the journal of south- eastern european studies

152
THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES HAKEMLİ DERGİ | SAYI / ISSUE 24 | YIL / YEAR 2013-2 MACARISTAN’DA OSMANLI ÇALIŞMALARI – I OTTOMAN STUDIES IN HUNGARY – I İSTANBUL - 2017

Upload: others

Post on 04-Oct-2021

4 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

THE JOURNAL OF SOUTH-EASTERN EUROPEAN STUDIESHAKEMLİ DERGİ | SAYI / ISSUE 24 | YIL /YEAR 2013-2

MACARISTAN’DA OSMANLI ÇALIŞMALARI – IOTTOMAN STUDIES IN HUNGARY – I

İSTANBUL - 2017

Page 2: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Güney-Doğu Avrupa Araştırmaları Dergisi = The Journal for South-Eastern European Studies.--İstanbul : İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 1972-

c.: resim, harita, tablo; 24 cm.

Yılda iki sayı.

ISSN 0378-3863

Elektronik ortamda da yayınlanmaktadır:

http://dergipark.gov.tr/iugaad

1. TARİH – AVRUPA – SÜRELİ YAYINLAR. 2. DIŞ SİYASET – AVRUPA. 3. BALKANLAR.

BASKI-CILTKültür Sanat Basımeviwww.kulturbasim.comSertifika No: 22032

İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı

tarafından bastırılmıştır.

Telif Hakları Kanunu çerçevesinde makale sahipleri ve Yayın Kurulu’nun izni olmaksızın

hiçbir şekilde kopyalanamaz, çoğaltılamaz. Yazıların bilim, dil ve hukuk açısından

sorumluluğu yazarlarına aittir.

The contents of the journal are copyrighted and may not be copied or reproduced without the permission of the publisher. The authors

bear responsibility for the statements or opinions of their published articles.

ILETIŞIM | CORRESPONDENCEProf. Dr. Mustafa H. SAYARİstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü

POSTA ADRESI | POSTAL ADDRESSİstanbul Üniversitesi Edebiyat FakültesiGüney-Doğu Avrupa Araştırmaları DergisiOrdu Cad. No: 196, 34459 Laleli/İstanbul

E-POSTA | [email protected]

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü34459 Beyazıt, İstanbul

Hakemli Dergi / Peer-Reviewed Journal

Page 3: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

YAYIN KURULU | EDITORIAL BOARD

Prof. Dr. İdris BOSTANProf. Dr. Mustafa Hamdi SAYAR (Sorumlu)Prof. Dr. Mahir AYDINProf. Dr. Ebru ALTANProf. Dr. Birsel KÜÇÜKSİPAHİOĞLU Yrd. Doç. Dr. Neriman E. HACISALİHOĞLU Yrd. Doç. Dr. Metin ÜNVER Yrd. Doç. Dr. Özgür KOLÇAK

YAYINA HAZIRLAYANLAR EXECUTIVE EDITORS

Yrd. Doç. Dr. Metin ÜNVERYrd. Doç. Dr. Özgür KOLÇAK

SAYI EDITÖRÜ | ISSUE EDITORYrd. Doç. Dr. Özgür KOLÇAK

HAKEM KURULU | 24. SAYI

BOARD OF REVIEWING EDITORS | ISSUE 24Prof. Dr. Feridun Emecen (İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi)

Prof. Dr. İdris Bostan (İstanbul Üniversitesi)

Doç. Dr. Emrah Safa Gürkan (İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi)

Doç. Dr. Gültekin Yıldız (İstanbul Üniversitesi)

Doç. Dr. Hakan Karagöz (Süleyman Demirel Üniversitesi)

Doç. Dr. Hatice Oruç (Ankara Üniversitesi)

Yrd. Doç. Dr. İbrahim Yıldırım (Bartın Üniversitesi)

Yrd. Doç. Dr. Metin Ünver (İstanbul Üniversitesi)

Yrd. Doç. Dr. Sedat Bingöl (Anadolu Üniversitesi)

Yrd. Doç. Dr. Özgür Kolçak (İstanbul Üniversitesi)

THE JOURNAL OF SOUTH-EASTERN EUROPEAN STUDIES

Page 4: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES
Page 5: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Kayıt Dışı (Hâric ez-Defter) ve “Gayrimeskûn” (Hâli ez-Raiyyet) Yerlerin Osmanlı Sınır Boylarının Şekillenmesinde EtkisiThe Influence of Unregistered (Hâric ez-Defter) and Uninhabited (Hâli ez-Raiyyet) Places on the Formation of Ottoman FrontiersÉVA SZ. SIMON ....................................................................................................... 1-16

16. Yüzyıl Macaristan ve Hırvatistanı’nda Türk Tehdidine Karşı Müdafaa ve Askeri HaritacılıkDie Türkenabwehr und die Militärkartographie der Habsburgermonarchie in Ungarn und Kroatien-Slawonien im 16. Jh.GÉZA PÁLFFY (Çev. Mahmut Halef Cevrioğlu) ................................................ 17-47

“Unutulmuş Biriyim” – 17. Yüzyıl Ortasında Macar Süvari Subayı ile Budinli Türk Çavuşun Serbest Bırakılma Hikâyeleri“Forgotten in the Dark” - Mutual Release of a Hungarian Captain and a Turkish Çavuş from Buda in the Mid-Seventeenth CenturyHAJNALKA TÓTH ................................................................................................. 49-67

“Paşa’nın Eli Öpülür mü?”: Budin’de Erdel ElçileriKissing the Hand of the Pasha? Transylvanian Envoys at BudaGÁBOR KÁRMÁN ................................................................................................. 69-99

İstanbullu Macarların Tarihine Dair Bir Kaynak: “Macar Nüfus Kütüğü”An Historical Source on the Hungarians of Constantinople: “A Consular Census Register”GYÖRGY CSORBA .............................................................................................101-115

THE JOURNAL OF SOUTH-EASTERN EUROPEAN STUDIES

İÇİNDEKİLER | TABLE OF CONTENTS

Page 6: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

KİTABİYAT | BOOK REVIEWS

Szabolcs Varga, Europe’s Leonidas: Miklós Zrínyi, Defender of Szigetvár (1508 - 1566), trans. David Robert Evans, Budapest: Research Center for the Humanities, Hungarian Academy of Sciences, 2016.ÖZGÜR KOLÇAK ......................................................................................................119-121

Dóra Bobory, The Sword and the Crucible: Count Boldizsár Batthyány and Natural Philosophy in Sixteenth-Century Hungary, Newcastle upon Tyne: Cambridge Scholars Publishing, 2009.SERCAN PEKTAŞ ....................................................................................................123-125

Géza Dávid, Studies in Demographic and Administrative History of Ottoman Hungary, Istanbul: The ISIS Press,1997.AHMET TEKİN ..........................................................................................................127-130

István Hiller, Palatin Nikolaus Esterházy: Die ungarische Rolle in der Habsburgerdiplomatie 1625 bis 1645, Viyana, Köln ve Weimar: Böhlau Verlag, 1992.MAHMUT HALEF CEVRİOĞLU ...............................................................................131-133

Ablonczy Balázs, Keletre Magyar! A Magyar Turanizmus Története (Doğuya Macar!, Macar Turancılık Tarihi), Debrecen: Jaffa Kiadó, 2016.MÜJDAT KARAGÜLMEZ .........................................................................................135-139

Antal Ullein-Reviczky, German War Russian Peace The Hungarian Tragedy, (çev.) Lovice Mária Ullein-Reviczky,Budapest: Helena History Press, 2014.EMRE SARAL ...........................................................................................................141-146

Page 7: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Güney-Doğu Avrupa Araştırmaları DergisiYıl: 2013-2 Sayı: 24 S. 1-16

KAYITDIŞI (HÂRIC EZ-DEFTER) VE “GAYRIMESKÛN” (HÂLI EZ-RAIYYET) YERLERIN OSMANLI SINIR BOYLARININ

ŞEKILLENMESINDE ETKISI

Éva Sz. SIMON*

Öz

Osmanlı İmparatorluğu, 16. yüzyılda yalnız ordusunu değil kamu yönetimini de fethin hiz-metine sunmuştur. Macar Krallığı’nın sınırlarına ilişkin olarak hazırlanan mufassal defterler ile Macar devletinin vergi kayıtlarında yer alan çeşitli terimlerin karşılaştırmalı surette analiz edilmesi söz konusu terimlerin sınır bölgelerine özgü anlamlarının ayrıntılı bir biçimde açık-lanmasını olanaklı kılmaktadır. Bu terimler yardımıyla yalnızca Osmanlı İmparatorluğu’nun defterlerde karşımıza çıkan idari sınırlarını belirlemiş olmakla kalmıyor; aynı zamanda farklı türdeki (askeri, vergilendirmeye ilişkin, idari) sınırların birbirleriyle bağlantılarını temel almak suretiyle genişlemenin stratejisini ve dönemsel aşamalarını da tespit edebiliyoruz.

Anahtar sözcükler: Osmanlı İmparatorluğu, Habsburglar, Macar serhaddı, Zigetvar sancağı, askeri sınır, vergilendirme sınırı, idari sınır.

Günümüze gelinceye dek Macaristan topraklarına ilişkin olarak hazırlanan mufas-sal tahrir defterlerinde yer alan yerleşim birimlerinin adlarından yola çıkarak elde edilen veriler doğrultusunda sınır boylarında Osmanlı kamu yönetimine tabi durumdaki birçok yerleşim biriminin taslak haritaları çizilmiştir.1 Söz konusu defterlerde bulunan yer adları, Macar topraklarının Osmanlı İmparatorluğu tarafından „egemenlik altına” alındığı belli bir zaman dilimi içindeki siyasi, daha doğrusu idari sınırı saptamaktadırlar.2 Ne var ki sözü edilen bu sınır çizgisi hiçbir zaman için Osmanlı İmparatorluğu ile Macar Krallığı

1 Fekete, L., A Hatvani Szandzsák 1550. Évi Adóösszeírása [Hatvan Sancağı’nın 1550 Yılına Ait Vergi Kayıtları], Jászberény: Jász Múzeum, 1968; Káldy-Nagy, G., A Budai Szandzsák 1559. Évi Összeírása [Budin Sancağı’nın 1559 Yılına Ait Kayıtları], Budapest: Pest Megyei Levéltár, 1982; aynı müellif, A Gyulai Szandzsák 1567. és 1579. Évi Összeírása [Gyula Sancağı’nın 1567 ve 1579 Yılına Ait Kayıtları], Békéscsaba: Békés Megyei Levéltár, 1982; Dávid, G., Osmanlı Macaristan’ında Toplum, Ekonomi ve Yönetim: 16. Yüzyılda Simontornya Sancağı, çev. Hilmi Ortaç, İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1999; Bayerle, G., A Hatvani Szandzsák Adóösszeírása 1570-ből. [Hatvan Sancağı’nın 1570 Yılına Ait Vergi Kayıtları] Defter-i Mufassal-i Liva-i Hatvan, Hatvan: Hatvany Múzeum, 1998; Káldy-Nagy, G., A Csanádi Szandzsák 1567. és 1579. Évi Összeírása [Csanád Sancağı’nın 1567 ve 1579 Yılına Ait Kayıtları)], Szeged: Csongrád Megyei Levéltár, 2000; aynı müellif, A Szegedi Szandzsák Települései, Lakosai és Török Birtokosai 1570-ben [1570 Yılında Szeged Sancağı’na Bağlı Yerleşim Birimleri, Nüfusu ve Türk Mülk Sahipleri], Szeged: Csongrád Megyei Levéltár, 2008; Sz. Simon, É., A Hódoltságon Kívüli „Hódoltság”. [Osmanlı Egemenliği Dışındaki “Osmanlı Egemenliği”] Oszmán Terjeszkedés a Délnyugat-Dunántúlon a 16. Század Második Felében [16. Yüzyılın İkinci Yarısında Güneybatı Tunaötesinde Osmanlı Yayılması], Budapest: MTA Bölcsészettudományi Kutatóközpont Történettudományi Intézet, 2014.2 Budin’in fethinden sonra Macaristan Krallığı’nın ilga edildiğine ilişkin hatalı görüș. 1541 yılında Macaristan Krallığı’nın toprakları üçe bölünmüştür: 1. Tuna nehrinin batısı ve kuzeyindeki topraklar Habsburg krallarının yönetimine terk edilmesine karşın Macar Devleti hukuken varlığını sürdürmüştür. 2. Tisza nehrinin doğusundaki Macar kontlukları ile bugün Romanya’nın kuzeybatısında yer alan Transilvanya’da Erdel Prensliği kurulmuştur. 3. Tuna nehri boyunca uzanan topraklar ise Budin Beylerbeyliği olarak doğrudan Osmanlı topraklarına katılmıştır.

* Macar Milli Arşivi, Budapeşte, [email protected]. Bu çalışma OTKA (Ulusal Bilimsel Araştırma Temel Programları) K 108919 sayılı araştırma çalışmaları projesinin desteğiyle hazırlanmıştır.

Page 8: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Kayıtdışı (Hâric ez-Defter) ve “Gayrimeskûn” (Hâli ez-Raiyyet) Yerlerin Osmanlı Sınır Boylarının Şekillenmesinde Etkisi2

arasındaki resmi sınırı ifade etmemiştir. İki devlet arasında 16–17. yüzyıllarda, üzerinde anlaşmaya varılarak siyasi anlamda kesinleştirilmiş herhangi bir sı-nır çizgisi asla var olmamıştır.3 Sancağa ait defterlerde belirlenmiş olan idari sınır, – söz konusu dönemde yapılan barış antlaşmaları sırasında her iki devlet tarafından da barış görüşmeleri kapsamında temel olarak kabul edilmesine karşın – 16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı ve Macar sınır kaleleri boyunca çizilen askeri sınırla hemen hemen hiçbir zaman örtüşmemiştir. Ak-dedilen barış antlaşmalarının, birbirlerine düşman olan devletlerin zayıf düş-meleri durumunda bile uzun süreli bir tutarlılık sağlayamamasının nedenlerin-den biri kısmen de olsa bu çelişkili durumdan kaynaklanmaktaydı.

Macaristan’daki Osmanlı egemenliği dönemine ilişkin araştırmalarda Os-manlı sınır boyu kalelerinin dışında yer alan ve imparatorluğa yalnızca kağıt üzerinde bağlı gözüken sınır boyu nahiyelerinin varlığına çok önceden beri dikkat çekilmektedir.4 Bununla birlikte söz konusu araştırmalarda, Osman-lı İmparatorluğu’nun bu bölgeler üzerinde ne ölçüde etkin olabildiği hususu son zamanlara gelinceye kadar sistematik bir biçimde incelenebilmiş değil-dir. Araştırmamda işte bu sorunun yanıtını aramaktayım. Bu yazıda mufassal defterleri ve bu defterlerde yer alan bölgelere ilişkin terimlerin aynı dönemin Macar vergi kayıtlarında kullanılan vergilendirmeye ilișkin terimlerle karşı-laştırıldığı araştırmamdan çıkardığım sonuçları ortaya koyacağım. Örnekle-me yönteminden yararlanmak suretiyle 1566’da Kanuni Sultan Süleyman’ın (1526–1566) son seferinden sonra kurulan Zigetvar (Szigetvár) livasına henüz

3 Macar illerinin ilk mufassal defterlerinin hazırlandığı dönemde, 1546’da, kraliyet orduları başkumandanı Niklas Graf zu Salm, Kral I. Ferdinand’a (1526–1564) şöyle demişti: „Majesteleri kral ile Türkler arasında herhangi bir sınır çizgisi bulunmamakta; başka bir deyişle resmi anlamda herhangi bir sınır belirlenmiş değil.” Osmanlılar, 1566 yılındaki seferin ardından İstanbul’da yapılan görüşmelerde sınırların belirlenmesi ve Macar tarafından vergi alınmasının yasaklanması hususu üzerinde önemle durmuşlardır. Bu amaçla 1571 Haziranında Osmanlı sarayı Budin beylerbeyine talimat vererek Osmanlı kamu yönetiminde yararlanılan sancak defterleri temel alınmak suretiyle sınır sorunlarının çözümlenmesi talimatını vermiş; ancak sonuç olarak Osmanlıların anladığı sınır kavramı Hıristiyan ülkelerin sınır kavramından farklı olduğundan sınırların diplomatik düzeyde saptanarak istikrarlı bir hale getirilmesinin mümkün olmadığı görülmüştü. 1610 yılında Kanije’ye ait olan fethedilmiş veya fethedilmemiş yerleşim birimleri hakkında yeniden bir liste düzenlenmiş; ancak bu kayıtlara daha sonra taraflardan hiçbiri uymamıştır. Pálffy, G., A Császárváros Védelmében. A Győri Főkapitányság Története 1526–1598 [İmparatorluk Şehrinin Savunmasında, Győr Başkomutanlığının Tarihi 1526–1598], Győr: Győr-Moson-Sopron Megye Győri Levéltára, 1999, s. 158, dipnot 3; Szakály, F., Magyar Adóztatás a Török Hódoltságban [Türk Egemenliği Döneminde Macar Vergilendirmesi], Budapest: Akadémiai Kiadó, 1981, s. 99; Molnár, M. F., Az Oszmán és a Habsburg Birodalom Közti Határ Kijelölése a Karlócai Békét Követően (1699–1701) [Karlofça Barışı’nın Ardından Osmanlı ve Habsburg İmparatorlukları Arasındaki Sınırların Belirlenmesi (1699–1701)], yayımlanmamış doktora tezi, ELTE Budapest, 2008, s. 22 ve genel olarak s. 14, 26–34; Várkonyi, Á. R., A Királyi Magyarország 1541–1686 [Krallık Macaristan’ı 1541–1686], Budapest: Vince Kiadó, 1999, s. 38. Gilles Veinstein, yeniden sınırlar sorununa ilişkin temel saptamalarda bulunmaktadır: “Megjegyzések az Oszmán Birodalom Európai Határairól (14–18. század) [Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa’daki Sınırları Hakkında (14-18. Yüzyıllar)]”, Magyar Szemle, 17 (2008), s. 93–114.4 Hegyi, K., “Aranyásó Szpáhik” a Királyi Magyarországon [Krallık Macaristan’ında „Altın Arayıcısı Sipahiler”]”, A Tudomány Szolgálatában [Bilimin Hizmetinde]. Emlékkönyv Benda Kálmán 80. Születésnapjára [Benda Kálmán’ın 80. Doğum Günü Anısına Yayımlanmış Anı Kitabı], Budapest: MTA Történettudományi Intézete, 1993, s. 103–111.

Page 9: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Éva Sz. SIMON 3

kaydedilmiş bölgelerden biri olan Kanije (Kanizsa) nahiyesine ait topraklara ilişkin verilerin analizini yapacağım.5 Osmanlı yönetimindeki yerleşim birimle-rinin ödemekle yükümlü olduğu vergi oranlarına atıfta bulunan terimler doğ-rultusunda söz konusu bölge bağlamında imparatorluğun askeri, malî ve idari anlamdaki farklı egemenlik sınırlarını, Macaristan’daki Osmanlı egemenliğinin yapılanma süreci ile özelliklerini ortaya koymak suretiyle saptamakta, sınıf-landırmakta ve kesin çizgilerle belirlemekteyim.6

23 Eylül 1579 tarihi itibariyle Zigetvar Sancağı’na ait toprakların vergilen-dirilmesine yönelik olarak oluşturulan yeni ve mufassal defterinin Ahmed Bey7 tarafından tasdik edilmesiyle birlikte oldukça ilginç bir Osmanlı askeri-idari birimi olan Zigetvar Sancağı’na bağlı Kanije nahiyesi de resmi anlamda ku-rulmuş olmaktaydı. Bu topraklar söz konusu dönemde Osmanlı İmparatorlu-ğu’nun sınırları içinde en batıda yer alan arazilerdi. Burada durumu ilginç kılan husus sadece nahiyeye adını veren Kanije kalesindeki Macar askerlerinin as-lında Osmanlı yönetiminin bir parçası haline geldiklerini asla bilmemelerinden ibaret değildi.8 Bu kalelerdeki askerler Osmanlıları, henüz – büyük bir olası-lıkla – karşılaşmayı arzu etmedikleri çapulcular olarak tanımaktaydılar. Bun-dan daha da ilginci ise yeni bölgenin Macaristan’daki Osmanlı yönetiminin en büyük nahiyesi olarak 3170 km² yüzölçümüne sahip olması ve bünyesinde 528 adet yerleşim birimini barındırmasıydı. Söz konusu yerleşim birimlerinin tümü de Osmanlı devletinin askeri sınırını belirleyen Türk serhat kaleleri düzeninin dışında yer alan, hatta Macar sınır kalelerinin oluşturduğu hattın bir hayli geri-sinde, Macar Krallığı’nın iç kesimlerinde yer almaktaydılar.9 Bu noktada haklı olarak söz konusu yerleşim birimlerini hangi kriterler doğrultusunda Osmanlı imparatorluk „sınırları” dahilinde yer alan bir parçası olarak görebildiğimiz so-rusuyla karşı karşıya kalmaktayız.

5 Zigetvar hakkında bkz.: Dávid, G., “Sigetvar”, TDVİA, XXXVII, 157-159; Bilge, S. M., Osmanlı’nın Macaristanı. Osmanlı Hâkimiyetindeki Macaristan’ın Tarihî Coğrafyası ve İdarî Taksimâtı (1526–1718), İstanbul: Kitabevi, 2010, s. 222–225. 6 Konu hakkında ayrıntılı olarak: Simon, A Hódoltságon Kívüli „Hódoltság”, passim ve Sz. Simon, É., “Tapu Defterleri ve ‘Macar’ Kaynaklarına İlişkin Karşılaştırmalı İnceleme Olanakları”, Osmanlı Coğrafyası Kültürel Arşiv Mirasının Yönetimi ve Tapu Arşivlerinin Rolü Uluslararası Kongresi-Bildiriler, I, Ankara: Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Arşiv Dairesi Başkanlığı, 2013, s. 239-244. http://www.tkgm.gov.tr/sites/default/files/icerik/ekleri/5-kongre_bildirileri.pdf. 7 Ahmed Bey, 1579 yılına ait Zigetvar ve Peçuy sancakları mufassal defterlerini hazırlamıştı. Káldy-Nagy, Gy., Magyarországi Török Adóösszeírások [Macaristandaki Türk Vergi Kayıtları], Budapest: Akadémiai Kiadó, 1970, s. 41.8 Sadrazam Damat İbrahim Paşa’nın orduları ancak 20 yıl kadar sonra 22 Ekim 1600 tarihinde Kanije kalesini ele geçirmişlerdi. Henüz Macarların elinde bulunan kalelerin Osmanlıların idari merkezleri durumuna gelmeleriyle ilgili olarak daha erken döneme ait örneklerle de sık sık karşılaşmaktayız. Başlangıçta Veszprém (Vespirim), Palota (Polata), Pápa (Papa), Vázsony (Vajon), Győr (Yanık) veya bir zamanlar sancağa adını veren Szigetvár (Zigetvar) da bu şekilde, haberleri olmaksızın sancağın- veya nahiyenin merkezi olarak ilan edilmişlerdir.9 Bu durum tek örnek olmamıştır. Eger (Eğri) kalesi, arka planında yer alan küçük kalelerle birlikte 1596 yılında Osmanlıların eline geçmiştir. Bununla birlikte Eger’in gerisinde yer alan Eğri nahiyesi Hatvan (Hatvan) Sancağı kayıtlarında çok önceki dönemlerde de, 1570 yılından itibaren yer almaktaydı. Bayerle, A Hatvani Szandzsák, passim.

Page 10: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Kayıtdışı (Hâric ez-Defter) ve “Gayrimeskûn” (Hâli ez-Raiyyet) Yerlerin Osmanlı Sınır Boylarının Şekillenmesinde Etkisi4

İlk adım olarak daha sonraki dönemlerde Kanije nahiyesine bağlanacak olan toprakların zaman içinde Osmanlı egemenliği altına giriş sürecinin baştan sona takip edilmesinde yarar vardır. (Harita 1.) Aslında bölgenin fethi Zigetvar seferinden on yıl kadar önce başlamış bulunmaktaydı. Budin paşası Toygun Paşa (1553–1556), 1555 sonbaharında gerçekleştirilen saldırı sırasında birçok yerleşim birimi arasında Kanije’nin doğusunda yer alan Babócsa (Babofça) ve Kaposvár’ı (Kapoşvar) da işgal etmişti. Bu olayla aynı dönemde Macar sınır kalesi Kanije’nin bulunduğu bölge içinde kısa süre önce ele geçirilmiş olan sınır kalelerine yaklaşık 50–70 km mesafede yer alan ve stratejik bakımdan önem arz eden güzergâhlar üzerinde bulunan birkaç köy Toygun Paşa’nın bir-likleri tarafından vergi ödemeye mecbur bırakılmıştır.10 Söz konusu dönemde buraları Güney Tunaötesi’nde ilk oluşturulmuş olan Mohács (Mohaç) Sanca-ğı’na bağlanmıştı.11 Bu yerleşim birimleri Osmanlılar tarafından fethedilen toprakların dışında kalmalarına karşın o dönemlerde henüz oldukça belirsiz durumdaki gelirlerinin değerlendirilmesini arzu eden sancakbeyleri tarafından sahip oldukları mülkler arasına katılmışlar ve bundan dolayı da her halükarda egemenlik altına alınmak istenmişlerdir. Bundan on yıl sonra ise 1566 yılındaki sefer sırasında henüz yeni sancak merkezi haline gelen Zigetvar dışında Ber-zence (Berzençe), Segesd (Segeş) ile bu arada Macarlar tarafından geri alınan Babócsa (Babofça) da Osmanlıların eline geçmiştir. Bununla eşzamanlı olarak daha sonraları Kanije nahiyesi adını alacak olan bölgeye ait toprakların güney-doğu yönündeki sınır şeridinde düzinelerce köy yeniden Osmanlı egemenliği-ne boyun eğmiş; daha batısında uzanan bölge ise tamamen yakılıp yıkılmıştır. Yeniden fethedilen köyler, bulundukları yerler bakımından en yakınlarında yer alan Osmanlı kalelerine hala en azından 35 km’lik mesafede bulunmaktaydılar.

Seferin ardından Zigetvar’a yerleşen „Türkler”, askeri ve iktisadi alanda derhal kendi yönetim düzenlerini tesis etmeye başlamışlardır. Sancağın oluş-turulması sırasında Osmanlı sınır boyu kalelerinin neredeyse tümüyle iç kıs-mında yer alan Görösgal (Gırıjgal) ve Babócsa (Babofça) nahiyeleri ile Szent-lőrinc’in (Senlörinç) bir bölümü ise Mohács/Pécs (Mohaç/Peçuy) livasından hazır durumda alınarak sancağa dahil edilmiş12 ve bu bölge yeni sancağın çe-kirdeğini oluşturmuştur. Öşür ve diğer vergilerin hesaplanması doğrultusun-da (ani’l-öşr ve’l-rüsum), baş vergisi (cizye) ödemekle de yükümlü olan söz konusu bölgedeki yerleşim birimleri sakinlerinin vergi miktarları da belirlen-miştir. Sancak yönetiminin işleyişi için gerekli olan maddi kaynakları sağlayan da yine bu bölgedir. Bölge arazisi gerek tımarlı (maaşları ortaklaşa tasarruf ettikleri dirliklerden ödenen) kale muhafızları (müstahfızan-ı kal’a) gerekse di-ğer tımarlı sipahiler için gelir kaynağı olarak tahsis edilmiştir.13 1566 yılında ise

10 Magyar Nemzeti Levéltár Országos Levéltára [Macar Ulusal Arşivi], Budapest [=MNL OL] E 158 Magyar Kincstári Levéltárak [Macar Devlet Hazinesi Arşivleri], Magyar Kamara Levéltára, Magyar Kamara Archívuma [Macar Odaları Arşivi], Conscriptio portarum 53. Cilt (1555 yılı)11 Österreichisches Staatsarchiv, Wien [=ÖStA] Haus-, Hof- und Staatsarchiv [=HHStA] Orientalische Handschriften der ehemaligen Konsularakademie in Wien, Krafft 284, vr. 427–428.12 Aralarında, istisnai olarak Kanije nahiyesine ait, erken dönemde fethedilmiş ancak henüz Macar Krallığı’nın topraklarında yer alan birkaç yerleşim birimiyle de karşılaşmaktayız. Österreichische Nationalbibliothek, Wien [=ÖNB] Türkische Handschriften, Mxt. 606. 13 Bașbakanlık Osmanlı Arșivi, İstanbul [=BOA] Tapu Tahrir defteri [=TT.d.] 503.

Page 11: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Éva Sz. SIMON 5

6

Yeni kale ve palankalar

Osmanlı kale ve palankaları (1580'ler)

Osmanlı İmparatorluğu'nun çekirdek bölgeleri (1580'ler)

Osmanlı İmparatorluğu'nun sınır boyları (1580'ler)

Macar ve Hırvat kale ve palankaları (1580'ler)

Segesd nahiyesi yeniden oluşturulmuştu ve bu idari birim Osmanlı sınır ka-lelerinin kısmen dışında, Macar Krallığı’nın topraklarında bulunmaktaydı. Nahiyenin sınırları batı yönünde açık durumda olup Zigetvar’ın ele geçirilme-si sırasında vergi ödemeye yeni tâbi kılınmış yerleşim birimleri bu nahiyeye kaydedilmiştir. Bu bölgenin toprakları çekirdek bölgede yer alan topraklardan

Page 12: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Kayıtdışı (Hâric ez-Defter) ve “Gayrimeskûn” (Hâli ez-Raiyyet) Yerlerin Osmanlı Sınır Boylarının Şekillenmesinde Etkisi6

farklı olarak henüz yalnızca tımarlı sipahilerin gereksinimlerini karşılamak amacıyla kullanılmaktaydı; cizye ödemekle mükellef tutulmamıştı.

1566’dan sonra yeni ele geçirilen sınır bölgelerinin askerlerle doldurulma-sı14, taşra yönetiminin rasyonalize edilmesini ve askerlerin gereksinimlerini sağlayacak yeni nahiyelerin oluşturulmasını da gerekli kılmıştır. Berzence ile Segesd’in gerisinde yer alan ve Osmanlı ile Macar sınır kaleleri arasında ele geçirilmiş olan topraklar Segesd nahiyesinden henüz 1568 yazından önce ay-rılmışlardı. Bu şekilde Zigetvar Sancağı’nın batı yönündeki sınır şeridi üzerinde bir kez daha Berzence adıyla yeni bir nahiye oluşturulmuştu.15 Bununla birlikte Osmanlılar etkinliklerini yalnızca sınır kaleleri arasında yer alan bölgelere de-ğil, Macar savunma hattının gerisinde uzanan topraklara da yaymaya başla-mışlardı. Çalışmamın ana temasını oluşturan Kanije nahiyesinin bağımsız hale gelmesine ilişkin ilk veriler 1568 Eylülünden itibaren Tımar ruznamçe defter-lerinde dağınık olarak ortaya çıkmaya başlamışlardır.16 Zigetvar’a ait ilk sancak kayıtları büyük bir olasılıkla 1569 yılında düzenlenmiş ancak bu liste günü-müze ulaşmamıştır. Kanije nahiyesinin bu deftere artık bağımsız bir yerleşim birimi olarak kaydedilip edilmediğinin kesin olarak saptanabilmesi mümkün değildir. Yapılanmakta olan yeni idari bölgenin genişlemesi hakkında öncelikle 1570 yılına ait tımar defterlerinde karşımıza çıkan ve Kanije’ye bağlı (tâbi-i Ka-nije) olarak kaydedilmiş, büyük bir bölümü Macar sınır kalelerinin oluşturduğu hattın iç kısmına düşen 82 yerleşim birimi gözlerimizin önünde daha net bir tablonun belirginleşmesine olanak tanımaktadır.17 Bu bölge kısmen daha ön-ceki Segesd nahiyesinin Macar sınır kalelerinin gerisindeki arazilerinden, kıs-men de 1566’dan sonra Zigetvarlılar tarafından yeni vergiye tabi kılınmıș top-raklardan meydana gelmekteydi. Burada vergisi kesin olarak hesaplanmamış, sadece tahmini olarak (ber vech-i tahmîn) tespit edilmiş yerleşim birimleri yer almaktaydı.18 Böylece yeni bölge Segesd’in daha önceki rolünü üstlenmiştir. Bu yerleşim birimlerinden de yine aynı şekilde ekonomik olarak yararlanılma-ya çalışılmıştır. Bu toprakların büyük bir kısmı resmen sipahilerin dirliklerine tahsis ve kaydedilmiştir. Bu toprakların batı kısmında yer alan stratejik öneme sahip yeni yerleşim birimlerinin ise sancak beylerine ait haslara ilave edildik-lerini görmekteyiz. 19

14 1568’den itibaren yeni ele geçirilmiş olan Babócsa ve Berzence’ye, 1572’den itibaren tamir edilip güçlendirilen Segesd’e piyade ve süvari askerleri girmiştir.15 BOA, TT.d. 503.16 BOA, Timar-Zeamet Ruznamçe defteri [=DFE.RZ.d.] 25.17 BOA, TT.d. 503; BOA, TT.d. 480; BOA, TT.d. 505. Bu icmal defterleri 1569 yılına ait mufassal defter esas alınarak tertip edilmişti. Dolayısıyla 1569 yılına ait halen kayıp mufassal deftere yaptığım atıflar, aslen 1570 yılına ait icmal kayıtlarına dayanmaktadır.18 Bu yerleșim birimleri, aynı anda Osmanlı ve Macar hükümetlerine vergi vermek zorundaydılar. Bunlar, önceleri Osmanlı devletine cizye vermiyorlar; yalnızca ispence vergisine tabi tutuluyorlardı. Bu durum yer adlarının yanına kaydedilen ber vech-i maktû ibaresinden anlaşılabilir. Cizye ödendiği hallerde ani’l-öşr ve’l-rüsum terimi ortaya çıkmaktadır. Bu yörelerde sakin kişiler Macar devletine yarım vergi veriyorlardı.19 Sancakbeylerinin tahmini olarak kaydedilmiş dirliklerine ilişkin olarak bkz. Sz. Simon, É., “Névlegesen birtokolt szandzsákbégi hászok a 16. századi oszmán terjeszkedés szolgálatában [Ber Vech-i Tahmîn Sisteminin İşleyişi Üzerine Mülahazalar: 16. Yüzyıl Osmanlı Yayılma

Page 13: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Éva Sz. SIMON 7

Günümüze kadar gelebilmiş bir sonraki Osmanlı kaynağı ise, 1579’da Ah-med Bey tarafından hazırlanmış olan bir mufassal defteridir. Bu defter, çok-tan tesis edilmiş ve istikrara kavuşmuş bir Zigetvar Sancağı’nın sınırlarını tam olarak gözler önüne sermektedir. Söz konusu defter aynı zamanda liva ola-rak nitelendirilen yönetim birimlerinin ekonomik bakımdan kaldırabilecekleri vergi yüklerinin hesaplandığı bugüne dek ulaşabilen ilk belgedir.20 Sözü edilen tarihe kadar sancağın idari yapısı da yerine oturmuş; istikrara kavuşmuştur. Sancak, Harsány (Harșan), Siklós (Şikloș), Sellyei (Şelin), Vaskaszentmárton (Vașkasenmartin), Görösgál, Szigetvár, Babócsa, Berzence, Segesd adlarını taşıyan dokuz çekirdek bölge ile bir de sınır bölgesinde yer alan Kanije (Ka-nizsa) nahiyesi adındaki bölgeye ayrılmış olup sınırları, Drava ırmağı, Mohács–Szekcső (Sekçöy), Pécs, Koppány (Kopan) ve Székesfehérvár (İstolni Belgrad) sancaklarından oluşmaktaydı. Sancağın batı ve kuzeybatı tarafı ise bu belgede henüz açık durumda gösterilmektedir.21 Sözü edilen sınır bölümünde buraya bağlı yerleşim birimlerinin sayısında da, güç dengelerindeki dönemsel deği-şikliklere bağlı olarak çeşitli iniş çıkışlar yaşanmıştır. 1579 yılına ait kayıtların tutulduğu dönemde söz konusu bölgenin en geniş sınırlarına ulaştığını gör-mekteyiz. Bölgenin düzenli genişleme sürecini sonlandıran gelişme ise Kanije kalesini merkez alan Habsburg-Macar sınır kaleleri zincirinin 1577–1580 yıl-ları arasındaki inşası olmuştur. 1579 yılında Macar sınır kalelerinin bulunduğu hattın neredeyse 100 km içerilerine kadar uzanan topraklar üzerinde yer alan, öncelikle de Viyana istikameti boyunca sıralanan Zala, Somogy ve Vas illerinde bulunan, Macar Krallığı’na bağlı, sayıları beş yüzü aşan yerleşim birimi de yine bu sancağa kayıtlıydı.22

Bununla birlikte Zigetvar Sancağı’nın 1569 yılına ait kayıp durumdaki mu-fassal defteri ile 1579 yılına ait incelediğimiz mufassal defterinin hazırlandığı dönemler arasında geçen süre boyunca yukarıda sözünü ettiğimiz sayıları beş yüzü geçen yerleşim biriminin gerçekten Osmanlı idaresi altına alınıp alınma-dıkları ve eğer alındılarsa bunun ne zaman ve hangi aşamalarla gerçekleştiği-

Politikasında Nominal Sancak Haslarının Kullanımı]”, Századok, 141 (2007), s. 1351–1406.20 Bayerische Staatsbibliothek, München [=BSB] Cod. Turc. 138, vr. 104–155. 21 Dávid, G., “Szigetvár 16. Századi Bégjei [Zigetvar’ın 16. Yüzyıldaki Beyleri]”, Tanulmányok a Török Hódoltság és a Felszabadító Háborúk Történetéből [Türk Egemenliği Dönemi ve Kurtuluş Savaşları Tarihinden İncelemeler], ed. Szita László, Pécs: Baranya Megyei Levéltár–Magyar Történelmi Társulat Dél-dunántúli Csoportja, 1993, s. 165.22 1577-80 arasında inşa edilen istihkamlar ağı, Kanije nahiyesini Zigetvar Sancağı’nın ana topraklarından ayırmıştır. Bunun etkisiyle Kanije kalesine ait olup Osmanlı tarafına da vergi veren yerleşim birimlerinin sayısı yeniden azalmaya başlamıştır. Uç kaleleri düzeninin kurulması hakkında bkz. Kelenik, J., “A kanizsai védelmi övezet és természetföldrajzi adottságai a XVI. század 70-es éveinek végén [1570’ler Sonunda Kanije Savunma Çemberi ile Doğal ve Coğrafi Özellikleri]”, Végvár és Környezet [Uç Kalesi ve Çevre] (Studia Agriensia 15), ed. Tivadar Petercsák, Eger: Heves Megyei Múzeumi Szervezet, 1995, s. 163–174. Macar savunma hattının etkinliği üzerine bkz. Sz. Simon, É., “A Hódoltsági Török Paleográfia Tréfája Vagy Egy Renegát Írnok Ügyeskedése? Egy Különleges Forrás a Kanizsai Védelmi Övezet Hatékonyságáról 1586 Őszéről [Osmanlı Egemenliği Dönemi Türk Paleografyasının Bir Şakası mı Yoksa Dönme Bir Katibin İşgüzarlığı mı? Kanije Savunma Çemberinin Etkinliğine Dair 1586 Sonbaharından Kalma İlginç Bir Kaynak]”, Századok, 140 (2006), s. 1045–1060.

Page 14: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Kayıtdışı (Hâric ez-Defter) ve “Gayrimeskûn” (Hâli ez-Raiyyet) Yerlerin Osmanlı Sınır Boylarının Şekillenmesinde Etkisi8

ne ilişkin olarak Osmanlı kaynaklarından yararlanmak suretiyle herhangi bir bilgiye ulaşılması mümkün değildir. İkinci mufassal defterde yer alan verilere göre ise, idari sınırların 1579’da 1569 yılındaki sınıra göre yaklaşık 70 km kadar batıya doğru kaydığını tespit etmekteyiz. Tımar defterleri ve ruznamçelerinde yalnızca önceden hazırlanmış olan mufassal defterlerinde yer alan bölgelerle ilgili dirlik tashihlerindeki değişmeler kayda geçirilmekte olup yeni vergilen-dirilmiş yerleşim birimlerinin bu defterlere kaydedilmedikleri görülmektedir. Bu durumda eğer Osmanlı vergilendirme faaliyetinin, Zigetvar Sancağı’nın 1569’da saptanmış olan idari sınırını, bu tarihi takip eden on yıl içinde aştığını varsayacak olursak imparatorluğun bu yeni ve artık „malî sınırı” olarak nite-lendirebileceğimiz sınırı hakkında Osmanlı kaynaklarını temel almak suretiyle herhangi bir sonuç elde etmemizin mümkün olmayacağı görülmektedir. Bu durumda, sorunun çözümü konusunda bize ancak bölgeye ilişkin Macar kay-nakları yardımcı olabilir.

Latince Conscriptio Portarum olarak adlandırılan Macar vergi kayıtları 1546–1696 yılları arasında genellikle 2–3 yıllık periyotlarla düzenlenmişlerdir. Macar Ulusal Arşivi’nde muhafaza edilen ve 64 ciltten meydana gelen belge di-zisinde yer alan birkaç parça belge Zigetvar’a ait mufassal defterlerdeki verile-rin tamamlanması, aradan geçen söz konusu süre boyunca Osmanlılara henüz yeni yeni vergi ödemeye başlayan yerleşim birimlerinin harita üzerindeki yer-lerinin saptanması ve vergiye tâbi bölge sınırlarının tasviri hususunda bizlere mükemmel bir imkan sunmaktadır.23 Macar conscriptio’ları yer adlarını sırala-manın dışında Macar mülk sahiplerinin adları, onların kullanımındaki vergiye tabi hanelerin (kapı/porta) sayısı ile bunların durumları (örneğin: combusta=-yakılmış, deserta=boş, vb.), serflerin hukuki durumları hakkında bilgi verir-ler ve araştırmamız açısından en önemli husus olarak da adı geçen yerleşim biriminin Osmanlılara da vergi verip (subjectus) vermediğini tespit ederler.24 Bu son sırada yer alan veriler (çifte vergilendirmeye tâbi yerleşim birimlerinin kaydetmesi), sürekli hareket halinde bulunan mâli sınırında meydana gelen değişikliklerin saptanmasını da olanaklı kılmaktadırlar.

1570 yılına ait conscriptio’da yer alan veriler, Zigetvar seferi sırasında ya-kılıp yıkılan ve ardından da 1579’da Kanije nahiyesine kaydedilen yerleşim birimlerinin görece hızlı bir yeniden yapılanma sürecinden geçtiklerini ortaya koymaktadır. Bununla birlikte söz konusu süreç, bu dönemde henüz Osmanlı tarafına vergi ödenmesi süreciyle eşzamanlı bir seyir izlemiyordu. Bu dönemde bölgedeki yerleşim birimleri arasında Osmanlılara vergi veren yerleşim birimi-ne nadiren rastlamaktayız. Conscriptio’ları temel aldığımızda köylerin Osman-lılarca vergilendirme sürecinin büyük oranda 1576 yılından itibaren başladığını tespit edebilmekteyiz. Buna göre imparatorluğun mâli sınırlarının 1576’ya ka-dar idari sınırların gerisinde kaldığı görülmektedir. Bu sınır Berzence nahiye-

23 MNL OL, E 158, 1-64. cilt.24 Macar kayıtlarında subjectus terimiyle birlikte yer alan yerleşim birimleri hem Macar hem de Türk tarafına vergi vermişlerdir. Bu türden çifte vergilendirmeye tâbi yerleşim birimleri Macar devletine ödemek zorunda oldukları verginin yalnızca yarısını ödemekle yükümlüydüler.

Page 15: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Éva Sz. SIMON 9

sine bağlı, sınır kaleleri arasındaki bölgenin bir noktasında sabitlenip kalmıştı. Macar kayıtlarında yakılmış ve terkedilmiş (combusta, deserta) terimleriyle birlikte yer alan yerleşim birimleri 1574 ve 1575 yıllarında ortaya çıkmış olup yeni bölgenin vergilendirilmesine yönelik ön hazırlık faaliyetine başlamış olan Osmanlı yağma akınlarının varlığına işaret etmektedir.25 Bu akınların sonu-cu olarak 1576’da Kanije’nin önlerinde uzanan bölgedeki birçok müstahkem mevkiyi ortadan kaldırmayı da başaran Osmanlı askerlerinin önünde, Macar sınır kalelerinden batıya, krallık topraklarına doğru uzanan yol artık daha da rahatlamıştı. Bunun ardından sonraları nahiye olacak bölgenin giderek daha büyük bir kısmı kendini Türklerin vergi mükellefi (subjectus) olarak adlandır-maya başlamıştır. Bu durumu ortaya koyan oranlar 1574’te yalnızca %10,7 iken, 1576’da %51,8’e, 1578’de ise %75,1’e ulaşmıştı.26 Elde ettiğimiz verileri haritaya yansıttığımız takdirde 1576 yılının, imparatorluğun mâli sınırının idari sınırına ulaşmakla kalmayıp batı, özellikle de kuzey yönünde bu sınırı aştığı bir dönüm noktası niteliğinde olduğunu görebilmekteyiz. (Harita 2.) Buna göre 1569 yılına ait kayıtlarda sadece idari anlamda kayıt altına alınarak belirlenen bu „talep edilmiş” arazilerin aslında resmi olarak yukarıda sözü edilen dönem-de vergilendirildikleri anlaşılmaktadır.

Habsburg sarayında elçi olarak görev yapan Ungnad David’in imparator Rudolf’a (1576–1612) göndermiş olduğu 1577 Eylülüne ait bir rapor mâli sını-rın, yani vergi sınırının 1576 yılında ansızın yer değiştirmesi durumunun arka planında saklı olayların ayrıntılarına göz atmamıza olanak sağlamaktadır. Ungnad bu raporunda daha önceki Zigetvar beyi Pirsiz Ali’nin (1571–1573) III. Murad’a (1574–1595) göndermiş olduğu bir ihbarın içeriğini alıntılamış-

25 Krş.: Bilge, Osmanlı’nın Macaristanı, s. 37. 26 Simon, A Hódoltságon Kívüli „Hódoltság”, s. 211.

Page 16: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Kayıtdışı (Hâric ez-Defter) ve “Gayrimeskûn” (Hâli ez-Raiyyet) Yerlerin Osmanlı Sınır Boylarının Şekillenmesinde Etkisi10

tır.27 Söz konusu ihbarda șimdiki Zigetvar sancakbeyi Sarı Ali’nin (1573–1577; 1577–1579) yaklaşık dört yıllık beyliği sırasında sık sık „sancak açmak sure-tiyle” sözünü ettiğimiz bölgeden geçtiği, 17.000’den fazla insanı esir aldığı ve 500’ün üzerinde yerleşim birimini de yakıp yıktığı kaydedilmiştir. Çağdaşları, adı geçen sancakbeyinin görevinde kalmaya devam etmesi durumunda böl-genin tamamen insansızlaşacağından korkmaktaydılar. Drava ırmağının öte-sinde yaşayan Koprivnica șehri civarıyla Zala ilinin sakinleri, maruz kaldıkları yağma akınları sonucunda Habsburg hükümdarı kendilerini gerektiği ölçüde savunamadığından kendi arzularıyla sancakbeyine boyun eğmişlerdi. Heyetler göndererek Sarı Ali Paşa’ya, korunma amaçlı olarak önce 3000 taller haraç göndermişler; sancakbeyi parayı kabul etmiş ancak ardından heyette yer alan-ları katlettirmiştir. Bunu müteakiben olayı nakleden şahıs daha sonra 7000 taller tutarında yeni bir haracın verildiğinden ve bununla eşzamanlı olarak da 200’den fazla yerleşim biriminin „tribut” (haraç) ödemeye razı olduğunu ilan ettiğinden bahsetmektedir.28

Ungnad David’in raporundan kesin olarak anlaşıldığı üzere sultanın yeni sancak kayıtlarının düzenlenmesine ilişkin fermanının29 yollandığı dönemde (1579 Mayısı) 200’den fazla yerleşim biriminin vergileri belirlenmiştir.30 Bu olay, 1579 yılına ait mufassal defterdeki verilerle de tam olarak örtüşmektedir. Nitekim Kanije nahiyesinin defterini hazırlayan Ahmed Bey nahiyeye ait 528 yerleşim biriminin listesini, yapısal anlamda da birbirinden kolaylıkla ayırt edilebilecek şekilde iki ayrı kısma bölmüştür. Kayıtların ilk bölümünde, Macar conscriptio’larındaki verilerce teyit edilediği üzere, 1578’e kadar Osmanlılara vergi vermeye rıza gösteren yerleşim birimleri yer almaktadır. Bu ilk bölüme 210 yerleşim birimine (4 şehir, 204 köy, 1 mezra ve 1 değirmen) ait veriler kaydedilmiştir. Defterde yerleşim birimlerinin adları zikredildikten sonra aile reisleri ile bekar erkekler (müzevvec ve mücerred) sıralanmış; son olarak da cizye vergisi ödeyen hanelerin sayısı verilmiş ve tâbi oldukları vergi miktarla-rı tespit edilerek (hasıl) kayda geçirilmiştir. Burada söz edilen sınır bölgesine ilişkin vergiler, sancağın doğusunda yer alan merkez bölgesindeki nahiyele-rinkinden farklı şekilde, vergi çeşitlerinin ayrıntılı olarak ele alınmasından ve ürünlerin eksiksiz bir biçimde hesaplanmasından ziyade „ber vech-i maktû”

27 Sokollu taraftarı olan Pirsiz Ali 1576 sonunda Kilis sancağındaki görevini kaybetmiști ve Zigetvar’a geri dönmeye uğraşıyordu. Bu hadise, III. Murad’ın tahta çıktığı tarihten itibaren Osmanlı sarayındaki gruplar arasında süregelen kavganın – bașka bir deyișle, Kanuni Sultan Süleyman’ın hakimiyetinin son yıllarında sarayda büyük bir etkiye sahip olan Sokollu taraftarları ile yeni hükümdarın yandașları arasındaki mücadelenin – küçük bir bölümünü olușturmaktaydı. ÖStA, HHStA, Türkei (Turcica) I, Karton 34, Konv. 2, [1576. XI-XII.] vr. 155.; ÖStA, HHStA, Türkei (Turcica) I, Karton 34, Konv. 3, [1577. I-II.] vr. 79.; Fleischer, C. H., Bureaucrat and Intellectual in the Ottoman Empire. The Historian Mustafa Ali (1541-1600), Princeton: Princeton University Press, 1986, s. 73.; Fodor, P., “Egy Pécsi Származású Oszmán Történetíró: Ibrahim Pecsevi [Peçuy Doğumlu Bir Osmanlı Tarihçisi: İbrahim Peçevi]”, Pécs a Törökkorban [Osmanlı Döneminde Peçuy], Pécs: Pécs Története Alapítvány, 1999, s. 112.28 ÖStA, HHStA, Türkei (Turcica) I, Karton 34, Konv. 3, [1577. I-II.] vr. 76-78. 29 BOA, Mühimme defteri [=MD] 36, s. 666.30 Sarı Ali Bey, 1577 yılında söz konusu yerleșim birimlerinin listesini Osmanlı sarayına gönderdi. ÖStA, HHStA, Türkei (Turcica) I, Karton 35, Konv. 3, [1577. VIII-IX.] vr. 187.

Page 17: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Éva Sz. SIMON 11

teriminden de anlaşılacağı üzere, reaya ile sipahiler arasındaki pazarlıkların genel sonucuna göre tespit edilmiştir. Vergi tutarlarının hemen hemen tümü istisnasız bir biçimde yuvarlak rakamlarla sonlanmakta olup bu durum elçi Ungnad’ın raporunda da karşımıza çıktığı gibi söz konusu bölgede sancakbeyi ile yerleşim birimlerindeki halkın elçileri arasında tribut (haraç) tutarına ilişkin olarak anlaşma sağlandığı hususunu desteklemektedir. Buna göre kayıtların birinci bölümünde yer alan yerleşim birimleri 1576’da sancakbeyi Sarı Ali Pa-şa’ya boyun eğen yerleşim birimlerinin listesinden başka bir şey değildir.31 Bu yerleşim birimleri, 1579 yılına ait defterin hazırlandığı dönemde büyük bir ola-sılıkla uzun yıllardan beri Zigetvar sipahilerine vergi vermekteydiler.

Buna göre Osmanlı İmparatorluğu’nun askeri sınırı 1579 yılına ait defte-rin hazırlanmasından hemen önceki dönemde henüz Babócsa-Berzence-Se-gesd-Szőcsény hattında, idari sınırı ise 1569 yılına ait mufassal defterinde kaydedildiği üzere daha uzunca bir süre Macarların elinde bulunan Kanije’den batıya doğru 20–30 km’lik mesafede bulunurken Osmanlı askerleri Macar Krallığı’nın topraklarında, hemen hemen 70 km’lik bir mesafe içinde yer alan yerleşim birimlerini de vergiye bağlamaktaydılar. Yeni fethedilip vergiye bağ-lanmış ve o tarihe değin kayda geçirilmemiş yerleşim birimleri ise tam an-lamıyla 1579 yılına kadar mufassal defterine geçirilmemiş; Osmanlı defter-lerinde yer alan tabirle ifade etmek gerekirse, “defter dışı” (hâric ez-defter) yerleşim birimleri olarak kayda geçirilmişlerdir. Buna göre defter dışı (=kayıt-dışı) yerleşim birimleri sınır bölgesinde Osmanlı İmparatorluğu’nun askeri ve daha önceki idari sınırı dışında yer alan ancak yine de Osmanlılara vergi öde-yen, yeni kaydedilmiş yerleşim birimleriydiler.32 1580 Ocakında düzenlenmiş bir tımar ruznamçe kaydında bu türden yerleşim birimlerinin fetih aşaması da net olarak gözler önüne serilmektedir. Görevine yeni atanan Zigetvar sancak-beyi Hasan Bey’in (1580–1581) atanmasına ilişkin gerekçeleri içeren kaydın tanıklığına göre: „Müşarünileyh Hasan Bey bundan akdem Peçuy sancağında zeâmete mutasarrıf olup hâlâ sene 987 Zilhiccesinin evâsıtı târîhiyle müverrah hükm-i şerîf îrâd eyleyüp mazmûn-ı hümâyûnunda Sigetvar ve İstolni Belgrad sancakları serhadda ihrâc olunan esîrlerin penciği ve zikr olunan sancaklarda hâric-ez defter olan karyeler cizye ile havâss-i hümâyûna ilhâk olunmak üze-re…”(vurgu bana aittir– SÉ)33 Bu belgenin içeriğine göre, Hasan Bey’den sınır bölgesinde vergilendirme hususunda tazyik uygulaması yönünde bir beklenti

31 Defterin ikinci bloğu 1576–1578 yılları arasında fethedilen ve ayrıntılı bir biçimde kayda geçirilmiş 15 adet yerleşim biriminden meydana gelmektedir.32 Ayrıca bkz.: Cvetkova, B. A., Les Institutions Ottomanes en Europe, Wiesbaden: Franz Steiner Verlag GMBH, 1978, s. 12; Kotzageorgis, P. P., “Haric ez Defter and Hali Ane’l-Reaya Villages in the Kaza of Dimetoka/Didymoteichon (Fifteenth-Seventeenth Centuries). A Methodological Approach” The Ottoman Empire, the Balkans, the Greek Lands: Toward a Social and Economic History. Studies in Honor of John C. Alexander, Istanbul: The Isis Press, 2007, s. 239. Kotzageorgis, incelemesinde imparatorluğun ana topraklarında bulunan Dimetoka Sancağı’nı analiz ederken hâric ez-defter terimini birebir aynı şekilde „yeni kaydedilmiş” olarak yorumlamış; Cvetkova da benzer biçimde „nev yāfte” teriminin eşanlamlısı olarak kullanmıştır. Bu terimin derinlemesine incelenmeye devam edilmesi gerekmektedir.33 ÖNB, Mxt. 597, vr. 158.

Page 18: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Kayıtdışı (Hâric ez-Defter) ve “Gayrimeskûn” (Hâli ez-Raiyyet) Yerlerin Osmanlı Sınır Boylarının Şekillenmesinde Etkisi12

bulunmaktadır.34 Bu beklenti, defter dışı yerleşim birimlerinin yalnızca fetihe katılan askerler, sipahiler ve onları yönlendiren sancakbeyi için değil; devle-tin hazinesi bakımından da gelir anlamına gelmesinden kaynaklanmaktadır. Yukarıda sözü edilen Kanije nahiyesine ilişkin defterin ilk bölümünde ortaya çıkan ve daha önceki idari sınırın dışına düşen yerleşim birimleri ispence ver-gisi sınırlarının içinde bulunmakla birlikte yine de cizye vergisi sınırının dışında yer almaktaydılar. Buraları, çekirdek niteliğindeki bölgelerde bulunan yerleşim birimlerine oranla vergi yükümlüsü rollerini ancak yarı yarıya yerine getirebil-dikleri için sadece imparatorluğun uç bölgeleri (=serhatleri) olarak nitelendi-rilebilirler.

Defterin ikinci bölümünde yer alan diğer 303 adet yerleşim birimini35 (13 şehir, 282 köy, 8 mezraa) conscriptio’ların ikili vergilendirmeye tâbi (subjectus) yerleşim birimleri arasında aramamız boşuna bir çaba olur; çünkü söz konusu yerleşim birimlerinin tümü de yalnızca Macar tarafına vergi vermişlerdir. Buna göre sipahilerin bile buraların halkına 1579 yılına kadar boyun eğdiremedikle-rini görmekteyiz. Buralara ilişkin veriler, – büyük eksikliklerle de olsa – mu-fassal defterdeki yerlerini almışlardır. Mufassal defterde, söz konusu yerleşim birimlerinin adlarından sonra ne vergi mükelleflerinin adı ne de cizye vergisi ödeyen hanelerin sayısı belirtilmemiş; sadece yerleşim birimlerinin toplam olarak belirlenmiş (hasıl) vergi miktarları kaydedilmiştir. Bu vergi miktarı her halükârda olağanüstü ölçüde düşük bir miktar olup Kanije nahiyesi bölgesinde ortalama 275 akçe olarak tespit edilmiştir. Vergi tutarlarının yanında genel-likle „hâli ez-raiyyet” yani „vergi mükellefi yok” açıklaması yer almaktadır. Bu ifade, idarenin tam olarak tesis edildiği bölgelerde daima „meskûn olmayan yer” veya „mezra” (mezraa) olarak kayda geçirilmiş yerleşim birimlerinin ad-ları yanında karşımıza çıkmaktadır.36 1579 yılına ait defterde, sınır bölgesindeki Kanije nahiyesi topraklarında „reayasız” (hâlî ez-raiyyet) olarak kaydedilen yerleşim birimleri arasında Macar conscriptio’larındaki verilerde ne deserta, yani „terk edilmiş”, ne de combusta, yani „yakılmış” ifadesiyle yer alan hiçbir yerleşim birimine rastlamamaktayız. Conscriptio’larda yer alan tüm bu yerle-şim birimleri meskun durumdaydılar ve Macar devletine vergi ödemekteydiler. Buna göre „hâlî” terimi, Kanije nahiyesine ait topraklar bağlamında farklı bir anlamda kullanılmıştır. „Hâlî” terimi Osmanlı maliyesi açısından vergi mükel-lefi barındırmayan; başka bir deyişle, oldukça uzak mesafelerde bulunmaları ve güçlükle ulaşılabildiklerinden sakinlerinden hiç kimsenin adıyla kaydedile-memesi nedeniyle „hâlî” olarak nitelendirilen, henüz fethedilmemiş meskun yerleşim birimleri için kullanılmıştır. Söz konusu yerleşim birimleri, aslında adları yalnızca kağıt üzerinde belirtilmekle birlikte yine de idari sınırları ge-nişletilmek suretiyle daha ileri noktalara taşınan, bir çeşit talep edilen, göz

34 Hasan Bey’den 80 yük (8 000 000) akçe toplaması isteniyordu ki, Osmanlı hazinesi, o zamana değin bu denli yüksek bir meblağı bölgeden toplamaya muvaffak olamamıştı. Dávid, “Szigetvár 16. Századi Bégjei”, s. 167.35 Bkz. 33. dipnot.36 Terimin ana topraklar bağlamında ortaya çıkışıyla ilgili örnekler: BOA, TT.d. 1012 (1570 Pécs), BOA, TTd. 665 (1565 Koppány). Krş. Kotzageorgis, “Haric ez Defter”, s. 239.

Page 19: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Éva Sz. SIMON 13

konulan arazilerden başka bir anlam taşımamaktaydılar. Bu yerleşim birimleri aslında Osmanlı yayılmasının daha sonraki aşamalarda hangi yöne doğru ta-sarlandığını belirleyen işaret noktaları olmuşlardır. Bu tespiti destekleyen hu-suslardan biri de, defterde müstakbel dirlik sahipleriyle ilgili olarak yerleşim biriminin adı yanında ortaya çıkan, tarif niteliği taşıyan ve söz konusu yerleşim birimini büyük bir kale, önemli bir diğer yerleşim birimi veya geçiş bölgesi-ne ait olarak gösteren yer sıfatlarıdır (der semt-i…).37 1580 yılında, yukarıda adını andığımız sancakbeyi Hasan Bey buraların fethiyle görevlendirilmiştir. Hasan Bey’in görevi, o güne dek başarılı sonuç alınmasını sağlamış yöntemle-ri kullanarak halkı yıldırmak ve karşılığında topladığı haracı devlet hazinesine göndermekle yükümlü bulunduğu yoğun bir esir toplama faaliyetine girişmek suretiyle sözü edilen topraklarda yaşayanların direncini kırmaktı.38

Bu duruma göre 1579 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun askeri sınırı hâlâ Babócsa-Berzence-Segesd-Szőcsény hattında yer almaktayken mâlî, yani vergilendirme sınırı Kanije kalesinin yaklaşık 70 km kadar gerisine uzanmak-ta, idari sınırı ise Macar sınır kalelerinin bulunduğu hattın yaklaşık 100 km ka-dar gerisinde, Macar Krallığı’nın toprakları içinde yer almaktaydı. Bu durumun açıklamasını Osmanlı İmparatorluğu’nun yayılma stratejisinde arayabiliriz. Kale savaşları dönemi olarak adlandırılan silahlı fetih dönemi 1566’da, Ka-nuni Sultan Süleyman’ın Zigetvar seferiyle birlikte sona erdiğinde Türk devlet yönetiminin yayılmanın sürekliliğini devam ettirebilmek için farklı bir yöntem geliştirmesi gerekmişti. Bu yöntem ise, silahlı gücün yanı sıra bürokrasinin araçlarını da ön plana çıkaran bir çözümdü. Sistematik olarak düzenlenen ik-tisadi kayıtlar, ana toprakların yanı sıra yalnızca yağmalanmış olan topraklar-daki değerlendirilebilir ekonomik yük kaldırma kapasitesini de hesaplayabilen veya en azından tahmin edebilen ve bu şekilde söz konusu topraklar üzerinde yer alan yerleşim birimlerini – Osmanlılar açısından bakıldığında – tek bir ham-lede imparatorluğun, başka bir deyişle, Macaristan’daki Türk egemenliğinin bir parçası haline getirmeye, öncelikle de, Osmanlı egemenliğinin meşruiyet kazanmasına hizmet eden mufassal defterlere dönüşüyordu. Ne var ki, elde edilen yerleşim birimlerinin deftere kaydedilmesi Osmanlı devleti sınırlarının yalnızca idari anlamda genişlediğini ortaya koymakla kalmayıp aynı zamanda gelir kaynağı dirliklerin paylaşımı sayesinde devlet gücünün – Osmanlı devle-tinin Macar Krallığı üzerindeki etkisini sürekli olarak artıracak şekilde – sipahi-ler aracılığıyla gerçek bir toprak işgaline dönüşmesine de olanak sağlamıştı.39

37 Simon, A Hódoltságon Kívüli „Hódoltság”, s. 98–100.38 Macaristan’da köle ticareti ve esir vergisi hakkında bkz. Pálffy, G., “A Rabkereskedelem és Rabtartás Gyakorlata és Szokásai a XVI–XVII. Századi Török–Magyar Határ Mentén. (Az Oszmán–Magyar Végvári Szokásjog Történetéhez.) [XVI–XVII. Yüzyıl Türk-Macar Sınır Boylarında Köle Ticareti ve Köle Bulundurma Uygulamaları ve Adetleri (Osmanlı-Macar Sınır Kalelerindeki Adetler Hukuku Hakkında)]”, Fons, 4/1 (1997), s. 5–78; Fodor, P., “Adatok a magyarországi török rabszedésről” [Türklerin Macaristan’daki Esir Toplama Faaliyeti Hakkında Veriler]”, Hadtörténelmi Közlemények, 109 (1996), s. 139–140.39 Krş.: Hegyi, “Aranyásó Szpáhik”, s. 104 ve passim.

Page 20: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Kayıtdışı (Hâric ez-Defter) ve “Gayrimeskûn” (Hâli ez-Raiyyet) Yerlerin Osmanlı Sınır Boylarının Şekillenmesinde Etkisi14

Abstract

The Influence of Unregistered (Hâric ez-Defter) and Uninhabited (Hâli ez-Raiyyet) Places on the Formation of Ottoman Frontiers

During the 16th century, the Ottoman Empire’s military and economic ad-ministration served the cause of occupation. The comparative analysis of the terminology of Ottoman detailed (mufassal) registers and Hungarian state tax registers delineating the edges of the Kingdom of Hungary provides us with an opportunity to have a better understanding of the meaning of some key terms in the border region. Based on the defters the administrative borders of the empire can be identified. However, the identification of the different types of borders and their relations – reflecting the differences between border lines in terms of military expansion, taxation and administrative control – helps us to determine the strategy and periodization of Ottoman advance in the Central Europe.

Keywords: Ottoman Empire, Habsburgs, Hungarian frontier, district of Sigetvar, military border, taxation border, administrative border

KAYNAKÇA

Arșiv Kaynakları

BOA, Bașbakanlık Osmanlı Arșivi, İstanbul TT.d. Tapu Tahrir defteriDFE.RZ.d. Timar-Zeamet Ruznamçe defteriMD Mühimme defteri

BSB, Bayerische Staatsbibliothek, München

Cod. Turc. Orientalische Handschriften Codices Turcici

KRAFFT Orientalische Handschriften der ehemaligen Konsularakademie in Wien

Turcica Türkei

MNL OL, Magyar Nemzeti Levéltár Országos Levéltára (Macar Ulusal Arşivi), Budapest

E 158 Magyar Kincstári Levéltárak (Macar Devlet Hazinesi Arşivleri), Magyar Kamara Levéltára, Magyar Kamara Archívuma (Macar Odaları Arşivi), Conscriptio portarum

ÖNB, Österreichische Nationalbibliothek, Wien

Mxt. Türkische Handschriftensammlung

ÖStA HHStA, Österreichisches Staatsarchiv, Wien, Haus-, Hof- und Staatsarchiv, Wien

Page 21: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Éva Sz. SIMON 15

Araştırma Eserleri

BAYERLE, Gustav, A Hatvani Szandzsák Adóösszeírása 1570-ből. [Hatvan Sancağı’nın 1570 Yılına Ait Vergi Kayıtları] Defter-i Mufassal-i Liva-i Hatvan, Hatvan: Hatvany Múzeum, 1998.

BİLGE, Sadık Müfit, Osmanlı’nın Macaristanı. Osmanlı Hâkimiyetindeki Macaristan’ın Tarihî Coğrafyası ve İdarî Taksimâtı (1526–1718), İstanbul: Kitabevi, 2010.

DÁVID, Géza, “Sigetvar”, TDVİA, XXXVII, 157-159.

DÁVID, Géza, Osmanlı Macaristan’ında Toplum, Ekonomi ve Yönetim: 16. Yüzyılda Simontornya Sancağı, çev. Hilmi Ortaç, İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1999.

DÁVID, Géza, “Szigetvár 16. Századi Bégjei [Zigetvar’ın 16. Yüzyıldaki Beyleri]”, Tanulmányok a Török Hódoltság és a Felszabadító Háborúk Történetéből [Türk Egemenliği Dönemi ve Kurtuluş Savaşları Tarihinden İncelemeler], ed. Szita László, Pécs: Baranya Megyei Levéltár–Magyar Történelmi Társulat Dél-dunántúli Csoportja, 1993, s. 159–192.

FEKETE, Lajos, A Hatvani Szandzsák 1550. Évi Adóösszeírása [Hatvan Sancağı’nın 1550 Yılına Ait Vergi Kayıtları], Jászberény: Jász Múzeum, 1968.

FLEİSCHER, Cornell H., Bureaucrat and Intellectual in the Ottoman Empire. The Historian Mustafa Ali (1541-1600), Princeton: Princeton University Press, 1986.

FODOR, Pál, “Egy Pécsi Származású Oszmán Történetíró: Ibrahim Pecsevi [Peçuy Doğumlu Bir Osmanlı Tarihçisi: İbrahim Peçevi]”, Pécs a törökkorban [Osmanlı Döneminde Peçuy], Pécs: Pécs Története Alapítvány, 1999, s. 107-132.

HEGYI, Klára, “Aranyásó Szpáhik” a Királyi Magyarországon [Krallık Macaristan’ında „Altın Arayıcısı Sipahiler”]”, A Tudomány Szolgálatában [Bilimin Hizmetinde]. Emlékkönyv Benda Kálmán 80. Születésnapjára [Benda Kálmán’ın 80. Doğum Günü Anısına Yayımlanmış Anı Kitabı], Budapest: MTA Történettudományi Intézete, 1993, s. 103–111.

KÁLDY-NAGY, Gyula, Magyarországi Török Adóösszeírások [Macaristandaki Türk Vergi Kayıtları], Budapest: Akadémiai Kiadó, 1970.

KÁLDY-NAGY, Gyula, A Budai Szandzsák 1559. Évi Összeírása [Budin Sancağı’nın 1559 Yılına Ait Kayıtları], Budapest: Pest Megyei Levéltár, 1982.

KÁLDY-NAGY, Gyula, A Gyulai Szandzsák 1567. és 1579. Évi Összeírása [Gyula Sancağı’nın 1567 ve 1579 Yılına Ait Kayıtları], Békéscsaba: Békés Megyei Levéltár, 1982.

KÁLDY-NAGY, Gyula, A Csanádi Szandzsák 1567. és 1579. Évi Összeírása [Csanád Sancağı’nın 1567 ve 1579 Yılına Ait Kayıtları)], Szeged: Csongrád Megyei Levéltár, 2000.

KÁLDY-NAGY, Gyula, A Szegedi Szandzsák Települései, Lakosai és Török Birtokosai 1570-Ben [1570 Yılında Szeged Sancağı’na Bağlı Yerleşim Birimleri, Nüfusu ve Türk Mülk Sahipleri], Szeged: Csongrád Megyei Levéltár, 2008.

KELENIK, József, “A Kanizsai Védelmi Övezet és Természetföldrajzi Adottságai a XVI. Század 70-es Éveinek Végén” [1570’ler Sonunda Kanije Savunma Çemberi ile Doğal ve Coğrafi Özellikleri]”, Végvár és környezet [Uç Kalesi ve Çevre] (Studia Agriensia 15), ed. Tivadar Petercsák, Eger: Heves Megyei Múzeumi Szervezet, 1995, s. 163–174.

Page 22: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Kayıtdışı (Hâric ez-Defter) ve “Gayrimeskûn” (Hâli ez-Raiyyet) Yerlerin Osmanlı Sınır Boylarının Şekillenmesinde Etkisi16

MOLNÁR, Mónika F., Az Oszmán És a Habsburg Birodalom Közti Határ Kijelölése a Karlócai Békét Követően (1699–1701) [Karlofça Barışı’nın Ardından Osmanlı ve Habsburg İmparatorlukları Arasındaki Sınırların Belirlenmesi (1699–1701)], yayımlanmamış doktora tezi, ELTE Budapest, 2008.

PÁLFFY, Géza, A Császárváros Védelmében. A Győri Főkapitányság Története 1526–1598 [İmparatorluk Şehrinin Savunmasında, Győr Başkomutanlığının Tarihi 1526–1598], Győr: Győr-Moson-Sopron Megye Győri Levéltára, 1999.

SIMON, Éva Sz., “A hódoltsági török paleográfia tréfája vagy egy renegát írnok ügyeskedése? Egy különleges forrás a kanizsai védelmi övezet hatékonyságáról 1586 őszéről” [Osmanlı Egemenliği Dönemi Türk Paleografyasının Bir Şakası mı Yoksa Dönme Bir Katibin İşgüzarlığı mı? Kanije Savunma Çemberinin Etkinliğine Dair 1586 Sonbaharından Kalma İlginç Bir Kaynak]”, Századok, 140 (2006), s. 1045–1060.

SIMON, Éva Sz., “Névlegesen Birtokolt Szandzsákbégi Hászok a 16. Századi Oszmán Terjeszkedés Szolgálatában [Ber Vech-i Tahmîn Sisteminin İşleyişi Üzerine Mülahazalar: 16. Yüzyıl Osmanlı Yayılma Politikasında Nominal Sancak Haslarının Kullanımı]”, Századok, 141 (2007), s. 1351–1406.

SIMON, Éva Sz., “Tapu Defterleri ve ‘Macar’ Kaynaklarına İlişkin Karşılaştırmalı İnceleme Olanakları”, Osmanlı Coğrafyası Kültürel Arşiv Mirasının Yönetimi ve Tapu Arşivlerinin Rolü Uluslararası Kongresi-Bildiriler, I, Ankara: Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Arşiv Dairesi Başkanlığı, 2013, s. 239-244.

SIMON, Éva Sz., A Hódoltságon Kívüli „Hódoltság”. [Osmanlı Egemenliği Dışındaki “Osmanlı Egemenliği”] Oszmán Terjeszkedés a Délnyugat-Dunántúlon a 16. Század Második Felében [16. Yüzyılın İkinci Yarısında Güneybatı Tunaötesinde Osmanlı Yayılması], Budapest, MTA Bölcsészettudományi Kutatóközpont Történettudományi Intézet, 2014.

SZAKÁLY, Ferenc, Magyar Adóztatás a Török Hódoltságban [Türk Egemenliği Döneminde Macar Vergilendirmesi], Budapest: Akadémiai Kiadó, 1981.

VÁRKONYI, Ágnes R., A Királyi Magyarország 1541–1686 [Krallık Macaristan’ı 1541–1686], Budapest: Vince Kiadó, 1999.

VEINSTEIN, Gilles, “Megjegyzések az Oszmán Birodalom Európai Határairól (14–18. század) [Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa’daki Sınırları Hakkında (14-18. Yüzyıllar)]”, Magyar Szemle, 17 (2008), s. 93–114.

Page 23: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Güney-Doğu Avrupa Araştırmaları DergisiYıl: 2013-2 Sayı: 24 S. 17-47

16. YÜZYIL MACARISTAN VE HIRVATISTANI’NDA TÜRK TEHDIDINE KARŞI MÜDAFAA VE ASKERI HARITACILIK

Géza PÁLFFY*

Çev. Mahmut Halef Cevrioğlu

Öz

Mevcut çalışma, 16. yüzyıl Habsburg Monarşisi’nin Macaristan ve Hırvat-Isklavon coğ-rafyasındaki Türk tehdidine karşı savunma ve askeri haritacılık uygulamalarının tarihine dair Macar tarihçilerin ortaya koymuş olduğu son çalışmaları derlemektedir. Bu doğrultuda, Os-manlı Devleti’nin Adriyatik ve Tuna beyninde kalan alanı fethinin, Habsburg memleketlerinde ne denli hususi bir askeri gelişmeye sebebiyet verdiğine dikkat çekilmektedir.

Anahtar kelimeler: Habsburg Monarşisi, Macaristan, Hırvatistan-Isklavonya, Türklere karşı müdafaa, askeri haritacılık.

1. Macaristan ve Orta Avrupa’da Türk TehlikesiOsmanlı İmparatorluğu’nun yayılmacı politikası, Ortaçağın sonlarında – Yagellon Ha-

nedanı idaresi altındaki – Macar Krallığı’nı, tarihindeki en pürüzlü sorunlarından biriyle karşı karşıya getirdi. 1102 senesinden beri varlığını sürdüren Macar- Hırvat birleşik si-yasası, 15. yüzyılda Orta Avrupa’nın hatırı sayılır kuvvetlerinden biriydi. Bu sebepledir ki, döneminin en seçkin hanedanları (Lüksemburglar, Habsburglar ve Yagellonlar) “Memâ-lik- i Tâc-ı İştvan” tahtına oturmak için rekabet etmişlerdir1. Tablo 1’deki verilerden de an-laşılacağı üzere, Macar-Hırvat Birleşik Krallığı’nın 1500 yılı civarında egemenliği altındaki arazinin yüzölçümü ve nüfus, hem Bohemya Tacı’na bağlı eyaletlere, hem de Habsburg ailesinin Avusturya’da veraset yoluyla elinde tuttuğu topraklara (Kranjska/Krain ve Ste-iermark[İştirya] dâhil) karşı bariz bir üstünlük sergiliyordu. Bu minvaller esas alındığın-da, ancak Kutsal Roma Germen İmparatorluğu ya da Lehistan Krallığı ile bir kıyaslama yapmak doğru olurdu.2

Tablo1: Geç Ortaçağ’da Macar Krallığı, Avusturya Memalik-i Mevrusesi ve Bohemya Tacı’na tabi topraklar2

Macar- Hırvat Kırallığı Avusturya Memalik- i Mevrusesi

Bohemya Tacı Toprakları

Yüzölçümü km2 325.000 110.000 125.000

Nüfus 3.300.000 1.815.000 2.300.000

1 Kosáry, D., “Magyarország a XVI–XVII. Századi Nemzetközi Politikában [16-17. Yüzyıl Uluslararası Siyasetinde Macaristan]”, A Történelem Veszedelmei. Írások Európáról és Magyarországról [Tarihin Tehlikeleri. Avrupa ve Macaristan Üzerine Çalışmalar], Budapest: Magvető, 1987, s. 20–62.2 Engel, P., The Realm of St. Stephen. A History of Medieval Hungary, 895–1526, London-New York: I. B. Tauris, 2001, s. 323–344; Kubinyi, A., König und Volk im Spätmittelalterlichen Ungarn. Städteentwicklung, Alltagsleben und Regierung im Mittelalterlichen Königreich Ungarn, Herne: Tibor Schäfer, 1998, s. 148–182; Winkelbauer, T., Ständefreiheit und Fürstenmacht. Länder und Untertanen des Hauses Habsburg im Konfessionellen Zeitalter, 1522–1699, I, Wien: Ueberreuter, 2003, s. 13–14, 29.

* Senior Research Fellow and Head of Holy Crown of Hungary Research Group, Hungarian Academy of Sciences, Research Center for the Humanities, Institute of History, [email protected].

Page 24: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

16. Yüzyıl Macaristan ve Hırvatistanı’nda Türk Tehdidine Karşı Müdafaa ve Askeri Haritacılık18

16. yüzyıl başlarında Macar-Hırvat Birleşik Krallığı, güneydoğu sınırında, önceki asırlarda gerçekleştirdiği yayılmanın ardından çarpıcı bir coğrafi geniş-liğe erişerek bir dünya gücü halini alan Osmanlılar ile karşı karşıya kalmıştı. 1360’lardan beri Macar- Hırvat kralları görece başarılı bir şekilde topraklarını Osmanlı nüfuzuna karşı koruyabilmişlerdi. Ne var ki, İstanbul’un 1453’teki fet-hinden, ya da daha ziyade yakın doğunun (1510’larda) Osmanlılar tarafından ele geçirilmesinin ardından, kuvvetler muvazenesi Osmanlıların lehine olacak şekilde sarsıldı3.

Kısacası, takriben 1520 senesinde Macar-Hırvat Krallığı çağının en kuvvet-li devletlerinden birinin komşusuydu. Osmanlı İmparatorluğu, daha o zaman bile elinin altında iyi talim görmüş ve ikmal birlikleriyle mükemmelen destek-lenen 100.000 kişilik bir ordu bulunduruyordu. Avrupa devletleri için benzer bir durumdan bahsetmek ancak 17. yüzyıl ortasından sonra mümkün olacaktır. Ayrıca, Osmanlılar ne insan gücünden, ne de doğal kaynaklardan yana sıkıntı çekiyordu. Osmanlıların aklı fikri, özellikle de Balkanlardaki pek çok bölgeyi ele geçirdikten sonra, Avrupa’daki – en azından anakara üzerindeki – kadim rakipleri olan Macar Hırvat Krallığı’nı alt etmekteydi 4.

Hala sıklıkla dile getirilen bir görüşe göre, eğer iç ve dış politikadaki so-runların, başka bir deyişle, Macaristan’ın o meşum bölünmüşlüğünün üste-sinden gelinebilseydi, ülke toprakların büyük bir kısmının Osmanlılara kaptı-rılmasının pekâlâ önüne geçilebilirdi5. Hâlbuki Tablo 2’deki verilere bakılırsa, Osmanlı İmparatorluğu’nun Macar– Hırvat Birleşik Krallığı’nın güney sınırına doğru genişlemesinin - er ya da geç- durdurulamaz bir hale geleceğini açıkça gösteriyordu. Şu halde ortaya çıkan soru fütuhatın ne ölçek ve şekilde olaca-ğıydı: Yoksa Macar- Hırvat Krallığı bir zamanlar kendi tampon devletleri olan güney komşularıyla (Bulgar Krallığı, Sırbistan ve Bosna) aynı kaderi mi pay-laşacaktı?

Tablo 2: 1520’lerde Osmanlı İmparatorluğu ve Macar-Hırvat Krallığı6

Osmanlı İmparatorluğu Macar-Hırvat KrallığıYüzölçümü, km2 1.500.000 325.000

Nüfus 12–13.000.000 3.300.000Yıllık Gelir 4–5,000.000 300.000

Askeri Kuvvet 100–120.000 30–40.000

3 Osmanlığı İmparatorluğu tarihi için bkz.: İnalcık, H., The Ottoman Empire. The Classical Age 1300–1600, 3. bs., London: Widenfeld and Nicolson, 1997; Faroqhi, S., Geschichte des Osmanischen Reiches, München: Beck, 2000; Imber, C., The Ottoman Empire, 1300–1650. The Structure of Power, Basingtoke–New York: Palgrave MacMillan, 2002.4 Fodor, P., “Ottoman Policy Towards Hungary, 1520–1541”, In Quest of the Golden Apple. Imperial Ideology, Politics, and Military Administration in the Ottoman Empire, Istanbul: Isis, 2000, s. 105–169.5 Perjés, G., The Fall of the Medieval Kingdom of Hungary: Mohács 1526–Buda 1541, Boulder et al.: Columbia et al., 1989, s. 173–272.

Page 25: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Géza PÁLFFY 19

1520’li yıllarda6 – hususi olarak 1521 yazında Belgrad’ın fethinden sonra – Budin’deki Kraliyet Sarayı Türk tehlikesini tam anlamıyla idrak etti. Her ne ka-dar gün geçtikçe vehameti artan bu durumu kontrol altına almak için birkaç teşebbüste bulunulduysa da7, 1470–1480 yılları arasında Aşağı Tuna ve Sava nehirleri boyunca çekilmiş müstahkem sınır hattının Osmanlılar karşısında çö-küşü engellenemedi. Yüksek ehemmiyeti haiz sınır kalelerinin düşmesi (1522: Orsowa/Adakale, Blagaj/ Blagay, Knin, Skradin; 1523: Ostrovica/Ostroviç; 1524: Severin, vs.) Macar-Hırvat Krallığı’nın kaderini mühürlemiş oldu: Zira sınır sa-vunması, ilk etapta, sıklıkla seçkin kraliyet birlikleri tarafından da takviye edilen birkaç yüz askerin nöbette beklediği bu anahtar nitelikteki kalelerin üzerinde temellenmişti8.

Osmanlı kılıçlarını bağrında ilk hisseden Hırvatistan oldu. 1522’de Knin ve Skradin kalelerinin kaybedilmesiyle ortaçağ Hırvat Krallığı’nın neredeyse ya-rısı Osmanlı hâkimiyetine girmiş oluyordu. Yegâne direniş umudu Macarların elinde bulunan Bosna’daki Yayçe ve Hırvatların kontrolündeki Kilis kaleleri idi. Osmanlı akıncıları eş zamanlı olarak Hırvat sahillerinden ve İsklavonya üze-rinden her geçen gün artan bir sıklıkla Krain ve İştirya’nın güney kısımlarını vuruyorlardı9. Bu sebepten ve kayınbiraderinin – Hırvat-Macar Kralı II. Lajos [Layoş] (1516 – 1526) – isteğinden ötürü, Habsburg Hanedanı’ndan Arşidük Ferdinand, 1521’den itibaren düzenli olarak Macar-Hırvat Birleşik Krallığı’nı para ve asker yardımıyla destekledi10.

Osmanlı Devleti 1526’da Mohaç’ta meydanı kimseye bırakmayıp, Macaris-tan içlerine doğru fütuhata devam etmeye hevesli olduğunu kısa sürede açık-ça gösterdi. Arşidük Ferdinand’ın Bohemya ve ardından Macar-Hırvat Kralı (1526/27) seçilip taçlandırılmasıyla, Osmanlı sultanlarının Adriyatik ve Tuna arasındaki bölgede yeni rakibi Habsburg Hanedanı’ndan bir Macar kralı olmuş oluyordu. Habsburgların Viyana’daki payitahtı bu tarihten itibaren Osmanlılar

6 Ágoston, G., “Habsburgs and Ottomans: Defense, Military Change and Shifts in Power”, The Turkish Studies Association Bulletin, 22 (1998), s. 126–141; Pálffy, G., The Kingdom of Hungary and the Habsburg Monarchy in the Sixteenth Century, Boulder et al.: Columbia et al., 2009, s. 25, Tablo 2.7 Kubinyi, A., “The Battle of Szávaszentdemeter–Nagyolaszi (1523). Ottoman Advance and Hungarian Defence on the Eve of Mohács”, Ottomans, Hungarians, and Habsburgs in Central Europe. The Military Confines in the Era of the Ottoman Conquest, ed. Géza Dávid–Pál Fodor, Leiden et al.: Brill, 2000, s. 71–115.8 Szakály, F., “Phases of Turco-Hungarian Warfare before the Battle of Mohács (1365–1526)”, Acta Orientalia Academiae Scientiarum Hungaricae, 33 (1979), s. 65–111; Szakály, F., “The Hungarian-Croatian Border Defense System and its Collapse”, From Hunyadi to Rákóczi. War and Society in Late Medieval and Early Modern Hungary, ed. János M. Bak–Béla K. Király, Boulder et al.: Columbia et al., 1982, s. 141–158.9 Toifl, L.–Leitgeb, H., Türkeneinfälle in der Steiermark und in Kärnten vom 15. bis zum 17. Jahrhundert, Wien: Österreichischer Bundesverlag, 1991; Simoniti, V., Vojaška Organizacija na Slovenskem v 16. Stoletju, Ljubljana: Slovenska Matica, 1991, s. 4–23; Voje, I., Slovenci pod Pritiskom Turškega Nasilja, Ljubljana: Znanstveni Inštitut Filozofske Fakultete, 1996, s. 17–54.10 Thallóczy, L.–Hodinka, A., Codex Diplomaticus Partium Regno Hungariae Adnexarum, Bd. 1, Budapest: Magyar Tudományos Akadémia, 1903, muhtelif yerlerde; Rothenberg, G. E., “The Origins of the Austrian Military Frontier in Croatia and the Alleged Treaty of 22 December 1522”, Slavonic and East European Review, 38 (1960), s. 493–498.

Page 26: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

16. Yüzyıl Macaristan ve Hırvatistanı’nda Türk Tehdidine Karşı Müdafaa ve Askeri Haritacılık20

için en çok arzu edilen fetih hedeflerinden biri haline geldi. Macarlarla Osman-lılar arasındaki mücadele böylece iki süper güç arasında bir savaşa dönüşü-yordu: Osmanlı ve Habsburg İmparatorlukları11.

Bu dönemde Osmanlılar, Kral I. Ferdinand’ın Orta Avrupa’daki siyasi varlığı karşısında da hem askeri hem de ekonomik olarak açık bir üstünlüğe sahipti (Tablo 3). I. Ferdinand’ın makûs talihi, ağabeyi V. Karl’ın (Şarlken, 1519–1556) imparatorluk tacından feragat edişine, diğer bir ifadeyle, kendisinin Kutsal Roma Germen İmparatoruluğu tahtına (1556/58) oturduğu güne değin değişmedi. Kut-sal Roma Germen İmparatorluğu, bu sayede, Habsburg Hanedanı’nın (Casa de Austria) Orta Avrupa’daki devletler kompleksinin bir parçası haline geldi12.13

Tablo 3: Osmanlı İmparatorluğu ve Macar Kralı seçildikten sonraki haliyle I. Ferdinand dönemindeki Habsburg Monarşisi’nin mukayesesi (1527–1528)13

Osmanlı İmparatorluğu Habsburg Monarşisi

Yüzölçümü, km2 1.500.000 450.000

Nüfus 13.000.000 6,5–7.000.000

Askeri Kuvvet 100–120.000 30–40.000 civarı

Yine de, 1529 senesine dönüldüğünde Ferdinand açısından işler hiç de iç açıcı değildi: (1) 1528 başında Osmanlılar Bosna’daki son kale olan Yayçe’yi fet-hetmişlerdi14. Bu halde, o zamanlarki İsklavonya (yani Zagreb/Agram, Kreuz/Križevci ve Warasdin/Varaždin Vilayetleri) ve Habsburgların mevrus eyaletleri olan Kranjska/Krain ve İştirya doğrudan Osmanlı tehdidi altında kalıyordu. (2) Her ne kadar Viyana’nın Osmanlılar tarafından ilk kuşatması başarısız kalmış olsa da, Muhteşem Sultan Süleyman’ın (1520–1566) Macaristan’daki 1529 yılı

11 Pálffy, G., “The Origins and Development of the Border Defence System against the Ottoman Empire in Hungary (Up to the Early Eighteenth Century)”, Ottomans, Hungarians, and Habsburgs in Central Europe. The Military Confines in the Era of the Ottoman Conquest, ed. Géza Dávid–Pál Fodor, Leiden et al.: Brill, 2000, özellikle s. 10–22.12 Laubach, E., Ferdinand I. als Kaiser. Politik und Herrscherauffassung des Nachfolgers Karls V, Münster: Aschendorff, 2001, s. 207–254; Rauscher, P., “Kaiser und Reich. Die Reichstürkenhilfen von Ferdinand I. bis zum Beginn des „Langen Türkenkriegs” (1548–1593)”, Finanzen und Herrschaft. Zu den Materiellen Grundlagen Fürstlicher Politik in den Habsburgischen Ländern und im Heiligen Römischen Reich im 16. Jahrhundert, ed. Friedrich Edelmayer–Maximilian Lanzinner–Peter Rauscher, München–Wien: Oldenbourg, 2003, s. 45–83; ayrıca daha yeni olarak Pálffy, G., “An ’Old Empire’ on the Periphery of the Old Empire: The Kingdom of Hungary and the Holy Roman Empire in the Sixteenth and Seventeenth Centuries” The Holy Roman Empire, 1495–1806: A European Perspective, ed. R. J. W. Evans–Peter H. Wilson, Leiden–Boston: Brill, 2012, s. 259–279.13 Ágoston, G., “‚The Most Powerful Empire’: Ottoman Flexibility and Military Might”, Empires and Superpowers. Their Rise and Fall, ed. George Zimmar–David Hicks, Washington: Society for the Preservation of the Greek Heritage, 2005, s. 128–130; Winkelbauer, Ständefreiheit und Fürstenmacht, I, s. 23–24.14 Barta, G., “A Forgotten Theatre of War 1526–1528 (Historical Events Preceding the Ottoman-Hungarian Alliance of 1528)”, Hungarian-Ottoman Military and Diplomatic Relations in the Age of Süleyman the Magnificent, ed. Géza Dávid–Pál Fodor, Budapest: Loránd Eötvös University, Department of Turkish Studies, Hungarian Academy of Sciences, Institute of History, 1994, s. 104–105.

Page 27: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Géza PÁLFFY 21

seferi yüzünden Kral Ferdinand büyük kayıplar yaşamıştı: Erdel ve Macaris-tan’ın doğusundaki başka bazı bölgeler, Macaristan’daki rakibi ve 1526–1540 yılları arasında aynen kendisi Macar Kralı unvanını kullanan I. Yanoş Zapol-ya’nın (Szapolyai János) eline geçmişti. Bu, önceleri 450.000 km2’ye varan I. Ferdinand’ın egemenlik alanının yaklaşık 100.000 km2’lik bir kayba uğraması demek oluyordu. (3) Yanoş Zapolya 1528 Martından beri Bâb-ı Âlî’nin vasalıydı. Sultan 1529’da Zapolya’ya Macar başkenti Budin’i verip aynı yılın sonbaharında İstanbul’a geri döndü15.

Böylelikle Osmanlı İmparatorluğu’nın genişlemesi 1529’dan itibaren Habs-burg Monarşisi’nin en büyük sıkıntılarından birini teşkil ediyordu. Buna yalnız 1529’da Viyana’nın Türkler tarafından ilk kez kuşatılması ve 1532’de Sultan Süleyman’ın tekrar çıktığı sefer değil, aynı zamanda az bilinen şu ayrıntı da delalet etmektedir: 1530 yılında Kral Ferdinand’ın birlikleri saldırdığında, Budin Kalesi’nin müdafileri Osmanlı askerleri tarafından desteklenmekteydi16.

Macaristan’daki Osmanlı hükümranlığı açısından çoğunlukla Budin’in 1541’de Osmanlılar tarafından fethi milat kabul edilir. İki Macar kralının (I. Fer-dinand ve I. Yanoş Zapolya) mücadeleye tutuşmasıyla birlikte, 1529’dan itibaren iki süper gücün Macaristan ve Hırvatistan üzerindeki müsabakası da başlamış oluyordu. Osmanlılara karşı savunma, Habsburg yönetiminin en mühim görev-lerinden birini teşkil ediyordu. Habsburg Monarşisi’nin diğer bölgelerinin gü-venliği, her geçen gün daha büyük parçaları Osmanlı hâkimiyetine geçen Macar ve Hırvat topraklarında Osmanlılara karşı başarılı bir müdafaaya bağlıydı.

2. Yeni Bir Müdafaa Planının Tasarım ve Gerçekleştirilmesindeki Zorluklar

Yeni bir müdafaa planının tasarlanması ve Osmanlı akınlarına karşı yeni bir hudut müdafaa sisteminin inşa edilmesi pek çok açıdan meşakkatliydi: Türk teh-likesi her geçen gün ciddileşiyor olsa da, Kral Ferdinand Avusturya, Bohemya ve bir ölçüde de Macar ve İsklavonya meclislerini acilen alınması gereken tedbirler konusunda ikna etmekte güçlük çekiyordu. İmparatorluğun kadim merkezle-rinde durum daha da karışıktı; zira Protestan zümreler, Şmalkaldik Savaşı’nda (1546–1547) İmparator V. Karl ile boğaz boğaza gelmişlerdi. Bu sebepledir ki, Türklere karşı yapılan propaganda gün geçtikçe büyük anlam kazanıyordu17.

Macaristan Krallığı’nın ortaçağdaki büyük coğrafi genişliği, yeni bir müdafaa tasarımının hayata geçirilebilmesinin önünde pek çok açıdan engel teşkil ediyordu:

(1) Osmanlılar tarafından ele geçirilen Hırvat toprakları bir yana, 1530 yılında

15 Papp, S., Die Verleihungs-, Bekräftigungs- und Vertragsurkunden der Osmanen für Ungarn und Siebenbürgen. Eine Quellenkritische Untersuchung, Wien: Verlag der Österreichischen Akademie der Wissenschaften, 2003, s. 27–51.16 Dávid, G., “An Ottoman Military Career on the Hungarian Borders: Kasım Voyvoda, Bey, and Pasha”, Ottomans, Hungarians, and Habsburgs in Central Europe. The Military Confines in the Era of the Ottoman Conquest, ed. Géza Dávid–Pál Fodor, Leiden et al.: Brill, 2000, s. 269–272.17 Barbarics-Hermanik, Z., “Reale oder Gemachte Angst? Türkengefahr und Türkenpropaganda im 16. und 17. Jahrhundert”, Türkenangst und Festungsbau. Wirklichkeit und Mythos, yay. Harald Heppner–Zsuzsa Barbarics-Hermanik, Frankfurt am Main, 2009, s. 43–75.

Page 28: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

16. Yüzyıl Macaristan ve Hırvatistanı’nda Türk Tehdidine Karşı Müdafaa ve Askeri Haritacılık22

hâlihazırda Osmanlı egemenliği altındaki Macar toprakları, Habsburg hanedanına ait ırsî mülklerden görece uzak kalıyordu: Belgrad Kalesi ve Viyana arasındaki mesafe 650 kilometreydi. Bu sebeple 1540’lara kadar ne Avusturya ve Bohemya Meclislerini ne de İmparatorluğun kalbindeki zümreleri, Osmanlılara karşı Maca-ristan ve Hırvatistan’da askeri ve finansal bir seferberliğe ikna edebilmek kolay değildi. Bu bağlamda, Macaristan Yüksek Yargıcı Alexius Thurzó (1527–1543) 1531 sonunda şöyle belirtmişti: “Zat- ı Alinizin mevcudiyeti ve külli Alaman Eya-latının bekası behemehâl Macaristan’a bağlıdır”18. Mezkur Osmanlı akınlarına gün be gün daha fazla maruz kalan ve Balkanlar’ın Osmanlılar tarafından ele geçirilen bölgelerinden kaçan Hırvat muhacirlerin ilticasıyla yüz yüze gelen Krain, İştirya ve Kärnten Meclisleri bu hususta bir istisna teşkil ediyorlardı19.

(2) I. Ferdinand’ın sarayında ise, Kral Zapolya’nın vasal statüsünün be-raberinde getirebileceği tehlikeler yalnızca kısmen idrak edilmekteydi. Kral Ferdinand’ın Macaristan’daki topraklarını koruyabilmek için Yanoş Zapolya ve onu destekleyen Osmanlı birliklerine karşı pek çok muhabereye girmek gere-kiyordu. Yeni bir hudut müdafaa sisteminin tesis edilmesine yönelik ilk adım 1530’larda atıldı. Yanoş Zapolya’ya karşı askeri mücadelenin sonucunda Kral I. Ferdinand tarafından komuta edilen nahiyelerin sayısı ciddi bir artış göster-di: 1530 civarında yalnız 7–8 nahiye Habsburg hâkimiyeti altında bulunurken, daha 1537’de bu sayı 17, iki yıl sonra (1539) 28 ve 1546–1549 arasında ise 35 olmuştu20. Böylece 1540’larda, Habsburgların Hırvat topraklarından Yukarı Macaristan’a kadar uzanan bariz daha geniş bir alanda yeni bir hudut müdafaa sistemi kurmak mümkün olmuştu.

(3) Kral I. Ferdinand kumandası altındaki Macar-Hırvat arazisinin genişli-ği (150.000 km² civarı), hem Avusturya Mevrus Toprakları’nınkinden hem de Bohemya Krallığı Eyaletleri’ninkinden fazlaydı. Viyana, Innsbruck ve Prag’daki pek çok yetkili için, Macar-Hırvat Krallığı iç savaşı andırır vaziyeti ve devam etmekte olan savaş haliyle tehlikeli ancak ırak bir bölge (terra periculosa) an-lamına geliyor; Habsburg Monarşisi’nin diğer eyaletlerinin güvenliğini borçlu olduğu bir kapıyı pek de ifade etmiyordu. Dahası, daha uzak bölgelerde yaşa-yan sakinler için Macaristan belli bir egzotizm içeriyordu: Bunun sebebi Ma-caristan halkının “nevi şahsına münhasır” dili ve kıyafetleri olmakla beraber insanların bu ülke hakkında görece az malumata (terra incognita) sahip olma-sıydı. Aslına bakılırsa, Macar ve Hırvat mıntıkalarının mevki, dil ve yasalarıyla

18 „a qua [a Hungaria] dependet omnis salus aliorum regnorum et Maiestatis Vestrae et totius Germaniae” [Ç.N: Diğer krallıkların, siz Majestelerinin ve bütün Almanya’nın selameti Macaristan’a bağlıdır.] Erdélyi, G., Bethlenfalvi Thurzó Elek Levelezése (Források a Habsburg-Magyar Kapcsolatok Történetéhez) [Alexius Thurzó von Bethlenfalva’nın Yazışmaları (Habsburg – Macar İlişkileri Tarihine Dair Kaynaklar)], I, 1526–1532, Budapest: Magyar Országos Levéltár et al., 2005, s. 318, Nr. 88 (5 Aralık 1531). 19 Daha fazla bilgi için bkz.: Pálffy, G.–Pandžić, M.–Tobler, F., Ausgewählte Dokumente zur Migration der Burgenländischen Kroaten im 16. Jahrhundert / Odabrani Dokumenti o Seobi Gradišćanskih Hrvata u 16. Stoljeću, Eisenstadt/Željezno: Hrvatksi Kulturni i Dokumetarni Centar/Kroatisches Kultur- und Dokumentationszentrum, 1999, s. 44–109.20 Kenyeres, I., “Die Einkünfte und Reformen der Finanzveraltung Ferdinands I. in Ungarn”, Kaiser Ferdinand I. Ein Mitteleuropäischer Herrscher, ed. Martina Fuchs–Teréz Oborni–Gábor Ujváry, Münster: Aschendorff, 2005, s. 113–114.

Page 29: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Géza PÁLFFY 23

ilgili yeterli bilgiye sahip olunmaması, Habsburg idaresinin asla üstesinden gelemediği büyük bir engel teşkil ediyordu. Dahası, Kral I. Ferdinand ne Os-manlıların savaş sanatını bilen bir orduya, ne de bu yeni hudut müdafaasını ayarlayabilecek durumda olan bir yönetim mekanizmasına sahipti.

Bu dönemde Osmanlılar, coğrafi etmenler açısından da Macaristan’da avan-tajlı bir konuma sahiplerdi: Tuna ve Sirem’deki Sava arasında kalan kalelerin fet-hinden sonra, Balaton Gölü’ne ve yahut Transdanubia’nın tepelik arazilerine ka-dar, uzun müddet Osmanlı akınlarını durdurabilecek cinsten ya da kale yapımına elverişli, kayda değer bir doğal engel (büyük nehirler, bataklıklar ya da dağlar) yoktu. Kale inşası için belirlenen yerlerin seçimi, bu dönemde hayat bulduğu söylenegelen “askeri devrim”den dolayı esaslı bir öneme sahipti21. Kalelerin in-şası, ateşli silahlarla donatımı ve bakımları devasa masraflara mal oluyordu.

Bu bilgiler ışığında bakıldığında, Budin’in düşüşüne kadar (1541) yalnızca Hırvatistan bölgesinde yeni bir müstahkem hudut ağının inşasına başlanması anlaşılır bir hal alır. Habsburg idaresini ilk adımı atmaya sevk eden, 1537 Martı ortasında Kilis Kalesi’nin düşmesinin ardından ortaçağ Hırvat Krallığı’nın yarı-sının Osmanlı tabiiyetine geçmesi gibi gerçekten vahim bir hadise oldu. Bu böl-ge için yeni bir müdafaa tasarımı oluşturulması ve hayata geçirilmesi, mutlu bazı tesadüflerin bir araya gelmesiyle kolaylaşmıştı: (1) I. Ferdinand’ın askeri mekanizması nispeten küçük ve idaresi kolay olan bu bölgeyi daha 1520’lerin başında bile görece iyi biliyordu. (2) Bu havalide Kral Yanoş Zapolya’ya destek veren kimse bulunmuyordu. (3) Krain ümerası, kendi vatanlarının güvenliği adına Hırvatistan’ın savunması için giderek daha talepkar hale gelen yardımı sağlamaya hazırdı22.

I. Ferdinand, 1538 Nisan’ı sonunda Krainli Erasmus von Thurn’u Bihaç, Senj ve bunlara bağlı daha küçük kalelere komutan tayin etti. Böylece, eski “Krabat” (yani Hırvat) sınırının da kumandanı olmuş oluyordu23. Yeni sınır istihkâm ağının ayakları, bundan böyle daha heybetli kaleleri taşımalıydı. Ancak mevcut askeri ve mali darboğazda, ilk etapta geç ortaçağdan kalma kaleler desteklenmeliydi; henüz yeni istihkâmlar inşasından bahsetmek mümkün değildi24.

21 Roberts, M., “The Military Revolution, 1550–1650”, Essays in Swedish History, London: Weidenfeld and Nicolson, 1967, s. 195–225; Parker, G., The Military Revolution. Military Innovation and the Rise of the West, 1500–1800, 2nd revised ed., Cambridge: Cambridge University Press, 1999; The Military Revolution Debate. Readings on the Military Transformation of Early Modern Europe, ed. Clifford J. Rogers, Boulder et al.: Westview, 1995; La Révolution militaire en Europe (XVe-XVIIIe siècles), dir. Jean Bérenger, Paris: ISC-Economia, 1998. Askeri devrimin Macaristan’daki etkileri için bkz.: Kelenik, J., “The Military Revolution in Hungary”, Ottomans, Hungarians, and Habsburgs in Central Europe. The Military Confines in the Era of the Ottoman Conquest, ed. Géza Dávid–Pál Fodor, Leiden et al.: Brill, 2000, s. 117–159 ve Szabó, J. B., “A Mohácsi Csata és a Hadügyi Forradalom’ [Mohaç Muharebesi ve Askeri Devrim]”, I–II, Hadtörténelmi Közlemények, 117/2 (2004), s. 443–480; 118/3 (2005), s. 573–632.22 Simoniti, V., “Doprinos Kranjske Financiranju Protuturske Obrane u 16. Stoljeću”, Vojna Krajina. Povijesni Pregled – Historiografija – Rasprave, ured. Dragutin Pavličević, Zagreb: Sveučilišna Naklada Liber, 1984, s. 205–213; Vilfan, S., “Crown, Estates and the Financing of Defence in Inner Austria, 1500–1630”, Crown, Church and Estates: Central European Politics in the Sixteenth and Seventeenth Centuries, ed. R. J. W. Evans–T. V. Thomas, London: Macmillan, 1991, s. 70–79.23 HHStA, Hungarica AA, Fasz. 35, Konv. A, fol. 94–95, fol. 96–99.24 Kruhek, M., Krajiške Utvdre i Obrana Hrvatskog Kraljevstva Tijekom 16. Stoljeća, Zagreb: Institut

Page 30: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

16. Yüzyıl Macaristan ve Hırvatistanı’nda Türk Tehdidine Karşı Müdafaa ve Askeri Haritacılık24

Kral Zapolya’ya karşı sürüp gitmekte olan harpten dolayı, 1530’larda, Ma-car topraklarında benzer ölçülerde yeni bir müdafaa hattının oluşturulmasına girişilemedi. Gerçi, Türkler tarafından ilk defa kuşatılmasının ardından Viyana ve Macaristan’da Habsburg sarayına açılan yollardaki şehirlerin (Yanık/Győr/Raab, Komaran/Komárom/Komorn ve Estergon/Esztergom/Gran) birer müs-tahkem şehir haline getirilmesine mübadere edilmişti. Lakin Budin’i Yanoş Zapolya’dan geri alma ümidi yitirilmediği müddetçe, ancak geçici güvenlik ön-lemlerinden söz etmek mümkündü25.

Viyana Sarayı’ndaki yetkililer, tıpkı Aşağı Avusturya Meclisi’ni oluşturan asilzadeler gibi, bu dönemde zaten Macaristan topraklarına giderek daha fazla önem atfediyorlardı: Budin’i üç kez (1530, 1540, 1541) bir sonuç alamadan ku-şatmış olan Habsburg birlikleri kumandanları Baron Wilhelm von Roggendorf ve Baron Leonard von Vels’in aynı zamanda Viyana Sarayı’nda Saray Baş Na-zırı, yani “başvekil” olmaları gerçeği de buna işaret etmektedir. Dahası, I. Fer-dinand’ın 1526–1550 arası Macaristan ve Hırvatistan’da hizmet veren komu-tanlarının çoğu, hükümdarın en mühim danışmanları arasından yükselmişti26. Salm kontu Niklas, (Baba, 1527, 1529–1530) ve Hans Ungnad von Sonnegg (1534–1544), I. Ferdinand’ın danışmanları arasında yer alırken, Salm ve Neu-burg kontu Niklas (Oğul,1546–1550) ise başmabeyncilik görevini ifa etmişti (1530–1550). Bu üç kişi de – Macaristan’daki askeri faaliyetlerinin yanı sıra – aynı zamanda beş “Aşağı Avusturya” eyaletinde (Yukarı ve Aşağı Avusturya, İş-tirya, Krain ve Kärnten) en yetkili askeri merci konumunda bulundular. Bu ör-nekler açık bir şekilde Macar-Hırvat ve Avusturya askeri mevcudiyetlerinin ne denli iç içe geçtiğini göstermektedir. Ne de olsa, Macaristan ve Hırvatistan’da sınır hattının Osmanlılara karşı sağlama alınması, Habsburg Monarşisi’nin en çetin askeri sorunlarından birini oluşturuyordu27.

Budin ve Macaristan’daki diğer bazı kalelerin Osmanlılar tarafından fethi hakiki bir dönüm noktası oldu. 1542 güzünde İmparatorluk, Avusturya hane-sine ait topraklar ve Macaristan-Hırvatistan’dan toplanmış 50.000 kişilik bir ordu dahi, eski Macar başkentini geri almada başarısız olduktan sonra28, hem Viyana Sarayı’nda, hem de Macar iç siyasetinin yeni merkezi Pojon’da (Poz-sony/Pressburg/günümüzde Bratislava) duruma acilen el atılması gerektiği ayan beyan ortaya çıktı: Avusturya, Bohemya ve kısmen Macar ümerası ta-

za Suvremenu Povijest, 1995, s. 109–121; Kaser, K., Freier Bauer und Soldat. Die Militarisierung der Agrarischen Gesellschaft an der Kroatisch-Slawonischen Militärgrenze (1535–1881), Wien et al.: Böhlau, 1997, s. 164–165.25 Pálffy, “The Origins and Development”, s. 16–22.26 Pálffy, G., “Die Türkenabwehr in Ungarn im 16. und 17. Jahrhundert – ein Forschungsdesiderat”, Anzeiger der Philosophisch-Historischen Klasse der Österreichischen Akademie der Wissenschaften, 137/1 (2002), s. 131.27 Tafsilatlı olarak Pálffy, The Kingdom of Hungary, s. 89–118.28 Károlyi, Á., A Német Birodalom Nagy Hadi Vállalata 1542-ben [Kutsal Roma Germen İmparatorluğu’nun Büyük Askeri Operasyonları, 1542], Budapest: Athenaeum R. Társulat, 1880; Fichtner, P. S., “Dynasticism and its Limitations: the Habsburgs and Hungary (1542)”, East European Quarterly, 4 (1971), s. 389–407; Liepold, A., Wider den Erbfeind Christlichen Glaubens. Die Rolle des Niederen Adels in den Türkenkriegen des 16. Jahrhunderts, Frankfurt am Main et al.: Peter Lang, 1998, s. 237–252.

Page 31: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Géza PÁLFFY 25

rafından yakın zamana kadar hafife alınan Türk tehlikesi, şimdi göz ardı edi-lemeyecek şekilde tebarüz etmişti. 1542’de Viyana’daki İmparatorluk Meclisi üyeleri için toplanmış olan Tablo 4’teki veriler de buna delalet etmektedir. Bu çerçevede – bildiğimiz kadarıyla ilk defa –, yeni bir Osmanlı seferi durumunda Tuna boyundaki şehir ve kalelerin ve İsklavonya’da kalan Varaždin’in kaçar ki-şilik muhafız kıtalarıyla savunulacağının hesabı yapılmış oluyordu.29

Tablo 4: İmparatorluk Meclisi üyelerinin dikkatine sunulan, yeni bir Türk taarruzu halinde Macaristan’da Tuna boyunda bulunan muhafız komutanların idare edeceği

kuvvetlerin miktarına dair önerge (1542)29

Kale/Şehir Alman Süvarisi ya da Hüsarlar Piyade İcmal

Vişegrad (Visegrád/Plintenburg) - 600 600

Damaş (Damásd/Ipolydamásd) ve Novigrad (Nógrád) - 200 200

Estergon 500 Hüsar 2500 3000

Estergon civarında saha hizmeti 1000 Hüsar 8000 9000

Peç (Pécs/ Fünfkirchen) 500 Hüsar 1500 2000

Tata (Totis) 100 Hüsar 150 250

Komaran - 500 500

Eğri (Eger/Erlau) 2000 Hüsar 500 2500

Pojon - 2000 2000

Tırnova (Trnava/Tyrnau) 1000 Hüsar 1000 2000

Mosonmagyaróvár (Macar Altenburg‘u) - 500 500

Sopron (Ödenburg) 500 Hüsar - 500

Eisenstadt 500 Hüsar - 500

Bruck an der Leitha 2000 Hüsar 500 2500

Wiener Neustadt 2000 Hüsar 500 2500

Viyana 2000 8000 10.000

Varaždin (Warasdin) 400 200 600

Donanma (İtalyan ve Nasadistler) - 10.000 10.000

Toplam 12.500 36.650 49.150

29 HHStA, MEA, RTA, Fasz. 8, Konv. 4, fol. 22–24. (Tablo kaynak özeti olarak çıkarılmıştır.)

Page 32: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

16. Yüzyıl Macaristan ve Hırvatistanı’nda Türk Tehdidine Karşı Müdafaa ve Askeri Haritacılık26

1543–1545 arasında Türkler, Macaristan’da başka mühim kaleler elde edip – mesela Peç, İstolni Belgrad (Székesfehérvár/Stuhlweißenburg), Estergon, Vişegrad, Novigrad, Hatvan –, egemenliklerini genişletip pekiştirecek konu-ma eriştiler. İmparatorluk Meclisi için hazırlanmış olan (4 numaralı) tabloda gösterildiği gibi, Viyana Sarayı, Osmanlı istila kuvvetlerinin en az binlerle ifade edilen büyüklükte garnizonlarla savunulan cesim kaleler ve iyi teşkil edilmiş bir hudut müdafaa düzeni sayesinde durdurulabileceğini gittikçe daha fazla id-rak ediyordu. Transdanubia’da [geleneksel Macaristan topraklarında] – önceki acil durum çözümleri ya da doğaçlamaların yerine – somut adımların atılması gerekmekteydi: (Krain’ın başkenti) Ljubljana (Laibach) ve Bosna’da Osmanlı-lar elinde bulunan Yayçe Kalesi arasındaki uzaklıkla kıyaslandığında, I. Ferdi-nand’ın Viyana’daki kraliyet ikametgâhı ile Tuna kıyısında Osmanlıların kontro-lünde bulunan Estergon Kalesi arasındaki mesafe zaten kısaydı.

Bu tarihten itibaren Orta Avrupa Habsburg Monarşisi açık bir şekilde Ma-caristan ve Hırvatistan bölgesindeki kaleler üzerine kurulu bir müdafaa düze-nine, ya da Türklere karşı savunma mekanizmasına muhtaç hale gelmişti. Bu yeni hudut müdafaa düzeninin hayata geçirilmesi Avusturya, Bohemya- Mo-ravya ve İmparatorluk Meclisleri’nin cömertliğine bağlıydı. Hudut kalelerindeki muhafızlara ödenmesi icap eden maaş, 1540’ların sonu ve 1550’lerin başında aşağı yukarı 750.000 Ren guldenine tekabül ediyordu ki, bu da nereden ba-kılsa, koca Macar Krallığı’nın yıllık gelirinin %70-90’lık diliminin garnizonlara aktarılması demekti30. Bununla da bitmiyordu; müdafaanın sair masraflarını da (techizat, bakım ve tahkimat giderleri, istihbarat hizmeti, ulak-haberleş-me vs.) karşılamanın yollarını bulmak lazımdı31. Bu sebepten ötürü 1547’de Pojon’da toplanan İmparatorluk Meclisi’nde, Macar Zümresi hususi bir yasal hükme vurgu yaptı: “Siz Majesteleri [İmparator V. Karl ve Kral I. Ferdinand], ya da daha ziyade Kadim İmparatorluk’tan maddi ve askeri destek gelmesi mec-buridir, zira Macaristan’dan alınan savaş vergileri tek başına böyle büyük bir yük için hiçbir şekilde kifayet etmemektedir”32.

3. Macaristan ve Hırvatistan’da Yeni Hudut Müdafaa Düzeninin TesisiHükümdar ile sırasıyla Macar- Hırvat ve Avusturya Meclisleri arasında gide-

rek kuvvetlenen teşrik-i mesai, takip eden on yıllarda uzun soluklu bir başarıyı beraberinde getirdi. 1547 yılındaki Habsburg- Osmanlı barış antlaşması Macar-

30 Kenyeres, Die Einkünfte, s. 138–146.31 Ayrıntılı olarak Pálffy, G., “Der Preis für die Verteidigung der Habsburgermonarchie. Die Kosten der Türkenabwehr in der Zweiten Hälfte des 16. Jahrhunderts”, Finanzen und Herrschaft. Zu den Materiellen Grundlagen Fürstlicher Politik in den Habsburgischen Ländern und im Heiligen Römischen Reich im 16. Jahrhundert, ed. Friedrich Edelmayer–Maximilian Lanzinner–Peter Rauscher, München–Wien: Oldenbourg, 2003, s. 20–44 ve daha yeni olarak Kenyeres, I., “Die Kosten der Türkenbawehr und des Langen Türkenkrieges (1593–1606) im Kontext der ungarischen Finanzen des 16. und 17. Jahrhunderts”, Das „Blut des Staatskörpers“. Forschungen zur Finanzgeschichte der Frühen Neuzeit, ed. Peter Rauscher–Andrea Serles–Thomas Winkelbauer, München: Oldenbourg, 2012, s. 19–41.32 Corpus Juris Hungarici. 1526–1608. Évi Törvényczikkek [1526’dan 1608’e Kanunlar], ed. Dezső Márkus, Budapest: Franklin-Társulat, 1899, s. 198–199, Madde 1547: 16.

Page 33: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Géza PÁLFFY 27

Hırvat sahasında hiçbir kalıcı barışa imza atmamış olsa da33, Macar, Avusturya ve Hırvat- İsklavonya Meclisleri’nin Viyana Sarayı’ndaki yetkililerle iş birliği tüm Orta Avrupa’nın tarihi için büyük önemi haizdi. 1556’da, Türklere karşı savunma organizasyonunu tümüyle idare eden ve Hazine Dairesi [Hofkammer] ile birlik-te muhtelif Meclislerin katkı paylarını idare ve tefviz eden Viyana Harp Şurası [Wiener Hofkriegsrat] bağımsız bir hükümet azası olarak teşkil edildi34.

Macar ve Hırvat arisotkratları da gerek mahalli malumatları ve tavsiyele-riyle, gerek şahsi kuvvetleri ve yetkileriyle yeni hudut müdafaa düzeninin in-şasına destekte bulundular. 1540’ların sonundan beri Viyana, Pojon ve Graz’da vuku bulmuş olan harp konferanslarında gündeme getirilmiş olan Macar-Hır-vat tebalara ait öneriler bu bağlamda özellikle mühim bir rol oynadılar35.

Bu harp konferanslarında, önceleri mahalli coğrafi bilgiler ve sonra ise pek çok sınır ziyareti ardından elde edilen tecrübeler kapsamında şu meseleler tartışıldı: (1) Gelecekte Hırvatistan ve Macaristan’daki hangi kaleler berkitil-meli, modernleştirilmeli ve Hazine idaresine alınıp münasip kuvvetlerle teda-rik edilmeliydi. (2) Yeni kaleler nereye inşa edilmeli ve garnizonlarının ücreti hangi kaynaklardan ödenmeliydi. (3) Hangi ehemmiyetsiz kaleler yıkılmalıydı. (4) Hudut kalelerine cenk teçhizatı ve iaşe tedariği nasıl gerçekleşecekti.

Macar Meclisi’nin en göze çarpan şahsiyeti, daha önce Hırvatistan-İskla-vonya Banlığını deruhte etmiş36, Palatin (1554–1562) Tamás Nádasdy, 1555 Mart’ında Arşidük Maximilian’a bütün bu sorulara kendince birer cevap veren bir takrir arz etti (Tablo 5)37. Yazıda İştirya, Aşağı Avusturya ve Viyana’nın mü-dafaasında kilit rol oynayan, Tuna ve Drava arasında yer alan büyüklü küçük-lü 43 kale listelenmişti. Nádasdy’nin tavsiye yazısı, tahkimatın cinsini ve kale sahiplerinin ismini de ihtiva ediyordu (tablonun ikinci ve üçüncü sütunlarına bkz.). Macaristan’daki duruma hâkim olmaları konusunda Viyana Sarayı’ndaki yetkililere bu verilerin büyük yardımı dokunuyordu. Dahası, Nádasdy’nin öne-risi yeni savunma tasarısının nihai biçiminin oluşturulmasını da kolaylaştırı-yordu; özellikle de kilit kalelerin kadrolarının seçilmesi mevzuunda. Palatin’in kaleme aldığı listede, inşası 1570’e kadar devam eden Yanık sınır hattı kaleleri ve 1566’ya değin Zigetvar etrafında varlığını koruyan sınır bölgesine ait kaleler teker teker sayılıyordu38.

33 Petritsch, E. D., “Der Habsburgisch-Osmanische Friedensvertrag des Jahres 1547”, Mitteilungen des Instituts für Österreichische Geschichtsforschung, 38 (1985), s. 49–80.34 Regele, O., Der österreichische Hofkriegsrat 1556–1848, Wien: Österreichisches Staatsarchiv, 1949; Egger, R., “Hofkriegsrat und Kriegsministerium als zentrale Verwaltungsbehörden der Militärgrenze”, Mitteilungen des Österreichischen Staatsarchivs, 43 (1993), s. 74–93.35 Pálffy, “The Origins and Development”, s. 35–36.36 Bu hususta yeni bir çalışma olarak Varga, S., “Nádasdy Tamás Horvát–Szlavón Bánsága (1537–1539) [Hırvatistan ve İsklavonya’da Thomas Nádasdy’nin Banlığı (1537–1539)]”, Századok, 144/4 (2010), s. 793–822.37 MNL OL, E 185, Thomas Nádasdy’den Arşidük Maximilian’a, 8 Mart1555, Viyana (Konzept).38 Ayrıntılı olarak Pálffy, G., A Császárváros Védelmében. A Győri Főkapitányság Története 1526–1598 [İmparatorluk Şehrini Savunmak. Yanık Serhaddi Tarihi 1526‒1598], Győr: Győr-Moson-Sopron Megye Győri Levéltára, 1999, s. 120–141.

Page 34: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

16. Yüzyıl Macaristan ve Hırvatistanı’nda Türk Tehdidine Karşı Müdafaa ve Askeri Haritacılık28

Tablo 5: Palatin Tamás Nádasdy’nin Transdanubia’da en mühim müstahkem alanlar ve bunların mâlikleriyle alakalı listesi (8 Mart 1555)

Mekan İstihkamın Keyfiyeti (Latince) Mâliki

Yanıkkale castrum Yanık’ın BaşkentiTata castrum Macar kralı

Polata (Várpalota/Palota) castrum Podmaniczky AilesiCsesznek castrum Chaby Ailesi

Senmartin (Pannonhalma/Sankt Martin) monasterium Senmartin BaşrahibiUgod castrum Johann Choron

Papa (Pápa) castrum Franz TörökKesző (Várkesző) castrum Yanık Psikoposu

Döbrönte castrum Essegváry AilesiDevecser castrum Johann Choron

Somló castrum Johann ChoronVázsony (Nagyvázsony) castrum Kaspar Horváth

Tihon (Tihany) monasterium Macar kralıSümeg castrum Besprim Psikoposu

Csobánc castrum Ladislaus GyulaffySzigliget [castrum] Balthasar Lengyel

Tátika castrum Pethő AilesiRezi castrum Pethő Ailesi

Szentgrót (Zalaszentgrót) castrum Hagymássy AilesiSzentgyörgyvár castrum Andreas Báthory

Zalavár monasterium Zalavár BaşrahibiZalakomár (Kleinkomorn) castellum Besprim Psikoposu

Szentpéter castrum [?]Berzençe (Berzence) castrum Szalay Ailesi

Csurgó castrum Andreas BáthoryBabofça (Babócsa) castrum Andreas Báthory

Pácod castellum Martin Horváth’un duluBalatonszentgyörgy castellum Stephan Sulyok

Marót castellum Johann KomornyikMarcali castellum Andreas BáthoryKéthely castellum Johann ve Georg Fánchy

Mére (Kaposmérő) castellum Muhtelif soylularFonyód castellum Valentin MagyarCsákány monasterium Matthias Allya varisleriKorotna castrum Matthias Allya varisleri

Mesztegnyő castellum Johann Novák

Szenyér castellumEstergon’un Başkenti, Rehin sahibi: Tamás

NádasdyŞegeş (Segesd) castellum Andreas Báthory

Nagybajom castellum Sigismund VárdayLak (Öreglak) castrum Paul Baracskay

Kapoşvar (Kaposújvár/Kaposvár) castrum István DersffyZselicszentjakab monasterium István Dersffy

Zigetvar (Szigetvár) castrum Macar kralı

Page 35: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Géza PÁLFFY 29

Yeni hudud müdafaa sistemi 1550’li yıllarda nihai formunu almaya başladı (Harita 1: 1582 Civarı Macaristan’daki Serhat Kaleleri). Serhat generalliği mer-kezlerini oluşturan kaleler en önemli rolü oynuyordu. Başta Hırvat sınırındaki Bihaç/Wihitsch ve İsklavonya’daki Varaždin bu işlevi gördü. Balaton Gölü’nün güneyindeki bölgelerde Zigetvar 1566’ya kadar bir serhat generalliği merkezi idi. Bu işlevi Kanije devraldı. Balaton Gölü’nün kuzeyinde Yanık Kalesi başka bir serhat generalliğinin merkezi oldu. 1570’li yıllara kadar Tuna’nın kuzeyinde, Ma-den kentleri sınırı addedilen yerde Léva bu görevi üstlendi. Yukarı Macaristan’da müstahkem imtiyazlı kraliyet şehri Kosice bir serhat generalliğinin askeri idari merkezi haline getirildi. Komaran Kalesi’nin görevi, Tuna boyunca uzanan ara-ziyi korumaktı. Bu kale, Viyana Harp Şurasının doğrudan idaresi altında bulunu-yordu. Eğri ve Göle (Gyula/Jula) 1566’ya kadar kilit kale konumundaydı39.

Harita 1: Macaristan’daki Serhat Kaleleri, 1582 Civarı (Pálffy,“Türkenabwehr, Grenzsoldatentum”, s. 123, harita 2).

Bir yandan idari merkezler olarak öne çıkan bu kaleler, aynı zamanda kademe kademe tahkim ediliyorlardı. Tahkimat işleri, Viyana Harp Şurası ta-rafından görevlendirilen İtalyan istihkâm mimarları tarafından ayarlanıp icra ediliyordu40. Kalelerde şu birimler istihdam ediliyordu: Macar ve Hırvat hüsar ve haydukları, Alman piyadeler, bazen de Alman hafif süvari ve arkebüzcüleri.

39 Pálffy, “The Origins and Development”, s. 39–49; Pálffy, “Die Türkenabwehr in Ungarn”, s. 112–114.40 Maggiorotti, L. A., Gli Architetti Militari. II. Architetti e Architetture Militari. II, Roma: Libr. dello Stato, 1936; Marosi, E., “Partecipazione di Architetti Militari Veneziani alla Costruzione del Sistema delle Fortezze di Confine in Ungheria Tra il 1541 e il 1593”, Rapporti Veneto-Ungheresi all’epoca del Rinascimento, ed. Tibor Klaniczay, Budapest: Akadémiai, 1975, s. 195–215.

Page 36: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

16. Yüzyıl Macaristan ve Hırvatistanı’nda Türk Tehdidine Karşı Müdafaa ve Askeri Haritacılık30

Topçu bataryaları ve cephaneliklerin inşasına da başlanmıştı41. Altı sınır generalliğinin asli kaleleri aslında geç ortaçağ temelleri üzerinde

inşa edilmişti; mevcut şehir ve kalelerin yapısı – Zigetvar, Kanije, Komaran, Ya-nık ve Kosice gibi – 16. yüzyıl istihkâm sanatının inceliklerine göre elden geçiril-di: Neredeyse hepsine İtalyan tabyaları (trace italienne)42 eklendi. Yanık’ta, önce-ki cadde şebekesi en baştan yeniden inşa edilerek yepyeni bir kale-şehrin ortaya çıkması sağlandı (Resim. 1: 16. yüzyılın ikinci yarısında Yanık kale-şehri)43.

“İdeal” kale-şehirler – çağdaş İtalyan, Alman ve Felemenk askeri literatü-ründe bulunduğu şekliyle –, kalelerin coğrafi konumlarından, ortaçağda inşa edilmiş temel duvarlarından ve hepsinden öte mali kaynakların yetersizliğin-den ötürü Tuna ve Adriyatik arasındaki bu bölgede inşa edilemedi. Macar kilit kalelerinin bir kısmı, Daniel Speckle’nin meşhur Architectura von Vestungen (1589) adlı eserinde yatay kesitlerinin çizimiyle (ve bazı hallerde açıklayıcı not ve yorumlarla) tasvir edilmişti44.

Resim. 1: 16. yüzyılın ikinci yarısında Yanık kale-şehri (Georg Hoefnagel, 1597;

yazarın kendi arşivinden).

41 Pálffy, G., “Türkenabwehr, Grenzsoldatentum und die Militarisierung der Gesellschaft in Ungarn in der Frühen Neuzeit”, Historisches Jahrbuch, 123 (2003), s. 111–148; Pálffy, G., “Kriegswirtschaftliche Beziehungen Zwischen der Habsburgermonarchie und der Ungarischen Grenze Gegen die Osmanen in der Zweiten Hälfte des 16. Jahrhunderts. Unter Besonderer Berücksichtigung des Königlichen Zeughauses in Kaschau”, Ungarn-Jahrbuch: Zeitschrift für Interdisziplinäre Hungarologie [München], 27 (2004), s. 17–40.42 Domokos, G., Ottavio Baldigara. Egy Itáliai Várfundáló Mester Magyarországon [Ottavio Baldigara. Macaristan’da Bir İtalyan İstihkâm Mimarı], Budapest: Balassi Kiadó, 2000, s. 20–29.43 Gecsényi, L., “Ungarische Städte im Vorfeld der Türkenabwehr Österreichs. Zur Problematik der Ungarischen Städteentwicklung”, Archiv und Forschung. Das Haus-, Hof- und Staatsarchiv in seiner Bedeutung für die Geschichte Österreichs und Europas, ed. Elisabeth Springer–Leopold Kammerhofer, Wien–München: Verlag für Geschichte und Politik, 1993, s. 57–77.44 Speckle, D., Architectura von Vestungen... Straßburg: Bernhart Jobin, 1589.

Page 37: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Géza PÁLFFY 31

1570 ve 1580’lerde, Edirne Barışı’nın (1568) askeri çatışmaları nispeten en-der vakalara çevirdiği yıllarda kalelerin savunma yapılarının berkitilmesine de-vam edildi: Pietro Ferabosco’nun planlarına uygun olarak başlatılan Kanije’nin yıldız şekilli yeni kalesinin inşası (Resim 2: Kanije serhat kalesinin yatay kesiti, 1577), İştirya Meclisi’nin hatırı sayılır mali desteğine rağmen asla bitirileme-di45. Aşağı Avusturya Meclisi, 1565–1580 arasında Yanık’ın bir kale-şehir ha-line getirilebilmesi için 200.000 Ren guldenini aşan yüklü bir meblağı gözden çıkardı46. Son araştırmaların bulgularına bakılırsa, yeni kale-şehirlere eklenen Rönesans kapıları, kökleri eskilere uzanan belli bir İtalyan tahkimat usulü (Se-bastiano Serlio: Regole generali di architettura…) ya da belki de başka bazı İtalyan inşa tekniklerinden (Verona şehir kapıları) ilham alınarak geliştirilmiş-ti47. Bu gelişmeyi, tıpkı Viyana’da Hofburg’a açılan Schweizertor gibi, meşhur istihkâm mimarı Pietro Ferabosco’nun faaliyetlerine borçluyuz48.

Resim 2: Kanije serhat kalesinin yatay kesiti, 1577 (KA Akten des Wiener

Hofkriegsrates Exp. 1577 Juli, No. 140, fol. 72–73).

45 Vándor, L., “Kanizsa Története a Honfoglalástól a Város Török Alóli Felszabadulásáig [Macar Fethinden Osmanlı Hâkimiyetinin Sonuna Değin Kanije Tarihi]”, Nagykanizsa. Városi Monográfia [Nagykanizsa. Bir Şehir Monografisi], I, ed. József Béli–Miklós Rózsa–Anna Lendvai Rózsáné, Nagykanizsa: Nagykanizsa Megyei Jogú Város Önkormányzata, 1994, s. 304–312. Ferabosco’nun Macaristan’daki faaliyetlerine dair bkz.: Farbaky, P., “Pietro Ferrabosco in Ungheria e nell’imperio Ausburgico”, Arte Lombarda, 139/3 (2003), s. 127–134.46 NÖLA, SA, Ständische Akten A-VII–29 fol. 135–164, A-VII–1 fol. 38–41; ayrıca. Pálffy, A Császárváros Védelmében, s. 203–204. 47 Székely, Z., “A Győri Vár XVI. Századi Reneszánsz Kapui [16. Yüzyıl’da Rönesans Umum Kapıları ve Yanık Kalesi]”, Arrabona: Múzeumi Közlemények, 41/1‒2 (2003), s. 83–118.48 En yeni olarak Holzschuh-Hofer, R.–Beseler, S., “Nobles Grau–Gold. Bauforschung am Schweizertor in der Wiener Hofburg”, Österreichische Zeitschrift für Kunst und Denkmalpflege, 62/4 (2008), s. 643–670. *İleride kısa soluklu Osmanlı vasal beyliği Orta Macar’ın büyük kısmını oluşturacak Habsburg Macaristanı’nın idari bölgelerinden (kaptanlık) biri. – Ç.n.-

Page 38: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

16. Yüzyıl Macaristan ve Hırvatistanı’nda Türk Tehdidine Karşı Müdafaa ve Askeri Haritacılık32

Üç başka kale-şehrin daha inşası, Macaristan ve Hırvatistan’daki hudut müdafaa düzeni için büyük anlam ifade ediyordu: Tisa’nın doğusundaki Szat-már/Sathmar Kalesi, Yukarı Macaristan’da* Habsburg topraklarını – Osmanlı vasalı olan – Erdel Prensliği’ne karşı korumada kritik bir rol oynuyordu. Bu kalenin inşası, 1570’lerde Alman komutan ve askeri uzman Baron Lazarus von Schwendi49 tarafından Felemenk örneğine (Hesdinfert Kalesi) uygun ola-rak başlatılmış ve istihkâm mimarı Baldigara Kardeşlerin (Cesaro, Guilio ve Ottavio) nezaretinde, bizzat onların elinden çıkma planlara göre yürütülmüştü. Coğrafi etmenler (Szatmár’ın Szamos Nehri’nin iki kolunun buluştuğu ağızda yer alması gibi) ve geç ortaçağ döneminden kalma duvar temellerini hesa-ba katmadan kolları sıvamak mümkün değildi50. Szatmár, yine de, kalesinde ciddi bir askeri kuvvet (barış zamanı 700 civarı) konuşlanmış, (aşağı yukarı 35 personelli) büyük bir topçu birliği ve cephaneliğe sahip “modern” bir ka-le-şehir haline getirildi. Bu kalenin yeni hudut müdafaa düzeni içindeki önemi, Szatmár’ın 16. yüzyıldaki komutanlarının hepsinin Mager, Raminger, Teuffen-bach, Nogarol, Hardegg ve Zäckl ailelerinden gelen Alman subaylar olduğu gerçeğinden anlaşılabilir. Buna ilaveten Yukarı Macaristan sınır generalliği çerçevesinde Tisa Nehri ardında bu kalenin etrafına serpiştirilmiş irili ufaklı hisarlardan örülü (Nagykálló, Kisvárda/Kleinwardein, Ecsed) bir koruma alanı oluşturuldu.

Yeni inşa edilmiş olan diğer iki kale-şehir ise, Maden kentleri sınırındaki Uyvar (günümüz Slovakya’sındaki Nové Zámky) ve Hırvat sınırındaki Karls-tadt/Karlovac idi. İkisi de, altı köşeli bir yıldız temeli üzerinde oturtulmuştu. Uyvar Kalesi, 1570’lerde muhtemelen Ottavio Baldigara’nın planları doğrultu-sunda ve Bohemya-Moravya Meclisleri’nin desteğiyle Nitra Nehri’nin sağ kıyı-sına inşa edildi51. Kulpa (Kupa) ve Korona (Korana) nehirlerinin mansabındaki Karlovac’ın inşaatına Giuseppe Vintana’nın tasarımına muvafık olarak 1579 yılında başlandı. Bu kalenin yapımına İç Avusturya Meclisi mali katkıda bulun-du52. 1580’lerin başında Karlovac’ta 800’den fazla nefer bulunuyordu. Uyvar’da

49 Pálffy, G., “Un Penseur Militaire Alsacien Dans la Hongrie au XVIe Siècle: Lazare Baron von Schwendi (1522–1583)”, La Pensée Militaire Hongroise à Travers les Siècles, dir. Hervé Coutau-Bégarie–Ferenc Tóth, Paris: Institut de Stratégie Comparée EPHE IV–Sorbonne–Editions Économica, 2011, s. 41–59.50 Szőcs, P., “Szatmár Kora Újkori Erődje [Erken Modern Dönemde Satmar Kalesi]”, Castrum: A Castrum Bene Egyesület Hírlevele, 3 (2006), s. 81–89; daha yakın tarihli bir çalışma Kovács, K. P., “A Szatmári Vár Alaprajzának Lehetséges Előképei és Hatása a Kárpát-Medence Kora Újkori Várépítészetére [Satmar Kalesi Yatay Kesit Örnekleri ve Erken Modern Karpatlarında Büyük Ölçekle Mimariye Etkileri]”, Stílusok, Művek, Mesterek. Erdély Művészete 1690–1848 Között. Tanulmányok B. Nagy Margit Emlékére [Tarz, Eser ve Usta: Erdel’de Sanat 1690–1848. Margit B. Nagy Hatırasına Yazılar], ed. János Orbán, Marosvásárhely–Kolozsvár: Maros Megyei Múzeum–Erdélyi Múzeum-Egyesület, 2011, s. 41–55.51 Domokos, Baldigara, s. 49–52.52 Kruhek, M., Karlovac. Utvrde, Granice i Ljudi, Karlovac: Matica Hrvatska, 1995; Žmegač, A., “Karlstadt – Karlovac. Zur Frage der Befestigten Idealstadt”, Militärische Bedrohung und Bauliche Reaktion. Festschrift für Volker Schmidtchen, ed. Elmar Brohl, Marburg: Deutsche Gesellschaft für Festungsforschung, 2000, s. 62–70.

Page 39: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Géza PÁLFFY 33

ise 1590’larda neredeyse 1300 asker silah altındaydı53. İki kale de, zamanla sınır generalliği merkezleri haline geldiler: Karlovac – Osmanlı İmparatorlu-ğu’nun 1570’lerde Una Nehri [Sava’nın bir kolu] boyunca yayılmasını takiben – Bihaç’ın, Uyvar da Léva’nın işlevlerini üstlendiler.

O halde mesele, mezkûr kaleler için Macar-Hırvat mıntıkalarıyla Avusturya ve Bohemya topraklarından seferber edilen mali, askeri ve insan gücü kay-naklarının hayali kurulan cinsten kaleleri vücuda getirmeye ne ölçüde yettiğiy-di. Tablo 6’daki verilerin tanıklığına itimat edilirse, 16. ve 17. yüzyıllarda büyük kalelerin bir kaçı yine de Osmanlılar tarafından ele geçirilmişti geçirilmesine, ama bu ancak Osmanlı ordusunun asli kuvvetlerinin tamamının sahaya çıkarıl-masıyla mümkün olmuştu. Bu kalelerin kaybını istihkamat türlerine bağlamak hiç de doğru olmaz; işin hikmeti, daha ziyade kurtarma ordularının ortalarda görülmemesi ve Osmanlı askeri kuvvetinin ezici üstünlüğünde gizlidir. 54

Tablo 6: 16. ve 17. yüzyıllarda büyük Macar serhat kalelerinin kuşatmaları54

Tahkim edilme zamanı

Garnizon kuvveti (Asker sayısı)

Kuşatma süresi (Gün) Sonuç

Eğri 1552 1548- 2000 40 Savunuldu

Zigetvar 1556 1546- 1000 46 Savunuldu

Göle 1566 1552- 2100 44 Düştü

Zigetvar 1566 1546- 2–2500 33 Düştü

Yanık 1594 1537- 5–6000 61 Düştü

Komaran 1594 1535 civarı 1–1500 18 Savunuldu

Eğri 1596 1548- 3–4000 22 Düştü

Kanije 1600 1568- 1–1500 45 Düştü

Uyvar 1663 1570 civarı 3500 41 Düştü

Viyana 1683 (kıyasla) 1530 civarı 11.200 61 Savunuldu

Tahkimat işlemleri başladıktan sonra nadiren en başta arzulanan şekilde tamamlanabiliyordu. Bu durum, Osmanlılara karşı savunma hususunda baskı altındaki kalelerin işlevi açısından menfi bir etkiye sebep oluyordu. Uzun ku-şatma süreleri büyük bir önemi haizdi; zira bu sayede aynı sene içinde Osmanlı kuvvetlerinin başka alanları istila etmesi önlenebiliyordu.

53 1582: Pálffy, G., “A Magyarországi és Délvidéki Végvárrendszer 1576. és 1582. Évi Jegyzékei [1576 ve 1582 Yılları İmparatorluk Meclisi Zabıtlarından Macar ve Hırvat – İsklavon Sınır Kaleleri Dizini (Kaynak edisyon)]”, Hadtörténelmi Közlemények [Askeri Tarih Raporları], 108/1 (1995), s. 165, 174; 1593: KA, AFA, 1607/12/ad 7.54 Magyarország Történeti Kronológiája [Macaristan Kronolojisi], II, 1526–1848, ed. Kálmán Benda, 3. bs., Budapest: Akadémiai, 1989, muhtelif yerlerde ve Tóth, S. L., A Mezőkeresztesi Csata és a Tizenöt Éves Háború [Haçova Muharebesi (1596) ve Uzun Türk Savaşı], Szeged: Belvedere, 2000, muhtelif yerlerde. Ayrıca krş.:, Abrahamowicz, Z. et al., Die Türkenkriege in der Historischen Forschung, Wien: Franz Deuticke, 1983.

Page 40: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

16. Yüzyıl Macaristan ve Hırvatistanı’nda Türk Tehdidine Karşı Müdafaa ve Askeri Haritacılık34

4. Askeri Haritacılık ve Orta Avrupa’daki Askeri Mevcudiyetin Ge-lişmesi

Yukarıda anılan kaleler her ne kadar kendi başlarına önemli olsalar da, Osmanlılara karşı savunmadaki çoklu işlevlerini hudut müdafaa düzeni çer-çevesinde ancak topluca görebiliyorlardı. Bu düzen –Tablo 7’den de anlaşıla-bildiği gibi – daha 1570’lerden itibaren 120’den fazla iyi kötü müstahkem hale getirilmiş mahalden oluşmaktaydı ki, kaleler niteliklerine göre de öyle sınıf-landırılmışlardı. İsmi geçen altı sınır generalliği coğrafi ve stratejik etmenlere bağlı olarak farklılık gösterse de, her bir kale kendine has bir görev kapsamına sahipti.

Tablo 7: 16. yüzyılın ikinci yarısında Macaristan, Hırvatistan ve İsklavonya’daki serhat kaleleri ve muhafız kıtalarının miktarı55

Yıl Macaristan Hırvatistan ve İsklavonya Yekun Macaristan Hırvatistan ve

İsklavonya Yekun

1556 ~30 ~ 50 ~ 80 10.832 3150 13.982

1572 53 75 128 13.862 5999 19.861

1576 51 72 123 17.190 5323 22.513

1582 71 47 118 16.403 4745 21.148

1593 75 96 171 15.446 7247 22.693

800 ila55 1500 personel arası bir kuvvete sahip kale-şehirler, hem savun-manın ağının temel direklerini hem de mahalli harp idaresinin merkezini teşkil ediyorlardı. Bunların ardından 400–600 nefer arası garnizonları olan büyük ka-leler geliyordu (Harita 2: 16. Yüzyılda Yanık Sınırı). Üçüncü sırada ise, 100–300 neferle korunan taş ve ahşap işçiliği karışımı mütevazı palankalar geliyordu. Dahası, çoğunlukla sadece bir düzine kolcu tarafından tutulan karakolların oy-nadığı role de işaret etmeliyiz. Bunların en mühim görevi, daha büyük kaleleri işaret atışı ve işaret ateşi sistemiyle (Hırvat. glasnik) Osmanlı akıncılarının sal-dırılarına karşı alarma geçirmekti56. Yeni kalelerin inşası ile serhat garnizonları da büyüdü (tekrar Tablo 7): 1580’ler ve 1590’larda Macaristan ve Hırvatistan’ın yeni hudut müdafaa düzeni kalelerinde konuşlandırılmış olan 20–22.000 as-ker, 1526 yılında Macar-Hırvat Krallığı’nı güneyde Osmanlılara karşı muhafaza eden 7000 askerin üç katını teşkil ediyordu57.

55 1556: HHStA, Hungarica AA, Fasz. 76, Konv. A, fol. 16–37; 1572: StLA, Militaria, Sonderreihe, Grenzrechnungen, Sch. 886, 1572 ve SOA Třeboň, Archiv Buquoy, Fach 71, Fasz. IV, Nr. 2020; 1576 ve 1582: Pálffy, “A Magyarországi és Délvidéki Végvárrendszer”; 1593: KA, AFA, 1593/11/ad 1 ve 1593/11/1.56 Zahn, J. v., “Kreidfeuer”, Styriaca. Gedrucktes und Ungedrucktes zur Steierm. Geschichte und Culturgeschichte, Graz: Moser, 1894, s. 84–113; Simoniti, Vojaška Organizacija, s. 169–179.57 Kubinyi, “The Battle of Szávaszentdemeter–Nagyolaszi”, bilhassa s. 73–74.

Page 41: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Géza PÁLFFY 35

Harita 2: 16. Yüzyılda Yanık Sınırı (Gemeinsamgegen die Osmanen, kapak içi resmi).

Yatay ve dikey yapılandırılmış olan hudut müdafaa düzeninin inşasında – Macar-Hırvat aristokratları ve Avusturya Meclisi’nin tavsiyelerinin yanı sıra – askeri haritacılık da ehemmiyeti yadsınamaz bir rol oynadı. Viyana Harp Şura-sı, 1560’lardan itibaren Osmanlı İmparatorluğu’na denk düşen sınır bölgesini – Adriyatik Denizi’nden kuzey sınırında Erdel Prensliği’ne kadar – yalnızca on yıllık bir zaman diliminde bir uçtan diğerine mesaha ettirdi58. Buna o zaman-lar serhat bölgelerinde oluşturulup günümüzde Viyana’da (6 parça) ve Karl-sruhe’de (5 parça) muhafaza edilen sınır ziyaret raporları (yani haritalar)59 ile Dresden’de bulunan Macaristan haritaları ile onlarca sınır kalesinin yatay kesit müsveddeleri tanıklık etmektedir60. 1563 sonunda Hırvatistan hududundaki ilk

58 Pálffy, G., Die Anfänge der Militärkartographie in der Habsburgermonarchie. Die Regelmäßige Kartographische Tätigkeit der Burgbaumeisterfamilie Angielini an den Kroatisch-Slawonischen und den Ungarischen Grenzen in den Jahren 1560–1570, Budapest: Ungarisches Nationalarchiv, 2011, bilhassa s. 29–72.59 Şimdiye kadar yayınlanmamış, Balaton Gölü ile Adriyatik arasındaki büyüklü küçüklü kaleleri ve hatta akarsu ve arazi geçitlerini gösteren 1563 tarihli harikulade bir örnek için: StLA, Militaria, Sonderreihe, Bauten; Batthyány, Schuber 928, 1563.60 ÖNB, Handschriftensammlung, Cod. 8609, fol. 2, 3, 4, 5, 6; ÖNB, Kartensammlung, AB 9.C.1; BGLA, Gebundene Karte und Pläne, Hausfideikommiss Bd. XV, fol. 1, 2, 3, 4, 5; SHStA, Karten, Risse, Bilder Schrank XXVI, Fasz. 96, Nr. 11. fol. 1 ve edisyonları: Pálffy, Die Anfänge der

16. YÜZYILDA YANIK SINIRIKraliyet kale ve kale-şehirleriÖzel mülk kale-şehir ve şatolarYanık civarındaki nöbetçi kuleleriDiğer şehir ve kale-şehirlerOsmanlı kale ve kale-şehirleri

Page 42: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

16. Yüzyıl Macaristan ve Hırvatistanı’nda Türk Tehdidine Karşı Müdafaa ve Askeri Haritacılık36

sınır ziyaretinde 40’tan fazla ve İsklavonya serhat bölgesinde 20 civarı kale teftiş edildi: Böylece en mühim kalelerin ölçümleri tamamlanıp yatay kesitleri-nin müsveddeleri çıkarıldı61. Bu çalışmaların ardından CARNIOLA başlığı altın-da Krain topraklarını da gösteren ilk Hırvat-İsklavon sınır generalliği haritası oluşturuldu (Resim 3: Hırvat ve İsklavon hududu haritası). Müteakip yıllarda Drava’nın kuzeyine başka sınır ziyaretleri de yapıldı (Resim 4: Kanije ve Yanık sınırı haritası). Bu kale mesahaları ve askeri haritacılık faaliyetleri Avrupa ça-pında da hususi bir önemi haizdir. Zira bu çalışmalar, 18. yüzyıldaki sistematik askeri ölçümlerin en erken Orta Avrupa öncülerini oluşturmaktadırlar!

Resim 3: Hırvat ve İsklavon hududu haritası (CARNIOLA kısmı) (ÖNB, Handschriftensammlung, Cod. 8609, fol. 2 = Pálffy, Die Anfänge der

Militärkartographie, Karte II).

Harp Şurasının önayak olmasıyla icra edilen sınır ziyaretleri büyük ölçü-de Avusturyalı subaylar ve istihkâm uzmanları (Franz von Poppendorf gibi) tarafından yürütülüyordu. Macar-Hırvat subaylar ise Viyana merkezli Harp Şurasını yerel malumatla bilgilendiriyorlardı. Bahsi geçen haritalar, uzmanlık alanları istihkâm inşası ve harita çizimi olan Milano kökenli Angielini ailesinin kale mimarı üyeleri tarafından hazırlanıyordu. Kast ettiğimiz kişiler iki kardeş, Natale ve Nicolo Angielini ile Natale’nin oğlu Paolo idi62.

Militärkartographie, Karte I–XI ve XIX–XV.61 Loserth, J., Innerösterreich und die Militärischen Maßnahmen gegen die Türken im 16. Jahrhundert. Studien zur Geschichte der Landesdefension und der Reichshilfe, Graz: Styria, 1934, s. 63–64.62 Pálffy, Die Anfänge der Militärkartographie, s. 9–28.

Page 43: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Géza PÁLFFY 37

Resim 4: Kanije ve Yanık sınırı haritası(ÖNB, Handschriftensammlung, Cod. 8609, fol. 3 = Pálffy, Die Anfänge der

Militärkartographie, Karte IV).

Tablo 8’den de anlaşıldığı üzere, 1560’ların sonunda çizilmiş olan hari-talar daha sonra pek çok kez ihya ve tadil edildi. Bunun sebebi, bir yandan Osmanlılar’ın Zigetvar Kalesi ve dağınık serhat bölgesini fethinden (1566), diğer yandan da hudut müdafaa düzeninin daha da modernleştirilmesinden doğan zaruretti. Mühim kalelerin yatay kesitleri ve serhat boyunun münferit haritaları daha sonra ayrı ciltlere kopyalanıyordu ki, bunlar da şu an Viya-na, Karlsruhe ve Dresden’de muhafaza edilmektedir. Bu atlaslar aracılığıyla hükümdar ve Harp Şurasının hizmetine, o anki sınır generallikleri ve her bir kalenin istihkâm derecesi hakkındaki malumat ve izahat tek bir cilt içinde sunulmuş oluyordu63.

63 „Damit aber die greniczen zwischen dem künigreich Unngern unnd dem erbfeindt besser erkhanndt werden müge, unnd zu teglichen gebrauch bequember, so ist die unngerisch mappa in fünf tail in disem buech gethailt worden.” [“Böylece Üngürüs Krallığı’yla ser- düşman beynindeki serhadd daha evla ma’lum ola diyü, isti’mali teshil içün Üngürüs haritası 5 parça üzre bu kitabda tefrik olundu.”] ÖNB, Handschriftensammlung, Cod. 8609, fol. 1, Edition: Pálffy, Die Anfänge der Militärkartographie, s. 77–78, Ek ve Faksimile: ebd. Tafel XXXII.

Page 44: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

16. Yüzyıl Macaristan ve Hırvatistanı’nda Türk Tehdidine Karşı Müdafaa ve Askeri Haritacılık38

Tablo 8: Angielini İstihkâm Mimarları Ailesi’nin Sınır Haritalarının Şeceresi64

(varsayılan) Orijinal Düzeltilmiş Versiyon

Karlsruhe Atlası

Viyana Atlası

Dresden Atlası

Hırvat ve İsklavon

Sınırı

Oluşturulma zamanı 1563. Ekim.-Kasım. 1: 1566–1572,

2: 1574 1573–1575 1574 -

Müellif Natale Natale ve Paolo Nicolò Paolo -

Kanije ve Yanık Sınırı

Oluşturulma zamanı 1569–570 ve 1566 1572 1573–1575 1574 -

Müellif Natale, Yanık Sınırı: Nicolò Natale Nicolò Paolo -

Schüttinsel

Oluşturulma zamanı 1566–1570 1572 [?] 1573–1575 1574 -

Müellif Natale ve/veya Nicolò [?] Natale [?] Nicolò Paolo -

Maden Kentleri

Sınırı

Oluşturulma zamanı 1568 [?] 1572–1573 1573–1575 1574 -

Müellif [?] Natale Nicolò Paolo -

Yukarı Macaristan

Sınırı

Oluşturulma zamanı 1565 [?] 1573–1575 1574 -

Müellif Natale + Nicolò [?] Nicolò Paolo -

Macaristan

Oluşturulma zamanı 1572 öncesi [?] - - - 1572–1575

Müellif Nicolò ve/ veya Natale - - - Nicolò

Angielini’lerin64 çalışmalarından anlıyoruz ki, Macar-Hırvat sınırındaki kale-lerin inşasında pay sahibi olan mimarlar için daha 16. yüzyılda bir çeşit uzman-laşma söz konusuydu: Ottavio Baldigara ya da Pietro Ferabosco örneğinde olduğu gibi, birkaçı öncelikle kalelerin planlanması aşamasında öne çıktı. Di-ğerleri ise, inşaatın icrasını idarede (Hırvat- İsklavon sınırındaki meşhur Do-minico dell’Alio gibi) ya da mesaha müsveddelerinin hazırlanmasında (Giulio Turco gibi) uzmanlaştılar. Yine de çoğunluğun savunma yapılarını tahkim etme usül ve işlemlerine kafa yorduğu aşikârdı. 16. yüzyılda faal olan mimarlar,17. yüzyıl ortasından itibaren hususi olarak bu iş için eğitilmiş ve başlı başına bir meslek koluyla iştigal ettiğinin bilincinde olan askeri mühendis ve haritacıların öncüleriydiler.

Yüzlerce kilometreyi kapsayan yeni hudut müdafaa düzenindeki müstah-kemleştirme ameliyatı özenle örgütleniyordu65: 1550–1570 arasında İtalyan, Felemenk ve Alman istihkâm mimarları (ki çoğunluğu ilk gurup oluşturuyordu) Harp Şurasının hizmetinde bulunuyordu. Bu mimarların faaliyetlerini koordine edebilmek için her sınır generalliğinde bir inşaat müfettişliği kalemi oluşturul-

64 Pálffy, Die Anfänge der Militärkartographie, s. 64–76.65 Bu dönemde Fransa’daki durumu kıyaslayınız: Buisseret, D., Ingénieurs et Fortifications Avant Vauban. L’organisation d’un Service Royal Aux XVIe-XVIIe Siècles, Paris: Éd. du CTHS, 2002.

Page 45: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Géza PÁLFFY 39

du66. 1569’dan itibaren yine Viyana tarafından gönderilen Baş İnşa Komiseri adında hususi bir memur mimarların çalışmalarını kontrol ediyordu67. Baş İnşa Komiserliği makamını dolduranlar öncelikle Avusturya hanesinin irsî toprak-larından gelen soylulardı (Franz von Poppendorf, Salm ve Neuburg kontu Nik-las ve Erasmus Braun). Bu kişiler zaten önceden de Macar ve Hırvat-İsklavon sınırlarında hizmet etmişlerdi. Graz’da teşkil edilen İç Avusturya Harp Şurası, 1578’den itibaren güneydeki iki sınır generalliğine, Hırvat ve İsklavon/Waras-din Generalliklerine bağlı kaleleri teftiş etme görevini üstlendi68.

5. SonuçArz edilen örnekler gösteriyor ki, Osmanlı İmparatorluğu’nun Adriyatik ve

Tuna arasındaki bölgede yayılması, hem askeri haritacılığı hem de Habsburg Monarşisi’nin tüm askeri teşkilatını peşinden sürükleyen özel bir istihkâm ağı-nın doğuşuna sebep oldu. Macar-Hırvat Krallığı’nda askeri teşkilatın dikkate değer bir şekilde yeniden örgütlenmesi, pekâlâ Askeri Devrim nitelemesini hak edecek surette, henüz 16. yüzyılın ikinci yarısında vuku bulmuştu69. 17 ve 18. yüzyıllarda Habsburg askeri idaresinin temel taşları büyük ölçüde daha o zamanlarda, öncelikle de Hırvat-Macar muharebe sahası kapsamında yerleş-tirilmişti: 1556’da Viyana Harp Şurası, Osmanlılara karşı mücadeleyi ve askeri teşkilatlanmayı düzenleyen bağımsız bir hükümet organı olarak teşkil edildi. Habsburg Monarşisi’nin ilk modern kaleleri (Uyvar ve Karlovac) Macaristan ve Hırvatistan’da inşa edildi. Keza Angielini ailesinin icra ettiği ilk sistematik askeri haritacılık ölçümleri de yine Macar ve Hırvat-İsklavon sınırında ger-çekleşti. Buralardaki kaleler, daha doğrusu garnizonlar, 16. yüzyılda gittikçe modernleşen ateşli silahlarla donatıldılar70. Bütün bu adımlar, Habsburgların

66 Koppány, T., “A Magyarországi Végvárak Építési Szervezete a XVI–XVII. Században [16. ve 17. Yüzyıllarda Macar Sınır İstihkâmlarının İnşa Organizasyonu]”, Hagyomány és Korszerűség a XVI–XVII. Században [16. Ve 17. Yüzyıllarda Gelenek ve Modernleşme], ed. Tivadar Petercsák, Eger: Dobó István Vármúzeum, 1997, s. 153–177.67 Franz von Poppendorf’a verilen talimatname, 15 Nisan 1569: KA, HKR KlA, IV. 6. Krş.: Gemeinsam Gegen die Osmanen. Ausbau und Funktion der Grenzfestungen in Ungarn im 16. und 17. Jahrhundert. Katalog der Ausstellung im Österreichischen Staatsarchiv 14. März – 31. Mai 2001, ed. Géza Pálffy, Budapest–Wien: Österreichisches Staatsarchiv–Collegium Hungaricum Wien, 2000, s. 20–21, Nr. IV–9.68 Thiel, V., “Zur Geschichte der innerösterreichischen Kriegsverwaltung im 16. Jahrhunderte”, Zeitschrift des Historischen Vereines für Steiermark, 12 (1914), s. 159–170; Schulze, W., Landesdefension und Staatsbildung. Studien zum Kriegswesen des Innerösterreichischen Territorialstaates (1564–1619), Wien et al.: Böhlau, 1973, s. 73–77.69 Yeni bir çalışma olarak kıyaslayınız: Pálffy, G., “The Habsburg Defense System in Hungary Against the Ottomans in Sixteenth Century: A Catalyst of Military Development in Central Europe”, Warfare in Eastern Europe, 1500–1800, ed. Brian J. Davies, Leiden–Boston: Brill, 2012, s. 35–61.70 Örnek olarak bkz.: Der Grazer Harnisch in der Türkenabwehr, ed. Peter Krenn, Graz: Landeszeughaus am Landesmuseum Johanneum, 1971; Trommeln und Pfeifen, Militärzelte, Anderthalbhänder, Nürnberger Waffen, Waffenhandel und Gewehrerzeugung in der Steiermark, ed. Peter Krenn, Graz: Landeszeughaus am Landesmuseum Johanneum, 1976; Valentinitsch, H., “Nürnberger Waffenhändler und Heereslieferanten in der Steiermark im 16. und 17. Jahrhundert”, Mitteilungen des Vereins für Geschichte der Stadt Nürnberg, 64 (1977), s. 165–182; Valentinitsch, H., “Suhler Waffenhändler in den Habsburgischen Erbländern in der Frühen Neuzeit”, Festschrift

Page 46: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

16. Yüzyıl Macaristan ve Hırvatistanı’nda Türk Tehdidine Karşı Müdafaa ve Askeri Haritacılık40

Orta Avrupa’daki siyasi varlığı karşısında hem askeri hem de iktisadi olarak üstün olan Osmanlı İmparatorluğu’nun genişlemesini ancak kısmi olarak durdurabildi. Yine de, Habsburg Monarşisi ve hükmü altındaki Macar ve Hır-vat Krallığı ile Avusturya mevrus toprakları için bu durum büyük bir başarı ifade ediyordu.

Abstract

Die Türkenabwehr und die Militärkartographie der Habsburgermonarchie in Ungarn und Kroatien-Slawonien im 16. Jh.

The present study makes a survey of the latest research by Hungarian his-torians on the history of the Habsburg Monarchy’s defense against the Turkish invasion and military cartography practices in Hungary and Croatia-Slavonia in the sixteenth century. Therefore, it points out to the process through which the expansion of the Ottoman Empire in the area between the Adriatic and the Dan-ube prompted a particular development of the military entity in the Habsburg domains.

Keywords: The Habsburg Monarchy, Hungary, Croatia – Slavonia, defense against the Turks, military cartography.

KAYNAKÇA

Arşiv Kaynakları

BGLA – Landesarchiv Baden-Württemberg, Generallandesarchiv Karlsruhe

HHStA, Hungarica AA – Österreichisches Staatsarchiv, Wien; Haus-, Hof- und Staatsarchiv, Staatenabteilungen, Ungarische Akten (Hungarica), Allgemeine Akten

HHStA, MEA RTA – Österreichisches Staatsarchiv, Wien; Haus-, Hof- und Staatsarchiv, Reichsarchive, Mainzer Erzkanzleiarchiv, Reichstagsakten

KA, AFA – Österreichisches Staatsarchiv, Wien; Kriegsarchiv, Alte Feldakten

KA, HKR KlA – Österreichisches Staatsarchiv, Wien; Kriegsarchiv, Hofkriegsrätlichen Kanzleiarchiv

MNL OL, E 185 – Magyar Nemzeti Levéltár Országos Levéltára [Macar Milli Arşivi, Macar Devlet Arşivi], Budapest; E 185, Magyar Kamara Archívuma [Macar Dairesi Arşivi], Archivum familiae Nádasdy, Missiles

NÖLA, SA – Niederösterreichisches Landesarchiv, Sankt Pölten; Ständisches Archiv

ÖNB – Österreichische Nationalbibliothek, Wien

Othmar Pickl zum 60. Geburtstag, ed. Herwig Ebner et al., Graz–Wien: Leykam, 1987, s. 683–688; Pálffy, “Kriegswirtschaftliche Beziehungen”.

Page 47: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Géza PÁLFFY 41

SOA Třeboň – Státní oblastní archiv [Mahalli Devlet Arşivi], Třeboň

SHStA – Sächsisches Staatsarchiv, Hauptstaatsarchiv Dresden

StLA, Militaria – Steiermärkisches Landesarchiv Graz; Landschaftliches Archiv, Antiquum XIV., Militaria

Haritalar ve Resimler

Harita 1: 1582 Civarı Macaristan’daki Serhat Kaleleri (Pálffy, “Türkenabwehr, Grenzsoldatentum”, Harita 2, s. 123.

Harita 2: 16. Yüzyılda Yanık Sınırı (Gemeinsam gegen die Osmanen, İç kapak resmi)

Resim 1: 16. Yüzyılın İkinci Yarısında Yanık Kale-Şehri (Georg Hoefnagel, 1597; Yazarın kendi arşivinden)

Resim 2: Kanije Serhat Kalesinin Yatay Kesiti, 1577 (KA Akten des Wiener Hofkriegsrates Exp. 1577 Juli, No. 140, fol. 72–73).

Resim 3: Hırvat ve İsklavon Hududu Haritası (CARNIOLA kısmı) (ÖNB, Handschriftensammlung, Cod. 8609, fol. 2: Pálffy, Die Anfänge der Militärkartographie, Karte II).

Resim 4: Kanije ve Yanık Sınırı Haritası (ÖNB, Handschriftensammlung, Cod. 8609, fol. 3: Pálffy, Die Anfänge der Militärkartographie, Karte IV).

Araştırma Eserleri

ABRAHAMOWICZ, Zygmunt et al., Die Türkenkriege in der Historischen Forschung, Wien: Franz Deuticke, 1983.

ÁGOSTON, Gábor, “’The Most Powerful Empire’: Ottoman Flexibility and Military Might”, Empires and Superpowers. Their Rise and Fall, ed. George Zimmar–David Hicks, Washington: Society for the Preservation of the Greek Heritage, 2005, s. 127–171.

ÁGOSTON, Gábor, “Habsburg and Ottomans: Defense, Military Change and Shifts in Power”, The Turkish Studies Association Bulletin, 22 (1998), s. 126–141.

BARBARICS-HERMANIK, Zsuzsa, “Reale Oder Gemachte Angst? Türkengefahr und Türkenpropaganda im 16. und 17. Jahrhundert”, Türkenangst und Festungsbau. Wirklichkeit und Mythos, hrsg. Harald Heppner–Zsuzsa Barbarics-Hermanik, Frankfurt am Main, 2009, s. 43–75.

BARTA, Gábor, “A Forgotten Theatre of War 1526–1528 (Historical Events Preceding the Ottoman-Hungarian Alliance of 1528)”, Hungarian-Ottoman Military and Diplomatic Relations in the Age of Süleyman the Magnificent, ed. Géza Dávid–Pál Fodor, Budapest: Loránd Eötvös University, Department of Turkish Studies; Hungarian Academy of Sciences, Institute of History, 1994, s. 93–130.

BENDA, Kálmán (ed.), Magyarország Történeti Kronológiája [Macaristan Kronolojisi], II, 1526–1848, 3. bs., Budapest: Akadémiai, 1989.

BÉRENGER, Jean (dir.), La Révolution Militaire en Europe (XVe-XVIIIe siècles), Paris: ISC-Economia, 1998.

Page 48: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

16. Yüzyıl Macaristan ve Hırvatistanı’nda Türk Tehdidine Karşı Müdafaa ve Askeri Haritacılık42

BUISSERET, David, Ingénieurs et Fortifications Avant Vauban. L’organisation d’un Service Royal Aux XVIe-XVIIe Siècles, Paris: Éd. du CTHS, 2002.

DÁVID, Géza, “An Ottoman Military Career on the Hungarian Borders: Kasım Voyvoda, Bey, and Pasha”, Ottomans, Hungarians, and Habsburgs in Central Europe. The Military Confines in the Era of the Ottoman Conquest, ed. Géza Dávid–Pál Fodor, Leiden et al.: Brill, 2000, s. 265–297.

DOMOKOS, György, Ottavio Baldigara. Egy Itáliai Várfundáló Mester Magyarországon [Ottavio Baldigara. Macaristan’da Bir İtalyan İstihkâm Mimarı], Budapest: Balassi Kiadó, 2000.

EGGER, Rainer, “Hofkriegsrat und Kriegsministerium als Zentrale Verwaltungsbehörden der Militärgrenze”, Mitteilungen des Österreichischen Staatsarchivs, 43 (1993), s. 74–93.

ENGEL, Pál, The Realm of St. Stephen. A History of Medieval Hungary, 895–1526, London-New York: I. B. Tauris, 2001.

ERDÉLYI, Gabriella, Bethlenfalvi Thurzó Elek Levelezése (Források a Habsburg-Magyar Kapcsolatok Történetéhez) [Alexius Thurzó von Bethlenfalva’nın Yazışmaları (Habsburg – Macar İlişkileri Tarihine Dair Kaynaklar)], I, 1526–1532, Budapest: Magyar Országos Levéltár et al., 2005.

FARBAKY, Péter, “Pietro Ferrabosco in Ungheria e Nell’imperio Ausburgico”, Arte Lombarda, 139/3 (2003), s. 127–134.

FAROQHI, Suraiya, Geschichte des Osmanischen Reiches, München: Beck, 2000.

FICHTNER, Paula Sutter, “Dynasticism and its Limitations: the Habsburgs and Hungary (1542)”, East European Quarterly, 4 (1971), s. 389–407.

FODOR, Pál, “Ottoman Policy Towards Hungary, 1520–1541”, In Quest of the Golden Apple. Imperial Ideology, Politics, and Military Administration in the Ottoman Empire, Istanbul: Isis, 2000, s. 105–169.

GECSÉNYI, Lajos, “Ungarische Städte im Vorfeld der Türkenabwehr Österreichs. Zur Problematik der ungarischen Städteentwicklung”, Archiv und Forschung. Das Haus-, Hof- und Staatsarchiv in seiner Bedeutung für die Geschichte Österreichs und Europas, hrsg. Elisabeth Springer–Leopold Kammerhofer, Wien–München: Verlag für Geschichte und Politik, 1993, s. 57–77.

HOLZSCHUH-Hofer, RENATE–BESELER, Susanne, “Nobles Grau–Gold. Bauforschung am Schweizertor in der Wiener Hofburg”, Österreichische Zeitschrift für Kunst und Denkmalpflege, 62/4 (2008), s. 643–670.

IMBER, Colin, The Ottoman Empire, 1300–1650. The Structure of Power, Basingtoke–New York: Palgrave MacMillan, 2002.

İNALCIK, Halil, The Ottoman Empire. The Classical Age 1300–1600, 3. bs., London: Widenfeld and Nicolson, 1997.

KÁROLYI, Árpád, A német Birodalom Nagy Hadi Vállalata 1542-ben [Kutsal Roma Germen İmparatorluğu’nun Büyük Askeri Operasyonları, 1542], Budapest: Athenaeum R. Társulat, 1880.

Page 49: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Géza PÁLFFY 43

KASER, Karl, Freier Bauer und Soldat. Die Militarisierung der Agrarischen Gesellschaft an der Kroatisch-Slawonischen Militärgrenze (1535–1881), Wien et al.: Böhlau, 1997.

KELENIK, József, “The Military Revolution in Hungary”, Ottomans, Hungarians, and Habsburgs in Central Europe. The Military Confines in the Era of the Ottoman Conquest, ed. Géza Dávid–Pál Fodor, Leiden et al.: Brill, 2000, s. 117–159.

KENYERES, István, “Die Einkünfte und Reformen der Finanzveraltung Ferdinands I. in Ungarn”, Kaiser Ferdinand I. Ein mitteleuropäischer Herrscher, hrsg. Martina Fuchs–Teréz Oborni–Gábor Ujváry, Münster: Aschendorff, 2005, s. 111–146.

KENYERES, István, “Die Kosten der Türkenbawehr und des Langen Türkenkrieges (1593–1606) im Kontext der ungarischen Finanzen des 16. und 17. Jahrhunderts”, Das “Blut des Staatskörpers”. Forschungen zur Finanzgeschichte der Frühen Neuzeit, hrsg. Peter Rauscher–Andrea Serles–Thomas Winkelbauer, München: Oldenbourg, s. 19–41.

KOPPÁNY, Tibor, “A Magyarországi Végvárak Építési Szervezete a XVI–XVII. Században [16. ve 17. Yüzyıllarda Macar Sınır İstihkâmlarının İnşa Organizasyonu]”, Hagyomány és Korszerűség a XVI–XVII. Században [16. Ve 17. Yüzyıllarda Gelenek ve Modernleşme], ed. Tivadar Petercsák), Eger: Dobó István Vármúzeum, 1997, s. 153–177.

KOSÁRY, Domokos, “Magyarország a XVI–XVII. Századi Nemzetközi Politikában [16‒17. Yüzyıl Uluslararası Siyasetinde Macaristan]”, A Történelem Veszedelmei. Írások Európáról és Magyarországról [Tarihin Tehlikeleri. Avrupa ve Macaristan üzerine Çalışmalar], Budapest: Magvető, 1987, s. 20–62.

KOVÁCS, Klára P., “A Szatmári Vár Alaprajzának Lehetséges Előképei és Hatása a Kárpát-Medence Kora Újkori Várépítészetére [Satmar Kalesi Yatay Kesit Örnekleri ve Erken Modern Karpatlarında Büyük Ölçekle Mimariye Etkileri]”, Stílusok, Művek, Mesterek. Erdély Művészete 1690–1848 Között. Tanulmányok B. Nagy Margit Emlékére [Tarz, Eser ve Usta: Erdel’de Sanat 1690–1848. Margit B. Nagy Hatırasına Yazılar], ed. János Orbán, Marosvásárhely–Kolozsvár: Maros Megyei Múzeum–Erdélyi Múzeum-Egyesület, 2011, s. 41–55.

KRENN, Peter (hrsg.), Der Grazer Harnisch in der Türkenabwehr, Graz: Landeszeughaus am Landesmuseum Johanneum, 1971.

KRENN, Peter (hrsg.), Trommeln und Pfeifen, Militärzelte, Anderthalbhänder, Nürnberger Waffen, Waffenhandel und Gewehrerzeugung in der Steiermark, Graz: Landeszeughaus am Landesmuseum Johanneum, 1976.

KRUHEK, Milan, Karlovac. Utvrde, Granice i Ljudi, Karlovac: Matica Hrvatska, 1995.

KRUHEK, Milan, Krajiške Utvdre i Obrana Hrvatskog Kraljevstva Tijekom 16. Stoljeća, Zagreb: Institut za Suvremenu Povijest, 1995.

KUBINYI, András, “The Battle of Szávaszentdemeter–Nagyolaszi (1523). Ottoman Advance and Hungarian Defence on the Eve of Mohács”, Ottomans, Hungarians, and Habsburgs in Central Europe. The Military Confines in the Era of the Ottoman Conquest, ed. Géza Dávid–Pál Fodor, Leiden et al.: Brill, 2000, s. 71–115.

Page 50: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

16. Yüzyıl Macaristan ve Hırvatistanı’nda Türk Tehdidine Karşı Müdafaa ve Askeri Haritacılık44

KUBINYI, András, König und Volk im Spätmittelalterlichen Ungarn. Städteentwicklung, Alltagsleben und Regierung im Mittelalterlichen Königreich Ungarn, Herne: Tibor Schäfer, 1998.

LAUBACH, Ernst, Ferdinand I. als Kaiser. Politik und Herrscherauffassung des Nachfolgers Karls V, Münster: Aschendorff, 2001.

LIEPOLD, Antonio, Wider den Erbfeind Christlichen Glaubens. Die Rolle des Niederen Adels in den Türkenkriegen des 16. Jahrhunderts, Frankfurt am Main et al.: Peter Lang, 1998.

LOSERTH, Johann, Innerösterreich und die Militärischen Maßnahmen Gegen die Türken im 16. Jahrhundert. Studien zur Geschichte der Landesdefension und der Reichshilfe, Graz: Styria, 1934.

MAGGIOROTTI, Leone Andrea, Gli Architetti Militari. II. Architetti e Architetture Militari. II, Roma: Libr. dello Stato, 1936.

MÁRKUS, Dezső (hrsg.), Corpus Juris Hungarici. 1526–1608. Évi Törvényczikkek [1526’dan 1608’e Kanunlar], Budapest: Franklin-Társulat, 1899.

MAROSI, Endre, “Partecipazione di Architetti Militari Veneziani Alla Costruzione del Sistema delle Fortezze di Confine in Ungheria Tra il 1541 e il 1593”, Rapporti Veneto-Ungheresi All’epoca del Rinascimento, ed. Tibor Klaniczay, Budapest: Akadémiai, 1975, s. 195–215.

PÁLFFY, Géza (hrsg.), Gemeinsam Gegen die Osmanen. Ausbau und Funktion der Grenzfestungen in Ungarn im 16. und 17. Jahrhundert. Katalog der Ausstellung im Österreichischen Staatsarchiv 14. März – 31. Mai 2001, Budapest–Wien: Österreichisches Staatsarchiv–Collegium Hungaricum Wien, 2000.

PÁLFFY, Géza–PANDŽIĆ, Miljenko–TOBLER, Felix, Ausgewählte Dokumente zur Migration der Burgenländischen Kroaten im 16. Jahrhundert / Odabrani Dokumenti o Seobi Gradišćanskih Hrvata u 16. Stoljeću, Eisenstadt / Željezno: Hrvatksi Kulturni i Dokumetarni Centar / Kroatisches Kultur- und Dokumentationszentrum, 1999.

PÁLFFY, Géza, “A Magyarországi és Délvidéki Végvárrendszer 1576. és 1582. Évi Jegyzékei [1576 ve 1582 Yılları İmparatorluk Meclisi Zabıtlarından Macar ve Hırvat – İsklavon Sınır Kaleleri Dizini (Kaynak edisyon)]”, Hadtörténelmi Közlemények, 108/1 (1995), s. 114–185.

PÁLFFY, Géza, “An ‘Old Empire’ on the Periphery of the Old Empire: The Kingdom of Hungary and the Holy Roman Empire in the Sixteenth and Seventeenth Centuries”, The Holy Roman Empire, 1495–1806: A European Perspective, ed. R. J. W. Evans–Peter H. Wilson, Leiden–Boston: Brill, 2012, s. 259–279.

PÁLFFY, Géza, “Der Preis für die Verteidigung der Habsburgermonarchie. Die Kosten der Türkenabwehr in der zweiten Hälfte des 16. Jahrhunderts”, Finanzen und Herrschaft. Zu den materiellen Grundlagen fürstlicher Politik in den habsburgischen Ländern und im Heiligen Römischen Reich im 16. Jahrhundert, hrsg. Friedrich Edelmayer–Maximilian Lanzinner–Peter Rauscher, München–Wien: Oldenbourg, 2003, s. 20–44.

PÁLFFY, Géza, “Die Türkenabwehr in Ungarn im 16. und 17. Jahrhundert – ein Forschungsdesiderat”, Anzeiger der Philosophisch-Historischen Klasse der Österreichischen Akademie der Wissenschaften, 137/1 (2002), s. 99–131.

Page 51: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Géza PÁLFFY 45

PÁLFFY, Géza, “Kriegswirtschaftliche Beziehungen Zwischen der Habsburgermonarchie und der Ungarischen Grenze Gegen die Osmanen in der Zweiten Hälfte des 16. Jahrhunderts. Unter Besonderer Berücksichtigung des Königlichen Zeughauses in Kaschau”, Ungarn-Jahrbuch: Zeitschrift für Interdisziplinäre Hungarologie [München], 27 (2004), s. 17–40.

PÁLFFY, Géza, “The Habsburg Defense System in Hungary Against the Ottomans in Sixteenth Century: A Catalyst of Military Development in Central Europe”, Warfare in Eastern Europe, 1500–1800, ed. Brian J. Davies, Leiden–Boston: Brill, 2012, s. 35–61.

PÁLFFY, Géza, “The Origins and Development of the Border Defence System against the Ottoman Empire in Hungary (Up to the Early Eighteenth Century)”, Ottomans, Hungarians, and Habsburgs in Central Europe. The Military Confines in the Era of the Ottoman Conquest, ed. Géza Dávid–Pál Fodor, Leiden et al.: Brill, 2000, s. 3–69.

PÁLFFY, Géza, “Türkenabwehr, Grenzsoldatentum und die Militarisierung der Gesellschaft in Ungarn in der Frühen Neuzeit”, Historisches Jahrbuch, 123 (2003), s. 111–148.

PÁLFFY, Géza, “Un Penseur Militaire Alsacien Dans la Hongrie au XVIe Siècle: Lazare Baron von Schwendi (1522–1583)”, La Pensée Militaire Hongroise à Travers les Siècles, dir. Hervé Coutau-Bégarie–Ferenc Tóth, Paris: Institut de Stratégie Comparée EPHE IV–Sorbonne–Editions Économica, 2011, s. 41–59.

PÁLFFY, Géza, A Császárváros Védelmében. A Győri Főkapitányság Története 1526–1598 [İmparatorluk Şehrini Savunmak. Yanık Serhaddi Tarihi 1526-1598], Győr: Győr-Moson-Sopron Megye Győri Levéltára, 1999.

PÁLFFY, Géza, Die Anfänge der Militärkartographie in der Habsburgermonarchie. Die Regelmäßige Kartographische Tätigkeit der Burgbaumeisterfamilie Angielini an den Kroatisch-Slawonischen und den Ungarischen Grenzen in den Jahren 1560–1570, Budapest: Ungarisches Nationalarchiv, 2011.

PÁLFFY, Géza, The Kingdom of Hungary and the Habsburg Monarchy in the Sixteenth Century, Boulder et al.: Columbia et al., 2009.

PAPP, Sándor, Die Verleihungs-, Bekräftigungs- und Vertragsurkunden der Osmanen für Ungarn und Siebenbürgen. Eine quellenkritische Untersuchung, Wien: Verlag der Österreichischen Akademie der Wissenschaften, 2003.

PARKER, Geoffrey, The Military Revolution. Military Innovation and the Rise of the West, 1500–1800, 2nd revised ed., Cambridge: Cambridge University Press, 1999.

PERJÉS, Géza, The Fall of the Medieval Kingdom of Hungary: Mohács 1526–Buda 1541, Boulder et al.: Columbia et al., 1989.

PETRITSCH, Ernst Dieter, “Der Habsburgisch-Osmanische Friedensvertrag des Jahres 1547”, Mitteilungen des Instituts für Österreichische Geschichtsforschung, 38 (1985), s. 49–80.

RAUSCHER, Peter, “Kaiser und Reich. Die Reichstürkenhilfen von Ferdinand I. bis Zum Beginn des ‘Langen Türkenkriegs’ (1548–1593)”, Finanzen und Herrschaft. Zu den Materiellen Grundlagen Fürstlicher Politik in den Habsburgischen Ländern und im Heiligen Römischen Reich im 16. Jahrhundert, hrsg. Friedrich Edelmayer–Maximilian Lanzinner–Peter Rauscher, München–Wien: Oldenbourg, 2003, s. 45–83.

Page 52: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

16. Yüzyıl Macaristan ve Hırvatistanı’nda Türk Tehdidine Karşı Müdafaa ve Askeri Haritacılık46

REGELE, Oskar, Der Österreichische Hofkriegsrat 1556–1848, Wien: Österreichisches Staatsarchiv, 1949.

ROBERTS, Michael, “The Military Revolution, 1550–1650”, Essays in Swedish History, London: Weidenfeld and Nicolson, 1967, s. 195–225.

ROGERS, Clifford J. (ed.), The Military Revolution Debate. Readings on the Military Transformation of Early Modern Europe, Boulder et al.: Westview, 1995.

ROTHENBERG, Gunther E[rich], “The Origins of the Austrian Military Frontier in Croatia and the Alleged Treaty of 22 December 1522”, Slavonic and East European Review, 38 (1960), s. 493–498.

SCHULZE, Winfried, Landesdefension und Staatsbildung. Studien zum Kriegswesen des innerösterreichischen Territorialstaates (1564–1619), Wien et al.: Böhlau, 1973.

SIMONITI, Vasko, “Doprinos Kranjske Financiranju Protuturske Obrane u 16. Stoljeću”, Vojna Krajina. Povijesni Pregled – Historiografija – Rasprave, ured. Dragutin Pavličević, Zagreb: Sveučilišna Naklada Liber, 1984, s. 205–213.

SIMONITI, Vasko, Vojaška Organizacija na Slovenskem v 16. Stoletju, Ljubljana: Slovenska Matica, 1991.

SPECKLE, Daniel, Architectura von Vestungen, Straßburg: Bernhart Jobin, 1589.

SZABÓ, János B., “A Mohácsi Csata és a, Hadügyi Forradalom [Mohaç Muharebesi ve Askeri Devrim]”, I–II, Hadtörténelmi Közlemények, 117/2 (2004), s. 443–480; 118/3 (2005), s. 573–632.

SZAKÁLY, Ferenc, “Phases of Turco-Hungarian Warfare before the Battle of Mohács (1365–1526)”, Acta Orientalia Academiae Scientiarum Hungaricae 33 (1979), s. 65–111.

SZAKÁLY, Ferenc, “The Hungarian-Croatian Border Defense System and its Collapse”, From Hunyadi to Rákóczi. War and Society in Late Medieval and Early Modern Hungary, ed. János M. Bak–Béla K. Király, Boulder et al.: Columbia et al., 1982, s. 141–158.

SZÉKELY, Zoltán, “A Győri Vár XVI. Századi Reneszánsz Kapui [16. Yüzyıl’da Rönesans Umum Kapıları ve Yanık Kalesi]”, Arrabona: Múzeumi Közlemények, 41/1-2 (2003), s. 83–118.

SZŐCS, Péter, “Szatmár Kora Újkori Erődje [Erken Modern Dönemde Satmar Kalesi]”, Castrum: A Castrum Bene Egyesület Hírlevele, 3 (2006), s. 81–89.

THALLÓCZY, Lajos–HODINKA, Antal, Codex Diplomaticus Partium Regno Hungariae Adnexarum, Bd. 1., Budapest: Magyar Tudományos Akadémia, 1903.

THIEL, Viktor, “Zur Geschichte der Innerösterreichischen Kriegsverwaltung im 16. Jahrhunderte”, Zeitschrift des Historischen Vereines für Steiermark, 12 (1914), s. 159–170.

TOIFL, Leopold–LEITGEB, Hildegard, Türkeneinfälle in der Steiermark und in Kärnten vom 15. bis zum 17. Jahrhundert, Wien: Österreichischer Bundesverlag, 1991.

TÓTH, Sándor László, A Mezőkeresztesi Csata és a Tizenöt Éves Háború [Haçova Muharebesi (1596) ve Uzun Türk Savaşı], Szeged: Belvedere, 2000.

Page 53: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Géza PÁLFFY 47

VALENTINITSCH, Helfried, “Nürnberger Waffenhändler und Heereslieferanten in der Steiermark im 16. und 17. Jahrhundert”, Mitteilungen des Vereins für Geschichte der Stadt Nürnberg, 64 (1977), s. 165–182.

VALENTINITSCH, Helfried, “Suhler Waffenhändler in den Habsburgischen Erbländern in der Frühen Neuzeit”, Festschrift Othmar Pickl zum 60. Geburtstag, hrsg. Herwig Ebner et al., Graz–Wien: Leykam, 1987, s. 683–688.

VÁNDOR, László, “Kanizsa Története a Honfoglalástól a Város Török Alóli Felszabadulásáig [Macar Fethinden Osmanlı Hâkimiyetinin Sonuna Değin Kanije Tarihi]”, Nagykanizsa. Városi Monográfia [Nagykanizsa. Bir Şehir Monografisi], I, ed. József Béli–Miklós Rózsa–Anna Lendvai Rózsáné, Nagykanizsa: Nagykanizsa Megyei Jogú Város Önkormányzata, 1994, s. 215–424.

VARGA, Szabolcs, “Nádasdy Tamás Horvát–Szlavón Bánsága (1537–1539) [Hırvatistan ve İsklavonya’da Thomas Nádasdy’nin Banlığı (1537–1539)]”, Századok, 144/4 (2010), s. 793–822.

VILFAN, Sergij, “Crown, Estates and the Financing of Defence in Inner Austria, 1500–1630”, Crown, Church and Estates: Central European Politics in the Sixteenth and Seventeenth Centuries, ed. R. J. W. Evans–T. V. Thomas, London: Macmillan, 1991, s. 70–79.

VOJE, Ignacij, Slovenci Pod Pritiskom Turškega Nasilja, Ljubljana: Znanstveni Inštitut Filozofske Fakultete, 1996.

WINKELBAUER, Thomas, Ständefreiheit und Fürstenmacht. Länder und Untertanen des Hauses Habsburg im konfessionellen Zeitalter, 1522–1699, Bd. 1–2., Wien: Ueberreuter, 2003.

ZAHN, Joseph v[on], “Kreidfeuer”, Styriaca. Gedrucktes und Ungedrucktes zur steierm. Geschichte und Culturgeschichte, Graz: Moser, 1894, s. 84–113.

ŽMEGAČ, Andrej, “Karlstadt – Karlovac, Zur Frage der Befestigten Idealstadt”, Militärische Bedrohung und bauliche Reaktion. Festschrift für Volker Schmidtchen, hrsg. Elmar Brohl, Marburg: Deutsche Gesellschaft für Festungsforschung, 2000, s. 62–70.

Page 54: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES
Page 55: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Güney-Doğu Avrupa Araştırmaları DergisiYıl: 2013-2 Sayı: 24 S. 49-67

“UNUTULMUŞ BIRIYIM”* – 17. YÜZYIL ORTASINDA MACAR SÜVARI SUBAYI ILE BUDINLI TÜRK ÇAVUŞUN SERBEST

BIRAKILMA HIKÂYELERI

Hajnalka TÓTH**

Öz

16-17. yüzyıllarda Macar–Osmanlı, daha genel anlamda Habsburg ve Osmanlı İmpara-torluğunun sınır bölgelerinde yaşanan askeri seferlerin yanı sıra barış zamanlarında da süren yağma ve çapullar yüzünden esir düşenlerin serbest kalması için ağır fidyeler ödeme ola-ğanlaşmıştı. Macar tarih yazınında askerlerin esir edilmesi, alım satımı, fidyenin ödemesi, esir değişimi, esaret yaşamları gibi konular günümüzde de rağbet gören konular arasındadır.

Makale, kendine özgü bir geleneğe sahip olan esir değişimi konusuyla ilgilenmektedir. Macar süvari subayı Ferenc Uki, 1659 ilkbaharında, on yıllık mahkumiyetinin ardından 6.000 taller fidye ve Mustafa Çavuş’un azat edilmesi karşılığında Türk esaretinden kurtulmuştu. Fe-renc Uki için ödenen 6.000 taller fidye olarak kesinlikle yüksek bir tutar olarak nitelenebilir; üstelik bunun yanında bir çavuşun da azat edilmesi gerekmiştir. Niçin fidye tutarı bu denli yüksekti? Niçin Mustafa Çavuş’un da azat edilmesi gerekiyordu? Habsburgların İstanbul’daki daimi elçisi Simon Reniger von Reningen iki esirin akıbeti konusunda uzun yıllar süren gö-rüşmelerde bulunmuştu. Bu iki kişinin şahsi serüvenleri hangi sebeple Habsburg ve Osman-lı İmparatorluğu arasındaki diplomatik müzakerelerin en önemli gündemini oluşturur hale gelmişti? Elinizdeki yazı, yukarıda sıralanan sorulara Avusturya ve Macaristan arşivlerindeki dikkatli çalışmalar sonucunda verilen yanıtları ihtiva etmekte ve Ferenc Uki ve Mustafa Ça-vuş’un serbest bırakılma öyküsünü tarihsel açıdan yeniden kurmaya çalışmaktadır.

Anahtar kelimeler: Simon Reniger, Siyavuş Paşa, Kara Murad Paşa, esir değişimi, fid-ye, 17. yüzyıl Macar–Osmanlı sınırları

16-17. yüzyıllarda Macar–Osmanlı, daha genel anlamda Habsburg ve Osmanlı İm-paratorluklarının sınır bölgelerinde yaşanan askeri seferlerin yanı sıra barış zamanla-rında da süren yağma ve çapullar yüzünden esir düşme ve serbest bırakılmak için ağır fidyeler ödeme olağanlaşmıştı. Bu sebeple Türk zindanlarından kurtulan pek çok esirin artlarından bıraktığı hikâyeler, Macar tarihiyle ilgili kaynaklar arasındaki yerlerini almış-lardır. Bunlardan en çok ilgi çekenler, doğal olarak esaret yolculukları İstanbul’a kadar uzanan Hıristiyan esirler olmuştur.1 Bunun yanı sıra Hıristiyanlara esir düşen Müslüman-

1 İlgili konuda yayımlanmış anılardan birkaçı: “Magyarországi György Barát Értekezése a Törökök Szokásairól, Viszonyairól és Gonoszságáról”, Kimondhatatlan Nyomorúság, Két Emlékirat a 15-16- Századi Oszmán Fogságról, ed. Erik Fügedi, Budapest: Európa Könyvkiadó, 1976, s. 5-148; Gyurgyevics, B., “Kis Könyvecske a

* Magyar Nemzeti Levéltár Országos Levéltára [Macar Milli Arşivi, Devlet Arşivi] (MNL OL), P 1314, Batthyány Ailesi Arşivi, Missiles, nr. 50733, Ferenc Uki’nin Kanije Karşısındaki Sınır Bölgesi başkomutanı Kont I. Ádám Batthyány’ye (1610–1659) mektubu, 22 Ekim 1654, Estergon. ** Yrd. Doç. Dr., Szeged Üniversitesi, [email protected]. Bu araştırma Macar Bilimsel Araştırma Fonu tarafından desteklenen (OTKA K 109070) ve Habsburgların İstanbul’daki daimi elçisi Simon Reniger von Reningen’in (1649-1665) raporlarının bilimsel yayımını hazırlamayı hedefleyen proje kapsamında yapıldı. Araştırmam sırasında bilimsel yardımlarını esirgemeyen Zsuzsanna Cziráki ve János Szabados’a çok teşekkür ederim.

Page 56: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

“Unutulmuş Biriyim” – 17. Yüzyıl Ortasında Macar Süvari Subayı ile Budinli Türk Çavuşun Serbest Bırakılma Hikâyeleri50

ların hikâyeleri de yok değildir. Macaristan sınırında Hıristiyanlara esir düşen en tanınmış Osmanlı, Temeşvar doğumlu, on yıldan fazla süren esirliğini ve özgürlüğüne kavuşma serüvenini yazan Osman Ağa’dır.2

Macaristan’da ilk olarak 19–20. yüzyıl dönümünde Sándor Takáts, Macar–Osmanlı sınır boylarında Hıristiyanlara esir düşen Osmanlı askerlerinin kade-riyle ayrıntılı olarak araştırmış ve düşman tarafların esirlere karşı benzer şe-kilde davrandıklarını ve serbest bırakılma koşullarının da yine benzer şekilde olduğu sonucuna varmıştır.3 16. yüzyıl sonlarına doğru hududun hem Macar hem Osmanlı boylarında esir düşme ve değişimi konusunda yazılı olmasa da, zamanla özel bir kurallar sistemi oluştuğu görülmektedir. Bu sistemin işleyi-şini Géza Pálffy, 1997’de yayımlanan „A rabkereskedelem és rabtartás gyakor-lata és szokásai a XVI–XVII. századi török–magyar határ mentén (Az oszmán–magyar végvári szokásjog történetéhez) [XVI–XVII. Yüzyılda Türk–Macar Sınır Boyunda Esir Ticareti, Esir Edilme Biçimleri ve Geleneği (Osmanlı–Macar Sınır Kalelerinin Geleneksel Tarihi)] adlı araştırmasında ayrıntılı olarak ele almıştır.4

Macar ya da Türklerin esir edilmesi, alım satımı, fidyenin ödenmesi, esir değişimi, esaret yaşamları gibi konular Macar tarih yazınında günümüzde de sevilen konular arasındadır. Bunun arka planında konunun ilginçliğinin yanı sıra Macar arşivinde konuyla ilgili zengin malzemenin bulunması yatmaktadır.

Török Rabok és a Török Uralma Alatt Élő Adófizető Keresztények Gyötrelmeiről”, Kimondhatatlan Nyomorúság, Két Emlékirat a 15-16- Századi Oszmán Fogságról, ed. Erik Fügedi, Budapest: Európa Könyvkiadó, 1976, s. 151-202; Rabok, Követek, Kalmárok az Oszmán Birodalomról, ed. Lajos Tardy, Budapest: Gondolat Kiadó, 1977; Wathay Ferenc Énekeskönyve, ed. Lajos Nagy, Budapest: Magyar Helikon, 1976.2 Leben und Abenteuer des Dolmetschers Osman Aġa: Eine Türkische Autobiographie Aus der Zeit der Grossen Kriege Gegen Österreich, hrsg. Richard Franz Kreutel–Otto Spies, Bonn: Selbstverlag des Orientalischen Seminars der Universität, 1954; Der Gefangene der Giauren: Die Abenteuerlichen Schicksale das Dolmetschers ᶜOsman Aġa aus Temeschwar, von Ihm Selbst Erzählt, hrsg. Richard Franz Kreutel–Otto Spies, Wien–Köln: Verlag Styria, 1962; Zwischen Paschas und Generalen: Bericht der Osman Ağa aus Temeschwar Über Die Höhepunkte Seine Wirkens als Diwandolmetscher und Diplomat, hrsg. Richard Franz Kreutel–Friedrich Kornauth, Graz: Verlag Styria, 1966; Die Autobiographie des Dolmetschers ᶜOsmān Aġa Aus Temeschwar, Der Text des Londoner Autographen in Normalisierter Rechtschreibung Herausgegeben von Richard Franz Kreutel, E. J. W. Gibb Memorial Trust, Cambridge, 1980; Viyana Muhasarasından Sonra Avusturyalılara Esir Düşen Osman Ağanın Hatıraları, yay. haz. Mehmet Şevki Yazman, İstanbul: Tanyeri Yayınları, 1961; “Viyana Muhasarasından Sonra Avusturyalılara Esir Düşen Osman Ağanın Hatıraları”, yay. haz. Mehmet Şevki Yazman, Viyana Kapılarından Dönüş ve Osman Ağa’nın Çilesi, yay. haz. Mehmet Şevki Yazman, İstanbul: Ercan Matbaası, 1962; Temeşvarlı Osman Ağa: Gavurların Esiri, çev. Esat Nermi, İstanbul: Milliyet Yayınları, 1971; Tolasa Harun, Kendi Kalemiyle Temeşvarlı Osman Ağa (Bir Osmanlı Türk Sipahisinin Hayatı ve Esirlik Hatıraları), Konya: Selçuk Üniversitesi, 1986; Călători Străini Despre Ţările Române 8, ed. Maria Holban–Maria Matilda Alexandrescu-Dersca Bulgaru–Paul Cernovodeanu, Bucureşti, 1983, s. 67-73; Oszmán aga, A Gyaurok Rabságában. Pasák és generálisok között, dipnot., önsöz Imre Bánkúti, Budapest: Balassi, 1995; Osman Agha de Temechvar: Prisonnier des Infidèles. Un Soldat Ottoman Dans l’Empire des Habsbourg. Récit Traduit de l’Ottoman, Présenté et annoté par Frédéric Hitzel, Arles: Sindbad, 1998.3 Takáts, S., Rajzok a Török Világból, I, Budapest: A Magyar Tudományos Akadémia Kiadása, 1915, s. 160-303; Takáts, S., “Magyar rabok, magyar bilincsek”, Századok, 41 (1907), s. 415-435.4 Pálffy, G., “A Rabkereskedelem és Rabtartás Gyakorlata és Szokásai a XVI–XVII. Századi Török–Magyar Határ Mentén: Az Oszmán–Magyar Végvári Szokásjog Történetéhez”, Fons, 4/1 (1997), s. 5-79.

Page 57: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Hajnalka TÓTH 51

Dönemin soylu ailelerinin arşivlerindeki belgeler araştırmacılar için neredey-se bitmez tükenmez bir hazinedir. Prens Batthyány aile arşivi esir edinme ve değişimi konusunda günümüzde Macaristan’daki en önemli kaynak külliyatı olarak nitelendirilebilir.5 İlona Tarkó, Rabkereskedelem és anyagi kultúra a XVI–XVII. században a Batthyány család levéltára alapján [Batthyány Aile Arşivi Temelinde XVI–XVII. Yüzyılda Esir Ticareti ve Maddi Yönü] adlı doktora tezinde arşivin savaş esirleri, esir ticareti, fidye süreci, esir edinme koşulları, güvence sistemi, fidye miktarı ile ilgili belgelerini çok titiz bir şekilde incelemiştir.6

Ben de bu çalışmada Macar tarih yazınında belli bir geleneği olan esir deği-şimi konusuyla ilgilendim. Pápalı7 süvari subayı8 Ferenc Uki, 1659 ilkbaharında, on yıllık mahkumiyetinin ardından 6.000 taller fidye ve Mustafa Çavuş’un azat edilmesi karşılığında Türk esaretinden kurtulmuştu. Süvari subayının yaklaşık on sene süren tutsaklığı Batthyány’lerin esaretinde inleyen Türk esirlere bakıl-dığında benzersiz olmasa da dikkate değerdir. Bir esir – genellikle fakirler – için fidyenin teslimi on yıldan fazla bile sürebilirdi.9 Ferenc Uki için 6.000 taller fidye ödenmesi kesinlikle yüksek bir tutar olarak nitelendirilebilir; üstelik bunun ya-nında bir çavuşun da azat edilmesi gerekmekteydi. Niçin fidye tutarı bu denli yüksekti ve neden Ferenc Uki’yle birlikte Mustafa Çavuş’un da azat edilmesi gerekiyordu? Bu iki kişinin şahsi serüvenleri hangi sebeple iki imparatorluk arasındaki diplomatik müzakerelerin en önemli gündemini oluşturur hale gel-mişti? Makalemin devamında ulaşabildiğim kaynakları dikkate alarak yukarıda sıraladığım sorulara yanıt verecek ve Ferenc Uki ile Mustafa Çavuş’un serbest bırakılma öyküsünü tarihsel açıdan yeniden kurmaya çalışacağım.

Habsburgların İstanbul’daki daimi elçisi Simon Reniger von Reningen (1649–1665),10 28 Nisan 1654 tarihli raporunda Sadrazam Derviş Mehmed Pa-

5 Yaklaşık 50.000 yazılı belge içeren ve missilis yani mektup olarak adlandırılan malzeme, Prens Batthyány aile arşivinin son derece değerli bir bölümünü oluşturur. İlgili malzeme Macaristan’daki Türk temsilcilerin Batthyány’lere ya da aileye tabi olan başkalarına gönderdiği 1.000 kadar mektup da içerir. Mektuplar genellikle bir Macar katip tarafından Macarca kaleme alınmıştır. Malzemenin yayımı için çalışmalar sürmektedir. 6 Tarkó, I. Rabkereskedelem és Anyagi Kultúra a XVI–XVII. Században a Batthyány Család Levéltára Alapján, (yayımlanmamış doktora tezi, Péter Pázmány Katolik Üniversitesi, Piliscsaba, 2012).7 16-17. yüzyıllarda Macar sınırkale sisteminde yer alan Pápa, Győr Sınır Bölgesi Komutanlığı’nın bir parçasını oluşturuyordu. Győr Sınır Bölgesi’nin organizasyonu hakkında bkz.: Pálffy, G., “A Török Elleni Védelmi Rendszer Szervezetének Története a Kezdetektől a 18. Század Elejéig: Vázlat egy Készülő Nagyobb Összefoglaláshoz”, Történelmi Szemle, 38/2-3 (1996), s. 190-191, 196. Pápa hakkında bkz.: Szakály, F., “Pápa a Török Korban”, Tanulmányok Pápa Város Történetéből: A Kezdetektől 1970-ig, ed. András Kubinyi, Pápa, 1994, s. 77-124; Pálffy, G., “Pápa a Hosszú Török Háborúban”, A Pápai vár Felszabadításának Négyszáz Éves Emlékezete: 1597–1997, ed. István Hermann, Pápa, 1997, s. 4-56.8 Bir süvari subayı Macar Sınır Bölgesi’nde yaklaşık 50-100 atlı askeri komuta ediyordu. 9 Krş.: Tarkó, Rabkereskedelem és Anyagi Kultúra, s. 59, 82, 89, 94.10 Cziráki, Z., “Zur Person und Auswählung des kaiserlichen Residenten in Konstantinopel, Simon Reniger von Renningen (1649–1666)”, Wiener Archivforschungen: Festschrift für den Ungarischen Archivdelegierten István Fazekas, hrsg. Anna Fundárková–Zsuzsanna Cziráki–Orsolya Manhercz–Zsuzsanna Peres–Márta Vajnági, Publikationen der Ungarischen Geschichtsforschung in Wien 10, Wien, 2014, s. 157-164; Cziráki, Z., “Habsburg–Oszmán Diplomácia a 17. Század Közepén: Simon

Page 58: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

“Unutulmuş Biriyim” – 17. Yüzyıl Ortasında Macar Süvari Subayı ile Budinli Türk Çavuşun Serbest Bırakılma Hikâyeleri52

şa’ya (21. 03. 1653–28. 11. 1654)11 yaptığı ziyaretten (17 Nisan) ikametgâhına dönerken Budin Paşası Sarı Kenan’ın (09. 09. 1653–22. 09. 1655)12 casusuna uğrar ve orada Mustafa Çavuş adlı biriyle karşılaşır.13 Çavuş, pek çok esirin kefaleti olarak Macar sınır bölgelerinden İstanbul’a Sultan IV. Mehmed’den (1648–1687) azat edilmesi için yardım dilemek üzere gelmiştir. Reniger, Sad-razam’la daha önce Türklerin elinde bulunan Pápalı esirlerin serbest bırakıl-ması konusunda görüşmüş; Sadrazam da ona çözüm bulacağı konusunda söz vermiştir. Ama casus, Reniger’e Budin Paşası’nın Pápalılarla ilgili mektubunu gösterir: uzun süredir Bâb-ı Âli’den davayla ilgili herhangi bir yanıt gelme-miştir; esirlerin geleceğiyle Osmanlı başkentinde kimsenin ilgilendiğine dair bir haber alınmamıştır. Ayrıca casusa göre, Siyavuş Paşa – eski Budin paşası (29/30. 03. 1648–06. 08. 1650),14 o sıralarda Silistre paşasıdır – esir düşen ve mülkiyeti de hala onda olan Pápalı askerlerin komutanı Ferenc Uki’nin Bu-din’den Estergon’a gönderilmesini talep etmektedir. Serbest bırakılması da ancak 6.000 taller fidye ve altı Türk esir karşılığında olabilecektir. Casus ve Reniger arasında Mustafa Çavuş’un azat edilmesi davasının Türk esaretinde bulunan Pápalı askerlerin, özellikle Ferenc Uki’nin değişimi yoluyla çözülebi-leceği düşüncesi gelişir.15 Ferenc Uki ve Mustafa Çavuş olayının en üst diplo-matik görüşmelerin gündemine gelmesinin nedeni Çavuş’un bizzat İstanbul’da olması ve Reniger’in bunu Pápalı esirlerin kurtarılması yolunda bir vesile ola-rak değerlendirmesi olduğunu söyleyebiliriz. Bu durumda ise yeni bir soruyla karşı karşıya kalırız: Habsburglar için Pápalı esirler niçin bu denli önemlidir?

Reniger’in raporları incelendiğinde Pápalı askerlerin, yani Pápalı esirle-rin davasının yıllar önce Viyana ve İstanbul arasındaki diplomatik temaslarda konu olduğu açık bir şekilde görülecektir. Konuyla ilgili olduğu için Macaristan sınır boylarındaki çatışmalardan dolayı Paşalardan – özellikle dönemin Budin Paşası’ndan – şikayetlerin, hatta Macar serhat askerlerinin neden olduğu za-rarlardan, baskınlardan söz eden şikayet listelerinin düzenli olarak geldiğini de belirtmekte yarar görüyorum. Reniger de, Viyana’ya sınır boyunda hizmet gö-ren Türk çavuşlarının Bâb-ı Âli’ye Pápa, Veszprém, Győr (Yanık) gibi şehirlerin askerlerini şikayet ettiğini sık sık rapor etmek zorunda kalmıştır. Kaynaklarda görülen şikayetlerin sayısının çokluğundan dolayı sınır bölgelerindeki kimi ça-tışmaların, baskınların, vuruşmaların birbirlerinden ayırt edilememesi önemli

Reniger Konstantinápolyi Habsburg Rezidens Kinevezésének Tanúságai (1647-1649)”, Századok, 149/4 (2015), s. 835-871.11 Mehmed İpşirli, “Derviş Mehmed Paşa”, Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA), IX (1994), 193-194.12 Österreichisches Staatsarchiv (ÖStA), Haus-, Hof- und Staatsarchiv (HHStA), Länderabteilungen Türkei I, Karton (Kt.) 126, Konvolut (Konv.) 3, Folio (Fol.) 113r-114v, Simon Reniger’den III. Ferdinand’a, 12 Eylül 1653, İstanbul. Krş.: Gévay, A., A Budai Pasák, Bécs, 1841, s. 41.13 ÖStA, HHStA, Länderabteilungen Türkei I, Kt. 126, Konv. 3, Fol. 113r-114v, Simon Reniger’den III. Ferdinand’a, 28 Nisan 1654, İstanbul.14 Gévay, A Budai Pasák, s. 39-40; Mahmut Ak, “Siyavuş Paşa”, DİA, XXXVII (2009), s. 310-311. Krş.: Reniger’in Budin’e yeni paşa atanmasından söz eden raporu; ÖStA, HHStA, Länderabteilungen Türkei I, Kt. 122, Konv. 2, Fol. 91r, Simon Reniger’den III. Ferdinand’a, 7 Ağustos 1650, İstanbul.15 ÖStA, HHStA, Länderabteilungen Türkei I, Kt. 126, Konv. 3, Fol. 117r-v, Simon Reniger’den III. Ferdinand’a, 28 Nisan 1654, İstanbul.

Page 59: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Hajnalka TÓTH 53

bir sorun oluşturmaktadır. Bunun yanı sıra 1640–1650’li yıllarda Tuna’nın ba-tısındaki serhat savaşçıları, Macar aristokrasisinin en önemli temsilcileri olan Batthyány’ler ve Zrínyi’lerin bayrağı altında düzenli olarak yağmalama yapmış-lardır; Batthyány ve Zrínyi adları dönemin Osmanlı tarihçileri tarafından çok daha genel ve bazen isabetsiz şekilde16, bölgede gerçekleşen her tür askeri olayı onlara atfederek kullanılmıştır. Sınır boylarındaki haberlerin, Habsburg-ların İstanbul temsilciliğine ya da Bâb-ı Âli’nin ilgili memurlarına ulaşana dek birbirine karışması da durumu ziyadesiyle karmaşıklaştırmaktadır.

Yukarıda anılan zorluklara karşın Reniger’in 1650 ve 1654 yılları ara-sında yazdığı raporlarda bir grup Pápalı askeri ayırt etmek mümkündür. Bu askerler – en azından serhat askerleri ve Viyana’nın kanısına göre – hukuk dışı olarak esir düşmüşlerdi ve Budin Paşası’nın onları (büyük bir olasılıkla 1649’da iki imparatorluk arasında barışın yenilenmesiyle aynı zamanda) ser-best bırakmış olması gerekiyordu. Çünkü 1649 Ağustos ayı başında Sadra-zam Kara Murad Paşa ile Johann Rudolf Schmid von Schwarzenhorn17, 1642 yılında yapılan Szőny Anlaşması’nı esas alarak barış koşullarını yirmi yıllığına uzatmışlardı ve Sultan, Habsburg elçisiyle birlikte kendi elçisi Hasan Ağa’yı Viyana’ya göndermişti. Schmid, 5 Ağustos tarihinde İstanbul’dan gönderdiği mektubunda İmparator’dan Kamara Divanı’na (Hofkammer) sınırda onları bir görevlinin beklemesi ve ihtiyaçların karşılanması konusunda talimat verme-sini rica ediyordu.18 Schmid ve Hasan Ağa, 14 Eylül’de Budin’e ulaştılar19 ve oradan Viyana’ya hareket ettiler.20 Elçilere aralarında Pápa Kalesi’nin asker-lerinin de bulunduğu Győr Sınır Bölgesi askerleri eşlik etti.21 Bu esnada, Pá-palı askerler, Reniger’in bildirdiğine göre, dönüş yolunda „Türklere toslamış”; birkaçı öldürülmüş; çoğu ise Türklere esir düşmüştü.22 Pápalılar hakkında Hasan Ağa da kınayıcı açıklama yapıyordu. Ağa’nın 7 Kasım tarihinde Viyana

16 Fodor, P., Magyarország és a Török Hódítás, Budapest: Argumentum Kiadó, 1991, s. 153 ve 50. dipnot; Varga, J. J., “A Túlélés és az Árulás Mezsgyéjén. Batthyány Kristóf és Batthyány Ádám az 1683. Évi Hadjáratban”, Ezredforduló–Századforduló–Hetvenedik Évforduló: Ünnepi Tanulmányok Zimányi Vera Tiszteletére, ed. Zsuzsanna J. Újváry, Piliscsaba: Pázmány Péter Katolikus Egyetem BTK, 2001, s. 503-504; Fekete, L., “Budavár 1684-ik Évi Ostroma”, Hadtörténelmi Közlemények, 39 (1938), s. 211, 27. dipnot. 17 Schmid, 1629-1643 yılları arasında İstanbul’da Habsburg daimi elçiliği vazifesini yürüttü. Konuyla ilgili en son yayım: Meienberger, P., Johann Rudolf Schmid zum Schwarzenhorn als Kaiserlicher Resident in Konstantinopel in den Jahren 1629–1643: Ein Beitrag zur Geschichte der Diplomatischen Beziehungen Zwischen Österreich und der Türkei in der Ersten Hälfte des 17. Jahrhunderts, Bern-Frankfurt: Herbert Lang-Peter Lang, 1973.18 ÖStA, HHStA, Länderabteilungen Türkei I, Kt. 121, Konv. 1, Fol. 219-221, Johann Rudolf Schmid’den III. Ferdinand’a, 5 Ağustos 1649, İstanbul. 19 ÖStA, HHStA, Länderabteilungen Türkei I, Kt. 121, Konv. 1, Fol. 245, 256, Johann Rudolf Schmid’den III. Ferdinand’a, 15 Eylül 1649, Budin. 20 Hasan Ağa, 13 Ekim’de III. Ferdinand’ın huzuruna çıktı. ÖStA, HHStA, Länderabteilungen Türkei I, Kt. 121, Konv. 2, Fol. 4-5.21 ÖStA, HHStA, Länderabteilungen Türkei I, Kt. 127, Konv. 2, Fol. 19r, Simon Reniger’den III. Ferdinand’a, 3 Ocak 1655, İstanbul; ÖStA, HHStA, Länderabteilungen Türkei I, Kt. 127, Konv. 2, Fol. 134r, 17 Mart 1655.22 ÖStA, HHStA Länderabteilungen Türkei I, Kt. 127, Konv.3, Fol. 62v-63r, Simon Reniger’den III. Ferdinand’a, 3 Haziran 1655, İstanbul.

Page 60: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

“Unutulmuş Biriyim” – 17. Yüzyıl Ortasında Macar Süvari Subayı ile Budinli Türk Çavuşun Serbest Bırakılma Hikâyeleri54

Savaş Meclisi (Wiener Hofkriegsrat) Başkanı Kont Heinrich Schlick’le yaptığı görüşme sırasında bu konu da ele alınmış olabilir.23 Ama Eylül 1653’te o da Pápalıların suçlanması konusunda emin değildir.24 Pek çok belirsizliğe karşın söz konusu Pápalı askerlerin, aralarında Ferenc Uki’yle birlikte 1649 yılı Eylül ayının ikinci yarısında Macar–Türk çatısması sonucu esir düştükleri kesindir.25 Macar askerlerin esir düşüşü ise Habsburglara (Viyana sarayının kararına) göre hukuk dışı olarak gerçekleşmiştir.

Mustafa Çavuş da yukardakine benzer şekilde ilginç ve zorlukla açıkla-nabilen koşullarda Hıristiyanlara esir düşmüştür. Onun hikayesi İstanbul’a ulaşmasından sonra, 1654 yılı Nisan ayında Reniger’in raporunda ve Viyana Savaş Meclisi kayıtlarında açığa çıkmaktadır. Mustafa Çavuş’un Macarlara esir düşüşü, daha Kara Murad Paşa’nın Budin’i yönettiği (05. 08. 1650–26. 10. 1653) dönemde26 Kiskomárom Kalesi’nin altında gerçekleşmiştir.27 Kis-komárom kalesi, Macar savunma düzeninin bir parçasını teşkil eden Kanije Karşısındaki Sınır Bölgesi’nde, Türklerin elinde olan Kanije’ye en yakın ve aynı zamanda en güçlü kaleydi.28 Macarca kaynaklarda Türklerin 1650’li yıl-larda neredeyse her yıl, hatta bir yıl içinde pek çok kez Kiskomárom’u al-maya çalıştığı yer almaktadır. Olağanüstü zengin mektup (missilis) malzeme arasında 1651 ve 1652 yıllarında Kiskomárom’a karşı Türklerin yağma çapul hazırlıkları, saldırıları konusunda oldukça çok veri bulabiliyoruz.29 Mesela Macar sınır bölgesinin o dönemdeki komutan vekili László Gersei Pethő’nün 15 Ağustos 1651 yılında gerçekleşen olayla ilgili olarak bunun gerçek bir ku-şatma olduğu yazısı da bu veriler arasındadır.30 Saldırıya 6-7.000 Türk katıl-mış, yedi beyin de hazır bulunduğu kuşatmada orduyu Kanije Paşası’nın biz-

23 Elçi Hasan Ağa’nın şikayetleri: ÖStA, HHStA, Länderabteilungen Türkei I, Kt. 121, Konv. 2, Fol. 14. – Burada Macaristan yolculuğundan sonra 3.000 Győrlü, Pápalı ve Veszprémli yaya ve atlı askerin İstolni Belgrad (Székesfehérvár) altında saldırdığından söz eder.24 ÖStA, HHStA Länderabteilungen Türkei I, Kt. 126, Konv. 2, Fol. 41v-42r, Simon Reniger’den III. Ferdinand’a, 28 Eylül 1653, İstanbul. 25 Ferenc Uki, Ádám Batthyány’ye Aralık 1657’te bizzat yazdığı mektupta sekiz buçuk yıldır esir olduğunu belirtir. Bu, yukarıdaki hesaplamayı şüpheli kılar ama mektubun yazarı da kesin olmayan yaklaşık bir zaman dilimi vermektedir. MNL OL, Batthyány Ailesi Arşivi, P 1314, Missiles, nr. 50735, Ferenc Uki’den I. Ádám Batthyány’ye, 20 Aralık 1657, Estergon. 26 ÖStA, HHStA Länderabteilungen Türkei I, Kt. 122; Konv. 2. Fol. 91, Simon Reniger’den III. Ferdinand’a, 7 Ağustos 1650, İstanbul; ÖStA, HHStA Länderabteilungen Türkei I, Kt.126, Kov. 2, Fol. 41r, 28 Eylül 1653, İstanbul. Krş.: Gévay, A Budai Pasák, s. 40; Abdülkadir Özcan, “Kara Murad Paşa”, DİA, XXIV (2001), 364. 27 ÖStA, HHStA Länderabteilungen Türkei I, Kt. 126, Konv. 3, Fol. 114, Simon Reniger’den III. Ferdinand’a, 28 Nisan 1654, İstanbul.28 Kanije Karşısındaki Sınır Bölgesi hakkında bkz.: Tóth, H., A Kanizsával Szembeni Végvidék Gyöngyösi Nagy Ferenc Levelezése Tükrében (1683–1690), Szeged, 2013, s. 38-46. Kiskomárom kalesi hakkında bkz.: Szvitek, R. J., Kiskomárom Végvár Szerepe a dél-Dunántúli Védelmi Rendszerben (yayımlanmamış doktora tezi, Eötvös Lorand Üniversitesi, Budapest, 2008).29 Dóri, S., “Békebeli csatározások: Végvári harcok Kiskomárom környékén 1651–1652-ben”, Mindennapi Élet a Török Árnyékában: Kora Újkori Társadalom- és Életmódtörténet, ed. Zsuzsanna J. Újváry, Piliscsaba: Pázmány Péter Katolikus Egyetem BTK, 2008, s. 37-42; Szvitek, Kiskomárom Végvár Szerepe, s. 61-63.30 MNL OL, Battyány Ailesi Arşivi, P 1314, Missiles, nr. 36812, László Gersei Pethő’den I. Ádám Batthyány’ye, 15 Ağustos 1651, Kiskomárom.Krş.: Dóri, “Békebeli Csatározások”, s. 39.

Page 61: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Hajnalka TÓTH 55

zat kendisi yönetmiştir.31 Sınır bölgesiyle ilgili Macar kaynaklarında Türklerin başarısızlığı, Macarların büyük kaybı, hatta Kanijeli Hasan Paşa’nın ölümü rapor edilmektedir.32 Saldırı haberi üzerine Kanije Karşısındaki Sınır Bölge-si başkomutanı I. Ádám Batthyány (1610–1659), Hırvat-Sloven banı Miklós Zrínyi (1620–1664) ve Komárom başkomutanı Johann Christoph Puchhaim33 hemen harekete geçmişler ve Kiskomárom altında binlerce asker toplamış-lardır. Türkler bu sırada kalenin kuşatmasını yarıda bırakmış olsalar da, Ma-car sınır ordusu ileri harekatına devam ederek Türklerin elinde olan Segesd’e karşı saldırıya geçmiştir: Bu çerçevede 31 Ağustos’ta şehri yakarak kaleyi topa tutmuşlardır.34

Buna karşın Mustafa Çavuş’un esir düşme tarihini tam olarak tespit ede-mesek de, yukarıda anılan Ağustos 1651 Kiskomárom saldırısında esir düş-müş olma ihtimali yüksektir. Reniger bir sohbetleri esnasında o sırada kaptan-ı derya olan Kara Murad Paşa’ya Kiskomárom kuşatmasını hatırlatınca Paşa, Reniger’in sözünü Batthyány–Puchhaim’in Segesd olayıyla kesmiştir. Reniger ise, aynı yerde Türk saldırısının büyük elçilerin („die großßen botschaftern”) Ma-caristan üzerinden yaptıkları yolculuktan kısa bir zaman sonra olduğunu not ediyordu.35 Burada Hasan Paşa (Hasan Ağa, 1649 yılında yaptığı Viyana yolcu-luğundan sonra Tımışvar paşası oldu) ve Schmid’in 1650–1651 yılında büyükel-çi sıfatıyla yaptıkları yolculuğa gönderme yapılmaktadır. Olayların tam olarak açıklanabilmesi için daha fazla araştırma yapılması gerekmekle birlikte şu ana dek ortaya çıkan veriler dikkate alındığında Mustafa Çavuş’un 1651 yılında Kis-komárom çevresinde süren çatışmalar sırasında esir düştüğü söylenebilir.

Reniger’in düşüncesine göre, Türklerin Kiskomárom’a karşı giriştikleri eylemler barış sürecinde, üstelik tam da iki imparatorluk arasında yeni barış antlaşmasının yapılma ve onaylanma döneminde gerçekleştiği için uzlaşma-lar sırasında büyük sorun olmuştur. İstanbul’daki konuşma esnasında, Kara Murad Paşa’nın barışın korunması amacıyla uyruğundakileri emir vermesi için çavuşu yollamış olduğunu belirtmesi o zamanki Budin paşasının olayın hassa-siyetine duyduğu ilgiyi göstermektedir. Daha sonrakilerde ise Bâb-ı Âli’de hu-zura çıkan Mustafa Çavuş da onun barışın korunması için emir vermek üzere Kiskomárom’a gönderildiğini her fırsatta dile getirerek kendini savunmuştur.

31 MNL OL, Battyány Ailesi Arşivi, P 1314 Missiles, nr. 36814, László Gersei Pethő’den I. Ádám Batthyány’ye, 18 Ağustos 1651, Kiskomárom. Krş.: Dóri, “Békebeli Csatározások”, s. 40.32 “Keglevich Péter Naplója”, yay. Farkas Deák, Magyar Történelmi Tár, 13 (1867), s. 246.33 Viyana Savaş Meclisi Başkanı Kont Johann Christoph Puchhaim 1639’dan 1651’e dek Komárom komutanlığı yaptı. Pálffy, G., “Kerületi és Végvidéki Főkapitányok és Főkapitány-Helyettesek Magyarországon a 16–17. Században”, Történelmi Szemle, 39/2 (1997), s. 284.34 Újváry, Z. J., “Batthyány I. Ádám, a Vitéz Katona”, Batthyány I. Ádám és Köre, ed. Zsuzsanna J. Újváry, Piliscsaba: Pázmány Péter Katolikus Egyetem BTK, 2013, s. 140-141; Martí, T., “Gr. Esterházy László – Egy Fiatal Nyugat-Dunántúli Arisztokrata Katonai Karrierje”, Társadalom- és Életmódtörténeti Kalandozások Térben és Időben, Piliscsaba: ed. Zsuzsanna J. Újváry, Piliscsaba: Pázmány Péter Katolikus Egyetem BTK, 2014, s. 67-69. Krş.: ÖStA, HHStA Länderabteilungen Türkei I, Kt. 124, Konv. 2, Fol. 3, Simon Reniger’den III. Ferdinand’a, 6 Kasım 1651, İstanbul. 35 Türklere sorulursa, sürekli savaşıp duran I. Ádám Batthyány, General Puchheim’i yanıltıp son olarak 6.000 Almanla Segesd altına hareket etmiştir. ÖStA, HHStA Länderabteilungen Türkei I, Kt. 126, Konv. 2, Fol. 88v-89r, Simon Reniger’den III. Ferdinand’a, 10 Aralık 1653, İstanbul.

Page 62: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

“Unutulmuş Biriyim” – 17. Yüzyıl Ortasında Macar Süvari Subayı ile Budinli Türk Çavuşun Serbest Bırakılma Hikâyeleri56

1654 ilkbaharındaki duruma göre Pápalı süvari subayı Ferenc Uki,36 sabık Budin, o sırada Silistre valisi olan Siyavuş Paşa’nın esiridir. Paşa, 6.000 taller fidye ve altı Türk esirin serbest bırakılması karşılığında komutanı azat etme eğilimindedir.37 Uki, esaretinin başlangıcında Budin’deki Csonka Kulesi’nde tutulduktan sonra Mart 1654 başında Estergon’da Mustafa Bey’in nezareti al-tına gönderilmiştir38. Mustafa Çavuş ise o sıralarda Miklós Zrínyi’nin esiridir ve Zrínyi, elinde tuttuğu tutsağı karşılığında 5.000 taller fidye istemektedir.39 Habsburg elçisi Reniger ve Budin Paşası’nın casusu iki esirin bir şekilde birbir-leriyle takas edilebileceğini fark edince çok yönlü görüşmeler başlar.

Reniger 1650’den 1657’e dek Pápalı esirler, daha sonra ise Çavuş konu-sunda Viyana’dan aldığı emirlere uygun olarak görüşmelerde bulunarak sad-razamların desteğini kazanmaya çalışmıştır. Ancak bu sırada Bâb-ı Âli’de art arda on iki sadrazamın değişmesi meselenin çözümünü zorlaştırmıştır. Hatta bu sadrazamlardan Kara Murad (21. 05. 1649–05. 08. 1650, 11. 05–19. 08. 1655), Siyavuş (21. 08–27. 09. 1651, 15. 03–26. 04. 1656), İpşir Mustafa (28. 11. 1654–11. 05. 1655) ve Deli Hüseyin (28. 02. 1656–05. 03. 1656) Paşalar ile Eğri beylerbeyliği yapmış olan Köprülü Mehmed (15. 09. 1656–31. 10. 1661) Paşa daha önce Budin beylerbeyliği görevinde bulunmuşlardır.40 Bu manada bölgeyi ve şartlarını gayet iyi bilmektedirler. İşte daimi elçi, bu ortamda Divan-ı Hümayûn’da esirlerin değişimi konusunda etkili olabilecek kişileri kazanmak için büyük enerji harcamakta ve elinden geleni yapmaktadır. Örneğin Eylül 1653’te reisülküttaba güzel bir saat hediye etmiş41 ve Nisan 1654’te de yine başka bir pişkeşten kaçınmamıştır.42

Görüşmeler sırasında her iki taraf da iki esirin yanı sıra Pápalı askerlerin

36 Ferenc Uki hakkındaki bilgilerimiz fazla değildir. Zalalı soylu bir aileden geldiği, babası János Uki’nin Veszprém İlinde alispán, başka bir deyişle, bey vekili olarak çalıştığı biliniyor. Ferenc Uki, tarihî kaynaklarda ilk kez Papalı bir süvari subayı olarak 1636 yılında görülür. Nagy, I., Magyarország Családai Czimerekkel és Nemzedékrendi Táblákkal, XI, Pest, 1865, s. 396-397; Thury, E., “Adatok a Dunántúli Reform. Egyházkerület Történetéhez I”, Magyar Protestáns Egyháztörténeti Adattár, VIII (1909) s. 27-28; Hermann, I., Egy Házasságtörés a XVII. Század Első Feléből, http://jmvk.compunet.hu/szoveg/kiadvany_new/hermann.htm; Varga, E., Úriszék: XVI–XVII. Századi Perszövegek, (Magyar Országos Levéltár kiadványai, II. Forráskiadványok 5.), Budapest, 1958, s. 560; Veress, D. Cs., Várak a Bakonyban. A Veszprémi, Pápai és Palotai Vár Hadtörténete, Budapest: Zrínyi Katonai Kiadó, 1983, s. 309.37 ÖStA, HHStA Länderabteilungen Türkei I, Kt. 126, Konv. 3, Fol. 117r, Simon Reniger’den III. Ferdinand’a, 28 Nisan 1654, İstanbul. 38 MNL OL, Batthyány Ailesi Arşivi, P 1314 Missiles, nr. 50732, Ferenc Uki’den I. Ádám Batthyány’ye, 16 Haziran 1654, Estergon; ÖStA, HHStA Länderabteilungen Türkei I, Kt. 126, Konv. 3, Fol. 117r, Simon Reniger’den III. Ferdinand’a, 28 Nisan 1654, İstanbul. 39 Simon Reniger III. Ferdinand’a. Konstantinopel, 28 Nisan 1654. ÖStA HHStA Länderabteilungen Türkei I, Kt. 126, Konv. 3, Fol. 117.40 Köprülü Mehmed Paşa’nın Eğri valiliği hakkında bkz.: Hadnagy, S., “Köprülü Mehmed Egri Kormányzósága – Egy Oszmán Államférfi Életrajzának Kérdőjelei”, Keletkutatás, 2010 (İlkbahar), s. 107-113.41 ÖStA, HHStA Länderabteilungen Türkei I, Kt. 126, Konv. 2, Fol. 41r, Simon Reniger’den III. Ferdinand’a, 28 Eylül 1653, İstanbul; ÖStA, HHStA Länderabteilungen Türkei I, Kt. 126, Konv. 2, Fol. 99r, 25 Aralık 1653.42 ÖStA, HHStA Länderabteilungen Türkei I, Kt. 126, Konv. 3, Fol. 113v, Simon Reniger’den III. Ferdinand’a, 28 Nisan 1654, İstanbul.

Page 63: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Hajnalka TÓTH 57

de fidye ödenmeksizin serbest bırakılması olanağının mümkün olduğunu dü-şünür. Reniger, Pápalılar ile Uki’nin suçsuz yere esir alındığını savunmaktadır. Dahası, Osmanlı sultanı, Pápalıların serbest bırakılması hakkında Budin Paşası Murad’a 1651 ve 1652’de fermanlar yollamış;43 ama Paşa bunu yerine getirme-miştir. Reniger, 1653’te hediyeyle gönlünü kazandığı reisülküttabın huzurunda bir elçinin (Hasan Ağa) kabulü için gönderilen askerlerin esir düşmesini, du-yulmamış bir iş olarak niteleyerek hoşnutsuzluğunu belirtmişti.44 Keza Sad-razam Derviş Mehmed Paşa (21. 03. 1653–28. 11. 1654) Budin Paşası’na bu esirlerin serbest bırakılmaları için emir göndermiş45 ve daha sonra da çok yar-dımda bulunmuştur.46 Buna karşın Reniger, Sadrazam İpşir Mustafa Paşa’nın huzurunda da Pápalıların hukuk dışı olarak esir düştüklerini belirtmesine rağmen yardım alamamıştır. Mustafa Paşa, yaşanan hadiseyi, Pápalıların Ha-san Ağa’ya refakat etmekle görevlendirilmiş olmalarının mümkün olduğunu, ama esir edildikleri esnada yağma-çapul seferinde oldukları („in excursione betretten worden”) şeklinde değerlendiriyordu.47 Mayıs 1655’te ikinci kez sad-razam olan ve olaylarda kişisel olarak da ilgisi bulunan Kara Murad Paşa da düşmanca açıklamalarda bulunmuştur: Paşa’ya göre, “Pápalılar ellerinde bay-raklarıyla yağma ve çapul yapmışlardır” („Jene weren mit fliegenden fahnen in excursione betretten worden”).48 Bayrakla ilgili olarak Reniger, onların bir Osmanlı elçisine eşlik için gönderildiğini, başka türlü davranamayacaklarını anımsatmıştır. 1653 yılı sonunda kaptan-ı deryalığa getirilen Murad Paşa’nın Macarlar hakkında kötü düşünceleri vardı: „khein so unbarmherzige, unruhige und barbarische nation habe er [Murad] niemahlen gesehen, alß die Ungarn”.49 Göründüğü gibi Reniger’in Bâb-ı Âli’de işi hiç de kolay olmamıştır.

Öte yandan, Türk makamları da, Mustafa Çavuş’un haksız yere, barışın ko-runması için çaba gösterdiği sırada esir düştüğü konusunda ısrarcıydı. Bizzat Mustafa Çavuş, ısrarla Budin Paşası’nın (Kara Murad) kendisini Türk askerle-rinin barışı tehlikeye düşürmemesi emrini götürmek üzere Kanije Paşası’na ve Kiskomárom altına gönderdiği üzerinde durmaktadır.50 Yukarıda da gördü-

43 ÖStA, HHStA Länderabteilungen Türkei I, Kt. 125, Konv. 1, Fol. 127, Simon Reniger’den III. Ferdinand’a, Şubat 1652, İstanbul; ÖStA, HHStA Länderabteilungen Türkei I, Kt. 125, Konv. 1, Fol. 137r, 11 Mart 1652.44 ÖStA, HHStA Länderabteilungen Türkei I, Kt. 126, Konv. 2, Fol. 41v-42r, Simon Reniger’den III. Ferdinand’a, 28 Eylül 1653, İstanbul..45 ÖStA, HHStA Länderabteilungen Türkei I, Kt. 126, Konv. 2, Fol. 43r, Simon Reniger’den III. Ferdinand’a, 28 Eylül 1653, İstanbul.46 ÖStA, HHStA Länderabteilungen Türkei I, Kt. 126, Konv. 3, Fol. 113v, Simon Reniger’den III. Ferdinand’a, 28 Nisan 1654, İstanbul.47 ÖStA, HHStA Länderabteilungen Türkei I, Kt. 127, Konv. 2, Fol. 19r, Simon Reniger’den III. Ferdinand’a, 3 Ocak 1655, İstanbul; ÖStA, HHStA Länderabteilungen Türkei I, Kt. 127, Konv. 2, Fol. 111r, 6 Mart 1655; ÖStA, HHStA Länderabteilungen Türkei I, Kt. 127, Konv. 2, Fol. 134r, 17 Mart 1655.48 ÖStA, HHStA Länderabteilungen Türkei I, Kt. 127, Konv. 3, Fol. 62v-63r, Simon Reniger’den III. Ferdinand’a, 3 Haziran 1655, İstanbul.49 ÖStA, HHStA Länderabteilungen Türkei I, Kt. 126, Konv. 2, Fol. 89, Simon Reniger’den III. Ferdinand’a, 10 Aralık 1653, İstanbul.50 ÖStA, HHStA Länderabteilungen Türkei I, Kt. 126, Konv. 3, Fol. 114, Simon Reniger’den III. Ferdinand’a, 28 Nisan 1654, İstanbul; ÖStA, HHStA Länderabteilungen Türkei I, Kt. 126, Konv. 4,

Page 64: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

“Unutulmuş Biriyim” – 17. Yüzyıl Ortasında Macar Süvari Subayı ile Budinli Türk Çavuşun Serbest Bırakılma Hikâyeleri58

ğümüz gibi Paşa’nın Çavuş’u savunması tesadüf değildir. Reniger ise, Musta-fa’nın esir düşmesiyle ilgili tartışmalarda Çavuş’un bir Macar serhat kalesinin kuşatması sırasında esir düştüğünü ve suçsuzluğunun şüpheli olduğu konu-sunu vurgulamaya çabalamaktadır.51

Esir değişimi davasında birbiriyle telifi zor, uzak görüşler ve kişisel iliş-kilerin yanı sıra en belirleyici etmen 1654 yılı ilkbahar aylarında fidye mikta-rının belirlenmesi olmuştur. Reniger’in 1654 yazında yazdığı rapordan Pápalı esirlerden beşinin Budin’de olduğu bilinmektedir. Üstelik o tarihte bile esirler üçüncü ya da dördüncü kez el değiştirmişler; yeniçeriler tarafından defalarca alınıp satılmışlardı. Dahası, artık serbest bırakılmalarını talep eden bir emir tek başına yeterli değildi, çünkü böyle bir olay ayaklanmaya bile neden olabilirdi.52 Bu yüzden yukarıdaki ilkesel olasılıklara ek olarak Uki ile Mustafa için fidye ödenmesi sorunuyla da uğraşılması gerekmektedir. Ayrıca eldeki bilgilerden her iki esirin fidye ödemeyi kabul ettiği anlaşılmaktadır. Ferenc Uki’nin, Bu-din’deki Csonka Kulesi’nden, Hıristiyan esirlerin en önemli destekçilerinden biri olan I. Ádám Batthyány’ye 1651–1652 yıllarında yazdığı mektuplarda fidye konusu geçmemekte, yalnızca kötü koşullar ve işkencelerden söz edilmek-tedir.53 Bununla birlikte Mayıs 1654’ten önce kaleme aldığı bir mektubunda fidye bedeli olarak 3.000 taller, bir bey atı, haraç olarak tüfek ve bir Türk esi-rin de değişimi yer almaktadır.54 Uki, zor durumda olduğunu belirterek, değil 3.000, 300 tallerinin bile olmadığını mektubunda dile getirmektedir.55 Tam da bu sırada Batthyány’nin esiri olan Kaposvárlı bir Türk ile değiştirilmesi fikri ortaya çıkmıştır. Hatta daha sonraki yazışmalarda Kont’un hapishanesindeki başka esirlerin de adları geçmeye başlamıştır.56 Estergon’a gidişinden sonra fidye miktarı 5.000’e, daha sonra 6.000 tallere yükselmiştir. Son olarak Siya-vuş Paşa, Ferenc Uki’nin özgürlüğü karşılığında 6.000 taller ve altı Türk esirin serbest bırakılmasında ısrar etmektedir. Mustafa Çavuş, İstanbul yolculuğu sı-rasında Miklós Zrínyi’nin esiridir ve Zrínyi – yukarıda görüldüğü gibi – onun için 5.000 taller fidye istemektedir. Bu verilerden de anlaşıldığı gibi Macar süvari subayı için istenen fidye çok yüksektir. Mustafa Çavuş’un serbest bırakılmasını Uki üzerinden çözmeye çalışırlar; bu, aynı zamanda Çavuş’un en az altı Türk esire eşit değerde olduğunun Uki’nin sahibi tarafından da kabul edilmesi an-lamı taşımaktadır. Reniger, beyhude yere Bâb-ı Âli temsilcileriyle anlaşmaya çalışmaktadır. Şöyle ki, meselenin çözümünde ipler daha çok esir sahipleri-nin elindedir; Viyana ve İstanbul en fazla onlara baskı uygulayabilir. Daimi elçi, esirler için istenen fidyeyi alçak, hatta utandırıcı olarak değerlendirir.57

Fol. 93v, 15 Haziran 1654.51 ÖStA, HHStA Länderabteilungen Türkei I, Kt. 127, Konv. 2, Fol. 134r, Simon Reniger’den III. Ferdinand’a, 17 Mart 1655, İstanbul.52 ÖStA, HHStA Länderabteilungen Türkei I, Kt. 126, Konv. 4, Fol. 93v, Simon Reniger’den III. Ferdinand’a, 15 Haziran 1654, İstanbul.53 MNL OL, Batthyány Ailesi Arşivi, P 1314 Missiles, nr. 50740–50746.54 MNL OL, Batthyány Ailesi Arşivi, P 1314 Missiles, nr. 50739.55 MNL OL, Batthyány Ailesi Arşivi, P 1314 Missiles, nr. 50732.56 MNL OL, Batthyány Ailesi Arşivi, P 1314 Missiles, nr. 50731–50734.57 ÖStA, HHStA Länderabteilungen Türkei I, Kt. 127, Konv. 2, Fol. 114r, Simon Reniger’den III.

Page 65: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Hajnalka TÓTH 59

Ferenc Uki, Siyavuş Paşa’nın esiridir ve Paşa iki esirin değiştirilmesi öneri-sini kesinlikle kabul etmemektedir.58 Bâb-ı Âli’dekiler, Mustafa Çavuş ve Uki’nin değiştirilmesini sözlü olarak kabul etmekle birlikte hiçbiri Siyavuş Paşa’yla kar-şı karşıya gelmek istememekte, bu da Paşa’nın gücünü ve etkisini göstermek-tedir. İstanbul’dakiler Siyavuş Paşa’nın yeniden sadrazam olabileceği ihtimalini göz önünde bulundurduklarından muhtemel bir intikamın kurbanı olmak iste-memektedirler. Diğer taraftan, Viyana ile sürdürülen görüşmelere karşın, Zrínyi de Çavuş için istediği fidyeden vazgeçme taraftarı değildir; onun yerine başka bir esiri vermeyi önermektedir.59 Sonuç olarak 1655 yılı Ekim ayında olay Zrín-yi’nin elinde esir olan Çavuş aradan çıkarılarak çözülmeye çalışılmaktadır.60 1656 Mart ayı başına gelindiğinde Siyavuş Paşa yeniden sadrazam olmuştur. Bu ge-lişme üzerine Reniger, Uki’nin serbest kalmasının yalnızca fidyenin ödenmesiyle mümkün olabileceğine inanmaya başlamıştır.61 Fidye miktarının yüksek belir-lenmesinin ve sonuna dek bu miktarda direnilmesinin arkasında kesinlikle esir değişimine hükümetler düzeyinde yapılan müdahalenin büyük etkisi olmuştur.

Bâb-ı Âli’de 1654–1655 yıllarında yapılan görüşmeler sırasında Mustafa Çavuş’un serbest kalmasını sağlayacak çeşitli seçenekler de ortaya atılır: Kara Murad Paşa ise, Aralık 1654’te Macarlar (Viyana’nın etkisiyle) Çavuş’u serbest bırakmadıkça Viyana’dan gelecek olan ulağın alıkonulmasını önermiştir.62 Aynı şekilde Murad Paşa, Mart 1655’te Çavuş’a János Szilágyi adlı esiri kendi yeri-ne vermesi için hediye eder.63 Esir değişiminin umutsuz bir şekilde ilerlemesi sınır boylarındakileri de Ferenc Uki için yeni çözüm bulma arayışlarına itmiş-tir: Bunlardan birisi 5 Ocak 1656’da Győr Sınır Bölgesi Komutanı Philipp Graf von Mansfeld (1643–1657) ve Kral Naibi Ferenc Wesselényi’nin (1655–1667) Uki’nin Győr’deki bir Türk esiriyle değiştirilmesidir. Viyana Savaş Meclisi, bu öneriyi kabul etmemiştir.64 I. Ádám Batthyány tarafından yapılan başka bir öneriye göre, sözde Budin Paşası’nın kardeşi olan İsmail adlı bir esirin veril-mesiyle mesele çözülmeye çalışılabilirdi.65

Reniger, 29 Nisan 1656 tarihli raporuyla Viyana Sarayı’nı Sadrazam Siya-vuş Paşa’nın ölümü hakkında bilgilendirdiğinde değişim konusu yeni bir hal

Ferdinand’a, 6 Mart 1655, İstanbul.58 ÖStA, HHStA Länderabteilungen Türkei I, Kt. 126, Konv. 4, Fol. 122r, Simon Reniger’den III. Ferdinand’a, 8 Ağustos 1654, İstanbul.59 ÖStA, HHStA Länderabteilungen Türkei I, Kt. 127, Konv. 3, Fol. 118v-119r, Simon Reniger’den III. Ferdinand’a, 29 Temmuz 1655, İstanbul.60 Österreichisches Staatsarchiv Kriegsarchiv (ÖStA KA), Hofkriegsrat Protocollum (HKR Prot.), Registratur Band (Bd.) 312, Fol. 234v-235r (3 Ekim 1655).61 ÖStA, HHStA Länderabteilungen Türkei I, Kt. 128, Konv. 1, Fol. 50r-53r, Simon Reniger’den III. Ferdinand’a, 3 Nisan 1656, İstanbul.62 ÖStA, HHStA Länderabteilungen Türkei I, Kt. 127, Konv. 1, Fol. 138r, Simon Reniger’den III. Ferdinand’a, 12 Aralık 1654, İstanbul. 63 ÖStA, HHStA Länderabteilungen Türkei I, Kt. 127, Konv. 2, Fol. 134v, Simon Reniger’den III. Ferdinand’a, 17 Mart 1655, İstanbul. – Çavuş, esiri Reniger’e geri vermiştir; ama esirin sonraki akıbeti meçhuldür.64 ÖStA, KA, HKR Prot., Registratur Bd. 314, Fol. 4v, 5r (5 Ocak 1656).65 ÖStA, KA, HKR Prot., Expedit Bd. 313, Fol. 291r (Mayıs 1656).

Page 66: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

“Unutulmuş Biriyim” – 17. Yüzyıl Ortasında Macar Süvari Subayı ile Budinli Türk Çavuşun Serbest Bırakılma Hikâyeleri60

almıştı.66 Şöyle ki, Bâb-ı Âli’de Ferenc Uki ve Mustafa Çavuş değişimi yeniden gündeme geldiğinde yeni sadrazam Boynuyaralı Mehmed Paşa (26. 04–15. 09. 1656) davayla ile ilgilenmiş ve olaya olumlu yaklaşmıştı. Çavuşun özgürlüğü-ne kavuşma çabasını desteklediklerini, fakat süvari subayla değişim ile bu-nun mümkün olabileceği hususunda ısrar etmişlerdir.67 Bu ise, ister istemez, Macar–Osmanlı sınır boyunda yeniden Zrínyi ile anlaşma lüzumunun doğduğu anlamına gelmektedir.68 Çünkü Zrínyi değişimden yana olmayıp fidye ödenme-si taraftarıdır;69 hatta bu konuda epeyce ısrarcıdır. Başka bir deyişle, ona ait bir esiri Ferenc Uki’nin değişiminde kullanmak istiyorlarsa Viyana Sarayı’nın onun için 6.000 taller ödemesi gerekmektedir. Diğer yandan 1656 yılı Ağustos ayında Budin Paşası, Ferenc Uki’yi Mustafa Çavuş ve 6.000 tallerin yanı sıra önce beş, sonra dört Türk esir karşılığında serbest bırakmak istemektedir;70 tıpkı vefat eden Siyavuş Paşa gibi. Siyavuş Paşa’nın kahyası , Budin Paşası Fa-zıl’ı (02. 05–20. 11. 1656) etkilemeye ve böylece davayı geciktirmeye çalışır.71 Ayrıca süvari subayı için ödenmesi istenen 6.000 tallerden 2.500’ünün henüz ortalarda olmaması da gecikmeye neden olmaktadır.72

Viyana Savaş Meclisi Miklós Zrínyi’nin isteğini kabul ederek fidye bedeli olan 6.000 talleri göndermeye karar veriri. Bu iş için de Kont Mansfeld’i görev-lendirmiş ve Kasım 1656’da, Kont Mansfeld’e Uki için ödenmek üzere şahsına teslim edilen parayı Zrínyi’ye aktarması için emir göndermiştir.73 Fakat Kont Mansfeld, paranın 1293 tallerlik kısmını Győr Kalesi’nin tahkimi için harcamış-tır. Bu durum ortaya çıktığında her şeyi Kamara Divanı ile yeniden düzenleme-si gerekmektedir.74 Sonuçta girişimi başarıyla sonuçlanır ve 6 Aralık 1656’da Zrínyi’ye Mustafa Çavuş’u Viyana’ya göndermesi konusunda emir gönderilir. Çavuş’u daha sonra Győr Sınır Bölgesi komutanı olacak olan Luigi Gonzaga (1658–1660) teslim alıp Győr’e götürür.75

1657 Ocakında Bâb-ı Âli’de Ferenc Uki’nin Türklerin elinde olmadığı, Zrín-yi’ye götürüldüğü söylentisi yayılır; aynı günlerde yıllardır subayın serbest bı-rakılması davasında Budin Paşalarıyla ilişkide bulunan Mansfeld de yeni bir

66 ÖStA, HHStA Länderabteilungen Türkei I, Kt. 128, Konv. 1, Fol. 96, Simon Reniger’den III. Ferdinand’a, 29 Nisan 1656, İstanbul.67 ÖStA, HHStA Länderabteilungen Türkei I, Kt. 128, Konv. 1, Fol. 104r, Simon Reniger’den III. Ferdinand’a, 15 Mayıs 1656, İstanbul.68 ÖStA, KA, HKR Prot., Registratur Bd. 314, Fol. 237v (14 Haziran 1656); Fol. 243v-244r (14 Haziran 1656); Fol. 246v (14 Haziran 1656).69 ÖStA, KA, HKR Prot., Expedit Bd. 313, Fol. 402v (Temmuz 1656).70 ÖStA, HHStA Länderabteilungen Türkei I, Kt. 128, Konv. 2, Fol. 85, Simon Reniger’den III. Ferdinand’a, 12 Ağustos 1656, İstanbul; ÖStA, KA, HKR Prot., Expedit Bd. 313, Fol. 565v-566r (Ekim 1656).71 ÖStA, HHStA Länderabteilungen Türkei I, Kt. 128, Konv. 1, Fol. 150r, Simon Reniger’den III. Ferdinand’a, 19 Haziran 1656, İstanbul. 72 ÖStA, KA, HKR Prot., Registratur Bd. 314, Fol. 237v (15 Haziran 1656); Fol. 314r (9 A‒ustos 1656).73 ÖstA, KA, HKR Prot., Registratur Bd. 314, Fol. 409r (7 Kasım 1656).74 ÖstA, KA, HKR Prot., Expedit Bd. 313, Fol. 642v-643r (Kasım 1656); Registratur Bd. 314, Fol. 420r (22 Kasım 1656).75 ÖstA, KA, HKR Prot., Registratur Bd. 314, Fol. 437v (6 Aralık 1656); Fol. 452v (29 Aralık 1656).

Page 67: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Hajnalka TÓTH 61

problem çıktığını bildirmiştir ki; Çavuş fidyenin tamamını değil, ancak bir kıs-mını ödeyebilmiştir.76 Bu ise doğal olarak Budin Paşası Gürcü Kenan’la (20. 11. 1656–10. 11. 1658)77 ve de Zrínyi’yle görüşmelerin yeniden başlaması anlamına gelmektedir. Mansfeld, Ocak ayı sonunda Viyana Sarayı’ndan Çavuş’un orada olup olmadığı ile ilgili bilgi istemiştir.78 Sonraki ayların kısa notlarından esirle-rin serbest bırakılmalarıyla ilgili gecikmenin nedenini izlemek zorlaşmaktadır; ama Haziran’da Savaş Meclisi sekreteri Hoffmann’ın davayla ilgili olarak Bu-din’de bulunduğunu okuyoruz.79 Reniger, Temmuz ayında İstanbul’dan Budin Paşası’nın konuyla ilgili yeni bir emir alacağı bilgisi dışında bir şey göndere-mez; ama sonuç olarak sınır bölgelerinde esir değişimini oradakilerle anlaş-madan yapmak mümkün olmamaktadır ve böyle de yapmak gerekmektedir.80

Esir değişiminin yavaşlamasının sebebi, büyük olasılıkla Budin Paşası, sınır bölgesi ve Viyana elçisinin anlaşmaya çalıştığı günlerde, Türk tarafının – yukarıda da gösterildiği gibi – Ferenc Uki’ye karşılık olarak 6.000 taller ve Mustafa Çavuş’un yanı sıra başka esirlerin de bırakılmasını istemesi olmuştu. 1657 Ağustosunda görüşmelerin yeniden başladığını görüyoruz. Bu defa Uy-var başkomutanı Kont Ádám Forgách (1644–1663), Ferenc Uki’ye karşılık esir düşmüş olan Hatvan Beyi’ni teklif etmektedir.81 Bu teklif üzerine Hatvan Be-yi’ne karşılık Türklerin Ferenc Uki’yle beraber üç dört Hıristiyan esiri serbest bırakmaları konusunda görüşmeler yeniden başlar.82 Müzakereye konu olan Hıristiyan esirler arasında tutanaklarda yalnızca Zapary adı geçmektedir.83 Re-niger son gelişmelerin tümü hakkında bilgilendirilir. Ama Budin Paşası, Ferenc Uki’ye karşılık olarak Hatvan Beyi’nin yanı sıra Mustafa Çavuş ve iki Koppány Beyi’nin verilmesini talep etmektedir.84 Gittikçe birbirinden uzaklaşan görüş-lerden dolayı o sıralarda Győr’de bulunan Mustafa Çavuş da davasını hızlan-dırmak için girişimlerde bulunur.85 Viyana Savaş Meclisi sonunda 1657 Aralık ayında müzakereleri durdurma kararı almıştır; çünkü Viyana, Ferenc Uki’nin serbest kalması karşılığında yalnız ve yalnız Mustafa Çavuş’un bırakılabilece-ğinde ısrar etmektedir.86 Üstelik Musafa Çavuş için Zrínyi’ye 6.000 taller de ödenmiştir.

76 ÖstA, HHStA Länderabteilungen Türkei I, Kt. 128, Konv. 3, Fol. 5r, Simon Reniger’den III. Ferdinand’a, 2 Ocak 1657, İstanbul. 77 Gévay, A Budai Pasák, s. 41-42.78 ÖstA, KA, HKR Prot., Expedit Bd. 316, Fol. 75v (Şubat 1657). – Zrínyi, Şubat ayında Viyana Savaş Meclisi’ne Mustafa’nın fidyesini aldığını yazmıştı. ÖstA, KA, HKR Prot., Expedit Bd. 316, Fol. 91r (Şubat 1657).79 ÖstA, KA, HKR Prot., Registratur Bd. 317, Fol. 238r (16 Haziran 1657).80 ÖstA, HHStA Länderabteilungen Türkei I, Kt. 128, Konv. 4, Fol. 1r, Simon Reniger’den III. Ferdinand’a, 11 Temmuz 1657, İstanbul.Krş.: ÖstA, HHStA Länderabteilungen Türkei I, Kt. 128, Konv. 4, Fol. 14r, 15 Ağustos 1657. 81 ÖstA, KA, HKR Prot., Expedit Bd. 316, Fol. 473v (Ağustos 1657).82 ÖstA, KA, HKR Prot., Expedit Bd. 316, Fol. 495r (Ağustos 1657).83 ÖstA, KA, HKR Prot., Expedit Bd. 316, Fol. 556v (Eylül 1657).84 ÖstA, KA, HKR Prot., Expedit Bd. 316, Fol. 608v (Ekim 1657).85 Győr komutan yardımcısı János Esterházy, Viyana Savaş Meclisi’ne konu hakkında bilgi vermişti. ÖstA, KA, HKR Prot., Expedit Bd. 316, Fol. 660r (Kasım 1657).86 ÖstA, KA, HKR Prot., Expedit Bd. 316, Fol. 735r (Aralık 1657).

Page 68: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

“Unutulmuş Biriyim” – 17. Yüzyıl Ortasında Macar Süvari Subayı ile Budinli Türk Çavuşun Serbest Bırakılma Hikâyeleri62

İç ve dış politikayla ilgili olaylar, iki esirin azadı sorununun 1658 yılında geri plana itilmesine neden olur. Reniger’in raporlarının odağında Osmanlı ordusu-nun o yılki seferlere hazırlanışı vardır. Bu sırada Savaş Meclisi’nin tutanakların-da da esir değişiminin başarısızlıkla sonuçlandığına gönderme yapan yalnızca bir iki nota rastlanmaktadır: Kayıtlarda Mustafa Çavuş’u Viyana’ya geri getirt-me düşüncesi hâkimdir;87 Zrínyi’nin ise 6.000 talleri iade etmesinin en doğrusu olacağına inanılmaktadır.88 Kesin bir saptama yapmak zor olsa da, arkada-şı Pápalı süvari subayı György Vajda’nın („Georg Weida”) mektubu sayesinde 1659 bahar aylarında Ferenc Uki’nin değişimiyle ilgili yeni adımlar atıldığı gö-rülmektedir. Bu defa Vajda, Savaş Meclisi’ne, 6.000 taller hazır olduğuna göre, Győr Sınır Bölgesi Komutanı Liugi Gonzaga’ya, bir kişiyi Mustafa Çavuş ve pa-rayla birlikte Budin’e göndermesi hususunda talimat yollanmasını önermiştir. Estergon sancakbeyi Mustafa Bey’e güvenmedikleri için Gonzaga’nın adamı Uki’nin esir tutulduğu Estergon’a değil, Budin’e gidecektir. Esir tesliminden sorumlu kişi, daha sonra dönüş yolunda Uki’yi alıp kendisiyle getirecektir. Ha-lihazırda toplanan meblağ, Macar para cinsinden olduğu için Vajda, paranın kesinlikle Türk parasına çevrilmesinin önemli olduğuna dikkat çekmektedir.89 Nihayetinde esir değişimi bu talepler dikkate alınarak gerçekleşmiştir. Pápalı süvari subayı Ferenc Uki, 1659 yılı Mayıs ayında Viyana’ya yazdığı mektupta fidye olarak onun ücretinden ne kadar ödendiğini ve ne kadar parası kaldığını sormaktadır.90 Başkomutan Gonzaga’nın hem yeni Budin Kaymakamı’na Mus-tafa Çavuş’un serbest bırakılma işleminin tamamlandığını yazması, hem de Savaş Meclisi’ne Ferenc Uki için tahsis edilen kumaşla mektuplar yollaması iki esirin yıllarca süren esaretlerinin bittiğini göstermektedir.

Pápalı süvari subayıyla Osmanlı çavuşun esaretten kurtarılması konusu İs-tanbul ve Viyana arasındaki diplomatik müzakerelerin gündemine bir rastlantı sonucu girmiş olsa da, yıllarca süren davayı yakından incelemek 17. yüzyılın ortasında askerlerin yazgısının öngörülemeyen pek çok etmene bağlı oldu-ğunu göstermektedir. Ferenc Uki ve Mustafa Çavuş’un azat edilmesinde ve pazarlıkların yürütülmesinde Viyana ve İstanbul’daki yetkililerin sorunu ne-redeyse bir güç gösterisine dönüştürdükleri görülmektedir. Mevcut veriler dikkate alındığında, Pápalı esirin serbest bırakılması konusunda Budin’e pek çok kez emir gitse de, hangi tarafın daha haklı olduğunu belirlemek zordur. Esirlerin kendi özgürlükleri hakkında yapabileceği fazlaca şey yoktur; çünkü esir sahipleri fidyeden vazgeçme taraftarı değillerdir. Ama başka bir neden de Ferenc Uki ve Pápalılar olabilir; çünkü Siyavuş Paşa, Budin valiliği zamanında kendisine çok sorun çıkardıkları için Macar serhat savaşçılarından hiç hoşlan-mazdı. 1640-1650’li yıllarda yeniden hareketlenen sınır bölgelerindeki çarpış-malar, hem Macar hem de Türk tarafının birbirine karşı daha anlayışlı olma-larına engel oluşturmuştu. Osmanlı Sarayı’ndaki güç ilişkileri ile yönetimdeki

87 ÖstA, KA, HKR Prot., Registratur Bd. 319, Fol. 67r (31 Mart 1658).88 ÖstA, KA, HKR Prot., Registratur Bd. 319, Fol. 139v (17 Haziran 1658).89 ÖstA, KA, HKR Prot., Expedit Bd. 320/1, Fol. 92v-93v (7 Mart 1659). 90 ÖstA, KA, HKR Prot., Expedit Bd. 320/1, Fol. 196v (Mayıs 1659); Registratur Bd. 320/2, Fol. 116v (28 Mayıs 1659).

Page 69: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Hajnalka TÓTH 63

belirsizlik, gelişmeleri adım adım izleyerek oluşturduğumuz bu azat olayında, sultanın ya da sadrazamın emrinin yerine getirilmediği, Silistreli bir paşanın intikamından korkulduğu ya da kaptan-ı deryanın sesinin daha yüksek çıktığı anlarda tüm çıplaklığıyla gözler önüne serilmektedir. Ferenc Uki ve Mustafa Çavuş’un serbest bırakılması davasının, üstelik savaş koşullarının sürdüğü bir dönemde – Kandiye Savaşı (1645-1669) ve Erdel’deki iç isyanlar ‒ bu denli çok insanın uğraştırması dikkate değer bir olay olarak karşımıza çıkmaktadır. Ay-rıca bu olaya fidye ödenmesiyle ilgili işlemlerin uzun sürmesinin dışında Ma-car–Osmanlı sınır bölgesinde bir esirin azat edilmesi için ne kadar çok etkenin bir arada bulunması gerektiğini göstermektedir.

Page 70: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

“Unutulmuş Biriyim” – 17. Yüzyıl Ortasında Macar Süvari Subayı ile Budinli Türk Çavuşun Serbest Bırakılma Hikâyeleri64

Abstract

“Forgotten in the Dark” - Mutual Release of a Hungarian Captain and a Turkish Çavuş from Buda in the Mid-Seventeenth Century

It was a common practice along the 16-17th century Ottoman-Hungarian, i.e Ottoman-Habsburg borderlands to pay huge sums of ransom for those who fell in captivity both at times of war or during occasional raids for booty. In Hun-garian historiography, the capturing of soldiers, slave trade, ransom payment, exchange of prisoners, and the life of prisoners under slavery receive a good amount of scholarly attention.

This paper deals with the topic of exchange of prisoners along the Otto-man-Habsburg frontiers in the 17th century. In the spring of 1659, Ferenc Uki, a Hungarian cavalry captain was freed after an imprisonment of ten years in exchange for 6000 tallers and the freedom of one Mustafa Çavuş. The ransom of Ferenc Uki, i.e. a sum of 6000 tallers, was undoubtedly a great amount of money; and yet it was not enough and a çavuş had to be released. Why was the amount of ransom asked for Ferenc Uki so high? Why did the Habsburg authorities release Mustafa Çavuş in return? Simon Reniger von Reningen, the Habsburg resident to Constantinople, held many diplomatic talks for years re-garding the fate of the two prisoners. What was the reason that turned the per-sonal misery of these two prisoners a matter of diplomatic importance between the Habsburg and Ottoman empires? This paper aims to deliver answers to the questions posed above and to reconstruct the historical events occurred in the course of the liberation of Ferenc Uki and Mustafa Çavuş.

Keywords: Simon Reniger, Siyavuş Paşa, Kara Murad Paşa, prisoner ex-change, ransom, 17th century Ottoman-Hungarian borders

KAYNAKÇA

Arşiv Kaynakları

ÖStA, HHStA, Turcica – Österreichisches Staatsarchiv, Haus-, Hof- und Staatsarchiv, Länderabteilungen Türkei I

ÖStA KA, HKR Prot. – Österreichisches Staatsarchiv Kriegsarchiv, Hofkriegsrat Protocollum

MNL OL – Magyar Nemzeti Levéltár Országos Levéltára [Macar Milli Arşivi, Macar Devlet Arşivi], P 1314, Batthyány Ailesi Arşivi

Araştırma Eserleri

BÁNKÚTI, Imre (dipnot, önsöz), Oszmán Aga, A Gyaurok Rabságában. Pasák és Generálisok Között, Budapest: Balassi, 1995.

CZIRÁKI, Zsuzsanna, “Habsburg–Oszmán Diplomácia a 17. Század Közepén: Simon Reniger Konstantinápolyi Habsburg Rezidens Kinevezésének Tanúságai (1647-1649)”, Századok, 149/4 (2015), s. 835-871.

Page 71: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Hajnalka TÓTH 65

CZIRÁKI, Zsuzsanna, “Zur Person und Auswählung des Kaiserlichen Residenten in Konstantinopel, Simon Reniger von Renningen (1649–1666)”, Wiener Archivforschungen: Festschrift für den Ungarischen Archivdelegierten István Fazekas, hrsg. Anna Fundárková–Zsuzsanna Cziráki–Orsolya Manhercz–Zsuzsanna Peres–Márta Vajnági, Publikationen der Ungarischen Geschichtsforschung in Wien 10, Wien, 2014, s. 157-164.

DEÁK, Farkas (yay.), “Keglevich Péter Naplója”, Magyar Történelmi Tár, 13 (1867), s. 238-249.

DÓRI, Szilvia, “Békebeli Csatározások: Végvári Harcok Kiskomárom Környékén 1651–1652-ben”, Mindennapi Élet a Török Árnyékában: Kora Újkori Társadalom- és Életmódtörténet, ed. Zsuzsanna J. Újváry, Piliscsaba: Pázmány Péter Katolikus Egyetem BTK, 2008, s. 35-42.

FEKETE, Lajos, “Budavár 1684-ik Évi Ostroma”, Hadtörténelmi Közlemények, 39 (1938), s. 77-104, 205-228.

FODOR, Pál, Magyarország és a Török Hódítás, Budapest: Argumentum Kiadó, 1991.

FÜGEDI, Erik (ed.), “Magyarországi György Barát Értekezése a Törökök Szokásairól, Viszonyairól és Gonoszságáról”, Kimondhatatlan Nyomorúság, Két Emlékirat a 15-16- Századi Oszmán Fogságról, Budapest: Európa Könyvkiadó, 1976, s. 5-148.

GÉVAY, Antal, A Budai Pasák, Bécs, 1841.

GYURGYEVICS, Bertalan, “Kis Könyvecske a Török Rabok és a Török Uralma Alatt Élő Adófizető Keresztények Gyötrelmeiről”, Kimondhatatlan Nyomorúság, Két Emlékirat a 15-16- Századi Oszmán Fogságról, ed. Erik Fügedi, Budapest: Európa Könyvkiadó, 1976, s. 151-202.

HADNAGY, Szabolcs, “Köprülü Mehmed Egri Kormányzósága – Egy Oszmán Államférfi Életrajzának Kérdőjelei”, Keletkutatás, 2010 (İlkbahar), s. 107-113.

HERMANN, István, Egy Házasságtörés a XVII. Század Első Feléből, http://jmvk.compunet.hu/szoveg/kiadvany_new/hermann.htm

HITZEL, Frédéric (Présenté et Annoté par), Osman Agha de Temechvar: Prisonnier des Infidèles. Un Soldat Ottoman Dans l’Empire des Habsbourg. Récit Traduit de L’ottoman, Arles: Sindbad, 1998.

HOLBAN, Maria–ALEXANDRESCU, Dersca- BULGARU, Maria Matilda–CERNOVODEANU, Paul (ed.), Călători Străini Despre Ţările Române 8, Bucureşti, 1983.

İPŞIRLI, Mehmed, “Derviş Mehmed Paşa”, Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA), IX (1994), 193-194.

KREUTEL, Richard Franz (hrsg.), Die Autobiographie des Dolmetschers ᶜOsmān Aġa aus Temeschwar, Der Text des Londoner Autographen in Normalisierter Rechtschreibung, E. J. W. Gibb Memorial Trust, Cambridge, 1980.

KREUTEL, Richard Franz–KORNAUTH, Friedrich (hrsg.), Zwischen Paschas und Generalen: Bericht der Osman Ağa aus Temeschwar über die Höhepunkte seine Wirkens als Diwandolmetscher und Diplomat, Graz: Verlag Styria, 1966.

Page 72: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

“Unutulmuş Biriyim” – 17. Yüzyıl Ortasında Macar Süvari Subayı ile Budinli Türk Çavuşun Serbest Bırakılma Hikâyeleri66

KREUTEL, Richard Franz–SPIES, Otto (hrsg.), Der Gefangene der Giauren: die Abenteuerlichen Schicksale das Dolmetschers ᶜOsman Aġa aus Temeschwar, von ihm Selbst Erzählt,s Wien–Köln: Verlag Styria, 1962.

KREUTEL, Richard Franz–SPIES, Otto (hrsg.), Leben und Abenteuer des Dolmetschers Osman Aġa: Eine Türkische Autobiographie aus der Zeit der Grossen Kriege Gegen Österreich, Bonn: Selbstverlag des Orientalischen Seminars der Universität, 1954.

MARTÍ, Tibor, “Gr. Esterházy László – Egy Fiatal Nyugat-Dunántúli Arisztokrata Katonai Karrierje”, Társadalom- és Életmódtörténeti Kalandozások Térben és Időben, Piliscsaba: ed. Zsuzsanna J. Újváry, Piliscsaba: Pázmány Péter Katolikus Egyetem BTK, 2014, s. 67-77.

MEIENBERGER, Peter, Johann Rudolf Schmid zum Schwarzenhorn als Kaiserlicher Resident in Konstantinopel in den Jahren 1629–1643: Ein Beitrag zur Geschichte der Diplomatischen Beziehungen Zwischen Österreich und der Türkei in der Ersten Hälfte des 17. Jahrhunderts, Bern-Frankfurt: Herbert Lang-Peter Lang, 1973.

MERMI, Esat (çev.), Temeşvarlı Osman Ağa: Gavurların Esiri, İstanbul: Milliyet Yayınları, 1971.

NAGY, Iván, Magyarország Családai Czimerekkel és Nemzedékrendi Táblákkal, XI, Pest, 1865.

NAGY, Lajos (ed.), Wathay Ferenc Énekeskönyve, Budapest: Magyar Helikon, 1976.

ÖZCAN, Abdülkadir, “Kara Murad Paşa”, DİA, XXIV (2001), 363-365.

PÁLFFY, Géza, “A Rabkereskedelem és Rabtartás Gyakorlata és Szokásai a XVI–XVII. Századi Török–Magyar Határ Mentén: Az Oszmán–Magyar Végvári Szokásjog Történetéhez”, Fons, 4/1 (1997), s. 5-79.

PÁLFFY, Géza, “A Török Elleni Védelmi Rendszer Szervezetének Története a Kezdetektől a 18. Század Elejéig: Vázlat Egy Készülő Nagyobb Összefoglaláshoz”, Történelmi Szemle, 38/2-3 (1996), s. 163-217.

PÁLFFY, Géza, “Kerületi és Végvidéki Főkapitányok és Főkapitány-Helyettesek Magyarországon a 16–17. Században”, Történelmi Szemle, 39/2 (1997), s. 257-288.

PÁLFFY, Géza, “Pápa a Hosszú Török Háborúban”, A Pápai Vár Felszabadításának Négyszáz Éves Emlékezete: 1597–1997, ed. István Hermann, Pápa, 1997, s. 4-56.

SZAKÁLY, Ferenc, “Pápa a Török Korban”, Tanulmányok Pápa Város Történetéből: A Kezdetektől 1970-ig, ed. András Kubinyi, Pápa, 1994, s. 77-124.

SZVITEK, Róbert József, Kiskomárom Végvár Szerepe a dél-Dunántúli Védelmi Rendszerben (Yayımlanmamış doktora tezi, Eötvös Lorand Üniversitesi, Budapest, 2008).

TAKÁTS, Sándor, “Magyar Rabok, Magyar Bilincsek”, Századok, 41 (1907), s. 415-435.

TAKÁTS, Sándor, Rajzok a Török Világból, I, Budapest: A Magyar Tudományos Akadémia Kiadása, 1915, s. 160-303.

TARDY, Lajos (ed.), Rabok, Követek, Kalmárok az Oszmán Birodalomról, Budapest: Gondolat Kiadó, 1977.

Page 73: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Hajnalka TÓTH 67

TARKÓ, Ilona, Rabkereskedelem és Anyagi Kultúra a XVI–XVII. Században a Batthyány Család Levéltára Alapján (Yayımlanmamış doktora tezi, Péter Pázmány Katolik Üniversitesi, Piliscsaba, 2012).

THURY, Etele, “Adatok a Dunántúli Reform. Egyházkerület Történetéhez I”, Magyar Protestáns Egyháztörténeti Adattár, VIII (1909) s. 1-105.

TOLASA, Harun, Kendi Kalemiyle Temeşvarlı Osman Ağa (Bir Osmanlı Türk Sipahisinin Hayatı ve Esirlik Hatıraları), Konya: Selçuk Üniversitesi, 1986.

TÓTH, Hajnalka, A Kanizsával Szembeni Végvidék Gyöngyösi Nagy Ferenc Levelezése Tükrében (1683–1690), Szeged, 2013.

ÚJVÁRY, Zsuzsanna J., “Batthyány I. Ádám, a Vitéz Katona”, Batthyány I. Ádám és Köre, ed. Zsuzsanna J. Újváry, Piliscsaba: Pázmány Péter Katolikus Egyetem BTK, 2013.

VARGA, Endre, Úriszék: XVI–XVII. Századi Perszövegek, (Magyar Országos Levéltár Kiadványai, II. Forráskiadványok 5.), Budapest, 1958.

VARGA, János J., “A Túlélés és az Árulás Mezsgyéjén. Batthyány Kristóf és Batthyány Ádám az 1683. Évi Hadjáratban”, Ezredforduló–Századforduló–Hetvenedik Évforduló: Ünnepi Tanulmányok Zimányi Vera Tiszteletére, ed. Zsuzsanna J. Újváry, Piliscsaba: Pázmány Péter Katolikus Egyetem BTK, 2001, s. 486-504.

VERESS, Csaba D., Várak a Bakonyban. A Veszprémi, Pápai és Palotai vár Hadtörténete, Budapest: Zrínyi Katonai Kiadó, 1983.

YAZMAN, Mehmet Şevki (yay. haz.), “Viyana Muhasarasından Sonra Avusturyalılara Esir Düşen Osman Ağanın Hatıraları”, Viyana Kapılarından Dönüş ve Osman Ağa’nın Çilesi, yay. haz. Mehmet Şevki Yazman, İstanbul: Ercan Matbaası, 1962.

YAZMAN, Mehmet Şevki (yay. haz.), Viyana Muhasarasından Sonra Avusturyalılara Esir Düşen Osman Ağanın Hatıraları, İstanbul: Tanyeri Yayınları, 1961.

Page 74: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES
Page 75: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Güney-Doğu Avrupa Araştırmaları DergisiYıl: 2013-2 Sayı: 24 S. 69-99

“PAŞANIN ELI ÖPÜLÜR MÜ?”: BUDIN’DE ERDEL ELÇILERI

Gábor KÁRMÁN*

Öz

Elinizdeki makale, Erdel prensleriyle Budin beylerbeyleri arasında vuku bulan diplomatik temaslar vesilesiyle icra edilen merasimlerin bu iki makamı Osmanlı iktidar ilişkileri bağla-mında nereye yerleştirdiği meselesini ele almaktadır. Hıristiyan Avrupa’da geçerli hiyerarşik kurallara bakılırsa, Erdel prensi, toprakları üzerinde (sınırlı da olsa) egemenlik hakkına sahip bir hükümdar olarak erklerini doğrudan sultanın iktidarından alan Budin valilerine teşrifatta tekaddüm etmeliydiler. Ne var ki, Osmanlı uluslararası toplumu böyle bir hiyerarşik farklılık tanımıyordu: Erdel prensleri de, sultanın hizmetkârı olarak kabul ediliyorlardı ve hükümdar-lıkları, tahta nasp edildikleri esnada ortaya çıkan diplomatik prosedürde ifadesini bulduğu üzere yine padişahın rızasına dayanıyordu. Temsiliyete dair farklı unsurlar bir arada tahlil edildiğinde, Erdel prenslerinin Budin beylerbeyileriyle aynı seviyede görüldükleri anlaşılabilir.

Budin’deki elçi kabul merasimleri Bâbıâli’de yapılanlarla birçok açıdan benzerlik arz et-mektedir. Taraflar arasında hediye değişimi (beylerbeyi elinden hilat giydirilmesi dâhil) müte-kabiliyeti gösterdiği gibi, iki taraf arasında hiyerarşik bir fark olmadığını da ortaya koymak-tadır. Bu bakımdan bazı raporlarda Erdel elçilerinin beylerbeyinin elini öptüğüne dair verilen bilgiler büyük önem taşımaktadır. Elin öpülmesi bariz bir tabiiyet göstergesidir. Bununla birlikte Habsburg sefaretleri ve Osmanlı eyaletlerine gelen diğer haraçgüzar devletlerin el-çilerinden gelen malzemenin karşılaştırmalı incelemesi, elçilerin hükümdarlarını temsilen beylerbeyinin elini öpmediklerini, el öpmeyi, Osmanlı uluslararası toplumunun ayırt edici özelliklerinden biri olarak bizzat kendi adlarına yaptıklarını göstermektedir.

Anahtar kelimeler: Osmanlı taşra yönetimi, merasimler, Erdel, el öpme, hilat

“…uygun görüldüğü üzere ben de büyük bir teslimiyetle yüce efendimizin elini ve kaf-tanını elçim aracılığıyla öpmek isterim. Dahası yüce bir şükranla şevketli efendimizin iyi niyetine isnad edip, verdiği söz babında teşekkürlerimi sunarım.”1

Gábor Bethlen, Budin Paşası Kadızade Ali’ye gönderdiği mesajında mümkün merte-be farklı bir üslup kullanmıştır. El ve kaftanın öpülmesi Osmanlı diplomasi protokolünde önemli rol oynamaktaydı. Bu çerçevede İstanbul’a ulaşan diplomatları çavuşlar iki yan-larından tutarak sultana götürürler ve bu, sultanla gerçekleştirilen görüşmelerin ihmal edilemez bir parçasını teşkil ederdi. Öyle ki, elçi bu saygı prosedürünü gerçekleştirme-ye neredeyse zorla mecbur bırakılırdı. Bahsedilen husus elçiler için genellikle sarsıcı bir tecrübe anlamına gelmekteydi. Bu nedenle, her ne kadar el öpülmesi Avrupa diplomasi protokolünün de alışılageldik bir parçası olsa da, başta Leh-Litvan Birliği temsilcileri ol-

1 Gábor Bethlen’in Mihály Tholdalagi’ye açıklaması (Yer adı verilmeksizin, 10 Haziran 1616) Török-Magyarkori Állam-Okmánytár, I–VII, ed. Áron Szilády–Sándor Szilágyi, Pest: Eggenberger, 1868–1872, (= TMÁO) I, s. 153.

* Research fellow, Hungarian Academy of Sciences, Research Center for the Humanities, Institute of History, [email protected]. Makaleyi Türkçeye tercüme eden Hüseyin Şevket Çağatay Çapraz ve metnin son halini almasında emeği geçen Özgür Kolçak’a teşekkürü bir borç bilirim.

Page 76: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

“Paşanın Eli Öpülür mü?”: Budin’de Erdel Elçileri70

mak üzere diplomatlar, bu sahneleri raporlarına dâhil etmemeyi tercih ettiler.2 Osmanlı tarafında ise bu uygulama, seremoninin en önemli kısımlarından bi-rini teşkil etmekteydi. Zaman zaman tüm elçilik faaliyetlerinin pars pro toto, başka bir deyişle bütünlüğün en önemli unsuru olarak yalnızca el öpme öğesi üzerinden anlatılıp geçilmesi karakteristik bir durumdu: “Alman elçiler kudretli efendinin [sultanın] elini öptüler, şimdi gerisin geri yola koyulmuşlardır.”3

Sultandan düşük rütbeli Osmanlı temsilcileriyle gerçekleştirilen temaslar-la ilgili olarak kaynaklarda bu uygulamaya ait bir veriye rastlamadık. Hüküm-dar ya da kutsal bir şahsiyet olmadığı için Avrupa tipli bir protokolde Budin pa-şasının elinin kendisine gelen elçiler tarafından öpülmesi beklendik bir durum değildir. Aksine uluslararası Avrupa toplulukları içinde Budin paşasına karşı açık bir şekilde daha yüksek rütbede kabul edilmiş ve kendi egemenliğinde-ki topraklarda hüküm süren princeps Erdel hükümdarının bağımsız haklara sahip olmayıp sadece eyalet valisi işlevi gören paşanın elini öpmesi düşünü-lemez. Ancak araştırmamız kısa bir süre önce dikkatleri çekmiştir ki, sultana vergi ödeyenler, her katılımcı tarafından kabul ve takip edilen kanunlar düze-niyle donatılmış bir birliğin üyesi sayılırdı. Ancak bazı grupların iç hiyerarşideki yerleri çarpıcı şekilde farklılık gösterebilmekteydi.4 Elbette Erdel hükümdarla-rının Budin paşalarıyla sürdürdüğü ilişkilerdeki yön verici nitelikleri, Osmanlı çok milletli politikasını belirlemiştir, meselenin kesin hatlarını belirlemek ise henüz mümkün olmamıştır.

2 Frötschel, R., “Mit Handkuss: Die Hand als Gegenstand des Zeremoniells am Wiener Hof im 17. und 18. Jahrhundert”, Der Wiener Hof im Spiegel der Zeremonialprotokolle (1652–1800): Eine Annäherung, hrsg. Irmgard Pangerl–Martin Scheutz–Thomas Winkelbauer, Innsbruck–Wien–Bolzano: StudienVerlag, 2007, s. 337–356. 3 Gábor Bethlen’in Budin Müftüsü İsa’ya mektubu (Ağustos 1629]). Gergely, S., “Adalék ‘Bethlen Gábor és a Porta’ Czímű Közleményhez. I–III.” Történelmi Tár [5.] (1882), [6.] (1883), III, s. 633. El ve kaftan öpülmesinin Osmanlılardaki anlamı hakkında bkz.: Palmira Brummett, “A Kiss is Just a Kiss: Rituals of Submission Along the East–West Divide”, Cultural Encounters Between East and West, 1453–1699, ed. Matthew Birchwood–Matthew Dimmock, Newcastle-upon-Tyne: Cambridge Scholars, 2005, s. 107–131. İstanbul’daki görüşmeler üzerine (diğer kaynaklarla) bkz.: Kármán, G., “Sovereignty and Representation: Tributary States in the Seventeenth-century Diplomatic System of the Ottoman Empire”, The European Tributary States of the Ottoman Empire in the Sixteenth and Seventeenth Centuries, ed. Gábor Kármán–Lovro Kunčević, Leiden–Boston: Brill, 2013, s. 155–185. Leh raporlarının tasdiki hakkında bkz.: Kołodziejczyk, D., “Semiotics of Behavior in Early Modern Diplomacy: Polish Embassies in Istanbul and Bahçesaray”, Journal of Early Modern History, 7 (2003), s. 245–252; Grygorieva, T., “Symbols and Perceptions of Diplomatic Ceremony: Ambassadors of the Polish–Lithuanian Commonwealth in Istanbul”, Kommunikation Durch Symbolische Akte. Religiöse Heterogenität und Politische Herrschaft in Polen–Litauen, hrsg. Yvonne Kleinmann, Stuttgart: Steiner, 2010, s. 129–130. 4 Osmanlı haraçgüzar devletlerinin diğer uluslararası toplumlardaki emsalleri için bkz.: Kunčević, L., “Janus-Faced Sovereignty: The International Status of the Ragusan Republic in the Early Modern Period”, The European Tributary States of the Ottoman Empire in the Sixteenth and Seventeenth Centuries, ed. Gábor Kármán–Lovro Kunčević, Leiden–Boston: Brill, 2013, s. 91–121; Wasiucionek, M., “Die Simulation von Souveränität in der Frühneuzeitlichen Diplomatie: Die Moldauische Gesandtschaft am Polnischen Königshof im Jahr 1644”, Die Audienz: Ritualisierter Kulturkontakt in der Frühen Neuzeit, hrsg. Peter Burschel–Christine Vogel, Köln–Weimar–Wien: Böhlau, 2014, s. 101–123.

Page 77: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Gábor KÁRMÁN 71

Erdel hükümdarları ve Macaristan’daki beylerbeyleri arasındaki mevcut diplomatik ilişkilerin doğası hakkında şimdiye dek ulaşılabilen kaynaklar ne-redeyse hiçbir bilgi sunmamaktadır. Bu durum Gábor Bethlen’in davranışını açıklamayı güçleştirmektedir. Siyasi tarih üzerine gerçekleştirilen analizlerde bazı elçilik faaliyetleri çeşitli kereler ele alınmış olsa da, Erdel tarihinin bizim bahsettiğimiz kısmı bir araştırmacının bağımsız bir çalışma gerçekleştirecek kadar dikkatini çekmemiştir. Hatta diplomasi tarihinde bu alan olabildiğince ihmal edilmiş; ilgili mesele Bâbıâli’deki Erdel elçilerinin faaliyetleri dikkate alı-narak incelenmiştir. Bu yaklaşımın önemi reddedilemez olsa da, hükümdarlı-ğın dış politikasını hayati biçimde etkileyen unsurların yegâne kaynağı olarak Osmanlı İmparatorluğu’nu görmek doğru değildir. Balázs Sudár’ın Macaris-tan’daki Osmanlı politik elitlerinin iç zıtlıkları hakkında geçtiğimiz zamanlar-da yayımlanan yazısı, Macaristan’daki Osmanlı idarecilerin Erdel Hükümdar-lığı’nın durumunda ne denli etkili olduklarını ve aynı şekilde hükümdarlığın beylerbeyleri ve onların destekçileri arasındaki iktidar mücadelesinde nasıl rol oynadığını başarılı bir şekilde göstermiştir.5

Ana hatlarıyla iyi bilinen İstanbul’daki diplomatik ritüellere karşın Budin pa-şası ve Erdel hükümdarı arasındaki ilişkinin törensel özellikleri daha ziyade bil-gimiz dışında kalmaktadır.6 Aşağıdaki satırlarda bu meseleyi betimlemeye gay-ret edeceğiz. İlişkinin özelliklerinin ve usulünün açıklanmasının ardından tören düzeni hakkında bilgi vermeyi (diğer egemenlerin pratikleriyle karşılaştırarak) uygun bulduk. Son olarak ise, çıkış noktamıza, el ve kaftan öpme ritüeline geri döneceğiz. Erdel diplomasi tarihine dair bilgi veren kaynakların büyük kısmının 17. yüzyıla ait olması sebebiyle incelememizi ağırlıklı olarak bu dönemi içine ala-cak şekilde ilerlettik. Bununla birlikte mümkün olduğu yerlerde 16. yüzyıldaki durumu ele almayı ihmal etmedik.

Osmanlı Çok Milletli Toplumunda Budin Paşası ve Erdel HükümdarıBudin’de kurulan beylerbeylik Osmanlı İmparatorluğu’nun kuzeybatısın-

daki diğer eyalet idarecilerinden daha önemli bir yere sahiptir.7 İdarecileri 16.

5 Sudár, B., “Iskender and Gábor Bethlen: The Pasha and the Prince”, Europe and the ‘Ottoman World’: Exchanges and Conflicts (Sixteenth to Seventeenth Centuries), ed. Gábor Kármán–Radu G. Păun, İstanbul: Isis, 2013, s. 141–169; Sudár, B., “A hódoltsági pasák az oszmán belpolitika forgatagában (1657–1665),” Hadtörténelmi Közlemények, 124 (2011), s. 888–906.6 Erdel hükümdarlığının İstanbul diplomasisi hakkında klasik bir eser olarak bkz.: Bíró, V., Erdély Követei a Portán, Kolozsvár: Minerva, 1921. Ayrıca bkz.: Müller, G., Die Türkenherrschaft in Siebenbürgen: Verfassungsrechtliches Verhältnis Siebenbürgens zur Pforte 1541–1688, Hermannstadt: Krafft, 1923, s. 70–142; Kármán, Sovereignty; Jakó, K., “Rozsnyai Dávid Portai ‘Tanító Írása’”, Levéltári Közlemények, 84 (2013), s. 169–186.7 Budin paşalarının hukuki statüleri ve makamlarından dolayı elde ettikleri itibar için bkz.: Fekete, L., Budapest a Törökkorban, Budapest: Egyetemi Ny., 1944, s. 187–200; Dávid, G. Török Közigazgatás Magyarországon (yayımlanmamış doktora tezi, Eötvös Loránd Üniversitesi, Budapest, 1995), s. 166–197; aynı yazar, “A 16–17. Századi Oszmán Közigazgatás Működése: A Beglerbégek és Szandzsákbégek Kiválasztása és Kinevezése”, Tanulmányok Szakály Ferenc Emlékére, ed. Pál Fodor–Géza Pálffy–István György Tóth, Budapest: MTA TKI Gazdaság- és Társadalomtörténeti Kutatócsoportja, 2002, s. 111–113; Fodor, P., “Budai Pasa”, Magyar Művelődéstörténeti Lexikon. Középkor – Kora Újkor. I. Aachen – Bylica, ed. Péter Kőszeghy,

Page 78: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

“Paşanın Eli Öpülür mü?”: Budin’de Erdel Elçileri72

yüzyıl boyunca nadir durumlarda, 1623’ten sonra ise düzenli olarak vezir un-vanını almışlardır. Eyalet ise “büyük” beylerbeylik olarak görülmüştür. Elbette bu sıfat eyaletin coğrafi büyüklüğüyle değil itibarıyla ilgili bir durumdur ve bü-yük ihtimalle merkezinin bir zamanlar krallık payitahtı olmasından kaynaklan-maktadır. Ancak yeni atanmış Budin paşaları bu unvanı aldıktan sonra küçük beylerbeylik olarak addedilen Temeşvar valilerine kıyasla Osmanlı hazinesine iki kat daha fazla vergi geliri aktardılar. Macaristan ve Balkanlardaki eyaletler üzerindeki egemenliklerini de neredeyse buna dayandırmaktaydılar. Konuyla ilgili olarak 17. yüzyıla ait çeşitli verilere ulaşmış bulunmaktayız. Kadızade Ali, 1608 ve 1616 yılları arasındaki mektuplarında düzenli şekilde bu yaklaşımın vücuda getirdiği ifade tarzlarıyla kendi adını anmaktadır: “Ben ki vezir Ali Paşa, Yüce Allah’ın izniyle ulu ve muzaffer çasarımızın denizin bu tarafındaki ordu-larının ve Bosna, Temeşvar, Eğri, Kanije ve diğer pek çok kalelerinin serdarı, koruyucusu ve Budin’in baş idarecisiyim vesaire.”8 Hukuki yetkisinin kesin içe-riğini her zaman tespit etmek mümkün olmamaktadır. Ancak yansıttığı prestij oldukça açıktır. Küçük çaplı askeri faaliyetlerde, hatta kale kuşatmalarında ko-şulsuz şekilde sultandan izin almak zorunda olmamaları Budin paşalarının ge-niş askeri yetkilerinin karakteristik özelliklerinden bazılarıdır. Ayrıca istihbarat ve diplomasi alanındaki görevleri etki alanlarının genişlemesini sağlamıştır. El-bette başarısız olmaları durumunda sorumluluğu üstlenmek durumundaydılar.

Yerel anlaşmazlıkları doğrudan doğruya sınır ötesi mektuplaşmayla çöz-mek daha uygun olduğundan, bu hakları sınır bölgelerinde görev yapan her Os-manlı temsilcisi belli bir oranda elde etmişti. Sadece bu diplomasinin başarısız olduğu durumlarda mesele Bâbıâli’ye taşınırdı. Bu aşamada Budin paşalarının kendilerine has bir vasfı bulunmaktaydı: Onlar Habsburg İmparatorluğu’nun en üst düzey yöneticileriyle dahi mektuplaşabilmekteydiler.9 1570’lerden iti-

Budapest: Balassi, 2003, s. 470–473.8 The Hungarian Letters of Ali Pasha of Buda 1604–1616, ed. Gustav Bayerle, Budapest: Akadémiai Kiadó, 1991, s. 134–260. Tiryaki Hasan Paşa ve daha sonra Budin Paşası Murtaza Paşa’nın unvanlarında aynı kavram geçmektedir (Serdar unvanı olmaksızın). Bkz:. Tiryaki Hasan Paşa’nın Gábor Báthori’ye mektubu (14 Kasım 1610, Budin.) Takáts, S., “Gázi Vezir Haszán Basa”, Emlékezzünk Eleinkről, ed. Sándor Takáts, Budapest: Genius, 1929, s. 195. Ayrıca Murtaza Paşa’nın hayduklara yazdığı nektup için (1039 Rebiülahir sonu [7-17 Aralık 1629]) bkz.: Gergely, S., “Okiratok az Interregnum Történetéhez Bethlen Gábor Halála Után. I–II.” Történelmi Tár [7.] (1884), s. 293. 9 A Budai Basák Magyar Nyelvű Levelezése. I. 1553–1589, ed. Sándor Takáts–Ferenc Eckhart–Gyula Szekfű, Budapest: MTA, 1915; Ottoman Diplomacy in Hungary: Letters from the Pashas of Buda 1590–1593, ed. Gustav Bayerle, Bloomington: Indiana University, 1972; The Hungarian Letters. Budin paşalarının diplomatik işlevleri hakkında bkz.: Kerekes, D., “A Császári Tolmácsok a Magyarországi Visszafoglaló Háborúk Idején,” Századok, 138 (2004), s. 1194–1196.; Procházka-Eisl, G.– Römer, C., “Raub, Mord und Übergriffe an der Habsburgisch-Osmanischen Grenze: Der Diplomatische Alltag der Beglerbege von Buda Abseits von Zeremonien”, Diplomatisches Zeremoniell in Europa und im Mittleren Osten in der Frühen Neuzeit, hrsg. Ralph Kauz–Giorgio Rota–Jan Paul Niederkorn, Wien: Verlag der Österreichischen Akademie der Wissenschaften, 2009, s. 251–264. Daha düşük rütbeli Osmanlı idarecilerinin mektuplaşmaları hakkında bkz.: Várkonyi, G., “Pálffy István Érsekújvári Főkapitány és a Váci Muszta Basa Levelezése”, Pálfiovci v Novoveku: Vzostup Významného Uhorséko Šlachtického Rodu, ed. Anna Fundárková–Géza Pálffy, Bratislava–Budapest: Academic Electronic Press, 2003, s. 63–73.; Tóth, H., “Die Beziehung der

Page 79: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Gábor KÁRMÁN 73

baren egemenin onayını sembolize eden tuğra ile donatılmış emirleri sultan adına verme yetkisine de kavuşmuşlardır.

Erdel hükümdarlarının statüsünün belirlenmesi Osmanlı İmparatorlu-ğu’nun egemenlik yapısında ziyadesiyle muallakta kalmıştır. Ayrıca uzun süre bilimsel incelemelerin ilgi alanına girememiştir. Erdel hükümdarların Bâbıâ-li’nin düzenli vergi ödeyicileri oldukları çoğu kişi tarafından bilinen bir olgudur. Tahta geçişlerinin sultan tarafından onaylanması gerekirdi. Osmanlı padişahı, haraç adındaki yıllık verginin dışında Erdel hükümdarından başka görevleri de gerçekleştirmesini beklerdi. Askeriye gibi çeşitli alanlarda kendini gösteren bu beklentiler üzerine pek çok bilimsel çalışma vücuda geldi.10 Bu doğrultu-da normal durumlar dâhilinde Erdel hükümdarları, Bâbıâli’nin iç işlerine ka-rışmasını beklemezdi. Hatta en parlak dönemlerinde dış politika alanında da oldukça geniş bir serbestiyetin keyfini sürmüşlerdir. Sándor Papp’ın titiz arşiv araştırmaları en azından 1657 krizinden önceki dönemde Erdel hükümdarları-nın atanmasının sadece sancak ve beylerbeylerinin görev tayinlerini belirleyen berat ile değil, aynı zamanda uluslararası antlaşma niteliğinde olan name for-mundaki ahdname ile gerçekleştiğini göstermektedir.11 Yukarıdaki satırlarda değindiğimiz farklı olguların yanı sıra yine Sándor Papp’ın dikkat çektiği üzere Osmanlı bakış açısıyla Erdel Hükümdarlığı, diğer tüm vasal ülkeler gibi impa-ratorluğun bir parçasını teşkil etmekteydi. Yöneticisi ise Bâbıâli’nin ahdnamesi vasıtasıyla Osmanlı idarecisi olarak kabul edilirdi.12 Aslında bu durum Erdel diplomasisinin de işine gelmekteydi; Erdel yöneticileri Osmanlı bağlamında bir çıkar yaratabilecekleri durumda seve seve “yüce çasarın [sultanın] ülkesi” olduklarını vurguladı. Aynı anda uluslararası iki toplumun parçası olan ve bu nedenle birbiriyle bağlantı göstermeyen stratejileri uygulayan Erdel hüküm-darları, tabii olarak batı diplomasisinde Osmanlı’ya tabi olma düşüncesinin bastırılmasına ya da en azından etkisinin azaltılmasına gayret ettiler. Ancak Budin paşasıyla sürdürülen ilişkiler alanında mevcut güç dengelerine bağ-lı olarak Osmanlıların beklentilerini karşılamak durumunda kalmışlar ve bu kapsamda mümkün olan en geniş imkânlardan yararlanmaya çalışmışlardır.

Osmanlı kaynaklarında Erdel hükümdarlarının atanması hususunda Sza-polyai döneminde genellikle kral kavramı kullanılmıştı. Ancak daha sonra Báthoryler zamanında bu terimin yerini voyvoda ve ardında hâkim almıştır.

Familie Batthyány zur Osmanischen Elite im Ungarisch-Osmanischen Grenzgebiet vom 16.–17. Jahrhundert”, Türkenkriege und Adelskultur in Ostmitteleuropa vom 16.–18. Jahrhundert, hrsg. Robert Born–Sabine Jagodzinski, Ostfildern: Thorbecke, 2014, s. 165–177.10 Szabó, J. B., “’Splendid Isolation?’: The Military Cooperation of the Principality of Transylvania with the Ottoman Empire (1571–1688) in the Mirror of the Hungarian Historiography’s Dilemmas”, The European Tributary States of the Ottoman Empire in the Sixteenth and Seventeenth Centuries, ed. Gábor Kármán–Lovro Kunčević, Leiden–Boston: Brill, 2013, s. 301–339.11 Papp, S., “The System of Autonomous Muslim and Christian Communities, Churches, and States in the Ottoman Empire”, The European Tributary States of the Ottoman Empire in the Sixteenth and Seventeenth Centuries, ed. Gábor Kármán–Lovro Kunčević, Leiden–Boston: Brill, 2013, s. 404–412; Papp, S., Die Verleihungs-, Bekräftigungs- und Vertragsurkunden der Osmanen für Ungarn und Siebenbürgen, Wien: Verlag der Österreichischen Akademie der Wissenschaften, 2003. 12 Papp, “The System,” s. 418.

Page 80: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

“Paşanın Eli Öpülür mü?”: Budin’de Erdel Elçileri74

Kral unvanı István Bocskai, Gábor Bethlen ya da I. Mihály Apafi gibi sadece ismi Macaristan’ın olası kralı olarak tartışılan isimler için kullanılmıştır. István Báthori için kullanılan voyvoda ve hâkimden hükümdara kadar çeşitli işlevleri belirtmeye yarayan, temel olarak yerel egemenlik olgusunu güçlendiren hâ-kim kavramlarının anlamları ise oldukça tartışmalıdır. Zira Osmanlı yönetimi kendi idari unvanlarını çeşitli şartlara adapte ederek kullanma yoluna gitmiş-tir; bey kavramının anlamsal değişimi de bu şekilde açıklanabilir.13 Bu çerçe-vede Osmanlı idari kavramları onursal unsurlar olarak kalmakta ve Osmanlı hiyerarşisi içinde Erdel hükümdarı ve Budin beyinin birbirlerine karşı mevkileri hakkında tutarlı bir fikir vermemektedir.

İki taraf arasındaki yazışmaların çok cılız bir kısmı günümüze ulaşmış ol-makla birlikte bu veriler de 1610’dan sonraki döneme ilişkindir ve metinlerin büyük kısmı Erdel hükümdarlarının Türkçe tercümanları (török deák) tarafın-dan hazırlanmış tercümelerden ibarettir. Erdelli tercümanlar açısından, unvan terminolojisinin eksiksiz yansıtılması tabiatıyla pek de önemli bir mesele de-ğildi.14 Budin paşalarının Macarca yazdırdıkları mektuplarda şahıslarına ya-kıştırdıkları unvanlar, 16. yüzyılda buradaki valilere atfedilen önemi anlayabil-mek için çeşitli fırsatlar sunmaktadır; ama Erdel’e gönderilen mektuplardaki metinlerde geçen abartılar kadar büyüğüne başka hiçbir yerde rastlamamız mümkün değildir. 17. yüzyılda ise, Budin paşalarının unvanları mektup me-tinlerinde doğrudan doğruya eksiklikler göstermektedir. Bu mesele, Türkçe tercümanların ihmalinden kaynaklanıyor görünmemektedir; orijinal olarak Macarca yazılmış metinlerin ilk nüshalarında da ilgili kısımlar eksiktir.15 Erdel

13 Adlandırmalar hakkında bkz.: Panaite, V., The Ottoman Law of War and Peace: The Ottoman Empire and Tribute-Payers, Boulder (Colorado): East European Monographs, 2000, s. 340–342.; Papp, Die Verleihungs-, Bekräftigungs- und Vertragsurkunden. 17. yüzyıl terminolojisi hakkında edindiğim bilgiler dolayısıyla Sándor Papp’a şükranlarımı sunarım. Hâkim ve bey kavramlarının açıklanması üzerine: Bayerle, G., Pashas, Begs, and Effendis: A Historical Dictionary of Titles and Terms in the Ottoman Empire, İstanbul: Isis, 1997, s. 73 ve 19. Eflak ve Boğdan voyvodalarına karşın Erdel hükümdarlarıyla ilgili olarak kendilerinin sultanın haraç mültezimi ve cizyedarları olarak adlandırıldıklarına dair bir kaynağa ulaşamadık. Bkz.: Panaite, V., “The Voivodes of the Danubian Principalities as Harâcgüzarlar of the Ottoman Sultans”, Ottoman Borderlands: Issues, Personalities and Political Changes, ed. Kemal H. Karpat–Robert W. Zens, Madison: University of Wisconsin Press, 2003, 64–65. 14 16. yüzyılda henüz geniş alanda hareket kabiliyetine sahip Budinli Macar tercümanların geri plana itilmeleri hakkında bkz.: Takáts, S., “A Magyar és a Török Íródeákok”, aynı yazarın Rajzok a Török Világból, I, Budapest: MTA, 1915 içinde, s. 97. Macar tercümanların yalnızca Macar Krallığı ve Erdel idarecileri arasındaki görüşmeler aşamasında işlevlerini yitirdikleri anlaşılmaktadır. Örneğin 25 Şubat 1644’te Musa Paşa’nın hayduklara Macarca olarak yazdırdığı assecuratió büyük ihtimalle Budin’de kaleme alınmıştı. Aksi takdirde belgenin tarihlendirilmesinde kentin Türkçe adının (Budin) geçmemesi gerekirdi. Bkz.: TMÁO III. 260. Erdel’e ilişkin gerçekleştirilen mektuplaşmaların bazı parçalarının Macarca olarak hükümdarlığa ulaştıklarını saptamaktayız (Daha sonraki notlara bakınız). Ayrıca Budin paşaları Macaristan’daki idarecilere de Macarca mektuplar göndermişlerdir: Merényi, l., “Mehemmet Budai Pasa Négy Levele gr. Eszterházy Miklóshoz 1625/26,” Hadtörténelmi Közlemények, 10 (1897), S. 451–458.; Jedlicska, P., Eredeti Részletek gróf Pálffy-Család Okmánytárához 1401–1653 s Gróf Pálffyak Életrajzi Vázlatai, Budapest: Stephaneum, 1910, s. 48.15 Budin Paşası Murtaza Paşa’nın István Bethlen’e mektubu, 19 Aralık 1629, Budin. Szilágyi, S., “Bethlen Gábor és a Porta”, I–II. Történelmi Tár [4.] (1881), [5.] (1882), II, s. 75. Benzer şekilde

Page 81: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Gábor KÁRMÁN 75

hükümdarına hitap şekli ise yoğun şekilde değişim gösterdi. Her halükarda hükümdar kavramına sıkça rastlanırken (elbette bu hükümdar, yani hâkim isimlendirmesinin Osmanlı tarafında neye tekabül ettiği ve hakiki anlamı tar-tışılabilir), Budin paşası, Erdel hükümdarına hitap ederken ona ülkenin değil, daha ziyade Hıristiyan nüfusun (iftihârü’l-ümerâi’l-milleti’l-İseviyye, “Hz. İsa dinindekiler” ya da iftihârü’l-ümerâi’t-tâ’ifei’l-Mesihiyye, “Mesih dinindekiler”) hükümdarı olarak sesleniyordu.16

Paşalar ve hükümdarlar arasındaki mektuplaşmalar, Budin beylerbeyinin kesin bir şekilde Erdel hükümdarına tekaddüm ettiğine her halükarda tanık-lık etmemektedir. Kadızade Ali Paşa’nın yukarıda belirtilen “kendini tanıtması” hususunda olduğu gibi nadir geçen unvanları arasında hiçbir zaman Erdel’e bir atıfta bulunulmamıştır. Hükümdarlığın egemenlik pozisyonunun ziyadesiyle sarsıldığı I. Mihály Apafi zamanında bile, Bâbıâli’nin bir Budin paşasına tanı-dığı en büyük hak, beylerbeyinin çeşitli vazifeleri yanında “Budin’in her zaman Erdel ülkesinin kapısı” olduğunu vurgulayabilmesiydi.17 Ancak ifadenin içeriği açık olmaktan uzaktır: Coğrafi yakınlığın dışında, elçilerin destek için Osman-lı idarecilerinin “kapısına yürüdüklerini” işaret eden, Bâbıâli diplomasisindeki alışılageldik terminolojiye atıf yapılmaktadır. Ancak bu aşamada bile formül en fazla Erdel hükümdarlarının kendileri için paşadan destek istedikleri anla-mına gelmektedir. Sabık açıklama paşaların bu konuda bir yetkilerinin oldu-ğunu göstermez. Çünkü Erdel hükümdarları, beylerbeyinin iyi niyetine muhtaç oldukları vakit dahi paşanın iç işlerine karışmasına izin vermemiştir. Örneğin 1636’da Nasuh Paşazade Hüseyin Paşa, taht mücadelesinde I. György Rákóc-

Türkçe mektuplarda, en azından 19. yüzyıla ait çeviri metin baskılarında görev unvanları takip edilememektedir. Örneğin Budin Paşası Acem Hasan’ın István Bethlen’e mektubu, 10–20 Zilkade 1039 [21 Haziran–1 Temmuz 1630], TMÁO II, 162. 16. yüzyıla dair bilinen mektuplarda Sokullu Mustafa tarafından genellikle şu formül izlenmektedir: “Kudretli Türk Çasarın Budin’deki başvekili ve Macaristan’ın sorumlusu.” Bkz.: Budin Paşası Sokullu Mustafa’nın István Báthori’ye mektupları (10 Ekim – 22 Kasım 1573, Budin): Szalay, L., Erdély és a Porta 1567–1578, Pest: Lauffer & Stolp, 1862, s. 83, 125. Erdel hükümdarına ithafen kaleme alınan ve Budin paşasının tüm yetki alanını belirten bildiğimiz son mektup aynı üslubu barındırmaktadır. Budin Paşası Kadızade Ali’nin Gábor Bethlen’e mektubu, 18 Mayıs 1616, Budin. Documente Privitoare la İstoria Ardealului, Moldovei şi Ţãrii-Româneşti, IX Acte şi Scrisori (1614–1636), yay. Andrei Veress, Bucureşti: Imprimeria Naşionalã, 1937, s. 94. 16. yüzyılda alışılmadık unvan kullanımı hakkında bkz.: Fekete, Budapest, s. 194–195.16 Birkaç karakteristik örnek: Budin Paşası Sofu Mehmed Paşa’nın Gábor Bethlen’e mektubu, 11 Cemaziyelevvel 1032, [14 Mart 1623], Budin, TMÁO, I, s. 378–379; Budin Paşası Acem Hasan’ın István Bethlen’e mektubu, 26 Safer 1039, [26 Eylül 1630], Budin. Gergely, S., “Brandenburgi Katalin és Bethlen István Összeköttetése a Portával (Gróf Teleki Miksáné Levéltárából),” Történelmi Tár, 8 (1885), s. 107; Budin Paşası Nasuh Paşazade Hüseyin’in I. György Rákóczi’ye mektubu, 26 Haziran 1636 civarı, Budin, TMÁO, III, s. 379; Budin Paşası Sarı Kenan’ın II. György Rákóczi’ye mektubu, 1064 Cemaziyelevvel ortaları [1–10 Nisan 1654], TMÁO, III, s. 425. “Erdel Ülkesi” tanımı için: Budin Paşası Murtaza’nın Brandenburglu Katalin’e mektubu, 25 Cemaziyelahir 1039, [30 Haziran 1630], Budin. Gergely, S., “Borsos Tamás Emlékirata 1630. jan. 22–28-iki Budai Követségéről,” Történelmi Tár, 7 (1884), s. 704. Hükümdar unvanı I. Mihály Apafi zamanında da mevcuttu. Ancak bunun yanına karakteristik olarak bir de daha önce alışılmadık bir öğe olarak görülen “kudretli çasarımızın sadık dostu” formülü eklenmiştir: Budin Paşası Suyolcu Ali’nin Mihály Apafi’ye mektubu, 12 Haziran 1676, Budin, TMÁO, V, s. 380.17 Budinli defter kethüdası Ali Paşa’nın I. Mihály Apafi’ye mektubu, 4 Nisan 1668, TMÁO, IV, s. 409.

Page 82: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

“Paşanın Eli Öpülür mü?”: Budin’de Erdel Elçileri76

zi’ye karşı kendisine sığınmış István Bethlen’i desteklemiştir. Bu esnada Hü-seyin Paşa’ya gönderilen Erdel elçilerine verilen talimata çarpıcıydı: “Öyle bir surette söze başlamalılar ki, ülkenin veziri bu vakada bir hakim olarak görmek istediği intibaı doğmasın; yalnızca bir mutavassıt olarak görüldüğünü bilsin!”18. Dolayısıyla Osmanlı nezdinde de Erdel hükümdarı Budin paşasının kontrolünde düşünülmemekteydi. İlişkileri teorik olarak sultanın yetkisindeki iki eşit idare-ci şeklindeydi ve mektuplarında ayrıntılı olarak satırlara döktükleri gibi “yüce sultanın” hizmetinde olabildiğince etkili çalışmalıydılar. Hükümdarlık alamet-lerini inceleyen János B. Szabó ve Péter Erdősi de aynı sonuca ulaşmışlardır: Osmanlı değerlendirmesine göre Erdel hükümdarları, vezir unvanına sahip beylerbeylerine benzer bir seviyede bulunmaktaydı.19

Ilişkinin BiçimiBâbıâli’nin alışkanlıklarına zıt bir şekilde Erdel hükümdarının sürekli tem-

silcisinin olduğu yerde, Budin’de siyasi bir kurumsallaşmaya gerek duyul-madı. Beylerbeyi ile çözülmesi gereken ortak meselelerin ne doğası ne de sıklığı böyle bir yola gidilmesini gerektiriyordu. Sözün kısası, Budin’de müte-madiyen bir Erdel temsilcisi bulundurma lüzumu yoktu. Daimî elçi, başka bir ifadeyle kapı kethüdası tutulması daha ziyade sultanın beklentilerinin karşı-lanması içindi. Tabii ki, bu, Erdel hükümdarının uzun süre boyunca Budin’de kalan elçisini ihtiyaç duyması halinde kullanmadığı anlamına gelmemektedir. Mesele hakkında iki örnek bilmekteyiz. Tamás Borsos, Habsburg elçileriyle gerçekleştirilen görüşmelere yardımcı olmak gayesiyle 1624’te Sofu Mehmed Paşa’nın yanında uzun aylar geçirmiştir. Tabii esas amacı elçilere karşı Gábor Bethlen’in çıkarlarını savunmaktır.20 1644 Mayıs ve Eylül’ü arasında István Szentpáli’nin Budin’de aylarca konaklamasının nedeni ise Bâbıâli’nin I. Györ-gy Rákóczi’nin seferini Macaristan’daki Osmanlı ordularıyla destekleyeceğini duyurmuş olmasıydı. İlkesel olarak elçinin görevi, yetkisi kapsamında uzlaş-

18 Erdel aristokratlarının István Szalánczy, István Petki, István Kőrösy ve Weyrauch Zacharias’a talimatı, 26 Şubat 1636, Kolozsvár. Erdélyi Országgyűlési Emlékek, I–XX, ed. Sándor Szilágyi, Budapest: MTA, 1876–1897, (= EOE) IX, s. 451. Siyasî şartlar için bkz.: Lukinich, I., “Bethlen István Támadása 1636-ban,” Századok, 44 (1910), s. 24–40, 98–112, 212–227, 298–314, 477–494.19 Szabó, J. B., “The Insignia of the Princes of Transylvania”, Turkish Flowers: Studies on Ottoman Art in Hungary, ed. Ibolya Gerelyes, Budapest: Hungarian National Museum, 2005, s. 131–142; Szabó, J. B.– Erdősi, P., “Ceremonies Marking the Transfer of Power in the Principality of Transylvania in East European Context,” Majestas, 11 (2003), s. 111–160. Mehter takımı gibi Osmanlı siyasi kültüründe özümsenmiş öğeler hakkında Erdel bağlamında az ve kesin olmayan verilere sahibiz. Karşılaştırma için: Sudár, B.–Csörsz, R. I., “Trombita, Rézdob, Tárogató…”: A Török Hadizene és Magyarország, Enying: Tinódi Lantos Sebestyén Református Zeneiskola, 1996, s. 28–33.20 Tamás Borsos, sınır boyundaki baskınları gerekçe göstererek Habsburg elçilerinin tutuklanmasını sağlamıştı. Bkz.: Sofu Mehmed Paşa’nın Gábor Bethlen’e mektupları, 19 Zilkade 1033/2 Eylül 1624 ve 4 Zilhicce 1033/17 Eylül 1624, Budin, TMÁO, I, s. 422–423, 424. Hükümdar varış vaktini daha Mayıs ayında beylerbeyinin bilgisine sundu. Bkz.: Mihály Tholdalagi’ye verilen izahat, 28 Nisan 1624, Kassa, TMÁO, I, s. 419. Görüşmelere dair Tamás Borsos için yazılan bilgiler için bkz.: (22 Mayıs 1624); Gergely, “Adalék”, I, s. 463. Siyasî yapı hakkında bkz.: Angyal, D., “Gabriel Bethlen”, Revue Historique, 53/158 (1928), s. 51–55.

Page 83: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Gábor KÁRMÁN 77

ma sağlamaktı. Pratikte ise yardım birliklerinin yola koyulmasını hızlandırmak istedi ve hükümdarı, Osman Paşa’nın düşman tarafla sürdürdüğü şüpheli gö-rüşmeler hakkında sürekli bilgilendirdi.21 Budin’deki ikameti döneminde daimi elçi olarak husule gelen işlevini paşanın konağı ve hükümdar arasında gidip gelen postacılar güçlendirdiler.

Tarafların yer değiştirdikleri benzer bir çözüme örnek gösterememekte-yiz. Anlık şekilde gönderilen elçilerle ilgili uygulamalar ise ortak çalışmanın özelliklerini açıkça yansıtmaktadır. Buna karşın Erdelli elçilerin çoğunun İs-tanbul’a gittiklerinde Bâbıâli’de yaşadıkları tam bir boyun eğmeyi yansıtmak-tadır. Sultan (en azından 17. yüzyılda) çok nadiren de olsa Erdel’e çavuşlarını göndermişse de, görevlendirme genellikle tehdit içeriklidir. Budin ve Gyu-lafehérvár (Erdel Belgradı) arasındaki diplomatik trafik her iki taraf için de nispeten istikrarlı bir şekilde gerçekleşti. Bu durum gerek elçi faaliyetlerinin yoğunluğunda gerekse elçilerin seçilmesinde kendini gösterdi. Daha az öne-mi haiz olan meselelerde iki taraf düşük rütbeli bir ulak vasıtasıyla birbirlerine sadece mektup gönderdiler. Sözlü görüşmeler ise ancak “yüksek rütbeli hiz-metkâr” diplomatlar aracılığıyla gerçekleştirildi. Elbette bu şahısların itibarları daha yüksekti. İki çeşit elçi arasındaki farkları Ferenc Sebesi, 1655 yılındaki görevi bahsinde açık bir şekilde aktarmaktadır. Elçi girizgâhla hükümdarın mektubunu sunmasının ardından Sarı Kenan Paşa’nın kati cevaplar isteyen sorularına, hükümdarından aldığı talimata dayanarak görüşmeye yetkisinin olmadığı; II. György Rákóczi’nin kendisini sadece paşanın sağlığını sorma-sı için gönderdiği şeklinde cevap vermiştir. Paşa tepkisini şöyle dile getirdi: “Bâbıâli’de de yaşamış böyle itibarlı ve yürekli bir temsilcisinin [buraya gön-derilip] tek kelimelik bile bir haber gönderilmemesi nasıl olabilir? Öyle düşü-nüyorum, sen de bilirsin ki, biz itibarlı bir hizmetkârımızı elçilik görevine ta-yin ettiğimizde mektubun yanında sözle de haber göndeririz. Bu, Tuna’ya boş sürahiyle gidip boş sürahiyle geri gelmek gibi bir işe benziyor; bir ulağın dahi yapabileceği bir şey gibidir.”22

Budin’den Erdel’e gönderilen çavuşlardan hangilerinin Erdel hükümda-rı açısından daha büyük bir itibar vesilesi sayıldığını tespit edebilmek zordur. Bununla birlikte bazı elçilerin diplomatik görevlerinin açıkça beylerbeyinin iyi niyetini yansıttığını görmekteyiz. Örneğin, Budin Paşası Acem Hasan, 1630’lu

21 Çeşitli anlamları hakkında bilgiye sahibiz: Rejtelmes Levelek Első Rákóczy György Korából, ed. Ágoston Ötvös, Kolozsvár: Királyi Főtanoda, 1848, s. 38–79; Levelek és Okiratok I. Rákóczy György Keleti Összeköttetései Történetéhez, ed. Sándor Szilágyi, Budapest: Knoll, 1883, s. 785–810; I. Rákóczy György és a Porta: Levelek és Okiratok, ed. Antal Beke–Samu Barabás, Budapest: MTA, 1888, s. 691–705. 22 Budin elçiliğine dair Ferenc Sebesi’nin kaydı, Nisan 1655. Okmánytár II. Rákóczy György Diplomáciai Összeköttetéseihez, ed. Sándor Szilágyi, Budapest: Eggenberger, 1874, (Monumenta Hungariae Historica I.: Diplomataria 23), s. 171. Budin Paşası Gürcü Kenan’ın sözlerini o zamanlar Ákos Barcsi’nin elçisi olarak ziyarette bulunan Sebesi 1658’de kaydetmektedir: “Yüce efendimiz sözlerine güven duyulsun diye bildik adamlarını göndermiştir, zira sözle iletilen habere itimat edilmesi için elçi gönderilir. Eğer bahis sadece mektup olsa bir ulak da bu işi yapar.” Ferenc Sebesi’nin Ákos Barcsai’ya raporu, 13 Ocak 1659 civarı, Tımışvar, Magyar Tudományos Akadémia Könyvtára, Kézirattár (= MTAK), Ms 4870/2, Acta Sebessiana.

Page 84: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

“Paşanın Eli Öpülür mü?”: Budin’de Erdel Elçileri78

yılların başında oğlu Murat Paşa’yı, Musa Paşa ise, 1637’de kardeşi Mahmud Ağa’yı Gyulafehérvár’a elçi olarak yollamıştı.23

Farklı durumlarda sadece hükümdar değil aynı zamanda Erdel ülkesi de Budin’e elçi göndermiştir. Osmanlı saltanatına gönderilen benzer elçi heyet-lerinde görüldüğü gibi Erdel soylular meclisinde yer alan üç millet (Macarlar, Saksonlar ve Szekler) Bâbıâli nezdinde ayrı ayrı temsil ediliyorlardı. Örneğin, memleketin belli bir mesele hakkında yekvücut olduğunu göstermek için üç “siyasî millet”in temsilcileri prensin elçisine eşlik ederlerdi. Bu yöntemin Bu-din’deki Osmanlı idarecisi nezdinde kullanıldığı iki örnekte de, elçilik faaliyetle-ri Erdel tahtına yeni bir talibin ortaya çıkışıyla ilgilidir. Örneğin, 1633’teki elçilik heyetinin Mózes Székely, 1636’daki heyetin ise István Bethlen’e karşı müca-delenin bir parçası olmaları bekleniyordu.24 1666’da Gürcü Mehmed Paşa da Bâbıâli’ye ödenen verginin gecikmesi nedeniyle üç milletin elçilerini Budin’de beklediğine dair haber göndermiştir. Bu durum Apafi zamanında hükümdarlı-ğın tartışmasız şekilde gücünün azaldığını göstermektedir. Ancak elçilik heye-tinin gönderilip gönderilmediğini bilmemekteyiz. Zira hükümdar bu kez kendi diplomatını dahi Budin’e göndermemiştir; Gürcü Mehmed ise kısa süre sonra vefat etmiştir.25

Yeni paşanın atanmasından sonra tebrik için gönderilen elçiler diploma-tik ilişki sisteminde ayrı bir önemi haizdir. Budin beylerbeyleri genellikle İs-tanbul’dan atanırdı. Makamlarına gelmeden önce Macaristan’daki Osmanlı egemenliği konusunda hiçbir tecrübeleri bulunmamaktaydı.26 Doğal olarak

23 Budin Paşası Acem Hasan’ın I. György Rákóczi’ye mektubu, [1630–1631]. Rozsnyay Dávid, az Utolsó Török Deák Történeti Maradványai, ed. Sándor Szilágyi, Budapest: Eggenberger, 1867 (Monumenta Hungariae Historica Iı.: Scriptores 8), s. 162; Budin Paşası Musa’nın I. György Rákóczi’ye mektubu, 5 Mart 1637 civarı, İstanbul. I. Rákóczy György és a Porta, s. 346–348. Musa Paşa’nın kardeşinin kimliğinin tespiti hakkında bkz.: Haller Gábor günlüğünün 26-29 Mart 1637 kayıtları: Erdélyi Történelmi Adatok, IV, ed. Károly Szabó, Kolozsvár: Ev. Ref. Főtanoda, 1862 (= ETA IV.), s. 39.24 1633 tarihli elçilik hakkında bkz.: 21-31 Ağustos Gyulafehérvár Meclisi kanunlarının 4. paragrafı (EOE IX. 378); Budin Paşası Musa’nın I. György Rákóczi’ye mektubu, 26 Kasım 1633, Beszterce: Levelek és Okiratok, 170). Ayrıca bkz.: Georg Kraus, Siebenbürgische Chronik des Schässburger Stadtschreibers Georg Krauss. Wien: Staatsdruckerei, 1862–1864, I, s. 116. 1636 senesinde Erdel aristokratlarının István Szalánczy, István Petki, István Kőrösy ve Weyrauch Zacharias’a izahatı, 26 Şubat 1636, Kolozsvár: EOE IX, 451); ayrıca Budin Paşası’nın I. György Rákóczi’ye mektubu, 28 Şubat 1636, Kolozsvár: TMÁO, II, s. 323. Erdel ülkesi adına Bâbıâli’ye gönderilen elçiler hakkında bkz.: Bíró, Erdély Követei, s. 11.25 Mihály Teleki’nin István Naláczy’ye mektubu, 11 Mart 1666. Teleki Mihály Levelezése, I–VIII, ed. Sámuel Gergely, Budapest: Magyar Történelmi Társulat, 1905–1926 (= TML), III, s. 552. Gürcü Mehmed Paşa’nın biyografisi hakkında bkz.: Anton von Gévay, Versuch Eines Chronologischen Verzeichnisses der Türkischen Statthalter von Ofen, Wien: Gerold, 1841, s. 43. Diplomatik havanın değişimi bakımından beylerbeyinin elçisinin oldukça hırçın bir şekilde davranması iyi bir göstergedir. Elçi, Apafi’ye şayet adamlarından birini kendisiyle birlikte yollama niyetinde değilse, boş yere mektup göndermeye çalışmamasını söylemişti. Erdel hükümdarının elçiyi Bâbıâli’ye şikayet etmekle tehdit etmesi üzerine, elçi, küçümser bir edayla “hiç umurumda olmaz, hatta en iyisi şikayet ediniz” demişti. István Naláczy’nin Mihály Teleki’ye mektubu, 23 Mart 1666, Fogaras, TML, III, s. 556.26 Sancakbeyleri ve beylerbeylerinin atanma prosedürü hakkında bkz.: Dávid, “A 16–17. Századi Oszmán Közigazgatás Működése.”

Page 85: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Gábor KÁRMÁN 79

eyaletlerine ulaşmadan ve yerel elit tarafından yön verilen sorunlarla yüzleş-meden beylerbeyinin rızasını kazanmak, Erdel hükümdarlarının çıkarına hiz-met etmekteydi. Osmanlı payitahtında hizmet eden Erdel kapı kethüdalar‒, daha İstanbul’da paşa ile münasebetin başlatılmasına çalışırdı. Hatta haberin hızla Gyulafehérvár’a ulaştığı şanslı durumlarda hükümdarın tebrik mektubu daha yeni atanmış İstanbul’daki paşaya teslim edilirdi.27 Aynı zamanda Budin’e atanan bir beylerbeyinin, Budin’e doğru yola koyulmadan evvel imparatorluk başkentinden Erdel’e mektup yolladığına dair iki örnek mevcuttur. Ne var ki, iki örnek de, Budin’e 1637’de ikinci, 1640’da üçüncü kez atanan aynı Musa Pa-şa’yla ilgilidir. Dolayısıyla beylerbeyinin Erdel hükümdarıyla mazisi eskilere uzanan bir münasebeti vardır. Üstelik 1637’deki atanması I. György Rákóczi’ye karşı düşmanlık besleyen Nasuh Paşazade Hüseyin’in görevden alınması an-lamına da geldiğinden farklı bir özellik teşkil etmekteydi. Dolayısıyla bu iki ör-nek temelinde Musa Paşa’nın jestinin bir sıradışılık teşkil ettiği ya da genel bir alışkanlığı yansıttığı konusunda bir sonuca ulaşmak mümkün olmamaktadır.28

Yeni beylerbeylerinin selamlanması hususunda uygulanan diplomatik yöntemler ve geleneksel öğeler hakkında en ayrıntılı bilgileri sunan mevcut kaynaklar, aynı şekilde Musa Paşa’nın 1640 yılındaki atanmasına ilişkin ciddi bilgileri barındırmakta; Belgrad’a gönderilen tebrik heyeti hakkında bilgi ver-mektedir.29 Erdel hükümdarı, “âdet-i kadîm mûcebince” yolun son konağın-da istikbal edip hediyeler sunmak üzere paşaya elinden geldiğince şaşaalı bir heyet gönderdi. Dört-altı boyalı at tarafından çekilen araba sözünü ettiğimiz hediyeler arasında ayrı bir yere sahiptir. Gürcü Kenan Paşa, daha sonra kale-me aldığına göre bu arabaya binmiş vaziyette Budin’e kadar gitmişti. Konudan bağımsız olarak elbette Erdel heyetinin gecikmesi ve paşanın makamına çık-masının Budin’de kutlanması durumunda hediye listesinde bir değişiklik söz konusu değildir.30

27 Erdel kapı kethüdaları, 1618’de Karakaş Mehmed’i, 1655’te Gürcü Kenan’ı, 1656’da Fazlı Paşa’yı benzer şekilde selamladılar: Borsos, T., Vásárhelytől a Fényes Portáig: Levelek, Okiratok, ed. László Kocziány, Bukarest: Kriterion, 1972, s. 147; István Várady ve Jakab Harsányi Nagy’ın II. György Rákóczi’ye mektubu, 2 Ekim 1655, İstanbul. Erdély és az Északkeleti Háború, I, ed. Sándor Szilágyi, Budapest: MTA, 1890, s. 560–561; Máté Balogh ve Jakab Harsányi Nagy’ın II. György Rákóczi’ye mektubu, 17 Mayıs 1656, İstanbul. Okmánytár II. Rákóczy György, s. 373. Nasuh Paşazade Hüseyin Paşa, I. György Rákóczi’nin mektubunu henüz İstanbul’dayken aldı: 1 Temmuz 1635, Gyulafehérvár, TMÁO, II, s. 251–252.28 Budin Paşası Musa’nın I. György Rákóczi’ye mektubu, 5 Mart 1637 civarı, İstanbul,. I. Rákóczy György és a Porta, s. 346–348; I. György Rákóczi’nin Miklós Esterházy’ye mektubu, 5 Nisan 1640, Gyulafehérvár, ETA, IV, s. 368.29 Paşanın mektubu, I. György Rákóczi’nin izahatı ve hediye listesi için bkz.: TMÁO, III, s. 57–66.30 Máté Balogh ve Jakab Harsányi Nagy’ın II. György Rákóczi’ye mektubu, 17 Mayıs 1656, İstanbul. Okmánytár II. Rákóczy György, s. 373; Nasuh Paşazade Hüseyin Paşa ile yaptığı görüşme hakkında István Szalánczy’nin raporu, 31 Aralık 1635, Kolozsvár. I. Rákóczy György és a Porta, s. 164. Özellikle 1640’ta Erdel hükümdarının kendisiyle yakın ilişki kurmak istediği Musa Paşa’ya hediye olarak iki tahtırevan gönderilmişti. Ancak bunlar, alışılagelen hediyelerin sunulmasından üç gün sonra ayrıca teslim edildi. Hükümdar böylece açık bir şekilde “ ‘extraordinarie’ alışkanlıklar dolayısıyla değil, eski dostluğun gösterilmesi gayesiyle” hediye gönderdiğini vurgulamaktaydı. Bkz.: I. György Rákóczi’nin István Szalánczy’ye talimatı, 16 Mayıs 1640, Gyulafehérvár, TMÁO, III, s. 59: 1640’ta atlar “aslan gibi” boyanmıştı (s. 59), 1635’te ise “beyaza yakın mavi” renkteydiler (I.

Page 86: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

“Paşanın Eli Öpülür mü?”: Budin’de Erdel Elçileri80

Paşa yerine Erdel hükümdarı değiştiğinde de, Budin paşasına gösterişli bir elçilik heyetinin gittiğine dair elimizde yalnızca bir tane belge bulunmaktadır. Ancak Gábor Bethlen’in ölümünden sonra dul hanımı ve tahtın varisi olan Ka-talin von Brandenburg, Budin Paşası Murtaza Paşa’ya “namına yakışır hediye-lerle” bir elçilik heyeti göndermek istediğini belirtmesi meseleyi aydınlatmak-ta yetersizdir. En azından yeni hükümdarın komşusunun desteğini kazanmaya çalıştığını görmekteyiz. Açıktır ki, bu onun çıkarına olacaktır.31

Aynı kaynak başka bir hususa da dikkat çekmektedir: István Bethlen, Mur-taza Paşa’ya sultanın beylerbeyini azlettiği ve görevinden alınan valinin Belg-rad’a doğru yola çıktığı haberinin Erdel’e ulaşmasından ötürü kendisine bir elçi yollanmayacağını bildirmişti. Yine de, en sonunda Tamás Borsos Budin’e gidip beylerbeyinin huzuruna çıkmıştır. Tecrübeler göstermiştir ki, makamlarına geri dönebilecekleri ya da Bâbıâli’de kariyerlerine devam edebilecekleri için azl edilip ya da görev süresi dolup Budin’den dönen beylerbeyilerle ilişkiyi kes-mek Erdel hükümdarlarının işine gelmemektedir. Böylelikle ciddi problemler olmadığı takdirde Erdel hükümdarları Budin beylerbeyleriyle iyi ilişkileri sür-dürmeye çaba sarf ettiler. 1618’de Erdel’e Nakkaş Hasan Paşa hakkında bir haber ulaştı. Buna göre kendisi Belgrad’a doğru ilerlemekteydi. Gábor Beth-len fırsattan istifade kendisiyle iş birliği yapılacağı konusunda ancak mektubu vasıtasıyla teminat verebilecekti. 1644 Mayısında ise Erdel elçisi István Rácz üçüncü idari dönemini bitiren Musa Paşa’ya Budin’de hediyelerini sundu. An-cak bu konuda Osmanlı idarecilerinin bir talebi olup olmadığı konusu kesinlik kazanmamıştır.32

Öyle görünüyor ki, Belgrad’a gönderilen karşılama heyeti Apafi dönemin-de uygulamadan kalktı. En azından bu konuda bir belgeye ulaşamadık. Bunun yanı sıra Dávid Rozsnyai, 1667 senesinde Bâbıâli’den Budin Paşası Mahmud’a atfen yazdığı mektupta “şevketli efendimizin eski bir dostu ve yoldaşı olduğun-dan” ve “yüce efendimiz [Apafi hakkında] [Mahmud Paşa] tarafından divandaki vezirlik zamanında bile her zaman hatırlandığından” kendisine ilk fırsatta bir elçi gönderilmesinin uygun olacağını kaydediyordu.33 Yüzyılın ortasında Erdel hükümdarlarının Bâbıâli’deki destekçileri Belgrad’daki karşılamayı kesinlikle beklemekteydi. 1660’tan sonra ise Erdel ve Budin arasında yeni bir eyalet ku-

Rákóczy György és a Porta, s. 164). Atları her zaman hediyelerin takdim edileceği yerde boyarlardı. Bkz.: Belgrad’a gönderilen hediyelerin listesi, 16 Mayıs 1640, TMÁO, III, s. 65. Ayrıca Budin Paşası Murtaza ile yaptığı görüşme hakkında István Kőrössy’nin I. György Rákóczi’ye raporu, 26 Şubat 1647, Budin. I. Rákóczy György és a Porta, s. 895. Erdel hükümdarları diğer Osmanlı memurlarına da tahtırevan gönderirlerdi. Braşov kayıt defterlerinden anlaşıldığı kadarıyla Budin paşalarına sunulanlar hakkında ilk belge 1627’ye tarihlenmektedir. Cziráki, Z., Autonóm Közösség és Központi Hatalom: Udvar, Fejedelem és Város Viszonya a Bethlen-Kori Brassóban, Budapest: ELTE, 2011, s. 97–98.31 István Bethlen’in Murtaza Paşa’ya mektubu, 1630 başı, Gergely. “Okiratok,” II, s. 484.32 Gábor Bethlen’in Budin Paşası Nakkaş Hasan’a mektubu, 5 Temmuz 1618, Deva. Sándor Szilágyi, “Bethlen Gábor Uralkodásának Történetéhez”, I–III,, Történelmi Tár, [2.] (1879), III, s. 749; István Rácz’ın I. György Rákóczi’ye mektubu, 3 Mayıs 1644, Budin. I. Rákóczy György és a Porta, s. 688.33 Dávid Rozsnyai’nin Mihály Teleki’ye mektubu, 10 Aralık 1667, Edirne, TML, IV, s. 240. Erdel elçilik heyeti, Mahmud Paşa’nın halefi Arnavut Uzun İbrahim Paşa’yı 1671’de ilk olarak Budin’de aradı: İbrahim Paşa’nın I. Mihály Apafi’ye yazdığı mektup, 15 Eylül 1671, Radnót, TMÁO, V, s. 65.

Page 87: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Gábor KÁRMÁN 81

rulmuş; Varat paşaları yüzyılın ortalarında sultan nazarında çeşitli sorunlara neden olan hükümdarların denetlenmesini öncelikli görevleri olarak görmüş-lerdir. Öyle görünüyor ki, bu dönemden itibaren Erdel’le ilgili konularda Varat beylerbeyileri sorumlu kabul ediliyorlardı. Apafi, Miklós Zólyomi kendisine karşı harekete geçtiğinde Bâbıâli’de bir diplomatik savunma başlatmaya ni-yetlendiğinde, Varat Paşası Hamza öncelikle elçinin kendisine gönderilmesi-ni, bu elçinin daha sonra paşanın temsilcisiyle beraber Budin’e gidebileceğini, ardından belki Budin paşasının adamlarıyla birlikte Bâbıâli’ye geçebileceğini tavsiye etmektedir.34

Dahası ulaklar bir kenara bırakılırsa, Erdel elçileri, Belgrad’a gittikleri vakit yolları üstüne düşen Temeşvar paşalarını ziyaret etmişlerdi.35 Temeşvar Bey-lerbeyi Bekir Paşa, neredeyse bir yıl boyunca makamında bulunmasına rağ-men, 1635’te Budin’e gelen István Szalánczy’ye, tarafına Erdel hükümdarından elçi gönderilmediği konusunda şikâyetlerini bildirmiş; ayrıca böyle bir ziyaretin her şeyden önce bir itibar/prestij meselesi olduğunu vurgulamıştır: “Hürmetli efendi eğer benden hediyelerini sakınıyorsa, bu kupalardan başka ne olabilir ki? Onlar da iki yüz talerden fazlası etmez.” - “Ama hürmetli efendim değeri birkaç yüz taler eden atı da ihsan edebilirdi. Bunun sağladığı hayra bakılmaz; ancak sizinle şevketli efendim münasebette olduğundan hayran olunacaktı.”36 Bekir Paşa, István Bethlen’in tahta geçmek için gerçekleştirdiği politik mü-cadeleler esnasında hayal kırıklığına uğrayacak ve hırsının kurbanı olacaktı: Erdel’e hücuma geçen Osmanlı ordusunun Szalonta mağlubiyetinin ardından idam edildi.37

Tımışvar beylerbeyi ve Erdel prensi arasında diplomatik temaslar oldukça nadir ve düzensiz gerçekleşirdi. Nitekim I. György Rákoczi, buraya yolladığı elçisini kaçınılmaz soruya önceden hazırlıklı olması için uyarmıştı. Tımışvar valisinin adamları hangi sebebe binaen Gyulafehérvár’a gelecekti? Neticede Budin beylerbeyi Tımışvar’daki paşaya takaddüm etmekteydi.38 Benzer bir ör-

34 Bálint Szilvási’nin Mihály Teleki’ye mektubu, 20 Nisan 1667, Kővár, TML, IV, s. 88. 35 Boldizsár Sebesi’nin I. György Rákóczi’ye mektubu, 18 Mayıs 1638. I. Rákóczy György és a Porta, s. 468; I. György Rákóczi’nin István Szalánczy’ye talimatı, 16 Mayıs 1640, Gyulafehérvár, TMÁO, III, s. 59–60. Temeşvar paşasının Erdel’in denetimindeki rolü hakkında bkz.: Pál Fodor, “A Temesvári Vilájet a Török Hódoltságban”, In Memoriam Barta Gábor – Tanulmányok Barta Gábor Emlékére, ed. István Lengvári, Pécs: JPTE Továbbképző Központ Kiadói Irodája, 1996, s. 199.36 István Szalánczy’nin I. György Rákóczi’ye mektubu, 12 Ekim 1635, Békés. Levelek és Okiratok, s. 277–278. Rıdvan Paşa, 1634’te bir yıldan fazla süren Temeşvar ikameti döneminde Erdel hükümdarını temsil eden bir elçinin henüz kendisini ziyarete gelmediğini kaydetmektedir. Szalánczy István’ın I. György Rákóczi’ye mektubu, 18 Kasım 1634, Parác. I. Rákóczy György és a Porta, s. 133. 37 Bekir’in idamı hakkında János Szalárdi bilgi vermektedir: Siralmas Magyar Krónikája, ed. Ferenc Szakály, Budapest: Magyar Helikon, 1980, s. 191. Biyografisi hakkında Dávid, Török Közigazgatás, s. 259. Ayrıca bkz.: I. György Rákóczi ve Bekir paşa arasındaki mektuplaşma: TMÁO, II, s. 331–334, 403–404, 414–415. 38 Rákóczi’nin cevabı şöyle olmuştur: “Bize bir sipahi dahi gelse kendisini hürmetle ağırlarız, elbette bu hürmeti paşanın görevlisine daha çok göstereceğiz. Bu ise vezirin saygınlığını ve hükümranlığını hiçbir suretle incitmez.” I. György Rákóczi’nin István Szalánczy’ye mektubu, 26 Mart 1636, Dés. I. Rákóczy György és a Porta, s. 186.

Page 88: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

“Paşanın Eli Öpülür mü?”: Budin’de Erdel Elçileri82

neğe 1660’tan sonra hiç rastlanmamaktadır. Varat paşasının uygunsuz tavrı açıktı; bunun bir sonucu olarak kriz durumuyla daha sık karşılaşılmaktaydı.

Apafi zamanında Budin beylerbeyinin Erdel üzerindeki etkisinde en önemli aracıya, yani paşanın kapı halkı üyelerinin nerede durduğuna dair oldukça az bilgiye sahibiz. Budin beylerbeylerinin emirlerinde, idari işlerle ilgilenen gö-revliler için Pál Fodor’un “sultanın sarayının küçültülmüş bir kopyasıdır” ifade-sinden hareket edilirse, Erdel hükümdarları beylerbeyilerin kapı halkıyla iliş-kilerini iyi tuttuğu müddetçe çıkarlarının gerçekleştirilmesinde büyük yardım görebilirdi.39

Elimize ulaşan hediye listelerine göre elçilerin alt ya da yüksek rütbeli gö-revlilerin huyuna gitmeye çalışması ya da Erdel’den yollanan mektuplarda bey-lerbeyinin yanında en azından paşanın sağ kolu sayılan ve sarayı çekip çeviren kethüdanın (Macar kaynaklarına geçen şekliyle kihája) da isminin yazılması tesadüf değildir. Ancak Erdel hükümdarı ve Budin paşasının kapısına mensup iki kişi arasında sıkı bir iş birliği kurulması hususunda tek bir kaynağa sahi-biz. Bu bakımdan bir süreliğine Osmanlılar arasında yaşamış Gábor Bethlen’in Osmanlı politikasını büyük bir rutinle idare etmesi şaşırtıcı değildir. Bethlen, paşanın kethüdası Yahya’yla 1622’de kişisel olarak buluşmuştur. Elbette bu, Budin’deki temsilcilerin Yahya’yı elçi olarak göndermeleri hususunda paşa-yı ikna etmeleri sonucu gerçekleşmişti. 1624’te Bethlen’in paşaya yazdığına göre, ayrıntılı mesajını Türkçe tercümanı olarak faaliyet gösteren János Házi vasıtasıyla teslim edecekti. Aynı zamanda Bethlen, Yahya’dan paşaya yazılmış olan mektubu Házi tarafından Türkçeye çevirebileceği şekilde –elbette gizlili-ğinin sürdürülmesi koşuluyla– kaleme almasını istedi.

1625 sonbaharında Bethlen’in Budin’e giden elçisiyle paşa unvanı taşıyan Yahya’ya hediye göndermesi –bu bilgiden kendisinin bu sırada kısa süreliğine de olsa beylerbeyi payesine yükselmiş olduğu anlaşılmaktadır– dikkat çeki-cidir. Bununla birlikte mazul, yani o anda hiçbir idarî makam tasarruf etme-mektedir. Kaynaklar, Budin’den başka hiçbir Osmanlı mansıp sahibi hakkında böylesine sıcak bir ilişkiye dair bir ipucu barındırmamaktadır. O halde, Gábor Bethlen’in 1626’daki düğününe sultanı temsilen gelen kişinin, çok büyük ih-timalle, o vakitler Eğri beylerbeyliğini yürüten Yahya Paşa olması tesadüf ol-mamalıdır.40

39 Budin paşalarının saray düzenleri hakkında bkz.: Fekete, Budapest, s. 199; Dávid, Török Közigazgatás, s. 104–109; Fodor, “Budai pasa”, s. 472; Molnár, A., Egy Raguzai Kereskedőtársaság a Hódolt Budán: Scipione Bona és Marino Bucchia Vállalkozásának Története és Dokumentumai (1573–1595) – Eine Handelsgesellschaft aus Ragusa im Osmanischen Ofen: Geschichte und Dokumente der Gesellschaft von Scipione Bona und Marino Bucchia (1573–1595), Budapest: Budapest Főváros Levéltára, 2009, s. 51–52.40 Gábor Bethlen’e mektubu, [Şubat 1622], Gergely, “Adalék,” I, s. 447; Kethüda Yahya’ya Gábor Bethlen’nin mektubu, 22 Mayıs 1624. A.g.e., s. 457; Imré Bercsényi’ye Gábor Bethlen’in talimatı, 25 Eylül 1625, Tasnád, TMÁO, I, s. 435. Düğüne katılımı hakkında bkz.: Kemény, J., “Önéletírása,”,János Kemény, Önéletírása és Válogatott Levelei, ed. Éva V. Windisch, Budapest: Szépirodalmi, 1959 içinde, s. 119. Eğri paşasının idari konumu hakkında bkz.: Kármán, G., “Bajor Követ Bethlen Gábor Esküvőjén”,Bethlen Erdélye, Erdély Bethlene: A Bethlen Gábor Trónra Lépésének 400. Évfordulóján Rendezett Konferencia Tanulmányai, ed. Veronka Dáné

Page 89: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Gábor KÁRMÁN 83

Elçilerin Huzura Kabul Merasimi Erdel hükümdarlarının Budin paşalarıyla kurduğu güçlü ilişkiye rağmen

beylerbeylerinin Erdel elçilerini kabulü esnasında ne tür seremonilerin uy-gulandığına dair şaşırtıcı şekilde az vesika günümüze ulaşmıştır. Buna karşın İstanbul’a giden Habsburg elçi heyetleri Budin’in yollarının üstüne düşmesi ha-sebiyle Budin sarayında cereyan eden divanlarla ilgili az çok kayıt tutmuşlardır. Ayrıca gerek bu heyetlerin gerekse Erdel elçilerinin raporlarında görüşmele-rin daha çok temel kısmına yoğunlaşılmıştır. Ayrıntılı verilere sahip tek belge 1635’te István Szalánczy elçiliği zamanında kaleme alındı. Bu belge yeniden beylerbeyi atanan, üstelik daha önce Erdel hükümdarıyla akrabalık andı içmiş olan Nasuh Paşazade Hüseyin Paşa’nın göreve geliş töreni zamanında kâğıda döküldü. Bu haliyle diğerlerinden ayrılan, hususî bir diplomatik olaydı. Dola-yısıyla bu esnada tutulan notlar genel alışkanlıkların ötesine geçmektedir.41 Habsburg elçilerinin bilindik pratikleri temelinde yer yer çalakalem tutulmuş notları, yarım cümleleri tamamlayabilmekteyiz. Ancak divan oturumunun resmi öğelerinin zaman içindeki değişimlerini tespit edebilecek imkânlardan yoksunuz.

Elçi kabulünün ilk aşaması heyetin Budin’e varmasından önce gerçekle-şirdi. Osmanlı idarecileri Erdel elçilerini Peşte sınırlarının dışında beklerlerdi: “1635’te beylerbeyinin iki kapıcı ağası, iki-üç yüz atlıyla, 1637’de nazır bey (ver-gilerden sorumlu denetçi) ve kethüdanın kardeşi pek çok çavuş ve idareciler-le.”42 Bu refakatçiler, misafirlerine Budin’deki konutlarına kadar eşlik ettiler ve orada kendisine paşanın meyve ve tatlılardan oluşan hediyelerini sunarlardı. Elçinin beraberinde getirdiği maiyetin durumunu gözden geçirerek kendilerine tayin verirlerdi. Böylelikle gerek Budin gerekse İstanbul’da misafirleri ağırla-yan masraflarını da üstlenmiş oluyordu.43 Paşanın kendisi elçilik heyeti için düzenlenen törene katılmadı. Seremonilerde elçinin paşanın huzuruna gitmesi önemli bir öğe idi ve tersi beklenemezdi. Hürmet sunumundan ziyadesiyle na-siplenen Habsburg elçilerinin kabulünde dahi kethüdalar görev almışlardır.44

et al., Kolozsvár: Erdélyi Múzeum-Egylet, 2014, s. 102, not. 36. Yahya’ya Nisan 1625’te paşa unvanı verildi; böylece Gyarmat Antlaşması’nın hazırlandığı görüşmelerde rol aldı. Bkz.: Kamuthy Farkas’ın raporu, 26 Nisan 1625, Párkány; Gergely, “Adalék”, II, s. 144.41 Hüseyin Paşa’nın prensle akrabalık yemini etmesi hakkında István Szalánczy’nin raporu, 31 Aralık 1635, Kolozsvár. I. Rákóczy György és a Porta, s. 164–178. Osmanlı-Erdel ilişkilerinde akrabalık yemininin yeri hakkında bkz.: Szabó, J. B.– Sudár, B., “’Independens Fejedelem az Portán Kívül’: II. Rákóczi György Oszmán Kapcsolatai: Esettanulmány az Erdélyi Fejedelemség és az Oszmán Birodalom Viszonyának Történetéhez - I”, Századok, 146 (2012), s. 1027–1035.42 István Szalánczy’nin I. György Rákóczi’ye mektubu, 30 Ekim 1635, Budin. I. Rákóczy György és a Porta, s. 160; István Kőrösy’nin I. György Rákóczi’ye mektubu, 30 Kasım 1637, Budin. Levelek és Okiratok, s. 495.43 Erdel kaynaklarında praebenda olarak kaydedilen İstanbul’a nakiller hakkında bkz.: Bíró, Erdély követei, s. 111–112. Habsburg elçilerine de benzer şekilde meyve ikram edilmişti. Bunun için ayrılan tayinat hakkında bkz.: Zweite Gesandtschaftsreise des Grafen Hermann Czernin von Chudenic nach Constantinopel im Jahre 1644, Neuhaus: Landfrass, 1879, s. 15.44 Örneğin 1572, 1587 ve 1665’te gemiyle ulaşan Habsburg elçilerini benzer şekilde ağırlamışlardır: Franciscus Omichius, Beschreibung einer Legation und Reise von Wien aus Ostereich auff Constantinopel Durch den Wolgebornen Herrn Herrn David Ungnadn [...] Auß Römischer

Page 90: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

“Paşanın Eli Öpülür mü?”: Budin’de Erdel Elçileri84

1635 yılında tuttuğu raporunda Szalánczy tam da bu nedenle Nasuh Paşazade Hüseyin Paşa’nın “normal bir çavuş suretinde” kimliğini gizleyerek de olsa Ma-car elçilerini kabul heyetinde yer almasına büyük önem atfetmişti.45

Habsburg elçilerinin de görüşmeyi kethüdadan talep etmeleri gerekirdi. Bu ise heyetin gelişinden sonraki iki üç gün içinde gerçekleşirdi. Szalánc-zy’nin raporundan anladığımız üzere elçi, paşa tarafından gönderilmiş ve ko-şumları süslü bir atla Kale Dağı’na (Várhegy) geldi; beylerbeyi kendisini divan odasında kabul etti.46 Bu pratiğin çasar diplomatları için de geçerli olduğunu bilmekteyiz. Ancak Viyana’dan gelenler elbette daha görkemli bir ağırlamayla karşılaşırlardı. Bu durumda paşa yalnızca elçiye değil, aynı zamanda ona eş-lik eden soylulara da at gönderirdi. Kaleye giden yolda yeniçerilerin ikili sıra oluşturmaları düzenli şekilde kaydedilen bir tören öğesidir. Elçinin atıyla bu merasim alayının arasından ilerlemesi gerekirdi. Szalánczy’nin paşanın Budin saray halkını ve askerlerin tümünü büyük törene davet ettiğini kaydetmesine bakarak Erdelli elçilerin kabulü sırasında da aynı usulün uygulandığını kolay-lıkla söyleyebiliriz.47

Törensel öğeleri hakkında Erdel kaynaklarının hiçbir bilgi sunmadıkları beylerbeyi ile kişisel buluşma konusunda büyük ihtimalle Habsburg elçilerine uygulanan prosedür izleniyordu. Paşa, heyeti tüm üyelerinin hazır bulunduğu divanda ağırlardı. Divanı oluşturanlar kendilerine ayrılmış olan duvar kenarın-daki sıralara oturur ve huzura gelen elçiyi yüksek sesle selamlarlardı. Salonda yükseltilmiş bir yerde oturan beylerbeyi oturduğu yerden kalkıp elçiye doğru bir iki adım yaklaşır ve karşılıklı olarak birbirlerini selamlarlardı. Oturduktan ve mektupların tesliminden sonra kahve ve şerbet ikramı eşliğinde kibar bir soh-bet sürdürülürdü.48 Bazı Erdel elçilerinin raporlarından, görüşmelerin umuma

Keyserlichen Maiestat befehlig und abforderung an den Türckischen Keyser, Anno 72. verrichtet... Güstrow, 1582, s. [14]; Beschreibung der Reisen des Reinhold Lubenau, hrsg. Wilhelm Sahm, Königsberg: Beyer, 1912–1914, s. 78s; Paul Taferner, Curiose und eigentliche Beschreibung des [...] Groß-Botschaffters Herrn Graffens Wolffgang von Oettingen Solenner Abreise von Wien [...] / Deme [...] beygefügt die letztere solenne Kayserl. Botschafft an die Ottomannische Pforte des Herrn Graff Walther von Leslie [...]. Leipzig, 1700, s. 28–29. Tuna boyundaki selamlama hakkında bir de resim mevcuttur: Jajczay, J., “Császári Követ Fogadása Budán a Török İdők Alatt, a Fővárosi Könyvtár Egy Vízfestményén,” A Fővárosi Könyvtár Évkönyve, 4 (1934), s. 73–87. Boğdan’a gelen Leh elçilerin kabulü sürekli tartışmaya neden olmaktaydı. Voyvodanın elçiyi karşılayıp karşılamayacağı ve payitahta doğru yola çıkılmadan önce görüşmelerinin gerekli olup olmadığı temel meselelerdi. Bkz.: Wasiucionek, M., “Diplomacy, Power and Ceremonial Entry: Polish-Lithuanian Grand Embassies in Moldavia in the Seventeenth Century”, Acta Poloniae Historica, 105 (2012), s. 65–68.45 István Szalánczy’nin I.György Rákóczi’ye mektubu, 30 Ekim 1635, Budin. I. Rákóczy György és a Porta, s. 160.46 Paşanın evi, divan yeri bugünkü Színház Sokağı, No: 5’tedir. Fekete, Budapest, s. 85. Ayrıca bkz.: Szalánczy’nin bahsi geçen raporu: I. Rákóczy György és a Porta, s. 167.47 I. Rákóczy György és a Porta, s. 167. Krş.: Brandstetter, M., “Itinerarium oder Raisbeschreibung”, Nehring, K., Adam Freiherrn zu Herbersteins Gesandtschaftsreise nach Konstantinopel: Ein Beitrag zum Frieden von Zsitvatorok (1606), München: Trofenik, 1983 içinde, s. 81; Adam Wenner, Tagebuch der Kaiserlichen Gesandtschaft nach Konstantinopel 1616–1618, hrsg. Karl Nehring, München: Finnisch-Ugrisches Seminar an der Universität München, 1984, s. 12.48 Daha önce kaydedilen atıfların dışında bkz.: András Izdenczy’nin İstanbul görevi hakkındaki

Page 91: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Gábor KÁRMÁN 85

açık şekilde gerçekleştirildiğini anlamaktayız. 1635 senesindeki elçilik heyeti hakkında tutulan raporda paşa, kabul gününde arz divanı yapılacağını duyur-muştur.49 Koreografi hakkında fazla bilgiye sahip değiliz; ancak Erdel elçileri-nin paşayla görüşürken oturmalarına müsaade edildiği kesindir. Bununla bir-likte Osmanlı ricalinin misafirlerini küçük düşürmeye niyetlendikleri vakitlerde elçi bilerek ayakta tutulurdu.50

Erdel elçileri zaman zaman görüşmeleri hızlandırmak istediyse de, Bâbıâ-li’deki sadrazamla görüşme sırasında da söz konusu olduğu gibi görüşmelerde hiçbir kesin sonuca ulaşmak mümkün olmamıştır.51 Bunun için ikinci ve belki de daha sonraki görüşmeleri beklemek gerekmiş; bu oturumlar ise teşrifa-tın pek de şaşaalı olmadığı basit merasimler olmuştu. Szalánczy’nin raporuna göre Budin kalesine doğru yola çıkma zamanı geldiğinde paşa at ve çavuşları göndermişti. Ancak eşlik edecek toplulukta askerler yer almamaktaydı ve di-van odasındaki görüşmeler sırasında iki tarafın diplomatik temsilcileri dışında sadece tercüman bulunmaktaydı. II. György Rákóczi döneminden kalma bir ta-limat, görüşmelerin her zaman bu denli kapalılık içinde yapılmadığını akla ge-tirmektedir. Buna göre Erdel prensi, elçisine, umuma açık ilk kabul merasimi-nin ardından “ (divan odasında olduğu gibi) herkesin gözü önünde buluşmayıp, bir oğuldan babaya gönderilen birisine yakışır şekilde ehemmiyetli mevzuları görüşmek istediğini” beylerbeyine bildirmesini istemişti.52 Son görüşme sıra-sında Nasuh Paşazade Hüseyin, yeniden çağırdığı bütün divanı önünde Erdel elçisine geri dönüş iznini bahşettiğini söyleyip I. György Rákóczi’ye elçi olarak

raporu, [Ağustus – Eylül 1641]: A Szőnyi Béke Okmánytára, ed. Béla Majláth, Budapest: MTA, 1885, s. 172–173; Salomon Schweigger, Zum Hofe des Türkischen Sultans, hrsg. Heidi Stein, Leipzig: Brockhaus, 1986, s. 35; Des Freyherrn von Wratislaw Merkwürdige Gesandschaftsreise von Wien nach Konstantinopel, Leipzig: Schönfeld, 1786, s. 19–20. Divan hakkında bir resim bulunmakla beraber hayli sistisnai bir durumu yansıtmaktadır. Buna göre Murtaza Paşa, Hans Ludwig von Kuefstein’ı kalede değil, ordugâhtaki çadırında kabul etti. Teply, K., Die Kaiserliche Großbotschaft an Sultan Murad IV. im Jahre 1628: Des Freiherrn Hans Ludwig von Kuefsteins Fahrt zur Hohen Pforte, Wien: Schendl, 1976, s. 115 ve 61–64. 49 Szalánczy’nin atıfta bulunulan raporu, I. Rákóczy György és a Porta, s. 167; István Kőrössy’nin I. György Rákóczi’ye mektubu, 8 Mart 1647, Budin. A.g.e., s. 896. Elçinin divana girişinin elçi tarafından gelen bir rica olarak algılanması Osmanlı diplomasi düşüncesinin bir öğesiydi. Bu çerçevede İstanbul’daki sarayda sultan da elçileri arz odası adlı yerde kabul ederdi. Necipoğlu, G., Architecture, Ceremonial and Power: The Topkapı Palace in the Fifteenth and Sixteenth Centuries, New York–Cambridge, MA: The Architectural History Foundation–MIT Press, 1991, s. 96–110.50 Gürcü Kenan Paşa, 1658’de İsveçli elçilerin kabulünde, Claes Rålambb ve Gotthard Welling’e II. György Rákóczi’nin itaatsizliğinde krallarının rolü olduğunu açıkça hissettirmek istedi. Claes Rålamb, Diarium under Resa Till Konstantinopel 1657–1658, ed. Christian Callmer, Stockholm: Norstedt, 1963, s. 199. Szalánczy, adı geçen raporunda Nasuh Paşazade ile pek çok kez oturarak görüştüğünü yazmaktadır.51 Gábor Bethlen’in Mihály Tholdalagi’ye talimatı, 28 Nisan 1624, Kassa, TMÁO, I, s. 404. Krş.: Bíró, Erdély Követei, s. 29–35; Kármán, “Sovereignty,” s. 174–175; Jakó, “Rozsnyai,” s. 175.52 II. György Rákóczi’nin Budin paşasına [Sarı Kenan] gönderdiği elçiye verdiği talimat [1653–1654 dönümünde] hakkında bkz.: Magyar Nemzeti Levéltár Országos Levéltára (= MNL OL), Magyar Kamara Archívuma, E 190, Archivum Familiae Rákóczi de Felsővadász 47. d. 11. t. 81. sz. Özel bir görüşmeye ihtiyaç duyulduğuna vurgu yapılmasında paşanın daha önceki buluşmada düşmanca tavır sergilemesi etkili olabilir. Dolayısıyla Erdel’den gelen posta görevlisini mevki sahibi biri olarak görmemiş; kendisiyle görüşmeye dahi yanaşmamıştır.

Page 92: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

“Paşanın Eli Öpülür mü?”: Budin’de Erdel Elçileri86

gönderilen ağayı tanıştırdı. Erdelli diplomatın kaydına göre Szalánczy’ye “kötü” bir kaftan giydirdiler.53 Hilat takdimi Osmanlı diplomasisinin alışılageldik bir öğesidir. Bâbıâli’de hilat takdimi, genellikle elçinin huzura kabulünden önce gerçekleşiyordu.

Bu hediyeyi genellikle bir saygı vurgusu olarak görmek mümkündür. Ancak bazı görüşlere göre aynı zamanda vasallığı simgeleyen bir bağlılık ifadesidir. Dolayısıyla hilat kuşanan biri verenin hegemonyasını kabul etmiş oluyordu.54 Bu nedenle Budin paşalarının sadece elçileri kaftanla giydirmekle kalmayıp aynı zamanda Erdel hükümdarına da kaftan göndermeleri büyük öneme sa-hipti.55 Ancak Budin seremonilerinin Habsburg elçileri için de düzenlendiğini göz önünde bulundurursak bu konuya titizlikle yaklaşmak gerekmektedir. Ayrıca onlar Erdellilere kıyasla daha kaliteli malzemelerden hazırlanmış kaf-tanlar aldılar.56 Elçilere kaftan bahşedilmesini sultanın evrensel hükümranlığı-nın kabul ettirilmesi yönünde bir siyaset olarak anlamlandırmak mümkündür. Ancak Budin Paşası’nın kaftan vermesi aşamasında onun Erdel hükümdarı ve Habsburg İmparatoru’nu kendi vasalları olarak değerlendirdiği düşünülemez. Bu bağlamda kaftan gönderilmesi hegemonik bir belirti olmaktan ziyade gön-deren kişinin tek taraflı jesti olarak hilatı yollayanın siyasî desteğini temin et-mektedir.

Yukarıdaki açıklamayı kullanarak 1626’da Budin Paşası Murtaza’nın, Gá-bor Bethlen yanında savaşa katılan iki Alman Protestan komutana, Ernst Pe-ter von Mansfeld ve Sakson-Weimar prensi Johann Ernest’e hilat vermesine çok daha anlaşılır bir betimleme getirmek mümkündür.57 Son olarak yine bu açıklamaya dayanarak Erdel hükümdarına karşı Bâbıâli’nin kızgınlığının da dile getirildiği saptanmaktadır. Nitekim hükümdarlığın elçilerine herhangi bir kaf-tan teslimi yapılmamıştır. Hatta elimizde elçinin hilat kuşandığı ancak Erdel

53 Szalánczy raporundan, I. Rákóczy György és a Porta, s. 173, 177. 1630’da Tamás Borsos elçiliğin misyonu hakkındaki tartışmanın ikinci görüşme esnasında dahi başlatılmamasıyla yüzleşmiştir. Elbette bu, paşa tarafından görüşme süresinin uzatılması için bir strateji idi. Borsos’un nihaî raporu, Ocak 1630: Gergely, “Borsos Tamás”, s. 695–697.54 Reindl-Kiel, H., “East is East and West is West and Sometimes the Twain Did Meet: Diplomatic Gift Exchange in the Ottoman Empire”, Frontiers of Ottoman Studies: State, Province, and the West, II, ed. Colin Imber–Keiko Kiyotaki–Rhoads Murphey, London: I.B. Tauris, 2005, s. 118–121; Murphey, R., Exploring Ottoman Sovereignty: Tradition, Image and Practice in the Ottoman Imperial Household, 1400–1800, London–New York: Continuum, 2008, s. 222. 55 Szalánczy’nin raporu, I. Rákóczy György és a Porta, s. 177 (Bu örnekte paşa sadece hükümdara değil, aynı zamanda iki oğluna da kaftan göndermiştir); István Szalánczy ve arkadaşlarının Budin’e gönderdikleri hediyelerin listesi, 12 Mart 1636. Levelek és Okiratok, s. 291; Péter Melith’in Miklós Esterházy’a mektubu, Temmuz 1638, EOE, X, s. 203.56 1591’de Friedrich Krekwitz ve 1608’de Adam Herberstein altınla işlenmiş kaftan, 1616’da Heřman Černín gümüşle işlenmiş ipek kaftan almışlardır. Des Freyherrn von Wratislaw, s. 21; Brandstetter, “Itinerarium”, s. 83; Wenner, Tagebuch, s. 13. Ayrıca bkz.: Taferner, Curiose und Eigentliche Beschreibung, s. 34; Zweite Gesandtschaftsreise, s. 16.57 Gábor Bethlen’in Murtaza Paşa’ya yazdığı mektubundaki tüm bilgiler (12 Ağustos 1627, Gyulafehérvár) bu meseleyi işaret etmektedir. Mektupta şu ifadelere rastlamaktayız: “Mehmet Efendi tarafından getirilen iki kaftanı gönderemedik. Zira o zamana değin iki general de ölmüştü ve artlarından diğer dünyaya gidecek bir postacı bulunamamıştır.” Szilágyi, “Bethlen Gábor és a Porta”, II, s. 47. Mektubun yazıldığı sırada gerçekten iki Alman komutan da ruhlarını teslim etmişti.

Page 93: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Gábor KÁRMÁN 87

hükümdarına kaftan gönderilmediği örnekler de mevcuttur.58 Buradan yola çıktığımız takdirde kaftanın yalnızca vasallığa dair bir sembol olduğu açıkla-ması yetersiz kalmaktadır. Ancak destek ve koruma anlamında paşanın mesajı gayet açıktır.59

İstanbul ve Budin’de düzenlenen merasimlerde hediyelerin sunumu kaftan bahşedilmesine kıyasla ciddi farklılık arz etmekteydi. Sultanî merasimlerin Bâbıâli’de rutinleşmesine dek Budin paşasına sunulan hediyelerin teslimi ön-celikle Habsburg elçileri açısından soru işaretleri barındırmaktaydı. Bâbıâli’ye sultanla görüşmesi için gönderilen András Izdenczy’ye bir talimat metni ka-leme alan Macar kraliyet naibi (Palatinus/nádor) Miklós Esterházy’nin ifade ettiği gibi, sorun, “hediyenin ne elçi adına ne de [Habsburg] hükümdarı adına” sunuluyor oluşuydu.60 Macar kraliyet naibinin tam olarak ne düşündüğünü saptayamasak da, büyük ihtimalle hediyelerin sunumunun herkese açık gö-rüşme esnasında mı, yoksa daha sonra imparator adına kişisel görüşmeler sırasında mı gerçekleştirileceğine dair ikilem mevcuttur. Budin paşasının şahsen hükümranlık yetkileriyle donanmış olmaması ilk seçeneği zayıflat-maktadır. Öte yandan paşanın iyi niyetini kazanmak için sunulan hediyeleri, miktarları dolayısıyla elçinin kendi adına teslimi de kabul edilemez. Bu neden-le Eszterházy, bayram havasındaki ilk kabulde hediyelerden bahsetmemiştir. Daha sonra hediyelerin getirildiğine dair paşaya haber yollanmasını ve teslimi konusunda kendisinden bilgi alınmasını tavsiye etmekteydi. Habsburg elçileri-nin başka başka çözümler bulması sorun karşısında tereddütte kalındığı fikrini desteklemektedir: 1577 yılında Joachim von Sintzendorff hediyelerini ilk hu-zura çıktığında sunmuştu. 1616 ve 1644’te ise Heřman Černín hediyelerini bir adamı vasıtasıyla paşaya göndermişti. 1608’de Adam Herberstein de aynı yön-temi benimsemiş; ancak sunumu ilk karşılamadan sonra gerçekleştirmiştir.61 Benzer tereddütle Erdel’de gerçekleştirilen görüşmeler bahsinde de karşılaş-maktayız. Gábor Bethlen 1624’te elçisine, Sofu Mehmed Paşa’nın hediyelerini “özel” mi yoksa “halk içinde mi” almak isteyeceğine dair görüşmeden önce kethüdadan bilgi alması yönünde talimat vermişti. Daha sonraları hediyelerin ilk karşılama sırasında verilmesi alışkanlık halini almıştır.62

58 Örneğin bkz.: Kemény, “Önéletírása”, s. 141 ve (I. Mihály Apafi ile ilgili olarak) Johann Baptista Casanova’nın I. Leopold’e raporu (3 Şubat 1667, Edirne). Österreichisches Staatsarchiv, Haus-, Hof- und Staatsarchiv, Türkei I, Kt. 139, Fasc. 68, 1667 Jänner–Mai, vr. 37r.59 Yeniden yayımlanan bir çalışmada Harriet Rudolph da kaftanı sunanın, karşısındakini korumasına aldığına vurgu yapmaktadır. Bu ise tam olarak vasallık statüsünü yansıtmamaktadır. Bkz.: Rudolph, H., “The Material Culture of Diplomacy: The Impact of Objects on the Dynamics of Habsburg–Ottoman Negotiations at the Sublime Porte (1530–1650)”, Politische Kommunikation Zwischen Imperien: Der Diplomatische Aktionsraum Südost- und Osteuropa, hrsg. Gunda Barth-Scalmani–Harriet Rudolph–Christian Steppan, Innsbruck: StudienVerlag, 2013, s. 221–229.60 Miklós Esterházy’nin András Izdenczy’ye talimatı, [1641 başları]. A Szőnyi Béke Okmánytára, s. 148.61 Schweigger, Zum Hofe, s. 35; Zweite Gesandtschaftsreise, s. 16; Wenner, Tagebuch, s. 12; Brandstetter, “Itinerarium”, s. 83.62 Gábor Bethlen’in Mihály Tholdalagi’ye talimatı, 28 Nisan 1624, Kassa, TMÁO, I, s. 403. Krş.: Szalánczy atfı, 1635 tarihli raporu, I. Rákóczy György és a Porta, s. 168; I. György Rákóczi’ye István Kőrössy’nin mektubu, 8 Mart 1647, Budin. A.g.e., s. 897; Ferenc Sebesi’nin Budin elçiliği günlüğü,

Page 94: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

“Paşanın Eli Öpülür mü?”: Budin’de Erdel Elçileri88

Günümüze ulaşan hediye listelerinin ayrıntılı şekilde incelenmesi bu ça-lışmanın sınırlarını aşacaktır. Bu nedenle sadece birkaç olguya değineceğiz. Kişisel olarak paşaya hazırlanan hediyeler beş-altı altın kaplama kupa, 400–600 taler nakit para ve zaman zaman bazı sanat eserlerinden oluşmaktaydı. Osmanlı İmparatorluğu’nda bunları üretecek ustalar bulunmaması nedeniyle hediye saatler farklı bir önem arz etmekteydi.63 Özel durumlarda tutsaklar da hediye olarak verilmekteydi. 1637’de I. György Rákozci bir önceki yıl gerçek-leşen Szalonta Savaşı’nda Erdel kuvvetleri tarafından tutsak alınan Osmanlı askerlerini Musa Paşa’ya gönderdi. 1644’te ise Erdel hükümdarı beylerbeyini selamlamak için Macaristan seferi sırasında kurtardığı Türkleri teslim edi-yordu.64

Hediye alışkanlıkları bakımından Budin sarayındaki uygulamaların yer yer Bâbıâli’dekilere benzerlik göstermesi oldukça dikkat çekicidir. Elbette ilişki-nin doğası gereği bazı önemli farklılıklar da göze çarpmaktadır. Aynı zaman-da Budin beylerbeyinin de Erdel hükümdarına hediyeler gönderdiğini pek çok veri göstermektedir. Ancak Osmanlı sultanından Erdel’e gönderilen hediyelere rastlamamaktayız. Osmanlı devlet ideolojisi çerçevesinde böyle bir şeyin dü-şünülmesi bile söz konusu değildir. Zira sultan huzuruna çıkılmasına müsa-ade ederek ve hilat kuşanma merasiminde ifadesini bulduğu üzere gelenleri himayesine almak suretiyle yeterince ihsanda bulunmuş oluyordu.65 Ancak beylerbeyleri serhat bölgelerindeki temsilcileriyle birlikte hediye gönderimini iyi ilişkilerin sürdürülmesinin bir parçası olarak görmüşlerdir. Osmanlılar açı-sından bu hediye genellikle bir attır. Örneğin Murtaza Paşa, Gábor Bethlen’in eşi Branderburglu Katalin’e iyi niyetini göstermek amacıyla bir tazı gönder-miştir.66 Bu hediyelerin değeri Erdel hükümdarının yolladıklarının altında kalsa

Nisan 1655. Okmánytár II. Rákóczy György, s. 170.63 Saat hediye edilmesi hakkında 1635 ve 1658’den veriler bulunmaktadır: István Szalánczy’nin raporu, 31 Aralık 1635, Kolozsvár. I. Rákóczy György és a Porta, s. 164; Budin paşası hususunda Ákos Barcsai’nin Ferenc Sebesi’ye talimatı, 10 Kasım 1658, Marosvásárhely, EOE, XII, s. 124. Budin Paşasına verilecek miktar hakkında bkz.: István Szalánczy ve meslektaşlarının Budin’e götürdükleri hediyelerin listesi, 12 Mart 1636. Levelek és okiratok, s. 289–290; Musa Paşa’nın gelişi üzerine Belgrad’a gönderilen hediyeler hakkında, 16 Mayıs 1640, TMÁO, III, s. 65; Ferenc Sebesi’nin Budin elçiliği günlüğü (Nisan 1655), Okmánytár II. Rákóczy György, s. 170.64 István Kőrösy’nin I. György Rákóczi’ye mektubu, 30 Kasım 1637, Budin. Levelek és Okiratok, s. 495; István Rácz’ın I. György Rákóczi’ye mektubu, 3 Mayıs 1644, Budin. I. Rákóczy György és a Porta, s. 688.65 Tabii olarak bu durum sadece genel diplomatik ilişkiler durumunda geçerlidir. Önemli kutlamalar hasebiyle –örneğin şehzadelerin sünnetleri dolayısıyla– sultanlar bolca hediye dağıtırdı. Bkz.: Murphey, Exploring Ottoman Sovereignty, s. 175–205.66 Erdel hükümdarı, 21 Eylül 1629 tarihli mektubunda, Varat’te eşinin selamını paşaya iletirken kısmen cinaslı bir ifade kullanmaktadır: “Kudretli efendimizce kendisine gönderilen tazı, bir tavşana erişip onu yakalama bahtına dahi nail olamamıştır.” Gergely, “Adalék”, III, s. 637. At gönderilmesine ilişkin diğer bilgiler: Tiryaki Hasan Paşa’nın Gábor Báthori’ye mektubu, 14 Kasım 1610, Budin. Takáts, “Gázi Vezir Haszán Basa”, s. 195; Sofu Mehmed Paşa’nın Gábor Bethlen’e mektubu, 19 Zilkade 1033 [2 Eylül 1624], TMÁO, I, s. 423; Budin Paşası Acem Hasan’ın István Bethlen’e mektubu,14 Eylül 1630, Szamosújvár. Gergely, “Brandenburgi Katalin”, s. 103; Péter Melith’in Miklós Esterházy’ye mektubu, Temmuz 1638, Szatmár, EOE, X, s. 203. Macaristan’daki idarecilerle sürdürülen ilişkiler hakkında bkz.: Takáts, S. “A Budai Basák Emlékezete”, Takáts, S. Rajzok a Török Világból, Budapest: MTA, 1915 içinde, I, s. 105–159.

Page 95: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Gábor KÁRMÁN 89

bile, böyle bir hediyeleşmenin varlığı, Osmanlı hiyerarşisinde iki tarafın eşit mertebelerini yansıtıyordu. (Bu anlamda birkaç yüz taler değerindeki atlara ilişkin olarak Bekir Paşa’nın yukarıdaki satırlarda ifade ettiğimiz fikri şüphe ile karşılanmalıdır.)

El ÖpülmesiNetice itibariyle çıkış noktamızı belirleyen soruya geri dönmek icap eder:

Buna göre Erdel elçilerinin Budin paşalarının elini ve kaftanlarının ucunu öp-meleri bir teamül müdür? Elçi raporlarının çoğu bununla ilgili olarak hiçbir bilgi vermemektedir. Elçiler selamlama fiilini genellikle beylerbeyini “hüküm-darın şevketli emri kabilinde selamladım” ya da “yüce efendimizin adıyla se-lamlaştım” ifadeleriyle özetlemektedirler.67 Pek çok elçi arasında sadece biri, 1650’li yıllarda pek çok kez Budin’e giden Ferenc Sebesi, paşanın kaftanını öptüğünü kaydetmektedir. 1655 yılındaki elçiliği dolayısıyla ihtişamlı divanın ardından “kaftanını öperek vedalaştım” demektedir. Daha sonra, 1658’de bu sefer divanın başlangıcında olmak kaydıyla paşanın kaftanını öptüğünü kayde-der.68 Bu jesti, sefaretin olağandışı şartlarda gerçekleşmiş olabileceği varsayı-mına sığınarak izah etmek zordur. İkinci elçilik esnasında Erdel prensi Ferenc Rhédei’nin siyasî baskı altında olduğu doğruydu; ne var ki, aynı şeyleri II. Györ-gy Rákóczi için söyleyebilmek mümkün değildir: Rákóczi’nin 1655’te merasim sırasını kendi aleyhine olacak şekilde değiştirmesi için bir sebep yoktu.69 Elçi-nin raporunu kaleme alış biçimi ve tuttuğu metinde bu harekete bir açıklama getirmeye tenezzül etmeyişi, olağandışı bir hadiseden ziyade genellikle icra edilen bir jestten bahsettiği izlenimini pekiştirmektedir – diğerlerinin raporla-rında yer vermeyip atladığı bir unsuru yazıya dökmek suretiyle.

Habsburg İmparatoru’ndan gelen elçilerin Budin’deki kabulleri sırasın-da tutulan kayıtlarda, kaftan öpülmesi bilinmedik bir durumdur. Söz konusu

67 Birkaç örnek: Mihály Tholdalagi’nin Gábor Bethlen’e mektubu, 18 Mart 1627, Budin. Salamon, F., Két Magyar Diplomata a Tizenhetedik Századból: Toldalagi Mihály, Tassi Gáspár, Pest: Ráth, 1867, s. 15; István Szalánczy’nin elçilik raporu, 31 Aralık 1635, Kolozsvár. I. Rákóczy György és a Porta, s. 167; Budin yolu hakkında István Kőrössy’nin raporu, 1 Ekim 1644. Levelek és Okiratok, s. 805. 1660’lı yıllarda yeni bir olay vuku buldu. Hükümdar adına gerçekleştirilen selamlamadan sonra hükümdarın eşi Anna Bornemisza adına da Osmanlı beylerbeyini selamladılar. Konu hakkındaki bilgiye Varat paşasına gönderilen elçi vasıtasıyla ulaşabilmekteyiz. Bkz.: I. Mihály Apafi adına Varat Paşası Sokullu Ali’ye gönderilen elçi Márton Boldvai’nin Dénes Bánffy’ye izahatı, 20 Kasım 1668, Kolozsvár, TMÁO, IV, s. 433.68 Ferenc Sebesi’nin Budin elçiliği günlüğü, Nisan 1655. Okmánytár II. Rákóczy György, s. 170; Ferenc Sebesi’nin Budin paşasıyla yaptığı görüşmeye dair raporu, [Şubat 1658]. Ráth, K., “Rédey Ferenc Erdélyi Fejedelem Megbizottjának, Sebesi Ferencnek Követsége 1658ban a Budai Vezérnél”, Győri Történelmi és Régészeti Füzetek, 1 (1861), s. 4. Károly Ráth tarafından yayımlanan metinden, divan dolayısıyla Sebesi’nin Erdel hükümdarı Ferenc Rhédei’nin hediyesini sunmasından önce kethüdanın paşanın kaftanını öpeceği anlaşılmaktadır. Araştırmacı zorlukla okunabilen ve ilgili kısmında büyük sıkıntılar barındıran elyazmasının orijinalini pratik olarak kelimesi kelimesine takip etse de eser yer yer metin neşriyatı sınırlarından çıkmaktadır: Sebesi’nin paşanın kaftanını öptüğü, kethüdanın ise hediyelerin sunumuyla ilgilendiği ziyadesiyle ihtimal dâhilindedir. Krş.: MTAK, Ms 4870/2, Acta Sebessiana. 69 1650’li yıllarda Erdel’in Osmanlı politikasındaki değişimleri üzerine bkz. Szabó–Sudár, “Independens Fejedelem”.

Page 96: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

“Paşanın Eli Öpülür mü?”: Budin’de Erdel Elçileri90

eksiklik, görevlilerin büyük ihtimalle Avrupa bakış açısıyla kabul edilemez bu davranışı yüzsüzce reddetmelerinden ziyade böyle bir uygulamanın divanın tö-rensel öğelerine dâhil olmamasının bir sonucudur. Osmanlı İmparatorluğu’nun başıyla sürdürülen ilişkilerin önemi hasebiyle Batı Avrupalı hükümdarlara bağlı diplomatların İstanbul’daki kabulünde sultanın elini öpmeleri mecburdu. Ancak Budin paşasının böyle bir uygulamayı zorunlu kılabilecek gücü yoktu. Şatafatlı elçilik heyetleri Budin’e ziyarete gelmezlerdi; burası sadece Bâbıâli’ye giden yolda ortak bir konaktı. Daha önce ele aldığımız gibi paşaya getirilen he-diyelerin hangi şartlar altında verileceği ciddi bir sorun teşkil etmiş ve bunun için çeşitli çözüm yolları aranmıştı. Dolayısıyla elçilerin Budin’de el ve kaftan öpülmesine ses çıkarmayarak boyun eğdiklerini söylemek pek de mümkün değildir.

El ve kaftan öpülmesinin Bâbıâli törenleri esnasında da farklılık arz etme-si, Habsburg ve Erdel elçilerinin farklı muameleyle karşılaştıkları düşüncesini desteklemektedir. Bâbıâli’ye vergi ödeyen ülkelerin elçileri, en azından Erdel ve Ragusa’nın temsilcileri sadece sultanın kaftanını öpmekle kalmadılar; daha önce sadrazam divanında gerçekleşen kabulde Osmanlı İmparatorluğu’nun en önemli idarecileri için aynı ritüeli gerçekleştirdiler.70 Bâbıâli ile doğrudan bağlılık içinde olmayan ülkelerin elçileri için ise bu davranış pratiklik göster-memekteydi. Ayrıca vergi ödeyen ülkeler arasında komşu vilayetlerin beyler-beylerinin de elinin öpülmesi yalnızca Erdel elçilerinin uygulaması gereken bir davranış değildi. Ragusa elçileri, Bosna paşalarını ve Hersek sancakbeylerini ziyaretleri esnasında aynı düzen içinde hareket ederlerdi.71

Erdel hükümdarının haraçgüzâr statüsü Bâbıâli divanı bağlamında fark-lılıkları yansıtmaktadır. Buna karşın aynı duruma Budin ile ilgili olarak rast-lanmamaktadır. Zira daha önce de andığımız gibi, gerek Osmanlı idari prati-ği gerekse Budin divanının tören öğeleri temel olarak Budin paşası ve Erdel hükümdarının birbirleriyle eşit durumlarını simgelemektedir. Konuyla ilgili anahtarı Ferenc Sebesi’nin gözden kaçırılmış ve diğer elçilerin raporlarında eksiklik gösteren yarım bir cümlesi vermektedir. Sebesi, 1655 senesinde Bu-

70 Eflak ve Boğdan diplomatları 17. yüzyıla gelindiğinde sultanı artık ziyaret edemeyeceklerdi. Kármán, “Sovereignty”, s. 180; Jakó, “Rozsnyai”, s. 175; Miović, V., Dubrovačka Diplomacija u Istambulu, Zagreb–Dubrovnik: HAZU Zavod za Povijesne Znanosti u Dubrovniku, 2003, s. 53. Kısa süre önce gün yüzüne çıkarılan ve Erdellilerin Bâbıâli’deki kabullerine ilişkin düzen hakkında bilgi veren bir kaynak, daha önceleri divandaki herkesin elinin ya da kaftanının öpülmesinin diplomatik teamüller arasında olduğu anlaşılmaktadır. Daha sonra ise bu husus sadece sadrazam için geçerli kalmıştır: MNL OL, R 298, Mohács utáni gyűjtemény, Erdélyi iratok 1. d. 1. t. vr. 146r. Bu değişim 1642’de gerçekleşmiş olabilir. István Rácz’ın I. György Rákóczi’ye mektubu, 30 Aralık 1642, İstanbul, TMÁO, III, s. 179.71 Miović, V., “Beylerbey of Bosnia and Sancakbey of Herzegovina in the Diplomacy of the Dubrovnik Republic”, Dubrovnik Annals, 9 (2005), s. 45. Erdel elçilerinin bu törensel jesti sadece Budin paşası için mi uyguladıkları yoksa daha düşük rütbeli Temeşvar, ardından Varat beylerbeyleri, bunların yanı sıra Budin’e giderken ortak konak konumundaki Szolnok sancakbeyi içinde mi gerçekleştirdikleri hususunda kaynaklar bilgi vermemektedir. Ayrıca ilk elden bir analoji öne sürmemiz de mümkün olmamaktadır: Kent devleti için Ragusa’nın en önemli kara ticaret yolunu denetleyen Hersek sancakbeyliğinin işlevi, benzer konumda olan Macaristanlı Osmanlı idarecilerinin Erdel konusundaki rolüyle karşılaştırılamaz.

Page 97: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Gábor KÁRMÁN 91

din’deki kabulü sırasında şunları kaydeder: “Vezirle ilk buluşmamız esnasın-da sağlığınızı iyi buldum diyerek, kendisini önce kendi sözlerimle selamladım, ardından efendimizin sözleriyle[…].”72 Dolayısıyla Erdel elçileri kendi adlarına da beylerbeyini selamlayabilmektelerdi. Ayrıca Osmanlı ideolojisine göre vergi ödeyen ülkelerin halkları, sultanın tebaası, reaya olarak görüldüğünden “yüce çasarın” (padişahın) yüksek rütbeli temsilcisine gereken jesti zorunlu olarak göstermek gerekiyordu.73 Bu durum, ilgili ritüelin neden elçi raporlarında takip edilemediğine de açıklık getirmektedir: Elçi, davranışı efendisinin, yani Erdel hükümdarının huzurunda gerçekleştirmemekte, dolayısıyla raporun konusu olarak görmemektedir.

Tabii bütün bunlar, girişte değindiğimiz Gábor Bethlen atfına bir açıklık ge-tirememektedir. Çünkü Erdel hükümdarı, burada elçisinin onun adına paşanın elini ve kaftanını öptüğünü söylemektedir. Meseleyi ele alırken metnin doğru-dan doğruya beylerbeyine yazılmadığı, ifadenin daha az öneme sahip olan hü-kümdarın elçisine verilen talimatta geçtiğini dikkate almak gerekir. Zira büyük ihtimalle paşa hiçbir zaman bu betimlemeyle karşılaşmamıştı. Diğer taraftan açıklamanın 1616 Haziranında olağanüstü politik şartlar altında kaleme alın-dığını da vurgulamak gerekir: Elçilik heyetinin öncelikli hedefi Gábor Bethlen’e karşı taht mücadelesine girişmiş ve Budin Paşası Kadızade Ali’nin de desteğini almış Drugeth György Homonnai’ye karşı paşayla barış yapabilmekti. Hüküm-darın iktidarı son bulmak üzereyken durumun üstesinden gelmek amacıyla Li-pova kalesi Osmanlılara verildi. (Bilindiği üzere, prens, kendine bağlı birlikleri kaleyi terk etmeye zorlamak için hakiki bir kuşatma harekâtı yapmak zorunda kalmıştı.) Dolayısıyla tören anlamındaki bazı aşağılanmaların - kaldı ki, haka-retlerin yerine ulaşıp ulaşmadığı da meçhuldü - böyle şeylerin yanında esamisi okunmazdı.74

Gábor Bethlen döneminde hükümdarlık namına kaftan öpülmesi anlık bir davranış mıydı yoksa törenin olağan bir parçası mıydı? Meseleyi denetleme imkânımız bulunduğundan şanslı durumdayız. Erdel hükümdarlarının çoğu bir Budin paşasıyla yüz yüze gelmemişti. Oysaki Bethlen bir Budin valisiyle tanışıp görüşmüştü. 1626’da, Macaristan’da Habsburg karşıtı bir sefere çıkan Osmanlı yardımcı birliklerine Budin valisi Murtaza Paşa komuta ediyordu. Gá-bor Bethlen ve Murtaza Paşa, bu vesileyle buluşup askerî harekâtın nasıl yö-netileceği konusunda ortak kararlar aldılar. Murtaza Paşa’nın idari kariyerini payelendirmek gayesiyle yazılan Türkçe vakayinameden anlaşıldığı kadarıyla Paşa, Bethlen’in askerlerinin kendi kuvvetlerine yaklaştığını öğrendiğinde bir

72 Ferenc Sebesi’nin Budin elçiliği günlüğü, Nisan 1655. Okmánytár II. Rákóczy György, s. 170.73 Vergi ödeyen ülkelerin reaya statüsü hakkında bkz.: Panaite, Ottoman Law, s. 406–445; Biegman, N. H., The Turco-Ragusan Relationship According to the Firmāns of Murād III (1575–1595) Extant in the State Archives of Dubrovnik, The Hague–Paris: Mouton, 1967, s. 29–36; Kunčević, “Janus-Faced Sovereignty”, s. 94–98; Dávid, G.–Fodor, P., “Ez az Ügy Fölöttébb Fontos”: A Szultáni Tanács Magyarországra Vonatkozó Rendeletei (1559–1560, 1564–1565), Budapest: MTA TTI, 2009, s. 20, 43, 177. 74 Osmanlı egemenliği altındaki Macar eliti ve Gábor Bethlen arasındaki münasebetler hakkında bkz.: Sudár, “Iskender”, s. 152–157.

Page 98: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

“Paşanın Eli Öpülür mü?”: Budin’de Erdel Elçileri92

fersahlık mesafeye (yaklaşık 6 km) kendisini karşılamak için süvar oldu ve meydanda birbirlerini selamladılar. Osmanlı valileri, Budin’de yapılan mera-simlerde elçileri istikbal etmek üzere yerlerinden ayrılmamaya özen göste-rirler; gelen elçileri kendi hanelerinde beklerlerdi. Bu anlamda paşanın jes-ti daha önce de değindiğim gibi büyük önemi haizdir. Bir müddet sonra aynı prosedür, bu kez baştan aşağı ters şekilde gerçekleştirildi: Bethlen, paşanın huzuruna atı ile geldi ve kendi ordugâhına götürdü.75 Tabii ki, paşa ve hüküm-dar ilişkisinin herhangi bir motifini içermeyen tören –doğal olarak burada el ya da kaftan öpülmesi yerinde olmayacaktı– büyük ihtimalle Murtaza Paşa’nın beklentilerini karşılamaktaydı. Aksi halde daha sonraki yıllarda pek çok kere-ler Erdel hükümdarının kendisiyle kişisel olarak buluşmasını desteklemezdi.76 Böylelikle kişisel buluşmalar diplomatik ilişkilerin farklı öğelerinden süzüle-bilecek sonucu desteklemektedir. Buna göre Osmanlı çok milletli toplumunda Avrupa’daki durumun tersine Erdel hükümdarı ve Budin beylerbeyi arasında hiyerarşik bir sınıflandırma bulunmamaktaydı; her ikisi de, sultanın eşit mer-tebedeki idarecileri olarak görülüyorlardı. Avrupa diplomasi kültüründe elçi hükümdarının temsilcisi konumunda olduğundan egemen, kendisine nasıl davranılıyorsa elçisine de öyle davranılmasını bekleyebilirdi. Bu tanımlama daha önceki yaklaşımımızı desteklemektedir. Ancak Osmanlı sisteminde aynı elçi kendisinden beklenen özel jestleri de yerine getirebilirdi; ama bu davranışı onun şahsını bağlardı.77

75 Zahirović, N., Murteza Pascha von Ofen Zwischen Panegyrik und Historie: Eine Literarisch-Historische Analyse Eines Osmanischen Wesirspiegels von Nergisi (El-vaṣfü l-kāmil fī-aḥvāli l-vezīri l-ʻādil), Frankfurt am Main: Lang, 2010, s. 159 (Açıklama konusunda gerçekleştirdiği yardımlar dolayısıyla arkadaşım Nedim Zahirović’e şükranlarımı sunarım.); Murtaza Paşa’nın Budin Valisi Rıdvan Ağa’ya mektubu, 10 Muharrem 1036 [1 Ekim 1626], Szécsény. Türkische Schriften aus dem Archive des Palatins Nikolaus Esterházy 1606–1645, ed. Ludwig Fekete, Budapest: Universitätsdruckerei, 1932, s. 249.76 Gábor Bethlen, diğer işlerine ve daha sonra hastalığına atıfta bulunarak önündeki fırsatı değerlendirmek için fazlaca gayret göstermemiştir. Doğal olarak paşanın tavsiyesini de doğrudan reddetmemiştir. Gábor Bethlen’in János Házi’ye (14 Eylül 1627, Gyulafehérvár). Szilágyi, “Bethlen Gábor és a Porta”, II, s. 50 ve Murtaza’ya (Varat, [Eylül 1629]). Gergely, “Adalék”, III, s. 635–636 mektuplarına bakınız. Ayrıca István Bethlen’in György Rákóczi’ye mektubu, 20 Eylül 1629, Varat, MNL OL, E 190, 3. d. nr. 676. 77 Osmanlılar bağlamında ius repraesentationis eksikliği üzerine bkz.: Hanß, S., “Udienza und Divan-ı Hümayun: Venezianisch-Osmanische Audienzen des 16. und 17. Jahrhunderts” ve Kühnel, F. “Ein Königreich für Einen Botschafter: Die Audienzen Thomas Bendishs in Konstantinopel Während des Commonwealth”, Die Audienz: Ritualisierter Kulturkontakt in der Frühen Neuzeit, hrsg. Peter Burschel–Christine Vogel, Köln–Weimar–Wien: Böhlau, 2014, s. 125–159 ve 161–220.

Page 99: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Gábor KÁRMÁN 93

Abstract

Kissing the Hand of the Pasha? Transylvanian Envoys at BudaThe paper addresses the question how the ceremonies surrounding the

diplomatic contacts between the prince of Transylvania and the beylerbeyi of Buda mirror their place in the Ottoman power system. As rulers with (limited) sovereignty over their territories, according to a Christian European hierarchy, the former should have had a higher position than the latter, who functioned as local governors, deriving their power from the sultan’s authority. According to the rules of the Ottoman international society, however, this hierarchical differ-ence did not exist: the princes of Transylvania also counted as the sultan’s ser-vants and through the procedure of their investiture their rule was also based upon the padishah’s consent. An analysis of various elements of representation shows that they were regarded to be on the same level as the beylerbeyi of Buda.

The ceremonies of the envoys’ reception at Buda show many similarities to the diplomatic rituals at the Sublime Porte. The exchange of gifts between the two sides (including the donation of kaftans by the beylerbeyi) also mirrors mutuality and no hierarchical difference between the princes and the pashas. Exactly this is why it is noteworthy that according to some reports the envoys kissed the hand of the beylerbeyi, which is a clear sign of subordination. The analysis however, with comparative materials from Habsburg embassies and the Ottoman diplomacy of other tributary states at the province level shows that the envoys did not kiss the beylerbeyi’s hand in their quality as their ruler’s representative, rather in their own name – a peculiarity of the Ottoman interna-tional society in comparison to the Christian European one.

Keywords: Ottoman provincial administration, ceremonies, Transylvania, kissing the hands, kaftans

KAYNAKÇA

Arşiv Belgeleri ve Ana Kaynaklar

BAYERLE, Gustav (ed.), Ottoman Diplomacy in Hungary: Letters from the Pashas of Buda 1590–1593, Bloomington: Indiana University, 1972.

BAYERLE, Gustav (ed.), The Hungarian Letters of Ali Pasha of Buda 1604–1616, Budapest: Akadémiai Kiadó, 1991.

BEKE, Antal–Barabás, Samu (ed.), I. Rákóczy György és a Porta: Levelek és Okiratok, Budapest: MTA, 1888.s

BORSOS, Tamás, Vásárhelytől a Fényes Portáig: Levelek, Okiratok, ed. László Kocziány, Bukarest: Kriterion, 1972.

CLAES RÅLAMB, Diarium Under Resa Till Konstantinopel 1657–1658, ed. Christian Callmer, Stockholm: Norstedt, 1963.

DÁVID, Géza–Fodor, Pál, “Ez az Ügy Fölöttébb Fontos”: A Szultáni Tanács Magyarországra Vonatkozó Rendeletei (1559–1560, 1564–1565), Budapest: MTA TTI, 2009.

Des Freyherrn von Wratislaw Merkwürdige Gesandschaftsreise von Wien Nach Konstantinopel, Leipzig: Schönfeld, 1786.

Page 100: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

“Paşanın Eli Öpülür mü?”: Budin’de Erdel Elçileri94

FEKETE, Ludwig (hrsg.), Türkische Schriften Aus dem Archive des Palatins Nikolaus Esterházy 1606–1645, Budapest: Universitätsdruckerei, 1932.

GEORG, Kraus, Siebenbürgische Chronik des Schässburger Stadtschreibers Georg Krauss, Wien: Staatsdruckerei, 1862–1864.

GERGELY, Samu, “Adalék ‘Bethlen Gábor és a Porta’ Czímű Közleményhez. I–III.” Történelmi Tár [5.] (1882), s. 434–469, [6.] (1883), s. 131–154, 609–644.

GERGELY, Samu, “Borsos Tamás Emlékirata 1630. jan. 22–28-iki Budai Követségéről,” Történelmi Tár [7.] (1884), s. 694–708.

GERGELY, Samu, “Brandenburgi Katalin és Bethlen István Összeköttetése a Portával (Gróf Teleki Miksáné Levéltárából),” Történelmi Tár [8.] (1885), s. 97–117.

GERGELY, Samu, “Okiratok az Interregnum Történetéhez Bethlen Gábor Halála Után. I–II.” Történelmi Tár [7.] (1884), s. 280–303, 468–485.

GERGELY, Sámuel (ed.), TML: Teleki Mihály Levelezése, I–VIII, Budapest: Magyar Történelmi Társulat, 1905–1926.

JÁNOS, Kemény, “Önéletírása”, Önéletírása és Válogatott Levelei, ed. Éva V. Windisch, Budapest: Szépirodalmi, 1959.

JÁNOS, Szalárdi, Siralmas Magyar Krónikája, ed. Ferenc Szakály (Bibliotheca historica), Budapest: Magyar Helikon, 1980.

JEDLICSKA, Pál, Eredeti Részletek Gróf Pálffy-Család Okmánytárához 1401–1653 s Gróf Pálffyak Életrajzi Vázlatai, Budapest: Stephaneum, 1910.

MAJLÁTH, Béla (ed.), A Szőnyi Béke Okmánytára, Budapest: MTA, 1885.

MAXIMILIAN, Brandstetter, “Itinerarium Oder Raisbeschreibung”, Karl Nehring, Adam Freiherrn zu Herbersteins Gesandtschaftsreise nach Konstantinopel: Ein Beitrag zum Frieden von Zsitvatorok (1606), München: Trofenik, 1983, s. 71–197.

MERÉNYI, Lajos, “Mehemmet Budai Pasa Négy Levele gr. Eszterházy Miklóshoz 1625/26” Hadtörténelmi Közlemények, 10 (1897), s. 451–458.

OMICHIUS, Franciscus, Beschreibung einer Legation und Reise von Wien aus Ostereich auff Constantinopel Durch den Wolgebornen Herrn Herrn David Ungnadn [...] Auß Römischer Keyserlichen Maiestat befehlig und Abforderung an den Türckischen Keyser, Anno 72. Verrichtet..., Güstrow: [s. n.], 1582.

ÖTVÖS, Ágoston (ed.), Rejtelmes Levelek Első Rákóczy György Korából, Kolozsvár: Királyi Főtanoda, 1848.

SAHM, Wilhelm (hrsg.), Beschreibung der Reisen des Reinhold Lubenau, Königsberg: Beyer, 1912–1914.

SALAMON, Ferenc, Két Magyar Diplomata a Tizenhetedik Századból: Toldalagi Mihály, Tassi Gáspár, Pest: Ráth, 1867.

SCHWEIGGER, Salomon, Zum Hofe des Türkischen Sultans, bearb. und hrsg. Heidi Stein, Leipzig: Brockhaus, 1986.

SZABÓ, Károly (ed.), ETA IV. : Erdélyi Történelmi Adatok, IV, Kolozsvár: Ev. Ref. Főtanoda, 1862.

Page 101: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Gábor KÁRMÁN 95

SZILÁDY, Áron–Szilágyi, Sándor (ed.), TMÁO : Török-Magyarkori Állam-Okmánytár, I–VII, Pest: Eggenberger, 1868–1872.

SZILÁGYI, Sándor (ed.), EOE: Erdélyi Országgyűlési Emlékek, I–XX, Budapest: MTA, 1876–1897.

SZILÁGYI, Sándor (ed.), Erdély és az Északkeleti Háború I, Budapest: MTA, 1890.

SZILÁGYI, Sándor (ed.), Levelek és Okiratok I. Rákóczy György Keleti Összeköttetései Történetéhez, Budapest: Knoll, 1883.

SZILÁGYI, Sándor (ed.), Okmánytár II. Rákóczy György Diplomáciai Összeköttetéseihez, Budapest: Eggenberger, 1874 (Monumenta Hungariae Historica I.: Diplomataria 23).

SZILÁGYI, Sándor (ed.), Rozsnyay Dávid, az Utolsó Török Deák Történeti Maradványai, Budapest: Eggenberger, 1867 (Monumenta Hungariae Historica II.: Scriptores 8.).

SZILÁGYI, Sándor, “Bethlen Gábor és a Porta”, I–II, Történelmi Tár [4.] (1881), s. 593–640, [5.] (1882), s. 34–77.

SZILÁGYI, Sándor, “Bethlen Gábor Uralkodásának Történetéhez”, I–III, Történelmi Tár [2.] (1879), s. 219–261, 429–465, 742–786.

TAFERNER, Paul, , Curiose und Eigentliche Beschreibung des [...] Groß-Botschaffters Herrn Graffens Wolffgang von Oettingen Solenner Abreise von Wien [...] / Deme [...] Beygefügt die Letztere Solenne Kayserl. Botschafft an die Ottomannische Pforte des Herrn Graff Walther von Leslie [...], Leipzig: [s.n.], 1700.

TAKÁTS, Sándor–Eckhart, GYULA, Ferenc–Szekfű, (ed.), A Budai Basák Magyar Nyelvű Levelezése. I. 1553–1589, Budapest: MTA, 1915.

VERESS, Andrei (publ.), Documente Privitoare la Istoria Ardealului, Moldovei ºi Şãrii-Româneºti. IX. Acte ºi scrisori (1614–1636), Bucureşti: Imprimeria Naşionalã, 1937.

WENNER, Adam, Tagebuch der Kaiserlichen Gesandtschaft nach Konstantinopel 1616–1618, hrsg. und erl. Karl Nehring, München: Finnisch-Ugrisches Seminar an der Universität München, 1984.

Zweite Gesandtschaftsreise des Grafen Hermann Czernin von Chudenic nach Constantinopel im Jahre 1644, Neuhaus: Landfrass, 1879.

Araştırma Eserleri

ANGYAL, Dávid, “Gabriel Bethlen,” Revue Historique, 53/158 (1928), s. 19–80.

BAYERLE, Gustav, Pashas, Begs, and Effendis: A Historical Dictionary of Titles and Terms in the Ottoman Empire, Istanbul: Isis, 1997.

BIEGMAN, Nicolaas H., The Turco-Ragusan Relationship According to the Firmāns of Murād III (1575–1595) Extant in the State Archives of Dubrovnik, The Hague–Paris: Mouton, 1967.

BÍRÓ, Vencel, Erdély Követei a Portán, Kolozsvár: Minerva, 1921.

BRUMMETT, Palmira, “A Kiss is Just a Kiss: Rituals of Submission Along the East–West Divide,” Cultural Encounters Between East and West, 1453–1699, ed. Matthew

Page 102: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

“Paşanın Eli Öpülür mü?”: Budin’de Erdel Elçileri96

Birchwood–Matthew Dimmock, Newcastle-upon-Tyne: Cambridge Scholars, 2005, s. 107–131.

CZIRÁKI, Zsuzsanna, Autonóm Közösség és Központi Hatalom: Udvar, Fejedelem és Város Viszonya a Bethlen-Kori Brassóban, Budapest: ELTE, 2011.

DÁVID, Géza, “A 16–17. Századi Oszmán Közigazgatás Működése: a Beglerbégek és Szandzsákbégek Kiválasztása és Kinevezése”, Tanulmányok Szakály Ferenc Emlékére, ed. Pál Fodor–Géza Pálffy–István György Tóth, Budapest: MTA TKI Gazdaság- és Társadalomtörténeti Kutatócsoportja, 2002, s. 111–113.

DÁVID, Géza, Török közigazgatás Magyarországon, Yayımlanmamış doktora tezi, Eötvös Loránd Üniversitesi, Budapest, 1995.

FEKETE, Lajos, Budapest a Törökkorban, Budapest: Egyetemi Ny., 1944.

FODOR, Pál, “A Temesvári Vilájet a Török Hódoltságban”, In Memoriam Barta Gábor – Tanulmányok Barta Gábor Emlékére, ed. István Lengvári, Pécs: JPTE Továbbképző Központ Kiadói Irodája, 1996, s. 195–207.

FODOR, Pál, “Budai Pasa”, Magyar Művelődéstörténeti Lexikon. Középkor – Kora Újkor. I. Aachen – Bylica, ed. Péter Kőszeghy, Budapest: Balassi, 2003, s. 470–473.

FRÖTSCHEL, Ruth, “Mit Handkuss: Die Hand als Gegenstand des Zeremoniells am Wiener Hof im 17. und 18. Jahrhundert”, Der Wiener Hof im Spiegel der Zeremonialprotokolle (1652–1800): Eine Annäherung, hrsg. Irmgard Pangerl–Martin Scheutz–Thomas Winkelbauer, Innsbruck–Wien–Bolzano: StudienVerlag, 2007, s. 337–356.

GÉVAY, Anton von, Versuch eines chronologischen Verzeichnisses der Türkischen Statthalter von Ofen, Wien: Gerold, 1841.

GRYGORIEVA, Tetiana, “Symbols and Perceptions of Diplomatic Ceremony: Ambassadors of the Polish–Lithuanian Commonwealth in Istanbul”, Kommunikation Durch Symbolische Akte. Religiöse Heterogenität und Politische Herrschaft in Polen–Litauen, hrsg. Yvonne Kleinmann, Stuttgart: Steiner, 2010, s. 115–131.

HANß, Stefan, “Udienza und Divan-ı Hümayun: Venezianisch-Osmanische Audienzen des 16. und 17. Jahrhunderts”, Die Audienz: Ritualisierter Kulturkontakt in der Frühen Neuzeit, hrsg. Peter Burschel–Christine Vogel, Köln–Weimar–Wien: Böhlau, 2014, s. 125–159.

JAJCZAY, János, “Császári Követ Fogadása Budán a Török Idők Alatt, a Fővárosi Könyvtár Egy Vízfestményén,” A Fővárosi Könyvtár Évkönyve, 4 (1934), s. 73–87.

JAKÓ, Klára, “Rozsnyai Dávid Portai ‘Tanító Írása’,” Levéltári Közlemények, 84 (2013), s. 169–186.

KÁRMÁN, Gábor, “Bajor Követ Bethlen Gábor Esküvőjén”, Bethlen Erdélye, Erdély Bethlene: A Bethlen Gábor Trónra Lépésének 400. Évfordulóján Rendezett Konferencia Tanulmányai, ed. Veronka Dáné et al., Kolozsvár: Erdélyi Múzeum-Egylet, 2014, s. 93–105.

KÁRMÁN, Gábor, “Sovereignty and Representation: Tributary States in the Seventeenth-century Diplomatic System of the Ottoman Empire”, The European Tributary States of the Ottoman Empire in the Sixteenth and Seventeenth Centuries, ed. Gábor Kármán–Lovro Kunčević, Leiden – Boston: Brill, 2013, s. 155–185.

Page 103: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Gábor KÁRMÁN 97

KEREKES, Dóra, “A Császári Tolmácsok a Magyarországi Visszafoglaló Háborúk Idején,” Századok, 138 (2004), s. 1189–1228.

KOŁODZIEJCZYK, Dariusz, “Semiotics of Behavior in Early Modern Diplomacy: Polish Embassies in Istanbul and Bahçesaray”, Journal of Early Modern History, 7 (2003), s. 245–252.

KUNČEVIĆ, Lovro, “Janus-Faced Sovereignty: The International Status of the Ragusan Republic in the Early Modern Period”, The European Tributary States of the Ottoman Empire in the Sixteenth and Seventeenth Centuries, ed. Gábor Kármán–Lovro Kunčević, Leiden – Boston: Brill, 2013, s. 91–121.

KÜHNEL, Florian, “Ein Königreich für einen Botschafter: Die Audienzen Thomas Bendishs in Konstantinopel während des Commonwealth”, Die Audienz: Ritualisierter Kulturkontakt in der Frühen Neuzeit, hrsg. Peter Burschel–Christine Vogel, Köln–Weimar–Wien: Böhlau, 2014, s. 161–220.

LUKINICH, Imre, “Bethlen István Támadása 1636-ban,” Századok, 44 (1910), s. 24–40, 98–112, 212–227, 298–314, 477–494.

MIOVIĆ, Vesna, “Beylerbey of Bosnia and Sancakbey of Herzegovina in the Diplomacy of the Dubrovnik Republic,” Dubrovnik Annals, 9 (2005), s. 121–164.

MIOVIĆ, Vesna, Dubrovačka diplomacija u Istambulu, Zagreb–Dubrovnik: HAZU Zavod za Povijesne Znanosti u Dubrovniku, 2003.

MOLNÁR, Antal, Egy Raguzai Kereskedőtársaság a Hódolt Budán: Scipione Bona és Marino Bucchia Vállalkozásának Története és Dokumentumai (1573–1595) – Eine Handelsgesellschaft aus Ragusa im Osmanischen Ofen: Geschichte und Dokumente der Gesellschaft von Scipione Bona und Marino Bucchia (1573–1595), Budapest: Budapest Főváros Levéltára, 2009.

MURPHEY, Rhoads, Exploring Ottoman Sovereignty: Tradition, Image and Practice in the Ottoman Imperial Household, 1400–1800, London–New York: Continuum, 2008.

MÜLLER, Georg, Die Türkenherrschaft in Siebenbürgen: Verfassungsrechtliches Verhältnis Siebenbürgens zur Pforte 1541–1688, Hermannstadt: Krafft, 1923.

NECIPOĞLU, Gülru, Architecture, Ceremonial and Power: The Topkapı Palace in the Fifteenth and Sixteenth Centuries, New York–Cambridge, MA: The Architectural History Foundation–MIT Press, 1991.

PANAITE, Viorel, The Ottoman Law of War and Peace: The Ottoman Empire and Tribute-Payers, Boulder (Colorado): East European Monographs, 2000.

PANAITE, Viorel, “The Voivodes of the Danubian Principalities as Harâcgüzarlar of the Ottoman Sultans”, Ottoman Borderlands: Issues, Personalities and Political Changes, ed. Kemal H. Karpat–Robert W. Zens, Madison: University of Wisconsin Press, 2003, s. 59–78.

PAPP, Sándor, Die Verleihungs-, Bekräftigungs- und Vertragsurkunden der Osmanen für Ungarn und Siebenbürgen, Wien: Verlag der Österreichischen Akademie der Wissenschaften, 2003.

PAPP, Sándor, “The System of Autonomous Muslim and Christian Communities, Churches, and States in the Ottoman Empire”, The European Tributary States of the Ottoman Empire in the Sixteenth and Seventeenth Centuries, ed. Gábor Kármán–Lovro Kunčević, Leiden – Boston: Brill, 2013, s. 375–419.

Page 104: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

“Paşanın Eli Öpülür mü?”: Budin’de Erdel Elçileri98

PROCHÁZKA-Eisl, GISELA–RÖMER, Claudia, “Raub, Mord und Übergriffe an der Habsburgisch-Osmanischen Grenze: Der Diplomatische Alltag der Beglerbege von Buda Abseits von Zeremonien”, Diplomatisches Zeremoniell in Europa und im Mittleren Osten in der Frühen Neuzeit, hrsg. Ralph Kauz–Giorgio Rota–Jan Paul Niederkorn, Wien: Verlag der Österreichischen Akademie der Wissenschaften, 2009, s. 251–264.

RÁTH, Károly, “Rédey Ferenc Erdélyi Fejedelem Megbizottjának, Sebesi Ferencnek Követsége 1658ban a Budai Vezérnél,” Győri Történelmi és Régészeti Füzetek, 1 (1861), s. 1–7.

REINDL-KIEL, Hedda, “East is East and West is West and Sometimes the Twain Did Meet: Diplomatic Gift Exchange in the Ottoman Empire”, Frontiers of Ottoman Studies: State, Province, and the West, II, ed. Colin Imber–Keiko Kiyotaki–Rhoads Murphey, London: I.B. Tauris, 2005, s. 113–124.

RUDOLPH, Harriet, “The Material Culture of Diplomacy: The Impact of Objects on the Dynamics of Habsburg–Ottoman Negotiations at the Sublime Porte (1530–1650)”, Politische Kommunikation zwischen Imperien: Der diplomatische Aktionsraum Südost- und Osteuropa, hrsg. Gunda Barth-Scalmani–Harriet Rudolph–Christian Steppan, Innsbruck: StudienVerlag, 2013, s. 211–238.

SUDÁR, Balázs, “A Hódoltsági Pasák az Oszmán Belpolitika Forgatagában (1657–1665),” Hadtörténelmi Közlemények, 124 (2011), s. 888–906.

SUDÁR, Balázs, “Iskender and Gábor Bethlen: The Pasha and the Prince”, Europe and the ‘Ottoman World’: Exchanges and Conflicts (Sixteenth to Seventeenth Centuries), ed. Gábor Kármán–Radu G. Păun, Istanbul: Isis, 2013, s. 141–169.

SUDÁR, Balázs–Csörsz, Rumen István, „Trombita, rézdob, tárogató…”: A Török Hadizene és Magyarország, Enying: Tinódi Lantos Sebestyén Református Zeneiskola, 1996.

SZABÓ, János B., “Splendid Isolation?’: The Military Cooperation of the Principality of Transylvania with the Ottoman Empire (1571–1688) in the Mirror of the Hungarian Historiography’s Dilemmas”, The European Tributary States of the Ottoman Empire in the Sixteenth and Seventeenth Centuries, ed. Gábor Kármán–Lovro Kunčević, Leiden – Boston: Brill, 2013, s. 301–339.

SZABÓ, János B., “The Insignia of the Princes of Transylvania”, Turkish Flowers: Studies on Ottoman Art in Hungary, ed. Ibolya Gerelyes, Budapest: Hungarian National Museum, 2005, s. 131–142.

SZABÓ, János B.–ERDŐSI, Péter, “Ceremonies Marking the Transfer of Power in the Principality of Transylvania in East European Context,” Majestas, 11 (2003), s. 111–160.

SZABÓ, János B.–SUDÁR, Balázs, “’Independens Fejedelem az Portán Kívül’: II. Rákóczi György Oszmán Kapcsolatai: Esettanulmány az Erdélyi Fejedelemség és az Oszmán Birodalom Viszonyának Történetéhez”, I–II, Századok, 146 (2012), s. 1015–1048; 147 (2013), s. 931–999.

SZALAY, László, Erdély és a Porta 1567–1578, Pest: Lauffer & Stolp, 1862.

TAKÁTS, Sándor, “A Budai Basák emlékezete”, Sándor Takáts, Rajzok a Török Világból, I, Budapest: MTA, 1915, s. 105–159.

Page 105: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Gábor KÁRMÁN 99

TAKÁTS, Sándor, “A Magyar és a Török Íródeákok”, Sándor Takáts, Rajzok a Török Világból, I, Budapest: MTA, 1915, s. 1–104.

TAKÁTS, Sándor, “Gázi Vezir Haszán Basa”, Sándor Takáts, Emlékezzünk Eleinkről, Budapest: Genius, 1929, s. 187–201.

TEPLY, Karl, Die Kaiserliche Großbotschaft an Sultan Murad IV. im Jahre 1628: Des Freiherrn Hans Ludwig von Kuefsteins Fahrt zur Hohen Pforte, Wien: Schendl, 1976.

TÓTH, Hajnalka, “Die Beziehung der Familie Batthyány zur Osmanischen Elite im Ungarisch-Osmanischen Grenzgebiet vom 16.–17. Jahrhundert”, Türkenkriege und Adelskultur in Ostmitteleuropa vom 16.–18. Jahrhundert, hrsg. Robert Born–Sabine Jagodzinski, Ostfildern: Thorbecke, 2014, s. 165–177.

VÁRKONYI, Gábor, “Pálffy István Érsekújvári Főkapitány és a Váci Muszta Basa Levelezése”, Pálfiovci v Novoveku: Vzostup Významného Uhorséko Šlachtického Rodu, ed. Anna Fundárková–Géza Pálffy, Bratislava–Budapest: Academic Electronic Press, 2003, s. 63–73.

WASIUCIONEK, Michał, “Die Simulation von Souveränität in der Frühneuzeitlichen Diplomatie: Die Moldauische Gesandtschaft am Polnischen Königshof im Jahr 1644”, Die Audienz: Ritualisierter Kulturkontakt in der Frühen Neuzeit, hrsg. Peter Burschel–Christine Vogel, Köln–Weimar–Wien: Böhlau, 2014, s. 101–123.

WASIUCIONEK, Michał, “Diplomacy, Power and Ceremonial Entry: Polish-Lithuanian Grand Embassies in Moldavia in the Seventeenth Century,” Acta Poloniae Historica, 105 (2012), s. 55–83.

ZAHIROVIĆ, Nedim, Murteza Pascha von Ofen Zwischen Panegyrik und Historie: Eine Literarisch-Historische Analyse Eines Osmanischen Wesirspiegels von Nergisi (El-vaṣfü l-kāmil fī-aḥvāli l-vezīri l-ʻādil), Frankfurt am Main: Lang, 2010.

Page 106: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES
Page 107: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Güney-Doğu Avrupa Araştırmaları DergisiYıl: 2013-2 Sayı: 24 S. 101-115

ISTANBULLU MACARLARIN TARIHINE DAIR BIR KAYNAK: “MACAR NÜFUS KÜTÜĞÜ”

György CSORBA*

Öz

Bu çalışmada, Macar Milli Arşivi Devlet Arşivi’nde (Magyar Nemzeti Levéltár Országos Levéltára) bulunan özel bir kaynak, 19. yüzyıl ikinci yarısından Birinci Dünya Savaşı sonuna değin kayıtları ihtiva eden bir konsolosluk nüfus kütüğü sunulmaktadır. Kaynağın ortaya çıka-rılması ve o dönemdeki kullanımı henüz tamamen belirlenmemiş olsa da, döneme ait başka kaynaklarla bir arada kullanıldığında Osmanlı başkentinde bulunan/yaşayan Macaristan va-tandaşlarının menşei, yaş, cinsiyet, toplumsal özelliklerini takdim etmeye elverişlidir. Ayrıca bu nüfus kütüğü, aile tarihi araştırmaları için de kullanılabilir. Makale kapsamında araştırma-cılara tanıtılan kaynaktan elde edilebilen hayat hikayelerine dair örnekler verilmiştir.

Anahtar kelimeler: Avusturya Macaristan Monarşisi, İstanbul, Macarlar, konsolosluk nüfus kütüğü, mikro tarih.

Macar Milli Arşivi Devlet Arşivi’nde muhafaza edilen Dışişleri Bakanlığı belgeleri ara-sında künyesine göre “eski İstanbul’daki Avusturya-Macaristan Konsolosluğu tarafından tutulmuş konsolosluk kütüğü” başlıklı bir defter bulunmaktadır.1 Hiçbir bilgi notu, yazı ya da tasdik mührü içermeyen defterin sadece sırtına ve kapağına muhtemelen daha sonra yapıştırılmış bir etiketten “Macar Nüfus Kütüğü” yazısı okunabilir. Tarihinin aksine, bu cilde Avusturya-Macaristan Monarşisi’nin dağılmasından sonra yazılmış belgeleri içeren İstanbul Başkonsolosluğu malzemelerinin arasında rastlanmaktadır. Bu kaynak şüphe-siz Macar Konsolosluk uygulamasıyla bağlantılı olmakla birlikte, ne maksatla kullanılmış olduğu hâlâ tam olarak belirlenememiştir.2

Osmanlı İmparatorluğu ve diğer doğulu, daha doğrusu Hıristiyan olmayan devletlerin toprağında konsolosluklar tesis edilmesi, yalnız iktisadî, ticarî çıkarların korunmasıyla ala-kalı değildi; aynı zamanda bu kurumların hukukî işlev de görmeleri bakımından kendine özgü bir nitelik gösteriyordu.3

Avusturya ve Macaristan ile ilgili konsolos ve kapitülasyon hakları, 21 Temmuz 1718’de akdedilen Pasarofça Antlaşması sonucunda ortaya çıkmış ve antlaşmanın maddeleri sonraki sulh muahedelerinde de teyit edilmiştir. Barış antlaşması, en ziyade

1 Magyar Nemzeti Levéltár, Országos Levéltára (Macar Millî Arşivi Devlet Arşivi, bundan sonra: MNL OL) K 653 Az Ankarai Követség Isztambuli Konzuli Osztálya, Majd Isztambuli Főkonzulátus (1855–1918) (Ankara Elçiliği İstanbul Konsolosluk Şubesi, daha sonra İstanbul Başkonsolosluğu (1855–1918), 41. cilt 15. başlık 1855–1918. A Volt Konstantinápolyi Osztrák–Magyar Konzulátus által vezetett konzuli anyakönyv (Sabık İstanbul Avusturya–Macaristan Konsolosluğu tarafından idare edilen Konsolosluk Nüfus Kütüğü.2 Bu defterin bir sureti konsolosluk el kitabında da bulunamamıştır: Freiherrn von Malfatti di Monte Tretto, Josef, Handbuch des Österreichisch-Ungarischen Konsularwesens Nebst Einem Anhange. Wien, 1904, I–II.3 Hargitai, József, A Diplomáciai és Konzuli Kapcsolatok Joga (Diplomatik ve Konsolosluk İlişkileri Hukuku). Budapest, 2005, 258–261.

* Tarihçi, MA, [email protected]. Makale Dr. Hadnagy Szabolcs tarafından Türkçeye tercüme edilmiştir.

Page 108: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

İstanbullu Macarların Tarihine Dair Bir Kaynak: “Macar Nüfus Kütüğü” 102

müsaadeye mazhar olan ülkelerin hakları ve imtiyazlarını Avusturya konso-loslarına da tanımıştır. Böylece imparatorluk ve kraliyet tebaaları Osmanlı yargı alanından çıkarılmış; aralarındaki işleri konsoloslar yargıç olarak takip etmiş; karma işlerinde ise konsolosların himayesine alınmışlardır. Bunun dışında serbest dolaşıma hak kazanmışlar; ticaret yaparken birçok imtiyaz ve himayeden faydalanmışlardır.4 İncelediğimiz dönemde, yani Monarşi za-manında bağımsız bir Macar diplomasisinden bahsetmediğimizi hatırlatmak gerekir. Başka bir deyişle, bu konsolosluk hizmetinin çeşitli maddelerinde Macar unsurları da olmuştur; çünkü bu makamın faaliyetleri çoğu vakit or-tak işleri içermiyordu. Örneğin müstakil Macar vatandaşlık hukuku nedeniy-le Macaristan ve Avusturya vatandaşlarıyla ilgili kurallar farklıydı.5

Macar vatandaşlığının kazanılması ve kaybına ilişkin 1879 tarihli L (50) Sayılı kanuna göre, “Macar vatandaşı olan babadan evlilik birliği içinde ve Macar vatandaşı olan anadan evlilik birliği dışında doğan çocuklar Macar va-tandaşlığını doğum yeri yurt dışında olsa da soy bağı esasına göre kendili-ğinden kazanır.” Ayrıca yabancı uyruklu bir kadın, Macar vatandaşı bir erkek ile evlilik yoluyla Macar vatandaşlığı kazanır. İstanbul doğumlu Macarların Macaristan’daki ikametgâhını belirtmesi başka bir açıdan da önemliydi, çün-kü konsolosların yargı yetkisine ilişkin 1891 tarihli XXXI sayılı kanuna göre, konsolosluk mahkemelerinde Macar vatandaşlarının hukuki ehliyetini, onla-ra dair aile, miras, ceza hukukunu, ikamet ettiği yerlerin kanunları ve kural-larına göre yürütmek gerekiyordu. Yani kapitülasyonlar, diğer antlaşmalar ve ilgili kanunları dikkate alarak Osmanlı İmparatorluğu topraklarındaki Ma-carların hukuki işlerine Osmanlı yargı sistemi değil; Macar hukukunu esas alan Konsolosluk bakmıştır.

Nüfus kütüklerinin devlet tarafından tutulması Macaristan’da 1894 se-nesi XXXIII sayılı kanuna dayanarak zorunlu olarak 1 Ekim 1895 itibariyle uygulanmıştır. Söz konusu kanun, Avusturya-Macaristan diplomatik tem-silcisi, konsolosları ile muavinlerine görev yerlerinde Macar vatandaşının doğumu, ölümü ve evlilik hukukuyla ilgili kanun uyarınca huzurlarında ak-dedilen nikâh olması durumunda nüfus memuru gibi davranma yetkisini vermiştir. Yurtdışı nüfus kütüklerinin ikinci nüshasının her sene sonunda İçişleri Bakanlığına gönderilmesi gerekirdi ve buna göre Bakanlığın nüfus kütüğü sureti vermeye yetkisi vardı. Nüfus kütüklerinin yurtdışında tutul-masına ilişkin yasal düzenlemeye göre (1895 tarihli 3163/M. E. sayılı ka-rarname) yukarıda söz edilen diplomatik memurlar nüfus kütüğüne doğum veya ölüm kaydını sadece Macaristan’da ikameti olan Macar vatandaşının doğumu veya ölümü hâlinde yapabilirdi.

4 Lers, Vilmos, A Konzuli Bíráskodás Intézménye (Konsolosluk Mahkemesi Müessesi). Budapest, 1904, 76–82.5 Hargitai a.g.e., 264.

Page 109: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

György CSORBA 103

Kaynağa DairKonsolosların, Macar vatandaşları hakkında yurtdışında da devlet tarafın-

dan tutulan nüfus kütüklerine ilişkin kanunu uygulaması gerektiğinden kayna-ğımızı bir nüfus kütüğü olarak sayamayız; üstelik incelediğimiz belge şeklen de bu tanıma uygun değildir.

Ayrıca bu defterin tasnifine göre de adı yanlıştır; çünkü konsoloslar tarafın-dan tutulmuş – ayrı ayrı cilt olarak doğum, ölüm ve evlenme – nüfus kütük-lerinin nüshaları başka bir arşiv tasnifinde, yani Regnicolaris arşivinde diğer dış temsilciliklerin benzer belgeleriyle birlikte bulunmaktadır. Bu doküman-lar Macarca, mühürle tasdik edilmiş, her sene baştan numaralamak suretiyle 1898 ve 1918 seneleri arasında tutulmuş formülerler idi. O zamanki Osman-lı toprağında nüfus kütüğü tutulan konsolosluklar şunlardı: Beyrut, Edirne, Hanya, İstanbul, Selanik, İşkodra, İzmir ve Üsküp. Tabii ki, bunların dışında diğer konsolosluklarda da, örneğin Trabzon’da, nüfus kütükleri tutulmuştur; ancak orada hukuki işlem yapılmamış, hatta başkent dışında kayıtlar çok na-diren alınmıştır. Yurtdışında yaşayanların bu işlemden belki haberleri yoktu veya kendilerini kaydettirmeye önem vermemişlerdi; çünkü mesela İzmir veya Beyrut’ta kesinlikle daha çok Macar vatandaşı yaşamaktaydı. Her halükarda bu kütüklerin türüne göre senede en fazla 4–6 kayıt alınmıştır.6

Kısacası, hakiki kaynağımızın “Macar Nüfus Kütüğü” olarak adlandırılması hatalıdır; keza bu isimlendirme, defterin esas tutulma amacını aydınlatmaktan uzaktır. Bu defter, büyük ihtimalle, İstanbul ve civarına uzun veya daimi süreli yerleşen, konsoloslara herhangi bir hukuki işlem vasıtasıyla, mesela vatandaş-lığı korumak, çocukların vatandaşlığını sağlamak amacıyla başvurabilen Macar vatandaşlarının sicili için kullanılmıştır. Kaynağımızın Avusturya tebaası için tutulan benzerlerinin Avusturya arşivlerinde muhafaza edildiği de şüphesizdir.

Doldurulacak tablo şeklinde basılmış Almanca defterin antetleri, bir kişinin verilerini iki sayfada göstermektedir. Sırayla numaralanan toplam 938 kayıt bulunuyor; yedi kişi mükerrer alındığı için kayıtlı kişilerin sayısı esasen 931’dir. Tabloda sıra numarası yanında asıl kaydın alındığı tarihi gösteren bir sütun vardır; ama 163. numaraya, yani 10 Kasım 1879’a kadar bu tarihler seyrek, hatta sadece sene olarak yazılmıştır. Üstelik hiçbir kronolojik hassasiyet de görünmüyor. Bunun muhtemel nedenlerinden biri, ilk verilerin “nüfus kütü-ğüne” başka kaynaklardan, belgelerden geçirilmiş olmasıdır. Buna dayanarak söz konusu sıra numarasına kadar her bir hanede dört haneli başka bir rakam da bulunuyor. İlk kayıt 1855 senesinde, son kayıt ise Padova Mütarekesi’nden üç gün sonra, 6 Kasım 1918’de deftere geçirilmiştir. Ancak, defterdeki son ta-rih 28 Ekim 1922’dir; demek ki, cilt bu tarihte henüz Türkiye’de bulunuyordu.

Bir sonraki sütunda Almanca adlar okunabilmektedir; yani eğer bir ismin Almancası varsa o zaman Almanca yazılmıştır. Vefat edenlerin adının üstüne ise çizgi çekilmiştir.

6 MNL OL N 113 Regnicolaris Levéltár, Konzulátusi Anyakönyvi Másodpéldányok 1898–1918 (Regnicolaris Arşivi Konsolosluk Kütükleri Suretleri 1898–1918).

Page 110: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

İstanbullu Macarların Tarihine Dair Bir Kaynak: “Macar Nüfus Kütüğü” 104

Doğum tarihi, doğum yeri ve ülkesi sütunlarında çoğunlukla Macaris-tan’daki yer adlarına rastlanmaktadır. Eğer biri yurt dışında doğduysa, Maca-ristan’daki ikâmeti de – dünya savaşı yıllarında yedi kişi dışında – her zaman kaydedilmiştir; çünkü bu, konsolosluk himayesinin temel koşulu sayılıyordu. Bu örnek özellikle dullar ve büyümüş çocuklarda geçerliydi.

Din hanesi çoğu defa boş bırakılmıştı. Sonradan dönme olduğu yazılan veya adına bakıldığında İslamiyet’i kabul ettiği söylenebilecek sadece üç kişi vardı. Bu, Osmanlı toplumun dini tercihlerde hoşgörülü olduğunun göstergelerinden biri olarak alınabilir: başarılı olduğu için Müslüman olmamalıydı.

İkametgâh olarak İstanbul dışındaki Osmanlı yerleşimleri çok nadiren kay-dedilmiştir. Böyle bir hal bilindiği zaman, ölüm tarihi ile yeri yukarıda anlatılan sütunlara dikey olarak yazılmıştı.

Medeni hal tespit edildikten sonra aile ilişkileri de detaylarıyla anlatılmıştır. Kayıtlı kişinin eşinin adı, kızlık adı ve doğum tarihi not alındıktan sonra ço-cuklar, oğlanlar ve kızlar olarak ayrı ayrı sıralanmıştır. Doğum tarihinin tam günü verilmiş; ölenler küçük bir haçla işaretlenmiştir. Bir aile üyesi deftere ayrı geçirildiğinde adına not bırakılıp üstü mavi kurşunkalemle çizilmiştir. Meslek hanesinde kayıt zamanında icra edilen meslek yazılmıştır. Ayrıca, dönemin di-ğer kaynaklarına göre birtakım değişiklikler yaşanmış olduğu halde, defterde katıylı bilgilerin muhtemel değişikliklerine dair herhangi bir not yoktur.

“Avusturya tebaası sıfatı” adlı sütunda her zaman dosya numarası olan, genelde bir bakanlık tarafından verilen resmi bir belgeye dayanılmıştır. Bu ev-rakta oturma izninin geçerlilik süresi de (genelde bir yıl) belirtilmiştir. Sonunda eşkâl (vücut yapısı, yüz, saç, göz, burun), “vergi” ve mülahaza hanesi vardı; son ikisinde nadiren bir kayıt bulunuyor, vergi hanesine çok defa sadece tek kelime yazılıyordu: “gratis” (muaf).

Belli ki, kaynağımız tüm İstanbul’daki Macarları içermiyor. O dönemin ta-rihçilerinden Lajos Thallóczy’nin tahminine göre, 1880’li yıllarda İstanbul’da-ki Avusturyalı-Macar kolonisi 5–6 bin kişiydi ve genelde tüccar, zanaatkâr ve “sözde yabancı uyruklu himaye edilenlerden” oluşmaktaydı.7 Deftere kaydedil-meyenler arasında mesela Dániel Szilágyi, György Sipos gibi şehirde uzun sü-reli yaşayan ve faaliyet yapan kişiler veya İstanbul’da 1911’de vefat eden Imre Karácson bulunmaktadır.8

Kaynağımız, doğum tarihi konusunda 19. yüzyılda sık sık görülen özen-sizliği yansıtıyor: kaynaklara göre o dönemdeki kişiler kendi doğum tarihle-rinde, genelde yıl bakımından sık sık yanılmışlardır. Doğum yeri konusunda

7 Thallóczy, Lajos, Utazás a Levantéban (Levanten’de Seyahat), Budapest, 1882, 35.8 Onlar hakkında bkz.: Csorba, György – Sudár, Balázs: Egy Magyar Antikvárius Isztambulban: Szilágyi Dániel (İstanbul’da Bir Sahaf: Dániel Szilágyi), Függőkert. Orientalisztikai Tanulmányok (Asma Bahçe. Şarkiyat Çalışmaları), ed.: Csirkés, Ferenc Péter – Csorba, György – Sudár, Balázs – Takács, Zoltán, Budapest, 2003. 117−136.; Gaboda, Péter: Conclusions Historiques (et muséologiques) du Trajet D’une Statue Égyptienne, Bulletin du Musée Hongrois des Beaux-Arts, 82. 1995. 21–30.; Çetin, Atilla: Karácson, Imre (Emeric), in: TDV İslâm Ansiklopedisi, c. 24. İstanbul, 2001, 379–380.

Page 111: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

György CSORBA 105

ise gerçek menşe yerine çok defa Macaristan’daki ikamet veya oturma yerinin not alınmış olduğu gözüküyor; bunu Kálmán Beszédes veya Ödön Széchenyi vakalarında da görebiliriz. Bu yüzden defterdeki verilere ihtiyatla yaklaşmak gereklidir.

Istanbul’daki Macar Topluluğu Üzerine Veriler“Nüfus kütüğü”, 632 erkek ile 299 kadının ismini içermektedir. Bunlar ara-

sında en fazla Katolikler (407) olmak üzere Yahudiler (195), Ortodokslar (61), Lüteryenler (55) ve Kalvinistler (37) dışında 1 Ortodoks Katolik’e de rastlan-maktadır. 175 kişinin mezhebi ise belirtilmemiştir. Defterde yer alan, 1880’den itibaren yıl başına alınmış ortalama 28 kayıt eşit olarak dağılmamıştır: En fazla kişi (45) 1892’de, en az kişi (1) Birinci Dünya Savaşı çıktığı zaman kayıt al-tına alınmıştır. Savaş esnasında da sadece senede 5–11 yeni kayıt yapılmış; 1918’de ise çoğu kadın olmak üzere yine daha fazla kişi kaydedilmiştir.

Menşe yerleri incelenirken bir kişinin doğum yeri eksiktir; iki kişinin ise geldiği vilayet veya bölge tespit edilememiştir. En çok kişinin (152) asıl oturma yeri Pest-Pilis-Solt vilayeti, aslında başkent (Budapeşte) veya civarı idi. O dö-nemdeki Osmanlı İmparatorluğu toprağında, tabii ki, çoğunlukla göçmenlerin halefi olmak üzere dünyaya gelen 75 kişiden 58’i İstanbul’da doğdu. Macarla-rın kalabalık olarak geldiği diğer vilayetler arasında Temes (51 kişi), Torontál (42 kişi), Bács-Bodrog (47 kişi), Brassó (36 kişi), Nyitra (29 kişi), Pozsony (27 kişi), Krassó-Szörény (25 kişi) ve Szeben (24 kişi) sayılabilir. Menşei Macar hudutlarının dışı olarak gösterilenlerden, Avusturyalıların hepsi (11 kişi) Viya-na doğumluydu, 6 kişi Romanya’dan, 5 kişi Belgrad’dan, 3 kişi Bohemya’dan, 2 kişi Almanya’dan gelmişti. Birer kişi ise Mısır, Galiçya, Hollanda, Hırvatistan ve Polonya kökenliydi. Bölgelere göre, bugünkü Macaristan toprağından 336, Erdel’den 213, bugünkü Slovakya’dan 102, Voyvodina’dan 47, Banat’tan 118 kişi gelmiştir. Bugünkü Slovakya’dan gelenlerin dörtte üçü 4 vilayetten (Nyitra, Pozsony, Trencsén, Szepes), Erdellilerin yarıdan fazlası Romanya sınırındaki vilayetlerden, bugünkü Macaristan’dan ise Pest-Pilis-Solt dışında Tuna Ötesi vilayetlerinden, eğer şehirlere bakarsak en çok sayıda Macar ile Türk başken-tinden, sonra Brassó (24 kişi) ve Temesvár’dan (19 kişi) gelmişlerdir.

İstanbul’da yaşayan erkekler, farklı mesleklerle geçimlerini sürdürmeye çalışmışlardır. Tacirler en kalabalık kitleyi (70 kişi) oluşturuyordu, ama pek çok tüccar çırağı ve elemanlarına da rastlayabiliriz. Ticaretle uğraşanlar, böylece defterde meslekleriyle kayıtlı erkeklerin yedide birini teşkil etmişlerdir. Uşak, gündelik işçi, işçi, hizmetçi gibi diğerlerinin sayısı ise 77 idi. Ustalardan sayı-larına göre; nalbantlar (27 kişi), marangozlar (18 kişi), terziler (16 kişi), araba yapımcıları (15 kişi), kasaplar, fırıncılar önde geliyor; ama aralarında çilingir, saraç, arabacı, ayakkabı tamircisi, duvarcı, aşçı, altın kuyumcusu, saatçi, pas-tacı, kahveci, lokantacı, boyacı, silahçı, teknik tamirci, tarak yapımcısı, berber, döküm ustası, kâhya, matbaacı, ciltçi, bira üreticisi de bulunuyordu. Hepsi Pa-şabahçe’de çalışmış olan cam fabrikası işçilerinin sayısı da yüksektir (13 kişi).

Page 112: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

İstanbullu Macarların Tarihine Dair Bir Kaynak: “Macar Nüfus Kütüğü” 106

Macar cemaatinin ileri gelenlerden 23 kişi hekim ve diş hekimi olarak ça-lışmıştır. Ama bankacılar, banka memurların nispeten büyük sayısı (15 kişi) da zikredilmeye değer. Bunlar dışında otel sahipleri, otel müdürleri, mühendisler, muhasebeciler, avukatlar, kâtipler, üçüncü ülkelerin sefaret ve konsoloslukla-rında çalışanlar, bir Musevi kantor, öğretmenler, okul müdürleri, misyonerler, müzisyenler, bir halk şarkıcısı, heykeltıraşlar, ressamlara rastlayabiliriz, ama sirk hayvanları sahibi, akrobat, palyaço, eskrim ustası, piyano akortçusu, telg-rafçı, hazırlayıcı gibi nadir mesleklerin temsilcileri de olmuştur. Erkeklerden en az 43 kişi Türk devlet demiryollarında örneğin çilingir, demirci, mühendis ve makinist olarak çalışmıştır. Çok ilginçtir ki, yüzbaşı rütbesiyle Yıldız Sarayı’n-da bir Macar da hizmet vermiş ve nihayet 16 Aralık 1917’de İstanbul’da vefat etmiştir.9

Dul veya serbest meslek sahibi olarak kaydedilmeyen kadınların hizmet-çi, dikici, çamaşırcı, aşçı olduğunu tipik olarak görebiliriz; kadınların yarısı bu meslek kollarında görülüyordu. Çok sayıda kâhya kadın ve birçok mürebbiye de bulabiliriz (14–14 kişi). Pek yaygın olmayan meslekler yapan kadınlar ara-sında şarkıcılar, “sanatçılar” (14 kişi), bir müzisyen, bir artist de yer alıyor, hatta otel veya kahvehane sahibine de rastlanabilir.

Bundan sonra daha çok tanınan şahıslar veya ailelere önem verip kaynak-ların onlara ait bilgilerini aşağıda göstermeye çalışacağız.

Macar tarihinden meşhur veya dönemin kaynaklarına göre İstanbul’daki Macar topluluğunun hayatında önemli rol oynayan pek çok isimle karşılaş-maktayız. Modern Türk İtfaiyesi’nin kurucusu, Türk Generali ve İtfaiye Müdürü Ödön Széchenyi deftere 6 Temmuz 1881’de kaydedilmiştir. Doğum yeri olarak yanlışlıkla Budapeşte yazılmıştır. İkinci eşi (Eftalia, k. a. Giurgiu Kritupulo, d. t. 1854) ile ortak çocuklarının (Bálint, d. t. 23 Kasım 1893, Gustav Géza ile Franz Anastasius d. t. 27 Ekim 1889) bilgileri de defterde belirtilmiştir. Ayrıca Széchenyi’nin Osmanlı Bankası’nda çalışan ilk evliliğinden doğan oğlu Andor (1865–1907) 25 Kasım 1882’de deftere yazılmıştır ve 1886 yılına ait başka bir kaydı daha vardır.10

Bu çalışma sayesinde bazı bilim adamları da ortaya çıkıyor: ”professör” Ignác Kúnos 7 Mayıs 1885’te kaydedilmiştir.11 Defteri hazırlayan kâtipler, Türkolog ve etnograf Gyula Mészáros’u üniversite öğrencisi olarak 10 Aralık 1904’te kaydettikleri gibi mühtedi olduğunu yazmayı da ihmal etmemişlerdi. Gyula Germanus öğrenci olarak 21 Nisan 1906’da deftere geçirilmiştir.12 Res-sam Kálmán Beszédes, 9 Kasım 1885 tarihli bir başlığa sahip olmakla beraber bazı verileri yanlış verilmiştir: Beszédes kendi doğum tarihini 1840 zannedi-yordu (aslında 1839); ölüm tarihi ise ansiklopedilerde bulunan 3 Mayıs yerine

9 MNL OL K 653 41. c. 15. başlık. 230. sayı.10 MNL OL K 653 41. c. 15. başlık. 188., 215. s.11 MNL OL K 653 41. c. 15. başlık. 263.; Kaçalin, Mustafa S.: Kúnos, Ignácz, TDV İslâm Ansiklopedisi, c. 26. Ankara, 2002, s. 376–377. 12 MNL OL K 653 41.c. 15. başlık. 768., 799. sz.; Durmuş, İsmail: Germanus, Julius, TDV İslâm Ansiklopedisi, c. 14, İstanbul, 1996, s. 31–32.

Page 113: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

György CSORBA 107

8 Mart 1893 olarak yazılmıştı. Beszédes muhtemelen 1890’da İstanbul’daki bir bankanın frizlerini yapan meşhur heykeltıraş János Beszédes’in (1874–1922) akrabasıydı.13 Újvidék (Novi Sad) doğumlu ünlü Sırp tarihçisi Stanoje Stanoje-vić (24 Ağustos 1874 – 30 Temmuz 1937) İstanbul’daki bir Sırp ortaokulunda öğretmenlik yaptığı senede, 1898’de kaynağımıza kaydedilmiştir.14

19. yüzyılın bahtsız dram yazarlarından Zsigmond Czakó’nun erkek kar-deşi János Czakó, 29 Eylül 1821’de Dés’te doğmuş ve 26 Ekim 1887’de İs-tanbul’da vefat etmiştir. Kalvinist olan Czakó, hayatını eczacılık ve ticaretten kazanmıştı. Gemma Francisca (d. t. 1872) ve Leona Catterina (d. t. 1873) adlı iki çocuğu vardı. İkinci eşi Amália 8 Ocak 1892’de deftere ayrı olarak geçirilmiştir. Amália, 1843’te Bükreş’te doğup 21 Şubat’ta Osmanlı başken-tinde vefat etmiştir. Ailenin tarihi üzerine yazılan bir esere göre, Czakó, Ma-car Özgürlük Savaşı’na topçu olarak katılmışsa da, o dönemdeki subayları sıralayan listelerde ismi yer almamaktadır. İstanbul’da evlendiği ilk eşinin adı bilinmiyor; ama ilk gelin, Mayıs 1851’de akdedilen nikâhın üzerinden altı hafta geçmeden vefat etmişti. Czakó, 1863’e gelindiğinde kesinlikle yeniden evlenmişti; Beyoğlu Lüteryen papazının kızı Amália Tókos’u eş olarak kabul etmişti. Söylenenlere bakılırsa, 17 Ekim 1869 doğumlu János ismini taşı-yan bir de oğlu varmış. Bu oğlanın babasının vefatından sonra aile işlerini devam ettirdiği belirtilse de, bu iddiaları kaynaklar şu ana kadar henüz doğ-rulamıyor. Yukarıda değinilen aile tarihi, Czakó’nun bir mektubuna dayana-rak onun 1837’den beri yurt dışında yaşadığını yazmaktadır. Bu saptamaya Lajos Thallóczy da katılıyor; ona göre Czakó 1839’den itibaren “doğulu bir insana dönüşmüştü”.15

1823’te doğan ve 16 Nisan 1900’de İstanbul’da vefat eden Szekszárd’lı Anton Commendinger (Kommendinger/Kommandinger) de ilgiye değer. An-ton Commendinger tüccar ve piyano imalatçısıydı. İstanbul’a 1848’den önce yerleşmişti; burada bir piyano deposu işletmişti ve aynı zamanda Padişah’ın özel nakliyecisi sıfatını haiz olmuştu. Commendinger müzik tarihçilerinin ilgi-sini de çekebilir; çünkü Ferenc Liszt 1847’de İstanbul’dayken Beyoğlu’nda A. Alexander Commendinger adlı ünlü bir piyano yapımcısının evinde konakla-mıştı. İsimler ve mesleklerin dikkat çekici benzerliği iki kişinin aynı kişi oldu-ğunu farz ettiriyor.16 1848’de ihtilal haberi üzerine İstanbul’da yaşayan elli üç

13 MNL OL K 653 41. c. 15. başlık. 272. ve 399. s.; Hóvári, János, Rodostói Emlékek és Tanulságok. Beszédes Kálmán – Rodostó Magyar Képírója (Tekirdağ Hatıraları ve Dersler: Tekirdağ’ın Macar Ressamı Kálmán Beszédes. Budapest, 2009.; Magyar Életrajzi Lexikon, http://mek.niif.hu/00300/00355/html/ABC00523/01718.htm 14 MNL OL K 653 41. c. 15. başlık. 611. s.; Stranjaković, Dragoslav: Stanoje Stanojević. The Slavonic and East European Review, 16/48 (Apr., 1938), 698–700.15 MNL OL K 653 41. c. 15. başlık. 7., 423. s.; Czakó, Károly, A Sepsiszentgyörgyi és Kilyéni Czakó Család III. Magyar Családtörténeti Szemle, Eylül 1942. 210–212.; Thallóczy a.g.e., 36.; Magyar Sajtó (Macar Basını), 23 Nisan 1863.16 MNL OL K 653 41. c. 15. başlık. 2. s.; Velits, Károly, Jegyzetek az 1849-ik Évi Eseményekből (1849 Yılının Olaylarına İlişkin Notlar. 1848–49. Történelmi Lapok, 4 (1895). http://www.terebess.hu/keletkultinfo/velits.html; Gracza, Lajos – Dávid, Géza, „Fényes Meteor a Boszporusz Felett”. Újabb Adalékok Liszt Törökországi Útjához (Boğaz Üzerinde Bir Işıklı Meteor: Liszt’in Türkiye

Page 114: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

İstanbullu Macarların Tarihine Dair Bir Kaynak: “Macar Nüfus Kütüğü” 108

Macar ile birlikte Kral Naibi István’a Macar cemaatinin işlerini çekip çevirmesi için sefarette özel bir Macar şubesi açılması müracaatında bulunmuştur. An-ton Commendinger, 1860’ta Macar Bilimler Akademisi binasının inşasına 15 altın teklif ederek en büyük Türkiyeli bağışçı olmuştur.17 Karısı Julia 1841’de doğmuştur. Çocuklarından vefat tarihleri meçhul olarak kaydedilen Eugenia 1858’da, Gizella 1860’da, Irene 27 Mayıs 1863’te, oğulları Ernest ise 1859’da dünyaya gelmiştir. Ernest’in adının 21 Mayıs 1884’te deftere müstakilen bir kez daha girilmesi hasebiyle onun Szekszárd’lı, Katolik ve tüccar olduğu öğ-renilebilmektedir. Ernest’e ait son not 1893’te alınmıştır. Ernest’in eşi 2 Ocak 1867’de doğan Bertha Leitgeb’dir. Çocuklarından Ferdinand Anton Ernst 21 Kasım 1887’de, Anton 10 Ağustos 1891’de, Emma ise 2 Temmuz 1886’da doğ-muştur. Ferdinand da geçimini ticaretten sağlıyordu; deftere Szekszárd’lı ola-rak 18 Eylül 1915’te kaydedilmiştir. Evliydi; çocuklarından Josefine 1882’de, Ernst 1909’da, Maria 1915’te doğmuştu.18

Defterde iki Commendinger’e daha rastlamaktayız. Bu ikisinin akraba olma ihtimali yüksektir; çünkü ticaretle uğraşan, Szekszárd’da doğan Alois Commendinger’in eşi Ida Leitgeb (d. t. 1861) yukarıda adı geçen Bertha’nin kardeşi olabilir. Ida’ya ait son kayıt nikâh şahidi olduğu zaman 1905’te ya-zılmıştır. 2 Mart 1883’te doğan Alfred adlı oğulları deftere kaydedildiği ta-rihte rahmetli görünüyordu. Irma isimli kızları ise 11 Mart 1885’te dünyaya gelmiştir. Alois (Alajos), 1887’de Erdel Macar Ulusal Kültür Derneği’nin tam üyesiydi, kaynağımıza kendisine ait en son veri 1893’te girilmiştir. Defterde rastlanan son Commendinger, Julius Georg Franz piyano akortçusu olarak çalışmıştı; ismi 6 Mayıs 1885’te kaydedilmiştir. 1853’te İstanbul’da doğmuştu ve tabii ki Szekszárd kökenliydi. 3 Mart 1902’de Osmanlı başkentinde vefat etmiştir.19

István Nogel, Türk toprağında yaşayan amatör bir doğa bilimci olarak Macar ilim âlemi tarafından kabul edilmiş bir şahsiyetti. 1848’de İstanbul’da-ki Macarların ayrı bir konsolosluk şubesi talebine dair dilekçesini Nogel de imzalamıştı. Kaynağımızda maalesef kendisi hakkında veriler bulunmuyor, sadece ailesine dair malumat elde edilebiliyor. Defterde István Nogel’in dul hanımı olarak kaydedilen Miskolc kökenli Adelaide Nogel 1840’ta İzmir’de doğmuş ve 8 Mayıs 1898’de İstanbul’da vefat etmiştir. Nogel’in kızı Alice Magdalena 25 Mayıs 1864’de, oğlu Hermann 26 Eylül 1865’te dünyaya gel-

Seyahatine Dair Yeni Belgeler. Muzsika, Eylül 2008. http://epa.oszk.hu/00800/00835/00129/2791.htm; Walker, Alan, Liszt Ferenc 1. A Virtuóz Évek 1811–1847 (Ferenc Liszt, Virtuöz Yılları 1811–1847). Budapest, 1986, 438.17 Csorba, György: Kísérletek az Önálló Magyar Konzulátusok Létrehozására Keleten 1848-ban (1848’de Şark’ta Gönüllü Macar Konsolosluklarının Oluşumuna Yönelik Tecrübeler), Keletkutatás (Şark Araştırması) güz 2015., 143–144.; Csorba, György, Az Isztambuli Magyarok Adakozása az MTA-Székház Építésére 1860-ban (1860 Senesinde Macar İlimler Akademisi Merkez Binası’nın İnşasına İstanbullu Macarların Bağışı”. Magyar Tudomány, (2001):9. 1120.18 MNL OL K 653 41. c. 15. başlık. 2., 233., 902. s.19 MNL OL K 653 41. c. 15. başlık. 42., 262. s.; MNL OL N 113. 45. c. 1905/1. sz.; EMKE, Második Rendes Közgyűlés aug. XVIII.(EMKE İkinci Olağan Genel Kurulu 18 Ağustos), Sepsi-Szent-Györgyön, 1887, B. 116.

Page 115: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

György CSORBA 109

miştir. Oğlu 16 Mart 1893’te ayrıca bir kayda konu olmuştu; bu kayda göre İstanbul doğumlu, ama Miskolc kökenli bir tüccardı. 3 Şubat 1898’de Os-manlı başkentinde ölmüştü.20

Resmi kayıt defterinde Vasárnapi Újság gazetesinin 7 Ağustos 1892’de çı-kan sayısında okuyabildiğimiz kişiler de canlanmaktadır. 1892 Temmuz’unda Kont Ödön Széchenyi’nin itfaiye faaliyetlerinin otuzuncu yıldönümünü kut-lamak için İstanbul’a kalabalık bir Macar heyeti geldi: “İstanbul’un en büyük mağazası, Macarlar tarafından işletilen Orosdy, Back ve ortağı toptancı firma. Bay Back’ın Büyükdere’de sosyetenin tatil yaptığı Boğaz kıyısında güzel bir ya-lısı var. Ev sahibi ile İstanbul’un en güzel hanımlarından sayılan eşi Macarlara özgü misafirperverlikle yalıda Macarlar şerefine başarılı bir resepsiyon düzen-ledi. Resepsiyonda İstanbul’a yerleşen iki genç Macar piyanist Géza Hegyei ile Gyula Székács büyük beğeni toplayan bir de konser verdi.”21

İncelediğimiz kaynaklarda Géza Hegyei üzerine çok ama bazen çelişkili notlar bulunmaktadır. Hegyei, 26 Aralık 1862’de Óbecse’de doğmuş ve do-ğum yeri olarak Budapeşte yazılmıştır. 1880–1882 arasında Budapeşte’deki Konservatuar’da Ferenc Liszt’in sınıfında piyano çalmayı öğrenmiştir. Hegyei, Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan arkadaşlarının çağrısı üzerine İstanbul’u ziyaret ederek Yıldız Sarayı’nda musikiperver padişah II. Abdülhamid (1876–1909) namına bir konser vermiştir. Türkçe bir kaynağa göre dinleyiciler arasın-da sanatçının sonradan âşık olduğu Katalin Zigomala da oturuyordu ve Hegyei onunla evlendikten sonra İstanbul’a yerleşmişti. Bu iddiayı araştırdığımız bel-geler yalanlıyor: bazı veriler ışığında Hegyei’nin 1887’de, en geç 1890’da İstan-bul’da bulunduğu gösterilebilir. Ne de olsa, bu sene basılan Macar-Türk İtfaiye Marşı’na abone için bir duyuruda “... Ödön Széchenyi Paşa melodileri üzerine İstanbul’da yaşayan piyano sanatçısı vatandaşımız Géza Hegyei piyanoya bes-telediği marşın net gelirinin yarısı Macar itfaiye teşkilatları yararına harcana-caktır.” şeklinde bir ibare geçiyordu. Konsolosluk evlenme kütüğüne göre He-gyei 1 Ekim 1906’da mezhebi Ortodoks, kendisinden 22 yaş daha genç, 1884’te İstanbul’da doğan ve merhum bir tüccarın kızı olduğu için zengin bir çeyiz getiren Katalin’le evlendi. Sonraki senelerde üst üste (toplam beş) çocukları doğdu; ama bu evlattan sadece birinin “nüfus kütüğüne” kaydedilmiş olması, defterin düzensiz tutulduğuna işaret etmektedir. Başka bir ifadeyle, Hegyei’nin Osmanlı başkentinde kalmasının nedeni bu aşk olamazdı; çünkü o zamanlarda tanınan ve devamlı konserler veren bir sanatçı ve müzik öğretmeni olarak on beş yıldır İstanbul’da yaşıyordu. Öğrencileri arasında Padişah’ın aile üyeleri de bulunuyordu. 1908’den itibaren Saray’ın müzik okulu ve Muzika-ı Hümayun’da

20 Csorba, György, Az 1848–49-es Törökországi Magyar Emigráció Története (1848–1849 Türkiye’deki Macar Mültecilerinin Tarihi), Hadtörténelmi Közlemények (Askerî Tarih Çalışmaları), 112 (1999):2. 382; MNL OL K 653 41. c. 15. başlık. 327., 487. s.; MNL OL H 2 1848:544.21 Vasárnapi Újság, 7 Ağustos 1892.; Ticaret şirketine dair bkz.: Kupferschmidt, Uri M.: European Department Stores and Middle Eastern Consumers: The Orosdi–Back Saga, Istanbul, 2007.; Her iki sanatçı da kaynağımıza 1894 senesinde kaydedilmiştir. 1863’te Nagyvárad’da doğan “müzik profesörü” Gyula Székács, 1 Kasım 1906’da İstanbul’daki Alman Hastanesi’nde kalp krizinden vefat etmiştir. MNL OL K 653 41. c.. 15. başlık. 514. s. ve MNL OL N 113 48. c. 1906/13. s.

Page 116: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

İstanbullu Macarların Tarihine Dair Bir Kaynak: “Macar Nüfus Kütüğü” 110

piyano dersleri verdi. Türkiye Cumhuriyeti ilan edildikten sonra İstanbul’daki Konservatuvar’ın hocası oldu. 1926’da İstanbul’da vefat etti. Hegyei hakkında ilgi çekici başka bir bilgi daha var: Karısına o denli başarıyla müzik eğitimi ver-mişti ki, 1926 ve 1932 arasında hanımı da Konservatuvar’da piyano öğretmeni olarak faaliyet göstermişti.22

1848–1849 Macar Mültecileri Üzerine Veriler1848–1849 Macar özgürlük ihtilali bastırıldıktan sonra binlerce Macar ve

Polonyalı asker ve sivil Osmanlı İmparatorluğu’na sığınmıştır. Bu kişilerin bü-yük kısmı fazla geçmeden evlerine döndüler ya da Batı Avrupa’ya ve Birleşik Devletlere doğru yola devam ettiler; ama yine de Osmanlı toprağında yaşama-yı tercih eden yüzlerce sığınmacı kalmıştı.23 Kaynağımız bu dönemin ünlü mül-tecilerinden çoğunu ihtiva etmese de, ortaya çıkan isimler hakkında bilinen gerçekleri çok defa doğrulayıp sayısız yeni bilgiler vermektedir.

Bu bilgilere göre, sabık çavuş Ferenc Csekey 4 Ekim 1826’da Nagyvárad’da doğmuş ve 1 Şubat 1894’te vefat etmişti. Marangoz olarak çalışmıştır. Eşi 17 Kasım 1833’te doğan Maria Marko idi. Rudolf Ludwig adlı çocuğu 17 Haziran 1874’te dünyaya geldi. 1862’de doğan kızı Rosalia Carolina, Joseph Kreibich ile evlendi. Diğer kızlarından geriye yalnızca doğum tarihleri kaldı; şu sırayla: Luisa 18 Haziran 1864, Maria Emma 25 Mart 1869, Julianna Hedvig 11 Kasım 1871. Csekey’in ölümünden sonra dul kalan eşi deftere ayrıca bir kez daha kay-dedilmişti. Bu kayda göre, Maria Marko’nun, Saarbrücken’de doğduğu, Nagyvá-rad kökenli ve Katolik olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu hanım, 13 Aralık 1906’da Osmanlı başkentinde ölmüştür. Oğlunun isminde Rudolf’un çizilip yerine Adolf yazılması ilgi çekicidir. 11 Ağustos 1909’da deftere ayrı olarak alınan bu oğlan, İstanbul doğumlu, Nagyvárad kökenli, Protestan mezhebinden biriydi ve mes-leği açıkça belirtilmeden sadece görevli olarak çalıştığı kaydedilmişti. Eşi, 25 Haziran 1878’de doğan Olga’yla 1902–1910 arasında beş çocukları olmuştu.24

Eski Erdelli emniyet müdürü József Dobokay’dan genel nitelikte çok az bilgiye sahip olabiliyoruz.25 Şahsen kaynağımızda bulunmuyor; ama akrabalık ayrıntıları belli olmasa bile Dobokay ailesi hakkında bazı kayıtlara rastlanabilir. 1808’de Zalatna’da doğan Veronika Dobokay isimli bir dul muhtemelen Dobo-kay’ın eşiydi, menşei Erdel Gubernium’u tarafından ısdar edilmiş, 12 Haziran

22 MNL OL K 653 41. c. 15. başlık. 507. sayılı belgeye göre Budapeşte doğumlu ve Yahudi; MNL OL N 113. 44. c. 1907/5. és 1909/1., 1911/3. 1914/3.; MNL OL N 113. 45. c. 1906/4.; Dezső, Légány, Liszt’s and Erkel’s Relations and Students. Studia Musicologica Scientiarium Hungaricae, 18 (1976):1–4. 49; Gyöngyösi, Szilvia, Gobbi Henrik, a Zeneakadémia Zongoratanára. Muzsika, 44 (2001):10. 34.; Baydar, Evren Kutlay, Osmanlı’nın Avrupalı Müzisyenleri. İstanbul, 2010, 90–112.; Zalai Közlöny, 27 Eylül 1890. 23 Csorba, György: Macar Mültecileri, Türkler 12. ed.: Güzel, Hasan Celâl – Çiçek, Kemal – Koca, Salim, Ankara, 2002. 805−812.24 MNL OL K 653 41. c. 15. başlık. 13., 535., 852. s.; Csorba, 1848–1849 Türkiye’deki..., 367; MNL OL R90 I. 864.25 László, Károly, Katonai Életemből. Napló, 1848. szept. 25-e és 1851. szept. 10-e Között (Askerî Hayatımdan. Günlük, 25 Eylül 1848 ve 10 Eylül 1851 Tarihleri Arası, Yayına hazırlayan, notlar ve son sözlerle gözden geçiren Pordán, Ildikó, Budapest, 2001, 105.

Page 117: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

György CSORBA 111

1867 tarihli bir belgeye göre kaydedilmişti. Veronika Dobokay’a ait son kayıt 1881’den kalmadır. Çocukları deftere ayrı olarak alınmıştır. Kızlarından 1849’de Kolozsvár’da doğan Helena mürebbiyelik yapmıştı. Johanna, deftere 14 Ma-yıs 1902’de bekar olarak ayrı yazılmıştır. Johanna 1850’de Zilah’ta doğmuştu; ama annesinin kaydında doğum tarihi 1851 olarak not alınmıştır. Veronika’nın ismini doğrudan takiben 1844’de doğan Nagyszeben doğumlu József Dobo-kay’ın kaydını buluyoruz. Veronika’nın oğlu olduğu açıkça yazılmamış olsa da, söz konusu belgelerle diğer notların birbirlerini teyit eden tanıklığına göre bü-yük ihtimalle Veronika’nın oğluydu. József matbaacı olarak çalışmıştı.26

1849’da orduda er olarak hizmet verirken Osmanlılara sığınan ve artık yet-mişine yakınken doğum tarihini tam olarak bilmeyen Ignác Hasenbichler, 18 Mayıs 1895’te düzenlediği kendi nüfus kütüğü suretini Avusturya–Macaris-tan Konsolosluğuna göndermek için İstanbul’dan Sárvár papazına müracaat etmişti. Nüfus kütüğü suretine konsolosluk aracılığıyla 1868’da Szombat-hely’deki vilayet yetim fonuna bırakılan mirasını almak için ihtiyaç duyuyordu. Papaz, belgeye eski erin isminin altına şöyle yazmıştı: “doğ. 1824 senesi 15 Kasım”. Eğer Hasenbichler mirası edindiyse de bundan uzun süre faydalana-mamıştır; çünkü 26 Ağustos 1895’te Osmanlı başkentinde vefat etmiştir. Ha-senbichler, marangozluk yapıyordu; kaynağımızda doğum tarihi olarak 1830 senesini vermiş, yani 6 yıl yanılmıştır.27

Lajos Krajcsovics er olarak yurtdışına kaçıp İstanbul’a yerleşmiştir. Bir hika-yeye göre, Krajcsovics, Aziz Benedikt Tarikatına bağlı Lazaristlerin varlığını yö-netmiş, ayrıca tarikatın kütüphanesinde Macarlarla alakalı birçok belge bulmuş-tu. İstanbul’daki Macar topluluğun en itibarlılarından biri olarak Ekim 1889’da vefat etmiştir. İstanbul doğumlu oğlu, 1918’de bankacı olarak kaydedilmiştir.28

Kaynağımız sayesinde József Magyar adlı eski bir er hakkında bütünüyle yeni bilgiler elde edilmektedir. “Nüfus kütüğüne” göre, József Magyar, 1830’da Kassa’da (Kösice) doğmuştu. Kaydedildiği zaman ikametgahı otelcilik yaptığı Mudanya idi. Bu şahıs, marangoz olarak çalışan, 76 yaşında İstanbul’daki Avus-turyalı-Macar hastanesinde ölen József Magyar ile muhtemelen aynı kişidir.29

Silah yapımcısı József Nikitits hakkında veri bulunmuyorsa da, ailesinin üyeleri kaynağımızda çok defa ortaya çıkıyor. Örneğin, 1835’te Szekszárd’da Dőderlein kızı olarak doğan, Katolik Carolina Nikitits’in meslek hanesine bir silah yapımcısının dul hanımı olduğu yazılmıştı. Dul hanımın oğullarından Carl 6 Şubat 1862’de, Wilhelm 25 Kasım 1868’de doğmuştu. Carolina Niki-tits, 1877’de yeniden evlenip Samuel Weiche’nin eşi oldu. Oğullardan Carl, 1 Nisan 1884’te deftere ayrıca geçirilmişti; bu tarihte İstanbul doğumlu, Szek-szárd kökenli birisi olarak görülüyordu. 31 Mart 1888’de Osmanlı başken-tinde öldü. O zamana değin tüccar olarak geçindi; aynı zamanda Macar 8.

26 MNL OL K 653 41. c. 15. başlık. 64–66. ve 685. s.27 Mektubun aslı için Nádasdy Ferenc Múzeum, Sárvár, Dokumentumok II.83.5.1.; MNL OL K 653 41. c. 15. başlık. 34. s. 28 Vasárnapi Újság, 27 Ekim 1889.; MNL OL K 653 41. c. 15. başlık. 170. ve 930. s.29 MNL OL K 653 41. c. 15. başlık. 293. s.; MNL OL N 113 49. c. 1907/9. s.; Csorba, 1848–1849 Türkiye’deki..., 381.

Page 118: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

İstanbullu Macarların Tarihine Dair Bir Kaynak: “Macar Nüfus Kütüğü” 112

Husar alayının ihtiyat askeriydi.József Nikitits’in kardeşi Wilhelm (Vilmos) 25 Kasım 1884’te 16 yaşınday-

ken öğrenci olarak deftere kaydedilmişti. Sonradan Adampol’lu yani Polon-ya’lı Anna Remiszewski ile evlenmiştir. Kaynağımıza göre, çocukları 6 Eylül 1892’de doğan Wolfram ile 29 Ocak 1894 doğumlu Wilhelm’dir. Gerçek nüfus kütüğünden 27 Şubat 1898’de doğan Adalbert József Sándor adlı başka bir çocukları olduğunu da öğreniyoruz. Ayrıca Nikitits’in tüccar olarak Beyoğlu’n-da 33 Rue Journal adresinde oturduğu ve ebeveynlerinin Macarca bilmedikleri elimizdeki metinlerde kayıtlıdır. 21 Haziran 1909’da silah tüccarı olarak be-yan edilen Nikitits’in yeni oğlu Rikárd dünyaya gelmiştir. Vilmos, 12 Ağustos 1912’de İstanbul’daki Avusturya-Macaristan Hastanesi’nde ölmüştür.

Nikititslerin sonraki nesillerine dair havadisler de kaynaklara yansımıştır: Örneğin Wolfram Nikitits, İstanbul’da 25 Eylül 1916’da Jozefina Otto ile evlenip bu tarihte halihazırda ikametgahları olarak geçen Beyoğlu’ndaki evde eşiyle birlikte oturmuştur.

5 Nisan 1879 tarihli bir kayıtta başka bir József Nikitits ortaya çıkmaktadır. Bu Nikitits, 1855’te İstanbul’da doğmuştur ve tabii ki Szekszárd kökenlidir. Eşi Ágnes Preller, çocukları 2 Ekim 1880’de doğan Otto ile Julius Carl ve 27 Hazi-ran 1881’de dünyaya gelen Elisabetha olarak gösterilmiştir. Osmanlı başken-tinde ticaretle iştigal eden József’e dair son kayıt 1883’te yazılmıştır.30

Jozefa Tóthfalussy’in durumu ise bir hususiyet taşıyor. Kendisi, gedikli bir subay olan Károly Tóthfalussy’in eşiydi ve İstanbul’da bulunan “Hotel de Pest” adlı oteli kocasıyla beraber işletiyorlardı. Şimdiki bilgilerimize göre, kocası yet-mişlerin sonlarında ölmesine rağmen ailesi bu oteli işletmeye devam etmiştir. 14 Mart 1881’de dul kaldığı kayda geçirilmişti. Bu kayda nazaran, 1824’te (Vár) Palota’da doğan kadın kütüğe kaydedildiği zaman Nagybányalı idi; yani mer-hum kocasının muhtemelen oralı olduğu kanaatine varabiliriz. Jozefa, 21 Mart 1897’de vefat etmiştir. Görünen o ki, bir otel sahibinin kızı artık bir hekim için uygun bir eş olabiliyordu; en azından 23 Mayıs 1854’te doğan Mária Tóthfalus-sy hekimlik yapan Moldavya doğumlu Otto Bruckner ile evlenmiştir. Evlilik-lerinden altı çocukları olmuştu; bunlardan biri olan, 1 Mart 1878’de dünyaya gelen Arthur 1905’te deftere tek başına da kaydedilmişti. Arthur, daha sonra ihtida eden Macarlardan biriydi.31

Kaynağımız bir bakımdan İstanbul ve diğer Osmanlı Türk şehirlerinde yaşa-yan Macar topluluklara ilişkin bilinmeyenlere dikkat çekmektedir; öte yandan, biyografi ile aile tarihi araştırmaları, toplum tarihi analizleri için de kullanışlı bir kaynaktır. Hatalı bilgiler ve eksikleri göz önünde bulundurulmak kaydıyla, bu defter, 1848–49 mültecileri ve Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan diğer Macarlar’ın sayısı ve hayatı hakkında epeyce sağlam bilgiler vermekle kalma-makta; Osmanlı topraklarına yerleşen ve orada aile kurup zürriyetini devam

30 MNL OL K 653 41. c. 15. başlık. 60., 231., 249. 148. s.; MNL OL N 113 43. c. 1899/2. s.; MNL OL N 113 44. c. 1909/2. s.; MNL OL N 113 46. c. 1916/3. s.; MNL OL N 113 49. c. 1912/2. s.; Csorba, 1848–1849 Türkiye’deki..., 382.31 MNL OL K 653 41. c. 15. başlık. 181., 194., 769. s.; Csorba, 1848–1849 Türkiye’deki..., 391.

Page 119: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

György CSORBA 113

ettiren Macar vatandaşlarının yerli topluma ayak uydurma ve sosyal statü ba-kımından yükselme süreçlerini iyi şekilde gözler önüne sermektedir.

Abstract

An Historical Source on the Hungarians of Constantinople: “A Consular Census Register”

This paper aims to present a consular register comprising demografic re-cords from the middle of the 19th century to the end of the First World War, preserved in the National Archives of Hungary State Archives (Magyar Nemze-ti Levéltár Országos Levéltára). It has not yet been fully established how this historical source was first introduced with the scholarly circles and for what purposes it had been used at the period of its compilation, compared with other contemporary main sources, it provides a vast amount of knowledge on the or-igin, age, gender, social features of Hungarian citizens who lived or temporarly stayed in Istanbul. This register can also be used in family history studies. This paper would give some examples from singular life stories that could be derived from the register as well.

Keywords: Austro-Hungarian Monarchy, Istanbul, Hungarians, consular family register, microhistory.

KAYNAKÇA

Arşiv Kaynakları

Magyar Nemzeti Levéltár, Országos Levéltára (Macar Millî Arşivi Devlet Arşivi, bundan sonra: MNL OL) H 2 1848–1849 yıllardaki bakanlığın arşivi. Başbakanlık. Genel belgeler 1848:544.

MNL OL K 653 Az Ankarai Követség Isztambuli Konzuli Osztálya, Majd Isztambuli Főkonzulátus (Ankara Elçiliği İstanbul Konsolosluk Şubesi, daha sonra İstanbul Başkonsolosluğu) (1855–1918), 41. cilt. 15. başlık 1855-1918. A Volt Konstantinápolyi Osztrák–Magyar Konzulátus által vezetett konzuli anyakönyv (Sabık İstanbul Avusturya–Macaristan Konsolosluğu tarafından idare edilen Konsolosluk Nüfus Kütüğü)

MNL OL N 113 Regnicolaris Levéltár, Konzulátusi Anyakönyvi Másodpéldányok (Regnicolaris Arşivi Konsolosluk Kütükleri Suretleri) 1898–1918. 43-46., 48-49. cilt.

MNL OL R 90 Lajos Kossuth’un belgeleri, I. 864.

Nádasdy Ferenc Múzeum, Sárvár, Dokümanlar II.83.5.1.

Page 120: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

İstanbullu Macarların Tarihine Dair Bir Kaynak: “Macar Nüfus Kütüğü” 114

Araştırma Eserleri

BAYDAR, Evren Kutlay, Osmanlı’nın Avrupalı Müzisyenleri, Kapı Yayınları, İstanbul, 2010.

CZAKÓ, Károly, “A Sepsiszentgyörgyi és Kilyéni Czakó Család III”, Magyar Családtörténeti Szemle, 1942 Szeptember s. 208–213.

CSORBA, György, “Az 1848–49-es Törökországi Magyar Emigráció Története”, Hadtörténelmi Közlemények, 112 (1999):2, s. 352−398.

CSORBA, György, “Az Isztambuli Magyarok Adakozása az MTA-Székház Építésére 1860-ban”, Magyar Tudomány, (2001):9, s. 1118−1121.

CSORBA, György, “Macar Mültecileri”, Türkler 12, ed. Güzel, Hasan Celâl – Çiçek, Kemal – Koca, Salim, Ankara, 2002, s. 805−812.

CSORBA, György – SUDÁR, Balázs, “Egy Magyar Antikvárius Isztambulban: Szilágyi Dániel”, Függőkert Orientalisztikai Tanulmányok , ed.: Csirkés, Ferenc Péter – Csorba, György – Sudár, Balázs – Takács, Zoltán, Budapest, 2003, s. 117−136.

CSORBA, “ György, Kísérletek az Önálló Magyar Konzulátusok Létrehozására Keleten 1848-ban” Keletkutatás, 2015, s. 131–144.

ÇETIN, Atilla, “Karácson, Imre (Emeric)”, TDV İslâm Ansiklopedisi, c. 24, İstanbul, 2001, s. 379–380.

DURMUŞ, İsmail, “Germanus, Julius”, TDV İslâm Ansiklopedisi, c. 14, İstanbul, 1996, s. 31–32.

EMKE, Második, Rendes Közgyűlés aug. XVIII, Sepsi-Szent-Györgyön, 1887.

GABODA, Péter, “Conclusions Historiques (et Muséologiques) du Trajet d’une Statue Égyptienne”, Bulletin du Musée Hongrois des Beaux-Arts, 82, 1995, s. 21–30.

GRACZA, Lajos–DÁVID, Géza, “Fényes meteor a Boszporusz felett”, “Újabb adalékok Liszt Törökországi Útjához”, Muzsika, Eylül 2008, http://epa.oszk.hu/00800/00835/00129/2791.htm

GYÖNGYÖSI, Szilvia, HENRIK, Gobbi, “a Zeneakadémia Zongoratanára”, Muzsika, 44 (2001):10, s. 34.

HARGITAI, József, A Diplomáciai és Konzuli Kapcsolatok Joga, Budapest, 2005.

HÓVÁRI, János, Rodostói Emlékek és Tanulságok. Beszédes Kálmán – Rodostó Magyar Képírója, Budapest, 2009.

KAÇALIN, Mustafa S., KÚNOS, Ignácz, TDV İslâm Ansiklopedisi, c. 26, Ankara, 2002, s. 376–377.

KUPFERSCHMIDT, Uri M., European Department Stores and Middle Eastern Consumers: The Orosdi–Back Saga, Istanbul, 2007.

LÁSZLÓ, Károly, Katonai Életemből. Napló, 1848. Szept. 25-e és 1851. Szept. 10-e Között, yay. haz. Ildikó Pordán, Budapest, 2001.

LÉGÁNY, Dezső, “Liszt’s and Erkel’s Relations and Students”, Studia Musicologica

Page 121: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

György CSORBA 115

Scientiarium Hungaricae, 18 (1976):1–4.

LERS, Vilmos, A Konzuli Bíráskodás Intézménye, Budapest, 1904.

Magyar Életrajzi Lexikon, http://mek.niif.hu/00300/00355/html/ABC00523/01718.htm

Magyar Sajtó, 23 Nisan 1863.

STRANJAKOVIĆ, Dragoslav, Stanoje Stanojević, The Slavonic and East European Review, 16/48 (Apr., 1938), s. 698–700.

THALLÓCZY, Lajos, Utazás a Levantéban, Budapest, 1882.

TRETTO, Malfatti di Monte, FREIHERRN, Josef von, Handbuch des Österreichisch-Ungarischen Konsularwesens Nebst Einem Anhange, Wien, 1904, I–II.

Vasárnapi Újság, 27 Ekim 1889.

Vasárnapi Újság, 7 Ağustos 1892.

VELITS, Károly, “Jegyzetek az 1849-ik Évi Eseményekből”, 1848-49. Történelmi Lapok, 4 (1895), http://www.terebess.hu/keletkultinfo/velits.html.

WALKER, Alan, Liszt Ferenc I. A Virtuóz Évek 1811–1847, Budapest, 1986.

Zalai Közlöny, 27 Eylül 1890.

Page 122: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES
Page 123: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

KİTABİYAT

Page 124: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES
Page 125: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Güney-Doğu Avrupa Araştırmaları DergisiYıl: 2013-2 Sayı: 24 S. 119-121

Szabolcs Varga, Europe’s Leonidas: Miklós Zrínyi, Defender of Szigetvár (1508 - 1566), trans. David Robert Evans, Budapest: Research Center for the Humanities, Hungarian Academy of Sciences, 2016, 300 s. + 43 resim

Özgür KOLÇAK

(İstanbul Üniversitesi)

Szabolcs Varga, 16. yüzyıl Orta ve Doğu Avrupa tarihinin namlı kahramanı Miklós Zrínyi’nin (Nikola Zrinski) tarihî bellekte kalıcı bir iz bırakarak ölümünün 450. yıldönümü-nün yarattığı vesileyle kaleme sarılmıştır. 1566 yılı, hakikaten de, ister bilimsel ölçütlerle boğuşarak iştigal eden uzmanlar, isterse, mazinin çekiciliğine ham bir hevesle kapılan meraklılar olsun, Osmanlı, Habsburg, Macar ve Hırvat tarihlerine kıyısından köşesinden bulaşmış olan hiç kimsenin kolayca unutamayacağı bir tarihti. Aynı sene, sadece bir-kaç gün içinde, Osmanlı kuvvetleri Sigetvar’ı ele geçirdi; biri kuşatma ordusunda, diğeri müdafilerin başında olan Sultan Süleyman ve Miklós Zrínyi birbirlerinin akıbetinden ha-berdar olmadan ama birbirinin peşi sıra son nefeslerini verdiler. Bir tarihçinin geçmişin böylesine dramatik bir manzarasına bigane kalması, kabul etmeli ki, zordur.

Varga’nın kitabı, evvel emirde, 20. yüzyılın ikinci yarısında batı tarihçiliğinde yeniden fi-lizlenen biyografi yazımının örneklerinden biridir. Ne var ki, Varga, seçtiği konunun tarihî heyecanı karşısında kahramanını bazen klasik Alman historisizminin “büyük adam”ların-dan biri gibi zamana ruh katıp yön veren bir şahsiyet olarak takdim eder; bazen de, tarih kaynaklarınca aldatılmamaya ahdetmiş soğukkanlı bir bilgin edasıyla yaklaşır konusuna. “Bebek Sezar” tehlikesi, en az bir kez, Sigetvar müdafiinin yine aynı ismi taşıyan babası-nın tasvir edildiği sayfalarda karşımıza çıkar (s. 85-98). Baba Zrínyi, 16. yüzyılın başların-da Osmanlı kudretinin Hırvat sınır boylarına yüklenmeye başladığı yıllarda, aile emlakini korumak adına Osmanlı makamlarına haraç ödemişti. Oğul Zrínyi’nin babasının mirasıyla nasıl hesaplaştığına dair bir malumat yok; ama oğul anlayış gösterse de, Macar ve Hırvat tarihçiliği babayı affetmedi. Varga’nın, III. Miklós Zrínyi’ye iade-i itibarda bulunmak ister-ken babanın dostlarından biri olan, o devrin şanlı kahramanı, halk ezgilerine girmiş Petar Berislavić’in oğullar üzerindeki etkisinden ve ailenin çoktan başka mekanlara taşınmış olsalar bile, halen ortaçağ kahramanlık hikayelerinin anlatılageldiği Zrin kalesine atfen kendini isimlendirmesinden dem vurarak kurduğu bağlantıların epeyce varsayımsal ol-duğunu olduğunu söylemek gerekir.

Bazı hallerde yazar, çevresine halka kurmuş olanlara bir ortaçağ menkıbesi anlatır gibidir; bunda kitabı Macarcadan İngilizceye aktaran David Robert Evans’ın şiirsel dilinin de payı büyük şüphesiz. Kitabın ilk sayfalarında Miklós Zrínyi ve Kanuni Sultan Süleyman arasında kurulan karşıtlık sahnenin çarpıcılığını artırmak üzere kullanılır. Yine de, Szabolcs Varga’nın hakkını teslim etmek gerekir; Zrínyi biyografisinin büyük kısmının dönemin kay-naklarına mesafe koymasını bilen, bilgi zincirindeki eksik halkalara işaret edip öylece, yine eksik bırakma dürüstlüğünden kaçmayan bir tarihçi hassasiyetiyle yazıldığı açıktır.

Page 126: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Szabolcs Varga, Europe’s Leonidas:120

Kimi hallerde, Zrínyi ailesine dair bilinenler o denli azdır ki, - Szabolcs Varga, bunu Miklós Zrínyi’lerin birçok diğer Macar ve Hırvat asilzade hane-si gibi yüzyıllar boyunca sefer, akın, baskın, çatışma ve kavganın göbeğinde kalmasına ve bu arada yine diğer soylu haneleri gibi aile arşivlerinin ortadan kaybolmasına bağlar - yazar hikâyeyi sağlam bir tarihî zemine oturtmak için tafsilatlı arka plan tasvirleri vermek zorunda kalır. Kitabın başlığındaki 1508 -1566 seneleri aldatıcı olmamalıdır; neresinden bakılırsa bakılsın, Europe’s Le-onidas, bir ortaçağ tarihidir. Kitabın uzandığı geçmiş 12. yüzyıla kadar iner; Zrínyi ailesinin çıktığı sahnesinin nasıl bir yer olduğunu dair tereddütler önemli ölçüde giderilmiştir. Sabırsız okuyucunun bu teferruatlı tasvirler karşısında nasıl bir hisse kapılacağını kestirmek kolay değil; ne de olsa, Miklós Zrínyi ismi ilk defa karşımıza kitabın 83. sayfasında, dahası kahramanımız çoktan yirmi dördüncü yaşını idrak ederken çıkar. Kitap bir ortaçağ tarihidir; çünkü tabiri caizse, Szabolcs Varga, 16. yüzyılda halen ortaçağdan beyhude yere çıkmaya çalışan bir mekânın çözümlemesini yapmaktadır. Zaten Miklós Zrínyi’yi Orta Avrupa tarihinin hafızasına kazıyan, tam da bu ortaçağ şövalyeliğine yakışan, kanlı akıbetini bile bile, teslim olmayı reddedip bir avuç fedaisiyle Sigetvar ka-lesinden yaptığı huruç hareketi değil midir?

15. ve 16. yüzyıllarda Zrínyi’lerin yaşadığı sınır boyları adeta yaşamın kı-yısında kalmış, kendi halinde ama acımasız bir dünyayı andırıyordu. Yine de, Europe’s Leonidas’ta, çok uzaklarda bir yerde, birilerinin bu dünya adına ka-rarlar aldığı hissedilir. Szabolcs Varga, büyüyen Osmanlı gücünün, İstanbul’da-ki siyasî iktidarın Macar ve Hırvat sınır hattına nasıl peyderpey yüklendiğini anlatır. Bir müddet sonra Avusturya arşidükü Habsburglu Ferdinand, bu kez aksi yönden bir baskı kuracaktır. 1526’da Habsburg hanesi Macar krallığını üstlendiğini ilan etmişti. Bir sene sonra, aralarında Zrínyi’lerin de bulunduğu Hırvat zadeganı I. Ferdinand’ın kutsal Macar tacını kuşanmasını kabul ettik-lerini resmen duyurdular. Bu tarihten itibaren Osmanlı ve Habsburg impara-torlukları arasındaki sınır boyları, sanki merkezileşen devletlere ve bürokratik kalabalıklaşmaya ayak sürüyor gibiydi. Tersine çevrilmesi mümkün olmayan ama zamanın alabildiğine yavaş işlediği bir süreç. Habsburg kralları, I. Fer-dinand’dan itibaren yerel aristokratları başkente bağlamaya başladılar; sınır havalisindeki birçok kale ve şatoyu kraliyet mülkleri arasına kattılar. Osmanlı kudreti, kökleri ortaçağa uzanan, şecaat ve bahadırlık bakımından ortaçağlar-daki atalarını aratmasalar da, erken modern ordular karşısında uzun boylu bir müdafaa hattı kuramayan Macar ve Hırvat asillerin tek başlarına durdurabile-cekleri bir şey değildi. Habsburglar, ellerinde biriktirdikleri maddî ve malî güç sayesinde, asilzadeleri ya krallık askerlerine kalelerinde bir yer ayırmaya, ya doğrudan askerî yardım talep etmeye, ya da atadan dededen kalan mülklerini daha etkin savunma için kraliyete satmaya ikna ettiler. Osmanlılar, bir dünya gücü halinde büyürken Zrínyi’ler ve diğerleri, bütün çekincelerine rağmen Vi-yana’nın kucağına doğru itiliyorlardı. En nihayetinde, Miklós Zrínyi, 16. yüzyılın bu azametli Osmanlı-Habsburg kavgasının tecessüm ettiği yer ve tarihlerin birinde, 1566’da Sigetvar’da, kaleyi Habsburglar adına Osmanlı sultanı Süley-man’a karşı korurken son nefesini verecekti.

Page 127: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Özgür KOLÇAK 121

Szabolcs Varga, anlattığı kahramanlık destanının yol açabileceği tatlı ya-nılgıların bilincinde olarak Miklós Zrínyi’nin Habsburg sarayıyla olan ilişkisini açıklığa kavuşturur. Görünen o ki, Miklós Zrínyi’nin tarih belleği tarafından ödüllendirilmesine sebep olan askerî başarı ve zaferleri değil; dramatik bir ölümle taçlanan kahramanlığıydı. Nitekim on dört yıl boyunca Habsburg kralı namına sürdürdüğü Hırvat ve Slavonya banlığı esnasında bata çıka bir yol iz-lemişti. Miklós Zrínyi, şöhretini savaşkanlığından ve Sigetvar’daki son anların-dan alıyordu belki; ama sonraki yüzyıllara uzanan köklü bir aile kurabilmesini Habsburg sarayıyla kurduğu ilişkiye borçluydu. Szabolcs Varga’nın deyimiyle, geleceğin Habsburg başkentine ait olduğunu anlama basiretini göstermişti Miklós Zrínyi.

Bu arada sınırın öte yakasındaki Osmanlılar, Miklós Zrínyi’nin ve son-radan ailenin gelecek kuşaklarının temsil ettiği savaşçılık kültürünü ciddiye alıp saygı duyuyorlardı. Szabolcs Varga’ya sorulursa, bunda Miklós Zrínyi’nin 1540’ların başında söylediği üzere, çapul ve yağma seferlerine olanca acıma-sızlığı ve hunharlığıyla katılmasının payı vardı (s. 137-138). Söylentilere bakı-lırsa, 1544’te Kamengrad’ın Osmanlı dizdarı, çarpışmaya başlamadan evvel öne çıkıp bizzat gördüğü Miklós Zrínyi’yi atının üzerinde selamlamış; onunla kucaklaşıp kılıcını çekmek üzere adamlarının yanına dönmüştü (s. 173). Os-manlı serhat savaşçılarının aileye bakışı, 17. yüzyılın ortasında, bu kez torun Miklós Zrínyi’nin Osmanlı sınır kalelerini taciz ettiği yıllarda anlaşılan aynen devam ediyordu. Örneğin, 1665’te Habsburg elçisi Walter Leslie’nin maiyetin-de Osmanlı topraklarına gelen Drensteinfurt asilzadesi Johann Theodor von der Reck, Osmanlıların iltifat kabilinden birine cesur ve yürekli demek istedik-lerinde “Dobre adem, Serini oğlu” dediklerini kaydetmişti (Reinhard Lüdicke, “Eine Gesandtschaftsreise nach Konstantinopel 1665-66. Aufzeichnungen des Freiherrn Joh. Theod. v. Reck im Freiherrlich-Landsbergschen Archiv des Ha-uses (Dren-) Steinfurt”, Zeitschrift für vaterländische Geschichte (Westfalens), 64/1 (1906), s. 214).

Page 128: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES
Page 129: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Güney-Doğu Avrupa Araştırmaları DergisiYıl: 2013-2 Sayı: 24 S. 123-125

Dóra Bobory, The Sword and the Crucible: Count Boldizsár Batthyány and Natural Philosophy in Sixteenth-Century Hungary, Newcastle upon Tyne: Cambridge Scholars Publishing, 2009, 252 s.

Sercan PEKTAŞ

(İstanbul Üniversitesi)

İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa tarihçiliği ve tarih yazımında gözle görülür bir kı-rılma yaşandı. Önceleri imparatorluklar, devletler ve ekseriyetle önemli siyasi figürler ve siyasal olaylar etrafında faaliyet gösteren Avrupa tarihçiliği, 1950’li yıllardan sonra araş-tırma ve yazma alanlarına sıradan bireylerin ve toplumun siyasi olmayan tarihini de ek-leyerek gelişme ve genişleme gösterdi. Bu durumun doğal bir sonucu olarak mikro tarih çalışmaları bilhassa İtalya ve Fransa’da önemli örneklerini verdi. Böylece tarihin konusu yalnızca devletler, imparatorluklar, krallar veya sultanlar olmaktan çıkarak, toplumun daha alt tabakalarına mensup kişi ve grupların kolektif ve bireysel faaliyetleri de tarih yazıcılığının gündemine girdi. Tarih yazıcılığındaki bu önemli gelişme günümüze gelene kadar çeşitlenerek devam etti. Bugün tarihçiler tarafından, tarihsel olarak ve kaynaklar çerçevesinde ele alınamayacak konu kalmamıştır. Öyle ki, düşüncelerin ve nesnelerin ta-rihi bile incelenmeye, yazılmaya ve okunmaya başlanmıştır. Dóra Bobory’nin bu çalışma-sı, 16. yüzyılda Macaristan topraklarında hüküm süren soylu bir ailenin üyesi olan Kont Boldizsár Batthyány’nin bireysel hayatına ışık tutmaktadır. Konu itibariyle incelenen kişi her ne kadar soylu ve Macaristan iç siyasetinin önemli bir figürü olarak karşımızda dursa da, yazar, Boldizsár Batthyány’nin hayatını siyasi kariyeri üzerinden değil, dönemin moda bilimsel faaliyetleriyle ilgilenen meraklı bir entelektüelin bireysel gelişimi ve ait olduğu gayri resmi entelektüel çevresi üzerinden inceliyor. Bu yönüyle bir mikro tarih çalışması özelliği gösteren kitap, biyografi türünde kaleme alınmakla birlikte, kaynakların yetersiz-liği sebebiyle kronolojik biyografiden ziyade tematik biyografi hüviyetine sahiptir.

Dört ana bölüm, bir epilog, Boldizsár’ın mensup olduğu Batthyány ailesinin soy ağacı ve ilgili dört ana bölüm altında anlatılan olayların kronolojik bir listesinden müteşekkil olan eserin ana kaynağını günümüzde Macaristan Ulusal Arşivi’nde bulunan, Kont Bol-dizsár Batthyány’nin ilk gençlik yılları ile ölümüne yakın bir süreye gelene kadarki zaman dilimini kapsayan beş yüz adet mektup oluşturmaktadır. Eserin tematik biyografi özelliği sergilemesinin en önemli sebebi, ilgili mektupların önemli bir miktarının İkinci Dünya Savaşı yıllarında zarar görmesinden mütevellit kronolojik bir anlatı izlemeye imkân tanı-mamasıdır. Yalnızca birinci bölümde Kont Boldizsár Batthyány’nin ilk gençlik yıllarından yetişkinlik dönemine kadar geçen sürenin kronolojik gelişimi aktarılmaktadır. Geri kalan üç bölümde dönemin başta gelen entelektüel uğraşları olan ve yazarın “natural philosop-hy” olarak bahsettiği simya, tıp, botanik ve kitap koleksiyonculuğu alanlarında Kont’un gösterdiği faaliyetler ekseninde bir anlatı sergilenmektedir.

Birinci bölümde 16. yüzyılda Macaristan topraklarının yaşadığı siyasi istikrarsızlık ve askeri tehditlerden bahsedilirken Osmanlı İmparatorluğu’nun genişlemeci siyasetine de değinilmektedir. 1526 yılındaki Mohaç Meydan Muharebesi ve ilerleyen otuz yıl için-de Budin’in Osmanlılar tarafından ele geçirilmesinin Macar topraklarında yarattığı infial

Page 130: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Dóra Bobory, The Sword and the Crucible124

ve daha sonra Habsburg hanedanı egemenliği altındaki çalkantılı iç siyasete dikkat çekilerek bir siyasi tarih panoraması çizilmektedir. Bunun yanında 16. yüzyılda Macar topraklarından geçen seyyahların kaleme aldıkları eserlerde yer verdikleri ve ekseriyetle “kaba” ve “barbar” olarak nitelendirilen Macaristan ve Macar insanı tasvirlerine değinilerek 16. yüzyıl Macaristan imgesi seyahat-nameler bağlamında yansıtılmaktadır. Bu iki genel anlatı, 1542 yılında doğan Boldizsár Batthyány’nin ne derecede talihsiz bir tarihsel süreçte hayata geldi-ğini vurgulamak, ancak bu sıkıntılı yılların yine de Macar topraklarından Bol-dizsár Batthyány gibi bir entelektüelin çıkmasını engellemediğini göstermek için verilmektedir. Yazar bu bölümde mektuplar üzerinden Boldizsár Batth-yány’nin kesin olmayan doğum tarihini belirlemeye çalışmakla birlikte amcası Ferenc’in desteği ile aldığı ilk eğitimine ve Avrupa’nın çeşitli şehirlerine yaptığı seyahatlere de dikkat çekiyor.

Süvari eğitimi almak için Fransız sarayına gönderildiği yıllar Boldizsár Bat-thyány’nin entelektüel hayatını derinden etkileyecek yıllar olarak dikkat çek-mektedir. 16. yüzyılın ikinci yarında Paris’in, Avrupa’nın farklı şehirlerinden gelen entelektüellerin buluşma yeri konumunda olması ve matbaanın aktif olarak faaliyet göstermesi Boldizsár Batthyány’nin simya, botanik ve kitap koleksiyonculuğu alanlarına ilgi duymasının temel sebebi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu dönemde yaptığı yazışmalardan anlaşıldığı kadarıyla Batt-hyány’nin sürekli kitap satın alarak devrin önemli entelektüelleriyle tanıştığı anlaşılmaktadır. Özellikle Protestan entelektüellerin kendisini etkilediğini ve bu sayede Protestanlık itikadına yaklaştığını hatta benimsediğini görmekteyiz. Bu dönemde Almanca, Latince, Fransızca, Hırvatça, İtalyanca ve İspanyolca öğrenerek kendisini geliştirdiği yazdığı mektuplardan anlaşılmaktadır.

İkinci bölümde Boldizsár Batthyány’nin günümüze sadece bir bölümü ula-şabilmiş olan kütüphanesi üzerinden 16. yüzyılda bir entelektüelin ilgi duydu-ğu konularla ilgili yazma ve basma kitapları toplama çabasına dikkat çekilmiş-tir. Uzun yıllar boyunca tahrif edilmesinden dolayı üzerine yapısal bir çalışma yapılması pek mümkün olmasa da, Kont Boldizsár Batthyány’nin kütüphane-sinde bulunan kitaplar genellikle iki kategoride sınıflandırılmaktadır. “Cato-lic” olarak tanımlanan ilk bölümde Katolik Hıristiyan öğretisi ve Protestanlık üzerine kitaplar bulunmakla birlikte “Heretic” olarak tanımlanan ikinci kısımda dönemin gözde entelektüel uğraşları olan botanik, simya ve tıp üzerine ki-taplar bulunmaktadır. Erken modern dönemde bir entelektüelin sahip olduğu kitapların o kişinin bilinçli tercihlerini ve dünya görüşünü de temsil ettiğini ve bu kitapların yalnızca okunmak için değil, belli bir düşünceyi ifade etmek ve bunu sergilemek için de satın alındığına dikkat çeken yazar, simya, botanik ve tıp üzerine olan kitapların yazarları üzerinden Kont Boldizsár Batthyány’nin Protestan entelektüellerin sahip olduğu dünya görüşünü desteklediğini ortaya koymaktadır. Örneğin, dönemin tıp alanındaki en önemli isimlerinden biri olan Paracelsus’un fikirleri geleneksel Galen tıbbının önermelerine karşı çıkmak-taydı. Kont Boldizsár Batthyány’nin de Paracelsus’un fikirlerini benimsediği hem pek çok kitabının nüshasına sahip olması, hem de arkadaşlarıyla yaptığı yazışmalardan anlaşılmaktadır. 16. yüzyıl soylu entelektüellerin kütüphanele-

Page 131: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Sercan PEKTAŞ 125

rinde bol miktarda simya ve tıp üzerine kitap bulunması bu kişilerin kendilerini anlama ve dünya üzerinde konumlandırma uğraşında yeni bir akımın var oldu-ğunu göstermesi bakımından ilgi çekicidir.

Üçüncü bölümde Kont Boldizsár Batthyány’nin sahip olduğu kitapların ve yoğun okuma faaliyetlerinin pratik sonuçları üzerinde durulmaktadır. Simya deneylerini gerçekleştirebilmek için gerekli olan hammadde ve malzemeleri temin amacıyla yaptığı yazışmalar vasıtasıyla, öğrendiklerini deneyimlemek konusunda son derece cesur bir entelektüelin çabalarına tanık oluyoruz. Bu-nunla birlikte çeşitli rahatsızlık ve hastalıklara karşı bitkisel ilaç reçetelerinin, Kont Boldizsár Batthyány’nin yazdığı ve ona yazılan mektuplarda sıkça yer al-ması dönemin entelektüel çevrelerinin başlıca ilgi alanlarını göstermesi bakı-mından önemlidir.

Dördüncü bölümde Kont Boldizsár Batthyány’nin botanik bilimine olan il-gisi ve dönemin önemli botanikçilerinden biri olan Carolus Clusius ile yakın dostluğu konu edilmektedir. Mektuplardan anlaşıldığı kadarıyla birbirine bü-yük saygı duyan bu iki kişi Macaristan’daki botanik çalışmalarına önemli kat-kılar sağlamıştır. Kont Boldizsár Batthyány’nin, çektiği maddi sıkıntılar esna-sında Carolus Clusius’a yardım eli uzatması aynı zamanda iki dost arasındaki patronaj ilişkisine de ışık tutmaktadır.

16. yüzyılda Macaristan’da bilhassa meyve yetiştiriciliğinin yerel yöneticiler tarafından büyük destek gördüğü ve bu desteğin ilerleyen süreçte nadir bitki-ler ve çiçeklerin yetiştiriciliğine kadar uzandığı belirtilmektedir. Kont Kont Bat-thyány’nin kendi bahçesinde yetiştireceği bitkiler için sürekli Carolus Clusius’a danışması ve tavsiyelerini alması meseleye ne kadar önem atfettiğinin önemli örneklerinden birisidir. Hatta Kont Boldizsár Batthyány’nin bir Türk esiri ser-best bıraktığını ancak bir gün Macaristan’a gelirse, Macaristan’da bulunmayan ancak İstanbul’da çokça bulunduğunu söylediği sümbül çiçeğini kendisine ge-tireceği konusunda bu esirden söz aldığını, Carolus Clusius ile yaptığı yazışma-lardan öğrenmekteyiz. Bu küçük anekdot Kont Boldizsár Batthyány’nin nadir bitkileri elde etme hevesinin en önemli örneklerinden birisidir.

Sonuç olarak Dóra Bobory’nin, Kont Boldizsár Batthyány üzerine yaptığı bu biyografi çalışması, okumaya sıkça alışık olduğumuz kronolojik ve siya-si olaylar çerçevesinde yazılan biyografi çalışmalarından hayli uzak bir yerde durmaktadır. Unutulmamalıdır ki, Kont Kont Boldizsár Batthyány yalnızca dö-nemin entelektüel faaliyetleriyle meşgul olan soylu bir Macar asilzadesi değil-dir. Aynı zamanda hatırı sayılır büyüklükte toprağı elinde bulunduran ve gerek-tiğinde askeri kimliğiyle savaşlara katılan bir şahsiyettir. Elinde bulundurduğu toprakların, Osmanlı İmparatorluğu’nun Macaristan’daki sınırlarıyla paralellik gösterdiği gerçeği de bu anlatıya dahil edildiğinde, Kont Kont Boldizsár Batth-yány’nin zor siyasi şartlar altında gösterdiği kültürel ve bilimsel faaliyetler, ta-rihten didaktik bir sonuç çıkarmak isteğinde olan okuyuculara daha da anlamlı gelecektir. Dóra Bobory’nin okuması son derece keyifli ve bilgilendirici bu ça-lışmasının, biyografi çalışmalarına ilgi duyan okuyucular ve araştırmacılar için hem metodolojik hem de tematik açıdan faydalar sağlayacağı kanısındayım.

Page 132: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES
Page 133: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Güney-Doğu Avrupa Araştırmaları DergisiYıl: 2013-2 Sayı: 24 S. 127-130

Géza Dávid, Studies in Demographic and Administrative History of Ottoman Hungary, Istanbul: The ISIS Press, 1997, 233 s.

Ahmet TEKİN

(İstanbul Üniversitesi)

Tarih biliminin vazgeçilmez bir özelliği olarak revizyonizm, yeni kaynaklar ve yeni so-rular ile birlikte yeni yaklaşımların daha önce inşa edilmiş olan “tarihsel gerçekliklerin” yeniden ele alınmasını kaçınılmaz kılar. Tarih alanında özellikle ulus devlet süreci son-rası geçmişe olan bakış bazı ülkelerde “geçmişleriyle barışma” bazı ülkelerde ise daha “objektif” bir tarih yazımını mümkün kılması ile pek çok tarihçi akademisyen tarafından ilgiyle karşılandı. Özellikle 20.yüzyılın ikinci yarısı itibarıyle baskın hale gelen revizyonist tarihyazımına karşı geleneksel tarihyazımı taraftarı akademisyenler itiraz etmekte ge-cikmediler. Bu tartışmaların iyiden iyiye somutlaştığı sıralarda ünlü bir Macar Türkolog, Géza Dávid, 1982 yılında tarih camiasında ilgi çekici bulunan 16.Yüzyılda Simontornya Sancağı adında bir monografi yayımladı. Bu monografi öncesinde ve sonrasında yazdığı pek çok makale de revizyonist olması bakımından önemliydi; çünkü Dávid bu eserlerinde Osmanlı idaresindeki Macaristan’a dair yaptığı çalışmalar ile genel olarak tarihyazımında, özelde ise Macar tarihyazımında yerleşmiş olan birçok varsayımı çürütüyordu. ISIS Press tarafından Studies in Demographic And Administrative History of Ottoman Hungary adıyla 1997 yılında yayımlanan eserde bu makalelerinin on altısı bir araya getirildi.

Osmanlı Macaristanı demografik ve idari tarihi üzerine çalışmalardan müteşekkil olan bu kitap temelde tahrir defterlerinden yapılan analizler ve çıkarımlardan oluşuyor. Tah-rirler, “Osmanlı maliye teşkilâtında vergilerin ve bu vergileri verenlerin ismen tesbiti için değişik dönemlerde farklı şehirlerde gerçekleştirilen sayımları ve bu sayımların kayde-dildiği defterleri ifade eder.”1 Dávid, bu defterleri analiz ederek tablolar, haritalar ve lis-teler oluşturmuş ve çalışmalarına bir bakışta görülebilen bir nicelik kazandırmış. Dávid, örneğin, 16. yüzyılda Simontornya Sancağı’nın nüfus azalmasını ele aldığı Some Aspects of 16th Century Depopulation in the Sanjak of Simontornya makalesinde tahrir defterlerini kullanarak bazı çıkarımlarda bulunur.2 Macar tarihyazımında dönüm noktası olarak kabul edilen Mohaç Savaşı ile Türklerin ele geçirdiği bölgelerde iki yüzyıl boyunca nüfus azalttığı iddia edilir. Oysa Dávid yaptığı tespitlerde daha evvel neredeyse tamamen boş gözüken Tamási nahiyesi gibi yerlerin Türklerin kontrolünde nasıl “şenlendiğini” kayıtlara geçen köy, kaza ve çiftlik sayıları üzerinden savunur ve bunu Macaristan’dan diğer bölgelerin kayıtlarıyla karşılaştırarak şu sonuca varır: Türklerin ilerleyişi ile kaybolan veya yıkılan yerleşimler olduğu doğruydu; ancak bunlar oldukça az sayıdaydı ve tahribatın nedeni genellikle savaşın buralarda meydana gelmesiydi. Oysa Osmanlı idaresiyle birlikte daha önce hiç var olmayan yerler ortaya çıkmış ve birçok bölgede de nüfus artmıştı.

Dávid, demografi ile ilgili çalışmalarında yaklaşık nüfusu hesaplayabilmek için stan-dart bir kat sayı alınması konusunda literatürde var olan çalışmalar ile ilgili titiz bir değer-

1 Mehmet Öz, “Tahrir”, DİA, Cilt 39, İstanbul, 2010, s. 425. 2 Tahrir defterleri nüfusa dair doğrudan bilgiler vermese de vergi verilen yerlerdeki artış ve azalışları tespit ederek yorum yapmayı mümkün kılar.

Page 134: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Géza Dávid, Studies in Demographic and Administrative History of Ottoman Hungary128

lendirmede bulunduktan sonra yeni bir metot ihtiyacının gerekliliğine değinir ve hesaplamalarda kat sayı olarak üç rakamını kabul etmenin yanıtlıcı olabile-ceğini savunur. Tahrir defterlerindeki evlenmemiş erkek çocuklarının yaşlarına dair birtakım tespitlerde bulunduğu The Age of Unmarried Male Children in the tahrir-defters makalesinde bölgeden bölgeye değişen pratikler ve kayıt-lar doğrultusunda ancak mukayese metodu ile en doğru hesaplamaların elde edilebileceğini savunur.

Kitabın yazarı, 16.yüzyıl Osmanlı Macaristan’ında nüfus verileri üzerinden devamlılık ve göç meselesine dair Data on the Continuity and Migration of the Population in 16th Century Ottoman Hungary adlı çalışmasında 1546, 1552, 1565, 1570, 1580 ve 1590 yıllarına ait defterleri inceleyerek ailelerin kalıcılığına ya da göç durumuna dair analiz yapar. Çalışmasında daha gerçekçi bir yaklaşım sergileyebilmek için hem tahrir defterleri hem de Macar kaynaklarından elde ettiği verileri metodolojisinde bir takım esneklikleri göz önünde bulundurması gerektiğinin farkında olarak sunan David, hesaplamalarında ailelerin bazı böl-gelerde kendi istekleriyle ya da zorunluluktan göç ettiğini tespit ediyor. Lakin bunun sebebini incelenen dönemde bir savaş, yıkım ya da doğal afet meydana gelmediğinden, siyasi ve ekonomik nedenlere bağlı iç göç oluşumu olarak de-ğerlendirir. Elindeki verilerle oluşturduğu tablolar hızlı okumayı kolaylaştırdığı gibi yıllar arasında ve bölgeler arasında göç mukayesesini de kolaylaştırıyor. Dávid, hesaplamaları sonunda her yıl 100 aileden sadece birinin bulunduğu yerden göç etmiş olabileceğini tespit ediyor. Bu çıkarımını 16. yüzyıla ait diğer çalışmalar ile karşılaştırdığında geleneksel tarih çalışmalarınca kabul edilenin aksine nüfusun her yerde Macar Krallığı yönünde yüksek olmadığını, örneğin 1546-1590 yıllarına dair Simontornya Sancağının “hareketli nüfusunun” Macar Krallığındaki en düşük orana sahip olduğunu ileri sürüyor.

Makelenin ikinci kısmında ele aldığı Buda bölgesi için de metodunu adım adım açıkladıktan sonra köy ve nahiyeleri birlikte ele aldığında aile reislerinin buradaki bekarlara kıyasla çok daha az oranda göç ettiğini tespit eder. Genel olarak bu hesaplamalar revizyonist bir bakış açısı sunmasının yanı sıra oluş-turulan haritalar ile göç yönlerinin takibini kolaylaştırması ve beklenmedik sonuçları ortaya çıkarması sebebiyle kayda değerdir. Dávid’in oluşturduğu tablolar ve haritalar gösteriyor ki, iç göç ne savaş ne de politik belirsizlikten kaynaklanıyordu; çünkü göçler kuzey ve güney doğrultusunda eşit oranlar-daydı. Zaten haritalar incelendiğinde belirli bir bölgede yoğunluk oluşmadığı rahatlıkla söylenebilir. Neticede bu makale, Macar tarihyazımında makbul gö-rüş olan Türklerin eline geçen bölgelerin nüfus hareketliliğinin Macar Krallığı topraklarına yönelik olduğu yönündeki varsayımların doğru olmadığını iddia ediyor.

Dávid 16. yüzyıl Osmanlı Macaristan’ında kent nüfusunun demografik eği-limlerini incelediği Demographic Trends of Urban Population in 16th Century Ottoman Hungary makalesinde yine Macar tarihyazımındaki spekülasyonları revize ediyor. Türk işgali ile kentsel gelişimin baltalandığını iddia eden aka-demesiyenler gibi kentsel değişimin duraklamasını uluslararası sebeplere bağlayan akademisyenlere de Macar tarihyazımının yabancı olduğu Türk kay-

Page 135: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Ahmet TEKİN 129

naklarından tespitlerle yeni bir yaklaşım ortaya koyuyor. Tespit ettiği verilerle tablolar oluşturan Dávid, zaman içerisinde nüfusun azaldığı yerler gibi nüfu-sun ciddi anlamda arttığı yerleri de tespit ediyor ve “Türk işgaliyle tamamen baltalanan kentsel gelişim” gibi bir genel varsayımın kabul edilemeyeceğini öne sürüyor. Elde ettiği verileri literatürdeki genel varsayımlar ile karşılaştır-dığında Osmanlı varlığından kaynaklı büyük nüfus değişimlerinin ve farklılaşan veya kaybolan alışkanlıkların olmadığını, en azından varsa bile bunun Osmanlı varlığı ile bağlantılandıralayamayacağını savunuyor.

Dávid’in makalelerinin bir araya getirildiği bu kitapta içerik, konu başlıkla-rına göre arka arkaya sıralanmış olsa okuyucu konular arası geçişlerde anlam bütünlüğünü daha kolay görebilirdi. Örneğin çalışmanın sonlarında yer alan, bölgesel çalışmaları Dávid’in metoduna benzer bir şekilde ele alacak olanlar açısından çok verimli olacak tahrir, tımar, mufassal, icmal, ruznamçe, ruus, cizye ve avarız defterleri gibi kaynakların tanıtıldığı, zayıf ve güçlü yanlarının değerlendirildiği, sosyal, ekonomik, finansal ve demografik meseleler açısın-dan değerlerini öğrendiğimiz kaynakların kalem alındığı The Sancak as the Framework for Research on Ottoman Regional Studies başlıklı makale daha önlerde yer alabilirdi. Böylece Dávid’in faydalandığı kaynakları ve ortaya koy-duğu verileri okuyucunun en başından daha iyi anlamlandırabilmesi mümkün kılınırdı.

Öte yandan kitabın içerisinde birbirini tamamlayıcı nitelikte makalelerin bulunması bir konu bütünlüğü sunması bakımından takdire şayandır. Özellikle Osmanlı’nın genel olarak Balkanlar’daki, özelde ise Macaristan’daki idari yapı-sı ve bunların ele alındığı bölgesel değerlendirmeler başarılı bir bütünlük arz ediyor. Dávid, Osmanlının Balkanlar’daki (Rumeli) yönetim yapısı ve politika-larının Macaristan ile benzerlikler taşıdığı kadar farklılıklar da taşıdığını öne sürdüğü Administration in Ottoman Europe adlı makalesinde, Macaristan’ın Osmanlı’nın batı sınır bölgesi olmasını ve Rumeli’ye kıyasla Osmanlı yöneti-mine daha geç girmesini bu farklılıkların temel sebebi olarak görüyor. Bunun neticesinde de, irili ufaklı idari yapıların daha bütüncül yapılar olarak askeri hedefler doğrultusunda birleştirilmesi, Macaristan’da beylerbeyliği kurulması ve eyalet oluşturulması gibi süreçleri değerlendirir.

Macaristan’daki bu farklı yönetim bölgelerine dair makalelerin birinde Arad ve Gyula sancakbeylikleri (The Sancakbegis of Arad and Gyula), birin-de Veszprém (The Sancaq of Veszprém) ve bir diğerinde Simontornya sancağı (Financial Policy in a Hungarian Sanjaq, The case of Simontornya) ele alınıyor. Dávid, 16. yüzyılda bu sancaklardaki beylerin listesini temin etmenin yanı sıra buradaki gelir farklılıklarına değinip olası sebepleri üzerine tartışıyor. Benzer bir metot ile 16. yüzyılda Budin beylerbeylerinin gelirlerini ve gelir kaynaklarını ele aldığı Incomes and Possessions of the Beglerbegis of Buda in the Sixte-enth Century adlı makalede beylerbeyi olarak atanan kişinin yaşına, ailesine, asilliğine vs. göre değişen gelirlerini oluşturduğu tablolarda kronolojik olarak gösteriyor ve bunlardan oluşturduğu harita ile bu gelirlerin çeşitlerine göre Macaristan coğrafyasındaki dağılımını karşılaştırmalı olarak sunuyor. Bu ma-kalede sultanın en iyi gelir yerlerini elinde tutup tutmadığını sorgulayan Dávid,

Page 136: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Géza Dávid, Studies in Demographic and Administrative History of Ottoman Hungary130

çalışmasının sonunda sultanların iyi korunaklı yerleri elinde tuttuğu fakat iyi geliri olan tüm yerler için bunu yapmadığını ve beylerbeylerin dikkat çeken gelirlere sahip olduğunu tespit ediyor.

Kitabın sonunda yer alan iki makale, Assigning a Zeamet in the 16th Century: Revenue-Limits and Office Holding ve Turkish and Tatar Soldiers in Rákóczi’s Army, kendi içerisinde anlam bütünlüğü olan çalışmalar olarak göze çarpıyor. 16. yüzyıl zeamet alanlarının tahsisini incelerken bunların literatürde kalıplaşmış olan varsayımların aksine sabit bir gelir sınırı içerisinde kalmadığı-nı tespit ediyor. Osmanlı çalışmalarında 20,000 ile 99,000 akçe geliri olan yer-lerin zeamet olarak adlandırılmasına rağmen, ruznamçelerden faydalanarak yaptığı çalışmasında Macaristan’da bu durumun hatrısayılır oranda farklılıklar gösterdiğini savunuyor. Yaptığı tablolarda 300,000 akçeyi geçen zeametler bile olduğunu gösterdiği gibi sözde “alt limiti” 100,000 akçe olan hassa arazilerinin de bu miktardan daha aşağıda geliri olan yerler olabildiğini gösteriyor. Yani literatürdeki gibi çizilen keskin çerçevenin aksine ne zeametin üst limiti ne de hassanın alt limiti pratikte daima gözetilen bir şey değildi.

David, kitabın son makalesinde ise Bağımsızlık Savaşı için Rákóczi’nin or-dusunda gönüllü olarak bulunan Türk ve Tatar askerlerin listesini sunuyor. Bu listede askerlerin rütbelerini, yaşlarını, atlarının olup olmadığını, ne tür silah taşıdıklarını (pistol ya da kılıç) ve medeni hallerini görmek mümkün. Yazarın makaleyi ele almasındaki gaye buradaki gönüllü Türk ve Tatarların Bağımsız-lık Savaşı’ndaki yardımlarını hatırlayıp bunları anmak ve bugün iki devlet ara-sındaki ilişkilerin daha da iyileştirilmesi yönünde pozitif hatıraları gün yüzüne çıkarmak.

Annales Ekolü’nün iyice yayıldığı ve kabul gördüğü dönemlerde Dávid, bu ekolden etkilenmiş ve araştırmalarını coğrafya, istatistik ve ekonomi gibi disiplinlerden beslemiştir. Bunun yanı sıra Géza Dávid, hem Osmanlı arşiv kaynaklarını hem de Macar kaynaklarını kullanarak iki farklı birincil kaynak grubundan besleniyor ve ortaya koyduğu eserlerinde literatürde yerleşmiş olan varsayımların yerine daha gerçekçi ve geçerli argümanlar sunuyor. Ayrı-ca, ikincil kaynak kullanımında Türkçe, Fransızca ve Almanca kullanması onun öne sürdüğü tezleri desteklemesini hem kolaylaştırıyor hem de tutarlılığını arttırıyor.

Page 137: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Güney-Doğu Avrupa Araştırmaları DergisiYıl: 2013-2 Sayı: 24 S. 131-133

István Hiller, Palatin Nikolaus Esterházy: Die ungarische Rolle in der Habsburgerdiplomatie 1625 bis 1645, Viyana, Köln ve Weimar: Böhlau Verlag, 1992, 145 s. + 1 harita.

Mahmut Halef CEVRİOĞLU (İzmir Katip Çelebi Üniversitesi)

Verdiği seminer derslerindeki başarısından ötürü ödüllü bir öğretim elemanı olan Ma-car tarihçi István Hiller, görünüşe bakılırsa son yirmi yılı politik kimliğini ön plana çıkara-rak geçirmiştir. Macaristan Sosyalist Partisi’nin kurmaylarından biri olan ve 2003-2010 sürecinde aralıklarla kültür ve eğitim bakanlığı makamlarını doldurmuş olan Hiller’i, tarih camiası daha çok Habsburg-Osmanlı diplomatik ilişkileri üzerine yazdığı makalelerle ta-nımaktadır. İncelemeye aldığımız ve başlığını kabaca Palatin Nikolaus Esterházy: 1625-1645 Arası Habsburg Diplomatik Mekanizması İçinde Macarların Rolü olarak tercüme edebileceğimiz eseri ise, yazarın derecesini aldıktan sonraki yıl basılan doktora tezidir.

1541 yılında Osmanlı ordularının ortaçağ Macar krallığının topraklarını nihai olarak bölüp yeni bir idari sistem oluşturmalarının ardından Macaristan’ın Habsburglara ka-lan toprakları (Krallık Macaristanı) artık Habsburg doğu politikasının şekillendiği alanı teşkil etmekteydi. Bu bağlamda Habsburglar tarafından bölgeye yerli aristokrat aileler arasından atanan Palatinler ise bölgede bir nevi genel vali vazifesi görmekteydi. Görev (ve bir bakıma da protokol) açısından, bu şahsiyetler Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Budin Beylerbeylerine tekabül etmekteydi. Bu doğrultuda düşünecek olursak, temas ettiğimiz eserin Osmanlı tarihi açısından asli önemi, Budin paşalarının karşı karşıya oldukları siyasi mekanizmayı daha iyi anlayabilme imkanını vermesidir.

Bir diğer manidar husus ise, gerek kitabın yazıldığı dönemde, gerekse de günümüzde bu dönemin yeterince çalışılmamış olmasıdır. 17. yüzyıl Osmanlı-Habsburg rekabetini dü-şündüğümüzde, siyasi tarih araştırmalarının ağırlığını, doğal olarak siyasi yaptırımları daha belirgin olan Zitvatorok (1606) ve Vaşvar (1664) antlaşmalarına yüklediğini, arada kalan dönemi ise göz ardı ettiklerini görüyoruz. Bu minvalde Osmanlıların Safevilere, Habsburg-ların ise Protestan devletler ve Fransa’ya karşı savaştıkları bir süreçte görece sessiz kal-mış Macar sınırını çalışmak nispeten bakir bir alana girmek anlamını taşımaktadır.

Eserin muhtevasını inceleyecek olursak, yazarın elinden kısa bir önsözle başlayan kitap beş bölümden oluşmaktadır. İlk kısımda Palatin Nikolaus Esterházy üzerine geçti-ğimiz asır boyunca yapılmış olan çalışmaların dökümü yapılıp hangi minvallerde yetersiz oldukları vurgulanmıştır. İkinci kısımda dönemin Avrupasında diplomasi anlayışı ve hu-susi olarak da Habsburgların diplomatik mekanizmasına ve geçirdiği dönüşüme deği-nilmiştir. Burada Osmanlılar açısından önemli olan ise Habsburglar’ın doğu politikasını şekillendiren Savaş Konseyi (Hofkriegsrat) ve Danışma Meclisi (Geheimer Rat) gibi me-kanizmaların işleyişlerine dair verilen malumattır (s. 24-32). Kısaca söylemek gerekirse, Osmanlı-Habsburg siyasi ilişkilerini çalışan her öğrencinin bu kısmı etraflıca benimsemiş olması elzemdir.

Page 138: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

István Hiller, Palatin Nikolaus Esterházy132

Çalışmanın üçüncü kısmında Palatin Esterházy’nin işlemekte olan bu Habs-burg mekanizmasının neresinde konumlandırıldığı anlatılmıştır. Esterházy’nin konseyler içinde kimlerle irtibatta bulunduğu, Avrupa sahnesinde hangi dip-lomatik kanallardan beslendiği ve Viyana’daki merkezi yönetime ne derecede etkide bulunabildiği değerlendirilmiştir. Burada yazarın vurgusunu yaptığı bir husus, Esterházy’nin Macarların Osmanlı serhadlerine yönelik güvenlik kay-gısını, Otuz Yıl Savaşları’yla boğuşmakla meşgul Habsburgların gözü önüne getirmeye çalışması ve istediği tepkileri alamadığında da kendi bireysel nüfuz şebekesini kurmaya başlamasıdır.

Dördüncü kısım Esterházy’nin bu şebekesini ve diplomatik manevra çer-çevesini somut örneklerle gündeme getirmektedir. “Palatin’in Habsburg Si-yasetindeki Olanakları ve Kısıtlamaları” başlıklı bu kısım, Esterházy’nin dört adet “opiniones” tesmiye edilen ve muhtevasında Habsburgların dış siyaseti-ni (özellikle Osmanlılar aleyhine) etkilemeye çalıştığı Latince telhislerin kısa özetleriyle başlamaktadır. Bunların merkezi etkilemede yetersiz kaldığı vur-gulandıktan sonra Hiller, Esterházy’nin kendi şebekesini kurmasını ve başlat-tığı uluslararası diplomatik girişimleri örneklendirir. Yazarın bölüm sonunda vardığı çıkarım yine benzer şekilde Esterházy’nin elinden gelen çabayı sarf etmesine rağmen Habsburgların Osmanlı politikasını etkilemede istediği ba-şarıyı elde edemediğidir.

Sonuç niteliğindeki beşinci bölüm ise “17. Yüzyıl Macar Siyasetinde Ester-házycilik” başlığını taşımakta ve özellikle Köprülü dönemi Osmanlı dış siya-seti çalışanlar için önemli olabilecek şu uyarıyı yapmaktadır (s. 94-5): Ester-házy’nin kurmuş olduğu genç kuşak diplomatik şebeke yirmi yıl kadar daha Macaristan’da etkisini göstermiş ve 1670’lere değin söz sahibi olmuştur. Hatta Zrínyi dahi (her ne kadar Habsburglara karşı daha az müsamahakar olsa da) Esterházy’nin niyetini ve metotlarını devam ettirmiştir (s. 98). Kitabın kapanış cümlesi ise adeta Hiller’in kendisini bir milli kahraman olarak aksettirmek is-teğini akla getirecek şekilde Esterhazy’den yaptığı, Palatin’in “vatanı ve zavallı milleti (für unser armes, liebes Vaterland und für unsere verringerte Nation) adına yaşamaya ve ölmeye hazır olduğu” alıntısıdır.

Kitabın literatürde denk gelebildiğimiz yegane değerlendirmesi 1995’te Robert Nemes tarafından yapılmıştır (Austrian History Yearbook, C. XXVI, s. 253-5). Nemes’in nihai yorumu, çalışmanın kısıtlı bir konuya odaklansa da, bazı ezberleri bozması açısından önemli olduğudur: Bir yanda Viyana’nın Kral-lık Macaristanı’nı tecrit etmeye çalıştığı iddiasının yersiz olduğu, öte yanda da Esterházy’nin faaliyetlerine gösterilen toleransa binaen Habsburgların mutla-kiyetçilik uyguladığı yönündeki gözü kapalı iddiaların artık modasının geçtiği, Hiller’in çalışmasıyla teyit edilmiştir. Nemes’in bu sözleri, kanımızca kitabın ağırlık merkezini oluşturan üçüncü ve dördüncü bölümlerin pek veciz bir özeti gibidir.

Yazarın kullandığı kaynak havuzu eserin gerektirdiği standartlara kifayet etmektedir. Zira Avusturya, Çekoslavakya ve Macaristan arşivlerinden toplan-mış birincil kaynaklar, profesyonelce derlenmiş literatürle layıkıyla harman-

Page 139: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Mahmut Halef CEVRİOĞLU 133

lanmıştır. Birincil kaynakların büyük kısmını Esterházy’nin Viyana’daki otorite-lerle yazışmaları teşkil ederken, geri kalanlar arasında İstanbul’daki Avusturya mukim elçisi Rudolf Schmid’in periyodik raporları (dispacci) göze çarpmakta-dır. Bu meyanda, arşiv malzemesinin kullanımı okurları tatmin edecektir. Yine de özellikle dördüncü bölümde, Esterházy’nin Habsburgların doğu politikası-nı etkileme çabaları anlatılırken, Antal Gévay’ın ve György Pray’in neşrettiği belgelerin zikredilmemesi göze batmaktadır. Zira Pray’in neşrettiği doğrudan Esterházy’nin kaleminden Habsburg diplomatik heyetine verdiği talimatlar ve Gévay’ın yayınlamış olduğu Esterházy’nin palatinliği döneminde imzalanan ilk Sön Muahedesi’ne dair metin, palatinin dış politikadaki manevra kabiliyetine dair destekleyici örnekler sunmaktadır.

Osmanlı tarihi açısından yapılması gereken bir hatırlatma da, bu çalışmanın değerlendirmeye alınırken (kitaba eklenmiş olan haritanın da doğrudan akta-rıldığı kitap olan) Fekete’nin Türkische Schriften aus dem Archive des Palatins Nikolaus Esterházy (Budapest, 1932) başlıklı eseriyle tamamlanması gerekti-ğidir. Zira Fekete’nin burada yayınlamış olduğu Türkçe belgeler, Hiller’in Os-manlıca kaynak kullanamamasından neşet eden boşluğu doldurmaktadır. Bu sayede Esterházy’nin Viyana’yla kurduğu bağı Hiller’den, Osmanlı paşalarıyla kurduğunu da Fekete’den dinleme imkanı bulabilmekteyiz. Yine dönemi çalı-şacaklar için, kitabın sonunda yer alan tek cümlelik kişiler fihristi (Personen-register) ve Esterházy’nin kronolojisi (Lebenslauf) önemli başvuru noktaları teşkil etmektedir.

Genel olarak değerlendirirsek, Hiller bu kısa ancak yoğun monografide önemli bir kaç noktayı başarıyla işleyebilmiştir: Öncelikle, Habsburg dış po-litikasının Otuz Yıl Savaşları döneminde doğu sınırına nasıl yaklaştığı ve ka-rar mekanizmasının işleyişi masaya yatırılmıştır. Ayrıca, bu sıkıntılı dönemde Macar genel valisi ile Viyana hükümeti arasında dolaylı bir gerilim bulunduğu gündeme getirilmiştir. Son olarak, Esterházy’nin bireysel siyasi inisiyatifleri ele alınmıştır ki, bunun ehemmiyeti, Budin paşalarının bir bakıma simetriği olan Macar palatinlerinin hangi amillere göre hareket ettiğinin böylece teba-rüz etmiş olmasıdır. Umarız ki, hikayenin Osmanlı tarafında odaklanan benzer biyografik çalışmalar da yakında Osmanlı tarihçilerinin kalemlerinde hayat bu-lacaktır.

Page 140: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES
Page 141: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Güney-Doğu Avrupa Araştırmaları DergisiYıl: 2013-2 Sayı: 24 S. 135-139

Ablonczy Balázs, Keletre Magyar! A Magyar Turanizmus Története (Doğuya Macar!, Macar Turancılık Tarihi), Debrecen: Jaffa Kiadó, 2016, 296 s.

Müjdat KARAGÜLMEZ (Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi)

20. yüzyılın ilk yarısında Macar siyasetine ve kamuoyuna önemli ölçüde damga vu-ran Turancılık ideolojisi, Türkiye’deki Türkçülük/Pantürkizm akımından farklı olarak Macarların eski tarihlerini arama, ayrıca doğudaki akrabalarını bularak onlarla kültürel ve sosyoekonomik ilişkiler tesis etme gayeleri neticesinde ortaya çıkmıştır. Macarlar, henüz 18. yüzyılda Batılı bir toplum olmadıklarını anlamışlar, Panslavizm ve Pancerme-nizm tehlikesine karşı kendi benliklerini arama gayreti içerisinde olmuşlardır. Bu nedenle Macarlar artık yönünü Doğuya çevirmeliydiler. Macar bilim adamları böylelikle doğuya uzanan uzun yolculuklara çıkarak Macarların kökeninin ne olduğu ve anayurtlarının ne-resi olduğu sorularına yanıt aramaya çalışmışlardır. Özellikle 19. yüzyılın son çeyreğinde artan Macar anayurdunu bulmaya yönelik araştırmalar neticesinde Macar toplumunun önde gelen bilim adamları, siyasetçileri ve yazarları bir araya gelerek 1910 yılında Turan Derneğini kurmuşlardır.

Burada önemli bir noktaya değinmek zaruridir. Turancılık ideolojisi ilk kez örgütlü bir şekilde Türk olmayan bir ülkenin sınırları içerisinde filizlenmiştir. Böyle olmakla birlikte Macar Turancılar, savunmuş oldukları tezler ve ortaya koymuş oldukları bulgular bakı-mından Türkleri, Turan coğrafyası içerisinde yer alan akraba bir halk olarak görmüşlerdir. Macar Turancılarının önemli sayıdaki araştırmaları eski Türk tarihine, diline ve kültürüne ışık tutarken, aynı zamanda Türk aydınları arasında milliyetçilik ve Türkçülük düşüncesinin uyanmasında etkili bir faktör olmuştur.1 Bu kısa bilgilendirmenin akabinde, son dönemde Macar Turancılık Tarihi hakkında yapılan en kapsamlı araştırmalardan birini teşkil eden Ablonczy Balázs’ın Keletre Magyar! A Magyar Turanizmus Története (Doğuya Macar! Ma-car Turancılık Tarihi) adlı kıymetli eserini tanıtmaya ve değerlendirmeye çalışacağız.

Macar Turancılarını geçtiğimiz yüzyılda uzunca bir dönem meşgul eden “Macarların kökeni” meselesi, günümüzde de halen güncelliğini korumaktadır. Buradan ilham alına-rak meydana getirilen bu eserde, Macar Turancılık tarihi ile ilgili olarak bugüne kadar ya-pılan araştırmaların kısa değerlendirmesi yapılırken, Turancılık fikrinin ortaya çıktığı dö-nemin siyasi koşulları ve Turan fikrinin sistemli bir örgütlenme etrafında nasıl şekillendiği ayrıntılarıyla ortaya konmaktadır. Bununla birlikte eser, sadece Turancılık tarihi hakkında değil, Macar kamuoyunda Doğuyla ilgili olan düşünceler ve bu düşüncelerin siyasi sonuç-larının tarihi hakkında da değerli bilgiler içermektedir. Kitabın diğer bir önemli özelliği ise, Macar Turancılığının tarihi serüvenini pek çok kaynak ve farklı bakış açısı ışığında ortaya koyarak tek bir sonuca ulaşmak yerine, Turan kelimesinin ifade ettiği anlama okuyucu-

1 Türkiye’deki Turancılık fikrinin doğmasındaki en önemli faktör Rusya’daki Kırım Tatarlarının çalışmaları olmuştur. Macar Turancılarının çalışmaları da Türk aydınlarını yakından etkilemiştir. Macar Turancıları ayrıca, Osmanlının son dönemi ve Cumhuriyetin ilk yıllarında Türk aydınları ile yakın ilişkiler kurmuştur.

Page 142: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Ablonczy Balázs, Keletre Magyar!136

nun kendisinin ulaşmasının amaçlanmasıdır. Turancılık hakkında geniş bilgiler içeren eser, 19. yüzyılın başlarından itibaren Macarlığın doğu kökeni meselesi çerçevesinde Macar kamuoyunu uzun yıllar meşgul eden “tekrar Doğuya dön-meli miyiz?”, “Macarlar Doğu kökenli midir?”, “Turan ulusları birliği meydana getirilebilir mi?”, “Macarların Doğuda misyonları var mı? Ya da sadece Batıda mı?”, şeklindeki sorulara cevap ararken, bu soruların temel dayanak noktala-rının neler olduğunu örnekleriyle okuyucuya aktarmaktadır.

Macar Turancılarının en önem verdiği ülkelerden birisi Türkiye olmuştur. Bu yönüyle de kitabın genelinde Türk-Macar ilişkileri hakkında önemli bilgiler yer almaktadır. Eser, Osmanlıdan Cumhuriyete geçiş sürecindeki Türkçülük ideolojisi hakkında bilgi vermesinin yanı sıra, Atatürk Dönemi’ndeki Türk-Ma-car ilişkilerinin tesisinde Macar Turancıların rolü hakkında da değerli bilgiler içermektedir.

Keletre Magyar! -Magyar Turanizmus Története- adlı çalışmayı daha ay-rıntılı olarak inceleyecek olursak eser, içindekiler bölümünde yer alan 14 ana başlıktan meydana gelmektedir. İçindekiler bölümünde yer alan ilk dokuz baş-lıkta, kitabın ana temasını oluşturan Macar Turancılık Tarihi hakkında krono-lojik olarak verilen ayrıntılı bilgiler yer almaktadır (s. 7-259). Son dört başlıkta ise teşekkür, kaynakça, indeks ve kitapta kullanılan resimlerin kaynakları gös-terilmektedir (s. 259-296).

İçindekiler bölümünün ilk başlığı olan “Egy sütet kenyér (Kızarmış bir ek-mek)” (s. 7-21) adlı bölümde, Macar edebiyatının en önemli isimlerinden biri olan ve kitaba ismini veren “Keletre Magyar!” adlı dizelerin sahibi Zempléni Árpád ve onun çalışmaları hakkında bilgilere yer verilmektedir. Bununla bir-likte, kitabın yazılış amacıyla ilgili olarak geniş bilgilere yer verilirken, daha önce Macaristan’da Turancılık hakkında yapılmış olan çalışmalardan bahse-dilmektedir.

“Ilosvay György Levelet Ír (Ilosvay György mektup yazıyor)” (s. 21-47) adlı ikinci başlıkta ise, ana konuya giriş yapılarak Macar Turancılığının temelleri hakkında geniş bilgiler aktarılırken, Turan kelimesinin ifade ettiği anlam hak-kında tarihsel bilgilere dayanılarak örnekler verilmektedir. Aynı bölümde ayrı-ca 17. yüzyılla birlikte Batı dünyasında, Doğu hakkındaki ilginin önemli dere-cede arttığı belirtilip, Macarların da kendi kökenlerini bulmak amacıyla doğuya yapmış oldukları seyahatler üzerinde önemle durularak, bu seyahatlerin Tu-rancı düşüncenin ortaya çıkışındaki önemine vurgu yapılmaktadır. Burada Vámbéry Ármin’in Macar Turancılığının ortaya çıkmasında önemli bir etkisi ol-duğu aktarılmaktadır. Aynı zamanda eserde, Vámbéry Ármin ile Budenz József arasındaki “A Magyarok Eredete (Macarların Kökeni)” adlı çalışma sonrasında alevlenen “Ugor-török háború (Ugor-Türk Savaşı)” adlı bilimsel tartışmanın, Macarların eski tarihini ilgilendiren araştırmaların yoğunlaşmasında anahtar rol oynadığı vurgulanmaktadır (s. 30).

“A Pillanat (An)” (s. 47-87) adlı üçüncü başlıkta, Turan Derneğinin kurul-ması ve derneğin ana amacının ne olduğu üzerinde durulmaktadır. Derneğin amacı “Asyalı ve bizimle akraba olan Avrupalı milletlerin bilimlerini, sanatlarını

Page 143: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Müjdat KARAGÜLMEZ 137

ve ekonomilerini araştırmak, öğrenmek ve geliştirmek ile birlikte bunları bir bütün halinde Macar çıkarları için uyumlu hale getirmek” olarak belirlenmiştir. Derneğin diğer bir amacının ise, sadece akraba olan milletler ile siyasi ilişkiler tesis etmek olmadığının, ayrıca Macar kamuoyunda Asya hakkındaki ilginin de uyandırılması olduğunun altı çizilmektedir (s. 47). Derneğin kuruluş son-rasındaki faaliyetleri, derneğin yapısı ve tüzüğü bu başlıktaki diğer önemli bir konuyu teşkil etmektedir. Burada, derneğe birçok siyasetçi, bilim adamı ve üniversite hocasının üye olduğu ve Teleki Pál’in Turan hareketi içerisinde anah-tar rol üstlendiğini aktarılmaktadır (s. 53).

“Ezüstkor (Gümüş Dönem)” (s. 87-137) adlı dördüncü başlık, Birinci Dünya Savaşından İkinci Dünya Savaşının sonuna kadarki süreçte Turan Derneğinin yapısı ve programındaki değişiklikler hakkında ayrıntılı bilgiler içermektedir. Burada özellikle Macaristan’da Trianon Antlaşması sonrasında değişen dü-zenin etkisiyle Turan kavramına politik ve kültürel anlamının yanında ayrıca ekonomik bir mana da yüklendiği vurgulanmaktadır. Turan Derneği, bu dö-nemde en önemli yayın organı olan Turan dergisinin yanında Macar Radyosunu da aktif olarak kullanmış, diğer yandan Macarların kökeni meselesi hakkında önemli sayıda kongre ve bilimsel faaliyet gerçekleştirmiştir (s. 110-117).

Macar hükümeti iki dünya savaşı arası dönemde farklı ülkeler ile ilişkiler tesis ederken Turan Derneğinden faydalanmıştır. Böylece Turan Derneğine dış politika alanında da bir misyon yüklenmiştir. Nitekim Turancılık ideolojisi Ma-car dış politikasında belirleyici bir rol üstlenememiştir. Bu döneme bakıldığın-da Macar Turancılık ideolojisine uygun olarak Doğudaki akraba ülkeler yerine Roma, Paris, Berlin ve Londra gibi Batılı devletler ile daha yakın diplomatik ilişkiler tesis edilirken, Turan coğrafyasındaki ülkeler ile genel anlamda yeteri kadar bir bağlantı kurulamamıştır. Macar hükümeti Turan derneğini genel ola-rak bir propaganda aracı olarak kullanmış ve Turan düşüncesi Macarlığın doğu misyonu olarak resmi bir ideoloji olarak yükselememiştir. (s. 116). Bu başlıkta üzerinde önemle durulan diğer bir konu ise Türkiye-Macaristan ilişkileridir. Burada Macar Turancılarının Kurtuluş Savaşı boyunca Anadolu Hükümeti ile iyi ilişkiler kurması ve Millî Mücadeleyi desteklemesi (s. 104-105), Macar baş-bakanı Gömbös Gyula’nın2 Türkiye ziyareti ve Anadolu’nun modernleşmesinde Macar uzmanların katkısı hakkında detaylı bilgiler yer almaktadır (s. 104-115).

“Székelyek, Pogányok, Vadászok (Sekeller, Putperestler, Avcılar)” (s. 137-168) adlı beşinci başlıkta, Erdel tarihi, Sekel tarihi ve İskit-Hun-Macar akraba-lığı hakkında detaylı bilgiler mevcuttur. Bununla birlikte Macaristan-Japonya ve Macaristan-Hindistan ilişkileri de ele alınmaktadır. Son olarak tek Tanrılı Turaniler ve Turancıların dini inanışları hakkında detaylı bilgiler yer almaktadır.

“Hétköznapok és ünnepek Turániában (Turanda sıradan günler ve bayram-lar)” (s. 168-194) adlı altıncı başlıkta, öncelikle Turan kelimesinin ne anlam ihtiva ettiği ve günlük hayat içerisinde kendine nasıl bir yer edindiği irdelen-mektedir. Eser incelendiğinde Macar kamuoyunda Turan kelimesine farklı an-

2 1932-1936 yılları arasında Macaristan başbakanı olan Gömbös Gyula, 1933 yılında Türkiye’ye diplomatik bir ziyaret gerçekleştirmiştir.

Page 144: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Ablonczy Balázs, Keletre Magyar!138

lamlar yüklendiği görülmektedir. Diğer yandan bu başlığın genelinde Turancılı-ğın dil ve edebiyattan tarih ve coğrafyaya, mimariden sanata, şiirden sinemaya kadar hayatın farklı alanlarında önemli ölçüde etkili olduğu vurgulanırken, bunlarla ilgili örneklere de yer verilmektedir.

“Dévény meg Tokió (Dévény ve Tokyo)” (s. 194-208) adlı yedinci başlıkta öncelikle Turan ideolojisinin Macaristan, Finlandiya ve Türkiye’de nasıl kabul edildiği sorusuna cevap aranırken, bu milletlerin akrabalık fikrine bakış açıla-rından bahsedilmektedir. Bu başlığın ana temasını ise Macaristan’ın Japonya, Finlandiya, Estonya ve Türkiye ile olan ilişkileri oluşturmaktadır. Türkiye-Ma-caristan ilişkilerinden bahsedilirken Turancıların genel anlamda Türkiye’ye karşı tutumlarının iyi olduğuna dikkat çekilmektedir. Diğer yandan, Macar Tu-rancılığı ile Türk Turancılığı karşılaştırılarak benzerlikleri ve farklılıkları ortaya konmaktadır. Örneğin: “Entelektüel olarak belki de Turancılık düşüncesi Maca-ristan’a en yakın olan ülke Türkiye’ydi, fakat böyle olmakla birlikte dini inanış nedeniyle Türk Turancılarının liderleri Macaristan ile ilgili hususlarda önemli derecede dikkatli davranmışlardır ve de genel olarak tutumları Asya’daki ve Avrupa’daki Türk halklarının ilişkilerine bağlı olmuş, Macaristan, Japonya ve Finlandiya ile olan ilişkileri daha zayıf kalmıştır.” şeklindeki düşünce Türk ve Macar Turancılığı arasındaki ideoloji farklılığını açıkça ortaya koymaktadır (s. 202). Bu başlıktaki diğer önemli bir konu ise Türk hükümetinin Pantürkizm’e karşı tutumunun yanı sıra, Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren Türkiye’deki milliyetçilik hareketinden bahsediyor olmasıdır.

“Szélfordulóra várva (Rüzgâr dönemecini bekleyerek)” (s. 208-243) adlı se-kizinci başlıkta genel olarak, İkinci Dünya Savaşının Macar Turancılığını nasıl etkilediği üzerinde durulmaktadır. Savaş döneminde ve sonrasında pek çok Turancının farklı bölgelere, şehirlere ve özellikle Batı ülkelerine göç etmek zo-runda kaldıklarından bahsedilirken, Turancıların karşılaştıkları zorlu durumlar ve kaderlerinin ne olduğu hakkında bilgiler de mevcuttur. (s. 208-209). Öte yandan özellikle 1948 yılından itibaren Macaristan’da Turancılık ile ilgili olan faaliyetlerin radikal bir şekilde değiştiği belirtilmektedir. Bunun nedeni kıs-men Komünist rejimin Macaristan’da bütün tarihi politikaları ve ideolojileri yasaklaması gösterilmektedir. Bu yasaklamaların en büyük örneği ise Turan Derneğinin kapatılmasıdır (s. 221-222). Nitekim yabancı ülkelere göç eden Tu-rancıların yapmış oldukları çalışmalar Turancılık ve Macar eski tarihine olan ilginin devam etmesini sağlamış; araştırmalar, kitaplar ve dergiler yayımlan-maya devam etmiştir. Bu başlığın sonunda ise yazar şu sözleri söylemektedir: “Turan dergisi var olmasa da Turan Derneği kapatılsa da Turan ideolojisi daha da yaşamıştır.” (s. 242).

“Reneszánsz és manierizmus (Rönesans ve Maniyerizm)” (s. 243-259) adlı dokuzuncu ve son başlıkta, Sovyetlerin dağılmasından günümüze kadar ge-çen süreçte Macaristan’daki Doğu algısı ele alınırken, Turan dergisinin 1998’de tekrar basılmaya başlaması, Jobbik partisinin kurulması ve partinin Turancı politikası üzerinde durulmaktadır. Bu başlıkta, Jobbik partisinin genç başkanı Vona Gábor’un Türkiye ziyaretlerinden ve bu ziyaretlerde kendisini destekle-

Page 145: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Müjdat KARAGÜLMEZ 139

yenlere söylemiş olduğu sözlerden örnekler de verilmektedir. Bu konuşma-larından birinde Vona Gábor şunları söylemektedir: “Tarih boyunca aramızda birçok savaş meydana geldi, birbirimizin kanını akıttık, Tek Tanrıya başka isim-lerde inandık, fakat buna rağmen kardeşiz, Turan çocukları. Atilla’nın torunla-rıyız.” (s. 249). Son olarak bu başlıkta, Turan Kurultayı hakkında detaylı bilgiler yer alırken, yazar Turancılık hakkındaki kişisel düşüncelerini 255-258 arasın-daki sayfalarda dile getirmektedir.

İncelemiş olduğumuz Keletre Magyar! A Magyar Turanizmus Története (Doğuya Macar! Macar Turancılık Tarihi) adlı eser ülkemizde de yakından takip edilen Turancılık meselesi üzerine yazılmış en detaylı araştırmalardan birisi olması nedeniyle araştırmacılar ve okuyucular için önemli bir kaynak olma özelliği taşımaktadır. Eser, Macar Turancılığı meselesi hakkında günümüze kadar tartışma konusu olmuş çeşitli sorulara yanıt ararken Turancı ideolojiyi savunan aktivistlerin ortaya koyduğu çok sayıdaki eserin analizini yapması ba-kımından da önemlidir. Macar Turancılığının ülkemizdeki Türkçülük ideolojisini önemli ölçüde etkilediği düşünüldüğünde bu eserin ülkemiz için de çok önemli bir kaynak teşkil ettiği aşikârdır. Eserde aynı zamanda yakın dönem Türk-Ma-car ilişkileri hakkında geniş bilgilere yer verilmektedir. Bu bakımdan eserin Türk literatüründe tanınması bu alanda çalışan araştırmacılar için büyük yarar sağlayacaktır.

Page 146: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES
Page 147: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Güney-Doğu Avrupa Araştırmaları DergisiYıl: 2013-2 Sayı: 24 S. 141-146

Antal Ullein-Reviczky, German War Russian Peace The Hungarian Tragedy, çev. Lovice Mária Ullein-Reviczky, Budapest: Helena History Press, 2014, liv + 254 s.

Emre SARAL(Hacettepe Üniversitesi)

İkinci Dünya Savaşı’na Mihver saflarında katılan Macaristan’da üst düzey görevlerde bulunan birtakım devlet adamları ve kanaat önderleri, ülkelerinin çıkarını müttefiklerle, özellikle Anglosaksonlar ile varacakları uzlaşmalarda görmüş ve bunun için girişimler-de bulunmuşlardır. Ele aldığımız kitap ise bu devlet adamlarından Antal (Anthony) Ul-lein-Reviczky (1894-1955)’nin savaşın hemen ardından kaleme aldığı anılarıdır. Kitabın takdiminden önce, az bilinen bu hikâyenin daha iyi anlaşılabilmesi adına, hatıratın kapsa-dığı İkinci Dünya Savaşı dönemindeki Macar siyasetine ve meselenin Türkiye’yle ilgisine ilişkin genel bir çerçeve çizilmelidir.

Macaristan’ın ve Türkiye’nin İkinci Dünya Savaşı sırasındaki ortak çıkarları savaşın dışında kalmak olmuştur. Bir tarafta Balkanların kapısı konumundaki Macaristan, savaş sırasında Alman ve Sovyet rekabetinin temel hedefi olmuş; buna karşılık Anglosakson siyaseti olarak tanımlanabilecek Britanya ve ABD’nin nüfuz sahası içinde yer almamıştır. 27 Haziran 1941’de Sovyet Rusya’nın Kassa’yı (Kosice, günümüzde Slovakya) bombala-masının ardından Macaristan altı ay içerisinde Sovyet Rusya’ya, Britanya’ya ve ABD’ye savaş ilan etmiştir. Diğer tarafta ise, Müttefiklerden Sovyet Rusya ve İngiltere, Mihver’den de Almanya, askerî, coğrafî ve stratejik durumundan ötürü Türkiye’yi savaşa girmesi için ikna etmeye çalışmıştır. Türk diplomasisi, usta manevralarla bu baskıyı omuzlamış ve 1945 Şubatı’na kadar tarafsız kalmayı başarmıştır. Türkiye, bu süreçte Almanya, Britanya ve ABD’den askerî malzeme ve silâh almıştır ve nihayet savaşın renginin belli oluşuna yakın Müttefikler safında savaşa girmiştir.

Macaristan başbakanı Miklós (Nicholas) Kállay’ın (görev Süresi: 9 Mart 1942 – 22 Mart 1944) siyaseti Almanya nezdinde Macaristan’ın konumunu muhafaza etmeye çalı-şırken ülkesini en az kan kaybıyla savaş dışına çıkarmak ve Balkanlar’a İngiltere’nin yer-leşmesi için çabalamak üzerine şekillenmiştir. İtalya’nın 1943 senesinin yaz aylarındaki istilası ve teslim olmasının ardından İngiltere, gizli diplomatik kanallar vasıtasıyla Macar hükümetiyle irtibata geçerek Alman ittifakının feshedilmesini; Sovyet topraklarından ta-mamen çekilmesini ve teslim olmasını şart koşmuştur.1 Bu gelişmelerden ajanları ara-cılığıyla haberdar olan Hitler, bunun üzerine, Macar kral naibi Amiral Horthy’i ağırlamış ve kendisinden aralarında Anglosakson dünya ile temasları yürüten Kállay’ın ve Macar

1 Güvendiği diplomatlar aracılığıyla İngiliz yetkililerle gizlice temas kuran Kállay, bu koşulların kabul edilmesi halinde müttefiklerin Sovyet Rusya’dan önce Macaristan’a ulaşabileceklerini ve mütareke koşullarının yürütülmesini erteleyebileceklerini düşünmüştür. Böylece, Macaristan müttefiklere teslim olacak ve Sovyet işgaline uğramayacaktı. Bkz.: British Documents on Foreign Affairs : Reports and Papers from the Foreign Office Confidential Print, Part III: From 1940 through 1945, Series F : Europe / vol.4, (ed.) Paul Preston, Michael Partridge University Publications of America, 1997. 423. sayfadan naklen 10 Mart 1943 tarihli 12 numaraya ek memorandum.

Page 148: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Antal Ullein-Reviczky, German War Russian Peace The Hungarian Tragedy142

diplomasisinin önde gelen kimi isimlerinin görevlerinden uzaklaştırılmasını içeren bazı taleplerde bulunmuştur.2

Kállay, izlediği siyasette Türk diplomasisinin yardımına da başvurmuştur.3 1943 yazında İngiliz ve Sovyet hükümetleri Almanlar ve müttefikleri üzerine asker göndermesi için Türkiye’ye baskı yapmaktaydılar. Doğu cephesine yö-nelik Alman taarruzlarının başarısızlıkla sonuçlanması; Sovyetlerin karşı taar-ruza geçmesi ve Anglosakson güçlerin 9 Temmuz 1943’te Sicilya’ya çıkarma yapmaları Kállay hükümetinin İngiltere ile işbirliği girişimlerine hız vermiştir. 24 Temmuz’da Kállay’ın güvenilir arkadaşı Jenő Ghyczy dışişleri bakanlığı-na getirilmiştir. Mussolini’nin 25 Temmuz’da düşüşünün ardından imzalanan mütareke ve müttefiklerin 8 Eylül’de Napoli’ye varmalarının ardından tarafsız ülkelerde görev yapan Macar diplomatları harekete geçmişlerdir.4 Zor duru-ma düşen Macar başbakanı, bu dönemde Türkiye’den doğrudan yardım talep etmiştir. Dışişleri bakanı Numan Menemencioğlu, deneyimli diplomat Şevket Fuat Keçeci (1892-1965)’yi 15 Ağustos’ta elçi olarak Budapeşte’ye gönder-miştir.5

Tahran Konferansı’nda (28 Kasım – 1 Aralık 1943) Sovyet Rusya’nın baskı-sıyla müttefiklerin Akdeniz ve Balkanlarda operasyon yapmaması hususunda anlaşılınca Macarların o ana değin İngilizlerle yürüttükleri gizli müzakere ve aralarındaki anlaşma akamete uğramıştır. Giderek sabrı taşan Alman birlikleri 19 Mart 1944 tarihinde Macaristan’a girmiş; devrik başbakan Kállay tutuklan-maktan Türk Sefaretine sığınarak kurtulmuş ve Sefir Keçeci’nin himayesinde burada altı ay ikamet etmiştir.6 Kállay, Türk hükümetini zor durumda bırak-mamak adına sefaretten kendi isteğiyle ayrıldığı anda derdest edilmiştir. Bu esnada cereyan etmekte olan şiddetli ve uzun süren bir kuşatmanın ardından Sovyet birlikleri 1945 senesi Şubat ayı başında Budapeşte’yi ele geçirerek Ma-caristan tarihinin yeni ve önemli bir perdesini açmışlardır.

Kállay’ın itimat ettiği Macar diplomatlardan biri de İngilizlerle ilk doğrudan teması 1942 yazında başlatan Antal Ullein-Reviczky’dir. Reviczky’nin Macaris-tan’ın 1938-1945 seneleri arasındaki tarihini kendi kişisel notlarıyla açıkladı-ğı hatıratı üç dilde basılmıştır.7 Bu takdim yazısında esas aldığımız en güncel

2 British Documents on Foreign Affairs, Series F: Europe/ vol. 5, (ed.) Paul Preston, Michael Partridge, University Publications of America, 1997. 106. sayfadan naklen FO 371/C 7616/3795/21 10 Haziran 1943 tarihli Macaristan’ın Mihverle ilişkileri başlıklı rapor. 3 Pergel Antal, “Egy magyarbarát török diplomata Sevket Fuat Kecsedzsi 1892-1965 (Macar Dostu bir Türk Diplomat: Şevket Fuat Keçeci (1892-1965)”, Érdi Lap, XI. évfolyam No. 15 (15 Augusztus 2013), s. 8.4 The Confidential Papers of Admiral Horthy, (ed.) Miklós Szinai ve László Szűcs, Budapest, Corvina, 1965, s. 248.5 Pergel, a.g.m., s.8. 6 A.e.7 Eserin Fransızca orijinali için bkz. Guerre Allemande, Paix Russe Le Drame Hongrois, Neuchâtel, Éditions de la Baconnière, La Presse Française et Étrangère – Paris, 1947 (Ulusal Toplu Katalog tasnifine göre kitabın bu baskısına A.Ü. DTCF, Hukuk Fakültesi ve Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü; İ.Ü Hukuk Fakültesi ve Galatasaray Üniversitesi Kütüphanesi’nden erişilebilir). Macarca tercümesi için bkz. Német Háború – Orosz Béke Magyarország Drámája, (çev.) Szabolcs Katalin, Budapest, Európa Könyvkiadó, 1993.

Page 149: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Emre SARAL 143

İngilizce baskı, Ullein’in kızı Lovice Reviczky’nin değerlendirmeleri, 20. yüzyıl Macar siyasî tarihi ve Macar-İngiliz ilişkileri üzerine uzmanlaşmış tarihçi Tibor Frank’ın ithaf yazısı, zamandizin ve zaman içinde bulunan ek belge ve fotoğraf-larla zenginleştirilmiştir. Aristokrat bir aileye mensup olan seçkin uluslararası hukuk profesörü Ullein-Reviczky, diplomatik ve bürokratik kariyerinde Maca-ristan’ın Paris sefirliği ve Milletler Cemiyeti’nde Macar heyetinin kâtipliğinin ardından, Macaristan’ın İstanbul Başkonsolosu (1929-1935); Macar Kraliyet Dışişleri Bakanlığı Basın Dairesi Müdürlüğü (1938-1941); Başbakanlık Basın Müşaviri (1941-1943) ve Macaristan’ın Stockholm Sefareti (1943-1944) görev-lerinde bulunmuştur. Bu görevden azlinin ardından ise müttefik yanlısı direniş örgütü Hür Macar Hareketi (Szabad Magyar Mozgalom)’nin İsveç temsilcisi olarak (1944-1945) çalışmıştır. Bir İngiliz muhibi olan Ullein, Macaristan’ın Almanya ve Rusya’nın çizmeleri altında ezileceğini görerek ayakta kalmanın yolunun İngiltere ile anlaşmaktan geçeceğini düşünmüş ve bunun için çabala-mıştır. Macaristan’ın İstanbul Başkonsolosu olduğu dönemde yine İstanbul’da-ki Britanya Başkonsolosu Cyril James Cumberbatch (1873-1944)’in kızıyla evlenmiş; yaz tatillerini kayınpederinin Kandilli’deki malikânesinde geçirmek suretiyle Türkiye ile olan bağını kesmemiştir. İngiliz vatandaşlarının himayesi ABD Sefiri’ne aitken kayınpederi Cumberbatch’in savaş sırasında İngiliz men-faatlerini gözetmesi için Türkiye’de kalmasına müsaade edilmiştir. Kállay, anı-larında İngilizlerle doğrudan teması Ullein’in İstanbul’daki İngiliz resmî çevre-leriyle başlatması için yetkilendirildiğini ve bu temasın 1942’de başlatıldığını yazmaktadır.8 Cumberbatch, emeklilik döneminde de Kandilli’deki villasında damadının ve Macar gizli görevlilerinin buluşmalarına aracı olmuştur. Ulle-in-Reviczky’nin Türkiye’deki Macar gizli faaliyetlerinde temel bir rolü olmuş-tur. (s. xxi) Kızının ifadesiyle “Tarafsız ülkelerde bulunan Antal Ullein-Reviczky, Baron Andor Wodianer, Baron György Bakach-Bessenyey, Baron Gábor Apor ve pek çok diğeri ve “barış isteyen” Nobel ödüllü Albert Szent-Györgyi, gazeteci András Frey ve András Tamás, hukuk profesörü Ferenc Váli, diplomat László Veress ve diğerleri siyaseten tarafsız ülkeler olan İstanbul, Stockholm, Bern, Madrid veya Portekiz’de Nazi karşıtı ve İngiliz yanlısı, Ruslardan korkan veya nefret eden ve Trianon’un barışçıl revizyonu için çabalayan bir Macaristan’ı temsil etmişlerdir.” (s. xix)

Macaristan’daki Alman yanlısı çevreler, Kállay hükümetinin düşürülmesi için uğraşırken Kállay da dış misyonlarda Nazi yanlısı memurları değiştirme-ye çalışmıştır. Bunlardan birisi de 1 Mayıs 1943’te İstanbul’a yeni başkonso-los olarak gelen Dr. Dezső Ujváry’ydi. Kendisinden nefret eden Macaristan’ın Ankara sefiri János Vörnle, hareketlerini izlemek üzere Ujváry’nin peşine ajan takmıştır. Alman casuslarının önünü alabilmek için Ujváry konsolosluğun yerini değiştirmiş ve raporlarını alışılmışın dışında Vörnle’yi geçerek doğrudan Buda-peşte’deki Kállay’a göndermiştir. Kállay ise sefirin Nazi yanlısı olduğunu bildiği için buna müsaade etmiştir. (s. 110)

8 Nicholas Kállay, Hungarian Premier a Personal Account of a Nation’s Struggle in the Second World War, New York, Columbia University Press, 1954, s. 370.

Page 150: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Antal Ullein-Reviczky, German War Russian Peace The Hungarian Tragedy144

Başbakanlık Basın Müşaviri olarak yürüttüğü faaliyetlerden ötürü Hitler ve Ribbentrop’un tepkisini çeken Ullein’in görevden azledilmesi istenmiştir. Tem-muz 1943’te Times’ta çıkan bir haberde Kállay’ın Ullein’i azletmek istemediği, Almanlara direndiği, Elçi Ullein’in Berlin’i etnik ilişkiler ve geleneksel siyasî dostluk temeline dayanan bir Macar-Türk paktının gelişmesi için bir kampan-ya başlattığı için ürküttüğü belirtilmektedir.9 Ullein, Almanların kendisini rahat bırakmayacağını bildiği için uygun bir yer arayışına girmiş; Türkiye’den iltica ta-lebinde bulunmayı düşünmüş, ancak İstanbul uluslararası entrika ve casusluk merkezi haline geldiği ve Türkiye’ye gelen her Macarın artık Almanlar için po-tansiyel şüpheli muamelesi göreceği gerekçesiyle bundan vazgeçmiştir. (s. 130)

Ullein’in Basın Dairesi Başkanı iken attığı tohumlar Stockholm Sefareti’nde daha anlamlı ve kıymetli hale gelmiş; Macar diplomat İngilizlerle ilk doğrudan teması burada kurmuştur.10 O zaman, müzakerelerin yürütülmesi için güve-nilir bir kişinin gönderilmesi hususunda uzlaşmaya varılmıştır. O ise Magyar Nemzet gazetesinin dış siyaset editörü András Frey olmuş; bu kişi, 1943 Şu-bat’ında İstanbul’a varmıştır. Frey’in maiyetinde İstanbul’a gelen isimlerden bi-risi de ünlü hukukçu Ferenc Váli ile Kállay ile kişisel olarak tanışmasa da Macar istihbaratının muvafakatını alan ve yıllarca Türkiye’de çalışan Gyula Mészáros olmuştur. Frey ile müzakereler yürüten isim İngiliz Gizli Servisi (SoE)’nin tem-silcisi, Bobby Howard kod adlı Macar György Pálóczi-Horváth olmuştur. 1943 Ocak ve Şubat’ında Frey, Váli ve Mészáros İngiliz dışişleri ile değil, SoE veya dı-şişleri istihbarat yetkilileriyle konuşabilmişlerdir. Nobel ödüllü profesör Albert Szent-Györgyi 7 Şubat 1943’te İstanbul’a varmış ve aracılar vasıtasıyla ABD’nin Türkiye Büyükelçiliğine bir memorandum göndermiştir. (s. 52) Nisan başında Kállay’ın yetkilendirmesiyle Károly Schrecker de SoE temsilciyle İstanbul’da görüşmüştür. (s. 53) Diplomat László Veress, 1943 senesi Mart ayında ulak olarak ilk defa İstanbul’a gelmiştir.11 Aynı ay içinde, ABD Hariciye Vekili, Anka-ra Büyükelçisi’ne somut müzakereler yapılmasını ama gizli servis temasının da sürdürülmesi talimatını vermiştir. İstanbul görüşmeleri, İngilizlerle askerî işbirliği olanağını ortaya çıkarmıştır. (s. 53) Bu sırada Lizbon, Stockholm ve İsviçre’de de görüşmeler yürütülmüştür. András Frey, Gyula Mészáros ve Al-bert-Szent Györgyi tarafından İstanbul’da yürütülen gizli müzakerelerden ha-berdar olan Hitler, bu konudan duyduğu rahatsızlığı Horthy’e iletmiştir.12

9 Ullein’in bu amaç doğrultusunda verdiği konferanslar “Les Rapports Historiques Hungaro-Turcs”; Ungarisch-Türkische Geschischtliche Beziehungen” ve “Souvenirs Hongrois en Turquie” başlıklarıyla 1942 ve 1943 yıllarında yayınlanmıştır. 10 András Joó, Kállay Miklós Külpolitikája - Magyarország És A Háborús Diplomácia 1942-1944 (Miklós Kállay’ın Dış Siyaseti – Macaristan Ve Savaş Diplomasisi 1942-1944), Budapest, Napvilág Kiadó, 2008, s. 50.11 Veress’in anıları için bkz. Laura-Louise Veress, Clear The Line Hungary’s Struggle To Leave the Axis During the Second World War, (ed.) Dalma Takacs, Cleveland, Prospero Publications, 1995.12 Horthy, Hitler’e, Başbakan Kállay’a itimat ettiğini, Kállay’ın anılan isimlerden Prof. Szent-Györgyi’yi konferans vermek üzere gideceği İstanbul’a hareketinden önce resmî olarak makamında kabul ettiğini, diğerleriyle ise hayatında hiç görüşmediğini ifade etmiştir. Küçük düşürücü bu talepleri bütünüyle reddeden Horthy Budapeşte’ye dönmüştür. Bkz.: The Confidential Papers of Admiral Horthy, s. 249-252.

Page 151: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Emre SARAL 145

Nazi Almanyası 19 Mart 1944’te Macaristan’ı işgal ettiğinde Ullein yeni, Nazi yanlısı kukla rejimi tanımayan Macar diplomatlar arasında yer almıştır. (s. xxvi) Ullein, İsveç’te hür bir legasyon kurarak eski meşru elçilerle işbirliğine gitmiştir. İstanbul Başkonsolosu Dezső Ujváry de bunların arasındadır. (s. xxvii) Reviczky, İsveç’i 1945 senesi ortasında terk ederek İstanbul’a kayınvalidesinin yanına yer-leşmiştir, oradan da Macar Ulusal Konseyi’ni temsil ettiği Londra’ya gitmiştir. Reviczky ve dava arkadaşları, Macaristan’a ilk olarak Sovyet birliklerinin ulaş-masının ardından bu ülkenin Demirperde’ye girişi nedeniyle evlerine döneme-mişlerdir. Reviczky, 1955 senesinde İngiltere’de sürgündeyken kalp krizi geçi-rerek vefat etmiştir. İstanbul’da şeklini verdiği bu kitap ise ilk olarak İsviçre’de bastırılmıştır.

Tarihçi Tibor Frank, Reviczky’nin eserine dair yaptığı değerlendirmede “[Eski Elçi’nin] kitabı kısmen kendi kişisel tecrübeleri, kısmen de sürgündey-ken temin ettiği kamusal ve özel belgelere dayanmaktadır. Kitabı, İngilizce konuşan dünyada çoğunlukla bilinmeyen, dönemin kilit bir aktörü ve şahidi tarafından görülmüş, Macaristan’ın savaş sırasındaki kaderine dair önemli bir belgedir” ifadelerini kullanmıştır. (s. xxx) Ullein bu kitabı yazarak Macaristan’ın Hitler’in bir müttefiki değil, onun kurbanlarından birisi olduğunu ortaya koy-mayı amaçlamıştır.

Kitap dört ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm, Macaristan’ın Dünya Savaşı’na girişinden önce 1938 ile 1941 yılları arasında yaşanan siyasî geliş-melere ilişkin yazarın gözlemlerini içermektedir. (s. 9-56) İkinci bölüm, Maca-ristan’ın Mihver safında savaşa girişi esnasında Dışişleri Bakanı olan László Bárdossy’e ayrılmıştır. Bárdossy, Sovyet güdümündeki Macar Halk Mahkeme-si tarafından savaş esiri olarak yargılanmış ve suçlu bulunarak 1945 senesinde idam edilmiştir. Reviczky, “Bárdossy Mahkemesi’nin Saçağında: Ölümünden Sonra Gelen Şehadet” adını verdiği bu bölümde, o dönemde yaşadıklarını oku-yucularla paylaşmıştır. (s. 57-100) Üçüncü bölüm, Başbakan Kállay’a yönelik değerlendirmeleri içermektedir. (s. 101-128) Dördüncü bölüm de, yukarıda atıf yapıldığı üzere Müttefikler ile kurulan temaslara, yazarın İsveç’teki faali-yetlerine, savaşın hitama ermesi ve Reviczky’nin diplomatik kariyerine veda-sına ayrılmıştır (s. 129-166).

Page 152: THE JOURNAL OF SOUTH- EASTERN EUROPEAN STUDIES

Antal Ullein-Reviczky, German War Russian Peace The Hungarian Tragedy146

Resim: Reviczky

Türk-Macar ilişkilerinin az bilinen ve aydınlatılmaya muhtaç kesitlerin-den biri, bu iki ulusun İkinci Dünya Savaşı sırasındaki diplomatik temaslarıdır. İkinci Dünya Savaşı’nın tarafımızca az bilinen bu hikâyesinin Reviczky, Veress, Kállay gibi aktörlerinin hatıralarını kaleme alarak mühim bir boşluğu doldur-dukları ve araştırmacılara ışık tuttukları şüphesizdir. Bu mücadelenin Türkiye ve Türk dış siyasetine doğrudan bir teması olmasa da, Macar siyasetinin İkinci Dünya Savaşı’nın önemli bir casusluk merkezi konumundaki İstanbul’a ve ta-rafsız ülke Türkiye’ye yüklediği rol kayda değerdir. Türk Emniyet Arşivi’nin ve halen tasnif aşamasında olduğu bilinen Türk Dışişleri Arşivi’nin bu dönemdeki ilişkiler ağına ışık tutması muhtemel dosyaların mevcudiyetini düşünmek bile araştırmacıları heyecanlandırmaya ve teşvik etmeye yeterlidir.