yeryuvarinin zonlu İÇ yapisi, yerbİlİm kaynaklarinin · renk ve desene sahip mineral, kayaç ve...
TRANSCRIPT
1
MTA Doğal Kaynaklar ve Ekonomi Bülteni (2017) 23: 1-12
YERYUVARININ ZONLU İÇ YAPISI, YERBİLİM KAYNAKLARININ SINIFLANDIRILMASI VE GRANİTOYİDLERE BAĞLI OLARAK GELİŞEN MADEN YATAKLARI
M. Emrah AYAZ*
ÖZET
Yeryuvarı (dünya); evrendeki yıldızların patlaması ve oluşturdukları toz bulutlarının güneş merkezli çekimi etkisiyle bir araya gelmesi sonucunda oluştuğu kabul edilen bir Güneş Sistemi gezegenidir. Yeryuvarı, farklı fiziksel ve kimyasal özelliklerle birbirlerinden ayrılan zonlu bir iç yapı göstermektedir. Bu zonlu yapı, insanların fayda temin edip, ekonomik değere dönüştürebildiği çeşitli yerbilim kaynaklarının ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Yeryuvarı; jeosfer (yerküre), hidrosfer (suküre), atmosfer (gazküre) ve biyosfer (canlıküre) şeklinde 4 ana zondan oluşmaktadır. Yerküre ve atmosfer, kendi içlerinde birbirlerini çevreleyen zonlu iç yapılar göstermektedir. Yerküre; merkezden dışa doğru; (1) iç çekirdek, (2) dış çekirdek, (3) alt manto, (4) üst manto ve (5) kabuk (kıtasal ve okyanusal) bölümlerinden, atmosfer; (1) troposfer, (2) stratosfer, (3) mezosfer, (4) termosfer ve (5) ekzosfer bölümlerinden, hidrosfer; yeryuvarı içerisinde bulunan okyanuslar, denizler, göller, akarsular ve yeraltı sularından, biyosfer ise; dünya üzerinde canlıların yaşayabildiği ortamlardan oluşmaktadır.
Yerbilim kaynakları; yeraltı kaynakları ve yerüstü kaynakları şeklinde iki ana başlıkta incelenebilir. Yeraltı kaynakları (yeraltı zenginlikleri); yerkürenin özellikle kabuğu oluşturan sığ derinliklerinde, insanların ihtiyaç duyup fayda sağlayabildiği ve ekonomik değere dönüştürülebilen her türlü element ve mineral zenginleşmeleridir. Bunlar; (1) metalik madenler, (2) endüstriyel hammaddeler, (3) enerji hammaddeleri, (4) yeraltı suları, (5) süs
taşları, (6) mineral elde edilebilen su kaynakları ve (7) hammadde olarak kullanılabilen doğal gaz çıkışları şeklinde sınıflandırılabilir. Yerüstü kaynakları ise; insanların atmosfer, hidrosfer ve biyosferden fayda sağlayıp ekonomik değere dönüştürebildiği kaynaklardır. Bunlar, yer üstü enerji kaynakları ve yerüstü hammadde kaynakları şeklinde incelenebilir. Yerüstü enerji kaynakları; atmosferik şartlara, yer çekimine ve kütle özelliklerine bağlı olarak çeşitlilik göstermekte olup, kaynak çeşitliliğine göre; (1) güneş enerjisi, (2) rüzgar enerjisi, (3) hidrolik (hidrogüç) enerji, (4) biyokütle (biyogaz) enerjisi, (5) hidrojen enerjisi ve (6) diğer yer üstü enerji kaynakları şeklinde sınıflandırılabilir. Yerüstü hammadde kaynakları ise; enerji üretiminin dışında, atmosferden azot (N) ve oksijen (O) gibi bileşenlerin elde edilip hammadde olarak kullanıldığı kaynaklardır.
Yeraltı kaynaklarının oluşmasında etkili olan en önemli etken magmatizmadır. Magmatizma, levha tektoniğine bağlı olarak farklı ortamlarda ve özelliklerde gelişmektedir. Magma oluşumunu etkileyen en önemli faktörler; sıcaklık yükselmesi, litostatik basınç azalması ve ortama su ilavesi şeklinde sıralanabilir.
Granitoyidler, magmatik kayaçlar içerisinde maden yatağı oluşturma potansiyeli oldukça yüksek olan bir kayaç grubu olup, bu çalışmada tektojenetik modellemelerle birlikte cevherleşme eğilimlerine yönelik olarak ayrıntılı olarak incelenmiştir. Felsik karakterli, asidik, ortaç ve alkali bileşimli granitoyidler, özelliklerine göre 4 ana başlıkta sınıflandırılabilir. Bunlar; (1) mineralojik sınıflandırma, (2) kimyasal-mineralojik sınıflandırma, (3) metalojenik sınıflandırma ve (4) tektojenetik sınıflandırmadır. Granitoyidlere bağlı olarak gelişen maden yatakları; pülütonlar içerisinde (intrapülütonik (porfiri tip) yataklar), dokanaklarda (skarn tipi yataklar), breşik baca dolgusu şeklinde, damar tipi şeklinde ve volkanosedimanter yataklar şeklinde gelişmektedir. Maden yataklarının aranmasında, levha tektoniğiyle yakından ilişkili olarak gelişen magmatik süreçler ve magma tipleri çok iyi incelenmeli ve buna göre arama yöntemleri geliştirilmelidir.
* Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü, Ankara.
2
GİRİŞ
Medeniyetlerin gelişmesi ve toplumların refah ve güven içerisinde yaşayabilmesi için sürdürülebilir kalkınmaya ve yerbilim kaynaklarının olabildiğince fazla kullanılmasına ihtiyaç bulunmaktadır.
Günümüzde sürdürülebilir kalkınma planları ve uygulamalarında, yerbilim kaynaklarının etkisi gittikçe artmaktadır. Maden yataklarının ve diğer yerbilim kaynaklarının en verimli şekilde değerlendirilebilmesi için, bilgi birikiminin ve ileri teknolojilerin birlikte kullanılması, planlı, gayretli, özverili ve sabırlı çalışılması gerekmektedir. Bunların yanında AR-GE ve inovasyon (yenilikçilik) çalışmaları da aksatılmadan devam ettirilmeli ve yeni ileri teknoloji ürünü malzemeler geliştirilmelidir. Bunların gerçekleştirilebilmesi için, yer altı zenginliklerinin ve diğer yerbilim kaynaklarının üretimleri arttırılmalı ve sanayideki kullanım alanları geliştirilmelidir.
Bu çalışmada, yerbilimlerinin temel kaynağı olan yeryuvarının zonlu iç yapısı incelenmiş, yerbilim kaynakları sınıflandırılmış ve gömülü maden yataklarının aranmasında kılavuz olabilecek modellemelerle birlikte granitoyidlere bağlı olarak gelişen maden yatakları açıklanmıştır.
YERYUVARININ ZONLU İÇ YAPISI
Yeryuvarı (dünya); evrendeki yıldızların patlaması ve oluşturdukları toz bulutlarının güneş merkezli çekimi etkisiyle bir araya gelmesi (nebula) sonucunda oluştuğu kabul edilen bir Güneş Sistemi gezegenidir. Güneş sisteminin 9 gezegeninden biri olan yeryuvarı, güneşe yakınlık olarak 1,5 milyon km mesafeyle üçüncü sırada bulunmaktadır. Güneş sistemi içerisindeki konumu ve zonlu iç yapısıyla kontrol edilebilme özelliği en fazla kaynağı barındıran yeryuvarı, canlıların yaşamı için mükemmel özelliklere sahiptir. Yeryuvarı, fiziksel ve kimyasal özellikleri bakımından birbirinden farklı 4 ana zondan oluşmaktadır. Bunlar; jeosfer (yerküre), hidrosfer (suküre), atmosfer (gazküre) ve biyosfer (canlıküre) olarak sınıflandırılmaktadır. Yerküre ve atmosfer, kendi içlerinde birbirlerini çevreleyen zonlu iç yapılar göstermektedir (Şekil 1).
Yerkürenin zonlu iç yapısının, başlangıçta homojen olarak dağılmış akıcı haldeki maddelerin, yerçekimi etkisi ve yoğunluk farkına göre derinlerde daha yoğun bileşenler birikecek şekilde ayrılmasıyla oluştuğu kabul edilmektedir. Bu zonlu iç yapısı, sismik dalgaların farklı katmanlardaki değişken hızlarının yorumlanmasıyla belirlenebilmektedir. P (Primer) ve S (Seconder) dalgaları olarak adlandırılan bu sismik dalgalar, geçtikleri değişik ortamlarda birim zamanda farklı hızlarda
Şekil 1- Yeryuvarının (dünya) şematik zonlu iç yapısı ve bazı önemli özellikleri (MTA, 2017’ye dayandırıla-rak).
3
yayılırken, ortam değişikliklerinde yansımaya ve kırılmaya uğramaktadır. Ancak, S dalgaları sıvı ortamlardan geçememektedir (Şekil 2). P dalgalarının kabuk içindeki ortalama ilerleme hızı asidik kayaçlarda 6 km/sn, bazik kayaçlarda 7 km/sn ve kıtasal kabuğun altındaki ultrabazik kayaçlarda ise 8 km/sn’dir (Dirik, 2015).
Yerküre; kutuplardan basık, ekvatordan hafifçe şişkin kendine özgü bir küre şeklinde (geoid), ortalama yarıçapı 6.400 km, ortalama yoğunluğu 5,5 gr/cm3, çevresi kutuplardan 40.007 km, ekvatordan 40.075 km, yüzölçümü 510 milyon km2 (denizler % 71, karalar % 29) olan, kayaç ve kayaç oluşturan malzemelerden
oluşan zonlu bir iç yapıya sahiptir. Bu zonlu iç yapı, merkezden dışa doğru; (1) iç çekirdek, (2) dış çekirdek, (3) alt manto, (4) üst manto ve (5) kabuk (kıtasal ve okyanusal) bölümlerinden oluşmaktadır (Şekil 3).
Merkezde bulunan iç çekirdek katı olup, yaklaşık 1.250 km yarıçapında, 5.000 °C sıcaklığında, 13,4 gr/cm3 yoğunluğunda, en içte 3.700 kb basınçta ve ağırlıklı demir-nikel (Fe-Ni) bileşimindedir. Dış çekirdek, S-dalgalarının geçememesinden dolayı sıvı olduğu anlaşılan, yaklaşık 2.250 km kalınlığında, 3.000 °C sıcaklığında, 11 gr/cm3 yoğunluğunda, alt kesiminde 3.340 kb basınçta
Şekil 2- P ve S dalgalarının yerküre içerisindeki davranışları (Dirik, 2015).
Şekil 3- Yerkürenin (jeosfer) zonlu iç yapısı ve bazı önemli özellikleri (MTA, 2017’ye dayandırılarak).
4
ve ağırlıklı demir-nikel-kükürt (Fe-Ni-S) bileşimindedir. İç ve dış çekirdeğin toplam jeokimyasal bileşiminin % 89’u Fe, % 6’sı Ni ve % 4,5’u S’ten oluşturmaktadır. Alt manto plastik katı özelliğinde, yaklaşık 2.240 km kalınlığında, 2.300 °C sıcaklığında, 4,4 gr/cm3 yoğunluğunda, alt kesiminde 1.350 kb basınçta ve çoğunlukla Mg-Si oksit bileşimindedir. Üst mantonun alt kesimi (astenosfer veya astenosferik manto) akıcı plastik, üst kesimi (litosferik manto) ise katı plastik özelliğinde olup, yaklaşık 590 km kalınlığında, 3,5 gr/cm3 yoğunluğunda, 260 kb basınçta ve çoğunlukla Mg-Si oksit bileşimindedir. Alt ve üst manto, yerkürenin toplam hacminin % 82’sinden fazlasını oluşturmaktadır. Yerkürenin en dış zonunu oluşturan kabuk ise; okyanusal kabuk ve kıtasal kabuk olmak ürere ikiye ayrılmakta ve yerkürenin toplam hacminin % 2’sinden azını oluşturmaktadır. Okyanusal kabuk 6-10 km kalınlığında, 3 gr/cm3 yoğunluğunda, kıtasal kabuk ise 18-70 km kalınlığında ve 2,7 gr/cm3
yoğunluğundadır. Manto ile kabuk arasındaki sınıra Moho süreksizliği adı verilmektedir.
Üst mantonun astenosfer üzerindeki bölümü ile kabuk topluca litosfer (taşküre) olarak tanımlanmaktadır. Bileşiminin % 60-65’i feldispat minerellerinden oluşan kabuk, katı ve daha hafif olduğundan, katı plastik özellikteki üst manto üzerinde, litosfer ise akıcı plastik özellikteki astenosfer üzerinde yüzer şekilde hareket etmektedirler. Yerkürenin zonlu iç yapısının ortalama jeokimyasal bileşimi çizelge 1’de, yerkabuğunun ortalama bileşimi ise çizelge 2’de verilmiştir.
Atmosfer; yerçekiminin etkisiyle dünyayı çevreleyen gaz ve buhar tabakasından oluşmakta ve kendi içinde zonlara ayrılmaktadır. Bunlar; (1) troposfer, (2) stratosfer, (3) mezosfer, (4) termosfer ve (5) ekzosfer şeklinde sınıflandırılmaktadır (Şekil 4). Hidrosfer; yeryuvarı içerisinde bulunan okyanuslar, denizler, göller, akarsular ve yeraltı sularının bütününden, biyosfer ise; dünya üzerinde, beşyüz milyondan çok canlının yaşayabildiği ortamlardan oluşmaktadır.
Çizelge 1- Yerkürenin zonlu iç yapısının ağırlıkça ortalama jeokimyasal bileşimi (Clarke ve Washington, 1924; Mason, 1958 ve Eren, 2017’ye dayandırılarak).
Element Yerküre (%) Kıtasal Kabuk (%) Okyanusal Kabuk (%) Manto (%) Çekirdek (%)
Demir (Fe) 32 5 8,2 6,3 89
Oksijen (O) 30 47 46 44,8
Silisyum (Si) 15 28 24 21
Magnezyum (Mg) 14 2,1 4 22
Kükürt (S) 3 0,05 4,5
Nikel (Ni) 2 0,01 6
Kalsiyum (Ca) 1,5 3,6 7,8 2,4
Alüminyum (Al) 1,4 8 7,7 2
Krom (Cr) 0,47 0,13 0,25
Sodyum (Na) 0,18 2,8 1,6 0,26
Potasyum (K) 2,6
Mangan (Mn) 0,17 0,1
Fosfor (P) 0,12 0,1
Diğer 0,16 0,1 1,7 0,99 0,5
5
Çizelge 2- Yerkabuğunun ağırlıkça ortalama jeokimyasal bileşimi (Clarke ve Washington, 1924; Mason, 1958 ve Eren, 2017’ye dayandırılarak).
Elementel Bileşim (%) Majör Oksit Bileşim (%)Oksijen (O) Silisyum (Si) Alüminyum (Al) Demir (Fe) Kalsiyum (Ca) Sodyum (Na) Potasyum (K) Magnezyum (Mg) Titanyum (Ti) Hidrojen (H) Fosfor (P)
47,0027,008,005,003,632,832,602,100,440,140,12
SiO2
Al2O3
Σ Fe-OCaOMgONa2OK2OH2OTiO2
P2O5
59,7115,416,15 (FeO 3,52-Fe2O3 2,63) 4,904,363,552,801,520,600,22
Dünya’nın ekseni (ekvator düzlemi) ile ekliptik eksen (dünyanın güneş etrafında dönerek çizdiği yatay yörünge düzlemi) birbiri ile çakışmayıp aralarında 23° 27’’lık bir eğiklik vardır. Bu eğikliğe “dünyanın eksen eğikliği” adı verilir. Dünyanın kendi ekseni etrafındaki dönüş hızı ekvatorda 1.670 km/saat olup bu hız kutuplara gidildikçe azalarak sönümlenmektedir. Buna bağlı olarak gelişen sürekli ve yerel rüzgarların yanında, güneş ışınlarının gün içinde yeryüzeyine farklı açılarla vurması, günlük sıcaklık ve basınç farklarının gelişmesi, buharlaşma, yağmur ve akarsuların
oluşması, çözünme, aşınma, taşınma ve çökelme süreçleri ile tektojenetik gelişim, yeryüzeyinin morfolojik yapısının sürekli değişmesine neden olmaktadır.
YERBİLİM KAYNAKLARININ SINIFLANDIRILMASI
Yerbilim kaynakları; yeryuvarı içerisinde insanların fayda sağlayabildiği ve ekonomik değere dönüştürülebilen her türlü kaynaklardır. Bunlar; (1) Yeraltı Kaynakları, (2) Yerüstü Kaynakları şeklinde sınıflandırılabilir.
Şekil 4- Atmosferin katmanlarının şematik görünümü ve önemli özellikleri (MTA, 2017; MGM, 2017 ve USGS, 2017’ye dayandırılarak).
6
Yeraltı Kaynakları
Yeraltı kaynakları; yerkürenin özellikle kabuğu oluşturan sığ derinliklerinde, insanların ihtiyaç duyup fayda sağlayabildiği ve ekonomik değere dönüştürülebilen her türlü element ve mineral zenginleşmeleridir. Jeolojik hammaddeler, mineral kaynakları veya yeraltı zenginlikleri olarak da tanımlanabilen yeraltı kaynakları, aşağıdaki şekilde sınıflandırılabilir.
1. Metalik Madenler
2. Endüstriyel Hammaddeler
3. Enerji Hammaddeleri
(a) Fosil Yakıtlar (petrol, kömür, doğalgaz, kaya gazı, bitümlü şeyl)
(b) Jeotermal Enerji (sıcak su, buhar, geliştirilmiş jeotermal sistemler (kızgın kuru kaya, kızgın ıslak kaya, jeotermik gradyan, toprak kökenli ısı enerjisi vb.))
(c) Nükleer Enerji Hammaddeleri (uranyum, toryum)
4. Yeraltı Suları (içme suyu, kullanma suyu, sulama suyu, maden suyu ve enerji üretilebilen yeraltı ve kaynak suları)
5. Süs Taşları
6. Mineral Elde Edilebilen Su Kaynakları (deniz, göl ve diğer mineralli sular)
7. Hammadde Olarak Kullanılabilen Doğal Gaz Çıkışları (Karbondioksit (CO2) vb.)
Metalik madenler; doğadan çıkarıldıktan sonra metalürjik işlemlerle metal üretimi yapılan, endüstriyel hammaddeler; metalürjik işlemlerden geçirilmeden, doğadan çıkarıldıkları şekliyle veya bileşimleri fazla değiştirilmeden çok az işlenerek kullanılan, enerji hammaddeleri; sahip oldukları özellikleri nedeniyle enerji üretiminde kullanılabilen yeraltı zenginlikleridir (Gökçe, 1995). Yeraltı suları; içme, kullanma ve sulama suyu ile maden suyu ve enerji üretiminde kullanılabilen yeraltı ve kaynak sularından oluşmaktadır. Süs taşları; doğada ender bulunan, fiziksel parçalanmaya ve kimyasal bozunmaya karşı dayanıklı, göze hoş gözüken renk ve desene sahip mineral, kayaç ve organik kökenli taşlaşmış malzemelerdir. Mineral elde edilebilen su kaynakları; distilasyonla (damıtmayla) sodyum (Na), potasyum (K)
ve lityum (Li) gibi ürünlerin elde edilebildiği deniz, göl ve diğer mineralli su kaynaklarından, hammadde olarak kullanılabilen doğal gaz çıkışları ise; enerji üretiminin dışında, sanayide kullanılan karbondioksit gibi diğer doğal gaz çıkışlarından oluşmaktadır.
Yerüstü Kaynakları
Yerüstü kaynakları; insanların atmosfer, hidrosfer ve biyosferden fayda sağlayıp ekonomik değere dönüştürebildiği kaynaklardır. Bunlar yerüstü enerji kaynakları ve yerüstü hammadde kaynakları şeklinde iki ana başlıkta sınıflandırılabilir. Yerüstü enerji kaynakları; atmosferik şartlara, yer çekimine ve kütle özelliklerine bağlı olarak çeşitlilik göstermekte ve oluşum şekli bakımından; (1) potansiyel enerji, (2) kinetik enerji, (3) ısı enerjisi, (4) elektrik enerjisi, (5) ışık enerjisi, (6) kimyasal enerji, (7) nükleer enerji (fisyon/bölünme) ve (8) ses enerjisi şeklinde sekiz ana gruba ayrılmaktadır. Isı enerjisi içerisinde yer alan jeotermal enerji ile doğal nükleer enerji kaynakları, yeraltı zenginlikleri içerisinde değerlendirilmektedir. Yerüstü hammadde kaynakları ise; enerji üretiminin dışında, atmosferden azot (N) ve oksijen (O) gibi bileşenlerin edinildiği ve hammadde olarak sanayide kullanıldığı kaynaklardır. Yerüstü enerji kaynakları kaynak çeşitliliğine göre aşağıdaki şekilde sınıflandırılabilir.
1) Güneş Enerjisi
2) Rüzgar Enerjisi
3) Hidrolik (Hidrogüç) Enerji; dalga, gel-git ve akıntı enerjileri (baraj, akarsu, su düşüsü, denizaltı akıntıları), yağmur enerjisi
4) Biyokütle (Biyogaz) Enerjisi
5) Hidrojen Enerjisi
6) Diğer Yerüstü Enerji Kaynakları (plazma (iyonize gaz) enerjisi (füzyon/kaynaşma, yıldırım), sürtünme, basınç ve bağıl ısı farkı gibi kaynaklardan elde edilen enerjiler)
GRANİTOYİDLERE BAĞLI OLARAK GELİŞEN MADEN YATAKLARI
Maden yataklarının oluşmasında etkili olan en önemli etken magmatizmadır. Magma
7
oluşumunu etkileyen en önemli faktörler; sıcaklık yükselmesi, litostatik basınç azalması ve ortama su ilavesi şeklinde sıralanabilir. Magmaların bileşimleri ve cevher içerikleri, oluştukları, göç ettikleri ve yerleştikleri ortamların fizikokimyasal özelliklerine bağlı olarak değişkenlik göstermektedir. Magmatik süreçlerin ve hidrotermal etki alanlarının gelişimi ise levha tektoniğiyle yakından ilişkilidir. Mantodaki büyük konveksiyon döngüleri ile yerkürenin daha sığ derinliklerindeki sıcak noktaların konveksiyon akımlarıyla başlayıp gelişen levha hareketleri, maden yataklarının ortaya çıkmasında da etkili olmaktadır.
Magmatik kayaçların derinlik (plütonik), yarı derinlik (subvolkanik) ve yüzey (volkanik) türevlerinin hepsi de doğrudan veya dolaylı olarak cevher üretme kapasitesine sahiptir. Bununla birlikte kökensel kaynak derinlik kayaçlarıdır. Özellikle felsik karakterli, asidik, ortaç ve alkali bileşimli granitoyidlerin, maden yataklarının oluşumunun büyük bir bölümünde etkili olduğu gözlenmektedir. Bu nedenle bu bölümde, granitoyidler ağırlıklı olarak incelenmiştir.
Granitoyidler yaygın kullanılan özelliklerine göre 4 ana başlıkta sınıflandırılabilir. Bunlar; (1) Mineralojik Sınıflandırma, (2) Kimyasal-Mineralojik Sınıflandırma, (3) Metalojenik Sınıflandırma ve (4) Tektojenetik Sınıflandırmadır.
Mineralojik sınflandırma, yaygın olarak Streckeisen (1976) tarafından önerilen QAPF diyagramına göre yapılmaktadır (Şekil 5). Subvolkanik kayaçlarda, plütonik kayaç isimlerinin başına “mikro” (mikro granit, mikro granodiyorit vb.) veya sonuna “porfir” (granit porfir, granodiyorit porfir vb.) getirilerek tanımlama yapılmaktadır. Plütonik kayaçların porfirik yapı göstermesi durumunda, kayaç adının başına “porfiri veya porfiritik” takısı getirilir (porfiri siyenit, porfiritik monzodiyorit vb.).
Kimyasal-mineralojik sınıflandırma iki ana gruba ayrılarak yapılmaktadır. Bunların birincisi, ismini magmanın türediği kaynak kayaçların baş harflerinden alan ve S-I-M-A Sistemi olarak tanımlanan (Chappel ve White, 1974; Collins vd., 1982; Whalen, 1985; Boztuğ, 1989) sınıflandırmaya göre, ikincisi ise alümina içeriğine göre yapılmaktadır. S-I-M-A Sisteminde
(Çizelge 3); S-tipi granitoyidler “Sedimentary”, I-tipi granitoyidler “Igneous”, M-tipi granitoyidler “Mantle” ve A-tipi granitoyidler ise “Anhidryte/Alcaline/Anorogenic” kelimelerinin baş harflerinden isimlerini almaktadır. S-tipi granitoyidler; sedimenter kayaçların kısmi ergimesiyle yüksek dereceli metamorfizma ve anateksi koşullarında, I-tipi granitoyidler; SiO2 bileşimi ortalama % 60 olan andezitik bir magmatik kayacın kısmi ergimesiyle ensialik yay bölgelerinde, M-tipi granitoyidler (plajiyogranitler); manto kökenli malzemenin kısmi ergimesiyle okyanus ortası veya ensimatik yay bölgelerinde, A-tipi granitoyidler ise; anorojenik olarak manto kökenli malzemelerden oluşmaktadır. Alümina içeriğine göre yapılan kimyasal-mineralojik sınıflandırma ise Debon ve Le Fort (1982) tarafından önerilmiş olup; kafemik (CAFEM), alümino-kafemik (ALCAF) ve alümino (ALUM) olarak sınıflandırılmaktadır.
Metalojenik sınıflandırma; manyetit serisi ve ilmenit serisi şeklinde (Ishihara, 1977), tektojenetik sınıflandırma ise Pearce vd. (1984) tarafından öne sürülen iz elementlere göre dört gruba ayrılarak yapılmış ve okyanus sırtı granitoyidleri (ORG), volkanik yay granitoyidleri (VAG), çarpışma granitoyidleri (COLG) ve levha içi granitoyidleri (WPG) şeklinde tanımlanmıştır.
Granitoyid tipleri ve ilişkili olarak gelişen maden yatakları, tektojenetik modellemelerle birlikte şekil 6’da ayrıntılı olarak incelenmiştir. Granitoyid tipleri karşılaştırıldığında, çoğunlukla okyanus sırtı granitoyidleri (ORG); M-tipi, CAFEM ve manyetit serisine, ensimatik yay granitoyidleri (VAG); M-tipi, CAFEM ve manyetit serisine, ensialik yay granitoyidleri (VAG); I-tipi, CAFEM ve manyetit serisine, çarpışma granitoyidleri (Sin COLG); S-tipi, ALUM ve ilmenit serisine, levha içi granitoyidleri (WPG) ise; A-tipi, CAFEM+ALCAF ve manyetit serisine karşılık gelmektedir. Bununla birlikte, magmatik kayaçların asimile ettiği yan kayaçların bileşimi ve miktarı içeriklerini etkilemekte çeşitli geçişler de gözlenebilmektedir.
Maden yatakları, yerkabuğundaki olağan kayaçlara göre az sayıdaki mineralin zenginleşmiş bulunduğu ekonomik değer taşıyan jeolojik ortamlardır. Bu mineral zenginleşmeleri kalite ve miktar bakımından günün ekonomik ve teknolojik koşullarında işletilemeyecek özellikte ise maden zuhuru
8
Şeki
l 5- M
agm
atik
kay
açla
rın m
iner
aloj
ik s
ınıfl
andı
rmas
ı (St
reck
eise
n, 1
976)
.
9
Çiz
elge
3- G
rani
toyi
dler
in S
-I-M
-A s
iste
min
e gö
re k
imya
sal-m
iner
aloj
ik s
ınıfl
andı
rmas
ı (Bo
ztuğ
, 198
9’da
n dü
zenl
enm
iştir
).
ÖZE
LLİĞ
İS-
TİP
İI-
TİPİ
M- T
İPİ
A-T
İPİ
Türe
diği
İs
im
“Sed
imen
tary
” ke
limes
inin
baş
har
-fin
den
gelm
ekte
dir.
“Igne
ous”
kel
imes
inin
baş
har
finde
n ge
lmek
tedi
r.“M
antle
” ke
limes
inin
baş
har
finde
n ge
lmek
tedi
r.“A
nhid
ryte
, Al
calin
e,
Anor
ogen
ic”
kelim
eler
inin
baş
har
finde
n ge
lmek
-te
dir.
Olu
şum
Şe
kli
Sedi
man
ter
kaya
çlar
ın k
ısm
i er
gi-
mes
iyle
olu
şur.
Yüks
elen
der
ecel
i m
etam
orfiz
ma
ve a
nate
ksi s
üreç
leri
gözl
enir.
Nor
mal
şar
tlar
altın
da s
ığ
kesi
mle
rde
düşü
k, d
erin
kes
imle
r-de
yük
sek
dere
celi
met
amor
fizm
a be
klen
ir. A
ncak
ter
s fa
ylar
la b
unun
te
rsi d
e (te
rsle
nmiş
met
amor
fizm
a)
görü
lebi
lir.
SiO
2 bi
leşi
mi o
rtala
ma
%60
ola
n an
-de
zitik
bir
mağ
mat
ik k
ayac
ın k
ısm
i er
gim
esiy
le o
luşu
r. Bu
nun
mağ
mas
ı en
sial
ik o
rtam
da ö
nce
üst m
anto
nun
sonr
a ok
yanu
sal v
e kı
tasa
l kab
uğun
kı
smi
ergi
mes
iyle
olu
şan
ande
zitik
hi
brit
bir m
ağm
adır.
Man
to
köke
nli
mal
zem
enin
kı
smi
ergi
mes
iyle
ol
uşur
. En
sim
atik
or
-ta
mda
üst
man
tonu
n kı
smi e
rgim
e-si
yle
plaj
iyog
rani
tler o
luşu
r. En
sial
ik
orta
mda
ise
“ K” i
çeriğ
i düş
ük il
k ya
y ür
ünle
ri şe
klin
de o
luşu
rlar.
Anor
ojen
ik
olar
ak
man
to
köke
nli
mal
zem
eden
türe
yebi
lir v
eya
post
o-ra
jeni
k dö
nem
de k
ompr
esyo
na d
ik
olar
ak g
eliş
en t
ansi
yonl
arla
olu
şan
kırık
lara
yer
leşe
bilir
. I-ti
pi g
rani
toyi
d-le
rin k
ısm
i erg
imes
inde
n ge
riye
ka-
lan
mal
zem
enin
tam
amen
erg
imes
i ile
olu
şan
alka
li gr
anito
yidl
er o
lara
k ka
bul e
dilir
ler.
Gen
el
Öze
llikl
eri
1) Y
ükse
k de
rece
li m
etam
orfiz
ma
koşu
lların
da m
etas
edim
entle
rle
asos
iye
olur
lar.
2) P
eral
ümin
a ka
rakt
erlid
ir.
(A/C
NK)
˃1; A
l˃N
K3)
Ana
maf
ik m
iner
alle
r Bi±
Mu
4) K
, Al,
Rb,
Sr v
b. e
lem
entle
rin
bollu
ğuyl
a ka
rakt
eriz
edir.
5) (S
r87/S
r86) 0>
0,7
10 (y
ükse
k)6)
Nor
mat
if (C
IPW
)’de
Koru
nd
(Al 2O
3) ol
uşur
.
1) D
alm
a-Ba
tma
zonl
arıy
la il
işki
li ya
y m
ağm
atiz
mas
ıyla
birl
ikte
ol
uşur
lar.
2) M
etal
ümin
a ka
rakt
erlid
ir.
(A/C
NK)
˂1; A
˃NK
3) A
na m
afik
min
eral
ler B
i+H
rn
±Prx
4)
SiO
2 iç
eriğ
i %60
olu
p, y
ükse
ktir.
5) (S
r87/S
r86) 0
0,7
03-0
,706
6) N
orm
atif
(CIP
W)’d
e D
iyop
sit
(CaO
MgO
2SiO
2) ol
uşur
.
1) O
fiyol
itler
le b
irlik
olu
ştur
arak
pl
ajiy
ogra
nitle
ri ol
uştu
rurla
r ve
ya e
nsia
lik o
rtam
da “K
” içe
riği
düşü
k ilk
yay
ürü
nler
i şek
linde
ol
uşur
lar.
2) M
etal
ümin
a ka
rakt
erlid
ir.
(A/C
NK)
˂1; A
l˃N
K3)
Ana
min
eral
içer
iği P
lg+Q
±Hrn
4) K
ayaç
ola
rak
Gab
ro, K
uvar
s G
abro
, Diy
orit,
Kuv
ars
Diy
orit
ve
Tona
lite
kada
r çık
abile
n ka
yaç
topl
uluğ
u su
narla
r.5)
(Sr87
/Sr86
) 0˂ 0
,703
(düş
ük)
6) “K
” içe
riği ç
ok d
üşük
tür.
%K 2O
- %0,
10-0
,50
%N
a 2O -
%3-
6
1) A
noro
jeni
k ol
arak
man
to k
öken
li m
alze
med
en tü
reye
bilir
vey
a po
st o
roje
nik
döne
mde
ana
kom
-pr
esyo
na d
ik g
eliş
en ta
nsiy
onel
kı
rıkla
ra y
erle
şebi
lirle
r.2)
NK>
A ; K
>Na
3) P
iroks
enle
rden
eği
rin, e
ğirin
-ojit
, di
yops
it, h
iper
sten
; am
fibol
ler-
den
adve
rson
it, ri
beki
t; al
kali
feld
ispa
tlard
an b
ol o
rtokl
az
bulu
nur.
4) K
ayaç
ola
rak
Alka
li Fe
ldis
pat
Siye
nit,
Siye
nit,
Mon
zoni
t, M
on-
zoga
bro,
Mon
zodi
yorit
, Kuv
arsl
ı tü
revl
eri v
e Fe
ldis
pato
idli
türe
v-le
ri şe
klin
de b
ulun
urla
r.5)
(Sr87
/Sr86
) 0˂ 0
,705
10
Şeki
l 6- G
rani
toyi
d tip
leri
ve o
luşu
m d
erin
likle
rine
göre
gel
işen
mad
en y
atak
ları
(Boz
tuğ,
198
9 ve
Gök
çe, 1
995’
ten
geliş
tirilm
iştir
).
11
veya cevherleşme (zenginleşme) olarak ifade edilmektedir. Bir bölgede, jeolojik yapıya ve kayaç türlerine bağlı olarak birden fazla yatak bir arada gözlenebilmekte olup, bu bölgeler maden bölgesi, metalojenik provens veya maden kuşağı olarak tanımlanmaktadır (Gökçe, 1995).
Granitoyidlere bağlı olarak gelişen maden yatakları; plütonlar içerisinde (intraplütonik (porfiri tip) yataklar), dokanaklarda (skarn tipi yataklar), breşik baca dolgusu şeklinde, damar tipi şeklinde ve volkanosedimanter yataklar şeklinde gelişmektedir. Cevher çeşitlerini, çoğunlukla farklı kimyasal bileşimlerdeki granitoyid tipleri belirlerken, cevher boyutlarını yan kayaç bileşimi ve tektonik yapılar kontrol etmektedir.
Okyanus sırtı granitoyidlerine ve ensimatik yay granitoyidlerine (M-tipi) bağlı olarak çoğunlukla bakır (Cu), altın (Au) ve gümüş (Ag), ensialik yay granitoyidlerine (I-tipi) bağlı olarak çoğunlukla demir (Fe), bakır (Cu), kurşun-çinko (Pb-Zn), molibden (Mo), altın (Au) ve gümüş (Ag), çarpışma granitoyidlerine (S-tipi) bağlı olarak çoğunlukla kalay (Sn), volfram (W), levha içi granitoyidlerine (A-tipi) bağlı olarak ise çoğunlukla uranyum (U), toryum (Th), nadir yer elementleri (REE) ve florit ana cevherleşmeleri gelişmektedir. Yay granitoyidlerinin oluşumunda dalan levhanın açısı önemli olup, oluşum derinliğine ve buna bağlı olarak hakim cevherleşme çeşitliliğine etki etmektedir. Buna göre, dalma batma zonunun (benioff zonu) yüksek açılı olduğu ve derin ortamlarda geliştirdiği granitoyidler çoğunlukla Fe, orta açılı olduğu ve orta derinliklerde geliştirdiği granitoyidler çoğunlukla Cu, Pb-Zn, düşük açılı olduğu ve yerkabuğuna daha yakın ortamlarda geliştirdiği granitoyidler ise çoğunlukla Mo ana cevherleşmelerini getirmektedirler. Benzer şekilde, asıl yay bölgesinde; kenar baseninden yayardı basenine doğru genellikle Fe, Cu, Pb-Zn ve Mo ana cevher sıralamasıyla yatakların geliştiği gözlenmektedir.
Maden arama ve rezerv geliştirme süreçleri, bilgi birikimi, tecrübe ve gelişmiş teknolojilerin kullanılması esasına dayalı olarak uygulanan farklı yöntemlerden oluşmaktadır. Maden arama faaliyetleri; (a) bilinen bir yatağın çevresinde, (b) jeolojik yapıya göre cevherleşme potansiyeli olabilecek alanlarda, (c) jeokimya analizlerine
göre, (d) alterasyonlara göre, (e) tektonik hatlardaki yoğun hidrotermal anomalilere göre, (f) jeofizik anomalilerine göre, (g) tektojenetik modellere göre ve (h) özgün diğer jeolojik verilere göre yürütülmektedir.
Maden yataklarının ekonomik zenginleşme miktarları, daha önce rezerv adı altında; görünür, muhtemel ve mümkün rezervler şeklinde tanımlanırken, günümüzde “kaynak” ve “rezerv” tanımlamaları kullanılmaya başlanmıştır. Bu tanımlamalarda, Uluslararası Maden Rezervleri Raporlama Standartları Komitesi’nin (Committee for Mineral Reserves International Reporting Standards - CRIRSCO), daha çok finansal kredi temini ve güveni için talep ettiği dönüştürücü faktörler (maden işletme, cevher hazırlama, metalürji, alt yapı, ekonomi, pazarlama, hukuksal, çevresel, sosyal ve idari faktörler) dikkate alınmaktadır. Buna göre maden kaynağı; yerkabuğunda nihai aşamada ekonomik olarak üretilebilecek şekil, miktar ve kalitede bulunan mineral zenginleşmesi, maden rezervi ise; maden kaynağının ekonomik olarak işletilebilir bölümüdür. CRIRSCO standartlarında jeolojik verilerin zenginliğine ve hesaplama güvenirliliğine göre, maden kaynakları; çıkarsanmış (az belirgin), belirlenmiş (orta belirgin) ve ölçülmüş (çok belirgin) olarak, maden rezervleri ise; muhtemel ve görünür olarak sınıflandırılmaktadır.
SONUÇ
Sürdürülebilir kalkınma planları ve uygulamalarında, yerbilim kaynaklarının büyük etkisi ve katkısı bulunmaktadır. Bu kaynaklardan verimli bir şekilde yararlanabilmek için bilgi ve ileri teknolojinin birlikte ve planlı olarak kullanılması, AR-GE ve inovasyon (yenilikçilik) çalışmalarının aksatılmadan devam ettirilmesi ve yeni ileri teknoloji ürünü malzemelerin geliştirilmesi gereklidir. Günümüzde, yeraltı zenginliklerinin ve diğer yerbilim kaynaklarının miktar ve çeşit olarak daha çok kullanılması kaçınılmaz hale gelmiştir.
Bu çalışmada, yerbilimlerinin temel kaynağı olan yeryuvarının zonlu iç yapısı incelenmiş, yerbilim kaynakları sınıflandırılmış ve gömülü maden yataklarının aranmasında kılavuz olabilecek modellemelerle birlikte granitoyidlere bağlı olarak gelişen maden yatakları açıklanmıştır.
12
Magmatizma, maden yataklarının oluşumunda etkili olan en önemli etkendir. Bu nedenle maden yataklarının aranmasında, levha tektoniğiyle yakından ilişkili olarak gelişen magmatik süreçlerin ve magma tiplerinin çok iyi incelenmesi gerekmektedir. Elde edilecek bulgu ve bilgilerle bilinen maden yataklarının potansiyellerinin geliştirilmesi ve yeni gömülü maden yatakların bulunması daha da kolaylaşacaktır.
KATKI BELİRTME
Bu çalışmanın hazırlanmasındaki çeşitli katkılarından dolayı Dr. Engin Öncü Sümer’e (MTA Jeoloji Etütleri Dairesi Başkanı), Jeo. Yük. Müh. Cahit Dönmez’e (MTA Maden Etüt ve Arama Dairesi Başkanı), Prof. Dr. Ahmet Gökçe’ye (CÜ) ve Prof. Dr. Nurullah Hanilçi’ye (İÜ) teşekkür ederim.
DEĞİNİLEN BELGELER
Boztuğ, D. 1989. Granitoyidler, Maden Tetkik ve Ara-ma Genel Müdürlüğü Yayını, Eğitim Serisi No: 30. 138 s.
Chappel, B.W., White, A.J.R. 1974. Two contrasting granite types, Pacific Geology, 8, 173-174.
Clarke, F.W., Washington, H.S. 1924. The compositi-on of the earths crust, U.S. Geol. Survey Prof. Paper 127, 117 s.
Collins,W.J., Beams, S.D., White, A.J.R., Chappel, B.W. 1982. Nature and origin of A-type granites with particular reference to Southeastern Aust-ralia, Contrib. Mineral. Petrol., 80, 189-200.
CRIRSCO, 2012. CRIRSCO Raporlama Sistemleri, Kodları ve Yönergeleri, Committee for Mineral Reserves International Reporting Standards.
Debon, F., Le Fort, P. 1982. A chemical-mineralogical classification of common plutonic rocks and associations, Transactions of the Royal Soc.
of Edinburg, Earth. Planet. Sci. Lett., 44, 239-246.
Dirik, K. 2015. Fiziksel jeoloji-2, Ders Notları, 19. Bö-lüm, Ankara (yayımlanmamış).
Eren, Y. 2017. Yeryuvarının yapısı ve yerici, Ders Not-ları, Selçuk Üniv. Jeo. Müh. Böl., Konya (ya-yımlanmamış).
Gökçe, A. 1995. Maden yatakları, Cumhuriyet Üniver-sitesi Yayınları No: 59,307 s.
Ishihara, S. 1977. The magnetite-series and ilmeni-te-series granitic rocks, Mining Geol. (Japan) 27, 293-305 s.
Mason, B. 1958. Principles of geochemistry (2d. ed.), New York, John Wiley and Sons, Inc., 310 s.
MGM, 2017. Meteoroloji Genel Müdürlüğü web site-si verileri, Meteoroloji Genel Müdürlüğü, www.mgm.gov.tr
MTA, 2017. Uzaktan algılama ve coğrafi bilgi sistem-leri verileri, Maden Tetkik ve Arama Genel Mü-dürlüğü, Ankara.
Pearce, J.A., Harris, N.B.W., Tindle, A.G. 1984. Trace element discriminant diagrams for the tectonic interpretation of granitic rocks, J. Petrology, 25, 4, 956-983.
Streckeisen, A.L. 1976. Classification of the common igneous rocks by means of their chemical com-position, Neues Jahrb. Mineral., Monatsh, 1, 1-15.
USGS; 2017. United States Geological Survey web sitesi verileri, United States Geological Survey, https://earthquake.usgs.gov
Whalen, J.B. 1985. Geochemistry of an island-arc plutonic suite, the Uasilau-Yau Yau intrusive complex, New Britian PNG., Journal of Petro-logy 26, 319-327.