Çukurova Ün İvers İtes İ fen b İlİmler İ enst İtÜsÜ...
TRANSCRIPT
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Şebnem PARLAK GIDA KORUYUCU MADDESİ OLAN BİFENİL’İN İNSAN LENFOSİTLERİNDE KARDEŞ KROMATİD DEĞİŞİMİ, KROMOZOM ANORMALLİĞİ VE MİKRONÜKLEUS OLUŞUMU ÜZERİNE ETKİLERİ
BİYOLOJİ ANABİLİM DALI
ADANA, 2007
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
GIDA KORUYUCU MADDESİ OLAN BİFENİL’İN İNSAN LENFOSİTLERİNDE KARDEŞ KROMATİD DEĞİŞİMİ, KROMOZOM
ANORMALLİĞİ VE MİKRONÜKLEUS OLUŞUMU ÜZERİNE ETKİLERİ
Şebnem PARLAK
YÜKSEK LİSANS TEZİ
BİYOLOJİ ANABİLİM DALI
Bu tez 11/01/2007 Tarihinde Aşağıdaki Jüri Üyeleri Tarafından Oybirliği/Oyçokluğu İle Kabul Edilmiştir.
İmza…………………. İmza…………………. İmza……………………
Doç.Dr.Eyyüp RENCÜZOĞULLARI Prof.Dr.Mehmet TOPAKTAŞ Prof. Dr. Rüştü HATİPOĞLU
DANIŞMAN ÜYE ÜYE
Bu tez Enstitümüz Biyoloji Anabilim Dalında hazırlanmıştır.
Kod No Prof. Dr. Aziz ERTUNÇ
Enstitü Müdürü İmza ve Mühür
Bu Çalışma Ç.Ü. Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi Tarafından Desteklenmiştir. Proje No: FEF2006YL22 Not: Bu tezde kullanılan özgün ve başka kaynaktan yapılan bildirişlerin, çizelge, şekil ve fotoğrafların kaynak gösterilmeden kullanımı, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunundaki hükümlere tabidir.
I
ÖZ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
GIDA KORUYUCU MADDESİ OLAN BİFENİL’İN İNSAN LENFOSİTLERİNDE KARDEŞ KROMATİD DEĞİŞİMİ, KROMOZOM
ANORMALLİĞİ VE MİKRONÜKLEUS OLUŞUMU ÜZERİNE ETKİLERİ
Şebnem PARLAK
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
BİYOLOJİ ANABİLİM DALI
Danışman : Doç. Dr. Eyyüp RENCÜZOĞULLARI
İkinci Danışman : Doç. Dr. Hasan Basri İLA
Yıl : 2007, Sayfa: 72
Jüri : Doç. Dr. Eyyüp RENCÜZOĞULLARI
Prof. Dr. Mehmet TOPAKTAŞ
Prof. Dr. Rüştü HATİPOĞLU
Bu çalışmanın amacı, besinlerde antimikrobiyal madde olarak kullanılan
Bifenil’in genotoksik etkisinin olup olmadığını insan periferal lenfositlerinde kardeş kromatid değişimi (KKD), kromozom anormalliği (KA) ve mikronükleus (MN) testleri ile araştırmaktır. Bu amaçla insan periferal lenfositleri bifenil’in 4 farklı konsantrasyonu (10, 30, 50 ve 70 µg/ml) ile 24 ve 48 saat boyunca muamele edilmişlerdir.
Bu çalışmada farklı konsantrasyonlardaki bifenil ile 24 ve 48 saatlik sürelerde muamele edilen insan periferal lenfositlerinde KKD, KA ve MN sayısı hem muamelesiz kontrole hem de çözücü kontrole (DMSO) göre istatistiksel olarak önemli derecede artmıştır. Bu artışın genellikle doza bağlı olduğu görülmüştür. Ancak bu artışlar pozitif kontrol olan MMC’deki kadar olmamıştır. Bifenil, sadece kromozom yapı anormalliğini artırmış, kromozom sayı anormalliğini ise artırmamıştır. Bu çalışmada bifenil, hem 24 saatlik hem de 48 saatlik muamele sürelerinde replikasyon indeksi (RI) ve nükleer bölünme indeksi (NBI)’ni her iki kontroldekine göre önemli ölçüde düşürmüş ve bu düşüş doza bağlı olarak gerçekleşmiştir. Fakat bifenil mitotik indeks (MI)’i etkilememiştir.
Anahtar Kelimeler:Bifenil, İnsan periferal lenfositleri, Kardeş kromatid değişimi,
Kromozom anormallikleri, Mikronükleus
II
ABSTRACT
MSc THESIS
THE EFFECTS OF FOOD PROTECTOR BIPHENYL ON SISTER CHROMATID EXCHANGE, CHROMOSOME ABERRATION AND
MICRONUCLEUS IN HUMAN LYMPHOCYTES
Şebnem PARLAK
DEPARTMENT OF BIOLOGY
INSTITUTE OF NATURAL AND APPLIED SCIENCES
UNIVERSITY OF ÇUKUROVA
Supervisor : Assoc. Prof. Dr. Eyyüp RENCÜZOĞULLARI
Co Supervisor: Assoc. Prof. Dr. Hasan Basri İLA
Year : 2007, Pages: 72
Jury : Assoc. Prof. Dr. Eyyüp RENCÜZOĞULLARI
Prof. Dr. Mehmet TOPAKTAŞ
Prof. Dr. Rüştü HATİPOĞLU
The aim of this study was to determine the possible genotoxic effects of
biphenyl, which is used as an antimicrobial agent in food, by using sister chromatid exchanges (SCEs), chromosome aberrations (CAs) and micronucleus (MN) tests in human peripheral lymphocytes. The human peripheral lymphocytes were treated with four concentrations of biphenyl (10, 30, 50 ve 70 µg/ml) for 24 and 48 hours treatment periods.
In the present study, biphenyl significantly increased the frequency of SCEs, CAs and the frequency of MN when compared with both untreated control and solvent (DMSO) control. The induction of these abnormalities were in a dose-dependent manner. However, the potency of biphenyl on induction of SCEs, CAs and MN were lower than that caused by the positive control MMC. Biphenyl was capable to induce the structural CAs instead of numerical CAs. Biphenyl also showed a cytotoxic effect by decreasing the replication index (RI) and nuclear division index (NDI) in a dose dependent manner for both 24 and 48 hours treatment periods. However, biphenyl did not affect the mitotic index (MI).
Key Words: Biphenyl, Human peripheral lymphocytes, Sister chromatid exchange,
Chromosome aberration, Micronucleus
III
TEŞEKKÜR
Tez konumun belirlenmesi, yürütülmesi ve bütün çalışmalarım boyunca
bana rehber olan, ilgi ve yardımlarını esirgemeyen, öğrencisi olmaktan onur ve
mutluluk duyduğum Sayın Hocam Doç. Dr. Eyyüp RENCÜZOĞULLARI’ na
sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
Yardımlarından dolayı Biyoloji Bölüm Başkanı Sayın Hocam Prof. Dr.
Mehmet TOPAKTAŞ’ a ve ikinci danışmanım Doç. Dr. Hasan Basri İLA’ ya,
Arş.Grv. Ayşe YAVUZ, Biyolog Ümit ZAN ve Biyolog Semir CANIMOĞLU’ na
teşekkür ederim.
Ayrıca bütün çalışmalarım boyunca desteğini ve yardımlarını hiç
esirgemeyen değerli arkadaşım Uzman Biyolog Sebile AZIRAK’ a sonsuz
teşekkürlerimi sunarım.
Evlatları olmaktan büyük gurur ve mutluluk duyduğum sevgili annem ve
babama, yüksek lisans eğitimim süresince destek ve yardımlarını devamlı üzerimde
hissettiğim sevgili ablam ve enişteme sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
Projemizi maddi yönden destekleyen Ç.Ü. Araştırma Fonu yöneticilerine de
teşekkür ederim.
IV
İÇİNDEKİLER SAYFA
ÖZ………………………………………………………………………………. I
ABSTRACT.……………………………….…………………………………. II
TEŞEKKÜR……………………………………….…………………………… III
İÇİNDEKİLER ………………………………………………………………. IV
ÇİZELGELER DİZİNİ…….………………………………………………….VIII
ŞEKİLLER DİZİNİ…………………………………………………………. IX
SİMGELER VE KISALTMALAR.…………………………………………. XII
1.GİRİŞ………………………………………………………………………… 1
2.ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR………………………………………………….. 7
2.1. Benzoik Asit ile Yapılan Genotoksisite Çalışmaları.............................. 7
2.2. Bifenil, sodyum-ortofenil-fenol ile Yapılan Genotoksisite
Çalışmaları................................................................................................. 7
2.3. Borik asit ile Yapılan Genotoksisite Çalışmaları..................................... 8
2.4. Lisozim ile Yapılan Genotoksisite Çalışmaları........................................ 9
2.5. Nisin ile Yapılan Genotoksisite Çalışmaları............................................. 9
2.6. Propiyonik asit [(2-hydroxy-(1-N-nitrosoindole)] ile
Yapılan Genotoksisite Çalışmaları........................................................... 9
2.7. Sodyum benzoat ile Yapılan Genotoksisite Çalışmaları..................... 10
2.8. Sodyum nitrit ile Yapılan Genotoksisite Çalışmaları.............................. 11
2.9. Sorbatlar ile Yapılan Genotoksisite Çalışmaları...................................... 12
2.9.1. Sorbik asit ile Yapılan Genotoksisite Çalışmaları.......................... 12
2.9.2. Kalsiyum sorbat ile Yapılan Genotoksisite Çalışmaları................. 13
2.9.3. Potasyum sorbat ile Yapılan Genotoksisite Çalışmaları................. 13
2.9.4. Sodyum sorbat ile Yapılan Genotoksisite Çalışmaları................... 14
2.10. Sulfitler ile Yapılan Genotoksisite Çalışmaları....................................... 14
2.11. Tiabendazol ile Yapılan Genotoksisite Çalışmaları............................... 15
3. MATERYAL VE METOD………………………………………………… 17
3.1. Kullanılan Kimyasal Maddeler ve Deney Ekipmanları……………….. 17
V
3.1.1. Kullanılan Kimyasal Maddeler………………………………….. 17
3.1.1.1. Bifenil……………………………………………………... 17
3.1.1.2. Dimethyl Sulfoxide (DMSO)................................................ 18
3.1.1.3. Kromozom Medyumu……………………………………... 18
3.1.1.4. Kolşisin (Kolkisin).………………………………………... 19
3.1.1.5. Hipotonik Eriyik…………………………………………… 19
3.1.1.6. Fiksatif…………………………………………………….. 19
3.1.1.7. 5’-Bromo-2’-deoxyuridine (BrdUrd)……………………. 20
3.1.1.8. Sorensen Tamponu (Sorensen Buffer)…………………….. 20
3.1.1.9. Standart Saline Citrate (SSC) Eriyiği……………………… 20
3.1.1.10. Giemsa…………………………………………………….. 21
3.1.1.11. Entellan…………………………………………………… 21
3.1.1.12. Nitrik Asit (HNO3)………………………………………. 21
3.1.1.13. Mitomycin C (MMC)…………………………………….. 21
3.1.2. Kullanılan Deney Ekipmanları………………………………….. 22
3.1.2.1. Hassas Terazi………………………………………………. 22
3.1.2.2. Santrifüj……………………………………………………. 22
3.1.2.3. Mikroskop…………………………………………………. 22
3.1.2.4. İnkübatör………………………………………………….... 22
3.1.2.5. pH Metre…………………………………………………… 22
3.2. Lamların Temizlenmesi………………………………………............... 23
3.3. Kardeş Kromatid Değişimini (KKD) (Sister Chromatid Exchange=
SCE) ve Kromozom Anormalliklerini (KA) (Chromosomal
Aberration=CA) Saptamak Amacıyla Hücre Kültürünün Yapılması,
Test Maddelerinin Kültüre İlave Edilmesi, Preparatların
Hazırlanması, Boyanması ve Mikroskobik İncelemeler………………... 23
3.3.1. Kardeş Kromatid Değişimini (KKD) ve Kromozom
Anormalliklerini (KA) Saptamak Amacıyla Hücre Kültürünün
Yapılması, Test Maddelerinin Kültüre İlave Edilmesi ve
Preparatların Hazırlanması………………………………………….. 23
3.3.2. Preparatların Boyanması…………………………………………. 25
VI
3.3.3. Mikroskobik İnceleme…………………………………………… 26
3.3.3.1. KKD ve Replikasyon İndeksinin (RI) (Proliferasyon
İndeksi=PI) Saptanması………………………………………….. 26
3.3.3.1.(1). KKD Sayısının Saptanması …………………..... 26
3.3.3.1.(2). Replikasyon İndeksinin (RI) (Proliferasyon
İndeksi=PI) Saptanması………………………………………. 27
3.3.3.2. Kromozomal Anormallikler (KA) ve Mitotik İndeksin
(MI) Saptanması………………………………………………….. 32
3.3.3.2.(1). Kromozom Yapı ve Sayı Anormalliklerinin
Saptanması ……………………………………………………. 32
3.3.3.2.(2). Mitotik İndeksin (MI) Saptanması…………………… 33
3.4.. Mikronukleus (MN) Oluşumunu Saptamak Amacıyla Hücre
Kültürünün Yapılması, Test Maddelerinin Kültüre İlave Edilmesi,
Preparatların Hazırlanması, Boyanması ve Mikroskobik İncelemeler… 33
3.4.1. Mikronukleus Sayısını Saptamak Amacıyla Hücre
Kültürünün Yapılması, Test Maddelerinin Kültüre İlave
Edilmesi ve Preparatların Hazırlanması……………………………. 33
3.4.2. Preparatların Boyanması…………………………………………. 35
3.4.3. Mikroskobik İnceleme…………………………………………… 35
3.5. Mikroskopta Fotoğraf Çekme…………………………………………. 36
3.6. İstatistik Analiz ve Sonuçların Değerlendirilmesi……………………. 37
4.BULGULAR………………………………………………………………… 38
4.1. Bifenil’in KKD Üzerindeki Etkileri…………………………………... 38
4.2. Bifenil’in Kromozomal Anormalliklerin (KA) Oluşumu
Üzerindeki Etkileri……………………………………………………… 40
4.3. Bifenil’in Mikronükleus (MN) Oluşumu Üzerine Etkileri…………….. 46
4.4. Bifenil’in DNA Replikasyonu ve Mitoz Bölünme Üzerindeki
Etkileri…………………………………………………………………... 51
VII
5. TARTIŞMA…………………………………………………………………. 55
5.1. Bifenil’in KKD, KA ve MN Oluşumu Üzerindeki Etkileri…………..... 55
5.2. Bifenil’in DNA Replikasyonu ve Mitoz Bölünme Üzerindeki Etkileri. 58
6. SONUÇ VE ÖNERİLER………………………………………………….. 60
KAYNAKLAR………………………………………………………………… 61
ÖZGEÇMİŞ……………………………………………………………………. 72
VIII
ÇİZELGELER DİZİNİ SAYFA
Çizelge 4.1. Değişik dozda bifenil ile 24 ve 48 saat muamele edilmiş insan
periferal lenfositlerinde ortalama KKD sayısı…..………………… 38
Çizelge.4.2. Değişik dozda bifenil ile 24 ve 48 saat muamele edilmiş insan
periferal lenfositlerinde yapısal kromozom anormallikleri………… 41
Çizelge 4.3. Değişik dozlarda bifenil ile 24 ve 48 saat muamele edilmiş
insan periferal lenfositlerinde mikronükleuslu binükleer hücre
yüzdesi ve nükleer bölünme indeksi……………………………... 47
Çizelge 4.4. Değişik dozda bifenil ile 24 ve 48 saat muamele edilmiş insan
periferal lenfositlerinde RI ve MI…..……………………………… 52
IX
ŞEKİLLER DİZİNİ SAYFA
Şekil 3.1. Kardeş kromatid değişiminin olduğu ve olmadığı durumun şematik
olarak gösterilmesi…………………………………………………... 27
Şekil 3.2. Deoxytimidin (dT), Bromodeoxyuridin (BrdUrd) ve
Deoxyuridin (dU)’in kimyasal yapıları……………………………… 28
Şekil 3.3. BrdUrd’in DNA yapısına girmesi ile 1., 2. ve 3. mitoz bölünmeyi
geçiren hücrelerin ayırt edilmesinin şematik olarak açıklanması. …… 30
Şekil 3.4. Birinci mitoz bölünmeyi geçiren hücreye ait kromozomlar.x1000… 31
Şekil 3.5. İkinci mitoz bölünmeyi geçiren hücreye ait kromozomlar.x1000…… 31
Şekil 3.6. Üçüncü mitoz bölünmeyi geçiren hücreye ait kromozomlar.x1000… 32
Şekil 3.7. Bir, iki, üç ve dört nükleus içeren hücreler........................................... 36
Şekil 4.1. Farklı dozlarda bifenil ile 24 ve 48 saat muamele edilmiş insan
periferal lenfositlerinde KKD/Hücre ……..…….……………………. 39
Şekil 4.2. Farklı dozlarda bifenil ile 24 saat muamele edilen insan
periferal lenfositlerinde KKD/Hücre’nin doza bağlı artışını
gösteren regresyon doğrusu ve korelasyon katsayısı (* P<0.05)…... 39
Şekil 4.3. Farklı dozlarda bifenil ile 48 saat muamele edilen insan
periferal lenfositlerinde KKD/Hücre’nin doza bağlı artışını
gösteren regresyon doğrusu ve korelasyon katsayısı (* P<0.05)……. 40
Şekil 4.4. Bifenil ile muamele edilen insan periferal lenfositlerinde
11 KKD içeren hücre (30 µg/ml, 48 saat, ♀). x1000………………. 40
Şekil 4.5. Farklı dozlarda bifenil ile 24 ve 48 saat muamele edilen insan
periferal lenfositlerinde yapısal KA yüzdesi……………………….. 42
Şekil 4.6. Farklı dozlarda bifenil ile 24 saat muamele edilen insan
periferal lenfositlerinde yapısal KA yüzdesinin doza bağlı artışını
gösteren regresyon doğrusu ve korelasyon katsayısı (* P<0.05)… 42
Şekil 4.7. Bifenil ile muamele edilen insan periferal lenfositlerinde
kromatid kırığı (50 µg/ml, 24 saat, ♂).x1000………………………. 43
Şekil 4.8. Bifenil ile muamele edilen insan periferal lenfositlerinde
kromozom kırığı (30 µg/ml, 24 saat, ♂).x1000…………………….. 44
X
Şekil 4.9. Bifenil ile muamele edilen insan periferal lenfositlerinde
kardeş kromatid birleşmesi ve kromatid kırığı
(70 µg/ml, 24 saat, ♀).x1000…………………………………………. 44
Şekil 4.10. Bifenil ile muamele edilen insan periferal lenfositlerinde
kromatid değişimi (30 µg/ml, 24 saat, ♂).x1000…………………….. 45
Şekil 4.11. Bifenil ile muamele edilen insan periferal lenfositlerinde
poliploid hücre (30 µg/ml, 48 saat, ♀). x1000……………………….. 45
Şekil 4.12. Farklı dozlarda bifenil ile 24 ve 48 saat muamele edilen insan
periferal lenfositlerinde mikronükleuslu iki nükleuslu hücre
yüzdesi..…………………………………………………………… 48
Şekil 4.13. Farklı dozlarda bifenil ile 24 saat muamele edilen insan
periferal lenfositlerinde mikronükleuslu iki nükleuslu hücre
yüzdesinin doza bağlı artışını gösteren regresyon doğrusu ve
korelasyon katsayısı (* P<0.05)…………………………………… 48
Şekil 4.14. Farklı dozlarda bifenil ile 48 saat muamele edilen insan
periferal lenfositlerinde iki nükleuslu hücre başına düşen MN
sayısının doza bağlı artışını gösteren regresyon doğrusu ve
korelasyon katsayısı (* P<0.05)……………………………………. 49
Şekil 4.15. Bifenil ile muamele edilmiş insan periferal lenfositlerinde
tek mikronükleus içeren iki nükleuslu hücre (30 µg/ml, 48 saat, ♀)… 49
Şekil 4.16. Bifenil ile muamele edilmiş insan periferal lenfositlerinde
iki mikronükleus içeren iki nükleuslu hücre (10 µg/ml, 48 saat, ♀)…. 50
Şekil 4.17. Farklı dozlarda bifenil ile 24 ve 48 saat muamele edilen insan
periferal lenfositlerinde nükleer bölünme indeksi…………………… 51
Şekil 4.18. Farklı dozlarda bifenil ile 48 saat muamele edilen insan
periferal lenfositlerinde nükleer bölünme indeksinin doza bağlı
düşüşünü gösteren regresyon doğrusu ve korelasyon katsayısı
(* P<0.05)………………………………………………………….. 51
Şekil 4.19. Farklı dozlarda bifenil ile 24 ve 48 saat muamele edilen insan
periferal lenfositlerinde RI…………………………………………. 53
XI
Şekil 4.20. Farklı dozlarda bifenil ile 24 ve 48 saat muamele edilen insan
periferal lenfositlerinde MI…………………………..……………… 53
Şekil 4.21. Farklı dozlarda bifenil ile 24 saat muamele edilen insan
periferal lenfositlerinde MI’in doza bağlı düşüşünü gösteren
regresyon doğrusu ve korelasyon katsayısı (* P<0.05)………….. 54
Şekil 4.22. Farklı dozlarda bifenil ile 48 saat muamele edilen insan
periferal lenfositlerinde MI’in doza bağlı düşüşünü gösteren
regresyon doğrusu ve korelasyon katsayısı (* P<0.05)………… 54
XII
SİMGELER VE KISALTMALAR
ADI: Günlük Kullanılabilir Miktar (Acceptable Daily Intake)
B’: Kromatid Tipi Kırık
B’’: Kromozom Tipi Kırık
BrdUrd: 5’-Bromo-2’-Deoxyuridine
CA: Chromosome Aberration
CHO: Çin Hamster Ovaryum
CHL: Çin Hamster Lenfosit
DS: Disentrik Kromozom
dT: Deoxytimidin
dU: Deoxyuridine
DNA: Deoksiribonukleik Asit
i.p.: İntraperitonal
KA: Kromozomal Anormallikler
KCl: Potasyum klorür
KD: Kromatid Değişimi
KKD: Kardeş Kromatid Değişimi
MMC: Mitomycin C
MI: Mitotik indeks
NaCl: Sodyum klorür
P: Poliploidi
RI: Replikasyon indeksi
rpm: Round (Rotor) Per Minute (devir/dakika)
SCD: Kardeş kromatidlerin farklı boyanması
SCE: Sister Chromatid Exchange
SSC: Standart Saline Citrate
SU: Sister Union
UV: Ultraviole (Morötesi)
WHO: Dünya Sağlık Teşkilatı (World Health Organisation)
FAO: Gıda Tarım Örgütü (Food and Agriculture Organisation)
1. GİRİŞ Şebnem PARLAK
1
1.GİRİŞ
Tüketime sunulan veya sunulacak olan gıdaların görünüm ve lezzetlerini
tüketicinin arzu ettiği duruma getirmek, bozulmalarını önleyerek, gıdaların raf
ömrünü uzatmak amacıyla, tüketime sunulmadan önce bilinçli ve amaçlı olarak
gıdalara ilave edilen maddelere gıda katkı maddeleri denilmektedir. Gıda katkı
maddeleri, gıdalarda mikrobiyolojik bozulmayı önleme ve dayanıklılığı arttırma,
besleyici değeri koruma, teknolojik işlemlere yardımcı olma, renk, görünüş, lezzet,
koku gibi duyusal özellikleri düzeltme gibi pek çok amaçla katılan maddelerdir
(Altuğ, 1999).
Gıda katkı maddelerinin kullanılması ile ilgili tarihsel gelişmeler
incelendiğinde, M.Ö. 3000 yıllarında et ürünlerini kürlemede tuzdan yararlanıldığı,
M.Ö. 900 yıllarında ise tuz ve odun tütsüsünün gıda saklama yöntemleri olarak
kullanıldıkları görülmektedir. Ortaçağlarda etlere koruyucu amaçla tuz ve tütsünün
yanı sıra katılan nitratın etin rengini olumlu yönde değiştirmek ve bozulmayı
önlemek amacıyla kullanıldığı bilinmektedir. M.Ö. 50’li yıllarda baharatlardan lezzet
verici olarak yararlanılmış, gıda boyaları ise günümüzden yaklaşık 3500 yıl kadar
önce Mısırlılar tarafından renklendirici amaçla kullanılmışlardır. 19. yüzyıldaki hızlı
şehirleşmenin paralelinde katkı maddelerinin kullanımları, özellikle gıdaları
bozulmalara karşı koruma amacıyla yaygınlaşmış olup günümüzde ise bu maddeler
gelişen gıda teknolojisinin vazgeçilmez bir parçasını oluşturmuşlardır ( Altuğ, 1999).
Belirli görevleri olan çok çeşitli gıda katkı maddeleri [renklendiriciler,
antimikrobiyal maddeler, tatlandırıcılar, emülsifiyerler (yağlarla suyun karışımını
sağlayan maddeler), enzimler, pH’yı kontrol eden maddeler, koku vericiler gibi]
vardır.
İnsanların toplu halde yaşamaya başlamaları ile birlikte gıdaların korunması
amacıyla güvenilir yöntemlerin kullanılması gereksinimi ortaya çıkmıştır. Tarımsal
uygulamalardaki değişiklikler, dayanıksız gıdaların diyette fazlaca yer alması,
gelişmiş dağıtım sistemlerindeki kontaminasyon olasılığının artması, kolay ve pratik
gıdalara yönelme gibi nedenler gıdaları koruma tekniklerinin gelişmesini zorunlu
kılmıştır. Endüstride kullanılan koruma yöntemlerinin başlıcaları ısıtma, dondurma,
1. GİRİŞ Şebnem PARLAK
2
kurutma ve ışınlamadır. Ancak bunların uygulanamadığı ya da yetersiz kaldığı
durumlarda gıdalara koruyucu madde katılımı söz konusu olmaktadır. Koruyucu
maddeler, gıdayı mikroorganizmaların sebep olduğu bozulmalara karşı koruyarak,
gıdanın raf ömrünü uzatan kimyasal maddeler olarak tanımlanmaktadır. Tuz, şeker
ve sirke yüzyıllar boyunca gıdalardaki mikrobiyal bozulmaları önlemek amacıyla
kullanılan maddeler olmakla birlikte, günümüzde katkı maddesi olarak
nitelendirilmemektedirler.
Koruyucuların antimikrobiyal özellikleri; maddenin antimikrobiyal spektrumu,
kimyasal ve fiziksel özellikleri, konsantrasyonu, etki şekli, gıdanın bileşimi, işlem
şartları, pH’sı ve depolama sıcaklığı gibi faktörlere bağlıdır. Kimyasal koruyucular
mikroorganizmaları birçok mekanizma ile etkilemektedir. Bunlar; proteinlerin
denatürasyonu, enzimlerin inhibisyonu, DNA’nın, hücre çeperinin ya da sitoplazmik
membranın tahrip edilmesi veya değiştirilmesi, hücre duvarı sentezinin baskılanması
ya da esansiyel metabolitlerle rekabet şeklinde olabilmektedir.
Koruyucular meyve-sebze ürünlerinde, et ve et ürünlerinde, su ürünlerinde, süt
ürünlerinde, margarinlerde, hububat ürünlerinde ve alkollü içecekler gibi pek çok
alanda kullanılmaktadır. Bu alanlardan meyve sebze teknolojisi, reçel ve marmelat
üretiminden kurutulmuş meyve sebze üretimine uzanan geniş bir uygulama alanını
kapsamakta olup, kullanılan koruyucular da geniş spektrum göstermektedirler. Taze
meyvelerin korunmasında kullanılan fungisitler, meyvelerin çürümesini engellemek
amacıyla, genellikle ambalaj materyallerine uygulanarak kullanılmaktadır.
Son 30 yıldır gelişmiş ülkeler başta olmak üzere, yiyecek maddelerinde
kullanılan katkı maddelerinde tam bir patlama olmuştur. Örneğin sadece İngiltere'de
bir yıl içinde kullanılan katkı maddelerinin iki yüz bin tonu geçtiği sanılıyor. Çoğu
aroma/lezzetlendirici olmak üzere toplam altı bin civarında katkı maddesi bulunuyor.
Bu maddelerin tüketimi arttıkça, bazı rahatsızlıklarla olan bağlantılara yönelik
bulgular da ortaya çıkmıştır. Bunların içinde en sıkça görünenleri egzema, astım, baş
ağrısı, alerjik kaşıntılar, gastrik rahatsızlıklar, ishal (özellikle çocuklarda),
hiperaktiflik ve aşırı duyarlılık vb. Gıda katkı maddelerinin bu muhtemel etkileri
yanında çok ciddi olan ve gelecek nesillerin sağlıksız olmasına sebep olabilecek
diğer bir tehlike de mutasyon veya kanser oluşturma riskleridir.
1. GİRİŞ Şebnem PARLAK
3
Günümüzde birçok gıda katkı maddesinin çeşitli test sistemleriyle mutajen
oldukları hatta bazılarının kanser oluşumuna da sebep oldukları bildirilmiştir (Abe ve
Sasaki, 1977; Wolff ve Rodin, 1978; Leonard ve Leonard, 1979; Rao ve ark., 1979;
Suzuki ve Suzuki, 1988; Munzer ve ark., 1990; Akın ve Sümer, 1991; Chlopkiewicz
ve ark., 1995; Matsui ve ark., 1996; Mukherjee ve Chakrabarti, 1997; Rencüzoğulları
ve ark., 2001a; Rencüzoğulları ve ark., 2001b; Sasaki ve ark., 2002).
Bu gıda katkı maddelerin pek çok amaçla kullanılmalarının yanında, bunların
insan genomunda mutasyonlara sebep olup olmadıklarının ortaya çıkarılması da son
derece önemlidir. Bir kimyasal maddenin böyle bir etkisinin olup olmadığının
belirlenmesi, kısa süreli genotoksisite testleri ile mümkün olabilmektedir. Bugün kısa
süreli genotoksisite testleri olarak bilinen ve bir kimyasal maddenin genotoksik olup
olmadığının belirlenmesinde kullanılan metodlar; kardeş kromatid değişimi (KKD)
(Sister Chromatid Exchange=SCE), kromozom aberasyonu (KA) (Chromosome
Aberration=CA) ve mikronükleus (MN) testleridir. Perry ve Evans (1975)’in bilinen
mutajen ve kanserojenlerin Chinese hamster (Cricetulus griseus = Çin kemiricisi)
yumurta (CHO) hücrelerinde KKD ve KA’yı uyardığını saptamalarından sonra bu
testler mutajen ve kanserojenlerin belirlenmesinde kullanılmaya başlanmıştır. Daha
sonra Carrano ve ark. (1978) mutajen ve kanserojenlerin toksik dozlarının altında
meydana getirdikleri genetik hasarın süratle gösterilmesinin KKD ve KA analizleri
ile mümkün olabileceğini, ayrıca bir maddenin mutasyon meydana getirmesi ile
KKD oluşumunu artırması arasında doğrusal bir ilişkinin olduğunu da
belirtmişlerdir.
Kısa süreli genotoksisite testleri kullanılarak antimikrobiyal olarak kullanılan
maddelerin genotoksik etkilerinin olup olmadığını ortaya çıkarmaya çalışan pek çok
bilimsel çalışma mevcuttur. Abe ve Sasaki (1977), Potasyum ve sodyum sorbat’ın
Chinese hamster hücrelerinde yüksek konsantrasyonlarda KA ve KKD’ni artırdığını
saptamışlardır. Tohda ve ark. (1980), Benzoik asitin insan lenfoblastoid hücrelerinde
sitotoksik etkiye sahip olduğunu saptamışlardır. Hasegawa ve ark. (1984), Sorbik asit
ve onların sodyum ve potasyum tuzlarının kültür edilmiş Chinese hamster V79
hücrelerinde kardeş kromatid değişimini, kromozom anormalliğini ve gen
mutasyonlarını arttırdığını bulmuşlardır. Munzer ve ark. (1990), Potasyum sorbat ve
1. GİRİŞ Şebnem PARLAK
4
sodyum sorbat’ın genotoksisitesini Ames testi, Chinese hamster ovaryum
hücrelerinde HGPRT (hipoksantin guanin fosforibozil transferaz) ve sıçanlarda
kardeş kromatid değişim testi ve Chinese hamster kemik iliği hücrelerinde
mikronükleus testlerini kullanarak araştırmışlardır. Her iki kimyasal maddenin in
vitro testlerde bir genotoksisite göstermediğini, in vivo testlerde ise bu maddelerin
taze hazırlanmış eriyiklerinin hiçbir klastojenik etki göstermemesine rağmen,
bekletilmiş eriyiklerde böyle bir etkiye sahip olduklarını göstermişlerdir. Ishidate ve
Odashima (1977), kültür edilmiş Chinese hamster hücrelerinde içinde gıda katkı
maddelerinin de bulunduğu 134 çeşit kimyasal maddenin genotoksik etkisini
araştırmış ve bunlardan potasyum benzoat ve sodyum bezoat’ın kromozom
aberasyonu testinde pozitif sonuç verdiğini bulmuşlardır. Schlatter ve ark. (1992),
Potasyum sorbat’ın 2.5 mg/ml dozda Chinese hamster V79 hücrelerinde mitotik
indeksi (MI) düşürdüğünü saptamışlardır. Ishidate ve Odashima (1977), sodyum
nitrit ve sodyum nitrat’ın Chinese hamster fibroblast hücrelerinde kromozom testinde
pozitif sonuç verdiğini saptamışlardır. Meng ve Zhang (1992), sodyum
metabisülfit’in insan lenfosit hücrelerinde KA, KKD ve mikronükleus oluşumunu
artırdığını bulmuşlardır. Mukherjee ve ark. (1988), sorbik asitin ve sodyum nitritin,
fare kemik iliği hücrelerinde tek başlarına ve birbirleriyle karışım halindeyken
etkilerini araştırmışlar ve sorbik asitin yüksek dozlarda KKD’ni ve mikronükleusu
artırdığını, sodyum nitritin ise tüm dozlarda KKD’ni artırdığını, bu maddeler karışım
halinde verildiğinde ise KKD’nin ayrı ayrı verildiklerinden iki kat fazla olduğunu
saptamışlardır. Ferrand ve ark. (2000a), sorbik asitin ve potasyum sorbat’ın HeLa
hücreleri ve plazmid DNA’larında mutajenik ve genotoksik etkisinin olmadığını
bulmuşlardır. Rencüzoğulları ve ark. (2001a) ve (2001b), sodyum metabisülfit’in
Allium cepa L. kök ucu hücrelerinde mitotik anormallikleri artırdığını ve MI’i
düşürdüğünü, insan lenfosit hücrelerinde KA ve KKD’ni artırdığını, Replikasyon
indeksini (RI) ve MI’i düşürdüğünü saptamışlardır.
Şu anda piyasada satılan gıda katkı maddelerinde antimikrobiyal amaçlı olarak
kullanılan maddelerden biri de bifenil’dir. Bifenil, çok çabuk buharlaşabilen ve bu
nedenle etkisi azalan bir madde olup, ambalaja, kağıt ve kartonların her m2
yüzeyinde 1-5 g bifenil olacak şekilde uygulanmaktadır. Bifenil bir aromatik
1. GİRİŞ Şebnem PARLAK
5
hidrokarbondur ve çeşitli gıda maddelerinde koruyucu olarak kullanılmaktadır. En
çok taze meyve ve sebzelerde, özellikle turunçgillerin yüzey uygulamalarında
koruyucu madde olarak kullanılmaktadır. Ayrıca antifungal etkiye sahip olup,
fungisit olarak veya böceklere karşı kullanılan (pestisit olarak) bir bileşiktir. Bazı
ülkelerde kullanımı yasaklanmıştır.
Bifenil, daha çok narenciyelerin yüzey uygulamalarında koruyucu madde
olarak kullanılmaktadır. Sasaki ve ark. (2002), erkek farelerde ağız yoluyla bir
defada 2000 mg/kg bifenil verildiğinde gastrointestinal organlardaki DNA’da hasar
meydana gelmesini uyardığını bulmuşlardır. Bifenil’in farenin çeşitli organlarında
alkalin tek hücre jel elektroforez analizleriyle (SCG) (Comet testi) in vivo genotoksik
etkisi araştırılmıştır (Sasaki ve ark. 1997). Bu deneylerde farenin mide, karaciğer,
böbrek, mesane, akciğer, beyin ve kemik iliği ile çalışılmıştır. Sonuçta bifenil (2000
mg/kg), çalışılan birçok organda DNA zararlarını indüklemiştir. Ayrıca bifenil’in 7
farklı türevinin karşılaştırmalı mutajenik aktivitesi araştırılmıştır (Abilev ve ark.
1993). Bifenil türevlerinin Salmonella typhimurium’un TA1537, TA97, TA1538,
TA98 suşunda çerçeve kayması mutasyonlarını indüklediği gösterilmiştir. Bunun
dışında bifenil türevlerinin Salmonella typhimurium (TA98 ve TA100) ve Çin
sıçanlarının V79 hücrelerinde mutajenik etkileri araştırılmıştır (Glatt ve ark. 1992).
Bazı bifenil bileşikleri (Polybrominated biphenyls) in vitro mutajenite denemelerde
negatif sonuç verirken, bazıları da (3-Fluorobiphenyl) Salmonella typhimurium
TA100 suşunda kuvvetli mutajenik etki göstermiştir.
Yukarıdaki çalışmalardan da görüldüğü gibi bifenil’in insan lenfositlerinde in
vitro genotoksik etkisiyle ilgili herhangi bir çalışma yapılmamıştır. Bir kimyasal
maddenin mutajenik ya da kanserojenik etkiye sahip olup olmadığının
belirlenebilmesi için kısa süreli mutajenite ve kanserojenite testlerinden oluşan bir
test grubu ile kimyasalın test edilmesi ve ona göre karar verilmesi gerekmektedir.
İşte bu çalışmanın amacı, gıda koruyucu maddesi olarak kullanılan bifenil’in insan
periferal lenfositlerinde genotoksik etkiye sahip olup olmadığını kromozom
aberasyonu (KA), kardeş kromatid değişimi (KKD = SCE) ve mikronükleus (MN)
1. GİRİŞ Şebnem PARLAK
6
testleri ile araştırmak ve bu testler yardımı ile insanlar için herhangi bir genotoksik
risk oluşturup oluşturmadığını saptamaktır.
2.ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Şebnem PARLAK
7
2.ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Bu araştırma ile ilgili olarak, bazı gıda koruyucu maddeler ile yapılan
genotoksisite çalışmaları aşağıdaki gibi özetlenebilir.
2.1. Benzoik Asit ile Yapılan Genotoksisite Çalışmaları
Ham karanfil, kuru erik, tarçın ve yoğurt gibi bazı gıdalarda doğal olarak da
bulunan benzoik asit (C6H5COOH) genellikle sodyum tuzu formunda, gıdalarda
koruyucu katkı maddesi olarak uzun süreden beri kullanılmaktadır.
Tohda ve ark. (1980), benzoik asitin sitotoksik etkisini araştırmış, insan
lymphoblastoid hücrelerinde 30 mmol/litre konsantrasyonda sitotoksik etkiye sahip
olduğunu bulmuşlardır. Ayrıca Zeiger ve ark. (1988), Salmonella typhimurium’un,
TA97, TA98, TA100, TA1535 ve TA1537 suşlarında benzoik asitin 5000 µg/petri
üzerinde sitotoksik etkisi olduğunu saptamışlardır. Nair (2001), benzoik asit, benzil
alkol ve sodyum benzoat ile yaptığı sıçan ve fare çalışmalarında, benzoik asit’in bazı
sıçanlarda kusurlu oluşumlara neden olduğu, sodyum benzoat’a maruz bırakılan fare
ve sıçan çalışmalarında üreme ve gelişme üzerine toksik etki yaratmadığı, aynı
biçimde benzoik asit’in iki sıçan çalışmasında da negatif sonuç verdiğini saptamıştır.
Sonuç olarak genotoksisite çalışmalarının büyük bir çoğunluğu ile kanserojenite
çalışmaları negatif sonuç vermiştir.
2.2. Bifenil, Sodyum-ortofenil-fenol ile Yapılan Genotoksisite Çalışmaları
Bifenil (C6H5C6H5) ve sodyum-ortofenil-fenol (C6H5C6H4ONa) daha çok
narenciyelerin yüzey uygulamalarında veya ambalaj kağıtlarına emdirilerek
kullanılan koruyucu katkı maddesidir.
Glatt ve ark. (1992), bifenil türevlerinin Salmonella typhimurium (TA98 ve
TA100) ve Çin sıçanlarının V79 hücrelerinde mutajenik etkilerini araştırmışlardır.
Bu araştırmalar sonucunda, bazı bifenil bileşikleri (Polybrominated biphenyls) in
vitro mutajenite denemelerinde negatif sonuç verirken, bazıları da (3-
2.ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Şebnem PARLAK
8
Fluorobiphenyl) Salmonella typhimurium TA100 suşunda kuvvetli mutajenik etki
göstermiştir. Abilev ve ark. (1993), bifenil’in 7 farklı türevinin karşılaştırmalı
mutajenik aktivitesini araştırmışlar ve bu amaçla Salmonella typhimurium ile
çalışmışlardır. Bifenil türevlerinin Salmonella typhimurium’un TA1537, TA97,
TA1538, TA98 suşlarında çerçeve kayması mutasyonlarını indüklediğini
göstermişlerdir. Sasaki ve ark. (1997), birçok yaştaki farenin çeşitli organlarında,
alkalin tek hücre jel elektroforez analizlerini (SCG) (Comet testi) kullanarak,
bifenil’in in vivo genotoksik etkisini araştırmışlar ve bu deneyler için farelerin mide,
karaciğer, böbrek, mesane, akciğer, beyin ve kemik ilikleri ile çalışmışlardır. Bu
analizler sonucunda bifenil (2000 mg/kg), çalışılan birçok organda DNA zararlarını
indüklemiştir. Sasaki ve ark. (2002), erkek farelere ağız yoluyla bir defada 2000
mg/kg bifenil verildiğinde gastrointestinal organlardaki DNA’da hasar meydana
gelmesini uyardığını saptamışlardır.
2.3. Borik Asit ile Yapılan Genotoksisite Çalışmaları
Antimikrobiyal amaçla kullanılan gıda katkı maddelerinden biri de borik asittir
(H3BO3). Borik asit, et, havyar ve balık konservelerinin sterilizasyonu gibi amaçlarla
kullanılır. Ayrıca, turunçgillerin işlenmesinde de kullanılmaktadır. Buna göre
meyveler % 5-8 düzeyinde boraks içeren çözeltiyle yıkanarak küf mantarlarının
zararları önlenmektedir.
Borik asit’in Salmonella/mikrosom testinde mutajen olmadığı, Chinese hamster
yumurta hücrelerinde KA ve KKD’ni indüklemediği saptanmıştır (National
Toxicology Program, 1987). Mc Gregor ve ark. (1988), borik asit’in çalışılan tüm
konsantrasyonlarında, in vitro fare lenfotik hücrelerde kromozomal anormalliklere
sebep olduğunu bulmuşlardır. Ayrıca, borik asit varlığında nötronların mutajenik
etkilerinin daha fazla olduğu bulunmuştur (Nakano ve ark., 1995; Poller ve ark.,
1996; Kinashi ve ark., 1997). Hubbard (1998), borik asit’in yüksek dozlarının
fertiliteyi olumsuz etkilediğini saptamıştır. Odunola (1997), borik asit’in E. coli
PQ37’de B-galaktisidaz sentezini S9 varlığında ve yokluğunda artırdığını bulmuştur.
Dönbak ve ark. (2002), borik asit’in Allium cepa L. kök ucu hücrelerinde mitotik
2.ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Şebnem PARLAK
9
indeks’i (MI) düşürdüğünü ve birçok mitotik anormalliğe sebep olduğunu
bulmuşlardır. Arslan (2004) borik asit’in insan periferal lenfositlerinde KA ve KKD
oluşumunu indüklediğini, ayrıca sitotoksik etkiye de sebep olduğunu bildirmiştir.
2.4. Lisozim ile Yapılan Genotoksisite Çalışmaları
Lisozim (N-asetil heksozaminidaz), İtalyan, Edam ve Gouda peynirleri gibi sert
peynirlerin üretiminde Clostridium tyrobutricum’un neden olduğu gaz çıkışını
engellemek için kullanılmaktadır. Japon firmaları lisozimi koruyucu olarak istiridye,
karides gibi deniz ürünlerinde, ayrıca suşi, sake, patates salatası ve kremalarda
kullanmaktadırlar.
Nagao ve ark. (1977), lisozimin Salmonella typhimurium TA98 ve TA100
suşlarında mutajen olduğunu bulmuşlardır.
2.5. Nisin ile Yapılan Genotoksisite Çalışmaları
Gıdalarda antimikrobiyal koruyucu olarak kullanılan kimyasallardan diğer bir
grup da antibiyotiklerdir. Gıdalarda antibiyotik olarak kullanılan maddelerden biri de
nisin’dir. Nisin irmik, puding, krema ve peynirlerde koruyucu madde olarak
kullanılmaktadır. Ayrıca nisin, vücuda alındıktan sonra hızlı bir şekilde sindirim
enzimleri tarafından bağırsakta inaktive edilmektedir.
Murinda ve ark. (2003), nisin’in Simian virus 40 ile enfekte olmuş insanların
kalın bağırsağında ve Vero maymun böbreklerinde toksik olduğunu saptamışlardır.
2.6. Propiyonik Asit [(2-hydroxy-(1-N-nitrosoindole)] ile Yapılan Genotoksisite
Çalışmaları
Propiyonik asit (C2H5COOH) ambalajlanmış dilimli ekmeklerde koruyucu
katkı maddesi olarak kullanılmaktadır. Ayrıca İsviçre peynirinde %1’e kadar
çıkabilen oranlarda doğal olarak bulunmakta olup, memeli vücudunda diğer yağ
asitleri gibi metabolize edilmektedir.
2.ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Şebnem PARLAK
10
Basler ve ark. (1987), propiyonik asitin genotoksik etkiye sahip olup
olmadığını araştırmışlar, bunun için de E.coli DNA tamir mekanizması, SOS
kromotest, Salmonella/mikrozom testi, KKD ve in vivo mikronükleus testlerini
uygulamışlardır. Bu testler sonucunda, DNA tamir mekanizması dışındaki testlerin
negatif sonuç verdiğini bulmuşlardır. Ohara ve ark. (1988), propiyonik asitin 160
µg/petri konsantrasyonunda Salmonella typhimurium’da mutasyon frekansını
uyardığını bulmuşlardır. Surjan (1989), propiyonik asit’in Drosophila’da mitotik
rekombinasyonlara sebep olduğunu saptamıştır. Philipose ve ark. (1997), propiyonik
asidin türevleri olan ibuprofen, ketoprofen ve naproxen’in mutajenitesini Salmonella
typhimurium’un TA97, TA98, TA100 ve TA102 suşlarında, Ames testi ve fare
kemik iliği hücrelerinde in vivo KKD testi ile test etmişlerdir. Sonuçta Ames testinde
her üç türevin mutajen olmadığını, fakat fare kemik iliği hücrelerinde KKD’ni zayıf
bir şekilde artırdığını ve Salmonella typhimurium’un TA98 suşlarında 160 µg/plate
konsantrasyonunda mutasyonu artırdığını bulmuşlardır.
2.7. Sodyum Benzoat ile Yapılan Genotoksisite Çalışmaları
Sodyum benzoat gıdalarda koruyucu madde olarak kullanılmaktadır. Sodyum
benzoat ticari olarak beyaz toz veya pulcuklar halinde bulunmakta olup, sıvılara toz
olarak karıştırılmakta ve çabuk çözünmektedir.
Abe ve Sasaki (1977), sodyum benzoat’ın yüksek konsantrasyonlarının Chinese
hamster hücrelerinde KA ve KKD’ni artırdığını bulmuşlardır. Ishidate ve Odashima
(1977), potasyum benzoat’ın Chinese hamster hücrelerinde MI’i artırdığını
saptamışlardır. Njagi ve Gopalan (1982), Vicia faba kök hücrelerinde sodyum
benzoat’ın doza bağlı olarak mitotik indekste azalmaya sebep olduğunu, ayrıca
anafaz safhasında köprü oluşumunu indüklediğini ve interfaz nükleusunda kromatin
erozyonuna neden olduğunu saptamışlardır. Nair (2001), sodyum benzoat’a maruz
bırakılan fare ve sıçan çalışmalarında üreme ve gelişme üzerine toksik etki
yaratmadığını, genoktoksidite çalışmalarının büyük bir çoğunluğu ile kanserojenite
çalışmalarında negatif sonuç verdiğini saptamıştır.
2.ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Şebnem PARLAK
11
2.8. Sodyum Nitrit ile Yapılan Genotoksisite Çalışmaları
Sodyum nitrit (NaNO2) et, et ürünleri ve balıklarda karakteristik lezzet, renk
özelliklerini vermek ve mikrobiyal stabilitelerini sağlamak amacı ile kullanılan
kürleme ajanlarıdır. Ayrıca sodyum nitrit, fotoğrafçılıkta kükürt dioksit içeriği ile
indirgen madde olarak, boya, yıkama ve deri endüstrisinde renk giderici madde
olarak, tekstil endüstrisinde anti-klor olarak kullanılmaktadır.
Tsuda ve ark. (1976), sodyum nitrit’in 50 mM ve 100 mM’de in vitro hamster
embriyonik hücrelerinde hücresel morfolojik değişmelere neden olduğunu, ayrıca
KA ve endoreduplikasyonu da uyardığını bulmuşlardır. Ishidate ve Odashima (1977),
Chinese hamster hücrelerinde sodyum nitrit’in kromozom testinde pozitif sonuç
verdiğini saptamışlardır. Luca ve ark. (1987), sodyum nitrit’in mutajenitesini
yaptıkları in vivo ve in vitro deneylerde araştırmışlardır. In vivo deneylerde üçten
fazla hayvanla çalışılmış (erkek sıçan, fare ve tavşan) ve bunlara 1.72, 5.18, 15.55,
ve 46.66 mg/kg vücüt ağırlığı dozlarda sodyum nitrit verilmiş, sonuçta ne
kromozomal anormalliklerde ne de mikronükleus oluşumunda bir artış görülmüştür.
Aynı araştırıcıların yaptığı in vitro deneyler için BSC-1 ve HeLa hücreleri 0.265 ve
0.530 mg/ml dozlarda sodyum nitrit ile muamele edilmiş ve her iki dozda da
kromozom anormalliğinde kayda değer bir artış gözlenmemiştir. Mukherjee ve ark.
(1988), sodyum nitrit’in fare kemik iliği hücrelerinde çalışılan tüm dozlarında KKD
ve mikronükleus oluşumunu artırdığını bulmuşlardır. Akın ve Sümer (1991), sodyum
nitrit’in mutajenitesini Salmonella typhimurium’un TA100, TA1535 suşlarında
araştırmışlar, sonuçta S9’lu ve S9’suz ortamlarda TA1535 için test maddesinin
mutajen olduğunu ancak TA100 için zayıf mutajen olduğunu bulmuşlardır. Sushko
ve Malenchenko (1992), fare spermatositlerini sodyum nitrit, sodyum nitrat ve
radyasyona maruz bıraktıklarında, bu maddelerin farenin spermatositlerinde
kromozom aberasyonunu indüklediğini saptamışlardır.
2.ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Şebnem PARLAK
12
2.9. Sorbatlar ile Yapılan Genotoksisite Çalışmaları
Sorbik asit (C5H7COOH) ve onun kalsiyum (CaC12H14O4), potasyum
(KC5H6COOH) ve sodyum (NaC5H6COOH) tuzları 1945 yılından beri
antimikrobiyal olarak kullanılmaktadır. Sorbik asit ve tuzları gıdalarda koruyucu
madde olarak kullanımına izin verilen tek doymamış organik asittir. Sorbik asit ve
onun Ca, K ve Na tuzları peynir yüzeyinde oluşabilecek küf gelişimini önlemekte, bu
nedenle 40 çeşide yakın peynir ve peynirli gıdada kullanılmasına izin verilmektedir.
2.9.1. Sorbik Asit ile Yapılan Genotoksisite Çalışmaları
Hasegawa ve ark. (1984), Chinese hamster V79 hücrelerinde sorbik asit’in
yüksek konsantrasyonlarının KA ve KKD’ni artırdığını ve çok düşük genotoksik
etkiye sahip olduğunu bulmuşlardır. Liewen ve Marth (1985), sorbik asit’in
Salmonella typhimurium’un TA97, TA98, TA100, TA1535, TA1537, TA 1538
suşlarında mutajen olduğunu saptamışlardır. Mukherjee ve ark. (1988), sorbik asit ve
sodyum nitrit’in, tek başlarına ve karışım halinde fare kemik iliği hücrelerinde
etkilerini araştırmışlar ve sorbik asitin yüksek konsantrasyonlarının KKD’ni ve
mikronükleus oluşumunu artırdığını, sodyum nitritin ise tüm dozlarının KKD’ni
artırdığını, bunlar karışım halinde verildiğinde KKD’nin ayrı ayrı
verildiklerindekinden iki kat fazla olduğunu bulmuşlardır. Walker (1990), sorbik
asit’in KA ve KKD testleri sonucunda klastojen olmadığını, Ames testi sonucunda
ise mutajen olmadığını bulmuşlardır. Jung ve ark. (1992), sorbik asit’in 5000 mg/kg
dozdan daha yüksek dozlarının fare kemik iliği hücrelerinde KKD’ni ve
mikronükleus oluşumunu artırmadığını bulmuşlardır. Aynı araştırıcılar in vivo insan
A549 hücrelerinde düzensiz DNA sentez testinde DNA tamirini artırmadığını ve
sonuç olarak sorbik asitin genotoksik olmadığını saptamışlardır. Ferrand ve ark.
(2000b), sorbik asit’in HeLa hücreleri ve plazmid DNA’ları için mutajen olmadığını
bulmuşlardır.
2.ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Şebnem PARLAK
13
2.9.2. Kalsiyum Sorbat ile Yapılan Genotoksisite Çalışmaları
Ferrand ve ark. (2000c), HeLa hücreleri ve plazmid DNA’larla yaptıkları
genotoksisite çalışmaları ve Ames testi sonucunda Kalsiyum sorbat’ın mutajenik
etkiye sahip olmadığını bulmuşlardır.
2.9.3. Potasyum Sorbat ile Yapılan Genotoksisite Çalışmaları
Potasyum sorbat’ın yüksek dozlarının Chinese hamster V79 hücrelerinde KA
ve KKD’ni artırdığı saptanmıştır (Abe ve Sasaki, 1977; Hasegawa ve ark., 1984).
Munzer ve ark. (1990), potasyum sorbat’ın genotoksisitesini araştırmak amacıyla
Ames testi ile Chinese hamster ovaryum hücrelerinde HGPRT ve kardeş kromatid
değişim testini uygulamışlardır. Ayrıca, sıçan ve Chinese hamster kemik iliği
hücrelerinde mikronükleus testlerini kullanmışlar ve bu kimyasalın in vitro testlerde
bir genotoksisite göstermediğini, in vivo testlerde ise bu maddenin taze hazırlanmış
eriyiklerinde hiçbir klastojenik etki göstermediği halde, bekletilmiş eriyiklerinde
klastojenik bir etkiye sahip olduğunu saptamışlardır. Jung ve ark. (1992), potasyum
sorbat’ın 400-1200 mg/kg konsantrasyon aralığında DNA da tek iplik kırıklarına
neden olmadığını ve dolayısıyla genotoksik olmadığını bulmuşlardır. Schlatter ve
ark. (1992), potasyum sorbat’ın 2.5 mg/ml konsantrasyonunun Chinese hamster V79
hücrelerinde in vitro şartlarda MI düşürdüğünü fakat genotoksik olmadığını
bulmuşlardır. Ferrand ve ark. (2000a), potasyum sorbat’ın HeLa hücrelerinde ve
plazmid DNA’larında mutajenik ve genotoksik etkiye sahip olmadığını bulmuşlardır.
Kitano ve ark. (2002), potasyum sorbat’ın mutajenik etkiye sahip olup olmadığını
askorbik asit ve Fe tuzu varlığında Ames testini uygulayarak araştırmışlar ve bu üç
madde birlikte kullanıldığında Salmonella typhimurium’un TA98 (S9 mix varlığında
veya S9 mix yokluğunda) ve TA100 (S9 mix varlığında) suşlarında mutajenik etkili
olmadığını, buna karşın TA100 (S9 mix yokluğunda) suşunda doza bağlı bir
mutajenik etki gösterdiğini saptamışlardır. Ancak bu üç madde ayrı ayrı
kullanıldığında herhangi bir mutajenik etki görülmemiştir.
2.ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Şebnem PARLAK
14
2.9.4. Sodyum Sorbat ile Yapılan Genotoksisite Çalışmaları
Hasegawa ve ark. (1984), Sodyum sorbat’ın yüksek Chinese hamster V79
hücrelerinde KA ve KKD’ ni artırdığını bulmuşlardır. Munzer ve ark. (1990),
sodyum sorbat’ın genotoksisitesini araştırmışlar, bu amaçla Ames testi, Chinese
hamster ovaryum hücrelerinde HGPRT ve kardeş kromatid değişim testlerini, sıçan
ve Chinese hamster kemik iliği hücrelerinde mikronükleus testlerini uygulamışlar ve
sonuçta bu kimyasal maddenin in vitro testlerde bir genotoksisite göstermediğini, in
vivo testlerde ise bu maddenin taze hazırlanmış eriyiklerinin hiçbir klastojenik etki
göstermemesine rağmen, bekletilmiş eriyiklerinde böyle bir etki yarattığını
bulmuşlardır. Schlatter ve ark. (1992), sodyum sorbat’ın 2.5 mg/ml dozunun Chinese
hamster V79 hücrelerinde mitoz bölünmeyi düşürdüğünü ancak genotoksik
olmadığını bulmuşlardır. Schiffmann ve Schlatter (1992), sodyum sorbat’ın taze
hazırlanmış eriyiğinin genotoksik olmadığını saptamışlardır.
2.10. Sulfitler ile Yapılan Genotoksisite Çalışmaları
Sülfitler kükürt dioksit kaynağı olarak yiyecek ve içecek endüstrisinde
koruyucu ve sterilizasyon amaçlarla ve ayrıca unda beyazlatıcı madde olarak da
kullanılmaktadır. Gıdalarda kükürt dioksit kaynağı olarak kullanılan sülfit bileşikleri
sodyum metabisülfit (Na2S2O5), potasyum metabisülfit (K2S2O5) ve sodyum sülfit
(Na2SO3)’tir.
Meng ve Zhang (1992), sodyum metabisülfit’in insan lenfosit hücrelerinde KA,
KKD ve mikronükleus oluşumunu artırdığını bulmuşlardır. Rencüzoğulları ve ark.
(2001a), sodyummetabisülfit’in Allium cepa L.’da mitotik anormallikleri artırdığını
ve mitotik indeksi düşürdüğünü saptamışlardır. Aynı araştırıcılar, insan lenfosit
hücrelerinde KA ve KKD’ni artırdığını, replikasyon indeksini (RI) ve mitotik indeksi
(MI) düşürdüğünü bulmuşlardır (Rencüzoğulları ve ark., 2001b) . Nair ve Elmor
(2003), sodyum ve potasyum metabisülfit’in 160 mg/kg’dan daha yüksek dozlarının
fare, sıçan, hamster ve tavşanlarda teratojenik etkiye sahip olmadığını, mutajenite
çalışmalarında ise negatif sonuç verdiğini saptamışlardır. Aynı araştırıcılar,
2.ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Şebnem PARLAK
15
sıçanlarda yaptıkları çalışmalarda sodyum sülfit’in yüksek dozlarda (3.3 g/kg’dan
daha yüksek) sıçanlarda toksik olduğunu ancak teratojenik olmadığını saptamışlardır.
Kayraldız ve ark. (2006), potasyum metabisulfitin S.typhimurium TA98 ve TA100
suşlarında mutajen olmadığını bildirmişlerdir. Njagi ve Gopalan (1982), sodyum
sülfit’in doza bağlı olarak Vicia faba kök ucu hücrelerinde mitotik indekste azalmaya
neden olduğunu, anafazda köprü oluşumunu uyardığını ve interfaz nükleusunda
kromatin erozyonuna neden olduğunu saptamışlardır. Pagano ve ark. (1987) sodyum
bisulfit’in S.typhimurium TA97 ve TA1535 suşlarında zayıf mutajen olduğunu
bildirmişlerdir. Ayrıca Kayraldız (2005), sıçanlara hem intraperitonal (ip) hem de
gavage olarak verilen sodyum metabisulfit’in sıçan kemik iliğinde genotoksik ve
sitotoksik etkiye sahip olduğunu, ip olarak verildiğinde sodyum metabisulfit’in
genotoksik ve sitotoksik etkinin daha fazla olduğunu saptamıştır.
2.11. Tiabendazol ile Yapılan Genotoksisite Çalışmaları
Tiabendazol (C10H7N3S), çimen ve süs bitkilerinde küf, çürüme gibi
problemlere karşı kullanılan bir pestisit olup, bazı meyve ve sebzelerde oluşan yeşil,
mavi küf çürüklerini engellemek amacıyla depolama aşamasında dış yüzeyde
kullanılan bir koruyucudur. Bu amaçla en çok muz ve narenciyelerde koruyucu
madde olarak kullanılmaktadır.
Mudry ve Pargament (1987), tiabendazol’un 50, 100 ve 200 mg/kg dozlarını
farelerde denemişler ve sonuçta en yüksek dozda KKD’ni artırırken, mikronükleus
oluşumunu her üç doz da artırdığını bulmuşlardır. Ardito ve ark. (1996),
tiabendazol’un insan lenfotik hücrelerinde DNA replikasyonunu önemli derecede
azalttığını ve 48 saatlik muamelede KKD’ni çok az artırdığını bulmuşlardır. Mailhes
ve ark. (1997), tiabendazol’un fare oositlerinde sitogenetik anormallikleri uyardığını
saptamışlardır. Sasaki ve ark. (1997), birçok yaştaki farenin çeşitli organlarında
alkalin tek hücre jel elektroforez analizlerini (SCG) (Comet testi) kullanarak,
tiabendazol’un in vivo genotoksik etkisini araştırmışlar ve bu amaçla farelerin mide,
karaciğer, böbrek, mesane, akciğer, beyin ve kemik ilikleri ile çalışmışlardır. Bu
analizler sonucunda, tiabendazol (200 mg/kg) çalışılan birçok organda DNA
2.ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Şebnem PARLAK
16
zararlarını indüklemiştir. Schmid ve ark. (1999), Multicolar fluorescence in situ
hybridization (FISH) testini kullanarak 300 mg/kg tiabendazol ile muamele edilmiş
erkek farelerin spermlerinde total diploidi sıklığının önemli derecede artığını
saptamışlardır. Otubanjo ve Mosuro (2001), farelerde tiabendazol’un sperm başı
anormalliklerini istatiksel olarak artırdığını ancak mutajen olmadığını bulmuşlardır.
Delescluse ve ark. (2001), tiabendazol’un insan lenfoblastoid hücrelerinde yüksek
DNA zararlarına neden olduğunu, ayrıca sitokrom P450 1A1 gen ekspresyonunu
başlattığını ve sonuçta tiabendazol’un genotoksik olduğunu bulmuşlardır. Sasaki ve
ark. (2002), tiabendazol’un gastrointestinal organlarda DNA zararlarını indüklediğini
saptamışlardır. Watanabe-Akanuma ve ark. (2003), tiabendazol’un bakteri
kültürlerindeki fotomutajenik etkisini araştırmışlar ve bu amaçla 320-400 nm dalga
boyundaki UV-A ışığını kullanmışlardır. Tiabendazol bulunmayan ortamda bakteri
suşlarında hiçbir mutajenik etki görülmemiş ancak tiabendazol varlığında
Escherichia coli’nin WP2uvrA ve WP2uvrA/pKM101 suşlarında kuvvetli
fotomutajenik etki, Salmonella typhimurium’un TA98 ve TA100 suşlarında zayıf
fotomutajenik etki görülmüş, Salmonella typhimurium’un TA1535 ve TA1538
suşlarında ise hiçbir fotomutajenik etki görülmemiştir. Watanabe-Akanuma ve ark.
(2005), bakterilerde fotomutajen olan tiabendazol’un insan lenfoblastoid WTK1
hücrelerinde yapılan umu-test ve tek hücre jel elektroforez (comet testi) analizleriyle
DNA zararlarına neden olduğunu ve sonuçta tiabendazol’un in vitro insan
hücrelerinde ve bakterilerde genotoksik olduğunu saptamışlardır.
3. MATERYAL VE METOT Şebnem PARLAK
17
3. MATERYAL VE METOD
Bu çalışmada materyal olarak sigara içmeyen yaşları bir birine yakın sağlıklı
iki erkek (20 ve 23 yaşlarında) ve iki bayandan (20 ve 23 yaşlarında) alınan periferik
kan kullanılmıştır.
3.1. Kullanılan Kimyasal Maddeler ve Deney Ekipmanları
3.1.1. Kullanılan Kimyasal Maddeler
3.1.1.1. Bifenil
Bu çalışmada test maddesi olan bifenil (E230) (difenil) çeşitli gıda
maddelerinde koruyucu olarak kullanılan aromatik hidrokarbondur. Bilindiği gibi
koruyucular, gıdaların mikroorganizmalarla bozulmalarını önleyerek raf ömürlerinin
uzatılmasını sağlayan maddelerdir. En çok taze meyve ve sebzelerde, özellikle
turunçgillerin yüzey uygulamalarında koruyucu madde olarak kullanılmaktadır.
Ayrıca, pestisitlerde, poliklorlu bifenillerin organik olarak sentezlerinde ısı transfer
maddesi olarak ve poliesterlerde boyama yardımcı maddesi olarak da
kullanılmaktadır. Bifenil, çok çabuk buharlaşabilen ve bu nedenle etkisi azalan bir
madde olup, ambalaja, kağıt ve kartonların her m2 yüzeyinde 1-5 g bifenil olacak
şekilde uygulanmaktadır. Ayrıca antifungal etkiye sahip olup, fungisit olarak veya
pestisid olarak da böceklere karşı kullanılan bir bileşiktir. Bazı ülkelerde kullanımı
yasaklanmıştır. Bifenil’in molekül yapısı, iki tane 6 kenarlı karbon halkasının
birleşmesinden meydana gelmiştir. Bifenil % 99,5 (min) saflıkta olup Merck
firmasından temin edilmiştir. Bifenil’in açık formülü ve diğer özellikleri aşağıdaki
gibidir:
3. MATERYAL VE METOT Şebnem PARLAK
18
Bilinen adları : Phenylbenzene; 1,1’-Biphenyl; 1,1’-Diphenyl;
bibenzene; lemonene; phenador-x; PHPH; xenene;
Diphenyl; Bifenilo (Spanish); Biphényle (French) ;
Kapalı formülü : C6H5C6H5
Molekül ağırlığı : 154,21
Erime sıcaklığı : 69-72°C
Kaynama sıcaklığı : 254-255°C
Yoğunluğu : 1,041
Çözünürlüğü : Suda çözünmez
Fiziksel durumu : Beyaz, kristal yapıda
CAS No : 92-52-4
3.1.1.2. Dimethyl Sulfoxide (DMSO)
Çözücü madde olarak kullanılan dimethyl sulfoxide (DMSO)’in (Sigma Cat.
No: 8418) genel yapısı ve diğer özellikleri aşağıda verilmiştir:
Kimyasal adı : Dimethyl sulfoxide (DMSO)
Saflık : % 99.9 Kapalı formülü: C2H6SO
Molekül ağırlığı: 78.13
Sigma no : 8418
CAS No : 67-68-5
3.1.1.3. Kromozom Medyumu
Bu çalışmada Biochrom firmasının ürettiği Chromosome Medium B (cat. no.
F5023), hücre kültürü için kullanılmıştır. Chromosome Medium B’nin her litresinde
aşağıdaki bileşikler verilen miktarlarda bulunmaktadır:
3. MATERYAL VE METOT Şebnem PARLAK
19
MEM JOKLIK with
Non essential Amino Acids........................................850 ml
Fetal Calf Serum ........................................................150 ml
Heparin.......................................................................25.000 E
Penicillin G, Sodium Salt...........................................75.000 E
Streptomycin Sulphate...............................................50 mg
Phytohemagglutinin M...............................................2.5 mg
Bu medyum her tüpe 2.5 ml olacak şekilde paylaştırılmış ve bu miktarlarda
kullanılmıştır. Kültür tüpleri steril olarak temin edilmiştir.
3.1.1.4. Kolşisin (Kolkisin)
Kromozom preparatlarının hazırlanmasında mitotik zehir olarak Colchicine
(kolşisin) (Sigma Cat. No. C9754) kullanılmıştır. Kolşisin eriyiği saf su içerisinde
hazırlanmış ve kromozom medyumunun her ml’sinde 0.06 µg olacak şekilde (0.06
µg/ml) 2.5 ml’lik kromozom medyumuna ilave edilmiştir.
3.1.1.5. Hipotonik Eriyik
Hipotonik eriyik olarak %0,4’lük KCl (Merck) kullanılmıştır. Eriyik bidestile
su içinde stok halinde hazırlanıp ağzı kapalı bir cam kapta buzdolabında (+4 ºC)
saklanmıştır. Her preparasyondan yaklaşık 2 saat önce yeteri kadar miktar alınıp
37ºC’deki inkübatörde ısıtılıp kullanılmıştır.
3.1.1.6. Fiksatif
KKD ve KA için kullanılan fiksatif, 1 kısım glasial asetik asit’in 3 kısım
metanol ile karıştırılması sonucu hazırlanmıştır. MN için ise iki farklı fiksatif
kullanılmıştır. İlk fiksatif 1 kısım glasial asetik asit’in 5 kısım metanol ile
3. MATERYAL VE METOT Şebnem PARLAK
20
karıştırıldıktan sonra 1/1 oranında %0.9 NaCl ile seyreltilmesiyle hazırlanmıştır.
Diğer fiksatifler ise NaCl ilave edilmeden kullanılmıştır.
Fiksatif kullanılmadan iki saat önce hazırlanmış ve buzdolabında saklanmıştır.
Her seferinde preparat yapım işleminden iki saat önce taze olarak hazırlanıp
kullanılmıştır.
3.1.1.7. 5’-Bromo-2’-deoxyuridine (BrdUrd)
BrdUrd Sigma firmasından (Cat. No. B 5002) temin edilmiştir. BrdUrd eriyiği
bidistile su içerisinde hazırlanmış, daha sonra 0.2 µm çapındaki membran filtre
(Sartorius marka) ile steril edilmiştir. Bu eriyikten kültür tüpleri içerisindeki
kromozom medyumuna 10 µg/ml olacak şekilde ilave edilmiştir.
3.1.1.8. Sorensen Tamponu (Sorensen Buffer)
KKD’ni incelemek amacıyla preparat yapımı sırasında preparatlar Sorensen
tamponu içerisinde UV lambası ile ışınlandırılmıştır. Ayrıca bu tampon %5’lik
Giemsa boyası hazırlanmasında da kullanılmıştır.
Bu tampon eriyik tampon A ve tampon B olmak üzere iki stok çözelti halinde
hazırlanmış olup bu çözeltiler çalışmanın amacına uygun olarak birbirleriyle değişik
miktarlarda karıştırılarak kullanılmıştır.
Hazırlanışı:
Tampon A:11.34 gr KH2PO4 250 ml saf su içinde eritilmiştir (pH=4.8).
Tampon B:14.83 gr Na2HPO4.12H2O 250 ml saf su içinde eritilmiştir (pH=9.3).
3.1.1.9. Standart Saline Citrate (SSC) Eriyiği
Bu eriyik ışınlamadan sonra kardeş kromatidler arasındaki kontrast farkını
artırmak amacıyla kullanılmıştır. SSC eriyiğini hazırlamak için 11.05 gr trisodyum
sitrat (C6H5Na3O7.2H2O) ve 21.9 gr NaCl kullanılmıştır. Bu iki madde ayrı ayrı
3. MATERYAL VE METOT Şebnem PARLAK
21
kaplarda bir miktar saf su içerisinde çözülmüş, daha sonra aynı kaba aktarılarak
birbirleriyle karıştırılmış ve üzerlerine 500 ml oluncaya kadar saf su ilave edilmiştir.
Hazırladığımız bu stok eriyik 5xSSC’dir ve bu eriyik buzdolabında saklanmıştır.
Deneyimizde, bu stoktan 20 ml alıp üzeri 100 ml oluncaya kadar saf su ile
tamamlanarak elde edilen 1x SSC kullanılmıştır.
3.1.1.10. Giemsa
Giemsa boyası Merck firmasından (Cat. No. 9204) temin edilmiş olup
deneylerimizde Sorensen tamponu içinde hazırlanmış olan %5’lik boya eriyiği
preparatların boyanmasında kullanılmıştır.
3.1.1.11. Entellan
Preparat kapatma solüsyonudur (Merck, Cat. No. 7961). Preparatlar daimi hale
getirilirken lam ve lamelin birbirlerine yapıştırılmasında kullanılmıştır.
3.1.1.12. Nitrik Asit (HNO3)
Lamları temizlemek amacıyla 1 N çözelti olarak hazırlanmıştır. Plastik şişede
saklanarak her defasında tekrar tekrar kullanılmıştır.
3.1.1.13. Mitomycin C (MMC)
Pozitif mutajen olarak kullanılmıştır. MMC steril saf suda 0.2 µg/ml olacak
şekilde hazırlanmış ve buzdolabında saklanmıştır.
3. MATERYAL VE METOT Şebnem PARLAK
22
3.1.2. Kullanılan Deney Ekipmanları
3.1.2.1. Hassas Terazi
Hava akımlarına karşı özel cam paravanlarla korunan ve 0,0001 gr
hassasiyetindeki GEC AVERY marka terazi kimyasalların tartılmasında
kullanılmıştır.
3.1.2.2. Santrifüj
Rotor çapı 21 cm olan ve 4000 rpm’e kadar yükselebilen devir hızı, 99 dk.’lık
zaman ayarlayıcı, açılabilir başlığa sahip ve 28 tüp kapasiteli HETTICH
UNIVERSAL marka santrifüj çalışmalarda kullanılmıştır.
3.1.2.3. Mikroskop
Koordinat cetveli ve immersiyon objektifi olan OLYMPUS marka binoküler
ışık mikroskobu preparat incelemeleri sırasında kullanılmıştır. Fotoğraflar ise yine
Olympus marka mikroskopta dijital olarak çekilmiştir.
3.1.2.4. İnkübatör
Hücrelerin 37ºC’de inkübe edilmesi için Dedeoğlu marka inkübatör
kullanılmıştır.
3.1.2.5. pH Metre
Kimyasalların pH değerlerini saptamak için WTW 315i (Germany) marka pH
metre kullanılmıştır.
3. MATERYAL VE METOT Şebnem PARLAK
23
3.2. Lamların Temizlenmesi
Kültür süresinin bitiminden iki gün önce etiketli olan lamlar şaleye dizilerek
üzerlerini iyice örtecek şekilde 1 N nitrik asit konmuştur. Şalenin ağzı kapatılarak bu
şekilde 24 saat bekletilmiştir. Süre bitiminde lamlar yarım saat akan çeşme suyunda
iyice yıkanmıştır. Lamlar 3-4 defa saf sudan geçirildikten sonra şale saf su ile
doldurularak buzdolabında saklanmıştır.
3.3. Kardeş Kromatid Değişimini (KKD) (Sister Chromatid Exchange=SCE) ve
Kromozom Anormalliklerini (KA) (Chromosomal Aberration=CA)
Saptamak Amacıyla Hücre Kültürünün Yapılması, Test Maddelerinin
Kültüre İlave Edilmesi, Preparatların Hazırlanması, Boyanması ve
Mikroskobik İncelemeler
İnsanlarda genotoksik etkiye sahip olabilecek mutajenlerin ve kanserojenlerin
genotoksik etkilerinin saptanması başta KKD, KA ve MN testleri yardımıyla
olabilmektedir. Bu tür çalışmalar planlanırken, uygulanırken ve yorumlanırken
uluslararası yönergelere uygun hareket edilmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Bundan
dolayı bifenil’in insan lenfositlerindeki genotoksik etkilerinin belirlendiği bu çalışma
Albertini ve ark. (2000)’ları tarafından yayınlanan IPCS (The International
Programme on Chemical Safety) yönergesine göre gerçekleştirilmiştir.
3.3.1. Kardeş Kromatid Değişimini (KKD) ve Kromozom Anormalliklerini (KA)
Saptamak Amacıyla Hücre Kültürünün Yapılması, Test Maddelerinin
Kültüre İlave Edilmesi ve Preparatların Hazırlanması
Bu çalışmada KKD ve KA’ni saptamak amacıyla hücre kültürünün yapılması
ve preparatların hazırlanması Evans (1984), Perry ve Thompson (1984)’un
metodlarına uygun olarak gerçekleştirilmiştir. Sağlıklı ve sigara içmeyen yaşları
birbirine yakın iki erkek ve iki bayandan alınan 1/10 oranında heparinize edilmiş kan
örnekleri kromozom medyumlarına steril şartlarda 6 damla (0.2 ml) (Rencüzoğulları
3. MATERYAL VE METOT Şebnem PARLAK
24
ve Topaktaş, 1991) ekilmiştir. Yine steril şartlarda ve daha önce hazırladığımız
BrdUrd eriyiğinden her tüpe son konsantrasyonu 10 µg/ml olacak şekilde ilave
edilerek iyice karıştırılmış ve hücre kültürü inkübatörde 37±1°C’de 72 saat için
inkübe edilmiştir.
Bifenil’ in etkisini incelemek için kültür süresinin bitimine 24 ve 48 saat kala
bifenil’in daha önce belirlenmiş konsantrasyonları olan 10, 30, 50 ve 70 µg/ml’lik
miktarları, DMSO’da çözdürülüp kültür tüplerine ilave edilmiştir. 24 ve 48 saatlik
muamele sürelerinde çözücü kontrol olarak DMSO kullanılmıştır. DMSO tüplere 8
µl/ml olacak şekilde verilmiştir. Bifenil beyaz kristal yapıdadır ve suda çözünmez.
Bu amaçla bifenil’i çözmek için DMSO kullanılmıştır. Ayrıca 24 ve 48 saatlik
muamele sürelerinde pozitif kontrol olarak MMC kullanılmıştır. MMC tüplere 0.20
µg/ml olacak şekilde verilmiştir.
Kültür süresinin bitiminden 2 saat önce (yani kültürün 70. saatinde) her tüpe
hazırlanan kolşisin eriyiğinden ilave edilmiş (0.06 µg/ml) ve tüpler hafifçe sallanarak
iyice karıştırılmıştır. Hücreler 2 saat süresince (37°C’de) kolşisin ile ön muameleye
tabi tutulmuştur.
Kültür süresi olan 72. saatin bitiminde kültür tüpleri 1200 rpm’de 15 dk.
santrifüj edilmiş, süpernatant atılmıştır. Dipte kalan ve hücreleri ihtiva eden 0.5-0.7
ml’lik sıvı iyice karıştırıldıktan sonra tüplere, etüvde 37°C’de tutulan hipotonik
eriyik ilave edilmiştir. Bu eriyiğin ilavesi damla damla ve karıştırılarak yapılmıştır.
Aksi halde hücrelerde kümeleşme olmakta ve amaca uygun olmayan preparatlar
hazırlanmaktadır. Her tüpe 5 ml hipotonik eriyik ilave edildikten sonra tüpler, ağzı
kapatılarak inkübatöre konulmuştur. Hücreler 12 dk. hipotonik eriyikte 37°C’de
muamele edilmiştir. Sürenin sonunda tüpler 15 dk. 1200 rpm’de santrifüj edilmiş,
süpernatant atılmıştır.
Bu sefer hipotonik eriyik ilavesi gibi yavaş yavaş ve karıştırarak her tüpe 5 ml
olacak şekilde soğuk fiksatif ilave edilmiştir. Oda sıcaklığında 20 dk. fiksatif ile
muamele edilen hücreler 1200 rpm’de 15 dk. santrifüj edilmiş ve süpernatant
atıldıktan sonra tüplere tekrar fiksatif ilave edilmiştir. Bu işlem 3 kere
tekrarlanmıştır. 3. fiksatif muamelesinin sonunda tüpte kalan sıvının tamamen
3. MATERYAL VE METOT Şebnem PARLAK
25
berraklaştığı görülmüştür. Eğer sıvı berraklaşmamışsa tekrar fiksatif muamelesine
devam etmek gerekir. Her fiksatif ilavesinden sonra tüpler santrifüj edilerek üstteki
sıvı atılmıştır. Son santrifüjden sonra dipte 0.5-0.7 ml sıvı kalacak şekilde
süpernatant atıldıktan sonra preparat yapma işlemine geçilmiştir.
Tüpün dibinde toplanan hücreler pasteur pipeti ile karıştırılarak homojen hale
getirilmiştir. Pasteur pipetine 4-5 damla olacak şekilde bu hücre süspansiyonundan
çekilmiştir. Özel olarak hazırlanmış düzeneğe tutturulan pasteur pipetinden daha
önce temizlenmiş ve saf su içerisinde buzdolabında saklanmış lamların üzerine 75
cm yükseklikten farklı alanlara 1’er damla olmak üzere hücre süspansiyonu
damlatılarak (her lama 3-4 damla) hücrelerin ve dolayısıyla kromozomların lam
üzerinde yayılması sağlanmıştır. Hücre süspansiyonunun lamlara damlatılması
esnasında damlaların üst üste düşmemesine dikkat edilmiştir.
Bu şekilde hazırlanan preparatlar kurumak üzere 24 saat oda ısısında
bekletilmiştir.
3.3.2. Preparatların Boyanması
Bir kromozoma ait kardeş kromatidlerin farklı boyanmasını (sister chromatid
differentiation=SCD) sağlamak amacıyla Speit ve Haupter (1985)’in geliştirdikleri
metod modifiye edilerek kullanılmıştır. Bu amaçla bir günlük preparatlar ışınlama
kabına konarak üzeri bir film gibi örtünecek şeklide Sorensen tamponu ile
kapatılmıştır. Işınlama eriyiği, 5 ml tampon A, 5 ml tampon B’den alınıp bu
karışımın destile su ile 100 ml’ye tamamlanmasıyla hazırlanmıştır (pH=6.8).
Işınlama eriyiğinin fazla veya az olması kardeş kromatidler arasındaki kontrast
farkını önemli derecede etkilediği görülmüştür.
Bu şekilde ince bir tabaka halinde ışınlama eriyiği ile örtülen preparatlar,
karanlıkta 15 cm yükseklikten 30W’lık 254 nm dalga boyunda ışık yayabilen tek
ultraviyole lambası ile 30 dk. ışınlanmıştır.
Işınlama bittikten sonra preparatlar 1xSSC eriyiği içerisinde 58-60°C
arasındaki sıcaklıklarda 60 dk. inkübe edilmiştir. İnkübasyon süresi bitmeden 15 dk.
önce %5’lik Giemsa boya eriyiği hazırlanmıştır.
3. MATERYAL VE METOT Şebnem PARLAK
26
%5’lik Giemsa’nın Hazırlanması: 5 ml tampon A, 5 ml tampon B ve 5 ml Giemsa
karıştırılarak üzerleri 100 ml oluncaya kadar saf su ile tamamlanmıştır (pH=6.8).
Sonra bu boya dik bir şale içine filtre kâğıtları ile süzülmüştür. İnkübasyon süresinin
sonunda preparatlar 1xSSC solüsyonundan alınarak direkt olarak boya içerisine
konmuş ve yaklaşık olarak 20 dk. boya içerisinde bekletilmiştir (kardeş kromatidler
arasındaki en iyi kontrast farkı bu sürede sağlanmıştır). Bu sürenin sonunda
preparatlar boyadan çıkarılmış, üç ayrı kaptaki saf su içinden geçirilerek preparatlar
üzerindeki fazla boyanın akması sağlanmıştır. Bundan sonra preparatlar dik vaziyette
konularak kurumaya bırakılmıştır.
Kuruyan preparatlar entellan ile kapatılarak daimi hale getirilmiştir. Entellan
kuruduktan sonra bu daimi preparatlarda mikroskobik incelemeler yapılmıştır.
3.3.3. Mikroskobik İnceleme
Hazırlanmış olan daimi preparatlar Olympus marka binoküler ışık
mikroskobunda immersiyon objektifi ile incelenmiştir (10x100=1000 büyütmede).
3.3.3.1. KKD ve Replikasyon İndeksinin (RI) (Proliferasyon İndeksi=PI)
Saptanması
3.3.3.1.(1). KKD Sayısının Saptanması
KKD sayısı, her kişinin kan kültürüne ait preparatlardan iyi dağılmış ve ikinci
mitozu geçiren 25 hücrede (4 kişiden toplam 100 hücrede) saptanmıştır. KKD sayısı
bir kromozomun açık boyanmış kromatidindeki koyu boyanmış parçaların veya koyu
boyanmış kromatidindeki açık boyanmış parçaların sayılmasıyla belirlenmiştir
(Topaktaş ve Speit, 1990). Ortadan bir parça değişimi olmuş ise bu iki KKD olarak
değerlendirilmiş (Şekil 3.1.a), uçtan parça değişimi olmuş ise bu da bir KKD olarak
sayılmıştır (Şekil 3.1.b). Ancak bu incelemeler esnasında kromatidlerin primer
boğum bölgelerinden dönüm yapıp yapmadıklarına dikkat etmek gerekir. Bu
durumdaki kromozomlarda KKD yoktur (Şekil 3.1.c).
3. MATERYAL VE METOT Şebnem PARLAK
27
Şekil 3.1. Kardeş kromatid değişiminin olduğu ve olmadığı durumun şematik olarak
gösterilmesi (Topaktaş ve Speit, 1990).
3.3.3.1.(2). Replikasyon İndeksinin (RI) (Proliferasyon İndeksi=PI) Saptanması
Bifenil’in DNA replikasyonu üzerindeki etkilerini saptamak amacı ile RI
bulunmuştur. Bunun için tesadüfi seçilmiş 100 hücre incelenmiştir. Bu incelemeler
sırasında gözlenen birinci, ikinci ve üçüncü metafaz devresindeki hücreler
sayılmıştır. Bu verilerden yola çıkarak RI şu şekilde hesaplanmıştır:
RI= 1xM1+2xM2+3xM3/100
M1: 1. Mitozdaki hücre sayısı
M2: 2. Mitozdaki hücre sayısı
M3: 3. Mitozdaki hücre sayısı
Birinci, ikinci ve üçüncü metafazlar şu şekilde ayırt edilmiştir (Topaktaş ve
Speit, 1990): BrdUrd, deoxytimidin (dT) ve deoxyuridin (dU) birbirlerinin analoğu
olan bileşiklerdir (Şekil 3.2). BrdUrd, dT ve dU arasındaki tek fark taşıdıkları benzen
halkasındaki 5.C atomuna dT’de CH3, BrdUrd’de Br ve dU’da H atomunun bağlı
olmasından kaynaklanmaktadır.
3. MATERYAL VE METOT Şebnem PARLAK
28
Şekil 3.2. Deoxytimidin (dT), Bromodeoxyuridin (BrdUrd) ve Deoxyuridin (dU)’in
kimyasal yapıları.
BrdUrd, DNA’nın yapısında bulunan timin bazlarının analoğu olduğundan
dolayı kültür ortamına BrdUrd koyduğumuzda hücre DNA’sını replike ettiği sırada
(1.S fazında) yeni sentezlenen polinükleotid ipliği içine timinin yerine ortamda
bulunan BrdUrd’ni alacaktır. Böyle hücrelerinin kromozomları boyandığında bir
kromozomun her iki kromatidi de (dT/BrdUrd:dT/BrdUrd) homojen koyu renkte
boyanacaktır. Bu hücreler 1. mitoz bölünmeyi geçiren hücrelerdir (Şekil 3.3.A ve
Şekil 3.4). Birinci mitoz bölünmeyi geçiren hücrelerden meydana gelen yavru
hücreler tekrar S fazına girdiğinde (BrdUrd'li ortamda 2.S fazı) timin ihtiva eden
polinükleotid ipliğine komplementer olarak sentezlenen yeni DNA ipliğinde BrdUrd
yer alacaktır. Bu iki polinükleotid ipliği bir kromozomun koyu boyanan kromatidini
(dT/BrdUrd) oluşturacaktır. BrdUrd'li ipliğe komplementer olarak sentezlenen yeni
ipliğe de BrdUrd girecektir ve bir kromatidi oluşturan iki polinükleotid ipliği de
BrdUrd ihtiva ettiklerinden (BrdUrd/BrdUrd) bu kromatid aynı kromozomun açık
boyanan kromatidini oluşturacaktır. İşte bu hücrenin metafaz devresinde preparat
yapıldığında hücrenin tüm kromozomlarının (dT/BrdUrd:BrdUrd/BrdUrd)
kromatidlerinden biri koyu diğeri ise açık renkte boyanacaktır. Bunlar da ikinci
mitoz bölünmeyi geçiren hücrelerdir. (Şekil 3.3.B ve Şekil 3.5). Bu hücreler tekrar S
Deoxytimidin (dT) Bromodeoxyuridin (BrdUrd) Deoxyuridin (dU)
O O
HN
N
H
O
O
OH
CH2HO
HN
N
Br
O
O
OH
CH2HOHOO
OH
CH2
CH3
O
HN
NO
3. MATERYAL VE METOT Şebnem PARLAK
29
fazına girdiğinde (BrdUrd'li ortamda 3.S fazı) ikinci mitozda açık boyanan
kromatidden tüm polinükleotid ipliklerine BrdUrd girmiş olan bir kromozom
meydana gelecektir ve bu kromozomun her iki kromatidi de açık renkte boyanacaktır
(BrdUrd/BrdUrd:BrdUrd/BrdUrd). İkinci mitozda koyu boyanan kromatidden ise, bir
kromatidin her iki ipliği BrdUrd'li ve diğer kromatidin bir ipliği BrdUrd'li diğer ipliği
timinli olan bir kromozom oluşacaktır. Bu kromozom da boyandığında bir kromatidi
koyu renkte, bir kromatidi de açık renkte boyanacaktır (dT/BrdUrd:BrdUrd/BrdUrd).
İşte böyle hücrelerin metafaz devresinde preparat yapıldığında bazı kromozomların
her iki kromatidi açık renkte, bazı kromozomların bir kromatidi açık, diğer kromatidi
de koyu renkte boyanacaktır. Bu hücrelerde 3. mitoz bölünmeyi geçiren hücrelerdir
(Şekil 3.3.C ve Şekil 3.6). İşte bu şekilde 1., 2. ve 3. mitoz bölünmeyi geçiren
hücreler ayırt edilmiş, bu hücrelerin 100 hücre içindeki sayısı saptanmış, bundan da
yukarıda belirtilen formüle göre replikasyon indeksi (RI) hesaplanmıştır.
3. MATERYAL VE METOT Şebnem PARLAK
30
Şekil 3.3. BrdUrd’in DNA yapısına girmesi ile 1., 2. ve 3. mitoz bölünmeyi geçiren hücrelerin ayırt edilmesinin şematik olarak açıklanması (During 1985’e göre Topaktaş ve Speit 1990’den).
3. MATERYAL VE METOT Şebnem PARLAK
31
Şekil 3.4. Birinci mitoz bölünmeyi geçiren hücreye ait kromozomlar.x1000
Şekil 3.5. İkinci mitoz bölünmeyi geçiren hücreye ait kromozomlar.x1000
10 µm
10 µm
3. MATERYAL VE METOT Şebnem PARLAK
32
Şekil 3.6. Üçüncü mitoz bölünmeyi geçiren hücreye ait kromozomlar.x1000
3.3.3.2. Kromozomal Anormallikler (KA) ve Mitotik İndeksin (MI) Saptanması
3.3.3.2.(1). Kromozom Yapı ve Sayı Anormalliklerinin Saptanması
Her bir kişiden hazırlanan preparatlardan iyi dağılmış kromozomlara sahip
toplam 100 hücre (4 kişiden toplam 400 hücre) KA’ni saptamak amacıyla
incelenmiştir. Bu hücreler içinde gözlediğimiz kromozom yapı ve sayı anormallikleri
Uluslararası İnsan Sitogenetik Adlandırma Sistemine (ISCN= International System
for Human Cytogenetic Nomenclature) uygun olarak değerlendirilmiş ve
adlandırılmıştır (Mitelman, 1995’a göre Paz-y-Mino et al., 2002’dan). İncelenen bu
100 hücre içinde yapısal ve total kromozom anormalliklerinin yüzdesi bulunmuştur.
Bu çalışmada sayısal kromozom anormallikleri oluşmadığı için
değerlendirilmemiştir.
Bu çalışmada gap’lar anormallik olarak değerlendirilmemiştir. Gaplar ile
kromatid ve kromozom tipi kırıklar arasındaki farklar, Kauderer ve ark. (1991)’nın
10 µm
3. MATERYAL VE METOT Şebnem PARLAK
33
bildirdiğine şu şekilde ayırt edilmiştir: Gap’larda, kromatidin birinde (kromatid tipi
gap) veya kromatidin her ikisinde (kromozom tipi gap) görülen boyanmamış bölge
bir kromatidin genişliğinden daha azdır. Kırıklarda bir kromatiddeki (kromatid tipi
kırık) veya her iki kromatiddeki (kromozom tipi kırık) boyanmamış bölge bir
kromatidin genişliğinden daha fazladır. İşte bu ölçülere göre gap ve kromatid
kırıkları ayrı ayrı saptanmıştır. Mace ve ark. (1978) ise gap bölgesinde DNA
ipliğinde kırık olmadığını elektron mikroskobu fotoğraflarında göstermişlerdir. Bu
çalışmada kromatid kırığı ve tek kol birleşmesi gibi anormallikler kromatid tipi
anormallik olarak değerlendirilmiştir. Ayrıca kromozom kırığı, sister union, kromatid
değişimi, halka kromozom ve disentrik kromozom oluşumu gibi anormallikler de
kromozom tipi anormallikler olarak değerlendirilmiştir.
3.3.3.2.(2). Mitotik İndeksin (MI) Saptanması
Bifenil’in mitoz bölünme üzerindeki etkilerini saptamak amacı ile mitotik
indeks bulunmuştur. Bunun için her kişiye ait preparatlardan toplam 3 bin hücre
incelenmiş ve bunlar arasındaki metafaz devresinde olan hücreler saptanarak
kaydedilmiştir. 3 bin hücre içerisinde metafazların oranı yüzde cinsinden
hesaplanarak mitotik indeks saptanmıştır.
3.4. Mikronukleus (MN) Oluşumunu Saptamak Amacıyla Hücre Kültürünün
Yapılması, Test Maddelerinin Kültüre İlave Edilmesi, Preparatların
Hazırlanması, Boyanması ve Mikroskobik İncelemeler
3.4.1. Mikronukleus Oluşumunu Saptamak Amacıyla Hücre Kültürünün
Yapılması, Test Maddelerinin Kültüre İlave Edilmesi ve Preparatların
Hazırlanması
Mikronükleus sayısını saptamak için Fenech (2000) ve Kirsch-Volders ve ark.
(2003) tarafından geliştirilen metod modifiye edilerek kullanılmıştır. Sağlıklı ve
sigara içmeyen yaşları birbirine yakın iki erkek ve iki bayandan alınan 1/10 oranında
3. MATERYAL VE METOT Şebnem PARLAK
34
heparinize edilmiş kan örnekleri kromozom medyumlarına steril şartlarda 6 damla
(0.2 ml) ekilmiştir (Rencüzoğulları ve Topaktaş, 1991). Hücre kültürü inkübatörde
37±1°C’de 68 saat için inkübe edilmiştir.
Bifenil’in etkisini incelemek için, daha önce belirlenmiş olan
konsantrasyonlardaki (10, 30, 50 ve 70 µg/ml) bifenil, kültür tüplerine ilave edilerek
hücrelerin 24 ve 48 saat boyunca bifenil ile muamele edilmeleri sağlanmıştır. İki
nukleuslu hücre oluşumunu sağlamak için de kültür bitimine 24 saat kala bütün
tüplere 6 µg/ml olacak şekilde sitokalasin B (Cytochalasin B, Sigma Cat. No. C6762)
ilave edilmiştir. Ayrıca 24 ve 48 saatlik muamele sürelerinde pozitif kontrol olarak
MMC kullanılmıştır. MMC tüplere 0.20 µg/ml olacak şekilde verilmiştir.
Kültür süresi olan 68. saatin bitiminde kültür tüpleri 1200 rpm’de 15 dk.
santrifüj edilmiş, süpernatant atılmıştır. Dipte kalan ve hücreleri ihtiva eden 0.5-0.7
ml’lik sıvı iyice karıştırıldıktan sonra tüplere, etüvde 37°C’de tutulan hipotonik
eriyik ilave edilmiştir. Bu eriyiğin ilavesi damla damla ve karıştırılarak yapılmıştır.
Aksi halde hücrelerde kümeleşme olmakta ve amaca uygun preparatlar
hazırlanamamaktadır. Her tüpe 5 ml hipotonik eriyik ilave edildikten sonra tüpler,
ağzı kapatılarak inkübatöre konmuştur. Hücreler 5 dk. hipotonik eriyikte 37°C’de
muamele edilmiştir. Sürenin sonunda tüpler 15 dk. 1200 rpm’de santrifüj edilmiş,
süpernatant atılmıştır.
Bu sefer hipotonik eriyik ilavesi gibi yavaş yavaş ve karıştırarak her tüpe 5 ml
olacak şekilde soğuk fiksatif ilave edilmiştir. İlk fiksatif 1 kısım asetik asit 5 kısım
metil alkol karışımının 1/1 oranında %0.9 NaCl ile seyreltilmesiyle hazırlanmıştır.
Oda sıcaklığında 20 dk. fiksatif ile muamele edilen hücreler 1200 rpm’de 15 dk.
santrifüj edilmiş ve süpernatant atıldıktan sonra tüplere tekrar fiksatif ilave edilmiştir.
Bu işlem 2 kere tekrarlanmış ve ilk fiksatiften farklı karışımlar kullanılmıştır (1
kısım asetik asit 5 kısım metil alkol). 3. fiksatifle muamelenin sonunda tüpte kalan
sıvının tamamen berraklaştığı görülmüştür. Eğer sıvı berraklaşmamışsa tekrar fiksatif
muamelesine devam etmek gerekir. Her fiksatif ilavesinden sonra santrifüj edilerek
üstteki sıvı atılmıştır. Son santrifüjden sonra dipte 0.5-0.7 ml sıvı kalacak şekilde
süpernatant atıldıktan sonra preparat yapma işlemine geçilmiştir.
3. MATERYAL VE METOT Şebnem PARLAK
35
Tüpün dibinde toplanan hücreler pasteur pipeti ile karıştırılarak homojen hale
getirilmiştir. Pasteur pipetine 4-5 damla olacak şekilde bu hücre süspansiyonundan
çekilmiştir. Daha önce temizlenmiş ve saf su içerisinde buzdolabında saklanan lamın
üzerine farklı alanlara 1’er damla olmak üzere hücre süspansiyonu damlatılarak (her
lama 4-5 damla) hücrelerin lam üzerinde yayılması sağlanmıştır. Hücre
süspansiyonunun lamlara damlatılması esnasında damlaların üst üste düşmemesine
dikkat edilmiştir. Bu şekilde hazırlanan preparatlar kurumak üzere 24 saat oda
ısısında bekletilmiştir.
3.4.2. Preparatların Boyanması
Hazırlanan preparatlar Sorensen tamponu ile hazırlanmış %5’lik giemsa boyası
ile boyanmıştır.
%5’lik Giemsa’nın Hazırlanması: 5 ml tampon A, 5 ml tampon B ve 5 ml Giemsa
karıştırılarak üzerleri 100 ml oluncaya kadar saf su ile tamamlanmıştır (pH=6.8).
Sonra bu boya dik bir şale içine filtre kâğıtları ile süzülmüştür. Kuruduğundan emin
olunan preparatlar direkt olarak boya içerisine konmuş ve yaklaşık olarak 13 dk.
boya içerisinde bekletilmiştir. Bu sürenin sonunda preparatlar boyadan çıkarılmış, üç
ayrı kaptaki saf su içinden geçirilerek preparatlar üzerindeki fazla boyanın akması
sağlanmıştır. Bundan sonra preparatlar dik vaziyette konularak kurumaya
bırakılmıştır.
Kuruyan preparatlar entellan ile kapatılarak daimi hale getirilmiştir. Entellan
kuruduktan sonra bu daimi preparatlarda mikroskobik incelemeler yapılmıştır.
3.4.3. Mikroskobik İnceleme
Hazırlanmış olan daimi preparatlar Olympus marka binoküler ışık
mikroskobunda 40’lık objektif ile incelenmiştir (10x40=400 büyütmede). Bu
incelemeler sırasında her bir kişiden hazırlanan preparatlardan 2000 iki nukleuslu
(binükleer) hücre sayılmış, bu iki nukleuslu hücreler içerisinden mikronukleuslu
olanlar saptanmıştır. Ayrıca aynı kişiden hazırlanan preparatlardan 1000 tane hücre
3. MATERYAL VE METOT Şebnem PARLAK
36
sayılmış, bu hücreler arasından bir, iki, üç ve dört nukleuslu olanların oranı
saptanmıştır (Şekil 3.7). Bu orandan yola çıkarak Nukleer Bölünme Indeksi (NBİ)
(Nuclear Division Index = NDI) hesaplanmıştır (Fenech, 2000). Hesaplama aşağıdaki
formüle göre yapılmıştır.
NDI= 1xN1+2xN2+3xN3+4xN4/2000 N1: 1 nukleuslu hücre sayısı
N2: 2 nukleuslu hücre sayısı
N3: 3 nukleuslu hücre sayısı
N4: 4 nukleuslu hücre sayısı
Şekil 3.7. Bir (a), iki (b), üç (c) ve dört (d) nükleus içeren hücreler.
3.5. Mikroskopta Fotoğraf Çekme
Fotoğraflar Olympus marka mikroskopta trinoküler mikroskoba bağlı dijital
fotoğraf makinesinde 1000 büyütmede çekilmiştir. Daha önce 1., 2., ve 3. mitozu
geçiren hücrelerin kromozomlarının, bazı ilginç KA’lerine ait örneklerin, iki
10 µm
3. MATERYAL VE METOT Şebnem PARLAK
37
nukleuslu hücrelerden mikronukleusa sahip olanların ve bir, iki, üç ve dört nukleuslu
hücrelerin birkaç örneğinin fotoğrafları çekilmiştir. (Olympus CX31RTSF ; 7,1
Megapixel).
3.6. İstatistik Analiz ve Sonuçların Değerlendirilmesi
Mikroskobik inceleme sonucunda muameleli gruplardan elde edilen KKD, KA,
MN, NBI, RI ve MI t-test metoduna göre muamelesiz, çözücü (DMSO) ve pozitif
(MMC) kontrolleri ile karşılaştırılmıştır.
Doz-etki ilişkisini ortaya koymak amacıyla regresyon ve korelasyon analizleri
yapılmış, regresyon denklemi ve korelasyon katsayısı (r) bulunmuş ve regresyon
doğrusu çizilmiştir.
Ayrıca mikroskobik incelemelerden elde edilen sonuçlar çizelge ve grafikler
halinde verilmiştir.
4. BULGULAR Şebnem PARLAK
38
4.BULGULAR
4.1. Bifenil’ in KKD Üzerindeki Etkileri
Bifenil, 24 saatlik muamele süresinde 10 ve 30 µg/ml’lik konsantrasyonlarda
KKD sayısını her iki kontrole (kontrol ve çözücü kontrol) nazaran artırmasına
rağmen bu artış istatistiksel olarak önemli bulunamamıştır (Çizelge 4.1 ve Şekil 4.1).
Aynı muamele süresinde 50 µg/ml konsantrasyonda bifenil KKD sayısını sadece
kontrole göre, 70 µg/ml’lik konsantrasyonda ise, KKD sayısını kontrole ve çözücü
kontrole göre istatistiksel olarak önemli derecede artırmıştır (Çizelge 4.1 ve Şekil
4.1). Bifenil, 48 saatlik muamele süresinde KKD sayısını kontrole göre en düşük doz
hariç önemli ölçüde arttırmış, en yüksek iki konsantrasyonda da bu artış çözücü
kontrole nazaran da önemli bulunmuştur (Çizelge 4.1 ve Şekil 4.1). Bifenil hem 24
hem de 48 saatlik muamele sürelerinde KKD sayısını doza bağlı olarak artırmış
(Şekil 4.2 ve Şekil 4.3), fakat KKD sayısındaki bu artış pozitif kontrol olan MMC
kadar olamamıştır (Şekil 4.4).
Çizelge 4.1. Değişik dozda bifenil ile 24 ve 48 saat muamele edilen insan periferal
lenfositlerinde ortalama KKD sayısı. Test maddesi
Süre (saat)
Konsantrasyon µg/ml
Min-Max KKD KKD/Hücre±SE
Kontrol - - 2-15 5.81±0.60 DMSO 24 8 µl/ml 2-16 6.21±0.40 MMC 24 0.2 6-57 27.96±2.95 Bifenil 24 10 2-25 6.33±0.18 c3
“ 24 30 2-17 7.40±0.68 c3
“ 24 50 2-24 8.40±0.77 a1c3
“ 24 70 3-28 9.55±0.89 a1b1c3
DMSO 48 8 µl/ml 2-16 6.57±0.45 MMC 48 0.2 4-66 31.18±0.45 Bifenil 48 10 2-17 6.68±0.47 c3
“ 48 30 2-21 7.85±0.58 a1c3
“ 48 50 2-23 9.07±0.48 a2b1c3 “ 48 70 3-23 9.49±0.58 a2b1c3
a: Kontrol ile karşılaştırmada fark önemli b: Çözücü kontrol ile karşılaştırmada fark önemli c: Pozitif kontrol ile karşılaştırmada fark önemli 1: P≤0.05; 2: P≤0.01; 3: P≤0.001
4. BULGULAR Şebnem PARLAK
39
0
5
10
15
20
25
30
35
Kontrol DMSO
8 µl
MMC
0.2
10 30 50 70
Konsantrasyon (µg/ml)
KK
D/H
ücre
KKD 24 Saat
KKD 48 Saat
Şekil 4.1. Farklı dozlarda bifenil ile 24 ve 48 saat muamele edilen insan periferal lenfositlerinde KKD/Hücre sayısı.
Şekil 4.2. Farklı dozlarda bifenil ile 24 saat muamele edilen insan periferal lenfositlerinde KKD/Hücre’nin doza bağlı artışını gösteren regresyon doğrusu ve korelasyon katsayısı (* P<0.05).
y = 0.0533x + 5.788
r = 0.9993*
0
2
4
6
8
10
12
0 20 40 60 80
Konsantrasyon (µg/ml)
KK
D/H
ücre
4. BULGULAR Şebnem PARLAK
40
Şekil 4.3. Farklı dozlarda bifenil ile 48 saat muamele edilen insan periferal
lenfositlerinde KKD/Hücre’nin doza bağlı artışını gösteren regresyon doğrusu ve korelasyon katsayısı (* P<0.05).
Şekil 4.4. Bifenil ile muamele edilen insan periferal lenfositlerinde 11 KKD içeren
hücre (x1000) (30µg/ml, 48 saat, ♀).
4.2. Bifenil’in Kromozomal Anormalliklerin (KA) Oluşumu Üzerindeki Etkileri
Bifenil, 24 saatlik muamele süresinde 10 ve 30 µg/ml dozlarda yapısal
kromozom anormalliği sayısını muamelesiz kontrole nazaran artırmazken, aynı
y = 0.0482x + 6.3425
r = 0.9634*
0
2
4
6
8
10
12
0 10 20 30 40 50 60 70 80
Konsantrasyon (µg/ml)
KK
D/H
ücre
10 µm
4. BULGULAR Şebnem PARLAK
41
muamele süresinde 50 ve 70 µg/ml’lik konsantrasyonlarda bifenil yapısal kromozom
anormalliği sayısını hem muamelesiz hem de çözücü kontrole göre önemli ölçüde
arttırmıştır(Çizelge 4.2 ve Şekil 4.5). Bifenil, 48 saatlik muamele süresinde yapısal
kromozom anormalliği sayısını tüm konsantrasyonlarda kontrole göre arttırmazken,
50 ve 70 µg/ml’lik dozlarda ise yapısal kromozom anormalliği sayısını çözücü
kontrole göre arttırmıştır. Bifenil yapısal kromozom anormalliği sayısını 24 saatlik
muamele süresinde doza bağlı olarak artırmıştır (Şekil 4.6). Bifenil yapısal
kromozom anormalliğini her iki muamele süresinde de MMC kadar uyarmamıştır.
Çizelge.4.2. Değişik dozda bifenil ile 24 ve 48 saat muamele edilen insan periferal
lenfositlerinde yapısal kromozom anormallikleri
Anormallik çeşitleri Test maddesi
Süre (saat)
Kons. µg/ml Kromatid Kromozom
Tipi Tipi
Yapısal KA±SE (%)
Kontrol - - 14 3 4.25±0.25
DMSO 24 8 µl/ml 7 3 2.50±0.95
MMC 24 0.2 62 29 22.75±4.71
Bifenil 24 10 5 5 2.50±0.50 c3
“ 24 30 9 9 4.50±0.64 c3
“ 24 50 20 10 7.50±0.86 a1b2c3
“ 24 70 29 12 10.25±0.62 a2b3c3
DMSO 48 8 µl/ml 4 6 2.50±0.50
MMC 48 0.2 78 21 24.75±3.81
Bifenil 48 10 7 5 3.00±0.70 c3
“ 48 30 7 7 3.50±0.86 c3
“ 48 50 12 7 4.75±0.62 b1c3
“ 48 70 17 14 7.75±1.54 b1c2
a: Kontrol ile karşılaştırmada fark önemli b: Çözücü kontrol ile karşılaştırmada fark önemli c: Pozitif kontrol ile karşılaştırmada fark önemli 1: P≤0.05; 2: P≤0.01; 3: P≤0.001
4. BULGULAR Şebnem PARLAK
42
0
5
10
15
20
25
30
Kontrol DMSO
8 µl
MMC
0.2
10 30 50 70
Konsantrasyon (µg/ml)
Yapıs
al K
A Y
üzdesi
KA 24 Saat
KA 48 Saat
Şekil 4.5. Farklı dozlarda bifenil ile 24 ve 48 saat muamele edilen insan periferal lenfositlerinde yapısal KA yüzdesi.
Şekil 4.6. Farklı dozlarda bifenil ile 24 saat muamele edilen insan periferal
lenfositlerinde yapısal KA’nın doza bağlı artışını gösteren regresyon doğrusu ve korelasyon katsayısı (* P<0.05).
Bifenil ile muamele edilen insan periferal lenfositlerinde en fazla kromatid tipi
anormalliklerden özellikle kromatid kırığı (Şekil 4.7 ve Şekil 4.9) gözlenmiştir. Daha
y = 0.1313x + 0.9375
r = 0.9937*
0
2
4
6
8
10
12
0 20 40 60 80
Konsantrasyon (µg/ml)
Ya
pıs
al K
A Y
üzd
esi
4. BULGULAR Şebnem PARLAK
43
az oranda olmak üzere kromozom tipi anormalliklerden özellikle kromozom kırığı
(Şekil 4.8), kardeş kromatid birleşmesi (sister union) (Şekil 4.9) kromatid değişimi
ve halka kromozom (Şekil 4.10) gibi yapısal kromozom anormalliklerine
rastlanmıştır. Bu çalışmada bifenil ile muamele edilen insan periferal lenfositlerinde
sadece iki hücrede poliploidi (Şekil 4.11) gözlenmiş ve dolayısıyla bifenil’in
kromozom sayı anormalliğini artırmadığı saptanmıştır.
Şekil 4.7. Bifenil ile muamele edilen insan periferal lenfositlerinde kromatid kırığı (50 µg/ml, 24 saat, ♂).x1000.
10 µm
4. BULGULAR Şebnem PARLAK
44
Şekil 4.8. Bifenil ile muamele edilen insan periferal lenfositlerinde kromozom kırığı (x1000) (30 µg/ml, 24 saat, ♂).
Şekil 4.9. Bifenil ile muamele edilen insan periferal lenfositlerinde kardeş kromatid birleşmesi (a) ve kromatid kırığı (b) (x1000) (70 µg/ml, 24 saat, ♀).
10 µm
10 µm
4. BULGULAR Şebnem PARLAK
45
Şekil 4.10. Bifenil ile muamele edilen insan periferal lenfositlerinde kromatid
değişimi (a) ve halka kromozom (b) (x1000) (30 µg/ml, 24 saat, ♂).
Şekil 4.11. Bifenil ile muamele edilen insan periferal lenfositlerinde poliploid hücre (x1000) (30 µg/ml, 48 saat, ♀).
10 µm
10 µm
4. BULGULAR Şebnem PARLAK
46
4.3. Bifenil’in Mikronükleus (MN) Oluşumu Üzerine Etkileri
Bifenil, 24 saatlik muamele süresinde 10 µg/ml’lik konsantrasyonda, insan
periferal lenfositlerinde MN’lu binükleer hücre yüzdesini kontrole ve çözücü
kontrole nazaran arttırmamıştır (Çizelge 4.3 ve Şekil 4.12). Aynı muamele süresinde
30, 50 ve 70 µg/ml’lik konsantrasyonlarda bifenil, MN’lu binükleer hücre yüzdesini
her iki kontrole göre istatistiksel olarak önemli bir şekilde arttırmıştır. 48 saatlik
muamele süresinde ve özellikle en yüksek iki konsantrasyonda bifenil’in MN’lu
binükleer hücre yüzdesini her iki kontrole nazaran önemli derecede arttırdığı
saptanmıştır. Ayrıca her iki muamele sürelerinde bifenil mikronükleuslu binükleer
hücre sayısını doza bağlı olarak artırmıştır (Şekil 4.13 ve Şekil 4.14). Ancak hem 24
hem de 48 saatlik muamele sürelerinde mikronükleus sayısındaki bu artışın pozitif
kontrol kadar olmadığı saptanmıştır (Çizelge 4.3). Yapılan mikroskobik
incelemelerde bir mikronükleuslu binükleer hücrelerden (Şekil 4.15) başka iki
mikronükleuslu binükleer hücrelere de (Şekil 4.16) rastlanmıştır.
4. BULGULAR Şebnem PARLAK
47
Çizelge 4.3. Değişik dozlarda bifenil ile 24 ve 48 saat muamele edilmiş insan periferal lenfositlerinde mikronükleuslu binükleer hücre yüzdesi ve nükleer bölünme indeksi.
Test maddesi
Süre (saat)
Konsantrasyon µg/ml
Mikronükleus’lu binükleer hücre (%) ±SE
Nükleer bölünme indeksi ±SE
Kontrol - - 0.162±0.089 1.766±0.032
DMSO 24 8 µl/ml 0.162±0.037 1.616±0.051
MMC 24 0.2 1.475±0.154 1.365±0.074
Bifenil 24 10 0.137±0.037 c3 1.502±0.062 a1
“ 24 30 0.225±0.014 a1b1c3 1.513±0.099
“ 24 50 0.337±0.047 a1b1c3 1.307±0.062 a2b1
“ 24 70 0.425±0.043 a2b2c3 1.330±0.058 a2b1
DMSO 48 8 µl/ml 0.262±0.051 1.766±0.030
MMC 48 0.2 2.412±0.165 1.377±0.052
Bifenil 48 10 0.325±0.101 c3 1.722±0.096 c1
“ 48 30 0.425±0.136 c3 1.635±0.102
“ 48 50 0.500±0.079 a1c3 1.435±0.088 a1b1
“ 48 70 0.662±0.124 a1b1c3 1.306±0.055 a2b2
a: Kontrol ile karşılaştırmada fark önemli b: Çözücü kontrol ile karşılaştırmada fark önemli c: Pozitif kontrol ile karşılaştırmada fark önemli 1: P≤0.05; 2: P≤0.01; 3: P≤0.001
4. BULGULAR Şebnem PARLAK
48
0
0,5
1
1,5
2
2,5
3
Kontrol DMSO
8 µl
MMC
0.2
10 30 50 70
Konsantrasyon (µg/ml)
MN
'li b
inükle
er
hücre
(%) MN 24 Saat
MN 48 Saat
Şekil 4.12. Farklı dozlarda bifenil ile 24 ve 48 saat muamele edilen insan periferal lenfositlerinde mikronükleuslu iki nükleuslu hücre yüzdesi.
Şekil 4.13. Farklı dozlarda bifenil ile 24 saat muamele edilen insan periferal lenfositlerinde mikronükleuslu iki nükleuslu hücre yüzdesinin doza bağlı artışını gösteren regresyon doğrusu ve korelasyon katsayısı (* P<0.05).
y = 0.0049x + 0.0858
r = 0.9976*
0
0,05
0,1
0,15
0,2
0,25
0,3
0,35
0,4
0,45
0 20 40 60 80
Konsantrasyon (µg/ml)
MN
'li b
inükle
er
hücre
(%)
4. BULGULAR Şebnem PARLAK
49
Şekil 4.14. Farklı dozlarda bifenil ile 48 saat muamele edilen insan periferal
lenfositlerinde mikronükleuslu iki nükleuslu hücre yüzdesinin doza bağlı artışını gösteren regresyon doğrusu ve korelasyon katsayısı (* P<0.05).
Şekil 4.15. Bifenil ile muamele edilmiş insan periferal lenfositlerinde tek mikronükleus içeren iki nükleuslu hücre (x400) (30 µg/ml, 48 saat, ♀).
y = 0.0054x + 0.2608
r = 0.9738*
0
0,1
0,2
0,3
0,4
0,5
0,6
0,7
0 20 40 60 80
Konsantrasyon (µg/ml)
MN
'li b
inükle
er
hücre
(%)
10 µm
4. BULGULAR Şebnem PARLAK
50
Şekil 4.16. Bifenil ile muamele edilmiş insan periferal lenfositlerinde iki
mikronükleus içeren iki nükleuslu hücre (x400) (10 µg/ml, 48 saat, ♀).
Hem 24 hem de 48 saatlik muamele sürelerinde bifenil’in nükleer bölünme
indeksini (NBI) her iki kontrol grubuna göre özellikle son iki dozda (50 ve 70 µg/ml)
önemli ölçüde düşürdüğü ve bu düşüşün pozitif kontrol seviyesine indiği
saptanmıştır (Çizelge 4.3 ve Şekil 4.17). Özellikle 48 saatlik muamele süresinde
NBI’ndeki düşüşün doza bağlı bir durum gösterdiği saptanmıştır (Şekil 4.18).
10 µm
4. BULGULAR Şebnem PARLAK
51
0
0,2
0,4
0,6
0,8
1
1,2
1,4
1,6
1,8
2
Kontrol DMSO
8 µl
MMC
0.2
10 30 50 70
Konsantrasyon (µg/ml)
Nükle
er
Bölü
nm
e İ
ndeksi
NBI 24 Saat
NBI 48 Saat
Şekil 4.17. Farklı dozlarda bifenil ile 24 ve 48 saat muamele edilen insan periferal lenfositlerinde nükleer bölünme indeksi.
Şekil 4.18. Farklı dozlarda bifenil ile 48 saat muamele edilen insan periferal
lenfositlerinde nükleer bölünme indeksinin doza bağlı düşüşünü gösteren regresyon doğrusu ve korelasyon katsayısı (* P<0.05).
4.4. Bifenil’in DNA Replikasyonu ve Mitoz Bölünme Üzerindeki Etkileri
Bifenil’in DNA replikasyonu üzerindeki etkisi RI’nin, mitoz bölünme
üzerindeki etkisi ise MI’in bulunması yoluyla saptanmıştır. Bifenil, 24 saatlik
y = -0.0072x + 1.8141
r = 0.9801*
0
0,2
0,4
0,6
0,8
1
1,2
1,4
1,6
1,8
2
0 10 20 30 40 50 60 70 80
Konsantrasyon (µg/ml)
NB
I
4. BULGULAR Şebnem PARLAK
52
muamele süresinde RI’ni kontrole ve çözücü kontrole göre genel olarak düşürmüş,
fakat bu düşüş istatistiksel olarak önemli bulunamamıştır (Çizelge 4.4 ve Şekil 4.19).
48 saatlik muamele süresinde ise bifenil’in, RI’ini özellikle en yüksek dozda her iki
kontrol grubuna nazaran önemli derecede düşürmüş, bu düşüşün pozitif kontrol
seviyesinde olduğu saptanmıştır.
Bifenil, her iki muamele süresinde MI’i kontrole ve çözücü kontrole göre
önemli derecede düşürmemiştir. Bifenil, 24 saatlik muamele süresinde ve sadece 70
µg/ml konsantrasyonunda MI çözücü kontrole nazaran önemeli derecede
düşürmüştür (Çizelge 4.4 ve Şekil 4.20). 24 ve 48 saatlik muamelede MI’te görülen
düşüşün doza bağlı olduğu saptanmıştır (Şekil 4.21 ve Şekil 4.22).
Çizelge 4.4. Değişik dozda bifenil ile 24 ve 48 saat muamele edilmiş insan periferal lenfositlerinde RI ve MI.
Test maddesi
Süre (saat)
Konsant. µg/ml
M1 M2 M3 RI±SE MI±SE
Kontrol - - 56 98 250 2.50±0.11 4.35±0.55
DMSO 24 8 µl/ml 43 109 248 2.51±0.05 4.98±0.41
MMC 24 0.2 79 137 184 2.26±0.08 4.41±0.77
Bifenil 24 10 53 128 221 2.43±0.11 4.97±0.23
“ 24 30 62 119 219 2.39±0.09 4.70±0.31
“ 24 50 83 127 191 2.27±0.17 4.01±0.39
“ 24 70 70 147 182 2.27±0.08 3.64±0.31 b1
DMSO 48 8 µl/ml 37 114 249 2.53±0.01 4.85±0.35
MMC 48 0.2 88 145 167 2.19±0.08 4.54±0.41
Bifenil 48 10 47 119 234 2.46±0.03 c2 5.03±0.21
“ 48 30 55 118 227 2.43±0.03 c1 4.59±0.25
“ 48 50 47 143 209 2.40±0.03 b1c1 4.38±0.42
“ 48 70 66 156 179 2.28±0.05 a1b1 4.14±0.44
a: Kontrol ile karşılaştırmada fark önemli b: Çözücü kontrol ile karşılaştırmada fark önemli c: Pozitif kontrol ile karşılaştırmada fark önemli 1: P≤0.05; 2: P≤0.01; 3: P≤0.001
4. BULGULAR Şebnem PARLAK
53
2
2,1
2,2
2,3
2,4
2,5
2,6
Kontrol DMSO
8 µl
MMC
0.2
10 30 50 70
Konsantrasyon (µg/ml)
RI RI 24 Saat
RI 48 Saat
Şekil 4.19. Farklı dozlarda bifenil ile 24 ve 48 saat muamele edilen insan periferal
lenfositlerinde RI.
0
1
2
3
4
5
6
Kontrol DMSO
8 µl
MMC
0.2
10 30 50 70
Konsantrasyon (µg/ml)
MI MI 24 Saat
MI 48 Saat
Şekil 4.20. Farklı dozlarda bifenil ile 24 ve 48 saat muamele edilen insan periferal
lenfositlerinde MI.
4. BULGULAR Şebnem PARLAK
54
Şekil 4.21. Farklı dozlarda bifenil ile 24 saat muamele edilen insan periferal
lenfositlerinde MI’in doza bağlı düşüşünü gösteren regresyon doğrusu ve korelasyon katsayısı (* P<0.05).
Şekil 4.22. Farklı dozlarda bifenil ile 48 saat muamele edilen insan periferal
lenfositlerinde MI’in doza bağlı düşüşünü gösteren regresyon doğrusu ve korelasyon katsayısı (* P<0.05).
y = -0.0234x + 5.266
r = 0.9734*
0
1
2
3
4
5
6
0 10 20 30 40 50 60 70 80
Konsantrasyon (µg/ml)
MI
y = -0.0144x + 5.111
r = 0.9687*
0
1
2
3
4
5
6
0 10 20 30 40 50 60 70 80
Konsantrasyon (µg/ml)
MI
5. TARTIŞMA Şebnem PARLAK
55
5.TARTIŞMA
Bu çalışma, gıdalarda koruyucu madde olarak kullanılan ve aynı zamanda
fungisit olarak veya böceklere karşı pestisit olarak kullanılan bifenil’in insan
periferal lenfositlerinde kardeş kromatid değişimini (KKD=SCE), kromozom
anormalliklerini (KA=CA) ve mikronükleus (MN) oluşumunu artırıp artırmadığını
araştırmak ve bu testler yardımı ile insanlarda herhangi bir genotoksik etkiye sahip
olup olmadığını saptamak amacıyla yapılmıştır. Bu çalışmada, insan periferal
lenfositleri in vitro olarak 10, 30, 50 ve 70 µg/ml konsantrasyonlardaki bifenil ile 24
ve 48 saat muamele edilmiş ve çalışmadan elde edilen sonuçlar diğer araştırıcıların
sonuçlarıyla tartışılmıştır.
5.1. Bifenil’in KKD, KA ve MN Oluşumu Üzerindeki Etkileri
Bu çalışmada özellikle yüksek konsantrasyonlarda bifenil’in insan periferal
lenfositlerinde KKD oluşumunu hem 24 saat hem de 48 saat muamele edilen
kültürlerde her iki kontrole (muamelesiz kontrol ve çözücü kontrol) göre arttırdığı
bulunmuştur. Bu artışlar doza bağlı olarak gerçekleşmiştir. Özellikle yüksek
dozlardaki bifenil’in, 24 saatlik muamele süresinde KA sayısını her iki kontrole
(kontrol ve çözücü kontrol) nazaran önemli ölçüde artırdığı ve bu muamele süresinde
KA’nın doza bağlı olarak uyarıldığı fakat, bu artışın pozitif kontrol kadar olmadığı
saptanmıştır. Buna karşın, 48 saatlik muamele süresinde KA sayısını en yüksek iki
dozda arttırdığı ve KA sayısındaki artışın doza bağlı bir durum gösterdiği
saptanmıştır. Bifenil’in, 24 ve 48 saatlik muamele sürelerinde MN sayısını her iki
kontrol grubu ile karşılaştırıldığında özellikle yüksek dozlarda önemli derecede
arttırdığı saptanmıştır. Bu artış doza bağlı olarak gerçekleşmiştir.
Glatt ve ark. (1992), bifenil türevlerinin Salmonella typhimurium (TA98 ve
TA100) ve Çin sıçanlarının V79 hücrelerinde mutajenik etkilerini araştırmışlardır.
Bu araştırmalar sonucunda, bazı bifenil bileşikleri (Polybrominated biphenyls) in
vitro mutajenik denemelerde negatif sonuç verirken, bazıları da (3-Fluorobiphenyl)
Salmonella typhimurium TA100 suşunda kuvvetli mutajenik etki göstermiştir. Abilev
5. TARTIŞMA Şebnem PARLAK
56
ve ark. (1993), bifenil’in 7 farklı türevinin karşılaştırmalı mutajenik aktivitesini
araştırmışlar ve bu amaçla Salmonella typhimurium ile çalışmışlardır. Bifenil
türevlerinin Salmonella typhimurium’un TA1537, TA97, TA1538, TA98 suşunda
çerçeve kayması mutasyonlarını indüklediğini göstermişlerdir. Sasaki ve ark. (1997),
birçok yaştaki farenin çeşitli organlarında, alkalin tek hücre jel elektroforez
analizlerini (SCG) (Comet testi) kullanarak, bifenil’in in vivo genotoksik etkisini
araştırmışlar ve bu deneyler için farenin mide, karaciğer, böbrek, mesane, akciğer,
beyin ve kemik iliği ile çalışmışlardır. Bu analizler sonucunda bifenil’in (2000
mg/kg), çalışılan birçok organda DNA zararlarını uyardığı saptanmıştır. Sasaki ve
ark. (2002), erkek farelerde ağız yoluyla bir defada 2000 mg/kg bifenil verildiğinde
gastrointestinal organlardaki DNA’da hasar meydana gelmesini uyardığını
saptamışlardır.
Yapılan bu çalışmada bifenil’in KA, KKD ve MN oluşumunu uyardığı
saptanmıştır. İncelenen kromozom anormallikleri içerisinde çok sayıda kromatid
kırığı görülmüştür. Buradan da bifenil’in DNA molekülünün şeker fosfat
omurgasındaki fosfodiester bağlarını kopardığı anlaşılmaktadır. Bu sebeplerden
dolayı bifenil’in genotoksik risk taşıyabileceği söylenebilir. Bu çalışmada bifenil’in
sadece yapısal kromozom anormalliklerine sebep olduğu fakat, sayısal kromozom
anormalliklerini artırmadığı saptanmıştır. Dolayısıyla bu sonuçlar bifenil’in
klastojenik etkisinin olduğunu fakat aneujenik etkisinin olmadığını göstermektedir.
Bu çalışmada saptanan KKD ve mikronükleus sayısındaki artış da bifenil’in
klastojenik etkisinden kaynaklanmış olabilir. Bifenil’in DNA’daki fosfodiester
bağlarını kırmasının mekanizması bilinmemektedir. Bazı araştırıcılar klastojenik
etkilerin ortaya çıkmasında hücrede bulunan topoisomeraz II (giraz) enziminin
önemli rol oynadığını belirtmişlerdir (Lynch ve ark. 2003, Müler ve Kasper, 2000;
Burden ve Osheroff, 1998). Burden ve Osheroff (1998), bazı kimyasal maddelerin
memeli topoisomeraz II enziminin DNA kırılma ve yeniden birleştirme siklusunu
bozduğunu, bu maddelerin ya enzimin katalitik etkisini yok ettiklerini veya DNA-
enzim arasındaki normal olan geçici ayrılmaları devamlı kılarak DNA’da çift iplik
kırıklarına sebep olduklarını (topoisomeraz zehirleri) bildirmişlerdir. Bu çalışmada
kullanılan bifenil’in de buna benzer topoizomeraz zehiri etkisi göstererek DNA
5. TARTIŞMA Şebnem PARLAK
57
kırıklarına sebep olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim Bender ve ark. (2006) kanserojen
olan poliklorinli bifenil bileşiğinin topoizomeraz zehiri gibi davranarak klastojenik
etki gösterdiğini saptamışlardır.
Bifenil türevlerinin Ames testinde mutajenik etki göstermesi ve özellikle
çerçeve kayması mutasyonlarını indüklemesi, ayrıca Comet testinde de DNA
kırıklarını artırması yönünde daha önce yapılan çalışmalardan elde edilen sonuçlar
bifenil’in klastojenik etkiye sahip olduğu şeklindeki sonuçlarımızı desteklemektedir.
Bu çalışmada farklı dozlarda bifenil’e maruz bırakılan insan periferal lenfositlerinde
KKD, KA ve MN sayısında doza bağlı olarak artış görülmüştür. Bu artış özellikle
son iki konsantrasyonda (50 ve 70 µg/ml) daha fazla göze çarpmaktadır. Ayrıca
başka araştırıcılar da çeşitli gıda koruyucu maddelerle yapmış oldukları
çalışmalarında, koruyucu maddelerin bazılarının KA ve KKD’yi uyardığını,
bazılarının da uyarmadığını saptamışlardır. Örneğin Basler ve ark. (1987),
Propiyonik asit’in genotoksik aktivitesini araştırmak üzere, SOS kromotesti,
Salmonella/mikrosom testi, E.coli tamir denemeleri, in vitro KKD testi ve in vivo
mikronükleus testlerini uygulamışlardır. Bu çalışmalarda E.coli tamir testi dışında
yapılan tüm testler negatif sonuç vermiştir. Bu sonuçlara göre araştırıcılar propiyonik
asitin mutajenik olmadığına karar vermişlerdir. Vernole ve ark. (1988), Benzoik
asit’in potasyum tuzlarının insan periferal lenfositlerinde KKD ve KA üzerine
etkilerini araştırmışlar ve sonuçta benzoik asitin KKD ve KA’yı arttırmadığını
bulmuşlardır. Meng ve Zhang (1992) in vitro koşullarda 5×10−5 M’dan 2×10−3 M’a
kadar çeşitli konsantrasyonlarda sodyum bisülfit’e maruz bırakılan insan periferal
lenfositlerinde kromozomal aberasyon frekansı, KKD ve mikronükleus incelemeleri
yapmışlardır. Bu çalışmalar sonucunda insan periferal lenfositlerinde sodyum
bisülfit’in KKD ve mikronükleus sayısında doza bağlı olarak artışa, mitotik indekste
ise doza bağlı olarak düşüşe neden olduğunu saptamışlardır. Meng ve Zhang (1994),
insan periferal lenfositlerinin farklı dozlarda sodyum bisülfit ile muamele edilmesi
sonucunda kromozomal aberasyon frekansının, kardeş kromatid değişimi sayısının
ve mikronükleus sayısının arttığını bulmuşlardır. Bu çalışmaya göre sodyum bisülfit
doza bağlı olarak KKD ve mikronükleus oluşumunu arttırmış, mitotik indeksi
düşürmüş ve dolayısıyla mitotik gecikmeye neden olmuştur. Ardito ve ark. (1996),
5. TARTIŞMA Şebnem PARLAK
58
kültüre edilmiş insan periferal lenfositlerini tiabendazol ve diphenylamine’nin farklı
konsantrasyonlarıyla muamele etmişler, sonuçta bu fungisitlerin kardeş kromatid
değişimi sayısını zayıf bir şekilde arttırdığını bulmuşlardır. Buna karşın, replikasyon
indeksini tiabendazol’ün düşürdüğünü, fakat diphenylamine’nin bir etki yapmadığını
saptamışlardır. Philipose ve ark. (1997), Propiyonik asidin türevleri olan ibuprofen,
ketoprofen ve naproxen’in mutajenitesini Salmonella typhimurium’un TA97, TA98,
TA100 ve TA102 suşlarında, Ames testi ve fare kemik iliği hücrelerinde in vivo
KKD testi ile test etmişlerdir. Sonuçta Ames testinde her üç türevin mutajen
olmadığını, fakat fare kemik iliği hücrelerinde KKD’ni zayıf bir şekilde artırdığını ve
Salmonella typhimurium’un TA98 suşlarında 160 µg/plate dozda mutasyonu
artırdığını bulmuşlardır. Rencüzoğulları ve ark. (2001b), Sodyum metabisülfit’in
insan periferal lenfositlerinde KA ve KKD’yi artırdığını, replikasyon indeksini (RI)
ve mitotik indeksi (MI) düşürdüğünü bulmuşlardır. Ayrıca bifenil’in dahil olduğu
poliklorinli hidrokarbonların hepsinin değişik canlılarda ve değişik test sistemleriyle
hem mutajenik hem de çoğunun kanserojenik etkiye sahip oldukları belirtilmiştir
(Knerr ve Schrenk, 2006; Ptak ve ark., 2006; Cachot ve ark., 2006; Song ve ark.,
2006; Masuda ve ark., 2004).Yukarıdaki sonuçlar göz önünde bulundurulacak olursa,
gıda koruyucu maddelerinin bazılarının KKD, KA ve MN oluşumunu uyardıkları ve
ayrıca poliklorinli hidrokarbonlu bileşiklerin de genotoksik risk taşıyabilecekleri göz
önüne alınmalıdır. Aynı şekilde bifenil de klastojenik etkisinden dolayı genotoksik
bir risk oluşturabileceği söylenebilir. Fakat bu görüşü kuvvetlendirmek için bifenil’in
muhtemel genotoksik etkisinin in vivo test sistemleriyle de saptanması
gerekmektedir.
5.2. Bifenil’in DNA Replikasyonu ve Mitoz Bölünme Üzerindeki Etkileri
Bu çalışmada bifenil’in DNA replikasyonu üzerindeki etkisi replikasyon
indeksinin (RI), mitoz bölünme üzerindeki etkisi ise mitotik indeksin (MI) ve nükleer
bölünme indeksinin (NDI) saptanması yoluyla bulunmuştur. Bu çalışmada bifenil 24
ve 48 saatlik muamele sürelerinde RI’ni hem kontrole hem de çözücü kontrole
nazaran önemli ölçüde düşürmüş ve bu düşüş doza bağlı olarak gerçekleşmiştir. Bu
5. TARTIŞMA Şebnem PARLAK
59
nedenle bifenil’in DNA replikasyonunu olumsuz yönde etkilediğini söyleyebiliriz.
Bifenil her iki muamele süresinde MI’i etkilememiş fakat, NDI’ni her iki muamele
süresinde ve her iki kontrole göre düşürdüğü saptanmıştır. Bu sonuçlardan da
bifenil’in mitoz bölünmeyi olumsuz etkileyerek hücre bölünmesini baskı altına aldığı
söylenebilir.
Bifenil DNA replikasyonunu ve mitoz bölünmeyi olumsuz etkileyerek in vitro
insan lenfositlerinde sitotoksik etki gösterdiği açıktır. Epel (1963) ve ayrıca Jain ve
Andsorbhoy (1988) kimyasalların hücre enerji üretim merkezlerinin fonksiyonlarını
baskı altında tutmaları ve dolayısıyla ATP sentezinin azaltılması sonucu hücre
bölünmesinin yavaşlatıldığını ve sitotoksik etkinin ortaya çıktığını bildirmişlerdir.
Bazı araştırıcılar da kimyasal maddelerin KA’yı uyarma yoluyla sitotoksik etkiye
sahip olabileceğini ileri sürmüşlerdir (Armstrong ve ark. 1992; Hilliard ve ark. 1998;
Galloway ve ark. 1998). Vock ve ark. (1998) ve Kirkland ve Müller (2000) bazı
kimyasalların in vitro sitotoksik etkilerinin DNA çift iplik kırıklarının oluşmasına
bağlı olarak ortaya çıktığını bildirmişlerdir. Bu çalışmada bifenil DNA çift iplik
kırıklarına sebep olarak kromozom yapı anormalliklerini artırdığı saptanmıştır.
Muhtemelen bifenil sitotoksik etkisini bu yolla göstermiş olabilir.
Ayrıca Madle ve ark. (1993), KA içeren hücrelerin mitotik seleksiyon yoluyla
döngüden çıkartılacağını ve dolayısıyla MI’in düşürüleceğini bildirmişlerdir. Mitotik
seleksiyon, bölünme yönünden aktif olan hücrelerde kromozom aberasyonlu
hücrelerin eleminasyonu olarak tanımlanabilir. Yani mitotik seleksiyon tamir
edilemeyecek kromozom aberasyonu içeren hücrelerin hücre döngüsünden
uzaklaştırılması ve öldürülmesi olayıdır. Bu araştırıcılara göre mitotik seleksiyona,
DNA fragmentasyonu ve bunun sonucunda oluşan köprü oluşumu, asentrik
(kinetokorsuz) fragmentlerin kaybolması ile oluşan gen kaybı veya bunların
sonucunda mikronükleus oluşumu dolayısıyla genetik materyalin kaybı gibi
anormallikler sebep olmaktadır.
Dolayısıyla, bifenil in vitro insan lenfositlerinde ya ATP üretimini baskı altında
tutmasından ya da klastojenik etkisinden dolayı hücre bölünmesini azalttığı ve
sitotoksik etki gösterdiği söylenebilir.
6. SONUÇ VE ÖNERİLER Şebnem PARLAK
60
6. SONUÇ VE ÖNERİLER
Bu çalışmada farklı konsantrasyonlardaki bifenil ile 24 ve 48 saatlik sürelerde
muamele edilen insan periferal lenfositlerinde özellikle yüksek dozlarda KKD, KA
ve MN sayısı her iki kontroldekine (kontrol ve çözücü kontrol) nazaran artmıştır.
KKD, KA ve MN sayısındaki artış genellikle doza bağlı olarak gerçekleşmiş fakat,
pozitif kontrol olan MMC’nin etkisi kadar olamamıştır. Bu çalışmada bifenil, hem 24
saatlik hem de 48 saatlik muamele sürelerinde RI ve NBI’ni her iki kontroldekine
nazaran önemli ölçüde düşürmüş ve bu düşüş doza bağlı olarak gerçekleşmiştir.
Ayrıca bifenil gen mutasyon testlerinde mutajenik etki göstermiş, Comet deneyinde
de DNA kırılmasını uyardığı bildirilmiştir.
Sonuç olarak bifenil’in genotoksik ve sitotoksik risk taşıması ihtimali
yüksektir. Ancak kesin sonuca varılabilmesi için in vivo testler ile bifenil’in
genotoksisitesinin araştırılması gerekmektedir. Ayrıca gıda katkı maddeleri
kullanılmadan önce bunların taze hazırlanmış ve bekletilmiş çözeltileri ile
genotoksisite çalışmalarının mutlaka yapılması gerekir. Bu çalışmalardan elde
edilecek sonuçlara göre söz konusu maddenin gıda katkı maddesi olarak kullanılıp
kullanılmayacağına karar verilmelidir.
61
KAYNAKLAR ABE, S. ve SASAKI, M., 1977. Chromosome aberrations and sister chromatid
exchanges in Chinese hamster cells exposed to various chemicals. J. Natl.
Cancer Inst. 58, 1635-1643.
ABILEV, S.K., LIUBIMOVA, I.K. ve MIGACHEV, G.I., 1993. Effect of structural
features of nitro-derivatives of fluorenone and biphenyl on frameshift
mutagenesis in tester strains of Salmonella typhimurium. 29(10):1640-5.
AKIN, A. ve SÜMER, S., 1991. The mutagenic effects of sodium nitrite and
monosodium glutamate used as food additives demonstrated by the Salmonella
microsome test system. Microbiol. Bul. 25: 94-107.
ALBERTINI, R. J., ANDERSON, D., DOUGLAS, G. R., HAGMAR, L.,
HEMMINKI, K., MERLO, F., NATARAJAN, A. T., NORPPA, H., SHUKER,
D. E., TICE, R., WATERS, M. D. ve AITIO, A., 2000. IPCS guidelines for the
monitoring of genotoxic effects of carcinogens in humans. International
Programme on Chemical Safety. 463(2): 111-72.
ALTUĞ, T., 1999. Gıda katkı maddeleri. Hekim ve Yaşam. Sayı: Haziran 99. Sy:
29-31.
ARDITO, G., BRAMANTI, B., BIGATTI, P., LAMBERTI, L. ve DOLARA, P.,
1996. Cytogenetic effect of thiabendazole and diphenylamine on cultured human
lymphocytes: Sister chromatid exchanges and cell cycle delay. Ball Soc Ital Biol
Sper. 72(5-6), 171-178.
ARMSTRONG, M. J., BEAN, C. L. ve GALLOWAY, S.M., 1992. A quantitative
assessment of cytotoxicity associated with chromosomal aberration detection in
Chinese hamster ovary cells. Mutat. Res. 265, pp. 45–60.
ARSLAN, M., 2004. Borik Asit’in insan periferal lenfositlerinde in vitro kromozom
aberasyonu ve kardeş kromatid değişimi üzerindeki etkileri. Yüksek Lisans Tezi.
Ç.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü, Biyoloji Anabilim Dalı, Adana.
BASLER, A., VON DER HUDE, W. ve SCHEUTWINKEL, M., 1987. Screening of
the food additive propionic acid for genotoxic properties. Food Chem Toxicol.
25(4), 287-290.
62
BENDER, R.P., LEHMLER, H.J., ROBERTSON, L.W., LUDEWIG, G. ve
OSHEROFF, N., 2006. Polychlorinated biphenyl quinone metabolites poison
human topoisomerase IIalpha: altering enzyme function by blocking the N-
terminal protein gate. Biochemistry 45(33):10140-10152.
BURDEN, D.A. ve OSHEROFF, N., 1998. Mechanism of action of eukaryotic
topoisomerase II and drugs targeted to the enzyme. Biochim. Biophys. Acta.
1400(1-3):139-54
CACHOT, J., GEFFARD, O., AUGAGNEUR, S., LACROİX, S., LE MENACH, K.,
PELUHET, L., COUTEAU, J., DENIER, X., DEVIER, M.H., POTTIER, D. ve
BUDZINSKI, H. 2006. Evidence of genotoxicity related to high PAH content of
sediments in the upper part of the Seine estuary (Normandy, France). Aquat.
Toxicol. 79(3), 257-67.
CARRANO, A.V., THOMPSON, L.H., LINDI, P.A. ve MINKLER, J.L., 1978.
Sister Chromatid Exchanges As An Indicator Of Mutagenesis. Nature. 271, 551-
553.
CHLOPKIEWICZ, B., EJCHART, A. ve MARCZEWSKA, J., 1995. Studies on the
mechanism of mutagenicity and genotoxicity induced by dihydralazine. Acta
Biochim. Pol.; 42(3):291-5.
DELESCLUSE, C., LEDIRAC, N, LI, R., PIECHOCKI, M.P., HINES, R. N.,
GIDROL, X. ve RAHMANI, R., 2001. Induction of cytochrome P450 1A1 gene
expression, oxidative stres, and genotoxicity by carbaryl and thiabendazole in
transfected human HepG2 and lymphoblastoid cells. Biochem Pharmacol. 2001
Feb 15;61(4):399-407.
DÖNBAK, L., RENCÜZOĞULLARI, E. ve TOPAKTAŞ, M., 2002. The
cytogenetic effects of the food additive boric acid in Allium cepa L. Cytologia.
67, 153-157.
EPEL, D., 1963. The effects of carbonmonoxide inhibition of ATP level and the date
of mitosis in Sea Urchin egg. J. Cell. Biol. 17: 315-319.
EVANS, H.J., 1984. Handbook of Mutagenicity Test Procedures. In: Kilbey, B.J.,
Legator, M., Nichols, W. and Ramel, C. (Eds.), Human peripheral blood
63
lymphocytes for the analysis of chromosome aberrations in mutagen tests.
Second edition, Elsevier Science Publishers, BV, pp. 405-427.
FENECH, M., 2000. The in vitro micronucleus technique. Mutat. Res. 455, 81–95.
FERRAND, C., MARC, F., FRITSCH, P., COSSAND, P. ve DE SAINT
BLANGUAT, G., 2000a. Mutagenicity and genotoxicity of sorbic acid. Toxicol
In Vitro. 14(5), 423-428.
FERRAND, C., MARC, F., FRITSCH, P., COSSAND, P. ve DE SAINT
BLANGUAT, G., 2000b. Chemical and toxicologial studies of products resulting
from sorbic acid and methylamine interaction in food condition. Amino Acids.
18(3), 251-263.
FERRAND, C., MARC, F., FRITSCH, P., COSSAND, P. ve DE SAINT
BLANGUAT, G., 2000c. Genotoxicity study of reaction products of sorbic acid
J. AGRIC FOOD CHEM. 48(8), 3605-3610.
GALLOWAY, S.M., MILLER, J.E., ARMSTRONG, M.J., BEAN, C.L., SKOPEK,
T.R. ve NICHOLS, W.W., 1998. DNA synthesis inhibition as an indirect
mechanism of chromosome aberrations: comparison of DNA-reactive and non-
DNA-reactive clastogens. Mutat. Res. 400, pp. 169–186.
GLATT, H., ANKLAM, E. ve ROBERTSON, L.W., 1992. Biphenyl and fluorinated
derivatives: liver enzyme-mediated mutagenicity detected in Salmonella
typhimurium and Chinese hamster V79 cells. 281(3):151-6.
HASEGAWA, M. M., NISHI, Y., OHKAWA, Y. ve INUI N., 1984. Effects of
sorbic acid and its salts on chromosome aberrations, sister chromatid exchanges
and gene mutations in cultured Chinese hamster cells. Food Chem Toxicol.
22(7), 501-507.
HILLIARD, C.A., ARMSTRONG, M.L., BRADT, C.I., HILL, R.B.,
GREENWOOD, S.K. ve GALLOWAY, S.M., 1998. Chromosome aberrations in
vitro related to cytotoxicity of non-mutagenic chemicals and metabolic poisons.
Environ. Mol. Mutagen. 31(4):316-26.
HUBBARD, S.A., 1998. Comporative toxicology of borates. Biol Trace Elem Res.
66(1-3), 343-357.
64
ISHIDATE, M. Jr. ve ODASHIMA, S., 1977. Chromosome test with 134
compounds on Chinese hamster cells in vitro a screaning for chemical
carcinoges. Mutat. Res. 48, 337-353.
JAIN, A. K. ve ANDSORBHOY, R. K. 1988. Cytogenetical studies on the effects of
some chlorinated pesticides III. Concluding remarks. Cytologia 53: 427-436.
JUNG, R., COJOCEL, C., MULLER, W., BATTGER, D. ve LUCK, E., 1992.
Evaluation of the genotoxic potential of sorbic acid and potassium sorbate. Food
Chem. Toxicol. 30(1), 1-7.
KAUDERER, B., ZAMITH, H., PAUMGARTTEN, F. J. ve SPEIT, G., 1991.
Evaluation of the mutagenicity of beta-myrcene in mammalian cells in vitro.
Environ. Mol. Mutagen. 18(1), 28-34.
KAYRALDIZ, A., 2005. Sodyum Metabisülfit’in sıçan kemik iliği hücrelerinde in
vivo genotoksik etkileri. Doktora Tezi. Ç.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü, Biyoloji
Anabilim Dalı, Adana.
KAYRALDIZ, A., KAYA, F.F., CANIMOĞLU, S. ve RENCÜZOĞULLARI, E.,
2006. Mutagenicity of five food additives in Ames/Salmonella/Microsome test.
Annals of Microbiology. 56, 129-133.
KINASHI, Y., MASUNAGA, S., TAKAGAKI, M. ve ONO, K., 1997. Mutagenic
effects at HPGRT locus induced in Chinese hamster ovary cells by thermal
neutrons with or without boron compound. Mutat. Res. 377, 211-215.
KIRKLAND, D.J.ve MULLER, L., 2000. Interpretation of the biological relevance
of genotoxicity test results: the importance of thresholds. Mutat. Res. 464 (2000),
pp. 137-147.
KIRSCH-VOLDERS, M., SOFUNI, T., AARDEMAC, M., ALBERTINI, S.,
EASTMOND, D., FENECH, M., ISHIDATE, JR.M., KIRCHNER, S., LORGE,
E., MORITA, T., NORPPA, H., SURRALLΕS, J., VANHAUWAERT, A. ve
WAKATA, A., 2003 Report from the in vitro micronucleus assay working
group. Mutat. Res. 540, 153–163.
65
KITANO, K., FUKUKAWA, T., OHTSUJI, Y., MASUDE, T. ve YAMAGUCHI,
H., 2002. Mutagenicity and DNA-damaging activity caused by decomposed
products of potassium sorbate reacting with ascorbic acid in the presence of Fe
salt. Food. Chem. Toxicol. 40(11):1589-94.
KNERR, S. ve SCHRENK, D., 2006. Carcinogenicity of "non-dioxinlike"
polychlorinated biphenyls. Crit. Rev.Toxicol. 36(9), 663-94.
LEONARD A. ve LEONARD E.D., 1979. Mutagenicity test with saccharin in the
male mouse. J. Environ. Pathol. Toxicol. 2(4):1047-1053.
LIEWEN, M. B. ve MARTH, E.H., 1985. Evaluation of 1,3-pentadiene for
mutagenicity by the salmonella/mammalian microsome asay. Mutat. Res.
157(1),49-52.
LUCA, D., LUCA, V., COTOR, F. ve RAILEANU, L., 1987. In vivo and in vitro
cytogenetic damage induced by sodium nitrite. Mutat. Res. 189(3):333-9.
LYNCH, A., HARVEY, J., AYLOTT, M., NICHOLAS, E., BURMAN, M.,
SIDDIQUI, A., WALKER, S. ve REES, R., 2003. Investigations into the concept
of a threshold for topoisomerase inhibitor-induced clastogenicity. Mutagenesis
vol. 18 no. 4 pp. 345-353.
MACE, M.L.JR., DASKAL, Y. ve WRAY, W., 1978. Scanning electron microscopy
of chromosome aberrations. Mutat. Res. 52, 199–206.
MADLE, S., BEEK, B. ve NOWAK, C., 1993. Zum Verständnis von
Chromosomenmutationstests an Somazellen. Mutationsforschung und Genetische
Toxikologie. In: Fahrig R. (ed), Wissenschaftliche Buchgesellschaft Publishers,
pp 224-242.
MAILHES, J.B., YOUNG, D., AARDEMA, M. J. ve LONDON, S. N., 1997.
Thiabendazole induced cytogenetic abnormalities in mouse oocytes. Environ.
Mol. Mutagen. 29(4), 367-371.
MASUDA, S., DEGUCHI, Y., MASUDA, Y., WATANABE, T., NUKAYA, H.,
TERAO, Y., TAKAMURA, T., WAKABAYASHI, K. ve KINAE, N. 2004.
Genotoxicity of 2-[2-(acetylamino)-4-[bis(2-hydroxyethyl)amino]-5-
methoxyphenyl]-5-amino-7-bromo-4-chloro-2H-benzotriazole (PBTA-6) and 4-
66
amino-3,3'-dichloro-5,4'-dinitro-biphenyl (ADDB) in goldfish (Carassius auratus)
using the micronucleus test and the comet assay. Mutat. Res. 560(1), 33-40.
MATSUI, M., MATSUI, K., KAWASAKI, Y., ODA, Y., NOGUCHI, T.,
KITAGAWA, Y., SAWADA, M., HAYASHI, M., NOHMI, T., YOSHIHIRA,
K., ISHIDATE, M. ve SOFUNI, T., 1996. Evoluation of the genotoxicity of
stevioside and steviol using six in vitro and in vivo mutagenicity assay.
Mutagenesis. 11(6), 573-579.
MC GREGOR, D. B., BRAWN, A., CATTONACH, P., EDWARDS, I., MC
BRIDE, D., RIACH, C. ve COSPARY, W. J., 1988. Responses of the L5178Y
tk+/tk-mause lymphoma cell forward mutation assay: III. 72 coded chemicals.
Environ. Mol. Mutagen. 12(1), 85-154.
MENG, Z. ve ZHANG, B. 1992. Cytogenetic damage induced in human
lymphocytes by sodium bisulfite, Mutat. Res. 298 (1992) 63-69.
MENG, Z. ve ZHANG, B. 1994. Chromosomal aberrations, sister chromatid
exchanges and micronuclei induced in human lymphocytes by sodium bisulfite
(sulfur dioxide). I Chuan Hsueh Pao., 21(1), 1-6.
MUDRY, D.E. ve PARGAMENT, M.D., 1987. Mutagenic bioassay of certain
pharmacological drugs. I. Thiabendazole(TBZ). Mutat Res. 188(1), 1-6.
MUKHERJEE, A. ve CHAKRABARTI, J., 1997. In vivo cytogenetic studies on
mice exposed to acesulfame-K a non-nutritive sweetener. Food Chem Toxicol.;
35(12): 1177-1179.
MUKHERJEE, A., GIRI, A. K., TALUKDER, G. ve SHARMA, A., 1988. Sister
chromatid exchanges and micronuclei formations induced by sorbic acid and
sorbic acid-nitrite in vivo in mice. Toxicol. Let. 42, 47-53.
MULLER, L. ve KASPER, P., 2000. Human biological relevance and the use of
threshold-arguments in regulatory genotoxicity assessment: experience with
pharmaceuticals. Mutat. Research/Genetic Toxicology and Environmental
Mutagenesis Volume 464, Issue 1, Pages 19-34.
MUNZER, R., GUIGAS, C. ve RENNER, H.W., 1990. Re-examination of potassium
sorbate and sodium sorbate for possible genotoxic potential, Food. Chem.
Toxicol.; 28(6), 397-401.
67
MURINDA, S. E., RASHID, K. A. ve ROBERTS, R., 2003. In vitro assessment of
the cytotoxicity of nisin, pediocin and selected colicins on simian virus 40
transfected human colon and vero monkey kidney cells with trypan blue staining
viability assays. J. Food Prot. 66(5), 847-853.
NAGAO, M., HONDA, M., SEINO, Y., YAHAGI, T. ve KAWACHI, T., 1977.
Mutagenicities of protein pyrolysates. Cancer Lett. 2(6), 335-339.
NAIR, B., 2001. Final report on the safety assessment of Benzyl Alcohol, Benzoic
Acid and Sodium Benzoate. Int. J. Toxicol. 3:23-50.
NAIR, B. ve ELMORE, A.R., 2003. Final report on the safety assessment of sodium
sulfite, potassium sulfite, ammonium sulfite, sodium bisulfite, ammonium
bisulfite, sodium metabisulfite and potassium metabisulfite. Int. J. Toxicol. 2:63-
88.
NAKANO, T., OKAICHI, K., MATSUMOTO, H., KIMURA, R., YAMAMOTO,
K., AKASAKA, S. ve OHNISHI, T., 1995. Mutations of a shuttle vector plasmid,
p2189 in Esherichia coli induced by boron neutron captured beam (BNCB)
containing alpha particles. Mutat. Res. 336(2), 153-159.
NATIONAL TOXICOLOGY PROGRAM., 1987. Toxicology and carcinogenesis
studies of Boric Acid. Natl. Toxicol. Program Tech. Rep. Ser. 324, 1-126.
NJAGI, G. D. ve GOPALAN, H.N., 1982. Cytogenetic effects of the food
preservatives sodium benzoate and sodium sulphite on vicia faba root meristems.
Mutat. Res. 102(3), 213-219.
ODUNOLA, O.A., 1997. Individual and combined genotoxic response of boric acid
B1 in Escherichia coli PQ37. East Afr. Med. J. 74(8) 499-502.
OHARA, A., MIZUNO, M., DANNO, G., KANAZAWA, K., YOSHIOKA, T. ve
NATAKE, M., 1988. Mutagen formed from tryptophan reacted with sodium
nitrite in acidic solution. Mutat. Res. 206(1), 65-71.
OTUBANJO, O. A. ve MOSURO, A. A., 2001. An in vivo evaluation of induction
of abnormal sperm morphology by some anthelmintic drugs in mice. Mutat. Res.
499(1-2), 131-138.
PAGANO, D.A. ve ZEIGER, E., 1987. Conditions affecting the mutagenicity of
sodium bisulfite in Salmonella typhimurium. Mutat. Res. 179: 159-166.
68
PAZ-Y-MINO, C., BUSTAMANTE, G., SANCHEZ, M.E. ve LEONE, P.E., 2002.
Cytogenetic monitoring in a population occupationally exposed to pesticides in
Ecuador. Environ. Health Perspective. 110, 1077-1080.
PERRY, P. ve EVANS, H.J., 1975. Cytological Detection Of Mutagen-Carcinogen
Exposure By Sister Chromatid Exchange. Nature. 258, 121-125.
PERRY, P.E. ve THOMSON, E.J., 1984. The methodology of sister chromatid
exchanges, in: B.J. Kilbey, M. Legator, W. Nichols and C. Ramel (Eds.),
Handbook of Mutagenicity Test Procedures, 2nd Edition, Elsevier, Amsterdam,
pp. 459–529.
PHILIPOSE, B., SINGH, R., KHAN, K. A. ve GIRI, A.K., 1997. Comparative
mutagenic and genotoxic effects of three propionic acid derivatives ibuprofen,
ketoprofen and naproxen. Mutat. Res. 393(1-2), 123-131.
POLLER, F., BAUCH, T., SAVERWEIN, W., BOCKER, W., WITTING, A. ve
STREFFER, C., 1996. Comet assay study of DNA damage and repair of tumour
cells following boron neutron capture irradiation with fast d(14)+Be neutrons. Int
J Radiat Biol. 70(50), 593-602.
PTAK, A., LUDEWIG, ı., KAPISZEWSKA, M., MAGNOWSKA, Z., LEHMLER,
H.J., ROBERTSON, L.W. ve GREGORASZCZUK, E.L. 2006. Induction of
cytochromes P450, caspase-3 and DNA damage by PCB3 and its hydroxylated
metabolites in porcine ovary. Toxicol. Lett. 166(3), 200-11.
RAO, T.K., STOLTZ, D.R. ve EPLER, J.L., 1979. Lack of enhancement of
chemical mutagenesis by saccharin in the Salmonella assay. Arch Toxicol.;
43(2):141-145.
RENCÜZOĞULLARI, E. ve TOPAKTAŞ, M., 1991. The Relationship between
Quantities of Bromodeoxyuridine and Human Peripheral Blood with
Determination of the Best Differential Staining of Sister Chromatids Using
Chromosome Medium-B. Fen ve Mühendislik Bilimleri Dergisi, 5(3), 19-24.
RENCÜZOĞULLARI, E., İLA, HB., KAYRALDIZ, A. ve TOPAKTAŞ, M.,
2001b.Chromosome aberrations and sister chromatid exchanges in cultured
human lymphocytes treated with sodium metabisulfite, a food preservative,
Mutation Res. 490, 107-112.
69
RENCÜZOĞULLARI, E., KAYRALDIZ, A., İLA, H.B., ÇAKMAK, T. ve
TOPAKTAŞ, M., 2001a. The cytogenetic effects of sodium metabisulfite, a food
preservative in root tip cells of Allium cepa L, Turkish J. of Biology 25, 361-370.
SASAKI, Y.F., KAWAGUCHI, S., KAMAYA, A., OHSHITA, M., KABASAWA,
K., IWAMA, K., TANIGUCHI, K. ve TSUDA, S., 2002. The comet assay with
8mouse organs: results with 39 currently used food additives. Mutat Res.; 519(1-
2):103-119.
SASAKI, Y.F., SAGA, A., AKASAKA, M., YOSHIDA, K., NISHIDATE, E., S.U,
Y.Q., MATSUSAKA, N. and TSUDA, S., 1997. In vivo genotoxicity of ortho-
phenylphenol, biphenyl, and thiabendazole detected in multiple mouse organs by
the alkaline single cell gel electrophoresis assay. Mutat. Res. 395(2-3), 189-98.
SCHIFFMANN, D. ve SCHLATTER, J., 1992. Genotoxicity and cell transformation
studies with sorbates in Syrian hamster embryo fibroblasts. Food Chem.
Toxicol. 30(8), 669-672.
SCHLATTER, J., WURGLER, F. E., KRANZLIN, R., MAIER, P., HALLIGER, E.
ve GRAF, U., 1992. The potential genotoxicity of sorbates: effects on cell cycle
in vitro in V79 cells and somatic mutations in Drosophila. Food. Chem.
Toxicol.30(10), 843-851.
SCHMID, T. E., XU, W. ve ADLER, I. D., 1999. Detection of aneuploidy by
multicolor FISH in mouse sperm after in vivo treatment with acrylamide,
diazepam or thiabendazole. Mutagenesis. 14(2), 173-179.
SONG, Y.F., WILKE, B.M., SONG, X.Y., GONG, P., ZHOU, Q.X. ve YANG, G.F.
Polycyclic aromatic hydrocarbons (PAHs), polychlorinated biphenyls (PCBs)
and heavy metals (HMs) as well as their genotoxicity in soil after long-term
wastewater irrigation. Chemosphere. 65(10), 1859-68.
SPEIT, G. ve HAUPTER, S., 1985. On the Mechanism of Differential Giemsa
Staining of Bromodeoxyuridine Substituted Chromosomes. II. Differences
Between the Demostration of Sister Chromatid Differentiation and Replication
Patterns. Hum. Gen., 70, 126-129.
70
SURJAN, A., 1989. Analysis of genotoxic activity of 16 compounds and mixtures by
the Drosophila mosaic test. Ann Ist Super Sanita. 25(4), 569-572.
SUSHKO, S.N. ve MALENCHENKO, A.F., 1992. Chromosome aberration
induction in murine spermatocytes in joint exposure to radiation and sodium
nitrite and nitrate. 32(4):500-5.
SUZUKI, H. ve SUZUKI, N., 1988. Mutagenicity of saccharin in a human cell
strain. Mutat. Res. 209(1-2), 13-16.
TOHDA, H., HORAGUCHI, K., TAKAHASHI, K., OIKAWA, A. ve
MATSUSHIMA, T., 1980. Epstein-Barr virus-transformed human
lymphoblastoid cells for study of sister chromatid exchange and their
evaluationas a test system. Cancer Res. Dec; 40(12): 4775-4780.
TOPAKTAŞ, M. ve SPEIT, G., 1990. Sister Chromatid Exchange (SCE) Testinin
Mutajenite ve Kanserojenitenin Belirlenmesinde Kullanılması. Ç.Ü. Sağlık Bil.
Der., 5(1,2,3), 73-84.
TSUDA, H., INUI, N., ve TAKAYAMA, S., 1976. In vitro transformation of
newborn hamster cells induced by sodium nitrite. Gann. 67(2), 165-173.
VERNOLE, P., CAPOROSSI, D., TEDESCHI, B., MELINO, G., PORFIRIO, B.,
BONMASSAR, E. ve NICOLETTI, B., 1988. Sister chromatid exchanges in
human lymphoctes exposed to 1-p-(3-methyltriazeno) benzoic acid potassium
salt. Mutat. Res., 208(3-4), 233-236.
VOCK, E.H., LUTZ, W.K., HORMES, P., HOFFMANN, H.D. ve VAMVAKAS,
S., 1998. Discrimination between genotoxicity and cytotoxicity in the induction
of DNA double-strand breaks in cells treated with etoposide, melphalan,
cisplatin, potassium cyanide, Triton X-100 and γ-irradiation. Mutat. Res. 413 pp.
83–94.
WALKER, R., 1990. Toxicology of sorbic acid and sorbates. Food. Addit. Contam.
7, 671-676.
71
WATANABE-AKANUMA, M., OHTA, T. ve SASAKI, Y.F., 2005. A novel
genotoxic aspect of thiabendazole as a photomutagen in bacteria and cultured
human cells. 15;158(3):213-9.
WATANABE-AKANUMA, M., OHTA, T. ve YAMAGATA, H., 2003.
Photomutagenicity of thiabendazole, a postharvest fungicide, in bacterial assays.
Environ Mol Mutagen.41(2):92-8.
WOLFF, S. ve RODIN, B., 1978. Saccharin-induced sister chromatid exchanges in
Chinese hamster and human cells, Science. 200(4341), 543-545.
ZEIGER, E., ANDERSON, B., HAWORTH, S., LAWLOR, T. ve MORTELMANS,
K., 1988. Salmonella mutagenicity tests: IV. Results from the testing of 300
chemicals. Environ. Mol. Mutagen. 11, 1-157.
72
ÖZGEÇMİŞ
1982 yılında Hatay’ın İskenderun ilçesinde doğdum. İlk, Orta ve Lise
öğrenimimi burada tamamladıktan sonra 1999 yılında Çukurova Üniversitesi Fen
Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Lisans Programını kazandım. 2003 yılında bu
bölümden Biyolog ünvanı ile mezun oldum. Aynı yıl yüksek lisans sınavlarını
kazanarak Çukurova Üniversitesi Yabancı Diller Eğitim Merkezinde İngilizce
hazırlık sınıfına gittim. Daha sonra 2004 yılında Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri
Enstitüsü Biyoloji Anabilim Dalında Yüksek Lisans öğrenimime başladım.