usta kalemlerden - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. fatma servisle eve...

41
BİR ŞİİR BİR HiKAYE USTA KALEMLERDEN

Upload: others

Post on 05-Apr-2020

18 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,

BİR ŞİİRBİR HiKAYE

USTA KALEMLERDEN

Page 2: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,

BİR ŞİİRBİR HiKAYE

USTA KALEMLERDEN

Page 3: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,

ÖNER YAVRUNev İlkokul Müdürü

İlk emri “oku” olan bir dinin mensupları olarak; öğrencilerimize kazandırabileceğimiz en güzel haslet; “okumak” ve “yazmak” tır. İyi bir okur olmak; kelime dağarcığının zenginleşmesini, düşünme ve sorgulama yetisi ile muhakeme gücünü geliştirirken sosyal beceriyi güçlendirerek kişiye entelektüel birikim kazandırır.

Öğrenmenin beşikten mezara kadar gerekliliğinin bilinci ile “okumak” hayatımızın merkezinde yer aldığı zaman; nitelikli okurluk “yazma” faaliyeti ile inkişaf bulacaktır.

Yazmak, yazabilmek; beyin hücrelerimizin kıvrımları arasında vücut bulan düşüncelerimizin kalem ucuna, oradan da beyaz sayfalara mısra mısra dökülüşü demektir. Bu dökülüş bazen bir şiir, bazen bir hikaye, bazen bir makale, bazen bir roman, bazen farklı

bir öykü olarak bembeyaz sayfalarda yerini bulur.

Abdülhak Hamit Tarhan; şiiri anlatırken “İnsan bazen aklına gelen bir hayali tanıyamaz, o kadar güzeldir. Zihninde uçan bir fikre yetişemez, o kadar yüksektir. Kalbinde doğan bir hissi bulamaz, o kadar derindir. Bu acz ile feryat koparır…” şeklinde bir niteleme yapmıştır. Kalbimizi, zihnimizi besleyen unsurların temelinde nitelikli bir okuma yer alırsa, ortaya çıkan eser de o kadar güzel olacaktır.

Elinizdeki bu kitap, çocuklarımızın içlerinde var olan sevginin tomurcuklanması, yüreklerinin feryadı, iç dünyalarında var olan güzelliklerin satırlarda yer bulması anlamını taşır. Bu güzel çalışmayı sizlere sunarken emeği geçen tüm öğretmen ve öğrencilerimizi tebrik eder, ömür boyu başarılar dileriz.

Herkese Merhaba,

Page 4: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,

4-ASınıfı

BİR ŞİİRBİR HiKAYE

USTA KALEMLERDEN

Page 5: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,

ERGÜN ERMİŞ4-A Sınıf Öğretmeni

Ben öğretmen olmanın ne olduğunu biliyorum… Işığımı saçarken karanlığa Yüreğimi koymuşum ben bu sevdaya Ben en sevgiliden aldım Güllerin kokusunu Peygamber ’den aldım sevgiyi, inancı Kalbim umut yorgunu… Elimde kalem Cehalete beyaz çizgiler çiziyorum Ve asla mağlup olmuyorum Ben öğretmenim… Gün olur yağmur işler bedenime Bende yetişir el değmemiş fidanlar Hiçbir rüzgâr eğemez başımı öne Ve yıkamaz beni hiçbir rüzgar… Gün olur bir dağ köyünde rastlarsınız bana Katarım sevdamı yalın ayaklı çocuklara İlmek ilmek işlerim bilgiyi Çocuklarımın yüreğine sevgiyi…Cahillere dur diyen benBenim içimde ülkemin ışığı yanıyor…Korkmadım hiçbir şeydenKorkmadım kurşundan, ateşten, ölümdenBenim yüreğim yanıyorYüreğimde bir sevda daima kanıyor…Ben öğretmen olmak ne demek, çok iyi biliyorum…Asla tükenmek değil…Ben tükenirken,Kara gözlü çocuklarımın bakışlarındaYeniden diriliyorum…Ben tükenirkenAslında… Hep var oluyorumBen öğretmenim…Ben hiç ölmüyorum…

ÖĞRETMENİM

Page 6: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,

Adı Ahmet olan bir çocuk vardı. Ahmet’in küçük yaşlardan itibaren

bacağı ile ilgili sorunları vardı. 2 buçuk, 6 ve 9 yaşlarında ameliyat oldu

ancak bu ameliyatlar onu hiç yıldırmadı. Koşamasa da, yürüyemese

de, pes etmedi, isyan etmedi. Çünkü sabrederse ALLAH ona cenneti

müjdelerdi. O da hiç isyan etmedi, hatta başkaları onunla dalga geçse

bile o hep ALLAH’a şükür ederdi. Doktora gittiklerinde hep benzer

konuşmalar yaşanır ancak o hep soğukkanlılıkla hareket ederdi.

Ahmet : Anne doktor ne der sence?

Anne : İnşallah bir şey demez oğlum merak etme.

Doktor : Ahmet Emin gelsin.

Ahmet : Anne beni çağırdılar!

Anne : Gel oğlum o zaman doktordan röntgen filmi isteyelim.

Doktor : Ahmet Emin bacağın iyi mi?

Ahmet : Evet iyi ancak biraz ağrıyor.

Doktor : Tamam şimdi röntgen çektirin sonra iyi mi kötü mü bakarız

Röntgenci : Ahmet Emin gelsin.

Anne : Ahmet gel hadi çağırdılar

Ahmet : Geliyorum.

Ahmet büyük bir hızla annesinin yanına gitti. Röntgen çekilen oda çok

soğuktu. Ahmet çok üşümüştü. Mikrop olmaması için odanın soğuk

olduğunu düşündü.

Röntgenci: Kıpırdama çekiyorum.

Ahmet : Tamam Röntgenci: Tamam işimiz bitti, 5-6 dakikaya veririz doktorlara.

Ahmet ve annesi hastanenin yanındaki bir kantine gittiler

Ahmet : Anne ne zaman eve gideriz

Anne : 4 de gideriz uzun kalmayız

Ahmet : Peki saat kaç anne?

Anne : 3 buçuk oğlum. Tam konuşurken doktor onları çağırmıştır.

Ahmet : Anne çabuk gidelim

Anne : Tamam oğlum hadi hadi!

Doktor : İyi haber var Ahmet , filmini inceledim. Bacağının ağrıma

sebebi uzadığı için. İlerde tam düzelecek inşallah

Ahmet : İnşaallah. Bunu bana ALLAH verdi. Şifasını da verir.

ALLAH’ım sana bin şükürler ederim.

Anne : Hadi oğlum eve gidelim, doktor bey daha iş var mı burada?

Doktor : Daha işiniz yok eve gidebilirsiniz. Allah yolunuzu açık etsin.

Ahmet : Amin

Bir varmış bir yokmuş. Bir gün Arda diye bir erkek varmış. O

erkek çok kötü hasta olmuş, hastaneye gitmiş 10 tane iğne

vurmuşlar. İğneyi vururken çok ama çok acımış. Ağlamış sonra

iğneleri vurmaları bitmiş eve gitmişler.

Annesi ona nane limon kaynatmış. Babası ‘da meyve soymuş

Arda hepsini içmiş yemiş ama hiç bi işe yaramamış duş almış

ateşi gitmiş.

Akşam olmuş o gecede rahat uyumuştu. Sabah olunca hastalığı

bitmişti, sabah okula gitmişti. Öğlen gene ateşlenmişti hemen

annesini ve babasını aramışlardı. Annesi ve babası hemen

okula gelip almışlar hastaneye gidip serum takmışlar.Akşama

kadar durmuşlar. Hastaneden çıkana kadar hep uyumuş eve

gelince hemen buz gibi duş almış yne uyumuş. Sabah olmuş

evde dinleniyormuş. Eve doktor gelmiş iğne yapmış doktor

iğneyi yapınca ilaç vermiş sonra yine uyumuş.

2 saat sonra uyanmış gene ateşi çıkmış. Bu sefer buz gibi suyla

duş almış ateşi geçmiş ve akşam olmuş babası işten gelmiş ve

sormuş ateşi var mı diye. Yok demiş annesi ve yemeklerini yiyip

yatmışlar

Sabah olmuş okula gitmiş ve ilacını almaya umutmuş. Annesini

arayıp ilacını istemiş, annesi de gelip vermiş. Yemekten sonra

içmiş ve eve gelmiş artık hastalığı bitmiş ve sonun da akşamları

çok iyi bir şekilde uyumuş

Kâinatın efendisi

Güle benzerdi kendisi

Ademin Nuh’un müjdesi

Gül yüzlü gül efendim

Rahmet oldu yağdı çöle

Dağlar taşlar geldi dile

Yüzü benzer beyaz güle

Gül yüzlü gül efendim

Dünyada çekti zahmeti

Susuz çöllerin rahmeti

Hicazın nurlu Ahmet’i

Gül yüzlü gül.Gül efendim

Peygamber efendimiz

En son peygambersin

Yaratan Allah’a teşekkür ederim

Gül kokulu peygamberim

Aşktır seni sevmek

Merhametli peygamberim

Bebekken yetim kaldın

Ey rabbimizRahman ve rahim olan adıyla

İman dolu peygamberim

Merhametli peygamberim

AHMET EMİN GÖR ARDA VATANSEVER

Hasta ArdaHastalık

GÜL EFENDİM CANIM PEYGAMBERİM

Page 7: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,

Bir mahallede çok iyi üç arkadaş varmış. Üçünün yaşı da

aynıymış. Birisinin adı Sude, diğerinin adı Rabia Betül, diğerinin

adı ise Ayşenur’muş. Bir gün üç arkadaş ve aileleri cumartesi

günü pikniğe gitmişler.

Üç arkadaş orda hoplamışlar, zıplamışlar ve çok eğlenmişler.

Anneleri Sude’yi Ayşenur’u ve Rabia Betül’ü çağırmışlar. Onlar

gelmişler ve demişler ki

- Ama anne biraz daha dursak olmaz mı?

Diye sormuşlar.Anneleri demiş ki;

Eğer sabrederseniz, iki hafta sonra bir daha geliriz.

O üç arkadaş tamam demişler ve evlerine varmışlar.

Evde üç kızda annelerine diyorlarmış ki

- Eeee anne ne zaman gideceğiz pikniğe?

Anneleri:Gideceğiz kuzum sabret. Hem peygamber efendimiz (s.a.v)

buyurmuş ki ‘ Allah sabredeni sever.’ (Hadis)

Diye söylüyormuş anneleri.

Akşam olmuş herkes uyumuş fakat üç kişi uyumamış. Onlar

Ayşenur, Sude, Rabia Betül’dü. Evlerinde tıkırtı sesleri duydular,

hemen ellerine bir sopa alıp salona doğru ilerlediler. Bir de ne

görsünler, tıkırtıyı yapan babalarıymış.

Babaları içleri rahatlamış ve şöyle demişler, ohhhh be

babammış..

Şehrin merkezinde annesi, babası ve küçük kardeşi ile yaşayan

bir çocuk varmış. Bu çocuğun ismi Osman’mış. Ailesi Osman’a

istediği her şeyi alırmış. Ancak Osman ailesi ne alırsa alsın

beğenmiyormuş ve bir türlü mutlu olmuyormuş. Kardeşi de onu

böyle gördükçe çok üzülüyormuş. Ayrıca Osman kardeşine de

çok kötü davranırmış. Kardeşi onun yalnız olduğunu düşünüyor

ve onun için çok üzülüyormuş. Bu nedenle Osman’a arkadaş

aramak için dışarıya çıkmış. O sırada köyden gelen Ahmet

adında bir çocukla tanışmış. Bu çocuk önceden köyde yaşarmış.

Babası hastalanıp ölmüş. Bu yüzden annesine çok yardım

edermiş. Ayrıca da kardeşlerine o bakarmış. Annesi köydeyken

iş bulamamış ve ihtiyaçlarını bu nedenle karşılayamamış. Şehre

gelmek zorunda kalmışlar.

Evleri Osmanların karşısındaki binaymış. Ahmetler binaya

taşındıktan sonra ihtiyaçlarını almak için markete gitmişler.

Osman’ın küçük kardeşi Ahmet’i görünce yanına gidip abisinin

arkadaşı olup, olamayacağını sormuş. Ahmet’te seve seve

arkadaş olurum demiş.

Bir hafta sonra Osman ile Ahmet buluşmuş. Çok iyi arkadaş

olmuşlar. Günlerden bir gün Ahmet, Osman’ın evine gitmiş.

Osman’ın oyuncaklarını görünce çok üzülmüş. Çünkü onun bir

iki tane oyuncağı varmış. Zaten onlarda hep kırıkmış. Osman,

Ahmet’in neden üzüldüğünü sormuş. Ahmet’te her şeyi anlatış ve

Osman’a:

- Oyuncaklarından alabilir miyim? Diye sormuş.

Osman ise Ahmet’e hayır cevabını vermiş. Ahmet üzülerek

kendi evine gitmiş. Osman annesiyle konuşup yaptığının yanlış

olduğunu anlamış. Ahmet’in evine gidip ondan özür dilemiş.

Hatta oyuncaklarından birkaç tanesini hediye etmiş. Artık ikiside

paylaşmanın ne kadar değerli olduğunu anlamışlar. Osman

herkesle eşyalarını paylaşmaya devam etmiş.

Sen Allah’ın kulusun ya Muhammed,

Bize yol gösteren sensin,

Bize sabırlı olmayı sen öğrettin,

Seni çok seviyoruz...

Biz senin sayende paylaşımcı olduk,

Biz senin sayende İslam’ı öğrendik,

Biz senin sayende cömert olmayı

öğrendik,Seni çok seviyoruz...

Sen çok parlaksın ya Muhammed,

Bize edebi sen öğrettin,

Bize ahlakı sen öğrettin,

Seni çok seviyoruz...

Bize yol gösterenSorularımıza cevap veren

Bizi hep sevenCanım peygamberim

Bize dini öğretenÖğretmen gibi davranan

Kalbimizi fetheden

Canım peygamberim

Tüm dünyaya yaydın dini

Kurtardın dünyayı

Çok sevdik seniCanım peygamberim

Direndin onca şeye

Sırf İslamı yaymak için

Başardın sonunda

Canım peygamberim

BEHZAT BERKAY ŞEKER

PEYGAMBER SEVGİSİ CANIM PEYGAMBERİM

AYŞENUR REİSOĞLU

Sabır EdenÜç Arkadaş Paylaşmak Hikayesi

Page 8: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,

Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman

içinde bir çocuk varmış. Bu çocuğun adı burak imiş. Burak bir

gün okula gittiğinde bütün sınıfın Arda’nın yanında olduğunu

görmüş. Burak ne olduğunu anlamamış ve Kaan’a sormuş.

Kaan heyecanla: “Arda bu gün okula telefonunu getirdi ve

sırayla oynatıyor. Şimdi beni lafa tutma sırada bekliyorum”.

Demiş. Burak bu işe çok kızmış Arda’nın telefonunu paylaşması

iyiymiş ama okula telefon getirmek yasakmış.

Burak hemen öğretmenin yanına gitmiş ve olup biteni

öğretmenine anlatmış. Öğretmeni Arda’yı önce uyarıp sonra

ne dediğini bildirmesini söylemiş. Burak hızla sınıfa dönmüş

ve Arda’ya okula telefon getirmenin yasak

olduğunu söylemiş. Arda: “Sana ne istediğim

gün okula telefon getiririm sana mı soracağım”.

Burak öğretmene Arda’nın söylediklerini anlatmış.

Öğretmen Arda’ya bir ders verilmesi gerektiğini

düşünmüş planını Burak’a anlatmış Burak hemen

rehberlik öğretmeninin yanına gitmiş ve her şeyi

anlatmış.

Rehberlik öğretmenine görevini söylemiş dersleri

Türkçe imiş. Rehberlik öğretmeni ders başladıktan

2 dakika sonra Arda’yı almış rehberliğe.

Hoca derse başlamadan önce bir konuşma

yapmış ve kimsenin Arda ile konuşmamasını

oynamamasını istemiş. Burak, Fatih ve İrem’i de

Arda’yı gözetlemesi için görevli yapmış. O gün

Arda ile konuşanlar olmuş bu kişiler Hasan, Kaan

ve Berkay’mış. Bu kişiler ceza almışlar. Bu ceza

bir saat boyunca güneşin altında durmakmış.

Ama onlar cezalarını çekecek vakit bulamamışlar

çünkü akşam oluyormuş. Ama onlara yarın saat

öğle güneşinde durma yetmiş de artmış. Bir daha

yapmamaya yemin etmişler. Arda bu yaptığının

yanlış bir şey olduğunu anlamış ve okula büyük

bir pasta getirmiş üstünde de: “ben hata yaptım

hakkınızı helal edin” yazıyormuş.

O gün günlerden cuma imiş ve Arda en hayırlı

günde o pastayı bütün okulla paylaşmış. Ama bir

gün arda taşınmış ve iyiki Arda o pastayı yaptırmış

ve üstüne hakkınızı helal edin yazdırmış yoksa

helallik isteyemeden okuldan ayrılacakmış. Ve

herkesin hakkı üzerinde kalacakmış. Cehenneme

gidebilirmiş ama helallik istemiş.

Burak hep paylaşmanın önemini düşünüp

dururmuş iyi rüyalar görürmüş. Bir gün okulda

okul başkanlığı seçimi olmuş ve Burak kazanmış.

Verdiği sözü tutmuş ve Arda’yı aramış Arda’yı

okula davet etmiş ve insanların güvenini kazanmış.

Burak bursluk sınavına katılmış ve tam burs

almış. Büyümüş astronot olmuş Nasa ile uzaya

gitmiş. Herkes yiyeceğini bitirmiş burak sadece

%25 oranını yemiş. Onlar aç kalmış Burak vermiş

onlar acıkmış, Burak vermiş. Ama hiç onlardan

istememiş. Arda’nın hatası Burak’ın hayatını

değiştirmiş.

Burak artık uzaydan sıkılmış ve o parayla bir

yetimhane açmış. Evsizler yetimler bu eve

toplanmış. Evi olanın evi uzaksa ya orada

konaklamış yada bir sıcak çorba içip yoluna

devam etmiş. Burak’ın en büyük hayali en çok

sevdiği arkadaşı Fatih ile aynı evde kalmakmış.

Bir gün eski defterlerine bakarken Fatih’in telefon

numarasını bulmuş. Hemen onu aramış ve nerede

olduğunu sormuş Fatih işten kovulduğunu ve onun

yetimhanesine yakın olduğunu söylemiş.

Burak: *Fatih eğer yakınsan gel bu gece burada

kal yarın seni evine bırakırım” demiş. Fatih kabul

etmiş ve 5-10 dakika sonra kapı çalmış. Fatih

gelmiş ama çok üzgünmüş çünkü bir evi bile

yokmuş. İş ona evini vermiş ama kovulduğu için

evini iki gün içinde terk etmesi gerekiyormuş.

Burak: “Sen dert etme biz evini bir günde toplarız

sen de burada yaşarsın” demiş. Ve mutlu mutlu

yaşamılşlar.

PeygamberEy Allah’ın elçisiYa MuhammedGece gündüz uğraştın

Allah için çalıştınMüslümanlık için çabaladın

Belalardan korkmadın

Ebrehe geldi sen doğmadan

Rabbimiz korudu Kabe’yi yıkılmaktan.

Bizim Rabbimiz Allah

İslam dinimiz Elhamdülillah

Zengin fakir eşittir

İslam en iyi dindir

Muhammed peygamberimizdir.

Rahman ve Rahim olan Allah

En iyi din olan İslam

Hamza’nın cesareti

Binlerce zalimi ezdi

Ebubekir malınıRabbi için dağıtıverdi

İslam istiyor kiMüslümanlar çoğalsın

İslam dini yayılsınZalimlik azalsın.

PEYGAMBERİ SEV

BURAK TALHA ŞAHİN

Paylaşmak

Page 9: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,

Bir küçük kız dünyaya gelmiş. Baba ve annesi çok heyecanlıydı.

Çocuğun ismini ne koyalım diye babası peygamber efendimiz

(sav) kitabını okumaya başlamış. Birden peygamber efendimizin

kızı Fatma diye bir isim geçmiş kitabında sonra karısına gidip:

“Karıcığım buldum kızımızın ismini gel sana söyleyeyim”.

Karısına şöyle demiş: “Bence Fatma olsun çünkü o peygamberin

kızının adı”. Karısı: “Tamam” dedi.

Beş yıl sonra Fatma artık anaokuluna gitmeye başladı. İlk

anaokuluna gittiği gün ağlamıştı. Ama sonra alıştı. İlk geldiğinde

çok arkadaşları vardı. Ama sonra arkadaşları daha çok olmaya

başladı. Bir gün kantine indi. Orda ortaokulda öğrenciler vardı.

Birkaç ortaokulluların şöyle konuştuklarını duydu. Bugün

ödevimiz sabretmek ne demek onu yazıcağız. Fatma şaşırmıştı

acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi.

Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu.

Komşuları eve geldiği için annesi Fatma’yı duyamamıştı. Fatma

çok defa annesine sormuş. En sonunda Annesi Fatma’ya: “Git

odanda beş dakika kal” dedi. Fatma annesinin dediğini yaptı.

Fatma biraz üzülmüştü. Annesinin komşusu evden gittikten

sonra annesi Fatma’ya: “Artık çıkabilirsin” dedi. Fatma odadan

çıktı. Annesi Fatma’yı yanına çağırdı ve dedi ki:

- Kızım sen çok sabırlı birisin çünkü odanda beni beklediğin için

Fatma şimdi anlamıştı. Sabretmek ne demek olduğunu, kağıda

yazdı öğretmenine verdi. O gün karne günüydü karnesini aldı.

Karnesindeki notları çok iyi olduğundan babası ona tablet

hediye aldı. Bu olayı hayatında hiç unutmamıştı. Artık Fatma

büyümüştü. Fatma büyüyünce çok büyük firma patronu oldu.

Fatma yaşlı olan öğretmenini çok sık ziyaret edip duasını aldı.

Fatma bu başarısını sabırlı çalışmaktan dolayı kazanmıştı.

“Sabır imanın yarısıdır”

Günlerden bir gün bir kız dünyaya gelmiş. Annesinin adı

Hatice’ymiş, babasının adı da Ahmet’miş. Kızın adını Esma

koymuşlar. Babası hemen sağ kulağına ezan sol kulağına

da adını okumuş. Günler böyle geçmiş. Hatice hanımın üçüz

çocukları olmuş.

İkisi erkek biri kızmış. Erkeklerden birinin adı Osman birisinin adı

Ömer Faruk ve kızın adını da Fatma Sena koymuşlardı. Bunun

Allah’ın bir hikmeti olduğunu anlamışlardı. Esma’nın artık üçüncü

sınıfa gitme vakti gelmişti. Esma çok heyecanlıydı. Acaba yeni

arkadaşları olacak mıydı diye düşünüyordu. Ve o gün gelmişti.

Esma çantasını hazırlamıştı. Koşa koşa arabaya gitti ve okula

gittiler. Okulu Ensar kolejiydi. Esma 3/A’ ya girdiğinde selam

vererek öğretmenin gösterdiği yere oturdu. Teneffüste Aylin diye

bir kızla tanıştı. Aylin iyi birisiydi. Esma Aylin’e yarın piknik yapalım

mı der. Aylin kabul eder ve eve giderler. Esma evde pasta, börek,

çörek, kurabiye yapar. Hatta Aylin’le araları daha iyi olsun diye

ona bir defter hediye etmeye karar vermişti.

Ve yarın olmuş Esma heyecanla okula gitmiş. Dersten sonra

Esma ile Aylin okul bahçesinde yiyecekleri yemişler. Esma Aylin’e

defterini vermiş ve ikisi de mutlu mutlu güle güle birbirlerine

sarılmışlar. Günler böyle geçmiş okulun bitmesine 3 gün kalmış.

Esma bu günler içerisinde Aylin’e hep hadis söylemiş. Her şeyini

onunla paylaşmış ve son gün Esma ile Aylin ağlaya ağlaya

ayrılmışlar. Ve bir daha görüşememişler.

Esma Ankara’ya gitmiş. Aylin dördüncü sınıfa başladığında hep

Esma’ya paylaşan Esma diye hitap ediyormuş. Aylin ile Esma

ayrılmış olabilirler ama Esma’nın Aylin’e hediye ettiği o deftere

Aylin Esma’nın söylediği hadisleri yazmış. Ve onları okuyunca hep

aklına paylaşan Esma geliyordu. Bu arada defterin ilk sayfasında

Allah paylaşanı sever yazıyordu.

Canım Peygamberim

Sen bizim canımızsın

Keşke sen hala yaşasan

Senin gül yüzünü görelim

Sen birini üzdüğünde

Helelik istersinSen çok merhametlisin

Benim canım Peygamberim

Ama şimdi unutulan sünnetler var

Bunların yerine getirelim

Allah’ın sevgisinşi kazanalım

Böylece cennete girelim

Peygamber bir gün şöyle demiştir;

Ben hala yaşadığımda beni görenler

beni seviyorsa ben vefat edinde beni

göremeyenleri daha çok sevicem,

diyor.

Allah’ın Nebisi’sin

Kalbimizin sevgilisisin

Bizi biz yapan sensin

Benim Canım Peygamberim.

Şu zaman da Düştük senin ardına

Bize gösterdin doğru yolu

Benim Canım Peygamberim.

Kıyamette secde eder ağlarsın

(Ah Ümmetim, vah Ümmetim) dersin.

Bizler ise düşünemiyoruz bu dünyada

bu dehşetli anı Benim Canım Peygamberim.

FATİH EMRE YALMAN

PEYGAMBER SEVGİSİ CANIM PEYGAMBERİM

ENES KÜÇÜKGERGER

Paylaşmayı SevenEsmaSabır

Page 10: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,

Bir grup aralarında konuşurken içlerinden biri sabır ne demek

bilmezmiş. O çocuğun adı Eren’miş. O grubun her üyesi aynı

sınıfta okuyorlarmış. Öğretmenleri Elif hanım sınıfa şöyle bir ödev

vermiş;

- Bugün ödevinizde beyaz A4 kâğıda sabır ile ilgi kompozisyon

yazacaksınız, dedi. Ve ekledi, ama tam bir sayfanın dolmasını

istiyorum!

Okul çıkışından yarım saat sonra aynı grup gene toplanmıştı.

Eren dışında bütün grup kompozisyonun yarısını yazmıştı lakin

Eren kompozisyona nasıl başlayacağını bilmiyordu. Bu daha bir

şey değil Eren sabrın ne demek olduğunu bile bilmiyordu. Grup

başkanı Yiğit herkese sordu;

- Ödevini yapamayan var mı?

- Ben, dedi sesiz bir ses tonuyla Eren.

- Neden?- Şey ben sabrın anlamını bilmiyorum.

- Ne!!! E o zaman sözlükten baksaydın.

- Ama ben kompozisyon nasıl yazılır bilmiyorum.

Yiğit anlattı. Sonra Eren ödevini yazdı. 100 puan aldı. Bundan

sonra sabrın ne demek olduğunu ve kompozisyonun nasıl

yazıldığını öğrendi ve bir daha hiç unutmadı.

Bir gün Burak Yaşar’dı, Burak paylaşmayı sevmezdi, çünkü

arkadaşı yoktu o yüzden paylaşmıyordu.

Bir gün Muaz’la karşılaştı. Oyuncakları paylaşmadı, sonra

Arda’yla oyuncakları paylaşmadı. 1 saat sonra Enesle karşılaştı

yine oyuncakları paylaşmadı. Sonra Serkan, yine paylaşmadı

yarın oldu Hamza’yla karşılaştı yine oyuncakları paylaşmadı.

Hamza: “Neden paylaşmıyorsun Burak” dedi. Burak hiç bir şey

söylemedi. Hamza giti, 4 saat sonra Burak üzüldü. Bi daha

arkadaşlarına paylaşacaktı Muaz gitti, özür diledi ve oyuncakları

paylaştı. Sonra Enes gitti özür diledi ve oyuncakları paylaştı. Bir

saat sonra Arda’ya giti, ondan özür diledi oyuncakları paylaştı.

Ertesi gün Hamza’nın evine gitti özür diledi ve oyuncakları

paylaştı. Hamza tekrar Burak’a soru sordu neden şimdi paylaşma

karar verdin. Burak: “Çünkü arkadaşım yoktu, çok sıkıldım eski

arkadaşım vardı oyuncaklarım bozdu o yüzden paylaşmadım”.

Hamza bir hadis söyledi: “Allah paylaşını sever”. Burak onu

öğrenince artık paylaşmak çok güzel bişey olduğunu ve çok

önemli olduğunu fark etti.

Allah’ın kulu, elçisisin.

Öğretmensin,İslam öğretmeni,Yol gösterensin.

Ey sevgili,En sevgili,En çok sevilensin,

Bizim peygamberimizsin.

Gül kokulu güzel peygamberimiz.

Doğru yolu sen bize gösterdin.

Allahümme Sali Ala Muhammedim

ve ala ali seyyidina muhammed

Peygamberim bizi severdin,

Bizimle oynardın, bizi severdin,

Bize doğru yola götürdün,

Canım Peygamberim.

Bize İslam’ı anlatırdın,

Bize dua ederdin, bizi severdin,

Allah’a hep dua ederdin,

Canım Peygamberim.

Yetimleri, öksüzleri çok severdin,

Onlarla oynardın,Le İlahe İllallah diyerek başlardın,

Canım, canım ya Peygamberim…

HAMZA SMEİK

PEYGAMBER SEVGİSİ PEYGAMBERİM

GÜLSER İREM AÇIKGÖZ

PaylaştıkçaGüzellikler ÇoğalırSabır

Page 11: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,

Bu sefer sınıfta kavga başlamıştı. Herkes bağırıyor, çağırıyor,

ellerine geçirdiklerini birbirlerine fırlatıyordu. Sınıfta bir tufan

kopmuştu sanki. Bu kavga nereden çıktı size anlatayım. Ahmet,

bir kaç arkadaşıyla dışarıda gizli bir yerde telefonla rastgele

numaralar çeviriyordu, telefona cevap verenleri işletiyordu.

Okula telefon getirmek yasaktı. Oradan geçen sınıf arkadaşım

Burak onu gördü ve yaptığının yanlış olduğunu söyledi. Ahmet;

- Azıcık eğleniyoruz, dedi.

- Böyle eğlence olmaz, başkalarını rahatsız ederek eğlenilmez,

dedi Burak.- Üstelik okula telefon getirmek te yasak, diye atıldı Arda.

Arkasından Kaan bağırdı,

- Seni öğretmene şikayet edeceğim, diye koşarak uzaklaştı.

Tenefüsteki bu tartışma sınıfa girince de devam etti. Ahmet

sinirini tutamayıp Kaan’a vurdu. Kaan yere düştü. Bunun

üzerine sınıfta herkes birbirine girdi. Ahmet’in tarafını tutanlar ve

Kaan’ı destekleyenler.

Zil çalar çalmaz öğretmenimiz sınıfa girdi, karşılaştığı duruma

şaşırdı.

Hasan olanları öğretmenine anlattı. Öğretmenleri Ahmet’in ve

Kaan’ın yanlış davranışlarını açıkladı. Bütün sınıf olanlardan çok

pişman olmuştu. Herkes öğretmenlerinden ve birbirinden özür

diledi.

Ertesi gün Ahmet’in telefonla işlettiği kişilerden birinin yaşlı bir

teyze olduğu ve çok korktuğunu öğrendik. Teyze Ahmet’in

telefonunu aramış ve annesiyle görüşmüş. Bunun üstüne

annesi 15 yaşına gelene kadar Ahmet’e telefonu yasaklamış.

Hüseyin beşinci sınıfa giden iyi bir çocuktu. Hüseyin’in en büyük

özeliği her zaman beslenmesini arkadaşlarıyla paylaşmasıydı.

Bir gün Hüseyin tenefüse çıktığında birisi Hüseyin’in beslenmesini

alıp götürmüştü. O beslenmenin içinde Hüseyin’in annesinin

yaptığı kurabiyeler vardı. O beslenmeyi alan kişinin adı

Hamza’ydı. Hamza o gün beslenmesini evde unutmuştu o

yüzden Hüseyin’inkini çalmıştı.

Hüseyin tenefüsten geldiğinde beslenmesinin boş olduğunu

gördü. Öğretmennine söyledi, biri benim kurabiyelerimi çalmış

dedi. öğretmen sınıfa şöyle dedi kim Hüsyin’in kurabiyelerini

aldı, kimse cevap vermedi öğretmen herkese ceza verdi. Ertesi

gün Hamza öğretmenine şöyle dedi öğretmenim Hüseyin’in

kurabiyelerini ben aldım dedi. Öğretmen Hüseyin’i yanına

çağırdı ve şöyle dedi: “Hüseyin senin kurabiyelerini Hamza

almış”. Hüseyin Hamza’ya şöyle demiş: “Arkadaşım sen benden

isteseydin ben sana verirdim”.

Hamza kendisinden çok utanmış. Hamza tamam demiş bir daha

herkesden eşyalarını, beslenmelerini izin alarak kullanacağım

dedi. Hüseyin buna çok sevindi aradan yıllar geçti Hamza ve

Hüseyin artık dokuzuncu sınıfa gidiyorlardı. Hüseyin yine her

zaman olduğu gibi arkadaşlarıyla yemeğini paylaşıyordu Hamza

da o günden itibaren yemeklerini arkadaşlarıyla paylaşıyordu.

Dokuzuncu sınıfın konuları çok zor olduğu için çok ders çalışmaları

gerekiyordu. Anne, babalarıyla çok az zaman geçirebiliyolardı.

Diğer arkadaşlarıyla da oyun oynıyamıyolardı. Günde en az

üç saat ders çalışıyor ve tekrar yapıyorlardı. Okulda tenefüslre

çıkmayıp ders çalışıyorlardı. Aradan yıllar geçmiş artık Hüseyin’de

Hamza’da lise son sınıftaydılar. Lisenin konuları onlara kolay

geliyordu. Çünkü onlar düzenli tertipli ders çalışmışlardı. O yüzden

dersler onlara kolay geliyordu. Allah çalışanı ve paylaşanı sever.

Sen benim Peygamberimsin,

Işığım ve güneşimsin,

Özün güzel, sözün güzel,

Allah’ın elçisisin…

Bize yön verensin,

Çocukları severdin,

Görmeden sevdik seni,

Allah’ın elçisisin…

Allah için sevmeyi,

Birliği beraberliği,

Dinimiz İslamiyet,

Öğreten sensin bizlere,

Allah’ın elçisisin…

Canım peygamberim

Yaratılanların en hayırlısı

En güzeli en nurlusu

Benim canım peygamberim

Dünyaya ışık gibi doğdun

Alemlere rahmet diye geldin

İnsanlara örnek oldun

Benim canım peygamberim

Biz islamı takip ederiz

Senin izinde gideriz

Şefatini bizden esirgeme

Benim canım peygamberim

KAAN TAZEGÜN

ALLAH’IN ELÇİSİ CANIM PEYGAMBERİM

HASAN BERA AKSU

İyilik ve Yardım Paylaşmak

Page 12: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,

Soğuk bir Cuma günüydü, Ece Pazartesi gününe yetiştirmesi

gereken ödevini yapıyordu. Ama çok öksüyordu annesi bunu

farketti ve Ece’nin odasına girip kendi elini Ece’nin alnına koydu

ve Ece’nin ateşi olduğunu farketti “Eyvah! ateşin çıkmış“ dedi ve

Ece’yi aceleyle hastaneye götürdü.

Aslında Ece annesinin bu olayı bu kadar abartacağını

düşünmemişti. Çünkü daha öncede böyle bir olayla

karşılaşmıştı yinede annesini kırmayıp hastaneye gitti.

Hastanede eceye bir şurup verip evde dinlenmesini söylediler.

Ece’de söylediklerini aynen yaptı ve iyileşmeyi bekledi ama

annesi hâla çok tedirgindi. Ece bunun sebebini çok merak

ediyordu, annesine sordu ve annesi şu cevabı verdi “Ececiğim

iki hafta sonra yazılıların başlıyor o yüzden bu hafta okula

gitmelisin”. Ece annesinin niye bu kadar abarttığını anladı ama

elinden yapabileceği bir şey gelmiyordu o yüzden Ece sadece

iyileşmeye çalışıyordu. Ve elinden geldiği kadar yazılılarınına

hazırlanıyordu sonunda haftasonu bitti ve Ece hâla kendini iyi

hissetmiyordu o yüzden okula gidemedi hem de iki gün.

Yine de elinden geldiğince yazılılarına çalıştı ama Çarşamba,

Perşembe ve Cuma günü okula gidebildi ve yazılıya iyice

hazırlandı ve sonunda yazılı haftası gelmişti. Ece iyileşmişti

ama yazılıalara çokta hazır değildi yine de iyi notlar aldı. Fen

dersi hariç onda da çok kötü not almamıştı. Annesine notları

açıkladığında annesi tebbesüm ederek “Canın sağolsun” dedi.

Bir varmiş bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur zaman içinde bir

çocuk varmış çocuğun adı Mete’ymiş.

Mete çok yaramazmış, mahelledeki herkesin evinin camlarını

kırarmış. başkaların arabasına zarar verirmiş. Bir gün Mete

hastalanmış, annesi ve babası bu durumua çok üzülmüş lakin

babası pek te üzgün değilmiş. Oğlu Mete’nin yanına gitmiş ve

oğluna bu durumuna pek üzülmediğini söylemiş, çünkü babası

ulu dinimiz islamda hasta olan kişinin her saniyesi için sevap

yazılacağını biliyor ve oğluna bunları anlatmaya başlamış.

Oğlu bunları duyunca Mete çok mutlu olduğunu babasına

söylemiş. Babasını ona başkaların arabalarına zarar verme

camlarını kırma oğlum demiş ve Mete’nın yanında bir saat Kur’an

okumuş. Sonra Mete’de babasından Kur’anı öğrenmek istemiş ve

Kur’an okudukça namaz kıldıkça allah çok şifa vermiş hasta Mete

kendini iyi hissetmiş.

Mete artık üniversiteye gidiyormuş namaz kıldıkça ve Kur’an’nın

anlamını anlayarak okudukça Allah Mete’nin zihnini daha da

açmış. Ve Mete böyle devam ede ede üniversite birincisi olarak

mezun olmuş. Mete iyi bir iş bulmuş evlenmiş yuvasını kurmuş

hayatını güzel geçindirmiş.

Günler geçtikçe annesi babası yaşlanmış ve Allah’ın rahmetine

kavuşmuş. Mete bu duruma çok üzülmüş. Babası ve annesinin

ölüm sebebini araştırmaya niyetlenmiş ve anne babasının kendi

eceli ile öldüğünü kanaat getirmiş ve annesi babası için sürekli

hayr ihsan yapmış ve bol bol dua etmeye başlamış.

Sonra Mete baba olmuş: “Keşke anne babam torununu görebilse

idi çok mutlu olurdu” demiş. Ve çocuk 12-13 yaşlarını girmiş

babasını örnek alarak iyi bir müslüman çocuk olmuş.

Sevgin ile seni andım,

Sevdim seni Peygamberim.

Seni andım, aydınlandım,

Sevdim seni Peygamberim.

Çağırarak kutlu ize,

Önder örnek oldun bize,

Sevgileri dize dize,

Sevdim seni Peygamberim.

O anlattı İslâm nedir,

İlim, ahlâk, insan nedir,

Adın her an dilimdedir,

Sevdim seni Peygamberim

Sen çok sabrederdin

Sahabeler örnek alırdı seni

Sen hiç yalan söylemezdin

Sahabeler örnek alırdı seni

Ebubekir Ömer Osman Ali

Senin için kalkan olurlardı

Sen de onlar için ilahı hançerdin

Ne yaptıysan davranışınla

Sahabeler örnek alırdı seni

MUSA HAŞİMOĞLU

CANIM PEYGAMBERİM PEYGAMBER VESAHABELER

MEDİNE CANLİ

Ece’nin Hastalığı Hasta Olmak

Page 13: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,

Bir varmış iki yokmuş, üç varmış dört yokmuş. Bundan yıllar

önce bir ülke varmış. Bu ülkenin de bir kraliçesi varmış. Kral

bir yıl önce vefat etmiş ve kraliçe yalnız kalmış. Artık hiç bir şey

yapmak istemiyormuş.

Bir sabah uyandığında öksürdüğünü fark etmiş. Sarayına

hemen bir doktor çağırmış. Doktorun verdiği ilaçları hemen

içmiş kraliçe ve beklemeye başlamış. Ama ilaçlar hiç bir işe

yaramamış. Bunun üzerine kraliçe farklı bir doktor daha

çağırmış. O doktorun da verdiği ilaçlar işe yaramamış. Kraliçe

çok sinirlenmiş ancak sinirlendikçe öksürüğü daha da artmış.

Bu sefer bir bilge çağırmış kraliçe. Bilge ona bir tavsiyede

bulunmuş ve çok sevdiği eşi öldükten sonra hayata küstüğünü

ancak küsmemesi gerektiğini ayrıca herkese güzel davranması

gerektiğini söylemiş ve gitmiş bilge.

Kraliçe sarayının balkonuna çıkmış. Halkına seslenmiş:

- Halkım! Yarın sarayda bir akşam yemeği düzenleyeceğim.

Herkesi bu akşam yemeğine bekliyorum! Demiş.

Kraliçe o akşam bir yemek düzenlemiş. Halkına sorunlarının

olup olmadığını sormuş. Sorunları olanların sorunlarını not alıp

onlarla tek tek ilgilenmiş. Sorunlarını tek tek çözmüş. Görmüş ki

halkının sorunlarını çözdükçe mutlu oluyormuş. Mutlu bir şekilde

yaşamaya başlamış. Ayrıca kraliçe fark etmiş ki öksürüğü de

her geçen gün azalıyormuş.

Artık kraliçe bir karar almış. Ömrünün sonuna kadar halkının

sorunlarıyla uğraşıp mutlu bir şekilde yaşayacakmış. Gerçekten

de öyle yapmış kraliçe. Ömrünün sonuna kadar mutlu bir

şekilde yaşamışlar…

Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur zaman içinde iki

kuş yaşarmış, birinin adı Pembiş diğerin adı da Maviş’miş. Bir de

iki çocuk varmış birisi iyi birisi de kötüymüş iyi olanın adı Kemal

kötü olanın adı da Ali Kerem’miş.

Bir gün Ali Kerem annesinden izin alıp dışarı çıkmış, e tabi iyi

çocuk kötü çocuğun çıktığını görmez mi? hemen Kemal’de

annesinden izin alıp O da dışarıya çıkmış. Ve bu kuşlarda Ali

Kerem’i görmesinler mi? hemen yuvalarına uçacaklarmış ki

Pembiş tam daldan kalkarken Ali Kerem onu tutmuş. Ve Maviş

hemen yardım çağırmak için ötmüş. İyi çocuk Kemal Maviş’in

ötmesini duymuş ve hemen yanlarına gelmiş ve Maviş’le beraber

Pembişi kurtarmışlar. Hep bu olaylar tekrarlandığı için bıkmışlar.

Bir gün tuzak kurmaya karar vermişler. Ve tuzakları şöyle olmuş.

Kemal iki tane kuş çizmiş ve Ali Kerem bu kuşları görünce

annesinden izin alıp gene dışarı çıkmış ve kuşları yakalayıp kafese

koymak için ağaca çıkmış. Kuşların resim olduğunu görünce çok

şaşırmış. Ağaçtan inmeye çalışmış bir türlü inememiş. Ağaçtan

inmek için Kemal’den yardım istemiş.

Kemal’de yardım etmiş ve Ali Kerem ağaçtan inmiş. Ali Kerem

yaptıklarından çok utanmış özür dilemiş. Bu olaydan sonra bir

hadis öğrenmişler bu hadisin adı da “MÜSLÜMAN MÜSLÜMANIN

KARDEŞİDİR”.

Dinimiz İslam,Peygamberimiz Muhammed,

Ahlakına uyarız,Başarılı oluruz.

Seni görürsem,Bir daha unutmam,

Aklımda kalır her şeyin,

Sakalların, gözlerin…

Keşke yanımda olsan,

Yanından ayrılmam,

Nereye gitsen seninle gelirim,

Efendiler efendisi…

Sen bize Allah’ı öğrettin

Sen bize İslam’ı öğrettin

Sen bize her şeyi öğrettin

Canım peygamberim

Sen bize doğru yolu gösterdin

Sen bize hep değer verdin

Sen bizi sahabelerden daha çok sevdin

Canım peygamberim

Allaha uydum İslama uydum Ne mutlu oldum Senin sayende Canım peygamberim

SUDE SOYDEMİR

PEYGAMBER SEVGİSİ SEN BİZE HER ŞEYİ ÖĞRETTİN CANIM PEYGAMBERİM

RABİA BETÜL AKTI

Kraliçenin HastasıMüslüman Müslümanın Kardeşidir

Page 14: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,

Bir gün bir çiftçinin eşeği kuyuya düşer. Adam ne yapacağını

düşünürken, hayvancağız saatlerce anırır.

En sonunda çiftçi hayvanın zaten yaşlı olduğunu ve kuyununda

çoktandır kapanması gerektiğini düşünür. Çiftçi, eşeği kuyudan

çıkarmaya değmeyeceğine karar verir. Bütün komşularını

yardıma çağırır. Her biri birer kürek alarak kuyuya toprak

atmaya başlar. Eşek, başına gelenin ne olduğunu fark edince

önce avazı çıktığı kadar anırmaya başlar. Sonra herkesin

şaşkınlığı altında birden bire anırmayı keser. Birkaç kürek

toprak daha atıldıktan sonra çiftçi kuyuya bakar ve gözlerine

inanamaz. Eşek, sırtına düşen her kürek toprakla müthiş bir şey

yapmakta ve silkinerek toprağı sırtından aşağıya atmaktadır.

Bu şekilde de yükselen toprak onun yukarı çıkmasına basamak

hazırlamaktadır. Bir süre sonra komşular toprak atmaya devam

edince herkesin şaşkınlığı altında eşek kuyunun kenarından

dışarı atlayıp koşarak uzaklaşır.

Eee tabi bu hikayenin bir kıssadan hissesi vardır. Hayat her

zaman üzerimize toprak atacaktır; her türlü kötülükle… İşte bu

kuyudan çıkmanın sırrı budur. Kötülükleri silkeleyip atmak ve

bir adım yükselebilmektedir. Sıkıntılarımızın her biri bir kürek

topraktır. Onlardan kurtulmanın yolu da bir adım atmaktır.

En derin kuyulardan bile yılmayarak usanmayarak çıkabiliriz.

Silkelenin atın sırtınızdakileri bir adım daha yukarı çıkın.

Esra 4-A’ya gidiyormuş. Sınıfa yeni gelen kişi Deniz’miş.

Deniz ciddi bir hastalık geçirmiş. Bu hastalığın adı bademcik

ameliyatıymış. Bu yüzden kimse onunla oynamazmış ama

Esra onunla oynarmış bunlar çok iyi dost olmuşlar hocası Ergün

Hoca bunu görünce çok duygulanır ve onları yanına çağırıp bu

yaptıklarının iyi bir şey olduğunu söylemiş ve teneffüse çıkmışlar.

Arkadaşları Esra’yı böyle görünce çok kıskanmışlar ve Esra’yı

Deniz’den uzaklaştırmaya çalışmışlar ama başaramamışlar.

Daha sonra derse girmişler. Ve derste başkanlık seçimi yapılmış.

Esra ve Deniz başkan adayı olmuş. Ancak herkes Esra’ya oy

vermiş. Daha sonra oylar açıklanmış. Esra 16 oy Deniz ise 2 oy

almış. Bu sonuçla Esra başkan Deniz ise yardımcı olmuş.

Ancak Deniz bu duruma çok üzülmüş. Bunun üzerine Esra

Deniz’in bu durumuna çok üzülüp başkanlığını ona vermiş. Ve

Esra başkan yardımcısı olmuş. Bunu gören Ergun Hoca Esra’yı

yanına çağırıp neden böyle bir şey yaptığını sormuş?

Esra:- Arkadaşımın üzülmesini istemem zaten onunla sınıfta bir tek

ben konuşuyorum, oynuyorum O üzülmesin diye öyle bir şey

yaptım öğretmenim. Demiş

Ergun Hoca Esra’nın bu hareketini takdir edip Esra’yı tebrik etmiş.

Deniz Esra’nın yaptığı bu harekete çok sevinmiş ve ona çok

teşekkür etmiş. İkisinin arasındaki arkadaşlık bağı iyice güçlenmiş

ve dostlukları iyice ilerlemiş. Bunu gören diğerleri artık Deniz’i

dışlamaktan vazgeçmişler. Yaptıklarından dolayı özür dileyip

onunla oynamaya ve konuşmaya başlamışlar. Artık tüm sınıf birlik

ve beraberlik içinde mutlu ve huzurlu bir şekilde derse devam

etmişler. Ergun Hoca bu duruma çok mutlu olmuş. Ve sınıfına

bu güzel davranışdan dolayı dersin son dakikalarında oyun

oynatmış. Deniz artık yeni sınıfına alışmış kafasındaki kötü hisleri

ve düşünceleri çıkarmış artık çok mutluymuş böyle devam etmiş

ve masalda burada bitmiş

Bu dünyada göremedim ben seni

Sünnetinle yaşıyorum Efendim

Şaşırıpta kaybedince ben beni

Nurun ile aşıyorum Efendim

Rehber olan kitabı da getirdin

Bizim için namazı da bildirdin

Sen gelince insanlığı güldürdün

Tanıdıkça coşuyorum Efendim.

Bize bizim için İslam’ı vermiş

Hepimizi kendisine kul etmiş

Seni bize rehber etmiş

Bilincini taşıyorum Efendim.

Canım Peygamberim,

Seni çok seviyorum,

Ne yerdesin, ne göktesin,

Sen benim kalbimdesin,

Şimdi sen Cennet’tesin,

Cennet’tesin ve seni çok özlüyorum.

Canım Peygamberim,

Canımsın sen benim,

Gül kokulu Peygamberim…

ZEYNEP KILIÇ

PEYGEMBERİM EFENDİM CANIM PEYGAMBERİM

SUDENAZ ACAR

PaylaşmakEsra’nın Okuldaki Günü

Page 15: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,

Sena 8 yaşında ikinci sınıf öğrencisidir. Çok arkadaş canlısı ve

sevecen bir çocuktu. Her yaz tatilinde yazlıklarına giderlerdi. Bu

yaz teyzesi de onlara gelecekti. Sena teyzesini çok seviyordu.

Teyzesiyle çeşitli oyunlar oynarlardı. Onunla vakit geçirmek

çok keyifliydi. Teyzesi çok lezzetli poğaçalar börekler kekler

yapıyordu.

Sena’nın yazlıkları İzmir’deydi. Hafta sonu yolculuk için

hazırlıklarını tamamladılar. Sabah erkenden yola çıkacaklardı.

Sena çok heyecanlıydı. Teyzesi yolculuk için nefis yiyecekler

hazırlamıştı. Sena hepsinden yemek için sabırsızlanıyordu. İlk

molayı nerede vereceklerini biliyordu. Hem benzin alacakları

O dur gaye insan ufuk peygamber.

O ki; ne hayal ne rüya nede zan.

Ondan bize en kutsi haber;

Kuran,sünnet,ölüm,mahşer ve mizah…

O ki tüm çileye, derde hekimdir.

O ki içimdeki aşka hakimdir.

Ve yüreyime o sevgiyi yazan.

Onsuz boyun büktü baharda güller.

Ötmüyor bahçede artık bülbüller.

Hep göz yaşlarıyla soldu sümbüller.

Hasret çiçeğime vurdu bir hazan…..

PEYGAMBER SEVGİSİ

ZEHRA ORTAKAYA

Yeni Arkadaşımhem de dinlenebilecekleri bir tesisti. Sena’nın

babası bismillah dedi ve yolculukları başladı. Sena

biraz uyudu. Uyandığına mola vermişlerdi. Sena

elini yüzünü yıkamaya gitti. Ailece bir masaya

oturmuşlardı. Çok acıkmıştı. Yemeğe başlamadan

yan masada birini gördü. Sena ile aynı yaşta

bir kızdı. Sena tanışmak için yanına gitti. Onlara

teyzesinin yaptığı poğaçalardan verdi. Kızın adı

Selma idi. Onlarda İzmir’e gidiyorlardı. Yazlık bir ev

almışlardı. Sena evin nerede olduğunu sordu. Evler

birbirine yakınd . Selma biraz çekingendi.

Yeni ev yeni arkadaşlar nasıl olacaktı. Biraz

korkuyordu. Ama Sena’yla tanışınca biraz

rahatlamıştı. Sena’nın bir arkadaşı daha olmuştu.

Hem teyzesi hem Selma bu yaz tatili çok güzel

geçecekti. Sena ve Selma annelerinden izin alıp

parka inmişlerdi. Selma’nın senaya bir sürprizi

vardı bu sürpriz ikisini de çok sevindirecekti. Selma

arkadaşına ve kendisine paten almıştı. Selma

senayı bir banka oturttu. Selma hemen elindeki

hediyeyi vermişti. Sena şaşkın şaşkın baka kalmıştı

ve hemen Selma ya sarılıp teşekkür etmişti.

İkisi de patenlerini giyip sürmeye başlamışlardı.

Sena paten sürmekte zorlanıyordu. Selma

Sena’nın zorlandığını anlayıp ona yardım etmeye

başlamıştı. 2 hafta sonra ikiside çok iyi sürmeye

başlamışlardı. Hatta patenle şekil yapmaya

başlamışlardı.

Yaz tatili bitmek üzereydi sena ve Selma okula

gitmek için sabırsızlanıyorlardı. Ama birbirlerinden

ayrılacakları için üzülüyorlardı. İyi arkadaş olmuşlar

ve çok şeyi paylaşmışlardı. Sena’nın teyzesi çok

iyi yüzme biliyordu sena ve Selma ondan yüzmeyi

öğrenmişlerdi. Her gün üçü sahile gidiyordu. Hem

yüzme öğreniyorlardı hem de çok eğleniyorlardı.

Artık birbirleriyle yarış bile yapıyorlardı. Sahildeyken

kumlarla oynamayı çok seviyorlardı. kumdan

kaleler yapıyorlardı.

Sahilde deniz kabuğu topluyorlardı. Birlikte yeni

yerler keşfetmişlerdi. Yaz tatili bitmişti sena hem

çok heyecanlı hem de üzülüyordu çünkü yeni

arkadaşı Selma’dan ayrılacaktı onun için çok

üzücü bir şeydi. Yola koyulmuşlardı eve doğru

ilerliyorlardı. Artık tatil bitmiş eve dönmüşlerdi. Bir

sonraki yaz için kafasında büyük hayalleri vardı.

Bu hayallerini yeni arkadaşıyla paylaşmak için yaz

tatilini bekleyecekti.

Page 16: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,

Bir varmış bir yokmuş. Bir zamanlar tatlı mı tatlı küçük bir kız

varmış. Bu kız büyümüş ve okula başlamış. Günler, aylar,

derken 3. sınıfa başlamış. Daha sonra hastalanmış. Okula

giderken çok yoruluyor, oturacak yer arıyormuş.

Bir gün annesi ve babası doktora götürmüşler. Hastaneye

gittiklerinde, hastaneden ve iğne olmaktan çok korkan kız

iğne olmak istemiyormuş. Fakat iyileşmesi için tedavi olması

gerekiyormuş. Doktor hastanede bir süre kalması gerektiğini

söylemiş. Hastanede zorlu bir tedavi geçirmiş, zamanla

hastaneye, doktorlara ve iğnelere alışmış. İğneler bu kız için

olağan hale gelmiş artık.

Aradan bir yıl geçmiş melek kız artık okuluna tekrar gitmeye

başlamış. Hastalığı iyileşmeye başlamış. Ve yeni okul hayatında;

okulunu, öğretmenini ve arkadaşlarını çok seviyormuş.

Arkadaşları ve öğretmenleri de O’nu. Her zaman bütün

hastalara dua ediyormuş, herkes okuluna kavuşsun diye.Canım Peygamberim,

Seni çok seviyorum,

Ne yerdesin, ne göktesin,

Sen benim kalbimdesin,

Şimdi sen Cennet’tesin,

Cennet’tesin ve seni çok özlüyorum.

Canım Peygamberim,

Canımsın sen benim,

Gül kokulu Peygamberim…

CANIM PEYGAMBERİM

ZEYNEP RANA ÇİFTÇİ

Melek Çocuk

BİR ŞİİRBİR HiKAYE

USTA KALEMLERDEN

Page 17: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,

4-BSınıfı

BİR ŞİİRBİR HiKAYE

USTA KALEMLERDEN

Page 18: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,

MEHMET ASAN4-B Sınıf Öğretmeni

Sevgili öğrencilerim,

2015 yılının haziran ayında Özel Nev İlkokulu’nda göreve başladım. Kampüsün sorumlu müdürü Bahaddin Bey dışında kimseyi tanımıyordum. Önce okul müdürümüz Öner Bey ile tanıştım. 4-B sınıfını okutacağımı söylediler. Elime verilen listenin başında Ahmet Selim vardı. Sonra Erenleri, Asım’ı, Vahtettin’i, Abdülkuddüs’ü Yunus’u, Mehmet’i ve Dursun Ali’yi tanıdım. Baktım ki hepsi benden daha yakışıklılar.Fakat derslerinizdeki başarılar, okul ve sınıf içindeki mükemmel davranışlarınızı görünce ben bu sınıfa iyi ki geldim dedim.

Ya kızlar, hepsi birbirinden güzel olan 10 tane kız vardı ki, erkeklere bayıldığım kadar kızlara da bayıldım. Bu ne güzel davranışlar, saygılar, araya karışan sevgiler. Ben bir kere sizi seviyorum dediğimde 19 tane cevap geliyor: “Biz de sizi seviyoruz”. Hangisini sayayım. İsimleri Zeynepler, Fatıma, Beyza, Nazlı Hilal, Melek, Ayşe, Bilge, sınıf başkanı Betül.Allah bütün güzellikleri size vermiş.

Siz bugünün küçükleri, yarının büyüklerisiniz. Sizi hiç unutmayacağım.

15 sene sonra ben nerede olurum bilmiyorum. Yaşarsam yanımdakilerden ”Dünyanın bütün çiçeklerini istiyorum. Bütün öğrencilerimi istiyorum” diyeceğim sadece.

Sizler hayata atılmış olacaksınız.Kiminiz doktor, kiminiz öğretmen, kiminiz avukat, mimar, mühendis olacaksınız. Evlenip birer mutlu yuva kuracaksınız…

O zaman yine sizi çok çooooook sevdiğimi söyleyeceğim. Siz ne dersiniz bilmiyorum.

İyi ki sizinle tanıştım. İyi ki sizin öğretmeniniz oldum. Size emek veren benden önceki öğretmenlerinize, anne ve babalarınıza binlerce teşekkür ederim.

Siz hiç unutmayacağım. Hayatınız boyunca hepinize başarılar, mutluluklar dilerim.

BAŞARILAR, MUTLULUKLAR, SEVİNÇLER SİZİNLE OLSUN.

SİZİ ÇOK SEVEN ÖĞRETMENİNİZ.

Page 19: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,

Mustafa diye bir çocuk varmış ve çok tembelmiş. Her gün oyun

oynar, dışarı çıkar, televizyon izler ama hiç ödevini yapmaz, ders

çalışmazmış.

Bir gün Mustafa okuldan eve dönmüş ama çok heyecanlıymış.

Çünkü yarın okulun kabul sınavı vardı. Öğretmeni ise çok

çalışmalarını istedi. Yine de Mustafa çalışmayacaktı.

Önceki günler gibi yine dışarı çıktı, oyun oynadı ve televizyon

izledi. Sonunda yarın olmuştu. Mustafa heyecanlıydı. Bir süre

sonra sınav başlamıştı. Mustafa kağıttaki sorulara bakınca

çok şaşırmıştı. Çünkü sorular çok zordu. Tabi Mustafa hiç ders

çalışmadığı için zor olan soruları hiç yapamadı. Bir süre sonra

sınav bitmişti. Yarın sınav sonuçları açıklanacaktı. Çok çabuk

yarın olmuştu. Mustafa heyecanlıydı. Sınav açıklamalarında

sıra Mustafa’ya gelmişti. Mustafa hemen kağıdına bakmış ve

sınavdan 50 puan almış. Sınav sonucunu annesi ve babası

görünce Mustafa’dan artık hep ders çalışmasını istediler.

Mustafa da ders çalışacağına söz vermiş.

Emre bir gün kalkmış, dişlerini fırçalamak için banyoya girmiş.

Dişlerini fırçalarken musluğu açık bırakmış. Sonra okulda yemeğe

çıkmadan önceki teneffüste bir haftalık harçlığının tamamını

kantinde harcayıp karnını bir güzel doyurmuş. Yemeğe çıkarken

ellerini yıkamaya gittiğinde musluğu açık unutmuş. Yemekte de

aldığı yemeğin yarısını bile yememiş.

Akşam eve gittiğinde ise evde ne kadar lamba varsa hepsini

yakmış ama söndürmeyi unutmuş. Anne ve babası akşam eve

gelince Emre’ye bir güzel ders vermişler. Emre de bir daha bu

yaptıklarını yapmayacağına söz vermiş.

Dört arkadaş beraber gizemli adaya gitmek

istiyordu. Ama nasıl gideceklerini bilmiyorlardı.

Birden bire helikopterle gidebileceklerini

düşündüler. Hemen hazırlanıp yakındaki bir

sahile gittiler. Orda tanıdıkları bir arkadaşları

vardı. Onun da bir helikopteri vardı. Onu ikna

edip adaya doğru yola çıktık. İyice uzaklaşmıştık.

Bir kaç süre sonra ileride bir hortum göründü.

Oradan uzaklaşalım derken hortum bizi kendine

çekiyordu. Birden hortum bizi okyanusların

içine fırlattı. Hepimiz bayılmıştık. Uyandığımız

da kendimizi bir adada bulduk. Bu ada bizim

aradığımız adaydı. Bu adada bize küçük görünen

canlılar kendi boyumuzdan üç kat daha büyük

görünüyordu. Dolaşmak için yola çıktık derken

bir kertenkele bize yaklaşıp bizi yuttu. Neyse ki

bunların hepsi rüya idi. Hemen yataktan kalktım.

Giyindim ve okula gittim.

AHMET SELİM ATAN

Gizemli Adaya Yolculuk

Uzaylı

ABDÜLKUDDÜS ARTIŞ

Tembel Çocuk Emre

Bir gün pencereden bakarken

bir ufo gördüm. Işıklarını yakıp

söndürüyordu. Bunun anlamını

biliyordum. Anlamı ben dostum

demekti. Sonra bahçeme inip benle

gel dedi. Ben de tamam deyip

onunla uzaya gittim. Uzayda Mars’a

indik. Marslılar ile beni tanıştırdı

ve biz böylece arkadaş olduk ve

beni evime geri götürdü. Anneme

uzaylı arkadaşım var deyince bana

inanmıyor. Böylece Marslılar ile

arkadaş oldum.

Page 20: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,

Bir zamanlar Fufi adında bir fare varmış. Bu fare ailesiyle

beraber yaşarmış. Babası ormanın bilge hayvanlarındanmış.

Annesi ve babası çok iyi kalpliymiş. Yardıma ihtiyacı olan

herkesin yardımına koşarlarmış.

Bir gün Fufi annesinden izin alarak ormanı keşfetmeye çıkmak

istemiş. Annesi izin vermiş fakat bir şartı varmış. Şartı ise çok

uzaklaşmamasıymış. Aksi takdirde kaybolabilir veya yırtıcı bir

hayvana yem olabilirmiş. Fufi’nin ayrıca çiçeklere, böceklere bir

merakı varmış. Arkadaşının anlattığı bir hikayeye göre, şu an

karşısında duran dağın ardında çok güzel bir çiçek varmış. O

çiçeği çok merak etmiş. Ve oraya gitmeye karar vermiş. Gidince

o çiçeği görememiş. Arkadaşının onu kandırdığını anlamış.Ve

bir daha arkadaşını iyi seçmesi gerektiğini de anlamış.

Eve dönmek istemiş fakat hangi yönden geldiğini unutmuş.

Tam ümidini kaybedecekmiş ki karşısına bir yılan çıkmış. Fufi

kaçmış yılan kovalamış, Fufi kaçmış yılan kovalamış derken yılan

bizim Fufi’yi köşeye sıkıştırmış. Tam Fufi yılana yem olacakmış

ki bir ayı gelip yılanı korkutarak kaçırmış. Ve Fufi’ye onu evine

götürebileceğini söylemiş.

Ayı sözünü tutarak onu evine bırakmış ve Fufi annesini görünce

utanmış, annesi ona sözünü tutmadığı için kızmış. Fufi de bir

daha hep annesinin sözünü dinlemiş.

Oley… oley, işte geldi yaz tatili. Karnem çok güzel, babamın

verdiği söz zamanı. Aaaa galiba siz babamın bana verdiği sözü

merak ediyorsunuz. Peki o zaman ben size açıklayalım. İsterseniz

size senaryosunu yapayım. Tamam başlıyorum…

Baba: Kızım eğer karnen güzel olursa sana çok güzel iki çiçek

alırım.Ben: Baba gerçekten mi? Söz mü?

Baba: Söz veriyorum işte bu kadar kızım.

Yemek zamanı geliyorum babacım. Hoşça kalın arkadaşlar

yemek yedikten sonra gelirim.

Bir saat sonraArkadaşlar ben geldim, şimdi babam beni çiçekçiye götürecek.

- Kızım hazır mısın?

- Hazırım baba.- Hadi gel, seni bekliyorum

- Geliyorum hadi arkadaşlar gidelim.

- Ay! ben çok heyecanlıyım.

Yarım saat sonra

- İşte geldik Gülşen.

- Oley oley, arkadaşlar ben size kendimi tanıtmayı unuttum. Ben

Gülşen, 8 yaşındayım. Her neyse biz devam edelim.

- Kızım seç bir tane çiçek ama bir tanesini ben seçeceğim

tamam mı ?- Tamam babacım.

İki gün sonra

- Ay! çiçeğim solmuş ya.

- Ne oldu kızım?- Anne çiçeğim soldu.

- Kızım neden solduğunu biliyorum. Sen çiçeğine hiç bakmadın,

suyunu vermedin

- Ben ne yapacağım ?

- Kızım eğer söz verirsen sana yeni bir çiçek alabilirim.

- Söz veriyorum anneciğim.

Ey yüzyıllardır üzerimizde

dalgalanan Bayrağım.

Bu zorlu yolları geçerek,

Senin gölgende dinlendik.

Güven dolu içimize

Özgürlük, kırmızı, beyaz renklerle

işlendi kalbimize.

Kırmızı beyaz bağımsızlığı koydu

yüreğimize.Savaş meydanlarında sen

coşturdun bizi.Senin için savaştık güzel

Bayrağım.

Annemizi sevelim, hem de çok

Arkadaşımızı sevelim, hem de çok

Kardeşimizi sevelim, hem de çok

Ablamızı sevelim, hem de çok

Kısaca Allah’ın yarattıklarını sevelim,

kelebekleri sevelim, hem de çok

Uğur böceklerini sevelim. Hem de çok

Arıları sevelim, hem de çok.

kısaca Allah’ın yarattıklarını sevelim.

AYŞE YILMAZER

BAYRAĞIMIZ ALLAH’IN YARATTIKLARINI SEVELİM

ASIM KURTOĞLU

Fare Fufi Benim Çiçeğim

Page 21: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,

Baba demek ne demek? CAN demek.

Dışımdaki sessiz, içimdeki coşkulu sevgim.

Günümün dörtte birinde gördüğüm özlem o.

Baba demek;Her düştüğümde beni kaldıran güç demek.

Hep yanımda olsun istediğim güven o.

Ağladığımda o da ağlar,

Üzüldüğümde o da üzülür,

Sevindiğimde o da sevinir.

Baba demek;Sevgisi o kadar büyük ki anlatamıyorum.

Baba demek benim canım mert babam

DEMEK.

Beyza 2012 yıllarında evlerinin önünde oynuyordu. Bir adam geldi:

“Küçük kız benim adım Ahmet Tarımcı, ben babanın arkadaşıyım.

Gel seninle parka gidelim” dedi. Beyza: “Tamam hadi gidelim”

dedi.

Biraz ilerlediler Beyza park bu tarafta değil dedi. Adam şapkasını

çıkardı ve: “Ben polisim bu günlerde denetim yapıyoruz. Belki

benim yerimde gerçekten seni kaçırmak isteyen biri olabilirdi.

Şimdi bana söz ver sakın böyle kişilere inanma” dedi. Beyza:

“Tamam” dedi. “Bir daha kanmayacağım”. Polis: “Sana bir

taktik vereyim, ailenle bir parola belirleyin. Gerçekten babanın

arkadaşıysa baban parolayı adama söyler ve adam seni alır.

Ama, adam babanın arkadaşı değilse parolayı bilmez ve

söyleyemez, sende kaçarsın”.

Beyza polis amcaya teşekkür ederek söz vermiş. Tamam bir

daha kimseye kanmayacağım polis amca demiş. Sonra da

oyununa devam etmişKöpekler benim için;

Dünyanın en sadık yardımcıları.

Onların böyle boncuk gözlerine

bakarken içim rahatlar,

Onların yumuşacık tüylerine sarılırken

sanki bulutların üstünde yatarım.

Köpekler benim için;

Bir can parçası,Kılına zarar gelse içim yanar.

İşte, köpekler benim her şeyim.

Köpekler benim için;

Bir can parçası değil, bir can.

Canım öğretmenim

Melek öğretmenim

Sensiz olmaz öğretmenim

Emek verdin öğrettin

Sensiz yaşanmaz öğretmenim.

Emek verdin yazdırdın.

Sensizlik azaptır öğretmenim.

Bir bakışınla sevindirdin.

Seninle mutluyuz öğretmenim.

Gözlerinden nur akan.

Benim canım öğretmenim

BEYZA FATMA OTAĞ

KÖPEKLER BENİM İÇİN CANIM ÖĞRETMENİM

BETÜL COŞKUN

Baba Demek Denetim

Page 22: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,

Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde bir kuş varmış.Bu bir

yavru kuşmuş. Yediği tek şey ise tırtılmış.

Bir gün annesi yavrusuna ders vermek istemiş ve yakaladığı

tırtılları saklamış. Sofraya oturmuşlar. Yavru kuş yemeğini

göremeyince çok şaşırmış. Benim yemeğim nerde? Diye

sormuş.

Annesi: “Kusura bakma. Bugün tırtıl bulamadım. Ya solucan

yersin ya da yemek yok” demiş. Yavru kuş çok şaşırmış. Çünkü

ilk defa annesi ona tırtıl bulamamış. Ancak solucan ve başka

yemek yememekte ısrarlıymış. Yavru kuş: “Ben yemek yemesem

de olur” demiş. Yemek yemeden aç aç uyumaya çalışmış ama

uyuyamamış. Annesi yemeğini bitirdiğinde de yatmış uyumuş

taklidi yapmış. Yavru kuş ise açlıktan uyuyamamış. Kalkmış,

dışarı çıkıp kendi yemeğimi kendim bulurum demiş.

Fakat dışarısı çok karanlık olduğu için korkar yavaş yavaş

hareket eder. Biraz sonra korkusundan durur kıpırdayamaz

olur. Geri dönmeye karar verir. Geri döner, yaptığı hatayı anlar.

Annesini uyandırarak: “Anneciğim çok özür dilerim, yaptığım

hatayı anladım. Bana biraz solucan koyar mısın?” Annesi: “Tabii

koyarım” der ve küçük kuşa solucan verir. Annesi: “Yemeğini

bitirdiğinde sana bir sürprizim var” der.

Küçük kuş yemeğini bitirince, annesi ona sakladığı tırtılları verir.

Anne ve küçük kuş birbirlerine sarılırlar.

Kurdun biri çok acıkmış bir şekilde, bir tarladan geçiyormuş.

Tarlada boydan boya arpa varmış.

Kurt ne yapsın arpayı? Yiyemez ki! Bırakıp gitmiş. Yolda önüne bir

at çıkmış. Onu görünce: “Bende seni arıyordum“ demiş. “Şurada

arpa buldum ama yiyemedim sana sakladım bayılırım senin

dişlerinin gıcırtısına. Gel sen ye, ben seyredeyim”. At kanmamış

bu sözlere: “Yahu demiş ben kurtları bilmez miyim? Sen arpa

yiyebilseydin karnını doyurmak zevkini bırakır da kulaklarının

zevkini düşünür müydün?”

Kötü düşünen kimseler iyilik ediyormuş gibi şiir, besteler de

kimseyi kandıramazlar .

Meyveler güzeldir.

Elma tatlı tatlı yenir.

Yer elması yerden çıkar.

Vişne suyu ekşi çıkar.

Erikler elma gibi tatlıdır.

Limon ekşidir.Ekmek dizlere derman

Reyhan yemeklere katılan

Salata yemeğin yanında yenir.

Enginar yararlı bir sebzedir.

Vişne kırmızı,erikler yuvarlak.

İncirler mordur. Meyveleri severim.

Annelerin annesi her şeyin bir tanesi.

Nenem, dedem, babam en başında annem.

Nenem’den bile bilgili

En güzel günler annemle olan günler

Canımın içi annem.

İyilikte, kötülükte her zaman yanımda

Merhaba derim ona çünkü o benim annem

DURSUN ALİ KURT

MEYVELERİ SEVERİM ANNEM

BİLGE ALKIN

Yavru Kuş Kurt ile At

Page 23: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,

Bir gün zengin bir sokakta bir köpek varmış. Köpek sakatmış.

Herkes zengin olduğu için onu kimse umursamıyormuş. Bir

gün bir çocuk gelmiş. Çocuk köpeği annesi ile birlikte evlerine

götürmüşler. Evlerinde köpeği iyileştirmişler. Çocuk annesine

demiş ki: “Anne köpeği sahiplenebilir miyiz?”

Annesi demiş ki; “Bilmiyorum. Şimdi babanı arayıp söyleyeyim”

dedi. Annesi babasını aramış, babası: “Evet bizim olabilir”

demiş. Çocuk çok mutlu olmuş. Hemen bir tasma alıp eve

gitmişler. Aradan yıllar geçti. Çocuk büyüdü. Köpek yaşlandı,

hastalandı. Bir kaç gün içinde köpek ölmüştü. Köpeğin ölümüne

genç bir delikanlı olan çocuk çok üzülmüştü.

Canım anneciğim seni çok seviyorum

Sen bana ilk doğduğum andan beri

bana baktınBeni sevdin ben de çok mutlu oldum

Sen yanımdasın diye hiç bu kadar

mutlu olmadım anneciğim

Beni lütfen hiç bırakma anneciğim

Canım anneciğim beni hiç bırakma

anneciğimBabacığım seni çok seviyorum

Sen bana istediğim her şeyi alıyorsun

Sana da çok teşekkür ederim

babacığımSeni de çok seviyorum babacığım

Teşekkür ederim

CANIM ANNECİM

EREN ÖZTÜRK

Köpek Servisi

Günlerden bir gün Alper diye bir çocuk vardı. Alper çok utangaç

bir çocuktu, bu utangaçlığı her zaman başına bela oluyordu.

Çevresindeki herkes onun bu haline çok şaşırıyorlardı. Ama

Alper’in ağabeyi Alican, Alper’e edebildiği kadar yardım ediyordu

ve bu çok işe yarıyordu. Alper okuldayken başına şöyle bir şey

geldi:

Alper’in etrafını birkaç çocuk sardı ve ona sorular sormaya

başladılar. Biliyorlardı ki Alper bu soruları cevaplayamayacak.

Zaten de öyle oldu. Alper hiç bir soruyu cevaplayamadı. Ağabeyi

Alican geldi ve Alper’e destek verdi ve Alper’e çok kızdı.

Alper eve geldiğinde ağabeyi olan biten her şeyi annesine anlattı

ve dedi ki:

“Benim ona verdiğim emekler nereye gitti” dedi. Alper de her

zaman olduğu gibi yine utandı. Ağabeyi ona şu sözü söyledi.

Cesur ol! Alper bu sözü hiç beklemiyordu ve yine utandı. Asla

utanmayacağını söylese de her zaman utanırdı.

EREN PÜŞÜROĞLU

Cesur Ol

Küçük Maymun

Bir zamanlar küçük bir maymun

vardı. O maymun çok hareketliydi,

bu yüzden annesi bir türlü onu ders

çalıştıramıyordu. Küçük maymunun

bir sürü arkadaşı vardı. Bu nedenle

küçük maymun çok mutluydu fakat bir

sorunu vardı. Arkadaşlarını çok rahatsız

ediyordu ve arkadaşları ona bir şaka

yapmaya karar verdiler. Bu onlara

küçük maymuna şaka yapmak için

iyi bir fırsattı. Acaba ne yapacaklardı?

Maymunlar için en güç en zor şey bir

gün muz yememektir. Arkadaşlarının

aklından da tam bu geçmişti. Onunla

yaşayan herkese haber verdiler kimse

ona muz vermeyeceğine dair söz verdiler. Ama annesi küçük

yavrusuna ders çalıştırmak istiyordu fakat bunun tek çaresi

ona muz vermekti. Ama arkadaşlarına söz vermişti. Ancak

anne maymun sözünde durmamıştı ve muzu küçük maymuna

verdi. Küçük maymun ise arkadaşlarını rahatsız etmeye son

hızıyla devam ediyordu. Arkadaşları onla konuşmaya karar

verdiler ve hatasını küçük maymuna anlatmaya başladılar

küçük maymunda hatasını anlayıp arkadaşlarından özür

diledi. Arkadaşları da onu affettiler.

Page 24: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,

İstanbul’un küçük semtlerinden birinde, tek katlı gecekonduda

yaşayan bir aile varmış. Evin babası belediyede temizlik

görevlisiymiş. Evin hanımı ise evde terzilik yaparak geçimlerine

katkı sağlamaya çalışırmış.

Bu ailenin üç tane kız çocuğu varmış. En büyükleri olan Esra

onbir yaşındaymış ve çok başarılı bir öğrenciymiş. Dokuz

yaşındaki Seda da aynı şekilde çok başarılı bir öğrenciymiş.

Bu iki kız yaşlarına göre çok olgun ve ailelerine karşı çok

duyarlılarmış. Evin en küçüğü Oya ise ablalarının aksine çok

savurgan ve sorumsuzmuş. İkinci sınıfa giden Oya ise her gün

bir eşyasını kaybediyor, arkadaşlarına çok özeniyor ve evlerini

beğenmiyormuş. Ay sonunu zor getiren baba bu duruma

çok üzülüyormuş. Defalarca konuşmalarına rağmen Oya hiç

umursamıyormuş. Ailecek bir gün bir karar almışlar. Babası

Oya’yı bir gün boyunca çalışırken yanında tutmuş. Babasının

sokaklardan çöpleri toplaması, süpürmesi Oya’yı etkilemiş.

Sokaklarda bir sürü çalıştırılan çocukları görmüş. Akşam eve

gelmişler.

Babası: “Bu gün sence ne öğrendin?” diye sormuş.

Oya babasına kocaman sarılmış ve “Seni çok seviyorum”

demiş. “İyi ki benim babamsın. Ben hiç bu kadar yorulduğunu

bilmiyordum. Bizim için çalışırken ben çok sorumsuzca

davrandım. Çok özür dilerim” demiş. Sonra sokaklardaki o

zavallı çocukları düşünmüş. Kendini çok şanslı hissetmiş.

Bundan sonra kimseye özenmeyecek, başını sokacak bir evi

olduğu için Allah’a şükür edecekmiş. Kısaca Oya yaşadığı ve

sahip olduğu her şeyin kıymetini anlamış.

Nazlı, Ayşe ve Zeynep kaldırımda yürüyorlardı.

- Nazlı; Üfff! Çok sıkıldım, iki gündür boşuz.

- Ayşe; okula gidiyoruz ya dedi.

- Zeynep: Ayşe haklı dedi. Ama Nazlı hala devam ediyordu. Ama

okulda bir şey yapmıyoruz ki dedi.

- Ayşe: Bu konuda da haklısın dedi, derken yağmur yağmaya

başladı. Bizimkiler bir oraya bir buraya koşturuyorlardı. Sonra bir

ev gördüler. O eve gittiler. O evde bir kadın vardı, onları gördü ve

dedi ki: “Çok yağmur yağıyor, yağmur dinene kadar burada kalın.

Kapalı bir bahçem var oraya bakarsınız”.

- Zeynep: Olur dedi. Bahçede kıpkırmızı bir gül, pırıltılı sapı ise

yemyeşildi. Kadın sakın ona dokunmayın o annemden hatıradır

dedi.-Nazlı: Neden? Dedi.

-Kadın: Çünkü benim adım da Gül de ondan. Sonra yağmur dindi

ama kızlar gitmek istememişler. Daha sonra kadına teşekkür edip

gitmişler.- Ayşe: Eee Nazlı sana bu kadar macera yetti mi?

- Nazlı: Aslında hayır yetmez demiş. Kızlar şaşırmış. Neden?

demişler.

Nazlı kahkahayı basmış, Zeynep ve Ayşe de gülmüşler. Artık

Nazlı’ya bu kadar macera yetmiş.

Canım peygamberim,

Seni görmeden sevdik ey nebi,

Gösterdiğin doğru yola,

Getirdiğin güzel dine,

Tabi olduk ey nebi.

Işığım,önderim...Benim güzel peygamberim,

Cennete giriş rehberim,

Alemlere rahmet peygamberim.

Çocukları sevdin.

Bizi ışığa yönlendirdin.

Bize islamı öğrettin.

Seni sevdik Peygamberim.

Son peygambersin.

Işıksın, güneşsin,

Sevgi şefkat taşırsın.

Çok güzelsin temizsin.

Son peygambersin.

Hz. Muhammed’sin

MELEK VERA AKSU

PEYGAMBERİMİZ SON PEYGAMBER MUHAMMED

FATIMA AĞDAĞ

Oya’nın Aldığı Ders Gül

Page 25: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,

Bir adam ormana gidip kestiği odunları satıyormuş. Bir gün

tekrar baltasını alıp ormana gitmiş. Odunları keserken yaralı bir

kartal görmüş. Kartal: “Lütfen biri yardım etsin” demiş. Adam da

bu sesleri duymuş ve kartala acıyıp yardım etmiş. Kartal demiş

ki: “Bu tüyü al ve iyi sakla çünkü bunu havaya atınca sende

benim gibi uçabileceksin” demiş. Adam şaşırmış sadece “peki”

diyebilmiş. Sonra da kartal uçup gitmiş. Adam odun kesmeye

devam ederken 2 aslanın birbiriyle dövüştüğünü görmüş.

Hemen bir tane aslana baltasını fırlatıvermiş. Öbür aslan

kendisine yardım ettiği için yelesinden tüy koparmış ve adama

vermiş. Adam yine şaşırmış: “Bunlar ne işime yarayacak?

demiş. Aslan da şöyle cevap vermiş. Bunları yakarsan benim

gibi güçlü olabilirsin demiş. Adam da tekrar “Peki” diyebilmiş.

Aslan ortadan kaybolmuş. Adam tekrar odun kesmeye devam

3 arkadaş çölde gidiyordu. Serap görmeye

başladılar, hepsi aynı serabı görüyordu.

Serapta bir havuz görüyorlardı ve birden Sinan

bunun serap olduğunu anladı ve hemen öbür

arkadaşlarına bu bir serap arkadaşlar diye

seslendi. Onlar da serap görmeyi bıraktı yollarına

devam ederken piramit gördüler. Piramitin

kapısından içeri girdiler. Çok karışık bir labirent

vardı. Sinan en önde diğer arkadaşları arkada

labirenti dolaşıyorlardı. Dolaştılar dolaştılar ve bir

kapı gördüler ve oradan içeri girdiler. Yanında

bir düğme vardı. Sinan düğmeye bastı, hazine

sandığı ve anahtar çıktı anahtarı sandığı açmak

için kullandılar tam anahtarı çevirdi ki her yer

sallanmaya başladı. Bu bir tuzaktı, buradan

kurtulmanın yolunu arıyorlardı. Çabuk olsalar iyi

olacak yoksa bura üstlerine yıkılacaktı. Hemen

gizli kapı buldu Sinan. Ve o kapıdan içeri girdiler

ki 3 başlı aslan görmesinler mi? Hemen palalarını

çektiler ve 3 başlı aslana saldırdılar. Ama aslan

çok güçlüydü. Sinan bi kafayı koparmayı başardı

ve öbür arkadaşlarına yardım etti. Ve gizli bir kapı

daha buldular. Sinan şöyle dedi: “Ne çok kapı

varmış arkadaş be”. Ve dışarı çıktılar evlerine

döndüler bu macerayı hiç unutmadılar.

Üç Başlı Aslan

MEHMET ALP YILMAZ

İyiliğe İyilikederken, gözlerini ve kulaklarını 4 açmış belki biri

daha yardım ister diye ve birden küçücük karıncayı

çok fazla yük taşırken görmüş. Onun yüklerini

evine kadar taşımasına yardım etmiş.

Adama bukez karınca antenlerinden bir tanesini

koparıp adama vermiş. Adam tekrar: “Bunlar

ne işime yarayacak” demiş. Karıncada benim

gibi küçük olup küçük yerlerden geçebileceksin

istiyor musun? Demiş. Adam bu sefer tamam

demiş ve birden yanına bir muhafız gelip: “Eğer

kötü cadının evindeki prensesi kurtarırsan onunla

evlenebileceksin” demiş. Adamda tamam demiş.

Ve az gitmiş uz gitmiş dere tepe düz gitmiş ve

sonunda kötü cadının evine varmış. Ben buraya

nasıl çıkarım diye düşünürken birden karşısına

cadının muhafızları gelmiş. Hemen aklına aslanın

verdiği yele gelmiş. Hemen onu yakmış ve

muhafızlarla dövüşürken çok güçlü olduğu için

adamları yenmiş. Şimdi de kartalın tüylerini havaya

atıp kartal gibi uçmuş. Şatonun en yukarısına

çıkmış, prensesi görmüş. Hemen karıncanın

verdiği anteni eline alınca karınca gibi küçük olup

pencerenin küçük deliğinden geçmiş ve adama

tekrar dönüşüp prensesi oradan kurtarmış ve 40

GÜN 40 GECE DÜĞÜN YAPMIŞLAR…

Page 26: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,

Uzak diyarlarda çok akıllı bir kız yaşarmış. Ailenin en büyük

çocuğuymuş.

Bu güzel kızın ismi Nurdan’mış. İsmi gibi yüzü de nurluymuş.

Nurdan’ın üç tane yaramaz erkek kardeşi varmış. Kardeşleri

hiç laf söz dinlemezmiş. Bir gün Nurda’nın babası işten eve çok

yorgun gelmişti. Eli kolu kalkmayacak kadar bitkinmiş. Nurdan

babasının hastalığına çok üzülüyormuş. Eve gelen doktor

babasının bir çalışmayacağını söylemiş.

Evin tüm masraflarını baba karşıladığından, Nurdan ve ailesi

çok zor günler geçiriyormuş.

Nurdan’ın aklına hem babasına yardım etmek hem de erkek

kardeşlerini uslandırmak için çok güzel bir fikir gelmiş. Evde

Nurdan annesiyle birlikte poğaça yapacaklarmış. Kardeşleri de

okuldan geldikten sonra onları satacaklarmış. Gerçekten bu fikir

çok işe yaramış. Hem para kazanmışlar hem de kardeşleri bir

sorumluluk aldıkları için çok olgunlaşmışlar.

Nurdan’ın babası sağlığına kavuşmuş. Çocuklarda

akıllanmışlar.

Bir varmış, bir yokmuş. Mine adında bir anne varmış. Mine

annenin eşi ve çocuklarıyla birlikte 6 kişiymişler.

Çocukları onu çok yoruyorlarmış. Mine anne artık bıkmış

dayanamaz hale gelmiş.

Çocuklarını uyarmış ama yine de annelerin dinlememişler. Bir

gün anneleri çocukların eşyalarını düzeltmek için çok uğraşmış. O

kadar uğraşmış ki aşırı yorulmuş. Hiç kıpırdayamaz hale gelmiş.

Çocukları bu durumu görünce annelerinden özür dileyip bir daha

annelerini üzmeyeceklerine söz vermişler.

Benim canım kardeşim

Annemin göz bebeği

Babasının bir tanesi

Benim canım kardeşim.

Ne güzeldir gözleri.

Minik minik elleriAllah’ın en güzel hediyesi.

Benim Güzel Kardeşim.

Işık saçar ışıklarHer gün parıldarlar.

Hiç bıkmazlarHer gün yanarlar.

Her yerde bulunurlar.

Olmazsa ışıklar.Her yer karanlık olur.

Parıldamaz ışıklar.

Çok üzülür çocuklar.

SEMİHA ESMA YALMAN

BENİM CANIM KARDEŞİM

PIRIL PIRIL PARLAR IŞIKLAR

NAZLI HİLAL ÜRKÜT

Akıllı Kız Mine’nin Hali

Page 27: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,

Bir gün Vahdettin Malatya’ya gitti. Arabyla giderken birisi el

salladı Vahdettin’e. Vahdettin’e ilginç geldi Vahdettin durdu

arabadan indi baktı annesiymiş. Vahdetin annesini arabaya

bindirdi. Vahdettin arabayı sürdü ve annesinin evine geldi.

Annesi sordu: “Napıyon evladım” dedi. Vahdetin: “İyiyim” dedi

ve konuşa konuşa akşam oldu. Vahdetinin annesinin yanında

kaldı ve mutlu mesut yaşadılar .

Sayı saymayı öğreten,

Bazen kızan bazen güldüren

Konuyu iyi anlatan biricik

hocamızsınızBizim dersi iyi anlatan aralara

eğlence katan.

Bizi coşturan biricik

öğretmenimizsiniz

Bizim canımsınız kanımsınız .

Konuya fenden girip

matematikten çıkaran.

Öğretmenimizsiniz bizim

ÖĞRETMENİM

VAHDETTİN AĞA TUNÇ

Vahdettin’in malatya Gezisi

Bir varmış bir yokmuş. Bir yaramaz çocuk varmış. Yaramaz çocuk

ödevlerini hiç yapmıyormuş. Çocuk okuldayken öğretmeni ona

çok kızmış. Eve gidince annesine demiş ki, öğretmenim bana

kızmış dedi.

Annesi öğretmeni aramış, neden kızdığını sormuş. Öğretmen

de oğlunuz ödevlerini yapmadığı için kızdım demiş. Annesi de

oğlunu yanına almış bir güzel konuşmuş. Ödevlerini yapmamanın

iyi olmadığını anlatmış.

Yaramaz çocuk bundan sonra ödevlerini hep yapmış. Derslerine

iyi çalışmış. Notları yükselmeye başlamış. Öğretmeni de ona:

“Aferin böyle devam etmeni istiyorum. Hep böyle ödevlerini yap,

dersi iyi dinle iyi bir öğrenci ol” demiş. Çocuk çok sevinmiş.

Eve gittiğinde aynı şeyleri annesine söylemiş. Annesi de oğluna

sarılmış, teşekkür etmiş. Kendisini ödüllendirmiş.

YUNUS KÜÇÜK

Yaramaz Çocuk

Tasarrufsuz AliGünlerden bir gün Ali sabah okula

gitmek için uyandı. Sabah kahvaltısını

yaptıktan sonra dişlerini fırçaladı

ama musluğu açık bıraktı. Servise

binip okula gitti. Okulda lavaboya

gitti ve ellerini yıkayıp musluğu açık

bıraktı. Ali’nin annesi musluğun açık

olduğunu farketti ve musluğu kapattı.

Ali okul sonunda eve gitti. Ali eve

geldiğinde annesi, Ali’yi musluğu açık

bırakmama konusunda uyardı. Ali de

annesinin dediğini dinleyip dediğini

yapmamasına söz verdi.

Page 28: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,

Uyuyordum, sabah kalktım annem ağlıyordu. “Neden

ağlıyorsun anneciğim” dedim. Annemin cevabı şöyle oldu:

“Hadi yavrum hemen kahvaltını yap cepheye gideceksin”. Büyük

şaşkınlıkla “neden” dedim. “Oğlum savaş” dedi annem.

“Millet türk halkı dedi” annem. Hemen kahvaltımı yaptım ve

cepheye gittim. Korkuyordum, içimden anamın öğrettiği tüm

duaları okudum ve savaşa başladık. Daha 12 yaşındaydım ve

savaşırken şehitlerin arasına karıştım. Anam savaşa giderken

bir zarf verdi bana bu zarfı sakın olaki açma dedi komutanım

beni yerde yatarken buldu. Yerdeki zarfı aldı ve içindekine

baktı üzerinde farklı renkli taşlarla ALLAH yazan bir kolyeydi

bu. Cismin yanında bir kağıt vardı kağıtta “oğlum senin şehit

olacağını biliyorum, inşallah senin için bir anlamı olmuştur”

diyen bir kağıt vardı.

Komutan kağıda yazan kişinin ne demek istediğini anladı ve O

da amin dedi. Ve savaşa devam etti. Son bir bombamız kaldı

ve atışı yaptık. Son kalan gemiyi de devirdik. Sadece bir kaç

İngiliz ve bir kaç Fransız askeri kalmıştı, biz de ortalama 130 kişi

kalmıştık.

Düşman yenilirken savaş aniden durdu. Bir Fransız askeri

antlaşma yapalım dedi ve kararı verdik. Düşman yenilgisini

kabul etti ve yarı yarıya savaşı kazanmıştık ki ihanete

uğradığımızı anladık. Meğerse bizi oyalamak için yapmışlar.

Arkadan bir Fransız ordusu geldi ve 40 kişi kaldık. Arkadaki ordu

gelmeden onların arkasından esrarengiz bir yeşil bulut geldi ve

arkadaki Fransız ordusunu yok etti.

Savaşı kazandık, evlerimize döndük. Fransız ordusu sorup

soruşturdu, arkadan saldıran orduya ne olduğunu hala

öğrenemediler ve inançları ALLAH’A olmadığı sürece asla

öğrenemeyecekler.

Nur gözlü,Açık sözlü,Canım annem benim.

Daima neşelisinBeni de neşeli et.

Canım annem benim.

Hep doğrusunBeni de doğru etCanım annem benim.

Esma gibisinBeni de esma etCanım annem benim.

CANIM ANNEM BENİM

ZEYNEP DENİZ

Çanakkale

Bir gün Zeynep adında bir kız varmış herkese yardım edermiş.

Kimseyle dalga geçmezmiş. Ama bir de Elif adında bir kız varmış

o da çok bencilmiş.

Bir gün Zeynep gelip Elif’le konuşmuş. Elif sert davranıp ben seni

dinlemem demiş. Zeynep istersen dinle istersen dinleme ama

şunu dinle. Eğer arkadaşlarına iyi davranırsan onlar yanına gelir

seninle arkadaş olur ve çok iyi geçinirsin demiş. Elif arkasına

dönmüş TEŞEKKÜR ETMİŞ ve gitmiş.

ZEYNEP KAN

Arkadaşlar Hep Sır Verir

Baykuş HöthötBaykuş Höthöt solucan arıyordu ama

hiç solucan yoktu. Evine aç döndü

sabah yine aradı, üç tane buldu.

Sonra evine gidince bir baktı ki evini

kesmişler. Baykuş Höthöt’ün ayağına

bir demir battı ayağı kırıldı ve bir çocuk

geldi onu kucağına alıp gitti. Evinde bir

yastığın üstüne bıraktı üç güne kadar

bir bebeği oldu ismi bonbon oldu. O

gece bir ağacı delip içine odun koydu

ve ağaca baykuşları koydu gitti. Arada

bir ziyarete gidiyordu

Page 29: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,

4-CSınıfı

BİR ŞİİRBİR HiKAYE

USTA KALEMLERDEN

Page 30: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,

ZELİHA ÜNVER4-C Sınıf Öğretmeni

Mutluluk Masalı

Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde, güzel bir bahçede mutlu mesut yaşayan on sekiz güzel ağaç varmış.

Bu ağaçlar birgün birbirlerine bu bahçeye ilk geldikleri günü anlatmışlar. Hepsinin hikâyesi farklıymış. Kimini yan komşu vermiş kimini bir rüzgâr getirmiş kimi de akrabası orada diye gelmiş.

Yağmurlar yağmış, filiz vermişler ve yapraklarına düşen her damlayı, öğretmenleri Güneş sayesinde okumayı öğrenmişler. Dalları büyüyüp kuvvetlendikçe rüzgarın yardımıyla bulutların üstüne yazı bile yazabilmişler.

Böylece günler, aylar, yıllar geçmiş.

Ağaçlar büyümüş dallarına kuşlar konmuş. Kovuklarında sincaplar gezinmiş.

Bahçedeki bu mutlu günler sayesinde ağaçların kalbinde nice güzel masallar şiirler birikmiş. Bahçenin sahibi, bu masalları nice çocuklar dinlesin öğrensin istemiş ve bir deftere yazmış.

Öğretmen mutlulukla yazılan bu şiir ve masalları okudukça bahçesini hatırlamış ve kalbinden şu cümleler süzülmüş:

“Sizi Çok Seviyorum Sevgili Öğrencilerim,Sizin için mutlulukla yazılan ve sizin mutlulukla yazdığınız nice masallarınız, hikayeleriniz, şiirleriniz olsun...”

Page 31: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,

Melisa çok tatlı güzel bir kız. Aynı zamanda yardımsever

fedakarmış. Fakat kötü bir huyu varmış. O da biraz da

unutkanmış. O gün Melisa okula gitmek için hazırlanmaya

başlamış. Kahvaltısını yapmış, dişlerini fırçalamış. Hemen

aceleyle çantasını hazırlarken;

Kalem- Yaa uf! yine beni unutacak demiş.

Çanta hemen söze atılıp.

- Evet sizi unutur ama beni unutmaz demiş.

Kitap;- Evet! beni de unutmaz. Çünkü o benden bilgi alıyor. Bensiz

derse başlayamaz. Onun için beni unutmaz demiş.

Sonra Melisa kitabını çantasına koyup gitmiş. O arada da

annesi gelip masaya baktığında kalem kutusuyla kalemini

unuttuğunu görmüş. Hava yağmurluydu. Melisa o arada

şemsiyesini almadan çıkmıştı. Onun için hemen eve geri dönüp

şemsiyesini almış. Annesi şemsiyesini vermiş. Kalem kutusunu

almayı da unuttuğunu söylemiş. Unutmadan da kalem

kutusuyla kalemini vermiş. Melisa onları alıp çantasına koymuş.

Annesini öpüp gitmiş.

Dersten sonra dışarı çıkmış. Oynadıktan sonra içeri girmişler.

O derste kalemle işleri yokmuş birden kalemi kutuya koyarken

kalem yere düşmüş kalemini eğilip yerden almamış o da bu

duruma çok üzülmüş.

Merhaba, ben Tom. Kalem Tom. Şimdi sizlere dün yaşadığım

maceramı anlatacağım.

Her zamanki gibi sıradan bir gündü. Ben Cem’in en sevdiği

kalemiydim. Yalan söylemek istemem. Her zamanki gibi diğer

araç gereçlere hava atıyordum.

Birden Türkçe kitabı çantadan çıkıp:

- Yeter artık! Diye bağırdı. Burada en işe yarar sen değilsin,

benim! Diye ekledi.

Ne diyeceğimi bilemedim. Defter de onun koruyucusuymuş ya,

hava ata ata ona onay verdi. Birden kalem kutusu araya girdi:

- Neler oluyor millet dedi. Ben senden daha faydalıyım, bilmiyor

muydun? Seni taşıdığıma pişmanım. Ben olmasaydım bütün

kalemler nereye girecekti?

Kırmızı kalem de birden atıldı:

- Peki söyleyin bakalım, ben olmasaydım Cem nasıl başlık

yazacaktı?

Allah tan cetvel uyuyordu. Yoksa bir bağırırdı dünya sarsılırdı.

Sonra birden sözlük süper kahraman olarak uçtu. Herkes kavga

ediyordu. Bende kaçmaya çalışırken, karşıma uçan sözlük çıktı.

Hepimizin değerli, tek ve özel olduğunu söyledi. Bundan çok

etkilenmiştik.

Ama ne yalan söyleyeyim hala hava atmaya devam ettim. Ceza

olarak beni yere attılar, Cem’in kedisi beni ezdi, kırıldım, Cem deli

gibi ağladı ve şimdide çöplükteyim. Aaa hayır, sakın o deftere

dokunma küçük çöp.

iyi ki geldin ilkbahar

bak bulut da geldi.

Ardından güneş de geldi.

Açtın bize o güzel çiçeklerini

Mis gibi korktu her yer

Renk renk çiçeklerin,

Her yeri renklendirdi.

Kuşlar ötmeye başladı.

Bütün hayvanlar uyandı

Çok güzel oldu şimdi.

Bir ağaç vardı bahçemizde,

Yaşlıydı da, tatlıydı da.

Dedem dikmiş o ağacı,

Anıları bitmemiş onla.

Kışın bembeyaz oluyor,

Son baharda soluyorsun.

İlkbaharda çiçek açıyor,

Yazın ise parlıyorsun.

Ne güzel duruyorsun doğada,

Neşemize neşe katıyorsun.

Bize oksijen veriyorsun,

Sağlığımıza yardım ediyorsun.

Seni seviyoruz canım ağacım.

Kesmesinler seni, koparmasınlar

kalbimden.Hayatın damarısın,Bir tanesin canım ağacım!

BETÜL ÇAKIR

İLKBAHAR CANIM AĞACIM

AYŞEGÜL KILIÇ

Ben de Varım Ben Tom

Page 32: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,

Emre mavi gözlü, sarışın güzel bir çocuktu. Hayvanları çok

severdi. En çok da kuşları ve leylekleri severdi. Bir kış günüydü.

Emre sokağa çıkıp oynamak kuşların süzülerek uçuşlarını

seyretmek istiyordu. Hem belki de bir leylek görebilirdi. Ama

dışarı çıkamıyordu çünkü; hastaydı ve dışarısı çok soğuktu.

Emre’nin annesi odayı havalandırmak için camı azıcık açtı. İçerisi

havalansın diye camı açmıştı. Emre annesinin camı açtığını

anladı. Hemen aşağı indi. Camdan bir leylek gördü.

Leylek:- Merhaba, Emre nasılsın?

Emre:- Hastayım, hem sen benim adımı nereden biliyorsun?

Leylek:- Pencereden duydum.

Aslında çok şaşırdım. Bir leylek nasıl konuşabilir ki? Gerçekten

çok şaşırdım. Bunun bir rüya olabileceğini düşündüm ve

doğru çıktı. Ama bir türlü uyanamıyordum. Ardından leylek

uçtu, annem geldi. İşte o zaman uyandım. Aslında kış değil

yaz günüydü. Hasta değildim. Leylekler uçuşuyordu. Bir leylek

vardı konuşabiliyordu. Emre’yi de tanıyordu. Bir gün o sihirli

leylek geldi. Onunla konuştu. Sonra leylek ve Emre dışarı

çıktı. Birlikte oyun oynadılar. Oyun oynarken leyleğin kanadı

sokak lambasına çarptı. Emre hemen onu veterinere götürdü.

Veteriner leyleği iki günde kurtardı.

Sonra leylek Emre’ye teşekkür etti. Bunların hepsi bir rüyaydı.

Bir ormanın içinde sevimli mi sevimli bir ceylan varmış. Bu ceylan

arkadaşlarıyla, çok iyi anlaşırmış. Hep oyunlar oynarmış. Çok

eğlenirmiş.

Bu ormanda bir gün ceylan ve at birlikte dolaşmaya çıkmışlar.

Derken inanılmaz bir şey olmuş. Karşılarına bir kurt çıkmış.

Onlara saldırmış. At kurtla mücadele ederken ceylan koşup

arkadaşlarına haber vermiş. Arkadaşını kurtarmak için. Ama

kimse yardımına gelmemiş. At kurdun saldırısından bir şekilde

kendini kurtarmayı başarmış.

At ile ceylan da bir gün bu kurda tuzak kurmuşlar. Onu yakalayıp

cezalandırmak istemişler. Kurt bunların tuzağına düşmüş.

Kapana kısılmış. Ve at ile ceylana yalvarmaya başlamış. Yaptığına

pişman olmuş. Onlardan özür dilemiş. At ile ceylanda acımış ve

kurdu serbest bırakmışlar. Daha sonra kurt onlarla çok iyi dost

olmuş.

Bayrak, al bayrakBulutlardan yağan yağmura bak.

Sakın topraktan çıkmasın o bayrak

Ay, yıldızımız

Denizlerde şehit çokResmen savaştan çıkan yok.

Boş hastane yok.Savaşta şehit çok.

Senin için şehit oldu onlar,

Sahillerde çürüdü onlar,

Gemileri batırdılar.Senin için can verdi onlar

Hiç acıma düşmana,Sakın siperden çıkma.

Vurulursun aman Allah!

Acımaz bile sana.

Vatanımız olmasaNeden doğduk burada

Allah yardımcımız valla

Keskin nişancı ol da biraz işe yara

Bayraktır nurumuzElimizden bırakmıyoruz

Kanımızın son damlasına kadar

Uğrunda savaşıyoruz.

Ay yıldızlı bayrağım,

Canım bayrağım.Sensiz vatan olmaz,

Canım bayrağım.Şehitlerimizin kanından,

Ay yıldızlı bayrağım.

Sen bizim vatanın,

Simgesisin canım bayrağım.

Sen ne güzel bayraksın

Ay yıldızlı, kırmızı bayrağım.

Canım bayrağım,Ay yıldızlı, kırmızı bayrağım.

EMİR ALİ ÜÇÜNCÜOĞLU

SENİN İÇİN ŞEHİT OLDULAR

AY YILDIZLI BAYRAĞIM

CUMA ENES YALMAN

İki İyi Dost Ceylan İle At

Page 33: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,

Raflarda bembeyaz duran bir silgi varmış. Bu silgi kendinden

emin bir silgiymiş.

Bir gün bir kırtasiyeye bir çocuk gelmiş. Bu çocuk rafta duran

silgiyi almış.

Eve geldiğinde silginin paketini açmış ve yazdığı yazıyı silmeye

başlamış. Ama öyle bir silmiş ki silginin canı çok acımış.

Günlerden bir gün silgi eskimiş. Kapkara olmuş ve yanında duran

kaleme:

- Aman Allah’ım nedir bu çektiğim!

Kalem dayanamayıp:

- Sen bir de bana sor! Beni çiğneyip, çantasına atıyor, kocaman

ağzına sokuyor.

İkisi de bir ağızdan:

- Bu çocuğun araç gereçlerinin nasıl kullanması gerektiğini

öğrenmesi gerekir.

Ertesi gün çocuk okula gittiğinde öğretmeni çocuğun araç

gereçlerini görünce sınıfa:

- Çocuklar araç gereçlerinizi nasıl kullanmalısınız. Bunu bilen var

mı?

Çocuk gerçektende okul eşyalarının kullanımını bilmiyordu.

Öğretmen:- Araç gereçlerinizi dikkatli kullanmalı zarar vermemelisiniz. Bir

gün geldiğinde “Niye bana zarar verdin” diyecekler.

Ay yıldız,Bağımsızlık.Bu bayrakVatan’ın.

Ne kanlar aktı.Bu topraklardan.Kana gömülmüşBu vatan.

Bayrak ,mavi gökyüzündeSüzülüyor.Ne hoş duruyor

Ay yıldızBizim bayrağımız,

Biz korumalıyız.KaybedersekNe yaparız.Bu bayrak için bu vatan içinÇok çalışmalıYorulmalı.

KorudukKoruyacağızAsla ve aslaBırakmayacağız.

FATMA SENA ARSLAN

VATANIM

Silgi

Bir yaz günüydü. Her yer çiçeklerle kaplanmıştı. Ve baloncu

amca dışarıda balon satıyordu.

Bütün çocuklar ondan balon aldı. Akşam olmuştu ve baloncu

amca evine doğru yürüdü. Evine geldiğinde kapısının önünde

bir mektup gördü. Bu mektubu aldı ve içeriye girdi. Mektubu

açmayı hiç düşünmedi. Hemen yatağına girdi ve uyudu. Sabah

olmuştu ve balon satmak için dışarı çıktı. Mektubu da açmaya

karar verdi ve açtı. İçinde torununun 19 Mart’ta olan doğum

günü kutlamasının davetiyesi vardı. Baloncu amca neden uzun

zamandır açmadığını düşündü.

Onun için memleketine geri döndü. Torununun orada doğum

gününü kutladılar. Baloncu amca oturup artık memleketinde

balon satmayı düşündü.

Ve torunuyla orada balon sattılar.

Merhaba arkadaşlar. Ben bir kalemim ve size

maceramı anlatmak istiyorum.

O gün yine Ayşe okula gidiyordu. Ben de zaten

onun kalem kutusunun içindeydim. Okula geldik

ve beni kalem kutusundan çıkartarak kullandı.

Eve gitme saati gelmişti. Zil çaldı. Herkes evinin

yolunu tutmuştu. Ayşe eve gelir gelmez ödevlerini

yapmaya başladı ve bitirdi. Akşam uykuya

yattı ve uyudu. Ben de kalem kutusunun içinde

uyuyordum. Sabah olmuştu ve okula gittik. Ayşe

beni çok kötü kullanıyordu. Ben eskidim ve beni

çöpe attı. Ben çok üzüldüm. Çöpçüler çöpleri

alırken beni de götürdüler. Üç gün o kokuşmuş

çöplerin yanında kaldım. Bir çocuk oralarda

geziyordu. Ben de ona bakıyordum. Birden beni

gördü ve eline aldı, evine götürdü.

Ve beni dolabına koydu.

KalemMacerası

ESMA GÜL KARATAŞ

Baloncu Amca

Page 34: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,

Ben eskiden kırtasiyede ki küçük bir kalem idim. Ta ki bir çocuk

beni satın alıp gidene kadar.

Şimdi çok kullanılan bir kalem oldum. Yanımda çok fazla kalem

var. Hepsiyle teker teker arkadaş oldum. Ama bir tanesi hariç. O

beni, ben de onu çok kıskanıyorum. Bir sınav günü Ahmet beni

kullandı ve hiç yanlış çıkarmadı. Kıskandığım kalem beni daha

fazla kıskanmaya başladı. Bir daha ki sınav günü onu kullandı.

Bu sefer ben onu kıskandım.

Günler böyle geçti. Diğer araç gereçleri bu durumdan hiç

memnun değildi. Kalem kutusu artık bizi taşımak istemiyordu.

Yine bir sınav günüydü. Diğer araç gereçleri bize bir ders

vermek istedi. Ahmet her sınav gününden önce bizim ucumuzu

açardı. O gün kalem traş bizim ucumuzu çok açacaktı. Ve

küçülecektik. Öyle de oldu. Ahmet bizi kullanamadı.

Bizim kıskançlığımız neredeyse Ahmet’in sınavı bitirememesine

neden olacaktı.

Bir kış günüydü. O kadar soğuktu ki evlerin çatısı buz tutmuştu

adeta. Kar taneleri elmas gibiydi. Bir orman vardı. O ormanın adı

zekiler ormanı idi.

Bu ormandaki herkes en zeki en akıllı benim diye geçiniyordu. Bir

gün bu ormana minik bir tavşan geldi. Ormandaki tüm hayvanlar

ben herkesten daha zekiyim diye böbürlenip gururlanıyordu.

Bu küçük tavşan onların bu durumuna kıs kıs gülüyor. Ve siz

görürsünüz bakalım bu küçük tavşan size güzel bir ders verecek

demiş.

Ama bir yandan da bu işin çok zor olacağını düşünmüş. Çünkü

hepsinin evlerine girip yemeklerini almaya çalışacakmış. Ama

bunun için diğer bütün tavşanlardan yardım istemiş. Bir tavşan

ordusu hazır olmuş. Hepside arkadaşları tavşanın planını

beğenmiş. Akşama kadar tavşanlar saklanmışlar. Hiç biri ortalıkta

görünmemiş ve gece olmuş. Ormandaki bütün hayvanlar uykuya

dalmışlar. Bu tavşan ordusu da evlere girip erzakları almışlar.

Sabah uyanınca ormandaki bütün hayvanlar çok şaşırmış. Ve

hepsi de bu olayı konuşuyormuş. Sonra tavşanlar herkesin evine

bir not bırakmışlar.

“Yiyeceklerinizi biz tavşanlar aldık. Siz kendinizi çok zeki zannedip

gururlanıyorsunuz. Diğer hayvanları küçümsüyorsunuz. Amacımız

sizlere küçük bir ders vermekti”.

Demek ki sizden daha akıllıları da olabiliyormuş.

Bizlere sayısız nimetler veren,

Canlı cansız her şeyi düşünen

Bağışlayan ve affeden

Rahman ve rahim olan Allah’tır

Hata yapsak da bazen,

Doğru işler yapmasak da,

Bizi affeden,Kerim olan Allah’tır.

Hatalarımızdan ders almasak da,

Yanlışlarımızla doğruyu bulmasak da,

Yüzümüze vurmayan,

Settar olan Allah’tır.

Kırmızı durOndan sonra neSarı hazırlanSon yeşil geç

Üç renk ışıklarSarıYeşilKırmızı

Kırmızıda geçmeCeza yemeSonra para verme

Aman kırmızı ya dikkat

Yeşil geçAman geç kalmaBir dahakini bekleme

HAMZA SERTATLI

AFFEDEN ALLAH TRAFİK

HAMZA DOBLAK

KıskançlıkEn Zeki Benim

Page 35: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,

Bir şehir varmış. Bu şehirde rüzgar ve yağmur hep kavga

ederlermiş. Bir gün yine rüzgar ve yağmur kavga ediyorlarmış.

Yağmur diyormuş ki:

- Ben senden daha güçlüyüm.

Rüzgar da hemen ona karşılık vermiş demiş ki:

- Asıl ben senden daha güçlüyüm. Hem ben insanlar benim

sayemde serinliyorlar ve beni seviyorlar. Yağmur da demiş ki:

- Hey! Orda dur bakalım. İnsanlar beni daha çok seviyor. Hem

çocuklar yağmurda oynamayı seviyor.

Sonra yağmurla rüzgar dövüşmeye başlamış. Bir yağmur bir

rüzgar geldi. İnsanlar çok mutsuzdu. Güneş dedi ki:

- İkiniz sıra sıra yapsanız daha iyi olur, dedi. Yağmurla rüzgar

dedi ki:- Olur, peki. Sonra rüzgar dedi ki ilk yağmur başlasın. Sonra

yağmur yağmış çocuklar yine eskisi gibi oyun oynamışlar.

Uzaydaki gezegenler Dünya’yı çok kıskanıyorlarmış. Çünkü

Dünya’da canlı varlıklar varmış. Ama bir gezegen Dünya’yı

kıskanmıyormuş. Bu kişi Satürn’müş. Bir gün Dünya, gezegen

arkadaşlarıyla birlikte okula gidiyormuş. Herkesin elinde bir

oyuncak varmış. Sadece Neptün’ün elinde oyuncak yokmuş.

Neptün Satürn’e sormuş:

- Neden herkes oyuncak getirdi?

Satürn şöyle dedi:

- Dün öğretmen demişti, oyuncak getirin.

Neptün şöyle dedi:

- Ama ben oyuncak getirmeyi unuttum.

Satürn dedi ki:- Dünyanın iki tane oyuncağı var ondan iste. Neptün Dünya’nın

yanına gidip şöyle dedi:

- Senin iki tane oyuncağın varmış bir tanesini bana verir misin?

Dünya şöyle dedi:

- Veririm ama benden özür dileyeceksin ve Neptün Dünya’dan

özür dilemiş.

Bir yaz günüydü. Zeynep, ilkbahar da saçlarını sarartıp kısaltmış,

teni koyulaşmıştı. Hala böyleydi ve yazın keyfini çıkarmak

istiyordu. Yatağına yatıp tavanı seyretmeye başlamıştı.

Zeynep, tavanı izlerken uyuyakalmıştı. Akşam, Zeynep bir

şekilde uyanmıştı. Biraz da uyuşmuştu. Annesi akşam yemeğine

çağırmıştı. Akşam yemeğinde Zeynep’in babası sabah plaja

gideceklerini söylemişti. Zeynep çok heyecanlanmıştı. Akşam

erken yattı. Sabah Zeynep erken kalkmıştı. Bir çırpıda giyinmiş,

kahvaltı yapmıştı. Sandviçleri hazırlayıp arabaya binmişlerdi.

Zeynep oldukça heyecanlıydı.

Plaja gitmek çok uzun sürmüştü. Sonunda plaja gelmişlerdi.

Zeynep çok heyecanlanmıştı. Hemen hırkasını ve şortunu

çıkarmıştı. Mayosuyla denize girmişti. Annesi halıyı sermiş ve

şemsiyeyi açıp dikmişti. Bir süre sonra annesi güneşin çıktığını

görmüştü. Denize biraz girip kızına seslenmişti. Tam o sırada

Zeynep’in babası Mehmet Bey denize atlıyordu:

- Bombaaaa!...- Zeynep, gel de güneş kremini sürelim. Ah !bu da ne?

- Pardon, dedi Mehmet Bey.

Zeynep biraz güldükten sonra yüzmeye devam etti. Birden

uzakta bir şey gördü. Biraz yaklaşınca birde ne görsün! Denizde

bir köpek! Hemen babasını çağırmıştı. Babası ile birlikte köpeği

kurtarmışlardı. Sonra da ona aç olduğu için sandviç vermişlerdi.

Zeynep’in annesi köpekleri çok severdi. O nedenle köpeği eve

almışlardı.

O akşam günlüğüne şunları yazmıştı: “Merhaba sevgili günlük!

Bugün plaja gitmiştik. Orada bir köpek bulduk, adını da Fındık

koyduk. Artık bizimle yaşıyor.’’ Bunları yazdıktan sonra tam

yatacakken bir şey onu yalamış:

- Dur Fındık! Gıdıklanıyorum

Allahım senin huzurunda

Ellerimi açtım sana dua ediyorum

Sen tek birsinSenden başka ilah yoktur.

Seni çok seviyorum Allah’ım

Sen kerimsin Allah’ım

Sen yüceler yücesisin Allah’ım

Sen yetimlerin sahibisin Allah’ım

Mutluluğun anahtarları,

Sevgidir, hoşgörüdür.Ancak bazı insanlarÇok nankördür.

Mutluluk,Arkadaşlıktan doğar.Mutlu olmazDüşman olanlar.

Mutlu olan,Çalışkan olur.Çalışıp, başaranMutlu olmuştur.

Mutluluk,Olumludur.Mutlu olanOlgundur.

HÜMEYRA AKKUZU

ALLAH’IM MUTLULUĞUN ANAHTARLARI

HAYRUNNİSA YILMAZ

Neptün ve Dünya Yaz Macerası

Page 36: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,

Günün birinde bir kalem yaşarmış. Bu kalem altınlardan

gümüşlerden oluşurmuş.

Birde yanında eski kalem yaşarmış. Eski kalem çok güzel

yazarmış ama eski olduğu için kimse onu almazmış. Zengin

ve yeni kalem hiç güzel yazmazmış ama çok güzel olduğu için

herkes onu alırmış.

Bir gün mağazaya bir çocuk gelmiş. Bu çocuk yeni kalem yerine

eski kalemi almış.

Okula gittiğinde herkes yeni kalemini gösteriyormuş. Öğretmen

bir yazı yazdırmış. Herkes çok kötü yazmış bir tek o çocuk çok

güzel yazmış, bunun nedenini eski kalem olarak göstermiş. Eski

kalem ne zaman beni alacaklar diye beklerken bir anda içerisi

çocuk dolmuş.

Eski kalem artık tüm kalemlerden çok eski kalem satılmış, bu

sayede kalemlerin kralı olmuş.

Güzel mi güzel bir orman varmış. Bu ormanda bir çok hayvanlar

varmış. Her tarafta çok güzel ağaçlar da varmış. Bunlardan birisi

de etobur bitkilermiş. Dünyadan yok olduğu düşünülen bütün

bitkiler de orada yaşarmış.

Bu ormanda böceklerle bitkiler çok iyi anlaşırlarmış. Ama

böceklerin kralı Suskun gelene kadarmış. Aslında o nadir bulunan

kır ayaklardan biriymiş.

Suskun bitkileri hiç sevmezmiş. Bu yüzden yaşadığı yerde hiç bitki

yokmuş. Bir bitki görürse hemen onu ezer yada koparırmış.Bu

yüzden onun hiç arkadaşı olmazmış.

Suskun bir gün bu bitkilerden sıkılmış. Aklına bir fikir gelmiş. Artık

bitkilere karşı savaş yapmakmış. Yarın uyandığında ilk işi bitkilerle

savaşa hazırlanmak olmuş.

Bunu duyan bitkiler de hazırlığa geçmiş. Bu haber krala kadar

gelmiş. Kralın adı şu imiş: Sarkür imiş.

Bu Sarkür aslında bir et obur bitkiymiş.

Suskun askerleriyle geldi ve savaş başlattı. Savaş bitince Suskun,

bitkiler kralı Sarkür’ü tebrik etti. Sonunda Suskun bitkileri yemeğe

çağırmış. Artık bir daha iki tarafta savaş etmemiştir. Böceklerle,

bitkiler sonsuza dek arkadaş kalmışlar

Bayrağımı dalgalandıran,

Tüm şehitlere.Helal olsun,Bu güzel Cennet vatanı

Bizlere bırakan şehitlere

Rahmet olsun.

Şehitlerimizin kanını,

Temsil eden tek bayrak.

Şehitlerimizin kanından,

Rengini alan al bayrak.

Her devlet taşıyamaz ,

Senin gibi bir bayrağı.

Türk milletine emanettir

Bu güzel al bayrak.

Hep senin yanındayım,

Sabahtan, akşama

Bizi kucaklarsın hep,

Seni çok severim.

OkulumBizi yanına aldın,Sen olmadanEğitim olmaz

OkulumOkumayı yazmayı

Sınıfında öğrendim

Seni çok severimBenim güzel okulum

MEHMET KUNUR

BAYRAK OKULUM

KEREM OKUR

Eski Kalemin Sırrı

Böceklerve Bitkiler

Page 37: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,

Bu gün 11 Mart 1915. Şavaş yine başlamıştı. Cephede o kadar

çok şehit veriyorduk ki artık çocuklar bile cepheye gidiyordu.

Ama çocuklar ölmekten korktukları için cepheye gitmiyorlardı.

Ama aralarından en fakiri Hasan, cepheye gitmek için can

atıyordu. Bir de Hasan sarı saçlı, mavi gözlü, beyaz tenli,

merhametli ve iyi bir çocuktu. Ve görevi askerlere su ve yemek

taşımaktı. Ve görevini her gün düzenlice yerine getiriyordu. Bir

gece cephede çok büyük bir bombardıman oldu. Çok yaralımız

vardı. Artık hastaneler dolmuştu. Ve yaralılara Hasan da yardım

ediyordu. Ve sonra Hasan cephedeki ağabeyleriyle beraber

düşmana karşı koymak istiyordu. Ama hep Yahya Çavuş: “Sen

küçüksün savaşamazsın” diyordu. Ve Hasanı yüreklendiriyordu.

Yahya Çavuş, Hasan cephede savaşamadı diye üzülüyordu. Ve

Hasanın yaşlı bir babaannesi ve dedesi vardı. Fakat onlardan

haber alamadığı için üzülüyordu. Ve hep cephede yatarken

onları düşünüyormuş. Ve sonra yatarken babaanne ve

dedesiyle mutluluklarını hatırlıyormuş.

Yahya Çavuş, Hasanın bu durumuna çok üzülüyordu. Ve hep

onu teselli ediyordu. Ve sonra, bir gece daha bir bombardıman

oldu. Çok şehit vardı.V e savaşın büyük geçtiği bir yerde can

çekişen bir asker vardı. Ve Hasan o askeri kurtarmak için canı

pahasına oraya gidiyordu. Ve onu kurtarıp güvenli bir yere çekti.

Aslında Hasan vurulmuştu. Ama vurulduğunu hissetmiyordu.

Yahya Çavuş yanına geldi. Hasanı kucakladı.

- Hasanım hep savaşmak istiyordun ya şimdi savaşarak şehit

oldun.

Merhaba! Ben kalem, sana bir anımı anlatacağım. Hazır mısın?...

Birgün bir kırtasiyenin rafında iken bir çocuk beni satın aldı. İlk gün

çocuk beni bir bebek gibi korudu. Ama ertesi gün bir arkadaşı

beni izinsiz aldı. Bastıra bastıra defterini karaladı. Defteri çok

kötüydü. Birden ucum kırıldı. Canım acıyordu. Ben dayandım

ama, bir inilti sesi duydum:

-Sayfalarım, bembeyaz sayfalarım. Mahvoldular. Zaten tahmin

etmiştim, bu çocuğun beni iyi kullanmayacağını biliyordum, dedi.

Ben de:- Ben bu çocuğun kalemi değilim. Özür dilerim, dedim.

Defter atıldı:

- Özür dilemene gerek yok, bunu yapan Tombik Ahmet, dedi. Ben

teneffüs bitince oh çektim. Ayşe ucumu açtı. Öğretmen defterlere

bakacaktı. Az önceki deftere çok acıdım. Güzelim defter çöp

olmuştu.

Birden öğretmen bağırdı:

- Ahmet defterin çöplük gibi, dedi.

Yeniden beni hüzün kapladı. Bir gün Ahmet’in defteri bitti. Ahmet

hatasını bu an anladı, defterinden ve benden özür diledi.

İlkbahar geliyorKuşlar ötmeye başlıyor

Çiçekler açıyorDünya canlanıyor.

Güneş çıkıyorÇiçekler heyecanlanıyor

İnsanlar seviniyor

Hayvanlar parti veriyor.

İsraf etmeTutumlu olHer zaman vardırTek bir yol

Tutumluluk sanaÇok uyarİsraf edeniHemen uyar

Sen tutumlu olursan

Herkese örnek olursun

Tutumluluk ne güzel

Herkes tutumlu olsun

MERVE YILDIZ

İLKBAHAR TUTUMLULUK

MEHMET SEMİH AKBAŞ

Çanakkale Ben Kalem

Page 38: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,

O gün çok mutlu bir köpek vardı. Beyaz tüylü sevimli bir köpekti.

Köpek ormanda dolaşırken aç ve bacağı incinmiş bir aslan

gördü. Ve köpek onu evine götürdü. Onun yaralarını temizledi.

Ve ona yemek verdi. Sonra onlar arkadaş oldular. Hatta kardeş

bile oldular. Her şeyin üstesinden gelebiliyorlardı.

Bir gün köpeğin evi yandı. Köpek dışarı çıkamadı. Ve şöyle

bağırıyordu:

Yardım edin!

Bunu duyan aslan dedi ki:

Korkma köpek!

Ve içeri girdi onu kurtardı. Ama kendisi ölmüştü.

Bir varmış, bir yokmuş bir zamanlar Hoppi adında bir ayı varmış.

Bu ayı çok akıllı çok çalışkan birazda gevezeymiş.

Günlerden bir gün Hoppi babasından izinsiz arabasını almış. Bu

durumdan babasının haberi yokmuş.

Hoppi kendi aklınca yavru ayıları ormanda arabayla gezdirmek

istemiş. Yavru ayıları arabaya bindirmiş, arabaya sığmayan minik

ayılardan bazılarını da bagaja bazılarını da tavana oturtmuş.

Orman polisi boz ayı gördüğü manzara karşısında şaşırmış ve

ardından Hoppi’nin kullandığı arabayı durdurup, arabayı ve

içindekilerin kim olduğunu kontrol etmiş.

Yaşlı boz ayı gördüğü manzara karşısında çok şaşırmış,

Hoppi’ye kaç yaşında olduğunu sormuş. Hoppi’nin yaşı araba

kullanmaya müsait değilmiş. Hoppi’nin yaptığı çok tehlikeli ve

orman kanunlarına aykırı imiş. Boz ayı yardımcısı hızlı tavşanı

Hoppi ‘nin evine göndermiş. Hızlı tavşan Hoppi’nin babasına

arabasının nerede olduğunu sormuş. Babası ise yuvalarının

önünde olduğunu hızlı tavşana söylemiş, hızlı tavşan bir bak

bakalım nerede demiş. Babası arabayı bulamamış ve hızlı

tavşanla beraber boz ayının yanına gitmişler. Hoppi’nin babası bu

manzara karşısında çok şaşırmış.

Babası oğluna kızmış sonrada cezayı ödeyip gitmişler. Hoppi

babasına bir daha öyle bir şey yapmayacağına söz vermiş. Ve bir

daha da yapmamış.

Benim güzel annem

Her gün öper, koklarsın

Senin güzel sevgin hiç bitmesin

O güzel sevgin

Senin güzel kokun

Hiç bitmesin hepSenin yüreğinAyağa kaldırırO güzel sevgin

Öğretmensin sen,

Öğretirsin sen,Sevilirsin sen,Seversin sen,

Anne, baba gibisin sen,

Şefkatlisin sen,Kızarsın bazen,Her zaman seversin zaten

ÖMER SEYFETTİNOKUDUCU

BENİM GÜZEL ANNEM

ÖĞRETMEN

MUHAMMET TALHA KAÇAN

Köpek İle AslanHoppininMacerası

Page 39: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,

Sonbahar gelmiş. Ali okula gitmek için günleri sayıyormuş. Okul

eşyaları sevinçten ve mutluluktan bağırıyorlarmış. Ali, tek tek

eşyalarını seçmiş.

Ali’nin eşyalarından biri bu sınavda beni kullanacaksınız demiş.

Diğeri hayır, O beni kullanacak demiş. Ali aslında yeni aldığı

mavi kalemi kullanacakmış. İkisini de yanına almış. Arkadaşı

Seda kalemini evde unutmuş. Arkadaşı Ali’den kalemini istemiş

Ali yeni aldığı kalemi vermiş. Seda kalemi çok beğenmiş ve onu

Aliye geri teslim etmemiş. Ali okul çıkışı Seda’dan kalemi tam

isteyecekken Seda’nın kelemi çok beğendiğini görmüş Seda’ya

hiçbir şey söylememiş.

Ertesi gün seda Ali’ye bir sürpriz yapmış. Ali’ye çok güzel bir

kalem almış ve bir not yazıp bırakmış. Ali çok sevinmiş ve

Seda’ya çok teşekkür etmiş .

Bu yaz, şirin yunus yine çok tatlıydı. Tombik yanakları, kocaman

gözleri ile herkesin ilgisini çekiyordu.

Kıskanç yunuslar, şirin yunusun bu kadar tatlı olmasına

dayanamıyorlardı. Kıskanç yunuslar, şirin yunustan kurtulmak

için cadının yanına gittiler. Cadı onlara şirin yunusu bir aynanın

karşısına geçirip ”Abrakadabraka yok olacaksın de“dedi. Kıskanç

yunuslar bu planı konuşurken şirin yunusun en iyi arkadaşı

gökkuşağı balığı oradan geçiyordu. Kıskanç yunusların planını

duydu. Kıskanç yunuslara görünmeden oradan uzaklaştı. Şirin

yunusa kıskanç yunusların planını anlattı. Şirin yunus sakin bir

yunus olduğu için çok kötü bir tepki göstermedi. Kızgın olmaktan

çok üzülmüştü. Çünkü o bu denizdeki herkesi çok sever ve

kimsenin ondan nefret etmesini istemezdi.

Denizin kraliçesi kıskanç yunusların öneri aldığı cadıdan hiç

hoşlanmazdı. Çünkü o cadı çok zalim ve yalancıydı. O cadıya

güvenenin başına hep kötü şeyler gelirdi. Şirin yunus kıskanç

yunusların planından dolayı çok tedirgindi.

Kıskanç yunuslar, şirin yunusu hazırlıksız anda yakalamayı

bekliyordu. Şirin yunus etrafta dolaşırken kıskanç yunuslar

ile karşılaştı. Kıskanç yunuslar şirin yunusa aynanın karşısına

geçmesini söyledi. Şirin yunus çaresiz aynanın karşısına geçti.

Kıskanç yunuslar, yavaş yavaş cadının dediği cümleyi söylemeye

başladılar. Büyüyü söyledikten sonra bir şey hissettiler. Karşılarına

baktıklarında şirin yunus yoktu. Yaptıkları büyü kendilerine

uygulandı. Kıskanç yunuslar ne olduğunu anlayamadan yok

oldular.

Kraliçe deniz kızı olanları duyunca bunu cadının yaptığını ve

şirin yunusun cadının elinde olduğunu söyledi. Hep beraber

cadının evine gidip şirin yunusu aldılar. Artık denizde birbirini

kıskanan yoktu. Aynı zamanda kötü cadıda hapse gitti. Tüm deniz

hayvanları mutlu oldu. Bunu şen şakrak kutladılar.

Toprağa düştü can askerim

Vatana dikmişse gözünü hain

Göz kırpmadan koşar bu ulu asker

Toprağa düştü can askerim

Vatanı korumak en büyük şandır

Vatan uğrunda ölmek şereftir

Vatan bölünmez bu bayrak inmez

Toprağa düştü can askerim

Peygamber ocağıdır askerlik

Bu vatan bu ezan bu bayrak bir bütündür

Türk bayrağı deyince Ey gafiller bir düşün

Toprağa düştü can askerim

Vatanıma göz diken Ey hainler

Bizim kutsal değerimizdir vatanımız

Hainler düştü mü toprağa leş olur

Can askerim düştü mü toprağa şehit olur şehit

Bayrağın o seninÖzgürlüğün sembolü

Onun için savaşacak,

Uğrunda can verecek

İyi bir insan olacaksın.

Onu hep koruyacak.

Göklerde dalgalandıracaksın

Bayrağımsın senGökyüzünden inmeyen

İnersen ne yaparım?

Tüm gece kapanır

Senin için yanarımSavaşmış atalarımız

Bayrağımız içinVatanımın eseriÖnemli mi önemli

Her sabah bakarım

Yerinde mi neşesi

ZEYNEP ECE SÜRMEN

CAN ASKERİM VATANIMIN ESERİ

ŞÜHEDA KARADAĞ

Okul Eşyaları Şirin Yunus

Page 40: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,

YENİ DÖNEMDEKIZ KAMPÜSÜMÜZLE DEHİZMETİNİZDEYİZ

Page 41: USTA KALEMLERDEN - yenidoguokullari.com...acaba sabretmek ne demek oluyordu. Fatma servisle eve geldi. Elbiselerini değiştirdi ve annesinin yanına gitti. Annesine sordu. çörek,