the pala aralik 2013– ocak 2014 - sayi 45

32
MÜZİKLİ OYUN MÜNAZARA LİGİ PİLATESE VAR MISINIZ? OKULDAN HABERLER PALA KÂŞİF PALASKOP MEZUNLAR GÜNÜ İNSAN HAKLARI GÜNÜ EDEBİYAT SÖYLEŞİLERİ ULUDAĞ KAMPI The PALA Yıl: 6 Sayı: 45 ARALIK 2013– OCAK 2014

Upload: fmv-isik-okullari

Post on 27-Mar-2016

258 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

The PALA ARALIK 2013– OCAK 2014 - SAYI 45

TRANSCRIPT

Page 1: The PALA ARALIK 2013– OCAK 2014 - SAYI 45

MÜZİKLİ OYUN

MÜNAZARA LİGİ PİLATESE VAR MISINIZ? OKULDAN HABERLER PALA KÂŞİF PALASKOP MEZUNLAR GÜNÜ

İNSAN HAKLARI GÜNÜ EDEBİYAT SÖYLEŞİLERİ ULUDAĞ KAMPI

The PALA Yıl: 6 Sayı: 45 ARALIK 2013– OCAK 2014

Page 2: The PALA ARALIK 2013– OCAK 2014 - SAYI 45

S A Y F A 2

Okul Gazetesi The PALA (The Press Association of Lycee Attiudes)

EDİTÖRDEN

Büyükdere Cad. No: 194 / 3 Maslak / İSTANBUL

Tel: 0212 286 11 30 Fax: 0212 276 40 58

Sorumlu Müdür Yardımcısı Hakan KULABER

Sorumlu Öğretmenler

Zafer YAZ Leyla TARAKÇI

Editör Kerim SERTTÜRK

Dizgi Zafer YAZ

Baskı & Cilt

Şevki SÜTÇÜ

Renkli Basım Nuri ÇEVİK

İmtiyaz Sahibi Ömer ORHAN

Web Yayım Özgür ÇİÇEK

İllüstrasyon Zafer YAZ

Düzeltmen Leyla TARAKÇI

Fotoğraf Pınar YILMAZ

Diley PİRSELİMOĞLU Q Ayla YILDIRIM

E-Mail: [email protected]

Merhaba The PALA Okuyucuları, Yıl 2014… Anlar geride kalıyor anıya dönüşüyor, bitmez dediğimiz bitiyor, geç-

mez dediğimiz geçiyor, daha çok var dediğimiz gün göz açıp kapayıncaya kadar

kapımıza dayanıyor. Her yeni sene diğerinden daha hızlı geçiyor galiba veya ben

yaşlandım nostaljiye vurdum. Fakat her yeni senenin tadı ve bizde bıraktığı yeri

farklı. Umarım her yeni seneniz öncekinden daha güzel, mutlu, sağlıklı, huzurlu ve

dolu geçer. Bu sayımızda Anish Kapoor gezisini, münazara çalışmalarını, Abant gezisini, me-

zunlar günü buluşmasını, MUNOM ve TIMUN konferanslarını, bilgilendirme ve

eğitim sempozyumlarını, rehberlik servisi aktivitelerini, Sempre Arte Yılbaşı kutla-

malarını, Hafıza Palas gezisini, Barış Müstecaplıoğlu, Derman Bayladı, Afşar Ti-

muçin ve Sinan Meydan Edebiyat Söyleşilerin ve öğrencilerin düzenlediği müzika-

li bulabilirsiniz. Ayrıca öğrenciler tarafından yazılan İnsan Hakları Günü, Işık ve Gölgelerden Bir

Oyun ve Müzik makaleleri; Uludağ ve Viyana gezi yazılarını; pilates ve NBA in-

celemelerini ilerleyen sayfalarda okuyabilirsiniz.

Kerim SERTTÜRK

Page 3: The PALA ARALIK 2013– OCAK 2014 - SAYI 45

S A Y F A 3

SEMPRE ARTE-Aralık

“Noel & Yılbaşı”

Büyük ilgi gören “Noel & Yılbaşı” temalı

Aralık ayı Sempre Arte etkinliğinde resim

bölümü öğrencileri stand-up pano hazırlar-

ken, müzik bölümü öğrencileri onlara şarkı-

larıyla eşlik ettiler. Okulumuz yılbaşı tema-

sına uygun süslendi. “Noel & Yılbaşı” konserinde Sempre Arte-

Müzik Kulübü öğrencilerimizden Melike Selin BALIKÇI, Nil BERKE, İpek-

su Yağmur ÇAĞAN, Ege Kaan BOYSAN, M. Zeynep DİNÇER, Fulya ATALAY,

Ceren YÜKRÜK, Akın KADIOĞLU, Sude Zeynep KARATAŞ, Eylül YASA-

SEVER, Eda TÜRKMEN, Yağmur KAY-

GISIZ, Ş.Yağmur İYİANLAR, Aynil AY-

BABA ve Deniz YÜMLÜ “Jingle Bells”, “Extraordinary Merry

Christmas”, “Silent Night”, “Last Christmas” ve “All I Want For Christmas Is You” şarkılarını seslendirdiler.

Resim öğrencilerinden Elifnas YALÇINKAYA, Aylin MUTAL, Bircem ÖZEKİCİ,

Sena Hazal ÖKMEN, Damla ÜNAL, Nil BERKE, Ayla Merve KARADUMAN, Gözde MAZLUM, Selin TUHUYAN, Başak Nisan DURAN, Julia Mary KAYAER,

Nilsu CÜMBÜŞ, İrem ERDURAN ve Alper ÖZ dekoratif amaçlı kar taneleri, çam ağaçları, çan ve “Happy New Year” yazısını hazırlayıp okulu süslediler. Ayla Merve KARADUMAN’ın Noel temalı hazırlamış oldu-

ğu stand-up panoyu renklendirdiler.

Aralık ayı kültür sanat etkinliklerinden (tiyatro, konser, müzikal, opera, sergi) oluşan panolar hazırlanarak A Blok

girişine konuldu. Sanat dolu günler geçirmek dileğiyle…

Çiğdem KUTLUĞ

Merve SAVRAN

Page 4: The PALA ARALIK 2013– OCAK 2014 - SAYI 45

S A Y F A 4

Sakıp Sabancı Müzesine düzenlenen

gezide en çok ilgimi çeken eserlerle

ilgili ne hissettiğimi anlatacağım. İlk

olarak Sakıp Sabancı’nın evini mü-

zeye dönüştürmesi ve her yıl farklı

bir sergiyle ortaya çıkması muhteşem

bir şey. Bu sefer “Anish Kapoor”

gezisine gittik. Sanat eserlerine bak-

tıkça o delikler sanki sonsuza kadar

gidiyormuş hissini uyandırıyordu.

Baktığımda tüm vücudumu sokabile-

cekmişim gibi geliyordu. Sanatçının

özellikle seçtiği mat tonlarındaki

çarpıcı renkler, eserleri bir bütün

olarak tamamlamıştı. Şu ana kadar

annemin zoruyla bir çok sergiye git-

mişimdir ama bu sergi gerçekten

istediğim için fotoğrafını çektiğim

tek sergidir. Sıkılmadan incelemek

istediğim için gezdim ve inceledim.

Dikkatimi çeken diğer bir sanat eseri

ise sarı renkli ince uzun sünger hava-

sında olan eserdi. Oraya yapıştırılmış

yumuşak sarı süngerler gibiydi. Gö-

rünümü o kadar güzeldi ki 10 dakika

boyunca durup onu incelemiştim.

Bizi bu sergiye götüren, benim sanat

eserlerine karşı ön yargımın yok ol-

masını sağlayan Merve Hoca’mıza

çok teşekkür ederim.

Laranaz ÜNVER 11F

Bu eser de anlamlar katabildiğim,

üzerine düşündüğüm, yorumlar yapa-

bildiğim diğer bir eser. Uzun süre

bakınca hipnotize edebilecek bir ta-

sarıma sahip. Sadelik; insanı etkile-

yen, derinlere götüren, düşünmeyi

sağlayan diğer bir unsur. Merkezdeki

karanlık deliğe baktıkça derinlere

inmek sadeliğin içindeki anlamı bul-

mak istiyor insan. Hangi açıdan ba-

karsam bakayım dipsiz bir kuyu gibi

olan bu resim beni çok etkiledi. Uzun

uzun seyretmek, incelemek ve her

açıdan bakma isteği uyandırdı. Baktı-

ğım süre boyunca ise derinliğin ver-

diği sonsuzluk ve hiçlik duygusu

bana evreni çağrıştırdı.

Ece AKSEN 11C

Anish Kapoor’un sergisinde karşı-

laştığım bu eser beni sergi boyunca

etkileyen ve düşündüren bir eser

olmuştur. Büyük bir mermerin orta-

sının incecik oyulup içine büyük

çakıl taşlarının karmaşık gözükse de

aslında bir düzen içinde yerleştiril-

diği bu eserde, hayatın tam da ken-

disiyle karşı karşıya geldim. Beni

öyle düşüncelere alıp götürdü ki

sanki oradaki yarık bir mermerin

üzerinde değil de bir insan vücudu-

nun üzerindeki bir yarıktı. Her zor-

lukta içini daha da güçlendirmiş

taşlarla doldurmuş ve taş olan yerle-

re geçecek, herhangi bir darbede

canı acımayacak, güçlü bir göğsü

anlatıyordu bana. Ama aslında her

taşın arasındaki boşluklarda onun

bir çok yerden acı çekebileceğini,

içini ne kadar taşla doldurursa dol-

dursun insan olmanın o boşluklar-

dan bir şeyler kaçırmak olduğunu

anlatıyordu. Dışardan güçlü duran

her insanın da o taşlarının arasında

zayıf noktalarının olabileceğini öğ-

retiyordu. Ama yine de bunları belli

etmeyip kocaman bir mermer oldu-

ğumuzu ve dimdik durmamız gerek-

tiğini gösteren Anish Kapoor’un bu

güzel eseri ne zamandır arayıp da

bulamadığım soruların cevapları

oldu. Eser ayrıca insanı, insan haya-

tının anlamını en güzel şekilde ken-

di başıma bulmamı sağladı.

Bahar Sude ÇANKAYA 11C

ANİSH KAPOOR

Anish Kapoor’un “Gök Ayna” isimli

eseri, gittiğimiz sergide beni en çok

etkileyen yapıttı. Bu eserde beni etki-

leyen şey ise ne yalnızca şekle ve

güzelliğe ne de sadece ayna işlevli

olması. Eser, yansıtma özelliği saye-

sinde gökyüzünün üzerinizde oldu-

ğunu hissettirmekte ve görüş açınızı

genişletmektedir. Bu eserin müzeü

girişine konulması ise iyi bir başlan-

gıç olması açısından gayet akıllıca

bir hareket olmuş.

Kerem GÜLTEKİN 11C

Page 5: The PALA ARALIK 2013– OCAK 2014 - SAYI 45

S A Y F A 5

26.12.2013 tarihinde Edebiyat- Sosyal Dersler Bölümünün düzenlediği 9. Sınıf Düzeyler Arası Münazara Yarışması’nda

hükümet kanadında Tolga AYDIN, Göktuğ ÜLKAR, Ecem KANAN; muhalefet kanadında Türkan İlayda AYSAL, Can

DİKİCİOĞLU, Bilgehan KORUCUOĞLU yarıştılar. Münazarayı “AVM’ler şehir dışında taşınmalıdır.” tezini savunan

hükümet kanadı kazanmıştır. Münazarada yarışan öğrencilerimizi kutluyoruz.

Zafer YAZ / Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni

İstek Vakfı Kemal Atatürk Lisesinin düzenlediği münazara yarışması için 21 Aralık 2013 tarihinde

Yeditepe Üniversitesinde eğitim düzenlenmiştir. Münazara eğitimlerini tamamlayan kulüp öğrenci-

lerimiz, 27-29 Aralık 2013 tarihlerinde düzenlenen münazara yarışmalarında okulumuzu başarı ile

temsil etmişlerdir. Mizan COŞKUN ÖZGÜR / Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni

9. SINIFLAR ARASI MÜNAZARA YARIŞMASI

OKULUMUZ “MÜNAZARA LİGİ”NDE

Page 6: The PALA ARALIK 2013– OCAK 2014 - SAYI 45

S A Y F A 6

Sibel ÇAĞLAR Matematik Öğretmeni

Merhaba doğa ve macera sever genç-

ler, aralık ayının ikinci hafta sonu

kulüp faaliyeti olarak hep beraber

Abant’a gitmeye karar verdik. Saba-

hın erken saatlerinde, 19 öğrenci, iki

öğretmenimiz ve tabii bir de rehberi-

miz okulumuzda buluştuk. Ufak tefek

gecikmelerle de olsa saat 08.30 civa-

rında okulumuzdan yola çıktık. Bu

sefer yolumuz ilk gezimize göre daha

uzundu. Bir süre yolculuk yaptıktan

sonra yolda güzel bir dinlenme tesi-

sinde kahvaltı molamızı verdik, ihti-

yaç alışverişimizi yaptık. Öğlen sularında Abant Gölü etrafında

oluşturulmuş Abant Milli Parkı’na

ulaştık. Abant Gölü, Bolu'nun 34 ki-

lometre güneybatısında bulu-

nan, çam ve köknar ağaçlarının bas-

kın olduğu bir doğa parkı içinde,

yaklaşık 1350 metre yükseklikte bu-

lunan ve alanı 125 hektarı bulan bir

heyelan set gölü. Göl ,birkaç kaynak

suyu, iki üç kısmen devamlı olan

akarsuyla, yağmur suyu ve kar ile

beslenmektedir. Gölün etrafında otel-

ler ve restoranlar mevcut. Otobüste kalın kıyafetlerimizi giydik-

ten sonra kara ilk adımımızı attık.

Tabii kar kalınlığının oldukça fazla

olması, havanın da çok soğuk olması

ilk başta hevesimizi biraz kaçırır gibi

oldu ancak her zaman olduğu gibi

yürüdükçe açıldığımızı fark ettik.

Donmuş gölün etrafında kısa bir müd-

det yürüyüş yaptıktan sonra, buzlanan

yolda risk almamak için daha yumu-

şak karlardan oluşan patikalara doğru

yürümeye başladık.

Ancak kar seviyesinin yer yer bir met-

reyi aştığı patikalarda yürümek hiç de

zannedildiği kadar kolay değildi. Biz

de bata çıka, rehberimizin önde açtığı

izin üzerinden giderek yürüyüşümüze

başladık. Doğa sporları ile uğraşırken

maksimum derecede keyif almak biraz

da faaliyet esnasında seçtiğimiz malze-

melerle ilgilidir. Bunun tecrübesini

bazı arkadaşlarımız maalesef yürüyüş

esnasında sızlayan ayaklar ve eller sa-

yesinde öğrendiler. Verdiğimiz kısa

molalar ve karda yuvarlanmalar sonu-

cunda yürüyüşümüzü 3 saat ile sınırla-

yıp, tekrar başladığımız noktaya, oto-

büsümüzün başına döndük. İlk işimiz

ıslak ayakkabılarımızı ve elbiselerimi-

zi değiştirmek oldu, biz bu işlerle uğ-

raşırken mangal yakılmıştı tabii ki… Kar üzerinde mangalda yaptığımız

sucukları yemek, yanında da sıcak

çaylarımızı içmek ayrı bir keyifti. Kar-

nımız iyice doyduktan sonra saat 16.00

sularında dönüş hazırlıklarımıza başla-

dık. Otobüsümüz İstanbul’a doğru yol

alırken herkes kendine gelmişti. Dönüş

yolculuğumuz söylenen şarkılar eşli-

ğinde keyifli bir şekilde saat 21.00 gibi

okula varışımız ile sonlandı. Hayatta yaşanan her zorluk insana yeni

bir deneyim kazandırır. Biraz zorlansa-

lar ve ufak tefek aksilikler yaşasalar da

bu gezi bence herkes için insanoğlu-

nun sınırlarını ve doğal yaşamın aslın-

da nasıl da acımasız olacağını görme-

leri açısından güzel bir deneyim oldu. Bir başka gezide, yeni maceralarda

görüşmek üzere…

DOĞA SPORLARI KULÜBÜ ABANT’TA

Page 7: The PALA ARALIK 2013– OCAK 2014 - SAYI 45

S A Y F A 7

Contrast, gölgeler üzerine kurulu bir oyundur. Oyunun başkahramanı “Didi” adında küçük bir kızdır. Didi’nin hayali bir arkadaşı vardır, adı Dawn’dır. Biz de Dawn’ı kontrol ediyoruz oyunda. Dawn üç bo-

yutlu ortamda hareket edebiliyor ama dilediğinde gölgeler diyarına karışıp önüne çıkan engelleri ortadan

kaldırabiliyor. Dawn gölgelerin oluşturduğu cephelerden ilerlerken Didi de bu bölgelere ulaşmasında

Dawn’a yardımcı oluyor. Yapımcılar çevrenin en küçük detayına kadar aranmasını öne-

riyor oyunculara, her eşya yardımcı olabilir. Didi’nin Dawn’u

bir revü kızı olarak görmesi eskiden annesinin revüler üstünde

çalışmasından kaynaklanmaktadır. Revü; güncel espriler, skeç-

ler, ve monologlara yer veren hafif ve eğlendirici sahne göste-

risidir. Didi Dawn’u annesi öldükten sonra kafasında oluştu-

rur. Oyun 1920’li yılların Paris’inde hayat bulmuştur. Ya-

pımcılar oyundaki yerleri, eşyaları vb. varlıkları 1920’li yılla-

rın yerleri ve eşyalarına çok iyi benzetmişlerdir. Oyunun de-

mosunu oynarken müzikler süperdi, genelde 1920 yıllarının

müziklerini biraz hızlandırmışlar. Bu da oyuna heyecan kazan-

dırıyor. Oyun boyunca Didi ve Dawn arasındaki ilişki giderek

güçlenecektir. Oyun macera oyunudur ama bazen kendinizi

oyunun içinde gibi hissedebilirsiniz. Oyunda gölgelerin oluştu-

racağı platformlar zaman zaman hareketli olacak, bu yüzden

Level Dergisi Yazarı Tuna ŞENTUNA onlar karşısında hare-

ketlerimizi iyi planlamanızı öneriyor. Hata yaparsanız bölü-

mün veya gölge platformunun başına yollanabilirsiniz. “Steam” İnternet mağazasından oyunun normalini 15 dolara,

koleksiyonlu paketini ise 20 dolara alabilirsiniz. Türkiye’ye

gelince oyunu dağıtan mağazalardan 60-80 TL arasında deği-

şen bir fiyata satın alabilirsiniz.

Yapım: COMPULSION GAMES Dağıtım: FOCUS HOME INTERACTIVE Tür: AKSİYON, MACERA, ZEKÂ

Platform: PC, PS3, PS4, X Box360 Çıkış Tarihi: 15 Kasım 2013 Web: www.contrastgame.com

Kemal Tan KARADEMİR 9D Kaynak: Level Dergisi

Page 8: The PALA ARALIK 2013– OCAK 2014 - SAYI 45

S A Y F A 8

Merhaba Sevgili The PALA Okuyucuları, Hepinizin de bildiği gibi 10 Aralık, Dünya “İnsan Hakları

Günü” olarak kutlanır. İnsan Hakları Günü’nün 10 Aralık’ta

kutlanmasının sebebi, Eleanor Roosevelt’in yayımladığı ve

bütün dünyanın Magna Carta’sı olarak tanımladığı “İnsan

Hakları Evrensel Bildirgesi”nin, 10 Aralık 1948’de kabul

edilmiş olmasıdır. Şu anda hâlâ yürürlükte olan bu bildirge

oldukça geniş kapsamlıdır ve insanların haklarını gözetmek-

tedir. En başta yaşam ve özgürlük, daha sonra sağlık, eğitim,

yiyecek, barınma ve toplumsal hizmetleri barındırır. Yasala-

rın koruyuculuğundan eşit şekilde yararlanma, barışçıl

amaçlar için toplanma ve dernek kurma, evlenme, mal mülk

edinme, din, vicdan, düşünce ve anlatma özgürlüğü insan

haklarının temel başlıkları olarak kabul edilebilir. Günü-

müzde ne yazık ki birçok ülkede uygulanamayan ya da sa-

vunulamayan, birçok ülkede ise yarım yamalak bağlı kalı-

nan bu haklarımızı hatırlamak, bilincine varmak için her

sene 10 Aralık günü insan hakları gününü kutluyoruz.

FMV Özel Ayazağa Işık Lisesi olarak, bu sene 6 Aralık’ta Darüşafaka Eğitim Kurumları tarafından düzenlenen Demokrasi ve

İnsan hakları günündeydik. Bu yıl 4.sü düzenlenen etkinliğe İstanbul ve çevresinden 300’ün üzerinde öğrenci ve rehber öğret-

men katıldı. İstanbul Liseler Arası Felsefe Platformu ile birlikte yürütülen bu çalışmanın bu seneki ana teması “Medya ve İnsan

Hakları” idi. Türkiye Felsefe Kurumu temsilcilerinden Nuran Direk’in, Alber Camus’un “Özgür basın, kuşkusuz iyi veya kötü olabilir. An-

cak özgürlük olmadan basın kesinlikle kötülükten başka bir şey olmayacaktır.” sözleriyle başlayan seminer, öğrencilerin alanla-

rında önemli isimlerin yöneticiliğindeki atölyelere dağılmalarıyla devam etti. Bu yıl etkinliğin atölye isimleri ve yöneticileri

şöyleydi: 1- Medyada Kadın Hakları (Doç. Dr. Aslı Makaracı / Bahçeşehir Üni.) 2- Yaşam Hakkı İhlalleri Konusunda Medyanın Tavrı (Dr. Aslıhan Öztezel / Bahçeşehir Üni.) 3- Azınlık Medyası (Hayko Bağdat / Gazeteci) 4- Medyada Azınlık Algısı (Garo Paylan / Eğitim Yöneticisi) 5- Medya ve İnsan (Yrd. Doç. Dr. Ulaş Başar Gezgin / Evrensel Gazetesi ve Bianet Yazarı) 6- Basın Özgürlüğü ve Güncel Davalar (Yrd. Doç. Dr. Murat Önok / Koç Üni. Öğretim Görevlisi ve Basın Konseyi İkinci Başkanı) 7- Sermaye ve Medya (Mustafa Kemal Erdemol / Cumhuriyet Gazetesi) 8- Haber Hakkı ve Basının Tarafsızlığı Problemi (Gülçin Gülan/Felsefeci-Cumhuriyet Gazetesi) Biz, ilgimizi en çok çeken konuyu belirleyip atölyelerimize dağıldıktan sonra, sınıflarda gerçekten de çok samimi bir ortamla

karşılaştık. Etkinlikler interaktif bir ortamda gerçekleşti. Şimdi sizinle çalışmasından büyük bir keyif almış bir arkadaşımızın yazısını paylaşmak istiyorum: 11. sınıf öğrencilerimizden

Julia Mary KAYAER. “Ben azınlık medyası hakkındaki atölyeye girdim. Konuşmacımız Taraf gazetesinin yazarı Hayko Bağdat’tı. Sınıfa girdiğimiz-

de bize önce azınlık medyası ve azınlıkların medyadaki haklarından kısaca bahsetti. Hemen arkasından bir oyun oynadık. Oyu-

numuz kimlik hakkındaydı, Hayko Bey hepimize yeni bir kimlik dağıttı, 5 dakikalığına kendimiz olmayı bırakıp bu adamın ya

da kadının bedenine girmemizi istedi ve sordu “Sizce bu kimliğinizle rahat bir şekilde çevrenizde dolaşabilir misiz, en basitin-

den taksicinin müşterisine sorduğu sorulardan biri olan ‘Nerelisin?’ sorusunu rahatça cevap verebilir misiniz, iş yerinde kimliği-

nizi açıkça gösterebilir misiniz?” Daha sonra atölyemizde bunlar tartışıldı. Örneğin bir çocuğun elindeki kimlikte “Doğuda ya-

şayan bir Ermeniyim.” yazıyordu. Bu, sizce nasıl bir histir? Bu tip kimlikli kişilerin rahatlıkla yaşayabilmeleri için neler yapıla-

ması gerektiğini, onların da hakları olduğunu ve herkesin kendi hakları doğrultusunda başkalarının haklarını ihlal etmediği süre-

ce yaşamaları gerektiğini tartıştık. Bize verilen özgürlük hakkı neden onlarda da olamasın ki? Konu oldukça ilgimi çektiğinden

tartışmada aktif bir rol oynadığımı ve bundan çok keyif aldığımı belirtmek isterim. Atölyelerdeki çalışmalar bittiğinde iki kişi

yanıma geldi. Benimle arkadaş olmak istediklerini, fikirlerimi desteklediklerini söylediler. Kısacası çok güzel vakit geçirdim,

birçok konuda daha fazla bilgi sahibi oldum, fikirlerimi paylaşma fırsatı buldum, tartışabilecek insanlarla tanıştım ve en önemli-

si kendi haklarımı savundum. Umarım böyle etkinlikler devamlı olur.” Hepimizin oldukça keyif aldığı ve kendini ifade etme şansı bulduğu bu etkinliğe katılımımızı sağladığı için başta değerli felsefe

öğretmenimiz Çiğdem KORBEK’e, Okul Müdürümüz Sayın Ömer ORHAN’a ve etkinliğe ev sahipliği yapan Darüşafaka Eği-

tim Kurumuna çok teşekkür ediyoruz.

İNSAN HAKLARI GÜNÜ

Ada YÖNTER 11E

Page 9: The PALA ARALIK 2013– OCAK 2014 - SAYI 45

S A Y F A 9

FMV Ayazağa Işık Okulları yönetici ve öğretmenlerinden oluşturulan grup, 22-23 Aralık 2013 tarihlerinde tüm gün ilk yardım

eğitimi almıştır. Daha önce bu eğitimi almış ancak 3 yıllık süre geçtiği için eğitimi tekrarlamak zorunda olanlar ayrı bir grup, ilk

kez bu eğitimi alanlar ayrı bir grup oluşturmuştur. Eğitim MED Akademi İlk yardım Eğitimi Merkezi tarafından verilmiştir.

20.12.2013 tarihinde IB çalışmaları kapsamında hazırlık sınıfları ve 9. sınıflara IB Koordinatörü Jenny CHAVUSH tarafından

bilgilendirme toplantısı yapılmıştır.

OKULUMUZDA İLK YARDIM EĞİTİMİ

HAZIRLIK SINIFLARI VE 9. SINIFLAR IB BİLGİLENDİRME TOPLANTISI

Page 10: The PALA ARALIK 2013– OCAK 2014 - SAYI 45

T H E P A L A

S A Y F A 1 0

Çok soğuk bir hava ama çok sıcak bir ortamla karşılaştık.

Ilık İstanbul havasından sonra benim için buz gibi diyebile-

ceğimiz Münih'in havasına alışmam biraz zaman aldı. Otele

yerleştikten sonra hepimiz montlarımızı giymiş, atkılarımızı,

berelerimizi takmış bir şekilde Sinan ve Kayra'nın yoğun

isteği üzerine Allianz Arena'ya gitmeye karar verdik. İyi ki

gitmişiz. Stat turuna katıldık ve gerçekten ilginç sayılabile-

cek şeyler öğrendik, stattaki çimlere gerçek güneş ışığıyla

aynı etkide ışıklar veriliyor ve yapay çim kullanımından

kaçınıp oyuncular için daha rahat bir oyun alanı sağlamaya

çalışıyorlamış. Arena'dan sonra otele geri döndük, Münih'te

ulaşım için hep metroyu kullandık. Çok karışık bir metro

haritaları olmasına rağmen Kayra bize rehberlik edip gitme-

miz gereken her yere o bizi götürdü. Selin 10 sene Alman-

12-15 Kasım 2013 tarihlerinde Almanya’nın Münih şehrinde 10’uncusu düzenlenen Münih Model United Nations’a

(MUNOM) öğrencilerimiz Ece GÖKÇEK, Kayra GÜLER, Melisa IŞIK, Sinan BİRKAN, Lara YILMAZ, Ayla AL-

TUNLU ve Ceren CAN katılmışlardır. Hindistan’ı temsilen orada bulunan öğrencilerimiz konferanstaki bütün komi-

telerle çalışma imkânı bulmuştur.

Konferansın ilk ve son gün çalışmaları Münih’in merkezindeki European Union Patent (Avrupa Birliği Patenti) Ofi-

sinde gerçekleştirilmiştir. Temsilcimiz Melisa IŞIK genel kurulda açılış konuşması yapmış ve bu konuşmayı başta

öğrenciler olmak üzere konferansın önemli yetkilileri, Münih Uluslararası Okullarını ve Avrupa Birliği Patentini

temsilen katılan konuklar dinlemiştir. Açılış töreninden sonra komiteler lobicilik faaliyetleri için toplanmıştır. İkinci

gün bütün komiteler için önemli bir gün olmuş, her bir grup çeşitli çözümler hakkında tartışmaya başlamış ve öğren-

ciler çözümlerine destek bulmak için her bir grubu ikna etmeye çalışmıştır. Lara Yılmaz, sanal terörizmi engellemek

ve fikrî mülkiyeti korumak üzerine ürettiği çözümlerle büyük bir başarı sağlamıştır. Konferansın ikinci günü, dün-

yanın her bir tarafından gelen öğrencilerin oluşturduğu ve çok sayıda farklı dil konuşulan Münih Avrupa Okulunda

gerçekleştiğinden, öğrencilerimiz gerçek anlamda uluslararası bir kampüs hayatı görme imkânına sahip olmuştur.

Üçüncü gün ise her bir konu hakkında tartışma yapılarak geçirilmiştir. Komitelerin genel kurula sadece iki tane çö-

züm getirmesi istenmiş ve bu durum komitelerin pozisyon için birbiriyle sıkı bir şekilde yarışmasına neden olmuştur.

Bütün aktiviteler yine Münih Avrupa Okulunda yapılmıştır. Son gün, Silahsızlanma ve Uluslararası Güvenlik temsil-

cimiz Lara YILMAZ, genel kurula çözümünü sunmuştur. YILMAZ, çözümünü okumuş ve çözümünü destekleyici

bir konuşma yapmıştır. Bu çözüme büyük bir çoğunluk tarafından oy verilmiştir.

Öğrencilerimiz konferans boyunca çok ciddi bir şekilde çalışmış ve her bir temsil heyeti başarılı bir şekilde tartışma

yapıp ikna edici çalışmalarda bulunmuştur. Hande ACARMAN / YEŞİLKAYA / İngilizce Öğretmeni

MUNOM’DA OKULUMUZU BAŞARIYLA TEMSİL ETTİK

MUNOM’DA BİR “IŞIK”LI OLMAK

Page 11: The PALA ARALIK 2013– OCAK 2014 - SAYI 45

S A Y F A 1 1

ya'da yaşadığı için insanlarla rahat-

lıkla anlaşabiliyordu. Onu grup söz-

cümüz olarak kullandık.

Ertesi gün konferansın ilk günüydü,

bu benim dördüncü konferansımdı

ama hâlâ heyecanlı hissediyordum.

Oradaki ciddi ortamdan mı yoksa

farklı milletlerden bir sürü insan

olmasından mı kaynaklıydı, tartışı-

lır. Açılış töreni için “European

Patent Office”e gittik, ortam çok

güzeldi, aynı zamanda bir o kadar

ciddi. Törenden sonra komiteleri-

mizle buluştuk ve hemen çalışmaya

başladık. Herkes birbirine çözüm

önerilerini sunuyor ve birbirinden

destek almaya çalışıyordu. İlk günü

böyle bitirdik. Akşamları otele dön-

dükten sonra çıkıp dışarıda geziyor-

duk. Otel merkezî bir yerdeydi.

Bakabileceğimiz birçok yer vardı.

İkinci gün ise konferansın olduğu

okula gittik komitelerimizde ilk

önce çözüm yazılarımızı Approval

Pannel'den geçirmekle uğraştık.

Oradan geçen çözüm yazıları komi-

tede tartışılabilecekti. Komitemde

Deputy Chair Ece'ydi. Belki de bu

yüzden çok eğlendim. Ne yapması

gerektiğini biliyordu ve işini eğlen-

celi kılacak şekilde yapıyordu. Çö-

züm yazıları hakkında tartışılmaya

başlandı, ilk konferansı olanlar,

tecrübeli olanlar, herkes konuştu.

Ülkelerinin bakış açısından en iyile-

rini yapmaya çalıştılar. Konularımız

“İnsan Kaçakçılığı” ve Mülteci-

ler”di. Ben Hindistan olarak elim-

den gelenin en iyisini yapmaya ça-

lıştım.

Üçüncü gün de tartışmalarla geçti

ve bütün çözüm yazıları tartışılıp

bittikten sonra Ece, geç geldiği için

''twerking'' yapmak zorunda kaldı.

Son gün yine “Patent Office”e git-

tik. Lara'nın çözüm yazısı geçmişti

ve General Assembly'de tartışılıp

oradan da geçti. Yine bütün çözüm

yazıları tartışıldıktan sonra kapanış

töreni yapıldı. Konferans çok çabuk

bitmişti. Herkes sarılıp vedalaştı,

güzel olan her şeyin bir sonu olması

insanı hep üzüyor. Bu da öyle bir

şey, ne kadar heyecanlı olsam da

bitince üzülüyorum.

Son günü gezmeye ve alışverişe

ayırdık. BMW Müzesine ve birçok

kiliseye gittik. Müzede arabaları

kronolojik bir şekilde sıralamışlardı

ve eski arabaların daha güzel görün-

düğü düşüncesi çoğu insan için or-

tak bir karardı. Kiliselerin mimarisi

çok güzeldi ve içinde olan çizimler,

heykeller değişik bir görünüm katı-

yordu.

Alışverişimizi tamamlamış, topar-

lanmaya başlamıştık. Gitmek beni

üzüyordu, çok soğuk olmasına rağ-

men alışmıştım oraya. Çok güzel

anılarım olmuştu: Apple Store'dan

yaşı tutmadığı için eli boş çıkan

Melisa, Abercrombie mağazasının

kokusundan bunalan Ece, akşamları

bizim odamıza misafir olan Ceren,

Hard Rock Cafe'de yediğimiz ak-

şam yemeği... Saymaya devam et-

sem sayfalar dolduracak olan bir

sürü güzel anı…

Ayla ALTUNLU 10 B

Bir hafta boyunca yanımızda olup

bize sabreden, yardım eden, bizi yön-

lendiren Jill Trued'a özellikle teşek-

kür ediyoruz.

MUNOM'un şu ana kadar gittiğim en

güzel konferans olduğunu çekinme-

den söyleyebilirim. Her şey çok gü-

zeldi, orada bir delege olmak, yeni

arkadaşlar edinmek, cesaret toplayıp

konuşmak...

Münih çok soğuk olabilirdi ama or-

tam çok samimi ve sıcaktı.

Page 12: The PALA ARALIK 2013– OCAK 2014 - SAYI 45

10 Ocak 2014 Perşembe günü 13.05 - 14.30 saatlerinde 10 ve 11. sınıf öğrencilerinin katılımıyla Semih GÜMÜŞ ile bir

söyleşi düzenlenmiş, yazar öğrencilerimizle yazma konusundaki deneyimlerini ve çalışmalarını paylaşmıştır. Öğrencile-

rin okuduklarını anlama, anladıklarını eleştirel bir gözle yorumlama yetilerini güçlendirmek amacıyla onlara tecrübeleri-

ni aktarmış, öğrencilerimiz bu doyumsuz sohbetten son derece keyif almışlardır. Özellikle, yazı yazma çalışmalarının

çok önemsendiği 10 ve 11. sınıf öğrencileri için bu söyleşi çok büyük bir kazanım olmuş, öğrenciler arasında merak

uyandırmış, kendilerini yazı çalışmaları anlamında geliştirmişlerdir. Sayın Semih GÜMÜŞ’e öğrencilerimize katkıla-

rından ve katılımlarından dolayı teşekkür ederiz. Şenay ÖNAL / Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni

T H E P A L A

S A Y F A 1 2

FMV Özel Ayazağa Işık Lisesi MUN Kulübü öğrencileri, 5-8 Aralık 2013 tarihlerinde Üsküdar Amerikan Lisesinde ger-

çekleşen TİMUN (Turkish International Model United Nations) Konferansı’na katılmıştır. Dünyanın farklı ülkelerinden

yaklaşık 400 öğrencinin katıldığı ve bu yıl 20’ncisi düzenlenen TIMUN Konferansı’nda FMV Özel Ayazağa Işık Lisesini

6 öğrenci başarıyla temsil etmiştir. Öğrencilerimiz Slovenya’nın sembolik temsilcisi olmuşlardır. Hukuk, insan hakları,

silahsızlanma başlıklı komitelerde global sorunlar tartışılmış ve sorunlara çözüm bulunmaya çalışılmıştır. Öğrencilerimiz

kendilerini tartışma ve eleştirel düşünme becerileri alanlarında geliştirmişlerdir. Melisa IŞIK ve Artun BAKIRCI kendi

komitelerinde "Main Submitter" olmuşlardır. Öğrencilerimizi başarılı çalışmalarından dolayı kutlarız.

Hande ACARMAN YEŞİLKAYA / İngilizce Öğretmeni

OKULUMUZ TIMUN’DA

“SEMİH GÜMÜŞ” İLE SÖYLEŞİ

Page 13: The PALA ARALIK 2013– OCAK 2014 - SAYI 45

S A Y F A 1 3

Hindistanlı eğitimci Vipin Thek, Washington Ashoka Global’da yönetici-eğitmen olarak görev almaktadır.

National Youth dergisi tarafından 2020 yılına kadar Hindistan’ı girişimcilik alanında geliştirebilecek 20 genç liderden

biri olarak gösterilmiştir. Vipin Thek, Washington Ashoka Global’da genç girişimcileri destekleyici ve onların dünya üzerinde “fark yaratan”

bireyler olarak yetiştirilmelerini sağlayan çalışmalar yapmıştır. Bunun nasıl gerçekleşebileceğini öğrencilerimize anlat-

mak üzere, 23 Aralık 2013 tarihinde okulumuza gelerek, 2 saat süreyle 30 kişilik öğrenci grubumuza

(MUN, EYP, INTERACT Kulüpleri) dünyadan genç girişimcileri örnek göstermiş, fark yaratmanın insanların tutkularıy-

la paralel ve her insanın bu kapasitede olduğunu dile getirmiştir. Eğitim sırasında öğrencilere bu konuda motive edici

birkaç grup çalışması yaptırmış ve öğrencilerin dünyada ne gibi farklar yaratmak istediklerini konu alan çalışmalarını

paylaşmalarını istemiştir. Bu eğitim sonrasında öğrencilerimiz hedeflerine yaratıcılık ve girişimcilik açısından bakmaya

başlamışlardır. Hande ACARMAN / YEŞİLKAYA / İngilizce Öğretmeni

HİNDİSTANLI EĞİTİMCİ “VİPİN THEK” OKULUMUZDA

10. sınıf Türk edebiyatı dersi bünyesinde 02.01.2013 tarihinde, 10 C, 10 D ve 10 E sınıfları ile birlikte “İslamiyet Çevre-

sinde Gelişen Türk Edebiyatı” konusu kapsamında Galata Mevlevihanesi Müzesi ve Galata Kulesi’ne gezi düzenlenmiş-

tir. Öğrencilerimiz tasavvufi Türk şiirinin oluşumunda etkili olan felsefeleri, Mevlevilik çerçevesinde görerek anlamaya

çalışmışlar, Galata Kulesi’nden İstanbul’un tarihine bakarak dönemi hayal etmişler ve dönemin özelliklerinin edebiyata

yansımasını yaşayarak öğrenmişlerdir. Mizan COŞKUN ÖZGÜR / Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni

10. SINIFLAR “GALATA MEVLEVİHANESİ”NDE

Page 14: The PALA ARALIK 2013– OCAK 2014 - SAYI 45

S A Y F A 1 4

25-28 Aralık tarihlerinde 9 ve 10. sınıflar olarak Uludağ’a kayak kampına gittik.

Çok eğlenceli bir kamptı ve gittiğim için mutluyum. Sabah 06.00’da okulda top-

landık 12.00’de Uludağ’a ulaştık. Uludağ’a ulaştığımızda heyecanlanmıştım

çünkü bu ilk deneyimim olacaktı. Otelimiz Alkoçlar’dı ve 1. Bölge’de kaldık.

Odalara yerleştikten sonra heyecanla kayak kiralamaya gittik. Sonra öğle yeme-

ğimizi yedik fakat Alkoçların mutfağından bahsetmeden geçemeyeceğim. Herke-

se göre her çeşit çok lezzetli yemekleri vardı. Her gün farklı çeşitlerde tatlılar,

tuzlular, ana yemekler, çaylar, meyveler… Ne düşünürseniz her şey vardı. Ye-

mekten sonra kayak dersinin saatini beklerken çay keyfi yapmak bir başka olu-

yordu. Biz şanslıydık çünkü yılbaşına kadar kar yağmayacağından bazı grupların rezer-

vasyonlarını iptal ettiğini duymuştuk. Böylelikle pistler bize kalmıştı. Açıkçası

yeni başlayanlar için kaymak biraz daha tehlikeli olmuştu, taşlar ve otlar vardı.

Kar arabalarıyla piste kar taşınıyordu, hava güneşliydi, karlar eriyordu. Fakat bu

olumsuzluklar bizi yıldırmadı ve kayak yapmaya başladık. Kayak gruplarından

bahsedecek olursak üç grup vardı: Başlangıç grubu, orta grup ve en iyiler. Ben

başlangıç grubundaydım ve çevremdekilerin bana sürekli “Dikkat et kırma bir yerini, tehlikeli, kaybolma!” gibi söz-

lerine karşın açıkçası biraz korkmuştum ve kayağı ilk kez ayağıma takıyordum. Başlangıç grubu olmamıza rağmen

2. gün telesiej ile dağa çıkmıştık, öğretmenimiz Kürşat Hoca bizden memnundu ve çok çabuk ilerlediğimizi söylü-

yordu. Biz de gittikçe kendimizi geliştiriyorduk. Hatta son gün Cennet Tepesi’ne ve Kartal Yuvası’na telesiej ile

çıktık. Kartal Yuvası’nda meşhur salepten içtik ve aşağıya kayıp bu kamptaki son kar sapanımızı yaptık. Fakat hiç

düşmedik mi? Düştük. Bir de bana sorun kontrolü kaybedip dağdan aşağı kaydığımı hatırlıyorum. Büyük bir kaza

atlatmadığımız için kendimizi şanslı hissediyorduk ailelerimiz de bu durumdan memnundu. Kayak yaparken ben

şunu fark ettim: Ne yaparsam kendime; ister doğru, ister yanlış. Çünkü eğer kar sapanı yapmazsam duramam, fazla

sağa veya sola yaslanırsam dağdan uçarım yani her şeyin kontrolü bendeydi. Orta grup, biz hep öğretmenimizle

kayıyorduk ve bir tek son gün skipass almıştık fakat onlar arada ders yapıyor, genelde serbest kayıyorlardı biz de

onlara çok özeniyorduk. Biz ders yaparken aradan geçip hava atıyorlardı. Biz de onlar gibi olup kendi skipassımızı

kendimiz taşımak istiyorduk. En iyiler, onlar olimpiyatlara gidecek gibiydiler. Paralel kayıyorlardı, zıplıyorlardı,

dönüyorlardı, hele snowboardcılar onlar en havalılarımızdı. Çok güzel kayıyorlar, zıplayıp yön değiştiriyorlar, arada

biz ders yaparken aradan geçip öğretmenimizi sinirlendiriyorlardı fakat hepimiz gülüyorduk. Akşamları, yemekten sonra arkadaşlarımızla sohbet ediyor, dışarıda dolaşıyorduk. Hatta bir gün öğretmenimizle buz

patenine gittik. Çok eğlendik, anılarımıza güzel kareler kattık. Güzel bir tecrübe oldu hepimiz için, arkadaşlarımız

çok eğlenceliydiler, hem otobüste giderken hem otelde hem kayarken ailemizle gitseydik bu kadar eğlenemezdik

kesinlikle. Serhat ve Yalçın Hoca’mıza çok teşekkür ediyoruz bize güvenip, bir kayak kampı düzenleyip, götürdük-

leri için. Onlar bize güvenip bizi götürmeseydi böyle bir deneyim yaşayamayacaktık ve başlangıç grubunda olarak

ilk kez kayak takamayacaktık. Ayrıca belki haziran ayında Avusturya’ya bir kayak kampı düzenlenecekmiş. Bence Uludağ’ı kaçıranlar Avustur-

ya’yı kaçırmasınlar çünkü oradaki eğlenceyi, adrenalini hiçbir gezide bulamazsınız.

ULUDAĞ’DA KIYAK BİR KAYAK

Eylül YASASEVER 9D

Page 15: The PALA ARALIK 2013– OCAK 2014 - SAYI 45

S A Y F A 1 5

Page 16: The PALA ARALIK 2013– OCAK 2014 - SAYI 45

T H E P A L A

S A Y F A 1 6

Merhaba Arkadaşlar. Şu ana kadar

lisede yapılan ilk ve tek olan mü-

zikal gösterimizin sonuna geldik.

Geldik ama nasıl geldik? Gülerek,

eğlenerek, sinirlenerek ve hatta

ağlayarak. Okulumuzdaki çoğu

insanın bu müzikal için emeği

çok. Onlara tekrar çok teşekkür

ediyorum. İyi ki bizim yanımızda

oldular. İki yıl içinde yaşadığımız

o kadar çok şey var ki... Okuldan

sonra her gün müzik ve dans pro-

vasına kalmalar, tiyatroya çalış-

mak için dersten alınmalar, şarkı-

ları temellendirmek için yapılan

onca çalışma ve hocalarımızın

delirişi... Düşünüyorum da ne ka-

dar iyi dayanmışlar bizlere. Prova-

ların herkesin derslerine ve du-

rumlarına göre hazırlanmaya çalı-

şılması, sınav haftasına gelmemesi

için uğraşılması ve her kafadan

çıkan değişik sesler... Geçen sene

ben kulüp başkanı değildim, baş-

kan Sena TARIM’dı. Aslında bu

müzikalin temelini atan kişi de o

oldu. İyi ki bu işe başlamış, iyi ki

öğretmenlerimiz bunun için bize

güvenmiş ve yapabilmemiz için

bize bir şans vermiş. Sena TA-

RIM, Fulya ATALAY ve M. Zey-

nep DİNÇER bu müzikali yazma-

ya başladılar, sonrasında ise diğer

öğrenciler ve öğretmenler ile üze-

rinde düzenlemeler yapıldı. Her

şey geçen seneye göre ayarlanmış-

tı ve tabii ki çoğu sahne bizi yan-

sıtıyordu. Artık sahneler belli ol-

duktan sonra Çiğdem Hoca ile yıl

içinde söylediğimiz uygun şarkıla-

rı da senaryoya uyacak şekilde

geliştirerek ekledik. Bahar Hoca

ve Elif Hoca ile beraber hızlıca

çalışmalara başlandı. Provalara

başlandı başlanmasına ama çoğu

insan önce bu işin ciddiyetine

varamadı. Devamlı okul çıkışında

ve öğle teneffüslerinde provaya

kalındı. Zaman zaman da dersler-

den alınma mevzusu çok sorun

yarattı ve iyice ortam gerildi. Se-

naryoyu beğenmeyenden tutun,

dans etmek istemeyen birçok in-

san oldu. Aslında onların da ger-

çekte öyle hissetmediklerini, aksi-

ne “Ya yapamazsak!” korkusu

yaşadıklarını bu gösteriden sonra

görmüş olduk. Peki, nasıl üstesin-

den geldik? Grup olarak kendimi-

ze güvenerek birbirimize kenetle-

nerek... Yaşanılan bir sürü aksilik

bize yardım etti, içimizden bazıla-

rı bu aksilikler yüzünden moral

bozukluğu yaşadı. Diğerlerimiz

onlara yardım etti, yürek verdi.

Kısacası bir kardeşlik ortamı oluş-

tu aramızda. Yaşadığımız aksilik-

ler de pek küçük aksilikler değil-

di. Okulumuzdaki genel etkinlik-

ler çeşitli nedenlerle bu seneye

bırakılmak durumunda kalmıştı.

Müzikalimizden kulüp başkanı

olan Sena ayrılmak zorunda kala-

caktı çünkü değişim programıyla

Belçika’ya gidiyordu. Koca bir

sahneye sahip olan Gwen de deği-

şim ile gelmiş bir arkadaşımızdı

ve onun da sahnesini çıkarmak

durumunda kalmıştık. Bunun ya-

nında o kadar hazırlık boşa mı

gidecekti? “Her şeyi unuturuz

hocam, niye ertelendi?”, “Ben

seneye 12. sınıfta olacağım, çık-

mak zorundayım hocam.”, “Bütün

işlerimi ona göre ayarlamıştım, ne

yapacağız şimdi?” sorularına ma-

ruz kaldı hocalarımız. Kendimize

olan özgüvenimiz kırılmıştı. Çün-

kü gerçekten de çok güzel çalış-

mıştık ve her şey yerli yerine otu-

insan önce bu işin ciddiyetine

varamadı. Devamlı okul çıkışında

ve öğle teneffüslerinde provaya

kalındı. Zaman zaman da dersler-

den alınma mevzusu çok sorun

yarattı ve iyice ortam gerildi. Se-

naryoyu beğenmeyenden tutun,

dans etmek istemeyen birçok in-

san oldu. Aslında onların da ger-

çekte öyle hissetmediklerini, aksi-

ne “Ya yapamazsak!” korkusu

yaşadıklarını bu gösteriden sonra

görmüş olduk. Peki, nasıl üstesin-

bize yardım etti, içimizden bazıla-

rı bu aksilikler yüzünden moral

bozukluğu yaşadı. Diğerlerimiz

onlara yardım etti, yürek verdi.

Kısacası bir kardeşlik ortamı oluş-

tu aramızda. Yaşadığımız aksilik-

ler de pek küçük aksilikler değil-

di. Okulumuzdaki genel etkinlik-

ler çeşitli nedenlerle bu seneye

bırakılmak durumunda kalmıştı.

Müzikalimizden kulüp başkanı

olan Sena ayrılmak zorunda kala-

caktı çünkü değişim programıyla

Belçika’ya gidiyordu. Koca bir

durumunda kalmıştık. Bunun ya-

nında o kadar hazırlık boşa mı

gidecekti? “Her şeyi unuturuz

hocam, niye ertelendi?”, “Ben

seneye 12. sınıfta olacağım, çık-

mak zorundayım hocam.”, “Bütün

işlerimi ona göre ayarlamıştım, ne

yapacağız şimdi?” sorularına ma-

ruz kaldı hocalarımız. Kendimize

olan özgüvenimiz kırılmıştı. Çün-

kü gerçekten de çok güzel çalış-

mıştık ve her şey yerli yerine otu-

Page 17: The PALA ARALIK 2013– OCAK 2014 - SAYI 45

S A Y F A 1 7

ruyordu. Bu bizim yaşadığımız ilk

büyük aksilikti. Sonraki gösteri-

mizin de tarihi belli değildi. Baş-

roldeki Sena’nın, Gwen’in dansta,

soloda, koroda olan pek çok öğ-

rencinin zorunlu sebeplerden ay-

rılması sonucu senaryo tekrar

uyarlandı. Sena’nın rolünü direkt

üstelenemeyeceğimden senaryo-

nun neredeyse tamamına yakını

değişti. Danslardan çıkan onca

insan üzerine yeni kişiler bulmak

durumunda kaldık ve bunun için

herkes seferber oldu. Açıkçası

onlar olmasa çok zor durumda

kalırdık çünkü danslar müzikli

oyunumuzun çok büyük bir kıs-

mını oluşturuyordu. Onlara da çok

teşekkür ediyorum fazladan çalı-

şıp, dansı sadece kendi başlarına

öğrenip bize çok büyük bir yar-

dımda bulundukları için. Bu sene

provalar açısından daha da zorlu

bir seneydi çünkü geçen sene 10.

sınıf olan çoğunluk hâliyle bu

sene 11.sınıf olmuştu ve çoğu

kişinin dershanesi vardı. 12. sınıf-

lardan hiç bahsetmiyorum bile

çünkü onların her gün dershanele-

ri vardı. Nedendir bilinmez belki

de olgunlaştığımız için bu sene

yapılan provalar daha ciddiye

alındı ve tabii ki daha çok eğlenil-

di. Çoğu zaman durumu çok

önemseyen grup artık olgunlaşı-

yordu, bu onun göstergesiydi,

şimdi burada düşününce bunu

anlıyor insan. Provalarda yaşanan

o stres arasında gülüşülen dakika-

lar ve komiklik yapan insanlar ile

çok güzel anılar kaldı elimizde.

Çok önce değil daha son genel

provalarımızın olduğu günlerde

herkesi toplayıp delicesine şarkı

söylemiş insanlarız biz, replikleri-

mizi hatta diğer insanların komik

repliklerini tekrarlayıp duran bir

grup hayal edin. Aynen öyleyiz

biz. Gelelim asıl konumuza yani

yaşananlara. Sene başında belirle-

nen tarih ertelenmek zorunda ka-

lındı. Tarih bizim için çok önem-

liydi çünkü oyunumuzda olan 12.

sınıflar için buradaki provalara

katılmak çok ağır bir yüktü ve

onlar da kendilerini daha geç ta-

rihlere ayarlamamışlardı. Herke-

sin içini bir karamsarlık, korku,

mutsuzluk ve üzüntü kapladı.

Ama bununla ilgilenen başta mü-

dürümüz Ömer Bey, sonrasında

ilgili olan müdür yardımcılarımız,

Zeynep Hoca’mız ve Çiğdem

Hoca’mız sayesinde bu durumdan

da çok etkilenmeden kurtulduk.

Üstelik bu sahneye çıkmadan iki

hafta önce falan başımıza geliyor-

du. Ancak biz ayakta durmayı ve

beraber bir grup olmayı öğrendi-

ğimiz için hemen motive olduk ve

provalara aynı şekilde devam et-

tik. Ufak teknik aksaklıklar oldu

ancak en kötüsü Nil’in başına

geldi. Gösteriden iki gün önce

sahnede dekor olarak kullandığı-

mız masa düştü. Tam da o sırada

ikinci akışımızı alıyorduk ve

danslardan birinin yapıldığı bir

sahnedeydik. O anda yaşadığımız

üzüntü ve korku oldukça büyüktü.

Grupça moraller sıfırlandı sıfır-

lanmasına ama biz yine de Nil

için yapılması gerekenleri yaptık-

tan sonra provamıza devam ettik.

Aklımız hep Nil’deydi normal

olarak. Provaya devam etmemiz

bile bizim müzikli oyunumuzu ne

kadar ciddiye aldığımızı gösteri-

yordu. Nil bir profesyonel gibi

davranıp o hâliyle ertesi günkü

provaya geldi. Genel provalarda yeri geldi ağla-

dık, sinirlendik ama provaların

sonu hep eğlenceydi. Gösteri ön-

cesinde herkes hiç olmadığı kadar

heyecanlıydı. Kazım Hoca bile o

kadar mutlu ve heyecanlı görünü-

yordu ki... İlk sahneyi herkes ha-

zır bir şekilde arkada bekliyordu.

Umut sunucu olarak ilk çıktığında

herkesin kalbi gümbür gümbürdü.

O sahneye ilk çıkanların tek dü-

şündüğü “Acaba mikrofonum

çalışır mı?” olmuştu. Ancak sorun

çıksa bile çok güzel toparlandığı

için sahne tamamlanınca herkesin

kendine güveni geldi. Hocaların

bizim için bu kadar seferber olma-

sı, insanların o kadar iyi bir iş

çıkarması bizi hem şaşırtıyor hem

gururlandırıyor hem de mutlu

ediyordu. Kısacası tam bir duygu

seli içindeydik müzikli oyun za-

manında. Mikrofonu çalışmayan

Murat en önemli sahnede bağır-

maya başladı ve o koca salona

sesini duyurdu. Michael Jackson

panosunu sahneye çıkarmak için

kapının arkasında hazırlık yapıl-

ması gerektiği sahnede, kapı ayar-

landığı gibi kendi kendine kapan-

mayınca arkadan nasıl geçecekle-

rini düşünürken Umut tam bir

kurtarıcı olarak "Neden kapıyı

kapatmadınız, kapısız köyden mi

geldiniz siz? " dedi. Üstelik buna

hiç bir şekilde provalarda çalış-

mamıştık! O an bizdeki rahatlama

kelimelere dökülemez. Kurtarıcı-

mız oldun Umut! Bardak şovunda

ise yanlış gelen ışık yüzünden

dikkatimiz dağılıp yanlış yapınca

toparlayıp devam ettik. O anda

sahnede aklımızdan geçen şeyler

o kadar yoğundu ki ne yaptığımı

bile hatırlamıyorum aslında sade-

ce şovumuzu güzelce bitirdiğimizi

biliyorum. Sahne arkasında yaşa-

nan ve üst üste değiştirilmesi ge-

reken kıyafetleri söylemiyorum

bile. Sadece yirmi saniye içinde

üstünü değiştirip tekrar sahneye

çıkan arkadaşımız Sude imkânsızı

başardı. Başta Julia olmak üzere

kıyafet değiştirmek için bize ku-

liste yardım edenler ile arkada

savaşta olduğumuz kesindi. Ben

kıyafetimi bulamadığımda o telaş

içindeyken Julia’nın üstündeki

kıyafeti çıkarıp bana vermesini

unutamayacağım. Uzun lafın kısa-

sı müzikalle beraber biz yardım-

laşmayı, bir grup olmayı, birbiri-

mize bağırsak kızsak bile sonra-

sında tekrar barışabilmeyi, alçak-

gönüllü olmayı öğrendik. Kim

bilir bunların yanında neler neler

öğrendik de şu anda fark demiyo-

ruz. İyi ki bu müzikali sizin gibi

bir grupla yaptık, iyi ki sizin gibi

öğretmenlerle iş birliğine girdik

ve iyi ki böyle bir okulda okuyo-

ruz. Yaşadığımız ve yaşattığınız

her şey için teşekkürler.

Melike Selin BALIKÇI 11D

Page 18: The PALA ARALIK 2013– OCAK 2014 - SAYI 45

T H E P A L A

S A Y F A 1 8

REHBERLİK SERVİSİ

Gülin ŞEKERCİ / Psikolojik Danışman

26-29 Kasım 2013 tarihleri arasında 9. sınıf öğrencileri-

mize “ 9. Sınıfın Önemi (Ortaöğretim Yönetmeliği,

Sınıf Geçme, Sınav, Devam-Devamsızlık)” seminer i

gerçekleştirilmiştir.

“Edebiyat Söyleşileri” kapsamında 24 Aralık 2013 tari-

hinde Yazar ve TV Programcısı Enver AYSEVER konu-

ğumuz olarak öğrencilerimizle hayata ve okumaya dair

paylaşımlarda bulunmuş, kitaplarını imzalamıştır.

2013-2014 Eğitim-Öğretim Yılı "Ana-Baba Okulu"nun

“Etkin Öğrenmede Ailenin Rolü” konulu ikinci oturumu

26 Kasım 2013 Salı günü gerçekleştirilmiştir.

İstanbul Üniversitesi tanıtım gezisi 11. sınıf öğrencile-

riyle 13 Kasım 2013 Çarşamba günü gerçekleştirilmiştir.

2013-2014 Eğitim-Öğretim Yılı "Ana-Baba Okulu"nun

“Ergenle Yaşamak” konulu üçüncü oturumu 24 Aralık

2013 Salı günü gerçekleştirilmiştir.

18 Aralık 2013 Çarşamba günü, öğrencilerimize İstan-

bul Emniyeti Çocuk Şube Müdürlüğü’nün katılımıyla

“Güvenli İnternet Kullanımı” seminer i gerçekleşti-

rilmiştir.

Page 19: The PALA ARALIK 2013– OCAK 2014 - SAYI 45

S A Y F A 1 9

MİMAR ADAYLARINDAN YÜKSEK YAPILAR Salt Galata’nın düzenlemiş olduğu “Mimarlık ve Tasarım “konulu workshop etkinliğinde Görsel Sanatlar Dersi öğren-

cilerimiz; gökdelenlerin tarihsel sürecini ve kullanım amaçlarını Mimar Ali Bey’in sunumu aracılığı ile kavradılar. Kat

planlamalarını yapmış oldukları gökdelen tasarımlarını, farklı materyaller kullanarak maket hâline ulaştırdılar. Gün sonunda her biri mesleğe dair bir adım daha bilgi sahibi olmanın vermiş olduğu mutlulukla hedeflerine olan tutku-

larını güçlendirdiler… Merve SAVRAN / Resim Öğretmeni

S A Y F A 1 9

YÜKSEK YAPILAR

Öğrencilerde yazma bilinci oluşturmak ve onların bu

konudaki becerilerini geliştirmek amacıyla, okulumuz

Edebiyat-Sosyal Dersler Bölümü “Fantastik Roman

Yazma ve Fantastik Edebiyat” üzerine 19.12.2013

tarihinde Yazar Barış MÜSTECAPLIOĞLU ile bir

söyleşi gerçekleştirilmiştir. Söyleşide MÜSTECAPLIOĞLU, “Fantazya nedir,

nasıl kurgulanır?” sorusundan yola çıkarak fantastik

roman planının nasıl yapılması gerektiğinden, karak-

terlerin ve mitolojinin roman kurgusundaki öneminden

bahsetmiş ve kendi kitaplarından örnekler vermiştir. Yazar, ayrıca hayal ve gerçek bağlantısının nasıl kuru-

labileceğini çizimler üzerinden anlatarak öğrencileri-

miz için fantastik dünyanın kapılarını aralamıştır.

Barış MÜSTECAPLIOĞLU’na bu keyifli söyleşi için teşekkür ederiz.

Leyla TARAKÇI / Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni

“BARIŞ MÜSTECAPLIOĞLU” İLE SÖYLEŞİ

Page 20: The PALA ARALIK 2013– OCAK 2014 - SAYI 45

S A Y F A 2 0

Bu ay size Pilates ile ilgili bilgiler vereceğim. Yaklaşık 2-3 senedir Pilates yapmaktayım. Pilates hem sağlıklı olmamı

hem de fit görünmemi sağlıyor. Bu yüzden pilates deyip geçmeyin. Pilates eğitimimi Türkiye’de ünlülere ders veren

bir eğitmenden aldım. Bu yüzden pilatesi detaylı bir şekilde öğrenebilme fırsatım oldu.

Joseph H. Pilates Kimdir?

1880 yılında, Almanya'nın Mönchengladbach şehrinde doğan Joseph Pilates zayıf ve

hastalıklı bir çocuktu. Pilates, bir aile hekimi tarafından kendisine verilen anatomi kitabı

sayesinde daha çocukken insan vücudunu incelemeye başladı. Kitabın her bir sayfasını

anlamak ve öğrenmek için kendi beden hareketlerinden faydalandı. Jimnastikçi bir baba

ile doğa hekimi bir annenin oğlu olan Joe, daha sonra yetenekli bir boksör, jimnastikçi,

sirk cambazı, kayakçı ve dalgıç oldu Bunların yanında Yoga ve Zen meditasyonu ile de

ilgilendi. Kendi vücudunda deneyimlediği değişim ile Joe Pilates mottosu haline gelen

çok basit bir gerçeğin farkına vardı.

Genel Olarak Pilates Nedir?

Pilates, 20. yüzyılın başlarında Joseph H. Pilates tarafından geliştirilen ve kendisinin "contrology" diye adlandırdığı

denge, nefes ve hareket sistemlerinin sentezi olan metot. İçinde barındırdığı 500'ün üzerinde egzersiz ile kasları uza-

tır ve güçlendirir. Pilates, öncelikle, vücudun merkezinin (core) güçlendirilmesi ve sabit tutulması prensibine daya-

nır.

Pilates’in Prensipleri

Stabilizasyon

Pilates'in ilk amacı pelvisi (leğen kemiği) ve omurgayı doğal pozisyonunda stabilize etmektir. Sabit ve stabilize edil-

miş bir kaynaktan başlayan (örn.leğen kemiği) hareket vücudun gücünü ve verimini artırırken, doğal dengesini de

yeniden kazanmasını sağlar.

Kontrol

Pozisyonların ve sıralamalarının, tam kontrol altında ve tüm detaylara dikkat edilerek yapılması, hareketlerden en iyi

sonucun alınmasını sağlayacaktır.

Konsantrasyon

Bedeni zihin kontrol eder. Egzersizlerin yapılmasındaki doğru zihinsel yönelme ve hareketteki farkındalığın oluşma-

sına derinlemesine odaklanma amacı, konsantrasyonu tekniğin ayrılmaz bir parçası haline getirmektedir.

Akıcılık - (Flow)

Pilates, birbirine bağlı ve devamlı bir hareket akışı içinde yapıldığında doğrudur. Hareketlerin kendi içlerinde ve bir

sonrakine akıcı olarak geçişi, etkin zaman ve efor kullanımı ile derslerden alınacak faydayı maksimize ederek sonuca

ulaştıracaktır.

Nefes

Yeni başlayanlar için nefes kullanımındaki en büyük yanlış hareket sırasında nefesi tutmaktır. Zamanla, doğru veri-

len nefesin, tüm nefes kullanımını nasıl harekete geçirdiğini, merkezin desteğini kolaylaştırdığını ve hareketin yo-

ğunluğunu artırdığını göreceksiniz. Sonuçta, nefessiz hayat düşünülemez.

Doğruluk - (Precision)

Pilates detaylar açısından zengindir. Hareketlerde kullanılan tekniğin ve yapılışının doğruluğu inanılmaz sonuçlar

elde edilmesini sağlayacaktır. Pilates tekniğinde sonuç detayda gizlidir.

Pilatesten Ne Beklemeliyiz, Bize Katkıları Nelerdir?

Pilates, öncelikle, vücudun merkezinin –"core"- güçlendirilmesi ve sabit tutulması prensibine dayanır. Pilates, atiklik

ve kas gücünün dengeli olmasını sağlamak amacıyla iç karın kasları ile alt sırt ve bel kasları arasında eşit bir denge-

nin kurulmasını hedefler. Her Pilates egzersizi, yapılan hareketlerin kurgusu gereği belli kas grubu üzerinde uzama

ve esneme etkisi yaratırken, karşıt kas grubunda da güçlenme etkisini gerçekleştirir. Pilates bu şekilde uzun ve güçlü

kaslar oluşmasını sağlarken, enerjik, ağrısız, esnek ve güçlü bir vücut yaratılmasına da yardımcı olur. Pilates sırasın-

daki zihinsel odaklanma ve konsantrasyon da Pilates'in fiziksel disiplini kadar önemlidir. Egzersizler konsantre olu-

narak doğru ve kontrollü yapıldığında vücuttaki gelişme çok daha hızlı olmaktadır. Pilates beden için olduğu kadar

zihin için de faydalı bir çalışma metodudur. Pilates metodunu öğrendiğinizde, Pilates'ten beklenenlerin gerçekleşti-

ğini göreceksiniz.

HAZIRSANIZ HAYDİ PİLATESE BAŞLIYORUZ !..

Page 21: The PALA ARALIK 2013– OCAK 2014 - SAYI 45

Eylül YASASEVER / 9D Kaynakça: http://tr.wikipedia.org/ - http://www.studyopilates.com/

S A Y F A 2 1

Pilates Vücudu: • Güçlü, esnek, dayanıklı ve sabit

• Düzgün duruş (postür) • İnce ve uyumlu bir vücut

• Güçlü, uzun kaslar • Düz bir karın, içeri ve yukarı doğru gelişmiş karın

kasları • Yüksek enerji ve canlılık

• Daha iyi denge ve koordinasyon • Kronik sakatlanmalara neden olan güç-

süzlükten kurtulma • Artan zihin/beden farkındalığı ve

bağlantısı

Pilates Aletleri Pilates aletlerinin geçmişi Joseph Pilates'in 1. Dünya savaşı sırasında İngiltere'de tedavi ettiği yaralı askerlerle yap-

tığı çalışmalara dayanır. Hastane yataklarına taktığı yaylar ile yaptığı ilk denemeler bugünkü adıyla Cadillac Aleti-

nin doğmasını sağlamıştır. Bu alet sayesinde hastaların yataklarından kalkmadan yapabildikleri direnç egzersizleri

iyileşmelerini hızlandırmıştır. Sirk artisti olarak çalıştığı dönemlerden esinlendiği Wunda Chair ise daha sonra Joe tarafından evde kullanılabile-

cek bir Reformer tipine dönüştürülmüştür. Malzeme bulma konusundaki yaratıcılığı ile tanınan Joe, ilk Barrel'ı ikiye böldüğü bir bira fıçısından, Magic Circ-

le'ı da fıçıyı tutan metal çemberlerden yapmıştır. Amerika'ya yerleştikten sonra Joe, yeni Pilates aletlerini, New York, 8th Avenue, 56th Street'teki stüdyosunun al-

tında kurduğu küçük atölyesinde kardeşi Fred ile birlikte geliştirmeye devam etmiştir. Pilates aletlerinin hareketle-

rin yapılmasını kolaylaştırması ya da direnç uygulayarak zorlaştırması, (assistance & resistance) vücudun başka

hiçbir şekilde koruyamayacağı güvenli ve verimli bir hareket aralığında (range of motion) çalışmasını garantiler. Pilates Aletleri : • Reformer • Cadillac (Trapeze Table) • Wall Unit (Tower) • High Chair • Wunda Chair • Small Barrel • Spine Corrector • Ladder Barrel • Ped-o-Pull • Magic Circle

Pilates Zihni • Artan farkındalık

ve özgüven • Zihnin zindeleşmesi ve ruhun

canlanması • Artan "merkezde" olma hali • Gençleşme hissi • Artan konsantrasyon ve odaklanma

Pilates Vücudu:

• Güçlü, esnek, dayanıklı ve sabit

• Düzgün duruş (postür)

• İnce ve uyumlu bir vücut

• Güçlü, uzun kaslar

• Düz bir karın, içeri ve yukarı doğru gelişmiş karın

kasları

• Yüksek enerji ve canlılık

• Daha iyi denge ve koordinasyon

• Kronik sakatlanmalara neden olan güç-

süzlükten kurtulma

• Artan zihin/beden farkındalığı ve

bağlantısı

Pilates Zihni

• Artan farkındalık

ve özgüven

• Zihnin zindeleşmesi ve ruhun

canlanması

• Artan "merkezde" olma hali

• Gençleşme hissi

• Artan konsantrasyon ve odaklanma

Page 22: The PALA ARALIK 2013– OCAK 2014 - SAYI 45

S A Y F A 2 2

Müzik Hayat belli bir ritim içinde sürer, müzikte de olduğu

gibi. Yaşadığımız sürece duygularımız bize egemen olur. Müzi-

ğin duyguları aktarması, soyut düşüncelerimizi somut kılar. Bu sebep-

le müzik, ruhumuzu etkiler.

Günümüzde birçok müzik türü vardır. Pop, Rock,

Funk, Blues, Country gibi türler bunlardan birkaçıdır.

Her türün kendine özgü, farklı bir hissiyatı vardır. Bu-

nun sebebi, her türün ortaya çıkmasında belli kültürel

faktörlerin etkili olmasıdır. Kimisi rock müziği pop mü-

ziğe tercih eder, kimisi elektronik müziği daha çok se-

ver. Bu kişisel bir tercihtir. Ben 7 yıldır müzikle ilgileni-

yorum ve pek çok müzik türüyle tanıştım. Son iki yıldır

farkına vardığım bir yargı var; belli bir müzik türünü

kötülemek. Günümüzde müzik piyasası öyle kötü bir

duruma geldi ki piyasa emeksiz yapılan müziklerle dol-

du. Bu durum bütünüyle müzik için de geçerlidir, sadece

bir müzik türü için asla söz konusu olamaz. Rock müzik

dinleyen birisinin pop müziği kötülemesi, bu kişinin kendi hoşlandığı müzik türü hakkında yeterli bilgiye sahip

olmadığının kanıtıdır. Çünkü Pop müzikte uğraşılmadan yapılmış ticari amaçlı şarkılar olduğu gibi aynı durum

rock müzik için de geçerlidir. Birinin bir türü sevmemesi doğaldır ancak asla kötüleyemez çünkü içinde bulun-

duğumuz bu zaman diliminde, ticari amaçlı müzik çok yaygınlaştı. Şimdi çoğunuzun kafasında emek harcanan

müziğin nasıl olması gerektiği sorusu oluşmuştur. Emek harcanan müzik; özgündür, müzisyenin anlık duygu-

larını çok iyi yansıtır ve bu müziğin bir ruhu vardır. Bu ruh müziği hissettirir. Bir müzik bestelenirken, beste-

lenmek için masa başına oturup yazılmaz. Kendiliğinden hiç beklenmedik bir anda gelir. Ve müzik asla para

kazanmak amacıyla veya topluma kendi müziğini dinletme amacıyla yapılmaz. Bunlar zaten amaç güdülmeden

de kendiliğinden zamanla var olur. Ancak para kazanmak ve insanlara dinletmek için müzik yapılırsa duygu-

lardan ve kişisellikten uzak bir şarkı ortaya çıkar ve bu bir müzik eseri olamaz. Ben pek çok müzik türünü din-

ledim ve müzisyen olmanın yolundan geniş, ön yargısız bir anlayış ve kaliteli bir müzik kültürünün olması

gerektiğine inanıyorum. Bunlar sağlandıktan sonra müzik yapmak kişinin zaten içinde oluyor ve gerçek bir

sanat eseri ortaya çıkıyor. Bana göre; özgün, bir an için var olan, tekrarı olmayan ve akılda kalıcılığını devam ettiren her eser başarılıdır.

Böylece başkalarına da aktarılabilir. “Müziğin insanı götüreceği yer güzellik sevgisidir.” – Platon

Müzik

Hayat belli bir ritim içinde sürer, müzikte de olduğu

gibi. Yaşadığımız sürece duygularımız bize egemen olur. Müzi-

ğin duyguları aktarması, soyut düşüncelerimizi somut kılar. Bu sebep-

le müzik, ruhumuzu etkiler.

Bartu GERGERLİOĞLU 11E

Page 23: The PALA ARALIK 2013– OCAK 2014 - SAYI 45

S A Y F A 2 3

T H E P A L A Eylül YASASEVER 9D Sude KARATAŞ 9D

Page 24: The PALA ARALIK 2013– OCAK 2014 - SAYI 45

S A Y F A 2 4

VADEDİLMİŞ BİR GEZİ: HAFIZA PALAS

Bu dönem Resim Kulübü olarak

gerçekleştirdiğimiz dördüncü ge-

zimiz için 24 Aralık Salı günü

SALT Beyoğlu’ndaydık. Gezimiz

iki aşamalıydı; önce binadaki ser-

giyi dolaşacaktık sonra serginin

çizgisinde devam eden atölye

çalışmasına katılacaktık. Türk Avangart sanatının önde

gelen isimlerinden Gülsün KA-

RAMUSTAFA’nın bugüne kadar-

ki en kapsamlı sergisi olan

“Vadedilmiş Bir Sergi”nin adı

bile bu büyüklükte bir projenin

zamanının geldiğine işaret ederek

iddiasını ortaya koyuyor. 10 Ey-

lül’de SALT Beyoğlu ile SALT

Galata’da başlayan ve 5 Ocak’a

kadar sürecek olan sergi, KARA-

MUSTAFA’nın 70’lerin sonun-

dan günümüze kadar yaptığı re-

simleri, heykelleri, halıları, kolaj-

ları, videoları ve enstalasyonları

ziyaretçileriyle buluştururken

KARAMUSTAFA’nın resim sa-

natıyla, yenilikçi ve deneysel eği-

limlerinin yansıdığı çağdaş sanatı-

nın sentezlenmesi ile oluşan sa-

natsal var oluş biçimini gözler

önüne seriyor. Sergiye hâkim tema, hareketlilik

olgusu çevresinde oluşturulmuştu.

Bu hareketlilik fikri eserlere za-

man zaman kırdan kente göç ve

yer değiştirme, zaman zaman zo-

runlu göç, yerinden edilme, kaç-

ma ya da sınır geçme olarak yan-

sımıştı. Köyden şehre göçün etki-

siyle 80’li yılların başlarında orta-

ya çıkan Türkiye’ye adeta yeni bir

kimlik kazandıran “Arabesk Kül-

türü”nün toplum üzerinde oluştur-

duğu ikilemler sergide yerini bul-

muştu. KARAMUSTAFA’nın bu

dönemlerde Yeşilçam’da sanat

yönetmeni olarak mekân gezmele-

rinde topladığı duvar halıları,

plastik bitkiler, boncuklar, parlak

yorgan ve çiçekli pazen elbise

kumaşları, rakı bardakları gibi

eşyaları bazen olduğu gibi kulla-

narak, bazen de ikonlar, Ameri-

kan filmlerinden resimler, leopar

desenli kumaşlar ya da son akşam

yemeği tablosu gibi çoğunlukla

Batı kültürüne ait görünen ögeler-

le birleştirerek bu ikiliği bariz bir

şekilde gözler önüne sermeyi ba-

şarmıştı. Resimlerinde Yeşil-

çam’ın arabesk dönemlerinden

Ahu TUĞBA gibi yıldızları ve

onların yine bu kültüre ait hayran-

ları, genç kızların bu sanatçılara

özenerek evden kaçmaları, kır

hayatlarını bırakıp şehre gelerek

küçük, sıkışık kapıcı dairelerinde,

bodrum katlarında ya da gecekon-

dularda yaşayan fakat önceki ha-

yatlarındaki alışkanlıkları ve kent

yaşamının gerektirdikleri arasında

kalmış insan manzaraları işlen-

mişti. Genelde sanatçıların serleri-

nin adları arabesk şarkı sözleri

gibi acıklı ve içli idi. Serginin

giriş katındaki tekerlekli metal

sepetlerden ve içlerindeki renkli

parlak yorganlardan oluşturulmuş

Mistik Nakliye enstalasyonu; zi-

yaretçilerin bunların yerlerini de-

ğiştirebilmeleriyle hareket ve göç

olgusunu mükemmel bir şekilde

anlatmakta ve sergide bizleri nele-

rin beklediğine dair bir önsöz

niteliğindeydi. Bunların yanında

zorunlu yer değiştirme, yerinden

edilme, sınır geçme, toplumsal

cinsiyet ve kültürel farklılıklara

yaklaşım gibi trajik Türkiye ger-

çeklerini de Çifte Hakikat (1987),

Kuryeler (1991), Vatan Doğdu-

ğun Değil, Doyduğun Yerdir

(1994) ve Muhacir (2003) eserle-

rinde işlemiştir. Örneğin Kuryeler

işinde sınır geçerken ailelerin el

koyulacağı düşüncesi ile kişisel

resimlerini, paralarını, mektupla-

rını, yasak siyasi dokümanlarını

çocuklarının yeleklerinin içlerine

saklaması anlatılmakta, yurt de-

ğiştirmeye zorlanmış insanların

geçmişlerini de yanlarında taşıma-

ları ve mekânsal belleklerini koru-

ma girişimleri hakkında ziyaretçi-

ler düşünmeye çağrılmaktadır. KARAMUSTAFA’nın kariyeri

boyunca hareketlilik, mekânsal

bellek, kimlik sorunları, kültürel

farklılık gibi konuları pek çok

kere işlemesi ama bunu yaparken

farklı açıları ve bağlamları kullan-

ması ile meydana getirdiği döngü-

sel sanat pratiğinin bu özelliği

serginin sunumunu da etkilemiş;

eserler yapıldıkları dönemlere

göre sıralanmaktansa daha kap-

samlı şekilde temalarına ve bağ-

lamlarına göre bu döngüsel prati-

ğe uygun olarak sunulmaktadır. Sergi turumuz, alışkın olduğumuz

şekilde, herkesin bireysel olarak

dolaşması fikrine sahip değildi.

Tur boyunca SALT Yorumlama

ekibinden rehberlerimiz bizleri

sanatçı, serginin tarihsel süreci,

eserlerin altyapısı ve yapıldıkları

dönemin siyasi, ekonomik ve sos-

yokültürel koşulları hakkında

paylaştıkları detaylı bilgilerle ay-

dınlatırken, yönelttikleri sorularla

hem serginin anlaşılmasında

önem teşkil eden kavramlara ve

tarihsel olaylara dikkat çekmiş

hem de eserlerin bizde uyandırdı-

ğı duygu ve düşünceleri sesli ola-

rak dile getirmemizi sağlayarak

bir beyin fırtınası yaratmış oldu-

lar. Bunun sonucunda sergide

sadece bir izleyici değil katılımcı

da olduk. Uygulamış oldukları bu

interaktif metot sergide verilen

mesajları daha iyi benimsememi-

ze ve bizlerin gezimizin ikinci

aşamasındaki atölye çalışması için

hazır hissetmemize yardımcı oldu.

Page 25: The PALA ARALIK 2013– OCAK 2014 - SAYI 45

S A Y F A 2 5

VADEDİLMİŞ BİR GEZİ: HAFIZA PALAS

“Hafıza Palas” adlı atölye çalışması

sergideki hareketlilik fikrinin bir diğer

ögesi olan mekânsal bellek teması

üzerine kuruluydu. KARAMUSTA-

FA’nın oturduğu apartmanın eski Rum

sahiplerinin 6-7 Eylül olayları yüzün-

den yer değiştirmek zorunda bırakılan

insanlar olduğunu öğrenmesi ve onla-

rın izini sürüp onlarla tanışması üzeri-

ne onların anısına yaptığı Apartman

(2012) adlı eserindeki gibi bizler de

gezimizin yapıldığı Salt Beyoğlu bina-

sının geçmişi hakkında bir çalışma

yaptık. Öncelikle Gülsün Karamusta-

fa gibi çoğunlukla ötekilik, aidiyet,

toplumsal kimlik ve bellek kavramları

üzerine işler üretmekte olan eğitmeni-

miz, sanatçı Hera BÜYÜKTAŞÇI-

YAN bize binanın en başta bir Rum

aileye ait olan girişi ticarethane olarak

kullanılan Siniossoglou Apartmanı

olduğunu daha sonra Osmanlı Bankası

için kullanıldığını, 1950’lerden sonra

ticari, siyasi veya sanatsal amaçlarla

yararlanıldığını ve 2011’den itibaren

günümüzdeki Salt Beyoğlu olduğunu

anlattı. Daha sonra ikişerli gruplar

hâlinde hem binanın mekânsal değişi-

mini anlatan hem de İstanbul’un kent-

sel dönüşümüne değinen bir kolaj ça-

lışması yapacağımızı öğrendik ve eğit-

menimiz eşliğinde bizlere verilen

SALT Araştırma ve Osmanlı Bankası

Arşivi’nden seçilmiş resimlerden ve

dergi, kumaş parçaları, asetat kâğıtları

gibi çeşitli objelerden yararlanarak

kendi defterlerimizi ürettik. Bu çalış-

malarımız 4 Ocak Cumartesi günü

diğer okulların da katılımıyla Salt Be-

yoğlu’nda bir kompozisyon oluşturu-

larak sergilendi. Sena Hazal ÖKMEN

Page 26: The PALA ARALIK 2013– OCAK 2014 - SAYI 45

S A Y F A 2 6

Avusturya –Macaristan İmparatorlu-

ğu’nun başkenti, büyümeden ve modern-

leşmeden nasibini alsa da barok tarzın

ince süslemelerini ve Art Nouveau stilinin

ihtişamını her köşe başında yansıtır. Mo-

dern hayatın getirdiği mecburi işaretler ise

asgari düzeydedir. Otomobilleri kaldırıp

yerine zaten çokça bulunan faytonlar ko-

yulduğu anda tarihte yolculuğa hazırız

demektir.

Viyana denince akla Sigmund Freud, Jo-

hann Strauss, Gustav Mahler gibi önemli

şahsiyetler, harika müzikler eşliğinde

yapılan valsler gelir. Viyana coğrafi ola-

rak Avusturya’nın doğu köşesinde, Tuna

Nehri’nin iki kıyısına yayılır. Avustur-

ya’yı kaplayan Alp Dağlarına oldukça

uzak ve hayli düz bir ovada yer alır. Bu-

gün de merkez sayılan İnnere Stadt, eski-

den surlarla çevrili ve etrafında da tarlala-

rın yer aldığı korunmuş bir şehirmiş.

1857’de şehrin genişlemesine imkân ver-

mek amacıyla duvarlar yıkılmış ve Ringst-

rasse adlı dairesel bir cadde yapılmış. Bu

cadde üzerine 20’nci yüzyılın başına kadar

devam eden müthiş bir inşaat faaliyeti

başlamış ve bugün şehre etkileyici havası-

nın veren Staatsoper (opera binası), Rat

haus (belediye binası ), Burgheater

(tiyatro), üniversite ve müze gibi müthiş

yapılar inşa edilmiş. Şehrin merkezi Unes-

co tarafından “Dünya Mirası” bölgelerin-

den biri olarak belirlenmiştir. Şehre ilk

kez gelen bir turistin bu binaları bir çırpı-

da gezmesi için üç alternatif vardır: Turist

otobüsü ile tur yapmak, şehrin dümdüz

coğrafyasından faydalanarak kiralık bisik-

letle dolaşmak veya yürümek.

Devlet operası Staatsoper Viyana’nın

kalbi sayılır. Yıl boyunca elli kadar deği-

şik opera eserinin sahnelendiği biletlerin

ortalama 200 eurodan satıldığı ve birçok

ziyaretçinin de bir temsil izlemeden şehri

terk etmediği göz önüne alınırsa Staatso-

per, ziyaretçilerin programında çok önemli

bir yer tutar. Operanın 1945’te II. Dünya

Savaşı’nın son günlerinde çatısından giren

bir bomba ile tahrip olduğunu çok kişi bilir.

Ama daha sonra 10 yıl boyunca bu operanın

tekrar yapılandırıldığı ve dünyanın sayılı

opera binaları arasında yer alacak şekilde

tekrar restore edildiğini bilmeyebilirsiniz.

Operaya ait kostüm ve dekorların, binanın

içinde depo alanı çok kısıtlı olduğundan her

temsilden önce kamyonlarla kilometrelerce

öteden taşındığını ve bunun da maliyetlere

nasıl yansıdığını öğrenmek ilginç. Ayrıca

operanın ne olursa olsun, biletler ne kadar

önceden ne kadar yüksek fiyatlara satılırsa

satılsın yine de yarı yarıya devlet tarafından

sübvanse edilmesi de şaşırtıcı bir gerçek.

Sahne arkasını gezen turistin, dekorların

nasıl hazırlandığını, sahneden sahneye ge-

çerken 1-2 dakikada nasıl dekor değişebildi-

ğini görmek de hem sanat hem teknoloji

meraklıları için ilgi çekici. Opera sahnesinin

ve opera çukurunun yerleşimi, bu binada

sanatçılar için önemli engel teşkil edermiş.

Bu sahnede sesini orkestrayı aşırarak seyir-

ciye net bir şekilde duyurabilen sopranolar,

altolar dünyanın diğer operalarında hiç zor-

lanmazlarmış.

Opera gezisinin ardından dinlenmek ve

şehri biraz yaşamak için Sacher Hotel’in

meşhur pastanesinde Sacher Torte adı veri-

len kayısı reçelli çikolatalı pastadan tatmak

ve meşhur kahvesinden içmek şarttır. Viya-

na’daki zengin kahve geleneği Osmanlıların

1683 yılındaki kuşatmasına dayanıyor. Bu-

raya kahveyi ilk Osmanlılar getirmiş, Os-

manlı ordusu çekilirken arkalarında bırak-

tıkları arasında kahve çuvalları keşfedilmiş.

Bu maddenin ne olduğunu bilen birisi kah-

venin nasıl öğütülüp içecek hâline getirile-

ceğini Viyanalılara göstermiş. Viyana tari-

hinin bu en önemli olaylarından birinin bir

diğer hatırası ise ay şeklinde hamur işi olan

kruvasanlar. Kuşatmanın sona ermesini

kutlamak için halk, Osmanlı bayraklarında

gördükleri hilali mutfaklarında yorumlamış.

Viyana’ya giden herkesin mutlaka tatması

mecburi olan lezzet Wiener Schnitzeldir.

İnce dövülmüş dana etinin, yumurta ve

galeta ununa batırılarak kızartılması sonucu

ortaya çıkan muazzam lezzet, her ne kadar

bütün dünyaya yayılsa da lezzet burada

biraz daha farklı. Bazı restoranlar şinitzelle-

rinin konduğu tabaktan bile büyük olması

ile övünüyorlar. Yanında gelen patates sala-

taları da orta Avrupa’ya has damak tatların-

dan. Tabi ardından tatlı olarak elmalı tart

yani apfel strudel yemek de şart.

Viyana altın devrini 1890’lardan itibaren

modernist sanat akımlarıyla yaşamaya baş-

lamış. Bu yıllarda şehirde hem sanatları

hem de kişilikleri dikkat çeken bazı sanatçı-

lar hüküm sürmüş. Tüm zamanların en

önemli yaratıcılık patlamaları bu yıllarda

gerçekleşmiş. Onların eserleri Viyana’nın

bu yıllardaki ruhunu çok iyi yansıtıyor.

Egon,Schiele, Gustav Klimt, Oscar Ko-

koschka gibi çok önemli isimler aynı yıllar-

da bu şehirdeki kültürel akımlara yön ver-

miş. Bu isimlerin eserlerinin ziyaret edilebi-

leceği Leopold Müzesi, özellikle Viyana’ya

özgü sanatsal akımları ve bu yılların ruhunu

yansıttığı için sanatseverlerin zaman ayır-

ması gereken bir yer.

Eğer Viyana’yı bir cumartesi sabahında

geziyorsanız saat 11.00’de şehrin alışveriş

caddelerinden biri Graben’de olmalısınız.

Bu saatte burada yıllardır süren gelenek

olarak Viyana Askeri Bandosu, eski impara-

torluk askeri üniformaları ile ücretsiz bir

konser sunuyor. Konser Hofburg sarayının

avlusunda uzunca bir süre devam ederek

hem Viyanalıların hem de turistlerin gününe

neşe katıyor. Kısacası Viyana, tüm yönle-

riyle damağınızda harika bir tat bırakıyor.

Gültuğ ŞAHİNOĞLU / Biyoloji Öğretmeni Kaynak: Lonely Planet Anthony Haywood Vienna

TARİHİN VE HAYAL GÜCÜNÜN ÖLÜMSÜZ OLDUĞU ŞEHİR: VİYANA

Page 27: The PALA ARALIK 2013– OCAK 2014 - SAYI 45

S A Y F A 2 7

Kütüphane etkinlikleri kapsamında “Atatürk Haftası” kutlamalarına

yönelik hazırlanan, Hazırlık ve 9. sınıf öğrencilerimizin katılımıyla 11

Kasım 2013 tarihinde Ayazağa Kampüsü Çok Amaçlı Salon’da yazar

Derman BAYLADI ile “Yüzyılın Dâhisi: Atatürk” kitabı üzerine söyle-

şi gerçekleştirilmiştir. Anadolu kültür ve uygarlığı üzerinde yaptığı ça-

lışma ve araştırmalardan edindiği bilgi birikimini bir yurt tanıtım hizme-

ti olarak insanlara sunma amacı taşıyan yazar Derman BAYLADI, üre-

tim yönünü bu çalışmasıyla ilk gençlik çağı edebiyatına çevirmiştir.

2012 yılında Bulut Yayınevi tarafından yayımlanan “Yüzyılın Dâhisi:

Atatürk” adlı kitap, gençlerin Atatürk’ü daha yakından tanımlarına ola-

nak sağlayacak bir eser olarak hazırlanmıştır. Belgesel, arşivsel bir metin çalışmasının çok ötesinde içten, sıcak bir

anlatımla yazılan “Yüzyılın Dâhisi: Atatürk” adlı bu eser, okurunu samimi duygular içerisinde kucaklayan özel bir

çalışmanın ürünü olmayı başarmaktadır.

Kütüphane etkinlikleri kapsamında, 26 Aralık 2013 Perşembe günü

yazar Sinan MEYDAN ile “Edebiyat Söyleşileri” etkinliği gerçekleşti-

rilmiştir.

Tarih Araştırmacısı ve Yazar Sinan MEYDAN, bilginin doğru yorum-

lanmasıyla Atatürk’ü doğru anlama ve anlamlandırma olanağını sağla-

mıştır. Eşsiz ve benzersiz nitelikleriyle Atatürk’ün toplumdaki kazanı-

mını ve farkındalığını değerlendiren MEYDAN, giderek bu bilincin

güçlendiğini dile getirmiştir.

EDEBİYAT SÖYLEŞİLERİ: SİNAN MEYDAN

Atatürk’ü en yalın ifadeyle “tam bağımsızlık” ilkesiyle açıklayan MEYDAN, bir milletin Atatürk’ün düşünceleri, ilke-

leri ve çağdaşlık anlayışı etrafında bütünleşmesinin her yerde konuşulması gerektiğini savunuyor. Eserlerini, Ata-

türk’ün daha iyi anlamlandırılması için birer tarihsel dipnot araçları olarak gören MEYDAN, geçmişi bugüne taşırken

bugünün de geleceğe not düşülmesini önemsiyor. Öğrencilerimiz ve öğretmenlerimiz adına Sinan MEYDAN’a bu gü-

zel söyleşi için teşekkür ediyoruz.

EDEBİYAT ŞÖYLEŞİLERİ: DERMAN BAYLADI

Kütüphane etkinlikleri kapsamında “Entelektüel Söyleşiler” başlığı

altında düzenlenen, 10. sınıf öğrencilerimizin katılımıyla 12 Kasım

2013 tarihinde Ayazağa Kampüsü Çok Amaçlı Salon’da Yazar ve Aka-

demisyen Prof. Dr. Afşar TİMUÇİN “Gençler için Felsefe ve Demok-

rasi” konusunda bir söyleşi gerçekleştirmiştir. Kısa bir süre öncesine

kadar Kocaeli Üniversitesi Felsefe Bölümü Başkanlığı görevini yürüten

ve daha sonra emekliye ayrılan Prof. Dr. Afşar TİMUÇİN, ilk sayısı

1972 yılının Ekim ayında çıkan Felsefe dergisinin sorumlu yönetmeni-

dir. Gençler İçin Felsefe Tarihi, Felsefenin Önceliği Bilgi Sorunu, Este-

tikte Anlam ve Yorum, Leibniz’in Felsefesi - Metafizik Üzerine Konuş-

ma, Demokrasi Bilinci, Felsefeden Estetiğe, Kendimle Konuşmalar: Ahlaksızlık Üzerine, Eğitim Üzerine - Kendimle

Konuşmalar - 2 ve Felsefeye Giriş adlı yayımlanmış çok sayıda kitabı bulunan Prof. Dr. Afşar TİMUÇİN’in öğrencile-

rimizle olan buluşması önemli bir kazanımdır.

ENTELEKTÜEL SÖYLEŞİLER: AFŞAR TİMUÇİN

Yalçın YALÇINKAYA / Kütüphane Sorumlusu

Page 28: The PALA ARALIK 2013– OCAK 2014 - SAYI 45

S A Y F A 2 8

Merhaba Sevgili The PALA Okurları, Bu sayımızda sizlere NBA’in nasıl bir lig olduğu, kaçar takımdan oluştu-

ğu ve şu zamanlarda takımların durumları hakkında bazı bilgiler verece-

ğim. İlk olarak, NBA’den bahsetmek istiyorum. NBA, ABD’de kurulmuş

profesyonel basketbol ligi organizasyonudur. NBA maçlarını Türkiye’de

D-Smart platformundan NBA TV, Smart Spor, Smart Spor 2 kanalların-

dan ve CNN Türk kanallarından izleyebilirsiniz. NBA’in logosundaki

kişiyi hiç merak ettiniz mi? Merak etmişsinizdir ancak hiç araştırmamış-

sınızdır. NBA’in resmî logosunda eski Los Angeles’lı Jerry West’in silü-

eti bulunmaktadır. NBA’de toplam 30 takım yer almaktadır. Sevgili Okurlarım, NBA bu sezon 29 Ekim 2013 tarihinde başladı. Baş-

langıç maçları ise Miami Heat ve Chicago Bulls, L.A Lakers ve L.A

Clippers, Indiana Pacers ve Orlando Magic arasında gerçekleşti. Şu ana

kadar oynan maçlara bakarsak Kevin Durant 28.1 sayı ortalamasıyla

NBA’in en skorer oyuncusu durumundadır. Onu Carmelo Anthony, Ke-

vin Love, LeBron James ve Stephan Curry takip etmektedir. Ribaundla-

ra baktığımızda, Kevin Love 13.9 ribaund ortalamasıyla ribaund sırala-

masında en üstte bulunur. Onu Dwight Howard, DeAndre Jordan, Andre

Drummond ve Nicola Vucevic takip etmektedir. Ve en son alarak asist

kategorisinde ise Chris Paul bulunmaktadır. Maç başına 11.3 asist ile bu

kategorinin birinci sırasında bulunan Chris Paul’ü Stephen Curry, John

Wall, Jrue Holiday ve Jeff Teague takip etmektedir. Takımların genel durumlarına baktığımızda, Indiana Pacers oynamış ol-

duğu 36 maçın 29 tanesini kazanarak Doğu konferansında birinci durum-

dadır. Miami Heat ise 27 galibiyet 10 mağlubiyet, Atlanta Hawks 20 gali-

biyet ve 18 mağlubiyetle Indiana Pacers’ı takip etmektedirler. Batı konfe-

ransına bakacak olursak Portland Trail Blazers 28 galibiyet 9 mağlubi-

yet. Oklahoma City Thunder 28 galibiyet 9 mağlubiyet ve San Antonio

Spurs ise 30 galibiyet 8 mağlubiyetle birinci sıradadır.

Merhaba Sevgili The PALA Okurları,

Bu sayımızda sizlere NBA’in nasıl bir lig olduğu, kaçar takımdan oluştu-

ğu ve şu zamanlarda takımların durumları hakkında bazı bilgiler verece-

ğim. İlk olarak, NBA’den bahsetmek istiyorum. NBA, ABD’de kurulmuş

profesyonel basketbol ligi organizasyonudur. NBA maçlarını Türkiye’de

D-Smart platformundan NBA TV, Smart Spor, Smart Spor 2 kanalların-

dan ve CNN Türk kanallarından izleyebilirsiniz. NBA’in logosundaki

kişiyi hiç merak ettiniz mi? Merak etmişsinizdir ancak hiç araştırmamış-

sınızdır. NBA’in resmî logosunda eski Los Angeles’lı Jerry West’in silü-

eti bulununu m

Sevgili Okurlarım, NBA bu sezon 29 Ekim 2013 tarihinde başladı. Baş-

langıç maçları ise Miami Heat ve Chicago Bulls, L.A Lakers ve L.A

Clippers, Indiana Pacers ve Orlando Magic arasında gerçekleşti. Şu ana

kadar oynan maçlara bakarsak Kevin Durant 28.1 sayı ortalamasıyla

NBA’in en skorer oyuncusu durumundadır. Onu Carmelo Anthony, Ke-

vin Love, LeBron James ve Stephan Curry takip etmektedir. Ribaundla-

ra baktığımızda, Kevin Love 13.9 ribaund ortalamasıyla ribaund sırala-

masında en üstte bulunur. Onu Dwight Howard, DeAndre Jordan, Andre

Drummond ve Nicola Vucevic takip etmektedir. Ve en son alarak asist

kategorisinde ise Chris Paul bulunmaktadır. Maç başına 11.3 asist ile bu

kategorinin birinci sırasında bulunan Chris Paul’ü Stephen Curry, John

Wall, Jrue Holiday ve Jeff Teague takip etmektedir.

Takımların genel durumlarına baktığımızda, Indiana Pacers oynamış ol-

duğu 36 maçın 29 tanesini kazanarak Doğu konferansında birinci durum-

dadır. Miami Heat ise 27 galibiyet 10 mağlubiyet, Atlanta Hawks 20 gali-

biyet ve 18 mağlubiyetle Indiana Pacers’ı takip etmektedirler. Batı konfe-

ransına bakacak olursak Portland Trail Blazers 28 galibiyet 9 mağlubi-

yet. Oklahoma City Thunder 28 galibiyet 9 mağlubiyet ve San Antonio

Spurs ise 30 galibiyet 8 mağlubiyetle birinci sıradadır.

Enes KANTER: 29 maça çıktı

ve 11.3 sayı, 5.9 ribaund ve 0.8

asist ortalamala ile Türk oyun-

cular arasındaki en başarılı

oyuncu durumundadır.

29 maça çıktı

ve 11.3 sayı, 5.9 ribaund ve 0.8

asist ortalamala ile Türk oyun-

cular arasındaki en başarılı

Ömer AŞIK: 17 maça çıktı ve

4.4 sayı, 6.8 ribaund ve 0.4 asist

ortalamaları ile oynuyor.

Ömer AŞIK:

4.4 sayı, 6.8 ribaund ve 0.4 asist

ortalamaları ile oynuyor.

Hidayet TÜRKOĞLU:

Bu sezon hiçbir maça

çıkmadı.

Ersan İLYASOVA:

18 maça çıktı ve

8.2 sayı,4.6 riba-

und ve 1.7 asist

istatistikleri

tutturdu.

Ersan İLYASOVA:

18 maça çıktı ve

8.2 sayı,4.6 riba-

und ve 1.7 asist

istatistikleri

tutturdu.

Hidayet TÜRKOĞLU:

Bu sezon hiçbir maça

NBA’de bulunan oyuncularımızı incelemeye ne dersiniz?

Page 29: The PALA ARALIK 2013– OCAK 2014 - SAYI 45

S A Y F A 2 9

SİZCE BU SENE MVP ÖDÜLÜNÜ KİM ALACAK? Seçtiğim adaylar: 1. Chris Paul: Chris Paul sezona harika başladı ve şu ana kadar oynanan 15 maçın

14'ünde double-double yaptı. 11.3 asist ortalamasıyla bu kategoride açık ara bir numara.

Clippers da Batı'da 4. sırada bulunuyor. MVP olmaması için hiçbir neden yok. 2. Paul George: Indiana Pacers San Antonio ile birlikte sezona harika bir giriş yaptı (12

galibiyet 1 mağlubiyet). Bunda en büyük etken takımın bütün sorumluluğunu alan Paul

George. Takıma her alanda katkı sağlıyor ve kritik anlarda takımını sırtlıyor. 3. LeBron James: Bu ödülü daha önce dört kere aldı fakat bu sene işi hiç olmadığı

kadar zor. LeBron şu ana kadar kendi standartlarında oynuyor ama ödül bu sene başka biri-

ne gidebilir. 4. Kevin Durant: Westbrook sakatlıktan döndü ama Durant hâlâ takımın sayı yükünü

çekiyor. 28.6 sayı ortalamasıyla en yakın rakibinin 3 sayı önünde bulunuyor. İlk MVP ödü-

lünü alması için bundan daha iyi bir sene olamaz. 5. Tony Parker: Geçtiğimiz sezon finallerinden sonra yazı dinlenmeden geçiren Tony

Parker bu sezonda da takımına liderlik yapmaya devam ediyor. Spurs 8 maç üst üste kaza-

nırken, sahnede Fransız yıldız vardı. 6. Kevin Love: Bomba gibi başladığı sezonun son 2 maçında sazı eline alamadı ve 2

numaradan 6. sıraya geriledi. Clippers maçındaki 10 sayılık performansı Kevin Love ismi-

ne yakışmadı. 7. James Harden: Yüksek şut yüzdesiyle takıma can veren James Harden, Houston Roc-

kets’ı şampiyonluk adayı yapabilecek kadar güçlü bir oyuncu. 8. Anthony Davis: Sergilediği performansla All-Star'a seçilip seçilmeyeciği merak

edilen yetenekli oyuncu, triple-double'a yakın performanslarıyla takımının en önemli silahı

durumunda. 9. Stephan Curry: Başına aldığı darbeyle 2 maç üst üste kenarda otururken, Curry'siz

Warriors iki maçta da kaybetti. Andre Iguodala'nın yokluğunda daha fazla sorumluluk üst-

lenecek. 10. LaMarcus Aldridge: 23 galibiyet ve 25 mağlubiyetli Blazers'ın bu sezonki en önemli

silahı Aldridge son maçta 30 sayı ve 21 sayıyla meydan okudu. Bu performans devam eder-

se diğer takımlarda çok hasar bırakır. Kendimce seçmiş olduğum oyuncuları beğenmişsinizdir umarım. 2014 NBA ALL-STAR 21 Ocak’ta başlayacak. Seçmek istediğiniz oyuncular için allstar-

ballot.nba.com/adresine girerek oy kullanabilirsiniz. Benim ALL STAR KADROLARIM: ALL-STAR BATI KARMASI Chris Paul, James Harden, Kevin Durant, Blake Griffin, Kevin Love ALL-STAR DOĞU KARMASI Kyrie Irving, Paul George, Carmelo Anthony, LeBron James, Chris Bosh Bir sonraki yazıda görüşmek üzere…

Kaynakça: http://www.ajansspor.com/nba/ Tolga AYDIN 9D

Page 30: The PALA ARALIK 2013– OCAK 2014 - SAYI 45

T H E P A L A

S A Y F A 3 0

128. KURULUŞ YIL DÖNÜMÜ

Page 31: The PALA ARALIK 2013– OCAK 2014 - SAYI 45

S A Y F A 3 1

Page 32: The PALA ARALIK 2013– OCAK 2014 - SAYI 45

S A Y F A 3 2