yol - deutsch türkischer dj für den berliner...

21
Yol Asıl Hedef gittiğimiz yoldur. Hedefine ulaşmak için, bazı insanlar ölümden bile durmazlar sonunda sağ-de asıl hedefin yolumuz olduğunu öğrenmek için. Yani Mutluluğu gittiğimiz yolda buluruz. Tüm Hastalıklarımız gittiğimiz yolunun bir simge bir işaretidir. Hastalıkların asıl nedeni negatif Stres-hormonları zihin ve bedenize zarar veriyor bağışıklık sisteminizi frenliyor engelliyor. Rahatsızlıklarımızı bir düşman gözüyle göremeyiz. Vücudumuz bizimle bu yolda iletişim kurmak istiyor yanı bu tarzla bize işaret gösteriyor. Bunu aklımızda tutalım. Zihin, maddeyi yöneltiyor! Bu sade bir saf iletişim Komünikasyon! En önemlisi iyileşmek istemektir. Kendinizi saymalı, sevmeli ve affetmemelisiniz. Hastalıklarınıza teşekkür edin ve cildinizin, size ne anlattıklarını anlamaya başlayın. Negatif düşüncelerinizi silin! Çevrenizle, Ailenizle daha fazla konuşun. Düşüncelerinizi temiz tutun, dua edin ve başka insanlara yardım etmek, kendine yardım etmek demektir. Bol bol gülmelisiniz, Stres-hormonları siler. ÖZ-SAYGI İçten kendinizi anladığınızı söyleyin ve daha fazla kendinize dikkat edeceğinizi söyleyin. Kendini değiştiren, bedenini değiştirir. Bedenizi bir evin içinde oturur gibi görün. Evinize devamlı bakım gerek. Devamlı tamir malzemeleri ve enerjiye gerek. Her uykuda tamirat-dağız. Şifa genel olarak uykuda oluyor, çünkü zihniniz uykuda evinizden çıkıyor. Uykuda Zaman yoktur, zamanın olamadığı yerde madde de yoktur. Duyularımız uykuda kapalıdır. Zaman ve Maddenin sah-esinde, bizler hayatı deneyebiliyoruz. Uykuda uzayla (İsimi çok! Enerji, allah) bağlantıya giriyoruz. Aslında, her uykuda güncelleniyor-uz. O yüzden yapı malzemeler, yani yeterci kadar Mineralle ve Vitaminler hazır olmalı gerek. Ne kadar az, kendimizi zihinsel ve bedeni zehirlersek o kadar kolay tamirlerimiz olur ve ona göre malzeme ve enerji gerek olur. Anlayın-ki, bizde dünyayız, yani Mineral ve Vitamin eksiklerimiz bizi dünyadan uzaklaştırıyor. Tek sen kendini iyileşti-re bilirsin. Doktorlar sağ de yoldaşıdır ancak acemide yardım eder. Hiç bir Doktor seni tamir edemez. Doktorlar kesmek, çıkartmak ve durdurmak bilir. Tamir daima kendiniz, Imun sisteminiz yapar! Zihninizi ve Bedenizi tanımanız önemlidir. Derince kendinize bakarsanız dinlerseniz, siz kendinizi hasta ettiniz. Bu durumu Negatif görmeyin. 1 Murat Geveze http://geeepoint.de/yol/

Upload: others

Post on 22-Sep-2019

0 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

YolAsıl Hedef gittiğimiz yoldur.Hedefine ulaşmak için, bazı insanlar ölümden bile durmazlar sonunda sağ-de asıl hedefin yolumuz olduğunu öğrenmek için.Yani Mutluluğu gittiğimiz yolda buluruz.Tüm Hastalıklarımız gittiğimiz yolunun bir simge bir işaretidir.Hastalıkların asıl nedeni negatif Stres-hormonları zihin ve bedenize zararveriyor bağışıklık sisteminizi frenliyor engelliyor.Rahatsızlıklarımızı bir düşman gözüyle göremeyiz.Vücudumuz bizimle bu yolda iletişim kurmak istiyor yanı bu tarzla bize işaret gösteriyor.Bunu aklımızda tutalım.Zihin, maddeyi yöneltiyor!Bu sade bir saf iletişim Komünikasyon!

En önemlisi iyileşmek istemektir.Kendinizi saymalı, sevmeli ve affetmemelisiniz.Hastalıklarınıza teşekkür edin ve cildinizin, size ne anlattıklarını anlamaya başlayın.Negatif düşüncelerinizi silin!Çevrenizle, Ailenizle daha fazla konuşun.Düşüncelerinizi temiz tutun, dua edin ve başka insanlara yardım etmek, kendine yardım etmek demektir.Bol bol gülmelisiniz, Stres-hormonları siler.

ÖZ-SAYGIİçten kendinizi anladığınızı söyleyin ve daha fazla kendinize dikkat edeceğinizi söyleyin.

Kendini değiştiren, bedenini değiştirir.

Bedenizi bir evin içinde oturur gibi görün.Evinize devamlı bakım gerek.Devamlı tamir malzemeleri ve enerjiye gerek.

Her uykuda tamirat-dağız.Şifa genel olarak uykuda oluyor, çünkü zihniniz uykuda evinizden çıkıyor.Uykuda Zaman yoktur, zamanın olamadığı yerde madde de yoktur.Duyularımız uykuda kapalıdır.Zaman ve Maddenin sah-esinde, bizler hayatı deneyebiliyoruz.Uykuda uzayla (İsimi çok! Enerji, allah) bağlantıya giriyoruz.Aslında, her uykuda güncelleniyor-uz.O yüzden yapı malzemeler, yani yeterci kadar Mineralle ve Vitaminler hazır olmalı gerek.Ne kadar az, kendimizi zihinsel ve bedeni zehirlersek o kadar kolay tamirlerimiz olur ve ona göre malzeme ve enerji gerek olur.

Anlayın-ki, bizde dünyayız, yani Mineral ve Vitamin eksiklerimiz bizi dünyadan uzaklaştırıyor.Tek sen kendini iyileşti-re bilirsin.Doktorlar sağ de yoldaşıdır ancak acemide yardım eder.

Hiç bir Doktor seni tamir edemez.Doktorlar kesmek, çıkartmak ve durdurmak bilir.

Tamir daima kendiniz, Imun sisteminiz yapar!Zihninizi ve Bedenizi tanımanız önemlidir.Derince kendinize bakarsanız dinlerseniz, siz kendinizi hasta ettiniz.Bu durumu Negatif görmeyin.

1 Murat Geveze http://geeepoint.de/yol/

Medeniyet Hastalıklarımızın bir numarası şeker hastalıklarıdır, şişmanlık, Kalp, Sinir, Damar daralması, ası-doz, kanser ve devamın altyapısıdır.

Bunu bilin!Geçmişe bakarsanız, insanoğlunda daima kıtlık dönemleri olurdu, fakat o Zamanın Gıdaları genel doğaldı 100 de 90 na kadar daha fazla mineralle ve vitamine sahibdi. Az yemek yerlerdı, amma Tok ederdi!Ve Kışları daima az yerlerdi, perhiz tutar gibi, vücut detoksifike yani zehrini atardı.

Endüstriyel döneminden Evvel İnsanlar için, yaşadığımız şu anki dönem, bir cennet gibi görünüyor, biz artık her yerde, her zaman, istediğimizi yiyebiliyoruz amma bu görünüş yanıltıyor!

Sebebi toprağımızın fazlasıyla gübreleme ve Endüstriyel Sanayi işletilmiş gıdalarımız bize yeterci kadar besleyemiyor. Yanı ölü Gıdayla karşılaşıyoruz.Tek taraflı genel Endüstriyel Sanayi işletilmiş gıdalara her yerde karşılaşıyoruz, dolaysıyla fazlasıyla yiyoruz, çünkü Vücut doyamıyor! Mineral ve Vitaminsız cansız Gıda bunlar, eksiklerimizi tamamlamıyor Doymuyorsunuz! Daha fazla yiyoruz, hastalıklara Yol açıyoruz.

Mümkün olduğu kadar raf. Buğday, raf. Şeker, raf. İnek-sütü, raf. Tuzdan uzak durun! Bunlar Zehirdir, sizleri bağımlı eder ve sürekli Mineralle ve Vitaminlerden eksik, zihninizi zayıf ve aç tutar!Az Et yeğin! Hayvan etin içindeki ölüm korkusunu, yani Stres-hormonları yiyorsunuz!Dünyada Mezdahalar oldukça, Savaşlar hiç bitmez!

Sanayi dolaysıyla daha fazla satabilir ve ilaç endüstrisine sonsuz gelir getirir!Bu bir Ticarettir ve başıda Devletir!

Arabanıza en pahlı yağı alırsınız, amme kendinize en ucuzunu! Gıda alış verişte en ucuzuna bakan bir Toplumda, Sağlıklı Gıda bulmak mümkün olabilirmi?

Hasta bir Toplum, daha kolay kontrol altında tutunuluyor! (Medya, Reklam)

Bağışıklık (Imun) Sistemimiz sürekli eksiklerimizi, Vücudumuzun açıkları kapamaya, dengelemeye çalışıyor. Buna doğru besleyici maddelere ve aynı zamanda detokssifikationa destek gerek!

Doktorlar diyorlar-ki, sağlıklı bir yaşam bu zamanda, beslenme takviyeleri kullanmadan, mümkün değil.

Bunun üstüne çevresel toksinler, araç egzoz dumanı, elektromanyetik etkiler, lüzumsuz aşılar ve devamı var.

İnsanoğlunun 500 yerüstü ve 1300 e kadar yeraltı Atom-bombası denemelerin felaketlerin dolaysı Havamızı gelecek binlerce senenin etkisinin altında yaşıyoruz.

Gündem yaşamısın iş hayatı, çevreden, Televizyon, Medya, kendinize ve hayatın görünüş bakışınızdan kaynaklı-yan, Fiziksel ve Ruhsal Stressin yargı altındayız!

Alışkanlıklarımız ve ayarlarımız medeniyet hastalıkların nedenidir!

Bu görünüşle tüm Hastalıklar, yaşam biçimizin bir semptomudur.

Yolumuz: Yolumuzun asli, ilk sağlığa kavuşmak istemek, Işık, detoksifike, Imun-sisteme destek, oruç ve besleme değiştirme.

1. Işık Hayata geri dönmek Vitamin D2. Detoksifike Klinoptilolith-Zeolith (Volkan Toprağı)3. Imun-sisteme destek Karaüzümçekirdeözü (Antioksidant) ve Kuşburnu-tozu4. Oruç fazla yağları energiye çevirme Chromium Picculinat5. Besleme tarzı değiştirmek

2 Murat Geveze http://geeepoint.de/yol/

Işık Hayata geri dönmek Vitamin D

D vitaminini nasıl alacağız?D vitamininin faydaları neler?Normal bir insanın D vitamini ihtiyacı ne kadardır?Bu miktarı en sağlıklı ve kolay bir şekilde nasıl alırız?Kan D vitamini seviyesini kimler ölçtürmeli?

D VİTAMİNİGünümüz insanının güneşle teması aşağıdaki nedenler yüzünden azalmıştır:

1. Şehirleşme nedeniyle yüksek ve kapalı binalara hapsolmamız vücudumuzun yeteri kadar güneş görmesini engelliyor,

2. Güneş yağı üreticisi firmaların pompaladığı cilt kanseri korkusu nedeniyle bilinçli olarak güneşten kaçıyoruz,Sonuç olarak, evrimsel süreçte milyonlarca yıl boyunca haşır neşir olduğumuz güneş ışığından eskisi kadar yararlanamıyoruz bu da vücudumuzun yeteri kadar D vitamini sentezlemesini engelliyor, başta kemik erimesi olmak üzere, kanserden tutun kalp hastalıklarına, basit bir gripten tutun bunamaya kadar pek çok rahatsızlığa yakalanma riskimizi artıyor.

D VİTAMİNİNİN FAYDALARI

D vitamini zihinsel faaliyetleri olumlu etkiler, felç geçirme riskini azaltır.Yaşlandığınızda bunama sorunu ile karşılaşmak istemiyorsanız, Alzheimer olmak istemiyorsanız kandaki D vitamini seviyenizi artırın. 65 yaşın üzerinde, 1766 kişide yapılan bir çalışmada D vitamini seviyesi düşük olanlarda zihinsel fonksiyonlarının gerilediği bulunmuştur. Sydney Üniversitesi tarafından yapılan bir başka çalışmada D vitamini takviyesi alan huzurevi yaşlılarında düşme oranını azaldığı gösterilmiştir.

Grip başta olmak üzere enfeksiyonlara karşı koruyucu rolü vardır.Vücudumuzun salgıladığı steroid hormonların mikroplarla mücadelede antibiyotik vazifesi gördüğünü biliyoruz. Vücudumuzdaki 200 e yakın steroid hormonu D vitamini olmazsa antibiyotik etkisini yapamaz. Mahkûmlara verilen günlük 2000 IUlik D vitamininin gripal enfeksiyonları önlediği gösterilmiştir. Huzurevinde kalanların, mahkûmların, hep evde oturup dışarı fazla çıkmayan yaşlı insanların, örtünme yüzünden güneş ışığı ile direk teması azalanların mutlaka ağız yoluyla D vitamini takviyesi alması gerekir.

D vitamini kemikleri güçlendirir, kırıkları önler.The Archieves of İnternal Medicine dergisinin Mart 2009 sayında yayınlanan bir makalede bu konuda yapılmış 12 çalışmanın sonuçları gözden geçirildi. Ağız yoluyla yüksek doz D vitamini alanlarda kırık riski %18-23 oranında azalıyor. (D vitamini seviyenizin düşük olması halinde aldığınız kalsiyum hiçbir işe yaramaz.)

Kalp damar hastalığından korunmada etkilidir.

3 Murat Geveze http://geeepoint.de/yol/

Arc İntern Med. Dergisinin 2008 Haziran sayısında yayınlanan bir araştırma, D vitamini seviyesi düşük olan insanların kalp krizi geçirme riskinin 2.4 misli daha yüksek olduğunu göstermiştir.

D Vitamini Hipertansiyonu önlüyor.Michigan Bone Health and Metabolism Çalışmasında 559 kadın 15 yıl süreyle takibe alınıyor. Kadınların dörtte birinde zaman içinde hipertansiyon oluşuyor. Çalışmanın başında vitamin D eksikliği olan kadınlarda gelecekte hipertansiyon görülme riskinin daha yüksek olduğu anlaşıldı.

D Vitamini kanser riskini azaltıyor.Vitamin Dnin kanser oluşumunu ve gelişmesini önleyen rolü hakkında yayınlanmış 3.000e yakın makale, 275 adet epidemiyolojik çalışma vardır. Bir çalışmada D vitamini seviyesi düşük olan hastalarda meme kanseri riskinin 5 misli daha fazla olduğu gösterilmiştir. Kandaki D vitamini seviyesinin 32 ng/ml üzerine çıkarılması kolon kanseri riskini dörtte bir azaltmaktadır.

Yukarıda saydığım faydaların dışında D vitamini, şeker hastalığı riskini azaltır, Parkinson hastalığının önlenmesine ve yavaşlatılmasına etkilidir, kronik ağrı çeken hastalarda ağrının kontrol altına alınmasını kolaylaştırır.

Az Vıtamın D MS Hastalığıla bağlantıda bulunuyor! Bunu lütfen Kapalı yaşıyan bayanlarımıza ınza edin!

Normal bir insanın D vitamini ihtiyacı ne kadardır?Günlük D vitamini ihtiyacımız yaklaşık 5.000 Ünitedir. Mevsime ve vücudun Günes görmesine bağlı.

Amac Kanda en az 30 ile 100 ng/ml de tutmaktır!Araştırmalara göre equatorun üstünde yaşıyan Toplumunda yüzde doksanında Vıtamin D eksikleri var.

Bu miktarı en sağlıklı ve kolay bir şekilde nasıl alırız?

Güneşten alırız. Güneşlenme imkânı olmayanlar D vitamini küpsüllerinden (veya ampul damla şeklindeki ürünlerden) faydalanabilir. Vücudunun üst yarısı çıplak, 10-15 dakika güneşlenen bir kişi günlük D vitamini ihtiyacını karşılamış olur. Sokakta yürürken elinize yüzünüze gelen güneş ışınları D vitamini ihtiyacınızı karşılamaya yetmez. Bu yüzden ister Türkiye’nin güneyinde, ister kuzeyinde yaşayalım yaz kış demeden on on beş dakika vücudumuzu güneşe göstermemizde fayda var. …

4 Murat Geveze http://geeepoint.de/yol/

D VİTAMİNİNİ NASIL ALACAĞIZ?Güneş cilt kanserine neden olmuyor mu?Güneşe maruz kalmanın cilt kanseri riskini artırdığı doğrudur ama güneşin dik geldiği öğlen saatleri dışındaki on onbeş dakikalık kısa süreli güneşlenmeler cilt kanseri yapmaz. Güneşin kanser yapıcı etkisi daha çok güneşin tepede olduğu saatlerde uzun saatler güneş altında kalanlarda görülür. Özellikle çocukluk döneminde vücudunda büller şeklinde güneş yanıkları olanlarda, meslek icabı bütün günlerini güneşin altında geçiren denizci ve çiftçilerde risk yüksektir. (Ben ve çocuklarım, yaz tatilinde bile onbeş dakikadan fazla süre güneşin altında kalmamaya dikkat ediyoruz.)

Yazın tatilde aldığımız D vitamini bütün yıl yeter mi?Yetmez. Yazın aldığımız D vitamini depoları kısa sürede tükenir. Bu yüzden özellikle kış aylarında mümkün olan her fırsatta güneşlenmeye çalışmalıyız. Kuzey Avrupa ülkelerine gidenler, orada yaşayan insanların parklarda ve bahçelerdegüneşi görür görmez soyunduklarını görmüşlerdir.

D vitamini eksikliği açısından esmerlerle beyaz tenliler arasında fark var mı?Esmer insanların D vitamini sentezi, cildimize renk veren pigmentin yaptığı engelleme yüzünden daha zor olur. Beyaz tenli bir İngilizin güneşte beş dakika yatmayla sentezlediği D vitamini için bizim 15 dakika, bir zencinin ise yarım saat güneşte kalması gerekir. Bu yüzden esmer insanlarda ve zencilerde D vitamini eksikliği daha çok görülmektedir.

Türkiyede D vitamini eksikliği görülüyor mu?Kendi hastalarımda, erkeklerin yaklaşık % 60’ında kadınların % 80’inde D vitamini eksikliği görüyorum. Özellikle banka çalışanları gibi tüm günlerini kapalı binalarda geçirenlerde D vitamini eksikliği daha sık görülüyor.

Kan D vitamini seviyesini kimler ölçtürmeli?Güneydeki bol güneşli şehirlerimizden birinde yaşıyorsanız D vitamini seviyenizi ölçtürmenize gerek yoktur. Bundan böyle her gün on dakika (yanmadan) güneş almaya dikkat edin yeter. Türkiye’nin kuzey yarısında yaşıyorsanız, gün boyu kapalı bir mekânda çalışıyorsanız D vitamini seviyenizi ölçtürmenizde yarar var.

D vitamini seviyesini nasıl ölçtüreceğim?Derimiz tarafından sentezlenen cholecalciferol karaciğerimizde 25 (OH)D adını verdiğimiz D3 vitaminine dönüşür. Bir laboratuvara gidip kanınızda 25(OH)D seviyesini ölçtürmek istediğinizi söyleyin. Sonuç 30 ng/ml altında çıkarsa D vitamini eksikliği var demektir.

D vitami seviyem düşük çıktı, ne yapayım?Yukarıda anlattığım gibi D vitamini seviyenizi yükseltmenin en ucuz ve en doğal yolu güneşlenmektir. Çeşitli nedenlerle güneşlenme imkânı bulamayanların ağız yolu ile D vitamini almasında fayda vardır. (Eczanelerde satılan D vitamini içeren damla ve ampulleri doktorunuzun önerdiği dozda suya veya süte katarak alabilirsiniz.) Dikkat! AldığınızD vitamininin sadece D3 olduğundan emin olun, birlikte A vitamini de içeren kapsüllerden uzak durun.

Yiyeceklerle D vitamini ihtiyacımı karşılayabilir miyim?D vitamini, yiyecekler içinde en çok balıkta, sütte ve yumurtada bulunur. Balıklardan en çok somon balığında bulunur. Bizim Lüfer balığının 100 gramında 310 IU D vitamini vardır. Günde on Lüfer yeseniz bile günlük vitamin ihtiyacınızı karşılayamazsınız. Bir litre tam yağlı sütte yaklaşık 60 IU D vitamini vardır. Yağsız sütün D vitamini değeri ise sıfıra yakındır. D vitamini ihtiyacınızı karşılamak için her gün birkaç kova süt içmeniz gerekir. Özet olarak, yiyeceklerle D vitamini ihtiyacını karşılamak mümkün değildir.

Kullandığım multivitamin içindeki D vitamini yeterli mi?Multivitaminlerin içinde genelde 200-400 ünite D vitamini vardır. Bu miktar ihtiyacımızı karşılamaya yetmez.

Yaşlılar D vitamini almalı mı?Yaşlılar, evden dışarı daha az çıktıkları için D vitamini seviyelerine özellikle dikkat etmeleri gerekir. D vitamini takviyesi ile kemik erimesini geciktirmek mümkündür.

Pencerenin arkasından güneşlenebilir miyiz?Pencere camından 300 nm altındaki ultraviyole ışınlarının % 90’ı geçmez. Bu yüzden cam arkasından güneşlenmenin Dvitamini sentezini katkısı sınırlıdır.

http://www.canankarataydiyeti.com/karatay-diyeti/karatay-diyeti-2/d-vitaminini-nasil-alacagiz.html

Bunu anlayın!! Bız aslında Güneş yiyorus! Bizlerde IŞIK değilmiyiz?

5 Murat Geveze http://geeepoint.de/yol/

ToprakDetoksifike Klinoptilolith-Zeolith (Volkan Toprağı)

Silisyum Dioksit (SiO2) nedir?Yerkabuğumuzun %77’si silikatlardan (silisyum tuzlarından) ve %12’si SiO2’den oluşmaktadır. Örnegin, kuarz, dağ kristali, ametist, kieselgur, glimmer, feldspat, bazalt gibi. Yerküremizin en doğurgan parçası SiO2’den zengin olan balçıktır.

SiO2 yerküremizin O2 den sonra gelen elementidir.SiO2’nin, yaşamın oluşmasında dominant bir rol oynadığı bilimsel araştırmalarla sabittir.

Yaşamın temel elementi olarak, sadece iyileştirme gücüyle kalmayıp, yaşlanma sürecini geciktiren etkisi yanında, cildingüzelliğinin korunmasını, bedensel ve ruhsal aktivitelerin arttırılmasını sağlayan özellikleri vardır.

Hangi SiO2 tıbbi amaçla kullanılabilir?Teknolojide kullanilan sayısız SiO2 çesitleri vardir. Bunlar, sağlık amaçlı kullanılamazlar. Ayrıca, kuarzı, dağ kristalini, glimmeri, feldspati ve kili yemek de mümkün değildir.

Tedavi edici olarak SiO2’nin MonoSiO2 ve Kolloidal SiO2 (solüsyon ve jel formu) şekilleri kullanılabilir.

Tedavi edici SiO2 nerelerde bulunur?Doğal-Klinoptilolith-Zeolith tabletleri ve tozuİnsanın günlük SiO2 ihtiyacı ne kadardır?Günlük 50-100 mg. Yaşlılarda bu miktar 200 mg’a kadar çıkarılmalıdır.

SiO2 eksikliğinin tipik belirtileri:•Bağlarda ve tendonlarda zayıflık, sarkan (gevşek) bağ dokusu•Büyüme bozukluğu•Cilt kırışıklıkları, kirlilikleri ve kaşıntıları•Saç dökülmesi, tırnak kırılmaları•Diş eti iltihapları•Sık sık enfeksiyona maruz kalma•Hızlanmis biyolojik yaşlanma•Bedensel ve ruhsal kondisyonda azalma•Sindirim bozuklukları•Selülit•Psoriasis (sedef), nörodermitis•İnsanların % 80’i SiO2 eksikliğine maruzdur. Günümüzde gıdalar az oranda SiO2 içermektedir.

Özellikle kimler daha fazla SiO2’ye ihtiyaç duyarlar?•Mesleki yükü fazla olanlar•Sporcular•Yetersiz beslenenler•Hamileler•Kronik hastalığı olanlar•Enfeksiyonlarda

6 Murat Geveze http://geeepoint.de/yol/

SiO2’nin etkileri nelerdir?

•Hücre yapımını ve metobolizmasını aktive eder.•Bağ dokusu sıklaşmasını arttırır.•Damar elastikiyetini arttırarak arteriosklerozu önler.•Kalsiyumu kemik yapımı için regüle ve aktive eder.•İltihabı çözer.•Yara iyileşmesini arttırır.•Dezenfektandır.•Detoksifiye eden etkisi vardır.•İmmun sistemi güçlendirir.•Radikalleri tutar.•Bedensel ve ruhsal aktiviteyi arttırır.•Cilt kırışıklıklarını giderir.•Biyolojik yaşlanmayı önler.•Cildi güzelleştirir.•Saç dökülmesini önler.•Bağırsakları regüle eder.•Yan etkisi yoktur. Doz aşımı olmaz, cünkü fazlası böbrek yoluyla atılır.

Silisyum Dioksit hakkında:

Silisyum dioksit gelecekte birçok hastalığın tedavisinde kesinlikle çok büyük bir rol oynayacaktır.Louis Pasteur. Fransız biyolog, kimyager (1822-1895)Silisyum dioksitin bağ dokusuyla beraber, özellikle kemik ve kıkırdak yapımında önemli bir rol oynadığı kanıtlanmıştır.Prof.Dr.Edith Muriel Carliste-Dünyaca ünlü Amerikan bilim kadını. Silisyumun esensiyel gıda olarak alımını araştırmış Vita Min Spur 03.03.1988

Muhtemel kullanım alanları: Saç dökülmesi, tırnak kırılması, cildin elastikiyetinin kaybolması ve osteoporoz olup, bunların oluşumu silisyum eksikliğine bağlıdır.Burgersteins Handbuch Nöhrstoffe;Haug Verlag,1997Kozmetikte silisyum dioksit, problemli cilt diye bilinen solgun ve kuru olan ‘yaşlı cilt’ halinde başarıyla kullanılmaktadır. Bağ dokusu hücrelerinde silisyum olmadığı zaman, elastikiyeti ve stabilitesi kaybolur ve gevşer.Carola Berger:Silisyumla gergin doku ve saglik,Uranla,1998Kaşıntı, saç dökülmesi, bel fıtığı ve benzeri problemler, zayıflamış savunma sistemleri, insanda silisyum eksikliği ile bağlantılıdır. Günümüzde silisyum bakımından zengin gıdalar, birçok hastalığın tedavisinde kullanılmaktadır.Heinz Scholz:Mineralstaffe und Spurenelemente,Trias,1990Prof.Dr.Karl Hecht: 80 yıllık gencim. Biyolojik yaşım 50. Bedensel ve ruhsal olarak aktifim. Kondisyonum iyi, hafızamşahane. Uykum iyi, dolgun bir cildim var, saçlarım yerinde. Neden? Yıllardan beri Naturklinoptilolithe-Zeolithe formunda silisyum aliyorum da ondan! (2004)

http://www.natur-med.com.tr/prof-dr-karl-hecht-su-analizi-raporu.aspx

Bizde Toprak değilmiyiz?

7 Murat Geveze http://geeepoint.de/yol/

ImunsistemAntioksidantKaraüzüm-çekirdenin-özü

ÜZÜM ÇEKİRDEĞİNİN FAYDALARI

Üzüm, binlerce yıldan beri önemli besin maddelerini taşıyan bir gıda olaraktüketilmektedir. Geçmişten günümüze insan sağlığı üzerinde olumlu etkiler

medikal açıdan da değerli bir gıda olduğunu göstermiştir. Yapılan araştırmalara göre tespit edilen en güçlüantioksidandır. E Vitamininden 50, C Vitamininden 20 kat daha güçlüdür. Serbest radikaller, vücut fonksiyonları sonucuoluşan ve ya sigara, hava kirliliği,radyon, ultraviyole ışınları gibi çevresel toksinler dişarıdan alınır Üzüm Çekirdeğinde

bulunan antioksidanlar bu serbest radikalleri etkisiz hale getirir.

ÜZÜM ÇEKİRDEĞİNİN FAYDALARI NELERDİR NASIL KULLANILIR ETKİLERİ

• Bağ dokusunu güçlendirerek cildin elastikiyetini ve sıkılığını arttırılmasında etkilidir• Antiaging etkiye sahip• Kanser önleyici olarak kullanılır• Damar sertliğine karşı etkili• Romatiazmal hastalıklarda yardımcı• Göz sağlığı için kullanılır• Hiper ( yüksek ) tansiyonda etkili• Varis tedavisinde yardımcı• Üzüm çekirdeği damarları korur. Damar sertiğini önler. Kalp krizi riskini azaltır. İyi kolesterolün

yükselmesine kötü kolesterolün azalmasına katkıda bulunması üzüm çekirdeğinin faydaları arasındadır.

• Üzüm çekirdeği antioksidan etkisi ile kansere karşı koruyucudur. Bu yönüyle kanserin engellenmesineyardım eder. Aynı zamanda kanser tedavisinde meydana gelen olumsuzlukların daha az yaşanmasına katkıda bulunduğu da tespit edilmiştir.

• Zayıflamış kan damarlarını kuvvetlendirir. Yüksek tansiyon hastalarında kılcal damarları güçlendirdiği görülmüştür.

• Gözlerdeki kılcal damarlarda kan dolaşımını kuvvetlendirir. Gözün saydam tabakasını korur. Devamlı bilgisayar kullananların göz sağlığını korumaları için de uzmanlar tarafından tavsiye edilmektedir.

• Yaşlanmaya bağlı görme gücünde bozulma meydana gelmesi gibi sorunları engelleyici özelliği vardır. Maküler dejenerasyon ve kataraktan koruması üzüm çekirdeğinin göz sağlığı için önemini gösterir.

• Üzüm çekirdeği özü kan ve lenf dolaşımını düzenler.• Cildin bağdokusunda olan kollajeni güçlendirir. Uzum cekirdegi cilt üzerinde de olumlu faydalar

sağlar. Bağ dokusunu kuvvetlendirerek cildin sarkamasını önler.• Solgun cansız cilde sahip olanlar ve cilt kırışıklığından şikayet edenler için üzüm çekirdeği doğal bir

yardımcıdır. Cildin daha sıkı ve elastik olmasını sağlar. Hücre yenileyici etkisiyle cildin güzelleşmesini sağlar.

• Hücre koruyucu etkisinden dolayı kozmetik alanında da oldukça popüler olmuştur. Cilt ve dudak koruyucu ürünler, yüz ve vücut kremleri gibi ürünlerde de kullanılmaktadır.

• Üzüm çekirdeğinin yararları arasında histamin salgısını azaltarak alerjiye karşı önleyici etkide bulunması da vardır.

• Basur ve varis gibi toplardamar yetersizliklerinde yararlıdır.• Üzüm çekirdeğinin faydası sedef ve egzama gibi deri rahatsızlıklarında da önemlidir.• Dişetinde kanama sorunu olanlar içinde üzüm cekirdegi faydalıdır.• Saç sağlığı ve üzüm çekirdeği : Üzüm çekirdeği saç büyümesini uyarabilir. Üzüm çekirdeği ile

yapılan bir araştırmada saç hücrelerinin arttığı görülmüştür.• Üzüm çekirdegi C vitamininin etkisini artırır.

8 Murat Geveze http://geeepoint.de/yol/

Üzüm Çekirdeği Nasıl Kullanılır : Üzüm çekirdeği kullanımı taze olarak tüketimi dışında birkaç şekilde de alınabilir.

Üzüm çekirdeği tableti : Günlük olarak 100-200 mg üzüm çekirdegi kapsülü tavsiye edilmektedir.

Üzum cekirdegi tozu : 1 tatlı kaşığı üzüm çekirdegi tozu bal ya da yoğurtla karıştırılıp alınabilir. Açıkta satılan öğütülmüş üzüm çekirdeği kullanmaktan kaçınılmalıdır. Havayla temas etmesi üzüm çekirdeği tozunun sterilize özelliğini kaybetmesine neden olabilir.

Kuru üzüm çekirdeği : Günde bir avuç kuru üzüm yenilerek de üzüm çekirdeği alınabilir. Üzüm çekirdeğinin bu tür kullanımı dışında kozmetik alanında kullanılan şekilleri de vardır. (üzüm çekirdeği kremi, şampuan, sabun gibi.)

Üzüm çekirdeğinin zararları: Üzüm çekirdeğinin insan sağlığına hiçbir zararı yoktur. Yalnız, Üzüme alerjisi olan kişilerin üzüm çekirdeği kullanması tavsiye edilmemektedir.

Üzüm çekirdeğinin kullanım şekli : Öğütülmüş Üzüm Çekirdeği tozu günlük bir yemek kaşığı kadar tüketilebilir ya da kara üzüm ve ya kuru şekilde çekirdekleriyle beraber yenilebilir. Bilinen bir yan etkisi yoktur.

http://www.nasilgecerbitkisel.com/sifali-bitkiler/uzum-cekirdeginin-faydalari.html

Bilinki Karaüzüm-çekirdenin-özü bir derişik çözelti yani konsentrat dır!

Tozun 2 gramı, 5 Kilo Kara üzüm yemek kadar demektir.

Şimdi eski Romalar, neden o kadar Kırmızı Şarap içtiğini biliyorsunuz!

9 Murat Geveze http://geeepoint.de/yol/

ŞEKERChromium Picculinatİştahı kesmek ve fazla yağları energiye çevirmekŞekeri düzeltmek

CHROMIUM (KROM) PICOLINATE, ŞEKER (DİYABET ) HASTALARI İÇİN TEDAVİ EDİCİDİR. *

Neden böyle dediğimi açıklayabilmek için chromium (krom) alınarak yapılan bazı araştırmalara göz gezdirmemiz gerekli.

Bu çalışmalardan biri 1997 yılında 180 adet tip 2 şeker hastasının incelendiği araştırmadır.Olağan üstü sonuçları elde edilen bu araştırmada diabet hastaları günde iki defa 500 mcg chromium (krom) picolinate aldılar.4 ay sonra hemen hemen diabet hastaların tamamı geleneksel/tipik diabet hastalığı işaretleri göstermemeye başladılar.İncelemeye alınan hastaların kan şekeri ve insülin değerleri normal seviyeye düştü. Hatta daha da önemlisi kandaki A1c (şeker- hasar gören proteinler) seviyesi de normala döndü.( Kaynak : Anderson RA, Chen N, Bryden NA, et al. Elevated intakes of supplemental chromium (krom) improve glucose and insulin variables in individuals with type 2 diabetes. Diabetes, 1997;46:1786-1791. )

Aynı araştırmacılar tarafından yapılan başka araştırmardan birinde de tip 2 diyabet hastası olan 833 kişiye günde 2 defa 500 mcg chromium (krom) picolinate takviye besin olarak verildi.Bu araştırmanın sonucunda , kan şekerinin hızlı bir şekilde yükselme değerlerinde ve yemek sonrası kan şekeri seviyesi değerlerinde de düşüşolduğu gözlendi.Bu araştırma 10 ayda tamamlandı.Alınan ek besin takviyesinin herhangi bir yan etkisi gözlenmedi.Buna ek olarak hastaların yüzde 85’i aşırı susama,sık tuvalete gitme ve aşırı bitkinlik gibi genel olarak şeker hastalığı belirtilerinde düzelme olduğunu belirttiler.

( Kaynak : Cheng N, Zhu X, Shi H, et al. Follow-up survey of people in China with type 2 diabetes mellitus consuming supplemental chromium (krom) . The Journal of Trace Elements in Experimental Medicine, 1999; 12:55-60.)

Dünyada tip 2 şeker hastası sayısında artış olduğuna dair kanıtlar olsada şu an bütün insanlar şeker hastası belirtilerini göstermiyor ancak bu durum şeker hastası olmayan insanları risk altında olmadığını göstermez. Chromium (krom) Picolinate ek takviyesi bu durumda da kullanılabilir.

Wake Forest Üniversitesinden William Cefalu’nun yönettiği bir çalışmada kısmen obez olan veya ailesinde şekerhastası olan gibi risk altında olduğu düşünülen insanlar gözlendi.Gözleme alınan bu hastalaradan bir kısmı hergün plesibo alırken, bir kısmı 1000 mcg chromium (krom) picolinate aldı. chromium (krom) picolinate ile yapılan 4 aylık tedeviden sonra insilün resistansı ( insulin resistance ) %40 oranında azaldığı tespit edilmiştir. ( Kaynak : Cefalu WT, Bell-Farrow AD, Stegner J, et al. Effect of chromium (krom) picolinate on insulin sensitivity in vivo. The Journal of Trace Elements in Experimental Medicine, 1999; 12: 71-83) Aynı zamanda tip 2 şeker hastalığa götüren süreci de tersine çevirmede yardımcı olmuştur.Başka bir deyişle Chromium (krom) Picolinate ek takviyesi hem korumaya hem de tip 2 şeker hastalığı oluşma sürecini tersine çevirmiştir.

Chromium (krom) picolinate’ nin diğer tip şeker hastalıklarına olan faydaları:

İğne yoluyla insülin alan daha ileri seviyedeki tip 1 ve tip 2 şeker hastaları da Chromium (krom) picolinate ek besin takviyesine olumlu/ positif yanıt verdiler. Her iki tip hastaların % 70 i her gün aldıkları 200 mcg supplemental chromium (krom) takviyesi sonucunda insülin tepkisinde ( insulin responsiveness) gelişme gösterdi. Bunun dışında ilaç olarak veya enjekte edilme yöntemiyle alınan insülinle azaltılabilecek insülin hassaslığı (insulin sensitivity) değerlerinde de gelişme gözlendi. (Kaynek : Ravina A, Slezak L, Rubal A, et al. Clinical use of the trace element chromium (krom) (III) in the treatment of diabetes mellitus. The Journal of Trace Elements in Experimental Medicine, 1995; 8: 183-190. )

Chromium (krom) takviyeleri hala diğer çeşit şeker hastaları için de yardımcı olduğu bulunmuştur.

10 Murat Geveze http://geeepoint.de/yol/

Gebe şeker hastaları, geçiş şeker hastaları olarak hamilelik sürecinde gelişir ve çeşitli sağlık problemlerine -çocuk düşürme de buna dahil olmak üzere sebeb olabilir. Bu durum en yaygın hamileliği zorlaştıran sorunlardan biri.Bir araştırmaya göre, 8 hafta süren chromium (krom) picolinate ek besin takviyesi ile gözle görülür şekilde glukoz toleransızlığını - glucose intolerance artırılabilir , kan şekeri ve insülin seviyesini düşürebilir. Aynı zamanda anne ve çocuk için muhtemel sağlık problemi riskini düşürebilir. ( Kaynak :Jovanovic-Petersen L, Gutierrez M, Peterson CM. Chromium (krom) supplementation for gestational diabetic women improves glucose tolerance and decreases hyperinsulinemia. Journal of the American College ofNutrition, 1995; 14: 530.)

Chromium (krom) ve ek takviye alma hakkında bazı temel bilgiler

Araştırmacıların hala kesin olarak Chromium (krom) ’un nasıl bu şekilde olumlu etki ettiğini bilmemelerine rağmen; Chromium (krom) , insülinin daha doğru çalışmasına ve kandaki glokozun hücrelere taşınmasında yardımcı oluyor . The Recommended Daily Allowance Committee ( Tavsiye Edilen Günlük Alım Komitesi ) hergün 50 - 200 mcg arası Chromium (krom) alınmasını tavsiye ediyor. Bu miktarlar sağlık insanlar için normal gözüküyor ancak insülin resistansı olan tip 2 şeker hastaları için daha yüksek miktarlar gerekebilir. Günde 200 mcg Chromium (krom) alan tip 2 şeker hastalarında bazı düzelmeler gözükse de günde 1000 mcg alan şeker hastalarındakiler kadar gözle görülür iyileşmelere rastlanmadı.

Ne yazıkkı Amerikalıların büyük çoğunluğu günlük perzihlerinde 50 mcg nin altında Chromium (krom) alıyorlar. USDA ( United States Daily Allowance – Birleşik devletler günlük alım ) verilerine göre, günlük dietlerinde erkekler 33 mcg bayanlar 25 mcg Chromium (krom) alıyor. (Kaynak : [viii] Anderson RA, Kozlovsky AS. Chromium (krom) intake, absorption and excretion of subjects consuming self-selected diets. American Journalof Clinical Nutrition, 1985; 41: 1177-1183. )

İnsanların ihtiyaç duyduğu chromium (krom) miktarı değişkenlik gösterir.Öncelikle bu miktar onların sağlık durumlarına ve aldıkları besinlere bağlıdır.Besinlerinde chromium (krom) almayanlar dışardan ek takviye olarak almaya en çok ihtiyacı olanlar olduğunu söyleyebiliriz. ( Kaynak : Anderson, 1998)

Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde yüksek miktarlarda alımda bile bir zehir etkisinin olmadığı gözlendi.Deney günlük 200 mcg verilerek sayısız tekrarlanark gerçekleştirilmiştir. İnsanlarda ve hayvanlarda chromium (krom) ek takviyesinin herhangi bir zehir etkisi olduğuna dair kanıt bulunamadı.

Bütün bu sebeblerde dolayı şeker hastalarının chromium (krom) picolinate ile ek takviyeli beslenmeyi denemeleri gerektiğini düşünüyorum.

Melissa Diane Smith tarafından yazılan Chromium (krom) İçin Kullanıcı Rehberi ( User’s Guide to Chromium (krom) ) adlı eserden derlenmiştir.Basic Health Publications, North Bergen, New Jersey, 2002)

Melissa Diane Smith kimdir?Melissa Diane Smith is a Phi Beta Kappa graduate from the University of Arizona, earned a diploma in nutritionand Graduate of the Year honors from the American Academy of Nutrition, and has received advanced nutritiontraining from the Designs for Health. She is the author of User’s Guide to Chromium (krom) (Basic Health Publications, 2002) and Going Against the Grain (McGraw-Hill/Contemporary Books, 2002) and co-author of the national best-selling Syndrome X: The Complete Nutritional Program to Prevent and Reverse Insulin Resistance (John Wiley & Sons, 2000). Melissa combines the investigative research skills she honed in journalism school with her nutrition training and clinical experience working with clients to provide clients withpersonalized nutrition advice. To contact Miss Smith directly please email her at [email protected]

*Bu yazı http://www.diabetesincontrol.com/index.php?option=com_content&view-article&id=746 sayfasında yer alan makalenin türkçe çevirisidir. Yalnizburada.blogspot.com bu yazının orijinal içeriğinin doğruluğu hakkında bir sorumluluk taşımaz.Yazıdaki teknik hataları görürseniz lütfen bildiriniz.

11 Murat Geveze http://geeepoint.de/yol/

KONU HAKKINDA BAŞKA BİR YAZI

• Günümüzde birçok insan vücutlarında krom eksikliği nedeniyle halsizlik, fazla kilo gibi sorunlar yaşamaktadırlar. Krom eksikliği aynı zamanda kalp ve şeker hastalıklarına da katkıda bulunur.

• Krom sağlık açısından önemli olup, günümüzün beslenme alışkanlıklarıyla yeterli miktarda alınamayabilir.

• Daha kötüsü dazla şeker tüketilen sınırlı miktardaki kromun vücut tarafından daha çok kullanımına sebep olur.

• Biyolojik olarak aktif olan krom önemli bir insülin kofaktörüdür.• İnsülin hormonu, açlık kontrolüne, enerji üretimini ayarlamaya, yağın yakılmasına, kas oluşumuna ve

kolesterol kullanımına yardımcı olur.• İnsülin, besinlerin ve diğer önemli bileşiklerin, vücut hücrelerinin duvarlarından geçişini kontrol eder.

Eğer hücerelere yeteri kadar yakıt (kan şekeri) girmezse, yeterli enerji üretilemez. Eğer kan şekeri enerjiolarak yakılamazsa, yağa dönüştürülür ve yağ hücrelerinde depolanır.

• Ayrıca yeteri kadar aminoasit hücrelere giremezse egzersiz yapılsa dahi kaslar inşa edilemez.• Güvenli ve etkin krom takviyesi, genel krom eksikliğini düzeltebilir. Bu krom takviyesi spor yapılarak

oluşan kilo kaybına ve kas yapımına yardımcı olabilir, kolestrolü dengeleyebilir ve kan şekerinin optimize edilmesine yardımcı olur.

• Kuzey Carolina Üniversitesi'nden Dr. John Roeback günde 600 mg krom alımının HDL (iyi huylu lipoprotein) seviyesini %16 oranında yükseltebildiğini rapor etmiştir.

kullanım şekli:

Chromium Picolinate (Fazla kilo, halsizlik ve kan şekeri dengesi) Kullanım Önerisi:

Günde 1-3 kapsül / Hap, tercihen yemeklerden sonra.

İçerik:Her Solgar Chromium Picolinate (Fazla kilo, halsizlik ve kan şekeri dengesi) bitkisel kapsülde

Krom (pikolinat) 200 mcg

Uyarılar & Önlemlerİnsüline bağımlı diyabet hastaları kullanmadan önce doktorlarına danışmalıdır.

12 Murat Geveze http://geeepoint.de/yol/

Besleme tarzını değiştirmekMümkün olduğu kadar rafine edilmiş Un, Şeker, İnek-sütü, ve Tuzdan uzak durun!

Bunlar Zehirdir, sizleri bağımlı eder ve sürekli Mineralle ve Vitaminlerden eksik zihninizi zayıf ve aç tutar!Az Et yeğin! Hayvan etin ölüm korkusunu, yani Stres-hormonları yiyorsunuz!Dünyada Mezdahalar oldukça, Savaşlar hiç bitmez!

Rafine edilmemiş un B, PB ve F vitaminleri, mineral tuzlar, enzimler ve bedenimizin ihtiyaçduyduğu başka bileşenler içerir. Bir buğday tanesi yüzde 80 nişasta ve yüzde 15 biyolojik kabuk içerir. Kabukta bulunan maddeler nişastayı parçalamaya ve sindirmeye olanak sağlar.

Rafine un buğdayın kabuğunun içerdiği maddelerden yoksun; vitaminler, enzimler ve mineraller bakımından fakirdir.

Beyaz undan yapılmış ekmek ve unlu mamullerin sindirilmesi, rafine etme işlemi sırasında yok edilen kimi maddeleri gerektirir. Bu maddeler beyaz undan yapılmış yiyeceklerin içinde bulunmadığı için bedenimiz bunları kendi öz kaynaklarından kullanmak zorunda kalır. Rafine unu sindirmek zordur. Sindirilemeyen nişasta, bedenimizdeki yağ katmanlarında birikir. Un ılık suyla karıştırıldığı zaman neler olduğunu hepimiz biliriz.

Genleşir ve yapışkan benzeri bir maddeye dönüşür. Rafine un bağırsaklarımızda da aynı şekilde davranır; diğer yiyeceklerin sindirilme süreçlerini de yavaşlatır ve safra kesesi veya mesanede taş oluşumuna neden olur.

Ekmek, simit, poğaça, açma, kek, bisküvi ve benzeri rafine undan yapılmış ürünleri daha cazip hale getirmek amacıyla bunlara renk ve tat verici, asitliğini değiştiren, dengeleyici ve kıvam verici maddeler eklenir.

Eklenen bu maddeleri yediğimizde ne olur?

Bu maddeler bedende kalır ve yavaş yavaş bizi zehirlerler. Kas ve eklemlerin sertleşmesine yol açarlar, cildimizi bozarlar. İşte, rafine un bu şekilde bize büyük zarar verebilir.

Mayalı gıdaların tehlikesi

Her türlü ekmeğin üretiminde maya kullanılır. Ekmeği fırında pişirdiğimiz zaman, maya sporları havada sürekli hareket eder ve ekmeğin kabuğuna birikir. Bu sporlar ekmekle birlikte sindirim kanallarımıza gider ve burada harekete geçer.

Amerika’da yapılan bazı araştırmalar, ekmek yapımında kullanılan mayanın beynimizdeki kanserli hücreleri harekete geçirdiğini gösteriyor. Mayalı ekmek yediğimiz zaman, sindirim kanallarımızı, maya ile bağırsaklarımızdaki mikroflora arasında bir ‘savaş alanına’ çeviririz. Mayalı ekmeği çocukluğumuzdan itibaren yemeye başladığımız için, sağlıklı bir bağırsak florası ender rastlanan bir durumdur.

Kabızlık, şişkinlik ve sindirim sistemi hastalıkları, çoğu zaman maya kullanılarak yapılan ekmek ve benzeri rafine un ürünlerinin çok fazla tüketilmesi üzerine ortaya çıkar.

Israrla ekmek yemek istiyorsanız, maya kullanılmaksızın yalnızca buğday unu ve su kullanılarak yapılan ekmeği yiyin.

Rafine edilmemiş undan ve maya kullanılmaksızın yapılmış ekmek sizin için çok daha yararlıdır.

Eğer mayalı ekmek yemeye devam edecekseniz, en azından tazeyken yemeyin.

13 Murat Geveze http://geeepoint.de/yol/

Bir iki gün sonra, maya etkinliğini kaybeder ve artık zarar vermez.

Rafine edilen bütün taneler kabuklarındaki değerli maddeleri yitirir ve sindirilmesi zor olan saf nişastaya dönüşürler.

Sağlığımız için rafine edilmemiş tanelerden yapılan yiyecekler çok daha yararlıdır.

Rafine edilmiş şarküteri ürünleri, cipsler, fırınlanmış ürünler vb. genellikle su içermezler ve çok fazla miktarda şeker ve tuz içerirler. Bunları tükettikten sonra ya bir şeyler içeriz yahut çok susadığımızı hissederiz. Bu durum bir kısır döngü yaratır. Rafine ürünler susuzluğumuzu artırır, bizde daha çok sıvı tüketiriz; tükettiğimiz sıvılar, midedeki sindirim sıvılarını seyreltir ve sindirim tamamlanamaz. Tuz midemizi rahatsız eder, bu yüzden tuzun etkisini azaltmak için daha çok sıvı içeriz. Bu şekilde, neredeyse kesintisiz olarak yemeye ve içmeye devam ederiz. Böylece bedenimizi sıvılarla doldurur, kilo alır ve kendimizi yorgun hissederiz.

http://www.aligok.com.tr/beslenme/rafine-un-mayali-ekmek-ve-gidalar-bize-zarar-veriyor/

14 Murat Geveze http://geeepoint.de/yol/

Şekerin VücudaZararlarıŞeker insanlar için vazgeçilmez bir besin. Doğal olarak meyve ve sebzelerde bulunan şekere fizikselsağlığımız için ihtiyacımız var. Özellikle zihinsel faaliyetlerin yürütülmesi ve iyi bir ruh hâli için olmazsa olmaz. Ama aşırı şeker tüketiminin ve kimyasal işlemlerle beyazlatılmış şekerin zararları çok fazla.Şekerin beyaz toz haline getirilmiş hâli genellikle GDO’ludur.

Şeker başka formlarda da bulunabilir. Mısır şurubu, bal, akçaağaç şurubu gibi şekerin tüm formları vücudu bir şekilde etkilemektedir. Vücut çok yüksek miktarda işlenmiş şekeri kaldıramaz. Vücuttaki temel organlar bu kalitesiz şekerin tüketimiyle ciddi zarara uğrayabilir

Şekerin ZararlarıŞeker Tüketiminin Yan Etkisi

Yemeklerde aşırı şeker kullanımı sağlıklı bir alışkanlık değildir. Fakat sadece az sayıda insan şekeri uygun miktarlarda kullanırken çoğu insan fazla miktarlarda kullanır. Başka bir deyişle insanlar genellikle sadece şekerden ekstra 500 kalori almaktadır. İnsanlar şekerin sağlığa faydalı olmadığını bilir fakat fazla şeker tüketiminin zararının çok fazla doymuş yağ, trans yağ ve tuz tüketimi kadar zararlı olmadığını düşünürler. Bu inanış tamamen yanlıştır.Şekerin birtakım şaşırtıcı fakat zararlı etkileri vardır.

1. Şeker Kalbe Zarar VerirFazladan şeker tüketimi kalp hastalıklarına yakalanma riskini artırır.Elde edilen verilere göre şeker kalbin pompalama mekanizmasını etkilemekte ve kalpte arıza riskini artırmaktadır. Şeker temel olarak kalp krizinden sorumlu kötü kolesterolü ve trigliseridleri (bir çeşit yağ asidi) artırır.

2. Şeker Göbek ve Bel Çevresi Yağlarını ArtırırGünümüzün en önemli sağlık sorunlarından biri obezitedir. Çocuklardaki obezite vücudun belli yerlerindeki yağ birikiminin sonucudur. Bunun bir nedeni fruktoz yüklü içecekler ve meşrubatlardır. Aşırı fruktoz alımı (fakat glikoz alımı değil) öncü yağların olgunlaşmasına neden olur. Bu yağlar bel çevresinde birikerek gelecekteki kalp hastalıklarının ve diyabetin riskini artırır. Şeker ayrıca kilo alımını, yeme arzusunu ve uyuma zorluklarını artırır.

3. Şeker Sessiz KatildirObezite her hastalığın öncüsüdür ve obezitenin temel nedeni aşırı şeker tüketimidir. Aşırı fruktoz alımı leptin direncini de artırır. Leptin bize yeterli miktarda yemek aldığımızı bildiren bir hormondur. Buradaki problem isegenellikle beyinden gelen bu sinyali dikkate almayız. Şekerin sessiz katil olarak adlandırılmasının nedeni ise yol açtığı hastalıklara haber vermeden yani belirtiler göstermeden neden olmasıdır.

4. Şeker Bağışıklık Sistemini ZayıflatırBağışıklık sistemimiz hastalıklara karşı vücudumuzun en önemli güvenlik mekanizmasıdır. Yüksek miktarda şeker alımı çalışmalara göre bağışıklık sisteminin bakterilere, virüslere, parazitlere ve çeşitli mikroorganizmalara karşı mücadele yeteneğini önemli ölçüde zaafa uğratmaktadır. Bir insanın her yemekte şeker kullandığını varsayarsak bu insanın bağışıklık sistemi her bir günde kapasitesinin yarısı kadar güçle işlevini yerine getirir.

5. Şeker ve Alkol Vücutta Karaciğere Karşı Aynı Toksik Etkiyi GösterirBilim adamları ihtiyaç fazlası alınan fruktoz ve glikozun tıpkı alkol gibi karaciğere aynı zehirleyici etkiyi yapmaktadır. Şeker alkol gibi karaciğer üzeride kronik etkilere yol açmaktadır. Elde edilen verilere göre karaciğer hasarı aşırı kalori ya da kilo artışı olmadan da ortaya çıkabilmektedir.

15 Murat Geveze http://geeepoint.de/yol/

6. Şeker Kronik Hastalıkların ÖncüsüdürFazla miktarda ve sürekli şeker tüketimi kandaki insülin miktarını artırır. İnsülin pankreas tarafından kan şekerini artırmak için salgılanan bir hormondur. Şeker ne kadar fazla tüketilirse pankreas o kadar insülin salgılar.

Verilere göre kronik insülin yüksekliği bazı kalp hastalıklarına, kansere, sivilceye,polikistik yumurtalık sendromuna, ve hatta miyopa davetiye çıkarmaktadır.

Azalan şeker miktarı insülinin de azalmasına neden olur. İnsülin yüksekliğinin neden olduğu birçok kronik rahatsızlık vardır.

Bunlar:

• Şeker bağışıklık sistemini baskı altına alır.• Şeker vücudun mineral dengesini bozar.• Hamilelik ve emzirme periyodunda aşırı şeker tüketilirse fetüste kas gelişimi olumsuz

etkilenir.• Gazlı içeceklerdeki şeker çocukların süt tüketimini engeller.• Şeker doku ve hücreleri tahrip eden reaktif oksijen türlerini artırır.• Şeker çocuklarda hiperaktiviteyi, gerginliği, konsantrasyon problemlerini ve huysuzluğu

artırır.• Şeker fazlası zararlı olan trigliserid yağ asidi miktarını artırır.• Şeker vücudun bakterilere karşı savaşında direncini artırır.• Şeker yumurtalık kanserine neden olabilir.• Şeker vücutta krom ve bakır minerali eksikliğine neden olur.• Şeker yaşlanmayı hızlandırır.• Diş çürümelerini hızlandırır.• Vücudun kalsiyum ve magnezyum emilimini güçleştirir.• Alkol bağımlılığını tetikler.• Yaş ilerledikçe gözleri daha zayıf hale getirir.• Dopamin, serotonin ve nöroepinefrin gibi nörotransmitterlerin zamansız salımını sağlayarak

vücudun duygusal tepkilerini dengesizleştirir.• Çocuklarda adrenalinin daha hızlı salınımına neden olur.• Gastrit ve oniki parmak bağırsağı ülserini tetikler.• Kandaki E vitaminini azaltır.• Periyodontal diş hastalıklarına neden olur.• Besin alerjilerine neden olur.• Çocuklarda egzama gibi cilt hastalıklarına yol açar.• DNA’nın yapısını bozabilir.• Hamilelik esnasında kan zehirlenmesine neden olur.• Kardiyovasküler hastalıklara zemin hazırlar.• Katarakta neden olur.• Damar tıkanıklığına neden olur.• Düşük yoğunluklu lipoproteinleri (LDL) artırır.• Enzimlerin fonksiyonlarını bozar.• Pankreasın çalışma düzenini bozar ve kadınlarda pankreas kanserine neden olur.• Böbreğin boyutunu artırarak böbrekte patolojik değişikliklere neden olur.

https://multiyasam.com/sekerin-zararlari/

16 Murat Geveze http://geeepoint.de/yol/

İNEK-SÜTÜSüt faydaları olan bir besin olarak sanılmaktadır , ne yazık ki bu yanlıştır. Tabi burada inek sütü gibi diğer memelilerin sütlerinden bahsediyoruz. Anne sütü bebek için en önemli besindir.

Fakat inek sütü insanın içmesi için tasarlanmamıştır. İnek sütü de buzağı için yararlıdır.

İnsana ise zarar vermektedir.

Şimdi buzararları bilimseli olarak inceleyelim.Doğada hiçbir hayvan sütten kesildikten sonra sütalımına devam etmez. Çünkü hayvanlarda ve insanlarda yavru ve bebek sütten kesildiğinde sütün sindirimini sağlayan enzimler yok olur. Yani insanda laktazenziminin azalması insanın süte ihtiyacı olmadığının açık bir kanıtıdır.

İnek sütü insanın sindirimi açısından uygun değildir. Pastörizasyon işlemi uygulanan sütün sindirimi daha da zorlaşır.İnek sütünde ki demir oranı çok düşüktür. Bu yüzden bebeğinize inek sütü vermeniz zaten yapabileceğiniz en büyük hatadır. Biz burada inek sütünün yetişkin insanlara zararlarından bahsediyoruz. Doğa inekleri annelerinin sütünü ve otu ayrı ayrı sindirebilecek şekilde donatmıştır.İnsanda bu durum farklıdır. Buraya dikkat edin.İnek sütü insan midesine girdiğinde, asidik sindirim sıvıları sütün topak halini almasına bir nevi kesilmesine neden olur.Bu peynirimsi yapılar diğer besinlerin etrafını sarar. Bu topak yapıların biran önce sindirilmesi gerekir. Bu yüzden düzenli süt tüketimi büyük mide sorunlarına yol açar, bir süre sonra on iki parmak bağırsağı da zarar görmektedir.

Kazein Sindirilemez !İnsan sütü ile bir insan için bir zehir olan inek sütünün en büyük farkı : inek sütünün çok yüksek düzeyde kazein içermesidir.

Bu madde ineklerin toynak ve boynuzlarının büyümesini sağlar. Sanrım siz boynuz ve toynaklara sahip değilsiniz. Öyle ise neden insan vucudu için sindirilemez bir zehir olan kazein i tüketiyorsunuz ?

Kazein’in ZararlarıKazein rennin maddesi tarafından midede parçalarnır. Bu maddenin salgısı 2 yaşlarında son bulur. Ve kazein bir zehir halini alır.

• Damar tıkanıklıkları• Böberek taşı oluşumu• Bedende yumru oluşumu

Kazein’in başlıca zararlarıdır. Sütün içindeki diğer maddelerinde birçok farklı zararı vardır. İnek sütü eklem ve kemik sorunlarına da neden olmaktadır.Biri Kalsiyum mu Dedi ?Halkın genel kanısına göre süt en iyi kalsiyum kaynağıdır. Bu da yanlış bir inanıştır ve bilimsel bir geçerliliği yoktur. Gerçek ve sağlıklı kalsiyum kaynakları : Portakal , yeşil yapraklı sebzeler , kabuklu yemişler ,lahana ,havuç , haşhaş vb’dir.

Artık sağlığınızın sorumluluğunun size ait olduğunun farkında olun , doktorlar veya çeşitli kuruluşlar sizin sağlığınızdan sorumlu değildir. Kendi sağlığınızın için kendi zeka ve mantığınızla hareket ettiğiniz sağlık dolu günler …http://www.besindestekleri.gen.tr/sutun-faydalari-zararlarindan-cok-daha-azdir.html

17 Murat Geveze http://geeepoint.de/yol/

Raf. Tuzun zararları nelermiş?Tuz nedir?Tuz denizden gelir.Ya kaya tuzu gibi eski denizlerin kuruması sonucu oluşmuştur, ya dadeniz suları buharlaştırılarak elde edilir.O zaman denizlerden elde edilen bu tuz denize nereden gelir?Dünyada var olan ve su ile çözülebilen bütün elementlerin milyarlarca yıl boyunca yağmurlar aracılığıyla denizlere taşınması ile oluşmuş mineraller yığınıymış.

Ve bu mineraller doğadaki temsil edildikleri miktarlarına eş değerlerde de tuzda temsil edilirlermiş.

Doğal bir tuzda en az seksen dört element bulunurmuş. Dünyada var olan hemen bütün elementler tuz da, da varmış.

Kaç çeşit tuz vardır?Tuzu, doğal tuz ve rafine edilmiş sofra tuzu olarak önce ikiye ayırmak gerekir.

Gerçi doğal tuzlar da insan sağlığı açısından, mineral bileşimi ve oluşum süreci açısından iki kategoride incelemek mümkünmüş.

Ancak önce temel belirleyici olan tuzun doğal mı yoksa rafinemi edilmiş olduğunu ayırt etmemiz gerekirmiş.

Çünkü bize sofra tuzu diye belletilen bir tuz değil saf sodyum klorürmüş.

Ve saf sodyum klorür de vücut için oldukça girişken bir maddeymiş.

Uzmanlar işte bu nedenle herkes tuzdan uzak durun derlermiş.

Bu temel ayırt edici özelliklere göre tuzu şöyle sıralandırabilirmişiz; 1. Doğal tuz (a. Deniz tuzu b. Kaya tuzu c. Kristal tuz)2. Rafine edilmiş sofra tuzu (saf Sodyum klorür)3. Doğal tuz (a. Deniz tuzu: Deniz tuzu özellikle deniz kenarlarında yapılan göletlerde, deniz suyunun

kurutulması sonucu elde edilirmiş. ( b.Kaya tuzu: Kaya tuzu eski denizlerin kuruması sonucu oluşmuştur. Mineral bileşimi açısından, oluştuğu denizin mineral bileşimini taşır. Kaya tuzu milyonlarca yıl yaşında olduğuiçin hiçbir çevre kirlenmesinin etkisi yoktur). ( c. Kristal tuz: Dünyanın çeşitli bölgelerinde milyonlarca yıl yüksek basınç altında kalan kaya tuzları kristalleşirler. Kristal tuzlarını kaya tuzlarından ayıran en büyük özellik, basınç altında molekül yapısı yoğunlaşarak küçülmüş olmasındanmış.

Tuz neden Rafine edilir Sodyum klorür (sofra tuzu) reaksiyon hevesi çok yüksek olan bir maddeymiş. Yirminci yüzyılın başında, endüstrinin gelişmesiyle birlikte, endüstrinin tuza olan ihtiyacı gittikçe artar. Artan ihtiyacı karşılamak için tuz elde etmede kolay ve ucuz yöntemler geliştirilir. Bu da tuz ocaklarına su pompalanarak, birkaç saat içerisinde elde edilen tuzlu su, tekrar tuz rafine yerlerine geri pompalanırmış. Burada ocaklardan pompalanan tuzlu su, çeşitli fiziksel ve kimyasal yöntemlerle rafine edilerek, sodyum ve klorürün dışında bütün diğer elementler tuzdan çekip alınırmış.

Çünkü (yüksek kimyasal reaksiyon gücünden dolayı) endüstrinin sadece sodyum klorüre ihtiyacı varmış.

Dünya tuz üretiminin % 97’ sini endüstri kendisi kullanırmış. Camdan plastiğe, boyadan ilaca, deterjandan soda üretimine kadar her türlü sanayi üretiminde tuz (sodyum klorür) kullanılmaktaymış.

Geriye kalan % 3 de sofralarımıza tuz olarak geliyormuş.

18 Murat Geveze http://geeepoint.de/yol/

İnsan sağlığı açısından son derece zararlı olan bu maddenin azaltılması için uzman görüşü olarak belirlenen 10 nedenden bazılarını aşağı çıkartıyorum.

Yiyeceklerimize verdiği tad ne kadar güzelse o kadarda zararlı olan bu maddenin ne olduğunu yukarıda belirttik.

Şimdi azaltmamız için nedenlerimize bir bakalım;

1. Sofranızdan tuzluğu kaldırmamız gerekiyormuş. Limon suyu, sirke ve normal tuza göre sodyumu azaltılmış veya tuz eşdeğeri potasyum klorür eklenmiş tuzları kullanmalıymışız.

2. Sebze ve meyveleri taze olarak tüketmeliymişiz. Dondurulmuş sebze ya da tuz eklenmemiş konserve sebzeler satın almalıymışız.

3. Et, balık, tavuk ürünlerinin işlenmiş olanları yerine doğal ve taze olanlarını kullanmalıymışız.4. Tuzun yerine baharatlar, limon ve sirkeden daha çok yararlanmalıymışız.5. Pilav ve makarnayı tuzsuz pişirmek lazımmış. Tuzdan zengin olan sert peynirleri, turşuyu, mezelik etleri,

zeytin vb. tuzunu azalttıktan sonra yemeliymişiz.6. Tuzdan zengin donmuş yemekleri, hazır çorbaları, et-tavuk suyu ve salata soslarını daha az kullanmaya

çalışmalıymışız.7. Konserve yiyeceklerin tuzunu azaltmak için hafifçe yıkamalıymışız.8. Yiyecek içecekleri satın alırken düşük tuzlu veya tuzu azaltılmış çeşitlerini almalıymışız.9. Kahvaltılık tahıl gevreklerinin düşük tuzlu olanlarını tercih etmeliymişiz.10. Cips yememeliymişiz.

İşte uzman görüşler!. Uygulamak kendi elimizde! İster uygular daha sağlıklı oluruz! İster uygulamaz, daha sağlıksız!

http://blog.milliyet.com.tr/tuzun-zararlari-nelermis-/Blog/?BlogNo=129729

19 Murat Geveze http://geeepoint.de/yol/

KuşburnutozuKuşburnunun İnsan Sağlığına Faydaları

Kuşburnu bitkisi, insan sağlığı üzerindeki önemli etkileri sayesinde binlerceyıldan beri birçok kültür tarafından kullanılıyor. Vitamin ve minareler bakımından oldukça zengin olan kuşburnunun, insansağlığına zararlı hiçbir pestisit ve ağır metal içermemesi önemi daha daartırıyor.Kuşburnunun en yüksek oranda 100 gramda 1250 mg C vitamini, E 4,2 mg,Beta-Carotin 4,8 mg ve mineral maddeler açısında yüksek oranda fosforvepotasyum içerdiği söyleyen Diyetisyen E. Funda Tuzgöl, hiç bilinmeyenfaydalarını da sıralıyor.A vitamini olan karoten, B1 B2, E ve K vitaminleri de içermektedir. Mineral madde yönünden de zengin olup yapısında sodyum, kalsiyum, magnezyum, demir, mangan, bakır, çinko gibi katyonlar yanında,sülfat, klorür, nitrat gibi anyonlar da bulunmaktadır.

• Dokulardaki sertleşmelere ve kemik erimesine karşı tedavide,• Bulaşıcı hastalıklarda,• Profilaksi ve C vitamini eksikliğinin tedavisinde,• Ateş, genel yorgunluk sırasında ve immün sistemin güçlendirilmesinde,• Gastrik spazımda, gastirik asit eksikliğinde ve ülserden kaynaklanan şişkinliğin önlenmesinde,• Bağırsak hastalıklarında ve ishalin önlenmesinde,• Safra kesesi taşlarının önlenmesinde,• Gut hastalığında, ürik asit metabolizma bozukluklarında,• Kireçlenmelerde, siyatiklerde,• Diyabette kan şekerini düzenlemede,• Karaciğer iltihabını gidermede,• Gözleri kuvvetlendirmede ve gece körlüğünü önlemede (göz banyosu şeklinde),• Grip, sekresyonun azaltılmasında, solunum yolları enfeksiyonunda ve öksürük tedavisinde,• Genel enfeksiyonlar, kabızlık, safra kesesi, böbrek ve mesane rahatsızlıklarında,• Romatizmada ve bulaşıcı hastalıkların tedavisinde,• İştah açmada,• Vücudun yaşlanmasını geciktirmede,• Tansiyonu düzenlemede,• Hemoroit tedavisinde,• Sindirim sistemimizde bulunan bazı parazit yapıların atılımını kolaylaştırmada,• Kemik kırılmalarında, raşitizmde, vücudun bağ dokularını güçlendirmede,• İrinli yaralarda, selülitte, akne ve cilt bozukluğunun giderilmesinde, yara iyileştirici olarak ve yanıklarda,• Kanser ve bazı rahim hastalıklarında, kanamalarda, hamilelik dönemindeki kramplarda vemenapoz

tedavisinde,• Kanı inceltme, kan devir daimini hızlandırmada ve toksinleri çözmede,• Çeşitli kanamalarda (hemorojik diatez), kansızlıkta, ve kanı temizlemede,• Kavrama yeteneği ve beyin fonksiyonlarını güçlendirmede,• Stresin azaltılmasında etkili olduğu bilinmektedir.• Kuşburnunun güçlü antioksidan etkisi deneysel araştırmalarda tespit edilmiştir. • C vitamini açısından en zengin bitkisel kaynaklardan biri olan kuşburnu proantosiyanidin ve flavonoit tipi

fenolik bileşiklertaşır.• Kuşburnunun dejeneratif eklem hastalığıolan eklem kireçlenmesi ve romatizma ağrılarının giderilmesindeki

faydaları klinik araştırmalarda görülmüştür.

• Kuşburnu bitkisi soğuk algınlığı ve gripe karşı bağışıklık sistemini destekler. İçeriğindeki C vitamini ve polifenolik sayesinde soğuk algınlığına karşı koruyucu etki gösterir. Gribal enfeksiyonlara yakalanmamak için günde 3 bardak kuşburnu çayı içilebilir.

• Danimarkalı doktor Kaj Winter tarafından yapılan araştırmalarda kuşburnunun eklem ağrıları olanlarda tedaviyi desteklediği belirlenmiştir. Kuşburnunun kabuk ve çekirdeğinde yeralan bir maddenin iltihabi reaksiyonu engellediğine dair tespitler yapılmıştır.

20 Murat Geveze http://geeepoint.de/yol/

• Kuşburnunun iltihap giderici ve ağrı kesici bileşenleri suda çözünmediğinden eklem romatizmasına karşı kuşburnu çayı etkili değildir. Eklem romatizmalarına karşı kuşburnu kapsülleri kullanılmaktadır. Yine çay gibi kuşburnu reçel ve marmelatları da eklem ağrılarında etkili değildir.

• Toz haldeki kuşburnu kapsülleri Avrupa’da artrit yakınmalarını hafifletmek amacıyla kullanılmaktadır. Yapılanaraştırmalar kuşburnunun diz ve kalça osteoartriti üzerindeki olumlu etkileriyle hastaların şikayetlerini ve ağrı kesici ilaca olan ihtiyaçlarını azalttığını göstermektedir.

• Scandinavian Journal of Rheumatology’da Ağustos 2005′te yayınlanan bir klinik çalışmaya göre kuşburnu eklem ağrısı olan hastaların % 82 sinde ağrılarda azalmaya neden olmuştur.

• Kopenhag Üniversitesinden Prof. Dr. Kaj Winther, eklem ağrıları olan ve kireçlenme proplemi yaşayan hastalar için kuşburnu tozunu önermektedir.

• İskandinavya Romatoloji Dergisinde yayınlanan makalede, 3 hafta boyunca kuşburnu tozu tedavisi gören hastaların birçoğunun ağrılarında azalma görüldüğü ifade edilmektedir.

• 2007 yılında Danimarka’da yapılan bir çalışmada kuşburnunun parasetamol ya da diğer ağrı kesicilere göre daha etkili ve çok daha az yan etkiyle osteoartritle ilişkili ağrı kontrolüne yardımcı olduğu gözlenmiştir.

• Kopenhag Frederiksberg Hastanesi’nden Dr. Robin Christensen kuşburnu tozunun artritin tedavisinde kullanılabileceğini belirtmiştir. 3 ay süresince hastalara kuşburnu tozu verilmiş ve bunun parasetamolden 3 kat daha etkili olduğu tespit edilmiştir.

• Osteoarthritis and Cartilage 2008 Eylül sayısında kuşburnunun osteoartrit semptomlarını hafifletici etkisi plaseboyla karışılaştırıldığı 3 çalışma incelenmiş ve kuşburnunun ağrıyı önemli ölçüde azalttığı belirtilmiştir.

• Kuşburnunun çekirdek ve kabuklarından özel üretim teknikleriyle üretilen toz (Litozin) kireçlenmeninneden olduğu ağrıları azaltmak amacıyla Avrupa ve İskandinav ülkelerinde kullanılmaktadır.

• Japonya’da yapılan bir araştırmada tohumundan hazırlanan özütün vücut yağ oranını düşürdüğü gözlenmiştir.• Kuşburnu böbreküstü bezlerine olan etkisiyle hormonların üretimini destekler.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından kuşburnu yetiştiriciliği ve üretimi konusunda verilen bilgilere göre, kuşburnun 100 gramında bir sandık portakala eş değer C vitamini var. Verilen bilgilerde ayrıca kuşburnu meyvesi limon ve domatesten 30-40 defa, elmadan ise 300 defa daha fazla vitamin içeriyor.

http://lokman-hekim.net/haberler/kusburnu.asp

21 Murat Geveze http://geeepoint.de/yol/