trakya'nin sesi

12
Aylar geçmesine rağmen, Mehmet Berat, hâlâ suskun Aylar geçmesine rağmen, Mehmet Berat, hâlâ suskun Aylar geçmesine rağmen, Mehmet Berat, hâlâ suskun Aylar geçmesine rağmen, Mehmet Berat, hâlâ suskun ÖLÜ SESSİZLİĞİ İ SK SK SK SKEÇE S. Müftüsü EÇE S. Müftüsü EÇE S. Müftüsü EÇE S. Müftüsü Ahmet Mete’nin ’nin ’nin ’nin Azınlıkça Azınlıkça Azınlıkça Azınlıkça dergisine dergisine dergisine dergisine verdiği verdiği verdiği verdiği ve azınlık içerisinde varolan ayrışmaların kırılma ve azınlık içerisinde varolan ayrışmaların kırılma ve azınlık içerisinde varolan ayrışmaların kırılma ve azınlık içerisinde varolan ayrışmaların kırılma noktasına gelmesine vesile olan röportajını, noktasına gelmesine vesile olan röportajını, noktasına gelmesine vesile olan röportajını, noktasına gelmesine vesile olan röportajını, hatırlıyorsunuz... hatırlıyorsunuz... hatırlıyorsunuz... hatırlıyorsunuz... Bu röportaj Bu röportaj Bu röportaj Bu röportajın, ın, ın, ın, Azınlıkça Azınlıkça Azınlıkça Azınlıkça-Online Online Online Online’da yayınlanma ’da yayınlanma ’da yayınlanma ’da yayınlanma- sından kısa bir süre sonra, Azınlıkça’nın Genel sından kısa bir süre sonra, Azınlıkça’nın Genel sından kısa bir süre sonra, Azınlıkça’nın Genel sından kısa bir süre sonra, Azınlıkça’nın Genel Koordinatörü Koordinatörü Koordinatörü Koordinatörü Aydın Bostancı tarafından sızdırılan tarafından sızdırılan tarafından sızdırılan tarafından sızdırılan “Ahmet Mete’nin vermiş olduğu röportajın sansürlenen “Ahmet Mete’nin vermiş olduğu röportajın sansürlenen “Ahmet Mete’nin vermiş olduğu röportajın sansürlenen “Ahmet Mete’nin vermiş olduğu röportajın sansürlenen kısımları”nı içerdiğini iddia ettiği bölümü de, kısımları”nı içerdiğini iddia ettiği bölümü de, kısımları”nı içerdiğini iddia ettiği bölümü de, kısımları”nı içerdiğini iddia ettiği bölümü de, hatırlıyorsunuzdur. hatırlıyorsunuzdur. hatırlıyorsunuzdur. hatırlıyorsunuzdur. Röportajın sansürlenen bu kısmını, öportajın sansürlenen bu kısmını, öportajın sansürlenen bu kısmını, öportajın sansürlenen bu kısmını, gazetemizde de yayınlamıştık... gazetemizde de yayınlamıştık... gazetemizde de yayınlamıştık... gazetemizde de yayınlamıştık... Ardından Ardından Ardından Ardından, kopan “fırtınalar”, bozulan aile ilişki kopan “fırtınalar”, bozulan aile ilişki kopan “fırtınalar”, bozulan aile ilişki kopan “fırtınalar”, bozulan aile ilişki- leri; adîce küfreden, hakaret eden leri; adîce küfreden, hakaret eden leri; adîce küfreden, hakaret eden leri; adîce küfreden, hakaret eden, iftira eden bir ye , iftira eden bir ye , iftira eden bir ye , iftira eden bir ye- ğen; telefon görüşmelerini izinsiz kaydederek gazeteci ğen; telefon görüşmelerini izinsiz kaydederek gazeteci ğen; telefon görüşmelerini izinsiz kaydederek gazeteci ğen; telefon görüşmelerini izinsiz kaydederek gazeteci- liğin en adîsine başvuran bir liğin en adîsine başvuran bir liğin en adîsine başvuran bir liğin en adîsine başvuran bir G. Koordinatör; Milletve G. Koordinatör; Milletve G. Koordinatör; Milletve G. Koordinatör; Milletve- kili’ne gönderilen ihtarnâme; miletvekilleriyle müftüler kili’ne gönderilen ihtarnâme; miletvekilleriyle müftüler kili’ne gönderilen ihtarnâme; miletvekilleriyle müftüler kili’ne gönderilen ihtarnâme; miletvekilleriyle müftüler arasındaki “savaş”ın zirve yapması; arasındaki “savaş”ın zirve yapması; arasındaki “savaş”ın zirve yapması; arasındaki “savaş”ın zirve yapması; Azınlıkça Azınlıkça Azınlıkça Azınlıkça’nın ’nın ’nın ’nın milletvekillerine savaş açması ve Milletvekili’nin milletvekillerine savaş açması ve Milletvekili’nin milletvekillerine savaş açması ve Milletvekili’nin milletvekillerine savaş açması ve Milletvekili’nin yanında çalışan yanında çalışan yanında çalışan yanında çalışan Mehmet Berat’ın işine son verilmesi... ’ın işine son verilmesi... ’ın işine son verilmesi... ’ın işine son verilmesi... Bütün bunları, o Bütün bunları, o Bütün bunları, o Bütün bunları, olayları yakından takip edenler, layları yakından takip edenler, layları yakından takip edenler, layları yakından takip edenler, biliyorlar... biliyorlar... biliyorlar... biliyorlar... Gazete olarak, biz, işin aslını ve bu olayın Gazete olarak, biz, işin aslını ve bu olayın Gazete olarak, biz, işin aslını ve bu olayın Gazete olarak, biz, işin aslını ve bu olayın kaynağını öğrenmek ve bulmak için, çok uğraştık... kaynağını öğrenmek ve bulmak için, çok uğraştık... kaynağını öğrenmek ve bulmak için, çok uğraştık... kaynağını öğrenmek ve bulmak için, çok uğraştık... Defalarca yazı yazdık... Defalarca yazı yazdık... Defalarca yazı yazdık... Defalarca yazı yazdık... Ve... olayın “kilit noktası”nın Mehmet Berat Ve... olayın “kilit noktası”nın Mehmet Berat Ve... olayın “kilit noktası”nın Mehmet Berat Ve... olayın “kilit noktası”nın Mehmet Berat olduğuna kanaat getirdik... olduğuna kanaat getirdik... olduğuna kanaat getirdik... olduğuna kanaat getirdik... Mehmet Berat Mehmet Berat Mehmet Berat Mehmet Berat’a açıkça seslenerek, olaydaki ’a açıkça seslenerek, olaydaki ’a açıkça seslenerek, olaydaki ’a açıkça seslenerek, olaydaki konumunu açıklığa kavuşturmasını rica ettik... konumunu açıklığa kavuşturmasını rica ettik... konumunu açıklığa kavuşturmasını rica ettik... konumunu açıklığa kavuşturmasını rica ettik... Ama, Mehmet Barat’tan “ölü sessizliği”... Ama, Mehmet Barat’tan “ölü sessizliği”... Ama, Mehmet Barat’tan “ölü sessizliği”... Ama, Mehmet Barat’tan “ölü sessizliği”... Kısmî bir “ölü sessizliği” de, İseçe S. Müftüsü Kısmî bir “ölü sessizliği” de, İseçe S. Müftüsü Kısmî bir “ölü sessizliği” de, İseçe S. Müftüsü Kısmî bir “ölü sessizliği” de, İseçe S. Müftüsü Ahmet Mete’den... Ahmet Mete’den... Ahmet Mete’den... Ahmet Mete’den... Olayı kısaca hatırlatalım: Olayı kısaca hatırlatalım: Olayı kısaca hatırlatalım: Olayı kısaca hatırlatalım: Ahmet Mete’nin röportajı yayınlandıktan Ahmet Mete’nin röportajı yayınlandıktan Ahmet Mete’nin röportajı yayınlandıktan Ahmet Mete’nin röportajı yayınlandıktan sonra, sonra, sonra, sonra, Milletvekili Milletvekili Milletvekili Milletvekili Ahmet Hacıosman’ın bürosunda, Mehmet ’ın bürosunda, Mehmet ’ın bürosunda, Mehmet ’ın bürosunda, Mehmet Berat Berat Berat Berat, Aydın Bostancı tarafından kendisine iletildiğini , Aydın Bostancı tarafından kendisine iletildiğini , Aydın Bostancı tarafından kendisine iletildiğini , Aydın Bostancı tarafından kendisine iletildiğini söylediği bir bilgi notunu bize söylediği bir bilgi notunu bize söylediği bir bilgi notunu bize söylediği bir bilgi notunu bize –şahitler huzurunda şahitler huzurunda şahitler huzurunda şahitler huzurunda- vermişti... vermişti... vermişti... vermişti... Bu bilgi notu, Ahmet Mete röportajının Bu bilgi notu, Ahmet Mete röportajının Bu bilgi notu, Ahmet Mete röportajının Bu bilgi notu, Ahmet Mete röportajının sansürlenen bölümlerini içeriyordu... sansürlenen bölümlerini içeriyordu... sansürlenen bölümlerini içeriyordu... sansürlenen bölümlerini içeriyordu... Aradan, aylar geçmesine rağmen, Mehmet Aradan, aylar geçmesine rağmen, Mehmet Aradan, aylar geçmesine rağmen, Mehmet Aradan, aylar geçmesine rağmen, Mehmet Berat, konu hakkında en küçük bir resmî beyanda Berat, konu hakkında en küçük bir resmî beyanda Berat, konu hakkında en küçük bir resmî beyanda Berat, konu hakkında en küçük bir resmî beyanda bulunmadı... bulunmadı... bulunmadı... bulunmadı... Bizle konuştuğunda başka, başkalarıyla Bizle konuştuğunda başka, başkalarıyla Bizle konuştuğunda başka, başkalarıyla Bizle konuştuğunda başka, başkalarıyla konuştuğunda tersini iddia eden çelişkili konuştuğunda tersini iddia eden çelişkili konuştuğunda tersini iddia eden çelişkili konuştuğunda tersini iddia eden çelişkili beyanlarda beyanlarda beyanlarda beyanlarda bulunuyordu bulunuyordu bulunuyordu bulunuyordu... ... ... ... Ve olay, dananın kuyruğunun koptuğu yere Ve olay, dananın kuyruğunun koptuğu yere Ve olay, dananın kuyruğunun koptuğu yere Ve olay, dananın kuyruğunun koptuğu yere geld geld geld geldi... i... i... i... 30 yıllık gazetecilik hayatımızda, habercilik 30 yıllık gazetecilik hayatımızda, habercilik 30 yıllık gazetecilik hayatımızda, habercilik 30 yıllık gazetecilik hayatımızda, habercilik ahlâkı ve basın ilkelerinden zerre kadar ödün vermedik! ahlâkı ve basın ilkelerinden zerre kadar ödün vermedik! ahlâkı ve basın ilkelerinden zerre kadar ödün vermedik! ahlâkı ve basın ilkelerinden zerre kadar ödün vermedik! Doğruya doğru, eğriye eğri dedik... Doğruya doğru, eğriye eğri dedik... Doğruya doğru, eğriye eğri dedik... Doğruya doğru, eğriye eğri dedik... Sezar’ın hakkını Sezar’a verdik... Sezar’ın hakkını Sezar’a verdik... Sezar’ın hakkını Sezar’a verdik... Sezar’ın hakkını Sezar’a verdik... Ve bunun yanında, Sezar’ın hanımının yalnızca Ve bunun yanında, Sezar’ın hanımının yalnızca Ve bunun yanında, Sezar’ın hanımının yalnızca Ve bunun yanında, Sezar’ın hanımının yalnızca namuslu olmasının yeterli ol namuslu olmasının yeterli ol namuslu olmasının yeterli ol namuslu olmasının yeterli olmadığını, ancak, namuslu madığını, ancak, namuslu madığını, ancak, namuslu madığını, ancak, namuslu görünmesi de gerektiğinin kavgasını verdik... görünmesi de gerektiğinin kavgasını verdik... görünmesi de gerektiğinin kavgasını verdik... görünmesi de gerektiğinin kavgasını verdik... Ve bu inancımızın ve ilkemizin ceremesini 30 yıl Ve bu inancımızın ve ilkemizin ceremesini 30 yıl Ve bu inancımızın ve ilkemizin ceremesini 30 yıl Ve bu inancımızın ve ilkemizin ceremesini 30 yıl içerisinde, çok pahalıya ödedik. Hem maddî, hem içerisinde, çok pahalıya ödedik. Hem maddî, hem içerisinde, çok pahalıya ödedik. Hem maddî, hem içerisinde, çok pahalıya ödedik. Hem maddî, hem manevî!.. manevî!.. manevî!.. manevî!.. Bu memlekette, ayıya ayı, dayıya dayı demek, Bu memlekette, ayıya ayı, dayıya dayı demek, Bu memlekette, ayıya ayı, dayıya dayı demek, Bu memlekette, ayıya ayı, dayıya dayı demek, hem maddeten hem de mânen insan hem maddeten hem de mânen insan hem maddeten hem de mânen insan hem maddeten hem de mânen insanı “silindir altında” ı “silindir altında” ı “silindir altında” ı “silindir altında” ezilmişe dönüştürüyor... ezilmişe dönüştürüyor... ezilmişe dönüştürüyor... ezilmişe dönüştürüyor... Mehmet Berat, Milletvekili Ahmet Hacıosman’ın Mehmet Berat, Milletvekili Ahmet Hacıosman’ın Mehmet Berat, Milletvekili Ahmet Hacıosman’ın Mehmet Berat, Milletvekili Ahmet Hacıosman’ın bürosunda çalışan bir eleman olarak, siyasal bilgiler bürosunda çalışan bir eleman olarak, siyasal bilgiler bürosunda çalışan bir eleman olarak, siyasal bilgiler bürosunda çalışan bir eleman olarak, siyasal bilgiler fakültesi mezunu bir kişi olarak, imanı tam fakültesi mezunu bir kişi olarak, imanı tam fakültesi mezunu bir kişi olarak, imanı tam fakültesi mezunu bir kişi olarak, imanı tam-ameli tam ameli tam ameli tam ameli tam olarak bilinen bir kişi olarak, iki korkunç hata olarak bilinen bir kişi olarak, iki korkunç hata olarak bilinen bir kişi olarak, iki korkunç hata olarak bilinen bir kişi olarak, iki korkunç hata yapmı yapmı yapmı yapmıştır... ştır... ştır... ştır... Bilinçsizce yapıldıysa, hatadır. Bilinçsizce yapıldıysa, hatadır. Bilinçsizce yapıldıysa, hatadır. Bilinçsizce yapıldıysa, hatadır. Bilinçli yapıldıysa, komplodur, provokatörlük Bilinçli yapıldıysa, komplodur, provokatörlük Bilinçli yapıldıysa, komplodur, provokatörlük Bilinçli yapıldıysa, komplodur, provokatörlüktür! tür! tür! tür! Bu itibarla, Bu itibarla, Bu itibarla, Bu itibarla, kendisini, kendisini, kendisini, kendisini, 1) bize verdiği “Ahmet 1) bize verdiği “Ahmet 1) bize verdiği “Ahmet 1) bize verdiği “Ahmet Mete röportajının sansürlenen bölümü” bilgi notu Mete röportajının sansürlenen bölümü” bilgi notu Mete röportajının sansürlenen bölümü” bilgi notu Mete röportajının sansürlenen bölümü” bilgi notunu, nu, nu, nu, nasıl aldığını, hangi şahitler huzurunda nasıl aldığını, hangi şahitler huzurunda nasıl aldığını, hangi şahitler huzurunda nasıl aldığını, hangi şahitler huzurunda -kendi ifadesine kendi ifadesine kendi ifadesine kendi ifadesine gör gör gör göre- Aydın Bostancı tarafından kendisine verildiğini; 2) Aydın Bostancı tarafından kendisine verildiğini; 2) Aydın Bostancı tarafından kendisine verildiğini; 2) Aydın Bostancı tarafından kendisine verildiğini; 2) Müftü Seçimi ile ilgili Müftü Seçimi ile ilgili Müftü Seçimi ile ilgili Müftü Seçimi ile ilgili “Benim bilimsel çalışmamdır” “Benim bilimsel çalışmamdır” “Benim bilimsel çalışmamdır” “Benim bilimsel çalışmamdır” diyerek sızdırdığı çalışmanın kimler tarafından diyerek sızdırdığı çalışmanın kimler tarafından diyerek sızdırdığı çalışmanın kimler tarafından diyerek sızdırdığı çalışmanın kimler tarafından kendisine verildiğini samimiyetle kamuoyuna kendisine verildiğini samimiyetle kamuoyuna kendisine verildiğini samimiyetle kamuoyuna kendisine verildiğini samimiyetle kamuoyuna açıklamaya davet ediyoruz. açıklamaya davet ediyoruz. açıklamaya davet ediyoruz. açıklamaya davet ediyoruz. Bunu yapmadığı takdirde, so Bunu yapmadığı takdirde, so Bunu yapmadığı takdirde, so Bunu yapmadığı takdirde, son 35 yılın en büyük n 35 yılın en büyük n 35 yılın en büyük n 35 yılın en büyük komplosuna ve en provokatif eylemine imzasını atmış komplosuna ve en provokatif eylemine imzasını atmış komplosuna ve en provokatif eylemine imzasını atmış komplosuna ve en provokatif eylemine imzasını atmış bir kişi olarak, azınlık tarihinin en kirli sayfalarına bir kişi olarak, azınlık tarihinin en kirli sayfalarına bir kişi olarak, azınlık tarihinin en kirli sayfalarına bir kişi olarak, azınlık tarihinin en kirli sayfalarına yazılacaktır! yazılacaktır! yazılacaktır! yazılacaktır! En adî şekilde çiğnenen kul hakkımızı En adî şekilde çiğnenen kul hakkımızı En adî şekilde çiğnenen kul hakkımızı En adî şekilde çiğnenen kul hakkımızı da helâl da helâl da helâl da helâl etmediğimizi ve etmediğimizi ve etmediğimizi ve etmediğimizi ve kıyamette hesabını soracağımızı kıyamette hesabını soracağımızı kıyamette hesabını soracağımızı kıyamette hesabını soracağımızı bilmesini isteriz! bilmesini isteriz! bilmesini isteriz! bilmesini isteriz! A. Dede A. Dede A. Dede A. Dede

Upload: radiognp

Post on 29-Jun-2015

160 views

Category:

Documents


17 download

TRANSCRIPT

Page 1: Trakya'nin Sesi

Aylar geçmesine rağmen, Mehmet Berat, hâlâ suskunAylar geçmesine rağmen, Mehmet Berat, hâlâ suskunAylar geçmesine rağmen, Mehmet Berat, hâlâ suskunAylar geçmesine rağmen, Mehmet Berat, hâlâ suskun

ÖLÜ SESSİZLİĞİ İİİİSKSKSKSKEÇE S. Müftüsü EÇE S. Müftüsü EÇE S. Müftüsü EÇE S. Müftüsü Ahmet Mete’nin ’nin ’nin ’nin AzınlıkçaAzınlıkçaAzınlıkçaAzınlıkça dergisine dergisine dergisine dergisine

verdiği verdiği verdiği verdiği ve azınlık içerisinde varolan ayrışmaların kırılma ve azınlık içerisinde varolan ayrışmaların kırılma ve azınlık içerisinde varolan ayrışmaların kırılma ve azınlık içerisinde varolan ayrışmaların kırılma noktasına gelmesine vesile olan röportajını, noktasına gelmesine vesile olan röportajını, noktasına gelmesine vesile olan röportajını, noktasına gelmesine vesile olan röportajını, hatırlıyorsunuz...hatırlıyorsunuz...hatırlıyorsunuz...hatırlıyorsunuz... Bu röportajBu röportajBu röportajBu röportajın, ın, ın, ın, AzınlıkçaAzınlıkçaAzınlıkçaAzınlıkça----OnlineOnlineOnlineOnline’da yayınlanma’da yayınlanma’da yayınlanma’da yayınlanma----sından kısa bir süre sonra, Azınlıkça’nın Genel sından kısa bir süre sonra, Azınlıkça’nın Genel sından kısa bir süre sonra, Azınlıkça’nın Genel sından kısa bir süre sonra, Azınlıkça’nın Genel Koordinatörü Koordinatörü Koordinatörü Koordinatörü Aydın Bostancı tarafından sızdırılan tarafından sızdırılan tarafından sızdırılan tarafından sızdırılan “Ahmet Mete’nin vermiş olduğu röportajın sansürlenen “Ahmet Mete’nin vermiş olduğu röportajın sansürlenen “Ahmet Mete’nin vermiş olduğu röportajın sansürlenen “Ahmet Mete’nin vermiş olduğu röportajın sansürlenen kısımları”nı içerdiğini iddia ettiği bölümü de, kısımları”nı içerdiğini iddia ettiği bölümü de, kısımları”nı içerdiğini iddia ettiği bölümü de, kısımları”nı içerdiğini iddia ettiği bölümü de, hatırlıyorsunuzdur.hatırlıyorsunuzdur.hatırlıyorsunuzdur.hatırlıyorsunuzdur. RRRRöportajın sansürlenen bu kısmını, öportajın sansürlenen bu kısmını, öportajın sansürlenen bu kısmını, öportajın sansürlenen bu kısmını, gazetemizde de yayınlamıştık...gazetemizde de yayınlamıştık...gazetemizde de yayınlamıştık...gazetemizde de yayınlamıştık... ArdındanArdındanArdındanArdından,,,, kopan “fırtınalar”, bozulan aile ilişki kopan “fırtınalar”, bozulan aile ilişki kopan “fırtınalar”, bozulan aile ilişki kopan “fırtınalar”, bozulan aile ilişki----leri; adîce küfreden, hakaret edenleri; adîce küfreden, hakaret edenleri; adîce küfreden, hakaret edenleri; adîce küfreden, hakaret eden, iftira eden bir ye, iftira eden bir ye, iftira eden bir ye, iftira eden bir ye----ğen; telefon görüşmelerini izinsiz kaydederek gazeteciğen; telefon görüşmelerini izinsiz kaydederek gazeteciğen; telefon görüşmelerini izinsiz kaydederek gazeteciğen; telefon görüşmelerini izinsiz kaydederek gazeteci----liğin en adîsine başvuran birliğin en adîsine başvuran birliğin en adîsine başvuran birliğin en adîsine başvuran bir G. Koordinatör; Milletve G. Koordinatör; Milletve G. Koordinatör; Milletve G. Koordinatör; Milletve----kili’ne gönderilen ihtarnâme; miletvekilleriyle müftüler kili’ne gönderilen ihtarnâme; miletvekilleriyle müftüler kili’ne gönderilen ihtarnâme; miletvekilleriyle müftüler kili’ne gönderilen ihtarnâme; miletvekilleriyle müftüler arasındaki “savaş”ın zirve yapması; arasındaki “savaş”ın zirve yapması; arasındaki “savaş”ın zirve yapması; arasındaki “savaş”ın zirve yapması; AzınlıkçaAzınlıkçaAzınlıkçaAzınlıkça’nın ’nın ’nın ’nın milletvekillerine savaş açması ve Milletvekili’nin milletvekillerine savaş açması ve Milletvekili’nin milletvekillerine savaş açması ve Milletvekili’nin milletvekillerine savaş açması ve Milletvekili’nin yanında çalışan yanında çalışan yanında çalışan yanında çalışan Mehmet Berat’ın işine son verilmesi...’ın işine son verilmesi...’ın işine son verilmesi...’ın işine son verilmesi... Bütün bunları, oBütün bunları, oBütün bunları, oBütün bunları, olayları yakından takip edenler, layları yakından takip edenler, layları yakından takip edenler, layları yakından takip edenler, biliyorlar...biliyorlar...biliyorlar...biliyorlar... Gazete olarak, biz, işin aslını ve bu olayın Gazete olarak, biz, işin aslını ve bu olayın Gazete olarak, biz, işin aslını ve bu olayın Gazete olarak, biz, işin aslını ve bu olayın kaynağını öğrenmek ve bulmak için, çok uğraştık...kaynağını öğrenmek ve bulmak için, çok uğraştık...kaynağını öğrenmek ve bulmak için, çok uğraştık...kaynağını öğrenmek ve bulmak için, çok uğraştık... Defalarca yazı yazdık...Defalarca yazı yazdık...Defalarca yazı yazdık...Defalarca yazı yazdık... Ve... olayın “kilit noktası”nın Mehmet Berat Ve... olayın “kilit noktası”nın Mehmet Berat Ve... olayın “kilit noktası”nın Mehmet Berat Ve... olayın “kilit noktası”nın Mehmet Berat olduğuna kanaat getirdik...olduğuna kanaat getirdik...olduğuna kanaat getirdik...olduğuna kanaat getirdik... Mehmet BeratMehmet BeratMehmet BeratMehmet Berat’a açıkça seslenerek, olaydaki ’a açıkça seslenerek, olaydaki ’a açıkça seslenerek, olaydaki ’a açıkça seslenerek, olaydaki konumunu açıklığa kavuşturmasını rica ettik...konumunu açıklığa kavuşturmasını rica ettik...konumunu açıklığa kavuşturmasını rica ettik...konumunu açıklığa kavuşturmasını rica ettik... Ama, Mehmet Barat’tan “ölü sessizliği”...Ama, Mehmet Barat’tan “ölü sessizliği”...Ama, Mehmet Barat’tan “ölü sessizliği”...Ama, Mehmet Barat’tan “ölü sessizliği”... Kısmî bir “ölü sessizliği” de, İseçe S. Müftüsü Kısmî bir “ölü sessizliği” de, İseçe S. Müftüsü Kısmî bir “ölü sessizliği” de, İseçe S. Müftüsü Kısmî bir “ölü sessizliği” de, İseçe S. Müftüsü Ahmet Mete’den...Ahmet Mete’den...Ahmet Mete’den...Ahmet Mete’den... Olayı kısaca hatırlatalım:Olayı kısaca hatırlatalım:Olayı kısaca hatırlatalım:Olayı kısaca hatırlatalım: Ahmet Mete’nin röportajı yayınlandıktanAhmet Mete’nin röportajı yayınlandıktanAhmet Mete’nin röportajı yayınlandıktanAhmet Mete’nin röportajı yayınlandıktan sonra, sonra, sonra, sonra, Milletvekili Milletvekili Milletvekili Milletvekili Ahmet Hacıosman’ın bürosunda, Mehmet ’ın bürosunda, Mehmet ’ın bürosunda, Mehmet ’ın bürosunda, Mehmet BeratBeratBeratBerat, Aydın Bostancı tarafından kendisine iletildiğini , Aydın Bostancı tarafından kendisine iletildiğini , Aydın Bostancı tarafından kendisine iletildiğini , Aydın Bostancı tarafından kendisine iletildiğini söylediği bir bilgi notunu bize söylediği bir bilgi notunu bize söylediği bir bilgi notunu bize söylediği bir bilgi notunu bize ––––şahitler huzurundaşahitler huzurundaşahitler huzurundaşahitler huzurunda---- vermişti...vermişti...vermişti...vermişti... Bu bilgi notu, Ahmet Mete röportajının Bu bilgi notu, Ahmet Mete röportajının Bu bilgi notu, Ahmet Mete röportajının Bu bilgi notu, Ahmet Mete röportajının sansürlenen bölümlerini içeriyordu...sansürlenen bölümlerini içeriyordu...sansürlenen bölümlerini içeriyordu...sansürlenen bölümlerini içeriyordu... Aradan, aylar geçmesine rağmen, Mehmet Aradan, aylar geçmesine rağmen, Mehmet Aradan, aylar geçmesine rağmen, Mehmet Aradan, aylar geçmesine rağmen, Mehmet Berat, konu hakkında en küçük bir resmî beyanda Berat, konu hakkında en küçük bir resmî beyanda Berat, konu hakkında en küçük bir resmî beyanda Berat, konu hakkında en küçük bir resmî beyanda bulunmadı...bulunmadı...bulunmadı...bulunmadı... Bizle konuştuğunda başka, başkalarıyla Bizle konuştuğunda başka, başkalarıyla Bizle konuştuğunda başka, başkalarıyla Bizle konuştuğunda başka, başkalarıyla konuştuğunda tersini iddia eden çelişkili konuştuğunda tersini iddia eden çelişkili konuştuğunda tersini iddia eden çelişkili konuştuğunda tersini iddia eden çelişkili beyanlarda beyanlarda beyanlarda beyanlarda bulunuyordubulunuyordubulunuyordubulunuyordu............ Ve olay, dananın kuyruğunun koptuğu yere Ve olay, dananın kuyruğunun koptuğu yere Ve olay, dananın kuyruğunun koptuğu yere Ve olay, dananın kuyruğunun koptuğu yere geldgeldgeldgeldi...i...i...i... 30 yıllık gazetecilik hayatımızda, habercilik 30 yıllık gazetecilik hayatımızda, habercilik 30 yıllık gazetecilik hayatımızda, habercilik 30 yıllık gazetecilik hayatımızda, habercilik ahlâkı ve basın ilkelerinden zerre kadar ödün vermedik!ahlâkı ve basın ilkelerinden zerre kadar ödün vermedik!ahlâkı ve basın ilkelerinden zerre kadar ödün vermedik!ahlâkı ve basın ilkelerinden zerre kadar ödün vermedik! Doğruya doğru, eğriye eğri dedik...Doğruya doğru, eğriye eğri dedik...Doğruya doğru, eğriye eğri dedik...Doğruya doğru, eğriye eğri dedik...

Sezar’ın hakkını Sezar’a verdik...Sezar’ın hakkını Sezar’a verdik...Sezar’ın hakkını Sezar’a verdik...Sezar’ın hakkını Sezar’a verdik... Ve bunun yanında, Sezar’ın hanımının yalnızca Ve bunun yanında, Sezar’ın hanımının yalnızca Ve bunun yanında, Sezar’ın hanımının yalnızca Ve bunun yanında, Sezar’ın hanımının yalnızca namuslu olmasının yeterli olnamuslu olmasının yeterli olnamuslu olmasının yeterli olnamuslu olmasının yeterli olmadığını, ancak, namuslu madığını, ancak, namuslu madığını, ancak, namuslu madığını, ancak, namuslu görünmesi de gerektiğinin kavgasını verdik...görünmesi de gerektiğinin kavgasını verdik...görünmesi de gerektiğinin kavgasını verdik...görünmesi de gerektiğinin kavgasını verdik... Ve bu inancımızın ve ilkemizin ceremesini 30 yıl Ve bu inancımızın ve ilkemizin ceremesini 30 yıl Ve bu inancımızın ve ilkemizin ceremesini 30 yıl Ve bu inancımızın ve ilkemizin ceremesini 30 yıl içerisinde, çok pahalıya ödedik. Hem maddî, hem içerisinde, çok pahalıya ödedik. Hem maddî, hem içerisinde, çok pahalıya ödedik. Hem maddî, hem içerisinde, çok pahalıya ödedik. Hem maddî, hem manevî!..manevî!..manevî!..manevî!.. Bu memlekette, ayıya ayı, dayıya dayı demek, Bu memlekette, ayıya ayı, dayıya dayı demek, Bu memlekette, ayıya ayı, dayıya dayı demek, Bu memlekette, ayıya ayı, dayıya dayı demek, hem maddeten hem de mânen insanhem maddeten hem de mânen insanhem maddeten hem de mânen insanhem maddeten hem de mânen insanı “silindir altında” ı “silindir altında” ı “silindir altında” ı “silindir altında” ezilmişe dönüştürüyor...ezilmişe dönüştürüyor...ezilmişe dönüştürüyor...ezilmişe dönüştürüyor...

Mehmet Berat, Milletvekili Ahmet Hacıosman’ın Mehmet Berat, Milletvekili Ahmet Hacıosman’ın Mehmet Berat, Milletvekili Ahmet Hacıosman’ın Mehmet Berat, Milletvekili Ahmet Hacıosman’ın

bürosunda çalışan bir eleman olarak, siyasal bilgiler bürosunda çalışan bir eleman olarak, siyasal bilgiler bürosunda çalışan bir eleman olarak, siyasal bilgiler bürosunda çalışan bir eleman olarak, siyasal bilgiler fakültesi mezunu bir kişi olarak, imanı tamfakültesi mezunu bir kişi olarak, imanı tamfakültesi mezunu bir kişi olarak, imanı tamfakültesi mezunu bir kişi olarak, imanı tam----ameli tam ameli tam ameli tam ameli tam olarak bilinen bir kişi olarak, iki korkunç hata olarak bilinen bir kişi olarak, iki korkunç hata olarak bilinen bir kişi olarak, iki korkunç hata olarak bilinen bir kişi olarak, iki korkunç hata yapmıyapmıyapmıyapmıştır...ştır...ştır...ştır... Bilinçsizce yapıldıysa, hatadır. Bilinçsizce yapıldıysa, hatadır. Bilinçsizce yapıldıysa, hatadır. Bilinçsizce yapıldıysa, hatadır. Bilinçli yapıldıysa, komplodur, provokatörlükBilinçli yapıldıysa, komplodur, provokatörlükBilinçli yapıldıysa, komplodur, provokatörlükBilinçli yapıldıysa, komplodur, provokatörlüktür!tür!tür!tür! Bu itibarla,Bu itibarla,Bu itibarla,Bu itibarla, kendisini, kendisini, kendisini, kendisini, 1) bize verdiği “Ahmet 1) bize verdiği “Ahmet 1) bize verdiği “Ahmet 1) bize verdiği “Ahmet Mete röportajının sansürlenen bölümü” bilgi notuMete röportajının sansürlenen bölümü” bilgi notuMete röportajının sansürlenen bölümü” bilgi notuMete röportajının sansürlenen bölümü” bilgi notunu, nu, nu, nu, nasıl aldığını, hangi şahitler huzurunda nasıl aldığını, hangi şahitler huzurunda nasıl aldığını, hangi şahitler huzurunda nasıl aldığını, hangi şahitler huzurunda ----kendi ifadesine kendi ifadesine kendi ifadesine kendi ifadesine görgörgörgöreeee---- Aydın Bostancı tarafından kendisine verildiğini; 2) Aydın Bostancı tarafından kendisine verildiğini; 2) Aydın Bostancı tarafından kendisine verildiğini; 2) Aydın Bostancı tarafından kendisine verildiğini; 2) Müftü Seçimi ile ilgili Müftü Seçimi ile ilgili Müftü Seçimi ile ilgili Müftü Seçimi ile ilgili “Benim bilimsel çalışmamdır”“Benim bilimsel çalışmamdır”“Benim bilimsel çalışmamdır”“Benim bilimsel çalışmamdır” diyerek sızdırdığı çalışmanın kimler tarafından diyerek sızdırdığı çalışmanın kimler tarafından diyerek sızdırdığı çalışmanın kimler tarafından diyerek sızdırdığı çalışmanın kimler tarafından kendisine verildiğini samimiyetle kamuoyuna kendisine verildiğini samimiyetle kamuoyuna kendisine verildiğini samimiyetle kamuoyuna kendisine verildiğini samimiyetle kamuoyuna açıklamaya davet ediyoruz. açıklamaya davet ediyoruz. açıklamaya davet ediyoruz. açıklamaya davet ediyoruz. Bunu yapmadığı takdirde, soBunu yapmadığı takdirde, soBunu yapmadığı takdirde, soBunu yapmadığı takdirde, son 35 yılın en büyük n 35 yılın en büyük n 35 yılın en büyük n 35 yılın en büyük komplosuna ve en provokatif eylemine imzasını atmış komplosuna ve en provokatif eylemine imzasını atmış komplosuna ve en provokatif eylemine imzasını atmış komplosuna ve en provokatif eylemine imzasını atmış bir kişi olarak, azınlık tarihinin en kirli sayfalarına bir kişi olarak, azınlık tarihinin en kirli sayfalarına bir kişi olarak, azınlık tarihinin en kirli sayfalarına bir kişi olarak, azınlık tarihinin en kirli sayfalarına yazılacaktır!yazılacaktır!yazılacaktır!yazılacaktır! En adî şekilde çiğnenen kul hakkımızıEn adî şekilde çiğnenen kul hakkımızıEn adî şekilde çiğnenen kul hakkımızıEn adî şekilde çiğnenen kul hakkımızı da helâl da helâl da helâl da helâl etmediğimizi veetmediğimizi veetmediğimizi veetmediğimizi ve kıyamette hesabını soracağımızı kıyamette hesabını soracağımızı kıyamette hesabını soracağımızı kıyamette hesabını soracağımızı bilmesini isteriz!bilmesini isteriz!bilmesini isteriz!bilmesini isteriz!

A. DedeA. DedeA. DedeA. Dede

Page 2: Trakya'nin Sesi

27 Ocak 2011 Yorum Trakya’nın Sesi 2

ΚΑΠΕΤΑΝ ΓΑΡΕΦΗΣ ΕΡΓΑ ΚΑΙ ΗΜΕΡΕΣ ΕΝΟΣ ΕΘΝΙΚΙΣΤΗ "ΜΑΚΕ∆ΟΝΟΜΑΧΟΥ"

ΧΑΡΑΚΤΗΡΙΣΤΙΚΟ παράδειγµα ιστορικής διαστρέβλωσης αποτελεί η περίπτωση της δήθεν ελληνικής καταγωγής του Κωνσταντίνου Γαρέφη ενός από τους πλέον προβεβληµένους "Μακεδονοµάχους" που υπέστη την απαραίτητη ηρωοποίηση από την ελληνική προπαγάνδα, ενώ ήταν ένας στυγνός χασάπης των Βαλκανίων. Ο Γαρέφης (1874-1906) ήταν καθαρόαιµος Σαρακατσάνος γεννηµένος στο χωριό Μηλιές του Πηλίου από πολυµελή φάρα που είχε µεταναστεύσει τον 19ο αι. από το Σούλι στην Χαλκιδική και στην συνέχεια στο Πήλιο. Πατέρας του ήταν ο ∆ηµήτριος Γαρέφης ή Κατσούδας (1825-1915). Η γιαγιά του ήταν από την Μακρυνίτσα γόνος των Σαρακατσανέων Τσανάκα και Μπασδέκη.

Τον Φεβρουάριο 1905 στρατολογήθηκε ως µισθοφόρος στον "Μακεδονικό αγώνα" από τον λοχαγό του ελληνικού στρατού Κωνσταντίνο Μαζαράκη-Αινιάν. Ο Μαζαράκης συντόνιζε την δράση των ελληνικών συµµοριών και ιδίως των Σαρακατσάνων στην δυτική Μακεδονία, µε το ψευδώνυµο Ακρίτας. Μετά την ανάκληση του Μαζαράκη στην Αθήνα, ο Γαρέφης διορίσθηκε σε ηλικία 31 ετών πρωτοπαλίκαρο µικρού σώµατος 20 "Μακεδονοµάχων" στο Βέρµιο που ήταν φωλιά Σαρακατσάνων και Βλάχων. Ήταν τελείως αγράµµατος, σκληροτράχηλος και ιδιαίτερα γιγαντόσωµος, σχεδόν θηριώδης.

Στις 30 Απριλίου 1905 κοντά στο χωριό Μπρατίνιστα (Χαράδρα) του καζά Βεροίας ο Γαρέφης, σε µια αποθέωση θηριωδίας, έπνιξε στον ποταµό Μπίστριτσα (Αλιάκµονα) ογδόντα έξι Βούλγαρους εξαρχικούς που δούλευαν στην περιοχή σαν καρβουνιάρηδες.

Το καλοκαίρι του 1906 εισέδυσε στην περιοχή Μογλενών (Αλµωπίας) µε στόχο την εξολόθρευση ισχυρού Βουλγαρικού σώµατος 100 αντρών υπό τους βοεβόδες Λούκα Ιβάνωφ, Karatasov (Καρατάσωφ) και Chochev (Τσότσεφ). Η εντολή που είχε ήταν να εξοντώσει πάσει θυσία τους τρεις διαβόητους Βούλγαρους οπλαρχηγούς, ιδιαίτερα τον πρώτο.

Αρκετά χρόνια πριν την έναρξη του αποκαλούµενου «Μακεδονικού αγώνα» ο µητροπολίτης Μογλενών και ολόκληρη η επαρχία του προσχωρούν στην νεοσύστατη Εξαρχική Εκκλησία. Για τον µητροπολίτη Μογλενών, ο "Μακεδονοµάχος" Βάρδας γράφει στο ηµερολόγιό του ότι ήταν «ένα αισχρόν αγγείον» (Βάρδας αποµνηµ. Α 68). Ο ίδιος "Μακεδονοµάχος" σηµειώνει στις 5 Ιανουαρίου 1907, πως ίσως η

ελληνική οργάνωση πρέπει να σκοτώσει τον µητροπολίτη: «Το µόνον δραστικόν φάρµακον συνετισµού όλων» (Βάρδας αποµνηµ. Β 406).

Η πρώτη ενέργεια του Γαρέφη ήταν να προσεταιρισθεί τους οµόφυλους Σαρακατσανέους που ζούσαν σε ορεινά τσελιγκάτα, στις βόρειες πλαγιές του Καϊµακτσαλάν, περιοχή γνωστή ως Мариово (Μορίχοβο). Αν και υπήρχαν αρκετοί Ρουµανίζοντες Βλάχοι, οι περισσότεροι Σαρακατσάνοι του Καϊµακτσαλάν (Νίτζε) υποβοηθούσαν τις ελληνικές οµάδες.

Ο θανάσιµος αντίπαλός του, βοεβόδας Λούκα Ιβάνωφ, γεννήθηκε το 1867 στην πόλη Панагюрище (Παναγκιούριστε) της δυτικής Βουλγαρίας. Σπούδασε σε Ρωσσική στρατιωτική Ακαδηµία και έγινε λοχαγός του Ρωσικού στρατού. Αργότερα µετατάχθηκε στο VMRO µε εντολή του τσάρου Φερδινάνδου. Θεωρείτο άτοµο µε εξαιρετικές ικανότητες και ιδιαίτερα επιβλητική εµφάνιση. Η επαναστατική του δράση (περιοχή Prilep) στην εξέγερση του Ilinden άφησε εποχή.

∆ραστηριοποιήθηκε ως οπλαρχηγός στην περιοχή Voden (Εδεσσα). Εκεί καταδίωξε του Πατριαρχικούς Γκρεκοµάνους στο χωριό Нисија (Νησί) που αν και Βουλγαρόφωνοι υπέθαλπαν την ελληνική συµµορία του Μακεδονοµάχου Μαζαράκη. Στις 10 Μαρτίου 1906 ο Αµερικανός δηµοσιογράφος και συγγραφέας Albert Sonicsen πήρε συνέντευξη από τον βοεβόδα Λούκα έξω από τα Βοδενά (Εδεσσα).

Η οµάδα του Λούκα Ιβάνωφ ανέλαβε στην συνέχεια δράση στα Μογλενά (Moglen) και στο δυσπρόσιτο Μορίχοβο/Mariovo (βόρειες υπώρειες όρους Νίτσε-Ниџе) όπου παίχτηκε η τελική πράξη του δράµατος. Η τσέτα του είχε έδρα το ορεινό Εξαρχικό χωριό Сборско (Σµπόρσκο, µετέπειτα Πευκωτό) που βρισκόταν βόρεια του χωριού Църнешево (Τσερνέσεβο, µετέπειτα Γαρέφι) στην οροσειρά Kozhuf (Τζένα).

Μετά από προσεκτική παρακολούθηση , διείσδυσε στο ορεινό Mariovo (Μορίχοβο) από το Βέρµιο παρακάµπτοντας το χωριό Чеган (Τσέγανη, µετέπειτα Αγιος Αθανάσιος). Η συµµορία του αποτελείτο από 20 Σαρακατσανέους µε οδηγούς από τα χωριά του Βερµίου. Συνεργός του στην περιοχή ήταν ένας άλλος Σαρακατσάνος, ο Πασαγιώργος Καραφυλλιάς, ιδιοκτήτης µεγάλου τσελιγκάτου µε καλύβες, στάνες και τυροκοµείο στην θέση Bogdanica, κοντά στα σηµερινά Ελληνοµακεδονικά σύνορα. Εκεί παίχτηκε η τελική πράξη του δράµατος.

Το αραιοκατοικηµένο Μορίχοβο ήταν το βορειότερο σηµείο της Μακεδονίας στο οποίο µπόρεσαν να δράσουν ελληνικές συµµορίες την περίοδο 1904-1908. Σε µερικά χωριά υπήρχε πρόσφορο έδαφος λόγω της ύπαρξης Βλάχων, Αρβανιτόβλαχων και κυρίως Σαρακατσάνων µε φιλελληνικά αισθήµατα.

Στις 6 Αυγούστου 1906 η Βουλγαρική τσέτα των Ιβάνωφ και Καρατάσωφ µε 60 άντρες που είχε έδρα το κοντινό χωριό Сборско (Sborsko, Σµπόρ-σκο, σηµερινό Πευκωτό), ληµέριασε στο τσελιγκάτο του Καραφυλλιά. Συνέχεια στην 3η σελ.

Page 3: Trakya'nin Sesi

27 Ocak 2011 Yorum Trakya’nın Sesi 3

Artan isyanlar ve kapitalizmin mumu

FARKINDA mısınız, son birkaç senenin içinde, dünyada isyan çığlıkları gittikçe artıyor...

Kemer sıkma politikaları, emekçi-emekli demeden “ümük sıkma” projeleri hızlandıkça, isyanlar da başgösteriveriyor...

Bundan 3-4 ay önce, Fransa’da emeklilik yaşı 60’tan 62’ye çıkarıldı. Bunun yanısıra, başka “ekonomik” reformlar da gelince, millet çileden çıktı: Yüzbinlerce insan sokaklara döküldü, büyük grevler yapıldı... Greve enerji çalışanlarıyla demir yolu çalışanları dahil olunca, ulaşım felç oldu; uçaklar bile uçmadı!

Diyeceksiniz ki: Sonuç ne? Sonuçta yine baştakilerin istediği oldu. Yani, milleti kimse takmadı!

*** Peki ya Almanya’ya ne diyeceksiniz: O da

kemer sıkma “moda”sına uydu, sosyal yardımları neredeyse “sıfırladı”... Artık, Almanya’da, öyle “gelirim az, zor geçiniyorum, ay sonunu zor çıkarıyorum” yok; devlet bunu düşündü:

Mahalle içlerine, semt semt yardım yapan kuruluşlar açıldı: Geliri düşük olanlar, erkenden kal-kıp kuyruğa giriyor, “ne çıkarsa bahtıma” diyerekten “erzak yardım kuluşları”ndan “yardım”ı alıyor...

Gerçi, bu “erzak yardım kuruluşları”, bölgenin marketlerinden son kullanma tarihi geçmiş, ya da geçmesine bir gün kalmış olan erzakları toplayıp, az gelirli vatandaşa “kakalıyorlar” ama olsun!..

Hani şu meşhur “çorba” reklâmındaki gibi,

“Komşu, sen ne yapacaksın çorba parasını, al sana çorbanın kendisini” diyor devlet!

*** Son günlerde Arap ülkelerindeki isyanlara

ise, hiç girmiyorum. Kendini yakan yakana. Film izler gibi

izliyoruz, biz ise, onları... Arnavutluk dersen, orada da durum aşağı-

yukarı aynı: Her ne kadar hükümetin rüşvet-yolsuzluk skandalları protesto ediliyor gibi gözükse de, aslında orada da fakirliğin, yoksulluğun getirdiği ağır depresyonun bir patlamasıdır bu protestolar... Dün de, Hollanda’nın Lahey kenti karıştı: Orada da hükümet, eğitim alanında tasarruf öngörüyor...

Eh, ülkemiz Yunanistan derseniz, zaten, hepimizin malûmu... Portekiz, İspanya ve İrlanda’yla aynı kaderi paylaşıyor...

İzlanda ise, zaten iflâs etti.

*** Peki, ne oluyor da bu ülkeler, domino gibi

birbiri ardına krizden krize giriyor? Kapitalizmin mumu mu sönüyor? Yoksa, birilerinin ah’ı mı tutuyor?.. Bence, kapitalizmin mumu sönüyor! Çark, stop etti. Eskisi gibi dönmüyor. Halk

fakirleştikçe fakirleşiyor. Orta ve alt sınıfın satın alma gücü düşüyor, düştükçe de, bundan, üst sınıf da etkileniyor. Kâr yerine zarar edilyor. Ve açığı kapatmaya çalıştıkça, canavarca saldırıya geçiyor ve sömürüsünü artırıyor.

Tabii, devlet/hükümet de eli-kolu bağlı oturuyor; ya da en kötü şartlarda, bu sömürüye ortak oluyor...

Düşünebiliyor musunuz: Oy verip iktidara getirdiğiniz adam(lar) öyle

yönetmeliklere imzalar atıyor(lar) ki, yemeğine, tencerene saldırıyorlar...

Dipnot: Konfor, şaşa ve silahlara/savaşlara

harcanan paranın yarısını milletinin refahı için harcasa hükümetler, ne olurdu sanki?

Συνέχεια απ’ την 2η σελ. Ο παµπόνηρος Σαρακατσάνος αφού τους

τάισε µε κρέατα, τους πότισε µε άφθονο κρασί στο οποίο είχε ρίξει αφιόνι. Ακόµα πονηρότερος ο Λούκα Ιβάνωφ εγκατέστησε φρουρούς γύρο από το συγκρότηµα. Γύρο στα µεσάνυχτα ο Καραφυλλιάς ζήτησε από τον Καρατάσωφ να του πει το σύνθηµα προκειµένου να εξέλθουν οι τσοµπάνοι του για νυχτερινή βοσκή.

Εκείνοι βγάζουν τα πρόβατα και µπαίνουν στο δάσος όπου προδίδουν το σύνθηµα στον Γαρέφη που παραµόνευε στο σκοτάδι. Τότε εκείνος µε δύο άντρες του (Κεχαγιάς και Γιδάρης) από τους οποίους ο πρώτος ήταν ψυχογυιός του, πλησιάζει στο κονάκι. Οι Βούλγαροι σκοποί του ζητάνε να εκφωνήσει το σύνθηµα και τον αφήνουν να πλησιάσει. Αθόρυβα ο Γαρέφης τους κατακρεουργεί µε το µαχαίρι του και πλησιάζει στην καλύβα όπου κοιµάται αµέριµνος ο Ιβάνωφ µε τον Καρατάσωφ.

Στην είσοδο αφήνει τον ψυχογιό του Κεχαγιά µε εντολή να πυροβολήσει όποιον

επιχειρήσει να εξέλθει. Μετά εφορµά στην καλύβα µε το πιστόλι στο χέρι. Με τους πρώτους πυροβολισµούς, τραυµατίζει σοβαρά τον κοιµισµένο Λούκα Ιβάνωφ που αιφνιδιασµένος πέφτει µε δύναµη στον ψαθωτό τείχο της καλύβας τον τρυπάει µε το βάρος του και εξαφανίζεται στην νύχτα.

Μέσα στην καλύβα ο σωµατώδης Γαρέφης συµπλέκεται µε τον επίσης γιγαντόσωµο Καρατάσωφ. Σύµφωνα µε την ελληνική εκδοχή έπειτα από άγρια πάλη µαζί του, κατάφερε να τον στραγγαλίσει. Συνεπαρµένος από το µακελλειό ορµά στην έξοδο της καλύβας για να καταδιώξει τον Ιβάνωφ οπότε δέχεται κατά λάθος µία σφαίρα στην κοιλιά από το τουφέκι του ψυχογυιού του.

Από γενιά σε γενιά έχουν διαδοθεί στόµα µε στόµα οι αφηγήσεις για τους ύπουλους Έλληνες Σαρακατσάνους που δολοφόνησαν τον Ιβάνωφ µε δολιότητα την ώρα του ύπνου.

Στα βιβλία ιστορίας των σχολείων της Ελλάδας µην περιµένετε να γραφτεί κανένα τέτοιο περιστατικό.

Page 4: Trakya'nin Sesi

27 Ocak 2011 Mizah Trakya’nın Sesi 4 Aaaa Ne AyıpAaaa Ne AyıpAaaa Ne AyıpAaaa Ne Ayıp

EEEEFENDİMFENDİMFENDİMFENDİM izninizle yazımın başında yeni Kozlukepir

Belediye Başkanını kınamak istiyorum. Nedeni şu. Azınlığımızın merhum lideriAzınlığımızın merhum lideriAzınlığımızın merhum lideriAzınlığımızın merhum lideri olarak nam salmış bir büyüğümüzün zamanın birinde sözde kurmuş olup, aslında kurmadığı ve şu andaki milletvelilerimiz ve milletvelisi adaylarımızın ve nicelerinin başkanlığını veya yöneticiliğini yaptığı bir parti var. DDDDostlar EEEEliniz BBBBelinize PPPPartisi. Yoksa ismi öyle değil miydi, ben mi yanlış hatırlıyorum. Her neyse. İşte azınlığımızın merhum lideriazınlığımızın merhum lideriazınlığımızın merhum lideriazınlığımızın merhum liderinin kurduğu bu parti son yıllarda üyelerinin yakınmalarından-şikayetlerinden duyduğumuza göre kiraladığı büronun parasının ödeyemez olmuştu. Yahu bu parti seçime-meçime katılmamış, merhum merhum merhum merhum liderliderliderlidere mevlüt okutmaktan başka bir marfeti olmamış, niye büro kiralayıp boşu boşuna para ödüyorlar diye düşüneni önce Allah, sonra azınlığımızın merhum lideriazınlığımızın merhum lideriazınlığımızın merhum lideriazınlığımızın merhum liderinin mirasçılarına havale ediyorum. Velhasıl zaten merhum lidermerhum lidermerhum lidermerhum lider de merhum olduktan sonra ki yüzde üç barajı falan fındık-fıstık, mirasyedilerimirasyedilerimirasyedilerimirasyedileri hemen diğer meclis partilerine kapağı atmışlar ve bu nadide partimizi de merhumla birlikte merhum etmişlerdi. Gerçi bazıları merhum edilenin azınlık ve birlik-beraberliğimiz olduğunu iddia edebilir ama ben katılmıyorum. Merhumdan sonra bizim ilde her seçimde en azından bir milletvelisi çıkaracak kadar bir ve beraberiz gibime geliyor. Konuyu dağıtmayalım. Bu nadide partimizin aslında partipartipartiparti olmadığını bizim farketmemiz epey yıl aldı. Önce herkes terkedince gemide kaptkaptkaptkaptanananan rolünü yaşlı bir amcamız üstlendi. Ardından o da Hakkın rahmetine kavuşunca batan gemiye birden yeni yolcular ve kaptanlar müdahale etti ve partide seçime gidildi. Merhum liderimizin Merhum liderimizin Merhum liderimizin Merhum liderimizin kurduğukurduğukurduğukurduğu bu nadide partimizin başına merhum liderimizmerhum liderimizmerhum liderimizmerhum liderimizin izini sürdürecek genç bir kardeşimiz getirildi. Yeni yönetim ki içinde azınlık hindimediasının millilerinin tümünden mevcut partinin henüz bizim bildiğimiz anlamda parti olmadığını anlamakta gecikmedi ve kimse çakmadan bu meseleyi düzeltmek için işe koyuldu. Tabii bu arada seçim-meçim sırasında yapılan şovlar-icraatlar filan bir sürü önemsiz teferruatı yer kıtlığından yazmıyacağım. Sonunda bu nadide parti resmileşti. Yeni büro-lar açtı. Önümüzdeki seçimler için demokratik ittifak projeleri hazırladı. Mamafih azınlık önemli kişileri protokol konuşmalarında başkanına söz verildi.

Şimdi öğreniyoruz ki bu nadide partinin yönetimi resmi ziyaretlere başlamış ve bu arada Kalikratis ile oluşturulan yeni Kozlukebir Belediye Başkanını ziyarete gitmiş. Ancak bu köklü, tarhe altın harflerle geçmiş, yılların eskitemediği nadide partinin başkanının yaşı kadar Belediye Meclis üyeliği yapmış olan Kozlukebir Belediye Başkanı bu ziyarete randevu verdiği halde katılmamış. Eğer azınlığın merhum lderiazınlığın merhum lderiazınlığın merhum lderiazınlığın merhum lderine bu terbiyesizlik yapılsaydı Başkanın akibetini çözebilecektik. Ama bugünün şartlarıyla ne olacak bilemiyoruz. Belki birkaç küfür ve sözcünün gazetesinde birkaç havlama, belki birkaç tekme. Göreceğiz bakalım seçimle işbaşına gelen Beldiye Başkanı mı büyük, parti başkanı mi. Hav hav.

OKUYUCULARDAN OKUYUCULARDAN OKUYUCULARDAN OKUYUCULARDAN GELENLERGELENLERGELENLERGELENLER

SALAK ÇOCUKSALAK ÇOCUKSALAK ÇOCUKSALAK ÇOCUK - Ben çocukken salaktım. Edip Akbayram´ın ismini Edi zannederdim. Yani o, benim için ´Edi Pakbayram´dı. - Ablama, ´Nasıl olup da koca bir günü canın sıkılmadan evde oturarak geçiriyorsun?´ demiştim. ´Büyüyünce insanın canı sokakta oynamak istemez ki´ cevabını vermişti. Uzunca bir sure büyüyüp büyümediğimi anlamak için kendime, ´Canın sokakta oynamayı istiyor mu?´ diye sormuştum. - Annem erkeğin cinsel organını ´pipi´, kadınınkini ´kutu´ olarak tanımlamıştı. O zamanlar TRT´de Cenk Koray´ın sunduğu ´Tele Kutu´ diye bir yarışma vardı. Yarışmacılar, ´Hayır Cenk Bey. Ben kutumu açmak istiyorum´ deyince koşarak odadan kaçardım. - Sabahları kalktığımda aklımin hala yerinde olup olmadığını anlamak için 2+2, 3+4 gibi toplama işlemleri yapardım. Sonuçlar doğru olunca da çok sevinirdim. - Dedemle parka gittiğimiz bir gün TRT´ciler çekim için oradaydı. Beni oynarken çektiler. Yayın günü bizim aile, jeneriğinde gözüktüğüm çocuk programını izlemek için televizyon başına geçti. Kendimi ekranda görünce, ´Beni niye parkta unuttunuuuuz?´ diye gözyaşlarına boğulmuştum. - ´Geri vites´ kavramım yoktu. Şoför, kolunu koltuğa atıp arkaya doğru bakınca araba otomatikman geri geri gidiyor zannederdim. - Benden büyük kuzenlerim dondurmacıların dondurma külahlarının sivri kısmıyla kulaklarını karıştırdığını söylemişti. İnanmıştım. Hala da külahların sivri kısımlarını yemem, çöpe atarım. - Babaannem bir gün gelirse sevdiğim dizilerin olmadığı bir gün gelsin istiyordum. - Abimle Karaoğlancılık oynardık. O Karaoğlan olurdu, beni de Bizans askeri yapardı. Sonra evire çevire döverdi. Çok mühim bir şey yaptığımı sandığım için canim yansa bile hiç sesimi çıkarmazdım. - Yeşil ve siyah zeytinin ayrı ağaçlarda yetiştiğini sanırdım. Bulmacalardaki, ´Annenin erkek kardeşi´ kısmına dayımın beş harfli ismini sığdırmaya çalışırdım. - Madonna ile Maradona´yı kardeş zannederdim. Kendi kendime, ´Bunların babası ne şanslı be. Bir çocuğu futbolun kralı, biri müziğin kraliçesi´ derdim. - Birinden özür dilediğim zaman Allah´ın bana bir özür vereceğini sanırdım. Sakat olacağımı düşünüp hemen ´dilediğim özrü ´ geri alırdım. - Kurban Bayramı´nda toplanan derilerden uçak yapıldığını sanırdım.Uçakların dış yüzeyinin bu derilerle kaplandığı için Türk Hava Kurumu´nun topladığını düşünüyordum. Uçak kaçırma filmlerinde silahla ateş edildiğinde ya da bomba patladığında, ´Ayyy! Deri delindi!´derdim. - Annem banyodan çıktıktan sonra babamın söylediği, ´Sıhhatler olsun´ lafını ´Saatler olsun´ diye anlardım. Bunun da, ´Banyoda amma çok kaldın´ gibi bir şey demek olduğunu sanıp babamın anneme kızdığını düşünürdüm. Annemin buna karşın niye sadece, Sağol´ dediğini merak ederdim. ´Ne kibar kadın,derdim. Gönderen: Cem

Page 5: Trakya'nin Sesi

27 Ocak 2011 Yorum Trakya’nın Sesi 5

Cosi fan tutte. ‘Η µήπως όχι;

Η ανακοίνωση της Ακαδηµίας Αθηνών έλεγε τα εξής: «Η Α.Α. απονέµει Αργυρό Μετάλλιο Ανδρείας στην κυρία Χαρά Νικοπούλου για την προσήλωσή της στο καθήκον, την αυταπάρνηση και την εθνοπρεπή της στάση κατά την διάρκεια της υπηρεσίας της ως δασκάλας στο Μεγάλο ∆έρειο του νοµού Έβρου τα έτη 2004 -2008.»

Μόνο ένα τύποις πνευµατικό ίδρυµα που πλέον µοιάζει περισσότερο µε ίδρυµα προστασίας ξεµωραµένων γερόντων, θα µπορούσε εν έτει 2011 να εκδώσει τέτοια ανακοίνωση και να βραβεύσει µια µισαλλόδοξη και παντελώς ακατάλληλη εκπαιδευτικό που έκανε άνω-κάτω την κοινότητα Μεγάλου ∆ερείου επί 4 χρόνια. Προσέξτε διατύπωση. ∆ύσκολα το γραφείο Τύπου του ακροδεξιού ΛΑΟΣ θα µπορούσε να τα κατά-φέρει καλύτερα. Και σαν να µην έφτανε αυτό, η Νικοπούλου πήρε κατ’ εξαίρεση το λόγο κατά την τελετή απονοµής του βραβείου (κάτι που δεν είχε ποτέ συµβεί ξανά στα χρονικά) για να µας πει ότι στο πρόσωπό της η Ακαδηµία «...παρασηµοφορεί τη Φιλοπατρία και τη διαµόρφωση Θρησκευτικής, αλλά κυρίως Εθνικής συνείδησης στους µαθητές µου, η οποία για όλους τους Έλληνες περιλαµβάνει τη σκλαβωµένη Βόρειο Ήπειρο από την οποία κατάγοµαι, τη Μακεδονία µας στην οποία γεννήθηκα και η ελευθερία της οποίας τελεί υπό διαπραγµάτευση, τη Θράκη και την Κύπρο που καταδυναστεύονται από τους τούρκους και τους Ελεύθερους πολιορκηµένους Έλληνες που ζουν στον Άγιο Παντελεήµονα.»

Όχι, δεν είναι δελτίο Τύπου της Χρυσής Αυγής αλλά η αντιφώνηση της «ηρωικής δασκάλας», την οποία ανάγκασαν σε αποχώρηση κακήν κακώς οι κάτοικοι και η δηµοτική αρχή του δήµου Ορφέα, µην αντέχοντας άλλο τόση διαπαιδαγώγηση. Το θέµα µας εδώ βέβαια δεν είναι η Νικοπούλου -που αποτελεί πιθανότατα και κλινική περίπτωση- αλλά η Ακαδηµία Αθηνών και ο ρόλος της διαχρονικά στη σύγχρονη νεοελληνική ιστορία. Είναι τυχαίο που σήµερα αποφάσισε να βραβεύσει τη µισαλλοδοξία, την παράνοια και τον ακραίο εθνικισµό; Μάλλον όχι. Ανέκαθεν, ο συγκεκριµένος οργανισµός ήταν συνυφασµένος µε τον άκρατο συντηρητισµό και την άνευ όρων προσήλωση στο δόγµα «Πατρίς, Θρησκεία, Οικογένεια». ∆εν είναι τυχαίο ότι ποτέ δεν έγιναν µέλη του εξέχουσες προσωπικότητες του νεοελληνικού πνεύµατος όπως ο Γιάννης Ρίτσος, ο Μάνος Χατζηδάκις ή οι βραβευµένοι µε

Νόµπελ Λογοτεχνίας Γιώργος Σεφέρης και Οδυσσέας Ελύτης. Όλοι αυτοί -αν και ουδόλως τους χαρακτηρίζει κανείς επαναστάτες- παραήταν αντικονφορµιστές για να ενταχθούν σε µια τέτοια πατριωτική αδελφότητα.

Στην περίπτωση της Νικοπούλου, όµως, η Ακαδηµία ξεπέρασε κατά πολύ ακόµα και το εθνικιστικό ελληνορθόδοξο παρελθόν της, αναδίδοντας µια έντονη δυσοσµία παρακµής και σήψης. Οι γηραιοί ακαδηµαϊκοί που την απαρτίζουν, µοιάζουν πλέον τελείως αποκοµµένοι από την κοινωνία, όντως ανήµποροι να αντιληφθούν τα σηµεία των καιρών. ∆υστυχώς γι’ αυτούς, οι εποχές που χάραζαν τις εθνικές στρατηγικές, υπαγόρευαν την εθνική ιστορία και οριοθετούσαν τις κοινωνικές προτεραιότητες έχουν πια περάσει ανεπιστρεπτί. Το γεγονός ότι η βράβευση έγινε αντικείµενο θετικών σχολίων µόνο από περιθωριακά ακροδεξιά ΜΜΕ και blogs, είναι η καλύτερη τιµωρία. Το ερώτηµα τώρα είναι αν οι ακαδηµαϊκοί µας µπορούν πλέον να αντιληφθούν το οτιδήποτε...

Αν νοµίζετε πάντως ότι είµαστε οι µόνοι στη γειτονιά µας που έχουµε τέτοια Ακαδηµία, κοιτάξτε προσεκτικότερα. Ολόκληρη τη δεκαετία του ’90 η Σερβική Ακαδηµία Επιστηµών και Τεχνών ήταν ο κυριότερος υποστηρικτής του καθεστώτος Μιλόσεβιτς, «ευλογώντας» τις επιχειρήσεις εθνοκάθαρσης στην Κροατία και τη Βοσνία-Ερζεγοβίνη ενώ εξέχοντα µέλη της όπως οι Ντόµπριτσα Τσόσιτς και Ίλια Ραντάκοβιτς αξιοποιήθηκαν σε ανώτατα κρατικά αξιώµατα. Μόλις πέρυσι, η Μακεδονική Ακαδηµία (MANU) εξέδωσε ένα εθνικιστικό λιβελογράφηµα, το οποίο ονόµασε «Μακεδονική Ιστορία». Ήταν τόσο βαρείς οι χαρακτηρισµοί και οι ανακρίβειες εναντίον των Αλβανών στη ∆ηµοκρατία της Μακεδονίας και τέτοιες οι αντιδράσεις ώστε το ίδρυµα -στενά συνδεδεµένο και εδώ µε κυβερνητικούς εθνικιστικούς κύκλους- αναγκά-στηκε να διορθώσει το πόνηµά του, χωρίς ωστόσο ποτέ να αποκηρύξει την αρχική ακραία έκδοση.

Παρ’ όλα αυτά, δεν είναι όλες οι Ακαδηµίες ίδιες. Σε άλλες χώρες, ελαφρώς ή σηµαντικά πιο προοδευµένες από τη δική µας, ενέχουν πραγµατικά το ρόλο του πνευµατικού «φάρου» ενώ πολλές φορές συνδέονται άρρηκτα µε το δικαίωµα ενός λαού στην αυτοδιάθεση. ∆εν είναι τυχαίο ότι µετά την ίδρυση π.χ. της Καταλανικής και της Βασκικής Ακαδηµίας Επιστηµών, Καταλανοί και Βάσκοι απέκτησαν Κοινοβούλιο, αυτόνοµους θεσµούς και δικαίωµα στην ισότιµη διδασκαλία της µητρικής τους γλώσσας. Τα εν λόγω ιδρύµατα- έχοντας αφουγκραστεί τον λαϊκό παλµό- πρωτοστατούν και στις διεργασίες ανεξαρτησίας στις ισπανικές αυτές επαρχίες, καθώς τα τοπικά κοινοβούλια βρίσκονται ακόµα υπό τον εναγκαλισµό της Μαδρίτης.

Για να συµβεί κάτι τέτοιο και καθ’ ηµάς, να αφουγκραστεί δηλαδή η Ακαδηµία Αθηνών το τι συµβαίνει στην κοινωνία, θα χρειαστεί µάλλον ακουστικά βαρηκοΐας...

Page 6: Trakya'nin Sesi

27 Ocak 2011 Kepçenine Trakya’nın Sesi 6 Son sayfadan devam...

Müftü Seçimleri S. MÜFTÜLERİN ve Danışma Kurulu’nun oy birliğiyle “Müftü seçimi istemiyoruz, ‘seçilmişlerin’ atanmasını istiyoruz!” talebine karşı, gazetemizin dışında, onurlu ve dik durup, seçimde ısrarcı olan yalnız Cumhuriyet gazetesi oldu... Sezer evlâdımı, rüzgâra karşı işemesinden dolayı, kutluyorum! Gerçek azınlık çıkarlarını savunmak, o doğrultuda mücadele etmek, kişilerin çıkarlarına değil toplumun çıkarına göre hareket etmek, bu azınlıkta zor zanaattır, sevgili evlâtlarım, zor! 88 seneden beri müftü seçiminden “şeytandan kaçar gibi” kaçan Yunan devleti, bugünkü hükûmeti şimdi, konjonktür müsait olduğundan konuyu görüşmeye ve bir seçim usûlünü kabullenmeye meyil gösterirken, iki kişiye ahd-i vefâ olarak seçim istemekten vazgeçmek, azınlık mücadelesine, hak arama taleplerine köstek olmanın ötesinde, balyozla darbe indirmektir. Ahd-i vefâ göstermenin onlarca yolu vardır... 88 seneden beri ilk defa olarak elimize geçen bu fırsatı ahd-i vefâya kurban etmek, bizim inancımıza göre, ihanettir!.. Bu konu, azınlık için bir dönüm noktasıdır! Ve bunu hafife alıp, “hafif” çözüm üretmek isteyenler, meseleyi yeniden gözden geçirmelidirler... Çişhane GÜMÜLCİNE’NİN Eski Cami’sinin abdesthane ile çişhanesi yoktu... On yıllardan beri, cami cematinin en başta gelen isteklerinden biriydi, abdesthane ve çişhane yapımı... Fakat ne hikmetse, bunu yapmak için, gerekli izin bir türlü verilmiyordu...

Vakıflar idâresi, bu izni, 2010’un son aylarında, nasılsa, almış... Aldığı gibi de, işe koyulmuş... Ancak, kültür, altı asırlık mimarî esere ve cami haziresinde muhtemel mezarlara saygıdan yoksun cemaat idâresini oluşturan zat-ı muhteremler, çişhaneyi ana cadde üzerindeki, caminin kıble tarafında bulunan bahçeye, yeni bir Akropol’müş gibi, 4 beton duvar olarak dikmeye niyetlendiler... Ve işe koyuldular... Nitekim, ilk kazı çalışmaları yapılır... Bir ay kadar sonra da, toprak üzerine beton zamin dökülür... O andan itibaren oraya bir çişhanenin yapılacağı, kulaktan kulağa yayılır... Ve bunu, azınlığımızın yetiştirdiği ilk arkeolog ünvanına sahip genç evlâdım Özcan Hüseyin Nuri, Facebook’taki “Yunanistan’daki Osmanlı Eserleri” sayfasına taşır.. Taşımakla da kalmaz, olayı tanıdığı herkese duyurur... Biz, kendisinden öğrendik... Uzatmayalım, internette kopan yaygaradan müftü Hafız Cemali haberdar edilir, olaya el atar, çişhanenin yapımını durdurur ve yeni bir karar alınmasına vesile olur: Çişhane, yer altına yapılacaktır! Kopan yaygara üzerine Vakıflar İdâresi Başkanı Hasan Bekir evlâdım, konuyla ilgili bir açıklama çıkarır...Ve açıklamasında, “cemaat” ve “cemaat başkanı” tabirlerini kullanır... Bu evlâdıma, bir hatırlatma yapalım: Cemaat, Arapça bir kelimedir. Ve ne anlama geldiğini, bizden çok daha iyi biliyor. Bu itibarla, cemaatin seçmediği bir kişi, cemaatin başkanı da olamaz! Cemaatin bulunmadığı bir kuruluşa da, cemaat denmez. Kendisi, devlet tarafından tayin edilen Gümülcine Müslüman Emlâkını İdâre Heyeti Başkanı’dır... Ve biz buna kısaca “Vakıflar İdâresi” ve onun Başkanı diyoruz... Bilgisine sunulur!

Al Gözüm Seyreyle...Al Gözüm Seyreyle...Al Gözüm Seyreyle...Al Gözüm Seyreyle...

Tablo: KallesTablo: KallesTablo: KallesTablo: Kalles Pusu (Hrant Dink’in Anısına) / Musa AKT Pusu (Hrant Dink’in Anısına) / Musa AKT Pusu (Hrant Dink’in Anısına) / Musa AKT Pusu (Hrant Dink’in Anısına) / Musa AKTASASASAS

Page 7: Trakya'nin Sesi

27 Ocak 2011 26 Ocak Trakya’nın Sesi 7

Page 8: Trakya'nin Sesi

27 Ocak 2011 29 Ocak Trakya’nın Sesi 8

BİR EYLEMİN GERGİ ARKASI Alavere dalavere bilmez, o zamanda çalar, kaça kurmuşsan insan değil ki saat bu sana! Tam sıfır üçte çaldı saat, Rodopların arasına sıkışan ve de ayazpaşanın kol gezdiği dağlık köy evinde iki kala büyükayın bitimine ve de sabaha karşı. Çaldı saat, Bir daha, bir daha çaldı. Çünkü o biçim olanlardan bir, bir daha, bir daha çalanlarından. Bir el uzandı önce. Belliydi, besbelli, taze kınalı oluşundan genç kadın eli olduğu. Bastı parmak, işaret parmağı Nesibe’nin, karanlıkta el yordamıyla bulduğu saatin tepesindeki düğmeye. Sustu saat; gırtlağı sıkılmış horoz gibi. Kısa bir sessizlik yine ve de de hareketsizlik egemen, aşağılara doğru, ovaya kar soğuğu ihraç eden dağlık köy evinde iki kala büyükayın bitimine ve de sabaha karşı. Kalktı Nesibe gelin, sahibesi, saatin düğmesine basan kınalı elin. Dizleriyle emekleyerek, tavanda asılı salıncağa çarpmamak ve tedirgin etmemek için bunda uyuyan üçbuçuk aylık bebeği. Vardı odanın öbür köşesine, indirdi, kararlamasına bulduğu köşede asılı gaz lambasını. Çaktı kibriti, çıkardıktan sonra şişesini, biraz da sürüp fitilini yaktı lambayı, kıstı önce ışığı ve geçirerek camdan takkesini astı yine her zamaki yerine. Odanın içi artık şavktı; Edison bulgusunun uğramadığı dağlık köy evinde, iki kala büyükayın bitimine ve de sabaha karşı. Yürüdü Nesibe gelin, bu kez dimdik ve ayakta. Dürttü uyuyan adamı biraz önce kalktığı sımsıcak yatakta.

“Kalk Hisiyn, kalk bre!” dedi, “neredeysa şavkarıy, sabah ulıy vakit geldi.” Önce gerindi genç adam doğrulup esnedi sonra. Bir horoz sesi geldi civar evlerin birinden. Kalktı genç adam, çıktı doğru dışarı etrafı çitle sarılı küçücük avluya.

Bakındı önce, bir sağa, bir sola, esnedi yine, titreyerek bu kez ve vakit kaybetmeden daha yüksekçe çitle çevrili memşanın yolunu tuttu. Bastı iki tahtanın ortasına

edeceğini edip kaktı. Doğruldu çalı dibinden kulakları kesik karabaş havladı o da birkaç kez kusursuz görevini kanıtlarcasına. Kımıldanma başlamıştı artık, sifonsuz memşalı dağlık köy evinde

iki kala büyükayın bitimine ve de sabaha karşı. Atladı genç adam gemini Nesibe’nin tuttuğu babası at, anası eşek olan hayvana “hoşça kal” deyip çıktı yola, bir tas keçi sütünü diktikten sonra. Kayboluberdi, Nesibe’nin gözünden

birkaç adım ötede, sadece nal sesleri duyuldu, bir süre

babası at, anası eşek olan hayvanın, serpik, tiklalı evlerin arasından yankılana yankılana Rodopların dağlık köyünde

iki kala büyükayın bitimine ve de sabaha karşı. Üç can oldular yolda üç de hayvan, babası at, anası eşek olanlardan, öyle anlaşmışlardı çünkü; Kertidere ve Geçitmahalleli akranlarıyla akşamdan. Kutsaldı hem de çok önemli Katılmak ve yaparak gereğini desteklemek ulusal benlik yürüyüşünü. Salındılar üçü birden armut aşılı ahlatlar arasından, şavkarmaya başlayan ovaya kırağısı çene titreten Rodoplardan, iki kala büyükayın bitimine ve de sabaha karşı. Aştılar büyükçayı soğuk sularını yararak, kuzeyinden köprünün, birkaç yüz metre. Hayvan değil miydi altlarındaki? Hayvan bu sana, hem de babası at, anası eşek olanlardan. Duracakları tuttu, üçünün de, soğuk suyun ortasında. Huyları tutmuş meğer, analarından kaptıkları, yaptılar dediklerini, dediğimiz dedik, örneği, limonküfü maya çaldılar büyükayın sularına iki kala büyükayın bitimine ve de sabahleyin. Ve yola devam. Ne yolu? Hangi yol?

Dere tepe düz giden, dar patikalar; yol adı verilen. Büyük kalabalık vardı, dönüp baktıklarında, uzaktaki köprüde. Bir ucunda halk, tek tip lacivert urbalılar köprünün öbür ucunda. Tek tuk hareketlenme

oluyordu gibi, itişip kakışmalar da ara sıra. Gülümsediler üçü de, yapmacıktan. Ve yola devam. Ne yolu? Hangi yol? Dere tepe düz giden, dar patikalar,

yol diye tanımlanan, tırmanmak gerekti bir ara sırtlarına Rodopların; selam vermemek ve de almamak için, biraz ilerdeki (ateş anlamına gelmiyorsa eğer, çekilip bir elif miktarı ikinci harfi adının) yöresi olduğu söylenen yemişine fakat rastlanmayan köyün köprüsünü tutan

lacivert urbalılardan, iki kala büyükayın bitimine

ve de sıfır sekiz nokta onbeş suları. Devam edildi yola. Ne yolu? Hangi yol? Dere tepe düz giden,

dar patikalar, yol diye tanımlanan.

Mola verildi bir ara, bir cigara içimi deresi cevizli olduğu

savlanan köyün üst başında

iki kala büyükayın bitimine ve de sıfır dokuz nokta sıfır sıfır suları. Derken, Suşanslı ve Sözgötürmez ve de Bulaşıklı köyleri geçilerek alt yanlarından, uğranılmaksızın diğerlerine ulaşıldı ereğe. Bağlandı binekler

biraz sağlamca, gelince bulmak üzere,

tarla temelinde ereğin biraz dışında ve de marazdan kurumuş ağacın gövdesine

iki kala büyükayın bitimine ve de onbir nokta onbeş suları. Yürüdü üç serhatli,

üstelik hem balkanlı, atlanacak çalı çırpısızlıktan sıkılarak düz yolda. “Sora sora Bağdat bulunur” örneği çift minareli cami sorup, şerefeyi hatırlamadıklarından (bilmediklerinden belki de) zar zor da olsa vardılar asıl ereğe;

iki kala büyükayın bitimine ve de oniki nokta sıfır beşte.

Page 9: Trakya'nin Sesi

27 Ocak 2011 29 Ocak Trakya’nın Sesi 9 Uzun sürmedi

namaz ve de niyaz öyle konuşmalar da. Topluca çıkıldı camiden

ve duruldu biraz. Çünkü hangi yöne baksan,

lacivert urbalılar. Halk kadar yoksa bilem

ona yakın bir şey; hatta bunlara ilaveten başları çelik miğferliler.

Uzunca bir bekleyiş. Üç serhatli de bekliyor,

birbirinden ayrılmadan kalabalık arasında

(ne yapacağını bilmezsen komşuna bak, örneği) Derken, kalabalık arasından biri çıktı, bir ara boyu uzun ve de bıyıklı (sütle banyo saatlerini ve de yararlarını iyi bilen ve de beceren) Vay anasına! Cesaretli de aynı zamanda! (Ünlem üç serhatliden armağan) Gitti, uzun ve de bıyıklı adam, gitti doğru lacivert urbalılara hem de rastgelesine değil, en kodamanına. Zor ayrılırdı onlardan

bakıldığı zaman karşıdan. Miğferi eksikti; bir bir de belinde sopa; iki.

Urbası mı? Zaten lacivertti... (üç nokta bir bilenden) Olmaz, diyordu kodaman “kesinlikle olmaz”. Diretti bıyıklı, uzun adam güvence de vererek barışçıl olacağına eylemin. Ama çaresiz. Kodaman da diretiyordu. İşte bunlar oluyordu

iki şerefeli minarenin altında iki kala büyükayın bitimine

ve de ikindiye az kala. Sonra... Sonra ne oldu, nasıl oldu anlamadı pek çok kişi (anlaması gerekenler bile) kalabalık, düzensizce bir oraya, bir buraya dağılır gibi oldu. Ve yine ne oldu, nasıl oldu,

görüldü ki bir ara kasapların oralarda, üç serhatli de dahil, yine birikti halk bir balkonun altında;

iki kala büyükayın bitimine ve de ikindi vakti. Balkon değil mübarek... Söylev kürsüsü sanki! Yalnız kürsü olsa, neysem hem de küvet aynı zamanda banyo küveti, musluklarından süt akan. Müşterisi mi dediniz? Ohoo, bol! İstemediğiniz kadar! Nutuklar, nutuklar, nutuklar... Küvete giren girene. Almış bir yarış,

gidiyor. Bu fırsat kaçırılmaz; süt banyosu yapan yapana. Aşağıdan tapşin;

yel yapıp, küvetten çıkanları kurutmak için!.. Vakit geçiyor,

boşu boşuna. Küvete mi? Giren girene. Süt banyosu sürüyor,

dediğimiz balkonda; iki kala büyükayın bitimine

ve de ikindiden sonra. Arkalarını duvara vermiş

bizim üç serhatli tapşin çalıyor, onlar da kalabalığa katılıyorlardı, kısacası. Tapşini, tapşini, tapşini süt banyosu yapanlara tapşini. Yalnız balkonda değil,

aşağıda da vardı; yerde süt banyosu yapanlar. Az değildi çünkü balkondan saçılan sütler.

Sordu bizimkiler, yani serhatliler

(ne ayıptı ne günah) “kim banyo yapanlar” diye

yanlarında duran ve de bilen birine.

Başladı anlatmaya,

O bilen. Bıyıklıdan başladı;

lacivert urbalıdan. Aha, dedi, ondan sonra;

şu karşıkı ablak adam (dübbüekber, nam-ı diğer müdebdep ve de mücella tarif-i sanısı) biraz galat konuşur ama çok, pek çok mücadelecidir; karşılığını da alanlardan.

Ondan sonracığıma, diye kişileri gösterip devam etti O bilen: Şurda duran var ya hani,

sakalı tüm tüm olan (dübbüekberin adamlarından ve dübbüekber adayı) çıraktır henüz amma istikbal var, adamda.

Sola doğru bakın biraz, gördünüz mü o herifi? O değil yahu! Onun yanındaki; iğreti urbalı olan. Ha bravo! Ha o işte; kanunusanicilerden. Bulduğunda ise, domuzu kuyruğuyla yiyenlerden amma olsun. Mücadelecidir, mücadeleci. Dayanamadı serhatliler, sordular O bilene kimdir şu adam diye. Haa, o mu? Dedi O bilen, Uzun zaman tanırım amma anlamadım henüz hiçbir şey. Tam inanmıştım, şu taraf, diye baktım geçmiş sefillere. Ama olsun be canlarım; o da mücadeleci elbet bakmayın siz onun hiç yıkanmadığına selamı ne alır ne de verir mangır yoksa ucunda. Bir de bıyıklı var

ve de yakışıklı o dediğimin yanında, hayır o değil, yanlış gördünüz;

onun tam arkasında. Ama geç onu da geç; geç onu da bir kalem, çünkü aynı necaset. Ama olsun be canlarım; O da mücadeleci ebet! Devam etti o bilen: Gelelim şimdi sağ tarafa; orda değil canlarım,

şu tarafa. Ha şöyle, bakın şimdi elleri cebinde patosunun başı şapkalı biri gestapo gibi. Bir de onun solunda hani Jean Gaben gibi pancar yüzlü biri var; o ikisi var ya, onlar, ayrı gibi görünseler de aynı kaba şeyederler. Hemen yanı başında, bu dediklerimin, dolgunca biri var ya hani, (dübbüekbere benzeyen) kelle kulak yerinde ama mübarek eblehin biri. Ama, balikim canlarım, öyle olsa bilem, hepsi mücadeleci hepsi mücadeleci. Yine acele etti

bizim serhatliler sordular O bilene, şu aşağıda yırtınan kimir acep, diye.

O bilen dedi ki: Haa, o mu? O da karıştırıcı; hem de iyilerinden. Ancak şu da bir gerçek ki, doğru olsa bile teşhisi yöntemi yanlış, onun hani. Hem de aynı zamanda ayrıca ve özellikle Tanrı ayak vermiş diye aklını kullanmayı düşünmez hiçbir kerre. Bir başkasını göstererek

soracak oldu serhatliler karşıda bir adamı.

Ama O bilen dedi ki: Yeterin artık be yahu! Başka zamana kalsın nasıl olsa sürecek, adamlara iş gerek. Hem de sonra be yahu siz de biraz öğrenin: dinleyin elbet, dinleyin amma kafayı da silkeleyin. Utandı üç sehatli, hem de biraz kızardı. Rodopları aşıp da köylerine kadar varınca iki şey düşündüler hep: Birincisi ziyan olan süt, büyük çömlek, ikincisi koymak için sirkeyi. Yanlış anlamışlardı çünkü sirkelemek olarak, yani kafa silkelemeyi. Ooohhhooo... Olmadı yine. Olur bir gün elbet. Hem neden olmasın? Olur bir gün, olur elbet.

NODUL (“Şafak” dergisi arşivinden)

Page 10: Trakya'nin Sesi

27 Ocak 2011 Yorum Trakya’nın Sesi 10

Karahoca Pomak değil, Yunan milliyetçisidir...

GEÇENLERDE, Facebook’ta gezinirken, tesadüfen, memleketin ünlü “Pomak mücadelecisi” Sebahattin Karahoca’nın “profil”iyle karşılaştım... “Profil bilgileri”ne vs bakınca, kendisini daha yakından tanıma fırsatı buldum... Doğrusu, Karahoca’nın Pomak milliyetçisi olduğuna hiçbir zaman inanmamıştım; ama “Pomak milliyetçiliği” yapan bir Yunan milliyetçisi, Müslümanlık “sözcülüğü” yapan bir Hristiyanlık propagandisti olduğunu da tahmin etmemiştim... Bu kanıya nerden vardığımı merak edenlere, Karahoca’nın, 17 ocak gecesine değin Facebook’ta üye olduğu bazı grupların isimlerini (Türkçe tercümeleriyle birlikte) aktarmak istiyorum: - Της ΚΥΠΡΟΥ η καρδια κτυπα ΕΛΛΗΝΙΚΑ (KIBRIS’ın kalbi YUNANCA atıyor) - AΝΑΡΧΙΚΟΙ & ΜΠΟΛΣΕΒΙΚΟΙ ΑΥΤΗ Η ΓΗ ∆ΕΝ ΣΑΣ ΑΝΗΚΕΙ (Anarşistler & Bolşevikler Bu Topraklarda Yeriniz Yok) - ΝΑΙ ΡΕ, ΕΙΜΑΙ ΕΛΛΗΝΑΣ ΚΑΙ ΕΙΜΑΙ ΠΕΡΗΦΑΝΟΣ (Evet ulan, Yunanlıyım ve gururluyum) - We hate israel (İsrail’den nefret ediyoruz) - MACEDONIA IS GREEK-KOSOVO IS SERBIA (Makedonya Yunanistan’ındır, Kosova Sırbistan’ın) - 19 ΜΑΪΟΥ Γενοκτονία ΠΟΝΤΙΩΝ - ΗΜΕΡΑ ΕΘΝΙΚΗΣ ΜΝΗΜΗΣ (19 Mayıs Pontus Soykırımı - Millî Hatırlama Günü) - ΕΛΛΑ∆Α+ΚΥΠΡΟΣ+ ΠΟΝΤΟΣ + Β.ΗΠΕΙΡΟΣ+ ΣΜΥΡΝΗ + ΚΩΝΣΤΑΝΤΙΝΟΥΠΟΛΗ ΞΑΝΑ ΕΝΩ-ΜΕΝΟΙ (Yunanistan + Kıbrıs + Pontus + İpir + İzmir + İstanbul Yeniden Birleşecek) - ΕΞΩ ΑΠΟ ΤΗΝ ΠΑΤΡΙ∆Α ΜΑΣ ΟΙ ∆ΟΛΟΦΟΝΟΙ ΑΝΑΡΧΙΚΟΙ..!! (Katil Anarşistler Yurdumuzdan Dışarı) - ΟΧΙ τζαµί στο Βοτανικό! ΟΧΙ στη «πολυπολιτισµική» κοινωνία (Votanikos’ta camiye HAYIR! “Çokkültürlü” topluma HAYIR) - ΜΙΑ ΕΛΛΑ∆Α ΓΙΑ ΤΟΥΣ ΕΛΛΗΝΕΣ ΚΑΙ ΜΟΝΟ. (Sadece Yunanlılar için Tek Yunanistan) - ΕΛΛΑ∆Α Σ' ΑΓΑΠΩ! ΜΑΚΕ∆ΟΝΙΑ, ΘΡΑΚΗ, Αιγαίο, ΚΡΗΤΗ, ΚΥΠΡΟΣ, ΠΟΝΤΟΣ, ΙΜΙΑ 1996 (Seni Seviyorum Yunanistan! Makedonya, Trakya, Ege, Girit, Kıbrıs, Pontus, İmia 1996) - Thelw Kai Egw Oi Matatzides Na Spasoun Sto 3ulo Tous Anarxikous.. (Ben de Çevik Kuvvet’in Anarşistleri Dayaktan Pestillerini Çıkarmasını İstiyorum) - ΑΠΑΙΤΟΥΜΕ ΑΓΑΛΜΑ ΤΟΥ Μ.ΑΛΕΞΑΝ∆ΡΟΥ ΣΤΗΝ ΑΘΗΝΑ (Atina’ya Büyük İskender Heykeli İstiyoruz) - Λαϊκός Σύνδεσµος - ΧΡΥΣΗ ΑΥΓΗ (Halk Birliği – ALTIN ŞAFAK) - Γ.ΚΑΡΑΤΖΑΦΕΡΗΣ Ο ΝΕΟΣ ΗΓΕΤΗΣ (Y. Karacaferis - Yeni Lider) - Η ΚΥΠΡΟΣ ΕΙΝΑΙ ΕΛΛΗΝΙΚΗ ΚΑΙ Η ΜΑΚΕ∆ΟΝΙΑ ΕΙΝΑΙ ΕΛΛΗΝΙΚΗ (Kıbrıs Yunanlıların Makedonya da Yunanlıların) - EOKA - ΕΤΣΙ ΠΟΛΕΜΟΥΝ ΟΙ ΕΛΛΗΝΕΣ!!! Ε.Ο.Κ.Α (EOKA – Yunanlılar Böyle Savaşır!!! E.O.K.A.) - ΑΓΑΠΑΜΕ ΤΟ ΑΓΙΟΝ ΟΡΟΣ! We love mount Athos! (Agion Oros’u Seviyoruz) - Η ΘΡΑΚΗ ΜΑΣ,ΓΗ ΕΛΛΗΝΙΚΗ!! (Trakya’mız

Yunan Toprağıdır) - ΝΑΙ ΡΕ, ΓΕΝΝΗΘΗΚΑΜΕ ΚΑΙ ΘΑ ΠΕΘΑΝΟΥΜΕ ΕΛΛΗΝΕΣ! (Evet ulan, Yunanlı doğduk Yunanlı öleceğiz!) - ΚΑΤΩ ΟΛΕΣ ΟΙ ΤΟΥΡΚΙΚΕΣ ΣΗΜΑΙΕΣ ΑΠΟ ΤΗΝ ΚΥΠΡΟ ΜΑΣ (Kıbrıs’ımızdaki Türk bayrakları insin) - Ο ΣΚΟΠΙΑΝΟΣ ΕΙΝΑΙ ΜΑΚΕ∆ΟΝΑΣ ΜΟΝΟ ΑΝ Η ΜΑΝΑ ΤΟΥ ΠΗ∆ΗΧΤΗΚΕ ΜΕ ΕΛΛΗΝΑ! (Üsküp’lüler sadece anneleri Yunanlılarla seviştiyse Makedon’durlar) ŞİMDİ; tüm bunlar, Karahoca’nın, Pomak milliyetçiliği şöyle dursun, hayranı olduğu Altın Şafak’çılardan farksız olduğunu kanıtlıyor... Çünkü, hiçbir Pomak milliyetçisi, Yunanlı olduğunu söylemez... (“Yunan vatandaşı” demiyorum, “Yunanlı” diyorum, iyi okuyun!) Çünkü, hiçbir Pomak milliyetçisi, en azıdan “dil” bakımından “akraba” sayıldığı Makedon’lara piç mûamelesi çekmez... Çünkü, hiçbir Pomak milliyetçisi, kendisinden farklı olana tahammül edemeyen ve onu yok etmek isteyen neo-faşist parti ve siyasîlere (eline geçecek ilk fırsatta kendisini yok edeceğinden) “hayran” olamaz... Çünkü, hiçbir Pomak milliyetçisi, milyonlarca dindaşının yaşadığı ve camisi olmayan bir başkente cami yapılmasına karşı çıkmaz, aksine çıkanlarla mücadele eder... Çünkü, hiçbir Pomak milliyetçisi -kendi dindaşına- soykırım yapmaya kalkışan militer ve paramiliter güçleri “alkışlamaz”... Çünkü hiçbir Pomak milliyetçisi, dünyadaki tüm halkların/işçilerin, dolayısıyla Pomaklar’ın da özgürlüğü için mücadele eden sosyalist ve anarşistlere karşı saf tutmaz... Hele hele, daha düne kadar kendisinin dağlık bölgeden şehre inmesine izin vermeyip, kendisini “korku imparatorluğu”nda yaşatan Polis’e/Çevik kuvvete, bu insanların kafalarını kırması yönünde “davet”te bulunmaz... Çünkü, hiçbir Pomak milliyetçisi, mağduru olduğu “etnik kökeninin tanınmaması” veya “kendisine yeni ‘tanımlar’ getirilmesi” terbiyesizliği karşısında, kendisini şu veya bu isimle tanımlamak isteyenlerin bu hakkına küfretmez! KISACASI, Karahoca’nın söylev ve düşüncelerinin Pomaklıkla da, Pomak milliyetçiliğiyle de uzaktan yakından alâkası yoktur! Karahoca’yı bugüne kadar “Pomak milliyetçisi” sananlara geçmiş olsun. Bu bir. İkincisi, Karahoca Pomak milliyetçisi olmamakla birlikte, katıksız bir ırkçı ve Yunan milliyetçisidir. “Müslümanlığı” konusunda bir şey demiyorum, orası kendisinin bileceği/inanacağı şeydir, beni alâkadar etmez! Ama “dindaş”larının ibadet edeceği bir caminin yapımına karşı çıkması, kayda değer. Diyeceğim o ki, dostlar (ve bilhassa Pomaklar ve onların haklarını savunanlarınız), Sebahattin Karahoca’yı “Pomak mücadelecileri” listenizden siliverin... Çünkü kendisine yakışan yer sizin yanınız değil, “hayran”ı olduğu Altın Şafak partisi ve çevresidir!..

EPS’teki Türk Yöneticilere 16 ocak 2011 Pazar günü, Seymen köyünde oynanan Filakas-Elpides (Seymen-Poşpoş) maçında, “gözlemci” olarak maça atadığınız Kukulakis ismindeki şahıs tarafından –gazeteci olduğumu söylediğim halde– saha dışına çıkarıldım... Devamı 11’de...

Page 11: Trakya'nin Sesi

27 Ocak 2011 Dünya Trakya’nın Sesi 11

Amaç üzüm yemekse…

GEÇTİĞİMİZ hafta UBP Milletvekili Afet Özcafer’le bir röportaj yapmıştık.

Röportajın ağırlıklı konusu, sendikaların ve muhalefet partilerinin kazan kaldırdığı “protokol” oldu.

Afet Hanım protokolün TC tarafından dayatılma-dığını, ortak çalışma sonucu hazırlandığını söyledi.

Dünyadaki global krizin yansımalarının protokolde yer bulduğunu ancak reform niteliğinde de çalışmalar olduğunu açıkladı içtenlikle.

Uzun, sayfalar dolusu bir protokol… “İsteyen alıp okusun, bize uymayan yerlerini tartışalım” dedi.

TC’den ilk kez böyle bir paket gelmiş gibi lanse edildiğini söyledi.

Bu konuda haklıydı… Ve “Gelsinler, üzerinde tartışalım” derken de

samimiydi… ***

Afet Hanım’la yaptığımız röportajdan birkaç gün sonra sendika başkanlarına 28 Ocak’taki büyük grev ve mitingin hazırlıklarını sorduk.

Başkanlar, çalışmaların organize bir şekilde sürdüğünü, atılacak sloganlardan, açılacak pankartlara kadar her şeyin önceden belirleneceğini, provokatörlere prim verilmeyeceğini söylediler.

Burada vurgulanmak istenen TC karşıtı pankartların açılmayacağı oldu. Belli ki bazı hassasiyetler gözetilecek.

“Ülkemize dayatılan ve de işbirlikçi UBP

hükümeti tarafından giydirilmeye çalışılan bir gömlek var. Bunun adına da ‘ekonomik tedbir paketi’ deniyor. Aslında bu bir yok oluş ve ülkeden göç edilmesinin başlangıcıdır” diyen Sendika Başkanları, bu sefer ağızlarındaki lafı üç kere çiğnedikten sonra çıkarıyorlar. “HEDEF TÜRKİYE DEĞİL”

TEDBİRLİLER... Belli ki rüyalarında bile göremeyecekleri desteğe nankörlük etmekten korkuyorlar. (Zira DP’nin desteğini almak az şey değil…)

“Sendikal platformun hedefi ne Anavatan Türkiye’dir, ne Türkiye halkıdır. Bu bize dayatılan pakete karşıdır. UBP Hükümetinin dik durmayışına karşıdır. Bize yapılan aşağılayıcı hakaretlerin sona ermesi içindir. İki ülke ilişkileri nasıl olursa, KKTC ve Türkiye ilişkilerinin de öyle olması içindir” diyen sendikalar, ekliyorlar: “Amacımız para değil!”

O zaman anlıyoruz ki ekonomik paketin yarattığı isyan değil 28 Ocak’ta dışa vuracak olan. TC Hükümeti’nin kendilerini aşağıladığı yönündeki hissiyat.

TC Hükümeti’nin kendilerini aşağıladığını düşünüyorlar.

Kendi mevcudiyetlerinin dikkate alınmadığını, dayatma ile karşı karşı karşıya kaldıklarını savunuyorlar ısrarla.

*** Sendika Başkanları ve Afet Özcafer’le yaptığım

söyleşi aynı gün yayımlandı gazetede. Sanki birbirlerine yanıt veriyor gibiydiler. Zıtlıkların buluşması hoşuma gitti. Sesler ayrı dünyalardan da gelse birbirlerinin sorunlarını ve niyetlerini öğrendiler en azından.

Eğer niyet gerçekten üzüm yemekse, sendikalar Afet Hanım’ın sözlerine kulak vermek zorundalar. Afet Hanım ve partisi de -madem amaç para değil- muhalefet ve sendikaların yanlış bir hissiyata sahip olduklarını ispatlamak durumunda.

Zira önümüzde Kıbrıs Sorunu gibi “baba” bir sorun dururken 2011 yılının grevlerle geçmesi hiç kimseye bir fayda sağlayamayacak.

10’dan devam... Sorun, gazetemin isminin Trakya’nın Sesi olması, benim azınlık gazetecisi olmam olsa gerek ki, o an saha kenarında bulunan “cezalı” futbolcular ve kendi takımından Vaios Moshakis saha dışına çıkarılmamakla birlikte, Kukulakis denen şahsın yanında kahvelerini yudumlamaya devam ettiler... 12 yıldır sahalarda muhabirlik/spor yazarlığı yapan bendeniz, ilk kez karşılaştığım bu küstahlık karşısında, Trakya Futbol Kulüpler Birliği’ndeki (EPS) çok değerli yöneticilerimiz Ömer Ömer, İbrahim İsmail ve Caner İmam’a soruyorum: Bir azınlık gazetecesine yapılan bu küstahlığa (haber yapma özgürlüğünün engellenmesine) karşı, ne yapmayı düşünüyorlar? Tamamıyla ırkçı bu harekete ne gibi tepki göstermeyi düşünüyorlar? Orada azınlık takımlarının haklarını olduğu kadar, azınlık basın emekçilerinin haber yapma haklarını da savunmak için olduklarını kendilerine hatırlatmama bilmem gerek var mı?!

3. kişi kim? ÇOKTAN ölmüş olup da, hâlâ yaşadığını sanan bir “zombi”, geçenlerde “köşekatür”ünde, kendisine “Öldüğünde, canazene kaç kişi bekliyorsun?” diye soran

eski bir BTTDD Başkanı’na, “3 kişi” cevâbını verdiğini yazmış... Düşündüm de, muhtemelen, bu “3 kişi”den biri imam, biri de –Gümülcine’deki her cenazeye su taşıma vb işlemleri yerine getirmek için katılan– Bülent olacak... Ama, “3. kişi”nin kim olacağını bir türlü bulamadım! Bulan varsa, bana da söylesin!

İki yeni kitap SON günlerde, memlekette iki yeni kitap piyasa çıktı... Biri, Aydın Ömeroğlu’nun “Batı Trakya’nın Bölgesel Kalkınma Sorunu ve Azınlığın Katkısı” (Diyalog yay., 2010 – isteme adresi: Horozlu/İskeçe) kitabı... Diğeri, Orhan İsmail’in “Gümülcine Camileri ve Hazireleri” (BATTAM yay., 2010 – isteme adresi: GTGB kütüphanesi) kitabı... Kitap meraklılarına, önemle duyurulur...

Facebook Sayıklamaları

* BÜYÜK lokma yemek yerine, büyük lâf etmeyi tercih ederim: Aç ve yalnız ölmeye razıyım ama kişiliksiz-karaktersiz-şerefsiz ölmeye asla! (MuÇo)

Page 12: Trakya'nin Sesi

Kepçenine’nin... Pogromunun 21. Yıldönümü...

SELÂM benim başına gelenleri unutan evlâtlarım, selâm size... 21 sene geçti... Lozan azınlıklarının başlarına gelen ikinci büyük pogromdan bu yana, tam 21 sene... 29 ocak 1990 – 29 ocak 2011... Azınlık dükkânlarının kırılan camlarının “şangırtısını”, azınlık dükkânlarının kepenklerine indi-rilen balta ve tokmak seslerini, azınlık dükkânlarının yağmalan-masını; yağmalama esnasında yağmacıların sevinç çığlıklarını unutmak, mümkün mü? Hayır. Biz, unutmuyoruz! Ve 21 senedir, bu olayı, azınlık siyasetinin bayraklarından biri yapmaya çalışıyoruz... Maalesef, beceremedik/ başara-madık... Azınlık siyasetini elinde tutanlar, bu konuyu, hiçbir zaman ciddiye almadılar... Yunan amaline hizmet edercesine, Yunanistan’ın azınlık konusunda en büyük günahını, bizlere unutturmak istiyorlar!.. İstanbul Rumları’na karşı, 6-7 eylül 1955 tarihinde yapılan korkunç pogromu, İstanbul Rum-ları ve Yunan devleti, 55 seneden beri dünyaya duyurmaktan ve başlarına gelenleri anlatmaktan hiçbir zaman geri kalmadılar... Kitaplar yazdılar, tezler hazırla-dılar, doktoralar yaptılar, fotoğraf albümleri çıkardılar, konferanslar ve paneller düzenlediler... Biz ise, sıfıra sıfır, elde var sıfır!.. Ne bir kitap, ne bir tez, ne bir fotoğraf albümü... Türk devleti, o pogrom için İstanbul azınlıklarından resmen hem özür diledi, hem de kısmî de olsa, tazminatlar ödedi... Bizim devletimiz, ne özür diledi, ne de herhangi bir tazminat ödedi... İstanbul’lulara nazaran ise, bizim şanslı tarafımız, ölülerin olma-ması, ırzlara geçilmemesi idi... Bizim Garbî Trakya’da, “kuyrukla kapan boşandırmak” âdettendir... İş yapmadan iş yapar gibi gözükmek, huylarımızdandır... “İşlerimizi avukata havale etmek” (siz Türkiye’ye anlayın), meziyeti-mizdir... Tamam mı, devam mı?

26-29 ocak

23 sene geçti... Gazetemizin düzenlediği 26 ocak gösterisiyle “tetiklenen” ve 29 ocak gösterisiyle/hareketiyle, yıllarca baskı ve eziyet altında inim-inim inleyen B.Trakya Türkleri’nin, eşit muamele isteğiyle “şahlanan” o muhteşem eylemlerden bu yana tam 23 sene... 23 sene geçti... Ne değişti? Devletin baskı ve ayrım politikası değişti... Ne değişmedi? Azınlığın kalpazanları, “ekmek elden, su gölden”ciler değişmedi... Belki bazı isimler değişti... Fakat, zihniyet, değişmedi! Aynı zihniyetin “kalpazan”ları sırtımızda boza pişirmeye, göbeğimizin üstünde “karşılama” oynamaya devam ediyorlar... Aynı zihniyet, 23 sene geçmesine rağmen, 26 ocak gösterisini görmezden gelmeye ve o eylemi yok saymaya devam ediyor; tarih sayfalarından silmek (hatta hiç yazdırmamak) için, elinden geleni yapıyor!.. Stalinvari “tarih yazmaya” devam ediyorlar... Ve 23 senedir, bu azınlık, devamlı uyutulmaya, eylemlerden uzak tutulmaya çalışılıyor... Ve ne yazık ki... ve ne acı gerçektir ki, bunu başarıyorlar!.. Azınlığımız, ileriye doğru gideceğine, geriye gidiyor... Bütünleşeceğine, çözülüyor... Güçleneceğine, zayıflıyor... Benliğine sahip çıkacağına, benliğinden vazgeçiyor... Kimliğini unutuyor... “Küçük” çıkarlar için, herşey fedâ ediliyor... Küçük bir zümre, “koltuk” kavgası yaparken, mutlak çoğunluk, geçim derdinde... Politikacılar gerçek politika yapmaya, din “tüccarları” gerçek din hizmeti sunmaya, basıncılar –puştluklardan vazgeçip- gazetecilik yapmaya, halk da elmayla armudu ayırt etmesini öğrenip herkesi aynı çuvala koymamaya başlamadığı müddetçe de, hayırlı bir gelecekten bahsedemeyiz...

26 ve 29 ocak eylemlerinin adsız kahramanlarına selâm olsun! Mandacı-Hacıosman

İKİ milletvekili, Meclis’e sundukları, aşağı-yukarı aynı içerikli iki soru önergesiyle, azınlığımızın başında yaklaşık elli yıldır “Damoklis’in kılıcı” gibi sallanan Yunan Vatandaşlık Yasası’nın 19. madde mağdurları ile ilgili gönlümüzü fethettiler... Uğraşılarının en başta gelen sorunu olarak bu işe milletvekili seçildiklerinin ilk günlerinde daha, el atmaları gerekiyordu... İnsan ve azınlık haklarını en bariz bir şekilde çiğneyen 19. madde ve onun mağdurları, ne hikmetse, azınlık politikasının ve taleplerinin, neredeyse, dışında tutulmuştur... 29 ocak pogromu gibi, 19. madde mağdurları da, gündemde tutulmuyor... Hasıraltı ediliyor... Şahsî uğraşılarımızla ve en küçük bir çıkar beklemeden onlarca 19. madde mağduru haymatlos kardeşimizin vatandaşlıklarını alması için ön-ayak olduk... 19. madde mağduru, yaklaşık 46.600 kişinin hakları, HAK talep ediyor... Duyan var mı?

Devamı 6’da...

TRAKYA’NIN SESİ ∆εκαπενθήµερη∆εκαπενθήµερη∆εκαπενθήµερη∆εκαπενθήµερη, , , , ∆ίγλωσση∆ίγλωσση∆ίγλωσση∆ίγλωσση ΕφηµερίδαΕφηµερίδαΕφηµερίδαΕφηµερίδα τηςτηςτηςτης ΘράκηςΘράκηςΘράκηςΘράκης SAHİBİ-SORUMLUSU

(Ι∆ΙΟΚΤΗΤΗΣ - ΥΠΕΥΘΥΝΟΣ) : Abdülhalim DEDE

Cep tel: (+30)6978111133 GENEL YAYIN YÖNETMENİ

(ΓΕΝΙΚΟΣ ∆ΙΕΥΘΥΝΤΗΣ ΕΚ∆ΟΣΗΣ) Mustafa ÇOLAK YAZARLAR

(ΑΡΘΡΟΓΡΑΦΟΙ-ΣΥΝΕΡΓΑΤΕΣ): Yorgos PAPADAKİS, Musa AKTAŞ

Nasos THEODORİDİS, Mehmet AZİZ, Devrim BARIŞ, Salih DEDE

Ayhan CAN, Elhan ŞAHİNOĞLU Stelyo BERBERAKİS, İsmail DİKİLİ Aristos YANNOPULOS, Ferdi RAİM Yurdagül BEYOĞLU, Akis SADEXİS

Sevgi HÜMMET Adres: N. Andrioti 7, KOMOTİNİ-69100

Tel: (+30)2531029497 Fax: (+30)2531037759

E-mail: [email protected] R. Daireler-A.Şirketler: 200 € Belediyeler-Nahiyeler: 150