak hak aramaksa,işçileri bilinçlendirmekse, grev oyla-masında evet çıkması için çaba gös-termekse. KHK ile hukuksuz işlerindenatılan başta Yüksel Direnişçileri olmaküzere emekçilerin yanında olmaksa,sınıf sendikacılığı yapmayan sendi-kacıları eleştirmekse, biz bu suçları

işlemeye devam edeceğiz. Bildirileri-nizde doğrudan veya dolaylı bizi hedefgöstererek en sert şekilde cevap veri-lecektir diyen şube yöneticisi bugün-lerde “benim ihraçlarla bir ilgim yokimzamda yok” diyor. Bizi kast ederek“o arkadaşları kimse işten atamaz bizonların yanındayız” diyor. Sayın sen-dika yöneticisi yanımızda olmaklaneyi kast ediyor acaba?

Genel-İş genel başkanı Remzi Ça-lışkan'dan randevu almak için aradığı-mızda hodri meydan diyerek hakaretetmeye kalkıştı. 'İçimizde oluşumlaraizin vermeyiz' diyen Genel İş Saşkanısendika tüzüğünün 4. maddesini ihlaletmiş olmuyor mu? İçiniz o kadar çü-rümüş ki isteseniz de biz sizin içinizdeolmayız. Ama bu sendikayı sendikaağalarına bırakmaya da hiç niyetimizyok. Biz işçi sınıfının hafızası çok kuv-vetlidir, yapılanları unutmaz, bir günhatırlatırız size. Bizi sendikanın amaçve ilkeleriyle suçlayan sendikacılar;gidin aynaya bakın orda sendika amaçve ilkelerini ihlal edenleri göreceksi-niz.

Bizler hala inadına DİSK diyen-lerdeniz; ama böyle bir anlayışa sahipyöneticilerle değil! İşçinin emekçininyanında olun! Onlara yalan söylemeyionları oyalamayı bırakın. Umutlarıylaoynamayın. Unutmayın birçok faaliyetiküçük dediğiniz grup sayesinde baş-lattınız. Sınıf sendikacılığı yapın!

Kahrolsun Patron Sendikacılığı!İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız!

Yürüyüş

29 Ekim2017

Sayı: 38

MÜCADELEMİZDE OLMAYANLAR HALK İÇİN YOK HÜKMÜNDELER22

Patron Sendikacılığını Tarihin Çöplüğüne Atacağız

Page 23: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

Değişim kolay ve hızlı olmuyor mu? Sancılı bir süreç ya-şanıyor. Denenen yöntemlere rağmen, verilen emeklere denkdüşmeyen bir yavaşlıkta mı ilerliyoruz?

Şunu bilmeliyiz ki, değişim, çelişkinin en derin olduğuyerde yaşanır.

Devrim nasıl çelişkilerin en derin olduğu ülkede gerçekle-şecekse, insanın kişisel devrimi de aynı şekilde olacaktır. Budeğişim kavgasında başrol kişinin kendisine aittir. Çünkü; de-ğişimin temeli iç nedenlerdir.

Düşünceyi koşullar belirler, insanı koşullar şekillendirirderiz. Evet dış koşullar, dış nedenler de olgunlaşmalıdır.

Örneğin; tembel bir insan disiplinli bir ortamda daha hızlıdeğişir. Ama tembellik sadece dış koşulların hazırlanmasıylayok edilemez. Tembellik kişinin kendi iç çelişkilerinin savaşındayenilmelidir. Zafer ideolojik mücadeleyle kazanılacaktır. Tem-bellik çalışkanlığa dönüşebilir. Çünkü zıtların birliği ilkesivardır ve bu ilke bize der ki; zıtlar bir aradadır ve biri diğerinedönüşebilir. Fakat bu değişimin olması için, çelişkinin, insanınkendi içinde bir değişim gücüne dönüşmesi gerekir.

Arabanın yürümesi için benzin gerekir. Değişimin olabilmesiiçin de iç çelişkinin çözülmesi gerekir.

Mao diyor ki; “Materyalist diyalektik, dış nedenleri hiçhesaba katmaz mı? Elbette katar. Materyalist diyalektik, dışnedenleri değişmenin koşulu, iç nedenleri ise değişmenintemeli olarak görür. Dış nedenler, iç nedenlerin aracılığı ileetkili hale gelir.”

Yani, dış nedenler, dış koşullar da değişim için ortam-olanak sunmalıdır ama kişinin değişim yönünde kendi kararıyoksa dış koşullar etkisiz kalır. Sonuç alamaz.

Devrimin objektif ve subjektif koşulları vardır. Devriminobjektif koşulları deyince; ekonomik, siyasal, sosyal olarakbizim dışımızda belirlenen ve biçimlenen koşulları anlıyoruz.

Devrimin subjektif koşulları ise; farklı bazı yanları daolmakla birlikte özet olarak, halkın örgütlenme, bilinç, önderlikdüzeyiyle belirlenir.

Yani dış koşullar devrim yapmaya olanaklı olsa da devriminolup olmamasında belirleyici olan subjektif koşullardır.

Devrimin subjektif koşulları dediğimiz ise, kısaca halkınbilinç ve örgütlenme düzeyidir.

İşte tam bu noktada bağlantı kurmamız gereken şey, kişiseldeğişimimizin, dönüşümümüzün, devrimimizin kaynağınında iç nedenler olduğudur. Kendisini örgütleyemeyen birisi,başka kimseyi örgütleyemez. Önce kendimizden başlayacağız.

Mao, Teori ve Pratik kitabında, dış ve iç neden arasındakifarkı şöyle anlatıyor: “Uygun bir sıcaklıkta yumurta civcive

dönüşür. Ama bir taşı civciv yapabilecek bir sıcaklık yoktur,çünkü bu iki şey, aslında farklıdır. Çeşitli ülkelerin halklarıarasında sürekli bir karşılıklı-etki vardır. Kapitalizm, özellikleemperyalizm ve proleter devrimi döneminde, çeşitli ülkelerarasındaki siyasal, ekonomik ve kültürel etki ve karşılıklıuyarma pek büyük olmuştur. Ekim Sosyalist Devrimi, yalnızRus tarihinde değil, dünya tarihinde de yeni bir devir açmış,dünyanın bütün ülkelerindeki iç değişiklikleri etkilemiş, benzerama daha derin bir biçimde de Çin’deki iç değişmeler üzerindeetkili olmuştur. Bu gibi değişiklikler, gene de, Çin’de de ötekiülkelerde de bir iç gereklilikten doğmuştur. İki ordu savaşa tu-tuşurlar; birisi kazanır, öteki yitirir. Zaferi de, yenilgiyi de içnedenler belirler. Kazanan, ya güçlü ya da doğru komutaaltında olduğu için kazanmıştır; yitiren ya zayıflığından ya dayeteneksiz komuta altında olmasından yitirmiştir; işte bu içnedenler yoluyla, dış nedenler işler duruma gelmiştir.”

Yani dış koşullar ne kadar hazır olursa olsun, eğer iççelişki çözülmezse devrimci bir gelişim kaydedilemez. Birtaştan bir civciv çıkmaz.

İç nedenlerin güçlenmesini sağlayacak şey ise bilinçtir...Bilinçsiz bir insan kafası koparılmış bir tavuğa benzer. Nereyegideceğini bilemez, döner durur ve sonu ölümdür.

Afrika’daki bir kabilede yaşayan bir insanı düşünün.Çıplaklık onun için doğru olandır, normal olandır. Biz ise gi-yiniriz. Çıplaklık bizim için anormaldir. Kabile üyesinin gi-yinmenin nedenleri, bilinci yoktur kafasında. Sınıf bilinci deböyledir. Afrika’daki nasıl bize uzak geliyorsa, sınıf ve tarihbilinci olmayan da eksik insandır. Bilinçlenmek, kendini veçevreni tanımakla olur. Yani eğer biz bilgisine sahip değilsek,doğruyu ve yanlışı birbirinden ayırt edemeyiz. Bu nedenle deeğitim en büyük ihtiyacımızdır.

Mahir Çayan’ın “Bütün Yazılar”da söylediği bir şey var,diyor ki: “Görülüyor ki kadrolaşma hareketinde, kişinin teorikformasyon durumu çok önemli rol oynamaktadır. Kadronun,yığınların önderi olarak doğru çizgide eylem yapması, bağımsızörgütçü olarak çalışması, bu niteliğine sıkı sıkıya bağlıdır.Eğitimin temel yükünün bireylerin omzunda olması kaçınıl-mazdır.”

Sözün özü, düzen ideolojisinden dönüşü olmayan birkopuşu gerçekleştirmek, sınıfımızın ideolojisi doğrultusundadeğişmek istiyorsak; iç nedenlerin belirleyici olduğunu unut-mamalı, eğitimimizi aksatmamalıyız.

Unutmayalım; dış nedenler değişmenin koşulu, iç nedenlerise değişmenin temelidir.

DDEĞİŞMENİN KOŞULU DIŞ NEDENLER,DEĞİŞİMİN TEMELİ İSE İÇ NEDENLERDİR!

aklımızdİyalektİk

materyalİzmdİrDEVRİMCİLİK AKIL TAMİRCİLİĞİDİR

4+3

29 Ekim2017

Yürüyüş

Sayı: 38

23ÇÜNKÜ; YOK SAYANLAR, YOK OLMAYA MAHKUMDURLAR!

Dergimizin 38. sayısının yayınlandığı 29 Ekim 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 235. günündeler

*Yüksel Direnişi 355. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 160. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 251. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 120. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 77. gününde*Ankara Numune Hastanesi önünde süren nöbet 35. gününde

Page 24: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

Halkı kadrolaştırmak, halktan insan-larımızı mücadeleyi örgütleyen taraftar-larımız haline getirmek durumundayız.Bu, mahallelerdeki çalışmalarımızda de-ğişmeyen hedeflerimizden biri olmaklabirlikte, bugün daha da öne çıkarmamızgereken bir hedeftir.

Kadrolaşma, bir adım, beş adımileri atma, ancak eğitimle mümkünolabilir.

Eğitim için iki temel aracımız, partive halk okullarıdır.

Okullarımızı açmalıyız. İdealleştirmeden, sayısını, yerini,

mutlaklaştırmadan, okullarımızda eği-time başlayabilmeliyiz.

Oligarşi, Yoksul Halkı,Ezemedi, Yenemedi

Halkın eğitime ihtiyaç duyduğuaçıktır. Bugün mahallelerde, ilgisiz,duyarsız, apolitik insanlar olduğu gibi,onlardan çok daha fazla, ilgili, duyarlı,politik insanlar vardır.

Bu insanlar, hemen her gün evle-rinde, kahvehanelerde, duraklarda, dol-muşlarda tartışıyor, yorumluyor, dü-

şünce üretiyorlar. Sorguluyorlar. "Gi-dişat nasıl olacak?" sorusunu soru-yorlar. "Bananecilik" yerine, bu tartışmalarınolması, düzenin yenilgisidir.

Halk Eğitime Açık ve Muhtaç Kuşku yok ki, üretilen düşüncelerin

hepsi doğru değildir. Tersine, neyin, nasılolduğuna dair bilgi eksikliğinden dolayı,neyin, nasıl yapılacağına dair yanlış gö-rüşler ortaya çıkmakta, bu görüşler so-nucunda, halk, bazen din bezirganlarının,bazen CHP gibi "sol" görünümlü faşistpartilerin, bazen uzlaşmacı reformistlerinpeşlerine takılabilmektedirler.

Ancak bunların halkın sorunlarınaçözüm olmayacağını sezgisel olarak,tecrübe olarak bilen gören geniş birkitle söz konusudur.

Tüm baskılara rağmen, baskınlara,tutuklamalara, hatta infazlara rağmen,devrimcilerle birlikte olmaya devameden ciddi oranda bir halk kesimi sözkonusudur.

Bu insanlar, kararlı, cüretli, öfkeli,hesap sormak isteyen, intikam almakisteyen bir halk kesimidir. Ancak bukesim, eğitimsizdir. Neyi, nasıl yapa-cağını, cüretini nasıl örgütlü mücadeleyedönüştüreceğini, nasıl hesap soracağınıyerine oturtamamaktadır.

Halk okulları, işte bu insanlarımızı

eğitecektir. Halk okullarımızla, bu in-sanlarımızı eğitebildiğimiz ölçüde, yok-sul mahallelerdeki gücümüz ikiye, dör-de, sekize katlanacaktır.

Çünkü her koşulda devrimin yanında,Cephe’nin yanında olan bu halk, örgütlüve örgütleyen bir halka dönüşecektir.

Bu eğitimin sonucunda, yoksul ma-hallelerde kitle çalışması yapan büyükbir kitle ortaya çıkacaktır.

Evet, ne yapıp edip, halk okullarınıaçmalıyız. Bu okullarda halkımızı eğit-meliyiz.

Halktan, önderler, örgütleyiciler,kadrolar, öğretmenler, sorun çözücüler,hepsi çıkacaktır.

Halk okulları, mezunlar verdikçe,her sokağın doğal sorumluları, önderleriolacak, her kurumun, o kurumu ger-çekten yöneten yöneticileri yetişecektir.

Okul Açılmalı, Her KoşuldaAçık Kalabilmeli

Yukarıdaki öngörüler, gerçekleş-meyecek öngörüler değildir. Tersine,kısa sürede sonuç alınabilir. Tek koşul,halk okullarını başlatmak ve ısrarla,istikrarla sürdürmektir.

İsterse tek bir öğrencisi olsun, isterseeğitim yapmak için tek bir odası ol-masın, okul açık kalmalı, eğitim sür-melidir.

HALK OKULLARIYLA GÜÇLENELİM

OKUTMAK İÇİN ARAÇLAR, YÖNTEMLER Nasıl okutacağız? Bu soru önemli. "İnsanlarımız dergimizi okumuyor" diye şikayetleniyoruz. Şikayet değil, çözüm üretmeliyiz. Yürüyüş dergisi, bu konuda çözümler üretmeye çalışıyor. Bunları bilenler var, bilmeyenler var; bu nedenle, bilme-

yenlerin dikkatine sunmak istiyoruz. Yürüyüş, son dönemde bu konuda ÜÇ ÖNEMLİ ADIM

attı. 1- SESLİ YÜRÜYÜŞ 2- YÜRÜYÜŞ TANITIM VİDEOLARI 3- REHBER YÜRÜYÜŞ SESLİ YÜRÜYÜŞ, dergideki birçok yazının sesli olarak

okunup kaydedilmesi çalışmasıdır. Sadece görme engelli

insanlarımız değil, herkes yararlanabilir bu araçtan. Dik-katinizi başka bir konuya vermeye engel olmayan bir iş ya-parken açıp dinleyebilirsiniz. Bir okurumuzun bir yakınınadediği gibi, "siz okumuyorsunuz diye, o kadar emek veripbir de seslisini çıkarmışlar, okumuyorsunuz, bari dinleyin!"

YÜRÜYÜŞ TANITIM VİDEOLARI; Her biri o sayınıniçerdiği ana konuyu ve çeşitli konulardaki yürüyüş sayfalarınıtanıtıyor. Kısa kısa aktarımlarda bulunuyor. Bu videolarıizlediğinizde, Yürüyüş'ün o sayısı hakkında asgari bir bilgiedinmiş oluyorsunuz. Fakat bunun ötesinde, her biri, politikbir video gibi, yaygın deyimle bir "klip" gibi etkileyici veöğretici. Bu nedenle, mutlaka İZLEYELİM, İZLETTİRELİM!

REHBER YÜRÜYÜŞ: Bir anlamda Yürüyüş'ün özeti diye-biliriz. Derginin tümünü okuma imkanı olmayanlar için pratikbir çözüm. Tabii ki asıl önerimiz, derginin kendisinin vetamamının okunmasıdır. Ama bu olamıyorsa, Rehber Yürüyüş,yeterli zamanı olmayanlar için, pratik bir çözümdür.

yöntem ve araç

Yürüyüş

29 Ekim2017

Sayı: 38

MÜCADELEMİZDE OLMAYANLAR HALK İÇİN YOK HÜKMÜNDELER24

Page 25: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

Düşmanın PolitikasınaKarşı Bizim Politikamız

Düşman, yeterince örgütleyici, önder,yönetici, eğiten kadrolar olmaması üze-rinden politika üretiyor. Operasyonlarıylaözellikle bu nitelikteki insanlarımızı et-kisizleştirmeye çalışıyor. O halde karşıpolitika üreteceğiz. Karşı politikanın neolacağı, nasıl olacağı sır değildir.

DÜŞMAN, kadrolarımızı, yöneti-cilerimizi, önder, eğitici insanlarımızıyok etmeye, etkisizleştirmeye çalışıyor.

BİZ, kadrolarımızı, yöneticilerimizi,önder, eğitici insanlarımızı ÇOĞAL-TACAĞIZ.

Nasıl? Halk ve Parti Okullarıyla. DAYI'NIN DEDİKLERİNİ HA-

TIRLAYALIM: Dayı'dan üç alıntıyla, eğitimi, halk

okullarını her ne koşulda olursa olsunhayata geçirmemiz gerektiğini ve hayatageçirebileceğimizi görelim:

- “Eğitim alanı her yerdir. Hiçbirgüç, hiçbir kural eğitimi engelleyemez,erteleyemez. Hangi gerekçeyle gelir -se gelsin, engellenen ve ertele nen eği-timler, sonuçta bilerek ha ta yapmak,yaptırtmak, düşmana davetiye çıkart-mak ve devrimci gelişmenin önündeengel olmak demektir.”

- “Eğitimi, sıradanlıktan çı karıp,devrimin ihtiyaçlarına göre düşündü-ğümüzde, halk kitlelerinin olduğu heryerde binlerle, on bin lerle ifade edile-

bilecek, eğitilmeye muhtaç, eğitilmeyehazır halk kit lelerini göreceğiz.”

- “Eğitimi, legal, il legal her ko-numda, dağda, kent te, gecekondular-da, fabrikalarda, okullarda halkın ol-duğu her yerde yapacak, yaptıracakkoşullar var dır. Koşulları yok demek,halk kit lelerine gitmemektir.Kadrolaşma nın önemini anlayama-maktır. Parti-Cephe politikalarını ha-yata ge çirmemektir.”

Evet, söyledikleri çarpıcıdır ve bugünüde anlatmaktadır. Eğitimi, "sıradanlıktançıkarıp devrimin ihtiyaçlarına göre dü-şündüğümüzde", yani, halk okullarınıaçıp yürütebildiğimizde, evet, O ZA-MAN, binlerce insanın eğitime hazır ol-duğunu ve eğitimle ne büyük sonuçlaralabileceğimizi göreceğimiz kesindir.

Biçim, Sayı Sınırı,Koşulu Yoktur

Halk okullarını hayata geçirebil-menin ön koşulu, kendimizi eğitimedair kalıplardan, mükemmeliyetçiliktenkurtarmaktır. Bir yerde halk okulunubaşlatmak için “ şu kadar kişi gereklidir”diye bir kural yok. Halk okulu, illa birdernekte, illa bir evde, illa okula benzerbir ortamda olur diye bir kural yok.

Halk okulu, tek bir kişiyle başla-yabilir ve aslında tüm mahallelerimizde,tüm birimlerimizde başlayabilmeli de.Halk okulu, her yerde eğitim verebilir;bir evin odasında, bir piknik alanında,

bir pastahanede, bir kahvehanede, birnehir kenarında, bir sendikada, heryerde. Esas olan okulu açma ve sür-dürme iradesidir.

Halk Okulları OlursaKadrolaşma Olur Kadrolaşma Olursa,Halk Okulları,Her Yere Yayılır

Dayı'nın sözüdür: "Güç biriktirme-liyiz. Güç halktır."

Evet, halk okullarını yaygınlaştıra-bildiğimiz, halk kadrolarını yetiştire-bildiğimiz kadar, o gücü biriktiriyoruzdemektir.

Halk tanımımızı yeniden hatırlayalım: "Halk, düşünceleri ve bugün içinde

bulunduğu konum, saflaştığı ze min neolursa olsun, emperyalizmle ve faşizmleçelişkisi olan tüm sınıf ve tabakalarıntoplamıdır."

Halkı eğitebiliriz. Önceliklerimiz, halkın çeşitli ke-

simlerine göre, yöntemimiz, öğrete-ceklerimiz farklı farklı olabilir amahalkı eğitebiliriz.

Yakın çevremizden başlayarak, halkıkadrolaştırabiliriz.

Yetiştirdiğimiz kadrolar, suya atılanbir taşın yarattığı halkalar gibi, kendiçevrelerinde yeni halkalar yaratarak,gelişmeyi, genişlemeyi, büyümemizisürdüren önderler olabilirler.

DER Kİ DÜZEN:Her koyun kendi bacağından asılır Gemisini kurtaran kaptandır Hayatını yaşa, bir daha mı geleceğiz dünyaya? Özgür birey ol, Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın Amaca ulaşmak için her yol mübahtır Yükselmek için başkalarının sırtına basacaksın, değilse

senin sırtına basarlar.

YANİ BUNLAR NEDİR? bireycilik,

bananecilik, bencillik, köşe dönmecilik, duyarsızlık, vefasızlık, sapkın cinsellik, çıkarcılık, faydacılık...

NE YAPACAĞIZ? Burjuva ideolojisinin her biçimine karşı amansız ideo-

lojik mücadele vereceğiz. Bunları hiçbir yerde hiçbir zaman meşru görmeyeceğiz. Gördüğümüz her yerde savaşacağız.

ideolojik mücadele

29 Ekim2017

Yürüyüş

Sayı: 38

25ÇÜNKÜ; YOK SAYANLAR, YOK OLMAYA MAHKUMDURLAR!

Dergimizin 38. sayısının yayınlandığı 29 Ekim 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 235. günündeler

*Yüksel Direnişi 355. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 160. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 251. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 120. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 77. gününde*Ankara Numune Hastanesi önünde süren nöbet 35. gününde

Page 26: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

Gecekondular gerçeği, devrimekadar çeşitli biçimlerde ve boyutlardasürecektir. Gecekondu semtlerininapartmanlaşması, bu olguyu değiş-tirmiyor.

Gecekondu mahallelerindeki ev-lerin büyük bölümü, artık 1980'lerinbaşındaki gibi gecekondu değiller.Ancak bu sorunun varlığını değiş-tirmiyor. Sorun büyük şehirlerin için-de devasa yoksul mahallelerinin var-lığıdır.

Sorun büyük şehirlerin yoksullarve zenginler olarak, kesin sınırlarlaikiye ayrılmış olmasındadır. Bu sı-nıfsal ayrım, "gecekondu sorunu"adı verilen sorunun esasıdır.

Oligarşi, "gecekondu sorunu" der-ken; sanki kendi dışında oluşan birsorundan söz ediyor gibidir. Oysasorunu yaratan kendileridir.

Hükümetler, 1950'lerden bu yana;bir yandan uyguladıkları ekonomikpolitikalarla, diğer yandan baskı vezulümleriyle göçleri yarattılar. Mil-yonlarca insanı büyük şehirlere sür-düler. Yoksul gecekondu semtleriniyaratan tek neden, kapitalizmin çarpıkgelişimi değildir; oligarşinin özellikleKürt halkına yönelik baskı ve terörüde, köyden kente göçü, milyonlarlaifade edilecek ölçüde arttırmıştır.

Bugün de, yıllara göre değişsede, az veya çok, fakat göç sürüyor,ve bunun sonucu olarak yeni gece-kondulaşmalar da devam ediyor.

Oligarşi "GecekonduSorunu" Derken, Neyi"Sorun?" Olarak Görü-yor?

Hükümet sözcülerinin, devlet yet-kililerinin, "Gecekondu Sorunu" der-ken kastettiği, halkın yaşadığı"sorun"lardan farklıdır. Oligarşinin

sorun olarak gör-düğü, halkın kötüevlerde oturması,olumsuz şartlardayaşaması değildir.Halkın yoksulluğudeğildir. Halkın altyapı hizmetlerin-den yeterince ya-rarlanamıyor ol-ması değildir. Ge-cekondu semtle-rinde uyuşturucu-nun yaygınlaşmasıdeğildir. Hayır, bunların hiçbiri oli-garşi açısından "sorun" olarak gö-rülmüyor. Zaten bunların nedeni dekendileridir.

Sorun olarak gördükleri, gece-kondu mahallelerinin düzene karşımemnuniyetsizliğin, isyanın, öfkeninbiriktiği ve nihayetinde bunun sonucuolarak devrimci örgütlenmelerin kök-leştiği yerler olmasıdır.

Oligarşinin bugünkü "gecekondupolitikası" şöyle şekilleniyor:

a- Bir yandan yıkabildiğini yıkıyor.

b- Devrimcilerin olduğu yerleritasfiye etmeye çalışıyor.

c- Yıkamadığı ve tasfiye edeme-diği yerleri, yozlaştırarak etkisizleş-tirmeyi hedefliyor.

"Gecekondu Sorunu",Şu Veya Bu İktidarınYanlışlığı Değil,Yeni-SömürgeciKapitalizmin Sonucudur

Şehir olgusu, başından itibarenbir çelişkiyle doğmuştur.

Köleci dönemde, feodal dönemdebüyük sarayların, surların olduğu şe-hirler olsa da, bugünkü anlamda şe-hirler, esas olarak sanayileşmeye pa-

ralel olarak gelişti. Kırın karşısında"uygarlığı" temsil eden bir gelişmeolarak kabul edildi. Fakat bu "uy-garlık" kaleleri, aynı zamanda enderin yoksulluğun, en derin çelişki-lerin de merkezi oldular.

Gecekonduların varlığı, şu veyabu ülkedeki yönetimlere bağlı de-ğildir; tüm yeni sömürgelerde gece-kondulaşma sorunu vardır.

Konut sorunu, sömürü sistemininsonucudur. Devletlerin, halkın hiz-metinde değil, tekelci sömürü düze-ninin hizmetinde olmasının sonucu-dur.

Konut sorunu oluşmaması için,yılda, her yeni bin kişiye 8-10 konutyapılması gerekir; ancak sömürgeülkelerin çoğunda bu oran yani yıllıkkonut yapım oranı bin kişi için 2-4’tür. Bu oran, bazı ülkelerde ise1'in altındadır. İşte büyük şehirlerisaran gecekondular, bu "oransızlığın"sonucudur. Bu oransızlık ise, kapitalistsömürü çarkının sonucudur.

Kapitalizm, emperyalist ülkelerdekonut sorununu büyük ölçüde çöz-müştür. Bu, halkı düşündüğü içindeğil, kapitalizmin doğal gelişimiiçinde şekillenmiştir. Konut ihtiyacınıkarşılamak, kapitalist üretim ve sö-mürünün bir parçası olarak ele alın-mıştır. Keza bazı ülkelerde, kapita-

GECEKONDU SORUNUNUYARATAN DÜZENDİRDÜZENDE SORUNUNÇÖZÜMÜ YOKTUR

Yürüyüş

29 Ekim2017

Sayı: 38

MÜCADELEMİZDE OLMAYANLAR HALK İÇİN YOK HÜKMÜNDELER26

Page 27: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

listler, işçilerine ucuz konut sağla-mayı, ücretleri ve dolayısıyla mali-yetleri düşüren bir unsur olarak elealmış ve ucuz konut politikası geliş-tirmişlerdir.

Yeni sömürgelerde kapitalizm ta-mamen çarpık biçimde gelişmiştir.Tarımda kapitalizmin gelişmesi, genişköylü yığınlarını işsiz hale getirmiştir.Köylülüğün işsiz kalmasıyla, kapi-talist gelişme birbirine orantılı de-ğildir. Keza, göçlerle, şehirleşme debirbiriyle orantılı olmamıştır. Buoransızlık, şehirlerde işsiz, yoksulkitlelerin yığılmasını getirmiş; bukitlelerin barınma sorunu düzen ta-rafından çözülmemiş, bu da kitlelerinkendi çözümlerini yaratmasına yolaçmıştır. Sonuç, uçsuz bucaksız ge-cekondu semtleridir.

Halkın konut sahibi olması, birhaktır, tartışılmaz bir "insan hakkı"dır.Fakat kapitalizmde ev sahibi olmak,tamamen ticari bir alandır.

GecekondulardaSomutlanan Çelişki,Düzenin En KeskinÇelişkilerindendir

Gökdelenler ve gecekondular...

Bu iki kavram bize burjuvaziyive proletaryayı hatırlatıyor değil mi?

Gökdelenler ve gecekondular de-nilince aklımıza;

sömürenlerve sömürülenler,

ezenler veezilenler,

zenginler veyoksullar,

asalaklar veemekçiler...

geliyor.

Ak ve karagibi, iyi ve kötügibi, iki ayrı dün-ya.

Teknolojinin tüm imkanlarınınkullanıldığı en "modern" binalarla,kerpiçten, briketten, hatta bazı ülke-lerde, tenekelerden, kartonlardan ya-pılmış "kondu"lar, yan yana. Bundandaha derin ve keskin bir çelişki olurmu?

"Gökdelenler ve gecekondular",işte bu yüzden, yeni-sömürgelerdeçelişkiyi en keskin ifade eden kav-ramlardan biridir.

Gecekondu mahalleleri, sisteminbarındırdığı tüm çelişkilerin kendiniçeşitli biçimlerde gösterdiği yerlerdir.

Gecekondu SorunununBugünkü Çözümü;DİRENMEK Gecekondu SorunununYarınki Çözümü; DEVRİMSOSYALİZM

Sonuç olarak, gecekondu soru-nunu yaratan, oligarşik diktatörlüktür.

Fakat çözümü oligarşik diktatör-lüğün elinde değildir.

"Kentsel dönüşüm" bir çözümdeğil, oligarşinin gecekonduların sı-nıflar mücadelesi açısından yarattığıbazı sonuçlardan "kurtulma" girişi-midir. Ve bu da başarıya ulaşabilecekbir girişim değildir.

Oligarşinin, AKP faşizminin, şuanda gecekondularla ilgili yapmak

istediği tek şey, halkın örgütlü yoksulgecekondu mahalleleri başta olmaküzere, belli mahalleleri dağıtmak veardısıra da "boşalacak" bu arazilereel koymaktır.

Yoksul mahallelerin halkı, bu dü-zenden dün bir çözüm bulamadı; bu-gün de bir çözüm beklemesinin ko-şulları yoktur.

Yoksul halk için, bugünün tekçözümü direnmektir.

Yarının çözümü ise devrim vesosyalizmdir.

Yoksul halkımız, bugün kendini,evini savunacak, ve kendisini yok-sulluğa, adaletsizliğe mahkum edendüzeni yıkmak için örgütlenip sava-şacaktır.

Oligarşinin hoşuna gitmese de,"gecekondu gerçeği" budur.

...Çözümsüz sorun yokturİstersen çözülüyorÇözüm ana halkadaNeden diye bir kez sor

Böyle gelmiş böyle gitmezAçlık değildir kaderSömürü çarkı kırılınca Açların yüzü güler

Açlık kader değildirBereket ellerindeToprak tohum bizimdirDoyarız hepimiz deDoğanın kanunu buBak her şey değişiyorBirleştiğinde halklarzincirler kırılıyor

Grup Yorum’unİLLE KAVGA albümünden

29 Ekim2017

Yürüyüş

Sayı: 38

27ÇÜNKÜ; YOK SAYANLAR, YOK OLMAYA MAHKUMDURLAR!

Dergimizin 38. sayısının yayınlandığı 29 Ekim 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 235. günündeler

*Yüksel Direnişi 355. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 160. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 251. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 120. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 77. gününde*Ankara Numune Hastanesi önünde süren nöbet 35. gününde

Page 28: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

Çaldığımız her kapı, bizden önce ya-lanların girdiği bir kapıdır.

Belki önceki akşam, haberlerde ya-lanlar aktı o evden içeri. Belki o sabah,televizyon dizileri zehirlerini kustularodanın içine...

Demek ki, her kapı çalışımızda, gör-evimiz,yalanların yerine gerçekleri ilet-mek, o evi, o evde yaşayanların yürek-lerini ve beyinlerini düzenin zehirlerindenarındırmaktır.

Devrimci ajitasyon propaganda, ya-lana karşı gerçektir.

Devrimci ajitasyon propaganda, dü-zenin zehirlerini yıkar arındırır.

Anlatacağız, okuyacağız, okutacağız,arındıracağız.

Yürüyüş'ün beynimizi ve yüreğimizidolduran yalanlar ve zehirler karşısındaen etkili ilaç olduğunu anlatalım.

“Bakamıyorum, okuma alışkanlığımyok” diyenlere, eğer bilgisayar kullanı-yorlarsa, Yürüyüş Rehber'i tanıtalım,Yürüyüş tanıtım videolarını izlemeleriniönerelim. Bilgisayar kullanmayan yoksulbir evimiz ise, dergimizin içindekilerinebaksınlar en azından, biz özetleyelim...okuma isteği yaratalım.

Yalanlarla, önyargılarla yaşadığımız-da, yanlış yaşadığımızı anlatalım çaldı-ğımız her kapıya.

Gerçekleri öğrenmek için, devrimciyayınlara, devrimcilere başvurun diyelim.

AKP faşizmi yaptığı her işi, "milletin

yararına" diye anlatıyor. Yalan.En son 6 belediye başkanını görevden

aldı: Bunları halkı soyduğu için istifaettirmedi; bu, it dalaşı.

Semih tahliye edildi. Adalet işlediğiiçin değil; direnişten korktukları için,direnişi kırmak için.

Tayyip, BM'yi, ABD'yi eleştirip, ada-letsizlikten söz ediyor. ABD'nin sömür-gesi, kuklası olan kendileridir. Hadi ce-saretleri varsa, ülkemizi soyup soğanaçeviren binlerce Amerikan şirketini kapıdışarı etsin, edemez.

Çünkü yalan söylüyor.Anlatalım.Gerçek bizde.Gerçek devrimcidir, gerçek güçtür.BİZ ANLATTIKÇA GÜÇLENİRİZ.

Kültürel Faaliyetlerimiz Emperyalizmle, Faşizmle,Kapitalizmle MücadelemizinBir Parçasıdır

Çünkü kültürel faaliyetlerimiz, em-peryalist kapitalizmin, faşizmin ya-rattığı ve hakim kılmak istediği kültürekarşı bir mücadeledir.

Emperyalizmin kültürünün yerine,sosyalizmin kültürünü koyma müca-delemizdir. Kültür alanındaki müca-dele, önemli bir mücadeledir.

Sorun sadece düzenin yoz müzi-ğinin yerine halk türkülerini öne çı-karmak veya saz, folklor kursu gibifaaliyetlerle sınırlı değildir.

Bir film gösterimi, bir şiir gecesi,saz veya folklar kursu, her şey bumücadelenin bir parçasıdır; fakat kültüralanındaki mücadele, bunların ötesinde,bütün olarak bir "yaşam kültürü", "ya-şam tarzı" mücadelesidir.

Yediğimizden içtiğimize, giydiği-mizden ev eşyalarımıza, dinlediğimizmüzikten seyrettiğimiz dizilere, film-lere, sağlık anlayışımızdan alışverişbiçimimize, komşularla ilişkilerimizdenyardımlaşmaya bakış açımıza, çocukbüyütme anlayışımızdan cenazemize,düğünümüze... kadar, her şey kültüralanındaki mücadelenin bir parçasıdır.

Bu çerçevede, "yemek kültürümüz","alışverişi nasıl yapmalı, nasıl yapma-malı", "sağlığımıza dikkat etmek vesağlık manyaklığı", "moda; nasıl giyin-meliyiz, nasıl giyinmemeliyiz?", "dü-ğünlerimiz nasıl olmalı?", "İki tüketimbiçimi: Halk kültürü, burjuva kültür"...gibi konularda pekala derneklerde eğitimçalışmaları, toplantılar yapılabilir, çeşitlialternatifler, çözümler geliştirilebilir.

Burjuva Kültürün ÖnündeSürüklenmemek İçin Kendi AlternatiflerimizOlmalı

Burjuvazi, bu alanı boş bırakmaz.

Yoksul halkı kendi "kültürüne" ka-zanmak için farklı farklı etkinlikler,aydınları yönlendirmek için farklı kül-türel etkinlikler düzenler.

Neredeyse her kasabada bir festival,şenlik var...

Mahallelerimizdeki konser, festival,halk şöleni gibi etkinliklerde, ölçümüz,düzen partilerinin düzenlediği şenlik-lerdeki, festivallerdeki gibi olamaz.Onlar ne yapıyorlar? Piyasada o anen popüler olan kimse, onları getirtip"kitle toplamaya" çalışıyorlar.

O getirttikleri "sanatçı"lar, uyuş-turucu kullanıyormuş, ahlaksızlığımeşrulaştırıyormuş, söyledikleri par-çalar, pespayeliği övüyormuş, ülke-mizde olan bitenle hiç ilgilenmeyenapolitik insanlarmış, bunlar önemlideğildir; "ünlü" mü, "popüler" mi,ünlüyse, popülerse, tamam!

Nasıl, neyle popüler olduğu bileönemli olmuyor. O günlerde herhangibir rezaletle ünlenen biri bile, festivaldüzenleyenlerin paylaşamadığı birihaline gelebiliyor.

HALKIN YAŞAMINI, KÜLTÜRÜNÜ MECLİSLERİMİZLE ŞEKİLLENDİRMELİYİZ

Atasözü:Sen kendini övme,

el seni övsün. Çat Kapı Her Eve GirmektirÇat Kapı tüm halkı devrime katmaktır

Haftanın Çat KapıGündemi

YENİLMEZ TEK GÜÇ HALKIN GÜCÜDÜR

Yürüyüş

29 Ekim2017

Sayı: 38

MÜCADELEMİZDE OLMAYANLAR HALK İÇİN YOK HÜKMÜNDELER28

Page 29: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

Bazı belediyeler, bira, içki şirket-lerini sponsor yapıp alkolü teşvik edi-yor, bazıları, tarikatlarla işbirliği yapıp,festivalleri gerici propaganda zeminihaline getiriyor.

Sadece düzen belediyeleri ve ku-rumları değil; solun çeşitli kesimleride düzenledikleri etkinliklerde"ünlü"leri, düzen açısından "sakıncalı"görünmeyecek isimleri tercih ediyorlar.Panellerde, festivallerde, alkolü ta-mamen doğallaştıran düzenlemeleryapabiliyorlar.

Bunlar, devrimcilik, sosyalistlikdeğildir, halk kültürünü geliştirmekdeğildir; tam tersine, düzenin kültürüneeklenmektir.

Devrimcilik, sosyalistlik adına,burjuva kültürünü, yoz kültürü, tüketimkültürünü tekrar etmek demektir.

Değerlerimiz güçlü olmazsa, tarihbilincimiz güçlü olmazsa, ideolojimizgüçlü olmazsa, burjuva kültürün önün-de sürüklenip gideriz.

Politika üretmek, burjuvazinin ha-yatın her alanındaki politikalarınınkarşısına kendi politikamızı, kendi al-ternatifimizi koymak demektir.

Kültür alanı, bir politikaya, bir alter-natife sahip olmamız gereken alanlarınbaşında gelir.

Düzenin Bir Şey Dediği Her

Konuda, Meclislerimizin DeDiyeceği Bir Şey Olmalıdır!

Kültür alanındaki mücadele, devrimmücadelesinin bir parçasıdır. Kültüralanında yaptığımız her şey, her et-kinlik, sunduğumuz her alternatif,halkı politikleştiren, devrimcileştiren,sosyalizme dair örnekler sunan birmuhteva taşımalıdır.

Dernekte 50-100 kişinin katıldığıfaaliyetlerimiz de, mahallede düzenle-diğimiz ve binlerce, onbinlerce kişininkatıldığı etkinliklerimiz de, düzene karşımücadelenin bir parçasıdır. Festivalle-rimiz, yozlaşmaya karşı mücadelemiz,müziklerimiz, halk bahçesi veya mantarüretim projelerimiz, futbol turnuvaları-mız, konserlerimiz, yöre gecelerimiz,her şey bir "alternatif" içermeli ve büyükalternatifi, ası alternatifi devrim ve sos-yalizm mücadelemizi geliştirmelidir.

Kapitalizmin tüketim kültürü, hal-kın her kesimini kuşatmıştır. Buna enyoksullar da dahildir.

Bu nedenle, hayatın her alanında,her konuda, bizim bir bakış açımız,alternatiflerimiz olmalıdır.

Bizim evlerimizin mutfağı, kapi-talizmin tüketim kültürünün esiri ol-mamalıdır. Yediğimizi içtiğimizi be-lirleyen, kapitalizmin yarattığı tele-vizyon ekranlarından pompalanan sağ-lık manyaklığı olmamalıdır.

Bir televizyon kanalı, "dizilerde gör-düğünüz her giysiyi hemen siz de giye-bilirsiniz" diye bir uygulama başlatmış.İnternette bir siteye girince, falan oyun-cunun üstündeki elbisenin markasını,nerede satıldığını öğrenebiliyorsunuz!!!

Yaşamımızı onların belirlemesineizin vermemeliyiz.

İşte bu nedenle, Halk Meclislerininyapacağı çalışmalar çok çok önemlidir.Meclislerde, derneklerde, her konuyu,ama her konuyu tartışıp konuşabilmeli,her konuda alternatiflerimizi ürete-bilmeliyiz.

Burjuva televizyonlara bakın;

"Nasıl sağlıklı yaşarız" diyor, amaverdikleri cevaplar zenginlere göre."Yemek programları"nın çoğu, zen-ginlere göre. "Ev dekorasyonu" di-yorlar, asgari orta kesimlere göre...Yoksullar yok bu programlarda. "Dep-remden nasıl korunuruz?" programlarıyapıyorlar, apartmanlarda nasıl koru-nuruzu anlatıyorlar, bu halkın önemlibir kesiminin yaşadığı gecekondu ev-lerinde oturanlar ne yapacak, bununcevabı yok. Bunlar, düzenin gazete-lerinin, televizyonlarının, "uzman"la-rının gündeminde de değil.

Halk Meclislerimizin gündemindeolmalı.

KİME NASIL ANLATACAĞIZ? Mao diyor ki: “Bugünkü aşamada Çin’in kültür hareketinin ana sorunu

köylülüktür. Eğer 360 milyon köylü göz önüne alınmazsa,‘cehaletin yokedilmesi’, “eğitimin halka indirilmesi’, ‘kitleleriçin sanat ve edebiyat’... gibi şeyler büyük ölçüde boş lafolmaz mı?... Bunu söylerken, hiç kuşkusuz, halkın gerikalan doksan milyonunun... özellikle de işçi sınıfının siyasi,iktisadi ve kültürel önemini küçümsemiyorum. Bu konudaen küçük bir yanlış anlamaya yer yoktur.” (Mao, KültürSanat ve Edebiyat Üzerine, syf. 94)

Bizim sorunumuz ne? İşçi, köylü, gecekondulu, öğrenci,

küçük burjuva, halkın her kesimine seslenmeye çalışırız;ama bunlar içinde küçük-burjuva aydının bizim kültürelürünlerimizi, faaliyetlerimizi ve giyimden kuşama konuşmayakadar uzanan kültürel değerlerimizi “kaba”, “ilkel”, “slo-ganımsı”, “şematik” vb. bulmasının önemi yoktur.

Kendimizi onlara beğendirmek derdimiz yoktur, bizimderdimiz devrimci kültürü yaratmak, halka seslenip onun kül-türünü geliştirmek, bilinçlendirmek ve devrime kazanmaktır.

Bugün belirleyici olan cahil bırakılmış, düzenin propa-gandif etkisi altında tutulan geniş yoksul kitlelere seslenmektir.Kültür politikamızın odağında bu olacak, dolayısıyla, hertürlü kültürel ürün ve etkinliğimizde, öncelikle bunu esasalacağız. (Hayatın İçindeki Teori)

AJİTASYON PROPAGANDA

29 Ekim2017

Yürüyüş

Sayı: 38

29ÇÜNKÜ; YOK SAYANLAR, YOK OLMAYA MAHKUMDURLAR!

Dergimizin 38. sayısının yayınlandığı 29 Ekim 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 235. günündeler

*Yüksel Direnişi 355. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 160. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 251. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 120. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 77. gününde*Ankara Numune Hastanesi önünde süren nöbet 35. gününde

Page 30: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

2003 yılının songünü, 31 Aralık’ta, İs-tanbul 3 No’lu DGM’deDevrimci Sol Halk Mil-isleri Davası'nın duruş-ması vardı.

Tutsak milisler, yılınson gününde yaptıkları

savunmada, kendi mücadelelerinin"halkların direnişinin bir parçası" ol-duğunu belirten bir savunma yapıp,karşılarındaki hakimlere soruyorlardı:

"Biz dünya halklarının zulme karşıdireniş gerçeğinin bir parçasıyız. Yasiz?”

Mahkeme heyetinde yer alanlarınbuna verecek bir cevabı yoktu elbette.

Bu soruya verecek bir cevabın olupolmaması, "hakim" kürsülerindeki yar-gılayanlarla, "sanık" sıralarındaki yar-gılananların temel farkıdır.

Bu fark nedeniyle, devrimcilerinolduğu her mahkemede, yargılayanlarve yargılananlar yer değiştirir.

Yeryüzünde, halkın milislerini yar-gılayacak hiçbir güç ve hukuk yoktur.

Hayatın Anlamı Tutsak milisler, savunmalarında kendi

"felsefelerini", yaşamdan beklentilerinianlatmak için, ölüm orucu şehidi GülnihalYılmaz’ın şu sözünü aktardılar:

"Yaşamı sevmek ve sıkı sıkıya bağlıolmak hayattan beklediği çok şey olanlara

has bir vasıftır. Devrimcinin hayattan

bekledikleri kendisi ile sınırlıdeğildir. Geçmişi ve bugünüanlamanın gücüyle geleceğişekillendirme isteği hayatı-mızın anlamını ifade eder.Biz hayattan halkımızın hak

ettiği ne varsa söküp kopartmayı bek-liyoruz. Yaşamımızı değerli, anlamlıkılan, beklentilerimizin mücadelesiniveriyor oluşumuzdur. Hayatımızın an-lamı ve yaşama sevgimiz mücadele-mizin kendisine bağlı olduğu için ya-şamlarımızı seve seve feda edebiliyoruz.Yaşama bağlılığımız ne kadar büyüksefeda ruhumuz da o kadar büyük oluyor.

(...) Aslolan halkın hayatıdır vehalkımızın hayatı bizim emeğimiz, ka-nımız, canımız ve savaşımızla hayatbulacak..."

Milisler, direniş geleneğimiz içindebüyüyen bu anlayış ve ruh haliyle sa-vunuyorlar mahallelerimizi. Düşmansaldırırken, ve insanların büyük bölü-mü, saldırı altında pencerelerini ka-patırken, milisler, yüzlerini kapatıp,sokaklara çıkarlar.

Sokaklarda tek bir kişi bile kalmasa,milis sokaktadır.

Tüm mahalle geri çekilmiş olsada, milis, mahallededir.

Milis olmak, böyle bir şeydir.

Milis, Her Daim Nöbettedir Milisin hayattan beklentileri, ken-

disiyle sınırlı değildir. Daha özlü söylersek, milisin hayatı,

kendisiyle sınırlı değildir. O, halkının güvencesidir. O, halkının her daim nöbetçisidir.

Mahalleye polis saldırdığında, o sak-lanamaz, geri çekilemez. O polisi nasılkarşılayacağını planlamak durumundadır.

Polis saldırmışsa, mahalledeki her-hangi bir insan, saldırıyı atlatmayı dü-şünebilir; ama milis düşünemez, milis,saldırıya nasıl misilleme yapabileceğinidüşünür.

Milis, halk uyurken, uyumayandır.Mahallesinde nöbet tutandır. Halkınnöbetini örgütleyendir.

Bir gece yarısı baskını olduğunda,halk milisi uyandırmaz, halkı milisleruyandırır.

Milis, cürettir. Milis, fedakarlıktır.Milis, güvenliktir. Milis, gizliliktir.

Milisimiz Halktır,Hedefi Çoğalmaktır

Mücadele gazetesinin, 1992 Ağus-tos'unda yayınlanan 9. sayısında yeralan şu başlık, milisin gelişiminin nasılşekilleneceğini de net bir biçimde gös-teriyor: "Milis halkla bütünleştikçedüşmanın korkulu rüyası olacaktır."

Bugünden milis, oligarşi için kor-kulu bir güç olmuştur. Ancak milis,var olanla yetinmez. Çünkü milisbugün için sadece korku salmayı değil,mahalleyi bir bütün olarak savunabi-lecek güç ve aşamaya varmayı hedefler.

Milislerin "bu mahalle bizim" şiarınıhayatın içinde somut bir gerçeğe dön-üştürmesi, halkın adaletini temsil etmesi,aynı zamanda güç olmasıyla ilgilidir.

Halk düşmanlarından hesap sora-bilmesi, güç olmasıyla ilgilidir.

Direniş geleneği içinde, feda gele-neği içinde şekillenen milis, halklabütünleşerek, mahallelerin yıkılmaz,yenilmez, aşılmaz gücü olacaktır.

MİLİS - Çatışmada EN ÖNDE olandır. - Geri çekilirken, EN ARKADA kalıp, bütünkitlenin, bütün yoldaşlarının güvenliğinisağladıktan sonra çekilendir. - Her zaman ve her koşulda, siperlere,mevzilere EN YAKIN olandır. - Düzenin rahat yaşamına EN UZAK olandır. - Mahallenin sahibi, nöbetçisi, kurmayı,askeri, hamalı, komutanı, HER ŞEYİDİR. - Mahallelinin oğlu, kızı, çucuğu, yoldaşı,askeri, güvencesi, yiğidi, HER ŞEYİDİR.

Şehitlerden Şahanlara Şahanlarımız, ŞehitlerimizinSize Diyeceği Var:

ERDİNÇ ARSLAN: ”Hareket benim için, duygularım, dü-şüncelerim, kısacası her şeyim. Yaşamımdır.

Şu anda sahip olduğum mutluluğun mimarıdır. Küçük burjuvazaaflarımı aşmamda en büyük güçtür, destektir. Örgüt iradesinetabi olmak demek, disiplinli, denetime açık, verilen sorumluluğuyerine getirmek, sorumsuzluğun karşılığında verilen cezaya evetdemektir. Verilecek her görevin en iyisini yapmaya, Hareketimve halkım için ölmeye hazırım. Benim hayattaki amacım alanımdayetkinleşerek, hak ederek SPB’de savaşçı olmaktır.”

MiLiSiN HAYATI

Yürüyüş

29 Ekim2017

Sayı: 38

MÜCADELEMİZDE OLMAYANLAR HALK İÇİN YOK HÜKMÜNDELER30

Page 31: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

AKP, 7 Eylül 2016 günü BakanlarKurulu kararıyla kış saati uygula-masını yürürlükten kaldırarak kalıcıyaz saati uygulamasına geçti. Bu uy-gulama ile, 26 Mart 2016 tarihindenitibaren saatlerin bir saat ileri alınmasışeklinde başlayan yaz saati uygula-masının her yıl, yıl boyu sürdürülmesikararlaştırıldı. Ayrıca, Ekim ayınınson haftasında Cumartesiyi Pazarabağlayan gece saatlerin 1 saat gerialınması uygulaması kaldırıldı.

Kararın Resmi Gazete'de yayın-lanmasının ertesi günü, İTÜ'nün resmisitesine "İTÜ, Tasarruf Eden ve DahaMutlu Bir Türkiye İçin Saatleri Sa-bitledi" başlıklı bir haber-açıklamakonuldu.

Yazıda; farklı disiplinlerden 11kişilik bir ekibin 1 milyar veri kul-lanılarak; enerji tüketimi, ekonomikgöstergeler, psikolojik ve sosyolojikdeğerlendirmeler ışığında yaptığı 2yıllık bir çalışma sonucu, yaz saatiuygulamasını sabitleme kararı aldığıbelirtilerek şöyle deniliyor:

"Proje sahibi Yenilenebilir EnerjiGenel Müdürlüğü ile imzalanan söz-leşme sonucunda; araştırma ekibiyaz saati uygulamasında hemfikiroldu. Çalışmaların hızlanmasında,Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın gö-reve gelir gelmez konuya gösterdiğiyoğun ilgi de oldukça etkili oldu."

Açıklamada şunlara da deniliyor:

"Araştırma ekibinin yaptığı ça-lışmalar sonunda elde edilen bulgu-lara bakıldığında, kış saati uygula-masının tasarruftan çok tüketim ge-tirdiği de net bir şekilde ortaya kondu.Elektrik fiyatının en yüksek olduğu

saatler olan 17:00-22:00 arasındatüketimin artmasına yol açan kışsaati uygulamasının kaldırılmasıyla,meskenlerdeki tüketiciler ve sanayitesisleri de daha avantajlı olacak.Kış saati uygulamasının geçerli ol-duğu aylar bazında yıllık yaklaşık%8.58, toplam elektrik bazında ise%3.62 oranında önemli bir tasarrufyapılacak. Bu tasarruf, ortalama ola-rak Konya ilinin yıllık toplam elektiriktükemine eşit bir miktar anlamınageliyor... Araştırmacılarımız, kış saatiuygulamasından ötürü çalışmaya birsaat geç başlayan ve çalışma sürelerisonunda eve dönüş yoluna gece ka-ranlığında çıkmak zorunda kalan ça-lışanlar için de yaz saatinin psikolojikve biyolojik ritim yönünden son dereceolumlu olduğunda birleşti."

İTÜ'lü araştırma ekibi, türlü türlügerekçelerle uygulamayı allayıp pul-lasalar da, kazın ayağı öyle değil.Uygulamanın başlatılmasından son-

raki kış ayı, öğrenciler için çileyedönüştü.

7-8 yaşındaki çocuklar, henüzhava aydınlanmadan, alacakaranlıktaokula gitmek zorunda bırakıldı. Bunakarşı ise İTÜ'lü araştırma ekibinden"dahiyane" bir çözüm önerisi geldi:"Okullar geç başlasın"...

Elektrik Mühendisleri Odası; Eylül2017'de yaptığı açıklamada, yeni uy-gulamanın tasarrufu değil israfı art-tırdığını belirtti. Enerji Bakanlığı'nınkendi resmi verilerine göre; sıcaklıkmevsim normallerinde olmasına rağ-men; Kasım 2016-Mart 2017 ara-sındaki elektrik tüketimi bir öncekiyıla göre yüzde 6.2 oranında arttı vetoplam 7 milyon megavat saat fazlaelektrik harcandı. Ki bu da elektrikdağıtım şirketlerinin cebine fazladan2.8 milyar TL'nin girmesi demekti.Yine aynı dönemde (Kasım 2016-Mart 2017) arasındaki toplam enerjitüketimi ise bir önceki yıla göre

KALICI YAZ SAATİ UYGULAMASI,ENERJİ TEKELLERİNİN KARLARINI DAKALICILAŞTIRIYOR

29 Ekim2017

Yürüyüş

Sayı: 38

31ÇÜNKÜ; YOK SAYANLAR, YOK OLMAYA MAHKUMDURLAR!

Dergimizin 38. sayısının yayınlandığı 29 Ekim 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 235. günündeler

*Yüksel Direnişi 355. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 160. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 251. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 120. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 77. gününde*Ankara Numune Hastanesi önünde süren nöbet 35. gününde

Page 32: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

yüzde 12.6 oranında arttı.

27 Eylül 2017'de ise Danıştay;Bakanlar Kurulu'nun sürekli yaz saatiuygulamasına geçme yetkisi olma-dığını belirterek kalıcı yaz saati uy-gulamasına dair yürütmeyi durdurmakararı verdi. Enerji Bakanı Berat Al-bayrak ve Hükümet Sözcüsü BekirBozdağ ise kararın uygulama biçimiitibari ile bozulduğunu, yeni bir KHKçıkararak yaz saati uygulamasınaaynı şekilde devam edeceklerini, yazsaati uygulamasının tasarruf sağla-dığını söyledi. Ve 23 Ekim'de Meclis’te görüşülen torba yasaya yaz saatiuygulamasıyla ilgili madde eklendi.

Geçtiğimiz günlerde de İTÜ'lüaraştırma ekibinin "Sabit Saat Uy-gulaması 1. Yıl Değerlendirme Ra-poru" ismiyle yayınladığı raporda,toplam tasarruf miktarının 1.3 milyonmegavat saat olduğu belirtilirken,540 milyon TL ile 810 milyon TLarasında tasarruf elde edildilği ifadeediliyor. Ama ne hikmetse bu raporahiç kimse erişemiyor. Ortada böylebir rapor olup olmadığı meçhul. Kaldıki, yukarıda da belirttiğimiz gibiEnerji Bakanlığı'nın kendi istatistikleri(yüzde 12.6 oranında enerji tüketimiartışı yüzde 6.2 elektrik tüketimiartışı, faturalara yansıyan 2.8 milyarTL) bile bu meçhul raporu yalanlıyor.Ayrıca; İTÜ'nün uygulamayı ilk açık-ladığı haberde, yapıldığı iddia edilenaraştırmada "1 milyar veri kullanıl-ması" gibi hamasi ifadeler, "BeratAlbayrak'ın konuya gösterdiği yoğunilgi" söylemleri, "elde edilen bulgularabakıldığında, kış saati uygulamasınıntasarruftan çok tüketim getirdiği denet bir şekilde ortaya kondu" dendiğihalde buna dair hiçbir bulgu sunul-maması; yapıldığı iddia edilen buçalışmanın güvenilirliğini ve inan-dırıcılığını ciddi bir şekilde sarsıyor.

Birgün'den Kemal Ulusaler'in 16Ekim tarihli yazısı ise, açık biçimdeelektrik israfı anlamına gelen kalıcıyaz saati uygulamasının kimin içinuygulandığını net biçimde ifade edi-yor. Yazıda dağıtım şirketlerinin,müşterilerine elektrik tüketimine görenasıl promosyonlar verdiğinden bah-sediliyor:

“-CLK Boğaziçi Elektrik iki ayrıkampanya düzenliyor. Tüketicilere24 aylık sözleşme yapma karşılığındaPetrol Ofisi Positive Card ile 150TL’den 900 TL’ye kadar akaryakıtverecek, bu promosyonu tüketicilerinfatura miktarına göre belirleyecek.

-Zorlu Elektrik grup şirketi Ves-tel’in tarifesine geçen tüketicilerefatura oranlarına göre Venüs akıllıtelefon, Vestel TV, Vestel tablet veyaVestel klima veriyor.

-Cerean Elektrik, 130 TL ve üze-rindeki faturalar için Migros’tan150 TL’lik hediye çeki veriyor...”

Sonuç olarak;

1) Kalıcı yaz saati uygulaması;tasarruf bir yana çok daha büyük birisrafa yol açmaktadır. Enerji Bakan-lığı’nın kendi yayınladığı veriler bilebunu söylemektedir. Derhal kış saatiuygulamasına geçilmelidir.

2) Bu uygulama, aynı zamanda

çocukların hava daha aydınlanmadankalkıp okula gitmelerine yol açmakta,psikolojilerini bozmaktadır.

3) Enerji Bakanlığı’nın ve ElektrikMühendisleri Odası’nın verilerinerağmen AKP’nin yaz saati uygula-masında ısrar etmesinin tek sebebi,enerji dağıtım tekellerini daha fazlazengin etmektir. Bu şirketlerin elektriktüketim miktarına göre yaldızlı pro-mosyonlar yapıp halkı daha fazlaelektrik tüketmeye teşvik etmeleride cabasıdır.

4) İTÜ yönetimi ve oluşturulanaraştırma ekibi, Berat Albayrak’ınarkasına sığınarak gerçek dışı verilersunmakta, halkı kandırmaktadır. Bi-limi bir damadın elinde oyuncak ederekenerji tekellerinin karına kar katmasınısağlayan koca koca “profesör”ler; “bi-limsel ahlaksızlık” yapmakta, meslekionurlarını yerle bir etmektedirler.

Saldırılarla, ProvokatörlerleDirenişimizi Engelleyemezsiniz

Halkın Mimarı Alev Şahin, Düzce’de 176 gündür 8,5 aydır aynı talebitekrarlıyor: "İşimi, Ekmeğimi Geri İstiyorum!" 23 Ekim'de KESK YapıYol Sen Genel Merkez, İstanbul ve Kocaeli Şube yönetimi dayanışmabasın açıklaması yaptı. Dayanışma ziyaretleri devam etti gün boyunca.Açıklama sırasında bir provokatörün saldırısı halk tarafından engellendi.Alev Şahin: "Polis yine provokatöre engel olmadı, halk ise direnişimesahip çıktı. Sizi çok seviyoruz halkımız, bu sevgiye ihanet etmeyeceğiz!Açlığa, yoksulluğa sessiz kalmayıp işini isteyenlere saldıranlara teslim ol-madık, olmayacağız!" dedi.

Yürüyüş

29 Ekim2017

Sayı: 38

MÜCADELEMİZDE OLMAYANLAR HALK İÇİN YOK HÜKMÜNDELER32

Page 33: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

HABER: “Irak güçleri, dün gecebaşlattıkları operasyonla Kerkük'tekiaskeri üs, petrol sahaları ve havalimanınıele geçirdi. IKBY Peşmerge Bakanlığıile uluslararası koalisyon Erbil'de toplantıyaptı. Kerkük operasyonuyla ilgili Bağ-dat yönetiminden yapılan açıklamada,Kerkük'ün tamamen kontrol altına alın-dığı açıklandı. Kerkük'te sokağa çıkmayasağı ilan edildi. Kerkük merkezdenon binlerce sivilin Erbil ve Süleymani-ye’ye doğru yollara döküldüğü belirti-liyor.” (Cumhuriyet - 16 Ekim 2017)

YORUM: Irak merkezi hükümetininyürüttüğü operasyon, basında birkaçfarklı başlık altında tartışılmaya devamediliyor. Tartışılan başlıkları özetler-sek;

- IKYB (Irak Kürt Bölgesel Yöne-timi)’nin gerçekleştirdiği referandumve özerklik talebine karşılık Irak merkezihükümeti misilleme olarak Kerkük’üişgal etti.

- Müdahale nedenlerinin başındaIKYB bölgesindeki PKK varlığı geli-yor.

- ABD’nin İran Devrim Muhafızla-rı’nı yaptırım listesine almasına yönelikİran’ın yaptığı bir misillemedir.

Genel tartışmalar bu başlıklar altındasürdürülüyor. Tüm bu gerekçeler me-selenin sadece görünen yüzüdür. Ko-nunun özünü kavrayabilmek açısındanşu bilgileri hatırlamakta fayda var:

Irak dünyanın en büyük petrol üre-ticilerinden biri -dünyada 5. sırada- vedolayısıyla petrol, Irak’ın en büyükgelir kaynağı. Irak petrollerinin yaklaşıkyüzde 40’ı Kerkük’te bulunuyor. Günde600 bin varil petrol üreten Irak Kürdis-tanı’nın petrol üretiminin 250 bin variliKerkük vilayetindeki petrol arazilerindengidiyor. Böylesine stratejik bir konumasahip bir enerji üretim merkezi olması,Kerkük’ü Irak’taki paylaşım mücade-lesinin düğüm noktası haline getiriyor.

Hal böyleyken, meselenin özü büyükOrtadoğu pazarında kimin hakim güçolacağı kavgasıdır. Tüm emperyalistve işbirlikçi güçler bölgedeki en önemlitoprakları bir köşesinden tutup çekişti-riyor ve bölgede hakim güç olmaya

çalışıyor. Kerkük’te yaşanan sorun dabu çıkar çatışmalarının bir sonucudur.Dengeleri bozan, halklar arasında düş-manlık yaratan, işbirlikçi iktidar vegüçleri kışkırtan emperyalizmin sömürüpolitikalarıdır. Bölgede emperyalizminvarlığı devam ettiği müddetçe, mezhepsavaşları, küçük burjuva diktatörlüklerarasındaki iktidar çekişmeleri, IŞİDgibi ABD beslemesi çetelerin saldırıve katliamları bitmeyecektir.

HABER: “ABD Başkanı, İran’lanükleer anlaşmayı geçersiz kılmayayönelik ilk adımı attı. Anlaşma içinKongre’ye onama vermeyen TrumpHazine Bakanlığı’ndan da İran DevrimMuhafızları’na yaptırım uygulamasınıistedi. İran, Rusya ve AB ülkeleri serttepki gösterdi.” (Cumhuriyet - 13 Ekim2017)

YORUM: Trump’ın ABD’ninİran’la imzalanan nükleer anlaşmadançekileceği açıklaması, BM üyeleri, Rus-ya-Çin bloğu ve ABD içinde itirazlaraneden olmuştu. Bunun üzerine Trump,nükleer anlaşmadan çekilmeyeceğinibelirtmiş, ancak ardından İran DevrimMuhafızları’nı yaptırım listesine almıştı.

Sözü geçen anlaşma, İran ile 5+1ülkeleri dedikleri BM Güvenlik Kon-seyi'nin beş daimi üyesi ABD, İngiltere,Fransa, Çin, Rusya ve Almanya arasında14 Temmuz 2015'te imzalanan nükleeranlaşmasıdır. Anlaşma, esas olarak ulus-lararası ekonomik yaptırımların kaldı-rılması karşılığında, İran'ın nükleer faa-liyetlerini sınırlandırılmasını öngörü-yordu.

Görünürde ABD, İran’ın, yapılanbu anlaşmayı ihlal ettiğini ve ruhunauygun davranmadığını iddia ederek,dünya halklarının “güvenliği” adına,İran’ın nükleer silahlara sahip olma-masını savunuyor.

Oysa geçmişe dönüp baktığımızdaİran’da nükleer programın ilk olarakABD desteği ile başlatıldığını görürüz.ABD, SSCB'ye karşı nükleer güç kuşağıkurmak ve bu girişime İran, Türkiyeve Pakistan'ı ortak etmek istiyordu.ABD İran’a ilk nükleer desteği Şah

Muhammed Pehlevi iktidarı zamanında1953 yılında verdi ve ardından 1967’deyine ABD desteği ile Tahran NükleerAraştırma Merkezi (TNAM) kuruldu.Ardından ABD’nin desteğiyle 2000 yı-lına kadar 23 nükleer santralin yapıl-masını öngören planları onaylandı. Bugelişmeleri takiben, Avrupa ve Amerikanfirmaları, bu programa ortak olmakiçin birbirleriyle yarışmaya başladı.

ABD’nin ve Avrupa emperyalistle-rinin İran’ın nükleer programına desteğive katkısı 1979’da Şah rejimini devirenİslami devrime kadar sürdü. 1979 Dev-rimi sonrasında ABD, İran'ın bölgededaha fazla güçlenmesini istemedi veABD ile İran arasındaki çelişkiler busüreçte derinleşti.

İran, hem Ortadoğu, hem de OrtaAsya ve Kafkasya ile komşu olan sonderece stratejik öneme sahip bir devlettir.Ortadoğu, Kafkasya ve Orta Asya’dabelirli bir etkinliği de bulunuyor.

Bir diğer stratejik önemi, hem enerjiyataklarıyla hem de enerji boru hatlarınıngeçiş bölgesi olmasından kaynaklanıyor.İran dünyanın dördüncü büyük petrol,2. büyük doğalgaz varlığına sahip...İran olmaksızın Ortadoğu'da “yeni” birprojenin kurulması ve istikrarın sağ-lanması mümkün değil. Bunun farkındaolan emperyalizm, çeşitli yaptırım ka-rarları ile İran’ı başta ABD olmak üzere,emperyalizmle daha fazla işbirliğineve emperyalizme biat etmeye zorluyor.

Nükleer anlaşmaları veya bugünKerkük üzerinden İran’ın dolaylı olarakIrak’ta üstünlük sağladığı tartışmalarımeselenin görünen yanıdır. ABD Dış-işleri Bakanı Rex Tillerson’un; gazete-cilerle yapılan bir röportaj sırasındaifade ettiği; “Kontrol edilmeyen birİran’ın, Kuzey Kore’nin geçtiği yollardangeçme ve dünyayı da beraberinde gö-türme potansiyeli var” sözleri, konuyuözetliyor aslında.

Konunun özü, ABD’nin Ortadoğu’dahakim güç olma arzusudur. İran, yuka-rıda saydığımız nedenlerden ötürü stra-tejik bir öneme sahiptir ve İran üzerindehakimiyet sağlanamadan Ortadoğu’dahakim güç olmak mümkün değildir.

ANTİ EMPERYALİST CEPHE’DEN HABER -YORUM

29 Ekim2017

Yürüyüş

Sayı: 38

33ÇÜNKÜ; YOK SAYANLAR, YOK OLMAYA MAHKUMDURLAR!

Page 34: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

YENİ BİR SEREZ ÇARŞISI’NAİZİN VERMEYECEĞİZ!

ŞEYH BEDREDDİN'İN ÖR-GÜTLENMESİ

Bedreddin en büyük gücün ör-gütlülük olduğunu bilir ve hakçabir düzenin propagandasını yap-maları için BÖRKLÜCE MUS-TAFA’ YI, TORLAK KEMAL’İhalkı örgütlemek için Anadolu’yagönderir. Egemenler halkları bö-lerken, düşmanlığı körüklerkenve halkları ezerken, Şeyh Bed-reddinler halkları birleştirmekve savaştırmak için bu zulmekarşı örgütlenirler.

"Bu ortam, artık eyleme geçmezamanının geldiğini göstermektedir.Yoksulun ensesine binen asalak-ların, Bizans ve Avrupa saraylarınıgölgede bırakacak davranışlarınason verilmelidir. Sömürü çarkı, birvuruşta tuzla buz edilmeli, yoksulkendi ürettiğince pay sahibi olma-lıdır. O zaman göreceksiniz ki, in-san güzel, iyi ve temizdir. Şimdiyedeğin biz neyi öğrendik, tüm sizeve sizin yolunuzla insanlara verdik.Her biriniz insan topluluğununmutluluğuna nice ulaşacağının bi-zim ölçümüzde biliyor, bizim yü-reğimizle inanıyorsunuz bildiğini-ze..." ŞEYH BEDREDDİN

Bundan 600 yıl önce Şeyh Bed-reddin sosyalist sistemi tanımlamış"yoksul kendi ürettiğince pay sahibiolmalıdır". Sistem üretim ve pay-laşım biçimidir. Kapitalistler ezi-lenleri üretime katıyor ama pay-laşıma katmıyor. Biz üretiyoruzonlar kazanıyor. Biz çalışarak varoluyoruz, karın tokluğuna emekgücümüzü kiralıyoruz, onlar sahipolarak ve çalışmadan yaşıyor. Busömürüyü, adaletsizliği yıkmakiçin tek yolun savaşmak ve devrimolduğunu biliyor Ortaklar...

ANADOLU’DA İLK ANIN-DAN İTİBAREN ÖRGÜTLÜ

OLAN HAREKET

Ayaklanmaların yoğun olduğubu yüzyıllarda, ayaklanmalar ge-nelde birikmiş bir öfkeyle mey-dana gelmiştir. İsyanlar çıkmıştır.Şeyh Bedreddin hareketi ise ilkanından itibaren örgütlü bir şe-kilde gelişmiştir. İki yıla kadarsüren bir hazırlık yapılmıştır.Halka bu süre içinde eşitlikçi vehakça bir düzenin propagandasıyapılmıştır.

Bedreddin hareketinin fiilenönderliğini Börklüce Mustafa yap-maktadır. "DEDE SULTAN"adıyla anılan Börklüce'nin faali-yetleri sadece propaganda ile sı-nırlı değildir. Aynı zamanda, bey-lerin, paşaların konaklarını, top-raklarını ele geçirir ve halka da-ğıtır. Bir nevi gerilla tarzında ey-lemlerle egemen sınıflara büyükdarbeler vurur. Halka hedef gös-teren ve yön veren bu eylemlerhalkı isyana sürükler ve ilk işaretide vergileri ödememekle verirhalk. Halkın bu harekete ilgisibüyür ve katılımlar başlar. Köy-lüler, esnaflar her dinden, milli-yetten insanlar hareketin içindeyer alır. Köylüler, Ahiler birlikteüretip, birlikte tüketecekleri dü-zeni Aydın-Karaburun bölgesindekurmaya başlarlar. Ortaklar kentiböyle ortaya çıkar....

ORTAKLAR DÜZENİ

Ortaklar'da yaşam kolektiftir.Bir kardeşlik ormanı gibidir. Halkkendisi için ürettiğinde ne kadaryaratıcı olabildiğini orada görür.Yaşamı kolaylaştıran buluşlar he-men tüm köylere yayılır. Bilim,halkın hizmetindedir Ortaklar'da.Kadınlar, erkeklerle eşit görül-mektedir.

Bu yaşam biçimi yayılmaya

başladıkça Osmanlı da endişeduymaya başlar, çünkü bu eşitlikdüşüncesi tehlikelidir, halkı bir-leştirir. Bunun için daha fazla ya-yılmadan yok edilmesi gerektiğinidüşünür. Bu düşüncenin halkıniçinde yayılması demek, Osman-lı'nın sonu demektir. Bu yüzdenOsmanlı beyleri bir araya gelirlerve Ortaklar’ı yok etmek için bir-leşirler. Tek tek Ortaklar’a sal-dırırlar ve katliamlar gerçekleş-tirirler.

Bu sırada Bedreddin Delior-man’a geçmiştir (şimdiki Roman-ya sınırları). O da ortaklar düze-nini orada kurmak için faaliyetegeçmiş ve ayaklanmayı Rumeli'yeyaymak istemiştir. Savaş hazır-lıklarına da başlamıştır. Osman-lı’yı iyi tanır, uzun yıllar içindeyöneticilik yapmıştır. Osmanlı'nınbu ortaklar düzenini yıkmak içingeleceklerini bilir ve öyle de olur.Kanlı bir savaştan sonra, Rume-li'de Beyazıt Paşa Bedreddin'iesir alır ve Serez'de karargah ku-ran Çelebi Mehmet'in huzurunaçıkarır.

Anadolu'nun en örgütlü ön-deri, bir halk önderi olan ŞeyhBedreddin'den pişmanlık duyma-sını beklemeleri boşunadır. Sahtebir mahkeme kurulur, Bedreddinyargılanır. Zalime, asılacağını bilebile boyun eğmez ve kurmak is-tediği düzeni, düşüncelerini sa-vunur. YARGILANAN DEĞİLYARGILAYAN OLUR.

Bedreddin Serez Çarşısı’ndaçırılçıplak asılır. Bedreddin'in sa-vunduğu düşünceleri ve bilgeliğikarşısında hiçbir şey bulamayanegemenler, onu asarak aşağılamakisterler ve halka gözdağı verirler.Bedreddin’i astılar ama bizimdüşüncelerimizde hala yaşıyor,

HALKIN SANATÇILARI

34

Page 35: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

biz bugün halen halkın eşitçeyaşadığı, sınıfların olmadığı birdüzen kurmak için savaşıyoruzve kazanacağız.

SEREZ ÇARŞISI’NDAKİ ÇI-RILÇIPLAK ASTIĞINIZ ŞEYHBEDREDDİN’İN GELENEKLE-RİNDEN GELİYORUZ BİZ.

İdil Halk Tiyatrosu oyuncuları600 yıllık bir tarihi oynuyorlar.Bu tarih sömürüye, adaletsizliğeve zalimlere boyun eğmemenintarihi. Bu tarih eşitliğin, özgür-

lüğün ve ekmeğimizin tarihi. Bizbu tarihe sahip çıkıyoruz ve butarihi gerçekleştireceğiz. Ortak-lar’ın kolektif yaşam biçimlerinibiz bugün sosyalizmle kuracağız.Tarih, sınıfların savaşıdır ve busavaşı bilimsel olarak biz kaza-nacağız.

Tiyatrolarımızla, türküleri-mizle, ideolojimizle, siyasetimizleve savaşma gücümüzle. Yeni birSerez Çarşısı’na izin vermeyece-ğiz. Katliamlara, zulme, saldırı-lara ve baskılara biz de devrimcibir şiddetle cevap vereceğiz. Bu

savaşı başlatanlar sizlersiniz vebu yüzden olacaklara da katla-nacaksınız. Siz istediniz bu savaşı.Ve biz savaşmaya hazırız. Babai-ler'den, Bedreddinler’den Ma-hir'e, Dayı'ya ve bugünlere... Hal-kın tiyatrolarında halk önderlerioynanır. Halkın sanatçıları halkozanlarını anlatır. Sınıflar ortadankalkmadan, biz Şeyh Bedreddin-ler’i oynamaktan vazgeçmeyece-ğiz.

KIZIL MASKELİLER

(...)Rumeli, Serez ve bir eski terkibi izafi:

HUZÛRU HÜMAYUN.

Ortada yere saplı bir kılıç gibi dimdik

bizim ihtiyar. Karşıda hünkâr. Bakıştılar.

Hünkâr istedi ki: bu müşahhas küfrü yere sermeden önce, son sözü ipe vermeden önce, biraz da şeriat eylesin ibrazı hüner âdâb ü erkâniyle halledilsin iş.

Hazır bilmeclis Mevlâna Hayder derler mülkü acemden henüz gelmiş

bir ulu danişmend kişi kınalı sakalını ilhamı ilâhiye eğip, «Malı haramdır amma bunun

kanı helâldır» deyip halletti işi...

Dönüldü Bedreddine. Denildi: «Sen de konuş.» Denildi: «Ver hesabını ilhadının.»

Bedreddin baktı kemerlerden dışarı. Dışarda güneş var. Yeşermiş avluda bir ağacın dalları ve bir akarsuyla oyulmaktadır taşlar. Bedreddin gülümsedi. Aydınlandı içi gözlerinin,

dedi: — Mademki bu kerre mağlubuz netsek, neylesek zaid. Gayrı uzatman sözü. Mademki fetva bize aid verin ki basak bağrına mührümüzü.. Yağmur çiseliyor, korkarak yavaş sesle bir ihanet konuşması gibi.

Yağmur çiseliyor, beyaz ve çıplak mürted ayaklarının ıslak ve karanlık toprağın üstünde koşmasıgibi.

Yağmur çiseliyor, Serezin esnaf çarşısında, bir bakırcı dükkânının karşısında Bedreddinim bir ağaca asılı.

Yağmur çiseliyor. Gecenin geç ve yıldızsız bir saatidir. Ve yağmurda ıslanan yapraksız bir dalda sallanan şeyhimin

çırılçıplak etidir.

Yağmur çiseliyor. Serez çarşısı dilsiz, Serez çarşısı kör. Havada konuşmamanın, görmemeninkahrolası hüznü Ve Serez çarşısı kapatmış elleriyle yüzünü.

Yağmur çiseliyor.

NAZIM HİKMET(ŞEYH Bedreddin Destanı’ndan)

35

Page 36: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

Kuşkusuz sanatta taraf olmak... örgütlü olmak... sanata ve edebiyata nasıl baktığımızlailgilidir. Sanatı ve edebiyatı dünyayı bilmenin ve değiştirmenin yollarından biri olarakgördüğümüzde, dünyayı değiştirme kavgasında sanata ve edebiyata bir misyon yükle-

miş oluruz. Tavırsızlığın, boyun eğmenin, tarafsızlığın bir erdem sayıldığı koşullarda; başkaldırının, direniş gele-neğinin yanında olmanın bir onur olduğunun bilinciyle davranmalıdır devrimci sanatçılar.

TUTSAK GRUP YORUM ÜYELERİ VE İDİL KÜLTÜR MERKEZİ ÇALIŞANLARI: Meral Gökoğlu,Özgür Gültekin, İlyas Kazan, Bahar Kurt, Dilan Ekin , Dilan Poyraz, Bergün Varan, Betül Varan, Helin Bölek, Sultan

Gökçek, Fırat Kıl, Taylan Gültekin

TUTSAK HALKIN AVUKATLARI: Şükriye Erden, Ebru Timtik, Barkın Timtik, Özgür Yılmaz, Behiç Aşçı,Ayşegül Çağatay, Süleyman Gökten, Aycan Çiçek, Naciye Demir, Zehra Özdemir, Yağmur Ereren,

Aytaç Ünsal, Didem Ünsal, Engin Gökoğlu, Ahmet Mandacı, Naim Eminoğlu

Adalete açlık, hiçbir açlığa benzemez. İşte bundandır ki buaçlık, ne hapislik dinler, ne de zor koşullar… Beyin sağlam

oldukça bu açlığı her zaman, her koşul altında hisseder.Bu açlık, öteki tüm açlıkları bastırır, bu açlığı doyurmak

uğruna, öteki tüm açlıklara böyle rahat katlanılır.

HALKIN AVUKATLARINA ÖZGÜRLÜK

HALKIN SANATÇILARINA ÖZGÜRLÜK

36

Page 37: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

Kapitalizm, irrasyoneldir; yaniakıldışıdır diyoruz.

Aşağıdaki rakamlara bakalım:

Resmi istatistikler söylüyor:

- Almanya’da yaklaşık 1.8 milyonev boştur.

- İspanya'da ülke genelinde 3.4milyon ev boştur ve bu rakam, toplamkonut sayısının yüzde 14’ünü oluş-turmaktadır.

- Fransa ve İtalya’da toplam 2milyon ev boş duruyor.

- İngiltere’de 700.000 ev, Porte-kiz’de 735.000, İrlanda’da 400.000ve Yunanistan’da 300.000 adet evdekimse oturmamaktadır.

1.8 milyon evin boş olduğu Al-manya'da, resmi olarak 250 bin evsizvar ve milyonlarca kişi de, insancayaşama uygun olmayan evlerde kal-mak zorunda bırakılmaktadır.

Gelin de şimdi bu sisteme "AKIL-DIŞI" demeyin!

Evlerin boş kalmasındaki neden,bu evlerin kiralarının fazla olmasıdır.Ama temeldeki neden, sistemin karüzerine kurulmuş olmasıdır.

Bugün emperyalist ülkelerde yüz-binlerce evsiz var.

Yeni-sömürge ülkelerde ise YÜZ-MİLYONLARCA evsiz var. Bu in-

sanlar, gecekondulara, tenekeden,kartondan evlere mahkum edilmişdurumdalar.

Yoksulların başını sokabilecek birçatı bulabildiği yerlerde ise, söz konusuevler, olması gerekenin çok altındastandartlara sahiptirler. Sürekli tamiratgerektirirler. Yaşadıkları semtler, altyapı hizmetlerinden yoksundur.

Sosyalizm bu sorunu çözmüştür.

Sosyalist Çözümün Temeli: Tüm sosyalist ülkelerde, ilk 5-10

yıl arasında, dört temel sorun; konut,eğitim, sağlık, ulaşım sorunları çö-zülmüş, bunlarda halkın temel ihti-yaçları karşılanmış, ücretsiz veyaona yakın bir sistem kurulmuştur.

Peki bu nasıl oldu?

Kapitalizmin klişesi haline gelmişhaliyle sorarsak, "kaynak" neredenbulundu?

Dışarıdan borç para mı aldı buülkeler?

Veya ülkede yeni petrol yatakları,altın madenleri mi bulundu?

Hiçbiri.

Sadece, ekonomi politikasının ni-teliği değişti.

Kapitalizmde her şey "kar"a görebelirlenir. Tüm politikalar, tekellerinen çok kazanç sağlayacak şekildebelirlenir. Kaynaklar ve karlar, te-kellere aktarılır.

Sosyalizmde ise, her şey halkınihtiyaçlarına göre belirlenir. Kaynaklarve üretimden elde edilen gelirler,halkın ihtiyaçları doğrultusunda kul-lanılır.

Burada sosyalizmin konut politi-kasının tüm yönlerine giremeyiz, ay-rıntılarını, rakamları aktaramayız,ama yine de aktaracağımız çeşitli

noktalar, bir fikir sahibi olmaya ye-tecektir.

Sosyalist Konut Politikasının Esası:

Sosyalist ülkelerin konut politi-kasında şu noktalar esas alınmıştır:

- Herkese konut sağlamak (aileveya bekar).

- Konut sayısının düzenli, istikrarlıolarak arttırılması.

- Konut standartlarının (kişi başınadüşen büyüklük, ev techizatlarınınzenginliği vb.) yükseltilmesi

- Çocuk bakımında, ev işlerindekolektif katkının artırılması.

- Uygulanan politika, hem geç-mişin eşitsizliklerini düzeltmek, hemde ilerideki eşitsizlikleri önlemeküzerine şekillenmiştir.

Sosyalizmin ilk yıllarında devkonut siteleriyle, kimseyi konutsuzbrakmamak hedeflenmiş ve bu hedefede ulaşılmıştır.

- Kişi başına "yaşanacak yer"miktarını arttırmak sosyalizmin konutpolitikasının hedeflerinden biri ol-muştur; bunun sonucunda da ülkelerarasında farklılıklar görünse de, genelolarak 7.5 metrekareden, 9.4 metre-kareden önce 11.5 metrekareye, ar-dından 15-19 metrekareye kadar yük-seltilmiştir.

- Bütün Avrupa'da en yeni ko-nutlar, Sovyetler Birliği'nde idi.SSCB'deki şehir konutlarının beştedördü (4/5) devrimden sonraki 45yıl içinde yapıldı. Yani ülke neredeysetamamen yeniden yapılmıştır.

Bulgaristan ve Romanya'da, şe-hirlerde yapılan büyük sitelerin ya-nısıra, kırsal konutların büyük birkısmı da, yıkılarak yenileri yapılmıştır.

KONUT SORUNU düzen devrim

kapitalizm sosyalizmgeçmiş gelecek

29 Ekim2017

Yürüyüş

Sayı: 38

37ÇÜNKÜ; YOK SAYANLAR, YOK OLMAYA MAHKUMDURLAR!

Dergimizin 38. sayısının yayınlandığı 29 Ekim 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 235. günündeler

*Yüksel Direnişi 355. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 160. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 251. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 120. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 77. gününde*Ankara Numune Hastanesi önünde süren nöbet 35. gününde

Page 38: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

- Çekoslavakya, Doğu Almanya,Macaristan ve belli ölçülerde de Po-lonya'da, eski yerleşme alanlarınınyeniden inşa edilmesi ve modern-leştirilmesi doğrultusunda, dev pro-jeler hayata geçirilmiştir.

- Başta Sovyetler Birliği olmaküzere, sosyalist ülkeler, İkinci Em-perpalist Paylaşım Savaşı boyunca,çok büyük bir yıkım yaşadılar. Bazıkentler, evleri ve iş yerleriyle birlikteyerle bir oldu. Ama bu koşullardabile bu ülkelerde "evsizler" diye birsorun yaşanmadı.

1960-70 arasında, Sovyetler Bir-liği'nde 36 milyon, Doğu Avrupa ül-kelerinde 9 milyonluk bir nü-fus artışı olmuş, ancak konutsıkıntısı yaşanmamıştır.

Halk Yapıyor, Halk Kullanıyor:

Sosyalist ülkelerde de so-run, sihirli bir değnekle do-kunur gibi çözülmedi. Emekve zaman gerektirdi. Fakat so-nuçta çözüldü. Sihirli değnek,sosyalizmin kendisiydi.

Sosyalist ülkelerde konutinşaatlarının çok büyük birbölümü, halkın doğrudan ör-gütleri veya devlet kurumlarıtarafından yaptırılmıştır. Baş-lıca yatırımcılar, Halk Kon-seyleri (mahalli otoriteler),

devlet sanayi işletmeleri, çeşitli devletkuruluşları, kooperatiflerdir. Kısmende kişiler tarafından yaptırılan ko-nutlar vardır. Ülkelerin özgünlüklerinegöre bunlardan bazıları konut yapı-mında daha belirleyici olmuştur. Ör-neğin, Demokratik Almanya'da, tümkonutların yarısı, kooperatifler tara-fından inşa edilmiştir.

- Sorun sadece bir ev vermekolarak ele alınmamış, yıllar içinde,evlerin standartları da yükseltilmiştir.

Örneğin, S.S.C.B.'de 1950'lerdeeski tip evlerde müstakil olarak oturanailelerin oranı, % 30 civarında iken,1961'de müstakil yeni evlerde oturan

ailelerin oranı % 95'e yükseltildi.

Sosyalizmde Kira: Kira uygulamasının olduğu

sosyalist ülkelerde bu konudakapitalist ülkelerden farklı kuralve uygulamalar geçerli oldu. Ör-neğin, birçok sosyalist ülkede,kiralar, aile bütçesinin yüzde2'sini geçemez kuralı vardır.

Kiraya verilebilen evler, ki-racılar tarafından idare edilirler.

(Kapitalizme dönelim: 1998-2004 arasında Almanya'nın bir-çok yerinde ev kiraları yüzde25 arttı. Almanya’nın Münih,Frankfurt, Stuttgart gibi şehir-lerinde emekçiler gelirlerininyüzde 60 veya 70 civarındaki

kısmını kira ve evin yan giderlerineödemektedirler.)

Burjuva kapitalist düzen, konutsorununu çözemez. Bugün geniş ke-simlere önerilen "kira öder gibi evsahibi ol" modelidir, (Mortgage yada ipotekli kredi sistemi), bu sisteminiki özelliği vardır; birincisi, bu birsoygun sistemidir. İkincisi, emekçiyiteslim alma sistemidir.

Halkların bugün yaşadığı hiçbirsorun çözümsüz değildir. Sorunlarıçözümsüzleştiren kapitalizmdir. Sos-yalizmde konut sorunu olmamıştırve bundan sonra da olmayacaktır.

Yürüyüş

29 Ekim2017

Sayı: 38

MÜCADELEMİZDE OLMAYANLAR HALK İÇİN YOK HÜKMÜNDELER338

Page 39: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

Savaşa zafer için girilir.

Halklar, büyük bedeller ödedikleri,evlatlarını şehit verdikleri savaşın so-nunda zafere ulaşmayı isterler.

Ufkunda zafer olmayan bir savaşagirmek ve o savaşı sürdürmek müm-kün değildir.

Zafer, hep aklımızda, dilimizde,pratiğimizde, ufkumuzda olmalı.

Dilinde, aklında, pratiğinde ve uf-kunda zafer olmayanlar, bilmeliyizki, direnmiyor ve savaşmıyorlardır.Bilmeliyiz ki, iktidar iddiasından vehedefinden uzaktırlar.

*

Sınıflar savaşının bugünkü aşaması,emperyalizmle halklar arasında sür-mektedir ve bu savaşta zafer, direnenve savaşan dünya halklarının olacaktır.

Sınıflar savaşı, temel sınıflar açı-sından, burjuvaziyle proletarya ara-sında cereyan etmektedir ve bu savaşınsonucu da bellidir:

Zafer, proletaryanın, sosyalizminolacaktır.

Her yerde, net ve kesin ifade ede-bilmeliyiz: Zafer kesindir ve zaferbizimdir.

*

Büyük zafer, irili ufaklı zaferlerinve yenilgilerin sonucunda ulaşılan

bir hedeftir.

Halklar, bü-yük zafere ula-

şıncaya kadar birçok küçük zaferlerkazanırlar.

Direnmeyenlerin ve savaşmayan-ların tarihinde zaferler yoktur.

Düşmanla her belirleyici çatışmanoktasında, uzlaşanların, boyun eğen-lerin, teslim olanların tarihinde zaferlerolmaz.

Böyle olduğu için de, uzlaşmacılar,teslimiyetçiler, yani başka deyişle re-formistler, oportünistler kendi dışla-rında kazanılan zaferleri de yok sa-yarlar, onların zafer olmadığını ka-nıtlamak için kırk dereden su getirirler.

*

Oportünizm ve reformizm, 1984Ölüm Orucu’ndan 2000-2007 BüyükDirenişi’ne kadar, halkların mücade-lesine kazandırdığımız büyük zaferleri,yoksul mahallelerde, barikatlarda ka-zandığımız zaferleri küçümsemiş, yoksaymış, kimin ne işine yarayacaksa,zafer olmadığını kanıtlamayı kendi-lerine iş edinmişlerdir.

Ama tarihten söz ederken, yinede o zaferlerden söz etmeden yapa-mazlar; hatta kendilerini de o zaferlerikazananların içinde gibi gösterirler.Çünkü kendilerinin kazandığı bir zaferyoktur.

*

Zafer sözü, direnenlerin ve savu-nanların literatüründe vardır.

Bütün siyasi yaşamları boyunca,tek bir direnme savaşını kendi başla-rına vermemiş, tek bir zafer kazan-mamış olanlar, zafer kavramını dapek kullanmazlar. Kullananların ise"abarttığını" düşünürler.

*

Her savaşta zafer mutlak değildir.Zafer kadar yenilgi de mümkündür.

Ancak yine de savaşa "yenilmek"için girilmez. Yenileceğimizin kesinolduğu bir savaşa giriyorsak, oradada yine bir zafer bekliyoruz demektir.Bu geleceğe dönük bir zaferdir. Me-sela, 300 Spartalı’nın onbinlerce kişilikbir orduya karşı giriştiği savaş gibi.O savaşın sonucunda, ölecek ve askeriolarak yenileceklerdir. Ancak siyasizafer, daha direnme ve savaşma ka-rarını aldıkları andan itibaren onla-rındır.

*

Zafer, bazen fiziksel, maddi sonuçtadeğil, direniş ve savaşın kendisindedir.Zafer, bazen, düşmanın oyunlarının vepolitikalarının bozulmasındadır. Zafer,bazen, mutlak bir ölüm ve fiziki yokoluş ihtimaline karşı direnmek, teslimolmamak, savaşma iradesini göster-mektir. Kızıldereler, 17 Nisanlar, böylezaferlerdir ve büyük zaferin yolunuaçan belirleyici zaferlerdir.

*

Nuriye ve Semih'in direnişi, bu-günden zafer kazanmış bir direniştir.

Direnişin zaferi, AKP faşizmininpolitikalarını bozmuş olmasındadır.Faşist yüzünü teşhir etmiş olmasın-dadır. Halkımızı harekete geçirmişolmasındadır. Dünyayı ayağa kaldırmışolmasındadır. Faşizmin devasa güçve imkanlarının iki kamu emekçisininiradesini yenemeceğini kanıtlamış ol-masındadır.

*

Zafer bizimdir. Bizim olacaktır.

İdeolojik mücadelede, ajitasyonpropagandada, bunu bıkmadan, usan-madan tekrar etmeliyiz.

Zafer, emperyalizme bağımlılığınve faşizmin yarattığı karanlık içinde,tünelin ucundaki ışıktır. O ışığı gör-düğümüzde ve gösterdiğimizde, sa-vaşımız daha güçlü bir savaş olacaktır.

Zafer bizimdir.

ZAFER

�DİLİMİZİGÜÇLENDİRELİM, ZENGİNLEŞTİRELİM!

�Zaferi biz kazanacağız �Zafere dair düşlerimiz var �Kazanacağız�Zafer yolu

kavganın ve hayatınSAVAŞÇILARI

29 Ekim2017

Yürüyüş

Sayı: 38

39ÇÜNKÜ; YOK SAYANLAR, YOK OLMAYA MAHKUMDURLAR!

Dergimizin 38. sayısının yayınlandığı 29 Ekim 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 235. günündeler

*Yüksel Direnişi 355. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 160. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 251. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 120. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 77. gününde*Ankara Numune Hastanesi önünde süren nöbet 35. gününde

Page 40: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

"Bunalım", günümüz kapitalist toplu-munda yaygın bir durumdur. O kadar yay-gındır ki, apolitik insanlardan devrimcilerekadar uzanabiliyor.

"Bunalım takılıyorum" demek, "bu ara-lar depresyondayım" demek, pekala normal,kanıksanan, insanın "doğal halleri"ndenbiri olarak kabul ediliyor.

Bunalımın kanıksanması, meşrulaştı-rılması, onu daha da yaygınlaştırıyor.

Hayır, "bunalım" doğal değildir. İnsanındoğasına uygun olan "bunalım" değildir.

Bunalım, insanlığın, halkların binlerceyıllık birikimine aykırıdır.

Halkların binlerce yıllık birikiminde,binlerce yıllık bilimsel ve tarihsel tecrübede,bunalıma yer yoktur.

İnançlı İnsan Ayakta Kalır İnsan, inançlarıyla yaşar. Şu veya bu

biçimde inancı olmayan bir insan, rüzgardasavrulan kuru bir yapraktan farksızdır.Onu savuran rüzgar ise hiç durmaksızınsüren tarihsel ve toplumsal pratiktir.

Bu pratik, bazen, hafiften esen bir rüz-gardır, bazen bir fırtınaya dönüşür, bazendepreme. Hava bazen iyidir bazen kötü,mücadelenin gelişimi, bazen ileriye doğrudur,bazen geriye. Bazen ayaklanır kitleler,bazen susar. Güçlü ve dayanıklı olmayanlar,işte bu alt üst oluşlar içinde ayakta kala-mayanlar, bunalımlara savrulurlar.

Her İnsanın Bir İnancı Olmalıdır. İnanç nedir, açık, yalın bir tarifimiz

var: İnanç bilgi ve gerçektir. Bilgi ve ger-çekten yoksun kalan insanlar, inançsızlaş-maya başlar.

İnançsızlık umutsuzluğu doğurur. Umut-suzluk, en güçlü bunalım kaynaklarındanbiridir. Bir olumsuzluk, zincirleme, başkabir olumsuzluğu doğurur.

Her inanç sistemi, insanın sorularınacevaplar verir. İnanmayan, cevapsız sorulariçinde boğulur.

Kapitalizm Psikologlara Muhtaç Eder Kapitalizmin, insan ilişkileri dahil, aşk

dahil, her şeyi metalaştıran tüketim dünyası,insanları önce her alanda tatminsizliğe, veoradan da kaçınılmaz olarak bunalıma sü-rükler.

Kapitalizmin kültürü ve burjuva ideo-lojisi, hakimiyet alanını genişlettikçe, psi-kologların sayısı artmıştır. O hale gelmiştirki, özellikle burjuva, küçük-burjuva ke-simlerde herkesin bir "psikoloğu"nun ol-ması, adeta "zorunlu" sayılmaya başlan-mıştır. Amerika'da, Avrupa'da insanlar psi-

koloğuna danışma-dan, psikiyatrisine görünmeden yaşayamazve hayatlarını yönetemez olmuşlardır.

Fakat kapitalizmin psikologları, insanlarıbunalımdan kurtaramazlar. Çünkü buna-lımın ekonomik, siyasi, sosyal nedenlerinitesbit etmekten uzaktırlar. Sebepler ortadankalkmayınca, sonuçlar ortadan kalkmaz.

Bunalım, Çürümeye, Yozlaşmaya Açılan Kapıdır Gerek emperyalist ülkelerde, gerekse

de yeni-sömürge ülkelerde intiharlardaki,cinnet geçirme olaylarındaki artış, alkolbağımlılığının, uyuşturucu kullanımınınyaygınlaşması, tarikatlara, sapkın akımlarayönelenlerin artması, "bunalım" denilenolgunun yaygınlaşmasıyla doğrudan bağ-lantılıdır. Çünkü bunlar, bunalımın doğ-rudan, dolaysız sonuçlarıdır.

Kadercilik, burçlar, fallar, din, cinlerperiler, yeniden doğmak, uzayla bağlantılarkurmak... bunlar, kapitalizmin feodalizmdenalarak "güncelleştirdiği" gericiliklerdir. Vebunların pençesine düşen herkesi, bir adımsonrasında bunalımın binbir türlüsü bek-lemektedir.

Bir Yanda Bunalım, Bir Yanda Mücadele - Bunalımın kaynağı amaçsızlıktır, in-

sanın bir idealinin olmamasıdır. Mücadele, her gün, her an bir amacının

olması demektir. Mücadele, herbiri, uğrunaher türlü fedakarlığa katlanılacak ideallerdemektir.

- Bunalımın kaynağı, ‘ben'dir. Bencil-liktir. Mücadele "biz"dir, kolektivizmdir.

- Bunalım, mutlak güvensizliktir. Tümhalka, insanlara, ailesine güvensizliktir.Bencilliktir. Mücadele, "hepimiz birimiziçin, birimiz hepimiz için." demektir.

- Bunalım, inançsızlıktır. İnanç, coşku ve dinamizmdir. - Bunalım, intiharın eşiğidir. Devrimci mücadele, yaşama sevincidir. - Bunalım, gelecekten umudu kesmektir. Mücadele, geleceğe, yarınlara kuvvetle

inanmaktır. - Bunalım, "benden sonrası tufan"dır. Mücadele, "ben göremeyecek olsam

bile" diyebilmek, hiç yüzünü bile görmediğiinsanlar için uğraşmak, fedakarlıkta bu-lunmak, hatta ölebilmektir.

- Bunalım, insanlara düşmanlaşmaktır.Başkalarının kuyusunu kazmaya çalışmaktır.

Mücadele, insanın insana güven duy-masıdır. Kuyuya düşeni, elini uzatıp kur-tarmaktır.

- Bunalım, yabancılaşmadır.

Mücadele, insanlaşmadır. Bunalımlı İnsan, Kapitalizmi Güçlendirir Kapitalizm, insana, insanı mutlu edecek

hiçbir şey vermiyor. Vicdanlı her insanınvicdanını sızlatacak adaletsizlikler, açlık,işsizlik, eşitsizlikler, kişisel çekişmeler, in-sanlık dışı koşullarda çalışmak, herkesinyaşamını esir alan zorunluluklardır. Öğ-renciysen okuldan-dersten başka bir şeydüşünme, çalışıyorsan işten başta bir şeydüşünme, ev kadınıysan televizyon ekra-nında boğul...

Güvensizlik, yalnızlık, kuşkuculuk,umutsuzluk, çaresizlik, yozlaşma, dedi-koduculuk geçim derdi, gelecek kaygısı...kapitalizmin tüm insanlara armağanıdır.

Bunalıma düşmüş, sorunlarının altındaezilmiş, sorunlarını çözemeyip insanlığa,halkına küsmüş, insanlara düşmanlaşmış,güvensizleşmiş insanlar, kapitalizmin özel-likle istediği bir tablodur. Çünkü ne kadarçok insan bu durumda olursa, kapitalizm,kendini o kadar güvende hisseder. Sömürüdüzenine karşı mücadele o kadar zayıflar.

Mücadele Bunalımdan Çıkartır Devrimciler, coşkulu, moralli, dinamik

oldukları ölçüde, çevrelerine de coşku,moral taşırlar. Kendileri güçlü ve morallioldukça, çevrelerindeki bunalımlı insanlariçin bir çözüm olurlar.

Elbette devrimciler kendileri de sorunlaryaşarlar. Bireysel sorunlar yaşarlar, kolektifsorunlar yaşarlar. Ama kapitalizmin in-sanlarından farklı olarak, devrimcinin çö-züm yolları açıktır. Çünkü devrimci so-runlarının kaynağını bilebilir ve çözebilir.

Bu nedenledir ki, devrimci bunalmaz."Bunalıyorsa", bilgisi eksik, yöntemi yanlıştır.

Devrimciler ve Devrimcilik, Bunalımın Panzerihidir Bunalıma düşmüş halktan insanları,

gençliği, küçük burjuvaları, aydınları bu-nalımdan çıkartacak tek koşul; mücadeleortamıdır. Onlara bunalımdan çıkmalarıiçin uzanacak tek el, devrimcilerin elleridir.

Devrim, insanları bunalımdan çıkartarakgüçlenir. Bunalımdan çıkartmak zor de-ğildir; ana halka, bunalımdaki insanlarabir amaç, bir ideal kazandırmaktır.

Devrimci, bunalımdakini sarıp sarma-layan coşkudur.

Devrimci, kuyudakine uzatılan iptir.İnançsızlaşana inanç, umutsuzlaşana umut-tur. Bu yüzden, her devrimcinin ideolojik,politik, moral olarak güçlü olması çokçok önemlidir.

SSORUNLAR / ÇÖZÜMLERSORUNLAR / ÇÖZÜMLER

SORUN: BUNALIM ÇÖZÜM: MÜCADELE

Yürüyüş

29 Ekim2017

Sayı: 38

MÜCADELEMİZDE OLMAYANLAR HALK İÇİN YOK HÜKMÜNDELER40

Page 41: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

düşlerimde yeni bir dünyaiçinde ben ve yeni insanlarşaşkın bir şekilde izliyorumherkes bir şeylerle uğraşıyorbir kaç kişi toplantı yapıyor"nasıl tarımı daha verimli hale

getiririz"köyün ortasında bir kalabalık

toplanmışmeydanda tiyatro oynayan gençleri

seyrediyorlarherkes el ele vermişdünyayı değiştiriyorlarçok iş var ama herkes gönüllübir tek ben durmuş,şaşkın bakışlarımla izliyorumsorunları birlikte çözüyorlaremeği birlikte veriyorlarkör müyüm ne?açlık ve yoksulluk göremiyorumkimse bir rekabet içinde değilhırsızlık nedir unutulmuşgözlerimi kapatıp,yeniden açıyorumve gördüğüm tek şey güvenherkes eşitlenmiş, herkes üretiyorve bunların hepsini gönüllü yapıyoren yüce değer burada emeksınırsız olanaklar var buradahalkın yaratıcılığı halk içinbu düşümün adı sosyalizm......

Gönüllülük nasıl mümkündür?

Feodalizmde insana dayakla herşey yaptırılmaya çalışılmış, kapita-lizmde dayağın yerini para almıştır.Her şey bir meta haline getirilmiştir.Sevgiden emek gücüne kadar. Sosya-lizmde ise bunların yerini gönüllülükalır.

"İnsan nasıl gönüllü bir iş yapabilir"sorusuyla karşılaşabiliriz gönüllülükkonusunu ele aldığımızda. Bu sorunun

yanıtı, yeni insandır. Neden yeniinsan gönüllüdür sorusuna da cevabı-mız nettir. Yeni insan, devrimci ideo-lojiye sahiptir, devrimci ideolojiye sa-hip olan kim için gönüllü olduğunubilir. Yeni insan bir bilince sahiptir,halk için ve devrim için gönüllüdür,bu sömürü düzeninin çarkını kırmakiçin gönüllüdür. Açlığın ve yoksulluğunson bulması için gönüllüdür. Bu düzenive dünyayı değiştirmek için gönüllü-dür, çünkü sosyalizmin ona sunduğuolanakları bilir ve yeni insanın yenidünyası için mücadele eder.

- Gönüllülük sömürünün olmadığıyerde mümkündür. Kapitalist sistemdebiz karın tokluğu için çalışmak zo-rundayız. Bizi buna zorlar. Kimse bençalışmayacağım diyemez, çünkü ça-lışmayan aç kalır. Burada çalışmakbir zorunluluktur, gönüllülük değil.Kapitalistler bize iyi görünmek içindeğil, ihtiyacı olduğundan çalışabile-ceğimiz miktarda bir para verir. İşegidip gelebilmemiz onlar için önem-lidir, çünkü biz onlar için üretiyoruz.Bize verdikleri biraz bir para için bizhem üretiyoruz hem de bir ömür ve-riyoruz onlar için. O verdiği sadakasıda bize ihtiyacı olduğundan, yani yinekendi çıkarı için veriyor.

-Gönüllülük insanın emeğinin kar-şılığını aldığı yerde mümkündür. İn-sanın emeğinin karşılığını alamadığıyerde, mutlu olamaz, mutlu olmayaninsan ne üretebilir ne de bir işe gönüllüolabilir. Kapitalist düzende gönüllülükmümkün değildir.

-Gönüllülük eşitlikle mümkündür.Sınıfların olduğu bir toplumda eşitlikmümkün değildir. Bir taraf ezerken,sömürürken ve zenginleşirken diğertaraf buna gönüllü olamaz. Gönüllüolmadığı gibi yaratıcı da olamaz. Açlıkve sefalet içinde yaşamaya mahkumedilmiş bir halk karşılığını alamadığıbir üretim biçiminde gönüllü olamaz.

Sosyalizm

Sosyalizmde gönüllülük temeldir,çünkü sosyalizmde insan temeldir.Konut, sağlık, eğitim, toprak ve işsorunu olmayan bir halk bütün kültürel,zihinsel gelişme ve yaratma yaratıcı-lığını ortaya koyar. Sosyalizm halklabirlikte yönetecek ve bu da halkınkendisi ve çevresi için üreteceğini bi-lince çıkaracak. Bu bilinçle birliktehalk hayatı güzelleştirmeye ve kendinigeliştirmeye gönüllü olacaktır. Sos-yalizmde halkın üzerindeki sömürüve baskı ortadan kalkacak, sınırsızolanaklar sağlanacak. Bir çöpçününçocuğu astronot olabilecek, bir tarımişçisinin çocuğu bilim adamı olabile-cek.

Eşitlik üzerine kurulu olan bu dü-zende yeni insan doğacak. Rekabetinadı unutulacak, çünkü rekabete gerekkalmayacak. Kimse kimseden dahaiyi olmaya değil, birlikte en iyisi ol-maya çalışacak.

Gönüllü olmak kendini bir işe tümyetenekleriyle katmaktır. Bütün sınır-larını aşmaktır ve geliştirmektir. Sos-yalizm insana sonsuz sınırsız olanaklarsunar ve halkın kendini devamlı ge-liştirmesini sağlar. İnsanların zekasıyetenekleri ve ustalıkları bir halkınsahip olduğu zenginliklerin en büyü-ğüdür. Sosyalizm de bunu bilir ve buzenginlikleri tüm genişliği ile geliştirir,en verimli hale getirir ve insanlarınönünde sonsuz ufuklar açar.

Sonuç olarak:

1- Gönüllülük sömürünün olmadığıyerde mümkündür. Gönüllülük insanınemeğinin karşılığını aldığı yerde müm-kündür. Gönüllülük eşitlikle müm-kündür.

2- Konut, sağlık, eğitim, toprakve iş sorunu olmayan bir halk bütünkültürel, yeteneksel, zihinsel gelişmeve yaratma - yaratıcılığını ortaya koyarve bu da sadece sosyalizmle müm-kündür.

GÖNÜLLÜ İNSAN

29 Ekim2017

Yürüyüş

Sayı: 38

441ÇÜNKÜ; YOK SAYANLAR, YOK OLMAYA MAHKUMDURLAR!

Dergimizin 38. sayısının yayınlandığı 29 Ekim 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 235. günündeler

*Yüksel Direnişi 355. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 160. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 251. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 120. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 77. gününde*Ankara Numune Hastanesi önünde süren nöbet 35. gününde

YENİYENİİNSANİNSAN

Page 42: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

— Katma’dan Kilis’e 6000 kişilik önemlive karışık bir kuvvet gelmiştir. Fransız karar-gahında büyük bir telaş ve kımıltı vardır.Yüzlerce araba yol üzerinde toplanmaktadır.Bundan da anlaşılmaktadır ki Antep’e gidecekgüçlü bir nakliye kolu hazırlanmaktadır.

Antep Müdafaayı Hukuk örgütü, bu haberihemen Ankara’da Mustafa Kemal’e şifreledi,öbür yandan Kilis-Antep yoluna bakan Çamlıtepelerde dikilip bu yoldan kuş uçurmayanŞahin Bey’e de yeni toplanmış milis gruplarıgönderdi. Antep’e yerleşmiş olan Fransız gü-cünün, ana güçleriyle bağlantısı büsbütün ke-silmişti. Katma tren istasyonundan Kilis’eordan da Antep’e varan bu bağlantı yolu üze-rindeki bütün köprüler, Şahin Bey’ce attırılmıştı.Bu işte Kilis Kuvayı Milliye’si de ŞahinBey’le yan yana ve el ele çalışmıştı. Kilis-Antep şosesi üzerinde meydana getirilen aşa-malı «tahkimat»a yerleşen Şahin Bey buyru-ğundaki Kuvayı Milliye gücü, Fransızlarınbol silahlı ve kalabalık erzak konvoylarını ikikez burdan geri çevirmişti...

Bu üstün insan ve silâh kalabalığiyle Antepşosesini aşamayan Fransızlar, çok küçük du-ruma düşmüşler, genel, merkeze çığlığa benzerimdat ve yardım sinyalleri göndermişlerdi.Korkunç Fransız prestiji, tepelerden yağanbaşıbozuk mermileri altında kalbura dönmüştü.İşte, Anadolu insanının ve dağlarının granitdirencine çarparak kırılan Fransız askerselgücünün burnunu onarmak kaygısiyle davrananSuriye ve Lübnan’daki Fransız genel karargahı,durumu kurtarmak üzere elindeki her türlüaracı ve insan stokunu Antep şehrine karşı çı-karmıştı. Katma istasyonuna inerek Kilis’edoğru yürüyen altı bin kişilik Fransız askeriyletanklar ve toplar, kumandan Şahin Bey’inbirkaç yüz kişilik ulusal gücüyle boy ölçüşmeğegeliyordu.

Bu sırada kendi gücüne sonuna dek güve-

nen Şahin Bey, Oylum Köyü, Kertil, Beşgöztepeleri ve Bostancık sırtlarında, birer granityığını gibi toprağa yapışmış bekleyen adam-larının da ölüme meydan okuyuşlarından güçalarak Antep’le bütün köylerine ve dolayla-rındaki kasabalara Yol, Fransızlardan başkaherkes için açıktır ve serbesttir içerikli bildiriyayınladı.

26 Mart 1920 sabahı Yarbay Andrea buy-ruğunda karışık üç Piyade Alayı, iki yüzsüvari, bir batarya top, dört tank, birçokyeğnik ve ağır makinalı tüfekle gereçlenmişönemli bir gücün Kilis’ten yola çıktığı haberigeldi.

Yarbay Andrea, kol henüz kurşun atımınaelverişli noktaya gelmeden Şahin Bey milis-lerini saf dışı etmeyi tasarlamıştı. Şahin Bey’inyıktırdığı bu köprüyü hemen onarmaya baş-ladılar. Yıkılmış köprünün onarılması sırasındaKızılburun’daki siperlerinde sabırsızlıkla bek-leyen milisler, keşif kolu üzerine yaylım ateşaçtılar. Asıl kolsa hala kurşun yetişmeyecekuzaklıkta köprünün onarılmasını bekliyordu.Milislerin kurşun yağmuruna Fransız topçusuşarapnel yağmuruyla karşılık verdi. Bu birbirinedenk olmayan karşılıklı ateş, ikindi üstünedek sürdü. Fransız istihkamcıları Kuvayı Mil-liyecilerin ateş yağmuru altında en sonra köp-rüyü onarıp kolun geçmesine elverişli bir du-ruma getirdilerse de akşam yaklaştığındankolun daha ileri gitmesini tehlikeli görenYarbay Andrea, olduğu yerde ordugah kur-durdu. Fransız Kumandanı, bu açık ordugahıKuvayı Milliyecilerin gece baskınlarındankorumak üzere her türlü tertibatı aldı.

Şahin Bey, yakın tepelere dek sokularakYarbay Andrea’nın aldığı bütün tertibatı gözdengeçirdi. Kolun çok uzun, çok elastiki ve ateşgücünün çok yüksek oluşu Şahin Beyi epeycedüşündürdü.

Bununla beraber, geceleyin bu kolun canalacak bir noktasına bir baskın yapmayı kurduve geceleyin bu baskını yaptı. Kol bana mısındemedi. Kol, öyle gereçlendirilmişti ki, neresinedokunsan ateş püskürüyordu.

Sınıf bilinci, halk sev-

gisi, tarih bilinci ise vatan

sevgisidir.

Vatan, büyük evimizdir.

Vatan, tarihimiz, isyan-

larımız, bağımsızlık ve öz-

gürlük şiarımız, namusu-

muz, onurumuz, şehitle-

rimiz ve mezarlarımız, yer-

altındaki ve yerüstündeki

zenginliklerimiz, türküle-

rimiz ve oyunlarımız, ye-

diğimiz yemek, içtiğimiz

su, içimize çektiğimiz ha-

vadır.

Peki ne kadar tanıyo-

ruz vatanımızı? Tarihini

ne kadar tanıyoruz? Han-

gi zenginliklere sahip ol-

duğumuzu biliyor muyuz

gerçekten?

Bu vatanın vatan ol-

masındaki önemli döne-

meçlerden biri, 1919-1923

Anadolu Kurtuluş Sava-

şı’dır.

Vatanımız bugün yine

emperyalist işgal altında.

KURTULUŞ SAVAŞIMIZ

sürüyor.

1900’lerde ve 2000’ler-

de, bu savaşın her ikisin-

de de, kahramanlarımız

var, kahramanlıklar var.

Bu sayfada işte onları an-

latmaya devam ediyoruz.

1900’lerden 2000’lere

KURTULUŞ SAVAŞIMIZ

Destan Destan Anadolu ŞAHİN BEY:“Düşman

arabaları ancakcesedimi

çiğneyerekAntep’e

girebilirler”

Yürüyüş

29 Ekim2017

Sayı: 38

MÜCADELEMİZDE OLMAYANLAR HALK İÇİN YOK HÜKMÜNDELER42

Page 43: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

Şahin Bey, bu her kolu ateş saçan çelik ejderhaya karşı birşey yapamayınca biraz daha geri çekilip ona daha topluca sal-dırmayı düşündü.

Milisler, Şahin Bey’i ve öbür kumandanları da dinlemeyerekboş yere ölmektense daha gerilerde yararlı olmak düşüncesiylesiperlerini bıraktılar. Şahin Bey, buna çok üzüldü. Kendisindenayrılmayan pek az kişiyle Beşgöz Tepesi’ne çekildi; ordan dakol üzerine durmadan mermi yağdırdı.

Karayılan da, aşiret milisleriyle onun yanı başındaydı. Neyazık ki bu son tepede de milisler, ancak yarım saat dayanabildiler.Ne var ki milislerin keskin nişancılıkları, hiçbir merminin boşagitmemesini sağlayarak Fransız kolundan birçoğunu canlarındanetti.

Şahin Bey…Elinin altında bulunan Karayılan oğlu Molla’nınve Boynooğlu Memik’in yiğit savaşçıları, kendilerinin de onunda yüzünü ağartacak biçimde çarpışmışlardı. Kendisi, gücününüstünde çalışmış, ne yazık ki çok kalabalık insan ve bol ateşgücüne sahip olan düşman, onun bütün direncini çiğneyerekAntep’in kalbine doğru ilerlemekten geri kalmamıştı.

Bu sırada öte yanda kahramanlar şehri Antep’te Şahin Beyinatıldığı serüveni düşünerek dokuz doğuruyordu. Bu ölüm dirimsavaşını yakından izlemek üzere Şahin Bey’i, Karayılan'ı veBoynooğlu Memik’i Bostancık değirmeninde arayıp bulanAntep’in gönderdiği bir kurul, değirmenin ayışığiyle aydınlanmışdamında oturup durumu uzun uzun gözden geçirdi. Bu son sa-vunma için her türlü olanağı düşündüler. Küçük ve yiğit güçlerinkocaman güçleri yendiği tarihsel olayları anarak bir savunmaaşaması kurmanın yollarını araştırdılar. Antep kurulu çekilipgittikten sonra Şahin Bey, Karayılan’ı, Boynoğlu Memik’i vemilislerin öbür ileri gelenlerini çağırarak bu son savunma yerindeölünceye dek çarpışacakları üstüne onlara yemin ettirdi. Bütüngece hiçkimse uyumadı. Şahin Bey, geceden savunma tertibatınıaldı.

Tanyeri atarken Şahin Bey, «Cebinden küçük, mavi boyalıbir kurşun kalem, iç cebinden buruşuk bir kağıt çıkararak sonmektubunu yazdı.» Bu, Antep Müdafaayı Hukuk Derneği’nebugünkü durumu anlatan bir rapordu. Bu sırada Yarbay Andrea,şiddetli bir topçu ateşi açtırdı.

Kolun yürüyüşe geçmesiyle Şahin Bey savaşçıları da

tepelerden bir yaylım ateşe başladı. Yalnız, her namlu, mutlakabir insana nişan aldığından kurşunlar boşa gitmiyordu...

Şahin Bey: "Düşman çok kalabalık, hepimiz boşuna öleceğiz.Buradan çekilelim!" diyen arkadaşlarına o şöyle karşılık verdi:

— Düşman buradan geçerse ben Antep’e ne yüzle dönerim!Düşman arabaları ancak benim cesedimi çiğneyerek Antep’egirebilirler. Şahin Bey’in on sekiz arkadaşı oracıkta şehit olmuş,yatıyordu. Şahin Bey, küçük grubuyla burda düşmanı yarımsaat duraklattı. Top ateşinin dayanılmaz etkisiyle her iki yandakimilisler, buyruksuz, yerlerini bırakarak geriye çekildiler. ŞahinBey kuytu bir yerde bulunan atını yanındaki savaşçılardanbirine vererek çekilenleri geri çevirtmek üzere onların arkasındankoşturmak istedi. Binen adam atı bir türlü süremedi. Hayvantop seslerinden ürkmüş, kaçıp gideceğine huysuzluk ediyor, yolgitmek istemiyordu. Şahin Bey, bunun üzerine çekilenlerin geriçevrilmesine çalışmaktan vazgeçti. Şahin Bey, biraz sonra çev-resinde hiçbir dost silahın patlamadığını çok büyük bir acıylaanladı. Bulunduğu yerde birkaç kişiyle kalmıştı. Onlar da,ölümün üstlerine geldiğini ve her an yaklaştığını görerek çekilmekkararına vardılar. Düşman, yolun kıvrımını geçmiş, dosdoğruonun üzerine geliyordu. Şahin Bey, yıktırdığı Elmalı Köprüsü’nüntaşları arkasına siper olarak durmadan kocaman gövdeli düşmanaateş ediyordu. Artık, dev gibi bir düşman kalabalığına karşı tekbaşınaydı. «Son şarjörünü yatağa sürüp ateş etti. Artık, cephanesizdi.Tüfeğini Elmalı Köprüsü’nün taşlarına çarparak kırdı.

Fransız askerleri onu sol kulağının arkasından ve karnındansüngüleyerek öldürdüler.».

Şahin Bey, büyük ve kutsal davalarda ölümün bir aspirin yu-tarcasına kolay olduğunu hemşehrilerine göstermek uğrunacanını verdi. Yarbay Andrea... Antep’teki Fransızların BüyükKızılasar dolaylarına gönderdiği askerlerle birleşti ve 28 Mart1920 de Antep’e girdi.

Dışarıdan içeri girmesine engel olunamayan düşman, bu keziçeriden dışarı atılmaya çalışılacaktı.

(Yukarıdaki anlatımda Hasan İzettin Dinamo'nun "Kutsalİsyan" kitabından yararlanılmıştır.)

Asıl adı Mehmet Sait olan Şahin Bey,Kurtuluş Savaşı’ndanönce Yemen çöllerinde, 1911 yılında Trablusgarp'ta MustafaKemal'le birlikte İtalyanlara karşı savaşmış ve daha sonraçıkan bütün savaşlarda bulunmuş deneyimli bir subaydı.Anadolu Kurtuluş savaşı yıllarında Fransızlar Antep'i işgaletmişlerdi. Şahin Bey doğma büyüme Antepliydi. MustafaKemal tara�ndan Antep'in kurtuluşu için görevlendirilmiş�.Şahin Bey, bütün Antep’in Kuvayı Milliye sorumlularını bağ‐rında toplayan «Heye� Merkeziye» ile görüşüp konuştuktansonra Antep'teki görevine başlamışr. Kurtuluş savaşı ŞahinBey gibi kahramanlık örneklerini veren fedakar insanlarımızsayesinde kazanılmışr. Şahin Bey, Fransız işgalcilerine karşı

silahının son mermisine kadar savaşmış ve mermisi biğindesilahından düşman yararlanmasın diye silahını kırmış vekendisini feda etmesini bilmiş�r.

Şahin Bey, “Düşman çok kalabalık, hepimiz boşunaöleceğiz. Burdan çekilelim!” diyen arkadaşlarına şöyle karşılıkvermiş�r:

— “Düşman buradan geçerse ben Antep’e ne yüzle dö‐nerim!” Şahin Bey bu kararlılık ve inançla savaşmışr.Düşman ancak Şahin Bey'in cesedini çiğneyerek Antep'e gi‐rebilmiş�r. Şahin Bey'in kararlılığını,mücadelesini sahiplenerek;aynı kararlılıkla bugün emperyalizme ve yerli işbirlikçisi oli‐garşiye karşı kurtuluş savaşını sürdürmeliyiz.

29 Ekim2017

Yürüyüş

Sayı: 38

43ÇÜNKÜ; YOK SAYANLAR, YOK OLMAYA MAHKUMDURLAR!

Dergimizin 38. sayısının yayınlandığı 29 Ekim 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 235. günündeler

*Yüksel Direnişi 355. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 160. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 251. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 120. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 77. gününde*Ankara Numune Hastanesi önünde süren nöbet 35. gününde

Page 44: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

Komplo Davaları Komplo; sözlüklerde “bir kimseye,

bir kuruluşa karşı toplu olarak alınangizli karar, gizli düzen”, “tuzak” vebenzeri şekillerde tanımlanmıştır. Yanibelirli bir plan çerçevesinde, belirli birsonucu elde etmeye yönelik hazırlanantuzak olarak da ifade edilebilir. Bu anlamdabütün siyasi davaları birer komplo davalarıolarak ele almak mümkündür. Çünkü budavaların tamamı, bir suçun yargılanma-sından ziyade, belirli bir plan çerçevesinde,düzen değişikliğini içeren düşüncelerincezalandırılmasına yönelik birer iktidareylemidirler.

Ancak burada örnek olarak vereceği-miz davalar bu geniş yorumun dışındagerçek anlamda birer komplo davasıdır.Çünkü bu davalarda ya ortada “sanık”lartarafından işlenen bir “suç” hiç bulun-mamaktadır ya da “suç” olarak niteleneneylemlerin hiçbiri yargılanan “sanık”veya “sanıklar” tarafından gerçekleşti-rilmemiştir. Her iki durumda da davalar,önceden hazırlanıp uygulamaya konan

bir plan dahilinde yürütülmekte, delilsizyargılamalarla ispatsız cezalar verilmek-tedir. Zaten amaç, yukarıda da ifade etti-ğimiz gibi, işlenen bir suçun cezalandı-rılmasından çok "sanık" konumuna geti-rilen kişilerin sahip olduğu "düzeni de-ğiştirmeye yönelik" düşüncelerin ceza-landırılmasıdır. Böyle olduğu için de“amaca giden her yol mubahtır” mantığıile hareket edilmekte, mevcut hukuk dü-zeninin en temel kurallarına dahi uyul-mamaktadır.

Şimdi tarihsel sıralamaya uygun birşekilde, bazı öne çıkan komplo davalarını,bunların hangi siyasi ve toplumsal zemindegerçekleştiğini, davaların seyrini, “sanık-lar”ın savunmalarını ve “sanık”ların ara-sında yer almasalar da bu davaların gerçektarafı olan emekçi halklarda yarattığıyankıları kısaca ele almaya çalışalım.

Haymarket DavasıYıl 1886, yer Amerika… İşçilerin 8

saatlik iş günü için mücadelesi yüksel-mektedir. Chicago grevlerin en örgütlüolduğu yerlerden birisidir. 8 saatlik iş

günü mücadelesinin öncüleri de buradadır.Bu eyalette grev ve gösteriler 3 Mayıs’akadar sürer.

3 Mayıs günü aylardır grevde olanMc Cormic işçileri ile grev kırıcılar ara-sındaki çatışmayı bastırmak bahanesiylepolis grevcilere ateş açar. Altı işçi ölürve onlarcası yaralanır. Bu olayı protestoetmek amacıyla August Spies önderliğindeHaymarket Alanı'nda bir protesto gösterisidüzenlenir. Miting dağılmaya başladığısırada bombalar patlar, polis direkt işçilerinüzerine ateş açar. Bugün bile ölü sayısınet olarak bilinmez.

Yaşanan bu katliamla ilgili “soruş-turma”da hedef yine işçilerdir. Önce 30kişi gözaltına alınır işçi liderlerinden.Sonra gözaltı sayısı 12’ye, ardından 8’einer. Amaç, 8 saatlik iş günü mücadelesininöncülerini yok etmek için kullanılacakdeliller elde etmektir.

Dava 21 Haziran 1886'da başlar. Gös-termelik bir yargılamadan sonra, 7 işçilideri ölüme mahkum edilir, bir kişi ise15 yıl ceza alır. Bu dönemde Amerikansermayedarlarının ilk kontra örgütü olarak

KKÖKLERİ HALKIN İÇİNDE

30 YILLIKBİR GELENEK:

HALKIN HUKUK BÜROSU

5

SINIF SAVAŞININ KÜRSÜLERİ:

SİYASİ DAVALAR 2

Sevgili okurlarımız; ülkemizdeadalet mücadelesinin hukuk ala-nındaki en ileri ve en örgütlümevzisi olan Halkın Hukuk Bü-rosu’na yönelik 12 Eylül günüyapılan ve 15 avukat, 1 stajyeravukatın tutsak edildiği "büyükoperasyon” sonrası başladığımız,4 bölümü geride bıraktığımız di-zimizin 5. Bölümü ile devam edi-yoruz.

Önceki bölümde; sınıflar mü-cadelesinin hukuk zemininde veyargı mekanizması eliyle sürdü-rüldüğü, bugüne de ışık tutan“siyasi davaları” ele almaya baş-ladık, bu davalardan çeşitli ör-nekler verdik. Dizimizin bu bö-lümünde de konuya geçen haftakaldığımız yerden devam edecek,kendilerinden öncekiler gibi sınıfsavaşının mevzisi olan, asıl olarakiki sınıfın, iki ideolojinin, iki ira-denin karşı karşıya geldiği önemlisiyasi davaları ele alacağız.

Bu bölümde; ortak özellikleri,her biri tipik birer siyasi davalarıolmaları yanında, birer “komplodavaları” olan davalardan ör-

nekler vereceğiz. Kapitalizmingelişip, emperyalizm aşamasınageçtiği dönemlerde, burjuvazininişçileri hem katledip hem de ön-derlerini katliam suçundan mah-kum ettiği Haymarkt davası,1920'lerde iki göçmen işçinin ko-münizm korkusu ve düşmanlı-ğıyla ve komplo sonucu elektriklisandalyeyle ölüme mahkum edil-diği Sacco ve Vanzetti davası yeralacak. Bulgaristan Devrimi’ninönderi ve 3. Enternasyonel-Ko-mintern üyesi Dimitrov’un Re-ichstag (Millet Meclisi) komplosudavasında Alman faşizmini nasılyargıladığını göreceğiz. Amerikanemperyalizminin “komünizmekarşı savaş”ının simgesi halinegelen Rosenbergler davasında“bağımsız yargı”nın ne menembir şey olduğuna tanık olacağız.Kısaca örnek vereceğimiz davalarüzerinden, sınıf mücadelesinin“yargılama” görüntüsü arkasındahukuk zemininde nasıl sürdüğü-nü ortaya koymaya çalışacağız.

Yürüyüş

29 Ekim2017

Sayı: 38

MÜCADELEMİZDE OLMAYANLAR HALK İÇİN YOK HÜKMÜNDELER44

Page 45: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

bilinen PİNKERTONörgütü kurulmuştur. Buörgütün katliamdakirolü açık olmasına rağ-men araştırılmaz. Kat-ledilen işçilerdir, ceza-

landırılan da yine işçi liderleri olur. Buolay burjuva hukukunun, burjuva ser-mayedarların hizmetinde olduğunun ilkdeğilse bile en açık ve en kaba göster-gesidir. Çünkü hukukun ve yargı siste-minin bu işlevi, bugünün aksine, hiçbirşekilde gizlenme gereği duyulmadan,kaba biçimde yerine getirilmiştir.

Sacco ve Vanzetti DavasıNicolo Sacco adındaki bir kunduracı

ve Bartolomeo Vanzetti adındaki bir iş-portacının yargılandığı bu dava sonundaiki emekçinin elektrikli sandalye ile ida-mına karar verilmiştir. Bütün itirazlarave suçsuzlukları açığa çıkmasına rağmeniki işçinin 23 Ağustos 1927’de infazedildiği bu dava bütün dünyada adaletmücadelesinin simgelerinden biri ol-muştur.

O yıllar, 1. Emperyalist PaylaşımSavaşı’nın ardından emperyalist-kapitalistülkelerde ekonomik ve siyasi çöküntünün,Soyvetlerde ise tersine sosyalist toplumuninşaasının heyecanının yaşandığı yıllardır.ABD’de de işsizlik, ücretlerin düşüklüğü,büyük sermayenin gittikçe büyümesinekarşılık orta katmanların hızla yoksul-laşması, ülkede huzursuzluğun büyükölçüde yaygınlaşmasına yol açmış,1918'de 1 milyon olan grevdeki işçisayısı 1919'da 4 milyona yükselmiştir.İşçiler ekonomik hakların yanında siyasihaklar da talep etmektedir.

Bu durum tekellerin temsilcisi olanABD hükümetinin, radikal hareketleringeriletilmesi için ülke genelinde yoğunbir baskı ortamı yaratmasına neden ol-muştur. Yoğun baskıya uğrayan grup-lardan biri de göçmen işçilerdir. Saccove Vanzetti de genç yaşlarda ABD'yegelmiş İtalyan asıllı iki göçmen işçidirve muhaliftirler. 1920'de ABD'de doruğatırmandırılan komünizm karşıtı propa-ganda ortamı içinde tutuklanmışlardır.

Üstlerine atılan suç iki maaş mutemedininsoygun amacıyla öldürülmesidir. Dava,Masachusetts eyaletinin başkenti olanBoston'da iki ay gibi kısa bir süredesonlandırılmış, dava sonunda iki muhalifgöçmen işçi, jüri kararıyla suçlu bulunupidama mahkum edilmiştir.

Karara temel olan iki tanıktan birininhapishane kaçağı olduğu ve mahkemedesahte adla tanıklık yaptığı ortaya çıkmış,başka bir öldürme suçundan idama mah-kum olmuş bir tutuklu cinayeti kendisininde aralarında bulunduğu Morelli Çete-si'nin gerçekleştirdiğini yazılı ve imzalıolarak itiraf etmiştir. Buna rağmen verilenidam kararı, Amerikan yargı sistemininve genel olarak da burjuva hukuk me-kanizmasının neye ve kime hizmetettiğini göstermesi açısından önemlidir.Nazım Hikmet, Sacco ve Vanzetti içinyazdığı şiirinde “kurban gittiler dolarlarınemrindeki adalete” diyerek özetlemiştirbu durumu.

Bu haksız karar hem ABD'de hembaşka birçok ülkede büyük tepkiler do-ğurmuştur. Davanın yeniden görülmesiiçin ya da valinin af yetkisini kullanmasıiçin pek çok başvuru yapılmış, dilekçeverilmiştir. Bunları imzalayan yüzbinlerinarasında Anatole France’dan Albert Eins-tein’a kadar birçok sosyalist, devrimci,demokrat, bilim insanı da vardır.

Temyiz ve cezanın infazının onay-lanması aşamaları ile birlikte dava sürecitam 7 yıl sümüştür. Sacco ve Vanzetti 7yıl boyunca infazı beklemiş, 1927’nin22-23 Ağustos gecesi idam kararı elek-trikli sandalyede infaz edilmiştir. İnfazıngerçekleştirildiği 22-23 Ağustos gecesiNew York'tan Paris'e, Buenos Aires'tenBerlin'e, Kahire'den Sidney'e, Belg-rad'dan, Havana'ya kadar pek çok kenttebüyük mitingler yapılmıştır. Paris'teABD Elçiliği’nin önünde toplanan150.000 kişi, Boston'da ise 250.000 kişipolisle çatışmış, binlerce kişi gözaltınaalınmıştır.

Davanın üzerinden tam 50 yıl, infazınüzerinden 43 yıl geçtikten sonra Mas-sachusetts Valisi Michael Dukakis, "in-celemeler sonucunda iki göçmenin yanlış

bir kararın kurbanı olduklarının anlaşıl-dığını" açıklamış, Sacco ve Vanzetti’ninitibarları iade edilmiştir(!) Oysa onlaritibarlarını “dolarların emrindeki adalet”tarafından ölüme mahkum edilmekleçoktan kazanmışlardır zaten.

Faşizmin Yargılanması-Dimitrov Davası

Almanya’da “Nasyonal Sosyalizm”sloganıyla geniş halk yığınlarının des-teğini alan Hitler 1933 Şubatı’nda iktidarıele geçirmişti. Ancak Hitler, halkın des-teğinin kendisine yetmeyeceğini biliyor,Alman tekellerinin de desteğini almakistiyordu. Çünkü 1. Emperyalist PaylaşımSavaşı’nda alınan ağır yenilginin ardın-dan, yeniden iştahı kabaran tekellerindesteği olmadan, uzun süre iktidardakalamayacağını biliyordu. Bu nedenletekellere kendini kanıtlamak, onlara çı-karlarının tek ve gerçek savunucusu ol-duğunu göstermek istiyordu.

Bunun yolu da o dönem Avrupa üze-rinde dolaşmaya devam eden “komünizmhayaleti”nden, dünyanın 6'da 1'inde ege-men hale gelen sosyalizmin Almanya’yıbir kez daha ve bu kez daha güçlübiçimde tehdidinden yalnızca kendisininkurtarabileceğini göstermesiydi.

İşte Reichstag (Millet Meclisi) yangınıAlman Komünist Partisi’ni ezmek, bugücü bertaraf etmek için biçilmiş kaf-tandır. 27 Şubat günü, akşam 9 sıralarındaReichstag yakılmış, Van der Lubbleadındaki Hollandalı, suçüstü yakalan-mıştır. Provokatörlerin bu oyuncağı he-men "komünist" olarak ilan edilir. Derhalkomünist avı başlar. Cezaevleri, kışlalar,toplama kampları, en amansız işkencelereuğratılan rehinelerle dolacaktır. İnsanlıkdışı makine, ölüm makinesi işlemeyebaşlamıştır. Dava Alman Komünist Par-tisi’nin davası haline getirilecektir.

Bu insan avında yakalananlardan biride o sırada Almanya’da bulunan, Bulgarfaşizmi tarafından aranmakta olan Bul-garistan Komünist Partisi Genel Sekreterive Komünist 3. Enternasyonel-KominternYürütme Kurulu üyesi Georgi Dimit-

29 Ekim2017

Yürüyüş

Sayı: 38

445ÇÜNKÜ; YOK SAYANLAR, YOK OLMAYA MAHKUMDURLAR!

Dergimizin 38. sayısının yayınlandığı 29 Ekim 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 235. günündeler

*Yüksel Direnişi 355. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 160. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 251. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 120. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 77. gününde*Ankara Numune Hastanesi önünde süren nöbet 35. gününde

Page 46: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

rov’dur. Plan açıktır: Al-man faşizmi, Dimitrov’untoplumsal konumunu kul-lanarak, yalnızca Almanemekçi partisini değil, En-ternasyonal'in kendisini,

gamalı haçlı bayrağı sallayarak yıkabi-lecektir.

Ancak Dimitrov üstün politik kav-rayışı ve öngörüleri, tarihsel ve siyasalhaklılığına olan inancı ile faşizmin oyu-nun bozmuş, hem dava sonunda beraatetmiş hem de davanın görüldüğü mah-kemeyi faşizmi yargıladığı bir kürsühaline getirmeyi başarmıştır.

Dimitrov yangın işini ayarlayan,sonra da mahkemeyi kotarmaya koyulandüşmanın güttüğü amaçları özgürlüğüne

kavuştuktan sonra,4 Mart 1934'de

Pravda'da yayınlanan bir yazıda şöylesıralamıştır:

"Birincisi: Faşist kundakçı ve cel-latların itibarını, iç ve dış kamuoyuönünde iade etmek, gerçek kundakçılarıkamufle etmek için suçu komünistlereyıkmak.

İkincisi: Devrimci proletaryayı hedefalan barbar terörü ve kanlı saldırılarıhaklı çıkarmak. Dava aracılığıyla, devasakültürel değerlerin hunharca yok edil-mesi, bilime karşı yürütülen sürek avı,solcu burjuva "düşünce özgürlüğü"nünbile acımasızca yok edilmesi, kitleselkatliam ve cinayetler vb. dünya önündehaklı gösterilecekti.

Üçüncüsü: Dava, yeni bir antiko-münist kampanyayı beslemeli ve Al-manya Komünist Partisi'ne karşı yenibir "dev dava"ya temel hazırlamalıydı.

Dördüncüsü: Dava, faşist hükümetin,dünya komünizmine karşı "başarıyla"savaştığını ve kapitalist Avrupa'yı, ko-münizm tehlikesinden tam zamanındakurtardığını kanıtlamalıydı. Faşistler,bu dört sanık komüniste, emperyalistülkelerle yapılacak pazarlıkta, "tarihihizmetleri"nin karşılığı olarak, Hitler'esilahlanma vb. alanlarda "eşitlik" sağ-layacak koz olarak bakıyorlardı. Almanfaşistleri bu davaya, dış politika açısındanolağanüstü bir önem biçiyorlardı."

Dimitrov, stratejisini bu tespitlerindenyola çıkarak belirledi ve kundakçılıksuçlamasını politik açıdan reddetti. Okendini savunmaktan çok komünistideolojiyi, komünizmin çıkarlarını sa-vunmayı tercih etti.

“Dimitrov'un kendi suçsuzluğunukanıtlamaya yönelik konuşması, ancak

Yürüyüş

29 Ekim2017

Sayı: 38

MÜCADELEMİZDE OLMAYANLAR HALK İÇİN YOK HÜKMÜNDELER446

"Sacco ile Vanzetti"

şiirinden(...)

Yanıyordu kanlarında

şavkı İtalya güneşlerinin

koştular temiz esmer alınlarla

hayatın sesine,

dövüştüler yanında

dövüşen kardeşlerinin.

Yeni dünyada düştüler

eski zulmün pençesine!

Yedi yıl ölümün karşısında

gülerek durdular.

Elektrikli iskemleye

kadife bir koltukmuş gibi oturdular.

Yürekleri dört bin volta

yedi dakka dayandı.

Yandı yürekleri

yedi dakka yandı!..

Cani değildiler,

kurban gittiler bir cinayete,

kurban gittiler

dolarların emrindeki adalete!

Hayatlarında olmadılarsa da

kitlelerin rehberi,

ölümleriyle şaha kaldırdı kitleleri

bu iki ihtilal neferi!..

KISSADAN HİSSEBurjuvazi

katletti içimizden ikimizi

bu iki ölü ölmeyen iki ölümüzdür

Burjuvazi, kavgaya davet etti bizi

davetleri kabulümüzdür!

Biz nasıl bilirsek

hep bir ağızdan gülmesini,

Biliriz öylece yaşamasını, ölmesini

Hepimiz-birimiz

birimiz-hepimiz için

Nazım HİKMET, Ağustos 1927, Moskova

Page 47: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

buna mahkeme tarafından zorlandığı za-man ayrıntı niteliğinde bir konuya değinirgibi oluyor. Dimitrov'un yanında olanhukukçuların "yer ve zaman kanıtı" delilivardı. Ve bu delil kesindi, çünkü yangıngecesi Dimitrov'un Berlin'de olmadığıve olayı ayın 28'i sabahı Münih trenindeöğrendiği belirlenmişti.” (Marcel Willard,Babeuf’tan Dimitrov’a Sosyalist Savun-malar, Syf. 82)

Dimitrov’un bu konudaki bakışı ol-dukça nettir. “Bir militanın gözünde tekdeğerli kanıtın siyasi nitelikli kanıt ol-duğunu ve biricik doğru savunmanınpolitik savunma olduğunu” göstermiştir.

Bugün Dimitrov davası “faşizminyargılanması” olarak bilinmektedir. O,yürüttüğü politik savunma stratejisiylefaşizmin mahkemelerinde “yargılanandeğil yargılayan olma” geleneğinin te-mellerini atmıştır.

Dimitrov’un bize mesajı açıktır: “Hu-kuku, yasaları bilmek gerekir. Ancakasıl amaç politikadır. Hukuk ancak buamacı gerçekleştirmede kullanılacak biraraç olabilir, daha fazlası değil.”

Rosenbergler Davası1950’li yıllar; Amerika, tarihe geçen,

başında Mc Carthy’nin olduğu "komünistavı"ndadır. Faşizmin, ekonomik krizinyol açtığı yoksulluğa karşı büyütülengericiliğin, Sovyetler Birliği’ne karşı kış-kırtmaların, Kore Savaşı’nın, aşırı si-lahlanmanın Amerikası’dır.

Sosyalizmin dünyayı sarsması ve sar-ması karşısında tekeller korku içindedir.O dönemde dünyanın yaklaşık 3’te 1’ikapitalist zincirden kopmuş, sosyalizminegemenliğine girmiştir. Dahası sosyalizmeözlem Amerika’da da yükselmektedir.Komünist Partisi, 1930’da 7.500 üyeyesahipken, bu sayı 1939’da yaklaşık100.000’e çıkmıştır.

Mc Carthy’nin "Güvenliği tehdit eden57 milyon 205 bin 81 kişiyi tespit ettim"çağrısıyla sendikalar, üniversiteler, sinemave tiyatro her koldan "komünist avı"başlamıştır.

İşte bu ortamda faşist Amerikan ikti-darı; halka gözdağı vermek, güçlenen

sosyalistleri halkın gözünde "suçlu" ilanetmek ve savaş kışkırtıcılığı için "RO-SENBERGLER" komplosuna başvur-muştur.

Her ikisi de Amerikan Komünist Par-tisi üyesi, her ikisi de Yahudi olan Juliusve Ethel Rosenberg çifti, düzmece birkomployla "atom bombası casusluğuyaptıkları" iddasıyla tutuklanıp "sovyetajanı komünistler" olarak ilan edildiler.Julius bir mühendisti. Sanayi Sendika-sı’nın aktif bir militanı ve Genç Komü-nistler Birliği'nin üyesiydi.

Rosenberg çifti önce ajanlık meselesinianlamadılar, çok da üzerinde durmadılar,ciddiye almadılar, hatta komik buldular.Komünistlik konusunda ise zaten bir iti-razları olamazdı, belgeliydi, parti üyelikkartları vardı. Ancak durum onların san-dığı kadar basit değildi. Büyük bir komplosöz konusuydu.

Önce Julius tutuklandı 17 Temmuz1950’de. Ardından eşi ile ilgili basınaçıklaması yapan Ethel hedef tahtasınaoturtuldu. 11 Ağustos 1950'de, yüz bindolar kefalet karşılığında serbest bıra-kılmak üzere tutuklandı.

Komplo, üzerlerine verilen ve asılolarak polis ve savcı tarafından düzen-lenmiş yalan ifadelere dayanıyordu. Tümhücrelerine sinmiş korkaklık ve acizlikiçindeki dönek solcuların ve Ethel’inkardeşi Davit Greenglass ve karısının,yıllar sonra artık dayanamayarak itirafedecekleri, düzmece ifadelerle ölümegönderildiler.

İki yıl süren dava sonunda Rosenbergçifti tıpkı Sacco ve Vanzetti gibi elektriklisandalye ile ölüme gönderilirken adlarıAmerika’da ve dünyanın dört bir yanındaadalet mücadelesinin sembolü halinegeldi. Yükselen tepkilerden korkan iktidarbuna karşılık Rosenbergler’den, işleme-dikleri halde, suçlamaları kabul etmelerive "pişmanlık" dilemeleri şartıyla ölümkararının tekrar gözden geçirileceğinisöylediler. Rosenbergler, pazarlık rüşvetinikabul etmediler. "Suçsuzluğumuza inananinsanlara ihanet etmeyeceğiz" dediler.Onlar yalnızca inandıkları tek güç olanhalka seslendiler: "Ancak halkın örgütlü

baskısı bizi kurtarabilir ve iki masuminsanın öldürülmesine yol açacak korkunçsiyasi suçu açığa çıkarabilir." Rosen-bergler'in bu çağrısı hala güncelliğinikoruyor: Faşizmin komplolarla tutsakettiği onlarca devrimciyi "ancak halkınörgütlü baskısı kurtarabilir!"

22 Ekim2017

Yürüyüş

Sayı: 37

RROSENBERG’LER

KONUŞUYOR:

"Elektrikli sandalyedenkorkmuyorum. Biryurttaş olarak hakkımolan ADALETİİSTİYORUM! ADALETİSTEMEKTE ISTİKRARLIOLACAĞIM,ADALET İSTEMEKYERİNE aşağılık birpazarlığı, küçülmeyikabul ederek, gittikçedaha sıkuygulanır hale gelenanti-demokratik, polisdevleti yöntemlerine deortakolmayacağız...""Barış, ekmek ve güliçin savaşta: Celladısakin bir onurla,güvenle ve geleceğebakarak bekliyoruz.İnancımızıyitirmeyeceğiz. Herzaman olduğu gibi"

29 Ekim2017

Yürüyüş

Sayı: 38

47ÇÜNKÜ; YOK SAYANLAR, YOK OLMAYA MAHKUMDURLAR!

Dergimizin 38. sayısının yayınlandığı 29 Ekim 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 235. günündeler

*Yüksel Direnişi 355. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 160. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 251. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 120. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 77. gününde*Ankara Numune Hastanesi önünde süren nöbet 35. gününde

Page 48: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

Grup Yorum İçin Çek-Gönder, Yayınlayalım!

Son 1 yılda defalarca kez kurumumuzbasıldı. Neredeyse tutuklanmayan üyemizkalmadı, tahliye olanlar da tekrar tutuk-landı. Konserlerimiz yasaklandı, albü-mümüzün imza gününe gelenler gözaltınaalınıp tutuklandı.

Tüm bu baskılara ve saldırılara karşıçözümsüz kalmadık, teslim olmadık, ol-muyoruz. Kurumumuz talan mı edildi,en geç 1-2 gün içerisinde tekrar toparladık.Enstrümanlarımızı mı kırdılar; kırık ents-trümanlarımızla klip çekip faşizmi rezilrüsva ettik. Üyelerimiz mi tutuklandı,korolarımızdan yeni Yorumcular yetiş-tirdik, tutsak Yorumcular da hapishanedeüretimlerine devam etti. Konserlerimizmi yasaklandı, çıktık yoksul mahalle-lerdeki konduların tepesine, dam kon-serleri verdik. Bundan sonra da böyleolacak.

Peki kimlerle yaptık? Mao'nun dediği;"Ne olursa olsun hiç bir gücün ezeme-yeceği, gerçekten yıkılmaz olan kale"ile. Yani halkla. Yani sizlerle...

Grup Yorum'a yapılan saldırıları mil-yonlara duyurmak için de herkesin ya-pabileceği bir şeyler vardır diye düşü-

nüyoruz. Bir Yorum şarkısını çalıp-söy-lemek, Grup Yorum yazılamaları yapmakgibi... Ki bu örnekler daha da çoğaltılabilir.Bu konuda sizlerin yaratıcılığınıza inan-cımız sonsuz...

Halkı için yaşayan, halkı için düşünen,halkı için sanat yapan, halkın evlatlarıyızbiz. Gücümüzü de halkımızdan alırız.O nedenle 32 yıldır bitirememişlerdirYorum'u. O nedenle Grup Yorum halktırsusturulamaz diyoruz.

Grup Yorum için yaptıklarınızı çekipFacebook sayfamıza (facebook.com/grup-yorum1985) gönderin, yayınlayalım.

Tüm Sanatçı DostlarımızaÇağrımızdır! Sansüre Karşı Olalım!

Grup Yorum olarak yıllardır halkazulmedenlerin, adaletsizliklerin sahip-lerinin karşısında olduk. Egemenler sev-mez bizi. Yıllarca sesimizi susturmayabizi halktan koparmaya çalıştılar. Öncesansurlendik. Basında, gazetelerde,TV’lerde yer verilmedi turkulerimize.Yetmeyince konserlerimiz yasaklandı.O da yetmeyince gözaltına alındık, iş-kenceler görduk. Son 10 ayda kulturmerkezimiz 4 kez baskın yaşadı. Tum

baskınlarda enstrumanlarımızı kırıp par-çaladılar, nota ve akor defterlerimiziyırttılar, gözaltına alınan herkese işkenceyaptılar. 18 Kasım 2016’da yapılan bas-kında, kultur merkezimizde Tavır dergisi,çekiç ve yeşil gömlek bulunmasını suçolarak göstererek 7 uyemizi tutukladılar.Tutsak Grup Yorum uyeleri, 1 Mart’takiilk duruşmada tahliye oldular. Ama AKPfaşizminin saldırıları hız kesmedi. 28Mayıs’ta tekrar polis baskınının ardından3 uyemiz ve 1 korocu arkadaşımız, aynısuçlamalarla tutuklandılar. Her şeye rağ-men faşizme karşı halk için sanat yapmaısrarımızı surdurduk. Üretimlerimiz, hızkesmeden devam etti. 22 Eylul gunuyeni albumumuz “İlle Kavga”yı çıkardık.Albumumuzun heyecanı içinde ilk imzagunumuzde kurumumuz basıldı. Kuru-mumuzu basmalarındaki amaç neydi?Aranan bir şupheliyi bulmak mı? Ya dahalka zarar veren, suç sayılabilecek birortamın mı olması? Elbette ki HAYIR!...AKP kendinden olmayan herkeseduşmandır. Bize de halkın sanatçısı ol-duğumuz için saldırmaktadır. Halklarınumutlu turkulerini söylediğimiz, halay-larını çektiğimiz için kurumumuz basıl-maktadır. Butun bu baskılara rağmenNuriye ve Semih demeye devam ede-

ceğiz. Emperyalizme ve faşiz-me karşı İLLE KAVGA de-meye devam edeceğiz! Başeğmeyeceğiz! Çağrımızdır! Sa-nata, sanatçılara yapılan bu sal-dırılara karşı DUR demeninzamanıdır. Tum sanatçı dost-larımızı Grup Yorum’u sahip-lenmeye çağırıyoruz. Bu amaç-la Grup Yorum’un, Tavır der-gisinin, İdil Halk Tiyatrosu’nun,FOSEM’in, Umudun ÇocuklarıOrkestrası’nın faaliyetleriniyuruttuğu İdil Kultur Merke-zi’mizi siz açın! Söyleyin, kon-serlerinizde, tiyatro oyunları-nızda, resimlerinizde, tuvalle-rinizde Grup Yorum’u söyleyin!Anlatın, Nuriye Semih dediğiiçin tutuklanan Grup Yorumuyelerini anlatın!

GRUP YORUM

GRUP YORUM’A YÖNELİK SALDIRILARI MİLYONLARA DUYURMAK İÇİN

SEN DE BİR ŞEY YAP!

Yürüyüş

29 Ekim2017

Sayı: 38

MÜCADELEMİZDE OLMAYANLAR HALK İÇİN YOK HÜKMÜNDELER48

Page 49: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

DÜNYANIN EN ÖZGÜR İNSANLARI DİRENİŞÇİLERDİR!SEMİH DIŞARIDA ÖZGÜR, NURİYE TUTSAKLIKTA ÖZGÜR...

ÇÜNKÜ ONLARI KİMSE TESLİM ALAMADI!

Page 50: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

Yürüyüş

29 Ekim2017

Sayı: 38

MÜCADELEMİZDE OLMAYANLAR HALK İÇİN YOK HÜKMÜNDELER550

Nuriye ve Semih'in direnişinin sesiolan Halk Cepheliler sabah saatlerindenitibaren Sincan'daydı. Kopkoyu sansürerağmen direnişin sesini duyurmak isteyenbasın emekçileri ve halkımız oradaydı.

Duruşmaya Semih Özakça getirilirkenNuriye Gülmen yine getirilmedi.

Semih Özakça tekerlekli sandalye ilesalondakileri selamlayarak geldi.

İftiracı itirafçı Berk Ercan, SEGBİSile duruşmaya bağlanarak ifade vermeyebaşladı. İftiracı Berk Ercan ifadesinde“Semih Özakça’yı 1-2 kez gördüm. Birbilgiye sahip değilim. Semih ve Acun'unörgüt bağı var mı bilmiyorum. NuriyeGülmen’i İstanbul’dan tanıyorum. Nuriyeile Berkin Elvan’ın ölümü üzerine tanıştık.Nuriye’nin evinde kaldım ama adresi bil-miyorum. Nuriye ile telefon temasım ol-madı. Açlık grevlerinin başlaması konu-sunda örgüt talimatı olduğu konusundadoğrudan bilgim yok. Semih’i parkta sa-dece 2 kez gördüm. Başka bilgim yok.”dedi.

Avukatlar, tanık Berk Ercan’ın dahaönceki ifadeleriyle duruşma sırasındakikonuşmalarının çelişkilerini ortaya koydu.Sanık avukatı: “Berk Ercan’ın 2014 Aralıkİzmir’de mahkemeye verdiği yeminli ifa-desini sunuyor. Yeminli ifadesine baktı-ğımızda şimdiki ifadesi yalandır. Çünküüye değilim diyor. Yemin altında tanıkBerk üyeyim dedi, sonra demedim diyor.Çelişki var.” dedi.

Semih Özakça: “Tanık Berk Ercan’ınyaptığı düşkünlüktür, alçaklıktır. Yaptığıitirafçılık değil, iftiracılıktır. İstanbul’abir kez gittim. Ama ne tanığı gördüm, neo parka gittim. Berk Ercan’ın beni gör-düğünü söylediği tarihte ben askerdim.”

Sanık avukatı: “Savcılık kendi aldığıifadeyi mahkemeye göndermiyor. Yalancıtanıklıktan Berk Ercan hakkında suç du-yurusunda bulunmak gerekir. Kayıtlarelinizde. İçişleri Bakanlığı tanık itirafçıolmadan broşür bastırmış. Kendi okuya-madığından tanığa göndermiştir. 2014-2017 yemin altında alınan iki ifade yalanderecesinde çelişmektedir.”

Semih Özakça savunmasını sürdürdü:“Askerden gelir gelmez Erzurum Hora-san’a gittim. İstanbul’a evlilik sonrası2015-2016 yıllarında gittim. Tanığı tanı-mıyorum. Eskişehir’e gittiğim yazılıyoriddianame de ama ben Eskişehirliyim.

Hiçbir suçlama ve kanıt yok. Tek suçlamaYüksel Caddesi’nde yaptığım basın açık-laması. Cezaevinde yazdığım günlüğümdosyanıza giriyor. Çünkü dosya boş. Dünokuduğum haberde Hatay’da bizimle ilgilibir paylaşım yaptığı için bir öğretmenaçığa alınmış. Polisler Nuriye deyincekafa kaldırıyor, Semih deyince saldırı-yorlar! Korku salıyorlar. ‘Eskişehir’dePamelya kafede gördüm’ diyor tanık. Es-kişehir’de öyle bir kafe yok. Biz açlıkgrevi yapıyoruz! Biz işimizi istiyoruz!Suçumuz ne? Cevabı yok. Neşeli Günlerfilminde çocuklar birleşebilmek için Tak-sim Meydanı’nda açlık grevi yapıyorlardı.Bir insanın açlık grevi yapmasında örgütne gerek. Astsubaylar açlık grevi yaptı,hayvan hakları savunucuları da... Dünyanınbirçok yerinde yapılıyor. İtalyan Bakanaçlık grevi yapıyor! Açlık grevi tarihselbir kültürdür.”

Semih Özakça: “Buradan ne karar çı-karsa çıksın; Tarih bunu kabul etmeyecek,halk bunu kabul etmeyecek! (MahkemeHeyetine) sizin de yapacak bir şeyinizyok! Kanıt yok! Somut delil yok! Benöğretmenim bana güvenebilirsiniz yalancıitirafçılara değil!

Biz o çocuk gibi (Afrika’daki akbabaçocuk fotoğrafı) bekliyoruz! Sizin konu-muzun o! (Mahkeme Heyeti’ne) Sizinvicdani sorumluluğunuz var!

Biz işimizi istiyoruz! İşimiz iadeedilsin, açlık grevini bitireceğiz! Karanlığıngüne, düşlerimizi güneşli güne dönüşmesidileğiyle umutlu kalın” diyerek sürdürdüsözlerini. Semih’in savunmasından sonraalkışlar yükseldi!

Semih’in savunmasının ardından sözüavukat Murat Yılmaz aldı.

“Dosya o kadar boş ki, dava açıldıktansonra iktidar mahkemeye evraklar gön-dermeye başladı! Tanık Berk Ercan, tanıkmıdır, bilirkişi midir? Semih’in annesirefakatçiyken, yazdığı günlüğe el konu-luyor! Ankara-İstanbul savcılıkları, emniyetişi gücü bırakmış dosyaya ne gönderirizdiye çalışıyor! Heyetiniz Nuriye’yi gördü!Savunma yapmak istiyor! 15 gün AİHMkararına rağmen yoğun bakımda kaldı!

Nuriye’ye şantaj yapıyorlar, refakatçivermiyorlar, ışık görmeyen koğuşlara ko-yuyorlar! Nuriye ve Semih kaçmıyorlar!

Aynı mahkeme 13 Haziran’da ihraçhakim Mustafa Aydın’ı tahliye ediyorsu-

nuz! Nuriye ve Semih için hayati tehlikevar ama tutuklular! Kararlarınızın arkasındadurunuz! Nuriye ve Semih’i tahliye edi-niz!” diyerek sözlerini bitirdi.

Ardından Avukat Kazan konuşmayabaşladı. “Mahkemenizin karar vermesiniistiyoruz! Yarın düşme kararı (ölüm du-rumunda) verebilirsiniz! Eğer ölümlerolursa vicdani sorumluluğu sizdedir sayınbaşkan!” dedi.

Duruşma Verilen Aranın ArdındanTekrar Başladı

Semih Özakça salona alınırken izle-yiciler tarafından ayakta alkışlarla karşı-landı.

Avukat savunmalarına devam edildi.Avukat Ömer Faruk Ağaoğlu: “Türkiye’deaçlık grevi yapmak suç değildir. Örgüttalimatı dahilinde olsa bile. 2012’de böylebir durum olmuştu! Suç olmadığını AYMkarar verdi. Açlık grevi insan hakkıdır!Açlık grevi hukuken AYM kararı ile suçdeğildir. Suç olmayan bir konuda suçlamave soru yöneltilmez. Açlık grevi bir insanhakkıdır, yaşam hakkıdır.” dedi.

Semih Özakça Tahliye Edildi, Nuriye Gülmen’in Tutukluluğu Sürüyor

AKP faşizminin tiyatro oyunundanibaret mahkemesinde karar verildi. SemihÖzakça’nın adli kontrol şartıyla tahliyeedilmesine, Nuriye Gülmen’in ise tutuk-luluk halinin devamına karar verildi.Ayrıca Gülmen’in bir sonraki duruşmadahazır bulundurulmasına karar verildi.

AKP faşizminin emrindeki mahkemeheyeti, taammüden öldürme kastıyla du-ruşma tarihini 17 Kasım olarak belirledi.Yeni duruşma tarihi konusunda avukatlarlaheyet arasında tartışma çıktı. Avukatlarbunun Nuriye’nin ölmesi anlamına gele-ceğini belirttiler. Duruşmaya verilen arada,Esra Özakça mikrofonu açarak salona“Nuriye ve Semih İşe Geri Alınsın!” diyehaykırdı. Çok uzun süren arada, dışarıdabekleyenlere önce bir provokatör saldırdı.Polis provokatörü engelleyeceğine, sal-dırıya uğrayanlara TOMA ve plastik mer-milerle saldırdı. Alev Şahin, Celil Arslanve Mehmet Dersulu hapishanenin yanın-daki arsadan işkence ile gözaltına alındılar.Alev Şahin gözaltına alınırken gördüğüişkenceden dolayı baygınlık geçirdi.

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın 3. Duruşması, Sincan Hapishane Kampüsü’nde Görüldü

Faşizmin Yargısının Adaleti Sağlamayacağına Bir Kez Daha Tanık Olduk

Page 51: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

Nuriye Gülmen ve Semih Özak-ça'nın direnişini halka anlatmak ve20 Ekim 2017'de Ankara'da görülecekduruşmaya çağrı amacıyla İstanbulve Anadolu'da çalışmalar tüm hızıyladevam etti. Yapılan çalışmalar ve sa-hiplenmeyle Semih Özakça faşizminelinden çekip alındı. Bu, direnişin ira-desi karşısında düşmanın geri adımıdır.Nuriye'yi de zulmün elinden çekip ala-cak ve işlerine dönmelerini sağlaya-cağız. Bu kararlılıkla yapılan çalış-malardan derlediklerimiz aşağıdadır.

İSTANBUL:İkitelli Halk Meclisi: Mehmet Akif

Mahallesi ve Atatürk Mahallesin’de İki-telli Halk Meclisi 17 Ekim’de Nuriyeve Semih için 35 adet kart dağıtımıyaptı. Halkı 20 Ekim'de olacak mahke-meye davet etti.

TAYAD'lı Aileler: TAYAD'lı Aileler18 Ekim’de Çayan Mahallesi'nde Nuriyeve Semih’in 20 Ekim’de Ankara’da gö-rülecek mahkemesine çağrı amaçlı pan-kart asıldı. Bütün gün asılı kalan pankartıkatil polisler gece çaldı.

Halkın Mühendis Mimarları: Hal-kın Mühendis Mimarları 18 Ekim’deKüçükarmutlu Mahallesi'nde Nuriye veSemih’in 20 Ekim’de gerçekleşecekolan mahkemesine çağrı amaçlı “Nuriyeve Semih İçin 20 Ekim’de Sincan Ha-pishanesi Adliyesi’ndeyiz!- HMM” ya-zılaması yaptılar. Ayrıca aynı gün içeri-sinde Halk İçin Mühendislik Mimarlıkdergisinin Küçükarmutlu Mahallesi’nde-ki bürosunda toplanarak bir programdüzenledi. Grup Yorum ve direniş tür-külerinin Nuriye ve Semih için söylendiğiprogramda, Semih’in bestelediği şarkı

ve yazdığı şiirin yanı sıra adaletle ilgilişiirler okundu.

Bahçelievler Halk Cephesi:Bahçelievler Tokat Mahallesi'nde

Nuriye ve Semih için 21 Ekim'de dilekfeneri uçuruldu. Daha sonra sloganlaratılıp Nuriye ve Semih'i tecrit edenAKP faşizmi teşhir edildi. Aynı güniçerisinde yapılan çalışmada ‘Nuriyeİradedir Mücadeledir, Teslim Alamaz-sınız-Halk Cephesi’ imzalı pankart asıldı.Mahalle içerisinde sökülen pulların ye-rine yenileri yapıştırıldı. Çalışma bittiktenyarım saat sonra S43 kodlu zırhlı araçlagelen katiller pullamaları söktüler. HalkCepheliler bir sonraki gün Zafer Ma-hallesi ve Kocasinan'da sökülen pulla-maların yerine yenilerini yapıştırırkenayrıca sökülen pankart da yeniden asıldı.

ANADOLU:Ankara Halk Cephesi: Ankara

Tuzluçayır Mahallesi'nde Nuriye ve Se-mih'in 20 Ekim'de görülecek davasınadavet ve Numune Hastanesi önündeNuriye Gülmen'i sahiplenmeye çağrıamaçlı, 19 Ekim'de kapı çalışması ya-pıldı. Çalışmada 100 bildiri dağıtıldı.Aynı gün Eryaman Mahallesi'nde pul-lama çalışması yapıldı, Ankara MamakAbidin Aktaş Parkı'na ve Tuzluçayır’aaçlık grevi direnişini anlatan ve zorlamüdahale işkencesini teşhir eden pan-kartlar asıldı.Ankara Kamu Emekçileri Cephesi:Ankara Kızılay'da Nuriye ve Semih’in20 Ekim de görülecek davasına davetve Numune Hastanesine Nuriye Gül-men’i sahiplenmeye çağrı ve zorla mü-dahale tehdidinin teşhiri için 19 Ekim'depullama yapıldı.

İzmir Halk Cephesi:İzmir’de her cuma günü Alsancak

Türkan Saylan Kültür Merkezi önündegerçekleştirilen Nuriye Gülmen ve SemihÖzakça için dayanışma eylemine İzmirHalk Cephesi, Kaldıraç, ESP, SGDFbileşenleri katıldı. Yapılan açıklamada:"Bulunduğumuz her yerde özgürlük veadalet talebinizi yükseltmeye devamedeceğiz. Semih’in serbest bırakılmasıbizler için sevinç sebebidir; fakat hepbirlikte gülebileceğimiz o gün henüzbugün değil. Nazife Onay’ı, SemihÖzakça’yı aldık sıra Nuriye Gülmen'de...Sıra onların taleplerinin kabul edilme-sinde, sıra KHK’ların iptal edilmesinde,sıra OHAL’in kaldırılmasında..." deni-lerek oturma eylemine geçildi. ArdındanSemih Özakça'nın yazmış olduğu şiirokundu. Çekilen ajitasyonlarla sondurum anlatıldı.

Hatay Halk Cephesi: Nuriye Gül-men ve Semih Özakça için KuzeytepeMahallesi'nde 18 Ekim günü tenceretava eylemi yapıldı. Eylem çalışmalarınagünler öncesinden başlandı, yapılankapı çalışmalarında 150 esnaf ve evgezildi. Kuzeytepe halkı Halk Cepheliler'ievlerine davet ederek eylem hakkındabilgi aldı.

18 Ekim'de eylemden önce esnafve evler yeniden ziyaret edildi. Esnaflarkapılarının önüne, aileler ise balkonlarınaçıkarak eylemi dakikalar öncesindenbaşlattılar. Islıklar, sloganlar, alkışlar,tencere-tava ve korna sesleri birbirinekarıştı. Halk hep bir ağızdan sloganlarattı. Eyleme büyük bir katılım sağlandıve eylem büyük bir coşku ile sonlandı-rıldı.

29 Ekim2017

Yürüyüş

Sayı: 38

551ÇÜNKÜ; YOK SAYANLAR, YOK OLMAYA MAHKUMDURLAR!

Dergimizin 38. sayısının yayınlandığı 29 Ekim 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 235. günündeler

*Yüksel Direnişi 355. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 160. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 251. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 120. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 77. gününde*Ankara Numune Hastanesi önünde süren nöbet 35. gününde

Semih’i Faşizmin Elinden Çekip Aldık Nuriye Gülmen'i de Alacağız!

Page 52: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

İtalya:İtalya Milan’da Açlık Grevleri İle

Dayanışma Yürüyüşü Gerçekleştirildi.İtalya Milan’da 20 Ekim günü, Nu-

riye ve Semih'le dayanışma ve Türkhükümetinin baskılarına karşı yürüyüşyapıldı. Türkiye’deki siyasi tutsaklarladayanışma içinde olunduğu vurgulan-dı.

Yunanistan:Atina’da Bir Ömür Boyu Devrimci

Faaliyet Yürüten Hiristo Bisti’nin Ölü-münün 1. Yıl Anması Gerçekleşti!

Yunanistan Halk Cepheliler’in HristoAmcası EKKE (Yunanistan DevrimciKomünist Hareketi) lideri Hristo Bis-ti’nin 1. ölüm yıl dönümünde Atina’daanma yapıldı.

Yunanistan Halk Cephesi de Hristoamca ile ilgili bir konuşma yaptı. HristoYunanistan’daki Halk Cephelilerle herzaman dayanışma içinde oldu. Daya-nışmayı görünüşte değil, tam bir dev-rimci sorumlulukla yaptı. Hristo amca2000 yılında büyük ölüm orucu süre-cinde iki defa heyet olarak Türkiye’yede gitmiş, ölüm orucu direnişçilerininyanında olmuştur. Hristo amcanın anısınıTürkiye devrim mücadelesinde ve halkkurtuluş savaşımızda yaşatacağız.

Atina’da Nuriye ve Semih’e Duruşma Esnasında Destek Eylemi

20 Ekim 2017 günü Nuriye veSemih mahkemesinin olduğu esnada,Atina Türkiye Büyükelçiliği önünde

Nuriye ve Semih için dayanışma eylemiyapıldı.

Nuriye ve Semih’in taleplerininkabul edilmesi için başlattıkları açlıkgrevi direnişinin 226. gününde Anka-ra’da görülen duruşma sırasında, Yu-nanistan’ın Atina şehrinde bulunan Tür-kiye Büyükelçiliği önünde saat 10.30ile 12.30 arasında eylem düzenlendi.Eylemde “Nuriye ve Semih’in TalepleriKabul Edilsin” pankartı açıldı. Eylemboyunca her on beş dakikada bir, me-gafonla dayanışma bildirisi okundu.Mahkemeden alınan bilgiler katılımcılaraduyuruldu.

Atina’da Yürüyüş ve Miting24 Ekim 2017 akşam saat 18:30’da

Atina’nın merkezi meydanlarından biriolan Propilia Meydanı’nda ‘Antiterör’yasasına dayanarak iki kişinin tutuk-lanmasını protesto mitingi ve yürüyüşüyapıldı. Miting ve yürüyüşe YunanistanHalk Cepheliler de katılarak açlık gre-vinde olan ‘Nuriye Gülmen ve SemihÖzakça’nın Talepleri Derhal KabulEdilsin’ pankartı açtılar ve açlık grevidirenişi ve mahkeme sonrası gelişmeleriaçıklayan bildiri dağıttılar.

Atina’da George Abdullah İçin Fransa Elçiliği Önünde Eylem

Yunanistan Halk Cephesi, AtinaFransız Büyükelçiliği önünde Yunanistansol örgütlerinin ortak çağrısıyla Em-peryalist Fransa devletinin 30 yıldırzindanlarında tutsak ettiği Lübnanlı öz-gür tutsak George Abdullah’ın serbestbırakılması için yapılan eyleme katıl-dı.

AAlmanya:Almanya Dev-Genç’liler Film Akşamında Buluştu18 Ekim çarşamba akşamı NRW

Dev-Genç olarak film izleme etkinli-

Av ru pa’daBİZ NEREDEYSEK, MÜCADELEALANI ORASIDIR!

BİZ HER YERDEYİZ!

Yürüyüş

29 Ekim2017

Sayı: 38

MÜCADELEMİZDE OLMAYANLAR HALK İÇİN YOK HÜKMÜNDELER52

Almanya Halk Cephesinden Başsağlığı...Analardır İnsanı İnsan Yapan!Mesude Anamız Tarihimizdir! Tüm Ailemizin Başı Sağ Olsun!

Mesude Anamızın ellerini öp-meyenimiz azdır. Yanaklarına ensıcak evlat sevgisiyle öpücük kon-durmadığı azdır. Ve her öptüğü-müzde, her sevgisiyle sardığındabir sorumluluk da alevlenir in-sanın yüreğinde. Layık olma so-rumluluğu!

Şehidimiz Serdar Demirel’eson sözü de böyle görkemlidiranamızın. Tarihimizdir ve hepanlatılmalıdır. Eğer cennet in-sanların yüreğinde ise, işte engüzel yerinde yine bizi sarıp sar-malıyor anamız!

Güle güle can anamız, Ser-dar’ımıza ve diğer evlatlarınaçok selamlarımızı söyle… Layıkolmaktır yaşamımızın anlamı…

Frankfurt-Stuttgart Halk Cep-hesi…

Page 53: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

ğinde buluştuk.NRW: 18 Ekim Çarşamba günü

NRW Dev-Genç olarak bir arkada-şımızın evinde toplanarak hep birliktetablo yaptık. Üretim saatimize müzikeşliğinde çeşitli tablolar hazırladık.

NRW Dev-Genç olarak 19 Ka-sım'da Duisburg'da düzenlenecekGrup Yorum konseri için, Marx-loh-Pollmann bölgesinde esnaflaragiderek bilet ve Bizim Gençlik der-gisi satışı yapıldı.

NRW Halk Cephesi: Katil PolisSiirt’te 7 Yaşındaki Felek Batur’uKatletti

Almanya-NRW Halk Cephesi,AKP'nin katil polisinin Siirt'te yaptığıkatliamla ilgili açıklama yaparakşunları söyledi:

"Siirt’in Çal Mahallesi’nde dev-riye gezen polis zırhlı aracının ezdiği7 yaşındaki Felek Batur öldü. Babası7 yaşında polis zırhlı aracında kat-ledilen kızı Felek Batur`un bir res-minin dahi olmadığını söyledi.

Katil polis katletmeye devamediyor. 7 yaşındaki bir çocuktandahi korkuyorlar.

Stuttgart: 21 Ekim Cumartesi akşamı Al-

manya'nın Stuttgart şehrinde biraraya gelen federasyon üyeleri birkez daha Nuriye ve Semih için hay-kırdılar. Yaptıkları açıklamada, 20Ekim günü başta ülkemiz olmaküzere tüm dünyanın gözü önündefaşist AKP’nin hukuk tanımayantavrını izledi. Stuttgart’ta Türkiye Konsolosluk Önünde Nuriye ve Semih için Ey-lem

Almanya Stuttgart Halk Cephesi25 Ekim Çarşamba günü Stuttgart’tabulunan Türkiye Konsolosluğuönünde Nuriye ve Semih için pro-testo eylemi gerçekleştirdi. Stuttgart Bünyamin Kılıç GençlikOkulu Çalışmalarını Sürdürüyor

Kuzey Ren Vestfalya’nın(NRW)ardından Bünyamin Kılıç gençlik

okulu Stutgart’da kuruldu. İlk der-simizde Dev-Genç sinevizyonu ilebaşladık. Ardından Dev-Genç tarihive devrimcilik hakkında sohbet edil-di. Ayrıca Yürüyüş dergisinden belirliyazılar okundu.

Coşkuluyuz! Gençlerimizin,Ailelerimizin Bu BataklıklardaYok Olmalarına İzin Vermeyece-ğiz!

Yozlaştırmaya karşı başlatılankampanya dahilinde Kuzey RenWestfelya eyaletinde, Türkiyelilerinyoğun yaşadığı şehirlerde ev veesnaf ziyaretleri yapıldı.

Wuppertal'da gidilen evlerdeHFG anlatıldı. Duisburg MerkezCamii önünde Cuma namazı çıkışı40 adet bildiri dağıtıldı. Halkımızasorunlarına sahip çıkması, çocuk-larının, babalarının bu bataklıktayok olmaması için birlik olma çağrısıyapıldı.

Mannheim: “Semih’i aldık, Nu-riye’yi de zulmün elinde çekip ala-cağız.”

23 Ekim Pazartesi günü Mann-heim Halk Cephesi, Heidelberg Bis-marckplatz’da MLPD’li (AlmanyaMarksist Komünist Partisi) dostla-rıyla Nuriye ve Semih için eylem-deydi. Her Pazartesi gerçekleştirenNuSe eyleminde bu hafta da bildirilerdağıtıldı. “Açık Mikrofon”da Nuriyeve Semih hakkında halka bilgilen-dirme yapıldı ve son durum anlatıl-dı.

Essen: Nuriye ve Semih İçinEssen Konsolosluğu Önündeydik

Bugün 20 Ekim. Nuriye ve Se-mih in mahkeme günü. Onlara adaletistemek için Essen Türkiye Baş-konsolosluğu önünde eylem yapıldı.NRW Halk Meclisi ve EKA (EssenEğitim ve Kültür Atölyesi) üyeleri;"Nuriye-Semih Yalnız Değildir, Nu-riye-Semih Onurumuzdur, sloganlarıattı.

Ulm: Her hafta olduğu gibi20.10.2017 Cuma günü saat 18.00’da

29 Ekim2017

Yürüyüş

Sayı: 38

553ÇÜNKÜ; YOK SAYANLAR, YOK OLMAYA MAHKUMDURLAR!

Dergimizin 38. sayısının yayınlandığı 29 Ekim 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 235. günündeler

*Yüksel Direnişi 355. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 160. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 251. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 120. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 77. gününde*Ankara Numune Hastanesi önünde süren nöbet 35. gününde

Page 54: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

yaklaşık 100 kişilik katılımla Ulm çarşımerkezindeydik. Bugün Semih, mahkemeheyetinin iddialarını çürüterek serbest bı-rakılmak zorunda kaldı, şimdi sıra Nuri-ye’de.

DAYEV: 21 Ekim 2017 Cumartesigünü, Dortmund Dayanışma Evi'nde (DA-YEV) 85 kişinin katılımıyla türkü akşamıyapıldı. Türkü akşamının ana teması 227gündür işleri, ekmekleri için açlık grevindeolan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nındirenişinin anlatıldığı konuşmanın ardındansöylenen türkülerle sonlandırıldı.

Bielefeld: Almanya’nın Bielefeld şeh-rin’de Nuriye ve Semih’ın sesi olmakamacıyla 21 Ekim Cumartesi günü saat15.00’da miting ve yürüyüş düzenlendi.Halk Cephesi, BİR-KAR, ÖDP ve Almandost ve devrimci partilerden MLPD par-tisinin ortaklaşa ve Gütersloch Alevi der-neğinin fiili destek verdiği miting ve yü-rüyüş iki saat sürdü. 500 adet AlmancaTürkçe bildiri dağıtıldı. Halaylarla başlayıphalaylarla sona eren yürüyüşe 70’ e yakıninsan katıldı.

Duisburg: 25 Ekim Çarşamba günü19 Kasım’da Duisburg’da düzenlenecekolan Grup Yorum konseri için şehrinçeşitli bölgelerinde çalışma yapıldı. "Tür-külerimiz Yasaklanamaz” adı altında dü-zenlenecek olan Duisburg Grup YorumKonserinin afişleri, biletleri ve el ilanlarıdağıtıldı. Duisburg’un Marxloh ve Ham-born bölgeleri gezilerek esnaflara, gençlereve cafelerdeki insanlara bilet verildi.

Avusturya:Avusturya’nın İnnsbruck şehrinde Dev-

Genç'liler Nuriye Gülmen ve Semih Özak-ça’nın direnişlerini halkın matbaası olanduvarlara 15 adet yazılama yaparak se-lamladı. Üniversite çevresi ve şehir mer-kezine Almanca-İngilizce sloganlar nak-şedildi.

Belçika:Belçika’nın Limburg Bölgesi Aile

Meclisi toplantısnıı gerçekleştirdik. AileMeclisinin görevi ve işlevi ne olacağı veAile Meclislerinin hangi sorunlarla uğra-şacağı üzerine konuşuldu. 5 aile ile 18kişinin katıldığı program, tekrar bir arayagelmek üzere bitirildi.

Yürüyüş

29 Ekim2017

Sayı: 38

MÜCADELEMİZDE OLMAYANLAR HALK İÇİN YOK HÜKMÜNDELER554

Suriye Halk Cephesi ve Anti-Em-peryalist Cephe Suriye Temsilciliği,Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın20 Ekim’de Ankara Sincan HapishanesiKampüsü’nde görülecek mahkemeleriöncesi, 19 Ekim’de Şam Emevi Saha-sı’nda eylem yaptı. Suriye’nin başkentiŞam’ın merkezinde olan Emevi Sahası,Suriye açısından siyasi öneme sahipalanlardan biridir. Şam’ın ve Suriye’ninemperyalizme ve işbirlikçilerine teslimedilmeyeceğinin sembolü olan bu sahadaHalk Cepheliler ve dostları “MeçhulAsker” anıtı ve dev harflerle yazılı olan“I Love Damascus” yazısının önündetoplandı. Nuriye ve Semih’le dayanışmaamacıyla yapılan eylemde “Nuriye Gül-men ve Semih Özakça’nın TalepleriKabul Edilsin-Suriye Halk Cephesi”ve "Emperyalizme ve Katil ErdoğanFaşizmine Karşı Enternasyonalist Da-yanışmamızı Büyütelim/Anti-Emper-yalist Cephe" pankartları açıldı. Eylemdeayrıca; “Suriye Halkı Nuriye ve Semih’inÖlmesini İstemiyor”, “Yaşasın AçlıkGrevi Direnişimiz”, “EnternasyonalistDayanışmayla Mücadelemizi Büyüte-lim” ve Nuriye ve Semih’in resimlerininolduğu dövizler de taşındı. Açıklamadanönce, Suriye Devlet Televizyonu, AlAhbariye ve Sana Haber Ajansı ile ya-bancı basın temsilcileri Halk Cephelilerleröportaj yaptı. Eyleme FHKC (FilistinHalk Kurtuluş Cephesi) ve FDKC’den(Filistin Demokratik Kurtuluş Cephesi)desteğe gelenler olurken Suriye HalkCephesi dostları da eyleme katıldı. Ey-

leme katılan ve destek verenlerden biride Suriye Gazeteciler Birliği başkanıoldu. Açıklama öncesi ve açıklama son-rasında “Nuriye Semih Onurumuzdur”,“Direne direne Kazanacağız”, “YaşasınAçlık Grevi Direnişimiz” sloganlarıTürkçe atılırken, “Yaşasın HalklarınDayanışması”, “Nuriye ve Semih’e Öz-gürlük İstiyoruz”, “Suriye ve TürkiyeHalkları Birdir”, “Erdoğan İdlib’tenDefol” sloganları Arapça atıldı. Açık-lamada Nuriye Gülmen ve Semih Özak-ça’nın 225 gündür açlık grevinde olduğu,taleplerinin bir gecede haksız, hukuksuzbir şekilde ellerinden alınan işlerinegeri dönmek olduğu dile getirildi. Açık-lamanın devamında ise geçmiş mahke-melere katılanlara yapılan saldırılar an-latılırken katil Erdoğan’ın faşizmindenhem Suriye hem de Türkiye halklarınınacı çektiği söylendi. Son olarak Nuriyeve Semih’in onuru, adaleti ve işindenatılan binlerce memurun sesi olduğusöylendi. Basına, Gazeteciler Birliğibaşkanı ve katılımcılara teşekkür edil-dikten sonra eylem bitirildi. Eyleme 15kişi katıldı.

Yüksel Direnişçileri Tahliye EdildiAnkara Adliyesi’nde 19 Ekim'de

görülen duruşmada tutuklu yargılananNazife Onay ve Abidin Sırma’nın yanısıra Acun Karadağ, Veli Saçılık, EsraÖzakça ve Erdoğan Canpolat da hazırbulundular. Kamu emekçileri; işleriniistedikleri için yargılandıklarını, dava

Nuriye ve Semih in Direnişini Zafere UlaştıracakOnları Zulmün Elinden Çekip Alacağız!

Page 55: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

29 Ekim2017

Yürüyüş

Sayı: 38

555ÇÜNKÜ; YOK SAYANLAR, YOK OLMAYA MAHKUMDURLAR!

Dergimizin 38. sayısının yayınlandığı 29 Ekim 2017 günü;*KEC- Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 235. günündeler

*Yüksel Direnişi 355. gününde*Esra Özakça açlık grevi direnişinin 160. gününde*KEC- Düzce Alev Şahin direnişinin 251. gününde

*Mehmet Güvel açlık grevinin 120. gününde - *Feridun Osmanağaoğlu açlık grevinin 77. gününde*Ankara Numune Hastanesi önünde süren nöbet 35. gününde

iddianamesinde delil namına hiçbir şeybulunmadığını, işlerini istemeye ve Nu-riye-Semih demeye devam edeceklerinibelirttiler. Duruşma sonunda tutuklu yar-gılanan Nazife Onay ve Abidin Sırmatahliye edildi, tüm sanıkların ev hapsikaldırıldı.

(Dergimiz yayına hazırlandığı sırada,Nazife Onay direniş sürecinde açılanbaşka bir soruşturmadan ötürü gözaltındatutulmaktadır.)

Nuriye Ve Semih’in Direnişini Zaferlerle Kazanacağız…Suriye Halk Cephesi 25 Ekim’de,

Şam Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde,Nuriye ve Semih’in “dünyayı yerindenoynatan” direnişini Suriye halklarına du-

yurmak ve direnişçilerle dayanışmakamacıyla, işbirlikçi katil AKP iktidarınınve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uyguladığıfaşizmini, katliamlarını anlatan bir paneldüzenledi.

Panel’e Suriye’de savaşta şehit düşenhalk ve askerler için bir dakikalık saygıduruşuyla başlandı. Daha sonra panelinilk konuşmacısı Suriye Devlet Televiz-yonu Türkçe kısım müdürü Ahmet Elİbrahim söz aldı. El İbrahim, Erdoğan’ınSuriye savaşındaki rolünü ve işbirlikçileredesteğini anlattı.Ve AKP iktidarının birAmerikan projesi olduğunu söyleyerekkonuşmasını bitirdi. Suriye Halk Cephesiadına söz alan konuşmacılardan biri,Halk Cephesi’nin tarihi ve yaptığı faali-yetleri anlattı. Konuşma öncesi HalkCephesi’nin tarihini anlatan video izlendi.Konuşmasında 47 yıldır emperyalizme,işbirlikçi oligarşiye, faşizme karşı mü-cadele ettiklerini, bu mücadelede bedellerödediklerini ve hedeflerinin Türkiye’deaçlığa, yoksulluğa, faşizme son vermekolduğunu, sosyalizm için savaştıklarınıanlattı. Son olarak Anti-Emperyalist Cep-he’nin büyütülmesi gerektiği üzerine ko-nuşarak “Emperyalizm yok olmaya mah-kum bir sistemdir. Bu ‘son’u yaratacaktemel unsurlar, halkların birleşmesi, di-renmesi ve savaşmasıdır. Halklar açı-sından kazanmanın, kendi kaderini elinealmanın yolu emperyalizmi alt etmektengeçiyor.” diyerek konuşmasını bitirdi.Konuşmanın sonunda Anti-EmperyalistCephe’yi anlatan kısa bir video izlendi.Daha sonra Suriye Devlet TelevizyonuTürkçe kısmında çalışan Cephe dostu,

Hanede El İbrahim sözü alarak, işbirlikçiAKP’nin ve katil Erdoğan’ın Türkiye’deuyguladığı faşizm ve özelleştirmeler, uy-gulanan OHAL kanunlarından sonra iş-lerinden atılan memurlar, asker, hakim,açlık sınırı, yapılan yolsuzluklar ve birçokalan konusunda yüzdelik rakamlar ver-di.

Son olarak Suriye Halk Cephesi adınasöz alan ikinci konuşmacıdan önce, Nu-riye ve Semih’i anlatan kısa bir videosunumu yapıldı. Sonrasında konuşmasınabaşlayan Halk Cepheli, Nuriye ve Se-mih’in direnişini anlattı. Verilen bilgidensonra, direnişin süreci ile direnişçilerintüm Türkiye halklarının sembolü oldu-ğunu, direnişin dünyaya yayıldığını Tür-kiye, Suriye ve Avrupa’da yapılan çalış-malar sayesinde Semih’i zulmün elindençekip aldıklarını, ancak direnişin bitme-diğini Nuriye Gülmen’i de zulmün elindençekip alacaklarını belirterek, işlerine iadeedilene kadar direnişin süreceği, direnerek,zaferin mutlaka kazanılacağı anlatıldı.Ayrıca konuşmasında AKP iktidarını,Erdoğan’ı Suriye’de ve dünya da teşhirettiklerini ve bunun bir siyasi zafer ol-duğunu belirterek, katılan tüm davetlilere,öğrencilere teşekkür ederek konuşmasınısonlandırdı.

Panel’in sonunda Halk Cephesi’nin,Suriye halkına ve devletine, Nuriye veSemih için yapılan çalışmalara verdikleridestek için teşekkürlerini sunan bir videoizlendi. Öğrencilerin panele ilgisi yo-ğundu, birçok öğrenci Halk Cephelilerleve diğer panelistlerle gelip fotoğraf çek-tirdi. Panele 500 kişi katıldı.

Page 56: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

"Yemin ettim, devrim için çıktığımız bu yoldan asla geridönmeyeceğim." Eyüp Samur

6 Kasım - 12 Kasım

Birol KARASU:

1966 Giresun Şebinkarahisar doğumlu.İstanbul’da büyüdü. 1988'de devrimcilerletanıştı ve 1990'lı yılların ikinci yarısındaçeşitli örgütlülükler içinde yer aldı. 6 Kasım2006’da, yozlaşmaya karşı mücadeledeölümsüzleşti.

Cihan GÜRZ:

1977 Dersim doğumlu. Şehidimiz KenanGürz'ün kardeşiydi. 1996’dan ‘97 baharınakadar Kurtuluş muhabirliği yaptı. ‘97’deDersim dağlarında gerillaydı. 9 Kasım1997’de Dersim Pertek’te düşmanla girilenbir çatışmada şehit düştü.Cihan Gürz

Birol Karasu

Muharrem ÇETİNKAYA:

Muharrem Çetinkaya, 1972 Malatya, Doğan-şehir Suçatı Köyü doğumludur. 1991’de katıldığımücadelenin çeşitli alanlarında yer aldı. Aralık1993’te Dersim dağlarında gerillaya katıldı. 1996sonlarında tutsak düştü. F Tipi hapishanelereve tecrite karşı gerçekleştirilen Büyük Direniş’teyer alan bir ölüm orucu direnişçisiydi. 5. Ölüm

Orucu ekipleri içinde ölüm orucunu sürdürürken, KüçükarmutluKatliamı’nı protesto etmek için Sincan F Tipi Hapishanesi hüc-relerinde bedenini tutuşturan Muharrem Çetinkaya, 12 Kasım2001’de kaldırıldığı hastanede şehit düştü.

Muharrem Çetinkaya

Hasan ÇİÇEK, Müslüm AYDIN:

Oligarşi , 1994’te 13 Cephe ge-rillasının katledildiği Emirgan ça-tışmasının ardından Cephe’nin iliş-kilerine yöneldi. Köyler boşaltılıyorve yakılıyordu. Hasan Çiçek veMüslüm Aydın, oligarşinin dayat-maları karşısında köylerini terk

etmeyi reddettiler ve gözaltına alınıp katledildiler.

Hasan (Babo) Çiçek, 1927 Hozat doğumludur. Derviş CemalAşireti’ndendir. 1938 Dersim İsyanı’nda 13 yaşındadır ve kat-ledilenlerin cesetleri altında kalarak sağ kurtulmuştur. Cephetaraftarı, gerillanın ilişkisiydi. Hozat’ın Şamaşi (Beytaş) Köyü’nebağlı Dereko Mezrası’nda 9 Kasım’da gözaltına alındı, 12 Ka-sım’da ağaca bağlanıp yakılarak katledilmiş halde bulundu.

Müslüm Aydın da, Cephe taraftarı ve gerillanın ilişkilerindendi.Oligarşinin baskılarına boyun eğmedi, Hasan Çiçek gibi askerlertarafından gözaltına alınan köylülerden biriydi. Kasım 1994’teHozat’ın Dürüt deresinde yakılarak katledildi.

Hasan Çiçek Müslüm Aydın

Çetin GENÇDOĞAN:

1965 Dersim doğumlu. 1992 yılında gittiğiAlmanya'da mücadeleye katıldı. Darbeci kontralartarafından 6 Kasım 1994’te, Köln’de katledildi.

Çetin Gençdoğan

Eyüp SAMUR:

Tokat’lı olan Eyüp, 13 Kasım 1978’de İstan-bul’da doğdu. Gazi Ayaklanması’na katıldığında17 yaşındaydı. Gazi’de sorumluluklar üstlendi.1998’de Armutlu’da faaliyet yürüttü. 1999 Ka-sım’ında tutsak düştü. Küçükarmutlu Katliamıolduğunda saldırıları, katliamları durdurmak veteşhir etmek için bedenini tutuşturdu. 7 Kasım

2001’de ölümsüzleşti.

Eyüp Samur

Nail ÇAVUŞ:

Ocak 1964 Sivas doğumlu. 1985'te Mar-mara Üniversitesi’nde gençliğin mücade-lesinde yer aldı. 1987'de Yeni Çözüm der-gisinde çalıştı. Akdeniz Bölge Komitesi Si-yasi Sorumlusu iken tutsak düştü. Küçük-armutlu Katliamı’na, feda eylemiyle cevapverdi. 7 Kasım 2001’de şehit düştü.

Nail Çavuş

Turgut İPÇİOĞLU:

1959 doğumlu. Liseli Dev-Genç kadro-larındandı, Liseli Dev-Genç mücadelesindeönemli görevler yüklenmişti. 10 Kasım1978’de İstanbul Bakırköy’de Aydınlıkçıhainler tarafından katledildi.

Turgut İpçioğlu

Eyüp BAŞ:

1968’de Ankara Çankaya’da doğdu. As-len Gümüşhane Kelkitli’dir. Emeğin ve sö-mürünün ne olduğunu yaşayarak, çalışarakgördü, öğrendi. Uzun yıllar tutsak kaldığıhapishanelerde, yaşadığı koşullar nedeniyle,yıllardır ciddi sağlık sorunları yaşamaktaydı.23 Eylül’de rahatsızlanıp hastaneye kaldırıldı.

9 Kasım 2009’da Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde şehitdüştü.

Eyüp Baş

Page 57: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

Kadir Güven yoldaşımız Malatya Pötürge doğumluydu.Yani Anadolu’lu. Ama O da milyonlarca insanımız gibikendini İstanbul'da bulmuştu. Gençlik yılları İstanbul'daydı.Yani metropol bir kentte büyümüştü. İki kültür O'nun üzerindeçatışma halindeydi: Doğduğu toprağın kültürü ve doyduğutoprağın kültürü.

Gerek İstanbul'da mahallelerde ve işçi alanında ve gereksede Dersim'de gerillada birlikte olduğu tüm insanlarımız O'nuanlatırken hep şu iki kelimeyi kullanırlar: “Anadolu insanıydı.”

Evet, bugün İstanbul'un yarısı, hatta yarısından da fazlasıAnadolulu’dur. Ama mesele yalnızca coğrafi olarak Anado-lu'dan gelmiş olmak değil, metropol bir kentin, Anadolu kül-türünün tüm olumlu değerlerini yok etmeyi amaçlayan ku-şatmasına karşı direnebilmek, büyük kentin yoz kültürününsaldırısına karşı Anadolu'luğu savunabilmekti. Kadir bunubaşaranlardan biriydi. Böyle olduğu içindir ki, belki hayatınınİstanbul'da geçirdiği bölümü daha uzun olmasına karşın Ohep “Anadolu'lu” olarak hatırlanıyor.

Anadolu’luğu kendini halk sevgisinde, yoldaşlarına bağ-lılığında ve emekçiliğinde gösteriyor:

“Çantanda yoldaşların için gerekli olan malzemeleri taşı-yacak kadar fedakardın. Devrim hamalıydın. Bize lazım olanşey, senin çantanda bulunduğunda büyük bir zevkle verirdin.Bu seni mutlu etmeye yeterdi.

Halkını ne kadar da çok severdin. Onlarla sohbet etmek,

onları anlamak senin için bir görevdi.”

Gerilla yoldaşları böyle yazmıştı onun için. İşçi hareketiiçinde çalışırken de, konfeksiyon işçileriyle birlikte çoğukez bekar odalarında kalırdı. Bu dönemine ilişkin anlatımlardabelirtilenlerin bir kısmı da şöyle: “Bekar odalarını, hemşeh-rilerinin olduğu yerleri birlikte paylaştık. O sağlıksız koşullararağmen Kadir yoldaş, orada olan insanlara karşı hep özenlive toparlayıcıydı.”, “İşten yorgun ve uykusuz dönmesinekarşın, tutulan silahlı gece nöbetlerinde hep gönüllü olmuştur.Gece yazı mı yazılacaktır, afiş mi asılacak, bildiri mi dağıtı-lacaktır, hep gönüllüydü.”

Mücadeleye 80 öncesi Devrimci Sol saflarında katılmıştı.Ama onu “değiştirmek” gerekmiyordu, halk özelliklerini ko-rumuştu zaten. Halk ve yoldaş sevgisini O gerçekte doğduğutopraklardan alıp getirmiş, Devrimci Sol'da yeniden biçim-lendirmişti.

Anadolu kültürü, gerçekte artık bir coğrafyadan çok,halkın, kaynağını Anadolu isyanlarından, Anadolu'nun pay-laşımcılığından, milliyetler, mezhepler arasındaki kardeşliğindenalan olumlu değerlerinin adıdır. Başka bir ifadeyle Anadolukültürü, halk kültürünün diğer adıdır. Kadir için söylenenlerbu kültürün köşe taşlarını da gösterir bize.

Metropolde, düzenin çok yönlü kuşatması altında bozulmadı,kaybolmadı, Anadolu insanının saflığını hep korudu. Mütevazi,sade, disiplinli, çalışkan...

Kadir, işçi sınıfının proleter özellikleriyle, halkın bu özel-liklerini taşıyan bir Devrimci Sol savaşçısı olarak “Anadoluinsanı” sıfatıyla anılmaya layık olmuştur. “Halklaşmak”deyince ne kastettiğimizi somutlamakta zorluk çekenlerKadir ve onun gibi yoldaşlarımıza bakabilirler.

“ANADOLU İNSANI” Kadİr Güven

Kadir GÜVEN, Devrim Aslan GÜLER,Erkan DİLSİZ:Dersim’in Çemişgezek ilçesine bağlı Paşacık Köyü

yakınlarında 12 Kasım 1996’da çatışmada şehit düştüler.

Kadir Güven, 1958 Malatya doğumludur. 1980 ön-cesinde mücadeleye katıldı. 12 Eylül sonrası Devrimciİşçi Hareketi içinde çalıştı. Tutsak düştü, tahliyeolduktan sonra yine mücadeleye koştu. 1993 Şubatı’ndaDersim dağlarında gerillaydı.

Devrim Aslan Güler, ‘77 Hozat doğumludur. Ge-rillaya katılmadan önce demokratik alanda çeşitli faa-liyetlerde bulundu.

Erkan Dilsiz, 1981, Hozat doğumludur. O da erkenbüyüyen çocuklarımızdandı. Faşizm onu katlettiğinde15 yaşında bir Cephe gerillasıydı.

Kadir Güven Devrim A. Güler Erkan Dilsiz

Serdar KARABULUT:

1970 Amasya doğumlu. 1987'de Denizli Mü-hendislik Fakültesi'nde mücadele saflarına katıldı.Ege Kır Gerilla Birliği’nde gerilla iken, 1992Eylül’ünde tutsak düştü. Hapishanelerde çeşitligörevler üstlendi. Büyük Direniş’te, 6. ÖlümOrucu Ekibi’nde yer aldı. 8 Kasım 2002’deölümsüzleşti.

Serdar Karabulut

Hasan BEYAZ:

Halk Cephesi üyesi TAYAD’lı Hasan Beyaz,23 Ekim’de Van-Erciş depreminde göçük altındakalan Van halkıyla dayanışma kampanyası baş-latan TAYAD’ın, Dersim’deki çalışmalarını yü-rüttü. Kapı kapı dolaşıp Dersim halkının yardımelini Van halkıyla buluşturmak istedi. Topladıklarıyardımları kendi elleriyle Van halkına götürdü.

Çadır çadır, köy köy dolaştı. Halkın yaşadığı sorunları, acılarıpaylaştı. 9 Kasım 2011’de Van’daki 5.6 büyüklüğündeki ikincidepremde AKP’nin sağlam raporu verdiği otelin yıkılması so-nucunda yaşamını yitirdi. Katili AKP iktidarıdır.

Hasan Beyaz

Anıları Mirasımız

Page 58: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

Yürüyüş

29 Ekim2017

Sayı: 38

MÜCADELEMİZDE OLMAYANLAR HALK İÇİN YOK HÜKMÜNDELER558

Nuriye ve Semih'in TalepleriDerhal Yerine Getirilsin!

Avcılar-Bahçelievler Halk Cephesi Nuriye veSemih'in görülecek mahkemesi öncesinde bir açıklamayayınladı. 18 Ekim'de yapılan açıklamada şunlaradeğinildi: "Nuriye ve Semih faşizme teslim olmayanişleri, ekmekleri için bedenlerini açlığa yatıran ikikamu emekçisidir. Nuriye ve Semih aylardır açlıkgrevindeler ve tutuklular. Suçları işlerini istemek vedirenmek. AKP hükümeti, halkı baskıyla sindirmeyeçalışmaktadır. Baskıların, katliamların, işkencelerinin,tutuklamaların had safhada olduğu süreçte, iki kamuemekçisinin direnişi halklara umut olmuştur. Birgecede çıkarılan KHK ile AKP’ye muhalif olan her-kesin işine son verilip binlerce kamu emekçisi işsizbırakılmıştır. Binlerce kamu emekçisi sessiz kalırkenNuriye ve Semih binlerce kamu emekçisi için de di-renmektedir. Bu direniş, keyfi ve hukuksuz şekildeişinden, ekmeğinden edilen herkesin sesidir. Bu sesekulak vermek zorundayız. Nuriye ve Semih kazanırsahaksızlığa uğrayan tüm halkımız kazanacaktır. Nuriyeve Semih kazanırsa, iktidar tüm saldırı ve baskı po-litikalarına rağmen kaybetmiş olacaktır. KazananNuriye ve Semih olacaktır. Haksızlığa uğrayan hal-kımız kazanacaktır. Bu direnişe sahip çıkmak zo-runluluktur! Kendisine devrimci, demokrat, aydınımdiyen herkese çağrımızdır. 20 Ekim’de görülecekmahkemeye giderek sahiplenelim."

İşini İstemek Onuru, Ekmeği İçinDirenmek Suç Değildir!

İkitelli Halk Cephesi Nuriye ve Semih'in mah-kemeleri öncesi bir açıklama yayınlayarak destekçağrısı yaptılar. 19 Ekim'de yapılan açıklamada şöyledenildi: "Faşist AKP hükümeti ve işbirlikçileri nekitapçıklarla halkın kafalarını karıştırabilir, ne dehalkların üzerinde oluşturduğu OHAL baskısıyla vekatliamlarla halkı örgütsüz kılabilir. Türkiye vedünya halkları için savaşanları teslim alamayacaksınız.Hak, hukuk, adalet; sokaklarda, alanlarda, hapisha-nelerde direnilerek kazanılır. 9 Mart'tan bugünekadar süresiz açlık grevinde olan iki akademisyeniçin İkitelli Halk Cephesi olarak bizler de Ankara/Sin-can'da olacak ve faşizmin 80 milyon halka dayattığıyasakları tanımayacağız. Nuriye ve Semih'i faşizminhücrelerinden alacağız!"

Devrimci İşçi Hareketi (DİH),hapishanelerde Özgür Tutsaklara uy-gulanan sürgün sevkler ile ilgili 25Ekim’de yazılı açıklama yayınlayarakkısaca şu sözlere yer verdi;

“… Silivri Hapishanesi’nde, GrupYorum üyelerinin de içinde olduğu30 devrimci tutsağın her biri, ayrıbir hapishaneye sürgün sevk edil-miştir. 2000 yılından bu yana tecritpolitikalarının nasıl çöktüğünün birgöstergesidir sürgün sevkler. Katildevlet Özgür Tutsakları teslim ala-cağını sanıyordu. Bugün görüyor kitecrit hücreleri Özgür Tutsaklarıteslim almaya yetmiyor. Paranoyaolmuş durumdalar. Ne yapsalar ol-muyor. Her gün dışarıda ayrı saldırıyorbirini, beşini, onunu gözaltına alıyortutuklatıyor olmuyor. "Avukatsız bı-rakayım" diyor avukatları tutukluyorolmuyor. Kapitalizm acz içinde, yö-netemiyor ve faşizm ile yönetmeyeçalışıyor. Biliyor ki tarihsel olarakhaklıyız ve biliyor ki zorunlu

uygunluk yasasına göre de kapita-lizmin sonu gelmektedir. Bu son çır-pınışlarıdır. AKP de bu krizin sonucuolarak Türkiye'yi yönetememektedir.Sonlarını da getirecek olanlar dev-rimcilerdir. Onun içindir ki her günsaldırıyor.

Tutsaklara işkence ederek, tektek hapishanelere göndererek bu top-raklardan devrimcileri yok edeceğinisanmak aptallıktır. AKP’ye sesleni-yoruz; Özgür Tutsakları tek tek ha-pishanelere göndererek ancak herbir hapishaneye tohum ekersiniz.Gittiği her yeri özgür vatan yapandevrimcilerden elinizi çekin. İşkenceinsanlık suçudur. Suç işlemeyin. Dev-rimciler, bu ülkede ve dünyada zulümbitmediği sürece bitmeyecektir. Otu-rup tarih okuyun. O övündüğünüzOsmanlı’nın zulmü hangi kahraman-ları doğurmuştur. Sizin zulmünüz dedaha çok devrimciler doğuracaktıremin olun!”

Avcılar Halk Cephesinden Başsağlığı Mesajı

TAYAD'lı Mesude Demirel'in vefatıüzerine Avcılar Halk Cephesi adınayayınlanan başsağlığı mesajında:

"Şehidimiz Serdar Demirel'in an-nesi Mesude Annemiz 22 Ekim'dekaldığı hastanede hayatını kaybetti.Mesude Annemiz TAYAD'ın kurucu-larındandır. Büyük Ailemizin başı sa-ğolsun." denildi.

Uyuşturucu ve Kumara Geçit Vermeyeceğiz!

İstanbul Sarıgazi Halk Meclisi üyeleri,20 Ekim’de kahvehaneler ve kafeleridolaşarak uyuşturucu ve kumara karşıbildiri dağıtımı yaptı. Bildiri verilenyerlerde halkın uyuşturucuya tepkili ol-duğu dile getirildi ve bunun için birlikteel ele verilerek bu zehrin üstesindengelinmesi gerektiği vurgulandı. HalkMeclisi olarak uyuşturucu ve kumarakarşı mahallelerde ne tür mücadelelerverildiği ve birçok devrimcinin devletdestekli çeteler tarafından katledildiğianlatıldı. Toplamda 100 adet bildiri da-ğıtımı yapıldı.

AKP’nin Katil Polisleri Duvar Yazılamalarımızı

Silmekten Vazgeçin!İstanbul Sarıgazi Halk Cep-

hesi, AKP’nin aciz polislerininduvar yazılamalarını silmesiüzerine 24 Ekim’de yazılı biraçıklama yayınlayarak kısacaşu sözlere yer verdi;

“AKP’nin işkenceci katilpolisleri Sarıgazi’de duvar ya-zılamalarımızı silmekten vaz-geçin! Siz sildikçe biz yaza-cağız. Duvarlara nakşettiğimiztarihimiz ve şehitlerimizin uğ-runa bedeller ödediği müca-delemizdir. Gerçekleri, elinizealdığınız bir boya fırçası ilekorkakça zırhlı araçlarınızınarkasından silerek bu halkaunutturamazsınız. Duvarlaryoksul halkın matbaasıdır. Neamirleriniz geldi geçti bu ma-halleden, kaçının kafası kırıldıtaşlarımızla. Yeni yetmeleri deuyarıyoruz; kanla yazılan tarihsilinmez. Sloganlarımız sınıfmücadelemizin özetidir, nettirve halkımıza yol göstermeyedevam edecektir.”

DİH: Sürgün Sevkler AKP’nin Acizliğidir

Page 59: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

ÖÖğretmenimizğretmenimiz

Burjuva devrimleri sırasında, burjuvazinin üç temel sloganıvardı: “Adalet, eşitlik, özgürlük.”

Proletarya da mücadelesinde, burjuvazinin karşısına “hadi,adalet, eşitlik, özgürlük diyorsun, şunları yerine getir”

diyerek çıktı. Bu mücadele içinde burjuvazinin bu taleplerikarşılayamayacağını, gericileştiğini,

özgürlükten sadece “sermayeye özgürlük”üanladığını gösterdi.

Kısacası, bugün de biz bu mücadeleyle, düzenin adaletisağlayamayacağını teşhir ediyor ve adaletin sağlanması için,

burjuva hukukunun değil, halkın hukukunun olmasıgerektiği bilincini taşıyoruz.

Halkın hukukunu da tabii ancak halkın iktidarı yapar. Vebu yanıyla da bizim hukuk ve adalet mücadelemiz

“reformcu” bir mücadele değil, devrim için mücadeledir.Evet, bu düzenden adalet istiyoruz, ama bu düzenin adaleti

sağlayamayacağını da biliyoruz. Fakat...Fakat mesele şu; bunu biz biliyoruz, kitleler bilmiyor.

İşte, haklar ve özgürlükler mücadelesinin bir parçası olarakadalet isteğiyle sürdürülen mücadele, bunu kitlelere bizzat

kendi pratikleri içinde göstermemücadelesidir. Başka bir deyişle; bu mücadele,

burjuva hukuk ve adaletin kitlelerin gözüne çektiği “eşitlik”perdesinin yırtılacağı bir mücadeledir.

Page 60: * MİMAR ALEV ŞAHİN DİRENİYOR: TMMOB ORTADA YOK! * …yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY038.pdf · nİyor, tmmob ortada yok. İkİ kamu emekÇİsİ, nurİye ve semİh dİrenİyor, kesk

yu

ruyu

s.b

iz@

gm

ail.c

om

ww

w.y

uru

yu

s-in

fo.o

rg

TAYLAN’IN KANLI GÖMLEĞİAKP’NİN KANLI TARİHİDİR!

HALK ÇOCUKLARINA YAPILAN ZULME TUTANAKTIR KANLI GÖMLEK...TARİHE BIRAKILMIŞ BELGEDİR.

BUNUN İÇİN EL KOYAR, YOK EDER FAŞİST KATİLLER.HALKA VE TARİHE SUÇÜSTÜ YAKALANMAMAK İÇİN YENİ KATLİAMLAR,

YENİ SALDIRILAR YAPAR.AMA NE KATLİAMCILIĞINI NE İŞKENCECİLİĞİNİ GİZLEYEMİYOR ARTIK!

AÇLIĞA MAHKUM EDİLİYORUZ, DİRENİYORUZKATLEDİLİYORUZ, DİRENİYORUZ

GÖZALTINA ALINIYORUZ, İŞKENCELERDEN GEÇİRİLİYORUZ, TUTUKLANIYORUZ İŞTEN ATILIYORUZ, DİRENİYORUZZULME UĞRADIĞIMIZDA, BEDEL ÖDEDİĞİMİZDE ,

DİRENİŞİMİZDE