vaklflar n·ergi si İÇİndekİler -...
TRANSCRIPT
VAKlFLAR n·ergi si
XXIV. Sayı
ISBN 975-19-0.900-7
Fiatı: 200.000 TL. KDV Dahil 1 20 $
1 SAHIBI Vakıflar Genel Müdürlüğü Adına
Fadıl ÜNVER
SORUMLU YAZ! IŞLERI MÜDÜRÜ İbrahim ATEŞ
INCELEME KURULU İbrahim ATEŞ
Prof.Dr .Bahaeddin YEDiYILDIZ
Prof.Dr.Refet YİNANÇ Dr.Mehmet ÖNDER Mehmet NARİNCE
TEKNIK YÖNETMEN Sadi BAYRAM
Mehmet NARİNCE
TASHIH Hüseyin BAŞKA YA
Yayınlanan yazılarda ileri sürülen fikir ve beyanlardan yazı sahipleri sorumludur.
Makaleler kaynak gösterilmek kaydı ile iktibas edilebilir.
Ön Kapak
Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi'nde bulunan 1682 tarihli silsilenamenin baş sayfa tezyinatı.
(Foto: Sad i BAYRAM)
Arka Kapak
Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi'nde bulunan silsilenamenin son sayfası Bu sayfada Sultan IV. Murad Sultan İbrahim ve Sultan IV. Mehmed'in minyatürl~ri ile ressam Hüseyin'in mührü bulunmaktadır.
(Foto: Sadi BAYRAM)
Telefon (Ankara)
311 34 63- 324 48 16 1 233-238
BASILDIGI YER:
TİSAMAT Basım Sanayii
Tel: 4ı8 ıo ı9
ANKARA ı994
İÇİNDEKİLER
Dr.İbrahim ATEŞ Mescid-i Nebevi'nin Yapıldığı Günden Bu Yana Geçirdiği Genişletme Girişimleri. .............................. 5
SadiBAYRAM Silsile-nameler ve lrlanda-Dublin, Chester Beatty Library'de Bulunan ı598 Tarihli Zübdetü't-Tevarih .............................. 5ı
Doç.Dr.Hasan YÜKSEL Kafkas Göçmen Vakıfları .................................... ll 7
Dr .Ali ÖN GÜL Tarih-i Cami-i Nuruosmanl.. ................................ ı27
Yrd.Doc.Dr .İnciKUYUW Bcdemli kıicızade i'khmet Ağa Camii (Ödemiş/lzmir) .............................................. ı4 7
Deniz AYDA XIX. Yüzyıl Çanakl<ale Seramiklerinden, Ördek BaşlrTestiler .............................................. ı59
Yıldıray ÖZBEK .. Son Dönem Osmanlı Medreselerine Bir Ornek: Şıhlı Hamidiye Medresesi ................................... ı65
Erol YURDAKUL Amasya-Yolpınar (Hakala-Kağla-Kağala) Köyünde Bulunan Islami Yapılar .......................... ı 77
Dr .Saim SAVAŞ To kat'ta Hoca Sünbül Zaviyesi.. ........................... ı 99
Yıldıray ÖZBEK Şeyh Hacı lbrahim Tekke Veya Manzumesi.. ........ 209
Yrd.Doç.Dr.Ali BAŞ lnay Köyü Manzumesi.. ....................................... 22ı
Fatih MÜDERRİSOGLU Bir Osmanlı-Türk Şehri Olarak Belen ................... 237
Doç .. Dr .Nusret Ç~ _ . 273 Islam ın Sanata ve Mımarıye Bakışı. .................... .
Dr .Mehmet İBRAHiM Eski Yugoslavya Sınırları Dahilinde Tarikat _Har~_ketle~inin Tarih Içindeki 29 ı Gelişiını ve On em ı. ............................. ················
Doc.Dr .Hüseyin MEMİŞOGLU Bulgaristan Müslümanlarının Dini Teşkilatlarını ve Kurumlarını Düzenleyen Nizarnnam e.············· .307
~~l[fi WTIJ(G@~ILA WW. A ~ICWITliiLAliiT IfD AIHifilLfiNITD 1E
~
:~ ·=··
ır AlifilKA ır IHIAlilElKIEırl11ElifiNfiN ır AlifiiHI fi CÇfiNITD 1ElKfi (G 1El1fi~fiJOOfi
w~ @NJEWJfi
··~······'··
I. GİRİŞ:
A) Eski Yugoslavya'da Tarikatierin Tarihçesi:
ünümüze kadar Yugoslavya'da tarikatler hakkında derli toplu bir araştırma yapılmamıştır. Yapılan araştırmaların çoğu, tarikat veya tekkelerin son faaliyet durumla
rını ve tekke şeyhlerini tanıtınakla yetinmişlerdir. Nitekim bir çok araştırmacının Osmanlı Imparatorluğunun çekirdeğinin oluşmasında, Avrupa'ya açılmasında, Islamın Balkanlar'da kalıcı olarak yerleşmesinde aktif rol alan tarikatierin asıl gaye, hedef ve felsefelerini incelemeden, sadece son dönemlerde dejenerasyona uğramış şekliyle var olan tarikatierin zikir şekillerinden, mensup olduğu tarikatın dahi gerçek felsefesini tam anlamıyla kavramaktan uzak şeyhlerin dedikleriyle yetinmeleri konuya ne kadar yüzeysel yaklaştıklarının açık bir ifadesidir. Bu arada şunu da belirtmek gerekir ki; son dönemde bu konuyla ciddi şekilde ve derinliğine meşgul olan Alexandre Popoviç'in çalışmalanı Balkanlarda tasawufi hareketin gerçek manada anlaşılmasında genç araştırmacılara ışık tutacak niteliktedir. Bizim ise bu kısa etüt çalışmamızda daha ziyade, Balkanlarda ve bilhassa eski Yugoslavya sınırları dahilinde tarikatierin rağbet görmelerindeki sebeblerden, yayılış gayelerinden, özelliklerinden, felsefelerinden ve halk üzerindeki tesirlerinden ve bu tesirierin ne şekilde günümüzde yansıdığından söz etmeğe gayret sarf edeceğiz.
Bilindiği gibi her tarikatın temelinde "İslamı yaymak" ve "insan nefsini terbiye etmek" bulunmaktadır. Bu iki temel unsura öncelik verme oranı tarikatıere göre değişmektedir. Bazı tarikatlerde Islamı yaymak birinci derecede önem taşırken, bazılarında aksine insan nefsini terbiye etmek hususunun ön planda geçtiği görülmektedir. Tarikatlerde görülen bu farklı anlayışın önemi üzerinde durmak ve elde edilen olumlu veya olumsuz so-
Dr.Mehmet İBRAHİM
nuçları tesbit ederek, bugüne kadar gözardı edilen bazı ihtimaliere işaret etmek istiyoruz.
Yugoslavya'nın herhangi bir bölgesinde belirli halk kitlesi tarafından benimsenen tarikat, bir başka bölgede kökeni ayrı olan diğer bir halk kitlesi tarafından hor görülebiliyor. Buna biraz daha açıklık getirecek olursak, Arnavut'lar tarafından benimsenen tarikat, Boşnaklar, Pomak'lar-TorbeşJey-2 ve Türkler arasında pek benimsenmiyar veya bunun bazen aksi de olduğu görülebiliyor. Yugoslavya'da farklı milli kökeniere sahip bu halk topluluklarının tarikatları seçmelerinde; önceden sahip oldukları kültür birikimi, örf, adet ve geleneklerin önemli ölçüde etki ettikleri görülmektedir. Bu saydığımız milli değerlerin Balkanlar'da ve bilhassa Yugoslavya'da Islamın yayılmasında ve yerleşmesinde ne derece önemli rol aldıklarını son zamanlarda yapılan ilmi çalışmalar da açık şekilde ortaya çıkarmıştır.
Bütün tarikatierin temelinde Allah'a ulaşma ve yaklaşma felsefesi bulunmaktadır. Ancak, bu tek hedefe ulaşmak için farklı methodlara başvurdukları görülmektedir. Nitekim, "Allah'a giden
1. POPOVİÇ, A., L'islam Balkkanique- "Les musulman du Sud-est eurropeen la periode post- ottoman, üsteuropa institut, Berlin-ı986; Popoviç, A.-Veınsten, G., Les ordres mystıques dans !'islam,- "Les ordres mystiques musulmans du sud-est eurpeen dahs la periode post-ottoman e", s.83-99, Paris-ı 986; Popovıç, A., "Les musulmans du sud-est europeen dans la periode post-ottomane", journal Asiatique, CCL.Xlll/3-4, Paris, ı975, s.3ı 7-360.
2. TORBEŞ-POMAK: Halk arasında islamiyeti kabul edip Makedonca ve Bulgarca konuşan halk topluluğuna verilen addır. Devlet tarafından ise resmi olarak "Makedon veya Bulgar Müslümanlan" adlandırılmaktadır. Buna karşılık Pomak veT orbeşlerin çoğu kendilerini Türk olarak hissetmektedirler. Ancak son dönemlerde yapılan bilimsel araştırmalar gerek Pornaklarn gerekse Boşnakların X-XL yüzyılda Balkaniara göçeden peçenek, Kuman Türk boylarından olduğu görüşü yaygındır.
292 Dr.Mehrnet İBRAHIM
yollar, varlıkların sayısı kadar çoktur"3 denilmektedir. Bu yaygın olan deyimi, Kur'an da ; "AI-Iah'a varl?lak için vesilelere sarılın"4 ayetiyle aniatılmak istenen hususun bir başka ifadesi olarak görmek mümkündür.
Insanların yaratılışlarında kainatın sırrı olarak her ferd birbirinden farklı bir mizaca, düşünceye, duyguya ve şekle .sahip olarak yaratılmıştır. Insan şahsiyetinde kudret ve yaratıcılık derinleşip ·enginleştikce, bir ferdin ötekilerden farklılığı da fazlalaşır. Her birimizin bağımsız bir alem olduğumuz fikri kendimizde hasıl olur.5 Ancak bunun kadar gerçek olan bir diğer husus ta insanın sosyal bir varlık olduğu gerçeğidir. Diğer bir deyişle, insanı toplum dışı bir varlık olarak görmek veya düşünmek mümkün değildir. Insan kendi fikir, duygu ve düşüncesini toplurnun diğer fertleri tarafından paylaşılmasını ve benimsenmesini de ister. O halde insan şahsiyetinin farkına varmak, hem de birliğin tadını çıkarmak ihtiyacını hissetmektedir. 6
Buraya kadar yaptığımız izahatlarla sergilerneye çalıştığımız bu inceliği çok iyi kavrayan tasawuf ehli, tarikatler aracılığıyla bir yandan ferdin müstakil dünyasına (personalite, individualite), bir yandan da insanın sosyal varlık yapısındaki birlik ve beraberlik ünitesine halk kitlelerini peşine takınayı başarmışlardır. Buna göre "tarikat" şeriat (Islam hukuku)'ın gösterdiği hedefe varmak için bir vesile veya takib edilen "yof', kişisel karektere göre de bir vaziyet veya tutumdur? Bundan dolayı "şeriat" asıarn hukuku) tek olmasına rağmen tarikatler çoktur.
Tarikatierin takib ettikleri method,8 zikir usulleri,9 siyasi (politik) tavırları 10 açısından bir takım sınıflandırmalara tabi tutulduğu da görülmektedir. Fakat tarikatların sınıflandırılmasında temel ölçü olarak "bir tek Allah'a, Hz.Muhammed'in Peygamberliğine ve Kur'an-ı Kerim'in Allah'ın kitabı olduğuna" inanılması hususları alınmaktadır. Bu üç esası temel alan tarikatlar "ehli kıble" (ehli sünnet) olarak kabul edilirken, bunun dışında kalanlar ise "batini" (ehli sunnet dışı) tarikatlar olarak görülmektedir. 11
Tarikatlarda görülen bu farklılıklara rağmen "ehli kıb/e" ve "batini" ayrımı yapmadan bütün tarikat hizmetlerinin iki noktada yoğunlaştığını söyliyebiliriz. Birincisi, Islamı yaymak, ikincisi ferdin (insanın) nefsani ve ruhani eğitimini sağlamak. Bu iki unsurdan birincisinin asli, ikincisinin de vasıta unsuru olduğu görülmektedir.
Tarikatların asi! hedef olarak seçtikleri Islamı yayma hususunda oldukça başarı kazandıkları, bilhassa son zamanlarda yapılan araştırmalarla ortaya illnmuş durumdadır. Daha doğrusu bunların başarısında, Islamı karşı tarafa tebliğ etme noktasında savaş ve kılıç yerine, gönüle hitabı tercih etmelerinin önemli bir etken olduğu gözlenmektedir.
Tarikat mensupları islamı benimsetmek ve sevdirrnek için güzel konuşma, güzel davranış ve örnek yaşayış gibi her türlü meziyetlerini azami bir şekilde ön plana çıkarınışiard ır. 12 Bunların ikna yoluyla kabul etiirdikleri lslam kılıçtan ve vergiden kaçma gibi usullere dayalı suni davranışları aşarak samimi inanç şeklinde kendini göstermiştir.13 Balkanlar'da islamın kısa zamanda benimsenmesinde tarikat mensuplarının önemli ölçüde etkili olduğu irıkar edilemez bir gerçektir. Ne var ki, başlangıçta tarikatlar, Osmanlı devletinin Balkanlar'a yerleşmesinde olumlu yönden hizmet etmişken, daha sonraki dönemlerde ise bazı tarikatlar onun çöküşünü hıziandırma rolü almışlardır. 14 Nitekim bunlardan biri Bektaşi tarikatıdır. Ondokuzuncu yüzyılda Osmanlıların hasta olduğu bir dönemde ortaya çıkan otorite boşluğundan istifade ederek bir takım isyanlara, suikastiere ve tertipiere öncülük ettikleri bilinmektedir. 15 Son zamanlarda ise tarikatları yücelten "i/mi" değerlerin yerine, hayalleri, hisleri ön plana geçirerek ve gerçeklik dünyası bir tarafa bırakılarak her şeyi keramet anlayışıyla açıklamaya çalışmaları, tarikatların gerilemesine ve yozlaşmasına sebep olmuştur.
B. Eski Yugoslavya'da Tarikat Hareketleri ve İslamın Yayılması:
Osmanlıların Balkanlar'a yerleşmesinde tekkelerin ve tarikat şeyhlerinin üstlenmiş oldukları
3. Hadis (Hz.Muhammed'in sözü ve işi) olduğu söylenmektedir. Bunun yanında tasavvuf ehlinin yaygın olarak kullandığı bir deyimdir.
4. Kur'an-ı Kerim, 5/3, Suudi Arabistan Krallığı basımevi, Medine 1987.
5. Hamidullah, Muhammed, Initiation a l'islam, Paris-1970, s.67.
6. Öztürk, Yaşar Nuri, Tasavvufun Ruhu ve Tarikatler, Sidre yayıncılık, lstanbul-1988, s.104.
7. Arnold, T.W., lntişarı Islam Tarihi, (Tercüme, A.Y.Ocak), Türk Tarihi Kurumu Basımevi, Ankara-1971, s.86.
8. Tarikatler izledikleri metocilara göre üçe aynlmaktadır: Tarik-i Ahyar, Tarik-i Ebrar, Tarik-i Şuttar . Bu esasa dayanarak "Ruhani" ve "Nefsani" olmak üzere de ikiye aynidıkları bilinmektedir.
9. Tarikatler zikir usullerine göre: Kıyam-i (zikirlerini ayakta yapanlar). Kuud-i (oturarak zikir yapanlar), Haf-i (zikirlerini gizli yapanlar), Cerh-i (zikirlerini sesli yapanlar) diye dörde ayrılmaktadır.
10. Politik esasa dayanan sınıflandırma da ise: Ortodoks (Ehli sünnet içi) ve Heterodoks (Ehli sünnet dışı) olarak aynlmaktadır. .
ll. Qzürk, Y.N., Tasavvufun Ruhu ......... s.l07.
12. Barkan, Ömer Lutfi, "Istila Devrinde Kolonizatör Türk Dervişleri ve Zaviyeler", s.279-353, Vakıflar.Dergisi, Sayı II, Ankara-1964.
13. Osmanlı idare sisteminde, Islamı kabul edenler "öşür", kabul etmeyenler gayr-ı müslim ise "cizye" vergisine tabidirler.
14. Öztürk, Y.N.,"Yugoslavya'da Tasavvufi Hayat ve Tekkeler", s.223-238, Türkiye Yazarlar Birliği Yıllığı, Ankara-1986.
15. Barkan, Ö. L, a.g.m., s.186.
ESKl YUGOSLAVYA SINIRLARI DAHILINDE TARtKAT HAREKETLERİ 293
görevler ve yaptıkları faaliyetlerin önemi ve derinliği bilhassa son zamanlarda yapılan araştırmalarla gün ışığına çıkmaktadır.
Osmanlı fetihlerinin Balkanlardaki öncüleri ve ilk mimarları tarikat şeyhleri olmuştur. Türklslam tarihi bakımından büyük önem taşıyan Balkanlar'ın fetihinde çok dikkat çekici olan bir nokta vardır ki o da şudur; Balkanlar Osmanlı ordusunun gelip askeri açıdan feth etmesinden çok daha önce tarikat akıncıları tarafından bir anlamda feth edilmiş, diğer bir deyişle Osmanlı buraya geldiğinde yerli halkın psikolojik olarak bu fethe hazır hale getirildiği son derece elverişli bir ortamla karşılaştı.16 Balkanlar'da Türk-lslam adına bir gönül fethi gerçekleştirenlerin başında özellikle Bektaşi'lerin önemli rol oynadığını, günümüzde dahi yol kavşaklarında yüzlerce Bektaşi tekkesinin varlığın koruması tle açıklamak mümkündür.
Bunun yanında yeni feth edilen topraklarda, hırıstiyan halkın Osmanlı idaresiyle uyum sağlamasında tarikatierin kaynaştırıcılık (katalisatör) görevi yaptıkları söylenmektedir.17
Osmanlıların Balkanlarda kısa zamanda köklü bir şekilde yerleşmesini sadece buraya kadar bahsettiğimiz tarikatierin faaliyetlerine bağlamak, doğru değildir. Balkanlarda Osmanlı'larla birlikte Islam'ın yayılmasında tarikat şeyhlerinin önemi olduğu kadar, burada IX. ve X. asırda Orta Asya'dan göç etmiş Peçenek, Kıpçak, Kuman, Avar ve Vardcrlot gibi Türk boylannın halen eski ananelerini ka)betmedikleri, sahip olduklan bu örf, adet ve geleneklerin de Islamı kabul etmelerinde önemli katkıları olduğu görüşü yaygındır. 18 Çünkü, aynı milli değerlere bağlı birbirinden habersiz iki kardeş topluluğun karşılaşmasında ortaya çıkabilecek bir çok sorunun hallikolayca mümkün olabilmiştir.
X'dan XIV. yüzyıla kadar Balkanlarda Slav akıniarına maruz kalan bu Türk boyları büyük öl-çüde lisanlarını kaybetmişler, 19 fakat eski örf, adet ve geleneklerini devam ettirmişlerdir. 20
Onların bu şekilde örf, adet ve geleneklerine sıkı sıkıya bağlı kalmaları onların kolayca Osmanlı idaresini ve Islam dinini benimsernelerine yol açmıştır. Nitekim özellikle B:ışnak w Pomaklar'ın Islamı kabul etme hususu bu sebebiere bağlanmaktadır.21
Eski Yugoslavya'da Islamın yayılması hadisesinde bu yukarda saydığımız iki görüşün yanında üçüncü bir görüşe de yer verildiği görülmektedir. Nitekim bu görüşe göre; XIII-XIV. yüzyılda eski Yugoslavya topraklarının büyük bir bölümünde hakimiyetini sürdüren Bizans'ın zayıflamış olmasıyla ortaya çıkan otorite boşluğu, toplumda kargaşa, yolsuzluk ve bir çok anarşi olaylarının yaşanmasına sebeb olmuştur.22 Bu kargaşa ve anarşi döneminde Slavların baskı ve yağmalarına maruz kalan Arnavutlar Osmanlıyı bir kurtarıcı olarak
görmüşlerdir. Bundan dolayı huzur ve sükünetin sağlanması için Osmanlı idaresine yardımcı olan Arnavutların büyük bölümü lslamiyetikabul etmelerine vesile olduğu söylenmektedir.23
II. ESKi YUGOSIA VY A'DA OSMANLI DÖNEMİNDE TARİKATLERİN FAALİYET DURUMU:
Osmanlı Imparatorluğunun batıya· doğru futuhatta gazilerle birlikte tarikat şeyhlerinin katıldığını, yol kavşaklarında, boş ve tenha arazilerde tekke ve zaviyelerini kurarak, kısa zamanda bu bölgeleri dini, sosyal ve kültür merkezi haline getirdiklerini söylemiştik. Görünüşte sadece bir dini kuruluş gibi sanılan tekkelerin, aslında yöre halkının sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılayan bir kurum olarak ta faaliyet yaptıkları görülmektedir.24 Tarikatierin halk üzerine çok yönlü faaliyetlerini gören zamanın Osmanlı idarecileri, tarikat şeyhlerine araziler bağışiayarak kendi bölgelerine yerleşmelerini istemişlerdir.25 Osmanlı döneminde tarikatierin dini, sosyal sanat ve eğitim alanlarında yaptıkları çok yönlü faaliyetlerini ayrı noktalar halin&le izah etmeye çalışacağız.
A. Tarikatierin dini faaliyetleri:
Buraya kadar yaptığımız izahatlardan kolayca anlaşıldığı üzere tarikatler, Islamiyelin yerli halk tarafından benimsenmesiride önemli rol oynamışlardır. Çoğu tarikat şeyh ve dervişlerinin "tekkeye gelen yol camiden geçer' prensibine bağlı kaldıklarını göstermektedir.26
16. Okiç, Tayyib, ''Bir Tenkidin Tenkidi" ,s.221-255, A.Ü. tlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı 2, Ankara 1953.
17. Okiç, Tayyıb"Sarı Saltuk'a Ait Bir Fetva",s.43-59 ,A.Ü. Ilahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı 1, Ankara 1952.
18. "Sari Saltuk" Bektaş-i müridi olduğu, asıl isminin Muhammed Buhari olarak söylendiği bilinmektedir. Okiç, T., "Sarı Saltuk .... s.46.
19. Hasluck, F. W., Bektaşi Tetkikleri, (Tercüme, Ragıp Hulusi), İstanbul Devlet Matbaası, İstanbul 1928, s.36.
20. Köprülü, Fuad, İslam Ansiklopedisi "Bektaşilik" maddesi, vol. 2, Ankara-1976.
21. Gölpınarlı, Abdülbaki,"İslam-Türk İllerinde Fütüwet Teşkilatı ve Kaynakları," (5.3-354), Lü. İktisat Fakültesi Mecmuası, yıl 1949-1950, sayı l-4,İstmbul 1951
22. Palikruşeva, -Tomovskki, K., "Les Tekkes en Macedone aux XVIII et XIX siecle", s.203-211, Atti del seeondo congresso internazionale di orte Turcka, (26-29 semtembre 1 963-Venezia) İn5titut universitario orientale, Napoli-1965.
23. Ha5luck, F.W., ............. 5.85. 24. Handziç, Mehmed, "İslamizacija Bosne i Hercegovine"
lslam5ka Dioniçka Ştamparija, posebno izdanije, 5.3-34, Sarejevo 1940.
25. Truhelka, Ciro, "Joş o testamentu gosta radina i o patarenima", 5.363-382, Glasnik Zemaljskg Muzeja u Sarajevo, br. XXV, Sarajevo 1913; Okiç, T., "Bir Tenkid ...... 5.232.
26. Handziç, M., ....... s.l8.
294 Dr.Mehmet IBRAHIM
Eski Yugoslavya'da tekke mimarisini incelediğimizde, Bektaşi tekkeleri dahil içinde mescidi bulunmayan bir tekke mimarisine rastlanmamıştır. 27 Osmanlının en uç köşelerine kadar teşkilatinı götürmeyi başarmış olan tarikatler, insanın ruhani ve nefsani değerleririe önem vererek, Islamın çevre halkı tarafından kolayca kabul edilmesine vesile olmuştur. Dini, ·rengi, ırkı ve düşüncesi ne olursa olsun, insan denilen varlığı laikiyle sevmek, hakkına saygı göstermek, hata ve kusurlarını hoşgörmek tekkenin en başta gelen gayelerinden biri olmuştur. Islamın insanlara karşı olan sevgi bağının en açık şeklini tarikatlerde görüyoruz.
Nitekim, Kalkandelen (Tetova) Harabati Baba Bektaşi tekkesi külliyesinin (kompleksinin) mescid kapısı üzerinde yazılı "Bektaşi nefesi" bu-nun güzel bir örneğini teşkil etmektedir28 (Res. 1).
Nefes'in transkripsiyonu:
Talib isen ey üm mi eren/erin gel iıfanına
Olma nôdane mükaren gerçegin gel yanına
Can kulagınz aç ue mükemmel olanı dinle
Yaptıgın hayır duaları cihan sultanı kabul buyursun.
Günümüz Türkçesiyle :
Ey cahil, eger deruişlerin bilgisine ulaşmak istersen
Onlara (cahi/Jere) yakın olma gerçege dogru yak/aş
Ka/b kulagrnı aç ue mükemmel olanı dinle
Yaptıgın hayır duaları yaratıcın (Sultanın) kabul etsin.
Balkanlar'da yakın tarihlere kadar müslümanların dini, sosyal ve kültürel yaşayış tarzını incelediğimizde tasawufi motiflerin belirgin şekilde bulunması, çoğu ailede tarikat anlayış ve geleneğinin devam ettiğini göstermektedir. Son dönemlerde yapılan araştırmalar, Osmanlıların Avrupa'ya açılmasında Bektaşi müridi "Sarı Saltuk"un çok önemli rol oynadığını29 hakkında hala bir çok efsanenin dilden dile dolaştığı görülmektedir. Sarı Saltuk (öl. 1264)30 tarihi olduğu kadar efsanevi bir şahsiyet olarak tanınması Balkanlarda yaşayan halk üzerinde ona atfedilen kerametten kaynaklanmaktadır. Sarı Saltuk'un müslümanlar arasında sevildiği kadar hırıstiyanlarca da benimsenmiş olması, mezarının yedi ayrı yerde olduğunun söylenınesi ve hatta kilise avlularında mezarının bulunduğundan bahsedilmesi, tarikat şeyhlerinin sahip oldukları yüksek hoşgörüyü göstermektedir.31
Balkanlarda tarikatların yayılmasında en önemli dervişlerden biri olarak zikrettiğimiz Sarı Saltuk'la başlayan gayret, Seyit Ali (ÖI. 1300) gibi bir çok tarikat şeyhi tarafından devam ettirilmiştir.32
Osmanlı Imparatorluğunun Balkaniara yaptığı akınlar esnasında, gazilerle birlikte tarikat şeyhlerinin de bulunduğu bilinmektedir.33 Tarikat şeyhleri futuhat hareketlerine katılmanın yanında boş ve tenha arazilerde mürşitleriyle beraber yerleşerek zaviye ve tekkelerini de inşa etmişlerdir. Tekkelerin çoğunlukla yol kavşaklarında, şehir çıkışı ve girişini sağlayan yollar üzerinde kurulmuş olması bilhassa dikkat çekicidir. Buralarda her geçen yolcuya barınak ve yemek imkanı sağlanmış olması tarikatların insanlar arası dayanışmaya ne ölçüde önem verdiklerini göstermektedir.
Balkanlarda islamiyetin ilk tohumlarının tarikatlar tarafından atılması, tarikatların temel ilkelerinden sayılan "derin insan seugisi, yüksek hoşgörü ue karşılıksız hizmeti" esas almış olmaları ve bu hususun halkın dikkatini büyük ölçüde çekmiş olmasıyla açıklanabilir. Genelde bütün tarikatlar, ilkeleri itibariyle çok geniş ufuklu, insana sevgi ve saygıyı temel esas olarak göstermektedir. Tarikatlardaki bu özellik ve ta-rikat erlerinin bundan kaynaklanan tavırları, Müslümantarla Hıristiyanlar arasında sevgi ve kaynaşma zeminin kurulmasında önemli rol oynamıştır.34 Özellikle tekkelerin iktisadi ve sosyal alana önem vermeleri, din, dil, ırk farkı gözetmeksizin herkese toleranslı ve dürüst davranmaları yerli halk tarafından rağbet görmelerine vesile olmuştur. Tekkeler "hangi dinin mensubu olursa o/sun"halkla karışıp kaynaşarak halk kitlelerini yönlendirmede önemli ölçüde rol oynamışlardır. Nitekim tarikatierin çevre halkı üzerinde tesirlerini gören zamanın Osmanlı devleti idarcileri, bu tür kolonizatör dervişlere araziler bağışiayarak kendi topraklarında yerleşme-
lerini sağlamışlardır.35
Yukardaki "Nefes"in ilk dörtlüğünden kolayca anlaşılacağı üzere;tekkelerin cehalete şiddetle karşı çıktıkları, gerçeğe ve mükemmeliteye ulaşmanın sadece ilim ve irfan ile olabileceği, Allah'a karşı yapılacak her çeşit duanın ancak bu şekilde kabul olacağı fikri herkese tavsiye edilmektedir.
Tarikat şehleri halkın ilgisini çekebilmek için, tekketerde belirli günlerde herkese açık vaziyette merasimler ve eğlenceler düzenlemişler-
27. Okiç, T., '"Sarı Saltuk. ............ s.51. 28. Radiç, A., "Naşi Turci", s.7-8, Novi Behar, XIII/19-22,
Sarajevo-1940. 29. Palikruşeva, G.-Tomovski K, "'Les Tekkes ....... s.22. 31. Lalaj, P., "Feja dhe gjuha Shqiiptare, s. 105-123, Stu
dime Historike,nu.39, Triane-1969. 32. Hasluck, F.W., ........... s.885. 33. İbrahimi, Mehmet, "'Kalkandelen (Tetovo)"de·Harabati
Baba (Sersem Ali Baba) Bektaşi T ekkesi, s.42-56, Milli Kültiir, sayı 46, Ankara-1985.
34. İbrahimi, M., "Prilog kon teketo kako kulturno prosvetna institucija vo zapadna Makedoniji ", s.87-98, Biorski Nauçni Sobiri, Xl, Zbornik, Tetovo-1991.
35. lbrahimi, M., Prilog kon ......... s.89.
ESKI YUGOSLAVYA SINIRLARI DAHILINDE TARIKAT HAREKETLERI 295
dir.36 Bu merasimler esnasında herkese parasız yemek dağıtıldığı ve ikramlarda bulunduğu bilinmektedir.37
Tekkelerin bu gibi faaliyetleri Hıristiyan halkın dahi büyük ilgisini çekmiştir. Bu sebebiedir ki, tekkelerin Hırıstiyanlar tarafından ziyaret edilmesi geleneği günümüzde dahi devam etmektedir.
B. Tarikatierin Sosyal ve Eğitim Alnındaki Faaliyetleri:
T ekkeler halk arasında dini yapılar olarak tanınmasına rağmen sosyal alanda faaliyet gösteren kurumlar olarak da bilinmektedir. Nitekim, tekke komplekslerinde (külliyelerinde) semahane (zikir yapılan yer)'nin türbenin yanında aş evinin, misafir hanenin, konak yerlerinin yiyeceklerin depo edildiği yerler ve hayvanları barındırmak üzere ahırların bulunuşu, tekl<elerin dini yapılar kadar aynı zamanda sosyal yapı özellikleri taşıdıklarını da göstermektedir. Tekkelerin bu çok yönlü faaliyetlerini günümüzde en iyi şekilde aksettiren Kalkandelen (Tetova) Harabati Baba Bektaşı tekkesi ile Ohri'de Z"'ynel Abidin Halveti tekkesi (Res.2) sayılmaktadır. Bu iki tekkede geçtiğimiz yüzyıl, herkese günde bir defaya mahsus olmak üzere yemek dağıtıldığı söylenmektedir. 38
Bu gelenek Yugoslavya'da diğer tarikatiere ait tekkelerde bayram günleri, ramazan ve aşure aylarında din, dil, ırk gözetmeksizin arzu eden herkese iftar sofraları kurulduğu ve aşurenin dağıtıldığı bilinmektedir.39 Günümüzde bazı tekketerde Ramazan aylarında halk tarafından iftar getirilmesi ve aşure aylarında aşurenin dağıtılması eski geleneğin hala devam ettiğini göstermektedir. Belirli köy ve kasabalarda halk kendileri arasında bir sıra koyarak tekkeye iftar götürme geleneğini devam ettirmektedirler. Tekkeye götürülen bu iftar yemeğinden sadece tekke hizmetinde bulunanlar, kasaba veya köyde misafir olanlar faydalanabilirler.
Tekkelerin bu gibi sosyal hizmetleri yanında, yolda kalmış, fakir ve kimsesizlere de kapısını açık tuttuğu, bunlara tekke şeyhleri tarafından meziyetlerine (becerilerine) göre görev verildiği bilinmektedir.40 Nitekim tekketerde buna bağlı olarak çeşitli zanaat ve sanat faaliyetlerine de yer verilmiştir. T ekkeler aynı zamanda, ölüm hastalığına yakalanan, ruhani bunalım geçiren ve çaresizlik içinde kalan kimselerin derdine derman arayan hayır kuruluşları gibi de faaliyet göstermişlerdir.
Tekkelerin din, dil, ırk farkı gözetmeksizin herkesin derdine çareler araması, farklı din mensupları tarafından da ziyaret edilmesine ve ilgiyle izlenilmesine de vesile olmuştur.
Osmanlı döneminde Yugoslavya'daki mevcut tekketerde eğitim alanına büyük ölçüde önem verildiği görülmektedir. Tekketerde kalabalık sayıda Derviş ve müridierin bulunması belirli bir tasav-vufi eğitime tabi tutulduklarını göstermektedir.41
Nitekim tekke kütüphanelerinde zengin bir kitap katalogunun bulunması bu düşüncemizi doğrulaycı niteliktedir. Te kk e kütüphanelerinde tasawuf eserlerin yanında, tefsir, hadis, edebiyat, coğrafya, tarih ve hatta astroloji kitaplarının dahi bulunması, ilmin her çeşidine önem verdiklerini hatırlatmaktadır. Fakat buna rağmen, tekkelerde sıralı bir eğitimin yapıldığından söz etmek imkansızdır. Sadece "Asitane" statüsünde olan tekkelerde sıralı bir eğitimden söz etmek mümkündür. Bektaşi tekkelerinden görev yapan şeyhlerin büyük bir ihtimalle Dirneteka (Yunanistan) Bektaşi asitanesinden,42
Halveti tekkelerinde görev yapanların ise Prizren Halveti asitanesinden, diğer tarikatiere ait tekke şeyhterin ise Istanbul, Konya ve Bursa asitanelerinde eğitim gördükleri kaynakların verdiği bilgiler arasındadır. 43
C. Tarikatierin Kültür ve Sanat Alanlarındaki Faaliyetleri:
Osmanlı döneminde Yugoslavya'da tekkelerin kültür ve sanat merkezi olarak faaliyet gösterdiklerini, günümüzde en bariz bir şekilde aksettiren Kalka.ı:ıdelen (T etova) H arabati Baba Bektaşi Tekkesi, Usküp (Skopje) Rufai T ekkesi (Plan 1), Prizren Halveti T ekkesi ve Struga Hayati Baba Halveti T ekkesi sayılmaktadır. Bütün bu tekketerde tarikat felsefelerini ifade eden şiirlerin değişik yazı çeşitleri (Sülüs, Nesih, Talik,)'yle yazılmış olması gelişmiş bir edebiyat ve hat sanatının var olduğunu göstermektedir. Özellikle Harabati Bektaşı tekkesinin duvar yüzeylerinden Bektaşi nefeslerinin, panolar içinde yer alan yazılış şekli, edebiyat ve hat sanatının en güzel örneklerini teşkil etmektedir (Res.3). Turabi44 gibi meşhur Bektaşi şairlerinin "Nefes" leri bulunması ilgi çekicidir. T ekke yapılarının inşa tarihleri rakamlarla değil, ebcet hesabıyla verilmiş olması, Bektaşilerin şiirde ne kadar usta olduklarını göstermektedir.
Bazı tekketerde süsleme ve resim sanatına da önem verildiği görülür. Ahşap, alçı ve taş üzerine işlenen bitkisel motifler ve geometrik figürlerden tekke şeyhlerinin ince ruhlu bir şahsiyete sa-
36. Hafı;;, Nimetuİlah, "Yugoslavya'da Bektaşi Tekkeleri", s.57-66, "Çevren", N/11, Priştine -1976.
37. Palikruşeva, ".-Tomovski, K., "L~s Tekkes .... s.206. 38. Oy, Aydın, "Kalkandelen'de Harabati Baba Tek
kesi", s.18-29, "Çeviren" 8/4, Priştiııe 1980. 39. Palikruşeva, ".-Tomovski, K., Les Tekkes ....... s.208. 40. Kara, Mustafa, Tekkeler ve Zaviyeler, Dergah ya
yınları, İstanbul 1980, s.126. 41. T rifunovslli, J.F., "O tekijaına u donjem slivu Bregalni
ce", s.255-258, Prilozi za Orientalnu Filozofiju, nu. 12-13, 1962-1963, Sarajevo 1965.
42. Okiç, Tayyib, "Bir Tenkid ........... s.231. 43. Elezoviç, Glişa, "Dervişki Redovi Muslimanski Tekije u
Skoplju'·, s. 9-19, Glasnik Stara Srbija, Skopje 1925. 44. Ergun, Saadettİn Nuzhet. Bektasi Sairleri, Devlet
Matbası, İstanbul 1930, s.37. · ·
296 Dr.Mehmet IBRAHIM
hip oldukları anlaşılmaktadır. Bunun yanında tekketerde duvar resimlerine rastlanması resim sanatına da verilen önemi hatırlatrnaktadır.
Yugoslavya'da hemen hemen bütün Mevlevi tekkelerinde ve bazı Bektaşi ve Rufa! tekkelerinde dahi musik! aletlerine rastlanmış olması gelişmiş bir musiki sanatının 'Zarlığını işaret etmekt~dir.
Tekkelerin bu çok yönlü faaliyetlerine cevap verecek bir tekke mimarisinin de kendiliğinden geldiğini söylüyebiliriz. T ekke kililiyesi içindeki yapılar, bazen gelişi güzel bazen de sistematik bir proğrama tabi tutularak inşa edilmişlerdir.45 Nitekim, Ha ra bati Baba Bektaşi T ekkesi içindeki yapıların dini ve sosyal amaçlı olmak üzere iki bölümde inşa edildiğini ve dini yapıların güneyde, sosyal yapıların da kuzeyde oluşu, bu iki hedefe yönelik belirli bir plan ve proğrama göre inşa edildiklerini göstermektedir.
Sonuç olarak tekkelerin, o dönemde vermiş oldukları bu çok yönlü hizmet ve faaliyetlerin günümüzde bir çok sosyal kuruluş tarafından ancak karşılanabildiğini söylemek gerekir.
III. ESKİ YUGOSLAVYA'DA MEVCUT TARiKATLER VE TEKKELER:
Eski Yugoslavya sınırları dahilinde tarikat, tekke ve tasawufi hayatın belkide en hareketli olduğu kısımlar Bosna-Hersek, Makedonya ve Kosova bölgeleri sayılmaktadır. Bu bölgelerde tarikatierin yayılış ve yerleşme hadisesinin temelinde burada var olan milli unsur ve karakterlerin önemli tesirleri görülür. Örneğin, bilhassa Arnavutlar tarafından benimsenen Bektaşi tarikatı, istisnaları dışında Boşnaklar, Türkler ve Pomaklar arasında hor görülmüştür. Buna karşılık Boşnaklar tarafından rağbet gören Mevlevi, Halveti, Kadiri ve Nakşibendi tarikatleri Arnavutlar arasında pek rağbet görmemiştir. Türkler ve Pomaklar arasında bilhassa Halveti, Rufa!, ve Nakşibendi tarikatleri daha yaygındır.
Tarikatierin milli unsur ve karektere göre bu dağılım şeklinin tesadüfi olmadığı kanatindeyiz. Bu halk topluluklarının tarikatleri seçmelerinde milli değerler, örf, adet ve gelenek gibi kültür biri-kimleri önemli derecede rol oynamışlardır.46 Aynı zamanda bu halk topluluklarının Osmanlı idare sisteminde üstlendikleri görevlerin de, tarikat seçmelerine tesir ettiği görülmüştür. Tarikatierin milli ve kültür birikimlerine göre dağılım şeklini daha iyi anlayabilmek için, Osmanlı'dan önce eski Yugoslavya'da hangi milli ve kültür değerlerinin bulunduğu, siyasi ve sosyal hayatın ne durumda olduğunu iyi bilmek gerekir. Yoksa bu gibi değerleri göz önünde bulundurmadığımız takdirde tarikatierin farklı milletler arasındaki dağılımı hakkında yapacağımız tespitler pek isabetli olmayabilir.
Arnavutların büyük çoğunluğu Bektaşi tarikatini ve bu tarikat aracılığıyla Islamı benimsemiş olmaları, onların Osmanlılar döneminde, Bektaşi
tarikatinin bir uzantısı olan "yeniçeri" müessesesinde aktif rol almış olmalarıyla açıklanabilir.47 Bunun yanında uzun zaman Slav akıniarına maruz kalan Arnavut'ların Osmanlıyı kurtarıcı bir unsur olarak görmeleri, islamı kitleler halinde kabul etmelerine vesile olmuştur.48
Buna karşılık Boşnaklar ise; Mevlevi ve Halveti tarikatının hakim olduğu Osmanlı saray çevresiyle yakın ilişki içinde olmaları sebebiyle, bunların daha ziyade Mevlevi ve Halveti tarikatlerini seçmelerine sebep olmuştur. Boşnakların Osmanlı idaresinde bu üst görevlere getirilmeleri gerek savaş kabiliyetleri ve fiziki yaratılışlarının uygun olması, gerekse Osmanlıya karşı sadakatların-dan kaynaklanmaktadır.49
Türklerin büyük bir kısmının Halveti tarikatına rağbet göstermesi, Türk insanının anlayış ve geleneğine Halveti tarikatının yakın oluşu ve Osmanlı padişahlarının çoğunun Halveti tarikatında olmasıyla izah edilebilir. Türkler -arasında Bektaşi tarikatına karşı tavır alanların bulunması, Bektaşi şeyhi Balım Sultan ile başlayan Osmanlı-Bektaşi çekişmesinden kaynaklandığı kanatindeyiz. Günümüzde Türkler arasında Bektaşi tarikatı ve hatta Bektaşi mensubları dahi hor görülmektedir.
Yugoslavya'da tarikatierin coğrafi bölgelere göre dağılımı biraz önce bahsettiğimiz milli unsurların yerleşim bölgelerine göre farklılık göstermektedir. Bosna-Hersek'te Boşnak'ların yaşadığı bölgede Mevlevi, Nakşibendi ve Halveti tarikatının yaygın olduğu görülmektedir. Dolayısıyla bu bölgede inşa edilen tekkelerin çoğunluğu bu tarikatlere aittir. Çoğunlukta Arnavut'ların ve Türk'lerin yaşadığı Kosova bölgesinde Bektaşi ve Halveti tarikatinin Ticani, Sa'di, Sinani ve Hayati şubelerine ait tekkeler yaygındır. Türklerin, Arnavutların ve Pornakların yaşadığı Makedonya bölgesinde ise; Halveti tarikatının Hayati kolu, Bektaşi ve Rufa'i tarikatleri yaygın bir şekilde bulunmaktadır.
Osmanlı döneminde eski Yugoslavya topraklarında yayılan ve faaliyet gösteren tarikat ve tekkelerin sayısı hakkında kesin bir bilgiye sahip değiliz. Evkaf kayıtlarından, vakfiyelerden, tekke yapılarının kalıntılarından müslümanların yaşadığı hemen hemen her köy ve kasabacia bir tekkenin var olduğu anlaşılmaktadır. Bugün ise Yugoslavya'da 144 adet tekkenin faaliyet göstermesi,50
45. İbrahimi, M., "Harabati Baba Tekke vo Tetovo", "ElHilal, İslamski Kulteren i informativen vesnik, god.3,br.l3, Mart-1990, Skopje, s.7.
46. Hafız, N., ''Yugoslavya'da ... s.59. 47. Öztürk, Y.N., "Yugoslavya'da Tasavvufi.. ..... s.235. 48. Hafız, N., "Yugoslavya'da Mevlevi Tekkeleri", s.l73-
178, Mevlana ve Yaşama Sevinci, Konya Turizm Derneği Yayını, Ankara- 1978.
49. Ayverdi, Ekrem Hakkı, Avrupa'da Osmanlı Mimari Eserleri, cilt 3, kitap 3, Fetih Yayınlan, Istanbul -ı 981, s. 108.
50. "Yugoslavya İslami Tarikat ve Dervişler Birliği" başkan-
ESKI YUGOSLAVYA SINIRLARI DAHILINDE TARIKAT HAREKETLERI 297
zengin bir tasawufi hayatın burada var olduğunu göstermektedir.
Yaptığımız inceleme sonucu faaliyetlerine devam eden tarikatierin sayısı sadece 8'dir. Bazı araştırmacılar ise Sa'di, Sinani ve Ticani gibi Halveti tarikatinin şubelerini bir başka tarikatmış gibi düşündüklerinden tarikat sayısını ll olarak vermektedirler.51 Kanaatimizce bu tespit doğruyu yansıtmamaktadır. Tarikatler, gerek Osmanlı döneminde (1385-1812) gerek Krallık Yugoslavya'sında (1918-1941) gerekse Komünist dönemi Yugoslavya 's ında (1945-1990) yaşayan Boşnak, Arnavut, Türk, Pomak ve Hatta islamiyeti kabul eden çingeneleri siyasi, sosyal, kültürel bakımından etkisi altında tutmuşlardır. Müslüman halkın üzerinde günümüzde dahi tesirleri hissedilen tarikatler arasında; Bektaşi, Halveti (Sa'di, Sinani, Ticani, Hayati), Rufal, Mevlevi, Nakşibendi, Kadiri ve Melami tarikatlerini sayabiliriz. Fakat, faaliyet yönünden daha aktif ve belirli bir kalabalık halk kitlesini peşinde sürükleyen tarikatler arasında Bektaşi, Rufal, Halveti, Mevlevl ve Nakşibendi tarikatlerini gösterebiliriz.
1. Bektaşi Tarikatı: Osmanlı siyaset taı'lhine damgasını vuran
ana kuruluşlardan biri Bektaşi tarikatıdır. Osmanlı Imparatorluğunun kuruluşu, yükseliş ve düşüş dönemlerinde Bektaşi tarikatının aktif rol aldığını, Yeniçeri Ocağının da Bektaşilerio fikri ve ürünü olduğunu yukarıda söylemiştik. Osmanlının ilk dönemlerinde, Yugoslavya'da diğer tarikatiere göre halkın büyük çoğunluğunun Bektaşi tarikatına mensup olduğu görülmektedir. Başlangıçta, Bektaşi tarikatına gösterilen bu yakın alaka, bu bölgelerde islami hareketin ilk olarak Bektaşi misyonerleri ile başlatılmasından kaynaklanmaktadır. Bunun yanında diğer bir görüş te, Yeniçeri ocağına alınan gençlerin çoğunun bu bölgelerden seçilmesi, Yeniçeri müessesesinin ise Bektaşi tarikatının bir uzantısı olması sebebi, Bektaşi tarikatının ter-cih edilmesine vesile olmuştur. 52 Her iki görüşü savunanlann ortaklaşa kabul mikleri lusus; XVIII. yüzyıl sonuna !<adar Yugoslavya'da bilhasa Makıdanya ve Kosova bölgeS.nde halkın büyük çoğunluğu Bekiaşi tarikatine mensup olduğu fikridir. Evkıf kayıtları ve tarihi belgEler üzerine yapılan araştırmalar, hemen hemen her l<öy ve kısabada bir Bektaşi tekkesinin gösterilmesi, biraz ön:e bahsettiğimiz görüşleri doğ~ulamaktadır XIX yüzyılın sonuna kadar Makedon)a ve Kosova bölgesinde Bektaşi tekkalerinin Dimetoka (Yunanistan) Bektaşi asithanesine bağlı olarak faali)et yaptıkları bilinmekta::lir. 53
Bektaşi tarikatının ikinci Pir! olarak tanınan Balım Sultan (ÖI.1516) ile baş gösteren Osmanlı~-ektaşi sürtüşmesi, II.Sultan Mahmut (01.1745)'un Yeniçeri ocağını kapatması ve Bektaşi tarikatını yasaklaması, daha önce baş göste-ren sürtüşmeler silahlı çatışmalara dönüşmüştür.54 XVIII. yüzyıldan sonra Osmanlı Imparatorluğu'nun
zayıflamaya yüz tutrnası, bu bölgelerde devlet otorite boşluğunun baş göstermesine sebeb olmuştur. Bunu fırsat bilen bazı bölge idarecileri Osmanlı devletiyle Bektaşi anlaşmazlığını körüklüyerek Bektaşi tekketerini kendi siyasi ve şahsi amaçları doğrultusunda yönlendirmeye çalışmışlardır. Bu gibi hadiselerin en güzel örneğini Kalkandelen Harabati Baba Bektaşi tekkesinde görmekteyiz(Res.4). Zamanın Kalkandelen idarecisi Recep Paşa-bey kendi siyasi emelleri için Harabati baba tekkesini bir askeri üs olarak kullandığı bilinmektedir. Kalkandelen'de Osmanlı devletine karşı Recep Paşa ile başlayan i_~yan haraketleri; Oğlu Abdürrahman Paşa-bey (01.1838) döneminde de devam etmiştir.55 Bu ve benzeri gibi Bektaşi tekketerinin düzenledikleri isyanlar daha ziyade batı Makedonya, Kosova ve Arnavutluk'ta baş göstermesi bilhassa dikkat çekicidir. Osmanlı'nın Balkanlardaki son dönemlerinde Arnavutların Osmanlıya karşı başlattıkları isyanlarda Bektaşi tekkalerinin parmağı olduğu fikri yaygındır. 56 Nitekim, XIX. yüzyılın sonlarına doğru Bektaşi tarikatına mensup olanların büyük bir çoğunluğu Arnuvat asıllı olduğu söylenmektedir.57 Bu dönemde Bektaşi tekketerinin üniversel anlayıştan belirli bir milli kisfeye büründükleri görülmektedir. Bu gibi hadiseler, Bektaşi tarikatının Arnavutlar dışında bir çok taraftarını kaybetmesine vesile olmuştur (Res.5).
XIX. Yüzyılda Makedonya ve Kosova bölgelerinde siyasi ve sosyal alanda halkı büyük ölçüde yönlendiren Harabati Baba Tekkesi (Res:3) XX. yüzyılda halktan gereken desteği görarneyince halk üzerinde eski otoritesini yitirmiş, zamanla şeyh ve dervişlerin 1920 yılında tekkeyi terketmeleriyle faaliyeti son bulmuştur. T ekke 1968'de onarılarak turistik amaçlar için kullanılmaya başlanmıştır (Res.6,7). Devlet tarafından 1949-1950 yılları arasında kamulaştırılan Vakıf malları son zamanlarda çıkan yeni bir kanunla asıl sahiplerine iade edilmesi söz komısudur. En kısa zamanda T ekkenin eski faaliyetine döneceğini zannediyoruz. Bektaşi tekkalerinin kapanmalarındaki sebeb, Bektaşi şeyhlerinin ilmi gerçeklerden ve halkın dini ihtiyaçlarına cevap vermekten uzak olduklarından kaynaklanmaktadır.
lığını ve aynı zamanda Prizren Rufai T ekkesi şeyhliğini yapan Cemali Efendi'nin bize sunmuş olduğu kayıtlar-dan tesbit edilmiştir.
51. Popoviç, A., "Les ordes mystiques musulmans du sudes! evropeen dans la period e post - ottoman", s. 63-95, Popoviç A-Venstein, G; Les Ordes Mistiques Dans L"islam, Paris 1986.
52. Hasluck, F.W., a.g.e., s.86. 53. Morina, İrfan, "Kosova Salnamesinde Kalkande
len Kazası-1894", s.73-85, "Çeviren", yıl V, No.16, Priştine 1977.
54. lbrahimi, M., "Prilog kon ......... s.91. 55. Hasluck, F.W., a.g.e., s.56. 56. Palikruşeva, ".-Tomovski, K., "Les Tekkes ..... s.208. 57. Hasluck, F.W., a.g.e., s.51.
298 Dr.Mehmet IBRAHIM
Osmanlıların 1912 yılında Yugoslavya topraklarını terk etmesiyle burada yaşamına devam eden müslümanların Bektaşi tarikatına karşı rağbetinin azaldığını görmekteyiz. Çoğu Bektaşi tekkesinin Nakşibendi veya Halveli tarikatine dönüştürülmesi bu görüşümüzü doğrulayıcı niteliktedir.
Kırallık dönemi Yugoslavya'sında (1918-1941) Bektaşi tekkeleri halk üzerindeki tesirini kaybetmeye devam etmiş ve bir çok tekkenin şeyhler tarafından terkedilmesiyle harabeye dönmüşlerdir. Bektaşi tekkelerini ayakta tutabilecek maddi gücü temin edemeyen şeyh ve dervişler yaşadıkları evlerinde faaliyetlerine devam ettikleri bilinmektedir.
Komünist dönemi Yugoslavya'sında (1943-1990) Bektaşi tekkelerinin etki alanı daha da daralmaya devam etmiştir.58 Bu dönemde Bektaşi tekkeleri Arnavutlar arasında da büyük ölçüde desteğini kaybetmiş, buna karşılık çingeneler arasında rağbet görmeye başlamıştır.
Günümüzde Yugoslavya'da faaliyetine devam eden Bektaşi tarikatlarından Dzakovica Üsküp (Skopje), Manastır (Bitola) (Res.8), Pirlepe'ye bağlı Kanatlar köyü tekkelerini sayabiliriz. Üsküp'teki Bektaşi tekkesi burada yaşayan Çingeneler (Romlar) tarafından faaliyeti devam ettirilmektedir. Çingenelerin sembolu haline gelen bu tekke, diğer iki Bektaşi tekkesine nazaran daha fazla mensubu ve daha aktif bir rol oynadığını söyliyebiliriz. Nitekim bu tekkede çingenelerin siyasi ve kültürel faaliyetlerini yürüttüğü bilinmektedir.
Dzakovica'daki Bektaşi tekkesinin de belirli günlerde zikirlerine devam ettiği, ancak halk arasında gereken ilgi gösterilmediği bilinmektedir. Son yıllarda Kosova Islam Birliği Meşihatının bu bölgelerde başlatıldığı yoğun faaliyetler sonucu birçok Bektaşi tarikatı mensubunun tekkeyi terk edip cami ile yakın alaka kurmasına sebep olmuştur.
Pirlepe'ye bağlı Kanatlar köyündeki Bektaşi tekkesi, son şeyhin 1988 yılında ölmesiyle kapanmış durumdadır. Bu tekkenin sadece belirli günlerde açıldığı (aşure ayında), diğer zamanlarda ise kapalı olduğu söylenmektedir.
Son dönemlerde halkın Bektaşi tarikatını küçük görme ve alaycı gözle bakma hadisesi vardır. Bundan dolayı Bektaşi tarikatı mensuplarının dahi Bektaşi mensubu olduklarını halk arasında gizledikleri görülmektedir.59 Bunun sebebi de, halk arasında Bektaşi tarikatı Aleviliğin bir uzantısı olduğu fiki hasd olmuş, bu da Eektaşilerin diğer müslümanlararasında dı~ anmasına vesile olmuştur.
2. Halveti tarikatı:
Halveti tarikatı, adını kurucusu Ebu Abdullah Siracuddin Ömer b. Ekmeluddin El-Halveti (Öl.1349)'den almaktadır.
Yugoslavya'da Halveti tarikatı diğer tarikatIara nazaran halk üzerinde etkisi daha fazla görül-
m ektedir. T ekkeler üzerine yaptığımız incelemeler burada en hakim tarikatın Halveti'lik olduğunu göstermiştir. Esasen Bektaşi tarikatının ardından Yugoslavya'da en büyük hizmetleri Halveti ve Rufal tarikatlerinin verdiği bilinmektedir. Halveti tekkeleri Yugoslavya'nın her bölgesinde ve her halk kitlesinde taraftar bulması, bu tarikatın ne kadar yaygın olduğunu göstermektedir. Yugoslavya'da Halveti tarikatının Sa'di, Ticani, Hayati ve Sinani kollarının (şubelerinin) rağbet gördüğü anlaşılmaktadır.
Halvetilik Yugoslavya'da farklı zümreleri tesiri altına alabilme özelliğini gösteren ender tarikatlerden biri sayılmaktadır.
Halveti tarikatı Yugoslavya'ya yerleşmesi, tarikatın ikinci piri Seyid Yahya Şirvani (Öl.1457) döneminde olduğu söylenmektedir.60 Günümüzde Yugoslavya'da 27 halveti tarikatına mensup tekkenin faaliyetine devam ettiği bilinmektedir. Bu söylediğimiz tekke sayısı Halveti tarikatının değişik şubelerine aittir. Bu tekkelerden 10'u Sa'di, 9'u Hayati, 6'sı Ticani ve 3'ü Sinani gibi Halveti şube-lerinden sayılmaktadır.61
Halveti tarikatına ait bu şubelerin bölgelere göre dağılımı şöyledir: Hayati koluna ait tekkelerin çoğu Batı Makedonya ve Kosova bölgesinde bulunmaktadır. Bu şubelere ait tekkelerden gerek faaliyetleriyle gerek mimarisiyle en önemli olarak gördüğümüz Ohri "Zeynel Abidin" Tekkes'dir (Res. 9). Ohri'nin merkezinde külliye (kompleks) halinde olan bu tekke geniş bir alanı kapsamaktadır. Külli~ içinde cami, semahane, türbe, misafirhane, şadırvan ve derviş evi gibi yapılar bulunmaktadır.
T ekkelerde belirli günlerde yapılan zikir ayinleri halk arasında ve hatta yabancı turistler tarafından ilgiyle izlenmektedir. T ekkenin halk arasında ilgisi gün geçtikçe çoğaldığı ve gençleri kendi safına çekmeyi başardığı ve yeni yeni üyelere sahip olduğu gözlenmektedir.
Hayati kolunun ikinci önemli tekkelerinden biri Struga'daki Halveti Tekkesi sayılmaktadır (Res. 10, ll). Bu tekkenin de büyük bir canlılıkla faaliyetine devam ettiği görülür. Tekkede mescid, semahane, türbe ve misafir odası bulunmaktadır. T ekkede belirli günlerde tasavvufi sohbetler ve zikirler yapılmakta, halk tarafından da ilgiyle izlenmektedir. Kırçova (Kiçevo)'da Halveti tarikatının Hayati koluna bağlı olan tekke, belirli aralada faaliyetine devam etmektedir. Halk üzerine etkisi biraz önce saydığımız Ohri ve Struga tekkelerinden daha azdır. Kırçova tekkesinde ilginç olan husus semahanenin yazlık ve kışlık bölümlerinin olmasıdır. Yaz mevsimlerinde yapılan zikirler, tekke avlu-
SS. Palikruşeva, G.-Tomovski, "Les Tekkes .... s.206.
59. Gölpınarlı, A., Türkiye'de Mezhepler ve Tarikatler, İstanbul 1969, s.l38.
60. Öztürk, Y.N., 'Yugoslavya'da Tasavvufi. ........ s.234.
61. Hafız, N., 'Yugoslavya'da Mevlevi. ..... s.l76.
ESKI YUGOSLAVYA SINIRLARI DAHILINDE TARIKAT HAREKETLERI 299
suncia şadırvan etrafında sedirlerle çevrili ve ahşap çıtalarla örtülü semahanede yapılmaktadır. Rodoviş'te Hayati koluna bağlı bir tekkenin olduğu ancak maddi imkansıziıkiardan tekkenin onarılamadığı ve zikirlerin şeyhin evinde yapıldığı söylenmektedir. Makedonya'da Hayati koluna bağlı tekkeler merkezi, Kırçova'daki şeyhe bağlı olarak faaliyetine devam etmektedir.
Ticani koluna ait Halveti tekkeleri ise daha ziyade Kosova ve Doğu Makedonya'da yaygındır. Kosova bölgesinde, Prizren, Dzakoviça ve Mamuşa'da faaliyetlerine devam eden Ticani koluna ait Halveti tekkeleri, Makedonya'daki tekkelerden daha aktif durumdadırlar.
Halveti tarikatının Sinani koluna ait tekkeler Pirizren ve Dzakovica'da bulunmaktadır. Sinani kolunun şeyh silsilesi, Halveti Şeyhi Yusuf Sünbül Sinani'ye (Öl. ı529) bağlanmaktadır. 62
Halveti tarikatının Sa'di koluna ait tekkeler de Bosna Hersek ve Kosova bölgelerinde daha yaygındır. Sarayeva'da "İskender Paşa Tekkesi", Bjelina'da "Şeyh Seyfina Tekkesi" Prizren'de Sa'di tekketeri bunların en güzel örneklerini teşkil etmektedir.
Halveti tarikatınında toplu olarak yapılan zikirlerine "devran" denilmektedir.
Halveti tarikatının yukarıda saydığımız şubeleri bir felsefeyi ve aynı manayı ifade etmektedirler. Farklı isimlerde adiandıniması da tekkenin kurucusu olduğu şeyhin isminden kaynaklanmaktadır. Halveti tarikatının şubelerini farlı bir tarikatmış gibi göstermek bizce yanlıştır. Nitekim bazı araştırmacılar bu hatayı bilerek veya bilmeyerek tekrarladıkları görülür.
3. Rufai tarikatı:
Rufal tarikatı en eski tasavvuf kuruluşlarından biri olduğu ve kurucusunun Ahmet Rifa! (ÖI. ı ı82) olduğu söylenmektedir.63
Rufa! tarikatı, eski Yufoslavya'da bilhassa Makedonya ve Kosova bölgesinde yaygındır. ı 939 yılında sadece Makedonya'da Kalkandelen, Üsküp, lştip, Manastır ( Bitola), Köprülü (Veles), Kumanova ve Ohri'de 9 Rufa! tekkesinin varlığın-dan bahsedilmektedir.64 Günümüzde ise faal durumda olan Rufa! tekketerinin sayısı sadece 5 tir. Bunlardan 2'si Makedonya'da 3'ü de Kosova'da bulunmaktadır. Makedonya'da faaliyetine devam eden Rufa! tekkelerin başında "Şeyh Meh Jet lsmail Efendi" tekkesiyle, Radoviş Tekkesini sayabiliriz. Kosova'da Rufa! tekkelerinden bulunan Prizren, Orahovac ve Ipek (Peç)'teki tekkelerdir. Bosna-Hersek'te ise sadece Sarayeva'da bir Rufa! tekkenin faal olduğu söylenmektedir.65
Rufa! tarikatı da diğer bütün tarikatlar gibi kurucusunun ardından bazı bozulma ve yozlaşmalara maruz kalmıştır. Bugün Rufallik dendiğinde
akla bazı garip gösteriler gelmektedir. Ateşle oynama, vücuda şiş ve hançer saplama gibi halkın ilgisini çekebilecek bir çok acayip hareket yapılmaktroır. Bu gibi zikir çeşitleri, tarikalın sonradan malettiği özelliklerdir. Nefsi terbi)e etmek, nefsani duygulara \e vücuda ızdırap çektirme fikri en belirgin haliyle Rufa! taril<atında görülmektedir.
Yugoslavya'da Rufa! tekkelerinin gerek mimarisiyle gerek faaliyeti ile en iyi temsil eden Üsküp (Skopje)'deki Şeyh Mehmet Isınail Efendi tekkesidir. Tekkede belirli günlerde yapılan zikirleri halk büyük ilgi ile izlemektedir. ı978 yılında Vardar ve Morava film şirketleri Rufa! zikirlerini bel-gesel yayın olarak hazırladılar.66 Üsküp'teki Rufa! külliyesi içinde semahane, mescid, türbe, misafir odası ve Derviş evi bulunmaktadır. T ekkenin ı830 yılında geniş çaplı bir tamirden geçtiği söy-lenmektedir. 67
Rufa! tarikatına ait ikinci tekkenin ise Prizren'de bütün Yugoslavya tarikatlar ve Dervişler birliğinin reisliğ ini ve aynı zamanda Te kk e Şeyhliğini yapan Cemali Efendi'nin tekkesidir.
4. Kadiri tarikatı:
Eski Yugoslavya'da Halveti tarikatı kadar yaygın olan ikinci tarikat Kadiri tarikatıdır. Bu tarikatın kurucusu olarak Islam tarihinin meşhur mutasawıflarından Abdulkadir Ebu Muhammed Gey-lani (ÖI. ı077) gösterilmektedir.68 Kadiri tarikatının, Bektaşi ve Halveti tarikatı ardından bu bölgelerde Islamın gönül ve sevgi yoluyla yayılmasında önemli rol üstlendiği bilinmektedir.
Eski Yugoslavya'da Halveti tekkelerin sayısından sonra ikinci sıra tekkeye sahip olan Kadiri tarikatıdır. Kosova, Bosna-Hersek ve Makedonya'da ı5 tane Kadiri tarikatına ait tekke vardır. Sarayeva'da "Si/ahtar Mustafa Paşa" ve "Hadım Ali Paşa" tekkelerini sayabiliriz. Makedonya'da Kadiri tarikatına ait 3 tekkenin faaliyet gösterdiği bilinmektedir. Geriye kalan tekkeler ise Kosova bölgesinde bulunmaktadır. Kadiri tekkelerinin sayısı çok olmamakla beraber etkin bir faaliyetlerinden söz etmek zordur.
62. Palikruşeva, G., ''Dervişkiot red Halveti vo Makedoniji", s.105-ll 9, Zbornik na Ştipskiot Naroden Muzey, br.1,Ştip 1959.
63. Boşkov, V.-İshak, F., "Rufaiskoto Tekke vo Skopje", s.179-191, Glasnik na institutot za nacionalna istorija, br.l, kn.2, Skopje 1958.
64. Popoviç A., "Les ordes mystique ........ s.79.
65. Hasluck.F.W., a.g.e., s.88.
66. Tanaskoviç, D., "Presentation de cınq temoıgnages filmes sur les ordes mystiques Yougoslave", s.101-104, Popoviç, A.-Vernsteın, G.; Les ordes Mystiques dans L'islmn, Edidon de L'ecole des hautes, Paris 1986.
67. Boşkov, V.-İshak, F., a.g.e., s.184.
68. Köprülü, F., Türk Edebiyatında Ilk Mutasavvuflar, Ankara- 1984, s.181.
300 Dr.Mehmet İBRAHIM
5. Nakşibendi tarikatı: Nakşil)endi tarikatı Balkanlar'da Osmanlının
son dönemlerinde rağbet görmeye başladığı bilinmektedir. Nitekim, XVIII. yüzyılda bir çok Bektaşi ve Halveti tekkesinin Nakşibendi tekkesine dönüştüğünü daha önce söylemiştik.
ı938-ı939 yılına kadar Makedonya ve Kosova'da 4 Nakşibendi tekkesinin faaliyet gördüğü bilinmektedir.69 Bosna Hersek'te Sarajevo'da Yediler tekkesi {Res. ı2), Fonica'da Şeyh Sırri Baba tekkesi, Oglavak'ta Şeyh Hüseyin Baba tekkesi ve Viseka'daki Nakşibendi tekkeleri günümüzde dahi faaliyetlerine devam etmektedir.
Son dönemlerde halk arasında diğer tarikatlardan bir uzaklaşma sezilirken, buna karşılık Nakşibendi tarikatine rağbet artmaktadır?0 Nakşibendi tarikatına yeni yeni giren şahısların mevcudiyeti az değildir. Nakşibendi tarikatında görülen bu gelişmeler Bosna Hersek'teki gibi Makedonya ve Kosova'da daha az görülmektedir. Sarajevo ve Viseka'daki Nakşibendi tekkeleri en aktif olanlardan sayılmaktadır.
6. Mevlevi tarikatı: Osmanlı döneminde Makedonya'da Üs
küp'te, Manastır {Bitola)'da, lstip'te, Veles {Köprülü)'de, Kosova'da, Prizren'de, Bosna-Hersek'te, Sarajevo'da kayda değer üç tanınmış Mevlevi tekkesinden bahsedilmektedir. 71 Günümüzde Makedonya ve Kosova'da Mevlevi tekkelerinin izine dahi rastlamak mümkün değildir. ı939 yılında bu bölgelerde ortaklaşa olarak tek bir Mevlevi tekkesine sahip oldukları söylenmektedir.72 Bunun yanında Üsküp'te "bitpazara" karşı ı954 yılına kadar faaliyet gösteren bir Mevlevi tekkesinden bahsedilmektedir. T ekke Şeyhinin Türkiye'ye göç etmesiyle tekkenin faaliyeti durduğu halk arasında söylenmektedir.
Bosna Hersek'te Sarajevo'da ı 959 yılında yıkılan Bendbaşı Mevlevi tekkesinden söz edilmektedir. Bu tekkenin de faaliyeti ı 924 yılında durmuştur.73
Günümüzde Makedonya ve Kosova bölgesinde Mevlevi tarikatına ait ne bir tekke)X'! ne de bir tarikat mensubuna rastlamak mümkün değildir. Buna karşılık Bosna-Hersek'te Mevlevi Tarikatına ait izleri günümüzde dahi görmek mümkündür.
IV. YUGOSIAVAYA'DA TARiKAT VE TEKKELERiN ORGANizASYON ŞEKLİ:
Osmanlı döneminde,tarikat ve tekkeler"Meşihat-ı Celile-i lslamiye' veya devletin dini ve şer'i hükümlerini yerine getiren resni en yüksek kuruluşa bağlı olarak f:ıaliyetlerine devam etmiŞerdir. Bu dönemde tarikat ve tekkclerde kendilerine mahsus bir teşkilatianmadan bahsetmek mümkün değildir.
Osmanlı'ların ı 9 ı2 yılında Yugoslavya'dan çekilmesi, burada yaşarnalarına devam eden müslümanların yeniden teşkilatianmasına ihtiyaç duyulmuştur.
Avusturya-Macaristan idaresi altında yaşayan Bosna-Hersek müslümanlarının, 24.ıO.ı882 tarihinde özel bir beyanatla Islami teşkilatlarını kurmalarına müsade edilmiştir. Müslümanların oluşturdukları bu dini teşkilat Reis ve dört meclis üyesinden ibarettir74 Tekke ve tarikatler bu islami teşkilatın içinde faaliyetlerini devam ettiklerini bilinmektedir.
Makedonya, Kosova ve Sancak bölgesinde yaşayan müslümanların durumu, ı4.03. ı9ı4 tarihinde Sırbistan-Türkiye barış anlaşmasıyla belirlenmiştir. Bu anlaşmaya göre merkezi Niş'te olan bir "Başmüftülük"ün olmasına' karar verilmiştir.75 Kırallık dönemi Yugoslavya'sına {ı9ı8-ı94ı) müslümanların teşkilatlanması bu "Başmüftülük" statüsünde devam etmiş, ancak merkez, Niş'ten Belgrad'a taşınmıştır. ı924 yılına kadar dini kararları başmüftü Istanbul'daki hilafete {Halife-Şeyhü'l-Islam) bağlı olarak karar getirme imkanına sahiptir. ı 924 yılında Türkiye'de hilafet ortadan kalkınca burada yaşayan müslümanların yeniden teşkilatianmasına ihtiyaç duyulmuştur?6 ı 930 Yugoslavya Kırallığı anayasasının 64. maddesine, başmüftülük yerine "Yugoslavya ls/am Birliği" adını alması öngörülmüştür. 77
Krallık dönemi Yugoslavya'sında tarikat ve tekkelerin faaliyeti resmi bir kanuna göre faaliyet yapmadığı görülmektedir. Devletin tarikat ve tekkeleri Islam teşkilatının içinde değerlendirdiği bilinmektedir. Bu dönemde tekkeler tarikat şeyhlerinin şahsi gayretleriyle faaliyetine devam etmişlerdir. T ekkeler, devlet tarafından resmi bir legimiditete sahip değildirler?8
Komünist dönemi Yugoslavya'sı {ı 943-1990) anayasasında ı952 yılına kadar tarikat ve tekkelerin faaliyetlerini belirtecek bir madde bulunmamaktadır.79 Tarikat ve tekkeler Islam teşkilatma ait bir birim olarak görülmektedir. ı952 yılında ilk olarak sadece Bosna Hersek bölgesinde 69. Palikruşeva, G.-Tomovski, K., a.g.e., s.262. 70. Öztürk,Y.N., 'Yugoslavya'da .......... s.109. 71. Chajiç, Cemal, "Dzemaluddin Rumi i Mevlevizam u
Bosni i Hercegovini", (p.85-108), Prolozi za oıijentalnu Filozofiju, XXIV, Sarajevo 1976.
72. Palikruşeva, G., "Dervişkiot red ......... s.106. 73. Hafız, N., '"Yugoslavya'da Mevlevi ............ s.l74. 74. Hadziç, O. N., "Boıba Muslimana za \erska i vakufsko
mcrifetsku autonomju, Bosna-Hercegovina u Austrrungarskom upravom,(s.56-101),Geca Kon, Belgrad-1938.
75. Karçiç, F., Poçetokot i oblikuvanjeto na sevremenata Muslimanska vjerska administracija vo Jugoslovenskite zemji, "El-Hilal" islamski kulturen informatium vesııik, god. 4, l:r. 22, Oktom.ıri-Noemvı:i-1991, Skopje,s.7.
76. Popoviç, A., L'islam Balkanique s.316. 77. Şukriç, N., "İslamska Zaednica u Bosni i Hercegovini
nakon oslobodzenja" (s. 153-168), İslam i Muslimani u B i H, Sarajevo 1977.
78. Begoviç, M., 'Orgaııizadja lsl:ıms~ vjerske zaedııice u Kragelhııi Jugoslalhji" (s.375-387), arhiv za pravne i druşt\ene nau~, god, X:Xlll, kn.X:XVll, Br.5, Belgmd 1933.
79. Begoviç, M.; a.g.e., s.378.
ESKl YUGOSLAWA SINIRLARI DAHlLlNDE TAR1KAT HAREKETLERİ 301
Resim ı: Kalkandelen Harabali Baba Tekkesi'ndeki Bektaşi nefes i.
Resim 2: Ohri Zeynel Abidin Halveli Tekkesi.
Resim 3: Harabali Baba Türbesi'ndeki bir başka Bektaşi nefesi.
Resim 4: Kalkandelen Harabali Baba Bektaşi Tekkesi'nde hazire kısmı ve türbe yapılan.
302 Dr.Mehmet IBRAHIM
Resim 5: Arnavutluk- Korça Turan Baba Bektaşi Tekkesi (F. Yenişehirlioğlu).
Resim 6: Harabali Baba Bektaşi Tekkesi'nde gözetierne kulesi ve günümüzde molel olarak kullanılan bir yapı.
Resim 7: Harabali Baba Tekkesi'nde harem dairesi.
ESKI YUGOSLAWA SINIRLARI DAHILINDE TARIKAT HAREKETLERI 303
Resim ı 0: Slruga HalveU Tekkes i' nde cami yapısı.
Resim 8: Manastır Hasan Baba Tekkesi. Resim 9: Ohri HalveU Te kısmı.
304 Dr.Mehmet IBRAHIM
Resim 12: Saraybosna Yediler Tekkesi.
Resim 13: Blagay Halveli Tekkesi. Resim ll: Struga Halveti Tekke yapısı.
ESKI YUGOSLA WA SINIRLARI DAHILINDE TARIKAT HAREKETLERI 305
tarikat ve tekkelerin faaliyetleri yasaklanır. Bu bölgelerde tarikat ve tekke faaliyetleri kanunen yasak olmasına rağmen, tekkelerin yine de gayri kanuni olarak faaliyetlerine devam ettiği bilinmektedir.
Makedonya, Kosova ve Sancak bölgesinde ise tekkelerin faaliyetlerini resmi kılacak bir kanunun olmadığı, gelişi güzel olarak faaliyetlerine devam ettikleri görülmektedir. 80
Tarikat ve tekkelerin kendileri arasında kurdukları bir organizasyona ilk olarak 1970 yılında rastlıyoruz. Bu tarihte Yugoslavya tarikat ve tekke dervişleri ortaklaşa olarak yaptıkları ilk toplantıda "Yugoslavya Islami Tarikat Deruişleri Federasyonu" (Union des Ordes De Dervisches lslamique En Yugoslavie)'nu kurdular.81Bu organizasyon bütün mevcut tarikat, şeyh ve tekkeleri bir çatı altında toplamayı başarmıştır. Aradan 2 yıl geçmeden 1974 yılında bu teşkilat genişletilerek "Yugoslavya ls lam i ve Tarikat ve Dervişler Birliği" (Co-· munaute des ordes de Dervisches lslamique En Yugosavie) adıyla faaliyetine devam etmiŞ:ir. 82Tarikat ve tekkelerin bir organiza~on altında 1Dplanmalan, faaliyetlerine belirll bir hareketlilik ve canlılık kazandırdı. Nitekim, 1978 yılında müstakil olarak ''Hu" adında !<endi bültenlerini çıkarmaya başladılar. 83
Yugoslavya'da son dönemlerde yaşanan demokratik hareketlerden sonra müslümanların daha önce sahip oldukları Islami teşkilatlarında bazı değişikler yapılması ihtiyacı görüldü. 1990 yılında Yugoslavya Islam Birliği Riyasetinin çalışma proğramını belirleyecek yeni bir anayasa hazırlandı. Hazırlanan bu yeni anayasa taslağı orada yaşayan müslümanların oluşturduğu kamuoyu yoklamasından sonra yürürlüğe girdi. Tarikat ve tekkelerin oluşturdukları organizasyonda bu yeni anayasının kapsamı içinde tutulmuştur. Buna göre; eski Yugoslavya Islam Birliği Meclisinde, Meşihat ve Müftülük meclislerinde ve bütün çalışma organlarında tarikat ve tekke mensuplarının da üyeleri olması şartı konulmuştur.84 Tekkelerde görev yapan görevliler de, Islam Birliği Riyaseti kadrosunda sayılıp, maaşlarını bu kuruluştan almaktadırlar.85
Yugoslavya'nın dağılmasıyla ortaya çıkan yeni devletler, burada Islam Birliği teşkilatının yeniden gözden geçirilmesi ihtiyacı doğacaktır. Ancak, şimdiden bu değişikliğin nasıl olacağını kestirrnek çok zordur. Önümüzdeki günler bu yeni yapılanınayı gösterecektir.
V. DEGERLENDİRME: -Osmanlı'ların Balkanlar'da ilk yerleşme dö
neminde tarikatierin önemli roller üslendiklerini, Osmanlı döneminde de din, dil, ırk farkı gözetmeksizin halka dini, sosyal ve kültürel faaliyetlerde bulunduklarını daha önceki bölümlerde söylemiştik. Buraya k,adar yaptığımız açıklamalardan kolayca anlaşıldığı üzere eski Yugoslavya'da gelişmiş bir tasavvufi hayatın olduğu görülmektedir.
-Osmanlıların 1912 yılında Balkanları terketmesiyle, burada yaşamlarını sürdüren müslü-
manların dini ihtiyaçlarına tarikat ve tekkeler tarafından cevap verilmeye çalışılmıştır.
-Bugün Yugoslavya'da tasawufi hayatı ayakta tutan ve yürüten Bektaşi Tarikatı dışındaki tarikatlardır. En yaygını olan tarikatlar arasında sırasıyla Halveti, Rufa!, Kadiri ve Nakşibendi tarikatlarını sayabiliriz. Makadonya ve Kosova bölgesinde Halveti, Kadiri ve Rufal tarikatları baş sıralarda yer almaktadır. Buna karşılık .Bosna-Hersek'te ise Nakşıbendi ve Halveti tarikatı ön sıralarda bulunmaktadır. Gerçek anlamda tasavvufi hayatın ve anlayışın Bosna Hersek'teki tekkelerde olduğunu söyleyebiliriz (Res. 13).
-Kosova ve Makedonya'daki tekkelerde, şeyhliğin babadan oğula geçmesi usulü, tarikat şeyhlerindeki kalitenin düşmesine sebep cilmuştur. Tarikatlerde "Şeyhliğin eviadiyelik oluşu" tekke şeyhlerinin ehliyetli eller yerine, miras sahiplerine geçmesine sebep olmuş ve bu gelenek korkunç bir seviye düşüklüğüne yol açmıştır. Makedonya ve Kosova bölgesinde tekke mühitlerinde bu gelenek daha yaygın bir şekilde görülmektedir. Buna karşılık Bosna-Hersek'te tarikat şeyhinde aranan vasıflarda bilgi birinci derecede önemlidir. Buna göre Makedonya ve Kosova'da tekke şeyhlerinin kantite bakımından çok olmasına rağmen, kaliteli bir tasawuf şeyhine rastlamak zordur. Buna karşılık Bosna Hersek'te ise durum tamamen farklıdır. T ekke şeyhlerinin sayısı az olmasına rağmen kaliteli tarikat şeyhlerine rastlamak mümkündür. Hatta, fakültede profesör olarak çalışan bazı Tarikat Şeyhlerinin de olduğu bilinmektedir.
Geçen yıl, Makedonya İslam Birliği Meşihatı adına Makedonya bölgesinde tekke şeyhlerinin kazetlerini bizzat yaptığım incelemede, sadece Makedonya'da 60 tane şeyhin olduğu ortaya çıktı bu tekke şeyhlerinin çoğu, Islami ve tasavvufi bilgiler bakımından son derece yetersiz seviyede sayılmaktadırlar. Tekke şeyhleri içinde okuma-yazma bilmeyenler, namaz sürelerini layıkıyla okuyamıyanlar, tasawufi ve tarikat konusunda en iptidai bilgilerden habersiz olanlar çoktur.
Kosova bölgesinde ise 55 tekkenin faaliyet gördüğünü ve bu tekkelere bağlı 60 bin dervişin veya müridin olduğu bilgilerimiz arasındadır.
T ekke ve dervişler kabarık bir sayıya sahip olmasına rağmen, halkın genç ve entellektüel kesimi üzerine tesiri azdır.
Sonuç olarak Makedonya ve Kosova bölgesinde halk tarafından tarikat ve tekkelere rağbetin gün geçtikce azaldığı görülürken, buna karşılık Bosna-Hersek'te tarikat ve tekkelere genç nesUier arasındarağbet artmaktadır.
80. Silajdziç, K., Proho, l., et ex .... " La Coummunaute İslamique en Yuougoslavie, Documents Nord-Africains, Etude sociales Nord- Africanes, (Traduit., J.V.de Peınille) 16.06.1952.
81. Şukriç, N., a.g.e. s.159. 82. Popoviç, A., "Les Ordes ....... s.83. 83. Popoviç, A., a.g.e., s.83, 84. Hafız,N., 'Yugoslavya'da Mevlevi ............. s.176. 85. "Ustav Rijaseta islamske Zajednice u Jugslaviju" Sareje
vo 1990.
306 Dr.Mehmet IBRAHIM
Çizim : Üsküp (Skopje) Rifai Tekkesi (E. H. Ayverdi'den).