tÜrkİye’de ortaÖĞretİm kurumlarinda ...acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/3622/4510.pdfeski...
TRANSCRIPT
T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ BATI DİLLERİ VE EDEBİYATLARI
(FRANSIZ DİLİ VE EDEBİYATI) ANABİLİM DALI
TÜRKİYE’DE ORTAÖĞRETİM KURUMLARINDA FRANSIZCANIN ÖĞRETİMİ: TARİHSEL GELİŞİM,
MODELLER, UYGULAMALAR
Yüksek Lisans Tezi
Nesrin TEKİN
Ankara-2008
T.C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
BATI DİLLERİ VE EDEBİYATLARI (FRANSIZ DİLİ VE EDEBİYATI)
ANABİLİM DALI
TÜRKİYE’DE ORTAÖĞRETİM KURUMLARINDA FRANSIZCANIN ÖĞRETİMİ: TARİHSEL GELİŞİM,
MODELLER, UYGULAMALAR
Yüksek Lisans Tezi
Nesrin TEKİN
Tez Danışmanı Prof. Dr. M. Emin ÖZCAN
Ankara-2008
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE
Bu belge ile, bu tezdeki bütün bilgilerin akademik kurallara ve etik davranış ilkelerine uygun olarak toplanıp sunulduğunu beyan ederim. Bu kural ve ilkelerin gereği olarak, çalışmada bana ait olmayan tüm veri, düşünce ve sonuçları andığımı ve kaynağını gösterdiğimi ayrıca beyan ederim.(23/07/2008)
Tezi Hazırlayan Öğrencinin
Adı ve Soyadı Nesrin TEKİN
İmzası ………………………………………
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ
GİRİŞ
1- TARİHSEL GELİŞİM
1.1- Türkiye’de Eğitimin Tarihsel Gelişimi……………………1
1.2- Türkiye’de Yabancı Dil Öğretiminin Tarihsel Gelişimi
Türkiye’de Fransızcanın Tarihsel Gelişimi……………….15
2- MODELLER
2.1- Yabancı Dilde Sistemler ve Modeller …………………………25
2.2- Yabancı Dil Öğretim Yöntemleri ……………………………...30
2.2.1- Dilbilgisi- Çeviri Yöntemi………………………………...30
2.2.2- Düzvarım Yöntemi………………………………………..31
2.2.3- Kulak-Dil Alışkanlığı Yöntemi…………………………...32
2.2.4- Görsel-İşitsel Yöntem……………………………………..33
2.2.5- Bilişsel Öğrenme Yaklaşımı………………………………35
2.2.6- İletişimci Yaklaşım………………………………………..36
2.2.7- Doğal Yöntem……………………………………………...39
2.2.8- Seçmeli Yöntem……………………………………………40
2.3- Ders Kitabı İncelemeleri………………………………………..42
2.3.1- Fransızca Ders Kitabı-V………………………………….42
2.3.2- Fransızca Ders Kitabı-IV………………………………...45
2.3.3- Je Parle Français-5/ Livre de l’élève…………………….48
2.3.4- Salut/ Livre de l’élève…………………………………….50
3- UYGULAMALAR
3.1- Genel Bulgular…………………………………………………………........53
3.1.1- Öğrencilerin Cinsiyetlerine Göre Dağılımı……………………….....54
3.1.2- Öğrencilerin Ailelerinin Mesleklerinin Okullara Göre Dağılımı…..55
3.1.3- Öğrencilerin Ailelerinin Eğitim Düzeylerinin Okullara Göre
Dağılımı…………………………………………………………………....................58
3.1.4- Yurtdışında Bulunmuş Olan Öğrencilerin Okullara Göre
Dağılımı…………………………………………………………………………........61
3.1.5- Öğrencilerin Yurtdışında Bulundukları Ülkelerin Okullara Göre
Dağılımı……………………………………………………………………………....62
3.1.6- Yurtdışında Fransa’da Bulunmuş Olan Öğrencilerin Bu Ülkede
Kalma Amaçlarının Okullara Göre Dağılımı……………………………………..64
3.2- Yabancı Dil ile İlgili Bulgular
Fransız Dili ile İlgili Bulgular…………………………………………..67
3.2.1- Yabancı Dil Bilen Aileler…………………………………………...67
3.2.2- Ailede Yabancı Dil Eğitimi Alan Fertlerin Olması İle Yabancı Dilin
Gelecek İçin Önemli Olduğunu Düşünme Arasındaki İlişki……………………..68
3.2.3- Öğrencilerin Gelecekleri İçin Yabancı Dilin Önemi Hakkındaki
Düşüncelerinin Okullara Göre Dağılımı……………………………………..........69
3.2.4- Öğrencilerin Yabancı Dil Öğreniminin Başlama Zamanı İle İlgili
Düşüncelerinin Okullara Göre Dağılımı……………………………………..........71
3.2.5- Öğrencilerin Okullarında Yabancı Dil Eğitimini Yeterli Bulup
Bulmamaları İle İlgili Düşüncelerinin Okullara Göre Dağılımı………………....72
3.2.6- Öğrencilerin Okullarında Yabancı Dil Ders Saatlerini Yeterli Bulup
Bulmamaları İle İlgili Düşüncelerinin Okullara Göre Dağılımı……………......74
3.2.7- Öğrencilerin Yabancı Dil Eğitiminde Zorlanıp Zorlanmamalarına
Göre Dağılımı……………………………………………………………..........76
3.2.8- Babanın Meslek Durumu ile Yabancı Dil Derslerinde Zorlanma
Arasındaki İlişki……………………………………………………………......82
3.2.9- Annenin Meslek Durumu ile Yabancı Dil Derslerinde Zorlanma
Arasındaki İlişki………………………………………………………………..83
3.2.10- Babanın Eğitim Durumu ile Yabancı Dil Derslerinde Zorlanma
Arasındaki İlişki………………………………………………………………..84
3.2.11- Annenin Eğitim Durumu ile Yabancı Dil Derslerinde Zorlanma
Arasındaki
İlişki…………………………………………………………………………….85
3.2.12- Öğrencilerin Fransa Hakkındaki Düşüncelerinin Okullara Göre
Dağılımı………………………………………………………………………...86
3.2.13- Öğrencilerin Fransız Dili Hakkındaki Düşüncelerinin Okullara Göre
Dağılımı………………………………………………………………………...88
3.2.14- Öğrencilerin Fransız Dili Hakkında Düşünceleri ile Fransa
Hakkındaki Düşünceleri Arasındaki İlişki…………………………………...90
3.2.15- Öğrencilerin Fransız Dilinin Ortaöğretim Programındaki Yerine
İlişkin Düşüncelerinin Okullara Göre Dağılımı……………………………...91
3.2.16- Öğrencilerin Fransız Dili Hakkındaki Düşünceleri ile Fransız Dilinin
Ortaöğretim Programındaki Yeri Hakkındaki Düşünceleri Arasındaki
İlişki……………………………………………………………………………..93
3.2.17- İkinci Yabancı Dil Olarak Fransızca Okuyan Öğrencilerin Okullara
Göre Dağılımı……………………………………………………………….......94
3.3- Sonuç………………………………………………………………………100
SONUÇ
KAYNAKÇA
EKLER
ÖZET
ABSTRACT
ÖNSÖZ
Bu tez çalışmasının her aşamasında büyük katkıları olan ve her zaman bana
destek veren tez danışmanım Prof. Dr. Sayın M. Emin ÖZCAN’a, yüksek lisans
çalışmalarım boyunca beni yüreklendiren ve destek olan değerli hocam Prof. Dr.
Sayın Tuna ERTEM’e, çalışmam boyunca bilgileri ile bana yol gösteren, tez
çalışmamın oluşumunda kullandığım kitapları elde etmemde yardımcı olan ve
manevi desteklerini her an hissettiğim değerli hocalarım Prof. Dr. Sayın Nevin
HADDAD’a, Prof. Dr. Sayın Raşid HADDAD’a, Doç. Dr. Sayın Esma İNCE’ye ve
Yrd. Doç. Dr. Sayın Melek ALPAR’a, tüm Anabilim Dalında bulunan hocalarıma ve
elbette her zaman yanımda olan, beni yüreklendiren ve destekleyen sevgili aileme
teşekkürlerimi sunarım.
GİRİŞ
Yabancı dil öğretimi, Türkiye’nin kalkınması için gerekli iki unsur olan
Batılılaşma ve çağdaşlaşma hareketlerinin gerçekleşmesi için bir araçtır, çünkü her
öğrenilen yabancı dilin başka bir ülkeyle bilgi alışverişini sağladığı düşünülür. Ancak
Türkiye’de yabancı dil öğretimi ve öğrenimi, geçmişten günümüze gelen,
çözümlenmeyi bekleyen büyük bir sorundur. Tarihe bakıldığında, Osmanlı
Dönemi’nde yabancı dile yeterince yatkınlık görülmemektedir; zira XIX. yüzyıla
kadar da Türklerin Batı dillerine ilgileri olduğu söylenemez. Günümüze
gelindiğindeyse, her ortaöğretim ve yükseköğretim kurumlarında yabancı dil
öğretiminin yapıldığı gözlenmektedir; hatta ilköğretim kurumlarında da artık bir veya
iki yabancı dil programlarda yer alır, ancak verilen bu eğitimin, uygulanan yöntemler
ve günümüz koşulları nedeniyle, geçmişten günümüze gelen bu sorunu tamamıyla
çözdüğü söylenemez.
Türkiye’de yabancı dil öğretimi, diğer alanların eğitimine göre üzerinde fazla
durulan ve araştırma yapılan bir alan değildir. Bir öğrenci, ortaöğretimde öğrendiği
dil ile; eğer eğitim aldığı kurum yoğun dil eğitimi programına sahip değil ise veya
okulunda aldığı dil eğitimine takviye olarak herhangi bir dil kursuna gitmemişse;
yükseköğretim kurumuna geldiğinde, yabancı dil konusunda büyük sorunlarla
karşılaşıyor; bu durumun sebeplerine, öğrencinin ortaöğretimde aldığı yetersiz dil
bilgisi eğitimini ve dili günlük hayatında kullanabilecek bir ortamının olmaması gibi
sorunları örnek olarak gösterebiliriz. Günümüzde çoğunlukla ikinci yabancı dil
olarak okutulan Fransızca için de durum farklı değildir. Geçmişte kuramsal tıp
derslerinin Fransızca olarak verildiği düşünülürse, Fransızcanın bugünkü durumunun
tartışılır bir hâl aldığını kolaylıkla anlarız. Türkiye’de Fransızcanın günümüzdeki
durumunu açıkça gösterecek ve bir yabancı dil konusunda etkili ve kalıcı öğretim
için nelerin yapılabileceği hususunda bazı bilgiler verebilecek kaynakların
yetersizliği nedeniyle bu araştırma konusunun gerekli olduğunu düşünebiliriz.
Osmanlı Dönemi’nin sonlarına doğru, eğitimde ilk yenileşme hareketleri
döneminde, ilk kez Batı dilleri olan Fransızca ve İngilizcenin askeri okullarda
programlara girdiği görülmektedir. Konumuzun temel unsuru olan Fransızca ise,
Türkiye’de geçmiş yıllarda, diğer Batı dillerine göre en çok kullanılan yabancı dildir,
fakat Fransızcanın Türkiye’deki tarihsel gelişimi, geçmiş yıllarda kullanılan
yöntemler ve uygulamalar incelendiğinde, günümüzde yaygın kullanımı olan bir dil
haline gelip gelmediği, uygulanan yöntem ve uygulamaların bu doğrultuda amacına
yönelik olup olmadığı ve sonuç olarak gelinmek istenen noktaya ulaşılıp ulaşılmadığı
diğer tartışma konuları olmuştur.
Araştırmamızda bu sorulara cevap bulabilmek için, tezimizi üç ana başlık
altında inceleyeceğiz. “Tarihsel Gelişim” adlı ilk bölümde, öncelikle eğitimin, eski
çağlardan günümüze kadar olan süreçte nasıl bir gelişme gösterdiğine bakacağız;
ardından yabancı dil eğitiminin tarihsel gelişimini ve Fransızcanın geçmişteki
durumu ve günümüzdeki durumunu inceleyeceğiz.
Çalışmamızın “Modeller” adlı ikinci bölümünde ise, yabancı dil olarak
Fransızcanın öğretiminde kullanılan yöntem ve yaklaşımlardan bahsedeceğiz ve bu
açıklamalarımızı daha belirginleştirmek için 1940’lı yıllardan 2007 yılına kadar
Türkiye’de okutulan bazı ders kitaplarının biçimsel özelliklerine değindikten sonra,
bu kitaplardan örnek üniteler işleyeceğiz.
Tezimizin “Uygulamalar” adlı son kısmında ise, Ankara’da, altı ortaöğretim
kurumunda uyguladığımız, öğrencilere yönelik 26 maddeden oluşan bir anketi
değerlendireceğiz. Anketimizin oluşumunda, bazı Yüksek Lisans ve Doktora
tezlerinden faydalanacağız. Elde ettiğimiz verileri istatistik açıdan değerlendireceğiz.
Bunun için istatistik biliminin ölçütlerini kullanacak, ayrıca gerektiğinde Gazi
Üniversitesi İstatistik Bölümü’nden bilimsel destek alacağız. Böylece bu bölümle,
okuduğumuz, anladığımız bilgilerin sağlamasını yapmış olacağız.
Çalışmamızın başlıca kaynakları, Türkiye’de eğitim, tarih ve yabancı dil
eğitimi konularında çalışmalar yapmış bilim insanlarının kitap ve makaleleri, konuya
ışık tutacak tezler ve 1940’lı yıllardan 2007 yılına kadar okullarda, yabancı dil
“Fransızca” derslerinde, ders kitabı olarak okutulan öğretim gereçleridir.
Sonuç olarak, ulaşmak istediğimiz amaç, yabancı dil olarak Fransızca
öğretiminin geçmiş yıllardan günümüze kadar geldiği noktayı saptamak, ikinci
yabancı dilin artık zorunlu olduğu bir çağda, Fransızcaya olan yaklaşımı ve
öğretiminde karşılaşılan sorunları belirlemek ve bu sorunların nasıl
giderilebileceğini tartışmaktır.
1.1- Türkiye’de Eğitimin Tarihsel Gelişimi
Türkiye’de yabancı dil öğretiminin tarihçesine değinmeden önce, ilk olarak,
genel eğitim sistemi ve tarihinin içerisinde önemli bir role sahip olduğunu
düşündüğümüz ve yabancı dil öğretimi tarihçesi hakkında bizlere yol göstereceğine
inandığımız Türk eğitim sistemi ve tarihinden bahsedeceğiz.
“Tarihte Türklerden ilk olarak Çin kaynaklarında Milattan Önce (M.Ö.) III.
yüzyılda söz ediliyor.”1 Bunlar, Moğol aşiretleriyle bir arada yaşayan, Hunların atası
olan, hayvancılık ve savaş ile geçindikleri düşünülen Hiong- Nou’lardır. Hun,
Göktürk ve Uygur Devletleri, Türklerin, Müslüman olmadan önce X. yüzyılda tarihte
ki en önemli devletlerindendir. Her devletin eğitim anlayışları ve uygulamaları
benzerlikler gösterse de bazı farklı temel özelliklere sahiptir, çünkü bu dönemde
eğitim, bir devletin yaşayış biçimine göre şekillenirdi.2
Eski Türklerde örgün eğitim kurumlarının varlığı konusunda kesin bir bilgi
yoktur, ancak Eski Türklerin bilinen köklü bilim sevgileri, Müslüman olmadan önce
eriştikleri kültür düzeyi ve uygarlık seviyesi bu dönemde, bu kurumların var
olabileceğinin göstergesidir.
“Türklerin tarihi bilinen en eski yazılı belgeleri de Müslüman olmalarından
önceki döneme aittir.”3 Şiir ve atasözü niteliğinde olan bu belgelerin, dönemin
insanına ahlakı, terbiyeyi, değerleri, kısaca yol gösterecek tüm ilkeleri anlattığı ve
amacının sadece “öğretici” olduğu belirtilir.
1 T. Timur, Osmanlı Toplumsal Düzeni, İmge Kitabevi Yayınları, 2001, s. 37. 2 Bkz. Y. Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, Pegem A Yayıncılık, 2005, s. 5. 3 ibid, s. 5.
Eski Türkler, ellerinde bulunan araç gereçleri, madenleri, hayvan ürünlerini
değerlendirmişler, becerilerini geliştirmek için meslek eğitimine de önem
vermişlerdir.
“Hunların eğitimini yaşayış biçimleri şekillendirmiştir.”4 Bu sözden yola
çıkarak Hunların yaşantılarını incelersek, öncelikle göçebe bir toplum olduklarını
görürüz. Hunlar, komşuları Çin’e karşı korunmak için savaşçı bir toplum
olmuşlardır; yani töreleri içinde gerçekleşen, çocukluktan başlayan çok iyi askerlik
ve savaş eğitimi almışlardır. Aynı zamanda, büyük hayvan sürüleri besleyen Hunlar,
savaşçı bir toplum olduklarından ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla silah yapımında,
madeni eşya işlemesinde de ileriydiler. Bu sebeple devletin mesleki eğitimle
ilgilenmiş olabileceği düşünülebilir.5
Hunların ardından, “İlk kez Türk adını taşıyan ve tarihi bilinen en eski Türkçe
yazılı belgeleri bırakan”6 Göktürk Devleti gelir. Göktürklerin Hunlardan eğitim
yönünden bir farkı, sahip oldukları 38 harfli gelişmiş bir alfabe ile işlenmiş dilleridir;
Göktürkler bu sayede yazılı eserler bırakmışlardır.
Orhun Anıtları, Göktürklerin taş üzerine yazı yazarak bugünlere bıraktıkları
büyük bir mirastır, aynı zamanda Türkçenin tarihi bilinen en eski yazılı belgeleridir.
Orhun Anıtlarının Türk eğitim tarihi için önemi, hükümdarların elde ettikleri
başarıların, milletin bağımsızlığının ve mutlu yaşamalarının sebeplerinden biri olarak
hükümdarların bilge kişiler olduklarını belirtmesidir. Böyle her alana yazı yazarak
günümüze miras bırakan bir devlette okuryazarlığın yaygın olduğu düşünülebilir. 4 Y.Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, Pegem A Yayıncılık, 2005, s. 6. 5 Bkz. ibid, s. 6-8. 6 ibid, s. 11.
Türklerin Müslüman olmalarından önceki toplumlarında en son ele
alacağımız devlet, Uygur Devletidir. Uygurların, Hunlar ve Göktürklerden farkı,
örgün eğitim- öğretime geçtiklerini düşünmeye yol açan yerleşik bir hayat sürmeleri
ve savaşçı toplum özelliklerini kaybetmelerini sağlayan, et ve süt yenilmesine izin
vermeyen, sadece sebze yenilmesini isteyen Maniheizm dinini benimsemeleridir.
“Uygurların, 14 harfli Sağd alfabesine bazı eklerle aldıkları bir alfabeleri
vardı.”7 Uygurlar zamanında edebiyat, din ve sanat konularında birçok kitap
yazılmıştır, bu da toplumun okuryazarlığını ve bilgi düzeyinin yüksek olduğunu
gösterir. Böylece diğer devletlere nazaran Uygurlarda, insanların devlet saraylarında
katiplik, bürokratlık, tercümanlık, öğretmenlik gibi görevler yaptıkları yani belli bir
sosyal statüye sahip oldukları görülür.8
Buraya kadar incelediğimiz devletlerden de anlayacağımız gibi, Türklerin
Müslüman olmadan önce eğitimlerine, yaşayış biçimleri şekil vermiştir; toplumlar,
hayatlarını sürdürmek için zorunlu oldukları geleneklerine uygun düşen ilkeleri ve
ihtiyaçlarının belirlediği şartları göz önünde bulundurarak eğitim görmüşlerdir.
“Türkler, Milattan Sonra (M.S.) 1000 dolaylarında artık kitlesel olarak
girdikleri Klasik İslam diyarlarında, içsel gelişmelerini İslamiyet sayesinde
hızlandırarak ve bir Türk- İslam sentezi oluşturarak, “askeri aristokrasiye müstenit
devletler” kurarlar.”9
7 Y.Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, Pegem A Yayıncılık, 2005, s. 14. 8 Daha detaylı bilgi için bkz. J. P. Roux, Moğol İmparatorluğu Tarihi, Kabalcı Yayınevi, 2001. 9 S. Akşin, Türkiye Tarihi-I: Osmanlı Devletine Kadar Türkler, Cem Yayınevi, 2002, s. 43.
Türklerin, İslamiyet’i benimsedikten sonra, eğitimlerinde bazı yeni ilkeler
göze çarpar. Türkler Müslüman olmadan önce, örgün eğitim-öğretim kurumu olan
okulların varlığından kesin olarak bahsedilmemiştir; ancak Müslüman olduktan
sonra, Cumhuriyet Dönemi’ne kadar ayakta kalan, düzenli örgün eğitim-öğretim
kurumu olan medreseler ortaya çıkmıştır. Türklerin İslamiyet ile beraber Araplarla
ilişkileri artmış ve bunun sonucunda da Arap yazısını benimsemişlerdir. Türk
düşünürler, Arap ve İranlı düşünürlerin yazdıkları eserlerden etkilenmişler, hatta
katkıda bulunmuşlardır. İslamiyet’te bilime verilen önem ve değeri gören Türkler,
kendilerinde geçmişten beri varolan köklü bilim sevgilerini rahatlıkla
sürdürmüşlerdir.
İç Asya Müslüman Türkleri; Karahanlılar 930’lu yıllarda Müslüman olmuşlar
ve yerleşik düzene geçmişlerdir; bu durum, eğitimlerini olumlu yönde etkilemiştir.
Devlet adamları eğitim- öğretime ve bilime önem verdiğinden bu dönemde “eğitim
bilimi”yle ilgili, Farabi, Biruni gibi bilim adamlarının görüşleri ilk defa ileri
sürülmüştür; medreseler kurulup, geliştirilmiştir. Bu dönemde Karahanlı
hükümdarların bilime, bilim adamlarına verdiği değer bilinmektedir; medreseleri de
ülkede bilim adamlarının yetişmesi için uygun ortam oluşturmak amacıyla
kurmuşlardır, ancak bu medreseler sadece Sünni-Hanefi öğrencilere açıktır. Bu
sebepten Şiiler de Darülilm adlı okullar kurmuşlardır.
Selçuklular, Karahanlılarla savaştıkları dönemde, 1000 yıllarında Müslüman
oldular. Selçuklular, Karahanlılar gibi bilime ve bilim adamlarına değer veriyorlardı.
Selçuklu hükümdarları, eğitim ve öğretimi yaymak için, bilim adamlarına maddi
yardımda bulunuyorlar ve medreseleri yaygınlaştırıyorlardı. Bu dönemde Selçuklu
hükümdarı Sancar tarafından bir kütüphane kurulduğu bilinmektedir.10 Selçuklularda
da örgün eğitim kurumları arasında medreseler ve sadece okuma yazma öğretilen,
Kuran, din, aritmetik eğitimi veren ilköğretim düzeyinde mektepler vardı.
Selçuklularda da medresenin yaygınlaştırılma amacı diğer göreceğimiz dönemlerden
farklı değildir. Büyük bir imparatorluk olan Selçuklular, devlet işlerine iyi yetişmiş,
okumuş memurlar, okumuş din adamları yetiştirmek istiyorlardı, bu sebeple eğitimin
üzerinde durmuşlardır. En önemli medreseler 1067 yılında Alpaslan döneminde
Nizamiye Medreseleri adında Bağdat’ta kurulmuştur ve zamanla diğer şehirlerde de
kurulmaya devam etmiştir. Bu medreselerde “esas olarak din, hukuk, dil öğretimi
yapmışlardır.”11
Selçuklularda yaygın eğitim kurumları arasında atabeylik kurumu
bulunmaktadır. Bu kurumda amaç, şehzadelerin yetiştirilmesi için “atabey” denen
tecrübeli devlet adamlarının göreve getirilmesi ve bu atabeylerin, şehzadeleri siyasi
işlerde ve savaş işlerinde eğitmesidir.
Selçuklularda bulunan diğer bir yaygın eğitim kurumu ise Ahiliktir. “Ahilik,
küçük esnaf, usta, kalfa ve çırakları içine alan, onların dayanışmaları kadar
mesleklerini dürüstlük ve özenle yapmalarını, ayrıca eğitilmelerini amaçlayan bir
lonca teşkilatı olarak tanımlanabilir.”12
Osmanlı Dönemi’nde eğitim kurumlarına baktığımızda, eğitime dini bilgilerin
hakim olduğu Sıbyan okullarını, Medreseleri ve Enderun okullarını görürüz.
10 Y. Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, Pegem A Yayıncılık, 2005, s. 41. 11 ibid, s. 42. 12 ibid, s. 48.
Sıbyan okulları, Devletin değil, özel kişilerin kurduğu, eğitim ve öğretimin
parasız olduğu, ezberci eğitim sisteminin uygulandığı, esas amacın, çocuklara,
Müslümanlığın ilkelerini benimsetmek olduğu bir eğitim kurumuydu. Sıbyan
mekteplerinde çocuklara sadece, Kuran’ın açıklanmadan okutulması ve temel dini
bilgiler ve namaz gibi birtakım uygulamalar öğretilirdi.
Medreseler ise, Müslümanlığın eğitim kurumları olarak nitelendirilmiştir.
Medreselerde verilen derslerde din eğitimi hakimdi; öğretim dili, anadil olan Türkçe
yerine Arapça idi. Öğretim süresi yoktu, belirlenmiş kitapların okutulması amaçtı ve
ezberci eğitim uygulanıyordu. “Medreselere, sıbyan mekteplerini bitirenler ya da en
az o kadar özel bir öğrenim gören erkek öğrenciler girmekteydi.”13 Buradan da
anlayacağımız gibi medreselerde erkek öğrenciler eğitim görüyor, kız öğrencilerin
varlığından bahsedilmiyordu. “…medreselerde öğrenilen geleneksel konulara ek
olarak, Kanuni tarafından kendi adını taşıyan caminin yanına kurulmuş dört
medresede tıp, matematik ve fizik bilimleri de öğretilmekteydi.”14 Bütün bu dersler,
medreselerde skolastik yöntem kullanılarak öğretilmiştir.
Medreseler, eğitimde Batılılaşma ve çağdaşlaşma, Avrupa ile olan ilişkileri
geliştirme amaçları doğrultusunda, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ile
kapatılacaktır.
Osmanlı Dönemi’nin son eğitim kurumu olarak kabul edeceğimiz Saray
Okulları, diğer bir adıyla, Mekteb-i Enderun, “Türk eğitim tarihinde çok önemli bir
yer tutar ve dünya eğitim tarihinde Türklerin bir katkısı olarak belirtilir.”15
Saray Okulları’nın diğer eğitim kurumlarından bir farkı, öğrencilerinin Hıristiyan
ailelerin çocuklarından olmasıdır; yani “Enderun mektebinin öğrenci kaynağı, esas 13 Y.Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, Pegem A Yayıncılık, 2005, s. 63. 14 S. J. Shaw, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, e Yayınları, 1982, s. 191. 15 Y. Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, Pegem A Yayıncılık, 2005, s. 84.
olarak, acemi oğlanlar idi.”16 Osmanlılar, her zaman yetenekli insanlara gelişme
imkanı sağlamak arzusundaydılar. Hıristiyanlarda bulunan yetenekli çocukları
geliştirip devlet işlerine ve orduya asker yapma istekleri de buradan
kaynaklanmaktadır. Bu okulların diğer bir farkı ise, programında, medreselerde yer
almayan matematik, müzik, aritmetik, geometri derslerinin olmasıdır. Bu okullarda,
Türkçe ve Türk Tarihi derslerinin okutulduğunu, güreş, ok ve cirit atma gibi sporlar
ve sanat öğretildiğini de görürüz. Öğrencilerine iş eğitimi de sağlayan Saray
Okulları,1908 Meşrutiyet devriminden sonra kapatılmıştır.
Osmanlı Dönemi’nde, eğitimde ilk yenileşme hareketleri zamanında, en
önemli gelişmelerden ilki, ilköğretimin zorunlu hale getirilmesi, bir diğeri, askeri
okulların açılması ve bu sayede Batılılarla ilişkilerin artması ve sonuncusu da II.
Mahmut tarafından 1826 yılında Yeniçeri Ocağının kaldırılması ve bu sayede
medrese zihniyetinin zayıflaması olmuştur. Bu dönemde bulunan askeri okullardan,
tezimizin bu bölümünün ikinci altbaşlığı olan, “Türkiye’de Yabancı Dil Öğretiminin
Tarihsel Gelişimi”nde bahsedeceğiz.
Tanzimat Dönemi’nde eğitimde yenilikler olmuştur; büyüyen bürokrasiyle
beraber memur ihtiyacı da artmıştır. Bu ihtiyacı karşılamak için II. Mahmut
Rüştiyelerin yaygınlaştırılmasına karar vermiş ve “Mektep-i Maarif-i Adliye” ve
“Mektep-i Ulum-ı Edebiye”yi kurmuştur.17 “Avrupa devletlerinin baskıları, Osmanlı
yönetimine ve Türklere karşı düşmanca davranan Avrupa kamuoyunu kazanma
umudu ve tarihi gelişim süreci içinde, ülkede yeniliklerin gerekli bir ihtiyaç olması
16 Y. Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, Pegem A Yayıncılık, 2005, s. 85. 17 A. Akyıldız, Osmanlı Bürokrasisi ve Modernleşme, İletişim Yayınları, 2004, s. 26.
ve halkın eğitilmesinin, Devlet ve hükümetin önemli bir görevi olarak görülmesi”18
gibi bazı sebepler bu yeniliklerin artık kaçınılmaz olduğunun göstergesidir. Bu
dönemde etkinliğini hâlâ sürdüren birçok okul kurulmuştur. Medrese dışında da
örgün eğitim alanında çabalar verilmiş; ilk, orta, yüksek şeklinde bir derecelenme
yapılmaya çalışılmıştır. Eğitimde yenilik adında gösterilen bu çabalara rağmen
medresede yenilikler benimsenmemiştir; sadece medrese haricinde meslek
medreseleri açılmıştır. Tanzimat Dönemi’nde öğretim kurumlarında bir birlik
görülmemiştir, her kurum kendi görüşlerine göre insan yetiştirmiştir. Buradan da
anlayacağımız gibi, medreselerin yok olmasını sağlayamayan Tanzimat Dönemi,
yine de bu yoğunlukta yapılan skolastik ve ezberci eğitimi bir parçada olsa
hafifletmiş, önemli atılımlara neden olmuştur; ancak bir diğer noktada bu kadar
çeşitli, yani çok yönlü eğitim, çok çeşitli insan tipinin oluşmasına sebep olmuş ve bu
durum, ileride Devlet’te bazı sıkıntıların yaşanmasına zemin hazırlamıştır. Yine de
Avrupa’da görev yapan Osmanlı elçileri ve yine orada öğrenim gören aydınlar, çok
az sayıda yönetici ve öğretmenler Tanzimat Dönemi eğitiminin yeniliklerle
donanması için büyük çaba göstermişlerdir.
İlk kez, bu dönemde kız öğrenciler için orta dereceli okullar ve öğretmen
yetiştiren meslek okulları açılmıştır. Halk eğitiminde gelişmeler olmuştur.
Tanzimat Dönemi’nde “Nisan 1847 Talimatı”, ilköğretimde görülen ilk
girişimlerdendir. Osmanlının daha önceki dönemlerinde de karşılaştığımız Sıbyan
okulları bu dönemde de varlığını sürdürmektedir, ancak, Osmanlının ilk
dönemlerinde, çocuklara sadece okuma tekniğiyle eğitim verilirken ilk defa
Tanzimat Dönemi’nde Sıbyan mekteplerinde yazı öğretilmeye başlanmıştır.
18 Y. Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, Pegem A Yayıncılık, 2005, s. 145.
Talimat’a göre, 4 yıl Sıbyan mektebinden sonra 2 yıl olan ve yeni kurulan
Rüştiye mekteplerine devam etmek zorunlu hale getirilmiş, böylece zorunlu eğitim 6
yıl olmuştur.19
Tanzimat Dönemi’nde ortaöğretimde üç tür okul vardır; bunlar: Rüştiye,
Mekteb-i İdadi ve Mekteb-i Sultani’dir.
Rüştiyeler, öncelikle Sıbyan mekteplerinden sonra gelen daha iyi eğitim
veren kurumlar olmuştur, ancak sonradan bu dönemde ortaöğretimin ilk
aşamasındaki okullar haline gelmiştir. Öğretim süresi 4 yıl olan Rüştiyelerin kurulma
amacı, Devlete ve orduya iyi yetişmiş, okumuş, aydın kişiler yetiştirmektir.
“İdadi teriminin bir ortaöğretim kurumunun adı olarak tutunması 1869 tarihli
Maarif-i Umumiye Nizamnamesi ile kesinleşmiştir.”20 İdadilerin öğretim süresi üç
yıldır ve kurulma sebepleri “Müslüman ve Hıristiyan Osmanlı tebaasını birbirine
kaynaştırmak ve ortak bir kültürle yetiştirmek” idi.21
Devlet, ıslahatlarını gerçekleştirmek için Batı’da uygulanan düzeyde bir
öğretimin kendi ülkesinde de uygulanması gerektiğini anlamış ve dış tavsiye ve
isteklere açık olmuştur. “Bunun üzerine Osmanlı Hükümeti, İstanbul’da öğretim dili
Fransızca olan bir lise açılmasını Fransız elçisi ile görüşerek kararlaştırdı ve Fransa,
okulun kurulmasına yardım etti…Mekteb-i Sultani 1 Eylül 1868’de açıldı.”22
Ortaöğretimin üst basamağı olarak kurulan Mekteb-i Sultani’de öğretim süresi,
Rüştiyelerden sonra 6 yıldır.
19 Y. Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, Pegem A Yayıncılık, 2005, s. 149. 20 ibid, s. 153. 21 ibid, s. 153. 22 ibid, s. 154.
Birinci Meşrutiyet Dönemi’nde “93 Harbi” nedeniyle eğitimle ilgili
çalışmalar olmamıştır. Bu dönem için sadece, Kanun-ı Esasi’de eğitimle ilgili yer
alan üç maddeden bahsedilebilir. Bu maddeler şöyledir: “Öğretim işini herkes
özgürce yapabilir; ülkedeki çeşitli dinsel inanışlardaki toplumların din ve inanışlarına
ilişkin öğretim yöntemi ve biçimine dokunulmayacaktır; Osmanlı bireylerinin tümü
için ilköğretim zorunlu olacaktır.”23
Mutlakiyet Dönemi’nde ise, Tanzimat Dönemi’nde eğitim alanında
geliştirilmesi amaç edinilmiş bazı ilkelerin üzerinde çalışılmaya devam edilmiştir.
Tanzimat Dönemi’nde karşılaştığımız Rüştiyeler ve İdadiler bu dönemde de
varlıklarını sürdürmektedirler. Sadece, Sıbyan mekteplerinin yanında Maarif
Nezaretine bağlı İptidai Mektepleri ya da Usul-i Cedide Mektepleri görülür. Bu
dönemde “eğitim seferberliği” yaşanır; yani Türkiye’nin her yerinde eğitim için
okullar açılır ve büyük şehirlerde sağlanan imkanların diğer kentlere de götürülmesi
amaçlanır; “özel eğitim altın çağını yaşar, dilsiz ve sağırlar için bir okul açılır.”24
II. Meşrutiyet Dönemi’ne gelindiğindeyse, Balkan Savaşları ve I. Dünya
Savaşı, eğitim sorunlarının, üzerinde daha fazla durulması gereken konular olduğunu
göstermiştir, ancak bu savaşlar, Meşrutiyet Dönemi eğitiminin gelişmesine de engel
olmuştur.
“Kızlar için ilk kez bir yükseköğretim kurumu açılmıştır, Batı’nın önemli
eğitimcilerinin fikir ve yöntemleri çok daha iyi tanınmaya başlanmıştır. Pedagoji ve
23 Y. Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, Pegem A Yayıncılık, 2005, s. 205. 24 E. Toprakçı, Eğitim Üzerine, Ütopya Yayınevi, 2005, s. 68.
eğitim, eğitimcilerde ve toplumda gittikçe saygı uyandıran bilimler olarak
görülmüştür.”25
Her dönemde olduğu gibi Meşrutiyet Dönemi’nde de, Türkiye’de eksiklikleri
tamamlamak, daha aydın bir toplum olmak için bazı çalışmalar yapılmıştır, ancak
Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı yine eğitimsizlik ve cehaletten kaynaklanan geri
kalmışlık ve maddi yetersizlik vb. sebeplerle kaybedilmiştir, ve bu durum eğitimde
gerçekleşebilecek reformları engellerken, fikirde, eğitimin öneminin oluşmasını
sağlamıştır. II. Meşrutiyet Dönemi’nin sonlarına doğru Sıbyan mekteplerinin
kapatıldığını görürüz.
Cumhuriyet Dönemi eğitimine bakıldığında ise, en büyük, köklü
değişikliklerin, atılımların, 1923’te Cumhuriyeti ilan ederek Türkiye Cumhuriyeti
Devleti’ni kuran, Atatürk döneminde yapıldığını görürüz. Cumhuriyet Dönemi’nde
eğitime önem verilmesinin başlıca sebepleri arasında, o dönemde yapılan ekonomik,
hukuki, kültürel değişiklikleri, %10’u bile okur yazar olmayan bir topluma
benimsetmekti, bu amaca ancak toplumu eğiterek ulaşılırdı. Öncelikle medreseler
kaldırılmış ve “1924’te çıkarılan Tevhid-i Tedrisat kanunu ile tüm okullar Maarif
Vekaletine bağlanmıştır.”26 Kullanılan alfabe Latin alfabesi olmuştur, bu yenilik,
öğrenilmesi zor olan Arap harfleri nedeniyle eğitim düzeyinin düşük olmasını
ortadan kaldırmıştır.
Cumhuriyet Dönemi’nde yapılan en önemli atılımlardan biri de, köy
enstitülerinin kurulması olmuştur. Atatürk, “Bu memleketin asıl sahibi ve
toplumumuzun esas unsuru köylüdür. İşte bu köylüdür ki bugüne kadar bilgi
25 Y. Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, Pegem A Yayıncılık, 2005, s. 241-242. 26 ibid, s. 297.
ışığından yoksun bırakılmıştır.”27 diyerek, köy enstitülerinin kurulma amacını ve
gerekliliğini açıklamıştır.
Cumhuriyet Dönemi’nde Atatürk’ün önderliğinde, okullarda, laik ve
demokratik bir eğitim verilmeye başlanmıştır, kız- erkek ayrımı tümüyle ortadan
kalkmış, yerine her yerde karma eğitim verilmeye başlanmıştır; bütün gençler bir
meslek sahibi olmak için çalışmışlardır, ancak bunun için, her bireyi becerilerine
göre yetiştirecek bir örgün eğitim sistemi kurulamamıştır; eğitim millileştirilmiştir,
sessiz, her gördüğüne boyun eğen değil, kendini en iyi şekilde savunan, konuşan,
araştıran, aktif insan tipi ortaya çıkmıştır. Bütün bu sıraladığımız özelliklerden
anlaşılacağı gibi, “Cumhuriyet Dönemi’nde eğitimin başlıca amacı, her düzeydeki
okullarda Cumhuriyet rejiminin gerektirdiği ve yeni Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu
nesiller yetiştirmek olmuştur.”28
Türkiye’de ki eğitim sisteminin tarihçesinden bahsettikten sonra, bu eğitim
sisteminin dayandığı felsefeleri incelemek gerekmektedir.
İslamiyet öncesi Türk toplumunda eğitimin dayandığı felsefe, Eski Türklerin,
Hunların, Göktürklerin ve Uygurların, yaşadıkları doğal çevreden, yaşam
biçimlerinden etkilenmektedir. “Eğitim ortamı gerçek yaşamdır.”29
Hunlar ve Göktürklerin göçebe toplum olmalarından, düzenli bir örgün
eğitim-öğretim kurumundan bahsetmek mümkün değildir. Eğitimleri, savaş eğitimi,
maden işlemeciliği vb., tümüyle yaşam koşullarına bağlıdır. Uygurlar ise yerleşik bir
hayat sürmektedirler, bu sebeple örgün bir eğitim- öğretim kurumundan
bahsedilebilir. 27 Bkz. http://www.bizimhadim.com/haber/553-mustafa-erbay-ataturk-ve-egitim.html. 28 Y. Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, Pegem A Yayıncılık, 2005, s. 300. 29 V. Sönmez, Eğitim Felsefesi, Anı Yayıncılık, 2005, s. 134.
Türkler, Müslüman olduktan sonra, eğitimin dayandığı felsefe, İslamiyet
denildiğinde akla gelebilecek tüm değerlerdir; örneğin, “tüm bu evreni yaratan, ebedi
ve ezeli, mutlak bilge, adil, güzel, iyi vb. özelliklere sahip olan Allah’tır.”30. Buradan
da anlayacağımız gibi mutlak bilgi vardır ve bu bilgiye insanlar, akılları sayesinde
değil, kalpleri sayesinde ulaşırlar; bu bilgi hiçbir zaman sorgulanmaz ve insanı
yanıltmaz.
Selçuklular ve Osmanlı Dönemi’nde eğitim kurumları olarak medreseleri
görürüz, medreselerde ezberci eğitim sistemiyle İslami bilgiler öğretilirdi; örneğin
Kuran öğrencilere açıklanmadan ezberlettirilirdi. Yenileşme Dönemi, Tanzimat
Dönemi ve Mutlakiyet Dönemi’nde de eğitim genel olarak İslami temellere
dayandırılırdı; Yenileşme Dönemi öncesine göre sadece Fransızca, felsefe, mantık,
coğrafya gibi derslerin ders programlarında yer aldığını görürüz; eğitimde ağırlık,
ezbercilik yöntemiyle yine dini bilgilere verilirdi.
Osmanlı ve Türk eğitim sisteminde yapılan incelemelerden de ortaya
koyabileceğimiz düşünceye göre, eğitim felsefesinin Türk yaşayış biçimlerine, yani
örflere ve İslamiyet’e göre biçimlendiğini söyleyebiliriz.
II. Meşrutiyet Dönemi’nin eğitim felsefesine gelindiğinde ise, “anlamlı
öğrenmeyi sağlamak için “Sokratik Tartışma” tekniği kullanılmalı, öğrencinin soru
sorması ve yanıtlaması sağlanmalıdır, çünkü anlayarak öğrenme, ezberden daha
kalıcıdır.”31 Diğer dönemlerden farklı olarak, ezbere dayalı eğitim sisteminin
olmadığını, öğrencinin deneye, araştırmaya yöneltildiğini görürüz. XVI. yüzyılın
ikinci yarısına kadar durum böyle devam ederken, ikinci yarısından sonra
30 V. Sönmez, Eğitim Felsefesi, Anı Yayıncılık, 2005, s. 135. 31 ibid, s. 148.
medreselerde düzen bozulmuş, bilimden uzak, eğitimsiz kişiler öğretmen olmuş,
“skolastik düşünce eğitim sistemine egemen olmuştur.”32
“Cumhuriyet Dönemi’nde eğitim sistemi, genelde Pragmatik felsefeye ve
onun eğitimde bir uzantısı olan İlerlemecilik akımına dayanmaktadır.”33
Batı dünyasının Türkiye’ye etkisi, teknolojik gelişmeler ve toplumun değişen
toplumsal yapısı, bu dönemde eğitim sistemini etkilemiştir. Pragmatik düşünceye
göre, insanların yaşam boyunca yaptıkları her şey, tüm uğraşlar, çevreyle beraber
bilginin elde edilmesinde etkilidir; bilgi, birey tarafından deneme-yanılma yöntemi
kullanılarak, bilimsel yöntemlerle elde edilir. Cumhuriyet Dönemi’nde de
düşüncelerde araştıran ve sorgulayan birey ve ezberci olmaktan ziyade tartışmacı
eğitim sistemi vardır. Osmanlı Dönemi eğitim felsefesinde bilginin tartışılmaz
olduğunu görürüz ve bu da bize Esasicilik ve Daimicilik akımlarının esas alındığını
gösterir; eğitimde merkezin öğrenci değil, öğretmen olması ve öğretmenin her
söylediğinin, her okuttuğunun tartışmasız kabul edilmesi, kitapların ezberlenmesi
gibi özellikler bu akımları anlatmaktadır, ancak Cumhuriyet Dönemi’nde düşünce bu
durumun tam aksidir: Bilgi görecelidir ve gerçekle orantılı olarak bilgi de değişir.
Aynı zamanda insanların eşitliğinden bahseden İlerlemecilik akımı, Cumhuriyet
Dönemi’nde ki hür, demokrat siyasi yapının da kanıtıdır.
Yabancı dil öğretimi, diğer bilim alanlarından olduğu gibi felsefe biliminden
de etkilenmiştir: Cumhuriyet Dönemi’nde, felsefe anlayışı olan İlerlemecilik akımı,
düşüncede olup, uygulamaya konulamamıştır: “Cumhuriyet Dönemi’nde Türk
Eğitim Sistemi; kağıt üzerinde Pragmatizme göre düzenlenmiş, fakat uygulamada ise
32 V. Sönmez, Eğitim Felsefesi, Anı Yayıncılık, 2005, s. 148. 33 ibid, s. 155.
Realist ve İdealist felsefelere dayanan Esasici ve Daimici eğitim akımlarını
kullanmıştır.”34
1.2- Türkiye’de Yabancı Dil Öğretiminin Tarihsel Gelişimi
Türkiye’de Fransızcanın Tarihsel Gelişimi
Genelde yabancı dil öğretimi özelde ise Fransızca öğretimi, “Türkiye’de
Eğitimin Tarihsel Gelişimi” adlı altbölümde çerçevesini çizdiğimiz tarihsel ve felsefi
temel üzerine kurulmuştur. Bu altbölümde ise, Türkiye’de yabancı dil öğretiminin ve
Fransızcanın tarihsel gelişimini ele alacağız.
Dil, seslerden oluşan; iletişim aracı olarak kullanıldığından toplumsal bir
görevi olan; insanların duygularını, düşüncelerini dille ortaya koydukları için
düşünme aracı olarak kabul edilen bir sistemdir.35
Türkler, Müslüman olduktan sonra, Araplar ve İranlılarla ilişkilerini
geliştirmişler ve bu sayede dönemin aydınları Arapça ve Farsçadan etkilenmeye
başlamışlardır, “Orta ve Yükseköğretim ile bilim dili genel olarak Arapça
olmuştur”,36 Türkçeyi kullanan halk ise bu etkiden uzak kalmıştır. “Türk dilinin
uğradığı ilk önemli değişim, Osmanlı yönetici sınıfların dinsel snobizminin
sonucudur. Türk dilini çok sayıda Arapça ya da Farsça sözcük ya da kural istila
etmiştir… Bu dil, halkın konuştuğu ve Osmanlı İmparatorluğu yıkıldığı zaman
34 V. Sönmez, Eğitim Felsefesi, Anı Yayıncılık, 2005, s. 156. 35 Bkz. Ö.Demirel, Yabancı Dil Öğretimi, Pegem A Yayıncılık, 2004, s. 2. 36 Y.Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, Pegem A Yayıncılık, 2005, s. 20.
yeniden yükselen ve Türkiye’nin bugünkü çağdaş dilinin temelinde yer alan dilden
çok uzaktı.”37
“… üç yüzyıl boyunca var olmuş Dar-ül İslam dışında tam anlamıyla
Müslüman, ama aynı zamanda da tam anlamıyla Türk bir krallık kuruldu.”38 Jean-
Paul Roux’nun böyle adlandırdığı Karahanlılar döneminde bilim ve kültür ortamında
yetişen Kaşgarlı Mahmut, eseri “Divan-ü Lûgat-it Türk”ü yazarak Türk eğitim
tarihinde çok önemli bir yere sahip olmuştur. “Arapçanın üstünlüğüne inanıldığı,
bilim dili olarak kullanıldığı bir dönemde, Türkçe’nin daha zengin olduğunu,
Arapların bu dili öğrenmesi gerektiğini”39 savunan Kaşgarlı Mahmut, bu eserinde,
“yer yer türlü kavim ve boylardan olan Türkler ve onların dilleri hakkında değerli
bilgiler vermektedir.”40 Kaşgarlı Mahmut’un, döneminde, dil öğretiminde izlediği
yöntemler ile, günümüz yabancı dil öğretiminde benimsenen yöntemler arasında
benzerlikler olduğu görülür. O, “medreselerde yapıldığı gibi önce ve hemen her
zaman sadece kural verme değil, ilkin çok sayıda örnekten hareket edip kurala
ulaşma yolunu izlemiş”tir. 41
Selçuklular dönemine gelindiğinde, saraylarda yazı ve konuşma dili olarak, o
dönemde gelişmiş bir edebiyata ve önemli şairlere sahip olan Farsçanın ve, bilim ve
öğretim dili olarak kabul edilen Arapçanın kullanıldığını görürüz. Selçuklu
medreselerinde kitap yazım dili, öğretim-bilim dili Arapça olarak belirlenmiştir;
ancak kitapların kenarında yapılan bazı açıklamaların Türkçe olması, bu dilin de
üstün olmasa da kullanıldığını göstermektedir. Selçuklularda durum böyle iken,
37 J.P.Roux, Türklerin Tarihi, Kabalcı Yayınevi, 2004, s. 37,38. 38 ibid, s. 195. 39 Y.Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, Pegem A Yayıncılık, 2005, s. 34. 40 S.Akşin, Türkiye Tarihi-I: Osmanlı Devletine Kadar Türkler, Cem Yayınevi, 2002, s. 322. 41 Y.Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, Pegem A Yayıncılık, 2005, s. 37.
“Karamanoğlu I. Mehmet Bey, 1277’den sonra bir genelge yayınlayarak zamanında
Selçukluların resmi dili kabul edilen Farsçanın yerine Türkçeyi resmi dil olarak
kabul etmişti.”42 Buradan da anlayacağımız gibi Türk beyliklerinde de Türkçenin
eğitim ve bilim dili olması için çaba sarf edilmiştir; örneğin “Beyliklerin sultanları
Arapça ve Farsça’dan Tıp, Matematik, Tasavvuf… alanlarında birçok eseri Türkçeye
çevirtmişler”dir. 43
Türkler Müslüman olduktan sonra aydınların, hükümdarların kendi aralarında
bu konuda sürekli çelişki içinde oldukları göze çarpar; örneğin Yunus Emre’nin
eserlerinde Türkçenin yanında Arapça ve Farsça kelimeler de vardır, büyük bir sûfi
olan Aşık Paşa’nın tüm eserlerini Türkçe yazdığı bilinir, hatta eseri “Garipname”de
Türkçeye karşı ilgisizlikten bahseder.
Osmanlı Dönemi’ne gelindiğindeyse “Osmanlıca” denilen yapma bir dil olan
“medrese dili”ni44 görürüz. Bu dil, Türkçe, Arapça ve Farsçanın karışımıdır. Osmanlı
Dönemi’nde, kuruluştan eğitimde ilk yenileşme hareketlerine kadar olan süreçte
Osmanlı medreselerinde okutulan kitaplar Arapça idi, ancak sözlü anlatımda Türkçe
de kullanılıyordu; “Farsça ise ilk kez Damat İbrahim Paşa’nın yaptırdığı medresede
1720’lerden sonra okutulmaya başlandı.” 45
Osmanlı Dönemi’nde ilköğretim durumunda Sıbyan mekteplerini görürüz, bu
mektepler devlet adamları ya da varlıklı kişiler tarafından vakıf aracılığıyla
kurulurlardı. I. Abdülhamit’in vakfiyesinde de çocuklara, Bâb-ı Âli’ye ihtiyaç olan
memurların yetiştirilmesi için, Arapça ve Farsça öğretilirdi. Dönemin aydınlarından
Namık Kemal’in de bu amacı desteklediğini şu sözlerinden anlarız: “Her büyücek
42 J.P.Roux, Türklerin Tarihi, Kabalcı Yayınevi, 2004, s. 323. 43 Y.Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, Pegem A Yayıncılık, 2005, s. 59. 44 N.Berkes, 100 Soruda Türkiye İktisat Tarihi, Gerçek Yayınevi, 1969, s. 85. 45 Y.Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, Pegem A Yayıncılık, 2005, s. 64.
memurun bilgisini artırma aracı olarak bir yabancı dil öğrenmesi şarttır.”46 Osmanlı
Dönemi’nde bulunan Enderun mekteplerinde de okutulan dersler arasında, Arapça,
Farsça ve Türkçe bulunurdu.
Osmanlı Dönemi’nde eğitimde ilk yenileşme dönemine gelindiğindeyse, daha
çok askeri alanda gelişmelerin olduğunu görürüz, bunun sebebi de Osmanlı
Devleti’nin aldığı yenilgilerdir. Yabancı öğretmenlere görev verilmesiyle, ilk kez,
Fransızca, İngilizce gibi Batı dillerinin programa alındığı askeri okulların açılması bu
dönemin en önemli gelişmelerindendir. Bu okullardan biri, ilk askeri deniz okulu
olan Mühendishane-i Bahri-i Hümayun’dur. Okul programında öğrencilere, Arapça,
Farsça ve Fransızca öğretilir, daha sonra, matematik, denizcilik gibi teknik eğitime
geçilirdi. “1842’lerden itibaren Fransızca seçimlik, İngilizce zorunlu hale getirildi.”47
1795 yılında III. Selim tarafından açtırılan Askeri Kara Okulu olan
Mühendishane-i Berri-i Hümayun’da ise “topçuluk, haritacılık, istihkam öğretimi”48
yapılıyordu. Ders programında, yabancı dil olarak Arapça ve Fransızca öğretimi
görülmektedir; bu dönemde gözde hocalara sahip olan bu okul, Avrupa’nın ilgisini
çekmiş ve birçok padişah kitap hediye etmiştir.
1807 yılında İstanbul Tersanesi içinde kurulan Tıp Mektebinde öğretimin
ilkin İtalyanca yapılacağı daha sonra Fransızcaya geçileceği ve burada yetişen
doktorların donanma ile seferlere çıkartılacağı planlansa da, aynı yıl çıkan Kabakçı
İsyanı bu girişime engel olmuştur.
II. Mahmut döneminde 1827’de açılan Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i
Mamure adlı okulun programında ise dil olarak Arapça, Türkçe ve Fransızcanın
öğretildiğini görürüz. Hatta o dönemde Avrupa’da tıp öğretiminin gelişmiş olması 46 Y.Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, Pegem A Yayıncılık, 2005, s. 97. 47 ibid, s. 133. 48 ibid, s. 133.
sebep gösterilerek, Mekteb-i Tıbbiye’de öğretim Fransızca, Cerrahhane’de ise
Türkçe yapılıyordu. Askeri okullarda durum böyle iken sivil okullarda da bazı
gelişmeler olmuştur.49
Yenileşme Dönemi’nde, Sıbyan mektepleri ve askeri okulların arasında bir
eğitim vermesi planlanarak kurulan Rüştiye mekteplerini görürüz. Bunlar Mekteb-i
Maarif-i Adliye ve Mekteb-i Ulum-i Edebiye’dir. Bunlardan ilki 1839 yılında açılan
Mekteb-i Maarif-i Adliye’dir. Okul programında, dil öğretimi olarak Arapça ve
Farsça vardır. Öğrenci, gösterilen teknik derslerinden başarılı olduğundaysa,
Fransızca Gramer, Tarih, Coğrafya gibi derslerin kitaplarını da okumaya başlar.
Diğer okul gibi 1839 yılında kurulan Mekteb-i Ulum-i Edebiye’de ise yabancı dil
öğretimi konusunda önemli bir gelişme olmuştur. Türkler, XIX. yüzyıldan sonra Batı
dillerini öğrenmeye ilgi göstermişler ve Devlet, tercümanlık işlerini, öncelikle Fener
Rumlarına daha sonra da Ermenilere ve Yahudilere vermiştir, ancak bu topluluklar
bundan yararlanmak istemiş ve tercümanlık işini Türklerin aleyhine kullanmaya
başlamışlardır ve Devlet, 1820’lerde yaşanan Yunan İsyanı’nda olduğu gibi birçok
zarar görmekten kaçamamıştır. Bu sebeplerden o esnada, “Bab-ı Ali içinde bir
Tercüme Odası açılarak, Türk gençlerine Fransızca öğretilmeye başlanmıştır.”50
Tanzimat Dönemi’nde ise, medrese dışında eğitim veren okullarda, öğretim
dili olarak “Osmanlıca denen Türkçe”51 kullanılıyordu. Tanzimat döneminde
ilköğretimde yabancı dil öğretimi görülmemektedir, sadece “Türkçe Lügat” adlı
derste Türkçe kelimelerin okunuşlarının ve yazılışlarının öğretildiği belirtilir.
Ortaöğretimde ise Rüştiyeler erkek ve kız Rüştiyeleri diye iki gruba ayrılırlardı.
Erkek Rüştiyelerinde ders programında Arapça ve Farsça öğretilirdi, son sene 49 Bkz. Y.Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, Pegem A Yayıncılık, 2005, s. 132-136. 50 ibid, s. 138. 51 ibid, s. 146.
öğrencilere isteğe bağlı Fransızca dersleri verilirdi, kız Rüştiyelerinde ise sadece
Arapça ve Farsça görülmekte Batı dillerinin eğitiminden söz edilmemektedir.
Mekteb-i İdadilerde, ders programında, Arapça ve Farsça bulunmamaktadır, bu
sebeple eğitim ve öğretimin Türkçe yapıldığı düşünülmektedir. Yabancı dil olarak,
programda Fransızcanın yer aldığı görülmektedir. Osmanlı Devleti’nin, her alanda
- ekonomik, siyasi, kültürel- iyi olmanın temelinde eğitim yatmakta, bu sebeple önce
eğitimde yeniliklere gidilmeli düşüncesinden hareketle Batılı aydınlara, düşünürlere
danışmak, fikir alışverişinde bulunmak gerekli görülmüştü, bu nedenle dış
tavsiyelerden yola çıkarak,1868’de Fransa’nın yardımıyla, öğretim dili Fransızca
olan Mekteb-i Sultani açılmıştır.52 Tanzimat Dönemi’nde yükseköğretimde, 1863’te
açılan Darülfünun’un üç şubeden oluştuğunu ve bunlardan biri olan Hikmet ve
Edebiyat şubesinde dil öğretiminde Arapça, Farsça, Türkçe ve Fransızcanın
programda yer aldığını görürüz.
Daha önce de bahsettiğimiz gibi, Devletin, tercüme ve diplomasi işlerini
Rumlara, Yahudilere ve Ermenilere yaptırması, okullarda yabancı dil öğretiminin
yeterli düzeyde yapılmıyor olmasının kanıtıdır. Bunun üzerine İstanbul’da 1864’te
Lisan-ı Mektebi açılmıştır. Burada, genç memurlara Fransızca, Rumca, Bulgarca
öğretiliyordu. Diğer taraftan, bu dönemde halk eğitimi konusunda da bazı gelişmeler
olmuştur; 1860’da, Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye adıyla kurulan kurumun halka
Fransızca, İngilizce ve Rumca dersler verdiği bilinmektedir.
Mutlakiyet Dönemi’ne gelindiğindeyse ilk olarak yabancı dilleri,
ortaöğretimde, bazı İdadilerin programlarında yer alan “Elsine” adı altında geçen
Rumca, Ermenice ve Bulgarca olarak görmekteyiz. 1880 yılında İdadi düzeyinde
52 Daha detaylı bilgi için bkz. Y.Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, Pegem A Yayıncılık, 2005, s. 153-154.
açılan bir kız okulunda, Türkçe, Fransızca, Almanca, İngilizce dersleri genel kültür
dersi olarak programda yer almaktadır. Ancak bu okul, halkın ilgisizliğinden iki yıl
sonra kapanmıştır. Bunun ardından, Rüştiye ve İdadilerde Sait Paşa’nın programlara
koydurduğu Fransızca dersleri kaldırılmış ve, Din ve Ahlak derslerine ağırlık
verilmiştir. Yükseköğretime gelindiğinde, Avrupa’ya eğitim için giden gençleri
engellemek amacıyla “Darülfünun 1900’de tekrar açılmıştır.”53 Üç şubesinden biri
olan Edebiyat şubesinin programında Osmanlı, Arap, Fars ve Fransız Edebiyatlarının
ders olarak okutulduğunu görürüz.
II. Meşrutiyet Dönemi’nde, Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı, eğitimde
yenilikler yapılmasının gerekli olduğunu kanıtlamıştır, ancak yenilikleri ve
gelişmeleri de engellemiştir.54 Bu dönemde yükseköğretim alanında bazı yenilikler
yapılmak istenmiş ama sonuç beklenildiği gibi olmamıştır.
Darülfünun için Alman ve Macar profesörler getirildi, fakat yabancı
eğitmenler sayesinde eğitim parçalara bölündü; öğrenciler, profesörlerinin, siyasi
anlamda onları çekmek istediği yöne gidiyorlardı. Ders kitaplarının seviyesi basite
indirgendi, araştırma yapma ve eser ortaya koyma konusunda hiçbir çalışma
görülmedi. Bu dönemde yabancı dil öğretimini, öğretmen yetiştirmek için açılmış
olan Darülmuallimin-i İptidaiye’de görmekteyiz. Okulun programındaki dersler
arasında örnek olarak Fransız bir eğitmenin küçük pratik kitabından öğrettiği
Fransızcayı verebiliriz. Aynı zamanda I. Dünya Savaşı sırasında Almanların yanında
yer almamız bu dönemde Almancanın da ders programlarında yer alabildiğini
gösterir:
53 Y.Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, Pegem A Yayıncılık, 2005, s. 217. 54 Bkz. ibid, s. 241-243.
“1908 inkılabından sonra okullarda yabancı dil öğretilmesine özel bir önem
verilerek Fransızca bütün okullarda zorunlu tutulmuş İngilizce ve Almancanın da
isteğe bağlı olarak öğretilmesi benimsenmiştir.”55
Türkiye Cumhuriyeti Dönemi’nde, Osmanlı Dönemi’nde uzun süre etkisini
sürdürmüş olan Arapça ve Farsça artık programlarda görülmemektedir. “Latin
harfleri bazı özel ayırıcı işaretler eklenerek, o zamana kadar kullanılmakta olan Arap
harflerinin yerini aldı ve Türkçe derinlemesine bir değişikliğe uğradı: Eski Türkçeye
yakın olmayı sürdüren halk dilinden Arapça- Farsça sözcükler ve Osmanlıcanın uzun
ve ağdalı cümle yapısı büyük ölçüde çıkartıldı, çok sayıda yeni sözcük türetildi.”56
Arapça ve Farsçanın yerini Batı dilleri olan İngilizce, Fransızca ve Almanca
almıştır. Cumhuriyet’in ilanıyla Türkiye demokratik rejimi benimseyerek
çağdaşlaşma yolunda kendine belirlediği hedeflerden sapmadan yapması gerekenleri
yerine getirmek için uğraş veriyordu. Aynı rejimle yönetilen diğer ülkelerle
ilişkilerini sıkı tutuyor ve bu ilişkileri daha da iyi hale getirmek için resmi dillerin
öğretimine ve eğitimine önem veriyordu. Türkiye’de bu kadar çok dilin öğrenilme
ihtiyacı, bu ülkelerle aramızda olan ilişkilerden ve Türkiye’nin, Birleşmiş Milletler,
Avrupa Konseyi gibi birçok uluslararası kuruluşlara üye olmasından
kaynaklanmaktadır. “Örneğin, Birleşmiş Milletler’in resmi dilleri Çince, Fransızca,
İngilizce, Rusça ve İspanyolca; NATO gibi uluslararası kuruluşların resmi dili ise
İngilizcedir”57 Bütün bu saydıklarımızın yanında teknolojinin ilerlemesi, kitle
haberleşme araçlarının gelişmesi de diğer ülkelerle ilişkileri arttırmıştır.
Sonuç olarak her türlü gelişmeye hemen uyum sağlamak isteyen bir
toplumda, dil eğitiminde çeşitlilik kaçınılmaz olur. Türkiye de çağdaşlaşma yolunda 55 Ö.Demirel, Yabancı Dil Öğretimi, Pegem A Yayıncılık, 2004, s. 7. 56 J.P.Roux, Türklerin Tarihi, Kabalcı Yayınevi, 2004, s. 454. 57 Ö.Demirel, Yabancı Dil Öğretimi, Pegem A Yayıncılık, 2004, s. 3-4.
ilerleyen bir ülke olarak yabancı dillerin okul programlarında yer almasını sağlamış,
ve dil öğrenimine ayrı bir önem vermiştir. 1955 yılından itibaren Türkiye’de yabancı
dille öğretim yapan birçok kolej açılmıştır. Bunlar daha sonraları Anadolu Liseleri
ismini almışlardır.
Cumhuriyet Dönemi’nde eğitim sistemini etkileyen yazı inkılabı gibi birçok
gelişme yaşanmıştır. Bunlardan biri, 1931 yılında Türk Tarih Kurumu’nun diğeri de
1932’de Türk Dil Kurumu’nun kurulmasıdır. Atatürk, Türkçenin kullanımına önem
vermiş, onu Arapça ve Farsça, tüm yabancı kelimelerden arındırmak istemiştir ve
yabancı bir dil uzmanının kendisine gönderdiği bir tezi yorumlayarak “Türkçenin
dünya dillerine kaynaklık etmiş olabileceğini savunarak Güneş Dil Teorisini ortaya
atmıştır.” 58
Cumhuriyet Dönemi’nde ilköğretimde 1997-1998 öğretim yılından
başlayarak , 4. ve 5. sınıfa seçmeli olarak yabancı dil dersleri konmuştur,
ortaöğretimde 1929-1930 yılında lise programlarından Arapça ve Farsça çıkarılmış
ve 1940-1941 ders yılında Hasan Âli Yücel’in de katkılarıyla, programlarda Batı
dillerinden hariç, Latince dersleri yer almıştır. 1988-1989 öğretim yılında ise,
ortaokul 1. sınıfta yabancı dil dersi zorunlu, lise de dahil diğer sınıflarda ise seçmeli
ders olarak okutulmuştur. 1989-1990 eğitim-öğretim yılında ise tekrar yabancı dil
zorunlu hale getirilmiştir. Yükseköğretim kurumlarında, 1981 tarihli düzenlemeden
sonra da yabancı dil ders programlarında zorunlu hale getirilmiştir.59
Ortaöğretim kurumlarında ikinci yabancı dil zorunluluğu ise, Milli Eğitim
Bakanlığı’nın 2006 yılında yürürlüğe koyduğu “Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi” ile
ilgili yönetmelikte, 7. maddede şu şekilde yer almaktadır: “Ortaöğretim
58 Y.Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, Pegem A Yayıncılık, 2005, s. 313. 59 Bkz. ibid, s. 315.
kurumlarında, ilköğretimdeki yabancı dil ders programlarının devamı olarak zorunlu
birinci ve Kurulca uygun görülen okullarda zorunlu ikinci yabancı dil derslerine yer
verilir. Ayrıca zorunlu yabancı dil derslerinin takviyesi amacıyla seçmeli yabancı dil
derslerine de yer verilebilir.”60
Sonuç olarak, geçmişten günümüze her dönemde, eğitimin daha iyiye
götürülme çabasını görürüz. Ancak bu çaba, akıllarda varolan değişmez dogmaların,
uygulanan bazı klasik yöntemlerin ve koşulların yetersizliği nedeniyle bugün
eğitimin, içinde birçok sorun barındırdığı gerçeğini yok edemez.
Geçmişte kısmen de olsa yabancı dil öğretiminin varlığından bahsetsek bile,
günümüzde yabancı dil öğretiminin geldiği noktaya göre, gösterilen çabaların bizleri
istenilen sonuca ulaştırdığı da söylenemez; yani ülkemizde, hâlâ somut hale
getirilemeyen yabancı dil uygulama zorunluluğu vardır.
Tüm bu sorunların temelinde, aklımızda, ülkemizde uygulama eksiklikleri
olabileceği ve uygulanan yöntemlerin yetersiz kalabileceği düşüncesi beliriyor. Bu
sebeple çalışmamızın bir sonraki bölümünde yabancı dil öğretim yöntem ve
yaklaşımlarının incelemesini yaparak, ders kitaplarından işleyeceğimiz ünite
örnekleriyle de incelenen yöntem ve yaklaşımların yeterliliğini tartışacağız.
60 Bkz. www.ogm.meb.gov.tr/gos_yonetmelik.asp?alno=14.
2.1- Yabancı Dilde Sistemler ve Modeller
İnsanoğlu, yıllardan beri ticari, diplomatik, askeri, ekonomik veya sosyal
sebeplerden dolayı sürekli yabancılarla iletişim kurma zorunluluğu hissetmiştir, bu
sebeple, bir milletin diğer milletlerle iletişim sağlaması ve uluslararası ilişkilerde
bulunabilmesi için anadili dışında ikinci bir dili öğrenme gereksinimi kaçınılmaz
olmuştur, dolayısıyla yabancı dil eğitimi uzun yıllar öncesine dayanır diyebiliriz.
“Başlangıcı Milattan Önce (M.Ö.) 3300 yılına dayanan yazının kullanımıyla
yabancı dil öğretilirmiş.”61 Bu söz, bizleri çivi yazısı olarak yazılı dili ilk kullanan ve
ilk medeniyet olarak bilinen Sümerler dönemine götürmektedir.
Günümüze kadar korunmuş kil tabletlerinin üzerinde tıp, ekonomi, yönetim,
din, adalet gibi temel konuların yanı sıra eğitimle ilgili yazılar da görülür. Bu
yazılardan şu sonuca varmak mümkündür: Bu çağda öğrencilere edebi, adli
metinlerin çivi yazısıyla tabletlerin üzerine yazımı öğretilirmiş, bunun için önce
öğrencilere ezber yaptırılır, sonra yazı tekniği gösterilirmiş. 62
Sümerler döneminde ikinci dilin öğretimi, Akadların Sümerleri işgal etmesi
dönemine denk gelir. Akadlar işgalden itibaren Sümerlerin yazı tekniğini benimserler
ve bu önemli medeniyetin dilini öğrenirler. Ancak, gerçekte Akadların günlük
yaşantılarında kullandıkları konuşma dili ile yazı dili birbirine denk düşmemektedir.
Bu sebeple burada yabancı dil öğretiminden bahsedebiliriz.63
61 C.Germain, Evolution de l’enseignement des langues:5000 ans d’histoire, CLE International, 1993, s. 21. 62 Bkz. ibid, s. 21-22. 63 Bkz. ibid, s. 23.
Bu dönemde, bir dilin eğitimi, kelime ve kalıp cümlelerin ezber tekniğiyle
öğretimi üzerine odaklanır. “Günümüzde bilinen en eski sözlük bu zamanda yaşamış
kâtipler tarafından hazırlanır.”64
Sümerlerin dili her sınıftan insana öğretilir ancak genellikle kültürlü
insanların dili olarak nitelendirilir. Milattan Önce (M.Ö.) 2000 yılının başında,
Sümerlerin soylarının tükendiğini görürüz ve dillerinin sadece din ve bilim
alanlarında var olduğu söylenebilir, Akadların dili ise, günlük hayatta, askeri, ticari
alanda ve iletişim için kullanılan dil olur. 65
Mısır ve Yunan medeniyetlerine geldiğimizde, tam olarak yabancı dil
eğitiminden bahsedemeyiz, ancak Mısır medeniyetinde hiyeroglif yazının var
olduğunu ve Yunan medeniyetinde de eski Yunancanın; yani eskil dilin
konuşulduğunu kabul edersek ve bu eskil dili de yarı-yabancı dil olarak düşünürsek,
kısmen yabancı dil eğitiminden söz etmek olasıdır.
Mısır medeniyeti de Akadlar gibi işgal eden ülke olmasına rağmen, Mısırlılar
genellikle güvenlikleri için işgal ettikleri yerlerin dillerini öğrenirler. Aynı zamanda
Mısırlıların birçok siyasi etkinliği olması nedeniyle, bu medeniyette çevirmen ve
mütercimlerin var oldukları düşünülebilir. “Milattan Önce (M.Ö.) 1278 yılına ait çift
dilli (Mısır-Hitit) bir antlaşmanın var olması”66 bu dönemdeki yabancı dile merakın
bir kanıtıdır.
Ma’at doktrini Mısır medeniyetinde eğitimin temelidir; bu doktrine göre,
çocuklara dürüstlük ve düzenin kurallarını öğretmek esastır. Eskil dilde yazılan eski
deyimler, atasözleri, Yeni İmparatorlukta yaşayan çocukların günlük yaşantılarında
64 C.Germain, Evolution de l’enseignement des langues:5000 ans d’histoire, CLE International, 1993, s. 23. 65 ibid, s. 25. 66 ibid, s. 33.
kullandıkları dillerine göre farklılık göstermektedir ve bu sebeple öncelikle çocuklara
bu atasözleri ve deyimleri anlamaları için eskil dilde ön bilgilerin yazımının öğretimi
yapılır. Bu durum da yabancı dil eğitimi olarak düşünülebilir. Uygulanan tekniğe
göre, çocuklar öğretmenlerinin okuduğu metinleri önce yazarlar, sonra ezberlerler.
Dilbilgisi alıştırmaları yapsalar da, bunun çok önemli olduğu söylenemez.67
Antik Çağ’da Mısır okullarında tam olarak yabancı dil eğitimi
görülmemektedir, sadece yönetim merkezlerinde kişilerin Akad dili, Girit dili gibi
yabancı diller öğrendikleri görülür, ancak bu dillerin öğretiminin nasıl yapıldığı
konusunda tam bir bilgi bulunmamaktadır. 68
Yunan medeniyetine gelindiğinde ise, Yunan okullarında tek dilli eğitimin
hakim olduğunu görürüz. Yunanlılara göre, diğer diller uygarlıktan uzaktır, bu
sebeple yabancı dilleri öğrenmeye gerek yoktur.
Mısır medeniyetinde gördüğümüz Ma’at doktrini gibi, Yunan medeniyetinde
de Homeros’un “İlyada” ve “Odyseus” destanları yarı yabancı dil eğitimine kaynak
olarak düşünülebilir, çünkü bu destanların dili, dönemin Yunan diline göre farklıdır;
öğrencilere destanların öğretiminde yüksek sesle okutarak ezberletme tekniğinin
uygulandığı görülür.
Yunan okullarında yabancı dil eğitiminin varlığından bahsedemeyiz. Latince,
Roma’da yaşayan bazı Yunanlıların ve aristokrat sınıfında bulunan kişilerin
öğrendikleri dil olmasına rağmen okul programlarında asla yer almaz, sadece hukuk
eğitiminde bu dilden bahsetmek mümkündür. 69
67 C.Germain, Evolution de l’enseignement des langues:5000 ans d’histoire, CLE International, 1993, s. 35. 68 Bkz. ibid, s. 36. 69 Bkz. ibid, s. 36-37.
Roma İmparatorluğu dönemine geldiğimizde ise; Romalıların da Akadlar ve
Mısırlılar gibi fethettikleri Yunanlıların dillerini tanıdıklarını görürüz. Roma’nın
başkent olduğu batı eyaletlerinin Latin dilini, doğu eyaletlerinin ise Yunan dilini
konuştukları bilinir, fakat Yunanca, Latince ile asla eşit görülmemektedir; Latince
sadece milli dil olarak kabul edilmektedir.
Milattan Önce (M.Ö.) II. yüzyılda Roma’da iki dilli eğitim sistemi hakimdir.
Bu dönemde her kültürlü insan Yunanca bilmek zorundadır. Milattan Önce (M.Ö.)
100 yılına doğru her kültürlü Romalı da Latin dilinden ziyade Yunanca konuşurmuş;
bu durumun milli dillerini küçümsemelerine yol açtığı söylenebilir. Ancak Roma
İmparatorluğu’nda okullarda, klasik yazarların eserlerinin çevirisinin yapılarak
Yunanca öğretimine devam edildiği görülür.70 Okullarda eğitim, kelimelerin
ezberinin yapılması, metinlerin aynen yazılması ve diyalog şeklinde yazılan yazıların
incelenmesi gibi alıştırmalarla verilmektedir. Dersler, klasik yazarların eserlerinin
incelenmesi ve metinlerin açıklamalarının yapılması yoluyla işlenmekte, günlük
kullanılan dili geliştirmek amaç olmamaktadır.71 Bu büyük imparatorlukta
matematik, geometri ve müzik gibi bilim dallarının Latince ve Yunanca, yani her iki
dilde de öğretildiğini, ancak hukuk alanının Latince, felsefe ve tıp alanlarının da
Yunanca öğretildiği bilinir.72
Roma İmparatorluğu’nun güçlenmesi ve gelişmesiyle Latincenin de giderek
yaygınlaştığını görürüz. Galya’nın güneyinin Romalılar tarafından sömürge haline
getirilmesi, ticari kurumların oluşmasına ve yeni şehirlerin kurulmasına sebep
olmuştur. Askeri işlerin artması ve ticaret, Latin dilinin tüm Roma
70 Bkz. C.Germain, Evolution de l’enseignement des langues:5000 ans d’histoire, CLE International, 1993, s. 43. 71 Bkz. ibid, s. 46. 72 Bkz. ibid, s. 47.
İmparatorluğu’nda yayılmasını sağlamıştır. Aynı zamanda Hıristiyanlığı yayma dili
de Latince olmuştur. Buradan yola çıkarak diyebiliriz ki, Latince, kültürün, dinin,
felsefenin, hukukun, hükümetin, batı dünyasıyla iletişimin dilidir. Ancak Milattan
sonra V. yüzyılın sonlarına doğru Cermenlerin istilalarıyla, Batı Roma
İmparatorluğu’nun bölünmesi başlamıştır ve bu dağılma dilbilimsel ayrımlaşmayı da
beraberinde getirmiştir. Latin dilinin yanında diğer Romen dilleri olan Fransızca,
İspanyolca ve İtalyancanın ortaya çıkışı bu döneme rastlar. 73
Uzun süre hakimiyetini sürdüren Latince ile Fransızcanın ayrımlaşması
Milattan sonra IX. yüzyıla rastlar. 842 yılında Strasbourg Yemini’nin okunmasıyla
Fransız dilinin tam hakimiyetini görürüz.74 XI. Yüzyıldan XIII. Yüzyıla kadar olan
dönemde ise, Latince, modern Fransızcanın doğuşuyla sadece eski Fransızcanın
pekiştirmesi olarak görülür. 75
Buraya kadar yabancı dil eğitiminin tarihçesinden kısaca bahsettikten sonra,
şimdi de yabancı dil olarak Fransızcanın öğretiminde kullanılan yöntemler ve
yaklaşımlardan bahsedeceğiz. Ardından 1940’lı yıllardan günümüze kadar okullarda
okutulan bazı ders kitaplarından işleyeceğimiz ünite örnekleriyle bahsedeceğimiz
yöntem ve yaklaşımların özelliklerini pekiştireceğiz.
73 Bkz. C.Germain, Evolution de l’enseignement des langues:5000 ans d’histoire, CLE International, 1993, s. 51. 74 Daha ayrıntılı bilgi için bkz. N.Haddad, L’étape de la Renaissance dans l’Histoire de la langue française, Gazi Eğitim Fakültesi Yayınları No:19, 1990, s. 59-88. 75 Bkz. C.Germain, Evolution de l’enseignement des langues:5000 ans d’histoire, CLE International, 1993, s.53-54.
2.2- Yabancı Dil Öğretim Yöntemleri
2.2.1- Dilbilgisi- Çeviri Yöntemi
Geleneksel yöntem olarak da bilinen, XIX. yüzyılda Karl Plötz tarafından
geliştirilen Dilbilgisi-Çeviri yöntemi (méthode grammaire-traduction), “Latince
öğretiminin etkisiyle geliştirilmiş”76, yabancı dil öğretiminde XX. yüzyıl ortalarına
kadar okullarda uygulanmıştır.
Bu yöntemle yabancı dil öğretilirken daha ziyade anadil kullanılır.
Öğrencilere okutulan metinlerin içeriğinden çok içerdiği cümle kalıplarının önemini
vurgulayan bu yöntem, metin incelemesi, metnin okunmasından sonra amaç dilden
anadile çevrilmesi ve fiillerin çekimlenmesi alıştırmalarını kapsar. Bu sayede
öğrencilere dilbilgisi kalıpları öğretilir. Metinde bulunan sözcüklerin ezberletilmesi
yoluyla da öğrencilerin sözcük dağarcıklarının zenginleştirilmesi amaçlanır.
Bu yöntem, öğrencide okuma ve yazma becerilerinin geliştirilmesini
sağlarken konuşma becerisinin geliştirilmesini amaç edinmemiştir, bu sebeple sınıf
içinde söyleyiş alıştırmaları yapılmaz; yani öğrenende iletişim yetisinin gelişmesini
öngörmez.
Dilbilgisi-Çeviri yöntemi ile amaç, sadece “öğrenen” kişinin edebi metinleri,
hedef dilde okuması ve bu metinleri hedef dilden anadile ya da anadilden hedef dile
çevirmesidir. Burada dikkat edilmesi gereken diğer bir nokta ise, derste işlenecek
metinlerin edebi özelliğe sahip olmasıdır. Latin dilinin öğretiminde klasik yazarların
metinlerinin seçildiği gibi, bu yöntemde de telaffuz ya da konuşma üzerine
76 Ö.Demirel, Yabancı Dil Öğretimi, Pegem A Yayıncılık, 2004, s. 30.
çalışmalara önem verilmediğinden edebiyat metinleri tercih edilmektedir. Öğrenenin,
kelimeleri ve dilbilgisi kurallarını, ezber çalışmaları yaparak algıladığını düşünürsek,
bu yöntemin kişinin hafızasını geliştirdiği düşünülebilir.
Bu yöntemde, “öğreten” kişi, sınıfta özerk olan kişidir; “öğreten”, sınıfta
hakim olan tek kişidir, işlenecek metinleri belirler, metnin içeriği ile öğrencinin
kişisel deneyimleri arasında bağ kurulabilecek sorular ve alıştırmalar hazırlar ve
derste, hazırladığı alıştırmaları öğrencilere yaptırır, dilbilgisi kurallarını açıklar,
öğrencilerin derste yaptığı hataları hemen düzeltir.
Günümüzde yabancı dil öğretiminde, öğrenenin, dört temel beceri olan
okumada, yazmada, konuşmada ve dinlemede tam yetkin olması amaçlanır, aynı
zamanda öğrenen özerkliğinin de dil ediniminde önemli bir role sahip olduğunu
düşünürsek, Dilbilgisi-Çeviri yönteminin bugün geçerliliğinin olmamasını kolaylıkla
anlayabiliriz.
2.2.2- Düzvarım Yöntemi
François Gouin’in “modern psikolojideki fikirleri yabancı dil öğrenmede
uygulama” gibi görüşlerini ortaya koyduğu “Dillerin İncelenmesi ve Öğretme
Sanatı” adlı eserinin, 1950 yıllarında, Dilbilgisi-Çeviri yöntemine tepki olarak ortaya
çıkan Düzvarım yönteminin (méthode directe) temelini oluşturduğu söylenebilir.
Düzvarım yöntemine göre, “dil önce kulakla işitilecek, dille pekiştirilecek ve elle de
okunup yazılacaktır.” 77 Diğer bir deyişle, Dilbilgisi- Çeviri yönteminde yabancı dil
öğretiminde, anadilin önemi vurgulanırken, Düzvarım yönteminde ise dil öğretimi,
77 Ö.Demirel, Yabancı Dil Öğretimi, Pegem A Yayıncılık, 2004, s.31
amaç dilin etkin bir şekilde kullanımıyla mümkün olmaktadır. Bu yöntem, her ne
kadar yabancı dil öğrenmede dört temel becerinin gelişimine önem verse de, dilin,
iletişim kurmak için öğrenilmesi gerektiğini savunur, bu sebeple Düzvarım
yöntemine göre, öğrenen kişide önce konuşma ve dinleme yetileri geliştirilmelidir.
Bunun sonucu olarak, sınıfta telaffuz çalışmalarına önem verildiği söylenebilir. Diğer
yöntemde olduğu gibi, derslerde çeviri ve dilbilgisi çalışmaları yapılmaz. Örneğin,
verilen bir sözcüğün, göze hitap eden kavramı ile arasına çeviri girdiğinde,
öğrencinin öğrenmesinin güçleştiği düşünülür, dolayısıyla “öğretilecek olan dil ile
buna karşılık gelen kavram arasında dolaysız bir bağlantının kurulması”78 amaçlanır.
Sözcüklerin, dilbilgisi kalıplarının öğretimi sözlü olarak yapılır. Diyalogla başlayan
derslerde, sözcükler ve dilbilgisi kuralları, görsel öğelerin kullanımıyla ve
“tümevarım yoluyla” öğretilir. Sınıf içinde dinleme ve tekrar teknikleri uygulanır.
Amaç dili iyi bilen ve konuşan öğretmen aracılığıyla, öğrencinin sınıf içinde aktif
olması sağlanır. Öğrenen, sadece sorulan soruları cevaplamakla yetinmemeli, aynı
zamanda soru da sormalıdır. Öğreten ise, öğrenciye anlatmak istediğini açıklama ya
da çeviri yoluyla değil, nesne ve resim göstererek yapmalıdır.
Yabancı dil öğretiminin bu yöntemin esaslarına uygun olabilmesi için
öğrencinin, amaç dili, sınıf dışında duyması ve uygulaması gerekmektedir.
Günümüzde de yabancı dil öğretiminde iletişim kurmak en önemli amaçtır ve bunun
mümkün olması için Düzvarım yönteminde olduğu gibi öğrenen kişinin bu dili
günlük hayatında da kullanması kaçınılmazdır, ancak bu uygulamanın hâlâ
yapılabilmesi mümkün olmamıştır.
78 ibid, s. 32.
2.2.3- Kulak- Dil Alışkanlığı Yöntemi
Bloomfield, Brooks ve Lado gibi yapısalcı dilbilimcilerin ve Skinner gibi
davranışçı psikologların görüşlerinin etkisinde kalan, 1940’lı ve 1950’li yıllarda
ortaya çıkan Kulak-Dil Alışkanlığı yöntemi (méthode audio-orale), “kolej
öğrencilerinin yabancı dil öğrenmeleri için Fries ve Lado tarafından geliştirilen
Michigan Yöntemi ve yine Michigan Üniversitesi tarafından geliştirilen Ordu
Yöntemi’nin bir benzeri olarak kabul edilmektedir”.79
Bu yönteme göre, dil öğrenimi, önce dinleme, sonra konuşma ve daha sonra
okuma, yazma tekniklerinin sırasıyla öğrenciye verilmesi yoluyla mümkün
olmaktadır. Diğer bir deyişle Dilbilgisi- Çeviri yönteminin etkili olmadığını savunan
bu yöntemde okullarda eğitim, dilbilgisi çalışmaları, yazılı dilbilgisi
alıştırmalarından ve uzun açıklamalardan ziyade sınıf içi Mim-Mem, yani “söyleneni
tekrar etme ve tekrarla ezberlenen cümle kalıplarına benzer cümle üretme”80
çalışmasının uygulanmasıyla, cümle kalıplarını öğrencilere öğretme yoluyla
yapılmaktadır. Konular, konuşma ve dinleme tekniklerinin kullanımıyla, yani kulak-
dil eğitimiyle işlenmektedir. Sözcük öğretiminde, amaç dili konuşan toplumun o
sözcüğü nasıl anladığına önem verilir, böylece o toplumun kültürünün de öğrenilmesi
sözcük öğretiminde önemli rol oynamaktadır.
Bu yöntemde, yabancı dil öğrenenlerin, “sınıfta yabancı dil konuşma
zorunluluğu getirdiği için”81 dinleme ve konuşma becerilerinin geliştiği, ancak
“zihinsel sürece ve zihinsel kavramaya yer vermediği için, yalnızca biçime ve
otomatik öğrenmeye dayalı”82 bir eğitimin söz konusu olduğu söylenebilir. 79 Ö.Demirel, Yabancı Dil Öğretimi, Pegem A Yayıncılık, 2004, s. 34. 80 ibid, s. 35. 81 Ö.Demirel, Yabancı Dil Öğretimi, Pegem A Yayıncılık, 2004, s. 36.
Sınıf içinde yapılan etkinliklerde, çok fazla alıştırmaya yer verilen bu
yöntemde alıştırmalar hep ünite başlarında yer alan diyaloglara bağlıdır.
Günümüzde dil ediniminde, dört temel becerinin de çok önemli olduğu
bilinir; ancak, Kulak- Dil Alışkanlığı yönteminin dinleme ve konuşma becerilerini
geliştirirken, öğrencilerde okuma ve yazma becerilerinin de gelişimine engel
olabileceği savunulabilir. Ayrıca bu yöntemde jest ve mimiklerin kullanımının var
olması çocukların dil öğrenmelerinde ilgilerini çekse de yetişkinler için durumun
böyle olmadığı düşünülebilir. 83
2.2.4- Görsel-İşitsel Yöntem
İkinci Dünya Savaşı’yla beraber, Fransızcanın gitgide daha az kullanılır hale
gelmesini sağlayan İngilizcenin günden güne uluslararası iletişim dili haline geldiğini
görürüz. 1950’li yılların ortalarında, Fransızcanın Dünyada yayılımının devamını
sağlamak için başta, Görsel-İşitsel yöntemin (méthode structuro-globale audio-
visuelle) ilk teorik açıklamalarını yapan Peter Guberina olmak üzere bu konuda,
birçok bilim insanının çalışmaları olmuştur.84
Görsel-İşitsel yöntemde ana amaç, sözlü iletişimin öğrenimini sağlamaktır,
ancak o zamana değin edebi eserlerin kullanıldığı klasik dilin değil, bir kitaba bağlı
kalmadan, günlük hayatta kullanılan dilin iletişimine önem verilmiştir.
İkinci dilin geliştirilmesi için içerikten ziyade söyleyiş biçimlerinin önem
kazandığı esastır.
82 ibid, s. 36. 83 ibid, s. 38. 84 Bkz. C.Germain, Evolution de l’enseignement des langues:5000 ans d’histoire, CLE International, 1993, s. 153.
Bu yöntemde, dil ediniminde yer alan dört temel becerinin geliştirilmesi
öngörülse de, yazma becerisinden çok konuşma becerisine öncelik tanınır. Yöntemin
öncülerinin de, dilin temelinde anlamı genel olarak kavramayı yeterli bulmalarından
da bu açıkça anlaşılmaktadır.
Günlük hayatta konuşulan Fransızcaya önem veren bu yöntemde, diğer
yöntemlerde var olmayan duygu ve düşüncelerin ifadesi değer kazanmaktadır. Bu
ifadelerde yine ilk defa jestlerin, mimiklerin önemli olduğu görülür.85
Yönteme göre, amaç dilin toplumunun kültürü dilin tamamlayıcısı rolündedir,
ancak kitaplarda yer alan diyalogların içeriği sadece edebi değildir, toplumun yaşam
biçiminden de fikirler verecek metinler yer almaktadır.
Görsel-İşitsel yöntemde, “öğrenen” kişi, kendisine verilen görevleri yerine
getirmeli, “öğreten”in her türlü talimatına uymalıdır; yani öğrenen özerkliğinin
olmadığı söylenebilir. Ancak öğrenci, sınıf içinde, hem dinleyerek, anlayarak ve
ezberleyerek hem de tekrar çalışmaları yaparak ve konuşarak etkin bir rol
üstlenmelidir.
Kulak-Dil Alışkanlığı yönteminden ziyade, Düzvarım yöntemine daha yakın
olduğu düşünülen bu yöntemde, amaç dili öğretirken asla anadile başvurulmaz;
öğretmen sınıf içi birçok etkinlik yaptırabilir: drama, resimler üzerine soru sorma,
serbest çalışma, vb… Öğrenciler tarafından yapılan hatalar öğreten tarafından hemen
düzeltilmez.
Görsel-İşitsel yöntemde diğer bir önemli konu ise, öğretmenin sınıf içinde
yaptıracağı dinleme ve izleme çalışmaları için gerekli aletleri iyi kullanmasını
85 C.Germain, Evolution de l’enseignement des langues:5000 ans d’histoire, CLE International, 1993, s. 154.
bilmesinin gerekliliğidir; bunun için öğretmenin eğitim almasının uygun olacağı
düşünülür.86
Yabancı dil öğretiminde sözlü iletişimin geliştirilmesini öngören ve bunu da
hem görsel hem de işitsel teknikleri kullanarak yapmak isteyen bu yöntemin
ülkemizde birçok okulda araç-gereç yetersizliği nedeniyle uygulanamadığı bir
gerçektir.
2.2.5- Bilişsel Öğrenme Yaklaşımı
Bilişsel öğrenme kuramcısı Ausubel ile ünlü dilbilimci Chomsky’nin
görüşlerinin etkisinde ortaya çıkan Bilişsel Öğrenme yaklaşımına (méthode
cognitive) göre, dil öğrenimi, “öğrenen” kişinin “zihinsel etkinliğini yansıtır”87 ve
“daha önce öğrenmiş oldukları ile yeni öğrenmiş olduklarının bütünleşmesiyle
anlamlı öğrenme”88 gerçekleşir.
Chomsky, “dil olgusunu dil edimi ile dil yetisi olarak ikiye ayırarak” 89dil
öğrenimini, alışkanlık sürecinden çıkartmış, öğrencilerin düşünerek öğrenmelerini
sağlayacak yaratıcı sürece yönlendirmiştir. Böylece öğrenen kişi, dilin kurallarını
ezber tekniğiyle değil düşünerek öğrenecektir.
Ausubel’e göre ise, yeni öğrenilen her bilgi geçmişte tam olarak edinilen
bilgilerle bütünleşirse anlamlı öğrenme olur; yani “bilişsel öğrenmenin özelliği yeni
bilgilerin depolanması ve eski bilgilerin yeni anlamlar ve bağlar kazanmasıdır.”90
86 C.Germain, Evolution de l’enseignement des langues:5000 ans d’histoire, CLE International, 1993, s.157. 87 Ö.Demirel, Yabancı Dil Öğretimi, Pegem A Yayıncılık, 2004, s. 39. 88 ibid, s. 39. 89 ibid, s. 39. 90 Ö.Demirel, Yabancı Dil Öğretimi, Pegem A Yayıncılık, 2004, s. 39.
Bu görüşler bağlamında, bilişsel öğrenme yaklaşımı, dil ediniminde dört
temel becerinin de geliştirilmesine olanak sağlar. Ancak sınıf içinde telaffuz
çalışmalarından ziyade duyduğunu anlamayı geliştirecek çalışmalar yapılır.
Dilbilgisi-Çeviri yönteminde olduğu gibi bu yöntemde de anadilin
kullanılmasına ve çeviriye yer verilir. Öğrenen kişi hem anadilini hem de amaç dilini
iyi bilmeli, her iki kültürü de iyi tanımalıdır; böylece dili anlamlandırarak bilinçli bir
şekilde öğrenmesi kolaylaşır.
Bilişsel öğrenme yaklaşımında öğrenen özerkliğinin var olduğunu
söyleyebiliriz; öğretmen, öğrenci ile sınıf içinde sürekli etkileşimde olsa da kesin
yetkili değildir, sadece “öğrenmeyi kolaylaştırıcı” kişidir.
Bu yaklaşıma göre, “dil, iletişim aracı olarak değil, düşünceyi ifade etme
aracı olarak görülür”91 ve bu noktada şimdi inceleyeceğimiz “İletişimci
yaklaşım”dan ayrılır.
2.2.6- İletişimci Yaklaşım
Dil öğrenmede amacın, kuralları öğrenmekten ziyade, iletişim kurmak olduğu
görüşünü savunan toplumbilimciler, “dilin doğasını açıklamak için iletişim yetisinin
de, Chomsky’nin dil olgusunu açıklarken ileri sürdüğü edim ve yeti kavramlarıyla
beraber anılmasının”92 uygun olacağı görüşündedirler; bu sebeple, dilbilgisi
kurallarının yanında, konuşmada kullanılan kavramların da öğrenilmesi gerekliliğini
vurgularlar.
91 ibid, s. 40. 92 C.Germain, Evolution de l’enseignement des langues:5000 ans d’histoire, CLE International, 1993, s. 201.
İletişimci yaklaşıma (l’approche communicative) göre, “dil her şeyden önce
iletişim aracı olarak kabul edilir.”93 Dilbilgisi kalıplarının, sözcük bilgisinin öğretimi
öğrencide iletişim yetisini geliştirme amacına yöneliktir. Ancak amaç dilin
kurallarını bilmenin bu dilde iletişim kurmak için yeterli olmadığı söylenebilir;
iletişim kurmak için öğrenilecek dilin nerede ve nasıl kullanılacağını, diğer bir
deyişle, “dilin kullanımının kurallarını da bilmek gerekir.”94 Öğrencinin, hangi
durumlarda, hangi kişilerle iletişim kurarken nasıl dilbilimsel kalıplar kullanacağını
iyi bilmesi ve anlaması gerekir. Bu çalışmaların tümü, sadece öğrenen kişinin amaç
dilde tam bir iletişim kurabilmesini sağlamaktır.
İletişimci yaklaşımda, dil ediniminde dört temel becerinin geliştirilmesine,
öğrenen kişinin ihtiyacına göre önem verildiği görülür, çünkü bir dilde yazılı ve
sözlü iletişim kurabilmek için o dilin dilbilgisi kurallarını, sözcük bilimini çok iyi
bilmek gerekir. İletişimci yaklaşımı savunanlar geçmişte uygulanan ezber tekniğine
tümüyle karşı çıkarlar; onlara göre, öğrencinin cümleleri anlaması ve kavraması ve
daha sonra da günlük hayatında uygulayabilmesi önemlidir, diğer yöntemlerde var
olan “anadil kullanımı ve çeviri çalışmaları, öğrenciye fayda sağlayacaksa
kullanılabilir.”95
“Öğreten kişi, günlük hayatta kullanılan ve öğrencinin ilgisine ve
ihtiyaçlarına hitap edecek gazete makaleleri, tren biletleri gibi gerçek belgeleri sınıf
içi etkinliklerde kullanır.”96 Bu etkinliklerde, öğreten kişi sınıfta öğrencilerin
otoritesi değil sadece paydaşıdır. Öğrenme işi gerçekleşirken, öğrenen kişi,
öğretmene göre sınıfta daha sorumlu bir role sahiptir. Öğretmen, sınıf içinde
93 ibid, s. 202. 94 ibid, s. 203. 95 Ö.Demirel, Yabancı Dil Öğretimi, Pegem A Yayıncılık, 2004, s. 51. 96 C.Germain, Evolution de l’enseignement des langues:5000 ans d’histoire, CLE International, 1993, s. 212.
öğrencinin iletişim kurabileceği ortamı sağlamakla yükümlüdür ve bunu yaparken de
sınıfta her türlü öğretim araç ve gereçlerinden, tüm tekniklerden faydalanmalıdır.
Öğrencilerin edindikleri yabancı dilde en büyük sorunlarının, o dili günlük
hayatlarında kullanamamaktan kaynaklandığını söyleyebiliriz. Günümüzde de hâlâ
kullanımı süren İletişimci yaklaşımın, yıllar boyunca geçerliliğini korumasına sebep
olarak, dil ediniminde her zaman sorun olan iletişim yetisinin gelişimine ayrı bir yer
vermesini gösterebiliriz.
2.2.7- Doğal Yöntem
Dilbilgisi-Çeviri yöntemine tepki olarak ortaya çıkan Doğal yöntem (méthode
naturelle), “yabancı dilin anadile benzer bir yolla öğretilmesini”97 savunur.
Bu yöntemde, dilbilgisi öğretimi, çeviri, okuma- yazma ve söyleyiş
alıştırmaları yapılmaz, sadece sınıf içinde konuşma ve dinleme etkinlikleri yapılır.
Öğrenen özerkliğinin olmadığı, öğretmen merkezli bir eğitim uygulanmasını
onaylayan bu yönteme göre, öğretmen ya yabancı kökenli olmalı ya da amaç diline
anadili gibi hakim olmalıdır. 98
Doğal yöntemin, öğrencilere edinilen dilde sık kullanılan sözcüklerin
öğretiminin yapılması şu şekilde gerçekleşir: Öğrenci, bir metnin yazılı halini
görmeden önce bu metni dinler ve taklit tekniğiyle dinlediğini tekrar eder;
karşılaşılan telaffuz hataları, öğretmen tarafından yaptırılan sesli okumayla
düzeltilmeye çalışılır.
97 Ö. Demirel, Yabancı Dil Öğretimi, Pegem A Yayıncılık, 2004, s. 40. 98 Bkz. ibid, s. 41.
Bu yöntemde, öğrencinin sınıf içinde etkin olması amaçlanır; öğrenen kişi,
yanlış yapmaktan korkmadan sınıf içinde konuşmalıdır; öğretmen öğrencinin
hatalarını hemen düzeltir ve günlük konuşma parçalarından ezber tekniği yoluyla
metinler öğreterek konuşmaktan sakınan öğrencinin rahatlamasını sağlar.
Doğal yöntemin günümüzde geçerliliğinin olmamasına sebep olarak, “her
bireyin, yaş ve eğitim düzeylerinin ne olursa olsun aynı şekilde öğrenebileceği
görüşünü”99 savunması gösterilebilir, çünkü yükseköğretim aşamasında bulunan bir
öğrenci ile ilköğretim çağında bulunan bir öğrencinin aynı tekniklerle öğreniminin
sağlanması olası değildir. Doğal yöntem, uygulanan tekniklerin öğrenen kişinin
yaşına uygunluğu göz önünde bulundurularak zamanla geliştirilmeye çalışılmıştır.
2.2.8- Seçmeli Yöntem
Yöntemler karması olarak da adlandırılan Seçmeli yöntem de (méthode
éclectique), öğreten kişi, sınıf içinde öğrencilerin amaç dili edinimlerinde çeşitli
yöntemlerden faydalanır; tüm yöntemleri çok iyi bilen öğretmen her yöntemin etkili
yönlerini belirler. Örneğin, “sözcük öğretiminde Düzvarım yöntemine, dilbilgisi
kurallarını öğretmede Bilişsel Öğrenme yaklaşımına”100 başvurur.
Dil öğretiminin amaç dilde yapılmasını öngören, gerekirse anadile
başvurulmasının uygun olacağını belirten bu yöntemde, çeviri çalışmaları,
“başlangıç düzeyindeki öğrenciler için öğrenme yöntemi olarak uygun bir yaklaşım
değildir.”101
99 Ö.Demirel, Yabancı Dil Öğretimi, Pegem A Yayıncılık, 2004, s. 42. 100 ibid, s. 52. 101 Ö.Demirel, Yabancı Dil Öğretimi, Pegem A Yayıncılık, 2004, s. 52.
Seçmeli yöntemde, dört temel becerinin geliştirilmesine önem verilir;
öğrenci, cümleler kurarak sözcük öğrenimine başlamalı, zamanı gelince de okuma ve
yazma alıştırmaları yaparak bu becerilerini de geliştirmelidir.
Öğretmen, “her dersten önce öğrencilerine ne öğreneceklerini ve nasıl
öğreneceklerini bildirmeli”102, iletişim yetisinin kazandırılmasında önemli rollere
sahip olan, jest ve mimiklerin kullanımına özen göstermelidir. Her öğrencinin
öğrenmede “bireysel farklılıklar” gösterebileceğini düşünmesi gereken öğretmenin
öğrencilerine karşı tutumları da bu yönde olmalıdır.
Her yöntemin etkin yönlerini benimseyen Seçmeli yönteme karşı
eğitimcilerin olumlu görüşte oldukları söylenebilir; bu sayede öğretmen, teknikleri,
yöntemleri iyi bilecek ve sürekli kendini yenileme yoluna gidecektir.
102 ibid, s. 53.
2.3- Ders Kitabı İncelemeleri
2.3.1- Fransızca Ders Kitabı-V
İlk olarak inceleyeceğimiz, “Fransızca Ders Kitabı-V” adlı ders kitabımız,
Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu’nun 16/09/1940 tarih ve 175 sayılı
kararıyla ders kitabı olarak kabul edilmiş, Yayımlar ve Basılı Eğitim Malzemeleri
Genel Müdürlüğü’nün 02/07/1966 tarih ve 9659 sayılı emriyle on beşinci defa olarak
6000 sayı basılmıştır. 20 cm. boyunda ve 13 cm. eninde karton kapak ciltli olan bu
ders kitabı, 207 sayfa saman kağıttan meydana gelmiştir.
İstanbul’da Milli Eğitim Basımevi tarafından basılan kitabın yazarları, Agreje
Profesör Camille Bergeaud, İstanbul Eğitim Enstitüsü Fransızca Öğretmeni İzzet
Hamit Ün ve Galatasaray Lisesi eski Müdürü Behçet Güçer’dir. Kitap, dört
bölümden oluşmaktadır; her bölümün içerisinde okuma parçaları ve şiirler
bulunmaktadır.
Lise-II sınıf düzeyi için yazılan bu kitap, temel dilbilgisi kuralları
alıştırmalarından, kelime açıklamaları ve alıştırmalarından, çeviri ve okuma-yazma
alıştırmalarından oluşmaktadır. Düzvarım yöntemi ilkelerine göre düzenlendiğinden
esas amaç, konuşmayı öğretmek olarak belirtilmiştir. İşleyeceğimiz örnek parçayla,
kitabın giriş kısmında verilen bilgilere uygunluğu belirlemek amacıyla kitabın, “La
Famille” başlıklı ilk bölümünün, “Maman” adlı ilk parçasını inceleyeceğiz:103
MAMAN
Charles-Louis Phillippe’in “La Mère et l’Enfant” adlı kitabından alınan bu
parçada, ilk aşama olarak, öğreten kişi, öğrencilere yazar hakkında kısa bir bilgi
verdikten sonra, her paragrafı okur ve ardından açıklamalarını yapar. Bu çalışmanın
103 Not: Söz konusu ünite, tezimizin, “Ekler” kısmında yer almaktadır.
ardından öğrencilere parça okutulur ve öğretmen tarafından sorular sorularak
öğrencilerin parçayı anlamaları sağlanır.
İkinci aşamada, parça altı başlık altında incelenir; ilk başlık olan “Mots et
Expressions” kısmında, öğretmen öğrencilere parçada bulunan bilinmeyen
sözcüklerin ve kalıpların Fransızca açıklamalarını yapar: “C’est à douze ans que j’ai
commencé à te comprendre.. signifie j’ai commencé à te comprendre à douze ans.”
104
İkinci başlık olan “Grammaire” kısmında ise, müfredatta yer alan dilbilgisi
konularının sırasına göre açıklamaları yer alır: “Avec tous ses travaux: tous est ici
adjectif indéfini (masc. tout, tous; fém. toute, toutes)”105
Üçüncü başlık “Idées et Sentiments” kısmındaysa, parçada yazarın duygu ve
düşünceleri kısaca belirtildikten sonra, öğrencilerden, bir insanın ülkesine duyduğu
sevgi gibi duyguları ifade eden kelimeleri bulmaları istenir; bu çalışma, öğrencinin
kelime çalışması yapmasını, parçanın ana düşüncesine erişmesini, duygu analizi
yapmasını sağlar.
Dördüncü bölüm de, “Exercises de vocabulaire” olarak adlandırılıyor ve iki
sorudan oluşuyor. İlk soruda öğrenciden, öğretilen kelimelerin sağlamasını yapmak
üzere bir çalışma isteniyor: “Comment est habillée la mère?...”106 Öğretmen, bu
sorunun yazılı değil sözlü olarak cevaplanmasını isteyerek, öğrencinin sınıf içinde
sözlü iletişimine olanak tanıyor. İkinci soruda ise, parçanın bir paragrafının
Fransızcadan Türkçeye çevirisinin yapılması isteniyor. Öğrenci bu sayede hem çeviri
alıştırması yaparak hem de daha önce öğretilen kelimeleri kullanarak birinci soruya
104 C.Bergeaud, B.Güçer, İ.H.Ün, Fransızca Ders Kitabı-V, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1966, s. 2. 105 ibid, s. 3. 106 ibid, s. 4.
verdiği cevapla öğrendiği kelimeleri pekiştiriyor; çeviri alıştırmasının düzeltilmesi
sınıfta tüm öğrencilerin katılımıyla gerçekleşiyor.
“Exercises et leçon de grammaire” adlı beşinci bölüm, dört sorudan
oluşmaktadır; birinci soruda parçanın ikinci paragrafının dikte edilmesi isteniyor; bu
sayede öğrencinin duyma, anlama ve yazma becerilerinin gelişimi sağlanıyor. İkinci,
üçüncü ve dördüncü sorular da öğrencinin dilbilgisi kurallarını iyi anlayıp
anlamadığını ölçecek niteliktedir, soruları cevaplandıran öğrencinin eksik olduğu
yerleri bilerek bilgisini kuvvetlendirme yoluna gitmesi amaçlanır.
“Exercise de rédaction” isimli son kısımda ise, öğrenciye, yazma becerisini
geliştirecek, işlenen üniteyle ilgili bir kompozisyon konusu veriliyor; bu çalışmayla
öğrenci yazma becerisini geliştirirken, kendi duygu ve düşüncelerini de ifade etmiş
oluyor.
İncelemiş olduğumuz bu kitabın, alıştırmalarının çok çeşitli olduğu
söylenebilir, ancak öğretmen bu alıştırmaların hangisini sınıf içinde uygulayacağı
konusunda serbesttir.
Düzvarım yöntemi ilkelerine göre hazırlanmış olduğu belirtilen bu kitabın,
birçok alıştırmasıyla bu savını doğruladığını düşünebiliriz; ancak öğrencide iletişim
yetisinin geliştirilmesine dayalı alıştırmaların azlığı ve sınıf içinde yapılan
etkinliklerde nesnelerin görsel araç olarak kullanıldığına dair herhangi bir bilgi
verilmemesi, aklımızda bu yöntemin gerekenleri tam anlamıyla yerine getirmediği
düşüncesini oluşturmaktadır.
2.3.2- Fransızca Ders Kitabı-IV
“Fransızca Ders Kitabı-IV” adlı ders kitabımız, Maarif Vekaleti Talim ve
Terbiye Kurulu’nun 25/03/1955 tarih ve 611.204/992 sayılı kararı üzerine ders kitabı
olarak kabul edilmiş, Yayım Müdürlüğü’nün 12/07/1955 tarih ve 6113/10955 sayılı
emriyle birinci defa olarak 5000 sayı basılmıştır. 20 cm. boyunda ve 13 cm. eninde
karton kapak ciltli olan bu ders kitabı, 223 sayfa saman kağıttan meydana gelmiştir.
İstanbul’da Maarif Basımevi tarafından basılan kitabın yazarları, ilk
incelediğimiz kitabın da yazarları olan Agreje Profesör Camille Bergeaud ve İstanbul
Eğitim Enstitüsü Fransızca Öğretmeni İzzet Hamit Ün’dür. Kitap, sekiz bölümden ve
yirmi altbölümden oluşmaktadır; her altbölümün içerisinde okuma parçaları, resimler
ve şiirler bulunmaktadır.
Lise-I sınıfları için yazılmış olan bu kitabın önsözünde hangi yöntemin
ilkelerine göre yazıldığı belirtilmemiştir. Öğrencilerin ilgisini çekeceği düşünülen
metinlerden oluşan bu kitapta, metinlerde geçen yeni kelimelerin öğretimine,
öğrencilerde iletişimi sağlayacağı düşünülen diyaloglara ve dilbilgisi çalışmalarına
yer verilmiştir.
Kitabın, hangi yöntemin kurallarına göre düzenlendiğini anlamak için, “La
maison” adlı birinci bölümde ilk parça olarak yer alan “Le Foyer”107 isimli metni
inceleyeceğiz:
LE FOYER
Charles Delon’a ait olan bu metnin hemen başında, metnin içerisinde yer alan
ve dilbilgisi bölümünde işlenecek olan konular yer almaktadır. Parçanın başında ya
da kitabın önsözünde, metnin okunmasında nasıl bir yol izleneceği konusunda bir
bilgi verilmemiştir.
“Le Foyer” adlı metnin hemen ardından, bir resim yer almaktadır; resmi
incelediğimizde metnin başlığıyla ilintili olduğunu söyleyebiliriz: Bu resimde, anne,
107 Not: Söz konusu ünite, tezimizin, “Ekler” kısmında yer almaktadır.
baba ve iki çocuktan oluşan bir ailenin evlerinde çocukları ile ilgilendiklerini
görürüz.
Resmin hemen ardından da, “Vocabulaire” adı altında öğrencilere öğretilecek
kelimeler ve kalıplar verilmiştir; bir tablo içerisinde gösterilen her kelimenin
karşısında isim ya da sıfat halleri yazılmıştır:
“ penser….la pensée” , “ seulement….seul, la solitude”108, vs…
Kelimelerin hemen ardından, tablo şeklinde fiiller ve dokuz zamanda
( Infinitif Présent, Indicatif Présent, Imparfait, Passé Simple, Passé Composé, Futur,
Conditionnel Présent, Subjonctif Présent, Impératif) çekimleri verilmiştir.
“Questionnaire” adlı kısma geldiğimizde yedi soru ve yanlarında cevap
niteliğinde, boşluklar bırakılmış cümleler görüyoruz; bu bölümün altında bu
alıştırmanın, sınıfta sözlü olarak ya da evde yazılı olarak hazırlanabileceğini belirten
bir not vardır. Bu durum da bizlere, bu alıştırmanın uygulanışına göre, öğrencide bir
yetiyi geliştirmeye yönelik olacağını gösterir; eğer bu alıştırma, sınıf içinde sözlü
olarak yapılırsa öğrencinin konuşma yetisini, yazılı olarak yapılırsa yazma yetisini
geliştirecektir.
Bu çalışmanın ardından gelen “Exercise de vocabulaire” adlı bölüm, iki
kısma ayrılıyor: birinci kısım, kelimelerin anlamlarının verildiği, kalıpların
açıklamalarının yapıldığı “Etude de mots”; ikinci kısım ise, metinle ilgili olan altı
tane sorunun yer aldığı “Questions” adındadır. Bu bölümün, öğrencinin kelime
haznesini zenginleştireceği ve anlamada kolaylık kazandıracağı, soruların da sınıf
içinde etkinlik şeklinde yapılması durumunda öğrencide iletişim ve anlama yetilerini
geliştireceği söylenebilir.
108 C.Bergeaud, İ.H.Ün, Fransızca Ders Kitabı-IV, Maarif Basımevi, İstanbul, 1955, s. 4.
“Grammaire- Révision” adlı son kısımda ise, öğrencilere metnin en başında
belirtilen dilbilgisi konularının ayrıntısız bir şekilde anlatımı yapılmış ve ardından
verilen bilgileri pekiştirmeyi sağlayacak alıştırmalara geçilmiştir. Öğrencilere,
“avoir” ve “ être” fiillerinin dokuz zamanda da çekimleri gösterilmiş, sınıf içinde
öğretmen tarafından öğrencilere uygulatılacak bir dilbilgisi alıştırma örneği
verilmiştir. Dersin işlenişi bitirilirken, sınıfta, okunabileceğini düşündüğümüz
Gustave Droz’un, “Une Vieille Maison” adlı bir parçası ünite sonunda verilmiştir.
Bu ders kitabı için yapmış olduğumuz tüm bu incelemelere göre, kitabın
yabancı dil öğretiminde görsel araçları kullandığını ve dilbilgisi açıklamalarını
kapsadığını düşünerek, Düzvarım yöntemine göre yazılmış olabileceğini
söyleyebiliriz.
2.3.3- Je Parle Français-5/ Livre de l’élève
Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulunun
2.5.1985 gün ve 70 sayılı kararı ile ders kitabı olarak kabulü uygun görülen bu kitap,
Yayımlar Dairesi Başkanlığının 1.7.1985 tarih ve 88 sayılı yazısı ile yedinci defa
15000 adet İstanbul’da Milli Eğitim Basımevi’nde basılmıştır. “Je Parle Français-5”
adlı ders kitabı, 23 cm. boyunda 13 cm. eninde renkli karton kağıt ciltli, 171 sayfa
saman kağıdından meydana gelmektedir.
Ahmet Erbaş ve Halit Tanrıkulu tarafından yazılmış bu kitap, sekiz bölümden
oluşmaktadır; her bölüm kendi içinde “Oral”, “De l’oral à l’écrit” ve “Ecrit” olmak
üzere üç ana başlık altında incelenecektir. Kulak-Dil Alışkanlığı yöntemine göre
hazırlanan bu kitabın yöntemin kurallarına uygun olarak hazırlanıp hazırlanmadığını
tartışmak için ilk ünitesinde yer alan “Petites Boutiques et Grands Magasins” başlıklı
metni inceleyeceğiz:
PETITES BOUTIQUES ET GRANDS MAGASINS
“Petites Boutiques et Grands Magasins”109 başlıklı metnimiz, üç diyalog
halinde yazılmıştır. “Oral” başlıklı ilk kısımda, en başta bir resim bulunmaktadır ve
resmin hemen altında “Caroline parle avec sa mère” adlı ilk diyalog yer almaktadır.
Resme ilk baktığımızda öncelikle dikkatimizi bir market çekmektedir. Diyalogda yer
alan kişiler ise, adından da anladığımız gibi Caroline ve annesi Mme Darbois’dır.
İlk kısım, kendi içinde beş alıştırmayı barındırmaktadır: İlk olarak “Explications et
remarques” başlıklı kısım yer almaktadır. Bu kısımda, diyalogda italik yazılmış
kelimelerin anlamları verilmiştir, böylece öğrencinin diyalogu tam anlaması
sağlanmıştır.
“Questions sur le dialogue” adlı ikinci kısımda ise, diyalogla ilgili 13 tane
soru verilmiştir ve bu soruların öğrenciler tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
istenmiştir. Böylece bu çalışmanın da, sözel becerileri geliştirmeye ağırlık vererek,
öğrencinin konuşma ve dinleme yetilerini geliştirmeyi amaç edindiğini
söyleyebiliriz. Bu kısmın alıştırmasını tamamladıktan sonra, öğrenci, üçüncü kısımda
yazma becerisini geliştirmeye yarayacak “Je Parle Français-V”in, Alıştırma
Kitabında 5. ve 6. sayfalarda bulunan alıştırmaları yapacaktır. Ancak elimizde bu
Alıştırma Kitabı bulunamadığından nasıl bir çalışma olduğu konusunda bilgi
verememekteyiz.
Dördüncü kısım olan “Exercises de fixation” (Oral)’da, herhangi bir gramer
açıklamasının yapılmadan, bölümün beşinci kısmında öğrenciye, alıştırma kitabında
yapması için verilecek olan dilbilgisi alıştırmalarına birkaç örnek cümle
gösterilmiştir.
109 Not: Söz konusu ünite, tezimizin, “Ekler” kısmında yer almaktadır.
“Je Parle Français-5” adlı ders kitabının ilk ünitesinin diğer iki bölümünde de
derslerin işleniş sırası birinci bölümde olduğu gibidir, sadece diyalogların değiştiğini
görürüz.
İşlemiş olduğumuz ünitede, Kulak- Dil Alışkanlığı yönteminde olduğu gibi,
dilbilgisi kurallarına yer verilmediğini anlıyoruz; alıştırmalar da, yazma ve okuma
çalışmalarını içerse bile, daha çok dinleme ve konuşma çalışmalarına yöneliktir. Bu
nedenle, “Je Parle Français-5” adlı ders kitabı tam anlamıyla bir Kulak-Dil
Alışkanlığı yöntemine örnektir.
2.3.4- Salut/ Livre de l’élève
“Salut” adlı ders kitabı, Milli Eğitim Bakanlığı, Talim ve Terbiye Kurulu’nun
19.04.2007 gün ve 91 sayılı kararı ile ders kitabı olarak kabul edilmiş, Yayımlar
Dairesi Başkanlığının 04.06.2007 gün ve 2682 sayılı yazısı ile birinci defa İstanbul,
Tavaslı Matbaacılık tarafından 10500 adet basılmıştır. 30 cm. boyunda ve 21 cm.
eninde, beyaz kuşe kağıda basılmış, renkli, üzerinde Paris’in simgesi olarak
düşünülen Eiffel Kulesi’nin ve genç bir öğrenci topluluğunun resmi bulunan karton
ciltli, 134 sayfadan oluşan bir kitaptır.
Yazarları, Fransız Uzman Eric Cotro, H. Birsen Armutcuoğlu ve Selahattin
Saygı’dır. “Salut”, İletişimci yaklaşımın örnek alınarak, 10. sınıflar için hazırlandığı
bir materyaldir.
Bu yaklaşımın kurallarına uygunluğunu kitabın adı olan birinci üniteyi örnek
alarak inceleyeceğiz:
SALUT
“Salut” 110adlı ünitenin ilk sayfasında öğrencilerin, bu ünitede neleri
öğreneceklerine dair bilgilerin var olduğunu anlarız. İlk tanışma, selamlaşma,
kendini tanıtma durumlarının kısa diyaloglarla gösterilmesine çalışılan bu ilk ünite
de aynı zamanda durumları özetleyen resimlerin de yer aldığını görürüz.
Diyalogların okunmasından sonra, birinci alıştırmada, bu üç diyalogun
dinleme alıştırmasına yer verilir. Öğrencinin, dinleme aşamasından sonra,
duyduğunu tekrar etmesi ve diyalogları sesli bir şekilde okuması alıştırmalarına
geçilir. 4. alıştırmada da öğrencinin seçtiği bir diyalogu arkadaşıyla beraber
dramatize etmesi istenir. Bu alıştırmalardan da anlayacağımız gibi, öğrencinin
iletişim kurması için dinleme, anlama ve drama tekniğinin kullanılarak olayın içinde
var olma durumlarının tam anlamıyla sağlandığını anlarız.
Konuyla ilgili dilbilgisi, kelime ve kalıpların birer tablo halinde verildiğini
görürüz. Öğrencilere, diğer alıştırmalarda da resimlerle ilgili belli çalışmalar
yaptırılır; bunlar arasında kişiler arasında kullanılacak hitabın “sen” ya da “siz” mi
olacağına karar vermelerini sağlayacak resimleri incelemeleri ve yine bunlardan
biriyle ilgili bir diyalog yazımı yapmalarını içeren çalışmaları gösterebiliriz.
6. alıştırmada ise Fransızca ve Türkçe alfabelerin karşılaştırmalı öğretimini
sağlayan bir çalışma vardır, bu çalışmanın öğrenciyi eğlendirerek öğreteceğine
inanılır. 7. alıştırma ise 6. alıştırmanın pekiştirmesi olarak düşünülebilir.
8. alıştırmadaysa, daha önce tablo halinde verilen kelimelerin kullanımıyla
öğrencilerden diyalogu dramatize etmeleri istenmektedir.
110 Not: Söz konusu ünite, tezimizin, “Ekler” kısmında yer almaktadır.
9. ve 10. alıştırmalara geldiğimizde ise öğrencilerin oyun oynayarak
öğrenmelerini sağlayacak çalışmaların var olduğunu görürüz.
Alıştırmaların kısa bir içerik incelemesini yaptıktan sonra, “Salut” adlı ders
kitabının, iletişimci yaklaşımın özellikleri olan, dil ediniminde önemli olanın sadece,
dilde iletişimin sağlanması gerçeğini tüm alıştırmalarında görmekteyiz, yapılan
çalışmaların olduğu gibi öğrenciyi sürekli amaç dilde diyalog içinde bulundurması
bunun bir kanıtıdır.
Aynı zamanda öğreten kişinin neredeyse varlığının fark edilmediği de
kesindir, sınıf içi etkinliklerde tek baskın kişi öğrenen kişidir. Ancak 10. sınıflar için
hazırlanan bu kitabın alıştırmalarının seviyesinin olması gerekenden daha basit
olduğunu söyleyebiliriz; bunu da 1950’li yıllardan önce Fransızcanın okullarda, ders
programlarında birinci yabancı dil olarak öğretildiği, günümüzde ise ikinci yabancı
dil olarak öğretiliyor olmasına bağlayabiliriz.
Çalışmamızın, “Modeller” adlı ikinci kısmında geçmişten günümüze yabancı
dil eğitiminin nasıl bir gelişme gösterdiğini inceledikten sonra, yöntem ve
yaklaşımların özelliklerine değindik ve son olarak da, yöntem ve yaklaşımların
pekiştirmesini yapmak için farklı ders kitaplarından birer ünite örneği işledik; ancak,
her yöntem ve yaklaşım için birer ders kitabı elde edemedik, bu sebeple sadece,
Düzvarım yöntemine, Kulak-Dil Alışkanlığı yöntemine ve son olarak da İletişimci
yaklaşıma örnek olacak ders kitaplarından örnekler inceledik.
Tüm bu incelemelerimiz sonucu şu sonuçlara vardık:
- Ders kitaplarının önsöz kısmında kitapla, uygulanacak yöntemle ve
yazarlarla ilgili bilgiler yeterli değildir.
- Ders kitabı, hangi sınıf için yazıldıysa, o sınıfın dil seviyesine göre
alıştırmalar yer almalıdır.
- Sınıf içinde öğrenen özerkliğini sağlamanın, öğrencinin dili severek
ve hevesle edinmesine yardımcı olacağının göstergesidir.
- Geçmişten günümüze kadar bir yöntemin geçerliliğini koruyabilmesi
için, dilin iletişimsel yönüne önem vermesi kaçınılmazdır.
- Dil ediniminde var olan dört temel dil becerisinin de, birbirlerinden
ayrı düşünülmeden öğretilmesi esas olmalıdır; bu sayede dil
öğrenimi tam olarak sağlanır.
3.1- Genel Bulgular
Uygulamalar başlıklı üçüncü bölümümüzde, Türkiye’de Fransızcanın
ortaöğretim kurumlarındaki durumunu ortaya koymak, sorunların nedenini
belirlemek ve çözümler sunabilmek için Ankara’da bulunan altı ortaöğretim
kurumunda, ( Mehmet Emin Resulzade Anadolu Lisesi, Gölbaşı Anadolu Lisesi,
Ankara Anadolu Lisesi, Çankaya Lisesi, Kalaba Lisesi, Cumhuriyet Lisesi)
öğrencilere yönelik bir anket uygulaması yapılmıştır. Anket soruları, 26 maddeden
oluşmaktadır. Sorular, öğrencilerin kişisel özelliklerini, ailelerin iş ve eğitim
durumlarını, öğrencilerin yabancı dile yaklaşımlarını ve yabancı dil eğitimi
konusundaki düşüncelerini, Fransa ve Fransız dili hakkındaki görüşlerini, okullarında
yabancı dil eğitiminin durumunu ve fiziksel koşullarını araştırmaya yöneliktir.
“Uygulamalar” bölümünü üç altbaşlık altında inceleyeceğiz. İlk olarak, öğrencilerin
kişisel bilgilerinin yer aldığı sorular üzerine varılan bilgileri “Genel bulgular” başlığı
altında inceleyeceğiz; ikinci altbölümde, öğrencilerin yabancı dil ve Fransızca ile
ilgili sorulara verdikleri cevaplardan vardığımız bulguları irdeledikten sonra üçüncü
altbölümde, anket sonucunda tespit ettiğimiz sonuçlardan bahsedeceğiz. İstatistiksel
çözümleme teknikleri olan “ frekans”,111 “ yüzdelik”112 ve “ Pearson Ki-kare”113 testi
sonucu elde edilen bulgu ve yorumlar şu şekildedir:
111 Frekans: Ele aldığımız değişkenin yada ilgilendiğimiz özel bir olayın bütün içindeki sayısına o değişkenin frekansı denir. Örneğin değişkenimiz cinsiyet, ilgilendiğimiz özel durum ise kızlar ise; tüm öğrenciler içinde kızların sayısı kızların frekansıdır. 112 Yüzdelik: Bir olayın bütün içindeki oranının yüzde cinsinden ifade edilmesidir. 113 Pearson
2χ test istatistiği: Bu test istatistiği sınıflama-sınıflama, sınıflama-sıralama ya da sıralama-sınıflama ölçme düzeyinde ölçülen değişkenlerin testinde kullanılmaktadır. Yani frekans tabloları ve kategorik değişkenlerin test edilmesi için uygun bir testtir. Örneğin, cinsiyetimiz kız ve erkek olarak iki kategoriye ayrılır ve kızların ve erkeklerin frekansını yazdığımız tablolar ise frekans tablolarıdır. Bu test istatistiğinin kullanılabilmesi için iki değişkenimiz olması gerekmektedir. Örneğin cinsiyet ve öğrencinin Fransızcıya bakış açısı arasında ilişki olup olmadığını test etmek isteyelim; cinsiyet sınıflama ölçme düzeyinde ölçülen ve 2 kategorisi(kız/erkek) olan bir değişken, Fransızcıya bakış açısı ise sıralama ölçme düzeyinde ölçülen iyi bakıyorum/orta bakıyorum/kötü bakıyorum gibi 3 kategorisi olan bir değişken olsun. Bu durumda bu iki değişken yardımıyla
oluşturulan tabloya frekans tablosu denir ve bu iki değişken arasında ilişki olup olmadığını ölçmek için Pearson 2χ test
istatistiği kullanılır.
3.1.1- Öğrencilerin Cinsiyetlerine Göre Dağılımı
Araştırmamız doğrultusunda, Ankara’da bulunan altı ortaöğretim okulunda
492 öğrenciye anket çalışması yapılmış ve öğrencilere cinsiyetleri sorulmuştur. Elde
edilen sonuçlar Çizelge 1’de özetlenmiştir. Çalışmamıza katılan öğrencilerin 288’i
kız, 199’u ise erkektir. Bu ise araştırmaya katılan öğrencilerin %58.5’inin kız,
%40.4’nün erkek öğrenci olduğunu işaret etmektedir. Bununla birlikte 5 öğrenci
cinsiyetini belirtmemiştir.
Çizelge 1: Cinsiyet
Grafik 1: Öğrencilerin Cinsiyetlerine Göre Dağılımı
58,5%
40,4%
1,0%
Kız Erkek Cevapsız
Cinsiyet Frekans Yüzde Kız 288 58.5
Erkek 199 40.4 Cevapsız 5 1 Toplam 492 100
3.1.2- Öğrencilerin Ailelerinin Mesleklerinin Okullara Göre Dağılımı
Araştırmamız doğrultusunda öğrencilere sorulan anneniz ve babanız hangi
meslek grubunda çalışıyor sorusuna verilen cevaplar Çizelge 2’de özetlenmiştir.
Araştırmaya katılan 492 öğrenciden 1 tanesi hem annesinin hem de babasının hangi
meslek grubunda çalıştığını belirtmemiştir.
Yapılan araştırmada öğrencilerin annelerinin %4.07’si serbest, %5.09’u özel
sektör, %24.64’ü devlet memuru, %52.95’i çalışmıyor, %13.23’ü ise başka bir
meslek grubunda görev almaktadır. Öğrencilerin babalarının %23.42’si serbest,
%11.61’i özel sektör, %38.69’u devlet memuru, %6.72’si işçi, %17.72’si ise ya
çalışmamakta ya da başka bir meslek grubunda görev almaktadır. Bununla birlikte
öğrencilerin %1.83’ü yalnızca babalarının hangi meslek grubunda çalıştıkları
sorusuna cevap vermemiştir. Öğrencilerin ailelerinin sosyo-ekonomik durumlarını
ortaya koyacak verilere bakıldığında, 92 tanesinin yani %18.70’inin babasının devlet
memuru annesinin ise çalışmadığı görülmüştür. Bunun haricinde 75 tanesinin yani
%15.24’ünün hem annesinin hem de babasının devlet memuru olduğu görülmüştür.
Grafik 2: Öğrencilerin Ailelerinin Mesleklerinin Okullara Göre Dağılımı
0
5
10
15
20
25
30
Bab
a S
erbe
st
Bab
a Ö
zel S
ektö
r
Bab
a D
evle
t Mem
uru
Bab
a İş
çi
Bab
a D
iğer
Bab
a C
evap
sız
Bab
a S
erbe
st
Bab
a Ö
zel S
ektö
r
Bab
a D
evle
t Mem
uru
Bab
a D
iğer
Bab
a S
erbe
st
Bab
a Ö
zel S
ektö
r
Bab
a D
evle
t Mem
uru
Bab
a İş
çi
Bab
a D
iğer
Bab
a C
evap
sız
Bab
a S
erbe
st
Bab
a Ö
zel S
ektö
r
Bab
a D
evle
t Mem
uru
Bab
a İş
çi
Bab
a D
iğer
Bab
a C
evap
sız
Bab
a S
erbe
st
Bab
a Ö
zel S
ektö
r
Bab
a D
evle
t Mem
uru
Bab
a İş
çi
Bab
a D
iğer
Anne Serbest Anne Özel Sektör Anne Devlet Memuru Anne Çalışmı yor Anne Diğer
Gölbaşı A.L. Ankara A.L. Resulzade A.L. ÇankayaL. Kalaba L. Cumhuriyet L.
Çizelge 2: Ailelerin Meslek Durumu OKUL Anne Meslek
Baba Meslek
Göl
başı
A.L
.
Ank
ara
A.L
.
Res
ulza
de A
.L.
Çan
kaya
. L.
Kal
aba.
L.
Cum
huri
yet L
.
Top
lam
Frekans 3 3 2 1 0 2 11 Yüzde 0.61 0.61 0.41 0.20 0.00 0.41 2.24
Frekans 0 1 0 0 0 0 10 Yüzde 0.00 0.20 0.00 0.00 0.00 0.00 0.20
Frekans 2 2 0 0 1 0 5 Yüzde 0.41 0.41 0.00 0.00 0.20 0.00 1.02
Frekans 0 0 0 0 1 0 1 Yüzde 0.00 0.00 0.00 0.00 0.20 0.00 0.20
Frekans 0 1 0 0 0 0 1 Yüzde 0.00 0.20 0.00 0.00 0.00 0.00 0.20
Frekans 0 0 1 0 0 0 1
Serbest
Serbest Özel Sektör Devlet Memuru İşçi Diğer Cevapsız
Yüzde 0.00 0.00 0.20 0.00 0.00 0.00 0.20 Frekans 1 0 1 2 2 2 8 Yüzde 0.20 0.00 0.20 0.41 0.41 0.41 1.63
Frekans 2 1 0 4 0 1 8 Yüzde 0.41 0.20 0.00 0.81 0.00 0.20 1.63
Frekans 1 2 0 1 0 0 4 Yüzde 0.20 0.41 0.00 0.20 0.00 0.00 0.81
Frekans 1 1 1 1 0 1 5
Özel Sektör
Serbest Özel Sektör Devlet Memuru Diğer
Yüzde 0.20 0.20 0.20 0.20 0.00 0.20 1.02 Frekans 5 5 3 0 0 1 14 Yüzde 1.02 1.02 0.61 0.00 0.00 0.20 2.85
Frekans 2 8 5 0 0 1 16 Yüzde 0.41 1.63 1.02 0.00 0.00 0.20 3.25
Frekans 12 27 23 3 1 9 75 Yüzde 2.44 5.49 4.67 0.61 0.20 1.83 15.24
Frekans 0 0 0 0 1 0 1 Yüzde 0.00 0.00 0.00 0.00 0.20 0.00 0.20
Frekans 0 1 7 1 0 3 12 Yüzde 0.00 0.20 1.42 0.20 0.00 0.61 2.44
Frekans 1 0 2 0 0 0 3
Devlet Memuru
Serbest Özel Sektör Devlet Memuru İşçi Diğer Cevapsız
Yüzde 0.20 0.00 0.41 0.00 0.00 0.00 0.61 Frekans 14 20 6 9 18 4 71 Yüzde 2.85 4.07 1.22 1.83 3.66 0.81 14.43
Frekans 5 6 7 1 7 2 28 Yüzde 1.02 1.22 1.42 0.20 1.42 0.41 5.69
Frekans 16 24 26 5 13 8 92 Yüzde 3.25 4.88 5.28 1.02 2.64 1.63 18.70
Frekans 2 10 2 2 10 1 27 Yüzde 0.41 2.03 0.41 0.41 2.03 0.20 5.49
Frekans 6 7 2 7 9 6 37 Yüzde 1.22 1.42 0.41 1.42 1.83 1.22 7.52
Frekans 2 1 0 1 1 0 5
Çalışmıyor
Serbest Özel Sektör Devlet Memuru İşçi Diğer Cevapsız
Yüzde 0.41 0.20 0.00 0.20 0.20 0.00 1.02 Frekans 1 3 2 0 2 3 11 Yüzde 0.20 0.61 0.41 0.00 0.41 0.61 2.24
Frekans 3 1 0 0 0 0 4 Yüzde 0.61 0.20 0.00 0.00 0.00 0.00 0.81
Frekans 4 1 2 1 2 4 14 Yüzde 0.81 0.20 0.41 0.20 0.41 0.81 2.85
Frekans 1 1 0 0 1 1 4 Yüzde 0.20 0.20 0.00 0.00 0.20 0.20 0.81
Frekans 4 12 7 4 1 4 32
Diğer
Serbest Özel Sektör Devlet Memuru İşçi Diğer
Yüzde 0.81 2.44 1.42 0.81 0.20 0.81 6.50 Frekans 88 138 99 43 70 53 491 Toplam Yüzde 17.92 28.10 20.16 8.75 14.25 10.79 100
Bu verilere göre, ankete katılan öğrencilerimizin annelerinin yarısından
çoğunun çalışmadığı, babalarının da çoğunlukla devlet memuru olarak görev
yaptıklarını söyleyebiliriz. Buna göre, uygulamaya katılmış öğrencilerin yabancı dil
eğitimi alırken ihtiyaç duyabilecekleri desteklerin, maddi imkanların sağlanmasında
ailelerin ekonomik düzeyinin önemli olduğunu vurgulamak gerekir; bu kanıyla
ailelerin meslek durumlarının öğrencilerin yabancı dilde zorlanmasıyla arasında bir
ilişkinin olup olmadığını bu bölümün ikinci altbaşlığında inceleyeceğiz.
3.1.3- Öğrencilerin Ailelerinin Eğitim Düzeylerinin Okullara Göre
Dağılımı
Araştırmamız doğrultusunda öğrencilere sorulan “anneniz ve babanızın
eğitim düzeyleri nedir” sorusuna verilen cevaplar Çizelge 3’de özetlenmiştir.
Araştırmaya katılan 492 öğrenciden 1 tanesi hem annesinin hem de babasının eğitim
düzeyini belirtmemiştir. Yapılan araştırmada öğrencilerin annelerinden %19.55’i
ilkokul mezunu, %11.61’i ortaokul mezunu, %31.16’sı lise mezunu, %36.04’ü
üniversite mezunu, %1.63’ü ise diğer eğitim düzeyindedir. Babalardan %10.18’i
ilkokul mezunu, %5.91’i ortaokul mezunu, %29.32’si lise mezunu, %53.36’sı
üniversite mezunu, %0.81’i ise diğer eğitim düzeyindedir, bununla birlikte
öğrencilerin %0.40’ı yalnızca babalarının hangi eğitim düzeyinde oldukları sorusuna
cevap vermemiştir.
Grafik 3: Öğrencilerin Ailelerinin Eğitim Düzeylerinin Okullara Göre Dağılımı
0
10
20
30
40
50
60
Bab
a İlk
okul
Bab
a O
rtaok
ul
Bab
a Li
se
Bab
a Ü
nive
rsite
Bab
a İlk
okul
Bab
a O
rtaok
ul
Bab
a Li
se
Bab
a Ü
nive
rsite
Bab
a İlk
okul
Bab
a O
rtaok
ul
Bab
a Li
se
Bab
a Ü
nive
rsite
Bab
a D
iğer
Bab
a C
evap
sız
Bab
a O
rtaok
ul
Bab
a Li
se
Bab
a Ü
nive
rsite
Bab
a C
evap
sız
Bab
a İlk
okul
Bab
a O
rtaok
ul
Bab
a D
iğer
Anne İlkokul Anne Ortaokul Anne Lise Anne Üniversite Anne Diğer
Gölbaşı A.L. Ankara A.L. Resulzade A.L. Çankaya L. Kalaba L. Cumhuriyet L.
Çizelge 3: Ailelerin Eğitim Durumu OKUL Anne Eğitim
Baba Eğitim
Göl
başı
A.L
.
Ank
ara
A.L
.
Res
ulza
de A
.L.
Çan
kaya
. L.
Kal
aba.
L.
Cum
huri
yet L
.
Top
lam
Frekans 3 11 3 5 10 3 35 Yüzde 0.61 2.24 0.61 1.02 2.04 0.61 7.13
Frekans 1 3 0 1 6 1 12 Yüzde 0.20 0.61 0.00 0.20 1.22 0.20 2.44
Frekans 5 12 4 0 14 3 38 Yüzde 1.02 2.44 0.81 0.00 2.85 0.61 7.74
Frekans 2 2 1 1 1 4 11
İlkokul
İlkokul Ortaokul Lise Üniversite Yüzde 0.41 0.41 0.20 0.20 0.20 0.81 2.24
Frekans 1 1 0 0 1 1 4 Yüzde 0.20 0.20 0.00 0.00 0.20 0.20 0.81
Frekans 1 2 0 3 4 2 12 Yüzde 0.20 0.41 0.00 0.61 0.81 0.41 2.44
Frekans 3 6 4 7 7 2 29 Yüzde 0.61 1.22 0.81 1.43 1.43 0.41 5.91
Frekans 2 4 0 1 2 3 12
Ortaokul
İlkokul Ortaokul Lise Üniversite Yüzde 0.41 0.81 0.00 0.20 0.41 0.61 2.44
Frekans 0 1 1 1 4 0 7 Yüzde 0.00 0.20 0.20 0.20 0.81 0.00 1.43
Frekans 0 1 0 0 2 0 3 Yüzde 0.00 0.20 0.00 0.00 0.41 0.00 0.61
Frekans 13 15 5 7 8 7 55 Yüzde 2.65 3.05 1.02 1.43 1.63 1.43 11.20
Frekans 20 26 19 9 3 9 86 Yüzde 4.07 5.30 3.87 1.83 0.61 1.83 17.52
Frekans 0 0 1 0 0 0 1 Yüzde 0.00 0.00 0.20 0.00 0.00 0.00 0.20
Frekans 0 0 1 0 0 0 1
Lise
İlkokul Ortaokul Lise Üniversite Diğer Cevapsız
Yüzde 0.00 0.00 0.20 0.00 0.00 0.00 0.20 Frekans 0 0 1 0 0 0 1 Yüzde 0.00 0.00 0.20 0.00 0.00 0.00 0.20
Frekans 2 7 8 3 1 1 22 Yüzde 0.41 1.43 1.63 0.61 0.20 0.20 4.48
Frekans 36 44 48 5 5 15 153 Yüzde 7.33 8.96 9.78 1.02 1.02 3.05 31.16
Frekans 0 0 1 0 0 0 1
Üniversite
Ortaokul Lise Üniversite Cevapsız Yüzde 0.00 0.00 0.20 0.00 0.00 0.00 0.20
Frekans 0 0 0 0 2 2 4 Yüzde 0.00 0.00 0.00 0.00 0.41 0.41 0.81
Frekans 0 1 0 0 0 0 1 Yüzde 0.00 0.20 0.00 0.00 0.00 0.00 0.20
Frekans 0 2 1 0 0 0 3
Diğer
İlkokul Ortaokul Diğer Yüzde 0.00 0.41 0.20 0.00 0.00 0.00 0.61
Frekans 89 138 98 43 70 53 491 Toplam Yüzde 18.12 28.10 19.95 8.75 14.25 10.79 100
Öğrencilerin ailelerinin sosyo-kültürel durumlarını ortaya koyacak verilere
bakıldığında 153 tanesinin yani %31.16’sının hem babasının hem de annesinin
üniversite mezunu olduğu görülmüştür. Bunun haricinde 86 tanesinin yani
%17.51’inin babasının üniversite mezunu annesinin ise lise mezunu olduğu
görülmüştür. Buna göre, uygulamaya katılmış, yabancı dil eğitimi alan öğrencilerin
öğrendikleri yabancı dilde zorlanıp zorlanmamalarının ailelerinin sosyo-kültürel
durumuyla bir ilişkisi olabileceği düşüncesiyle, ikinci altbaşlıkta konuyla ilgili bir
inceleme yapılmıştır.
3.1.4- Yurtdışında Bulunmuş Olan Öğrencilerin Okullara Göre Dağılımı
Araştırmamız doğrultusunda öğrencilere sorulan “yurtdışında bulundunuz
mu?” sorusuna evet diyenlerin okullara göre dağılımları Çizelge 4’de özetlenmiştir.
Araştırmaya katılan 492 öğrenciden 90 tanesi yurtdışında bulunduğunu belirtmiştir.
Yurtdışında bulunan öğrencilerden en fazla yurtdışında bulunmuş öğrenci sayısı 29
tane yani %32.2 ile Ankara Anadolu Lisesi’nde okuyan öğrencilerdir. Bununla
birlikte, en az yurtdışında bulunmuş öğrenci sayısı 4 tane yani %4.4 ile Kalaba
Lisesi’nde okuyan öğrencilerdir.
Çizelge 4: Yurtdışında Bulunma
Okul Frekans Yüzde Gölbaşı A.L. 20 22.2 Ankara A.L. 29 32.2
Resulzade A.L. 20 22.2 Çankaya L. 5 5.6 Kalaba L. 4 4.4
Cumhuriyet L. 12 13.3 Toplam 90 100
Grafik 4: Yurtdışında Bulunmuş Olan Öğrencilerin Okullara Göre Dağılımı
22,22%
32,22%22,22%
5,56%
4,44%
13,33%
Gölbaşı A.L. Ankara A.L. Resulzade A.L. Çankaya L. Kalaba L. Cumhuriyet L.
Bu verilere göre, ankete katılmış öğrencilerin yabancı dil öğrenmelerine
rağmen yurt dışında bulunma oranlarının azlığı, Türkiye’de öğrencilere uygulanan
yabancı dil eğitiminde karşılaşılan sorunların bir sebebi olarak gösterilebilir.
Öğrenciler, öğrendikleri dili o ülkede kullanma olanağı bulamamaktadır, bu sebeple
yabancı dil eğitimi alan öğrencilerimiz bu dilleri kendi ana dilleri gibi iletişim amaçlı
kullanamamaktadır.
3.1.5- Öğrencilerin Yurtdışında Bulundukları Ülkelerin Okullara Göre
Dağılımı
Araştırmamız doğrultusunda yurtdışında bulunan öğrencilere sorulan hangi
ülkede bulundunuz sorusuna cevap verenlerin okullara göre dağılımları Çizelge 5’de
özetlenmiştir. Araştırmaya katılan 492 öğrenciden 90 tanesi yurtdışında bulunduğunu
belirtmiştir. Bununla birlikte, bir öğrenci birden fazla ülkeye gitmiş olabileceğinden
frekans tablosundaki toplam sayı 103’tür. Yurt dışına çıkan öğrencilerin 18 tanesi
yani %17.48’i Fransa’da, 15 tanesi yani %14.56’sı İngiltere’de ve 53 tanesi yani
%51.46’sı diğer ülkelerde bulunmuştur. Fransa’da bulunan öğrencilerin 10 tanesi
yani %9.71’i Ankara Anadolu Lisesi’nde, Almanya’da bulunan öğrencilerin 4 tanesi
yani %3.88’i Gölbaşı Anadolu Lisesi’nde, İngiltere’de bulunan öğrencilerin 6 tanesi
yani 5.83’ü Mehmet Emin Resulzade Anadolu Lisesi’nde ve diğer ülkelerde bulunan
öğrencilerin 17 tanesi yani %16.50’si Ankara Anadolu Lisesi’nde okumaktadır.
Öğrencilerin yurtdışında bulunma yüzdeleri bakımından Çizelge 4’te de olduğu gibi
en fazla Ankara Anadolu Lisesinde okudukları görülmektedir.
Çizelge 5: Yurtdışında Bulunulan Ülkeler Ülkeler
Göl
başı
A.L
.
Ank
ara
A.L
.
Res
ulza
de
A.L
.
Çan
kaya
. L.
Kal
aba.
L.
Cum
huri
yet
L.
Top
lam
Frekans 1 10 5 1 0 1 18 Fransa Yüzde 0.97 9.71 4.85 0.97 0.00 0.97 17.48
Frekans 1 1 1 0 0 1 4 Belçika Yüzde 0.97 0.97 0.97 0.00 0.00 0.97 3.88
Frekans 0 2 0 0 0 1 3 İsviçre Yüzde 0.00 1.94 0.00 0.00 0.00 0.97 2.91
Frekans 4 2 0 1 2 1 10 Almanya Yüzde 3.88 1.94 0.00 0.97 1.94 0.97 9.71
Frekans 2 5 6 1 0 1 15 İngiltere Yüzde 1.94 4.85 5.83 0.97 0.00 0.97 14.56
Frekans 13 17 10 3 1 9 53 Diğer Yüzde 12.62 16.50 9.71 2.91 0.97 8.74 51.46
Frekans 21 37 22 6 3 14 103 Toplam Yüzde 20.39 35.92 21.36 5.83 2.91 13.59 100
Grafik 5: Öğrencilerin Yurtdışında Bulundukları Ülkelerin Okullara Göre Dağılımı
0
2
4
6
8
10
12
14
16
18
Gölbaşı A.L. Ankara A.L. Resulzade A.L. Çankaya L. Kalaba L. Cumhuriyet L.
Fransa Belçika İsviçre Almanya İngiltere Diğer
Yurt dışında bulunan öğrencilerin çoğunluğunun Ankara Anadolu
Lisesi’nden uygulamaya katılan öğrencilerin olması ve yine aynı liseden Fransa’da
bulunanların sayısının daha fazla olması, bu okulda Fransızcanın birinci yabancı dil
olarak okutulmasının etkili olabileceği savını doğrulayabilir.
3.1.6- Yurtdışında Fransa’da Bulunmuş Olan Öğrencilerin Bu Ülkede
Kalma Amaçlarının Okullara Göre Dağılımı
Fransa’da bulunan öğrencilerin bu ülkede ne amaçla bulundukları sorusuna
verdikleri cevapların okullara göre dağılımları Çizelge 6’da özetlenmiştir.
Yurtdışında bulunan 90 öğrenciden 18 tanesi Fransa’da bulunmuştur. Öğrencilerin 8
tanesi yani %44.44’ü gezme amaçlı, 6 tanesi yani %33.33’ü ailevi nedenlerden
dolayı Fransa’da bulunduklarını belirtmişlerdir.
Çizelge 6: Fransa’da Bulunma Amacı Amaç
Göl
başı
A.L
.
Ank
ara
A.L
.
Res
ulza
de
A.L
.
Çan
kaya
L.
Cum
huri
yet
L.
Top
lam
Frekans 1 6 1 0 0 8 Gezmek Yüzde 5.56 33.33 5.56 0.00 0.00 44.44
Frekans 0 0 2 0 0 2 Eğitim(dil okulu, yaz kampı) Yüzde 0.00 0.00 11.11 0.00 0.00 11.11
Frekans 0 4 2 0 0 6 Ailevi nedenler Yüzde 0.00 22.22 11.11 0.00 0.00 33.33
Frekans 0 0 0 1 1 2 Diğer Yüzde 0.00 0.00 0.00 5.56 5.56 11.11
Frekans 1 10 5 1 1 18 Toplam Yüzde 5.56 55.56 27.78 5.56 5.56 100
Grafik 6: Fransa'da Bulunmuş Olan Öğrencilerin Bu Ülkede Bulunma Amaçlarının Okullara Göre Dağılımı
0
1
2
3
4
5
6
7
Gölbaşı A.L. Ankara A.L. Resulzade A.L. Çankaya L. Cumhuriyet L.
Gezmek Eğitim(dil okulu, yaz kampı) Ailevi nedenler Diğer
Ankete katılan öğrencilerden, yurt dışı olarak Fransa’da bulunma oranı
Ankara Anadolu Lisesi’nde daha fazla olmasına rağmen, öğrencilerin Fransa’da
bulunma amaçlarına baktığımızda, öğrencilerin 6 tanesinin, yani %33.33’ünün
gezme amaçlı, 4 tanesinin, yani %22.22’sinin ailevi nedenlerden dolayı bu ülkede
bulunmuş olduklarını görürüz. Bu veri, bu lisede okuyan öğrencilerin Fransız dilini
öğrendikten sonra ülkeyi gezerek, kültürünü yaşayarak öğrenmek isteyebilecekleri ve
ailevi nedenlerden dolayı orada ikamet edip yaşayarak öğrendikleri bu dili,
Türkiye’ye döndüklerinde de, birinci yabancı dil olarak eğitim veren bir okulda
devam ettirmeyi tercih etmeleri savlarını güçlendirmektedir.
3.2- Yabancı Dil ile İlgili Bulgular
Fransız Dili ile İlgili Bulgular
Çalışmamızın ikinci altbölümünde de anketin, yabancı dil, Fransız dili ve
Fransa ile ilgili sorularından elde ettiğimiz bulguları ele alacağız:
3.2.1- Yabancı Dil Bilen Aileler
Araştırmamız doğrultusunda, ankete katılan 492 öğrencinin “Ailenizde
yabancı dil eğitimi alan var mı?” sorusuna verdikleri cevapların dağılımı Çizelge
7’de özetlenmiştir. Çalışmamıza katılan öğrencilerin 330 tanesinin ailesi yabancı dil
eğitimi almış, 156 tanesinin ailesi yabancı dil eğitimi almamıştır. Bu ise bu
araştırmaya katılan öğrencilerin ailelerinin %67.07’sinin yabancı dil eğitimi aldığını,
%31.71’inin ailesinin ise yabancı dil eğitimi almadığını işaret etmektedir. Bununla
birlikte 6 öğrenci bu soruya cevap vermemiştir.
Çizelge 7: Yabancı Dil Bilen Aileler
Yabancı Dil Bilme Frekans Yüzde Evet 330 67.07
Hayır 156 31.71 Cevapsız 6 1.22 Toplam 492 100
Grafik 7: Öğrencilerin Ailelerinin Yabancı Dil Bilme Durumlarının Dağılımı
67,07%
31,71%
1,22%
Evet Hayır Cevapsız
Uygulamaya katılan öğrencilerin ailelerinin çoğunun yabancı dil eğitimi
almış olması, çocuklarının yabancı dil eğitimi üzerine görüşlerini etkileyebilir
düşüncesiyle, ailede yabancı dil eğitimi alan fertlerin olması ile yabancı dilin gelecek
için önemli olduğunu düşünme arasında bir bağıntı olup olmadığını araştırdık:
3.2.2- Ailede Yabancı Dil Eğitimi Alan Fertlerin Olması İle Yabancı Dilin
Gelecek İçin Önemli Olduğunu Düşünme Arasındaki İlişki
Ailede yabancı dil eğitimi alan fertlerin olması ile yabancı dilin gelecek için
önemli olduğunu düşünme arasındaki ilişkinin testi için aşağıdaki hipotezler
oluşturulur.
0H : Ailede yabancı dil eğitimi alan fertlerin olması ve yabancı dilin gelecek
için önemli olduğunu düşünme arasında ilişki yoktur.
1H : Ailede yabancı dil eğitimi alan fertlerin olması ve yabancı dilin gelecek
için önemli olduğunu düşünme arasında ilişki vardır.
Ailede yabancı dil eğitimi alan fertlerin olması * yabancı dilin gelecek için
önemli olduğunu düşünme çapraz tablosu
Ailede yabancı dil eğitimi alma Toplam
Evet 314 146 460 Yabancı Dil Gelecek İçin ÖnemlimiHayır 8 5 13
Toplam 322 151 473 2χ (Ki-kare) değeri= 0.855, p değeri=0.931
Pearson Ki-kare testi için testin anlamlılık düzeyi olan p değeri 0.931
olduğundan, 0.05 anlamlılık düzeyinde ailede yabancı dil eğitimi alan fertlerin
olması ve yabancı dilin gelecek için önemli olduğunu düşünme arasında ilişki
olmadığını iddia eden sıfır hipotezi reddedilemez. Buradan, ailede yabancı dil eğitimi
alan fertlerin olması ve yabancı dilin gelecek için önemli olduğunu düşünme arasında
istatistiksel olarak bir ilişki olmadığı söylenir.
3.2.3- Öğrencilerin Gelecekleri İçin Yabancı Dilin Önemi Hakkındaki
Düşüncelerinin Okullara Göre Dağılımı
Ankete katılmış öğrencilerin gelecekleri için yabancı dilin önemli olup
olmadığı hakkındaki düşüncelerinin okullara göre dağılımı Çizelge 8’de
özetlenmiştir. Elde edilen sonuçlardan gelecekleri için yabancı dilin önemli olduğunu
düşünen öğrencilerin 134 tanesi yani %27.24’ü Ankara Anadolu Lisesi’nde, 94
tanesi yani %19.11’i Mehmet Emin Resulzade Anadolu Lisesi’nde ve 79 tanesi yani
%16.06’sı Gölbaşı Anadolu Lisesi’nde okumaktadır. Bununla birlikte ankete katılan
492 öğrenciden 13 tanesi yani %2.64’ü bu soruya cevap vermemiştir. Bu
çözümlemelere göre, öğrencilerin çoğu yabancı dili gerekli görmektedir, ancak bu
konuda ailelerinin yabancı dil eğitimi almış olmaları onlar üzerinde etki unsuru
değildir, zira çalışma hayatlarında ve iş bulma konusunda yabancı dilin gerekliliğini
düşünüyor olabilirler.
Çizelge 8: Öğrencilerin Gelecekleri İçin Yabancı Dilin Önemi Hakkındaki Düşünceleri Önemli mi?
Göl
başı
A.L
.
Ank
ara
A.L
.
Res
ulza
de
A.L
.
Çan
kaya
. L.
Kal
aba.
L.
Cum
huri
yet
L.
Top
lam
Frekans 79 134 94 39 69 51 466 Evet Yüzde 16,06 27,24 19,11 7,93 14,02 10,37 94,72
Frekans 5 2 1 3 1 1 13 Hayır Yüzde 1,02 0,41 0,20 0,61 0,20 0,20 2,64
Frekans 5 2 4 1 0 1 13 Cevapsız Yüzde 1,02 0,41 0,81 0,20 0,00 0,20 2,64
Frekans 89 138 99 43 70 53 492 Toplam Yüzde 18,09 28,05 20,12 8,74 14,23 10,77 100
Grafik 8: Öğrencilerin Gelecekleri İçin Yabancı Dilin Önemi Hakkındaki Düşüncelerinin Okullara Göre Dağılımı
0
20
40
60
80
100
120
140
Gölbaşı A.L. Ankara A.L. Resulzade A.L. Çankaya. L. Kalaba. L. Cumhuriyet L.
Evet Hayır Cevapsız
Gelecekleri için yabancı dilin önemine inanan öğrencilerin, yabancı dil
eğitiminin başlama zamanı ile ilgili görüşleri şu şekildedir:
3.2.4- Öğrencilerin Yabancı Dil Öğreniminin Başlama Zamanı İle İlgili
Düşüncelerinin Okullara Göre Dağılımı
Öğrencilerin yabancı dil öğreniminin başlama zamanı ile ilgili düşüncelerinin
okullara göre dağılımı Çizelge 9’da özetlenmiştir. Elde edilen sonuçlardan yabancı
dil eğitimi anaokulunda başlasın diyen öğrencilerin 63 tanesi yani %12.80’i Ankara
Anadolu Lisesi’nde, 44 tanesi yani %8.94’ü Gölbaşı Anadolu Lisesi’nde, ilkokulda
başlasın diyen öğrencilerin 64 tanesi yani %13.01’i Ankara Anadolu Lisesi’nde ve
51 tanesi yani %10.37’si Mehmet Emin Resulzade Anadolu Lisesi’nde okumaktadır.
Bununla birlikte ankete katılan 492 öğrenciden 5 tanesi yani %1.02’si bu soruya
cevap vermemiştir.
Çizelge 9: Öğrencilerin Yabancı Dil Öğreniminin Başlama Zamanı İle İlgili Düşünceleri Yabancı Dil Eğitimi Ne Zaman Başlamalı? G
ölbaşı
A.L
.
Ank
ara
A.L
.
Res
ulza
de A
.L.
Çan
kaya
. L.
Kal
aba.
L.
Cum
huri
yet L
.
Top
lam
Frekans 44 63 30 21 29 24 211 Anaokulunda Yüzde 8,94 12,80 6,10 4,27 5,89 4,88 42,89
Frekans 23 64 51 17 35 22 212 İlköğretimde Yüzde 4,67 13,01 10,37 3,46 7,11 4,47 43,09
Frekans 6 3 12 4 5 4 34 Ortaöğretimde Yüzde 1,22 0,61 2,44 0,81 1,02 0,81 6,91
Frekans 12 7 6 1 1 3 30 Diğer Yüzde 2,44 1,42 1,22 0,20 0,20 0,61 6,10
Frekans 4 1 0 0 0 0 5 Cevapsız Yüzde 0,81 0,20 0,00 0,00 0,00 0,00 1,02
Frekans 89 138 99 43 70 53 492 Toplam Yüzde 18,09 28,05 20,12 8,74 14,23 10,77 100
Grafik 9: Öğrencilerin Yabancı Dil Eğitiminin Başlama Zamanı İle İlgili Düşüncelerinin Okullara Göre Dağılımı
0
10
20
30
40
50
60
70
Gölbaşı A.L. Ankara A.L. ResulzadeA.L.
Çankaya. L. Kalaba. L. CumhuriyetL.
Anaokulunda İlköğretimde Ortaöğretimde Diğer Cevapsız
Uygulamaya katılan öğrencilerin çoğunluğunun yabancı dil eğitiminin,
anaokulu ve ilköğretim çağlarında, yani çok erken yaşta başlamasını istemelerini,
küçük yaşta edinilen her türlü bilginin akılda daha kalıcı olması düşüncesine ve aynı
zamanda “yabancı dil öğrenimi için çocuklarda en elverişli dönemin 4-7 yaş arası
olmasına”114 bağlayabiliriz. Bu sayede öğrenciler çalışma hayatına atılma zamanı
geldiğinde, bir ya da iki yabancı dili kullanmada yetkin olabilirler.
3.2.5- Öğrencilerin Okullarında Yabancı Dil Eğitimini Yeterli Bulup
Bulmamaları İle İlgili Düşüncelerinin Okullara Göre Dağılımı
Öğrencilerin okullarında yabancı dil eğitimini yeterli bulup bulmamaları ile
ilgili düşüncelerinin okullara göre dağılımı Çizelge 10’da özetlenmiştir. Elde edilen
sonuçlardan okullarında ki yabancı dil eğitimini yetersiz bulan öğrencilerin 80 tanesi
114 Alpar, M., “Okul Öncesi Yabancı Dil Öğretiminin Ülkemizdeki Yeri ve Önemi”, Türkiye’de Yabancı Dil Eğitimi Ulusal Kongresi Bildiri Kitapçığı, 2008, s. 84-86.
yani %16.26’sı Ankara Anadolu Lisesi’nde, 61 tanesi yani %12.40’ı Gölbaşı
Anadolu Lisesi’nde, yeterli bulan öğrencilerin 55 tanesi yani %11.18’i Mehmet Emin
Resulzade Anadolu Lisesi’nde okumaktadır. Bununla birlikte ankete katılan 492
öğrenciden 3 tanesi yani %0.61’i bu soruya cevap vermemiştir.
Çizelge 10: Öğrencilerin Yabancı Dil Eğitimini Yeterli Bulup Bulmamaları İle İlgili Düşünceleri Okulunuzdaki Yabancı Dil Eğitimi Yeterli mi? G
ölbaşı
A.L
.
Ank
ara
A.L
.
Res
ulza
de
A.L
.
Çan
kaya
. L.
Kal
aba.
L.
Cum
huri
yet
L.
Top
lam
Frekans 25 58 55 22 29 12 201 Evet Yüzde 5,08 11,79 11,18 4,47 5,89 2,44 40,85
Frekans 61 80 44 21 41 41 288 Hayır Yüzde 12,40 16,26 8,94 4,27 8,33 8,33 58,54
Frekans 3 0 0 0 0 0 3 Cevapsız Yüzde 0,61 0,00 0,00 0,00 0,00 0,00 0,61
Frekans 89 138 99 43 70 53 492 Toplam Yüzde 18,09 28,05 20,12 8,74 14,23 10,77 100
Grafik 10: Öğrencilerin Yabancı Dil Eğitimini Yeterli Bulup Bulmamaları İle İlgili Düşüncelerinin Okullara Göre Dağılımı
0102030405060708090
Gölbaşı A.L. Ankara A.L. ResulzadeA.L.
Çankaya. L. Kalaba. L. CumhuriyetL.
Evet Hayır Cevapsız
Sonuca göre, öğrencilerin çoğu okullarında yabancı dil eğitimini yetersiz
bulmaktadır. Buradan hareketle bizler de okullarında yabancı dil ders saatlerinin
öğrenciler için yeterli olup olmadığını araştırdık:
3.2.6- Öğrencilerin Okullarında Yabancı Dil Ders Saatlerini Yeterli
Bulup Bulmamaları İle İlgili Düşüncelerinin Okullara Göre Dağılımı
Öğrencilerin okullarında yabancı dil ders saatlerini yeterli bulup bulmamaları
ile ilgili düşüncelerinin okullara göre dağılımı Çizelge 11’de özetlenmiştir. Elde
edilen sonuçlardan okullarında ki yabancı dil ders saatlerini yetersiz bulan
öğrencilerin 72 tanesi yani %14.63’ü Ankara Anadolu Lisesi’nde, yeterli bulan
öğrencilerin 64 tanesi yani %13.01’i Ankara Anadolu Lisesi’nde, 53 tanesi yani
%10.77’si Mehmet Emin Resulzade Anadolu Lisesi’nde okumaktadır. Bununla
birlikte ankete katılan 492 öğrenciden 5 tanesi yani %1.02’si bu soruya cevap
vermemiştir.
Çizelge 11: Öğrencilerin Yabancı Dil Ders Saatlerini Yeterli Bulup Bulmamaları İle İlgili Düşünceleri Okulunuzdaki Yabancı Dil Ders Saatleri Yeterli mi? G
ölbaşı
A.L
.
Ank
ara
A.L
.
Res
ulza
de
A.L
.
Çan
kaya
. L.
Kal
aba.
L.
Cum
huri
yet
L.
Top
lam
Frekans 51 64 53 27 51 14 260 Evet Yüzde 10,37 13,01 10,77 5,49 10,37 2,85 52,85
Frekans 35 72 46 16 19 39 227 Hayır Yüzde 7,11 14,63 9,35 3,25 3,86 7,93 46,14
Frekans 3 2 0 0 0 0 5 Cevapsız Yüzde 0,61 0,41 0,00 0,00 0,00 0,00 1,02
Frekans 89 138 99 43 70 53 492 Toplam Yüzde 18,09 28,05 20,12 8,74 14,23 10,77 100
Grafik 11: Öğrencilerin Yabancı Dil Ders Saatlerini Yeterli Bulup Bulmamaları İle İlgili Düşüncelerinin Okullara Göre Dağılımı
0
10
20
30
40
50
60
70
Gölbaşı A.L. Ankara A.L. ResulzadeA.L.
Çankaya. L. Kalaba. L. CumhuriyetL.
Evet Hayır Cevapsız
Uygulamaya katılan öğrencilerin çoğunun, okullarında yabancı dil eğitimini
yetersiz bulmasına rağmen, yabancı dil ders saatlerini yeterli bulmaları, uygulama
yapılan bu okullarda yabancı dil eğitimi sorunları arasında fiziki koşullardan ziyade
sınıf içi yapılan uygulamalardaki yetersizlikleri ya da öğretmen ve öğrenci arasında
diyalog bozukluğunun olabileceğini düşündürmektedir.
Bu durumda, ankete katılan öğrencilere yabancı dil eğitiminde zorlanıp
zorlanmadıkları ve nedenleri sorulmuştur; veriler şu şekildedir:
3.2.7- Öğrencilerin Yabancı Dil Eğitiminde Zorlanıp Zorlanmamalarına
Göre Dağılımı
Araştırmamız doğrultusunda, ankete katılan 492 öğrencinin 259’unun yani
%52.6’sının yabancı dil eğitiminde zorlandığı, 223’ünün yani %45.3’ünün yabancı
dil eğitiminde zorlanmadığı gözlenmiştir. Bununla birlikte ankete katılan 492 kişiden
10 tanesi yani %2’si bu soruya cevap vermemiştir.
Çizelge 12: Yabancı Dil Eğitiminde Zorlanma
Yabancı Dil Eğitiminde Zorlanıyor musunuz?
Frekans Yüzde
Evet 259 52.6 Hayır 223 45.3
Cevapsız 10 2 Toplam 492 100
Grafik 12: Öğrencilerin Yabancı Dil Eğitiminde Zorlanıp Zorlanmamalarının Dağılımı
52,6%
45,3%
2,0%
Evet Hayır Cevapsız
Yabancı dil eğitiminde zorlanan öğrencilerin, “araç-gereç yetersizliği
yüzünden zorlanıyorum” diye düşünen öğrencilerin 5 tanesinin, yani %50’sinin
Gölbaşı Anadolu Lisesi’nde, 3 tanesinin, yani %30’unun Ankara Anadolu Lisesi’nde
okuduğu görülmüştür.
Çizelge 13: Araç-gereç yetersizliği
Okul Frekans Yüzde Gölbaşı A.L. 5 50 Ankara A.L. 3 30 Çankaya L. 2 20
Toplam 10 100
Grafik 13: Araç-Gereç Yetersizliği Yüzünden Yabancı Dil Eğitiminde Zorlanan Öğrencilerin Okullara Göre Dağılımı
50,0%
30,0%
20,0%
Gölbaşı A.L. Ankara A.L. Çankaya L.
Yabancı dil eğitiminde zorlanan öğrencilerin, “ders kitaplarının
anlaşılamaması yüzünden zorlanıyorum” diye seçenek işaretleyen öğrencilerden 5
tanesinin, yani %50’sinin Gölbaşı Anadolu Lisesi’nde, 3 tanesinin, yani %30’unun
Ankara Anadolu Lisesi’nde okuduğu görülmüştür.
Çizelge 14: Ders Kitaplarının Anlaşılamaması Okul Frekans Yüzde
Gölbaşı A.L. 2 6.9 Ankara A.L. 8 27.6
Resulzade A.L. 4 13.8 Çankaya L. 12 41.4 Kalaba L. 1 3.4
Cumhuriyet L. 2 6.9 Toplam 29 100
Grafik 14: Ders Kitaplarının Anlaşılamaması Yüzünden Yabancı Dil Eğitiminde Zorlanan Öğrencilerin Okullara Göre Dağılımı
6,9%
27,6%
13,8%
41,4%
3,4% 6,9%
Gölbaşı A.L. Ankara A.L. Resulzade A.L. Çankaya L. Kalaba L. Cumhuriyet L.
Yabancı dil eğitiminde zorlanan öğrencilerin, “uygulama çalışmalarının
yetersizliği yüzünden zorlanıyorum” diyenlerin 43 tanesinin, yani %31.6’sının
Ankara Anadolu Lisesi’nde, 35 tanesinin yani %25.7’sinin Mehmet Emin Resulzade
Anadolu Lisesi’nde okuduğu görülmüştür.
Çizelge 15: Uygulama Çalışmalarının Yetersizliği Okul Frekans Yüzde
Gölbaşı A.L. 25 18.4 Ankara A.L. 43 31.6
Resulzade A.L. 35 25.7 Çankaya L. 11 8.1 Kalaba L. 14 10.3
Cumhuriyet L. 8 5.9 Toplam 136 100
Grafik 15:Uygulama Çalışmalarının Yetersizliği Yüzünden Yabancı Dil Eğitiminde Zorlanan Öğrencilerin Okullara Göre Dağılımı
18,4%
31,6%25,7%
8,1%
10,3% 5,9%
Gölbaşı A.L. Ankara A.L. Resulzade A.L. Çankaya L. Kalaba L. Cumhuriyet L.
Yabancı dil eğitiminde zorlanan öğrencilerin, “derslerin yabancı dilde
işlenmesi yüzünden zorlanıyorum” diyenlerin 9 tanesinin, yani %32.1’inin Mehmet
Emin Resulzade Anadolu Lisesi’nde, 9 tanesinin, yani %32.1’inin Çankaya
Lisesi’nde okuduğu görülmüştür.
Çizelge 16: Derslerin Yabancı Dilde İşlenmesi Okul Frekans Yüzde
Gölbaşı A.L. 6 21.4 Ankara A.L. 2 7.1
Resulzade A.L. 9 32.1 Çankaya L. 9 32.1 Kalaba L. 1 3.6
Cumhuriyet L. 1 3.6 Toplam 28 100
Grafik 16: Derslerin Yabancı Dilde İşlenmesi Yüzünden Yabancı Dil Eğitiminde Zorlanan Öğrencilerin Okullara Göre Dağılımı
21,4%
7,1%
32,1%
32,1%
3,6% 3,6%
Gölbaşı A.L. Ankara A.L. Resulzade A.L. Çankaya L. Kalaba L. Cumhuriyet L.
Yabancı dil eğitiminde zorlanan öğrencilerin “diğer nedenler yüzünden
zorlanıyorum” diyenlerin 32 tanesinin, yani %41.6’sının Ankara Anadolu Lisesi’nde,
14 tanesinin, yani %18.2’sinin Mehmet Emin Resulzade Anadolu Lisesi’nde
okuduğu görülmüştür.
Çizelge 17: Diğer Nedenler Okul Frekans Yüzde
Gölbaşı A.L. 13 16.9 Ankara A.L. 32 41.6
Resulzade A.L. 14 18.2 Çankaya L. 7 9.1 Kalaba L. 7 9.1
Cumhuriyet L. 4 5.2 Toplam 77 100
Grafik 17: Diğer Nedenler Yüzünden Yabancı Dil Eğitiminde Zorlanan Öğrencilerin Okullara Göre Dağılımı
16,9%
41,6%18,2%
9,1%
9,1% 5,2%
Gölbaşı A.L. Ankara A.L. Resulzade A.L. Çankaya L. Kalaba L. Cumhuriyet L.
Bununla birlikte 4 öğrenci bu soruya cevap vermemiştir. Çözümlemeler
sonucunda ankete katılan öğrencilerin çoğunun yabancı dil eğitiminde zorlandığını,
bu durumu da çoğunlukla okullardaki uygulama çalışmalarının yetersizliği olarak
düşündüklerini görüyoruz
Ankete katılan öğrencilerin yabancı dilde zorlanmasıyla ailelerinin meslek
durumları arasında bir ilişki olup olmadığını araştırdık:
3.2.8- Babanın Meslek Durumu ile Yabancı Dil Derslerinde Zorlanma
Arasındaki İlişki
Babanın meslek durumu ile yabancı dil derslerinde zorlanma arasındaki
ilişkinin testi için aşağıdaki hipotezler oluşturulur.
0H : Babanın meslek durumu ve yabancı dil derslerinde zorlanma arasında
ilişki yoktur.
1H : Babanın meslek durumu ve yabancı dil derslerinde zorlanma arasında
ilişki vardır.
Babanın meslek durumu * yabancı dil derslerinde zorlanma çapraz tablosu
Babanın Meslek Durumu Serbest Özel Devlet İşçi Diğer Toplam
Evet 66 28 98 15 44 251 Zorluk Hayır 46 29 88 18 40 221
Toplam 112 57 186 33 84 472 2χ (Ki-kare) değeri= 8.758, p değeri=0.555
Pearson Ki-kare testi için testin anlamlılık düzeyi olan p değeri 0.555
olduğundan, 0.05 anlamlılık düzeyinde babanın meslek durumu ile yabancı dil
derslerinde zorlanma arasında ilişki olmadığını iddia eden sıfır hipotezi
reddedilemez. Buradan, babanın meslek durumu ile yabancı dil derslerinde zorlanma
arasında istatistiksel olarak bir ilişki olmadığı söylenir.
3.2.9- Annenin Meslek Durumu ile Yabancı Dil Derslerinde Zorlanma
Arasındaki İlişki
Annenin meslek durumu ile yabancı dil derslerinde zorlanma arasındaki
ilişkinin testi için aşağıdaki hipotezler oluşturulur.
0H : Annenin meslek durumu ve yabancı dil derslerinde zorlanma arasında
ilişki yoktur.
1H : Annenin meslek durumu ve yabancı dil derslerinde zorlanma arasında
ilişki vardır.
Annenin meslek durumu * yabancı dil derslerinde zorlanma çapraz tablosu
Annenin Meslek Durumu Serbest Özel Devlet Çalışmıyor Diğer Toplam
Evet 8 11 66 138 35 258 Zorluk Hayır 11 14 52 117 29 223
Toplam 19 25 118 255 64 481 2χ (Ki-kare) değeri= 4.76, p değeri=0.907
Pearson Ki-kare testi için testin anlamlılık düzeyi olan p değeri 0.907
olduğundan, 0.05 anlamlılık düzeyinde annenin meslek durumu ile yabancı dil
derslerinde zorlanma arasında ilişki olmadığını iddia eden sıfır hipotezi
reddedilemez. Buradan, annenin meslek durumu ile yabancı dil derslerinde zorlanma
arasında istatistiksel olarak bir ilişki olmadığı söylenir.
Bu istatistiksel çözümlemeler sonucunda, ankete katılan öğrencilerin
ailelerinin meslek durumu ile yabancı dilde zorlanmalarının arasında herhangi bir
ilişki bulunamamıştır. Böylece uygulama yapan öğrencilerin yabancı dilde
zorlanmalarının ailelerinin ekonomik durumuna bağlanamayacağını söyleyebiliriz.
Anket uygulamasına katılmış, yabancı dil eğitimi alan öğrencilerin
öğrendikleri yabancı dilde zorlanıp zorlanmamalarının ailelerinin sosyo-kültürel
durumuyla bir ilişkisi olabileceği düşünülebilir:
3.2.10- Babanın Eğitim Durumu ile Yabancı Dil Derslerinde Zorlanma
Arasındaki İlişki
Babanın eğitim durumu ile yabancı dil derslerinde zorlanma arasındaki
ilişkinin testi için aşağıdaki hipotezler oluşturulur.
0H : Babanın eğitim durumu ve yabancı dil derslerinde zorlanma arasında
ilişki yoktur.
1H : Babanın eğitim durumu ve yabancı dil derslerinde zorlanma arasında
ilişki vardır.
Babanın eğitim durumu * yabancı dil derslerinde zorlanma çapraz tablosu
Babanın Eğitim Durumu İlkokul Ortaokul Lise Üniversite Diğer Toplam
Evet 24 16 77 138 2 257 Zorluk Hayır 23 13 65 119 2 222
Toplam 47 29 142 257 4 479 2χ (Ki-kare) değeri= 5.416, p değeri=0.862
Pearson Ki-kare testi için testin anlamlılık düzeyi olan p değeri 0.862
olduğundan, 0.05 anlamlılık düzeyinde babanın eğitim durumu ile yabancı dil
derslerinde zorlanma arasında ilişki olmadığını iddia eden sıfır hipotezi
reddedilemez. Buradan, babanın eğitim durumu ile yabancı dil derslerinde zorlanma
arasında istatistiksel olarak bir ilişki olmadığı söylenir.
3.2.11- Annenin Eğitim Durumu ile Yabancı Dil Derslerinde Zorlanma
Arasındaki İlişki
Annenin eğitim durumu ile yabancı dil derslerinde zorlanma arasındaki
ilişkinin testi için aşağıdaki hipotezler oluşturulur.
0H : Annenin eğitim durumu ve yabancı dil derslerinde zorlanma arasında
ilişki yoktur.
1H : Annenin eğitim durumu ve yabancı dil derslerinde zorlanma arasında
ilişki vardır.
Annenin eğitim durumu * yabancı dil derslerinde zorlanma çapraz tablosu
Annenin Eğitim Durumu İlkokul Ortaokul Lise Üniversite Diğer Toplam
Evet 46 37 77 96 2 258 Zorluk Hayır 48 19 74 77 5 223
Toplam 94 56 151 173 7 481 2χ (Ki-kare) değeri= 12.350, p değeri=0.262
Pearson Ki-kare testi için testin anlamlılık düzeyi olan p değeri 0.262
olduğundan, 0.05 anlamlılık düzeyinde annenin eğitim durumu ile yabancı dil
derslerinde zorlanma arasında ilişki olmadığını iddia eden sıfır hipotezi
reddedilemez. Buradan, annenin eğitim durumu ile yabancı dil derslerinde zorlanma
arasında istatistiksel olarak bir ilişki olmadığı söylenir.
3.2.12- Öğrencilerin Fransa Hakkındaki Düşüncelerinin Okullara Göre
Dağılımı
Öğrencilerin Fransa hakkındaki düşüncelerinin okullara göre dağılımı Çizelge
18’de özetlenmiştir. Elde edilen sonuçlardan “Fransa çok iyi bir ülke” diyen
öğrencilerin 41 tanesi yani %8.33’ü Ankara Anadolu Lisesi’nde, “çok kötü bir ülke”
diyen öğrencilerin 11 tanesi yani %2.24’ü Gölbaşı Anadolu Lisesi’nde ve 11 tanesi
yani %2.24’ü Cumhuriyet Lisesi’nde okumaktadır. “Fransa hakkında fikrim yok”
diyen öğrencilerin 42 tanesi yani %8.54’ü Ankara Anadolu Lisesi’nde, 40 tanesi yani
%8.13’ü Gölbaşı Anadolu Lisesi’nde ve 35 tanesi yani %7.11’i Çankaya Lisesi’nde
okumaktadır. Bununla birlikte ankete katılan 492 öğrenciden 27 tanesi yani %5.49’u
bu soruya cevap vermemiştir.
Çizelge 18: Öğrencilerin Fransa Hakkındaki Düşünceleri Düşünce
Göl
başı
A.L
.
Ank
ara
A.L
.
Res
ulza
de
A.L
.
Çan
kaya
. L.
Kal
aba.
L.
Cum
huri
yet
L.
Top
lam
Frekans 7 41 14 10 16 19 107 Çok iyi Yüzde 1,42 8,33 2,85 2,03 3,25 3,86 21,75
Frekans 14 25 13 5 4 7 68 İyi Yüzde 2,85 5,08 2,64 1,02 0,81 1,42 13,82
Frekans 6 16 11 1 11 2 47 Orta Yüzde 1,22 3,25 2,24 0,20 2,24 0,41 9,55
Frekans 3 8 11 1 2 3 28 Kötü Yüzde 0,61 1,63 2,24 0,20 0,41 0,61 5,69
Frekans 11 5 9 2 10 11 48 Çok kötü Yüzde 2,24 1,02 1,83 0,41 2,03 2,24 9,76
Frekans 40 42 35 16 24 10 167 Fikrim yok Yüzde 8,13 8,54 7,11 3,25 4,88 2,03 33,94
Frekans 8 1 6 8 3 1 27 Cevapsız Yüzde 1,63 0,20 1,22 1,63 0,61 0,20 5,49
Frekans 89 138 99 43 70 53 492 Toplam Yüzde 18,09 28,05 20,12 8,74 14,23 10,77 100
Grafik 18: Öğrencilerin Fransa Hakkındaki Düşüncelerinin Okullara Göre Dağılımı
05
1015202530354045
Gölbaşı A.L. Ankara A.L. ResulzadeA.L.
Çankaya. L. Kalaba. L. CumhuriyetL.
Çok iyi İyi Orta Kötü Çok kötü Fikrim yok Cevapsız
Ankete katılan öğrencilerin Fransa hakkındaki görüşlerine baktığımızda,
çoğunluğun ülke konusunda herhangi bir bilgisinin olmadığını anlarız. Öğrencilerin,
Fransa’da bulunma azlığı göz önünde bulundurulursa, bu verilen cevapların çoğunun
“fikrim yok” ifadesini taşıması olağandır.
Öğrencilerin tanımadıkları kültürün dili hakkındaki görüşleri ise şu
şekildedir:
3.2.13- Öğrencilerin Fransız Dili Hakkındaki Düşüncelerinin Okullara
Göre Dağılımı
Öğrencilerin Fransız dili hakkındaki düşüncelerinin okullara göre dağılımı
Çizelge 19’da özetlenmiştir. Elde edilen sonuçlardan “Fransız dili önemli bir dil”
diyen öğrencilerin 66 tanesi yani %13.41’i Ankara Anadolu Lisesi’nde, “zor” diyen
öğrencilerin 60 tanesi yani %12.20’si Mehmet Emin Resulzade Anadolu Lisesi’nde
ve 52 tanesi yani %10.57’si Ankara Anadolu Lisesi’nde okumaktadır. “Fransız dili
geçersiz” diyen öğrencilerin 27 tanesi yani %5.49’u Gölbaşı Anadolu Lisesi’nde
okumaktadır. Bununla birlikte ankete katılan 492 öğrenciden 13 tanesi yani %2.64’ü
bu soruya cevap vermemiştir.
Çizelge 19: Öğrencilerin Fransız Dili Hakkındaki Düşünceleri Düşünce
Göl
başı
A.L
.
Ank
ara
A.L
.
Res
ulza
de
A.L
.
Çan
kaya
. L.
Kal
aba.
L.
Cum
huri
yet
L.
Top
lam
Frekans 9 66 23 19 20 29 166 Önemli Yüzde 1,83 13,41 4,67 3,86 4,07 5,89 33,74
Frekans 27 1 2 1 11 1 43 Geçersiz Yüzde 5,49 0,20 0,41 0,20 2,24 0,20 8,74
Frekans 3 5 6 7 4 7 32 Kolay Yüzde 0,61 1,02 1,22 1,42 0,81 1,42 6,50
Frekans 27 52 60 11 21 11 182 Zor Yüzde 5,49 10,57 12,20 2,24 4,27 2,24 36,99
Frekans 15 11 7 5 13 5 56 Diğer Yüzde 3,05 2,24 1,42 1,02 2,64 1,02 11,38
Frekans 8 3 1 0 1 0 13 Cevapsız Yüzde 1,63 0,61 0,20 0,00 0,20 0,00 2,64
Frekans 89 138 99 43 70 53 492 Toplam Yüzde 18,09 28,05 20,12 8,74 14,23 10,77 100
Grafik 19: Öğrencilerin Fransız Dili Hakkında Düşüncelerinin Okullara Göre Dağılımı
0
10
20
30
40
50
60
70
Gölbaşı A.L. Ankara A.L. ResulzadeA.L.
Çankaya. L. Kalaba. L. CumhuriyetL.
Önemli Geçersiz Kolay Zor Diğer Cevapsız
Elde edilen verilere göre, öğrencilerin Fransız dili hakkında düşünceleri ile
Fransa hakkındaki düşünceleri arasında bir ilişki kurulabilir:
3.2.14- Öğrencilerin Fransız Dili Hakkında Düşünceleri ile Fransa
Hakkındaki Düşünceleri Arasındaki İlişki:
Fransız dili hakkındaki düşünceler ve Fransa hakkındaki düşünceler
değişkenleri arasındaki ilişkinin testi için aşağıdaki hipotezler oluşturulur.
0H : Fransız dili hakkındaki düşünceler ve Fransa hakkındaki düşünceler
arasında ilişki yoktur.
1H : Fransız dili hakkındaki düşünceler ve Fransa hakkındaki düşünceler
arasında ilişki vardır.
Fransız dili hakkındaki düşünceler * Fransa hakkındaki düşünceler çapraz tablosu
Fransız Dili Hakkında Düşünceler Önemli Geçersiz Kolay Zor Diğer Toplam
Çok iyi 55 1 6 30 12 104 İyi 23 6 5 28 5 67
Orta 17 2 3 14 11 47 Kötü 5 5 0 15 3 28
Çok kötü 10 9 5 14 10 48
Fransa
Hakkındaki Düşünceler
Fikrim yok 47 17 12 73 14 163 Toplam 157 40 31 174 55 457
2χ (Ki-kare) değeri= 88.327, p değeri=0.000, İlişki katsayısı=0.189
Pearson Ki-kare testi için testin anlamlılık düzeyi olan p değeri 0.000
olduğundan, 0.05 anlamlılık düzeyinde Fransız dili hakkındaki düşünceler ve Fransa
hakkındaki düşünceler arasında ilişki olmadığını iddia eden sıfır hipotezi reddedilir.
Buradan, Fransız dili hakkındaki düşünceler ile Fransa hakkındaki düşünceler
arasında istatistiksel olarak bir ilişki olduğu söylenir. İstatistiksel olarak, Fransa
hakkında olumlu düşünenlerin Fransız dilinin önemli olduğunu düşündükleri
söylenebilir.
Fransız dilinin önemli olduğunun sonucuna göre, öğrencilerin ortaöğretim
programında bu dilin yerinin ne olması gerektiği konusundaki görüşlerini
incelediğimizde vardığımız sonuç şu şekildedir:
3.2.15- Öğrencilerin Fransız Dilinin Ortaöğretim Programındaki Yerine
İlişkin Düşüncelerinin Okullara Göre Dağılımı
Öğrencilerin “Fransız dilinin ortaöğretim programındaki yeri ne olmalıdır?”
sorusu ile ilgili düşüncelerinin okullara göre dağılımı Çizelge 20’de özetlenmiştir.
Elde edilen sonuçlardan “Fransız dili ortaöğretimde seçmeli ders olarak verilmelidir”
diyen öğrencilerin 70 tanesi yani %14.23’ü Ankara Anadolu Lisesi’nde, 61 tanesi
yani %12.40’ı Mehmet Emin Resulzade Anadolu Lisesi’nde, 45 tanesi yani %9.15’i
Gölbaşı Anadolu Lisesi’nde, “zorunlu ders olarak verilmelidir” diyen öğrencilerin 39
tanesi yani %7.93’ü Ankara Anadolu Lisesi’nde okumaktadır. Bununla birlikte
ankete katılan 492 öğrenciden 7 tanesi yani %1.42’si bu soruya cevap vermemiştir.
Çizelge 20: Öğrencilerin Fransız Dilinin Ortaöğretim Programındaki Yerine İlişkin Düşünceleri Fransız Dilinin Ortaöğretim Programındaki Yeri Ne Olmalıdır? G
ölbaşı
A.L
.
Ank
ara
A.L
.
Res
ulza
de A
.L.
Çan
kaya
. L.
Kal
aba.
L.
Cum
huri
yet L
.
Top
lam
Frekans 45 70 61 25 42 24 267 Seçmeli Ders Yüzde 9,15 14,23 12,40 5,08 8,54 4,88 54,27
Frekans 8 39 14 6 8 12 87 Zorunlu Ders Yüzde 1,63 7,93 2,85 1,22 1,63 2,44 17,68
Frekans 19 27 20 7 13 12 98 Gönüllü Ders Yüzde 3,86 5,49 4,07 1,42 2,64 2,44 19,92
Frekans 13 0 4 5 7 4 33 Eğitsel Kol Faaliyeti Şeklinde Serbest Çalışma
Yüzde 2,64 0,00 0,81 1,02 1,42 0,81 6,71
Frekans 4 2 0 0 0 1 7 Cevapsız Yüzde 0,81 0,41 0,00 0,00 0,00 0,20 1,42
Frekans 89 138 99 43 70 53 492 Toplam Yüzde 18,09 28,05 20,12 8,74 14,23 10,77 100
Grafik 20: Öğrencilerin Fransız Dilinin Ortaöğretim Programındaki Yerine İlişkin Düşüncelerinin Okullara Göre Dağılımı
01020304050607080
Gölbaşı A.L. Ankara A.L. ResulzadeA.L.
Çankaya. L. Kalaba. L. CumhuriyetL.
Seçmeli DersZorunlu DersGönüllü DersEğitsel Kol Faaliyeti Şeklinde Serbest ÇalışmaCevapsız
Verilere göre, uygulamaya katılan öğrencilerin yarısından fazlası Fransız
dilinin seçmeli ders olarak okutulmasını istemektedir. Bu durumda Fransız dili
hakkındaki görüşlerin bu dilin ortaöğretim programlarındaki yerini belirleyici
olabileceği kanısıyla aralarındaki ilişki incelenmiştir:
3.2.16- Öğrencilerin Fransız Dili Hakkındaki Düşünceleri ile Fransız
Dilinin Ortaöğretim Programındaki Yeri Hakkındaki Düşünceleri Arasındaki
İlişki
Fransız dili hakkındaki düşünceler ve Fransız dilinin ortaöğretim
programındaki yeri hakkındaki düşünceler değişkenleri arasındaki ilişkinin testi için
aşağıdaki hipotezler oluşturulur.
0H : Fransız dili hakkındaki düşünceler ve Fransız dilinin ortaöğretim
programındaki yeri hakkındaki düşünceler arasında ilişki yoktur.
1H : Fransız dili hakkındaki düşünceler ve Fransız dilinin ortaöğretim
programındaki yeri hakkındaki düşünceler arasında ilişki vardır.
Fransız dili hakkındaki düşünceler * Fransız dilinin ortaöğretim programındaki yeri hakkındaki düşünceler çapraz tablosu
Fransız Dili Hakkında Düşünceler Önemli Geçersiz Kolay Zor Diğer Toplam
Seçmeli 91 19 21 102 28 267 Zorunlu 43 1 6 27 9 87 Gönüllü 28 8 4 42 13 98
Fransız dilinin ortaöğretim programındaki yeri hakkındaki düşünceler Eğitsel Kol 4 15 1 7 5 33
Toplam 166 43 32 178 55 492 2χ (Ki-kare) değeri= 99.549, p değeri=0.000, İlişki katsayısı=0.225
Pearson Ki-kare testi için testin anlamlılık düzeyi olan p değeri 0.000
olduğundan, 0.05 anlamlılık düzeyinde Fransız dili hakkındaki düşünceler ve Fransız
dilinin ortaöğretim programındaki yeri hakkındaki düşünceler arasında ilişki
olmadığını iddia eden sıfır hipotezi reddedilir. Buradan, Fransız dili hakkındaki
düşünceler ile Fransız dilinin ortaöğretim programındaki yeri hakkındaki düşünceler
arasında istatistiksel olarak bir ilişki olduğu söylenir. İstatistiksel olarak, Fransız
dilinin önemli ve zor olduğunu düşünenlerin Fransız dilinin ortaöğretimdeki yerini
seçmeli ders olarak gördükleri söylenebilir.
İstatistiksel çözümlemelere baktığımızda öğrencilerin yabancı dil eğitimine
yaklaşımlarının etkenlerinden birinin de okullarında kendilerine sağlanan koşullar
olabileceğini düşünebiliriz.
3.2.17- İkinci Yabancı Dil Olarak Fransızca Okuyan Öğrencilerin
Okullara Göre Dağılımı
Araştırmamız doğrultusunda, ankete katılan 492 öğrencinin 319’u ikinci
yabancı dil olarak Fransızca eğitimi aldıklarını belirtmişlerdir. Öğrencilerden “ikinci
yabancı dil olarak hangi dili seçtiniz” sorusuna Fransızca cevabını verenlerin
okullara göre dağılımı Çizelge 21’de özetlenmiştir. İkinci yabancı dil olarak
Fransızca eğitimi alan öğrencilerin 98 tanesi yani %30.7’si Mehmet Emin Resulzade
Anadolu Lisesi’nde okumaktadır.
Çizelge 21: İkinci Yabancı Dil Olarak Fransızca Okuyan Öğrenciler
Okul Frekans Yüzde Gölbaşı A.L. 67 21
Resulzade A.L. 98 30.7 Çankaya L. 41 12.9 Kalaba L. 61 19.1
Cumhuriyet L. 52 16.3 Toplam 319 100
Grafik 21: İkinci Yabancı Dil Olarak Fransızca Eğitimi Alan Öğrencilerin Okullara Göre Dağılımı
21,0%
30,7%12,9%
19,1%
16,3%
Gölbaşı A.L. Resulzade A.L. Çankaya L. Kalaba L. Cumhuriyet L.
Ankette, ikinci yabancı dil olarak Fransız dilini seçen öğrencilere, neden
seçtiklerini öğrenmek için, beş seçenekli bir soru yöneltilmiştir. İkinci yabancı dil
olarak Fransızca okuyan öğrencilerden, neden bu dili seçtiniz sorusuna “ileride bu
dili kullanabileceğim bir meslek seçmeyi düşünüyorum” diyenlerin 14 tanesinin yani
%34.1’inin Cumhuriyet Lisesi’nde okuduğu görülmüştür.
Çizelge 22: “İleride Fransızcayı Kullanabileceğim Bir Meslek Seçmeyi
Düşünüyorum”
Okul Frekans Yüzde Gölbaşı A.L. 10 24.4
Resulzade A.L. 7 17.1 Çankaya L. 3 7.3 Kalaba L. 7 17.1
Cumhuriyet L. 14 34.1 Toplam 41 100
Grafik 22: İleride Bu Dili Kullanabileceği Bir Meslek Seçmeyi Düşünüyorum Diyen Öğrencilerin Okullara Göre Dağılımı
24,4%
17,1%
7,3%17,1%
34,1%
Gölbaşı A.L. Resulzade A.L. Çankaya L. Kalaba L. Cumhuriyet L.
“Fransız dilini öğrendikten sonra diğer dilleri daha kolay öğrenebileceğimi
düşünüyorum” diyenlerin 12 tanesinin yani %30.8’inin Mehmet Emin Resulzade
Anadolu Lisesi’nde okuduğu görülmüştür.
Çizelge 23: “Fransız Dilini Öğrendikten Sonra Diğer Dilleri Daha Kolay Öğrenebileceğimi Düşünüyorum”
Okul Frekans Yüzde Gölbaşı A.L. 6 15.4
Resulzade A.L. 12 30.8 Çankaya L. 9 23.1 Kalaba L. 4 10.3
Cumhuriyet L. 8 20.5 Toplam 39 100
Grafik 23: Fransız Dilini Öğrendikten Sonra Diğer Dilleri Daha Kolay Öğrenebileceğimi Düşünüyorum Diyen Öğrencilerin Okulllara Göre Dağılımı
15,4%
30,8%
23,1%
10,3%
20,5%
Gölbaşı A.L. Resulzade A.L. Çankaya L. Kalaba L. Cumhuriyet L.
“Fransız dilini ve kültürünü tanımak istiyorum” diyenlerin 31 tanesinin yani
%30.4’ünün Mehmet Emin Resulzade Anadolu Lisesi’nde okuduğu görülmüştür.
Çizelge 24: “Fransız Dilini ve Kültürünü Tanımak İstiyorum”
Okul Frekans Yüzde Gölbaşı A.L. 14 13.7
Resulzade A.L. 31 30.4 Çankaya L. 16 15.7 Kalaba L. 21 20.6
Cumhuriyet L. 20 19.6 Toplam 102 100
Grafik 24: Fransız Dili ve Kültürünü Tanımak İstiyorum Diyen Öğrencilerin Okullara Göre Dağılımı
13,7%
30,4%
15,7%
20,6%
19,6%
Gölbaşı A.L. Resulzade A.L. Çankaya L. Kalaba L. Cumhuriyet L.
“Yüksek öğrenimimi Fransa’da Fransızca öğretim yapan bir üniversitede
yapmak istiyorum” diyenlerin 3 tanesinin yani %37.5’inin Mehmet Emin Resulzade
Anadolu Lisesi’nde okuduğu görülmüştür.
Çizelge 25: “Yüksek Öğrenimimi Fransa’da Fransızca Öğretim Yapan Bir Üniversitede Yapmak İstiyorum”
Okul Frekans Yüzde Resulzade A.L. 3 37.5
Çankaya L. 1 12.5 Kalaba L. 2 25
Cumhuriyet L. 2 25 Toplam 8 100
Grafik 25: Yüksek Öğrenimimi Fransa'da /Fransızca Eğitim Yapan Bir Üniversitede Yapmak İstiyorum Diyenlerin Okullara Göre Dağılımı
37,5%
12,5%25,0%
25,0%
Resulzade A.L. Çankaya L. Kalaba L. Cumhuriyet L.
Bununla birlikte 14 öğrenci neden bu dili seçtiği sorusuna cevap vermemiştir.
İstatistiksel çözümlerden de anlaşılacağı üzere, ikinci yabancı dil olarak Fransız
dilini seçenlerin çoğu “Fransız dilini ve kültürünü tanımak istiyorum” seçeneğini
işaretlemişlerdir. Böylece, dil ve kültür kavramlarının birbirinden ayrı
düşünülemeyeceği gerçeği, bir kez daha ortaya çıkmıştır. Bu veri, bir ülkenin dilini
öğrenmek için o ülkenin kültürünü yaşamak, görmek; kültürünü anlamak için de
dilini öğrenmek gerektiği savını doğrulamaktadır.
3.3- Sonuç
“Türkiye’de Ortaöğretim Kurumlarında Fransızcanın Öğretimi: Tarihsel
Gelişim, Modeller, Uygulamalar” başlıklı çalışmamızın, “Uygulamalar” adlı üçüncü
bölümü için Ankara’da bulunan altı ortaöğretim kurumunda yapılan anketten elde
edilen verilere göre;
- anket cevaplarını inceledikten sonra, ortaöğretim kurumunda okuyan
öğrencilerin, henüz bir anket düzenlemesi yapmaya alışkın
olmadıkları ve bu konuya ciddi yaklaşmadıkları,
- geçmiş yıllarda, Türkiye’de Fransızcanın Tıp alanında teorik
derslerde öğretim dili olarak okutulmasına rağmen, bugün okullarda
ikinci yabancı dil olarak okutulmasının bile, öğrenciler tarafından
seçilmemesi ya da okullarda ki öğretmen eksikliği gibi sorunlar
nedeniyle mümkün olmadığı,
- yabancı dil öğretiminde kullanımlarının önemli olduğu düşünülen
ders araç-gereçlerinin yetersiz olduğu,
- ikinci yabancı dil olarak Fransızcaya, ders programında ayrılan
saatin yeterli olmasına rağmen sınıf içi uygulama çalışmalarının
yapılmasının mümkün olmadığı,
- yabancı dil öğretimi için hazırlanan ders kitaplarının, öğrenciler
tarafından anlaşılamaması sonuçlarına varırız.
SONUÇ
“Türkiye’de Ortaöğretim Kurumlarında Fransızcanın Öğretimi: Tarihsel
Gelişim, Modeller, Uygulamalar” başlıklı çalışmamızda, yabancı dil olarak Fransızca
öğretiminin geçmiş yıllardan günümüze kadar ne aşamalardan geçtiğini, işlenen ders
kitaplarında karşılaşılan sorunların temelinin ne olduğunu belirlemeye çalıştık; ayrıca
Ankara’da bulunan altı ortaöğretim kurumunda yapılan uygulama sonucu elde edilen
verilere göre günümüzde ortaöğretim kurumlarında Fransızcanın yabancı dil olarak
ne durumda olduğunu ve öğrencilerin bu dile ve genel anlamda yabancı dile
yaklaşımlarını belirlemeye çalıştık. Bütün bu verilere dayanarak Fransızcanın
öğretimine ilişkin daha net yorumlar getirmeyi denedik.
Bu doğrultuda tezimizi üç ana başlıkta topladık. Birinci bölümde, Türk
eğitiminin, yabancı dil öğretimi ve Fransızca öğretiminin tarihsel gelişimini sırasıyla
inceledik. Geçmiş yıllarda tıp bilim dalında Fransızca eğitim verilirken, Milli Eğitim
Bakanlığınca 2006 yılından itibaren seçmeli yabancı dil olarak konulması uygun
görülen Fransızcanın durumu ne yazık ki bugün iç açıcı değildir. Uygulamadan önce
pilot okulların seçiminde Fransızcanın yabancı dil olarak birçok okulda yer
almadığını, öğretmeni olan okulun Fransızcayı seçen yeterli öğrencisi olmadığı için
sınıfının açılmadığını ya da bazı okullarda Fransızca öğretmeninin olmadığını
gözlemledik. Üniversitelerin öğretmenlik bölümünden her yıl mezun olan birçok
öğrenci istihdam edilmeyi beklerken, birçok okulda Fransızca öğretmeninin
olmadığını görmek son derece çelişkili ve üzücü olarak nitelendirilebilir. Aynı
zamanda ikinci yabancı dil zorunluluğunun getirilmiş olmasına rağmen, hâlâ
istihdam sıkıntısının yaşanmasını, somut hale getiremediğimiz bu zorunluluğa
bağlayabiliriz.
Tezimizin ikinci bölümünde ise, bugüne kadar ortaya konulmuş yöntem ve
yaklaşımlardan bahsedilmiştir. Konunun pekiştirilmesi için, 1941 tarihli ders
kitabından 2007 yılında çıkarılan ders kitabına kadar, dört kitap üzerinde inceleme
yapılmıştır. Bazı kitapların önsözünde bahsettikleri yöntemin ilkeleri ile içinde
bulunan ünitede karşılaşılan alıştırmaların yöntemlerle çeliştiği saptanmıştır. Bu
durum da, kitaba olan güvenilirliği azaltmıştır. Ancak geçmişten günümüze gelene
kadar, değişmekte olan yöntem ve yaklaşımların ve bunlara uygun ders kitaplarının,
sürekli iletişim odaklı eğitime hizmet ettiği görülmektedir. Okuma ve yazma
becerilerinin önem kazandığı Dilbilgisi-Çeviri yönteminden sonra gelen her yöntem
ve yaklaşım, dört temel beceri üzerine yoğunlaşırken, yine de öğrenenin daha iyi
iletişim kurmasını sağlayacak dinleme ve konuşma yetilerine ayrı bir yer vermiştir.
Bu da bize yabancı dilin günümüzde yazma dilinden ziyade iletişim dili olma
özelliğini ve gerekliliğini göstermektedir.
Araştırmamızın son bölümünde ise Ankara’da altı ortaöğretim kurumunda
492 öğrenciye yönelik 26 maddeden oluşan bir anket düzenlemesi yapılmıştır. Anket
soruları, öğrenciler ve aileleri, öğrencilerin yabancı dile yaklaşımları, Fransa ve
Fransızcaya karşı tutumları vb. ile ilgili bilgiler verecek sorulardan oluşmaktadır.
Anket verileri, SPSS programı kullanılarak sisteme girilmiş ve İstatistik
Bölümü’nden ilgili kişilerle beraber soruların tabloları istatistikte Frekans ve
Yüzdelik tabloları kullanılarak oluşturulmuş, çözümlemelerde Pearson ki-kare testi
uygulanmış ve sayısal veriler belirlenmiştir; bu verilere göre anket üzerine yorumlar
katılmıştır. Anket sonuçlarına göre, ankete katılan okullarda, yabancı dile karşı aşırı
bir ilgisizliğin varlığından bahsetmek mümkündür. Bunun sonuçları arasında Fransız
diline yeterince hakim olamayan öğretmenleri ve geleceklerinden sürekli endişe eden
ancak bununla beraber yabancı dilin gelecekleri için gerekli olduğunun bilincine
varamayan bir öğrenci topluluğu ile karşılaştık.
Sonuç olarak, Batı’ya açılan kapı olarak görülen yabancı dillerin öğretimine
ülkemizde yeterince ilginin var olduğunu söyleyemeyiz. Çalışmamızın ikinci ve
üçüncü bölümünde de Fransızcaya olan bu ilgisizliğin nedenlerini irdeleyerek ve
genelde yabancı dil eğitiminde karşılaşılan sorunları belirleme yoluna giderek,
sorunların çözümü için bir kapı açtığımızı düşünebilir ve bu çalışmanın sorunları
çözmeye yardımcı olacak bir giriş niteliği taşıdığını belirtebiliriz.
KAYNAKÇA
KİTAP, MAKALE VE TEZLER:
Akşin, Sina, Türkiye Tarihi: Osmanlı Devletine Kadar Türkler,
7.Baskı, İstanbul, Cem Yayınevi, 2002.
Akyıldız, Ali, Osmanlı Bürokrasisi ve Modernleşme, 1.Baskı,
İstanbul, İletişim Yayınları, 2004.
Akyüz, Yahya, Türk Eğitim Tarihi (M.Ö.1000-M.S. 2004), 9.Baskı,
Ankara, Pegem A Yayıncılık, 2005.
Alpar, Melek, Okul Öncesi Yabancı Dil Öğretiminin Ülkemizdeki
Yeri ve Önemi, Ankara, Türkiye’de Yabancı Dil Eğitimi Ulusal Kongresi,
22-23 Kasım 2007( basılmış bildiri).
Alper, Ayşe, L’Enseignement du français, langue étrangère par les
méthodes audio-visuelles, fondements théoriques et réalisation à Ankara,
Ankara, FDE Yazın ve Dilbilim Araştırmaları Dergisi, 1982,sayı 9,cilt 2,s.
46-54.
Bozkurt Anşın, Selma, Yabancı Dil Olarak Fransızcanın Öğretimi
ve Dil-Kültür Bağıntısı, yayımlanmamış yüksek lisans tezi, İstanbul, 1994.
Ayman, Hayri, Fransızca’nın Öğretim Usulleri, İstanbul, Vakıt
Matbaası, 1945.
Başaran, İ. Ethem, Türk Eğitim Sistemi, Ankara, Kadıoğlu Matbaa,
1994.
Başgöz, İlhan, Türkiye’nin Eğitim Çıkmazı ve Atatürk, 1.Baskı,
İstanbul, Pan Yayıncılık, 2005.
Başkan, Özcan, Yabancı Dil Öğretimi ( İlkeler ve Çözümler),
İstanbul, Multilingual, 2006.
Bergeaud, Camille, Ün, İ.Hamit, Fransızca Ders Kitabı IV, Maarif
Basımevi, İstanbul, 1955.
Bergeaud, Camille, Ün,İ.Hamit, Güçer, Behçet, Fransızca Ders
Kitabı V, İstanbul, Milli Eğitim Basımevi, 1966.
Berkes, Niyazi, 100 Soruda Türkiye İktisat Tarihi, 1.Baskı,
İstanbul, Gerçek Yayınevi, 1969.
Cotro, Eric, Armutçuoğlu, H.Birsen, Saygı, Selahattin, Salut, 1.Baskı,
İstanbul, Tavaslı Matbaacılık, 2007.
Cousinet, Roger, Pédagogie de l’Apprentissage, Paris, Presses
Universitaires de France,1959.
Cuq, Jean-Pierre, Gruca, Isabelle, Cours de didactique du français
langue étrangère et seconde, Grenoble, Presses universitaires de Grenoble,
2005.
Demirel, Özcan, Yabancı Dil Öğretimi, 2.Baskı, Ankara, Pegem A
Yayıncılık, 2004.
Erbaş, Ahmet, Tanrıkulu, Harit, Je Parle Français 5, İstanbul, Milli
Eğitim Basımevi,1985.
Erdoğan, İrfan, Çağdaş Eğitim Sistemleri, İstanbul, Sistem Yay.,
1995.
Faroqhi, Suraiya, Çev: Elif Kılıç, Osmanlı Kültürü ve Gündelik
Yaşam, 5.Basım, İstanbul, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2005.
Germain, Claude, Evolution de l’enseignement des langues: 5000
ans d’histoire, Paris, CLE International, 1993.
Güven, Hanife, Yabancı Dil Öğretiminde Yeni Eğilimler
Türkiye’de Fransızca Öğretimi, yayımlanmamış doktora tezi, İzmir, 1995.
Haddad, Nevin, L’étape de la Renaissance dans l’Histoire de la
langue française, Ankara, Gazi Eğitim Fakültesi Yayın No:19, 1990.
Küçükahmet, Leyla, Konu Alanı Ders Kitabı İnceleme Kılavuzu
Yabancı Dil 4-8, 1.Basım, Ankara, Nobel Yayın Dağıtım, 2001.
Ortaylı, İlber, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, 5.Baskı, İstanbul,
Alkım Yayınevi, 2006.
Prevot, G., L’Enseignement du Français, Paris, Editions Bourrelier,
1956.
Roux, J.P., Moğol İmparatorluğu Tarihi, çev. Aykut Kazancıgil,
Ayşe Bereket, 1.Baskı, İstanbul, Kabalcı Yayınevi, 2001.
Roux, J.P., Türklerin Tarihi: Pasifik’ten Akdeniz’e 2000 Yıl, çev.
Aykut Kazancıgil, Lale Arslan Özcan, 1.Baskı, İstanbul, Kabalcı Yayınevi,
2007.
Sakaoğlu, Necdet, Osmanlı’dan Günümüze Eğitim Tarihi, İstanbul,
İstanbul Bilgi Üni. Yay., 2003.
Shaw, S.J., Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, çev.
Mehmet Harmancı, 1.Baskı, İstanbul, E Yayınları Tarih Dizisi, 1983.
Sönmez, Veysel, Eğitim Felsefesi, 7.Baskı, Ankara, Anı Yayıncılık,
2005.
Timur, Taner, Osmanlı Toplumsal Düzeni, 4.Baskı, Ankara, İmge
Kitabevi Yayınları, 2001.
Toprakçı, Erdal, Eğitim Üzerine, Ankara, Ütopya Yay., 2005.
Vigner, Gérard, Enseigner le français comme langue seconde, Paris,
CLE International, 2001.
INTERNET SAYFALARINDAN ELDE EDİLEN BİLGİLER:
http://www.ogm.meb.gov.tr/gos_yonetmelik.asp?alno=14
http://www.bizimhadim.com/haber/553-mustafa-erbay-ataturk-ve-
egitim.html
http://www.georgetown.edu/faculty/kokorap/studentprojects/methods/
methodologies.htm
http://www.lb.refer.org/fle/cours/cours3_AC/hist_didactique/cours3_h
d05.htm
http://www.ctu.edu.vn/coursewares/supham/ppgd-phap/chapitre2.htm
TÜRKİYE’DE ORTAÖĞRETİM KURUMLARINDA
FRANSIZCA’NIN ÖĞRETİMİ: TARİHSEL GELİŞİM, MODELLER,
UYGULAMALAR
ÖZET:
Türkiye’de ortaöğretim kurumlarında öğretilen Fransızcanın kullanımının
yaygınlığını, geçmişten bugüne kadar tarihsel açıdan inceleyerek ortaya koymak;
ortaöğretimde Fransızca ders kitabı olarak okutulan materyalleri inceledikten sonra,
varılan sonuçlardan, uygulanan yöntemlerin geçerliliğini ve bu materyallerin
yararlılığını tartışarak Fransızcanın daha iyi bir şekilde öğretilmesi ve kalıcı olması
için nelerin uygulanabileceğini belirlemeye yardımcı olacak sorunları ortaya
koymak; Ankara ilinde altı ortaöğretim kurumunda uygulanan anket ile Fransızcanın
ikinci yabancı dil olarak öğretilmesinde bugün gelinen noktayı tartışmak
araştırmamızın başlıca amaçlarındandır.
Araştırmamız, Türkiye’de geçmişten günümüze eğitim tarihinin ve yabancı
dil öğretimi durumunun nasıl bir gelişme gösterdiğini gözler önüne serdikten sonra,
yabancı dil olarak Fransızcanın Türkiye’de öğretilmeye başlandığı yıllardan bugüne
geldiği yeri anlamamızı sağlayacaktır.
Bu çalışmada, 1940’lı yıllardan 2000’li yıllara, Türkiye’de yabancı dil olarak
Fransızcanın öğretilmesinde kullanılan yöntemlerin ve yaklaşımların
açıklanmasından sonra, ders kitaplarının incelenmesi yoluyla belirtilen bu
yöntemlerin geçerliliği, yararlılığı ve ortaya çıkardığı sorunlar tartışılmıştır.
Günümüzde ortaöğretim kurumlarında yabancı dil olarak öğretilen Fransızcanın
kesin durumunun anlaşılabilmesi için Ankara’da bulunan altı ortaöğretim kurumunda
öğrencilere yönelik bir anket düzenlemesi yapılmıştır, bu anketin istatistiksel
bulgularına göre yorumlar yapılmış ve sonuç olarak ortaya çıkarılan sorunların tespiti
yapılıp, bu sorunlara ne gibi çözümler getirilebilir konusu üzerinde durulmuştur.
Türkiye’de yabancı dil öğretiminin sorun haline geldiği, Fransızcanın
geçmişten bugüne gelindiğinde, kullanım alanının giderek sınırlandığı ve bu sebeple
önemini kaybetmeye başladığı bir zamanda, Batıya açılan kapı olarak görülen
yabancı dil eğitiminin, çağdaşlaşma yolunda ilerleyen bir toplum için şart olduğunu
söyleyerek bu konunun üzerinde önemle durulması gerektiğini savunabiliriz.
Araştırmamız, bu önemli konunun bir parçası olan yabancı dil olarak Fransızcanın
öğretimi konusunda neler yapılabileceğini, tarihten ve günümüzden içerdiği
örneklerle ortaya koyacak yardımcı kaynak olarak düşünülmüştür.
TEACHING FRENCH IN THE INSTITUTIONS OF SECONDARY
EDUCATION IN TURKEY : HISTORICAL DEVELOPMENT, MODELS,
AND APPLICATIONS
ABSTRACT:
To state how widespread French which is taught in the institutions of
secondary education in Turkey is used investigating it historically from the past till
present; after examining the materials taught as French course books in the
secondary education, discussing the validity of the applied methods and the existence
of these materials via the reached results, to express the problems to assist to
determine what can be applied in order to make French taught better and be
permanent, and to discuss the current position that has been reached at teaching
French as a second foreign language through the public survey applied in the six
institutions of education in Ankara are the principal objectives of this research.
Our research will help us to understand the place where we have arrived
from the years when French was started to get taught in Turkey as a foreign
language till today after stating how the educational history and teaching foreign
language has been developed from the past to the present in Turkey.
In this study, from the 1940’s until 2000’s, after explaining the methods and
approaches used at teaching French as foreign language in Turkey, the validity of
these methods pointed out by means of examining the course books, its
effectiveness, and the problems it has created have been discussed. Nowadays, in
order to be able to understand the definite situation of French which is taught as
foreign language in the institutions of secondary education, a public survey has been
performed through the students in the six institutions of education in Ankara.
Commenting has been carried out according to the statistical founding of this public
survey, and as a result, the problems which have been revealed have been
determined, and then it has been studied on what sort of solutions can be brought for
these problems.
In a term when teaching French as foreign language in Turkey has been in
trouble from the past till the present, and the field of its usage has been limited day
by day, and therefore it started to lose importance, we can defend that this subject
should be definitely considered that the education of foreign language that is seen as
the door getting opened towards the west is an obligation for a society that develops
in the way of becoming contemporary. Our research has been thought as a
companion source to reveal what can be done on teaching French as foreign language
which is a part of this important topic, by the examples including in the history and at
present.