tmmob harİta ve kadastro mÜhendİslerİ odasi · 2010-05-04 · 12. türkiye harita bilimsel ve...

192
TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI 12. TÜRKİYE HARİTA BİLİMSEL ve TEKNİK KURULTAYI 11-15 Mayıs 2009 ODTÜ KÜLTÜR VE KONGRE MERKEZİ ANKARA

Upload: others

Post on 22-Feb-2020

15 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

12. TÜRKİYE HARİTA BİLİMSEL ve TEKNİKKURULTAYI

11-15 Mayıs 2009

ODTÜ KÜLTÜR VE KONGRE MERKEZİANKARA

Page 2: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

2

İletişim BilgileriHarita ve Kadastro Mühendisleri Odası

Sümer 1 Sokak No: 12/4 06440 Kızılay / ANKARATel: 0312 232 57 77 (PBX)

Faks: 0312 230 85 74GSM: 0533 762 28 13web: www.hkmo.org.tr

e-posta: [email protected]

Teknik Hazırlık & BaskıHermes Tanıtım Ofset Ltd. Şti.

K. Karabekir Cad. 39/16 İskitler / ANKARATel: 0312 384 34 32 - 341 01 97

www.hermesofset.com.tr - [email protected]

Page 3: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

3

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

41.DÖNEMGENEL MERKEZ YÖNETİM KURULU

Genel Başkan Ali Fahri ÖZTEN II.Başkan Fazlı Yaşar ÇETİNTAŞ Genel Sekreter Ertuğrul CANDAŞ Genel Sayman Asiye Ülkü KUTLU Örgütlenme Sekreteri Ufuk Serdar İNCİ Üye Timur Bilinç BATUR Üye Özkan TALAY

Kurultay Başkanı Prof. Dr. Dursun Zafer ŞEKER Kurultay Yürütme Kurulu Başkanı Doç. Dr. Haluk ÖZENER

KURULTAY YÜRÜTME KURULU Yürütme Kurulu Sekreteri Asiye Ülkü KUTLU Yürütme Kurulu Saymanı Mustafa ERDOĞAN Yürütme Kurulu Üyesi Mehmet Uğur ALTIN Yürütme Kurulu Üyesi İlknur Güler BAŞAR Yürütme Kurulu Üyesi Fazlı Yaşar ÇETİNTAŞ Yürütme Kurulu Üyesi Ahmet Özgür DOĞRU Yürütme Kurulu Üyesi Esin DURAN Yürütme Kurulu Üyesi Ayhan ERDOĞAN Yürütme Kurulu Üyesi Kerem HALICIOĞLU Yürütme Kurulu Üyesi Atakan SERT

KURULTAY DÜZENLEME KURULU HKMO Genel Merkez Ali Fahri ÖZTEN HKMO Genel Merkez Fazlı Yaşar ÇETİNTAŞ HKMO Genel Merkez Ertuğrul CANDAŞ HKMO Genel Merkez Asiye Ülkü KUTLU HKMO Genel Merkez Ufuk Serdar İNCİ HKMO Genel Merkez Timur Bilinç BATUR HKMO Genel Merkez Özkan TALAY HKMO Adana Şubesi Hasan ZENGİN HKMO Ankara Şubesi Doç. Dr Halil AKDENİZ HKMO Antalya Şubesi İlhami OKUDAN HKMO Bursa Şubesi Celil ÇOLAK HKMO Diyarbakır Şubesi Yusuf BİLEN HKMO İstanbul Şubesi Yrd. Doç. Dr. M. Tevfik ÖZLÜDEMİR HKMO İzmir Şubesi Muhittin SELVİTOPU HKMO Konya Şubesi Prof. Dr. Ferruh YILDIZ HKMO Samsun Şubesi Ertuğrul ÇÖL HKMO Trabzon Şubesi Fazlı UZUN

Page 4: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

4

KURULTAY DANIŞMA KURULU

Prof. Dr. Dursun Zafer ŞEKER Doç. Dr. Haluk ÖZENER Prof. Dr. Ahmet AKSOY Prof. Hüseyin ERKAN Prof. Dr. Turgut UZELSıtkı Gökşin SEYLAM Prof. Dr. Erdal KOÇAK Prof. Dr. Ayhan ALKIŞ

Prof. Dr. Onur GÜRKAN Prof. Dr. Ahmet YAŞAYAN

Müh. Mertkan AKÇA Yük. Müh. Atilla AYDIN

Yrd. Doç. Dr. M. Tevfik ÖZLÜDEMİR Prof. Dr. Tevfik AYAN

Müh. Namık GAZİOĞLU Doç. Dr. Çetin CÖMERT Doç. Dr. Halil ERKAYA Prof. Dr. Rasim DENİZ

Prof. Dr. Ergün ÖZTÜRK Prof. Dr. N.Necla ULUĞTEKİN

Müh. Hüseyin ÜLKÜProf. Dr. Ahmet AÇLAR

Müh. Muhittin İPEK Müh. M. Ümit DİKER

Müh. Nail GÜLER Doç. Dr. Mahmut Onur KARSLIOĞLU

Page 5: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

5

BİLİM KURULU

Prof. Dr. Abdullah PEKTEKİN Prof. Dr. Ahmet AKSOY Dr. Ahmet Özgür DOĞRUDr. Ahmet ÜNLÜTEPEProf. Dr. Ahmet YAŞAYAN Yrd. Doç. Dr. Ali ERDİMüh. Ali Fahri ÖZTEN Dr. Aslı Garagon DOĞRU Prof. Dr. Ayşe Filiz SUNAR Dr. Caner GÜNEY Prof. Dr. Cankut ÖRMECİ Prof. Dr. Cemal BIYIK Doç. Dr. Cengizhan İPBÜKER Prof. Dr. Cevat İNAL Doç. Dr. Çetin CÖMERT Yrd. Doç. Dr. Çiğdem GÖKSEL Prof. Dr. Derya MAKTAV Prof. Dr. Dursun Zafer ŞEKER Dr. Elif SERTEL Prof. Dr. Erdal KOÇAK Dr. Erdal KÖKTÜRK Prof. Dr. Ergin TARI Prof. Dr. Ergün ÖZTÜRKDoç. Dr. Erkan BEŞDOK Prof. Dr. Erol KÖKTÜRK Prof. Dr. Fatma Gül BATUK Prof. Dr. Ferruh YILDIZ Yük. Müh. Fikri HAŞAL Doç. Dr. Gonca COŞKUN Prof. Dr. Gönül TOZ Yrd. Doç. Dr. Hacı Mustafa PALANCIOĞLU Doç. Dr. Halil ERKAYA Doç. Dr. Haluk ÖZENER Doç. Dr. Hande DEMİREL

Prof. Dr. Hayrettin GÜRBÜZ Doç. Dr. Hülya DEMİR Prof. Dr. H.Hüseyin DEMİREL Prof. Hüseyin ERKAN Müh. Hüseyin ÜLKÜ Doç. Dr. İbrahim Öztuğ BİLDİRİCİ Doç. Dr. Mahmut Onur KARSLIOĞLUProf. Dr. Mehmet SELÇUK Doç. Dr. Mualla Yalçınkaya ÜNVER Prof. Dr. Muhammed ŞAHİN Müh. Muhittin İPEK Dr. Murat ÇELİKOYAN Doç. Dr. Mustafa YANALAK Prof. Dr. M. Orhan ALTAN Yrd. Doç. Dr. M. Tevfik ÖZLÜDEMİR Prof. Dr. Nebiye MUSAOĞLU Prof. Dr. N.Necla ULUĞTEKİN Prof. Dr. Onur GÜRKAN Dr. Orhan ERCAN Prof. Dr. Ömer AYDIN Doç. Dr. Rahmi Nurhan ÇELİK Doç. Dr. Reha Metin ALKAN Prof. Dr. Sebahattin BEKTAŞ Prof. Dr. Sıtkı KÜLÜR Prof. Dr. Şenol KUŞCU Yrd. Doç. Dr. Şinasi KAYA Prof. Dr. Tahsin YOMRALIOĞLU Yrd. Doç. Dr. Tayfun ÇAY Prof. Dr. Turgut UZEL Yrd. Doç. Dr. Uğur ŞANLIProf. Dr. Y. Feyza AKYÜZ Yrd. Doç. Dr. Zaide DURAN Prof. Dr. Zübeyde ALKIŞ

Page 6: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

6

Page 7: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

7

PROGRAM

11 MAYIS 2009 - PAZARTESİ

08:30 - 10:00 : Kayıt10:00 - 12:00 : Açılış Yürütme Kurulu Başkanı : Doç. Dr. Haluk ÖZENER Kurultay Başkanı : Prof. Dr. Dursun Zafer ŞEKER HKMO Başkanı : Ali Fahri ÖZTEN TMMOB Başkanı : Mehmet SOĞANCI Konuk Konuşmacılar12:00 - 12:30 : Ölçme Teknolojileri ve Yazılım Fuarı Açılışı12:30 - 13:30 : Ara

I. OTURUM / KAPİTALİZMİN KÜRESEL KRİZİ VE TÜRKİYE’YE YANSIMALARIKemal Kurdaş Salonu--Haldun ÖZEN’in anısına--

13:30 - 15:30 : PANELOturum Başkanı : Mehmet SOĞANCI (TMMOB Başkanı) Prof. Dr. Korkut BORATAV Prof. Dr. Hayri KOZANOĞLU Prof. Dr. İşaya ÜŞÜR15:30 - 16:00 : Ara

II. OTURUM / MESLEĞİMİZ VE GELECEK Kemal Kurdaş Salonu16:00 - 18:00 : PANELOturum Başkanı : Ali Fahri ÖZTEN (HKMO Başkanı) Yaşar AĞYÜZ (CHP Milletvekili) M. Zeki ADLI (TKGM Genel Müdürü) Prof. Dr. Muhammed Şahin (İTÜ Rektörü) Celal BEŞİKTEPE (Harita Mühendisi)

19:00 : KOKTEYL / ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi

12 MAYIS 2009 - SALI

III. OTURUM / ÖĞRENCİ OTURUMUKemal Kurdaş SalonuOturum Başkanı : Seher KAZAS (Karadeniz Teknik Üniversitesi)09:00 - 09:25 : Mühendislik ve Geleceğe Bakış Sercan DOĞANAY - Zonguldak Karaelmas Üniversitesi09:25 - 09:50 : LİHKAP ve Yetkin Mühendislik Erciyes Üniversitesi09:50 - 10:15 : Küresel Isınmanın Etkisinde Gelişen Su Politikaları - Bolivya Örneği Doğa DEMİRTAŞ - İstanbul Teknik Üniversitesi10:15 - 10:45 : Özerk ve Demokratik Üniversite Nasıl Olmalıdır? Mahir SEVER - Kocaeli Üniversitesi10:45 - 11:00 : Ara

Page 8: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

8

IV. OTURUM / PARALEL OTURUM I : GNSS 1A SalonuOturum Başkanı : Prof. Dr. Sebahattin BEKTAŞ (Jeodezi ve Fotogrametri Müh. Bölüm Bşk. - OMÜ)11:00 11:25 : GPS Destekli Ataletsel Navigasyon Teknolojisi Temelli Yer Ölçme ve İstikamet Tespit Sistemi / Murat Eren, D.R. Levent Güner, Özgür Ateşoğlu.11:25 - 11:50 : Değişik GPS Yazılımları Üzerine Karşılaştırmalı Bir Değerlendirme Nuri Sağır, Ersoy Arslan11:50 - 12:15 : Kadastral Ölçmelerde Motorize GPSSIT (GPS Sanal İstasyon Tekniği) Yönteminin Kullanılabilirliği ve Coğrafi Bilgi Sistemine Entegrasyonu S. Savaş Durduran, İbrahim Kalaycı, Mehmet Şen.12:15 - 12:40 : Jeodezik ve Sismik Verilerden Yararlanarak Kabuk Deformasyonu Alanının Belirlenmesi / Haluk Özener, Aslı Doğru.

IV. OTURUM / PARALEL OTURUM II :FOTOGRAMETRİ VE 3 BOYUTLU MODELLEMEB SalonuOturum Başkanı : Prof. Dr. Dursun Zafer ŞEKER (Kurultay Başkanı - İTÜ)11:00 11:25 : Tarihi ve Kültürel Varlıkların Lazer Tarama ve Lazer Nokta Ölçme Teknolojileri ile 3B Modellenmesinde Duyarlılık Araştırması ve Uygulama Modelinin Belirlenmesi Hakan Karabörk, Ayhan Göktepe, H.Murat Yılmaz, Ömer Mutluoğlu, Ferruh Yıldız, Murat Yakar.11:25 - 11:50 : Üç Boyutlu Bina Modelleri İçin Otomatik Bina Yüz Dokusu Çıkarımı Emre Sümer, Mustafa Türker.11:50 - 12:15 : Silifke-Mersin Bölgesinde Roma Dönemi Eserlerinin 3 Boyutlu Modelleme Çalışması ve Animasyonu Murat Yakar, H.Murat Yilmaz, Ferruh Yıldız, Mustafa Zeybek, Halil Sentürk, Harun Çelik. 12:15 - 12:40 : Hacim Hesaplamalarında Lazer Tarama ve Yersel Fotogrametrinin Kullanılması Murat Yakar, H.Murat Yılmaz, Ömer Mutluoğlu.12:40 - 13:30 : Ara

V. OTURUM / PARALEL OTURUM I: GNSS İLE FAY GÖZLEMLERİA SalonuOturum Başkanı : Doç. Dr. Haluk ÖZENER (Kurultay Yürütme Kurulu Başkanı - İTÜ)

13:30 - 13:55 : Fay Parametreleri ve Kontrol Ağlarının Tasarımı Kerem Halıcıoğlu, Haluk Özener, Ahmet Ünlütepe.13:55 - 14:20 : MAGNET (Marmara GPS Ağı) Sürekli GPS İstasyonlarının Dönemsel Etkiler Açısından Kampanya GPS Ölçmelerine Katkıları Ali Özkan, Ergin Tarı, Rahşan Çakmak, Semih Ergintav.14:20 - 14:45 : İznik-Mekece Fayında 1981-2007 Yılları Arasındaki Yer Değiştirmenin Belirlenmesi / Gözde Akay, Haluk Özener.14:45 - 15:10 : Kuzey Anadolu Fayı İsmetpaşa Segmentinde Gerçekleştirilen Jeodezik Çalışmalar Hakan Ş. Kutoğlu, Hakan Akçın, K. Sedar Görmüş, Hüseyin Kemaldere.

V. OTURUM / PARALEL OTURUM II: FOTOGRAMETRİB SalonuOturum Başkanı : Prof. Dr. Ferruh YILDIZ (Konya Şube Başkanı - SÜ)

Page 9: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

9

13:30 - 13:55 : Antik Tiyatroların Fotogrametrik Rölöve Planlarının Uçurtma Fotoğrafları ile Çıkarılması ve Knidos Antik Tiyatro Örneği Murat YAKAR, Ali Ulvi.13:55 - 14:20 : Kızılötesi Hava Fotoğraflarından Bina Detaylarının Çıkarılması Fevzi Karslı, Muhammet Hanefi Fidan, Mustafa Dihkan.14:20 - 14:45 : Voleybolda Smaç Kolunun Açısal Kinematik Analizi Elif Oz, Ayhan Göktepe, Hakan Karabörk, İbrahim Yıldıran, Feza Korkusuz.

VI. OTURUM: GELECEK ELLERİMİZDE Mİ?Kemal Kurdaş Salonu

15:30 - 17:30 : PANELOturum Başkanı : Hüseyin ÜLKÜ (HKMO Eski Başkanı) Prof. Dr. Aziz KONUKMAN (Gazi Üniversitesi) Metin YEĞİN (Araştırmacı - Yazar - Belgeselci) Kemal KILIÇDAROĞLU (CHP Grup Başkan Vekili)

13 MAYIS 2009 - ÇARŞAMBA

VII. OTURUM: E-SERVİSLERKemal Kurdaş SalonuOturum Başkanı : Doç. Dr. Çetin CÖMERT (HKMO CBS Komisyonu Başkanı - KTÜ)

09:00 - 09:25 : Global Ölçekte Ulusal Mekansal Birlikte Çalışamazlık Caner Guney, Rahmi Nurhan Çelik, Ahmet Özgür Doğru Melih Başaraner, Necla Uluğtekin.09:25 - 09:50 : TUCBS ve INSPIRE Mimarisi / Halil Akıncı, Çetin Cömert.09:50 - 10:15 : Türkiye Kadastrosunun Kapsamının Yeniden Değerlerek e-Devlet Kapsamında Kadastro Veri Modelinin Tasarlanması / Aziz Şişman, Zübeyde Alkış.10:15 - 10:40 : Ulusal Adres Veritabanına Ait Altlık Haritanın Oluşturulması ve Kadastral Haritalar ile İlişkilendirilmesi / Murat Bulut, H.Mustafa Palancıoğlu.10:40 - 11:00 : Ara

VIII. OTURUM / MÜHENDİSLİK EĞİTİMİ VE AÇILIMLARIKemal Kurdaş SalonuOturum Başkanı : Prof. Dr. Rasim DENİZ (HKMO Jeodezi Komisyonu Başkanı - İTÜ)

11:00 - 12:45 : PANEL Prof. Dr. Ömer AYDIN (Yıldız Teknik Üniversitesi) Yrd. Doç. Dr. Çiğdem GÖKSEL (İstanbul Teknik Üniversitesi) Prof. Dr. Tanay Sıtkı UYAR (Marmara Üniversitesi)12:45 - 13:30 : Ara

ÜRÜN TANITIMID Salonu13:30 14:15 : Ulusal CAD

IX. OTURUM / POSTER SUNUMLARIPoster Sunum Alanı

13:30 14:15 : Poster sunumları yazarlar tarafından poster sunum alanında yapılacaktır.

Page 10: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

10

X. OTURUM / PARALEL OTURUM I: CBS UYGULAMALARI 1A SalonuOturum Başkanı : Prof. Dr. Cemal BIYIK (Jeodezi ve Fotogrametri Müh. Bölüm Bşk. - KTÜ)

14:15 14:40 : GSM Baz İstasyonlarında Elektromanyetik Kirlilik Haritasının Coğrafi Bilgi Sistemi Yardımıyla Oluşturulması; Konya Örneği / Osman Uygunol, S. Savaş Durduran.14:40 15:05 : Akım Ölçümleri Olmayan Akarsu Havzalarında Hidroelektrik Potansiyelin Belirlenmesine Yönelik Uzaktan Algılama ve CBS İle Hidrolojik Modelleme Uğur Algancı, H.Gonca Coskun, Ebru Eriş, Necati Ağıralioğlu, Kerem Cığızoğlu, Levent Yılmaz, Z. Fuat Toprak.15:05 15:30 : İstanbul’da Akut Kalp Krizleri Haritalarının Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Üretilmesi ve Geo-İstatiksel olarak İncelenmesi / Mehmet Zeki Coşkun, Ergin Tarı, Serpil Ateş, Cevat Kırma, Alev Kılıçgedik, Akın İzgi,S. Savaş Durduran, Ahmet Bilge Kaya.15:30 - 16:00 : Ara

X. OTURUM / PARALEL OTURUM II: UZAKTAN ALGILAMA IB SalonuOturum Başkanı : Doç Dr. Mahmut Onur KARSLIOĞLU (HKMO İletişim Koordinasyon Komisyonu Başkanı - ODTÜ)

14:15 14:40 : Rize İli Genelinde Heyelan Tehlikesi Altında Bulunan Bölgelerin Kullanım Türlerinin Belirlenmesi / Emin Yahya Menteşe, Korhan Erturaç, Orkan Özcan.14:40 15:05 : İllegal Madencilik Faaliyetlerinin DINSAR ile Belirlenmesi / Hakan Ş. Kutoğlu, Hakan Akçın, Hüseyin Kemaldere, Tomonori Deguchi, Masatane Kato.15:05 15:30 : Zonguldak Taşkömürü Havzasında Düşey Hareketlerin İzlenmesine Yönelik INSAR Çalışmaları, Hakan Akçın, Hakan Ş. Kutoğlu, Hüseyin Kemaldere, Tomonori Deguchi.15:30 - 16:00 : Ara

XI. OTURUM / PARALEL OTURUM I: CBS UYGULAMALARI IIA SalonuOturum Başkanı : Yrd. Doç. Dr. Halil AKINCI (Ondokuz Mayıs Üniversitesi)16:00 - 16:25 : Adres Kayıt Sistemi’nin Kent Bilgi Sistemi ile Bütünleştirilmesinin Gerekliliği Tarık Türk.16:25 - 16:50 : Boğaz Geçişlerinin İstanbul Üzerinde Oluşturduğu Sosyo-Ekonomik Değişimlerin CBS Ortamında İncelenmesi / İbrahim Taşdemir, Fatma Gül Batuk.16:50 - 17:15 : Türkiye’de Sürdürülebilir Arazi Yönetiminde Coğrafi Bilgi Sisteminin (CBS) Önemi: Vakıflar Genel Müdürlüğü (VGM) CBS Örneği Yakup Emre Çoruhlu, Osman Demir.17:15 - 17:40 : Sürdürülebilir Turizm Gelişmesi ve Yayla Turizmi: Ayder Yaylası Mustafa Atasoy, Selçuk Reis, Cenap Sancar.

XI. OTURUM / PARALEL OTURUM II: GNSS IIB SalonuOturum Başkanı : Doç. Dr. Uğur DOĞAN (Yıldız Teknik Üniversitesi)

16:00 - 16:25 : RTK GPS ve Yardımcı Sensör Ölçmeleri ile Yüksek Yapı Davranışlarının Analizi, Hüseyin Pehlivan, Ömer Aydın, Fatih Poyraz.16:25 - 16:50 : Farklı Zaman Noktaları İçin (1973-2006) Boğaziçi Köprüsü Davranışlarının Tanımlanması, Hediye Erdoğan, Engin Gülal, Burak Akpınar, Ercenk Ata.

Page 11: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

11

16:50 - 17:15 : Jeofizik Araştırma Yöntemlerinde DGPS Uygulamaları, Mehmet Emin Candansayar, Emin Ulugergerli, Hayrettin Okay, Cemal Kaya, Ahmet T. Başokur, Yusuf K. Kadıoğlu, Ünal Dikmen, Neşat Konak, Ömer Emre, Abdullah Gürer, Ahmet Lezgi, Selim Arslan, Bülent Kaypak, Uğur Akın, Ali Rıza Kılıç, Muzaffer Navruz.17:15 - 17:40 : GPS ve Nivelman Ölçüleri ile Çekül Sapması Bileşenlerinin Hesaplanması Üzerine Bir Çalışma, Ayhan Ceylan, Mustafa Akkul.

19:00 : KONSER: Kardeş Türküler Kemal Kurdaş Salonu

14 MAYIS 2009 - PERŞEMBE

XII. OTURUM / PARALEL OTURUM I: MÜHENDİSLİK ÖLÇMELERİA SalonuOturum Başkanı : Prof. Dr. Cevat İNAL (Mühendislik ve Mimarlık Fak. Dekanı - SÜ)

09:00 - 09:25 : Raylı Sistemlerde Ölçme Teknikleri ve Ölçüm Donanımları Ramazan Tahran.09:25 - 09:50 : Taşkömür Havzasında Eski Üretim Alanlarının Yerleşime Açılması ve Potansiyel Sorunlar / Eray Can, Şenol Kuşçu.09:50 - 10:15 : Atatürk Barajında Deformasyon İzleme Çalışmaları ve Düşey Deformasyonlar Yunus Kalkan, 10:15 - 10:40 : Barajlarımızdaki Hidrografik Ölçmeler ve Sediment Hareketleri / Yunus Kalkan.10:40 - 11:00 : Ara

XII. OTURUM / PARALEL OTURUM II: MEKANSAL BİLİŞİMB SalonuOturum Başkanı : Prof. Dr. Fatmagül BATUK (Yıldız Teknik Üniversitesi)09:00 - 09:25 : `Mekansal Bilişim` ve `Mekansal Yönetişim` Caner Güney, Rahmi Nurhan Çelik.09:25 - 09:50 : Kullanıcı Odaklı Mekansal Veri Kalitesi / Hande Demirel.09:50 - 10:15 : Tapu Kadastro Web Servisleri İçin Tasarım Metodolojisi Geliştirilmesi Hasan Tahsin Bostancı, Çetin Cömert.10:15 - 10:40 : Hollanda NEN3610 Standardı Örneğiyle Coğrafi Veri Yönetiminde Ortak/Temel Model Yaklaşımı / Arif Çağdaş Aydınoğlu.10:40 - 11:00 : Ara

XIII. OTURUM / TEKNİK GENÇLİK OTURUMUKemal Kurdaş SalonuOturum Başkanı : Dr. Ahmet Özgür DOĞRU (Kurultay Yürütme Kurulu Üyesi - İTÜ)

11:00 - 11:25 : GPS Gözlem Süresinin Yüksek Doğruluklu Çalışmalarda Zaman Serileri ve Hız Vektörleri Üzerine Etkisi Selim Serhan Yıldız, Ali Yağcı, Ali Özkan, Hakan Yavaşoğlu, Mehmet Uğur Altın, Ergin Tarı.11:25 - 11:50 : Marmara Bölgesi’ndeki Deprem Sonrası Hız Alanı ve Gerilim Birikiminin Belirlenmesi / İlke Deniz, Haluk Özener.11:50 - 12:15 : Kültürel Mirasın Belgelenmesi: Kâtip Mustafa Çelebi Mahallesi Örneği Ezgi Candaş, Kumsal Öztürk, Çiğdem Eren.12:15 - 12:40 : 3B Yapı Modelleri ve Fotorealistik Modellerin Geomatik Alanında Kullanımına Bir Örnek / Adil Arslan, Fırat Ergun, Dursun Zafer Şeker.12:40 - 13:30 : Ara

Page 12: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

12

XIV. OTURUM / PARALEL OTURUM I: UZAKTAN ALGILAMA IIA SalonuOturum Başkanı : Yrd. Doç. Dr. Şinasi KAYA (İstanbul Teknik Üniversitesi)

13:30 - 13:55 : SPOT 5 ve Farklı Görüntü Birleştirme Algoritmaları Filiz Bektaş Balçık, Çiğdem Göksel.13:55 - 14:20 : Yüksek Çözünürlüklü Uydu Görüntülerinden Otomatik Bina Güncellemesi İçin Model-Bazlı Yaklaşım / Dilek Koç San, Mustafa Türker.14:20 - 14:45 : Yüksek Çözünürlüklü Uydu Görüntüsü Kullanılarak Bina Alanlarının Güncellenmesi / Gülcan Sarp, Arzu Erener.14:45 - 15:10 : Morfolojik Görüntü Filtreleri ile İKONOS Görüntülerinden Otomatik Bina Çıkarımı Uğur Acar, Bülent Bayram.15:10 - 15:30 : Ara

XIV. OTURUM / PARALEL OTURUM II: CBS VE MOBİL UYGULAMALARB SalonuOturum Başkanı : Doç. Dr. Erkan BEŞDOK (Jeodezi ve Fot. Müh. Böl. Bşk. - EÜ)

13:30 - 13:55 : Haritacılıkta Mobil Uygulamalar / Kemal Uzel, İ. Öztuğ Bildirici.13:55 - 14:20 : Araç Navigasyon Sistemleri İçin Güzergaha Dayalı Harita Tasarımı Ahmet Özgür Doğru, Necla Uluğtekin, Cécile Duchên, Sébastien Mustière.14:20 - 14:45 : Bir Coğrafi Bilgi Sistemi Projesinde Üç Boyutlu Görselleştirme Senem Bilir, Muhammed Şahin, Ergin Tarı.14:45 - 15:10 : Harita Kullanımının Coğrafya Eğitimindeki Önemi İlkay Buğdaycı, İ. Öztuğ Bildirici.15:10 - 15:30 : Ara

XV. OTURUM / PARALEL OTURUM I: UZAKTAN ALGILAMA IIIA SalonuOturum Başkanı : Doç. Dr. Mustafa TÜRKER (Jeodezi ve Fot. Müh. Böl. Bşk. - HÜ)

15:30 - 15:55 : Uzaktan Algılama Verilerinin İklim Biliminde Kullanım Olanakları Elif Sertel, Cankut Örmeci.15:55 - 16:20 : BIOFRAG Projesi, Güney Afrika Örneği Filiz Bektaş Balçık, Andrew Skidmore, Nicky Knox , Martin Schlerf.16:20 - 16:45 : Murgul Bakır Ocaklarındaki Alansal Değişimin Uzaktan Algılama Yöntemi ile Belirlenmesi / Arzu Erener, Şebnem Düzgün.

XV. OTURUM / PARALEL OTURUM II: KADASTROB SalonuOturum Başkanı : Prof. Hüseyin ERKAN (HKMO Kadastro Komisyonu Başkanı)15:30 - 15:55 : Türkiye Ekonomisi -Türkiye Kadastrosu İlişkisi Üzerine Erol Köktürk, Tahsin Bakırtaş.15:55 - 16:20 : Kadastroda Üçüncü Boyutun Kapsam ve İçeriği Fatih Döner, Cemal Bıyık.16:20 - 16:45 : İmar Uygulamasında Düzenleme Ortaklık Payı / Hüseyin Koçak.16:45 - 17:10 : Kadastro Sürecinde Vakıf Arazilerinin Yönetim ve Organizasyon Sorunları: Trabzon Vakıflar Bölge Örneği / Yakup Emre Çoruhlu, Osman Demir.

Page 13: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

13

15 MAYIS 2009 - CUMA

XVI. OTURUM / PARALEL OTURUM I: JEODEZİA SalonuOturum Başkanı : Prof. Dr. Ergün ÖZTÜRK (Kocaeli Üniversitesi)09:00 - 09:25 : Uyuşumsuz Ölçü Analizinde Robust Kestirim ve L1-Norm Yöntemleri Yasemin Şişman, Sebahattin Bektaş, Ömer Yıldırım.09:25 - 09:50 : En Küçük Kareler ve Toplam En Küçük Kareler Yöntemleri ile Deformasyon Analizi / Mustafa Acar, Tevfik Ayan, Orhan Akyılmaz.09:50 - 10:15 : Beton Kemer Barajlarda Deformasyonların Modern Ölçme Teknikleri ile Belirlenmesi Halil Erkaya, R. Gürsel Hoşbaş, V. Engin Gülal, Nihat Ersoy, Uğur Doğan, Atınç Pırtı, Metin Soycan, Nedim Onur Aykut, Burak Akpınar, Fatih Poyraz, Taylan Öcalan, Kutalmış Gümüş.10:15 - 10:40 : Dengeleme Problemine Hedef Programlama Yaklaşımı / Mustafa Şimşek.10:40 - 11:00 : Ara

XVI. OTURUM / PARALEL OTURUM II: CBS VE RİSK YÖNETİMİB SalonuOturum Başkanı : Prof. Dr. Ergin TARI (İstanbul Teknik Üniversitesi)09:00 - 09:25 : HAZTURK Veri Kataloğu ve Veri Havuzunun Tasarımı Selim Serhan Yıldız, Himmet Karaman, Muhammed Şahin.09:25 - 09:50 : Zeytinburnu İlçesi İçin Deprem Hasar Tahmini Çalışması, Himmet Karaman.09:50 - 10:15 : Taşkın Alanlarının CBS ve Uzaktan Algılama Yardımıyla Belirlenmesi ve Risk Yönetimi; Sakarya Havzası Örneği Orkan Özcan, Nebiye Musaoğlu, Dursun Zafer Şeker.10:15 - 10:40 : Karayolunda Hareket Halindeki Araçların Egzost Gazlarının CBS Ortamında Analizi Ümit Gümüşay, Sercan Erhan, Alper Ünal.10:40 - 11:00 : Ara

XVII. OTURUM / KADASTRODA DEĞİŞİMKemal Kurdaş Salonu Oturum Başkanı : Nihat ŞAHİN (TKGM Genel Müd. Yrd.)

11:00 - 11:25 : Türkiye Kadastrosunda Değişim Zorunluluğu Ve Değişimin Yönü (Değişimin Yol Haritası) / Erol Köktürk, Erdal Köktürk.11:25 - 11:50 : Türkiye`de Teknik Altyapı Kadastrosu Gereksinimi HKMO İstanbul 20 Dönem Altyapı Kadastrosu Teknik Rapor Ve İnceleme Çalışma Grubu.11:50 - 12:15 : AB’de Kadastro Parselinin INSPIRE Direktifleri Kapsamında Değerlendirilmesi ve Türkiye’nin Yeri / Orhan Mataracı, Tahsin Yomralıoğlu.12:15 - 12:40 : Harita, Tapu ve Kadastro Hizmetlerinde Klasik Arşivden Sayısal Sunuma Doğru Güler Yalçın, Bilal Erkek, Sedat Bakıcı, Nihat Şahin.12:40 - 13:30 : Ara

XVIII. OTURUM / TAŞINMAZ DEĞERLEMESİA SalonuOturum Başkanı : Doç. Dr. Hülya DEMİR (Yıldız Teknik Üniversitesi)

13:30 - 13:55 : Türkiye`de Taşınmaz Değerleme ve Harita Mühendisliği, Mehmet Hışır.13:55 - 14:20 : Taşınmaz Değerleme: Durum Saptaması ve Yönelimler, Erol Köktürk.

Page 14: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

14

14:20 - 14:45 : Eşdeğerlik İlkesine Dayalı Arsa Düzenlemesinde Taşınmaz Değerlerinin Belirlenmesi, Erdal Köktürk, Erol Köktürk.14:45 - 15:10 : SPK Gayrimenkul Değerleme Uzmanlığı Mesleki Mevzuat Sınav Sorularının Analizi, Erdal Köktürk, Erol Köktürk.15:10 15:30 : Ara

XIX. OTURUM / KAPANIŞ OTURUMUKemal Kurdaş SalonuOturum Başkanı : Prof. Dr. Dursun Zafer ŞEKER (Kurultay Başkanı)

15:30 - 16:00 : Ödül Töreni16:00 - 17:30 : Sonuç Bildirgesi

KAPANIŞ

Page 15: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

15

POSTER OTURUMU

• Tapu Ve Kadastro Bilgi Sisteminin (Takbis) Geçmişi Ve Gelişim Sürecinin Dünya Perspektifi Bazında İrdelenmesi

Mehmet Alkan, Eray Can

• Eğitimde Etik Düşünce Modellemesinin Bir Kazanımı: Etik Mühendis Nuri Sağır

• Asma Köprülerin Titreşimlerinin Gps İle İzlenmesi Hediye Erdoğan, Engin Gülal, Burak Akpınar, Ercenk Ata

• Mühendislik Yapılarının Davranışlarının Çoklu Giriş-Tekli Çıkış Modellerle Tanımlanması Hediye Erdoğan, Engin Gülal

• Modern Yükseklik Belirleme Teknikleri: Geometrik Nivelman Tarih Mi Oluyor? Ayhan Ceylan

• İmar Uygulamaları Bahanesiyle Kamulaştırma İdari İşlemi İptal Edilemez S. Çoşgun, H. O. Çoban, M. Eker

• Uzaktan Algılamada Çözünürlüğe Bağlı Veri Kazanımı Potansiyeli Serpil Ateş, Elif Demir

• Kapadokya Bölgesindeki Toprak Aşınmasının Araştırılması H.Murat Yılmaz, Murat Yakar, Ömer Mutluoğlu, Murat Kavurmacı, Kemal Yurt

• Tarım Arazisinden İmar Parseline Geçişte Değerleme İşlemlerinin Coğrafi Bilgi Sistemi (Cbs) Tabanlı Nominal Değerleme Yöntemi Kullanılarak İrdelenmesi

Volkan Başer, Yavuz Selim Dizdar

• Gps Tekniği İle Ölçülen Ana Nirengi Ağlarında Kuramsal Olarak Standart Sapma Ve Briç Elleri Dağılımının Bulunması İçin Dört Boyutlu 13. Dereceden Bir Fonksiyonun Açınımı

Kazım Melikoğlu, Mehmet Melikoğlu

• Deniz Suyu Sıcaklığı Değişimlerinin Gösteriminde En Uygun Enterpolasyon Yönteminin Belirlenmesi Semih Dalğın

• Kent Bilgi Sistemine Paralel Olarak Yeraltı Kadastro Çalışmalarında Gelişmeler Emine Cinalioğlu

• Tarihte Ve Günümüzde Deniz Haritaları Ve Önemi Ömür Esen, İsmail Bülent Gündoğdu

• Hazine Taşınmazlarının Değerlemesi Ve Türkiye Ekonomisine Etkilerinin İrdelenmesi Kemal Çelik

• Taşınmaz Değer Haritalarının Cbs İle Üretilmesi Mustafa Koray Torun, Mustafa Yanalak, Dursun Zafer Şeker

• Yerel Yönetimler Öncülüğünde Yapılan Kentsel Yenileme Proje Uygulamaları Üzerine Bir İnceleme Hasan Çağla, Şaban İnam

• Samsun İlinde Kentsel Büyüme Deseninin İncelenmesi

Page 16: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

16

Nükhet Günbeyaz, N.Gamze Turan

• Dünyada Ve Türkiye’de Kentsel Dönüşüm Uygulamaları Aziz Şişman, Didem Kibaroğlu

• Kadastroda Yenileme Çalışmaları Ve Yenileme Kanununun Gereksinimleri Didem Kibaroğlu, Aziz Şişman

• İyileştirilmiş Karar Ağaçları İle Uydu Görüntülerinin Sınıflandırılması İsmail Çölkesen, Taşkın Kavzoğlu

• İstanbul Goad Haritalarının Bilgi Sistemine Aktarılması Ve Değişim Analizi Yakup Candemir, Taşkın Kavzoğlu

• Karayolunda Hareket Halindeki Taşıtların Çevreye Yaydıkları Gazların Cbs Ortamında Analizi İçin Arayüz Geliştirme

Buğra Otken, M. Ümit Gümüşay

• İki Boyutlu Doğrusal Koordinat Dönüşümleri Ferruh Bahadır Ünsal

• Konumlandırma Amaçlı On-Line Kullanıcı Servisi Erol Yavuz, Nihat Ersoy

• Jeodezik Verilerden Straın (Gerinim) Elemanlarının Belirlenmesi Üzerine Bir İnceleme F.Poyraz, Ö. Aydın

• Kalman Filtreleme Yöntemiyle Otonom Hava Araç Navigasyonunda Gps/Ins Entegrasyonu Erkan Beşdok, Ali Erdem Özçelik

• Yersel Lazer Tarama Verilerinde Çevresel Ve Objesel Nedenlerden Kaynaklanan Hatalar Kutalmış Gümüş, Halil Erkaya, Nursu Tunalıoğlu

• Bireylerin Deniz Kirliliği Konusundaki Bilinç Düzeylerinin Cbs Yardımıyla İrdelenmesi İsmail Dursun, Dursun Zafer Şeker, Nüket Sivri

Not: Bütün posterler 11-14 Mayıs 2009 tarihleri arasında poster sergi alanında sergilenecektir. Poster sahipleri posterlerinin tanıtımlarını Kurultay programında da belirtilen gün ve saatler (13 Mayıs Çarşamba, 13:30 14:15) arasında yapacaklardır.

Page 17: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

17

İÇİNDEKİLER

Açılış Konuşmaları .....................................................................................................................19 Yürütme Kurulu Başkanı ..: Doç. Dr. Haluk ÖZENER Kurultay Başkanı : Prof. Dr. Dursun Zafer ŞEKER HKMO Başkanı : Ali Fahri ÖZTEN TMMOB Başkanı : Mehmet SOĞANCI Konuk Konuşmacılar

I. OTURUM / KAPİTALİZMİN KÜRESEL KRİZİ VE TÜRKİYE’YE YANSIMALARI .............................47Kemal Kurdaş Salonu--Haldun ÖZEN’in anısına-- PANELOturum Başkanı : Mehmet SOĞANCI (TMMOB Başkanı) Prof. Dr. Korkut BORATAV Prof. Dr. Hayri KOZANOĞLU Prof. Dr. İşaya ÜŞÜR

II. OTURUM / MESLEĞİMİZ VE GELECEK ................................................................................75Kemal Kurdaş Salonu PANELOturum Başkanı : Ali Fahri ÖZTEN (HKMO Başkanı) Yaşar AĞYÜZ (CHP Milletvekili) M. Zeki ADLI (TKGM Genel Müdürü) Prof. Dr. Muhammed Şahin (İTÜ Rektörü) Celal BEŞİKTEPE (Harita Mühendisi)

VI. OTURUM: GELECEK ELLERİMİZDE Mİ? ..............................................................................121Kemal Kurdaş Salonu PANELOturum Başkanı : Hüseyin ÜLKÜ (HKMO Eski Başkanı) Prof. Dr. Aziz KONUKMAN (Gazi Üniversitesi) Metin YEĞİN (Araştırmacı - Yazar - Belgeselci) Kemal KILIÇDAROĞLU (CHP Grup Başkan Vekili)

VIII. OTURUM / MÜHENDİSLİK EĞİTİMİ VE AÇILIMLARI ...........................................................155Kemal Kurdaş SalonuOturum Başkanı : Prof. Dr. Rasim DENİZ (HKMO Jeodezi Komisyonu Başkanı - İTÜ)

PANEL Prof. Dr. Ömer AYDIN (Yıldız Teknik Üniversitesi) Yrd. Doç. Dr. Çiğdem GÖKSEL (İstanbul Teknik Üniversitesi) Prof. Dr. Tanay Sıtkı UYAR (Marmara Üniversitesi)

Page 18: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

18

Page 19: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

19

AÇILIŞ KONUŞMALARI

Yürütme Kurulu Başkanı : Doç. Dr. Haluk ÖZENERKurultay Başkanı : Prof. Dr. Dursun Zafer ŞEKERHKMO Başkanı : Ali Fahri ÖZTENTMMOB Başkanı : Mehmet SOĞANCI

Konuk Konuşmacılar : Mehmet Zeki ADLI : Prof. Dr. Muhammet ŞAHİN : Mehmet Halit DEMİR : Fevzi TOPUZ

Page 20: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

20

Page 21: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

21

Doç. Dr. HALUK ÖZENERYürütme Kurulu Başkanı

Merhabalar. Sayın milletvekillerim, Sayın Müsteşarım, Sayın TMMOB Başkanım Değerli Genel Müdürlerim, Sayın Rektörüm ve Hocalarımız, Saygı Değer Konuklarımız, Saygı Değer Basın Mensupları ve Sevgili Öğrenciler, TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odamızın düzenlemiş olduğu 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı ve beraberinde düzenlenen Ölçme Teknolojileri ve Yazılımı Fuarına hoş geldiniz. Sizleri Kurultay Yürütme Kurulu adına en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. 1987 yılından günümüze iki yılda bir düzenlenen Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayları mesleğimiz ve odamız çalışmaları açısından büyük önem taşımaktadır. Kurultaylarımızda meslektaşlarımız gerçekleştirdikleri çalışmaları yine meslektaşlarımızla paylaşma fırsatları bulmakta, meslekteki gelişmeler ve bu gelişmelere bağlı olarak ortaya çıkan yeni uygulamalar hakkında bilgi sahibi olmakta, sosyal oturumlarda işlenen konularla mesleğimiz, ülkemiz ve dünyamızın geçmişi bugünü ve geleceği hakkında tartışma olanağı bulmakta ve düzenlenen fuar ile güncel teknolojiyi yakalama imkanı bulmaktadırlar.

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı çalışmaları HKMO Yönetim Kurulu tarafından Kurultay Başkanı, Yürütme Kurulu Başkanı ve Yürütme Kurulu Üyelerinin atanması ile başlamıştır. 13 Temmuz 2008 tarihinde Kurultay Yürütme Kurulunun ilk toplantısı gerçekleştirilmiştir. 13 Eylül 2008 tarihinde ise Kurultay Danışma, Düzenleme ve Yürütme Kurulu ortak toplantısı yapılmıştır. Bu toplantıda kurultayımıza ilişkin düşüncelerimizi kendileri ile paylaşarak deneyimli meslektaşlarımızın 12. Kurultay kapsamında görüş öneri ve desteklerini aldık. Büyük bir özveri ve emek sarf edilmiş olan önceki kurultaylar sonucunda elde edilen deneyim ve gelenekler bizler için bir kılavuz olmuştur. Kurultaylarımızın önceki kurultaylarımız gibi başarılı olabilmesi için İstanbul ve Ankara’da birçok kez bir araya geldik. 9. Kurultayda kurultay teması Dünyamızın ve mesleğimizin var olan gelişmelerini sorgulayan “Değişim Gelişim Nereye” idi. Bu soruya cevap bulabilmek için ardından yapılan kurultaylarda “Özgür Dünyaya” ve “Değişimi Yönlendirelim” temaları işlenmişti. Benzer şekilde süreci devam ettirebilmek amacıyla 12. kurultayda da “Gelecek Ellerimizde” kurultay teması olarak seçilmiştir. 12. Kurultayda sunulmak amacıyla 150 civarında bildirinin genişletilmiş özeti bu kurultayla hizmete giren HKMO İnteraktif sistemi üzerinden minimum 400 kelime olarak elimize ulaşmıştır. Genişletilmiş özetlerin her biri daha önceden belirlenmiş olan Bilim Kurulu Üyelerinden üçüne gönderilerek yine KHMO İnteraktif sistemi üzerinden puan verilerek değerlendirilmiştir. Bunun sonucunda toplam 106 bildiri 21 oturumda sunulmak üzere programda yer almıştır. Kurultayda bildiri tam metinleri yerine genişletilmiş özetler kitapçık haline getirilmiş olup bildirilerin tamamı kullanım kolaylığı göz önüne alınarak CD aracılığı ile sizlere ulaştırılmıştır. İlave olarak, HKMO Yönetim Kurulu tarafından alınan kararlar doğrultusunda tüm bildiriler arasından hakemler tarafından seçilen bildiriler

Page 22: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

22

HKMO Jeodezi ve Jeoinformasyon Dergisi Özel sayısında basılacaktır. Yine Kurultayda hakemler tarafından seçilecek olan en iyi genç araştırmacı sunumu da ödüllendirilecektir. Kurultayımızda, birincisi 2002 yılında kaybettiğimiz meslektaşımız Dr. Haldun ÖZEN anısına olmak üzere toplam 3 adet sosyal içerikli panel düzenlenecektir. Bu panellere katılarak bizlerle bilgi ve deneyimlerini paylaşacak olan uzmanlara teşekkürlerimizi sunmayı bir borç biliriz. Bu kurultayda meslektaşlarımızın ve çocukların da farklı özelliklerini keşfetmek amacıyla “Hayatımızda Jeodezi ve Fotogrametri” konulu fotoğraf ve “Yakınımda Harita ve Haritalar” konulu resim yarışmaları düzenlenmiş bulunmaktayız. Fotoğraf yarışmasına katılan eserlerden 30’u sergilenmeye değer bulunmuş ve yarışmanın sonucu siz meslektaşlarımızın kurultay süresince yaka kartlarının hemen arkasında bulunan oy pusulalarıyla sergi alanında vereceği oylarla belirlenecektir. Resim yarışmasında ise toplam 30 eser sergilenmeye değer bulunmuş, bunlardan toplam 9 eser, üç farklı kategoride ödüle layık görülmüştür. Bununla birlikte kurultay kapsamında mesleğimizin lise seviyesi öğrencileri arasında tanıtımını da amaçlayan bir kompozisyon yarışması düzenlenmiş fakat süreçte yaşanan bazı aksaklıklar nedeniyle bu yarışma daha sonradan iptal edilmiştir. İlave olarak Odamız geçmiş dönem başkanlarından değerli büyüğümüz Sayın Hüseyin ÜLKÜ’nün koleksiyonundan özel olarak seçtiği resimlerden oluşan “Geçmişi Bugün Birlikte Yaşayalım” isimli resim sergisi, bizleri zaman tünelinde bir yolculuğa çıkaracaktır. Sayın ÜLKÜ’ye emek ve katkıları için çok teşekkür ederiz. Kurultayımızın sosyal etkinliği kapsamında Çarşamba akşamı Kardeş Türküler Grubu’nun konseri olacaktır. Siz değerli katılımcıların tamamını bu konserde aramızda görmek bizleri onurlandıracaktır. Kurultay boyunca sürecek olan fuarımızda 30 fi rma ürün ve hizmetlerini bizlerle paylaşacaktır. Fuarımızda yer alarak kurultayın gerçekleşmesine maddi destek sağlayan fi rmalara kurultayın kendileri için verimli geçmesini temenni eder, desteklerinin önümüzdeki kurultaylarda da artarak sürmesini diler, teşekkürlerimizi sunarız. Son olarak kurultayımızda 11 Üniversite ve Kamu Kurumumuz tanıtım amacıyla kendilerine tahsis edilen stantlarda gerçekleştirdikleri çalışmaları kurultay katılımcılarıyla paylaşacaklardır. Konuşmamın sonuna gelirken,12. Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı Yürütme Kurulu Başkanlığı göreviyle şahsımı onurlandıran, kurultayımızın düzenleme sürecinde her türlü desteği sağlayan HKMO Yönetim Kuruluna ve Başkanına, kendileriyle birlikte çalışmaktan büyük mutluluk duyduğum, keyif aldığım ve üzerime aldığım görevin zorluğunu bana hiçbir zaman hissettirmeyen, görevlerin büyük bir kısmını ortaklaşa üstlenen kurultay başkanımız Sayın Prof. Dr. Dursun Zafer ŞEKER ile yürütme kurulunun bütün üyelerine gösterdikleri olağanüstü çaba ve özverili çalışmalarından dolayı tek tek teşekkürlerimi sunarım.

Derin birikimleriyle bizlere yol gösteren ve kurultayımızın gerçekleşmesine büyük katkıları olan Düzenleme, Danışma ve Bilim Kurulu üyelerimize tek tek teşekkür ediyorum. Odamız çalışanlarına, emekçilerine gayretli çalışmaları için şükranlarımı sunuyorum. Katılımları ile bizleri onurlandıran, değerli birikimlerini bizlerle paylaşan bilim insanlarımıza ve meslektaşlarımıza, üstlendikleri görevlerle bizlere destek olan oturum başkanlarımıza, sosyal bilimler alanında çalışan ve yine birikimlerini bizlerle paylaşan konuk konuşmacılarımıza, panel yöneticisi ve konuşmacılara, gençliğin üretme

Page 23: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

23

paylaşma heyecanını kurultayımıza yoğun katkılarıyla taşıyan öğrenci kardeşlerimize içten teşekkür ediyoruz. Kurultayımızın başarısında bu değerli katkılar kuşkusuz çok büyüktür. Son olarak çağrılarımıza uyarak değerli zamanını ayırıp, kurultayımıza katılan siz değerli delegelerimize en derin sevgi ve saygılarımı sunarken, hepimize başarılı, verimli, katkı dolu bir kurultay diliyorum. Saygılarımla.

Page 24: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

24

Prof. Dr. DURSUN ZAFER ŞEKERKurultay Başkanı

Hepiniz hoş geldiniz. Saygı değer konuklar, değerli meslektaşlarım, sevgili öğrenciler 1987’den bu yana TMMOB HKMO tarafından düzenlenen Türkiye Harita ve Kadastro Teknik Kurultayı’nın 12.’sine hoş geldiniz. 22 yıllık tarihi boyunca Harita Bilimsel Kurultayları sektörümüzde bir paylaşım yeri olmuştur. Bu paylaşım temelde sektörün farklı alanlarında ulusal ve uluslararası düzeyde görev yapmakta olan meslektaşlarımızın deneyim ve birikimlerinin paylaşılmasını amaçlamaktadır. Söz konusu deneyim ve birikimler kimi zaman yeni yöntem ve kavramları ve bu yöntemlerle geliştirilen uygulamaları, kimi zaman bilim ve teknolojideki gelişmeleri kimi zamanda farklı disiplinlerle gerçekleştirilen çalışmaları içermektedir. Bu kapsam her ne olursa olsun kurultayın temel amacı sektör mensupları arasındaki iletişimi güçlendirmektir. 9. kurultayın teması olan “Değişim Gelişim Nereye” ile dillendirilerek başlayan mesleki ve sosyal alanda kendimizi sorgulama sürecinde ulaşılması gereken noktanın özgür bir dünya olması gerektiği 10. Kurultay’ın temasının “Özgür Dünya” olarak seçilmesiyle vurgulanmıştır. 11. Kurultayda, bu amaca ulaşmanın ancak değişimin faydalı bir şekilde yönlendirilmesiyle mümkün olacağı görüşü “Değişimi Yönlendirelim” teması ile dile getirilmişti. 12. Kurultay’ın teması ise yaşanabilir bir geleceğin teminatının değişimi yönlendiren ellerde olduğu gerçeğinden yola çıkarak “Gelecek Ellerimizde” olarak belirlenmiştir. Gelecek hem bilinçli bir birey hem de bir mühendis olarak ellerimizdedir. Bir birey olarak geleceğimizin gezegenimizin geleceğine bağlı olduğu gerçeğini aklımızdan çıkarmamamız gerekmektedir. Her gün biraz daha yaşlanan yaşlanırken de insan kaynaklı etkiler nedeniyle biraz daha yok oluşa yaklaşan dünyamızın geleceği ancak her alanda sürdürülebilir politikaların yaşama geçirilmesiyle güvence altına alınabilecektir. Birey olarak, bu aşamadaki görevimiz sürdürülebilir bir geleceği yaratabilmek için çabalamaktır. Mühendis olarak çözüm üreten insanlar olan bizler, sürdürebilir bir geleceği şekillendirme sürecinde karşılaşılan problemlerin çözümünde etkin olarak rol almalıyız. Tüm diğer disiplinler bir yana mesleğimiz mekanı tanıma, anlama modelleme ve bu modellere bağlı ürünleri paylaşma konularında hizmet veren mühendisleri ile bu sürecin en etkin bileşenlerinden birini oluşturmaktadır. Bu nedenle her birimizin geleceği şekillendiren ellere sahip olduğumuz bilincinde olması ve bu bilinçle hareket etmesi gerekmektedir.

Kurultayların bir diğer amacı da teknik sunumların yanı sıra ulusal ve uluslararası her düzeyden gelişmeleri meslektaşlarımızın tartışmasına açarak sosyal bilincin oluşmasına ve bu bilincin yayılmasına katkıda bulunmaktır. Yıllardır bu amaç kurultaylar kapsamında gerçekleştirilen farklı ve güncel içerikli sosyal oturumlar ile gerçekleştirilmiştir. 12. kurultayda da kurultay teması ile örtüşen sosyal içerikli paneller düzenlenmiştir. Bunların ilkinde tüm dünyanın bugününü ve geleceğini etkileyen “Küresel Ekonomik Kriz ve Türkiye’ye Yansımaları” konusu tartışmaya açılacaktır. Bu panel ölümünün

Page 25: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

25

7. yılında değerli meslektaşımız Dr. Haldun ÖZEN anısına düzenlenmiştir. Mesleki anlamda mesleğimizin geleceği etkileri ve mesleğimizin geleceği “Mesleğimiz ve Gelecek” konulu panelde ele alınırken “Gelecek Ellerimizde” mi?” sorusunun tüm yansımaları Kurultay’ın 2. Gününde yapılacak olan panelde tartışılacaktır. Hiç şüphesiz ki geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin eğitimi bugünden yarınlara kadar olan meslek politikamızın devamlılığını sağlayacak en önemli hizmetlerdendir, bu nedenle “Mühendislik Eğitimi ve Açılımları” kurultay programında bir panel konusu olarak belirlenmiştir. Mühendislik eğitimi bileşenleri ve yeni yönelimler bu panel kapsamında tartışmaya açılacaktır. Kurultayın ayrıca öğrenciler tarafından planlanan oturumda benzer konular genç mühendis adaylarının gözünden değerlendirilecektir.

Bugün yaşanan küresel ekonomik krizin de etkisiyle işsizlik büyük bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Son aylarda Türkiye’de işsizlik oranının rekor seviyelere ulaştığı hepimizin görsel ve yazılı basından aldığımız haberlerin yanı sıra günlük hayatımızda da aşina olduğu bir gelişmedir. Bu zorlu süreçte bizler işsizlik sorunundan göreceli olarak daha az etkilenen bir mesleğin mensuplarıyız. Bilindiği üzere mesleğimiz yüksek teknolojiyi etkin bir şekilde kullanmayla kalmayıp gelişen teknolojilerle farklı boyutlar ve yeni açılımlar kazandıran sayılı meslek dallarından biridir. Söz konusu teknolojilerin takibi ve gelişmelerin gözlenmesi ile yeni çalışma alanları oluşturmak ve bu alandaki yeni eğilimleri yönlendirmek bizlerin elindedir. Fakat günümüzde bu alanlarda biraz yavaş kaldığımız konusundaki endişelerimi dile getirmek istiyorum. Gelişen teknolojilerin getirdiği yeni açılımlar işsizlik oranlarının yüksek olduğu diğer meslek gruplarınca sahiplenilmeye çalışılmaktadır. Bu süreçten kazanımlar elde etmenin iki önemli yolu meslek içi faaliyetleri etkinleştirmek ve donanımlı mezunlar yetiştirmektir. Bu kapsamda odamız meslek içi eğitim konusunda üstlendiği görevi bir adım öteye taşıyarak sektör çalışanlarını fırsatlar konusunda bilgilendirmeye devam etmelidir. Üniversitelerde donanımlı mühendis kavramı sektörün yalnızca kısa vadeli değil uzun vadeli ihtiyaçları da göz önünde bulundurularak tanımlanmalı ve bu tanıma uygun mühendisler yetiştirilmelidir. Tabi ki, bu anlamda sektörün paydaşları olarak bizlere de önemli görevler düşmektedir. Öncelikle, geleceği öngörebilmeli ve yeniliklere açık olmalıyız, hayır demeden önce bir kez daha düşünmeli yeni fi kirlerin getireceği olası açılımları fark edebilmeliyiz.

Bu kurultayda geçmiş kurultaylardan farklı olarak gönderilen bildirilerin büyük bir çoğunluğunun Coğrafi Bilgi Sistemleri, Uzaktan Algılama ve Fotogrametri gibi güncel konulardan olması oldukça dikkat çekicidir. Bu bildiriler kurultay süresince e-servisler, Mekansal Bilişim, CBS ve Risk Yönetimi, CBS ve Mobil Uygulamalar, ve Uzaktan Algılama gibi oturumlarla katılımcılarla paylaşılacaktır. Ayrıca yine dikkat çekici bir oturum olacağını düşündüğümüz “Kadastroda Değişim” başlıklı teknik oturumda da kadastrodaki yeni yönelimler tartışmaya açılacaktır.

Kurultay ve kurultay süresince gerçekleştirilen fuarlar başlangıçtan günümüze sahip olmamız gereken mesleki bilinci artırmada önemli rol oynamaktadır ve oynamaya devam edecektir. Kurultaylarımızın gerçekleştirilmesindeki görsel ve teknolojik uygulamalar bir süredir artarak devam etmektedir. Bu eğilimin temel amacı siz değerli katılımcıların

Page 26: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

26

bilgi, deneyim ve paylaşımlarını en üst düzeyde olanaklarla yapmalarını sağlamaktır. 12. kurultayda bir ilk olarak HKMO İnteraktif sistemi devreye sokulmuştur. HKMO İnteraktif sistemi daha henüz birçok uluslararası organizasyonun bile etkin olarak kullanmadığı bir kapsam ve içerikle kurultay süresince tasarlanmış ve odanın tüm etkinliklerinin hizmetine sunulan bir yazılımdır. Şu andaki durumuyla ihtiyaca cevap veren yazılımın geliştirilmesi çalışmaları hala devam etmektedir. Organizasyon aşamasında büyük kolaylıklar sağlayan bu tür uygulamalar üyelerimizin yeniliklere açık olmasıyla geliştirilebilecektir. Kurultay süresince yine yayınlanacak olan günlük kurultay bülteni odamızın başarılı uygulamalarıyla etkinleştirilmiştir ve bu etkinlikte de sürdürülecektir.

Hepimizin hayatında her zaman hatırlayacağı çok önemli olaylar ya da gelişmeler vardır bunlardan bir tanesi de benim bu kurultayda kurultay başkanı olarak atanmış olmamdır ve bu nedenle de oda yönetimine başta Genel Merkez Yönetim Kurulu Başkanı olmak üzere bütün yönetin kurulu üyelerine teşekkür etmek istiyorum. Kurultayın hazırlanmasında özveri ile çalışan başta kurultay yürütme kurulu başkanı Sayın Doç. Dr. Haluk Özener olmak üzere Ülkü Asiye Kutlu, Ahmet Özgür Doğru ve Uğur Altın’a ve diğer yürütme kurulu üyelerine çok teşekkür ederim. Ayrıca onlar olmazsa gerçekleştiremeyeceğimiz organizasyonun perde arkasında yer alan odamız emekçilerine gönülden teşekkür etmek istiyorum. Yine fuara katılan tüm katılımcılara geldikleri için çok teşekkür ediyorum. Verdiği destek için Sayın Hüseyin Ülkü’ye, tüm öğrencilerimize, delegelere ve katılımcılara teşekkür ediyorum. Düzenleme kurulu ve bilim kurulu üyelerine verdikleri destek için ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Kurultayın başarılı geçeceği umuduyla bütün katılımcılara teşekkür ediyor saygılarımı sunuyorum.

Page 27: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

27

ALİ FAHRİ ÖZTENHarita ve Kadastro Mühendisleri Odası Genel Başkanı

Sayın milletvekillerim, Sayın Müsteşarım, Sevgili TMMOB Başkanım, Sayın Genel Müdürüm, Sevgili hocalarım, Sevgili Bilim İnsanları, Değerli Delegeler, Sevgili Gençler, Sevgili Katılımcılar, Odamızın çok değerli çalışanları;

Sizleri HKMO adına saygıyla, sevgiyle, dostlukla selamlıyorum; Kurultayımıza hoş geldiniz. Kurultayımızın bilim ve insanlık adına kamu toplum yararına ülkemizin kalkınması ve gelişmesi adına başarılı geçmesini diliyorum. Kurultayımızın gerçekleşmesinde özverili çalışmalarda bulunan başta Kurultay Yürütme Kurulu’na, Başkanı’na, Düzenleme Kurulu’na, Başkanı’na, Bilim Kurulu’na, Danışma Kurulu’na çok teşekkür etmek istiyorum. Oda emekçilerine oda çalışanlarına ayrıca teşekkür ediyorum. Kurultayımıza bildiri ile katılan özellikle oturumlara katılan bilim insanlarına akademisyenlere uzmanlarımıza gazetecilere ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Bir taraftan kurultayımıza ölçme teknoloji ve yazılım fuarına katılan kuruluşlara da buradan teşekkür etmek istiyorum. Bizleri yalnız burakmadıkları için yine odamız adına şükranlarımı sunuyorum.

Sevgili katılımcılar, değerli delegeler;

HKM’liği ülkemizde 1948 yılında eğitime başlamış ve ilk mezunlarını 1952 yılında vermiştir. HKMO 1954 yılında 60 üye ile kurulmuş ve bugün sayısı 11.000’e ulaşmıştır. Odamız kuruluşundan bu yana mühendislik bilimi, teknolojiyi ve teknolojik gelişmeyi toplumsal yarara dönüştürerek odağında insan olan kamu ve toplum yararı ilkesi temelinde ülkenin kalkınmasında ve gelişmesinde 55 yıldır çalışmalarını sürdürmektedir. TMMOB ve odalarımız mesleki ve demokratik kitle örgütleri anlayışı hizmetinde bu ülkenin donanımlı eğitimli mühendisleri mimarları bu ülkenin adil insanları olarak ülkemizde yaşanmakta olan bilimsel teknik iktisadi kültürel sosyal toplumsal ve politik gelişmeleri yaşamın her olayı ile ilgili gelişmeleri yakından ilişkili görmektedir.

Neo liberal politikaların uluslararası alandaki örgütlenmelermelerin birer uzantısı olan İMF, DB, DTÖ gibi kuruluşlarca dayatılan serbest piyasa ve küreselleşmenin bütün insanlığa ve dünyaya refah getireceği bütün sorunları çözeceği söylemlerinin yalan olduğu kendini açıkça göstermektedir. Yaşanılmakta olan kriz aslında kapitalist küreselleşmenin bir krizidir bu kapitalizm açısından yeni bir sistem yeni bir dönem gerekmektedir. Çünkü yeni dünya düzeni tasarımının sonuna gelindiği de açıkça görülmektedir. Yaşanılan bu kriz bizim krizimiz değildir kapitalizmin kendi krizidir. Krizler herkesi etkiliyor gibi görünse de sermaye sınıfl arının sorunlarını halkın ve çalışanların üzerine yüklemek ve kamuya ait olan kaynakların bütün büyük sermayeye krizi aşmak adına yaşandığı dönemler yaşanmaktadır. Krizler ilerledikçe kapitalizmin, egemen sınıfl arın hastalıklı anatomisi de ortaya çıkmaktadır. Krizi en az zararla atlatabilmenin sosyal politikalara dönmekle mümkün olabileceği bilinmektedir. Özelleştirilen kamu varlıkları tesisler fabrikalar

Page 28: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

28

tekrar kamuya kazandırılmalıdır. İMF’nin dayattığı programlar reddedilmeli ve işsizlik tehdidiyle ücret düşürmelerinin önüne geçilmeli ve İMF’den son 50 yıldır aldığımız kredilere baktığımızda faizleriyle birlikte biryere gidemediğimiz açıkça görülmektedir. Zira emekçilerin haklarının gaspedilmesine izin verilmemelidir. Yatırım ağırlıklı bir ekonomik programda ivedilikle geçilmelidir.

Türkiye cari açığı 40 milyar dolar dış borcu 276.5 milyar dolar bunun 78 milyar doları kamu sektörü 13.5 milyar doları merkez bankasının ve 185 milyar doları ise özel sektör borcu olan ülke konumundadır. ABD gibi Türkiye ekonomisi de üretmemektedir bu nedenle doğrudan yabancı sermaye ve sıcak para girişine bağımlı hale getirilen ülke ekonomisinin gelecek durgunlukla küçüleceği açıktır. İleride hem inşaat hem de imalat sanayinde çok büyük düşüşlerin ve daralmanın yaşandığı da görülmektedir. Neo liberal politikalar çerçevesinde 1980’den bu yana uygulanan yapısal politikalar hayata geçirilmektedir özelleştirme kavramı devletçilikle birlikte birarada yürütülmektedir ve piyasa mantığı sosyal hayatın ve toplumun her yerinde reform adı altında yapılan değişikliklerle uygulanmaktadır. Devlet kavramı, sosyal devlet kavramı dönüştürülmüş ve devletin kutsal yönü bir tarafa bırakılmıştır. Yurttaş müşteri devlet özel bir sektör ülke pazar konumuna sokulmaktadır.

Değerli konuklar, sayın delegeler, sevgili gençler;

Yaşanılmakta olan bu sürecin meslek alanımıza olumsuz yansımaları da kaçınılmaz olmaktadır. HKM’liğine çalışma alanlarına yetki ve sorumluluklarına baktığımızda toprak insan ilişkisinden mülkiyetin tesisine tapu sicili ilişkisinin kurulmasına taşınmaz değerlemesine kırsal ve kentsel alan düzenlemesine orman alanlarımızdan tarım alanlarımıza madenlerimize çevre ve kıyı alanlarımıza kültürel alanlarımızın korunmasından afet ve yerel yönetimlere kent ve coğrafi bilgi sistemlerine kadar bir çok alanda yer aldığını bir çok alanda yer tuttuğunu biliyoruz. Odamız kamusal görev ve sorumluluk anlayışı içerisinde uygulanan politikalar ve programlar sonucunda gündeme getirilen yasal değişikliklere ilişkin oluşturulan bilimsel ve teknik görüşlerini ve raporlarını hem üyelerimizle hem de kamuoyuyla hem de toplumla paylaşmayı bir görev bilmektedir. Tapu Kanunu, Köy Kanunu, Orman Kanunu, Mera Kanunu, Kadastro Kanunu, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu, Turizmi Teşvik Kanunu, Özelleştirme Kanunu, Kamu İhale Kanunu, Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu ve Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu gibi bir çok kanunda yapılan düzenlemeler ve mevzuat değişiklikleri getirdikleri bu süreç içerisinde yer almaktadır.

Odamız tarım arazileri ve kamuya taşınmazlardaki yapılan plan değişikliği ile yabancılara toprak satışındaki tehlikelerin altını çizmekte toprağın özgürlük ve bağımsızlığın simgesi olduğuna vurgu yapmaktadır. Toplumsal bir değer olarak toprağın kutsal bir değer olan toprağın kısa dönem için çıkarları için yabancılara satılmasına karşı çıktığını odamız her platformda dile getirmektedir. Ormanlar sadece insanlığın değil tüm canlıların yaşam alanıdır. Ormanlar kaynak değil korunması gereken doğal varlıklardır; canlılar için gereken su ve oksijenin ana unsurlarıdır. Bugün orman alanlarımız 21 milyon hektar olmakla birlikte ülke yüzölçümünün %27’sine denk gelmektedir ve orman alanlarımızın

Page 29: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

29

verimliliği %51 düzeyindedir. Bütün bu orman alanlarımıza baktığımızda dünya ölçeğinde aslında bir orman fakiri olduğumuz görülmektedir. Orman alanlarımızın kadastrosunun sadece %20’sinin yapılıp tapuya tescil edildiği bilinmektedir. Orman alanlarımızın bu durumu ortada iken son dönemlerde yapılan değişikliklerle, turizmi teşvik kanunuyla orman alanlarımız özellikle sahil alanlarında yapılaşmaya açılmakta golf sahalarına tahsis edilmekte bir taraftan 2B ile yaklaşık 480 bin hektar alanın yabancılara satılarak kaynak yaratılması yönünde adımlar adım adım atılmaktadır. Odamız bu yaklaşımları asla toplum ve kamu yararı yönünde olumlu görmemektedir. Ve bu değişikliklerin bir an önce durdurulmasını Anayasamızda dile getirilen bu alanların nasıl kullanılması gerektiğine, orman köylüsüne nasıl tahsis edilmesi gerektiğini bu ormanların geri dönüşümün nasıl yapılması gerektiği konusunda kesinlikle girişimler yapılmalıdır.

Bir taraftan mera ve yaylak alanlarımızdaki özel mülkiyete geçilmesine ve yapılaşmaya izin verilmesine hazineye ait alanlarımızın ve kıyı alanlarımızının işgalinin önünü açan düzenlemelerin yapılması kamu arazilerin parsellenerek satışına ilişkin olarak özelleştirme idaresine yetki verilmesi, kentsel dönüşüm projelerinin rant odaklı uygulamalarına kültürel tarihi ve özgün dokuyu yok eden girişimlere mesleki yetki ve sorumluluklarımız özellikle son dönemdeki mesleki kurumlar yasası çerçevesinde yapılan girişimlerle gasp girişimlerinin durdurulması noktasında odamız yine bilimsel teknik raporların hazırlamakta üyesiyle kamuyla ve toplumla paylaşmaktadır.

Değerli katılımcılar, değerli konuklar ve sevgili misafi rler;

Çağımızda bilgi hızla yer değiştirmektedir bilgiden yeni bilgiler üretilmektedir bilgi yönetimi hızla öne çıkmaktadır bilgilerin %80’i mekan konum bilgisi içerdiği de kabul edilen bir olgudur. Ülkemizde kadastro çalışmaları 1925 yılından bu yana yapılagelmektedir günümüzde kadastro toprak insan ilişkileri modelinin bir bilgi sistemi olarak tanımlanmaktadır mekansal bilgi sistemlerinin temelini de harita ve kadastro bilgileri oluşturmaktadır. Bu nedenle günümüzün ve gelecek günlerin kadastro hizmetleri çok değişik alanlara ve gereksinmelere yönelik mekansal bilgi sistemlerinin bilgilerini toplamak bu sistemi oluşturmak günceli tutmak ve yönetmek olarak kabul edilmelidir. Son dönemde özel söktörümüzden de hizmet satın alınarak binlerce köy ve mahallenin kadastro çalışmaları hızla devam etmekte ve kısa sürede tamamlanacağı ifade edilmektedir. Özel sektörümüzce kadastrosu yapılan bu alanlara baktığımızda her yönüyle ulaşım topoğrafya iklim ve bitki örtüsüyle çok zor alanlar çok zor bölgeler olduğunu biliyoruz. Meslektaşlarımız bu alanlarda başarılı bir sınav vermiştir ciddi çalışmalar yapmışlardır kendilerini buradan bir kez daha kutlamak istiyorum.

Bununla beraber lisanslı kadastro mühendisleri bürolarının çalışmaları devam etmekte buradaki konu bu yapı hayata geçirilirken tekelleşmenin önüne geçecek biçimde şekillendirilmesine yön verilmelidir. Bununla birlikte tapu planları tüzüğünün uygulanmasına yönelik genelge çıkarılmasına ilişkin odamızın da katıldığı komisyon çalışmaları hızla devam etmektedir. Kamu İhale yasasının getirdiği olumsuzluklar ve yaşanan ekonomik sorunlar geçtiğimiz yıllarda üyelerimiz arasında inanılmaz bir haksız rekabet ortamı yaratmıştır. Üyelerimiz onca yoğun ve sıkıntılı çalışma sonucu bırakın

Page 30: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

30

emeklerini almayı maalesef daha da fekirleşmişler yılların birikimlerini kaybetmişlerdir. Bugünlerde gündemde olan örneğin kadastro yenileme çalışmaları ile diğer kurum ve kuruluşlarca ele alınan ihale süreçlerinde yaklaşık maliyetler günün koşullarına ve odamızca hazırlanan birim fi yat ve cetvelleri dikkate alınarak yapılmalı ve getirilen burası çok önemli getirilen idari ve teknik koşullar çok iyi irdelenmeli ve standartlar oluşturulmalıdır.

Bununla birlikte Ocak 2009 da gerçekleştirilen Kamu İhale Yasası’yla Harita Kadastro mühendisliği diğer mühendislik disiplinleriyle birlikte bilimsel ve teknik hizmetler arasında yerini bulmuş ancak yeni yasada ve gerek Mart’ta çıkarılan yönetmelikle birlikte halen giderilmeyen onlarca sorun bulunmaktadır. Fakat kurumlar ihale süreçlerinde getirecekleri koşullarla hükümlerle bir taraftan tekelleşmeyi önleyebilecekleri gibi diğer taraftan da aşırı düşük teklifl erle alınan ve beraberinde bir çok olumsuzlukların yaşanmasına neden olan bir sürecin önüne geçebilmesi aslında olanaklıdır. Önemli olan kamu kurum ve kuruluşlarının bu görevleri başarılı bir şekilde yerine getirmesinde yatmaktadır yoksa özel sektörümüz hızla yok olmaya devam edecektir.

Değerli konuklar, sevgili gençler;

Ülkemizde bugün 94’ü devlet 38’i özel ve vakıf olmak üzere toplam üniversite sayısı 132’dir ve hepsinde nitelikli donanım düzeyinin yüksek olduğunu söylemek zordur. HKM eğitimi veren Üniversite sayısı bu dönem 11’e yükselmiştir öğrenci sayısı yaklaşık 940 civarındadır. TMMOB’ne her yıl üye olan şehir plancısı ve mühendis sayısı da 25.000 dolayındadır. Harita mühendislerinin %35’i kamu kuruluşlarında, %30 özelde kendi adına ve %25’i de ücretli çalışmaktadır. Düzenleme kurulu başkanımızın da ifade ettiği üzere henüz işsizlik noktasında yüksek bir oranda da olmasa bile mesleğimiz alanı fakat bu göreceli bir kavramdır bu daralmayla bu krizle birlikte yarın aynı işsizlik oranı yine HKM’lerini etkileyecektir. Mühendis ve mimarlar arasındaki işsizlik oranı %20’ler olarak dikkate alındığında, öğrenci sayısı dikkate alındığında, üniversite öğrenci sayısı dikkate alındığında geleceğin sıkıntılar içereceğini bugünden görmek gerekiyor. Bilim ve teknolojide yaşanan hızlı gelişim meslek yaşantımızda sürekli eğitimi zorunlu kılmaktadır. Yapılan araştırmaların sonucuna göre mazuniyet sonrası belgelerin %5’i hatta %7’si eskimekte ve geçersiz hale gelmektedir. Değişimin çok hızlı yaşandığı geliştiği bu alanda tamamlayıcı eğitimlerin sağlıklı yenilenmesi TMMOB ve odalarımıza düşmektedir TMMOB ve odalarımız meslek içi eğitimlerle bu çalışmalara hız vermektedir.

Diğer taraftan üniversitelere baktığımızda eğitimin her kademede eşit ve parasız olması gerektiğini dile getiriyoruz, belletme ve ezberciliğin yerine öğretmek, verileri kabul etmek yerine araştırma yeteneğini geliştirmek, teknik eğitim yanında sosyal ve kültürel eğitimi de tamamlamak eğitimde sorgulayan düşünen dayanışma duygusuna sahip bilimsel kriterlere sahip olan mühendislerin yetiştirilmesi önem içermektedir. Bilimi teknolojiye teknolojiyi uygulamaya dönüştüren mühendislerin daha donanımlı birikimli ve nitelikli ortamlar mutlaka yaratılmalıdır. Üniversiteler ticarethaneye dönüştürülmemelidir üniversiteler özerk demokratik bilimsel ve akademik özgürlüğün hayata geçtiği bilgiyi üretme mekanları olmalıdır.

Page 31: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

31

Değerli delegeler, değerli konuklar;

Bugünlerde tartışılmakta olan Anayasa konusuna değinmek istiyorum Anayasalar tarihsel gelişimleri de gözönünde bulundurulursa halk ve devlet arasında uzlaşmayı gerektiren metinlerdir yani tek başına halkın iradesi gözardı edilerek hazırlanamazlar toplumun her kesiminin fi kri alınmalı bu talepler doğrultusunda hazırlanmalıdır. Anayasa hazırlamak sadece hukuki bir eylem değil siyasi ve sosyal boyutları boyutları olan toplumsal bir eylemdir ve sistemin genelinin düzenlenmesini ifade etmektir. Halkın söz yetki ve karar sahibi olacağı insan hakları üzerine kurulu insan odaklı halkı kucaklayan eşitlikçi özgürlükçü şeffaf gelişime açık ücretsiz eğitim sağlık iş güvencesi konut ve yaşam hakkı sağlıklı bir çevre dini simgelerin politikaya araç yapılamayacağı demokratik laik sosyal hukuk devletini düzenleyecek bir Anayasanın hakim kılınması mutlaka amaçlanmalıdır. Diğer taraftan hukukun arkasına sığınarak temel ve evrensel insan hak ve özgürlükleri ihlal edilmemeli yurttaşın yargıya ve yargının bağımsız ve adil olduğu inancına zarar verilmemesi suçsuzluk karine adil yargılanma hakkı savunma ve ifade özgürlüğü susma hakkı özel hayatın dokunulmazlığı aranma verilerin toplanması değerlendirilmesi süreci çağdaş demokrasilerde büyük önem taşımaktadır. Gladyo tipi örgütlenmelerin ortaya çıkarılmasını sağlayacak demokratikleşmenin ve barışın önünü açılarak gelişmelerden uzaklaşılarak kamuoyunda korku ve panik havası yaratılarak ve modern bir cadı avına ya da 1940’lı yılların sonunda Amerika’da gündeme gelen McCarthy dönemi havası verecek uygulamalardan uzak durulması hukukun üstünlüğü açısından demokrasi açısından gereklidir ve önem taşımaktadır.

Sevgili konuklar, değerli meslektaşlarım;

Ülkemizde ve dünyada sosyal siyasal ekonomik kültürel ve toplumsal alana yönelik gelişmeler hızla yaşanmaktadır. Değişimin ve devinimin yaşandığı dünyamızda geleceği görmek ve onu yönlendirmek bu yönde anahtar bir rol üstlenmek birincil görevlerimiz arasında yer almalıdır bu bakış açısıyla düzenleme kurulu başkanımızın ve yürütme kurulu başkanımızın da ifade ettiği üzere bu bakış açısıyla bu yaklaşımla kurultayımızın sloganını “Gelecek Ellerimizde” diye belirledik. Bu kurultayımızda teknik oturumlarımızın yanısıra ülkemizde ve dünyada yaşanılmakta olan sosyal siyasal kültürel politik ve toplumsal olaylardaki gelişmelere yönelik oturumlar da gerçekleştirilecektir. Kurultayımızın sonuç bildirgesi hem ülke düzeyinde kurum ve kuruluşlar üniversiteler yerel yönetimler kamuoyu ve basın ile paylaşılacak hem de uluslararası meslek disiplinleri nezdinde iletişim kurularak bu paylaşımın gündeme getirilmesine başlamaktayız. Kurultay sonuç bildirgeleri her zaman olduğu gibi Odamızın çalışma programının hazırlanmasında katkı sunmakta ve yön vermektedir.

Değerli konuklar;

Bizler mühendisliği, bilimi, teknolojiyi, toplum ve kamu yararına bu ülkenin kalkınmasında ve gelişmesinde gerekli olduğunu ifade ediyoruz. Diyoruz ki mühendis ve mimarların sorunları bu ülke sorunlarından ayrı olarak ele alınarak çözülemez. Bu düşüncelerle sizleri tekrar saygılarımla sevgilerimle selamlıyorum kurultayımızın başarılı geçmesini diliyorum.

Page 32: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

32

MEHMET SOĞANCITMMOB Yönetim Kurulu Başkanı

Sayın milletvekilleri

Sayın rektör

Sayın müsteşar

Sayın genel müdür

Türkiye’nin aydınlık yüzü çok değerli bilim insanları

Çok değerli kamu ve özel sektör temsilcileri

Örgütümüzün çeşitli kademelerinde görev yapan çeşitli mesai arkadaşlarım

Sevgili meslektaşlarım

Sevgili öğrencilerimiz

Çok sevgili oda başkanım, oda yöneticilerim

Hepinizi TMMOB Yönetim Kurulu adına sevgiyle ve dostlukla selamlıyorum.

Odamızın düzenlemiş bulunduğu 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı’nda burada aranızda olmaktan çok büyük bir onur duyduğumu öncelikle ifade ediyorum.

1987 yılında başlatılmış ve bugün 12.’si düzenlenen Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayımızın o zamanki başlatıcılarına sürdürenlere bugüne getirenlere kurultaylarda bizimle görüşlerini paylaşan bilim insanlarına uzmanlara başından beri destek olan kamu ve özel kuruluşlarımıza, kurultaylarımızda o günden bugüne görev almış tüm yönetici arkadaşlarımıza, görev alan oda çalışanı arkadaşlarıma, katılımlarınızla bu kurultayımızı geliştiren büyüten siz harita mühendisi meslektaşlarıma en samimi duygularımla çok teşekkür ediyorum.

Odamız şüphesiz sektörden ve mühendis arkadaşlardan gelecek taleplerle bu diziyi devam ettirecektir ve işte bugünde bu düzenleme kararının alınışının 22. yılında bu salonda bir aradayız.

Sevgili arkadaşlar,

Birliğimiz ve bağlı odaları mesleki ekonomik sosyal ve kültürel alanlarda ülkemizdeki mühendisleri mimarları ve şehir plancılarını temsil etmektedir. Onların hak ve çıkarlarını halkımızın çıkarları temelinde korumak ve geliştirmek mesleki sosyal ve kültürel gelişimlerini sağlamak ve mesleki birikimlerini toplum yararına kullanmalarının zeminini yaratmakla görevlidir. Bu amaçla mesleki alanları ile ilgili gelişmelerin ve politikaların sosyal siyasal ekonomik ve kültürel boyutlarını derinlemesine kavramak yorumlamak

Page 33: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

33

ve toplumu bilgilendirmek, bu politikaların toplum yararına düzenlenmesi için öneriler geliştirmek ve bunların yaşama geçirilmesi için çaba sarf etmek zorundadır.

22 yıldır süren bu kurultaylarımızda örgütümüzün bu anlayışının yaşama geçirilmesi olarak anlaşılmalıdır. Bugün Konumuz harita ve harita mühendisliği.

Ülkemizde hizmetler sektörünün önemli devingen sektörlerinden birisi de harita ve kadastro sektörüdür. Harita ve kadastro sektörü bilgiyi üreten üniversitelerin teknikerlik bölümleriyle, uygulayıcı kamu ve özel kuruluşlarla sektöre dağılmış teknik elemanlarla bir bütündür. HKMO’mız da bu bütünün içerisinde önemli merkezlerden bir tanesidir. Harita Kadastro hizmetleri birliğimize göre toprağa bağlı tüm yatırım ve mühendislik hizmetlerinin altyapısını oluşturmaktadır. Tapu ve kadastrodan arazi kullanımının düzenlenmesi, planların yapımı ve uygulanması, kent ve yerleşim sorunlarına, çevre düzenlemelerinden turizm ve kıyıların planlanmasından tarım alanlarına ve kentsel altyapıya, özellikle son yıllarda hız kazanan CBS Kent Bilgi Sistemi ve Deprem Bilgi Sistemi gibi sistemlerin oluşturulmasına ve bu sürece altlık oluşturan harita bilgilerinin üretimi gibi çalışmalar mesleğin uygulama alanlarını oluşturmaktadır.

Bugün 12.’si düzenlenen Harita Kurultayın başlangıçtan günümüze bir çok sorunun çözüm önerileri ile birlikte gündeme getirildiğini biliyoruz. Yoğun bir emek ve özveri ile yürütülen sektörün tüm alanlarından meslektaşların katıldığı kurultayların sonuç bildirgeleri artık bugün herkesin önemini kabul ettiği ve sahiplendiği, konuları kabul ettiği önerileri kapsadığı da konu ile ilgili herkesin, her kesiminin inandığı bir gerçeklik olarak durmaktadır. Harita sektöründe yıllardır tartışılan sorunlar gündemimizdedir bu durum sorunların çözümüne yönelik kalıcı çözümlerin üretilmesini zorunlu kılmaktadır. Yapılması gereken toplumsal yararı öne alıp doğru düşüncelerle örülen bir yeniden yapılanma sürecinin yaşama geçirilmesidir. Sektörde insan kaynaklarından başlayarak kurumlara kadar kendimizi gözden geçirecek bir irade ortaya konulması hep birlikte bunun başarılması gerekmektedir. Bu birikim ve deneyime bu kurultaya gelen arkadaşlarımız ve odamız sahiptir. Odamızın bu konuda azimli ve kararlı olduğunu da burada ifade ediyorum.

Sevgili arkadaşlar,

Şüphesiz bir meslek alanının ve mesleğin bağlı olduğu sektörü yaşanılan dönemin sorunlarından ayrı tutarak bir konuşma yapmak bu kurultayda çok kolay ve çok da anlamlı olmuyor. Oda başkanım konuşmasında sektörün mesleğin ve meslektaşların içinde bulundukları durumları ülkenin ve dünyanın içinde bulunduğu sorunlarla ilişkilendirerek odamızın görüşleri ile birlikte aktardı. Oda başkanımızın kapsamlı değerlendirmesi üzerine benim burada bazı cümlelerin altını çizmem gerekiyor. Dünyamızı ve ülkemizi bizim gördüğümüz şekliyle tanımlamamız burada sektörün değerlendirilmesine de bir önsöz olacağı kanısındayım aslında.

Bugünün dünyasına ve ülkemizin bugününe bir meslek örgütü sorumluluğuyla baktığımızda güzel sözler söylemek ne yazık ki kolay olmuyor. Evet, son 30 yıldır içine sokulduğumuz kapitalist küreselleşmenin sonuçları bugün ortada sevgili arkadaşlar. Bir

Page 34: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

34

milyar kişinin günde bir dolardan az kazandığı dünya nüfusunun zengin %2’sinin dünya servetinin yarısına el koyduğu bir dünyada yaşatılıyoruz. Kuzeyle güney arasında kadınla erkek arasında varsıllarla yoksul arasındaki açı gittikçe açılıyor. Ülkemizde de yoksulların daha fazla yoksullaştığı siyasi yapıda pek çok değişimin değiştirdiği şeklinde yaşanan süreç kapitalizmin ve küreselleşmenin az önce bahsedildiği şekliyle küresel kriziyle karanlık yüzünü ülkemize bir kez daha gösterdi. Küresel mali kriz tüm müdahalelere rağmen önü alınamayan bir şekilde derinleşiyor. Mühendislerin mimarların şehir plancılarının geleceği karanlık duruyor. Kapitalist küreselleşme sisteminin sonunu işaret eden bu krizle birlikte kapitalizmin geleceği de tartışmalı hale geliyor. Neoliberalizmi bu dünyada tartışılmaz ve geri dönülmez kaçınılamaz bir süreç olarak gösterenler dahi neoliberalizme karşı alternatif arayışlara giriyorlar. Küresel ekonomi ile yakın bağları olan hiçbir ülke bu krizden hiç zarar görmeden kendini kurtardığını söylemek mümkün değildir. Özellikle ülkemiz gibi kendi kaynaklarını kullanmayan emperyalizme bağımlı ülkeler bu krizden en fazla etkilenecektir.

İşsizlik rekorları kırılıyor bu ülkede yoksulluk ve sefalet almış başını gidiyor. Üstüne üstlük küreselleşmenin küresel krizi birilerinin dediği gibi çalışanları hiç de teğet geçmiyor. Zenginler krizi fırsata çevirip zenginliklerine zenginlik katmaya devam edecekler. Adaletsizliğin adaletsizlik olarak, açlığın açlık olarak sürüp gitmesi sağlamak için kapitalist küreselleşmenin bu düzenini de korumaktan söz ediyorlar. 20. yüzyıl sona ererken nihai zaferini ilan eden kapitalizm ve piyasanın her şeye muktedir olduğuna dair boş inancın çöküntüye uğradığını görmemiz için çok fazla beklememiz gerekmedi. Yeni yüzyılın henüz 10 yıllık ilk diliminde küresel bir kriz başta kapitalizmin merkezleri başta olmak üzere tüm dünyayı tehdit etmeye başladı. 90’lara gelindiğinde kar oranlarındaki görece artış sermayenin büyük yatırımlarından ziyade büyük ölçüdeki spekülatif sektörlere yöneltti. Öyle ki dünyada döviz piyasalarında gerçekleşen işlemler dünya ticaret hacminin 70 katına ulaştı. Özel sektörle kullanılan her bir dolara karşılık döviz piyasalarında 30 dolarlık işlemler gerçekleştirildi. Uluslararası fi nans kuruluşlarının son derece karmaşık yöntemlerle küresel ekonomiye pompaladığı gerçek karşıtı olmayan menkul değerler balonu da 2000’lere gelindiğinde patladı. Dünyadaki sahte saadet zincirleri kırıldı. Geçen yıl astronomik karlar açıklayan dünya fi rmaları, çok uluslu şirketler bugün ifl as gerçeği ile yüz yüze geldiler. Krizin başlangıcında fi nans sektörü ile sınırlı kalacağının iyimserliğinin hakim olduğu piyasacı çevrelerin tahminlerinin aksine süreç reel sektörü de hızla içine çekti. 2008 Ekiminde bir sonraki yıl dünya ekonomisi için %3 büyüme tahmini yapan İMF 2009’a gelindiğinde bu tahmini %0.5’e çekti. Kapitalizm 1929’dan bu yana ilk kez bu kadar büyük küçülme yaşıyordu. Asıl felaketin istihdamda yaşanacağı haberi İLO’dan geldi 2009 sonuna kadar halen çalışmakta olan dünyadaki 50 milyon kişi işini kaybedecekti. Ekonomisini doğrudan sıcak para ve doğrudan yabancı sermaye girişli fi nansal ekonomik faaliyetlerin büyüdüğü yıllarda meyvesini yiyen, lakin fırtınaya cari açığın yanı sıra Türkiye gibi 280 milyar dolar borç yüküyle yakalanan ülkelerin dünya ekonomisinin küçüldüğü koşullarda hızla yok olduğu istikrarsızlaşacakları, sürecin analizini edenlerin de ortak görüşüdür. Fazlasıyla kuşkulu ve yetersiz resmi rakamlar bile içine girilen dar boğazı gizleyemiyor.

Page 35: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

35

Türkiye’de Ekim 2008 işgücü anketine göre işsiz sayısı geçen yılın aynı ayına göre 385 bin kişi arttı ve %11’e çıktı bu oran kırsal kesimde %7.8 iken kentlerde %12.8 lise ve üniversite mezunları arasında %45’e ulaşmıştır. Kapanan şirket sayısı batık banka kredisi hacmi protestolu senet ve karşılıksız çek miktarı ekonomideki gidişi gösterir niteliktedir. İMF ipine bir kez daha sarılacağı anlaşılan siyasal iktidarın bizlere mali disiplinden başka bir önerisinin olmadığı da açığa çıktı. Biz ise bunun daha çok vergi ve daha az kamu harcaması anlamına geldiğini biliyoruz. Buna kim ne derse desin bizleri artık derinden etkileyeceğini bugün herkes anlıyor.

Önümüzdeki dönem mühendisleri teknik elemanları karanlık bir dönem bekliyor sevgili arkadaşlar. İşte böylesi bir ortamda bu kurultayda da harita sektörü ve sektörde çalışan teknik elemanların pozisyonlarını birlikte değerlendireceksiniz. Ben burada TMMOB başkanı olarak buradan harita mühendisleri arkadaşlarıma seslenmek istiyorum.

Sevgili arkadaşlar

Çetelerle, kirli iş örgütleriyle, faili meçhul cinayetlerle, katliamlarla yönetilmiş bu düzen insanımıza baskı, zorbalık, ölüm, açlık, işsizlik getiriyor. Bu ülkenin kahredici kaderini değiştirerek, hepimizin insanımızın eşit ve özgür olarak bir arada kardeşçe yaşamasının yollarını mühendisler birlikte bulacaklar. Bunu biz hiç kimseden bekleyemeyiz. Yollar ancak biz yürüsek açılır ve gelecek ancak biz onu değiştirebilirsek bugünkünden güzel olabilir.

Bu anlamda harita mühendislerimizin odamız örgütlüğünde daha fazla bir araya gelmesi, örgütlenmeyi geliştirmesi hepimiz için, halkımız için, örgütümüz için önemli bir zorunluluk olarak duruyor. Her yerde söylediğimiz “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz” sözü şimdi çok daha önemli oluyor.

Sevgili arkadaşlar

Kurultayımızın başlığı tam da ülkemizin gündemine denk gelmiş. Evet gelecek bizim ellerimizdedir, sadece bizim ellerimizdedir. Bilimi teknolojiyi insanla buluşturan bir mesleği yapıyorsunuz. Bunun anlamının farkında olduğunuzu çok iyi biliyorum.

Sevgili arkadaşlar

Bitirirken ülkemizde savaşın değil barışın kardeşliğin dilinin hakim olduğu emek ve halktan yana bir ülkenin özlemiyle hepinizi yönetim kurulumuz adına sevgiyle, saygıyla, dostlukla selamlıyorum.

Page 36: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

36

MEHMET ZEKİ ADLITapu Kadastro Genel Müdürü

Sayın milletvekilleri sayın müsteşarım değerli rektörüm değerli TMMOB başkanımız oda başkanımız çok değerli meslektaşlarım değerli öğrenci arkadaşlar değerli bürokratlar hepinizi saygıyla selamlıyorum. 12. sini düzenlemiş olduğunuz Harita Teknik Kurultayının camiamıza ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.

Değerli konuklar malumunuz bir ülkeyi var eden temel iki unsurdan bir tanesi insan diğeri de topraktır. Geçmişi incelediğimizde gelişmiş ülkelerin hepsi toprak ve insan kayıtlarına çok önem vermişlerdir. Bunun bariz örneği de Osmanlı’da görülmektedir. Malumunuz Osmanlı coğrafyası içinde kalıp da bugün bağımsızlığını kazanan 25 ülkenin halen günümüzde kayıtları muhafaza edilmektedir. Tarihi incelediğimizde ülkeler arası savaşların temelinin toprak olduğu insanlar arasında ihtilafl arın kaynağında toprakların bulunduğu hepimizin malümüdür. Bu noktadan hareketle bir mesleğin de önemi ortaya koymak bana göre temel unsurlardan birisi bu mesleğin toplum içerisindeki önemi ekonomiye ve istihdama sağladığı rol ile paralel olarak değerlendirilebilir diye düşünüyorum. Harita ve Kadastro Mühendislik dalının ekonomi ve istihdam üzerindeki rolü konusuna çok fazla girmek istemiyorum özellikle özel sektör de çalışan arkadaşlarımız değerlendirirler. Mesleğimiz önemi ile ilgili oda başkanımız gayet güzel açıklamalarda bulundu, gerçekte günümüze baktığımız zaman, gerek uydulardan alınan fotoğrafl arla harita üretiminin gerçekleştirilir olması, uydulardan alınan sinyallerle ölçü yapabilir hale gelmemiz, bilgi sistemlerinde haritacıların ana aktör olarak yer almaya başlaması bunlar mesleğimizin önemini bariz bir şekilde ortaya koymaktadır.

Bu kısa girişten sonra ben de haritacıların yoğun olarak istihdam edildikleri bir kurumun başındaki meslektaşınız olarak müsadenizle bazı projelerimizden de kısaca bahsedip biraz da sayın başkanımın vurguladığı hususları bir iki cümle değindikten sonra konuşmamı sonlandırmak istiyorum. Değerli meslektaşlarım kadastronun bitirilmesi daha doğrusu tesis kadastrosu olarak adlandırdığımız mülkiyet belirleme çalışmalarının bitirilmesi Türkiye için gerçekten çok önemli bir husustur. Bundan 5-6 sene önce Türkiye’de kadastro işlerinin bitirileceğini söyleseydik başta ben olmak üzere hiç birimiz inanmazdık. Yıllardır hep 10 yıllık periyotlar ortaya konmuş fakat hiçbiri gerçekleşmemişti. Şunu gururla artık ifade etmek isterim ki Türkiye’de mülkiyet kadastrosu belirleme çalışmaları sorun olmaktan çıkmıştır. Bugün sorunlu olan 500 civarındaki köyümüzün dışında devam edenlerde sanıyorum 5-6 ay içerisinde bitecek Türkiye’de kadastro bitmiştir.

Bir başka çalışmamız TUSAGA AKTİF olarak ta adlandırdığımız Sabit GPS Referans İstasyonları kurulması projesidir; Üniversitelerimizle müştereken geliştirdik TÜBİTAK destekli bir proje şu anda Mayıs ayı itibariyle proje teslim alınıp uygulamaya konuyor mesleğimiz adına sevindirici ve başarılı bir projedir. Tabi bunun ötesinde Türkiye Ulusal Coğrafi Bilgi Sisteminin haritacılar tarafından daha doğrusu kurumumuzun koordinasyonunda gerçekleşiyor olması da haritacılık mesleğine verilen önemin bir

Page 37: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

37

göstergesidir bunun da böyle algılanması gerekir diye düşünüyorum. Bununla beraber Linans Bürolarıyla ilgili olarak kanun ve yönetmelik çıktı bu sene itibarıyla sınav yapılıp artık kadastronun tekelinde olan hizmetin harita mühendislerine devredilmesi hususuda gerçekleşmiş olacak bu da yine haritacılar için sevindirici bir husustur diye düşünüyorum. Tabi bu arada tapu planları tüzüğünün çıkarılmış olması , kadastro kanunu ve tapu kanununda değişikliklerin yapılması, böylece kurumumuza ilave görevler verilmiş olması mesleğimize verilen önemin bir göstergesidir. Değerli meslektaşlarım gelişmiş ülkeleri incelediğinizde ekonominin kırılma noktasının bu cümlemi lütfen dikkate alın ekonominin kırılma noktası hukuki bir baza oturtulmuş mülkiyet sistemine denk geldiğini buna bağlı olduğunu görürüz. Gelişmesini sağlayan ülkelerin hepsinde ekonomilerinin kırılma noktası hukuki altyapısı tamamlanmış devlet güvencesi altına alınmış bir mülkiyet sistemi ile başlamıştır. Şimdi biz toplum olarak sürekli bir çok şeyi tartışırız kadastroyu tartışırız 2B’yi tartışırız yabancılara gayrimenkülleri tartışırız tabi bunların tartışılması da gerekir tartışmamız da lazım. Ancak artık bunların da bir yerde sonuçlandırılması , ülkenin zamanı enerjisi bu tartışmalarla geçmemesi lazım diye düşünüyorum. Şunu unutmayalım ki devlet güvencesi altına alınmamış, hukuki bir sisteme oturtulmamış gayrimenkul sisteminde hiçbir ekonomik gelişme sağlayamazsınız. Gayrimenkulü kullanım amacı dışında değerlendiremezsiniz yani bir konutu, konut olarak kullanırsınız tarlayı, bağı, bahçeyi sadece zirai faaliyet olarak kullanırsınız ama bunu ekonomiye döndüremezsiniz. Ne zaman ki bu sistem oturtur iseniz o zaman taşınmaz malı bu amacının dışında ekonomik faktör olarak değerlendirirsiniz. Türkiye’de maalesef bu sistem henüz oturtulmadığı için bu noktada istenilen düzeyde değiliz bunu bizim toplumsal olarak sağlamamız lazım. 2Bolayını tartışıyoruz, 2B Türkiye’de kangren olmuş bir sorun bu hepimizin malumu tabiki ormanlar bir ülkenin akciğeridir bunların kesinlikle talan edilmemesi gerekir bunların korunması gerekir bunların hepsinde hemfi kirim ancak oturup bir ortak nokdada buluşup bu sorunlara kesin çözüm bulmamız gerekiyor. Ortada ciddi bir kargaşa anlaşmazlık olduğunu görüyorum toplumun mutabakatının ülke yararına olduğunu görüyorum. Değerli konuklar ben burada sayın oda başkanımıza tatlı bir sitemimi belirtmek istiyorum. Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’nde hakikaten çok ciddi projeler yapılıyor bu projelerde kurum çalışanlarımızın katkısı takdire şayandır huzurunuzda hepsine çok teşekkür ediyorum. Özel sektörümüzün de kadastro konusundaki başarılı çalışmaları takdire şayandır teşekküre değerdir teşekkür ediyorum. Ancak bizim bir atasözümüz vardır malumünüz “Marifet iltifata tabidir teltif edilmeyen meta zayidir”. Şimdi özel sektöre teşekkür ederken kadastro mensuplarının bütün bu aldıkları riskler, yaptıkları başarılı çalışmalar göz ardı edilerek bunlara teşekkür etmemek bir eksiklik dir diye düşünüyorum,. Ayrıca şunu da ifade etmek istiyorum tabi ben sitemimi belirtirken odayı tenkit anlamında değil çünkü oda ile gayet güzel çalışma içerisindeyiz üyelerimizle gayet güzel ortak çalışmalar yapıyoruz birebir görüşmelerimizde de bizi yere göğe sığdırmıyorlar bunu da söyleyeyim. Ama ne hikmetse toplumun huzuruna çıkınca bu hususta pek bir şey söylenmiyorlar bunu da burada ifade edeyim. Efendim ben tekrar bu kurultayınızın başarılı olmasını dilerken kurultayda emeği geçen meslektaşlarımıza bütün hocalarımıza teşekkür ediyorum katkı sağlayanların yüreklerine sağlık diyorum hepinize sağlıklar diliyorum.saygılar sunuyorum.

Page 38: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

38

Prof. Dr. Muhammet ŞAHİNİTÜ Rektörü

Sayın milletvekilleri, Sayın Oda Başkanlarım, Sayın Konuklar, Sayın Tapu Kadastro Genel Müdürüm;

Doğrusu ben de iki Oda Başkanımı dinledikten sonra bir karamsarlığa kapıldım... Tabii ki tespitleri çok doğru ama o kadar karamsar bakmamak gerekiyor. Bu kurultayda İTÜ rektörü olarak - ve tabii ki meslektaşınız olarak- burada bulunmak benim için gerçekten paha biçilmez bir mutluluktur.

Ben 1987 yılında İTÜ’den mezun oldum, okulu birincilikle bitirdim. Mezun olduktan sonra İngiltere’ye gittim master ve doktora yaptım, İngiltere’ye gitmeden önce Oda’ya üye olmuştum. Oda ile ilk işbirliğim “Uluslararası Deformasyon Sempozyumu” düzenlemekle oldu. Sanırım bu sempozyum bizim meslek camiamızın düzenlediği uluslararası ilk ve etkin sempozyumudur. Dönemin başkanı Atilla Bey -burada mı bilmiyorum- Atilla Bey’e de teşekkür ediyorum, tabii daha sonra gelenler de bu geleneği devam ettirdiler. Yine 2002’de Uluslararası CPS ve CI Sempozyumları düzenledik, sanırım o zaman Başkan Muhittin İpek idi, ona da teşekkür ederim.

Benim oda ile ilişkilerim daha çok uluslararası ilişkilerde olmuştur. Verilen her görevi yerine getirdim, hiçbir zaman geri çevirmedim, tabii bir öğretim üyesi olarak ben mesleğimi nasıl ileriye götürebilirim diye sordum kendime. Kendi alanımda iyi olursam, öğretim üyesi olarak yayın yaparsam, proje yaparsam mesleğimi ileri götürebileceğime inandığım için daha çok bilimsel faaliyetlere önem verdim. Yine odamız 2007 sonunda bana başka bir görev daha verdi -çok onurlu bir görev- “Uluslararası Ölçme Federasyonu FIG”in 2014 Genel Kurulu’nun Türkiye’de yapılması için gerekli çalışmaları koordine etmek. Odamız 2014 FIG Kongresi’nin koordinatörlüğünü yürütme görevini bana vermiştir. Tabii bu süreçte herkesin desteğine ihtiyacımız var, başvuru gelecek yıl -2010-da başlayacak. Benim 22 yıllık meslek hayatım boyunca izleyebildiğim kadarıyla HKMO -özellikle uluslararası bilimsel organizasyonlarda- diğer Odaların bir çoğuna göre bir adım önde olmuştur. Genel Merkez’deki görev değişikliklerine rağmen bu geleneğini hiçbir zaman bozmamıştır, bu süreçteki bütün Başkanlara teşekkür ediyorum.

Şu anda Türkiye önemli bir süreçten geçmektedir, hem ekonomik hem siyasal olarak, Harita ve Kadastro Mühendisleri olarak bize düşen görev Genel Merkezimizin etrafında Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda Şube Yönetimleriyle birlik ve beraberlik içinde olmaktır. Üniversitede son 8 ayda yaptıklarımı kısaca açıkladıktan sonra bitireceğim konuşmamı... Teknik üniversiteler içinde, İTÜ erkek üniversitesi diye bilinir ama öğretim üyesi oranı %30’dur. Ben buna uymaya çalıştım, üç Rektör Yardımcısı’ndan birini kadın atadım, benden önce erkekti hepsi, bir dekanımız kadındı; ben geldikten sonra 3 kadın dekan oldu ve diğer dekanlıklardaki atamalarda da bunlara uymaya çalıştık.

Page 39: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

39

Tabii ekonomik bir krizdeyiz öğrencilerimiz gerçekten burslarının kesilmesiyle çok zor durumda kaldılar. Biz daha önceki yıllara göre- örneğin yemek bursu veriyoruz yani ücretsiz yemek yediriyoruz çocuklara- üç katına çıkardım yemek bursu sayısını ve şunu söyledim: “Buna başvurup da alamayacak öğrenci kalmayacak” ve kalmadı. Öğrenci Konsey Başkanı vardı; yine bizden önce Üniversite Yönetimi’nde ve Senato’da temsil edilmiyordu, bizim gelmemizle birlikte Öğrenci Konseyi Başkanı - tamamen öğrencilerin seçtiği birisidir- hem Üniversite Yönetim Kurulu’nda, hem Senato’da öğrencileri temsil ediyor, tabii ki kararlarda yasal olarak oy hakkı yok ama tüm kararlarda toplantıda oluyor; söz hakkı var, konuşuyor sadece oy hakkı yok, konuşulanları da öğrencilere aktarıyor. İleriye dönük olarak, Senatonun da internet ortamında yapılması yönünde çalışmalarım var, hazırlıklarımız devam ediyor.

23 bin öğrencimiz var, 3 bin yurt kapasitemiz var bu tamamen 2004’den önce yapılmıştır. Gülsüm Sağlamer, tamamen mezunlarımızın desteğiyle o yurtları yaptı. 2004-2008 arasında bir tane dahi yurt yapılmadı, şimdi 1.5 sene içerisinde bu yurt kapasitemizi iki katına çıkarıyoruz. Tüm öğretim üyelerimizin altyapı ihtiyaçlarının büyük çoğunluğuna hiçbir ayrım yapmadan sadece bir form gönderdik, beyanlarını esas aldık. Doğrusu geçen 4-5 yılda TÜBİTAK’da AR-GE bütçesi neredeyse 10 kat arttı. Türkiye’nin dünya sıralamasındaki özellikle yayın indeksindeki yeri geçen 2 senede yerinde saydı. 2006-2007’de Üniversitelerin buna cevabı -yani özeleştiri olarak söylüyorum- bu desteklere cevabı iyi olmadı, onun için herkes kendi görevini iyi yapmalı -tabii ki toplumsal olaylara duyarsız kalmak mümkün değil ama- asıl görevimizi de unutmamamız gerekir.

Ben değişik şeylere katılıyorum sayın Başbakan’nımıza sunum yapılıyor, son 4 senede Türkiye şurada 2.7 arttı, şurada 2.5 arttı. Oysa Başbakanımızın şunu demesi gerekiyordu: “TÜBİTAK’daki bütçenizi ben 10 kat arttırdım, buna cevabınız 2.5 mu, 2.7 mi?”. Türkiye’de Teknokentler 2002’de kuruldu -bu bölgeler teknolojiyi geliştirecek, yani ülke için teknoloji üretecek- 19 aktif teknokent şirketi var, bunların içinde en başarılısı İTÜ Teknokentidir. ODTÜ’nün Teknokent şirket sayısı olarak içinde barındırdığı bizim üç katımız ama tüm Türkiye’deki teknokentlerin ürettiği patentin %47’sini İTÜ teknokent üretmiştir. Ve toplam alanımız ise 5.000 m²’dir kapalı alan, bu ay 47.000 m²’lik yeni bir bina inşaatına başlıyoruz 20 milyon dolara, bu kadar ekonomik krizin olduğu bir dönemde biz bu dönemi fırsat olarak görüyoruz ve bu 20 milyon doları da bir rektör olarak bulmuş durumdayım ve hiç borç almadım. Örneğin Türktelecom gelmek istiyor 4-5 yıllık kirasını peşin aldım -5-6 milyon doları- bu şekilde de 400’e yakın şirket var. Ayrıca İstahnbul’daki organize sanayi bölgesine de teknokentin bir açılımını yapıyoruz. İkitelli Sanayi Bölgesi Avrupa’nın 5’inci büyük sanayi bölgesidir. DPT, AR-GE bütçemiz hep ikinci sırada idik ODTÜ’lü var mı aramızda bilmiyorum, bu sene geçen yıla oranla bizim bütçemiz ODTÜ’nün bütçesinden %30 daha fazladır. Şunu da söyleyeyim artı parantez: Rektörlüğümden önce bir öğretim üyesi olarak yürüttüğüm projelerin yıllık bütçesi 5 milyondu. Üniversitenin de AR-GE bütçesi 25 milyondu, yani üniversite bütçesinin beşte birini ben yürütüyordum. Yani bu projelerin nasıl alındığını iyi biliyorum. Yine bu yıl aldığımız projelerin önümüzdeki 4 yıla ait miktarı 100 milyondur; hiçbir üniversitede bu kaynak yoktur.

Page 40: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

40

Son aylarda ise -belki basından da gördünüz- özellikle bir tane karar aldık İngilizce eğitime geçişle ilgili, tabii tepki de alıyoruz, Türkçe’den vazgeçiliyor diye... Artık herkesin şunu kabul etmesi gerekiyor ki İngilizce ne Amerika’nın, ne İngiltere’nin, ne de emperyalistlerin dilidir; İngilizce uluslararası bir dildir. Şu örneği her tarafta veriyorum: Bundan 10-15 sene önce olması lazım, bizim bölgeye bir televizyoncu gidiyor bir yaşlı dedeyle ropörtaj yapıyor diyor ki: “Dede bakıyorum çocuklarınız torunlarınız hepsi Türkçe konuşuyor hiç biri Lazca konuşmuyor, Kürtler hepsi Kürtçe konuşuyorlar, ayrıca kendi dillerinde eğitim istiyorlar siz niye istemiyorsunuz? Verdiği cevap şu- kendi şivesiyle-: “Evladım” diyor “Artık Türkçe öğretmeyeceğim, şimdi herkes İngilizce öğreniyor” diyor. Herhalde o kişi kendi kültürünü kaybetmiş olmuyor bu şekilde.

İngilizce eğitimin yanında ikinci bir karar daha alma aşamasındayız ancak henüz karara bağlamadık: Anabilim dallarının kapatılması. Bu tamamen gençlerin önünü açabilmek için alınmış bir karardır. Şimdi değişik şeyler geliyor, 200 değişik anabilim dalı var; yani 200 kişiyi hedef alıyorsunuz, 200 tane koltuk sallanıyor bunun iyi tartışılması gerekiyor. Deniyor ki: “Bir de bu eğilim var, iyi tartışın” ama ölçüsü yok ne kadar tartışacağız, onun da kararını üniversite genelinde yakında alacağız.

Teşekkür ediyorum; uzun tuttuysam kusura bakmayın... Kurultayın başarılı geçmesini diliyor,

Saygılar sunuyorum hepinize...

Page 41: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

41

MEHMET HALİT DEMİRAKP Mardin Milletvekili

Sayın milletvekili arkadaşım sayın müsteşarım sayın rektörüm sayın genel müdürüm sayın HKMO genel başkanı ve üyeleri kıymetli konuklar değerli meslektaşlarım ve aramızda bulunan çok kıymetli öğrencilerimiz TMMOB HKMO’mızın düzenlemiş olduğu 12. Türkiye Bilimsel ve Teknik Kurultayımıza hoş geldiniz diyor ve sizleri bir meslektaşınız olarak sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Kıymetli katılımcılar kurultayımızda bugüne kadar evrensel ülkesel ve sektörel anlamda meydana gelen gelişmeler ele alınmış 2 yılda bir yapılan bu kurultay sayesinde meslektaşlarımız arasında kaynaşmayı sağlamış ve mesleğimizin diğer bilim dallarıyla olan ilişkilerinde de önemli açılım ve tespitler yapılmıştır. Elde edilen bilimsel verilerin paylaşılmasında bu kurultaylar tabi ki önemli katkılar sağlamaktadır. Bu arada yine mesleğimizle ilgili bir çok teknolojik yenilik bu vesile ile de tanınmış oluyor. Değerli arkadaşlar HKMO Anayasa’da ve kuruluş yasamızda yer alan amaçları doğrultusunda çalışmalarını sürdüren bir kurumdur. Demokratik bir kuruluş olarak odamız elbette yaşadağımız dünya ile ilgili ülkemiz ile ilgili sorun ve sıkıntılara çözüm önerilerinde bulunacak ve yine ülkemizdeki ekonomik sosyal kültürel siyasal gelişmeleri hem ülke ölçeğinde hem de bölgeler arası gelişmişlik ölçeğinde demokratik meslek kuruluşu ilkelerine uygun bir şekilde ele alıp çözümler oluşturabilmelidir diye düşünüyorum. Değerli meslektaşlarım çağımız evet arkadaşlarımızda ifade ettiler bilgi çağıdır aslında bilgi her zaman olduğu gibi çağımızda da en güçlü kaynak olarak algılanmakta ve kabul edilmektedir. Bizler politik olarak bilgiyi insanlık tarihinde acı iz bırakacak ve acı yaraların açılmasına neden olacak ve yine sömürüye ve işgalde araç olarak bu bilgiyi kullanmanın ötekileştirmenin yabancılaştırmanın aracı olarak kullanmayı bilim gerçeğine ve insani erdemlere aykırı olduğuna inanıyorum. Bilimi halkın refahı ülkenin kalkınması yönünde dünyada da barışı istikrarı medeniyetler ittifakında hiçbir engele takılmadan kararlılıkla kullanmak gerekmektedir. Değerli konuklar yabancılara toprak satışı ile ilgili bir hatırlatmada bulunmak istiyorum evet emperyalizmin yayılımcı politikalarından biri olduğuna inandığım yabancılara toprak ya da taşınmaz satışını kamuoyuna aktarma ve anlatmada siyasi rant malzemesi olarak kullanıldı diye düşünüyorum. konu bu amaçla uzun süre gündemde tutuldu. Bu konu ile ilgili işbaşındaki hükümetin açıklamaları da duyulmadı. yapılan son yasal düzenlemelerle emperyalizmin yayılımcı politikalarla taşınmazın satılmasından ödün verilmediğini gördük. Bundan sonra da iktidar partisine mensup biri olarak bu politikalara ödün vermeyeceğimizi bir kez daha ifade etmek istiyorum. Değerli katılımcılar biraz önce değerli konuşmacılar ülkemizin ekonomik göstergeleriyle ilgili bir takım veriler ortaya koymaya çalıştı. Ülkemiz bir zamanlar dünya ülkeleri arasında ekonomik olarak 80’li sıralarda iken bugünlere baktığımız zaman ülkemiz artık 16. sıralara gelmiş bulunuyor. Ve yine 2002 yılına baktığımız

Page 42: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

42

zaman 2002’den önceki süreçlere baktığımız zaman kişi başına bu ülkede milli gelir 1500 dolar seviyelerinde idi.Yeni hesaplama modeliyle bu oran 3000 dolarlara tekabül ediyor idi. Hükümetin çabaları sonucu bugün bu miktar 9000 dolar seviyelerine çıkmış durumda. Tabi bu seviyelere çıkmak için önemli çalışmalar ve bu çalışmalarla birlikte önemli riskler göze alınıp hükümetin bu anlamda ortaya koymuş olduğu performans sayesinde bunlar meydana gelmiş bulunuyor. Hem ülke içindeki kaynakları üretmede hem diğer dış ülkelerle olan ilişkiler sayesinde bu aşamaya böylece gelmiş bulunuyoruz. Değerli arkadaşlar elbette her birimizin birey olarak hayatla ilgili yaşamla ilgili bir takım amaçları bir takım hedefl eri olacaktır. Ama yaşadığımız hayatla ilgili yaşadığımız bu hayatın sorunlarıyla ilgili karşımıza beklemediğimiz karşımıza öylesine büyük sorunlar çıkmaktadır ki bu sorunları birey olarak aşmada yetersiz kalabiliyoruz. Bireysel anlamda bizi aşan bu tür sorunları aşmak için bir araya geliyoruz birlikte oluyoruz ve bir araya gelmenin vermiş olduğu güçle amaçlar belirliyoruz. Amaçlara ulaşmak için hedefl er belirliyoruz bu hedefl ere ulaşmak için stratejiler oluşturuluyor planlar yapılıyor bu uğraşlar sonucunda da amaçlara hep birlikte varıyoruz. Bizler hükümet olarak bu anlamda bir araya gelmeyi ülkemizin 70 milyon insanını daha donanımlı bir hayata kavuşturmak ve daha güçlü bir toplum oluşturmak daha güçlü bir Türkiye oluşturmak açısında güçlü bir toplum adına da daha güçlü ülke olmamız gerektiğine inanaraktan hareket ediyoruz ve çalışıyoruz. Ve işte bu amaçla da 1982 yılından bu yana konuşula gelen sivil anayasanın değişimi ile ilgili bu olgunun elbetteki toplumsal istem olduğuna inanıyoruz ve bu anlayıştan yola çıkaraktan artık toplumların temel hak ve hürriyetleri bağlamından yola yaklaşmakla beraber kişilerin hak ve hürriyetleri noktasından olaya yaklaşmaya çalışıyoruz ve yaklaşıyoruz. Ve öyle sanıyorum ki değerli arkadaşlar geçmiş dönemlerde yaşadığımız ekonomik krizleri de gözardı etmemiz mümkün değildir.1929 yılında dünya ölçeğinde yaşanan ekonomik krizden sonra ki en büyük ekonomik kriz bugünlerde yaşanmış durumda. ve dünya ülkeleri gerçekten bu krizden önemli ölçüde etkilenmiş durumda. Yine ülkemizin az önce de bahsettiğimiz gibi ülkemizde hem içeride hem dışarıda üretilen kaynaklar sayesinde bizler yaşadığımız hayatı bu yaşadağımız hayatla birlikte ülkemizin dört bir tarafında yapılan yatırımları da gözönüne aldığımız zaman bu krizlerden diğer dünya ülkelerinden çok daha az şekilde etkilendiğimizi görebiliyoruz. Öyle sanıyorum ki bundan sonraki süreçlerde de bizler hükümet olarak daha donanımlı daha güçlü bir ülke olma adına gereken performansı ve çalışmaları aynı kararlılıkla ve bütün semimiyetimizle devam ettirmeye çalışacağız. Değerli arkadaşlar HKMO bugüne kadar yaptığı gibi bundan sonra da sektörde toparlayıcı olma sorunların özgürce tartışılması için ortam yaratma meslektaşlarımızı bir araya getirme ve kaynaştırma uğraşları için yine aralıksız çalışmalarını sürdüreceğine ben inanıyorum ve bende bu kurultayın sloganı olan “Gelecek Ellerimizde” deyişine katılmakla beraber kurultayın organizasyonunda emeği geçen başta bütün dostlara bütün arkadaşlara bütün fi rmalara teşekkür ediyorum ve bu kurultayın başta mesleğimiz ve diğer bilim dalları için ülkemiz için aydınlanma noktasında önemli işareti olacağına inanıyor ve tekrar hepinize saygılarımı sunuyorum.

Page 43: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

43

FEVZİ TOPUZCHP Muğla Milletvekili

Değerli milletvekili arkadaşım değeri rektörüm değerli müsteşarım değerli oda başkanım TMMOB değerli başkanı kurultayın değerli yürütme kurulu başkanı değerli meslektaşlarım değerli öğretim üyesi arkadaşlarım değerli öğrenciler değerli basın mensupları hepinizi en derin saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım bugün Odamızın Bilimsel ve Teknik Kurultayını yapıyoruz. Daha önceki dönemde herhalde bir yıl seçimli kurultay daha sonraki yıllarda da bilimsel anlamda ülkemizde ve dünyadaki gelişmeleri izleyen ve onları meslektaşlarımıza aktaran bu güzel çalışmaları yapan odamızın başta başkanı ve yönetim kurulu üyelerine teşekkür ediyorum. Değerli arkadaşlarım tabi sivil toplum örgütleriyle kamu kurum ve kuruluşlarının bu tür bilimsel çalışmaları bugüne kadar ortaklaşa yapmışlardır ve bugünden sonra da yapmaya devam edeceklerdir. Önce TKGM’müz Oda başkanımızla çalışmalarımızı dışarıda güzel yapıyoruz ancak bu tür toplum önünde ne hikmetse yanyana gelemiyoruz gibi ifade kullandı. Aslında oda başkanlarımız kamu kurumlarının yapması gereken hizmetleri meslektaşlarımız sivil olarak onlar adına kamu kurumları adına yaptıklarını hepimiz bilmekteyiz. Bizler de bu süreçten geçerek TKGM’nün yapması gereken çalışmaları mühendis ve mimar odaları olarak hep birlikte yaptık ve T.C. Hükümeti adına da bu mesleğimizi icra ettik ve vatandaşların hizmetinde çalıştık. Çalışmalarda Sivil Toplum Örgütlerinin Meslek Odalarının ülke sorunlarını dile getirirken tabi ki dünyadaki gelişmeleri de takip etmeleri gerekiyor. Bazı siyasiler sivil toplum örgütlerinin meslek odalarının siyasi çalışmalar yapma konusunda zaman zaman onlara uyarılarda bulunuyorlar ama sivil toplum örgütleri gerçekten toplumumuzun gerçekleşmekte olan ve ülkemizin içinde bulunduğu sıkıntıları da dile getirmesinde yarar vardır. Bugün üniversitelerimizin de aynı anlamda bilimsel gelişmeleri hem bilimsel hem teknolojik gelişmeleri takip edip onları vatandaşlara aktarmakta yarar vardır. Bu anlamda ben parlamentonun çalışmaları ile ilgili konuları sizlerle paylaşmak istiyorum. Diğer çalışmaları sivil toplum örgütlerimizin başkanları ve akademisyen arkadaşlarımız dile getirmeye çalıştılar. Burada parlamentodaki çalışmalarımızı sizlerle paylaşırken milletvekili arkadaşımız bir nebze olsun bazı konuları hükümet adına dile getirmeye çalıştı çünkü iktidar mensubu olan arkadaşımız elbette parlamentoda çıkan yasaların hükümetin kendi doğrultusunda ifade etmeye çalıştı kendisine tabi ki saygı duyuyoruz. Bizlerde kamu adına hükümetin yapmış olduğu çalışmaları denetleme ve onların yanlışlarını toplum adına kamuoyuyla paylaşmak ve kamuoyuna aktarmak mecburiyetindeyiz. Biz muhalefet partisi milletvekili olarak denetim görevini ifa etmek durumundayız. Arkadaşlar ülkemiz gerçekten de 7 yıldan bu yana ülke toprakları ulusal değerlerimiz ve kamusal alanlarımızın sözde değerlendirilmesi ya da ülkeye kazandırılması adına yapılan yasal düzenlemeye tanık olmaktayız. Birçoğu tartışılmadan sorgulanmadan kamuoyunun bilgisine başvurulmadan TMBB’ne getirilen bu tasarı ve teklifl er kamunun meslek örgütlerinin ve üniversitelerin gözünden adeta

Page 44: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

44

kaçırılırcasına yasallaştırılmıştır. Tapu kanununda yapılan değişikliklerden turizm adına ormanların yapılaşmaya açılmasına yabancılara her türlü nitelikteki toprakların satışından TOKİ’ye adeta parçalı yetki verilmesine maden alanlarının yabancılara peşkeş çekilmesinden mera ve yaylalardaki işgallerin yasallaştırılmasına Sayıştay Başkanlığı’nın raporlarına karşın kıyıların işgali ve yanlış kullanılmasına göz yumulmasından tarım arazilerini tarım dışı kullanımlara açan izin ulusal topraklarımız ve ülke değerlerimiz işgale ve talana açık hale getirilmiştir. Değerli meslektaşlarım saygı değer konuklar İspanya Kıyı Koruma Kanunu gereğince sahillerdeki binlerce villa ve konut kamulaştırılırken, halkın kullanımına açmaya başlamışkan TOKİ kamuya İspanyol modeli olarak adlandırılan bir projeyle tatil köylerinde yabancılar için villa kentler kurmayı planlamaktadır. Oysa özellikle Ege ve Akdeniz kıyıları başta olmak üzere çoğu atıl vaziyette olan 3.3 milyon ikinci konut atıl vaziyette belirtilmektedir. 2008 yılı ortasında yasalaştırılan turizmi teşvik kapsamında değişiklik yapılması hakkındaki kanunla Ormanların %1’inin turizme tahsis edilmesi ormanlarda gerçekleştirilecek olan yapılaşma oranının kent merkezlerinde olduğu gibi %30’a yükseltilmesi sağlanmıştır. Buna göre Muğla’da 84 bin dönüm Antalya’da 111 bin dönem, Çanakkale’de 53 bin dönüm, İzmir’de 48 bin dönüm Aydın’da 31 bin dönüm genişliğinde orman alanlarının turizm yatırımlarına tahsis edilmesi sağlanmıştır. 5831 sayılı Tapu Kanununda değişiklik öngören kanun ile 2B olarak bilinen orman özelliğini yitirmiş alanların hazine adına tescil edilme olanağı getirilmiştir 5831 sayılı bu kanun 2B olarak tanınan sözde orman vasfını kaybetmiş gerçekte ise kaybettirilmiş ama hala orman hukuku ve rejimi altında olan orman arazilerin satışını kolaylaştırmak için yapılmış düzenlemedir. Elbette bu kanun bir satış kanunu değildir ancak arkasından gelecek ve açıkça Anayasa’ya aykırı olarak satışı içerecek olan kanunun uygulanması zaman ve imkan kazandırmak için çıkarıldığı bilinmektedir. Türk ceza kanununun hakkı olmayan yere tecavüz başlıklı 154. maddesinde değişiklik yapan ve kanunda şezlong yasası olarak bilinen 5841 sayılı kanunu kamuya ait arazilerin işgalini suç olmaktan çıkarmıştır. 5793 sayılı yasa arsa konut ve şehircilik politikaları açısından önemli değişiklikler getirirken Toki Özelleştirme İdaresi Başkanlığı TCDD Genel Müdürlüğü ve buna benzer kurum ve kuruluşlara ayrıcalık ve yetkiler öngörülmüştür. Kuruluş amacı ve görevleri farklı kurumlara verilen böylesi bir yetki genel planlama ve şehircilik ilkelerini gözetmeyen imar hukuk açısından kabul edilemez yapıların ve kararların alınmasına yol açacaktır bunun birçok örneği ülkemizde görülmüştür. Yine hatırlanacağı üzere 2004 ve 2005 yıllarında çıkarılan 4342 sayılı Mera Yasasında değişiklikler yapılmıştır. Her iki değişiklikle de belediye ve mücavir alan sınırları içinde kalan ve meralarda yaşanan işgal ve kaçak yapılaşmalara af sağlanmıştır. Mera gibi kamu ortak malları üzerindeki kaçak ve işgallere af getirilmiştir. Bugün acı sonuçlarını gazete haberlerinden ve televizyon ekranlarında görülüyor ve izliyoruz. Ordu Giresun Trabzon Rize ve Artvin’de yaylalarda 100 bin civarında kaçak yapı bulunduğu Devletin valiler tarafından itirafl arda bulunulduğunu biliyoruz. Doğal özelliğini yapılaşma nedeniyle kaybettiği gerekçesiyle Kaçkar bölgesi milli parkı içinde yer alan Ayder Yaylası park alanı dışına çıkarılmak istenmektedir. Maden kanununda yapılan değişiklikle Ağaçlandırma alanları özel çevre koruma bölgeleri milli parklar sit alanları tarım ve mera

Page 45: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

45

alanları kıyılarımız ve sahil şeritleri su havzaları su kaynakları turizm gelişim ve koruma bölgeleri %2 vergi karşılığında ulusötesi şirketlere ve yerli işbirlikçilerine açılmıştır. Bununla birlikte petrol jeotermal maden arama faaliyetleriÇED kapsamı dışına çıkarılmıştır bu yasa ile bir çok bölgemizde yaşanan tahribat Türkiye’nin doğa ve tatil cennetlerinden olan Muğlamızda yaşanmış ve Marmaris’in yüz ölçümünün yarısında maden arama izni verilmiştir.Anayasa Mahkemesi yakın bir zamanda aldığı kararla hükümetin 5941 sayılı Çevre kanunuyla getirdiği petrol jeotermal kaynaklar maden arama faaliyetlerini ÇED kapsamı dışına çıkarması düzenlemesini iptal etmiştir. Bu maden yasasının ortaya çıkardığı tahribat devam etmektedir. Değerli meslektaşlarım değerli konuklar Nisan ayı içinde basında iki yazı çıktı bunlardan birincisi çevreye verdiği zarar bilim insanları ve yargı kararlarıyla belirlenmiş Yatağan Afşin Elbistan Çatalağzı ve Çan gibi mevcut 15 Termik Santralin çevreye verdiği zarar açıkça ifade edilmiştir. Suyu güneşi rüzgarı jeotermal ile yeterli büyüklükte yenilenebilir doğal enerji kaynakları bulunan ülkemizde çoğu Karadeniz Ege ve Akdeniz kıyısı olmak üzere deniz orman su kaynakları ve tarım alanları gibi doğal kültürel ve tarihi değerlere sahip alanların seçimi dikkat çekicidir. Diğer bir haber ise Maliye Bakanlığının Milli Emlak Genel Müdürlüğünün 2008 raporunda devletin her 10 taşınmazından biri işgal altında başlığı ile verilen itiraf belgesine göre hazine adına tescil edilen arazilerin %11.7’si işgal altındadır görüleceği üzere devletin ulusal varlıkları kamu yararı adına kullanılması gereken değerler yanlış yasal ve idari düzenlemeler sonucu işgal ve talan altındadır. Ülke kaynaklarının har vurulup harman savrulması işgalin önlenmesi bu kaynakların ülke ve ulusal yarar adına kullanılması ancak ve ancak üniversitelerin meslek odalarının sivil toplum kuruluşlarının siyasetçilerin ortak akıl ve işbirliğiyle gerçekleştirilecektir. Bu anlamda bugün düzenlenen 12. Türkiye Bilimsel ve Teknik Kurultayının bilimin ve aklın yol göstericiliğinde toplumsal işbirliği çalışmalarında bir başlangıç olacağına inanıyorum. Bu kurultayı düzenleyen TMMOB HKMO’nun yapmış olduğu bu güzel çalışmayı yürekten kutluyorum bu kurultaydan çıkacak sonuçların ülkemize mühendislerimize hayırlı olmasını diliyorum hepinize en içten sevgi ve saygılarımı sunuyorum teşekkür ediyorum.

Page 46: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

46

Page 47: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

47

I. OTURUM“KAPİTALİZMİN KÜRESEL KRİZİ veTÜRKİYE’YE YANSIMALARI”Oturum Başkanı: Mehmet SOĞANCI(TMMOB Başkanı)

11 Mayıs 2009

KONUKLAR:Prof. Dr. Korkut BORATAVProf. Dr. Hayri KOZANOĞLUProf. Dr. İşaya ÜŞÜR

Page 48: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

48

Page 49: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

49

HALDUN ÖZEN’İN ANISINA

I. OTURUM

“KAPİTALİZMİN KÜRESEL KRİZİ ve

TÜRKİYE’YE YANSIMALARI”

Oturum Başkanı: Mehmet SOĞANCI(TMMOB Başkanı)

SUNUCU- “Kapitalizmin Küresel Krizi ve Türkiye’ye Yansımaları” konulu Panelimizi mühendislerin ve mimarların örgütlenmesinde, özerk üniversite mücadelesinde, 1402’liklerin haklarının aranmasında ve insan hakları savunuculuğunda inançlı ve kararlı bir duruş sergileyen Odamız Kurullarında görev yapmış değerli meslektaşımız Doktor Haldun Özen’in anısına ithaf ediyoruz.

5 Mayıs 2002’de kaybettiğimiz sevgili Haldun Özen’i sevgiyle ve saygıyla anıyoruz.

Şimdi Haldun Özen ile ilgili kısa bir fi lm gösterim olacak.

(Haldun Özen fi lmi gösterimi)

SUNUCU- Paneli yönetmek üzere Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Başkanı Sayın Mehmet Soğancıyı ve panelistler Profesör Doktor Sayın Korkut Boratav, Profesör Doktor Sayın Hayri Kozanoğlu ve Profesör Doktor Sayın İşaya Üşür’ü davet ediyorum. (Alkışlar)

Panelin sonunda Metin Yeğin’in Panelimiz için hazırladığı bir fi lm gösterimi olacaktır.

BAŞKAN- Evet, değerli arkadaşlar; hepinize hoş geldiniz diyorum.

“Kapitalizmin Küresel Krizi ve Türkiye’ye Yansımaları” Panelini burada iki saatlik süre içinde birlikte gerçekleştireceğiz.

Ben, öncelikle Sevgili Hocam Haldun Özen’in anısının önünde Türk Mühendis Mimar Odaları Birliğinin saygıyla eğildiğini bu Panel aracılığıyla da ifade etmek istedim.

Bu Paneli yönetme görevini bana veren Oda Yönetim Kurulumuz ve Düzenleme Kurulumuza çok teşekkür ediyorum.

Page 50: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

50

Görüşlerini bugün bizimle paylaşacak olan Sayın Doktor Boratav’a, Sayın Hayri Kozanoğlu’na, Sayın İşaya Üşür Hocalarıma da Oda Yönetim Kurulu adına teşekkür ederim.

Demokratik bir Panel yöneteceğimden herkesin emin olmasını dilerim. Konuşmacı Hocalarımı, bir de özellikle bir cümle söyleyeyim. Her birinin benim kendi kişisel hayatımda da çok önemli yeri vardır. Kendilerini buradan yönetiyor olmaktan çok büyük de bir keyif aldığımı öncelikle ifade etmek istiyorum.

20’şer dakika süre ile görüşlerini, yani “Kapitalizmin Küresel Krizi ve Ülkemize Yansımaları”nı bizimle paylaşacaklar. Bu 1 saatimizi alacak. Daha sonra 40 dakika civarında salondan konuyla ilgili görüş bildirmek isteyen, soru sormak isteyen arkadaşlarımıza söz vereceğiz. Son 20 dakikada da değerli konuşmacılarımız eksik kalan yerleri ya da soruları cevaplama noktasında söz alacaklar.

Bu Panelde bir özgeçmiş anlatmak biraz yanlış olur diye düşündüm. Hemen sözü hepinizin de çok yakından tanımış olduğu Korkut Boratav Hocama vereceğim.

Her üç Hocamız da Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği ve bağlı odalarının etkinliklerinin daimi konuşmacılarıdır. Kendilerine örgütümüz adına her üçüne de baştan da teşekkür ederim. Gerçekten zor bir işi çok centilmence, çok mütevazı bir şekilde bir görev addederek yerine getirmektedirler.

İlk sözü, evet biz kendi aramızda konuştuk. Önce Hayri Kozanoğlu arkadaşıma veriyorum.

Buyurun.

PROF. DR. HAYRİ KOZANOĞLU- Değerli arkadaşlar, hepinize merhaba.

Ben de Türk Mühendis Mimar Odaları Birliğinin bir üyesi olarak, Makine Mühendisleri Odasının bir üyesi olarak Harita ve Kadastro Mühendisleri Odasının bu etkinliğinde bulunmaktan ayrıca mutluyum.

Çok değerli insan hakları savunucusu, demokrat, emek hakları savunucusu, kendi yazdığı kitabın ismiyle hatırlarsak “12 Eylül’ün Cadı Kazanı’na karşı dirençli bir mücadele göstermiş değerli aydın “Haldun Özen” adına adanan bir oturumda bulunmaktan da ayrıca mutluluk duyuyorum.

Bir ODTÜ mezunu olarak, gençlik yıllarını ODTÜ’te, bu kampusta geçirmiş biri olarak ki, sevgili Mehmet Soğancı’yla da tanışıklığımız o döneme rastlar. Ayrıca bu mekânda bulunmak da benim için bir mutluluk kaynağı.

Öncelikle ben yapacağım sunuştan çıkartacağım genel sonucu iki cümleyle ifade edeyim.

Kapitalizmin yaşadığı bu derin kriz emekçilere, işsizlere, dışlananlara, sadece yurttaşlarına bütün dünyanın büyük bedeller ödetecek. Muhtemelen daha fazla işsizlik, daha fazla yoksulluk, daha fazla dışlanmayla karşılaşacaklar. Bu işin olumsuz tarafı; bu bir anlamda

Page 51: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

51

kötü haber. Ama iyi haberin de, buradan çıkartacağımız iyi haberin de, iyi mesajın da şöyle olduğunu düşünüyorum:

Kapitalizmin kapitalist küreselleşme döneminin ideolojik hegemonyası bu dönemde sarsılacak, şimdiden sarsıldı bile. İnandırıcılığı, geniş kitleleri peşinden sürükleme kabiliyeti bu kapitalist düzen içerisinde herkesin yelkeninin şişeceği, herkesin gemilerinin yüzeceği iddiası hayatın pratiği içerisinde yalanlanmış olacak. Bu da bizim açımızdan olumlu tarafı. Emekten yana, demokrasiden yana, ezilenlerden yana bir iktisat tasarımı, bir toplum tasarımına sahip olanların bu tasarımlarını daha inandırıcı bir şekilde geniş kitlelerle paylaşması, geniş kitleleri bu doğrultuda mücadeleye çağırması için ben olumlu bir zemin olduğu düşünüyorum.

Öncelikle kapitalizm kendi iç çelişkilerinin faturasını bütün insanlığa ödetiyor. Şimdi sistemin kendi sözcülerinin koyduğu teşhisler, işte fazla açgözlülük bu krize neden oldu, özellikle üst düzey yöneticilerin çok yüksek paralar kazanma, çok yüksek ikramiyeleri ceplerine atma arzuları kapitalizmi krize sürükledi tezi yanlış değil, ama gerçek nedeni değil.

Aynı şekilde işte “Direksiyonda uyumak” diye tabir ediliyor. Kamu yöneticilerinin, ekonomi politikalarını yönlendirenlerin, Merkez Bankası Başkanlarının krizin gelişine zamanında uyanamadığı, direksiyon başında uyuduğu tezi de tamamen yanlış değil. Gerekli düzenlemelerin, regülâsyonların yapılmaması nedeniyle büyük risklerin doğduğu tezi da tamamen yanlış değil. Ama gerçek neden kapitalizmin tarihsel olarak ortaya çıkışından beri zaman zaman karşılaştığımız ve 1929 kriziyle, daha önce 1873, 1907 krizleriyle de tanık olduğumuz kapitalizmin kendi iç işleyiş mekanizmalarının şiddetli krizlerle insanlığı karşılaştırması olgusu bir kez daha önümüze çıktı.

Evet, kapitalizmin aşırı üretim, aşırı birikim, buna karşı geniş kitlelerin bu üretilen mal ve hizmetleri yeterli satın alma güçlerinin olmaması. Bir anlamda eksik tüketimin ortaya çıkarttığı bir krizle karşı karşıyayız.

Şimdi, son zamanlarda basındaki tartışmaları izleyenler bir iyimserlik havasının doğduğuna, krizin daha kısa sürede aşılabileceğine ilişkin umutların pompalandığına tanık olacaklar. Ben, buna inananlardan değilim. İşte “Sahte şafak” diye nitelendirilen, aldatıcı yükseliş diye nitelenebilecek olan geçici borsa yükselişleri, işte aşırı kötümser havanın biraz dağılması gibi bir olguyla karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum. Yoksa uzun vadeli, kitlelere geniş bedeller ödetecek bir krizin önümüzde durduğunu ne yazık ki söylemek zorundayım.

Zaten iyimserlikle ilişkin istatistikler, işte işsizlik artmaya devam ediyor krizin ana merkezi Amerika’da ama, geçtiğimiz aylarda daha fazla insan işsiz kalmışken, Mart ayında daha az insan işsiz kalmış. Örneğin, Şubat ayında 700 bin civarında insan Amerika Birleşik Devletlerinde işsiz kalmışken, 500 bin kişi işsiz kalmış Martta.

Ben şuna benzetiyorum: Buradaki izleyicilerin çoğu mühendis. Hani, iktisat bilmeye de gerek yok, basit bir aritmetik hesabı içerisinde zaten işsiz kalanların sayısı artarsa geri

Page 52: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

52

kalan insanların, işsiz kalabilecek insanların miktarı da azalır. Haliyle de hani sonunda kaçınılmaz bir şekilde Keynes’in uzun dönemde “Hepimiz ölüyüz” dediği gibi, uzun dönemde zaten işsizlik kaçınılmaz şekilde azalır veya hani insanların yüzde yüzü işsiz kalırsa zaten işsiz kalacak insan kalmadığı için işsizlik durdurulmuş olur.

Bu şuna benziyor: Zaten hastayı kaybettiğiniz zaman hastanın ateşi düşer, hastayı kaybettiğiniz zaman kanama durur. Bu kadar vahim midir? Belki bu kadar vahim değil durum, kimsenin moralini çok o kadar da fazla bozmaya hakkım yok ama. Ben, gerçekten krizin geride kaldığına ilişkin somut bir veriye ne Türkiye’de ne dünyada rastlayamıyorum. Ama tabii ki kriz aynı şiddetle devam etmeyebilir.

Bir de bu krizin belki beklenmeyen yan sonuçları oluyor. Yani son dönemlerde “Kır Saçlılar Tusunamisi” denilen bir olgu ortaya çıktı. O da şu: Bir kısım emekliye ayrılmış, bu yaşı 60’ı geçmiş, bu saatten sonra artık benim çalışmama ihtiyaç yok diyen insanlar da piyasada oluyor. Aslında krizin nedenlerini, krizi ortaya çıkartan nedenler de burada gizli.

Şimdi, kapitalizmin sık sık yaşadığımız krizleri bu kez biraz ertelenerek geldi. Neden ertelenerek geldi? Çünkü özellikle fi nans mekanizmalarıyla yeterince satın alma gücü olmayan, bazen yeterince geliri olmayan insanlara kredi, kredi kartlarıyla, tüketici kredileriyle bir satın alma gücü sağlanmış oldu.

Özellikle 11 Eylül sonrasında oluşan risk ortamında da piyasaları rahatlatalım diye bütün dünya bir likidite denizine boğuldu. Aslında Türkiye’de de AKP’nin yükselişi, ekonomide işlerin tıkırında gittiği havası buradan doğdu.

Bu dönemde bütün varlık fi yatları dünyada yükseldi. Yani, borsalar yükseldi, emlak fi yatları bütün dünyada, özellikle Amerika’da kapitalist metropollerde yükselmeye başladı. İnsanlar kolay kredi aldılar. Böylelikle bir refah yanılsaması oldu.

İnsanlar bakıyorlar evlerinin değeri yükseliyor, işte borsada 50 bin dolarlık yatırımı var, 60’a çıkıyor, 70’e çıkıyor. Ayda 5 bin dolar geliri olan bile ben bunun bir kısmını köşeye koyayım değil, yok ya benim servetim artıyor, ben artık 6 bin, 7 bin, 8 bin dolar ayda harcayabilirim demeye başlıyor. Bu mutluluk zincirinin ömür boyu devam edeceğini düşünen insanlar mallara, hizmetlere daha fazla talepte bulunuyorlar, daha fazla yurt dışı seyahatleri yapıyorlar, ithal malları daha fazla kullanıyorlar, daha fazla yemeklere gidiyorlar. Ama bir noktaya geldikten sonra bütün süreç tersine işlemeye başlıyor.

Şimdi, kriz ortamında zemberek boşalıyor. İnsanlar evlerinin değerinin düştüğünü fark ediyorlar. İşte bazen borçlarından ev daha az para ettiği için evi boşaltıyorlar ki Amerika’da insanların yüzde 50’sinden fazlasının borsada yatırımı var. Borsalar düşünce insanlar bu sefer servetlerinin düştüğünü görüyor, paniğe kapılıyor. İşte bu kendini emekliye ayırmış insanlar da gelecek tahayyülünü o yükselen servet algılaması üzerinden yapan insanlar da şimdi zaten yeterince gelirleri olmadığı için kenara koydukları emeklilik tasarrufl arı da bazen yarıya, bazen 3’te 1’e, bazı örneklerde 4’te 1’e düştüğü için panik halinde iş piyasalarına geri dönüyor.

Page 53: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

53

Bu yorgun insanların, psikolojik olarak kendini emekliliğe hazırlamış insanların piyasalara dönüşünün hem ayrı bir insani maliyeti var hem de bir kısım genç, düşük ücretlere razı olmak için, razı olacak tasarrufu olmayan insanları da işsiz bırakıyorlar.

O bakımdan işsizlik rakamları da bazen aldatıcı oluyor. Yani, işsizlik rakamlarının az artması veya bazen gerilemesinin bile geri planında çok ciddi toplumsal kırılmalar, hayal kırıklıkları, toplumsal çalkantılar olabilir. Yani, bütün dünyanın, tekrar dünya ekonomik düzeninin tekrar şekillendiği kaos, zaman zaman kaosla karşılaşabileceğimiz ilginç bir dönemden geçiyoruz.

Evet, fi nanstan bahsettik ki bu krizde bazıları da “Finansallaşma” adı veriyor. Bu Türkiye’de de örneklerini yaşadığımız çok ciddi bir gelişme ve çok da kaygı verici sonuçlar zaman zaman yaratan bir gelişme. Çünkü fi nans kapitalizmin içerisinde genel olarak ona ihtiyacı olanların, yatırım yapacakların bankacılık, fi nans sistemi aracılığıyla borçlandığı, elinde tasarrufu fazla olanların da sisteme para, havuza para attığı bankaların aracı olduğu bir sistem olarak düşünün. Yani, insanlar küçük küçük tasarrufl arını bir araya getirecekler, bu büyük yatırımlara dönüşecek. İnsanlar kısa vadeli paralarını yatıracaklar, vade dönüşümü yoluyla bu uzun vadeli yatırımlara dönecek.

Şimdi, biz kapitalizmin işleyişini de eleştiren insanlarız, ama fi nans gittikçe temel kâr etme alanı haline geldi. Gelir dağılımı bozuldukça bütün dünyada, özellikle kapitalist metropollerde nüfusun yüzde 1’e, yüzde 2’si gelirin, özellikle servetin büyük kısmını elde etmeye başlayınca ciddi kâr alanı fi nans haline geldi.

Mesela Amerika’da kriz öncesinde tüm kârların yüzde 40’ı sadece fi nans sektöründen elde ediliyordu ki, daha önceleri bu oranlar yüzde 10, 15’ler arasındaydı. Emek gelirleri ise daha öncelerde yüzde 70, 75’ler düzeyinden yüzde 60’lara geriledi. Hâlbuki bu toplumların, özellikle Amerika’da büyümenin kaynağının büyük ölçüde tüketim harcamaları olduğunu düşünürseniz emek kesiminin alım gücü geriledikçe krizlerle karşılaşılması kaçınılmaz hale gelir. Ama ne oldu? Söylediğim mekanizmalarla bu kriz 1 yıl, 3 yıl, 5 yıl ertelendi. Sonra daha şiddetli bir şekilde karşımıza çıktı.

Şimdi bu son dönemlerde Keynes’çi uygulamalardan, kamulaştırmalardan çokça söz ediliyor, sizler de izliyorsunuzdur. Ben bunu kendine Keynes’çilik olarak, kendine Müslümanlık gibi kendine Keynes’çilik olarak tanımlıyorum. Neden; çünkü büyük sermaye, burjuvazi kamu harcamalarına, devletin ekonomiye müdahalesine kendi ihtiyacı olduğu zaman aklına Keynes’i getiriyor, aklına kamu müdahalesini getiriyor.

Mesela, hatırlarsanız 2000’li yıllarda istihdam yaratmayan büyümeden bahsediliyordu. Neden; insanlar işsizlik oranı düşmüyor, bir dolu insan işsiz, ama büyük sermayenin işleri tıkırında gittiği müddetçe, borsalar yükseldiği müddetçe kimse kamu müdahaleleriyle işsiz insanlara iş alanları yaratılmasına, işsiz olan insanlara kamu yardımları yoluyla onların satın alma gücünün artırılmasından bahsetmiyordu. Zaten birçok yerde Keynes’çi diyeceğimiz uygulamalar, bütçe açıkları söz konusuydu. Yani, Amerika savaşı Irak Afganistan işgallerini nasıl fi nanse etti? Büyük ölçüde kamu açıklarıyla, kendine Keynes’çi politikalarla fi nansa etti. Ne oldu? İşte, Bush’un Cumhuriyetçi Partinin özellikle dayandığı silah tekellerine, petrol şirketlerine bu dönemde çok büyük rantlar aktarıldı.

Page 54: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

54

Şimdi işte bankacılık kurtarma operasyonlarıyla çeşitli, General Motors başta olmak üzere otomotiv sektörü kendi temsil ettiği kesimler sıkıntıda olduğu zaman tekrar kamu müdahalesini akıllarına getirdiler. Yani, bugün bizlerin geçmişten beri söylediğimiz, ama bugün işte Paul Krugman, Joseph Stiglits gibi Nobel almış büyük ölçüde sistem içi iktisatçıların da artık dile getirmekten çekinmediği kârların özel, zararların toplumsal olduğu bir anlayış hortladı.

Bizim burada ne söylememiz gerekiyor? Mesela bankalar kurtarılmasın batsın, küçük tasarruf sahiplerinin paraları da yanabilir deme hakkımız tabi ki yok. Ama biz şunu savunacağız: Madem bu sistem yürümüyor, piyasa toplumu bütün sorunları piyasanın çözeceği, piyasa sinyalleri doğrultusunda kamu otoritelerinin de politikalarını belirlemesi halinde ekonomilerin sorunla karşılaşmayacağı anlayışı ifl as etmiştir.

Madem kamu müdahaleleriyle fi nans kesimini ayağa kaldırıyorsunuz, o zaman kalıcı bir şekilde bankalar, fi nans sistemi, zaman zaman el koyduğunuz sanayi kuruluşları kamu mülkiyetinde olsun. Kamunun planlamacılık anlayışı tekrar dile gelsin. Çünkü bu bankacılık kurtarma operasyonları büyük ölçüde bankalara borç vermiş, bankaların tahvillerini almış, kısa süreli fi nansman bonolarını almış, gene büyük sermaye, büyük yatırımcıları kurtarmak için yapılıyor. Hâlbuki madem kamu kaynakları devreye sokulacak, o zaman istihdam yaratacak, iş yaratacak, gelir dağılımını düzeltecek ölçüde kamu mülkiyeti, kamu işletmeleri tekrar hayata geçsin.

Şimdi krizden kısa sürede neden kurtulamadığın bir cevabı da otomotiv, elektronik, bilgisayar, bütün imalat sanayindeki şirketler fi nansal açıdan da zor durumda, kendi ürünlerine talebin kısılması nedeniyle de zor durumda.

Şimdi, herkes kemer sıkmaya çalışıyor. Yani, herkes istihdamı azaltmaya, işçi ücretlerini düşürmeye, maliyetleri düşürmeye, kendi alımlarını kısıtlayarak düşük talep ortamında ayakta kalmaya çalışıyor. Ama, bu sistem içerisinde herkes kemerlerini sıkarsa ne olur? Sistemin kendisini de ateşe atar. Otomotiv sektörü elektronik sektöründe alım yapmazsa, elektronik sektörü bilgisayar sektöründen alım yapmaza, kendi işçilerine az para verdiği için kendi işçileri başka sektörlerin mallarını almazsa sistem düzlüğe çıkamaz.

Onun için bütünüyle gelir ve servetin tekrar dağıtıldığı, ekonominin kâr amaçlı, teknik, alternatifsiz bir düzen değil, toplumsal ihtiyaçlara göre tekrar düzenlenmiş, tekrar planlanmış. Özellikle insanı ihtiyaçları gözeten, sosyal ihtiyaçları gözeten anlamda tekrar yapılanması gerekiyor.

Ve bu krizde belki en anahtar cümlelerden biri bence, bu krizi yoksullar çözecektir. Çünkü yoksul kesimlere gelir aktarılmazsa, yoksul kesimlerin satın alma güçleri artırılmazsa duran, damarlarında kan dolaşmayan kapitalizmin de harekete geçme şansı yoktur.

O bakımdan ben de kişisel olarak birçok iktisatçı, toplumsal hareket, siyasi partinin savunduğu yurttaşlık hakkı ödemesi, yani insanlara üretim süresinde yer alarak elde ettikleri emek geliri dışında sadece yurttaş olma kimliğiyle belli bir gelir sağlanması, bunu, bu yaşlılar için de, çocuklar için de, işsizler için de geçerlidir. Hem toplumsal mağduriyetleri azaltacak hem de ekonomiye bir hareket getirecektir.

Page 55: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

55

Mesela bunun çok sınırlı bir uygulaması Başbakan Yardımcısı AKP Hükümetinin Nazım Ekrem tarafından planlandığını gazetede okumuştuk. Alışveriş çeki olarak 6,5 milyon aileye verilecekti. Bir defalık bir çekin yaratacağı ferahlık çok sınırlı olmakla birlikte sonunda olumlu bir adımdı, palyatif bir önlemdi, ama sonunda bir önlemdi. Bunu dahi uygulama fırsatı bulunamadı.

Şimdi, Türkiye’nin IMF ile olan ilişkilerini tahmin ediyorum Korkut Hocam daha geniş bir şekilde anlatacaktır. Ama özetle şunu söylemek lazım: IMF geçmişten beri hastaya yanlış reçeteler yazan, Türkiye, Latin Amerika, Asya Krizi başta olmak üzere, Asya Rusya Krizleri verdiği reçeteler kötü sonuç veren bir doktor iken, ki biliyorsunuz IMF’de önce IMF’yi 50 yıl yeter kampanyalarıyla protesto etmiştik dünyada sosyal hareketlerde. Sonra 60 yıl yeter kampanyaları geldi. Şimdi tam 65 yaş emeklilik sınırı, artık IMF ıskartaya çıkartılsın, emekliye ayrılsın derken, IMF’nin kaynakları 250 milyar dolardan 1 trilyon dolara, 1000 milyar dolara çıkartıldı. IMF bütün dünyanın kapitalist metropollerinde, özellikle Kuzey Amerika ve Avrupa Birliğinde krizi doğrudur yanlıştır gevşek para politikaları ve gevşek maliye politikaları, yani bütçe açıkları vererek, kamu harcamalarını artırarak, faizleri düşürerek önlemeye çalışırken veya buna itiraz etmezken, Türkiye gibi ülkelere gittikçe daha fazla kemer sıkmayı, gittikçe daha fazla yoksullara bedel ödetecek şekilde ekonomiyi tasarlamayı önerecek.

O bakımdan bir kere bizlerin en önde gelen görevlerinden bir tanesi Türkiye’nin IMF ile bir anlaşma yapmasına karşı çıkmaktır. Çünkü bunun önde gelen amacı da özellikle özel sektörün artan dış borçlarının ödenmesidir. Bu ya Ecevit Döneminde olduğu gibi hükümetin doğrudan dış borçları üstlenmesi şeklinde olabilir ya da gelen döviz, ciddi döviz pompalamasıyla işte döviz iyice düşer, şeylerin, borçlu şirketler ki, bunların çoğu TÜSİAD üyesi büyük holdinglerdir. Borçları ödemesi kolaylaşır, ama burada faturayı ödeyen gene geniş kesimler olur.

Benim sürem çok azaldı, o bakımdan bir-iki dakika içerisinde hani bu krize karşı ne yapılabilir onu özetlemek istiyorum.

Zaten çeşitli emekten yana kuruluşlarda kendi reçetelerini zaman zaman yayınlıyorlar. Aslında en önemlisi belki bunun ortak bir mücadele hattında birleştirmek. Mesela bugün gazetede vardı. Birleşik Metal-İş krize karşı işte işsizlik ödeneği sermayedarlar tarafından kullanılmasın, işte işsiz, işten çıkartmalar durdurulsun, zor durumdaki fi rmalar kamulaştırılsın, işçi denetiminde yönetilsin tarzında hepimizin kabul edebileceği önerilerde bulunmuş.

En önemlisi herkesin, bütün emekçi kesimlerinin kabul edeceği ortak bir programın saptanması ve bu ortak bir mücadele zemininin oluşturulmasıdır.

Ben, mücadelenin dört ayaklı olması gerektiğini düşünüyorum. Onu özetleyerek bitireceğim konuşmamı.

Birincisi, sonunda hepimiz emeğiyle geçinen insanlarız. İnsanlar emekçi kimliğiyle bulunduğu iş yerinde, bulunduğu sektörde işini kaybetmemek için, birlikte çalıştığı insanların işlerini kaybetmemesi için, fabrikaların kapatılmaması için direnmeli.

Page 56: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

56

Ha birinci kimlik emekçi kimlik. İkinci kimlik tüketici kimliği. Hepimiz sonunda tüketiciyiz. Tüketici kimliğiyle de bir araya gelmemiz, mücadele ve direniş kanalları oluşturmamız gerekiyor. Örneğin, kredi kartı borçluları, ki Türkiye’de biliyorsunuz Merkez Bankası sürekli faizleri indiriyor, indirdiğini söylüyor, ama kredi kartı aylık faizleri yıllık bazda baktığınız zaman yüzde 40-50 aralığında. Bu borçları ödememek için, borçların en azından faizlerini iptal ettirmek için ciddi bir hareket oluşturulabilir. Bu da tüketici kimliğiyle oluşturulacak direniş mevzilerinden birisidir.

Üçüncüsü, kapitalizmin bütün insanlığın geleceğini karartan, dünyanın ekolojik dengesini bozan niteliği biliniyor. Hani buna geçmişteki sosyalizm uygulamalarını da ne yazık ki katmak zorundayız. Krize karşı önlem tedbirlerinin insan doğa dengesini gözeden, ekolojik faktörleri göz önüne alan bir nitelikte olması gerekir.

Dördüncüsü de, biz insanların söz, yetki, kararın sade vatandaşlarda, geniş kitlelerde olması talebini yıllardır dile getiren insanlarız. Bu kriz dönemi işçi denetimi için, çalışanların denetimi için, bankalar başta olmak üzere fi nansal ve ekonomik kurumların demokratik yönetimi için bir fırsattır. Bütün karar alma süreçlerine katılmak, denetlemek anlamında da geniş kitleler kendi kaderlerini kendi ellerine aldıkları zaman bu krizin faturası daha kolay ödenebilecektir. Kriz daha az maliyetle atlatılabilecektir. Ve gelecek dönemlerde de böyle krizlerle karşılaşılması olasılığı da düşecektir.

Ben, şimdilik konuşmamı burada noktalayayım. Değerli diğer meslektaşıma sözü bırakayım. Sizin sorularınızla tekrar benden öğrenmek istedikleriniz olursa katkıda bulunmaya çalışırım.

Dinlediğiniz için teşekkürler. (Alkışlar)

BAŞKAN- Hayri Kozanoğlu’na çok teşekkür ediyoruz.

Şimdi Hocam Korkut Boratav’da.

Buyurun Hocam.

PROF. DR. KORKUT BORATAV- Teşekkürler Sayın Başkan.

Sevgili dostum Haldun Özen’in anısına düzenlenen bu Oturuma davet edilmiş olmakta ötürü büyük mutluluk ve onur duyuyorum ve daveti beni düşündükleri için Odanız Yönetimine teşekkür ediyorum.

Şimdi değerli izleyiciler, bazen kurgu bilim türü yapılmış fi lmlerde dış dünyadan gelen yaratıklar insan şeklinde caddelere salınıvermişlerdir. Belli anlarda onların gerçek yüzlerini görürsünüz. Yani, o yapay vitrin kalkar onların iğrenç, daha doğrusu bizim için en azından iğrenç iç yüzlerini görürsünüz.

Belli noktalarda gerçeğin özünü algılama fırsatının gerçek hayatta da ortaya çıktığını fark ediyoruz zaman zaman. Ben şahsen kişisel bir deneyim olarak sizlere aktaracağım, bir örnek vereyim.

Page 57: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

57

Afrika’da birkaç yıl çalışma durumunda oldum. Afrika’daki beyazlar şartların zorlaması nedeniyle Afrika’nın kendi halklarına, yani siyahlara karşı çok olumlu ve uygar bir vitrin sunarlar. Yani, toplu yerlerde, kamusal hayata katılımlarında, işte özel vesilelerle bir araya geldiğinde -özellikle İngiltere kökenlileri kastediyorum- uygarlık örneği görüntüler bize, aktarırlardı.

Bir müddet sonra fark ediyorsunuz ki, bu tamamen yanıltıcı bir vitrindir ve sömürge düzeninin kalıntısı olan bu insanların özü tamamen ırkçıdır. Bizim de tenimiz beyaz olduğu için bazı özel vesilelerle konuşup sohbet etme…(Kaset sonu)

…yerleşik beyaz söyledi. Şeyin ırkçı özü böylece emperyalizmin ırkçı özü, insanlara taşınmış olan ırkçı özünü bazen algılama fırsatı bulabildim. Dikkatli gözlemciler de her an bulurlar.

Şimdi, kapitalizme geleceğim. Bazen düşünüyorum nasıl tahammül ediyoruz bu sisteme diye. Fakat sonra algılıyorum ki ve hepimiz algılıyoruz ki sistemi tahammül hale getiren bazı edinimler ve kazanımlar var. Ben bunları ikiye indirgeyebiliyorum.

Birincisi, kapitalizm tarihsel olarak kendi kuruluşunda, kendi oluşumunda eski düzene isyanla kuruldu. İsyankâr olduğu dönem bütün eski düzen öğelerinin eleştirildiği, sonuna kadar sınırsız eleştirildiği bir dönemdir. Dolayısıyla, o isyankâr, devrimci döneminden bugüne bazı izler de taşımıştır.

Bu izler giderek aşınır ve yıpranır ama, hâlâ onları algılamak mümkündür. Buna bazen biz aydınlanma geleneğinin izleri olarak görüyoruz veyahut aydınlanma geleneğiyle beraber taşınan eleştirel düşünce, isterseniz rasyonel düşünce diyelim, tartışmacı zihniyet gibi özelliklerle tanıyoruz. Ama giderek aşınmak.

İkinci öğe, yani kapitalizmi yaşanır hale getiren ikinci öğe de, kendi meziyetlerinden değil, tarihsel olarak onu mücadeleler sonunda düzeltmiş olan çalışan sınıfl arın katkısıdır. Yani kapitalizmin oluştuğu ilk tarihten itibaren, hatta büyük Fransız Devriminin içinde bile emekçi sınıfl ar kendilerinin bu sistemin mağdurları olacağını algıladılar ve mücadelesini oluşturdular. Mücadelesini oluşturdukları için tarih süreci içinde 19. Yüzyılın belli dönemeçlerinden başlayarak kapitalizmi yaşanır hale getirdiler sermayenin direnmesine rağmen.

Dolayısıyla, kapitalizmin özü, bir kere bugünkü özü, gerçek özü bir kere o devrimci geleneğinin, aslında artık ihtiyaç olmadıkları ve reddettikleri kazanımlarının mirası, tortusu nedeniyle. İkincisi de, işçi sınıfl arının veya bütün emekçilerin bazen de dünya çapındaki mazlum halkların kapitalizme karşı sürdürdükleri mücadelenin sisteme taşıdığı kurumsal ve olgusal kazanımlar nedeniyle yaşanır hale geldi. Yani, refah devleti Türkiye’de farklı biçimlerde toplumumuza kazandırılmış olan sosyal devlet öğeleri.

Şimdi, konumuza geliyorum. Öyle anlar olur ki, kapitalizmin bu artık bugünkü özüyle ilgisi olmayan bu kazanımları o şey gibi, kurgu bilim fi lmlerinde olduğu gibi düşüverir ve çıplak yüzü ortaya çıkar. İşte bu fi nansal kriz yakından izleyenler algılamıştır ki, değerli meslektaşlarım da algılamışlardır ki, bunun içine baktığınız zaman bu fi nansal krizin çeşitli

Page 58: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

58

aşamalarına ve özellikle Amerika’da ve metropol ekonomilerinde ortaya çıkış biçimine baktığınız zaman kapitalizmin çıplak yüzünü görüyorsunuz ve o çıplak yüzün sadece ve sadece kazanç hırsından, birbirini yeme güdüsünden, yani insanın insanın kurdu olduğu bir dünya görüşünden, bir hayat tarzından oluştuğunu ve en ufak bugünkü insanlığın mirası olan, yüzyılların mirası olan o kazanımları hiçbirini taşımadığını görüyorsun. Çıplak yüzüyle bu fi nansal kriz öyle bir yerde patlak verdi ki, sistemin patlak verdiği öğesi, o fi nansal sistem bütün korumacı mekanizmaların tasfi ye edildiği bir sistemdi. Yani, hâlâ sosyal ilişkilerde, yani diyelim ki sosyal güvenlik sistemlerinde, sanayi sektöründe, üretken sektörde, kamu sektöründe kapitalizmin o sosyal mücadeleler sonunda sağladığı kazanımların bir kısmı hâlâ vardı. Ama fi nansal sistemi tamamen boş bıraktılar, bütün kuralları tasfi ye ettiler. Bütün kurallar tasfi ye edilince görüldü ki, kapitalizmin çıplak yüzü kontrolsüz ve anarşik bir kazanç hırsından ibarettir.

Ve bu kazanç hırsı toplumun tümüne refah ve gönenç getirecek özelliklerden yoksundur. Bunun öğelerini anlatmaya vaktim yok, yani örnek olarak. Ama tespit ediyorsunuz ki, içi çürümüş bir sistemle söz konusu, karşı karşıyayız. Bu sistemi ancak geçmiş kazanımların tekrar inşa edilmesi ve sisteme yedirilmesiyle işler ve kurtarılır hale getirmek mümkündür. Şimdi onarmayla uğraşanlar bunu yapmaya çalışıyorlar farklı biçimlerde.

Şimdi, bu genel gözlemlerden sonra Türkiye ile ilgili birkaç tespit de yapmaya çalışayım.

Değerli izleyiciler, Türkiye’nin yakın geçmişini bazen AKP’li yıllarla sınırlayıp değerlendirme şeyi yapıyoruz, eğilimi gösteriyoruz. Bunu aslında iktidar siyasi mülahazalarla yapanlar oluyor. Tabii iktidar partisi bu kriz patlamadan önce 2002 yılında iktidara geldi, 2007’nin sonuna kadar milli gelir “Bak biz iktidardayken yüzde 7 onda küsur büyüme sağladık, hiçbir problem olmadı, işte bazı şeyleri de zamanla gidereceğiz” fi lan gibi söylemler izliyorlar. Ama biz sosyal bilimciler, iktisatçılar ve aydın kişiler olarak olaya biraz daha geniş bir perspektifl e bakalım.

İlginç bir şekilde yakın geçmişi değerlendireceksek bana göre 1998-2007 yılları. 10 yıllık bir dönemi değerlendirmek lazım. 10 yıl olduğu için değil. Bu dönem aynı zamanda dünya ekonomisinin de belli bir çevrimini içeriyor. Yani, neoliberal sistem dünya ekonomisine damgasını vurduğu 1970’li yılların sonlarından itibaren 10’ar yıllık çevrimlerden. Her çevrim aşağı yukarı büyüme hızlarında, sermaye hareketlerinde böyle bir iniş ve çıkıştan oluşuyor. Yani, 5 yıllık iniş, 5 yıllık çıkış, yahut 4 yıllık iniş, 6 yıllık çıkış.

İşte 1998-2007’de böyle bir dönemeçtir. 2001’e kadar, 2001 veya 2002’nin başlangıcına kadar iniştir, özellikle çevre ekonomilerindeki bir dizi krizle patlak verir. 2001’in sonundan, 2002’den itibaren de çıkış aşamasıdır. Bu iniş ve çıkışı ayrı ayrı değerlendirip ahkâm kesmektense, bir de o tarihlerdeki iktidarlara fatura kesmek veyahut da iltifat etmektense dönemin tümüne bakalım.

Zira bu dönemin tümünün Türkiye bakımından bir özelliği daha var. O da şu: 1994 krizinden sonra Türkiye 1 yıl hariç IMF gözetiminden dışarı çıktı. Yani, kendi kafasıyla düşünmeye başladı. Kim varsa var, iktidarda kim olursa olsun. Şimdi onu şey etmeyelim,

Page 59: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

59

siyasi analizi yapmayalım. Fakat bunun Türkiye dış dünyadaki sermaye çevrelerini pek hoşnut etmediği anlaşıldı. Yani, bir anlamda sermaye çevrelerinin popülizm diye tel’in ettikleri bir döneme dönüş belirtileri çıktı. Ve şöyle bir algılama karşımıza geldi. Bu iş böyle gitmeyecek bir kere daha şu neoliberal modeli birkaç kere denedik. 1980-1989 arasında bir fasıl denedik. Askeri rejim ve Özal yönetimi altında denedik bir fasıl. Önemli bir hamle yaptık.

Daha sonra, 1989’dan sonra dış dünya ile ilişkilerimizde iki adım daha attık. Sermaye hareketlerini serbest bıraktık ve Gümrük Birliğine girip tam üye olmanın sürecini başlattık. İkinci dalga. Ama yine olmadı, bir şeyler aksamaya başladı. Bir kere daha yapalım da şu ekonomiyi devletin, siyasetin bulaşmasından tamamen çekelim. Dış sermaye ve iç sermaye bu konuda fi kir birliği oldu ki, popülizm emekçi sınıfl ara şu veya bu şekilde kazanımlar getiren öğeleriyle sermayenin o pürüzsüz seyahatini yahut şeylerini, tutkularını kösteklemesin.

Dolayısıyla, 1998 yılından sonra IMF’yle 1998’de bir anlaşma yapıldı, 2007’nin, 2008’in Mayısına kadar da hep devam etti dizi dizi. Yani, önce bir geçici anlaşma yapıldı, Yakın İzleme Anlaşması, sonra stand-by, işte Enfl asyonla Mücadele Anlaşması, sonra Güçlü Ekonomiye Geçiş Anlaşması, hepsi stand-by’larla Mayısın, 2008’in Mayısında son buldu. Yani, adeta 10 yıl IMF gözetiminde kesintisiz ekonomik ve sosyal politikalar, IMF’nin ve tabii onun kardeşi olan Dünya Bankasının ve Amerika’nın gözetiminde devam etti.

İşte o dönemin bilançosunu toptan yaparsak şunu görüyoruz: 1997’yi baz alın, uygun da bir baz yılıdır. 2007’yle 1998 ve 2007 yılları arasında Türkiye ekonomisinin ortalama büyüme hızı yüzde 3.6’dır.

İşte budur, neoliberal sistemin Türkiye’ye getirdiği budur. Neoliberal dönemi 1980’den itibaren çeşitli alt dönemlere ayırın görüyorsunuz ki, Türkiye ekonomisinin büyüme potansiyelinde bir bükülme olmuştur aşağıya doğru. Yani, 3’er, 5’er yıllık, yüzde 7’lik, 8’lik, 9’luk istisnalar her zaman olur ama, böyle dönemsel analiz yaptığınız zaman Türkiye ekonomisi yüzde 4.1 veya 2’lik bir potansiyel büyüme hızına gelmiştir. Önceki 15 yıllık dönemin yüzde 6,5’luk potansiyel hızıyla mukayese edilirse aşağı doğru bükülmüştür.

Peki, acaba şu son 10 yıl, evet yüzde 3.6 ama acaba son yıllardaki canlılık bizi daha ileriye taşıyacak bir dinamizm tohumları da attı mı? Bunu da göremiyoruz. Yani, dönemin başı 1998’le Türkiye’de sermaye birikim oranını 2007 ile mukayese edin 1,5-2 puan düştüğünü göreceksiniz. Yani, Türkiye 2007’de 1998’in cari fi yatlarla milli gelirin gayri safi sermaye birikimine tahsis edilen oranının hâlâ 1998 oranından alt, aşağıda olduğunu görüyorsunuz. Yani, bir ekonominin yıllık kapasitesinin büyüme oranı sizler gibi mühendis çevreye bunu anlatma ihtiyacı duymam abes. Ama, bir ekonominin büyüme potansiyeli sermaye birikimidir, ön koşulu ilaveten bilgi, beceri, eğitim, araştırma geliştirme gibi öğeler vardır. Sermaye birikimi aşağıya çekilmişse oralarda da çok iyimser olma imkânı yoktur.

Bütün bu unsurlara ilaveten bu dönemin, özellikle canlılık aşamasını temsil eden AKP İktidarının birtakım ek günah ve algılama yoksunlukları da vardır. Bunlara da değineceğim kısaca.

Page 60: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

60

Bir kere şu: Dünya ekonomisini bir canlanma konjonktürüyle çakışmıştır AKP İktidarı. Dolayısıyla, bizim bugünkü kriz noktasına handikaplı olarak getiren unsurları şimdi vurgulayarak konuşmama son vereceğim.

Bu canlanma konjonktürünün kendinizi teslim ederseniz dışarıdan gelen parayla genişlersiniz, ama o paranın durgunlaştığı veya tersine döndüğü anda tökezlersiniz. Büyük bir talih eseri iktidarlarının ilk 6 yılında, yani 2002’yi saymayalım. Yani, 2003 ve 2007, 5 yılında Türkiye ekonomisi dünyadaki canlılığa paralel olarak 185 milyar dolar civarında yabancı sermaye geldi ve başka hiçbir şey yapmadan ekonomiyi yönetenler, bu iktidar kendini bu para girişine teslim etti.

Maliye politikası borcun çevrilmesine, yani devlet borcunun çevrilmesine, para politikası enfl asyon hedefl emesine, yani yüksek faizlere dayandığı için devletin elindeki politika araçları büyümeyi teşvik edecek unsurlar taşımıyordu. Tek büyüme şeyi, dürtüsü dıştan gelen parayla oldu. Herkes, aklı başında olan herkes diyordu ki, bu böyle devam etmez, iktisat bilimine ihtiyacınız yok. Adeta bir doğa yasasıdır ki, her çıkışın bir inişi, her inişin de bir çıkışı vardır. Bu çıkış, bu para bolluğu devam ettikçe rahat edersiniz, ama para bolluğunu kontrol da edemezsiniz, yumuşadığı, azaldığı, çıktığı zaman da tökezlersiniz.

İşte o oldu. Para bolluğu uluslar arası biraz önce söylediğimiz arkadaşım Kozanoğlu’nun da açıkladığı şekliyle uluslar arası fi nans sistemi Amerika’dan patlak veren çalkantı ve çöküntüyle sarsıldığı zaman metropol ekonomilerinden çevreye gelen sermaye hareketleri de durdu ve tersine döndü. Türkiye’de de Ekim ayından başlayıp Şubat sonuna kadar gelirseniz önceki 5 ayda, yani tekabül eden 2007’nin son 3 ayıyla 2008’in ilk 2 ayını mukayese edin. 25 milyar dolar civarında sermaye girmiştim, şimdi 19 milyar dolar sermaye çıkışı oldu. İşte, bu Türkiye ekonomisinin daralmasına yol açan ana etkendir.

Türkiye sözünü ettiğim dönemde dünya ekonomisiyle bütünleşme biçimini kendini para hareketlerine teslim eden pasif bir yöntemle gerçekleştirdi. Dolayısıyla olağanüstü dışa açık ve dörtnala tırmanan dış borç ile karşılaştı kriz ortamını.

O konum handikaplı ve kırılgan konum demektir. Türkiye bu konumla kriz ortamına giren çevre ekonomileri içinde küçük bir azınlıktır. Benzer ekonomiler, Doğu ve Orta Avrupa ekonomileri, bir-iki Latin Amerika ekonomisi ve Türkiye’dir. Diğer bütün çevre ekonomileri ya dış denge kabaca veya dış fazla ve ılımlı dış borçlanma ortamında girdiler. O ortamda girerseniz sağlam basarsınız. Yani, krize karşı kendinizi diyelim ki talep pompalayarak, kamu harcamalarını dörtnala artırarak daha rahat geçiştirme imkânına, iç talebe dönerek daha rahat geçiştirirsiniz, ama dış borç ve dış açıkla girerseniz Türkiye gibi bu hareket serbestliğiniz daha sınırlıdır. Muhakkak ilave şeyler yapmak zorunda kalacaksınız veya IMF’ye teslim olacaksınız yahut da ilave bir şeyler yapmak zorunda kalacaksınız ki dış borç alacaklılarınız ve cari işlem açığı ile ilgili sorunlarınız başınızı ağrıtmasın.

İşte Türkiye handikaplı durumda giren ülkeler listesinin başında olduğu için 2008 ve IMF’nin 2009 milli gelir tahminlerine göre tüm gelişmekte olan ülkeler listesine bakın 2008’de 1.1’lik büyüme ve 2009’da IMF tahminine göre 5.1’lik küçülmeyi 2 yılın

Page 61: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

61

ortalaması olarak alın, dünyadaki büyüme tahminlerinde Türkiye’den daha kötü sadece 4 ülke vardır. Dünya derken 100 küsur ülkelik bir listeyi sayıyorum. IMF tahminlerinde 2009 için bakıyorum, 2008’in de gerçekleşme rakamlarına bakıyorum Türkiye’den daha kötü durumda olan 3 tane Baltık ülkesi bir de Ukrayna vardır. Niye? Çünkü Türkiye handikaplı durumda girmiştir, sermaye girişlerindeki daralma başka ülkelerin, yani Çin’in, Hindistan’ın, Kore’nin, Brezilya’nın, Latin Amerika, Arjantin’in, Tayland’ın, Filipin’lerin, yani dünya ekonomisinin büyükçe çevre ülkelerinin hiçbirinde olmadığı kadar kırılgan girdiği için en büyük şoku da yemiş olan ülkedir. Reel ekonomi, büyüme, milli gelir hareketleri, istihdam, dolayısıyla işsizlik göstergeleri bakımından.

Bu tespiti yaptıktan sonra tartışma aşamasında sorularımız olursa ilave katkılar yapmayı düşünürüm.

Hepinize tekrar saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN- Korkut Hocama çok teşekkür ediyoruz.

Şimdi Sayın İşaya Üşür, kendileri bize kürsüden konuşacaklar.

PROF. DR. İŞAYA ÜŞÜR- Evet, teşekkür ederim.

Efendim herkese merhaba.

Bugün özel bir gün anladığım kadarıyla. Böyle bir günde konuşmak hem çok güzel ama, çok da zor. Sevgili Haldun Hocamızın anısı altında konuşmak büyük onur verici bir şey, ama o kadar da üzüntü verici bir şey olduğu için doğrusu biraz da duygusallaştık galiba. İnsan konuşmakta güçlük çekiyor.

Odanıza ve TMMOB’un bütün ilgili kuruluşlarına da hem böyle bir güzel günü kadirşinaslığı bildiği için, böyle bir günde beni de davet ettikleri için çok teşekkür ederim.

Efendim ben genellikle uzun konuşurum ama, bugün kısa konuşacağım. Çünkü aşağı yukarı söylenebilecekler söylendi, sizler de dinliyorsunuz. Aksi takdirde ya da bunlara çok alışığız, aksi takdirde salonun bu kadar dolu olmasını açıklayamayız.

Efendim, ben aşağı yukarı 3 başlık altında konuşmamı özetleyeyim, toparlayayım. Bir tanesi bu kriz kavramının kendisi, diğeri o kriz kapitalizm ilişkileri ve üçüncüsü de neler yapılabilir.

Şimdi, kriz kavramı aslında ekonomi politik literatürüne girişi çok eski değil. Kriz sözcüğünün kendisi epey bir eski kullanıma sahip ama, kavram olarak ekonomi politik lügatine girmesi, sözlüğüne girmesi o kadar şey değil. Aşağı yukarı bu 19. yüzyılın başlarına denk gelir ve bu kapitalist krizler dediğimiz de Korkut Hocamın gayet yerinde ve isabetli bir biçimde belirttiği üzere sınaî kapitalizmi aşamasında başlar ve sistemin kendi iç dinamiğinden doğan krizle aşağı yukarı 1838’le, 1848’de başlar. Yine 1848’ler bir şeyi daha yapar. O zaman bu sınaî kapitalizmin önderliğini yapan bir sınıf. Sınaî burjuvazisi Canosun iki başı gibi yüzlerden birini bir tarafa bırakır, diğerini öbür tarafa.

Page 62: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

62

Aşağı yukarı 1848’lere kadar bu iki başlı dev çalışan kesimlerle, emekçilerle kendisini, kendisinin de karşı olduğu diğer sınıfl ara karşı, yani feodal sınıfl ara karşı galip getirecek bir sınıfl a ittifak yapıyordu. Yani, çalışan kesimlerle, işçilerle, köylülerle ittifak yapıyordu. Ondan sonra bu ittifakı neredeyse 1848 bir kesin tarih. Ondan sonra Canosun başlarından birini görmeyiz. Gider yüzünü hep bu tarafa çevirir ve ihtiyaçları kalmaz. O tarihten itibaren de çalışan kesimler bugün demokrasi başlığı altında, bugün refah devleti altında kapitalizme atfedilebilecek bütün olumlu şeyler, neler var ise -tarih bunun tanığıdır- hangi açıdan bakarsanız bakın çalışan kesimlerin kanlarıyla, mücadeleleriyle yazılmış. Demek ki, sistemin çalışan kesimlere verdiği bir şey tarih boyunca da çok görülmüş bir şeydir.

Şimdi, krizin neden oluşuna baktığımızda, efendim kriz tababetten alınan, tıptan alınan bir deyim esas itibariyle, Latince kökenli bir değim. Bize oradan geçiyor, karşılığında da bugün hâlâ “Bunalım” diyoruz, “Buhran” diyoruz, vesaire diyoruz ama, bunlardan hangisini kullanacağımızı da çoğu zaman bilmiyoruz. Onun için ben kriz sözcüğünü kullanmayı, kavramını kullanmayı tercih edenlerdenim.

Hastalığın dönüş evresini işaret et, ya kabaca şöyle söyleyebiliriz. Ateşin yükselmesi –tıpçılar iyi biliyor- iki hayırdan birini beraberinde getiriyor. O tarafa giderseniz ya burada kalırsınız, ama burada kalmanızın bir şeyi vardır. Fakat kriz sözcüğü ile kritik kelimesi de aynı kökenden gelir değerli arkadaşlarım. Kritik kelimesini biz eleştiri diye karşılıyoruz ama çok doğru değil. Kritik sözlük anlamına baktığımızda bir şeyi eleştirme anlamını taşır ama, onu eleştirerek aşmayı da taşır.

Dolayısıyla, bu iki kavramı birlikte ele aldığınızda eğer bir şeyi aşmayarak onu kendisi olmayanla çevirmediğiniz zaman … bir süre sonra çıkar. Nitekim kapitalizmin tarihinde zamanımız olsa veya bir gün öyle bir şey düzenlense aşağı yukarı 1848’lerden başlayıp bugüne gelinceye kadar 50 farklı krizler tarihi şeklinde de okunabilir, okunmuştur da.

Bu kriz geçer mi geçmez mi, derinleşir mi derinleşmez mi ayrı bir tartışma. Ama görünen o ki, geçer. Ama bugün geçer ama yarın geçer. Mesele geçip geçmemesi değil.

Dikkat ediyorum kriz çıktıktan sonra biz kapitalizmin kavramını zikretmeye başladık. Ama soruyu tersine sormak lazım. Peki, kriz olmasaydı kapitalizm tercih edilir bir sistem miydi? Varsayalım ki bu krizler olmadı, olmayacak da. O zaman ah ne güzel işler tıkırında bunu yapalım. Ama, görebildiğim kadarıyla çoğunuz çalışan kesimlerdensiniz, mühendissiniz ve gelir skalasına baktığımda tahmin ediyorum ortalarda bir yerde yer alıyorsunuzdur. Ama bugün özellikle genç arkadaşların her an işsizlikle yüz yüze kalma, iş arama durumuyla karşı karşıyalar. Emekliler kendi geçimini sağlayamıyor vesaire.

Şimdi, bundan önceki krizler bir şeyi vardı, kendi içinde bir başka bir şeyi işaret ediyordu, algılaması falan daha kolaydı. Eğer bir teşbih yapmama izin verirseniz şöyle bir şeydi: Doğunun tanrılarına, tek tanrılı dinlere benzerlerdi. Yukarıda şeyleri görürdünüz, tanrıları görürdünüz, onları böyle bir tane tanrı vardı büyük onları tanırdınız. Fakat, aşağı yukarı 70’lerden sonra kapitalizmde tanrılar bitmedi ama, bu sefer Yunanlı tanrılara benzediler, yani artık insanların arasına dahil olmaya başladılar. Onların kadınlarına, kızlarına vesaireye tasallut etmeye başladılar ve hepimiz de buna alıştık. Yani, çeşitli alanlarda

Page 63: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

63

televizyonuyla, radyosuyla, gazetesiyle, çeşitli kültürel ideolojik vesai araçlar, okullarıyla, gündelik yaşantımıza o kadar girdiler ki, biz her birimiz sistemin dişlisi olmaktan çıkıp parçası haline girdik.

Dolayısıyla, krizler olmadığı takdirde kapitalizm kendisini tartışmaya açacak, onun üzerinde düşünmeye açacak bir şey yok. Bu da şunu gösteriyor: E, rahatımıza dokunmadığı sürece bu sistem iyi bir sistem. Ama düşünün, kendi bireysel yaşantınızdan düşünün. Çocuklarınıza daha iyi bir yaşam sürdürmek için o işe giriyorsunuz, ilave iş yapıyorsunuz, burada bu işi yapıyorsunuz, eşiniz çalışıyor, çocuklarınızı biran önce işe sokmak için çalışıyorsunuz ve en sonunda niçin yaptınız bunları? Daha rahat yaşamak için. Ama ben soruyorum? Hangimiz bütün bu çabalara girdikten sonra daha rahat yaşar hale geldik? Kişiliğimizden bir şeyler yitirmedik, ne kadar sağlam durursak duralım. Kapitalizm böyle bir sistem. O halde soruyu doğru sormak lazım. E, kriz geçer mi geçmez mi? Efendim geçer. Dediğim gibi biraz “L” şeklinde geçer, “U” şeklinde geçer veya “V” şeklinde geçer, geçer.

Neden? Çünkü biz krizleri belki biraz da mesleki deformasyonu uygulayarak hep iktisadi krizler, hep iktisadi krizler biçiminde sunmaya alıştık. Tahmin ediyorum talepler de o yönde. Dolayısıyla, biz iktisadi krizlerden bahsediyoruz. Ama kriz dendiğimizde sanki ve sadece iktisadiyata ilişkin bir şeymiş gibi geliyor bize. Hayır, kapitalizmin krizlerine baktığınızda da belki iktisadi alanda kendini ortaya koydu, ama çözümü hep politik alanda oldu.

Dolayısıyla, politik kriz yaratılmada, politik kriz olmadan kapitalizmin ve onun krizlerinin üstesinden gelmek o kadar da kolay bir şey değil.

Nitekim 1917’de bir kriz olmasından ötürü değil, kriz olduğu için bile değil, krize rağmen oldu, çünkü o kriz politik bir krize dönüştürülmüştü. Ondan sonra kapitalizm olmayan bir sistem ortaya çıktı. Eleştirir, beğeniriz beğenmeyiz onlar ayrı bir tartışma.

Efendim, bu ondan da daha kötü bir durumda. Toplumsal bir kriz yaşıyoruz, demin çok basit bir-iki örneğini tahmin ediyorum çoğumuzun yaşadığı örnekleri verdim. Toplumsal bir kriz yaşıyoruz, ama o krizin yüzde kaçımız farkındayız ben çok emin değilim.

O itibarla da konuşmamı bu minval üzerine kurdum. Yoksa birkaç rakam verip iktisadi kriz analizi yapmak belki daha rahatlatıcı olurdu. Sizler açısından da benim açımdan da. Ama krizlerin şöyle bir şeyi var. Bütün tıpta olduğu gibi hasta olduğumuz zaman hasta olunabileceğine, hastalık olmaması için neler yapılması gerektiğini düşündürtüyor bize. Temenni edelim ki, bu kriz de onun bir vesilesi olsun.

Finans meselesine gelince. Efendim bu kriz bütün krizler, kapitalizmin bütün krizleri aşağı yukarı parasal sorunlardan kaynaklanır. Fakat 19. Yüzyılda bu fi nans kapitalizmi çıktığında çok özel bir anlamda kullanılıyordu. Hayır, arkadaşım söyledi. Yani, bankacılık sisteminde sanayiye kaynak aktarma olurdu ve o zaman baktığınızda kâr oranlarıyla sermaye birikim oranları aşağı yukarı at başı giderdi. Bazen biri üste çıkardı, bazen biri altta kalırdı vesaire veya tersi. Fakat 70’lerden itibaren, daha doğrusu 60’ların

Page 64: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

64

ikinci yarısından itibaren bu iki oran tersine dönmeye başladı ve çok önemlidir. Yani, sermaye birikim oranı ile kâr oranları ters gitmeye başladı. İşte fi nansın temel faaliyet haline gelmesi de oradan şey yapıyor.

Yatırılan kârla elde edilen kârla üretim araçlarına değil, fi nansal araçlara ve bunun için akla hayale gelmeyecek biliyorsunuz böyle türev piyasalar dediğimiz miktarının, büyüklüğünün ne olduğunu kendilerinin de çok fazla bilmediği -benim kanaatimi sorarsanız- muhtemelen FED’in bile tam miktarını bilmediği bir şey. Çünkü sürekli kendi kendini besleyen, kendi kendini böyle amip gibi çoğalan bir sistem bu. Ama, dikkat edin hepimiz dâhiliz. İşte o tanrılardan bahsederken kast etmek istediğim bu artık aramıza indi. Hepimizin cebinde bir veya birkaç tane kredi kartı var. Kredi kartıyla girdiğiniz anda sisteme sistemin parçası haline geliyorsunuz.

Ve dikkat edin konut sektöründen şeye, doğru görünüşle, ama konut sahibi yapmak değildi ki sistemin amacı. Konutu paketleyip meta haline getirildi. İnsani bir şeyi, başınızı sokacak bir yuvayı paketleyip bir meta haline. Esas itibarıyla meta olmayan bir şeyi meta haline getirdiler ve bunu sürekli sattılar. E, satılınca da fi yatlar yükseldi, yükseldikçe de insanlar kendini daha zengin hissetmeye başladılar ve kredi kartları mekanizmasıyla ve diğer araçlarla korkunç bir harcamaya girdiler.

Şimdi bu kriz onun krizi; bu kriz onun krizi. Teknik ayrıntılarına çok fazla girmeme gerek yok. Sorularda belki biraz daha gireriz.

Dolayısıyla, neler yapılabilir? Efendim, şimdi bir cümleyle özetlemem gerekirse kapitalizmin krizi, ama kapitalizmde bir türlü, neoliberal kapitalizmin krizi. Yani, bir sermaye birikim sürecinin, rejiminin krizi.

Dikkat edin neoliberalizmde devlet hep dışlandı, devlet dışarıda bırakıldı. Ama değerli arkadaşlarım, bu görünüş dahi yanıltıcı. Özelleştirme örneğini hatırlayalım. Şimdilerde çok fazla sözü edilmiyor, ama yine de var. Özelleştirme kendiliğinden gerçekleşen bir süreç değil ki. Özelleştirmeyi şöyle veya böyle kolaylaştıran, onu hukuki zemin hazırlayan kim? Devlet. Yani, zannedildiği gibi, bizim inandığımız gibi ya da bizim inandırmaya çalıştığımız gibi devlet dışarıda kaldı değil. Devlet işin her zaman içindeydi. Mesele devletin içeride veya dışarıda olmasından daha çok devlet kimin, hangi sınıfl arın kesimine hareket ediyor? Ediyor mu etmiyor mu? Mesele bu.

Şimdi aranacak çarelerde de kamu devletin hangi kesimlerin amacına; çalışanların mı, fi nans kapitalistlerin mi, başka kapitalistlerin mi çıkarına hareket edip etmedikleri bu krizde bir kez daha çıkacak.

Şimdi yapılması gereken en öncelikli şey teknik iktisadi sorunlar bulunuyor değerli arkadaşlarım. Arkadaşlarım söyledi, ben de söylerim. Üç tane, beş tane iktisatçı arkadaş toplanır bir tarafa onun teknik tarafını son derece rahatlıkla söyler. Ama bunu söylerken buradaki arkadaşlarım, hocalarım itiraz etmeyecektir. E, biz çalışanlar lehine olmasına yönelik talepler getiririz, önlemler getiririz, söyleriz. Başkaları da sermaye kesiminin lehine. Bunu uygulayacak olan kim? Bunu uygulayacak olan devlet. O halde devletin sınıf

Page 65: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

65

içeriğini etkilemek lazım. Bunu da oylarınızla yapabilirsiniz ancak. Bunu da düşünerek yapabilirsiniz.

Şimdi bu olguyu gözden ırak tuttuğumuz zaman bize sık sık sorarlar, hocalarım tanığımdır. Efendim siz öneriyorsunuz? Basit teknik bir sorun, tıpkı sizler de teknik insan olduğunuz gibi, biz de iktisadın teknisyenleriyiz. E, siz bilirsiniz ne yapılacağını, söyleyin de çaresini bulalım bir an önce kurtulalım bundan. Doğru kurtulalım, insanî bir istek, benim ona bir itirazım yok da. Ama teknik bir sorun değil, toplumsal bir sorun ve politik bir sorun.

Dinlediğiniz için hepinize çok teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Evet, İşaya Hocama teşekkür ediyorum.

Salondan söz almak isteyen arkadaşlarımız?

Buyurun arkadan başlayayım. İsminizi de söylerseniz kayıtlar için yardımcı olmuş olursunuz.

SORU-CEVAPVOLKAN TÜRKYILMAZ- Volkan Türkyılmaz.

Ben sorumu Sayın Kozanoğlu’na soracağım. Kendilerinin bu ekonomik krizle ilgili tahlili yaparken konuşmasının da sonunda iki ayrı çözüm önerisi gündeme geldi sanki. Konuşmasının içerisinde kamu planlamacılığı ve kamuculuğu bir çözüm önerisi olarak aslında bir yerde öne çıkardı Sayın Kozanoğlu. Bu bir yerde devlet aygıtını da aynı zamanda ele geçirerek yapılabilecek bir uygulama.

Ancak, konuşmasının son kısmında Sayın Kozanoğlu 4 öneri dile getirdiniz. Bağışlayın ama, biraz da anarşist felsefeyi andıran bir çözüm önerisi gibi gözüküyor ve muhalefette kalarak çözüme gidiş gibi algılanıyor.

Benim iki sorum var bu konuda.

Birincisi devlet aygıtını ele geçirmeden bu krize çözüm bulunabilir mi?

İkincisi, 100 yıldır kapitalizm ki hepimiz biliyoruz sıçrama yaptı ve emperyalizm çağındayız.

Siz çelişmeyi daha çok emek sermaye üzerine kurdunuz, ama bugünkü çelişme daha çok emperyalizm ve ulus devletler, milli devletler arasında gözüküyor. Sizin o iki farklı çözüm önerisi –bana göre- iki farklı çözüm önerisinin nedeni bu çelişmeyi emperyalizm, milli devlet üzerine değil de, sermaye emek üzerine kurmanızdan kaynaklanmıyor mu?

Teşekkürler.

BAŞKAN- Evet, biz teşekkür ederiz. Başka arkadaşlar?

Bir önde, evet. İsminizi alalım gene.

Page 66: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

66

EYÜP SOPACI- Eyüp Sopacı Karadeniz Teknik Üniversitesi.

Ben genelde oturumdan şunu anladım. Kapitalizmin bazı haklarını kazandığını, ancak işte krizle birlikte bu kapitalizmin iç yüzünün ortaya çıktığı söylendi. Tabii ki, kapitalizmdeki bu krizin sebebi aslında aşırı üretimin olduğu söyledi ve bunu yaratan da aslında sermaye düzeninin kendisi ve burada da yoksullar ezilecek olan kesim olarak söylenildi.

Yalnız krizin reçetesinden bahsettiniz siz. Krizin reçetesini yoksul halk nasıl oluşturacak; yoksul halkın bir reçetesi olabilir mi kriz döneminde? Öncelikle bunu sormak istiyorum.

Bu kadar, teşekkürler.

BAŞKAN- Biz teşekkür ediyoruz.

Evet arkadaşlar. Ön tarafa getirir misiniz mikrofonu, arkalarda yok herhalde. Evet, sonra size verelim. Evet, isminizi de alalım.

AHMET AKSOY- Teşekkür ederim. Ben emekli öğretim üyesi Ahmet Aksoy.

Değerli Haldun kardeşimin de… (Kaset sonu)

…aydınlatan sizlere de çok teşekkür ediyorum.

Benim bir özel sorum Korkut Boratav Beye ama, diğer panelistler de görüşlerini bu doğrultuda belirtirlerse ona da ayrıca sevineceğim.

Merak ettiğim konu şu: Eğer bu dünya krizi olmasaydı, ekonomik krizi Türkiye’nin ekonomisi acaba bu son yılları gözeterek bir anlatım yaparsak nasıl olurdu?

Bu husustaki görüşlerinizi rica ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN- Biz teşekkür ederiz.

Evet, oradaki arkadaşımız. İsminizi de lütfen.

ALİ ŞİARDAĞ- Ali Şiardağ, Karadeniz Teknik Üniversitesi.

Benim Hayri Kozanoğlu’ya 2 sorum olacak.

Bir, kapitalist düzen kendine nasıl bir yol çıkaracak bu krizlerden sonra, daha önceki krizlerde nasıl bir yol bularak kendisini tekrar ayakta durdurmaya çalıştı?

İkinci sorum da, mevcut siyasi iktidarın aldığı önlemler ne kadar doğru ve sizce yeterli mi?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN- Biz teşekkür ederiz.

Siz buyurun.

Page 67: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

67

ÖNDER KARAKÖZ- Önder Karaköz.

Benim sorum tüm konuşmacılara olacak da, az önce İşaya Hocam şey dedi, bizler dedi kapitalist sistemin birer parçası olduk dedi. Yani, bizim kapital yok, bizde kapital olmadığı için çalışan kesim olduğumuz için tam anlamıyla kapitalist olamıyoruz. Yani, bunun bir parçasıyız ama, tam anlamıyla kapitalist değiliz.

Benim sorum şu olacak: Şimdi bu sistem teknolojiyi de bir anlamda itekleyen bir şey. Kapitalist sistemden ayrıldığımız zaman bu bir handikap olabilir mi? Birincisi bu.

İkincisi de, daha önce başka bir alternatif, ekonomik model sistem içerisinde yaşamadık. Bizim bu sistemi değiştirmek için ne gibi bir çabamız olabilir? Ne yapabiliriz ki emekçiler olarak onu soruyorum.

BAŞKAN- Biz teşekkür ediyoruz.

Evet, arkadaşlar.

Ben salondan göremiyorum. Başkana verelim, isminizi alırsak kayıtlara geçsin Başkan.

ALİ FAHRİ ÖZDEN- Ali Fahri Özden.

Sağ ol Sayın Başkanım.

Ben de panelistlere çok teşekkür ediyorum, çok güzel açıklamalar yaptılar.

G-20 Zirvesinde bu süreç tartışıldı aslında ve orada özellikle Adam Smith’in hani şu, neoliberal teorisyenlerden. “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” ifadesinde o küresel sermayenin uluslar arası, o denetimsiz dolaşımı noktasında bazı kararlar aldıklarını, bunu uygulamaya koyacaklarını ifade ettiler.

Bu gerçekten olacak mı, yoksa küresel kapitalizm o küreselleşme sürecinden vaz mı geçecek? Böyle bir yaklaşımı dünyaya duyurdular. Bu doğru mu aslında, bunlar neyi bekliyorlar? Yoksa bu neoliberalizmin İşaya Hocanın söylediği gibi onun kapitalizmi mi bu? O küresel sermayenin serbest dolaşımını ve denetimsiz dolaşımını denetime alma noktasında yaklaşımları nasıl olacak? Yoksa yine devletin denetiminde çıkartılan yasalarla, yönetmeliklerle –özelleştirmeyi siz de söylediniz- Anayasaya koyarak özelleştirmenin önü açıldı. Bırakın yasayı çıkartmayı, Anayasa bile değiştirilerek özelleşmenin önü açıldı ve şimdi kaynakların yine bu sermaye aktarımı var bu krizi önleme açısından.

Yoksa tekrar devlet bu kaynakların aktarım noktasında ya da o tesis edilen ya da devrettiği varlıkları tekrar ele alıp, tekrar güçlendirip, tekrar aynı sermayeye devredecek mi? Bu süreç hep böyle kısır döngü şeklinde gidip gelecek mi?

Bu mu planları diye merak ediyorum?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN- Biz teşekkür ederiz Sayın Başkan.

İsminizi yazdıralım.

Page 68: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

68

MEHMET ALİ ALGANCA- Mehmet Ali Alganca.

Diyelim ki bir kuyunuz var oraya pompa saldınız, sürekli su çekiyorsunuz. Bu çektiğimiz su birinin kovasına doluyor, kapitalizmde sermaye diyoruz. Kuyu da emekçi halkın kendisi. Çeke çeke bir noktada bitireceksiniz. Bu küresel kriz de dedikleri şey tüketim eğilimleri arttı. Yani, milletin cebinde para kalmadı. Onun için sömürümüzü istediğimiz gibi sürdüremiyoruz, kovalarımız dolmuyor. Ne yapalım? Bunun yerine devlet bütçeden, bütçesi var nasıl olsa. Devlet de bizim devletimiz, büyük sermaye devleti. Bizim zararımızı karşılasın, doldursun kovamızı.

Buna karşı bir alternatif öneriyoruz biz, halktan yana diyoruz. Nedir? Bu kuyuya su koyalım. Kuyuya suyu nasıl koyacaksınız? İnsanlara iş vereceksiniz, işin karşılığı ücret vereceksiniz, o insanların tüketimine, tüketim eğilimi ortaya çıkacak ki, sermaye de ürettiği şeyleri satıp kârlılığını devam ettirsin.

Şimdi, burada bir sonucunda bu krize çözüm yöntemi olarak üretimin artırılması dediğimiz şey yine kapitalist düzenin kendi mantığı içerisinde onu çıkmazına bir çözüm formülasyonudur.

Benim sormak istediğim şey: Bunun dışında emekçiler için, yoksul dünya halkları için, sömürge halkları için bir çözüm var mı bu çerçevenin dışında? Kendi mantığı içinde kapitalizmin krizine çözüm aramak yerine halkların krizine çözüm arayalım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN- Bu iyi oldu.

Son Mustafa’ya da verelim.

İsmi söyleyelim.

MUSTAFA ERDOĞAN- Mustafa Erdoğan.

Ben, aslında bütün panelistlere soracağım bunu. Şimdi küresel kapitalizmin karşısında dünyada gelişen bir hareket var, “Başka bir dünya var” anlayışı. Başka bir dünya var anlayışının Türkiye’de zemin bulamamasının nedenleri ne olabilir acaba? Yani, sosyolojik mi, siyasi mi, ekonomik mi?

Bunları açıklarsanız sevinirim.

Teşekkürler.

BAŞKAN- Evet, arkadaşlar soruları aldık, katkıları.

Şimdi ben gene aynı sırayla.

Buyurun Hayri Bey.

PROF. DR. HAYRİ KOZANOĞLU- Evet, arkadaşlar en çok soru herhalde bana geldi, onun için 5 dakikada toparlayabilir miyim?

Page 69: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

69

BAŞKAN- 7 dakika olsun.

PROF. DR. HAYRİ KOZANOĞLU- Yok yok öyle bir talebim yok, toparlayabilirsem 5 dakikada toparlayayım.

Şimdi hani ben de TMMOB’un bir üyesiyim dedim. Mühendis olmanın tabii ki artıları vardır, mühendis kafasıyla düşünmenin. Eksileri var mıdır bilmiyorum ama, hani genel bir izlenim şu sorulardan çok net cevaplar isteniyor. Yani, toplumsal mücadeleler, toplumsal süreçler, hani çoktan seçmeli sorulara cevap vermek gibi çok kesin, net cevaplar her zaman içermez.

Şunu kast ediyorum: Ben mesela birinci arkadaşın sorusundan başlayayım.

Devlete karşı mücadele, devlet gücünü ele geçirerek sistemi dönüştürmeyle sistem içerisinde haksızlıklara, eşitsizliklere, adaletsizliklere karşı mücadeleler vermek, belli taleplerde bulunmak, bunun için örgütlenmek birbirinden kopuk süreçler değildir.

Ben ne dedim? İşte sonunda arkadaşımızın işte anarşist, anarşizme yakın bir bakış açısı dedi. Hani, ben anarşizmi karşısına alan biri değilim, ama anarşizmi ideolojik olarak benimseyen biri de değilim. Söylediğim mücadele biçimleri, evet ekolojik talepler anarşist bakış açısıyla da yapılabilir. Tüketici olma kimliğiyle anarşizmden yola çıkılarak da mücadele edilebilir, Marksizm’den yola çıkılarak da mücadele edilebilir, sosyal demokrasi perspektifi yle de mücadele edilebilir. Ama en genel hatlarıyla ben şunu düşünüyorum: İnsanlar nerede haksızlık, eşitsizlik, adaletsizlik varsa orada mücadele etmeliler, o kimlikleriyle mücadele etmeliler ve en geniş kesimleri de o mücadeleye katmalılar. Ama perspektifi bunu aşan bir ufku olanlar da sistemi bütünüyle değiştirmek mücadelesi içinde olmalılar.

Mesela, değerli meslektaşımın en son sorduğu bu kuyudan su çekme örneğiyle geliştirdiği metafor da çok anlamlı. Ama sistemi bütünüyle değiştirmek veya sistem içerisinde belli kazanımlar elde etmek de birbirinden çok kopuk mücadele anlayışları gerektirmez diye düşünüyorum. Çünkü belli dönemler vardır. Örneğin, işte kapitalizmin “Altın çağı” denen 45’le 70 arası dönemi. Burada emekçilerin hakları İşaya’nın konuşmasında da 1800’lerden getirerek çizdiği tarihsel perspektife uygun olarak verdikleri mücadeleler sonunda büyük ölçüde elde edilmiştir, ama bu dönem kapitalizm açısından da, kapitalistler açısından da ciddi bir büyüme dönemi olmuştur. Emekçiler açısından da emekçi haklarının ilerletildiği, yaşam standardının ileriye götürüldüğü bir dönem olmuştur.

O bakımdan bir sistem içerisinde taleplerde bulunduğumuz zaman sistemi değiştirme perspektifi miz olsa da olmayanları da dâhil edersek zaman zaman ciddi kazanımlar elde edebiliriz. Bu bazı tarihsel konjonktürlerde sistemin kendi lehine sonuçlar da verebilir. Bunları da birbirinden çok ayrıştırmak ben mümkün değil diye düşünüyorum.

Benim özetle söylemek istediğim, bu dönemde, özellikle milliyetçi anlayışlar, ırkçı anlayışlar, kapitalizmin ortaya çıkarttığı yoksulluk, yoksunluk biçimlerini, korku ve öfkeyi kendi lehlerine kullanmaya çalışacaklar.

Page 70: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

70

Kapitalistler de karşılaşılan krizi kendi lehlerine çözmek için gayret gösterecekler. Bu zaman zaman emekçilere büyük bedeller ödeterek de olabilir. Biz emek cephesinden bakıyorsak bu krizi bir taraftan emekçilerin en az bedel ödemesi için. İkinci planda başta söylediğim gibi, kapitalizmin inandırıcılığının, ideolojik hegemonyasının sarsılması nedeniyle sistemi emekten yana dönüştürebilecek, dönüştürebilmek için mücadele vermek, örgütlenmek zorundayız diye düşünüyorum.

Emperyalizme ilgili soru soran arkadaşıma da, hani böyle kısa dönemde geniş bir emperyalizm tahlili yapmak zordur. Ama ben bu dönemin mücadele anlayışının hem antikapitalist olması gerektiğini, ki bu antikapitalist mücadele anlayışı bizi milliyetçilikle uğraşırken emperyalizmle sorunu olmayan, emperyalizmi karşısına almayan sol liberal kesimden ayırır, antikapitalist olması gerektiğini. Çünkü sadece emperyalizmle sorunu olan, bu işi sadece ulusal devlet çerçevesinde çözmekle ulusal burjuvaziyle uzlaşmakta çözümü bulan, kapitalizmle bir sorunu olmayan ulusalcı, milliyetçi çevrelerden de ayırır ve bunların ikisini birleştiren anlayışı da enternasyonalist anlayıştır. Bu da bütün dünyada bu süreçlerden yaşamı ve çıkarı etkilenen emekçilerle, sosyal hareketlerle, siyasi partilerle, işte Avrupa Sosyal Forumu, Dünya Sosyal Forumu gibi etkinliklerle bir arada mücadeleyi gerektirir. Yani, kısaca detaylarını tartışacağımız, açabileceğimiz ama, antikapitalist, antiemperyalist ve enternasyonalist bir bakış açısına ihtiyaç duyduğumuz kanısındayım.

BAŞKAN- Evet, çok teşekkür ederim, sağol.

Şimdi Hocama veriyorum.

Buyrun Korkut Bey.

PROF. DR. KORKUT BORATAV- Teşekkürler.

Şimdi tekrar anladığım kadarıyla yanıtlayacağım.

Bir arkadaş sanıyorum şöyle bir şey sordu: Eğer kriz olmasaydı Türkiye ekonomisi nasıl olacaktı, yani nereye gidiyordu bu iş?

Bu soruya şöyle cevap vermek durumundayım. Bu krizin olacağını öngörmek için ne kâhin ne de peygamber olmak gerekmiyordu. Bu krizi davul zurna ile herkes öngörüyordu. Kriz sözcüğü altında değil, ama büyük bir yeniden uyum, yumuşak veya sert zorunlu olduğunu sağdan gelen iktisatçı ve sosyal bilimciler belki daha çok söylüyorlardı. Çünkü solcuların şöyle bir tavrı vardır zaman zaman. Yani, kriz kroniktir, bu gidiş de yani kapitalizmdir, kapitalizmin bünyesi zaten eleştirel perspektifl e bakarsanız kriz içerir diye güncele o kadar belki yakından izlemiyorlardı. İzleyenler tabii vardı, bizler şahsen kendi adıma söyleyeyim. Türkiye ekonomisinin emperyalizmle, emperyalist sistemle bütünleşmesinin hastalıklı ve sağlıksız olduğunu hep söyledik. Ama, şu algılamayla söyledik. Bu iş böyle devam etmez, mümkün değildir. Öyle bir noktaya gelmişti ki Türkiye bazı yıllar dış dünyadan 55 milyar dolar kaynak giriyordu. Türkiye’nin büyümeye devam etmesi için her yıl giren kaynağın daha fazla artarak gelmesi lazımdı. Bir noktadan sonra sanki dış dünya Türkiye’ye beslemekle yükümlüymüş gibi Türkiye’ye kaynak aktaracaktı. Belli

Page 71: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

71

ki aktardığı kaynak bir noktada geri dönecek. Üstelik gelen kaynağın şeyi, getirileri, faiz veya kâr transferleri şeklinde de kan akmaya başlayacaktı.

Dolayısıyla, krizi öngörmeden, yani bu koşulların 2002 ile başlayıp, 2007’de son bulan koşulların süresiz, ilânihaye devam etmeyeceğini öngörmek için büyük bir bilgelik gereği yoktu.

O yüzden tabii şöyle bir model düşünebilirsiniz. Türkiye’ye her yıl giderek artan sayıda kaynak gelecek. İyi, ama niye gelsin, yani ne yapacak bu kaynak, Türkiye’de şey yok, yani getiri sahası o kadar yok. Gelen paranın da büyük bir bölümü sıcak para. Yani, Hazine bonolarına yatıyor, döviz ucuzlayınca da döviz üzerinden yüzde 25, 30, 35, 37 oranında getiri sağlıyor. Yani dolar üzerinden parayı çıkardığı anda yüzde 40’a yaklaşan getiri sağlıyor ve bir noktada erken çıkmanın gereğini de fark ediyor. Çünkü diyor ki, ya döviz bir şekilde giriş, yumuşar ve döviz fi yatları yükselirse benim getirim negatife dönecek diyor.

Dolayısıyla, sürmesi de mümkün değildi. Ama yani teorik olarak her yıl giderek 55 milyar, 70 milyar, 80 milyar, 100 milyar dıştan kaynak gelince zaten dış dünyadaki kaynak biter bir müddet sonra. Yani bu modelin sürmesi mümkün değildi.

Bir arkadaşımız galiba G-20 toplantılarıyla ilgili bir şey sordu. Bu toplantılar işte dünya kapitalizminin bilgeleri, daha doğrusu patronları, bilgeleri değil, patronları bizimkileri de yanlarına alarak şey diyorlar, reçete oluşturuyorlar. Önce Kasımda toplandılar tam bir sefaletti o. Bush orada, Bush’un katkısıyla hâlâ serbest piyasa terimi kullanılarak iyidir, serbest piyasa iyidir, düzelecek bu işler mesajını iletti. İşte aldığımız tedbirler de çok iyidir, ama arada tabii büyük anlaşmazlıklar çıktı. İkinci G-20, yani 1 ay önce, işte 1 küsur ay önce toplanan G-20 ayrılıkların da hesap görülmesi gerektiği bir ortamda oldu.

Üç tane şey çıktı, mesaj çıktı. Birinci mesaj Avrupalılardan, Amerikalılara diyor ki, başıma bu belayı sen getirdin, bu fi nansal serbestliği biz iyi kötü kendi evimizi –İngilizler hariç ama, Kıta Avrupa’sı, İngilizleri de eleştiriyorlar- yani şu fi nansal anarşiyi yarattın, kuralları kaldırdın, kendini düzelt. Ben o kadar çürük değilim, yani ben o kadar kırılgan değildim ama senin yüzünden bana da taşındı bu iş. Madof diye bir sahtekâr çıktı, bizim Kastelli’nin kat ve kat, yani böyle 40-50 milyar dolarlık bir sahtekâr. Fransız bankalarını da dolandırmış fi lan.

Onlar onu diyor. Amerikalılar da diyor ki, para pompalayın, açık bütçe yapın ki siz de canlanın, ben de canlanayım, benim mallarımı daha çok ithal edin, böylece bir canlanma yapsın. Onlar da onu istemiyorlar o kadar.

Bu ikinin dışında bir de şey diyorlar. Her iki mesajın da unsurları var, ama bir de üçüncü nokta var. Korumacılık kötüdür diyorlar. İlk toplantıda demişlerdi. Sonra Dünya Bankası, bazen emperyalistlerin de birbirinin ayıbını yakaladıkları olur. İlk toplantıya katılan 20 ülkenin bir dökümünü yapmış, -korumacılıktan kastım ticarette korumacılık- 20 ülkenin 17’si Kasımla Nisan arasında korumacılık şeylerini geliştirmiş, yani korumacılık uygulamışlar, ilave önlemler getirmişler. Yani, mesela Amerika’da Amerikan malını satın

Page 72: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

72

al kampanyası başladı ve bir de şey yaptı. Amerikan hükümetinin bütün araç alımlarını Amerikan otomobil fi rmalarından yapması diye bir karar aldı Obama. Yani korumacılığı inkâr ediyorlar, ret ediyorlar, ama uyguluyorlar. Bana göre uygulamayan tek ülke de, yani üç ülkeden biri de Türkiye’ydi.

Kafa o kadar çalışmıyor, yani mesajı veriyor, ciddiye alıyor bizimki, aman yapmayayım, beni ayıplar. 17’si yapıyor, hâlâ yapıyorlar. G-20 budur yani. Bir de şunu yaptılar: En kolay şey IMF’ye biraz daha para verelim, şeye burnunu soksun, çevre ekonomilerinin bizim lehimize gelecek şekilde yönetmeye devam etsin. Yani, gerekeni açık bütçe yeşil ışık yaksın, gerekeni ise bizim borçlarımızı riske almayacak katı bütçe politikalarını empoze etsin. IMF’ye biraz daha çok şey. O da kendilerinden çok bize ait bir mesaj. Oraya katılan G-8’lerin dışındakiler de özel talep Çin hariç, belki Brezilya hariç hiçbir özel, benim isteğim şu: Sen gidiyorsun şikâyet ediyorsun, ey Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı, belli ki IMF’den şikâyetçisin. Yani, getirdiği şartları, şurtları beğenmiyorsun. Niye o platforma getirmiyorsun, 20 ülkeden biri de sensin. Yani, Çin getiriyor mesela kendi şeyini, oraya şu şekilde ufak ifadelerle giriyor kendi talebini. Amerikan dolarının güvencesini yeterli görmüyor.

Başka bir dünya mümkün mü, Türkiye’de niye yansıması yok? Yani, bu tabii çok zor bir soru arkadaşlar. Yani, bana göre bu sorunun cevabını Türkiye’nin bundan 30 yıl önce Türkiye’de ekonomik güçlüklere, sömürüye, krizlere karşı tepkilerin Türkiye’nin halk sınıfl arında, varoşlarda ve köylerde hangi tepkiyle algılandığına, bugün hangi tepkilerle algılandığına bakın, varoşlar, halk sınıfl arı, gecekondular, yoksul katmanlar 30 yıl sonra daha çok içlerine dönerek, daha çok tevekkülle, daha çok bir şeyler, komşusunu rakip görüp aman ondan önce bir şeyler alayım, yarışma şeyiyle, bilinciyle yapıyorlar. Ortada yani örgütlenme ve ideolojiyle ilgili büyük bir kayma olduğunu görmemezlik edemeyiz. Yani, halk sınıfl arı nezdinde emek hareketini temsil eden siyasetler ve ideolojiler gerileyip başka hareketleri, yani cemaatleri, tarikatları, siyasi İslâmi temsil eden hareket ve güçler kök salmışsa, başka bir dünya özlemi en azından şimdilik ebedi olamaz bu tabii. Şeylerin, bizler gibi çevrelerin özlemi olarak Türkiye sahnesine çıkacak. Onun için diğer problemin incelenmesi ayrı bir sorundur.

Teşekkürler.

BAŞKAN- Hocamıza biz çok teşekkür ediyoruz.

Buyurun İşaya Hocam.

PROF. DR. İŞAYA ÜŞÜR- Efendim, ben iki husus üzerinde duracağım. Bir tanesi bir arkadaşımın bende uyandığı bir intiba cevaplayacağım.

Ben şunu söylemedim konuşmamda. Eğer öyle anlaşıldıysa benim yanlış ifadelendirmemden ötürüdür, kusura bakmayın.

Hepimiz sistemin parçası, dişlisi bile değil, parçası haline geldik derken hepimiz kapitalist olduk veya sizler kapitalist oldunuz anlamında kesinlikle söylemedim.

Page 73: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

73

Gerçekten 70’lerden sonra kapitalizmin aldığı biçimi, yani tanrıların yeryüzüne artık inmesi ve her bir bireyin kendisini kapitalist yaşam tarzının bir parçası olabileceği psikolojisi içinde görmüş olmasıdır.

Şimdi dikkat edin şehirlerde falan mesela kot pantolon çıkıyor, işte bir tanesi 500 dolar, ama üç gün sonra aynı kot pantolon benzerini ben o deyimi pek sevmiyorum ama, yerleşti artık. Varoşlardaki genç arkadaşımın üstünde de görüyoruz.

Şimdi buna benzer bir sürü şeyler var. Parçası derken bu hale geldi, yani eh kapitalizm biraz abes bir cevap vermemi isterseniz, bedenlerimizi değil, ruhlarımızı da satın aldı.

O itibarla kast ettiğim buydu.

İkincisi bu G-20 ve oradan şey, şimdi bu kapitalizmin kriz ama, bu kriz aynı zamanda sistem tarihinden beri bir egomonik güç etrafında, onun liderliğinde döner. Örneğin 19. Yüzyılda bu güç İngiltere gibi, bugün hepimizin bildiği gibi epey bir zayıfl amış da olsa, silah gücünü bir tarafa bırakın. İktisaden Amerika Birleşik Devletleridir. Fakat liderliğini sürdüremiyor. Tıpkı İngiltere’nin 19. Yüzyılın sonlarında olduğu gibi.

Şimdi G-20 benim yorumum içinde biraz da onun şeyi. Artık diyorlar ki, dünyanın diğer kapitalistleşen ülkeleri biz de varız. Bu kapitalizmin sürdürülmesini de artık sen tek başına değil, belki bizimle danışarak yürütmek zorundasın, bize de taviz vermek zorundasın.

Dolayısıyla, bu kapitalistler arası, emperyalistler arası bir çatışmanın da sonucu. G-20’yi biraz böyle görmek lazım ve yeniden dünyanın şekillendirmesine ilişkin.

Bir küçük şey de, başka bir dünya mümkün mü? Değerli arkadaşlar, kapitalizm kendi kendine çıkmadı. Yani, böyle doğal bir sistem değildi. Bu yapıldı. Eğer kapitalizm yapıldıysa kapitalizmden daha insanî, daha yaşanabilir bir dünya her zaman mümkündür. Toplumsal bilimci olmayı bir tarafa bırakın, insan olarak da hepimizin daha iyi yaşanabilir dünyanın peşinde olmalıyız, bu konuda düşünceler geliştirmeliyiz ama, şunu da bir tarafa bırakmadan: Bu da kendiliğinden olmayacaktır. Bu da sizlerin elinizde yeşerecektir, mesele sizsiniz, çözüm de sizsiniz. Teknik tarafı istiyorsanız buyurun şimdi sabaha kadar oturalım biz size teknik tarafl arını söyleyelim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN- Hocamıza biz teşekkür ediyoruz.

Hayri Kozanoğlu bir cümle ekleyecek.

PROF. DR. HAYRİ KOZANOĞLU- Arkadaşımızın bu yoksullukla ilgili sorusu çok somuttu da ben atladım.

Şimdi, yoksullar kurtarılacağı şu anlamda söyledim: Evet, biz bunun toplumsal tercihlerimiz, sınıfl ar tercihlerimiz gereği bu toplumda en yoksulların, dışlananların, işsizlerin zaten krizin bedelini ödememesini, makul bir yaşam standardına kavuşmasını zaten isteriz. Ama, krizde genel bir güvensizlik, belirsizlik ortamı olduğu için geliri orta sınıfl arın, orta üst sınıfl arın, hatta orta alt sınıfl arın eline verdiğiniz zaman kendilerine geleceklerini göremedikleri için kabuklarına çekilmek, daha az harcamak için bahaneler bulurlar.

Page 74: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

74

Ne derler, ya işte yurt dışı tatilleri zaten gittim, gitmeyeyim der orta üst sınıfl ar. İşte orta sınıfl ar der ki, çok sinemaya yemeğe gittim bu arada zaten gitmediğim lokanta kalmadı biraz evde oturayım, kitap okuyayım. Orta alt sınıfl ar derler ki, ya şey, Mc Donalds’ta yiyeceğime marketten alayım ayni şeyi evde pişiririm fi lan. Ama, yoksullar tüketimlerini erteleyemezler. Yani, çocuğum bugün süt içmesin, yarın öbür çocuk içer veya bu kış ısınmayalım, gelecek kış ısınırız, bu bir hafta aç gezelim, öbür hafta karnımızı doyururuz demezler. Onun için geliri öncelikle alt sınıfl ara, en yoksullara aktardığınız zaman sistem içinde bir hareketlilik başlar.

Ben bunu kastetmiştim. Hani lafı almışken çok kısa başka bir dünya özlemiyle ilgili, yani 30 yıl evvel işte ODTÜ kampustünde hani başka bir dünyanın mümkün olması bir yana, kaçınılmaz olduğuna inanıyorduk ve bir şekilde de burada hatalarıyla, sevaplarıyla başka bir dünya yaratmıştık.

Toplumsal gelişmelerden kendimize çok büyük anlamlar yükleyeyim diye söylemiyorum ama, toplumsal gelişmeler çok hızlıdır. Hani belki 10 yıl sonra da Türkiye’de, ODTÜ’te, başka üniversitelerde insanlar başka dünyalar kurmaya başlarlar ve bütün Türkiye’ye yayılır diye en azından umut etmek istiyorum bu yaştan sonra.

Sağ olun.

BAŞKAN- Evet arkadaşlar, ben paneli kapatmadan önce duyuru yapacağım.

Metin Yeğin arkadaşımızın “Kriz” fi lmini seyredeceğiz, onun için salonu terk etmiyoruz. Yalnız bizim buradan görmemiz mümkün değil. Onun için biz de salona ineceğiz.

Ben bu Paneli görüşlerini aktarması için arkadaşlarımızı, Hocalarımızı çağıran Yönetim Kuruluna ve Düzenleme Kuruluna bir kere daha teşekkür ediyorum.

Sayın Korkut Boratav’a, Sayın Hayri Kozanoğlu’na ve Sayın İşaya Üşür’e de görüşlerini sizlerle ve bizlerle paylaştıkları için çok teşekkür ediyorum arkadaşlar.

Katılımınızdan dolayı da kendi adıma çok teşekkür ediyorum. Biliyorum Panelimiz hepimizin aklında çeşitli soruları uyandıran ya da eksiklikleri tamamlayan bir işlevi de olmuş olsun.

Bundan sonraki Panelde oturumlarımız devam edecek. Bunu da bir Oturum Başkanı görevimi, bunu da ifade edeyim.

Şimdi yanlış aktarılmadıysa bana “Kriz” başlıklı Metin Yeğin fi lmi seyredeceğiz. Film 12 dakika civarında bir şey sürecek.

Evet arkadaşlar. (Alkışlar)

“Kriz” fi lmi gösterimi

(Kaset sonu)

------ * ------

Page 75: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

75

II. OTURUM“MESLEĞİMİZ ve GELECEK”Oturum Başkanı: Ali Fahri ÖZTEN(HKMO Başkanı)

11 Mayıs 2009

KONUKLAR:Yaşar AĞYÜZ / CHP MilletvekiliM. Zeki ADALI / TKGM Genel MüdürüProf. Dr. Muhammed ŞAHİN / İTÜ RektörüCelal BEŞİKTEPE / Harita Mühendisi

Page 76: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

76

Page 77: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

77

II. OTURUM“MESLEĞİMİZ VE GELECEK”

11 Mayıs 2009

Oturum Başkanı: Ali Fahri ÖZTEN(HKMO Başkanı)

SUNUCU- Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Başkanı Sayın Ali Fahri Özten’i ve panelistler; CHP Milletvekili Yaşar Ağyüz’ü, Tapu ve Kadastro Genel Müdürü Sayın Mehmet Zeki Adlı’ya, İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörü Profesör Doktor Sayın Muhammed Şahin’i ve Sayın Celal Beşiktepe’yi davet ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Değerli katılımcılar, değerli konuklar, değerli delegeler, sevgili öğrenci arkadaşlar; Kurultayımızın II. Oturumunda “Mesleğimiz ve Gelecek” konulu Paneli hep birlikte gerçekleştireceğiz.

Bundan önceki Panelde “Kapitalizmin Küresel Krizi ve Türkiye’ye Yansımaları”nı birlikte izledik, birlikte dinledik, birlikte sorularımızı sorduk ve o Paneldeki çok değerli panelistlerin, uzmanların, bilim insanlarının gerek Türkiye’de ve gerek dünyadaki süreci tahlil ettiklerini, nasıl bir dünyada ve nasıl bir geleceğe doğru gittiğimiz noktasında çeşitli bilgiler sundular.

Evet, “Mesleğimiz ve Gelecek” konusu birlikte işleyeceğiz. Panelistlerimizi az önce arkadaşımız da duyurdu.

Milletvekilimiz var Türkiye Büyük Millet Meclisinden. Tapu Kadastro Genel Müdürümüz bizlerle. Binin üzerinde meslektaşımızın çalıştığı bir kurum ve 160 yıllık bir kurum. Mesleğimizin yeni açılımları noktasında oradan fi kir alacağız.

Sonra eğitim konusunda İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörümüz bizlerle. O bize eğitim konusunda ve açılım konusunda bilgilendirecek.

Ve daha sonra Celal Beşiktepe özel sektör konusunda, sürece bakış noktasında da o yine bizi aydınlatacak.

15’er dakika ile planladık. Arkasından sorulara geçeceğiz. Sonra yine panelistlere dönüp 5’er dakikalık bir süreyle Paneli tamamlayacağız. Çünkü zamanımız çok dar, sizler de bugün yoruldunuz. Bu şekilde Paneli tamamlamayı planlıyoruz.

Evet, ilk sözü yine programda yer aldığı üzere meslektaşımız CHP Milletvekili Yaşar Ağyüz, ki 3 dönem yerel yönetimlerde, Gaziantep’te Belediye Başkanlığı yapmış meslektaşımız.

Evet, “Mesleğimiz ve Gelecek” konusunda ilk sözü ben kendilerine bırakıyorum.

Hocam buyurun.

Page 78: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

78

CHP MİLLETVEKİLİ YAŞAR AĞYÜZ- Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli panelistler, çok değerli konuklar; hepinizi saygıyla selamlıyorum ve Harita Mühendisleri Odamızın ülkemizin karmaşık gündeminin yoğun olduğu bugünlerde çok anlamlı böyle bir düzenlemeyi yaptığı için de her zamanki gibi içtenlikle kutluyorum.

Tabii değerli arkadaşlarım, hepimiz doğumdan ölüme kadar her şeyin geleceğini düşünürüz. Meslek geleceğimiz, ülke geleceğimiz, kent geleceğimiz, dünyada yaşanan olaylar. Hepimiz bunlardan bir sebep sonuç ilişkisi çıkarmaya çalışırız. Geleceğimizi tayin etmek için yetkilendirilen organlara, kişilere, kurumlara baktığımız zaman da iki türlü pozisyon var.

Bir tanesi geleceğimizi şekillendirenlere yetki verenler, bir tanesi de yetki alanlar. Şimdi, yetki verenler yasama organında bulunan, yürütme organında bulunan kişiler. Biz ülkemizde ve dünyada temel alt yapıların, mülkiyetin ana özü olan, ana unsuru olan bir mühendis kesimiyiz. Ama maalesef mesleksel tanımlamamız kamu kurumlarında ve bu tabii siyasi iktidarlardan kaynaklanıyor, şu andaki siyasi iktidarla tek başına özdeş değil. Siyasi iktidarlarca yıllarca ihmal edilen, yıllarca görmezlikten gelinen, ama ülke ekonomisine en büyük katkıları yapan meslek sahibi olduğumuzu hiçbir zaman akıllarına getirmeyen bir anlayışla karşı karşıyayız.

Dünya değişiyor, bilimsel, teknolojik gelişmeleri izlemek hepimizin temel görevi. Kamuda görev alanlar, özel sektörde görev alanlar. İşte bunları izlemeye, meslek alanlarımızın daraltılması söz konusu oluyor bazı zamanlar. Bunların izlenmesini ve tepki koymasını en güzel Harita Kadastro Mühendisleri Odamız yapıyor. Ama yeterli mi bu çaba? Çünkü kulaklar tıkalı olduğu zaman da bu çabaları söylemek, ulaştırmak biraz mümkün olmuyor değerli arkadaşlarım.

Bunun da temel nedeni, biz ülkemizin geleceğinde, kentimizin geleceğinde, toplumsal yaşamın her alanında söz sahibi olması gereken insanlar isek demokratik şeffaf katılımcılığın ülkemizde her alanda sağlanması lazım. Biz her alanda bizim sıkıntılarımızı, sorunlarımızı ve ülkemizin geleceğine yönelik planlamaların özü olan yasaların çıkmasında söz sahibi olmak zorunluluğumuz vardır. Ama gelin görün ki, parlamentoda olunan ve harita mühendisi olmakla onur duyduğum bir arkadaşınız olarak bu şeffaf demokratik katılımcılık hiçbir aşamada sağlanmıyor.

Dolayısıyla, mülkiyet temelli çözümlerin esas alınarak ekonomideki gelişmenin sağlanması gerektiği düşüncesi egemen olmadığı için de yasalar tek başına ve bazen de eksik, kadük, bürokratlarımızın çok yoğun çabalarına rağmen, mesela aramızda Sayın Tapu Kadastro Genel Müdürü var, birlikte bazı zaman parlamentoda görüyorum. Ve özel olarak da bazı konularda Odamızla çok yoğun iş birliği olan, katılımcı olan bir arkadaşımız. Ama diğer kurumlarda baktığınız zaman da bu da tek başına yeterli oluyor mu; olmuyor. Çünkü parmakla, parmak sayısı ile olan işlerde her zaman çoğunluk maalesef azınlığın sözleri, azınlığın iddiaları, söylemleri ne kadar haklıysa dahi “Ben yaptım oldu” anlayışı, “Benim söylemem doğrudur” anlayışı egemen olduğu için demokrasinin kurallarına ters

Page 79: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

79

olarak çoğunluğun azınlığa baskısı şeklinde her zaman yasalar bazı olumsuzlukları içinde barındırarak çıkıyor.

Tabii bazen sivil toplum örgütleri olarak odalarımız siyasi iktidarlarca öcü olarak görülmeye de çalışılıyor. Mesela, toplumun genel yararına aykırı olan, kamu yararına olmayan işlere karşı tepki koyan meslek odalarımız –bunun içerisinde diğer odalarımız da var- bazen işleri engelleyen, yürütmeyi engelleyen bir konuma sokularak yetkililerce suçlanan noktaya geliyor.

Hâlbuki meslek odalarının temel görevi kamu yararını, toplum yararını ön planda tutarak bunu özendirecek kamuoyu oluşturmaları ve giderek yargıya taşıma olayını yapmak bizim en temel işleyişimiz, görevimiz. Ama görüyoruz ki, toplum yararını yok eden, kent yararını yok eden, kentleşmenin geleceğini tıkayan olgularla karşılaştığımız zaman da meslek odalarımız tavırlarını, tepkilerini koymalarına rağmen, bazen yargıda uzun süreç aldığı için, 3 sene, 5 sene, 6 sene uğraştığımız davalar oluyor, ama iş işten geçmiş oluyor.

Bunu şunun için söylüyorum. Kentlerimiz geleceği her alanda çok önemli. Eğer biz kentleşme hakkımızı, kentlerde yaşama hakkımızı gasp eden bir anlayışla karşı karşıya olduğumuz zaman da, ki son dönemlerde bu çok yoğun. Belediyelerde özellikle kuralsızlık çok ilke haline geldi. Yasa tanımazlık, hukuksuzluk, kamu yararının yok edilişi, özellikle yanlış imar tadilatlarında çok somut olarak görünüyor.

Tabii bunun temelinde globalleşen, küreselleşen dünyamızda kent arazilerinin büyük rant parçası olarak görülmesi yatıyor. O bizi dünya krizi, ulusal kriz dedikleri olaya götüren serseri sermaye maalesef kentsel dönüşüm de dahil olmak üzere yanlış imar tadilatlarıyla, gökdelenlerle, Dubai portlarla, Galata portlarla, Haydarpaşa tadilatlarıyla çok yanlış rant alanları seçilerek kent yaşamını büyük ölçüde tehlikeye sokmuştur.

Bu rant arayışının getirdiği olay kent parçalarını nerede olursa olsun değerlendirilerek kullanılması hedefi ne yönelmiştir ve kent parçaları maalesef sosyal donatı alanları da dahil yok edilir bir hale gelmiştir.

Buna müdahale etmesi gereken yasal düzenlemeler yapmada da geç kalındığı için, özellikle Türkiye’nin şu anda ihtiyacı olan bir İmar Kanunu vardır. Kentsel dönüşüm denilen olay maalesef Belediye Yasasında 47 veya 45 Sayılı Maddeye dayanılarak yapılmaktadır. Halen içi doldurulmamıştır.

Kentsel dönüşüm tarihi kimliği yok edilmiş alanlarda yapılması gereken bir olaydır. Ama gezelim Türkiye’nin değişik yerlerini her yerde belediyeler bunu çok faklı uyguluyorlar. Kafasına esen yeri kentsel dönüşüm alanı ilan ediyor, 50 hektarlık alanı. Gidiyor bu projeyi onaylatıyor, içini de dolduruyor ve size kentsel dönüşüm alanı. Orada yerleşik olan insanları kolundan tutup atarak yeni bir rant alanı yaratılıyor ve bu ranttan da maalesef orada yerleşik olan, 40 yıldır, 50 yıldır yaşayan insanlar bunun nemasından faydalanamıyorlar. En büyük aracı kuruluş da kim bunlarda? TOKİ. TOKİ şu anda kamu kaynaklarını, kamu olanaklarını kullanarak devlet içinde devlet olmuştur. Denetimsizlik,

Page 80: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

80

İhale Kanununun kapsamı içerisine girmemek, dilediği yerde dilediği imar planını yapmak. Böyle bir mantık kabul edilir, anlaşılır bir mantık değildir, ama maalesef parlamentoda otomatik parmaklarla TOKİ’ye imar planı yapma yetkisi veriliyor. Özelleştirme İdaresine imar planı yapma yetkisi veriliyor.

Ve dolayısıyla kentlerin bütüncül planlama mantığıyla hareket etmesi gerekirken kent yönetimlerinin bütüncül planlama anlayışı yerine parçacı çözümler meydana çıkıyor ve bu idareler rant alanları yaratarak Özelleştirme İdaresi alıyor bir yeşil alanı veya kamu alanını diyor ki, “Ben burayı ticari alan yaptım.” Zaten yurt dışında da serseri sermaye hazır, onlar da geliyorlar belediyelerle iş birliği halinde ve aldıktan sonra da ayrıca ek, ilave imar tadilatları da bunun cabası oluyor.

Bu yanlış ve yetkilendirilmiş imar planı yapma yetkileri Türkiye’nin başına çok iş açmıştır, çok iş açmaya da devam edecektir. Biz meslektaşlar olarak, odalar olarak her ne kadar tepkimizi koymamıza rağmen maalesef bu konuda olumlu bir aşamaya veya uyarıcı bir aşamaya gelmiş değiliz.

Kentsel dönüşümler bela olduğu gibi ülkemizin başına kuralsız kaidesiz, ayrıca keyfi belediye yönetimleri de maalesef kentlerini arazileri ticari meta kullanmak amacıyla idare etmeye başlamışlardır.

Ve çıkarılan yasalarla verilen yetkiler maalesef belediyelerimizi eğer Belediye Meclislerinin de tek hâkimi iseler o kentin despotça yönetilmesini sağlamaya açık insanlar ise her türlü yetkiyi veren ve denetim mekanizmasını da maalesef ortadan kalktığı bir süreç içerisinde yanlışlıklarla dolu bir kentsel yaşam, bir kentsel planlama anlayışını da maalesef yaşıyoruz.

Tabii biz bunları hak ediyor muyuz; meslek olarak, toplum olarak, insan olarak? Hayır, hak etmiyoruz. Bu mantık insanları önemsemeyen, yaşadığımız çevreyi umursamayan, yaşadığımız çevrenin yok edilmesini her ne pahasına olursa olsun rant alanına dönüşmesini sağlayan zihniyete karşı tavır koyamamamız da toplum olarak söylüyorum, oda olarak değil, toplum olarak bir eksiğimizdir.

Ben belediye başkanı olarak çok yaşadım bunları. Bir yerde bir tadilat yapıyorsunuz, tadilatın olumsuz sonucu mahalleyi etkilemesine rağmen mahalleli o gün tepki göstermiyor size. Çünkü kamuoyu duyarlılığı yok, çünkü örgütlülük yok, çünkü sivil inisiyatifte bir araya gelme yok. Ama o alan ortadan kalktıktan 5 yıl sonra sandığa giderken diyor ki, Yaşar Ağyüz diyor sen falan zamanda bu yanlışı yapmıştın, ben seni cezalandıracağım diyor. Oyunu benden esirgiyor, partimden esirgiyor, ama iş işten geçmiş oluyor. O kamu alanında, o sosyal donatı alanında 5 katlı, 7 katlı alanlar yükselmiş oluyor.

Ben mesleğimizin geleceğine sahip çıkarken bilimsel teknolojik gelişmeleri iyi takip etmemiz gerektiğini, meslek daraltılmasının önünü açacak uygulamalara tavır koymamız gerektiğini ve kamu kurum kuruluşlarıyla sivil hayatta Harita Kadastro Mühendislerinin öncül güç olduğunu her platformda söylemek zorundayız. Orman kadastrosunda söylemek zorundayız, Türkiye’nin kadastro yenileme çalışmalarında söylemek zorundayız ve her

Page 81: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

81

şeyin altında olan haritada söz sahibi olan meslektaşlarımızın, özellikle ülke yararını, özellikle kent yararını, özellikle toplum yararını düşünerek hareket edeceklerini her platformda çok sesli söylemek zorundayız.

Başkan gözüme bakıyor. Ben siyasetçi olduğum için biraz da çenem açılınca çok konuşurum. Bu kısımda sizlere saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Evet, sevgili Yaşar Ağyüz’e aslında 2 dakikası var diye bakmıştım ama, sözü erken bıraktı.

Ben teşekkür ediyorum. Çok net değindiğin konular var.

Şimdi tabii yaşanılan bir kriz var, diğer taraftan ki o krizin ulusal ve uluslar arası sürecini bir önceki panelde ifade ettiler ve özellikle Türkiye ekonomisinin üretmediği noktasında bir görüş var ve doğrudan yabancı sermaye ve sıcak paranın gelmesi gerektiği noktasında vurgular var.

Bu taraftan Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün yapması gereken, özellikle yıllardır konuşulan, gündeme getirilen konular var, ki bunlardan en önemlisi yenileme çalışmaları. Ama diğer taraftan ekonomik sıkıntılar gündemde. Tabii Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüne biçilen görev, özellikle mekânsal bilgisayarın alt yapısını kurma noktasında çok ciddi bir çalışma var ve Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün, özellikle … bu tarafa yaptığı çalışmalar var. Bu kuruluş kurum olarak da 160’ıncı yıla yakın bir süreci var ve birçok meslektaşımız ki rakamlar oldukça yüksek yine bu kurumda çalışılıyor.

Evet, bu konuda şimdi sözü Tapu Kadastro Genel Müdürüne veriyoruz ve mesleğimizle gelecek konusunda Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün bakışı nedir, bakış açısı nedir, değerlendirmeleri nelerdir?

Sayın Genel Müdürüm söz sizde, buyurun.

M.ZEKİ ADLI (Tapu ve Kadastro Genel Müdürü)- Evet teşekkür ediyorum.

Öncelikle hepinize saygılar sunuyorum. Kurultayın hayırlı olmasını diyorum. Emeği geçenlere teşekkür ediyorum.

Tabii konu mesleğimiz ve gelecek olunca olayı hakikaten çok geniş perspektifte değerlendirmek mümkün. Şimdi bana göre bu olayın bir defa bir ulusal ve uluslar arası boyutu var. Tabii biz uluslar arası boyutuna girecek durumda değiliz, ama ulusal boyutta dahi olaya baktığınız zaman burada da bir defa insan faktörü, insan kaynakları, eğitim konusu, üretim ve hizmetlerle ilgili konu, kurumsal yapı ve kurallar gibi. Ben kendime göre böyle başlıklara ayırdım ve bu konuların tek tek irdelenmesi gerekir diye düşünüyorum.

Tabii bunların hepsine girmek zamanımız mümkün değil, zamanımız yeterli olmadığı için bunlara girmek söz konusu olmayacak. Ama şu sevindirici ki, panelistlerin değişik meslek disiplinlerinde olması, içimizde siyasetçinin olması, özel sektörün olması, eğitim camiasının başında bulunan rektörümüzün olması, uygulayıcı kurum olarak da benim

Page 82: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

82

bulunmam bence bu işe bir renk katmış. Bu yönüyle zannediyorum herkes kendi çalışma alanıyla ağırlıklı olarak konuyu ele alacaktır.

Şimdi değerli meslektaşlarım, ben sabahki konuşmamda da bazı şeyleri vurgulamıştım. Tabii bizim uğraş alanımız toprak, yani gayrimenkul. Gayrimenkul olunca bu işin önemini zaten söylemeye gerek yok. Çünkü devletleri var eden, toplumları var eden unsurların başında toprak geliyor. Dolayısıyla, biz böylesine önemli bir konuyla uğraş veren bir meslek disipliniyiz.

Tabii bu noktada olaya baktığınız zaman önce insandan başlamak gerekiyor. Bizim sektörümüzdeki insanlar nitelik bakımından yeterli mi değil mi, bu noktada zafi yetlerimiz nedir buna bir bakmamız gerekiyor.

Ben, bir idareci olarak ciddi anlamda nitelikli personel sıkıntısı yaşıyorum. Birçok proje yapıyoruz, projeler içerisinde bulunuyoruz, ancak bu projeleri yürütecek insan sayısı çok sınırlı ve sürekli bu insanlarla işi götürmeye çalışıyoruz ki, bu da kapasitenin üzerine çıkmış oluyoruz.

Tabii bu noktada o zaman eğitim kurumlarımıza ciddi bir yük düşüyor. Şimdi bizim hâlâ eğitim kurumunda, özellikle harita mühendisliğinde branşlaşma, uzmanlaşma konusu ben bir eksiklik olarak görüyorum uygulamanın başında bulunan birisi olarak.

Tabii ki hocalarımız bu konunun uzmanı, onlar muhakkak bu konuda birtakım çalışmaları vardır, ama bana göre eğitim kurumlarımızda uzmanlık alanlarına göre bir defa bir ayıklama, bir yeniden bir eğitim metodunun belirlenmesi gerekir. Uygulayıcılarla, araştırmacılar veyahut da eğitmenler ayrılmalı, hatta uygulamaların içerisinde de uzmanlık alanları belirlenerek buna göre ağırlıklı eğitimler verilmelidir diye düşünüyorum. Kişisel olarak burada fi krimi beyan etmek istiyorum.

Şimdi değerli katılımcılar,

Tabii bürokrasinin başında bulununca biz çok değişik olaylarla karşılaşıyoruz. Özellikle son yıllarda ciddi anlamda yurt dışı bağlantılarımız söz konusu olmakta. Özellikle Türkiye’deki başarılı birtakım projeler gerçekleşince yurt dışından da birçok talepler gelmekte.

Mesela geçen hafta içerisinde Kongo Bakanı geldi, Kongo’da bu tapu kadastro işleriyle uğraşan bakan geldi ve bizden, işte kurumu tanıttık, çalışmalarımızı gösterdik ciddi anlamda bir olumlu tepki aldık ve bunun üzerine adam döndü geldi “Ya biz çaresizlik içerisindeyiz, bize de çare üretin.” Bizden destek istiyor. E, tabii biz kamu kurumu olarak tutup da özel sektörün yapması gereken bir ticari faaliyetin içerisinde bulunmamız mümkün değil. Böyle olunca ister istemez devreye bizim özel sektörümüzün, belki odamızın veya belki müteahhit derneklerimizin girmesi gerekiyor. Şu anda Azerbaycan’da pilot uygulama yapıyoruz. Kurumun kendi imkânlarıyla yapıp oraya örnek olmaya çalışıyoruz ki, o piyasayı kaybetmesin, bizim özel sektörümüz gitsin orada çalışmalar yapsın.

Page 83: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

83

Geçen yıl içerisinde 8-10 tane ülkeden bu işlerle uğraşan, tapu kadastro faaliyetleri gösteren kurum temsilcilerini çağırdık, getirdik, özel sektörümüz, odamızı da davet ettik, bir kaynaşma sağlayalım, bir çalışma, ortak bir noktada buluşturalım diye çaba gösteriyoruz.

Tabii bizim bu noktada açılım sağlamamız lazım. Bizim bu konuda ciddi eksiğimiz var, işte bunun için de yabancı dil bilen, teknolojiyle iç içe pekişmiş, nitelikli, yurt dışında kurumumuzu, sektörümüzü, ülkemizi temsil eden insanlar yetiştirmemiz gerekiyor.

Ben bunu burada vurgulamak ihtiyacı duydum.

Bunun ötesinde tabii uygulayıcı bir kurum olarak biz ister istemez mesleğimizin geleceğini düşünerek projeler yapmak zorundayız, ki yaptığımız çalışmalarda da sizler takip ediyorsunuz ve bu konuya özellikle önem veriyoruz, özellikle dikkat etmeye çalışıyoruz.

Bunun için meslek camiasında herkesimle, oda başta olmak üzere her kesimle görüş alışverişinde bulunuyoruz, üniversitelerimizle görüşmeler yapıyoruz. Hatta bizim bu projeler içerisinde üniversitelerimizin yer alması için yazılar yazmamıza rağmen maalesef üniversite uygulayıcı kurum işbirliklerini yeterince sağlayamadık. Bu konuda da inşallah önümüzdeki dönemlerde daha başarılı çalışmalar yaparız diye düşünüyorum.

Bunları dâhil etmemiz gerekir. Yani, üniversitelerin de artık uygulama projelerinin içerisinde yer alıp hem eğitimlerini buna göre yönlendirmeleri hem de varsa uygulamada birtakım önerileri bunu zamanında müdahale etmek suretiyle uygulamada söz sahibi olmaları gerekiyor diye düşünüyorum.

Bizim malumunuz temel projelerimizden bir tanesi kadastronun bitirilmesiydi. Yani, mülkiyet olayının Türkiye’de çözülmesiydi. Ben sabah da belirttim. Bakın gelişmiş ülkeleri inceleyin, gelişmiş ülkelerde ekonominin kırılma noktası hukuki baza oturtulmuş bir mülkiyet sistemiyle paralel gelişmiştir. Yani, hukuki olarak siz mülkiyet sisteminizi bir baza oturtmadığınız zaman taşınmazı sadece evdi veya mesken olarak, bağ bahçe olarak kullanımının ötesinde ekonomik amaçla kullanamıyorsanız. Bunu devlet güvencesinin altına almadığınız zaman bu konuda gerekli yatırımları götürmeniz mümkün değil.

Onun için bunu bizim sağlamamış lazım. Bakın biz Türkiye’de hâlâ bu noktada arzu edilen şeyde değiliz, seviyede değiliz. Evet, kadastro bitti, tamam ülke belirledik ama, hâlâ sıkıntılı olan birçok mülkiyet konularımız var. İşte 2B’yi tartışıp duruyoruz, efendim gecekonduları hâlâ tartışıp duruyoruz, imarsız alanları hâlâ tartışıp duruyoruz ve ormanla ilgili sorunları hâlâ tartışıp duruyoruz. Meraydı, yaylaktı, kışlaktı, bunlar hepsi sorun olarak karşımıza çıkıyor.

Biz bunları ne olursa olsun oturup ortak bir mekânda, ortak bir fi kir çerçevesi içerisinde bu sorunları çözmemiz gerekiyor. Aksi takdirde bizim mülkiyet sistemimizi hukuksal baza oturtup devlet güvencesi altına almamız mümkün değil, taşınmazı ekonominin bir faktörü olarak kullanmamız mümkün değildir. Hâlâ işte ekonomiyi mesken, bağ bahçe olarak kullanıyoruz. Neden bugün bizim taşınmaz mallarımız borsaya kota edilip de borsada

Page 84: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

84

değerlendirip para olarak dönmesin? Neden ipotek gösterilip de sağlıklı bir şekilde kredi alınıp ticari hayata dönmesin?

Bunları yapmamız lazım. Bunu önemsiyoruz. Bunu tabii benimle ilgili olduğu için, bizimle, sektörümüzle de ilgili olduğu için bunu özellikle vurgulamak istiyorum.

Tabii mülkiyetle ilgili dediğim gibi şu anda Türkiye’de 500 civarında sorunlu köyümüz var. Yani, kadastro yapamadığımız köyler var. Bunlar çeşitli sorunları var. Bunlara maalesef giremiyoruz, kadastro yapamıyoruz buralarda, ama onun dışında şu anda devam eden köylerimiz de zannediyorum 5-6 ay içerisinde tamamlanacaktır. Dolayısıyla Türkiye’de yaklaşık 53 bin birimde kadastro çalışması bitmiş oluyor.

Ve dolayısıyla tesis kadastrosu dediğimiz çalışmalar bitti. Ancak, tabii ki kadastro yaşayan bir hizmettir. Bizim geleceğe bakışımız kadastro, tesis kadastrosunun bitiminin devamında, özellikle geçmiş yıllarda kadastrosu yapılmış sıkıntılı, pafta, zemin uyuşumsuzluğu olan, yenileme ihtiyacı olan alanlarımız vardı biliyorsunuz, bunlar da ciddi bir oran teşkil ediyor. Bizim şu andaki projemiz de “Modernizasyon projesi” adı altında kaynağını bulduğumuz, aşağı yukarı 210 milyon dolara yakın bir kaynak bulduk, onun ihaleleri başladı. Şu anda biz o çalışmaları devam ettiriyoruz, başlattık.

Tabii burada temel amacımız: Bir, öncelikle bütün kadastro paftalarını sayısal bir ortama aktarmak. İki, ülke koordinat sistemine dönüşümü sağlamak. Yani, artık lokal koordinat, işte şu bu koordinat sisteminde değil, tamamen ülke koordinat sisteminde bir çalışma yapmak ve bu çerçevede de yenileme ihtiyacı duyulan alanlarımızı da yenilemek.

Projeyi bu baza oturttuk. Tabii Kadastronun temel görevlerinden birisi de biliyorsunuz mekânsal bilgi sisteminin altlığı oluşturacak verileri üretmek. İşte, biz artık tamamen çalışmalarımızı bu yöne ağırlaştırdık. Bu noktada çalışma yapıyoruz.

Bu konuda tabii odamızla, meslek camiamızla da ortak toplantılar yapmak suretiyle işi şekillendirdik, şartnameler buna göre oluştu.

Bu modernizasyon projesinin ötesinde bir de birçoğumuzun takip ettiği Türkiye Ulusal Coğrafi Bilgi Sistemi. Yine bu mesleğin geleceğince önemli rol oynayacak bir projedir. Buna bizim meslek camiası olarak sahip çıkmamız, bu konuda gerekli gayreti göstermemiz gerekir diye düşünüyorum.

Şu anda bu projenin sorumlusu kurum olarak DPT tarafından Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü belirlendi. Bununla ilgili çalışmalar geçen seneden başlatıldı. Danışmanlık, işte şartnamelerin hazırlanması vesaire gibi çalışmalar yapmak üzere arkadaşlarımız ciddi bir mesafe kat ettiler. Bizim dediğim gibi sektör olarak bu projelere sahip çıkmamız gerekir.

Tabii bu çalışmalara paralel olarak bizim birçok çalışmamız devam ediyor. Bir de Tapu Kadastro Bilgi Sistemi Projemiz biliyorsunuz yürüyor. Tabii Tapu Kadastro Bilgi Sistemi Projesini tapu yönüyle belki epey bir mesafe kat ettik ama, kadastro yönüyle, özellikle haritacıları ilgilendiren yönüyle arzu edilen noktada değiliz maalesef.

Page 85: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

85

Bizim bu noktaya da, bunu da bir şekilde rayına oturtup bu konudaki sıkıntıları da gidermemiz gerekiyor. Bununla ilgili de yine yoğun çalışmalarımız devam ediyor. Bu konuda 30 tane Müdürlüğümüzde gerekli otomasyon çalışmaları pilot uygulama olarak yapıldı ve burada da tahmin edemeyeceğiniz sıkıntılarla karşılaştık. Yani öyle durumlar var ki, paftada parsel görünüyor tapuda hiçbir kaydı yok veya işte tapuda var, kadastro paftasında var, pardon tapuda kaydı var, ama mülkiyette bakıyorsunuz parsel yok ortada.

Tabii bu geçmişteki hataları da bizim giderip bunları sisteme oturtup artık coğrafi bilgi sisteminin de altlığını oluşturacak bir yapıya kavuşturmamız gerekir.

Buna paralel olarak bizim Türkiye genelinde artık sayısal arazi modelini kuracak bir çalışma yapmamız gerekir. İşte bununla ilgili de bizim düşüncemiz Harita Genel Komutanlığıyla da müşterek bir çalışma yapmak suretiyle Türkiye’nin tamamının hiç değilse ortofotosunu üretmek, sayısal bazda altlıklarını, topografi k altlıklarını elde etmek ve mülkiyet verilerini de bunlar üzerine aktararak üç boyutlu sayısal arazi modelini kurmamız gerekiyor.

Harita Genel Komutanlığı dijital kamera aldı, biz de şu anda ihalemiz bitti dijital kamera alma noktasındayız. Zannediyorum bu dijital kamerayı aldıktan sonra önümüzdeki 3-4 sene içerisinde Türkiye’de bu sorunu da ortadan kaldırırız diye bekliyorum. Böyle bir çalışma da başlattık. Bunu da burada duyurmak istiyorum.

Tabii mesleğimiz açısından bir başka güzel gelişme de hepinizin bildiği veya birçoğunuzun bildiği sabit GPS istasyonu projemiz tamamlandı ve bu ay itibarıyla da tamamen teslim alıyoruz. Bundan sonra da işletmeye başlayacağız. Tabii işletme noktasında da arayış içerisindeyiz. Bizim doğrusunu sorarsanız bir kamu kurumu olarak bunun işletmesini yapma gibi bir niyetimiz yok. Çünkü kamu kurumlarının işleyişleri yöneticiden yöneticiye değişiyor, zamanı geliyor tıkanıyor. Birtakım sektörün önünde tıkaç da olabiliyor. Bunu engellemek için de biz bunu profesyonelce işletilmesi noktasında birtakım araştırmalar yaptık ve bu noktaya geldik. Bu konuda da çalışmalarımız zannediyorum son aşamasına geliyor. TÜRKSAT’la belki bu konuda devreye sokup TÜRKSAT kanalıyla bu işi, bunun işletmesini sağlama gibi bir düşüncemiz var.

Şimdi değerli meslektaşlarım, 2B ile ilgili tekrar olaya dönmek istiyorum. Biliyorsunuz 5831 Sayılı Yasayla 2B alanlarının tescili ve bunlarla ilgili işgal alanlarını, işgalcilerin belirlenmesi yetkisi Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne verildi. Ama maalesef kamuoyunda sanki 2B ile ilgili tüm çalışmaları biz yapıyormuşuz gibi birçok tepkiler aldık.

Bakın, bir devletsiniz, 2B diye bir olay da yıllardır bahsediliyor, fakat hâlâ net olarak 2B alanları kayıt altına alınmamış; bir. İkincisi, hâlâ 2B alanları kimler tarafından işgal edilmiş, bununla ilgili bir envanter yok. Bu bana göre devletin ciddi bir eksikliğidir.

Biz tabii ki, işte Orman Genel Müdürlüğü yıllarca bu işle uğraşıyor, sonuçta bu işlerin yapılmadığı görülünce bizdeki bu çalışmalar, vesaireler de, projelerin de başarılı bir şekilde sonuçlandığı yönetim tarafından, hükümet tarafından görülünce bu görev de zorla

Page 86: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

86

bize verildi. Bakın biz gönüllü olarak da doğrusunu sorarsan bu kadar yoğunluk içerisinde çok öyle rahat da bu görevi kabul etmedik. Ama etmek zorunda kaldık, çünkü sonuçta bu da bir kangren olmuş bir olay. Bizim yaptığımız hadise 2B alanlarını tescil etmek ve bunları tescil altına almak ve bunların üzerindeki işgalcileri belirleyip envanterini ortaya çıkarmaktı.

Bundan sonraki olayı tabii ki Anayasa ve diğer hukuki düzenlemeler yapıldıktan sonra sonuçlandırılması, gerçekleştirilmesi gereken bir boyutudur. O da bizim dışımızdaki bir hadise.

Değerli meslektaşlarım, biz kadastro çalışmalarından bahsederken ben tabii sadece tesis kadastrosu boyutuyla baktım. Biz biliyorsunuz 2005 yılında Kadastro Kanununda yaptığımız değişiklikle Orman Kadastrosu yapma yetkisini de biz devraldık. Yani Türkiye’de geçmişte biliyorsunuz meralar ayrı, Tarım Bakanlığının mera kadastrosu diye ayrı bir çalışma yapıyordu, Orman Genel Müdürlüğü orman kadastrosu diye ayrı bir çalışma yapıyordu, biz mülkiyet çalışması, mülkiyet kadastrosu diye ayrı bir çalışma yapıyorduk ve ciddi anlamda bir kargaşa, sıkıntılar mevcut idi.

Biz bu yetkiyi devraldıktan sonra size çarpıcı bir rakam vereyim. Cumhuriyet tarihinden 2005 tarihine kadar Orman Genel Müdürlüğünün tescil ettirdiği orman alanları 19 milyon hektardır. Bakın Cumhuriyet tarihi boyunca 2005 yılına kadar 19 milyon hektar Orman Genel Müdürlüğü orman kadastrosu tescil etmiştir. 2005 yılından bugüne kadar bizim tescil ettirdiğimiz orman kadastrosu alanı yaklaşık 50 milyon hektarı buldu. 19 milyon hektardan 50 milyon hektara ki kendi işimizin yanında bu işi yapmışız.

Bugün eğer biz ormanla ilgili sıkıntılardan bahsediyorsak bunun temelinde orman kadastrosunun zamanında yapılmamış olması, orman sınırlarının zamanında netleşmemiş olmasından kaynaklanıyor. Eğer zamanında buralar tescil altına alınmış olsaydı bugün orman işgallerinden büyük oranda bahsetmemiş olacaktık. Ama maalesef bu kargaşa hâlâ kadastrodan önce başlayan orman, orman kadastrosu başlayan alanlarla bizim kadastrosunu geçmişte yapıp da ormanın kadastro çalışması yapmadığı alanlarda devam ediyor. Büyük bir ihtimalle yine o sorunu da biz Genel Müdürlük olarak biz çözeceğiz. Vaziyet onu gösteriyor.

Evet, son 1 dakikanız deyince, o zaman toparlayayım.

Değerli meslektaşlarım, tabii bu meslek hepimizin, bu ülke de hepimizin, sonuçta bizim amacımız üzüm yemek olmalı. Üzüm yiyebilmemiz için de bizim ortak noktalarda fi kir birliğini sağlayıp enerjimizi artık sorunları çözmeye doğru yöneltmemiz gerekir.

Şimdi, artık olayları konuşmanın ötesinde, yıllardır çünkü konuşuyoruz, tartışıyoruz, bunun ötesine götürüp olayları çözme ile ilgili net çözümler ortaya koyup bu çözümlere yönelik adımlar atmamız gerekir.

Ha şunu da söyleyeyim: Gayet tabii fi kirlerin çarpışması sonucu doğru şeyler ortaya çıkar. Sadece kendi söylediklerimizi doğru kabul edersek çözümsüzlüğe gideriz. Yani, bir şey ya siyah ya beyaz olmaz. Muhakkak ara tonları da vardır. Bizim bu ara tonlarda da birleşmemiz ve sorunları çözmemiz gerekli olduğunu düşünüyoruz.

Page 87: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

87

Biz haritacılar olarak ülkeye örnek temsil edecek, örnek teşkil edecek böyle çözümlerle kamuoyunun önüne çıkarsak zannediyorum hem memleketimize, hem sektörümüze güzel hizmet etmiş oluruz diye düşünüyorum.

Hepinizi saygı ile selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Evet, Sayın Genel Müdür aslında 2 dakika fazla konuştu. Dolayısıyla, evet Yaşar beyin zamanını kullanmış oldunuz, dengelendi. Tabii bir iki noktaya açıklık getirmek durumundayım.

Bunlardan bir tanesi, özellikle 2B alanlarıyla ilgili konu. Evet, Türkiye’de 480 bin hektar 2B alanı vardır. Bu 2B alanlarının, tabii tahmini rakamdır bunlar. Bunların sadece tescili, tapuya tescili yüzde 5 düzeyindedir, Sayın Genel Müdürün dediği gibi yüzde 5 düzeyindedir ve odamız şunu söylemektedir. 2B alanlarının sınırlarının belirlenerek Hazine adına tapuya tescil edilmesi gerekir.

Buraya kadar evet, ama bundan sonra kullanıcıların mevcut durumuna göre ifraz edilerek, kullanıcıları da belirterek kaydedilmesinin ileriki aşamasının doğru olmayacağını ve bunun daha sonra 2B alanlarının Anayasada, Anayasanın 169 ve 170’inci maddesine aykırı bir şekilde yeni düzenlemelerin gündeme geleceği açıktır.

Dolayısıyla, evet 2B alanlarının tesciline kabul ama, kullanıcılara göre ifrat edilmesi ve kullanıcıların da belirtilmesiyle birlikte yarın çıkacak olan bir düzenlemeyle 480 bin hektar alanın Anayasanın 169 ve 170’inci maddesine göre köy halkının kullanımı yerine, evet yerli veya uluslar arası alandaki tıpkı toprak satışında olduğu gibi satışlar gündeme gelecektir, ki Türkiye’de orman alanları dünya geneline bakıldığında çok zengin bir ülke değil, tam tersine orman yönünden fakir bir ülkeyiz. Ama, Sayın Genel Müdürün dediği çok doğru. Biz orman kadastrosu, mera kadastrosu, afet kadastrosu olmaz, kadastro tektir, hele mülkiyet kadastrosu diye bir anlam yoktur, kadastro tektir, bu da Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmelidir. Bu odamızın yıllarca söylediği bir konuydu, ama nihayet bu konuya ancak bugün gelinebildi, bunu söylemek gerekiyor.

Ve Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün özellikle taşınmaz değerleme konusunda bir ön çalışması var onu ben biliyorum. Zaman olduğu için Genel Müdür söyleyemedi ama, ben söyleyeyim. Hatta bir pilot çalışması var. Taşınmaz değerlemesini SPK’nın emlakçilik noktasından çıkartıp taşınmaz değerlemesi noktasında bizim mesleğimizin ve harita kadastro mühendislerinin bu alana girip taşınmaz değerlemesini çok amaçlı kadastro çerçevesinde ele alınıp değerlendirmemiz gerektiği de açıktır.

Bunu Genel Müdürüme ben söylemiş olayım. Ama Sayın Genel Müdürüm sorulardan sonra 5 dakika daha süre var. Orada gene eksik kalan yerleri tamamlayabiliriz.

Evet, Türkiye’de harita kadastro mühendisliği eğitimi 1949 yılında şimdiki adıyla Yıldız Teknik Üniversitesinde başladı. Ondan önce tabii ki Avrupa’da bu eğitimler alan gerek Harita Genel Komutanlığı, gerekse Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yurt dışında eğitim vererek Türkiye’ye dönen meslektaşlarımız var ta ki Türkiye’de bu eğitim sürece başlanana kadar.

Page 88: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

88

Ve bugün üye sayımız 11 bin ve özellikle 2009 yılında, 2008 yılında alınan öğrenci sayısı diğer mühendis disiplinleriyle birlikte artırılarak, bu sayısı yüzde 25’le artırılarak bu yıl 930 öğrenci alındı üniversiteye, jeodezi bölümlerine. Ne kadar üye sayımız var, 11 bin üye sayımız var. E, Türkiye’deki bu daralma var, ama tabii kriz anlamında söylüyorum. Ama tartışılan konu şu: Bilim ve teknik hızla gelişiyor, dolayısıyla yeni açılımlar var. Bu yeni açılımlarda mesleğimiz nasıl şekillenmeli, nasıl bir eğitimden geçmeli, üniversiteler tekrar kendilerini bu bilim ve teknolojideki gelişmeye, yeni açılım alanlarına nasıl dönüştürme noktasında çalışmaları var ve özellikle de üniversitede düşünen, sorgulayan, araştıran mühendislerin yetiştirilmesi, yani bilimi teknolojiye, teknolojiyi uygulamaya dönüştüren nitelikli, donanımlı mühendislerin üniversitede yetişme noktasında üniversiteler neler yapmakta. Tam da bu noktada bu işin en sorumlularından bir tanesi İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörü burada.

Sayın Hocam buyurun süreniz 15 dakika.

PROF.DR. MUHAMMED ŞAHİN (İTÜ Rektörü)- Teşekkürler.

Sayın Başkan, sevgili delegeler; mesleğimiz -ben o kadar eski değilim ama- çelik şeritle başlamış, bugün uzaya çıkmış durumda. Uydu teknolojileri, GPS, uzaktan algılama ve daha sonra Zeki Beyin de dediği, bilgi sistemleri. 1980’lere kadar klasik yöntemlerle mesleğimiz biliniyordu. 1980’den sonra GPS’in gelmesiyle, ama Türkiye’ye biraz daha geç geldi GPS; askerlerimizin sayesinde diyeceğim. Ama 1990-1995’ten sonra esasen tam olarak kullanmaya başlayabildik. Ve şu anda da GPS gerçekten altın çağını yaşıyor.

1999 depremlerinden sonra da aslıda coğrafi bilgi sistemlerinin geçmişi daha eski ama, özellikle Türkiye’de 1999 depremlerinden sonra coğrafi bilgi sistemlerinin önemi ortaya çıkmaya başladı ve büyük bütçeli projeler daha çok bu alana kaymaya başladı. Belediyeler, işte kent bilgi sistemleri, coğrafi bilgi sistemlerine daha azla önem vermeye başladılar. TÜBİTAK’ta biliyorsunuz 4 senedir sanırım yürütülen 1007 kamu kurum kuruluşlarının ihtiyaçlarına dönük bir program başlatıldı. Bu programının ilk projesi de CORS Projesi. O dönemin en büyük bütçeli projesiydi, o dönem verilen projeler içerisinde tabii mesleğimiz açısından da gurur verici bir şeydi.

Daha sonra biz de bir proje aldık İstanbul Teknik Üniversitesi olarak. Gerçi CORS Projesinin de içindeydik. Biz Teknik Üniversitesi tabii 1999 depremlerinden sonra, bir de İstanbul’da olmamız nedeniyle deprem bölgesinde ağırlıklı olarak deprem çalışmalarına öncelik verdik.

Devlet Planlama Teşkilatından İstanbul Afet Bilgi Sistemi Projesini aldık. Yürütücüydüm ben, şu anda da devam ediyor proje bu yılın sonuna kadar. İstanbul’da Afet Bilgi Sistemi Projesi yürütüyoruz, 3 senedir devam ediyor. Yaklaşık 2 milyon dolar civarında bir bütçesi var.

Daha sonra yine TÜBİTAK’tan 1007 kapsamında Afet Bilgi ve Meteorolojik Erken Uyarı Sistemi Projesi aldık, onun da bütçesi 6,6 milyon. Tabii Rize’de uygulandı bu proje. Yani, Rizeli olmam nedeniyle Rize’de uygulanmadı. Afetlerin en fazla olduğu, sel afetlerinin

Page 89: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

89

özellikle en fazla olduğu bölge Rize. Trabzon’da bir yağıyorsa Rize’de, hemen yanı başında Rize sahilinde beş yağıyor, beş katı kadar ve küresel iklim değişikliklerindeki projeksiyonlara baktığınız zaman önümüzdeki 100 yılda her tarafta yağışlar düşerken Karadeniz’de yüzde 30 artacaktır. Bu şu demektir, sel felaketleri daha fazla olacaktır.

Projeyi geçen sene tamamladık. Tabii Rektör olduktan sonra Rektör olarak proje yürütücülüğüm düşüyor. Onun için şu anda proje yürütemiyorum. Gerçi hepsi benim artık.

Şimdi ben iyiyim demekle tabii ki iyi olunmuyor. Yaptığınız işi bakılıyor meslek olarak. Çok iyi bir, diyelim ki bir toplantıya katılıyorsunuz, ilk defa katılıyorsunuz değişik meslek gruplarıyla ya da hoca olarak söyleyeyim ben. Hoca olarak katılıyoruz orada iyi bir konuşmacı olabilirsin, herkesi de etkilemiş olabilirsin, ama arkandan hemen senin web sayfana giriliyor, CV’ne bakılıyor, özgeçmişine. Ya bu söylediği kadar var mı, arkası sağlam mı? Ve ondan sonra bakılıyor ona göre sen bir dahaki toplantıya davet ediliyorsun ya da edilmiyorsun.

O nedenle “İş kişinin aynasıdır” atasözü günümüzde de geçerli. Biz yaptıklarımızla öne çıkmalıyız meslek olarak. Yani yapılanlara karşı çıkarak, işte şu yanlış bu yanlış demek değil de, proje olarak, büyük projelere imza atmak zorundayız.

Üniversitelerde öğrenci değişim programları var. Tabii bizim öğrencilerin İngilizceleri iyi olmuyor. Bizde yüzde 30 İngilizce eğitim var İstanbul Teknik Üniversitesinde. O bile yetmiyor. Şimdi bu değişim programları olmayınca size yurt dışından öğrenci gelmiyor. Siz gönderiyorsunuz ama, size öğrenci gelmiyor. Çünkü düşünün, kendinizi Avrupalı bir öğrenci olarak koyun Türkiye’ye geliyorsunuz, yani 1 seneliğine geliyorsanız 1 sene içerisinde derslerinizi tamamlamak isterseniz. Ülkenize döndüğünüz zaman eğitiminizin uzamasını istemezsiniz. E, Türkiye’ye gelip Türkçe de öğrenecek değilsiniz. Eğer İngilizce eğitim veren okullar varsa oraya gidiliyor, yoksa da gelmiyor. O meslek dalında genelde bizim dışımızda da İngilizce yüzde 30 kadarıyla da İngilizce eğitim veren başka okul yok.

Şimdi, duyduğum kadarıyla Okan Üniversitesi bir lisans bölümü açıyor, yüzde 100 İngilizce diye.

Değişim programları katkı sağlayamayınca öğrenciler arasında iş birliği kurulamıyor. Öğrenciler arasında iş birliği olmayınca öğretim üyeleri arasında da olmuyor. Öğretim üyeleri arasında iş birliği olmayınca da uluslar arası projelere imza atamıyorsunuz.

Dolayısıyla, öğrencilerinizin vizyonu dar kalıyor, yani mesleğimizin başlangıç noktası olan milimetre çapında kalıyor, belki santimetrelere kadar büyüyebiliyor ama, bunun şeyi, çözümü budur… (Kaset sonu)

…1.2 ya da 1’e çıkarılması öngörülüyordu. Şu anda 0.7’ye çıktı, aslında bu sene 0.9 olması gerekiyordu. Örneğin İsrail’de yüzde 4, yüzde 4, bizde daha 1’lere daha varamadık, İsrail’de bu oran yüzde 4 civarında. Avrupa Birliği 15 üye ülkenin, yani eski üyeler için söylüyorum ortalaması ise 1.8.

Page 90: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

90

Türkiye olarak, işte konuşmamda da söyledim. Dünya sıralamasında bilimsel yayınlarda her sene 1’er basamak atlıyoruz. Bunun da doğrusu o dönem atlamamızın nedeni işte doçentlik kriterlerinin merkeziyetçi bir şeye dönüştürülmesi. O dönem karşı çıkıldı ama, o zamanın YÖK Başkanı Kemal Gürüz’dü. O ülke için iyi oldu. Zaten yayınların çoğu da gençler yapıyor işte doçentliğe profesörlüğe atamak için. Profesör olduktan sonra da gene de yavaşlıyor yayınlar.

2005’ten sonra TÜBİTAK’ın bütçesi 40 trilyondu, 400 trilyona çıkarıldı. Daha sonra DPT bütçeleri de artırıldı ama, Türkiye’nin dünya sıralamasındaki yerinde fazla bir değişiklik olmalı. Her sene bir bir atlıyordu, 2006, 2007’de sıramızı 19’da kaldık, geçen sene 18’e yükseldik. Bunu nüfusa oranladığımız zaman 43’üncü sıradayız. Yani, toplam sayıda 18’inci sırada ama, 43’üncü sıradayız.

Üniversitelerin bu bütçe artışına karşı iyi bir sınav vermediğini ben düşünüyorum. Yani herkes kendi görevini tam yaparsa bu ülkenin de ihtiyacı budur bence. Herkes kendi görevini yaparsa Türkiye bir yerlere ancak o şekilde gelir.

Şimdi ekonomik kriz var diye dövünmenin de bir anlamı yok. Bundan kaçılacak değil, kaçamayız da. Yani, ister bu kriz bizim olmasın, işte emperyalistlerin olsun, ama bizi de etkiliyor. Sayın Başkanımızın dediği gibi teğet de geçmiyor yani; bizi de etkiliyor. Onun için bundan kaçamayız, ama bu tür şeyler genelde fırsat olarak da değerlendirilebilir. Yani, proje üreterek geçirebiliriz bu dönemleri. Biz Teknik Üniversite olarak da bunları yapıyoruz.

İşte giriş konuşmamda da söyledim. Yani, şu anda işte 132 dendi ama, yeni üniversiteler de kuruluyor, 140’a yakın üniversite var Türkiye’de. Ben şunu övünerek söylüyorum: Bu dönem bütçesini en fazla artıran üniversite bizim üniversite oldu. Ben Rektör olmadan önce işte benim rakiplerim benim için “Topograf” diyordu. Yani topograf mı İTÜ’yü yönetecek. Onu diyene de ben şu haberi göndermiştim, tabii mevcut rektördü bu, kendisi 65 yaşındaydı, hayatı boyunca 1 tane makalesi yoktu, station index, bir tane ARGE projesi yapmamıştı. Benim bütçem de işte üniversite bütçesinin 5’te 1’iydi. Bunun adı topografsa ben topografım dedim.

Tabii bu başarılar, bizim kişisel başarılar mesleğimizi bir yere getireceğine inanıyorum. Üniversitede de İnşaat Fakültesinde ilk defa bir, tabii 12 Eylülden önce arada geçiş dönemlerinde olmuştur, Gündoğdu Hoca dekanlık yapmış mı hocam bilmiyorum, öyle biliyorum. İlk defa bir meslektaşımız İnşaat Fakültesi dekanlığı yapıyor şu anda. Yabancı Diller Yüksekokulu Müdürümüz meslektaşımız, Meslek Yüksek Okulu Müdürümüz yine bir meslektaşımız.

Üniversitelere herkes tabii ki şikâyetçi, YÖK’ten şikâyetçi. İşte muhalefet partisiyle de, iktidarıyla da, ama herkes iktidara geldiğinde kimse o gücü kimseyle paylaşmıyor.

Yeni şeyler keşfetmemize gerek yok. Üniversitelerde tabii ki demokratik yapıdan da bahsediliyor. Yani, burada bilimde sayısal göstergeler söz konusu. Türk üniversiteleri, hepsi değil ama, Türk üniversiteleri Mütevelli Heyeti sistemine geçmediği sürece Amerika’da

Page 91: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

91

ve Avrupa’da olduğu gibi, örnekleri gibi, geçmediği sürece bu devam edecektir.

Bakın ne dedim sabah konuşmamda. Anabilim dallarını kaldıracağım dedim, 200 kişi, 200 tane koltuk tedirgin oldu. Yani, yurt dışında –çok argo şeyle söylüyorum, özür diliyorum- yani bir bölümde horoz 1 tane olur. Şimdi bizim anabilimde, bizim bölümde mesela 5 tane anabilim dalı var, inşaatta 10-12 tane var.

Kimse hesap sormuyor. Bugün rektör olarak atanıyorsunuz, 4 sene sonrasına kadar kimse size bir şey yapamıyor. Arada kimse bir yolsuzluk, bir usulsüzlük yapmadıysanız, mahkemece kanıtlanmadığı sürece kimse sizi yerinizden oynatamıyor. Üniversitenizi geriye götürdünüz, batırdınız, hiç önemli değil. İşte bu sistem bu açıdan iyi bir sistem değildir. Mütevelli Heyetinde rektör de tedirgin olacaktır, öğretim üyesi de olduğu koltukta tedirgin olmak zorunda. Yoksa ileriye gitmenin olanağı yok.

Benim üniversitemde 1000 öğretim üyesi var. Üniversite olarak yayınladığımız makale sayısı 550 civarında. Yani, 0.63’e denk geliyor. Yarısı, en azından 2 kişiden 1’i yaptığını düşünün yarısı akademik çalışma yapmıyor demektir, yani makale bazında. Ders veriyor veya belli bölümler var ki dersini verip gidiyor hoca, dışarıda işi var, kimse de müdahale edemiyor. Hele doçent olduktan sonra, doçent kadrosuna oturduktan sonra sizi cumhurbaşkanı dahi yerinizden oynatamıyor.

Çözüm tabii ki politikacılardadır iktidar ve muhalefetteki. Tabii birbirlerine güvensizlik olduğu için de, aman işte muhalefet diyor ki her şey yerinde kalsın, değişmesin, çünkü değişince bana sorulmayacak. Ama bu nereye kadar gidecek bilemiyorum.

Üniversiteler Mütevelli Heyeti sistemine geçmediği sürece bu bu şekilde devam edecek.

Bilmiyorum sürem bitti mi Başkan?

BAŞKAN- Bitti bitti.

PROF. DR. MUHAMMED ŞAHİN (İTÜ Rektörü)- Teşekkürler. (Alkışlar)

BAŞKAN- Evet, Rektör Bey de süresini zamanında tamamladı.

Tabii nitelikli ve donanımlı üniversitelerin açılmasının bir anlamı yok. Dolayısıyla, bu sadece bizim mesleğimiz değil, diğer meslek gruplarını da bir avantaj sağlamayacaktır. Mutlaka nitelikli ve donanımlı olması gerekiyor, ama Türkiye’deki işsizlik oranı dikkate alındığında bugün mühendislerin yüzde 20-25’i işsiz ise siz arz talep konusunu dikkate almadan her kasabaya, her köye ya da her ilçeye bir üniversite açacaksanız, hele de üretmeyen bir ekonomik anlamında bir konumdaysanız bunun sorgulanması gerekiyor. İster Mütevelli Heyet getirin ya da başka bir şey getirin sonuçta tabii ki bu sıkıntı hep olacaktır. Bir arz talep konusu, eğer bir meslek adamı yetiştiriyorsanız bu meslek adamına bu ülkede ne kadar gereksinim vardır noktasında bir tespitlerin, incelemenin, sorgulamanın yapılması gerekiyor.

Bunlar yapılmıyor. Yoksa tabii ki üniversiteler az önce Muhammed Beyin dediği gibi de üniversiteler ticarethaneye dönüştürülmemeli. Üniversiteler bilimsel bilgiyi üretme

Page 92: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

92

mekânları olması gerektiğini. Bunun yanında özellikle demokratik olması gerektiğini de söylüyoruz. Bunlar çok önemli konular, ama üniversiteler bir lise düzeyinde bir eğitim vermemeli. Eğer bir akademisyen dersini verip dışarıda ticarete dönüşüyorsa bu da yanlış tabii ki. Ama özele döndüğümüzde, mesleğimizdeki açılımlara döndüğümüzde en önemli konu herhalde şu: Bilim ve teknolojinin bu hızla geliştiği bir dönemde yeni üniversitelerdeki bu açılım nasıl sağlanacak, yeni genç mühendislere, genç mühendis adaylarına bu eğitim nasıl verilecek, bu açılım nasıl sağlanacak? Çünkü artık az önce hem Genel Müdür söyledi, hem Rektör ve de söyledi. Çok hızlı bir gelişim var, ister istemez işte CBS’den bahsediyoruz, modernizasyondan bahsediyoruz, yeniden yapılanmadan, mekânsal alt yapısının oluşturulmasından, hatta ve hatta daha da ileri gidip taşınmazın tahviline dönüştürüp fi nans sektörüne taşınmasını Genel Müdür söyledi. Bunların çok hızlı geliştiği bir dönemde bu eğitimin üniversitenin çok hızlı, çok iyi verilmesi gerekiyor.

Evet, şimdi sözü Celal Beştepe’ye veriyorum. Bilgisayar sunusu var değil mi Celal Beyin.

Süremiz Celal Beştepe 15 dakika.

CELAL BEŞTEPE (Harita mühendisi)- Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Sunumu doğrusu ben 15 dakika tasarlayarak hazırlamadım, yani biraz daha uzun sürecek bir sunum. Dolayısıyla, 15 dakikaya uyabilmem için de bazı bölümlerini atlayacağım. Onun için kusura bakmamanızı diliyorum.

Şimdi, isterseniz olayı daha rahat, serbest, hem mesleğimiz açısından, hem toplumsal, hem sosyoloji açısından, hem insanlık tarihi açısından bir kez daha bütün yönleriyle ele almakta yarar var diye düşünerek ben böyle bir sunum hazırladım. Çünkü mesleğimizi ve geleceği konuşacaksak demek ki, her sınıfın, her toplumun, her ulusun bir gelecek sorunu bugün de var, yarın da olacak, geçmişte de vardı.

Şimdi, demek ki geleceğini arayan ve gelecekle ilgili kaygılar taşıyan her insan, her sınıf, her toplum önce geçmişinden vazgeçemeyecek. Geçmiş, çünkü geçmiş günümüzü belirlemenin, çözümlemenin ve geleceği belirlemenin tek hazinesi olarak önümüzde durmaktadır.

Şimdi, mesleğimiz gelecek sorunu açısından böyle bir tarihsel yaklaşımın ışığı altında mühendislik, mimarlık mesleği genel olarak insanoğlunun tarihiyle başladığını biliyoruz. Tekerliğin bulunması, yazının Sümer’de, Babil’de kullanılması, keşfi , ateşin bulunması gibi hep insanoğlunun emeğinin ve işgücünün çabaları olduğunu da biliyoruz.

Mesleğimize baktığımızda ise bizim mesleğimizin uygarlık tarihinin ilk mesleklerinden biri olduğunun bir gerçeklik olarak ortaya çıktığını tespit ediyoruz. İlk dünya haritasının da günümüzden 2700 yıl önce Babiller tarafından bir tablet üzerinde çizili olduğu nereden bilinmektedir? Sümerlerde 50 yıldır sürmekte olan kil tablet kazılarından elde edilen tabletlerin çözümlenmesinden.

Page 93: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

93

Şimdi, bu Babillerin özelliklerinde… şehirlerinin haritalarından gerçekçi bir kartografya geleneğinin günümüzden 5 bin yıl önce oluşturulduğunu görüyoruz. Çünkü Mezopotamya’da bulunmuş olan haritaların hepsinin ortak özelliklerinin gerçekçi bir kartografyaya, sembollerin yüzlerce, hatta binlerce yıl değişmeden bir diğerinden diğerine geçtiğini, çizim tekniğinde hiçbir değişikliğinin görülmediğini biliyoruz.

Şimdi, bu binlerce yıl geriye dayalı süreç akarken önemli kırılma noktası diyebileceğimiz mesleğimizdeki her toplumsal olguda, her meslek alanında olduğu gibi bizde de önemli bir sıçrama noktası oluşturan Batlamyus’un asıl bilinen ismiyle, Ptolemaios’un, ama Batlamyus olarak da bilinen ölçülemezi ölçmek diye günümüze tercüme edebildiğimiz bir 13 ciltlik eserinde şöyle bir bölümünü size alıntı yapıyorum, aynen okuyorum.

“Coğrafyada dünyanın ele alınan bir parçasının özellikle oranlarının doğru olarak saptanıp söylenebilmesi için bütün dünyanın genişliği ve biçimiyle birlikte göğün altındaki konumunun da göz önüne serilmiş olması gerekir.” Ama devam ediyor Batlamyus, Milattan önce 150 yıllar. Diyor ki, “Bu tezin çözümleyecek bir bilime, imkânlara bu anda sahip olmadığımıza göre, yani yer kürenin herhangi bir parçasını ölçülebilmesi mümkün, ama ölçülebilen bu yer kürenin, parçanın dünya bütününde hangi bütünün parçası olduğunu saptamamız şu anda ölçülemez boyutta. O zaman görev başlıyor, ölçülemezi ölçmek.”

Dolayısıyla, ben bunu insanlık tarihinden, bu pratiğinden süzülüp gelen bütün harita mühendislerini, bütün meslektaşlarımızın gündemlerine ölçülemezi ölçmek gibi bir tarihsel görevle yüklü olduklarını, böyle bir anlamla, yüklenmiş bir anlamla karşı karşıya olduklarını düşünüyorum ve hatırlatmak istiyorum. Çünkü bugün küreselleşme çağında uydu, uzay ve bütün arkadaşlarımızın bahsettiği –tekrarlardan kaçınarak- teknolojilerin geliştiği bu bölümde bile dünya coğrafyasının 5 kıtasında 500 yılı aşkın bir teknolojik gelişmenin en üst noktası yaşandığı anda bile. İnsanlık olarak önümüze gelen, hele bu süreçte birçok olay ve olgunun hangi bütünün bir parçası olduğundan koparılan bir insanlık haliyle karşı karşıya olduğumuz gerçeği düşünüldüğünde işte o parçanın, o küreselleşme sürecinin hangi bütünün bir parçası oluşturduğunu analiz edemedikten sonra, yani Batlamyus’un ifadesiyle ölçülemez olanı ölçmedikten sonra biz önce insan olarak, sonra meslek olarak, sonra toplumlar olarak ilerletebileceğimiz, çözümleyebileceğimiz, insanlığın daha refah, daha mutlu, daha barış, daha demokrasi ortamlarında yaşabileceği çözümleri üretebileceğimiz olanaklardan yoksun kalacağımız gerçeğini vurgulamak istiyorum.

Bunları atlıyorum. Yalnız burada kadastromuzu da ilgilendiren, Türkiye kadastrosunu ve dünya kadastrosunu ilgilendiren bir yine tarihsel bir kırılmayı bilginize sunmak istiyorum.

Batlamyus sistemi 15. Yüzyılda, çünkü Batlamyus enlem ve boylamı ilk keşfeden haritacı. Yani, dolayısıyla haritacılığı jeodezik temellerine oturtan biri. Bunun sonuçları var, yalnız bu sonuçların en önemli yansıması yeni bir bilgi akışının yorumlanması. Yani Montesquieu’dan Jean Jacques Roosseau’ya uzanan bir dizi düşünür bu sayede, yani enlem ve boylamlarını kullanılarak nüfusun, coğrafi mekânların, konumsal bilgilerin

Page 94: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

94

ve bütün o küre bilgilerinin tek bir harita üzerinde gösterilir kılınması ve o değimle, sosyologların “Izgara” dedikleri, bizim enlem boylam dediğimiz bir harita üzerinde gösterilmesi Montesquieu ve Jean Jacques Roosseau’ya uzanan bir dizi düşünür nüfusun, hayat tarzlarının ve politik sistemlerin yeryüzüne dağılımını düzenleyebilecek maddi ve rasyonel ilkeler üzerinde spekülasyona girişmelerinin ortamını açmıştır.

Bunun arkasından da 15. Louis döneminde, Fransa’da bu imkânlar sayesinde mekânın meta olarak algılanması nedeniyle, yani sadece Fransa sınırları içinde değil, az önce Zeki Beyin bahsettiği, yani borsada da satsak bir ekonomik değer kazandırsak olayı Fransa’da 15. Yüzyılda, 15-16. Yüzyılda yaşanmış bir olaydır. Çünkü Louis’nin hem devlet bakanı hem ünlü fi zyokrat olan Turgot bu espriyle hızla Fransa’nın kadastrosuna girmiştir ve ilk bitirilen, dünya düzeyinde bu anlamda ilk bitirilen Fransa’da Paris’in kadastrosu olmuştur. Mekânın meta olarak kapitalizmin gelişme evresinde sadece Fransa sınırları içinde değil, bugünkü küresel dünya dediğimiz şeyde pazarlanabilmesini sağlayan bir şeydi. Yani, harita şöyle diyebiliriz: Harita mekânsal güzergâhların ve mekânsal öykülerin zengin çeşitliliğinin türdeşleştirilmesi ve şeyleştirilmesi diyedir bir tanım üretebiliriz.

Mekânın toplumsal hayat içinde, pratikte evrensel, türdeş, nesnel, soyut kullanımı için başka bir şey daha gerekiyordu, bu da meta olarak alınıp satılması idi. Anlattığım Fransa olayı bunun üzerine gelişmiştir, Turgot olayı.

Şimdi, şunu diyebiliriz özet olarak. Mesleğimizin özünü tarihinden bu yana –bendeki görüntü gitti, arkadaşlar yardımcı olsun, çünkü buradan izlemeye çalışıyordum- coğrafi , yani bugün mekânsal ve konumsal dediğimiz ölçmeler ve düzenlemeler oluşturmuştur ve oluşturmaya devam etmektedir.

Şimdi, 16. Yüzyıla kadar ve günümüze kadar geldiğimizde. Bugün daha yapıcı olarak hiçbir mekân politikasının toplumsal politikalardan bağımsız olmadığını görmekteyiz. Yani, gerek mekânsal konum bilgileri, gerek coğrafi bilgi sistemleri, gerek mekânsal bilgi sistemlerinin alt yapısını oluşturan bilgilerin derlenmesi, toparlanması, farklı tanım ve kavramlarla üretebileceğimiz yeni bir anlayışın dayandığı tarihsel sürecin içinde iz bırakan nokta tüm bu politikaların mekân politikasına içeriğini ve anlamını kazandıran toplumsal politikalar olmasıdır. Zaten asıl konuşmamız ve asıl sorgulamamız gereken konuya böylece hafi fçe seyahat etmiş oluyoruz, içine girmeye çalışıyoruz konunun.

Şimdi, bugün yepyeni bir alanla karşı karşıyayız. Bu anlattıklarım tarihsel süreç içinde duruyor. Birden, zamanı da iyi kullanmak açısından küreselleşme sürecinde sisteme damgasını vuran ulus devletler değildir. Nedir? Dünya kentleri sistemidir. Çünkü küreselleşmenin merkezlerinde yapılan bütün düzenlemeler ulus sistemlerin, devletlerin gerek parlamentolarına gerekse sınırları içine, eskiden gümrük duvarlarıyla örülmüş olan alanları elektronik ve teknolojinin gelişmesi, paranın hızla, milyonlarca doların, trilyonlarca doların bir gecede sınırdan girip çıkması gibi kapitalizmin programı kapsamında dünya kentleri sistemine doğru bir seyahat başlamıştır.

Şimdi, dünya kentleri sistemi –burayı geçiyorum, çünkü zamanım yetmeyecek, bunları da geçiyorum- evet, şimdi özetle 1960’daki dünya nüfusunun tamamı bugün kent

Page 95: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

95

merkezlerinde yaşamakta. Konumuz, neden bu konuya çok vurgu yapmak istiyorum. Konumuz mekânsal, konumsal, coğrafi bilgi sistemleri ve meslek alanının zenginleştirilmesi ve çeşitlendirilmesi bağlamında alanların açılması ama önce tanımlanması.

Bu dünya sistemlerinde, peki küreselleşme sürecindeki bu değişim bizim gibi ülkeleri de çok derinden etkilemiştir. Yani, bugün Türkiye nüfusunun yüzde 75’i kentlerde yaşamaktadır. Önümüzdeki 10 yıl içinde bu rakam 90’lara ulaşacağı öngörülmektedir.

Şöyle düşünelim. Gelişebilmek, toplumsal refahı sağlayabilmek, meslek alanlarını açabilmek ve zenginleştirebilmek için yatırım kaynaklarına ihtiyacımız olduğu vurgulanmaktadır. Sayın Genel Müdürümüz yatırım kaynakları konusunda dış, iç kaynakların nasıl harekete geçirildiğinden örnekler verdi.

Şimdi, Türkiye merkezi hükümetinin 2009, 2008 gerçekleşti. 2009 konsolide bütçesinin yatırımlara ayrılan bölümü 11 milyar dolardır. Türkiye yerel yönetimlerinin konsolide bütçelerinin yatırıma ayrılan bölümü 42 milyar dolardır. Sadece İstanbul Büyükşehir Belediyesinin 6,5 milyar dolarlık, konsolide bütçeyi söylüyorum, İSKİ’si ve bütün şirketleri dâhil. Yatırıma ayrıldığını düşündüğümde tek başına İstanbul 6 bölü 11 Başbakanlık demektir.

Dolayısıyla, yerel kaynakların, yerel yönetim kaynaklarının sadece 16 büyükşehir belediyesinin Büyükşehir Belediye Kanunları çıktıktan sonra, sadece belediye sınırları içinde kalan nüfusunun toplamı 33,8 milyondur. Sadece 16 büyükşehir belediyesinin bütçeleri toplamı, konsolide bütçe tabii 45 milyar YTL. dir.

Şimdi, hepimiz yüksek sesle şu soruyu sormalıyız: Kime; birbirimize.

BAŞKAN- Celal Bey toparlarsak…

CELAL BEŞİKTEPE (Harita mühendisi)- Evet, bu bitmeyecek, bir ara vereyim ben. Bir 5 dakika daha olursa tekrar devam ederim.

BAŞKAN- Anlamadım.

CELAL BEŞİKTEPE (Harita mühendisi)- Bitmeyecek bu keseyim, sonra bir 5 dakika vardı ya, soru gelmezse o 5 dakikayı ben kullanayım.

BAŞKAN- Peki o zaman 1 dakika şimdi verelim, 5 dakika sonra.

Buyurun.

CELAL BEŞİKTEPE (Harita mühendisi)- Şimdi bu bağlamda ele alındığında olaya mekânsal, kentsel bütün politikaların yeniden gözden geçirilerek bir yatırıma döndürülmesi bağlamında bilim, toplum ve demokrasinin geliştirilmesi bağlamında, meslek alanlarımızın çeşitlenmesi ve zenginleştirilmesi bağlamında gerçekçi bir tartışma zemininin üzerinde zeminini oluşturup onun işaret ettiği tartışmayı yürütebiliriz diye düşünüyorum.

Süre bitti.

Page 96: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

96

BAŞKAN- Şöyle yapalım, Celal Bey siz hiç ara vermeden siz bitirin, çünkü dağılmasın konu. Nasıl 5 dakika diye düşündük, onu şimdi kullanın, süre bitsin, en azından bu sunumu tamamlayalım olur mu? Ara vermeden tamamlarsak daha iyi olabilir.

CELAL BEŞİKTEPE (Harita mühendisi)- Peki, tamam teşekkür ediyorum.

O zaman bunları atlıyorum.

Şimdi burada az gelişmiş dünya ülkelerinin bu yaşanan küreselleşme süreci karşısında Latin Amerika ülkelerinin 7 tanesinde gerçekleştirilen her şeyin metalaştırıldığı, her şeyin değişim değeri haline getirildiği bir alandan kullanım değerinin esas alındığı bir alana doğru seyahati başlatmak gerekiyor.

Neden? Şu İstanbul. Şimdi sanayisizleşmenin, istihdam yaratmayan yatırımların, işsizliğin, spekülâsyona ve tamamen spekülâsyona dayalı bir büyümenin hiçbir toplumsal gelecek açmadığını, mesleki alanda da hiçbir gelişime yol açmayacağını görüyoruz. Çünkü kapitalizmin merkezinde yaşanmakta olan krizin –Hocalar anlattılar sabahki bölümde, belki bu bölüm oldukça eksik kaldı- gayrimenkule ve ipotek, konut ipotekli Mortgage türevlerine dayalı bölümün, çünkü sermaye yaşamış olduğu krizler karşısında birinci aşamada gerçekleştiği sermaye birikimini ikinci çevrime aktarırken üretim alanlarının daraldığı az gelişmiş ülkelerde tamamen ikinci çevrimini gayrimenkul rantları ve spekülâsyon üzerinde gerçekleştirmektedir. Bu İstanbul kentinin dönüşümü için bir örnektir. İstanbul kenti artık hizmet sektörünün olduğu, içinde kumarhanelerin, içinde otellerin, içinde iletişim merkezlerinin olduğu, ama asla ve asla üretim ve yatırım şeylerinin gerçekleşmediği bir kent.

Bunlar İstanbul kentlerinden, bu da Yaşar Hocaya bir gönderme yapayım. TOKİ projesine iyi bir örnektir. Benim evimin çok yakınında 4 milyon dolara. Bu bir yeşil alandı, TOKİ dönüşümüyle sermayenin kullanım değerinden değişim değerine dönüşünü çok örnek bir somut bir örneğiydi.

Bunları da geçiyoruz.

Bu da çok dillere destan Sulu Kule olayının kendisidir. Sulu Kule’nin de nasıl dönüştüğünü böyle göstermektedir.

Şimdi, geliyoruz bizim sanayisizleşmenin, istihdam yaratmayan ekonominin, emlak ve fi nansa dayalı iş dünyasının derinleşerek geliştiği bu süreçte sermayenin küresel ölçekte bütünleştirdiği mekânın bağrında eşitsizliğin, işsizliğin, yoksulluğun, güvencesizliğin ve mekânın metalaştırılmasının dünyası yaratılmıştır.

Harita mühendisliği olarak böyle bir dünyadan çıkış noktası bulamayacağımızı bir bilince çıkarmak istiyoruz.

Bu doğru bilginin, süratli iletişimin şu anda fi nansal ve spekülatif faaliyette olarak kapitalizmin merkezleri tarafından yoğun olarak kullanıldığını, dünya kentlerinde telekomünikasyon, sabit iletişim, link sistemi donatılmış geniş bir fi nansal, hukuk, ticaret, alt yapı hizmetleri ağına sahip olduğunu bilmekteyiz.

Page 97: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

97

Yeni politikalar konusunda değişim ve kullanım değerinin geliştirilmesi bağlamında ele aldığımızda şimdi buradan evrensel olan Bertolt Brecht’in bilim, bilimsel bilgi ile ilgili bir bölümünü sizlere aktararak uzatmadan bitirmek istiyorum.

“Bilimin tek amacı insanın çilesini hafi fl etmektir. Eğer bilim insanları kendilerini yalnız bilgi için bilgi toplamayla sınırlarsa bilim sakat kalacak ve yeni yeni buluşlar yeni dertler getirecektir. Zamanla keşfedilebilecek her şeyi keşfedebilirsin. Fakat ilerlemen insanlıktan uzak bir ilerleme olacak.”

Değerli arkadaşlar, harita mühendisliğini tarihsel süreci içinde insanlığın daha mutlu, daha refah, daha sağlıklı, daha planlanabilir, daha öngörülebilir, gerek yerleşim alanları, gerek yaşam alanları, gerekse teknoloji toplumsal ilişkileri, gerekse bilim ve toplum ilişkileri bağlamında mesleğimizin toplumsal boyutunu göz ardı eden politikalarla mesleğimizin gelişemeyeceğini, gayrimenkul alanlarında yaratılan spekülatif değerlerin geri dönüşünü, topluma geri dönüşünü sağlayacak politikaların, değer esaslı düzenlemelerin, bütün imar mevzuatının, bütün kadastro mevzuatının bu kapsamda bütünlük gibi perspektif içinde ele alınmadan dünyadaki gelişmekte olan, gelişmiş ülkelerde uygulanmakta olan modeller iyi irdelenmeden, oralardan iyi örnekler seçilmeden ve hele hele ben bildim bileli 15 yıldır bizim Kurultaylarımızda coğrafi bilgi sistemleri üzerinde tebliğler, makaleler verilmekte ve verilmeye devam edecektir. Bu doğaldır, ama bizler örneğin bugüne kadar kentlerimizin herhangi birinde hepimiz, meslek örgütümüz, üniversitelerimiz, kurumlarımız ve bizler, ayrım gözetmeksizin, ister özel sektör, ister kamuda çalışanlar. Bütün bilgi ve birikimlerini uygulanabilir, işleyebilir örnek olabilecek bir kent bilgi sistemi kurma üzerine yoğunlaştırmamış olmamız oldukça derin boşluklar yaratmıştır.

Benim son önerim. Böylesine bir örneği artık bundan sonraki Kurultaylarımızda veya coğrafi bilgi sistemi sempozyumlarında bir pilot örnek üzerinden hem mekânsal alt yapı boyutuyla, hem konum bilgilerini, hem TAKVİS bilgilerini, hem kadastro bilgilerini, hem imar planı bilgilerini ve onun bütün türdeşlerini üzerinde konuşabileceğimiz bir zemin üzerinden yürümeyi hepimiz tarihsel bir görev olarak önümüze almalıyız diyorum.

Ve teşekkür ediyorum hepinize. (Alkışlar)

BAŞKAN- Evet, kesmek istemedim, çünkü bütünlüklü olarak, gerçi çok slaytları geçmek durumunda kaldı Celal Bey.

Bu güzel sunumu için de kendilerine teşekkür ediyoruz.

Evet, biz ilk turu tamamladık.

Hocam söz istiyorsunuz.

Evet, mikrofon nerede? Evet, hemen Sevgili Ahmet Aksoy Hocamıza mikrofonu verir misiniz?

Soruları hep beraber alıyoruz, ama kısa oluyor tabii, çünkü süreçte geçti.

Page 98: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

98

SORU-CEVAPAHMET AKSOY- Acaba diyorum soruların yanında küçük açıklamalar da yapabilir miyim? Buna izin verirseniz çok mutlu olacağım. Çok önemli görüyorum çünkü.

Evet, ben değerli Celal kardeşimizin görüşüne tamamen katılıyorum. Geleceğe yönelik fi kir üretebilmemiz için geçmişi bilmemiz, çok iyi etüt etmemiz gerekir. Tabii geçmiş deyince çok 5 bin yıla uzanan bir geçmiş. Burada onu geleceğimiz için ayrıntılarıyla incelememiz gereği yok diye düşünüyorum. Ancak, Türkiye’de haritacılık biliyorsunuz ve kadastro cumhuriyet döneminden sonra yoğun bir biçimde kalkınmanın gerekliliği doğrultusunda ve o önemde ele alınarak sürdürülmüştür.

Geçmişe baktığımızda ne yazık ki kimseyi suçlamak burada çok abes olur, anlamsız olur. Günün koşullarına göre yapılan işlemlerde bazı olumsuz gelişmeler, olumsuz sonuçlar alınmıştır. Bunların başında büyük ölçekli harita ve kadastro çalışmalarının ortak bir jeodezik alt yapıya dayandırılmamış olmasıdır.

1976 yılına kadar yapılan çalışmalar, hele çok bağımsız, çok keyfi yürütülmüş, ancak 1976’daki bir Yönetmelikle yerel anlamda da olsa, yerel şekilde de olsa alt yapının nasıl oluşturulacağı hakkında önemli ipuçları verilmiştir, önemli kurallar, kuramlar getirilmiştir. Ancak, bu kuramların büyük ölçekli harita ve kadastro çalışmalarında ortak bir şekil, ortak bir değerleme ve uygulama olarak yapılması maalesef mümkün olmamıştır.

Şimdi geleceğe yönelik, bu yüzden özellikle geleceğe yönelik çok önemli görevlerimiz vardır. Fakat bu çok önemli görevlerimiz de bize belirtilmiştir bir bakıma, şekillenmiştir yani. Bu şekillenme bir, GPS teknolojisiyle Türkiye’de bir birim ağı yapısının oluşturulmuş olması birinci adım; çok önemli bir gelişme.

İkinci adım, Kadastro Yasasının son değişikliğiyle mekânsal bilgi sisteminin alt yapısının oluşturulması resmen bir kuruma verilmiş olması çok önemli. Ve üçüncü gelişme de, büyük ölçekli harita ve mekânsal bilgi sistemlerinin oluşturulmasına yönelik Yönetmelik.

Bu Yönetmelik zaten bundan böyleki çalışmaları ülke ağına bağlanma zorunluluğunu getirmektedir, çünkü tüm çalışmalar koordinat sistemi olarak ülke GPS ağına yahut da son gelişmelerle sürekli gözlem yapan GPS noktalarına bağlı olmak zorunluluğunu getirmektedir. İşte bu üç unsur gerçekten ciddi bir biçimde benimsenir de çalışmalar o doğrultuda yürütülürse o zaman bizim gelecekte ne yapacağımız ortaya çıkmış olacaktır. Neden? Çünkü mesleğimizin sonuç ürünü bundan böyle mekânsal bilgi sistemlerinin oluşturulmasıdır.

Şimdi Celal kardeşim mekânsal, konumsal, coğrafi şeklinde üç terim kullandı. Aslında bunların biraz farklılığı var. Mekânsal ve konumsal bilgi sistemi aynıdır, yani bazımız mekânsal diyoruz, bazımız konumsal diyoruz. Konumsal deyince yalnız bir bacak, bir ayak noksan kalıyor. Konumsal demek yatay düzlemdeki konum demektir. Mekânsal deyince üç boyutluluğu ifade eder ve gelişmiş ülkelerde de mekânsal bilgi sistemi olarak ifade edilmektedir.

Page 99: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

99

Coğrafi bilgi sistemi ise daha çok küçük ölçekli coğrafi bilgilerin, yani harita bilgilerinin kullanılması demektir. Ama bizim mesleğimizin, meslektaşlarımızın yüzde 99’u büyük ölçekli, yani…

BAŞKAN- Hocam toparlarsanız hocam…

AHMET AKSOY- 5 bin ve daha büyük ölçekli harita hizmetleriyle görevlidirler. O yüzden mekânsal bilgi sistemi gelecek için hedefi miz olmalıdır ve zaten öyle olması zorunludur.

Burada ben bir şeye değinmek istiyorum. Ben burada not aldım ama, acele ettiriyorsunuz. Şimdi Zeki Bey…

BAŞKAN- Hocam, ama bak 10 dakika oldu…

AHMET AKSOY- Çok önemli bir konuya değineceğim lütfen beni müsaade edin konuşayım.

BAŞKAN- Peki buyurun hocam.

Ahmet Aksoy Hocamızın sözüne itirazımız yoktur arkadaşlar.

Buyurun Hocam.

AHMET AKSOY- Zeki Bey bir noktadan bahsetti, fevkalade hoşuma gitti. Önce bir tenkit edeyim. Hep 2 yıl içerisinde kadastroyu bitireceğiz diyor, ama arada bir de işte bu ilk test kadastrosu diyor.

Şimdi, bir vatandaş kadastroyu bitireceğiz lafını duyunca hemen aklına şu gelir. Peki, ondan sonra Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü lağvedilecek mi, ortadan kaldırılacak mı? Kadastro bitmez. Kadastronun ilk aşamadaki çalışmaları bitirilir, yani konuşurken lütfen bunu ifade etmekte yarar var diye düşünüyorum ve özür diliyorum kendisinden bu uyarıyı yaptığım için.

Hoşuma giden bir ifadesi, zaten burada var. Modernizasyondan bahsetti. Evet, kadastro belki iş aşamada bitirilecek ama, asıl önemli iş ondan sonraki modernizasyondur. Çünkü, eğer mekânsal bilgi sistemini oluşturacaksanız onun belli kuralları vardır ve bu kurallar Avrupa Topluluğu ülkelerinde 1980 yılında belirlenmiş kurallardır. Ne olacaktır? Mekânsal bilgi sistemine alınacak bilgiler mutlaka belli standartta olacaktır, belli doğrulukta olacaktır; bir. İkincisi, ülke genelinde bir birim sisteme dayandırılacaktır. İşte bu birim sistemimiz şimdi var artık. Bir Yönetmelikle de ona zorunluyuz.

Şimdi benim sorum şu Sayın Zeki Beye. Mekânsal bilgi sisteminin alt yapısını oluşturacaksınız, ama mekânsal bilgi sisteminde sade kadastral bilgiler yok, daha başka büyük ölçekli harita bilgileri de girecek oraya. Ha, ama kadastro alt yapıyı oluşturursa diğer bilgiler de ona uymak zorunluluğunu hissedecektir. Bunda hiç kuşku yok.

Benim söylemek istediğim şey şu: Bunca yapılan kadastral çalışmalar var, bunlar en azıyla ülke ağına bağlı değil. Demek ki siz bu bilgileri mekânsal bilgi sistemine alacaksanız,

Page 100: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

100

yani oluşturmayı, taahhüt ettiğiniz sisteme alacaksanız bunlar hakkında gerçekten çok akılcı, çok bilimsel bazı önlemler almanız lazım gelir nasıl olacağı hakkında.

Eğer bu olursa o aman diğer harita, mesela hâlihazır harita bilgilerinin de mekânsal bilgi sistemine aktarılmasında aynı yol izlenecektir. Demek ki ben özetle diyorum ki, bakınız yani meslektaşlar için gelecek ellerimizde denilmiş, çok güzel.

Ben diyorum ki, bundan evvel olduğu gibi bundan sonra da mesleğimizin geleceği Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün ellerindedir. Eğer gerçekten evrensel boyutlarda ve evrensel özelliklerde, evrensel yöntemlerde mekânsal bilgi sistemini oluşturacaklarsa sorun kendiliğinden çözülecektir.

Çok uzattım, çok özür diliyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Sevgili Ahmet Aksoy hocamız konuşmasını şöyle bağladı: Gelecek ellerimizde, ancak Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü bu konuda çok büyük görev ve vebal altındadır.

Evet, yani sorumluluk altındadır, ben o anlamda yorumladım. Yani, sorumluluk Tap Kadastro Genel Müdürlüğünde diye. Doğru mu anladım hocam?

Peki, aynen, evet.

Bende 4 soru var onları okuyacağım, hemen Yaşar Bey kısa şeyden, evet buyurun Yaşar Bey.

YAŞAR…- Hepiniz hoş geldiniz, saygıyla selamlıyorum.

Demin üniversite stantlarını gezerken İstanbul Teknik Üniversitesinin standında geometrik mühendisliğinin tanımı var, adı vardı ve tanımı yapılmış. Şimdi bizim 9 tane üniversitede bölümümüz var ve buradan mezun olan arkadaşlar jeodezi ve fotogrametri mühendisliği bölümünden mezun olmuştur diye diploma alıyor artık.

Şimdi bir de geometrik mühendisliği çıktı. Bir kavram kargaşası, bir isim kargaşası mı yaratılacak bilemiyorum. Sivas Belediyesinin açtığı bir sınavda bir arkadaşımız jeodezi ve fotogrometri mühendisliği bölümünden mezun olmuştur diplomasıyla sınava müracaat ediyor. Komisyon diyor ki, hayır biz harita mühendisi istiyoruz, bölüm mezunu istemiyoruz diyor. Bu genç haritacılarda anlatılan gerçek bir olay.

Ben şimdi bu soruyu Sayın Rektörümüze, Sayın Yaşar Ağyüz’e, milletvekilimize hem siyasi yönünden, hem eğitim yönünden. Çünkü Anayasanın eşitlik ilkesi, fırsat eşitliği. Bunları da göz önüne alarak acaba bir kavram kargaşası mı, isim kargaşası mı, yani bir açıklık getirseniz çok memnun olurum.

Teşekkürler. (Kaset sonu)

BAŞKAN- …şimdi hemen başlık gireyim. Harita Kadastro Müzesi. Odamız ve Tapu Kadastro Genel Müdürlükçe ortaklaşa yürütülen bir proje. Danışmanlarından Arif Delikanlı bununla ilgili, Arif Abi bir açıklama yapacak ama, sorular bittikten sonra olur mu Arif Abi?

Page 101: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

101

ARİF DELİKANLI- Tamam, teşekkür ederim.

BAŞKAN- Tamam, arkada bir söz var.

-Sungurlu Kadastro Müdürlüğü saygılar sunuyorum.

Benim sorum şu: Burada mühendislerimiz var, akademisyenlerimiz var. Türkiye harita yapımındaki araç olan teknolojileri ilelebet dış ülkelerden ithal etmek zorunda mıdır değil midir? Bu konuda üniversitelerimiz diğer meslek örgütleriyle bir araya gelip bu aletleri üretme niyetleri var mıdır yok mudur? 50 yıl geçmiş kullandığımız aletlerin tamamı yabancı, bir.

İkincisi, uydularla ilgili dünyaya bedel ödemeye devam edecek miyiz etmeyecek miyiz? Bu konuda bir çalışma var mı yok mu?

Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Son soruyu bir daha yeniler misiniz, ikinci soruyu anlayamadım.

-GPS ile ilgili işte Rus uydusu, Amerikan uydusu sürekli bedel ödeniyor. Biz kaç yıl daha bu uydulara para ödeyeceğiz; kendi teknolojimizi ne zaman üreteceğiz; bu konuda bir çalışma var mı yok mu? Kendi yağımızla kavrulmaya ne zaman başlayacağız.

Teşekkür ederim.

METİN BULDUK- Evet ben almıştım ama mikrofonu sorabilir miyim?

İzmir Bölge Müdür Yardımcısı Tapu Kadastro Metin Bulduk. Benim sorum İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörü Muhammed Şahin’e olacak.

Az önceki konuşmanızda daha önce 40 trilyon kadar bir ödenek ayrıldığını ARGE’ye ve daha sonra bunun 400 trilyona çıkarılmasına rağmen üniversitelerimizin bu kaynağı gerektiği gibi kullanmadığından bahsettiniz.

Peki, biz ülke olarak maalesef fakir bir ülkeyiz. Bu 10 kat artırma rağmen, ülke olarak bu katkıyı vermemize rağmen üniversitelere niçin bu artımı bilimsel yönde kullanamamışlardır, bunun sebebi nedir?

BAŞKAN- Arkadan bir arkadaş, evet.

KERİM ATAMAN- Kerim Ataman, Karadeniz Teknik Üniversitesi öğrencisiyim.

Benim sorum da Muhammed Şahin’e olacak, Sayın Rektörümüze.

Mesleğimizin geleceğini yaşatacak olan biz öğrenciler, yaşayacak ve yaşatacak olan biz öğrenciler her üniversitenin kendi öngörülerine ders programları hazırlamalarını, bir birlik olmamasını, her üniversitede bir standardın oluşmaması biz geleceği yaşayacak öğrencileri nasıl etkileyecek, geleceği nasıl etkileyecek? Görüşlerini almak istiyorum.

Page 102: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

102

BAŞKAN- Evet, Atilla bey. Orada var mı soru pardon.

YALÇIN YENİARAS- Yalçın Yeniaras, Birtek Mühendislik.

Benim odayla ilgili meslektaşlarımızın yaşadığı önemli bir soruna el atmasını gereğini düşünüyorum. Arsa ve taşınmaz değerlemesi ile ilgili sıkıntımız var. Bu yasa çıktı, takipçisi SPK, 60’ın üzerinde birçok meslektaşımız sınava girdi, umut bağladı, büro açtı, ancak çok ucuz fi yata iş yapmak zorunda kalıyor. Çünkü SPK bunu takip etmiyor. Bankalar özellikle kendilerinin herhangi bir memuruyla arsa değerleme işlerini, ekspertiz işlemlerini yapabiliyorlar ve müşterilerine bunu 500-600-700 lira gibi yüksek bir değerle yapıyorlar. Oda mı takip edecek, kim takip eder bilmiyorum. Bu konuda mağdur olmuş bir sürü arkadaşım var bürosunu açmış kirasını ödeyemiyor.

Bir de Sayın Genel Müdürüme bir ricamız var. Biz Sayın Genel Müdürümüze, Zeki Adlı Beye güvendik kadastronun çok kısa sürede çok büyük aşamalar kaydetmesine destek verdik. Son 5 yıl içerisinde 70 yıllık cumhuriyet tarihinde üretilen kadar, 50 milyon hektar orman kadastrosunu yapmakla övünüyoruz biz de sizinle birlikte Sayın Genel Müdürüm. Ancak, birçok yörede, özellikle Karadeniz’de orman tespitlerini yaparken yükleniciler olarak çok önemli zaman kaybına, dolayısıyla gelir kaybına uğruyoruz.

Bunlarla ilgili şartnamelerimizde fi yat farkı ödemesi olmadığını biliyorum, ama bu sırf ormandan kaybettiğimiz zamandan dolayı yeniden bir bedel değerleme katkısı söz konusu olabilir mi?

Bundan sonraki ihalelerinizdeki şartnamelerde, özellikle 22A ile ilgili şartnamelerde tam kurumsallaşmış fi rmalar arıyorsunuz. Bu fi rmalardan tüm meslektaşlarımızın, sizin resmi elemanlarınız da dâhil çok kaliteli mekânlarda, çok iyi ortamlarda iş üretmesini bekliyorsunuz. Yıllardır hayal ettiğimiz şey buydu. Benim de 36 yıllık haritacılığımda özellikle hayal ederdim, ne zaman baraj şantiyeleri gibi kaliteli şantiyeler kuracağız?

Bu bir umut. Bu umuda ulaşmak için iyi kazanmamız gerekiyor. İyi kazanmak içi de sizlerin ihale yapıldıktan sonra bizlere o anlamlarda hesapta olmayan değer kayıplarını telafi edebilecek imkânları yaratmanızı bekliyoruz.

Bu orman kadastrosu ile ilgili kaybettiğimiz zamanda. Bir de uygun bulursanız, bilmiyorum tartışıldığını biliyorum, size iletildiğini biliyorum sıkıntılarımızın. Bilgilendirme askılarıyla ilgili çok ciddi anlamda zaman kaybı söz konusu olmuştu. Fiyat farkı olmadığını biliyorum ama, burada da yeniden bir değerleme, bir katkı yolu bulunabilir mi?

Bu konularda net cevaplar mümkünse bekliyorum Sayın Genel Müdürümüzden.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN- Evet, epey soru var. Son 1-2 soru alıp.

Hemen şu sorunun yanıtını ben vereyim. Bu SPK ile ilgili, taşınmaz değerlemesiyle ilgili biliyorsunuz o yasa SPK’yla ilgili ve Taşınmaz Değerlenmesi Uzmanları Birliği diye

Page 103: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

103

bir birlik kurulması süreci var. Bu konuda mesleki eğitim almadan, mesleki formasyon olmadan bir meslek sahibi olmak bilimsel olarak doğru değil. Dolayısıyla, sadece bir sınava girerek ki, bu sınava girenlerin hiçbiri, sadece 4 yıllık okul mezunu olması yeterli.

Dolayısıyla, böyle bir uzmanlık olamayacağı noktasında TMMOB’nin oluşturduğu rapor ilgili ana muhalefet partisine gönderildi ve ana muhalefet partisi de Yasanın o bölümüne iptal davası açtığını biliyorum.

Biz meslek olarak TMMOB’de 23 odayız, ki 60’a yakın meslek disiplini var bunun içerisinde. Hepimiz kendi alanımızda uzmanız. Dolayısıyla, bu uzmanlığı biz üniversitede 4 yıl eğitim alarak aldık. Yoksa sadece sınava girip 5 dersi vererek bir alanda uzmanlık olmaz. O emlakçilik alanında olabilir ama, taşınmaz anlamında, böyle bir meslek alanına, meslek sahipliğine, meslek adamlığına sadece bir sınavla bir belge alınacağını biz oda olarak, TMMOB olarak da karşı olduğumuzu söyleyeyim ve bu konuda da o davaya, Anayasa Mahkemesinde o Yasaya dava açıldığını biliyorum. Henüz sonuçlanmadı.

Evet, son, Şenol Hocamdan başlıyoruz, Orhan Bey, Sonra Atilla Beyle.

MURAT CESUR- Başkanım Murat Cesur ben arkalardayım, ayaktayım, buradayım.

Bir soru soracaktım ama…

BAŞKAN- Şimdi şöyle bir şey var, o mikrofondan buradaki seslerin çoğu anlaşılmıyor, niye öyle bilmiyorum ama o yüzden soruyu tekrar yineliyoruz. Buradan çok duyulmuyor.

MURAT CESUR- Görebiliyor musun, şöyle bir adım atayım.

BAŞKAN- Hayır ses o kadar kötü geliyor ki, evet Murat sensin değil mi? Evet Murat buyur. Başka mikrofon varsa değiştirelim hiç anlaşılmıyor. Şunu denerseniz, çünkü çok kötü ses geliyor oradan.

MURAT CESUR- Şimdi daha iyi galiba.

Şimdi Başkanım Genel Müdürümüze, Sayın Zeki Beye bir sorum var. Aslında bu genel, temel bir problem. Bu ülkemizin şu an teknolojisi gelişen ve sorunları çözülmeye çalışan bir ülke olarak değerlendirildiğinde sorunları çözme yöntemleri arayan bir ülkeyiz. Hani bir sürü sorunumuz var, onları çözerken yeni sorunlarla karşılaşıyoruz ve bunlar için yeni yöntemler geliştiriyoruz ve bulmak zorundayız.

Ben bir yazılım fi rması sahibi olarak ya da ne diyeyim ortağı olarak bir görüş ortaya sunmak istiyorum.

Şimdi, Genel Müdürlüğümüz coğrafi bilgi sistemleri konusunda da, diğer konularda da gerçekten başarılı işler yapacak. Hani şu ana kadar yaptığı, son yıllarda yaptığı başarılı işlere yenilerini ekleyecek. Ancak, mesela bir TAKBİS Projesi gibi çok büyük projelerde, farklı kurumları ilgilendiren projelerde bir pilot uygulama yapıldı. Biz o yıllardaki Genel Müdürlerimize sunumlar yapmıştık, o yıllardaki bakanlıklara kadar hani gittik geldik ama. Bir pilot proje bir fi rmaya verildi ve o fi rmanın ürünü üzerinden de bir yapılanmaya gidildi.

Page 104: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

104

Şimdi, Türkiye’de çok ciddi bir sıkıntı var. Tekelleşmeye giden, teknolojiyi belli kapılar arkasında sınırlayan bir sorun bu. Aslında eğer ki, Genel Müdürlüğümüzün coğrafi bilgi sistemleri üzerine aldığı bir sorumluluk da varsa ve şu anda yenileme çalışmaları, 2B çalışmaları, TAKBİS’in de 30 bölgede uygulandığını, yani pilot projesinin uygulandığını söylediniz.

Şimdi, buna yeni bir yöntem geliştirilmesi gerekiyor diye bir önerim var. Diyorum ki, diyelim ki Kadastro Genel Müdürlüğü taşrada veya merkez teşkilatında çalışan, sizinle diyalog halinde olan fi rmalar var. Bu konularda ben gibi, benim fi rmam gibi 5-6 tane fi rma Genel Müdürlüğün ihtiyaçları doğrultusunda üretimde bulunuyor. Yazılımlar geliştiriyor ve bunlarla sizin isteklerinizi çözmeye çalışıyor.

Şimdi, atıyorum 10 fi rmayız biz, siz 10 küçük birimde hedefl ediğiniz pilot projeleri bu 10 fi rmayı çağırsanız ve deseniz ki, -atıyorum size- 1 yıl ya da bilemediniz 2 yıl süre ve benim hedefl ediğim, kurumlar arası ilişkiyi tasarladığım ve bana bir bütçe yapın bu bütçe ile bu 10 pilot bölgede bunu uygulayın. Nasıl ki AVELSAN yapıyorsa aynı şekilde bir pilot uygulama. Bana da bütçeli bir uygulama fırsatı verin. Ben de size Türkiye’de gerçekten yerel, ulusal kaynaklarla neler yapılabildiğini göstereyim.

Şimdi benim elimde bu olanaklar var, ama bana bu fırsat verilmediği sürece…

BAŞKAN- Murat Bey soruyu…

MURAT CESUR- Sorum şudur: Bundan sonraki pilot uygulamalar sadece 1 pilot için mi yapılacak, yoksa gerçekten memleketimizin iyi pilotları var bunlara da fırsatlar tanınacak mı? Pilot projeler önemli, bunlar için yeni yetişen gençlere ve yeni fi rmalara da olanak sağlayacak bir yapılanma olması gerekiyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN- Evet, Şenol Kuşçu Hocam.

Hemen şuraya lütfen.

ŞENOL KUŞÇU- Konuşmacılara teşekkür ediyorum. Ben Şenol Kuşçu. 11 yılım uygulamada, 32 yılım da üniversitede.

Sayın Genel Müdürüm çok haklı olarak üniversite hocalarının da, üniversitelerin de uygulama projelerinin içinde olması gerekir dedi Sayın Genel Müdürüm. Ben bu işe canı gönülden katılıyorum.

Ancak, şöyle bir gerçek var. Ben o uygulamadan geldiğim için uygulamaya ağırlık veren bir öğretim elemanıyım. Fakat başıma gelmedik sıkıntı kalmıyor. Yani, öyle mesleki büyük projelerde yönetici olduk ve büyük projeler gerçekten. Bir inşaat mühendisi, inşaat hocası büyük bir barajın, mesela Atatürk Barajını yönetse, onu sonuçlandırsa sanıyorum o hoca çok değer bulur, kıymet görür sanıyorum. Ama yani bizim mesleğimizde bunu yapıyorsunuz, bu böyle projeyi uyguluyorsunuz. Bakınız akademik değerlendirmelerde uygulama projeleri o hocanın değerlendirilmesinde neredeyse hiç kale alınmıyor. Hiç

Page 105: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

105

alınmıyor. Şeyler, tek kriter citation index dediğimiz Amerikan ve İngiliz ihtiyaçlarına, yani Batı ülkelerinin gereksinimlerine ve kriterlerine göre hazırlanmış dergilerde yayınınız birinci öncelik. Burada en iyi bildiriyi dahi sunsanız üzerine bir çizik atıyorlar. Key study, yani lokal study şeklinde oluyor.

YÖK bir defa uygulamacılara, uygulama projelerinde görev yapacaklara bu yapacakları çalışmalarına değer vermesi lazım. Sayın Rektörüm, yani bizim sesimiz duyulmuyor. Ben işten daha fazla örneğin böyle bir uygulama projesinde üniversitemin bürokrasisiyle boğuşmak zorunda kalıyorum ve pişman oluyorum. Onun için Sayın Genel Müdürüm, sizin bu uygulamacıların içinde olması lazım, dünyanın her yerinde böyledir bu. Özellikle mühendislik alanında uygulamanın içinde olmayan bir hocanın bence eksikliği olacağını biliyorum, düşünüyorum. Ancak YÖK başta diyor ki, sen yayın yapacaksın, araştırma da değil bakınız dikkatinizi çekiyorum. Araştırma araç haline geliyor, amaç yayın yapmak. Yayın yapıp akademik yükselmek. Oysa yayın araştırmanın bir ürünü olması, araç amaç değişikliği olmuştur burada. Ben demiyorum ki citation index yapılmasın. Ama, uygulama projelerine, uygulama projelerinde yapılan çalışmalara da YÖK nezdinde, Sayın sen bizim sesimiz olduğu, bunlar kale alınsın değer bulsun.

Ben onu söylemek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN- Evet, Mustafa Bey var, Orhan Bey sizin var mı sorunuz?

Hemen şu ön tarafa. Evet, Orhan Bey buyurun.

ORHAN KASAP- Orhan Kasap.

Benim sorum Sayın Yaşar Beye. Bu kentsel dönüşüm konuları son yıllarda oldukça farklı şekilde, farklı basın ve kurumlar tarafından, siyasi olarak da farklı şekilde konuyor.

Bazı yerlerde güzel uygulamalar da görüyorsunuz, olması gerekir de diyorsunuz. Ama genellikle de ranta dönük oluyor. Biz imarda üçüncü boyutu olarak dikey rantı senelerdir tartışa geliriz. Bu konuların önüne geçmek veya daha yararlı hale getirmek için Mecliste İmar Kanunuyla ilgili bu konuları da kapsayacak bir şey var mı, bir çalışma var mı; kanun teklifl eri olacak mı?

Teşekkürler.

BAŞKAN- Atilla Bey.

ATİLLA AYDIN- Atilla Aydın.

Benim sorum Sayın Rektöre olacak.

Bilimsel yayında kişi başı değerin 0,6 civarında olduğunu söylediniz. Bunun geliştirilmesi ve artırılması konusundaki projeleriniz neler? Bu Mütevelli Heyeti önerdiğiniz, kafanızdaki düşünce olarak geliştirdiğiniz Mütevelli Heyetle bunu bir bağlantısı veya denetimi, teşviki var mı onu öğrenmek istedim.

Page 106: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

106

Sayın Genel Müdürüme bir şey sormak istiyorum. Konuşmaları arasında sayısal arazi modelinden bahsetti. Böyle bir proje yürütülüyor ve Türkiye genelinde üç boyutlu olarak geliştirilen bir projeden bahsetti, Harita Genel Komutanlığı ile birlikte yürütüldüğünden bahsetti. Bu projeyi biraz açabilir misiniz? Boyutu ve geleceğa ölçeği ne olacaktır, nasıl bir kapsamlı projedir, çok önemlidir. Tarımdan savunmaya ve mühendislik projeleri için çok önemli olan bu projenin aşaması ve etaplarını söylerseniz mutlu olurum.

BAŞKAN- Evet, son, Mustafa Bey var mı sorunuz, Mustafa Yıldız?

Efendim? Tamam mikrofonu vereyim öyle sor.

Son soru başka soru alamıyoruz.

Buyurun Mustafa Bey.

MUSTAFA YILDIZ- Benim farklı olacak sorum. Şöyle ki, çalışan elemanları, teknik elemanları, personelleri yeterli mi? Bir de özlük haklarını tam alıyorlar mı? Yani kadastro teşkilatının en büyük eksikliklerinden biri bana göre bu gibi geldi. Onun için soruyorum.

BAŞKAN- Evet, soruları tamamladık.

Ali Bey sizin mi sorunuz var? Son soru peki.

Buyurun, kısa olsun lütfen Ali Bey.

ALİ…- Evet, “Gelecek ellerimizde” diye bir slogan atmışız. Ama bu sloganda bazı arkadaşlar, bazı anlamlara, kavramlara karşı çıkıyor yani. Şimdi mesela bizim orijinal ismi Harita Kadastro Mühendisliği. Kimi okullarda Jeodezi Fotogrametri Mühendisliği diye adlandırıyor.

Şimdi, Muhammed Beye ben destek veriyorum, geometrik mühendisliği demiş, diyebilir. Yani, aslında bunlar tartışmaya açılması lazım. Coğrafyayı bile elimizden kaçırmışız, ondan sonra coğrafi bilgi sistemine eğer bu şekilde sahip çıkmazsak onu da elimizden kaçırırız. Yani bunları tartışıp irdelemek lazım.

Bu konuyu Muhammed Beye sormak istiyorum bu konuyu.

BAŞKAN- Evet, çok teşekkür ediyoruz.

Bende de yazılı sorular var, bunları çok hızlı okuyup hemen soruları yanıtlamak üzere panelistlere sözleri vereceğim.

Arif Abi şimdi mi açıklarsınız, sonra mı açıklarsınız.

Şimdi açıklayın Abi buyurun.

Biliyorsunuz geçen dönem Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü ile birlikte yürüttüğümüz ve İstanbul’da, Sultanahmet’te Bölge Müdürlüğünün bulunduğu binada Harita Kadastro Müzesini kurma çalışmalarını başlattık. Arif Abi de Danışma Kurulunda görev alıyor.

Buyurun Abi açıkladığınız bilgi var, buyurun.

Page 107: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

107

ARİF DELİKANLI- Mesleğimizi seven insanların, meslektaşlarımızın çok mutlu olacakları bir haberi aktarıyorum.

Başkanımız kısaca özetledi. Kadastro Genel Müdürlüğü ile bizim odamız, yönetimi bir protokol yaptı. Bu protokol gereği mesleğimizin müzesin kurulması aşamasına girdik. Protokolde müzenin yeri belirli. Müzenin amacı, bu mesleğin, bakın biraz evvel Celal Beşiktepe arkadaşımız 5 bin yıl önce yapılan haritadan söz etti.

Bir mesleğin ileriye gitmesi için önce kendini iyi tanıtması gerekir. Başkaları beni tanısın diye beklersek doğrusu hiçbir şey elde edemeyiz. Mesleğimizi tanıtmanın araçlarından bir tanesi de bu mesleğin bir müzeye kavuşturulmasıdır. Bu mesleğin müzeleri dünyanın başka yerlerinde de var. Bizim ülkemizde de bu müze kurulacak. Bunun için Odamız ve Kadastro Genel Müdürlüğü yöneticilerine çok teşekkür ediyorum huzurunuzda.

Şimdi, müzenin kurulması aşamasında çok fazla vaktinizi almamak için bir etaptan söz etmek istiyorum.

Müze olayı kolay değil, iğneyle kuyu kazmaya benziyor, ama başardığınız zaman elde ettiğiniz sonuç müthiş. O nedenle bu iğneyle kuyu kazmaya biz başlayalım.

İlk yapılacak şey müzede sergilenecek olan envanteri ortaya çıkarmaktır. Müzeler, Kültür Bakanlığına bağlı Müzeler Genel Müdürlüğü bunu talep ediyor. Siz müze kurarsınız ama, ne orada, ne sergileyeceksiniz?

E, ben tabii jeodezi aletlerinden tutun, fotogrametri aletlerine kadar, kartografyanın bütün çalışmalarını ortaya dökecek, 5 bin yıllık haritacılık geçmişine ilişkin birtakım belgeleri, bilgileri sergileyebileceğim bir mekân istiyorum. Hatta daha ilerisini sorarsanız belki taşınmaz malın hikâyesinin araştırmacılar tarafından gelip araştırılabileceği bir müze istiyorum. Bunun için hep beraber olmalıyız ve işin altına, taşın altına elimizi sokmalıyız.

Ben şimdi şunu öneriyorum kısaca. Her kurumda, her odamızın şubesinden müzeyle ilgili olacak bir arkadaş yönetimlerimiz saptasın. Bizim şubelerimizde Genel Merkezimiz şey yapsın, müzeyle ilgilenecek, müze konusunda bize destek olacak, yardım edecek arkadaşlar. Biz müze kuruluşunda çalışanlar Odamıza e-mail adreslerimizi de bildiririz, düşüncesi olan. Bakın bilgi, belge, alet, edevat veremeyecek olan bile düşüncesini bize yansıtsın e-mail aracılığıyla. Bunları yayınız lütfen. Ve böylece bu kitle hep beraber bu müzeye kavuşmanın yollarını arayalım, bulalım.

Teşekkür ediyorum, şimdilik bu kadar. (Alkışlar)

BAŞKAN- Evet, biz Arif Delikanlı Abimize ve yine Ahmet Yaşayan Hocamıza bu çalışmalarından dolayı ayrıca teşekkür ediyoruz.

Müsaadenizle ben çok hızlı gelen soruları okuyayım.

Yılda 11 üniversiteden 930 civarında mühendis ve mimarın, bunun çok üstünde teknisyen mezun olması ve mesleğimizin katılması en önemli sorun olarak görünüyor. Soru bir,

Page 108: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

108

ihtiyaç planlamasına göre bu sayı yeniden belirlenebilir mi, bugünün şartlarda bu mümkün olabilir mi?

İki, parasal kaynaklarla eğitim elemanları birkaç üniversitede toplanıp daha nitelikli ve donanımlı eğitim sağlanabilir mi?

Soru üç, yurt dışındaki eleman açığı biliniyor. Ama, o zaman da bilgisayar, yabancı dil, teknoloji ve ulusal standartlar gerekiyor. Bu konuda çare nedir”

Panelistlerin hepsine bu soru, genel gelen bir soru.

Evet, diğer bir soru.

2 yıl önce Kurultayda alınan bir karar gereği üniversitelerdeki bölümlerin isimlerinde “Harita Kadastro Mühendisliği” diye bir karar alınmıştı. Bu ne oldu diye bir soru var.

Diğer bir soru, Panelimizin konusu “Mesleğimiz ve gelecek, “ ancak gelecek konusunda ve gelecekte harita kadastro mühendislerini bekleyenler nelerdir? Bu konuda Panelde gerekli açılım yapılamadı.

Odamızın gelecekle ilgili böyle bir ARGE çalışması var mı? Sayın Oda Başkanından bu soruyu ben rica ediyorum.

Diğer bir soru Sayın Genel Müdüre. Taşımaz değerlemesinde meslek disiplinimizin yer alacağı sanki vurgulandı gibi, bu konuyu açabilir misiniz teşekkür ederim diye bir soru.

Bugün Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya gibi ülkelerde üniversitelerin eğitiminde ikinci dilde öğrenim yapan kaç üniversite vardır. Bizdeki üniversitelerde Türkçe eğitim neden yetersiz, ki ikinci bir dilde eğitim vermek isteniyor. Saygılarımla.

Evet, herkes, tüm panelistler 5 dakika demiştik soru biraz, zaman da geçti, 4 dakika demeyeceğim. Genişçe, kokteyle kadar buradayız. Yarım saatimiz var zaten.

Sırayla başlayalım isterseniz.

Hocam sizden başlayayım.

Buyurun.

PROF. DR. MUHAMMED ŞAHİN (İTÜ Rektörü)- Not alabildiklerimi cevaplayayım.

Harita mühendisliğiyle ilgili Üniversiteler Arası Kuruldan 1 ay önce sanırım, 1,5 ay önce şöyle bir karar çıktı. İsteyen bölümler “Harita Mühendisliği” adını alabilir, isteyenler de “Geometrik Mühendisliği” adını alabilir. Bu karar, Üniversiteler Arası Kurulda alınan bu karar YÖK’e öneriliyor, yani kesin karar değil. YÖK’ten de takip edebildiğim kadarıyla komisyonlardan geçmiş durumda ve YÖK Genel Kurulunda şu anda görüşülecek. Yani, isteyen üniversiteler harita mühendisliği adını alabilecek, isteyenler de geometri.

İTÜ daha önce bu üniversiteler içerisinde –şimdi tartışma açılacak ama- gerek yok, peki. Yani, benden önce alınmış bu karar, ben Rektör olmadan önce alınmış bu karar.

Page 109: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

109

Şimdi, ikinci soru Amerika, İngiltere, işte Avrupa’da ikinci dilde eğitim yapan bir kurum var mı diye. Bir kere Amerika ile İngiltere’yi ayrı tutalım. Onların ikinci bir dile ihtiyaçları yok. Avrupa’da böyle bir eğitim var mı İngilizce eğitim veren. Onlar da yavaş yavaş başladılar onu da söyleyeyim. Almanya ve Fransa’da özellikle, Hollanda’da var zaten. Ama, buradaki sorun şu: Avrupa’da İngilizce sorununu ilk ve ortaöğretimde çözüyor Avrupa. Şimdi deniyor ki, Türkiye’de çözün. Türkiye çözemez. 17 milyon üniversite öncesi eğitim gören genç var, üniversite öncesinde 17 milyon Türkiye’de. Üniversitede de 2,5 milyon. Bugün hükümet dese ki ben tüm üniversiteleri İngilizce eğitime geçireceğim dese, 2,5 milyona İngilizce öğreteceğim dese bunun için ne ekonomisi yeter, ne alt yapısı yeter, ne de okutman kadrosu var.

Bu nedenle 17 milyona Türkiye’nin İngilizce öğretebilmesi şu anda imkânsız gibi görünüyor. Ama dünyada da bir globalizasyon var. Burada, bundan da kimse kaçamaz. İstediğiniz kadar benim değil deyin bu. Ama bundan da kimse kaçamaz. Bu ortamda İngilizceyi kimiyi biliyorsa o öne geçecektir mühendisleriyle birlikte.

Aletleri dışarıdan mı alacağız hep, uydulara ne kadar daha bedel ödeyeceğiz. Şimdi bedel doğrusu aletleri alırken ödüyoruz zaten. Şimdi bu aslında harita mühendisliği olarak bizim işimiz değil, elektronikçilerin işi. Doğru bu konularda biz geri kaldık çok, ülke olarak geri kaldık. İşte bunun için 2002’de Teknoloji Geliştirme Bölgeleri oluşturuldu, TEKNOKENT’ler. Patent üretsinler, teknoloji geliştirsinler diye. Sabah örnek vermiştim. Vergi muafi yetlerinden faydalanmak için, birçok TEKNOKENT şirketinde şirketler vergi muafi yetinden faydalanmak için orada oldukları ortaya çıktı. Geçen sene Cumhurbaşkanımız Devlet Denetleme Kurulunu göreve çağırarak aktif durumda olan 19 TEKNOKENT şirketindeki çalışmaları inceliyor ve kendi web sayfasında da ilan ediyor.

Orada görülüyor ki, yani birçok TEKNOKENT şirketindeki şirketler gerçekten teknoloji üretmek yerine vergi muafi yetinden faydalandıkları için orada duruyorlar.

TÜBİTAK’taki ARGE bütçesi 40’tan 400’e çıktı, üniversiteler neden faydalanamadı veya değerlendiremedi, Türkiye’nin kaynakları bu kadar şey mi?

Şimdi TÜBİTAK’taki 40 trilyonun 37’si personel gideriydi zaten, 3 trilyondu yani daha önce. Onun için 400 büyük bir rakam değil. Kaldı ki, bu sadece üniversitelere verilen bir rakam değil, kamu kurumları var. Kamu kurumlarıyla ortak yürütülen projelerdedir.

Şimdi bunun aslında biraz daha politik şeyi vardır bunu cevabı. Geçmiş dönemde hepimiz yaşadık. İşte YÖK’le hükümet arasındaki kavgalardan üniversiteler zarar görmüştür. Bu konuda daha fazla detaya girmeyeyim isterseniz. Yani birçok üniversite rektörü tamamen kendisini bu arenada gördü o dönemde YÖK de dahil olmak. Gerçekten o döneme ait çok ciddi şeyler, atılım projeleri yapılmadı. Burada herkesin payı vardır.

Bir öğrencimiz her üniversitenin ders programları farklı diyor. Doğrusu biz 1996’da yeniledik ders programlarımızı ve yine kızacaksınız ama ABET, Amerika’daki bir ABET Organizasyonu tarafından akredite edilmiştir 2004 yılında. Ona uygundur, Yıldız sanırım bize benzer, Konya da öyle biliyorum, Karadeniz de uyuyor. Hangi

Page 110: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

110

üniversiteden bilmiyorum arkadaşımız ama, KTÜ’den mi? Yani, bir standardizasyon var aslında genelde. Tabii bazı üniversitelerde öğretim üyesi eksikliği nedeniyle bazı dersleri açmamış olabilirler.

Uygulama projelerinde akademik değerlendirme dikkate alınmıyor diyor hocam. Hocam onu yapınca zaten para kazanıyorsunuz hocam. Uygulama projelerinden. Şimdi uygulama projeleri aslında sorun şu: Üniversiteler niye yapamıyor, döner sermaye nedeniyle yapamıyor. Sorun oradadır. Eğer, 3 liralık bir işe 100 lira teklif vermeniz gerekiyor. Bu da şu demektir: Dışarıdaki birisi size ihtiyaç duymadığı sürece size gelmiyor demektir üniversiteye. Tabii burada şu da var: üniversitelerin de, şimdi bir sanayici üniversiteye bir iş veriyor, proje veriyor, diyor ki ben işte 3 günde bu projeyi istiyorum. Hoca diyor ki, ben işte akşam 5’te mesaim bitiyor, hafta sonu tatilim var, gelecek hafta tatile gideceğim derse tabii sanayicide hocayı sıkıştıramıyor. Bu nedenle geçmişte çok projeler gitmiştir.

İşte bunların hepsinde aslında şeyi TEKNOKENT’lerde yatıyor. Yani, sanayi üniversite işbirlikleri bu TEKNOKENT’ler sayesinde olması gerekiyordu.

Atilla Beyin bir sorusu. İşte uluslar arası indeksli dergilerde 0.63, o benim üniversitedeki oran. Şu an Türkiye’deki öğretim elemanı sayısı 90 bin civarında, yani hepsini katarsanız 90 bin. Türkiye’de üretilen yıldaki makale sayısı 21 bin. Yani, 0,63’ün de çok altında.

Bunun için şu anda yapılabilecek tek şey üniversitelerin ya da YÖK’ün teşvikleri olabilir, maddi teşvikleri. Biz de üniversite olarak Rektör olduktan sonra 2009’dan itibaren bu yayın yapanlara maddi olarak destekleyeceğimi, nakit olarak belli bir miktar ödeyeceğimi, makale başına şimdi söylemeyeyim ama, yani 1000 lira olarak başlayacağız ama, daha sonra bunu yükselteceğiz.

Bunun dışında başka bir şey yapamıyorsunuz maalesef. Kriterleri, atama kriterlerini yükseltebilirsiniz. İşte kıyametler kopar. Şimdi mütevelli heyetin bunlarla bağlantısı ne diyor? İşte onu aslında söylemiştim. Yani, şu anda ne rektöre 4 sene boyunca kimse dokunabiliyor. Hiçbir şey yapmak zorunda değil rektör, hiçbir radikal karar almaz, çünkü 4 sene sonrasını düşünür, 4 sene sonra da aday olacak. 4 sene hiçbir şey yapmadan geçirebilir. Şu anda bir üniversitenin rektörü –işte daha önce de örnek verdim- hayatı boyunca bir tane makale yapmamış, hayatı boyunca ARGE projesi yapmamış birisi bir üniversitenin rektörü olabilir ve o üniversiteyi yönetebilir.

Genelde orada onu yönetenlerdeki kafa da şudur. Bir genç yurt dışına sempozyuma gidecekse, deniyor ki turistik geziye gidiyor. Yani, bu nedenle yayın yapmayan, bilimsel uygulama projesi olsun, şey projesi olsun yapmayan öğretim üyelerinin üniversitenin yönetiminde olması yapacakların, yapmak isteyenlerin önüne gerçekten bir engel oluyor.

İşte mütevelli heyetin dünyadaki örnekleri, gelişmiş ülkelerdeki örnekleri diyoruz. Gelişmiş ülkelerde Amerika, Avrupa’yı örnek alıyoruz. Buradaki örnek budur. Bir sene boyunca rektörün performansı değerlendirilir yetersiz görülürse görevden alınabilir. Rektör oturduğu yerde rahat oturamamalı, dekan rahat oturamamalı, öğretim üyeleri de aynı şekilde.

Page 111: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

111

Şu anda tabii ki devlet maaşlarımızı veriyor, icabında hiç ders vermiyoruz bazı hocalarımız, 2 saat ders veriyoruz ondan sonra dışarıda ya kendi eşimizin üzerine bir şirket açıyoruz ya da arkadaşların şirketlerinde çalışıyoruz. Bu şekilde bu kadar bilim olur Türkiye’de.

Tabii ki bu radikal şeyleri de yapınca çok tepki alıyorsunuz, ama ben alıyorum üniversitemde. Atatürk’ün bir sözü var “Devrimler ekseriyetin rızasıyla olmaz.” Ama burada da cesur olmak gerekiyor.

Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Sayın Rektöre biz de teşekkür ediyoruz.

Özellikle son olarak vurguladığı konu çok önemli. 11 bin üyemiz var, ki bunun yüzde 35’i kendi adına büro ve şirketi var ve artı yüzde 25, yani üyelerimizin yüzde 60’ı, 65’i özel sektörde kendi adına ya da ücretli olarak çalışmakta ve eğer bu meslektaşlarımızın yapabilecekleri işleri üniversiteler ve bilim insanları bu uygulamadır, bu araştırmadır deyip bir şekilde alıyorlarsa tam da ticaretin ortasında demektirler ki, bu da çok yanlış. Bunu odamız reddediyor; bunu bir kez daha söylüyoruz.

Sanıyorum Sayın Rektör de buna işaret etti.

Buyurun Sayın Genel Müdürüm.

M.ZEKİ ADLI (Tapu ve Kadastro Genel Müdürü)- Evet, teşekkür ederim.

Tabii akşamın bu saatinde neredeyse zannediyorum 2.5, 3 saate yakındır, sabrınızı da taşırmak istemeyiz, bir hayli zaman da geçti.

Ben hemen kısa kısa sorulara şey yapayım.

Önce Ahmet Hocamın sorusundan başlayalım. Tabi Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün ciddi bir sorumluluğunun olduğunu vurguladı ve mekânsal bilgi sisteminin alt yapısının oluşturmasıyla ilgili ne yapıyorsunuz dedi hocam.

Şimdi, değerli meslektaşlarım, ha bir de şeyi vurguladı, yani kadastro bitti, işte siz kadastroyu bitirdiniz kadastro hâlbuki yaşayan bir hizmettin, nasıl böyle bir laf kullanırsınız gibi zannediyorum bir şey söyledi.

Şimdi Hocam zannediyorum orada benim o kadastro yaşayan bir hizmettir bitmiyor ki nitekim bitmediğini de gösterme, örnek olarak vermek için de modernizasyon projesinden bahsettim. Zannediyorum siz o cümlemi atladınız. Ben onu vurguladım, özellikle vurguladım. Kadastro gerçekten yaşayan bir hizmet, hiçbir zaman bitmez. Dolayısıyla, dedim ya biz bunu fi ilen yaşıyoruz şu anda, kurumda da yaşıyoruz.

Mekânsal bilgi sisteminin alt yapısının oluşturulmasıyla ilgili de biz malumunuz son kadastro çalışmalarının tamamını sayısal ortamda üretiyoruz ve ülke koordinat sistemine dayalı olarak üretiyoruz. Bundan sonra modernizasyon projesinde de yine hedefi miz bunu müdürlük bazında olayı ele alıp öncelikle koordinat dönüşümünü sağlamak. Önce ülke koordinat sistemine dayalı bir koordinat dönüşümü sağlayıp, daha sonra buna dayalı

Page 112: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

112

olarak sayısallaştırmaları yapmak, arkasında da bu sayısallaştırma sonucunda ortaya çıkan tabloya göre de yenileme yapmak. Yani böyle bir mantık üzerine gidiyoruz, ki biz bunu tabii birçok meslektaşımızla, hocamızla da paylaştık. Doğrusunun bu olduğu söylendi bize, biz de buna inanıyoruz. Ha, farklı bir şey varsa tabii ki bunu da değerlendiririz ve şartnamelerimiz vesaire de hep bu noktada hazırlandı, bu çerçevede hazırlandı.

Yalçın Bey, işte özellikle ormanla ilgili bir üretimden bahsetti mi, bu çerçevede ilave para alamadıklarını, iyi ortamlarda hizmet edebilmek için tabii şeylerin birtakım maddi kayıplarının karşılanması gerektiğini. Özellikle bilgilendirme ilanından sonra kayıplara uğradığı noktasında birtakım şeyleri oldu, serzeniş mi diyeyim veya talep mi diyeyim, yakınma diyeyim. Evet, yakınma belki daha uygun olacak.

Şimdi değerli meslektaşım, tabii ki biz kadastro işleri bizim kurum içinde, sektör içinde bir ilkti, dolayısıyla bu ilklerde muhakkak atladığımız birtakım şeyler oldu, biz bunu kabul ediyoruz. Ama şunu samimiyetle söyleyeyim. Biz daha sonraki şartnamelerimizi hep geçmişteki eksiklikleri tamamlayarak oluşturduk. Ve en son da modernizasyon projesiyle de buna son şeklini verdik. Ama gerek uygulama içerisinde gerekse zaman içerisinde tabii ki birtakım şeyler oldu, zorunluluklar karşımıza çıktı.

Mesela, bu bilgilendirme ilanıyla ilgili şu anda şöyle geriye dönüp baktığımda iyi ki de bu bilgilendirme ilanını koymuşuz, bu normalde yasal bir şey değil. Yani yasada böyle bir şey yok. Ama vatandaşın mağdur olmaması için bunu yapmak zorunda kaldık, idari bir karar almak zorunda idim ve bu kararı da aldım. Ha, belki müteahhitlerimiz kısmen de olsa bir maddi kaybı olmuştur. Bunu da ben telafi etmek için yasal bir telafi yolu varsa gayet tabii memnuniyetle ederiz. Ama değilse bundan sonraki çalışmalarda zaten bunu koyduk şartnamelerimizin içine. Bu telafi ediliyor.

Şunu da söyleyeyim: Gayet tabii biz bu telafi leri yapıyoruz ama, biraz da özel sektörümüz kendisine iğneyi batırmalı diye düşünüyorum. Kırımları yüzde 70-80’e vardığı bir noktada tutup da buradaki işte efendim şunu niye telafi etmediniz deme noktasında da bence bir özeleştiri yapmakta yarar var. Çünkü, biz bundan ciddi rahatsızız. Yani, son geçen seneki ihalelerimizde yüzde 70-80’e varan kırımlar oldu. Bunu engellemek için Odanızla girişimde bulunduk, işte Başkanım yanımda. Müteahhitlerimize defalarca ikazlarda bulunduk yapmayın etmeyin, bu sektörü kötüye götürür, kurumu kötüye götürüyor. Sonuçta kırımların yüksek olması bizim de aleyhimize. Çünkü, işlerimiz de sağlıklı yürümüyor. Müteahhidimiz bu sefer ne yapıyor? İşte şantiyeyi iyi tutmuyor, eleman bulunduramıyor, donanım bulunduramıyor, sağlıklı iş yapamıyor, zamanında iş bitiremiyoruz. Bunlar hep sorun olarak karşımıza çıkıyor. Biz de bu rahatsızlığımızı dile getirmiş olayım.

Murat Beyin bir şeyi vardı. Özellikle yazılımla ilgili TAKBİS Projesini pilot uygulama vesaire. Bu yazılım fi rmaları konusunda önümüzü açacak mısın, biz de pilot uygulama yapabilir miyiz vesaire gibi birtakım şeyler söylendi.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, biz tabii özellikle bizim kadastro uç programı dediğimiz program noktasında herhangi bir fi rmaya endeksli değiliz ve bunun da tekelleşmemesi için üzerimize düşeni yapıyoruz.

Page 113: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

113

Bunu özellikle arkadaşlarımın hepsi bilir ve bunu biz kurum içerisinde de sürekli tartışıyoruz, dile getiriyoruz. Biz kadastro uç programı yazılımların tekelleşmesine karşıyız. Burada tek bir fi rmanın Türkiye’ye hükmetmesi ve daha sonra bu fi rmanın tahkim kurması bizim bakış açımızla doğru değil. Ha, onun için biz hiçbir fi rmanın önünü bu noktada tıkamadık. Tam tersine bütün fi rmalara sonuna kadar kapılarımızı açtık, gelip, uygulama yapıp, sonuçta ürünlerini bizim veri tabanımızla konuşur halde, veri alıp verebildikten sonra hiçbir problem yok.

Bu çerçevede biz her türlü yardımı da yapıyoruz fi rmalarımıza, talep olursa da yapmaya devam edeceğiz. Bunu da ben burada tekrar duyurmuş olayım.

Evet, tabii Şenol Hocam, Orhan Kasap Bey, bunlar takım şeyler ama, benimle ilgili değil. Bir tek şey var Mustafa Bey diye bir arkadaşımız. Mevcut personeliniz yeterli mi, özlük hakları konusunda yeterli mi gibi bir şey.

Tabii arkadaşlar mevcut personelimiz yeterli mi derseniz sayısal olarak belki yeterli olarak görünebilir, ama nitelik olarak personelimiz yeterli değil. Biz en büyük sıkıntımız nitelikli personelin bulunmaması. Tapularda da bu böyle, kadastrolarda da bu böyle. Ama özellikle tapularda nitelikli eleman ihtiyacını çok daha fazla hissediyoruz. Bununla ilgili tabii kadroyu ciddi anlamda gençleştirdik. Bakın son 4 senede zannediyorum kadromuzun yarısına yakını gençler. 7 bine yakın personel aldık. Yani, bu ciddi bir rakamdır. Maliyenin politikası, hele hele Türkiye’deki böyle katı mali politikaların uygulandığı bir dönemde bu kadar eleman istihdam etmek çok kolay değil. Hatta kendi bakanım dahi hayret etti, sen bu kadar personeli nasıl aldın diye? Ama, tabii bu yeterli mi; değil. Özellikle nitelikli eleman bakımından değil. Benim şu anda Başbakanlıkta yaptığım görüşmelerde özellikle kariyer uzmanı çalıştırma noktasında bir talebim var. Bu da sözlü olarak mutabakat da sağlandı. Eğer kariyer uzmanı çalıştırırsak hem özlük hakları noktasında sorun çözülmüş olur hem de daha nitelikli, daha vasıfl ı elemanların kurumda tutulması sağlanmış olur.

Ve bu konuda da çalışmalarımız devam ediyor.

Tabii özlük hakları işte mevcut mali politikalar içerisinde en son biliyorsunuz son 5831 Sayılı Kanunda biz böyle zorlaya zolaya 1 madde koydurmak suretiyle fazla çalışma mesaisi adı altında personelimize zannediyorum 170-180 milyon civarında veya 180 bin YTL. civarında bir katkı sağladık. Ha, yeterli mi değil. Ama maalesef tabii gücümüz her şeye yetmiyor. Bu konudaki çabalarımız da devam ediyor. Bunu da vurgulamış olayım.

Şimdi tabii bu özellikle taşınmaz değerleme ile ilgili gündeme epey geldi. Ben normalde konuşmamın içerisinde de buna değinecektim ama, zaman olmadığı için girememiştim. Bu vesile ile bu konuda da birkaç açıklama yapayım.

Şimdi değerli arkadaşlar, tabii taşınmaz değerleme ile ilgili sorun var, SPK tarafından şu anda yürütülüyor. İşte 4 yıllık okul mezunu herkes sınavlara girip belge alıp sonuçta piyasaya çıkabiliyor. Ha, biz bunun doğru olmadığını her fırsatta dile getiriyoruz. Hatta biz Teşkilat Kanunu değişikliği yaparken de, ki bir Taslak hazırladık, Başbakanlığa sunduk. Başbakanlıktan da okey aldı.

Page 114: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

114

Biz burada da taşınmaz değerleme görevinin Tapu Kadastroya verilmesi gerektiği noktasını vurguladık, Başbakanlıktan da okey aldık, Taslağımızda bu var. Bu bir.

İkincisi, ben biraz önce modernizasyon projesinden bahsettim. Bu modernizasyon projesi içerisinde bir kalem biz bu taşıma değerleme ile ilgili pilot uygulama yapılması için bir para koyduk. Bu da projenin içerisinde var, ancak bizim biliyorsunuz kanunen taşıma değerleme ile ilgili herhangi bir çalışma yapma yetkimiz yok, kurumsal bir yetkimiz yok. Bu olmayınca DPT nezdinde girişimde bulunduk, dedik ki, bu Eylem Planı şeklinde bize bu konuda bir yetki verilsin, Eylem Planı olarak biz bu pilot uygulamayı yapalım ve bundan sonrasında işte mevzuat değişikliği, uygulamadaki ne getirir, ne götürür bunu görelim buna göre de önümüzdeki adımları atalım dedik. Ve DPT tarafından da bu konu olumlu karşılandı. Zannediyorum önümüzdeki yıl, bu yıl belki yetişemeyiz ama, önümüzdeki yıl Eylem Planı olarak bir pilot uygulama yapacağız ve bu pilot uygulamanın sonunda eğer inşallah Teşkilat Yasamızı da çıkartabilir ise, çünkü teşkilatta da ciddi birtakım yenilikler getiriyoruz. Bu da çıkarsa, bu yetki de Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüne vermek suretiyle bu konudaki kargaşayı, başıboşluğu da ortadan kaldırmış oluruz diye düşünüyorum. Bunu da bu şekilde beyan etmiş olayım.

Tabii bunun ötesinde bizim mesela bir HBB projemiz var, harita bilgi bankası kurulmasıyla ilgili. İşte hepimiz şikâyet ediyoruz, coğrafi bilgi sisteminin altlığını oluşturmak veyahut da harita üretimindeki mükerrerlik vesaire. Bu konuda da çok güzel bir program geliştirdik, uygulamaya koyduk. Kurumlardan personel getirip eğittik, ücretsiz olarak bu programı kurumlara verdik. Buna rağmen hâlâ maalesef… (Kaset sonu)

…işte bu bilgilerin biran önce bilgisayar ortamına aktarılıp web üzerinden tüm kullanıcıların hizmetine sunulsun. Bu konuda en azından bir coğrafi bilgi sisteminin de bir altığı noktasına adım atılmış olur diye. Ama maalesef meslektaşlarımız açısından bu konuda bir isteksizlik var. Bunu da buradan söylemiş olayım.

Atilla Beyin de bir sorusu vardı. Özellikle sayısal arazi modeliyle ilgili çalışmanız. Şimdi değerli arkadaşlar, sayısal arazi modelinin kurulmasıyla ilgili biz şu anda kurumda bunu tartışıyoruz. Tabii bu somutlaşmış bir proje değil, ama bizim kurum olarak bu işi böyle olması gerektiği noktasında hem fi kir olduğumuz bir proje. Bu noktada temel düşüncemiz şu: Şimdi tabii sayısal bir veri tabanımız yok. Gerek kadastro açısından gerek diğer sektör açısından. Temel hedefi miz 1 bölü 5 bin ölçekli sayısal haritaları üretmek ve bunları sayısal arazi modeline dönüştürüp bütün coğrafi verileri bunun üzerine aktarıp, dolayısıyla Türkiye genelinde üç boyutlu sayısal bir arazi modelini kurduktan sonra ondan sonraki güncellemeleri bunun üzerinde çok rahat bir şekilde yapılması mümkündür diye düşünüyoruz.

Bu konuda dediğim gibi Harita Genel Komutanlığıyla bire bir benim görüşmem oldu, bunlar da bu olaya sıcak bakıyor. İşte biz eğer şu dijital kamera alımımız bitmek üzere. Bu alımı gerçekleşir isek bizim uçaklarımız ve bu sistemimizle Harita Genel Komutanlığının da bu işe dahil edilmesi suretiyle belli bir periyot içerisinde Türkiye’nin tamamının, özellikle ekonomik değeri olan arazilerden başlamak suretiyle uçuşlarını yapıp bu sistemi,

Page 115: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

115

bu modeli kurma gibi bir hedefi miz var. Bu da önümüzdeki projelerden bir tanesi. Henüz somutlaşmış bir proje değil.

Ben, sabrınız için tekrar teşekkür ediyorum. Zannediyorum atladığım bir soru yok bana yöneltilen sorular itibarıyla.

Hepinize sağlıklı bir akşam diliyorum. Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Sayın Genel Müdürümüze biz de teşekkür ediyoruz.

Evet, sevgili Milletvekilimiz Yaşar Abimiz.

Buyurun Hocam.

CHP MİLLETVEKİLİ YAŞAR AĞYÜZ- Şimdi değerli arkadaşlar,

Bazı arkadaşlarımız meslek ve geleceğimiz sorusuna tam yanıt alamamışlardır; alamamaları da normal. Çünkü Türkiye’de eğitim planlaması diye bir olay yok; ihtiyaçların belirlenmesi diye bir gerçekçi olay yok. Siz insanları liseden mezun edip üniversite kapısına dayarsanız, üniversite kapısına da giren insanlarımız üniversiteden çıktıktan sonra da mevcut iş potansiyelinde o kapasiteyi karşılayacak, -yani arz talep dengesidir bu- onu karşılayacak boyutta değilse işsiz arkadaşlarımızın olması çok doğal.

Bu konuda bize düşen görevler vardır, kendimize düşen görevler vardır, devletin siyasilere düşen görevler vardır. Bize düşen görev, iyi donanımlı, bilimsel ve teknolojik gelişimleri takip eden bir mühendis olma anlayışını yaşamın her alanında uygulamak.

İkincisi de, mesleki alanlarımızın, meslek alan daraltmalarımıza karşı tavır koymak. Örneğin bir sanayide de var olan, tarımda da var olan, işte barajlarda da var olan, haritanın “h”sinin geçtiği her alanda var olan insanlarız.

Bir de yetki ve sorumluluk paylaşımı belirlenmesi konusunda da Türkiye’de maalesef sıkıntılar var. Bizim özellikle ara kademe dediğimiz teknisyen, tekniker gibi elemanların görev ve sorumluluklarının belirlenmesinde büyük ölçüde eksiklikler var. Onlara işi yaptırılıp harita mühendisi aranmadan harita mühendisi işinin yapıldığı çok yer biliyoruz biz.

O nedenle düşen görevleri iyi bilmek lazım. Ayrıca da çok sesli olarak konuşmak lazım. Türkiye’deki bu bozuklukların elbette ki bizim mesleğimize de yansıması çok doğaldır.

Ayrıca Kentsel Dönüşüm Yasası gerçekten Türkiye’de çok yanlış uygulanıyor. Çünkü böyle bir yasa yok. Sadece yıpranan tarihi ve kültürel taşınmaz varlıkların yenilenerek korunması ve yaşatılarak kullanılması hakkında 5366 Sayılı Kanun var. Bu kanun çeşitli belediyelerce, özellikle rant büyüklüğü olan, rant artışı olan belediyelerce, işte İstanbul, Gaziantep, Bursa, Ankara gibi kentlerde çok yoğun olarak yenileşme ihtiyacı duyulan her alan kentsel dönüşüm alanı. Yenileşme ihtiyacı neye göre belirleniyor, onun kriteri yok.

O nedenle bu kentsel yenileşmeye esas olacak yasanın kentsel dönüşüme acilen çıkarılması lazım. Tabii işin temeli de İmar Kanunu. İmar Kanunu maalesef Türkiye’nin koşullarında

Page 116: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

116

değişen kentleşme koşullarına artık hitap etmiyor. Ama geçen dönemden beri komisyonda olduğunu biliyorum, halen de komisyonda bekliyor. Atılmış bir adım yok.

O nedenle İmar Yasasıyla, işte Yapı Denetim Yasasıyla, Kentsel Dönüşüm Yasasıyla yeniden Türkiye’de kentleşme olgusuna cevap verecek yasal düzenlemelere ve cezai müeyyidelere ihtiyaç var.

Bunu yapmadığımız takdirde Türkiye’deki bu çarpık kentleşmenin rantiyeye dönük, arsa yağmacılığına dönük uygulamaların önüne geçemeyiz değerli arkadaşlarım.

Ayrıca da her yere üniversite açmak eğitilmiş insan sayısını artırırız, onlara iş buluruz anlamına gelmiyor. 81 yerde üniversitemiz var, diğerlerini katarsanız Hocam söyledi, 140 üniversite var. Şimdi bu üniversiteden yetişen insanları önemli olan donanımlı olarak yetiştirebilmek, onun alt yapısını oluşturmak.

Bakın Ardahan’a üniversite açıldı, günlerce kiralık kümes gibi yerlerde yaşadılar onlar. Şu anda öğretim kadrosu çok büyük eksikliklerle yaşıyor. Şimdi siz kent ekonomisini kalkındıracağım diye oraya 1000 öğrenci, 500 öğrenci gelecek, o ekonomi kalkınacak diye hareket ederseniz, bilimsel ölçütleri, donanımlı insan yetiştirmeyi, yetişkin öğrenci yetiştirmeyi bir kenara bırakmış olursunuz. Bunlar bizim eksiklerimiz. Bu eksiklerimizi bu tür platformlarda söyleyerek çözmeye çalışacağız ve özellikle de hangi kamu kurumunda çalışsanız onlar bir engeldir, ama siyasi yaşamınızı serbest çalışan insan olarak bir partide geçirmeye çalışın. Hangi parti olursa olsun. Çünkü yetişmiş insanlar siyasetle uğraşmadığı takdirde siyaset bir avuç siyaset tacirinin elinde kalıyor.

Bizim geleceğimiz siyasetle uğraşmaktan geçiyor, hepimizin geleceği siyasetle uğraşmaktan geçiyor. Siyaset yaşamımızın bütünü. Hangi partide siyaset yaparsanız yapın, ama siyaset yapın.

Geleceğiniz aydınlık olsun.

Hepinize teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Evet, Celal Abi siz de hemen…

CELAL BEŞİKTEPE- Ben de çok kısaca, çok kısa yani, çok uzadı çünkü, zaman da geçti, yoruldu arkadaşlar da.

Şimdi, ben sadece şunu bilince çıkarmak bir kez daha istiyorum. Türkiye mühendis mimarlar en iyi çağını İkinci Dünya Savaşı sonrası gelişen 30’larda, 29’larda başlayan, 80’lere kadar gelen kalkınma döneminde yaşamıştır. Çünkü, sosyal devlet, kalkınmacı devlet, refah devleti dediğimiz bölümde istihdama dayalı büyüme, alt yapı yatırımları, mühendis mimarlık alanlarının üretken bir toplum. Bu çok net bir tablo.

İçinde bulunduğumuz süreç mühendis mimarların yarısından çoğunun işsiz olduğu bir dönem. 380 bin TMMOB üyesi var kayıtlı. Üye olmayanlarla birlikte 500 bin mühendis mimarın olduğu bilinen bir ülkede şayet bunun toplam 250, 300 binine yakını işsiz ve gizli işsizse şunu gözden geçirmemiz gerekiyor.

Page 117: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

117

Mühendis mimarlar bizim gibi az gelişmiş bağımlı ülkelerde kapitalizmin sadece fi nans hareketleriyle büyümeye çalıştığı, böyle bir modelde eğitim ve üretim planlamasının asla yapılmadığı, vazgeçildiği, hele hele hocanın söylediği Mütevelli Heyet arayışı. Mütevelli Heyet vardı ODTÜ’de. 1970’lerin özgürlük ve demokrasi dalgasında ODTÜ Mütevelli Heyeti vardı, ama kapattılar. Demokratik üniversite talebi vardı, söndürdüler. Bilimle, bilim insanıyla, üniversitelerle kenti, kent toplumunu, halkı köprü kuran ilişkiler arayışları vardı. Tamamen kapattılar, duvar ördüler, üniversite e o duvarın içinde kaldı. Kentlerin dışında kurdular, kent hayatıyla, kent hayatıyla, kent sorunlarıyla, kentin atmosferiyle iç içe olmayan, onu solumayan öğrenci, gençlik ve öğretim üyeleri kitlesiyle bir tuhaf eğitim sistemine doğru yol alındı Türkiye’de. Yani bütün kökleriyle bağı koparılmış olan, her şeyiyle bağı koparılmış olan, her alanda bağı koparılmış olan bir alanda seyahate çıktı Türkiye.

Şimdi bu sürecin geri döndürülmesine ihtiyaç var. Yani demokratik bir ülke, demokratik bir üniversite, demokratik üniversite yönetimi eğitim sistemi, üniversiteye öğrencilerin sürece katıldığı. Ben öğrencilik dönemimi hatırlıyorum. Biz üniversite senatolarına, üniversite yönetim kurulu toplantılarına öğrenci temsilcisi olarak girip görüşlerimizi kurallarla paylaşırdık. Bunu demokrasi ve özgürlük mücadelesinin sonunda elde edilmiş bir hak olarak almıştık.

Şimdi, bunların hepsi geri alındı. Bu sürecin, bakın bu sürecin yeniden terse döndürülmesine ihtiyacı var. Kamu kurumları –Genel Müdürümüz söylüyor- nitelikli personel sıkıntıyı çekiyorum bu istihdamı, 7 bini, bakan da şaşırdı diyor. Aslında kamu kurumları ve nitelikli personel istihdamının önünü açan, nitelikli bir üniversitenin önünü açan, sorgulanabilir, denetlenebilir. Sürece, hepimizin sürece, Yaşar arkadaşın dediğine katılmakla birlikte onu aşan bir şey söylemek istiyorum. Hepimizin siyasetle uğraşması bu bağlamda zaten mesleğimizin ve mesleğimizi ilgilendiren konularda içine girdiğimiz toplumsal pratiği değiştirme, dövüştürme eylemi siyasetin kendisidir.

Ben siyaseti bir parti mensubu ve o parti politikasını izleyen biri olarak asla algılamıyorum. Siyasi alan bir parti üyesi, bir parti politikasının destekçisi olmak değildir. Ben mühendis olarak mesleğimi yaparken bu mesleğimin geleceğine, toplumun yararına, kamunun geleceğine yararlı olmadığını gördüğüm, fark ettiğim, bunun fark edebilecek bilinç düzeyine ulaştığım noktada içine girdiğim toplumsal pratiği değiştirme, dönüştürme eylemine meslek örgütümle birlikte girebiliyorsam bu siyasi, meslek siyasetidir, siyasi alan budur. Yani bunun altını çizmek istiyorum.

Nihat Şahin’in direkt sormuş olduğu bir soru var. Başkan bana plase ettiği için onu okuyup kısaca görüşümü bildirmek istiyorum.

Fiyatlarla meslekteki kalite arasındaki bir düşüşe işaret ediyor. Meslekte kalite sağlamak için özel sektör, kamu, üniversite ortamlarında neler yapılabilir? Bu iyi bir panel konusu olabilir Sayın Nihat Şahin. Ama mutlaka, mutlaka, az önce Zeki Beyin de değindiği, ki ben özel sektörde de bir bölüm, bir yanım da özel sektörde. Bunların hepsine katılıyorum. Yani o kalite düşüşünü fi yat politikalarıyla mesleki değerlerimizi günlük çıkarlara

Page 118: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

118

göz ardı etmekle ve bunların denetim altına alınmamasıyla ben yakın ilgisi olduğunu düşünüyorum. Ama her şeyin vahşi kapitalizm ortamlarında, serbest yarışma ortamlarına terk edilmesini de, sadece meslek alanını değil, sadece fi yatlandırmayı değil. Eğitimin, sağlığın, temel hizmetlerin de serbest piyasa ortamına terk edilmesi kadar bu mesleki fi yatlandırma ve bu ortamın da serbest piyasa koşullarına bırakılmasının kaçınılmaz sonuçları olarak görüyorum bunu.

Bu konuda önce mesleki etik değerlerin, örgüt etik değerlerinin, kurumsal etik değerlerinin, denetimin, üniversite, kamu, özel sektör, meslek örgütleriyle birlikte mutlaka denetim süreçlerinden geçirilmesini. Bu denetim süreçlerinin de açık, şeffaf, yani görüş üretilebilir, her an ulaşılabilir, ki sistemlerimizin amacı budur. Coğrafi bilgi sistemi dedik, Ahmet Hoca dedi ki mekânsal, konutsal, ben onu sadece şey diye kullandım hocam. Ben onu şey diye kullandım Hocam. Coğrafyaların keşfi diye bir dünya olayı var. Bunun içine parantez açtım. İster arkadaşımız mekânsal desin, ister konutsal desin, ne derse desin sonuçta neyi kast ettiğimiz aynı aslında. Kavramsal, kavramsal farklılıklar olabilir, bunlar tartışılarak aşılabilir diyorum.

Dinlediğiniz için de teşekkür ediyorum.

BAŞKAN- Evet, Panelimizin… Hayırdır hocam?

Öyle bir soru vardı aslında evet.

Buyurun.

Bu arada Zeki Beyin bir açıklaması olacak GBS ile ilgili sanıyorum.

Buyurun Zeki Bey.

M.ZEKİ ADLI (Tapu Kadastro Genel Müdürü)- Şimdi ben değerli konuklar, bir-iki cümleyle iki hususu tekrar belirtmek istiyorum.

Bir tanesi bu gayrimenkul değerleme ile ilgili. Biz 2010 yılında Odayla müşterek bir etkinlik yapmayı planladık. Bir aksilik olmazsa Harita Mühendisleri Odamızla birlikte 2010 yılında gayrimenkul değerleme ile ilgili etkinlik yapacağız. Bunu bir duyurayım.

İkincisi, coğrafi bilgi sistemiyle ilgili bir pilot uygulamadığı noktasında Celal Beyin bir vurgusu olmuştu. Biz bu konuda da yine Oda Başkanımızla bir görüşmeler yaptık ve bu sene içerisinde eğer Oda gerekli desteği verirse biz CBS ile ilgili de pilot bir uygulama yapmayı hedefl iyoruz. Çünkü, birçok bölgemizde veya ilimizde bu konuya yeterli derecede bir alt yapı var. Eğer Oda veya üniversitelerimiz de buraya katkı sağlarlarsa pilot bir uygulama yapıp en azından CBS ile ilgili bir çalışma da yapmış oluruz.

Ben bunu da duyurmuş olayım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN- Sevgili Hocam buyurun.

Page 119: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

119

ÖMER AYDIN (Yıldız Teknik Üniversitesi Bölüm Başkanı)- Sayın Başkan,

Değerli panelistler, kıymetli meslektaşlarım; ben de bölüm başkanları konseyi söz aldım. Saat öğle arasından sonra saat 2’de, 2 ile 4 arasında tüm bölüm başkanları e-salonunda toplandık. 2 seneki önceki Kurultayda beni bölüm başkanları ilk kurulan bölümün başkanı olduğum için Bölüm Başkanları Konseyi Başkanı yapmışlardı. Bugünkü toplantıda da ben Bölüm başkanları Konseyi Başkanlığını KTÜ’nün Bölüm Başkanına devrettim. 2 sene sonra da İTÜ’nün bölüm başkanlığına geçecek.

Şimdi bu isim konusu çok önemli. Senelerdir tartışıyoruz. 2 sene önceki Kurultayda karar aldık. Her bölüm bölüm adını kendi bölümünde tartıştı, sivil toplum, sivil kuruluşlarla, resmi kuruluşlarla görüşmeler yapıldı. Ben şahsen bölümümde, tüm bölümümdeki öğretim elemanlarıyla, kurumlarla, özel sektör temsilcileriyle görüştüm ve bölümümüzden karar çıkarttım, Fakülte Kurulumuzdan karar çıkarttım ve Üniversite Senatomuzdan karar çıkarttım.

Aynı şekilde 10 tane bölümün 9 tane bölümü aynı şekilde mesleğin, bölüm adının “Harita Mühendisliği” olmasını kararlaştırdı. Yani, bunu senatolar bu kararı aldı. Sadece ben İTÜ’yü, Muhammed Beyi, Sayın Rektörümüz benim çok sevdiğim meslektaşım, çok başarılı, takdir de ediyorum. Yalnız bu konuda benim konuşmalarımdan sakın alınmasın.

Ben yapılan çalışmaları burada açıklamak durumundayım. 9 tane bölüm bölüm adının Harita Mühendisliği olmasını kararlaştırdı. Bunu tek başına bölüm başkanları bu kararı almadı. O bölümün öğretim üyeleri aldı, fakülte ve senatalordan karar geçirdi ve bunu yaparken resmi kurumlarla, özel sektör temsilcileriyle de görüşerek biz bu kararları aldık ve odayla da tabii, oda temsilcisi de var bizim yaptığımız çalışmalara katıldı ve bu görüşler senatolardan Üniversiteler Arası Kurula gitti. Üniversiteler Arası Kurul yaklaşık 1 ay önce bu iki görüşü değerlendirdi ve şöyle bir karar aldı. Sayın Rektörümüzün de açıkladığı üzere.

Üniversiteler Arası Kurul şunu dedi: İsteyen bölümler adlarını Harita Mühendisliği olarak kullanabilecek, isteyen de özelliği gereği, mesela İTÜ’nün isteğine uygun olarak İTÜ de adını Geometrik Mühendisliği olarak kullanabilecek. Biz buna saygı duyarız.

Eğer, işte Sayın Rektörümüzün de açıkladığı gibi bunun kesinleşmesi için YÖK Genel Kurulunun onayı gerekiyor. Orada da komisyondan geçtiğini belirtiyor. Herhalde isteklere uygun geçmiştir, kendisi bu haberi almıştır. Öyle midir acaba?

Evet diyorsanız mesele yok. Bu onaylandığı takdirde YÖK Genel Kurulunda bundan sonra bölümlerin adı büyük çoğunlukla dediğim tek bir bölümün dışındaki tüm bölümlerin adı Harita Mühendisliği Bölümü olacaktır.

Durum budur ve tabii açıklama yapabilirsiniz.

PROF. DR. MUHAMMED ŞAHİN (İTÜ Rektörü)- Hocam geçmek için tekrar bölümlerin başvurması gerekiyor YÖK’e. Yani o 10 tane bölüm önceki şeye göre hepsi harita mühendisi olmayacak. Tekrar 10, bir de biz 11 bölüm tekrar başvuracak.

Page 120: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

120

Diyecek ki, ben harita mühendisliği istiyorum ya da geometrik istiyorum diye… YÖK’te ama, YÖK’te onaylanan şu oldu. İkisi de olabilir onaylanacak. Ondan sonra bölümler başvuracak ben istiyorum diye.

ÖMER AYDIN (Yıldız Teknik Üniversitesi Bölüm Başkanı)- Başvurmuşuz zaten, senatolarımızdan kararı geçirmişiz harita mühendisliğidir diye. Tekrar başvuru gerekiyor mu bilemiyorum?

PROF. DR. MUHAMMED ŞAHİN (İTÜ Rektörü)- Hocam görüşünü değiştiren olabilir bu süreçte.

ÖMER AYDIN (Yıldız Teknik Üniversitesi Bölüm Başkanı)- Ha değiştirmek isteyen başvursun bilmiyorum. Ben durumu açıkladım. Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Evet, Sayın Ömer Aydın’a, Yıldız Teknik Üniversitesi Bölüm Başkanımız Ömer Aydın’a teşekkür ediyoruz.

3 saattir Panelimiz sürmekte, çok yorulduk. Ben tüm panelistlere başta hemen sırasıyla da söyleyeyim.

Panelistimiz Yaşar Ağyüz CHP Gaziantep Milletvekili, meslektaşımız.

Ardından Tapu Kadastro Genel Müdürü Zeki Adlı.

Arkasından hemen İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörü Muhammed Şahin ve Celal Beşiktepe.

Mesleğimiz ve gelecek konusunda görüşlerini paylaştılar. Bu arada çok soru geldi, katkı veren hocalarımız, bilim insanları ve uzmanlar oldu. Tabii ki her şeyin çok hızlı değiştiği, sosyal, kültürel, toplumsal, politik ve diğer alanlara baktığımızda evet mesleğimizle ilgili biz mülkiyetle, tapu sicil tescilinden toprak insan ilişkisine kadar tüm alanda, kent bilgi sistemlerinden orman alanlarına kadar tüm alanlarda mesleğimizin çok geniş bir yelpazede yeri olduğunu biliyoruz. Ama özellikle eğitimde düşünen, sorgulayan, araştıran, inceleyen mühendislerin yetişmesi çok önemli ve üniversitelerde bu ortamların yaratılması çok önemli. Nitelikli donanımlı mühendislerin yetişmesi de çok önemli.

Evet, bizleri bu saate kadar dinlediniz sizlere çok teşekkür ediyoruz. Şimdi kokteyle hep birlikte gideceğiz. Çok yoruldunuz. Hepinize panelistler adına ben de teşekkür ediyorum. Sağ olun. (Alkışlar)

(Kaset sonu)

------ * ------

Page 121: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

121

VI. OTURUM“GELECEK ELLERİMİZDE Mİ?”Oturum Başkanı: Hüseyin ÜLKÜ(HKMO Eski Başkanı)

12 Mayıs 2009

KONUKLAR:Prof. Dr. Aziz KONUKMAN / Gazi ÜniversitesiMetin YEĞİN / Araştırmacı-Yazar-BelgeselciKemal KILIÇDAROĞLU / CHP Grup Başkan Vekili

Page 122: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

122

Page 123: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

123

VI. OTURUM

“GELECEK ELLERİMİZDE Mİ?”12 Mayıs 2009

Oturum Başkanı: Hüseyin ÜLKÜ(HKMO Eski Başkanı)

SUNUCU- Sayın konuklar, değerli katılımcılar ve sevgili öğrenciler; “Gelecek Ellerimizde mi?” konulu Panelimizi yönetmek üzere Odamız Eski Başkanı Sayın Hüseyin Ülkü’yü ve panelistler, Profesör Doktor Sayın Aziz Konukman, Araştırmacı, Gazeteci, Belgeselci Sayın Metin Yeğin ve CHP Grup Başkan Vekili Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nu davet ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Değerli katılımcılar, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odamızın düzenlemiş olduğu bu Kurultayda yine hep birlikteyiz. Ben kendimi hem şanslı hem onurlu hissediyorum. Çünkü şu andaki Oturumumuza katılan değerli konuşmacılar hepsi kendi alanlarında ayrı bir değer. Sanıyorum her birini ayrı ayrı tanıyorsunuz ama, ben sadece adlarını belirterek oturumumuzu açmak istiyorum.

Profesör Doktor Aziz Konukman. Aziz Bey bizim bütün etkinliklerimize bize en büyük katkıyı sunan arkadaşlarımızdan.

Kemal Kılıçdaroğlu hepimizin bildiği İstanbul Milletvekili ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili.

Metin Yeğin arkadaşımız da yine bizim etkinliklerimizde bize çok önemli katkılar veren, araştırmacı, yazar ve belgeselci.

Oturumumuzun adı “Gelecek Ellerimizde mi?”

İnsanlık tarihine baktığımızda toplumlar en zor ve dar zamanlarının kurtuluşunu yine kendi elleriyle yaratmıştır. Ancak bunun öncülüğünü yapan kişiler, örgütler çok çile çekmiştir. Sorgulanmıştır, yargılanmıştır, hatta işkencelerden sonra yaşamlarına son verilmiştir. Ama insanlar hiçbir zaman umutsuz olmamıştır. Toplumlar kendilerine dayatılan olumsuz bir yaşamı kabullenmemiştir. Her adım özgürlüğe ve insanca yaşama doğru olmuştur.

Sanıyorum özgür ve onurlu bir yaşam için geleceği, geleceğimizi hep birlikte ellerimizle yaratmak ve ellimizde tutmak için bu güzel etkinlikle topluma çok küçük bir katkı da olsa bunu Odamız sağladığı için hem Kurultay Yürütme Kurulumuza hem de Genel Merkez Yönetim Kurulumuza özellikle teşekkür etmek istiyorum.

Page 124: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

124

Biz şöyle bir planlama yaptık. Önce Aziz Hoca konuşacak, sonra Kemal Bey, daha sonra da Metin Yeğin. 20’şer dakika. Daha sonra da soru yanıt biçiminde 1 saatimizi de öyle hep birlikte kullanacağız.

Buyurun Hocam.

PROF. DR. AZİZ KONUKMAN (Gazi Üniversitesi)- Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Gerçekten çok büyük keyif alıyorum. Her yıl bir şekilde sizlerle bir araya geliyorum. Yanılmıyorum değil mi, yılda 1 mi oluyor, 2 yılda. Ama, yaz etkinliklerinizde de birlikte olduğumuz ben şaşırıyorum yılları günleri. Gerçekten teveccüh gösterdiniz ve beni buraya davet ettiniz.

Oturumun tabii başlığı çok hoş, “Gelecek Ellerimizde mi?” diye bir soru. Aslında cevabı da içinde verilmiş gibi. Yani, biraz ironi de var. Şuradaki pankartta da yazıyor zaten, “Gelecek Ellerimizde.” Yani, aslında Harita Mühendisleri Odası sorunun yanıtı vermiş. Bize de bu yanıta bir şekilde katkı vermemiz isteniyor. Yani, 3 konuşmacının bunu biraz şekillendirmesi isteniyor.

Peki, bu kuşku nereden doğdu; ben biraz oradan başlamak istiyorum. Çünkü böyle bir sorunun ortaya atılması Harita Mühendisleri Odasının Kurultayında en azından tartışmaya açılması birtakım işlerin iyi gitmediği izlenimini doğuruyor. Yani, bir şeyler iyi gidiyor olsaydı ya da bir şeyler bizleri rahatsız ediyor olmasaydı sanırım böyle bir soru tartışmaya açılmazdı. Hatta işte bakıyorum, konuklara bakıyorum, benim dışımda Metin var, sevgili Metin, Kılıçdaroğlu var.

Hep bu insanlar bir şeylerin iyi gitmediğini haykıran ve bir şeylerin de iyi gidebileceği bir dünyanın mümkün olabileceğini söyleyen insanlar. Yani, seçilenler de tesadüf değil.

Dolayısıyla, Oda gerçekten ciddi bir tartışma başlatmak istiyor, bu onu gösteriyor.

Şimdi gelecek deyince benim aklıma gençler geliyor. Sanırım bugün müydü ya da dün müydü gençlerin bir oturumu da olmuş, ben izleyemedim. Bu ciddi bir soru, çünkü geleceğimizi temsil edenlerin içinde bulunduğu tablo ne yazık ki iç açıcı değil. Daha henüz yeni yayınlanmış iki tane istatistikten size söz edeceğim.

Bir tanesi 15 Nisan tarihli, 2009 Ocak Dönemi Hane Halkı İş Gücü Araştırma sonuçları. Dehşet rakamlar var ortada. İşsizlik oranı Türkiye’de Ocak ayı itibarıyla 15,5 olmuş. Geçen yıl 11.6, yani aşağı yukarı 5 puanlık bir, 4,5 puanlık bir yükseliş var.

Ben esas buradaki oranlardan bir orana dikkat çekmek istiyorum. Genç nüfusta işsizlik oranı diye bir rakam var. O da yüzde 27.9 olmuş. Yani, nerdeyse mevcut işsizlik oranı Ocak ayı itibarıyla işsizlik oranını ikiye katlayacak bir rakam.

Gerçekten utanılacak bir tablo. Yani, bu tabloyu hepimizin şapkasını önüne koyup ciddi bir şekilde bir analiz etmesi gerekiyor.

Sadece bu rakamlara bakmayalım, bir de eğitim durumları itibarıyla insanlarımızın durumu nedir diye bakalım. Oradaki tablo da ürkütücü aynı şekilde.

Page 125: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

125

Bakın sahne şu: Okuryazar olmayanlar arasında işsizlik –Ocak itibarıyla söylüyorum- yüzde 16 -özür dilerim- işsizlik 10.2. Lise altı eğilimlerde 16.2, lise ve dengi mesleklerde 17.5, yükseköğretimde 11.4.

Hani eskiden hep şu söylenirdi, işte oku da adam ol, işte mühendis olduğu, bir şeyler yap, ülkeye katkıda bulun. E, bu çocukların hepsi okumuş. Kimisi mühendis olmuş, kimisi iktisatçı olmuş. Fakat ciddi anlamda diplomalılar arasında oldukça yüksek bir işsizlik oranı var ve bu geçen yıl 2008 Ocağında 9.5’muş yüksek öğretimde.

Ve bu tür yüksek tahsillilerin, diplomalıların geçici işlerde de çalışması pek mümkün olmuyor. Çünkü niteliksiz işçileri çok rahat bir şekilde bazı işlerde çalıştırabilirsiniz, ama belli bir eğitimden geçmiş olan insanları her işe koşturamazsınız, orada çok ciddi sorunlarla karşılaşırsınız. Bir de böyle bir problemimiz var.

Bunun dışında kadın erkek ayrımı olarak baktığımız zaman bu tablo daha da kararmakta. Çünkü iş gücüne kadınların katılım oranı inanılmaz düşük. Neredeyse Avrupa Birliği ülkeleri arasında en düşük düzeyde Türkiye bulunuyor. Kadınların büyük bir kısmı evde çalışır halde. Bunu da zaten birileri istiyor gibi.

Hatırlarsanız bir istihdam paketi geçmişti 2008’in sonlarına doğru. Bu krizler daha henüz yeni ortaya çıktığı zaman. Orada özellikle özel sektörün sosyal sorumluluklarını tasfi ye eden bir düzenlemeydi. Yani, özel sektör biliyorsunuz işte engelli vatandaş çalıştırma mecburiyeti vardı, mahkûm çalıştırma mecburiyeti vardı. Bunların oranlarını özellikle düşürdü. Bazılarını da hatta tamamıyla ortadan kaldırdı.

Kreş açma mecburiyeti vardı belli bir sayıdaki iş yerinde. Onu tasfi ye etti. Hatta bazı, işte 5 binin üstünde iş yerlerinde spor tesisleri açma zorunluluğu vardı onları tasfi ye etti ve kreşleri özellikle tasfi ye ettiği zaman adres belliydi. Artık bu çocuklara evde birileri bakacaktı. O birilerinin de mutlaka bulunması gerekiyordu. Başbakanımız o adresi söyledi: “Her eve 3 çocuk” dedi. Hatırlayın.

Ve kadın örgütlerinin aslında böyle bir projeye karşı çok büyük tepki vermesi lazım. Yani parlamentonun önünde olsun, belki ciddi anlamda, mitinglerde olsun bunu haykırması gerekiyor. Çünkü bu gerçekten kadını müthiş bir şekilde aşağılayıcı, onu iş dünyasının dışında tutucu bir durum arz ediyor. Türkiye’deki kadınlarımızın bunu hak etmediğini herhalde söylemeye gerek yok.

Bunun dışında kriz bu tabloyu daha da umutsuz bir hale getirdi. Yani, şöyle söyleyeyim. Türkiye ekonomisi zaten dünya ekonomisi krizi başlamadan önce kendi krizini ufaktan yaşamaya başlamıştı. İyi hatırlayalım 2007 yılının büyüme oranı yüzde 4.6 olarak gerçekleşmişti. Halbuki 5 olarak öngörmüştü, hatta ilk şeylerde 5.5’tu, sonra revize edilerek 5 oldu, ondan sonra da 4.6 oldu.

Arkasından 2008’de 5.5 öngörüldü, sonra revize edildi yine, 5’e, daha sonra 4’e revize edildi, 1.1 gerçekleşti. Yani yüzde 4 gerçekleşme tahmini beklenirken 2008’de büyüme hızımız yüzde 1.1 oldu.

Page 126: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

126

Sonra 2009 için Başbakanımız televizyonların karşısına geçti, dedi ki, “Kriz bizi vurmayacak, kriz bize teğet geçti” dedi ve 2009’un büyüme oranını yüzde 4 olarak öngördüler ve bütçeyi de buna göre hazırladılar. Fakat kısa bir süre sonra gördük ki, 3 aylık işte bütçe sonuçları ortada. Neredeyse yılın tümü için öngörülen bütçe açığının yüzde 85’i ilk 3 ayda gerçekleşti ve ardından da Katılım Öncesi Ekonomik Program geçtiğimiz günlerde yayınlandı. 2008 yılı Katılım Öncesi Ekonomik Program. Orada büyüme rakamı yüzde 4 büyümenin ham hayal olduğu ortaya konarak 3.6 negatif bir düzeye çekildi. Yani, bakın hepimizi yüzde 4 büyüyecek beklentisine sokan başta Başbakan olmak üzere hükümet üyeleri birden bize büyümenin negatif olacağını ve bunun da 3.6 düzeyinde öngörüldüğünü söylediler.

Kısa bir süre sonra IMF bu rakamı oldukça iyimser buldu, 5.1 olarak revize etti. Çok ilginçtir. Anlaşıldığı kadarıyla, yani stand-by anlaşması önümüzdeki günlerde masaya yatırılırsa bilin ki, biz 5.1’le yola çıkacağız.

Oradaki tabloya bakarsanız arkadaşlar önümüzdeki 3 yılın nasıl bir kayıp dönem olduğunu açık bir şekilde görürsünüz. Yani, Katılım Öncesi Ekonomik Program önümüzdeki 3 yılda bize bir gelecek vaat etmiyor; çünkü ekonominin 3.6 küçüleceği bir ortamda herhalde millî gelir pastasından birilerine bir şeyler verebilmek mümkün değil. Üstelik bu bölüşümün inanılmaz bozulduğu bir dönemde, yani Türkiye kendi krizini yaşarken bir de bunun üstüne dünya ekonomisinin krizini kaldırabilmesi son derece güç gözüküyor. Fakat, aynı belgede bizi rahatlatıcı bir-iki senaryoya da yer verilmiş.

Deniyor ki, 2010’da büyüme 3.3 olacak, arkasından 2011’de büyüme 5’ler civarında olacak. Yani, aslında bu rapor bize krizin “V” şeklinde olduğunu söylüyor. Yani “V” den kastımız şu: İşte dikey eksende büyüme hızı var, yatay eksende zaman var. Zaman içerisinde demek ki 2009 yılında kriz dip yapacak, ondan sonra tekrar ekonomi büyüyecek.

Tabii bu arada dünyaya da bir müjde veriyor. Çünkü dünyadaki ekonomi düzelecek ki, Türkiye düzelebilsin. Çünkü Avrupa Birliği ülkelerinin büyümesi eğer pozitif olursa Türkiye oralara mal satabilecek ve dolayısıyla Türkiye ekonomisi büyüme patikasına girmiş olacak. Yani, bizim 2008 yılı Katılım Öncesi Ekonomik Program bu iki müjdenin dışında herhangi bir olumlu bir mesaj vermemekte. (Yüksek zil sesi)

Yoksa Katılım Öncesi Ekonomik Programa yoğun eleştiri yapınca hükümet tarafından bir sabotaj falan mı oldu diye heyecanlandım. Gerçi Kemal Bey yanımda, her an devreye girebilir öyle bir durumda.

Tabii bu tabloya baktığımız zaman aslında 2008 yılı Katılım Öncesi Ekonomik Program resmen bize bugünlerde olası imzalaması beklenen stand-by’ın da bir habercisi gibi. Yani, şöyle söyleyeyim. Brüksel’e giden yol arkadaşlar Washington’dan geçiyor, Washington’a giden yol Brüksel’den geçiyor. O kadar güzel anlaşıyorlar ki, Brüksel’in istediği bu raporla IMF’in istediği rapor inanılmaz bir şekilde örtüşüyor ve dolayısıyla IMF ile herhangi bir anlaşma imzalanması durumunda Türkiye’ye çok ciddi anlamda bir küçülme bekliyor. Çünkü dün imalat sanayi kapasite kullanım oranları yayınlandı. İnanılmaz bir düşüş var yüzde 67’ler, 66 civarında. Geçen seneye göre 20 puanlık bir düşüş var ve

Page 127: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

127

nedenler arasına baktığımız zaman iç talep yetersizliği birinci sırada yer alıyor. Yani bu şu anlama geliyor: Demek ki insanların önemli bir kısmı artık fabrikalardan mal talep eder konumda değil. Tamamıyla taleplerini geri çekmiş durumdalar. Bir de bunun üzerine işsizlik binince artık nerdeyse her hanede 1 emekçinin işsiz olduğu bir Türkiye’ye doğru gidiyoruz.

HARBİŞ, DİSK ve TÜRKİŞ’in yaptığı son, Şubat sonu bilgilerine göre, onlar kendileri bir kriz masası oluşturdular bağımsız. 42 bin işçi sokağa atılmış durumda. Bu rakam işte Mart rakamlarında 45 bini falan buluyor. Sanırım işte Nisan da yakında açıklanacak.

Şimdi, böylesine bir tabloda eğer bir de siz IMF anlaşmasıyla birtakım ümük sıkıcı politikaları getirirseniz açık söylüyorum bu var olan yangına su sıkayım derken aslında ciddi anlamda yangının üzerine benzin püskürtmüş olacaksınız. Böylesine bir kötü bir manzara var.

Dünyanın diğer ülkelerindeki tahminlere bakıyoruz. İşte Avrupa Birliği olsun, Japonya olsun, onlarda henüz 2010 için bir öngörüde bulunamıyor. Örneğin IMF 2009 için öngörüde bulunuyor ama, 2010 için bir şey söyleyemiyor. Söyleyememesi de son derece doğal, çünkü 2010’da, 2011’de ne olacağını bugünden kestirebilmek gerçekten depremi jeologların ya da jeoloji mühendislerinin kestirmesi gibi bir şey, ama bizim hükümetimizin hazırladığı program bize 2010’da hiç dertlenmememiz gerektiğini söylüyor. Çünkü 3.3 büyümek demek bizim tekrar düzgün bir patikada büyüyeceğiz anlamına geliyor.

Bir yandan tablolar böyle. Benim aklıma bu tabloyu görünce çok önemli, bir dönem, biraz da bu pankçıları fi lan bir dönem izliyorduk, özellikle gençliğimizden gelen, Metin de bu kişileri çok iyi tanır. Özellikle 1970’lerin son yıllarında bu ezilen sınıfl arın üstüne çöken bu umutsuz atmosferden, işte kapitalizmin o saldırgan tutumundan rahatsızlık duyan gençler sisteme öfkelerini ifade etmek için gerçekten mesela müzikte var olmaya çalıştılar. Bunlardan bir tanesi Clash’tır. Bilmiyorum o dönemden dostlarımız var burada, belki o müziğe ilgisi olanlar hatırlayabilir. Onun çok önemli bir kişisi Summer’dı, onun “Gelecek daha yazılmadı” diye bir ölümünden sonra hayatı fi lme alındı. İsim çok güzel, “Gelecek daha yazılmadı” diye, ama o fi lmden onun hayat hikâyesini anlatılırken görülüyor ki, zaten kendisi emekçilerin ezildiği her yerde, hatta grup dağıldıktan sonra bile ciddi anlamda konuşmalar yaptı, radyo programları yaptı özellikle. Ben de bir radyo programı yapıyorum ve üstelik TRT-1’de yapıyorum. Devletten de hiçbir bu sıralarda bir şey gelmiyor.

BAŞKAN- Belli Hocam.

PROF. DR. AZİZ KONUKMAN (Gazi Üniversitesi)- Yani, muhalefet eleştiri yapıyoruz hiç kimseden bir şey gelmiyor, ama sanki ihbar ediyormuşuz gibi de bir durum olmasın. Biz halimizden memnunuz, çünkü başta şoförler olmak üzere Ankara’da çok ilgi ile izleniyor ekonomiyle ilgili yaptığımız eleştirilerden dolayı. Ve orada şu umut aşılanmaya çalışılıyor.

Page 128: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

128

Yaşanan andan çok büyük olumsuzluklarla karşılaşsanız dahi umudunu yitirmeyin. İşte ben bu tabloyu moraliniz bozulsun diye ya da önümüzdeki 3 yılın bu kararmış tablosunu sizin önünüze sunup “İşler bitti, yani artık paydos olalım” diye söylemiyorum. Tam tersine bu tabloyu görerek, gençlerimizin bu fotoğrafını görerek, tabii gençlerimize de çağrı yaparak. Diyorum ki, bu sisteme karşı önce bir alternatif yaratabilmeniz için başkaldırmanız lazım. Eğer bugünkü, işte ne bileyim doğalgazdaki zamları, işçi sınıfının, insanların işlerinden atılmalarını dert edinmezseniz, bunlar için direnmezseniz, bunlar için ciddi anlamda sokağa dökülüp “Biz varız” demezseniz açık söyleyeyim sizin önereceğiniz alternatifl er kâğıt üzerinde kalacaktır ya da o öneriler akademisyenler tarafından hazırlanabilir, son derece gelişmiş modellere dayalı olabilir, ama eğer o model sokaktaki insanla buluşmuyorsa, Çinçin Bağları’yla buluşmuyorsa, Ankara’nın gecekondu semtleriyle örtüşmüyorsa açık söyleyeyim o gelecek aslında sizin ellerinizde değil demektir. Çünkü bugün mücadele edemeyenler gelecekteki o dünyayı kurmakta çok başarılı olamayacaklardır.

Ben isterseniz şimdilik bu sözlerimle burada konuşmamı bitireyim.

Saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN- Sayın Konukman’a çok teşekkür ediyoruz.

Gerçekten gençlerimizin yüzde 27,9’unun işsiz olduğu, önümüzdeki 3 yılın da kayıp yıl olacağı tablosunun çizişinden sonra önerisi çok olumlu ve gerçekçi oldu. Zaten mücadele hep sürecek, sanıyorum her adım daha güzel olacak. Bir adım daha atalım daha güzel olması için Türkiye’nin geleceğinin.

Buyurun Kemal Bey.

CHP GRUP BAŞKAN VEKİLİ KEMAL KILIÇDAROĞLU- Teşekkürler Sayın Başkan.

Ben de hepinize saygılar sunarak sözlerime başlayayım.

“Gelecek Ellerimizde mi?” Aslında iyi de olsa, kötü de olsa gelecek ellerimizde, çünkü geleceği yaratan olan, yaratacaklar bizleriz. Bizler karar veriyoruz, karar süreçleri bugünkü kuşakları değil, gelecek kuşakları da doğal olarak etkileyecektir.

Olaya böyle baktığımızda aklımıza ikinci bir sorunun doğal olarak gelmesi lâzım. Gelecek nasıl daha iyi ellerimizde olabilir? Mademki biz gelecek kuşakları, insanlığı ileride çok daha iyi koşullarda kalmasını, yaşamasını istiyorsak o zaman ona uygun politikaların bugünden oluşturulması lazım.

Bilinen bir gerçek var. İnsanın doğayla savaşımı teknolojiyi yaratmıştır. İnsanın insanla savaşımı da ideolojileri yaratmıştır. Her iki savaşın temel amacı insanların gelecekte daha güvenli yaşamalarını sağlamaktan ibarettir.

Sele karşı, yangına karşı, şimşeğe karşı, doğanın bütün olaylarına karşı siz önlem alıyorsunuz, teknolojiyi geliştiriyorsunuz. Geliştirdiğiniz her teknoloji başlangıçta

Page 129: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

129

insanları mutlu edebilir, ama bu teknoloji bir süre sonra önlem alınmadığı takdirde insanlığın kâbusuna da dönüşebiliyor, çevre sorunu çıkarabiliyor. Hiç aklın hayal etmediği çevre sorunu çıkıyor. Örneğin, sadece bizim dünyamıza özgü bu çevre sorunu değil, uzaya atılan yüzlerce şey var, mekik var, orada da çok sayıda uzay kirliliğini yaratıyoruz, çok sayıda orada da sorun var. Henüz o sorunlara biz yeteri kadar bakmadık, ilgilenmedik, bizim alanımızın dışında diye düşündük. Ama bir süre sonra o sorunlar insanlığın sorunu olarak bizim gündemimize gelip oturacaktır.

Geleceğe aslında değişik açılardan bakabiliriz. Bilim açısından baktığımız zaman bilimi kurgulayan, bilimi geliştiren kimlerdir? İnsanlardır. Yine biziz, üniversiteleri bunun için kurduk, doktorayı, mastırı bunun için yapıyoruz. Çocuklarımızı bunun için okula gönderiyoruz, ama eğitimi toplumun daha sağlıklı bir geleceğe yönelik olarak gelişmesini sağlamak için de verebilirsiniz, eğitimi toplumu geriye götürmek için de verebilirsiniz.

Toplumu geleceğe taşımanın yolu nedir eğitimde? Sorgulayan eğitimi gündeme getirmektir. Kişiler kendi kendilerini, yakınlarını, çevrelerini, hayatın her alanını sorgulayabilmeliler. O sorgulama gücünü topluma ve bireylere verdiğimiz zaman gelecek çok daha güçlü olabilecektir; gelecek çok daha güzel olabilecektir. Ama eğer sorgulama kültürünü bir tarafa bırakıp edilgen bir toplum yaratırsak geleceğimiz kararabilir. Çünkü bizim geleceğimizi biz değil birileri belirlemiş olacaktır.

Örnek mi istiyorsunuz vereyim size Türkiye’den. Hatırlarsanız emeklilik yaşı Ecevit Hükümeti Döneminde 58-60’a çıkarıldığı zaman Kızılay’a 100 bin işçi toplandı ve protesto ettiler, “Mezarda emekliliğe hayır” dediler. Aradan zaman geçti, AKP Hükümeti geldi, kadın ve erkekte emeklilik yaşını 65’e çıkardı. Hiç Kızılay’da sendikacı gördünüz mü? Hani geleceğimize sahiptik, hani geleceğimizi, sadece bizim değil, çocuklarımızın da geleceğini savunan işçi sendikalarımız nerede?

Eğer kendimizi, çevremizi, yakınımızı, bağlı olduğumuz sendikayı sorgulayamıyorsak geleceğimizi nasıl belirleyeceğiz? Birileri belirleyecek biz seyredeceğiz.

Bu neyin sonucudur? Sorgulamayan eğer bir işçi varsa, ki işçisine hesap veremeyen bir sendikacı varsa farklı bir gelecek kaygısı insanlarda oluşmaz. Oluşmadığı içindir ki, emeklilik yaşı 65’e çıktığı zaman toplumda ciddi bir tepki olmadı. Ne TÜRKİŞ’te ne HAKİŞ’te. Çünkü onların başlarında kim vardı? Sendika ağaları vardı. Sendika ağaları hükümete bağlı olduğu için kendi çıkarlarını savunmak zorunda kaldığı ya da savunmak zorunda olması gereken işçilerin haklarını yeteri kadar savunamadılar.

Bilimin getirdiği başka bir şey daha var, sorgulamanın. Samuelson der ki “Güneşe tapılan ülkede ısı kanunları iyi anlaşılamaz.” Eğer siz güneşe tapmayı dogma olarak kabul ederseniz ısı kanunlarını sorgulayamazsınız, doğal olarak güneşi de sorgulayamazsınız.

O halde demek ki bilimin özü ve eğitimin özü o sorgulama ışığını yakalamaktır. Aslında insanın doğasında olan bir şey. Hepimizin çocukları oldu. Belli bir yaşa geldiğinde çocuklar konuşmaya başladığında önce çevrelerini sorgularlar, anne ve babaya defalarca soru sorarlar. En doğal halleriyle sorarlar ve sorgularlar. Belli bir yaştan sonra

Page 130: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

130

sorgulamaktan insanların koptuğunu görüyorsunuz. Çünkü aldığı eğitim o sorgulamanın önüne baraj koyuyor. Baraj koyduğu için de bilim ve teknoloji bizim gibi ülkelerde yeteri kadar gelişmiyor.

En son örnek. TÜBİTAK’ta bir derginin kapağı değiştirildi. Hangi üniversiteler, hangi hocalar ne kadar tepki verdiler. Batıda olsa kıyamet kopar. Bizde sadece belli gazeteler yazdı, bazı hocalarımız köşelerinde yazı yazdılar, bazı hocalarımız da çıkıp eleştirdiler o kadar.

O zaman biz hangi bilimin gelişmesinden söz edeceğiz, hangi üniversiteden söz edeceğiz, hangi bilim insanından söz edeceğiz ve bu insanlar geleceğimizi nasıl kurgulayacaklar? Hani o tasada ve kıvançta beraber olan toplumu nasıl yaratacaklar? Kaygılarımız bu gelişmeler devam ettiği sürece sürmek zorundadır. Bunu önce sağlıklı bir zemine oturtmak zorundayız.

Hak arama kavramı çok önemli. Hepiniz vergi ödersiniz. Kaçımız ödediğimiz vergilerin nereye gittiğini sorguluyor? Bütçe Yasaları çıkar, kaçımız bütçede toplanan vergilerin nereye harcandığını çok iyi bilebiliyor? Kaçımız bunu sorgulayabiliyor?

Bunları sorgulamadığımız zaman siyaset kurumu bizi istediği gibi yönetebilir. Bireysel özgürlüklerden söz ediyoruz, ama kolektif özgürlükler de var. Eğer insanlar bireysel özgürlüğün önünü açıp kolektif özgürlükleri sınırlarsanız toplum yine kendi geleceğini saptama konusunda, ortak ses çıkarmada güçsüz kalır.

Örneğin en son bildiğimiz olay. 1 Mayısı Taksimde kutlamak istiyoruz, yasak deniyor. Niçin; hangi gerekçeyle yasaklanıyor? Hem bayram ilan edeceksiniz onu, hem de sendikaların orada kendi örgütlenme özgürlüklerini dile getirecekleri ortamı yasaklayacaksınız.

O zaman geleceğimizi sağlıklı belirlemedik demektir. Kuşkusuz geleceğimizin güvencesi hukuk sistemidir. Hukuku çok sağlıklı oluşturabilirsek geleceğimizi de hem bireysel, hem kolektif geleceğimizi de güvenceye bağlamış oluruz. Hukukun üstünlüğü deniyor buna. Ama siz insanları hangi suçtan yargılandıklarını bilmeden günlerce hapishanede tutarsanız hangi hukukun üstünlüğünden söz edeceksiniz?

Üniversitenin rektörleri apar topar bir gece yarısı alınıp götürülür, hangi suçtan yattıklarını hâlâ bilemezlerse hangi hukuktan söz edeceksiniz? Hadi bu dava sonuçlanmadı diyelim. Van’daki 100. Yıl Olayını biliyorsunuz. Van 100. Yıl Üniversitesinin Rektörü tutuklandı, içeri atıldı, fakültenin Genel Sekreteri hapishanede intihar etmek zorunda kaldı. Ne oldu? Herkes beraat etti, ne oldu? Acaba o üniversite rektörü tutuklandığı gün üniversitede öğrenciler eylem mi yaptı? Hayır. Hiçbir şey olmadı. Acaba o üniversitenin rektörü beraat edip üniversitesine geldiği zaman öğrencileri “Hocam hoş geldin” diye onu mu karşıladılar? Hayır hiçbir şey olmadı.

O zaman kendimize şu soruyu sormamız lazım: Biz gerçekten de geleceğimizi güvence altına almak istiyor muyuz? Yoksa koyuna mı sayıyorlar bizi Pir Sultanın dediği gibi. Biz kendi geleceğimizi, hadi gelecek ellerimizde, doğru, ama güzel bir soru var arkasına. Ellerimizde mi? Geleceğin ellerimizde olup olmadığına biz karar vereceğiz.

Page 131: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

131

Sadaka kültürünün geliştiği bir toplumda kişiler özgürce sorgulama haklarını kullanabilirler mi? Hayır. Kullanamazlar, kullanamıyorlar zaten. Kullanamadıkları içindir ki zaten toplum bizim beklediğimiz gelişmeyi sağlayamıyor. Bizim gelişmemizle ilgili dinamikler dışarıdan dayatılıyor bazen. Niçin olsun böyle?

Güçlerimizi bilim yuvalarıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla neden birleştiremiyoruz? Başka bir şey daha. Gelişmeyi sağlayabilirsiniz, teknolojiyi de geliştirebilirsiniz, bilimi de geliştirebilirsiniz, ama bilim ortamı oluşturmadığınız sürece sağlıklı bir gelişmeyi sağlayamazsınız. Bilim ortamı bilimdeki gelişmenin halk katına indirgenmesidir. Entelektüel birikim dediğimiz buradan kaynaklanıyor zaten. Neyi doğuruyor o? Sanatı ve kültürü doğruyor. Sanatın ve kültürün geliştiği yerde ne oluyor? İnsanlar sadece karınlarını doyurmakla insan olmadıklarının da farkına varıyorlar. Sinemaya gitmeyi, tiyatroya gitmeyi, roman okumayı, kitap okumayı, hatta bunun da ötesine taşınarak Afrika’da eğer insanlar açsa burada onların üzüntülerini hissetmeye başlıyorlar.

O halde geleceği eğer ellerimizle tutmak istiyorsak ve daha güzel bir gelecek yaratmak istiyorsak bunu sadece kendimiz için değil, toplum için de bunu yapmamız gerektiğinin de farkına varıyoruz. Bilim bize bunu öğretiyor, insanlık bize bunu öğretiyor.

O halde biz çabalarımızı bu bağlamda yoğunlaştırmak zorundayız, bu bağlamda götürmek zorundayız. Bunu yaptığımız zaman biz gerçekten de geleceğe yönelik sağlıklı bir toplum yaratmış olabiliriz.

Sanatla ilgili Alexander Dumas’dan bir örnek vermek isterim, güzel bir örnektir aslında bu. Alexander Dumas Üç Silahşörler romanını yazdığı yıllarda günlük bir gazetede roman basılmadan önce tefrika ediliyor. Parisliler sabahleyin kuyruğa giriyorlar gazeteyi alıp acaba roman ne oldu diye. Yaz gelince Alexander Dumas diyor ki, ben tatile çıkmak istiyorum. Ama gazete patronu diyor ki, tatile çıkamazsın, herkes sabah kuyruğa giriyor gazeteyi alacak, romanın sonu ne oldu diye. Romanı bitirip öyle tatile git. Alexander Dumas buna itiraz ediyor, hayır diyor, ben tatile çıkacağım.

Onun üzerine mahkemeye veriyor yazarı. Mahkeme karar veriyor, binlerce Parisli beklerken sen tatile gidemezsin, romanını bitir öyle git. Alexander Dumas diyor ki, bana bir kâğıt kalem getirin, getiriyorlar, iki satırlık bir şey yazıyor. “Dartanyan eline aldı kılıcını salladı, yere düştü ve öldü” son. Veriyor gazete patronuna götür yayınla diyor, roman bitti. İtiraz etti böyle bitiremezsin. Ben eserin tanrısıyım, eserdeki tüm kahramanların tanrısıyım diyor. İstediğim zaman öldürürüm, istediğim zaman yaşatırım diyor. Ben sana tatile gitmek istiyorum diyorum, sen izin vermiyorsun. Ben de kahramanımı öldürdüm, dolayısıyla ben tatile gitmeye hak ettim. Yargı kararı böyle çünkü diyor. Davadan vazgeçiliyor ve Alexander Dumas’ın tatile gitmesine izin veriliyor.

Bilimi ve sanatı özgürleştirdiğiniz zaman bir sanatçının gücünü göstermesi açısından bu çok önemli. Evet gelecek ellerimizde ama, sadece ve sadece o geleceği biz tek başımıza yaratmıyoruz, kolektif olarak yaratıyoruz, sanatın gücüyle yaratıyoruz.

Page 132: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

132

Program başlamadan önce güzel bir kısa fi lm seyrettik. Hem acı tarafl arını gördük yaşamın, hem güzel tarafl arını gördük. Acı tarafl arı da bizim eserimiz, ama güzel tarafl arı bizim eserimiz değil; o doğanın kendi eseri.

Biz doğayı yok ediyoruz. Çevreciler çıktı, neden doğayı yok ediyoruz? Kendi mutluluğumuz için sanıyoruz, ama doğa buna cevabına çok daha acımasız bir şekilde dönüp bize verebiliyor.

Ormanları yok ederseniz sizi susuz bırakıyor doğa. Tıpkı bir canlı gibi bizden intikamını alıyor. O nedenle biz aklı ve bilimi egemen kıldığımız sürece geleceğimizi çok daha rahat, çok daha güzel, çok daha sağlıklı belirleyebiliriz.

Aslında bunun söylemini Nazım Hikmet çok güzel söylemiş. “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine.” Geleceği böyle kurguladığımız, insanlık geleceği böyle kurguladığı zaman biz geleceğe çok daha güzel bakabiliriz. Ha, karamsar mı hayır, asla karamsar olmamak lâzım. Her olumsuzluğa karşın insanlık iyiye doğru gidiyor. Teknolojiyle gidiyor, bilimle gidiyor. Doğayı yeni keşfediyoruz, doğanın yasalarını keşfediyoruz hep sorgulayarak.

Umuyorum bundan sonra sorgulama hakkını sonuna kadar kullanır, geleceğe çok daha güzel bir dünya bırakırız.

Hepinize teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN- Sayın Kılıçtroğlu’na biz de çok teşekkür ederiz.

Bu arada bir şeyi anımsattı, vurgulamak istiyorum. Demek ki Kurultay Düzenleme Kurulumuz önemli bir adımı atmış, en azından belli yaşlardaki çocuklarımızın resimlerinin yarışmasını ve sonuçlarının da geleceğe doğru hem kültür, hem sanat anlamında bir ilk adım olmasını da sağlamış. Bu paralellik gerçekten bana mutluluk verdi. Sanıyorum bu mutluluğu hepiniz paylaşıyorsunuzdur.

Sanatın, sorgulamanın, kültürün yılmaz savaşçısı desem yeridir. Şimdi o savaşçı yanımızda.

Buyurun Metin Bey.

METİN YEĞİN (Araştırmacı-Yazar-Belgeselci)- Teşekkür ederim, estağfurullah.

Herkese merhaba.

Şimdi, daha önceki çeşitli yerlerde defalarca konuştuğumuzda ben krizi anlatıyordum şöyle gelecek falan diye. Bazen kendim de kendi konuştuklarıma inanmıyorum, her şey böyle teorik gibi geliyor. Daha sonra gerçekleştiği zaman tekrar farkına varıyoruz işte kriz geldi oluyor diye ve ama herkesin aksine ben tam tersine bir şey söylüyorum, ne güzel çatırdıyor, farkında mısın ne güzel çatırdıyor bütün o kapitalizmin temel egemenliği, farkında mısınız? Farkında mısınız nasıl da çatırdıyorlar ve her geçen gün tekrar kurtaracakmışçasına hareket ediyorlar, ama yine çatırdıyorlar.

Page 133: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

133

Bir fıkrayı hafi f değiştirerek anlatmak istiyorum. Kaplumbağa bir gün ormanda hızla koşuyor, aslan diyor ki nereye koşuyorsun kaplumbağa kardeş. Kaplumbağa diyor ki, ya kriz geliyormuş, ondan kaçıyorum. E, diyor aslan, öyle deme ya, ben de bir ev, hanımda bir ev, çocukta bir ev, aslan da koşmaya başlıyor bu sefer hızla. Leylek görüyor aslanı diyor ki, aslan kardeş nereye, ya kriz geliyormuş ondan kaçıyorum. Nereye bende bir kürk, hanımda bir kürk, çocukta bir kürk. Leylek de hızla gidiyor bu sefer hızla uçarak. Maymun diyor ki, ya Leylek kardeş nereye, ya kriz geliyormuş kaçıyorum. E, niye? Bende bir yazlık, hanımda bir yazlık, çocukta bir yazlık. Maymun da bu sefer hızla koşuyor, sonra birden duruyor. Ya ben niye kaçıyorum ki, benim kıçım çıplak, hanımınki çıplak, çocuğunki çıplak.

Bu kriz kimin krizi arkadaşlar, neden insanlar, dünyanın dörtte biri susuz kaldığında kriz olmuyor da, temiz bir su bulamadıkları yüzünden kriz olmuyor da, dünyanın neredeyse yarısına yakın açlıktan öldüğü zaman kriz olmuyor da birden fi nans dünyası para bulamayınca kriz oluyor. Kimin krizi bu? Onların krizi.

Ne güzel çatırdıyorlar, ne güzel çatırdıyorlar ve ben size gelecekten bahsederken biraz bugünden bahsetmek istiyorum. Neden oldu bu kriz, niçin oldu, nereye gitti diye?

Bir neoliberalizm diye bir şey çıktılar, çok da görkemliydi. Eğer onları biz eleştirdiğimiz zaman da ah diyorlardı bunlar geride kalmış anlayamıyorlar diye. Bu krizi tam, ben sadece, yani herkes dâhil en azından 4 yıldır anlatıyoruz, 5 yıldır, Amerika Birleşik Devletlerinin krizini, 2,5 yıldır sürekli yazıyorlar. O kadar salaklar ki, inanın çok salaklar. Size kısaca bir Amerika Birleşik Devletlerinin ekonomik krizini anlatmak istiyorum. İktisattan bahsetmek güçtür biliyorsunuz, sayılar ve grafi kler, kısaca sıkıcı bir şekil de olsa birkaç şey göstermek istiyorum ben size. Amerika Birleşik Devletleri neden bu krize girdiğine dair.

İşte bu Amerika Birleşik Devletleri ekonomisi arkadaşlar. Köpük. Neden köpük diyeceksiniz? Şimdi bunların elinde çok para vardı 1990’lara itibaren bu bilgisayar diye çok abarttıkları sanal dünya çöküntüye uğradıktan sonra ve bunu satmaya çalıştılar ve bu yüzden gittiler dediler ki ya biz bunu mortgage ile ve ev krediyle biz bunu artıralım. Muslukçu John diye bir adamı buldular, muslukçu John bildiğiniz evde conta tamircisi, zavallı bir adam. Dediler ki, bak muslukçu John gel sana bir ev verelim. Abi ben bunu nasıl ödeyeceğim. Ya bak ödersin ayda 1 200 dolar, 1200 dolar 15 yıl öde. A iyi dedi muslukçu John bütün orta sınıf gibi bir ev alma hayali içerisindeydi. Aldılar, girdiler 1200 dolara eve.

Evlerin fi yatı 100 bin dolarsa, bu morgage benzeri olanaklarla o evler 150 bin dolara çıktı. Nereden geldi bu 50 bin dolar? Köpük. Ondan sonra arkadaşlar bunu sattılar. Her şey de çok güllük gülistanlık ama, muslukçu John bu parayı ödeyemedi. Neden ödeyemedi? Çünkü neolibarilzmin temel kuralı muslukçu John gibi benzerlerinin conta tamir etmez işini artık büyük ulus ötesi tekeller aldı. Kredi kartları yaptılar bunları muslukçu John’u tamir eden, iyi kredi kartları bankalar ve benzerleri. Bu parayı ödeyemedi. Bu parayı ödeyemeyince dediler ki bunlar gel John’um sen bu parayı ödeyemedin. Ha, bu arada

Page 134: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

134

şeyi unuttum, ben tabii mortgage ile muslukçu John’a verdiğin zaman benim uluslar arası kârlarım arttı, kâğıtlarım arttı, benim borsalardaki paralarımı Fransız kapitalistler, İngiliz kapitalistler, Çin kapitalistler, Rus kapitalistler satın aldı.

Ha, dediler ki muslukçu John sen bu parayı ödeyemedin gel bunu biz sana bir mortgage yapalım, yani bunu tekrar şekillendireyim. Nasıl abi bu? Yani bunu 15 yıllık borcunu sana 25 yıla çıkartalım, senin ev borcun 150 bin dolardan 250 bin dolara çıksın. E, bu evden nereden çıktı 250 bin dolara?

Hepsi köpük arkadaşlar, hepsi. Ha, bu tabii dünya ekonomisi bu daha çok çıktı. Brothers’ler var, kardeşler önceden kurmuşlardı bu şirketi. Bak ne güzel satıyorum, her şey karlı. Ya böyle yürümeyecek abi, yok her şey kârlı. Gittiler Aziz hocaya gittiler dediler ki, bak ben burada sattım bütün bunları, hadi sen de gel paralarını ver bunları da satalım… (Kaset sonu)

...çok şaşırdılar bunlar. Bu ne salaklık, nasıl ödesin muslukçu John 64 trilyon lirayı, böyle bir şey mi var? Tabii ki ödeyemediler ve birden şimdi hepsi ekonomik krizi kabul ettiler. Hah tamam dediler bir ekonomik kriz var, ama bu krizde biz şöyle aşacağız. İşte, şişman kediler, yani bu şirketleri yönetenler bu, çok para harcamışlar, yoksa bu kapitalizmin temel sorunu falan değil diye. Ha, hiç de değil. Bunun tanımlaması geçenlerde mesnevi okurken Mevlana’da, o da hatta daha önce Ferittin Hadlar, Beşek Mecrettinden falan almış, bir öykü var. Bir tane şah var, şahın oğlu var, çok da salak bir herif. Ondan sonra şah bunu ne yapayım, ülkeyi falan teslim edemem, en sonunda müneccimlere veriyor. Müneccimlerin yanında bu 1.5-2 yıl bu eğitim alıyor, tekrar geri dönüyor yanına. Babası da bunu demek için eline bir tane yüzük alıyor ve elinde tutuyor. Bil bakalım benim elimde ne var diyor? Oğlu böyle oynuyorlar kumda, biraz bakıyorlar rimele falan diyor ki, senin elinde yuvarlak bir şey var, ortası da delik. Babası çok keyifl eniyor tabii ki, sonunda oğlum bir işe yaradı. Peki diyor ne bu söyle. Değirmen taşı diyor oğlu.

Bunların krizi tanımlamaları, ama krizin sonuçta çıkardıkları yorum böyle bir şey. Elinde değirmen taşı olmaz. Bu krizin temeli sizsiniz, bu krizin temeli o köpükler üzerine kurulan neoliberalizm, bizim yıllardır anlattığımız, aslında hiçbir şey üretmediğimiz, sadece ve sadece fi nans dünyası üzerinden üretiyormuş gibi yaptıklarınız sonucu.

Arjantin’de festival için gitmiştim, o krizin en fazla olduğu dönemlerde. Beni bir tane orada festivalin başkanı bir profesör almıştı. Yolda gidiyoruz, daha biz o günlere gelmedik, hafi ften geleceğiz. Şimdi bir tane kırmızı ışıkta duruyoruz. Kırmızı ışıkta hemen önümüze 3 kişi atlıyor, 2 kişi cola satıyor, 3 kişi börek satıyor, 4 kişi lobut havaya atıyor, 2 kişi alev yutuyor.

Ondan sonra öbür kırmızı ışığa gidiyoruz gene öyle. 2 kişi cola satıyor, 3 kişi börek satıyor, 2 kişi lobut atıyor, 4 kişi alev yutuyor. Migael dedi ki, Arjantinli profesör arkadaş bana, Arjantin hükümeti işsizliği giderecekmiş, trafi k lambalarını artıracaklarmış.

Neoliberalizm böyle bir şeydir arkadaşlar, neoliberalizm hiçbir şey üretmez, hiçbir şey üretmediği halde hâlâ bizim üzerimizden bir şeyler çıkartmaya çalışır ve o yüzden dünün

Page 135: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

135

o büyük uzmanları, büyük fi nans şeyleri “A nasıl oldu” diye şaşırıyorlar. Ben de onların bu salaklıklarına şaşırıyorum inanın.

Bundan 4 yıl önce yazmıştım, demiştim ki, egemenlere açık mektup diye. Ey egemenler ben sizi hayatım boyunca sevmedim, ama siz de benim farkımda olmadınız, sevmediniz ama, ben sizi akıllı adamlar zannederdim ve sizin okuduğunuzun okulu da bir bok zannederdim. Ama, siz salaksınız, altın yumurtlayan tavuğu kesiyorsunuz. Biz nereye kadar dayanırız buna karşı? Siz bu evleri kime satacaksınız, siz bu otomobilleri kime satacaksınız bu yarattıklarınız. Otomobiller Paris’in sokaklarında şenlikli meşaleler gibi yanmak dışında hiçbir işe yaramayacak ve bu yüzden çok güzel çatırdıyor, çok güzel çatırdıyor.

Gelecek mi? Gelecek şimdi, elimizde, şu anda ve bu yüzden biz şu andaya sahip çıkmazsak ve onların bize dayattıklarının ötesinde başka bir şey yaparsak gelecek melecek yok. Su içemeyeceksiniz, su yok en basitinden.

Ve bu yüzden bunu yapmak zorundayız ve daha öncekilerden daha cüretli yapmak zorundayız ve bu yüzden gelecek dediğimize bugün sahip çıkmak zorundayız. Yoksa öyle bir gelecek çıkacak ki bütün bu anlattıklarımızdan, mesela domuz gribi denen hikâye öyle tesadüfen çıkmış gibi. Hayır, endüstriyel çiftlikleri ne hale getirdiklerini, sadece ve sadece küçük köylüleri değil, aynı zamanda bütün doğayı yok ettiklerini söylemiştik, söylüyoruz, söylemeye de devam ediyoruz. Ha, birden domuz gribi çıkınca da ortaya çıktı bu. Ama bu söylemekle de kalmıyor, bu da yeterli değil. Çünkü biz geçmişten beri söylediğimiz küresel ısınma, küresel ısınma diyorduk, şimdi de her şeyi küresel ısınmaya buluyorlar. Bütün öbür sorunlar ortadan kalktı.

Melih Cevdet Anday’ın bir oyundaki ağını hatırlıyorum, “Mikado’nun çöpleri” diye. Adam karısını başka birisiyle buluyor yatakta, yakalıyor, kadın yataktan fırlıyor, “suç toplumun, suç toplumun” diye bağırıyor.

Bunun gibi oldu her şey, her şey oluyor küresel ısınma, kuraklık oluyor küresel ısınma. Hayır, dünyadaki bütün yiyecek hepimize yeter, dünyanın hepsi herkese yeter. Ancak ve ancak siz gerçekten dağıtırsanız, ancak ve ancak siz ambalajladığınız yiyeceklerin yüzde 25’ini çöpe atmazsanız buna yeter. Ve biz buna zorunluyuz artık, ve biz bu şekilde yaşamak zorundayız biz ve bu yüzden cüretli eleştirmek zorundayız bugünü ve bugünü eleştirilip bütün bu süreci aynı şekilde yorumlamak zorundayız.

Onun için onların bize tanıdıkları, böyle kenarda, ufakta, Kürtlerde ağalar, böyle kendi yemeğini yerlermiş, kenarlarına yemek koyarlarmış, “Kurtel” denirmiş buna, kırıntıları. Hayır, biz kırıntıları istemiyoruz, biz dünyayı istiyoruz. Biz çünkü eğer bu dünyayı istemezsek bu dünya kalmayacak onun ötesinde ve bizim istediğimiz dünya onların, egemenlerin, öyle 3 yılda, 5 yılda oy atılan anlattıkları demokrasi biçimi değil. Her türlü her şeye karar verdiğimiz ve bugünden yarını bütünüyle tanımladığımız bir demokrasi biçimi.

Page 136: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

136

Yoksa bize dedikleri demokrasi ne? Kurtla kuzuyu bir araya koyuyorlar, hadi demokrasi var; kim kimi yerse. Nasıl olur böyle bir demokrasi? Eğer demokrasi istiyorsak zenginliğin paylaşımında demokrasi, toprağın dağıtımında demokrasi, iletişimde demokrasi, eğitimde demokrasi istemek zorundayız. Ve biz geleceği istiyorsak ancak ve ancak bu şekilde geleceğe sahip çıkabiliriz. Başka bir çaresi yok bunun.

Ve bu yüzden bütün konuşmalarımda diyordum ki daha önce tanımlarken, şöyle bitiriyordum: Diyordum ki, bu gelen süreç içerisinde, bir deli öyküsü anlatıyordum aslında. Bir deliye rastlamıştım İstiklal Caddesinde aklın hegemonyasından kurtulmuş. Orada bir tane Bolulu tatlıcı Hasan ustanın içine girmek istiyor. Polis de tutmuş bunu geri çeviriyor, kenara çektiler. Ne istiyorsun dediler adama, adam dedi ki yemek istedim vermediler. E, dedi polis, içeride kendileri yiyor ama diyor.

Beni ilgilendiren bu. Eğer sen bana bunu vereceksin, beni ilgilendirmiyor senin bankaların vesairelerin borsaların, beni ilgilendirmiyor senin labor hesapların ya da başkaları, sen bana bunu vereceksin. Ben insansam benim su içme hakkım var. Ben insansam benim parasız eğitim ve parasız sağlık hakkım var ve bu yüzden bana vereceksin diyordum ve sonra şöyle bitiriyordum: Diyordum ki, ya buna karşı ya hep beraber örgütleneceğiz güzel günler göreceğiz ya da hep beraber cehennemin dibine gideceğiz. Ama diyordum, halk ozanımız Orhan Gencebay’ın dediği gibi eğer daha eşit, daha özgür ve daha adil bir dünya doğacaksa batsın bu dünya. (Alkışlar)

Teşekkür ederim.

BAŞKAN- Sayın Yeğin’e çok teşekkür ediyoruz.

Bu dünyayı elbette ki batıranlara karşı bu duruşumuzla yaşanacak hale getiriciğimizden yüzde yüz ben eminim diye düşünüyorum. Elbette ki bunun bedelleri olacak.

Şimdi sorularınız varsa lütfen işaret buyurun. Soruları yönelttiğiniz konuşmacı arkadaşlarımıza adlarını da belirtirseniz memnun olurum.

SORU-CEVAPVOLKAN TÜRKYILMAZ- Volkan Türkyılmaz.

Ben Sayın Kılıçdaroğluna soracağım. Aslında diğer iki panelist de görüşlerini bildirebilir bu konuda.

“Gelecek ellerimizde mi veya işte ne olacak bu memleketin hali” dendiğinde hep felaket senaryoları çiziliyor, kara senaryolar çiziliyor ve insanlar artık bıkıyor. Çözüm önerisi olarak da örgütlenelim, işte başkaldıralım, sokağa dökülelim gibi, yani neresinden tutsanız her tarafa çekilecek çözüm önerileri sunuluyor. Yani net ve köşeli bir çözüm önerisi ortaya konmuyor. Ama buna dönük bir çözüm önerisi var 17 Mayısta, laik demokratik sosyal hukuk devleti ve tam bağımsız Türkiye için 17 Mayısta cumhuriyet mitinglerinin ikinci dalgası yapılacak.

Page 137: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

137

Ben Sayın Kılıçdaroğlu’ndan ki önemli bir partimizin, önemli bir yöneticisi. Bu konudaki partinin kararı ve görüşü ve aynı zamanda kendi görüşü. Diğer iki panelistin de bu konudaki, 17 Mayıs cumhuriyet mitingiyle ilgili görüşlerini açıklarlarsa sevinirim.

Teşekkürler.

BAŞKAN- Başka sorusu olan arkadaşımız?

Buyurun.

Adınızı da belirtirseniz.

ENSAR KILIÇ- Ensar Kılıç.

Sayın Başkan, köyde ciddi bir konu konuşuluyormuş Mehmet ağanın da daha önce bir dayak yeme olayı olmuş. Ona fi krini sormuşlar, o demiş ki, valla ben bugün tarlaya giderken merkebimden ders aldım. Hayrola nasıl bir ders aldın demişler. Giderken yol çamurluydu çamura batarak gitti, ama köye dönerken o çamuru unutmamış etrafını dolanarak geçti, çamura batmadı demiş, onun için ben buna bulaşmayacağım demiş.

Şimdi, değerli sunucular katkı koydular kendilerine teşekkür ederiz. Ancak, ülkemizde bir Güneydoğu problemi var, ben Güneydoğulu değilim. Tabii bu ara bu tip toplantılarda ya da değişik toplantılarda Ergenekon vesaire vesairelerden ötürü insanların bir kenardan dolanma taktiği var. Dikkat ettim konu hiç gündeme geldi. Acaba düşünüyorum bu Güneydoğu olaylarının bizim geleceğimizle hiç mi ilgisi yok. Yani, 25 yıldır artık yorgunluğa ulaştığımız bir noktada geleceğimiz konusuyla Güneydoğu hakikaten alakasız mı diye merak ettim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN- Başka soru soracak arkadaşımız.

Buyurun.

KERİM ATAMAN- Ben, Kerim Ataman, Karadeniz Teknik Üniversitesi son sınıf öğrencisiyim.

Öncelikle hepinize teşekkür ediyorum.

Benim sorum, daha doğrusu isteğim Sayın Kemal Beyden.

Geleceği yaşayacak olan biz gençler, biz jeodezi fotogrametri mühendisliği öğrencileri gençleri … istemiyoruz. Yani, bu tekelleşme sürecinde olan lisanslı harita kadastro mühendisleri bürolarını istemiyoruz. Fakat şu an bunun yasası çıktı ve elimizden gelen sizin, yani ana muhalefet partisinin Anayasa dava açmasıdır. Çünkü bu yasa, bu çıkan yasa yeni mezun olacak arkadaşlara, bizleri çok etkiliyor ve geleceğimiz, yani elimizde olup olmadığını tartıştığımız geleceğimizi mahvediyor ya da yok ediyor.

Bunu istemiyoruz, sizden bunu bekliyoruz, Anayasa Mahkemesinde iptalini bekliyoruz. (Alkışlar)

Page 138: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

138

BAŞKAN- Arkadaşlar, geçen günde aynı şey oldu sanıyorum, o mikrofondan mı kaynaklanıyor? Biz burada çok net anlayamıyoruz söylenenleri.

Hayır, kayda geçtiği için aslında iyi oluyor diye şey yaptık. Sorusu olan? Başka sorusu olan yoksa evet buyurun.

SERVET KARAMAN- Servet Karaman.

Benim sorum Aziz Hocama olacak, cehaletimi bağışlayın lütfen.

Hocam, krizden önce diyelim ki Amerika’nın dolaşımda 5 trilyon doları vardı. Şimdi bu 5 trilyon dolar dolaşıyordu ortalıkta. Ne oldu yangın mı çıktı da bu paralar bir yere gitti? Yani kusura bakmayın çok cahilce bir soru olabilir ama, yani merak ediyorum nasıl oluyor bu?

Şimdi, Metin Bey anlattı, işte mortgagede, ama o para Amerika’nın dışına çıkmadı ki, bankadan alındı ev sahibine verildi, ama hâlâ orada. Yani dolar bulamıyoruz diyorlar, nereye gitti bu dolar, nereye gitti bu dolar şeytan mı aldı götürdü? Gerçekten anlayamıyorum.

Bunu açıklayabilirseniz çok sevinirim.

BAŞKAN- Buyurun.

AYHAN KALYONCU- Hepinize iyi günler diliyorum. Ben tabii genç bir arkadaşımızın sorduğu soruya, yani ne olacak bu memleketin hali dedi de, kısaca….

BAŞKAN- Ayhan Kalyoncu.

AYHAN KALYONCU- Ayhan Kalyoncu, evet.

Şimdi benim ne olacak bu memleketin hali ve gelecekle ilgili düşüncem şu. Yani geçirdiğimiz evrelerden sonra, fazla üremeden, ürettiğimizden fazla tüketmeden, disiplinli bir plan anlayışıyla ancak esenliğe çıkabiliriz.

Bunu fazla uzatmaya gerek yok. Bireylerin düşünce çizgilerinin gelişmesi, ülkenin ekonomik yapısının gelişmesi fi lan tüm bu söylediğim ilkeler içerisinde mümkün olabilir. Aksi takdirde sürekli tüketerek hiçbir şey üretmeden, hiçbir disiplinli plan ekonomi anlayışı olmadan esenliğe çıkmanın mümkün olmayacağı kanısındayım ben.

Hepinize saygılar sevgiler sunuyorum.

BAŞKAN- Sanıyorum başka soru? Evet buyurun.

UFUK SERDAR İNCE- Ufuk Serdar İnce, Genel Merkez Örgütlenme Sekreteri.

Ben Kemal Beye sorumu yönelteceğim.

Şimdi, Kemal Bey örgütlenmenin önemli olduğunu, sendikaların da ne durumda olduğunu net bir şekilde aktardı. Benim merak ettiğim konu şu: Yani sizin de içinde bulunduğunuz parti neden öne geçmiyor, neden meydanları doldurmuyor? Sonuçta siz geçtiğiniz noktasında da kitlelerin sizi de takip edeceğini düşünüyorum. Çünkü Ergenekon’dur,

Page 139: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

139

diğer işte bahsettiğiniz tutuklamalar var. İnsanların da bir tedirginliği söz konusu. Yani, Cumhuriyet Halk Partisi de mi bu tedirginliği yaşıyor ya da başka bir nedeni mi var onu merak ettim.

BAŞKAN- Evet, bir soru daha var.

Ondan sonra yanıtlara geçeceğiz değerli arkadaşlarım.

MUSTAFA ÖNDER- Mustafa Önder.

Sayın Kılıçdaroğlu konuşmasında bir noktanın altını çizdi, dedi ki biz hakkımızı aramayı bilmiyoruz, hesap sormayı bilmiyoruz, işte ödediğimiz vergilerin nereye gittiğiyle ilgili hiçbir tepki koymuyoruz. Fakat bilinen bir gerçek şu ki, mevcut sistem tepki koymayı bana göre tamamen ortadan kaldırmış. Bu imkânsız.

Ben küçük bir örnek vermek istiyorum. Benim emekli maaşımdan benim haberim olmadan banka bir kesinti yapmış. BDDK’ ya dilekçe ile müracaat ettim, BDDK’ dan 1 hafta sonra cevap geldi. Dilekçenizi ilgili bankaya gönderdik. İlgili bankadan 2 aydır cevap alamadım. Hadi hakkımı aradım buyurun daha ne yapmam gerekiyor. Bu küçük bir örnek. Yani, sistem kendi içerisinde topu başkasına atıp kenara çekilme şekline gelmiş ya da biz mi bilmiyoruz hakkımızı aramayla ilgili birtakım yollar, yöntemler var, bu sokağa dökülmeler şunların bunların dışında. Yasal yollara müracaat ediyorsunuz, dilekçe hakkınızı kullanıyorsunuz. Geldiğimiz durum bu.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN- Buyurun Başkanım.

FAHRİ ÖZTEN- Fahri Özten, Oda Başkanı.

Ben her üç konuşmacıya da teşekkür ediyorum Oda adına.

Tabii gelecek ellerimizde mi, gelecek ellerimizde. Tabii konunun siyasal, sosyal, toplumsal, politik yönlerini ele almak gerekiyor. Şimdi, Türkiye’de özellikle 1980’den sonra uygulanan bir model var, neoliberalizmin yüzünü görüyoruz ve o günden bu tarafa 1984’te başlayan bir süreç, ki neoliberalizmin ayaklarından biri olan özelleştirme, ki çok önemli. IMF, Dünya Bankası veya Dünya Ticaret Örgütü ya da Avrupa Birliğinin, ki 2006’daki ön raporda Fırat ve Dicle suyunun, ki sabahleyin öğrenci arkadaşlarımız burada çok güzel bir konuyu irdelediler suyun özelleştirmesi diye, ki orada, 2006 ön raporda Fırat ve Dicle suyunun Türkiye’nin tek başına kullanamayacak önemli olduğunu vurgulayan bir rapor bu. Çünkü bu bizim geleceğimizi bire bir ilgilendiren bir nokta. Yani, sadece sorgulayan, düşünen, tasarlayan, bir noktada olay bitmiyor tabii ki. Bir de Türkiye’de ve dünyada uygulanan bir ekonomik model var. Kapitalizmin 29’da yaşadığı bir bunalım var, ama 80’den sonra, 70’li yılların ikinci yarısından sonra yine kapitalizmin yaşadığı bir bunalım var. Ama arkasından 80’den sonra uygulanan bir ekonomik model var ki, bunun Türkiye’ye dayatılması ki bunu Metin Yeğin özellikle Arjantin ve Latin Amerika ülkelerinde çok rahat yaşadı, gördü ve o ülkeler bu süreci geçti.

Page 140: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

140

Birinci sorum Metin Beye. O ülkeler bugün neler yapıyorlar. Yani fi nans sektörünün yüzde 70’i, 80’i yabancılardaysa ve kamunun ürettiği tesisler, fabrikalar tamamıyla elden çıkartılmışsa, ki çok önemli. Bu tesisleri satmadan, özelleştirmeden önce en iyi şekilde güncelleştirme yapılıp bir sürü paralar aktardıktan sonra, modernizasyonu yapıldıktan sonra satıldığı söyleniyor, ki bugüne kadar yapılan özelleştirmeyle 40 milyar dolarlık bir satış yapıldı. Ama bunun en az 25 milyar dolarının da o tesislere iyileştirme için kullanıldığı söyleniyor.

Şimdi, baktığınızda demin sizler de söylediniz, tıpkı Türkiye ekonomisi, ABD’nin ekonomisi gibi, Metin Yeğin’in yaptığı baloncuklar gibi üretmeyen bir ekonomi. Üretmeyen bir ekonomide, tamamıyla yabancı sermayeye bağımlı olan bir ekonomide gelecek nasıl ellerimizde olacak?

Sadece düşünen, tasarlayan, sorgulayan bir yapı yeterli mi olacak, bunun örgütlenmesi nasıl olacak, hangi yapılar? Sendikalar mı, siyasi örgütler mi, partiler mi, meslek odaları mı, sivil toplum kuruluşları mı? Bu gelecek ellerimizde tamam, tahliller yapılmıştır, doğrudur ama bunun örgütlenme modeli nasıl olacaktır, kamunun elinde olan, kamuya ait olan tesislerin elden çıkartılması, fabrikaların, özellikle cumhuriyet döneminde kurulan onlarca tesisin 25 yılda –bu sadece bu siyasi iktidar değil- 80’den bu tarafa tüm siyasi iktidar tarafından elden çıkartılan onlarca tesisin, kamu varlığının nasıl geri kazanılacağı ve bu krizde de kamu varlıklarının, özellikle sermayeyi kurtarma adına, krizden çıkarma adına yeniden bir kamu varlığının aktarımı söz konusu iken, gelecek nasıl ellerimizde olacak?

Üçünüze soruyorum. Teşekkür ederim.

BAŞKAN- Buyurun.

ERDAL AKDAĞ- Efendim iyi günler diliyorum, Erdal Akdağ.

Konuşmama kararlıydım da, dayanamadım, dilim şişti. Şu salonda en yaşlı üyenizim. Ben size bu gelecek ellerimizde minin cevabını gelecek ellerimizde değil, Amerika’nın elinde diye veriyorum.

Evet, evet, ben 1946’dan beri, 1946’da 13 yaşındaydım, 1946’dan beri Türkiye’de oynanan oyunları çok iyi izliyorum. Hiçbir geleceğimizi kendimiz kuramadık. 1946’da Demokrat Partiyi kurduran Amerika idi, 1950’de seçimleri kazandıran Amerika idi, 1953 seçimlerinde iyi devam edin diyen Amerika idi, 1957’de, e Bilal Bey kendinize gelin diyen Amerika idi. Bir şey de söyleyeyim, sizler çoğunuz bilmezsiniz ama, Celal Bayar’ın o günlerde bir lafı vardı, hükümeti değiştir dediklerinde “Ben eski komiteciyim, dereyi geçerken at değiştirmem” demişti. 1960 ihtilâlı gördüm, yedek subay teğmendim, Ankara’daydım, 1971’i gördüm memurdum, 1980’i gördüm, memurdum, 1996’yı ördüm müteahhittim,75 yaşımı geçtim. Bizim nasıl gelecek elimizde oluyor anlayamıyorum ben. Ellerimizde değil gelecek. Bizi oynayan var, biz kuklayız. Oynatan da muhtelif şekillerde Amerika, NATO’yu babasının hayrına almadı.

Page 141: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

141

Bunları size hatırlatmak istiyorum. Kore’ye babasının hayrına göndermedi, Afganistan’a bugünlerde babasının hayrına göndermeyecek. Irakla olan ilişkileri babasının hayrına yaşatmıyor.

Lütfen geleceğin kimin elinde olduğunu bilirsek bir yerlere varırız.

Ben bir şey daha söyleyeceğim Sayın Kılıçdaroğlu’na. Büyük ümidimizi kırdınız Cumhuriyet Halk Partisi olarak. Hepimiz, biraz Cumhuriyet Halk Partisi kendine gelmek mecburiyetinde. Ben babadan doğma, anadan doğma Halk Partiliyim.

Bundan dolayı çektiklerimiz yetti, ne zaman düzelecek?

Saygılar sunuyorum.

Konuşmayacaktım ama dayanamadım. Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Biz de teşekkür ederiz.

Pardon, gençlerden. Evet, önce bir, söz vereceğim gençler size, sizinle soruları bitireceğim.

Buyurun, söze başladınız devam edin.

-Dün CHP’li ve AK Partili milletvekillerimiz gelecek elinizde olması için siyasete de karışmanız gerektiğini bildirdi, öyle bir öğütledi.

Şimdi, ben öncelikle mademki gelecek elimizde olacak ve bu konuda bir uğraş, bir emek sarf edeceğiz. Öncelikle Sayın Kemal Beye sormak isterim. Demokrasiye inanıyor musunuz Türkiye’de ve partinizde, öncelikle partinizde, sonra diğer partilerde, parti içi demokrasiden ne kadar söz edebilirsiniz, bunları düzeltmek için neler yapılmalıdır?

Şahsi görüşlerinizi öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN- Buyurun

FERHAT ÇETİNKAYA- Ferhat Çetinkaya, Karadeniz Teknik Üniversitesi.

Benim sorum Sayın Kemal Beye.

Ergenekon konusunda Tayyip Erdoğan “Ben bu davanın savcısıyım” dedi, diğer taraftan da Deniz Baykal da “Ben bu davanın da avukatıyım” diyor. Ama belli ki ortada bir darbe girişimi var. Çünkü bu kadar kazıların sonucunda silahların çıkması ve darbe günlüklerinin ortada olmasıyla.

Şimdi, bu durumda CHP olarak darbecilerin karşısında mısınız, eğer karşısındaysanız neden Kenan Evren’i yargılayacak yasayı hazırlamıyorsunuz?

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

Page 142: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

142

FERDA YANIK- Karadeniz Teknik Üniversitesinden Ferda Yanık.

Ben Metin Yeğin’e bir sorum olacak. Şimdi hepimizin bildiği gibi kapitalizmin yarattığı kriz ve neoliberal politikalar şu an almış başını gitmekte. Fakat bazı insanlar hâlâ kriz yok şeklinde dayatmalar yapmakta ve hani insanlar bunun farkına varamamakta bir türlü. Yani, bu kriz sanki gelip onları vurana kadar insanlar bir şeylerin bilincine varamıyorlar. Bunun için biz ne yapabiliriz onu öğrenmek istiyorum?

Teşekkürler.

MURAT CESUR- Bir soru da ben sormak istiyorum Başkanım.

Murat Cesur. Başkanım merhaba.

BAŞKAN- Buyurun.

MURAT CESUR- Kılıçdaroğlu size, Sayın Milletvekilim size sormak istiyorum.

Burada özellikle son seçimlerden sonra yerel yönetimlerde ciddi bir, en azından ciddiye alınacak sayıda bir oranda belediyeniz var. Gelecek ellerimizde diyoruz, hani burada herkesin kendine ait olan alanında, yani hacim olarak bu dünyada kapladığı hacimde bir sorumluluğu var geleceğe dair. Aynı şekilde CHP’nin de kapladığı hacimle bir sorumluluğu var. Bunun gereği olarak, geleceğe dönük olarak yerel yönetimlerden meclise yeni bir ruh yaratacak proje geliştiriyor musunuz? Çünkü gerçekten Türkiye’nin buna ihtiyacı var. Yani, bunu gelecekler belki –biraz önce Yaşar Beyin söylediği gibi- şu anda elimizden kaçmış gibi görünse de, hâlâ elimizde bence.

Bu konuda CHP’nin çok ciddi sorumluluğu var. Bunun karşılığında bu beklentileri karşılayacak yerel yönetimlerden meclise giden demokratik kanalları işletecek ve aynı zamanda topluma umut olabilecek, gençleri ve umut besleyen insanları sürecin içine katabilecek çözümleri var mı? Çünkü gerçekten gençlerden kopuk yapılan her türlü hareketin içerisinde yılgınlık var, yorulmuşluk var. Yani, bunlardan kurtulmak gerekiyor. O yüzden de her zaman için gençlere dönük, açık projeleri harekete geçirmek gerekiyor.

Bu konuda CHP’nin yapmış olduğu bir çalışma ya da proje var mı ben merak ediyorum?

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN- Biz de teşekkür ediyoruz.

Başka soru var mı arkadaşlar. Varsa bir genç arkadaşa son soruyu vereceğim, daha sonra da yanıtlara geçeceğiz.

Yok, Evet yok dedim ama bir parmak kalktı gençlerden.

Buyurun.

UĞUR GİRİŞKEN- Uğur Girişken.

Ben sorumu aslına bakarsanız özellikle günümüzde ağır bir biçimde yaşamaya başladığımız kriz tanımlaması üzerinden yapmak istiyorum. Yani, üretken olmayan emeğin bugün,

Page 143: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

143

daha doğrusu şişirilmiş fi nansın bugün ülkemizde bir refah vaat ettiği söylense de görüldü yani şu gün düştüğü durum. Ancak, benim burada önemle belirtmek istediğim bir nokta var. Bu yıl düzenlenecek “Ücretli ve İşsiz Mühendis Mimar Şehir Plancıları Kurultayı” olacak. Burada aslında bakarsanız birçok arkadaşımız da şu gün, burada olmayanlar da var ama, çok zor koşullarda çalışıyorlar. İzinsiz çalışıyorlar daha doğrusu. Böyle çalışan arkadaşlarımız var, ücretli kölelik sistemine mahkûm olmuş durumdalar ve hâlâ bu durumun içerisinden çıkabilme uğraşı içinde değiller.

Bu arkadaşlarımızı acaba ilerleyen duranlarda artan işsizlik sonrasında ne tür yasal düzenlemeler bekliyor? Hani, iş güvencesini ortadan zaten yeterince kaldıran bir sistem var. Acaba bu kriz döneminde, hani bu krizin daha da derinleşeceği bir dönemde bizleri ne tür tehlikeler bekliyor. Özellikle Aziz Hocamdan yapılan yasal düzenlemeleri çok yakından takip ediyor, yazılarını da okuyorum.

Bu konuda bilgi verebilirse çok sevinirim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN- Biz de teşekkür ediyoruz.

Buyurun Hocam.

PROF.DR. AZİZ KONUKMAN (Gazi Üniversitesi)- Bir makale konusu olabilecek kadar sorular var. Sabrınızı da taşırmak istemiyorum.

BAŞKAN- Henüz 10’ar dakika daha kullanabiliriz, süremiz var.

PROF.DR. AZİZ KONUKMAN (Gazi Üniversitesi)- Şimdi efendim, tabii Oturum daha uzun planlanıyordu, yani biz daha söyleyeceklerimizi tam söylemedik. Bunun da bir etkisi oldu.

Şimdi, ufak bir söyleyeceklerimle ilgili bir tespit yapıp sonra sorulara geçeceğim.

Şimdi gelecek diyoruz ellerimizde mi? Geleceği kurgulamak, gelecekle ilgili bir proje olması yeterli değil. Bunu kimle yapacağınız önemli. Aziz Konukman olarak ben nefi s bir gelecek projesi hazırladım, okuyayım size isterseniz. Ama bunu nasıl yapacağız soruyorum.

Çağrı için değil, toplumun refahı için üretim. Birinci madde. Herkese yeteneğine göre, herkese katkısına göre bir dağıtım sistemi. Okuyorum daha devam ediyor. Kadınların üretimi ve toplumsal yaşama çekilmesi. İşçi ve emekçi yığınlarının çalışma koşullarının sürekli iyileştiği bir toplum modeli. Üretimin verimliliğinin müthiş bir şekilde artırıldığı ve kalıcı olduğu. Yani şu meşhur modayla sürdürülebilir olduğu ve kültürel katkıların ve bireysel yeteneklerin kendisini gösterebildiği bir toplum. Proje bu.

İçinizden ben hiç kimsenin buna itiraz edeceğini sanmıyorum. İyi ama nasıl yapacağız? İşte yapma kanalları tıkalı şu an Türkiye’de, sorunumuz burada. Şöyle tıkalı: Siyasal partilerin yapılarına bir bakın. Şimdi delege yapılarına bakın, üye yapılarına bakın, demokratik kitle örgütleriyle olan bağına bakın.

Page 144: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

144

Şimdi Batıda adam sendika lideri aynı zamanda da siyasi bir oluşumda, bir partide tüzel kişilik olarak temsil ediyor. Bizde öyle değil. Bizde eski sendika başkanlarını hatırlayın hepsi eski sendika başkanıdır. Bir siyasal partiye gider, adı onun eski sendika başkanıdır. Fark etmez, TÜRKİŞ, DİSK, hiç önemli değil. KESK memurların sendikası adam görevinden istifa ettirilerek aday yapılıyor. Yani, siz adamı parlamentoya gönderiyorsunuz, arkasında kitlesi yok, arkasında tüzel kişiliği yok.

Şimdi böyle bir parlamentoda ancak peygamber niteliğinde, dürüst, namuslu insanlar oralara giderse o toplumun bu projeleriyle ilgili bir şeyler gerçekleşebilir. Bu toplumun Sayın Kılıçdaroğlu’na bu kadar sevgiyle yaklaşması, yerel yönetim seçimlerinde gerçekten herkesin evinde, nerdeyse fotoğrafını asacak kadar bir idol haline getirmesinin nedeni de bu. Çünkü o kanallar tıkalı olduğu için bizim adımıza, o örgütler adına o konuşuyor. Çünkü onların temsilcileri yok ortada, onların tartışabileceği zeminler yok siyasal partilerde.

Dolayısıyla, hep böyle dürüst, namuslu bir adam gelecek bizi kurtaracak, iyi yerlere taşınacağız umudunu taşımak zorundayız. Önce bunu sorgulayacağız arkadaşlar. Bu sorgulanmadan, bununla hesaplaşılmadan açık söyleyeyim öyle gelecek melecek fi lan bunlar palavra. Çünkü niye; işte yazdım bunları, bunlara itiraz eden var mı, bu söylediklerime herhangi bir itirazı olan ben arkadaş hatırlamıyorum. Toplumun herhangi bir kesimde de olacağını sanmıyorum. Ama bu projenin gerisinde sınıfl ar arası ciddi anlamda bir çatışma olacak, bir bilek güreşi olacak.

Bakın demokrasi İspanya’da iç savaşla geldi. Öyle yağma yok. Sabah oturacağız işçi haklarını Ecevit getirecek, sosyal hakları fi lan getirecek, Mustafa Kemal kadınlara seçilme hakları verecek, hep böyle yetişmişiz, hep böyle gelmişiz. Hep birileri yukarıdan bir şey vermiş. Bağırarak, çağırarak, mücadele vererek, hani vardır ya tırnaklarıyla aldı bu hakları. E, böyle bir toplum da yok ortada. Yani, kendimizle bir yüzleşelim. Onu yapmadan bu işler olmuyor. Yoksa Aziz Konukman olarak ben iyi bir iktisatçı olurum, model de geliştiririm, yürüyün arkadaşlar derim ama arkamda kimse olmaz. Nitekim yaşadığımız olayda da gördüğümüz bu.

Şimdi cumhuriyet mitingiyle ilgili arkadaşımız bir görüş söyledi. Ben bu mitinglerin değişmez bir elemanıydım. Her mitinge, cumhuriyet mitingine katıldım ve oradaki katılmam tam tersine birilerinin söylediği gibi askeri çağırmak için ya da gücümü, arkama askeri almak için oraya gitmedim.

Tam tersine bu işi sivillerin çözeceği inancıyla gittim. Ama açık söyleyeyim, çok da öyle birilerinin çizdiği bir umut projesi de çizmedim. Niye? Çünkü orası amorf bir topluluk, çünkü orası daha çok laiklik karşıtı ya da laiklik karşıtı kesimlerin hesaplaştığı bir yer. Orada bir sınıfsal hesaplaşma yok. Yani, benim koluma bir fabrikanın patronu da girdi, aynı fabrikanın emekçisi de girdi. Bir tek konuda anlaştık, laiklik elden gidiyor. İyi ama kriz var, laiklik elden gidiyora karşı mücadele veren arkadaş laik işçisini işten atıyor. Ne yapacağız? 42 binin arasında ciddi anlamda demokrat, laiklik mücadelesi vermiş, bayrak mitinglerinde gövde gösterisi yapmış arkadaşlarımız var, insanlarımız var, onlar atıldı.

Page 145: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

145

Atanların içinde de bir anket yapsak laik kesimden olan arkadaşlar da olabilir, dostlarımız da olabilir. Onun için hani cumhuriyet mitingine gideceğiz her şey çözülecek. Böyle bir şey yok. Ama orada ciddi anlamda direneceğiz, haykıracağız, bu rejimin öyle kolay kolay gitmeyeceğini, bu cumhuriyetin hepimize bir teminat olduğunu orada haykıracağız.

Güneydoğu gelecek ilişkisi. Özellikle söyledim bir üstadımız konuşmacılar arasında geleceğin elimizde olmadığını vurgu yapılmadı gibi bir anlamda. Amerika var bütün bunların içinde dedi.

İyi de sevgili üstadım, deminden beri bağırarak söylüyoruz. Türkiye’nin hazırladığı programların bir kısmı Brüksel’e gidiyor, bir kısmı Washington’a gidiyor ve arkasından da diyorum ki, Brüksel’e giden yol Washington’dan geçiyor diyorum. Daha ne diyeyim üstadım. Ya da Amerika’yı daha tercüme mi edeyim, daha da açayım mı? Zaman bu kadar işte. Yani bütün bu gelişmelerin arkasında, sadece bugüne özgü bir şey değil. Menderes döneminde de böyleydi, diğer dönemlerde de böyleydi. Yani hatta İsmet Paşa bile, bakın İsmet Paşa bile diyorum. Biz NATO’ya girmek için dimi, nerelere gittik hocam. Biz IMF’ye üye olabilmek için 46’da devalüasyon yaptık. Gerekçemiz ne biliyor musunuz? Ya yarin IMF gelirse –üye olacağız ya- çünkü ülkelerin tek tek devalüasyon yapma yetkisi ortadan kalkıyor, IMF’nin iznine tabi. Hemen devalüasyon yaptık ki, şirin gözükmek için. Ya bunların hepsini yaşadık.

Dolayısıyla, hani kısa sürede her şeyi anlatamadığımız için zaman zaman bu anlam kaymaları oldu.

Disiplinli bir plan gerekiyor dedi Ayhan Bey. Altına imza atarım, zaten IMF ile yollarımızı ayırmak, başka türlü mümkün değil. Yani, Türkiye’nin kalkınma planı, bununla uyumlu bölgesel planı, sektörel planlarını yapacak bir merkez ve bunun ciddi anlamda demokratik kitle örgütleriyle organik ilişkiler kurarak bunu yapamazsa zaten biz IMF ve Brüksel yollarında tükeneceğiz. Bu onu gösteriyor. Ama, bu bölgesel kalkınma ajanslarının yaptığı bölgesel planlar gibi değil, aman ha. O resmen bizi Brüksel’e teslim eden bir şeydir. Yani, bölgesel kalkınma ajansıyla bölgesel kalkınma planlarını ayıralım birbirinden. Biri neoliberal ideolojinin aracı, diğeri ise ona alternatif olan sistemin aracı.

Dolayısıyla, kamuculuğu yeniden yaşatabilecek bir ideolojik ortam doğmuştur. Ama, bunu oluşturamazsanız açık söyleyeyim –ben öyle iyimser de değilim- faşizm kapıda ve arkasından bir dünya savaşı kapıda. Ne anlamda söylüyorum? 30 krizini hatırlamaya çalışalım. 1930 krizinin ardından faşizm hortladı, İtalya’da, Almanya’da, ardından dünya savaşı çıktı. Yani, onun için siz eğer alternatif geliştiremezseniz, siz bu ideolojik, sizin lehinize olabilecek ortamı ciddi anlamda dönüştüremezseniz kusura bakmayın birileri gelip bu emperyalizmin, bu krizi aşması öyle hocam balonun ötesinde, hani balonlar uçar gider ama, o kadar ciddi bir şekilde bir, Rozel Lüksemburg’un güzel bir lafı var, “Bütün emperyalist savaşlar düzeltici savaşlardır.” diyor. Hiç öyle şakadan bir nedenden çıkmaz, perişan ederler ve ülkeleri yeniden sil baştan yapılandırırlar. Ortadoğu’da özellikle yeniden yapılanma kaçınılmaz hale gelir.

Page 146: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

146

Burada özellikle Obama ile de ilgili bir not. Çok onur kırıcı bir şeydi. Obama bizim parlamentomuza geldi, resmen emperyal projelerini açıkladı ve alkışlandı. Burası çok acı bir şeydi. Obama’nın 2010 bütçesi ekim ayında kesinleşecek, Bush’un bütçesinden daha fazla savunmaya kaynak ayırıyor. Bunu lütfen kaydedelim. Yani onun derisinin siyah olması bizi rahatlatmasın. Çünkü Rice’ın da derisi siyahtı ama Rice ciddi anlamda faşizan bir Dışişleri Bakanlığı yaptı. O işkenceler onun sayesinde varlığını sürdürdü. Dolayısıyla oraya da bir not olarak düşelim. Tabii Türk parlamentosu adına da üzüntümü burada belirtmek istiyorum. Tabii ki orada istisnalar var, çok saygın insanlar, aynı yapı içinde değil. Kemal Kılıçdaroğlu’nu özellikle tenzih ediyorum.

Fahri Başkanın sorusu da zaten o deminki yaptığım değerlendirmeyle birlikte, aynı doğrultuda oldu.

Krizde bizi neler bekliyor dedi Uğur kardeşimiz.

Uğurcum herhalde yanıtımı verdim. Yani, eğer biz yoksak, biz bu demokratik kitle örgütleriyle ciddi anlamda kavga veremezsek –açık söylüyorum- bakın Mısır’da ekmeğe zam geldiği zaman bundan 2 sene önce Mısır halkı Kahire’de sokağa döküldü ve zammı geri aldı. Yani bir ekmek zammı. Biz doğalgaz zammını geri aldırtamadık. Yine sistem kendi kendine zammı geri aldı, yani nasılsa o, biliyorsunuz kur şeye göre yapılıyor. Yani, bizim tepkimizden dolayı zam geri alınmadı. Burası çok önemli. Eğer biz tepkilerle siyasal iktidara geri adım attıramıyorsak kusura bakmayın alternatif malternatif ben tartışmam. Yani, söyle bakayım bu ülke nasıl kurtulur, bu biraz ütopik, birbirimizi dolduruşa getirmekten başka öteye geçmez.

Onun için önce direnebilmeyi öğreneceğiz. Direnemeyen, mücadele veremeyen, bu iktidarı geriletecek herhangi bir çabayı gösteremeyenlerin alternatif geliştirme şansı yok. Olabilir ama çok da gerçekti bulunamaz.

Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Buyurun Kemal Bey.

CHP GRUP BAŞKAN VEKİLİ KEMAL KILIÇDAROĞLU- Evet, ben de kısaca hem soruları ifade edeyim, bir-iki de düşüncelerimi aktarayım.

Mesela konu çok geniş, “Gelecek Ellerimizde mi?” Eğer konu daha dar olabilseydi belki biraz daha derinlemesine belli olayları tahlil edebilirdik. Geleceğin ellerimizde olup olmaması bize bağlı olduğunu söyledim. Eğer bilime ağırlık veriyorsanız, düşüncelere ağırlık veriyorsanız, gelecek konusunda aklı egemen kılıyorsanız o zaman gelecek çok güzel bir gelecek olur. Ama bunun dışında başka faktörler bizim düşündüğümüz faktörlerin önüne geçiyorsa geleceğimiz çok da parlak olmayabilir. Sonuçta bunu belirleyecek olan biziz.

Demokrasi konusunda bir arkadaşım sordu. Bizim demokrasimiz öyle köklü bir demokrasi değil, sağlıklı bir demokrasi değil. Siz bana söyler misin naylon fatura düzenleyen bir kişi hangi demokrasilerde Maliye Bakanlığı koltuğuna oturur, var mı öyle bir şey? Kıyamet kopar.

Page 147: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

147

Bana söyler misiniz intihalden yargı kararı ile mahkûm olan bir kişi hangi demokraside, sağlıklı çalışan demokraside getirilir bakan yapılır? Hangi toplum buna tepki verdi? Naylon fatura düzenleyen kişi Maliye Bakanı oldu diye Türkiye Odalar Borsalar Birliği mi tepki verdi, işçi sendikaları mı tepki verdi, TÜSİAD mı tepki verdi MÜSİAD mı tepki verdi, kim tepki verdi? Kim tepki verdi?

Ondan sonra dönüp diyoruz ki, niçin Cumhuriyet Halk Partisi geride kalıyor? Dönüyorum biraz daha geriye, toplumun geleceğini tartışıyoruz. Biz geleceği nasıl kurgulayacağız ve hangi endişelerle biz geleceği belirlemek istiyoruz? Aslında önemli soru bu.

Siz Sayın Güler Sabancı’nın hastalandığı zaman hastane kuyruğuna girdiğini düşünebilir misiniz? Hayır. Sayın Rahmi Koç’un acaba emekli aylığı bağlanmazsa ben geçinemem diye bir kaygıya düştüğünü görür müsünüz? Hayır. Bu iki saygın iş adamı düzenli primlerini öderler, sorun yok. O halde biz gelecek kaygımızı nereye göre şekillendireceğiz? Geliri olmayan veya düşük gelirli toplum kitlelerinin belli bir hayat standardına ulaşması için çaba harcayacağız. Temel hedef bu değil mi, mutlu bir kitle yaratmak değil mi, kendi içinde barışık bir toplum yaratmak değil mi? Temel hedefi miz bu. Ama bu temel hedefe ulaşmanın önünde ciddi engeller var.

Örnek mi istersiniz? Bir yasa çıktı, emeklilere milli gelir artışından pay verilemez diye. Kimin tepki göstermesi lazım buna? Emeklilerin. 8 milyon 250 bin emekli var bu ülkede, eşleriyle beraber 16 milyon. İsterlerse tek bir partiyi iktidara getirirler. Ne oldu emekliler? İkinci sınıf yurttaş konumuna getiren siyasal iktidara destek verdiler büyük ölçüde. Kimin hakkını savunacaksınız? Siz onların hakkını savunuyorsunuz, onlar başka partiye oy veriyorlar. Kendilerinin altını oyan partiye oy veriyorlar.

Orta direk diye iktidar olundu değil mi? Kaldı mı orta direk. Orta direği güçlendireceğiz diye iktidara gelenler orta direği yok etti. Esnafı destekleyeceğiz diye iktidara gelenler kentlerin merkezlerinde kurdukları büyük alışveriş merkezleriyle esnafl arı yok ettiler, ama onlara o desteği veren esnafl ardı.

Biz neden örgütlü bir toplumdan söz ediyor, hak arayan bir toplumdan söz ediyoruz. Bunu yapmadığımız zaman demokrasi yürümüyor arkadaşlar. Dışarıdan gelip oy kullanacak kitle yaratamayacağımıza göre o zaman bu kitlelileri bilinçlendirmemiz lazım, bunun mücadelesini vermemiz lazım. Akıl tutulması dene olguyu yıkmamız lazım. Temel süreç bu.

Cumhuriyet mitingleriyle ilgili olarak ben kişisel düşüncem…. (Kaset sonu)

…onu bilmiyorum, çünkü ben parti yöneticisi değilim. Grup yöneticisiyim. Parti bu konuda sanıyorum önümüzdeki günlerde bir açıklama yapabilir.

Güneydoğu olayları, elbette çok ciddi olaylar. 30 yıl devam edecek, binlerce insanın yaşamına yol açacak, pek çok ocağı söndürecek, elbette ki çok önemli. Ama kendi içimizde çözülmesi gereken bir sorunu dışarıya ihale ettik büyük ölçüde. Sorun da buradan kaynaklanıyor zaten.

Page 148: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

148

Çözmemiz gereken, cesur adımlar atmamız gereken bir olayda cesur adımlar atamadık. Önce küçümsedik, sonra baktık ki hiç de küçümsenecek bir olay değilmiş gibi. Çözülmesinden yanayım, daha cesur adımlar atılmasından yanayım. Ama üniter devlet yapısının korunması kaydıyla. Barış ve kardeşliğin egemen olması kaydıyla. Kişilerin kendi kültürel haklarının verilmesi kaydıyla. Elbette ki insanlar özgürce kendi türkülerini, şarkılarını söylemeli, elbette televizyon kanallarını kurmalı. Hiçbir endişemiz yok, ama dışarıdan yapılan desteklerin önünün kesilmesi lazım.

PKK olgusu sadece PKK’nın kendi yönettiği bir olgu olmanın çok ötesine çıkmıştır. Başka güçler tarafından yönetilmektedir. Bu gerçeğin de bizim farkına varmamız gerekir.

CHP’nin neden öne çıkmadığı, sol partilerin, sosyal demokrat partilerin kökenini emek sınıfı oluşturur. Bana söyler misiniz, sınıf bilinci var mı? Emeklilik yaşı pek çok sosyal hak ellerinden yasalarla alındı. En büyük desteği kim verdi? Kendi hakları ellerinden alınan işçiler verdi desteği. Buyurun ne yapacaksınız? O halde yapılması gereken nedir, toplumun bilinçlendirilmesi. Sivil toplum dediğimiz olgunun gücü buradan çıkıyor zaten oraya.

Tek başına sizin bir şey söylemeniz yetmiyor, tek bir siyasal partinin öne çıkması da yetmiyor bazen. Farklı olgularla insanlar sandığa gidiyor. Kendi çıkarları açısından bakmıyorlar olaya. Bakın din olgusunun bu kadar öne çıkarılması ve siyasetin merkezi konması insanların kendi çıkarlarıyla sandığa gitmesinin önündeki en ciddi engellerden biridir.

Irk olgusunun öne çıkarılması ve insanların bu kaygıyla sandığa gitmeleri yine çok ciddi bir engeldir demokrasiler açısından. Bunlar çok ciddi kaygılar ve bunları aşmak zorundayız.

Efendim, hak aramada emekli aylığımdan kesintiler yapıldı, bilgi edinme yasasına göre başvurdum, bilgi edinme yasasına göre bana yanıt gelmedi. Onun da yolları var aslında. Ama hak arama bize altın tepsiyle sunulan bir şey değil. Onun kavgasını vereceğiz elbet. Siz bireysel olarak, sade vatandaş olarak bunu yapıyorsunuz, bilgi alamıyorsunuz. Ben parlamenter olarak bilgi alamıyorum. Benden bile bilgi gizleniyor. Değişik kanallardan bilgileri toplamaya, almaya çalışıyoruz. O nedenle bizim demokrasimizin sağlıklı bir demokrasi olmadığını söylüyoruz. O nedenle diyoruz bizim gibi demokrasilerde naylon fatura düzenleyenler Maliye Bakanı olabilirler diyoruz, intihal yapanlar bakan olabilirler diyoruz, mal varlığının hesabını veremeyenler Başbakan olabilir diyoruz.

Sorunumuz da buradan kaynaklanıyor zaten. Kim yapıyor onları başbakan? Bireysel olarak ben yapmıyorum, kitle yapıyor, toplum yapıyor, oy veriyor.

Geleceğimizi nasıl düşünmeliyiz, çözümler çok köşeli. Daha sağlıklı, daha tutarlı çözümler ister köşeli ister sade ama çözümler bu toplumda tartışılmak zorundadır, özgürce tartışmak zorundayız. Özgürce tartışacağız çözümleri bulacağız.

Bunu üniversiteler tartışacak, sendikalar tartışacak, sivil toplum kuruluşları tartışacak ve her siyasal parti eşit uzaklıkta siyasa partiler tartışılacak, siyasal partiler sorgulanacak.

Page 149: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

149

Parlamentodaki görevi sorgulanacak, milletvekilliğini yapıp yapmadığı sorgulanacak, sorgulanacak ki, parlamentolarda, siyasal partilerde milletvekilleri de kendilerine çekin düzen versinler.

Eğer siz yolsuzluk yapan insanları omuzlarınızda taşıyan bir toplumda karşılaşırsanız kendi ödediğiniz vergilerin hesabını zaten sormaktan vazgeçmişsiniz demektir.

Özelleştirmeler. Yapıldı, biz 49 milletvekili, bakın 49 CHP milletvekili Kocaeli’nde özelleştirilen bir kuruluşta işçilere destek için gittik. Oradaki işyeri temsilcisi AKP Kocaeli yönetiminde görevliydi. Bu akıl tutulmasını nasıl izah edeceğiz. Biz onları desteklemeye gidiyoruz, onlar gidip oylarını o fabrikayı özelleştiren partiye veriyorlar.

Çelişkilerimiz, çelişki yumağımız çok derin, tahminimizden daha fazla derin. Sorunumuz da buradan kaynaklanıyor. Ha, bunun nedenleri nedir? İşte o 1980’de darbe oldu ya, işte temel nedeni o. Yeni bir toplum mühendisliği gerçekleştirildi, farklı bir toplum, farklı bir kitle çıktı önümüze. Bunu dönüştürmeye çalışıyoruz el birliğiyle. Bakmayın o cumhuriyet mitingleri bu dönüştürmenin unsurlarından birisiydi. Gençlerin siyasallaşmasının büyük ölçüde önünü açan o mitinglerdi aslında.

Amerika’nın etkin olduğu söylendi. Bunu ilk kim söyledi biliyor musunuz değerli arkadaşlar? 1976 yılında Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil söyledi. O dönem Politika diye bir gazete yayınlanırdı. Söylediği şu: Ben Amerika’nın kucağına oturmuşum, neden bahsediyorsunuz. Arşivlerden çıkarabilirsiniz.

Bu süreç bizim üretim ekonomisine geçiş süreciyle dönüştürülebilir. Eğer içeride üretmeyi pahalı, dışarıdan getirmeyi ucuz hale getirirseniz politikalarla bu süreci ancak hızlandırırsınız. Bağımsızlık dediğimiz süreç sürecin özünde ekonomik kalkınma vardır, bilimsel kalkınma vardır, aklın ekonomiye hükmetmesi vardır. Bu olmadığı takdirde bu süreç olmaz. Siz yönetemezsiniz doğal olarak birisi gelir onu yönetir, doğa boşluğu kabul eder mi? Siyaset de boşluğu kabul etmez. Birisi gelir yönetir.

Parti içi demokrasi var mı diye bir soru geldi. E, Türkiye’nin demokrasisi neyse siyasal partilerdeki demokrasi de o arkadaşlar. Birbirimizi niye kandırıyoruz. Bu şu demek değil: Hayır bizim efendim parti içi demokrasi çok çalışıyor. Bana söyler misiniz hangi partide parti içi demokrasi sağlıklı çalışıyor. Siyasal Partiler Yasası gerçekten parti içi demokrasiyi sağlamaya uygun mu? Önce Siyasal Partiler Yasasının değişmesi lazım, değiştirmemiz lazım. Neden sivil toplum daha güçlü olsun, sendikalar daha güçlü olsun, siyasal partileri eleştirsin diye neden ısrar ediyoruz? Siyasal partiler kendilerine çeki düzen versinler, onlar siyasal partileri gerekirse acımasızca eleştirsinler diye söylüyoruz zaten bunları. Demokrasi budur zaten.

Ergenekon’a biri savcısıyım dedi, biri avukatıyım dedi. Efendim siz darbelere karşıysanız Kenan Evren’i yargılanmasını niçin istemiyorsunuz.

Darbelere elbette karşıyız. Ben 1980, bugünkü ortaya çıkan toplumun bedelini 1980’e az önce bağladım. Sayın Evren’in yargılanmasıyla ilgili getirsinler Anayasa değişikliği derhal el kaldıracağız. Söylüyoruz bunu da, kaç sefer parlamento kürsüsünde söyledik.

Page 150: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

150

Gencecik çocukları asarsanız birilerinin bunu hesabının verilmesi lazım. Biz razıyız buna, bu konuda hiçbir tereddüdümüz yok.

CHP’nin sorumluluğu var, yerel yönetimlerle ilgili olarak yeni bir yapılanma, yeni bir heyecan, yeni bir ruh getirilmesi lazım. Doğrudur. Bu toplumda yaşayan herkesin sorumluğu olduğu gibi, sorumluluğu olduğu gibi siyasal kurumların da sorumluluğu var, elbette CHP’nin de sorumluluğu var. Açık yüreklilikle tartışacağız, korkmadan tartışacağız. Birbirimizi eleştirmekten de çekinmeyeceğiz. Eleştiriyi de hoşgörü olarak kabul edeceğiz. Çünkü eleştirinin karşılığı siyasal iktidarın, siyasal partinin, sivil toplum kuruluşunun eleştiriye duyarlı olduğu ölçüde demokrasi kendi içindeki aksaklıkları tamir eder. Bunu yapmadığımız takdirde sağlıklı bir demokrasiyi oluşturamayız.

Eğer birisi yolsuzluk yaptığı zaman bakan görevinden istifa ediyorsa, Japonya’da sular 2 saat kesildi diye belediye başkanı istifa ediyorsa o toplumdaki ahlaki değerlerin ne kadar yüksek olduğundan kaynaklanıyor. Bizde nerede o ahlaki değerler. Sıkı sıkıya sarılıyoruz bizim parti diye. Bırakmıyoruz, her türlü çirkefe batanları başımızın üstünde taşımaya çalışıyoruz. Yıkmamız gerekir bu düzeni.

Gençler CHP’ye dönük, CHP’nin en ciddi eksikliklerinden birisi o. Daha fazla gençlere açılmak zorunda. Yönetimde daha fazla gençlerin olması gerekiyor, kadınların olması gerekiyor yönetimde. Bunu açık yüreklilikle her yerde söylüyorum. Sadece sanmıyorum burada söylüyoruz, parti içinde de söylüyoruz, partinin dışında da söylüyoruz. Doğruları söylemeye de devam edeceğiz.

Değişimi yakaladığınız ölçüde zaten siz demokrasiyi içselleştirebilirsiniz, gençlere açıldığınız zaman ancak yeni düşüncelere partinin içinde yer vermiş olabilirsiniz. Bunları yapmak zorundayız, el birliğiyle yapmak zorundayız.

Geleceğimizi bütün bu eleştirileri hoşgörüyle karşılayarak ve yeri zamanı geldiğinde de gereğini yaparak ancak güçlendirebiliriz.

Galiba fazla konuştum. Soru fazlaydı doğrudur.

İsterseniz güzel bir fıkrayla bitireyim.

BAŞKAN- Buyurun.

CHP GRUP BAŞKAN VEKİLİ KEMAL KILIÇDAROĞLU- Güzel bir politikacı fıkrasıyla bitirelim.

Politikacının birisine demişler ki böyle bir toplantıda. Ya sen de çıkıp bir-iki laf eder misin? Demiş ki valla beyim izin verirseniz ben konuşmayayım. Yok demişler herkes konuştu, sen de konuş. Olur demiş ben de konuşayım. Çıkmış kürsüye başlamış konuşmaya. 1 saat, 2 saat, 3 saat, yatanlar, kalkanlar, çıkanlar, gelenler, ama ha bire konuşuyor. Sonunda demiş ki ya arkadaşlar demiş, ben sabah evden çıkarken saati yanıma almaya unutmuştum, galiba biraz uzun konuştum. Arkadan da bir genç bağırmış. Beyim bırak demiş sen saati arkandaki takvime bak demiş. (Gülüşmeler)

Umuyorum uzun konuşmadım, sabrınıza teşekkürler. (Alkışlar)

Page 151: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

151

BAŞKAN- Buyurun Metin bey.

METİN YEĞİN (Araştırmacı-Yazar-Belgeselci)- Şimdi belki son konuşmacı olmamın biraz avantajı olacak ya da bunu mutlaka tanımlamam lazım yalnız, belki, çünkü CHP’yi ve Kemal Beyi de, yani CHP’yi o simgelediği birkaç eleştiri şey söyleyeceğim.

Öncelikle o mitinge katılacak mısınız diye sorunun içerisinde ben özellikle geçen seçimlerden önce CHP’nin ve diğer tarafta toplumsal yapıyı laik ve anti laik olarak ayrıştırmasını çok olumsuz olduğunu düşünüyorum. Bu aynı zamanda benzer politikalar içerisinde, mesela Hindistan’da da aynı seçimlerden önce sayılar daha farklı olarak Hindu trenine saldırı yapıldı. Bu Hindu treninin içerisinde yapılan saldırıda 98 tane Hindu hacı oldu. Sonra Hindular Müslümanlara saldırdılar, 2 bin tane Müslüman öldürdüler ve yüz binlerce kişiyi oradan çıkardılar ve bu kayıpçı dövüşü arasında tekrar sağcı partiler iktidara geldiler.

Dolayısıyla, ben sınıfsal olarak bakıyorum. Herkesin lanetlediği, herkesin, ben çelişkiyi emek ve sermaye üzerinden bakıyorum ve bu yüzden biz bunu tanımlarken esas olarak bu çelişkiyi göz ardı ederek önümüze sürdüğümüz zaman temel eserimizin, temel karşı gelecek şeyimizin ortadan kaldırıldığı düşüncesindeyim.

Bu yüzden CHP’nin de bu anlamda, özellikle geçen seçimlerde bu seçimlerde değil, laik ve anti laik çekişmesi içerisinde olayı iyice tırmandıktan sonra herhangi birisi olarak eğer siz televizyonda bir fi lm seyretseniz bile bir taraf tutarsınız, bir maç seyretseniz bile. Bir tarafta Ahmet Necdet Sezer elit bir kişilik, öbür tarafta tornacı çocuğu Abdullah Gül. Böyle baktığınız zaman bir taraf tutuyorsunuz, o tarafın sonucu oldu zaten buna bakarsanız.

Ha, bir de, ben Kemal Bey bizi sanki sürekli azarladı gibi hissettim. Yani neden karşı vermediniz, neden oy vermediniz, neden olmadı falan fi lan diye. Bunun, çünkü benim demokrasi anlayışım oy vermem üzerinden değil. Demin söylediğim gibi benim demokrasi anlayışım bizim örgütlenmemiz ve bütün yaşamımızı hayata geçirmemiz anlamından tanımlanan bir demokrasi anlayışı.

Yoksa 5 yılda bir oya verirseniz böyle karikatürler çıkar ortaya ve bizim bu demokrasimiz zaten zenginliğin paylaşımında demokrasi olmazsa gerçek bir demokrasinin olabilme şansı yoktu. Toprağın paylaşımda demokrasi olmazsa gerçek bir demokrasi olma şansı yok ki. Bu yüzden sadece ve sadece yolsuzlukla mücadele etmek diye tanımlarsanız esas olarak diğer türlü şeyi meşru kılmış oluyorsunuz. Yani, mesela PETKİM’in özelleştirilmesine karşı sadece ve sadece yolsuzluk üzerinden tanımlarsınız ya bütün özelleştirmeler için. Çünkü bağır bağır bağırıyorduk ki, mesela bütün Latin Amerika’da bana özelleştirmeyi savunacak sağcı bir politikacı gösteremezsiniz. Solcu değil, sağcı bir politikacı. Ben oradaki bir işçi liderine diyordum ki, benim ülkemde şimdi her şeyi satıyorlar peş peşe, a ondan sonra diyordu ki, nasıl yani, bizim başımıza neler geldiğini bilmiyorlar mı?

Peki bu durumda neden bir başka politika sürdürmedik, neden IMF’in politikalarını biz aynen devam ettireceğiz dedik. Bu esas önemli bana kalırsa. Ha, işte buna karşı

Page 152: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

152

nasıl mücadele edeceğimiz derken Başkanın, Sayın Başkanın sorduğu o soru Latin Amerika’da bunlar oldu derken, birkaç tane örnek verebilirim ben size. Özelleştirmenin tamamen tersi işlendiği zaman yürüdü Latin Amerika’da. Ama bu tersi işlenmede sadece o bütün kurumların devletleştirilmesi olmadı. Kamulaştırıldı. Kamulaştırma demek devletleştirmekten başka bir şeydir ve bu yüzden Venezüella’da o sistemler Sidor, Demir Çelik Fabrikası, Telekom, onlar kamulaştırıldığında sadece geçmişin, devletin o mekanizmayı eline alması ve bürokratik olarak işlemesi değil. İçine işçilerin katıldığı, yüzde 61’i kamunun, yüzde 49’u işçinin ortaklığının olduğu, içinde bütün denetimin, işçi denetiminin sürdüğü bir biçim yarattı. Demokrasi bu.

Demokrasi sadece ve sadece 3 yılda, 5 yılda atılan bir oy biçimi değil. Demokrasi bizim yönettiğimiz fabrikalar demek, demokrasi bizim yönettiğimiz üniversiteler demek, demokrasi bizim yönettiğimiz insan, bizim yönettiğimiz sokaklar demek. Eğer biz bunu tanımlarsak, demokrasiyi sıyırıp bir tarafl ara sadece yolsuzlukla mücadeleler üzerine tanımlarsak bu demokrasi değil ki. Her türlü kurallarına uysunlar, belediyenin de gerçekleştirdiği gibi her türlü kurallara uysunlar. Ama yine de ne olursa olsun TOKİ’deki bütün kurallara da uysunlar. TOKİ denen canavar, kentsel dönüşüm denen hikâye neoliberal şatoların yeniden yaratılmasıdır. Burada yolsuzluk olsun ya da olmasın. Buradaki insanların dışarıya atılması, geriye atılmasıdır. Eğer siz TOKİ’nin kuralları olursa siz evinizin yanı başına bir gökdelen dikilirse, yani etrafı kamera hendekleriyle çevrili bir şato, bir neoliberal şato kurulduğunda siz eğer kredi kartınız altın kredi kartı değilse, kredi kartınız platin kredi kartı değilse hadi dışarı, hadi dışarı, siz yetersiz bakiyesiniz ve bu yüzden bütün kentlerden bizi dışarı atıyorlar.

Onun için beni ilgilendirmiyor oradaki yolsuzluklar falan. Tümden cüretli karşı çıkmak zorundayız. Bu tümden cüretli karşı çıkışımızı yeniden örgütlemek zorundayız. Bir de bunu nasıl yapacağız dediğimiz aman Erdal Abinin söylediği gibi işte her şey Amerika Birleşik Devletlerinin elinde, Sayın Kılıçdaroğlu’da söylediler işte bunu 1976’da söylemişti Dışişleri Bakanı diye. Ama hatırlarsınız ki, bunu Erdal Abinin de biliyorum ki dahil, ABD’nin 6’ncı fi losunu denize atan Dolmabahçe’deki gençler de söyledi. Bunu atanlar o idam cezalarında Denizler ve Hüseyinler de söyledi ve biz buna karşı esas olarak, bir biçim olarak buna karşı gelirsek ABD’nin yapacağı bir şey yok. E kendi kuyruğunu kurtarsın, o kendi kuyruğunun işin içinden nasıl çıkacağını kurtarsın. O şu anda Şikago’da fabrika işgallerinde 1000 tane işçiden kendi kuyruğunu nasıl kurtaracağını kurtarsın. Daha yukardan düşüyor arkadaşlar, daha yukarıdan.

İnanın öyle büyük, hani büyük söylemler falan söylemiyorum. Gerçekten çok samimi söylüyorum kendi kuyruğunu kurtarsın diye. Çünkü Amerika Birleşik Devletlerinin bu ekonomik politikaları karşısında neden çöktü derseniz kısaca mesalâ ALKA’yı kaybetti. ALKA dediğiniz Güney Amerika Birliğidir ve neoliberalizm denen hikâye esas olarak Avrupa Birliği, işte NAFTA, Kuzey Amerika Birliği, Asya Pasifi k Anlaşması, Japonya, onlar üzerinden kurulur. Bu tür birlikler üzerinden kurulur ve bu tür birlikler içerisinde ALKA Güney Amerika’da çöktü. Çökerttiler çünkü oradaki toplumsal muhalefet ve bu yüzden sadece ve sadece iktidara gelmek değil, toplumsal muhalefet demek ya da iktidar

Page 153: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

153

demek topyekûn bir olgu değildir. Siz burada durursanız, örgütlenirseniz, 3 kişi olursanız, 23 kişi, 35 kişi, 100 kişi olursanız siz o örgütlenmede mutlaka o toplumsal iktidarı bir başka tarafa sürüklersiniz. Ama bütün örgütlenme koşullarını ortadan kaldırdıklarında ne yapacağız? Tekrar örgütlenmek zorundayız. Ne yazık ki dünyada öyle bir şey yok. Bizde Chavez çok seviliyor. Zannediliyor ki, Chavez böyle oturacağız bir gün gelecek birden bir tane bize, şey ah ne güzel her şeyi kurtaracak. Biz de internetin başına geçeceğiz 3 tane de destekliyorum mesajı atacağız, 7 tane de imzalıyorum diyeceğiz. Hah tamam bitti.

Hayır, ne yazık ki sokağa düşmezsek ve sokakta olmazsak bunun gerçekleşebilme şansı yok. Aynı zamanda Kürt sorunu dediğimiz esas mesela, bütün Türkiye halklarının kardeşliği meselesi. Tabii ki barış, tabii ki bu barış olmadan hiçbir şey olmaz, tabii ki bu olmadan, bütün örgütlenme haklarıyla hiçbir şey olmaz. Ancak bu düne kadar olmayan Kürtler birden keşfedilip bir televizyon ortaya çıktığında bir başka olgu da ortaya çıktı. Kürtçe televizyon. Eğer gene egemenin dilinden konuşuyorsa benim için fark etmiyor ve bunun için sadece ve sadece o dilden değil bir bütün halkların kardeşliği için yeniden örgütlenme gerçekleştireceğimiz bir başka dili konuşmak zorundayız.

Ve bu yüzden de nasıl örgütleneceğiz derse son olarak Karaburun’daki –son olarak arkadaşıma cevap vermek istiyorum, genç arkadaşıma cevap vermek istiyorum- gene böyle bir yerde konuşurken beni Karaburun’a götürmüşlerdi İzmir’de, sonra da orada aldılar keçi kırkıma götürdüler. Hâlâ çok şükür ki orada keçiler yaşıyor ve benim mesela keçilerimi kaçmamışlar, keçilerimi benim kırkmak için, kırkmak diyorlar orada. Herkes geliyor, bana geliyor, beraber benim keçilerimi kırkıyoruz. Ve ondan sonra ben de size yemek yapıyorum. Böyle hâlâ imece türü bir gelenek var.

Ondan sonra ben bunu, yemeği yaparken bir de ev sahibi böyle bir kazanda höçmerim benzeri bir tatlı yapıyordu. Birisi sordu ne zaman pişecek diye. Ev sahibi dedi ki, valla ben bilmem ateş bilir.

Siz bana sorarsınız ne zaman pişecek diye eğer siz olursanız o ateşte, siz körüklerseniz ve biz olursak, biz sokaklarda olursak, biz onu tanımlarsak o zaman pişecek. Geçenlerde kaybettiğimiz ezilenlerin tiyatrosunun en ünlü simgelerinden Agusto Boal’ın bir sözü vardır, “Mutluluk cesaret ister” diye. Ve bu yüzden eğer cesur olmazsak, eğer sokaklarda olmazsak hiçbir geleceğimiz olmayacak. Onun için sadece ve sadece kendi yaşamımızı elimize alacağımız ve bütün onların söyledikleri söylemlerin dışında gerçek bir demokrasiye ulaşmak zorundayız.

Bu nedenle sık sık konuşmamda tekrarladığım son bir şeyle bitirmek istiyorum. Yine Amerikalı efsanevi sendikacı Skargil’in bir lafı vardı, diyordu ki, benim babamın bir lafı var, eğer zenginler bir şey istiyorsa onun tersini istemek iyi fi kirdir diye.

Ve bu yüzden yine biz bunu yapalım. Onların istediklerinin tersini isteyelim ve gerçekten kendi dünyamızı alalım, bütün dünyayı isteyelim, kırıntıları değil.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

Page 154: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

154

BAŞKAN- Sayın Yeğin’e biz de teşekkür ediyoruz.

Değerli katılımcılar, elbette ki bir sorunun bütün yanlarını bir oturumda tartışmak mümkün değil. Ancak ben şöyle bir soru sormak istiyorum. Demokrasi demokrasi diyoruz da kimin demokrasisi diye az soruyoruz ya da hiç sormuyoruz. Çünkü kapitalist sistemde ev dediğimizde kimin evi deriz. Tarla dediğimizde kimin tarlası deriz. Fabrika dediğimizde kimin fabrikası deriz. Ama hiçbir zaman bu demokrasi kimin demokrasisi diye sormayız.

Eğer sayısal olarak da düşünürsek işçilerin, köylülerin, esnaf ve sanatkârın, yani emeğiyle geçinen insanların çoğunlukta olduğu bir toplumda çoğunluğun değil de azınlığın iktidarı kuruluyor ve demokrasi onların demokrasisi, onların yönetimi şekillendirecekleri, yasal düzenlemeleri yapabilecekleri siyasal iktidarı onlar oluşturuyorlar ve onlar kullanıyorlarsa tabii ki sorunlarımızın çözülmesi mümkün değil.

İşte o nedenle elbette ki sorgulama önemli. Ama sorgularken, bir yanıt ararken başkaları yapsın ben ondan yararlanayım düşüncesi yanlış. Çünkü hiçbir kimse sizin evinizi sizin yerinize yapmıyor, satın almıyor. Siz yapıyorsunuz, siz satın alıyorsunuz.

Dolayısıyla, kendi demokrasimizi şekillendirmek için kendi emeğimizi, kendi gücümüzü, kendi dayanışmamızı pekiştirme zorunluluğumuz var diye düşünüyorum.

Ve gelecek günleri örgütlü biçimde hep birlikte yaratma umuduyla teşekkür ediyor, Oturumu kapatıyorum. (Alkışlar)

------ * ------

Page 155: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

155

VIII. OTURUM“MÜHENDİSLİK EĞİTİMİ VE AÇILIMLARI”Oturum Başkanı: Prof. Dr. Rasim DENİZ(HKMO Jeodezi Komisyonu Başkanı - İTÜ)

13 Mayıs 2009

KONUKLAR:Prof. Dr. Ömer AYDIN / Yıldız Teknik ÜniversitesiYrd. Doç. Dr. Çiğdem GÖKSEL / İstanbul Teknik ÜniversitesiProf. Dr. Tanay Sıtkı UYAR / Marmara Üniversitesi

Page 156: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

156

Page 157: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

157

VIII. OTURUM

“MÜHENDİSLİK EĞİTİMİ VE AÇILIMLARI”13 Mayıs 2009

Oturum Başkanı: Prof. Dr. Rasim DENİZ(HKMO Jeodezi Komisyonu Başkanı - İTÜ)

SUNUCU- …Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Jeodezi Komisyon Başkanı Profesör Doktor Sayın Rasim Deniz’i davet ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Değerli meslektaşlarım, sevgili misafi rler; Kurultayımızın VIII. Oturumu “Mühendislik Eğitimi ve Açılımları” Panelini açıyorum.

Öncelikle Panele katkıda bulunacak olan değerli öğretim üyelerimizi, hocalarımızı buraya davet etmek istiyorum.

Profesör Doktor Ömer Aydın, Yıldız Teknik Üniversitesi Jeodezi Fotogrametri Mühendisliği Bölüm Başkanı, en eski Bölüm Başkanımız. En eski bölümlerimizden olan Bölümün Başkanı, kendisini davet ediyorum. (Alkışlar)

Diğer bir panelistimiz Yardımcı Doçent Doktor Çiğdem Göksel, İTÜ Jeodezi Fotogrametri Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi. Mühendislik etiği ve eğitimdeki uygulamaları konularında uzman. Kendisine katkılarında bulunmak üzere davet ediyorum. (Alkışlar)

Diğer panelistimiz Profesör Doktor Tanay Sıtkı Uyar, Marmara Üniversitesi Yeni Teknolojiler Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü. Yine katkılarını, eğitimle ilgili çalışmalarındaki katkılarda bulunmak üzere kendisini davet ediyorum. (Alkışlar)

Şimdi Panelimiz tabii öğle saatine denk geldiği için biraz daha acele, buradan ayrılmak durumunda olan panelistlerimiz var. Özellikle bunu gözeterek ben bir söz sırası, konuşma sırası vermek istiyorum.

Ömer Aydın Hocamız ilk konuşmasını yapacak ve bölümdeki, Jeodezi Fotogrametri Mühendisliği Bölümündeki genel uygulamalar, eğitim öğretimle ilgili uygulamalar ve problemlerden bahsedecek.

Bu konuşmadan sonra soru ve cevapları alarak Ömer Hocamızın saat 1’e yetişmesini sağlamayı düşünüyoruz.

Bundan sonraki düzenimiz ise, ben mühendislik eğitim öğretimindeki açılımların temel esasları ve kabul edilen ilkeler nelerdir bunlar konusunda kısaca bir değerlendirme yapmak istiyorum.

Page 158: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

158

Sonra Çiğdem Hocamız üniversitedeki mühendislik etiği ve bununla ilgili uygulamalar ve buradan ortaya çıkan ya da elde edilen birikimlerini bizimle paylaşacak ve Tanay Sıtkı Uyar Hocamız ise doğa, insan, çevre ile eğitim öğretim arasındaki ilişkiyi açıklayacak ve bu alandaki deneyimlerini bizimle paylaşacak.

Üç konuşmadan sonra yine sorularınız varsa alacağız ve bu şekilde Panelimizi tamamlamayı düşünüyorum.

Şimdi ilk konuşmacı olarak Ömer Hocamıza söz veriyorum.

Buyurun Hocam.

PROF. DR. ÖMER AYDIN (Yıldız Teknik Üniversitesi)- Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, çok değerli meslektaşlarım, şimdi konumuz mühendislik eğitimi. Bu işin içerisinde yıllarını vermiş bir meslektaşınız olarak konuyu önce bir özetleyeceğim, mühendislik eğitimi nasıldır, nasıl olmalıdır. Bir de moderatörümüzün dediği gibi biraz da işte ülkemizdeki uygulamalardan bahsetmekte yarar görüyorum.

Şimdi, ilk önce şu mühendisliğin bir tanımını yapalım. Mühendis şu: Ülke ve toplum yararları doğrultusunda, bilimin ışığında doğadaki kaynakları en verimli biçimde ürünlere, sistem ve süreçlere dönüştüren, üretim ve kalitenin artmasını sağlayan bir teknik elemandır.

Mühendisler topluma yön veren insanlardır. Bu nedenle popülariteleri yüksektir. Mühendis deyince bir duraklama olur. Çünkü çok ağır bir eğitimdir. Rahmetli Macit Hocayı hatırlıyorum birçok meslektaşımız da bilir. İstanbul’da Fen Fakültesini bitiriyor, kendisine kız vermiyorlar, gidiyor Almanya’da Berlin Teknik Üniversitesinde mühendislik eğitimi yapıyor, ondan sonra evlenebiliyor.

Onun için mühendislik eğitimi çok önemlidir. Bu nedenle mühendislik eğitimin yükseköğretimde çok önemli bir yeri vardır. Mühendislik eğitiminin nasıl olacağı ve nasıl olması gerektiği gelişmiş ülkelerde ele alınmış ve ilkeleri belirlenmiş. Bunu şimdi değil, 70-80 sene önce Amerika’da, Avrupa’da, öncelikle Amerika’da bir mühendislik eğitimi denetleyen bir kurum kurmuşlar. Mühendis odalarının katkılarıyla ABET diye bir kurum. Bu mühendislik eğitimi değerlendiriyor. Bunun ilkeleri var. Diyor ki, diyorlar ki, tabii bu günümüzün koşullarında bu oranlar değişebilir.

Deniyor ki, bir mühendis sadece teknik bilgilerle donatılmamalı sosyal yönü de olmalı. İşte sosyal dersler, hukuk, işletme, iktisat, yöneticilik, müzik vesaire. Tabii dilde, yabancı dilde şart olmalı.

Bunun yanında iyi matematik, fi zik, kimya vesaire bilmeli. Bunlar temel şeyler, oranları var. Sosyal yüzde 20, genel olarak ABET’in ilkeleri böyle. Yüzde 25 temel bilim, yüzde 25 olmalı. Geriye kalan yüzde 55 de mühendislik dersleri ve bunu bırakıyor. Her meslek dalının kendi kurumuna bırakıyor, bölümlerine bırakıyor. Diyor ki, kendi ülkenizin koşullarını da dikkate alarak eğitim programlarınızı yapın.

Page 159: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

159

Böyle olunca bir dünyada birliktelik sağlanmış oluyor. Yani, Amerika’da böyle, Avrupa’da böyle, bilmem Türkiye’de böyle, Asya ülkelerinde böyle değil, birbirine yakın oluyor programlar ve mühendisliğiniz böylece her yerde geçerli oluyor.

Bunun detaylarını arkadaşımız size biraz sonraki konuşmalarında açıklayacak.

Şimdi mühendisler toplumu yönlendirir demiştik. İşte düşünün makineciler sanayiyi yönlendiriyor, inşaatçılar inşaat sektörünü, işte mimarlar plan proje yapıyor, efendim haritacılar da ülkenin en büyük zenginliği olan taşınmazların mülkiyet sorunlarını çözüyor ve ülke ekonomisine büyük katkı sağlıyorlar.

Onun için mesleğimiz mühendislik dalları içerisinde çok ağırlığı olan bir meslektir ve özellikle son yıllarda da değeri artmış bulunmaktadır.

Piyasada iki tür mühendise rastlıyoruz. Birincisi üretim mühendisliği, ikincisi de ARGE mühendisliği, araştırma mühendisliği diye ikiye ayırıyoruz.

Mühendislik eğitiminin daha çok ülkelerin teknik gereksinimlerine göre şekillendiklerini görüyoruz. Mesela, 50’li yıllarda bizim bölümümüz 49’da ilk kurulduğunda Türkiye’de kadastro yapılmamış, daha önce grafi k kadastrosu. Koordinata dayalı kadastro yok, bunu yapacak mühendislere ihtiyaç var. Onun için kadastro ağırlıklı eğitim programı.

İmar planları yapılacak, işte halihazır haritaya yapımı içi ne gerekiyorsa eğitim programında bunlar ağırlıklı. O zamanın, o 50’li yılların ders planlarını ve ders içeriklerini ele alırsanız bu ağırlıklı olduğunu görürsünüz. Ama daha sonraki yıllarda teknolojinin gelişmesi, yöntemlerin değişmesi ile gelişerek bugünkü duruma geldiğine şahit oluyoruz.

Avrupa’daki mühendislik eğitiminin felsefesi üretken, düşünme, teknolojiyi üretebilme ve araştırma temelleri üzerine kurulmuş durumdadır. Donanımlı laboratuarlar, derslikler ve 4 yıllık bir eğitim sonunda ağırlıklı olarak uygulamaya yönelik mühendis yetiştirmektedirler.

Ayrıca bütün dünyada gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de TEKNOPARK’lar kuruluyor ve üniversitelerin de bu TEKNOPARK’larda sanayi ve üniversite işbirliği ile çok büyük katkılar ortaya çıktığı görülmektedir.

Avrupa’daki mühendislik eğitimi genelde sosyal tabanlı üretim ve ARGE mühendisliği temellidir diyebiliriz. Türkiye’de ise daha sıklıkla üretimden sorumlu mühendis yetişmektedir; buna şahit oluyoruz. Ama, son yıllarda işte ABET’in ilkeleri bazı üniversitelerimizde şey yapılmış, uygulanmaya başlanmış. İşte başta İTÜ, arkasında MÜDEK çerçevesinde Yıldız ve Anadolu’daki diğer bölümlerimizin olduğu KTÜ, Konya vesaire, diğerleri de arkadan geliyor. Herkes bu program çerçevesinde eğitim programlarını yeniliyorlar.

Evvelki gün yaptığımız toplantıda, bölüm başkanları toplantısında Anadolu’daki, biraz önceki oturumda bir arkadaşımız söyledi. Anadolu’daki o şeylerimiz, bölümlerimizin biraz zayıf durumuna. Onlar da kendilerini olanakları nispetinde geliştiriyorlar ve ders planlarını, içeriklerini yenilediklerine şahit oluyoruz.

Page 160: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

160

Kaliteli eğitim yapabilmek içi bir defa öğretim kadrosu gerekiyor. Önce öyle mühendis olan bir kişiyi alacaksınız, ama istekli olanı, başarılı olanı alacaksınız, önce buna yüksek lisans, arkasından doktora eğitimi yaptıracaksınız, yabancı dili çok iyi olacak ve yeteri kadar öğretim kadrosuna sahip olacaksınız.

Tabii bunun için devletin olanakları gerekiyor. Yine ülkemizde işte bazı üniversiteler çok iyi olanaklarla kadrolarını genişletirken, bazı üniversiteler sadece işte tabelalar asılmış, fakat devletin kısıtlı imkânlarıyla mahrumiyet bölgelerinde oldukları için kadrolarını genişletemiyorlar. Ama zamanla onlar da gelişmiş duruma geleceklerdir. Yani, öğretim kadrosu birinci etken. Bunu yetiştireceksiniz.

İkinci olarak alt yapı. Bir eğitim için, bir mühendislik eğitimi için bunlar hesaplanmış. Öğrenci başına ne kadar metrekare olmalıdır, öğretim üyesi için ne kadar alan gereklidir; bunlar var.

Alt yapıyı kuracaksınız, derslikleri, laboratuarları, alet ve donanımlarınızı günün gerektirdiği teknolojik aletleri alacaksınız ve buna göre, elemanınız olacak, mekânlarınız olacak, alet ve donanımızın olacak ve ülke gereksinimlerini de dikkate alarak alt yapınızı tamamlayıp eğitiminizi yapacaksınız.

Ve temel olarak bunlar, yani tabii kalite ve akreditasyon için çok şeyler söylenebilir. Bu konuya Hocamız değinecek çoğunluklu olarak. Bu konuda da bölümlerimiz işte az önce söylediğim gibi İstanbul Teknik Üniversitesi ABET şeyinden geçti, denetiminden. Yıldız Teknik Üniversitesindeki bizim bölümümüz MÜDEK denetiminden 2 seneliğine geçti ve son olarak da 5 yıllığına ara değerlendirme yapıldı. Sonuç olumlu ve 5 yıllığına, Konya bildiğim kadarıyla 2 yıllığına akredite oldu, KTÜ şey yapıyor, diğer bölümleri, KTÜ’de çalışmalar sonuçlanmak üzere. Diğer bölümlerimiz de evvelki günkü toplantımızda gördüğünüz gibi onlar da bu MÜDEK için gerekli çalışmalara başlamış durumdalar.

Amaç şu: Kaliteli mühendis yetiştirmek. Bunu nasıl yapacağız? Bunun için imkânlar gerekiyor ve bu imkânları devlet sağlayacak. Sağlamıyor, çoğu zaman sağlamıyor. Kadro istiyorsunuz vermiyor, ama öğrenci sayısını artırıyor. Mesela, 2008-2009 eğitim öğretim yılında YÖK öğrenci kontenjanlarını yüzde 30 civarında artırdı. Liste elimde bütün bölümlerin. 600 küsur öğrenci alınıyordu Türkiye’deki bölümlerimize 900 küsura çıktı. Yüzde 30 artırdı, 30 civarında.

Bunu artırıyor, ama demiyor ki sana kadro lazım, sana alet donanım lazım; bunu demiyor. İşte sıkıntı burada başlıyor. Bu nasıl çözülebilir? Yani içinizde en uzun süre idarecilik yapan bir meslektaşınız olarak istemesini bileceksiniz. Bu iş böyle. Sizin üstünüzdeki yöneticilerle, rektörle direkt bağlantı kuracaksınız. Ofl u nasıl Trabzon’a bağlı değilim direkt Allah’a bağlıyım diyorsa, siz de direkt aradaki bazı şeyleri onların da gönlünü olarak direkt şey yapacaksınız. Bölümünüz için ihtiyaçlar nelerdir bunları belirleyeceksiniz, isteyeceksiniz, alacaksınız. Bunu yapan bölümler var. Yani, şu anda bazı bölümlerin ne öğretim üyesi ne de mekân sıkıntısı, alet donanım sıkıntısı yok. Biliyoruz Anadolu’daki bölümlerimiz de belli bir kısa süre içerisinde imkânlarını iyileştirirler.

Page 161: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

161

Ben erken ayrılacağım için Sayın Başkanın da dediği gibi ben özet olarak konuşmamı bu şekilde bitiriyorum. Gerçi biraz kalabilirim, öbür arkadaşlar da yani 10’ar, 15’er dakikada herhalde özetlerler. Yani, 1’de ayrılacağım için bitsin konuşmaları, ondan sonra sorular kısmında ilk ben cevaplandırırım, öyle ayrılırım.

Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Ömer Hocamıza teşekkür ediyorum.

Üniversitedeki yapı ve düşüncelerini açıkladı tabii… (Kaset sonu)

...Lizbon’da başlayan çalışmaların ortay çıkarttığı bir sonuç idi. Eğer uluslar arası ya da Avrupa ile özdeş, orada kabul edilebilir bir yeterliği ortaya koyamazsanız o zaman uluslar arasılığınız ya da standart olarak ulusal standardınızla kalırsınız.

Dolayısıyla, ulusal yükseköğretim yeterlik sisteminin temel esasları nelerdir ve üniversitelerin çok kısa sürede, bizim 2012’ye kadar zamanımız var. O kısa sürede bu yeterlikleri nasıl başarmalarına ilişkin de bir özet bilgi vermek istiyorum.

Eğitim öğretim alanındaki tabii ki etki eden faktörler farklı. Teknolojinin, bilim ve teknolojideki gelişme… (Kayıt kesikliği ve bozukluğu) ...Dolayısıyla, Avrupa’daki ve dünyadaki yeniden yapılanma çalışmaları aslında tüm bu bileşenlerin bir parçası olarak ortaya çıkıyor. Toplumsal yapıda değişiklik var. Bir kere önceden hepimizin hasretle söylediği, her defasında hatırladığı incelmiş kavramsal, tümdengelimsel ve sıralı biçimde düşünme önceden yaptığımız, mantık ve düzene değer verme, çelişkilerden nefret etme, geniş bir dışarıdan bakabilme, hoşgörülü olma ortamından artık bilgi ile eğlencenin, eğitimle propagandanın ve dinlenme ile hipnozun tümünün muğlaklaştığı veya belirsizleştiği bir ortama dönüşüm var. Toplum değişiyor, değişimin biçimi de bu.

Eğitimi öğretimi buna göre yönlendirmek gerekiyor. Bu Avrupa’da da, uluslar arası dünyada da kabul edilmiş bir toplumsal değişi modeli.

Aşırı bilgi üretimi ve bilgi birikimi var, dolayısıyla köklü bilgilerle eğitim öğretim yapmak zorundayız. Bölümler bilim ve teknolojinin tarihini oluşturma ve bilgiyi köklendirme göreviyle de karşı karşıyadırlar. Bu önemli bir görev.

Eğitim öğretim stratejisinde mevcut eğitimin kalitesini artırmak ve standartları yükseltme, yani geçmişte ne yapıyor isek bunu gelecekte daha iyi yaparak başarı kazanma sanısı bırakılmalıdır.

Ders programlarını 150 kredi yerine 200, diyelim ki başarı kriterini de 50’yle geçen öğrenci 70 alıp zorlayarak hiçbir yere varılamayacağı bir kriter ilke olarak kabul edilmiş. Bunu yerine yaratıcılığın geliştirilmesi, öğrenmenin öğretilmesi, ömür boyu öğrenme gibi temel yaklaşımlara önem verilmeli. Bu yönde çalışmalar yapılmalı.

Gelişme ve değişimin hızında bir program yönetimine ihtiyacımız var. Gelişme ve değişimine paralel dönecek yönetilecek bir programa ihtiyacımız var, kendi kendini yönlendirecek bir programa ihtiyacımız var. Bunu sağlamanın yolu ise mühendislik öğretiminde kalite

Page 162: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

162

güvence sistemlerinin geliştirilmesi ve uygulamalarının desteklenmesinden geçiyor. Ancak bu yönetim modeliyle biz sürekli gelişen program modeline ulaşabiliyoruz. Kalite güvence sistemi bu nedenle önemli.

Bölümlerin kendi kendilerine programlarının kalitesini güvence altına almakla birinci derecede sorumlu olduklarını bilmemiz gerekiyor.

Tabii bunu en iyi değerlendirmenin yolu da bir ulusal kalite güvence sistemi merkezinin ya da kuruluşunun olmasından geçiyor. Bu nedenle de MÜDEK bizim için oldukça önemli.

Kalite güvence sisteminin temel ilkelerinden biri de şu, esaslarından biri: Dokümante edemediğiniz sistemi geliştiremezsiniz. Tüm eğitim öğretimin dokümanlar üzerinden, dokümante edilerek çalıştırılması gerekiyor.

15 yıl önce yine fi ziksel jeodezi dersinde ben neyi okuttum, hangi notlar aldılar, hangi etkin öğretim tekniğini kullandım, şimdi neyi okutuyorum, hangi notları aldı öğrenciler, eskiye göre başarılı mı değil mi sorusunun cevabı bu dokümantasyondan geçiyor. Dokümante edilemeyen bir konuda konuşma eğitim öğretimde dedikodu anlamında diye düşünmemiz gerekir.

Bilginin çok arttığını söyledik. Burada önemli bir kısıtlama geliyor, çok sayıda bilgi var, ama her şeyi öğretemezsiniz. … kalkarsak biz, bir çoğu bilir kaç cilt olduğunu yıllar değil, on yıllar geçer. O zaman öğrenmeyi öğretmek gerekiyor, bu zorlama, herkes bunu kabul etmiş durumda. Öğrenmeyi öğreteceksiniz. Belirli bilgileri, detayları değil, öğrenmeyi öğreteceksiniz. Okuldan çıktığı gün devre dışı kalan bilgilerinin devamını nasıl kazanabileceğini öğretmek gerekiyor.

Sadece bilgi beceri, mesleki bilgi beceri yetmiyor bir mühendise. Tasarım, analiz, iletişim, mesleki sorumluluk, etik davranış, ekip çalışması, çevreye duyarlı insanlar biçiminde yetiştirmemiz gerekiyor mühendisleri ve bunun tümüne öğretim çıktıları diyoruz. Mesleki bileşenden farklı olarak bir programda olması gereken şeyler.

Bu çıktılar uluslar arası ve ulusal nitelikte belirlenmiş. MÜDEK’in çıktıları vardır, ABET’in çıktıları var, Avrupa’dan gelen çıktılar var, hepsi birbirine yakındır ve bu çıktılara uygun programları yönlendirmek gerekiyor.

Dolayısıyla da geleneksel olarak sürdürdüğümüz girdi yönelimli programlardan çıktı yönelimli programlara geçilmesi gerekiyor. Girdi yönelimli programın açılımı şu: Okul var, hoca var, öğrenci var, laboratuarlar var, program var, bu bir niyet, iyi bir mühendis yetiştirebiliriz. Bu bir niyet girdi yönelimli de.

Çıktı yönelimli de şu: Bunların tümü var, ama eğitsel hedefl erini ve çıktılarını sağlayıp sağlamadığını kanıtla. Kanıtlamadığın sürece neyin olursa olsun hiç önemli değil. Bu kanıtlanmalı. Yeni yaklaşım bu.

Avrupa’da 10 yıl öncesine kadar girdi yönelimli program yönetim modeli vardı. Örneğin Almanların çok güzel kalite güvence sistemleri vardı, kontrolleri vardı. Ama onlar da şimdi girdi yönelimliden çıktı yönelimli programlara geçtiler. Programı yöneten bölüm

Page 163: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

163

bu programlardan mezun ettiği insanların söylediği eğitsel hedef ve çıktıları uyumlu olduğunu kanıtlamak zorunda. MÜDEK bu kanıtlamayı izleyen kuruluş olarak ortaya çıkıyor.

Bir önemli husus daha var, o da şu: Bölüm, her bölüm artık ölçme ve değerlendirme yöntem ve araçları kullanarak programının çıktılarını sağlayıp sağlamadığını değerlendirmek zorundadır. Böylece ölçme ve değerlendirmede eğitim öğretimin bileşeni haline gelmiştir. Ölçmediğiniz, ölçemediğiniz şeyi zaten yönetemezsiniz, ölçemediğiniz şeyi zaten yönetemezsiniz. Ölçemediğiniz şeyi geliştiremezsiniz, dolayısıyla ölçme ve değerlendirmenin de eğitim öğretimin bir parçası olarak yürütülmesi gerekiyor.

Mesleki bilgi beceri ve çıktıları birlikte bir mühendise kazandırma işine geldiğiniz zaman sınırlı sürede problem o zaman daha da zorlaşıyor. O zaman öğretim araçlarını; tahtayı, tepegözü, data showu çok iyi kullanma yanında öğretim teknikleri de kullanmak zorundasınız.

Hepimizin zaman zaman söylediği bir çok şey var, aktif öğretim, öğrencinin öğretime katılımı. Bakın proje yönetimli öğretim, tema yönelimli öğretim, ekip çalışması gibi çok sayıda değişik etkin öğretim teknikleri de geliştirilme aşamasında, birçoğu geliştirilmiş, birçoğu kullanılıyor. Bunlardan birini kullanmak zorundasınız, bunları kullanamazsanız eğitim öğretimde istenilen çıktıları, becerileri kazandırmanız mümkün değil.

Bu ise modüler programların zorunluluğunu ortaya çıkarıyor. Bunu yapabilmek için modüler programlarlar biçiminde programların düzenlenmesi gerekiyor. Ayrıca bu programlara bir başarı değerlendirme, uygun bir başarı değerlendirme sisteminin de monte edilmesi lazım. Bu anlamda Avrupa kredi transfer sistemi, ki YÖK de benimsemiş, Türkiye’de de uygulanma şeyine geliyor. Avrupa kredi transfer sisteminin uygulanması gerekiyor ve Avrupa kredi transfer sistemine göre programların yeniden yapılandırılması zorunluluğu var.

Bir önemli ayırım daha var ya da kriter, o da şu: Programların seviyesi ve içeriği ne olacak? Çünkü lisans, yüksek lisans, doktora biçiminde devam eden programların bir kere bunların birbirlerinin devamı olacak şekilde planlanması gerekiyor, birbirinden kopuk değil devamı olacak şekilde. Ama lisans programlarında daha fazla mesleğe ve uygulamaya yönelik genişlemesine bir program yapısından yana uluslar arası ve Avrupa’daki gelişmeler. Yüksek lisans programlarının ise bilimsel yönelimli ve uzmanlığa yönelen derinlemesine programlar biçiminde yönlendirilmesinden yana.

Bu genel esaslar çerçevesinde tabii özel olarak düşündüğümüzde çıktılar bizim için önemli. Biz sektör analizi anketi uygulaması yapıyoruz İstanbul Teknik Üniversitesinde. Niçin? Çünkü böyle bir programın yönlendirilmesinde gereksinim de önemli. Sektörün gereksinim duyduğu eleman biçimini yetiştirme.

Bütün bu tartışmalar, sektördeki problemlerin tartışmaları yeni değil, tüm tartışmalar, burada ortaya çıkan tartışmalar ve muğlâklaşmış bilginin ortaya çıktığını gördüğümüz, yönetim organizasyonundaki kopuklukların ortaya çıktığını gördüğümüz bu tartışmalar

Page 164: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

164

şunu sordurmalı. Eğitim öğretime nasıl bunu etki ettirmemiz gerekiyor? Bu bir çıktıdır. Bu çıktı gözümüzün önünde. Hepimiz eski öğretimin, eğitim öğretimin çıktısıyız.

Dolayısıyla bizim çıktımızı programa yansıtmamız lazım. Yani, bizim programlarımıza geri besleme yapmamız lazım. Bu çıktıları nasıl düzeltmemiz gerektiğini burada tartışıyoruz, dolayısıyla programları artık nasıl yönlendirmemiz gerektiği de buradan çıkacak. Ne yapması gerekiyor? Yönetim ve organizasyonu çok iyi bilen eleman yetiştirmek istiyor isek, yönetim ve organizasyon bilimine uygun bir dersi ya da uygulamayı programa yerleştirmemiz gerekiyor. Profesyonel nitelikte bir yönetim organizasyon yapabilen mühendis yetiştirmek istiyorsak bunu yapmak zorundayız. Etik gibi çıktı ya da diyelim ki ekip çalışması gibi çıktılar da bunun içerisine giriyor.

Şimdi önemli çıktılardan biri mesleki sorumluluk ve etik. Nerden çıkıyor derseniz? Bizim yaptığımız sektör analizinde sorduğumuz soru şuydu: Bir mühendisten beklediğiniz şeyleri, bilgi beceri ve davranışları sıraya göre, önem sırasına göre yazınız. Birinci sırada çıkan şey, mesleki sorumluluk ve etik oldu.

Dolayısıyla, biz mesleki sorumluluk ve etikle ilgili konuyu da Çiğdem Hocamızdan dinlemek istiyoruz. Çiğdem Hocamızın bu konuda katkısı var ve İstanbul Teknik Üniversitesinde Toplum ve İnsan Bilimleri Bölümünce verilen bu dersleri biz mühendis olarak Çiğdem Hocamız birlikte bir ekip tarafından veriliyor ve geliştirdiği ya da çok fazla deneyim var. Bu deneyimle ilgili bize bir bilgilendirme yaparsa memnun olacağız.

YRD. DOÇ. DR. ÇİĞDEM GÖKSEL (İstanbul Teknik Üniversitesi)- Herkese merhaba.

Geç bir öğle yemeğine bırakıyoruz sizi ama, Hocamın verdiği yerden devam etmek istiyorum, ama başlangıçta konuşmamı 3 aşamalı planlamıştım. Hocamız, Rasim Hocamız bunların çoğuna değindi. Fakat, kısaca geçmek istiyorum. Mühendislik etiğiyle bitireceğim, dersimizin deneyimiyle bitireceğim.

Şöyle bir başlangıç yapmak istiyorum aslında, teknolojinin hızının yönlendirdiği çağımızda mühendisliğin sadece teknik boyutunun değil, toplumsal sorumluluğunun da farkında olan mühendislere gereksinim duyduğu dünyanın ve bu tip mühendislerin yetiştirilmesi gerektiği gerçeği var.

Bu mühendisler bilgili, aklını bilgiye dayalı olarak kullanan mühendisler çevresini ve ilişkilerini önyargısız, özgür düşünce ile irdeleyebilen tek yönlü yarar hesapçılığından uzak ve evrensel bir dünya etiğinin gelişmesine katkıda bulunabilecek donanımda olması gereken mühendislerdir.

Çağdaş yaşama standartlarında geri kalma sadece bildiğiniz gibi, hepimizin bildiği gibi ekonomik yetersizlik, teknolojik olanakların kısıtlılığı, ulusal gelirin düşüklüğü olarak değerlendirilemez. Toplumlar sosyal, kültürel ve düşünsel olarak da çağın gerisinde kalabilirler. Örneği çok bunların.

Page 165: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

165

Hepimizin bildiği gibi yüzyıllar boyunca eğitim insanlığın en büyük sorunlarından biri olmuştur. Hep çözümler bulunmuştur, ama denemeler hâlâ devam etmektedir. Gerek meslek eğitimi için son 200 yıldır, gerekse de amacı her ne olursa olsun eğitim için.

Eğitici ve eğitilen kavramlarının giderek tartışıldığı bir ortama girmiş bulunuyoruz. Yani, eskiden maruz kalınan öğrenme eylemi, hoca dersi anlatır, öğrenci öğrenir, gider çalışır, benzer konuları çalışır gelir sınava, yapar, sorular gerçekleştirir ya da biz onlara hap yapıp sunarız şeyleri, hocalarımız da bize böyle yaptı. Bir takeometrenin biz biliriz ki nasıl bir işlem silsilesi içinde gidecektir ve ona riayet ederek gideriz ki, doğru yapılsın.

Tabii bu bir teknik durumdur. Ama 21. Yüzyılda öne çıkan en önemli temel değerin bilgi olduğunu bu günkü oturumlarda da kabul edildi ve bunun üzerine konuşuldu hep. Bilginin bir arada toplanılması konuşuldu, eğitimin de tabii ki temel unsuru bilgi. Bu benim burada kastettiğim hepinizin bildiği gibi hiçbir gayret göstermeden maruz kaldığımız malumat kırıntıları falan değil. Bizi gerçekten gerçek bilgilerden söz ediyoruz.

Son 50 yılda insanoğlunun 3 bin yılda bilinenlerin 50 katını ürettiği biliniyor bilgi bakımından. Moore Yasası bildiğiniz gibi 18 ayda bir bilginin, bilgi dağarcığının ikiye katlandığından bahsediyor, öne sürülüyor. Bilginin ekonomik ömrünün 5 yıl olduğu tartışılıyor. Yani, bilgiler havalarda uçuyor aslında ve bulmak isteyen, kalitesini bilen insanlar için de bilgiye ulaşmak kolay oluyor.

O halde biz ne yapacağız? İnsanlar öğrenmek istediklerini öğreniyorlar. Biz ne yapacağız? Biz bilgiyi yeni bilgilerin üretilmesi için kullanacağız. Bilgiyi ayıklayacağız, bilgiyi kategorize edeceğiz, sınıfl andıracağız ve doğru bilgi nedir, hangi bilgiye nereden ulaşılır ve bilginin kalitesi nedir sorularının yanıtını bulacağız.

Eskileri deyimiyle muteber olan, geçerli olan, mühendislikte doğru cevabı bilen değil, doğru soruyu soran ve bu soruya verilecek olası cevapları analiz edebilecek, irdeleyen kişi olabilmektedir.

Böyle büyük bir bilgi katlama hızı göz önüne alındığında tabii bu üniversiteye gelen öğrencilerimize de eski tipte ders vermenin giderek zorlaştığı hepimizin malumudur.

Eskiden klasik sistemde teknik becerikli ağırlıklı olarak giden dersler, artık bu şekilde işlemek imkânsız gibi görünüyor. Çünkü girdiğimiz sürekli kalitelileştirme modeli içinde de bize önerilen bu ve hayatın gerçekleri de bize bunu gösteriyor.

Diyelim ki öğrencimiz “T sıfır” anında diyelim ki üniversiteye başladı, ilk gün “T sıfır” olsun, “T1, T2, T3, T4”te mesleğe başladığı gün olsun. Aradan geçen minimum o 4 sene hazırlık falan, 5 sene ilk “T sıfır” anında verdiğimiz bilgilerin bile yenilendiğini, güncellendiğini ona bir şekilde belirtmemiz gerekiyor.

İşte bu 2000 yılında Avrupa Birliği Konsey Toplantısında Lizbon’da alınan kararla yalnızca rekabet, yalnızca çalışma alanları için değil, sosyal dışlanmayı önleme, aktif vatandaşlık ve kişisel gelişim gibi alanlar için de büyük önem taşıdığından yaşam boyu öğrenim kavramı hayata geçirilmiştir.

Page 166: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

166

Bildiğiniz gibi üniversitelerin birçok işlevi var, ama 1950’li yıllara kadar en önemli işlevleri araştırma ve öğretimdi, ama 50’li yıllardan sonra toplum hizmetleri işlevi de bu işin içine tamamıyla girmiştir.

Kuşkusuz herhangi bir yükseköğretim kurumunun değerlendirmesi sadece yayın araştırma ve yayınlarla sınırlı değildir. Öğretim kapasitesi, yani öğreticilerin, öğretim üyelerinin eğiticilik yeterliliklerinin gelişmesi çok önemli. Öğretim planlarının gelişmesi çok önemli. Öğrenim ortamının zenginleştirilmesi ve yaşam boyu öğrenme becerilerinin hedef kitlemize verilmesi önemli. Ve bu verdiğiniz şeyi de sürdürülebilir şekilde kazanmayı öğretmeniz gerekiyor.

Mühendislik etiği dersi için şunları söylemek istiyorum: Biz İstanbul Teknik Üniversitesinde bu yıl beşinci yıldır bu dersi veriyoruz ve ilk bu işe başladığımızda çok zordur başlamak, yani hepimiz teknik dersler verirken birden bire mühendislik etiği çıktı. Bölümden üç kişi talip olduk üçümüze de ortak olarak bu iş yüklendi. Rasim Hocamız, Doçent Doktor Cengizhan Üpliker ve bende.

Önce bölümde 1 kredilik ders olarak bunu anlatmaya başladık, özetlerimizle. Önce kendimiz çok çalıştık; bunu açıkça söylemek istiyorum. Sürekli kalite iyileştirme kapsamında da çıktılara bakarak her dönem bunu yenilemeye başladık. Fakat ders çok büyük ilgi gördü. 1 kredilik ders için bölüm öğrencilerimiz dilekçeler verdi “Bu niye 1 kredi, bizim bu ders saatinde biz çok şey öğreniyoruz ve tartışıyoruz, bunu artırın.”

Sonra üniversitenin İnsan Toplum Bilimleri Bölümü havuz dersi olarak Mühendislik Etiğini açtı ve bu açıldığında sadece sosyal bilim hocaları bu dersi veriyordu. Bir ilan verildi bu dersi vermek isteyen var mı mühendislerin arasından diye. Biz 3 kişi sadece verme isteğinde bulunduk ve şu anda da hâlihazırda mühendis olarak İstanbul Teknik Üniversitesinde mühendislik etiği dersini veren Cengizhan Bey ve ben varım bir de Hocamızla, zaten ders notlarımızı birlikte hazırladık.

Giderek dersin içeriğini değiştirdik. Neden değiştirdik? Şu nedenle: İçerisinde farklı farklı düşüncelerin birer ürün olarak ortaya çıktığı tartışma ortamları oluşturmayı hedefl edik. Bildiğimi öğretim modeli değil, ben biliyorum, ben öğretim, çocuklar da öğrensin. Böyle bir modeli asla düşünmedik. Bir kere derse iki öğretim üyesi birlikte giriyoruz ve kendi aramızda bile anlaşamadığımız, aynı yönde düşünmediğimiz konular oluyor. Öğrencilerin yanında bu konuları bile belli seviyelerde tartıştığımızı öğrenci gözlemliyor ve zamanla öğrenci bu işin içine katılmaya başlıyor.

Şu anda Cengizhan Bey son 3 ayda Avrupa Mühendislik Eğitimi, bu SEFİ’nin topluluğunun Etiques Working grubunda çalışmaya başladı. Bu yıl iki toplantısına katıldı, birine davetli olarak katıldı. Sürekli kalite iyileştirme modeli ile bizim uyguladığımız yöntemi anlatarak daha mükemmeli olması için çalışıyoruz.

Peki, bu sene bambaşka bir yol izledik. İzlediğimiz yol şuydu: Öğrenciyi biraz daha işin içine katmak gerekiyordu. 5 hafta ders anlattık, diğer 5 haftayı probleme dayalı öğretme ya da aktif öğretim ya da öğrenmeyi öğrenme ya da birçok ismi var bunun. Aktif eğitim,

Page 167: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

167

öğrenci merkezli eğitim olarak önce bu konuda kendimiz dolduk, ondan sonra da onlara bunu hayata geçirdik.

Bu bağlamda da kürsü ve öğretim üyesi odaklı seminer tarzında yürütülecek salt nasihate dayalı klasik öğretme yöntemi yerine, öğrenci ya da öğrenen odaklı etkin bir öğrenme ve öğretme yönteminin daha etkili olacağını düşünerek hayata geçirdik.

Bu yöntemde çok önemli bir çevreyle ilgili ülkemizde, gazetelerde yayınlanmış bir konuyu seçtik. İsmi “X” olarak belirttik ve çeşitli gruplara böldük. Bir grup öğrenci uluslar arası dernekleri temsil ediyor, bir grup devleti temsil ediyor, bir grup yerel yönetimi temsil ediyor, biri sivil toplum, biri sivil inisiyatifi , biri de patron tarafını temsil eden gruplar oluşturduk ve 5 hafta öğrencilerimiz bu konuda çalışma yaptılar. Biz hep o derslerin başında olduk, onlara katıldık.

Ve müthiş bir çalışma çıktı. Son 3 hafta da tartışmalarla bitti. Geçen hafta dersimiz sonlandı müthiş projeler, önümüzdeki Kurultayda sonuçlarını sizinle paylaşmayı düşündüğümüz uluslar arası bir yayın yapacak kadar belgelediğimiz bir çalışma oldu ve çok memnun ayrıldılar öğrencilerimiz. Tabii ki biz de çok memnun ayrıldık.

Tabii bu etik kelimesinin o âlimane anlamı, hani sözlüklere çok uzun süre hapsolmuş o âlimane anlamı içselleştirildiğinde gerçekten anlatılıp, anlaşılıp hayata geçirildiğinde çok farklı oluyor.

Ve genel olarak da şöyle bir sonuca vardık. İşte Doğu bilgeliğinde ve Batı ahlak düşüncesinde 2500 yıldır gündemde olan etik ve ahlakla ilgili söylenecek çok şey var ve paylaşılacak da çok şey var. Ama öğrencilerimizle bunu paylaşırken bu şov olmadığı gibi, bir rol olmadığı gibi bir akış diyagramıyla da ifade edemiyoruz. O halde 10 dersle ahlaklı olma, 10 dersle etik davranma kitapları da yok. Dolayısıyla, öğrencilerimiz bu işin içine kendileri girdiler.

Her türlü olumsuz koşullar ve durumlar bile düşünüldüğü biz bugünün dünyasında etik kavramının ilke normlarının var olduğunu da, bunun evrensel ölçekte geçerli olduğunu öğrencilerimize aktardığımızda uygun tutum ve davranışların türeyeceğine inanıyoruz ve bu âlimane kavramın bilinerek içselleştirileceğini ve hayata geçirileceğini öğrencilerimiz tarafından inanıyoruz.

Söyleyeceklerim bu kadar Hocam.

BAŞKAN- Teşekkür ederim.

Tabii ki sorular sonradan alınacak.

Şimdi doğa insan çevreyle ilgili eğitim öğretim ilişkisini bize Tanay Sıtkı Uyar Hocamız açıklayacak. Tabii bu konuda deneyimleri var. Bu deneyimlerini bizimle paylaşacak. Sanıyorum o zaman farklı, eğitim öğretimin farklı boyutlarını da bir tasarlama, ortaya çıkartma söz konusu. Bu boyutlardan sonradan sizlerden sorular alacağız ve bununla da konuyu daha geliştireceğimizi inanıyorum.

Hocam buyurun.

Page 168: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

168

PROF. DR. TANAY SITKI UYAR (Marmara Üniversitesi)- Teşekkür ederim.

Şimdi bu mühendislik eğitimi içinde yaşadığımız atmosferden ve o atmosfer içinde uymak zorunda olduğumuz kısıtlardan ki onlar insan faaliyetlerini belirliyor. Soyutlayarak ele aldığımız zaman genelde ortaya çıkarttığımız ürün işe yarayacak, yapılması gerekenleri tanımlayıp uygulayabilecek bir ürün olmayabiliyor.

Buna mesela haritacıları şey yapabiliriz, biraz tutabiliriz. Çünkü sistemliliğini coğrafi bilgi sistemleriyle falan, hani sorun büyüdükçe, duvara vuruldukça sizlerin ihtiyacınız ortaya çıkıyor ve her alanda doğru bilginin doğayla içinden edinilip herkesin bütün faaliyetlerini ona göre yürütmesi bir ihtiyaç haline geliyor. Ama, öyle alanlar var ki, bir ürün çıkartmışınız bekleyen yok öyle bir ürünü, öyle bir mühendisi bekleyen yok, ama aksine öyle bir ürün çıkartmışınız ki, o ürünü toplumun bütünün çıkarlarına aykırı olarak kullanmayı bekleyen bir şey var.

Şimdi bu farklılıkları dikkate almadan ve toplumun bütüne bir birlikte değerlendirme ve karar verme sistemi oluşturmadan mühendislik eğitimini de rayına oturtup, çerçevesine oturtup hem mühendisleri, hem toplumu o tür mühendislere üretmeye teşvik etmeniz mümkün değil.

Şimdi ben bunu biraz açmaya çalışacağım. Yani, çözüm var, çözüm hiç moralimizi bozmayalım doğa inisiyisatif alıyor ve kafamızı duvara vura vura işte deprem olan yerde bina yapmamamızı bize öğretiyor. İşte kömür, doğalgaz, petrol yakmasanız iyi olur, yaktığınızda şu anda alıştığınız koşullar değişecek diye bize uyarılarda bulunuyor. Yani, doğanın kesin çözümü var, ama biz diğer canlılardan farklı kalitelerde olduğumuzu düşünen yaratıklar olarak doğa bize bunu uyarmadan ve bu tahribatı yapanları silkeleyip atmadan, yoluna devam etmeden bizim belki de doğadan o anlamda biraz daha farklı, hızlı koşup insan olmaktan dolayı, doğaya uyumlu şeyler yapmakla övünmemiz daha insanî olabilir. Ha, bunun için de oturup birbirimize rakip olmak, birbirimize yok etmek, birbirimize benzemediğimiz özellikleri, farklı düşüncelerimizi kendimizin olumlu olduğunu kanıtlamak için kullanır olmaktan çıkmamız lazım.

O çünkü ormanda var zaten. Ormanda da nihai ürün güçlü olan, kaba kuvveti olan egemen oluyor, diğeri şey oluyor ve o varlığını sürdürüyor. Biz de tabii bunu ormandan alıp işte parası olan, kaba kuvveti olana doğru götürüyoruz. Bilgiyi en iyi saklayan, en çok öbürüne olta atıp kandırabilen diye çok kaliteli yöntemler geliştiren ve bununla övünen ve böyle mühendisleri yetiştirdiğiyle övünen okullarımız da var. Yani bunlar, kamu üniversitelerinin böyle yapmaması gerekir diyoruz, ama kamu üniversitesi olmasına rağmen özelleşmiş, gönüllü olarak kendini kamu işlevinden uzaklaştırmış üniversiteler de olabilir. Ama daha açıkça, yani biz özel üniversiteyiz, yaptığımız iş eleman yetiştiriyoruz denir. Ama bunu en ucuza yapmaya çalışıp bütün kamu hocalarını alıp şey yapmak da başka bir yanı yani. Kamu üniversitelerindeki kadroların kamuda çalışamaz hale gelmesine dönüyor. Yani, arada yaptığı bir iş haline gelebiliyor. Ben şimdi bu çerçeveyi çiziyorum ki, hani daha gerçekçi düşünelim ileriye doğru mühendislik eğitimini planlarken.

Page 169: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

169

Şimdi insan sadece 4 yıllığına eğitilmemek durumunda. Biran önce genç insan yaşamın inisiyatifi ni eline alıp o arada toplum, üniversitesi, annesi, babası, içine doğduğu yapı biran önce onun o kaliteye gelip doğru bilgilere erişebilir, sistemli değerlendirebilir ve bunları uygulayabilir, karar verme süreçlerine katılabilir hale gelmesini; beklediğimiz ürün böyle bir şey olmak durumunda.

Bunu yapabilmemiz için bizim kendimizin bilinenlerinin tamamını bildiğimizi varsaymamamız lazım. Hani babalar vardır kötü, sen ufaksın der, hatta sigara içmeyi bile büyü bakayım ondan sonra içersin der. Hani kendi yaptığı o güne kadar öğrendikleri öğreneceklerin tamamıdır. Çocuğuna kısım kısım onu verir. Zaten ömrünün sonuna kadardır, çocuk kendisini geçmez. Tam aksine ne kadar deneyimli anne babaysanız, ne kadar deneyimli hocaysanız öğrencilerinizi o kadar kısa zamanda kendi ayakları üzerine görür ve toplumda artık karar verme süreçlerinde yer alır hale getirmek lazım. Ama bunun için Aarhus Konvansiyonunu bilmek lazım çevresel konularda mesela. Aarhus Konvansiyonunu şu anda uygulamaya tam girmedi Birleşmiş Milletlerde. Mesela kaç kişi biliyor desek, ben hani çok fazla bilmiyorum diyeyim. Aarhus Konvansiyonunu duymamış olan var mı aranızda.

Var.

Şimdi Aarhus Konvansiyonu çok önemli bir şey. Hani eğitimle falan da uğraşıyoruz. 3 tane unsuru var: Bir, bilgiye erişim. İki, çevresel konularda halkın karar verme süreçlerine katılımı. Üç, adalete erişim. Üç tane konu. Yani, bilgiye serbest erişebilmek lazım. Bilgiye serbest erişebilmesi için yurttaşların biriyle konuşup beraber değerlendiriyor olması lazım, o bilgilerin de erişilir yerde olması lazım. Çoğu bilgiyi bulamıyorsunuz, hani sizlerin çalışmalarıyla bulabiliyoruz çoğu zaman. Bir faaliyeti sürdürecek ki hani insan etkinliğini, hani zemini, şusu busu bilgi sistemini sizlerle öğrenebiliyoruz.

Şimdi bu olmadığı sürece demokrasiden söz etmek mümkün değil. Yani eğer bilgi saklanıyorsa, bilgi saklamak üzerine bir hayat kurulmuşsa ve bilgiye sahip olanlar, mühendisler, öğrenciler, öğretmenler eğer karar verme süreçlerine “Aman katılmasınlar, onlara çaktırmadan bir şeyler yapalım” deniyorsa o zaman çözümden yana değil, sorundan yanasınız demektir.

Ben kendi alanımda söyleyeyim en azından size. Yani hepimizin içinde yaşadığımız, ben ona “Küresel hapishane” diyorum. 10 kilometre kalınlığında, 2’şer metresinde yaşıyoruz, etrafımızı bir battaniye sarmış “Sera gazları” dediğimiz. Güneşin her gün her yerde var olan ısısını kullanarak, bünyesinde tutarak bu gazlar atmosferin içinde 16 derece ortalama sıcaklıkta bir yaşam hacmi oluşturmuşlar bize.

Şimdi bu bilgiye sahip olan insanın bu değere, bu kaliteye, bu yaşam hacmine sahip çıkması lazım. Yani hiçbir şekilde termik santrallerin çok fazla kurulmasından söz etmemesi lazım mühendisin. Yani şu anda 50 tane termik santral Türkiye’de kurulmaya çalışılıyor ve bir yasa var termik santral ve nükleer santrallerden bu ülkede üretilecek elektriğe 15 yıllığına alım garantisi vermek. Çünkü pahalı olduğu için, kansere neden olduğu için kimse yapmıyor, teşvik olarak yarıda kalırsa diye ve kirliliklerini de yurttaşlar temizleyecek.

Page 170: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

170

Şimdi yurttaşlar bundan bir haber, parlamentoda bunlar konuşulmuyor, çünkü yüzde 10 barajı diye bir baraj var. Yüzde 10 barajı bir. İki, Siyasi Parti Kanunu. Üç, Hazineden yapılan yardımlarla bütün yeni parlamentolar daha önceki parlamentonun yaptıklarını onaylayan, yeni hiçbir şeyin konuşulmadığı parlamentolar haline gelebiliyor.

Şimdi, bunu çözmeden mühendislere ne diyebiliyorsunuz? “İşte kardeşim sen otomotivci ol, otomotivci ol veya petrolcü ol, nükleerci ol.” Böyle bir eğitim yapıyorsunuz, yani rüzgâr santralleri, enerjinin etkin kullanımı gibi şeyler yapılmaması gereken şeyler oluyor, eğitilmemesi gereken. Yani biz seçme ders verdiğimizde alınmaması gereken bir şey, para etmeyen şeyler.

Tabii Türkiye’den baktığınızda ve Avrupa’dan baktığınızda da farklı şeyler görüyorsunuz. Mesela Amerika’da 1980 yılından beri çok önemli rüzgârla ilgili çalışma. Çünkü o zamandan beri 25 bin megavatlık Türkiye’nin kuruluşu kadar rüzgâr santrali kuruldu. Ama nükleer santral mesleği 1978’de bitti Amerika’da, nükleer santrali iptal edilmeye başladı.

Amerika’da bu sene iki önemli çevre olayından biri olarak Obama’nın seçilmesi, ikincisi de 100 tane termik santralin iptal edildiği Çevre Bakanlığı tarafından dile getiriliyor.

Hemen doğal olarak Obama Türkiye Amerika işbirliği kapsamını açıklarken temiz kömür santralleri Türkiye’ye aktarılacak dendi. Şimdi orada sorun olan ve terk edilen bir şey doğal olarak ihracat kredisiyle, Hazine garantisiyle ve Tahkim Anlaşmasıyla Türkiye’de önümüzdeki 30 yılda sürdürülecek bir faaliyet haline geliyor.

Şimdi mühendise ne diyeceksiniz yetiştirirken, yani hangisini söyleyeceksiniz? Rüzgârı öğren gider Avrupa’da çalışırsın mı diyeceksiniz veya etik olarak kansere neden olan termik santraller alanında mı uzmanlaş diyeceksiniz? Yani işin bu yönleri var bir onu söylemek istedim.

Şimdi mühendislerden bireyin beklentileri var, yani mühendisin kendisinin beklentileri var, bir de toplumun beklentileri var. Bütün söylediğimiz etik güzel şeyler hepsi. Varsayıyoruz ki iyi olan güzel olan için yapılıyor. Ama birlikte değerlendirme sistemini kurmadığımız için ben bir mühendis olarak, hatta kamu üniversitesi hocası olarak doğru bildiğim şeyleri, çünkü ben maaşımı yurttaşların vergisinden alıyorum. Öyle bir sorumluluğum var, onun gereğini yapmak istiyorum. Ama iki defa iş akdim feshedildi benim 14 yıllık yerimden. Rüzgâr santrallerinden söz ettim diye iyi bir mühendis olarak. 1989’da Avrupa ile eş zamanlı olarak Türkiye’nin rüzgâr atlasını yaptım, TÜBİTAK’la da çalışıyordum 1981’den beri. 1992’de bu rüzgârdan fazla söz ettim diye iş akdim feshedildi. Yani ben de orada çalışmaya devam edebilirdim, ısrar etmeyebilirdim. Çünkü ben bir nükleer mühendisim. Nükleer mühendis olarak Bakanlar Kuruluna çağırdılar 1999’da nükleer santrallerin iyi olmadığını söyledim. İyi olduğunu da söyleyebilirdim. Hani iyi olduğunu da söyleseydim bana iyi mühendis kötü mühendis demezlerdi. Yani, hiç olmazsa iş akdimi iptal olmazdı, yeni iş aramak zorunda kalmazdım. Yani profesör olmak zorunda kalmazdım mesela TÜBİTAK’ta çalışsaydım.

Page 171: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

171

O anlamda çok güzel bir şey yaptılar, çünkü benim kafamda Boğaziçi’nden mezun oldum, devletin araştırma kuruluşunda çalışacağım ve enerji ile ilgili bilgilerimi yapacağım uzun vadeli olarak. Biraz da solculuk var. Kendimizi hani toplum için bir şey yapma diye bir şartlandırmışız. Hani toplumun hiç öyle bir ihtiyacı yok, toplum çünkü şey yapıyor. Hani işçi emekçilerin dışında diyorum. Hangi at ne zaman isal olmuş onunla uğraşıyor. Yani, at yarışı oynuyor çünkü. Milli piyango milyarlarca dolar mesela oynanıyor. Hani toplumun kendisiyle öyle bir şey yok ama, biz hani onlardan çok toplumcu kesilip kendimize bir şey yapıyoruz.

TÜBİTAK’ta çalışırken rüzgâr enerjisi de iyidir deyip araştırma laboratuarını kurup, pat bir gün “Bunları bırak, bırakmazsan iş akdini feshederiz dediler” ve feshettiler yani Başbakanlıkta Araştırma Kuruluşunda. Ve bugün dikkat ederseniz görevden ayrılan bakan da benim o gün söylediğim iki misli rüzgârdan üretilebilir, onu söylediğim için iş akdim feshedildi. Yani, ayrılan bakanımız da “Güneşi aşağıya indireceğiz” diyordu, çünkü doğa onu zorluyor ve çözüm o hakikaten. Ama biz ne yapmışız? 30 yıllığına doğalgaz anlaşması yapmışız, 30 yıllığına kullanmayacağımız doğalgazın parasını vereceğiz demişiz.

Şimdi bütün ekonomik ilişkiler mühendislik faaliyetleri ülkemizde kömürün, doğalgazın, petrolün 30 yıl kullanılacağı ve onun üzerine alt yapı oluşturulmuş. 30 yıl çalışacak mühendisler de buna göre tercihlerini yapıyorlar ve kamu kuruluşlarındaki bütün Çevre Bakanlığı dâhil her yerde petrol mühendisleri var, doğalgaz, kömür mühendisleri var, Çevre Bakanlığında ben biliyorum TKİ’den giden arkadaşlarımız var. Yani o işe uygun değiller ve o bulundukları yapı içinde de ister istemez mesleklerini de hani göz ardı edemiyorlar. Hani ben gene elektrik mühendisiydim sonra nükleer mühendisi oldum, kafamı duvara vurdum. Sonra kömür çalıştım, Kyoto Protokolü çıktı, bir daha kafamı vurdum. Hani ben artık her tarafa gidebilirim, ama bir ömürde adam bir kere okumuş 20 yıl, hani kötüdür dese yaptığı iş işi yok. Ben iki defa mesleğimi kaybettim.

Şimdi bu tabii bireysel olarak çektiğimiz sıkıntılar. Ama bu yönünü de toplumun bütününün toplum için en iyi olanı belirleme ve mühendislerini, araştırıcılarını ona göre eğitme ve öyle bir sistem kurmayı da hedefl ememiz lazım.

Bunu hedefl emediğimiz zaman genelde benim arkadaşlarım –ben Robert Lisesindenim- hepsi yurt dışına gitti. Çünkü onları yetiştirdik ve 2 bin lira vermedik onlara, 2 bin lira vermedik. Yani 300 lira verdik. Onlar da 1 milyon dolar harcama yaptığımız o insanlar hiç para Türkiye’ye gelmeden yurt dışına ihraç edildiler. Bir de böyle bir yanı var, beyin göçü olayı var.

Avrupa’dan baktığınızda Türkiye İmtiyazlı Ortaklık eğitiminde de olmasını talep ediyorlar. Cumhurbaşkanımız çok net olarak bugün, ben sabahleyin haberlerde dinledim ifade etti. Yani, Fransa’nın ve Almanya’nın Türkiye’yi İmtiyazlı Ortaklık statüsünde bırakma taleplerini eleştirdi. Hakikaten çifte standarttır. Onun tek amacı bu söylenenin Fransa ve Almanya için ve Hollanda için, asbest yüklü gemisini Türkiye’ye yollayan Hollanda için bizim yürüttüğümüz faaliyetlerin onların terk ettikleri ürünlerin ülkemizde kullanımı üzerine olmasıdır. Yani, Fransa nükleer atıklarını Türkiye’de depolamak istemektedir.

Page 172: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

172

Termik santrallerini terk ettikleri Almanya fi rmaları çimento fabrikalarını Türkiye’de kurmak istemektedir, çünkü toplumsal maliyetler Türkiye’de hesaplanmamaktadır.

Toplumsal maliyetlerin Türkiye’de hesaplanmamasının tek şeyi, imkânı Türkiye’nin İmtiyazlı Ortaklık olmasıdır. İmtiyazlı Ortaklık yeni bir statü değildir, standardımız aşağıda tutulması talep edilmektedir ki, asbest yüklü gemi burada sökülebilsin. Çünkü o asbest yüklü geminin Avrupa’da sökülmesi Hollanda’da 1 milyar 750 milyon eurodur. Çünkü 1 ton demişlerdir, 70 ton asbest yüklemişlerdir. Nasıl olsa Türkiye’nin mühendisleri, çevre mühendisleri, gemi söküm mühendisleri buna “Evet” demektedir, gelsin 50 milyon euroya yapalım demektedir. O zaman zaten gönderen memnun, alan memnun.

E, siz de bunun, asbest yüklü geminin Türkiye’ye gelmesinin doğru olmadığını, ülkenin uzun vadeli çıkarları için doğru olmadığını anlatacak, bunu tartışacak, mühendisler arası bir etkileşim kurup bu bilgileri parlamentoya da taşıyamıyorsanız bunları savunanların bir kısmı Siyasi Partiler Kanunu nedeniyle siyasi parti başkanları tarafından çiziliyorsa böyle kötü şeyler. İşte TÜBİTAK’ta çalışan bir rüzgâr atlasını hazırlamış bir mühendisinizi 14 yıllık çalışmasından sonra Türkiye rüzgâr atlasını hazırladı ve Türkiye’nin iki misli rüzgârdan üretebilir dediği için atıyorsanız işinden ve kimsenin sesi çıkmıyorsa, “İyi oldu” diyorlarsa 30 yıllık arkadaşlarınız. Bu zaten herhalde oynatmış, rüzgârdan, fırıldaklardan elektrik üretilir mi diyorsa. Yani hakikaten şey yapıyorum ben, hani benim sıkıntım yok gayet şeyim, ama bunların… (Kaset sonu)

…tek bir kişiyi kolay ikna edebilmekten kaynaklanmaktadır ve 5 yıllığına yetki alıp parlamentoda hiçbir şey konuşulmamasını istemektir. Yerel seçimlerde de öyle oldu biliyorsunuz. Hiçbir endüstrileşmiş ülkede Amerika dahil –seçim sistemini biliyorsunuz- hiçbir şekilde böyle kamu yok edilmiş değildir, kamu vardır, uzun vadeli planlama yapar, 30 yıllık 40 yıllık, bu terk edilmesi gereken, modası geçmiş solcuların işi değildir. En sağcısı da bütün hükümetlerde uzun vadeli planlama yapar, ama kendinin ihtiyaç duymadıklarını atacağı bir ülke bakıyorsa ve bu kirli verimsiz işlerin yapılmasını arzuladı bir karar aldırmak istiyorsa karşı tarafta birbiriyle etkileşen kendi ülkesi için en iyi olanı yapmaya çalışanların varlığını istememektir. Yani, bize tavsiyeleri, Devlet Planlamayı falan bırakın uzun vadeli, bırakın bunları, biz size hangi konuda kredi veriyorsak ki kredi verdiği şey de aynı sizlere verilen kredi kartları gibidir. Ben kullandığım için sizlere diyorum.

Kendi paranızla size 20 gün süre tanınmaktadır. Çünkü 20 gün süreyi verimli kullanırsınız da uçurumdan düşmezsiniz diye, ama uçurumun kenarına geldiğinizde zaten bir sürü neden vardır yuvarlanmaya başladığınızda sizin paranızdan para kazanmaktadır.

Ve bu da ihracat kredileri, mesela nükleer santralde de, termik santralde de hepsi kendi ülkelerinde terk ettikleri standart altına düşmüş ürünleri başka ülkeye aktarıp ondan kurtulmanın bedelini karar vericileri bunun farkında olmayan ülkelere ödettirmektir.

Bunu anlamamız lazım. Şimdi universal bütün dünya için bir eğitim sisteminden söz ediyorsak, mesela aynı şekilde doğal çevre için de enerji üretiminden de söz edebiliriz.

Page 173: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

173

Ondan örnek vereyim daha basit olsun. Bütün dünyada rüzgâr enerjisinin iyi olduğu anlaşıldı, fosil yakıtlardan kurtulmak isteniyor, Kyoto Protokolü, nükleer santraller 1978’de kapandı ve teklif bile vermiyorlar. Hani bir fi rma verdi, o da işte verdiği fi yat bugüne kadar bize söylenenin 10 misli. Ben bir nükleer mühendisi olarak biliyorum ki –bu bilgiyi mesela hiçbiriniz bilmiyorsunuzdur- bir nükleer santral enerji üretmek için kurulmuyor. Çok değerli plütonyum falan üretiyor ama, ömür boyu tükettiği enerji ürettiği enerjinin üç misli fazla. Bunu bilmiyorsunuzdur. Onun için ben enerji üretim şeyi olarak bile görmüyorum.

Gelelim çözüme: 1970’den itibaren enerjinin etkin kullanımına petrol kriziyle tüm dünya ülkeleri gitmek zorunda kaldı. Biz 2005’de Enerjinin Etkin Kullanımı Yasasını çıkarttık, hatta TMMOB’den arkadaşlarımız var orada şu anda. Ama yasa, yasa enerjinin etkin kullanımını zorunlu kılmıyor. İsterseniz yardımcı oluruz diyor.

Bunu zorunlu hale getirmek lazım, bütün diğer ülkelerde öyle. Yani, metrekaresi başına 50 kilovat saat enerji tüketmeyen, daha fazla tüketen konutlara, A sınıf olmayanlara ruhsat vermiyor adamlar. Bu kadar basit.

Bir Profesör Alman 6 misli enerji, 6 misli az enerji parası ödüyor, benden 6 misli fazla para alıyor. Yani, ben fakirim daha az çok enerji tüketeyim diye böyle bir mantık olabilir mi daha çok kanser olayım diye. Şimdi böyle bir şeyin iyi olduğu bize anlatılıyor. Mesela kredi kartları krizi oldu, hemen bakıyorsunuz 6 tane afi ş çıktı –bitiriyorum- afi şte diyor ki, kredi kartları iyidir, sizin dostunuzdur, aman almaya devam edin diye.

Şimdi, bu yapı içinde biz kendimiz için, ülkemiz için ve içinde yaşadığımız küresel hapishane için herkes için iyi olanı, bir uluslar arası bir kaliteyi özlemezsek sadece iyi şeyler olsun demek yetmiyor.

Mesela rüzgâr santralleri her yerde kurulsun demek yetmiyor. Avrupa Birliği bizim İmtiyazlı Ortaklık olmamızı isteyenler kendi çöplerini kendi ülkelerinde temizlemelerini anlatmamız lazım. Bu bizim kararımız.

Şimdi bu kararları almadan mühendislik eğitimi, etik falan birazcık şey oluyor. Yani, o yapıyı düzeltip onların üzerine olması gerekenin mühendislerini yetiştirmemiz lazım.

Son olarak da, birlikte ve beraber değerlendirmeyi öğrencilerimize öğretmemiz lazım. Öğrendikleri bilgilerin artık eğer tanımladığınız bir sorun yoksa röntgenciliğe giriyor. Ben doktora çalışmamda 2 yıl önceden yayınları buluyordum okumaya çalışıyordum, şimdi artık internette hepsi var ve siz eğer tanımlanacak bir sorununuz yoksa sizin önünüze konan bilgiyle hiçbir şey yapmıyorsunuz, bilgi şeyinde boğuluyorsunuz sizin dediğiniz bilgilerin gözetilmesi gerekiyor.

Tek tek değerlendirme yapmak, diğer ülkenizdeki insanlarla birlikte çalışmamak iki nedenden sizin tercihiniz olabilir. Bir kötü bir şey yapıyorsunuzdur, paylaşmak istemiyorsunuzdur. Yani, birincisi o. Siz kötü bir şey yapıyorsunuz ve insanlarla paylaşmak istemiyorsunuz. Karar vericisiniz, öyle kimsenin karışmasını istemiyorsunuz, kötü bir şey yapıyorsunuz çünkü. Onu aşmamız lazım. Yani, iyi bir şey yapmak istiyorsak

Page 174: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

174

herkesin bilgi, beklenti taleplerine katılacağı, öğrencilerimizi de yeni bilgilere duyarlı, onları almaya hazır, yeni bilgi geldiğinde şaşırmayan ve başka insanların da bilgileri olabileceğini ailede, toplumda anlar kalitede insanlar yetiştirmemiz lazım. Bu da herhalde o sosyal yanları oluyor.

Ben burada bitireyim.

BAŞKAN- Peki teşekkür ederim.

Hocamızın acelesi var, Ömer Hoca ayrılmak istiyor. Sorularla devam edeceğiz çünkü konu bayağı detaylı.

Ömer Hocamıza soru sormak isteyen, özellikle Ömer hocaya genel olarak değil de, çünkü…

Buyurun.

SORU-CEVAP-Değerli katılımcılara çok teşekkür ediyorum. Ömer Hocamın acelesi olduğu için önce ona bir soru sormak istiyorum.

Bölüm Başkanlığında epey çalıştığınızı zaten belirttiniz. Sektörümüz üç temel yapıda bulunmaktadır, mühendis sektörü. Kamu, özel sektör ve üniversiteler. Bunların içinde benim için en önemli olan üniversitelerdir.

Konu başlığı mühendislik eğitimini anlattınız, ama açılımlardan hiçbir şey söylemediniz. Ekrem Ulusoy’dan bu yana gelen bu eğitimde sizin dönemizde ne tür açılımlar yaptınız?

Özellikle üniversite eğitiminde diğer sektörlerle olan ilişkilerde herhangi bir sektör analizi yaptınız mı? Veya bu sektörü analizi yapmışsanız sonuçlarda hangi senteze vardınız ve bu senteze göre eğitiminizi değiştirdiniz mi, açılımlarınızı nasıl sergilediniz ben bunu öğrenmek istiyorum?

Diğer konuşmacılara sonra mı sorayım, şimdi mi sorayım Sayın Başkan?

BAŞKAN- Sonra soralım zaman kaybetmeyelim.

PROF.DR. ÖMER AYDIN (Yıldız Teknik Üniversitesi)- Ben hemen cevaplayayım isterseniz.

Şimdi biz Yıldızdaki bölüm olarak tabii 1949’da başlayan eğitim teknolojik gelişmelere uygun olarak zaman zaman yaklaşık 10 senede bir ders planları değiştirildi. Özellikle 1995 yılından itibaren Oda, İTÜ ve Yıldız’ın ortak bir eğitim komisyonu kuruldu. Bu eğitim komisyonu “Mühendislik eğitimimiz nasıl olmalıdır” şeklinde çalışmalar yapıldı. 1996 yılında İTÜ ders planlarını değiştirdi, 1997’de de Yıldız ders planlarını değiştirdi.

Bunu değiştirirken özet olarak az önceki konuşmamda söylediğim gibi, Batıda eğitim nasıl yapılıyor, oralarda mühendislere neler öğretiyor? Bunları dikkate aldık, yani Batı üniversitelerinde neler var, eğitimde öğrencilere neler veriliyor?

Page 175: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

175

Ayrıca Türkiye’de kurumlarımızla bir komisyon oluşturduk, o komisyonumuz özellikle kadastroyla, belediyelerle, Karayolları, Devlet Su İşleri ve böyle büyük özel sektör temsilcilerimizle görüşerek, inşaat sektörüyle görüşerek ne gibi beklentileri var? Mesela inşaat sektörü diyor ki, yani biz diyor altyapı çalışmalarında harita mühendisini çalıştırıyoruz. Çok iyi diyor Netket bilmeli, işte elektronik aletleri çok iyi bilmeli. Bunu dikkate alıyoruz. Belediyedekilerin isteği nedir? Bunları dikkate alarak bunları eğitim programlarımıza yansıtıyor.

Mesela, kamulaştırma çok önemli, özellikle son yıllarda taşınmaz değerlemesi ve kamulaştırma çok önemli. Bu konuda bir tezsiz yüksek lisans programı açtık geçen sene, bu sene öğrenci alacağız. Yani, teknolojik gelişmeleri üç-beş yılda bir, çünkü bölümün sürekli bir eğitim komisyonu var. Bu eğitim komisyonu değerlendiriyor, bölüm kurulunda bunlar, Bölüm Akademi Kurulunda gözden geçiriliyor ve eğitim programlarımıza bunları yansıtıyoruz.

Ve bunları yapmasak zaten MÜDEK değerlendirmesinden geçtik, yani ABET’in ilkeleri aşağı yukarı benzerdir. Oradan geçerlilik belgesi alamazdık. Yani gelişmeleri sürekli eğitim programlarımıza yansıtıyoruz. Tabii o klasik eğitimden tamamen vazgeçilmiştir. Günümüzde elektronik aletler, GPS’ler, bilgisayarlar, yazılımlar, modern ket laboratuarları, yani eğitim çok modern şekilde yapılmaktadır.

Gençlerimiz yeteri kadar, yeterli olmasa da yabancı dil biliyorlar, hazırlıktan geçiyorlar. İyi mühendis yetiştirdiğimize, yani uygulamaya yönelik. Bunu bildiğimiz için, sürekli kurumlarla temas halinde olduğumuz için istekleri öğreniyoruz, 3-5 senede bir yapılan, mesela biz 2003’te en son ders planlarımızı değiştirdik. Şu anda Bölüm Eğitim Komisyonu çalışıyor tahmin ediyorum, bu sık sık olmuyor, üniversite bunu yapıyor. Yani en az 5-10 yıl arasında bir sürede şey yapıyor, ilkeleri belirliyor, genel ilkeleri ve bölümler de ona göre programlarını değiştiriyorlar, içeriklerini değiştiriyorlar.

Gelişmeler izleniyor ve istekler eğitim programlarına yansıtılıyor.

Evet, başka sorusu olan?

Hocam buyurun.

AHMET AKSOY- Ben değerli panelistlerin konuşmalarından çok faydalandım, çok zevk aldım. Özellikle Tanay Bey biraz mesleğimizin dışında bir disiplinde görev aldığı için ve o doğrultuda konuştuğu için çok faydalandık doğrusu.

Yalnız hemen şurada bir konuşmasından alındım doğrusu. Dediler ki, doğruyu söylemediğim için profesör olmak zorunda kaldım. Sanki profesör olmak bir zülmüş gibi. Hâlbuki iyi ki söylemediniz doğruyu. Belki bir bürokrat olarak çalışmalarınıza devam edip hep güdümlü olarak üretmeye çalışacaktınız. Hâlbuki şimdi bağımsız bir biçimde ürettiğiniz, edindiğiniz bilgileri söyleyebiliyor, yazabiliyor, yayabiliyoruz.

Birinci nokta budur değinmek istediğim.

Page 176: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

176

İkinci bir nokta daha var yine sizin konuşmalarınızla ilgili. Biz şimdi mesleğimizi tanımlarken deriz ki, doğayı tanımak, doğayı şekillendirmek, doğaya egemen olmak.

PROF. DR. TANAY SITKI UYAR (Marmara Üniversitesi)- O mümkün değil tabii, ben onun mümkün olmadığını söyledim.

AHMET AKSOY- Şimdi egemen olmak mümkün olduğunca. Mesela bir…

BAŞKAN- Evet, Hocam 1 dakika isterseniz Ömer Hocanın acele şeyi var isterseniz…

AHMET AKSOY- Ha tamam… O zaman tüm konuşmacılardan görüşlerini rica edeceği, önemli bulduğum görüşmeler.

Şimdi bu Kurultay süresince özellikle bazı uygulayıcı kurumlardan, çalışanlarından, yöneticilerinden şöyle bir istek ortaya çıktı. Üniversiteler yeterince uzman yetiştirmiyorlar. Şimdi bu çok önemli bir istek ve çok önemli bir konu.

Ben şimdi değerli konuşmacılardan şu durumu rica ediyorum: Şimdi ülke gereksinmeleri öğretimin içerisinde kaliteli –Ömer beyin şeyi- mühendislik, evet var, ABET kriterleri var, –Rasim Beyin değindiği- her şeyi öğrenmek yerine öğrenmeyi öğrenmek. Bütün bu karakterler içerisinde uzmanlık hangi düzeyde, hangi sınırlarda üniversiteler tarafından -ama standart öğretimde tabii- yükümlenebilir. Bu husustaki görüşlerinizi rica ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN- Ben de teşekkür ederim.

Şimdi, uzmanlık biliyorsunuz yani lisans eğitiminde tüm bölümlerimizde, şu anda ülkemizde 11 tane bölüm eğitim veriyor. Bir uzmanlaşma yok. Uzmanlaşma yüksek lisans programlarında. Çok eksikler var bunu biliyorum, yani ülkemizde gerçekten belli konularda artık uzmanlaşmaya gitmek gerekiyor. Bunu bölümlerimizin oturup düşünmesi gerekiyor. Şu anda bizim Yıldız’da 3 tane program var. Birincisi, geomatik programı, ikincisi uzaktan algılama ve CBS programı, üçüncü program da gayrimenkul geliştirme ve arazi bilmem nesi. Yani tam aklımda değil. 3 tane program var, ama bunlar yeterli değil.

Düşünülüyor, gözden geçirilecek, tahmin ediyorum yakın süre içerisinde yeni yeni programlar açılacaktır. Yani, bunu sadece Yıldız değil diğer bölümlerimizin de yapması gerekiyor. Yani, lisansta uzmanlaşmaya gitmek olmuyor, ancak 4 yıllık eğitim süresi içerisinde zaten ilk 1 ve 2 yıl içerisinde bu sosyal dersler, temel eğitim dersleri. Yani, toplam dersin, kredilerin yarıya yakınını oluşturuyor. Geriye kalan meslek derslerine kalıyor ve ancak şey oluyor, yani mesleği genel olarak şey yapmanız, öğretmenize ayırıyorsunuz bunu da.

Uzmanlaşma lisansta henüz şu anda mümkün değil. Ama, yüksek lisans programlarında uzmanlaşma var, yeterli değil, bu geliştirilmeli diye düşünüyorum.

Evet.

Page 177: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

177

-İstanbul Teknik Üniversitesi.

Hocam bildiğiniz gibi üniversitelerdeki eğitimin önemli destek kadrolarını araştırma görevlileri oluşturuyor ve Temmuz ayından beri uygulamada olan yasa gereğince artık doktorasını bitiren araştırma görevlileri sözleşmeli kadro olan 50D’den sabit kadro olan 33’e geçirilmiyor.

Bu konuda Yıldız Teknik Üniversitesinde doktora bitiminde görevden çıkartılmalar yapıldı, İstanbul Üniversitesinde de öyle. İTÜ’de de artık doktora bittiği zaman sözleşmeli kadrodan sabit kadroya geçiş sağlanamıyor.

Siz konuşmanızda eğitimin iyi olabilmesi için alt yapının ve kadronun iyi olması gerektiğini ve bunun bir şekilde üst yöneticilerden istenmesi gerektiğini söylediniz. Bölümünüzde Bölüm Başkanı olarak bu tür gelişmeleri, çünkü artık kadronuz yeni değil, mevcut kadronuzun devamlılığını sağlamak bile bir problem haline geldi araştırma görevlileri açısından.

Bir çalışmanız var mı, nasıl görüyorsunuz bu gelişmeyi?

PROF.DR. ÖMER AYDIN (Yıldız Teknik Üniversitesi)- Var var, günü güne takip ediyor. Yani, devamlı temas halindeyim üniversiteyi yönetenle, ama biliyorsunuz 2008 Temmuzunda YÖK bir Yönetmelik çıkardı. Yüksek lisans ve doktora eğitimi yapanlar eğitimlerini tamamladıkları andan itibaren bu Enstitü Yönetim Kurulu Kararı alındıktan sonra 1 ay içerisinde görevlerine son veriliyor.

Şimdi YÖK bu kararı aldı ve çok katı şekilde de uyguluyor. İTÜ’nün Rektörü de, bizim rektör de, diğer üniversite rektörleri de bu konuda çalışmalar yapıyor. Fakat, YÖK yönetimi Nuh diyor peygamber demiyor. Bunun için ne yapılacak? Şu anda benim bölümümde en az 5-6 tane arkadaş doktorasını tamamladı, oyalıyoruz, sınavlarını yapmıyoruz. Eğer, sınavlarını yaparsak görevleri sona erecek, kapı dışarı. Açıkçası bu.

Bunun çözümü. Pazartesi günü sizin rektörünüzle de burada görüştüm, Muhammed Beyle, dedim ne yapacaksınız, yani buna çözüm. O da şunu söyledi. Çözüm rektörler dedi daimi kadroda, yani 33 daimi kadro, ilanı verecekler doktorası biten arkadaşları oraya alacağız, ama YÖK bunu da kabul etmiyor, bunu da söyleyeyim.

YÖK doktorasını bitiren arkadaşlarımızı üniversiteler 33’e, daimi kadroya alsalar dahi şey yapmıyor, onaylamıyor. Neticede atamalar YÖK’ün onayından geçiyor. Büyük sıkıntı var. Yani, burada yapılacak bir şey yok. Arkadaşlar kritereri tutturup kısa süre içerisinde yardımcı doçent olacak ve YÖK’ün şeyi şu, politikası: Bu Anadolu’daki yeni bölümlere öğretim elemanı aktarma. Politika bu. Yani sıkıntı devam ediyor, çözüldü desem yanlış. Yok, çözümü yok. 33’e atamaları da kabul etmiyor YÖK. Etmiyor, hayır etmiyor. Yani bazı rektörler politik konuşuyor, doğruyu söylemiyorlar. Yani, uğraşıyorlar, devamlı temas halindeler ama YÖK kabul etmiyor.

Bunun için doktorasını bitiren arkadaşlarımıza işte biran önce yardımcı doçent kadrosu açıp. O da şimdi, kadrolar da şey.

Page 178: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

178

Siz öğretim kadrosundasınız değil mi, yoksa öğrenci misiniz?

Araştırma görevlisi. Aynı sıkıntı sizin için de geçerli. Biliyorsunuz şey kadrolar vardı, torba kadro üniversitelerde. YÖK karar aldı üniversiteler şeye geçiyor, kadrolar bölümlere dağıtılıyor. E, sınırlı, yok kadro. Benim anabilim dalımda şu anda, Ölçme Tekniği Anabilim Dalında 3 arkadaş doktorasını bitirmiş sınavını yapmıyoruz, oyalıyoruz, bekliyoruz, Hoca da biliyor, kendisi de jürilerinde üye, sınav jürilerinde. Sınavı yaparsak atılacaklar.

Onun için bunlara kadro diyoruz ama, yardımcı doçentlik kadrosu da yok. Yani, rektörlerin kadro alması gerekiyor. Yani mevcut kadroları, kullanılmayan kadroları dağıttığımızda -sizde de öyledir tahmin ediyorum- ana bilim dallarına 1’er tane bile veremiyorlardır. Yok, kadro yok, sıkıntı var, çözümü de yok. Yani bizim elimizde değil ve üniversiteler bu gidişle çökmeye mahkûm. Yetişmiş arkadaşları, 8-10 sene emek vermiş arkadaşları hadi gidin diyoruz. Kim hoca olacak, kimi hoca yapacağız. Yani mühendis olduktan sonra 10 sene emek veriş, yetişmiş arkadaşlara hadi gidin diyoruz. Ama bunu biz istemiyoruz. Maalesef bugünkü bu YÖK yönetimi, ben de artık korkmadan konuşuyorum. Yani, bana yapacağı ne var zaten? Çantamı hazırladım gidiyorum.

Evet, siz de sorun isterseniz.

BAŞKAN- Caner de sorsun.

CANER…- Hocam ben sizin söylediğiniz çözüm yok diyorsunuz ya buna. Aslında bu masada o çözüm çıktı. 50D’den 33’e geçmek için, bugün konuştuğunuz konularda.

Birincisi, Çiğdem Hanımın söylediği etik konusu, ikincisi Tanay Beyin söylediği iki şey. Birincisi, olayları kişisel olarak aldığınız zaman kandırılması kolaydır dedi insanların ya da yönetilmesi kolaydır, örgütlenmek gerekir diye çıkardım ben oradan, söylediklerinden.

İkincisi de, ben dedi profesör oldum, maalesef profesör oldum şeklinde getirdi. Burada da çıkartılacak çok mesaj vardı. Bence bu konuya çözüm olaraktan bu mesaj çıkabilir. Şu şekilde: Bugün araştırma görevlileri bu durumda, ama bugün üniversitenin en dinamik kitlesi araştırma görevlileri. Araştırma görevlileri şu an ses çıkartmaya çalışıyor, özellikle İstanbul Teknik Üniversitesinde, İstanbul Üniversitesinde ve Yıldız Teknik Üniversitesinde. Ama öğretim üyeleri bu sesi duymuyor.

YÖK’ün bir kere söylediğiniz şeyi kanunen, usulen yapma hakkı yok. Bir araştırma görevlisinin 33 ya da 50D olup olmayacağına üniversite kendi alırken karar veriyor. Senatosunda diyor ki, Yıldız Teknik Üniversitesinde, İstanbul Teknik Üniversitesinde ben araştırma görevlisini 50D ile alacağım diyor. Bunu Senato kararlarıyla almış durumdalar.

YÖK’ün bunu çevirip çevirmeme gibi bir şansı zaten yok.

BAŞKAN- Caner bey bu konuyu isterseniz kısa şey yapalım, çünkü bu konuyu biraz değiştirmeden devam etsek iyi olacak.

CANER…- Haklısınız hocam yeri değil, haklısınız.

Page 179: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

179

Etik olarak da ben şunu beklerdim. Öğretim üyelerinin cüppelerini giyip taksimde araştırma görevlileriyle beraber yürümesini beklerdim.

Soruma gelince. Şimdi uzmanlaşmanın önemini tekrar altını çizdiniz. İstanbul Teknik Üniversitesinde biliyorsunuz yeni bir gelişme yaşandı, anabilim dallarının kaldırılması söz konusu. Jeodezi Fotogrametri Mühendisliği ya da Geometrik Mühendisliği Bölümünde de bu anabilim dalları kalkması durumunda. Teknik Üniversite Rektörü de burada konuşma yapmış, belki söylemiştir. Söylemiş.

Siz uzmanlaşmanın gerekliliğinin altını bir kere daha çizerken ve bu uzmanlaşmanın en kolay yolu anabilim dalları sayesinde yapılırken, diğer taraftan İstanbul Teknik Üniversitesi Rektörünün anabilim dalları kalkması görüşünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

PROF.DR. ÖMER AYDIN (Yıldız Teknik Üniversitesi)- Anabilim dallarının kaldırılması, pazartesi burada Rektörünüz ifade etti. O yeni bir konu, tabii büyük tepki gösterecek, toplayacak. Anabilim dallarının, yani bir YÖK’çü, yönetici olsan uygun görürsün, YÖK sistemine uygun. Yani tek elle bölüm yönetilecek. Yani, ben kişisel olarak anabilim dallarının kaldırılmasına karşıyım. Öyle olmamalı ve araştırma görevlileri konusunda da sizlerin yanınızdayız yani. Bunu da bilesiniz.

Evet.

Son olarak sen de sor. Çok kısa gideceğim çünkü.

EYÜP SOPACI- Eyüp Sopacı, Karadeniz Teknik Üniversitesi.

Mühendislik eğitimin nasıl olması gerektiği hakkında konuşmalar yapıldı, aşağı yukarı herkes de aynı kanıda zaten. Ama benim sıkıntılarım var, bazı kaygılarım var. Sizin de bir tanımınız vardı Amerika’da mühendislik eğitiminin nasıl olması gerektiği tartışılmış ve mühendis odalarının da katkısıyla ABET Kurumu kurulmuştur dediniz.

Şimdi ben bu ABET Kurumunu kuran mühendislik odalarıyla ilgili bir araştırma yaptım, internette gezindim ve sonucunda şöyle bir özet çıkartılabilecek bir formülâsyonla karşılaştım. 3M eşittir P yazıyordu orada. M’lerden bir tanesi many, eşitliğin sağ kısmında ise power vardı. Şimdi benim kaygım şu: Para ve güçle tanımlanan bir mühendislik eğitimi o belirttiğiniz etik davranışlı, işte mesleki sorumluluk alabilen veyahut da çevreye duyarlı bir mühendisi yetiştirmede ne kadar etkili olacak?

Ve aynı zamanda bu tartışmaların tek başına yürütülmesine de ben biraz kaygılıyım. Sanırım tamamıyla karar verilmiş, gelişen şartlar içerisinde var olan, işte o rekabetçi şartlar içerisinde tek çözüm yolu buymuş gibi davranılıyor. Ben de bundan rahatsızım. Bunu belirtmek istedim.

PROF.DR. ÖMER AYDIN (Yıldız Teknik Üniversitesi)- Evet, teşekkür ediyoruz.

Ben ayrılmak zorundayım, özür diliyorum. Hepinize iyi günler, saygılar diliyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Evet, şimdi biz kaldığımız yerden devam edebiliriz. Ahmet Hocanın bir sorusu vardı Tanay Sıtkı Beye.

Page 180: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

180

PROF. DR. TANAY SITKI UYAR (Marmara Üniversitesi)- Ben TÜBİTAK’ta nükleer mühendis olduktan sonra nerede çalışayım, ne yapayım dedim TÜBİTAK’ı buldum. Hakikaten onu da söylemek lazım. TÜBİTAK o zaman 1980’de, 1981 yılında Enerji Bölümünde Profesör, şu anda Profesör olan Sayın Doktor, benim doktora hocamdı. Erak Özilin şeyiyle Enerjinin Etkin Kullanımı Projelerini başlattı 1980’de. Yani, dünyadaki soruna bulunan çözümü hemen başlatmayı Hocamız kararlaştırmıştı. Bir yandan da termik santral, şeyle ilgili, akışkan yatak falan gibi, o zamanlar yeni olan teknolojilerde ekip çalışıyordu. Ben de rüzgârı falan başlattım orada. Yani yeni olan şeyi söylemeye başladık ve orada hani ben gidip ülkenin araştırma kuruluşunda şey yapacağım, benim arkadaşların hepsi dediğim gibi Amerika’ya gittiler, İngiltere’ye gittiler, yani kimse kalmadı burada, bir ben kaldım. Hani parayla pek alışverişim olmadığı için, maaşımdan da ömrümün sonuna kadar yiyebileceğim kadar para da aldığım için TÜBİTAK’ta, hani öyle bir zengin olayım da ne yapayım ölene kadar çok param olsun diye bir derdim de olmadığı için öyle bir hayatı seçtik ve öyle gittik. Ama 13 sene sonra pat diye dediler sen bu rüzgâr müzgar gibi şeylerden bahsetme bırak git dediler. Yani DPT rapor istiyor, o rapora cevap yazıyorsunuz, işte parası yok, şeyi yok, hiçbir şey verilmiyor. Normal hani siz böyle böyle yapılmasa olurdu diyorsunuz. Bunu yazarsanız iş akdinizi feshederiz dediler ve iş akdimi feshettiler, yani yalan yazmamı istedikleri için.

Şimdi, öyle olunca da ben ne yapacağım, hani bir Kocaeli Üniversitesinde, oradaki hocamız sağ olsun davet etti. Hani, araştırmaya paralel üniversitede şeyimi süründüm, hani hiç aklımda yokken diyorum profesör olduk lafı yani, bir olumsuzlamak değil. Yani, öyle bir niyet olmadan.

Doğaya hükmetmek olayı ise önemli. Yani, ben insanların tüm faaliyetlerini doğaya uyumlu olarak sürdürmek zorundalar. Yani, doğaya uyumlu iş yapmak ona bir lütuf değil, aksine öyle olmak zorunda. Aksi takdirde doğanın kendi çözümü olduğunu söyledim. Hükmetmek birlikte çalışarak yaşam çevresinde insanların da mutlu sağlıklı yaşamasını sağlamak anlamında bir hükmetmekten söz ediyorsunuz zaten hocam siz de değil mi o şekilde?

Üçüncüsü uzman yetiştirmek olayı. Ben şimdi gözlüyorum, hani aykırı bir şey yaptığım için. Hani rüzgâr santrallerinden söz ettim ben, kayıtlar var hepsi televizyon, belki de izlemişsinizdir bazılarını.

Diyor ki ilgili müsteşar ve uzman, profesör, rüzgârdan elektrik üretilmez diyor, öyle diyor yani. O öyle diyor, ben hayır üretilir diyorum. Yurttaş da bakıyor ne diyorlar bu diye.

Şimdi bu herhalde oynattı dediler önce, sonra iş akdi feshedildi, hani şimdi herkes aynı şeyi söylüyor herkes oynattı, ama o anda, hani kimsenin söylemediği anda söylemek 1989’da önemli bir şeydi.

Şimdi ben işte hoca oldum, TÜBİTAK’ta falan talebelere yenilenebilir enerjiden yana eğitim görmelerini. Benim iki defa kafamı duvara vurduğumu, iki defa mesleğimi kaybettiğimi, 1980’den itibaren nükleerin bittiğini, 2009’dan itibaren de Amerika’da dahil kömürün bittiğini, 5-10 yıl ömrüm kaldığını. Bu 5-10 yıl ömrümde şu anda yenilenebilir

Page 181: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

181

enerji profesörü olarak 100 yıllık bir işim olduğunu söylüyorum. Yani onları o uzmanlığa çekmeye çalışıyorum.

Bunu web sayfası var o da aklıma getirdiğiniz iyi oldu. YİTAM, Yeni Teknoloji Araştırma Merkezi, [email protected] ‘den şunu yapmaya çalışıyoruz enerjiyle ilgili. Toplumsal maliyetlerden başlayarak, çünkü o önemli. Bütün bu kirli teknolojilerinin akmasının nedeni yaşam çevresine yapılan tahribatı, çimentoda olsun, termik santralde olsun, otomobil egzozlarından olan kanser şeyleri olsun. Batı toplumları 1993’ten itibaren hesaplamaya başladılar. Yani, kansere neden olan bir faaliyetin kanser hastane masrafl arını ekledikleri için artık çimentoyu orada üretmiyorlar, burada satın alıyorlar.

Bu bir ana, bu küresel saldırının, neoliberal saldırının ana itici gücü. Onun için toplumsal maliyeti olduğunu, onu anlatıyoruz. 27 ülkede yapılmış, Türkiye’de yapılmamış sadece. Onun için İmtiyazlı Ortaklık olmamız talep ediliyor. Yani, pazarın ve bunların atıldığı. Mesela Arnavutluk’a da şey yapıyor aynı şeyi, İtalya yapıyor. Petrol getiriyor, Arnavutluk’ta petrolden elektrik üretiyor, temiz elektriği alıyor ama petrolü üretme faaliyeti o ülkede olduğu için karbon yükü onların üzerine ekleniyor. Bunu çeşitlendirebilirsiniz hepsinde.

Ben mesela kendi adıma genç makine mühendislerine teknik seçimli dersi verip, hani mühendis olduklarında uzmanlık alanlarının onların ömrünün sonuna kadar yetecek bir uzmanlık alanı olmasını anlatmaya çalışıyorum. Ama bunu anlatabilmemiz için genelde sorun olanla çözüm olanın ayrıştırılıp ve bunun demokratik bir şekilde ülkemizin ilgili yerlerinde tartışılıyor olması lazım. Parlamento dâhil, üniversitelerin şeyleri de dâhil, yani kendi iç işleri. Özellikle kamu üniversiteleri.

Bir de şeyi söyleyeyim ben. Toplumsal maliyeti söyledim. Evet, yani bizim web sayfamızda isterse arkadaşlarımız bu enerjiyle ilgili, enerji ve çevre konusu diye ilk bunun kurucusu Eralp Hocamızmış, Profesör Doktor Eralp Özil, Marmara Üniversitesinde çalışırken oymuş yöneticisi. Onun da bu felsefede olduğunu ben bildiğim için ben görevlendirildim müdür olarak şimdi orada.

Onun web sayfasında toplumsal maliyet, enerjinin etkin kullanımı, yenilenebilir enerji, Aarhus Sözleşmesi çok önemli. Çok önemli. Lütfen herkes Aarhus Sözleşmesini öğrensin ve faaliyetlerinde kılavuz edinsin. Toplumun demokratikleşmesi için de bu geçerli, Avrupa’nın demokratikleşmesi için de.

Şimdi Aarhus Sözleşmesini kabul etmemiş Avrupa ülkeleri Gümrük Birliği Anlaşmasıyla ne kadar çöpleri varsa bize aktarıyorlar. Yani, Avrupa’yı seviyorum veya nefret ediyorum değil, müzakere sürecini bir mücadele süreci haline getirmeli mühendisler, o kalitede mühendislere ihtiyacımız var. O anlamda söyledim.

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum.

Şimdi Muhittin Beyle Ahmet Hocanın bu sektör analizi ve uzmanlıkla ilgili sanıyorum, bize de yönelttiği bir sorusu vardı.

-(Anlaşılamadı)

Page 182: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

182

-Evet, ben öncelikle eğitim komisyonu toplantısında eğitime katkılarından dolayı ve ondan aldığım heyecanla aynı çalışmalara devam ettiğim için Rasim Deniz Hocama öncelikle çok teşekkür ederim. Jeodezi camiasının da bence çok büyük teşekkür etmesi gerekiyor.

Jeodezi bölümleri akreditasyon MÜDEK, ABET diye konuşabiliyorsak bana geliyor ki, bunu başlangıcını Rasim Hoca başlatmıştır ben kendi izlenimlerimi diyorum.

Şuradan şey yapmak istiyorum. Biz şimdi eğitim programımızı konuştuğumuza göre ve eğitim programları da eskiden, eski mühendisler her şeyi bilirdi, şimdiki mühendisler bir şey bilmiyor gibi konuşulurken, sohbet edilirken kendi bilim dalları dışında bir şey konuşamıyorlar gibi bir izlenim. Benim babamın özellikle söylediği bir izlenim üzerine sanki bu ABET, MÜDEK çevreyle de ilişkili her şeyi bilmesi lazım. Çevre kimyasını bilmesi lazım, hocamın da anlattığı gibi. Hatta geni bilmesi lazım, moleküler biyolojiyi bilmesi lazım, işte etiği bilmesi lazım gibi. Bir sürü şeyi bilmemiz gerekiyor. Aynı zamanda mesleki derslerimizi de iyi tasarım yapabilecek eğitimi onlara verebilmemiz lazım. Ama, biz kim verecek bunları? Biz tümden, tümevarımdan geliyoruz hocalar olarak. Yani, biz, hocalar bize anlatmış biz dinlemişiz, sonra hoca olmuşuz biz anlatıyoruz öğrenciler dinliyor. Öğrenciler ilkokuldan, liseden, böyle geliyor.

Biz şimdi diyoruz ki, biz size çok ideal bir eğitim vereceğiz. Biz diyeceğiz, siz öğrenciyi bu işe harmanlayacak, biz de bu işi size öğreteceğiz, yani öğrenci merkezli olacak.

Bunu şu anda sanıyorum ki, ben öyle inanıyorum ki, bütün bölümler bunun şu anda abc’si içerisinde. Ben öyle düşünüyorum. Yani, bizler de bunu öğrenme aşamasındayız. Açık uçlu ödev nasıl verilir, nasıl bu yorumlanır, analiz nasıl yaptırabiliriz?

Ben öyle düşünüyorum. Belki bazı bölümlerimiz bir adım önde olabilir, ama en büyük bence sıkıntı bu gibi geliyor bana. Ben şimdi Rasim Hocamın büyük izlenimden, tecrübelerine dayanarak sormak istiyorum.

Bizlere ne önerirsiniz. Biz şimdi hocalar olarak öğrencilere öğrenci merkezli olarak bunu yaptırırken, tasarı yaptırmak, işte dediğimiz gibi bu İnsan Toplum Bilim derslerini çok iyi öğretilmek için ne önerirsiniz. Bizim İnsan ve Toplum Bilim Derslerinde D Bölümü hocalarına verdiriyoruz, onlar da aynen bizim gibi.

Bunu biz mezun edebilmemiz için sanki ana, öz problemlerden bir tanesi bu gibi geliyor bana.

Rasim Hocam eğer bilgi verirseniz çok memnun olurum.

BAŞKAN- Evet, tabii hepsi birbirine bağlı. Yani, problemin bir tarafından o ipin ucunu yakalayamazsanız elinizde kalıyor. Hepsi birbiriyle ilişkili. Hep tartıştığımız konular da hep öyle zaten. Nereden başlamalıyız.

Aslında tabii başlangıç bir program, programdan başlanıyor ama, nasıl başlanıyor. Yani başlanmasının nasıl olduğunu iyi bilmemiz lazım. Programın vizyonunu, misyonunu, eğitsel hedefl eri, çıktıları koyuyoruz, ondan sonra buna uygun program yapıyoruz. İşte problem orada başlıyor.

Page 183: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

183

Orada inanmadığınız, yapamayacağınız, gerçekleştiremeyeceğiniz bir şeyi koyamazsınız. Şöyle birini yetiştireceğim diyecekseniz yapabilecekseniz onu oraya koymak zorundasınız. Bunu biz kavrayamadık, onu da söyleyeyim. Bizim üniversitelerimizde, bizim üniversite de dâhil bir program tasarımında önce hocalarla da hangi dersleri verir, hangi bilgi dağarcığımız var toplanır ondan sonra bu programda programa konur, öğrencilere öğretilmeye başlanır.

Sonra, sonra ne çıkarttık acaba diye tartışılır. Yaptığımız bu. Bu bir terslik, bu ters bir olay. Şimdi, ABET –arkadaşımız öyle dedi- diyor ki böyle yapma diyor, dünyaya da öyle diyor. Hepsi açık, net, kendine diyor ülkenin gereksinimi belirle, ondan sonra ona göre bir program yap, bir taneyse bir taneyi adam gibi öğret. Biz bunu öğrendik. Ama, bunu yaparken diyor dokümante et diyor, yazılı belgen olsun elinde diyor, dedikodu yapma diyor. Bunu yapmamız gerekiyor.

Uzmanlık da oradan geliyor. Programda ne yetiştirecekseniz oturup, onun için ben her defasında söylüyorum. Almanya’da ya da Avustralya’da, Amerika’da, Kanada’da programları yaparken 3 yıl, 4 yıl geçmiş, 4 yılda yapmışlar bu dönüşüm programlarını. Ne konuştular diye bakıyoruz. Bayağı şeyler tartışılmış tabii ki, bunlar tartışılmış. Her biri benim burada anlattıklarım, her bir adım öğrenmeyi nasıl öğreteceğiz, şu çıktıyı nasıl belirleyeceğiz, bunu nasıl yapacağız. Bizim mühendisimiz bakın bir tek örnek vereyim. Jeodezi, Fotogrametri Mühendisliğinde uzunluk ölçmesi çok önemli bir konudur. Avustralya’da tartışılırken uzunluk ölçmelerinin programa nerede nasıl konulacağı konusu 1 hafta sürmüş. Başka hiçbir şey söylemiyorlar.

Bu kadar detaylı bir programın hazırlanması gerekiyor. Bunun senaryosuyla beraber, hocanın yapacağı rolle beraber, öğrenciye hangi rolleri vereceğiyle beraber yapılması gerekiyor. Yaptınız mı? Yapmadık ama yapılması gerektiğini de biliyoruz. Bunu biz aktarıyoruz kamuoyuna. Niçin? Çünkü bir kamuoyunun oluşması lazım. Yani, yaptık oldu değil, Bunların tartışılarak yapılmış olması gerekiyor. Kamuoyunun geri beslemesi gerekiyor.

Bu açıdan sektör anketine başladık, sektör analiz anketimiz ne işe yarayacak derseniz, işte sektördeki ihtiyaçları belirliyoruz, gereksinimleri belirliyoruz, teknolojiyi belirleyeceğiz, konuları belirleyeceğiz, uygulamaları belirleyeceğiz. Buna göre temel bir formasyon yapısı çıkarıp eğitsel hedef olarak koyacağız.

Sonra uluslar arası çıktıları koyup programa geleceğiz. 2,5-3 yılımızı aldı, yeni bir program hazırlıyoruz, ama o programın henüz son şeylerini de, ilkeleri daha tamamladık. Program yapamadık, bakın onu söyleyeyim. İlkeleri tamamladık. Size söylediğim ilkelerin bazıları bizim programımızda kullanacağımız temel ilkelerdi. Hay bunları oluşturduktan sonra programa geçeceğiz.

Uluslar arası bir programdaki şeyi, bu çıktıları yüzde 50’sini alır götürür. Geri kalan yüzde 50’i de mesleki bileşeni nasıl anlatacağımız büyük bir problemdir. Bu çok büyük bir problem. Burada neleri seçmemiz lazım. O zaman işte uzunluk ölçmesindeki o adamların 1 haftalık sıkıntısını bile düşününce anlıyorum, bu zor bir olaydır. Ama, daha da

Page 184: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

184

zorlaşacağını düşünüyorum. Program yapma konusunda profesyonel bir ekip yetiştirmek zorundayız. Bütün bölümlerin bunu yetiştirmesi lazım. Bir bölümün altından kalkacağı bir olay değildir. Her defasında söylüyorum, 50 defa da söylerim, ama bir bölümün altından kalkacağı bir olay değildir bu. Herkesin taşın altına elini sokması gerekiyor ki ortak bir program geliştirebilelim.

Her parametre artıyor, her defasında artıyor, her defasında artıyor. Ben ilkelerle ilgili 2002’deki toplantılarda söylediklerime bakın orada 3 satırdır, şimdi oldu 13 satır.

Avrupa’daki çalışmaların şeyi 2000’de 7 sayfaydı, 8 sayfaydı şu anda 7 cilt olmuştur. Bu birikiyor, bilgi birikimi bu işte, hepsi birikiyor. Bunların problemini nasıl çözerizi düşünmeye başlamamız lazım geldiğini düşünüyorum. Daha çözmedik.

-Hocam bir şey söyleyebilir miyim?

BAŞKAN- Buyurun

-Sayın Başkan, ben burada kalanların da sabrına sığınarak çok önemli bulduğum Çiğdem Hanımın da sunduğu mesleki sorumluluk ve etik üzerinde bir-iki sorum olacak.

Bu biliyorsunuz sektörü bahsetmiştim, özel sektör kamu ve üniversiteler ve bunların üstünde odalar diye. Mesleki etik konusunda çalışmalar yaptığınızı görüyoruz, fakat bunun yansımaları. Yani, üniversitelerin temel sorunu bana göre kendi dışındaki unsurlarla çok diyalog içinde olmadıkları gözlemlenmektedir. Zaten başarısızlığın temel sebepleri budur.

Sizin yaptığınız çalışmalarda sizin dışınızda odalar ve diğer kurumlardaki unsurlarla oturup herhangi bir şekilde böyle mesleki etik kurallarını oluşturacak bir belge yapmayı düşünüyor musunuz? Buna ihtiyaç olduğunu söyleyebilirim. Tabipler Birliğinde bu var, hemen onu söyleyeyim. Bu çok önemli.

Bizim Oda Onur Kurullarında sizin yaptığınız çalışmaya benzer bir çalışmamış olmuştur, fakat biz üniversitelerle bunu paylaşamadığımız için eksik bir durum vardır.

Bu konuda sizden bir yanıt istiyorum.

Tabii Tanay Hocama çok soru var aslında. Yalnız ben hemen şöyle bir soru, genel soru soracağım.

Anladık ki, demokratik ve özgür bir üniversite yoktur. O zaman tek çaremiz şu mudur? Biz sistemle düzene entegre olalım, yoksa sizin önereceğiz genç öğretim görevlilerine bir yol var mı?

Teşekkür ediyorum.

-Çok özür dilerim. Şu etik lafına olduğu günden beri bozuluyorum. Her şeyi kullanıyorsun, bakın çok dikkat ettim Hocam, çok özür dilerim. Nasihat diyorsun öğüt demiyorsun, mukadderat diyorsun alın yazısı kader demiyorsun da, başka şeyler demiyorsun da niye etik? Ben etiği çok hafi f bir kelime buluyorum. Etiğin tam anlamını bana söyler misiniz?

Page 185: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

185

YRD. DOÇ. DR. ÇİĞDEM GÖKSEL (İstanbul Teknik Üniversitesi)- Tabii Hocam, isterseniz bununla ilgili ben burada 2-3 saat konuşabilirim.

-Ben bir şey daha söyleyeceğim düşünün ondan sonra. Neden ahlak demiyoruz,

YRD. DOÇ. DR. ÇİĞDEM GÖKSEL (İstanbul Teknik Üniversitesi)- Ahlak ve etik arasında ciddi bir fark var hocam o yüzden. Etik ve ahlak ayırımıyla ilgili… (Kaset sonu)

-…kapatın oraları. Radyan’ın ne olduğunu bilmeyen harita mühendisi yetiştiriyorsanız kapatın oraları.

Lütfen, ben başka bir şey söylemiyorum.

YRD. DOÇ. DR. ÇİĞDEM GÖKSEL (İstanbul Teknik Üniversitesi)- Ben bu söylediklerinizi üstüme tabii alınmayacağım. Çok siz ortaya söylediniz, ben de bunu ortaya olarak bırakıyorum. İsteyen alır isteyen almaz. Fakat benim söyleyeceğim ben ve arkadaşlarım Rasim Hocam da dâhil, bu çalışma grubumuz bizim 3 kişiliktir. Biz hiçbir zaman bunu felsefecilerin ve dilbilimcilerin konusuna girmemeye çalıştık.

Dolayısıyla, en geçerli olan hangisiyse onu tartıştık ve müfredatımızda 14 haftalık ders programımızın 1 haftasını etik ve ahlak ayrımının ne olduğunu anlattık. Etik felsefesi nedir, ahlak felsefesi nedir, neye göre değişir. Onunla ilgili açıklamaları yaptık.

Dolayısıyla, ben sizin söylediklerinize burada katılmam mümkün değil. Bu benim çok da onaylayarak aldığım bir şey.

Radyan’la ilgili bir şey söyleyemeyeceğim. Ben uzaktan algılama anlatıyorum dediğim gibi. Ölçmeciler alınabilir hocam… Valla ben alınmıyorum.

Ben sizin sorunuza cevap vereyim Hüseyin Bey isterseniz.

Şimdi 1900’lü yıllardan itibaren Amerika Birleşik Devletlerinde 1900’lü yıllarda mühendislik etiği ilkeleri oluşmaya başlamış. İlk etikle ilgili etik kodlar, etik kurallara 1900’lü yıllarda başlanıyor. Sonra 1947’de Almanya’da etik kurallarla ilgili sözler sarf ediliyor. 1977’de de -hiç uzağa gitmeye gerek yok- Dünya Mühendisler Birliği bu konuda oldukça kapsamlı bir metin hazırlıyor. Biz bunu öğrencilerimizle de paylaşıyoruz. 1977’de, bu arada tek tek IEEE, işte American Engineering, Civil Engineering, Sociaty falan, onların da birçok şeyleri 1980’li yıllarda bunlar ardışık olarak gelmeye başlıyor, ama IEEE bunların hemen hemen en öncesi.

Biz TMMOB olarak diye bahsediyorum. TMMOB Nisan 2003’de Mesleki Davranış İlkelerini düzenliyor. Biz öğrencilerimize bunu tekst olarak dağıtıyoruz, hepsinin elinde var. Gidiyoruz ve derste veriyoruz, Dünya Mühendisler Birliğinin de bizimkini de.

İkisini karşılaştırmalı bir analiz yaptık. Hatta bu konuyla ilgili bitirme ödevi yaptırdık bir öğrencimize meslek etiği ve jeodezi etik isterlerle ilgili ve şöyle bir sonuç çıktı. Aslında birbirlerinden farkları yok. Fakat TMMOB’unki hakikaten çok iyi bir metin. Çünkü mesleki davranış ilkelerini sorumluluk alanlarına göre çok güzel kategorize etmiş.

Page 186: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

186

Topluma karşı sorumluluklar diyor, alt kuralları. Doğaya ve çevreye karşı sorumluluklar diyor, alt kuralları. İşverene ve müşteriye karşı, alt kuralları. Mesleğe ve meslektaşa karşı kuralar, onlar ve kendilerine karşı sorumluluklarıyla bitiriyor.

Dolayısıyla, bu başlıklar Dünya Mühendisler Birliğinkiyle karşılaştırdığınızda böyle net bir kategorizasyon olmamasına rağmen birçok şeyde örtüştüğünü görüyoruz.

Biz sadece mesleğimizin özelinde birtakım çalışmalar yaptık ve hatta geçen Kurultayda da bunu paylaştık. Geçen Kurultay notlarımızda da bu var. Sizinle de ayrıca tekrar paylaşırız ama, böyle bir şeye de, hani bir konsensüs oluşmadan böyle bir şeye de soyunmadık açıkçası. Hani böyle biz bunu hazırlayalım da ortaya çıkalım gibi bir şey olmadı. Bunun tek başına ne üniversite, tek başına ne oda, tek başına ne mühendisler yapamaz diye düşünüyoruz çünkü.

BAŞKAN- Evet.

Son olarak isterseniz soru, zaman da hayli geçti. Onları da cevaplandıralım isterseniz.

PROF.DR. TANAY SITKI UYAR (Marmara Üniversitesi)- Şunları ben şey yapayım isterseniz.

Bir tanesi ben şunu söylemek istiyorum: Benim anlatmaya çalıştığım anlamda insan faaliyetleri doğa ilişki ve etkileşimini gözetmek gerekir ve onlara tabi olması gerekiyor insanların. Yani onunla bir uyum içinde faaliyetleri yürütmek. Başka seçeneğimiz yok. Çünkü bu hapishane içinde eğer doğanın kısıtlarını gözetirseniz o zaman demokrat da olmaya başlıyorsunuz. Yani, başka bir insanın da dikkate alınması gereken bir görüşü olduğunu, bu topu küresel hapishanenin içinde yaşadığı için onun da katılımıyla en kalıcı, en uygun çözümü bulacağınızı düşünmeye başlıyorsunuz.

Şimdi, harita mühendisleri ondan belki bilmiyorum, böyle harita mühendisleriyle benim bir kanım ısınmaya başladı. Bu ilişkiyi tanımıyorlar çünkü, o aradalar, ara kesitteler. Ve onun için de kimle konuşsam ortalama çok böyle haz duyuyorum kadastro mühendisleriyle. Yani, öyle, ben elektrik mühendisliğini okudum, işte makine, nükleer okuduk, bir şeyler okuduk. Endüstri mühendisi İbrahim Kavrak hocayla tezimi yaptım, Eralp Hocayla yaptım, bir sürü şey öğrendim onlardan ama, onu fark ettim ki harita mühendisleri bu ara kesitteler coğrafi bilgi sistemleriyle falan. Hani ölçüp bize hatırlatıyorlar kısıtı budur diye.

O olumluluğu söyleyeyim. Onun için ben saygı duyuyorum sizin yaptığınız işe. Ama onu tabii yanlış ölçerseniz duymuyorum o zaman. Yani, o ayrı mesele.

İkincisi, bugününü iyisi, şimdi tabii eğitecek insan yapıyoruz, üretken olsun diyoruz, mühendis yetiştireceğiz diyoruz, ama o zaman da bugünün doğasını, ilişkilerimizi tanımladık. Bugünün iyisi nedir ona bakalım. Yani, bir de onu ben söyleyeyim ben size.

Bana göre bugünün iyisi bugünün sorunlarını tanımlayıp diğer yaşadığı yerdeki insanlarla beraber doğanın kısıtlarını da düşünüp çözümler üreten insandır. Yani bugünün iyisi bugünün sorunlarını tanımlayıp çözümler üreten insandır diyorum. Yani geçmişte şu

Page 187: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

187

şunu yapmıştı, bu bunu yapmıştı, birileri bir şeyler yapmış, alın onların çözümlerini asın bugüne hiçbir şey yapmayın, oturun ve onların gelmelerini bekleyin. Yani felsefi bir şeyden de söz ediyorum, yani bir yaşam bakış değişikliği. Çünkü çok kolay, birisi bir şey yazmış alıp okuyorsunuz, onu tekrarlıyorsunuz burada. Hani haminnenizle dedenizin kendi yaşamlarında sorunlarını tanımlamış buldukları çözümleri getirip torununuza asmaya çalışıyorsunuz. O tutmuyor, olmuyor zaten. Ama inatlaşıyorsunuz, hepinizin ayrı deneyimi olduğu için kendi bilginizi bilineceklerin tamamı görüyorsunuz.

Bu siyasi partilerde var, meslek odalarında var, derneklerde var, mahallede var, toplumda var. Ve Siyasi Partiler Kanunuyla Seçim Yasası bunu kolaylaştırmıyor, bunu zorlaştırıyor ve insanların karşılıklı birbirlerine bir şey söyleyip kendi söylediğini karşısı söylemezse düşmanlaştırıyor. Yani ormanda olan o rekabeti yaklaştırıyor ve bunu da sağla solla da alakası yok. En iyi şeyi yapacağını düşünen insanlar yapıyor kendini merkez görüp. Yani bunu aşmamız lazım. Aşmadığımız zaman… Şeye geliyorum, son sizin sorunuza geleceğim oradan.

Ondan önce de şunu söyleyeyim. Devlet Planlama Teşkilatı gibi, işte parlamento gibi, neyse, kamu kuruluşları, bakanlıklar bir ürün tanımlayıp onu üniversitelerden beklemek durumunda. Yani onu beklediği zaman üniversite onu üretir. Hani 5 defa üretmiş sunmuşsa raporlarını kimse de dinlemiyorsa, hani kaçıyorsa, öbür tarafa gidiyorsa, okumuyorsa, sümen altı ediyorsa hani insanın böyle bir şeyi üretip aktarma isteği de kalmıyor. Enayisini ben miyim deyip lanet olsun diyebiliyor bir noktada.

Bu şey yanı, hani olması gereken kolektif kamunun hepimizin için iyi olanı yaşam hacmimizde planlamanın zorunluluğundan söz ediyorum. Onu bize unutturdular. Ama diğer ülkeler bunu çok iyi yapıyorlar. Hâlâ da varlar. Onda biri kamuda çalışıyor insanların.

Sizin sorunuza gelince demokratik ve özgür üniversitenin olmaması olayı. Şimdi gökten zembille inmiyor açıkçası. Olsa çok iyi olur diyoruz, talep ediyoruz ama, siz seçim sistemini ve Siyasi Partiler Kanununu değiştirilmesinde katkıda bulunmadan, tercihlerinizi o yönde yapmadan, yani apartman yöneticisi bile seçerken ve bunun tartışabilir hale getirmeden, tartışmadan olmuyor bu. Hani birisi gökten zembille aktarmıyor bunu.

Ha benim ömrüme yetmedi mesela, ama yetti, çok da şikâyetçi değilim. Rüzgâr olayını yani ben akademik sorumluluğum oldu, katkım oldu diyebilirim. Çok acı çektim, ama acı değilmiş onlar da. Yani daha zevkli oluyor.

Bir problemi tanımlayıp ona çözüm bulursanız probleminizin büyüklüğüne bağlı olarak ve bulduğunuz çözüme bağlı olarak mutluluğunuzu artırıyorsunuz. Ben öyle, mazoşist değilim ama, yani irili ufaklı karşıma çıkan problemleri tanımladıkça, onları biriktirdikçe mutlu olduğumu hissediyorum. Çünkü zaten entropi, doğa onu törpülüyor, kurduğum güzel bir ilişkiyi yok ediyor.

Biz yokuş yukarı çıksak da yaşadığımız süre içinde sorun tanımlayıp onlara çözüm bulmak beklentisi olmadan, hani ama topluma bu yaygınlaştığında ve kural haline geldiğinde,

Page 188: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

188

Aarhus Sözleşmesi uygulandığında zaten sizin içinizdeki güzellikler toplumun sizden beklediği karar vericilerin olacak. O hale getirmemiz lazım.

Sizlerden biriniz, hocalar, YÖK’te, işte bakan olduğu zaman, vesaire olduğu zaman oraya geldiğinde üreteceği şeyleri, söyleyeceği şeyleri bugünden üretmiş olması lazım. Eğer bugünden üretilmemişse oraya geldiğinizde siz de adapte oluyorsunuz. Siz derken de hepimiz, yani hepimizin oturup üniversitelerde kendi anabilim dallarımızda, fakültelerimizde, üniversitemizde bu demokratik işleyişi kurabiliriz. Haklıyız, çünkü doğa bizden yana, o anlamda diyorum.

Hani ben beklemiyorum öyle bir çözümün gelmesini, ancak adım adım araştırma görevlilerinden öğretim üyelerine, orada çalışan oda hizmeti yapan arkadaşlarımıza dâhil hep beraber insani bir faaliyeti yürütürsek zaten iyi güzel olan egemen oluyor. Ama, şu anda Siyasi Partiler Kanunu değiştirmekten ve onun yüzde 10 barajını kaldırmaktan kimse söz etmiyor. Çözüm orada, o olursa bütün birikimleriniz akacak, ama kimse, ne muhalefet ne iktidar söz etmiyor ve kimse de oyunu bunu isteyen istemeyen diye kullanmıyor.

Dolayısıyla, bağlamış oluyoruz, 5 yıllığına yetki veriyoruz, 5 yıllığına ben istemiyorum diyorsunuz bir şeyi, ben istiyorum diyor iktidar bende diyor ve yapıyor. Yani, mekanizmaya oturmuşuz ve biz bunu içselleştirmişiz. Onu demek istedim. Yani öyle bir şey demiyorum tabii. Demokratik üniversite olmasın, biz de gidip öbürünü yapalım, yoksa işten atılırız demedim. Yani, ben onu hayatımda bedeli ödemiş insan olarak.

BAŞKAN- Teşekkür ederim.

Bir soru daha alalım. Buyurun.

-Çok teşekkür ederim. Bugün hani gerçi katılım çok azaldı ama, çok önemli bir konu. Ben serbest çalışan biri olarak önemsediğimiz bir konuyu tartışmış olmak güzel, bunu her zaman yapalım.

Şimdi sadece çok şey vardı ama, fazla uzatmamak bir şey söyleyeceğim. Bu hepimizin bildiği bir fıkra var, o fıkrada hani muhasebeci iş başvurusunda bulunduğu zaman 2 kere 2’ye verdiği cevapla işe alınıyor. İyi muhasebeci siz kaç olmasını istersiniz cevabını veren muhasebeci. Bu durumda da, geldiğimiz noktada iyi muhasebeci iyi mühendisi ele geçirmiş durumda. Yani, gerçekten serbest piyasada bu çok acı. Gerçekten ahlaki değerler çok hiçe sayılıyor. Mesela örneğin bana o kadar çok müşterimden veri geliyor ki, kübaş hesaplarıyla ilgili örneğin çok ciddi ekonomik anlamda insanları etkileyen bir konu. Bu kübaş hesabının şu kadar olmasını istiyoruz diye geliyor bize. Hani bu çok komik.

Arkadaşlar hani gerçekten çok büyük sıkıntı var. Biz tabii yazılımlarımızla bunlara engel olmaya çalışıyoruz ama, bu etik bir konu. Hani buna dikkat etmek gerekiyor.

Burada hocalarımızın dikkat edeceği bir şey benim en azından isteyeceğim şey. Soru soran öğrencilerinizi lütfen artık onlar azaldı, herhalde sizlerde de pek kalmamıştır, bizde soru soran personel pek yok. Değer verin, onları teşvik edin ki, sorular arttıkça çözümler de artacak diyorum.

Page 189: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

189

Teşekkür ederim.

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum, ben başka soru da almak istemiyorum. Çünkü zaman sınırlı. Bundan sonraki oturumun açılması herhalde bir yarım saat gecikme olmuştu, ona göre düzenlenecek.

Şimdi, eğitim öğretimin sorunlarını gördüğünüz gibi biz sadece eğitim öğretime etki eden faktörleri burada biraz ön plana çıkartmaya çalıştık. Çok boyutlu bir denklem ve bu denklem gittikçe de parametreler eklendikçe büyüyor. Kolay bir problem değil. Ama neresinden başlanmak gerekir sorusunun cevabını bulmak için buralarda bazı şeyler var, ipuçları var. Hepsi, üniversitelerin tümünün görevi bu. Bölümlerin bu konuları çok detaylı biçimde tartışması gerekiyor. Hepsini tek tek düşünmek gerekiyor. Belirli bir yere kadar belirli bir üniversitede bir şeylerin biriktirilmesi de yeterli değil. Tartışılmayan bilgi, eleştirel bakış açısı getirilmeyen bilginin bir anlamı da yok.

Onun için bu ortamları artırıp eğitim öğretimdeki yönelimleri çok iyi saptamamız gerekiyor. Bu üniversitelere düşen görev, ama mesleki kamuoyunun da bu yönde etki yapabileceğine inanıyorum. Yani mesleki kamuoyu üniversitelerde bu tartışmaların yapılabilmesi için gerekli baskıyı da yapması gerekiyor diye düşünüyorum.

Hepinize teşekkür ederim katıldığınız için.

Bu Oturumu da kapatıyorum, iyi günler. (Alkışlar)

------ * ------

Page 190: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

190

Page 191: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

191

Page 192: TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI · 2010-05-04 · 12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009 PANELLER TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ

12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı / 11-15 Mayıs 2009

PANELLER

TMMOBHARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI

192