vatan partisi bu aşamada beklenen kitle partisi olabilir mi
DESCRIPTION
Değerli Kardeşim Son dönemece yaklaşıyoruz. Geleceğimiz açısından bir daha düşünmemiz gerekiyor. Düşüncelerini yenilemeyenler yeniliklerin kapısını da açamaz. Saygılarımla, 02.06.2015TRANSCRIPT
1
VATAN PARTİSİ BU AŞAMADA BEKLENEN KİTLE
PARTİSİ OLABİLİR Mİ?
Prof. Dr. Ali Demirsoy, Vatan Partisi Erzincan Milletvekili adayı
Gerçekçi olmamız gerekiyor. Şu anda birkaç nedenle kitle partisi olamayız. Çünkü:
1. Sayın Dr. Doğu Perinçek bir gazeteci olarak Kandil’de Abdullah Öcalan ile bir
röportaj yaparak onun düşüncelerini gazetede yayınlamıştı. Özellikle Öcalan’ın
anadilde eğitim isteğini dile getirmişti. Sen misin bu terörist başının isteğini yazılı
olarak halka duyuran? Söylenmedik söz bırakılmadı. Karalama kampanyalarının
bin bir çeşidi yapıldı. Hâlbuki Doğu Perinçek’in ailesi doğma büyümü
Erzincan/Kemaliye/Apçağa köyündendir ve bu köyde tek bir Kürt ailesi bile
bulunmamaktadır (velev ki Kürt olsa ne zararı var; onlar da bu ülkenin aynı
haklara sahip, aynı değerde vatandaşlarıdır).
PKK (Abdullah Öcalan ve onun altındaki adamlar) ile görüşen şerefsizdir,
namussuzdur diyen bir kesimin; bu sözleri söylerken masa başında görüşmede
olduklarını daha sonra kendi ağızlardan öğreniyoruz. Görüşmeyi bir tarafa
bırakın, halktan gizli olarak belirli protokolleri hem de devlet adına yaptıklarını
öğreniyoruz. Abdullah Öcalan’ın o gün talep ettiği anadilde eğitim ve birçok
hususun yine bu yönetim tarafından uygulamaya geçirildiğini biliyoruz. Kimse çıt
demiyor; ancak 20 yıl önce Doğu Perinçek’in yaptığı bu görüşme gündemden
düşürülmüyor. O gün Kandil’e giden, bu gün yandaş olan birçok gazeteci (ya da
gazeteci bozması) ile ilgili tek bir olumsuz şey söylenmiyor. Sadece Doğu
Perinçek ısıtılıp ısıtılıp gündeme getiriliyor. İnsana sorarlar: Siz’de hiç insaf yok
mu? Nedir bu sürü davranışı? Bugün ballandıra ballandıra anlatılanları,
demokrasinin vazgeçilmez unsurları olarak görülen hususları demek ki Perinçek
yıllarca önce saptamış ve gündeme getirmiş. Anlayamayan siz olmuşsunuz? O
gün onu anlayamadığınız için bu gün de ne yapılmak istendiğini anlamada
zorlanıyorsunuz. Çünkü birçok olayda Sayın Doğu Perinçek yıllarca önce gaipten
haber verir gibi ne olacağını kimin nereye geleceğini bildirmişti; önlemini alasınız
2
diye. Neredeyse yıllarca önce bu gün geçerli olan adlardan kabineyi kurmuştu.
Öngörü bir siyasetçide bulunması gereken ilk meziyettir. Siz anlayamadınız ise
hata Doğu Perinçek’in mi?
2. Sayın Doğu Perinçek ve temsil ettiği partinin üyelerinin bu güne kadar herhangi
bir delici ve vurucu silah taşıdığı görülmedi ve saptanmadı; bilinen vurma kırma
eylemlerine de karışmadı. Ancak nedense hep anarşist olarak nitelendirildi.
Çünkü kurulu düzenin çarpıklıklarını dile getiren ve karşı çıkanları anarşist olarak
suçlayan bir kültürden geliyorduk. Batıda yeşiller partisi ne yapıyorsa sadece
onları yaptı. Bu nedenle defalarca yargı önüne çıkarıldı. Hâlbuki elinde silah, yol
kesen, vergi toplayan, askerimizi ateşe tutan, adam öldüren, kurulu düzenin
çarpıklıklarına değil her şeyine kökten karşı çıkan her türlü melanete bulaşmış
kesimi karşınıza alıp müzakere masasına oturmasını çok olumlu ve makul
karşılıyorsunuz; meydanlarda boy göstermesine sessiz kalıyorsunuz;
çarpıklıklara bir parti sorumluluğu ile karşı çıkan kişileri anarşist olarak
suçluyorsunuz. Bu nedenle bir kesim oyunu vermeyeceğini söylüyor. İnsaf da
dinin yarısıdır derler; bari bunun ne demek olduğunu anlıyor musunuz?
3. Sayın Doğu Perinçek 13 defa hapse girmiş ve hiçbir seçimde (yapılacak bu son
2015 Haziran seçimi hariç) oy kullanma şansı verilmemiş. Hapiste de sık sık
hücreye atılmış. Suçu bilinmiyor? Eğer kurulu düzeni bozmuş, yasalarda yazılı
olan adi bir suçu işlemiş ise yeni katıldığım bu partinin başkanının gerçekten
suçunu öğrenmek isterim.
4. Sayın Doğu Perinçek’in sol eğilimli biri olduğu başından beri bilinmektedir. Ancak
yol haritasında önemli dönemeçler vardır. Çin’i sefaletten kurtarıp, bu günkü
parlak Çin’in geleceğini hazırlayan Mao’nun yaptıklarından etkilenmiş olmalı ki,
bildiğim kadarıyla yola bir Maocu olarak başlamış; zaman içinde kendi dünya
görüşüne daha yakın olan Lenin’den etkilenerek Leninist olmuş; Sovyetlerin
sosyalist sistemine yakınlık duymuş. Ancak bu rejimlere sadece sempati duymuş
(bu yorumlar benim basından izlediğim Perinçek’e göredir). Ancak bugün o
ülkelerin arşivleri açıldı, Sayın Doğu Perinçek’in bu sistemlerin amiral gemisi
sayılan bu rejimlerle düşünce bazında sempati duymasının ötesinde hiçbir
organik bağı olmadığı anlaşıldı. Eğer böyle bir ilişki saptanmış olsaydı, Doğu
Perinçek hapishanelerde girdiği hücrelerden sağ çıkamazdı.
3
Türkiye’nin emperyalistlerle içli dışlı olarak bir yere gidemeyeceğine başından
beri inandığı için antiemperyalist söylem içinde olan bu rejimlere belli ki sıcak
bakmıştır.
Ancak demokratik bir sistemi kurmaya çalışan, uygar ve çağdaş bir ülkenin
temelini atan, antiemperyalist bir lider daha vardı. Doğu Perinçek’in belki de tek
hatası bu lideri biraz geç olarak keşfetmesiydi. Sayın Doğu Perinçek’in kendi
ifadesine göre: Ben bir hata yaptım, benim ülkem ve bu coğrafyanın ve
dünyadaki ezilmiş ülkelerin çoğu, uygulanan anlamda değil kitabi anlamda
Komünizm ya da emek öncelikli bir sosyalizmi benimseyecek ya da
özümseyecek bir aşamaya gelmemiştir; bu nedenle ülkemiz ve bu coğrafya
özellikle Müslüman dünyası için en iyi rejim ve yönetim Atatürk ve arkadaşlarının
geliştirmeye çalıştıkları “tam bağımsız, demokrat, laik” cumhuriyet modelidir ve
ben bu nedenle bu aşamadan sonra bu modelin en güçlü savunucusu oluyorum,
demiştir. Bu ülkenin ve komşu ülkelerin kurtuluşunun Atatürk Devrimlerini
anlamaktan ve uygulamaktan geçtiğini vurgulayarak partiler içinde Atatürk
Devrimlerinin ve Kemalizm’in en ödünsüz savunucusu bir parti haline
dönüşmüştür.
Aslında geçmişte sadece bir hemşeri ve uzak bir hısım olarak sadece sempati
duyduğum Sayın Doğu Perinçek’i bu aşamadan sonra ilgiyle izlemeye başladım.
Çünkü gelişmenin ve evrimleşmenin en önemli ilkesi değişebilirliği uyguluyordu.
Bir insan ya da toplum A olarak girdiği bir süreçten B olarak çıkabiliyorsa, o insan
ve toplum kendini geliştirebilir, yeniliklere açık olabilir, yeni fırsatlar yaratabilir. A
olarak girip A olarak çıkan insan ve toplumlar olsa olsa eskilerin bekçileri
olabilirler. Benim ülkemdeki liderler ve partiler ne yazı ki 1946’dan sonra bu
durumdadırlar. İslam ülkelerinin bir türlü bellerini düzeltememelerinin nedeni de
budur. Değişime ve yeniliklere kapalıdırlar. Aslında Doğu Perinçek’in dönemeçleri
bir olumsuzluk gibi sunuluyorsa da; evrimsel bir gözle bakıldığında dinamikliğini
ortaya koymaktadır.
5. Doğu Perinçek’in ilişkili olduğu varsayılan yayın kuruluşu, yaklaşık 40 yıldan bu
yana fanatik köktencilerin gazabından korkarak hiç kimsenin cesaret edemediği
önemli eserleri basarak Türkiye’ye kazandırmıştır (Turan Dursun, Muazzez İlmiye
Çığ gibi). Türk milletinin gözünün açılmasına neden olmuştur. Bu nedenle tutucu
ve gerici çevrelerin sürekli hedefi olmuştur.
4
6. Türkiye’deki birçok gizli kapaklı işlerin yıllarca önce sinyalini vererek, açıklayarak
halkın uyarılmasını sağlamıştır. Onlarca yıl önce hiç kimsenin önemsemediği
Abdullah Gül, Tayyip Erdoğan ve birçok insanın nerelere yönetici olarak
geleceğini bir bir yazmış; birçok karanlık olayın ve olumsuzluğun nerede ve nasıl
olacağını önceden bildirmiştir. Gelecek için tahminleri ve öngörüleri tutan başka
bir lider söyleyebilir misiniz? Ancak ona takılan komünist kuyruğu nedeniyle, çoğu
tutucu olan halkımız tarafından, söylediklerinin dikkate alınmamasına neden
olmuştur. Tutuculuğumuz nedeniyle önceden tahmin ederek önlem alan değil,
yaşayarak öğrenen “bu nedenle başı beladan kurtulmayan” bir halk haline
dönüşmüştük. Yaşamadan önlem alma Atatürk’ün ölümüyle birlikte sonlanmıştı.
Doğu Perinçek’in bu değerli öngörüleri gerçekleştikçe, ona CIA, MIT ve Askeri
istihbarat ajanı sıfatları yakıştırıldı. Çünkü bir komünist liderin bütün bunları
bilmesi söz konusu olamazdı. Ancak bu güne kadar böyle bir bağlantı tüm
uğraşılara karşın bulunamadı.
7. Sayın Doğu Perinçek’in bu dönemeçleri dönerken, emekçilerden ve işçilerden
yana olan, antiemperyalist tavrı hiç değişmedi.
Sayın Doğu Perinçek söylemlerinin hepsinde başından beri tam bağımsızlık
fikrini savundu. NATO, CENTO, Avrupa Birliği, IMF, Dünya Bankası politikalarına
hep karşı oldu. Amerika ile olan ilişkilerimizin bizi emperyalist uşaklığına ittiğini
savundu (Kore, Afganistan, Somali, Libya, Irka, Suriye, Yemen, Mısır, Cezayir,
Tunus hareketleri de bu öngörüsünü güçlendirdi). Perinçek’in bu tavrı ve
söylemleri başta bu güçlerin Türkiye ayaklarını ve batı dünyasının emperyalist
siyasetçilerini hep rahatsız etti; zaman zaman da korkulu rüyası oldu.
8. Eğer biz bağımsızlığımızı Atatürk’ün anladığı anlamda elde edemezsek,
Türkiye’deki yönetimleri, göstermelik demokrasi oyunu ile ancak şu andaki
yöneticilerin üst akıl diye nitelendirdiği emperyalist ağababaların onayı ile
seçebileceğimizi sürekli vurguladı. Türkiye bu ilişkilerden kurtulamaz ise
“bağımsız Türkiye” sloganı ile yola çıkan bir partinin (ya da partilerin) seçimlerde
bir yere gelmesinin zor olduğunu defalarca vurguladı. Bu nedenle bu yazıya
“Vatan Partisinin Başarılı Olması Neden Zor” ifadesi ile başlandı.
Bunun için elimizde zaman içinde tekrarlanmış önemli ve dikkati çeken örnekler
var. Yakın zamanda Orta Doğu kan gölü haline dönüştü; baş aktörlerden biri
5
Amerika, bir diğer Türkiye’dir. Ancak Obama (ya da önceki başkanlar) ve Tayyip
Erdoğan zaman zaman bir araya geliyorlar ve bu coğrafyanın en karışık
durumunu en fazla 15 dakika içinde konuşarak çözmeye çalışıyorlar. En fazla 15
dakika. Ancak Tayip Erdoğan, diğer partilerin de çeşitli manevralarıyla milletvekili
seçimine sokulup parti başkanı sıfatıyla Amerika’ya çağırıldı; önüne kırmızı hali
serildi. O günkü Amerika başkanı hiçbir Türk yetkilisinin katılmadığı bu toplantıda
Oval Ofiste Tayip Erdoğan ile baş başa 1,5 saat görüştü. Bir Amerika Başkanının
bir partinin başkanına bu kadar süre ayırarak konuşması rastlandık bir şey
değildir. Her halde hal hatır sormadılar. Bu konuşmadan sonra Amerika’nın
Türkiye’ye önemli bir yatırım yapmadığı, parasal destek sağlamadığı, bizim
refahımızı ve saygınlığımızı artıran herhangi bir girişim yapmadığı; hatta Türkiye
aleyhine gelişen oylamalarda eskisi kadar karşı durmadığı bilinmektedir. O halde
ne konuşuldu ne? Türkiye’nin ve bu coğrafyanın son 15 yılını ve geleceğini
anlayabilmek için bu konuşmanın içeriğini öğrenmemiz gerekir. Doğrusu ben bu
konuşmanın içeriğini çok merak ediyorum. Nede olsa insanı hayvandan ayıran en
önemli duygu meraktır…
Bu kirli ilişkileri ret eden bir partinin ya da kişinin bu ülkede hiçbir zaman iktidar
olamayacağı sanısı yaygın olduğu için Vatan Partisine verilecek oyun da kayıp
olacağı inancı “haklı olarak” yaratılmıştır. İlk bakışta bu söylemle oyunu
kullananları haklı görüyorsunuz; bu sizce çıkış noktası mı diye sorduğunuzda,
gelecek için hiçbir çıkış yolu aramadıklarını fark ediyorsunuz. Bir yerden
başlamanın umut doğuracağını ve yeniliklere kapı açacağını bu kesimin
öğrenmesi gerekiyor…
Ancak gemi ağza almış, hukuk, yasa, ilke dinlemeyen bir partinin azgın hale
dönüşmüş söylem ve girişimlerini önleyebilmek için inanmış bir gençlik teşkilatı
kurmuş, tüm maddi ve manevi sıkıştırmalara karşın taviz vermeyen cesur bir
partinin, hiçbir uyarıyı dikkate almayan, hatta anayasa ihlalini bile bir oylama
hakkı olarak gören bir partiye rota düzeltmesi gereği ortaya çıkmıştır. Vatan
Partisi bu nedenle kurulmuştur. İri çarkların arasına giren, sert bir bilyenin bu
çarkları nasıl bloke ettiğini ya da kırdığını anlayanlar bilir. Cumhuriyetin kuruluş
felsefesindeki çeşitli farklılıkları bir kubbe altında toplayan düşüncenin kilit kaşı
günümüzde Vatan Partisi olmuştur. Bu kilit taşını yitirdiğinizde kubbedeki
çatlakları göreceksiniz. Bu nedenle Vatan partisini küçümsemeyiniz… Çoğunluğu
6
ele geçirmiş fütursuz bir partiyi, ancak dinamik, cesur ve kararlı bir muhalefet yola
sokabilir. Sokulabilseydi şimdiye kadar çoktan sokulmuş olurdu. Bu nedenle
Vatan Partisine büyük gereksinme doğmuştur. Sizin düşüncelerinizi her hafta
toplanan meclisteki parti toplantılarında değil, eylemlerle dile getirebilecek tek
parti Vatan Partisidir.
Vatan Partisi bu günkü koşullarda bu kadar iç ve dış düşman varken “hemen”
iktidar olamayacağını bilecek kadar deneyimlidir. Ancak bu çarpık gidişi
durduracak ve doğal rayına sokacak kadar güçlü ve kararlı olduğunun da
bilincindedir. Aslında çoğunuz da buna tanıktır ve inanmaktadır; ancak “oyum
zayi olmasın” söyleminin tutsaklığında, bir türlü ülkemizin ve bu görüşteki
partilerin önündeki engeli kaldırmaya yanaşmamaktadır.
Çocuklarınız ve geleceğimiz için daha aydınlık ve uygar bir ülkede yaşamak
istiyorsanız Vatan Partisinin “şimdilik” küçük; ancak etkili gücünden yararlanmaya
çalışmalısınız. Sayılar sizi yanıltmasın. Bin gecekondu bir Selimiye etmez;
unutmayınız bu partinin içinde çok sayıda Selimiye yer almıştır. Bunu,
denenmişleri tekrar deneyerek değil en az bir defaya mahsus cesur davranarak,
aydınlık geleceğimiz için Vatan Partisini oylarınızla desteklemek suretiyle
başarabilirsiniz.
Türk milletinin bu badireyi sağduyusunu kullanarak aşacağından kuşkumuz
bulunmamaktadır…
Prof. Dr. Ali Demirsoy