yer bilimleri sozlugu

250
YER BİLİMLERİ SÖZLÜĞÜ A A-layer: A-tabakası (Yeryuvarı kabuğuna karşılık gelen sismik bir zon) A subduction: A yitimi Å: Angström (10-10 metreye eşit uzunluk birimi) Aa lava: İki ana bazaltik lâv akıntısı yüzeyi çeşidinden birisi Aalenian: Aaleniyen (Avrupa orta Jura‟sında bir kat) Abatement: Azaltma Aberration: Aberasyon Abiotic: Cansız; Abiyotik Abiotic environment: Cansız çevre Ablation: Ablasyon; Kayaçların rüzgârla aşınması; Kar yada buzun sıvı faza geçmeden buharlaşması Abrasion: Kayaç parçalarının bir yüzeye sürtünmesi ile oluşan aşındırma; Aşınma; Abrazyon Abrasive power: Aşındırıcı güç; Aşındırıcı kuvvet Abrasive rock: Aşındırıcı kayaç Abrasiveness: Aşındırıcılık; Aşındırma özelliği Abrasivity: Aşındırıcılık Absarokite: Absarokit (bir alkali bazalt çeşidi) Absolute age: Mutlak yaş; Kesin yaş Absolute chronology: Mutlak kronoloji Absolute permeability: Mutlak geçirimlilik Absolute porosity: Mutlak porozite Absolute zero: Mutlak sıfır Absorb: Emmek; Soğurmak Absorber: Emici; Soğurucu Absorption: Absorpsiyon; Soğurma; Emme Absorptivity: Soğurganlık; Absortivite Abutment: Dayanak; Destek; Abatman

Upload: ikaruskanatlari

Post on 20-Apr-2015

447 views

Category:

Documents


4 download

TRANSCRIPT

Page 1: Yer Bilimleri Sozlugu

YER BİLİMLERİ SÖZLÜĞÜ

A

A-layer: A-tabakası (Yeryuvarı kabuğuna karşılık gelen sismik bir zon)

A subduction: A yitimi

Å: Angström (10-10 metreye eşit uzunluk birimi)

Aa lava: İki ana bazaltik lâv akıntısı yüzeyi çeşidinden birisi

Aalenian: Aaleniyen (Avrupa orta Jura‟sında bir kat)

Abatement: Azaltma

Aberration: Aberasyon

Abiotic: Cansız; Abiyotik

Abiotic environment: Cansız çevre

Ablation: Ablasyon; Kayaçların rüzgârla aşınması; Kar yada buzun sıvı faza geçmeden buharlaşması

Abrasion: Kayaç parçalarının bir yüzeye sürtünmesi ile oluşan aşındırma; Aşınma; Abrazyon

Abrasive power: Aşındırıcı güç; Aşındırıcı kuvvet

Abrasive rock: Aşındırıcı kayaç

Abrasiveness: Aşındırıcılık; Aşındırma özelliği

Abrasivity: Aşındırıcılık

Absarokite: Absarokit (bir alkali bazalt çeşidi)

Absolute age: Mutlak yaş; Kesin yaş

Absolute chronology: Mutlak kronoloji

Absolute permeability: Mutlak geçirimlilik

Absolute porosity: Mutlak porozite

Absolute zero: Mutlak sıfır

Absorb: Emmek; Soğurmak

Absorber: Emici; Soğurucu

Absorption: Absorpsiyon; Soğurma; Emme

Absorptivity: Soğurganlık; Absortivite

Abutment: Dayanak; Destek; Abatman

Page 2: Yer Bilimleri Sozlugu

Abyss: Abis (yerde bulunan çok derin ve dipsiz bir kuyu)

Abyssal: Abisal; 4000 m veya daha derin okyanusal derinlikler ve böylesi ortamların organızmaları için kullanılır

Abyssal activity: Abisal aktivite; Abisal etkinlik; Derin pirojenik etkinlik

Abyssal area: Abisal alan; Ortalama yerkabuğu düzeyi altındaki derin deniz bölgesidir

Abyssal-benthic: Abisal bentik; Litoral-altı kuşak ötesindeki bütün derin deniz bentik sistemini içerisine alan bir zon

Abyssal deposits: Abisal çökeller; 2000 m‟den daha derinde, batiyal zonun daha derin kısımlarında ve abisal zonda oluşan sedimentler

Abyssal environment: Abisal ortam; En derin deniz ortamı, yaklaşık 1000 m‟den daha derin deniz tabanı

Abyssal fissure: Abisal yarık; Abisal fisür; Çok derin, kabuk altındaki magmanın içinden

yükselebildiği yarıktır.

Abyssal injektion: Abisal injeksiyon; Çok derinlerde türeyen magmaların, yerkabuğundaki mevcut

derin büzülme çatlaklarından yukarıya yükselmeleri işlemi

Abyssal plain: Abisal düzük; Derin-okyanus tabanının engebesiz, düz, eğim gradyanının 1:10000

olduğu alan

Abyssal red clay: Abisal kırmızı kil; Volkan döküntülerinin demirli ve killi ayrışma ürünlerinden

oluşan bir derin deniz çökelidir

Abyssal region: Abisal bölge; Göl veya deniz dibinin, dalga etkisine uğramayacak derecede derin olan

kısmıdır

Abyssal rock: Abisal kayaç; Büyük derinliklerde soğumuş ve katılaşmış magma kütleleridir

Abyssal sea: Abisal deniz; Asıl okyanus çanağını içine alan deniz kısmı

Abyssal storm: Abisal çalkantı; Bentik çalkantı

Abyssal zone: Abisal kuşak; 2000 m‟nin altındaki derinlik zonu

Abyssopelagic: Abisopelajik; Yaklaşık 2000 m‟den daha derinde bulunan okyanus kısmı ile ilişkili

Acadian Orogeny: Akadiyen Orojenezi

Acceleration: İvme; Hızlanma

Acceleration of gravity: Yerçekimi ivmesi

Accelerator: Hızlandırıcı; İvme kazandırıcı

Accelerometer: Akselerometre; İvmemetre

Access gallery: Ulaşım galerisi; Bağlantı galerisi

Page 3: Yer Bilimleri Sozlugu

Accessory: Aksesuar (varlığı çok önemli olmayan)

Accessory mineral: Aksesuar mineral

Accessory plate: Aksesuar kama; Aksesuar plaka; Aksesuar levha

Acclimatization: Alışma

Accretion: Artma; Akresyon; Birikme; Yığılma

Accretionary prism: Akresyon (eklenir) prizması

Accretionary theory: Akresyon teorisi; Gezegenlerin küçük kozmik toz parçaçıklarının daha büyük kütle oluşturmak üzere yoğunlaşmaları / kondense olmaları sonucu gezegenlerin meydana geldiğini

öneren teori.

Accuracy: Doğruluk (bir analizde gerçek değere yakınlık derecesi)

ACF Diagram: ACF Diyagramı

Achodrite: Akondrit

Achroite: Akroyit (renksiz turmalin çeşidi)

Acicular: Asiküler; İğne-benzeri; Sivri-uçlu

Acid: Asit

Acid deposition: Asit birikimi; Asit depolanması

Acid fumarole: Asit tüten; Asit fümarol

Acid pickles: Asit temizleyici

Acid rain: Asit yağmuru

Acid rock: Asidik kayaç

Acid soil: Asidik toprak

Acid spar: Asit spar

Acidification: Asitlenme

Acidity profile: Asitlilik profili

Acid-neutralizing capacity: Asit-nörtleştirme kapasitesi

Acidophilic: Asit-sever; Asit-seven; Asidofilik

Acmezone (peak zone; epibole): Bolluk zonu; Bir veya daha fazla taksonun relatif bolluklarının

belirgin bir hal almasıyla belirlenen kaya topluluğu

Acmite: Akmit (klinopiroksen grubunun bir üyesi)

Page 4: Yer Bilimleri Sozlugu

Acoustic emission: Ses yayılımı; Akustik emisyon

Acoustic: Akustik; Sesle ilgili

Acoustical environment: Sesle ilgili çevre; Akustik çevre

Acrozone: Menzil zonu

Actinium series: Aktiniyum serisi

Actinolite: Aktinolit (kalsiyumca-zengin amfibol grubu minerali)

Activated carbon: Aktif karbon; Etkin karbon; Aktive edilmiş karbon

Activated sludge process: Aktif çamur süreci

Active earth pressure: Aktif toprak basıncı

Active fault: Aktif fay; Hareketli fay; Etkin fay

Active ingredient: Aktif bileşen; Etkin bileşen

Active margin: Aktif kenar; Üretken (levha ve/veya kıta) kenar(ı)

Active organic matter: Aktif organik madde

Active Rankine state: Aktif Rankine durumu

Active volcano: Aktif volkan; Hareketli volkan; Üretken volkan

Active zone: Aktif zon; Etkin kuşak

Activite: Aktivite; Etkinlik

Actonian: Aktoniyen

Actualizm: Aktüalizm; Güncelcilik; Güncellik

Adamantine spar: Adamantin spar

Adamellite: Adamellit

Adamite: Adamit (bazik çinko arsenat)

Adamsite: Adamzit (yeşilimsi-siyah renkli mika minerali)

Adaptation: Adaptasyon, Çevreye uyum sağlama; Uyum

Adaptive radiation: Adaptif yayılma; Bir grup hayvanın bir çok ekolojik ortamı doldurmak üzere

evrim geçirmesi

Additive: Katkı maddesi

Adelaidean Orogeny: Adelaideyan Orojenezi

Page 5: Yer Bilimleri Sozlugu

Adelite: Adelit (Ca ve Mg‟nin bazik arsenat minerali)

Adhesion: Adhezyon; Yapışım; Tutunum; Yapışma

Adiabatic: Adiyabatik (hava yükseliminin doğurduğu sıcaklık, basınç ve hacim değişimi)

Adiabatic lapse rate: Adiyabatik sapma oranı

Adinole: Adinol

Adit: Yatay giriş galerisi

Admission: Kabül

Admixture: Katkı

Adrastea: Adrasteya (Jüpiter XV kod adlı uydu)

Adsorbed water: Adsorbe su; Yüzeye tutunmuş su

Adsorption: Tutma; Tutunma; Yüzeye tutunma; Soğurma; Adsorpsiyon

Adularia: Adularya (mikroklinin bir çeşidi)

Advance of glacier: Buzul ilerlemesi

Advanced treatment: Su kalitesini arttırmaya yönelik çalışmalar; İleri arıtma

Adventive cone: İlerleme hunisi; İlerleme konisi; Parazitik koni

Aegirine: Ejirin; Egirin (piroksen grubuna ait bir mineral)

Aeolian: Yel kökenli; Yele ilişkin

Aeolianite: Rüzgâr taşı; Yel taşı

Aeolonian transport (wind-borne): Yel taşıması; Rüzgâr taşıması

Aeration: Havalandırma

Aeration tank: Havalandırma tankı

Aerial photography: Hava fotoğrafisi

Aeroallergen: Havada uçuşan allerji yapıcı; Aeroallerji yapıcı

Aerobic decomposition: Aerobik bozuşma; Oksijenin varlığında olan çürüme

Aerobic: Aerobik; Oksijenli

Aeronian: Aeroniyen (alt Siluriyen‟de bir kat)

Aerosol: Aerosol

AFM Diagram: AFM Diyagramı

Page 6: Yer Bilimleri Sozlugu

African Plate: Afrika Levhası

Aftershock: Artçı şok

Aftonian: Aftoniyen (K.Amerika‟da dört buzul-arası katından en erken olanı)

Afwillite: Afvilit (Sulu kalsiyum silikat minerali)

Agate: Akik; Agat

Agate mortar: Akik havan; Agat havan

Age: Çağ; Yaş

Agglomerate: Aglomera

Aggregate: Agrega; Kırmataş

Agnostida: Agnostidler (alt Kambriyen-üst Ordovisyen arası yaşamış olan bir Trilobit ordosu)

Agricultural geology: Tarımsal jeoloji

Agricultural pollution: Tarımsal kirlilik

Agroecosystem: Tarımsal ekosistem

Agularite: Agülarit (gümüş selenyum sulfite minerali)

Ahermatypic: Ahermatipik

Ahlfeldite: Alfeldit (sulu nikel-kobalt-selenit minerali)

A-horizon: A-katmanı; A-horizonu

Aikinite: Ayikinit (kurşun-bakır-bizmut sülfit minerali)

Ailsyte: Ayilsit (bol riyebekit içeren bir alkali mikrogranit)

Aiportian: Ayportiyen (Serpukhoviyen Dönemi‟nde bir kat)

Air-ground interface: Hava-yer ara yüzeyi

Air pollution: Hava kirlenmesi; Hava kirliliği

Air pollution control: Hava kirliliği kontrolü

Air pollution filter: Hava kirliliği süzgeci

Air quality act: Hava kalitesi yönetmeliği

Air quality monitoring: Hava kalitesinin izlenmesi

Air quality standards: Hava kalitesi standartları

Page 7: Yer Bilimleri Sozlugu

Airborne residuals: Hava ile taşınan kalıntılar

Airshed: Hava kuşağı

Akaganeite: Akaganeyit (beta-demir (II) oksihidroksit)

Akenobeite: Akenobeyit (bir aplit türü)

Akerite: Akerit (kuvarslı siyenit)

Akermanite: Akermanit (bir melilit minerali)

AKF Diagram: AKF Diyagramı

Aklé dune: Aklé kumulu (özellikle Batı Sahra‟da bulunan kumul ağı için kullanılan Fransızca terim)

Akrochordite: Akrokordit (sulu bazik manganez-magnezyum arsenat)

Alabandite: Alabandit (manganez sülfit)

Alabaster: Alabaster (ince-daneli, renksiz jips)

Alamosite: Alamozit (kurşun silikat)

Albafite: Albafit (bir tür bitüm)

Albanite: Albanit

Albedo: Albedo (gelen ışınlarının doğal bir yüzeyden yansıtılan/yansıyan yüzdesi)

Albertian: Albertiyen (K. Amerika orta Kambriyen‟inde bir seri)

Albertite: Albertit (bir hidrokarbon türü)

Albian: Albiyen (Kretase‟de bir kat)

Albite: Albit (Na-feldispat)

Albite twin: Albit ikizi

Albite-Epidote-Amphibolite Facies: Albit-Epidot-Amfibolit Fasiyesi

Albitization: Albitleşme

Alkalic fumarole: Alkali tüten; Alkali fümarol

Aldingan: Aldingan; GD Avustralya alt Tersiyer‟inde bir kat

Aleutian Trench: Alösiyen Hendeği; Alösiyen çukuru

Alexandrian: Aleksandriyen; K. Amerika alt Siluriyen‟inde bir seri

Alexandrite: Aleksandrit (yeşil renkli krizoberil türü)

Alfa-iron: Alfa-demir

Page 8: Yer Bilimleri Sozlugu

Alfisols: Alfisol toprakları

Alga: Alg; Yosun

Algae: Algler; Yosunlar

Algal bloom: Yosun patlaması

Algal limestone: Algli kireçtaşı

Algonkian: Algonkiyen; Bir Prekambriyen sistemi

Algicide: Algisid; Yosun öldürücü kimyasal madde

Alginite: Alginit/aljinit (yosun kırıntılarından oluşan kömür maserali)

Algodonite: Algodonit

Algorithm: Algoritma

Alkali basalt: Alkali bazalt

Alkali feldispar: Alkali feldispat

Alkali metal: Alkali metal

Alkali rock: Alkali kayaç

Alkalic series: Alkali seri

Alkalic: Alkalik; Alkali

Alkali-calcic series: Alkali-kalsik seri

Alkaline(veya Alkalic): Alkali

Alkaline earth metal: Toprak alkali metal

Alkaline soil: Alkali toprak

Alkemade line: Alkemade çizgisi

Allactite: Alaktit (bazik manganez arsenat minerali)

Allanite: Alanit (bir epidot minerali)

Alleghanian Orogeny: Alleghaniyen Orojenezi

Alleghanyite: Aleganyit (bazik manganez silikat minerali)

Allemontite: Alemontit (antimon arsenit minerali)

Allergenic: Allerci yapıcı

Page 9: Yer Bilimleri Sozlugu

Allochem: Alokem; Mekanik olarak çökelmiş olan kireçtaşlarında iskeleti oluşturan daneler

Allochtone: Alokton; Yabancı olan; Yerli olmayan; Yerinden olmuş

Allochthonous: Allokton olan

Allomorphite: Alomorfit (anhidritin psöydomorfu olarak baritten oluşan bir mineral)

Allophone(veye kandit): Allofan (kaolinit grubuna ait bir kil minerali)

Allotropy: Allotropi

Allowable: İzin verilebilir; Tolere edilebilir

Allowable bearing capacity: İzin verilebilir taşıma gücü

Allowable settlement: İzin verilebilir oturma

Alloy: Alaşım

Alluvial: Alüvyal; Nehir ile alakalı ortam, işlem yada sediment

Alluvial fun: Alüvyal yelpaze

Alluvial horizon: Alüvyal horizon

Alluvial ore deposit: Alüvyal cevher yatağı

Alluvial soil: Alüvyal zemin; Alüvyal toprak; Nehirle taşınmış toprak

Alluviation: Nehirle taşınma

Alluvium: Aluviyal çökel; Nehirle taşınıp çökelmiş malzeme yada arazi

Alluvion: Alüvyon; Nehir suyu etkinliği ile taşınmış malzeme

Almandine: Almandin (granat grubu minerallerinden biri)

Almerite: Almerit

Alnoite: Alnöyit

Alpha decay: Alfa bozuşması

Alpha quartz (low quartz): Alfa kuvars; Alçak (sıcaklık) kuvars(ı)

Alpha radiation: Alfa ışıması

Alpine Orogenesis: Alp Orojenezi; Alpin Dağ-oluşumu

Alpine Triassic: Alplerdeki Trias

Alpine-Himalayan Orogeny: Alp-Himalaya Orojenezi

Alportian: Alportiyen (Serpukhoviyen Dönemi‟nde bir kat)

Page 10: Yer Bilimleri Sozlugu

Alsbachite: Alsbakit (Na-plajiyoklas, kuvars ve az miktarda ortoklaz ile aksesuar granat, biyotit ve

muskovitten oluşan bir plütonik kayaç)

Altaite: Altayit (kalay-beyazı renkte kurşun telluryum minerali)

Alteration: Değişim; Alterasyon; Bozulma

Alteration halo: Alterasyon hâlesi

Altered rock: Altere olmuş kayaç; Değişime uğramış kayaç

Altimeter: Altimetre; Yükseklik-ölçer

Altonian: Altoniyen (Y. Zelanda üst Tersiyer‟inde bir kat)

Aluminite: Alüminit

Alumstone: Alümtaşı (alünit)

Alunite: Alünit (potasyum-alüminyum sülfat minerali)

Alunogen: Alünojen (sulu alüminyum sülfat minerali)

Alurgite: Alürjit (mangan-içeren bir muskovit çeşidi)

Amalgam: Amalgam (civanın bir veya daha fazla metalik elementle olan alaşımı)

Amalthea: Amelteya (Jüpiter‟in Jüpiter V kod isimli uydusu)

Amanthus: Amantus (asbest çeşidi bir mineral)

Amarantite: Amarantit (sulu bazik demir sülfat minerali)

Amarassian: Amarasiyen (Kangksinjiyen‟e karşılık gelen Y. Zelanda‟da bir kat)

Amarillite: Amarilit (sulu sodyum-demir sülfat minerali)

Amazonite: Amazonit (parlak yeşil renkli mikroklin türü)

Amazonstone: Amazontaşı (amazonit)

Amber: Kehribar; Amber

Ambient: Çevre; Ortam

Ambient air: Bir bölgenin havası; Ortam havası

Ambient conditions: Çevre koşulları; Ortam koşulları

Ambient noise: Çevresel gürültü

Amblygonite: Ambligonit (bazik Li-Na-Al-fosfat minerali)

Ambonite: Ambonit (kordiyerit içeren herhangi bir hornblend-biyotit grubu)

Page 11: Yer Bilimleri Sozlugu

Ambrite: Ambrit

Ambrosine: Ambrozin (bir amber çeşidi)

Ambulacral groove: Ambulakral oluk

Ambulacral: Ambulakral; Ambulakra ait

Ambulacrum: Ambulakrum

Amersfoort: Amersfort

Amesite: Amesit

Amethyst: Ametist; Mor kuvars

Amino acid: Amino asit

Amino group: Amino grubu

Ammonia: Amonyak

Ammonification: Amonyaklama

Ammonifying bacteria: Amonyaklayıcı bakteriler

Ammonioborite: Amonyoborit

Ammoniojarosite: Amonyojarosit

Ammonites: Ammonitler

Ammonoidea: Ammonoidler

Amniotic: Amniyotik

Amorphous: Amorf; Kristal yapısı olmayan

Amorphous mineral: Amorf mineral

Amosite: Amosit (Fe-zengini monoklinik amfibol çeşidi)

Ampelite: Ampelit (bir tür granat-şist)

Ampferer subduction: Ampferer yitimi

Amphibia: Amfibiler; Hem karada hem suda yaşayan canlılar

Amphibole: Amfibol

Amphibolite: Amfibolit

Amphibolite facies: Amfibolit fasiyesi

Page 12: Yer Bilimleri Sozlugu

Amphineura: Amfinörler

Amphoteric: Amfoterik

Ample: Yayvan

Amplifier: Yükseltici; Amplifikatör

Amplitude: Genlik

Amygdale: Amigdal; Bademsi

Amygdaloidal basalt: Bademsi bazalt; Amigdaloyidal bazalt

Anaerobe: Anaerob; Aerob olmayan; Oksijensiz

Anaerobic: Anaerobik; Aerobik olmayan; Oksijensiz (ortam, canlı veya işlem)

Anaerobic decomposition: Anaerobik bozuşma; Anaerob çürüme; Oksijensiz çürüme

Anaerobic digestion: Anaerobik sindirme; Anaerobik çürüme; Oksijensiz sindirim

Analcime: Analsim (sulu sodyum-alüminyum-silikat minerali)

Analcite: Analsit (analsim için kullanılan alternatif ad)

Analcite-basanite: Analsit-bazanit

Analcitite: Analsitit (analsitçe zengin bir kor kayaç)

Analog data: Analog veriler

Analog image: Analog görüntü; Analog imaj

Analyser: Analiz edici; Çözümleyici; Analizör

Analysis: Analiz; Çözümleme

Anamorphism: Anamorfizma; Bir kayacın daha sade bileşime geçmesini sağlayan başkalaşım

Ananke: Jüpiter XII kod isimli uydu

Anaoxia: Oksijen eksikliği

Anapsida: Anapsidler; Bir sürüngen çeşidi

Anastomosing river: Anastomoz-yapan nehir; Ağızlaşan nehir

Anatase: Anataz (tetragonal titanyum dioksit minerali)

Anatexis: Anateksi; Anaergime; Kayaçların Yeryuvarı derinliklerinde tamamen ergimesi

Anauxite: Anoksit

Anchor: Ankor; Demir; Lenger

Page 13: Yer Bilimleri Sozlugu

Anchor ice: Ankor buzu

Anchor pile: Ankraj kazığı

Anchor rod: Ankraj çubuğu

Anchorage: Ankraj

Anchorite: Ankorit (bir tür diyorit)

Anclite: Anklit (stronsiyum ve seryumun sulu bazik karbonat minerali)

Andalusite: Andalüzit; Endülüs taşı

Andean Orogenic Belt: And Orojenik Kuşağı

Andersonite: Andersonit (sulu Na-Ca-U-karbonat minerali)

Andesine: Andezin (bir tür plajiyoklas)

Andesite: Andezit (nötür volkanik kayaç)

Andino-type margin: Andino-tipi kenar

Andisols: Andisol toprakları

Andradite: Andradit (granat grubuna ait bir mineral)

Andrewsite: Andrevsit (demir ve bakırın bazik fosfat minerali)

Anemometre: Anemometre; Rüzgâr hızını ölçen alet

Angaralite: Angaralit (klorit grubuna ait bir mineral)

Angle of dip: Eğim açısı; Dalım açısı

Angle of friction: Sürtünme açışı

Angle of internal friction: İçsel sürtünme açışı

Angle of repose: Yığın açışı

Angle of shearing resistance: Makaslama/kesme direnci açışı

Angle of sliding: Kayma açışı

Anglesite: Anglezit (kurşun sülfat minerali)

Anglian: Angliyen (Britanya orta Pleistosen‟inde bir buzul evresi)

Angular: Açısal

Angular distortion: Açısal çarpılma

Page 14: Yer Bilimleri Sozlugu

Angular momentum: Açısal momentum

Angular unconformity: Açısal uyumsuzluk

Anhedral: Anhedral; Öz-şekilsiz

Anhydrite: Anhidrit (kalsiyum sülfat minerali)

Anhydrous: Susuz

Animikian: Animikiyen (erken Proterozoyik‟te bir sistem)

Anion: Anyon

Anisian: Anisiyen (orta Triyas‟ta bir çağı)

Anisograptidae: Anisograptidler

Anisotropic: Anizotropik; Yönlere bağımlı

Anisotropy: Anizotropi; Yönlere bağımlılık

Ankaramite: Ankaramit (ojitçe zengin bir bazalt türü)

Ankerite: Ankerit (Ca-Mg-Fe-karbonat minerali)

Anklave: Anklâv

Ankylosaurus: Ankilozorlar; Kretase dinozorlarının bir cinsi

Annabergite: Anaberjit (sulu nikel-kobalt-arsenat minerali)

Annealing: (sıcaklık muamelesi ile) Tavlamak

Annelida: Anelidler; Halkalı kurtlar

Annual release limit: Yıllık boşaltım sınır

Anod: Anot

Anomaly: Anormallık; Aykırılık; Anomali

Anorogenic granite: Anorojenik granit; Oluşumu orojenik-olmayan granit

Anorogenic: Anorojenik; Orojenik olmayan

Anorthite: Anortit (Ca-plajiyoklas)

Anorthoclase: Anortoklaz (Na-zengini mikroklin)

Anorthosite: Anortozit (hemen hemen tamamen plajiyoklastan ibaret bir kor kayaç)

Anoxia: Oksijen yetersizliği

Anoxic: Anoksik; Oksijensiz

Page 15: Yer Bilimleri Sozlugu

Antagonistic effect: Bir bileşkenin parçalarının birbirine göre daha az etkili olması

Antarctic meteorites: Antartika meteoritleri (Antartika‟ya düşen meteoritler)

Antarctic Plate: Antartika Levhası

Antecambrian: Kambriyen öncesi

Antecedent drainage: Jeolojik bir yapıyı kesen bir drenaj yada vadi yatağının, sözkonusu jeolojik yapıdan daha genç olduğunu ifade eden hipotez

Antecedent valley: Dağ yükseliminde ilksel yatağını değiştirmeksizin yatağını derinleştirerek akan nehir oluşturduğu, dağ-yaran vadi

Anthoinite: Antoyinit (sulu bazik alüminotungstat minerali)

Anthopyllite: Antofilit (kalsiyumca-fakir bir amfibol)

Anthozoa: Anthozo‟lar ; Deniz şakayıkları

Anthracite: Antrasit (en yüksek metamorfizma derecesine sahip kömür)

Anthropogene: Kuvaterner

Anthropogenic: Antropojenik: İnsan kökenli

Anthropogenically-emitted: İnsandan kaynaklanan; İnsandan kaynaklanarak yayılan

Anthropoidea: Antropoidler; Maymun ve insan gibi primatları içeren alt-ordo

Anticlinal axis: Antiklinal ekseni

Anticline: Antiklinal

Anticline trap: Antiklinal kapan

Anticline valley: Antiklinal vadis

Anticlinorium : Antiklinoryum; Bir dizi küçük antiklinal ve senklinalden oluşan yapı

Anti-clockwise: Saat dönüş yönüne ters yönde

Antifoamants: Köpük giderici; Köpük oluşumunu engelleyen

Antiform: Yukarı doğru kapanan yay-şekilli kayaç yapısı

Antigorite: Antigorit (bir serpantin minerali)

Anti-knock: Benzine eklenen katkı maddesi; Vuruntu önleyici

Antimicrobial: Antimikrobiyal

Antimonite: Antimonit (stibnit veya antimon sülfit)

Page 16: Yer Bilimleri Sozlugu

Antimony: Antimon (veya antimuan)

Antiperthite: Antipertit (bir çeşit alkali feldispat)

Antistress mineral: Antistres minerali

Apatite: Apatit (Ca-fosfat minerali)

Apatosaurus: Apatozorlar (üst Kretase‟de kaydedilen Sorisçiyen (Saurischian) dinozoru)

Aperture: Açıklık; Apertür

Apex: Doruk

Aphanitic: Afanitik

Aphebian: Afebiyen; Kanada en-alt Proterozoik‟inde bir kat

Aphelion: Afeliyon; Dünya‟nın elipsoyidal yörüngesinde Güneş‟ten en uzakta olduğu nokta

Aphyric: Afirik

Aplite: Aplit

Apophsis: Apofiz

Appalachian Orogenic Belt: Apalaş Orojenik Kuşağı

Apparatus: Aygıt; Cihaz; Alet

Apparent age: Görünür yaş

Apparent cohesion: Görünür kohezyon

Apparent dip: Görünür dalım; Görünür eğim

Apparent: Aşikâr; Görünür; Belirgin

Application: Aplikasyon; Jeodezide, plan ve projeler üzerindeki bilgilerin arazide işaretlenmesi işlemi

Approximate stress distribution: Yaklaşık gerilim dağılışı

Aptian: Aptiyen (Erken Kretase‟ye ait bir çağ)

Aquaculture: Yapay yollarla tatlı ve tuzlu sularda akuatik canlı üretimini arttırma

Aquamarine: Akuamarin

Aquatic ecosystem: Akuatik ekosistem; Su ile alakalı canlı sistemi; Su ekosistemi

Aquifer: Akifer; Sutaşır

Aquifuge: Akifüj; Sutaşımaz

Aquitanian: Akuitaniyen (Miyosen Dönemi‟nin en erken çağı)

Page 17: Yer Bilimleri Sozlugu

Aquitard: Akitard

Arabian Plate: Arap Levhası

Aragonite: Aragonit

Aragonit mud: Aragonit çamuru

Aratauran: Aratoran

Arch: Kemer

Arch dam: Kemer baraj

Archaebacteria: Arkeobakteriler

Archaeogastropoda: Arkeogastropodlar

Archaeosyatha: Arkeosiyatlar

Archaic: Arkaik

Archean: Arkeen

Archeozoic: Arkeozoik

Arching: Kemerlenme; Kemer şeklini alma

Archinig tendency: Kemerlenme eğilimi

Archosauria: Arkozorlar

Arctic air: Kutup havası

Arcuate: Kavisli; Yay-şekilli

Arcuate distribution: Kavisli dağılım

Arcuate fault: Kavisli fay

Area ratio: Alan oranı

Areal extent: Alansal kapsam/uzanım

Arenaceous: Arenalı

Arenig: Arenig

Arenigian: Arenijiyen (Üst alt-Ordovisyen)

Arenite: Arenit

Areology: Areoloji

Page 18: Yer Bilimleri Sozlugu

Arfvedsonite: Arfvedsonit

Argentite : Arjantit

Argillaceous: Arjilli; Arjilik; Kil içeren

Argillaceous limestone: Arjilli kireçtaşı

Argillic horizon: Arjilik zon

Argillite: Arjilit

Argon-40: Argon-40 izotopu

Aridisol: Aridisol

Ariel: Uranus I kod adlı uydu

Arkose: Arkoz

Arkosic arenite: Arkozik arenit

Arkosic wacke: Arkozik vake

Arnsbergian: Arnsberjiyen (Serpukhoviyen Dönemi‟nde bir kat)

Arrester: Tutucu

Arrival time: Ulaşma zamanı; Varış zamanı

Arrowhanan: Arovhanan (Rokumara serisinde bir kat)

Arsenopyrite: Arsenopirit (Fe-As-sülfit)

Arterite: Arterit (bir tür migmatit)

Artesian: Artezyen; Basınçlı su

Artesian aquifer: Artezyen akifer

Artesian basin: Artezyen havzası; Basınçlı su havzası

Artesian pressure: Artezyen basıncı

Artesian water: Artezyen su; Basınclı yeraltı suyu

Artesian well: Artezyen kuyusu; Basınçlı su kuyusu

Arthropoda: Artopodlar; Eklemli-kanatlılar

Articulata: Artikulatlar; Brakiyopodların bir sınıfı

Artifact: İnsan eseri; İnsan yapıtı

Artifical water bodies: Yapay su yapıları

Page 19: Yer Bilimleri Sozlugu

Artinskian: Artinskiyen; Permiyen Dönemi‟nde bir çağ

Arundian: Arundiyen; Vizeyen Dönemi‟nde bir kat

Asbestos: Asbest

Asbestos pollution: Asbest kirliliği

Asbian: Asbiyen (Vizeen Dönemi‟nde bir kat)

Aseismic: Asismik; Sismik olmayan

Aseismic margin: Asismik kenar; Sismik olmayan kenar

Aseismic region: Asismik bölge; Sismik olmayan bölge

Aseismic ridge: Asismik sırt; Sismik olmayan sırt

Ash: Kül (volkanik)

Ash- flow: (Volkanik) Kül-akıntısı

Ash: (Volkanik) Kül

Ashgill: Aşgil veya Aşjil; Ordovisyen‟de bir seri

Asiderite: Asiderit

Asperity: Çıkıntı; Pürüzlülük; Kabalık

Asphalt: Asfalt

Asphaltite: Asfaltit

Asselian: Aseliyen; Erken Permiyen‟de bir çağ

Assemble: Kurmak; Monte etmek; Bir araya getirmek

Assembly: Montaj; Takım; Birlik; Asemble

Assimilasyon: Asimilasyon; Özümseme; Hazmetme

Assimilation-fractional crystallization: Özümseme-kesirli kristallenme

Assimilative capacity: Özümseme kapasitesi

Associated flow rule: İlintili akma kuralı

Asteroid: Asteroid

Asterozoa: Asterozolar; Ekhinodermelerin denizyıldızlarını içeren alt-filumu

Asthenosphere: Astenosfer; Zayıflık küresi

Page 20: Yer Bilimleri Sozlugu

Astrogeology: Astrojeoloji

Astronomical unit (AU): Astronomik birim; Dünya ile Güneş arasındaki ortalama uzaklık olup yaklaşık 150 milyon km‟ye eşittir

Asymmetric fold: Asimetrik kıvrım

Asymmetrical fold: Asimetrik kıvrım

Atdabanian: Atdabaniyen (alt Kambriyen‟de bir kat)

Atlantic Ocean: Atlantik (Atlas) Okyanusu

Atlantic Province: Atlantik Provinzi/Bölgesi

Atlantic suite: Atlantik takımı

Atlantic-type coast: Atlantik-tipi kıyı

Atlantic-type margin: Atlantik-tipi kenar

Atmophile: Atmofil; Atmosferde bulunan

Atmosphere: Atmosfer

Atmospheric dustiness: Atmosfer tozluluğu

Atmospheric lapse rate: Atmosferik geçiş oranı

Atmospheric pollution: Atmosfer kirlenmesi

Atmospheric pressure: Atmosferik basınç; Atmosfer basıncı

Atmospheric structure: Atmosferik yapı

Atmospheric turbidity: Atmosfer bulanıklılığı

Atmospheric water: Atmosfer suyu

Atokan: Atokan; K. Amerika Pensilvaniyen‟inde bir seri

Atoll: Atol (bir resif türü)

Atomic Adsorption Spectrometry: Atomik Adsorpsiyon Spektrometrisi

Atomic energy: Atom enerjisi

Atomic number: Atom numarası

Atomization: Atomizasyon; Atom haline gelme

Atrio: Çember yayı şekilli çukur

Atrophy: Dumur; Körelme

Page 21: Yer Bilimleri Sozlugu

Attenuation: Güç yitimi; Zayıflama; Sönümlenme

Atterberg Limits: Atterberg Limitleri; Kıvam limitleri

Attitude: Duruş

Attribute: Sıfat; Vasıf; Nitelik

Auger: Burgu

Auger boring: Ojey delgisi; Burgu ile delme

Auger electron specktroscopy: Auger (Ojey) elektron spektroskopisi

Augite: Ojit (piroksen grubuna ait bir mineral)

Authigenic minerals: Otijen mineraller; Yerinde oluşan mineral

Autochthonous: Otokton; Yerli

Autochthonous granite: Otokton granit; Yerli granit

Autochthonous massif: Otokton masif; Yerli masif

Autocorrelation: Otokorelasyon

Autotroph: Ototrof; Kendi-kendine beslenebilen (bitki)

Auxiliary drive: Yardımcı galeri; Tali galeri

Available nutrient: Elde edilebilir besin ; Kullanılabilir besin

Avalonian Orogeny: Avaloniyen Orojenezi

Average: Ortalama

Avogadro Constant: Avogadro Sabiti

A-weighted sound level: A-ağırlıklı ses düzeyi

Axial: Eksensel; Eksenel; Eksenle ilgili

Axial culmination: Eksensel doruk; Eksen yükselimi

Axial depression: Eksensel çöküntü

Axial hinge surface: Eksen eklemi yüzeyi

Axial plane: Eksen düzlemi

Axial plane cleavage: Eksen düzlemi dilinimi

Axial rift: Eksen rift

Axial surface: Eksen yüzeyi

Page 22: Yer Bilimleri Sozlugu

Axial tilt: Eksensel eğim

Axial trace: Eksen izi

Axinite: Aksinit (nadir toprak-borosilikat minerali)

Axis: Eksen

Axis of rotation: Dönme ekseni

Axis of folding: Kıvrımlanma ekseni

Axisymmetry: Eksenel simetri

Azimuth: Azimut

Azoic: Azoyik

Azonal soil: Azonal toprak; Zonsuz toprak

Azurite: Azurit (sulu bakır-karbonat minerali)

B

B horizon: B zonu (toprakta)

B-layer: B-tabakası (sismik bir seviye olup, Yeryuvarı mantosunun en üst kısmına karşılık gelir)

B-subduction: B-yitimi

B-tectonite: B-tektonit

B-type lead: B-tipi kurşun

B-zone: B-zonu (toprakta)

Bacillariophyceae: Basillaryofiseler; Diyatomlar

Back analysis: Geriye dönük çözümleme; Geriye dönük çözümleme analiz

Back land: Arka kara; Arkada bulunan kara

Back pressure: Geri basınç

Back-crown-roof: Tünel tavanı veya tepesi

Backfill: Ayak dolgusu

Backland: Arka bölge

Back-packing: Gerisini dolgulama

Back-reflection photography: Geri-yansıma fotografisi

Page 23: Yer Bilimleri Sozlugu

Backscatter: Gerisaçılım

Backscattered ultraviolet: Geri saçılmış morötesi

Bactariogenic: Bakteriyojenik; Bakteri-kökenli

Bacteria: Bakteriler

Bacterial chemosynthesis: Bakteri kemosentezi

Baddeyite: Badeyit (zirkonyum-dioksitten oluşan bir mineral)

Badlands: Yarıntılı bayır

Baestnaesite: Baestnesit (Ce-La-karbonat minerali)

Bafflestone: Engeltaşı

Bahamite: Bahamit; Pelet-benzeri karbonat çamuru agregasından oluşan, Holosen yaşlı Bahama

çökellerine benzeyen daneli kireçtaşı

Bahiaite: Bahiayit (çoğunlukla hiperstenden oluşan bir kor kayaç)

Baikerite: Bayikerit (çoğunlukla ozoseritten oluşan bir organik bileşik)

Bailing: Balya yapmak; Paketleyip balyalamak

Bairnsdalian: Bayirnsdaliyen (GD Avustralya üst Tersiyer‟inde bir kat)

Bajocian: Bajosiyen (Avrupa orta Jura‟sında bir kat)

Bakerite: Bakerit (sulu kalsiyum borosilikattan oluşan bir mineral)

Balance: Denge; Terazi

Balance weight: Denge ağırlığı

Balanidae: Balanidler (Thoracica takımı ve Balanomorpha alt-takımına ait, ışınsal simetrili,

balanomorf (dibe-bağlı yaşayan, simetrik şekilli) barnakıllarının bir familyası)

Balcombian: Balkombiyen (GD Avustralya üst Tersiyer‟inde bir kat)

Balfour: Balfor (Y. Zelanda üst Triyas‟ında bir seri)

Ball test: Top testi

Baltica: Baltık

Banakite: Banakit (sanidin içeren bir alkali bazalt)

Band silicate: Bant (şekilli) silikat

Band: Bant

Bandaite: Bandayit (hipersten ve labradoritten oluşan bir tür dasit)

Page 24: Yer Bilimleri Sozlugu

Banded: Bantlı

Banded iron formation (BIF): Bantlı demir formasyonu (BDF)

Banded ore: Bantlı cevher

Banded structure: Bantlı yapı

Bandylite: Bandilit (sulu bakır borat-klorür minerali)

Bar: 1. Basınç birimi; 2. Jeomorfolojik terim

Barbados earth: Barbados toprağı

Barberite: Barberit (sentetik bir Na-feldispat)

Barbertonite: Barbertonit (Mg ve Cr‟un sulu karbonat-hidroksit minerali)

Barchan: Barkan

Barchanoid: Barkanoyid

Barite rosette: Barit gülü

Barite: Barit (Ba-sülfat)

Barkevikite: Barkevikit (amfibol grubuna ait bir mineral)

Barometer: Barometre

Barremian: Baremiyen; Erken Kretase‟de bir çağ

Barrier: Set; Bariyer

Barrier reef: Set resif; Bariyer resif

Barranca: Baranka; Bir yanardağ ağzından eteklerine kadar inen nispeten derin ve geniş oluk-benzeri

yarık

Barrovian-type metamorphism: Barroviyen-tipi metamorfizma

Bartonian: Bartoniyen (orta Eosen‟de bir çağ)

Barysphere: Barisfer; Yeryuvarının iç kısmı; Çekirdek

Baryte: Barit

Barytocalcite: Baritokalsit

Basal cleavage: Bazal dilinim; Taban dilinimi; Tabana-paralel dilinim

Basal conglomerate: Taban konglomerası

Basal pinacoid: Bazal pinakoid

Page 25: Yer Bilimleri Sozlugu

Basalt: Bazalt (mafik volkanik kayaç)

Basalt glass: Bazalt camı

Basaltic dome: Bazaltik dim

Basaltic hornblende: Bazaltik hornblend

Basaltic lava: Bazaltik lâv

Basaltic layer: Bazaltik katman

Basaltic magma: Bazaltik magma

Basaltic meteorites: Bazaltik meteoritler

Basaltic rock: Bazaltik kayaç

Basaltine: Bazaltin (bir hornblend türü)

Basanite: Bazanit (bol feldispatoid içeren bir tür mafik volkanit)

Base: Baz

Base failure: Taban yenilmesi

Base level of erosion: Erozyon taban seviyesi

Base metal: Baz metal

Base peak: Baz pik; Referans pik

Base pressure distribution: Taban basıncı dağılışı

Base rock: Temel kayacı; Taban kayacı

Baseline profile: Esas alınan hat profili; Baz hattı profili; Temel profil

Basement: Taban; Temel

Basetite: Basetit (sulu uranyum fosfattan oluşan bir mineral)

Bashkirian: Başkiriyen; Pensivaniyen‟de en erken dönem

Basic: Bazik

Basic rock: Bazik kayaç

Basic schist: Bazik şist

Basic soil: Bazik toprak

Basin: Basen; Havza; Çanak

Page 26: Yer Bilimleri Sozlugu

Basin modelling: Havza modelleme

Basleoan: Baslöan (Y. Zelanda geç Permiyen‟inde bir kat)

Bassanite: Basanit (sulu kalsiyum sülfattan oluşan bir mineral)

Bat dropping: Yarasa dışkısı

Bat guano: Yarasa guanosu

Batesfordian: Batesfordiyen (GD Avustarlya üst Tersiyer‟inde bir kat)

Batholith: Batolit (>100 km2‟den büyük magmatik sokulum)

Bathonian: Batoniyen (Orta Jura‟da bir kat)

Bathvillite: Batvilit (oksijenlenmiş bir hidrokarbon bileşiği)

Bathyal: Batiyal

Bathyal environment: Batiyal ortam

Bathyal zone: Batiyal kuşak

Baumhauerite: Bomhoerit (kurşun arsenik sülfit minerali)

Bauxite: Boksit

Baventian: Baventiyen (alt Pleistosen; soğuk çağ)

B-axis: B-ekseni

Bayldonite: Bayldonit (bakır ve (bazen) kurşunun bazik arsenatı)

Bayleyite: Bayleyit

Baymouth barrier: Koyağzı set

Bazzite: Bazit (skandiyum-berilyum-silikat minerali)

BDF: Bantlı Demir Formasyonu

Beach: Kumsal

Beam: Kiriş; Işık hüzmesi

Bearing: Semt açısı; Bir doğrunun grid kuzeyden saat yönünde olan açısal uzanımı; Yön

Bearing capacity: Taşıma kapasitesi

Beaverite: Beaverit (Pb-Cu-Fe-Al‟un bazik sülfatı)

Becke line test: Becke çizgi testi

Becquerelite: Bekerelit (kalsiyum ve uranyumun sulu oksiti)

Page 27: Yer Bilimleri Sozlugu

Bed: Takabak; Katman

Bed rock: Taban kayacı; Anakaya

Bed separation: Tabaka ayrılması

Bedded: Tabakalı

Bedding: Tabakalanma; Katmanlanma

Bedding plane: Tabakalanma düzlemi

Bedrock: Ana kayaç

Beegerite: Begerit veya Bejerit (kurşun bizmut-sülfit minerali)

Beekmantownian: Bekmantovniyen (K. Amerika Kanada Serisi Ordovisyen‟inde bir kat)

Behaviour: Davranış

Beidellite: Beidellit (smektit grubu kil minerallerinin alüminyumca-zengin bir üyesi)

Belemnitida: Belemnitidler (nesli tükenmiş sefalopodların bir ordosu)

Belinda: Uranus XIV kod adlı uydu

Belled pier: Ucu genişletilmiş ayak

Bellingerite: Belingerit veya Belinjerit

Below detection limit: Saptama sınırı altı

Bench mark: Sabit yükseklik noktası

Bench: Basamak

Bend: Büklüm; Bükülme

Bendigonian: Bendigoniyen (Avsutralya alt Ordovisyen‟inde bir kat)

Bending: Eğilme; Bükülme

Bending moment: Eğilme momenti

Bending strength: Eğilme dayanımı

Bending test: Eğilme deneyi; Eğilme testi

Beneficical use: Yararlı kullanım

Benioff Zone: Benioff Zonu

Benitoite: Benitoyit (baryum-titanyum-silikat minerali)

Page 28: Yer Bilimleri Sozlugu

Benjamite: Benjamit

Benmoreite: Benmoreit (alkali bazaltik türü)

Benthic region: Deniz dibi bölgesi; Bentik bölge

Benthic storm: Bentik akıntı

Benthonic: Bentonit içeren

Benthos: Bentos; Denis dibinde yaşıyan

Bentonite: Bentonit

Bentonite slurry: Bentonit şerbeti

Benzene: Benzin

Benzene soluble organics: Benzende çözünebilen organik maddeler

Beraunite: Beronit (ferrik ve ferrüs demirin sulu bazik fosfatı)

Beriasian: Beriaziyen (Avrupa Alt Kretase‟sinde bir kat)

Berlinite: Berlinit

Berm: Palye; Dar basamak

Bern: İnsan-yapımı taraça

Berthierite: Bertiyerit (demir-antimon-sülfit minerali)

Berthonite: Bertonit

Bertrand Lens: Bertrand Merceği

Bertrandite: Bertrandit (berilyum-silikat)

Beryl: Beril

Beryllium Berilyum

Beryllonite: Berillonit

Berzelianite: Berzelyanit (bakır-selenit minerali)

Besshi-type massive sulfide deposit: Beşi-tipi masif sülfit yatak

Best available technology: En iyi kullanılabilir teknoloji; En iyi hazır teknoloji

Best practicable environmental option: En kullanışlı çevresel seçenek

Beta decay: Beta bozuşması

Beta diagram: Beta diyagramı

Page 29: Yer Bilimleri Sozlugu

Beta quartz: Beta kuvars

Beta radiation: Beta ışıması

Beudantite: Bödantit (Pb-Fe-sülfat minerali)

Beyerite: Beyerit (kalsiyum-kurşun-bizmut-karbonat)

Bianca: Biyanka (Uranüs VIII kod adlı uydu)

Bianchite: Biyançit

Biaxial: Biaks; İki-eksenli

Biaxial state of stress: İki eksenli gerilim durumu

Bicarbonate: Bikarbonat

Biconical: Bikonik; İki-koniden oluşan

Bieberite: Biyeberit (sulu kobalt-sülfat minerali)

Big Bang Theory: Büyük Patlama Teorisi

Bilinear: İki doğrusal

Bilinite: Bilinit (Demir-II ve demir-III‟ün sulu sülfatı)

Bimodal distribution: Bimodlu (iki-şekilli) dağılım

Binary system: İki-bileşenli sistem

Bindheimite: Bindheyimit (sulu kurşun antimonat)

Bindstone:Bağlamtaşı:

Bio-: Biyo-; “İnsan hayatı“ anlamına gelenYunanca bios kelimesinden türetilmiş, canlı organizmalar

veya işlemlere ilişkin olarak kullanılan önek.

Bioaccumulation: Biyobirikim; Biyoyoğunlaşma

Bioassay: Biodeneme

Biochemical oxygen demand: Biokimyasal oksijen ihtiyacı

Biochron: Biyokron

Biochronology: Biyokronoloji

Biocides: Biyosidler; Organizma öldürücü kimyasal madde

Bioclast: Biyoklast

Bioconcentration factor: Biyo yoğunlaşma faktörü

Page 30: Yer Bilimleri Sozlugu

Biodegradable: Biyolojik olarak çürüyebilir

Bioenergetic: Bioenerjetik

Biofacies: Biyofasiyes

Biogenetic cycle: Biyojenetik döngü

Biogenic: Biyojenik

Biogeochemical cycling: Biyojeokimyasal döngü

Biogeochemical oxygen demand: Biyojeokimyasal oksijen talebi

Biogeochemistry: Biyojeokimya

Bioherm conglomerate: Biyoherm konglomerası

Bioherm: Biyoherm

Biohorizon: Biyohorizon

Biolithite: Biyolitit; Yerinde büyüyen ve sağlam, dayanıklı kayaç oluşturan organik yapılardan oluşan

kireçtaşı

Biological balance: Biyolojik denge

Biological diversity: Biyolojik çeşitlilik

Biological magnification: Biolojik büyüme/yükselme

Biological oil spill control: Biyolojik yağdöküntü denetimi

Biological shield: Biyolojik kalkan

Biological treatment: Biyolojik arıtma/işlem

Biomagnetism: Biyomanyetizma

Biomass: Biokütle

Biomass energy: Biokütle enerjisi

Biome: Biyom

Biometry: Biyometri

Biomicrite: Biyomikrit; Mikritik matriks içinde iskelet parçaçıklarından oluşan kireçtaşı

Biomineralization: Biyomineralizasyon; Biyomineralleşme

Biomonitoring: Biyoizlem

Biophile: Biyofil

Page 31: Yer Bilimleri Sozlugu

Biosparite: Biyosparit; Spari kalsit çimentosu ile iskelet parçaçıklarından oluşan kireçtaşı

Biosphere: Biyosfer; Canlıküre

Biostrome: Biyostrom; In-situ organizmaların tabakalı birikimi

Biostratigraphic Interval Zone: Biyostratigrafik

Biostratigraphic unit: Biyostratigrafik birim

Biostratigraphic zone: Biyostratigrafik Zon

Biostratigraphy: Biyostratigrafi

Biostrome: Biyostrom

Biota: Biyota

Biotic: Biyotik

Biotic potential: Biyolojik potansiyel

Biotite: Biyotit (siyah mika minerali)

Biotite schist: Biyotit şist

Biotope: Yaşam mekanı

Bioturbation: Biyokarıştırma; Biyotürbasyon

Biozone: Biyozon

Bipyramid: Bipiramit (İki-piramit)

Birds-eye fabric: Kuş-gözü doku

Bireflectance: Çift-yansıma

Birefringence: Çift-kırılma

Birefringence chart: Çift-kırılma grafiği

Birrimian Orogeny: Birimiyen Orojenezi

Birth rate: Doğum hızı

Bischofite: Bişofit (sulu magnezyum-klorür minerali)

Biserial: İki-serili

Bismite: Bizmit (bizmut-trioksitten oluşan nabit bizmut cevheri)

Bismuth: Bizmut

Page 32: Yer Bilimleri Sozlugu

Bismuthinite: Bizmutinit (bizmut-sülfit minerali)

Bismutite: Bizmutit (bazik bizmut-karbonat minerali)

Bismutotantalite: Bizmutotantalit

Bisulcate: Bisülkat

Bit: Matkap ucu

Bitaunian: Bitoniyen (Artinskiyen katının Y. Zelanda eşleniği)

Bitheka: Biteka (İki-teka)

Bitter lake: Acı göl

Bitume: Bitüm (katı veya yarı-katı hidrokarbon)

Bitumen: Bitüm; Zift

Bituminous coal: Bitümlü kömür; Taşkömür

Bituminous schist: Bitümlü şist

Bituminous shale: Bitümlü şeyl

Bivalvia: İki-kapaklılar; İki-kavkılılar

Bixbyite: Biksibit

Black oil: Siyah yağ

Black rain: Siyah yağmur

Black smoke: Siyah duman

Black snow: Siyah kar

Black tide: Siyah gelgit

Blackriverian: Blakriveriyen

Blade: Bıçak-ağzı

Bladed: (Kristallerde) Bıçak-ağzı habitüs; Boy-genişlik oranı 1.5/1 – 6/1 arasında olan kristal şekli

-blast: Metamorfizma sırasında in situ kristal büyümesini göstermek için kullanılan bir sonek

Blastability: Patlatılabilirlik

Blasthole: Patlatma deliği; Lağım deliği

Blasthole drilling: Lağım deliği delme

Blasting pattern: Patlatma düzeni

Page 33: Yer Bilimleri Sozlugu

Blasting: Patlatma

Blastozoa: Blastozolar

Blind shaft: Kör kuyu; Kör şaft

Block caving: Blok göçertme

Block punch index test: Makaslama indeks deneyi

Blocking: Tıkama; Bloklama

Blocky lava: Bloklu lâv

Blocky rock: Bloklaşmış kaya; Blok-şekilli kaya

Bloedite: Blödit

Bloodstone: Kantaşı

Blow-out: Kaçak

Blow-out preventer: Kaçak önleyici

Bluegiant star: Mavidev yıldız (yüksek parlaklıkta ve yüzey sıcaklığında masif yıldız)

Bobierite: Bobiyerit

Body: Gövde; Vücut

Body chamber: Gövde/vücut odası; Gövde locası

Body force: Cisim kuvveti

Body wave: Bünye (vücut) dalgası

Body-centered lattice: Kütle-merkezli kafes

Boehmite: Böhmit (Al-hidroksit)

Bog: Bataklık; Bataklık-benzeri yer

Boleite: Boleyit (kurşun-bakır ve gümüşün hidroksit-klorürü)

Bolindian: Bolindiyen (Avustralya üst Ordovisyen‟inde bir kat)

Bolt: Cıvata

Boltwoodite: Boltvodit (sulu bazik potasyum-uranil-silikat)

Boltzmann Constant: Boltzmann Sabiti

Bomb: (Volkanik) Bomba

Page 34: Yer Bilimleri Sozlugu

Bonanza: Bonanza; Zengin maden damarları yada yatakları için ABD‟de de kullanılan terim

Bond: Bağ; Yapışma

Bond strength: Yapışma dayanımı; Bağ dayanıklılığı

Bone bed: Kemik yatağı; İçinde bolca taşlaşmış kemik parçaları bulunan seviye

Boothite: Botit

Boracite: Borasit

Borax: Boraks

Boreal: Boreal

Bored pile: Sondaj kazığı

Borehole: Sondaj deliği

Borehole pressure: Delik içi basıncı

Borickite: Borikit (kalsiyum ve demirin sulu bazik fosfatı)

Boring: Sondaj yapma

Boring depth: Sondaj derinliği

Boring log: Kuyu, sondaj logu

Boring machine: Sondaj makinası

Boring rig: Sondaj aleti

Bornite: Bornit (bakır-demir-sülfit minerali)

Boroarsenate: Boroarsenat

Borrow: Alıntı

Bortonian: Bortoniyen (Y. Zelanda alt Tersiyer‟inde bir kat)

Botallackite: Botalakit (sulu bazik bakır-klorür)

Bothriocidaroida: Botriyosidaroyidler (ekinodermlerin küçük bir ordosu)

Botrygen: Botrijen (magnezyum ve demir (III)‟ün sulu bazik sülfatı)

Botryoidal: Batriyoidal; Böbrek-benzeri ve kabuk şeklinde oluşmuş cevher yapısı

Bottom heave: Taban kabarması

Bottom lands: Alçak araziler

Bottom subsidence: Taban subsidansı; Taban gömülmesi

Page 35: Yer Bilimleri Sozlugu

Boudinage: Budinaj; Sucuk yapısı; Sucuklanma

Bouguer anomaly: Bouger (Boger) anomalisi

Bouguer correction: Bouger (Boger) düzeltmesi/indirgemesi

Bouguer cylinder: Bouguer silindiri

Bouguer effect: Bouger (Boger) etkisi

Bouguer gravity: Bouguer gravitesi (bir referans yüzeydeki teorik bir gravite değerine serbest-hava

gravite düzeltmesi ve Bouguer gravite düzeltmesi eklenerek elde edilen, yüzeyde bir P noktasındaki gravite değeri)

Bouguer plate: Bouguer levhası

Boulangerite: Bolanjerit (kurşun-antimon-sülfit minerali)

Boulder: Blok boyutunda parça; Büyük parça; İri çakıl

Bouma sequence: Bouma sekansı; Bouma istifi

Boundary condition: Sınır koşulu

Boundary constraint: Sınır kısıtlaması

Boundary element: Sınır elemanı

Boundary value: Sınır değeri

Bournonite: Burnonit veya Bornonit

Boussingaultite: Bousingoltit (amonyum ve magnezyumun sulu sülfatı)

Bowen‟s reaction series: Bowen reaksiyon serisi

Box caisson: Yüzen keson

Box fold: Kutu (şekilli) kıvrım

Boxwork: Boksvörk

Braced excavation: Kaplanmış kazı (çukur)

Brachia: Brakiya

Brachial plates: Brakiyal plak

Brachiole: Brakiyol

Brachiopoda: Brakiyopodlar

Brachiosaurus: Brakiyozorlar; Soropodlar

Page 36: Yer Bilimleri Sozlugu

Brachyanticline: Brakiantiklinal; Kısa-kemer şekilli antiklinal; Bodur antiklinal

Brachysyncline: Brakisenklinal; Kısa-tekne şekilli senklinal; Bodur senklinal

Brackebuschite: Brakebuşit (kurşun-manganez-demirin sulu vanadatı)

Brackish: Acı su; Hafif tuzlu su

Bradfordian: Bradfordiyen

Bradleyite: Bradleyit (sodyum ve magnezyumun fosfat ve karbonatı)

Bragg Equation: Bragg Eşitliği

Bragg Law: Bragg Yasası

Braggite: Bragit (platinyum-sülfit minerali)

Braiding: Örgü

Branching decay: Dallanan bozuşma

Brandtite: Brandtit (kalsiyum ve manganezin sulu arsenatı)

Brannerite: Branerit

Braunite: Bronit (mangenez-oksit minerali)

Bravais lattice: Bravais kafesi

Bravais rule: Bravais kuralı

Bravoite: Bravoyit (nikel ve demirin sülfit minerali)

Brazilianite: Brazilyanit (sodyum ve alüminyumun bazik fosfatı)

Breccia: Breş

Breeder: Üretim reaktörü

Breit: Yayvan

Breithauptite: Breyithoptit (nikel-antimonit minerali)

Breunnerite: Brünerit (magnezyum-demir-manganez karbonat)

Brewserite: Brevserit (zeolit grubuna ait bir mineral)

Bridging: Köprüleme

Brioverian: Briyoveriyen (Britanya üst Proterozoiğinde bir kat)

Britholite: Britolit (nadir toprak element-fosfat minerali)

British classification of particle size: İngiliz dane-boyu sınıflaması

Page 37: Yer Bilimleri Sozlugu

Brittle: Gevrek; Kırılgan

Brittle deformation: Gevrek (kırılgan) deformasyon

Brittle rock: Gevrek kayaç; Kırılgan kayaç

Brittleness: Gevreklik; Kırılganlık

Broad: Geniş; Yayvan

Brochanite: Brokanit (bazik bakır-sülfat)

Bromlite: Bromlit (baryum ve kalsiyum karbonat minerali)

Bromyrite: Bromirit (gümüş-bromür minerali)

Brontosaurus: Brontozorlar; Apatozorlar

Bronze: Bronz (bakır-kalay alaşımı)

Bronzite: Bronzit (ortopiroksen grubuna ait bir mineral)

Brookite: Brokit (Ti-dioksit minerali)

Brown coal: Linyit; Esmer kömür; Kahverengi kömür

Brown earth: Kahverengi toprak

Brown podzolic soil: Kahverengi podzolik toprak

Brown smoke: Kahverengi duman

Brucite: Brusit (magnezyum-hidroskit minerali)

Brugnatellite: Brugnatelit

Brunhes: Brunes ; Kuvaterner‟de son normal polarite kronu

Brunton Compass: Brunton Pusulası

Brushite: Bruşit (sulu asidik kalsiyum fosfat minerali)

Bryozoa: Bryozolar

Buckle folding: Flambaj (Bukle) kıvrımlanma

Buckling: Büklüm; Burkulma; Belverme

Buckling failure: Burkulma yenilmesi

Buckminsterfullerene: Bukminsterfuleren

Buetschliite: Bütşilit

Page 38: Yer Bilimleri Sozlugu

Buganda-Toro-Kibalian Orogeny: Buganda-Toro-Kibaliyen Orojenezi

Buildable: İnşaata elverişli

Buildable area: İnşaata elverişli alan

Building pit: Temel çukuru

Built environment: Mamur çevre

Bulitian: Bulitiyen

Bulk: Kütle halinde; Yığın

Bulk density: Hacim yoğunluk; Kütle/yığın yoğunluğu

Bulk minerals: Hacim mineralleri

Bulk modulus: Hacim modülü

Bulk modulus: Hacimsel modül

Bulk unit weight: Kütle birim hacim ağırlığı

Bulkhead: Palplanş perdesi

Bulking coefficient: Hacimce artış katsayısı

Bullard Discontinuity: Bullard Süreksizliği

Bullet train: Sürat treni

Bump: Patlama

Bunsenite: Bunsenit (nikel-monoksit minerali)

Buoyancy: Yüzme yeteneği; Boyansi

Burden: Örtü kalınlığı

Burdigalian: Burdigaliyen; Erken Miyosen‟de bir çağ olup 21.5-16.3 My aralığını kapsar

Burial metamorphism: Gömülme metamorfizması

Buried soil: Gömülü toprak

Burkeite: Burkeyit (sodyumun sülfat ve karbonatı)

Burrow: Organizmaların beslenme, yaşama ve göç faaliyetleri sırasında oluşturdukları fosil iz

Burst: Patlama; Püskürme

Buttress: Topuk

Burzyan: Burziyan

Page 39: Yer Bilimleri Sozlugu

Butlerite: Butlerit

Butte: Aşınma nedeniyle bağlantısız kalmış, tepesi düzleşmiş tepe; Şahin tepesi

Buttgenbachite: Butgenbakit veya Butjenbakit

Bypass: Yan geçit

Bysmalith: Bismalit; Yaklaşık silindirik şekilli plüton; Plüton tıpası

Bytownite: Bitovnit (plajiyoklaz serisinde bulunan bir mineral)

C

C-14: Karbon 14 izotopu

C-14 dating: C-14 yaş tayini

C-horizon: (Toprakta) C-zonu

C-layer: C-tabakası

Cable: Kablo; Halat

Cable drilling: Darbeli sondaj; Kablo sondajı

Cabot control: Kabot denetimi

Cacoxenite: Kakoksenit (sulu bazik demir-fosfat minerali)

Cadastral map: Kadastral harita (arazi parsellerinin büyüklüğünü ve sınırlarını hassas bir şekilde

gösteren harita)

Cadwaladerite: Kadvaladerit (sulu bazik alüminyum-klorür minerali)

Caerfai: Kaerfayi (Kronostratigrafide Kambriyen devrine ait en erken dönem)

Cafemic: Kafemik (kalsiyum, demir ve magnezyum içeren magma veya bir kor kayaç için kullanılan

simgesel bir terim)

Cahnite: Kahnit (kalsiyum-borat ve arsenat minerali)

Cairngorm: Kairngorm (bir tür topaz minerali)

Caisson: Keson

Calabrian: Kalabriyen (erken Pleistosen katı)

Calaite: Kalayit (türkuaz için kullanılan alternatif ad)

Calamine: Kalamin (smitsonit için kullanılan alternatif ad)

Calc-alkali rock: Kalk-alkali kayaç

Page 40: Yer Bilimleri Sozlugu

Calc-alkaline: Kalk-alkali

Calcarea: Kalsi-süngerler; Süngerlerin Kambriyen‟den günümüze uzanan bir sınıfı

Calcarenite: Kalkarenit; Çoğunlukla kum-boyutunda kalsiyum karbonat danelerinden (karbonat kumu)

oluşan kireçtaşı

Calcareous ooze: Kalkerli çamur

Calcareous soil: Kalkerli toprak

Calceolid: Bireysel yaşayan bir mercan

Calcic horizon: Kalsik zon

Calcic series: Kalsik seri

Calcichordates: Kalkerli dış iskelete sahip bir grup Paleozoik hayvanı

Calcification: Kalsifikasyon

Calcilutite: Kalsilütit; Taşlaşmış kalker çamurundan (kireç çamuru) oluşan kireçtaşı

Calcioferrite: Kalsiferrit

Calciovolborthite: Kasiyovolbortit

Calcirudite: Kalsirüdit; Esas olarak kum-boyutundan daha büyük kalsiyum karbonat parçalarından

(=karbonat konglomerası) oluşan kireçtaşı

Calcisiltite: Kalsisiltit

Calcisphere: Kalsisfer; Büyük ihtimalle alg sporlarından oluşan, silt- veya kum- boyutunda berrak spari kalsit küreleri

Calcispongea: Kalsi-süngerler; Süngerlerin Kambriyen‟den günümüze uzanan bir sınıfı

Calcite compensation depth (CCD): Kalsit dengeleme derinliği

Calcite: Kalsit (Ca-karbonat minerali)

Calcium feldspar: Kalsiyum feldispat

Calcium hydroxide: Kalsiyum hidroksit

Calclacite: Kalklasit (kalsiyum sulu klorasetat minerali)

Calclithite: Kalklitit; Daha yaşlı, taşlaşmış kireçtaşlarının parçalarından oluşankayaç

Calcrete uranium: Kalkrit uranyum

Calcrete: Kalkrit; Kaliş

Calc-silicate: Kalk-silikat

Page 41: Yer Bilimleri Sozlugu

Calc-sinter: Kalk-sinter

Caldera: Kaldera; 1-100 km çapında dairemsi volkanik çöküntü bacası

Caledonian Orogeny: Kaledoniyen Orojenezi; Norveç‟ten İskoçya‟ya kadar etkin olmuş olan

Devoniyen öncesi dağ oluşumu

Caledonite: Kaledonit

Calendonides: Kalendonidler

Calibration: Kalibrasyon; Ayarlama

Caliche: Kaliş; Kalkrit

Caliche conglomerate: Kaliş konglomerası

Calichnia: Üreme amaçlı bırakılmış fosil iz yapısı

California bearing ratio: Kaliforniya taşıma oranı

Californite: Kalifornit (yeşime benzeyen vezüviyanitin bir çeşidi)

Callaverite: Kalaverit (Au-tellürit minerali)

Callisto: Kalisto; Jüpiter IV kod adlı uydu

Callovian: Kaloviyen (Avrupa orta Jura‟sında bir kat)

Calorific value: Kalorifik değer

Calsification: Kalsitleşme

Calypso: Kalipso; Satürn XIV kod adlı uydu

Calyptoptomida: Kaliptoptomidler

Calyx: Kaliks; Pelmatozoan ekinodermlerin plakla kaplı fincan şekilli gövdesi

Cambic horizon: Kambik zon

Cambrian: Kambriyen; Paleozoyik zamanın 570-510 My aralığını kapsayan altı devrinden ilki

Camera: Kamera

Cameral Fluid: Kamera sıvısı

Camerata: Crinoidlerin bir alt-sınıfı

Camouflage: Kamuflaj

Campanian: Kampaniyen; Kretase‟de bir kat olup 83-74 My aralığını kapsar

Camptonite: Kamptonit (esas olarak plajiyoklas ve barkevikitten oluşan, koyu-renkli, orta-kristalli bir kor kayaç)

Page 42: Yer Bilimleri Sozlugu

Canada balsam resin: Kanada balzam reçinesi

Canadian: Kanadiyen; K. Amerika alt Ordovisyen‟inde bir seri

Cannel shale: Kanal şeyli

Cantilever sheet pile: Konsol panplanş perdesi

Cantilever walk: Konsol duvar (betonarme)

Canyon: Kanyon; Derin vadi

Capacity: Kapasite

Capillarity: Kılcallık; Kapilarite

Capillary: Kılcal

Capillary action: Kılcal etkinlik; Kılcal aksiyon

Capillary head: Kapilar yük

Capillary moisture: Kılcal nemlilik

Capillary presure: Kılcal basınç

Capillary rise: Kapilar yükselim

Capillary water: Kılcal su

Capillary zone: Kılcal zon

Capitanian: Kapitaniyen (Zekştayn (Zechstein) döneminde bir kat)

Cappelenite: Kapelenit

Capped earth pillars: Peribacaları

Caradoc: Karadok (üst Ordovisyen‟de bir seri)

Carat: Karat

Carbide: Karbit

Carbon: Karbon

Carbon absorption: Karbon soğurması

Carbon cycle: Karbon döngüsü

Carbon dioxide: Karbon dioksit

Carbon isotops: Karbon izotopları

Page 43: Yer Bilimleri Sozlugu

Carbon monoxide: Karbon monoksit

Carbon steel: Karbon çelik

Carbonaceaus chondrite: Karbonlu kondrit

Carbonado: Karbonado (koyu-renkli, ince-daneli elmas agregası)

Carbonate: Karbonat

Carbonation: Karbonasyon; Karbonatlaşma

Carbonatite: Karbonatit (kalsit ve diğer karbonat-minerallerince zengin, manto kökenli olduğu kabul edilen nadir kor bir kayaç)

Carbon-dating: Karbon yaş-tayini

Carboniferaus: Karbonifer

Carbonization: Karbonizasyon

Carcinogenes: Kanser yapıcı

Cardinal: Kardinal

Caribbean Plate: Karayip Levhası

Carlsbad twin: Karlsbad ikizi

Carlsberg Ridge: Karlsberg Sırtı

Carme: Karme (Jüpiter XI kod adlı uydu)

Carminite: Karminit (kurşun ve demirin bazik arsenat minerali)

Carnallite: Karnalit (sulu potasyum ve magnezyum klor minerali)

Carnian: Karniyen (Triyas‟a ait bir çağ)

Carnivora: Etçiller; Karnivorlar

Carnivore: Etçil

Carnosaur: Karnozor

Carnotite: Karnotit (potasyum ve uranyumun sulu vanadatı)

Carpentarian: Karpentariyen

Carpholite: Karfolit (sulu manganez-alüminyum-silikat minerali)

Carphosiderite: Karfosiderit

Carrara marble: Karara mermeri

Page 44: Yer Bilimleri Sozlugu

Carrying capacity: Taşıma kapasitesi

Cartesian coordinates: Kartezyen koordinatlar

Cartography: Kartografi

Caryinite: Karyinit

Cased hole: Kaplanmış sondaj kuyusu (deliği)

Casing: Kaplama; Kutu içine alma; Çevirme

Cassadagon: Kasadagon (Jeolojik zamanda Orta-Üst Devoniyen)

Cassidyite: Kasidyit (kalsiyum-nikel-magnezyumun sulu fosfatı)

Cassiterite: Kasiterit (kalay dioksit minerali)

Cast in-place concrete pile: Yerinde dökülen beton kazık

Cast iron: Dökme demir

Castalia: Kastalya (Güneş sisteminde yeryuvarına-yakın bir asteroid)

Castlecliffian: Kastelklifiyen (Y. Zelanda Kuvaterner‟inde bir seri)

Castlemainian: Kastelmayiniyen (Avustralya alt Ordovisyen‟inde bir kat)

Cat‟s eye: Kedigözü

Cataclasis: Kataklaz

Cataclasite: Kataklasit

Cataclastic: Kataklastik

Catalytic converter: Katalitik dönüştürücü

Catalytic mufflers: Katalitik susturucu

Catapleiite: Katapleit (Na-Ca-Zr‟un sulu silikat minerali)

Catch basin: Tutma hücresi

Catchment area: Hizmet alanı

Catchment basin: (Su) Tutma havzası

Cathode: Katod

Cathodic protection: Katodik koruma

Cathodoluminescence: Katodoluminesans

Cation exchange: Katyon değişimi

Page 45: Yer Bilimleri Sozlugu

Cation: Katyon

Cation-exchange capacity (CEC): Katyon-değişim kapasitesi

Cautleyan: Kotleyan; Ordovisyen‟de bir kat

Cavability: Göçebilirlik

Cave: Mağara; Oyuk

Cavern: Oyuk; Geniş yeraltı açıklığı

Caving: Göçme; Göçertme

Cavity: Boşluk; Oyuk

Cay: Kay; Mercan yada kumdan oluşmuş küçük, düz deniz adası

Cayugan: Kayugan; K. Amerika Siluriyen‟inde bir seri

CBS: Coğrafik Bilgi Sistemi

CCD: Kalsit Dengeleme Derinliği

CEC: Katyon Değişim Kapasitesi

Cell: Hücre

Cell pressure: Hücre basıncı

Cellular cofferdam: Hücreli batardo

Cellular dolomite: Boşluklu/gözenekli dolomit

Cement stabilization: Çimento stabilizasyonu

Cement: Çimento

Cementation: Çimentolanma

Cenozoic: Senozoyik

Census: Nüfus sayımı

Central: Merkezi; Merkezsel

Central business district: Merkezi iş bölgesi

Central massif: Merkez masif

Central nervous system: Merkezi sinir sistemi

Centrally loaded footing: Birleşik temel

Page 46: Yer Bilimleri Sozlugu

Centric loading: Merkezi yükleme

Centroceratida: Sentroseratidler (sefalopodların bir ordosu)

Centrum: Merkez; Orta

Cephalopoda: Sefalopodlar

Ceratites: Seratitler

Ceratoid: Seratoid

Ceratopsida: Seratopsidler

Cesspool: Lağım çukuru

C.G.S. System: C.G.S. Sistemi

Chadian: Çadiyen/Kadiyen (Vizeyen Döneminde bir çağ)

Chain of volcanoes: Volkan zinciri

Chalcedony: Kalsedon (kriptokristalin silika)

Chalchanthite: Kalkantit (sulu bakır-sülfat minerali)

Chalcoalumite: Kalkoalümit (bakır ve alüminyumun sulu bazik sülfatı)

Chalcocite: Kalkosit (bakır-sülfit minerali)

Chalcocyanite: Kalkosiyanit (bakır-sülfat minerali)

Chalcolite: Kalkolit (ikincil bakır-uranyum sulu fosfat minerali)

Chalcomenite: Kalkomenit (sulu bakır-selenit minerali)

Chalcophanite: Kalkofanit (sulu çinko-demir-manganez-oksit minerali)

Chalcophile: Kalkofil; Kükürde duyarlı

Chalcopyrite: Kalkopirit (bakır-demir-sülfit minerali)

Chalcopyrrohite: Kalkopirotit/kalkopirotin (demir-sülfit minerali)

Chalcosiderite: Kalkosiderit (Cu-Fe-Al‟un sulu bazik fosfat minerali)

Chalcosine: Kalkosin/kalkosit

Chalcostibite: Kalkostibit (bakır-antimon-sülfit minerali)

Chalk: Tebeşir (taşı); Esas olarak kokolit ve foraminiferler gibi mikroorganizmaların kalkerli

iskeletlerinden oluşan ince-daneli ve gözenekli bir kayaç

Chalybdite: Kalibdit (sideritin diğer adı)

Page 47: Yer Bilimleri Sozlugu

Chamber: Oda; Loca

Chamosite: Kamosit (klorit grubunun bir üyesi)

Chamovnicheskian: Kamovniçeskiyen (Kasimoviyen Döneminde bir kat)

Champlainian: Kamplayiniyen (K.Amerika orta Ordovisyen‟inde bir seri)

Chandler wobble: Chandler yalpalaması

Changxingian: Kangksinjiyen; Geç Permiyen Devri‟nde son çağ

Channel and vug porosity: Kanal ve boşluk gözenekliliği

Channel fill: Kanal dolgusu

Channel: Kanal; Dar akıntı yatağı; Dar geçiş yolu

Channelization: Kanal oluşması

Chaos: Kaya karmaşığı

Characteristic: Karakteristik; Özyapısal

Characteristic curve: Karakteristik eğri

Charniodiscus: Karniyodiskus (bir Ediakara (Avustralya) fosili)

Charon: Plüto‟nun uydularından birisi

Charophyceae: Yosunlara ait bir sınıf

Chart: Abak

Chattian: Katiyen/Çatiyen (Oligosen Dönemi‟nde son çağ)

Chautauquan: Kotokuan (K. Amerika üst Devoniyen‟inde bir seri)

Chazyan: Kazyan (K. Amerika orta Kamplayiniyen Ordovisyen‟inde bir kat)

Check dam: Kontrol bendi

Chelate: Şelat

Chelation: Şelasyon veya Şelat oluşumu

Chemical mutagens: Kimyasal mutagenler

Chemical oxygen demand: Kimyasal oksijen ihtiyacı

Chemical pollution: Kimyasal kirlenme

Chemical treatment: Kimyasal mumamele; Kimyasal işlem

Chemical weathering: Kimyasal ayrışma; Kimyasal bozunma

Page 48: Yer Bilimleri Sozlugu

Chemocline: Kemoklin

Chemosynthesis: Kemosentez

Chenevixite: Çeneviksit (bakır ve demirin sulu bazik arsenat minerali)

Cheremshanskian: Çeremşanskiyen; Başkiriyen Dönemi‟nde bir kat

Chernozem: Çernozem; Siyah toprak; Ilıman kuşaklarda oluşan Molisol grubunda bir toprak

Chert: Çört

Chert nodule: Çört yumrusu/nodülü

Chestarian: Çestariyen; K.Amerika Misisipiyen‟inde bir seri

Chevkinite: Çevkinit (Fe-Ca-nadir toprak elementlerin silikotitanat minerali)

Chevron fold: Şevron kıvrımı; Akordiyon kıvrım; Zik-zak kıvrım ; V biçimli kıvrım

Chewtonian: Çevtoniyen; Avustralya alt Ordovisyen‟inde bir kat

Chiastolite: Çiyastolit; Andalüzit

Childproof: Çocuklara dokunmaz; Cocuklara zararsız; Cocuklara tehlikesiz

Childrenite: Çildrenit (sulu bazik Fe-Mg-Al-fosfat minerali)

Chimney: Baca

Chimney effect: Baca etkisi

Chimney rock: Peribacası

China clay: Çin kili

Chinastone: Çintaşı

Chiolite: Çiyolit (kriyolite benzeyen bir mineral)

Chiron: Çiron; Güneş sisteminde bir asteroid

Chiroptera: Uçan memeliler ordosu ; Yarasalar

Chisel: Keski

Chisel bit: Keski ucu

Chitin: Kitin

Chitinodendron Fransonianum: Prekambriyen‟den bilinen tek-hücreli organizmalar

Chiviatite: Çiviatit (kurşun ve bizmut-sülfit minerali)

Page 49: Yer Bilimleri Sozlugu

Chloanthite: Kloantit (nikel-arsenit minerali)

Chlomangaokalite: Klomangoakalit (K-Mn-klorür minerali)

Chloralgal: Yeşil alglerle ilişkili

Chlorapatite: Klorapatit

Chlorination: Klorlama

Chlorine demand: Klor gereksinimi

Chlorine residual: Klor kalıntısı

Chlorine: Klor

Chlorite: Klorit (filosilikat mineral grubu)

Chloritoid: Kloritoyit (nezosilikatların bir üyesi)

Chlorocalcite: Klorokalsit (K-Ca-klorür minerali)

Chlorofluorocarbon: Kloroflüorokarbon

Chlorofluorocarbons CFC‟s: Klorofluorokarbon

Chloromagnesite: Kloromanyezit

Chlorophoenicite: Klorofonisit

Chlorophyll: Klorofil

Chlorophyta: Yeşil algler

Chlorothionite: Klorotiyonit

Chloroxiphite: Kloroksifit

Chlorozoan: Yeşil alg, molüsk ve hermatipik mercan birlikteliği

Chock: Domuzdamı

Chokierian: Kokiyeriyen (Serpukhoviyen Dönemi‟nde bir kat)

Chondrite: Kondrit (taşsı meteorit)

Chondritic unfractionated reservoir (CHUR): Kondritik kesirlenmemiş hazne

Chondritik model (veya Condritic earth model): Kondritik model

Chondrodite: Kondrodit (hümit grubu minerallerin bir üyesi)

Chondrule: Kondrül

Choquette and Pray Classification: Choquette ve Pray Sınıflaması

Page 50: Yer Bilimleri Sozlugu

Chordata: Notokorda (bükülür çubuk şekilli doku) sahip organizmaları içeren geniş bir filum

Cohort: Kohort: Aynı yaşlı takson veya bireylerin oluşturduğu grup

Chromatography: Kromatografi

Chrome diopside: Krom diyopsit

Chromite: Kromit (Fe-Cr-oksit)

Chromosome: Kromozom

Chron: Kron

Chronostratigrafik unit: Kronostratigrafik birim

Chronostratigraphic scale: Kronostratigrafik ölçek

Chronozone: Kronozon; Çağ kuşağı

Chronstratigraphy: Kronostratigrafi

Chrysoberyl: Krizoberil

Chrysocolla: Krizokol

Chrysophyceae: Altın renkli algler

Chrysoprase: Krisopraz

Chrysotile: Krizotil (serpantin grubuna ait bir mineral)

Churchillian Orogeny: Churchillian Orojenezi

Chute: Oluk

Cinder cone: Dışık (sinder) konisi

Cinder: Sinder; Dışık

Cinnabar: Zinober (Hg-sülfit minerali)

CIPW norm calculation: CIPW norm hesabı

Circuit: Devre

Circular failure: Dairesel yenilme; Dairesel kayma

Circular process: Dairesel işlem; Dairesel proses

Circulation system: Dolaşım sistemi; Sirkülasyon sistemi

Cirque: Sirk (buzyalağı)

Page 51: Yer Bilimleri Sozlugu

Cirripedia: Siripedler (krustaselerin bir sınıfı)

Cistern: Sarnıç

City core: Kent merkezi

Clarain: Klarin (bir kömür maserali)

Clarence: Klarens (Y.Zelanda alt Kretase‟sinde bir seri)

Clarification: Durultma

Clarke of concentration: Konsantrasyon klarkı

Clarkeite: Klarkeyit (sulu Na-Ca-Pb-U-oksit minerali)

Class action: Grup davası

Classification of soils: Zeminlerin sınıflandırılması; Toprakların sınıflandırılması

Classification: Sınıflandırma; Sınıflama

Clast: Klast; Parça; Kırıntı

Clastic rock: Klastik kayaç; Kırıntılı kayaç

Clastic sediments: Klastik sedimentler; Kırıntılı sedimentler

Claudetite: Klodetit (arsenik-oksit minerali)

Clausthalite: Klostalit (kurşun-selenit minerali)

Clay: Kil

Clay mineral: Kil minerali

Clay-bearing: Kil-içeren; Kil-taşıyan

Clayey: Killi

Claystone: Kiltaşı

Clean sand and gravel: Temiz kum ve çakıl

Clean technologies: Temiz teknolojiler

Clearance angle: Boşluk açışı

Clearence: Açıklık; Boşluk

Cleavage: Dilinim; Klivaj

Cleavage fan: Dilinim yelpazesi; Klivaj yelpazesi

Cleavage foliation: Dilinim yapraklanması; Klivaj foliasyonu

Page 52: Yer Bilimleri Sozlugu

Cleavage plane: Dilinim düzlemi; Klivaj düzlemi

Cleavelandite: Kleavelandit (albitin bir türü)

Cliachite: Kliyaçit

Clifdenian: Klifdeniyen; Y. Zelanda üst Tersiyer‟inde bir kat

Cliff: Yar; Uçurum

Climate Classification: İklim Sınıflaması

Clinker: Dışık; Cüruf

Clino: Klino-

Clinoamphibole: Klinoamfibol (monoklinik amfibol)

Clinochlore: Klinoklor

Clinoclase: Klinoklaz

Clinoenstatite: Klinoenstatit

Clinoferrosilite: Klinoferrosilit

Clinohedrite: Klinohedrit

Clinohumite: Klinohümit

Clinometer: Klinometre; Eğim ölçer

Clinoptilolite: Klinoptilolit

Clinopyroxene: Klinopiroksen

Clinozoisite: Klinozoisit

Clinton Ironstone: Klinton Demirtaşı

Clintonite: Klintonit

Clockwise: Saat dönüşü yönünde

Close-joints cleavage: Sık eklemli dilinim

Closed basin: Kapalı havza

Closed-end caisson: Kapalı uçlu (yüzen) keson

Closed fold: Kapalı kıvrım

Closed system: Kapalı sistem

Page 53: Yer Bilimleri Sozlugu

Closure: Kapanma; Kapanım

Cloud classification: Bulut sınıflaması

Cloud seeding: Bulut tohumlama

Cluster development: Küme imar; Küme gelişimi

Cnidaria: Sölenteralar

Coagulation: Pıhtılaştırma

Coal: Kömür

Coal bump: Kömür pallaması

Coal face: Kömür aynası

Coal lithotype: Kömür litotipi

Coal maceral: Kömür maseralı

Coal measures: Kömür yan kayaçları

Coal-maceral group: Kömür-maseral grubu

Coal rank: Kömür kalitesi

Coal seam: Kömür seviyesi; Kömür damarı

Coal-water mixture: Kömür- su karışımı

Coalification: Kömürleşme

Coarse: İri; kaba

Coarse particulate organic matter: İri-parçacıklı organik madde; İri-daneli organik madde

Coarse sand: Kaba-daneli kum; İri-daneli kum

Coarse-grained: İri daneli

Coarse-grained soil: İri daneli zemin

Coastal watershed: Kıyı su bendi

Coastal zone management: Kıyı bölgesi yönetimi

Coating: Kaplama; Sıvama

Coaxial: Aynı eksenli

Cobalt: Kobalt

Cobalt ocher: Kobalt okr

Page 54: Yer Bilimleri Sozlugu

Cobalt pyrites: Kobalt pirit

Cobaltic: Kobaltik (Co (III) için alternatif isim)

Cobaltite: Kobaltit (kobalt-arsenik-sülfit minerali)

Cobaltocalcite: Kobaltokalsit

Cobaltomenite:Kobaltomenit

Cobaltous: Kobaltoz

Cobble: Çakıl; İri taş

Cobellite: Kobelit (kurşun-antimon-bizmut-sülfit minerali)

Coccolithophorids: Kokolitoforidler; Tek-hücreli, denzel, planktonik alglere ait bir grup

Coccoliths: Kokolitler

Cochiti: Gilbert terslenmiş kronunda normal polarite alt-kronu

Cocinerite: Kosinerit

Cocos Plate: Kokos Levhası

Codisposal: Aynı-anda tasfiye; Birleşik tasfiye

Coefficient: Katsayı

Coefficient of active earth pressure: Aktif toprak basıncı katsayısı

Coefficient of compressibility: Sıkışma katsayısı

Coefficient of consolidation: Konsolidasyon katsayısı

Coefficient of curvature: Eğrilik katsayısı

Coefficient of earth pressure at rest: Sükunetteki toprak basıncı katsayısı

Coefficient of gradation: Boylanma katsayısı

Coefficient of friction: Sürtünme katsayısı

Coefficient of permeability: Geçirgenlik katsayısı; Geçirimlilik katsayısı

Coefficient of haze: Sis katsayısı

Coefficient of passive earth pressure: Pasif toprak basıncı katsayısı

Coefficient of permeability: Geçirimlilik katsayısı

Coefficient of uniformity: Tekdüzelik katsayısı

Page 55: Yer Bilimleri Sozlugu

Coefficient of viscosity: Viskozite katsayısı; Ağdalılık katsayısı

Coefficient of volume change: Hacimsel değişim katsayısı

Coefficient of determination: Belirleme katsayısı

Coelenterata: Sölenteralar

Coelophysis: Kölofiz (K. Amerika Geç Jura‟sında kaydedilen ilk etçil dinozor)

Coelurosauria: Kölurozorlar (Teropod dinozorlarına ain bir alt-ordo)

Coesite: Koesit/sözit (kuvarsın yüksek basınçlarda oluşan bir çeşidi)

Cofactor: Eş çarpan

Coffinite: Kofinit (uranyum-silikat minerali)

Cogeneration: Aynı-anda üretim; Birleşik üretim; Birleşik türeme

Cohenite: Kohenit (demir-nikel-kobalt-karbit minerali)

Cohesion: Kohezyon

Cohesionless: Kohezyonsuz

Cohessionless soil: Kohezyonsuz zemin

Cohesive: Kohezyonlu

Cohesive soil: Kohezyonlu zemin

Cohort: Grup

Cohort survival method: Grup yaşamlılık yöntemi

Coke: Kok

Coking coal: Kok kömürü

Cold fumarole: Soğuk tüten; Soğuk fümarol

Colemanite: Kolemanit (sulu kalsiyum-borat minerali)

Coliform bacteria: Koliform bakteriler

Collapse: Çökme; Göçme

Collapsing soil: Çöken zemin

Collection network: Toplama şebekesi

Collectors: Kollektör; Toplayıcı

Collinite: Kolinit (vitrinit grubunda bir maseral)

Page 56: Yer Bilimleri Sozlugu

Collinsite: Kolinzit (kalsiyum-magnezyum-demir-fosfat minerali)

Colloform banding: Kolloform bantlanma

Colloid: Koloyid

Collophane: Kolofan

Colluvial: Kolüviyal

Colluvium: Kolüviyum

Color index: Renk indeksi; Renk indisi

Color indices: Renk indeksleri; Renk indisleri

Colorimetric Analysis: Kolorimetrik Analiz

Columbite: Kolumbit (Fe-Mn-Ta-Nb-oksit minerali)

Columella: Kolumela

Column: Kolon; Direk; Sütun

Columnar: Kolumnar ; Kolonsu

Columnar jointing: Sütunsal eklemlenme; Kolonsal çatlama; Kolumnar eklemlenmesi

Columnar section: Kolon kesit

Colusite: Kolüzit (Cu-As-V-Fe-Te-sülfit minerali)

Comanchean: Komançeyan (K. Amerika alt Kretase‟sinde bir seri)

Combined footing: Birleşik temel

Combined sewer: Birleşik kanalizasyon

Comely Epoch: Komeli Dönemi

Comet: Kuyruklu yıldız

Commercial quality: Ticari kalite

Comminution: Ufalama

Common lead: Yaygın kurşun

Common strontium: Yaygın stronsiyum

Community: Topluluk

Compactness: Sıkılık

Page 57: Yer Bilimleri Sozlugu

Compacted: Sıkıştırılmış

Compaction pile: Kompozit kazık

Compaction test: Kompaksiyon deneyi

Compaction: Kompaksiyon; Sıkıştırma

Compartment: Bölme

Compass bearing: Pusula yönü

Compatibility: Uyumluluk

Competence: Sertlik; Sağlamlık

Competent: Dayanımlı; Sağlam; Sert

Competent bed: Dayanımlı tabaka; Sağlam tabaka; Sert tabaka

Competent rock: Dayanımlı kayaç; Sağlam kayaç; Sert kayaç

Complex: Karmaşık; Karmaşa; Kompleks

Complex organic mixture: Karmaşık organik karışım

Complex twins: Kompleks ikizler

Complex variables: Karmaşık değişkenler

Compliance: Uygunluk

Component: Bileşen

Composite noise rating: Bileşik gürültü ölçümü

Composite sill: Bileşik sil

Composite stock: Bileşik stok

Composite volcano: Bileşik volkan; Kompozit volkan

Composition: Bileşim

Composting: Kompostlama; Atıkların gübreye dönüştürülmesi

Compound corals: Bileşik mercanlar

Compound fold: Bileşik kıvrım

Compressed air: Basınçlı hava

Compressibility: Sıkışabilirlilik

Compressibility modules: Sıkıştırabilme modülü; Kompressibilite (bulk) modülü; Sıkışma modülü

Page 58: Yer Bilimleri Sozlugu

Compression: Basınç; Sıkışma

Compression index: Sıkışma indeksi

Compression ratio: Sıkıştırma oranı

Compressional wave velocity: Boyuna dalga hızı; P dalga hızı

Compressive: Sıkıştırıcı

Compressive force: Sıkıştırıcı kuvvet

Compressive strength: Sıkışma dayanımı; Basınç direnci

Compressive stress: Sıkışma (serbest basınç) gerilmesi

Computation: Hesaplama

Concave: İç bükey

Concentrated load: Nokta yük; Bir noktaya yoğunlşmış yük

Concentration: Konsantrasyon; Derişim

Concentration clarke: Konsantrasyon klarkı

Concentration factor: Konsantrasyon faktörü

Concentric: Konsantrik; İç-içe; Ortak merkezli

Concentric fold: Konsantrik kıvrım; İç-içe kıvrım; Ortak merkezli kıvrım

Concertina folds : Akordiyon kıvrımlar

Concertina structure : Akordiyon yapısı

Conchoidal fracture: Konkoidal kırık

Concordant: Konkordant; Uyumlu

Concordant age: Konkordant yaş

Concordant injection : Uyumlu enjeksiyon

Concordia diagram: Konkordiya diyagramı

Concrete: Beton

Concrete dam: Beton baraj

Concrete lining: Beton kaplama

Concrete pile: Beton (arme) kazık

Page 59: Yer Bilimleri Sozlugu

Concreting: Betonlama

Concretion: Konkresyon (kabaca küresel veya elipsoyidal yumru)

Concrinite: Konkrinit (feldispatoid grubu üyesi bir mineral)

Condenser: Kondensör

Condobolinian: Kondoboliniyen (Avustralya Deviniyen‟inde bir kat)

Conducdivity: İletkenlik

Conductor pile: Kondüktör boru

Cone in cone: Koni içinde koni

Cone indenter: Konik delici

Cone penetration resistance: Koni penetrasyon direnci

Cone penetrometer test: Koni penetrasyon deneyi

Cone sheet: Koni yaygısı; Konik yaygı

Confined: Sınırlanmış; Çevrelenmiş

Confined aquifer: Sınırlanmış akifer

Confined ground water: Sınırlanmış yeraltı suyu

Confining pressure: Yanal basınç; Çevresel basınç; Sınırlayan basınç

Conformable: Uyumlu; Konkordanslı

Conformity: Uyumluluk

Congealed crust: Lâv akıntısı yüzeyinde oluşan kabuk

Conglomerate: Konglomera

Congruent dissolution: Kongruent çözünme; Uyumlu çözünme

Coniacian: Koniasiyen (Avrupa üst Kretase‟sinde bir kat)

Conichacite: Konikasit (kalsiyum ve bakırın bazik arsenatı)

Conjugate folds: Birleşik kıvrımlar; Konjuge kıvrımlar; Eşlenik kıvrımlar

Conjugate system: Eşlenik sistem

Connarite: Konarit (sulu nikel-silikat minerali)

Connate water: Sedimanter su; Gözenek suyu ; Konat su

Connellite: Konelit (bakırın sulu bazik sülfat ve klorür minerali)

Page 60: Yer Bilimleri Sozlugu

Conodonts: Konodontlar (Kambriyen‟ den Triyas‟a kadar var olan fosfatik fosil dişler)

Conoscopic: Konoskopik

Conrad Discontinuity: Conrad Süreksizliği; Yeryuvarı kıta kabuğunda, sismik olarak tesbit edilebilen ve 10-12 km derlikte bulunan bir süreksizlik

Consequent valley: Yeni oluşmuş karada topoğrafya nedeniyle oluşan vadi

Conservation: Koruma

Conservative margin: Koruyucu kenar; Konservatif kenar

Consistency: Kıvam; Tutarlılık; Süreklilik

Consistency index: Kıvam indeksi

Consistency limits: Kıvam sınırları

Consolidated-drained test (CD): Konsolidasyonlu- drenajlı deney

Consolidated-undrained test (CU): Konsolidasyonlu-drenajsız deney

Consolidation: Konsolidasyon; Pekiştirme

Consolidation ring: Konsolidasyon halkası

Consolidation test: Konsolidasyon deneyi

Constant: Sabit; Değişmez

Constant head permeability test: Sabit seviyeli geçirimlilik deneyi

Constant head: Sabit seviye

Constraction: Yapı; İnşaat

Constraint: Kısıtlayıcı; Kısıtlama

Constructive margin: Konstraktif sınır

Consumer: Tüketici

Contact: Değme; Kontak; Temas; Dokanak

Contact aureole: Kontak hâlesi

Contact metamorphism: Kontak metamorfizması

Contact metamorphic deposit: Kontak metamorfik yatak

Contact spring: Dokanak kaynağı/gözesi

Contact twin: Kontak ikizi

Page 61: Yer Bilimleri Sozlugu

Contact zone: Dokanak kuşağı

Container: Taşıyıcı; Kap

Contaminant: Kirletici

Contamination: Kirlenme

Contemporaneous: Çağdaş; Eş yaşlı ; Yaştaş

Content: İçerik

Continental: Kıtasal; Kıtaya ait

Continental borderland: Kıtasal sınır-karası

Continental crust: Kıtasal kabuk

Continental displacement : Kıtasal yerdeğiştirme

Continental drift: Kıtasal sürüklenme; Kıta seyri

Continental margin: Kıtasal kenar

Continental rise: Kıtasal yükselti

Continental shelf: Kıtasal şelf

Continental slope: Kıtasal yamaç

Continuity: Süreklilik

Continuous: Devamlı; Sürekli

Continuous cleavage: Devamlı dilinim; Devamlı klivaj

Continuous footing: Şerit temel

Continuous reaction series: Devamlı reaksiyon serisi

Continuum: Sürekli ortam

Contour: Kontur; Çevre çizgisi

Contour current: Kontur akıntısı

Contour strip mining: Kontur şeridi madenciliği

Contourites: Konturitler

Contracting Earth Hypothesis: Büzüşen Yeryuvarı Hipotezi

Contraction: Kontraksiyon; Büzüşme; Çekme

Page 62: Yer Bilimleri Sozlugu

Contraction limit: Kontraksiyon sınırı

Contraction theory: Kontraksiyon teorisi

Controlled blasting: Denetimli patlatma

Controlled burn: Denetimli yanma

Conulariid: Konularid (orta Kambriyen‟den alt Triyas‟a kadar var olmuş olan nesli tükenmiş bir

denizel canlı gurubu)

Conurbation: Kümekent

Convection: Konveksiyon; Çevirim

Convection current: Konveksiyon akıntıları; Çevirim akıntıları

Convective cell: Çevirim hücresi; Konvektif hücre

Conventional theory: Geleneksel teori; Geleneksel yöntem

Convergence: Konverjans; Kapanma

Convergent margin: Konverjan kenar; Yaklaşan kenar

Conversion table: Çevrim çizelgesi

Conversion: Çevrim; Dönüşüm

Convex: Dış bükey; Konveks

Convolute: Konvolut (bir gastropod kavkı yapısı)

Convolute bedding: Konvolut tabakalanma; Sedimanter laminelerin geniş (yayvan) senklinallerce

ayrılan bir dizi antiklinal oluşturacak şekilde bükülmesi

Cooling: Soğutma; Soğuma

Cooling pond: Soğutma havuzu

Cooling tower: Soğutma kulesi

Coordination number: Koordinasyon sayısı

Copiapite: Kopiapit (demirin sulu bazik-sülfat minerali)

Copper: Bakır

Copper glance: Bakır parıltısı

Copper pyrites: Bakır priti

Co-product: Beraber-ürün

Coprolite: Koprolit (fosil dışkı veya salgı)

Page 63: Yer Bilimleri Sozlugu

Coquimbite: Kokuimbit (sulu demir (III) sülfat minerali)

Coquina: Kavkı-kayaç

Coquinoid: Kokuinoyid (taşlaşmış kokuin)

Coral: Mercan

Coral reef: Mercan resifi

Corallite: Koralit

Coralloid: Koraloid (kelime anlamıyla mercan-benzeri)

Corallum: Koralum

Cordelia: Kordelya (Uranüs VI kod adlı uydu)

Cordierite: Kordiyerit (halka silikat grubunun demirce-zengin bir üyesi)

Cordillera breccia: Kordilera breşi

Cordillera: Kordilera (yıkıcı levha sınırlarında oluşan farklı yaştaki orojenik kuşaklara ait geniş dağ

dizisi birliği)

Cordylite: Kordilit (seryum- lantanyum-baryum-karbonat minerali)

Core: Karot; Çekirdek; Merkez

Core catcher: Karot tutucu

Core diameter: Karot çapı; Çekirdek çapı

Core drilling: Karotlu sondaj

Core extractor: Karot çıkarıcısı

Core length: Karot boyu

Core logging: Karot loglama

Core orienter: Karot konumlandrıcı; Karot yönlendirici

Core recovery: Karot verimi

Core sample: Karot örneği

Corneite: Korneyit (biyotit-boynuz taşı)

Corners of crystal: Kristale ait köşeler

Cornetite: Kornetit (bazik bakır-fosfat minerali)

Cornwallite: Kornvalit (sulu bazik bakır-arsenat minerali)

Page 64: Yer Bilimleri Sozlugu

Corona: Korona (iç-içe mineral veya mineraller halkası)

Coronadite: Koronadit (kurşun ve manganez-oksit minerali)

Corrosion: Kimyasal aşınma; Korozyon; Paslanma; Metal oksitlenmesi

Correction: Düzeltme

Correction factor: Düzeltme katsayısı

Correlation: Deneştirme; İlişki; Korelasyon

Correlation coefficient: Deneştirme katsayısı; İlişki katsayısı

Corridor development: Koridor gelişimi

Corundum: Korund (alüminyum oksit minerali)

Corvusite: Korvuzit (sulu vanadyum-oksit minerali)

Corynexochida: Kambriyen‟den orta Devoniye‟e var olan bir Trilobit ordosu

Cosalite: Kozalit (kurşun-bizmut-sülfit minerali)

Cosmic abundance of elements: Elementlerin kozmik bolluğu

Cosmic dust: Kozmik toz

Cosmic radiation: Kozmik ışıma

Cosmic rays: Kozmik ışınlar

Cosmic water: Kozmik su

Cosmology: Kozmoloji

Cosmopolitan species (Pandemic distribution): Bir organizmanın dünya genelinde olan dağılımı

Cost-benefit analysis: Maliyet-fayda analizi

Cost-effectiveness analysis: Maliyet etkinliği analizi

Costonian: Kostoniyen (Alt Koradok Ordovisyen‟inde bir kat)

Cotunnite: Kotunit (kurşun-klorür minerali)

Counter weight: Karşı ağırlık

Countercurrent chromatography: Ters-akıntı (akıntıya-ters) kromatografisi

Counterfort (buttressed) wall: Payandalı istinat duvarı

Country rock: Cıvar kayak; Yöre kayacı

Page 65: Yer Bilimleri Sozlugu

Coupled substitution: Eşli yer-değiştirme

Coupling: Bağlama; Birleştirme; Kavrama

Couvanian: Kovaniyen (Ayfeliyen için kullanılan alternative bir ad)

Covalent bond: Kovalent bağ

Covalent radius: Kovalent yarıçap

Covariance: Eşdeğişki; Kovaryans

Covelline: Kovelin/kovelit

Covellite: Kovelit/kovelin (bakır-sülfit minerali)

Cover material: Örtü malzemesi

Coverage: Kapsam

Coze: Yumuşak derin deniz tortulu

Crack: Çatlak; Çatlak başlangıcı

Crandallite: Krandalit (kalsiyum ve alüminyumun sulu fosfatı)

Craniata: Omurga ve (kemik yada kıkırdak) kafatasına sahip canlılar; Vertabrata

Cranium: Kafatası

Crater: Krater

Crater lake: Krater gölü

Craton: Kraton

Crednerite: Krednerit (bakır-manganez-oksit minerali)

Creedite: Kredit (sulu kalsiyum-alüminyum florür ve sülfat minerali)

Creep: Sünme; Krip; Akma

Creep mechanism: Akma mekanizması

Crenulation: Buruşuklanma; Tırtıklanma

Crenulation cleavage: Büklüm dilinimi

Cressida: Kresida; Uranus‟un Uranus IX kod isimli uydusu

Crest: Doruk; Sivri

Crest line: Tepe çizgisi

Crestal surface: Doruk yüzeyi; Sivri yüzey

Page 66: Yer Bilimleri Sozlugu

Cretaceous: Kretase

Crevasse: Buzul-yarığı; Krevase

Crevasse deposit: Krevase yatağı

Crib: Domuzdamı

Crinoidal limestone: Crinoidli kireçtaşı

Crinoidea: Krinoidler

Cristobalite: Kristobalit

Criteria: Ölçütler; Kriterler

Criterion: Ölçüt; Kriter

Critical angle: Kritik açı

Critical areas: Kritik alanlar

Critical hydraulic gradient: Kritik hidrolik eğim

Critical point: Kritik nokta

Critical pressure: Kritik basınç

Critical void ratio: Kritik boşluk oranı

Crocidolite: Krokidolit veya Krosidolit

Crocodilia: Krokodiller (sürüngenlerin timsahları kapsayan sınıfı)

Crocoisite: Krokoyisit (kurşun-kromat minerali)

Crocoite: Krokoyit (kurşun-kromat minerali)

Cro-Magnon Man: Kro-Magnon İnsanı

Cromerian: Kromeriyen (bir K. Avrupa buzularası evresi)

Crommelin: Kromelin (Güneş sisteminde bir kuyruklu yıldız)

Cronstedtite: Kronstedit (sulu demir-silikat minerali)

Crookesite: Krokezit (bakır-talyum-gümüş-selenit minerali)

Crop: Mostra; Yüzlek

Cross bedding: Çapraz tabakalanma

Cross fault: Çapraz fay; Enine fay

Page 67: Yer Bilimleri Sozlugu

Cross folds: Çapraz kıvrımlar

Cross joint: Çapraz eklem; Enine eklem

Cross section: Çapraz kesit; Enine kesit

Cross stratification: Çapraz tabakalanma

Crosscut: Çapraz kesme; Birbirini kesme

Crossed nikols (veya crossed polars): Çapraz nikollar

Crosshole scan: Delikler arası tarama

Cross-sectional area: Enkesit alanı

Crown: Taç; Bir tünel kesitindeki en yüksek nokta

Croxian: Kroksiyen (K.Amerika üst Karbonifer‟inde bir seri)

Crudinian: Krudiniyen (Avustralya Devoniyen‟inin taban katı)

Crumbly rock: Kırıklanan kayaç; Ufalanan kayaç

Crushing: Kırma; Ezme; Ufalama

Crushing strength: Parçalanma dayanımı

Crust: Kabuk

Crustacea: Krustaseler (böcekleri de içeren kabuklu canlılar)

Crustal abundance of elements: Elementlerin kabuksal bolluğu

Cruziana: Kruziyan; Bir çeşit fosil iz

Cryolite: Kriyolit (sodyum ve alüminyumun florür minerali)

Cryolithionite: Kriyolitiyonit (bir spodümen çeşidi)

Cryosphere: Kriyosfer

Cryptocrystalline: Kriptokristalin

Cryptoexplosion structure: Gizli patlama yapısı

Cryptohalite: Kriptohalit (amonyum-silisyum-florür minerali)

Cryptomelane: Kriptomelan (sulu potasyum-manganez-oksit minerali)

Cryptoperthite: Kriptopertit

Cryptovolcanic structure: Kriptovolkanik yapı

Cryptozoic: Kriptozoik

Page 68: Yer Bilimleri Sozlugu

Crystal: Kristal; Billur

Crystal axes: Kristal ekseni

Crystal class: Kristal sınıfı

Crystal elements: Kristal elemanları

Crystal face: Kristal yüzü

Crystal fractionation: Kristal fraksiyonlaşması

Crystal group: Kristal grubu

Crystal habit: Kristal habitüsü

Crystal lattice: Kristal ağı; Kristal kafesi

Crystal symmetry: Kristal simetrisi

Crystal system: Kristal sistemi

Crystal twinning: Kristal ikizlenmesi

Crystal zonning: Kristal zonlanması

Crystalline: Kristalin; Kristalli yapıya sahip

Crystalline carbonate: Kristalin karbonat

Crystalline limestone: Kristalin kireçtaşı

Crystallinity: Kristallilik

Crystallite: Kristalit

Crystallization: Kristalleştirme; Kristallenme

Crystalloblastic: Kristaloblastik

Crystallographic axes: Kristalografik eksenler

Crystallography: Kristalografi

Crytic: Kritik

Crytodonta: Kritodontlar; İki-kavkılı mollüsklerin bir alt-sınıfı

Cubanite: Kübanit (bakır-demir-sülfit minerali)

Cube: Küp

Cubic/isometric: Kübik; İzometrik (küp-şekilli)

Page 69: Yer Bilimleri Sozlugu

Cubic cleavage: Kübik dilinim/klivaj

Cumberlandite: Kumberlandit (bir tür ultramafik kayaç)

Cumbraite: Kumbrayit (bir tür dasit veya riyodasit)

Cumengite: Kumenjit (sulu bazik kurşun-bakır-klorür minerali)

Cummingtonite: Kumingtonit (Mg-zengini bir amfibol minerali)

Cumulate: Kümülat (yerçekimi-çökelmesi sonucu kristallerin birikmesi ile oluşan sokulum kor

kayaçlarına uygulanan bir terim)

Cunninghamian: Kuninghamiyen (Avustralya Devoniyen‟inde bir kat)

Cupric: Kuprik (Cu (II) için alternatif isim)

Cuprite: Kuprit (bakır-oksit minerali)

Cuprocopiapite: Kuprokopiapayit (bakır ve demirin sulu bazik sülfatı)

Cuprotungstite: Kuprotungstit (sulu bakır-tungstat minerali)

Cuprous: Kuproz (Cu1+)

Curie temperature: Curie sıcaklığı; Küri sıcaklığı

Curite: Kürit (sulu kurşun-uranyum-oksit minerali)

Curvature: Eğrilik

Curve: Eğri

Curved fault: Kavisli fay

Curvilinear: Kıvrık; Eğrisel

Customary analyses: Geleneksel analiz

Cut: Yarma

Cut-and-cover: Kaz ve kapa; Aç-kapa

Cut-and-fill: Kaz ve doldur

Cut slopes: Kazı şevleri

Cut-off (veya oxbow): Kopuk nehir kolu

Cuticle: Kütikül

Cutin: Kütin

Cutinite: Kütinit

Page 70: Yer Bilimleri Sozlugu

Cuttability: Kesilebilirlik

Cutter: Keski; Kesici

Cutting angle: Kesme açışı

Cuttings: Kırıntılar

Cyanide: Siyanür

Cyanobacteria: Siyanobakteriler; Oksijen ve hava varlığında fotosentez yapabilen bakteriler

Cycle: Çevrim; Döngü

Cycle of erosion: Erozyon döngüsü

Cyclic: Çevrimsel; Döngüsel

Cyclic sedimantation: Döngüsel sedimantasyon

Cyclone collector: Siklon toplayıcı

Cyclosilicate: Siklosilikat; Halka-silikat

Cyprus-type massive sulfide deposit: Kıbrıs-tipi masif sülfit yatak

Cyrenoid: Sirenoid (iki kavkılı mollüsklerde rastlanan bir çeşit heterodont diş yapısı)

Cystoidea: Sistoidler (Alt Ordovisyen‟den üst Devoniye‟e var olmuş olan, bir grup nesli tükenmiş

ekinoderm)

Cystoids: Sistoidler

D

D/H ratio: D/H oranı

D-layer: D-tabakası (alt mantodan çekirdek sınırına kadar uzanan sismik bir kuşak)

D-spacing: (Kristallerde) D-aralığı; D-mesafesi; D-uzaklığı

Dachiardite: Dakiardit

Dacite: Dasit (felsik volkanik bir kayaç)

Dacitoid: Dasitoid (kuvarsın görülmediği dasitik kayaç)

Dactylodites ottoi: Fosil J-şekilli beslenme oyuğu

Daily cover: Günlük örtü

Dalmation-type coast: Dalmasyon-tipi kıyı

Dalradian: Dalradiyen (İskoçya ve İrlanda Prekambriyen‟inde son veya en genç stratigrafik bir birim)

Page 71: Yer Bilimleri Sozlugu

Dalslandian: Dalslandiyen (Orta-Üst Proterozoyik‟te bir kat)

Dalslandian Orogeny: Dalslandiyen Orojenezi

Dam: Baraj

Danalite: Danalit (demir-manganez-çinko-berilyum silikat ve sulfite minerali)

Danburite: Danburit (kalsiyum-borosilikat minerali)

Dangerous ultraviolet: Tehlikeli ultraviyole (morötesi)

Danian: Daniyen (Paleosen Dönemi‟nin iki çağından erken olanı)

Dannemorite: Danemorit (bazik Fe-Mn-Mg-silikat minerali)

Daphnite: Dafnit (klorit grubunda bir mineral)

Darapskite: Darapskit (sodyumun sulu nitrat ve sülfatı)

Darcy Law: Darcy Yasası

Dark mineral: Koyu mineral

Darriwilian: Dariviliyen (Avustralya orta Ordovisyen‟inde bir kat)

Dashkesanite: Daşkezanit (amfibol grubuna ait bir mineral)

Dasycladales: Yeşil alglere ait bir ordo

Data: Veriler

Datolite: Datolit (bazik Ca-B-silikat minerali)

Datsonian: Datsoniyen (Avustralya alt Ordovisyen‟inde bir kat)

Datum: Veri

Daubrecite: Dobresit (demir-krom-sülfit minerali)

Daughter element: Evlat element; Yavru element

Daughter mineral: Evlat mineral; Yavru mineral

Davidite: Davidit (birincil bir pegmatitik uranyum minerali)

Daviesite: Daviyezit (kurşun-oksiklorür minerali)

Davisonite: Davisonit (sodyum-alüminyum-hidroksikarbonat minerali)

Dawsonite: Davsonit

Day length: Gün uzunluğu

Dead load: Ölü yük

Page 72: Yer Bilimleri Sozlugu

Dead Valley: Ölü Vadi

Death rate: Ölüm hızı; Ölüm oranı

Debris: Döküntü; Moloz

Debris cone: Moloz konisi

Debris slide: Moloz kayması

Decalsification: Dekalsitleşme; Ortamın kalsiyumca fakirleşmesi

Decay constat: Bozuşma sabiti

Decay curve: Bozuşma eğrisi

Decay series: Bozuşma serisi

Decay time: Bozunma süresi

Deccan Basalt: Dekan (Hindistan) Bazaltı

Decibel: Desibel (dB); Uluslararası ses şiddeti birimi

Decision: Karar

Decision rule: Karar kuralı

Declination: Deklinasyon; İğne sapması

Décollement: Kurtulma

Decomposers: Ayrıştırıcılar; Yapı bozucular

Decomposition: Ayrışma; Bozunma

Dedolomite: Dedolomit

Dedolomitisation: Dedolomitleşme; Dolomit-içeren bir kayacın kalsit-içeren bir kayaca dönüşmesi işlemi

Deep compaction: Derin kompaksiyon

Deep focus: Derin odak

Deep foundation: Derin temel

Deep mining: Derin ocak madenciliği

Deep well: Derin kuyu

Deep-Sea Drilling Programme (DDSP): Derin-Deniz Sondaj Programı

Deep-sea fan: Derin-deniz yelpazesi

Page 73: Yer Bilimleri Sozlugu

Deep-sea trench: Derin-deniz hendeği/çukuru

Defect: Kusur; Noksanlık

Deflation basin: Deflasyon baseni; Rüzgâr süpürme havzası

Deflection: Sapma

Defoamant: Köpürmeyi azaltan kimyasal

Defoliants: Yaprak dökücüler

Deforestation: Ormansızlaştırma

Deformability: Şekil değiştirebilirlik; Deformasyon olabilme

Deformation: Şekil değişikliği; Deformasyon

Deformation lamella: Deformasyon lameli

Deformation modulus: Deformasyon modülü

Deformation twinning: Deformasyon ikizlenmesi

Degradation: Örselenme

Degree of accuracy: Doğruluk derecesi

Degree of consolidation: Konsolidasyon derecesi

Degree of saturation: Doygunluk derecesi

Degrees of freedom: Serbestlik derecesi

Dehrnite: Dehrnit (kalsiyum-sodyum-potasyumun bazik fosfatı)

Dehydration: Dehidrasyon (özellikle ısı ile bir kimyasal bileşimden suyun alınması/ayrılması)

Dejective folding: Dar senklinallerle ayrılmış geniş antiklinal; Geniş kemerli yapı

Delafossite: Delafosit (bakır ve demir-oksitten oluşan bir mineral)

Delay time: Gecikme zamanı

Delayed blasting: Gecikmeli patlatma

Deleterious: İstenmeyen; Zararlı

Delmontian: Delmonsiyen (K. Amerika batı sahili üst Tersiyer‟inde bir kat)

Delta: Delta

Delta front: Delta cephesi; Delta önü

Page 74: Yer Bilimleri Sozlugu

Deltatheridium: Üst Kretase‟de bilinen küçük etçil memeli bir hayvan

Delvauxite: Delvoksit (demirin sulu bazik fosfatı)

Demantoid: Demantoyid (bir tür andradit)

Demographic transition: Demografik geçiş

Demography: Demografi

Demospongea: İlk Kambriyen‟de ortaya çıkmış olan bir sünger sınıfı

Dendritic: Dendritik

Dendritic drainage: Dendritik drenaj

Dendritic texture: Dendritik doku

Dendrochronology: Dendrokronoloji

Dendroclimatology: Dendroklimatoloji

Dendrogeomorphology: Dendrojeomorfoloji

Dendroid: Mercan ve graptolitlerde koloni

Dendroidea: Dendroidler (orta Kambriyen‟den alt Karbonifer‟e var olan bir graptolit takımı)

Denitrification: Nitrat giderme

Dense: Yoğun; Sıkı

Density: Yoğunluk

Density meter: Yoğunluk ölçer

Density of particles: Dane birim hacim ağırlığı

Density-dependent factor: Yoğunluğa bağlı faktör

Density-independent factor: Yoğunluktan bağımsız faktör

Deodorization: Koku giderme

Depletion: Tüketilme; Yenme

Deposit: Çökel; Yatak

Deposited moraine: Yataklanmış moren

Deposition of sediment: Sediment çökelmesi; Sediment yataklanması

Depressed area: Çökmüş alan; Az gelişmiş alan

Depth of boring: Sondaj derinliği; Delme derinliği

Page 75: Yer Bilimleri Sozlugu

Depth: Derinlik

Derbylite: Derbilit

Derelict land: Metruk arazi

Derivation: Derivasyon; Çevirme

Derivation-tunnel: Çevirme tüneli; Derivasyon tüneli

Desalination: Tuzunu giderme

Desdemona: Uranüs X kod isimli uydu

Desert: Çöl

Desert rose: Çöl gülü

Desert varnish: Çöl cilâsı

Desertification: Çölleşme

Desiccation craks: Kuruma çatlakları; Desikasyon çatlakları

Design: Tasarım; Dizayn

Desk study: Büro çalışması

Desmodont: Belli iki-kavkılı canlılarda dişlerin ya çok az ya da hiç gelişmediği durum

Desmonesion: Desmonesiyen; K. Amerika Pensilvaniyen‟inde bir seri

Desorption: Koyuverme

Despina: Neptün V kod adlı uydu

De-stress: Gerilme kaldırılmasi; Gerilim boşalması

Destructive margin: Yıkıcı kenar; Destrüktif kenar

Desulfurization: Kükürtsüzleştirme

Detachment fault: Ayırma fayı; Detaşman fay; Sökülme fayı

Detection limit: Tesbit sınırı

Detection: Algılama; Tesbit

Detention basin: Bekletme havzası; Tutma baseni

Detention period: Bekletme süresi

Detergent: Deterjan

Page 76: Yer Bilimleri Sozlugu

Determinant: Belirteç; Belirleyici

Detonation: İnfilak; Patlama; Patlatma

Detonation presure: İnfilak basıncı; Patlama basıncı

Detonation velocity: İnfilak hızı; Patlatma hızı

Detonator: Patlatıcı; Kapsül

Detrital: Mekanik ayrışma ile önceden mevcut kayaçlardan türeyen malzemeye ait

Detritus: Mekanik ayrışma ile önceden mevcut kayaçlardan türeyen malzeme

Deuteric alteration: Döterik alterasyon

Deuteric reaction: Döterik reaksiyon

Development: Gelişme; Hazırlık

Devensian: Devensiyen; Britanya‟da son buzul evresi

Deviation: Sapma

Deviator stress: Deviatör (fark) gerilme

Devillite: Devilit (bakır ve kalsiyumun sulu bazik sülfatı)

Devitrification: Devitrifikasyon

Devonian: Devoniyen

Dewater: Susuzlandırma; Suyunu alma; Susuzlaşma

Dewatered sludge: Susuzlaştırılmış çamur

Dewatering: Su atımı; Susuzlaştırma

Deweylite: Deveylit (klinokrizolit ile stevensitin bir karışımı)

Dewindtite: Devindit (kurşun ve uranyumun sulu fosfatı)

Dextral fault: Sağ-yanal fay; Dekstral fay

Diabantite: Diyabantit (klorit grubunda bir mineral)

Diabase: Diyabaz (dolerit için kullanılan alternatif bir ad)

Diaboleite: Diyaboleyit (kurşun ve bakırın bazik klorürü)

Diadochite: Diyadokit (demir (III)‟ün sulu bazik fosfat ve sülfatı)

Diadochy: Diyadohi veya Diyadoki (iyonik yer değiştirme)

Page 77: Yer Bilimleri Sozlugu

Diagenesis: Diyajenez (sediment veya sedimanter kayaçların çökelmeden sonra maruz kaldıkları

değişimler olup metamorfizma olarak adlandırılan yüksek sıcaklık ve basınç değişimlerini kapsamaz)

Diagonal fault: Diyagonal fay; Oblik fay; Tabakaları, doğrultusu boyunca kesen kırık

Diagram: Diyagram

Dial gauge: Mikrometre, deformasyon saati

Diallage: Diyalaj; Piroksen grubuna ait bir mineral

Dialysis: Diyaliz

Diamagnetism: Diyamanyetizma

Diamictite: Diyamiktit

Diamond: Elmas

Diamond drilling: Elmaslı delme; Elmaslı sondaj

Diaphorite: Diyaforit (kurşun-gümüş-antimon-sülfit minerali)

Diaphragm wall: Diyafram duvarı

Diapir: Diyapir

Diapiric fold: Diyapirik kıvrım; Tuz domu veya intrüsif bir sokulumun diyapirik yükselmesi sırasında

çevre kayaçlarında oluşrurdukları kıvrım yapısı

Diapirism: Diyapirizm

Diapsid: Sürüngenlerde bir kafatası yapısı çeşidi

Diaspore: Diyaspor; Alüminyum hidroksit

Diastrophism: Dağ ve kıta oluşumu; Diyastrofizma

Diatom: Diyatom

Diatom core: Diyatom çekirdek

Diatom ooze: Diyatom çamuru

Diatomaceous earth: Diyatomlu toprak

Diatomite: Diyatomit

Diatreme: Diyatrem; Valkanik patlama ile oluşan, yaklaşık havuç-şekilli volkanik baca

Dichograptid: Graptolitlerde bir familya

Dichroic: Dikroik

Dichroism: Dikroizm (plökroizmanın bir türü)

Page 78: Yer Bilimleri Sozlugu

Dicke rock: Damar kayacı

Dickinsonia: Geç Prekabriyen yaşlı Avustralya‟da bulunan bir Ediakara fosili

Dickinsonite: Dikinsonit (sulu asidik sodyum-magnanez-demir-kalsiyum-manezyum-fosfat minerali)

Dickite: Dikit (kaolinit kil grubuna ait bir kil minerali)

Dictyonema Flabelliforme: Graptolit türü

Didymolite: Didimolit (kalsiyum-alüminyum-silikat minerali)

Dielectric:Dielektrik

Dielectric constant: Dielektrik sabit

Dietrichite: Diyetriçit/diyetrişit (sulu Zn-Fe-Mg-Al-sülfatı minerali)

Dietzeite: Diyetzeyit (kalsiyumun iyodat ve kromatı)

Diffaraction pattern: Difraksiyon şekli; Kırınım şekli

Differential: Diferansiyel; Farklı özelliği olan; Farklı

Differantial stress: Diferansiyel stres

Differential settlement: Farklı oturma

Differential thermal analysis (DTA): Diferansiyel ısısal analiz; Diferansiyel termal analiz

Diffusion: Yayınım; Difüzyon

Differentiated sill: Farklılaşmış sil

Differentiated stock: Farklılaşmış stok

Differentiation: Ayrımlaşma; Diferansiyasyon; Farklılaşma

Diffraction spacing: Difraksiyon mesafesi; Kırınınım mesafesi

Diffraction: Difraksiyon; Kırınım

Diffuser: Yayıcı; Dökücü; Dağıtıcı; Difüzör

Diffusion: Dağılma; Difüzyon

Dig: Kazmak; Sıyırmak

Digenite: Dijenit (bakır-sülfit minerali)

Digestion: Çürüme; Sindirme; Çürütme

Digger: Kazıcı

Page 79: Yer Bilimleri Sozlugu

Digital image: Sayısal görüntü; Dijital görüntü

Digital number: Sayısal numara; Dijital numara

Digital photogrammetry: Sayısal fotogrametri

Digitizer: Sayılaştırıcı

Digitizing: Sayısal hale getirme

Dihedron: (Kristallerde) İki yüz

Dilatancy: Genleşim; Hacimsel genişleme

Dilatation: Genleşme; Dilasyon; Hacim değişimi; Dilatasyon

Dilatational wave: Genleşmeli dalga

Dilatometer: Dilatometre; Genleşme ölçer

Dilution: Seyreltim; Seyreltme; Derişim

Dimension: Boyut; Ölçü

Direct: Doğrudan; Direk

Dimetrodon angelensis: K. Amerika alt Permiyen‟inden bilinen büyük, gelişmiş, etçil bir sürüngen

Dimorphism: Dimorfizm (aynı kimyasal bileşiğin iki kristal sistemi halinde kristallenmesi)

Dimorphite: Dimorfit (arsenik-sülfit minerali)

Dinantian: Dinansiyen (Batı Avrupa‟da alt Karbonifer‟in alt-sistemi)

Dinoflagellate: Dinoflagellatlar (tek hücreli ve boyca eşit olmayan iki kamçıya sahip alg sınıfı)

Dinophyceae: Dinofase (tek hücreli ve boyca eşit olmayan iki kamçıya sahip alg sınıfı)

Dinosaur: Dinozor

Diogenite: Diyojenit (akondritik taşsı bir meteorit)

Dione: Diyon (Satürn IV kod adlı uydu)

Diopside: Diyopsit (piroksen grubuna ait bir mineral)

Dioptase: Diyoptaz (sulu bakır-silikat minerali)

Dioptry device (veya diopric measurement device): Diyoptri aleti; Jeodezide dik açıların

aplikasyonunda kullanılan, mimari gönye olarak da bilinen, kesik koni şeklinde bir kutuya benzeyen ölçüm aleti

Diorite: Diyorit (ortaç derinlik kayacı)

Dip: Eğim; Dalım; Eğilmek; Eğilmiş bulunmak

Page 80: Yer Bilimleri Sozlugu

Dip fault: Eğim fayı

Dip joint: Eğim eklemi

Diplichnites: Hayvanların sürünürken yüzeyde bıraktıkları fosilleşmiş hayvan izi çeşidi

Diplocraterion: Organizmalarca kazılan U-şekilli oyuk

Diplograptids: Diplogratidler (Llanvirn‟den en alt Siluriyen‟e var olmuş olan graptolitlere ait bir familya)

Diploid: Diployid

Diplopleurozoa: Nesli tükenmiş, sadece Kambriyen‟den bilinen, Cnidaria dalına (filum) ait primitif

sınıf

Diploporita: Sistoidlerin nesli tükenmiş bir sınıfı

Dipole: Dipol; İki kutup

Dipping bed: Dalan tabaka; Eğimli tabaka

Dip-slip fault: Eğim-atımlı fay

Dipyramid: Dipiramit

Direct shear test: Doğrudan makaslama deneyi

Direction: Yön; Doğrultu

Discharge: Boşaltmak; Debi; Boşaltım

Discharge velocity: Filtre hızı

Discocyclinid: Ortofragminid foraminifer

Discoid: Disk-benzeri; Diskoid

Disconformity: Uyumsuzluk

Discontinuity surface: Süreksizlik yüzeyi

Discontinuity: Süreksizlik

Discontinuous reaction series: Kesikli (süreksiz) reaksiyon serisi

Discordance: Uyumsuzluk; Diskordans

Discordant: Diskordant; Uyumsuz

Discordant pluton: Uyumsuz plüton

Discrete: Belirli; Açıkça; Ayrık

Page 81: Yer Bilimleri Sozlugu

Discrete element: Ayrık eleman

Discrete phase: Ayrık faz

Disepiment: 1. Mercanlarda, küçük, yatay dom yapılı levhalardan biri ; 2. Graptolitlerde, bir dendroid

kolonisi içinde yanyana bulunan dalları birbirine bağlayan kitinli maddenin oluşturduğu bir bağ

Disphenoid: İki sfenoidi içeren bir kristal şekli

Disharmonic fold: Disharmonik kıvrım; Simetri, şekil ve dalga boyunda keskin değişimler gösteren kıvrım

Disinfection: Dezenfeksiyon

Disintegrate: Ayrışmak; Ufalanmak

Disintegration: Parçalanma; Parçalara ayrılma

Dislocation: Ayrılma; Kayma; Yerinden oynama; Yerinden çıkma

Dislodged slices: Kayaçtan ayrılmış kabuksu ince parçalar

Dismicrite: Dismikrit; Örselenmiş/bozulmuş mikrit

Dispersion: Dağılma

Disphenoid: Disfenoid

Displacement discontinuity: Yer değiştirme süreksizliği

Dispose: Ortadan kaldırma

Displacement: Yer değiştirme

Displacement pile: Sıkıştıran kazık

Disposable: Tek kullanmalık

Disposal: Tasfiye

Disseminated deposit: Dissemine yatak; Saçınımlı yatak

Dissolve: Çözülme; Çözünme; Erime

Dissolved inorganic carbon: Çözünmüş organik karbon

Dissolved inorganic phosphorus: Çözünmüş organik fosfor

Dissolved organic matter: Çözünmüş organik madde

Dissolved oxygen: Çözünmüş oksijen

Distal: Kaynaktan oldukça uzakta bulanan çökelme alanı yada havzasına ait

Disten: Disten; Kiyanit

Page 82: Yer Bilimleri Sozlugu

Distillation: Damıtma; Distilasyon

Distillation plant: Damıtma tesisi

Distortion: Biçim değiştirme; Çarpıklık/distorsiyon (bir tür aberasyon olup, görüntünün ölçeğinde bir noktadan başka bir noktaya farklılığa neden olur)

Distrubution: Dağılım

Distribution coefficient: Dağılım katsayısı

Distributive fault: Dağıtımlı fay

Disturbed: Örselenmiş; Rahatsız edilmiş

Disturbed sample: Örselenmiş örnek

Ditomopyge: Paleozoik sonu itibari ile sönen trilobitlere ait bir grup

Divergence: Iraksaklık

Diversion dam: Saptırma bendi

Dixenite: Diksenit (sulu manganez-arsenit ve silikat)

Diapirism: Diyapirizm

Djerfisherite:Dijerfişerit (potasyum-bakır-demir-sülfit minerali)

Dodecahedron: Dodekaeder

Dogger: Doger (Orta Jura Dönemi‟nin alternatif ismi)

Dolerite: Dolerit (mafik yarı-derinlik kayacı)

Dolerophanite: Dolerofanit (bazik bakır-sülfat minerali)

Dolgellian: Dolgeliyen (Üst Kambriyen‟in bir katı)

Doline: Dolin (büyük boyutlu karst yapısı)

Dololithite: Dololitit (detrital dolomit parçalarından oluşan dolomit)

Dolomite: Dolomit (Ca-Mg-karbonat minerali)

Dolomitization: Dolomitleşme; Dolomitizasyon

Domain: Alan; Saha

Dome: Dom; Doma; Kubbe

Domestic sewage: Evsel atık su

Domeykite: Domeykit (bakır-arsenat minerali)

Page 83: Yer Bilimleri Sozlugu

Domichnia: Yuva yapan organizmalar tarafından bırakılan izleri kapsayan fosil iz kategorisi

Dominian reef: Dominiyen resif

Domite: Domit (hololökokrat trakiandezit)

Domurtierite: Domurtiyerit (sillimanit grubuna ait alumina-borat- oksisilika minerali)

Donau/Günz Interglacial: Tuna/Günz Buzularası

Dorogomilovskian: Doromilovskiyen; Kasimoviyen Dönemi‟nde bir kat

Dorsal: Bir organizmanın üst yüzeyine (sırta) doğru kısım; Omurgalılarda omurgaya yakın olan sırt

tarafı; Ventralın zıttı

Doctrine of descent: Evrim teorisi; Türlerin, ortamın şartları nedeniyle

Dott Classification: Dott Sınıflaması

Double acting hammer: Çift etkili tokmak/çekiç

Doubly polished thin section: Çift tarafı parlatılmış ince kesit

Douglasite: Douglazit (sulu potasyum-demir-klorür minerali)

Down hill: Tepe aşağı

Down slope: Yamaç aşağı

Downstream: Nehir aşağı; Dere boyu (akış yönünde); Akış aşağı

Downstream slope: Akış yönü (mansap) şevi

Downthrown: Aşağı inmiş; Düşmüş

Downthrown block: Düşmüş blok; Düşen blok

Drag: Sürüklemek

Drag fold: Sürüme kıvrım

Drain pipe: Drenaj borusu

Drainage: Drenaj; Ağaçlama

Drainage basin: Su toplama havzası

Drainage network: Drenaj ağı

Drainage pattern: Drenaj şekli

Drainage retic: Belli bir alanda, belli süreli yağış yağışlarla belli süredeki akışlar arasındaki oran

Drained test: Drenajlı deney

Page 84: Yer Bilimleri Sozlugu

Dravite: Dravit (turmalin minerali)

Dresbachian: Dresbakiyen; K. Amerika Kroiksiyen Serisi‟sinde Cambriyen‟e ait bir kat

Drill bit: Sondaj matkabı

Drill hole: Sondaj deliği

Drill pattern: Delik düzeni

Drillability: Delinebilirlik

Drilling: Delme; Sondaj

Drilling mud: Sondaj çamuru

Drilling pier: Sondaj ayağı; Sondaj payandası veya iskelesi

Drilling pressure: Delme basıncı

Drilling rate: Delme hızı

Drilling rig: Sondaj aleti

Drilling water: Sondaj suyu

Dripstone: Damlataşı

Driven pile: Çakılan (hazır) kazık

Driving force: Hareket ettirici kuvvet; Kaydırıcı kuvvet

Driving moment: Deviren moment

Drop hammer: Serbest düşmeli tokmak

Drought: Kuraklık

Drumlin: Drumlin

Dry density: Kuru yoğunluk

Dry ice: Kuru buz

Dry matter: Kuru madde; Kuru malzeme

Dry melt: Kuru eriyik

Dry unit weight: Kuru birim hacim ağırlığı

Drying bed: Kurutma yatağı

DTA: Diferansiyel Termal (Isısal) Analiz

Page 85: Yer Bilimleri Sozlugu

Ductile: Sünek

Ductile behavior: Kırılgan davranış; Gevrek davranış

Ductility: Sünumlülük; Süneklik

Dufranoysite: Dufranoysit

Dufrenite: Dufrenit (demir (III) fosfat minerali)

Duftite: Duftit (bazik kurşun-bakırın-arsenat minerali)

Dumontite: Dumontit (sulu uranium-kurşun-fosfat minerali)

Dumortierite: Dumortiyerit

Dump site: Atık sahası; Yığın sahası; Döküm sahası

Dump: Yığın; Döküm; Atık

Dumping: Yığmak; Boşaltmak; Atmak

Dundasite: Dundasit (sulu bazik kurşun-alüminyum-karbonat minerali)

Dune: Kumul

Dunham Classification: (Kireçtaşları için) Dunham Sınıflaması

Dunite: Dünit (esas olarak olivinden oluşan, iri-kristalli bir kor kayaç)

Duntroonian: Duntroniyen (Y. Zelanda alt Tersiyer‟inde bir kat)

Duplexite: Dupleksit (sulu kalsiyum-berilyum-alüminosilikat minerali)

Durangite: Duranjit (sodyum-alüminyum-floroarsenat minerali)

Durain: Düren (kömür maseralı)

Durite: Dürit (%90‟dan fazla mikrinitten oluşan kömür)

Dussertite: Dusertit (sulu bazik baryum-demir-arsenat minerali)

Dust: Toz

Dutch cone test: Hollanda koni deneyi

Dyke: Dayk; İnjeksiyon damarı

Dynamic consolidation: Derin kompaksiyon (dinamik konsolidasyon)

Dynamic formula: Dinamik kazık formülü

Dynamic geology: Dinamik jeoloji

Dynamic metamorphism: Dinamik metamorfizma

Page 86: Yer Bilimleri Sozlugu

Dyne: 1 g‟lık bir kütleye sn‟de 1 cm‟lik ivme kazandıran kuvvet (Dyne c.g.s. birimler sisteminde bir

kuvvet birimidir)

Dynomometamorphism: Dinamometamorfizma

Dysanalyte: Disanalit (perovskit minerali çeşidi)

Dyscrasite:Diskrazit (gümüş ve antimonun bir alaşımı)

Dysodont: Belli iki kavkılı organizmalarda bulunan, basit ve küçük diş içerenler diş yapısı çeşidi

Dysaerobic: 1 litre suda 0.1-1 ml çözünmüş oksijen içeren çökelme ortamı

Dystrophic lakes: Distrofik göller; Çok düşük kireç ve yüksek humus içeriğine sahip, bu nedenle de

kahverengi renkli suya sahip göller

E

E-layer: E-tabaksı; Yeryuvarı dış çekirdeğine karşılık gelen sismik kuşak

Eamian: Eamiyen; K Avrupa‟da bir buzul arası kat (100.00-70.000 yıl). Alplerin Riz/Vürm

buzularasına eşit olabilir

Earlandite: Earlandit (sulu kalsiyum sitrat minerali)

Early: Erken

Earth: Yeryuvarı; Toprak

Earth dam: Toprak (dolgu) baraj

Earth fill: Toprak dolgu

Earth pillar: Peribacası

Earth pressure at rest: Sükuneteki toprak basıncı

Earth pressure: Zemin basıncı; Toprak basıncı

Earth‟s core: Yeryuvarı çekirdeği

Earth‟s crust: Yeryuvarı kabuğu

Earthquake: Deprem

Earthquake energy: Deprem enerjisi

Earthquake hazard mitigation: Deprem zararlarının azaltılması

Earthquake indensity: Deprem şiddeti

Earthquake magnititude: Deprem büyüklüğü

Earthquake mechanisms: Deprem mekanizmaları

Page 87: Yer Bilimleri Sozlugu

Earthquake prediction: Deprem tahmini; Ön kestirim

Earthquake-proof constructions: Depreme dayanıklı yapılar

Earthwatch: Yeryüzünün izlenmesi

East Pasific Rise: Doğu Pasifik Yükseltisi

Eastern: Doğuya ait; Doğuda olan

Eastern Pontides: Doğu Pontidler

Eastonian: Eastoniyen (Avustralya üst Ordovisyen‟inde bir kat)

Eastonite: Eastonit (bazik potasyum-magnezyum-alüminyum-silikat minerali)

Ebb tide: Ebb fazı; Cezir; İnik deniz

Eburonian: Eburoniyen; K. Avrupa‟da bir kat

Ecardines: Brakiyopodların eklemsizler (inarticulata) sınıfı için kullanılan alternatif isim

Eccentrically loaded footing: Eksantirikyüklü temel

Eccentricity: Eksantrisite (eksantriklik); Dairesellikten uzaklık

Ecdemite: Ekdemit (kurşun-arsenik-oksiklorür minerali)

Echinodermata: Ekinodermler

Echinoidea: Ekinoidler (suda serbest yaşayan ekinoderm sınıfı)

Eckermannite: Ekermanit (amfibol grubu bir mineral)

Ecliptic: Ekliptik; Yeryuvarı‟nın Güneş etrafındaki yörünge düzlemi

Eclogite: Eklojit (çok nadir, iri-kristalli, bazalt kimyasal bileşimine benzer ancak belirgin nadir, parlak

yeşil piroksen omfasit ve kırmızı almandin-pirop granat içeriğine sahip bir kor kayaç)

Eclogite facies: Eklojit fasiyesi

Ecologic reef: Ekolojik resif

Ecology: Ekoloji

Economic Geology: Ekonomik Jeoloji

Ecosphere: Ekosfer

Ecostratigraphy: Ekostratigrafi

Ecosystem: Ekosistem

Ecotone: Ekoton

Page 88: Yer Bilimleri Sozlugu

Ectoprocta: Bryzoanların ana alt filumu

Ectotherm: Ektoterm (vücut ısısı çok dar bir aralıkta değişen bir organizmalarda, vücut ısısının

düzenlenmesi davranışsal yöntemlerle (ektoterm) gerçekleştirilir.

Edaphic: Edafik

Eddy: Girdap; Anafor

Eddy diffusion: Girdap yayılması

Edenian: Edeniyen (K. Amerika alt Sinsinatiyen Ordovisyen‟inde bir kat)

Edges of crystal: Kristal kenarları

Ediacara: Ediakara (üst Proterozoik‟te bir seri)

Ediacaran Fossils: Ediakara (Avustralya) Fosilleri

Edingtonite: Edingtonit (sulu baryum-alüminosilikat minerali)

Effect: Etki; Tesir

Effective: Etkin; Efektif

Effective concentration: Etkin konsantrasyon

Effective diameter: Efektif çap

Effective porosity: Etkin gözeneklilik

Effective stress: Etkin gerilme; Etkin gerilim

Efflorescence : Çökeltilerin buharlaşmasıyla, kayaçların üzerinde oluşan toz benzeri çökel

Effluent: Akışkan atık

Effusion: Efüzyon

Effusive rocks: Efüzif kayaçlar

Eficiency: Verim; Verimlilik

Eglestonite: Eglestonit (civa-klorosit minerali)

Egueite: Egueyit (kalsiyum ve demirin sulu bazik fosfat minerali)

Eifelian: Ayfeliyen (Orta Devoniyen Dönemi‟nde bir çağ)

Eigirine: Eygirin/eyjirin (piroksen grubuna ait bir mineral)

Eildonian: Eyildoniyen (GD Avustralya orta Siluriyen‟inde bir kat)

Ejection: Fırlatma, Dışarı atma; Çıkarma; Çıkarılan şey; Fışkıran şey

Page 89: Yer Bilimleri Sozlugu

Ejective folding: Etkin kıvrımlanma

Ekistics: Ekistik; İnsan yerleşimlerini inceleyen bilim dalı

Ekman layer: Ekman tabakası

Ekology: Ekoloji

El Nino: Peryodik olarak Ekvatorun sahili boyunca güneye doğru akan bir sıcak su akıntısı

Elara: Jüpiter VII kod adlı uydu

Elastic constant: Elastik sabit

Elastic deformation: Elastik deformasyon

Elastic limit: Elastik limit; Elastik sınır

Elastic properties: Elastik özellikler

Elastic state of equilibrium: Elastik denge durumu

Elastic wave: Elastik dalga

Elasticity: Elastisite; Esneklik

Elasto-plastic: Elasto-plastik

Elastoviscous behavior: Elastoviskoz davranış

Elbaite: Elbait (bir turmalin grubu minerali)

Electrical charge: Elektriksel yük

Electrical conductivity: Elektriksel iletkenlik

Electrodialysis: Elektrodiyaliz

Electrolyte: Elektrolit

Electromagnetic methods: Elektromanyetik yöntemler

Electromagnetic radiation: Elektromanyetik ışıma; Elektromanyetik radyasyon

Electromagnetic spectrum: Elektromanyetik spektrum

Electromagnetic wave: Elektromanyetik dalga

Electron: Elektron

Electron capture: Elektron yakalama; Elektron tutma

Electron capture detector: Elektron tutma detektörü

Page 90: Yer Bilimleri Sozlugu

Electronegativity: Elektronegatiflik; Elektronegativite

Electron-probe microanalyser (EPMA): Elektron-prob mikroanalizör

Electropositive element: Elektropozitif element

Electrostatic precipitator: Elektrostatik çöktürücü

Electrum: Elektrum; Altın ve gümüşün doğal alaşımı

Elevation: Yükseklik/rakım

Ellsworthite: Elsvortit

Elongation: Uzama

Elpidite: Elpidit

Elsterian: Elsteriyen (K. Avrupa‟da bir buzul devri)

Elutriation: Yıkayarak tasviye

Eluvial deposit: Elüviyal yatak; Elüviyal çökel; Cevher minerallerinin taşınmaksızın köken kaya üzerinde kalıntı şeklinde birikmesi ile oluşan yatak

Eluvium: Elüviyum; Kayaçların parçalanmasıyla bulunduğu yerde oluşmuş ve bazı bileşenleri

cözünüp ortamdan ayrıldıktan sonar kalıntı olarak oluşmuş toprak

Emanation deposit: Yeryuvarı yüzeyinde magma gazlarından çökelen cevher

Embankment: Set; Bend; Toprak set

Embolite: Embolit (nabit gümüş-klorür ve gümüş-bromür)

Emergence: Ortaya çıkma; Yüzeye çıkma; Deniz dibinin su üstüne çıkması

Emergence angle: Çıkış açısı; Deprem dalgasının yeryüzü ile yaptığı açı

Emission: Yayma; Salım; Emisyon

Emission factor: Emisyon etkeni; Emisyon factorü

Emission inventory: Emisyon envanteri

Emission standard: Emisyon standardı

Emory and Clovan Classification: Embry ve Clovan Sınıflaması

Empirical: Görgul; Ampirik; Deneysel

Emplacement: Yerleşme

EMR: Elektromanyetik Işıma

Emulsion: Emülsiyon

Page 91: Yer Bilimleri Sozlugu

En échelon: Basamak-benzeri dizilme

En échelon folds: Aralıklı ve aşamalı kıvrımlar

En échelon structure: Aralıklı ve aşamalı yapı

Enargite: Enarjit (bakır-arsenik-sülfit minerali)

Enceladus: Enseladus; Satürn‟ün Satürn II kod adlı uydusu

Encke: Güneş sisteminde bulunan bir kuyruklu yıldız

End bearing pile: Uç kazığı

End moraine: Son moren; Moren sonu

End wall: Kenar şevi; Nihai şev

Endangered species: Nesli tükenen türler; Tehdit altındaki türler

Endellite: Endelit (haloysitin daha sulu bir şekli ve eş anlamlısıdır)

Endemic: Endemik (bir bölgeye veya gruba özgü)

Endichnia: Sedimanter yapının (katman yada çökel) içine yapılan oyuk şeklindeki iz fosiller

Endogenic energy: Endojenik enerji

Endogenous: Endojen (Yeryuvarı‟nın içinde geçen veya içinden kaynaklanan)

Endogenous dome: Endojen dom

Endogenous respiration: İç solunum

Endotherm: Vücut ısısının dar aralıkta değişmesini düzenley iç mekanizma

Endolith: Endolit

Endomorphism: İç-başkalaşım; İçbaşkalaşım; Komşu kayaç parçalarının asimilasyonu yada kayaç çeperi etkisi ile sokulum yapan kayaçta oluşan başkalaşma

Endopunctate: İç-noktalı; Endopunktat

Endoskeleton: İç-iskelet

Endothermic: Endotermik; Oluşması için enerji gereken tepkimelere ait

Endrin: Endrin

Energy conservation: Enerjinin korunması

Energy conversion: Enerji dönüşümü

Engineering Geology: Mühendislik Jeolojisi

Page 92: Yer Bilimleri Sozlugu

Englishite: Englişit (sulu bazik potasyum-kalsiyum-alüminyum-fosfat minerali)

Enigmatite: Enigmatit (sodium-demir-titanyum-silikat minerali)

Enrichment factor: Zenginleşme etkeni

Ensialic geosyncline: Jeosenklinal prizması sialik bir kabuk üzerinde biriken ve klastikler içeren

jeosenklinal

Ensimatic geosyncline: Jeosenklinal prizması simatik bir kabuk üzerinde biriken ve çoğunlukla

volkanik veya volkanitlerin sedimentlerini içeren jeosenklinal

Ensimatic arc : Ensimatik (volkanik) yay; Simatik bir kabuk üzerinde oluşan volkanik yay

Enstatite: Enstatit

Entalphy: Entalpi

Entisols: Entisollar

Entoprocta: Entopraktlar; Tatlı su bryzoanlarına ait alt filum

Entrenched meander: Gömülü menderes

Entropy: Entropi; Termodinamikte bir sistemin düzensizliğinin ölçüsü

Entry: Giriş

Envelope: Zarf

Environment: Ortam; Çevre

Environment protection: Çevre koruma

Environment quality objective: Çevre kalite amacı

Environmental: Çeyreye ait; Ortamla ilişkili

Environmental analysis: Çevre analizi

Environmental assessment: Çevre değerlendirmesi

Environmental concentration: Çevresel yoğunlaşma

Environmental Engineering: Çevre Mühendisliği

Environmental Geology: Çevre Jeolojisi

Environmental geotechnics: Çevre jeotektoniği

Environmental impact assessment: Çevresel etki değerlendirmesi

Environmental impact statement: Çevresel etki raporu

Page 93: Yer Bilimleri Sozlugu

Environmental impairment liability: Çevre bozulmasına karşı sorumluluk

Environmental management: Çevre yönetimi

Environmental protection agency : Çevre koruma ajansı

Environmental quality objective: Çevre kalite hedefi

Environmental quality standard: Çevre kalite standardı

Environmentally sensitive area: Çevre yönünden duyarlı alan

Environment-friendly: Çevre ile dost

Enzyme: Enzim

Eocene: Eosen (Tersiyer‟de Paleosen-Oligosen arası dönem)

Eocrinoidae: Eokrinodler (alt Kambriyen‟den orta Siluriye‟e kadar bulunan, nesli tükenmiş, sistoid-

benzeri ekonoderm sınıfı)

Eogenetic: Öjenetik; Henüz oluşmuş sediment veya kayacın son çökelme ve gömülme safhaları

arasındaki süreçte oluşan

Eolian environment: Eoliyen ortamı

Eonothem: Eonotem

Eosphorite: Eosforit

Epeiric sea: Epirik deniz; Epikontinental deniz; Kıta içlerine kadar uzanan sığ deniz

Epeirogenesis: Epirojenez; Karasal yada denizel alanların büyük ölçekli aşağı-yukarı doğru hareketi

Epi- :Yunanca “epi” (üzerinde, ilâveten veya yukarısında) kelimesinden türetilen önek

Epibol (peak zone; acmezone): Pik zonu; Bir veya daha fazla taksonun relatif bolluklarının belirgin bir hal almasıyla belirlenen kaya topluluğu

Epicenter: Merkezüssü; Episantır

Epicentral area: Merkezüssel alan

Epichnia: Sedimanter yapının (katman yada çökel) yüzeyinde yapılan oyuk yada sırt şeklindeki iz

fosiller

Epiclast: Epiklast

Epicontinental sea: Epirik deniz; Epikontinental deniz; Kıta içlerine kadar uzanan sığ deniz

Epicratonic: Epikrotonik; Kratonun yüzeyinde etkin olan işlemler yada bunların ürünlerine ait

Epidemiology: Epidemioloji; Topluluklardaki hastalıkların sıklığı ve yaygınlığını konu edinen tıp

bilmi

Page 94: Yer Bilimleri Sozlugu

Epidiorite : Epidiyorit (daneli metamorfik kayaç olup, bazik bir kor kayaçtan türemiştir ve diyorit

minerallerini yani hornblend ve ortaç plajiyoklazı içerir)

Epidosite: Epidosit (epidot ve kuvarstan oluşan nadir bir metamorfik kayaç)

Epidote: Epidot; Pistasit (epidot grubunun ana minerali)

Epigenetic: Epijenetik; İçerildiği kayaçtan (hazne kayaç) sonra oluşan oluşumlarla ilgili

Epigenetic ore deposit: Epijenetik cevher yatağı

Epigenite: Epijenit (bakır-demir-arsenik-sülfit minerali)

Epilimnion: Epilimniyon (yazları sıcaklık tabakalanması gösteren göllerde üst, ılık ve karışan zon)

Epimetheus: Epimetös (Satürn XI kod adlı uydu)

Epirogeny: Epirojeni; Karaoluşumu; Geniş alanları etkileyen, yükselim ve açılım (havza oluşumu)

içeren, uzun süreli yerkabuğu haraketleri

Epistilbite: Epistilbit (zeolit grubu bir mineral)

Episyenite: Episiyenit (altere diyorit ve gabro)

Epitaxy: Epitaksi

Epithermal: Epitermal

Epizone: Üstkuşak (metamorfik kayaçların oluştuğu en üst kuşak)

Epoch: Dönem; Devre; Epok

Epsomite: Epsomit

Equal-area net: Eşit-alan ağı

Equal-area projection: Eşit alanlı izdüşüm

Equant: Eni-boyu aynı; Ekuant

Equation: Eşitlik; Denklem

Equation of state: Hal denklemi; Durum denklemi

Equigranular texture: Eş dane boylu-danesel doku

Equilibrium: Denge

Equilibrium population: Dengeli nüfus

Equipment: Donanım; Ekipman

Equipotential line: Eşpotansiyel çizgisi

Equivalence: Denklik; Eşdeğerlik

Page 95: Yer Bilimleri Sozlugu

Equivalent point load: Eşdeğer tekil yük

Era: Birden fazla devirden oluşan jeolojik zaman birimi

Erathem: Eratem

Erian: Eriyen; K. Amerika orta Devoniyen‟inde bir seri

Erinite: Erinit (bazik bakır-arsenat minerali)

Erionite: Eriyonit (zeolit grubuna ait bir şabazit minerali)

Eritosiderite: Eritosiderit (sulu potasyum-demir-klorür minerali)

Eros: Güneş sisteminde bulunan bir asteroid

Erosion: Aşınma; Erozyon

Erosion columns: Peribacaları

Erosion surface: Erozyon yüzeyi

Erratic boulder: Orijinal yerinden buzullarla taşınıp bulundukları yere getirilmiş olan yabancı kaya

parçaları/blokları

Error: Hata

Eruption: Püskürme (volkanik)

Eruption center: Püskürme merkezi

Eruptive rock: Erüptif kayaç; Püskürük kayaç

Erythrine: Eritrin (kobalt ve nikelin birincil minerallerinin oksidasyonu ürünü)

Erythrite: Eritrit (eritrin)

Eschynite: Eşinit (selenyum-titanyum ve diğer metallerin nadir oksit minerali)

Eskebornite: Eskebornit (bakır ve demir-selenitten oluşan bir mineral)

Esker: Esker

Essential mineral: Elzem mineral; Esas mineral

Essexite: Eseksit (bir tür alkali gabro)

Estuary: Haliç

Etching figures: Dağlama şekilleri

Ethane: Etan

Ettringite: Etrinjit

Page 96: Yer Bilimleri Sozlugu

Eubacteria: Öbakteriler; Gerçek bakterileri içeren bakteri alemi

Eucaryota: Bitkiler, mantarlar ve hayvanlar gibi gerçek ökaryotik alemleri kapsayan alan

Eucrite: Ökritler; Bazaltik bileşimli meteorit çeşidi

Euechinoidea: Deniz-kestanelerinin (ekinoidler) bir alt-sınıfı

Eugeosyncline: Öjeosenklinal; Jeosenklinalin bir parçası olup volkanizma ve plütonizma varlığı ile karekteristiktir

Euhaline water: Öhalin su; %1.65-2.2 arası klor içeren tuzluluk kuşağı

Euhedral: Öhedral; İdiyomorfik; Öz şekilli

Euler pole: Euler kutbu; Levha tektoniğinde levha hareketlerinin çalışılmasında kullanılan teorik bir

dönme kutbu

Eulite: Ölit; Ortopiroksen minerali

Euparkeria: İki-ayaklı tekodont diş yapısına sahip bir sürüngen

Euphotic zone: Işık alan su tabakası ; Öfotik kuşak

Eurasian Plate: Avrasya Levhası

Europa: Jüpiter II kod adlı uydu

Europe: Avrupa (kıta)

Europium anomaly: Öropiyum anomalisi

Euryapsida: Öryapsidler; Bir sürüngen türü

Euryhaline: Geniş bir tuzluluk aralığını tolere edebilen

Eurythermal: Geniş bir sıcaklık aralığını tolere edebilen

Eurytopic: Değişik faktörleerin değişimini tolere edebilen

Eustasy: Östazi; Tektonik hareketler yada buzullarla alakalı olarak gelişen, deniz seviyesinde küresel

(global) değişimler

Eustatic movements: Östatik hareketler; Yükselme alçalma hareketleri; Karaları etkileyen deniz

yüzeyindeki alçalma ve yükselmeler

Eutrophication: Ötrofikasyon

Evaporation pond: Buharlaşma havuzu

Evaporite: Evaporit

Evapotranspiration: Su kaybı; Buharlaşma-terleme

Page 97: Yer Bilimleri Sozlugu

Evjite: Evjit (bir tür hornblend gabro)

Evolution: Evrim

Evonsite: Evonsit (sulu bazik alüminyum-fosfat minerali)

Excavation: Kazı

Excess: Aşırı

Exchange capacity: Değişim kapasitesi

Excitation: Uyarılma; Uyarma; Heyecanlandırma; Eksitasyon

Exfoliation: Eksfoliasyon; Soğan kabuğu gibi soyulma; Yaprak yaprak (pul pul) dökülme

Exhalation: Eksalasyon; Aktif volkanik sahalardan buhar yada gazların çıkması

Exinite: Eksinit (kömür maseral grubu)

Exomorphism: Eksomorfizma (kontak başkalaşması)

Exoskeleton: Dış iskelet

Exotic: Ekzotik (yabancı, havza dışından kaynaklanan/gelen)

Expansion: Genişleme

Expencive soil: Şişen zemin

Experimental Petrology: Deneysel Petroloji

Explicit: Belirtik; Açık şekilde

Exploration: Arama

Explosion: Patlama

Explosive: Patlayıcı

Explosive charge: Patlayıcı yükü

Exponential: Üstel

Exposed rock: Açığa çıkmış kayaç; Mostra veren kayaç

Exposure: Teşhir olma; Mostra; Çıkma

Exsolution: Eksolüsyon; Kusma yapısı

Extension: Uzama; Esneme

Extensometer: Uzama/kısalma ölçer; Ekstansometre

External forces: Dış kuvvetler

Page 98: Yer Bilimleri Sozlugu

External mould: Dış kalıp

Externalities: Dışsallıklar

Extinct species: Nesli tükenmiş tür

Extinct volcano: Sönmüş volkan

Extinction: Sönme; Nesli tükenme; Yok olma; Ortadan (sürekli olarak) kalkma; Ekstinksiyon

Extraclast: Ekstraklast; Çökelme ortamına dışarıdan gelen kırıntı

Extraction: Çıkarma; Öz; Belli elementlerin kayaçlardan eriyiklerce alınması

Extraordinary ray: Ekstraordiner ışın

Extrapolation: Dışdeğerbiçim; Ekstrapolasyon

Extrusion: Ekstrüzyon; Püskürme

Extrusive: Ekstrüsif; Püskürük

Extrusive rocks: Püskürük kayaç; Volkanik kayaç

Exundation: Deniz tabanının yükselerek kara haline gelmesi

F

F-layer: F-tabakası; Sıvı dış çekirdek ile katı iç çekirdek arasında geçiş zonuna karşılık gelen sismik zon

Fabric: Fabrik; Doku; Yapı; Kumaş

Fabric analysis: Doku analizi; Fabrik analizi

Fabric axis: Fabrik ekseni

Fabric element: Fabrik elemanı

Fabric filter: Bez filtre

Fabrosaurus australis: Kaydedilen en yaşlı dinozorlardan biri

Face: Ayna; Ayak; Yüz

Face gradient: Ayna eğimi; Ayna gradyanı

Face length: Ayna uzunluğu

Facies: Fasiyes

Facies fossil: Fasiyes fosili

Facies of border: Sınır fasıyesi

Page 99: Yer Bilimleri Sozlugu

Factor of safety: Güvenlik katsayısı

Facultative bacteria: Uyumlu bakteriler

Faecal coliform organisms: Dışkı organizmaları

Faecal pellet: Fekal pellet

Failure: Kopma; Kırılma; Yenilme

Failure criterion: Yenilme ölçütü; Yenilme kriteri

Failure envelope: Yenilme zarfı

Fairchildite: Fairçildit (potasyum-kalsiyum-karbonat minerali)

Fall: Düşme; Göçme

Falling head permeability test: Düşen seviyeli geçirimlilik deneyi

Falling velocity: Düşme hızı

Fallout: Serpinti

Falls: (Meteorit) Düşmeler

False cleavage: Aldatıcı dilinim

Famennian: Fameniyen (Avrupa üst Devoniyen‟inde bir kat)

Family: Familya; Aile

Famitinite: Famitinit (Cu-Sb-sülfit minerali)

Fan fold: Yelpaze kıvrım

Fan scarp: Yelpaze şevi

Fanglomerate: Yelpaze çakıltaşı; Yelpazetaşı; Fanglomera

Farallon Plate: Faralon Levhası

Farringtonite: Faringtonit

Fatique: Yorulma

Fatigue test: Yorulma deneyi

Faujasite: Fojasit (sodalit grubunda bir zeolit minerali)

Fault: Fay

Fault block: Fay bloğu

Page 100: Yer Bilimleri Sozlugu

Fault breccia: Fay breşi

Fault deflection: Fay itmesi

Fault direction: Fay doğrultusu

Fault gauge: Fay pastası; Fay kili

Fault groove: Fay kertiği

Fault hadding against the dip: Tabaka eğimine dik fay

Fault junction: Fay kavşağı

Fault line: Fay hattı; Fay çizgisi

Fault plane: Fay düzlemi

Fault scarp: Fay şevi

Fault scratches: Fay çiziği

Fault trough: Fay teknesi; Fay çanağı

Fault throw: Fay atımı

Fault trap: Fay kapanı

Fault zone: Fay zonu; Fay kuşağı

Fault-dam spring: Fay-barajı gözesi

Faulted area: Faylı alan

Fauna: Fauna

Faunal province: Faunal provins; Faunal bölge

Fayalite: Fayalit (Fe-olivin)

Feather joints: Tüy eklemler

Feather ore: Kuş-tüyü cevheri; Feder cevher

Fecundity: Doğurganlık

Federov stereographic net: Federov stereografik ağı

Feedback: Geribeslenim

Feeder road: Yan yol

Feibergite: Freiberjit (gümüş-zengini tetraedrit)

Feldispathic graywacke: Feldipastik grovak

Page 101: Yer Bilimleri Sozlugu

Feldispathic vake: Feldispatik vake

Feldispathoid: Feldispatoyit

Feldspars: Feldispatlar

Feldspats: Feldispatlar

Felidae: Felidler; Etçiller

Feliformia: Feliformlar (kedi-benzeri hayvanlar)

Felsic: Felsik (açık renkli kor minerallere ve bu minerallerce zengin kor kayaçlara uygulanan bir

terim)

Felsite: Felsit (çok açık renkli, fenokristalli veya fenokristalsiz, afanitik bir kayaç)

Felsitic texture: Felsitik doku

Felsobanyaite: Felsobanyait (sulu bazik Al-sülfat minerali)

Femanitite: Femanitit (bakır-antimon-sülfit minerali)

Femic: Femik (bir kayaç içerisindeki normatif ferromagnezyen mineralleri tariflemek için nadiren

kullanılan bir terim)

Femtoplankton: 0.02-0.2 µm arası boyuta sahip denizel planktonik organizmalar

Fence diagram: Fens diyagramı; Panel diyagram

Fenestrae: Fenestra

Fenestral fabric: Fenestral doku

Fenestral porosity: Fenestral porozite/gözeneklilik

Fenite: Fenit (sodyumca zengin, metazomatik, ortoklaz-nefelin-arfvedsonit-ojit içeren ve karbonatit

sokulumlarının etrafında gelişen bir kayaç)

Fenitization: Fenitleşme; Fenitizasyon

Fennoscandian Border Zone: Fenoskandiyen Sınır Zonu

Feral: Feral; Yabani koşullarda yaşıyan hayvanlar yada bitkiler

Ferberite: Ferberit (demir-tungstat minerali)

Ferghanite: Ferganit (sulu uranyum-vanadat minerali)

Fergusonite: Fergusonit (nadir toprak elementleri içeren oksit minerali)

Fermentation: Fermantasyon

Fermonite: Fermonit (kalsiyum-stronsiyumun-arsenat-fosfat-florür minerali)

Page 102: Yer Bilimleri Sozlugu

Fernandinite: Fermandinit (sulu kalsiyum-vanadil-vanadat minerali)

Ferric: Ferrik; Demir-III

Ferrierite: Feriyerit (bir zeolit minerali)

Ferrimolybdite: Ferrimolibdit (sulu ferrik molibdat minerali)

Ferrinatrite: Ferrinatrit (sulu sodyum-demir-sülfat minerali)

Ferrisicklerite: Ferrisiklerit (lityum-demir-manganez-fosfat minerali)

Ferritungstite: Ferritungstit (sulu bazik demir(III)-tungstat minerali)

Ferro-: Kor kayaçlarda yüksek demir içeriğini (Fe-içeren mineraller veya bütün-kaya içeriği olarak) gösteren önek

Ferroactinolite: Ferroaktinolit (amfibol grubunda bir mineral)

Ferroaugite: Ferroojit (Fe-zengini ojit)

Ferrodolomite: Ferrodolomit (kalsiyum-demir-karbonat minerali)

Ferrohastingsite: Ferrohastingzit (sodyumlu demirce zengin bir hornblend türü)

Ferromagnesian minerals: Ferromagnezyen mineral

Ferromagnetism: Ferromanyetizma

Ferrosilite: Ferrosilit

Ferrous: Ferrüs; Demir-II

Ferruccite: Ferüksit (sodyum-flüoborat minerali)

Fersmanite: Fersmanit (kalsiyum-kolumbiyumun-seryum-titanyum-oksiflorür minerali)

Fertilizer: Gübre

Fervanite: Fervanit

Festiniogian: Festiniyogiyen (Mantvrogiyen‟in yerel ismi)

Fibre: Lif

Fiber-reinforced: Liflerle güçlendirilmiş

Fibriolite: Fibriyolit (silimanitin alternative ismi)

Fibroferrite: Fibroferrit (sulu bazik ferrik (demir III)-sülfat minerali)

Fibrolite: Fibrolit (silimanitin alternative ismi)

Fiedlerite: Fiyedlerit (kurşun-hidroksiklorür minerali)

Page 103: Yer Bilimleri Sozlugu

Field: Alan; Arazi; Saha

Field geologist: Saha jeoloğu

Field Geology: Saha Jeolojisi

Field observation: Saha gözlemleri

Field test: Arazi deneyi

Field reversal: Alan ters-dönmesi

Fill: Dolgu

Fill slopes: Dolgu şevleri

Filling: Dolgu; Diş dolgusu

Fillowite: Filovit (sulu asit sodyum-manganez-demir-kalsiyum-fosfat minerali)

Film: İnce zar; Film

Filon-kuşe: Katman-damar

Filter: Filtre

Filtration: Filtrasyon

Filtration: Süzme ; Filtrasyon

Fine: İnce; İyi

Fine-grained soil: İnce-daneli zemin

Fines: İnce kısım

Finite element method: Sonlu elemanlar yöntemi

Firm rock: Sağlam kayaç; Sıkı kayaç

Fissure: Yarık; Fisür

Fıssured clay: Fisürlü kil; İnce çatlaklı kil

Fıssured rock: Fisürlü kaya; İnce-çatlaklı kayaç

Flameproof: Alev sızdırmaz; Aleve dayanıklı

Flexibility: Esneklik; Bükülgenlik

Flocculate: Topaklanmak

Floor: Taban

Page 104: Yer Bilimleri Sozlugu

Floor heave: Taban kabarması

Flow chart: Akış şeması

Flow net: Akış ağı

Flow rate: Akış hızı

Fluidity: Akışkanlık

Fluid pressure: Akışkan basıncı

Fold: Kıvrım

Foliation: Foliasyon; Yapraklanma

Footing: Temel

Footwall: Taban kayacı

Final cover: Nihai örtü

Fine analyses: İnce elek çözümlemesi

Fine sand: İnce kum

Fine-grained: İnce-daneli

Fingerlakian: Fingerlakiyen (Senekan serisinde bir kat)

Finite element: Sonlu eleman

Finite slope: Sonlu şev

Finnemanite: Finemanit (kurşun-klorür-arsenat minerali)

Fiord (veya Fjord): Fiyord

Fire assay: Ateş tahlili

Fire opal: Ateş opal

Fireclay: Ateş kili

Firn limit: Buzkar/buzulkar sınırı

Firn line: Buzkar/buzulkar hattı

Firn (veya névé): Buzkar/buzulkar

Fissility: Dilinme

Fission: Fizyon

Fission-track dating: Fizyon-izi yaş tayini

Page 105: Yer Bilimleri Sozlugu

Fissure: Yarık; Fisür

Fissure eruption: Fisür (volkanik) püskürmesi; Yarık püskürmesi

Fissure vein: Fisür damar

Fissure volcano: Fissür volkanı; Yarık volkanı

Fizelyite: Fizelyit (kurşun-gümüş-antimon-sülfit minerali)

Flach: Yayvan

Flack: Kayaçtan ayrılmış kabuksu pul-benzeri ince parçalar

Flaggy: Tabakaları düz, sert, ince plaka şeklinde olan kayaç, çoğunlukla da kumtaşı veya kireçtaşı

Flajolotite: Flajolotit (sulu demir-antimonat minerali)

Flame coal: Alevli kömür; Yaklaşık %40‟tan daha fazla uçucu bileşen içeren kömür

Flame photometry: Alev fotometrisi

Flame spectrometry: Alev spektrometrisi

Flammable: Yanabilen; Tutuşan; Alev alan

Flandrian: Flandriyen; Günümüzü de kapsayan buzularası süreç

Flank: Antiklinal ve senkinallerde kanatlar; Yan taraf

Flaser gneiss: Flaser gnays

Flaser rock: Flaser kayaç

Flat: Düz; Yayvan

Flat jack test: Yassı veren deneyi

Flexible: Esnek

Flexural slip fold: Eğilti atımlı fay

Flexure: Büklüm; Eğilti; Tabakalarda rastlanan tek yanlı kıvrım; Monoklinal kıvrım

Flinkite: Flinkit (bazik manganez-arsenat minerali)

Flinn Diagram: Flinn Diyagramı

Flint: Çakmaktaşı

Floating booms: Yüzer setler

Floating caisson: Yüzen keson

Page 106: Yer Bilimleri Sozlugu

Floc: Atık içerisinde biyolojik veya kimyasal etkinlikle katıların oluşturduğu yumak

Flocculation: Topaklanma; Yumaklaştırma

Flood: Taşkın

Flood control: Taşkın denetimi

Flood plain management: Taşkın alanı yönetimi

Flood plain: Taşkın alanı

Floor area ration: Taban alanı katsayısı

Flora: Flora; Verilen bir alan için bütün bitkileri kapsayan alem

Florencite: Florensit (seryum ve alüminyumun bazik fosfat minerali)

Flotation: Flotasyon; Yüzdürme

Flotation separation: Flotasyon(la) ayırma; Yüzdür(meyle) ayırma

Fluoborite ([Mg3(BO3)(F,OH)3]; nocerite): Flüoborit veya noserit

Flow banding structure: Akma bantı yapısı

Flow banding texture: Akma bantı doku

Flow channel: Akım kanalı

Flow curve: Akma eğrisi

Flow fold: Akma kıvrımı

Flow index: Akma indeksi

Flow line: Akım çizgisi

Flow net: Akım ağı

Flow structure: Akma yapısı

Flow through: Akım yönü; Akım doğrultusu

Flowage fold: Akış kıvrımı

Flue gas: Baca gazı

Flue gas desulfurization: Baca-gazının kükürtünün alınması

Fluellite: Flüellit

Fluidized bed combustion: Akışkan yatak yanması

Fluidized bed: Akışkan yatak

Page 107: Yer Bilimleri Sozlugu

Fluoborite: Flüoborit

Fluocerite: Flüoserit

Fluorapatite: Flüorapatit

Fluorescence: Flüoresans

Fluorides: Floritler

Fluorine: Flor

Fluorine dating: Flor yaş tayini

Fluorite: Flüorit

Flute mark: Kaval iz; Flüt izi; Dil-şekilli iz

Flute moraine: Flüt moren; Dil-şekilli moren

Fluvial: Flüviyal; Nehre ait; Nehirle ilişkili

Fluvial environment: Nehirle ilişkili ortam; Nehir yatakları ve sellenme ortamı

Fluvioglacial deposit: Buzulların erimesiyle oluşan sularla çökelerek birikmiş çökeller

Fly ash: Uçucu kül

Flysch: Fliş

Fodinichia: Organizmaların besin ararken geriye bıraktıkları fosilleşmiş izler

Fog: Sis

Fogging: Sislendirme

Foid: Foyid (feldispatoid terimin kısaltılmış hali)

Foidolite: Foyidolit (feldispatoidlerin miktarı kayaçta %60‟ı geçerse, kayaç “foyidolit” olarak adlandırılır)

Fold: Kıvrım

Fold and thrust belt: Kıvrım ve itki kuşağı

Fold angle: Kıvrım açısı

Fold axis: Kıvrım ekseni

Fold belt: Kıvrım kuşağı

Fold limb: Kıvrım kanadı

Fold nappe: Kıvrım napı

Page 108: Yer Bilimleri Sozlugu

Folding: Kıvrımlanma

Foliation: Foliasyon; Yapraklanma

Folk Limestone Classification: Folk Kireçtaşı Sınıflaması

Fonglomerate: Fonglomera

Food additives: Gıda katkı maddeleri

Food chain: Besin zinciri

Food web: Besin ağı

Fool‟s gold: Ahmak altını; Pirit

Foot: Ayak; Bir uzunluk birimi (A.B.D.‟de 1866‟dan beri kullanılan bir uzunluk birimi olup yard‟ın

1/3‟üne ve metrenin tam olarak 1200/3937 (0.3048)‟ine eşittir)

Footing depth: Temel derinliği

Footing width: Temel genişliği

Footing: Temel

Footprint: Ayak izi

Footwall: Taban duvarı

Foram: Foraminiferidler

Foramen: Gözenek yada boşluk

Foraminiferida: Foraminiferidler (bir protozoa ordosu)

Foramol: Foramol (bryzoa, foraminiferid, kırmızı alg ve molüsklerin oluşturduğu birlik)

Forams: Foraminiferidler

Forbesite: Forbesit (sulu asidik nikel-kobalt-arsenat minerali)

Force: Kuvvet

Forced: Zorlanmış

Formula: Formül; İlinti; Bağıntı

Foredeep: Ön çukur

Foreland: Ön bölge; Ön ülke

Forestry: Ormancılık

Page 109: Yer Bilimleri Sozlugu

Formanite: Formanit (uranyum, zirkonyum, toryum, kalsiyum, tantal ve niyobyum ile bazı nadir

toprak elementlerini içeren bir oksit minerali)

Formation: Formasyon

Forsterite: Forsterit (Mg-olivin)

Fortsch Discontinuity: Fortsch Süreksizliği (üst kıtasal kabuk içinde, 8-11 km derinlikte bulunan bir

düzensiz sismik süreksizlik)

Foshagite: Foşajit (bazik sulu kalsiyum-silikat minerali)

Fossil: Fosil

Fossil fuel: Fosil yakıt

Fossil fuel plant: Termik santral; Fosil yakıt santralı

Fossil ore: Fosil cevher

Fossiliferous micrite: Fosilli mikrit

Fossilization: Fosilleşme

Fouling: Denizel kirlilik

Foundation: Temel

Foundation soil: Temel zemini

Foundation coefficient: Temel katsayısı

Fourchite: Forçit/forşit (bir tür alkali lamprofir)

Fourmarierite: Formariyerit

Fractal: Fraktal; Benzer daha küçük elemanların oluşturduğu şekil

Fracture: Çatlak; Kırık

Fracture frequency: Çatlak sıklığı

Fracture mechanics: Çatlak mekaniği

Fractured rock: Çatlaklı kayaç; Çatlak kayaç

Fragmentation: Ufalanma; Parçalanma

Free-air correction: Serbest-hava düzeltmesi (bir P noktasında gözlenen gravite değerinden serbest-

hava gravite düzeltmesi ve eş-potansiyel elipsoidi üzerindeki normal gravite değerinin çıkartılması ile elde edilen miktar)

Friable: Gevrek; Kırılgan

Friction: Sürtünme

Page 110: Yer Bilimleri Sozlugu

Fractional crystallization: Fraksiyonel kristallenme; Kesirli kristallenme

Fractionation: Bölümlenme; Kesirli hal alma; Farklılaşma

Fracture cleavage: Çatlak dilinimi

Fracture frequency: Çatlak sıklığı

Fracture initiation: Çatlak başlangıcı

Fracture porosity: Kırık porozitesi

Fracture spacing index: Çatlak-aralık indeksi

Fracture spring: Çatlak gözesi

Fragmental texture: Kırıntılı doku

Framboid: Framboyid

Framestone: Çatıtaşı

Francolite: Frankolit

Franconian: Frankoniyen (K.Amerika Kroiksiyen serisi Kambriyen‟inde bir kat)

Franklinite: Franklinit (spinel grubunda bulunan bir mineral)

Frasian: Fraziyen (geç Devaniyen Döneminde bir çağ)

Frasnian: Frazniyen (geç Devoniyen Dönemi‟nde bir çağ)

Free water level: Serbest su yüksekliği

Freieslebenite: Freyizlebenit (kurşun-gümüş-antimon-sülfit minerali)

Freirinite: Freyirinit (sulu bazik sodyum-bakır-arsenat minerali)

Freon: Freon; Yaygın olarak soğutucu gaz olarak kullanılan klorofluoro-karbon

Frequency: Frekans; Sıklık

Freshwater bodies: Tatlı su kaynakları

Friction: Sürtünme

Friction angle: Sürtünme açışı

Friction loss: Sürtünme kaybı

Friction pile: Sürtünmeli kazık

Frictional force: Sürtünme kuvveti

Page 111: Yer Bilimleri Sozlugu

Frictional prop: Sürtünmeli direk

Friedelite: Friedelit (sulu manganez-silikat-klorür minerali)

Frohbergite: Frohberjit (demir-tellürit minerali)

Frondelite: Frondelit (bazik manganez-demir-fosfat minerali)

Front (head): Cephe; Baş

Frost: Don

Frost action: Don etkisi

Frost depth: Don(ma) derinliği

Frost heave: Don kabarması

Frost index: Donma indeksi

Frost resistance: Dona karşı dayanım

Frost weathering: Don ayrışması

Frustula: Diyatomda bulunan silika çeperi

Fuel additives: Yakıt katkıları

Fugacity: Fügâsite (bir gazın genişleme veya kaçma eğiliminin bir ölçüsüdür)

Fumarole: Fümarol; Tüten

Fumes: Duman

Fumigant: Gaz dezenfektan

Function: İşlev; Fonksiyon

Functional: İşlevsel; Fonksiyonel

Fungi: Mantarlar

Furrow: Karık; Kertik

Fusain: Füzen; Kömür maseralı

Fusibility ore: Füzibilite cevheri

Fusilinid: Foraminiferidlerin daha iri üyesi olup Karbonifer ve Permiyen için indeks fosildir

Fusinite: Füzinit; Kömür maseralı

Fusion: Füzyon (bir katı maddenin ısı ile eritilmesi işlemi veya iki hafif atom çekirdeğinin

birleştirilmesi)

Page 112: Yer Bilimleri Sozlugu

Fuzzy: Bulanık

Fuzzy-logic: Bulanık mantık

Fuzzy set: Bulanık küme/takım (sınıflar arası sınırın belirgin olmadığı veri sınıflaması)

G

G-layer: G-tabakası (Yeryuvarı‟nın katı iç çekirdeğine karşılık gelen sismik kuşak)

Gabbro: Gabro

Gadolinite: Gadolinit (berilyum-demir-yitriyum-silikat minerali)

Gageite: Gajeyit/gageyit (sulu manganez-magnezyum-çinko-silikat minerali)

Gahnite: Gahnit (spinel grubunda bir mineral)

Gainister: İnce-daneli, arenitli bir kayaç olup bazı kömür seviyelerinin altında bulunur

Galapagos Rise: Galapagos Yükseltisi

Galatea: Neptün VI kod adlı uydu

Galaxite: Galaksit (bir spinel minerali)

Galaxy: Galaksi

Galena: Galen/galenit (Pb-sülfit minerali)

Galenobismutite: Galenabizmut (kurşun-bizmut-sülfit minerali)

Galilean Satellites: Galile Uyduları (1610‟da Galileo tarafından keşfedilen dört uydu: Iyo, Avrupa, Ganimed ve Kalisto)

Gallery: Galeri; Bir ucu kapalı tünel

Gallic: Galik (Kretase Devri‟nin orta dönemi)

Gamma radiation: Gama radyasyonu; Gama ışıması

Gamma rays: Gama ışınları

Gangue: Gang

Ganomalite: Ganomalit (kalsiyum-kurşun-silikat minerali)

Ganophyllite: Ganofilit (sulu manganez-alüminyum-silikat minerali)

Ganymede: Ganimed (Jüpiter III kod isimli uydu)

Gap: Boşluk; Aralık; Gedik

Gap-graded soil: Aralıklı derecelenmiş zemin

Page 113: Yer Bilimleri Sozlugu

Garbage: Çöp; Atık

Gardar Rifting: Gardar Riftleşmesi

Garnet: Granat

Garnierite: Garniyerit (serpantin grubunda bir mineral)

Garronite: Garonit (filispit grubuna ait bir zeolit minerali)

Gas cap: (Doğal) Gaz takke kayacı

Gas chromatography: Gaz kromatografisi

Gas coal: Gaz kömürü

Gas pressure: Gaz basıncı

Gas/oil ratio: Gaz/yağ oranı

Gasconadian: Gaskonadiyen; K.Amerika‟da Kanada Serisi Ordovisyen‟inde bir kat

Gas-liquid chromatography: Gaz-sıvı kromatografisi

Gaspeite: Gaspeyit

Gaspra: Güneş sisteminde bulunan bir asteroid

Gas-solid chromatography: Gaz-katı kromatografisi

Gastropoda: Gastropodlar

Gateroad: Taban yolu

Gauge (veya gage): Ölçme aleti; Kalibre; Demir yolu rayları arasındaki açıklık

Gaussian dristribution: Gauss dağılımı

Gaylussite: Gaylusit (sulu sodyum-kalsiyum-karbonat minerali)

Gayser: Gayzer

Gayserite: Gayzerit

Gearksutite: Gearksutit (sulu alüminyum-florür minerali)

Gedinnian: Gediniyen (Devoniyen Devri‟nin en erken çağı)

Gedrite: Gedrit

Gehlenite: Gehlenit (melilit grubu bir mineral)

Geikielite: Geyikielit (magnezyum-titanat minerali)

Gel: Jel

Page 114: Yer Bilimleri Sozlugu

Gem: Süstaşı; Değerli taş

Gemology: Gemoloji; Jemoloji; Süstaşı bilmi

Genal spine: Jenal diken; Bazı trilobitlerde jenal açıyla bulunan sivri uçlu yapı

Genera (genusun çoğulu): Cinsler

General circulation model (GCM): Genel dolaşım modeli

General Geology: Genel Jeoloji

General shear failure: Genel kayma yenilmesi

Generally recognized as safe (GRAS): Genellikle emniyetli kabul edilen

Genotype: Bir organizmanın sahip olduğu genetik nitelikler

Gentnerite: Gentnerit (bakır-demir-krom-sülfit minerali)

Genus (çoğulu genera): Cins

Geoanticline: Jeoantiklinal; Jeosenklinallere sediment sağlayan, belirgin olarak yükselmiş kara parçası

Geobarometre: Jeobarometre

Geobotanical anomaly: Jeobotanik anomali

Geobotanical exploration: Biyojeokimyasal arama

Geochemical affinity: Jeokimyasal alaka/ilgi

Geochemical anomaly: Jeokimyasal anomali

Geochemical cycle: Jeokimyasal döngü

Geochemical differentiation: Jeokimyasal ayrımlaşma; Jeokimyasal farklılaşma

Geochemical soil survey: Jeokimyasal toprak ölçümü

Geochemistry: Jeokimya

Geochronology: Jeokronoloji

Geocronite: Jeokronit (kurşun-antimon-arsenik-sülfit minerali)

Geode: Jeod

Geodesy: Jeodezi

Geographic Information System (GIS): Coğrafik bilgi sistemi (CBS)

Geographos: Jeografos; Güneş sisteminde bir asteroid

Page 115: Yer Bilimleri Sozlugu

Geoid: Jeoid (ortalama deniz seviyesine karşılık gelen yerçekimsel eş-potansiyel yüzeyi)

Geoisotherm: Eş-yer ısı eğrisi; Yeryuvarının iç kesimlerinde aynı sıcaklıktaki noktaları birbirine bağlayan eğri

Geologic chronology: Jeolojik kronoloji; Jeolojik olayların oluşum sırasına göre sıralanması

Geologic cross-section: Jeolojik çapraz-kesit

Geologic hazards: Jeolojik tehlikeler

Geologic map: Jeolojik harita

Geologic map symbols: Jeolojik harita sembolleri

Geologic time scale: Jeolojik zaman ölçeği

Geologic time unit: Jeolojik zaman birimi

Geological compass: Jeolojik pusula

Geological map: Jeolojik map

Geological section: Jeolojik kesit

Geological strength index: Jeolojik dayanım indeksi

Geologist/Earth scientist: Jeolog; Yerbilimci

Geology: Jeoloji; Yerbilim

Geomagnetic poles: Jeomanyetik kutuplar

Geomagnetic reversal: Jeomanyetik ters-dönme/terslenme

Geomagnetic: Jeomanyetik

Geomagnetism: Jeomanyetizm

Geomechanics: Jeomekanik

Geomembrane: Jeo-zar; Jeomembran

Geomorphology: Jeomorfoloji

Geopetal structure: Jeopetal yapı

Geophone: Jeofon

Geophysic: Jeofizik

Geophysical exploration: Jeofiziksel arama

Geophysical method: Jeofizik yöntem

Page 116: Yer Bilimleri Sozlugu

Geophysical survey: Jeofiziksel ölçüm

Geophysicist: Jeofizikçi

Geophysics: Jeofizik

Georgiadesite: Jeorjiyadezit (kurşun-kloroarsenat minerali)

Geosphere: Jeosfer; Yerküre

Geostatistics: Jeoistatistik

Geosuture: Jeosütür

Geosycline: Jeosenklinal

Geotechnical: Geoteknik

Geotechnical map: Geoteknik harita

Geotechnical property: Geoteknik özellik

Geotechnics: Jeoteknik

Geotextile: Jeotekstil; Jeodokuma

Geothermal: Jeotermal

Geothermal brine: Jeotermal salamura; Jeotermal tuzlu su

Geothermal energy: Jeotermal enerji

Geothermal field: Jeotermal saha

Geothermal gradient: Jeotermal gradyan

Geothermal heat flow: Jeotermal ısı akışı

Geothermometer: Jeotermometre

Gerhardtite: Gerhardit (bazik bakır-nitrat minerali)

Germanite: Germanit (bakır-germanyum-galyum-demir-sülfit-arsenat minerali)

Germanotype orogenesis: Germano-tip orojenez

Germen triassic: Orta Avrupa‟da bulunan, karasal yada sığ denizel triyas tabakaları

Gersdorffite: Gersdorfit (nikel-arsenik-sülfit minerali)

Geyser: Gayzer

Geyser basın: Gayzer havzası

Geyserit: Gayzerit/geyzerit (gayzer suları tarafından çökeltilen kayaç)

Page 117: Yer Bilimleri Sozlugu

Giacobini-Zinner: Güneş sisteminde bir kuyruklu yıldız

Gibbs free energy: Gibbs serbest enerjisi

Gibbsite: Gibsit (alüminyum-hidroksit minerali)

Giga: Jiga (Mega‟nın bin katı)

Gilbert: Orta Pliosen‟de terslenmiş polarite kronu

Gilbert-type delta: Gilbert-tipi delta

Gilsonite: Gilsonit (asfaltın bir türü)

Ginorite: Ginorit (sulu kalsiyum-borat minerali)

Girdle: Kemer

GIS: Coğrafik Bilgi Sistemi

Gisbornian: Gisborniyen (Avustralya orta Ordovisyen‟inde bir kat)

Gismondite: Gismondit (sulu kalsiyum-alüminosilikat minerali)

Givetian: Givetiyen (orta Devoniyen Dönemi‟nde bir kat)

Glacial canyon: Buzul kanyonu

Glacial epoch: Buzul dönemi

Glacial period: Buzul devri

Glacial theory: Buzul teorisi

Glacial till: Buzul tili

Glaciation: Buzullaşma

Glacier: Buzul

Glacier mill: Buzul içinde oluşmuş olan silindirik kuyu/oyuk; Buzul değirmeni

Gladite: Gladit (kurşun-bakır-bizmut-sülfit minerali)

Glacial erosion: Buzul erozyonu; Buzul aşındırması

Glass: Cam

Glass sand: Cam kumu

Glass shards: Kırık cam parçaları; Keskin kenarlı ve düzensiz şekilli volkanik cam parçaları

Glauberite: Globerit (sodyum-kalsiyum-sülfat minerali)

Page 118: Yer Bilimleri Sozlugu

Glaucocerinite: Glokoserinit (sulu bazik bakır-çinko-alüminyum-sülfat minerali)

Glaucochroite: Glokokroyit (kalsiyum-manganez-silikat minerali)

Glaucodot: Glokodot (kobalt-demir-sülfoarsenit minerali)

Glauconite: Glokonit (mika grubunda bir mineral)

Glaucophane: Glokofan (amfibol grubunda bir mineral)

Glaucophane-schist facies: Glokofan-şist fasiyesi

Gleedonian: Gledoniyen (Siluriyen‟de bir kat)

Glide (veya gliding): Kayma

Glide direction: Kayma doğrultusu

Glide plane: Kayma düzlemi

Glimmerite: Glimerit (hemen hemen tamamen koyu mikadan oluşan bir ultrabazik kor kayaç)

Global: Kürsel

Global atmospheric research programme (GARP): Global atmosfer araştırması programı

Global environmental monitoring system (GEMS): Global çevre izleme sistemi

Global positioning system (GPS): Küresel konum-belirleme sistemi

Global projection: Küresel projeksiyon; Küresel izdüşüm

Global tectonics: Küresel tektonik

Globigerina ooze: Globigerina çamuru

Glockerite: Glokerit (sulu bazik demir (III)-sülfat minerali)

Glomerocrystal: Glomerokristal

Glomerophyritic: Glomerofirik

Glomeroporphyritic: Glomeroporfiritik

Glossopteris flora: Glossopteris florası

Gnathostomata: 1. Gerçek çene yapısına sahip omurgalıları içeren üst-sınıf; 2. Ekinoidlerin üst-ordosu

Gneiss: Gnays (ileri-derece bölgesel metamorfizma sırasında oluşan bantlı, iri-kristalli kayaç)

Gneissic structure: Gnays yapısı

Gneissose banding: Gnaysöz bantlı-yapı oluşumu

Gneissosity: Gnayslılık

Page 119: Yer Bilimleri Sozlugu

Gnomonic projection: Gnomonik projeksiyon

Goaf: 1. Atık malzeme; 2. Kömürün alındığı alan

Goethite: Götit (sulu demir-oksit minerali)

Gold: Altın

Goldschmidt rules: Goldschmidt kuralları

Gomphotheriidae: Mastodonların nesli tükenmiş bir familyası

Gondwana land: Gondvana karası

Goniatite: Goniatit (nispeten daha basit sütür çizgilerine sahip amonoid familyası)

Goniometer: Gönyemetre; Açıölçer

Gonnardite: Gonardit (zeolit grubunda bir mineral)

Goongardite: Gongardit (kurşun-bizmut-sülfit minerali)

Gorceixite: Gorseyiksit (sulu bazik baryum-alüminyum-fosfat minerali)

Gordo Plate: Gordo Levhası

Gordonite: Gordonit (sulu bazik magnezyum-alüminyum-fosfat minerali)

Gore: Gor (Y. Zelanda‟da Triyas‟ın taban serisi)

Garnetfels: Başlıca minerali granat olan boynuz taşı

Gorstian: Gorstiyen (üst Siluriyen‟de bir kat)

Goslarite: Goslarit (sulu çinko-sülfat minerali)

Gossan: Gossan; Demir şapka

Gothian Orogeny: Gotiyen Orojenezi

Gothian: Gotiyen (alt Proterozoik‟te bir kat)

Goyazite: Goyazit (sulu bazik stronsiyum-alüminyum-fosfat minerali)

GPS: Küresel Konum-Belirleme Sistemi

Graben: Graben

Gradation: Boylanma

Grade: Derece; Yer seviyesi

Graded: Dereceli

Page 120: Yer Bilimleri Sozlugu

Graded bedding: Dereceli tabakalanma

Graded sediment: Dereceli sediment

Gradient: Gradyan; Degisim derecesi; Düşüm

Grading: Derecelenme ; Tesviye

Graduated rod: Mira; Dereceli/bölmeli çubuk/cetvel

Graftonite: Graftonit (demir-manganez-kalsiyum-fosfat minerali)

Grahamite: Grahamit (bir hidrokarbon minerali)

Grain: Dane

Grain diameter: Dane çapı

Grain shape: Dane şekli

Grain size distribution: Dane boyu dağılımı

Grain size distribution analysis: Dane boyu dağılımı analizi

Grain-size distribution curve: Dane boyu dağılım eğrisi

Granamite: Granamit (bir tür asfaltit)

Grandite: Grandit (granat grubunda bir mineral)

Granidoid: Granitoyid (granitik bileşimde sokulum)

Granite: Granit (asidik bileşimde derinlik kayacı)

Granite gneiss: Granit gnays

Granite porphyry: Granit porfiri

Granite tectonics: Granit tektoniği

Granitic layer: Granitik katman

Granitization: Granitleşme

Granoblastic: Granoblastik

Granodiorite: Granodiyorit

Granophyre: Granofir (granitik bileşime sahip ancak granofirik dokulu bir kayaç)

Granophyric: Granofirik (mikrografik)

Granular: Granüler; Daneli

Granule: Boyu 2 ve 4 mm arasında olan dane veya partikül/parça

Page 121: Yer Bilimleri Sozlugu

Granulite: Granülit

Granulite facies: Granülit fasiyesi

Granulometric analysis: Elek analizi

Granulemetric curve: Granülometri eğrisi

Granulometry: Granülometri

Grapestone: Salkım taşı

Graph: Grafik

Graphic: Grafik

Graphite: Grafit

Graptolithina: Graptolitinler (orta Kambriyen‟den alt Karbonifer‟e var olmuş olan, nesli tükenmiş, koloni halinde yaşıyan, çubuk-benzeri graptolit sınıfı)

Graptoloidea: Graptoloidler (alt Ordovisyen‟den alt Devoniyen‟e kadar var olan graptolit ordosu)

Grass: Çimen

Gratonite: Gratonit (kurşun-arsenik-sülfit minerali)

Gravel: Çakıl

Gravimetre: Gravimeter (belli bir noktada gravite değereini ölçmek yada bir nokta ile başka bir nokta

arasındaki gravite değerleri arasındaki farkı ölçmek için kullanılan bir araç)

Gravitation: Gravitasyon

Gravitational acceleration: Gravitasyonal ivme (g)

Gravitational constant: Gravitasyonal sabit (G)

Gravitational differentiation: (magmanın kristallenmesi sürecinde) Gravitasyonal farklılaşma

Gravitational equipotential: Gravitasyonal eşpotansiyel (jeoid gibi eş gravitasyonal ivmeye sahip bir

yüzey)

Gravitational field: Gravitasyonal alan

Gravitational sliding: Gravitasyonal yer-kayması

Gravitational tectogenesis: Gravitasyonal tektojenez

Gravitational water (toprak içinde gravite etkisi ile hareket eden su): Gravitasyonla su

Gravity: Gravite;Yerçekimi

Gravity assist: Gravite asitsi/yardımı

Page 122: Yer Bilimleri Sozlugu

Gravity collapse structure: Çekim çökmesi yapısı

Gravity dam: Ağırlık barajı

Gravity fault: Gravite fayı (normal fay)

Gravity flow: Ağırlıksal akış

Gravity loading: Yerçekimi yüklemesi

Gravity method: Gravite yöntemi

Gravity separation: Gravite separasyonu/ayırması

Gravity settling: Gravite çökelmesi/tortusu

Gravity slide/sliding/gliding: Yerçekimi kayması; Gravite kayması

Gravity survey: Gravite ölçümü; Yerçekimi ölçümü

Gravity tectonics: Gravite tektoniği (kayma tektoniği)

Gravity units: Gravite birimleri (gal, mgal gibi)

Gravity wall: Ağırlık istinat duvarı

Great Ice Age: Büyük Buzul Çağı

Green: Yeşil

Green belt: Yeşil kuşak

Green mud: Yeşil çamur

Greenalite: Grenalit (klorit grubunda bir mineral)

Greenhouse effect: Sera etkisi

Greenland spar: Grönland spar

Greenockite: Grenokit (kadmiyum-sülfit minerali)

Greenstone: Yeşil kaya

Greenstone belt: Yeşil kayaç kuşağı

Greisen: Greyzen

Grenville Orogeny: Grenville Orojenezi

Grenuillian Orogeny: Grenuilliyen Orojenezi

Grey area: Gri alan

Page 123: Yer Bilimleri Sozlugu

Greywacke: Grovak

Gridiron pattern: Izgara modeli

Griesbachian: Greysbakiyen (Skitiyen Dönemi‟nin ilk katı)

Griffith-Murrel failure criterion: Griffith-Murrel yenilme/kırılma kriteri

Griffith failure criterion: Griffith yenilme/kırılma kriteri

Grigg-Skjellerup: Güneş Sistemi‟nde bir kuyruklu yıldız

Grinding: Öğütme

Griphite: Grifit (bazik sodyum-alüminyum-kalsiyum-demir-manganez-fosfat minerali)

Grisou (veya mine gas): Grizu; Maden gazı

Grit: Kum ve çakıl gibi kaba daneler

Groin: Sahil koruma seti

Gross floor area: Binaların taban alanı toplamı

Gross weight: Brüt ağırlık

Grossularite: Grosülarit (granat grubunda bir mineral)

Grossuler: Grosülar (granat grubunda bir mineral)

Ground: Yer; Zemin

Ground arch: Arazi kemeri

Ground control: Arazi denetimi; Zemin denetimi

Ground cover: Toprak örtüsü; Zemin örtüsü

Ground investigation: Zemin incelemesi

Ground moraine: Yer moreni

Ground reaction: Arazi tepkisi; Arazi tepkimesi; Arazi reaksiyonu

Ground vibration: Yer titreşimi

Groundmass: Hamur

Groundwater: Yeraltı suyu

Groundwater basin: Yeraltı suyu havzası

Groundwater level: Yeraltı suyu seviyesi

Groundwater pollution: Yeraltı suyu kirliliği

Page 124: Yer Bilimleri Sozlugu

Groundwater recharge: Yeraltı suyu zenginleşmesi

Groundwater table: Yeraltı su düzeyi

Group: Grup

Grout: Enjeksiyon

Grouting: Enjeksiyon

Groutite: Groutit (manganitin bir türü)

Growth curve: Büyüme eğrisi

Growth fault: Büyüme fayı

Growth theory: Büyüme teorisi

Growth twinning: Büyüme ikizlenmesi

Gruenlingite: Gruenlinjit

Grunerite: Grunerit (amfibol grubuna ait bir mineral)

Grus: Grüs; Granit üzerinde gelişen saprolit

Guadalupian: Guadalupiyen (K. Amerika üst Permiyen‟in alt serisi)

Guanajuatite: Guanajuatit (bizmut selenit minerali)

Guano: Guano

Guildite: Guildit (Cu-Fe-Al‟un sulu bazik sülfatı)

Guitermanite: Guitermanit

Gulf coast-type fault: Körfez kıyısı-tipi fay

Gulf stream: Körfez akıntısı

Gulfian: Gulfiyen (K.Amerika üst Kretase‟sinde bir seri)

Gummite: Gumit (uranyum-kurşun-toryumun sulu oksiti)

Gunite: Püskürtme sıva

Günz: Günz

Günz/Mindel Interglacial: Günz/Mindel Buzularası

Gutenberg Discontinuity: Gutenberg Süreksizliği (Yeryuvarı mantosu ile çekirdeği arasında bulunan

bir sismik hız süreksizliği)

Guyot: Guyo (düz tepeli denizaltı dağı olup deniz yüzeyinden 1000-2000 m derinde bulunurlar)

Page 125: Yer Bilimleri Sozlugu

Gypsic: Jipsik; Jipsten oluşan

Gypsum plate: Jips kaması; Jips plakası

Gypsum: Jips; Alçı (taşı)

Gyre: Girdap; Suyun dairemsi veya spiral hareketi

Gyroscope: Jiroskop (yön tesis etmek ve yön teyit etmek için dönen bir kütle kullanan herhangi bir aygıt)

Gzelian: Gizeliyen/Gzeliyen (K. Amerika Pensilvaniyen Devri‟nde son dönem)

H

Habit: Habitüs; Kristallerin genel şekilleri

Habitat: Habitat; Yaşam ortamı

Hackmanite: Hakmanit (sodalit ailesine ait bir mineral)

Hadean: Hadeyan (Prekambriyen‟in ilk sistemi)

Hadrosauridae: Hadrozoridler

Hadrynian: Handriniyen (Kanada Kalkan bölgesinin üst Proterozoiğinde bir kat)

Haidingerite: Haidinjerit (sulu asit kalsiyum-arsenat)

Hale-Bopp: Güneş sisteminde bulunan bir kuyruklu yıldız

Half-life: Yarılanma müddeti; Yarılanma ömrü; Yarılanma süresi

Half-plane: Yarı-düzlem

Half-space: Yarı-uzay

Halides: Halitler

Halinity: Halinite

Haliomma Vetustum: Radyolaryaların kaydedin en eski türlerinden biri

Halite: Halit

Halley: Haley (Güneş sisteminde bulunan bir kuyruklu yıldız)

Hallian: Haliyen (K. Amerika batı sahili Pleistosen‟in iki katından sonucu olanı)

Halloysite: Haloysit (sulu bazik alüminyum silikat)

Halotrichite: Halotrişit (demir ve alüminyumun sulu sülfatı)

Page 126: Yer Bilimleri Sozlugu

Holotype (veya type specimen): Tip örnek; Belli bir türün adlandırılmasında ve tanıtılmasında

kullanılan örnek

Hambergite: Hamberjit (berilyum-borat minerali)

Hammarite: Hamarit (kurşun-bakır-bizmut-sülfit minerali)

Hammer: Çekiç

Hancockite: Hankokit (epidot ile izomorf yapılı kompleks bir silikat minerali)

Hand auger: El burgusu

Hand lens: El merceği

Handling: Ele alma; Yönetme; İşletme

Hand-operated: El kumandalı

Hanging galcial valley: Asılı buzul vadisi

Hanging valley: Asılı vadi; Tabanı ana vadiye oranla oldukça yüksekte olan yan vadi

Hangingwall: Tavan çeperi; Tavan kayacı

Hanksite: Hanksit (sodyum-potasyum-sülfat-klorokarbonat minerali)

Hannayite: Hanayit (sulu asit amonyum-magnezyum-fosfat minerali)

Hard layer: Sert tabaka

Hard rock: Sert kayaç

Harden: Sertleştirmek; Sertleşmek

Hardness: Sertlik

Hardystonite: Hardisonit (kalsiyum-çinko-silikat minerali)

Harmonic fold: Harmonik kıvrım; Uyumlu kıvrım

Harmonic function: Uyumlu işlev

Harmotome: Harmotom (zeolit grubunda bir mineral)

Harnagian: Harnagiyen (Alt Karadok Ordovisyen‟inde bir kat)

Harstigite: Harstijit (berilyum-kalsiyum-silikat minerali)

Harzburgite: Harzburjit (esas olarak olivin ve piroksenden oluşan bir peridotit)

Hastarian: Hastariyen; Tournaiziyen Dönemi‟nde bir kat

Hastingsite: Hastingzit (amfibol grubunda bir mineral)

Page 127: Yer Bilimleri Sozlugu

Hatchite: Hatçit (kurşun-arsenik-sülfit minerali)

Hauerite: Hoerit

Haul: Taşıma; Nakliye

Haul road: Nakliye yolu

Haulage: Nakliyat

Hausmannite: Hosmanit (manganez-tetraoksit minerali)

Hauterivian: Hoteriviyen (Avrupa alt Kretase‟sinde bir kat)

Haüyne: Haüyn

Hawaiian activity: Havai benzeri püskürme

Hawaiian-Emperor Chain: Havai-İmparator (denizaltı volkan) Zinciri

Hawaiian-type eruption: Havai-tipi püskürme

Hawaiite: Havait

Hawker: Havker (Avustralya Kambriyen‟inde bir kat)

Hazard: Tehlike; Riziko; Afet

Hazardous and noxious substances: Tehlikeli ve zararlı maddeler

Hazardous areas: Afet alanları; Tehlikeli alan

Hazardous wastes: Afet kalıntıları; Tehlikeli atıklar

Head: Basınç yüksekliği

Heading: İlerleme galerisi

Headwater: Su başı

Health: Sağlık

Headward erosion: Başa-doğru aşınma; Gerileyici aşınma; Nehirlerin yataklarını düzleştirmek için kaynağa doğru yaptıkları aşındırma

Heat capacity: Isı kapasitesi

Heat conductivity: Isı iletkenliği

Heat content: Isı içeriği

Heat flow: Isı akışı

Heat island: Isı adası

Page 128: Yer Bilimleri Sozlugu

Heat-flow unit: Isı-akışı birimi

Heave: Kabarma; Yukarıya hareket; Yatay atım

Hemispherical projection: Yarı-küresel izdüşüm

Heavy goods vehicle: Ağır yük taşıtı

Heavy liquid: Ağır sıvı

Heavy metal: Ağır metal

Heavy mineral: Ağır mineral

Heavy spar: Ağır spar (barit kastedilir)

Heazelwoodite: Heazelvodit (nikel-sülfit minerali)

Hectorite: Hektorit (montmorilonit grubunda bir kil minerali)

Hedenbergite: Hedenberjit (klinopirekson grubunda bir mineral)

Hedleyite: Hedleyit (bizmut ve telluryumun doğal bir alaşımı)

Hedyphane: Hedifan (kalsiyum-kurşunun-arsenat-klorür minerali)

Heldenbergian: Heldenbergiyen (K.Amerika Devoniyen‟inin taban serisi)

Helena: Helena (Satürn XIII kod adlı uydu)

Helictite: Heliktit (damlataşlarının bir şekli)

Helikian: Helikiyen (Kanada Kalkan Bölgesi‟nin orta Proterozoik‟inde bir kat)

Heliophyllite: Heliyofilit (kurşun-arsenik-oksiklorür minerali)

Helipora: Önemli bir resif yapıcı oktokoral (oktamercan) türü

Hellandite: Helandit (seryum grubu metalleri ve alüminyum, demir, manganez ve kalsiyum ile

silikatdan oluşan bir mineral)

Helvetian: Helvetiyen (orta Miyosen‟de bir çağ)

Helvite: Helvit (Mn-Fe-Zn-Be-silikat-sülfit minerali)

Hemafibrite: Hemafibrit (sulu bazik manganez-arsenat minerali)

Hematite: Hematit (ferrik-oksit minerali)

Hematolite: Hematolit (Al-Mg-Mn-bazik arsenat minerali)

Hematophanite: Hematofanit (Pb-Fe-hidroksiklorür minerali)

Hemi-: Yarı-

Page 129: Yer Bilimleri Sozlugu

Hemichordata:Hemikordatlar

Hemimorph: Yarışekil

Hemimorphism: Hemimorfizma

Hemimorphite: Hemimorfit (bazik sulu Zn-silikat)

Hemipelagic sediment: Hemipelajik sediment

Hemipelagite: Hemipelajit (hemipelajik sediment)

Hemoseismal line: Eşzaman deprem çizgisi (yeryüzüne eş zamanlarda gelen deprem dalgalarının varmış oldukları birbirine bağlayan çizgiler)

Herangi: Herangi (Y. Zelanda alt Jura‟sında bir seri)

Herbicide: Herbisid (bitki öldürücü kimyasal madde/ilâç)

Herbivore: Otobur; Otçul

Hercynian Orogenesis: Hersiniyen Orojenezi/Dağ oluşumu

Hercynian Orogeny: Hersiniyen Orojenezi (özellikle Avrupa‟da Karbonifer yaşlı orojenez ve ilişkili

magmatik etkinlikler)

Hercynite: Hersinit (spinel grubuna ait bir mineral)

Herderite: Herderit (kalsiyum ve beriyumun fosfat ve florürü)

Heretaungan: Heretongan (Y. Zelanda alt Tersiyer‟inde bir kat)

Hermatypic: Hermatipik

Herringbone cross-bedding: Balık-kılçığı çapraz-tabakalanması

Herringbone texture: Balık-kılçığı dokusu

Hervyan: Herivan; Avustralya Devoniyen‟inde en üst kat

Hetaerolite: Hetaerolit (çinko-manganez-oksit minerali)

Heterian: Heteriyen (Y. Zelanda Jura Kavhiya serisinde bir kat)

Hetero-: Hetero-; “-den farklı” anlamına gelen bir önek

Heterocorallia: Mercanların sadece Avrupa ve Asya Karbonifer kayaçlarından bilinen küçük bir ordosu

Heterodont: Heterodont (çift-kavkılıarda bulunan bir diş-yapısı)

Heterodonta: Heterodontlar (pelesipod molüsklerine ait bir alt-sınıf)

Heterogeneous: Heterojen; Türdeş olmayan

Page 130: Yer Bilimleri Sozlugu

Heterogenite: Heterojenit (kobalt oksihidroksit minerali)

Heteromorphite: Heteromorfit (kurşun-antimon sülfit)

Heterosite: Heterosit (demir ve manganez fosfat içeren bir mineral)

Heterosphere: Heterosfer

Heterostraci: Üst Kambriyen‟den Devoniye‟e kadar bulunan en yaşlı çenesiz, ağır-zırhlı, balık-benzeri

canlılar

Heterotroph: Heterotrof

Heterotrophic: Heterotrofik

Hettangian: Hetangiyen (Avrupa alt Jura‟sında bir kat)

Heulandite: Hölandit

Heuylandite: Höylandit (sulu Ca-Na-Al-silikat)

Hewettite: Hevetit (sulu kalsiyum vanadat minerali)

Hexacorallia: Skleraktin mercanlar (taşsı mercanlar) için alternatif isim

Hexactinellida: İlk, Kambriyen‟de ortaya çıkmış olan bir grup sünger

Hexagonal: Hegzagonal

Hexagonal system: Hegzagonal sistem

Hexahedron: Altiyüzlü; Hegzaeder

High pressure: Yüksek basınç

Hexahydrite: Hegzahidrit

Hexapoda: Hegzapodlar (artropodların biri sınıfı; üç çift bacak ve iki çift kanada sahip böcekler)

Hiatus: Hiyatüs; Sedimanter istifte zaman boşluğu

Hidrological cycle: Hidrolojik döngü; Hidrolojik çevirim

Hidrology: Hidroloji

Hieratite: Hiyeratit (K-flüosilikat minerali)

High-angle fault: Yüksek açılı fay

High energy scrubber: Yüksek enerjili yıkayıcı

High plasticity: yüksek plastisiteli

High pressure chamber: Yüksek basınç odası/locası

Page 131: Yer Bilimleri Sozlugu

Highest and best use: En yüksek ve en iyi kullanım

Highest no effect level: En yüksek etkisiz düzey

Highwall: Yüksek şev; Üretim gevi

Hilgardite: Hilgardit (kalsiyumun sulu borat ve klorürü)

Hillebrandite: Hilebrandit (sulu kalsiyum-silikat minerali)

Himalayan Orogenic Belt: Himalaya Orojenik Kuşağı

Himalia: Himaliya

Hinge: Eklem

Hinge line: Eklem çizgisi

Hinged support: Eklemli tahkimat; Eklemli destek

Hinsdalite: Hinsdalit (bazik Pb-Sr-Al-sülfat-fosfat minerali)

Hinterland: İç bölge; Arka bölge

Hirnantian: Hirnantiyen; HirnansiyenÜst Aşgil Ordovisyen‟inde bir kat

Hissingerite: Hisinjerit (sulu ferrik silikat)

Histogram: Histogram; Sıklık grafiği

Historic preservation: Tarihi koruma

Histosols: Histosollar (organik içerem toprak grubu)

Hoboken (veya Hengelo): Hoboken (Orta Devensiyen‟de bir interstadial)

Hodgkinsonite: Hodgkinsonit (sulu manganez-çinko-silikat)

Hoegbomite: Högbomit (Mg-Al-Fe-Ti-oksit)

Hoernesite: Hörnesit (sulu magnezyum arsenat)

Hohmannite: Hohmanit (demirin sulu bazik sülfatı)

Holistic: Holistik

Holkerian: Holkeriyen; Vizeen Dönemi‟nde bir kat

Hollandite: Hollandit (baryum ve manganez manganat)

Holmquistite: Holmkuistit (Fe-Mg-Li-Al‟un alkali silikatı)

Holo-: Holo-; “Tam, bütün, eksiksiz” anlamlarına gelen bir önek

Holocene: Holosen (son 100 bin yılı kapsayan dönem)

Page 132: Yer Bilimleri Sozlugu

Holocrystalline:Holokristalin

Holohyline: Holohilin

Hololeucocratic: Hololökokratik

Holomictic: Holomiktik

Holophyletic: Holofletik

Holostei: Deniz ve tatlı suda yaşıyan, bir çok fosil türü de içeren kılçıklı balık grubu

Holothuroidea: Serbest yada bağlı yaşıyan, kurt-benzeri ekinoderm sınıfı

Holotype: Holotip; Tip örnek; Taksonomlar tarafından isimlendirme ve tariflemede esas alınan bitki yada hayvan

Holsteinian: Holsteiniyen; 0.3-0.25 My arasına karşılık gelen, K. Avrupa buzularası devri

Homalozoa: Ekinodermlerin, ışınsal simetri belirtisi taşımayan, bir alt filumu

Homerian: Homeriyen (orta Siluriyen‟de bir kat)

Hominidae: Hominidler; İnsanları ve halen mevcüt yakın akrabalarını kapsayan memeliler familyası

Homilite: Homilit (kalsiyum-demir-magnezyum-borasilikat minerali)

Hominoidea: Hominoidler (primat ordosunda üst familya olup insan, maymun ve şebek (gibbon) gibi

türleri kapsar)

Homo-: Homo-; “Benzer, aynı” anlamına gelen bir önek

Homoaxial: Eş eksenli

Homodont: Homodont (çift-kavkılılarda bulunan bir diş yapısı)

Homogeneity: Homojenlik

Homogeneous: Homojen; Türdeş

Homogeneous sill: Homojen sil

Homogeneous stock: Homojen stok

Homoiotherm: Homoiyoterm

Homomorphic: Benzer yapılı; Eşyapılı

Hooke‟s Law: Hooke Yasası

Hopeite: Hopeit

Horizon: Horizon; Ufuk; Seviye

Page 133: Yer Bilimleri Sozlugu

Horizontal: Yatay

Horizontal extent: Yatap uzanım

Horizontal seismograph: Yatay sismograf

Hornblende: Hornblend (amfibol grubuna ait bir mineral)

Hornblende-hornfels facies: Hornblend-hornfels fasiyesi

Hornblendite: Hornblendit (çoğunlukla hornblendden oluşan bir metamorfik kayaç)

Hornfels: Boynuztaşı

Hornfels facies: Boynuztaşı fasiyesi; Hornfels fasiyesi

Horse: But

Horseshoe dune: At nalı kumul

Horsferdite: Horsferdit (bakır-antimon alaşımından oluşan bir mineral)

Horst: Horst

Hortonolite: Hortonolit (olivin serisine ait bir mineral)

Host: Ev sahibi

Host-rock: Evsahibi-kayaç; Ana kayaç

Hottonite: Hotonit (toryum-silikat)

House connection: Bina bağlatısı

Howardite: Hovardit (akondritik taşsı meteorit)

Howlite: Hovlit (kalsiyum-bizmutun sulu silikatı)

Hoxnian: Hoksniyen; Buzularası devir

HREE (heavy rare earth elements): Ağır nadir toprak elementler

Hudsonian Orogeny: Hudsoniyen Orojenezi

Hugoniot: Sismik hızlardan türetilen, Yeryuvarı içindeki yoğunluk ve basınç ilişkisi

Huhnerkobelite: Hühnerkobelit (sodium-kalsiyum-demir ve manganezin fosfatı)

Hulsite: Hülsit (demir-magnezyum-kalay-borat minerali)

Human ecology: İnsan ekolojisi

Human settlement: İnsan yerleşimi

Humboldtine: Humboldtin (sulu demir-II-oksalattan oluşan bir mineral)

Page 134: Yer Bilimleri Sozlugu

Humic acid: Hümik asit

Humic coal: Hümik kömür

Humidity: Nem; Nemlilik

Humification: Humuslaşma; Hümifikasyon

Humite: Hümit (bir hümik kömür minerali)

Humus: Humus

Huntite: Hüntit (kalsiyum-magnezyum-karbonat minerali)

Hureaulite: Huröulit (manganezin sulu asit fosfat minerali)

Huroian: Hüroiyen (2475-2225 My arasına karşılık gelen, Proterozoik‟te bir sistem)

Hurricane: Kasırga; Bora

Hutchinsonite: Hutçinsonit (Pb-Cu-Ag-As-sülfit minerali)

Hyacinth: Hiyasint; Zirkonun saydam kırmızı veya kahverengimsi çeşidi

Hyakutake: Hiyakütak; Güneş sisteminde bir kuyruklu yıldız

Hyaline: Hiyalin; Cam-benzeri; Yar-şeffaf veya saydam

Hyalite: Hiyalit (opalin renksiz bir çeşidi)

Hyalobasalt: Hiyalobazalt

Hyaloclastic: Hiyaloklastik

Hyalophane: Hiyalofan (baryum-alüminyum silikat)

Hyalopilitic: Hiyalopilitik

Hyalospangea: Kambriyen‟de ilk olarak ortaya çıkmış olan bir grup sünger

Hyalotekite: Hiyalotekit

Hybrid: Melez; Magmanın yükselme sırasında başka magmalarla karışması yada yantaşları

özümsemesi sonucu oluşan melez magma

Hydration: Hidrasyon; Su alma

Hydraulic conductivity: Hidrolik iletkenlik

Hydraulic fracturing: Hidrolik çatlatma

Hydraulic gradient: Hidrolik eğim; Hidrolik gradyan

Hydraulic jack: Hidrolik kriko

Page 135: Yer Bilimleri Sozlugu

Hydraulic prop: Hidrolik direk

Hydraulogic cycle: Hidrolojik döngü

Hydraulogic study: Hidrolojik çalışma

Hydrobasaluminite: Hidrobazalaluminit

Hydrobios: Sudaki biyolojik ortam

Hydrobiotite: Hidrobiyotit

Hydroboraxite ([CaMgB6O11•6H2O]): Hidroboraksit

Hydroboracite ([CaMgB6O11•6H2O]): Hidroborasit

Hydrocalumite: Hidrokalümit

Hydrocarbon: Hidrokarbon

Hydrocerussite: Hidroserüzit

Hydrochemistry: Hidrokimya

Hydroclast: Hidroklast

Hydrogen sulfide: Hidrojen sülfit

Hydrogen-ion concentration: Hidrojen-iyon derişimi/konsantrasyonu

Hydrogeochemistry: Hidrojeokimya

Hydrogeologic map: Hidrojeolojik harita

Hydrogeology: Hidrojeoloji

Hydrographic survey: Hidrografik araştırma; Hidrografik ölçüm

Hydrohalite: Hidrohalit

Hydrohetaerolite: Hidrohetarolit

Hydrolic head: Hidrolik baş

Hydrologic cycle: Hidrolojik döngü; Hidrolojik çevirim

Hydrologic modelling: Hidrolojik modelleme

Hydrologic simulation: Hidrolojik similasyon

Hydrologic study: Hidrolojik inceleme

Hydrolysis: Hidroliz

Page 136: Yer Bilimleri Sozlugu

Hydromagmatophile elements: Hidromagmatofil elementler

Hydromagnesite: Hidromagnezit

Hydrometer: Hidrometre

Hydrometer analyses: Hidrometre (ıslak) analizi

Hydrometer method: Hidrometre yöntemi

Hydromuscovite: Hidromuskovit

Hydroscopic water: Hidroskopik su

Hydrosphere: Hidrosfer; Su küre

Hydrostatic: Hidrostatik

Hydrostatic level: Hidrostatik seviye; Hidrostatik düzey

Hydrostatic pressure: Hidrostatik basınç

Hydrostatic stress: Hidrostatik stres; Hidrostatik gerilme

Hydrotakite: Hidrotakit

Hydrothermal: Hidrotermal; Sıcak su

Hydrothermal activity: Hidrotermal aktivite; Hidrotermal etkinlik; Sıcak su etkinliği

Hydrothermal alteration: Hidrotermal alterasyon; Hidrotermal ayrışma; Hidrotermal bozuşma

Hydrothermal deposit: Hidrotermal yatak

Hydrothermal mineral: Hidrotermal mineral

Hydrothermal stage: (Magmada) Hidrotermal safha

Hydrothermal synthesis: Hidrotermal sentez

Hydrothermal vent: Hidrotermal baca

Hydrotroilite: Hidrotroilit

Hydrotungstite: Hidrotungstat

Hydroxides: Hidroksitler

Hydroxyapatite: Hidroksiapatit

Hydroxylherderite: Hidroksilerderit

Hydrozinkite: Hidrozinkit (çinkonun bazik karbonatı)

Hydrozoa: Hidrozolar (cnidaria grubu içinde, çoğunlukla denizel, çok hücreli organizma sınıfı)

Page 137: Yer Bilimleri Sozlugu

Hylonomus Lyelli: Bilinen en yaşlı sürüngen

Hyolithida: Molüsk filumu içinde, piramit şekilli ordo

Hypayssal: Hipoabisal; Yeryuvarı yüzeyine yakın sığ derinliklerde kristallenen orta-kristalli sokulum kayacına ait

Hyper-: Hiper-; “Ötesinde, üzerinde, normalden daha büyük” anlamına gelen önek

Hyperion: Hiperiyon; Satürn VII kod isimli uydu

Hypersolvus granite: Hipersolvus granit

Hypersolvus syenite: Hipersolvus siyenit

Hypersthene: Hipersten (ortopiroksen grubu bir mineral)

Hyperstereoscopy: Hiperstereoskopi (genellikle bakış hattında düşey ölçeğin, bakış hattına dik yöne

oranla abartıldığı stereoskopik görüntü/ görüntüleme)

Hypidimorphic fabric: Hipidiyomorfik doku

Hypidiotopic fabric: Hipidiyotopik doku

Hypo-: Hipo-; “Altında, -normalden daha az” anlamına gelen önek

Hypocenter: Deprem odağı; Odak; İç merkez; Hiposentr

Hypocrystalline: Hipokristalin

Hypogene: Hipojen; Yeryuvarı‟nın iç kısımlarından gelen yada kaynaklanan

Hypogene ore: Yeryuvarı‟nın iç kısımlarından gelen çözeltiler tarafından oluşturulan cevher

Hypogene water: Hipojen su

Hypolimnion: Hipolimniyon

Hypostomal suture: Hipostomal sütür (bir tür sefalik sütür)

Hypothermal: Hipotermal

Hypothesis: Varsayım; Hipotez

Hypothesis of convection currents: Konveksiyon akıntıları teorisi

Hypsilophodontidae: Hipsilofodontidler (üst Triyas‟tan üst Kretase‟ye kadar val olan iki ayaklı,

ornitişiyen (ornithischian) dinozorl familyası)

Hypsography: Hipsografi (kara yüzeylerindeki yüksekliklerin belli bir referans yüzeye (genellikle bir

jeoid) göre tanımlanması)

Hypsometer: Hipsometre (Yeryuvarı yüzeyindeki noktaların yüksekliklerini (rakım) deniz seviyesine göre elde etmede kullanılan bir aygıt)

Page 138: Yer Bilimleri Sozlugu

Hypsometry: Hipsometri (Yeryuvarı yüzeyindeki yüksekliklerin (rakım) jeoide göre herhangi bir

metodla belirlenmesi)

Hysteresis loop: Histeriz Lupu

I

I- wave: İ-dalgası

-ian: -iyen (kat ismi üretmek için tip yerlerine eklenen bir son ek)

Ianthinite: İyantinit

Iapetus: Satürn VIII kod isimli uydu

Iapetus Ocean: İyapetüs Okyanusu

Iberomesornis: Erken Kretase yaşlı ve iyi bilinen (çalışılmış olan) bir kuş türü

Icarus: Güneş sisteminde bir asteroid

Ice: Buz

Ice age: Buzul çağı

Ice cap: Buz kepi; Buz takkesi; 50000 km2‟den daha geniş alan kaplayan buz kütlesi

Ice carapace: Buz kepi; Buz kepi; Buz takkesi; 50000 km2‟den daha geniş alan kaplayan buz kütlesi

Ice crystal: Buz kristali

Ice mantle: Bu mantosu; Buz örtüsü

Ice shed: Birbirine ters doğrultularda hareket eden buzulları ayıran sınır

Ice sheet: Buz örtüsü

Ice/icing pressure: Buz basıncı

Icefall: Buz çağlayanı

Ice-house period: Buz-evi periyodu; Buzulların kapsam olarak maksimuma ulaştığı devir

Iceland spar: İzlanda sparı

Ichnoclast: İknoklast

Ichnofacies: İknofasiyes

Ichnofossil: İknofosil

Ichnology: İknoloji (fosil-iz bilim)

Ichnotaxonomy: İknotaksonomi

Page 139: Yer Bilimleri Sozlugu

Ichthyosauria: İktiyozorlar (balık-kertenkele olarak bilinen sürüngen takımı)

Icnofabric: İknodoku

ICP: İndüktif Eşleşmiş Plazma

Ida: Güneş sisteminde bir asteroid (No: 243)

Idamean: İdameyan (Avustralya üst Kambriyen‟inde bir kat)

Iddings classification: İddings Sınıflaması

Iddingsite: İdingzit (silikat karışımı bir mineral)

Identical: Özdeş; Aynı

Idioblastic: İdiyoblastik

Idiomorph: Öz şekil; İdeal şekil

Idiomorphic: Öz şekilli; İdiyomorfik

Idiomorphic fabric: İdiyomorfik doku

Idiotopic fabric: İdiyotopik doku; Çoğu kristallerin öz şekilli olduğu, kristalin sedimanter kayaç

dokusu

Idocrase: İdokraz; Vesüviyanit

Idrialite: İdriyalit (kristalin hidrokarbon içeren bir mineral)

IDRISI: Bir uzaktan algılama ve görüntü işleme programı.

Idwian: İdviyen (alt Siluriyen‟de bir kat)

Igneous: Kor

Igneous rock: Kor kayaç

Ignimbrite: İgnimbrit

Iguanodontidae: İguanodontidler (iki-ayaklı ornitişiyen (ornithischian) dinozor familyası)

Ijolite: İjolit (ultraalkali bir plütonik kor kayaç)

Ilesite: İlesit (sulu manganez-çinko-demir-sülfat minerali)

Illinoian: İlinoiyen; K. Amerika‟da dört buzul devrinden üçüncüsü

Illite: İlit (hidromuskovit)

Illuminator: İlüminatör

Illuviation: İlüviasyon

Page 140: Yer Bilimleri Sozlugu

Ilmenite: İlmenit (demir-titanyum-oksit minerali)

Ilsemannite: İlsemanit (sulu Mo-oksit veya sülfat minerali)

Ilvaite: İlvait (Ca-Fe-hidrosilikat)

Image: Görüntü

Image data: Görüntü verisi

Imaging: İmaj-oluşturma; Görüntü oluşturma

Imbrian: İmbriyen; 3850-3800 My arasına karşılık gelen Arkeen devri

Imbricate structure: İstif yapısı; Bimik yapısı

Imerinite: İmerinit (Na-Mg-Fe‟in bazik hidrosilikatı)

Imhoff tank: İmhof tankı

Imission: Dış kaynaklı kirlilik

Immediate settlement: Ani oturma

Immersion: Dalma; Daldırma; Batırma

Immersion oil: İmersiyon yağı

Immerson objective method: İmersiyon objektif methodu

Impact: Darbe; Vuruş

Impact energy: Darbe enerjisi

Impact load: Darbe yükü

Impact resistance: Darbe direnci

Impact strength index: Darbe dayanımı indeksi

Impactite: İmpaktit; Çarpmataşı; Çarpımtaşı

Impactor: Darbe ölçer

Impairment: Bozulma

Impedance: Empedans; Zahiri direnç

Impermeability: Geçirimsizlik

Impermeable: Geçirimsiz

Impervious: Geçirmeyen

Page 141: Yer Bilimleri Sozlugu

Impervious rock: Geçirimsiz kayaç

Impinger: Darbe ölçer

Implementation plan: Uygulama planı

Implicit: Örtük; Kapalı şekilde

Impound: Su toplama

Impregnation: Empregnasyon; Dölleme; Döllenme; Bir sıvı fazın gözenekli bir katı fazın daneleri

arasına sızması ile oluşan doku

Improved land: İmarlı alan

Impsonite: İmpsonit (asfaltik pirobitüm)

Inarticulata: Eklemsizler

Inarticulate brachiopods: Alt Kambriyen‟den günümüze kadar var olmuş olan bir brakiyopod sınıfı

Incendivity: Tutuşma derecesi

Inceptisols: İnceptistisol; Bir toprak ordosu

Inch: Uzunluk birimi (1 yard‟ın 1/36‟sına eşit olan bir uzunluk birimi. 1 inch tam olarak 1 metre‟nin

1/39.37‟ina eşittir)

Incident agle: Gelme açısı

Incineration: Atık yakımı

Incised meander: Kesik menderes

Inclination: Eğim

Inclined: Eğik; Eğimli, Meğilli

Inclined drilling: Eğimli sondaj

Inclined extinction: Eğik sönme

Inclined fold: Eğik kıvrım

Inclined seam: Eğimli (kömür) damarı

Inclined shaft: Eğimli kuyu; Eğimli şaft

Inclined strata: Eğik katman; Eğik tabaka

Inclinometer: Eğim ölçer; İnklinometre

Inclusion: Kapanım; Enklüzyon; İnklüzyon

Incompatibility: Uyumsuzluk; Bağdaşmazlık

Page 142: Yer Bilimleri Sozlugu

Incompetent: Dayanımsız

Incompetent rock: Dayanımsız kayaç

Incongruent dissolution: İnkongruent çözünme; Uyumsuz çözünme; Ahenksiz çözünme

Incongruent melting: İnkongruent erime; Uyumsuz erime; Ahenksi erime

Inderborite: İnderborit (sulu kalsiyum-magnezyum-borat minerali)

Inderite: İnderit (sulu magnezyum içeren bir evaporit minerali)

Index: İndeks; İndis

Index ellipsoid: İndeks elipsoyidi

Index fossil: İndeks fosil

Index liquid: İndeks sıvısı

Index mineral: İndeks mineral

Index of refraction: Kırılma indisi

Index species: İndeks tür

Indialite: İndiyalit (magnezyum-alüminyum-silkat minerali)

Indian Ocean: Hint Okyanusu

Indianaite: İndiyanait (haloysitin bir türü)

Indicator species: Belirteç türler; İndeks türler

Indicator: Gösterge; İndeks

Indicator: Kılâvuz; İndikatör

Indicatrix: İndikatriks; Belirteç yüzey

Indicolite: İndikolit

Individual footing: Tekil temel

Indo-Australian Plate: Hint-Avustralya Levhası

Indoors allergens: Ev içi alerji yapıcılar

Induced: Zorlamalı

Induction: Tümevarım

Inductively-coupled plasma emission spectrometry: İndüktif-eşli plazma emisyon spektrometresi

Page 143: Yer Bilimleri Sozlugu

Inductor: İndüktör

Industrial area: Sanayi alanı

Industrial diamond: Endüstriyel elmas

Industrial mineral: Endüstriyel mineral

Industrial raw material: Endüstriyel hammadde

Industrial sewage: Endüstriyel atık su

Industrial waste: Endüstriyel artık

Inelastic: Elastik olmayan

Inequigranular texture: Eş dane boylu olmayan-danesel doku

Inert gas: Sabit gaz; Tepkime yapmayan gaz

Inert organic matter: Sabit organik madde

Inertia: Eylemsizlik; Atalet

Inertia force: Eylemsiz kuvvet

Inertinite: İnertinit

Inesite: İnesit (sulu bazik kalsiyum-manganez-silikat minerali)

Inference: Çıkarım

Infill development: Dolgu yapılanma

Infiltration: Sızma; Sızıntı

Infinite slope: Sonsuz şev

Infinitesimal: Sonsuz küçük

Inflammable: Tutuşabilir; Alev alabilir

Influence factor: Etki (tesir) faktörü

Infrared radiation: İnfrared ışıma; Kızılötesi ışıma

Infrared remote sensing: İnfrared uzaktan algılama; Kızıl-ötesi uzaktan algılama

Infusorial earth: Başlıca diyatom içeren toprak

Ingrown meander: Batık menders; Gömülü menderes

Inhibitor: Engelleyici

Inhomogeneity: İnhomojenlik

Page 144: Yer Bilimleri Sozlugu

Initial dip: Başlangıç dalımı

Initial magmatic phase: Başlangıç magmatik faz

Initial stress: Başlangıç gerilmesi

Initial strontium ratio: Başlangıç stronsiyum oranı

Injection: Enjeksiyon

Injection metamorphism: Enjeksiyon metamorfizması

Inland ice: Kıta içinde bulunan buzul örtüsü

Inland sea: İç deniz

Inland waters: İç sular

Inlets: Bir kıyı şeridinde içe girme

Inlier: İç mostra; Astar

Inner planet: İç gezegen

Innercore: İç çekirdek

Innermost isoseismal: En-iç eş-deprem eğrisi

Inosilicate: İnosilikat

Input: Girdi

Inrush: Anı boşalma

Insecta: İnsektler (böcekleri içeren arthropod sınıfı)

Inset terraces: İç-içe taraçalar

Inside diameter: İç çap

In-situ: Yerinde

In-situ test: Arazi deneyi; Yerinde deney

Insoluable: Erimez; Çözülmez

Instability: Duraysızlık

Installlation: Kurma; Yerleştirme; Tesis

Instantaneous: Anlık; Enstantane

Instantaneous rupture: Ani kopma; Ani kırılma

Page 145: Yer Bilimleri Sozlugu

Instrument: Enstrüman; Alet; Aygıt

Instrumentation: Alet yerleştirme; Aletlendirme

Intact: Sağlam; Bozulmamış

Intact rock: Sağlam kaya; Dokunulmamış kayaç

Intake pressure: Giriş basıncı

Integer: Tamsayı

Integral equation: İntegral eşitliği

Integrated pest management: Birleşik zararlı-organizma denetimi

Intense: Yoğun; Kesif

Intensity: Şiddet

Intensity scale: Şiddet ölçeği

Interambulacrum: Ambulakr arası

Interbedded: Ara katmanlı; Ara tabakalı

Intercalation: Arakatkı; Arakatman; Arakesme

Interceptor sewer: Toplama kanalı

Interchangeable: Birbirinin yerine kullanılabilir

Interface: Arayüzey; Ayırma yüzeyi

Interfolding: Girik kıvrımlanma; Birlikte kıvrımlanma

Interference: Girişim; İnterferans

Interference colors: Girişim renkleri

Interference color chart: Girişim renk grafiği

Interference figure: Girişim şekli

Interglacial: Buzularası

Interglacial epoch: Buzularası dönem

Interglacial period: Buzularası devir

Intergranular texture: İntergranüler doku; Daneler-arası doku

Interlocking: Kenetlenme; Kilitlenme

Intermediate depth of focus: 300 km‟ye varan derinlikteki deprem odağı

Page 146: Yer Bilimleri Sozlugu

Intermediate: Ortanca; Ara; Ortaç

Intermediate rock: Ortaç (nötür) kayaç

Internal: İçsel; İç

Internal combustion engine: İçten yanmalı motor

Internal friction angle: İçsel sürtünme açışı

Internal mould: İç kalıp; İçsel kalıp

Internal pressure: İç basınç; İçsel basınç

Internal reflection: İçsel yansıma

Internal standart: İç(sel) standart

Internalized waste: İçselleşmiş atık

Interpenetrant twin: Girik ikiz

Interpolation: İçdeğer biçim; Enterpolasyon

Interpretation: Yorum; Yorumlama

Intersection: Arakesit; Kavşak; Kesişme; (Jeodezide) Önden kestirme

Intersertal texture: Entersertal doku

Interstade: İnterstad; Bir buzul devri içinde kısa süreli (buzularasından daha kısa) ılık bir iklim süreci

Intertidal zone: Gelgit-arası kuşak

Interval zone: Arakesim zonu

Intervallum: İntervalum; Duvarlar-arası

Intraclast: İntraklast

Intracratonic: Kraton-içi; İntrakratonik

Intradelta: Delta-içi

Intramicrite: İntramikrit

Intrasparite: İntrasparit

Intratelluric: İntratellürik

Intratelluric stage: Entratellürik evre

Intrinsic: İçsel varolan

Page 147: Yer Bilimleri Sozlugu

Intrinsic permeability: İçsel geçirgenlik

Intrusion: İntrüzyon; Sokulum; Giriş; Girme

Intrusive: İntrüsif; Sokulum yapan

Intrusive pholite: İntrüsif folit; Sokulum foliti

Intrusive rocks: Sokulum kayaçları; İntrüsif kayaçlar

Intrusive sheet: Sokulum tabakası

Invariant: Değişmez; Değişimsiz

Inverse: Ters

Inversion: İnversiyon; Çevrilme

Invert section: Esneme hattı

Invert strut: Taban iksası

Invert: (Tünel) Taban kemeri

Invertebrate: Omurgasızlar

Inverted limb: Ters dönmüş kanat; Katmanları ters dönmüş (kıvrım) kanadı

Investigation: Araştırma; İnceleme

Involution: Sarma; İki seviyenin beraber kıvrılması

Inyoite: İnyoit (sulu kalsiyum-borat minerali)

Io: Jüpiter I kod isimli uydu

Iodargyrite: İyotarjirit (gümüş iyodür minerali)

Iodine: İyot

Iodobromite: İyotbromit (gümüş bromür-klorür-iyodür minerali)

Ion: İyon

Ion-exchange: İyon değişmesi; İyon-değişim

Ionic bond: İyonik bağ

Ionic charge: İyonik yük

Ionic potential: İyonik potansiyel

Ionic radius: İyonik yarıçap

Ionic substitution: İyonik yer-değiştirme

Page 148: Yer Bilimleri Sozlugu

Ionization: İyonlaşma

Ionization potential: İyonizasyon potansiyeli; İyonlaşma potansiyeli

Ionosphere: İyonosfer; İyon-küre

Iridium anomaly: İridiyum anomalisi

Iron: Demir

Iron bacteria: Demir bakterileri

Iron formation: Demir formasyonu

Iron glance: Demir parıltısı

Iron hat: Demir şapka

Iron meteorite: Demir(-tipi) meteorit

Iron mica: Demir mika

Ironstone: Demirtaşı

Irregular: Düzensiz

Irregular echinoids: Düzensiz ekinoidler

Irregulares: Alt, Orta, Üst Kambriyen kayaçlarında bulunan, çoğunlukla bireysel, nadiren de koloni halinde bulunan omurgasız hayvan sınıfı

Irreversible: Geri dönüşümsüz

Irritant: Tahriş edici

Ishikawaite: İşikavayit (esas olarak U-Fe-nadir toprak elementi ve kolumbiyum-oksit içeren bir mineral)

Ishkyldite: İşkildit

Island arc: Ada yayı

Iso-: İzo-; “Eşit, eş” anlamında bir önek

Isobar: Eş basınç eğrisi; İzobar

Isobath: İzobat

Isochron: İzokron; Eş yaş eğrisi

Isoclasite: İzoklazit (bazik sulu kalsiyum-fosfat minerali)

Isoclinal fold: İzoklinal kıvrım

Page 149: Yer Bilimleri Sozlugu

Isograd: İzograd

Isogyre: İzojir

Isohyet: İzohit

Isolated: Yalıtılmış

Isolated footing: Tekil temel

Isolation: Yalıtım

Isometric: İzometrik

Isomorph: Eş yapı

Isomorphic: Eşyapılı; İzomorfik

Isomorphous: İzomorf; Eş yapılı

Isomorphous series: İzomorf seri; Eş yapılı seri

Isopach: İzopak; Eş kalınlık

Isopach map: İzopak harita; Eş kalınlık haritası

Isopleth: İzoplet (belli bir miktarın (yükseklik, konsantrasyon veya basınç gibi) uzunluğu boyunca sabit olduğu bir hat veya çizgi)

Isopochous line: İzopak eğri

Isopycnic: İzopiknik (yoğunluğun uzunluğu boyunca sabit olduğu bir hat veya çizgi)

Isoseismal line: Eş sismik (şiddet) eğrisi

Isoseismal map: İzosizmal harita; Eş sismik (şiddet) haritası

Isostasy: İzostazi

Isostructural: İzostrüktürel; Eş yapılı

Isotherm: İzoterm; Eş sıcaklık

Isotope: İzotop

Isotope dilution: İzotop seyreltme

Isotope fractionation: İzotop farklılaşması; İzotop fraksiyonlaşması

Isotope geochemistry: İzotop jeokimyası

Isotope hydrology: İzotop hidrolojisi

Isotope tracer: İzotop iz-sürücüsü

Page 150: Yer Bilimleri Sozlugu

Isotropic: Eşyönlü; İzotropik

Isotopic dating: İzotop(ik) yaş tayini

Isotropic indicatrix: İzotropik indikatriks

Isotropy: İzotropi

Isotype: İzotip; Eş tip

Isotypic: İzotipik; Eş-tipik

Isuan: İzuyan (yaklaşık 3875 My‟dan 3525 My‟a kadar uzanan alt Arkeen sistemi)

Itabirite: İtabirit (BDF için Brezilya‟da kullanılan bir ad)

Iteration: Yineleme; Tekrarlama; İterasyon

Iterative evolution: İteratif evrim

Iterative solution: Yinelemeli çözüm

Itocolumite: İtokolumit (mikalı kumtaşı veya şistoz kuvarsit)

IUGS Classification: IUGS Sınıflaması

Ivorian: İvoriyen (Tournaisiyen‟de bir kat)

J

J-type lead: J-tipi kurşun

J-wave: J-dalgası

Jack: Kriko

Jacob‟s staff: Jacop çubuğu

Jacobsite:Jakobsit/yakobsit (Mn-magnetit minerali)

Jacupirangite: Jakupiranjit (ijolit serisine ait bir ultramafik kayaç)

Jade : Yeşimtaşı; Jadeitin değerli bir türü

Jadeite: Klinopiroksen grubuna ait mineral

Jadeitite: Jadeitit (esas olarak jadeitten oluşan bir metamorfik kayaç)

Jamesonite: Jamsonit

Janjukian: Janjüken; GD Avustralya Tersiyer‟inde bir kat

Janus: Satürn X kod isimli uydu

Japan Trench: Japon Hendeği

Page 151: Yer Bilimleri Sozlugu

Japan-type margin: Japon-tipi kenar

Jaramillo: Jaramilo (Matuyama terslenmiş kronu içinde, 0.98-1.05 My‟a karşılık gelen, normal

polarite alt kronu)

Jarosite: Jarosit (alünit grubuna ait bir mineral)

Jaspagate: Jaspakik (jasperin genellikle baskın bulunduğu akik)

Jasper: Jasper (bir kalsedon çeşidi)

Jaspillite: Jaspilit (hematitle arakatmanlı olarak oluşmuş jasper)

Java Trench: Java Hendeği

Jeffersonite: Jefersonit (kalsiyum-manganez-demir-silikat minerali)

Jeremejevite: Jeremejevit (alüminyum borat minerali)

Jet: Oltu taşı; Siyah kehribar

Jet: Püskurtücü meme

Jet cutting: Basınçlı suyla kazı/kesme

Jetting: Basınçlı su uygulaması

Jetty: Dalga kıran

Jig: Jig; İçerisinde kömürün yıkandığı veya cevherin su ile konsantre hale geldiği, titreşerek çalışan bir

makine

Joaquinite: Joakunit (Na-Ba-Ce-Fe-Ti-Nb‟un bazik silikatı)

Johannian: Johaniyen (GD Avustralya alt Tersiyer‟inde bir kat)

Johannite: Yohanit

Johannsen‟s Classification: Johannsen Sınıflaması

Johannsenite: Yohansenit (bir klinopiroksen minerali)

Johnstrupite: Jonstrupit (Ca-Na-Ce-Ti-Zr-silikat)

Joint: Çatlak; Eklem

Joint frequency: Eklem sıklığı; Çatlak sıklığı

Joint roughness coefficient: Eklem pürüzlülüğü katsayısı

Joint set: Çatlak takımı; Eklem takımı

Joint spacing: Çatlak aralığı; Eklem aralığı

Page 152: Yer Bilimleri Sozlugu

Joint system: Çatlak sistemi; Eklem sistemi

Jointed: Eklemli; Çatlaklı

Jordanite: Yordanit (kurşun-arsenat-sülfit minerali)

Joseite: Yöseit (kükürt ve selenyum içeren bizmut tellürür minerali)

Josephinite: Yösefinit (demir ve nikel alaşımından oluşan bir mineral)

Jotnian: Jotniyen; 1600-650 My aralığına karşılık gelen Orta-Üst Proterozoiğinde bir kat

Jotnian Orogeny: Jotniyen Orojenezi

Jovian: Joviyen; Jupiter benzeri veya Jupitere ait

Jovian planet: Joviyen gezegen; Dış gezegen

Jovian satelites: Joviyen uydular; Jüpiter‟e ait uydular

Juan de Fuca Plate: Juan de Fuka Levhası (Huan de Fuka Plakası)

Julienite: Jülyenit (sulu sodium-kobalt-thiosyanat minerali)

Juliet: Jülyet

Junction: Kavşak; Yol ayrımı

Junk: Hurda

Juno: Juno (veya Huno; Güneş sisteminde bulunan bir asteroid; No:3)

Jupiter: Jüpiter

Jurassic: Jura

Jurupaite: Jurupayit (sulu kalsiyum-magnezyum-silikat minerali)

Juvavic: Juvavik (Geç Triyas‟ta bir çağ)

Juvenile: Jüvenil; Genç; İşlenmemiş

Juvenile (magmatic) gases: Jüvenil (magmatik) gazlar

Juvenile water: Jüvenil su; Genç su

Juvenile rift: Jüvenil rift; Genç rift

Juvite: Jüvit (bir tür nefelin siyenit)

Juxtapose: Yan yana koymak/gelmek; Sıralamak

K

K electron: K elektronu; K-yörüngesi elektronu

Page 153: Yer Bilimleri Sozlugu

K-wave: K-dalgası

Kaena: Kaena (2.87±0.03 My‟a karşılık gelen, Gauss normal polarite kronu içinde terslenmiş polarite

alt kronu)

Kaersutite: Kaersütit (alkali amfibollerin bir üyesi)

Kaiatan: Kayiatan (Y. Zelanda alt Tersiyer‟inde bir kat)

Kainite: Kayinit (sulu magnezyum-sülfat ve potasyum-klorür minerali)

Kainosite: Kayinozit

Kainozoic: Senozoyik

Kaliborite: Kaliborit (potasyum ve magnezyumun asit sulu boratı)

Kalibraj: Plaserlerde, aynı yoğunluk ve şekildeki fazların boyutlarına göre sıralanması

Kalicinite: Kalisinit

Kalimnan: Kalimnan (GD Avustralya üst Tersiyer‟inde bir kat)

Kalinite: Kalinit (potasyum ve alüminyumun sulu sülfatı)

Kaliophilite: Kaliyofilit (K-zengini bir feldispatoid minerali)

Kalkowskite: Kalkovskit (demir ve titanyum-oksit minerali)

Kalsilite: Kalsilit (bir feldispatoid minerali)

Kamacite: Kamasit (nikel ve demir alaşımı)

Kame: Kame;

Kandit: Kandit (alofan‟ın diğer ismi)

Kansan I ve II: K. Amerika‟da dört buzul devrinden ikincisi

Kaolin: Kaolin; Çin kili

Kaolinite: Kaolinit

Kaolinitization: Kaolinleşme; Kaolinitizasyon

Kapitean: Kapiteyan (Y. Zelanda üst Tersiyer‟inde bir kat)

K-Ar Method: K-Ar Metodu

Karat: Ayar

Karatau: Karato

Karatavian: Karataviyen (yaklaşık 1000-700 My arasına karşılık gelen üst Proterozoik‟te bir kat)

Page 154: Yer Bilimleri Sozlugu

Karelian Orogeny: Kareliyen Orojeni

Karst: Karst

Karst breccia: Karst breşi

Karst landscape:Karst (içeren) yeryüzeyi

Karst phenomenon: Karst olayı; Karst fenomeni

Karst pit: Karst çukuru

Karst plain: Karst düzlüğü

Karst region: Karst bölgesi

Karst valley: Karst vadisi

Karstic: Karstik

Karstik aquifer:Karstik akifer

Kashirskian: Kaşirskiyen (Moskoviyen Dönemi‟nde bir kat)

Kasimovian: Kasimoviyen (Pensilvaniyen Devri‟nde bir dönem olup 303-295.1 My aralığına karşılık

gelmektedir)

Kasolite: Kazolit (sulu kurşun-uranyum-silikat minerali)

Kassiterit: Kasiterit

Katamorphism: Katamorfizma

Katatectic layer: Katatektik katman

Katazone: Katazon

Katmaian-type eruption: Katmai-tipi püskürme

Katophorite: Katoforit

Kawhia: Kavhiya (Y. Zelanda Jura‟sında bir seri)

Kazanian: Kazaniyen (Geç Permiyen‟de bir çağ)

Kb: Kilobar

K-bentonite: K-bentonit

Keewatinian: Kevatiniyen (Y. Zelanda üst Arkeen‟inde bir kat)

Keilorian: Keyiloriyen (SE Avustralya alt Siluriyen‟inde bir kat)

Kelly: Keli

Page 155: Yer Bilimleri Sozlugu

Kelvin: Kelvin

Kelvin Scale: Kelvin Ölçeği

Kelyphitic border: Kelifitik sınır

Kelyphitic rim: Kelifitik çeper

Kelyphitic texture: Kelifitik doku

Kemererite: Kemererit (Cr-Mg-Al-hidroksisilikat minerali)

Kempite: Kempit (manganez-oksiklorür minerali)

Kenoran Orogeny: Kenoran Orojenezi

Kentallenite: Kentalenit (bir tür mezokrat monzonit)

Kentrolite: Kentrolit (kurşun-manganez-silikat minerali)

Kenyte: Kenit (mafik bir fenolit çeşidi)

Keratophyre: Keratofir (albit veya oligoklazı ana bileşen olarak içeren ince-kristalli bir kor kayaç)

Kerf: Yarık

Kermesite: Kermezit (antimon-oksisülfit minerali)

Kern: Çekirdek

Kernite: Kernit

Kerogen: Kerojen

Kerogen Shale: Kerojen şeyl

Kersantite: Kersantit

Ketilidian Orogeny: Ketilidiyen Orojeni

Keweenawan: Kevenavan (Y. Zelanda üst Proterozoiğinde bir kat)

Key bed: Anahtar tabaka

Key block: Anahtar blok

Key fossil: Anahtar fosil

Keying: Anahtarlama

Keying effect: Anahtarlama etkisi

K-feldspar: K-feldispat

Page 156: Yer Bilimleri Sozlugu

Kibalian Orogeny: Kibaliyen Orojeni

Kidney ore: Böbrek cevheri

Kidney stone: Böbrek taşı

Kieselguhr: Kizelgur

Kieserite: Kizerit (sulu magnezyum sülfat minerali)

Kilogram: Kilogram (SI sisteminde ağırlık birimi)

Kimberella quadrata: Avustralya ve Rusya‟dan bilinen, Prekambriyen yaşlı, molüsk benzeri bir fosil

Kimberlite: Kimberlit (potasyumlu ultrabazik kor kayaç)

Kimmeridgian: Kimeridciyen (Avrupa üst Jura‟sında bir kat)

Kimmeridgian Orogeny: Kimeridciyen Orojenezi

Kimzeyite: Kimzeyit (granat grubuna ait bir mineral)

Kinderhookian: Kinderhokiyen (K. Amerika Misisipiyen‟inin taban serisi)

Kinderscoutian: Kinderskotiyen (Başkiriyen Dönemi‟nde bir kat)

Kinetic metamorphism: Kinetik metamorfizma

Kingdom: Alem

Kink band: Kink destesi; Kink bandı

Kinzigite: Kinzijit (esas olarak granat ve olivinden oluşan iri-kristalli bir metamorfik kayaç)

Kirovite: Kirovit (demir ve magnezyumun sulu sülfat minerali)

Kirwanite: Kirvanit (bir tür antrasit)

Klaprothite: Klaprotit (bakır bizmut sülfit minerali)

Klazminskian: Klazminskiyen (Gzeliyen Dönemi‟nde bir kat)

Klebelsbergite: Klebelsberjit (bazik antimon sülfat minerali)

Kleinite: Kleyinit (civa ve amonyumun bazik oksit-sülfat-klorürü)

Klippe: Klip; Deniz veya gölden sivrilip yüzeye çıkan kaya veya bir nap veya bir bindirme fayı örtüsünün erozyonundan oluşan tektonik bir mostra

Klockmannite: Klokmanit (bakır selenit minerali)

Knebelite: Knebelit (Fe-Mn-silikattan oluşan bir silikat minerali)

Knoll: Okyanusal tabandan yükselen, denizaltı dağından daha küçük, yuvarlatılmış şekle sahip su-altı yükseltisi

Page 157: Yer Bilimleri Sozlugu

Kobaltin: Kobaltit

Koenenite: Könenit (bazik magnezyum-alüminyum-klorür minerali)

Koettigite:Kötijit (sulu çinko arsenat)

Kohoutek: Güneş sisteminde bir kuyruklu yıldız

Koktaite: Koktayit (sulu amonyum-kalsiyum-sülfat içeren bir mineral)

Kolbectite: Kolbektit (sulu Be-Al-Ca-silikat ve fosfat içeren bir mineral)

Kolumnar: Kolonsu

Komatite: Komatit (Mg-olivince zengin volkanik kayaç)

Koninckite: Koninkit (sulu demir (III)-fosfat içeren bir mineral)

Koppite: Kopit (seryum-demir-potasyum içeren bir piroklor türü)

Kornelite: Kornelit (sulu demir (III) sülfattan oluşan bir mineral)

Kornerupine: Kornerüpin (Mg-Fe-Al-borosilikat minerali)

Kotoite:Kotoyit (magnezyum borat minerali)

Krausite: Krozit (sulu potasyum-demir-sülfattan oluşan bir mineral)

Kremersite: Kremerzit (sulu potasyum-amonyum-demir klorür minerali)

Krennerite: Krennerit (altın tellürür minerali)

Krevskinskian: Krevskinskiyen (Kasimoviyen Dönemi‟nde bir kat)

Kribergite:Kriberjit (sulu bazik alüminyum fosfat ve sülfat minerali)

Krizopraz (Ni-içeren kalsedon türü): Krizopraz

Krotovina: Organik veya mineral malzeme ile doldurulmuş organizma oyuğu

Kuehneosaurus latus: Geç Triyas‟ta çok bol olarak bulunan, ilk uçan kertenkele

Kuiper Belt:Kuiper Kuşağı

Kukersite: Kukerzit (alg kalıntılarınca-zengin bir organik sedimanter kayaç)

Kula Plate: Kula Levhası

Kungurian:Kuguriyen; Erken Permiyen‟de bir kat

Kunzite: Künzit (spodümen‟in pembe renkli bir çeşidi)

Kuril Trench: Kuril Çukuru; Kuril Hendeği

Page 158: Yer Bilimleri Sozlugu

Kurnakovite: Kurnakovit (sulu magnezyum borat minerali)

Kuroko-type deposit: Kuroko-tipi cevher yatağı

Kurtosis: Kurtoz; Dağılım eğrisinde sivrilik (piklilik)

Kutnahorite: Kutnahorit (Ca-Mn-Mg-Fe-karbonat minerali)

Kutorginida: Brakiyopodların bikonveks, kalkerli kavkılı, her iki kavkıda kardinal alan bulunan bir

ordosu

Kyanite: Kiyanit; Disten

L

Label: Etiket

Laboratory: Laboratuvar

Laboratory test chamber: Labaratuar deneme odası

Laboratory test: Laboratuar deneyi

laboratory equipment: Laboratuvar donanımı

Laccolith: Lakolit (uyumlu, mercek yapılı plüton)

Lacustrine environment: Göl ortamı; Gölsel ortam

Lacustrine: Gölsel

Laer: Laer; En düşük emisyonlama hızı

Lag: Gecikme

Lag fault: Gecikme fayı

Lagging: Kamalama

Lagoon: Lagün

Lagoonal environment: Lagün ortamı

Lamellar: Lamelli; Yapraklı

Lames constant: Lame sabiti

Laminar flow: Laminar akım; Tabakalı akım

Laminated: İnce tabakalı; Laminalı

Lamination: İnce tabakalılık; Laminasyon

Laminer flow: Laminalı akma; Yaygı akması

Page 159: Yer Bilimleri Sozlugu

Lamprophyre: Lamprofir

Land breeze: Karadan esen rüzgâr

Land management: Toprak yönetimi

Land reclamation: Toprak ıslahı

Land subsidence: Toprak çökmesi

Land use: Toprak kullanımı

Land use map: Toprak kullanım haritası

Land use plan: Toprak kullanım planı

Land use survey: Toprak kullanımı araştırması

Landfill: Atık gömme

Landing: Topraklama; Arazileştirme; Uçakların inmesi

Landscaping: Peyzaj düzenlemesi

Landslide: Toprak kayması; Heyelan

Lapies (veya clints): Oluklu taş; Özellikle kireçtaşlarının yağmur sularınca eritilmesi sonucu oluşan çukur yüzeylere sahip kayaç

Laplace equation: Laplas eşitliği (sıfıra eşit ikinci dereceden kısmi diferansiyel denklem)

Lapse rate: Sapma oranı

Large-ion lithophile: Büyük iyonlu litofil elementler

Late: Geç

Late orogenic magmatic phase: Geç orojenik magmatik faz

Lateral: Yanal

Lateral erosion: Yanal aşınma; Yanal erozyon

Lateral extent: Yanal uzanım; Yanal kapsam

Lateral moraine: Yanal moren

Lateral pressure: Yanal basınç

Lateral secretion: Yanal salgı; Yanal salgılama

Lateral stress: Yanal stres; Yanal gerilme

Laterally loaded pile: Yanal yüklenmiş kazık

Page 160: Yer Bilimleri Sozlugu

Laterite: Laterit; Kırmızı kil

Latitude: Enlem

Lattice: Kafes; Örgü

Lattice energy: Kafes enerjisi

Lattice gliding: Kafes kayması

Lava: Lâv

Law of constancy of interfacial angles: Yüzeyler arası açı sabitliği yasası/kuralı

Law of cross-cutting relationship: Çapraz-kesme ilişki yasası/kuralı

Layer: Tabaka; Seviye; Katman

Layout: Plan

Leachate: Kirletici sızıntı

Leaching field: Sızdırma alanı

Leaching: (Kimyasal) yıkanma; Sızdırma

Lead: Kurşun

Lead arsenate: Kurşun arsenat

Lead-lead dating: Kurşun-kurşun yaş tayini

Leakage: Sızıntı

Lee side: Kuytu taraf; Kumulun rüzgâr almayan tarafı; Kumulun hakim rüzgâr yönünde olmayan

yüzeyi

Left wall: Sol duvar

Lenitic: Lenitik; Kendi kendine temizlenen, hızlı akan su

Lentic: Lentik; Kirliliğe maruz durgun su

Lethal dose: Öldürücü doz

Leucocratic rocks: Açık renkli kayaçlar; Major kayaç-yapıcı mineral olarak kuvars, feldispat ve

müskovit içeren özellikle asidik kayaçlar

Level: Düzey; Seviye; (Jeodezide) Düzeç

Levelling/leveling: Nivelman; Düzeçleme

Liassic: Lias

Page 161: Yer Bilimleri Sozlugu

Lichen: Liken; Kayaç ve ağaçlarda kükürt dioksit kirlenmesi sonucu oluşan su yosunu ve mantar

karışımı bir yapı

Life cycle: Yaşam döngüsü

Life expectancy: Ortalama yaşam umudu

Life span:Yaşam uzaması; Yaşam süresi

Life zones: Yaşam zonları; Yaşam bölgeleri

Light detection: Işık saptama

Light rail transport: Hafif raylı sistem

Ligne: Artık kullanılmayan Fransız uzunluk birimi (Bir fransız foot‟unun 1/144‟ine eşittir. Metrenin yaklaşık 1/443.296‟sine eşittir)

Lignite: Linyit; Kahverengi kömür; Esmer kömür

Limb: Kanat

Lime: Kireç

Lime boundstone: Kireç-bağlamtaşı

Lime grainstone: Kireç-danetaşı

Lime mud: Kireç çamuru

Lime mudstone: Kireç-çamurtaşı

Lime packstone: Kireç-istiftaşı

Lime stabilization: Kireçle stabilizasyon

Lime wackestone: Kireç-vaketaşı

Limestone: Kireçtaşı

Limit equilibrium: Denge sınırı

Limit pressure: Sınır (limit) basınç

Limit values: Sınır değerleri

Limnology: Limnoloji; Gölbilim

Limonite: Limonit

Line load: Çizgisel yük

Line of flexure: Büklüm çizgisi

Line of intersection: Kesişme çizgisi

Page 162: Yer Bilimleri Sozlugu

Line of seepage: Sızma çizgisi

Line source: Doğrusal kirletici kaynak

Line survey: Hat etüdü; Hat ölçümü

Lineage-zone: Evrimleşme zonu; Filozon; Gelişim/gelişme zonu

Lineament: Çizgisellik

Linear: Doğrusal

Linear shrinkage: Lineer büzülme (rötre)

Lineation: Lineasyon; Çizgisellik

Lining: Kaplama

Liquation: Birbirine karışmayan iki sıvının bir çözelti veya eriyikte ayrılması işlemi; Eritip ayırma

Liquefaction: Sıvılaşma

Liquefied natural gas: Sıvılaştırılmış doğal gaz

Liquefied petroleum gas: Sıvılaştırılmış petrol gazı

Liquid: Sıvı; Akan

Liquid limit: Likit limit

Liquidity index: Sıvılık indeksi

Listric fault: Listrik fay

Listric surface: Küreme yüzeyi

Listvenite: Listvenit

Lithofacies: Litofasiyes; Kayaç fasiyesi

Lithographic: Litografik

Lithosphere: Litosfer

Lithostratigraphic unit: Litostratigrafik birim

Littoral: Kıyısal

Littoral drift: Kıyı sürüklenmesi

Littoral environment: Kıyısal ortam; Kıyı ortamı

Littoral zone: Kıyı bölgesi

Page 163: Yer Bilimleri Sozlugu

Litosphere: Litosfer; Taşküre

Litter: Süprüntü; Döküntü; Çerçöp yığıntısı

Little ice age: Küçük buz çağı

Live load: Canlı yük

Livestock exclusion zone: Hayvanlara yasak bölge

Load: Yük

Load-settlement curve: Yük- oturma eğrisi

Load cell: Yük hücresi

Load on top system: Üstüne doldurma sistemi

Load test: Yükleme deneyi

Loading cycle: Yükleme çevrimi

Loading path: Yükleme yolu

Loading rate: Yükleme hız

Loam: Balçık; Kiremit toprağı; Demir oksiti bolca içeren toprak yada çamur

Local: Yerel

Local shear failure: Yerel kayma yenilmesi; Lokal makaslama yenilmesi

Localized: Yerelleşmiş; Lokalize olmuş

Lode (veya vein): Cevher damarı (damarla yakın eş-anlamlı bir terim); Filon-kuşe (katman-damar)

Loess: Lös

Log: Log (kuyu, sondaj logu)

Logging: Loglama; Kaydetme

Long range transport: Uzak menzilli taşımacılık

Longitudinal: Boyuna; Uzunlamasına

Longitudinal dispersion: Boyuna dağılım

Longitudinal fault: Boyuna fay; Uzunlamasına fay

Longitudinal inclination: Boylam açınımı

Longitudinal joint: Boyuna eklem; Lonjitüdinal eklem

Longitudinal-type coast: Boyuna-tip kıyı

Page 164: Yer Bilimleri Sozlugu

Longitudinal waves: Boyuna dalgalar

Longshore bar: Kıyıboyu bar

Long-term stability: Uzun süreli duraylılık

Longwall: Uzunayak

Loose: Gevşek

Loosened rock: Gevşetilmiş kaya; Gevşek kaya

Loosening: Gevşeme

Loosewall: Pasa şevi; Döküm şevi; Döküm yığını şevi

Loran: Long range navigation: Bilinen bir coğrafik lokasyonda sabitlenmiş (radyo) vericiyi esas alarak

mesafe farklılıklarını ölçmede kullanılan bir hiperbolik navigasyon (denizcilik) sistemi

Loss: Kayıp

Low-angle fault: Düşük açılı fay

Low-aspect-ratio ignimbrite: Düşük en-boy oranlı ignimbrit

Low-grade: Düşük-derece

Low-level waste: Düşük radyoaktif -düzey-atığı

Low-potasyum tholeiite: Düşük-potasyumlu toleit

Low pressure: Düşük basınç

Low-quartz: Düşük-kuvars; Alçak-kuvars

Low-velocity zone: Düşük hız zonu

Low-volatile bitumious coal: Düşük-uçuşkanlı bitümlü kömür

Low water: Düşük (seviyeli) su

Lower: Alt

Lower block: Alt blok

Lower bound: Altsınır

Lower Carboniferous: Alt Karbonifer

Lower core: İç çekirdek

Lower mantle: Alt manto

Lowering groundwater: Yeraltı suyunun düşürülmesi

Page 165: Yer Bilimleri Sozlugu

Lubricant: Yağlayıcı; Kaydırıcı

Lump: Parça

Lydit: Kömür tozu ile boyanmış jasp

Lysimeter: Lizimetre

Lysis: Liziz; Hücrelerin yıkımı yada tahribi

M

Maar: Maar

MAC: Maksimum kullanılabilecek konsantrasyon

Maceral: Maseral

Macroclimatology: Makroklimatoloji

Macroconsumers: Makro tüketiciler

Macronutrients: Makro besinler

MAD: Maksimum kullanılabilecek doz

Magma: Magma

Magma chamber: Magma odası

Magmatic differenciation: Magmatik farklılaşma

Magmatic ore deposit: Magmatik cevher yatağı

Magmatic phase: Magmatik faz

Magmatic rocks: Magmatik kayaçlar

Magmatic water: Magmatik su

Magnesite: Magnezit (Mg-karbonat minerali)

Magnetic separation: Manyetik ayırma

Magnetite: Manyetit; Magnetit

Magnitude: Büyüklük

Mohorovicic discontinuity: Moho süreksizliği

Main: Ana; Major; Temel; Esas; Büyük

Main gallery: Ana galeri

Page 166: Yer Bilimleri Sozlugu

Main level: Ana kat; Ana seviye

Main sewer: Ana kanal

Main sequence: Ana sekans (parlaklık spekrum diyagramında bir bant olup, yıldızların büyük

bölümünü kaysamaktadır)

Main sequence star: Ana sekans yıldızı (Hertzsprung-Russel diyagramında, ana sekans diye

adlandırılan bant-şekilli bölge içinde yer alan herhangi bir yıldız)

Maintenance: Bakım

Major air pollutants: Başlıca hava kirleticileri; Ana hava kirleticileri

Make-up water: İlâve su

Malachite: Malakit

Malnutrition: Yetersiz beslenme

Manometer: Manometre; Basınç ölçer

Mantle: Manto

Manual loading: Elle yükleme

Manual: Elle yapılan; El kitabı

Map: Harita

Map digitizing system: Harita sayılaştırma sistemi

Map overlay technique: Harita çakıştırma tekniği

Mapping: Haritalama; Harita alımı

Marble: Mermer

Marcasite: Markazit

Marginal basin: Kenar havza

Marginal cost-effectiveness: Marjinal maliyet etkinliği

Marginal crevasse: Kenar krevase

Marginal sea: Kenar deniz

Marginal sutur: Kenar sütür

Marine: Denize ait; Denizle ilgili; Denizel

Marine abrasion: Denizel dalga aşındırması

Marine ecosystem: Deniz ekosistemi; Denizel ekosistem

Page 167: Yer Bilimleri Sozlugu

Marine platform: Deniz platformu; Deniz düzlüğü

Marine pollution: Deniz kirliliği

Marker bed: Kılâvuz tabaka

Marl: Marn

Marsh: Bataklık

Marsh gas: Bataklık gazı; Metan

Mass extinction: Kitle ekstinksiyonu; Kitle yok oluşu

Mass number: Kütle numarası

Mass spectrometry: Kütle spektrometresi

Mass wasting: Toprak kayması

Massive: Masif; Som

Massive layer: Masif seviye; Masif katman

Master joint: Ana eklem

Mat: Radye

Mat foundation: Radye temel

Material: Malzeme

Matrix: Matriks; Zemin malzemesi; Matris (matematik)

Mature city: Olgun kent

Maximal: Büyükçe

Maximum: En büyük; Maksimum

Maximization: Azamileştirme

Maximum applicable toxic concentration (MATC): Maksimum kullanılabilecek toksit konsantrasyonu

(MKTK)

Maximum permissible concentration: İzin verilebilir azami yoğunluk

Maximum porosity: Maksimum porozite

Maximum void ratio: Maksimum boşluk oranı

Mean: Ortalama

Meander: Menderes

Page 168: Yer Bilimleri Sozlugu

Meander cutoff: Menderes kopması

Meander core: Menderes çekirdeği

Measurement: Ölçüm

Mechanical analyses: Mekanik analiz

Mechanical collection: Mekanik toplama

Mechanical stabilization: Mekanik stabilizasyon

Mechanical weathering: Mekanik ayrışma; Fiziksel bozunma

Media: Ortamlar

Mediale moraine: Orta buzultaşları

Mediterranean: Akdeniz

Mediterranean suite: Akdeniz takımı

Mediterranean water: Akdeniz suyu

Mediterranean-type margin: Akdeniz-tipi kenar

Mediterranean Climate: Akdeniz İklimi

Medium: Ortam

Medium sand: Orta-daneli kum

Megalopolis: Megalopolis; Kümekent

Megashear: Megamakaslama; Yatay atımı kabuk kalınlığını aşan bir doğrultu atımlı fay

Mélange: Melanj; Karışım

Melaphyre: Melafir (özellikle Permiyen ve Karbonifer yaşlı, ayrışmış bazik kayak)

Melt: Eriyik

Melting point: Ergime noktası

Member: Üye

Membrane: Zar süzgeç; Membran

Meniscus: Menisküs (vadoz diyajenezi sırasında oluşan ve sediment) danelerinin kenarlarında çimento kristalleri

Mercaptans: Merkaptanlar; Petrol rafinasyonu sürecinde oluşan, kötü kokulu, kükürt içeren organic

bileşikler

Page 169: Yer Bilimleri Sozlugu

Mercury: Civa

Merging: Yaklaşma; Birbirine yaklaşma

Mesh: Ağ; Elek

Mesic environment: Puslu çevre

Mesogenetic: Mezogenetik; Kayaç yada sedimentlerin gömülmeleri süresince oluşan

Mesohaline water: Orta tuzlu su

Mesosphere: Mezosfer

Mesozone: Mezozon; Orta kuşak

Metallogeny: Metalojeni; Maden yatakları bilimi

Metamorphic aureole: Metamorfik hale; Kor kayaç sokulunun yan kayaçta oluşturduğu, sokulumu

çevreleyen metamorfik kuşak

Metamorphic rock: Metamorfik kayaç

Metamorphism: Metamorfizma; Başkalaşım

Metasomatism: Metazomatizma; Değiş-tokuş

Meteoric abundance of elements: Elementlerin meteorik bolluğu

Meteoric water: Meteorik su

Meteorite: Meteorit; Göktaşı

Methane: Metan

Method: Yöntem; Usul; Metod

Method of least squares: En-küçük kareler yöntemi

Metropolitan area: Metropoliten alan

Mica: Mika

Mica-schist: Mikaşist (çoğunlukla mikadan oluşan şist)

Micrinite: Mikrinit

Micrite: Mikrit; Mikrokristalin kalsit

Microbe: Mikrop

Microclimate: Mikroiklim; Mikroklima

Micronutrients: Mikrobesinler

Page 170: Yer Bilimleri Sozlugu

Microorganisms: Mikroorganizmalar

Microplate/platelet: Mikrolevha

Microseismic: Mikrosismik

Microseismic region: Mikrosismik bölge

Microspar: Mikrospar; Genellikle 5-15 µm büyüklüğünde, mikritin yeniden-kristallenmesi ile oluşan

kalsit

Microstalactitic: Mikrostalaktitik; Danelerin taban kısmında yoğunlaşan çimento kristalleri için

kullanılan bir terim

Mid-Atlantic Ridge: Atlantik-ortası sırtı

Mid-oceanic ridge: Okyanus ortası sırtı

Middle-third: Çekirdek

Midnight dumping: Geceyarısı çöp dökme

Mie scattering: Mie saçılımı

Migmatite: Migmatit (yüksek-dereceli metamorfik kayaç)

Migmatization: Migmatitleşme

Migration: Göç; Migrasyon

Milling: Öğütme; Ham cevherin öğütülmesi

Mine adit: Ocak giriş galerisi

Mine: Maden; Ocak

Mineral vein: Maden cevheri

Mineral water: Maden suyu

Mineralizing agents: Mineral oluşturan etmenler

Mineralogy: Mineral bilmi; Mineraloji

Minimal: Küçükçe

Minimum: En küçük; Minimum

Minimum dry density: Minimum kuru bicim hacim ağırlık

Minimum void ratio: Minimum boşluk oranı

Mining geology: Madencilik jeolojisi

Mining wastes: Madencilik atıkları

Page 171: Yer Bilimleri Sozlugu

Minor: Küçük; Az

Minute: Çok az; Dakika (bir derecenin tam olarak 1/60‟ine eşit ve 60 saniyeye karşılık gelir)

Miocene: Miyosen

Miogeosyncline: Miyojeosenklinal

Mirror plane: Ayna düzlemi

Miscible: Karışabilir

Mississippian: Misisipiyen (erken Karbonifer‟in alt devri)

Mist: Sis

Mixed: Karışık; Karışmış

Mixed crystal: Karışık kristal

Mixed developing zone: Karışık imarlı bölge

Mixed-layer mineral: Karışık-tabakalı mineral

Mixer: Karıştırıcı

Mixture: Karışım

M.K.S. system of units: M.K.S. birimler sistemi (kütle biriminin kg, uzunluk biriminin m ve zaman biriminin sn olduğu birimler sistemi)

Mobile belt: Hareketli kuşak; Oynak kuşak; Duraysız kuşak

Mobile home: Gezerev; Hareket ettirilebilen ev

Mobile source: Hareketli kaynak

Model: Model

Modified proctor test: Modifiye (ağır) proktor deneyi

Modulus: Modül

Modulus of elasticity: Elastisite modülü

Modulus of rigidity: Rijitlik modülü

Modulus of subgrade reaction: (Zemin) yatak katsayısı

Mohr circle: Mohr çemberi; Mohr dairesi

Mohr envelope: Mohr zarfı

Moisture content: Nem içeriği

Page 172: Yer Bilimleri Sozlugu

Molasse: Molas

Moldic porosity: Kalıp gözeneklilik

Molybdenite: Molibdenit

Moment of inertia: Eylemsizlik momenti; Atalet momenti

Monadnock: Aşınmaz tepe; Yapısındaki dayanıklı kayaçlar nedeni ile aşınmamamış olan yükselti

Monitoring: İzleme; Gözlemleme

Monitoring programme: İzleme proğramı

Monkey engine: Şahmerdan makinesi

Monoclinic: Monoklinik

Monoclinic system: Monoklinik sistem

Monoculture: Monokültür

Monosite: Monozit

Monotone: Tekdüze; Monoton

Moon: Ay

Moonstone: Aytaşı

Moraine: Moren; Buzultaşı

Moraine in transit: Taşınan buzultaşı; Devinen moren

Moraine rampart: Moren duvarı; Buzultaşı sırtı

Morbidity rate: Hastalılık hızı

Mortality rate: Ölüm hızı

Most probable number: En olası sayı

Mother liquid: Ana sıvı; Katılaşmadan arda kalan sıvı yada su

Mother of coal: Ana kömür

Mould: Kalıp

Moulin pothole: Buzul kazanı

Mount: Dağ

Mount Ararat: Ağrı Dağı

Page 173: Yer Bilimleri Sozlugu

Mountain: Dağ

Mountain chain: Dağ zinciri

Mountainous terrain: Dağlık alan

Movement monitoring: Hareket izleme

Moving dune: Hareketli kumul; Gezen kumul

Muck: Pasa

Mud: Çamur

Mud cone: Çamur konisi

Mud mound: Çamur yığını

Mud-supported: Çamur-destekli

Mud volcano: Çamur volkanı

Mudcracks: Çamur çatlakları

Mudflat: Çamur düzlüğü

Mudflow: Çamur akıntısı

Mudrock: Çamur kayacı

Mudstone: Çamurtaşı

Mullion structure: Çubuklu yapı; Setli ve yivli yapı

Multiaxial: Çok eksenli

Multibench: Çok basamaklı

Multichannel seismic reflection: Çok-kanallı sismik yansıma

Multilinear: Çok doğrusal

Multiple sill: Çoklu sil

Multiple stock: Çoklu stok

Municipal solid waste: Belediyeye-ait katı atık

Municipal waste: Belediye atığı

Mutagens: Mutagenler

Mutation: Mutasyon

Mutualism: Birlikte-yaşama

Page 174: Yer Bilimleri Sozlugu

Mylonite: Ezik kayaç; Milonit

N

Nappe: Nap; Örtü; Sürüklenim örtüsü

Native water: Nabit su

Natural bridge: Doğal köprü

Natural frequency: Doğal sıklık; Doğal frekans

Natural gaz: Doğal gaz

Natural glass: Doğal cam

Natural gravel: Doğal çakıl

Natural potential method: Doğal potansiyel yüntemi

Natural radiation: Doğal radyasyon

Natural resource: Doğal kaynak

Natural selection: Doğal ayıklanma; Doğal seçilme; Doğal seleksiyon

Natural slope: Doğal şev; Doğal yamaç

Natural soil: Doğal zemin

Nature preserve: Doğa koruma alanı

Nebular hypothesis: Nebular (bulutsu) hipotez

Neck: Boyun

Needle: İğne

Negative eustatic movements: Negatif deniz hareketi; Deniz yüzeyinin alçalması

Negative skin friction: Negatif çevre sürtünmesi

Neighborhood: Mahalle; Kolukomşu

Nekton organisms: Nekton organizmalar

Neogene: Neojen (Tersiyer alt-zamanını oluşturan iki devirden ilki)

Neolithic: Cilâlı Taş Devri

Neomineralization: Yeni mineral oluşumu

Neptunic theory: Neptünsel teori; Neptünik teori

Page 175: Yer Bilimleri Sozlugu

Neritic environment: Neritik ortam

Net: Ağ; Net

Net pressure: Net (taban) basınç

Net production rate: Net üreme hızı

Net reproduction rate: Net yeniden üreme/üretme hızı

Net slip: Net atım

Network-former: Ağ yapısı -yapan/oluşturan

Network-modifier: Ağ yapısı -değişteren/bozan

Neutral: Nötür; Tarafsız; Etkisiz; Ortaç

Neutral atmosphere: Nötür atmosfer

Neutral stress: Nötür gerilme

Neve: Buzkar veya buzulkar; Buz kristallerinden oluşmuş kar

Niche: Ekolojik konum

Nickel: Nikel

Nickol prism: Nikol prizması; Polarizör

Night soil: İnsan gübresi; İnsan dışkısı

Nitric oxide: Azot oksit

Nitrification: Nitrifikasyon; Nitratlama

Nitrogen: Azot, nitrojen

Nitrogen compounds: Nitrojen bileşikleri, içeriği

Nitrogen compounds in air and water: Havadaki ve sudaki azot bileşikleri

Nitrogen cycle: Azot döngüsü

Noble gas: Asal gaz

Noble metal: Asal metal

Nocerite ([Mg3(BO3)(F,OH)3]; fluoborite): Noserit

Nodule: Nodül; Yumru

Noise abatement procedure: Gürültü azaltımı yöntemi

Noise pollution: Gürültü kirliliği

Page 176: Yer Bilimleri Sozlugu

Nomenclature: Terimlendirme

Nonangular unconformity: Açısal-olmayan uyumsuzluk

Nonattainment area: Erişim dışı alan

Nonbiodegradable: Biyo-bozulmaya uğramayan

Non-displacement pile: Sondaj kazığı

Non-planar: Düzlemsel olmayan

Nonpoint source: Çok çıkışlı kirletici kaynak

Nonrenewable resource: Yenilenemez kaynak

Non-waste technology: Atıksız teknoloji

Normal fault: Normal fay

Normal fault heading against the dip: Tabakalanma eğimine dik normal fay

Normal fault heading with the dip: Tabakalanma eğimine uyumlu normal fay

Normal force: Normal kuvvet

Normal limb: Normal kanat (kıvrım)

Normal stress: Normal gerilme; Normal stres

Normally consolidated clay: Normal konsolide kil

North American Plate: Kuzey Amerika Levhası

Notation: Simgelenim; Notasyon

Nova (aniden patlamalı bir şekilde parlak hale gelen yıldız (terim, ismin çağrıştırdığı gibi yeni bir

yıldızı değil mevcut sönük bir yıldızın parlak hal almasıyla oluşan yıldızı ifade eder): Nova

Novaculite chert: Novakülit çört (hafif kaba kıymık benzeri parçalara kırılan, gri renkli bir çört)

Noxious: Zararlı

Nucleosynthesis: Nükleosentez; Çeşitli nükleer reaksiyonlar aracılığı ile evrende bulunan değişik

nüklitlerin (atomların) oluşması

Nuclear energy: Nükleer enerji

Nucleation: Çekirdek-oluşumu/çekirdekleşme

Nucleus: Çekirdek

Number of stroke: Darbe sayısı

Page 177: Yer Bilimleri Sozlugu

Numerical: Sayısal

Nummulitic: Numulit içeren; Numulitik

Nuplex: Nupleks

Nutrient: Besin; Gıda

Nutrient budget: Besin bütcesi

Nutrient stripping: Besin giderme

O

Oasis: Vaha

Oblate: Yatık; Sferoyit; Kutuplardan yassılaşmış

Oblique: Verev; Yatık; Oblik

Oblique fault: Verev fay; Oblik fay

Obliquity: Verevlik; Obliklik; Yatıklık

Obliquity angle: Oblik (verevlik) açısı

Obsequent valley: Tabaka eğimine zıt vadı; Ters akan vadi

Observation well: Gözlem kuyusu

Obsidian: Obsidyen

Obstacle: Engel

Occult precipitation: Gizli yağış

Occupational air: İşyeri havası

Occurrence: Oluşum; Bulunuş; Görünüş

Ocean dumping: Denize çöp dökme

Ocean thermal energy: Deniz ısı enerjisi

Oceanography: Oşinografi; Okyanusbilim

Octahedral: Sekizyüzlü; Oktaeder

Odor nuisance: Rahatsız edici koku

Odorant: Koku maddesi

Oedometer: Sıkışma ölçer; Şişme ölçer; Odometre

Oedometer test: Ödometre (konsolidasyon) deneyi

Page 178: Yer Bilimleri Sozlugu

Offshore bar: Kıyıötesi bar

Offshore drilling: Deniz dibi sondajı

Offshore zone: Kıyıötesi zon

Oil field: Petrol sahası

Oil pollution: Petrol kirliliği

Oil pool: Petrol bölgesi

Oil seepage: Petrol sızıntısı

Oil slick: Göl veya deniz suyu yüzeyi üzerinde petrol sızıntısı sonucu oluşan yağ birikintisi

Oil source rock: Petrol için kaynak kayaç

Oil spill: Petrol dökülmesi/taşması

Oil varnish: Yağlı cilâ

Oil well: Petrol kuyusu

Oilstone: Bileği taşı

Oily: Yağlı; Yağı bol olan

Oligocene: Oligosen

Oligohaline water: Az tuzlu su

Oligotrophic lake: Oligotrofik göl; Düşük besin, bol çözünmüş oksijen, sınırlı bitkisel yaşam içeren

soğuk durgun suya sahip göl

Olivine: Olivin (Mg-Fe-silikat minerali)

Omnivore: Her besini yiyen

Oncogenic: Kanser yapıcı; Karsinojenik; Kanserojen

Oncolite: Onkolit; Yosun-kökenli pizolit

One dimensional consolidation: Tek boyutlu konsolidasyon

One-way packaging: Tek yönlü paketleme

Ooid: Ooid; Yumurtamsı danecik

Oolite: Oolit; Ooidlerden oluşan kayaç

Opaque: Opak; Saydam olmayan

Open burning: Açık yanma; Açık yakma

Page 179: Yer Bilimleri Sozlugu

Open dumping: Açığa atık boşaltma

Open excavation: Açık kazı

Open fold: Açık kıvrım

Open pit mine: Açık işletme

Open space: Açık alan

Opencast mining: Açık işletme madenciliği

Open-end caisson: Açık uçlu keson

Open-pit mining: Açık işletme madenciliği

Operational losses: İşletim kayıpları

Optically anisotropy: Optiksel anizotropi; Işıksal eşyönlülük

Optically isotropy: Optiksel izotropi; Işıksal eşyösüzlük

Optimum population: Optimum nüfus; Ideal nüfus

Optimum water content: Optimum su içeriği; İdeal su içeriği

Ordo: Takım

Ordovician: Ordovisyen; Paleozoyik zamanın 510-439 My aralığını kapsayan devri

Ore: Cevher; Maden

Ore body: Cevher kütlesi

Ore control: Cevher kontrolü/cevherleşme kontrolü

Ore district: Cevher mıntıkası

Ore dyke: Cevher daykı

Ore genesis: Cevher jenezi

Ore grade: Cevher derecesi

Ore magma: Cevher magması

Ore microscope: Cevher mikroskobu

Ore microscopy: Cevher mikroskobisi

Ore mineral: Cevher minerali

Ore vein: Cevher damarı

Page 180: Yer Bilimleri Sozlugu

Organic: Organik

Organic soil: Organik zemin; Organik toprak

Orientation: Yönelim; Uzanım; Oryantasyon

Orifice: Açıklık; Ağız

Origin: Köken; Orijin

Origin destination survey: Çıkış yeri-varış yeri araştırması

Orogenetic cycle: Dağoluşum döngüsü

Orogenic phase: Orojenik faz; Dağoluş safhası

Orogeny: Dağ oluşması; Dağoluş

Orthochemical: Ortokimyasal; Kimyasal olarak çökelmiş kayaç bileşeni

Orthogeosyncline: Ortojeosenklinal (bir kratonu çevreleyen jeosenklinal kuşağı)

Orthogneiss: Ortognays; Magmatik kökenli gnays

Orthogonal: Dikey

Orthographic: Dik çizgisel

Oscillation: Salınım; Osilasyon

Oscilloscope: Salınım ölçer; Osiloskop

Ostrich dinosaur: Devekuşu dinozoru

Outburst: Püskürme; Birden bire patlama

Outber: Konmuş kaya; Allokton kaya

Outcrop/crop/exposure: Mostra (yüzeylenme/yüzlek: Bir kayaç oluşumunun bir bölümünün Yeryuvarı

yüzeyinde görünmesi)

Outer continental shelf: Dış kıta sahanlığı

Outer core: Dış çekirdek

Outfall: Açık boşaltım

Outiler (veya butte): Aşınma nedeniyle bağlantısız kalmış, tepesi düzleşmiş tepe; Şahin tepesi

Outlet: Çıkış

Outlet channel: Çıkış kanalı

Outlet conduit: Dip savak

Page 181: Yer Bilimleri Sozlugu

Outlier: Dış mostra (yaşlı kayaçlar tarafından çevrelenen genç kaya penceresi)

Output: Çıktı

Oval: Oval; Yumurta şekilli; Yuvarlağımsı

Ovaloid: Ovaloid

Oven: Etüv; Fırın

Overall slope: Nihai şev; Kalıcı şev

Overall thickness: Toplam kalınlık

Overbreak: Aşırı sökülme; Fazla kazı

Overburden: Örtü; Örtü katmanı

Overburden load: Örtü yükü

Overburden pressure: Örtü basıncı (derinlik basıncı)

Overconsolidated clay: Aşırı konsolide kil

Overconsolidation ratio (OCR): Aşırı konsolidasyon oranı

Overdeepening: Aşırı derinleşme

Overdesign: Aşırı tasarım

Overfold: Devrik kıvrım; Aşırı kıvrım

Overhang: Asılı kaya

Overlap: Aşma; Örtüşme

Overlapping: Örtüşüm; Bindirme

Overload: Aşırı yük

Overloading: Aşırı yükleme

Oversize: Boyut üstü; Elek üstü

Overstress: Aşırı gerilme; Aşırı gerilim

Overthrust: Üstten-bindirme (taban bloğunun aktif olduğu bindirme) Overthrust fold: Üssten bindirme/itki kıvrımı

Overthrust nappe: Üstten bindirme/itki napı; Bindirme/itki örtüsü

Overthrust plane: Üsten bindirme düzlemi

Overturn: Devriklik

Page 182: Yer Bilimleri Sozlugu

Overturned: Devrik

Overturned fold: Devrik kıvrım

Overturning: Devirme; Devrilme

Oxbow: Akmaz

Oxbow lake: Akmaz göl

Oxidant: Oksitleyici

Oxidation pond: Oksitleme havuzu

Oxidation process: Oksitleme işlemi

Oxidizable matter: Oksitlenebilir madde

Oxygen depletion: Oksijen tükenmesi

Oxygen sag: Oksijen çukuru

Ozone: Ozon

Ozone layer: Ozon tabakası

Ozonosphere: Ozonosfer

P

Pacific series: Pasifik serisi

Pack: Dolgu; Dolgulama

Package treatment plant: Paket arıtma tesisi

Packed tower: Dolgulu kule

Packer: Tıkaç

Packet penetrometer: Cep penetrometresi

Packing: Dolgu; Dolgulama

Pahoehoe lava: Pahöhö lâvı

Paired metamorphic belts: Yanyana duran/gelmiş metamorfik kayaç kuşakları

Palagonite: Palagonit; Bazaltik cam

Paleo-: “Eski” anlamına gelen Yunanca “palaios” kelimesinden türetilen bir ön ek

Paleobiology: Paleobiyoloji; Fosil organizmaların biyolojisini yorumlama bilmi

Paleobotany: Paleobotanik; Fosil bitki bilmi

Page 183: Yer Bilimleri Sozlugu

Paleocene: Paleosen (Tersiyer‟de Paleosen-Oligosen arası dönem)

Paleoclimatology: Paleoiklim bilim

Paleoecology: Paleoekoloji

Paleogeography: Paleocoğrafya

Paleogene: Paleojen; Tersiyer‟i oluşturan iki devirden erken olanı olup 65-23.3 My aralığına karşılık gelir

Paleolithic: Yontma Taş Devri

Paleomagnetism: Paleomanyetizma

Paleontology: Paleontoloji; Fosil bitki ve canlıları çalışan bilim

Paleosol: Paleotoprak

Paleotethys : Paleotetis; Pangea‟ya sokulan Paleozoik yaşlı bir körfez şeklinde deniz

Paleozoic: Paleozoyik; Fanerozoyik zamanın 570-248 My aralığını kapsayan ilk erası

Palimsest: Kalıntı; Relikt

Palingenetic magma : Yeni magma, Neomagma; Mevcüt kayaçların ergimesi ile oluşmuş magma

Pallas: Palas; Güneş sisteminin ikinci en büyük asteroidi (No: 2)

Pallasite: Palasit; Ni-Fe alaşımından oluşan bir ağ yapısı içinde olivin kristallerinden oluşan bir

meteorit çeşidi

Pandemic distribution: Bir organizmanın dünya genelinde olan dağılımı

Paragenesis: Parajenez; Birlikte oluşum

Paragneiss: Paragnays; Tortul kökenli gnays

Paragonite: Paragonit (muskovit türü bir mineral)

Parallax: Paralaks; Bir nesnenin konumunun, gözlemcinin konumundaki değişim nedeniyle, bir

referans sistem veya bir dizi nokta yada nesnelere göre belirgin olarak yer değiştirmesi

Paralic environment: Sığ deniz ortamı

Parameter: Parametre

Parametric: Parametrik

Para-rocks: Tortul metamorfik kayaçlar; Tortul başkalaşım kayaçları

Parasitic fold: Asalak kıvrım

Parcel: Parsel (kendi içine kapanan bir çizgi ile sınırlı arazi parçası)

Page 184: Yer Bilimleri Sozlugu

Parcelization: Parselizasyon; Bir kara parçasını parsellere ayırma işlemi

Paremeter ratio: Parametre oranı

Parent: Ana; Baş

Parent rock: Ana kayaç

Partial: Kısmi

Partial derivative: Kısmi türev

Partial melting: Kısmi ergime

Partial pressure: Kısmi basınç

Partial range zone: Kısmi menzil zonu

Particle: Danecik; Parça

Particle diameter: Dane çapı

Particle size distribution: Parçacık büyüklük dağılımı; Dane boyu dağılımı

Particulate matter: Parçacık madde

Parting: Ayrılma; Ayrılma yeri; Kötü dilinim; Ayrılım

Partition coefficient: Bölümlenme katsayısı; Taksimlenme katsayısı

Pasific Ocean: Pasifik Okyanusu veya Büyük Okyanus

Passive rankine state: Pasif rankine durumu

Pathogen: Hastalık yapıcı

Patina: Kayaç kiri; Uzun süre atmosferik şartlar altında kalmış kayaçların yüzeyinde renkli oluşan leke

yada zar

Pattern: Düzen; Şekil

Paysand: Petrollu kum; Verimli kum

Peak demand period: Azamı talep dönemi

Peak strength: Tepe dayanım; En üst dayanım; Doruk dayanım

Peak-zone (epibol; acmezone): Bolluk kuşağı; Bir veya daha fazla taksonun relatif bolluklarının

belirgin bir hal almasıyla belirlenen kaya topluluğu

Pearlspar: İncispar

Pearly: İncimsi

Page 185: Yer Bilimleri Sozlugu

Peat: Turba

Pebble: Küçük çakıl

Pechblende: Peçblend; Uranyum dioksit

Pedogenesis: Pedojenez; Toprak oluşumu

Pedology: Pedoloji; Toprakbilim

Pegmatite: Pegmatit;

Pelean activity: Pele türü püskürme; Pele örneği volkanik etkinlik

Pelycosauria: Sinapsid sürüngenlerinin bir takımı (ordo).

Pencil cleavage: Çubuk dilinim

Peneplain: Aşınma sürecini tamamlamış düzlük

Peneplanation: Düzlük oluşumu

Peneseismic region: Penesismik bölge; Sık deprem olmayan bölge

Penetration: Batma; Penetrasyon

Penetrative: Sokulgan

Penetrometer: Batma ölçer; Penetrometre

Peninsula: Yarımada

Pentameral symmetry: Beşkenarlı simetri

Pentlandite: Pentlandit (Fe-Ni-sülfit minerali)

Percentage by volume: Hacimce yüzde

Percentage by weight: Ağırlıkça yüzde

Percentage passing: Geçen yüzde

Perched: Askıda; Tüneyen

Perched water: Askıda su; Tünek su

Perched water table: Tünek su tablası

Percolation: Suyun sızması; Süzülme

Percussion drilling: Darbeli sondaj; Darbeli delme

Percussive: Darbeli

Perfect medium: Kusursuz ortam

Page 186: Yer Bilimleri Sozlugu

Peripheral faults: Kenar faylar; Jeolojik olarak yükselmeye veya alçalmaya uğramış bir bölgenin

çevresinde gerçekleşmiş faylar

Peridotite: Peridotit

Perimeter: Çevre (geometri)

Period: Devir; Peryot

Periodical: Peryodik; Devirsel

Peripheral fault: Çevre fayı

Peritidal: Gelgit-çevresi

Permafrost: Sürekli olarak donmuş olarak bulunan ve Yeryuvarı‟nın yaklaşık %26‟sını kaplayan

zemin

Permanence of the ocean basins: Okyanusların değişmezliği yasası

Permanent: Kalıcı; Sürekli

Permanent strain: Kalıcı deformasyon

Permanent support: Kalıcı tahkimat; Kalıcı destek

Permeability: Geçirgenlik; Geçirimlilik

Permeable: Geçirgen; Geçirimli

Permeameter: Geçirimlilik deneyi aleti; Geçirimlilik-ölçer

Permian: Permiyen; Paleozoyik zamanın 290-248 My aralığını kapsayan son devri

Perpendicular: Dik; Düşey

Persistence: Devamlılık

Persistent chemicals: Dayanıklı kimyasallar

Pervious: Geçirgen; Geçirimli

Pesticides: Pestisitler; Zararlı bitki ve hayvanları öldürmek için üretilen kimyasal maddeler

Petrography: Petrografi; Kayabilim

Petrographical province: Petrografik provins

Petroleum: Petrol

Petroleum geologist: Petrol jeoloğu

Petroleum Geology: Petrol Jeolojisi

Page 187: Yer Bilimleri Sozlugu

Petroleum trap/oil trap: Petrol kapanı

Petroleum products: Petrol ürünleri

Petroliferous: Petrol içeren; Petrollu

Petrologist: Petrolog; Kayabilimci

Petrology: Petroloji; Kayabilim

Phacolith: Fakolit

Phanerite: Fanerit

Phaneritic texture: Faneritik doku

Phanerozoic: Fanerozoik

Pharmacolite: Farmakolit

Pharmacosiderite: Farmakosiderit

Phase: Evre; Faz

Phase diyagram: Faz diyagramı

Phase rule: Faz kuralı

Phenakite: Fenakit

Phenoclast: Fenoklast

Phenocryst: Fenokrist

Phenols: Fenoller

Phenomena: Olaylar; Fenomenler

Phenomenon: Olay; Fenomen

Phi Scale: Phi Ölçeği

Philippin Plate: Filipin Levhası

Philipsite: Filipsit

Phylllite: Fillit

Phylogeny: Soy oluşum

Phoebe: Foebe

Phoenicite: Fonisit

Phoenicochroite: Fonikokroyit

Page 188: Yer Bilimleri Sozlugu

Phoenix Plate: Foniks Levhası

Phoidae: Foidler; Etçiller

Phologopite: Flogopit

Phonolite: Fonolit

Phosgene: Fosjen

Phosgenite: Fosjenit

Phosphates: Fosfatlar

Phosphoferrite: Fosfoferrit

Phosphophyllite: Fosfofillit

Phosphorescence: Fosforesans

Phosphorite: Fosforit

Phosphorroesslerite: Fosforoslerit

Phosphosiderite: Fosfosiderit

Phosphuranylite: Fosfuranilit

Photo-: Foto- ; „Işık‟ anlamına gelen, Yunanca photos kelimesinden türetilmiş bir ön ek

Photo interpretation: Foto yorumu

Photochemical smog: Fotokimyasal duman

Photogeology: Fotojeoloji

Photogrammetry: Fotogrametri

Photometer: Fotometre

Photosphere: Fotosfer

Photosynthesis: Fotosentez

Phragmocone: Fragmokon

Phreatic: Freatik (suya doygun)

Phreatic activity: Freatik aktivite

Phreatic gas: Freatik gaz

Phreatic zone: Freatik zon

Page 189: Yer Bilimleri Sozlugu

Phreatic ground water: Taban suyu

Phreatomagmatic activity: Freatomagmatik aktivite

Phyllic alteration: Filik alterasyon

Phyllite: Filit

Phyllonite: Filonit

Phyllosilicate: Filosilikat

Phylum: Filum; Dal

-phyre: -fir (porfiritik kor kayaçlar için kullanılan bir sonek)

Physical properties: Fiziksel özellikler

Physicochemical treatment: Fiziko- kimyasal arıtım

Phytoplankton: Fitoplankton

Piedmont: Dağ eteği

Pier: Ayak

Piezoelectricty: Piezoelektrik

Piezometer: Piezometre

Piezometric level: Piezometrik seviye

Pig: Pig; Radyoaktif atıkların konulduğu kurşun kap

Pile cap: Kazık başlığı

Pile driver: Şahmerdan

Pile driving formula: Dinamik kazık formülü

Pile foundation: Kazıklı temel

Pile load test: Kazık yük deneyi

Pile: Yığın; Kazık

Piled group: Kazık grubu

Piled-up recumbent: Yatık kıvrım dizisi

Pillar: Sütun; Direk; Topuk

Pillow lav: Yastık lâv

Pilot drift: Klâvuz galeri

Page 190: Yer Bilimleri Sozlugu

Pilot gallery: Klâvuz galeri

Pinnacle reef: Kule resif

Pinophyta: Coniferophyta; Uzun bir fosil geçmişe sahip, çoğunlukla reçineli ağaç ve çalıları (funda) içeren en büyük tohumlular bölümü

Pipe: Boru

Pipeline: Boru hattı

Pipette method: Pipet yöntemi

Piping: Borulanma; Boru döşeme

Pisolite: Pizolit

Pit: Ocak; Çukur

Pitch: Dalım; Yatım

Pitch of the axe: Eksen dalımı

Pivotal fault: Tahterevalli fault

Pixel: Piksel (bir görüntünün (imaj) birbirinin aynı en küçük şekillere bölünmesinden elde edilen bir yüzey elemanı)

Placer: Plaser

Planar failure: Düzlemsel yenilme; Düzlemsel kayma

Planation: Rendeleme; Düzleştirme

Plane: Düzlem

Plane of symmetry: Simetri düzlemi

Plane of weakness: Zayıflık düzlemi

Plane strain: Düzlemsel deformasyon

Plane stress: Düzlemsel gerilme

Plane translational slip: Düzlemsel ötelenme kayması

Plane-polarized light: Düzlem-polarize ışık

Planetary Geology: Gezegen Jeolojisi

Planimeter: Planimetre (düzlemsel bir alanın yüzölçümünü ölçmede kullanılan mekanik bir araç)

Planispiral: Düzlem spiral (kavkı sarılımın yükselmeden gerçekleşmesi)

Page 191: Yer Bilimleri Sozlugu

Plankton: Plankton

Plastic limit: Plastik limit

Plasticity: Plastisite; Plastiklik

Plasticity chart: Plastisite grafiği

Plasticity index: Plastisite indeksi

Plat: Yayvan

Plate loading test: Plaka yükleme deneyi

Plateau basalts: Plato bazaltı; Yayla bazaltı

Plateau glacier : Plato buzulu; Yayla buzulu

Platinium: Platin

Platy: Yaprağımsı; İnce levhamsı

Pleistocene: Pleistosen (Kuvaterner‟in iki döneminden ilki)

Plication: Kıvrımcık; Küçük ölçekli kıvrım yada kıvrımlanma işlemi

Plinian activity: Plinius benzeri püskürme

Pliocene: Pliosen; Tersiyer‟in son dönemi olup 5.2-1.64 My aralığını kapsar

Plumb (veya bob): Çekül/şakül

Plume: Baca dumanı

Plumose structure: Tüysü yapı

Plunge: Dalma; Dalım

Plunging fold: Dalan kıvrım

Plutonic theory: Plütonik kuramı; Yeryuvarı‟ndaki herşeyin magma ile alakalı olduğunu savunan teori

yada Hutton kuramı olarak ta bilinir

Plutonic rocks: Plütonik kayaçlar

Plutonium: Plütonyum

Pneumatic: Havalı; Pnömatik

Pneumatic caisson: Basınçlı havalı (pnömatik) keson

Pneumatolysis: Pnömatoliz; Gaz etkinliği

Pocket of magma: Magma ocağı

Page 192: Yer Bilimleri Sozlugu

Podsol: Podzol; Podzolizasyon işlemiyle yıkanmanın ileri safhasında gelişen toprak profili

Point bar: Dirsek barı

Point bearing pile: Uç kazığı

Point load: Nokta yükü

Point load strength: Nokta yük dayanımı

Point load strength index: Nokta yükü dayanım indeksi

Point of intersection: Kesişme noktası

Point source: Nokta kaynak

Poisson's ratio: Poisson oranı

Polar: Kutupsal; Kutba ait; Polar (kimyada, H2O gibi molekül yapısı kısmi pozitif veya negatif yük

taşıyan moleküller için kullanılan bir sıfat)

Polar climate: Kutup iklimi

Polar wander path: Kutupsal gezme güzergâhı

Polarization: Polarizasyon

Pole: Kutup

Pole of rotation: Dönme kutbu

Polished plug: Parlak kesit

Polished section: Parlak kesit

Polje: Polye

Pollution: Kirlilik

Polluter pays principle: Kirleten öder ilkesi

Pollution control costs: Kirlilik denetim maliyetleri

Polygene: Çok kaynaklı

Polygon: Çokgen; Poligon

Polyhaline water: Çok tuzlu su

Polyhedron: Çokyüzlü

Polynomial: Çokterimli; Polinom

Pond: Gölet

Page 193: Yer Bilimleri Sozlugu

Ponor: Düden

Pontides: Pontidler

Poor quality: Zayıf kalite; Düşük nitelik

Poorly graded: Kötü derecelenmiş

Population characteristics: Nüfus özellikleri

Population distribution: Nüfus dağılımı

Population dynamics: Nüfus dinamiği

Population index: Nüfus indeksi

Population projection: Nüfus projeksiyonu

Pore: Gözenek

Pore fluid pressure: Gözenek sıvısı basıncı

Pore space: Gözenek alanı

Pore-water pressure: Gözenek suyu basıncı

Porosimeter: Gözenek ölçer

Porosity and permeability determination: Gözeneklilik ve geçirimlilik tesbiti

Porosity: Gözeneklilik; Porozite

Porous: Gözenekli; Boşluklu

Porphyroblast: Porfiroblast

Porphyry: Porfiri

Portable: Portatif; Taşınabilir

Position: Konum; Pozisyon

Positive eustatic movements: Pozitif deniz hareketleri; Deniz seviyesini yükselme haraketleri

Post: Direk; Dikme

Postorogenic granite: Dağ-oluşumu sonrası oluşan granit; Postorojenik granit

Postorogenic magmatic phase: Dağ-oluşumu sonrası magmatik faz yada evre

Potable water: Kullanma suyu

Potal: Tünel giriş yapısı

Potash salts: Potasyum tuzları

Page 194: Yer Bilimleri Sozlugu

Pothole: Derin çukur; Şelalelerde suy ve çakıl etkinliği ile oluşan çukur

Ppb (parts per billion): Milyarda bir

Ppm (parts per million): Milyonda bir

Precession: Presesyon

Precession camera: Presesyon kamerası; Bir tür x-ışını kamerası

Precious metal: Değerli metal

Precious stone: Değerli taş; Kıymetli taş

Precipitation: Çökelme

Precise measurement: Duyarlı ölçüm; Hassas ölçüm

Precision: Kesinlik (tekrarlı analizlerde birbirine yakın sonuçlar elde edebilme derecesidir)

Precision depth recorder: Hassas derinlik kayıt aygıtı

Pre-consolidation: Ön konsolidasyon

Predator: Yırtıcı

Prediction: Tahmin; Kestirim

Preferred orientation: Seçimli yönelim; Tercihli yönelim

Pre-loading: Ön yükleme

Preservation: Koruma

Presplitting: Önçatlatma

Pressure: Basınç

Pressure arch: Basınç kemeri

Pressure bulb: Basınç soğanı

Pressure-depth profile: Basınç-derinlik profili

Pressure dissolution: Basınç çözünmesi

Pressure drop: Basınç düşümu

Pressure gauge: Basınç ölçer

Pressure gradient: Basınç gradyanı; Basınç değişiminin eğimi

Pressure head: Basınç yüksekliği

Page 195: Yer Bilimleri Sozlugu

Pressure melting: Basınç erimesi

Pressure wave: Basınç dalgası

Pressuremeter: Basınç-ölçer; Presiyometre

Pressuremeter test: Presiyometre deneyi; Basınçmetre deneyi

Pressurized water: Basınçlı su

Prestress: Öngerilme

Pretensioned: Öngerdirmeli

Pretreatment: Ön işlem

Prewetting: Önnemlendirme

Primary: Ana; Birincil

Primary air pollutant: Ana/birincil hava kirleticisi

colors: Ana renkler

Primary consolidation settlement: Birincil konsolidasyon oturması

Primary creep: Birinci akma

Primary geochemical differentiation: Birincil jeokimyasal farklılaşma

Primary geochemical dispersion: Birincil jeokimyasal dağılım

Primary migration: Birincil göç

Primary mineral: Birincil mineral

Primary porosity: Birincil porozite

Primary stress: Birincil gerilme

Primary treatment: Birincil işlem/muamele

Primary wave: Birincil-dalga

Primitive: İlkel; İlksel; Primitif

Primitive cell: İlksel yada ilkel hücre

Principal: Ana; Temel; Asal; Prensip; İlke

Principal earthquake: Ana devrem

Principle of actualism: Aktüalizm prensibi

Principle of uniformitarianism: Üniformitaryanizm prensibi

Page 196: Yer Bilimleri Sozlugu

Principle plane: Asal düzlem (kesit)

Principle stress: Asal gerilme

Probing: Sondalama

Problem: Problem; Sorun

Procedure: İzlenecek yol; Prosedür

Process: Süreç; İşlem; Proses

Proclastic products: Proklastik ürünler

Proctor needle: Proktor iğnesi

Producer: Üretici

Profile: Profil

Profile of equilibrium: Denge profili

Prograde metamorphism: İlerleyen metamorfizma

Progressive: İlerleyici; İlerleyen

Projection: İzdüşüm

Projective: İzdüşümsel

Proof: Kanıt

Prop: Direk

Propagation: Yayılım; Yayılma

Propellant: Püskürtücü

Proved reserve: Kesin rezerv

Province: Provins; Bölge

Proving ring: Yük (kuvvet) halkası

Psammite: Psamit; Kum danelerinden oluşan bir kayaç

Pseudomorphose: Yalancı şekilli; Yalancı dış biçime sahip

Psilomelane: Psilomelan

Ptygmatic fold: Pitigmatik kıvrım; Dolambaçlı kıvrım

Puff cone: Çamur konisi

Page 197: Yer Bilimleri Sozlugu

Pull: Çekme

Pull-apart basin: Çek-ayır havzası

Pulsar: Puslar (peryodik olarak radyo dalgaları yayan bir yıldız)

Pump: Pompa

Pumping: Pompalama

Pumping station: Pompalama istasyonu

Punch index test: Delme/zımbalama indeks deneyii

Punching: Zımbalama

Punching shear failure: Zımbalama kayma yenilmesi

Pure shear: Saf makaslama; Saf kesme

Purification: Arındırma; Arılaştırma; Saflaştırma; Temizleme

Putrefaction: Çürüme

Puy: Puy; Volkanik bir tepe veya dik-yamaçlı herhangi bir volkanik kayaç kulesi.

PVC (polyvinyl chloride): Polivinil klorid

Pycnometer: Yoğunluk şişesi; Piknometre

Pyrethrin Piretrin

Pyrite: Pirit (Fe-sülfit minerali)

Pyrolusite: Piroluzit (manganez dioksit minerali)

Pyrolysis: Piroliz

Pyrosphere: Pirosfer (ateşküre)

Pyrotheria: Piroterya (G. Afrika Eosen-Oligosen‟ine özgü mastodon benzeri otçul, tek familyalı bir

memeli takımı)

Pyrrhotite: Pirotin (veya pirotit)

Q

Quadrijugatoridae: Holinase (Holinacea) süper-familyası içinde, nesli tükenmiş ostracod monomorfik

familyası

Qualitative: Niteliksel; Kalitatif; Nitel

Quantitatlive: Niceliksel; Kantitatif; Nicel

Quantitative analysis: Kantitatif analiz

Page 198: Yer Bilimleri Sozlugu

Quantum mineralogy: Kuantum mineralijisi

Quarry: Taş ocağı

Quartz: Kuvars

Quartz arenite: Kuvars arenit

Quartz basalt: Kuvars bazalt

Quartz dolerite: Kuvars dolerit

Quartz-flooded limestone: Kuvars-taşkını kireçtaşı

Quartz kersantite: Kuvarslı kersantit

Quartz monzonite: Kuvars monzonit

Quartz overgrowth: Kuvars üzerine büyümesi

Quartz porphyry: Kuvars porfiri

Quartz sanstone: Kuvars kumtaşı

Quartz schist: Kuvars şist

Quartz syenite: Kuvars siyenit

Quartz topaz: Kuvars topaz

Quartz wacke: Kuvars vake

Quartz wedge: Kuvars kaması

Quartzarenite: Kuvarsarenit

Quartzite: Kuvarsit

Quaternary: Kuvaterner

Quaternary system: Kuvaterner sistem; Dört-bileşenli sistem

Queenston shale: Queenston şeyli

Quenite: Kuenit

Quenselite: Kuenselit

Quenstedtite: Kuenstedit

Quick clay: Çabuk/hızlı kil; Makaslama direncini karıştırılması ile kaybeden kil

Quick sand: Akıcı (kaynayan) kum

Page 199: Yer Bilimleri Sozlugu

Quick test: Hızlı deney

R

Radar: Radar (radio detection and ranging/radyo tespiti ve menzili: Bir nesneye uzaklığı ve yönü,

radyo sinyallerinin araçtan (sinyal kaynağı) nesneye ve tekrar geriye ulaşması için gereken süreyi ölçerek, belirleyen bir araç)

Radial: Işınsal; Radyal

Radial drainage: Işınsal drenaj

Radial dykes: Işınsal dayklar

Radial faults: Işınsal faylar

Radial foundation: Radyal temel

Radial symmetry: Işınsal simetri

Radian: Radyan (bir açı birimi olup, bir dairenin merkezinde o dairenin yarıçapına eşit uzunlukta bir

yayın uçlarını birleştiren açı)

Radiating: Işınsal yapı oluşturma; Işınsal yapı oluşturma

Radiation: Işıma; Radyasyon

Radiation hazard: Radyasyon tehlikesi

Radii: Yarıçaplar

Radio waves: Radio waves

Radioactive fallout: Radyoaktif serpinti

Radioactive waste: Radyoaktif atık

Radiogenic: Radyojenik; Radyoaktif bozuşma kökenli

Radiolaria: Radyolarya

Radiolarian ooze: Radyolarya çamuru

Radiolarite: Çoğunlukla radyolaryadan oluşan kayaç

Radionuclide: Radyonüklid

Radius: Yarıçap

Radius of curvature: Eğrilik yarıçapı

Radon: Radon elementi

Raft: Radye

Page 200: Yer Bilimleri Sozlugu

Raft foundation: Yayılı temel

Rain forest: Yağmur ormanı

Raise: Başaşağı

Raise boring: Başaşağı delme

Rake angle: Kesme açışı

Ram: Tokmak

Ramp: Yokuş; Rampa

Random: Gelişigüzel; Rastgele

Range: Aralık; Sıra; Yayılım alanı; Düzen

Range rod: Jalon

Ranging: Bir aralıkta uzanan yada yayılan; Uzaklık tayini

Rank of coal: Kömür derecesi; Kömür sınıfı; Kömürleşme derecesi

Rare earth elements (REE): Nadir toprak elementleri (NTE)

Rate: Oran; Hız

Rate of advance: İlerleme hızı

Rating: Puanlama; Derecelendirme; Reyting

Rattlesnake ore: Çıngıraklı-yılan cevheri

Rayleigh scattering: Rayleigh saçılımı

Reaction: Tepkime; Reaksiyon

Rebound: Geri sıçrama

Rebound hardness test: Geri tepme sertlik deneyi

Rebound number: Geri tepme sayısı

Receiver: Alıcı

Receiving waters: Alıcı sular

Recent: Güncel

Receptor: Alıcı; Kabul edici

Recession of a glacier: Buzulun geri çekilmesi

Recessional moraine: Geri-çekilme moreni

Page 201: Yer Bilimleri Sozlugu

Recharge: Zenginleştirme; Şarz etme

Reciprocal: Resiprokal; Karşılıklı; Birbirinin yerine geçen

Recirculation: Devridaim

Reclaim: Geri kazanmak

Reconnaissance survey: Keşif arştırması

Recover: Elde etmek; Kazanmak

Recoverable: Kazanılabilir; Kurtarılabilir

Recovery: Verimlilik

Recreation system: Dinlenme sistemi

Rectangular: Dikdörtgen şeklinde

Rectangular combined footing: Dikdörtgen birleşik temel

Rectilinear: Doğrulu

Recumbent fold: Yatık kıvrım

Recycling: Yeniden işleme

Red algae: Kırmızı algler

Red beds: Kırmızı tabakalar

Red clay: Kızıl kil; Kırmızı kil

Red copper ore: Kırmızı bakır cevheri; Kızıl bakır cevheri

Red data book: Kırmızı veri kitabı

Red giant star: Kızıl dev yıldız (yıldız evrimi ilerlemiş ve bulunduğu safhada hidrojen çekirdeği yanarak tamamen tüketilmiş, helyumdan oluşan çekirdeği orijinalden oldukça yoğun ve sıcak olan ve

çekirdeği saran zarf başlangıçtaki boyutunun muhtemelen 100 katı genleşmiş olan bir yıldız)

Red Podzolic soil: Kırmızı Podzolik toprak

Red Sea: Kızıl Deniz

Red tides: Kırmızı gelgitler

Reducible: İndirgenebilir

Reduction: İndirgenme

Reduction potential: İndirgenme potansiyeli

Page 202: Yer Bilimleri Sozlugu

Reflectance: Reflektans; Yansıma derecesi

Reflection: Yansıma; Refleksiyon

Reflection wave: Yansıma dalgası

Reflectometer: Yansıma ölçer; Reflektometre

Reforestation: Yeniden ormanlaştırma

Refraction: Kırınım

Refractive index: Kırılma indisi

Refractometer: Kırılma ölçer

Refractory mineral: Isıya-dayanıklı mineral

Refuse-derived fuels: Çöpten çıkarılan yakıtlar

Refuse reclamation: Çöp ıslahı

Regelation: Çözülme ve donma

Regional geology: Bölgesel jeoloji

Regional metamorphism: Bölgesel metamorfizma

Regression: Denizin geri çekilmesi; Regresyon; Bağlanım

Reinforced concrete: Betonarme; Takviyeli beton

Reinforced earth: Donatılı zemin; Takviye edilmiş zemin

Reinforced earth retaining wall: Donatılı zemin dayanma (istinat) duvarı

Reinforcement: Kuvvetlendirme; Sağlamlaştırma; Donatı

Relative: Bağıl; Göreceli; Rölatif

Relative age: Göreli yaş; Nispi yaş; Rölatif yaş

Relative compaction: Bağıl kompaksiyon

Relative density: Bağıl yoğunluk

Relative humidity: Bağıl nem

Relative plate motion: Göreli levha hareketi

Relaxation: Rahatlama; Gevşeme

Relay earthquake: Deprem sonrası sarsıntı

Release joint: Boşanma eklemi; Yük kalkması ile oluşmuş eklem; Yük kalkması eklemi

Page 203: Yer Bilimleri Sozlugu

Relic texture: Kalıntı doku

Relief inversion: Röliyef terslenmesi

Reloading: Tekrar yükleme

Remote control: Uzaktan kumanda

Remote sensing: Uzaktan algılama

Removal: Ortadan kaldırma; Yok etme

Rendering pollution: Kirliliğin dönüştürülmesi

Renewable energy sources: Yenilenebilir enerji kaynakları

Renewable resources: Yenilenebilir (Doğal) kaynak

Repeatability: Tekrarlanabilirlik

Repeated dose toxicity: Yinelenen doz zehirliliği

Replacement part: Yedek parça

Resection: Resection

Reserve generating capacity: Yedek (enerji) üretim kapasitesi

Reservoir: Hazne; Rezervuar

Reservoir rock: Hazne kayacı

Residence time: Kalma süresi

Residual: Geriye kalan; Artık

Residual chlorine: Kalıntı klor

Residual deposit: Kalıntı yatak; Kalıntı çökel

Residual ore deposit: Kalıntı cevher yatağı

Residual soil: Kalıntı toprak; Rezidual toprak

Residual strength: Kalıcı dayanım; Rezidual dayanım

Residue: Kalıntı

Resin: Reçine

Resistance: Direnç

Resistant mineral: Dayanıklı mineral

Page 204: Yer Bilimleri Sozlugu

Resisting force: Karşı koyan kuvvet

Resistivity survey: Rezistivite yöntemi

Resolution: Çözünürlük; Rezolüsyon (genel olarak, bir nesne veya fenomen içinde ayırt edilebilir en

ince ayrıntının bir ölçüsüdür)

Resonant column device: Rezonans kolonu cihazı

Resonant frequency: Rezonant sıklığı; Çınlanım sıklığı

Rest: Sükunet; Dinlenme; Geriye kalan

Rest magma: Kalan magma; Artık magma

Restitution: Eski durumuna dönme

Restrained: Sınırlandırılmış, kontrollü

Resultant: Sonuçlanan

Retaining wall: İstinat duvarı; Dayanma duvarı

Retardation: Gecikme; Geciktirme

Retention basin: Tutma havzası

Reverse: Ters; Zıt

Reverse fault: Ters fay

Reverse fault heading against the dip: Tabaka eğimine zıt atımlı ters fay

Reverse fault heading with the dip: Tabaka eğimi ile uyumlu atıma sahip ters fay

Reverse osmosis: Ters ozmoz

Reverse shear: Ters yönde makaslama

Reworked: İşlenmiş

Rheology: Akış bilimi; Reoloji

Rhodocrosite: Rodokrozit (Mn-karbonat minerali)

Rhombic system: Rombik sistem

Rib: Kaburga

Rift block: Rift bloğu; Yarılım bloğu; Horst

Rift trough: Rift teknesi; Yarılım teknesi

Rift valley: Rift vadisi; Yarılım vadisi

Page 205: Yer Bilimleri Sozlugu

Rift zone: Rift zonu; Yarılım kuşağı; Graben

Right wall: Sağ duvar

Rigid: Rijit; Katı; Sert; Sağlam

Rigid-body motion: Kati cisim hareketi

Rigidity: Rijitlik; Sertlik

Rigidity modulus: Rijidite modülü

Ring complex: Halka kompleksi; Halka karmaşığı

Ring dyke: Halka dayk

Ring fracture: Halka kırık; Halka-şekilli çatlak

Ring silicate: Halka silikat

Rippability: Sökülebilirlik

Ripper: Sökücü

Ripple mark: Dalga izi; Ripıl izi; Ripıl mark

Ripples: Dalgalar; Ripıllar

Riprap: Dolgu

Rise time: Yükselim süresi

Risk assessment: Risk değerlendirmesi

Risk-benefit analysis: Risk- yarar analizi

Risk function: Risk fonksiyonu; Risk denklemi

River basin: Irmak/akarsu havzası

River capacity: Akarsu taşıma gücü

River capture: Bir nehrin yatak aşındırmsı ile başka bir nehri kendine katması

River deflection: Irmak sapması

River deviation: Nehir sapması

River environment: Akarsu ortamı

River terrace: Nehir terasi, Nehir taraçası

Road cut: Yol yarması

Road header: Galeri açma makinası

Page 206: Yer Bilimleri Sozlugu

Rock: Kayaç

Rock bolt: Kaya saplaması

Rock burst: Kaya patlamasıRock dust: Kaya tozu

Rock crystal: Kayaç kristali

Rock cycle: Kayaç döngüsü; Kayaç çevirimi

Rock failure: Kaya yenilmesi; Kaya kopması

Rock fall: Kaya düşmesi

Rock-forming minerals: Kayaç-yapıcı mineraller

Rock island: Kaya adası

Rock load height: Kaya yükü yüksekliği

Rock mass: Kaya kütlesi

Rock-mass quality (RMQ): Kaya-kütle kalitesi

Rock material: Kaya malzemesi

Rock mechanics: Kaya mekaniği

Rock milk: Kayaç sütü

Rock permeability: Kayaç geçirimliliği

Rock phosfate: Kaya fosfatı

Rock pressure: Kaya basıncı

Rock quality designation (RQD): Kayaç-kalite tayini; Kaya kalite göstergesi

Rock salt: Kaya tuzu

Rock sample: Kaya örneği

Rock silk: Kaya ipek

Rock slide: Kaya kayması

Rock stratum: Kaya tabakası

Rock strength: Kaya dayanımı

Rock terrace: Kaya taraçası; Kaya terası

Rock unit: Kayaç birimi

Page 207: Yer Bilimleri Sozlugu

Rockfill: Kaya dolgu

Rocky desert: Taşlı çöl

Rodding: Çubuklanma; Çubuklu yapı; Çubuk yapısı kazanma

Rodenticides: Kemirgenleri öldüren ilaçlar

Roentgen: Röntgen

Rolling: Silindirleme; Yuvarlanan

Roof: Tavan

Roof arch: Tavan kemeri

Roof bar: Sarma

Roof bolt: Tavan saplaması

Roof break: Tavan kırılması

Roof sag: Tavan sarkması

Roof zone: Tavan kuşağı

Room-and-pillar: Oda-topuk

Root: Kök

Rope bomb: İp/halat bomba

Ropy lava: (Yüzeyi) Halat-benzeri lâv

Rose diagram: Gül diyagramı

Rose opal: Gül opal

Rose quartz: Gül kuvars

Rotary drilling: Döner sondaj

Rotary head: Döner kafa

Rotary table: Döner masa

Rotation: Dönme; Dolanma; Rotasyon

Rotational fault: Dönel fay; Dönme fayı; Dolanma fayı

Rotational remanent magnetism: Dönmeli remanent manyetizma

Rotational slide: Dönel kayma

Roughness: Pürüzlülük

Page 208: Yer Bilimleri Sozlugu

Route: Güzergâh; Rota

RQD (rock quality designatlon): Kaya kalite göstergesi

Rule-of-thumb: Başparmak kuralı

Runoff: Yüzeysel akış

Runoff erosion: Yüzeysel akış erozyonu

Run-of-mine: Tuvanön; Ham cevher; Ocaktan çıkan cevher

Rupture: Kopma; Kırılma

S

Safe: Güvenli

Safe bearing capacity: Güvenli taşıma gücü

Safety factor: Güvenlik katsayısı

Sag: Sarkma; Bel verme; Çöküntü; Eğilme

Sag pond: Batık göl

Salinity: Tuzluluk

Salmonella: Salmonela; Tifo taşıyabilen ve gıda zehirlenmesine yol açan, hastalık taşıyıcı bakteriler

Salt dome: Tuz domu

Salt water intrusion: Tuzlu su karışması

Sample: Örnek

Sample preparation: Örnek hazırlama

Sample preparator: Örnek hazırlayacı

Sampler: Örnek alıcı

Sampling: Örnekleme

Sampling tube: Örnek alma tüpü

Sand: Kum

Sand bar: Kum barı

Sand drain: Kum dreni

Sand dyke: Kum daykı

Page 209: Yer Bilimleri Sozlugu

Sand filter: Kum filtresi

Sand island: Kum adası

Sand ribbon: Kum şeridi

Sandstone: Kumtaşı

Sandstone dyke: Kumtaşı daykı

Sandstone sill: Kumtaşı sili

Sandstorm: Kum fırtınası

Sandy: Kumlu; Kumdan oluşan; Kum gibi

Sandy desert: Kumlu çöl

Sanitary Engineering: Sağlık Mühendisliği

Sanitary landfill: Sıhhi atık gömme çukuru

Sanitary sewer: Sıhhi atık su sistemi

Sapphire: Gökyakut/safir

Sapphire quartz: Gökyakut kuvars

Sapropel: Sapropel

Saprophytes: Saprofitler

Sardonyx: Yemen akiki; Sardoniks

Saturate: Suya doyurmak

Saturated: Doygun

Saturated soils: Doygun zemin

Saturated density: Doygun birim hacim ağırlık

Saturated unit weight: Doygun birim ağırlık

Saturation: Doygunluk

Saturation curve: Doygunluk eğrisi

Scalar: Sayıl; Skaler

Scale: Ölçek

Scale effect: Ölçek etkisi

Page 210: Yer Bilimleri Sozlugu

Scale of a map: Harita ölçeği (gerçek mesafeleri harita üzerinde temsil eden, sayısal veya çizgisel

olarak ifade edilebilen küçültme oranıdır)

Scales: Pul-şekilli; Pulcuk

Scaling: Pas temizleme

Scanline: Tarama çizgisi

Scanner: Tarayıcı

Scarp: Heyelan aynası

Scatter: Dağınıklık; Saçılım

Scattering: Saçılma

Schalstein: Şalştayn (gizli dilinim sunan ve çoğunlukla kalsitleşmiş bazik kayaçlar ve spilitik kayaçlar

için kullanılan bir terim)

Schema: Şema

Schematic: Şematik

Schlieren: Şilir; Şileren

Schillerisation: Şilerizasyon (özel bir yansıma olayı)

Schistosity: Şistozite; Yapraklanma

Schmidth hammer: Schmidth çekici

Schmidth hardness test: Schmidth sertlik deneyi

Schmidt hardness test: Schmidt sertlik deneyi

Scope: Çevre sorunları bilimsel komitesi

Scoria: Skorya

Scrape: Sıyırmak; Yontmak

Scratch hardness test: Çentik sertlik testi

Scrapeam: Damar

Screening: Elemek

Screw pile: Vida kazık

Scrubber: Yıkayıcı

SD (standard deviation): Standart sapma

Sea cave: Deniz mağarası

Page 211: Yer Bilimleri Sozlugu

Sea cliff: Deniz yarı; Deniz uçurumu

Sea-floor spreading: Deniz-tabanı yayılması

Seam: Damar; İnce tabaka (kömür)

Seamount: Denizdağı

Seaquake: Deniz depremi

Seawall: Deniz seddi

Seawater: Deniz suyu

Secant: Kiriş; Kesen

Secant modulus: Kiriş/sekant modülü

Secondary: İkincil; Sonradan oluşan

Secondary air pollutants: İkincil hava kirleticileri

Secondary compression: İkincil sıkışma

Secondary creep: İkincil akma

Secondary enrichment: İkincil zenginleşme

Secondary gechemical dispersion: İkincil jeokimyasal dağılma

Secondary geochemical differentiation: İkincil jeokimyasal farklılaşma

Secondary limestone: İkincil kireçtaşı

Secondary migration: İkincil göç

Secondary mineral: İkincil mineral

Secondary pollutants: İkicil kirleticiler

Secondary porosity: İkincil porozite; İkincil gözeneklilik

Secondary quartz: İkincil kuvars

Secondary treatment: İkincil işlem

Secondary twinning: İkincil ikizlenme

Secondary wave: İkincil dalga

Secular sinking: Çok yavaş alçalma

Secular rise: Çok yavaş yükselme

Page 212: Yer Bilimleri Sozlugu

Sedimentary mantle: Sedimanter manto

Sedimentary rock: Sedimanter kayaç

Sedimentation: Sedimantasyon; Çökeltme

Sedimentation analyses: Çöktürme analizi

Sedimentation tank: Çökeltme tankı

Sedimentology: Sedimentoloji

Seepage: Sızıntı

Segment: Parça; Kısım

Segregation: Ayrılma; Segregasyon

Seism: Sizm; Sarsıntı; Zelzele

Seismic region: Sismik bölge

Seismic sea wave: Sismik deniz dalgası

Seismic Veloelty: Sismik Hız

Seismic: Sismik

Seismogram: Sismigram

Seismograph: Sismograf

Seismology: Sismoloji

Seismometer: Sismometre

Seismoscope: Sismoskop

Self-protection: Kendi kendini koruma

Self-purification: Kendi kendine temizlenme

Settlement: Oturma

Sensitivity: Duyarlılık; Hassasiyet

Sensitive high-resulution ion microprobe: Hassas yüksek çözünürlüklü iyon mikroprobu

Sensor: Algılayıcı

Separation: Ayrılma; Separasyon; Ayırma

Sepiolite: Sepiyolit (sulu Mg-silikat; Lületaşı veya Eskişehir taşı)

Septa: Bölme; Septa

Page 213: Yer Bilimleri Sozlugu

Septic field: Septik alan

Septic tank: Septik tank

Sequential: Dizisel; Sıralı

Serac: Bu bacası

Series: Seri

Serpentine: Serpantin (yılantaşı)

Set: Küme; Takım

Set of joints: Eklem takımı

Setting load (support): Kurulma yükü (tahkimat)

Settling: Durultma; Oturtma

Settling chamber: Durultma odası

Settling tank: Durultma tankı

Sewage treatment: Evsel atık su arıtımı

Sewage treatment plant: Evsel atık su arıtma tesisi

Sewer capacity: Kanalizasyon kapasitesi

Sewer mains: Kanalizasyon ana boruları

Sewerage system: Kanalizasyon sistemi

Shaft: Baca (maden); Kuyu

Shaft boring: Kuyu delme; Kuyu açma (inme)

Shaft sinking: Kuyu delme; Kuyu açma (inme)

Shale: Şeyl; Şeyıl

Shallow focus: Sığ odak

Shape: Şekil

Shape factor: Şekil faktörü

Sharkskin pahoehoe: Köpekbalığı-derisi pahöhö

Shear: Makaslama; Kesme; Kayma

Shear box: Makaslama kutusu; Kesme kutusu

Page 214: Yer Bilimleri Sozlugu

Shear crack: Makaslama kırığı; Kesme kırığı

Shear failure: Makaslama yenilmesi; Kesme yenilmesi; Kayma yenilmesi

Shear joint: Makaslama eklemi; Makaslama çatlağı

Shear load: Makaslama yükü; Kesme yükü; Kayma yükü

Shear force: Makaslama kuvveti; Kesme/Kayma kuvveti

Shear Modulus: Kesme Modülü; Makaslama modülü

Shear strain: Makaslama deformasyonu; Kesme/Kayma birim deformasyonu

Shear stress: Makaslama gerilmesi; Kesme/Kayma gerilmesi

Shear strength: Makaslama dayanımı; Kesme dayanımı

Shear surface: Makaslama yüzeyi; Kayma yüzeyi

Shear wave: Enine dalga, Makaslama/Kesme (S) dalgası

Shear zone: Makaslama zonu

Sheelite: Şeelit; Şelit

Sheet flow: Laminalı akma; Yaygı akması

Sheet flow: Palplanş; Hazır yassı kazık

Shell: Kabuk

Shell beak: Kavkı/kabuk çengeli

Shelly Limestone: Kavkılı kireçtaşı

Shelly pahoehoe: Kabuksu pahöhö

Shelly sand: Şeyılli kum

Shelter belt: Koruma şeridi

Shield: Kalkan

Shield basalt: Kalkan bazalt

Shield volcano: Kalkan volkan

Shift: Kaydırma; Kayma; Yer değiştirme

Shifting dune: Yer değiştiren (gezen) kumul

Shock: Şok

Shock proof: Şoktan etkilenmeyen

Page 215: Yer Bilimleri Sozlugu

Shore platform: Kıyı platformu

Short wall: Kısa ayak

Short wavelength infrared: Kısa dalgaboylu infrared/kızılötesi

Shortening: Kısalma

Short-term stability: Kısa süreli duraylılık

Shotcrete: Püskürtme beton

Shoulder thrust: Omuz bindirmesi/itkisi; Kürek bindirmesi/itkisi

Shredding: Ufalama

Shrinkage: Büzülme; Rötre

Shrinkage limit: Rötre limiti

Sial: Silisyum + Alüminyum

Side pinacoid: Kenar pinakoid

Siderite: Siderit (Fe-karbonat minerali)

Siderolite: Siderolit

Sidewall: Yan duvar; Pasa şevi

Sieve: Elek; Kalbur

Sieve analysis: Elek analizi

Sieve shaker: Elek sallayıcı

Sieve texture: Elek dokusu; Kalbur doku

Sieving: Eleme; Kalburlama; Elemek; Eliyen

Signal: Sinyal

Significant: Anlamlı; Önemli; Belirtici

Silex: Sileks; Çakmaktaşı; Çört

Silicate mantle: Silikat mantosu

Silky: İpeksi

Sill: Sil

Silt: Silt; Dane boyu (çapı) 0.0004-0.0063 mm olan kayaç kırıntıları

Page 216: Yer Bilimleri Sozlugu

Silting/siltation: Siltlenme; Siltasyon

Silurian: Siluriyen; Paleozoyik zamanın 6 devrinden, 439-408.5 My aralığını kapsayan üçüncüsü

Silver glance: Gümüş nazarı

Silver: Gümüş

Sima: Silisyum + Magnezyum

Similiraty: Benzeşim

Simple: Basit; Yalın

Simple sill: Basit sil

Simple stock: Basit stok

Simulation: Similasyon; Benzeşim; Benzetim

Simulator: Benzeteç, simulatör

Simultaneous: Eşzamanlı

Single family dwelling: Tek aileli konut

Sinkhole: Çökme cukuru

Sinking Batırma

Site investigation: Saha incelemesi

Size effect: Boyut etkisi

Skeletal material: İskelet maddesi

Skeleton texture: İskelet doku

Skimming: Sıyırma

Skip: Bidon

Slabbing: Kavlaklanma; Dilimlenme

Slag: Cüruf; Mucur

Slake durability: Suda dağılmaya karşı duraylılık

Slate: Sleyt; Damtaşı

Slaty cleavage: Sleyt dilinimi; Sleyt klivajı; Yapraksı dilinim

Slice: Dilim

Slickenside: Kaygan yüzey

Page 217: Yer Bilimleri Sozlugu

Slide: Kayma

Slide surface: Kayma yüzeyi

Sliding tectonic: Kayma tektoniği

Sliding theory: Kayma teorisi

Slip: Kayma; Atım

Slip cleavage: Atım dilinimi

Slope: Eğim; Şev; Yamaç

Slope angle: Şev açışı; Yamaç eğimi

Slope design: Sev tasarımı; Yamaç dizaynı

Slope height: Şev yüksekliği; Yamaç yüksekliği

Slope stability: Şev stabilitesi

Slope stability analysis: Şev duraylılıgı analizi

Sludge: Çamur

Sludge digestion: Çamur sindirimi

Sludge disposal: Çamur tasviyesi

Sludge incineration: Çamurun yakılması

Slumping: Oturmak; Birden çökmek; Devrilmek; Kaymak

Slurry: Çamur sıvısı

Smithsonite: Smitsonit (Zn-karbonattan oluşan bir mineral)

Smog: Kirli sis

Smoke: Duman

Smokemeter: Dumanölçer

Smoky quartz: Dumanlı kuvars

Smooth: Düz; Pürüzsüz

Smooth blasting: Düzgün patlatma

Smut: İs; Kir

Snowflake obsidian: Kartanesi obsidiyen

Page 218: Yer Bilimleri Sozlugu

Snowflake texture: Kartanesi doku

Snowslide: Kar-kayması

Soft rock: Yumuşak kaya

Softground: Yumuşak zemin

Soil: Zemin; Toprak

Soil conservation: Toprak korunması

Soil erosion: Toprak erozyonu

Soil erosion: Toprak erozyonu; Toprak aşınması

Soil exploration: Zemin araştırması

Soil mechanics: Zemin mekaniği

Soil science: Toprak bilmi; Zemin bilmi

Soil stabilization: Zemin stabilizasyonu ( ıslahı )

Solar: Güneşe ait; Güneşle ilgili; Solar

Solar abundance of elements: Elementlerin güneş bolluğu

Solar collector: Güneş enerjisi toplayıcı

Solar energy: Güneş enerjisi

Solar nebula: Güneş nebulası

Solar radiation: Güneş ışıması

Solar system: Güneş sistemi

Solar wind: Güneş rüzgârı

Solfatara: Volkanizma sonrası çıkan kükürtlü gaz etkinliği

Solid: Katı; Sağlam

Solid core recovery: Sağlam karot verimi

Solid-melt equilibrium: Katı-sıvı dengesi

Solid rock: Sağlam kayaç

Solid solution: Katı çözelti

Solid waste: Katı atık

Solid waste management: Katı atık yönetimi

Page 219: Yer Bilimleri Sozlugu

Solifluction: Toprak akması

Soliter corals: Bireysel mercanlar

Solubility product: Çözünürlük ürünü

Solution: Çözelti; Solüsyon

Sonic boom: Sonik patlama

Soot: Kurum

Sorted biosparite: Boylanmış-biyosparit

Sorting: Boylanma; Derecelenme; Sıralama

Sound absorption material: Sesi soğurucu madde

Sound pressure level: Ses basınç düzeyi

Sounding: Sondalama; Sondajlama

Soundness test: Sağlamlık testi

Source rock: Köken kayaç; Kaynak kayaç

South African jade: Güney Afrika yeşimi

South American Plate: Güney Amerika Levhası

South-East Pacific Plate: Güney-Doğu Pasifik Levhası

Spaced cleavage: Aralıklı dilinim; Aralıklı klivaj

Spacing: Aralık; Uzaklık

Spalling: Çentme; Yontma

Span: Açıklık

Spare part: Yedek parça

Spastolith: Spastolit; Deforme olmuş ooid

Species: Tür

Specifîc energy: Özgül enerji

Specific gravity: Özgül ağırlık

Specimen: Örnek; Numune

Speed bump: Hız kesici yükselti

Page 220: Yer Bilimleri Sozlugu

Speleology: Mağara bilmi

Sphericity: Küresellik

Spheroidal jointing: Soğan kabuğu bezeri ayrışma

Spherolite: Sferolit; Elips şekilli ve ışınsal iç yapılı mikroskobik parçacıklar

Spilite: Spilit

Spillway: Dolu savak

Spilosite: Spilozit (adinol oluşumunun başlangıç safhasındaki kayaç)

Spine: Diken; İğne-benzeri yapı

Spinel: Spinel

Spit: Kıyı dili

Split: Yarmak; Ayırmak

Spoil: Pasa; Artık

Spoil pile: Pasa yığını

Spontaneous: Kendiliğinden olan

Spotted: Benekli

Spotted phyllite: Benekli fillit

Spotted slate: Benekli sleyt

Sprawl: Dağınık yayılma

Spring: İlkbahar; Göze; Kaynak

Spring tide: İlkbahar gelgiti

Spring water: Göze suyu; Kaynak suyu

Squeezing: Sıkışma

Stabilily: Duraylılık; Stabilite

Stability field: Duraylılık alanı

Stability of slope: Şev stabilitesi

Stabilization: Duraylama; Stabil kılma; Stabilizasyon

Stabilizer: Duraylayıcı

Stable: Duraylı; Stabil

Page 221: Yer Bilimleri Sozlugu

Stable isotope: Kararlı izotop

Stable isotope studies: Kararlı izotop çalışmaları

Stable slope: Duraylı şev

Stack effluents: Baca atıkları

Stage: Kat; Safha; Evre

Stage of maturity: Olgunluk evresi

Stage of old age: İleri yaş evresi

Stage of youth: Gençlik evresi

Stagnation zone: Durgunluk kuşağı

Stains and staining techniques: Boyalar ve boyama teknikleri

Stalactite: Sarkıt

Stalagmite: Dikit

Standard: Standart

Standard deviation: Standart sapma

Standard penetration resistance: Standart batma direnci; Standart penetrasyon direnci

Standard penetration test: Standart batma deneyi; Standart penetrasyon deneyi

Standard proctor test: Standart proktor deneyi

Stand-up time: Durma zamanı; Tahkimatsız durma zamanı

State of equilibrium: Denge durumu; Denge hali

State of stress: Gerilme durumu

State-of-the-art: En son gelişmeleri yansıtan

Static: Durağan; Statik

Static cone test: Statik koni deneyi

Static equilibrium: Durağan denge; Statik denge

Static formula: Statik kazık formülü

Station: İstasyon; Konak

Stationary source: Sabit kaynak

Page 222: Yer Bilimleri Sozlugu

Statistical analysis: İstatistiksel analiz; İstatistiksel çözümleme

Statoscope: Statoskop (hava fotografisinde ardışık hava istasyonları arasındaki yükseklik farkını ölçmede kullanılan hassas bir barometre)

Steady: Kararlı; Sallantısız

Steam coal: Buhar kömürü

Steel: Çelik

Steel arch support: Çelik kemer destek

Steel pile: Çelik kazık

Steep dipping fault: Dik yada dike yakın fay

Step fault: Basamak fay

Step faulting: Basamak faylanma

Step faults heading against the dip: Tabaka eğimine ters basamaklı faylar

Stereographic projection: Stereografik izdüşüm; Stereografik projeksiyon

Stereoscope: Stereoskop

Sticky: Yapışkan; Yapışan

Stiff: Katı; Sıkı

Stiffness/compactness: Katılık; Sıkılık

Stinkstone: Kokulutaş

Stockwork: Ağsal; Stokvörk

Stone column: Taş sütunu; Kaya kolonu

Stone pack: Taş dolgu

Stone: Taş; Kaya

Stony desert: Taşlı çöl

Storage: Depolama

Storm deposit: Fırtına çökeli

Storm sewer: Sel suyu kanalı

Stowing: Dolgu

Straight extinction: Dik sönme

Page 223: Yer Bilimleri Sozlugu

Strain: Stres deformasyonu; Birim deformasyon; Birim Şekil Değiştirme; Uzalma

Strain elipsoid: Birim deformasyon elipsoyidi

Strain gauge: Birim deformasyon ölçer

Strain-slip cleavage: Uzalma-atım dilinimi

Strain softening: Birim deformasyon yumuşaması

Strap footing: Bağ kirişli birleşik sömel

Strata control: Tabaka kontrolü; Tabaka denetimi

Strata: Tabakalar; Katmanlar

Stratification: Tabakalanma

Stratified: Tabakalı

Stratified rock: Tabakalı kayaç; Katmanlı kayaç

Stratigraphic geology: Stratigrafik jeoloji

Stratigraphic trap: Stratigrafik kapan

Stratigraphical break: Tabakalanmada kesiklik

Stratopause: Stratopoz

Stratosphere: Stratosfer

Stratum: Tabaka; Katman

Streak: Çizgi-rengi

Stream erosion: Nehir/akarsu erozyonu

Streamline: Akış çizgisi

Stream-sediment analysis: Dere-sedimenti analizi

Strength: Dayanım

Strength envelope: Dayanım zarfı

Stress: Gerilme

Stress concentration factor: Gerilme yığılması katsayısı

Stress distribution: Gerilme dağılımı

Stress elipsoid: Gerilme elipsoyidi

Stress field: Gerilme alanı

Page 224: Yer Bilimleri Sozlugu

Stress intensity: Gerilme yoğunluğu

Stress path: Gerilme yolu; Gerilme rotası

Stress relaxation: Gerilme boşalması

Stress state: Gerilme durumu

Stress trajectory: Gerilme Yörüngesi

Striated pebble: Çizik çakıl; Çizilmiş çakıl

Strike: Doğrultu

Strike fault: Doğrultu fayı

Strike joint: Doğrultu eklemi

Strike of the fault: Fay doğrultusu

Strike-slip fault: Doğrultu atımlı fay

Strip development: Şerit gelişme

Strip footing: Şerit temel

Strip foundation: Şerit temel

Strip load: Şerit yük

Strip mining: Geniş yayılımlı açık işletme madenciliği

Strip thrust fold: Örtü kıvrımı

Strombolian activity: Stromboli örneği volkanik etkinlik; Stromboli benzeri püskürme

Structural: Yapısal

Structural basin: Yapısal havza; Yapısal basen

Structural concordance: Yapısal uyumluluk; Yapısal konkordans

Structural contour lines: Yapısal eş-yükselti çizgileri

Structural crystallography: Yapısal kristalografi

Structural depression: Yapısal alçalım; Yapısal basıklık

Structural discontinuity: Yapısal kesiklik; Yapısal süreksizlik; Yapısal devamsızlık

Structural discordance: Yapısal uyumsuzluk; Yapısal diskordans

Structural engineering: Yapı mühendisi

Page 225: Yer Bilimleri Sozlugu

Structural fabric: Yapısal doku

Structural feature: Yapısal şekil; Yapısal özellik

Structural geology: Yapısal jeoloji

Structural high: Yapısal yükselim; Yapısal yükseklik

Structural lake: Yapısal göl

Structural low: Yapısal alçalım; Yapısal basıklık

Structural petrology: Yapısal petroloji

Structural plain: Yapısal düzlük; Yapısal ova

Structural plateau: Yapısal yayla; Yapısal plato

Structural position: Yapısal konum; Yapısal pozisyon

Structural relief: Yapısal röliyef; Yapısal engebe

Structural stratigraphical hiatus: Yapısal stratigrafik zaman boşluğu

Structural style: Yapısal çeşit

Structural terrace: Yapısal taraça; Yapısal teras

Structural trap: Yapısal kapan

Structural unit: Yapısal birim

Structural valley: Yapısal vadi

Structure: Yapı; Strüktür

Structure contours: Yapısal konturlar

Strut: Destek; Payanda

Subcrustal convection currents: Kabuk-altı konveksiyon akıntıları

Subduction: Dalım

Subduction zone: Dalım zonu

Subfabrik: Asfabrik; Fabrik-altı

Subfossil: Çok az değişim göstermiş organizma kalıntısı

Subgenus: Alt-cins; Ascins

Subglacial stream: Buzul-altı nehir

Subgroup: Alt-gurup

Page 226: Yer Bilimleri Sozlugu

Submarine canyon: Denizaltı kanyonu

Submerge: Batmak; Batırma

Submerged unit weight: Batık birim ağırlık

Submergence: Batma

Subsequent valley: Tabakaların doğrultusunu takip eden vadi

Subsidence: Çökme; Subsidans

Subsidiary fold: Bağlı kıvrım

Subsoil: Toprak-altı

Subsoil investigation: Sığ yeraltı zemin araştırması

Subspecies: Alt-tür; Astür

Substage: Askat; Alt-kat

Substitute: Yardımcı

Substitute natural gas: Yardımcı doğal gaz

Subsurface geology: Yeraltı jeolojisi

Subsurface investigation: Sığ yer altı araştırması

Subtidal: Gelgit-altı

Subzone: Alt-zon; Aszon

Suction: Emme

Suite: Takım; Aynı sınıftan (plütonik, metamorfik gibi) iki veya daha fazla litodemin oluşturduğu kaya

birimidir

Sulfur (veya Sulphur): Kükürt

Sulfur bacteria: Kükürt bakterileri

Sulfur cycle: Kükürt döngüsü

Sulfur dioxide: Kükürt dioksit

Sulfur trioxide: Kükürt trioksit

Sulfuric acid: Sülfürik asit

Sun: Güneş

Supergene: Süperjen; Yüzey-kökenli

Page 227: Yer Bilimleri Sozlugu

Supergene sulfide zone: Süperjen sülfit zonu

Supergene water: Süperjen su

Supergiant star: Süperdev yıldız (aslen (intrinsik olarak) en parlak olan yıldızlar familyasının bir üyesi)

Supernova: Süpernova (patlama sonucu aniden oldukça parlak yapı edinen bir yıldız olup, bir novadan

daha parlaktır)

Superposed valley: Yumuşak katmanlara yatak oyarak, sert katmanlar içine gömülen vadi

Superposition: Üst üste gelme; Bindirme

Supersuite: Üstakım; Birbiriyle doğal ilişkili, iki veya daha fazla takım veya karmaşık içeren bir litodem birimi

Supervised classification: Denetlenmiş sınıflandırma

Support: Tahkimat; Destek

Support load density: Destek Yükü Yoğunluğu

Support pile: Taşıyıcı kazık

Support pressure: Destek basıncı; Tahkimat basıncı

Support system: Destek sistemi; Tahkimat sistemi

Support unit: Destek birimi; Tahkimat birimi

Supraglacial stream: Buzul-üstü nehir

Supratenuous fold: Açınımlı kıvrım

Supratidal: Gelgit-üstü

Surcharge pressure: Sürşarj basıncı; Taşıyabileceğinden fazla basınç

Surface: Yüzey; Yeryüzü

Surface mine: Yüzeyde işletme; Açık işletme

Surface moraine: Yüzey moreni

Surface of discontinuity: Süreksizlik yüzeyi

Surface of unconformity: Uyumsuzluk yüzeyi

Surface tension: Yüzey gerilmesi

Surface water: Yüzey suyu

Surface waves: Yüzey dalgaları

Page 228: Yer Bilimleri Sozlugu

Surfactant: Yüzey aktif madde

Survey: İnceleme; Araştırma; Etüt; Ölçme

Surveyor‟s rod: Mira

Suspended solid: Askıda katı madde; Asılı katı madde

Suspension: Asıntı; Süspansiyon

Sustainable development: Sürdürülebilir gelişme

Svedberg unit: Svedberg birimi; (S) Sedimantasyon katsayılarının ifade edildiği birim. 10-13 saniyeye

eşit olup rakamsal değere bitişik yazılır (64S gibi).

Swallow hole: Düden

Swell factor: Şişme kabarma katsayısı

Swelling potential: Şişme potansiyeli

Swelling: Şişme

Swelling pressure: Şişme basıncı

Sylvine: Silvin

Symmetric fold: Simetrik kıvrım

Symmetry: Simetri; Bakışım

Symmetry axis: Simetri ekseni; Bakışım ekseni

Synchronous: Eşzamanlı; Senkronize; Sinkronize

Synchronous pluton: Eşzamanlı plüton; Senkronize plüton

Synclinal axis: Senklinal ekseni

Syncline: Senklinal

Synclinorium: Bir çok küçük senklinal ve antiklinalden oluşan senklinal

Syndet: Sentetik deterjan

Synergistic effect: Sinerjistik etki

Syngas: Sentez gazı; Sentetik gaz

Syngenetic: Sinjenetik veya Senjenetik

Syngenetic ore deposit: Sinjenetik cevher yatağı; Oluşumu içinde bulunduğu kayaçla eş zamanlı olan

cevher yatağı

Page 229: Yer Bilimleri Sozlugu

Synorogene: Senorojen; Dağ oluşumu ile eş zamanlı

Synorogenic granite: Senorojenik granit; Oluşumu orojenik etkinlikle eş zamanlı olan granit

Synorogenic magmatic phase: Senorojenik magmatik faz

Syntaxial: Sintaksiyal; Optik süreklilik arzeden dane-üzerine büyüme

Synthesis: Sentez; Bireşim

Synthesis gas: Sentez gazı

Synthetic: Sintetik

Synthetic detergent: Sentetik deterjan

Synthetic fuels: Sentetik yakıtlar

System: Sistem

System of joints: Eklemler sistemi

Systematic joints: Düzenli eklemler; Sistemli eklemler

T

Tacheometric surveying: Takeometrik alım; Jeodezide, arazi noktalarının yatay konumları ile birlikte yüksekliklerini tayin etme işlemi

Tachometer: Takometre (dönme oranını/hızını ölçmede kullanılan bir aygıt)

Tachymeter: Takimetre

Tailing: Artık

Tailings: Posa

Takeoff: Çıkarma; Yerden havalanma (uçak)

Talc: Talk

Talus cone: Moloz konisi

Talus fan: Moloz yelpazesi

Taluvium: Taluviyum (kaba- ve ince-daneli malzeme karışımından oluşan tepe-yamacı çökeli)

Tangent modulus: Teğet modülü; Tanjant modülü

Tangential: Teğetsel

Tangential pressure: Teğetsel basınç

Tape extensometer: Şerit ekstansometre

Page 230: Yer Bilimleri Sozlugu

Tar: Katran

Tar sand: Katranlı kum

Tarnish: Kararma; Leke

Taurus Mountains: Toros Dağları

Taxonomy: Taksonomi

Tear fault: Yırtılma fayı; Yırtma fayı

Tectogenesis: Tektojenez; Dağ oluşumu ile oluşan kıvrım ve kırık olayları

Tectonic breccia: Tektonik breş

Tectonic earthquake: Tektonik deprem

Tectonic geology: Tektonik jeoloji

Tectonic setting: Tektonik yer, zaman ve ortam

Tectonic transport: Tectonik taşınma

Tectonized region: Tektonizmaya uğramış bölge

Teleskopic: Teleskopla görülebilen

Telogenetic: Telojenetik

Temperate climate: Ilıman iklim

Temperature: Sıcaklık

Temperature inversion: İklim terslenmesi

Temporary: Geçici

Temporary support: Geçici iksa

Tendency: Eğilim; Yatkınlık

Tensile: Tansion: Çekme

Tensile crack: Gerilme çatlağı

Tensile force: Çekme kuvveti; Çekilme kuvveti

Tensile test: Çekme deneyi; Çekilme deneyi

Tensile strength: Çekme dayanımı; Çekilme dayanımı

Tensile stress: Çekme gerilmesi; Çekilme gerilmesi

Tension crack: Çekme çatlağı; Tansiyon çatlağı; Gerilme çatlağı

Page 231: Yer Bilimleri Sozlugu

Tension fault: Gerilim fayı; Gerilme fayı; Tansiyon fayı

Tension joint: Gerilme çatlağı; Gerilme eklemi

Tensor: Geren; Tansör

Tent rocks (wigwams): Çadır kayaç

Terminal basin: Terminal havza

Terminal velocity: Son hız

Terrace: Teras

Terracing: Teraslama

Terrestrial: Karasal; Topraksal

Terrestrial environment: Dünyevi ortam

Terrestrial planet: Dünyevi gezegen; Dünya-benzeri gezegen

Terrigenous: Terijen; Karasal kökenli, çökelme havzasına mekanik yolla taşınmış, çoğunlukla

karbonat-olmayan ile eş anlamlı terim

Terrigenous deposit: Terijen yatak

Territoriality: Belirli bir alan ile özel bir canlı grubunun özdeşleştirilmesi

Tertiary treatment: Üçüncül arıtma

Tesselation: Tesselasyon; Mozaik oluşturma

Test: Test; Deney

Test pit: Deney çukuru

Testing: Test etme

Testing accuracy: Deney doğruluğu; Test doğruluğu

Testing method: Deney yöntemi; Test yöntemi

Tethys: Tethis (veya Tetis)

Tetraedric system: Tetraedrik sistem

Tetraedrite: Tetrahedrit

Tetrahedron: Dörtyüzlü; Tetraeder

Tetrapoda: Dört-ayaklılar; Tetrapodlar

Texture: Doku

Page 232: Yer Bilimleri Sozlugu

Thalweg: Talveg (bir vadinin en derin kısmını takip eden hat. Bu kısım su altında olabilir veya

olmayabilir)

Theodolite: Teodolit

Theorem: Sav; Teorem

Theoretical: Kuramsal; Teorik

Theory: Kuram; Teori

Theory of continental drift: Kıtasal sürüklenme teorisi

Theory of isostasy: Izostazi teorisi

Thermal: Isıl; Termal; Isısal; Termal

Thermal conductivity: Isıl iletkenlik

Thermal contact metamorphism: Isısal kontak metamorfizması

Thermal expansion: Isıl genleşme

Thermal pollution: Sıcak su kirliliği

Thermocouple: Isıl eleman

Thermometer: Termometre (sıcaklık ölçmek için kullanılan bir araç)

Thermosphere: Termosfer

Thermosteric anomaly: Termosterik anomali (deniz suyunun izotermal olarak bir atmosferlik standart basınçta olması durumunda her hangi bir noktadasında edineceği sterik anomali)

Thick bed: Kalın tabaka

Thick-bedded: Kalın-tabakalı

Thickness of a bed: Tabaka kalınlığı

Thin bed: İnce tabaka

Thin-bedded: İnce-tabakalı

Thin section: İnce kesit

Thixatropy: Tiksotropi

Thoughness index: Tokluk indeksi

Thread test: Çubuk deneyi

Threatened species: Tehdit altındaki türler

Page 233: Yer Bilimleri Sozlugu

Three-point problem: Üç-nokta problemi

Threshold: Eşik

Threshold dose: Eşik dozu

Threshold limit value: Eşik sınırı değeri

Threshold value: Eşik değer

Throw: Düşe atım; Atım

Thrust: Bindirme; İtki

Thrust nappe: Bindirme/itki napı

Tidal barrage: Gelgit barajı

Tidal current: Gelgit akıntısı

Tidal flat: Gelgit düzlüğü

Tidal inlet: Gelgit girişi

Tidal power: Gelgit gücü

Tidal range: Gelgit aralığı; Gelgit menzili

Tidal rhytmite: Gelgit ritmiti

Tidal theory: Gelgit teorisi

Tide: Gelgit; Med ve cezir

Tidelite: Gelgitit

Tieback anchor: Ankraj çubuğu

Tiger‟s eye: Kaplangözü

Tiltmeter: Eğim ölçer

Timber: Kütük; Kereste; Ahşap

Timber pile: Ahşap kazık

Timber support: Ahşap tahkimat

Time: Zaman

Time factor: Zaman faktörü

Tin: Kalay

Tinstone: Kalaytaşı

Page 234: Yer Bilimleri Sozlugu

Tipping: Çöp boşaltma

Tirim holes: Tarama delikleri

Titanite: Titanit

Toad‟s eye tin: Kurbağa gözü kalay

Toe failure: Topuk yenilmesi (kayması)

Toe: Şev topuğu; Patlatma tırnağı

Tolerance: Tolerans

Top soil: Yüzey toprağı; Yüzey zemini

Topaz: Topaz

Topography: Topoğrafya

Toppling: Devrilme

Topsoil: Yüzey toprağı

Tornado: Hortum

Torque: Buru; Tork; Dönel etki

Torsion: Burulma

Torsion balance: Burulma balansı

Total core recovery: Toplam karot verimi

Total station: Total istasyon (açıları ve mesafeleri elektronik olarak algılayan bir araç)

Total settlement: Toplam oturma

Total stress: Toplam gerilme/gerilim

Toughness: Tokluk; Sıkılık; Sağlamlık

Tourbe (veya peat): Turba

Tourmaline: Turmalin

Toxic substances: Zehirli maddeler

Toxicity: Zehirlilik

Toxicology: Toksikoloji

Trace: İz

Page 235: Yer Bilimleri Sozlugu

Trace element: Eser element; İz element; Azrak element; Tras element

Trace-element fractionation: İz-element fraksiyonlaşması/ayrımlaşması

Trace fossil: İz fosil

Tracer: İz sürücü; İzleyici

Trachyte: Trakit

Trade effluents: Ticâri atıklar

Traffic pollution: Trafik kirliliği

Trajectory: Yörünge; Gezinge

Transboundary pollution: Sınır ötesi kirlilik

Transcurrent fault: Çapraz fay

Transducer: Çevirgeç; Güç çevirici

Transform fault: Dönüşüm fayı; Transform fay

Transformation: Dönüşüm

Transformation twinning: Dönüşüm ikizlenmesi

Transformer: Dönüştürücü

Transfrontier pollution: Sınır ötesi kirlilik

Transgression: Transgrasyon; Deniz seviyesinin yükselmesi ile karaya doğru ilerlemesi

Transient electromagnetic method: Geçici elektromanyetik method; Kısa-ömürlü elektromanyetik

method

Transition: Geçiş

Translation: Ötelenme; Yerden yere nakil

Translational slide: Ötelenmeli kayma

Translocation: Kirliliğin kaydırılması

Transmedia pollution: Birden fazla ortamı etkileyen kirlenme

Transmissibility: İletgenlik

Transmissivity: İletimlilik; Transmisivite

Transmitter: Verici

Transpose: Devrik

Page 236: Yer Bilimleri Sozlugu

Transversal force: Çapraz kuvvet; Enine kuvvet

Transversal isotropy: Düzlemsel izotropiklik

Transverse: Enine

Tranverse fault: Enine fay; Transvers fay

Transverse waves: Enine dalgalar

Trap: Kapan

Trapezoid: Yamuk

Trapezoidal combined footing: Yamuk birleşik temel

Treatment: Muamele; İşlem; Arıtma; Tedavi

Tree-ring analysis: Ağaç-halkası analizi

Trench: Çukur; Hendek; Araştırma çukuru

Trend: Yön; Eğilim; Yönelim; Meyil; Bir cevher kütlesi, kıvrım veya orojenik kuşak gibi jeolojik bir yapının yönü

Trial boring : Deneme sondajı

Trial pit : Muayene çukuru; Deneme çukuru

Triangulation: Nirengi

Triangulation network: Nirengi şebekesi/ağı

Triaxial: Üç eksenli

Triaxial compression test: Üç eksenli basınç deneyi

Triaxial state of stress: Üç eksenli gerilme durumu

Triaxial test: Üç eksenli deney

Tributary valley: Yan vadi; İkincil vadi

Trickling filter: Damlatmalı filtre

Triclinic system: Triklinik sistem

Trilagon: Trilagon; Koordinatları bilinen A ve B noktalarına dayalı bir poligon güzergâhında ardışık

üç noktanın bir üçgen oluşturduğu düşünülürse, trilagon veya trilagon denen bir bir üçgen dizisi elde

edilmiş olur

Trimming: Tarama; Sıyırma

Trivial solution: Apaçık çözüm

Page 237: Yer Bilimleri Sozlugu

Trokospiral: Trokospiral (kule şeklinde sarılım)

Trophic level: Bir hayvanın besin zincirindeki yeri

Tropical year: Tropikal yıl (Güneş‟in ortalama boylamının 360° arttığı süreçteki zaman aralığı)

Tropopause: Tropopoz

Troposphere: Troposfer

Trough: Boğaz; Oluk yapısı

True age: Gerçek yaş

True dip: Gerçek dalım; Gerçek eğim

True spacing: Gerçek aralık

True thickness: Gerçek kalınlık

Trunk sewer: Kanalizasyon ana hat kanalı

Tsunami: Tsunami; Deprem dalgası

Tufa: Tufa

Tuff: Tüf

Tuff-bearing: Tüf içeren; Tüf taşıyan

Tuffite: Tüfit

Tuffaceous: Tüfümsü; Tüflü; Tüf içeren

Tunnel: Tünel

Tunnel boring machine: Tünel açma makinası

Tunnel section: Tünel kesiti

Tunneling quality indeks: Tünel açma nitelik indeksi

Tupe: Tüp

Turbidity: Bulanıklık

Turbulance: Girdap; Çalkantı; Turbülans

Turbulent flow: Çalkantılı akıntı; Bulanık akış; Girdaplı akış; Turbülanslı akış

Turqoise (veya turquoise): Turkuaz; Firuze taşı

Twilight: Alacakaranlık

Twin: İkiz

Page 238: Yer Bilimleri Sozlugu

Twin axis: İkiz ekseni

Twin Law: İkiz Yasası

Twin plane: İkiz düzlemi

Twins: İkizler

Twist: Kıvırma; Bükme

Two stage combustion: İki aşamalı yanma

Type locality: Tip yeri

Types of projection: İzdüşüm tipi; Projeksiyon tipi

U

Ubiquitous: Sık rastlanan; Bol bulunan

Ultimate bearing capacity: Nihai taşıma gücü; En son taşıma gücü

Ultimate load: Nihai yük

Ultimate strength: En son dayanım sınırı; Nihai dayanım sınırı

Ultrasonic: Sesüstü; Ultrasonik

Ultra-violet radiation: Morötesi ışıma; Ultraviyole ışıma

Unbalanced: Dengesiz

Uncertainty: Belirsizlik

Unconfined: Sınırsız; Serbest; Yanal Sınırlamasız

Unconfined aquifer: Serbest akifer

Unconfined compression: Tek eksenli basınç; Tek eksenli sıkışma

Unconfined compression tes: Serbest basınç deneyi

Unconsolidated: Gevşek

Unconsolidated-undrained test: Konsolidasyonsuz-drenajsız deney

Undercutting: Dip oyulması

Underground: Yeraltı

Underground opening: Yeraltı açıklığı

Underlie: Altlamak

Page 239: Yer Bilimleri Sozlugu

Underlying: Altlayan; Alta gelen

Underlying formation: Altlayan formasyon

Undersaturated: Az doymuş; Doymamış; Doyma sınırının altında olan

Underthrust: Alttan bindirme (taban bloğunun aktif olduğu bindirme)

Undisturbed: Örselenmemiş

Undisturbed sample: Örselenmemiş örnek

Undrained: Drenajsız

Undrained condition: Drenajsız koşul

Uniaxial: Tek eksenli

Uniaxial compressive strength: Tek eksenli basınç dayanımı; Tek eksenli sıkışma

Uniaxial state of stress: Tek eksenli gerilme hali

Unified soil classification system: Birleştirilmiş zemin sınıflandırılması

Unified stratigraphic-scale: Birleşik-stratigrafik-ölçek

Uniform: Düzgün; Tekdüze; Yeknesak; Üniform

Uniformity: Düzgünlük; Yeknesaklık; Tekdüzelik

Uniformity coefficient: Eşşekillilik katsayısı

Unit: Birim; Ünite

Unit cell: Birim hücre

Unit-stratoype: Birim-stratotip

Unit stress: Birim stres

Unit weight: Birim ağırlık

Universal seismograph: Üniversal sismograf

Unleaded gasoline: Kurşunsuz benzin

Unloading: Yük boşaltımı

Unmixing: Karışmama

Unsafe: Güvensiz; Güvenli olmayan

Unsaturated: Doygun olmayan; Doymamış

Unsaturated soil: Doygun olmayan zemin; Doymamış zemin

Page 240: Yer Bilimleri Sozlugu

Unsaturated zone: Doymamış zon

Unsorted biosparite: Boylanmamış biyosparit

Unspoiled area: Bozulmamış alan

Unstable slope: Duraysız şev

Unstable: Duraysız; Kararsız

Unsteady: Kararsız; Sabit olmayan; Değişken

Unsupervised classification: Denetlenmemiş sınıflandırma

Unsupported span: Desteksiz tavan açıklığı

Unsymmetrical footing: Asimetrik temel

Unweathered: Bozunmamış; Ayrışmamış

Uplift: Yükselme; Uplift; Yükseltme; Kabarma

Upper block: Üst blok

Upper bound: Üst sınır

Upper Jurassic: Üst Jura

Upper Permian: Üst Permiyen

Upright fold: Dik kıvrım: Dik kıvrım

Upstream: Memba (kaynak); Akış yukarı

Upthrown: Yukarı atılan; Yukarı çıkmış

Upturned strata: Düşey yada dike yakın tabaka

Uranitite: Uranitit (uranyum dioksitten oluşan minerali)

Uranium: Uranyum

Urban geology: Kent Jeolojisi

Urban planning: Kent planlaması

Urban runoff: Kentsel yüzeysel akış

User friendly: Kullanıcı dostu

U-shaped valley: U-şekilli vadi

UV: Ultraviyole; Morötesi

Page 241: Yer Bilimleri Sozlugu

V

Vadose water: Vadoz su

Valley: Vadi

Valley floor: Vadi tabanı

Valley glacier: Vadi buzulu

Valley spring: Vadi menbaası

Valley wall: Vadi çeperi

Valve: Kapak; Kavkı; Valf

Vane test: Kanatlı kesici deneyi

Vapor: Buhar

Vapor pressure: Buhar basıncı

Vapor-phase crystallization: Buhar-fazı kristallenmesi

Variable: Değişken

Variable load: Değişken yük

Variance: Değişki; Varyans; Sapma

Variation: Değişim

Variation diagram: Değişim diyagramı

Variegated: Alacalı

Variety: Çeşit; Çeşitlilik

Varved clay: Şeritli kil

Vector: Vektör, Taşıyıcı

Vector file: Vektör dosyası

Vein: Damar

Vein deposit: Damar yatağı

Veined gneiss: Damarlı gnays

Veinlet: Damarcık

Veinlet texture: Damarcık dokusu

Velocity: Hız

Page 242: Yer Bilimleri Sozlugu

Velocity-depth distribution: Hız-derinlik dağılımı

Velocity log: Hız logu

Velocity profile: Hız profili

Vent breccia: Baca breşi

Vent conglomerate: Baca konglomerası

Venturi scrubber: Venturi gaz yıkayıcısı

Vertical: Düşey; Dikey

Vertical fold: Dikey kıvrım; Düşey kıvrım

Vertical pressure: Düşey basınç; Dikey basınç

Vertical seismograph: Dikey/düşey sismograf

Vertical sismic profile (VSP): Dikey sismik profil; Düşey sismik profil

Vertical slip: Dikey atım; Düşey atım

Vertical stress: Düşey gerilme

Vertical takeoff and landing: Düşey kalkış ve iniş

Vertical takeoff: Düşey kalkış

Very fine sand: Çok ince kum

Very low-frequency method (VLF): Çok düşük-frekans metodu

Viable: Yaşayabilir

Vibration: Titreşim

Vibratory pile driver: Titreşimli kazık çakıcı

Vibratory roller: Titreşimli silindir

Vibroflotation: Derin titreşim; Vibroflotasyon

Virgation: Demetleşme

Virgin compression curve: Bakir sıkışma eğrisi

Virtual: Sanal

Virtual reality: Sanal gerçeklik

Viscoelasticity: Viskoelastisite; Ağdalı esneklik

Page 243: Yer Bilimleri Sozlugu

Viscosity: Kıvam; Akışkanlık; Viskozite; Ağdalılık

Viscous: Vizkoz, Ağdalı

Viscous strain: Vizkoz gerilme deformasyonu; Ağdalı birim deformasyon

Visible radiation: Görünür ışıma

Void: Gözenek; Boşluk; Voyid

Void ratio: Boşluk oranı

Volatile: Uçucu

Volatile component: Uçucu bileşen; Uçuşkan bileşen

Volatile matter: Uçucu madde

Volatile organic compounds: Uçucu organik bileşikler

Volcanic activity: Volkanik hareketlilik

Volcanic earthquake: Volkanik deprem; Volkanizmanın neden olduğu deprem

Volcanic mount: Volkanik dağ

Volcano: Volkan

Volcano-tectonic depression: Volkanik ve tektonik çukur

Volume: Hacim

Volume change: Hacim değişimi

Volumetric strain: Hacimsel gerilme deformasyonu; Hacimsel birim deformasyon

Voussoir: Kemertaşı

Vug: Gözenek; Erime ile oluşmuş, eş-boyutlu boşluk

Vulcanian activity: Vulkano örneği püskürme; Çok ağdalı volkanik püskürme

Vulcanism: Volkanizma; Yanardağ etkinliği

Vulcanology: Volkanoloji; Volkanbilim

W

Wale: Kuşak; Uzun çizgi

Wall: Çeper; Duvar; Yan; Kenar

Wall foundation: Duvar temeli

Wall friction angle: Duvar arkasındaki sürtünme açısı

Page 244: Yer Bilimleri Sozlugu

Wall-reef: Duvar-resifi

Wandering dune: Hareketli kumul; Gezen kumul

Wandering water: Hareketli su; Gezen Su

Wash boring: Yıkamalı sondaj, kuyu yıkama

Washer: Yıkayıcı

Wastage: Buzul çekilmesi veya eriyerek yok olması

Waste assimilation: Atık asimilasyonu; Atık özümlemesi

Waste disposal: Atık tasfiyesi; Atık ortadan kaldırma

Waste fill: Atık dolgusu

Waste repository: Atık deposu

Waste storage: Atık depolama; Atık saklama

Water content: Su içeriği

Water head: Su yüksekliği

Water inlet: Su girişi

Water pressure: Su basıncı

Water table: Su seviyesi; Su tablası

Wave: Dalga

Wave crest: Dalga tepesi

Wave front: Dalga cephesi

Wave trough: Dalga çukuru

Waviness: Dalgalılık

Waste: Atık

Waste heat: Atık ısısı

Waste load allocation: Atık yük tahisisi

Waste recycling: Atık yeniden-işletimi

Waste rock: Atık kayaç

Waste stream: Atık kolu

Page 245: Yer Bilimleri Sozlugu

Waste water: Atık su

Wastewater management: Atık su yönetimi

Water conservation: Su koruma

Water content: Su içeriği

Water hardness: Su sertliği

Water jet: Su jeti

Water level: Su seviyesi

Water of dehydration: Dehidrasyon suyu

Water of imbibition: Emme suyu; Imbibasyon suyu

Water pollution: Su kirliliği

Water purification: Su saflaştırma; Su arıtma

Water quality standards: Su kalitesi standartları

Water resources management: Su kaynakları yönetimi

Water reuse: Suyun yeniden kullanılmak üzere dönüşümü

Water rights: Su hakları

Water softeners: Su yumuşatıcısı

Water sterilization: Su sterilizasyonu; Suyun mikropsuzlaştırılmsı

Water supply system: Su sağlama sistemi

Water table: Yeraltı su düzeyi; Su tablası

Water table isohyps: Su tablası eğrileri

Water treatment: Su arıtma

Waterborne diseases: Sudan kaynaklanan hastalıklar

Watershed: Su ayırım hattı

Wave: Dalga (su yada ışık)

Wave base: Dalga tabanı

Wave erosion: Dalga erozyonu; Dalga aşındırması

Wave front: Dalga cephesi

Wave period: Dalga peryodu; Dalga aralığı

Page 246: Yer Bilimleri Sozlugu

Wave power: Dalga gücü

Wave spectrum: Dalga spektrumu

Wavelength: Dalgaboyu

Waviness: Dalgalılık

Wavy bedding: Dalgalı tabakalanma

Wavy extinction: Dalgalı sönme

Wax: Balmumu; Cilâ

Weakness: Zayıflık

Weak rock: Zayıf kayaç

Wearing coefficient: Aşınma katsayısı; Yenme katsayısı

Weathering: Bozunma; Ayrışma

Weathering correction: Ayrışma düzeltmesi

Weathering front: Ayrışma cephesi; Ayrışma önü

Weathering index: Ayrışma indeksi

Weathering micro-indices: Ayrışma mikroindisleri

Weathering-potential index: Ayrışma potansiyel indeksi

Weathering profile: Ayrışma profili

Weathering series: Ayrışma serisi

Weathering velocity: Ayrışma hızı

Weathering zone: Ayrışma zonu

Wedge angle: Keski açışı

Wedge failure: Kama türü kayma

Weight: Ağırlık

Wedge: Kama

Wedged: Kamalanmış

Wedge-edge trap: Kama-kenarı kapanı

Wedge out: Kamalanma

Weir: Savak

Page 247: Yer Bilimleri Sozlugu

Welded ignimbrite: Kaynaklı ignimbrite; Kaynaşmış ignimbrit

Welded tuff: Kaynaklı tüf; Kaynaşmış tüf

Welding: Kaynaşma

Well: Kuyu

Well filter: Kuyu filtresi

Well foundation: Kuyu temeli

Well-graded: İyi derecelenmiş

Well improvement: Kuyu geliştirme; Kuyu inkişafi

Well injection method: Kuyu enjeksiyonu methodu

Well-known: İyi bilinen; Meşhur

Well log: Kuyu logu

Well logging: Kuyu loglama

Well point: Çakma kuyu; Kuyu yeri

Well-rounded: İyi-yuvarlaklaşmış

Well sample: Kuyu örneği

Well-sorted: İyi-boylanmış

Welt: Çizgisel kabuki yükselmesi

Wet analyses: Islak analiz

Wet oxidation: Sulu oksitleme

Wet scrubber: Sulu yıkayıcı

Wet unit weight: Islak birim hacim ağırlık

Wetlands: Sulak alanlar

Whaleback dune: Balına sırtı kumul

White dwarf star: Beyaz cüce yıldız (aslında sönük olan, çok küçük yarıçaplı ve yüksek yoğunluklu bir yıldız)

White feldspar: Beyaz feldispat

White mica: Beyaz mika

WHO (world health organization): Dünya sağlık komitesi

Page 248: Yer Bilimleri Sozlugu

Whole-rock analysis: Bütün-kaya analizi

Whole-rock dating: Bütün-kaya yaş tayini

Wick drain: Fitil drenaj

Wide movement: Geniş hareket; Kapsamlı hareket

Widespread: Yaygın

Widmanstaetten figure: Widmanstaetten şekli yada dokusu

Wilderness: Bâkir alan; Bâkir doğa

Wildlife management: Vahşi yaşam yönetimi

Wildflysch: Yaban flişi; Yabanfliş

Wind power: Rüzgâr enerjisi

Wind profile: Rüzgâr profili

Wind tunnel: Rüzgâr tüneli

Wind-faceded stones: Rüzgâr tarafından yüzey edinmiş taş yada çakıl

Windrows: Rüzgâr dizileri

Windward side: Rüzgâra-doğru olan taraf

Winze: Başyukarı

Withdraw: Sökmek; Çıkarmak; Geri Çekmek

Wooden support: Ahşap destek; Ağaç tahkimat

Wolframite: Volframit

Wood pile: Ahşap kazık

Work environment: Çalışma ortamı

Workability: İşlenebilirlik; Çalışabilirlik

World Climate Programme: Dünya İklim Programı

World Meteorological Organization (WMO): Dünya Meteoroloji Organizasyonu

Wrench fault: Burulma fayı; Çevirme fayı

Wurtzite: Vürtzit

X

Xanthoconite: Ksantokonit

Page 249: Yer Bilimleri Sozlugu

Xanthophyllite: Ksantafilit

Xanthosiderite: Ksantosiderit

Xanthoxenite: Ksantoksenit

Xenian: Kseniyen (K. Amerika alt Proterozoiğinde bir seri)

Xeno-: Kseno-;“Yabancı, misafir” anlamına gelen bir ön ek

Xenoblastic: Ksenoblastik

Xenocryst: Ksenokrist

Xenolith: Ksenolit

Xenothermal: Ksenotermal

Xenotime: Ksenotim

Xenotopic fabric: Ksenotopik doku

Xeralf: Kseralf

Xerert: Kserert

Xeroll: Kserol

Xerophyte: Kserofit

Xerophyte: Kurakçıl bitki

Xerothermal period: Kserotermal peryot

Xerult: Kserult

X-ray pollution: X-ışını kirliliği; X-ışını kirlenmesi

Xylinite: Ksilinit

Xyloid coal: Ksiloid kömür

Xylopal: Ksilopal

Y

Yellowcake: Sarı kek; Uranyum oksit

Yield: Verme; Yenilme; Kırılma; Pes etme

Yield equation: Yenilme denklemi; Verme (pes etme) denklemi

Yield point: Yenilme sınırı; Yenilme noktası; Verme noktası

Young‟s Modulus: Young Modülü

Page 250: Yer Bilimleri Sozlugu

Yoked basin: Boyunduruk basen; Boyunduruk havza

Young valley: Genç vadi

Z

Zeolite: Zeolit

Zeolitisation: Zeolitleşme

Zimmerman process: Zimmerman işlemi

Zinc spinel: Çinko spinel

Zinc sulfide: Çinko sülfit

Zinc water pollution: Çinkolu su kirliliği

Zinc white: Çinko beyazı

Zinc: Çinko

Zincaluminite: Çinkoalüminit

Zincblende: Çinkoblend; Sfalerit

Zink bloom: Çinko çiçeği

Zircon: Zirkon

Zone: Kuşak; Zon; Bölge

Zone axis: Zon ekseni

Zone of accumulation: Birikme kuşağı; Birikim zonu

Zone of aeration: Hava zonu; Havalı zon

Zone of alteration: Bozuşma zonu; Alterasyon kuşağı

Zone of influence: Etki alanı

Zone of oxidation: Oksitlenme zonu; Oksidasyon zonu

Zone of saturation: Doygunluk zonu

Zone of weathering: Ayrışma zonu

Zoning: Zonlanma; Kuşaklara ayrılma

Zooplankton: Zooplankton